TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
73üncü Birleşim
1 Mart 2012 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Malatya Milletvekili Mustafa Şahinin, Malatyanın devlet
geleneği ve kültürel yapısına ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Adıyaman Milletvekili Salih Fıratın, köylere hizmet
götürme birliklerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Bingöl Milletvekili İdris Balukenin, eğitim destek
evlerinin durumuna ilişkin gündem dışı konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, ağır
kış şartlarından dolayı bozulan yolların
yapımı için belediyelere ödenek gönderilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
2.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmazın, Ankarada yoğun
kar yağışı nedeniyle yaşanan mağduriyetlerin
devam ettiğine ve Ankara Büyükşehir Belediyesinin bu konuda hiçbir
çalışma yapmadığına ilişkin açıklaması
3.- Adıyaman Milletvekili Mehmet Metinerin, düşünce ve ifade
özgürlüğünün demokrasinin gereği olduğuna ilişkin
açıklaması
4.- Muş Milletvekili Demir Çelikin, Muş ve Ankara illerindeki
yoğun kar yağışı nedeniyle yaşanan
mağduriyetlere ve devlet organlarının zamanında tedbir
alması gerektiğine ilişkin açıklaması
5.- Denizli Milletvekili Nihat Zeybekcinin, yoğun kar
yağışı nedeniyle Ankarada ana arterlerin kapalı
olmadığına, Çankayanın ara yollarının
kapalı olduğuna ilişkin açıklaması
6.- Ardahan Milletvekili Orhan Atalayın, Diyarbakır Milletvekili
Altan Tana uyarma cezası verilmesini demokratik yapıyla
bağdaştıramadığına ilişkin
açıklaması
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 19 milletvekilinin,
Antep fıstığı üretiminde, ticaretinde,
tanıtımında ve ihracatında yaşanan sorunların ve
çözüm yollarının araştırılarak, alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/173)
2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 19 milletvekilinin,
hayvansal üretimimizdeki düşüşün asıl sebeplerinin ve
uygulamaların toplumun bütününün çıkarına uygun olup
olmadığının araştırılarak,
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/174)
3.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 20 milletvekilinin,
Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından hava
araçları kiralanması için yapılan ihaleyle ilgili
iddiaların araştırılarak, alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/175)
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan bir heyetin,
Ürdün Temsilciler Meclisi Arap ve Uluslararası İşler Komisyonu
Başkanı Mohammad Al Halaiqanın vaki davetine icabet etmek üzere
Ürdüne resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/781)
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile
Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S.
Sayısı: 156)
2.- Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Zonguldak Milletvekili
Ali İhsan Köktürkün; 31.05.2006 Tarihli ve 5510 Sayılı Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa Geçici Maddeler
Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve İstanbul Milletvekili Süleyman
Çelebi ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Yalova Milletvekili
Muharrem İnce ile 81 Milletvekilinin; Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporları (1/566, 2/58, 2/137) (S. Sayısı: 171)
3.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı
Arasında UNDP-İstanbul Uluslararası Kalkınmada Özel Sektör
Merkezinin (IICPSD) Kuruluşu ile İlgili Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/511) (S. Sayısı: 119)
4.- Türkiye Cumhuriyeti
ile Filistin Adına Filistin Kurtuluş Örgütü Arasındaki Geçici
Serbest Ticaret Anlaşmasında Değişiklik Yapılmasına
Dair 1/2011 Sayılı Ortak Komite Kararının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/472) (S.
Sayısı: 98)
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Adana Milletvekili Necdet
Ünüvarın şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
2.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin Başbakana sataşması nedeniyle
konuşması
3.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Antalya Milletvekili Sadık
Badakın partisine sataşması nedeniyle konuşması
4.- Antalya Milletvekili Sadık Badakın, Manisa Milletvekili
Özgür Özelin şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
5.- Antalya Milletvekili Mehmet
Günalın, Antalya Milletvekili Sadık Badakın şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
6.- Giresun Milletvekili Nurettin
Caniklinin, Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlunun şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
7.- Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlunun, Giresun Milletvekili
Nurettin Caniklinin şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
8.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünalın, Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkanın partisine sataşması nedeniyle
konuşması
9.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünalın grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
VIII.- OYLAMALAR
1.- Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Zonguldak Milletvekili
Ali İhsan Köktürkün; 31.05.2006 Tarihli ve 5510 Sayılı Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa Geçici Maddeler Eklenmesi
Hakkında Kanun Teklifi ve İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi ve
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Yalova Milletvekili Muharrem
İnce ile 81 Milletvekilinin; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin oylaması
IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili
Durmuşali Torlakın, İstanbulda mevcut ve yapılması
planlanan onkoloji hastanelerine ilişkin sorusu ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağın cevabı (7/2447)
2.- Tokat Milletvekili Orhan
Düzgünün, doktor ve hemşirelerin nöbet sistemine ilişkin sorusu ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı (7/3027)
3.- Adana Milletvekili Ali
Halamanın, Kozanın hastane ihtiyacına ilişkin sorusu ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı (7/3104)
4.- Antalya Milletvekili Tunca
Toskayın, Antalyada turizm alanında yürütülen proje ve
yatırımlara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günayın cevabı
(7/3473)
5.- Muğla Milletvekili Nurettin
Demirin, Muğladaki kültürel varlıkların korunmasına ve
tarihî eser kaçakçılığının önlenmesine ilişkin
sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı
(7/3474)
6.- Muğla Milletvekili Nurettin
Demirin, Lagina Antik Kenti Kazı Evinde hırsızlık
yapıldığı iddiasına ve alınan güvenlik önlemlerine
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/3475)
7.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutanın, Artvin ve çevresindeki türbeler ile tarihî ve kültürel
varlıkların Deriner Barajı suları altında kalma
riskine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Günayın cevabı (7/3476)
8.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, Bakanlık teşkilatında ve
bağlı kurum ve kuruluşlarda görev yapan üst düzey kadın
bürokrat sayısına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günayın cevabı (7/3587)
9.- İstanbul Milletvekili Haluk
Eyidoğanın, Kapalıçarşının sorunlarına
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın
cevabı (7/3588)
10.- Ankara Milletvekili Levent
Gökün, Kuzey Ankara Kentsel Dönüşüm Projesi kapsamında arsa
sahiplerinin yaşadığı mağduriyete ilişkin
Başbakandan sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktarın cevabı (7/3653)
11.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Kars Kalesindeki tarihi yapıların bakımına
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın
cevabı (7/3743)
12.- Eskişehir Milletvekili
Kazım Kurtun, TOKİnin yaptığı sözleşmelerdeki
ödemelerin sabit hale getirilmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı
(7/3767)
13.- Antalya Milletvekili
Yıldıray Sapanın, bir millî kayakçının
yaşamını yitirdiği olayda ihmal olduğu iddiasına
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın
cevabı (7/3831)
14.- İstanbul Milletvekili Binnaz
Toprakın, Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesinde bir idareci ile memur
arasında yaşanan tartışmaya ilişkin sorusu ve Kültür
ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/3832)
1 Mart 2012 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ),
Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 73üncü Birleşimini
açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır.
Görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Konuşma süreleri beşer dakikadır. Hükûmet bu
konuşmalara cevap verebilir. Hükûmetin cevap süresi yirmi dakikadır.
Gündem dışı ilk söz Malatyanın devlet geleneği
ve kültürel yapısı hakkında söz isteyen Malatya Milletvekili
Sayın Mustafa Şahine aittir.
Buyurun Sayın Şahin. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Malatya Milletvekili Mustafa Şahinin,
Malatyanın devlet geleneği ve kültürel yapısına
ilişkin gündem dışı konuşması
MUSTAFA ŞAHİN (Malatya) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Malatyanın
devlet geleneği ve kültürel yapısıyla ilgili gündem
dışı söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Malatya, doğu ile batı arasında geçiş görevi yapan,
dünya kayısısının başkenti olarak kabul edilen bir ilimiz.
Eğitim, sağlık, sanayi, kültür, ulaşım ve turizm
alanında her geçen gün kabuğunu kırıp büyüyen ve
gelişen
Özellikle AK PARTİ iktidarlarıyla büyümeyi ve gelişmeyi
sağlıklı ve planlı sürdürdüğü için çevre illerden de
önemli göç almaktadır. 30 bini aşan üniversitesi
Dünyada en çok
karaciğer naklinin yapıldığı Turgut Özal Tıp
Merkezine sahip olmamızla birlikte, sağlık turizmi
noktasında yabancı ülkelerden tercih edilen bir il konumuna
gelmiştir.
Adrese dayalı nüfus sayımında büyükşehir olmak için
gereken nüfus kriterini aşan ilimizde yapılan kazılarda da çok
sayıda taştan ve pişmiş topraktan damga mühürleri ile
pişmemiş toprak mühür baskıları bu yörelerin önemli bir
ticaret ve yerleşim yeri olduğunu belgelemektedir. Özellikle
Anadoluda ilk şehir devletinin kurulduğu, ilk devlet bürokrasisinin
ve ilk muhasebe kayıtlarının tutulduğu Malatya, Hititler,
Asurlar, Medler, Persler, Roma, Bizans, Büyük Selçuklu Devleti,
Danişmentliler, Anadolu Selçuklu Devleti, Dulkadiroğulları ve
Osmanlı İmparatorluğunun hâkimiyetinde bulunan Darül Rifa
olarak bilinen mutluluk ve huzur şehridir.
Geçen hafta burada, Malatya halkının yeterli kültürel bilince
sahip olmadığını ifade edenleri, Tarihî eserlerin
taşlarını ev ya da değirmen taşı
yaparsınız. düşüncesiyle imada bulunan değerli
arkadaşımı Malatyada tarihî eserlere sahip bu bölgemizi görmeye
davet etmekteyiz.
Malatyanın kültürel hayatına
baktığımızda, Selçuklular döneminde Şahabiyyei Kübra
ve Şahabiyyei Şûra medreselerinin yapıldığı,
Niyazi Mısrî, Somuncu Baba, Muhyiddin Arabî ve Mevlânânın
hocası Sadreddin Konevî gibi gönül adamlarının
yetiştiği, Osmanlı Devletine paşa yetiştiren, Türkiye
Cumhuriyetine 2 cumhurbaşkanı ve 2 başbakan yetiştiren,
dünyaca ünlü bilim adamlarıyla milletin gönlünde taht kurmuş olan,
sinema, tiyatro ve ses sanatçılarının da yetiştiğini
bilmekteyiz.
Bugün, Kürt vatandaşlarımızın kültürel
mirasını korumak ve sürdürmek için TRT tarafından Kürt yazar
Ahmedi Haninin eseri olan Mem u Zin filminin tarihî ve doğal güzelliklere
sahip Arapgir ilçemizde çekildiğini de belirtmek isterim. Malatyanın
kültürel zenginliklerini merdivenin her basamağına yazsak
Beydağı dağlarından Nemrutun zirvesine kadar yol olacağını
da belirtmek isterim. Malatyanın kültürel bilinç ve şuurdan yoksun
olduğunu söyleyenleri bu kültürel zenginlikleri görmeleri için de bir kez
daha Malatyaya davet etmekteyiz.
Değerli milletvekilleri, 1954 yılına kadar beraber ve
kardeşçe yaşadığımız Adıyaman ilimiz ile
kültürel, folklorik, sosyal, ekonomik aile bağlarımızın
hâlen devam ettiğini, âdeta et ve tırnak gibi olduğumuzu burada
belirtmek istiyorum. Dünyanın ortak kültür mirası olarak Nemrut
üzerinden iki il arasında polemik yaratarak bir problem varmış
gibi göstermek her iki ilimizin insanlarına yapılabilecek en büyük
haksızlıktır. Geçmiş dönemlerde insanlar arasında
bölgesel, ırksal, dinsel ve kültürel değerlerle ayrımcılığı
körükleyip siyasi hükümranlık peşinde olmaya çalışan o
zamanın firavunları, şeddatları ve nemrutlarının
o günün insanlarına ne tasladıklarını ve
insanlarımız tarafından da nasıl yâd edildiklerini
görmekteyiz.
Bugün ise
siyasi sorumluluk üstlenmiş şahsiyetler olarak, iki güzel
şehrimizin nadide insanlarının birlik ve beraberlik
değerlerini gelecek kuşaklara aktarmasını
sağlamanın bizim görevimiz olduğunu düşünmekteyiz.
Unutulmamalıdır ki insanların renkleri, dilleri ve hayalleri ne
kadar farklı olursa olsun, gözyaşları elbette ki birdir.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Şahin.
Gündem
dışı ikinci söz, köylere hizmet götürme birliklerindeki
sözleşmeli personel hakkında söz isteyen Adıyaman Milletvekili
Sayın Salih Fırata aittir.
Buyurun
Sayın Fırat. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Adıyaman Milletvekili Salih
Fıratın, köylere hizmet götürme birliklerinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
SALİH
FIRAT (Adıyaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
köylere hizmet götürme birliklerinin sorunları hakkında gündem
dışı söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Köylere
hizmet götürme birlikleri, tek başına gereksinimlerini göremeyen
köylerin birleşerek kendi gereksinimlerini karşılamaları
için, Anayasanın 127nci maddesiyle, 5355 sayılı Mahallî
İdare Birlikleri Kanununun 18inci maddesi gereğince
İçişleri Bakanlığının teklifi ve Bakanlar Kurulu
izniyle kurulan kamu tüzel kişiliğini haiz kuruluşlardır.
Köylere
hizmet götürme birliklerinin yönetimi illerde valilere, ilçelerde kaymakamlara
verilmiştir. Yönetimi devlet tarafından yürütülen ve son
yıllarda Hükûmetin öncü projelerinden olan KÖYDES projeleriyle de etkin
hâle getirilen bu birliklerin çalışanları ise işçi
statüsünde hizmet akdiyle sürekli çalışan ama geçici olarak
adlandırılan personellerdir. Güvencesiz, yarını görme
kaygısı olan, her an işten çıkarılma korkusu
içerisinde yaşayarak, karın tokluğuna, zor şartlarda,
altyapıda, içme suyu projelerinde ve en önemlisi de idari hizmetlerde
görev yaparak, yıllık binlerce Türk lirasına ihale edilen
işlerin teknik hizmetlerinde ve idari hizmetlerinde de görev
yapmaktadırlar. İşlerini de tam ve eksiksiz olarak yapmakta,
mesai gözetmeksizin hem bürokratik işlerde hem de arazi
şartlarında hizmet vermektedirler.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; diğer
kurumların aksine ülke kalkınmasında önemli desteği olan,
köylü ile içli dışlı ve bire bir onların sorunları ile
karşı karşıya olan ve samimi olarak köylülerin
sorunlarıyla ilgilenen, köylere hizmet götürme birliklerinde
çalışan personelin de kadroya kavuşturulmasında yarar
görmekteyim.
Öyle ki köylere hizmet götürme birlikleri, ülkemiz genelinde mahallî
idare birlikleri içerisinde en fazla üyeyle
-yaklaşık 909 üyesi vardır- ilk sırada yer
almaktadır. İlçeye ait tüm köylere hizmet vermesine rağmen ne
hikmetse sadece ilçe merkezlerinde hizmet eden belediyeler ya da diğer
kurumlarda çalışan, Tarım, Diyanet, Sağlık
Bakanlığında çalışan sözleşmeli 4/Bli personel,
2 Kasım 2011 tarihli mükerrer Resmi Gazetede yayımlanan 663
sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameyle Sağlık Bakanlığında bir
yıldır çalışan vekil ebe ve hemşireler 4/B'li
statüsüne alınmışlardır. Bu arkadaşlarımız hangi
gerekçeyle böyle bir statüye kavuşturulmuyorlar, anlamış
değilim.
Bu uygulamalar referans alınarak mahallî idareler içerisinde yer
alan köylere hizmet götürme birliklerinde çalışan sözleşmeli
personel her ne kadar 657 sayılı Kanunun 4/B maddesine göre istihdam edilmemiş olsalar da işe
alınma usulleri ve ücret belirleme yöntemleri hariç diğer tüm
hususlarda 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4/B maddesine
göre istihdam edilmektedirler.
Mahallî idareler içinde yer alan köylere hizmet götürme birliklerinde
çalışan sözleşmeli personel ile diğer kurumlardaki
sözleşmeli personele uygulanan hükümler hemen hemen aynıdır.
Olaya bu açıdan bakıldığında, köylere hizmet götürme
birliklerindeki sözleşmeli çalışan personelin de bu durumda
kadrolandırılması gerekmektedir.
Yine, bu konu dışında, dünden beri Türkiye gündeminde
olan Adıyaman Karapınar Mahallesinde yaklaşık kırk
beş evin kapısına, duvarlarına, pencerelerine
değişik şekilde yazı ve harflerle boyamalar
yapılmıştır. Bunun dikkat çekici olan özelliği,
özellikle o bölgede yaşayan Alevi Kürt
yurttaşlarımızın olmasıdır. Bu konuda ilin Valisi
ve Emniyet Müdürüyle görüştüm; gerekli önlemleri
aldıklarını, gerekli tahkiki yaptıklarını
Ama
oradaki yurttaşlarımızın pazartesiden bugüne dört gündür
huzursuz oldukları, geceleri yatmadıkları, nöbet tuttukları
duyumlarını almaktayım. Hükûmetin bu konuda özellikle tedbirli
olması, dikkatli olması
Çünkü daha önce, biliyorsunuz, bölgemizde
yaşanan kötü örnekler vardır. Adıyamanda da aynı
şekilde üzücü bir olayın olmaması için bu konuda tedbir
alınması gerekmektedir. Adıyaman, Türkiyede barışın,
huzurun en iyi olduğu illerimizden biridir. Bu barışın ve
huzurun bozulmaması için özellikle İçişleri
Bakanımızı bu konuda dikkatli olmaya davet ediyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Fırat.
Gündem dışı üçüncü söz, eğitim destek
evlerinin durumu hakkında söz isteyen Bingöl Milletvekili Sayın
İdris Balukene aittir. (BDP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Baluken.
3.- Bingöl Milletvekili İdris Balukenin,
eğitim destek evlerinin durumuna ilişkin gündem dışı
konuşması
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle şunu belirteyim: Aslında bugün cezaevindeki
mevcut koşullar ve açlık grevleriyle ilgili konuşmayı
istiyorduk ancak Adalet Bakanı burada olmadığı için, bu
konuyu kendisi burada olduğu zaman konuşmak istedik. Bu nedenle, bu
hafta eğitim destek evleriyle ilgili konuşalım dedik ama
gördüğüm kadarıyla Millî Eğitim Bakanımız da burada
değil. Bu nedenle, burada bazı şeyleri ifade edeceğiz ama
çözüme yönelik artık Millî Eğitim Bakanının burada
olduğu bir ortamda tekrar bu konuyu gündeme getirmeyi düşünüyoruz.
Her şeyden önce şunu belirteyim ki bu Parlamentonun 4
milletvekili şu anda açlık grevindeler ve sağlıkla ilgili
de önemli birtakım sorunlar arkadaşlarımızda yaşanmaya
başladı. Ancak Parlamentoda genel bir duyarsızlık ve bu
duruma karşı kör, sağır, dilsiz bir yaklaşım söz
konusu. Ben tekrar buradaki bütün milletvekillerine, milletvekillerinin vicdanına seslenmek istiyorum. Burada BDP Grubu
dışında çıkıp da bu Parlamentonun üyelerinin
açlık grevinde olduğunu ve bunların taleplerinin ne
olduğunu dile getiren bir tek milletvekili arkadaşımız bile
olmadı, bunun demokratik bir yaklaşım
olmadığını tekrar belirtmek istiyorum. Cezaevinde 400ün
üzerindeki tutuklu arkadaşımızın başlatmış
olduğu açlık grevine destek amacıyla bugün doksan sekiz
belediyemizin belediye başkanları da Diyarbakırda iki günlük
açlık grevi eylemi yapıyorlar, bunun da tüm Türkiye kamuoyu
tarafından bilinmesini istiyorum.
Şimdi, bugün eğitim destek evleriyle ilgili söz aldık.
2003 yılından beri belediyelerimize bağlı eğitim
destek evleri öğrencilere birtakım destekleyici kurslarla beraber
satranç, resim, bilgisayar, halk oyunları alanında birtakım
kurslar veriyordu. 2003 yılında bu faaliyetlere başlanırken
valilik ve kaymakamlığın bilgisi dâhilinde yapılan
birtakım uygulamalardı ve 2003ten bugüne kadar bu faaliyetlerde
belediyelerimize yönelik herhangi bir yaptırım olmadı, ancak
özellikle 2009 yılında KCK operasyonu adı altında
partimize ve kurumlarımıza, belediyelerimize yönelik olarak
yapılan siyasi operasyonlar kapsamında belediyelerimiz bünyesinde
faaliyet gösteren eğitim destek evlerine yönelik de bir operasyon
dalgası başlatılmış durumda. Burada gerekçe millî
eğitim müdürlüğüyle imzalanması gereken birtakım
protokoller olarak önümüze sürülmüştü ancak belediyelerimiz bu öne sürülen
protokolleri imzaladılar ve bu protokol imzasından sonra
öğrencilerimize destekleyici kurs faaliyetleri devam etti. Ancak, aradan
bir ay bir zaman geçmeden tekrar eğitim destek evlerimize yönelik kapatma
kararları gelmeye başlandı.
Şimdi, bir aylık süresi içerisinde biliyoruz ki Türkiyede
herhangi bir hukuksal düzenleme olmadı, eğitimle ilgili yeni devreye
giren bir uygulama olmadı, bir anayasa değişikliği
olmadı. Bir ay önce onay verilen, Millî Eğitim
Bakanlığının ya da valiliğin onay verdiği
eğitim destek evleri bir ay sonra hiçbir hukuki gerekçe olmadan eğer
kapatılıyorsa buradaki kararın siyasi olduğunu söylemek zor
olmasa gerek. Bizler, şu anda, özellikle sınava bir ay kala, binlerce
öğrenciyi mağdur eden bu uygulamanın mutlaka düzeltilmesi
gerektiğini düşünüyoruz.
Bakınız,
Batman Orhan Doğan Destek Evine gelen kapatma yazısında Valilik
gerekçe olarak savcılığın hazırladığı
bir iddianameyi göstermiş. Yani, henüz sonuçlanan bir mahkeme kararı
yok, bitmiş bir hukuksal süreç yok. Bir iddianameye, savcı
tarafından hazırlanan bir iddianameye dayanılarak eğitim
destek evleri kapatılıyor.
Tabii,
burada, sadece BDPli belediyelere yönelik bir uygulama olduğunu belirtmek
istiyorum. Diğer partilere bağlı Maltepe Belediyesi, Fatih
Belediyesi, Bandırma, Kadıköy, Elâzığ Belediyesi, Muş
Belediyesi, Osmaniye Belediyesi, Buca, Şanlıurfa Birecik Belediyesi
ve daha ismini sayamayacağım onlarca
belediyenin kapsamında bu eğitim destek hizmetleri veriliyor,
verilmesi de gerekiyor. Yani bununla ilgili Millî Eğitim
Bakanlığının bir an önce bu yanlıştan dönmesi, öğrencilerimizin
sınava yakın bu dönemde mağduriyetlerinin giderilmesini
sağlaması gerekiyor.
Bu
eğitim destek evlerinin çerçevesiyle ilgili, yöntemle ilgili,
metodolojiyle ilgili bizler daha sonra tartışarak bu
tartışmaları bir olgunluğa kavuşturabiliriz ancak
sınava bir ay kala bütün öğrencileri mağdur edecek böylesi bir
yaklaşımın doğru olmadığını
düşünüyoruz.
Hepinize
teşekkür ederim. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Baluken.
Sayın
milletvekilleri, İç Tüzük 60a göre sisteme giren
arkadaşlarımıza birer dakika söz vereceğim.
Buyurun
Sayın Doğru.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğrunun, ağır kış şartlarından dolayı
bozulan yolların yapımı için belediyelere ödenek gönderilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ülkemizin
her tarafında olduğu gibi, Tokat ilinde de ağır
kış şartlarından dolayı yollar aşırı
derecede bozulmuş ve kasislerle doludur. Köyler ve küçük ölçekli
belediyelerin bu yolların tamiri ve yeniden asfalt yapmasının
imkânı yoktur. Köy yollarının yapılmasıyla ilgili
KÖYDES Projesi gibi çeşitli kaynakların acilen kullanılması
gerekmektedir. Bütçeden acilen bir pay ayrılarak köy yolları için
özel idarelere ve belediyelere yeni ödenekler gönderilmesi gerekmektedir.
Maliye
Bakanlığının acilen bu
konuya eğilmesini ve bütçe ayırmasını bekliyor, teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Korkmaz
2.- Isparta Milletvekili S. Nevzat
Korkmazın, Ankarada yoğun kar yağışı nedeniyle
yaşanan mağduriyetlerin devam ettiğine ve Ankara Büyükşehir
Belediyesinin bu konuda hiçbir çalışma yapmadığına
ilişkin açıklaması
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda dün de dile
getirmiştim. Ankara ve Ankaralının yoğun kardan dolayı
mağduriyeti devam ediyor. Allaha şükür ki bugün güneş
çıkmıştır. Yoğun trafikten dolayı ana arterler
erimeye başlamıştır ancak ara yollar ve yayaların
kullandığı kaldırımlar hâlâ daha kullanılamaz
hâldedir. Allah muhafaza, ambulans, itfaiye aracı ve cenaze nakil
araçlarının ara sokaklara girmesi gerçekten çok zordur. Tüm
eleştirilerimize rağmen ortada Ankara Büyükşehir Belediyesi
yoktur, o da muhtemelen vatandaşlar gibi bir an önce güneş
çıkmasını temenni eder hâlde beklemektedir.
Sayın Gökçeke iki çağrım olacak.
1) Sayın Gökçek bu ilin Belediye Başkanı olduğunu
unutmadan, Ne yaparsam yapayım bu halk beni seçiyor. demeden bir an önce
çalışmaya başlamalıdır.
2) Vıcık vıcık yağ ve
yağdanlığın sembolü billboardlardaki Teşekkürler
Başbakan afişlerini indirip vatandaşın kendisine
teşekkür edeceği bir çalışma temposu içine girmelidir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Metiner
3.- Adıyaman Milletvekili Mehmet
Metinerin, düşünce ve ifade özgürlüğünün demokrasinin gereği
olduğuna ilişkin açıklaması
MEHMET METİNER (Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Düşünce ve ifade özgürlüğü hepimizin bildiği gibi
demokrasinin olmazsa olmaz bir özelliğidir. Eğer bir ülkede her türlü
düşünce ve kanaat en açık, en özgür ve dolaysız bir biçimde
ifade edilemiyorsa o ülkede tanımına uygun bir demokrasinin var
olduğunu söylemek mümkün değildir. Düşünce ve ifade
özgürlüğü hoşumuza giden düşüncelerin ifade edilmesi
anlamına gelmez, gelmemektedir. Tam tersine resmî ideolojiye ters
düşen, belki de hepimizi şoke edecek düşüncelerin ifade
edilebilmesidir. Hakaret ve şiddet içermeyen her türlü düşünce
özgürce ifade edilebilmelidir. Hele hele Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu çok
daha özgür bir biçimde dile getirilebilmelidir. Tabuları olan bir ülke,
eleştirilemez, tartışılamaz dogmaları olan bir ülke
demokratik bir ülke olarak addedilemez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET METİNER (Devamla) Söyletmen, vurun
mantığını hepimizin terk etmesi gerekiyor.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Metiner.
Sayın Çelik
4.- Muş Milletvekili Demir Çelikin,
Muş ve Ankara illerindeki yoğun kar yağışı
nedeniyle yaşanan mağduriyetlere ve devlet organlarının
zamanında tedbir alması gerektiğine ilişkin
açıklaması
DEMİR ÇELİK (Muş) Çok teşekkürler Sayın
Başkanım.
Ülkemiz genelinde olduğu gibi, Muş ilimizde ve
Başkentimiz Ankarada yoğun kar yağışından
kaynaklı mağduriyetler ciddi düzeyde yaşanıyor. Bu
mağduriyetlerin zamanından önce devlet ve devlet
organlarının tedbirleri alarak, halkın her türlü hak ve
taleplerini gerçekleştirilmesine fırsat vermesi olması
gerekendir. Ancak iki gündür yoğun karın Ankara ana arterleri
başta olmak üzere birçok ana cadde ve sokaklarının
ulaşıma kapalı olduğu, eğitimin ve
sağlığın aksadığı günümüzde, bunu çok hak
etmediğimizi belirtmek istiyor, teşekkürlerimi sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Çelik.
Sayın Zeybekci
5.- Denizli Milletvekili Nihat Zeybekcinin,
yoğun kar yağışı nedeniyle Ankarada ana arterlerin
kapalı olmadığına, Çankayanın ara
yollarının kapalı olduğuna ilişkin
açıklaması
NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) Sayın Başkanım, çok
teşekkür ediyorum.
Bundan tam bir sene önce bugünlerde bir belediye başkanı
olarak görevimi sürdürmem sebebiyle, bugün milletvekillerimizin belediyelerle
ilgili söyledikleri sözlere ben de ilavelerde bulunmak istiyorum.
Öncelikle, ülkemizde inanılmaz, yaklaşık kırk
yıldan beri, kırk iki yıldan beri yaşanan en yüksek
kış şartlarında, Karayollarımızı vermiş
olduğu başarılı çalışmalardan dolayı tebrik
ediyorum, teşekkür ediyorum.
Ankarada iki üç günden beri gördüğüm ana arterlerde kapalı
hiçbir yol yoktur, kapalı olan Çankayanın ara yollarıdır.
Değerli arkadaşlarımıza, Çankaya Belediyemize de
çalışmalara hız vermesini, bir aydan beri benim evimin önünde
buz, kaldırımlarda kar var, onları temizlemesini de hatırlatmalarını
istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Zeybekci.
Sayın Atalay
6.- Ardahan Milletvekili Orhan Atalayın,
Diyarbakır Milletvekili Altan Tana uyarma cezası verilmesini
demokratik yapıyla bağdaştıramadığına
ilişkin açıklaması
ORHAN ATALAY (Ardahan) Teşekkür ederim Başkanım.
Dün, bir arkadaş, bir dönemi siyasi ve hukuki süreci
düşündüğü ve inandığı gibi
tanımladığı için, geçmişte Ahmet Kayaya yapılanın
benzeri bir neredeyse lince maruz kalmış ve akabinde bir uyarı
cezası verilmiştir. Onu, ben, düşünce özgürlüğü, ifade
özgürlüğü ve demokratik yapıyla
bağdaştıramıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Atalay.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç
önerge vardır, okutuyorum:
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır
ve 19 milletvekilinin, Antep fıstığı üretiminde,
ticaretinde, tanıtımında ve ihracatında yaşanan
sorunların ve çözüm yollarının araştırılarak,
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/173)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Antepfıstığı üretimindeki, ticaretindeki,
tanıtımındaki, ihracatındaki sorunlar ve çözüm yollarını
belirlemek amacıyla Anayasa'nın 98'inci, İçtüzüğün 104 ve
105 inci maddeleri gereğince ekteki gerekçe doğrultusunda Meclis
Araştırması açılmasını arz ederiz.
Gerekçe:
Antepfıstığı, Gaziantep, Şanlıurfa,
Adıyaman, Siirt illerinin temel tarım ürünü ve 200.000 kişinin
geçim kaynağıdır.
Türkiye'deki toplam
Antepfıstığı alanlarının %62,41i Gaziantep ili
sınırları içindedir ve Gen merkezi de Gaziantep'tir.
Gaziantep'teki çiftçilerin %26'sı Antepfıstığı
tarımıyla uğraşarak geçimini bu üründen sağlamaktadır.
Antepfıstığı ticaretinin yaklaşık %90'ı,
Gaziantep ilinden yapılmaktadır.
Antepfıstığı, kıraç, taşlık
arazilerde yetişebildiğinden, geniş verimli arazilere sahip
olmayan Bölgemiz ve Gaziantep için çok önemli bir üründür. Böylece, tarıma
uygun olmayan araziler değerlendirilerek ülke, bölge ve Gaziantep
ekonomisine önemli katkılar sağlanmaktadır.
Ülkemiz, dünya Antepfıstığı üretiminde İran ve
ABD'den sonra üçüncü sırada gelmektedir.
Antepfıstığı üretiminde ve ticaretinde çeşitli
sorunlar mevcuttur:
Antepfıstığının verime geçmesi için uzun
yılların gerekmesi, bir yıl iyi ürün verirken diğer
yıl ürünün yarıya düşmesi, iyi bakım ve sulu
tarımın yapılamaması önemli sorunlardır.
ABD ve İran sulu tarım yaparken, ülkemizde sulu
tarımın yapılamaması rekabet şahsımızı
zora sokmaktadır. Üretim maliyetlerimiz yüksek olduğundan
fiyatımız dış pazardan yüksek olmakta, ihracatçı
firmalar diğer ülkelerle yarışamamaktadır. Ayrıca, İran
ve ABD fıstığına göre daha lezzetli ve yeşil içli olan
Antepfıstığının, irilik ve çıtlaklık
açısından zayıf olması, kurutulduktan sonra
ıslatılıp kavlatılması sonucu sert kabuğunun
kararması gibi nedenlerle albenisini zayıftır.
Antepfıstığının yeterince
tanıtılamaması, tanıtıma ve ARGE'ye yeterli kaynak
ayrılmaması da önemli bir sorundur.
Antepfıstığına yeni pazarlar bulmak amacıyla etkin bir
tanıtım kampanyası düzenlenmelidir. Planlı ve
istikrarlı bir şekilde yapılacak tanıtım faaliyetleri
Antepfıstığının satışında önemli bir
rol oynayacaktır. Antepfıstığının kendine has
aroması ve yeşil içli olması yanında insan
sağlığına olan yararları tanıtımda ön plana
çıkarılmalıdır. Ayrıca, daha düşük maliyetle
üretilen İran fıstığının ülkemize kaçak yollarla
getirilip kendi çeşitlerimizle karıştırılıp
satılması engellenmelidir. İran fıstığında
daha fazla aflatoksin olduğundan bu, başka ülkelerde olumsuz
tanıtıma yol açmaktadır.
Çeşitlerimizin dış pazarlarda iyi
tanıtılması durumunda ülkemiz Antepfıstığı
yetiştiriciliğinin önü açıktır. Sadece AB ülkeleri 2006
yılında İran'dan ithal ettiği 90-100 bin ton arasında
Antepfıstığı tüketmektedir ki bunun değeri 400 milyon
Eurodur. Oysa ülkemizin, AB ülkelerine yakınlığı,
yetiştirme koşullarının elverişli olması ve
aflatoksin riskinin İran'a göre daha az olması ülkemizi
şanslı konuma getirmektedir. Bu potansiyel değerlendirilmelidir.
Antepfıstığının modern entegre işletme
tesisleri kurularak ABD ve İran'da olduğu gibi el değmeden
işlenip ambalajlanarak iç tüketime ve ihracata yönelik tüketicilerin
hizmetine sunulması gerekmektedir.
Antepfıstığı üreticilerinin, hasattan hemen sonra
ekonomik yetersizlikten ve üretim maliyetlerinin yüksek olmasından
dolayı ürünlerini aynı anda pazara çıkarması, fiyatı
çok düşürmektedir. Bu sorun, o yılki ürünün en az % 10'nu alarak fiyatın
aşırı düşmesini engelleyecek bir Üretici Birliği veya
kooperatifin kurulmasıyla çözümlenebilecektir. Bu birlik veya
kooperatifin, ürünün pazar değerini düzenleyecek miktarı elinde
tutması ile aşırı fiyat yükselmesi de önlenebilecektir.
Böylece, ihracatçıların ya da tüketicilerin
Antepfıstığı alımı ve tüketimi daha cazip hale
getirilecektir.
Sonuç olarak Antepfıstığı ülkemiz, bölgemiz ve
Gaziantep için çok önemlidir. Antepfıstığı, üretiminde,
tanıtımında, iç tüketiminde, ihracatında vb. gibi konularda
çok acil ve ağır sorunlarla karşı karşıya bulunduğundan,
konunun Türkiye Büyük Millet Meclisinde kurulacak bir Meclis
araştırma komisyonu tarafından bütün boyutlarıyla
incelenmesi ve alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi hayati önem
arz etmektedir.
1) Mehmet Şandır (Mersin)
2) Ali Uzunırmak (Aydın)
3) Mehmet Erdoğan (Muğla)
4) Alim Işık (Kütahya)
5) Enver Erdem (Elâzığ)
6) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
7) Ali Öz (Mersin)
8) Seyfettin Yılmaz (Adana)
9) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
10) Zühal Topcu (Ankara)
11) Mehmet Günal (Antalya)
12) Mustafa Kalaycı (Konya)
13) Durmuş Ali Torlak (İstanbul)
14) Oktay Öztürk (Erzurum)
15) Erkan Akçay (Manisa)
16) Celal Adan (İstanbul)
17) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
18) Atila Kaya (İstanbul)
19) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
20) Emin Çınar (Kastamonu)
2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır
ve 19 milletvekilinin, hayvansal üretimimizdeki düşüşün asıl
sebeplerinin ve uygulamaların toplumun bütününün çıkarına uygun
olup olmadığının araştırılarak,
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/174)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Hayvancılık sektöründe pek çok sorun bulunmaktadır. Bu
sorunların büyük çoğunluğu hatalı uygulamadan
kaynaklanmaktadır. Küresel ısınmanın gözle görünür
etkilerini yaşadığımız bu günlerde gıda
üretiminin giderek değer kazanması, ülkemizde
hayvancılığa özel bir önem verilmesini gerekli
kılmaktadır. Bundan dolayı gerekçelerini ekte sunduğumuz
hayvansal üretimimizdeki düşüşün asıl sebeplerinin ve
uygulamaların toplumun bütününün çıkarına olup
olmadığının ortaya konması amacıyla
Anayasanın 98, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve
105. Maddeleri gereğince bir Meclis Araştırması
açılması hususunda gereğini saygılarımızla arz
ederiz.
Gerekçe:
İnsanlar için temel besin maddelerinden ikisi et ve süt
olduğundan hayvancılık hem ekonomik hem sosyal açıdan en
önemli sektörlerdendir. Son yıllarda kişi başı günlük
hayvansal protein tüketimi gelişmekte olan ve az gelişmiş
ülkelerde artış gösterirken, ülkemizde azalmaktadır. Ülke
geleceği açısından stratejik öneme sahip bu durumun ve bunu
yaratan faktörlerin çok iyi irdelenmesi gerekmektedir.
Üretimin azalmasının ana sebebi arz-talep dengesini bozan
piyasa müdahaleleridir. Bunların başında ithalat gelmektedir.
Yapılan ithalatlar insan sağlığı da dâhil
oluşturacağı olumsuzluklar düşünülmeden
yapılmaktadır. Örneğin insanlarda ölümcül bir
hastalığa sebep olan Deli Dana Hastalığı (BSE)
sebebiyle ithalatın yıllardır kapalı olduğu ABD'den
2007 yılında, ABD'nin anılan hastalıkla ilgili durumunda
bir değişme olmamasına rağmen Uluslararası Salgın
Hastalıklar Ofisi'nin bu ülkeyi gruplandırmada "kontrol
edilebilir riskli ülke" statüsüne taşımasıyla
damızlık sığır ithalatı
açılmıştır. Canlı hayvanda teşhisi mümkün olmayan
ve insanlarda etkenin alınmasından çok uzun yıllar sonra
hastalık görülebilmesine rağmen bu hayvanların ithaline izin
verilmesi, halk sağlığı açısından onarılamaz
bir hatadır. Üstelik kaçak kesim miktarının bir hayli yüksek
olduğu tahmin edilen ülkemizde, ithal edilen bu
sığırların kesimlerinin takibi ve BSE yönünden
muayenelerinin sağlıklı bir şekilde
yapılacağına şüpheyle yaklaşılmaktadır.
Piyasa dengesini bozan bir diğer sebep ise hayvan
kaçakçılığıdır. Ülkemiz
hayvancılığına hem taşıdığı yeni
hastalıklarla, hem kayıtsız ekonomik bir sektör oluşturarak
hem de en önemlisi ülke insanımızın sağlığını
riske atan hayvan kaçakçılığı ne yazık ki devam
etmektedir. Hatta Bakanlığın TÜRKVET'e kayıt
yaşındaki sınırı kaldırmasıyla teşvik
edildiği bile düşünülecek kaçakçılık üzerinde
ayrıntılı biçimde durulmalıdır. Koyun
kaçakçılığı sebebiyle son 10 yıldır koyun eti
fiyatları neredeyse hiç artmamış üstelik koyun sayımız
%25 azalmıştır.
Diğer yandan, gelişmenin sağlanabilmesi iyi bir planlama
ve uygun desteklemelerle mümkündür. Ülkemizde her ikisinde de hata
yapılmaktadır. Örneğin hayvancılık desteklemelerinde
2006 yılı için öngörülen destekleme ödemesi 650 trilyon TL iken bunun
iki katı tahakkuk etmiştir. Oluşan bu tabloda 2007
yılı bütçesi 2006 yılı ödemelerinde
kullanılmış ve 2007 yılı için öngörülen miktar da
yeterli gelmemiştir. 2008 için de aynı tablo tekrar edecektir. Bu
desteklemelere uygun planlama yapan işletmeler de buna uyum
sağlayamayacak ve işletmelerin sürdürülebilirliği
etkilenecektir. Koyunculuk desteklemelerinde, veri tabanına kaydetmeden
sadece küpe takılmasına prim verilmesi hatalı desteklemelere
örnek olarak gösterilebilir.
Planlama doğru rakamlar üzerinden
yapılmadığında alınacak sonuçların doğru olmayacağı
herkes tarafından bilinmektedir. Örneğin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Sayın Eker, süt üretimini 3 milyon ton
artırdıklarını iddia etmektedir. Oysa bu artışın,
istatistiklerde kullanılan katsayılarla oynanması sonucu ortaya
çıkmış olma ihtimali oldukça yüksek görünmektedir. Bu sebeple
telaffuz edilen değerlerin Türkiye İstatistik Kurumu'nun 2002-2005
yıllarına ait rakamlarında yapılan değişiklik
sonucu ortaya çıkıp çıkmadığı
araştırılmalıdır.
Sonuç itibariyle hayvancılıkta pek çok sorun bulunmaktadır.
Bu sorunların büyük çoğunluğu hatalı uygulamadan
kaynaklanmaktadır. Küresel ısınmanın gözle görünür
etkilerini yaşadığımız bu günlerde gıda
üretiminin giderek değer kazanması, ülkemizde
hayvancılığa özel bir önem verilmesini gerekli
kılmaktadır. Bundan dolayı bir an önce hayvansal üretimimizdeki
düşüşün asıl sebeplerinin ve uygulamaların toplumun
bütününün çıkarma olup olmadığının ortaya konması
amacıyla Anayasanın 98, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 104 ve 105. Maddeleri gereğince bir Meclis
Araştırması açılması hususunda gereğini
saygılarımızla arz ederiz.
1) Mehmet Şandır (Mersin)
2) Ali Uzunırmak (Aydın)
3) Mehmet Erdoğan (Muğla)
4) Ali Öz (Mersin)
5) Alim Işık (Kütahya)
6) Enver Erdem (Elâzığ)
7) Seyfettin Yılmaz (Adana)
8) Zühal Topcu (Ankara)
9) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
10) Mustafa Kalaycı (Konya)
11) Mehmet Günal (Antalya)
12) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
13) Oktay Öztürk (Erzurum)
14) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
15) D.Ali Torlak (İstanbul)
16) Erkan Akçay (Manisa)
17) Celal Adan (İstanbul)
18) Atila Kaya (İstanbul)
19) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
20) Emin Çınar (Kastamonu)
3.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır
ve 20 milletvekilinin, Orman ve Su İşleri Bakanlığı
tarafından hava araçları kiralanması için yapılan ihaleyle
ilgili iddiaların araştırılarak, alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/175)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından
19.01.2009 tarihinde 7 yıllığına 12 helikopter ve 4 uçak
olmak üzere hava araçları kiralanması ile ilgili olarak yapılan
ihale ile ilgili iddiaların araştırılıp incelenerek,
alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasamızın 98.
ve İç Tüzüğün 104 ve 105. maddeleri uyarınca bir "Meclis
Araştırması" açılmasını
saygılarımla arz ederim.
Gerekçe:
Orman ve Su İşleri Bakanlığı Orman Genel
Müdürlüğü geçtiğimiz günlerde orman yangınlarıyla mücadele
etmek maksadıyla 5 yıl süreyle 16 helikopter ve 7 yıl süreyle 5
adet amfibik (suya inip kalkabilen) uçakların kiralanması için hizmet
alım ihalesi yapmıştır. İhale şartnamesinde yer
alan Birim Fiyat Teklif Cetveli (ki teklifler buna göre verilmek zorundadır)
incelendiğinde 16 helikopter için aşağıdaki gibi teklif
verilmek durumundadır.
18506 saat zorunlu teklif ve bu miktarın 2/3'ü kadar (yani 12337
saat) opsiyonel teklif ihale sonucu uçuş saat ücreti 7500 ABD doları
($) civarında gerçekleşmiştir. Kontrat imza
aşamasındadır ve bu duruma göre: 18506x 7500= 138.795.000 $
zorunlu + 92.527.000 opsiyonel olmak üzere, Toplam: 231.322.000 $.
Söz konusu helikopterlerin yenisinin fiyatı 7-8 milyon $
civarındadır. Zaten şartnamede bu hususta bir hüküm yoktur. Yeni
olduğu farz edilse bile 16 helikopter 120 milyon $ etmektedir. Alınan
helikopter her yıl sadece 4,5 aylık süre için kiralanmak üzere
istenmektedir. Devletin ya da diğer bir organizasyonun (Kızılay,
Türk Hava Kurumu ya da özel şirketler gibi) kendi filosunu oluşturması
durumunda kalan 7-8 aylık sürede bu helikopterler diğer maksatlarla
(ambulans, kayak merkezlerine yolcu taşıma gibi) rahatlıkla
kullanılabilir. Yukarıdaki hesabı yeniden gözden
geçirdiğimizde yılda azami 5 ay için 120 milyon $ ödenmiş
oluyor, yani aylık bazda hesap yapılırsa 120:5 = 24 milyon $ yapar.
Bu da demektir ki helikopterlerin gerçek ticari değeri ihaleyi
gerçekleştirenler tarafından 24x12 ay= 288 milyon $ üzerinden
hesaplanmış durumdadır.
Bu ülkenin 4,5 aylık orman yangın sezonu
dışında da helikopter ihtiyacı vardır. Şayet bu
kadar kaynak harcanacak ise bir helikopter filosu kurup belediyeler dâhil tüm
ihtiyaçların bu filodan sağlanması gerekir. Aksi takdirde geçen
on yıl içerisinde yurtdışından kiralanan helikopterler ve
uçaklara verilen kiralama yıllık ve saat ücretlerindeki
savurganlık önümüzdeki yıllarda da artarak devam edecek ve ülkemizin,
milletimizin kaynakları yanlış ve plansız bir şekilde
kullanılacaktır. Örneğin 1998'de saat başına kiralama
ücreti 1600 $ iken, bu bedel 10 yıl içinde katlanarak 2008 yılı
itibariyle yaklaşık 8000 dolara (7995 $)
ulaşmıştır. Bu şekilde kümülatif olarak katlanan
fiyatlar ileriye dönük kaynak israfı yaratacaktır. Diğer
taraftan amfibik uçak kiralama konusunda şartname Kanada üretimi
Bombardier CL-215 uçağını tarif etmektedir. Zaten ihale sonucu
da öyle olmuştur. Söz konusu uçaklar 1969-78 yıllarında
üretilmiştir. Bu nedenle şartnamede de herhangi bir yaş limiti
konulmamıştır ve bu uçaklar yaşlı uçaklardır.
Ülkemizin önemli ihtiyaçlarından biri olan yangın söndürme
helikopteri ve uçakları konusunda geçtiğimiz günlerde yapılan
ihale kamuoyumuzun gündemini işgal etmiş olup halen de bu konuda
bazı tereddütlerin olduğu, ihale koşullarının
yeterince kamuoyuyla paylaşılmadığı ve bilhassa kiralama
bedellerinin bazı soru işaretlerine yol açtığı
aşikârdır. Yukarıda gerekçesini izah ettiğimiz bu önemli
konunun bir "Meclis Araştırma Komisyonu" kurularak
araştırılıp incelenmesi ve sonuçlarının
kamuoyuyla paylaşılmasını uygun bulmaktayız.
1) Mehmet Şandır (Mersin)
2) Ali Uzunırmak (Aydın)
3) Mehmet Erdoğan (Muğla)
4) Enver Erdem (Elazığ)
5) Alim Işık (Kütahya)
6) Ali Öz (Mersin)
7) Seyfettin Yılmaz (Adana)
8) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
9) Zühal Topcu (Ankara)
10) Sümer Oral (Manisa)
11) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
12) Mustafa Kalaycı (Konya)
13) Mehmet Günal (Antalya)
14) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
15) Oktay Öztürk (Erzurum)
16) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
17) Celal Adan (İstanbul)
18) D. Ali Torlak (İstanbul)
19) Erkan Akçay (Manisa)
20) Atila Kaya (İstanbul)
21) Emin Çınar (Kastamonu)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, araştırma önergeleri
bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Şimdi Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır,
okutup oylarınıza sunacağım.
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan bir heyetin, Ürdün
Temsilciler Meclisi Arap ve Uluslararası İşler Komisyonu
Başkanı Mohammad Al Halaiqanın vaki davetine icabet etmek üzere
Ürdüne resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/781)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu
üyelerinden oluşan bir heyetin, Ürdün Temsilciler Meclisi Arap ve
Uluslararası İşler Komisyonu Başkanı Mohammad Al
Halaiqanın vaki davetine icabetle Ürdüne bir resmî ziyaret
gerçekleştirmesi öngörülmektedir.
Söz konusu heyetin Ürdün ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 6.
maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleriyle
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürkün;
31.05.2006 Tarihli ve 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununa Geçici Maddeler Eklenmesi
Hakkında Kanun Teklifi ve İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi ve
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Yalova Milletvekili Muharrem
İnce ile 81 Milletvekilinin; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürkün;
31.05.2006 Tarihli ve 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununa Geçici Maddeler Eklenmesi
Hakkında Kanun Teklifi ve İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi ve
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Yalova Milletvekili Muharrem
İnce ile 81 Milletvekilinin; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/566, 2/58, 2/137) (S.
Sayısı: 171) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet?
Yerinde.
Dünkü
birleşimde 1inci madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına yapılan konuşma tamamlanmıştı.
Şimdi
söz sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Bülent
Kuşoğlu, Ankara Milletvekili.
Buyurun Sayın Kuşoğlu. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, çok değerli arkadaşlarım; Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkındaki Tasarı üzerinde
söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunarım.
Çok değerli arkadaşlarım, hepimiz böyle çok içimize sinmeyen,
ne olduğunu çok iyi kavrayamadığımız bir sistem
içerisinde yaşıyoruz. Genelden bahsediyorum; hem ekonomik sistemi
kastediyorum hem de genel olarak dünyadaki sistemden bahsediyorum. Sistemi
kuran biz değiliz ama sistemi sorgulamak zorundayız. Sistemin
sıkıntıları var. Bunların nasıl
giderileceğiyle ilgili bir şeyler yapmak zorundayız.
İngiliz toplum bilimci -yaşayan bir toplum bilimci var- Anthony
Giddens diyor ki: Mevcut sistem, özellikle ekonomik sistem dört tür
sıkıntı üretiyor, zaaf üretiyor. Bunlardan bir tanesi
şiddet üretiyor. Ekonomi zayıfladığı zaman,
sıkıntıya girdiği zaman toplumlar, insanlar, bireyler
şiddete başvuruyorlar. İkincisi, çevre sorunları
doğuruyor, insanların daha fazla kazanma arzusu, yatırım
yapmaları çevre sorunları doğuruyor. Üçüncüsü, sistem
baskıcı bir rejim doğuruyor zamanla çünkü işsizlik
arttığı zaman, ekonomiyle ilgili problemler büyüdüğü zaman
baskıcı bir rejim oluşuyor. Dördüncüsü de sosyal riskler
oluşturuyor ekonomik sistem. Ben bunlara bir de yolsuzluk ve ahlaksızlığı
da ilave etmek istiyorum. Beş tür sosyal risk oluşturuyor ekonomik
sistemimiz fakat sistemin bu beş zaafıyla ilgili olarak sosyal
güvenlik sistemi denen bir müessesse var. Sosyal güvenlik sistemi iyi çalışırsa
bu
5 zaafın en az 3üyle ilgili olarak çok iyi bir işlev görür, en az
3ünü önler. Böyle bir görüş de var. Sistem iyi çalışırsa
sosyal riskleri önemli ölçüde önler, şiddeti önemli ölçüde önler ve
özellikle yolsuzluk ve ahlaksızlıkla ilgili olarak çözümler getirir.
Bunu dikkate almak zorundayız.
Bizim
sosyal güvenlik sistemimizi tartışıyoruz, sosyal güvenlikle
ilgili bir kanunu değerlendiriyoruz. Bizim sosyal güvenlik sistemimiz de
emeklilere aylık verme anlayışı üzerine kurulu, bu ekonomik
sistemin zaaflarını giderme üzerine kurulu değil, böyle bir
anlayış yok maalesef sistem içerisinde. Hâlbuki sistemimizin
öncelikle bu anlayışla örgütlenmesi lazımdı, organize
edilmesi lazımdı. Böyle bir sıkıntı var. Sadece
emeklilere, belli bir yaşa gelince emekli olduklarında toplumun bir
kesimine aylık vermek, onların sağlık sorunlarını
gidermeye çalışmak üzerine kurulu bir sistem kurduk. Bu tabii çok
yanlış. Toplumun, biraz önce konuştuğumuz gibi sistemin
sorunlarını gidermesi lazım. Toplumun sosyal güvenlik
refahıyla ilgilidir, toplumun huzuruyla ilgilidir, toplum
barışıyla ilgilidir, toplumda kalkınmanın
sağlanmasıyla ilgili bir husustur. Bu taraflarına özellikle
dikkat etmek lazımdı sistemi kurarken.
Bir de bu
tasarıyı değerlendirirken dikkatimi çeken bir husus daha oldu bu
konuyla ilgili. Demin de söylediğim gibi toplum bilimci Giddensın
bir teorisi var, diyor ki: Baskıcı rejimler de üretiyor sistem.
Evet, üretiyor çünkü bizde de bu ortaya çıkıyor. Bu verilen kanun
tasarısı aslında emeklilerin yıllardır beklediği
sorunlara çözüm getirmediği hâlde, yirmi dört yıldır
bekledikleri intibak mevzusuyla ilgili olarak çözüm getirmediği hâlde
hiçbir emekli derneği, hiçbir sivil toplum kuruluşu bununla ilgili
bir eleştiride bulunamadı maalesef yani hem
İnternete bakın hem derneklerin konuyla ilgili görüşlerine
bakın, bu konuyla ilgili sağlam bir eleştiri getiremediler.
Hiçbirisi bunun intibak olduğunu söylemiyor Bu bir intibak kanunu
değildir. diyorlar ama yine de, herhâlde, bir baskıcı rejimimiz
var ki kimse buna karşı çıkamıyor, açık açık
tavır koyamıyor. Bu hususa da işaret etmek istiyorum.
Genel olarak bu konuya girmişken toplumumuzdaki artan
intiharları, psikolojik rahatsızlıkların, sorunların
artmasını özellikle dikkatinize sunmak istiyorum. Eğer bizim sosyal
güvenlik sistemimiz iyi çalışıyor olsa bunlarla ilgili çözümler
üretmesi lazım yani bu psikolojik sorunların,
sıkıntıların, intihar vakalarının, bu tür
sorunların azalması lazım ama sistem iyi
çalışmadığı için bunlarda önemli bir artış
var son yıllarda. Dolayısıyla, sosyal güvenlik sistemini
özellikle bu anlayış üzerine çalıştırmamız
gerekir.
İktidar, bu yeni dönemde -yılbaşından sonra
özellikle- çok önemli kanun tasarı ve tekliflerini gündeme getirdi. Mesela
Cumhurbaşkanlığı Seçim Kanununu getirdi, mesela MİT
Kanununu getirdi, 4+4+4ü getirdi. Ama bunlarla ilgili olarak, bu önemli kanun
tasarılarını ve tekliflerini getirirken bunlarla ilgili olarak
gereken ön çalışmayı, analizi gerektiği kadar yapmadığını
da görüyoruz. Bu intibak için de geçerli. Bu kanunla ilgili olarak da yeterli
bir çalışma yapılmamış; maliyeti tam olarak belli
değil, ne getireceği tam olarak belli değil, kimlere ne
getireceği tam olarak belli değil.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bu tasarı, kabul
etmek lazım -Sayın Bakan, tabiî ki böyle bir iddiada bulanacak ama-
bir intibak tasarısı değil. İntibak demek, aynı süre
çalışan ve aynı oranda prim ödeyenlerin emekliliklerinde
aynı maaşı almaları demek, aynı aylığı
almaları demek. Türkiyede bu, yıllardan beri söz konusu
değildi. Bu durumun düzeltilmesi, biliyorsunuz 2006da büyük umutlarla
çıkan sosyal güvenlik reform kanunuyla giderilecekti, emekliler
arasındaki farklılıklar, özellikle kurumlar arasındaki
farklılıklar giderilecekti, norm ve standart birliği
sağlanacaktı, tek çatı oluşacaktı. Bunlarla ilgili o
dönemde bu gerçekleşmedi, o zamandan beri de bu sorunlar devam ediyor. Bu
intibak dediğimiz sorun da bunun içerisinde, hâlâ giderilmiş
değil, büyük bir sorun olarak devam ediyor.
Şimdi, emeklilere biz, özellikle bu yıl, tahminen 104
milyarın üzerinde bir rakam ödeyeceğiz sadece maaş olarak, 104
milyar. Önemli bir meblağ değil mi? Şimdi, intibak
-yıllardan beri, yirmi dört yıldır getirmedik, maliyeti çok
yüksek diye getirilmedi bu- getire getire yüzde 2 oranında bir yük
getiriyor. Yüzde 2, her yıl yapılan zam kadar bir ilave yük getirir.
İntibak yılardan beri bunun için mi bekledi, yıllardan beri
vakarla, sabırla bekleyen emekliler bunun için mi beklediler, yüzde 2lik
bir yük için mi beklendi? Bu tasarı, sadece 2000den önce emekli
olanların 2000den sonra emekli olanlara nazaran aldıkları
bazı refah payı gibi hakları vardı, bunların yüzde
75inin alınmasıdır yoksa hiçbir şekilde, aynı süre
çalışıp aynı oranda prim ödeyenlerin emekli
maaşlarının eşitlenmesi değildir, katiyen değildir.
Bunu bir kere bilmemiz lazım. Fakat, bir toplumda da yıllardan beri
vakarla çalışıp
Şimdi, sizin aynı süre
çalıştığınız, aynı işi
yaptığınız, aynı primi ödediğiniz insandan daha
farklı maaş almanızın, hem de öyle yüzde 1-2 oranında
değil, yüzde 50ye varan oranlarda, yüzde 40-50 oranında farklı
maaş almanızın içinize sinebileceğini düşünebiliyor
musunuz? İnsan devletine, toplumuna buğzeder. Bu büyük bir
sıkıntıdır ama emeklilerimiz bunu sabırla
beklemişlerdir, vakarla beklemişlerdir bu kanunun
çıkmasını. Bugün o gündeme gelmiş. Seçimler
sırasında Cumhuriyet Halk Partisinin konuyu gündeme getirmesiyle
iktidar partisi de bu yönde söz vermiş ama bugün getirilen kanun
tasarısı maalesef bu umutları yok etmektedir, insanlarla alay
etmektedir. Bunu bu yüce Meclisin yapmaması lazım. Çok daha büyük bir
riski, maliyeti, her neyse göze alıp gerçek anlamda bir intibak kanunu
yapmamız gerekir çünkü bu şekliyle gerçekten de topluma hizmet eden
önemli bir kesim devletine güvensizlik duyacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kuşoğlu, teşekkür ederim
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, şimdi şahısları
adına Manisa Milletvekili Sayın Uğur Aydemir.
Sayın Aydemir, buyurun.
Süreniz beş dakika. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
UĞUR AYDEMİR (Manisa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar
ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 67 nci maddesinin üçüncü
fıkrasında yer alan nüfus cüzdanı ibaresinden önce gelmek
üzere biyometrik yöntemlerle kimlik doğrulamasının
yapılması ve/veya ifadesi eklenmiştir. Bu maddeyle ilgili
olarak şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, Sosyal Güvenlik Kurumu kaliteli, adil,
kolay, erişilebilir, insan odaklı hizmet veren ve mali açıdan
sürdürülebilir bir sosyal güvenlik sistemini yürütmeyi ve geliştirmeyi
kendisine görev edinmiş bir kurumdur. Hiç şüphesiz ki bu hizmetlerin
etkin, süratli ve adil olarak sigortalılara yansıtılması
ana amaçlarından bir tanesidir.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ile sağlık hizmetlerine erişmek
kolaylaşmış, sağlık hizmet sunucularına
müracaatta artış yaşanmıştır. Örneğin, 2002
yılında kişi başına hekime müracaat sayısı 2
iken, 2011 yılında kişi başına hekime müracaat
sayısı 8e yükselmiştir.
Değerli milletvekilleri, 2008 yılında sağlık
karnesi uygulamasının kaldırılmasıyla ve 2010 Ocak
ayında vizite kağıdı uygulamasının
kaldırılması milletimizi rahatlatmıştır.
Değerli arkadaşlar, Sosyal Güvenlik Kurumunun amacı
nasıl ki hizmet sunucularına kaliteli, hızlı erişimi
amaçlamak ve kolaylaştırmaksa, işte, bizler de,
sırasıyla, sağlık karnesini kaldırdık, vizite
kâğıdını kaldırdık ve
hastalarımızın daha hızlı bir şekilde hastanelerde
tedavi görmelerini ne yapmış olduk? Rahatlatmış olduk.
İşte, Hızlı, etkin ve kaliteli. diyoruz. Kaliteden
kastımız ne diye baktığımızda; hastanelerimizin
fiziki şartlarına bakıyoruz, en son model teknolojik cihazlarla
hastanelerimizi donattık mı donatmadık mı, bunlara
bakıyoruz ve en önemlisi de, müşteri memnuniyetine bakıyoruz.
Tabii ki, müşteri memnuniyetini ölçen bir alet var mı diye
baktığımızda bu aleti şu anda göremiyoruz ama seçimler
bize ipucu vermektedir. Genel seçimlere baktığımızda, AK
PARTİ Hükûmetinin her genel seçimde oylarını artırarak
bugünlere geldiğini görüyoruz. Yani buradan başımızı
kaldırıp baktığımızda, tabloyu gördüğümüzde
müşteri memnuniyetinin de had safhada olduğunu ve bunun en güzel
şekilde de Meclise yansıdığını görüyoruz.
Müşterilerimizin de, milletimizin de,
vatandaşlarımızın da yapılan bu hizmetlerden memnun
kaldığını görmekteyiz.
Tabii ki, vizite kâğıdı kalktı, sağlık
karnesi kalktı, bunun yerine Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası
üzerinden sağlık hizmeti sunulmaya başlandı. Bunun sonucu
olarak sağlık hizmetlerinin elektronik ortamda, güvenli ve güvenilir
altyapılar üzerinde, vatandaş odaklı ve kaliteli olarak
sunulmasının sağlanmasının, hizmetin verilmesinde
vatandaşların kimliğinin geleneksel yöntemler ile doğru
olarak saptanamamasının getirdiği usulsüzlüklerin önüne geçmek
amacıyla sağlık yardımlarından faydalanan
kişilerin sağlık hizmeti sunucularına başvurarak avuç
içi, damar izi yöntemiyle biyometrik kimlik doğrulaması
yapılması kararlaştırılmıştır. Biyometrik
kimlik doğrulama sistemleri, insanları kimliklerinin yerine daha
yerleşik ve dışsal kimliklerine göre tanımayı
amaçlayan ve bu yönde çalışmalar yapan otomatik sistemlerdir.
Biyometrik kimlik doğrulama sistemiyle, sağlık hizmetinin
sunulması sırasında vatandaşın gerçekten orada olup
olmadığının doğrulanması yapılabilecektir.
Bu sayede kişinin gerçekten sağlık hizmetine erişimi
sağlanacak ve geleneksel kimlik doğrulama yani nüfus cüzdanı,
ehliyet, pasaport ve benzeri kimlikler yerine hızlı ve güvenilir olan
biyometrik unsurlar kullanılarak tedaviye erişim
sağlanacaktır. Bu sayede kişi hastanede olmadan sağlık
hizmetinin fatura edilmesi gibi suistimaller de önlenmiş olacaktır
yani hayalî hastaların ve hayalî hastalıkların ortadan
kaldırılması sağlanmış olacaktır.
Değerli arkadaşlar, tabii ki Hükûmetimiz her geçen gün
kendisini geliştirmeyi ve dünyada lider ülke olmayı
amaçladığından dolayı sistemleri de en son model teknolojik
cihazlarla donatarak Türkiyede uygulamaya başlamıştır.
Burada biyometrik avuç içi damar izi kimlik sorgulamanın başka
ülkelerde yapılıp yapılmadığına bakmadan,
başka ülkeler ne yapıyor diye bizi ilgilendirmeden Türkiye
açısından bu sistemin doğru olup olmadığına
bakmak lazım. Bu sistem Türkiyeye ne getiriyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
UĞUR AYDEMİR (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Bu kanun tasarısının hayırlı olmasını
diliyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Aydemir.
Şimdi Hükûmet adına Çalışma ve Sosyal Güvenli
Bakanı Sayın Faruk Çelik. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Bakanım.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz tasarının
1inci maddesi üzerinde arkadaşlarımız değerlendirmelerde
bulundular. Kendilerine çok teşekkür ediyorum.
Bildiğiniz gibi 1inci maddede biyometrik yöntemle kimlik
doğrulama düzenlemesi getirilmektedir. Neden bu getiriliyor? Hayalî hasta
bildiriminin önüne geçmek için, olmayan hasta kimlik numaraları
alınarak kuruma fatura ediliyor. Bu, maalesef tespitlerimiz arasında
var olan bir durum. Bildiğiniz gibi biz TC kimlik numarasıyla
sağlıktan yararlanma, muayene olma, tedavi olma imkânını
getirdik, sağlık karnelerini kaldırdık ama bunun
neticesinde de, bu kolaylıkların neticesinde de
istismarcıların istismarı da söz konusu oldu, gündeme geldi. O
hâlde önlem almamız gerekiyor. Önlemlerden bir tanesi bu. Bu önlem, bütün
suistimalleri önler mi, ortadan kaldırır mı?
Kaldırmayabilir ama çıkacak olan sorunlara karşı da yeni
önlemleri almak gibi bir sorumluluğumuz söz konusu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Dolandırıcılar ceza görmezse önlem olmaz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla)
Tabii, sözü bunun için aldım zaten onun için söz aldım.
Şimdi, burada ifade edildi: Bu biyometrik yöntem hangi ülkelerde
uygulanmaktadır? Bankacılık sektöründe Almanya, Japonya, Rusya,
Hindistan, Brezilya; sağlık ve sigortacılık sektöründe ise
Amerika Birleşik Devletlerinde Hastaneler Birliği başta olmak
üzere toplam 22 grup hastane ve sigorta sistemine bağlı hastanelerde
bu uygulanmaktadır. Ayrıca, Almanya ve İsveçte bu sistem
uygulanmaktadır.
Sistem ithal mi, yerli mi? şeklinde burada soru soruldu. Sistemin
sadece avuç içindeki damar haritasını çıkaran sensör
kısmı ithal, diğer tüm sistem yerli olacaktır.
Cihazın alımıyla ilgili ihale yapılacak mı?
diye bir soru soruldu, Bu konuda hangi bakanlık yapacak? diye.
Cihazı SGK değil, hastanelerin alması öngörülmektedir.
Dolayısıyla, bugün, birinci etapta özel hastaneler, akabinde
üniversite hastaneleri ve diğer hastanelere yaygınlaşması
bu şekilde gerçekleşmiş olacaktır.
Şimdi, denetim sonuçlarına gelince: Yani bunları tespit
ettiğimiz için bu çözüm önerisini getiriyoruz. Rehberlik ve Teftiş
Başkanlığımızın yapmış olduğu 2011
yılı içerisindeki denetimlerde, denetlenen özel hastane 143, eczane
652; 143 özel hastaneden 3ünde fesih gerçekleşmiş, sözleşmemiz
feshedilmiş, eczanelerde ise 652 eczaneden 188 eczanede fesih istemi
gerçekleşmiş. Kurum zararı, bu tespitler neticesinde kurumun
uğradığı zarar 17 milyon 500 bin liradır ve uygulanan
cezanın ise 92 milyon 116 bin lira olduğunu ifade etmek istiyorum.
Ayrıca, il müdürlüklerimizde, bildiğiniz gibi denetim elemanları
var. İl müdürlüklerimizde yaptığımız denetimler
neticesinde denetlenen hastane sayısı 1.816dır, kesilen ceza 2
milyon 252 bin TLdir. Eczanelerde yapılan denetimlerde ise; 7.583 eczane
denetlenmiştir il müdürlüklerimiz vasıtasıyla, kesilen ceza 3
milyon 297 bin liradır. Demek ki denetimler gerçekleşiyor il
düzeyinde ve Teftiş Kurulu Başkanlığımız
düzeyinde gerçekleşiyor ve çıkan sorunlar ne ise bu sorunların
giderilmesiyle ilgili de yasal veya idari bir önlem almak gerekiyorsa o önlemleri
de almamız gerekiyor.
Değerli milletvekilleri, burada, az önce, Sayın
Kuşoğlu bazı konulara temas ettiler. Tabii ki görüşlerine
saygı duyuyoruz ama şunu ifade etmek istiyorum: Öncelikle, mevcut
sosyal güvenlik sistemimizi eleştirebilirsiniz ama unutmayalım ki siz
de Genel Başkan Sayın Kılıçdaroğluyla birlikte uzun
süre, hatta şunu belirtmek istiyorum, sistemin bugün intibak sorunu
yaşadığı dönemlerdeki, sistemin bozulmasıyla ilgili,
sistemin düzensizleşmesiyle ilgili süreçlerde görev
yaptığınıza göre, yani bunu da dikkate alarak bunların
ifade edilmesi daha doğru olurdu diye düşünüyorum. Ayrıca,
emekli dernekleri ile bir sorunumuz yok bizim, böyle bir baskı kesinlikle
hiçbir sivil toplumla ilgili söz konusu değildir ama şunu bilmemiz
gerekiyor: Sistemin karmaşıklığını Sayın
Kuşoğlu da çok iyi bilmektedir, ilgili arkadaşlarımız
da, işin içinde olan arkadaşlarımız da son derece hak
vereceklerdir sistemin ne kadar karmaşık bir sistem olduğuna.
Şimdi, burada daha adil bir sistem oluşturalım derken çok daha
adaletsiz bir netice elde edebilirsiniz. Nitekim, Cumhuriyet Halk Partisinin ve
ilgili milletvekili arkadaşlarımızın tekliflerine
baktığınız zaman, şu anda biz yıllık, eski
ifadeyle söylüyorum -92 milyar yeni- 92 katrilyon emekli aylığı
ödüyoruz; 2011 yılında, bir yıl içerisinde emeklilere
ödediğimiz aylık tutarı 92 milyar lira ve eski rakamla 92
katrilyon. E, şimdi, bir teklif getirmişsiniz. İntibak
sistemini gerçekleştirelim, bütün emeklilere zam verelim. diyorsunuz ve
getirdiğiniz teklif 38 milyar, emeklilere 38 katrilyon liralık bir
imkân sağlıyor. Parlamentoda hangi milletvekilimiz burada 38
milyarın emeklilere verilmesini istemez ki, herkes ister ama bu, ülkenin
imkânlarıyla orantılı.
İkincisi:
Bu bir zam olayı değildir. dedim ve özellikle ifade ediyorum: 2,7
milyar, yapılacak olan emeklilerdeki bu intibak zammı, intibak
artışı sorun yaşanan alanlarla ilgilidir yani
intibaksızlığın olduğu alanları
intibaklaştırmaya dönük bir düzenlemedir. Onun için, burada
Yalnız maliyet hesabı yok. derken bunu ifade etmek için burada
bunları söylemiş oluyorum.
Kadınlarla
ilgili olarak, burada özellikle doğum borçlanmasıyla ilgili, dün,
1inci madde üzerindeki değerlendirmeler önemliydi. O çerçevede de
şunu ifade etmek istiyorum: Kadınlarımıza her alanda
olduğu gibi Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
olarak da önemli pozitif ayrımlar getirdiğimizi belirtmek istiyorum.
Özürlü
çocuğu olan, engelli çocuğu olan kadının
çalışmasına dörtte 1ini biz ilave ediyoruz yani yirmi yıl
çalışması gereken bir kadının beş
yılını engelli çocuğundan dolayı biz
yaşından da düşüyoruz, emekliliğinde de bunu
yansıtıyoruz. Bu düzenlemeyi biz gerçekleştirdik.
El
sanatlarıyla geçimini sağlayan kadınlar için tarım
sigortalıları gibi on beş günlük prim ödeyerek bir aylık
sigortalı olma imkânlarını getirmiş idik. Şimdi, bu
yıl itibarıyla, her yıl bir yıl arttığı için
on dokuz güne tekabül etmektedir. Bu düzenlemeyi getirdik.
Ayrıca,
bildiğiniz gibi, BAĞ-KURlu bir vatandaşımız vefat
ettiği zaman, SSKlı vefat ettiği zaman, kızı
evlenirken çeyiz yardımı alırken BAĞ-KURlu
vatandaşlarımızın çocukları bundan yararlanamıyor
idiler. BAĞ-KURlu
kızlarımıza da, vefat edenlerin kızlarına da
yirmi dört aylık çeyiz yardımı düzenlemesini getirmiş bulunuyoruz.
Yine bundan önceki Parlamentodan sizlerin desteğiyle geçen
düzenlemede tarımsal ürün satan kadınların
sigortalılıklarının aile reisi, Medeni Kanundaki düzenleme
çerçevesinde geriye doğru borçlanma imkânını getiren düzenlemeyi
de yine bu süreç içerisinde getirmiş bulunuyoruz.
Şimdi, doğum borçlanması, ilk kez mevzuata biz koyduk ve
2 çocuk, dört yıllık bir süreç tanıdık. Efendim, bu,
sigortalılıktan önceki dönemleri de kapsasın. gibi bir
yaklaşım var. Bu saygıdeğer bir yaklaşımdır
ama sigorta ile bağlantı kuramadığınızda
nasıl bunu ilişkilendireceksiniz? Ama çalışılması
gereken bir konudur. Bunu da saygıdeğer bir görüş olarak
alıyoruz ve şu anda olmayan, sistem içerisinde olmayan bir
düzenlemeyi getirdiğimiz için biz son derece memnunuz ama süreç içerisinde
bu konular ele alınabilecek konulardır diye de ifade ediyorum.
Son olarak ifade edeceğim, bu emekliler intibak neticesinde, hangi
sayıdaki emeklilerimiz ne kadar bir zam alacaklardır, fark
alacaklardır, bunu da önümüzdeki maddelerde değerlendiririm diyorum.
Hepinize çok teşekkür ediyorum, sağ olun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakan.
Şimdi, şahsı adına Abdullah Levent Tüzel,
İstanbul Milletvekili.
Sayın Tüzel, buyurun.
Süreniz beş dakika.
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sosyal sigortalar
ve genel sağlık sigortası üzerine düzenlenmiş yasa
tasarısı hakkında söz almış bulunuyorum. Dün ve bugün
Sayın Bakanı, Komisyon Başkanını dinledik. Kendileri
bu konuda altı aylık bir çalışmadan söz ediyorlar,
yoğun bir emek sarf ettiklerinden ama ortaya çıkana baktığımızda
bu emeğin hiç de karşılığını
bulmadığını, bulmayacağını görüyoruz. On
yıldan bu yana bu noktaya gelmiş bir Hükûmet söz konusu.
Hatırlayacak
olursak 2002 yılında Hükûmet iktidara geldiğinde Bize iki
yıl süre verin. diyerek bu sorun da dâhil olmak üzere birçok sorunu
çözeceğini vadetmişti ama on yılda gelinen nokta ortada. 75
milyon nüfusun belki de en zorluk yaşayan kesimi hiç şüphesiz
emekliler ve bugün bu getirilen yasal düzenlemede gerçek anlamıyla bir
iyileştirmeden bile söz etmek mümkün değil; değil uyum, bu olsa
olsa artık bir çöküş içerisinde olan sosyal güvenlik sistemine bir
yama arayışı ama öyle ki bu yama da tutmayacak görünüyor. Yani
milyonlarca insanın, 10 milyona yakın bir nüfusun çok acil olarak
beklediği bu intibak, aslında buna denk düşmeyen bir
ağırlık, buna denk düşmeyen kapsama dışı bir
çalışma söz konusu; bakıldığında, hakikaten
nereden tutsanız elinde kalacak bir şey.
Şimdi,
öyle bir sunuş var ki ortada, hani neredeyse bütün bu olan bitenin
sorumlusu emeklilerin, emekçilerin kendisi yani ortada 10 lira ile 300 lira
arasında bir artış söz konusu olacak olsa olsa, bununla ne
adalet ne eşitlik sağlanmayacağı ortada ama Hükûmet demektedir
ki: İşte biz emeklimizi enflasyona ezdirmedik. Oysaki yani bugün
yaşadığımız kriz koşulları ve gelecek günler
çoktan bunu alıp götürecek. İnsan ister istemez soruyor: Niye 2000
ile 2008 arasındaki dönemdeki emeklileri kapsamadı? Bütçe disiplininden,
bunun dışına çıkılamayacağından, benzeri
şeylerden söz ediliyor. O hâlde sormamız gerekiyor; bu
teşviklerin çarçur edilmesi, hâlâ milyonlarca dolarlık savaş
uçakları ihaleleri
Bunlara para ayıracağımıza,
gerçekten emeklilerimizin temel ücretlerine yapılacak zamlarla ve onlar
esas alınarak maaşa olduğu gibi bir yansıtmayla, gerçek
anlamıyla bugün emeklilerin beklediği, insanca yaşayacağı
oranda bir zamla bu soruna yaklaşmak en doğrusu olacaktır. Yoksa
açlık sınırı, yoksulluk sınırı
açıklamaları karşısında bugün
emeklilerimizin yaşam koşulları ortadadır.
Asıl biz tehlikenin büyüğünü görelim değerli
milletvekilleri, gelecek günler neyi gösteriyor? Bu kriz koşullarında
her gün işten atılan işçiler
Öncelikle insanların
çalışabileceği bir işi olacak, bu işte emekli
olabilmesi için prim ödeyebilecek -yani bugünkü koşullarda- üstüne üstlük
de bu hayat koşullarında emekli olabilecek bir hayatı, bir ömrü
tamamlayabilecek; dolayısıyla, artık gelecek günlerde emekli
olabilmek bile bir şans, bir ayrıcalık olacaktır.
Dolayısıyla, 16ncı büyük ekonomi, işte yüzde şu kadar
büyüyoruz
Ama, bu büyümeden emekliye, işçiye, emekçiye refah payı
olarak ne düşüyor dersek, sıfırdır. Önce bu gelir
adaletsizliğini gidermek, ortadan kaldırmak Hükûmetin görevidir ama
bunu yapamayacak bir Hükûmet söz konusu.
Bir gerçeklik şudur: İnsanlar emekli olmak istememekte. Neden?
Çünkü, zaten bugün aldığı maaşla ancak hayatını
sürdürebilmekte. Çapada görüştüğümüz bir hemşire bunu
söylemekte ve utana sıkıla Biz gençlerin önünde engel olmaktayız.
diyebilmekte.
Dolayısıyla, değerli milletvekilleri, sevgili
halkımız, nasıl bir iktidar işçiye, emekçiye, emekliye
güven verir? Böyle bir iktidar, böyle bir Hükûmet değil elbette. Öncelikle
emekçilerin hayatını, geleceğini, güvencesini düşünecek bir
şey, bu nedenle de başta emekliler olmak üzere bütün
çalışan işçi, emekçi nüfus birleşmeli, örgütlenmeli ve
artık, bu Hükûmetin alametifarikası olmuş müşteri
memnuniyeti lafına aldanmamalı. Müşteri memnuniyeti
lafının geçtiği yerde kamu hizmetleri sıfır demektir;
ticarileştirilmiştir,
piyasalaştırılmıştır, kamucu anlayıştan
uzaklaştırılmıştır; yanlışın,
kabahatin, kötülüğün büyüğü de burada başlamaktadır.
Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Tüzel, teşekkür ediyorum.
Şimdi, madde üzerinde on dakika soru-cevap işlemi
yapacağız.
Sisteme giren arkadaşlarımıza sırasıyla söz
vereceğim.
Sayın Doğru
REŞAT DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Malumunuz olduğu şekliyle ülkemizin her tarafında
yoğun bir şekilde süpermarketler ve hipermarketler
açılmaktadır, hatta bu açılma mahalle aralarına kadar
gitmekte, bir mahallede üç dört tane de süpermarketle karşı
karşıya kalınmaktadır. Bu esnada da tabii esnaflar da
bundan çok büyük zarar görmektedir. Esnaflarımız da işsizlikle
ilgili çok sıkıntı içerisindedirler. Esnaflarımız
diyorlar ki: Önümüzdeki dönemde biz de işsizlik sigortasıyla ilgili
ödeme istiyoruz., İşsizlik sigortasıyla ilgili bir
çalışma yapılacak mıdır? diye soruyorlar.
Diğer
bir konu da mevcut yasada ilaç katkı payı en düşüğü yüzde
10 olarak emeklilere uygulanmaktadır şu anda. Tasarıdaki yüzde 1
oranı emeklilere de uygulanacak mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Doğru.
Sayın
Belen...
BÜLENT
BELEN (Tekirdağ) Sayın Bakan, İşsizlik Sigortası
Fonuyla ilgili dün sorduğum soruya cevap vermediniz. Burada toplanan paraları nasıl
değerlendiriyorsunuz? Başka kurumlara aktarma yaptınız mı?
İş
sağlığı ve güvenliği kanununu ne zaman Meclise getirip
çıkarmayı düşünüyorsunuz?
İş
kazalarının incelemesini eskiden Bakanlığınıza
bağlı iş müfettişleri yapıyordu. Bunlardan
aldınız; sigorta müfettişlerine, SSK müfettişlerine
verdiniz bu teftişleri. Bunlar teknik olarak yeterli değiller,
iş kazalarında aynı zamanda taraflar kendileri; Sigorta
Kurumunun tarafında oldukları için, verdikleri raporlar da objektif
olmuyor.
Sigortalıyken
doğum yapan kadınlara 2 çocuğa kadar hizmet borçlanma
hakkını verdiniz. Sigortalı olmadan önce doğum yapan
kadınlara bu hakkı ne zaman tanıyacaksınız?
Son
çıkartılan uyum yasasıyla ilgili taksitlendirmeye giden sigorta
borçlarının taksitlerinin...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Çetin...
İZZET
ÇETİN (Ankara) Sayın Bakanım, dün 1 milyon 905 bin SSKlı
ve 12.186 BAĞ-KURlunun 10 ila 320 lira arasında zam
alacağını -BAĞ-KURluların 100-150 lira,
diğerlerinin 10-320 lira- açıkladınız. Daha evvelki
açıklamanızda 10 ila 270 lira arasında zam alacaklar.
dediğinizde Devlet Bakanımız Sayın Arınç 30 TL de
benden. deyince, siz de Ağanın her zaman verecek birkaç
kuruşu vardır. dediniz.
Şimdi
bu intibak konusu ciddi bir iş. Ağa-uşak mantığı içinde
ele alıp mı hazırladınız yoksa sosyal devlet
mantığı içinde, Gerçekten emeklilerin böyle bir hakları
var, bir adaletsizlik var, bu
haksızlığı, adaletsizliği giderelim. deyip hak
temelinde mi ele alıp kanun tasarısı
hazırladınız; bunu öğrenmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Şandır
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, Çalışma Bakanı olarak, 4/Cli statüde
çalışanlar -yani özelleştirmeden gelenlerin
dışındakileri kastediyorum- aynı işi yapmalarına
rağmen maalesef kadroya alınmadılar. Kadroya almayı
düşünüyor musunuz? Özellikle Türkiye İstatistik Kurumu ve Türkiye
Büyük Millet Meclisinde çalışanların bu durumunu dikkate alacak
mısınız?
Bir başka soru: Şimdi, İntibak Yasası
çıkartıyoruz ama devlette çalışan memur, memur emeklileri,
dul ve yetimleri, gaziler ve şehit yakınları, muhtarlar ve yine
4/Clilerin 2012 yılı maaş zammı hâlâ verilmemiştir.
Ne zaman vermeyi düşünüyorsunuz? Niye gecikiyor? Sebebi nedir?
Bir başka husus: Bu gecikmenin bedelini ödeyecek misiniz? Devlet
olarak gecikme faizi istiyorsunuz. Bu insanlara, kusuru size ait, devlete ait
olmak kaydıyla bu gecikmenin bir bedeli ödenecek mi?
Teşekkür ederim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, dünkü sıraya siz bakmıyorsunuz yani
bağışlarsanız, 0dünkü sıraya göre yapmıyorsunuz.
BAŞKAN Her ikisine göre bakarak yapıyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Ben 3üncü
sıradayım Sayın Başkan, verdiğim listeye göre 3üncü
sıradayım.
BAŞKAN Bugünkü listede var
Sayın Aslanoğlu, sakin olun.
Sayın Uzunırmak
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakanım, bugüne kadar İşsizlik Fonunda ne
kadar para birikti, toplandı, bunun ne kadarı başka alanlara
kullandırıldı, fonlandı; bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Bakan,
yaşa takılanlarla ilgili soru sormuyorum, susma hakkımı
kullanıyorum. Onlara saygım gereği, Sayın Bakan bir dakika
konuşmayacağım, bir dakikalık süremi, yaşa
takılanlar adına, onlara saygı adına, aç insanlar
adına, onlara çözüm bulma yönünde hiçbir girişiminiz olmaması
açısından
Onlar bizim vatandaşlarımız. Çocuklar aç,
sefiller. Sosyal devlet çözüm bulur. Sosyal güvenlik sistemini bozmayın
ama geçici bir çözüm bulmak da bizim hepimizin görevi Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Öz
ALİ ÖZ (Mersin) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Bakanım, özellikle BAĞ-KURlu olan esnaflar belli
bir süre prim yatırdıktan sonra, ara dönemde bir boşluk
kalınca geriye doğru borçlanabiliyorlar. Bu borçlanma esnasında,
borçlanmayı talep ederken, hem emeklilik hem de sosyal güvenlik primi
kesintisini faiziyle beraber geriye istiyorsunuz. Bu insanlar bu arada kalan
dönemde zaten sağlık hizmetlerinden faydalanamıyorlar.
Dolayısıyla, bu sizce bir haksızlık değil mi?
Emeklilik primini faiziyle yatırsınlar, faydalanamadıkları
dönem için niçin bunlar aynı zamanda da sağlık primini ödemek
zorunda kalıyorlar?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Demiröz
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakanım, tasarıda yürürlük tarihi olarak 1/1/2013
öngörülmesinde, bu yasadan yararlanacak 243 bin kişinin
dosyasının incelenmesi zorunluluğundan kaynaklandığını,
uzmanların mesai yaparak cumartesi-pazar bunları inceleyeceğini
ifade ettiniz. Bu çalışmanın Bakanlık tarafından
yapıldığı dikkate alınarak, zor durumda olan
emeklilerin bir kısmı olan bu arkadaşlara 1/1/2012 tarihi
dikkate alınarak 2013te ödemesinin yapılması mümkün müdür?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Bakanım
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Bu süpermarketler açılmaktadır. Esnafla ilgili bir soru
soruldu. Şu anda, İşsizlik Sigortası ve esnafla ilgili bir
düzenlemenin gündemimizde olmadığını belirtmek istiyorum.
İlaçla ilgili, yüzde 1 esneklik yani tabanın yüzde 10dan
yüzde 1e çekilmesi konusu kurumun, Sosyal Güvenlik Kurumunun bu konuda bir
elastikiyet talebinden kaynaklanıyor yani öyle ilaçlar vardır ki,
belki yüzde 5 uygulamanız gerekiyor ama yasa yüzde 10 ve yüzde 20
zorunluluk getiriyor, yüzde 15 uygulamanız gerekebilir. Bu elastikiyet
açısından 1 ile 20, tavanı artırmıyoruz ama
tabanı 1e indirerek buradaki elastikiyet Kurumun elinde olmuş
oluyor.
Bildiğiniz gibi, İŞKUR ve Bakanlık teftişini
birleştirdik ve bu şekilde şu anda hizmet sunuyoruz.
İş kazalarının denetimini iş müfettişi de sosyal
güvenlik müfettişi de yapmaktadır. Biz, görev
çakışması olmaması ve soruşturmaların
hızlı sonuçlanması için iş müfettişlerini, teftişleri
daha çok eğitici ve önleyici sistem denetimine yönlendirmiş
bulunmaktayız.
Bunun yanında, sigortalı olmayan kadınların
doğum borçlanmasıyla ilgili, az önce ifade ettim, bununla ilgili
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Sayın Bakanım, sigortalı
değil, sigortalı olmadan evvel doğum yapan
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) İlk kez borçlanmayı getirdik ama
sigortalı olmadıkları döneme dönük bir borçlanma talebi var.
Kürsüden de ifade ettiğimiz gibi, bu konuyu da Bakanlık olarak, kurum
olarak değerlendirmekteyiz. Kadınlarımıza ne kadar pozitif
ayrımcılık yaptığımızı da bütün kamuoyu
ve bütün kadınlar bilmektedirler.
Vergi
iadesi, ek ödeme yani
Yapılan bu intibak düzenlemesi hak temelli midir?
diye sordunuz. Bu düzenleme, hak temelli bir düzenlemedir, bunu açıkça
ifade ediyorum. Bunun aksini iddia edince alternatif çözümü
de getirmeniz gerekiyor. Yani alternatif çözüm, emeklilere zam yapıyoruz
çözümü intibakın alternatifi değildir. İntibakın
alternatifi, sistem içerisindeki sıkıntıların tespit
edilmesi ve sıkıntıların giderilmesine dönük
adımların atılmasıdır. İfade ettiğimiz gibi,
BAĞ-KURla ilgili 12.186 ve SSKlılarla ilgili de 1 milyon 905 bin
kişiyi kapsayan, sistem içerisindeki adaletsizliği gidermeye dönük
bir intibak düzenlemesidir; üzerine basa basa ifade ediyorum.
İşsizlik Fonunda şu anda 53 milyar 521 milyon TL kaynak
bulunmaktadır.
Bunun yanında, 4/Clilerin kadroya alınıp
alınmamasıyla ilgili durum soruldu. Personel rejimiyle ilgili -gerçekten
personel rejimimiz parçalı bulutlu- bu konuyla ilgili bir
çalışmamız var. Bunu derli toplu bir hâle getirmek istiyoruz. Bu
değerlendirmelerimizde 4/Cliler de olacak, 4/Bliler de var şu anda.
Yani alfabetik sıkıntı yaşadığımız bu
sistem içerisinde bir derleme, toplama çalışması var. 4/Cliler
ne şekilde bir yer alır onunla ilgili şu anda kesin bir şey
söylemeyi uygun bulmuyorum. Sistem üzerindeki çalışmamız
tamamlanınca bu açıklamayı kamuoyuna yaparız.
Memur maaşlarına zam: Evet, 1 Ocak itibarıyla
yapılması gereken zam Anayasa değişikliğinden
dolayı, toplu görüşmeden toplu sözleşme sistemine
geçtiğimiz için bugüne kadar yasa, uyum yasası
çıkarılamadığı için ne yazık ki bu zammı
veremedik ama şu anda komisyonlarda tasarı ve görüşmeleri
sürüyor. Umarım ki, nisan ayını da geçmeyecek şekilde toplu
sözleşmeyi bitiririz ve geriye dönük de tabii ki, ocak itibarıyla de
bu 2012 zamları ödenmiş olacaktır.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Gecikme bedeli ödeyecek misiniz?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Yani geç kalmasının çeşitli nedenleri
var. Bildiğiniz gibi, yalnız Bakanlığımı
ilgilendiren bir konu değildir, bütün bakanlıkları ilgilendiren
bir konudur. Bütün kamu çalışanlarının geleceğiyle ilgili
ücret politikalarını içeren bu sözleşme sistemi ister istemez
yeni bir sistemdir Türkiye için. Masa başında verilecek olan bir
karar olduğu için hassasiyetler söz konusudur. Bunu saygıyla
karşıladığımı ifade ediyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Ama
Bakanlık olarak bir an önce sonuçlanmasıyla ilgili dün de nihai
görüşme gerçekleştirdiğimizi ifade etmek istiyorum.
Diğer
sorulara yazılı olarak cevap vereceğim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
T.B.M.M. Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 171 sıra sayılı yasa tasarısının 1.
maddesindeki ve/veya ifadesinden sonra gelmek üzere
Nüfus
Cüzdanı ve Kimliğini ispat eden diğer belgeler ibaresinin
eklenmesini arz ederiz.
Saygılarımızla
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Müslim
Sarı İzzet
Çetin
İstanbul
İstanbul Ankara
Sakine
Öz Kazım
Kurt Umut
Oran
Manisa Eskişehir İstanbul
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET BAHA ÖĞÜTKEN (İstanbul) -
Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Efendim
katılmıyoruz çünkü önergenin talep ettiği hususlar
yasamızda var, yasada var.
BAŞKAN
Önerge sahipleri söz ister misiniz, gerekçe mi?
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Sarı
BAŞKAN
Sayın Müslim Sarı, İstanbul Milletvekili.
Buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika efendim.
MÜSLİM
SARI (İstanbul) Teşekkür ederim Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1inci
maddesindeki değişiklik önergesiyle ilgili söz almış
bulunuyorum.
Söz konusu
madde, biyometrik yöntemlerle ilgili bir madde. Ama az önce Sayın
Bakanı dinledikten sonra konuşmamın içeriğini
değiştirmeye karar verdim. Çünkü Sayın Bakan
konuşmasında aslında Hükûmetin sosyal devlet anlayışına
ve sosyal sigortalara, sosyal sigorta anlayışına nasıl
baktığını anlatan; onun ruh hâlini, ruh dünyasını
ve zihniyetini gösteren birtakım açıklamalar yaptı; bu
açıklamaları deşifre etmek istiyorum.
Sayın
Bakan 92 milyar lira emekli aylığı verdiğinden bahsetti
Hükûmetin, 2011 yılında. Bizim teklifimizin 38 milyar liralık
bir maliyeti olduğunu söyledi, bütçe olanaklarından bahsetti. Fakat
bu algının, bu zihniyetin sosyal devlet anlayışıyla
uzaktan yakından ilgisinin olmadığı son derece
açıktır. İntibak meselesi çok önemli bir meseledir ve bu mesele
matematiksel bir mesele değildir Sayın Bakanım; bir.
İkincisi: Bu bir lütuf da değildir. Emeklilere,
haksızlığa uğramış insanlara emekli
maaşı ödemesi ya da geçmişe dönük birtakım düzenlemeler
yapılması meselesi, bir lütuf anlayışı içinde
değerlendirilemez. Bu, bir sosyal hakkın teslimidir ve bir sosyal
hakkın teslimi gibi algılamak gerekir. Plan Bütçe Komisyonunda da
bununla ilgili birtakım eleştirilerde bulunduk ve Sayın Bakan:
Hayır, biz maddi olanaklarımıza bakıp düzenlemeyi, kapsamı
ona göre belirlemedik. Biz, doğrudan doğruya
haksızlığa uğramış olan ya da mağdur
edilmiş olan kesimlerin durumuna baktık, onların maliyetlerini
hesapladık, ona göre bütçemize baktık. dedi ama burada
anlatılanlar, yani 2 milyar liralık bir büyüklük üzerinde. Bunun
toplam maliyetinin 2 milyar olduğuna ilişkin algı ve bunu sadece
bir matematiksel olaymış gibi algılamak ve toplam bütçe
üzerindeki yükünü tartışmak, sosyal devlet anlayışına
bakışı göstermesi açısından son derece önemli.
Bütçeler, hükûmetlerin ekonomik tercihlerini, sosyal tercihlerini ve en
nihayetinde siyasal tercihlerini belirlediği metinlerdir ve hükûmetler,
bütçelerinde kendi tercihlerini yansıtırlar, hangi kaynağı,
hangi toplumsal kesimlere ne kadar kaynak yaratacaklarını kendileri
belirlerler. Dolayısıyla, bu belirlemeleri yaptıktan sonra,
kendi tercihlerini yaptıktan sonra birtakım öneriler geldiğinde,
sosyal devlet anlayışının bir uzantısı olarak
birtakım öneriler geldiğinde Ya bütçe olanaklarımız bunun
için yeterli değil. demek çok doğru bir yaklaşım
değil sosyal devlet uygulamaları açısından ve bir sosyal
hakkın teslimi açısından, çünkü bütçeyi yapan sizsiniz,
ödenekleri belirleyen sizsiniz, hangi kesime ne kadar ödenek vereceğinizi
belirleyen sizsiniz, ondan sonra da dönüyorsunuz diyorsunuz ki: Bütçemizde bununla
ilgili yeterli kaynak yok. Peki, bu kaynakları kim tahsis etti? Siz.
Dolayısıyla, burada iyi niyet görmüyorum Sayın Bakanım, onu
baştan söylemek istiyorum.
Yasanın geneline ilişkin de çok ciddi eleştirilerimiz
var: Yeni sisteme geçişte, yeni sistemi eski sisteme
uyarladığımız zaman ortaya çıkan meseleler, 2001 ve
2008 arası uyarlama, 2013 sonrasına ilişkin belirsizlikler gibi
ama bunları maddelerde ve yeri geldiğince değerlendireceğiz;
o yüzden bu konulara girmek istemiyorum.
Son söz olarak: Maddenin ruhuna baktığımız zaman ve
tasarının ruhuna baktığımız zaman, aslında
geniş toplumsal kesimlerin beklentileri olarak ortaya
çıkmış ve bütün geniş toplumsal kesimlerin beklentilerini
yansıtan bir madde olarak, bir hukuki metin olarak ve bir tasarı
olarak görmüyorum ve genel olarak şunu söyleyebilirim ki intibak
sözcüğünü bu tasarı hak etmiyor.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Sarı.
Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
İlk önce önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- 5510
sayılı Kanunun 68 inci maddesinin ikinci fıkrasının
ikinci cümlesinde yer alan %
BAŞKAN Madde üzerinde gruplar adına, Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Sayın Demir Çelik, Muş
Milletvekili.
Sayın Çelik, buyurun.
BDP GRUBU ADINA DEMİR ÇELİK (Muş) Sayın Başkan,
çok saygıdeğer milletvekilleri; genel sağlık sigortası
ve sosyal güvenlikle ilgili 171 sıra sayılı Tasarının
2nci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; uluslararası
literatürde sağlık, bireyin, bireyin olduğu kadar toplumun
bedensel, ruhsal, sosyal ve siyasal anlamda iyilik hâlidir. Bu, bizim için,
Fransız için, İngiliz için, Amerikalı için de genelgeçer bir
kaidedir. Bu yönüyle yapılacak olan yasal değişikliklere, bu
iyilik hâlinin sağlanmasına dönük radikal ve uzun soluklu çözüm
projeleri ve perspektifiyle yaklaşılmalıydı. Palyatif, günü
ve günceli kurtaran dönemsel çözümler, 30 milyonu aşkın
vatandaşımızın temel problemi olmaya başlayan, kanayan
bir sosyal travma olan sağlığı iyileştirmeyecektir,
çözüme kavuşturmayacaktır, yeni ve üstesinden gelemeyeceğimiz
sorun ve problemlerle bizi karşı karşıya
bıraktıracaktır.
İntibak yasasından çok, 30 milyonu aşkın,
işsizlerimizle birlikte 40 milyonu yani neredeyse nüfusumuzun yüzde 60ını
teşkil eden toplum, mağduriyetler, yoksunluklar ve yetmezliklerle
karşı karşıyayken onların sorununu, problemini çözecek
yeni bir yasal düzenlemenin ve buna dair yeni bir kanun teklifinin Hükûmet
tarafından yüce heyete, yasama organına sunulması, olması
gerekendi ama maalesef, dönemsel ve toplumun açığa çıkan bir
kısım taleplerini maniple edip zamana yaymaktan
alışkanlık hâline gelen benzeri bir uygulama, bugün
sağlık sektöründe de görülmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özellikle, AKP İktidarı,
on yıllık bir kısım icraatları ve uygulamaları
neticesinde halk nezdinde kabul gören teveccühü, her seferinde pazarlama
sanatına olduğundan fazla sahiptir ama iktidarları öncesinde
seksen yıl boyunca çözülemeyen, problem olan, siyasal, sosyal travmalara
neden olan bir kısım sorunları palyatif çözümlere
kavuşturuyor olmasının toplumda yarattığı
memnuniyetin farkında ve bilincinde olmak durumundadır. Biz de öyle
olmak durumundayız. Bu anlamıyla, sorunu radikal çözüme
kavuşturmak her şeyden çok önemlidir, ertelenemez bir görev olarak
önümüzde durmaktadır.
Evet, devletin hantal, bürokratik, hiyerarşik ilişkilerinden
kaynaklı, aksayan ve yürütülemez bir kısım hizmetlerini etkin,
verimli, hızlı ve nitelikli hizmetlere dönüştürmek adına
özelleştirme, her ülkede olduğu gibi, ülkemizin de
başvurduğu yöntemlerden biridir. Ama bu yöntem insan odaklı
olmalıdır, insanın mutluluğu ve memnuniyeti odaklı
olmalıdır. Ama görünen o ki üniversite hastanelerinin, devlet
hastanelerinin içinin boşaltılıp hizmetten alıkonulduğu,
özelleştirme furyasına tabi tutulan bir sağlık sektöründe
bu memnuniyeti, kaliteyi görmek yerine, ticarileştirilmiş hastanelere
dönüştürülmüş bir sağlık politikasıyla karşı
karşıyayız. Burada insan bedeni ve biyokimyası
metalaştırılmıştır ve bunun üzerinden de
insanlarımız para
kazanmanın denekleri hâline getirilmiş bulunmaktadır.
Özelleştirilmiş sağlık sektörümüz Avrupanın en
büyük 6ncı büyük sektörü ama sağlık harcamalarında
kişi başına düşen pay sıralamasında da Avrupa
ülkelerinin en sonuncusu konumundayız. Keza aynı şekilde
16ncı ekonomik güç olarak övündüğümüz gelişmişliğimiz
insani yaşam endeksine vurulduğunda sıralamamızın da
92nci olduğu paradoksu çözüme kavuşturulması gereken en temel
çözüm perspektifi olmalıdır. Bunu çözemediğinizde sadece
aynı primi aynı dönem boyunca ödeyen insanların
iyileştirilmesini sağlamış olmak sorunu çözmeyecektir.
Emekliler, çalışanlar ve bir bütün olarak orta sınıf
olarak adlandırdığımız emekçiler ve ezilenler, sosyal,
kültürel, ekonomik, siyasal alanın dışına itilmiş,
dıştalanmış, yaşamdan âdeta koparılmış
durumdadırlar.
Toplum her geçen gün büyüyor. Büyüyen toplumun büyüyen
ihtiyaçlarını karşılamak adına varız. O
ihtiyaçları zamanından önce yine birey lehine, toplum lehine
kendisine sunmakla mükellefiz ama ne yazık ki bu mükellefiyetimizi, Millet
Meclisinin bileşeni ve bütünü içerisinde yer alan milletvekillerinin
maaşlarının iyileştirilmesi
duyarlılığını, iş çalışana, emekçiye ve
ezilene geldiğinde göstermiyoruz, sakınıyoruz. Hâlbuki 4
kişilik ailenin açlık sınırının 960, yine 4
kişilik ailenin yaşamı için olması gereken aylık geçim
kaynağının 2.500 olduğu bugünde maalesef asgari ücreti
700de tutuyor olmayı açıklayabilmek mümkün değildir.
Bu anlamıyla da her türlü uygulama
adalet duygusundan, eşitlik duygusundan uzaktır, toplumun büyük bir
yarısını mağdur etmek demektir; onu, toplumun var olan
değişimci ruhuna katmaktan alıkoymaktır,
katılımcılıktan uzak tutmaktır. Hâlbuki olması
gereken, güvenlikçi ve asayiş eksenli paradigma yerine demokratik,
özgürlükçü bir anlayışla bütçemizin büyük payını
eğitime ve sağlığa ayırmış olsaydık,
çalışanlarımız ve emeklilerimizin bir aylık
ihtiyacı olan geçim kaynağı ve erişilebilir, nitelikli,
ücretsiz sağlığa kavuşmasını sağlıyor
olabilseydik toplum kazanacaktı. Kazanan toplum giderek daha etkin,
verimli bir tarihsel rol ve işlevini yüklenmiş olacaktı. Ama
bunu yapmak yerine biz hâlâ uygulanagelen politikalarda ısrar ediyor, güvenlik
eksenli yaklaşımlarımızla milyar dolarları
verdiğimiz F16ları, F35leri satın almaya devam ediyoruz.
Hâlbuki işin çok kolay bir çözüm projesi var. Eğer toplum çok
kimlikli, çok kültürlü, çok bileşenliyse, toplum dinamiklerinin ortak
sağduyusuna dayalı kolektif iradeyi harekete geçirmek hepimize
kazandıracaktır.
Bu fırsatı esirgemek,
ötekileştirmek, yadsımak ya da üstünü örtmek dün olduğu gibi
bugün ve yarın da bize kaybettirecektir. Kazanmak mümkünken
kayıplardan yana olmak, toplumun kaybından yana politik duruşları
sergilemek de günümüzün yükselen değeri olan demokrasiye, demokratik
değere yakışmayan bir durumdur. Hele hele müzakerenin,
diyaloğun revaçta olduğu, sorun ve problemin demokratik zeminlerde,
meşru zeminlerde bileşenleri tarafından
tartışılmaya değer bulunduğu günümüz dünyasında
herkesten çok Türkiye ezilenleri, halkları bunu hak etmiştir diye
düşünüyorum. Bu açıdan da bu ve benzeri kanun teklifleri yerine,
ülkemizin temel problemleri olan, başta Anayasa olmak üzere, yasal ve
anayasal problemleri tümden ele almalı, üzerine
yoğunlaşmalı, çalışanların, emekçilerin,
ezilenlerin, yoksulların, mutlu ve müreffeh bir ülkenin zenginliklerini
adilane bir şekilde faydalandıkları, aldıkları bir
ülkeye dönüştürebilmeliyiz.
Düşününüz ki zenginliğimizin
yüzde 80ini nüfusun yüzde 2si götürebiliyorsa, geriye kalan yüzde 20den biz
yüzde 98ler yararlanmak şanssızlığıyla
karşı karşıyaysak burada huzur yoktur, güven yoktur,
mutluluk yoktur. Bunu değiştirmek de herkesten, her organdan ve her
kurumdan çok yasama organının görevidir.
Bu duyarlılıkla soruna yaklaşacağımıza
olan umudumla hepinizi bir kez daha saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Çelik.
İkinci konuşmacı, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Mersin Milletvekili Sayın Ali Öz.
Buyurun Sayın Öz. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA ALİ ÖZ (Mersin) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sosyal Sigortalar
ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 2nci maddesi
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi olarak görüşlerimizi belirtmek
amacıyla söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, sosyal güvenlik sistemleri tüm toplumları kavraması ve
kapsaması, diğer taraftan da kapsadığı toplum
kesimlerinde mümkün olduğunca yaşam güveni ve güvencesi vermesi
gereken, toplum barışı, toplum huzur ve mutluluğu,
toplum dinamizmi, kalkınma, refah gibi kavramlarla doğrudan
ilgili sistemlerdir. Sosyal güvenlik kavramını yalnızca
aylık, sağlık katkı payı gibi kelimelere
indirgemek ve bu gibi kelimelerle ifade etmek büyük bir
yanılgıdır. Sosyal güvenlik sisteminde norm ve standart birliğinin
sağlanmaması ve aylık bağlama hükümlerinde çeşitli tarihlerde
yapılan değişiklikler nedeniyle, sigortalıların sahip
olduğu hak ve yükümlülükler ile sigortalılara bağlanan emekli
aylıkları arasında farklılıklar oluşmuş,
sistemde eşitlik ve adalet ilkeleri tesis edilememiştir.
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak emekli aylıkları oranındaki
eşitsizliğin giderilmesi amacıyla intibak yasasının
çıkarılmasını destekliyoruz. Çoğu teknik bilgilerden
ve rakamlardan oluşan, eşitliği ve adaleti zedeleyen farklı
hesaplamaların emekli aylıklarındaki
haksızlığı gidermesini ümit ediyoruz. Ancak bu yasa ile
yapılan düzenlemelerin eksik ve yetersiz olduğunu da belirtmek
istiyoruz.
SGK
bünyesinde 2000 yılından önce emekli olup aylık almakta olan
emekli sayısı yaklaşık 2 milyon 700 bin kişidir.
Getirilen kanun tasarısı bu kesimin 1 milyon 913 binini
ilgilendirmektedir. İntibak gerçek anlamına uygun olarak
düzenlenmemiş, SSK emeklileri ve sayıları 12 bini bulan
BAĞ-KUR emeklilerini kapsayarak Emekli Sandığı emeklileri
gündeme alınmamış ve maalesef bu şekilde
sınırlandırılmıştır. Oysaki ülkemizde kamu
görevi vermiş olan emeklilerimizin maaşları arasında da
ciddi farklar bulunmakta. Örneğin birinci sınıf mülki idare
amirleri, birinci kademeli subaylar ve üst düzey bürokrat maaşları
ile otuz yıllık bir uzman hekimin aldığı aylık
arasındaki fark oldukça yüksektir. Emekli olduktan sonra dahi hayat
standardının devamı için çalışmak zorunda kalan
hekimlerimiz için de bir düzenleme yapılarak mağduriyetlerinin
giderilmesi gerektiğine inanmaktayız.
Bu yasa
ile, 2000 öncesinde emekli olan yaklaşık 800 bin kişinin kapsam
dışı bırakılması anlaşılır gibi
değildir. Oysa anlamı itibarıyla bu yasa tüm emekliler
arasındaki maaş farkını giderecek nitelikte olmalıdır.
Açlık
sınırının altında bulunan emekli
aylıklarında iyileştirme yapılmalı, hatta iyileştirmenin
kapsamı genişletilmelidir. Çalışan ve üreten herkesin
yaşlanacağı ve emekli olacağı gerçeği
unutulmayarak bu kesimin asgari memnuniyeti mutlaka
sağlanmalıdır. Tüm emeklilerimize insanca yaşam
imkânını sağlayacak maaş artışı da
yapılmalıdır. Aksi hâlde, yirmi yılı aşkın
bir süredir emekliler kesiminin sabırsızlıkla beklediği bu
kanun tam bir hayal kırıklığı yaratacaktır.
İktidarın tasarıyı bu kadar dar bir
yaklaşımla getirmesinin nedeni olarak bütçe imkânlarının
kısıtlılığı öne sürülmektedir. Yasa,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ve SGK yetkililerinin
ifadelerine göre bu tasarıdan yararlanacak emeklilere 10 ila 250 lira
katkı getirecek ve yürürlük tarihi de 2013 Ocak ayı olacaktır.
Emeklilerin haklı taleplerinin yıllardır
karşılanmamış olması ve haklarının bir lütuf
gibi veriliyor havasının yaratılması
anlaşılır gibi değildir.
Değerli milletvekilleri, öte yandan, yürürlükteki 5510
sayılı Kanun ile getirilen yeni bir düzenlemeyle emeklilikten sonra
çalışanların durumu da yeniden gözden geçirilmelidir. Özellikle,
yaşlılık aylığı alırken yeniden
çalışmaya başlayan sigortalılar açısından bu
çalışmaları emekli aylığına etki etmemesine
rağmen, aylıklarından sosyal güvenlik destek primi
alınması hiç de adilane bir durum değildir. Bu uygulama
emeklilerimizi oldukça zor duruma sokmaktadır. Bu tür durumlarda
çalışmaya devam eden emeklilerimizin ödedikleri sosyal güvenlik
primlerinin, öncelikle, prim ödeme gün ve sayıları
açısından dikkate alınmasının sağlanması ve
bu tür durumda olan emeklilerimizin aldıkları aylıklar
dışındaki çalışmalarından dolayı yeni ve
adaletli bir prim sistemi getirilmelidir.
Bir diğer konu da, esnaf ve sanatkârlarımızın
emeklilik ve sağlık primlerini çeşitli nedenlerle düzenli olarak
yatıramadıklarında ileride sisteme yeniden devamlarında
sıkıntı yaşamaları durumudur. Borçlu oldukları
süre içerisinde -yani geriye dönük yapacakları ödemelerden- hem emeklilik
hem de sağlık hizmeti primlerini faiziyle ödemeleri bir
haksızlıktır. En azından, sağlık hizmetlerinden
yararlanmadıkları bu dönem için sağlık hizmeti priminden
muaf olmaları sağlanmalıdır. Diğer yandan, kesintisiz
primlerini düzenli olarak ödeyen BAĞ-KURlulara da, ya prim indirimi ya
emekli ikramiyesi artışı ya da emekli maaşında bir
artışla ödüllendirme getirilmelidir. Bu durum, diğer esnaflara
da özendirici bir örnek olabilir.
Yine, yıl olarak emekliliği hak eden BAĞ-KURlu esnaf
yaştan dolayı emekliliği bekliyorsa ara dönemde sağlık
hizmetinden faydalanmalıdır. Mevcut sistem içerisinde en büyük
mağduriyeti yaşayan kesim BAĞ-KUR emeklileridir. Sigorta
kolları içerisinde en yüksek primi esnaf ve sanatkârlar öderken, en az maaşı
da bu kesim almaktadır. İflas eden, iş yeri kapanan,
hastalık ya da kaza sonucu geçici süreyle iş yapamayarak prim
yatıramayan esnaf ve sanatkârlarımız işsizlik
sigortasından yararlandırılmalıdır.
Değerli milletvekilleri, 5510 sayılı Kanunun 68inci
maddesinin ikinci fıkrasının ikinci cümlesinde
değişiklik yapılarak, ayakta tedavide sağlanan ilaçlar ile
vücut dışı protez ve ortezler için kurumca yüzde 10 ile yüzde 20
oranları arasında katılım payı belirleme yetkisinin
alt limitinin yüzde 1e indirilmesi öngörülmektedir, yani Yüzde 1 ile yüzde 20
arasında olabilir. denilmektedir. Gerekçe olarak da, kronik
hastalığı bulunmayan ancak tedavisinde yüksek tutarlı ilaç
reçete edilen kişilerden de yüzde
10 oranında ilaç katılım payı
alındığından, alt limiti yüzde 1e çekerek kişilerin
mağduriyetini engellemek amacıyla verildiği iddia edilmektedir.
Önergede yüksek tutarlı ilaç kavramı net değildir. Bu,
izafi bir yaklaşımdır. Ayrıca, muayene ücretleri ile ilaç
ve tıbbi malzemelerde katılım payı uygulamasının
sürekli kapsamı ve boyutu artırılmış olup, en son
olarak, reçetelerde yer alan üç kalem/üç kutuya kadar 3 TL, ilave her bir
kalem/kutu için 1 TL katılım payı ödenmesini ve yatarak tedavide
katılım payı öngören bir yasa Meclisimizden yeni geçmiştir.
Bu düzenlemeyle, sanki emekli vatandaşlardan daha az katılım
payı alınacağı imajı doğuyor. Oysaki SGKnın
uygulamalarına baktığımızda, kronik hastalık
kapsamında sağlık kurulu raporu olan bazı hastalardan bile
yüzde 10 katılım payı aldığını görüyoruz.
Osteoporoz dediğimiz kemik erimesi, sedef hastalığı,
diyabetik nöropati, beslenme solüsyonları ve alerjik rinit tedavisinde
kullanılan ilaçlar bunlara örnektir. Durum böyleyken, bu alt limit yüzde
1e indirilerek kronik hastalıklar kapsamında bazı raporlu
ilaçlardan da belirleyeceği bir yüzde oranında katılım
payı alınabilir endişesini duyuyoruz. Diğer taraftan, bu
katılım payının iyi niyetle yüzde 1 ile yüzde 10
arasına çekilmesi durumunda ilaç israfında artma da olabilir diyoruz.
Öncelikle kronik hastalıklarda hâlen uygulamada olan, raporlu olanlara
yüzde katılım payı muafiyeti getirilmelidir.
Bu maddenin uygulamada yansımasının takipçisi olmak
gerekiyor.
Emeklilerin yararına bir düzelmeyi ve intibak yasasında
emeklilere yapılacak iyileşmeyi, ücret artışını
geri alacak bir tuzak olmaması ümidiyle, yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Öz.
Üçüncü konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Manisa Milletvekili Sayın Özgür Özel.
Buyurun Sayın Özel. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
171 sıra sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 2nci maddesi
hakkında grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Bugün bu görüştüğümüz 2nci maddede bir değişiklik
öngörülüyor. Geçtiğimiz hafta bu, Plan ve Bütçe Komisyonuna verilen bir
önergeyle metne girdi ve hemen ardından da kamuoyunda ilaçtan alınan
katılım payları sanki azaltılıyormuş,
indiriliyormuş gibi bir imaj yaratıldı ve basın-yayın
organlarına bu şekilde yansıdı. Oysa yapılmaya
çalışılanın, açıkça, daha önce katılım
payı alınmayan bazı ilaçlardan, bazı tedavilerden bundan
sonra katılım payı alınacak olmasının
hazırlığının yapıldığını
buradan, yüce Mecliste hem tutanaklara geçmesi hem de
vatandaşlarımızı uyarmak adına ifade etmek istiyorum.
Mesele şudur: İlgili yasanın katılım payı
alınacak hâller ve alınmayacak hâller maddelerinde bu düzenlemenin
Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından alınmayacak hâllerle ilgili
belirleneceği açıktır. Alınacak hâllerde, alınacak
katılım payının yüzde 10la 20 arasında olması
öngörülmüştür. Hâl böyle olunca, daha önce katılım payı
alınmayan, yüzde sıfır katılım payı alınan
bazı ilaçlardan ve tedavilerden katılım payı almaya
kalktığınızda alt sınır karşınıza
yüzde 10 olarak çıkmaktadır. Bu durum, biraz önce de gerekçeden
Sayın Vekilimin aktardığı gibi, yüksek fiyatlı
tedavilerde katılım payının alınmasını
olanaksız kılmaktadır. Fiyatları binlerce TL olan
ilaçlardan yüzde 10 katılım payını almak fiilen mümkün
değildir. Yatan hastalardan katılım payı almakta, raporlu
hastalardan katılım payı almakta, iş kazası, meslek
hastalığı gibi yüksek maliyetli durumlarda katılım
payı almakta alt sınır yüzde 10 olmasın diye bu
sınırı yüzde 1den başlatarak ilacın ve tedavinin
durumuna göre kademelendirme yetkisini cebine koymak istemektedir Sosyal
Güvenlik Kurumu ve bu durum basına, kamuoyuna sanki katılım
payları düşürülüyormuş gibi yansıtılmaktadır.
Oysaki, kurumda yapılan hazırlıklar ve kurum hukukçularının,
bu maddedeki engelin dikkate sunulması üzerine, bugün intibak yasası
gibi emeklilerin özlemle beklediği ama fırsat olursa birazdan
değineceğim şekilde içi boşaltılmış bir
yasada yine emeklilere, yine çalışanlara, yine emekçilere yeni
katılım payları getirmekle yani deyim yerindeyse, böylesi bir
durumda bile yine onların cebine el atmakla ilgili bir hazırlık
meselesi vardır.
İktidar partisi geldiğinde bütün dünyada olduğu gibi
Türkiyede de bir çeşit katılım payı
alınmaktaydı; raporludan sıfır, emekliden yüzde 10,
çalışandan yüzde 20, ortalaması yüzde 12. Reçete
ortalamasının 40 TL olduğu bir durumu düşündüğümüzde
4-4,5 lira katılım payı verirdi bir hasta Sosyal Güvenlik Kurumu
veya sosyal güvenlik sistemine. Bakın, bugün reçete ortalamasının
40 lira olduğu bir noktada hastalarımız -ki her kürsüye
çıktığımda yeni katılım payları geldiği
için Beş dedik, Yedi dedik- dokuz çeşit, cepten ödeme
yapmaktadır şu anda.
Bakın, teker teker ifade etmeye çalışayım: Eskiden
olan İlaç katılım payı. dediğimiz uygulama aynen
devam etmektedir, yüzde 10 ve 20 ama Muayene katılım payı,
Muayene ücreti diye devlet hastanelerinden ve üniversitelerden 5, özel
hastaneye giden hastalardan 12 TL bir ücret alınmaktadır. Reçete
ücreti adında, hangi hastaneye giderseniz gidin, dün yeni yapılan
düzenleme sonucunda, aile hekimi de olsa, bir kalem de, iki kalem de ilaç
yazılsa, üç kaleme kadar 3 TL reçete ücreti alınmaktadır. Eş
değer ilaç fiyat farkı alınmaktadır. Yazılan
ilacın en ucuzunun yüzde 10 fazlası ödenmekte, aradaki fark
hastalardan talep edilmektedir. Kutu başına üç kalemi geçen her ilaç
için 1 TL ücret alınmaktadır. Özel hastanelerde özel hastane fark
ücreti alınmaktadır, tetkik fark ücreti alınmaktadır.
Devletin Sosyal Güvenlik Kurumunun listesinden daha pahalı bir tetkikle
karşılaşıldığında Şu kadar farkı
cebinizden öderseniz bu tetkiki yaptırırsınız. diye fark
ücreti alınmaktadır. Erken muayeneye gitmiş olma fark ücreti
alınmaktadır. Bir doktora gittiniz, on gün süreyle sistem o
uzmanlık dalını kapatacak ve siz eğer bir kez daha,
iyileşmediniz, aynı uzmanlık dalından bir doktora
giderseniz kurum ödemesini yapmadığı için -normalde Gitmesin.
diyor ama sağlıktır bu, ertelenemez bir taleptir, acil bir
durumdur- gittiğinizde o fark sizden talep edilmektedir.
Dokuzuncu olarak da öncelikli tetkik ücreti istenmektedir. Hastada
kanser şüphesi vardır, bulgular net değildir, bir
bilgisayarlı tomografi gerekmektedir, hastanın bir gün beklemeye
tahammülü yoktur, süre altı ay sonraya verilmiştir. Erken çekmek için
Mesai dışında gelin, cumartesi, pazar gelin, öncelikle bu
filminizi, bu tetkikinizi yapalım, parasını ödeyin.
denmektedir. Bunların hepsi AKP İktidarı sırasında
Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından ortaya çıkarılmış
yeni uygulamalardır, cepten ödemeleri artıran uygulamalardır.
Şöyle bir durum var: Katılım payı dediğiniz
mesele, hastayı maliyete ortak etme meselesi değildir -dünyanın
hiçbir yerinde bu yok- katılım payı meselesi İğneyi
kendine, çuvaldızı devlete, çuvaldızı Sosyal Güvenlik
Kurumuna batır; bunun bir maliyetinin olduğunu bil, bunun
farkında ol. demektir. Oysa yüzde 12lerden ortalama yüzde 40lara,
44lere, yüzde 50lere çıkan cepten ödemeler yani hastayla ilaç
arasına, hastayla tedavi arasına paradan ördüğünüz duvarın
kalınlığı yarı yarıya noktasına
gelmiştir. Bunu açıklıkla ifade etmek istiyoruz.
Devlet yönetimi, kamu yönetimi şeffaflık ister, hele hele
mesele sağlıksa, sosyal güvenlikse alabildiğine
şeffaflık ister çünkü buradaki kişi bir hastadır, bir
müşteri değildir. Biz hep söyledik: Meseleyi
ticarileştiriyorsunuz, tedavi ve ilacı metalaştırıyorsunuz,
hastayı müşterileştiriyorsunuz. diye ama bugün, 1inci maddede
iktidar partisinin sayın milletvekili kendi adına söz
aldığında, çıkıp burada üst üste, tam da bizim bu
nitelendirdiğimiz meselenin altını çizdi, 6 kere Müşteri
memnuniyeti. dedi. müşteri memnuniyeti dediğiniz yerde
sağlık olmaz, sosyal güvenlik olmaz, hasta hakları olmaz.
Hastaya müşteri diyen zihniyetin hastaya sağlık getirecek hâli
olmaz.
NECDET ÜNÜVAR (Adana) O bir kavram.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Çok açıkça ve çok net olarak Müşteri
memnuniyeti. konusunda şunu söyleyelim: Velev ki Başbakanın dediği
gibi bunlar hasta olmasın müşteri olsunlar, velev ki müşteri
olsunlar; bunların da hakkı var, tüketici hakları diye bir
şey var. Bir markette bir rafın üzerine konulan ürünün üstünde fiyat
yazma zorunluluğu var. Sağlığım için, ilacım
için, hastalığım için bir şey ödüyorum, 9 farklı bir
şey ödüyorum, 3 farklı kaynaktan kesiliyor; eczanede, hastanede, maaştan,
ne olduğu belli değil. Zaman zaman Kurum bunları kendisi
karıştırıyor ama hiç olmazsa net olarak şunu söyleyin:
Biz sizden tedavinin şu kadarını alacağız. deyin.
Aynı paranın bir kısmı özel hastanede, bir kısmı
eczanede, bir kısmı maaştan kesilir mi? Bu şudur:
Şeffaf olması gereken bu işlerin muğlak hâle getirilmesi,
göze gösterilmemesi, kafaların karıştırılması
meselesidir. Devlet dediğiniz şeffaf olur. Şu kadar
katılım payı veriyorum, gücüm bu kadar. deyin bu insanlara.
Şöyle bir şey olur mu: Amcacığım, cambaza bak!
Cebinden katılım payı çek. Teyzeciğim, bakayım
cüzdana!, Kuş uçuyor Teyze!.. İçinden katılım payı
al. Böyle bir katılım payı anlayışı olmaz! Böyle
bir sağlık finansmanı olmaz. Bu şekilde,
tırnakçılıkla, uyanıklıkla, bir şekilde insanların
kafasını karıştırma yöntemiyle böyle bir iş
olmaz.
NECDET ÜNÜVAR (Adana) İnsaf ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Yok mu?
diyorsunuz sayın milletvekilleri? Annenize, babanıza, tek
başına doktora giden bir yaşlıya Sen ilaçların için
ne ödedin? Eczanede ne ödedin? Hastanede ne ödedin? Maaşın kaç para?
diye sorun. Hadi onu bıraktım, Türkiye'nin en yaygın bankası
Ziraat Bankamızda Ziraat Bankasının güvenlikçilerine sorun,
Ziraat Bankasının veznedarlarına, maaş ödeyen
memurlarına sorun. Her ay birçok hasta Benim maaşımda eksiklik
var, benim maaşımın bu kadar yatması lazım, bu kadar
yatmış. dediğinde İlaç parası kesilmiş, muayene
ücreti kesilmiş. denmiyor mu? O insanlar orada gidip bütün gün
haklarını arayıp da çaresiz, biçare evlerine dönmüyorlar
mı? Siyaset yapıyorsunuz, siyaseti salonda, Mecliste değil
sokakta yapan herkes, bugün bu meselenin hastanın sırtında bir
kambur olduğunu ve hastaların ne ödediklerini bilmeden ceplerinden
sürekli para çıktığını biliyor.
Sayın Bakanım, eğer samimiysek, eğer
yaptığımız iş hastaya yeni katılım
payları getirmeyecekse, birazdan bir önerge vereceğiz, diyelim ki
bugün hastadan katılım payı alınmayan hiçbir tedaviden,
hizmetten, ilaçtan, bu düzenleme tarihinden sonra ilave katılım
payı alınmayacak; o zaman inanırız işte sizin yeni
katılım payları getirmediğinize ama bu konuda samimi
değilsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Bu konuda sizi halkımıza şikâyet
ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özel.
Gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi, şahıslar adına Sayın Cengiz
Yavilioğlu, Erzurum Milletvekili.
Sayın Yavilioğlu, buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 171 sıra
sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı hakkında söz almış bulunmaktayım.
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, hepimizin bildiği gibi, sosyal
güvenlik sisteminde yılların getirdiği sorunları tek bir
yasayla düzeltmek tabii ki zordur, ideal sisteme ulaşmak bir süreç
işidir. Getirilen bu düzenleme ile 2000 yılı öncesinde 506
sayılı Kanun çerçevesinde emekli olmuş vatandaşlarımızın
aylık nda sistem değişiklikleri ve aylıkların
artış oranlarının yansıtılmaması nedeniyle
yaşanılan mağduriyetlerin giderilmesi amaçlanmaktadır.
Bilindiği gibi, SSK emekli aylıkları arasındaki
farklılaşmanın nedeni, aylık hesaplama sisteminde
yıllar içerisinde yapılan değişiklikler olagelmiştir.
Değerli arkadaşlar, sosyal devletin esas görevlerinden birisi
olan ülkenin refah düzeyini yükseltme çabası, bir kesimi belirli bir süre
için mutlu etmek isterken, daha sonra gelecek nesilleri borç altında
bırakmak olmamalıdır. Yapılan yeniliğin sürdürülebilirliği
en önemli husustur.
Dünyada
ekonomik kriz yaşanırken, Hükûmetimizin aldığı
tedbirler sayesinde bu süreç en az sıkıntı ve en iyi
performansla yönetilmektedir. Dolayısıyla, ekonomik ve sosyal
sistemde yapılan değişiklikler de bütçe dengesi ve yine,
ekonomik ve sosyal sistemin tamamı dikkate alınarak
yapılmaktadır.
Değerli
arkadaşlar, görüşmekte olduğumuz kanun tasarısında
gelişme hızının neden yüzde 75 ile
sınırlandığı, neden 2000 sonrası için bir
düzenleme getirilmediği ve yine, neden asgari bir taban
aylığı getirilmediği noktasında eleştiriler
yapılmaktadır.
Gelişme
hızının yüzde 100ünün uygulanması hâlinde, üç bin
altı yüz günden ve asgariden prim yatıranların
aylıklarında bile artış meydana gelmektedir. Bu durumda
zaten sistem tarafından alt sınır aylığı
uygulanarak desteklenmiş olan aylıklar bir kez daha desteklenerek
artırılacak, bu da 2000 öncesi alt sınırdan aylık
alanlar ile 2000 sonrası alt sınırdan aylık alanlar
arasında 2000 öncesi lehine yeni bir dengesizlik yaratacaktır. Yani
az prim ödediği hâlde yüksek aylık alacaklardır. 2000
sonrası sistemde, 2000 öncesi çalışmalara ait kısmi
aylık ile 2000 sonrası ödenen primler, aylık bağlama
tarihine kadar TÜFE ve gelişme hızının yüzde 100üyle
güncellenmektedir. Dolayısıyla, bu düzenleme 2000 sonrası için
uygulanmamaktadır.
Sosyal
güvenlik sisteminde alt sınır uygulaması, ödenen prim
miktarına ve çalışma günlerine bakılmaksızın
belli bir miktarın altında aylık bağlanmamasını
sağlamaktadır. Bu miktar, 2000 yılından önce sosyal devlet
ilkesi ön planda tutularak yüksek belirlenmiş, sonraki yıllarda da
düşük aylıklara yüksek zam yapılması uygulaması ve
yapılan seyyanen zamlar nedeniyle daha da yükseltilmiştir. Yani
kişinin ödediği primler ve çalışma günleri dikkate
alındığında daha düşük aylıklar hak etmesine
rağmen, bu grupta yer alan aylıklar sistem tarafından
desteklenmiştir. Eğer alt sınır uygulaması dikkate
alınarak intibak yapılır ise sistemdeki bütün aylıklarda
artış meydana gelecek, daha önemlisi, üç bin altı yüz günden
emekli olan ile beş bin günden emekli olan aynı artışı
alacaktır.
Hiç şüphesiz sosyal güvenlik sistemleri hemen hemen tüm toplumu
ilgilendirmekte ve hassas dengeler üzerine oturmaktadır. Sistem üzerinde
küçük gibi görünen değişiklikler, başlangıçta makasın
küçük bir açıyla başlayıp zamanla açının
büyüklüğünün artması sonucunu doğurabilmektedir. Bu nedenle,
sosyal güvenlik sisteminde yapılacak değişikliklerde çok hassas
olunmalıdır.
Ülkemiz hâlen geçmişte yanlış yapılan düzenlemelerin
sıkıntısını yaşamaktadır. Şu anda
görüşmekte olduğumuz tasarı da önceki dönemlerde ortaya
çıkan sorunların ve sistem hatalarının düzeltilmesi
içindir. AK PARTİ Hükûmetleri sistemle ilgili düzenlemeler yaparken
ileride oluşacak muhtemel etkileri ile dünya koşullarını
dikkate alarak en optimum şekilde bütçe dengesini de gözetmektedir. Aksi
hâlde günü kurtarmak üzerine kurulu yapılan düzenlemelerin faturası
katlanarak daha sonra tekrar karşımıza çıkmaktadır.
Değerli arkadaşlar, SGK bünyesinde 2000 yılından
önce emekli olup aylık almakta olan emekli sayısı
yaklaşık 2 milyon 700 bin kişidir. Getirilen kanun
tasarısı, bu kesimin 1 milyon 913 binini ilgilendirmektedir. Tek bir
yasal düzenlemeyle yılların kördüğüm hâline getirdiği
sorunların çözülmesi, tüm kesimlerin memnun edilmesi mümkün değildir.
Sonuç olarak, görüşülmekte olan tasarı, gelecek yıllarda
yapılacak iki temel amacı gerçekleştirmek için bir
başlangıç, bir süreçtir. Bu amaçla, öncelikle aylık bağlama
sistemindeki değişiklikten kaynaklanan haksızlıkları
gidermek, emekli aylıklarının günümüz açısından
realize edilmesi, sonrasında bu aylıkların reel anlamda
korunmasıdır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Yavilioğlu.
Şimdi Sayın Bakanın söz talebi var.
Buyurun Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; 2nci madde üzerinde değerli
arkadaşlarımızın görüşlerini dinledik. Yine
teşekkür ediyorum fakat şu açıklamaları yapmayı da
uygun buldum:
Öncelikle şunu ifade edeyim: Bizim deşifre olacak bir
görüşümüz filan yok. Gerek siyasi hareket olarak gerek Hükûmet olarak
şeffaflıktan yana olduğumuzu ve buradaki tüm
çalışmalarımızın, düzenlemelerimizin bütün
açıklığıyla cereyan ettiğini bütün kamuoyu da
şahit, hepiniz bilmektesiniz. Dolayısıyla, neyi gizli tuttuk bu
konuyla ilgili, neyi saklı tuttuk? Burada 92 milyar lira emeklilere
yıllık ödememizin olduğunu söylemek ve bunun
karşısında ülke yönetiminde sorumluluk üstlenmiş Hükûmet
olarak 38 milyarlık ilave bir yükün nasıl izah edildiğini,
intibakla nasıl bağdaştırıldığını,
ekonomiyle mali yönetimin nasıl
bağdaştırıldığını ifade etmek için ben
bunu söyledim. Burada sakladığımız, gizlediğimiz bir
durum söz konusu değil. Belki de burada anlaşılmayan bir
şeyi belirtmekte yarar görüyorum, o da şudur: Sosyal devlet
anlayışı çerçevesindeki sosyal yardımlar ile
sigortacılık mantığı çerçevesindeki sosyal güvenlik
anlayışı kavranamıyor veyahut da kavranmamaya
çalışılıyor. Bunu özellikle ifade etmek istiyorum. Biz
Hükûmet olarak sosyal devletin gereği olarak sosyal yardımlara ne
kadar önem verdiğimizi, bununla ilgili bir bakanlık oluşturduğumuzu
hatta sizin de bazen muhalefet olarak eleştirilerinizle karşı
karşıya kaldığımızı belirtmek istiyorum.
Sadaka filan diyorsunuz Millete sadaka dağıtıyorsunuz.
dediğiniz hadise tam da işte dediğiniz gibi sosyal devletin
yapması gereken uygulamalardır ki biz bunun için ciddi bir
şekilde bir kaynak transferi, desteği gerçekleştiriyoruz. Ama
eğer sosyal güvenlik sistemini nimet-külfet dengesi üzerine
oturtmazsanız, bu sigortacılık mantığıyla bu
işi ele almazsanız vay sigortacılık sisteminizin hâline.
Geçmişte bunu yaptılar, geçmişte bunlar yaşandı.
Türkiye bunlara dönmemek için bu yolu terk etti ve gerçekten sosyal devlet
olmanın gereği sosyal yardımları yaparken,
sigortacılığın gereği de sigorta sistemini, sosyal
güvenlik sistemini sağlıklı bir zemine oturttu, ana kriterlerini
koydu ve onun üzerine yükseltmeye çalışıyor.
Şimdi, biz böyle bakmadığımız zaman ciddi
yanlış yaparız düşüncesindeyim. Halka karşı bunu
savunmak da mümkün değil bakınız; savunulamaz. Artık, bu
hassas bir konu. Bütçe kalemlerine baktığınız zaman sosyal
güvenliğin bütçe transferleri de ortadadır, bütçe açıkları
da ortadadır, sosyal güvenliğin açıkları da ortadadır.
Bunların süreç içerisinde nasıl sosyal devlet çerçevesinde absorbe
edileceği, nasıl azaltılacağı konusunda
çalışmaları birlikte yapmamız gerekirken popülist
yaklaşımları doğru bulmuyorum.
Şimdi
buna bir örnek de yine burada verildi. Mesela, değerli bir
arkadaşımız çıktı, burada konuşma yaptı,
diyor ki: BAĞ-KUR prim borçlarını tahsil ederken
sağlık primlerini almayıverelim. Yani BAĞ-KURla ilgili
bir yapılandırma yok, geriye doğru bir borçlanma söz konusu
değil. Peki, olan ne? Olan, prim borcu var geçmişe dönük. Onu öderken
hatırlayın, bu reform yapılmadan önce 20 yüzde 20, yüzde 20ydi
yani sağlık primi yüzde 20ydi, bu reformla yüzde 12,5a çektik.
BAĞ-KURlularda yüzde 40 olan prim borcunun oranını yüzde 32,5a
çektik. Şimdi, sağlık payı burada yüzde 12,5 iken
geçmişe dönük borçlarını öderken sağlığı
buradan ayıralım, sağlık primini borç olarak ödemeyelim
devlete gibi bir yaklaşım nasıl izah edilir? Geçmişte bir
şekilde sağlık hizmeti almışsınızdır, o
hizmeti alırken borcunuzu, priminizi ödememişsiniz. Onu öderken
Sağlık primini ödemeyin. yaklaşımını da ben
doğru bulmuyorum. Tam tersine, biz bu reformu gerçekleştirirken bir
gün BAĞ-KURda prim borcu olan bir esnafımız hastane
kapılarından geri döndürülüyor idi, gidemiyordu hastaneye. Bunu
altmış güne çıkardık, iki aya çıkardık. İki
ay prim borcu olur ise ondan sonra sorunla karşı karşıya
kalacak şimdi esnafımız ama bir gün dahi prim borcu olan ciddi
sıkıntılarla karşı karşıya kalıyor idi.
Aynı şekilde SSKlı bir vatandaşımız yani 4/A
kapsamında olan bir işçi kardeşimiz doksan gün, üç ay prim
ödemediği sürece sağlıktan yararlanamıyor idi, eş ve
çocukları yüz yirmi gün yani dört ay prim ödemeden sağlıktan
yararlanamıyor idi. Esnaf kardeşimiz iki yüz kırk gün yani sekiz
ay prim ödemeden sağlıktan ve sağlık hizmetlerinden
yararlanamıyor iken bunların tümü, vatandaşlar arasında
ayrımı ortadan kaldıracak şekilde gerek kamu çalışanı
gerek SSKlı gerek BAĞ-KURlu bizim
vatandaşımızdır, hepsi birinci sınıf
vatandaştır düşüncesiyle eşitledik ve her birine bildirim
ayının neticesinde sağlıktan yararlanma imkânı
getirildi. Bunları görmezlikten gelip tekrar geriye dönmek ve sistemi bozucu
bir yaklaşım içerisinde olmak, takdir edersiniz ki hiç birimizin
burada tasvip etmeyeceği bir tablodur.
Şimdi,
burada bu maddeyle ilgili getirilen ilaçtaki katılım
paylarının yüzde 10, yüzde 20 düzenlemesini, oranının,
tabanını yüzde 1e çekiyoruz. 1den 20ye kadar, tavanını
yükseltmiyoruz. Efendim, Siz burada bir şeyin hesabını mı
yapıyorsunuz? Hesap gayet açık, gizli saklı ne var Allah
aşkına? Ben eğer bir ilaçta katılım payını
yüzde 5 yapmam gerekiyor ise yasa bu fırsatı vermiyor ise bu
düzenlemeyi nerede yapacağız biz? Eğer yüzde 15 yapmam gerekiyor
ise yasa bu düzenlemede bu yetkiyi vermiyor ise vatandaşa ille şu
dayatma içerisinde mi olalım: Arkadaş, yüzde 5 katılım
payı vermemiz gereken bir ilaçta size yüzde 10 zorunlu olarak
vereceğiz, yasa böyle diyor
Böyle bir yaklaşım, hukuk
devletinde söz konusu değil.
OKTAY
VURAL (İzmir) Siz getirdiniz. Efendim, yasayı çıkartan siz
değil misiniz Sayın Bakan?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - Nereye, ne kadar
katılım payı yansıtmanız gerekiyorsa o esnekliği
elinde bulundurmanız, 1den 20ye kadar... Ama şurada şunu
söyleseydiniz haklı olurdunuz; biz getirseydik, yüzde 20 değil, yüzde
30a çıkarıyoruz bu tavanı, yüzde 40a çıkarıyoruz
deseydik, o zaman derdiniz ki: Burada tavanı yükseltiyorsunuz, yeni bir
haksızlığa fırsat mı veyahut da vatandaşın
cebine dönük bir hesabınız mı var? diye ifade edebilirsiniz.
Şimdi,
diğer konulara gelince:
Katılım paylarına
bakınız. Muayene katılım payı 1 milyar 173 milyon. Toplamını
söylüyorum. İlaç katılım payı 1 milyar 100 milyon. Toplam 2
milyar 273 milyon liralık bir katılım payı var.
Şimdi,
bizim toplam harcamamıza gelince, 14 milyar 144 milyon ilaçta
harcamamız var, Sosyal Güvenlik Kurumu olarak söylüyorum. Tedavi harcamalarımız
21 milyar 848 milyon lira. Toplam ilaç ve tedavi harcamalarımız 36,5
milyar lira, 36,5 katrilyon Sosyal Güvenlik Kurumu
olarak harcamalarımız. Peki, katılım payı ne kadar
ilaç ve tedavide, muayenede? 2,2 milyar veya 2,2 katrilyon katılım
payı var. Yüzde 5,5-6 arasındaki bir katılım
Katılım payı gizli saklı değil ki. Burada Özgür
Arkadaşımız öyle anlatıyor ki, sanki
vatandaşların tümü, sağlıkla ilgili yeni bir düzenleme
geliyor, perişan ediliyor. Yok böyle bir şey.
Vatandaşlarımız şu anda hastane koridorlarında bizi
izliyorlarsa, hastane odalarında bizi izliyorlarsa
İZZET ÇETİN (Ankara) Televizyonu susturdunuz,
izleyemiyorlar; Meclis TVyi susturdunuz, izleyemiyorlar.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla)
yani burada ne yaptığımızı çok iyi biliyorlar.
Memnuniyetleri ortadadır, siz ne derseniz deyin. Oy olarak bakarsanız
memnuniyeti ortadadır, sağlıktaki uygulamalara bakarsanız,
hastane koridorunda, kapısında, odasında memnuniyeti
ortadadır, bunlar saklanamaz gerçeklerdir.
Bir şeyi daha ifade edeyim: Bakınız, toplam
müracaatların
OKTAY VURAL (İzmir) Memnunsa kanunu niye
değiştiriyorsunuz Sayın Bakan?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla)
Değiştiriyoruz, az önce onu izah ettim Sayın Başkan.
ALİM IŞIK (Kütahya) Vatandaş memnunsa niye
değiştiriyorsunuz? Hayır, o zaman bu söylediğiniz
yanlış.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla)
Efendim, böyle şey olabilir mi? Yani hayat devam ediyor, siz diyorsunuz
ki: Statik, standart bir şekilde mevcudu muhafaza edeceğiz.
OKTAY VURAL (İzmir) Kanunu siz çıkarttınız, kanunu
eleştiriyorsunuz ve bu konuda yani vatandaşın
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla)
Efendim, evet, Sayın Başkan, bakınız, 1inci maddede
biyometrik sistemini getiriyoruz, sistemde meydana gelen istismarları
önlemek için. O zaman Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çalışmasına gerek yok ki. İhtiyaçlar doğdukça
ihtiyaçları çözme yeri burasıdır, biz bunu belirtelim.
OKTAY VURAL (İzmir) Yüzde 10 asgariyi siz getirdiniz, kendi
kendinizi eleştiriyorsunuz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla)
Bir diğer konu: Toplam müracaatların yüzde 27si acile, yüzde 37si
kronik hastalıklardan gerçekleşiyor, toplam yüzde 64. Yatan
hastalardan da yüzde 1 katılım payı alma imkânı yasal
olarak varken almıyoruz. Yüzde 64 şu anda ilaçlarda katılım
payı alınmamaktadır, yüzde 36sında alınmaktadır.
Bu kadar açık tablo ortadayken bu rakamları görmezden gelip sanki
bütün vatandaşlardan, ağır ilaçlardan, kanserli hastalardan,
herkesten katılım payı alınacakmış,
alınıyormuş gibi bir yaklaşımın haksız ve
doğru olmayan bir yaklaşım olduğunu özellikle belirtiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OKTAY VURAL (İzmir) Emeklinin verecek gücü yok Sayın Bakan, yok.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla)
Düzenleme son derece yerindedir. Ben hayırlı olmasını
temenni ediyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Şeker çubuklarından bile para
alıyorsunuz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla)
Katkılarınızdan dolayı da teşekkür ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Şahısları adına, Adana Milletvekili Sayın
Necdet Ünüvar.
Sayın Ünüvar, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
NECDET ÜNÜVAR (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşülen kanun
tasarısının 2nci maddesi üzerine kişisel görüşlerimi
ifade için söz almış bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri, biraz önce bu kürsüde gerçekten çok
talihsiz ifadelerin kullanıldığı bir konuşma yapıldı.
Sağlık sistemiyle ilgili tırnakçılık gibi cambazlık
gibi, esasında bu kürsüye de yakışmayan ve konuşan
arkadaşıma da yakıştıramadığım bir
konuşma oldu gerçekten. Bir yandan Müşteri memnuniyeti diye ifade
edilen, öteden beri kullanılan bir kavramı eleştirirken, bir
yandan da tırnakçılık gibi, affedersiniz, döviz
bürolarında insanların yaptığı gayrimeşru bir
iş ile sağlık sistemi arasında bir ilişki kurmayı
ben konuşan arkadaşıma yakıştıramadım.
Şundan dolayı söylüyorum: Ben Sağlık
Müsteşarlığı yaparken Değerli Arkadaşım da
Türk Eczacılar Birliği Genel Sekreteriydi ve beraberce, o zaman,
insanların sağlık sistemine erişimiyle ilgili çok önemli
şeyler yapmıştık ve o zaman çok takdir dolu hislerini ifade
ederken
Değerli arkadaşlar, şunu ifade edeyim: O zaman,
insanların sağlığa erişimi gerçekten çok zordu. Ben, Türkiye'nin
birçok yöresinde doktorluk yaptım ve onlarca yeşil kartlı
vatandaşım için kaymakamlarla, valiler görüşerek, onların
sevki, ilacı Fakir Fukara Fonu diye ifade ettiğimiz Sosyal
Yardımlaşma ve Danışma Vakfından ilacının
teminiyle ilgili çok uğraşmış bir
arkadaşınızım ve ben Müsteşarlığım
döneminde, bir gün, Bakan Beye Ben çok yoruldum. falan dediğim zaman,
bana şu soruyu sormuştu: Sen doktorluğun zamanında kaç
tane yeşil kartlı için uğraşmışsındır?
Ben dedim ki: Herhâlde 10-15 tane yeşil kartlı için kaymakamlarla,
valilerle konuşmuşumdur., Bakın, biz bir kanun düzenlemesiyle
tam 10 milyonun üzerindeki yeşil kartlı
vatandaşımızı aynen devlet memurunun sahip olduğu
güvencelere kavuşturduk. demişti ve o bizim aslında
vicdanımızı rahatlatan husustu.
O yüzden, ben bu ifadeleri gerçekten talihsiz ifadeler olarak
değerlendiriyorum. Hükûmetimiz döneminde, gerçekten Türk insanı
dünyada hiçbir ülkede olmadığı kadar cömert sağlık
hizmetlerine erişmiştir. SSKlı işçilerimiz sadece kendi
hastaneleri veya eczanelerine mahkûm olmaktan
çıkarılmıştır. Yeşil kartlı
vatandaşlarımız aynen burada oturan kardeşlerimiz gibi
sağlık hizmetlerine erişmiştir ve şüphesiz devlet,
birtakım hizmetleri verirken birtakım tedbir yollarını da
alacaktır. Ama devletimizin şefkati gerçekten
vatandaşımız tarafından da takdir edilmektedir; kaldı
ki, vatandaşımıza yönelik memnuniyet anketlerinde yüzde 39dan
yüzde 73e çıkması bunun göstergesidir.
Ayrıca, sağlık göstergelerindeki bebek ölüm
oranındaki binde 28,5tan binde 9,1e inmesi, anne ölüm oranındaki
yüz binde 66lardan yüz binde 15,5e inmesi. Vatandaşın finansal
koruma açısından cepten yaptığı harcamaların
yüzde 32lerden 12lere inmesi zaten halkımızın takdir
ettiği hususlardır.
O yüzden değerli arkadaşlar, şüphesiz muhalefet
eleştirilerini yapacaktır ama yapılan eleştirilerin mutlaka
insaf doğrultusunda olması ve mutlaka insanları bir yandan
rencide etmemesi gerekiyor. O açıdan, gerçekten burada sağlık
hizmetlerimizin geldiği nokta hakikaten çok önemlidir.
Tabii ki, kanunla ilgili Hükûmetimiz döneminde Sosyal Güvenlik
Yasası çıkarılmıştır. Sağlık,
canlı bir sistemdir ve sürekli vatandaşımızın
talepleri ve birtakım değişimler olmaktadır ve ona uygun
birtakım kanuni düzenlemelerin olması da son derece tabidir. O yüzden
bakınız, üzerinde konuştuğumuz katılım
payının yüzde 10dan yüzde 1e indirilmesiyle ilgili hususla ilgili
konuşurken bunları ifade ediyoruz.
Esasında, Hükûmetimizden beklentinin arttığını
da görüyorum; yani biz, daha çok şey yaptıkça
vatandaşımızın da daha çok şeyi talep ettiğini de
görüyoruz. Bizler de zaten onun karşılığını verdiğimiz
için vatandaş da bize hakkımızı misliyle teslim ediyor. O
yüzden, vatandaşımızın daha güvenli, daha
sağlıklı ve daha müreffeh olması noktasında
çalışmalara devam edeceğiz ve her şeye rağmen
vatandaşımızın daha sağlıklı olması,
daha müreffeh olması noktasında da AK PARTİ üzerine düşeni
yapacaktır diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ünüvar.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, Sayın Ünüvar, biraz
önce şahsımı kastettiği şüphe olmayacak, şüphe
vermeyecek bir şekilde benden bahsetti ve gerçek dışı bir
ifade kullandı. Müsaade ederseniz konuya açıklık getirmek
istiyorum.
NECDET ÜNÜVAR (Adana) - İnşallah, o ayıp ifadenizi
düzeltirsiniz. İnşallah, onları düzeltirsiniz, o çok ayıp
bir ifade.
BAŞKAN Lütfen, iki dakika içerisinde, yeni bir
tartışmaya da meydan vermemek üzere, buyurun, efendim.
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Adana Milletvekili Necdet
Ünüvarın şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşbihte kusur olmaz. O ifadeleri, Sayın
Müsteşar ayıp karşılıyorsa, düzeltmeye gerek varsa
düzeltiyorum; insanların cebindeki parayı farkına varmadan,
onların rızası dışında çekip almak için
kullandığımı ifade ederim.
Şimdi, ayıp olan ve
Çok net olarak bir şey söylüyorum
şimdi. Sayın Ünüvar, biraz önce burada Ben Sağlık
Bakanlığı Müsteşarlığı
yaptığım sırada kendisi de Türk Eczacıları
Birliği Genel Sekreteriydi ve takdirle bizi karşılardı,
birlikte çalışmalar yaptı. dedi mi efendim?
Sayın Ünüvar, Meclis albümünden anladığım
kadarıyla biliyorum ama net- 22 Temmuz 2007 seçimlerinde Adana
Milletvekili seçildiğiniz, dolayısıyla görevinizi bundan da
aylar öncesinden bırakmış olduğunuz doğru mudur? Türk
Eczacıları Birliği Genel Sekreterliğine anılan
tarihten tam altı ay sonra 12 Aralık 2007 tarihinde seçildim. Sizinle
birlikte müştereken, siz Müsteşarken benim Türk Eczacıları
Birliğinde görev yaptığım konusu gerçek
dışıdır. Böyle bir durum olmadığı gibi sizin
hastayı ticari müşteri, ilacı bir meta, eczacıyı da
sömürebileceğiniz bir kişi olarak gördüğünüz,
sağlıkta dönüşüm adı altında insanları ticari
birer müşteri hâline getirdiğiniz sisteme her zaman, her yönüyle
karşı oldum. Bu sistemle ilgili övgü dolu söylediğim bir
şey yoktur. Ancak sizinle birlikte çalışsaydım, nazik
üslubunuzdan dolayı aynı Sayın Fatih Acara, hiçbir zaman
kırmak istemeyeceğim Sayın Bakanıma karşı
beşerî ilişkiler temelinde nezaket gösterirdim. Bu gösterdiğimiz
nezaket, kurmuş olduğunuz sistemin benim dünya görüşümün tam
dışında ve tamamen insanların
sağlığıyla oynayan bir sistem olduğu gerçeğini
değiştirmezdi.
Bu konunun Meclis kayıtlarına geçilmesini, sizinle hiçbir
zaman aynı dönemde çalışmadığımı,
Hükûmetinize ve yönetiminize iltifat etmediğimi açıkça ifade etmek
isterim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler efendim.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürkün; 31.05.2006 Tarihli ve 5510
Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununa Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve İstanbul
Milletvekili Süleyman Çelebi ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili
Yalova Milletvekili Muharrem İnce ile 81 Milletvekilinin; Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/566, 2/58, 2/137) (S.
Sayısı: 171) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi madde üzerinde
soru-cevap işlemi yapacağız. Sisteme giren
arkadaşlarımıza sırasıyla söz vereceğim.
Sayın Aslanoğlu, buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Bakan,
devlette devamlılık esastır, bunu biliyoruz. Siz, 2001den beri,
gerek Grup Başkan Vekiliyken gerek Bakanken Muhtarlarla ilgili kanunu
getirdik, getiriyoruz. her ne zaman burada ben konuşsam
Artık
muhtarlarla ilgili kanun gelecek mi? Muhtarların sosyal
Özellikle bir
sürü muhtarın borcu var, ödeyemiyorlar. 370 lira maaş verip, 350 lira
BAĞ-KUR primi aldığınız bir yapı ne zaman sona
erecek, bu kanun ne zaman gelecek?
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Belen
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Sayın Bakanım, İş
Kanununun uygulama yönetmeliklerini ne zaman çıkarmayı
düşünüyorsunuz? İş Kanunu uygulama yönetmelikleri
çıkmadı, bu konuda sıkıntı var. Aynı
şekilde, risk değerlendirme yönetmeliği de yayımlanmadı,
bu konuda sıkıntı var.
Emekli olan iş müfettişlerine kimlik belgesi
verilmiyormuş, bu konuda emekli olan müfettişlerin sitemi var.
Bir de İstanbuldaki Sosyal Güvenlik Grup
Başkanlığının fiziki yapısı çok kötü.
Onları yeni bir yere taşımayı düşünüyor musunuz?
Ayrıca, nüfusumuzun yüzde 12sini teşkil eden engellilerin
işe alınmasında, öncelikle kamu kurumları görevlerini
yerine getirmiyor. Bu konuda KİTlerden ve kamu kurumlarından
başlayarak daha zorlayıcı tedbirler almayı düşünüyor
musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Çetin
İZZET ÇETİN (Ankara) Sayın Bakan, 6 Ocak 2005 tarihinde
5283 sayılı Kanun
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İZZET ÇETİN (Ankara) İzin verirseniz bir cümle
BAŞKAN Teşekkürler efendim.
Sayın Öğüt
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) Sayın Bakan,
Sağlıkta Dönüşüm Reformu adı altında uygulanan
politikalar sonucunda binlerce doktor ve diş hekiminin muayenehanesi
kapanmıştır. Bu muayenehanelerde çalışmakta olan
doktorlar, diş hekimleri, yardımcı sağlık
elemanları, sekreterler ve bunlara bağlı olarak
çalışan diş teknisyenleri, laboratuvar
çalışanları birdenbire işsiz kalmıştır. Bu
mağduriyeti yaşayan binlerce kişiye kamuda iş
olanağı veyahut da prim ödemelerinde bir kolaylık
sağlamayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Öğüt.
Sayın Işık
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, bilindiği gibi, hastanelerde yapılan tedavi
katkı payının bir bölümünün eczaneciler tarafından tahsil
edilmesi uygulaması devam etmektedir. Bundan gerçekten hem eczacılar
hem de vatandaşlar ciddi anlamda rahatsızdırlar. Yani bu
hastaneler tarafından tahsil edilecek paranın eczanelerden tahsili
konusuna son vermeyi düşünüyor musunuz?
İkincisi: Bilindiği gibi, yeşil kartlılar için gelir
testi süresi dün sona erdi. Bu arada birçok vatandaşın gelir testine
tabi tutulamadığı, kış şartları nedeniyle
birçoğunun köylerden ilçelere ya da il merkezlerine gidemediği
bilinmektedir. Bu süreyi uzatmayı düşünüyor musunuz? Buradan
çıkacak mağduriyetleri nasıl yok etmeyi
planlamaktasınız?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Işık.
Sayın Onur
MELDA ONUR (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Az önce Sayın Bakanı dinledik. Benim, -konuyla ilgili
değil de- bir şey dikkatimi çekiyor: Buraya çıkan her sayın
bakanımız, muhalefet söz konusu olduğunda, ne kadar çok oy
alındığına, vatandaşın size güvendiğine dair
bir söylem tutturuyorsunuz. Tamam, yüzde 50 bir oy alınmış
olabilir ama bir şeyi öğrenmek istiyorum: Geri kalan yüzde 50yi
vatandaştan mı saymıyorsunuz, insandan mı
saymıyorsunuz? Bu konuyla ilgili, lütfen, geri kalan yüzde 50ye hitaben
birkaç kelime etmenizi rica ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Onur.
Sayın Bakan
İZZET ÇETİN (Ankara) Efendim, zaman var. Ben tekrar söze
girdim. Sorum yarım kalmıştı.
BAŞKAN Efendim, yarım kalma diye bir şey yok. Herkese
birer dakika ve şu anda tam iki saniye de geçti.
Buyurun Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Efendim, teşekkür ederim.
Yüzde 50 oy, siyasi mülahazalarda, tartışmalarda önem arz
eder. Hizmette yüzde
Diğer konulara gelince: Muhtarlarla ilgili
Biliyorsunuz -sosyal
güvenlikten sorumlu Bakan olduğum için- on beş gün
çalışma, bir aylık sigortalılık şeklinde bir
düzenleme yaptık köy muhtarlarımızla ilgili. Yine,
geçtiğimiz dönem içerisinde kanun hükmünde kararnameyle muhtarların
maaşını 1 katına kadar artırdık. Şimdi de
İçişleri Bakanlığımız, Köy Kanunu çerçevesinde
bir düzenleme yapıyor, çalışmayı yapıyor.
İnanıyorum ki bununla ilgili şu anda gelinen nokta Sayın
Bakanımız tarafından çok daha sağlıklı bir
şekilde ifade edilir.
Diğer sorular: Katkı payı eczanelerden tahsil ediliyor
ama bildiğiniz gibi, bu katılım payları özel hastanelerle
ilgili kurum tarafından tahsil ediliyor kamu ve üniversite hastaneleriyle
ilgili katılım payları eczanelerden tahsil edilmektedir. Türk
Eczacıları Birliğiyle yaptığımız protokol
gayet başarılı ve güzel bir protokol oldu, her iki tarafın
da memnuniyeti çerçevesinde gerçekleşti.
ALİM IŞIK (Kütahya) Eczacılar memnun değil, Birlik
olabilir.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Yani bakınız, demokrasi gereği,
seçilmiş Birlik bizim muhatabımız, yasa gereği de
muhatabımız. Dolayısıyla, onlara reçete başı 25
kuruş, bugüne kadar uygulanmayan bir uygulamayı devreye koyduk.
Türkiyede bugüne kadar yıllık 350 milyon reçete var. Reçete
başı 25 kuruş vererek onların yapmış olduğu
bu hizmetin karşılığını bir nebze de olsa
karşılamış olduk. Bir memnuniyet içerisinde bu
anlaşmanın olduğunu ifade etmek istiyorum.
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Bakan, ben eczacı ile
vatandaşın kavgasına şahit olmuş bir insanım.
BAŞKAN Sayın Işık
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Yani lokal bazı hususlar olabilir, bu her alan
için geçerlidir.
ALİM IŞIK (Kütahya) Bakın, Türkiye'nin her
tarafında böyle Sayın Bakanım, siz de biliyorsunuz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Efendim, ben Türkiye'nin, bakın, bu hafta da üç
ilindeydim, gezdim. En çok teşekkür ve tebriği eczacılardan
alıyorum. Açıkça ifade ediyorum. Siz de ziyaret ediniz, görürsünüz.
ALİM IŞIK (Kütahya) - O zaman siz, bu işten memnun olan
eczacıları ziyaret ediyorsunuz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) -Yani son derece başarılı bir anlaşma
gerçekleşmiştir.
OKTAY VURAL (İzmir) Hangi eczacılar? AKPli eczacılar
mı?
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Bakanım,
milletvekillerinize sorun, AK PARTİli milletvekillerine sorun, her ilde
bu problem.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Diğer konulara gelince, Sağlık
Bakanlığına hastanelerin devri ifade edildi. Devredildi biliyorsunuz,
hastaneleri birleştirdik, hizmette tek merkezden hizmet sunulmaya
başlandı, bütün eczanelerden de ilaç alınma devri
başladı. Bu devirle ilgili bedeller, Sağlık
Bakanlığımızla birlikte çalışarak belirlendi.
Devir işlemleri şu anda devam ediyor.
İZZET ÇETİN (Ankara) Miktarını sormuştum, kaç
lira?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Gelir testiyle ilgili sürenin uzatımından
ziyade özellikle yeşil kartlılar
Biliyorsunuz, 9 milyon 300 bin
yeşil kartlı da gelir testiyle genel sağlık sigortası
kapsamına girmiş bulunuyorlar. Bunlarla ilgili vizeleri dolanlar bir
ay içerisinde vizelerini yaptırmak durumundadırlar. Yani bu 28-29
Şubat şeklinde bir sınırlama doğru değil. Vizesi
dolanlar müracaat edebilirler ama bunların dışında, bugüne
kadar sosyal güvenlikle hiç kendisini ilişkilendirmemiş 1 milyon 700
bin kişi var ki onlara tebliğler yapıldı. O bir aylık
süre içerisinde gelir testlerini yaptırıp bildirirlerse, ilgili
kategorilerden birisine girip sosyal güvenlikle, genel sağlıkla
ilişkilendirilmiş olacaklardır. Bildirmezlerse 212 TL prim
tahakkuk ettirileceğini zaten ilgililer de bilmektedirler.
Efendim, engellilerin işe alınmasıyla ilgili bir soru
var. 29 Nisan tarihinde kamuyla ilgili olarak engelliler
sınavını gerçekleştiriyoruz ve şu anda
yaklaşık 23 bin kontenjan açığı var. Bunu
hızlı bir şekilde doldurma gayreti içerisindeyiz. Bununla ilgili
gerekli yönetmelikler, gerekli düzenlemeler yeni, sil baştan
yapıldı ve 29 Nisan tarihinde gerçekleştirilecek. Özel de ise
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakanım, teşekkür ederiz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Peki, teşekkür ederim, sağ olun.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, madde üzerinde üç önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 2 nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli Mahir
Ünal Ahmet
Aydın
Giresun Kahramanmaraş Adıyaman
Mehmet
Doğan Kubat Ali
Ercoşkun Zeyid
Aslan
İstanbul Bolu Tokat
"Madde 2- 5510 sayılı Kanunun 68 inci maddesinin ikinci
fıkrasına ikinci cümleden sonra gelmek üzere aşağıdaki
cümle eklenmiştir.
"Yukarıdaki (b) ve (c) bentleri kapsamına giren
sağlık hizmetlerinden alınacak katılım
payını % 1e kadar indirmeye, Kurumun teklifi üzerine
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı yetkilidir.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 171 sıra sayılı Sosyal Sigortalar
ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 2 nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini talep ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu İzzet
Çetin Aytuğ
Atıcı
İstanbul Ankara Mersin
Levent
Gök Özgür
Özel Kemal
Değirmendereli
Ankara Manisa Edirne
Bülent
Kuşoğlu
Ankara
"Madde 2- 5510 sayılı Kanunun 68. maddesinin ikinci
fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan "% 10" ibaresi
"% 1" olarak değiştirilmiş ve aynı
fıkranın sonuna aşağıdaki cümle eklenmiştir.
Bu düzenleme tarihinde
katılım payı alınmayan ilaçlardan ya da ilaç
gruplarından bu düzenleme tarihinden sonra da katılım payı
alınamaz.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 171 sıra sayılı Kanun
Tasarısının çerçeve 2 nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Mustafa
Kalaycı Mehmet
Şandır
İzmir Konya
Mersin
Emin Haluk Ayhan Reşat
Doğru
Denizli Tokat
"Madde 2- 5510 sayılı Kanunun 68 inci maddesinin ikinci
fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan "% 10" ibaresi
"% 1" olarak değiştirilmiş, üçüncü, dördüncü,
beşinci, altıncı ve yedinci cümleleri metinden
çıkarılmıştır."
BAŞKAN Son okunan önergeye Sayın Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET BAHA ÖĞÜTKEN
(İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) Gerekçe efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi okuyun lütfen.
Gerekçe:
Muayene katılım payı ve kutu başına ilave ilaç
katılım payı ödemeleri, zaten kıt kanaat geçimini
sağlayan sigortalılar ile emekli dul ve yetimlerine önemli bir mali
yük getirdiğinden kaldırılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 171 sıra sayılı Sosyal Sigortalar
ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 2 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini talep ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
"Madde 2- 5510 sayılı Kanunun 68 inci maddesinin ikinci
fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan "% 10" ibaresi
"% 1" olarak değiştirilmiş ve aynı
fıkranın sonuna aşağıdaki cümle eklenmiştir.
Bu düzenleme tarihinde katılım payı alınmayan
ilaçlardan ya da ilaç gruplarından bu düzenleme tarihinden sonra da
katılım payı alınamaz.
BAŞKAN Sayın Komisyon?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET BAHA ÖĞÜTKEN
(İstanbul) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Katılmıyoruz efendim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Özel
efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde Manisa Milletvekili Özgür Özel, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Saygıyla selamlıyorum yüce
Meclisi.
Biz yeni
milletvekilleri olarak bazen bu İç Tüzükün ne kadar nimetlerle dolu
olduğunun da farkına varmıyoruz. Çünkü biraz önce bir önerge
okundu. Önerge bizim önergemiz. Diyoruz ki: Bundan önce katılım payı
alınmayan ilaçlardan bundan sonra da katılım payı
alınmaz. Sayın Bakan katılıyor mu? Katılmıyor.
Biraz önce ne dedi? Yeni katılım payları getirmeye niyetimiz
yok. dedi. Ben de diyorum ki: Yüzde 10u 1e indirme meselesi, bir
katılım payını azaltma meselesi değil, yüzde
sıfır katılım payı alınan ve kanunen
katılım payı alınması mümkün olmayan, alınacaksa
en az yüzde 10 alınacaklardan yüzde 1 ile 10 arasında
katılım payı almakla ilgili bir esneklik meselesidir. Biraz
önce söylemiştim. Eğer Sayın Bakanın ifadeleri gerçeği
yansıtıyorsa, bu önergeye katılmakta veya oraya bir cümle ilave
etmekte ne mahzur var? Bugüne kadar katılım payı
almadığınız yeni bir katılım payını
getirmeyeceğinizi söylüyorsunuz. Ama söyleyemiyorsunuz
Önergemizin
desteklenmesi için bence gerek, yeter şart
sağlanmıştır.
Bir de
Sayın Bakanın ifadelerine
Ben, tabii, Sayın Bakanla
kişisel, özel hukukum üzerine bir şey diyemem, kendisinin
söylediği sözlerin dışında bir şey söylemek de istemem
ama Sayın Bakanın konuşmamın tamamını dinlemediğini
düşünerek bir düzeltme yapmak durumundayım. Sayın Bakan
şimdi dedi ki: İlaç katılım payı 1,1 milyar TL.
Doğru. Muayene katılım payını da söyledi; 1,17 milyar
TL. Doğru. İkisini topladı; 2,2 milyar TL. Tamam. Alınan
toplam para, bütün ilaç ve tedavi harcaması 36,5un yüzde 6sı. Böyle
bir şey yok. Ben dokuz tane şey saydım burada. Ben de devam
edeyim Sayın Bakanım: Reçete ücreti 3 lira mı ve Türkiye'de
geçen sene 311 milyon reçete yazıldı mı? Her birini de 3 liradan
çarptığınızda bu 1 milyar TL yapar mı? Yapar. Eş
değer ilaç fiyat farkı olarak Kurumunuzun ödemediği ilaçlara
hastalar eczanelerde 1,5 milyar TL ödedi mi? Yazalım kenara. Kutu
başına ilave 1 lira para var. Türkiye'de yılda 1,5 milyar kutu
ilaç satılıyor mu? Onu da satarsanız 1,5 milyar TL yapar
mı? Yapar. Bundan kesişim kümesini düşerseniz itiraz etmem, ilk
üç kutu ve devam eden kutu. Devamında, özel hastane farkı
Bunları topladığında 6 milyar TL yapıyor. Ben ne dedim? Toplam ilaç harcamasının yüzde 40ını
geçti. dedim. Toplam ilaç harcaması -siz ifade buyurdunuz- 15 milyar TL
ise, 6 milyarın 15 milyara oranı gayet açıktır. Ha, siz
illa ilaç ve tedaviyi toplam söyleyecekseniz, o zaman, ben de özel hastane fark
ücretlerini toplayalım, tetkik fark ücretlerini toplayalım, erken
muayene fark ücretlerini toplayalım, öncelikli tetkik ücretlerini
toplayalım, toplamı toplama oranlayalım derim. O zaman şu
çıkar ortaya: Eğer sadece ilaca bölersem işime geldiği gibi,
yüzde 80 çıkar rakam. Sizin işinize geldiği rakama bölerseniz de
orada başka bir rakam çıkar. Benim ifadem açıktır, nettir
ve tutanaklarla sabittir. O yüzden de rakamlarla konuşmakta ve Kurumunuzun
her ay yayımladığı istatistiklerden alınan rakamlarla
konuşmakta hiçbir sıkıntım yok benim.
Bu konuda küçük bir düzeltmeye daha ihtiyaç var. Biz intibak yasası
konuşuyoruz, ben Komisyonda söz alarak şunu ifade ettim: Cumhuriyet
Halk Partisinin patentinde olan bir şeyi konuşuyoruz. Siyasette yok
ama bir tazminat hakkı olsa, Cumhuriyet Halk Partisi sizden tazminat talep
eder ve kazanır çünkü intibak yasası Cumhuriyet Halk Partisinin
emekliyle arasındaki bir gönül köprüsüdür ve Cumhuriyet Halk Partisinin
patentine sahip olduğu bir tespit ve ifadedir.
Sayın Bakan da dedi ki daha sonra: Öyle bir şey yok. 2007
yılında ben intibaka niyetlendim. Tutanaklardan bakarsanız,
hatta şöyle dedi Bakan: 1.615 kişi için intibak
çalışması yaptım ama Bakanlığın süresi
yetmedi. Kendi ifadeleriyle 2 milyon kişi, bizim ifademizle 10 milyon
kişinin özlemle beklediği bir şeyi 2007de 1.600 kişi için
ifade ettiklerini ve intibakın gerçek sahibi olduklarını söylüyorlar,
sonrasındaki dört yıllık, Bakanlık ve Kurum
açısından da hakikaten önemli bir gerileme dönemi olan Ömer Dinçer
döneminde de bu konuda parmak oynatılmadığını da
altını çizerek. Kaldı ki intibak yasasında geriye gidecek
olursak, intibak yasasının ifade tarihi Cumhuriyet Halk Partisinin Emekli
Kemal olarak ifade edilen Genel Başkanının siyaset
yaşıyla da eşittir. Kemal Kılıçdaroğlu siyasete
girdiği günden beri emeklilerin intibak sorununun altını çizer
ve bunun çözülmesi gerektiğini ifade eder. Bir patent varsa, bize aittir.
Ben hep şaşırırım Anadoludaki öz, has diye
çeşitli, aynı isimdeki ifadelere ama buradan
kaynaklanıyormuş. Adam hakkının yendiğini
düşününce şunu ifade ediyormuş: Ey vatandaşlarım,
gerçek, öz, has intibak yasası Cumhuriyet Halk Partisinin intibak
yasasıdır.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükûmetin
katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 2 nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları
"Madde 2- 5510 sayılı Kanunun 68 inci maddesinin ikinci
fıkrasına ikinci cümleden sonra gelmek üzere aşağıdaki
cümle eklenmiştir.
"Yukarıdaki (b) ve (c) bentleri kapsamına giren
sağlık hizmetlerinden alınacak katılım
payını % 1e kadar indirmeye, Kurumun teklifi üzerine
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN Sayın Komisyon?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET BAHA ÖĞÜTKEN
(İstanbul) Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN Sayın Hükümet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Katılıyoruz efendim.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçe
Gerekçe:
Katılım payı uygulamasına esneklik getirilmesi
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birleşime yarım saat ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 13.49
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.32
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER:Özlem
YEMİŞÇİ (Tekirdağ), Muhammet Rıza YALÇINKAYA
(Bartın)
-----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 73üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
171 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- 5510
sayılı Kanunun 102 nci maddesinin birinci fıkrasının
(j) bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
j) 9 uncu maddesinin
birinci fıkrasının (a) bendine göre
sigortalılığı sona erenlere ilişkin bildirim ile 506
sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesinde yer alan sandıklara,
sandık iştirakçiliğinin başlama veya sona ermesine
ilişkin bildirimi, süresi içinde ya da Kurumca belirlenen şekle ve
usule uygun olarak yapmayanlar veya Kurumca internet, elektronik veya benzeri
ortamda göndermekle zorunlu tutulduğu halde anılan ortamda
göndermeyenler hakkında, bir takvim ayında işlenen bu fiillerden
dolayı tutmakla yükümlü bulunulan defter ve belgelerin ibraz edilmemesi nedeniyle
verilmesi gereken ceza tutarını aşmamak kaydıyla her bir
sigortalı veya sandık iştirakçisi için asgari ücretin onda biri
tutarında idari para cezası uygulanır.
BAŞKAN Gruplar adına birinci konuşmacı,
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına İdris Baluken,
Bingöl Milletvekili.
Sayın Baluken, buyurun efendim. (BDP sıralarından
alkışlar)
BDP GRUBU ADINA İDRİS BALUKEN (Bingöl) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
171 sıra sayılı Kanun Tasarısının 3üncü
maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama geçmeden önce demin aldığım bir haberi
burada Türkiye kamuoyuyla paylaşmak istiyorum. Uzun süredir partimize
karşı yapılan siyasi soykırım operasyonları
kapsamında Bingöl İl Başkanımız Sayın Halis
Yurtsever gözaltına alınmıştır. Halis Yurtsever
şahsında bu siyasi soykırım operasyonlarını
tekrar buradan kınıyorum.
Şimdi görüşmüş olduğumuz bu tasarıyla ilgili,
aslında bütün emekli vatandaşlarımızın yirmi
yıldır bir şekilde beklediği ve umut
bağladığı bir durum söz konusuydu. Gönül isterdi ki
yapılan düzenleme emekli vatandaşlarımızın yirmi
yıllık beklentisini karşılama noktasında ve bu
beklenti doğrultusunda oluşacak sosyal ve toplumsal rahatlama
konusunda önemli birtakım düzenlemeler getirseydi ancak bu yasa
görüşülürken gerek siyasi partilerin gerek sivil toplum örgütlerinin,
meslek örgütlerinin, emekli derneklerinin veya toplumun değişik
kesimlerinin görüşlerinin alınarak ortaklaştırılması
gibi bir yöntem maalesef izlenmemiştir. Yine her zaman olduğu gibi
Ben yaptım, oldubitti. gibi bir anlayışla bu yasa Meclis
gündemine getirilmiştir. Burada bütün toplumsal katmanların temel
isteği şuydu: Yani intibak yasası görüşülürken özellikle Türkiyedeki
açlık sınırı, yoksulluk sınırı ve asgari
geçim endeksi üzerine birtakım düzenlemelerin yapılması ve
emekli maaş ücretlerinin buna göre düzenlenmesi önemli bir sosyal
rahatlama getirir yönündeydi. Bildiğimiz gibi, Türkiyede şu anda
açlık sınırı ortalama 1.200 TL civarında belirtiliyor.
Yine, 4 kişilik bir aile için yoksulluk sınırı 2.500 ile
3.500 TL arasında belirtilmekte. İşte, bu yasada aslında
bütün emeklilerin bahsetmiş olduğumuz noktada, açlık
sınırının üstünde bir ücretle buluşturulması ve
aradaki eşitsizliklerin giderilmesi gibi bir fırsat vardı ancak
bu fırsatın iyi değerlendirilmediğini görüyoruz.
Şimdi, değerlendirilmeyen fırsat şöylesi bir durumu
getiriyor: Şu anda, Türkiyede, mevcut emekli
vatandaşlarımızın -9 milyonu aşkın bir rakamdır
bu- yüzde 75i açlık sınırının altında maaş
alıyorlar ve dolayısıyla bu 9 milyon insanımızın
bu yönlü çok ciddi beklentisi söz konusuydu.
Dün, Sayın Bakan, ilgili Bakan, burada konuşma yaparken
emeklilerin enflasyona ezdirilmediğini ve yılda 2 kez TÜİKin
açıkladığı TÜFE rakamları üzerinden birtakım
düzenlemelerin yapıldığını belirtti. Biz daha önce
Meclis Genel Kurulunda da belirtmiştik, TÜİKin özellikle bilimsel
birtakım verileri objektif tespit etmekten çok, Hükûmet
politikalarını aklamaya yönelik ve Hükûmetin mevcut ekonomik
göstergelerini iyi göstermeye yönelik rakamlara, sayılara ve formüllere
takla attırma yöntemlerini denediğini hep söylemiştik.
Şimdi, burada ben konunun anlaşılması açısından sadece
birkaç hususu belirtmek istiyorum: Bakınız, verilen bu TÜFE
rakamlarıyla gerçek hayattaki kesintilerin ne kadar çeliştiğini
buradan görebiliriz. Şu anda bütün ülkemizde elektrik faturalarıyla
ilgili çok ciddi bir mağduriyet var. 51 TLlik elektrik tüketim bedeli
olan faturalarda vatandaşımız 104 TL gibi bir ödeme
yapıyor. Bu rakam arttıkça geri alınan miktar da artıyor.
Örneğin, 57 TLlik bir faturanın, elektrik faturasının geri
ödemesi 190 TL şeklinde yansıyor. Şimdi, burada enflasyonla
ilgili birtakım belirlemeler yaparken ya da emeklilerin yaşam standardıyla
ilgili, emekçilerin yaşam standardıyla ilgili birtakım
düzenlemeler yaparken TÜİKin bahsetmiş olduğumuz formülleri
elden geçirme yaklaşımından çok böylesi gerçek kesintileri
almamız toplumsal ve sosyal adalet açısından daha verimli
birtakım çalışmalar ortaya koyar. Benzinde, motorinde Avrupa
Birliği ülkeleri içerisinde en fazla vergi ödeyen yine Türkiye
halkıdır. Benzin için yüzde 60ın üzerinde bir vergi yükü,
motorin için yüzde 55in üzerinde bir vergi yükü var, doğal gaz da
aynı şekilde. Bu ağır kış koşullarında
emekli maaşıyla bir doğal gaz faturası ödemek bile
gerçekten mümkün olmamaktadır.
Değerli
milletvekilleri, emekli vatandaşlarımızın
yaşadığı sıkıntılar hayatın her
alanında kendini hissettiriyor. Konuşmacı, hatip
arkadaşlarımız burada belirttiler, hastaneye giden bir
emeklinin, bu son yapılan düzenlemelerden sonra muayene katkı
payı, ilaç eşdeğer payı, ilaç katkı payı,
hastane teminat paketi farkı, tetkik farkı adı altında
muazzam düzeyde giderek artan sağlık harcamaları söz konusu.
Dolayısıyla, bu tarz yasaları gündemleştirirken veya Genel
Kurula getirirken ya da komisyonda görüşürken bu bahsetmiş
olduğumuz mağduriyetlerin giderilmesini temel amaç olarak önümüze
koymak gerekiyor. Burada yapılan, bir intibak yasası değildir, 2000
yılı öncesindeki SSK emeklilerinin 2000 yılı
sonrasındaki emeklilerle eşitlenmesini amaç edinmiş bir iç
düzenlemedir. Kamuoyunun genel beklentisini karşılayan bir intibak
yasası olmaktan son derece uzaktır.
Şimdi, dün burada, Sayın Bakanımız, yine emeklilerle
ilgili konuşurken özellikle küresel kriz fotoğrafından,
Avrupada durmadan emekli maaşlarının, emekli ücretlerinin
kısıtlandığını ama Türkiyede de krizle iyi
mücadele edildiği için emeklilerle ilgili sürekli iyi düzenlemeler
yapıldığını belirtmişti. Bakın, burada,
sadece birkaç ülkedeki emekli maaşlarını, en düşük emekli
maaşlarını sizlerle paylaşmak istiyorum: İrlandada en
düşük emekli maaşı 1.300 euro, Hollandada 1.400 euro, Belçikada
2.800 euro, şu anda krizin pençesinde olan Yunanistanda bile en
düşük emekli maaşı 800 euro. Dolayısıyla, Avrupayla
kıyaslama yaparken resmin tamamını burada
tartışmamız ve Türkiye kamuoyuyla paylaşmamız
gerekiyor. Tabii, verilen bu rakamlar eğer Sayın Bakanı çok
tatmin etmez ise Bakan Beyi bir ay sonra Türkiye'nin turistik merkezlerine
davet edelim. Antalyada, Kemerde, Belekte, Nemrutta, Kaz Dağlarında,
Avrupalı emeklilerin bizim ülkemize gelip bizim ülkemizin güzelliklerinde
nasıl tatil yaptıklarını gidip kendi gözleriyle görsün.
Tabii, bu fotoğrafı değerlendirirken orada bir tane
Yozgatlı köylü var mı, bir tane Kırşehirli çiftçi var
mı, bir tane Bingöllü emekli var mı, onu da bir iyi
değerlendirmesi gerekiyor. Fotoğraf şudur: Kemerde ya da
Belekte, bırakalım bizim yurdumuzda çalışarak bir
şekilde emekliliğini geçirmeye çalışan
insanlarımızı, oradaki halkımızın tamamı
ucuz iş gücü üzerinden, bir emek sömürüsü üzerinden, bahsetmiş
olduğumuz -demin Bakan Beyin burada- dün söylediğim yönüyle
getirdiğim, emeklilere hizmet etmekle meşguller!
Dolayısıyla, bu adaletsizliğin düzeltilmesi ve bununla ilgili
düzenlemelerin yapılması gerekiyor.
Tekrar belirtmek istiyorum ki beklenti şuydu: Asgari geçim endeksi,
açlık sınırı veya yoksulluk sınırı üzerinden
özellikle emeklilerimizin yaşamış olduğu sorunlara yönelik
ciddi birtakım revizyonların yapılması ve
halkımızın yirmi yıllık beklentilerinin
karşılanmasıydı. Sayın Bakanımız tabii
bunların yapılmadığını, ülke ekonomisinin içinde
bulunduğu birtakım gerçekliklerle ve rakamlarla açıklamaya
çalıştı ancak buradan bunu söylemeye hakkı
olmadığını düşünüyoruz. Çünkü bütçe görüşmelerinde Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının bütçesi
kısıtlanırken, bütçede azaltılma yoluna gidilirken bizler
burada çıkıp en etkili şekilde sesimizi duyurmaya
çalışmıştık, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının ya da Sağlık Bakanlığının
bütçesinin kısılmaması gerektiğini, tam tersine mevcut
adaletsizliği gidermeye yönelik, mevcut mağduriyetleri gidermeye
yönelik, güvenlik eksenli, savunma
eksenli bütçelerden çok bu tarz birtakım düzenlemelerin
yapılmasını söylemiştik ancak bütün bunların dikkate
alınmadığını da hepimiz biliyoruz.
Son olarak, toplumda beklentisi çok yüksek olan bir hususu belirterek
sözlerimi sonlandıracağım. Özellikle yaş haddinden
dolayı emekli olamayan vatandaşlarımızın
mağduriyetini değerli milletvekili
arkadaşlarımızın konuşmalarında gördük. Bu
konuyla ilgili en azından toplumda yüksek düzeyde bir beklenti vardır.
Sayın Bakanımızın bununla ilgili bir düzenleme için
çalışma yapması hepimizin temennisidir.
Hepinize teşekkür ederim. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Baluken.
Gruplar adına ikinci konuşmacı Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Sayın Bülent Belen, Tekirdağ Milletvekili.
Buyurun Sayın Belen. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 171 sayılı
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 3üncü maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan evvel 26 Şubat 1992 tarihinde
Azerbaycanın Hocalı kasabasında meydana gelen katliamı ve
katliamın bir numaralı tetipleyicisi ve sanığı olan
Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan ile tribün dostu olan Sayın
Cumhurbaşkanımız Abdullah Gülü ve Bursadaki maça Azerbaycan
bayraklarını sokmayan ama stadyumda
Ermenistan bayraklarının açılmasına müsaade eden
yetkilileri ve 26 Şubatta Taksimde pazar günü Hocalı
katliamını telin mitinginde Hepimiz Türküz pankartı için
köşelerinde kınama yazısı yazan yazarları ve
Meclisimiz İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Sayın Ayhan
Sefer Üstünün Türk Ceza Kanununun ırkçılıkla ilgili
maddelerinin uygulanmasını tavsiye etmesini esefle
kınıyorum. Bu arada, söz konusu mitingde hakaret içeren
pankartları taşıyanları da
kınadığımı, onaylamadığımı
belirtiyorum. Sayın Komisyon Başkanının Hrant Dink
davasıyla ilgili yapılan mitinglerde Hepimiz Hrantız hepimiz
Ermeniyiz diyerek yürüyenlere de bir sözünün olup
olmadığını doğrusu merak ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sosyal devletin
ana görevlerinden biri ülkede yaşayan herkesin refah düzeyini yüksek
tutmaktır. Hayatlarının büyük bir kısmını
çalışarak, bu ülkeye vergi vererek ve katma değer katarak
ülkenin kalkınmasına katkısı olan
vatandaşlarımız elbette çalışma hayatının
sonunda haklı olarak rahat ve huzurlu bir emeklilik hayatı sürdürmek
ister. Esas olarak insanca yaşam standartlarına sahip olması
gereken en önemli grup da emeklilerimizdir fakat toplumumuzda en az gelirli
gruplar da emekli vatandaşlarımızdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Meclisin gündemine
getirilen ve kamuoyunda intibak yasası olarak bilinen bu kanun teklifi
birçok açıdan hatalı ve talepleri karşılayamayacak kadar
eksiktir. Sözlük anlamı olarak intibak, uyum veya iki ölçünün birbirini
tutması anlamını taşır fakat bu yasa
tasarısı emeklilerin hepsini değil sadece bir
kısmını kapsayacak şekilde sınırlamalar getirmiştir.
Oysa anlamı itibarıyla bu yasa bütün emekli
vatandaşlarımızı kapsamalı ve emekliler
arasındaki maaş farklarını giderecek özellikte
olmalıydı.
Sosyal
Güvenlik Kurumu yetkililerinin ifadelerine göre, Sosyal Güvenlik Kurumu
bünyesinde 2000 yılından önce emekli olup aylık almakta olan
emekli sayısı 2 milyon 700 bin kişidir fakat getirilen
tasarıda kapsam alanına alınanların sayısı 1
milyon 913 bin kişidir. Bu yasayla emekli, dul ve yetim maaşlarında
belli oranda iyileştirme yapılmaktadır, ancak açlık
sınırının altında bulunan emekli
aylıklarında da iyileştirme yapılması ve
iyileştirme kapsamının daha da genişletilmesi toplumun
beklediği bir durumdur. Böylece 800 bin kişinin kapsam
dışına çıkarılması problemi de ortadan
kalkacaktır. Gerçek anlamında intibak yasası sadece 2000
yılı öncesi emeklileri değil, 2000 yılı
sonrasını da ele almalı ve Meclise bu şekilde getirilmeliydi.
Tasarıda
2000 yılı öncesi emeklilerin yeniden hesaplanan aylıklarının
2000 yılı Ocak ayından itibaren her yılın yıl
sonu TÜFE artış oranı ve gayrisafi yurt içi hasıla
gelişme hızı esas alınarak güncellenmek suretiyle 2008
yılı Ocak ayına taşınması öngörülmektedir ancak
gayrisafi yurt içi gelişme hızının yüzde 75i esas alınmaktadır.
Burada yüzde 100 hesap yapılması gerekirken emeklilerin alması
gereken haklar gasbedilmektedir.
Aynı
zamanda bu tasarıda BAĞ-KURlunun kapsamı çok dar tutulmuş,
ayrıca basamak satın alarak yüksek emekli maaşı almak
isteyen BAĞ-KURlu vatandaşlarımızın satın
aldıkları hizmet süreleri dikkate alınmamıştır.
20 Haziran 1987 tarihli ve 3395 sayılı Kanuna göre süper emeklilik
müracaatı yapıp şartları yerine getiren vatandaşlarımızın
almaları gereken ile aldıkları maaş farkı 75 ile 100
TL arasındadır. Bu emeklilerin de satın almış
olduğu prim günlerinin esas prim günlerine ilave edilerek
değerlendirilmesi gerekmektedir.
Gerek SSK
gerekse BAĞ-KURlu olarak 2000 yılından itibaren emekli
olanların aylıklarındaki eşitsizlikler görmezden
gelinmektedir. Hele ki 2008 Ekim ayından sonraki hizmetler için
bağlanan emekli aylıklarının yüksek oranda düşmesi
konusu tamamen göz ardı edilmiştir.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanının
açıkladığı mevcut tasarı gereğince ödeneceği
ifade edilen en yüksek tutar olan 322 lirayı otuz sekiz yıl hizmeti
olan ve üst göstergenin en yüksek tavanından on üç bin dört yüz gün prim
ödeyen emekliler alabilecektir. Mevcut emekli
vatandaşlarımızın arasında bunların
sayısı çok azdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yıllardır emekli aylıkları arasındaki bu
eşitsizlikler giderilecek sözünü vermesine rağmen AKP Hükûmeti bu
sözünü tutmamıştır, tutmaya da niyeti yoktur.
Çıkarılmak istenen yasayla ilgili mevcut Hükûmete daha önce gelen taleplere
karşılık bir önceki Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Sayın Ömer Dinçer 2010 yılı Ocak ayında
yaptığı açıklamasında O işin içinden teknik
olarak çıkmak mümkün değil, maliyet olarak 8-9 milyar TL gibi bir
rakam çıkıyor, altından kalkamayız. demiştir ve Rafa
kaldırdık. demiştir. Ancak, ne gariptir ki yeni Bakan bu
kapsamı daraltmış ve maliyeti sihirli bir değnekle 2,7
milyar liraya düşürmüştür.
Yasanın 3üncü maddesiyle ilgili getirilen hükümde sadece
işten çıkış bildirgelerini süresi içerisinde vermeyen
işverenlere kesilen cezanın asgari ücretin onda 1ine
düşürülmesi istenmektedir. Hâlbuki anılan 5510 sayılı
Yasanın 102nci maddesinin diğer bentlerinde de sigortalı
işe giriş bildirgesinin süresinden sonra verilmesi, ayrıca
iş yeri bildirgesinin süresinden sonra verilmesi, diğer işten
istirahat bilgilerinin geç girilmesi gibi bir sürü -otuz dört kalemde- cezalar
vardır, idari para cezaları vardır. Bu yasayı getirirken
bunlara neden Bakanlık indirim getirmemiştir, bunu anlamak da mümkün
değil. Zannedersem kişiye özel veya kurumlara özel bir uyguluma
seçilmiştir. Bu kişi veya kişilere özel uygulama
yanlıştır Sayın Bakanım, bunu düzeltin. Eğer
gerçekten hakkaniyetli, adaletli bir iş yapmak istiyorsanız 5510
sayılı Yasanın 102nci maddesinin bütün bentleri kapsayan bir
değişiklikle herkese doğru, dürüst, hakça bir uygulama getirin.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi
Hareket Partisi, emekli aylıkları arasındaki eşitsizlikleri
giderecek intibak düzenlemesine her türlü desteği ve katkıyı
vermeye hazırdır. Bu konu, seçim beyannamemizdeki taahhütlerimiz
arasında da yer almıştır. İntibak bir lütuf
değildir, emekli aylıklarına zam talebi değildir.
İntibak, bütün emekli vatandaşlarımızın
hakkıdır, bu hakkın verilmesinde de çok geç
kalınmıştır. Bu nedenle, geçmiş yıllarda
aylık hesaplama sisteminde yapılan değişiklikler nedeniyle,
aynı şartları taşımakla birlikte farklı
tarihlerde emekli olmalarından dolayı, emekli aylıkları arasında
oluşan eşitsizlikleri giderecek düzenleme mutlaka
yapılmalıdır.
Ben, parti grubum adına bu yasanın emekli
vatandaşlarımızın hayat standardını yükseltme
noktasında çok az bir katkı sağladığını
söyleyerek yasanın ülkemize ve emeklilerimize hayırlı
olmasını diler, Meclisi saygıyla selamlarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Belen.
Şimdi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Manisa
Milletvekili Sayın Hasan Ören.
Buyurun Sayın Ören. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA HASAN ÖREN (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tasarı üzerinde söz aldım. Gerçekten,
bu intibak yasasıyla ilgili, bunu anlamak, bunu yorumlamak gerçekten çok
zor.
Sayın Bakanımız intibak yasası diyor,
Başbakan intibak yasası diyor ama ne yazık ki
tasarının içerisinde intibakla ilgili hiçbir kelimenin geçtiğini
görmüyoruz. İyi ki 12 Haziranda Cumhuriyet Halk Partisi intibak
yasasıyla ilgili emeklilere birtakım vaatlerde bulunmuş. Tahmin
ediyorum, o 12 Haziranda yapılan seçimlerde Cumhuriyet Halk Partisinin
intibakla ilgili önerileri, Adalet ve Kalkınma
Partisini faaliyete geçirmiş ve intibak yasasıyla ilgili
hazırlık içerisine girmiş ama görüyoruz ki gelen yasanın
intibakla hiçbir ilgisi yok. 9 milyon emeklinin yaşadığı bu
ülkede intibak adı altında 2 milyar 700 milyonluk bir
iyileştirmeden söz ediyorsunuz. Aslında bu iyileştirme emekli
olan insanlarımızı kandırma, emekli olan
insanlarımızın sosyal yaşam içerisindeki zenginliğine
katkı koymamayı getiriyor.
Sizler hatırlarsınız -3üncü dönem milletvekillerinin
hepsi hatırlar, yeni arkadaşlarımızın hatırlayacağını
zannetmiyorum- 2002 yılında Acil Eylem Planınız
vardı. Acil Eylem Planında üç aylık, altı aylık,
dokuz aylık, on iki aylık önerilerinizi sunup Türkiyede yaşayan
70 milyonun üzerindeki insanın sosyal yaşamını nasıl
zenginleştireceğinizi anlatıyordunuz. Ama o Acil Eylem
Planından şu an açıp okuduğunuzda -AKPli milletvekili
arkadaşlarıma, yeni olanlar onu görmemiş olabilir- gerçekten bu
intibak yasası gibi ne kadar çok konuda söz vermişsiniz ve hiçbir
sözünüzü yerine getirmemişsiniz.
Bu ülkede Başbakan yardımcıları, Başbakan, Acil
Eylem Planı içerisinde tarımsal alanda üretimi artırmakla ilgili
o günün koşullarında yeşil mazot vadetmiştiniz -çok iyi
hatırlarsınız- hatta rakamını bile koymuştunuz,
600 liraya tarım kesiminde çalışan insanlara yeşil mazot
verecektiniz. ÖTVsi, KDVsi kaldırılmış ilaçtan, gübreden
söz ediyordunuz. Doğruydu söyledikleriniz çünkü üretimi artırmak
gerekliydi. Eğer Türkiyede üretim artmaz ise, Türkiyede üretimi artıramaz
isek 74 milyonun sosyal yaşamına zenginlik koymak da mümkün
değildir. Şimdi, onun arkasından, 600 liralık mazot gitti,
çiftçi 4 bin liralık mazotla uğraşıyor.
Televizyonlara çıktınız; Sayın Başbakan o günkü
Genel Başkanımızla çıktığı
tartışmada, iktidara gelirsek, hangimiz gelirsek emeğiyle,
alın teriyle geçinen, emeğin ve alın terinin
karşılığı olan asgari ücretten vergi alınmayacağını
söylemişti ama ne yazık ki 2002de iktidara gelen Adalet ve
Kalkınma Partisi, bugün Başbakanlık yapan Sayın Tayyip
Erdoğan, asgari ücretten vergi almamayı bırakın, asgari
ücretle geçinenin üzerine birçok vergiyi eklemiştir.
Değerli arkadaşlarım, bu bir kandırmacadır.
Cumhuriyet Halk Partisinin söylediği intibak yasası değildir.
Cumhuriyet Halk Partisinin söylediği intibak yasası, yirmi beş
yılını bu ülkenin gelişmesine, bu ülkenin
kalkınmasına, bu ülkenin refahına harcamış,
emeğini ve alın terini dökmüş emeklilerin daha fazla pay
alabilmesini içeren bir kanun teklifiydi. Burada vereceğimiz,
dağıtacağımız rakam, emeklilere, 2 milyar 700 milyon
değildir. Cumhuriyet Halk Partisinin dağıtacağı 11
katrilyon veya bugünkü parayla en az 12-13 milyar paradır, bu emekliler de
bunu hak etmektedir.
Bazen şunu söylüyorsunuz O, Acil Eylem Planı içerisinde de
var. O Acil Eylem Planının içerisinde sizin vadettiklerinizin,
bugüne kadar söylediklerinizin hiçbirisini emeğiyle ve alın teriyle
geçinen insanlar alamamışlardır.
12 Haziran seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisinin söyledikleri
bellidir. Artık Cumhuriyet Halk Partisinin söylediğine
vatandaşlarımız inanmaya başlamıştır.
Cumhuriyet Halk Partisinin iktidarında intibak yasası böyle
olmayacak. Cumhuriyet Halk Partisinin iktidarında emekliler en az 1
milyarın üzerinde para alacaklar. Eğer Bunun kaynağı
nereden? diye soruyor iseniz, ilk önce Başbakana soracaksınız.
BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) Parayı nereden
bulacaksınız?
HASAN ÖREN (Devamla) Sayın milletvekilim diyor ki, izleyenler
duymuyordur Parayı nereden bulacaksınız?
Cevabını vereyim: Bu vatandaş, İstanbulda 100
milyarın üzerinde, 100 milyar doların üzerinde Mega Proje diye
açıkladığınız, İstanbulun ortasından
geçireceğiniz kanala parayı nereden buluyorsunuz diye sormuyor da,
Türkiye'nin bütün varlıklarını, cumhuriyetin bütün değerlerini
sattınız, o sattıklarınızdan emekliye, işçiye,
köylüye biraz vermeniz doğru
değil midir? Sattıklarınızın hepsi cumhuriyet
tarihinde yapılmış olanlardır.
Şimdi, 2/B yasasıyla yine para toplayacaksınız.
Peki, bu 2/B yasasıyla yani vasfını yitirmiş orman
arazileriyle ilgili emeklilerin, işçilerin, bu ülkede yaşayan
çiftçilerin orada payı yok mudur? O satacağınız,
rakamının ne olacağını kestiremediğimiz, ne kadar
para toplayacağınız belli olmayan bu paralardan emekliye,
işçiye, köylüye vermeniz gerekli değil mi?
Aile sigortasını söyledik. Şimdi ne yapıyorsunuz?
Hani hepinizin söylediği bir şey var: Bir elin verdiğini bir el
görmeyecek. Sizin verdiğinizi sokaktaki insanlar görüyor, mahalledeki
insanlar görüyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Dünya âlem görüyor.
HASAN ÖREN (Devamla) - Getiriyorsunuz Fatma teyzenin evinin önüne 10
torba kömür atıyorsunuz. Bu nasıl bir elin verdiğini bir elin
görmemesi? O insanın itibarıyla oynamaya hakkınız var
mı? Şimdi, bundan sonra aile sigortasını da getireceksiniz,
getirmek zorundasınız. Adalet ve Kalkınma Partisinin
dağıttığı önemli değil, devlet
anlayışıyla dağıtılmalıdır, Cumhuriyet
Halk Partisinin söylediği budur. Cumhuriyet Halk Partisinin
iktidarında Fatma teyzenin evine 10 torba kömür atılmayacaktır,
onun haysiyetiyle, şerefiyle oynanmayacaktır, onun fakirliğinin
bütün mahalleye gösterimi yapılmayacaktır. Fatma teyze için 600 lira,
700 lira yatırılacaktır bankaya. Fatma teyze gitsin, bankadan
alsın 600 lirasını. Ayşe teyze 600 lirasını
alsın, nerede harcayacağını kendisi bilsin. Ama il
başkanlarınız, ilçe başkanlarınız, mahalledeki
insanların isimlerini belirleyerek o kömürler
dağıtılıyor. Benim sevgili vatandaşlarımın,
sevgili yurttaşlarımın, Türkiyede yaşayan
insanlarımızın onurlu ve gururlu bir tarafı vardır, ne
alırsa alsın karşılığını vermek ister,
AKPnin kömürüne bile karşılık vermek ister, hiçbir şeyi
yoksa ölmüşlerine bir Fatiha okur veya işte sizin
anladığınız, sizin düşüncenizde olan, o kömürlerin
karşılığında oy almayla ilgili o Fatma teyzenin oyuna
sahip çıkıyorsunuz. Bizim iktidarımızda bu olmayacak. Bizim
iktidarımızda, aile sigortasıyla bankaya yatan parayla, ister
torununa ayakkabı alsın, ister gelinine manto alsın, isterse
kömür alsın. Onun kararını o versin. Sosyal devlet
anlayışı budur. Bu intibakla 10 lira, 20 lira, 50 lira, 70 lira,
100 lira gibi paralar ile bu ülkede yirmi beş yılını
doldurmuş, yirmi beş yıl sonra Artık rahat edeceğim,
yıllarımın sonunu rahat geçireceğim. diyen emeklinin
verdiğiniz para hiçbir işini görmez. Bu, intibak yasası değildir.
Bu, kandırma yasasıdır. Bununla insanları
kandırıyorsunuz. Bununla insanların harcamalarını,
sosyal yaşam içerisinde rahat etmelerini sağlamak mümkün
değildir. Ama ne verirseniz verin, kaç para verirseniz verin her
aldıkları helaldir. 1 lira da verseniz helaldir, 100 lira da verseniz
helaldir. Emeklilerin alacağı maaşta asla aykırı oy
kullanmayız.
Bu tasarıya da, 10 lirayla, 20 lirayla, 50 lirayla, 100 lirayla 9,5
milyon emeklinin içerisinde 2 milyon emeklinin alacağı paraya da Evet.
diyeceğiz. Bu konuda da hiç kimsenin şüphesi olmasın. Emekliler,
emeğiyle geçinen insanlar bizim baş tacımızdır, bu
ülkenin gerçek efendileridir.
İnşallah Cumhuriyet Halk Partisinin iktidarında,
çalışanlara, emeklilere, çiftçilere gerekli olan değer
verilecektir ve bu tasarıya da Cumhuriyet Halk Partisi olarak Evet. oyu
kullanacağımız bildiriyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Ören.
Gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.
Şahısları adına Sayın Mehmet Şükrü Erdinç,
Adana Milletvekili.
Sayın Erdinç, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 171 sıra
sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 3üncü maddesi üzerine şahsım adına
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlarım.
Bildiğiniz
gibi 24 Şubat Cuma günü Adanamızın Kozan ilçesi
Ergenuşağı köyü yakınındaki Göksu Deresi üzerine
kurulmakta olan Gökdere Barajımızda bir derivasyon tüneli
kapağının patlaması sonucu 12 vatandaşımız
sel sularına kapılarak kaybolmuş ve bu 12
vatandaşımızdan 2si yaralı olarak
kurtarılmış, 3 vatandaşımız vefat etmiş, 7
vatandaşımızın da arama çalışmalarına devam
edilmektedir. Buradan, bu elim olay dolayısıyla hayatını
kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet,
yakınlarına sabır ve başsağlığı diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, cumhuriyet tarihimizde SSK emekli aylıkları, günümüze kadar altı
değişik sistemde hesaplanmıştır. Emekli
aylığı hesaplama yöntemlerinde yıllar içerisinde
yapılan değişiklikler, farklı tarihlerde bağlanan SSK
emekli aylıklarının farklılaşmasına neden
olmuştur. Bu farklılıkların ortadan kaldırılması
amacıyla kamuoyunda intibak yasası olarak bilinen bu yasa
tasarısı ile aynı gün prim ödeme sayısına sahip 2000
yılı öncesi emekli aylıkları ile 2000 yılı
sonrası emekli aylıkları arasındaki farklılıkların
ortadan kaldırılması amaçlanmaktadır. Öncelikle belirtmek
gerekir ki intibak bir zam değildir. Dolayısıyla,
görüşülmekte olan bu yasa tasarısı ile bütün emekli aylık
seviyelerinin kayıtsız ve şartsız
artırılması, düşük aylık alanlara yüksek, yüksek
aylık alanlara düşük artış yapılması söz konusu
değildir.
Görüşmekte
olduğumuz Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile çalışma hayatı boyunca çalışma
ve prim ödeme gün koşullarını eşit düzeyde gerçekleştiren,
aynı yaşta emekli olan fakat emekli oldukları tarihin farklı
olması nedeni ile aylık hesaplama yöntemlerindeki
değişiklik sebebiyle farklılaşan emekli aylıkları
arasındaki eşitsizliğin giderilmesi amaçlanmaktadır. Bu
çerçevede, intibak düzenlemesi ile 2000 yılı öncesinde
bağlanmış olan aylıklar, mevcut göstergelerine göre, alt
sınır uygulanmaksızın yeniden hesaplanacak; hesaplanan
aylıklar, 2008 Ocak ayına kadar her yılın TÜFEsinin
tamamı ve gelişme hızının yüzde 75i kullanılarak
güncellenecek; 2008 Ekim ayına taşınan aylıklar, 2013 Ocak
ayına kadar aylık artışlarıyla
taşınacaktır. Bu yasa tasarısının getirdiği
yöntemin uygulanması sonucu hiç kimsenin aylığında
düşüş olmayacaktır. İntibak sonucu meydana gelecek artışlar,
prim ödeme gün sayısı ve ödenen primlerin miktarına göre
değişkenlik gösterecektir. Yüksek prim ödemesi nedeniyle aylık
hesabına esas gösterge rakamı yüksek olanlar ile daha uzun süre prim
ödeyenlerin aylıklarında daha fazla artış olacaktır.
Değerli milletvekilleri, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanununun 102nci maddesine 3üncü
maddeyle eklenen bir (j) bendi söz konusudur. Kanunun mevcut hâlindeki
düzenlemede, kanun kapsamındaki bildirimleri süresi içerisinde yapmayanlar
veya kurumca belirlenen şekle ve usule uygun olarak yapmayanlar
hakkında, her bir sigortalı ve sandık iştirakçisi için
asgari ücret tutarında idari para cezası uygulanmaktadır.
Uygulanmakta olan bu idari para cezasının işverenlere çok ciddi
yük getirmesinden dolayı, Komisyonda, bu kanun tasarısına yeni
bir düzenleme eklenmiştir. Görüşmekte olduğumuz kanun
tasarısının 3üncü maddesiyle, uygulanmakta olan idari para
cezası tutarı asgari ücret yerine, asgari ücretin onda 1i
tutarına indirilmektedir. Tasarının bu maddesiyle, idari para
cezasının indirilmesinin yanı sıra, bu idari para
cezasına bir takvim ayında işlenen bu fiillerden dolayı
verilmesi gereken ceza miktarını aşmama sınırı
getirilmiştir.
Görüşmekte olduğumuz yasa tasarısının
milletimize ve ülkemize hayırlı olmasını diliyor,
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Erdinç.
Şimdi, şahsı adına Mersin Milletvekilimiz Sayın
Mehmet Şandır.
Buyurun Sayın Şandır. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Daha önce de bir başka konuda ifade etmiştim, devletin
temelinde, mülkün temelinde adalet var; bu söz çok önemli. Egemenlik
kayıtsız, şartsız milletindir ama mülkün temelinde de
adaletin olduğunu da karşıya yazmak lazım; adalet de mülkün
temelidir, adalet olmazsa mülkün yani devletin devamı çok da mümkün
değildir. Dolayısıyla bugün bir adaletsizliği ortadan
kaldırmak üzere bir kanun görüşüyoruz burada. Geç kalmış
ama bir hakkın teslimini amaçlayan bu yönde bir gayret de var. Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak biz bunu yeterli bulmuyoruz, eksik buluyoruz yani
adalet bir bütündür, bir tümdür, bir yerde adaleti temin edip bir yerde temin
etmemek toplumsal barışı da zedeliyor, dolayısıyla
Niye benim üzerimdeki sıkıntıyı
kaldırmadınız? diye millette bir de sızlanma oluyor ama
her şeye rağmen bu yasa bir
adaletsizliğin bertaraf edilmesi, ortadan kaldırılması için
bir samimi gayrettir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak konuşmacı
arkadaşlarımızla, destek vereceğimizi ifade ettik ama
yeterli bulmadığımızı da söylüyoruz.
Bu sebeple, ben biraz önce soruda da sordum, Sayın Bakanım,
bir hakkın teslimindesiniz, doğan hakkın geç ödenmesinin
getirdiği bir sonuç var, gecikme bedeli. Eğer gerçekten bu intibak
yasasıyla sorumlusu şahıslar olmayan yani işçi emeklisi
olmayan bir sonuçtan sorumlu devletse, bu sorumluluğun getirdiği
bedeli de ödemek mecburiyetinde. İntibak yasası yapıyorsunuz,
2,7 milyar gibi bir büyük kaynak buluyorsunuz ama bu hakkın teslim
edilmesinden doğan gecikmenin de bedelini ödemelisiniz, işçi
emeklileri sizden bunu bekliyor, bu adaleti bekliyor. Birinci söyleyeceğim
bu.
İkincisi: Sayın Bakan, yine sordum ben size ama yani cevap
veremediniz. Şimdi, 6 milyona yakın bir toplum kesimi var. Bunlar
memurlar, memurların emeklileri, bu emeklilerin dul ve yetimleri,
korucular, şehit yakınları, gazilerimiz, muhtarlar, bir
kısım 4/Cliler, bunlar devlette çalışıyorlar,
devletin hizmetini görüyorlar ama 2012 yılı maaş
zammını alamadılar. Kusur kimin? Kusur Hükûmetin yani bugünü
önceden öngörerek gereken tedbiri almamış olmanın sorumlusu
Hükûmet.
Bu referandumla ortaya çıkan anayasal zorunluluk on yedi aydan bu
yana sizi bekliyor. O günden bu yana bu Anayasa değişikliğinin
gereğini veya topluma verdiğiniz sözlerin gereğini yerine
getirememenin bir bedeli olmalı. Bu memurlara 1 Ocak itibarıyla
maaş zammı yapacaktınız, yapmadınız. 6 milyon
memur veya memur emeklisi, bunun yakınlarıyla 20 milyonluk bir toplum
kesimi; burada da bir adaletsizlik var. Adaletin olmadığı yerin
tanımı zulümdür değerli arkadaşlar. Zulüm insana yakışmaz.
Zulüm, bizim inancımıza göre yani çok ağır bir
günahtır.
Şimdi ben buradan soruyorum: Bu memurların maaş
zamlarını ne zaman vereceksiniz? Hangi gerekçeyle bekletiyorsunuz?
Alt komisyonda bu kanun bekliyor, niye bekliyor? Ne zaman bu kanun
çıkacak? Bu kanundan sonra bir süreç de var yani uzlaşma
komisyonuydu, Hükûmetin kararıydı, hazirandan önce verilemeyecek gibi
gözüküyor. Şimdi, siz, kendi alacaklarınıza her geç kalmada her
gün için bir bedel ödettiriyorsunuz, gecikme faizini vatandaştan
alıyorsunuz, 2012 girer girmez hemen zamlara başladınız,
memurun maaşının zammını niye geciktiriyorsunuz
Sayın Bakan, Sayın Hükûmet? Yani bu noktada Sayın Bakana da
sözüm yok; Hükümete, Sayın Başbakana, AKP Grubuna sözüm var.
Bir ayrı şey: Haziranda verdiğiniz takdirde bu gecikme
zamlarını, üstüne bir gecikme bedeli ödeyecek misiniz?
Değerli arkadaşlar, sözün sonu şudur: Adaletin
olmadığı yerde zulüm hâkimdir. Şimdi, biz, ara sıra
bazı konularda Bu İktidar zulüm iktidarına dönüştü.
derken milletimizin adına söylüyoruz. Şimdi elinizde gücünüz var,
eksiği yok, biz de tamamlayalım ama bu adaletsizlikleri düzeltin,
memurun maaş zammını verin, intibakla
yaptığınız hak iadesinde gecikme faizini, gecikme bedelini
ödeyin.
Bunun için söz aldım. Hepinize teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Şandır.
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde soru-cevap işlemi
yapacağız.
Sisteme giren arkadaşlarımızdan Sayın
Kuşoğlu
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakanım, bu ay içerisinde Urfada düzenlenecek olan bir
sosyal güvenlik toplantısı var, müfettişlerin denetimiyle ilgili
galiba. Bununla ilgili bazı sıkıntılar olduğunu
duyduk. Yani hem kalma yeriyle ilgili hem oraya ulaşımla ilgili
olarak sıkıntılar var. Neden böyle bir
21-25 Mart tarihleri
arasında neden Urfa, amacı nedir, maliyeti ne kadardır? Bununla
ilgili bilgi verebilirseniz memnun olurum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Teşekkür
ediyorum. Sormuyorum.
BAŞKAN Sormuyorsunuz.
Sayın Tüzel
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) Sayın Bakan, sizi
İstanbul İşçi Sağlığı Meclisi raporundan
bilgilendirmek istiyorum:
Şubat ayında 42 işçi iş cinayetinde
hayatını kaybetti. Bunlar enerji, inşaat ve gıda
sektöründeydi. Özellikle bu kış koşulları içinde
barınma sorunu ve çalışma koşulları bu
şartları daha da ağırlaştırmakta. HESlerin hem
doğayı hem de işçiyi katlettiğini, özellikle bu son Adana
Kozan Gökdere Köprü Barajında yaşadık. İnşaat tamamlanmadan
su tutma nedeniyle baraj kapakları patladı ve 10 işçi
hayatını kaybetti. Su kaynaklarının sermaye gruplarına
peşkeşi, güvencesiz çalışma bir kez daha önümüze geldi.
Barajın sahibi Enerjisa ve yapımcı şirket, aynı
zamanda Bakanlığınız, Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı, Orman ve Su İşleri Bakanlığı
bu iş cinayetlerinden sorumlu olsa gerek. Bununla ilgili bir açıklama
yapmanızı bekliyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Işık
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, emeklilik yaşını doldurup da hizmet
süresi ya da asgari prim ödeme süresini doldurmamış olanlara geriye
yönelik bir borçlanma imkânı tanınarak emekli olabilme hakkı
sağlanabilir mi? Böyle bir düzenleme yapılması mümkün mü? Bu
tasarı içerisinde bunu yerleştirebilir miyiz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Bakan,
Türkiyede belediye başkanlığı yapmış
arkadaşlarımız var ama belediye başkanlığı
öncesi kimi BAĞ-KURlu, kimi sigortalı, kimi Emekli
Sandığında çalışmış ama bunlar arasında
dağlar kadar fark var. Eğer belediye başkanlığı
Türkiyede bir makamsa, tıpkı milletvekilliğinde olduğu
gibi, büyükşehir veya il belediye başkanlığı yapmışsa
belediye başkanları arasındaki bu uçurum çok büyük bir
şekilde devam etmektedir. Acaba belediye başkanları konusunda,
bu uçurumun yok edilmesi konusunda ne yapmayı düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkürler.
Sayın Çetin
İZZET ÇETİN (Ankara) Sayın Bakanım, ben dün gündem
dışı söz alarak Anadolu Ajansında işverenin çalışanlar
üzerinde baskısından söz etmiş ve bir temsilciye Genel Müdür
Yardımcısı Ebubekir Şahinin sinkaflı
küfrettiğinden söz etmiştim. Bugün aynı idare, söz konusu
sendika TGSnin iş yeri temsilcisini çağırarak Sen işten
atılmayı hak ettin. Cumhuriyet Halk Partisi milletvekiline nasıl
şikâyette bulunursun? diyerek tehditte bulunmuş ve işten
atmakla tehdit etmiş.
Şimdi, ben Ebubekir Şahini de tanımam sendikanın
iş yeri temsilcisini de tanımam ama iş yerlerinde
sendikalaşan işçilere ya da sendika temsilcilerine baskıyı
göğüslemek için sizin müdahale etmeniz gerekiyor.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Çetin.
Sayın Havutça
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Sayın Başkan, Sayın
Bakan; bilindiği gibi il genel meclisi üyeleri yerel parlamento
niteliğine bürünmüştür. İl genel meclisinde görev yapan il genel
meclisi üyesi arkadaşlarımız kendi olanaklarıyla görev
alanlarına gitmekte, birçok riskle
karşılaşmaktadırlar. Aynı zamanda bunların
herhangi bir sigortası da yoktur. Hükûmetiniz, bu cefakâr arkadaşlarımızın
yaptıkları görevin karşılığı olarak
onların sigorta durumlarını, özlük haklarını
düzenlemeyi düşünüyor mu? Buna büyük bir gereklilik var. Bu nedenle bunun
dikkate alınmasını sayın makamınızdan rica
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Türkoğlu
HASAN
HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Ben bir
önceki konuşmacı arkadaşımıza ilave etmek istiyorum,
ben de o hususu arz edecektim. 50 binden fazla köy ve mahalle
muhtarımız var, sosyal güvenlikleri yok, 370 lira gibi de komik bir
paraya hizmet veriyorlar. Yeni gelişmeler onların muhtar olarak
yaptığı vazifeden gelir elde etmelerini de imkânsız hâle
getirdi, nüfus kayıtlarından, adresle ilgili düzenlemelerden,
vesairelerden dolayı. Dolayısıyla, muhtarların da özlük
haklarını düzeltmek, sosyal güvencelerini sağlamak adına
bir hazırlıkları var mı onu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Ben teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sosyal
Güvenlik Kurumu Rehberlik ve Teftişin yani müfettişlerin
Şanlıurfadaki toplantısını ben de şimdi
öğrendim, soru üzerine arkadaşlara sordum. Yani rutin olarak,
denetime çıkmadan böyle bir toplantı gerçekleşiyor. Belki de
Şanlıurfa Milletvekili olmamın etkisi de olabilir bunda ama
doğrusu benim bir dahlim kesinlikle söz konusu değil. Şu anda
sorunuz çerçevesinde öğrendim. Kaldı ki Şanlıurfa da
ülkemizin şanlı illerinden bir tanesidir. Burada toplantı
yapılmasının belki de her açıdan isabetli olduğu
inancı içerisindeyim.
Bir
diğer konu: Bu, Adanada meydana gelen baraj kazası neticesinde
hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet
diliyorum. Biz Çalışma Bakanlığı olarak,
bildiğiniz gibi, Uluslararası İş
Sağlığı ve Güvenliği Kongresi gerçekleştirdik ve
bu kongreye dünyadan 5.400 iş sağlığı, güvenliği
profesyoneli katıldı. Son derece verimli bir toplantıydı ve
orada aldığımız kararlardan bir tanesi de iş
sağlığı, güvenliği alanında müstakil bir yasaya
ülkemizin kavuşması. Bu çalışmaları tamamladık ve
büyük ihtimalle pazartesi gününden itibaren yüce Meclise gelmiş olacak. Bu
yasanın özelliği bütün çalışanları
kapsamasıdır. Yalnız işçileri değil tüm
çalışanları bünyesine alan bir düzenlemeyi, iş
sağlığı, güvenliği alanında getiriyoruz. Hedefi
nedir? İş sağlığı, güvenliği yasasıyla
hedefimiz kazalar olmadan onu önleyici önlemleri almak yani önleyici bir
özellik taşıyor. Kaza olduktan sonra değerlendirmeler yapıp
sondan başa gitme şeklinde değil, bu müessif olayların
gerçekleşmemesi için gerekli önlemleri almaya dönük bir düzenlemedir. Son
derece önemli bir yasadır. Önümüzdeki günlerde bunu da burada
yasalaştırmış olacağız.
İlgili bakanlıklarımız Adanadaki kazayla ilgili
çalışmalarını sürdürüyorlar,
Bakanlığımızın da müfettişleri görevlendirildi.
Mutlaka, bu müessif olayın sorumluları kimse onlar ortaya
çıkarılacaktır.
Bu, emeklilik yaşını doldurmuş
vatandaşlarımızla ilgili olarak borçlanma konusu veya prim gün
sayısı yeterli olmasına rağmen, yaşını
bekleyenlerle ilgili sık sık sorular geliyor. Bu konu, aslında,
bizim, sosyal güvenlik konusunda bir geçiş dönemi yaşamamızdan
kaynaklanıyor. Alışkanlıklarımız var -otuz sekiz,
kırk yaş emekliliği- yeni sistem
Burada soruyu soran
arkadaşlarımız çok iyi biliyorlar, yani bu düzenleme, Anasol-M
Hükûmeti döneminde -değerli arkadaşlarımızın da içinde
olduğu Hükûmet tarafından- altmış yaş uygulaması
getirildi ve ben kürsüden dedim ki: Bu son derece doğru.
Sigortacılık anlayışının, geçişin zemini
oluşturan yasalardan birisiydi 4447. Şimdi, 5510la, bunu, daha da
sağlıklı, daha da uzun vadeli kılacak bir düzenleme
noktasına taşıdık. Tekrar eski anlayışlar
çerçevesinde, tekrar borçlanma veya sisteme müdahale etme gibi
yaklaşımlara sıcak bakmadığımızı ifade
ediyorum. Ama Siz de politika yapın bu konuda. derseniz, ben bu koltukta,
Bakanlık koltuğunda oturduğum sürece sosyal güvenlik
alanıyla ilgili politik bir yaklaşımdan, politik bir ifadeden
uzak kalacağımı huzurlarınızda da ifade ediyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Altmış beş yaşındaki
adam nerede iş bulacak? Kenara mı atacaksınız, sokağa
mı atacaksınız yani sokağa mı atacaksınız?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Sayın Çetinin sorduğu soru ise
Altmış
beş yaşında da sistemimiz sahip çıkıyor,
altmış beş yaşındaki vatandaşımıza da
sahip çıkıyor, bir yaşındakine de sahip çıkıyor,
on dokuzundan gün almamış olan bütün gençlerimize de sahip
çıkıyor. Onun için, sistemin bu konuda bir şeyi yok.
OKTAY VURAL (İzmir) Siz İhtiyacımız yok,
altmış beş yaşındakiler gitsin. diyorsunuz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Kısmi emeklilik de var Sayın Başkan.
Kısmi emeklilik şartlarını da yerine getirirseniz o
şekilde emekliliği elde edersiniz. Yani yasa çok
ÜNAL KACIR (İstanbul) Sayın Başkan, süre doldu.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Son, Sayın Çetinin ifade ettiği
Dünkü
konuşmanızın ben metnini aldım. Bu konuyla ilgili de
Bakanlığımızın yetkisi çerçevesinde üzerimize
düşeni yerine getireceğimizi ifade etmek istiyorum.
Sosyal haklarla ilgili de, belediye başkanları ve il genel
meclisi üyeleriyle ilgili, bu konularla ilgili de
çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakanım.
OKTAY VURAL (İzmir) Şimdi, intibakı getiriyorsunuz, bu
sizin için popülizm olmuyor, İntibakı daha iyi yapın. demek
muhalefete popülizm mi oluyor? Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu ya? Madem
popülizm yapmayacaksınız niye getiriyorsunuz bu yasayı,
Allahınızı severseniz! Getirme, madem
yaptığınız doğru, Allahınızı
severseniz ya!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, madde üzerinde yedi önerge
vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre
okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre
işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 171 sıra sayılı yasa teklifinin 3.
maddesinde geçen (onda bir) ifadesinin (beşte bir) olarak
değiştirilmesini arz ederim.
Kamer
Genç
(Tunceli)
BAŞKAN Şimdi okutacağım önergeler aynı mahiyette
bulunduğundan önergeleri birlikte işleme alacağım,
talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim
veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/566 esas numaralı Tasarının
Çerçeve 3 üncü maddesinde geçen defter ve belgelerin ibaresinin
evrakların şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Yılmaz
Tunç
Bartın
Diğer önerge imza sahibi:
Ali Ercoşkun
Bolu
Diğer önerge imza sahibi:
Salih Koca
Eskişehir
Diğer önerge imza sahibi:
Adem Tatlı
Giresun
Diğer önerge imza sahibi:
Ramazan Can
Kırıkkale
Diğer önerge imza sahibi:
Recep Özel
Isparta
OKTAY VURAL (İzmir) Bunlar önemli efendim, AKP Grubunun önemli
önergeleri, inşallah katılırlar!
BAŞKAN Sayın Komisyon, aynı mahiyetteki altı
önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET BAHA ÖĞÜTKEN
(İstanbul) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Katılmıyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) Aman, yapmayın ya! Yapmayın
Sayın Bakan!
MEHMET GÜNAL (Antalya) Katılmıyorsunuz, iktidar partisinin
önergeleri!
BAŞKAN Gerekçe mi?
AHMET AYDIN (Adıyaman) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeleri okutuyorum:
Gerekçe: Sade bir anlatım dili kullanılması
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Diğer gerekçeler de aynı olduğuna göre
önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Şimdi diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 171 sıra sayılı yasa teklifinin 3.
maddesinde geçen (onda bir) ifadesinin (beşte bir) olarak
değiştirilmesini arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN Sayın Komisyon?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET BAHA ÖĞÜTKEN
(İstanbul) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Genç, buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli üyeler;
görüyorsunuz ki AKP muhalefetin konuşmaması için altı tane önerge
veriyor, altısında da aynı kelime değişikliğini
istiyor.
Bizim önergemiz bu kanunda geçen asgari ücretin onda biri kelimesini
beşte bire indirmek. Tabii, AKP iktidara geldiği günden beri
devamlı cezalarla bütçeyi beslemeye çalışıyor. Asgari ücret
biliyorsunuz 886 lira, bu brüt; neti de 634 lira. Şimdi, bu net mi, brüt
mü, o da belirtilmemiş.
AHMET AYDIN (Adıyaman) 886, brüt.
KAMER GENÇ (Devamla) Arkadaşlar, aslında bu da fazla bir
şey. Tabii ki, bu, işçilerin girişini,
çıkışını bildirmek bazen işverenler için çok
sıkıntı oluyor sigortalı olarak. Bunların çok
ağır cezalarla tecziye edilmemesi gerekir. Gerçi eskiden
bunların, asgari ücretin misilleri kadardı ama o da çok büyük bir
şeydi. Hakikaten işverenler için çok büyük sıkıntı
yaratıyordu.
Değerli milletvekilleri, aslında bu kanunla getirilen,
vatandaşların göz boyama işini yapmaktır. İşte 10
milyona yakın emeklilik var. 1 milyon 700 bin kişinin işte
emeklilik durumunu düzenlemeye yönelik bir şeydir. Bu, intibak
değildir, sadece göz boyamaya dayalı bir uygulamadır.
İşte, Sayın Bakan biraz önce itiraf etti, 104 milyar
liralık bir emekli maaşı içinde yapılan düzenlemeyle 2,4
milyar liralık bir düzenleme getiriliyor. Bu da hiçbir şey.
Aslında bakarsanız devri iktidarınızda o kadar çok
zengin türedi ki. Özellikle Tayyip Beyin çevresi, onların
çocuklarının iş yaptıkları çevreler de muazzam
servetler edindi. Bu servetleri de vergiye tabi tutsanız senede 100 milyar
liralık da ek gelir elde edebilirsiniz ama sizin döneminizde hep af
getiriyorsunuz. Nitekim burada da bir af, geçici madde var. Bunların
üzerinde vergi incelemesini kaldırdınız, vergiyi
kaldırdınız, ondan sonra af kanunlarını getirdiniz.
Ama devri iktidarınızda ustalık döneminde çok şey
değişti. Mesela, sizin döneminizde, işte Türkiye Cumhuriyeti
devletinin kurucularına, Türkiye Cumhuriyetinin değerlerine bu
ustalık döneminizde çok büyük hakaretler oldu. Dün işte bu devletin
kurucusu olan Yüce Atatürke burada katil denildi, Hükûmet
sırasında oturan kişiden bir ses çıkmadı, sizden de
bir ses çıkmadı. Değerli arkadaşlar, ben şahsen
Atatürke yapılan hakareti kendime yapılmış gibi kabul
ederim. Yani şimdi, o zaman Osmanlı topraklarını işgal
edenlere halife ordusu, bu işgalcilere karşı mücadele edenlere
de haydut diyen zihniyetteki insanları burada savunmak Türkiye
Cumhuriyeti devleti vatandaşı olan veyahut da vatandaşı
olmayanlara dahi, vatandaş olmasa bile bu Meclise gelenlere
yakışmaz. Atatürkün kurduğu bu devletin kasasından maaş
alarak hem de insanlar açken, sürüm sürüm sürünürken
Bugün bana Tunceliden
bir vatandaş telefon ediyor Ben Kışlada kalıyorum, 8
numarada, dört gündür evime ekmek girmedi. diyor. Bu durumdayken insanlar
sizler, burada oturanlar yani 15-20 milyar lira para alıp da bu devlete
saldırmak hiçbir vicdana da sığmaz ama devrinizde öyle bir
şey ki
Arkadaşlar, şimdi, yani işte Sivas
katliamından bahsediyorlar, Kahramanmaraştan, şundan bundan
Onları, o katliamları yapan kimdi? İşte, bu ülke için
savaşan kişileri haydut ilan eden, düşman ordularını
halife ordusu kabul edenlerin zihniyetidir.
Akşam Tuncay Özkanın kızını dinledim
televizyonda. Devri iktidarınızda, maalesef, işte
bakanların, Sayın Bakan da dâhil, kardeşleri hapse girdiği
zaman, hemen ertesi gün çıkarılıyor veya bir iki gün içinde.
İşte, Tayyip Beyin karısının akrabası futboldan
içeriye girdiği için kanun çıkarıyorsunuz ama öte tarafta hiçbir
suçu daha bulunmamış bir Tuncay Özkan, 2 tane milletvekilimiz bir
seneden fazladır hücrede yaşıyor. Bir Doğu Perinçek,
İşçi Partisi Genel Başkanı, orada savunma hakkı
elinden alınıyor, savunma yaptığı için de yirmi sene
ceza alıyor. Böyle hukuk nerede var? Hani istiklal mahkemelerini kötülüyorsunuz,
sizin zamanınızdaki mahkemeler insanları istiklal mahkemesinden
bin defa kötü yargılıyorlar, savunma hakkını elinden
alıyorlar. Böyle bir devlet yönetimi olur mu sayın milletvekilleri!
Böyle bir şey olur mu! Yani şimdi size gelince getiriyorsunuz,
işte Tayyipe özel, Recepe özel kanun çıkardınız burada.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Saygılı ol!
KAMER GENÇ (Devamla) Recepe özel, Recepe, özel kanun
çıkarıyorsunuz, kendi insanlarınızı mahkemeden
kaçırıyorsunuz ama öteki tarafta Türkiye Cumhuriyeti
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) -
vatandaşları büyük bir iftirayla
karşı karşıya kalıyor. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Genç, teşekkür ederim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Karar yeter sayısı istiyorum Sayın
Başkan.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Ağzını yıka
öyle gel bir daha!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkanım
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, önergeyi oylayın.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkanım, Grup
Başkanımızın ismini zikrederken Özel bir kanun
çıkartıldı. dedi ve saygısızca ifadeler
kullandı. Açıklama yapmak istiyorum efendim.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika içinde, bir şeye meydan vermeden
lütfen.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, önce oylamayı yapın.
BAŞKAN
Müsaade edin de ben yöneteyim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ama sen yönetemiyorsun orayı ya, yönetemiyorsun.
BAŞKAN
O senin fikrin, otur!
KAMER GENÇ
(Tunceli) Şimdi önergenin oylamasını yap, ondan sonra söz ver.
BAŞKAN
İki dakika...
Buyurun.
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
2.-
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin Başbakana sataşması nedeniyle konuşması
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Tabii,
ilgili arkadaş bir önerge verdi de önergesinde bizim cezayı herhâlde
artırdığımızı ifade ederek cezanın daha
düşmesi açısından bir önerge verdi, öyle anladım,
değil mi? Siz verdiğiniz önergeyle cezayı düşürüyorsunuz,
doğru mu?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Evet.
AHMET AYDIN
(Devamla) Şimdi, vermiş olduğunuz önergeyle bu cezanın
düşmesini mi arzu ediyorsunuz?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Evet.
AHMET AYDIN
(Devamla) Ama verdiğiniz önerge tam tersi, cezayı 2 katı
artırıyorsunuz, farkında değilsiniz, verdiğiniz
önergenin farkında değilsiniz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ben farkındayım.
AHMET AYDIN
(Devamla) Kanuna bak, kanunda ceza onda 1 oranında gözüküyor, siz
beşte
KAMER GENÇ
(Tunceli) Benim önergemi yorumlamak sana düşmez ki.
AHMET AYDIN
(Devamla)
ifade ederken de Ben cezayı yarı oranında
düşürdüm. dediniz. İşte sizin durumunuz bu. Ne
yaptığınızı bilmiyorsunuz, ne söylediğinizi hiç
bilmiyorsunuz. Önce öğrenin, öyle gelin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ben bunu bilerek verdim.
AHMET AYDIN
(Devamla) Öğren öyle gel. Önergeye bak, bu önerge ezkaza geçerse
işçiye yazık değil mi? Kanuna bak, kanun metnine bak, onda
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sen anlamamışsın benim önergemi.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) AKPnin önergesi buradan geçmedi.
AHMET AYDIN
(Devamla) Ben sorarım size, onda
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Ya, senin önergen geçmiyor, bizim önerge geçer mi? Sen kendi
önergeni geçirtemiyorsun burada.
AHMET AYDIN
(Devamla) Değerli arkadaşlar, işte bu
arkadaşımız her seferinde çıkıp konuşuyor ya,
verdiği önergeler böyle, konuşmaları tamamen akla ziyan
konuşmalar.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Kendi önergeni geçirtemiyorsun burada, kendi milletvekillerinin
önergesini önemsemiyorsun burada.
AHMET AYDIN
(Devamla) Dolayısıyla, arkadaşlarımızdan istirham
ediyorum, çok dikkate de almadığımı ifade etmek istiyorum
ama lütfen, önerge verirken daha dikkatli olun; bu birincisi.
Değerli
arkadaşlar, ikincisi de yargı şu anda hiç
olmadığı kadar bağımsız ve tarafsız bir
yargı. Yargı belki birilerinin elinden çıkmış
olabilir, birilerinin ön bahçesi olmaktan çıkmış olabilir.
Artık millet adına karar veren tam bağımsız bir
yargı var. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VELİ
AĞBABA (Malatya) Yargı emrinizde Ahmet Bey, yargı emrinizde!
AHMET AYDIN
(Devamla) Dolayısıyla, yargının işleyişi
üzerinden iktidara bir şekilde çamur atmak size yakışmaz, bu halk
da buna itibar etmez.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Ahmet Bey, size Komisyon katılmıyor, Hükûmet
katılmıyor.
AHMET AYDIN
(Devamla) Ne yaptığınızı bilin, ne
söylediğinizi bilin ona göre çıkın, kürsüde doğru dürüst
konuşun. İşçinin hakkını da böyle
savunamazsınız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aydın.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Hükûmet katılmıyor, Komisyon katılmıyor.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, yani onda 1 yüzde 10dur, beşte 1
yüzde 20dir.
BAŞKAN
Bir saniye
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır ama bana iftira attı, ben isterseniz
açıklayayım bunu.
BAŞKAN Hayır, yerinizden açıklayın.
Buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır niye yerimden açıklayayım?
Yani bana Yanlış. Diyor, Sen verdiğin önergeyi bilmiyorsun.
diyor. Bakın, daha önceki para cezaları misliydi, asgari ücretin
misilleriydi. Ben de yüzde 10 düşük, yüzde 20ye çıkaralım
diyorum. Daha anlamıyor musun?
AHMET AYDIN (Adıyaman) Beşte
KAMER GENÇ (Tunceli) Beşte
AHMET AYDIN (Adıyaman) Ne demek?
KAMER GENÇ (Tunceli) Oku bakalım.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Okudum okudum.
BAŞKAN Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli) Ya bir müsaade edin.
BAŞKAN Sayın Genç, söyledikleriniz zapta geçti, çok
teşekkür ediyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Beşte 1
BAŞKAN - Teşekkürler, zapta geçti.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürkün; 31.05.2006 Tarihli ve 5510
Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununa Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve İstanbul
Milletvekili Süleyman Çelebi ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili
Yalova Milletvekili Muharrem İnce ile 81 Milletvekilinin; Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/566, 2/58, 2/137) (S.
Sayısı: 171) (Devam)
BAŞKAN - Efendim şimdi, önergeyi oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
(CHP sıralarından
Yok yok sesleri)
KAMER GENÇ (Tunceli) Karar yeter sayısı yok.
BAŞKAN - Efendim, kâtip üyeler arasında anlaşmazlık
var, lütfen
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hanımefendi Var. mı diyor şimdi,
dönüp oraya bakıp Var. mı diyor hanımefendi?
BAŞKAN - Elektronik cihazla oylama yapacağız. (CHP
sıralarından gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Pes diyorum, pes!
BAŞKAN - Lütfen
Lütfen sayın milletvekilleri
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hanımefendi Var. diyorsa ben de pes
diyorum.
BAŞKAN - Lütfen efendim.
Elektronik cihazla oylama yapacağız.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.41
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.52
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER:Özlem
YEMİŞÇİ (Tekirdağ), Muhammet Rıza YALÇINKAYA
(Bartın)
-----0----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 73üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
171 sıra sayılı Kanun Tasarısının 3üncü
maddesi üzerinde verilen Tunceli Milletvekili Kamer Gençin önergesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısını arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir, karar yeter
sayısı vardır.
Görüşmelerimize kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi, 3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
4üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4- 5510
sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesinin birinci fıkrasının
ikinci cümlesinde yer alan iki yıl ibaresi dört yıl şeklinde
değiştirilmiştir.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, gruplar adına
konuşmacıları sıralıyorum:
İlk konuşmacı, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Antalya Milletvekili Sayın Mehmet Günal.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, önce salondaki
sükûneti bir sağlayalım efendim, dışarıya
çıkanlar çıksın da
MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Değerli arkadaşlar, yoklama bitti, hepiniz
dolaşıyorsunuz ama önemli şeyler
söyleyeceğim. Dinlemek istemeyenler çıkabilir de, ayakta fazla
hareket olmasın. Yani tekrar yoklama istemeyeceğiz merak etmeyin ama
söyleyeceklerimizi dinlerseniz faydalı olabilir.
Teşekkür ederim.
Değerli Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, burada alınan süre yetki
alınarak biraz daha uzatılıyor yani biz bu geçiş
hükümlerini yetiştiremeyeceğiz, biraz daha uzatalım diyoruz. Bu
maddede Hükûmete yetki veriyoruz. Ama hâlâ burada bu sorunun esasına
ilişkin birtakım unsurlar var, bunlar giderilemedi. Bütün
bankaların emekli sandıklarından bize gelen talepler var
Sayın Bakanım. Kendim de daha önce Merkez Bankasında
çalışan birisi olarak arkadaşların taleplerin çoğunu
haklı buluyorum ama maalesef burada sadece süreye ilişkin bir
düzeltme var, içeriğine ilişkin bir düzeltme yok.
Şimdi,
burada adına intibak yasası deniyor, konuşuluyor,
arkadaşlarımız intibak kelimesinin ne olduğunu
söylüyorlar, intibak yasası gecikti diye tartışılıyor.
Az önce Komisyon Başkanımız Sayın Elvan burada
konuşurken Zamanlama önemli. diye birkaç defa vurgu yaptı
Sayın Bakanım. Evet, önemli çünkü şu anda mart ayına geldik
değil mi. Yani bu yılbaşından itibaren ödenecek diye
hesaplanıyordu, zamanlama önemli ama gecikme devam ediyor. Artı,
zamanlama önemli bir de Ocak 2013ten itibaren ödemeye
başlayacağız. Arada baktım, tabii ki Komisyon
Başkanımız doğal olarak belli konularda söz alıp
konuşuyor, Başka ülkelerde bütçe açıkları verilirken,
herkes daraltılırken Biz burada veriyoruz. diyor. Ama öbür taraftan
bakıyoruz, yani sadece 2000 öncesini kapsıyor. Bir kere, zaten
Hükûmetin kendi bakanları da bu konuda açıklama yapmış daha
önce. 2000 öncesi var, orada da kısmen var, SSKlılar var. Burada
hani böyle çok fazla
Şunu
söylemek lazım: Efendim, biz çok iyisini yapıyoruz, şöyle
yapıyoruz. değil de biraz daha mahcup bir şekilde Ya, bu kadar
yapabiliyoruz, şu anda elimizde imkân yok
Yani burada
Bakanımız daha önce açıkladı, 8-9 milyarı
bulacağını Sayın Bakandan önce Sayın Dinçer
açıkladı, dedi ki: Biz şimdilik vazgeçtik çünkü çok fazla bir
maliyet var, yapamıyoruz. diye 2010 yılında
açıklamıştı, 2009da bununla ilgili teknik
çalışmalar olduğunu söylemişti. Yani burada yapılan, 1
milyon 900 binlik kısmını kapsayan sınırlı bir
düzenleme. Bu, gerçek bir intibak yasası değil, bütün unsurları
kapsamıyor.
Yani
şimdi zamanla önemli diyoruz, tekrar Sayın Elvana referans ederek
söylüyorum, az önce Sayın Şandır da söyledi, memurlar bekliyor,
bu nasıl zamanlama?
Şimdi,
neden Toplu Sözleşme Kanunu bekliyor? Değerli arkadaşlar, ben de
o Komisyonda alt komisyon üyesiyim. Memurların maaşlarıyla
ilgili artışların yapılabilmesi için, bir önceki yılda
yapılan Anayasa değişikliğinin uygulamaya geçmesi lazım
ve bununla ilgili toplu sözleşmeye ilişkin kanunun çıkması
lazım; güzel, çok geç kaldı. Sayın Bakan Gecikti. dedi, bir
daha sorduk, bir daha sorduk. Bugün Sayın Grup Başkan Vekilimizle
Sayın Mustafa Kalaycı toplantıda bahsettiler, ben hâlâ anlayamadım, aslında anlıyorum da biraz sonra
hepsini birden söyleyeceğim, size de söyleyeceğim, onun için önemli
dedim, arkadaşlar çay, kahve içmeyi tercih ediyorlar.
Sayın Bakanım, şimdi niye bekliyor ben hâlâ
anlayamadım. Alt komisyon olarak toplantıya
çağrılırız diye -o hafta da görevim vardı- Sayın
Kalaycıyla beraber yazıldık ki birimiz olmazsak birimiz gidelim
diye. Şimdi soruyorum, Hâlâ bir ara nokta arıyoruz. Memurlar
maaşlarını zamsız alıyor, bu nasıl zamanlama?
Sayın Elvan burada yok ama tutanaklardan baksın, Zamanlama önemli.
dediği için söylüyorum, zamanlama önemli.
Herhâlde bütün konular Sayın Başbakanın son
onayını bekliyor. Ben buradan bunu çıkarıyorum. Nereden
çıkarıyorsun? demeyin çünkü bekledi, Sayın Bakan sunum
yaptı, yarım kaldı -Allah şifa versin- Sayın
Başbakan hastalandı tekrar kaldı. Bu ilk
çıktığında da birinci ameliyatına denk gelmişti
Sayın Başbakanın hatırlarsanız, yine Sunum yarım
kaldı. denildi ve gelmedi.
Şimdi, burada hakikaten intibak yasası da bu şekliyle
eksik kaldı maalesef. Para yetmiyorsa
Bakın, Sayın Bakan 8-9
milyarlık bir maliyetten bahsetmiş daha önce, şimdi nereden
geldiği, hangi ülkede ne kadar uygulandığı belli olmayan
bir sistemle, bir tablet PC Fatih Projesi diye getirdiniz. Yani buraya
ödeyeceğiniz parayı önce emekliye bir ödeyin, tablet PCye yavaş
yavaş, teknolojiyi geliştirdikçe, belki o bilgisayarları
kendimiz ürettikçe yavaş yavaş geçelim pilot uygulamaya, o kadar
lazım değil. Mesela diyorum, yani o paraya karşılık
gelen bir maliyetten bahsediyorum.
Dolayısıyla, şimdi
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Avans versinler, avans
MEHMET GÜNAL (Devamla) Korkudan avans da veremediler çünkü bu bir
kabul olurmuş gibi gitti Sayın Ayhan. Avans vermekten de korkuyorlar,
bütçede para yok herhâlde. Hepsini geciktirebildiğimiz kadar
geciktirelim. diyorlar, yoksa bütçe sıkıntıya düşecek
gibi. Maliye Bakanı ya para vermiyor ya da Hükûmet arasında, üyeler
arasında böyle bir sıkıntı var gibi.
Niye her şey Sayın Başbakanı bekliyor dedim? Bugün
sabahleyin bir açıklama yapıldı -az önce Merkez Bankasında
uzun yıllar çalıştığımı sandıktan
bahsederken söylemiştim- Türk lirasının simgesiyle ilgili bir
açıklama yapıldı. O da geçen hafta yapılacaktı, o da
ertelendi Sayın Başbakan katılabilsin diye. Şimdi, bir
simge açıklaması var. E Sayın Babacan açıklasaydı ne
olurdu? O da Başbakan Yardımcısı, ekonomiden sorumlu.
Olmaz, zinhar, Sayın Başbakan orada bir gözükecek! E, gözüktü...
Senelerdir size söylüyorum, ısrarla da Sayın Başbakana eksik
bilgi veriyorsunuz. Yani, Türk lirasının değerli olması
milliyetçilik değil, Türk lirasından sıfır
atılması bir muhasebe sonucu ve bunlar geçmişten gelen
şeylerdir, burada hakkı teslim etmek lazım diye. Şimdi,
yine çıktı, yine yanlış konuşturdunuz orada. Kimler
yazıyor bilemiyorum. Yani bugün yaşadığımız
sorunların temelinde bu yüksek kur, düşük kur, yüksek faize
dayalı yani TLnin değerli olmasına dayalı, ithalatı
teşvik eden, ihracatın rekabet gücünü düşüren sorunlar
yatıyor. İstihdamımızda da aynı sorun,
ihracatımızla ilgili sorun da aynı sorun, üretimle ilgili de.
Şimdi,
orada şunu anlatmaya çalışıyorum: Sayın Başbakan
dokunmadığı zaman bu anlaşmazlıklar demek ki Hükûmette
hiçbir şekilde çözülmüyor. Bir TLnin sembol açıklaması bile
Sayın Başbakanı bekliyor, Sayın Babacan yapamıyor
geçen hafta. Gerçi Sayın Babacana da bir şey dememek lazım,
burada, gündemde olan eğitimle ilgili teklifin ekine eklemişsiniz,
Sayın Babacana soruyorlar: Efendim, TMSFyle BDDKnın üyelerine
ilişkin düzenleme varmış. Benim haberim yok. diyor.
Şimdi, bilemiyorum o teklif sahiplerinden burada olan var mı? Böylece
anlıyoruz ki her şey farklı şekilde gidiyor. Hükûmet
içerisinde bir koordinasyonsuzluk var. Sayın Başbakan
hastalanınca, o zaman Başbakan yardımcıları ne iş
yapar? Ekonomiden sorumlu olan var, diğer konularda herkesin bir görev
dağılımı var, genelgeyle bütün devlet
bakanlarının sorumluluğu belirlenmiş durumda.
Yani,
burada, değerli arkadaşlarım, zamanlama sorunu... Evet Lütfi
Elvana katılıyorum, Sayın Elvan doğru söylüyor ama
zamanlamada çok geciktiğimizi de dışarıdan
bağıran işçi sendikaları da söylüyor, memur
sendikaları da söylüyor, emekliler de söylüyor, bankalarda
çalışanlar da söylüyor, kapsamda olmayan BAĞ-KUR emeklileri de
söylüyor, Emekli Sandığı emeklileri de söylüyor. Bize sayfalarca
faks geliyor, sürekli olarak e-mail geliyor, sürekli olarak doluyor. Maalesef
bunların hepsini aceleyle çıkardığımız için de
eksik kalıyor.
Sayın
Bakan, burada tabii ki söylüyor ama ben hâlâ tam bir cevap alamadım, yani
Toplu Sözleşme Kanunuyla ilgili hangi mutabakatı arıyorsunuz?
Bir aydır biz Alt komisyon olarak niye toplanmıyoruz? diye merak
ediyorum çünkü aceleyle sanki alt komisyona bile gitmeden çözelim diye bir
teklif gelmişti. Biz de daha ayrıntılı incelenir diye
koymuştuk. Hem eski Kamu-Sen kurucusu olarak, Genel Başkan
Yardımcılığını yapmış birisi olarak
merakla memurlar adına merak ediyorum.
Son bir
hususa daha değinmek istiyorum, seçim bölgemle ilgili: Yine partizan bir
tutumun örneğini yaşadık. Bugün il genel meclisi üyelerimiz
aradılar bizi hem CHPli hem MHPli il genel meclisi üyeleri ve Antalyada, Manavgat-Alanya arasında, Alara Çayı üzerinde
bir köprü yapılmış değerli arkadaşlar. Sağ
olsunlar, önceden yapılmıştı, yıkılmış,
yeniden belli bir şeyden sonra
Bu köprü 18 tane köyü ve 5 beldeyi birbirine
bağlıyor. İki ay kadar önce de il genel meclisi
başkanının ve üyelerinin katılımıyla
açılış yapılmış ve faaliyete geçmiş.
İki ay sonra, kimin aklına geldiyse, o arada herhâlde
açılıştaki fotoğrafları görmüşler, çünkü il genel
meclisi başkanı CHPli, o köyden temsilci olan il genel meclisi üyesi
de MHPli olduğu için gelmişler, iki ay sonra
arkadaşlarımız bu köprüyü kapatmışlar. Bugün üzerinde
taşlar duruyor köprünün. Vatandaşlar zaten yapım
aşamasında da geçiyor.
Şimdi, ben size soruyorum: İlköğretim
okullarını, içme sularının hepsini kabulü olduktan sonra
mı yapıyorsunuz, olmadan mı yapıyorsunuz? Yani bu biraz
garip bir şey, bir partizanlık örneğidir diye düşünüyorum.
Açıkça il genel meclisi üyelerinin tamamı bu kanaatteler. Yani orada
açılmış, kim açmış, Allah razı olsun
Biz sizin
yaptıklarınıza Allah razı olsun diyoruz, bizim muhalefet
olarak yapacağımız şey belli. Ama il genel meclisinde
arkadaşlarımız çoğunlukta olduğu için gitmişler,
onlar inisiyatif almışlar. O açılışta AKPli
arkadaşlarımız olsa ne olur, olmasa ne olur, kamu
kaynaklarıyla yapılan bir okul.
Herhâlde bu kaynak meselesi önemli, sıkıntı var, hazine
para bulamıyor. Dolayısıyla, şimdilik bu 2,7 milyarlık
ödemeyle geçici olarak, kısıtlı olarak idare etmek
zorundayız. Memurlar da biraz daha bekleyecek çünkü ben alt komisyon üyesi
olarak hâlâ toplu sözleşmeyle ilgili alt komisyona
çağrılmadım.
Çok teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Günal.
İkinci konuşmacı, Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına Erol Dora, Mardin Milletvekili.
Sayın Dora, buyurun. (BDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
BDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 171 sıra sayılı Sosyal Sigortalar
ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 4üncü maddesi
üzerine Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yıllarca
çalıştıktan sonra rahat ve insan onuruna yaraşır bir
hayat sürmek isteyen emekli vatandaşlarımızın
yaşadıkları mağduriyetler, ülkemizin temel
sorunlarından biridir. Milyonlarca emekli,
çalıştıkları süre boyunca yatırdıkları prim
karşılığında sağlıklı, mutlu ve huzurlu
bir hayat sürmeyi hak etmektedir.
Anayasamızın 2nci maddesine göre Türkiye sosyal devlet olma ilkesini
benimsemiştir. Sosyal bir devlet olmanın temel ödevlerinden biri,
ülkede yaşayan herkesin, emekli-çalışan gözetmeksizin refah
düzeyini yükseltmektir. Oysa ülkemizde, yoksulluk sınırının
altında yaşamak zorunda bırakılan emekli
vatandaşlarımız, emekliliğin keyfini çıkarmak yerine
hayatta kalabilmek için başka işler yapmak zorunda kalmaktadır.
506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa göre bağlanan
gelir ve aylıkların hesaplanmasında esas alınan prime esas
kazançlar ve aylık bağlama oranlarının belirlenmesinde
uygulanan yöntemler sık sık değişikliğe
uğradığı için ve bu değişiklikler daha önce
bağlanan gelir ve aylıklara yansıtılmadığı
için, maalesef eşitsiz bir durum ortaya çıkmıştır.
Ülkemizde emeklilerin durumu ortadadır. Yıllardır kan
ağlayan emekli vatandaşlarımızın almış
oldukları maaşlarda farkın çok daha önce giderilmesi
gerekiyordu. Ülkede yaşanan ekonomik krizlerden birinci derecede etkilenen
kesimlerin başında gelen emekli vatandaşlarımızın
için geçinmek artık mümkün görünmemektedir. Ülkede yaşanan görece
refah ortamından, artış gösteren gayrisafi millî hasıladan,
belki de en çok yıllarca çalışarak ülke ekonomisine katkıda
bulunmuş emekli vatandaşlarımızın nasiplenmesi gerekmektedir,
ancak şu ana kadar emeklilerin ülke zenginliğinden nasiplenme
şansı olmamıştır. Emekliler için sembolik
zamların ötesinde köklü bir düzenleme yapılması gerekirken,
şimdiye kadar sadece düşük zam oranlarıyla emeklilerin
mağduriyetleri giderilmeye çalışılmıştır. Bu
durum karşısında, emekli olan
vatandaşlarımızın rahat bir yaşam sürmeleri
gerekirken, gene çalışmak zorunda kalarak ailelerinin geçim derdine
düşmektedirler.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sosyal Güvenlik
Kurumundan, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununun 4üncü
maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki
emekliler, kanun teklifinde de zikredildiği gibi, iki ana grupta ele
alınmakta ve aralarında emeklilik tarihleri bakımından
farklılıklar olduğu gibi, dengesiz bir maaş ödemesi sorunu
yaşamaktadır.
Getirilen kanun teklifiyle bu sorun kısmen de olsa
aşılmaya çalışılmakta, emekli aylıkları
arasında dengesiz dağılım kısmen de olsa
kapanmaktadır. Ancak söz konusu teklifin olumlu yanlarını kabul
etmekle beraber eksik taraflarını da belirtmek durumundayız.
Öncelikle emekli vatandaşlarımız arasında eşit
olmayan maaş durumlarının tam anlamıyla bir intibak
dâhilinde iyileştirilmesi gerekmektedir. Yasa teklifinde kısmi
iyileştirmeler görülmekte ancak soruna köklü bir çözüm getirilmemektedir.
BAĞ-KUR emeklileri veya yüksek prim ödeyerek emekli olanlar benzer
sorunlar yaşadıkları hâlde, bütçe dengeleri gözetilerek
kısmen göz ardı edilmektedirler.
Ayrıca, 2000 yılı öncesinde emekli olan
yaklaşık 900 bin emekli, bu yasa teklifinde yerlerini
bulamamıştır. Bu, her şeyden önce Anayasamızın
eşitlik ve sosyal devlet olma ilkesine aykırıdır.
Yapılacak olan düzenlemelere her kurumdan emekli olan
vatandaşlarımızın dâhil edilmesi gerekmektedir.
Dolayısıyla, anlamı itibarıyla intibak
yasasının emekliler arasındaki maaş farklarını
giderecek nitelikte olması gerekirken, ayrıca emeklilere insanca bir
yaşam için gerekli zamların yapılması gerekmektedir.
Az önce de ifade ettiğim gibi, yıllarca çalışarak
ülke ekonomisine katkı sunmuş emekli
vatandaşlarımızın temel derdi geçim derdidir. Bu anlamda,
yasa teklifi emekli vatandaşlarımızın geçim derdini
iyileştirmekten uzak bir yasadır.
Emekli vatandaşlarımızın aldıkları
aylıkların enflasyon verileri göz önüne alınarak gerçek anlamda
korunması, en azından asgari bir temel aylık düzenlemesinin yapılması
gerekmektedir.
Öte yandan, hazırlanan yasa tasarısıyla yapılacak
hesaplamada bu prim ödeme gün sayıları da dikkate
alınacağından ve asgari aylık sistemi referans
alınmayacağından emekli aylıklarının
güncelleştirilmesi işlemi sonucunda var olan aylıkların
düşmesi dahi söz konusu olabilecektir.
Mevcut yasa tasarısında bu tür hâllerde emeklilerin
hâlihazırdaki aylıklarını almaya devam edecekleri
belirtilmektedir. Bunun anlamı ise asıl korunması gereken
emeklilerimiz açısından herhangi bir iyileştirme
yapılmayacağıdır. Bunun önlenmesi ve gelir
açısından daha düşük aylık alan bu kişilerin
korunması gerekmektedir. Bu nedenle, yasa tasarısına bu tür
durumda olan kişiler açısından ek düzenleme yapılarak
asgari aylık miktarı oluşturulmalı ya da prim ödeme gün
sayılarının belirli sayıya çıkarılması
gerekmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sorun sadece
eskiden emekli olan vatandaşlarımızın
maaşlarının günümüze uygun olarak rasyonel hâle getirilmesinden
ziyade, gelecek açısından düşünüldüğünde de emekli
aylıklarının aynı realizasyon içinde
korunmasıdır. Bu yapılmadığı taktirde önümüzdeki
yıllarda emekli aylıklarındaki dengesizlikler devam edecek,
tekrardan yeni intibak yasaları çıkarılmak zorunda
kalınacaktır. Bu anlamıyla düşünüldüğünde önümüzdeki yasa
teklifinin tam bir intibaktan ziyade, kısmi bir iyileştirme
yasası olduğunu söylemek mümkündür. Ancak emeklilerin sorunları
ve onların yıllardır yaşadıkları
mağduriyetler dönemsel olarak çıkarılan yasalarla değil,
köklü bir çözüm yasasıyla halledilmek zorundadır. Bu sayede, emekli
vatandaşlarımız ve onların mağduriyetleri her seçim
döneminde seçim malzemesi olmaktan çıkacaktır. Önemli olan emekliler
başta olmak üzere bütün vatandaşlarımızın insanca bir
yaşam sürebilecekleri bir gelir sistemi yaratmaktır. Bir emekli
vatandaşımız eğer emekli olduktan sonra çalışmak
zoruna kalıyorsa bu sistemdeki çarpıklığı gösterir. Bu
yüzden çalışmak zorunda kalan emeklilerden kesilen prim
oranlarının daha adaletli olması gerekmektedir. Milyonlarca
emekli vatandaşımız tam anlamıyla bir intibak yasası
beklentisi içindeyken yasa teklifinin herkesi kapsamaması emekli
vatandaşlarımızda bir hayal kırıklığı
yaratmıştır. Yasanın bütüncül ve kapsayıcı
olması gerekirken bütçe dengeleri gözetilerek bazı emekli
gruplarının çıkarılması, düşünülen yasadan muaf
tutulması eşitlik ve hakkaniyet ilkesiyle
bağdaşmamaktadır. Emekli aylıklarının
hesaplanmasında ve intibak düzenlemelerinde gelişme hızı
paylarının mağduriyet yaşayan
vatandaşlarımıza dağıtılması gerekmektedir.
Emeklilik ve sosyal güvenlikle ilgili iyileştirmeye yönelik olumlu
adımlar atılırken bütçe ve kaynak dengelerini düşünmek
yerine, sosyal ve eşitlikçi bir anlayışa dayanan devlet
olmanın ilkeleri gereğince hareket etmeliyiz. Yıllarca
çalışarak primlerini ödeyen vatandaşlarımız, emekli
oldukları hâlde, çalışmak zorunda kaldıkları için,
hiçbir zaman tam olarak emekli olamamaktadırlar.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin en dar
gelirli kesimlerinden biri olan emekli vatandaşlarımızın
insanca bir yaşam sürmesi, onların en temel hakkıdır.
Sağlıklı bir sosyal güvenlik anlayışının
inşa edilmesi, çalışanların olduğu kadar emeklilerin
de refahını sağlayarak mümkün olacaktır. Emekli
vatandaşlarımızın yaşam standartlarında
kısmi bir iyileştirme öngören yasa teklifini olumlu bulmakla
birlikte, sözünü ettiğimiz eksikliklerin bir an önce giderilmesi
gerektiğine inanmaktayız.
Tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum, teşekkür ederim.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Dora.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili
Sayın Müslim Sarı.
Buyurun Sayın Sarı. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MÜSLİM SARI (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, ilgili kanun tasarısının
4üncü maddesiyle ilgili düşüncelerimi açıklamak üzere söz
almış bulunmaktayım.
Adına intibak yasası denen ama bence intibak yasası
olmayan, ancak kısmi bir iyileştirme diyebileceğimiz bu yasayla
ilgili birçok önemli görüş ve düşünce dile getirildi burada. Ben de
tekrara girmemek üzere bazı noktaları es geçeceğim, bazı
noktalara değinmeyeceğim ama değinmek istediğim
birtakım teknik ayrıntılar var.
Şimdi biz bu yasayla ne yapmaya çalışıyoruz? Bu
yasayla, sistem değişikliğinden dolayı, 2000
yılından sonra ortaya çıkan yeni sistemi 2000 yılından
önce emekli olmuş olan ve eski sisteme göre emekli olmuş olan
emeklilere teşmil etmeye çalışıyoruz.
Dolayısıyla, yeni sistemi eski sisteme uydurmaya
çalışıyoruz. Bu şekilde baktığımız
zaman birtakım sorunlu alanlar oluşabilir, bazı sorunlar söz
konusu olabilir. Bu da yasanın önemli aksaklıklarından ve
eksikliklerinden biri. Biz, bunu Plan ve Bütçe Komisyonunda da çok sıklıkla
dile getirdik.
Şimdi, yeni sistemde petek sistemi ve havuz sistemi var yani yeni
sistemde prim ödeme gün sayısı önemli, her insanın hesabı
ayrı olarak izlenebiliyor ama eski sistemde böyle bir durum söz konusu
değildi. Dolayısıyla, yeni sistemi eski sisteme göre
uyarladığımız zaman eski sistemde prim ödeme gün
sayısı çok önemli olmadığından ve insanlar genellikle
düşük primler ödemeyi tercih edip emekli olduklarından onların
emeklilik maaşlarında herhangi bir düzenleme söz konusu olmayabilir,
bu önemli bir teknik sorun olabilir.
İkincisi: Eski sistem ile yeni sistem arasındaki en önemli
farklardan biri, eski sistemde asgari emekli maaşının söz konusu
olmasıdır. Şimdi, biz, eğer yeni sistemden emekli olan
kişileri eski sisteme taşımaya
çalıştığımızda onların ücretleri eski
sistemde belirlenmiş olan asgari ücrete eşit ya da onun
altındaysa onların durumunda hiçbir düzenleme yapmıyoruz
demektir. Dolayısıyla, intibak yasası olarak bizim önümüze
getirilen bu yasa bazı kesimler için aslında hiçbir düzenleme
getirmeyecektir.
Bir başka önemli sorun uyarlamayla ilgilidir. Bununla ilgili
düşüncelerimizi de sıklıkla dile getirdik. Bu yasa
tasarısında, yeni sistemi eski sisteme
uyarladığımız zaman 2001 ile 2008 yılları arasında
emekli olan kişilerin ücretlerinde TÜFE, artı, gayrisafi yurt içi
hasılanın yüzde 75i esas alınarak hesaplanmış olan
bir katsayı üzerinden bir maaş hesaplaması
yapılmaktadır ki bu bulunan katsayı da 7,1 küsurdur. Biz
Sayın Bakana bunun neden 0,75 olduğunu, neden 0,80
olmadığını ya da 1 olmadığını
sorduğumuz zaman yani 0,75 sihirli rakamı nereden geliyor? diye
sorduğumuz zaman, tek tek yapılan hesaplamalar sonrasında ancak
0,75in yeni bir mağduriyet yaratmaksızın bir katsayı
olabileceğini söyledi. Şimdi, bunu böyle doğru kabul etsek bile
o zaman şu söylemin yanlış olduğunu kabul etmek
zorundayız Sayın Bakanım: Biz emeklilere 2001 ve 2008
yılları içerisinde maaş düzenlemesi yaparken onları refah
payından tam olarak yararlandırdık. demeyelim bundan sonra.
Dolayısıyla, emekliler gayrisafi yurt içi hasılanın yani o
dönem içindeki reel büyümenin sadece yüzde 75ini almaktadırlar, yüzde
25ini ise almayacaklar. Dolayısıyla, bu yüzde 25 onlar için bir
refah kaybıdır, bunu kabul edelim lütfen.
Bir başka önemli husus yasayla ilgili, 2013 ve sonrasına
ilişkin belirsizliktir. Yasada, 2013ten sonra emekli
maaşlarının nasıl arttırılacağına
ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Biz Cumhuriyet Halk
Partisi olarak buraya bir mali kural konulmasından yanayız ve TÜFE
artı gayrisafi yurt içi hasıla kadar esas kabul edeceğimiz kat
sayının 2013ten sonrasına da uydurulması ve
uygulanması gerektiğini düşünüyoruz, öneriyoruz; bu da önemli
bir durum.
Yürürlük tarihiyle ilgili çok önemli tartışmalar oldu burada.
Gerçekten, madem bu yasayı bugün uyguluyoruz, niçin 1 Marttan sonra bunu
yürürlüğe koymuyoruz? Neden emeklileri 2013e kadar bekletiyoruz, 1 Ocaka
kadar bekletiyoruz? Bu çok anlaşılabilmiş bir şey
değildir. Eğer bunlarla ilgili birtakım düzenleme ve uygulamalarda
problemler ortaya çıkacaksa -bireysel hesaplara ulaşma konusunda,
örneğin KEY ödemelerinde benzer sıkıntılar
yaşadık, belki bundan sonra bu tür hesaplara ulaşmada da benzer
sıkıntılar yaşayabiliriz- o zaman bir avans uygulaması
söz konusu olabilir mi? Bunu da değerlendirmelerinize sunmak istiyorum.
Şimdi, önümüze gelen bu yasayı biz bir intibak yasası
olarak kabul edeceksek eğer, bu yasaya daha bütüncül bakmak
zorundayız. Türkiyedeki emeklilerin sorunları sadece SSKdan emekli
olmuş 1 milyon 900 bin kişinin sorunu değil, Türkiye'de
emekliler çok daha radikal problemler ve sorunlar yaşamaktadırlar.
Dolayısıyla, bütüncül bir biçimde emeklilerin durumunu ele alan bir
bakış açısı ve bir perspektif gerçekleştirmek
zorundayız, ele almak zorundayız, bunu gündeme getirmek
zorundayız. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak buna bir nebze katkı
verebilmek için emekli olduktan sonra çalışanlardan alınan yüzde
15lik sosyal destek primi uygulamasının da
kaldırılmasının, bu getirilen yasanın çerçevesini güçlendirmek
açısından önemli olduğunu düşünüyoruz. Lütfen, bunları
da dikkate alalım.
Şimdi, maddeye gelecek olursak, 4üncü madde de
sandıkların, 5510 sayılı Kanun çerçevesindeki
sandıkların uygulanan tek çatı modeli içerisine
konulmasını iki sene erteliyor.
Şimdi, buna niçin ihtiyaç duyulmuştur, bunu çok anlayabilmiş
değilim. Süresi içinde sisteme giren ve süresi içinde sisteme katılan
sandıkların burada kabahati ne? Burada yeni bir mağduriyet
yaratmış olmuyor muyuz?
Sonra, bu bakış açısı bizim tek çatı
uygulamamıza aykırı değil mi? Yani tek çatı, Bütün
sosyal güvenlik sistemlerini tek bir şemsiye altında toplayalım
ve tek çatı uygulayalım, bütün kurallar herkes için aynı olsun.
şiarıyla yola çıkmadı mı Sosyal Güvenlik Yasası?
Şimdi biz tek çatı uygulamasını niçin esnetiyoruz?
Bu sisteme katılmayanlar, 2013 tarihine kadar da katılmayacak
olan sandıklar kimlerdir? Hangi sandıklar için böyle bir yetki
verilmektedir Sayın Bakana ya da Bakanlar Kuruluna? Yani bu esneklik niye
tanınmak istenmektedir? Burada birtakım pazarlıklarla mı
yapılmıştır? Mesela soruyorum, OYAK acaba bu sistemin
içinde midir? Yani OYAK 2013e kadar bu sisteme katılacak mı
katılmayacak mı? Katılmamışsa bu OYAK için
yapılmış bir düzenleme midir ya da başka herhangi bir
kuruluş için yapılmış bir düzenleme midir? Bunun
arkasında birtakım pazarlıklar, birtakım görüşmeler
olmuş mudur? Bunun da tüm kamuoyuyla paylaşılmasını
rica ediyorum, istiyorum.
Dolayısıyla, değerli milletvekilleri, bu yasa bütün bu
eksiklikleriyle insanlarda yani sosyal güvenlikte, SSKdan emekli olan
emeklilerin maaşlarında kısmi bir iyileştirme
sağlamış olmasına rağmen, bütün bu eksikliklerini göz
önünde bulundurduğumuz zaman, gerek kapsam gerek içerik gerek
yaratacağı yeni sorunları göz önünde bulundurduğumuzda bunun
yine bir intibak yasası olduğunu söylemek çok güç. İntibak
yasası ibaresini bu yasa hak etmiyor. Bu yasa, olsa olsa kısmi bir
düzenleme yasası olabilir. Dolayısıyla, lütfen, bunu kamuoyuna
lanse ederken bunun adına intibak yasası demeyelim.
Ben bundan önceki konuşmamda da belirttiğim üzere, bu
yasanın aslında sosyal devlet anlayışının bir
uzantısı olarak, bir sosyal hakkın teslimi olarak bu
bakış açısıyla hazırlanmış ve onun ruhunu
taşıyan bir yasa olması gerekirdi ama bugün bütün bu
eksikliklerini göz önünde bulundurduğumuzda bunun böyle olduğunu
söylemek çok güç. Emeklilere, büyük bir beklenti
yarattığımız bu toplumsal kesimlere, bir ulufe
anlayışı içerisinde, bir lütuf anlayışı
içerisinde ve yine bir matematiksel olaymış gibi, bir bakış
açısı ve anlayışı içerisinde yaklaşıyoruz.
Bu kitlelere çok büyük haksızlık ediyoruz. Gerçekten insanlarda çok
büyük beklentiler oluştu. Biz, kendi seçim bildirgemizde de intibak
yasasını çıkartacağımızı, her türlü
adaletsizlikleri gidereceğimizi söylemiştik. AKPnin de, diğer
siyasal partilerin de bu konuyla ilgili, bu meseleye olumlu
yaklaştıklarını biliyoruz. Ama varmış
olduğumuz noktada maalesef bunun bir intibak yasası olarak
adlandırılması mümkün değildir.
Sonuç olarak, intibak yasası olarak önümüze getirilen bu yasada
gerçekten dağ fare doğurmuştur ve insanların mağduriyetleri
giderilememiştir diyorum.
Bütün bu önerilerimizi ve düşüncelerimizi de değerlendiren bir
çerçeve içerisinde mevcut yasanın gözden geçirilmesini talep ediyorum.
Herkese saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Sarı.
Gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.
Şahısları adına Sayın Yusuf Başer, Yozgat
Milletvekili.
Sayın Başer, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
YUSUF BAŞER (Yozgat) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 4üncü maddesi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve
aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Güçlü toplum, insanların
bugününü de, geleceğini de güvence altına alan toplumdur.
Çalışanını kollayan, çalışamayanını
gözeten bir devlet gerçek anlamda bir sosyal devlettir. AK PARTİ sosyal
güvenliği temel bir hak olarak gördüğü için bu alanda da
reformları hayata geçirmiştir.
AK PARTİ olarak, Kasım 2002
tarihinde Acil Eylem Planı çerçevesinde öngördüğümüz
vatandaşlarımızın tamamını ve tüm riskleri güvence altına alan
sosyal güvenlik sistemini oluşturma hedefini gerçekleştirdik.
BAĞ-KUR, SSK, Emekli Sandığı kurumlarını tek
çatı altına getirerek devlet tarafından âdeta kendi
vatandaşını üç sınıf vatandaş hâline getiren
ayrımı ortadan kaldırdık. Herkesi, 75 milyon vatan
evladını birinci sınıf vatandaş hâline getirdik; 75
milyon insanımızın tamamına eşit, adil, kolay
ulaşılabilir ve kaliteli sağlık hizmetini hedef alan genel
sağlık sigortası sistemini oluşturduk.
Sağlık karnesi kullanımı uygulamasına son
verdik, artık vatandaşlarımız elektronik ortamda T.C.
kimlik numarasıyla sağlık hizmetinden yararlanabilir hâle geldi.
Sosyal güvencesi olmayan tarım işçilerimizi de sosyal güvenlik
kapsamına aldık.
El emeği ile yaptıkları ürünleri satan ev
kadınlarımızı da isteğe bağlı sigortalı
hâline getirerek Sosyal Güvenlik Kurumu şemsiyesi altına dâhil ettik.
Genel Sağlık Sigortası ile dünyanın en kapsamlı
ve kolay ulaşılabilir sağlık hizmetini sunan bir ülke
hâline geldik.
Emeklilik maaşlarının bağlanma süresini
kısalttık. Emeklilerimizin aylıklarını alırken
çektikleri banka kuyruğu çilesine son verdik. Emekli
maaşlarında, tüm imkânlarımızı zorlayarak, enflasyonun üzerinde ciddi artışlar
sağladık.
Sosyal Güvenlik Kurumundan 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanununun 4üncü maddesi
kapsamındaki emekliler, aylık bağlama sistemleri
açısından 2000 yılı öncesi ve 2000 yılı
sonrası emekliler olmak üzere iki ana grupta yer alıyordu. Bu
sistemler kendi içerisinde yine aylık bağlama usullerindeki
değişikliklere göre farklılaşabilmekte; her bir sistemde
aylığın miktarını belirleyen temel iki unsur,
sigortalıların prime esas kazanç tutarları ile prim ödeme gün
sayılarıdır. 2000 yılı öncesinde aylık hesaplama
sistemine göre emekliler dört ayrı gruba ayrılmakta; her bir grup
kendi içerisinde farklı emekli maaşı almakta idiler.
Sosyal Sigortalar Kurumunda 2000 yılından sonra emekli
aylık hesabında gelişme hızı ve TÜFE
kullanılırken, 2000 yılı öncesinde emekliler gelişme
hızından pay alamıyorlardı. 2000 öncesi SSK emeklilerine de
gelişme hızının yüzde 75i verilmek suretiyle intibak
sağlanmış olmuştur.
171 sıra sayılı
Kanun ile 2000 yılı öncesinde 506 sayılı Kanuna göre
bağlanan malullük, yaşlılık ve ölüm
aylıklarının, alt sınır aylığı
uygulanmaksızın sigortalıların gerçek prim ödeme gün
sayıları üzerinden ve refah payı da dikkate alınmak
suretiyle yeniden hesaplanması amaçlanmıştır.
5510
sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununun geçici 20nci maddesi kapsamında yer alan bankalar, sigorta ve
reasürans şirketleri, ticaret odaları, ticaret borsaları, sanayi
odaları ve bunların teşkil ettikleri birlikler personeli için
kurulmuş bulunan sandıklardan emekli olanların da kendi
aralarında emekli maaşları arasında adaletsizlik
yaşanmaktaydı. Yapılan bu düzenlemeyle, belirtilen yerlerden
emekli olanların da İntibak Yasasından faydalanması
sağlanacak, emekliler arasındaki adaletsizlik giderilmiş
olacaktır.
AK
PARTİ olarak 2023 yılında hiç kimsenin gelecek endişesi
olmadan, sağlıkla, huzurla ve güvenle yaşadığı,
aynı zamanda sürdürülebilir, etkin ve verimli hizmetler sunan ve
çalışanlarımızın emekli olduktan sonra da gelir
kaybını en aza indiren bir sosyal güvenlik sistemini hedefliyoruz.
Bu
vesileyle, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununda yapılacak değişikliklerin hayırlı
uğurlu olmasını diliyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Başer.
Sayın
Bakan söz istemişlerdir.
Buyurun
Sayın Bakanım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bu
madde ile sandıkların devri konusunda bir yetki alınıyor.
Mayıs ayında iki yıllık süre doluyor. İki
yıllık süre daha alınıyor. Bu, mayıs ayına kadar
sandıkların devri gerçekleşmeyeceği anlamına gelmez
ama muhtemel bir sorun yaşanması hâlinde böyle bir yetkiye ihtiyaç
duyuluyor; bir.
İkincisi:
Burada bir kuruluş zikredildi. OYAKın kapsamda
olmadığını burada ifade etmek istiyorum. Bu, sandık
kapsamında olan on yedi kurum, kuruluş var, onların
dışında kalmaktadır. Dolayısıyla bir
yanlış anlaşılma da olmasın diye bu düzeltmeyi
yapıyorum.
Bir diğer
konu: Toplu sözleşmeyle ilgili, Sayın Grup Başkan Vekili burada
bazı değerlendirmelerde bulundu. Evet, maalesef bugüne kadar bunu
gerçekleştiremedik, bunu ifade ediyorum. Ama
yaşanan süreci de dikkate almanız açısından şunu ifade
edeyim: 12 Eylül Referandumu sonrasında Türkiye'nin seçim atmosferine
girmesi ve uyum yasalarının bugüne kadar -seçime kadar-
çıkamaması çok doğal bir süreç idi. Seçimden sonra yoğun
bir şekilde önümüzdeki bu yasalarla ilgili çalışmalarımızı
gerçekleştirdik. Netice itibarıyla, memurlarla ilgili toplu
sözleşme düzenlemesi, önümüzdeki hafta -alt komisyonda, büyük ihtimalle
de, çalışma süreleri elverirse, ana komisyonda görüşülüp
hızlı bir şekilde Genel Kurula geleceği konusunda
Bugün de,
son değerlendirmeye, ben, teknik heyetin çalışmasına,
katıldım- hızlı bir şekilde geliyor.
Katkılarınızdan dolayı, değerlendirmenizden
dolayı da teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, bu mevcut düzenlemeyle ilgili de çok
farklı değerlendirmeler yapılıyor, şu anda intibak
yasasıyla ilgili. Yaptığımız
düzenleme nedir? Bir kere şunu ifade edelim: 2000 yılından önce
emekli olan vatandaşlarımız, SSKlılar, gösterge sistemi
çerçevesinde emekli oluyorlar idi ve aylık artışlarla emeklilik
süreçlerini sürdürüyorlar idi. Şimdi, biz, ne yapıyoruz? Bizim yaptığımız,
2000 yılından önce emekli olanlara tıpkı 2000
yılından sonra emekli olanlara gelişme hızından pay
verdiğimiz gibi 2000 öncesi emeklilere de gelişme hızından
pay veriyoruz. Ülkenin kalkınmasından pay vermekten başka bir
şey değil yani ana çerçevesi bu; 2000 öncesi emeklilere gelişme
hızından pay vermek.
Şimdi, burada yapılan değerlendirmelerde, konunun çok
teknik boyutu olduğu için, farklı yorumlar içerecek
değerlendirmeler yapılıyor. Bakınız, 2000den sonra
emekli olanlar 2000den önceki kısmi aylıklara gelişme
hızının yüzde 100ü yansıtılarak emekli oldular. Yani,
bir vatandaşımız 2000 yılından sonra emekli olmuş
ise 2000 yılı öncesi kısmi aylık alınıyor ve
gelişme hızının yüzde 100ü o maaşa
yansıtılıyor ve emekli olduğu tarihe kadar da bu
gelişme hızının yüzde 100ü yansıtılıyor.
Daha sonra ise normal aylık artışları TÜFE çerçevesinde
sürdürülüyor.
Şimdi Bu yüzde 75 nereden çıktı? diye soruluyor.
Değerli arkadaşlar, 2000 yılından önce bağlanan
aylıklar beş bin günde bağlanıyor idi. Beş bin gün
esas alınarak bu yüzde 75 bulundu. Yani 2000den önce beş bin prim
gününü dolduranlar emekli aylığını hak kazanıyorlar
idi. Bu çerçevede, siz, gelişme hızından pay verdiğiniz
zaman hangi oran beş bin günün üzerinde fark almayı gerekli
kılıyorsa o oranı dikkate alacaksınız. Şimdi,
yüzde 75i yüzde 75 olarak aldığınızda yüzde 75 ile
2000den önceki emeklilik gün sayısı tam örtüşüyor, bundan
dolayı yüzde 75. Bunu efendim yüzde 100 yapalım
Yüzde 100
yaptığınız zaman bütün emeklilere zamma dönüştürüyorsunuz.
Oysa bizim amacımız, 2000den önce emeklilik günü ile bu oranı
eğer örtüştürürseniz buradan çıkacak olan haksızlık ve
adaletsizlik nerededir; onu tespit etme imkânı elde edebilirsiniz.
Komisyonlarda da ben ifade ettim arkadaşlar, bu konunun ayrıntısına
vâkıf olabilmek için gerçekten, saat değil, günleri, haftaları
vermek gerekiyor. Böyle bir titiz çalışmayla yüce Meclisin huzuruna
geliyor bu. Mümkün mertebe bütün amacımız, yeni bir adaletsizlik
oluşturmamak, bu düzenlemeyle yeni mağdurlar oluşturmamak, 2000
öncesi emeklileri 2008 yılına taşımaktan ibaret ve 2000
öncesi emeklilere gelişme hızından pay vermekten ibaret bir
düzenlemedir.
Tabii ki 5510 sayılı Yasa ile sistem daha gerçekçi esaslara
oturuyor. Geçmişin yanlışlarını düzeltmeye dönük bu
düzenlemeleri yapıyoruz. Nedir o? Yüzde 30 gelişme hızından
maaşlara bir yansıma olacak, 5510 sayılı Yasa ile 2008in
onuncu ayından itibaren emekli olmaya başlayacaklar için gelişme
hızının yüzde 30u maaşlara yansıtılacak. Neden?
Emeğin ülkenin gelişmesi içerisindeki payı teknik olarak yüzde
30 olduğu için yasaya Yüzde 30 olarak konulmuş bulunmaktadır.
Yani bu, belki de can sıkıcı bir konuşmadır ama teknik
bir konuşma ve bu teknik içeriği de, burada, bu zaman dilimi
içerisinde, bu çerçevede ifade etmeyi uygun buldum.
Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Şimdi, şahsı adına Sayın Sadık Badak,
Antalya Milletvekili.
Sayın Badak, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
SADIK BADAK (Antalya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 4üncü maddesi üzerinde şahsım adına
söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, maddeyle ilgili hususa geçmeden önce,
grupları adına konuşmalarda Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına konuşan Değerli Antalya Milletvekili Mehmet Günalın
Antalya ile ilgili, bir köprünün açılması veya
kapatılmasıyla ilgili gerçeği ifade etmeyen ifadesine cevap
vermek istiyorum, açıklık getirmek istiyorum.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Bakanı yok mu? Bakanı yok
mu?
SADIK BADAK (Devamla) Dinleyin
Dinleyin
Dinleyin, öğrenin.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Burada yok.
SADIK BADAK (Devamla) Burada olsaydı, keşke dinleseydi.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Bakanı var, cevap versin.
SADIK BADAK (Devamla) Köprü 900 bin lira keşif bedelli bir
köprüdür; Manavgat-Alanya sınırları arasında, il özel
idaresi yetki ve sorumluluğu olan bölgede yapılmıştır;
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Siz nereden aldınız bu
bilgiyi?
SADIK BADAK (Devamla) Antalya İl Özel İdaresinde Cumhuriyet
Halk Partisi ve
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Bakanı yok mu bu memleketin?
SADIK BADAK (Devamla) -
Milliyetçi Hareket Partisi arasında güzel
bir beraberlik vardır, güzel bir koalisyon vardır.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Size ne koalisyondan? Size ne
kardeşim? Kendi işinize baksanıza! Konunuzu açıklayın,
konunuzu anlatın; kimin kiminle koalisyon kurduğu sizi ne
ilgilendirir?
SADIK BADAK (Devamla) - Bu koalisyona mensup bir kısım İl
Genel Meclisinden arkadaşlar, bir kısım arkadaşlar oraya
ziyarete gitmişler ve sanki köprü açılmış gibi oradaki
bariyerleri kaldırıp köprüyü trafiğe açma eylemine
girişmişlerdir. Geçici kabulü olmayan bir yatırımı
hizmete açabilir misiniz?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)- O eylemde KCKyla beraber siz de var
mıydınız? KCK eyleminde MİT mi vardı, siz mi
vardınız?
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Siz oradan mı sorumlusunuz?
SADIK BADAK (Devamla) - Nitekim, sorumlu olan mühendisler, bu konudan
sorumlu olanlar da köprünün geçici kabulü yapılmadığından
bahisle köprüyü kapatmışlardır.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Bunların bakanı yok mu?
SADIK BADAK (Devamla) - Bugün geçici kabul heyeti köprüye
gitmiştir, geçici kabulünün akabinde köprü hizmete açılacaktır.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Sayın Bakanım, sizin
bilginiz yok mu?
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Geçici kabul yapılmayan 100 tane
proje gösterin yapılıp yapılmadığına dair, 100
tane!
SADIK BADAK (Devamla) Evet, siz onları bir inceleyin
bakalım.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Sayın Bakanım, siz bilmiyor
musunuz?
SADIK BADAK (Devamla) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemizde sosyal güvenlik hizmetleri 2008 yılına
kadar BAĞ-KUR, Emekli Sandığı ve Sosyal Sigortalar
Kurumu adlarıyla üç farklı kuruluş aracılığıyla
ve birbirinden farklı norm ve standartlara göre yürütülmekteydi. 2008
yılında sosyal güvenlik hizmetleri SGK çatısı altında
birleştirildi
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bina olarak birleştirildi.
SADIK BADAK (Devamla) -
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunuyla sunulan hizmetlerde standart
birliğine gidildi. Aynı Kanunla sosyal güvenlik hizmetlerinin tek
çatı altında verilmesine yönelik olarak, 506 sayılı Sosyal
Sigortalar Kanununun geçici 20nci maddesinde yer alan çeşitli bankalara
ve sigorta şirketleri çalışanlarına ait özel emeklilik
sandıklarının da SGK kurumuna devredilmesi hükme
bağlanmış bulunuyor. 5510 sayılı Kanunun geçici
20nci maddesinde banka ve sigorta sandıklarının Sosyal Güvenlik
Kurumuna devri için üç yıllık süre öngörülmüş, Bakanlar Kuruluna
bu üç yıllık süreyi en fazla iki yıl daha uzatma yetkisi
verilmiştir. Geçici 20nci madde kapsamında devralınacak bu özel
sandıklara ilişkin konu Anayasa Mahkemesine intikal ettirilmiş,
yargı sürecinin uzaması nedeniyle devirler gecikmiştir.9 Nisan
2011 tarih, 27900 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 2011/1559
sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla devir süreci iki yıl
ertelenerek 8 Mayıs 2013 olarak belirlenmiştir. Sosyal Güvenlik
Kurumunca devralınması gereken on yedi ayrı sandık
bulunmaktadır. Biraz önce konuşmasında Sayın
Bakanımız bu sandıkları ifade etti. Bunların pek
çoğu şu anda faaliyetlerine devam etmekte olan bankalarımız
ve sigorta şirketlerine aittir, bir kısmı da faaliyetleri sona
ermiş olan bankalara ve sigorta şirketlerine aittir. Devir konusu
olan özel emekli sandıklarından bu sandıklara tabi
sigortalı çalışan kişi sayısı yaklaşık
250 bindir, bu sandıklardan aylık alan
vatandaşımızın sayısı da yaklaşık 90
bindir. Toplam 340 bin civarında vatandaşımız bu maddeyle
ilgili devre konudur. Söz konusu sandıklarca uygulanan sosyal güvenlik
mevzuatları birbirlerinden farklıdır. Sandıkların
SGKya devriyle hizmet standardı sağlanacaktır. Görüşmekte
olduğumuz
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Badak, teşekkür ediyorum efendim.
SADIK BADAK
(Devamla) Saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Şimdi, madde üzerinde
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Başkan.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Sayın Başkanım, Hatip, grubumuzu hedef
almıştır ve bir siyasi partinin resmî olmayan bir koalisyonuna
işaret etmiştir başka bir siyasi partiyle. Buna ilişkin
olarak grubumuz adına bir yanıt vermek istiyoruz.
BAŞKAN
Buyurun efendim.
İki
dakika, lütfen
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Özgür Bey verecekler.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
3.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Antalya Milletvekili Sadık Badakın
partisine sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Biraz önce
şahsı adına söz alan iktidar partisinin Değerli Milletvekili,
Cumhuriyet Halk Partisinin Antalyada Milliyetçi Hareket Partisiyle bir
koalisyon kurduğu iddiasında bulundu. Bu konu, Sayın
Milletvekilinin kendi kişisel değerlendirmesi olmakla birlikte hem
siyasi nezaketten hem de gerçeklerden tamamen uzak düşen bir meseledir.
Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye'nin en köklü, en güçlü ve son derece
sağlam bir geçmişi olan, kendisinden başka sadece ve sadece
halkına güvenen, koalisyonu da meydanlarda yaptığı
koalisyonu -ki bugün görüştüğümüz intibak yasası da onun bir
uzantısıdır- sadece emeklilerle, emekçilerle, çalışanlarla,
alın teri dökenlerle olan; cumhuriyeti yaratan, cumhuriyeti cumhuriyet
yapan değerlerle hiçbir sorunu olmayan, herkesle koalisyonu olan ama
kurumsal anlamda kendisinden başka kimseye ihtiyaç duymayan bir partidir.
Cumhuriyet Halk Partisinin ne Antalya özelinde ne Türkiye genelinde,
resmî veya gayriresmî hiçbir koalisyonu yoktur. Bu konuda zaten herhangi bir
tartışma, herhangi bir şüphe de yoktur ancak bu iddiaları
gündeme getiren Sayın Milletvekilinin partisinin, geçtiğimiz
dönemlerde ve şimdi hangi koalisyonlarda hangi iş birlikleri içinde
olduğu, yazılı, gizli ve çok merak edilen, zaman zaman Wikileaks
belgeleriyle
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Osloyu söyle, Osloyu.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) -
zaman zaman da Osloda yapılan
görüşmelerin sızmasıyla ve seçimden önce reddedilen
İspatlamayan şerefsizdir. deyip seçimden sonra da resmen kabul
edilen meselelerde kurulan koalisyonlar gayet açıktır.
Partimizi kendi partileriyle karıştırmamalarını
istirham ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın milletvekilleri
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Antalyadan sorumlu bakan söz istiyor,
Antalyadan sorumlu bakan!
SADIK BADAK (Antalya) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun efendim.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Kanun hükmünde kararnameyle
Antalyadan sorumlu bakan mı atadılar sizi?
BAŞKAN - Buyurun Sayın Badak.
SADIK BADAK (Antalya) Sayın Başkan, Sayın Hatip, benim
doğruyu ifade etmediğimi söylemiştir, buna bir cevap vermek
istiyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Senin sataşmana cevap verdi.
BAŞKAN Buyurun, bir dakika içinde lütfen.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Yani, konudan bu kadar Genel Kurulu
uzaklaştırmanın anlamı ne?
SADIK BADAK (Antalya) Bunu daha önce burada konuşan değerli
arkadaşımıza ifade etmenizi temenni ediyorum.
4.- Antalya Milletvekili Sadık Badakın, Manisa Milletvekili
Özgür Özelin şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
SADIK BADAK (Antalya) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Bizi ne
karıştırıyorsun? Bizi ne
karıştırıyorsun?
SADIK BADAK (Devamla) -
benden önce konuşan değerli hatip,
Antalyada böyle bir CHP ile MHP arasında
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Sen kendine cevap ver, başka
taraflarla uğraşma!
BAŞKAN Lütfen... Lütfen
SADIK BADAK (Devamla) -
İl Genel Meclisi üyeleri arasında bir
koalisyon olmadığını ifade etti. Bu ifade bize ait
değil. Bu ifade, Antalyadaki İl Genel Meclisi üyeleri arasında
kendilerine aittir.
ERKAN AKÇAY (Manisa) PKKyla Osloda iş birliği
yaptınız, onu mu söyleyelim?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ya siz bizim iş birliğimizi
anlatmayın. Osloyu anlat, Osloyu!
SADIK BADAK (Devamla) - İl Genel Meclisi üyelerinden CHPli ve
MHPli arkadaşlar koalisyon yaptıklarını
ERKAN AKÇAY (Manisa) Siz kiminle iş birliği
yaptınız?
BAŞKAN Bir dakika dinleyin, bir dakika dinleyin lütfen.
SADIK BADAK (Devamla) -
basına her hafta yansıyan
ifadelerinde söylemektedirler.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sen ne karışıyorsun bizim
işimize ya?
SADIK BADAK (Devamla) - Ayrıca mademki böyle bir beraberlik yok,
geçen hafta köprünün o ziyaretine neden AK PARTİli vekilleri, neden AK
PARTİli İl Genel Meclis üyelerini davet etmemişler, sadece
kendileri gitmişler?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) KCKnın başkanı Hakan Fidan
mı, onu anlat, kim bu?
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Hatayda kiminle koalisyon
yaptınız?
SADIK BADAK (Devamla) - Bu da bir iş birliğini göstermiyor mu?
Saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Sayın Başkanım,
Antalyadan sorumlu bakan mı arkadaş?
BAŞKAN Tamam.
Teşekkürler.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürkün; 31.05.2006 Tarihli ve 5510
Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununa Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve İstanbul
Milletvekili Süleyman Çelebi ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili
Yalova Milletvekili Muharrem İnce ile 81 Milletvekilinin; Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporları (1/566, 2/58, 2/137) (S. Sayısı: 171)
(Devam)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi madde üzerinde
soru-cevap işlemi yapacağız. Sisteme giren
arkadaşlarımıza sırasıyla söz vereceğim.
Sayın Işık
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, Bakanlığınız bünyesinde
çalışan 5 bine yakın iş güvenliği uzmanı, sizin
de bildiğiniz gibi, gerek eğitimlerin yetersizliği gerekse
yönetmelik hükmünün iptali sonucunda bu uzmanlık unvanlarını
kaybetmiş durumdalar. Danıştayın kararı gereğince
bu iptal sonucunda nasıl bir düzenleme düşünüyorsunuz? Bu iş
güvenliği uzmanlarının mağduriyetinin giderilmesi konusunda
bir çalışmanız var mı?
İkincisi de son günlerde İcra ve İflas
Yasasının gerekli değişikliklerinin gündeme geleceği
haberleri üzerine avukatların çok ciddi anlamda icra işlemi
başlattığı ve taahhüdü ihlal gerekçesiyle birçok insanı
mağdur ettiği ifade edilmektedir. Özellikle bu taahhüdü ihlal suçundan
dolayı mağduriyetlerle ilgili Hükûmet adına bir şey
söyleyebilir misiniz? Bu konu nasıl çözülecek?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Işık.
Sayın Doğru
REŞAT DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Emekli intibak kanununu yıllardan beri işçi emeklileri ve
BAĞ-KUR emeklileri bekliyorlardı ancak görüldüğü kadarıyla
2000 yılı öncesine ait bir intibak kanunu çıkartılmaya
çalışılıyor. Şu anda birçok yerden insanlar telefonlarla
bunlara katılıyorlar, diyorlar ki 2000 yılından itibaren de
-Sayın Bakan gerçi 2000i 2008le birleştirmeyi, onun olduğunu
anlatmaya çalıştılar ama- acaba 2000 yılından sonra
emekli olan insanlar da bu intibak kanunundan faydalanacaklar mıdır?
Bununla ilgili önümüzdeki dönemlerde bir çalışma yapılabilir mi?
Bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederiz.
BAŞKAN - Teşekkürler.
Sayın Kadir Öğüt, buyurun.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) Sayın Bakan,
özellikle devlet hastanelerinde taşeronda çalışan hizmetli ve
güvenlik elemanlarını yıl sonunda bir ay işten çıkartıyorlar.
Bunu yaparken ellerinden her haklarını aldıklarına dair
belge imzalatıyorlar. Bu tür insanlık dışı
işlemlere karşı önlem almak istiyor musunuz? Size bir örnek
vermek istiyorum burada, elimde bir belge var: Şirketinizin
Başhekimliği/Müdürlüğü
Çankırı adresinde bulunan iş yerinde
tarihleri arasında
çalışmak bulunmaktayım. Söz konusu çalışma sürem
içerisinde doğan tüm kanuni ve akdî
haklarımı aldım. İş yerinizden kendi istek ve
rızamla herhangi bir baskı olmadan
tarihinde ayrılmak istiyorum.
Bir sonraki iş günü işe gelmeyeceğim. Gerekli işlemin
yapılmasını arz ederim. Bunu imzalamayanları tekrar
işe almamakla tehdit ediyorlar. Bu tür insanlık dışı
muamelelere önlem almanız konusunda Bakanlığınıza
bilgi sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Öğüt.
Sayın Kuşoğlu
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakanım, demin sorduğum Urfadaki seminerle ilgili
soruya Şimdi öğrendim, bilmiyordum. dediniz. Ona memnun oldum çünkü
kurumun bağımsız olması lazım, yönetimin
bağımsız hareket etmesi lazım sizden ama sizin de gereken
denetimi yapmanız lazım. Ben yine de o sorumu devam ettireceğim.
Maliyeti, programı nedir? Amacı nedir? Hangi konularla ilgili olarak
bu eğitim çalışması yapılıyor?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Bakan,
banka emekli sandıklarını burada iki yıl daha
uzatıyorsunuz ama yine yasada emekli sandıkları bunun, bu
yasanın dışında dediniz. Bunlar yapmayacaklar, orada
eğer hakkı yenmiş, adil olmayan şu ana kadar bir uygulama
varsa kendileri yapmaz. Yine söylüyorum, bu maddeyi koyduğunuz sürece
bankalar emekli sandıkları emeklilerine bir düzeltme
yapmayacaktır. Bu nedenle bu maddeyi buradan çıkarmanız
gerekiyor, öncelikle çıkarmanız gerekiyor.
İki: Kamuda çalışan geçici işçiler var, yılda
yüz yirmi gün prim ödüyorlar. Herhâlde bunlar yüz elli yaşında emekli
olacak. Bu konuda neler düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Aslanoğlu.
Sayın Tüzel
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) Sayın Bakan,
bildiğiniz gibi sendikal örgütlenme anayasal hak olarak bilinir.
Kuralsız çalışmayı gizlemek adına, özgürlük diyerek
birden fazla sendikaya üyelik değişikliğini de
yaptınız ama gerçek hayatta olan biten bu değil. Sendikalaşmak
ve daha iyi bir çalışma koşulu istedikleri için her yerde
işçiler işten atılmakta. Sendikalaştığı için
İzmir Savranoğlu AŞ işçileri iki yüz elli dört gündür,
Billur Tuz işçileri elli beş gündür işten atılmışlar
ve direnmekteler. Bu manzaralar ülkenin her yerinde mevcut.
Bakanlığınız, ülkenin her yerindeki bu hak, kural, insaf,
insanlık tanımaz uygulamalar karşısında ne
yapmaktadır?
BAŞKAN
Sayın Özkan
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın Bakan, dün Burdurdan bir
vatandaşımız aradı.
Sigortalı olarak primlerimizi
zamanında ödüyoruz, sağlık güvencemiz var ancak zaman zaman özel
muayenehanelerde doktorlara kontrol ve tedavi olduğumuz oluyor fakat özel
muayene doktorlarının yazdıkları reçeteleri cebimizden
almak zorunda kalıyoruz
Kanuni bir düzenleme olduğunu biliyoruz
ancak bu reçetelerin devlet tarafından ödenmesi için bir düzenleme
yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Bakan
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Çok
teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
İş
güvenliği uzmanlarıyla ilgili az önce ifade ettiğim gibi,
iş sağlığı güvenliği yasasında bir çözüm
getiriyoruz. İnşallah, 5 bin değil, daha da artması
gerekiyor, 15 bin civarında iş sağlığı
güvenliği uzmanları görev ifade edecekler. Bununla ilgili,
bildiğiniz gibi üniversitelerimizde de yüksekokullar kuruldu. Bu
eğitimi alan gençlerimiz çok daha sağlıklı bir şekilde
endüstriyel ilişkilerin yürütülmesi konusunda görev yapacaklar.
Bunun
dışında, devlet hastanelerinde taşeron işçilerle
ilgili olarak sorunuz: Bu, ciddi bir sorun. Aslında taşeron
uygulaması 1936 yılından beri bizim mevzuatımızda var
fakat bu dönemde çok daha yaygınlaştığı doğrudur.
Sebebi: Tabii ki istihdam oranlarının arttığını
görüyorsunuz. İstihdam oranının artmasının
yanında işsizlik oranları da çok şükür düşüyor. 2011
yılı işsizlik rakamları açıklandı: 9,8.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Geçen ay 9,2ydi.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Yıllık, aylık değil efendim bu.
9,8 yıllık olarak, 2011i yüzde 10un altında kapattık.
Şimdi, bu yoğunluk memnuniyet verici, yalnız emeğin
burada sömürülmemesi konusunda hepimizin hassasiyetleri var. Taşeron
dernekleriyle bir araya geldik, on dört maddelik bir düzenleme konusunda
mutabakata vardık, kendilerinin yaşadıkları sorunları
belirledik. İşin kaynağı İş Kanununun 2nci
maddesinde yapılması gereken değişikliktir, orada asıl
işverenle, alt işveren arasında tanımlamada bir
sıkıntı yaşanmaktadır. Bunlar da yargıya
taşınmış bulunuyor, yargının karar
aldığı bazı kurumda çalışan işçilerle ilgili
durumlar söz konusu olduğu gibi, yargı safhasında olanlar veya
emeğin gerçekten ciddi sorunlarla karşı karşıya
olduğu tabloları biliyoruz ve bunlarla ilgili, bu sorunların
çözümüyle ilgili de hızlı bir şekilde düzenlemeyi
huzurlarınıza getireceğimizi, taşeron işçi
dernekleriyle konuştuğum için, onlarla bu konuları
paylaştığım için, onlar bildikleri için sizin huzurunuzda
da bunu ifade etmiş oluyorum.
İntibaktan 2000 sonrası çalışanlar, emekliler de
yararlanacak mı? diye söylediniz. Defalarca izah ettim, 2000 öncesi
emeklileri 2008 yılına taşıyoruz, düzenleme bunu
içermektedir. Sebebi de şudur: 2000 sonrası emekliler gelişme
hızından pay alırlarken 2000 öncesi emekliler gelişme
hızından pay alamamaktadırlar. Buradaki eşitsizliği
gidermeye dönük mümkün mertebe en adil bir düzenlemedir bu intibak düzenlemesi
ama her defasında söylüyorum, bu kadar karmaşık sistem
içerisinde yüzde 100 bir adaleti sağlamak da takdir edersiniz ki mümkün
değildir ama bunun karşısında aylarca çalışmamıza
rağmen -tüm teknik heyetler ve bilim insanları- bundan daha adil bir
düzenleme yapma konusunda bir formül de ortaya konamadığını
belirtmek istiyorum.
Bu Şanlıurfada yapılacak olan rehberlik ve teftiş
toplantısının maliyetiyle ilgili ayrıntıları
yazılı olarak verebiliriz ama Harcırah Kanunu çerçevesinde
sürecin işleyeceğini belirtmek istiyorum ama yazılı
olarak da gerçekleşme neticesini de sizlere bildiririz.
Banka
sandıklarıyla ilgili düzenlemede iki yıl bir yetki
alınıyor. Bu iki yıl sürecek anlamına gelmez. Burada henüz
devralmadığımız sandıklarla ilgili bir intibakın
talep edilmesini ben doğru bulmadığımı ifade etmek
istiyorum. Devirden sonra yaşanan sorunlar nedir, tablo nedir, o çerçevede
bunu değerlendirme imkânımız olur düşüncesindeyim.
Geçici
işçilerle ilgili bir soru soruldu. Değerli arkadaşlar, 6 ay
çalışan, 180 gün çalışan işçilerden 227 bin
işçinin kadroya alınmasını bizim iktidarımız
gerçekleştirdi; 6 ayın altında, yani 4 ay çalışanlar,
2 ay çalışanlar var, bu, nihai olarak 1 güne kadar da gidebilir.
Dolayısıyla bir prensip kararı alındı ve çerçevede 227
bin işçimizin kadroya geçişi sağlanmış
bulunmaktadır. Bu konudaki sıkıntılar,
Bakanlığımızın tüm İnternet sayfaları da,
tüm kapıları da açık, bu talepleri alıyoruz, meşru
taleplere cevap verme gayreti içerisindeyiz.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde yedi önerge vardır.
Önergeleri
önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra
aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
İlk
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 171 sıra sayılı yasa
tasarının 4. maddesindeki (4) yıl ifadesinin (3) yıl olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Bülent
Kuşoğlu Haydar
Akar
İstanbul Ankara Kocaeli
Kadir
Gökmen Ögüt Mehmet
Kesimoğlu İstanbul Kırklareli Süleyman
Çelebi
İstanbul
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım önergeler
aynı mahiyette bulunduğundan önergeleri birlikte işleme
alacağım, talepleri hâlinde de önerge
sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini
okutacağım.
Şimdi, aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/566 esas numaralı Tasarının
Çerçeve 4 üncü maddesinde geçen dört yıl ibaresinin beş yıl
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Yılmaz
Tunç
Bartın
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/566 esas numaralı Tasarının
Çerçeve 4 üncü maddesinde geçen dört yıl ibaresinin beş yıl
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Recep
Özel
Isparta
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/566 esas numaralı Tasarının
Çerçeve 4 üncü maddesinde geçen dört yıl ibaresinin beş yıl
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ramazan
Can
Kırıkkale
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/566 esas numaralı Tasarının
Çerçeve 4 üncü maddesinde geçen dört yıl ibaresinin beş yıl
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Adem
Tatlı
Giresun
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/566 esas numaralı Tasarının
Çerçeve 4 üncü maddesinde geçen dört yıl ibaresinin beş yıl
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Salih
Koca
Eskişehir
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/566 esas numaralı Tasarının
Çerçeve 4 üncü maddesinde geçen dört yıl ibaresinin beş yıl
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Ercoşkun
Bolu
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelere Sayın Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Gerekçe efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Sürenin artırılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Bütün önergelerde gerekçe aynı.
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Şimdi, birinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 171 sıra sayılı yasa
tasarısının 4. maddesindeki (4) yıl ifadesinin (3) yıl
olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN Sayın Komisyon önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Tanal mı konuşacak?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Evet efendim.
BAŞKAN İstanbul Milletvekili Sayın Tanal.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Önümüze gelen yasa intibak yasası, ancak Anayasamız Ücretin
adil ve adaletli olması gerekir. derken, dün tasarının üzerinde
söz alan arkadaşlarımız, Bu bütçeyle ilgilidir, bütçeye yük
getirmektedir, ancak bütçeye yük getirdiği için
vatandaşımıza gönlümüzden daha fazla verilmesi geçerken fazla
veremiyoruz. şeklinde bir savunma yaptılar değerli
arkadaşlarımız.
Peki, bütçe yeni mi aklımıza geldi? Sayın Başbakana
3 tane özel uçak alırken bütçe yok muydu o dönem? Kamu kurumlarında
şu anda 2.500 cc, 3 bin cc, 4x4 cipler, arabalar alırken bütçe
aklımıza gelmiyor muydu? Hatta kamu araçlarıyla ilgili Araçlar
Kanunu 1.600 ccden fazla, kamu kurumlarında araç kullanılamaz.
der, ancak Araçlar Kanununu hileli yoldan baypas etmek için ne
yapılıyor? Araç kiralama yoluna gidiliyor. Şu anda 740 BMW, 500
CL Mercedesler aylık 130 milyarla kiralanmış durumda. Peki,
bunlar bütçeye yük getirmiyor da vatandaşa vereceğiniz 10 lira ile
320 lira arasındaki maaş mı yük getirecek? Yani burada gerçekten
halk düşünülmüyor, ancak kendileri düşünülüyor.
Gelelim, Sayın Bakanımız buradayken, aynı zamanda
Şanlıurfa milletvekili, ben Şanlıurfalı olarak, ancak
İstanbul milletvekili olmam sebebiyle, Anayasamızın hükümleri
uyarınca tüm milletin vekili olmam sebebiyle, Şanlıurfa ili
Akçakale ilçesi Kaymakamlığına bir dilekçe verdim. Size bağlı olan köylerde yol, su,
elektrik olmayan köyünüz var mı? diye, Kaymakama hitaben yazılı
dilekçe. Kaymakamlığın verdiği cevap: Efendim, bizim
bölgemizde 90 tane köy, 118 tane mezra, 1 tane belediye mevcuttur. Her mevsimde
yollarına ulaşmak mümkündür, elektriği mevcuttur, suyu
mevcuttur. diyor Kaymakamın yazılı cevabı.
Dayanamadım, bunun üzerine tüm köy muhtarlarını tek tek
aradım burada. Buradaki köy muhtarları tek tek
Sayın Bakana,
hemen çarpıcı bir tanesini okuyorum; Keçeli Köyü Muhtarı: Faruk
Çelik ve Halil Özcan vekillerimizin danışmanlarına çok
anlattım, neredeyse köylü gördüğü yerde yüzüme tükürecek. Elektrik
şebekesi 1983 yılında köy 30 haneyken yapıldı, şu
anda 2 köy, 1 mezra, 160 hane, hâlâ aynı şebeke duruyor. Suriyeye
yakınız diye Suriye demokrasisi mi uygulanıyor bize? Sayın
Başbakanın hatırına susuyorum. diyor.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Önergenin neresiyle ilgili bu?
MAHMUT TANAL (Devamla) - Akbilek
Köyü Muhtarı şunu söylüyor: Elektrik kesintileriyle ilgili
sorunlarımız sürekli var. Akçaköy: Köy yolu asfalt programına
iki üç sene önce alındı, hâlen yapılmadı. Elektrik
kesintileri sürekli, fazla. Biz kuyu suyu içiyoruz, ancak kuyu suyu
acıdır. deniyor Değerli Bakanım. O bölgenin
milletvekilisiniz. Akçaköy köyü kuyu suyu içiyor ancak içilen kuyu suyu
acı su. Alıncık köyü: Elektrik kesintileri çok fazla. deniyor.
Akdiken köyü: Elektriğin kesilmediği bir tam gün yok. deniyor,
Buğday desteklemelerimizi henüz alamadık. diyor. Ancak orada da 64
tane şirket hakkında, yanılmıyorsam, naylon fatura
kesilmiş durumda, o sebepten dolayı Şanlıurfadaki tüm
buğday eken vatandaşlarımızın buğday
desteklemelerinin henüz alınmadığı söyleniliyor. Aksehrinç
köyü: Elektrik kesintileri var, geceleri elektrik hiç yok. 1984
yılında yapılan enerji hatları çok eski, köyümüz o
yılda 20 haneydi, şimdi 110 tane ve şu anda yolumuz da yok,
sularımız da bize yetmiyor, elektrik sürekli kesiliyor. deniyor.
Aşağıbeğdeş köyü: Burada arazi
toplulaştırma işleminin bir an önce yapılmasında yarar
var, ancak bu işi yavaşlatan Toprak Reformu Müdürlüğüdür. Lütfen,
bu konuyla ilgilenin. deniyor. Baykut: Elektrik kesintileri çok fazla. Yollarımız
stabilize yol. deniyor. Bilece: İçme suyu yok. deniyor. Bolatlar:
Elektrik telleri eski, sürekli elektrik kesiliyor. deniyor. Boybeyi: Elektrik
kesintileri var. deniyor. Büyüknaneli: Sürekli elektrik kesintileri var. Üç
mezra, yetmiş hane var. Köye ulaşım yolu çamur. deniyor. Yani
Kaymakamın bahsettiği gibi dört mevsim yolu açık değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (Devamla) Büyüktokaç: Yol yazın yapılacak,
programı hazırlandı, ancak yapılmadı. deniyor.
İnşallah, Bakanımız aynı zamanda bölgenin de
milletvekili olması sebebiyle bu sorunlarla ilgilenir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
5inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 5- 5510
sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ
MADDE 39- (1) Son tahsis talep tarihi veya ölüm tarihi 2000 yılı Ocak
ayı başından önce olup, 506 sayılı Kanunun mülga
hükümleri uyarınca gösterge sistemine göre bağlanan malûllük,
yaşlılık ve ölüm aylıkları ile bu tarihten önce
malûllük veya yaşlılık aylığı almakta iken bu
tarihten sonra ölen sigortalıların ölüm aylıkları, bu madde
hükümlerine göre yeniden hesaplanır.
(2)
Aylıkların hesaplanmasında, 506 sayılı Kanunun mülga
maddeleri uyarınca hazırlanan ve 1999 yılı Aralık
ayında yürürlükte bulunan gösterge veya üst gösterge tablosundan
sigortalı için tespit edilmiş olan mevcut gösterge rakamı ile
aynı dönemde yürürlükte bulunan memur aylık katsayısı esas
alınır.
(3)
Sigortalının aylık bağlama oranı
aşağıdaki şekilde belirlenir.
a) Malûllük
aylığında; gösterge tablosundan aylık hesaplanmış
olan için % 60, sigortalının başkasının
bakımına muhtaç olması halinde % 70, üst gösterge tablosundan
aylık hesaplanmış olan için ise 1999 yılı Aralık
ayında yürürlükte bulunan ve gösterge rakamına göre % 59,9 ila % 50
arasında belirlenmiş olan taban aylık bağlama oranı
esas alınır. Yaştan ve günden artırım ve eksiltme
yapılmaz.
b)
Yaşlılık aylığında; gösterge tablosundan
aylık hesaplanmış olan için % 60, üst gösterge tablosundan
aylık hesaplanmış olan için ise 1999 yılı Aralık
ayında yürürlükte bulunan ve gösterge rakamına göre % 59,9 ila % 50
arasında belirlenmiş olan taban aylık bağlama oranı
esas alınır. Bu şekilde belirlenen taban aylık bağlama
oranı, sigortalının tahsis talep tarihi itibarıyla
kadın ise 50, erkek ise 55 yaşından sonra doldurduğu her
tam yaş için ve 5000 günden fazla ödediği her 240 günlük malûllük,
yaşlılık ve ölüm sigortaları primi için (l)er
artırılır, 5000 günden noksan ödediği her 240 gün için
(1)er eksiltilir. Maden işyerlerinin yer altı işlerinde
çalışması, sigortalı olarak ilk defa çalışmaya
başladığı tarihten önce malûl olması,
sakatlığı nedeniyle vergi indiriminden yararlanması veya
erken yaşlanması nedeniyle tarafına yaşlılık
aylığı bağlananlara günden dolayı eksiltme
yapılmaz.
c) Ölüm
aylığında; gösterge tablosundan aylık hesaplanmış
olan için % 60, üst gösterge tablosundan aylık hesaplanmış olan
için ise 1999 yılı Aralık ayında yürürlükte bulunan ve
gösterge rakamına göre % 59,9 ila % 50 arasında belirlenmiş olan
taban aylık bağlama oranı esas alınır. Bu şekilde
belirlenen taban aylık bağlama oranı sigortalının ölüm
tarihi itibarıyla kadın ise 50, erkek ise 55 yaşından sonra
doldurduğu her tam yaş için ve 5000 günden fazla ödediği her 240
günlük malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi için
(l)er artırılır. Günden dolayı eksiltme yapılmaz.
Malûllük aylığı almakta iken ölen sigortalılar
hakkında bakıma muhtaçlık durumu dikkate
alınmaksızın (a) bendi, yaşlılık
aylığı almakta iken ölen sigortalılar hakkında ise (b)
bendi hükümleri uygulanır.
ç) Malûllük,
yaşlılık ve ölüm aylığının aylık
bağlama oranı % 85ten fazla olamaz.
(4)
Sigortalının 1999 yılı Aralık ayı ödeme dönemi
itibarıyla aylığı, yukarıdaki hükümlere göre tespit
edilen gösterge rakamı, memur aylık katsayısı ve aylık
bağlama oranının çarpımı suretiyle belirlenir.
(5) Bu madde
hükümlerine göre 1999 yılı Aralık ayı ödeme dönemi
itibarıyla hesaplanan aylık tutarı, % 5,9 oranında
artırılarak 2000 yılı Ocak ayına, 2000 yılı
Ocak ayı için bu şekilde hesaplanan aylık tutarı ise,
(7,13326594120697) çarpanı kullanılarak 2008 yılı Ocak
ayına taşınır. Bu şekilde hesaplanan aylık
tutarı da, 2008 yılı Ocak ayı ödeme döneminden
başlayarak 2013 yılı Ocak ayı ödeme dönemine kadar (bu
dönem dahil) 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi
kapsamındaki sigortalılara ödenmekte olan aylıklara
uygulanmış olan aylık artışları ile
artırılır.
(6) Bu maddeye göre
hesaplanan aylık tutarının, sigortalı veya hak sahiplerine
2013 yılı Ocak ayı ödeme döneminde ödenmekte olan aylık
tutarının altında kalması halinde, mevcut aylıkların
ödenmesine devam edilir.
(7) Bu maddeye göre
hesaplanan aylıklar için geriye yönelik herhangi bir ödeme yapılmaz.
(8) Sözleşme
aylıklarını 2000 yılı Ocak ayı başından
sonra borçlanma yapmak suretiyle tam aylığa yükseltenler ile geçici
20 nci maddeye göre devir alınacak sandıklardan aylık alanlara
devir tarihinden sonra bu madde hükümleri uygulanmaz.
(9) Bu maddenin
uygulanmasına ilişkin tereddütleri gidermeye Kurum Yönetim Kurulu
yetkilidir.
BAŞKAN Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Sayın Süleyman Çelebi.
Buyurun Sayın Çelebi. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, çok önemli bir kanun
tasarısını görüşüyoruz. Bu ülkede üretilen tüm değerlerde,
biriken sermayede emeği olan emeklilerin sesine duyarsız
kalmamanız dileğiyle yüce Meclisi bir kez daha selamlıyorum.
Özellikle, sözlerime Mustafa Kemal Atatürkün emeklilere
bakışını yansıtan o güzel sözüyle başlamak
istiyorum: Bir milletin, yaşlı vatandaşlarına ve
emeklilerine karşı tutumu, o milletin yaşama kudretinin en
önemli kıstasıdır. Mazide muktedirken bu kuvvetiyle
çalışmış olanlara karşı minnet hissi duymayan bir
milletin, istikbale güvenle bakmaya hakkı yoktur. Mustafa Kemal Atatürk
emeklilere böyle bakıyor.
Bugün önümüze gelen yasa tasarısı, toplumumuzun korunmaya en
muhtaç kesimlerinden birisi hâline gelmiş olan emeklilerle ilgilidir.
Anayasa'mızın 2nci maddesi Türkiye Cumhuriyetini tanımlarken
sosyal bir devlet olarak tanımlamaktadır. Anayasa'mızın
61inci maddesinde sosyal devlet olmanın gereği olarak devletin
yaşlıları koruması açıkça belirtilmiştir. Ne
yazık ki toplumumuzda yaşlılarımız ve emeklilerimiz,
bu koruma ilkesinin çok uzağındadırlar ve açlık
sınırının altında bir gelirle insani
ihtiyaçlarını dahi karşılamaktan çok uzakta yaşamaya,
hayata tutunmaya çalışmaktadırlar. Emekliler, bugün açlık
sınırının altında yaşamını sürdürmekte,
neredeyse zorunlu harcamalarını bile yerine getirememektedirler.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizler, bir sosyal demokrat parti
olmanın gereği, seçim bildirgemizde, emeklilerimizin
yaşadığı bu adaletsizliğin çözülmesi gerektiğini
ifade ettiğimizde Kaynak nerede? Popülizm yapmayın. şeklinde
yanıtlarla karşılaştık. Oysa sorun kaynak sorunu
değildir, konu mali bir sorun da değildir; sorun, geçmişimize
yönelik saygımız ve geleceğimize yönelik sorumluluğumuzdur.
Bizler, bunun bilinciyle Türkiye Büyük Millet Meclisine yasa önerisi verdik.
Verdiğimiz öneride temel taleplerimiz afaki olmadığı gibi
uygulanabilirliği bulunan, gerçekçi ve olması gereken
düzenlemelerdir.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, emeklilerimize refah payı
ödemelerinin yapılması istenmiştir. Özellikle emekli
aylıklarının enflasyon karşısında erimesinin
durdurulabilmesi amacıyla, gayrisafi yurt içi hasılanın
yıllık artış oranlarının emekli
aylıklarına yansıtılmasını teklif
etmişizdir.
Satın alma gücünün düşmesi ve emekli
aylıklarının kuşa dönmesi nedeniyle, emekli olmasına
rağmen çalışmak zorunda kalan
yaşlılarımızın, emeklilerimizin 5510 sayılı
Kanunla getirilen sosyal güvenlik destek primi ödemesinin
kaldırılmasını talep ettik.
Emekliliklerine ve aylıklarına hiçbir etkisi olmayan ve
devlete çalıştıkları için bir haraç ödeme
mantığına dayanan bu sosyal güvenlik destek primi ödemesinin,
sosyal devlet anlayışıyla hiçbir bağlantısının
olmadığını, bu nedenle kaldırılmasını
teklif ettik.
Sigortalılardan, bir yandan genel sağlık sigortası
primi alınmasına rağmen diğer yandan tedavilerinde tekrar
katılım payı alınmasının sosyal adaletle ve sosyal
devlet ilkesiyle bağdaşmadığını belirterek,
tedavi katılım payının kaldırılmasını
teklif ettik.
Gelin, gerçekten yaşlılarımız ve emeklilerimiz için,
onların onurlu, insanca bir yaşam sağlamaları için bu
düzenlemeleri yapalım diyoruz, bunu istiyoruz.
Kamuoyunda, Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekillerinin emekli
olmaları ve emekli aylıklarıyla ilgili yapılan
düzenlemelerin yansımalarını hepimiz gördük, toplumun tepkisini
hep birlikte yaşadık.
İktidar partisince Meclisimize sunulan yasa teklifi bu
kaygılarımızı gidermekten uzak, emeklilerimizin
beklentilerini karşılamamakta, sadece yapılmış olmak
için yapılan bir tekliftir.
Adı intibak olmasına rağmen bu yasa, kamuoyunun ve
emeklinin insanca, onurluca yaşamını sürdürebileceği
nitelikte değildir. Adını intibak koymakla intibak olmuyor. Bu
yasayla yapılan düzenlemeler yalnızca kısmi iyileştirmedir.
Bunun adını bu anlamda doğru koyun, Kısmi iyileştirme
yapıyoruz. deyin. Bu yasa, emeklinin ihtiyacını giderecek
nitelikte kesinlikle bir düzenleme getirmemektedir. Oysa, anlamı
itibarıyla intibak tüm emekliler arasında maaş
farklarını giderecek nitelikte olmalıydı.
Anlaşıldığı kadarıyla, Cumhuriyet Halk Partisinin
gerisinde kalmamak için verdikleri sözü yerine getirmiş gibi gözükme
gayretiyle hazırlanmış, dostlar alışverişte
görsün mantığıyla düzenlenmiş bir yasa teklifidir.
Bugünün can yakan sorunu sadece ertelenmiş ve emekliler
arasındaki eşitsizlik ve maaş adaletsizliklerini
gidermemiştir. Şöyle ki: Yasa tasarısında sorun sadece 2000
yılı öncesindeki emeklilerin sorunu gibi
anlaşılmıştır. Yapılan düzenlemeler sadece 2000
öncesinde emekli olan 2 milyon 900 bin kişinin 1 milyon 900 bin
kişisini kapsamaktadır. Aynı şekilde, 2008
yılından sonra yürürlüğe giren yeni kanuna göre emekli olacaklar
açısından da ileride aynı sorun daha da büyümüş olarak
karşımıza gelecektir. Adaletsizce uygulamalar bütünüyle devam
ettirilecektir.
Esas olarak, söz konusu yasanın insanca yaşam
standartlarına sahip olması gereken en önemli toplumsal grup olan
emeklilerimiz açısından, en azından, asgari bir temel
aylığı düzenlemesi gerekmekteydi, açlık
sınırında bir düzenlemeye mahkûm edilmemeliydi. Oysa, yasa
tasarısında, bırakınız asgari bir aylık
düzenlemesini, yine yapılacak hesaplamalara dayalı olarak zaten çok
düşük aylık almakta olan en sorunlu kesimlerin aylıklarında
hiç artış yapılmaması gibi bir olasılık ortaya
çıkmıştır.
Yine, söz konusu yasa tasarısında millî gelir
artışından pay verme yerine sadece 2000 yılı için
düzenleme yapmayla yetinilmiştir.
Yasa tasarısına bakıldığında
yazımın ne kadar bulanık ve anlaşılmaz olduğu
görülmektedir. Bir diğer deyişle, emekli aylıklarına gerçek
güncelleme yapılmamaktadır, millî gelir artışından pay
verilmemektedir. Emeklilerimizin aldıkları aylıklara
almaları gereken refah artışlarının
yansıtılarak mağduriyetlerinin kısmen de olsa giderilmesi
sağlanabilir. Hâlen bu şans şu anda bu Meclisin önünde.
Sosyal
devletin temel ödevlerinden biri, ülkede yaşayan herkesin refah düzeyini
yükseltmektir. Bu çerçevede BAĞ-KUR emeklileri açısından da
aynı düzenlemeler yapılmalıdır.
Kanun
tasarısında, asıl korunması gereken tarımda
çalışanlarla ilgili düzenlemeler de yapılmalıdır. Bu
da eksik bırakılan bir yanıdır.
2003 ile
2008 yılları arasındaki dönem için bu tür sigortalılardan
emekli olmuş yurttaşlarımızın aldığı
yaşlılık, maluliyet ve ölüm aylıklarının artırılarak
mağduriyetlerinin kısmen de olsa giderilmesi gerekmektedir. Söz
konusu yasa tasarısında buna ilişkin bir düzenleme
yapılarak, emeklilerimize gelecekte de insanca yaşayabilecekleri
gelir sistemi yaratmak ve en azından bugünkü gelirlerini reel anlamda
almalarını sağlayacak bir sistem kurmaktır.
Bu
çerçevede, emeklilerin aldıkları aylıkları, sürekli iş
göremezlik geliri, dul ve yetim aylığı alanların
aldıkları gelir ve aylıkların
artışlarının bundan sonra altı aylık olarak
enflasyon oranında artırılmasıyla toplumun bu kesimlerine
ödenen aylık ve gelir artışlarında millî gelirdeki
artışların tümünün de dikkate alındığı bir
sistem kurmak gerekmektedir.
Özellikle
yaşlılık aylığı almakta iken yeniden
çalışmaya başlayan sigortalılar açısından bu
çalışmalarının emekli aylıklarına etki etmemesine
rağmen aylıklarından sosyal güvenlik destek primi alınması
adil bir uygulama değildir.
Bu
uygulama emeklileri oldukça zor duruma sokmaktadır. Bu tür durumlarda
emekli iken çalışmaya devam eden emeklilerimizin ödedikleri sosyal
güvenlik destek primlerinin kaldırılması gerekmektedir.
Yaşlılık
aylığı almak için emekliye ayrılan kişiler,
dinlenmeleri gereken yaşlarda fiilen çalışmak zorunda
kalıyorlar. Bunun tek nedeni emekli aylıklarının
geçimlerine yetmemesidir. Geçinemediği için çalışmak zorunda
kalan kişilerin
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (Devamla)
emekli aylıklarının yüzde 15inin
kesilmesinin, çalışmanın cezalandırılması
dışında hiçbir açıklaması yoktur. Bizler bu yasa
tasarısının yeniden ele alınmasını ve sadece
maliyet hesabının yapılmamasını diliyoruz.
Yüce Meclisi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çelebi.
Barış
ve Demokrasi Partisi Grubu adına Sayın Demir Çelik, Muş
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Çelik.
BDP GRUBU
ADINA DEMİR ÇELİK (Muş) Sayın Başkan, çok
saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; sosyal sigortalar ve
genel sağlık sigortası yasasının 5inci maddesi
üzerine söz almış bulunmaktayım.
5inci
madde hem yaşlılık aylığı hem malullük
aylığı hem de ölüm aylığı üzerine yeni
düzenlemeyi içermektedir. Düzenlemeler mevcut, var olan yasadan yararlanan
çalışanları, emeklileri, nispi ve kısmi noktada yararlandırma
amaçlıdır. Bu anlamıyla biz de bu yasanın emekçiler ve
emekliler lehine olduğundan kaynaklı desteğimizi sunmak
istiyoruz ancak gerek 5inci maddede gerekse bir bütün olarak yasanın
kendisinde gördüğümüz şey daha az hak-daha çok prim, daha az hak-daha
çok emek eksenlidir. O anlamıyla insani ve vicdani değerlerden
uzaktır. Hâlbuki dünyanın herhangi bir yerinde olduğu gibi
ülkemizde de her birimizin nezdinde de En yüksek değer emektir.
dediğimiz ve tespitinde bizatihi emek sahibi olduğumuz bu düşünce
bu yasada gerekli itibarı, değeri görmüş değildir. Aksine,
iktidarın ve sermayenin güç odağına dönüştürüldüğü, bu
gücün de merkezileşerek hiyerarşik ilişkiyle toplumu, toplum
dinamiklerini hiçleştirdiği bir anlayış vardır. Bu
anlayış değil midir ki binyıllardır
insanlığa savaşı ve savaşın yol
açtığı siyasal, sosyal travmalara yol açan? Bu anlayış
değil midir ki insanlığın, Birinci ve İkinci Dünya
Savaşıyla milyonların ölümüne, sosyal değerlerinin
kaybına, bir şekliyle soykırımların
yaşanmasına neden olan?
İşte bunun neticesindedir ki, İkinci Dünya
Savaşı sonrasında, uluslararası emperyal güçler başta
olmak üzere, Birleşmiş Milletler, yeni bir zihnî algı, yeni bir
yaklaşımla soruna çözüm arama, liberal demokrasi dediğimiz
siyasal projeyle toplumu yeniden şekillendirme arayışına
girdiler. Burada söz konusu olan gücü merkezileştirmek değil, aksine,
tabana yaymak. Yine, aynı şekilde, hizmetin üretilmesi ve
yürütülmesinde olduğu kadar kaynakların rasyonel
kullanılmasında da tabana dayalı demokratik katılımcılığı
esas alan bir anlayış öne çıkmaya başladı ve onun
ürünü, eseridir ki, günümüz demokrasisi yeniden, her türlü siyasal
açmazına ve sıkıntısına rağmen, kabul
edilebilinir, sindirilebilinir ve uçların ehlileştirilmesi, sisteme
entegrasyonuna fırsat verebilir niteliklere kavuşmuştur. Ama en
yüksek değer olan günümüz dünyasının evrildiği bu yeni
siyasal algıya rağmen, beklenmesi gereken, bütçenin
yapılması sürecinde de, kararlaştırma sürecinde de,
uygulaması ve yürütülmesi sürecinde de toplum dinamikleri
olmalıydı yani emekçiler, ezilenler, yoksullar, emekliler, halklar
olmalıydı. Her birinin, ülke nüfusunun yüzde 75ini ilgilendiren bu
bütçede, elbette ki, emeği oranında katkısı vardı.
Katkısı olan, üreten, vergisiyle bütçeyi oluşturan bu halk,
bütçenin uygulanması ve yürütülmesinde söz sahibi değilse, hak sahibi
değilse, paydan adil ve eşitlikçi bir şekilde
yararlanamıyorsa, burada adalet duygusu zedelenmiş demektir, toplumda
eşitlikçi anlayış zedelenmiş demektir. O anlamıyla da,
toplumu toplum olmaktan ileri gelen dinamiğini, etkinliğini,
verimliliğini sürekli tüketen, tüketmesiyle birlikte de üretimden kopan
bir ilişkiye sürüklemiş oluruz. İşte bu
anlayışın gereği olarak, toplumumuz özellikle 12 Eylül
darbe Anayasasıyla depolitize olmuş, siyaset dışına
itilmiştir. Okuyan, eğiten, sanat ve toplumsal aydınlanma
faaliyetine katılan bir toplum olmaktan çıkarılıp,
jakobenci bir anlayışla üstten şekillendirilen, verilene razı
edilen ve verilenle yetinmesi telkin edilen bir noktaya geldik.
Sorgulayan değil kabul eden, itaat eden, biat eden toplumdan irade
çıkmaz. Bu irade, yeri geldiğinde askerî vesayete, yeri
geldiğinde yargıya, yeri geldiğinde başka güç
odaklarına kendi hakkını erteleme anlamına gelir. Ne
olursunuz, gelin, bir bütün olarak, henüz zaman kaybolmamışken, yol
temizliğine başta Siyasi Partiler Yasası ve seçimler yasası
olmak üzere Terörle Mücadele Yasasını, antidemokratik yasaları
bir bütün olarak kaldırıp demokratik, eşitlikçi, özgürlükçü bir
anayasada emekçilerimizin de, ezilenlerimizin de kendisini gördüğü,
bulduğu yeni bir Türkiyeyi oluşturalım. Ancak o zaman bu yeni
algı hepimize kazandırır. Bize kazandırdığı
gibi, emekçimize de, emeklimize de, ezilenimize de kazandıracaktır.
Düşününüz ki açlık sınırının 960 lira
olduğu Türkiyede asgari ücretle geçinmeye mahkûm olan ben, sosyal
aktivite olan sinemaya, tiyatroya gidemeyeceksem, kitap satın alıp
okuyamayacaksam, ailemle herkesin hakkı olan seyahati
sağlayamayacaksam, günümüz küresel dünyasının nimetlerinden,
yani iletişiminden, turizminden yararlanamayacaksam, insan hakkı
olmaktan ileri gelen haklarım gasbedilmiş demektir. Bu gasp, bir
şekliyle haklarımızı havale ettiğimiz hiyerarşik
ilişkinin bize reva gördüğüdür. İtirazımız buna
olmalıdır.
Hiyerarşi toplumu köleleştirir. Gelin, toplumu ve toplum
dinamiklerini özgürleştiren bir algı ve anlayışla herkesin
hak ettiği gelir kaynaklarına ulaşması
fırsatını sağlayalım ve insanca yaşamanın
koşulu olan insani yaşam standardında ülkemizin gelirine paralel
ve eş değer düzeyde bir gelir sahibi olalım.
Biz ki gelişmiş 20 ülkeden biri olmakla övünürüz, biz ki
ekonomik gücümüzün, ekonomik
kalkınmışlığımızın 16ncı
sırada olmasıyla övünürüz ama hâlâ G 20ler içerisinde en düşük
gayrisafi millî hasıladan pay kişi başı 30 binken, benim
ülkemde yani Türkiyede kişi başı gayrisafi millî hasıla 12
binse bu hepimizin eksikliği, hepimizin gidermesi gereken bir temel
problematik alandır. Bu alanı gideremediğimiz sürece,
sağlık denilen, bireyin de toplumun da ruhi, bedenî, sosyal ve
siyasal verimliliğini, iyi hâlini sağlayacak olan bu alanda da
sınıfta kalmaya mahkûmuz. Ertelenemez bir sorunken her gün yeniden ve
geçici madde değişiklikleriyle bu sorunun üstesinden gelemeyiz.
Sağlık dünyada Allahın bizlere bahşettiği bir nimetse
bu nimeti ikame etmek, beslemek herkesten çok siyasal organizasyon olan
devletin görevidir, devletin organlarının görevidir. Bu görev bir
başkasına ertelenemez ve herkesten, her şeyden de önce yasama
faaliyetini yürüten Meclisin görevidir çünkü kanun yapıcıdır.
Kanun ve yasalar üzerindeki Anayasa, topluma güven, huzur, mutluluk ve
sağlık getirecekse anlamlıdır, değerlidir. Ötesi,
iktidara, güç odağına hizmet eden değişikliklerle
sınırlı kalır, aynen 12 Eylül Anayasasını 17
defa değiştirmek zorunda olduğumuz gibi, son genel sağlık
sigortasını doksan yıllık Türkiye Cumhuriyeti tarihinde 6
defa değiştirmek zorunda olduğumuz gibi her gün
değiştireceğimiz yamalı bohçalardan artık usanç duyan
bir toplum yaratmış olacağız. Onun yerine özgürlükleri
açan, adaleti sağlayan, eşitliği sağlayan bir toplum
hepimize kazandıracaktır diye düşünüyor, saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN Şimdi, madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Sayın Korkmaz.
Buyurun Sayın Korkmaz. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 171 sıra sayılı ve kamuoyunda
İntibak yasası diye bilinen Kanun Tasarısının
5inci maddesi üzerinde şahsım ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun
görüşlerini açıklamak üzere huzurlarınızdayım. Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, dünden itibaren intibak yasasını
konuşmaya başladık. Bu tasarı Meclise intikal ettiği
tarihten itibaren tasarının yasalaşmasını
bekleyenlerin içeriğini duydukça, kapsamını öğrendikçe
karamsarlığı artmakta, gittikçe ümidini yitirmektedirler.
Kıymetli arkadaşlar, açıkça söylemek gerekirse dağ
fare doğurmuştur. Birçok teknik tabir, oranlar ve rakamlar içinde bu
tasarının neler getirdiğini kısaca şöyle
özetleyebiliriz: Ülkemizde 9,5 milyon emekli var. Bu tasarı BAĞ-KUR,
Emekli Sandığı ve SSK emeklilerinin bir bölümünü yani
yaklaşık 7,5 milyon emekliyi ilgilendirmiyor. Kimse hayale
kapılmasın, sadece SSK emeklilerinin bir kısmını,
yaklaşık 2 milyon kişiyi enterese ediyor yani emeklilik
rejiminde bir devrim değil yapılan. 2008de bizzat sizin
uygulamalarınızla açılan 2000den önce ve sonra emekli
olanların maaşları arasındaki makası kapatmaya yönelik
bir çalışma.
Ne denir buna? Önce eşeğini kaybettirip sonra da
buldurmanın getirdiği mutluluk! denilmez de ne denir buna? 2008den
önce en düşük emekli aylığı 782 lira, getirdiğiniz
düzenlemelerle bugün en düşük emekli aylığı 642 lira, yani
siz en düşük emekli aylığını daha da gerilettiniz. Şimdi
görüyoruz ki bunu telafi etmek için geriye dönük bir toplu ödeme de yapmayacaksınız,
hiç olmazsa kırıp döktüğünüzün yerine bir şeyler
koysaydınız.
Yasanın yürürlük tarihini 2013 olarak tespit ediyorsunuz. Neden?
Emeklilerimizde bıçağın kemiğe
dayandığını görüyor, bir an önce bir şeyler
yapılması gerektiğini biliyorsunuz. Her yerde de koca koca
konuşuyorsunuz Ekonomimiz şöyle iyi, böyle iyi. Avrupa bile bizden
akıl istiyor. diye. O zaman emekliye neden yansıtmıyorsunuz bu
gelişmeleri? Millete mi yalan söylüyorsunuz yoksa emeklileri mi gözden
çıkardınız? Ülkeyi iyi yönetemiyorsunuz dediğimizde
celallenmeyin. Sorarım size: Uygulanan bir işte neden intibaka, uyuma
ihtiyaç duyulur? Çünkü hesaplanamayan, öngörülemeyen gelişmeler
olmuştur, bazı şeyler kötü gitmiştir. Yeni duruma uyum sağlamak
üzere intibak çalışması yapılır. Bu tasarının
açıklaması budur.
Emekli aylığı rejimi nasıl bu hâle geldi? Devri
iktidarınızda nasıl daha adaletsiz bir noktaya gelindi?
Kısaca, emekli aylığı hesaplama yöntemini
değiştirmenizdir bunun nedeni. Aylık bağlama
oranlarını düşürdünüz. 2000den önce dokuz bin gün prim
ödeyenlerin yüzde 75 olan aylık bağlama oranı, 2000-2008
arasında yüzde 65e, 2008den sonra yüzde 50ye düşürülmüştür.
Ülke refah payından emeklilere verilen pay üçte 1lere
düşürülmüştür. Ayrıca, alt sınır aylıkları
düşürülmüştür. Bu değişiklikleri yaptıktan sonra
Emeklilere enflasyon artış oranında zam yapıyoruz.
demenin ne anlamı var? Kaldı ki işinize geldiği
şekilde sonuç elde etmek üzere enflasyon hesaplama yöntemini de değiştirdiniz.
Hesaplarınız yanlış, bu hesapların
doğruluğunu tespit etmek için ortaya koyduğunuz sağlamalar
da yanlış. Rakamlara takla attırmak yahut kafanıza göre
muhasebeci bulmak denir bunun adına.
Değerli milletvekilleri, 5inci madde 5510 sayılı Kanuna
geçici 39uncu maddeyi eklemekte ve 2000 yılı öncesinde 506
sayılı Kanuna göre bağlanan malullük, yaşlılık
ve ölüm aylıklarında yeniden hesaplama yapılması hususunu
getirmektedir. Taban aylık bağlama oranları olarak gösterge
tablosundan aylık hesaplanmış olanlar için yüzde 60, üst
gösterge tablosundan aylık hesaplanmış olanlar için ise 1999
yılı Aralık ayında yürürlükte bulunan ve gösterge
rakamına göre yüzde 59,9 ile yüzde 50 arasında belirlenmiş olan
oranlar esas alınmıştır. 506 sayılı Kanunun
kaldırılan 96ncı maddesinin önceki hükümlerine göre
uygulanmış olan aylık alt sınır hiç dikkate
alınmamıştır. Taban aylık bağlama oranları
yüzde 70ten yüzde 60a çekilmiş, tavan göstergeden prim ödeyenlerin
aylık bağlama oranları da yüzde 60 yerine yüzde 50 olarak
uygulanmıştır. İntibak yapılabilmesi için taban aylık
bağlama oranlarında eşitlik mutlaka temin edilmelidir.
Bir
diğer konu da süper emeklilerin durumu. Bu tasarıda, süper
emeklilerin satın aldıkları hizmet süreleri dikkate
alınmamıştır. 1987 tarihinde çıkarılan kanun
gereği borçlanma primi ödeyen ve kamuoyunda süper emekli olarak bilinen
emeklilerin yüksek prim ödeyerek satın aldığı her iki yüz
kırk gün için de aylık bağlama oranının bir puan
artırılması hususu ortada bırakılmıştır.
Nasıl bir netice ile karşılaşılacağı
belirsizdir. Devletin devamlılığı gereği süper
emeklilerin müktesep haklarının korunacağı tasarıda
açıkça belirtilmelidir.
2000
öncesinde emekli olmuş insanlarımıza yeniden hesaplanan
aylıklarının 2000 yılı Ocak ayından itibaren her
yılın yıl sonu TÜFE artış oranı ve gayrisafi yurt
içi hasıla sabit fiyatlarla gelişme hızı esas alınarak
güncellenmek suretiyle 2008 yılı Ocak ayına
taşınması öngörülmektedir ancak bu hesaplamada gayrisafi yurt
içi hasıla gelişme hızının yüzde 75i esas
alınmaktadır. Neden tamamının değil de yüzde 75inin
esas alındığını da anlamış değilim.
Madde gerekçesine baktığımızda da bu hususu açıklayan
bir ifadeye rastlanılmamıştır. Aylıkların
güncellenmesinde gayrisafi yurt içi hasıla gelişme
hızının tamamı dikkate alınmalıdır.
Sayın Bakan, getirilen tasarı, emeklilerin derdine deva
olmadığı gibi, büyük bir hayal
kırıklığı yaratmıştır. Bu sükûtu
hayalin müsebbibi de başta Sayın Başbakan olmak üzere sizlerin
seçim meydanlarında milyonlarca emekliye vermiş olduğunuz
sözlerdir. Bu sözlerinizin maalesef aslı astarının olmadığı
ortadadır. Elbette, SSK emeklilerinin bir bölümü için çok cüzi bir
iyileştirme vardır. Sırf bu yüzden, Milliyetçi Hareket Partisi
olarak tasarıya Evet. diyeceğiz ancak ülkenin sosyal
güvenliğinden sorumlu bir bakan olarak Emekli Sandığı,
BAĞ-KUR emeklilerine, bu kanundan faydalanmayacak SSK emeklilerine siz ne
söyleyeceksiniz, merak ediyorum. O, seçim meydanlarında öyleydi. mi
diyeceksiniz Yandaşlarımıza kaynaklar akıtırken
yeterli parayı bulamadık. mı diyeceksiniz yahut Bize çuval
çuval oy verdiniz, bedeline katlanırsınız. mı diyeceksiniz
sizin bileceğiniz iş ancak emin olduğum bir şey var, bu
tasarı için söylenecek tek şey, tasarı, emeklinin insan onuruna
yakışır bir şekilde yaşamasını temin edecek
bir emekli aylığı rejimi getirmemektedir, emeklinin
umutları başka bahara kalmıştır, AKP tarafından
maalesef yine aldatılmıştır.
Meydanlarda verdiği sözleri yerine getirmeyen, aklı fikri
Çankayada olan bir Başbakan ile bu işin daha fazla
gitmeyeceğini görerek bu gidişata son vermek, başta emeklilerimiz
olmak üzere yine vatandaşlarımızın elinde diyor, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.
Sayın milletvekilleri, gruplar adına konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi, şahısları adına Bursa Milletvekili
Sayın Mustafa Öztürk.
Buyurun Sayın Öztürk. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA ÖZTÜRK (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 171 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 5inci maddesi üzerine şahsım adına
söz almış bulunmaktayım.
Sözlerime başlamadan önce, iki gün önce, biliyorsunuz 28
Şubatın yıl dönümüydü, onunla ilgili birkaç söz etmek istiyorum.
Elit ve üstünlük anlayışına dayalı, kendi
iradelerini millet iradesinin üstünde gören, milleti cahil görüp sürü gibi
güdülmesi gerektiğini söyleyen 28 Şubatçılara ve onların
bağlarına, Bin yıl sürecek. dedikleri sürecin yıl
dönümünde nerede olduklarına bakarak ibret almalarını
hatırlatmak isterim.
28 Şubat, demokrasi tarihimiz için kara bir lekedir; millet
iradesinin, demokrasinin rafa kaldırıldığı,
katledildiği bir dönemdir. Ülkemizde ekonomiden eğitime,
sağlıktan sivil toplum örgütlerine kadar her alanda ağır
yaralar açmış, enkaz bırakmıştır. İnanç ve
düşünceler zincirlenmiş, insanımız umutsuzluğa
itilmiştir. Kız öğrencilerimiz inançlarından, kılık
kıyafetlerinden dolayı eğitim haklarından mağdur
bırakılmıştır. (MHP sıralarından
gürültüler)
Maalesef yine bugün görüyoruz ki bazı siyasi parti temsilcileri -teklifte
olan- bir tasarıdan dolayı kız çocuklarının okula
gitmemesini söylüyorlar ve engelleneceğini söylüyorlar. O gün
baskılarla, zulümlerle, fiziksel birtakım şiddetle
çocukların nasıl okula gitmelerinin engellendiğini hep beraber
izledik. Bu çocuklar psikolojik tedavi aldılar, büyük sıkıntılara
maruz bırakıldılar. İşte çetelere ve mafyalara ortam
hazırlanmış, hukuk katledilmiştir. Millet, yüce millet
kendi iradesine ipotek koymak isteyenlere karşı, beşinci
yıl içinde AK PARTİye bu enkazı temizleme görevi
vermiştir. AK PARTİ, yeni anayasayla birlikte 28 Şubatın
tüm izlerini silerek milleti taçlandıracaktır. Bundan kimse
endişe etmesin.
Değerli milletvekilleri, sosyal güvenlik sistemiyle ilgili
yaşanan sorunlar Türkiye'nin sorunları değildir. (MHP
sıralarından gürültüler) Bütün dünya, sosyal güvenlik sistemiyle
ilgili sorunlarla boğuşmakta, onlarla ilgili önlem almaktadır.
Nitekim gelişmekte olan ülkelerle gelişmiş ülkeler
arasındaki bu sorunlar farklılık göstermekle birlikte çözüm
noktasında ortak birtakım kararlar alınabilir. Ülkemizde sağlık
alanında katedilen mesafe, gelir imkânlarının artırılması
sonucu doğal olarak ortalama insan ömrü uzamıştır.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Malı götürdünüz!
MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) - Nitekim sizler de biliyorsunuz
sağlık alanında yapılan yatırımlar, inanın,
gerçekten milletimizin büyük takdirine şayan olmuş, milletimiz büyük
teveccüh göstermiştir. Hepimiz hastaneleri ziyaret ediyoruz. Ziyaret
ettiğimiz zaman tek kişilik odalarda bizim hastalarımız -Ben iki hafta önce ziyaret ettim, her zaman
da ziyaret ediyorum- diyorlar ki Allah razı olsun
Başbakanımızdan ve Hükûmetten, sizlere de teşekkür
ediyoruz. Daha ne isteyelim doktorlarımız, hemşirelerimiz bize
güzel bakıyorlar, bundan dolayı da yolunuza devam. diyorlar, biz de
yolumuza devam ediyoruz. (MHP sıralarından gürültüler)
Değerli arkadaşlar, buna paralel olarak emeklilik
yaşının yükselmesi de sistemin sürdürülebilmesi
açısından bir zorunluluk olarak pek çok ülkede gerekli
görülmüştür. Gelişmiş dönemlerde değişik emeklilik
rejimleri sonucu farklı emeklilik tipleri ortaya çıkmıştır.
Sizler de biliyorsunuz ki bu tasarı daha önceki dönemlerde meydana
getirilen emeklilik dengesizliğini ortadan kaldırmak üzere
getirilmiştir. Bu dünyadaki krizi göz önüne alırsanız, dünyadaki
sosyal katmanlara ayrılan imkânların daraltılmasını,
emeklilik yaşının yükseltilmesini, kira
yardımlarının giderilmesi noktasındaki tasarruf
tedbirlerini düşünürseniz bu tasarının ne kadar önemli
olduğunu hep beraber görmüş oluruz.
Genel sağlık sigortasının
başlatılması, bireysel tasarrufa dayalı özel sigortacılık
uygulamalarının yaygınlaştırılması, herkesin
kayıt altına alınması, kaçakların önlenmesi tüm
kesimleri sürekli ve kaliteli sağlık hizmeti açısından çok
önemli bir husustur. Devletin katkısının zaman içinde
azaltılması sistemin kendini dengelemesi açısından da son
derece önem arz etmektedir.
Daha önce farklı ve karmaşık sosyal güvenlik sistemi bir
önceki AK PARTİ Hükûmetleri döneminde tek bir çatı altında
birleştirilmiş, bu karmaşa ortadan
kaldırılmıştır.
Maddeye esas olarak katkı oranında emekli aylığı
eşit işten eşit emekliliğe, eşit ücret, malûllük
durumunda bakıma muhtaç olan kimselerin daha fazla oran uygulamasıyla
sosyal adaletin gereği hedeflenmiştir. Mevcut intibak
yasasının ek maddesi kazanılmış hakların
korunmasını gerektirmektedir. Bunun için de bir geçiş dönemi
öngörülmüştür. Bu geçiş dönemindeki uyumsuzlukların, ortaya
çıkacak problemlerin kaldırılması için de Kurum Yönetim Kurulu
görevlendirilmiştir.
Değerli milletvekilleri, maddenin lehinde oy
kullanacağımı söylüyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Öztürk teşekkür ediyorum.
Şahıslar
adına ikinci konuşmacı Sayın Reşat Doğru, Tokat
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
Sayın
Doğru, buyurun.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 171
sıra sayılı Kanun Teklifinin 5inci maddesi üzerine
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin
başında, İstanbulun Beyoğlu Sütlüce semtinde polise
yönelik bir saldırı olmuştur. Saldırıda 15 tane
polisimiz, 1 tane de sivil vatandaşımız
yaralanmıştır. Ben yaralılara acil şifalar diliyorum.
Yine,
sözlerimin başında, biraz önce çok değerli milletvekili
arkadaşımız burada konuşurken sağlıkta çok büyük
bir çağ atlama olduğunu ifade ettiler. Sayın milletvekilleri,
sağlıkta çağ atlamanın göstergesi, Ankara Numune
Hastanesine veyahut da Hacettepe Hastanesine gidip oradaki durumu tespit
etmektir. Ankara Numune Hastanesine gidin bakalım, orada muayene olmak
için ne kadar sıra bekleyeceksiniz? Yine, bir hastanızı muayene
ettirmek istiyorsunuz. Gidin bakalım Hacettepe Hastanesine, nasıl
muayene ettirebileceksiniz? Ayrıca beraberinde yine bir acil hastanız
olsa, işte yoğun bakımda yatması gerekse yoğun
bakımı bulabilecek misiniz, onu merak ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, emekli intibak kanunu uzun zamandır beklenen bir
yasadır. Son on yıldan beri de emekli insanlarımız
devamlı mağdur olmuşlardır. SSK, BAĞ-KUR, Emekli
Sandığı emeklisi insanlarımız, Ne zaman intibak
kanunu çıkacak ve rahatlayacağız. diye beklenti içerisindedirler.
Ancak getirilen sözde intibak kanunu tasarısı sadece 2000
yılı öncesi SSK emeklilerini değil, BAĞ-KURlusuyla, Emekli
Sandığıyla herkesi kapsamalıydı. Tasarı,
toplumdaki bütün emeklilerin umutlarını kırmış ve
yaşama küstürecek konuma getirmiştir. Emekli
insanlarımızın tümünü kapsayacak geniş kapsamlı bir
çalışma yapılması gerekiyordu. Bu sadece emekli
aylıklarının güncellenmesi değil, gelecek
açısından da aylıkların reel anlamda korunması için
gerekliydi.
Sayın
milletvekilleri, emekli aylıklarının artışları,
genel enflasyon endeksleri yerine bu kesimin tüketim kalıplarını
ve hayat standartlarını dikkate alan özel endekse göre
yapılması sağlanmalıdır. Ayrıca ülkemizde
kişi başına gelirin gayrisafi millî hasıladan 10 bin dolar
düştüğü ifade ediliyor. Gayrisafi millî hasıladan gösterilen
payları emekliler istiyorlar ancak bunun olmayacağı da
görülüyor. Ancak işin doğrusu, ekonomik büyümenin görüldüğü refah artışının emekli
aylıklarına yansıtılmasıdır.
Sonuçta, emekli insanların insanca yaşayabilecekleri gelir
sistemine ulaşabilmek, gelirlerini reel anlamda alabilecekleri bir sistem
kurulması gereklidir. AKP iktidarında işçisiyle, memuruyla,
esnafıyla, emeklisiyle çok ciddi ekonomik kayıplara uğranmıştır.
Emekli insanlar normal geçimlerini temin edemedikleri için yine
çalışmak mecburiyetinde kalmaktadırlar; bugün
aldığı aylık çocuklarının, evinin normal
masraflarını bile karşılamıyor. Çeşitli sebeplere
bağlı olarak çalışmak zorunda kalan kişilerin emekli
aylıklarının yüzde 15inin kesilmesinin çalışanın
cezalandırılması dışında hiçbir
açıklaması yoktur. Bu insanlar fedakârlık yapıp
çalışıyorlarsa hiç olmazsa bu kesilen miktar çok düşük
tutulsun, yüzde 1ler seviyesinde olsun. Yaşlılıkta insanca
yaşayabilecekleri, açlık sınırında olmayacak şekilde
ücret verilmesi gerekmez mi? Bu mahzun insanların sesini duyalım,
mutlaka duyalım.
Bütçe imkânlarının yetersizliği bahane edilerek
emeklileri mağdur etmeyelim. AKP yaklaşık olarak on yıldan
beri tek başına iktidardadır. Bütçe
imkânsızlığında emeklinin hiç suçu yoktur. Doğrudur,
ülkenin ekonomik durumu bozuktur ancak bu duruma gelinmesinin tek sorumlusu AKP
iktidarıdır, emekli insanlar değildir. Şayet samimiyseniz
gelin, çok kapsamlı bir emekli intibak kanununu Türkiye Büyük Millet
Meclisine getirelim, emekli aylıklarını gayrisafi millî
hasıladaki gösterilen değerlere göre yükseltelim.
Şu andaki sağlık katkı payları
insanlarımızın, emeklilerimizin yüreklerini yakmaktadır.
Bakınız, emekli insanların birçoğu ayda en az 2 veya 3 kere
hastaneye gitmek mecburiyetinde kalmaktadırlar, onların ödemiş
oldukları katkı payları ciddi manada büyük
sıkıntı yaratmaktadır. Hatta fakir ve fukaradan, daha
önceki yeşil kartlı dediğimiz insanlardan da aynı zamanda
katkı payı alınmaktadır. Gelin, bunları
kaldıralım, o zaman emekli insanlarımızı koruruz.
Şayet şimdi önlem alınmazsa emekli aylıklarındaki
eşitsizlik daha artacak ve emeklilerin mağduriyetleri devam
edecektir.
Her seçim döneminde bu insanlara yeni yeni umutlar veriliyor ancak
verilen umutların hepsi boşa çıkıyor. Getirilen bu
kanunlarla çok cüzi bir miktar maaş artışı
yapılması hiçbir şeye çözüm olmayacaktır çünkü 2000
sonrasında emekli olan insanlar da bu kanundan faydalanmak istiyorlar;
BAĞ-KURlusu da faydalanmak istiyor, Emekli Sandığı da
faydalanmak istiyor.
Dolayısıyla,
emeklilerle ilgili bu kanunu tekrar çok farklı bir şekilde
değerlendirip herkesi kapsayacak şekilde
çıkartılmasının toplum için gerekli olduğunu ifade
ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Doğru.
Sayın
milletvekilleri, şimdi madde üzerinde soru-cevap işlemi
yapacağız.
MEHMET
GÜNAL (Antalya) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Buyurun.
MEHMET
GÜNAL (Antalya) Az önce Sayın Sadık Badak, benim konuşmamla
ilgili Antalya üzerinde Yanlış bilgi veriyor. diye beyanda bulunmuş. Tutanakları da
getirdim. Kısa bir açıklamada bulunmak istiyorum, şahsımla
ilgili bir açıklama...
BAŞKAN
Sizden evvel açıklamalar yaptılar zaten ama buyurun.
MEHMET
GÜNAL (Antalya) Aldım, tutanağı bekledim, onun için
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
5.- Antalya Milletvekili Mehmet Günalın, Antalya Milletvekili
Sadık Badakın şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET
GÜNAL (Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Az önce
benim Antalya, Alanya, Manavgat arasında Alara Çayı üzerinde
yapılan köprüyle ilgili vermiş olduğum bilgi hakkında
Antalya Milletvekilimiz Sayın Sadık Badak bir açıklamada
bulunmuş. Ben tutanak gelsin diye bekledim. Onun için Sayın
Başkanım, arkadaşlarımızın konuşması
bitsin diye bekledim.
Burada,
vermiş olduğu cevapta Henüz geçici kabul
yapılmadığı için. diyor. Ben de söylemiştim zaten, il
genel meclisi açmış, il özel idaresi, yani valiliğin emriyle
kapatmış. Sayın Badak da aslında benim söylediğimi
satır arasında doğrulamış. Diyor ki: CHPli ve MHPli
arkadaşlarımız gitmişler, ziyaret yapmışlar,
kendiliğinden açılış yapmışlar. Yani Bizim olmadığımız yerde
açılış yapmışlar. diye aslında itirafta
bulunmuş. İşin aslı, demek ki o açılan köprü
kapatılmış, il özel idaresinin emriyle kapatılmış
ve şu anda orası kapalı duruyor.
Ben burada
soruyorum sayın bakanlara, Millî Savunma Bakanımız burada ama
geçici kabulü yapılmadan teslim almadığınız hiçbir
şey yok mu? Okullardan bahsediyorum, içme sularından bahsediyorum.
İl özel idaresinin yetkisi içerisinde olan birtakım şeylerin
hepsinin geçici kabulleri yapılıp mı alınmış? O
köprünün açılışını haber verirlerse ben de
gideceğim, bakalım kimleri çağıracaklar? Onun için, burada,
bu söylenenler doğru değildir.
CHP ile
efendim, MHP koalisyon yapıyormuş. Ee, en
azından PKKyla Osloda görüşmüyoruz veya Görüşenler şerefsizdir.
demiyoruz, değil mi! (MHP sıralarından alkışlar) Yani
yaptığımız şey, il genel meclisinde oradaki
arkadaşlarımız oturmuş, bir yatırım
yapılmış, yerine gitmişler o bölgenin. CHPyi niye
söyledim? Sadece Milliyetçi Hareket Partililer değil, oradaki il genel
meclisi üyeleri o köyle ilgili kim varsa bulur -bilen
arkadaşlarımız bilirler- onlar gider yerinde ziyaret ederler,
onların emeği geçtiği için de açmışlar. Zaten
vatandaş o açılış olmadan önce de geçiyormuş kaba
inşaatı bittiği için.
Şimdi, burada, kıskançlık yapmaya gerek yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET GÜNAL (Devamla) Devletin işi, milletin işi, kim
yaparsa yapar. Bunu İsmet Yılmaz da yapsa, Sayın
Bakanımız da yapsa Allah razı olsun deriz,
Başkanımız da yapsa Allah razı olsun deriz. Siz de deyin
ki: Allah razı olsun, CHP ile MHP bir iş yapmış.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Günal.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
2.- Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürkün; 31.05.2006 Tarihli ve 5510
Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununa Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve İstanbul
Milletvekili Süleyman Çelebi ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili
Yalova Milletvekili Muharrem İnce ile 81 Milletvekilinin; Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/566, 2/58, 2/137) (S.
Sayısı: 171) (Devam)
BAŞKAN Şimdi, madde üzerinde soru-cevap işlemi
yapacağız. Sisteme giren arkadaşlarımıza
sırasıyla söz vereceğim.
Sayın Kuşoğlu
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakanım, sosyal güvenlikte aktüeryal hesap
yapılmadan hiçbir işlem yapılmaz. Bu konuyla ilgili yapılan
aktüeryal hesaba göre 2023teki durumu nedir Kurumun, Aktüeryal hesaplara göre
Kurumun 2023 yılındaki durumu nedir? Bununla ilgili bir
çalışma yapılmış mıdır?
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kuşoğlu.
Sayın Öz
ALİ ÖZ (Mersin) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Bakanıma sormak istiyorum: Kronik
hastalıkların bazılarında, SGK, sağlık kurulu
raporu olmasına rağmen yüzde 10 katılım payı
almaktadır. Kronik hastalıkların hangisinde katılım
payı alınıp alınmayacağı kararını SGK
neye göre vermektedir?
Yeni çıkartılan yasayla özellikle yaşlılarda ve
emeklilerde sık görülen şeker hastalığı, tansiyon,
kalp hastalığı ve kronik akciğer hastalıklarından
kesinlikle katılım payı alınmayacaktır diyebilir
misiniz?
Bir diğer sorum da: Bir AKP milletvekili arkadaşımız
tek kişilik odalara geçtiğinden bahsetti. Ben aynı zamanda
hekimim. On yıllık iktidarınızda Mersin Devlet Hastanesinde
bir tek yeni tek kişilik oda oluşmamıştır. Böyle bir
şey yok. Lütfen Meclise yanlış bilgi vermeyiniz.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunarım.
BAŞKAN Sayın Sarıbaş
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakanım, 18 Mart Üniversitesinde yedi ve sekiz
yıldır çalışan ve sendikalı işçi
arkadaşlarımız 36 kişi yılbaşından sonra
işlerinden atılmışlardır. Bunların tekrar geri
alınacağı söylenmesine rağmen, bunlar atıldıktan
sonra yerlerine başka yeni insanlar alınmıştır.
Sendikalı olmak ve sendika hakları, sendikaya geçmek ve sendikayla da
olan bu ilişkilerinden dolayı bu insanlar işlerinden atılmıştır.
Bu vesileyle, sendikalıların işten atılmasıyla ilgili
bir çalışma gelecek midir? Ne yapmayı düşünüyorsunuz?
Türkiye'de sendikalı olmak suç mudur? İş yerinden
atılmasının başka bir gerekçesi gösterilmediğine göre
yoksa siyasal amaçla mı atılmıştır ve bu atılan
36 işçi arkadaşımızın hakları ne olacaktır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Çelebi
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Sayın Savunma Bakanımız tabii burada, ben
Çalışma Bakanımıza aslında sorumu sormak istiyorum.
Sanıyorum bu hakları Savunma Bakanı olduğu için savunur.
Zonguldak Taşkömüründe çalışan işçi arkadaşlar
arasında ücret adaletsizliği oldukça yüksek düzeydedir. Dünyanın
en zor mesleğini yapan maden işçilerinden kazmacı olarak
çalışan ve yeni yönetim alanına giren işçi
arkadaşlarımızın aldıkları maaş, ücret
adaletsizliği en yüksek boyuttadır. Aynı şartlarda,
aynı yerde, aynı işi yapan, aynı sanatı yapan
işçilerin bir kısmı 2.500 Türk lirası maaş
alırken, bir kısmı 1.500 Türk lirası almaktadır.
Çalışma Bakanı olarak bu adaletsizliği ortadan
kaldırmaya düşünüyor musunuz?
Bir son sorum da: Şu anda Sendikalar Yasası gündemde, biz de
alt komisyonda çalıştık ama bugün birçok iş yerinde
örgütlenen sendikalara yetki verilmiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Çelebi, teşekkür ediyorum.
Sayın Türkoğlu.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Sağlık Uygulama Tebliğine göre özel
sağlık kurumlarında paket fiyat uygulaması
yapılmaktadır. Bu uygulamaya göre hastalıklar değil,
branşlara göre fiyat ayarlaması yapılmaktadır. Yani
örneğin dâhiliye polikliniğinde muayene olan bir hasta için 21 lira
ödemekte SGK, ama bu 21 liranın içerisinde bütün tahliller, tetkikler fiks
olarak zikredilmekte yani en basit tahlili de yapsanız, idrar tahlili, kan
tahlili ya da tiroitle ilgili ileri bir tetkik de yapsanız aynı
fiyatı ödemektesiniz. Dolayısıyla, bu, özel sağlık
kurumlarını mağdur etmektedir. Bu mağduriyetin giderilmesi
maksadıyla Sağlık Uygulama Tebliğinde bir fiyat
güncellemesi yapmayı, düzenlemeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Bakan,
kamu adil olmalı, kamuda çalışan herkese eşit olmalı.
Bir kısım kamu görevlileri, maaşları yüksek tutularak,
emeklilik primleri yüksek maaşlardan kesildiği için, emekli
olduğunda yüksek ücretle emekli oluyorlar. Aynı kamuda
çalışan -özellikle idari hizmet- vali, kaymakam, emniyetçi
arkadaşların özellikle, aldıkları aylık gelirin önemli
bir kısmı tazminat olduğu için, bunların düşük
miktarla Emekli Sandığına primleri kesiliyor ama emekli olduktan
sonra, aynı işi yapan bir başka kamu görevlisiyle arasında
1e 2 fark oluyor. Kamu adil olmalı, herkese eşit olmalı,
adaletsizlik yaratmamalı. Kamu görevlileri arasında, bu - aynı
gün, aynı şeyi ödeyen arkadaşlar- birinin tazminatı fazla,
birinin de aylığı fazla diye, daha sonra, emekli olduktan sonra
bir hak kaybına yol açmaktadır. Bunun önüne geçilmesi gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.
Sayın Bakan
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın milletvekili arkadaşlarımın sorularına
cevap vermeye çalışacağım. Eğer ki
arkadaşlarımızdan cevabını veremediğimiz olursa
onlara da yazılı cevap verileceğini belirtmek isterim.
Tabii, bir milletvekilimiz
Aktuaryel hesabı yapılmadan,
doğru, bu ödemeler yapılmış.
2023 için
Sosyal Güvenlik Kurumu nasıl olacak? diye bir şey var. İntibak düzenlemesi
için maliyet projeksiyonu yapılmış durumdadır. Yıllar
itibarıyla artmakta ama 2023teki bu intibakın maliyeti 1 milyar 935
milyon TLdir, 2034 yılında da 215 milyon
TL olacaktır. Daha detaylı bilgiyi de arkadaşlara verebiliriz.
Bir başka husus: Kronik hastalıklarda yüzde 10
katılım payı alınmaktadır. Bunun ölçüsü nedir?
Hangisinden alıyorsunuz, hangisinden almıyorsunuz? diye bir
Katılım payı alınmayacak durumlar, hastalıklar
bilimsel komisyonlarca belirlendikten sonra, Kurumca değerlendirilmektedir.
Buradan şunu anlamak lazım ki
Yani tabii, Kurumdan ziyade, bilimsel
komisyon ne derse -bilime saygı ona riayeti gerektirir- ona uyulur, bilimsel
komisyonun raporuna uyulur diye düşünüyorum.
Yine tek kişilik odalar
Gerçekten, muhakkak ki amaç o. Hükûmetin
amacı, tek kişilik odalarda kalmasını
Sayın Vekilimiz
Mersin Devlet Hastanesinde tek kişilik oda yok. dedi. Ben de Sivasta
biliyorum, gerçekten 4 kişilik, 5 kişilik, 2 kişilik odalar
olduğu gibi
Amaç ve gidilecek hedef birer kişilik odalardır. Ha,
bu hedefi yakaladık mı?
ALİ ÖZ (Mersin) Üst üste yatıyorlar Sayın Bakan. Ben de
bir hekim olarak
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Yok, onu
anladım, onu anladım. Bak, amacımız bu. Biz buradan
gidiyoruz. Ben Sivas örneğini veriyorum. Tek kişilik oda var mı?
Gelin lütfen, götüreyim Sivasa, göstereyim ki tek kişilik oda
Yok,
şunu söylüyorum: Tek kişilik odalar var mı? Deyin ki: El insaf
ya, var. Ama hepsi değil. Biz de ona doğru diyoruz. Hepsi de tek
kişilik değil ama amacımız nedir? Her odayı
insanlığa yaraşır bir
ALİ ÖZ (Mersin) Sayın Bakan, yer yok; olsa keşke, ben
de var desem.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Ama ben de diyorum
ki -doğrudur, yani olabilir- amacımız orayı da tek
kişilik odalar hâline getirmek. Biz amacı söylüyoruz, siz bizim
amacımızı, niyetimizi yargılıyorsunuz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Niyet ayrı, amel ayrı Sayın
Bakan.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Ama
niyetlenirseniz yaparsınız, eğer niyetiniz olmazsa hayatta yapamazsınız.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Amel yerine gelmeden niyet hasıl olmuyor.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Bir başka
husus: 18 Mart Üniversitesinde Sosyal Sigortalar Kurumuna tabi 36 kişinin
işten çıkarıldığını söyledi. Bunlar
sendikalı olduğundan dolayı mıdır? diye
Örgütlü olmak, demokratik olmanın gereğidir. Hiç kimsenin bir
sendikaya üye oldu diye işten çıkarılmaması lazım.
Bizim Hükûmetimiz de hem örgütlü olmayı demokrasinin gereği
sayıyor hem sendikalı olmayı. Yasamızda da vardır; hiçbir
kimse sadece bir sendikaya üye olduğundan dolayı işten
çıkarılamaz. Eğer bu gerekçeyle
çıkarılmışsa, mahkemeye gittiğinde, mahkeme, o
kişileri işe iade eder. Kanunumuzda da böyle madde vardır.
Dolayısıyla
da ben hukukta yeterli müeyyidenin olduğunu düşünüyorum. Eğer
bir konuda da eksiklik varsa
Spesifik olarak bu olayın da bir
araştırılması lazım ama hiç kimsenin genel ilkeyi
söylüyorum- sigortalı, sendikaya üye oldu diye -bu
demokratik hakkıdır; yasayla verilmiş hakkıdır; hatta
bir sendikaya değil, birden fazla sendikaya da üye olabilir.- Kimsenin
işten atılmaması lazım. Mahkemeye başvurması
lazım. bizim arkadaşlar da araştırırlar.
Yine Sayın Çelebi söyledi, Zonguldak Taşkömüründe ücret
adaletsizliği var. 2.500 TL alan da var, 1.500 TL alan da var, aynı
işi yapmakta. dedi. İdeal olanı, tabii, aynı işi
yapanların aynı ücreti alması, bu hem adaletin gereği hem
iş yerinde barışı sağlamanın da gereği.
Eğer ki aynı işi yapıp aynı ücreti
alamıyorsanız iş yerinde barışı da
sağlayamazsınız, barışı sağlayamayınca
da iş verimliliğini de artıramazsınız.
Dolayısıyla, inşallah, bizim arkadaşlar bir incelesinler
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) - Biz de bunu istiyoruz Sayın
Bakan, biz de bunu istiyoruz. Teşekkürler.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Bir Türkiye var,
bu Türkiye ortak paydamız. İnanın, bu Türkiye'nin
dışında kimse yok. 74 milyonu bu hizmet çemberinin
dışında tutmamak için çalışıyoruz. Yapabilir
miyiz? Niyetimiz bu. İnşallah, destek verirseniz ayrımsız,
hep beraber gideceğiz. Türkiye çok iyi bir noktada. Olması gereken
yerde mi? Değil ama on yıl öncesine bakın, yirmi yıl
öncesine bakın, her aşamada
Şimdi geldiğimiz nokta
Muhakkak ki daha gitmemiz gereken çok mesafe var, Olduk. demiyoruz. İki
günü birbirine eşit olan ziyandadır. Daha yapacağımız
çok şey var. Her alanda, hem demokratikleşmede hem insan
haklarını iyileştirmede daha iyisini yapacağız.
diyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakanım.
MİLLİ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Tabii,
Sayın Vekilim de paket fiyatlarıyla ilgili söyledi, ben de
katılıyorum.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Çok saçma bir uygulama
efendim. Böyle uygulama olur mu?
BAŞKAN Teşekkürler, teşekkürler Sayın Bakan.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Son cümle olarak Sağlık
Uygulama Tebliğinde fiyat güncellemesi yapılacak mı? diye bir
arkadaşımızın sorusu vardı. Bir komisyon kurduk,
komisyon çalışmalarını yapacak; bu yapılan
çalışmaları, Sosyal Güvenlik Kurumunun uygulamasını
bekliyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Değerli milletvekilleri, madde üzerinde yedi önerge vardır.
Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/566 esas numaralı Tasarının
Çerçeve 5 inci maddesi ile 5510 sayılı Kanuna eklenen geçici 39 uncu
maddesinin birinci fıkrasında geçen "bağlanan"
ibaresinin "ödenen" şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Yılmaz
Tunç
Bartın
BAŞKAN Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/566 esas numaralı Tasarının
Çerçeve 5 inci maddesi ile 5510 sayılı Kanuna eklenen geçici 39 uncu
maddesinin birinci fıkrasında geçen "bağlanan"
ibaresinin "ödenen" şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Ali
Ercoşkun
Bolu
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/566 esas numaralı Tasarının
Çerçeve 5 inci maddesi ile 5510 sayılı Kanuna eklenen geçici 39 uncu
maddesinin birinci fıkrasında geçen "bağlanan"
ibaresinin "ödenen" şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Salih
Koca
Eskişehir
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/566 esas numaralı Tasarının
Çerçeve 5 inci maddesi ile 5510 sayılı Kanuna eklenen geçici 39 uncu
maddesinin birinci fıkrasında geçen "bağlanan"
ibaresinin "ödenen" şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Adem
Tatlı
Giresun
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/566 esas numaralı Tasarının
Çerçeve 5 inci maddesi ile 5510 sayılı Kanuna eklenen geçici 39 uncu
maddesinin birinci fıkrasında geçen "bağlanan"
ibaresinin "ödenen" şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Ramazan
Can
Kırıkkale
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 171 sıra sayılı Sosyal Sigortalar
ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 5 inci maddesi ile
değiştirilen 5510 Sayılı Kanunun Geçici 39. Maddesinin (3)
nolu fıkrasının b bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
Aydın
Ayaydın İzzet
Çetin Bülent
Kuşoğlu
İstanbul Ankara Ankara
Hasan
Ören Süleyman
Çelebi Kazım
Kurt
Manisa İstanbul Eskişehir
Musa
Çam Mahmut
Tanal Müslim
Sarı
İzmir İstanbul İstanbul
Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul
b) Yaşlılık aylığında; gösterge
tablosundan aylık hesaplanmış olan için % 60, üst gösterge
tablosundan aylık hesaplanmış olan için ise 1999 yılı
Aralık ayında yürürlükte bulunan ve gösterge rakamına göre %59,9
ila %50 arasında belirlenmiş olan taban aylık bağlama
oranı esas alınır. Bu şekilde belirlenen taban aylık
bağlama oranı, sigortalının tahsis talep tarihi
itibarıyla kadın ise 50, erkek ise 55 yaşından sonra
doldurduğu her tam yaş için ve 5000 günden fazla ödediği her 240
günlük malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi için
(1)'er artırılır. Maden işyerlerinin yer altı
işlerinde çalışması, sigortalı olarak ilk defa
çalışmaya başladığı tarihten önce malul
olması, sakatlığı nedeniyle vergi indiriminden yararlanması
veya erken yaşlanması nedeniyle tarafına yaşlılık
aylığı bağlananlara günden dolayı eksiltme
yapılmaz.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 171 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 5 inci maddesi ile 5510 sayılı Kanuna
eklenen
- Geçici 39 uncu maddenin üçüncü fıkrasının (b) bendinin
ilk cümlesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini,
"Yaşlılık aylığında; gösterge
tablosundan ve üst gösterge tablosundan aylık bağlanmış
olanlar için % 60 taban aylık bağlama oranı esas
alınır".
- Aynı maddenin üçüncü fıkrasına aşağıdaki
(d) bendinin eklenmesini,
"d) Bu fıkraya göre sigortalının aylık
bağlama oranının hesabında, 506 Sayılı Kanun
mülga geçici 76.ncı maddesi kapsamında bulunanların
borçlanmış oldukları prim gün sayıları da dikkate
alınır"
- Aynı maddenin beşinci fıkrasında geçen
"(7,13326594120697)" ibaresinin "(7,98110920675957)"
şeklinde değiştirilmesini,
- Aynı maddenin sonuna "01.01.2000 tarihinden sonra
bağlanmış gelir ve aylıklar, gelir/aylık
bağlandığı yılı takip eden her yılın
pozitif olan sabit fiyatlarla gayri safi yurt içi hâsıla gelişme
hızı nispetinde artırılır, fıkrasının
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Ruhsar
Demirel Hasan
Hüseyin Türkoğlu
Konya Eskişehir Osmaniye
Seyfettin
Yılmaz Bülent
Belen
Adana Tekirdağ
BAŞKAN Son okunan önergeye Sayın Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CENGİZ
YAVİLİOĞLU (Erzurum) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
MİLLİ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Türkoğlu, konuşacak mısınız,
gerekçeyi mi okutayım?
HASAN
HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Konuşacağım.
BAŞKAN Hasan Hüseyin Türkoğlu, Osmaniye Milletvekili.
Buyurun Sayın Türkoğlu. (MHP sıralarından
alkışlar)
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Sayın Başkan,
Türk milletinin saygıdeğer milletvekilleri; 171 sıra
sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Tasarının 5inci maddesinde değişiklik yapmak
amacıyla vermiş olduğumuz önerge sebebiyle söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
5inci maddesi üzerinde müzakerelerde bulunduğumuz yasa
tasarısı, kamuoyunda yaygın olarak bilinen adıyla intibak
yasasıdır. Tasarının genel gerekçesi ve komisyon
raporlarında da belirtildiği üzere, ortaya çıkma nedeni,
aynı prim gün sayısı ve miktarı olmakla beraber farklı
tarihlerde emekli olan sigortalıların birbirinden farklı emekli
maaşı almalarına ilişkin adaletsizliği giderme
amacıdır.
Farklı dönemler ve tarihlerde
emekli olan sigorta iştirakçileri, emekli oldukları tarih itibarıyla
tabi oldukları geçerli mevzuat dolayısıyla farklı emekli
maaşları almak durumunda kalmışlardır. Bu tasarı
ile emekli olanlar, adaletsiz biçimde emsallerinden daha az alan
sigortalılara ilişkin düzenleme yapılmaktadır yani bir
adaletsizlik giderilmek istenmektedir. Ancak tasarıya ilişkin tespit
ve değerlendirmelerimiz, aslında adaletin sağlanması,
eşitsizliğin ve haksızlığın giderilmesine yönelik
samimi bir yaklaşım olmadığı yönündedir.
Evvela ifade etmeliyim ki bu
tasarı ile hedeflenen sigorta emeklisinin refah seviyesinin yükseltilmesi,
eşitsizliğin giderilmesi amacı, ayakları yere basmayan,
afaki ifadelerdir. On yıldır iktidarda bulunan AKP, emekli
aylıkları arasındaki eşitsizliği gidermek sözünü
yerine getirmek yerine, göz boyamaya devam etmektedir.
Daha dün TÜRK-İŞ
tarafından açıklanan, periyodik olarak da Türkiye Kamu-Sen
tarafından hesaplanan ve açıklanan açlık ve yoksulluk
sınırı rakamlarına göre, bugün itibarıyla 4
kişilik bir ailenin açlık sınırı 973 lira, aynı
ailenin yoksulluk sınırı 3.171 liradır yani bir ailenin
dengeli, sağlıklı, yeterli beslenebilmesi için her ay en az 974
lira mutfak harcaması yapma zorunluluğu vardır. Bu rakama giyim, konut, kira,
elektrik, su, yakıt, ulaşım, eğitim, sağlık gibi
harcamalar da eklendiğinde toplam 3.171 lira elde edilmektedir ki bu
rakamın altı yoksulluk alanıdır.
Bizde BAĞ-KUR ve Sigorta
emeklilerinin maaşları ise şu şekildedir: En düşük
çiftçi BAĞ-KUR emeklisi maaşı 520 TL, en düşük esnaf BAĞ-KUR
emeklisi maaşı 704 TLdir, sigorta emeklisi için ise en düşük
rakam 869 TLdir; asgari ücret ise 701 TLdir.
Toplam sayıları 10 milyonu bulan ve 6 milyon sigorta emeklisi;
2,5 milyon BAĞ-KUR emeklisi olan ülkemizde, Türkiye İstatistik Kurumu
istediği kadar rakamlarla uğraşsın, Türkiyede yoksulluk ve
açlık sınırı altında yaşayan nüfusun oranı
yüzde 30ları bulmuştur.
Tasarının 5inci maddesi uyarınca 5510 sayılı
Kanuna eklenen geçici 39uncu maddeyle, 2000 yılı öncesinde 506
sayılı Kanuna göre bağlanan malullük, yaşlılık
ve ölüm aylıklarında yeniden hesaplama yapılması
öngörülmektedir.
Tasarıda taban aylık bağlama oranları olarak
gösterge tablosundan aylık hesaplanmış olanlar için yüzde 60,
üst gösterge tablosundan aylık hesaplanmış olanlar için ise 1999
yılı Aralık ayında yürürlükte bulunan ve gösterge
rakamına göre yüzde 59,9 ila yüzde 50 arasında belirlenmiş olan
oranlar esas alınmıştır. 506 sayılı Kanunun
mülga 96ncı maddesinin önceki hükümlerine göre uygulanmış olan
aylık alt sınırı hiç dikkate
alınmamıştır.
Taban aylık bağlama oranları yüzde 70ten 60a
çekilmiş, tavan göstergeden prim ödeyenlerin aylık bağlama
oranları yüzde 60 yerine 50 olarak uygulanmıştır.
İntibak yapılabilmesi için, taban aylık bağlama
oranlarında eşitlik sağlanması amacıyla önergemiz
desteklenmelidir.
3395 sayılı Kanuna göre borçlanma primi ödeyen ve kamuoyunda
süper emekli olarak bilinen emeklilerin yüksek prim ödeyerek satın
aldıkları her 240 gün için de aylık bağlama oranının
1 puan artırılması hususu tasarıda açık şekilde
ifade edilmelidir.
2000 öncesi emeklilerin yeniden hesaplanan aylıklarının,
2000 yılı Ocak ayından itibaren her yılın sonu TÜFE
artış oranı ve gayrisafi yurt içi hasıla sabit fiyatlarla
gelişme hızı esas alınarak güncellenmek suretiyle 2008
yılı Ocak ayına taşınması öngörülmektedir ancak
gayrisafi yurt içi hasıla gelişme hızının yüzde 75i
esas alınmaktadır.
Maddenin gerekçesinde, aylıkların gayrisafi yurt içi
hasıla gelişme hızı kullanılarak yeniden
hesaplanmasının amaçlanmakta olduğu belirtilmesine
karşın, gelişme hızının yüzde 75inin esas
alınmasında hiçbir gerekçe gösterilememektedir. Aylıkların
güncellenmesinde gayrisafi yurt içi hasıla gelişme
hızının tamamı dikkate alınmaktadır.
Önergelerimizle zikredilen hususlar, yoksulluk ve açlık
sınırı altında yaşayan, ekonomik olarak çöküntü içinde
bulunan, evine ekmek götürmek, yakıt almak için perişan olan
emeklilerin sıkıntılarına bir parça çözüm olmak içindir.
Takdir yüce Meclisindir. Ya adaletle hükmeder bu önergeleri kabul ederiz
ya da 10 milyon emekli ve bakmakla yükümlü oldukları yakınlarına
Açlığa, yoksulluğa devam. deriz.
Yüce heyetinizi, Türk milletinin saygıdeğer milletvekillerini saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Türkoğlu.
Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 171 sıra sayılı Sosyal Sigortalar
ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 5 inci maddesi ile
değiştirilen 5510 Sayılı Kanunun Geçici 39. Maddesinin (3)
nolu fıkrasının b bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
Bülent
Kuşoğlu (Ankara) ve arkadaşları
b) Yaşlılık aylığında; gösterge
tablosundan aylık hesaplanmış olan için % 60, üst gösterge
tablosundan aylık hesaplanmış olan için ise 1999 yılı
Aralık ayında yürürlükte bulunan ve gösterge rakamına göre %59,9
ila %50 arasında belirlenmiş olan taban aylık bağlama
oranı esas alınır. Bu şekilde belirlenen taban aylık
bağlama oranı, sigortalının tahsis talep tarihi
itibarıyla kadın ise 50, erkek ise 55 yaşından sonra
doldurduğu her tam yaş için ve 5000 günden fazla ödediği her 240
günlük malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi için
(1)'er artırılır. Maden işyerlerinin yer altı
işlerinde çalışması, sigortalı olarak ilk defa
çalışmaya başladığı tarihten önce malul
olması, sakatlığı nedeniyle vergi indiriminden
yararlanması veya erken yaşlanması nedeniyle tarafına
yaşlılık aylığı bağlananlara günden
dolayı eksiltme yapılmaz.
BAŞKAN Sayın Komisyon katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CENGİZ YAVİLİOĞLU
(Erzurum) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Kuşoğlu, konuşacak
mısınız?
Buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Maddeler üzerinde konuşurken sosyal
güvenliğin önemiyle ilgili vurgulamalarda bulunmuştum. Sosyal
güvenlik bir ekonomik sistemin, tümüyle ekonomik sistemlerin
zaaflarını örten, kapatan bir kurumdur, müessesedir ve çok çok
önemlidir. Vatandaş açısından temel haktır ama siyasi irade
açısından bu, bu şekilde de ekonomik sistemin
zaaflarını kapatan, örten bir müessese olarak da görülmek
zorundadır, böyle de bakılmak zorundadır. Toplum
barışı için, huzuru için sosyal güvenlik müesseseleri çok
zorunlu, çok elzem kurumlardır. Bunu görmek lazım.
Şimdi, bu konuyla ilgili olarak da
-hep üzerinde duruyorum- yıllardan beri bekleyen, aşağı
yukarı yirmi dört yıldan beri bu konudaki adaletsizliğin
giderilmesi için bekleyen büyük bir kitle var. 2006daki o tek çatı, norm
ve standart birliğinin sağlanması çabası
sırasında, kanunlaşması sırasında bununla ilgili
gereken yapılmadı ama bugün, işte seçimden sonra -partilerin
seçim vaatleri arasında bulunuyordu- konu gündeme geldi. Şimdi,
emekliler büyük bir heyecanla bizleri bekliyor. Büyük bir kısmı da
şu anda ekran başında bizi izliyor.
Bu konuyla ilgili olarak getirilen
tasarının birçok yönünü eleştirdik. Bir de maliyetle ilgili
yönüne bakalım. Bakın, şimdiye kadar bunun getirilmemesinin
sebebi, maliyetinin çok yüksek görülmesiydi. Çok büyük bir maliyeti var,
bütçeye çok büyük bir yükü var, sosyal güvenlik açıkları zaten çok
yüksek, bir de bunu getirmeyelim. deniyordu.
Bakın, Sayın Grup Başkan
Vekili Caniklinin 2010da bütçe görüşmeleri sırasında
şöyle bir şeyi var: Sayın Canikli, ekonomik dengeleri bozan
popülist vaatlerin artık gündeme gelmeyeceğini düşündüklerini
ifade ederek Bu konuyla ilgili yapılan açıklamalar kafa
yormamıza neden oluyor, gereksiz oluyor. dedikten sonra, Bu dedikleri
konusunda rakamsal bir çalışma yaptık. Mesela öğretmenlerle
ilgili vaatlerin bütçeye maliyeti 12 katrilyon, mazotun pompa
fiyatının düşürülmesi 30-40 katrilyon lira, emeklilerin
intibakı da 20 katrilyon. diyor. Emeklilerin intibakının
maliyetini çıkarttırdık, 20 katrilyon. diyor. Sayın
Canikli siyasi tercihini yanlış yapmış olabilir,
beğenmeyebilirsiniz ama Sayın Canikli iyi bir maliyecidir.
Doğrudur, yani yaptırdığı çalışmanın
maliyeti, gerçekten, en az 20 milyar liradır.
Şimdi, bizim değerli arkadaşlarımızın da
verdiği önergeler var, intibakla ilgili teklifler var. Sayın Bakan,
onlarla ilgili olarak yaptırdığı çalışmada
birisinin maliyetinin en az 11 milyar olduğunu, diğerinin de 38
milyar olduğunu, onun için dikkate alınmadıklarını
ifade etti. Sayın Grup Başkan Vekilinin çalışmasında
da en az 20 milyar ki o da geçen yıl yapılan, 2010da yapılan
bir çalışma. Şimdi, sadece maliyeti yüksek diye dikkate
alınmıyor.
Bakın, değerli arkadaşlar, toplumun içinde çok önemli bir
yer tutan emeklilerin bu beklentisi çok önemli. Yirmi dört yıldan beri
bekleniyor, bekliyorlar ve bizim getirdiğimiz, intibak dediğimiz,
şu yüce Meclisten çıkacak olan intibakın maliyeti SGK bütçesinin
yüzde 1,5u. Bakın, SGK bütçesinin; Türkiye bütçesinin demiyorum. Türkiye
bütçesinin binde 5i, yüzde yarımı. Ee, olur mu bu? Şimdi, bunu
sadece maliyeti yüksek diye reddeder miyiz? Sadece Türkiye bütçesinin binde 5i
tutan bu maliyeti, emeklilerin yirmi dört yıldan beri olan beklentisini
boşa çıkarmak için kullanır mıyız? Bu büyük bir yanlışlık
değil midir? Çok açık; sadece bunu maliyet unsuru olarak
gördüğümüz, böyle değerlendirdiğimiz, tasarının bu
amaçla geldiği çok açık. Onun için, bununla ilgili
olarak bu tasarının geri çekilmesi, gerçekten emeklilerin
beklentileri doğrultusunda bir tasarı hazırlanması
lazım. En azından bütçenin ve SGK bütçesinin, hiç olmazsa SGK
bütçesinin yüzde 5i tutabilmeli. Madem bu kadar beklendi, buna değmeli.
Buradan çıkan bir kanunun insanların yüzünü güldürebilmesi
lazım. Bunu da dikkate almak zorundayız.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kuşoğlu.
Sayın
milletvekilleri
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkanım, kısa bir
açıklama yapabilir miyim Sayın Kuşoğlunun biraz önce
ismimi zikrederek, atfen
BAŞKAN
Mikrofonunuzu açalım, lütfen yerinizden yapın.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Hayır, kürsüden Sayın
Başkanım, iki dakika.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Canikli, size
sataşmadı, sizi teyit etti.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Hayır hayır, ismime
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Ama teyit etti, Doğru
yapıyor. dedi.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Ama yanlış; sonucu yanlış,
yorum, değerlendirme yanlış.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
İyi bir maliyeci dedi, Doğru yapıyor. dedi, daha ne
desin?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) İzin verirseniz Sayın
Başkanım
BAŞKAN
Üzerinde, iki dakika lütfen
Fazla şeye girmeyin.
Buyurun.
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
6.- Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin,
Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlunun şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ediyorum Sayın Kuşoğluna biraz önceki ifadeleri nedeniyle ama
son kısımla ilgili ben farklı düşünüyorum, atfedilen
görüşüm farklı.
Şimdi,
rakamlar gerçekten doğru. O zaman yaptığımız
çalışmalar çerçevesinde, önerilen modelin hayata geçirilebilmesi için
gereken kaynak minimum o kadar bir rakamdı 2010 yılında
yaptığımız çalışmada. Tabii, başka
taahhütler de vardı, benzer, ilave yük getiren. Hepsini
topladığınız zaman, yanlış
hatırlamıyorsam, o zaman yaptığımız
çalışmaya göre, yaklaşık 200 milyar liralık bir ilave
kaynak gerekiyordu toplam olarak, bütün o taahhütlerin tamamının
finanse edilebilmesi için yani Sayın Kılıçdaroğlunun
değişik vesilelerle yaptığı konuşmalarda ortaya
koyduğu bu taahhütlerin yerine getirilebilmesi için 200 katrilyon
liralık bir kaynak gerekiyordu. Bizim yaptığımız
şuydu sadece: Bu kaynağın da
karşılığının gösterilmesi gerekir, bu dengenin
sağlanması gerekir, ancak o zaman daha anlamlı bir yaklaşım
olur. şeklinde bir kanaatimiz vardı.
Bakın
değerli arkadaşlar, bu sorun, AK PARTİ döneminde şu anda
kısmen veya büyük oranda çözeceğimiz
-inşallah- çözmeye çalıştığımız sorun, bizim
dönemden kaynaklanan bir sorun değil. Bizden çok öncesinden
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) On yıl oldu ya, hâlâ
öncesinden bahsediyorsunuz.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) -
çok öncesinden gelen bir
stok, bir sorun stoku, devraldığımız bir stok. Biz çözmeye
çalışıyoruz. Elbette, çözerken de genel dengeleri dikkate
alacağız. Yani meseleyi, tamamen, yüzde 100 çözdüğünü
söylemiyoruz ama büyük oranda çözüyor, ciddi bir rahatlama getirecek.
Değerli arkadaşlar, ekonomi bir dengeler manzumesidir, tek bir
denge yoktur, birden fazla denge vardır. Bütün dengeleri dikkate
almanız gerekir. Bütün dengeleri dikkate almadan yönetim sergileyen,
harcama yapan ülkelerin ve yönetimlerin nasıl sıkıntı
içerisinde kaldıklarını, düştüklerini, nasıl memur
maaşlarını dahi ödeyemez hâle geldiklerini hepimiz görüyoruz.
Biz, gerçekçi, dengeli bir politika izliyoruz. İnsanları
aşırı umutlandıracak bir yaklaşım sergilemiyoruz.
Yaptığımız iş gerçekçi bir yaklaşımdır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Canikli.
Sayın milletvekilleri
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Efendim, sataşma
var.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Ben de teşekkür ettim
Sayın Kuşoğluna.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) Efendim, müsaade eder misiniz?
BAŞKAN Buyurun.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) Ben de cevap verebilir miyim,
müsaade eder misiniz, özellikle belirttiği bir hususla ilgili olarak?
BAŞKAN Şimdi, bunun sonu yok ki Sayın
Kuşoğlu.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) Yo, ben de hakaretamiz herhangi bir
şey söylemiyorum tabii.
BAŞKAN Buyurun efendim, buyurun lütfen.
7.- Ankara Milletvekili Bülent
Kuşoğlunun, Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Değerli arkadaşlar, biraz önce Sayın Caniklinin temas
ettiği husus çok önemli.
Şimdi,
yapılması gereken yatırımları ya da bu ülke
insanı için yapılması gereken harcamaları sadece maliyet
unsuru olarak görürseniz, insanları huzurunu, mutluluğunu,
barışını, toplum barışını
koruyamazsınız. Bu şekilde bakmamak lazım. Ben
konuşmamda özellikle bunu belirtmiştim. Sosyal güvenlik sistemleri,
ekonomik sistem içerisindeki zaafları gideren -Nedir zaaflar? Şiddet ortaya
çıkıyor, şiddeti, terörü ortadan kaldıran, yolsuzluğu,
adaletsizliği, ahlaksızlığı ortadan kaldıran- ve
sosyal riskleri ortadan kaldıran sistemlerdir. Bu şekilde bakmak
lazım diye söyledim. Onun için, iktidarın buna bakışı
yanlıştır. Biraz önce sorduğum
soruya, Aktüeryal hesabı yapılmış mıdır?
sorusuna Sayın Bakan 2023 için 1,9 milyar dedi bakın, 1,9 milyar.
Şu anda da en fazla 2,5 milyar olacak. Hiçbir şekilde bu, Sayın
Caniklinin yaptırdığı intibak
çalışmasının da, bizim yaptığımız
çalışmaların da maliyetinin çok çok altında. Çok komik bir
maliyeti var şu andaki tasarının. Bunun çıkması
Türkiye Büyük Millet Meclisi adına çok büyük bir ayıptır, ben
bunu söylemek istiyorum. Vatandaşımızın beklentilerini
karşılamamaktadır, yirmi dört yıllık beklentiyi
karşılamamaktadır, hepimizi üzecek seviyededir. Onun için, bunu
özellikle belirtmek istedim. Yoksa, bu kadar yanlış bir kanunun
çıkması hâlinde muhalefet olarak biz menfaat elde ederiz. Ama
üzülürüm, buradan, bizler burada oturuyorken böyle yanlış bir kanunun
çıkmasından ve bu kadar önemli bir olaya böyle
bakılmasından üzülürüm. Sadece onu belirtmek istedim.
Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kuşoğlu.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
2.- Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün; 31.05.2006 Tarihli ve 5510
Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununa Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve İstanbul
Milletvekili Süleyman Çelebi ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili
Yalova Milletvekili Muharrem İnce ile 81 Milletvekilinin; Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/566, 2/58, 2/137) (S.
Sayısı: 171) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Sayın Kuşoğlu
ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Bir sonraki önergeler aynı mahiyette bulunduğundan önergeleri
birlikte işleme alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine
ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/566 esas numaralı Tasarının
Çerçeve 5 inci maddesi ile 5510 sayılı Kanuna eklenen geçici 39 uncu
maddesinin birinci fıkrasında geçen "bağlanan"
ibaresinin "ödenen" şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Ramazan
Can
Kırıkkale
Diğer önerge imza sahibi:
Adem Tatlı
Giresun
Diğer önerge imza sahibi:
Salih Koca
Eskişehir
Diğer önerge imza sahibi:
Ali Ercoşkun
Bolu
Diğer önerge imza sahibi:
Yılmaz Tunç
Bartın
BAŞKAN Sayın Komisyon, önergelere katılıyor
musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CENGİZ YAVİLİOĞLU
(Erzurum) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Daha uygun bir anlatım dili kullanılması
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Diğer önergelerdeki gerekçe de aynı
olduğuna göre önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Şimdi 5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
6ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 6- 5510 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici
madde eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 40- (1) 1479 sayılı Kanunun mülga
geçici 17 nci maddesine göre 1/4/2002 ile 30/6/2002 tarihleri arasında
kullanılmak üzere hazırlanan gelir basamakları esas
alınarak hesaplanmış olan aylıklar bu madde hükümlerine
göre yeniden hesaplanır.
(2) Geçici 27 nci madde uyarınca 1/4/2002 ile 30/6/2002 tarihleri
arasında kullanılmak üzere hazırlanan gelir basamakları
esas alınarak 1479 sayılı Kanunun mülga geçici 11 inci maddesine
göre 2002 yılı Nisan ayı ödeme dönemi itibarıyla hesaplanan
aylık tutarı, aynı ödeme döneminde % 8,9 oranında
artırıldıktan sonra 2002 yılı Mayıs ayı
ödeme döneminden başlayarak 2013 yılı Ocak ayı ödeme
dönemine kadar, 1479 sayılı Kanun kapsamında
bağlanmış olan aylıklara söz konusu dönemlerde uygulanan
artış oranları ile artırılır ve aylıklar
2013 yılı Ocak ayı ödeme döneminden itibaren yeni belirlenen
tutar üzerinden ödenmeye devam olunur.
(3) Bu maddeye göre hesaplanan aylıklar için geriye yönelik
herhangi bir ödeme yapılmaz.
BAŞKAN Madde üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan.
Sayın Kaplan, buyurun. (BDP sıralarından
alkışlar)
BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına sizleri selamlıyorum.
Evet, hepimiz 12 Haziran seçimleri öncesi meydanlara çıktık,
emeklilere söz verdik, intibaklarınızı yapacağız,
maaşlarınızı artıracağız, bunun için
Mecliste çalışacağız, gerekli düzenlemeleri
yapacağız...
Bunu yapmayan, bunu söylemeyen parti var mı? Bütün, dört parti
grubu da bu sözü verdi mi? Niye sözünü tutmuyor o zaman dört parti grubu? Sorun
nerede? Yani
ÜNAL KACIR (İstanbul) Kademeli yapacağız. dedik.
HASİP KAPLAN (Devamla) Kademeli
On yılda ustalık
dönemine
ÜNAL KACIR (İstanbul) Biz öyle dedik ya! Halka öyle dedik.
HASİP KAPLAN (Devamla) -
geldiniz, yedi yıldızlı
süper ustalık dönemi için bir yedi yıl daha mı lazım?
ÜNAL KACIR (İstanbul) Ama buna rağmen kademesiz
yapıyoruz.
HASİP KAPLAN (Devamla) Şimdi, sorun burada şöyle:
Kaynağı nereden bulacağız? Emekli maaşları
arasında düzensizlik var, yıllara göre var, artışlara göre
var; zaten düşük, zaten yetersiz. Burada gayrisafi millî
hasılanın içindeki yeri ne? OECD karşısındaki
payı ne sosyal güvenlik kapsamı içinde bu tür ödemelerin? Türkiyede
9 milyon 700 bin emeklimizin olduğu düşünüldüğünde, şu
kaynak konusunda Hükûmete 3 tane kaynak sunacağız. Bu, bütün
emeklilerin, asgari ücretlilerin ve hâlen çalışmakta olan bütün
çalışanların bütün kaynak sorununu çözer.
Birincisi: Krize rağmen 17 banka birinci sırada kâr etti, 28
tane de holding kâr etti. Kâr oranlarına göre yüzde 35ten yüzde 20ye
kurumlar vergisini indirdik. Kurumlar vergisini -çok kazanandan- yüzde 20den
25e kadar çıkaralım, bir 5 puan artıralım, -ki
dünyanın bütün gelişmiş ülkelerinde bunun üstündedir vergiler-
buradaki 5 puanı çalışanlara, emeklilere aktaralım; bu,
bir. Oldukça kolay bir kaynak aslında; bir kanun teklifiyle Plan ve
Bütçede görüşülür, Mecliste de iki günde çıkarılır bir
teklif.
Diğer bir konu: GAP projesinin sulama bölümünü 1 milyon 862 bin
hektardan, yüzde 17 civarında olan ve İşsizlik Fonunun
aktarıldığı bu sulama projesini bir yıl içinde
bitirerek, en azından 5 milyona yakın istihdam, tarım endüstrisi
imkânı sağlayarak, Mardin Ovasından Harran Ovasına kadar
çok ciddi bir istihdam yaratarak.
Üçüncüsü de, üçüncü en önemli kaynak: Her zaman söylüyorum, savaş
harcamalarına yaptığımız harcamaları en asgariye
düşürmek için ve bu çatışmalı süreci sona erdirecek bir
çalışmayı Parlamento yaptığı zaman, bu üç
kaynaktan bütün çalışanlarımızın ve emeklilerimizin
sorununu çözeriz.
Şimdi, bu konuda bir plan, bir strateji olmadığı
zaman emekli sendikalarının buraya gelmesi, biz gruplarla
görüşmesi, taleplerini iletmesi, önümüze her seferinde rakamlar,
oransızlıklar koyması karşısında biz de
Yavaş yavaş çözeceğiz. dersek; bu, çözümsüzlük demektir.
Bizim, buradan bütün emeklilere karşı eğer samimiyetle
söyleyecek bir sözümüz varsa Meclis olarak, seçimlerde bunu vadetmiş bütün
partiler olarak, bütün emeklilerden özür dilememiz gerek, Söz verdik, oyunuzu
aldık, sözümüzü yerine getirmedik. diye. Yani başka yolu yok.
Siyasette söz verirsin, oy alırsın; sözünü tutmazsın, bir
başka sefere partin veya sen oy almazsın. En demokratik tepki budur.
Ama işin esasına bakın, bütün iktidarlar döneminde emekliler hep
süründürülmüştür.
Şimdi, doğal gazda, elektrikte, benzinde, cep telefonunda,
Tekel ürünlerinde, tüketimde, tüketim maddelerinde, ÖTVde, KDVde durmadan zam
yaptığınız zaman bu emeklilerin üstüne otomatikman
eklenmiyor mu? Ekleniyor. 2000 yılında bir emeklinin aldığı
maaşı alın ve o maaş üzerinden o dönemde maaş alan
birisinin alım gücüyle bir kıyaslama yapın. Açlık
sınırının altında olan 10 milyon, aileleriyle beraber
25-30 milyon insanımız ve bu 30 milyon insanımızı açlık
sınırının aşağısına bırakan bir
siyaset. Sosyal devlet anlayışımızda, sosyal adaletsizlik,
sosyal eşitsizlik ve sosyal hukuksuzluk konusunda milletin iradesi bu
kadar rahat olmamalıdır.
Yine buradan emeklilere şunu söylüyorum: Bu devlete
altmış beş yaşına kadar
çalıştınız. Kiminiz otuz, kiminiz kırk yıl
çalıştınız, karda, kışta, çamurda,
imkânsızlıklarda. Sizin o gün verdiğiniz vergiler ve primlere
rağmen, bugün eğer devlet size sosyal hukuk devleti olarak dönmüyorsa
bunun karşısında siz de susarak buna katkı sunduğunuz
için... Mecliste bu yasa
görüşülürken en azından bir 200, 300 emekli şu Meclisin
kapısına dayansaydı da bordrolarını gelip gösterseydi
Meclise, biraz da sesinizi bu karda, kışta duyursaydınız,
biraz da uyarsaydınız, uyandırsaydınız iktidarı,
sizin de bir katkınız olurdu diye düşünüyorum. Size, emeklilere
yüzde 2 kusur buluyorum, biz siyasetçilere yüzde 98 kusur; yüzde 98 kusurun
yüzde 90ını da maalesef İktidara veriyorum çoğunluk
olduğunuz için. Çünkü bu sözü kim verdi, kim iktidar, kim çözer?
Şimdi, arkadaşlar, bu intibaktan sonra gelelim bir konuya, bunu
sizinle paylaşacağım, kusura bakmayın. Şunu
görüyorsunuz değil mi arkadaşlar? Bu ne? 1 lira. Peki, şu 1
liraya bir bakın. Bu ne, bu ne arkadaşlar? Çapa mı, çıpa
mı, euro mu, sterlin mi, neyin nesi bu? Yeni Türk lirası,
hayırlı uğurlu olsun.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Recep Tayyip Erdoğan Türk lirası.
HASİP
KAPLAN (Devamla) Şimdi, bakın, size daha enteresan bir şey
söyleyeyim, Sayın Başbakan dedi ki: Bir ülkenin, bir devletin, bir
milletin parası, bayrağı kadar önemlidir. Elbette ki simgesel
olan her şey önemlidir. Peki, Merkez Bankası kendi kendine
yarışma açıp şu paraları basıyor, sonra da
Başbakan gidiyor, beğeniyor ve yeni bir simge çıkıyor
ortaya. Bu simgeyi, Allah aşkına, yani insan Meclise getirse Sizin
de fikriniz nedir? Hükûmet olarak biz böyle bir para basacağız, siz
milletin iradesisiniz ey Meclis, siz şu işareti uygun buluyor
musunuz? diye sorsa olmaz mı arkadaşlar? Nedir, bunu gösterin, bunu
vatandaşa, tutun televizyonlarda sorun, size o kadar çok acayip şeyler
söylerler ki. Bakın, biraz euro, eurodan biraz, iki çizgi, biraz sterlin,
tam kozmopolit, karma
MUHARREM
VARLI (Adana) Orak çekice benziyor, orak çekice.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Esas, Ermeni dramına benziyor, Ermeni, Ermeni. Ermeni
parasına benziyor.
HASİP
KAPLAN (Devamla) Dram para demek herhâlde, Erol Bey bilir dil olarak, o
ayrı bir konu.
Yalnız,
euroya bakın, dolarda bir çizgi, bunda iki çizgi. Şimdi, bu karma
para simgesini bilgisayarda bile kullanmak, o çizgiden sonra eğim koymak
doğru değil, kullanışı yok. Yani piyasada
kullanış sıkıntısı var. Yine de
Hayırlı olsun, herkesin lirası bol olsun. diyeceğim.
Bunun tartışmalarını da tweetten izleyin ne kadar geyikler
dönüyor, ciddiyetiyle orantılı tweetler
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Devamla) Türk
lirasını tweetler üzerinden izlemenizi tavsiye ederim, ben
bayağı bir çıkardım.
Hayırlı olsun diyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Gruplar adına ikinci konuşmacı Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Erkan Akçay, Manisa Milletvekili.
Sayın Akçay, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 171 sıra sayılı ve kısaca
intibak olarak tanımlanan kanun tasarısının 6ncı
maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım.
Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu kanun tasarısı,
yaklaşık 10 milyon emeklimizi yakinen ilgilendirmektedir. 10 milyona
yakın emeklimizin tamamı, yıllardır bu intibak
düzenlemesini beklemektedir. Dokuz yıldır tek başına
iktidarda bulunan Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti, uzun yıllar
boyunca İntibak yapacağız, TÜFE farkı vereceğiz. ve
Maaş banka promosyonu verilecek. diyerek bütün emeklilerimizi beklenti
içine sokmuştur. Her seçim öncesi, intibak yasasını
çıkaracağını söyleyerek bu beklentileri körüklemiştir.
Hükûmet, 2009 yılındaki yerel seçimler öncesi Emekliye yüzde 100
zam, emekli maaşları 500 Türk lirası artıyor, en düşük
emekli maaşı bin lira olacak. şeklinde vaatlerde bulunmuş
ve bu vaatler yandaş basında manşetlere
taşınmıştır ancak zamanın Çalışma
Bakanı Sayın Ömer Dinçer, seçimlerden sonra Bunu hesapladık,
yüksek maliyet nedeniyle rafa kaldırdık. demiştir ancak
beklentiler de bu arada diri tutulmaya devam edilmiştir. AKPlilerin seçim
konuşmalarında ve seçim beyannamesinde ve 61inci Hükûmetin Programında
da intibak beklentisi körüklenmeye devam edilmiştir. Hükûmet Programında,
emeklilerimize millî gelirden daha fazla pay verileceği, adil bir intibak
sisteminin kademeli olarak hayata geçirileceği vadedilmiştir. Oysa,
değerli milletvekilleri, bu tasarıda ne adil bir intibak vardır
ne kademeli bir düzenleme vardır ne de millî gelir artışına
paralel bir pay verilmektedir. Yıllarca geciktirilen bu tasarı
beklentilerin çok uzağındadır. Algı ve beklenti ile sonuç
arasında uçurum doğmuştur.
Bu
tasarı sadece 2000 yılından önce emekliye ayrılan 1 milyon
913 bin Sosyal Sigorta emeklisini kapsamaktadır. Bu da emeklilerin yüzde
20sidir. Geriye kalan 8 milyon emekli kapsam dışında
bırakılmıştır ve bu kapsam içerisinde kalan 1 milyon
913 bin emekliden 207 bin emeklinin aylığı 20 Türk
lirasının altında artmaktadır. 293 bin emeklinin
aylığında 20 ila 50 lira arasında bir artış
bulunmaktadır. 340 bin emeklinin aylığında ise 50 ila 100
lira arasında artış yapılmaktadır ve toplam 1 milyon
365 bin emeklinin aylığındaki artış 150 liranın
oldukça altındadır.
Değerli
milletvekilleri, ayrıca, intibaktan az da olsa yararlanan emekliler bu
aylıklarını almak için 2013 yılını
bekleyeceklerdir. Bu da Hükûmetin bütçe dengeleriyle ilgili bu kadar parlak
sözlerine rağmen ayrıca bir çelişki teşkil etmektedir.
Kısacası,
değerli milletvekilleri, dağ fare doğurmuştur.
İntibakın isi biraz var, biraz yoktur. Hükûmet emekli
aylıklarının intibakında hâlâ ayak sürümektedir ve emekli,
AKPnin seçim vaatleriyle kandırılmıştır.
Bir
diğer önemli husus da: Bu intibak düzenlemesi SSK, BAĞ-KUR, Emekli
Sandığı gibi farklı statülerden emekli olanlar
arasındaki maaş farkını da gidermemektedir. Her statünün
kendi içinde haksızlıklar olduğu gibi, statüler arasında da
bir hakkaniyet ve makul bir denge kurulamamaktadır. Bu tasarıyla
ilgili olarak Hükûmet yetkililerinin ve AKPnin bazı milletvekillerinin
beyanlarında ve Sayın Bakan tarafından ifade edilen
görüşlerde sürekli AKP döneminde emeklilerin refah düzeyini
artırdıkları, aylıklara enflasyonun üzerinde zam yapıldığını
ve zaten Avrupada kriz nedeniyle emekli aylıklarının
düşürüldüğünü tekrarlayıp durmaktadırlar.
Değerli milletvekilleri, yani Hükûmet demek istiyor ki Biz,
maaşları, emekli maaşlarını yeterince
artırdık, daha ne istiyorsunuz? Bu söylemler bize bir zamanlar
çiftçiye Gözünüzü toprak doyursun. diyen bir AKPli Tarım
Bakanını hatırlatıyor. Hükûmet şimdi de emekliye
gözünüzü toprak doyursun mu demek istiyor diye merak ediyorum.
Oysa değerli milletvekilleri, milyonlarca emekli gerçekten zor
durumdadır. Açlık sınırının 960 Türk lira,
yoksulluk sınırının 3.123 Türk lira olduğu günümüzde
milyonlarca emeklinin aylığı açlık
sınırının altındadır. Milyonlarca emekli en temel
insani ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak bir hâlde yaşama
mücadelesi vermektedir.
Bu
tasarıda BAĞ-KUR emeklileri için bir intibak yapılmamaktadır.
Sadece 2002 Nisan, Mayıs ve Haziran ayında emekli olan ve
sayıları da 12 bini bulan BAĞ-KUR emeklisinin
aylığının hesabında yapılan bir
yanlışlık düzeltilmektedir. BAĞ-KUR emeklilerinin
sayısı 2 milyon 300 bindir. Bu BAĞ-KUR emeklileri için bu
tasarıda bir şey var mı? Hayır, yok. Oysa kamuoyunda
Hükûmet tarafından sanki BAĞ-KUR emeklileri için de bir düzenleme
varmış izlenimi yaratılmıştır. Aynı hizmet
süresi ve aynı basamaktan emekli olmalarına rağmen prim ödeme
dönemiyle aylık bağlanması için talepte bulunulan dönemdeki
geçerli aylık bağlama oranındaki farklılıklar
nedeniyle BAĞ-KUR emekli maaşlarında önemli
farklılıklar oluşmuştur. BAĞ-KUR emeklileri
yıllardır aylıklarındaki eşitsizliğin
giderilmesini ve gerekli intibakın yapılmasını beklemektedirler.
BAĞ-KURluların emekli aylıklarını belirleyen basamak
gelir tutarları hem gayrisafi yurt içi hasıla gelişme hızı hem de TÜFE oranı nispetinde
artırılmamıştır yani BAĞ-KUR emeklileri
aylıklarında herhangi bir güncelleme
yapılmamıştır. Ayrıca, 1997 ve 2003
yıllarında BAĞ-KURda basamak satın alma uygulamasıyla
kişilere geriye doğru basamak fark paraları ödettirilerek
basamak satılmıştır fakat emekli aylığı
hesaplanırken geriye doğru basamak farkı peşin
alındığı hâlde geçmiş yıllar basamaklar
artırılmadığından basamak satın alanlar
alınması gerektiğinden daha düşük aylık
almaktadırlar. Bu haksızlığın da mutlaka giderilmesi
gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, Hükûmet bir türlü sigortacılık
anlayışından sosyal devlet anlayışına
geçememektedir. Ne zaman intibak gündeme gelse O işin içinden teknik
olarak çıkmak mümkün değil, 8-9 milyar gibi müthiş bir maliyet
var. diyerek sürekli mazeret üretilmiştir. Çok parçalı sosyal
güvenlik sisteminde bütün sosyal güvenlik kurumunun parçalı hâlinden tek
kurum hâline getirilmesine rağmen sistemde norm ve standart birliği
sağlanamamıştır. Çalışanlar ile emekliler
arasında önemli farklılıklar ortaya
çıkmıştır. Bu farklılıkların giderilmesi
amacıyla 2005 yılında Sosyal Güvenlik Kurumu
oluşturulmuşsa da uygulamada birlik hâlâ
sağlanamamıştır. Mevzuatın sürekli
değişmesi, emeklilere maaş bağlamada farklı
yöntemlerin uygulanması nedeniyle emekli maaşları arasında
önemli farklılıklar bulunmaktadır.
Bugün itibarıyla açlık ve yoksulluk
sınırının geldiği noktayla asgari geçim endeksi
dikkate alındığında açlık sınırı
altında kalan emekli maaşlarının insanca yaşama
düzeyine çıkarılması bir zorunluluk hâline gelmiştir.
Hangi statüden emekli olursa olsun tüm emeklilerimizin
maaşları tek bir hesaplama yöntemiyle yeniden düzenlenmelidir. Ancak
bu yapılırsa maaşlar arasındaki dengesizlikler
giderilebilecektir.
Değerli milletvekilleri, bütün bu eleştirilerimize rağmen
bu tasarıya Evet. oyu vereceğimizi belirtmek istiyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak biz de intibakı programımıza aldık
ancak bizim istediğimiz intibak bu değildir. Milliyetçi Hareket
Partisi olarak emeklilerimize her yıl 1 defa eylül ayında
kışa hazırlık yardımı olarak 1 maaş tutarında ödeme
yapılmasını öngörüyoruz.
Yine,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, emekli aylıklarındaki
artışların, genel enflasyon endeksi yerine emeklilerin tüketim
kalıplarını ve hayat standartlarını dikkate alan özel
bir endekse göre yapılmasını öngörüyoruz.
Bu
düşüncelerle muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Gruplar
adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Kazım
Kurt, Eskişehir Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın
Kurt, buyurun.
KAZIM KURT
(Eskişehir) Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; yıllardır
Türk emeklilerinin beklediği ve gündeme Cumhuriyet Halk Partisinin genel
seçimlerdeki kırk bir sözünden biri olarak giren intibakla ilgili,
Hükûmetin ve Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımızın birleştirilerek
gündeme getirdiği yasa tasarısı görüşülmekte ve bu
tasarının 6ncı maddesinde, BAĞ-KURlularla ilgili bir
bölümde söz hakkımı kullanmaktayım.
Öncelikle
bunun beklenen intibak olmadığının, Cumhuriyet Halk
Partisinin arzuladığı ve çıkarmak istediği intibak
yasası olmadığının bilinmesinde yarar var.
Türkiyede
5 milyon 600 bin civarında SSK emeklisini, 1 milyon 850 bin civarında
Emekli Sandığı emeklisini ve 2 milyon 250 bin civarında
BAĞ-KUR emeklisini ilgilendiren ve onların uzun süre bekleyişini
karşılamayan bu yasa, toplamda 10 milyon civarındaki emeklimizi
memnun etmeyecektir. Özellikle BAĞ-KURlu emeklilerimizden, 2 milyon 250 bin civarındaki emeklimizden sadece 12 binini, o da
sadece bir düzenleme yapmak suretiyle değerlendirmektedir. Oysa bizim
anladığımız anlamda intibak, emekli maaşları
arasındaki eşitsizliği gideren ve aylık
bağlamanın tabanını birleştiren oranda bir
eşitlik sağlayan bir düzenleme olması gerekirdi.
Şu anda değerlendirmekte olduğumuz BAĞ-KURlularla ilgili bölümde hiçbir BAĞ-KURluyu tatmin
etme şansımız söz konusu değildir çünkü hâlâ
BAĞ-KURlu 520 lira emekli maaşı alacak, hâlâ 700 lira emekli
maaşı alacaktır. Oysa Türkiyede bir hafta önce Türk-İşin
tespit etmiş olduğu açlık sınırı ve yoksulluk sınırı
açıklanmıştır. Buna göre 4 kişilik bir ailenin
açlık sınırı 974 lira, yoksulluk sınırı
3.171 liradır ve siz emeklinize hâlâ 520 lira veriyorum ve buna 10 lira
zam yaptım. diye intibak yasasını gündeme getirirseniz, burada
hiç kimseyi tatmin etme şansımız olmaz.
Özellikle BAĞ-KURluların sanki örgütü olmadığı
için sahibi yok. İşçi Emeklileri Cemiyeti ve dernekleri ciddi anlamda
kulis yaptı, ciddi anlamda bu konuda baskılar yaptı, ancak
BAĞ-KURlularla ilgili hiçbir kurum ve kuruluş ses getirmedi. Oysa
2,5 milyon civarındaki BAĞ-KURlunun sesi Cumhuriyet Halk Partisinin
önerdiği intibak yasası idi.
Şimdi, bu düzenlenen yasa sadece 2000 yılına kadar olan
emeklilerde bir düzenleme getirerek 1 milyon 900 bin civarındaki Sosyal
Sigortalar emeklisini memnun eder mi, onu uygulamada göreceğiz çünkü
gerçekten eşit işe eşit ücret ve eşit pirime, eşit
çalışmaya eşit ücret mantığı burada söz konusu
değil ve daha çok prim ödeyen, daha az maaş almaya devam edecek.
Bizim anladığımız anlamdaki intibak bu olamaz ve olmayacaktır.
Şimdi,
İntibak yasası nedir? Emekli maaşı nasıl
hesaplanacak? diye yazar ve Google'a girerseniz, karşınıza
çıkacak yazıda Fikir nereden çıktı, kimden
çıktı? diye bir soru geliyor ve aşağıdaki
açıklama çıkıyor: Kemal
Kılıçdaroğlu -noktalı virgül- çok prim ödeyenin az, az prim
ödeyenin çok aylık aldığı bir düzen fikri ile
çalışmalara başlandı. Bugün Cumhuriyet Halk Partisi
Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk tarafından gündeme getirildi.
diyor. Demek ki sabahki oturumlarda konuşulan bu intibakın patenti
gerçekten Cumhuriyet Halk Partisinde ve bunun tespitini de yapmış.
Şimdi,
Sayın Bakanın Komisyondaki açıklamaları ve buradaki
açıklamalarını da dinlediğimiz zaman şunu sorduk,
dedik ki: Neden Ali İhsan Köktürkün teklifindeki rakamlar değil,
neden Süleyman Çelebinin teklifindeki rakamlar değil de bu rakamlar
ortaya çıkıyor? Bu söylenen, o miktarların çok yüksek
olduğu ve bütçe imkânlarının buna elverişli
olmadığı gerekçesi. Oysa bütçe imkânlarını
sağlamak on yıldır ezici bir çoğunlukla iktidar olan
AKPnin görevi iken bu yerine getirilmemiştir.
Değerli
arkadaşlarım, biraz önce konuşmacılardan birisi söyledi,
Türkiyedeki bu intibakla ilgili ortaya çıkan rakamın bir
yıllık miktarı 2,7 milyar lira. Oysa Sayın Ali İhsan
Köktürkün önergesiyle gerçekleşecek olursa 11
milyar lira ve bunun hem SGK bütçesindeki orantısı hem Türkiye
bütçesindeki orantısı dikkate alındığında AKPnin
emeklileri için kafasında hayal ettiği, tahayyül ettiği geçim
standardının bütçenin binde 5i civarında olduğu konusundaki
hesabın tekrar dikkate alınmasında yarar olduğunu
vurgulamak istiyorum. Çünkü bu intibak yasası sosyal güvenlikle ilgili bir
yasadır, sosyal güvenlikle ilgili bir yasa olduğu için öncelikle
sosyal devletin dikkate alınması gerekir. Anayasamız sosyal
devlet olmayı bize yükümlemiş ve ona göre de kurallar koymamız
gerektiğini ortaya koymuştur.
Şimdi, siz bunu sigorta primi ve
karşılığındaki ödeme gücü olarak
değerlendirirseniz yanlış yapmış olursunuz, tüccar
mantığıyla bakmış olursunuz ve nitekim buradaki
konuşmaların bazılarında müşteri memnuniyetinden söz
edildi. Oysa devletin görevi müşteri memnuniyetiyle ilgili değil,
sosyal devlet olarak asgari geçim standartlarını sağlama
görevidir. Bu da açlık sınırı ve yoksulluk
sınırı olarak açıklanan rakamların uygulamaya
konulması ve değerlendirilmesiyle olur.
Şimdi, bizim önerilerimizi, bizim önerilerimiz doğrultusunda
bir değerlendirmeyi yapmadığımız sürece emeklilerimiz,
gençliğinde çalışan, üreten, alın teri döken bu ülkeye
vergi veren emeklilerimiz maalesef düşündükleri hayat
standardını yakalayamayacaklardır. Bunu yakalayabilmek için
Cumhuriyet Halk Partisi gibi sosyal demokrasiyi gündeme oturtacak olan ve
sosyal devleti savunan bir iktidarın gelmesi gerekir. Bu doğrultuda,
şu andaki uygulamanın hiç kimseyi tatmin etmeyen bir intibak
yasası olduğunu tekrar vurgulamak istiyorum. Her ne kadar bizim
önerilerimiz dikkate alınmıyor ise de çok küçük de olsa emeklilerimiz
için cüzi artışları değerlendirmek ve bu konuda destek
vermek istiyoruz ama bu yasanın yetmediğini, bu yasanın
genişletilerek tekrar gündeme getirilmesi gerektiğini ve özellikle de
Cumhuriyet Halk Partisinin 41 Sözündeki intibakın
mantığının, mantalitesinin bu sosyal güvenlik sisteminin
içine oturması gerektiğini düşünüyorum.
Bu nedenlerle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kurt.
Sayın milletvekilleri, gruplar adına konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi, şahısları adına Denizli Milletvekili
Sayın Mehmet Yüksel.
Buyurun Sayın Yüksel. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
MEHMET YÜKSEL (Denizli) Sayın Başkanım, değerli
milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 171 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 6ncı maddesinde
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sosyal güvenlik sisteminde intibak kavramı, çalışma
hayatı boyunca çalışma ve prim ödeme koşullarını
eşit düzeyde gerçekleştiren, aynı yaşta emekli olan, fakat
emekli oldukları tarihin farklı olması nedeniyle aylık
hesaplama yöntemlerindeki değişiklik sebebiyle farklılaşan
emekli aylıkları arasındaki eşitsizliğin giderilmesi
anlamını ifade etmektedir. Öncelikle belirtmek gerekir ki intibak bir
zam değildir, dolayısıyla bütün emekli aylık seviyelerinin
kayıtsız ve şartsız artırılması da söz
konusu değildir.
Sosyal güvenlik sistemimizde statülerine göre emekli
aylıklarına bakıldığında, memur emeklilerinin
aylıklarının hesaplanmasında uygulanan ek gösterge ve
katsayı sisteminden dolayı, memur emeklilerinin aylıklarında
herhangi bir farklılaşma oluşmamaktadır.
BAĞ-KUR emeklilerinde ise 2008 yılına kadar basamak
sisteminin uygulamaya devam etmesi ve 1 Temmuz 2003 tarihinden sonra
bağlanan bütün aylıkların 1 Temmuz 2003 tarihinde yürürlükte
bulunan gelir tablosuna göre hesaplanması nedeniyle aylıklar
arasında basamaklardaki bekleme sürelerine göre doğal olarak fark
oluşmakla birlikte bariz bir farklılaşma gözlenmemektedir.
Ancak, 1 Nisan 2002-30 Haziran 2002, üç aylık gelir tablosu esas
alınarak bu dönemde bağlanan aylıklarda diğer dönemlere
göre dönemsel bir düşüklük gözlenmektedir. Bu nedenle, bu dönemde
aylık bağlanmış olan 12.186 BAĞ-KURlu intibak kapsamına
alınmıştır.
SSK emekli aylıkları ise günümüze kadar altı ayrı
sisteme göre hesaplanmış olup, her bir sistem aylık bağlama
kurallarında değişiklik meydana getirdiği gibi, ayrı
emekli grupları da oluşturmuştur. SSK emeklileri yönünden
aylık hesaplama yöntemlerindeki değişikliklere göre emekliler
genel olarak, 1 Ocak 1982 öncesi emekliler, 1 Ocak 1982 ve 31 Aralık 1987
arası emekliler, 1987 süper emekliler, 1 Ocak 1988-31 Aralık 1999
arası emekliler, 2000-2008 arası emekliler, 2008 sonrası
emekliler olmak üzere altı gruba ayrılmaktadırlar.
Emekli aylığı hesaplama yöntemlerinde yıllar içinde
yapılan değişiklikler, değişik tarihlerde
bağlanan SSK emekli aylıklarının
farklılaşmasına neden olmuştur.
İntibak sonucu meydana gelecek artışlar, prim ödeme gün
sayısı ve ödenen primlerin miktarına göre değişkenlik
gösterecek olup yüksek prim ödeyen, dolayısıyla göstergesi yüksek
olanlar ve daha uzun süre prim ödeyenler daha fazla artış
alacaklardır. Bu şekilde, 2000 öncesi emeklilerin de ülkenin
kalkınmasından pay alması sağlanacak ve 2000 öncesi
emeklilerin aylık miktarları 2000 sonrası emeklilerin aylık
seviyesine yaklaştırılmış olacaktır.
Yapılacak
intibak sonucunda, 2000 öncesi emekli 2 milyon 743 bin kişiden 1 milyon 943 bin kişinin, yani yüzde 70inin
aylıklarında artış meydana gelecek ve en yüksek
artış ise 2012 Ocak ayı itibarıyla 322 TLye kadar
çıkacaktır. Maliyetler ise ek ödeme dâhil 2011 yılı
itibarıyla 2 milyar 538 milyon TL olacak ancak bu maliyet her sene
katlanarak artacaktır.
Çok değerli milletvekili arkadaşlarımız, bu döneme
kadar çalışma içerisinde bulunan Değerli Bakanımız,
Bakanlığımızın bürokratları, Bakanlığımızın
çok değerli ekibi, eleştirileriyle katkıda bulanan değerli
muhalefet parti milletvekillerimize ve tüm milletvekili
arkadaşlarımıza teşekkür ediyor, yasanın
emeklilerimize hayırlar getirmesini diliyorum.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Yüksel.
İkinci konuşmacı, şahısları adına,
Ali Gültekin Kılınç, Aydın Milletvekili.
Buyurun Sayın Kılınç. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ GÜLTEKİN KILINÇ (Aydın) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 171 sıra sayılı Sosyal Sigortalar
ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 6ncı maddesi
üzerine şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmamın başında, önemli bir kamu hizmeti yapan,
ekonomimizin temel taşlarından birisi olan muhasebecilerimizin 1 Mart
Muhasebeciler Gününü kutluyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarı ile
yıllardan beri sürüncemede kalan ve Hükûmetimiz tarafından ele
alınarak, emeklilerin farklı statülerde farklı maaş
almaları ve refah payı ödenmemiş kesimlerin
intibaklarının yapılarak gelirlerinin artırılması
hedeflenmektedir.
Tasarının ana özeti,
2000 yılı öncesinde bağlanan malullük,
yaşlılık ve ölüm aylıklarının prim ödeme gün
sayıları üzerinden ve gelişme payı, yani refah payı da
dikkate alınarak yeniden hesaplanması öngörülmektedir. Sayısal
olarak 2,7 milyon civarındaki emeklilerimizi ilgilendirmektedir. Sosyal
Güvenlik Kurumunun 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununun 4üncü maddesinin 1inci
fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emekliler, aylık bağlama
sistemleri açısından 2000 yılı öncesi ve sonrası
emekliler olmak üzere iki ana grupta ele alınmaktadır. Bu sistemler
kendi içlerinde yine aylık bağlama usullerindeki
değişikliklere göre farklılaşabilmektedir. Her bir sistemde
aylığın miktarını belirleyen temel iki unsur,
sigortalıların prime esas kazanç tutarları ile prim ödeme gün
sayılarıdır. Prime esas kazançlar, sigortalıların
ortalama yıllık kazançlarının ve göstergelerinin
belirlenmesinde kullanılırken prim ödeme gün sayıları
aylık bağlama oranlarını belirlemektedir.
5510 sayılı Kanuna geçici bir madde ilavesi ile 1479
sayılı Kanunun mülga geçici 17nci maddesine göre 1 Nisan 2002 ile
30 Haziran 2002 tarihleri arasında kullanılmak üzere hazırlanan
gelir basamakları esas alınarak hesaplanmış olan aylıklar
bu madde hükümlerine göre yeniden hesaplanacaktır.
Ayrıca, geçici 27nci madde uyarınca 1 Nisan 2002 ile 30
Haziran 2002 tarihleri arasında kullanılmak üzere hazırlanan
gelir basamakları esas alınarak 1479 sayılı Kanunun mülga
geçici 11inci maddesine göre 2002 yılı Nisan ayı ödeme dönemi
itibarıyla hesaplanan aylık tutarı, aynı ödeme döneminde
yüzde 8,9 oranında artırıldıktan sonra 2002 yılı
Mayıs ayı ödeme döneminden başlayarak 2013 yılı Ocak
ayı ödeme dönemine kadar, 1479 sayılı Kanun kapsamında
bağlanmış olan aylıklara söz konusu dönemlerde uygulanan
artış oranları ile artırılacak ve aylıklar 2013
yılı Ocak ayı ödeme döneminden itibaren yeni belirlenen tutarlar
üzerinden ödenmeye devam edilecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde 2011
yılında 9 milyon 928 bin emekli varken 17 milyon 300 bin
çalışan bulunması nedeniyle kabul edilebilir aktif-pasif dengesi
1,4 iken bizde 1,2dir. BAĞ-KURda basamak sistemi
uygulandığı için BAĞ-KURdaki esnaflar farklı bir
uygulamaya tabidir. 2002 yılında ortaya çıkan
farklılaşma sayısı ve süresi dikkate alınarak
düzenlemenin içerisine bazı BAĞ-KUR mensupları da ilave
edilmiştir. Yapılan düzenlemeyle, aynı gün, aynı prim
ödemelerine rağmen, 2000 yılından önce farklı tarihte
emekli oldukları için farklı emekli aylığı
bağlanmış olan 2 milyon 743 bin SSK mensubu, 2008 yılı
standartlarına taşınmıştır.
Tasarı, emeklilere yapılacak olan bir zam olarak
algılanmamalıdır. Amaç, aynı prim ödemelerine rağmen,
farklı tarihlerde emekli oldukları için farklı uygulamalara tabi
tutulan kişilerin haklarının eşitlenmesidir. Tasarı,
sadece bağlanmış aylıklarda değil, aynı zamanda
prim günlerinden kaynaklanan eşitsizlikleri de giderecektir.
Tasarıda yürürlük tarihi olarak Ocak 2013ün öngörülmesi,
yararlanacak 243 bin kişinin dosyasının incelenmesi
zorunluluğundan kaynaklanmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu vesileyle,
görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının tüm
emeklilerimize ve ülkemize hayırlar getirmesini diler, yüce heyetinizi
saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kılınç.
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde soru-cevap işlemi
yapacağız. Sisteme girmiş olan arkadaşlarımıza
sırasıyla söz vereceğim.
Sayın Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın
Bakanım, demin sizin yerinizde Sayın Millî Savunma Bakanım
oturduğu için sorum ona.
Sayın Bakanım, İstanbul Atatürk Havalimanı;
milyonlarca yolcu, uçaklar bekliyor, havada yarım saat tur atıyor
artık. Suçu sizde buluyorlar, diyorlar ki: Hava Kuvvetleri Komutanı
burayı boşaltmıyor. Doğru mudur, değil midir? Suçlu
olmadığı hâlde suçlanmak kötü bir şey. Hakikaten herkesin
ihtiyacı var, tüm yolcuların ihtiyacı var, hepimizin
ihtiyacı var, İstanbulun ihtiyacı var. Bir an önce o araziyi
Devlet Hava Meydanlarına terk edecek misiniz, etmeyecek misiniz?
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Aslanoğlu.
Sayın Halaman
ALİ HALAMAN (Adana) Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum.
Kıbrıs gazilerinin almış olduğu şeref
aylıkları var. Sayın Bakanımız bunların
maaşlarını artırmayı düşünmez mi?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Işık
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, Hasan Özdemir isimli bir vatandaşımız
sormamı istiyor. Kendisi diyor ki: 2009 yılında 7.200 gün
üzerinden asgari ücretli bir sigortalı olarak emekli oldum ve 900 TL
alıyorum. Benden altı ay önce aynı şartlarda 4.700 gün prim
üzerinden emekli olan arkadaşım ise 1.035 TL alıyor.
Aramızdaki bu fark bu kanunla gideriliyor mu? Lehimize bir durum var
mı? Açıklarsanız sevinirim.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Kuşoğlu
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakanım, dünkü ve bugünkü
konuşmalarınızda özellikle 90lı yıllara atıfta
bulundunuz, o dönemdeki yanlış adımların bugünlere sebep
olduğunu söylediniz ama o günlerde de biz otuz sekiz ve kırk iki
yaşın yükseltilmesiyle ilgili çok uğraştık. Mezarda
emeklilik gerekçesiyle, şu anda sizinle birlikte aynı partide politika
yapan birçok arkadaş buna karşı çıktılar. Tabii,
bunlar genel olarak sosyal güvenlik bilincine vâkıf olmamamızdan
kaynaklanan konulardı. Peki, şimdi bu 2006 sonrası çıkan
kanunlarla durum ne oldu? Ne zaman aktüeryal hesaplara göre sosyal güvenlik
açıkları kapanıyor; kaç yılında kapanıyor ya da
inişe geçiyor? Bununla ilgili bilgi verebilir misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kuşoğlu.
Sayın Yılmaz
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakanım, şu anda Uşak SSK İl Müdürü olan
Müdür Bey daha önce Kütahyada görevliydi. Kütahyada görevliyken de SSK
müfettişlerinin yaptığı inceleme sonucunda
baldızı Türkiyede çalışmadığı hâlde kendisi
tarafından çalışmış gibi gösterilip, ardından da
sahte evrak tanzimi yaptırıldığı tespit edildi sigorta
müfettişleri tarafından ve onunla ilgili bir soruşturma
açıldı, ardından da Kütahyadan Uşaka tayini
yapıldı. Şimdi, bu soruşturma hâlen daha Kütahya Cumhuriyet
Başsavcılığında bir yıldır duruyor, sümen
altı edilmiş gibi görünüyor, ancak bu şahısla ilgili bir
uyarı cezası verildiğini duyduk. Oysaki ağır cezada
yargılanması gereken şu anki Uşak İl Müdürüyle ilgili
nasıl bir tasarrufunuz olacak? Bu konunun takipçisi oluyor musunuz? Kurumu
zarara uğratan ve kendi yetkilerini kötüye kullanarak böylesi bir
işlem yapan kişiyle ilgili ne türden işlemler yapmayı
düşünüyorsunuz?
Bir de Sayın Bakan, ikinci bir sorum var, genel bir soru olacak bu
da. 2008 yılı sonrasına ilişkin de
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Çetin
İZZET ÇETİN (Ankara) Sayın Bakanım, şimdi
emeklileri konuşuyoruz ama pek çok işçi de emekliliğe
erişemeden yaşamını yitiriyor. İş yerlerinin
teftiş ve denetimi oldukça uzakta kaldı. On yıldan bu yana
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği
Tüzüğü fiilen uygulamadan kalktı, Yasasını
getireceğiz. dediniz, on yıl geçti aradan AKP iktidar olalı. Ne
zaman işçiler ölümden kurtulacak, iş yerleri denetime
başlayacak, emeklilik hakkına kavuşacaklar?
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, bugün çokça dile getirdiğimiz gibi, biz bu
intibak yasasını dağın fare doğurması olarak
görüyoruz çünkü seçim döneminde biz intibak yasasını ifade
ettiğimizde ve sizler buna sahip çıkmadan önceki fazda, bunun
maliyetinin çok yüksek olduğunu, 20 milyar TLyi
aşacağını ifade ediyordunuz. Geçen hafta da Komisyonda bir
uzman arkadaşımızın verdiği bilgi notuyla bunu 30
milyar TL olarak ifade ettiniz. Bu iki rakamın da doğru olduğunu
düşünmemekle birlikte, doğruysa eğer, CHPnin önerdiğinin
onda 1i ya da on beşte 1i kapsamında bir intibak yasası
önerdiğinizi yani dağın gerçekten bir fare doğurduğunu
kabul mü ediyorsunuz?
BAŞKAN Sayın Bakanım
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakana İstanbul havaalanıyla ilgili tevcih edilen
soruyla ilgili, Sayın Bakanımız, sorunun çözümüyle ilgili
gerekli işlemlerin yapıldığını ifade ediyorlar.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Yani veriyor musunuz
Sayın Bakan?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Veriyorum,
veriyorum.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Evet, evet.
İkincisi: Gazilerimiz, şehitlerimiz, ücretliler, emekliler,
maaşlarla ilgili iyileştirmelerimiz devam ediyor. İnşallah
ülkenin imkânları geliştikçe bunlara da devam edeceğimizi
belirtiyorum.
Hasan Özdemir kardeşimizle ilgili bir soru geldi. Bu soru intibak
kapsamında değil. Alim Bey, 2000 öncesi emeklileri konuşuyoruz.
ALİM IŞIK (Kütahya) Vatandaş soruyor, biz ne yapalım?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Tabii, 2000 öncesi emeklilerin gelişme
hızından pay alması ve 2008e taşınması
düzenlemesidir bu.
ALİM IŞIK (Kütahya) Sonrası için bir çalışma
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Efendim, ben 7.200 gün çalıştım,
diğeri, efendim, 9 bin gün çalıştı veya 7.250 gün
çalıştık. Buradaki prim ödemelerine, sürelere, ödedikleri zaman
dilimlerine ve ne şekilde ödeme yaptıklarına, bunlara çok
ayrıntılı bakılması gerekiyor. Bu anlamda 900 ile
1.035 arasındaki fark keyfî bir fark değildir. Yasa ve primleri ödeme
durumları ve oranlarıyla ilgili bir hadisedir. O yönüyle bakmak
gerekiyor, ayrıntısına bakmak gerekiyor.
Aktüeryal hesaplara gelince, burada bu yasal düzenleme yani bu reform
yapılırken 2050 hedefi, sosyal güvenlik açıklarının
gayrisafi millî hasılaya oranının yüzde 1e çekilmesidir. Bu
Sosyal güvenlikte açıkların olmaması diye bir şeyi
düşünmeye, tahmin ediyorum sizler de katılmazsınız. Tabii
ki sosyal devlette sosyal güvenlik açıkları olacaktır ama
asıl olan sürdürülebilir açıklardır. Bu reformun amacı da
hem sistemin sürdürülebilir olmasıdır hem de aktüeryal
hesapların sürdürülebilir bir şekle taşınmasıdır.
Uşak İl Müdürümüzle ilgili bir değerlendirme:
Soruşturma tamamlanmış, gerekli ceza verilmiş
durumdadır.
İş Sağlığı ve Güvenliği
Yasasıyla ilgili olarak da yasa Parlamentoya geliyor.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) - Sayın Bakanım, o
verilen ceza o eylemin karşılığı mı? Uyarı
cezası mı ağır cezalık bir soruşturma?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Efendim, soruşturma yapılmış.
Dosyaya ayrıca bakacağım ama soruşturma
yapılmış. Soruşturmanın neticesinde yasalar
çerçevesinde bir ceza verilmiş ama
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Kütahya
Savcılığında soruşturma devam ediyor efendim. Kütahya
Savcılığı henüz daha herhangi bir iddianame yazmadı
ama ağır cezalık bir suç, o görmezden geliniyor.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Neyse, ben, dosyaya da baktırırım
ayrıca. Şu anda yani spesifik olarak, takdir edersiniz ki bir
personelimizin bu anlamdaki konumunu bilme şansımız yok.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Ben sadece dikkatinizi çekmek
istedim Sayın Bakanım.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Şu andaki bilgimiz, bir soruşturma içerisinde
bir cezanın verildiği ama yargı yolu devam ediyorsa onu da takip
ediyoruz.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) - Evet, devam ediyor.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) - İş sağlığı,
güvenliği yasası geliyor Meclise. Öteden beri çalışma
hayatında özlem duyduğumuz bir düzenleme. Nihayetinde sosyal
taraflarla uzlaşarak
Güzel bir yasa, tüm çalışanları
kapsıyor ve önleyici bir özelliği olan, son derece, günümüz
endüstriyel ilişkilerine ışık tutacak olan bir
düzenlemedir. 24üncü Dönemde onu yasalaştırmamız hepimizin
şerefi olacaktır diye düşünüyorum.
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Ben teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Sayın Millî Savunma Bakanımız da bir açıklamada
bulunacak. Bir cevap
Buyursunlar.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Sayın
Milletvekilimiz İstanbul Havaalanının mevcut uçak park yerinin
genişletilmesi konusunda Hava Kuvvetleri
Komutanlığımızın kullanımında olan yerlerin
Ulaştırma Bakanlığına devredilip devredilmeyeceğine
ilişkin soru sormuştu. Ulaştırma Bakanlığı
ile Millî Savunma Bakanlığı prensip olarak bu yerin
Ulaştırma Bakanlığına devri konusunda
anlaştılar. Usuli işlemler devam ediyor. İnşallah, en
kısa zamanda neticelenirse bu sorun da köklü olarak çözülmüş olacaktır
diyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde yedi önerge vardır.
Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra
da aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/566 esas numaralı Tasarının
Çerçeve 6 ncı maddesi ile 5510 sayılı Kanuna eklenen geçici 40
ıncı maddesinin birinci fıkrasında geçen esas ibaresinin
baz şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Recep
Özel
Isparta
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/566 esas numaralı Tasarının
Çerçeve 6 ncı maddesi ile 5510 sayılı Kanuna eklenen geçici 40
ıncı maddesinin birinci fıkrasında geçen esas ibaresinin
baz şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Ercoşkun
Bolu
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/566 esas numaralı Tasarının
Çerçeve 6 ncı maddesi ile 5510 sayılı Kanuna eklenen geçici 40
ıncı maddesinin birinci fıkrasında geçen esas ibaresinin
baz şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Salih
Koca
Eskişehir
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/566 esas numaralı
Tasarının Çerçeve 6 ncı maddesi ile 5510 sayılı Kanuna
eklenen geçici 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasında geçen
"esas" ibaresinin "baz" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Adem
Tatlı
Giresun
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/566 esas numaralı
Tasarının Çerçeve 6 ncı maddesi ile 5510 sayılı Kanuna
eklenen geçici 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasında geçen
"esas" ibaresinin "baz" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Aşlık
İzmir
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 171 sıra sayılı
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 6 ıncı maddesi ile 5510 sayılı
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa eklenen
Geçici 40 ıncı maddesinin (2) inci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz. 28.02.2012
Süleyman
Çelebi Aydın
Ayaydın İzzet
Çetin
İstanbul
İstanbul
Ankara
Musa
Çam Hasan
Ören Bülent
Kuşoğlu
İzmir
Manisa
Ankara
Müslim
Sarı Kazım
Kurt Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul
Eskişehir
İstanbul
Kemal
Değirmendereli Aytuğ
Atıcı
Edirne Mersin
"(2) Geçici 27 nci madde uyarınca 1/4/2002 ile
30/6/2002 tarihleri arasında kullanılmak üzere hazırlanan gelir
basamakları esas alınarak 1479 sayılı Kanunun mülga geçici
11 inci maddesine göre 2002 yılı Nisan ayı ödeme dönemi
itibarıyla hesaplanan aylık tutarı, aynı ödeme döneminde
%8,9 oranında artırılarak 2003 yılı Ocak ayı
ödeme dönemine taşınır. 2003 yılından itibaren ise,
1479 sayılı Kanun kapsamında bağlanmış olan
aylıklara takip eden dönemlerde uygulanan artış
oranlarından aşağı olmamak üzere, geçen takvim
yılları için, her yılın Aralık ayına göre Türkiye
İstatistik Kurumu tarafından açıklanan en son temel yıllı
kentsel yerler tüketici fiyatları indeksindeki artış oranı
ve gayrisafı yurt içi hasıla sabit fiyatlarla gelişme
hızı kadar ayrı ayrı artırılarak 2008
yılı Ocak ayı ödeme dönemine taşınır.
Yukarıda belirtildiği şekilde artırılarak 2008 yılı
Ocak ayı dönemine taşınan aylıklar bu dönemden itibaren
1479 sayılı Kanun kapsamında bağlanmış olan
aylıklara uygulanan artış oranları ile
artırılarak 2013 yılı Ocak ayı ödeme döneminden
itibaren yeni belirlenen tutar üzerinden ödenmeye devam olunur"
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 171 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının çerçeve 6 ncı maddesinde yer alan Geçici Madde
40'ın aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Mehmet
Şandır Erkan
Akçay
Konya Mersin
Manisa
Lütfü Türkkan Nevzat Korkmaz Reşat
Doğru
Kocaeli Isparta Tokat
"Geçici
Madde 40- (1) 1479 sayılı Kanun "yaşlılık
aylığının hesaplanması" başlıklı
mülga 36 ncı maddesine göre; 01.01.2000 ile 01.10.2008 tarihleri
arasında sigortalılara en son prim ödediği gelir
basamağında en az bir tam yıl prim ödemesi koşuluyla
bulunduğu basamağın % 70'i oranında aylık gelir
hesaplanır. Bulunduğu gelir basamak primini bir yıl
ödememişse, bir önceki basamak üzerinden aylık gelir hesaplanır.
Bu oran 25 yıldan fazla prim ödenmiş olması halinde fazla olan
her tam yıl için % 1, kadın ise 50, erkek ise 55
yaşlarından sonra sigortalılığa devamda, fazla olan
her tam yaş için de ayrıca % 1 artırılır.
(2)
1479 sayılı Kanunun mülga 35 inci maddenin (c) fıkralarına
göre bağlanacak aylıklarda ise primi ödenmemiş 25 yıldan az
her tam yıl için %1 indirim yapılır.
(3)
Yaşlılık aylığı her halde % 90 oranını
aşamaz.
(4)
Birinci ve ikinci fıkralara göre
hesaplanan yaşlılık aylığı, ayrıca, gelir
tablosunun son olarak değiştirildiği ay ile aylık
başlangıç tarihi arasında geçen her ay için, Devlet
İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan en son temel
yıllı kentsel yerler tüketici fiyatları indeksindeki
değişim oranları kadar artırılır.
(5) Bu Kanuna göre bağlanan
yaşlılık aylığı, her ay bir önceki aya göre
Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan en son temel
yıllı kentsel yerler tüketici fiyatları indeksindeki
değişim oranları kadar artırılır.
(6) 1479 sayılı kanunun mülga 30, mülga
42 nci maddelerine göre 01/10/2008 tarihinden önce bağlanan aylıklar
01/01/2000 tarihinden önceki hesaplama yöntemine göre yapılır.
(7)
Bu maddeye göre hesaplanan aylıklar
için geriye yönelik herhangi bir ödeme yapılmaz.
(8)
Geçici 27 nci madde uyarınca
1/4/2002 ile 30/6/2002 tarihleri arasında kullanılmak üzere
hazırlanan gelir basamakları % 8,9 oranında
artırılır. Bu maddeye göre yapılan hesaplamada
artırılan gelir basamakları esas alınır."
BAŞKAN
Son okunan önergeye katılıyor musunuz Sayın Komisyon?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum)
Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılmıyoruz efendim.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Lütfü Türkkan efendim.
BAŞKAN
Sayın Lütfü Türkkan, Kocaeli Milletvekili.
Buyurun
Sayın Türkkan. (MHP sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 171
sıra sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 6ncı maddesinde verilen önerge üzerinde MHP
Grubu adına konuşmak üzere söz almış bulunuyorum.
Bugün
burada kamuoyunda İntibak Yasası diye bilinen yasa hakkında
konuşurken, zannediyorum Bursa Milletvekili bir arkadaşımız
konuyla ne kadar alakalı bilmiyorum ama konuyu getirip getirip 28
Şubata bağladı. Ben öncelikle 28 Şubatla ilgili iki kelam
etmek istiyorum bu arkadaşlarımıza.
28
Şubatta askere methiye düzenler, askere düzülen bu methiyeleri
gazetelerinde manşete taşıyanlar, şimdi askere her
buldukları fırsatta gider yapmakta kendilerini mahir zannedenler
arasında nasıl bir ruh hâli var onu merak ediyorum. İkisi de
aynı insanlar.
İkincisi,
bir şey daha söyleyeceğim: Bakın arkadaşlar, 28
Şubatın mağduru olmadınız siz. Siz 28
Şubatın ürünüsünüz. Mağdur olmak ayrı bir şey. 12
Eylülün mağduru var, onların mağdurları biziz ama sizler 28
Şubat ürünüsünüz, 28 Şubatı tezgâhlayan Amerikalıların
iş birlikçisisiniz. Bunun en güzel örneğini müşahhas örnekle
anlatacağım. (AK PARTİ sıralarından sıra kapaklarına
vurmalar)
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Ayıp ya!
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Devamla) En güzel örneğini anlatıyorum. Hiç sıraya
vurmayın.
Bir gün,
2004 senesinde Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekili bir
arkadaşımız 28 Şubatın meşhur paşası
Çevik Birle beraber Makedonyada karşıma çıktılar,
yanlarında yine bir asker olan, İstanbulda kurulu Balkan
İş Adamları Derneği Başkanı bir emekli generalle
beraber. Hayırdır, ne işiniz var hep beraber? dedim. Bu trio
ilginç geldi bana, çok ilginç bir trio. Biz Makedonyadaki seçimlerde Türk
partilerine destek vermek üzere geldik. Güzel. Çevik Birin ne işi var
burada? Ya, o da Balkanlı. İyi de kardeşim, Balkanlı bir
sürü adam var, iş Çevik Bire mi düştü? Siz bunların gerçek
iş birlikçisisiniz. Bunu bir kere bir düzelteyim, bir bilin.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın Konuşmacı,
lütfen ifadelerinize dikkat edin.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) İkincisi
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Provokasyon
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) İşbirlikçi ifadesi
çok çirkin bir ifade, lütfen ifadenize dikkat edin.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sen
provokatör müsün?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla)
şu parayla alakalı, biraz evvel BDP
sözcüsü bir şey gösterdi, o konu açıklamaya muhtaç bir konu. O
konunun tam tersi, bu bizim Türk lirasının simgesini ters çevirin
-kendisi söyleyemedi, onun yeri dar oynayamadı ama ben size söyleyeyim-
Ermeni parası dramın tam ters çevrilmiş şeklidir bu.
Bakın bir isterseniz, olmazsa ben size göndereyim hepinize mesajla. Ermeni
parasının tam tersi bizim Türk parasına simge olmuş.
Oradaki, Türk lirasındaki Türk kelimesi kimleri rahatsız etti
bilmiyorum. Daha güzel bir simge bulunabilirdi. O konuda da biraz erken hareket
edilmiş. Umuyorum düzeltirsiniz, Türkiyede çünkü bu konuda çok ciddi
birtakım söylentiler devam ediyor. Hepimiz Ermeniyiz. dedikten sonra,
Ermeni parasının simgesini Türk parasına uygulamanın
mantığını çözebilmiş değilim.
CEVDET ERDÖL (Ankara) Saçmalamanın da bir seviyesi olur ya.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Şu anda görüştüğümüz intibak
kanun tasarısının eksikliklerinin bulunduğunu ve de
baştan hatalı olduğunu söylersem, zannediyorum,
haksızlık yapmış olmam. Hâlbuki, adının intibak
oluşunun özüne uygun olabilmesi için emekliler arasında ayrım
yapmaması, tüm emekliler arasında maaş farklarını
ortadan kaldırması ve emeklilerin insanca yaşamasını
sağlayan maaş artışının da olduğu düzenlemeler
olmalıydı.
Dikkat edilecek olunursa, bilhassa, 1999 öncesinde 506 sayılı
Kanun çerçevesinde emekli olmuş vatandaşlarımızın,
sistem değişiklikleri nedeniyle ve aylıklarına
artış oranlarının yansıtılmamasından
dolayı yaşanılan hak kayıplarının giderilebilmesi
amacıyla düzenlenmek istenen bu yasa tasarısı, emeklinin derdine
derman olmadığı gibi, emekliler arasındaki
eşitsizlikleri gidermekten de oldukça uzaktır. Sadece 2000
yılı öncesinde 506 sayılı Kanuna göre bağlanan
aylıklarla ilgili bazı hesaplamalar yapılmaktadır. Bu
aylıkların 2000 öncesi için yeniden hesaplanmasında aylık
bağlama oranları düşük tutulmakta, 2000 yılından 2008
yılına taşıma işleminde de gayrisafi millî hasıla
artış oranlarının yüzde 75i esas alınmaktadır.
2000 yılı öncesi bağlanan BAĞ-KUR emekli
aylıkları ile ilgili benzer bir hesaplama öngörülmemektedir. Bu
intibak yasasında, maalesef, BAĞ-KURlular tamamen sarfınazar
edilmişlerdir. Esas olarak bu yasayla insanca yaşam
standartlarına sahip olması gereken en önemli toplumsal grup olan
emeklilerimiz açısından en azından asgari bir temel
aylığı düzenlenmesi, aylıkların reel anlamda
korunması ve geliştirilmesi için de emekli maaşlarının
realizasyonunun güncelleştirilmesi gerekmektedir.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Sağ olun. (MHP sıralarından alkışlar)
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın Başkan,
Sayın Hatip konuşmasında iş birlikçi gibi çok
ağır ifade kullanmıştır. Bunu sataşma olarak
nitelendiriyorum ve söz hakkı istiyorum efendim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Başkan.(AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
8.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünalın, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; her şey milletin gözü önünde cereyan ediyor
ve tarih şuna şahittir ki AK PARTİnin bugüne kadar tek bir
iş birliği olmuştur, o da bu aziz milletle, yüce milletle
olmuştur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Buna
tarih de şahittir, bu yüce millet de şahittir.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) O eş başkanlık ne o zaman
Sayın Ünal?
MAHİR ÜNAL (Devamla) Ama Sayın Siyasetçimiz
konuşmasında, siyasetçi olmanın gereği olarak, siyaset
yapmanın gereği olarak kullandığı ifadeyi, herhâlde
maksadı aşan bir ifade olarak kendisi de kabul eder diye
düşünüyorum. Çünkü, biz şu kürsüde konuşurken, her saniyesi, her
dakikası millete ait olan bu aziz Mecliste gerginlik istemiyoruz,
provokasyon istemiyoruz, Meclis çalışsın, milletin derdine
derman olacak çalışmaları yapsın istiyoruz. O yüzden, biz
gerilimin tarafı, sorunun tarafı olmak istemiyoruz.
O yüzden, Sayın Türkkan, kullandığınız ifadeyi
aziz milletimizin takdirlerine bırakıyorum ve
kullandığınız ifadeyi kınıyorum.
Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Şandır.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, Sayın Mahir
Ünalın bu kadar alınmasına doğrusu üzüldüm. Çünkü,
Türkiyeyi yöneten siyasi iktidar olarak kimlerle iş birliği yapmıyorsunuz
ki? Büyük Orta Doğu Projesiyle, stratejik ortaklıkla, Avrupa
Birliğiyle iyi ilişkiler
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın Başkan,
bunların iş birliği olarak ifadelendirilmesi son derece
yanlıştır. Devlet yönetiyoruz, devletlerin uluslararası
ilişkilerde görüşmelerde bulunması kadar doğal ne olabilir
efendim?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım, efendim,
müsaade ederseniz
BAŞKAN Sayın Şandır, siz oradan sakinleştirin
lütfen.
Buyurun.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım,
arkadaşım Sayın Grup Başkan Vekili grubumuza mensup bir
sayın milletvekilinin konuşmasını yanlış anlama
çekecek şekilde değerlendirdi. Lütfen, tutanaklara geçmesi
açısından, müsaade ederseniz bir açıklama
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Efendim, herhangi bir
sataşma yok. Sayın Konuşmacının, Sayın Grup
Başkan Vekilinin ifadesi tutanaklara geçmiştir zaten.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Hayır, sataşma var diye
değil, açıklama anlamında
ÜNAL KACIR (İstanbul) Olmaz öyle şey Başkan. Ne alakası
var? Ayıptır ya!
BAŞKAN Sayın Şandır, iki dakika içinde ama tekrar
bir sataşmaya meydan olmasın lütfen. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Müsaade et arkadaşım, müsaade
et.
9.-
Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünalın grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Değerli arkadaşlar, intibak
yasasını görüşüyoruz, çok önemli bir konu, bir
adaletsizliğin düzeltilmesiyle ilgili katkı vereceğimizi de
söylüyoruz, gerçekten çok da önemli şeyler söylüyoruz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Güzel katkı veriyorsunuz!
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Ama müsaade et!
Ama bir başka arkadaşınız buraya kalktı, 28
Şubatı kendisi konuştu, biz mi konuştuk?
ÜNAL KACIR (İstanbul) Ama size mi sataştı? Niye siz
üstünüze alınıyorsunuz?
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Affedersin, beyefendi
Konunun yeri burası mı? Yani 28 Şubatı niye
konuşmaya gerek duyuyorsunuz bu kadar? Ee, şimdi biz de soruyoruz: 28
Şubatla ilgili bu hassasiyetiniz niye? Ben soruyorum şimdi
ÜNAL KACIR (İstanbul) Sizin gocunmanız niye? Siz niye
gocunuyorsunuz?
MEHMET ŞANDIR (Devamla) -
28 Şubatı yapanlarla ilgili on
yıllık iktidarınızda hangi uygulamayı
yaptınız? Nerede, niye, niye yapmadınız? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Şimdi, arkadaşımın iş birlik dediğinden
siz farklı anlam çıkartıyorsunuz. Bir hakaret kastı yok ama
bu soruşturmayı yapmayarak acaba gerçekten 28 Şubata
karşı ifade edemediğiniz bir hadise mi var? Bu noktadan bu kadar
alınganlık göstermeniz, bu konuda ifade edemediğiniz
birtakım sebeplerin olduğunu gösterir.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) 28 Şubatla ilgili yargı
harekete geçmiştir, ilgili soruşturmayı açmıştır
Sayın Şandır.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Ayrıca ben tekrar ediyorum, yani
konunun içerisinde siz kalırsanız biz de kalırız.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) YÖKle ilgili belgelere el
konulmuş, bu konuda gerekli araştırma yapılmaktadır.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Ama
burada intibakı konuşacağız diye 28 Şubatı
konuşursanız sonuçta da böyle sonuçlar gelir, bunun sebebi sizsiniz, müsebbibi
sizsiniz. Onun için, hepinize saygılar sunuyorum.
Çok da
heyecanlanmayın arkadaşlar yani hiçbir şekilde size hakaret
kastımız olmaz, hakaret etmek
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Uçak kalkıyor, erken keselim, oldu.
Teşekkür
ederim arkadaşlar. (MHP sıralarından alkışlar)
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Biz size desek şununla iş birliği
yaptınız
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Şandır.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürkün;
31.05.2006 Tarihli ve 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununa Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında
Kanun Teklifi ve İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi ve Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekili Yalova Milletvekili Muharrem İnc+e ile 81
Milletvekilinin; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/566, 2/58, 2/137) (S.
Sayısı: 171) (Devam)
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Bir
sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 171 sıra sayılı
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
6 ncı maddesi ile 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununa eklenen Geçici 40 ıncı
maddesinin (2) inci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. 28.02.2012
Süleyman Çelebi (İstanbul) ve
arkadaşları
"(2) Geçici 27 nci madde uyarınca 1/4/2002 ile
30/6/2002 tarihleri arasında kullanılmak üzere hazırlanan gelir
basamakları esas alınarak 1479 sayılı Kanunun mülga geçici
11 inci maddesine göre 2002 yılı Nisan ayı ödeme dönemi
itibarıyla hesaplanan aylık tutarı, aynı ödeme döneminde
%8,9 oranında artırılarak 2003 yılı Ocak ayı
ödeme dönemine taşınır. 2003 yılından itibaren ise,
1479 sayılı Kanun kapsamında bağlanmış olan
aylıklara takip eden dönemlerde uygulanan artış
oranlarından aşağı olmamak üzere, geçen takvim yılları
için, her yılın Aralık ayına göre Türkiye İstatistik
Kurumu tarafından açıklanan en son temel yıllı kentsel
yerler tüketici fiyatları indeksindeki artış oranı ve
gayrisafı yurt içi hasıla sabit fiyatlarla gelişme
hızı kadar ayrı ayrı artırılarak 2008 yılı
Ocak ayı ödeme dönemine taşınır. Yukarıda
belirtildiği şekilde artırılarak 2008 yılı Ocak
ayı dönemine taşınan aylıklar bu dönemden itibaren 1479
sayılı Kanun kapsamında bağlanmış olan
aylıklara uygulanan artış oranları ile
artırılarak 2013 yılı Ocak ayı ödeme döneminden
itibaren yeni belirlenen tutar üzerinden ödenmeye devam olunur"
BAŞKAN Okunan önergeye Sayın Komisyon
katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CENGİZ
YAVİLİOĞLU (Erzurum) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Efendim, intibak gerçekleştiriyoruz, bu önerge
intibaksızlık getiriyor. Bu önergeyi kabul edersek yeniden bir
intibak yasası çıkarmamız gerekiyor.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Biz onun için
istiyoruz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Onun için katılmıyoruz efendim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Bu intibak boş
bir intibak, onun için istiyoruz Sayın Bakan.
BAŞKAN Gerekçeyi mi okutuyoruz, konuşacak mı
arkadaş?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Kemal
Değirmendereli
BAŞKAN Sayın Kemal Değirmendereli, Edirne Milletvekili.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Değirmendereli.
KEMAL DEĞİRMENDERELİ (Edirne) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; önergemiz üzerine söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
İntibak yasasının çıkarılmasının
sebebi, kısaca emekliler arasındaki maaş farkının
giderilmesi, ayrım yapılmaksızın tüm emeklileri kapsayacak
şekilde bir yasa düzenlemesi değil miydi? Bizlerin gördüğü
kadarıyla değil. İktidar yine az yapıp çok
konuşacağı bir uygulamayı ortaya koyuyor, tıpkı
diğer söylemleri gibi, Dünyanın 16ncı büyük ekonomisiyiz,
istihdama dayalı en büyük büyümeyi gerçekleştiren bir numaralı
yıldız ülkeyiz. söylemleri gibi. Sayın bakanlar, komisyon
başkanları bir konuşuyorlar, bir konuşuyorlar hakikaten
ağızlarından bal akıyor. Söylenenler gerçekse yasa niye
geniş kapsamlı olarak değerlendirilmiyor, bunu sormak isterim.
Sayın milletvekilleri, halkımız, daha öncesinde
görülmemiş cari açık rekoru kıran Hükûmetin yoksul
sayısı, insani gelişmişlik, gelir eşitsizliği,
emeklilikte yaşam göstergelerinde Türkiye dünyanın neresinde,
bunları da bilmeli. Gelir eşitsizliğinde otuz dört ülke
sıralamasında OECD raporuna göre Türkiye 2009a doğru en yüksek
gelir eşitsizliği ve yoksul sayısına sahip ülkeler
arasındadır. TÜİK verilerine göre de 2011 Türkiye
nüfusunun yüzde 18i, yani 12 milyondan fazlası yoksuldur. Emeklilik
yaşam göstergesine göre ise OECD ülkeleri arasında Türkiyede hem
yaşam süresi kısa hem de emeklilikte geçirilen ömür
kısadır.
İktidar
partisi adına dün yapılan konuşmalarda aile ve kira
yardımı dâhil olmak üzere, sosyal güvenlik ve işsizlik
ödemelerinin kısıldığı, emeklilik
yaşının artırıldığı, maaşların
kesildiği ifade edilen Avrupa Birliği ülkelerinin İnsani
Gelişmişlik Endeksinde bizden çok üstlerde olduğunu
bilmekteyiz. Bırakın o ülkeleri, gelişmişlik endeksinde
maalesef komşularımızdan sadece Suriye ve Irak bizden daha
geride kalmaktadır. Yine o saydığınız ülkelerin çoğunda
hem ortalama ömür bizden uzun hem emekli yaşam süresi uzundur. Üstelik
altını çizerek söylemek istiyorum: Ülkemizde 2005-2011
yılları arasında ortalama memur ve işçi emekli
aylıkları yükselmiştir ama aynı dönemde temel harcama
gruplarındaki ortalama fiyat artışları daha da yüksek
gerçekleşmiştir.
Sayın
milletvekilleri, 1 milyon 913 bin vatandaşımızın
yararlanacağı intibak yasası yine sorunumuza geçici bir çözüm sunmaktadır.
Konunun mağdurları geri kalan bir başka baharı
bekleyeceklerdir yani Cumhuriyet Halk Partisi iktidarını.
Bakın,
tarım çalışanlarına, esnaf ve sanatkâra bugün
çeltiğiyle, buğdayıyla dalga geçilir fiyatlar sunan Hükûmet,
intibak yasasında da tarım
çalışanlarını, emekçileri göz ardı etmiştir.
Geçim sıkıntısını en ağır şartlarda
yaşamakta olan tarım çalışanlarımız, esnaf ve
sanatkârlarımız teklif edilen yasa tasarısında
atlanmış, hatta muhalefetin konuyu defalarca gündeme getirmesine
karşın dikkate alınmamıştır.
Dün güzel
bir örnek verildi, Brezilya örneği. AKP Hükûmetiyle aynı dönemde,
2002de iktidar olan Lula yönetimi, bu süre
içerisinde 20 milyon yoksuldan bir orta sınıf yarattı. 26 milyon
istihdam yarattı. 11 milyon yoksul aileye yardım etti. Düşük
faiz oranlı özel kredilerle halkını rahatlattı. Altı
yıl içerisinde 10 milyon iş alanı yarattı. AKP Hükûmetinin
dikkatini sadece Körfez ülkelerine değil Güney Amerikaya da yöneltmesini
dilerim.
Bu intibak yasa tasarısı yani aldatma ve kandırma
tasarısıyla ülkemizi gelir eşitsizliğine, mutsuzluğa
iteriz diye düşünüyorum. Türkiye hâlâ eşitlikçi, daha adil, daha
özgür, daha demokratik daha gelişmiş yarınlara ihtiyacı
olan bir ülkedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KEMAL DEĞİRMENDERELİ (Devamla) Onun için
atabildiğimiz adımları daha cesur, daha doğru, daha adil
atmalıyız.
Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Değirmendereli, teşekkür ediyorum
efendim, süreniz tamam.
Bu önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım önergeler
aynı mahiyette bulunduğundan önergeleri birlikte işleme
alacağım.
İZZET ÇETİN (Ankara) Bu önergeler ayıplı,
ayıplı önerge onlar.
BAŞKAN Talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı
söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi, aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/566 esas numaralı
Tasarının Çerçeve 6 ncı maddesi ile 5510 sayılı Kanuna
eklenen geçici 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasında geçen
"esas" ibaresinin "baz" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Aşlık
İzmir
Diğer önerge imza sahibi:
Adem Tatlı
Giresun
Diğer önerge imza sahibi:
Salih
Koca
Eskişehir
Diğer önerge imza sahibi:
Ali Ercoşkun
Bolu
Diğer önerge imza sahibi:
Recep
Özel
Isparta
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki bu önergelere
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılmıyoruz efendim.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Şike önerge!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Daha uygun
bir anlatım dili kullanılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
Diğer gerekçeler de aynı.
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, önerge sahiplerine sorun; bireysel önerge, önerge sahiplerinin
gerekçe demesi lazım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Önerge sahibi burada.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, hepsi bireysel önerge.
İZZET ÇETİN (Ankara) Şike yapılıyor!
BAŞKAN Önergeler kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
Geçici 1inci maddeyi okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 1- 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 102 nci
maddesinin birinci fıkrasının (j) bendinde bu Kanunun 3 uncu
maddesi ile yapılan değişiklik, bu Kanunun yayımı
tarihinden önce tahakkuk ettirildiği halde ödenmemiş olan cezalar
için de uygulanır, ancak tahsil edilmiş tutarlar red ve iade veya
mahsup edilmez.
BAŞKAN Madde
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın Emin Haluk
Ayhan, Denizli Milletvekili.
Buyurun Sayın Ayhan.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 171 sıra
sayılı tasarının geçici 1inci maddesi üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisinin görüşlerini arz etmek üzere söz aldım. Bu
vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle Hükûmetin ifade
ettiği bir şey var. Sayın Başbakan
Yardımcısı Manisada ifade etmiş. İntibak
yasasıyla ilgili Bakanlar Kurulunda yapılan görüşmede yüzde 70
zam yapılması seçeneğinin desteklendiğini söyledi.
Şimdi bu gayet açık ve net. Sayın Bakan da burada. Gelin bu
işi burada çözelim. Bir önerge verelim. Aksi takdirde, bizim zaten Hükûmet
üzerinde olan ciddi endişelerimizin giderek artmasına neden olacak
çünkü bu Bakanlar Kurulunda görüşüldüyse o zaman bu gerçek. Burada Meclisi
ifade etmek istemiyorum ama geçici süre, geçici
tedbirlerle emeklileri oyalayacak bir şey yapıyoruz demektir. Bunu
yapmamamız lazım. Doğru bir şey değil. Bunun üzerinde
konuşmamız lazım.
Şimdi, bir diğer husus: Sayın Bakanım, her ne kadar
siz dün nezaketinizden isim vererek benden bahsetmeseniz de burada ben
konuştum. Burada bir ifade var: Buradan başka birçok şey
söylendi ve şunu söyleyerek ben de konuşmama son vereyim: Sosyal
güvenlik açıklarının gayrisafi millî hasılaya oranı
artarak devam ediyor. diye bir ifade kullanıldı. Bu doğru
değil. ve devam ediyorsunuz, ne diyorsunuz: 2009 yılında
sosyal güvenlik açıklarının gayrisafi millî hasılaya
oranı yüzde 3; 2012de yüzde 1,79.
Sayın Bakanım, bu 2012 yılı programı, Bakanlar
Kurulu kararı eki, burada sosyal güvenlik kuruluşlarının
gelir-gider tablosu var. Bu tabloda bütçe transferlerinin 69 milyar TLye
çıktığını ben açık ve net bir şekilde
söyledim. O zaman bu bütçe transferlerinin millî gelire oranını da
siz aşağıya almışsınız. Bütün millet görsün;
4,85. bizim söylediğimiz bu. Ama diyeceksiniz ki: Biz dipnot koyduk. O
şöyle veya böyle ama oradan da yapılan harcama, bütçeden transfer
olarak sosyal güvenlik kurumlarına bunlar gelmeseydi, bu ödemeler
yapılmasaydı ne olacaktı? Hizmet yerine gelmeyecekti. Bütçeden
yapılan ödeme size geldiği takdirde, sizinle ilgili kurumlara
geldiği takdirde, bunların millî gelire oranını ikimiz
yanlış mı hesap edeceğiz? İşte, hesap
etmişler, koymuşlar buraya, gayet açık ve net.
Dolayısıyla, biz bir şey söylediğimiz zaman bunu biliriz.
Şimdi 9 milyon yeşil kartlı insan var. diyorsunuz. 9
milyon yeşil kartlı insanın olduğu vakıada sosyal
güvenlik sisteminin iyi olduğunu, fevkalade
çalıştığını söylemek mümkün mü? Olmaz böyle bir
şey!
Bir diğer husus; bakın, biraz önce İnternetten gördüm.
Denizlide Et-Balıka 51 tane işçi kadrosu var -Ben dünya kadar alıyorum
telefon - 2.068 kişi başvurmuş. Bunun neresi iyi? Buna iyi demek
gerçekten zor.
Bir diğer husus; hâlâ 4 gençten 1i işsiz. Bugün işsizlik
rakamları açıklandı. Tarım dışında
işsizlik oranı yüzde 12,4. Çalışanların yüzde 42si
yaptığı işten dolayı herhangi bir sosyal güvenlik
kurumuna dâhil değil. Bu, resmî rakamlar; bugün TÜİKin
açıkladığı rakamlar. İstanbulda işsizlik
oranı yüzde 11,8-12. İstihdam edilenlerin yüzde 17,5i
İstanbulda. İzmir de işsizlik oranının en yüksek
olduğu bölge, yüzde 14,7-15. İş gücüne katılma oranı
Akdenizde yüzde 60, Güneydoğuda yüzde 35. İşsizlik,
Karadenizde yüzde 6 civarında diyorsunuz. Egede yüzde 13,7, Orta
Anadoluda 13 civarında. Tarım dışı işsizlik
baktığınız zaman, Akdenizde yüzde 14, Orta Anadoluda yüzde
7. Dengeli bir dağılım var diyebilir misiniz? Türkiyenin iyi
olduğunu bu rakamlarla söylemek mümkün mü?
İstihdam oranına baktığınız zaman,
Batı Karadenizde yüzde 51, Doğu Karadenizde yüzde 54 -ki oradan
büyük bir göç var- Güneydoğuda yüzde 32. Neresinin bunun iyi
olduğunu söyleyebiliriz Sayın Bakanım?
Gelin, Bakanlar Kurulunda ne görüştüyseniz, madem bütçe fevkalade
iyi, fazla veriyor; bütün dünya farklı şekilde kötüyken biz fevkalade
iyiyiz
Sayın Başbakan Yardımcısı oradan
bağırıyor Yüzde 70 vereceğiz. diye, gelin bir önergeyle,
hesabı kitabı varsa bunu buradan veriverelim canım. Çözelim
bunu. Bir gecede hallederiz. Yarın da çalışalım. Ne olacak?
Madem bu kadar doğru bu. Eğer bizde bir yanlışlık
varsa biz yanlışımızı söyleyelim. Gerçi siz zaten söz
vermişsiniz. Bakın, dün söyledim burada, ithalatta sadece geçen
yıl 105 milyar dolar dış ticaret açığı verdik.
Dış ticaret açığına baktığınız
zaman -ithalat ihracat farkı- bunu, şimdi, benim doksan bir
yaşındaki babamın elindeki cep telefonuna bağlamak mümkün
mü canım? Yani bunun bir sebebi olmalı,
uyguladığınız politikaların bir anlamı
olmalı, bunları ifade etmelisiniz, karşılıklı
konuşmalıyız, biz de görüşlerimizi söylemeliyiz, söylüyoruz
zaten kamuoyuna ve destekliyoruz da. Siz dış ticaret müşaviri dediniz,
Hadi daha fazla olsun verelim, yardımcı olalım. dedik.
Bunların hepsini söylüyoruz ama yaptığınız hiçbir
çalışmayı burada paylaşmıyorsunuz. Bakın, on yedi
tane büyükşehir belediyesi için uğraşıyorsunuz, hiç
muhalefete bilgi vermiyorsunuz, kendinize göre dizayn etmeye
çalışıyorsunuz. Ama şunu ifade etmek istiyorum: Bu iş
gerçekten hesap kitap işi. Dün de söyledim, her bakan farklı bir
şey söylemeye başladı, geçen dönem de farklı bir şey
söylüyordu, bu dönem de farklı bir şey söylüyor. Netice olarak bu
geçici maddede yaptığımız şey de belli ama millete
doğruları söylemek lazım, bu programın da arkasında
durmak lazım. Bütçe transferi dediğiniz hadiseye kamu kesimi genel
dengesi deseniz bir şey anlarım ama sosyal güvenliğin
dengesiyle kamu kesimi genel dengesini, bütçeyi, merkezî yönetim bütçe
dengesini birbiriyle karıştırmanın bir anlamı yok.
Dolayısıyla, neyi ifade etmek istiyorum? AKP Hükûmetinin artık
kafasının karıştığını, her kafadan
farklı bir ses çıktığını, BDDK
Başkanının görev süresinin ilköğretim yasa
tasarısına konulduğunu ve bakanın Defalarca benden özür
dilediler. dediğini. Yani demek ki, bu işten grup başkan
vekillerinin, bakanın haberi olmadan yaptığı ortaya
çıkıyor. Bunda da birtakım şeyleri ifade etmek, ilave etmek
istiyorsunuz ama her şeyin yeri, yurdu ayrı; usulü, adabı da
ayrı. Dolayısıyla, ne yapacağız? Bu işleri iyi
kontrol etmemiz lazım.
Şimdi,
dün gerekçe gösterdiniz. Dedik ki biz burada: Bunu 2013te ödeyeceğiz.
diyorsunuz. Siz dediniz ki: Bu kadar dosyayı
karıştırmamız lazım. Hani e-devlette zirveye
ulaşmıştınız, düğmeye
bastığınız zaman takır takır bütün sonuçlar
çıkıyordu, sosyal güvenlik sistemi fevkalade iyiydi, diğer
işler iyiydi? Basalım düğmelere bir gece, sabaha kadar
çıksın her şey, 2013e kalmasın, gelin yürürlük tarihini
bari erkene alalım.
Ondan sonra
bir tavsiyem var Sayın Bakanım: Bakanlar Kurulunda, lütfen,
kesinleştirmediğiniz bir şeyi kamuoyuna lanse etmeyin. Bunu
sizin itibar kaybınız olacağı için söylemiyorum,
vatandaşın beklentisi artıyor, vatandaş
sıkıntıya giriyor, ümit ediyor, Benim bu meseleme çözüm bulun.
diye telefonla arıyor. Ama Hükûmette bir tesanüt yok,
farklılıklar oluşmaya başladı, herkes farklı bir
şey söylüyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EMİN
HALUK AYHAN (Devamla) Yüzde 70lerleydi bugün bu, burada görüşülürken bu
tasarı. Demek ki kafalar karışmaya başlamış.
Teşekkür
ediyor, saygılar sunuyorum Sayın Başkan. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Ayhan teşekkür ediyorum, saygılar bizden.
Efendim,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Levent Gök, Ankara
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU
ADINA LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 171 sıra sayılı Tasarının çerçeve
6ncı maddesine eklenen geçici 1inci maddesi üzerine söz aldım.
Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Bir yandan
sosyal güvenlik sistemini konuşuyoruz, bir yandan da 28 Şubat
üzerinden askerî vesayeti konuşuyoruz. Esasında bunların hepsi
birbiriyle iç içe geçmiş sorunlar. Sosyal güvenlik sistemleri, tüm toplumu
kavraması ve kapsaması, diğer taraftan da
kapsadığı toplum kesimlerine mümkün olduğunca yaşam
güveni ve güvencesi vermesi gereken, toplumu barış, toplumun huzur
ve mutluluğu, toplumun dinamizmi, toplumun kalkınması,
toplumun refahı gibi kavramlara iten sistemlerdir. Sosyal güvenlik
kavramını yalnızca aylık, sağlık, katkı
payı gibi kelimelere indirgemek, bu kelimelerle ifade etmek büyük bir
yanılgıdır. Ülkenin gelişmişlik düzeyini
artırmadan ve coğrafyamızın her köşesine adil gelir
dağılımı sağlamadan sosyal güvenlik sisteminden
bahsetmek olanaklı değildir.
Değerli milletvekilleri, az önce burada 28 Şubatla ilgili
askerî vesayetten bahsedildi. Evet, Cumhuriyet Halk Partisi askerî vesayetin
her türlüsüne karşıdır. Peki, söz konusu olan sivil vesayet
olunca ne söylememiz gerekir? Toplumun konuşan kesimlerini, sivil toplum
örgütlerini, toplumun her türlü kesimini ve bütününü ilgilendiren konularda
konuştuğu zaman Sen sus! diye azarlayan bir sivil vesayet olduğu
zaman ne söyleyeceksiniz? Örneğin millî eğitim gibi bir konuda,
millî eğitim sistemimizi değiştirmeyi amaçlayan konuların
görüşüldüğü bir ortamda, sesini duyurmak ve cumhuriyetin temel
niteliklerine sahip çıkmak isteyen bütün sivil toplum örgütlerine
gözdağı verildiği bir ortamda siz sivil vesayeti niçin
eleştirmiyorsunuz?
Bakın, İş, ta TÜSİADa kadar gelmiş. derken,
Başbakan önceki gün AKP grup toplantısında
yaptığı bir konuşmada sorunu insan hakları
savunucularına kadar indirgedi değerli arkadaşlarım ve
Başbakan şöyle sözler söyledi AKP grup toplantısında:
Türkiye Büyük Millet Meclisinden İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu Uludereyi ziyaret etti. Önüne gelen komisyon adına konuşma
yapamaz ama baktık ki birileri bir şey netleşmeden hemen
açıklamalar yapmaya, bir dezenformasyona gitmeye gayret ediyorlar, CHPnin
işi zaten budur. diyor Sayın Başbakan ve İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonunun üyelerini grup
toplantısında suçluyor. Aslında Başbakanın suçlarken
sadece hedef aldığı Cumhuriyet Halk Partili üyeler değil,
kendi partisinin üyeleri de Uludere Komisyonunda var ve
arkadaşlarımız fevkalade önemli bir hizmet yapıyorlar.
Başbakan bir anda kendi arkadaşlarını harcıyor.
Dezenformasyon ne demektir değerli milletvekilleri?
Yanlış veya doğruluğu bulunmayan ve kasıtlı olarak
yayılan bilgi. Bakın, biz Uludere Komisyonunda hangi bilgileri
kamuoyuyla paylaşmışız ve bunların hangisi
yanlıştır? Ben, içinizden vicdan sahibi bir
arkadaşımız varsa çıksın, burada bana yanıt
vermesini bekliyorum ve eğer izliyorsa Başbakandan bu net cevapları
bekliyorum.
28 Aralık 2011 tarihinde sınırımızın
sıfır noktasında yaşanan bu üzücü olayda tam 34
yurttaşımız hayatını kaybetti. Kamuoyunda ilk
yaratılan algılar, bunların terörist olduğu, içlerine terör
örgütü mensuplarının sızmış olabileceğiydi. Ne
zaman ki İnsan Hakları Komisyonu meseleye el koydu, durumun öyle
olmadığı anlaşıldı. Aslında devlet ve askerî
yetkililer, son bombalamadan tam yarım saat sonra, ölenlerin tüm
kimliklerini biliyorlardı ve bunların masum Türk gençleri
olduğunu saptamışlardı ama günlerce saklanıldı
Türkiyeden bunlar, ta ki bizler oraya gidene kadar, ailelerle görüşene
kadar, onların mektuplarını alana, ölen çocukların
fotoğraflarını basına dağıtana kadar.
Ne kadar büyük bir haksızlıktır bu! Ölen 34 kişinin
tam 17si on sekiz yaşın altında çocuk, diğerleri de on
sekiz ile yirmi iki yaş arasındaki gençler değerli
milletvekilleri.
Bir ülke kendi çocuklarına nasıl kıyabilir? Ortada ciddi
bir ihmal vardır, çok ciddi bir görev aşımı vardır.
Biz, oradaki güvenlik güçlerimizin ne denli zor şartlar altında çalıştığına
da tanık olduk ama biz şunlara da tanık olduk: Hepiniz çocuk
sahibisiniz ve Allah hepsine uzun ömürler versin, hepsiyle beraber sonsuza
kadar, yaşamınızın sonuna kadar yaşayın ama
oradaki, Uluderedeki annelerin feryatlarını biz gördük değerli
milletvekilleri, onlarla paylaştık. Neyi paylaştık?
İşte ölen Mehmet Ali Tosun, gencecik bir çocuk, bunu
paylaştık. İşte ölen Aslan Encü, on altı yaşında,
ilköğretim son sınıf öğrencisi. Yine, Selim Encü, on yedi
yaşında. Özcan Uysal, 99 doğumlu. Celal Encü, on yedi
yaşında. Görüyor musun değerli milletvekilleri? Şirvan
Encü, Nevzat Encü; hepsi on yedi-on sekiz yaşlarında gençlerimiz
bunlar.
Bu bilgi kirliliği var mı değerli arkadaşlarım?
Bunları paylaşmayalım mı kamuoyuyla? Biz bunları
paylaştığımız içindir ki kamuoyunun ilgisi bir
farklı oldu ve Uluderenin faillerinin bulunması yönünde bir
toplumsal baskı oluştu.
Biz daha neleri paylaştık; anneler bize mektup verdiler. Cemal
Encünün annesinin, Cahide Encünün mektubu; feryat ediyor, diyor ki: Benim
oğlum daha on yedi yaşındaydı, lise son sınıf
öğrencisiydi. Üniversite sınavına hazırlanıyordu.
İleride öğretmen olmak istiyordu ama izin vermediler, onun
hayallerini ve umutlarını öldürdüler. Ne günahı vardı, ne istediler
benim canım kardeşimden? Her gün bekliyorum Cemalimi gelecek diye
ama gelmiyor. Onun gülüşüne, onun güzel gözlerine bir daha bakmak için
neler vermezdim. Benim kardeşim, sadece 50 lira için geçmişti ama ne
yazık ki öldürüldü. Ben kardeşimin faillerinin bulunmasını
istiyorum. diyor.
Bunun gibi onlarca mektubu biz kamuoyuyla paylaştık ve
Türkiye, Uluderede yaşanan faciayı bizlerden öğrendi.
Sayın Başbakan zannediyor ki İnsan Hakları Komisyonu
AKPnin bir yan örgütü ya da Başbakanlığın içerisinde bir
birim.
Değerli milletvekilleri, insan hakları kutsal bir
kavramdır ve bağımsız olması gereken bir konudur. Ben
bu konudaki AKPli arkadaşlarımı da tebrik ediyorum; onlar da ellerini
vicdanlarına koyuyorlar ve insaniyet adına büyük bir hizmet
yapıyorlar. Sayın Başbakanın Komisyonumuzu suçlamaya ve
Komisyonumuzun çalışmalarını en aza indirmeye hiç
kesinlikle hakkı yoktur, buna izin vermeyeceğiz ama ortada çok net
sorular duruyor ve bunlar hâlâ cevaplandırılmıyor.
Olayın üzerinden tam altmış iki gün geçmiştir,
olayın failleri kimdir, daha açıklanmamıştır. Çok net
sorular soruyoruz: Heron görüntülerini kim değerlendirdi değerli
arkadaşlarım? Bu bilinmeyecek bir konu mudur? Hedef tayinini kim
yaptı? Vur emrini kim verdi? Kim uçakların kalkmasına izin
verdi ve koordinatları verdi Orayı bombalayın. diye? Bu belge
ve bilgiler iktidarınızın elinde, askerî yetkililerin elinde ama
hâlen -altmış iki gün geçti- daha hiçbir şekilde somut
açıklama yapılmadı. Ama dün Uluderede ölenlerden bir tanesinin
ağabeyi gözaltına alındı altmış iki gün önce
meydana gelen kaymakama olan saldırıdan dolayı. Elbette devletin
güvenlik güçlerine olan her türlü saldırıyı biz de şiddetle
kınıyoruz. Ama böyle yürütülen bir soruşturma varken 34 masum
insanın öldürülmesine de seyirci kalmamız söz konusu değildir.
Değerli milletvekilleri, insan hakları
savunucularının sustuğu yerde artık söz de biter, sizler de
konuşamazsınız bir gün. O yüzden, Sayın Başbakana tavsiyem,
elini İnsan Hakları Komisyonunun üzerinden çeksin ve İnsan
Hakları Komisyonu bağımsızca, özgürce
çalışmalarına devam etsin. Zaten biz öyle yapacağız
Cumhuriyet Halk Partili üyeler olarak ama AKPli üyelerden ellerini çeksin.
AKPli üyelerimize haksızlık etmesin Sayın Başbakan.
Bu nedenle, uğraştığımız konu önemlidir,
Türkiyenin önemli bir demokrasi sınavıdır. Bu demokrasi
sınavından Türkiye bir an önce başarıyla
çıkmalıdır ve bu olayın sorumluları derhâl
açıklanmalı, ailelerin yaşadıkları travmalar ve
acılar sonsuza kadar ötelenmelidir.
Ben, bu çalışmaları büyük bir yürekle
sürdüreceğimizi, kimseden talimat almayacağımızı, hele
Başbakanın bu çıkışlarından asla
etkilenmeyeceğimizi sizlere ifade etmek istiyorum. Bu konuda biz
yüreğimizi ortaya koyduk. 34 gencecik bedenin failleri ortaya çıkana
kadar bu çalışmalar sürecektir ve kamuoyuyla
paylaşılacaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum. İyi akşamlar diliyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Gök.
Şimdi, şahısları adına Mustafa Şahin,
Malatya Milletvekili.
Buyurun Sayın Şahin. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA ŞAHİN (Malatya) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 171 sıra sayılı Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin geçici 1inci
maddesi üzerinde şahsım adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlarım.
506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa göre bağlanan
gelir ve aylıkların hesaplanmasında esas alınan prime esas
kazançlar ile aylık bağlama oranlarının belirlenmesinde
uygulanan yöntemler sık sık değişikliğe
uğramış ancak bu değişiklikler daha önce bağlanan
gelir ve aylıklara yansıtılmamıştır. Bu uygulama,
aynı yükümlülükleri yerine getirmiş olmalarına rağmen
farklı tarihlerde emekli olan sigortalıların gelir ve
aylıklarında eşitsizliklerin olmasına sebep
olmaktadır.
Değerli arkadaşlar, bu kanun teklifiyle,
yaşanan mağduriyetlerin giderilmesi amaçlanmıştır.
Geçmiş dönemlerde sosyal devlet ilkesine aykırı olmasına
rağmen devlet adamı olduğunu iddia eden ve ülkenin üzerine
kırk yıl karabasan gibi çöken o günün başbakanının
Kim 1 verirse, ben 3 veririm. demesi ve rahmetli Özaldan sonra yine buna
benzer başbakanın usule uygun olmayan ve devlet adamı
davranışından uzak yapmış oldukları zamlar bir
kesimi mutlu ederken gelecek nesilleri de ciddi bir borç yükü altına
itmiştir.
İnsanımız, AK PARTİden önceki
iktidarların çalışanların maaşlarını
zamanında ödeyemediklerini unutmadılar. AK PARTİ
iktidarları ise, bizden önce çalışanlardan kesilen KEY ödemeleri
ve tasarruf teşvik fonlarını yine ödeyerek
çalışanların haklarını ve alın terlerini koruyan
iktidar olarak insanlarımızın teveccühüne mazhar olmuştur.
Görüşmekte olduğumuz tasarı 2000 yılı
sonrasını kapsamadığı için eleştirilebilir ancak
inanıyorum ki süreç içerisinde 2000 yılı sonrası da mutlaka
karşılanacaktır. Fakat unutulmamalıdır ki ülkemiz
geçmişteki iktidarların yapmış olduğu yanlış
düzenlemelerin sıkıntısını bu tasarıyla düzeltmeyi
amaçlamaktadır.
Dünyada ekonomik krizin yaşandığı bir
süreçte AK PARTİ hükûmetleri bütçe dengesini gözeterek, ileride
oluşacak muhtemel etkileri dikkate alarak Ben verdim oldu.
mantığını gütmeden bu düzenlemeleri yapmaktadır, aksi
takdirde dünya gerçeklerinden yoksun, popülist yaklaşımlarla
yapılacak düzenlemeler bizleri geri dönüşü olmayacak ciddi
çıkmazlara sokacaktır.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Cari açık ne olacak,
cari açık?
MUSTAFA ŞAHİN (Devamla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; değerli arkadaşlarım
burada kendilerinin 28 Şubatın mağduru, bizlerin de ürünü
olduğumuzu ifade ettiler. Bunu esefle kınıyorum. Her darbe
ardında çökmüş bir demokrasi, yerlerde sürünen bir hukuk ve baypas
edilmiş, itibarsızlaştırılmış meclisler
bırakmıştır.
28 Şubat postmodern darbesinin üzerinden on beş yıl
geçmesine rağmen, insan hakları, özgürlük, adalet, eğitim
sisteminde ve ekonomide yaşanan travmaları bu necip millet kolay
kolay hafızalarından silmemiştir. Senaristinin
üniformalılar, rejisörünün de fötr şapkalı adamınız
olduğu 28 Şubat 1997de yapılan postmodern darbe, irticaya
karşı olduğu iddia edilen ordu ve bürokrasi merkezli bir
süreçtir. Türk siyasi tarihine geçen kararlar, kimilerince bir dönüm
noktası olduğunu bu sözler bizlere gösteriyordu. İrtica, PKKdan
daha da tehlikelidir. 28 Şubat bin yıl sürecek. diyerek 28
Şubatın temel felsefesini açıkça ortaya koyuyorlardı.
Hâlbuki cumhuriyetin temel ilkelerinden olan demokrasinin darbeyle bin yıl
geçse yok edilemeyeceğini fakat bazı çevrelerin demokrasiyle elde
edemedikleri neticeyi orduyu kullanarak, orduyu göreve davet ederek elde etmeye
çalıştıklarını görmekteyiz.
28 Şubat sürecinde en büyük prangalardan biri de özgürlüklerle
birlikte sekiz yıllık kesintisiz eğitim ve meslek liselerine
vurulan darbedir. Halkın kendi parasıyla yapmış olduğu
imam-hatip okullarının önünü kesmek amacıyla
acımasızca çalışmalar yapıldı. Üniversitelerde
okuyan başörtülü öğrencilerin çoğu, ikna odalarında, akla
ve mantığa sığmayan bir şekilde ya ikna edilerek veya
başlarını açmaya zorlanarak mağdur edilmişlerdir.
Evet, eğitim haklarından feragat ettiklerini görmekteyiz.
Üniversitelerde birçok öğrencilerin atıldığı,
hocaların ve çalışanlarının fişlendiği,
inançlarını yaşadıklarından dolayı toplumda
insanların ayrıştırıldığını gördük.
28 Şubat sürecinde en fazla zarar gören illerin başında
Malatya ili gelmektedir. Zulme karşı çıktıları için 56
kişinin idamla yargılandığı ve birçok kişinin
hapishanede tutuklu olduğu, kebapçı esnafının
fişlendiği, yeşil sermaye sözcüğünün literatürümüze
girdiği
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ŞAHİN (Devamla)
ve İnönü Üniversitesinde 2
binden fazla kız öğrencimizin okulla ilişkilerinin
kesildiğini bilmekteyiz.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Şahin.
MUSTAFA ŞAHİN (Devamla) Evet, hayırlı olsun
diyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
maddeler üzerinde değerlendirmeler devam ediyor. Değerlendirme yapan
arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum.
Az önce
değerlendirme yapan Değerli Milletvekili Arkadaşımız
Haluk Bey Başbakan Yardımcımızın yüzde 70 zam
şeklinde bir ifade kullandığını söylediler.
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) Ben söylemiyorum, basın söylüyor.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Nerede o günler!
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) İnternete bakın, İnternete!
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Büyük ihtimalle
medyaya yanlış düşmüş olabilir. Şunun için: Bakanlar
Kurulunda çok detaylı bir şekilde bu konuyu görüştük. 2000
öncesi emeklilerin yüzde 70ini, 2000 öncesi SSK emeklilerinin sayısı
2 milyon
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Medyaya değil, Sayın Arınça yanlış
düşmüş o haber.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Müsaade eder
misiniz, konuyu aydınlığa kavuşturmak için söylüyorum.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Arınçın bir açılış
toplantısındaki
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Sayın
Başkan, siz öyle inanacaksanız öyle inanın ama biz konuyu
anlatalım.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Bakan, burada yazıyor, hiç gerek yok,
gerek yok!
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Sayın Arınç Ağanın eli
tutulmaz. dedi ya Sayın Bakan, ağalık yaptı!
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) 2000 öncesi
emeklilerin sayısı 2 milyon 743 bin. Bunun yüzde 73ünü kapsam
altına alıyor. Yüzde 73ü de 1 milyon 913 bin SSK emeklisidir. Yüzde
70 rakamı bu; bir.
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) Biz onun yalancısıyız!
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) İkincisi: 2000
öncesi emeklilerin gelişme hızının yüzde 75ini, yüzde 75
payını alacaklarını ifade eden bir düzenlemedir. 70lerle,
75lerin karıştığı bir nokta olduğu için büyük
ihtimalle de medya bu alıntıyı yaparken 2000 öncesi emeklilerin
yüzde 70i derken yüzde 70 zam şeklinde bir alıntı olabilir.
Onu tam bilemiyorum şu anda, ne konuşulduğunu bilmediğim
için.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Sayın Bakana bir sorsaydınız.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) İşin
doğrusu bu ve Bakanlar Kurulunda bu çok ayrıntılı bir
şekilde tartışıldı.
Diğer
bir konu: Efendim, bütün vatandaşlarımız devlet
kapısında iş bekliyorlar, iş arıyorlar; böyle bir
gelenek var, böyle bir alışkanlık var bizde. Aslında özel
sektör son derece başarılı bizde ama buna rağmen kamuda bir
iş gücüne ihtiyaç duyulduğu zaman taleplerin nasıl olduğunu
öteden beri biliyoruz. Biz inkâr etmiyoruz, diyoruz ki: Türkiye'de uzunca bir
dönem sonunda yüzde 10un altına yıllık
işsizlik oranımız düştü; 9,8 yani bunu sizin kabul
etmemeniz bir şey ifade etmiyor.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) - Biz size gönderelim. Biz size
gönderelim, özel sektöre gönderin.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla)
Yani dünya diyor ki: Türkiye istihdam konusunda, istihdama dayalı büyüme
konusunda başarılıdır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) On sene önce kaçtı Sayın Bakan?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla)
Yani, biz isteriz ki
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) On
sene önce kaçtı Sayın Bakan? On sene öncesi rakamı söyleyin.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla)
netice itibarıyla 9,8 bir başarı ise yani binlerce
vatandaşımız istihdam edilmiş demektir.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) On sene önce kaçtı Sayın Bakan?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla)
İstihdam edilenler sizin çocuklarınız, bizim
çocuklarımız, bu milletin çocukları. Bu başarıyı
kabul etmek gerekiyor. Ama ilave teklifleriniz varsa
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) 1 puan aşağı düşürmek
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla)
bakın bizim de buna açık olmamız gerekiyor ki
açığız.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Hayır, on sene önce kaçtı? Onu
söyleyin.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla)
Diyebilirsiniz ki: Bu 9,8i 9,2ye,
8,8e çekmenin yollarıyla ilgili bizim şöyle tavsiyelerimiz var,
tekliflerimiz var. Biz buna hayır demeyiz. Bu konulara da açık
olduğumuzu bilmenizi istiyoruz.
Şimdi, intibakı görüşüyoruz arkadaşlar. Evet,
emeklilerimiz, -2 milyon emeklimiz- dört
gözle bu yasanın geçmesini bekliyor. Ama neler konuşuluyor?
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) 10 lira, 10 lira
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla)
Çevik Birden başlandı, Uludereye gitti, 28 Şubata geldi,
işsizliğe geldi, yani gidiyor da gidiyor.
Şunu ifade edeyim: Sayın Başbakanımız,
salı günü grup toplantısında konuşma yaparken, Uludereyle
ilgili -orada olduğum için, değerli arkadaşlarımız da
oradaydılar- yani bizzat üzerine basa basa söyledi, bir komisyon
çalışmasını sürdürüyor, hassas bir komisyon önemli bir
komisyon. Varsa bir karanlık sayfa, varsa bir karanlık nokta, onun
aydınlatılmasıyla ilgili komisyonu kurmuşuz İktidar
Partisi olarak, eğer farklı bir düşüncede olmuş
olsaydık komisyonun kurulmasını engellerdik. Ama komisyonunun
kurulmasını isteyen biziz.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Onu da yapmayın artık!
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla)
Komisyon kurulmuş, çalışmasını yaparken, henüz rapor
ortaya çıkmış, değerlendirmeler netleşmemişken,
bu konuyla ilgili -etik anlamda- bunun konuşulmasının doğru
olmadığını söylemesi Başbakanın, netice almaya
dönük bir bakış açısının gereğidir. Yoksa,
işi savsaklamak olmuş olsaydı, ne komisyon kurulurdu ne bu
meseleler gündeme gelsin istenmezdi. Ama özellikle, AK PARTİ Grubu olarak,
bu istendi, komisyon kuruldu, ama biz komisyon üyelerinin yürüttükleri bu
hassas çalışmayı etik değerler çerçevesinde yürütmesinin
doğru olacağı inancı anlamında söylenen ifadeler idi.
Bir diğer konu ise: Değerli arkadaşlar, burada bazı
kavramlar karıştırılıyor. Nedir bunlar? Bütçe
transferi, bütçe açığı. Ben ne söylediğimi biliyorum ve
açık olarak burada ifade ettim, geçen de, zaman gerçekten çok
kısıtlıydı, kısaca birkaç rakam verdim.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Sayın Bakan, metin burada, sizin
konuşma metniniz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla)
Bütçe transferi 66,2 milyar TL, açık 25,4 milyar TL. Şimdi, bütçe
transferi içerisinde ne var? Bütçe transferi içerisinde bildiğiniz gibi,
devlet katkısı 22,5 milyar; ek ödeme 4,4 milyar; teşvikler,
bildiğiniz gibi 5 puan indirimli uygulanıyor kayıt
dışı işçi çalıştırmayan iş
verenlerimize ve prim borcu olmayan iş verenlerimize 5 puanlık prim
borcu indirimi uygulanıyor, bunun karşılığı 5,5
milyar ve ödeme gücü olmayanların GSS primi ödeniyor, bu da 4 milyar lira.
Şimdi, bunların toplamı 25,4 milyar lira açık olarak
karşımıza çıkmaktadır.
Şimdi, rakam olarak bütçe transferlerinin gayri safi millî
hasılaya oranı 4,64, açığın ise gayri safi millî
hasılaya oranı 1,79. Bunu burada net bir şekilde ifade ediyorum,
bunu başka taraflara çekmeyi de ben doğru bulmuyorum.
Katkılarınızdan dolayı çok teşekkür ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakan.
Şahsı adına Sayın Emin Haluk Ayhan, Denizli
Milletvekili.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte
olan 171 sıra sayılı Tasarının geçici 1inci maddesi
üzerinde söz aldım. Bu vesileyle
tekrar yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, Sayın Bakanım, bizim burada söylediğimiz
şeyler sizi rencide etmek için söylenmiş şeyler değil.
Bizim burada söylediğimiz şeyler
Ben otuz senedir bu hesabın
kitabın içindeyim, bir şey yapıyorsunuz bütün millet bilsin,
anlasın. Biraz önce biz Sayın Bakanın, Başbakan
Yardımcısının
4 Başbakan yardımcınız
var, biri bir türlü söylüyor, biri bir türlü söylüyor, Manisa Organize
Sanayideki işçi onu anlamıyorsa, buradaki anlıyor ama orada
Başbakan Yardımcısı söylerken farklı bir şey
söylüyor. Şimdi Sayın Babacana sorsanız onun söylediği gibi
söylemez, onu ben de biliyorum ama bir devlet sorumluğu var canım!
Yani ağzınızdan söz çıktığı zaman sizi
bağlıyor, karşınızdaki vatandaşlar ümit ediyor,
umut ediyor, durumu öyle fevkalade de iyi insanlar değil.
Bakın, Sayın Bakanım, 2002 yılında nüfusumuzun
yüzde 14,7sine denk gelen 9 milyon 760 bin kişi yoksul; 2003
yılında 10,7 milyonu yoksul; 2004te 10,1 milyonu yoksul; geliyor
geliyor, 2011 yılında 13,3 milyonu yoksul. Bunu biz burada söylemeyelim
mi? İş arayanları söylemeyelim mi? Siz hangi rakamı
nasıl düzeltirseniz düzeltin, hangi metodu nasıl düzeltirseniz
düzeltin, uygulayın, biz ona baktığımız zaman
söyleyecek bir şey buluruz ama benim söylemek istediğim şey
şu: Bakın, bütün sistemi tarumar ettiniz kanun hükmünde kararnameyle.
Plan Bütçeye o yazdığınız davet yazısının
imzasının nasıl atıldığını hiçbiriniz
söyleyemiyor buradan. Altındaki imza doğru mu, yanlış
mı? O yazıyı başkan yokken bize gönderen milletvekili zat
bana soruyor, Bu sahte mi diyorsun? diyor. Ben mi gönderdim, sahte olup
olmadığını o bilecek. Velev ki sahte değil, daha
önceden atılmış olsun ama doğru bir yöntem değil,
hukuk ayaklar altına alınır mı canım? Böyle bir
şey olur mu? Ben yurt dışına gidiyorum, üstünü doldurun.
Böyle bir şey var mı, yok mu? Bunu burada gelip
birinin izah etmesi lazım. Dün Sayın Başbakanın
geldiğini son anda fark ettim yoksa onu burada dile getirirdim. Sayın
Başbakanın da onu kabulleneceği kanaati bende yok. Böyle bir
şey olabilir mi canım? Ben zorla yaptım, olur
O kanun
hükmünde kararnamelerin yarın her biri sıkıntıya girecek,
bakın. Bırakın öyle sıkıntıya girmesini hukuken,
yarın siz onu düzeltmek için torba yasası getireceksiniz,
hazırlıklarının olduğu söyleniyor, doğru mu
yanlış mı bilmiyorum. Ha biz bir yapalım,
arkasını toparlayalım. diyorsanız devlet işi bu kadar
hafif değil, basit değil.
Mali
kuralı Sayın Bakan getirdi, Başbakan Yardımcısı,
raflarda duruyor oralarda. Bize söylerken ertesi gün lazımdı, o
Komisyonu sıkıştırırken ertesi gün bitmesi
lazımdı. Ben kamuoyuna çıktım, söyledim: Sayın
Başbakan Yardımcısı dut yemiş bülbüle döndü, hiç
konuşmuyor. dedim. Ben bunu zevkimden mi söyledim? Siz Komisyonda,
muhalefet partilerini, işi bilenleri, hukuku ayaklar altına almaya
çalışırsanız biz de benzer şeyleri söyleriz.
Okuduğumuzu anlıyoruz, bildiğimizi söylüyoruz, çok açık ve
net bir şekilde de ifade ediyoruz.
Şimdi,
Sayın Bakanım, onu öyle yaptık, bunu böyle yaptık
diyorsunuz, diyeceksiniz de, hakkınız da; buna bir şey
demeyeceğiz ama bunun bir hukuk usulü var, oradan yürüsün işler.
İlla ben yaptım, bugün görüşeceğim, sonradan da
helalleşiriz! Yahu milletin hukukunu nasıl helalleşeceğiz
canım! Birbirimize olan hakkımızı helalleşmek
ayrı mesele ama milletin işini yaparken işin ucunu
kaçırdıysak Gel helalleşelim, bu işi çözelim. olur mu?
Kul hakkıyla gelme. diyor. Siz bu işi bilen insansınız,
meslek olarak bilen insansınız ve burada gerçekten de ne yapmaya
çalışıyorsunuz? En kolay geçen tasarılar sizin
tasarılar Bakan olarak, bunu da biliyorum. Ama bu işi lütfen Bakanlar
Kurulunda mı anlatırsınız, Hükûmette mi görüşürsünüz,
başka yerde mi bir düzene koyalım. Biz hakikaten yanlış
yaptık. Muhalefet katkı yapmak istiyor ama bizim
yaptığımız iş onların katkı vermesini
engelliyor. diyebilin lütfen. İfade etmek istediğim bu.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Saygılar
sunuyorum hepinize. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Ayhan.
Sayın milletvekilleri, şimdi geçici madde üzerinde soru-cevap
işlemi yapacağız.
Sisteme giren arkadaşlarımıza sırasıyla söz
vereceğim.
Sayın Serindağ
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Aracılığınızla Sayın Bakana şu soruyu
sormak istiyorum: 1700 sayılı Dahiliye Memurları Kanununda
yapılan değişiklikle mülki idare amirlerinin birinci
sınıfa ayrılmalarıyla ilgili bir düzenleme
yapıldı. Ancak bu değişiklikten önce emekli olan mülki
idare amirleri bu değişiklikle getirilen iyileştirmeden
yararlanamamaktadırlar. Değişiklikten önce emekli olan mülki
idare amirlerinin de bu iyileştirmeden
yararlandırılmasını ne zaman sağlayacaksınız?
İkinci sorum: Sayın Bakan Sayın Levent Gökün
değerlendirmelerini değerlendirirken şöyle bir ifade
kullandı -inşallah yanlış
anlamamışımdır- Biz isteseydik bu konuların gündeme
gelmesini önlerdik. gibi bir ifade kullandı. Acaba bu ifadeyle ne demek
istedi Sayın Bakan? Bunu da kendisine soruyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Serindağ.
Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Sosyal Güvenlik Kurumunda unvan yükseltme ile ilgili
yönetmelik gereği şube müdürlerinin sınavla atanması
gerekirken, deyim yerindeyse hülle yoluyla sınavsız şube müdürü
atamaları yapılmaktadır. Sınavsız olarak son üç
yılda kaç şube müdürü atanmıştır? Bu atamalar
çalışanlar arasında huzursuzluk yaratıyor mu? Sınav
açılmadığı için şube müdürü olma imkânı bulamayan
çalışanların sınavsız şube müdürü
atamalarınız için düşüncelerini tahmin edebiliyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Işık
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, biraz önce Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına konuşan bir değerli hatip sanırım yanlış
bilgisinden dolayı önceki hükûmetler döneminde maaşların
ödenemediğini söyledi.
Şimdi, cumhuriyet tarihi boyunca kamu çalışanlarına
ve emeklilere maaş ödenemeyen yıl veya yıllar olmuş mudur,
olduysa bu hangi yıllardadır, hangi hükûmetler döneminde
olmuştur? Kamuoyunu bilgilendirme adına bunu çok önemsiyorum, cevap
verirseniz teşekkür ederim.
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu...
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Bakan, bir zamanlar sosyal
güvenliği, birileri, Sosyal Güvenlik Kurumunu yönetenler, ayrı
ayrı, gayrimenkul alımında gördüler;Türkiye'nin her yerinde
gayrimenkuller aldılar, hanlar aldılar, hamamlar aldılar.
Bunların bir kısmı şehir dışında kaldı,
bir kısmı... Bir kere şu anda, eskiden alınıp şu
anda merkezî yerde kalan ve kadük kalan, küçük kalan, yanında gökdelenler
yükseldiği gayrimenkullerinizi yeni bir şekilde değerlendirmeyi
düşünüyor musunuz? Yanında çok
yüksek rant getiren binalar olmasına rağmen, Sosyal Güvenlik
Kurumunun binaları içine girilmez, o binaların yanında rekabet
edemez. Bu nedenle, bu gayrimenkullerinizi, özellikle artan şehir
rantında değerlendirmezseniz kaybolup gider. Ben sizi bir kez daha
uyarmak istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Çelebi...
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, şu soruyu sormak istiyorum: Bütün bu, intibak değil
tabii artık, iyileştirme sonucu BAĞ-KUR emeklisi bu
iyileştirmelerden sonra en düşük ne ücret alacak? Bu
iyileştirmelerden sonra SSK emeklisi ne ücret alacak? Bunu çok net
açıklamanızı bir kez daha istiyorum.
İkincisi,
şimdi, bugün bir yerde örgütlenme yapıldı İzmirde, yetki
başvurusunda bulunuldu ama Yasa çıkmadan asla yetki
vermeyeceğiz, tespit vermeyeceğiz. diye bir irade konuldu. Yani
yasanın çıkması gecikebilir ama işçiler örgütlendi.
Örgütlenen işçilerin işe atılmasından sonra böyle bir
prosedürün nasıl
sıkıntılar doğuracağını en iyi siz
bilirsiniz. Bunun durdurulması konusunda bir
yaklaşımınız var mı, bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Kuşoğlu...
BÜLENT
KUŞOĞLU (Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, ilaç katılım payı dolayısıyla sigortalı ve
emeklilerden elde edilecek gelir ne kadardır, bu tasarının
yükünü karşılamaya yetiyor mu, bir fazlalığı var
mı, onunla ilgili rakamları mukayese edebilir miyiz lütfen? İlaç
katılım payı ve bu tasarının yükü.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Şandır
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Bakanım,
zatıalilerinizi bilmiyorum ama birçok sayın bakan hatta
Sayın Başbakan sözleşmelilerin kadroya
alınacağını birkaç defa beyan ettiler. Seçimler
yapılalı, Hükûmet kurulalı, program açıklanalı epey
zaman oldu. Ne zaman alacaksınız? Bunun cevabını bekliyor
sözleşmeliler. Ne zaman kadroya alacaksınız? Hangilerini
alacaksınız?
Bir de bu özel güvenlik çalışanlarının
sayısı 1 milyona yaklaştı neredeyse. Bunlarla ilgili, bu
konuda kadroya alınmasıyla ilgili bir düşünceniz bulunmakta
mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bakan
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Teşekkür ediyorum.
Öncelikle sözleşmelilerle ilgili ve özel güvenlikle ilgili
gündemimizde böyle bir düzenlemenin, maddenin olmadığını,
kadroya alınmalarıyla ilgili olmadığını ifade
etmek istiyorum. Sözleşmelilerle ilgili, yerel yönetimlerde, mahallî
idareler, belediyelerle ilgili bir çalışma yapmamız Sayın
Başbakanımız tarafından istendi. Kendilerine bu durumu arz
edeceğiz. 17.800 sözleşmeli personel var yerel yönetimlerde. Bu durum
Hükûmet nezdinde karara bağlanacak bir konu.
Bunların dışında, ilaç katılım payı
olarak toplam -az önce rakamları verdim- 1,1 civarındaydı.
Sorunun devamını anlayamadığım için bu bölümle
yetiniyorum. Ayrıca yazılı olarak da cevap verebiliriz.
İstatistikleri, işçi istatistiklerini yayımlayamadık.
Bu yasa, 2821-2822 sayılı yasalar Türkiye Büyük Millet Meclisine
geldi, önümüzdeki hafta ilgili komisyonda, ana komisyonda -alt komisyondan
bugün geçti- görüşülecek ve böylece yasa bir an önce yürürlüğe
girince biz de istatistikleri yayınlayacağız ve bu yetki
karmaşasına da son vermiş olacağız.
Biz, efendim, isteseydik komisyonu kurdurmazdık. diye bir cümle
kullandım az önce Levent Beyin konuşması çerçevesinde. Yani bu
konuların soruşturulmasını isteyen AK PARTİ Grubudur,
bu konuların aydınlığa kavuşturulmasını
isteyen, faili meçhullerden alınız da tüm karanlık
noktaların aydınlanmasından taraf olan öncelikli olarak AK
PARTİ Grubudur. Biz bu Komisyonu kurduk, kurulmasına vesile olduk.
Eğer AK PARTİ Grubu burada farklı bir düşünce içinde
olsaydı, bu Komisyonun kurulmamasıyla ilgili bazı yollar
arardı. Komisyon kurulmuş, çalışmasını
sürdürüyor.
KAMER GENÇ (Tunceli) Gücünüz yetmezdi ona, doğru konuş!
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Bakan
Sayın Bakan
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Bakınız, sizi doğru konuşmaya davet
ediyorum Sayın Genç. Benim hiçbir zaman üslubum olmamıştır,
ben burada sorulan sorulara da bütün açıklığıyla cevap
veren bir arkadaşınızım ve söylediğiniz cümle,
bakınız Doğru konuş! diyorsunuz. AK PARTİ bu Komisyonun
kurulmasını sağlayan
Siz talep edebilirsiniz ama iktidar
partisi bir komisyonun kurulmasına karşıysa, biliyoruz ki
Parlamentoda bu kurulamaz. Ama biz bu kadar hassas bir olay konusuyla ilgili
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Sorularımıza cevap
versin!
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Bir dakika efendim, cevap verelim
LEVENT GÖK (Ankara) Ama çok yanlış konuşuyorsunuz
Sayın Bakan
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Olabilir
BAŞKAN Lütfen, lütfen
LEVENT GÖK (Ankara) Yani konuştukça
ıstırabımız daha da artıyor. Yani böyle bir
konuşma olabilir mi!
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Ya, nasıl ıstırap ya! Müsaade eder misiniz
arkadaşım
LEVENT GÖK (Ankara) Yani siz sanki zannediyorsunuz ki herkes sizin
askeriniz! Olur mu öyle şey!
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) AK PARTİnin bu konudaki samimiyetini ortaya
koymak için söylüyorum. Bu Komisyon kurulmuştur, Sayın Genel
Başkanımızın gruptaki konuşmasında, etik olarak
henüz sonuçlanmamış, neticeleri alınmamış konularla
ilgili komisyonun üyelerinin açıklama yapmasının doğru
olmadığını söylemişti Sayın Genel
Başkanımız. Olay bu.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Bakan, tam altmış iki gün
geçti olayın üzerinden. Her türlü belge ve bilgi elinizde, niçin
açıklamıyorsunuz bunları?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Konuşmanıza bir engel yok,
konuşabilirsiniz.
LEVENT GÖK (Ankara) Niçin açıklamıyorsunuz?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Yani Genel Başkanımızın etik olarak
komisyonda
LEVENT GÖK (Ankara) Siz komisyonda niçin
tartıştırıyorsunuz? Ben AKPli vekiller adına da
konuşuyorum. Olur mu öyle şey!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, böyle bir
şey olur mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, böyle bir usul var mı
Allah aşkına ya!
LEVENT GÖK (Ankara) Siz itham ediyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Gök, lütfen, soru sorulmuş
LEVENT GÖK (Ankara) Siz Yanlış bilgi verdi. diyorsunuz
komisyona, böyle bir şeye hakkınız yok, ben onu anlatmaya
çalışıyorum.
BAŞKAN Sayın Gök, lütfen
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, sayın
milletvekili Sayın Bakanın sözünü kesiyor.
Sayın Bakan, siz Genel Kurula hitap edin.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, bu konu hassastır,
çok hassastır.
BAŞKAN Sayın Gök, lütfen
Sayın Bakana soru soruldu, cevap veriyor.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Bakan çok yanlış ifadeler
kullanıyor.
BAŞKAN Sayın Gök, lütfen
Cevap versin, sonra
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Bakan, siz Genel Kurula
hitap edin.
BAŞKAN Efendim, şimdi, bir soru sorulmuş Sayın
Gök, o da cevap veriyor. Sizin bir itirazınız varsa yerinize oturun,
söz alın ve konuşun. Bunun usulü böyle. Çok rica ediyorum
Çok rica
ediyorum
LEVENT GÖK (Ankara) Ama konuşurken, daha da çok içimizi
acıtarak konuştu.
BAŞKAN Beğenmeyebilirsiniz cevabını, onu
söylersiniz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) - Sayın Levent, siz burada Sayın
Başbakanı itham ediyorsunuz.
LEVENT GÖK (Ankara) Ben itham etmiyorum.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Sayın Başbakanımız
LEVENT GÖK (Ankara) - Ben İnsan Hakları Komisyonunu
savunuyorum burada.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Böyle bir şey var mı ya!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, böyle bir
şey olur mu efendim?
BAŞKAN Sayın Gök, lütfen
LEVENT GÖK (Ankara) İnsan haklarını savunuyorum. Olur
mu öyle şey!
Ben itham edilen Komisyonun üyesiyim burada. Ben AKPli vekilleri de
savunuyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ya bırak! Sana düşmez
bizi savunmak. Sana düşmez, sen kendini savun.
LEVENT GÖK (Ankara) Başbakan almış eline mikrofonu grup
toplantısında, İnsan Hakları Komisyonunu eleştiriyor.
BAŞKAN Sayın Gök
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, böyle bir
usul yok efendim.
BAŞKAN Evet.
Lütfen, Sayın Gök, söyledikleriniz zapta geçti. Burada da
istediğiniz gibi konuştunuz. Lütfen, yerinize oturun ve müsaadeyle
Lütfen
Rica ediyorum yani.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Soru-cevap kısmı
tamamlanmış. Devam edin efendim.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, şunu ifade edeyim:
İnsan Hakları Komisyonu bağımsız olması gereken
kuruluştur.
BAŞKAN Tamam efendim, bunu ifade ettiniz.
LEVENT GÖK (Ankara) Bunların siyasi çekişmelere kurban
edilmemesi gerekir.
BAŞKAN Çok doğru.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, böyle bir
usul yok efendim.
LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başbakanın sözleriyle AKPli
vekil arkadaşlarımız da töhmet altında
kalmıştır. Ben onu söylemeye çalışıyorum.
BAŞKAN Tamam efendim, zabıtlara geçti sizin fikriniz de.
Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, siz
işleme devam edin.
LEVENT GÖK (Ankara) Çekin elinizi siyaseten üzerimizden.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Sen de Başbakanın
sözlerini çarpıttığın için özür dile.
BAŞKAN Tamam, buyurun.
Zabıtlara geçti.
Çok teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, çok teşekkür ederim.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Sayın Başkanım, arkadaşlar,
şimdi
(AK PARTİ ve CHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
Müsaade eder misiniz Sayın Başkanım.
Burada, sizin konuşmanız üzerine Sayın
Başbakanımızı itham eder ifadenin çerçevesinde AK
PARTİ Grubunun bu ve benzer karanlık noktalara dönük
attığı adımlar ve tavrını ortaya koyan ve bu
konuda Komisyon bir neticeye varmış ise tabii ki
konuşacaksınız ama Sayın Başbakanımızın
hassasiyeti şu: Bu konuyla ilgili görüş beyan edecekseniz Komisyon
bir noktaya gelsin. Komisyonu aslında sıkıntıya sokan sizin
açıklamalarınız. Bunu açıkça ifade edeyim.
LEVENT GÖK (Ankara) Neler söylemişiz?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Siz dememişsiniz ama Komisyon üyelerine dönük Sayın
Başbakanımızın bu Komisyonun gerçekten bu konuyla ilgili
bir sonuca varması konusunda katkı anlamındaki ifadeleridir
bunlar. Bunu başka tarafa çekmenin bir anlamı yok ki. Yoksa, bizim
komisyonun bağımsız çalışması, komisyonun
kurulmaması gibi bir amacımız olabilir mi?
LEVENT GÖK (Ankara) Ama siz öyle ifade ettiniz İsteseydik
kurdurmazdık. dediniz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Yani sizin konuşmanız çerçevesinde diyorum
ki, biz, eğer bu karanlık noktaların aydınlanmasından
yana bir iktidar, bir grup olmamış olsaydık, bunlar
kurulmayabilirdi.
LEVENT GÖK (Ankara) Nasıl kurulmaz efendim?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Ama biz, bütün karanlık noktaların
aydınlanmasından yanayız; onu bilmenizi istiyorum. (AK PARTİ sıralarından Bravo!
sesleri, alkışlar)
Diğer sorulara da yazılı cevap vereyim süre
olmadığı için Sayın Başkanım.
BAŞKAN Teşekkürler.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Sayın Başkanım,
efendim, bu tartışma benim sorduğum sorudan ötürü
çıktı. Bu tartışma benim sorduğum soru üzerine
çıktı.
Benim sorum şu şekildeydi, Komisyonun teşekkülüyle ilgili
değildi. Sayın Bakan şöyle bir ifade buyurdu, dedi ki: Biz
isteseydik bu konuların gündeme gelmesini önlerdik. dedi. Ben onu sordum.
BAŞKAN Tamam efendim, zabıtlara geçti.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Çok teşekkür ediyorum.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, bir
şey söylemek istiyorum.
BAŞKAN Sayın Çelebi, buyurun.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Sayın Bakana üç dakika daha
süre vermenizi ve gerçekten emeklilerin beklediği reel olarak
artışların ne olacağı konusundaki sorularıma ve
sendikal hak ve özgürlükler konusundaki soruma cevap vermesini
BAŞKAN İsterlerse, Sayın Bakanım
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Konu gündem dışına çıkmasaydı
Sayın Bakan verecekti cevabı.
BAŞKAN Bir saniye efendim
Sayın Bakanım, buyurun.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Arkadaşlar, öncelikle şunu ifade edeyim:
Burada bir konuşma bütünlüğü içerisinde ele alınmıyor;
oradan bir cümle çıkarılıp
Ya bu şekilde
yakışık alıyor mu Allah aşkına? Bunun görüntüsü
de var, kamerası da var, ne söylediğimiz de belli; ne niyetimiz de
olduğu belli. Yani icraatlarımız da belli. Bütün dünya biliyor
bugün neleri aydınlattığımızı. Nelerin örtbas
edildiğini ve AK PARTİ İktidarının neleri
aydınlattığını bütün dünya biliyor. Onun için lütfen,
bunları başka tarafa çekmeyelim.
Şimdi, BAĞ-KURda 6ncı basamakta 27 TL artış
olacak, yeni durumla ilgili söylüyorsunuz, 24üncü basamak için de bu
BAĞ-KURdaki yapılan intibak 118 TLlik bir artış
getirecek.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) En düşük ücret ne olacak?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) - Bu çerçevede, 1.409 TL olan BAĞ-KURlu
aylığı 1.523 TLye çıkmış olacak.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) En düşük ücreti söylüyorum.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) -Bu süreyle ilgili, bu üç aylık dönem için
söylüyorum
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Evet, üç aylık tamam
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
- Bu üç aylık dönem için ifade
ediyorum.
Yine SSKda sınav olmadan şube müdürlerinin asaleten
ataması söz konusu değil, vekâleten şu anda bu görevleri
yürütmektedirler.
Gayrimenkullerle ilgili 5510 sayılı Yasada, biliyorsunuz, bir
düzenleme getirdik. İhtiyaç söz konusu değil ise yani kurumun
gayrimenkullere bizzat kullanımıyla ilgili, fiziki alanla ilgili bir
ihtiyacı yok ise bunu alma şansı yok. Yani o süreci de
kapatmış olduk, alacak karşılığında
gayrimenkul alınmamaktadır ama mevcut eski gayrimenkullerimizin ise
mevzuat çerçevesinde satışı veya değerlendirilmesi söz
konusudur.
Teşekkür ederim efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde yedi önerge vardır. Önergeleri önce
geliş sırasına göre okutacağım, sonra
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
İlk
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/566 esas numaralı Tasarının
Geçici 1 inci maddesinde geçen yayımı tarihinden ibaresinin
yürürlüğünden şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Yılmaz
Tunç
Bartın
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/566 esas numaralı Tasarının
Geçici 1 inci maddesinde geçen yayımı tarihinden ibaresinin
yürürlüğünden şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ali
Ercoşkun
Bolu
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/566 esas numaralı Tasarının
Geçici 1 inci maddesinde geçen yayımı tarihinden ibaresinin
yürürlüğünden şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Salih
Koca
Eskişehir
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/566 esas numaralı Tasarının
Geçici 1 inci maddesinde geçen yayımı tarihinden ibaresinin
yürürlüğünden şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Adem
Tatlı
Giresun
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/566 esas numaralı Tasarının
Geçici 1 inci maddesinde geçen yayımı tarihinden ibaresinin
yürürlüğünden şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ramazan
Can
Kırıkkale
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 171 sıra sayılı Kanun
Tasarısının Geçici 1 inci maddesinde geçen ancak tahsil
edilmiş tutarlar red ve iade veya mahsup edilmez. ibarelerinin, tahsil
edilmiş tutarların bu Kanunla indirilen ceza tutarından
fazlası ilgilinin talebi halinde iade edilir veya Kuruma olan
borçlarına mahsup edilir. şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Oktay
Vural Alim
Işık Mehmet
Şandır
İzmir Kütahya Mersin
Emin
Haluk Ayhan Mustafa
Kalaycı
Denizli
Konya
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 171 sıra sayılı yasa teklifinin
geçici birinci maddesinde geçen ancak tahsil edilmiş tutarlar ret, iade
veya mahsup edilmez ifadesinin madde metninden
çıkarılmasını arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN Son okunan önergeye Sayın Komisyon
katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET BAHA ÖĞÜTKEN
(İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Genç, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; benim önergem bir tekrarın çıkarılması
demektir. Zaten maddede geçiyor,
tahakkuk ettirildiği halde ödenmemiş
olan cezalar için de uygulanır, diyor, ondan sonra ancak tahsil
edilmiş tutarlar red ve iade veya mahsup edilmez. ibaresi zaten fuzuli
bir ibare. Tahsil edilmemişse tahsilinden vazgeçer, edilmişse zaten
iade edilmez. Bu, fuzuli bir ifadedir. Bunun çıkarılmasını
istedim.
Şimdi sayın milletvekilleri, zaten AKP İktidarı
geldiği günden beri hep af kanunları çıkardı. Bakın,
6111 sayılı Kanun, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde
çıkarılmış en büyük af, vurgun. Yani AKP iktidara
gelmiş, yandaşlarının büyük bir kısmı vergi
kaçakçılığı yapmış; hesaplarını
incelememiş, af getirmiş, affetmiş. Birçok idarelerde görevleri
suistimal edenleri, ihmal edenleri affetmiş, ihale yolsuzluğuna ismi
karışanları getirmiş affetmiş; daha aklınıza
ne gelirse, ne kadar yolsuzluk, suistimal, vergi
kaçakçılığı, gayrimeşru servet edinmeleri varsa 6111
sayılı Kanunla affedilmiş, bu kanun da onun devamı.
Şimdi, ne yapıyor bunda? İşte, biliyorsunuz bu
3üncü maddeyle, daha önce işte bildirimde bulunmamış olanlardan
asgari ücretin belirli katsayısı kadar -tabii bu da kademeliydi-
idari para cezası alınıyordu, misli kadar. Şimdi, orada
onda 1ine indirdiler. Şimdi, Ahmet Bey de burada yok. Ben Bu onda 1i
beşte 1e indirelim. dedim. Dedi: Bu önergeni anlamıyorum. Ahmet,
daha senin ağzında süt kokarken ben bu Parlamentoda milletvekiliydim.
Onun için yani bana şey etmeye gerek yok.
Şimdi, onun için, ya şimdi insanlar
konuştuklarını bilecek, haddini de bilecek, biliyor musunuz
haddini de bilecek. Ben burada Onda 1i beşte 1den aşağı
olmaz. diyorum. O diyor ki: Sen yanlış önerge vermişsin.
Sen kimsin benim yanlış önerge
verdiğimi söyleyecek ya! Sen bir defa daha dur bakalım
Şimdi, bakın, meşhur bir yazarın, arkadaşlar,
bir düşünürün bir sözü var: Yalanın en alçak olanı halka ve
çocuklara söylenen yalandır çünkü ikisi de çok kolay inanırlar.
Şimdi, maalesef, biz, bu iktidar zamanında halka karşı çok
büyük yalanlar söylendiğini görüyoruz. İşte, biraz önce
arkadaşımız söyledi, bir başbakan yardımcısı
çıkmış demiş ki: Efendim, biz yüzde 70 emekli
maaşlarını artırıyoruz. Keşke
artırsanız yani keşke artırsanız biz sizi burada
tebrik ederiz çünkü bugün en muhtaç olan insanlar emeklilerdir.
Bu insanlar, bakın, her gün bize geliyorlar, Çocuğumu
okutamıyorum, kiramı ödeyemiyorum, açım, evime ekmek
getiremiyorum. diyen insanlar. Tabii, sizin tuzunuz kuru. Getirdiniz
milletvekili emekli maaşında ne ettiniz? İşte, Bülent
Arınçın maaşını 4 binden 11 bine
çıkardınız, Cemil Çiçekin çıkardınız, Köksal
Toptanın çıkardınız, Mehmet Ali Şahinin
çıkardınız, Tayyip Erdoğanın çıkardınız.
İSMAİL AYDIN (Bursa) Senin maaşın
KAMER GENÇ (Devamla) - Yani işte 4 milyardan 11,5 milyara
çıkardınız tabii ki yani böyle bir şey olur mu, adalet ya!
Getirdiğiniz şey bu. Onun için, ondan sonra tabii, keyfiniz yerinde.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Sen o maaşı almayacak
mısın?
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi, burada bazı şeyler
söyleniyor. Şimdi, Sayın Bakan çıkıyor diyor ki: Efendim,
sen komisyon kurmuşsun, komisyon olarak konuşmayacaksın. Yahu
şimdi, Tayyip Bey kendi komisyonunun üyelerine talimat verebilir ama
muhalefetin milletvekillerine nasıl talimat verir? Dünyanın en
demokratik bir ülkesi olsa, siz siyasi iktidarda bir sorumluluk olsa, 14
vatandaşın katledildiği bir yerde Hükûmet bir gün kalamaz, bir
gün görevde kalamaz arkadaşlar.
Efendim, diyor ki: Biz lütfettik, komisyon kurduk; biz istemeseydik
kurulmazdı. Gücünüz var mıydı? Dayanabilir miydiniz o komisyonu
kurmamaya? Yani konuştuğunuzu, ağzınızdan ne
çıkıyorsa onu bir defa şey edeceksiniz arkadaşlar.
Tayyip Bey çıkıyor, diyor ki TÜSİADa: TÜSİAD,
senin dediğin olmaz. Kimin olur? Milletin olur. Millet kim? Millet kim yahu?
Tayyip sen misin? Hayır.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Saygısız olma!
KAMER GENÇ (Devamla) Senin kültürün ne, bilgin ne?
MEHMET METİNER (Adıyaman) Senin bilgin ne?
KAMER GENÇ (Devamla) Biz sorduk kendisine, şey söyledi
Kendisine
sordum: Senin diploman nerede yahu? Nereden mezun olmuş o?
Diplomanı açıkla. Daha yedi senedir nereden mezun olduğunu,
diplomasını açıklamıyor.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Senin bilgin varsa açıkla.
KAMER GENÇ (Devamla) Arkadaşlar, bakın, Türkiye'de devri
iktidarınızda en büyük ayrımcılık yapılıyor.
Sayın Bakan İşsizliği öyle şey ettik. diyor.
Bakın, ben, aslında inanç ve ırk bazında siyaset
yapmayı hakikaten çok uygun görmüyorum ama devri iktidarınızda
bir tane solcu arkadaşı, Alevi inançlı insanları işe
almadınız, üst düzey bürokratları almadınız. Anayasa
Mahkemesi geçen gün imtihan yapıyor, ilk sıradaki 6 kişiyi
sözlüde kaybettiriyor ve alması gereken kişileri almıyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) Aslında zamanımız az olduğu
için söyleyemiyorum burada. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET METİNER (Adıyaman) Biraz hukuku öğren, ondan
sonra
BAŞKAN Sayın Genç, teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 171 sıra sayılı Kanun
Tasarısının Geçici 1 inci maddesinde geçen ancak tahsil
edilmiş tutarlar red ve iade veya mahsup edilmez. ibarelerinin, tahsil
edilmiş tutarların bu Kanunla indirilen ceza tutarından
fazlası ilgilinin talebi halinde iade edilir veya Kuruma olan
borçlarına mahsup edilir. şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Alim Işık (Kütahya) ve arkadaşları
BAŞKAN Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET BAHA ÖĞÜTKEN
(İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Işık, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 171 sıra sayılı Kanun
Tasarısının geçici 1inci maddesi üzerinde vermiş
olduğumuz önerge hakkında söz aldım. Bu vesileyle hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Öncelikle, Sayın Bakana biraz önce sorduğum ve
cevabını alamadığım konuyu sizlerle paylaşmak
istiyorum. Bilemiyorum, bu ifadeleri sarf eden arkadaşımız
burada mı? AK PARTİ hükûmetleri öncesinde maaşlar
alınamıyordu, emekli maaşları ödenemiyordu. sözünün
yanlış bilgi olduğunu bir kez daha kaydediyorum.
Bu ülkede maaş zammı verilmediği dönemler oldu ama hiçbir
devlet memuru ve hiçbir emekli, maaşını alamadığı
bir yıl ya da ay yaşamadı. Bu milletvekilleri buraya
çıktığında her sözünün doğruluğunu teyit ederek
konuşmak zorunda.
MUSTAFA ŞAHİN (Malatya) Aksini ispatlayın.
ALİM IŞIK (Devamla) Arkadaşım, tutanaklar burada.
Vekilini savunuyorsan gelirsin buradan savunursun. Yalan söylemek, bu yüce
çatı altındaki hiçbir vekile yakışmaz çünkü bizi seyreden
75 milyon, buradan çıkan her sözün doğru olduğunu
düşünüyor. Dolayısıyla, bu yanlışı düzeltmek
istiyorum.
OSMAN ÇAKIR (Düzce) Deprem paralarıyla verdiler.
ALİM IŞIK (Devamla) Buradan konuşursunuz. Nereden
verdiği önemli değil, verildi mi verilmedi mi?
Buraya çıkan milletvekili Maaş alınmadı. dedi.
Dolayısıyla, sizin de nereden verdiğiniz belli.
MUHARREM VARLI (Adana) Siz nereden verdiniz?
ALİM IŞIK (Devamla) - Sizler de yıllarca depremden
dolayı alınan vergileri başka yerlere harcadınız. Onlara
girmeyelim.
Şimdi, önergemiz şu konuyla ilgili değerli
milletvekilleri, burada konu şudur: Herhangi bir nedenle
çalıştırdığı işçiyi işten
çıkardığı zaman Sosyal Sigortalar Kurumuna bildirmeyen bir
iş yeri sahibi, bu olaydan dolayı her işçi başına
eskiden bir asgari ücret tutarında ceza ödemek zorundaydı. Bu kanunda
bu ceza asgari ücretin onda 1ine düşürüldü. Dolayısıyla, onda
1ine düşürülünce bazı iktidar partisi yandaşı birçok
şirket bu aftan yararlanacak.
Şimdi buradan Sayın Bakana soruyorum: Hangi taşeron
şirketleri bu cezalara şu anda çarptırıldı da bu aftan
yararlanacak, kaç kişi bundan istifade edecek? Mademki bunlar istifade
edecek, o zaman dürüst çalışan, işçisinin maaşını
zamanında ödeyen, her türlü yükünü devlete ödeyen ve zamanında
bildirimini yapan insanlar eğer bu şekilde, bu kanunun yürürlük
tarihinden önce bu grupta olup da parasını ödeyenler var ise
bunların indirilen ceza kapsamının üzerinde olan
paralarını iade edelim diyoruz veya mahsup edelim.
Şimdi, bunun neresi yanlış Sayın Bakanım?
Dürüst vatandaşı korumayacaksınız da, zamanında
devlete olan yükümlülüğünü yerine getirmemiş cezalı
vatandaşı burada kurtaracaksınız ama dürüst insanlara bir
ceza vereceksiniz. Bu olmaz. Bu önergenin özü bu. Dolayısıyla, bu
önergenin yüce Meclis tarafından destekleneceğini ümit ediyorum.
Tabii ki sözüm, parmakları her zaman iktidarın işareti
doğrultusunda kalkan bazı milletvekilleri için değildir. Bunu da
antrparantez belirtiyorum.
Değerli milletvekilleri, bir iki konuyu daha paylaşmak
istiyorum kalan vakitte: Özellikle seçimler öncesinde tüm siyasi partilerin
farklı şekillerde de olsa, seçim beyannamelerinde yer alan emekli
intibakı konusu o günden bugüne kamuoyunun gündemindeydi ve gerçekten
milyonlarca emekliye bir umut pompalandı. Hükûmet de bunu yaptı. Ama
bugün gelen bu yasa pompalanan bu umudun ancak yüzde 1ini, binde 1ini
karşılayacak düzeyde; son derece sınırlı, intibak
yasası olmaktan uzak, belli bir
dönemin öncesindeki emeklileri belli bir yıla taşımadan öteye
gitmeyen bir kanuna dönüştü. Eğer Başbakan
Yardımcısı Sayın Bülent Arınçın bugün medyaya
yansıyan ifadeleri doğruysa, o zaman Hükûmet ikinci bir intibak
yasasını tartışıyor demektir. Bunu Sayın Bakan
açıklar da eğer emeklilere yüzde 70e varan zamları vadeden bir
görüşme olduysa, biz de bundan mutluluk duyarız. Ama
anlaşılıyor ki Sayın Bakanın düzeltmelerinden,
Sayın Başbakan Yardımcısı gaza gelmiş, bu konuyu
oradaki temel atma töreninde emeklilere pas olsun diye söylemiş gibi
görünüyor ama bu da doğru değil.
Bir diğer konu var: Özellikle 2013
yılından itibaren başlatılmış olması. Yine
bir yıl boyunca, bu 10 lira ile 290 lira arasında değişecek
parayı birçok insanın konuşmasına yol açacaktır.
Bu vesileyle hepinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Işık.
Sayın milletvekilleri, Sayın Işık ve
arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi okutacağım önergeler aynı
mahiyette bulunduğundan birlikte işleme alacağım, talepleri
hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya
gerekçelerini okutacağım.
Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/566 esas numaralı
tasarının geçici 1 inci maddesinde geçen yayımı
tarihinden ibaresinin yürürlüğünden şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ramazan
Can
Kırıkkale
Diğer önerge imza sahibi:
Adem Tatlı
Giresun
Diğer önerge imza sahibi:
Salih Koca
Eskişehir
Diğer önerge imza sahibi:
Ali Ercoşkun
Bolu
Diğer önerge imza sahibi:
Yılmaz Tunç
Bartın
BAŞKAN Önerge sahiplerinden konuşmak isteyen
yoksa gerekçeleri okutacağım.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Gerekçe
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, bir dakika
BAŞKAN Bir saniye
Bir saniye
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Ben
önerge vermek istedim
BAŞKAN Sayın Komisyon katılıyor
musunuz okunan önergelere?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET BAHA
ÖĞÜTKEN (İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, ben katkı yapmak istedim. Sabahın on birinde
geldim, burada katkı yapmak istiyorum. Bu, hakkın suistimalidir.
Önerge sahipleri, mademki önerge vermiş katkı yapmak istiyorlar,
gelirler önergeleri savunur veya Ben konuşmuyorum. der. Önerge
sahiplerinin bir tanesi burada yok.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Var, var
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Var
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Bu,
hakkın suistimalidir.
BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu, tamam, sözleriniz
zabıtlara geçti ama başka önerge sahiplerinden de burada olmayanlar
var ve ben şimdi soruyorum
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Burada
olmayan kim varsa
BAŞKAN Bir saniyenizi rica edeyim efendim. Bir
saniye
Siz konuştunuz.
Şimdi önerge sahiplerinden gerekçenin okunması
dışında konuşmak isteyen var mı?
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Başkanım,
önerge sahibiyim, gerekçeyi okuyun.
BAŞKAN Gerekçenin okunmasını istiyorlar.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, burada olmayan önerge sahibi varsa, ben önerge verdim,
benim önergemi işleme almalısınız.
BAŞKAN Bakın, Sayın Aslanoğlu, başka
önergelerde de burada olmayanlar var imzası bulunup da. Bunu
aramıyoruz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Efendim
BAŞKAN Usulümüz böyle değil. Diğer önergelerde de
imzası olup da burada olmayanlar var. Dolayısıyla, burada
yapılacak bir şey yok.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Hakkın suistimalini
yapıyorsunuz Sayın Başkan, Başkanlık Divanı
hakkı suistimal ediyor.
BAŞKAN Hayır efendim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Evet.
BAŞKAN Maalesef
Zabıtlara geçti.
Şimdi önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Gerekçe Sayın
Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe: Sade bir anlatım dili kullanılması
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Tamam, tüm önergelerdeki gerekçe budur.
Önerge sahiplerinden de söz isteyen olmadığına göre
önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Geçici madde 1i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Geçici madde 1 kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, yeni geçici madde ihdasına dair bir
önerge vardır. Malumları olduğu üzere, görüşülmekte olan
tasarı veya teklife
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, bir on dakika ara verin de
BAŞKAN -
konu kanunun komisyon metninde bulunmayan ancak
tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin
değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla
katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak
görüşme açılacağı, İç Tüzükün 87nci maddesinin
dördüncü fıkrası hükmüdür.
Bu nedenle önergeyi okutup Komisyona soracağım. Komisyon
önergeye salt çoğunlukla -21 üye- katılırsa önerge üzerinde yeni
bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt
çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden
kaldıracağım.
Şimdi, önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 171 sıra sayılı Kanun
Tasarısına aşağıdaki Geçici Maddenin eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
Oktay Vural Mehmet
Şandır Mustafa
Kalaycı
İzmir Mersin Konya
Alim ışık Emin Haluk
Ayhan
Kütahya Denizli
Geçici madde 2: 2000 yılından önce sigortalı olanlardan,
sigortalı oldukları tarihte yürürlükte olan mevzuata göre emeklilik
için gerekli prim gün sayısı ve hizmet yılı
şartlarını tamamlayanlara, bu kanunun yürürlük tarihinden
itibaren başvurmaları halinde, yaş şartı
aranmaksızın mevzuata göre yaşlılık
aylığı bağlanır.
BAŞKAN Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET BAHA ÖĞÜTKEN
(İstanbul) Salt çoğunluğumuz olmadığı için
katılmıyoruz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Aradınız mı salt
çoğunluğu?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Aradınız mı efendim?
BAŞKAN Komisyon önergeye salt çoğunlukla
katılmamış olduğundan
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, bir arayın ama çağırın beni.
BAŞKAN
önergeyi işlemden kaldırıyorum.
7nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 7- Bu Kanunun 5
inci ve 6 ncı maddeleri 2013 yılı Ocak ayı ödeme döneminde,
diğer maddeleri yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Madde üzerinde gruplar adına söz yok.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Var.
Sayın Kuşoğlu
ÜNAL KACIR (İstanbul) O, grup başkan vekili
değil efendim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sana mı
soracağım?
ÜNAL KACIR (İstanbul) Grup başkan vekili
değilsin. Bana soracaksın! Öyle bir yetkin yok.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Var var, bana
verdiler. Kapı gibi yetkim var
istersen göstereyim sana.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara
Milletvekili Bülent Kuşoğlu.
Buyurun Sayın Kuşoğlu.
CHP GRUBU ADINA BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlarım, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Sıra sayısı 171 olan Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının geçici 1inci
maddesiyle ilgili olarak söz almış bulunuyorum. Tekrar hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından 7nci madde sesleri, gürültüler)
Geçici 1inci maddesi dedim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Geçici 1 değil efendim, 7nci
madde üzerinde.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) 7nci maddesiyle ilgili,
özür diliyorum. Tabii, saat 11.00de başladık
BAŞKAN Geçici madde kabul edildi efendim, 7nci madde
üzerinde konuşuyorsunuz Sayın Kuşoğlu.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) Evet, teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan dün ve bugünkü konuşmaları
sırasında
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Uyan da
balığa gidelim.
BAŞKAN Lütfen dinleyelim.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, ben bu konuyla ilgili çalışmış olan
bir arkadaşınızım. Bu konuda sosyal güvenlikle ilgili
olarak da uzman kabul edilebilecek bir bilgiye sahibim, tecrübeye sahibim.
Geçmişte bu konular üzerinde çalıştım. Sabahleyin de, bütün
gün de bu konuyla ilgili olarak hiç aksatmadan, ara
vermeden toplantılara katıldım. Sabah 11.00den beri konuyla
ilgili çalışıyorum, sabahleyin de erken kalktım, o saatten
beri çalışıyorum. Bir dil sürçmesi olabilir, bir
yanlışlık olabilir. Aç karnına bu saate kadar oturup
çalışıyoruz, uğraşıyoruz. Bir
yanlışlık yapabiliriz, hepimiz yapabiliriz. Kalkıp da bu
konuyu istismar etmenin bir anlamı yok çünkü çok önemli bir konuyu
görüşüyoruz; milyonları ilgilendiren, herkesin merakla
beklediği, yıllardan beri beklediği bir konuyu görüşüyoruz.
Bu, hafife alınacak, alaya alınacak bir konu değil. Çok üzüldüm.
Biz de bu konularla ilgili olarak çalıştık,
yıllarca çalıştık. Ben, Sayın
Kılıçdaroğluyla beraber -ki dün ve bugünkü
konuşmasında, Sayın Bakan, bu konuyla ilgili çok profesyonel bir
şekilde bir obstrüksiyonla o dönemi olumsuz bir algıyla
hatırlatmaya çalıştı-
o dönemde, mübalağa etmiyorum, otuz sekiz ve kırk iki yaşında
emeklilik söz konusuydu, otuzdan fazla yasa tasarısı getirdik biz
buraya, şu Genel Kurula. Hemen hemen hiçbirisi yasalaşmadı,
çıkmadı, çok haklı olduğumuz hâlde -otuz sekiz ve kırk
iki- ve çok büyük açıklar olduğu hâlde çıkmadı. Ne oluyor?
Neden, buna sabır gösteremiyoruz? Nedir sıkıntımız?
Yani bunun önemsiz olduğunu mu, bunun tartışılmaması
gerektiğini mi söylüyoruz?
ÜNAL KACIR (İstanbul) Engellenmemesi gerektiğini söylüyoruz.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) Engellenmiyor efendim, ne alt
komisyonda ne Plan ve Bütçe Komisyonunda ve Sağlık ve Sosyal
İşler Komisyonunda bu engellenmedi.
Fakat kabul edin ki -daha önce de söyledim- sizin
yaptığınız hesaplarda da en az 20 milyar olarak görünüyor
bunun maliyeti, bizim verdiğimiz tekliflerde en az 11 ve 38 milyar
görünüyor. Senelerden beri bunun çıkmamasının sebebi, bunun
yüksek maliyetli olmasıydı. Siz de on yıllık
iktidarınızda çıkaramadınız. Daha önceki, Sayın
Bakandan önceki Bakanımız da bu konuyla ilgili İşçi
Emeklileri Cemiyetinde söz verdiği
hâlde çıkaramadı. Gerekçe, hep, bu işin maliyetli
olmasıydı. Bugün gelen tasarı -Sayın Bakanıma yine de teşekkür
ediyorum- 2,7 milyar, Sosyal Güvenlik Kurumunun bütçesinin yüzde 1,5idir. Biz
bunun için mi senelerden beri emeklilerimizi beklettik? Onun için, biz, mümkün
olduğunca, bu konunun ne kadar önemli olduğunu, ne kadar önemle
üzerinde durulması gerektiğini anlatmaya çalışıyoruz
yoksa engellemeye çalışan yoktur.
Yani, Türkiye bütçesinin binde 5i kadar bir yük getiren bu tasarı
yirmi dört yıl mı beklendi, bunu mu söylemek istiyorsunuz? Bunun
çıkması hâlinde emeklilerimizin memnun, mutlu olacaklarını,
huzurlu olacaklarını mı söylemek istiyorsunuz? Böyle bir
şey yok. Sadece bunu söylüyoruz, bu bir intibak değildir. Eğer
devletimizin imkânları yeterli değilse, emekliler vakarla yine bir
yirmi dört sene daha beklerler. Ama bu bir intibak kanunu değil, kabul
etmek lazım. Bunu söylüyoruz, engellemeye
çalıştığımız yok yoksa. Emeklilerimizin
işine geliyorsa neden engelleyelim, neden sorun çıkaralım?
Ben bahsediyorum, bakın, otuz sekiz ve kırk iki yaş söz
konusu iken bile biz otuza yakın tasarı getirdik, hiçbirisi
yasalaşmadı ama bu şekilde bir tepki de gelmedi. Eğer
farklı düşünüyorsanız, Sayın Bakan dışında
sizler de iktidar partisi milletvekilleri olarak çıkın, savunun
bakalım. Bunun savunulacak tarafı var mıdır intibak olarak?
Evet, bir zamdır, emekliye bir şeyler getiriyor ama buna
intibak demek mümkün müdür? Hangi işçi emekli cemiyeti, şu anda
yönetim kurulu üyesi olan işçi emekli cemiyeti de dâhil olmak üzere buna
intibak diyebilmiştir? Komisyonda ben hepsini izledim, hiçbirisi Bu
intibak kanunudur. diyemedi. Biz bunu söylüyoruz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) On saat söylenir mi ya!
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) On saat söylenir. Kaç saat
söyleyeceğiz? Tabii ki on saat söyleyeceğiz. Siyaset
Ne demek On
saat söylenir mi yani?
ÜNAL KACIR (İstanbul) On saattir dinliyoruz ya!
İZZET ÇETİN (Ankara) Sayın Kacır, dinleme,
çık dışarıya!
ÜNAL KACIR (İstanbul) Bunu on saatte anlatamıyorsanız
hiçbir şey anlatamazsınız.
İZZET ÇETİN (Ankara) Sayın Kacır, sen
anlayamamışsın demek ki.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) Şimdi bu söylediğiniz
Sayın Başkan, bakın
BAŞKAN Lütfen, lütfen dinleyelim arkadaşlar.
Siz de Meclise hitap edin doğrudan doğruya Sayın
Kuşoğlu.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla)
şu söylenen doğru mudur,
hem üslup olarak hem içerik olarak doğru mudur Allah aşkına? Bu
şekilde konuşulur mu?
ÜNAL KACIR (İstanbul) Konuşmaya niyetin yok, sana Çık,
konuş. dediler, konuşuyorsun işte.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Sekiz dakika geçti, anlatın,
anlayalım.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) Ya, bu sene çıkan bir kanunla
Bakın, bir şey daha söyleyeyim, biraz önce Sayın Bakana sordum;
biliyorsunuz, bir buçuk ay önce bir kanun çıktı, sigortalılardan
ve emeklilerden sadece ilaçta kutu başına 1 lira alınacak. Bu
para bile 1,1 milyar lira tutuyor yani şunun yarısı kadar bir
maliyeti var, onlardan alınacakla karşılanıyor. Katkı
payını, diğer katkı payını alırsak, 68inci
maddedekini esas alırsak çok daha üstünde. Yani getirilen, bu kadar
tartıştığımız, yirmi dört yıldan beri
beklenen bu mudur?
Bakın, sekiz saatten beri sizi bekliyoruz,
tartışıyoruz diyoruz, yirmi dört sene beklemiş insanlar ya!
Siz yanınızdaki değerli milletvekiliyle beraber aynı süre
çalışmış olsanız, aynı primi ödeseniz, ondan
sonra da yüzde 40 oranında düşük maaş alsanız sabredebilir
misiniz buna? Biz onları dillendirmeye çalışıyoruz,
haksızlığın, adaletsizliğin,
sıkıntılı olanın durumunu dillendirmeye
çalışıyoruz, sekiz saatten beri anlamıyorsanız ne
yapalım? Yani şu söylenecek şey midir? Çok üzüldüm gerçekten de,
bunun söylenmemesi gerekirdi. Biz iyi niyetle, ihlasla bir şeyler yapmaya
çalışıyoruz.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Keşke siz de aynı
yanlışa düşmeseydiniz!
ÜNAL KACIR (İstanbul) Talep üzerine çıktın
konuşuyorsun, hangi maddede konuşacağını bile
bilmiyorsun, bir de laf konuşuyorsun! (CHP sıralarından
gürültüler)
İZZET ÇETİN (Ankara) Ünal Bey, çıkma, otur, otur, ben
konuşacağım şimdi de.
BAŞKAN Lütfen, dinleyelim arkadaşlar, dinleyelim.
Sayın Kuşoğlu, lütfen Meclise hitap edin.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) Sizin için ne fark eder, sonuçta
dinlemesini, anlamasını bilmedikten sonra hangi maddede
konuştuğum sizin için ne fark eder? (CHP sıralarından
alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) Bülent Bey, devam et, sen bu işin
uzmanısın, öğret arkadaşlara, öğret!
BAŞKAN Evet, lütfen
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) Değerli arkadaşlarım,
aslında konunun en önemli tarafı sosyal güvenlik bilincinin
oluşturulmasıdır. Bu konuyla ilgili olarak hepimizin üzerine
düşen görevler var. Vatandaşta ve özellikle burada bu sosyal güvenlik
bilincini oluşturamazsak, bunun ne kadar önemli olduğunu
kavratamazsak çıkardığımız kanunların,
vereceğimiz maaşların hiçbir önemi yok. Ne kadar önemli
olduğunu görmemiz lazım.
Şimdi, Sayın Arınç bugün Manisada -biraz önce
arkadaşlarım söyleyince ben de İnternetten girdim, baktım-
Biz çok alternatifli olarak çalışmalar yaptık. diyor,
Başbakan Yardımcısı olarak söylüyor bunu, bu kanunun, bu
tasarının çok düşük olduğunu kabul ediyor, bir şey
getirmediğini kabul ediyor, Emeklilere yüzde 70 zam getirecek bir
tasarı üzerinde çalışıyoruz. diyor. Biraz önce
-Sayın Bakanın da belki haberi yoktur- onu da zor durumda
bırakıyor, sıkıntıya sokuyor.
Şimdi
bunlar varken, kimseyi tatmin de etmemişken, Hükûmeti tatmin
etmemişken, Başbakan Yardımcısını da tatmin
etmemişken -ki bunu söylemek zorunda kalıyor- ondan sonra da
kalkıp Sekiz saatten beri bu konuyu tartışıyoruz, hâlâ
anlatamıyorsunuz... Bu, söylenecek söz müdür Allah aşkına! Ne
söyleyeceğimizi de unutturuyorsunuz ne yaptığımızı
da. Ne faydası var bunun?
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Kuşoğlu, teşekkür ediyorum.
Grupları
adına başka söz talebi yok.
Şanlıurfa
Milletvekili Sayın Mahmut Kaçar, şahsı adına. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT
KAÇAR (Şanlıurfa) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Tasarının
7nci maddesiyle ilgili şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Hepimizin
bildiği gibi, Anayasada cumhuriyetin nitelikleri sayılırken
demokratik, laik bir sosyal hukuk devleti olduğuna vurgu
yapılır. Sosyal devlet dendiği zaman akla, vatandaşın
refah düzeyini artıran, emeklisini ve çalışanını
enflasyona ezdirmeyen, ülkenin büyümesinin ve kalkınmasının
emeklisine ve çalışanına yansıtan, sağlık ve
sosyal hizmetlere bütçeden, fazla miktarda pay ayıran bir devlet
tanımı akla gelir.
Türkiyenin
son dokuz yılına baktığınız zaman, sosyal devlet
ilkesinin yıllardan beri Anayasada bir tanımlama olmaktan
çıkıp gerçek anlamda hayat bulduğunu icraatlarımızda
görme imkânına sahibiz. Son dokuz yılda Türkiyede sağlık
ve sosyal hizmetlere ayrılan bütçedeki payın her geçen gün
arttığını ve artmakta olduğunu görme
imkânımız var.
Bugün
burada 1 milyon 900 bin SSK emeklisini ve kısmen - BAĞ KUR emeklisini
ilgilendiren önemli bir yasa tasarısını görüşüyoruz. AK PARTİ iktidarından önce SSK emeklilerinin ve BAĞ
KUR emeklilerinin en temel hakkı olan
sağlık hizmetini alırken ne çileler çektiğini hepimiz çok
yakinen müşahede ettik. SSK emeklisinin veya BAĞ
KUR emeklisinin sağlık hizmetini
alırken SSK hastanelerine mahkûm edildiğini, hastanelerde muayene
olabilmek için sabahın altısından gidip hastane
kuyruklarında sıra beklediğini, sıra kendisine geldiği
zaman bu sefer ilaçları almak için yeni bir eczane kuyruğuyla
karşı karşıya kaldığını, eczanede
kuyrukta sırası geldiği zaman da hekimin yazmış
olduğu ilaçları eczanede bulup bulamamayla karşı karşıya
kaldığını bu ülkede milyonlarca emekli maalesef
yıllarca yaşadı. Bugün artık gerek SSK emeklilerimize
gerekse de BAĞ KUR emeklilerimize
sağlık hizmetini gerek devlet hastanelerinde gerekse özel
hastanelerde, hatta yaşlılık ve sağlık nedeninden
dolayı hastanelere müracaat edemeyen emeklilerimize bugün artık evde
bakım hizmeti veren bir Türkiye hâline dönüştü.
Ülkemiz dünyadaki ve bölgemizdeki bütün ekonomik problemlere
rağmen, Allaha hamdolsun, her geçen yıl büyümesini sürdüren bir
ülke. Bu büyümeyi de bu refah seviyesini artırmaya yönelik de
düzenlemeleri gerçekleştiren bir ülke. Türkiyede son dokuz yılda SSK
emekli maaşlarının ve BAĞ KUR emekli maaşlarının artışına
baktığımızda, SSK emekli maaşı
artışlarında yaklaşık yüzde 38 ve 48 düzeyinde bir reel
artışın olduğunu, BAĞ KUR emeklilerinde ise bunun yüzde 94 ile yüzde 227 gibi rekor düzeyde
olduğunu müşahede ederiz. Reel artış demek, hepinizin de
bildiği gibi, emeklinin ve çalışanın enflasyona
ezdirilmemesi ve büyümeden pay alması demek.
Burada bu düzenlemeyle ilgili söz alan
arkadaşlarımızın, ağırlıklı olarak 1
milyon 900 bin kişiyi kapsadığı ve çok az miktarlarda bir
iyileştirme yapıldığıyla ilgili bazı yaklaşımları
var. Bence bu, son derece önemli olan yasa tasarısını
önemsizleştiren bir yaklaşım, ben bu yaklaşımın
doğru olmadığını düşünüyorum. Buradan istifade
eden 1 milyon 900 bin SSK emeklimiz var ve bunların da
yaklaşık olarak yüzde 80inin emekli maaşlarında 100 TL ile
300 TL arasında bir artış olduğunu da buradan
hatırlatmak istiyorum.
Sözlerime
son vermeden önce, Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekilinin
Şanlıurfayla ilgili bir
değerlendirmesi oldu. Önce, ben Sayın Milletvekilime şunu
hatırlatmayı önemsiyorum: Şanlıurfada muhtarları
aradığını ve muhtarlardan... Şanlıurfanın sorunlarıyla
ilgili bazı tespitlerde bulundu. Bizim siyaset
anlayışımızda Sayın Milletvekilimizin
yaptığı gibi oturduğu yerden telefon açarak siyaset yapma
anlayışı yok. Bizim anlayışımızda
vatandaşın ayağına giderek sorunu yerinde tespit edip ona
göre çözüm üretme anlayışı var.
Şanlıurfa,
12 Haziranda yüzde 65 oy desteği ve 10 milletvekiliyle siyaseten
kararını vermiştir ve bugün 10 milletvekili olarak,
Şanlıurfanın marka şehir olmasına yönelik olarak,
eğitimden sağlığa, ulaştırmadan tarıma kadar
birçok değişim ve dönüşümü gerçekleştiriyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Süreniz
tamam.
MAHMUT
KAÇAR (Devamla) Benim bu Milletvekili Arkadaşıma tavsiyem:
Şanlıurfaya gelip değişimi dönüşümü yerinde tespit
etsin diyor...
BAŞKAN
- Sayın Kaçar, teşekkür ederim.
MAHMUT
KAÇAR (Devamla) ...hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Şahsı adına ikinci konuşmacı Mehmet Muş,
İstanbul Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 7nci maddesi üzerinde şahsım adına
söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Türk
emeklilik tarihi, 2002 yılı itibarıyla yeni bir döneme
girmiş ve emeklinin alım gücünün düştüğü, emekli
maaşlarının enflasyona ezdirildiği, aşağı
yönlü trend sonlandırılmış; keskin bir dönüş ile
alım gücünün arttığı, aylıklarda ciddi reel
artışların açıklandığı ve eldeki imkânlar
dahilinde yapısal sorunların emeklilerin lehinde çözüldüğü,
yukarı yönlü bir trend sürecine girilmiştir.
Bugün
Genel Kurulda görüştüğümüz intibak yasası da uzun
yıllardır çözüme kavuşturulmayı bekleyen bir yapısal
sorun olarak önümüzde durmaktaydı. Aynı gün ve aynı prim
yatırılmasına rağmen 2000 yılı
sonrasındaki emekli aylıklarının hesaplanmasında
gelişme hızından pay alınan bir hesaplama sistemine
geçilmesiyle birlikte 2000 yılı öncesi emeklilik talebinde bulunan
kişiler aleyhinde maaş farklılıkları ortaya
çıkmıştır. Daha basit tabirle, 2000 yılı öncesi
emekli olanlar 2000 yılı sonrası Türkiye'nin gelişmesinden
pay alamamışlardır.
Getirilen intibak düzenlemesiyle, 2000 yılı öncesi
bağlanan emekli aylıklarına Türkiye'nin 2000-2008
yılları arası refah payı ve gelişmişliği
yansıtılarak, alt sınır uygulaması göz önünde
bulundurulmaksızın, sigortalıların sistemde
kaldıkları süreyle orantılı bir şekilde uygulamadan
hak ettikleri gerçek kazançları ve gün sayıları üzerinden
yararlandırılması amaçlanmıştır. Böylece
eşit prime ve eşit prim gününe farklı maaş uygulaması
kalkacak ve bu mağduriyeti yaşayan emeklilerin intibak ettirilmesiyle
eşit maaş uygulamasına geçilmiş olunacaktır.
Sadece emekli aylığı alanlar değil malullük ve ölüm
aylığı alanlar da bu yasa tasarısından
faydalanacaktır. Çalışırken aynı prim ödemelerine,
aynı süre sigortalı olmalarına rağmen düşük maaş
alan 2000 yılı öncesi emeklilere gelişim hızından pay
verilmesiyle birlikte 1,9 milyonun üzerinde emekli intibak kapsamına
girmiş olacaktır. Yaklaşık 2,5 milyar Türk lirası ek
bir bütçe yükü oluştursa da, mali ve bütçe disiplininde en ufak bir sapma
gerçekleştirmeyecektir. Yasanın geçtiğimiz aylarda kamuoyuna
duyurulan 2012-2014 kapsamlı orta vadeli mali planla uyumlu olması da
bunun en somut örneğidir.
Avrupa merkezli global mali krizin yaşandığı
ekonomik bir süreçten geçerken devletlerin bütçe kesintilerini emekli
maaşlarının indirilmesinde aradığı bir zeminde
Türkiye ve AK PARTİ İktidarı devlet bütçesine ek bir maliyet
oluşturacak olan intibak yasasının hayata geçirilmesinde en ufak
bir tereddüt bile yaşamamaktadır. Tek başına bu dahi AK
PARTİ İktidarının emeklinin yanında bir politika
seyrettiğinin en açık göstergesidir. Şimdiye kadarki
düzenlemeleri ve politikalarıyla emeklilerimizin hayat
standartlarını daha ileri seviyelere taşıyan iktidarımız,
emeklilerimizin pratik hayatlarındaki sorunlarını çözebileceği
ve güvenebileceği yegâne kurum olarak emeklilerimizin gönlünde yer
edinmiştir.
Ana eksenin intibak farklarının olduğu maddelerin
şekillendirildiği kanun tasarısı, intibak
farklarının bulunduğu 5inci ve 6ncı maddeler hariç,
yayımlandığı tarihte yürürlüğe girmiş
olacaktır. İstisna olan 5 ve 6ncı maddeler ise 2013
yılının Ocak ayında yürürlüğe girmiş
olacaktır. Bu tarih itibarıyla, intibaka konu olan emekli
maaşlarında ödenen prim ve prim gün sayısına göre en yüksek
339 lira olmak üzere artışlar meydana gelecektir.
Bu yasa tasarısının tüm emeklilere ve emekli ailelerine
hayırlı olmasını diliyorum. Tüm bu olumlu gelişmelere
rağmen, emeklilerimizin daha iyi hayat standartlarına sahip
olması gerekliliğinin bilincinde olan karar vericiler olarak, aziz milletimizin
ve emeklilerimizin teveccühüne layık olmak adına
çalışmalarımızı daha yoğun bir şekilde
sürdüreceğimizi bildirmek istiyorum.
Yasa tasarısının hayırlar getirmesini temenni
ediyor, hepinize hayırlı akşamlar diliyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Muş.
Madde üzerinde soru-cevap işlemi yapacağız.
Sisteme giren arkadaşlarımızdan Sayın Serindağ
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Aracılığınızla Sayın Bakana şu soruyu
yöneltmek istiyorum. Türk-İşin yaptığı son
araştırmaya göre, Türkiye'de 4 kişilik aile için açlık
sınırı 974 lira, yoksulluk sınırı 3.171
liradır. Siz, en düşük emekli maaşını ne zaman
açlık sınırının üzerine çıkarmayı
düşünüyorsunuz Sayın Bakan, ne zaman yoksulluk
sınırının üzerine çıkarmayı düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Çelebi
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan demin sordum, bir daha net cevap istiyorum, rica
ediyorum. En düşük Sosyal Sigortalar emeklisi, bu
yaptığınız iyileştirmeden sonra ne maaş alacak?
Birinci sorum bu.
İkinci sorum: Biraz önce de sordum, bir daha sormak istiyorum: Dün,
İzmirde bir işyerinde yeni örgütlenen Basın-İş
Sendikası tarafından başvuru yapıldı. Bakanlık,
Sendikalar Kanunu çıkmadan hiçbir tespitte bulunulmayacağını,
tespit yazısının verilmeyeceğini söylüyor. Diyelim ki,
kanun Meclisten bir ay sonra çıkacak. Bir ay bekleyecek mi? Bu konuyla
ilgili yaklaşımınızı öğrenmek istiyorum.
Somut sorular soruyorum somut da cevaplar rica ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bakan
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Efendim, biz her defasında ifade ediyoruz
Ücretlileri enflasyona ezdirmedik. diyoruz, bugün de aynı
görüşteyiz. Asgari ücrette son olarak 12,4lük artışı da
öyle tahmin ediyorum, dikkatle izlediniz, bütün kamuoyu da dikkatle ve takdirle izledi.
Bu dokuz yıllık dönem içerisinde ekonomimizin gelişme
düzeyine paralel olarak ücretlilerin bundan yararlandığını,
emeklilerin bundan yararlandığını görüyoruz. Dünyadaki
gelişmeleri dikkate almamız gerekiyor. Burada, muhalefetiyle
iktidarıyla bir sorumluluk içerisinde, yönetimin bir bütünlük arz etmesi
açısından o sorumluluk çerçevesinde bakmamız gerekiyor. Dünyada
olup bitenlere, etrafımızda olup bitenlere karşı
Türkiye'nin, ücretlerin artırılmasında ve işte bugün
gerçekleştirdiğimiz intibak yasası da dâhil geçmiş
dönemlerdeki aksaklıkların giderilmesinde nasıl adımlar
attığını bütün kamuoyu dikkatle takip etmektedir.
Vatandaşlarımız da bizim bu konudaki samimiyetimize
inanmaktadır yani şuna inanmaktadır vatandaşımız:
Hükûmetin yeni kazanımlar, bütçe açısından, mali açıdan
kazanımlar elde ettikçe bunu vatandaşına kullanmakta tereddüt
etmediğini vatandaşımız görmektedir, bilmektedir.
Asgari
ücret, şu anda SSK olarak, SGK olarak, 4/Alılar olarak taban aylık 869 ama o kadar çeşitli rakamlar var ki ödedikleri
prim düzeylerine göre farklılık arz ediyor. Ama en düşük
aylık 869 TLdir 4/Alılar açısından; bunu ifade ediyorum.
Ayrıntılı bir tabloyu sizlere takdim edelim, bunu inceleme
imkânınız olur.
Sendikalarla ilgili istatistikleri 17 Ocak itibarıyla
yayınlamamız gerekiyor idi. Yasa Bakanlar Kurulundan geçti, Genel
Kurula gelmek üzere. Bugün alt komisyondan geçti. Önümüzde hafta içerisinde,
büyük ihtimalle, öyle tahmin ediyorum, Komisyon Başkanından
aldığım bilgi Çarşamba günü ana komisyonda görüşülüp,
Genel Kurula gelecek ve bizde istatistikleri hızlı bir şekilde
Mart ayı içerisinde yayınlayıp, bu yetki karmaşasına
son vermek istiyoruz.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde iki önerge vardır; önergeleri
önce geliş sırasını göre okutacağım, sonra
aykırılık sırasını göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 171 sıra sayılı Sosyal Sigortalar
ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 7. Maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve talep
ederiz. 28.02.2012
Aydın Ayaydın Süleyman Çelebi Hasan Ören
İstanbul İstanbul Manisa
Bülent Kuşoğlu Musa Çam Ferit Mevlüt
Aslanoğlu
Ankara İzmir İstanbul
Müslim Sarı Kazım
Kurt Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul Eskişehir İstanbul
Aytuğ Atıcı İzzet
Çetin
Mersin Ankara
Madde 7- Bu kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 171 sıra sayılı Kanun Tasarısının
7.inci maddesinde geçen
Oktay
Vural Hasan
Hüseyin Türkoğlu Zühal
Topcu
İzmir Osmaniye Ankara
Mustafa
Kalaycı Ali
Öz Erkan
Akçay
Konya Mersin Manisa
Sümer
Oral
Manisa
BAŞKAN
Sayın Komisyon, son okunan önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Sayın
Başkanım, kısa bir açıklamama müsaade eder misiniz?
BAŞKAN
Estağfurullah, buyurun.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Şimdi, bir kere teknik açıdan, zamanı da çok iyi kullanmak
kaydıyla 2013 Ocak ayına yetiştirme imkânımız var.
Cumartesi, Pazar bütün personelimizi yoğun bir şekilde
çalıştıracağız ve bu 2 milyon 743 bin dosyayı tek
tek elden geçirme gibi bir yükümlülüğümüz var; bir yönü bu.
İkinci yönü: Hükûmet olarak biz bunu bu dört yıllık dönem
içerisinde kademeli bir şekilde emeklilere çıkacak yasa çerçevesinde
ödeyeceğimizi beyan etmiş idik. Bunu da dikkate
aldığınız zaman hem teknik zaruretten hem de
verdiğimiz sözü iki yıl öncesinde ödediğimiz için bu önergeye
katılamıyoruz.
BAŞKAN Kim konuşacak?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu Kanuna göre hesaplanan aylıkların 2012 yılı Ocak
ayından itibaren uygulanması önerilmektedir.
Önergenin kabulü hâlinde, maddenin yürürlük tarihinin de 2012
yılı Ocak ayı ödeme döneminden geçerli olmak üzere
yayımı tarihinde yürürlüğe girecek şeklinde
değiştirilmesi gerekmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 171 sıra sayılı Sosyal Sigortalar
ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 7. Maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve talep
ederiz. 28.02.2012
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
Madde 7: Bu kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Sayın Komisyon katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜRREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Kim konuşacak?
Sayın Çetin, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
İZZET ÇETİN (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 171 sıra sayılı Kanun Teklifinin 7nci
maddesinde verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, biraz evvel Sayın
Bakanımızın da söylediği gibi, 1 milyon 913 bin SSK ve
12.186 BAĞ-KUR emeklisinin kısmen de olsa birkaç lira ücretlerinde
artış sağlayacak diye 2013 yılı Ocak ayından
itibaren artış alacakları bu düzenlemeyi Türkiye'nin bu kadar
büyük sorunlarının olduğu, Mecliste, özellikle
çalışanların lehine bir sürü yasanın komisyonlarda
bekletildiği bir dönemde, bütün gruplar olarak görüştük ve
birtakım tartışmalardan sonra, muhalefetin hiçbir
katkısını, hiçbir önerisini dikkate almayan iktidar çoğunluğunca
reddedilen önergelere rağmen kabul edeceğiz.
Biz de -grup adına yapmış olduğum konuşmada da
söylemiştim- emeklilerimizin hak ettikleri insanca yaşam düzeyine erişilmesini
yürekten istiyoruz ve Cumhuriyet Halk Partisi olarak intibakın nasıl
yapılması gerektiğini, ne olması gerektiğini de
anlatmaya çalıştık. Şimdi, intibaktan kastedilenin
geçmiş dönemdeki emeklilerle bundan sonra emekli olacakların
durumlarını eşitleyip, hiç olmazsa kendi içlerinde bir
eşitliğin sağlanmasını amaçlaması
gerektiğini anlatmıştım. Şimdi, adına hiç
kimsenin intibak demediği, tasarının içinde bile bir tek
intibak kelimesinin geçmediği bir metne ne yazık ki emeklilerden
başka intibak diyen yok. Bunun altını çiziyorum. Sayın
Bakan da intibak derken yüzümüze bakamıyor, intibak
olmadığını kendisi de biliyor, sizler de biliyorsunuz.
Neden intibak değil? Çünkü bir an için bu kanunun yasalaşmasından
sonra intibak olduğunu 2000 öncesi dönemde çalışanlar için kabul
etseniz bile, yine ve yeniden 2000 öncesi emekliler, 2000-2008 arasında
emekli olanlar ve 2008den sonra emekli olacaklar diye tasniflediğini, bu
tasnifin özellikle 2008 yılından sonra emekli olacaklar aleyhine
zaman içerisinde yine bozulacağını buradan söylemeyi bir görev
biliyorum.
Tabii, bu yürürlükle ilgili bir madde. Özellikle emeklilerimiz, hemen
hemen tamamına yakını televizyonlar açık olsa şu saate
kadar bizleri izleyeceklerdi ama o imkânı
yurttaşlarımızın elinden Meclis TVyi kapatarak
aldığınız için, belki tutanaklardan okuyacaklar. Siz de
zaten tutanaklara konuştunuz az önce.
Değerli arkadaşlar, şunu net olarak bilmenizi isterim ki:
Bu kanun tasarısı içerisinde Bakanın verdiği hiçbir
rakamın doğru olmadığının altını çiziyorum.
Neden? derseniz, Yeniden 2 milyon 743 bin dosyayı tek tek inceleyeceğiz, ancak o zaman
yetiştiririz. denildi.
Değerli arkadaşlar, ya Bakanlığın
bürokratlarında sorun var ya Bakanlık engelleniyor ya da
Bakanlık bilerek bu işi saptırmaya çalışıyor
çünkü bu ilk değil, istatistikler iki yıldan bu yana
açıklanamadı, ertele, ertele, ertele
506 sayılı
Yasanın geçici 20nci maddesine göre kurulan bankalar, reasürans
şirketleri ve vakıfların sandıklarının önce
2008de üç yıllık bir süre için SGKya devrini öngördünüz,
arkasından Bakanlar Kurulu iki yıllık bir yetki kullandı,
ertelendi, şimdi bunun içerisinde bir erteleme daha. Bu da iş
bilmezliğin daniskası bir kanun tasarısı. Yani ben
emeklilerimize Hayırlı olsun. demek istiyorum ama ellerine geçinceye
kadar büyük bir bölümü yine yaşama veda etmiş olacak; geçmiş
dönemde yaşamına veda edenlerin eş ve çocukları,
dulları, yetimleri de bu farkları alamayacak.
Yani ben şunun altını çizerek söylüyorum: Ne olur
-Sayın Şandır da söyledi- muhalefete de zaman zaman bu kanun
tasarıları hazırlanmadan dikkat ediniz. Komisyonlarda, alt
komisyonlarda verdikleri önerilere -biz bu ülkenin
yurttaşlarıyız, insanlarıyız, milletvekilleriyiz bu
ülkenin- bizim önerilerimize açık olmanızı rica ediyorum. Bütün
kurumların altını üstüne getirdiniz, hepsini ele geçirdiniz, ne
olur hiç olmazsa yasaları düzgün yapınız.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Çetin.
Sayın Çetin ve arkadaşlarının önergesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
7nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
8inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 8- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN Madde üzerinde MHP Grubu adına Sayın Mehmet
Şandır, Mersin Milletvekili.
Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan,
Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; gerçekten yoruldunuz,
ellerinize sağlık; gayretlerinize emeklilerimiz adına
teşekkür ediyorum.
Önemli bir kanun çıkartıyoruz. Devlet olmanın
sorumluluğunda, Türkiye Büyük Millet Meclisi, milletin meclisi
olmanın sorumluluğunda bir hakkı teslim etmek adına,
birlikte yaklaşık on saati geçkin bir süre bir mesai harcadık ve
işte 2 milyona yakın insanımızın bir nebze olsun beklentisini
karşılayacak bir kanunu burada birlikte çıkarttık.
Hayırlı olmasını diliyorum ancak bu vesileyle bazı
gerçekleri veya bana göre doğruları teyiden tekrar takdirlerinize,
huzurlarınıza sunmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, tekrar ediyorum, adalet mülkün temelidir.
Egemenlik millete aittir ama bu egemenliğin somutlaşmış
şekli olan devletin yani mülkün kalıcı olabilmesi için adaletli
olmak gibi bir mecburiyet vardır. Onun için karşı duvara, buraya
çıkan her milletvekilinin okuması için Adalet mülkün temelidir.
diye yazmak gerekiyor.
Bugün bir adaletsizliği ortadan kaldırmaya
çalışıyoruz. Devlet, Türkiye Büyük Millet Meclisi kendisi kural
koymuş, koyduğu kuralla vatandaşa haksızlık
yapmış; statüyü değiştirmiş, tarihlerle
oynamış, daha önce kurulan düzeni değiştirmiş,
aynı işi yapan, aynı sürede hizmet eden insanlar arasında
farklılıklar yaratmış. Şimdi, bunun bir
kısmını düzeltiyoruz ama bir gerçek var; adalet bir kül, bir
bütün, bir tüm. Birini düzeltip, bir konudaki adaletsizliği düzeltip veya
aynı toplumu ilgilendiren yani kamu çalışanlarıyla, devlete
çalışanlarla veya emeğini kullanarak geçimini temin edenlerle
ilgili, kural koyucu, bir haksızlığı düzeltirken
diğerini düzeltmiyorsa adaleti temin etmiyor, adaletsizliği büyütüyor
demektir.
Şimdi tabii, Sayın Bakanın gayretleri, hassasiyeti takdir
edilir, bir şey söylemiyorum ama bu konuda, daha önceki Sayın
Bakanın beyanları var. Bakın diyor ki: Yani BAĞ-KUR
emeklileri arasında adaletsizlik yok mu? BAĞ-KUR emeklileri
arasında, esnaf ve çiftçi, tarım emeklileri arasında
adaletsizlik yok mu? BAĞ-KURla SSK, Emekli Sandığı
mensupları arasında adaletsizlik yok mu? Bunların hepsini
düzelttiğimizi söyleyebilir miyiz?
Bir başka gerçek daha var değerli arkadaşlar. Türkiyeyi
Türk milleti adına on yıldır tek başına
yönetiyorsunuz, hiçbir mazeretiniz yok. Bu adaletsizlikler bir gerçekse bunu
bugüne kadar düzeltmek sizin sorumluluğunuzdu. Dokuz yılın
sonunda buraya gelip de İşte, şu kadarını
düzeltiyoruz. demeye hakkınız yok. Bu kimseyi tatmin etmez ve
yaptığınız düzeltmeyle, aslında adaletsizliği
bitirmiyor daha da derinleştiriyorsunuz.
Yani şimdi buradan yine sordum. Bir arkadaşımız -nerede
Sayın Kacır- Çok konuşuyorsunuz. diyor ama bakın,
sabahleyin konuştuk, bugün komisyon davet etti, alt komisyon. Kamu
çalışanlarıyla ilgili, memurlarla, memur emeklileriyle ilgili
2012 zammının verilmesi için alt komisyonda bekletilen kanunun
çıkması lazım. Siz devlet olarak yıl dönümünün hemen
ertesinde gereken zamları yapıyorsunuz, buna hakkınız var,
buna gücünüz de var ama memurunuzun hakkını niye vermiyorsunuz, niye
ona maaş zammını vermiyorsunuz? Bunun için kanun gerekiyor.
Kanun buraya geliyor ama alt komisyonda bekletiyorsunuz.
Sabahleyin konuştuk; biraz önce öğrendim ki Komisyon
Başkanı alt komisyonu toplantıya davet etmiş.
E, şimdi ben tekrar söylüyorum, bunu da örnekleyerek söylüyorum:
Yani devlet personel düzeninde, sisteminde adaletsizlik o kadar çok ki. Bunu
düzeltmeden iç barışı, çalışma
barışını, birlikte yaşama iradesini koruyabilmemiz
mümkün değil. Gelin, bunu düzeltin. Eksiğiniz ne? Eksiğinizi
biz tamamlarız. diyoruz. Ama maalesef bu noktada, her defasında bir
mazeret geliştirilerek erteleniyor.
Şimdi, Sayın Bakan Popülizm yapmadık. diyor. Öyle mi
Sayın Bakanım?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Evet.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Bülent Arınçın sözünü
nasıl değerlendireceğiz arkadaşlar, Sayın
Başbakan Yardımcımızın? Manisada müjde! diye tüm
ajanslara böyle düşmüş. Sayın Bülent Arınç Bakanlar
Kurulunda tartıştık, yüzde 50yi teklif etti Çalışma
Bakanımız, sonra yüzde 60, sonra da yüzde 70de mutabakat
sağlandı. Maliye Bakanı da ve Hazine Bakanı da olumlu
görüş verdi, emekliye yüzde 70 zam yapacağız. demiş.
Sayın Bakan, bu kanun zam kanunu mu? Zam kanunu mu bu Allah
aşkına?
İZZET ÇETİN (Ankara) Yalandan kim ölmüş?
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Öyle kesin bir ifade yok.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Efendim, burada, benim önümde notlar.
Sayın Başkanım, sayın milletvekilim; yani sizin ne
söylediğiniz önemli ama algılanma da önemli. Basına böyle
yansıyor.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) O algıyı siz
yaratıyorsunuz.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Efendim, basına da böyle yansıyor. Yani
Sayın Bülent Arınç Türkçeyi çok maharetle kullanabilen bir siyasetçi.
Ama kalabalığı görüp Bakanlar Kurulunda
tartıştık, emekliye yüzde 70 zam yapacağız. demenin
adı, çok açık, çok kaba bir popülizmdir ya da şurası daha
zor Nebi Hoca, siz daha iyi bilirsiniz: Doğruları
değiştirerek söylemek, doğruları eksik söylemek,
inancımıza göre zulümdür. Zulmün karşılığı
da çok ağır bir cezadır. Sayın Bülent Arınç bilmek
mecburiyetindedir, konuştuğunu araştırarak konuşmak
mecburiyetindedir. Eğer bu hassasiyeti göstermiyorsa, doğruları
değiştirerek söylüyor demektir. Biz, bunu, çok hafif tarif ediyoruz,
Bu popülizm yapmak. diyoruz. Sayın Arınçın zulüm mahiyetinde
doğruları değiştirerek söylemek gibi bir kastının
olmadığını da ifade etmek istiyorum, buna inanmak
istiyorum. Ama Sayın Bakan, dokuz yılın sonunda yapmadığınız görevleri bu topluma
yaptık diye sunmak gibi bir hakkınız da yok.
Çok önemli, çok doğru, çok gerekli bir kanunu
çıkartırken burada muhalefetin katkısını yok sayarak,
hiçbir önergesini kabul etmeyerek, Ben yaptım oldu., Benim
yaptığım en doğru. diyerek milleti aldatmaya veya
yanıltmaya hakkınız yok.
Bir başka şey daha söylemek istiyorum:
Sayın Bakanım, Bu 2000 yılından önce sigortalı
olanlardan sigortalı oldukları tarihte yürürlükte olan mevzuata göre
emeklilik için gerekli prim gün sayısı ve hizmet yılı
şartlarını tamamlayanlara bu kanun yürürlük tarihinden itibaren
başvurmaları hâlinde yaş şartı aranmaksızın
mevzuata göre yaşlılık aylığı
bağlanır. önergemizi reddettiniz. Yani bir adaletsizliği
Bir
hakkı teslim etmek için bir başka hakkı gasbettiğinizin
farkında mısınız? Ne yapacak? Bunlar bizim
vatandaşlarımız değil mi Sayın Başkan?
Bir başka şey: Bir önerge daha verdik, dedik
ki: Gelin, bunun yürürlüğünü 2012de başlatalım.
Yetişmez. dediniz. Eyvallah, doğrudur, yetişmez ama
geçerliliğini 2012den yapalım. Şu gecikme bedelini 2012den
itibaren versek doğru olmaz mı? Kendi vatandaşınızdan,
emeklinin hakkını niye kıskanıyoruz, niye vermiyoruz? Bu
önergeleri veriyoruz, incelemeye bile değer bulmuyorsunuz sonra da
diyorsunuz ki: Çok konuşuyorsunuz. Doğru değil değerli
arkadaşlar.
Saat dokuz buçuğa kadar tamamlarız. demiştik. Dokuz
buçuğa kadar tamamladık. Gereksiz birtakım tartışmalar
yapmamış olsaydık gerçekten saat dokuz buçukta bitecekti
Sayın Mahir Ünal, yani gelip burada 28 Şubatı
konuşmasaydınız, gelip burada bölünmüş yolları
konuşmasaydınız, şu kadar bin konut
yaptığınızın övgüsünü yapmamış,
tartışmaya sebep olmamış olsaydınız bu kanun
gerçekten saat dokuz buçukta bitecekti.
Her şeye rağmen hayırlı, uğurlu
olmasını diliyorum. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bir tek
vatandaşımızın bile beklentisini karşılayacak her
türlü düzenlemeye hiçbir fedakârlıktan kaçmayarak destek vereceğimizi
her defasında söylüyoruz. Bu kanuna da bu anlamda destek vereceğimizi
ifade ediyor, hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
Sağ olasınız. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Şandır.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Süleyman
Çelebi, İstanbul Milletvekili.
Sayın Çelebi, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
Öncelikle bu yasa Meclisimizin gündemine geldiği günden beri alt
komisyonda, Plan Bütçede, Mecliste bunun bir intibak yasası
olmadığını, zorla isim koyarak bu bir intibak da
olmayacağını ifade etmeye çalıştık ve bütün
göstergeler de bunu çok net ortaya koyuyor.
Deminden beri şunu sormaya çalıştım: Sonuçta
emeklilerin yaşamında ne değişecek? Emekliler reel olarak
gerçekten bir miligram olsun evine yeni bir katkı getirebilecek mi, kendi
cebinden alınanlar haricinde? Çünkü her şeye zam geliyor; ekmeğe
zam geliyor, ete zam geliyor, süte zam geliyor, kiraya zam geliyor,
elektriğe, doğal gaza
KAMER GENÇ (Tunceli) Akaryakıta her gün zam geliyor.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Güncelleme onun adı,
zam değil!
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) Bütün bunların sonunda emeklilerin
yaşamı bir nebze olsun iyileşecek mi? Sorduğumuz soru bu.
Bu sorunun cevabı ise şu: Vicdanınıza sesleniyorum
değerli arkadaşlar. Hepinizin yakınında bu nitelikleriyle
emekliler var. Emeklilerin birçoğu şu anda yeniden çalışmak
için birçok işverene başvuruda bulunuyor. Bekçilik yapmak istiyorum,
beni bir inşaatta çalıştırın, İstiyorsanız
inşaatta çalışırım. diyen emekliler var. Bunları
duymamanız mümkün değil. Biz bu ülkede beraber yaşıyoruz,
beraber bu ülkede bu insanlarla karşı karşıyayız.
Şimdi, dağ fare doğurdu.
Sonuç itibarıyla açlık sınırı bu ülkede -bizim
rakamlarımızla değil, TÜİKin rakamları- 973 lira.
Sordum, yine 900 liranın altında maaş alacak emekliler.
BAĞ-KURlular ne alacak? 500 lira maaş alacak. Ye babam, ye! Doy
babam, doy! Yaşa babam, yaşa! Eğer bu ise iyileştirme, bu
ise intibak, bu ise emeklilerin hakkını korumak; bize yazıklar
olsun!
Değerli arkadaşlar, daha önce Sayın Bakan Plan ve
Bütçe Komisyonunda görüşülürken yürürlük tarihi konusunu
tartıştığımızda Paramız var, bütçede
kaynağımız var. Kaynağımız var ama
yetişmez
, Avans niteliğinde verin. diye öneride bulunduk,
reddedildi. Şimdi bir daha öneriyorum: Madem para var, bütçede de
emeklilere bu konuda bir pay ayrıldı, Plan ve Bütçe Komisyonunda da
böyle söylemiştiniz, en azından bu yılın hakkını
gasbetmeyin. Geçmişi gasbettiniz, geçmişi gasbettiler bir
şekliyle, yok ettiler. Bu düzenleme ne için yapılıyor?
Geçmişteki haksızlığın giderilmesi adına
yapılıyor. Peki, geçmişteki haksızlığın
giderilmesini bir tarafa bırakın, en azından kanun
yürürlüğe girdiği yıl için bu haksızlığı
gidermek en vicdani olay değil midir? Asgariden bu konuda bir vicdan muhasebesi
yapmak zorunda değil miyiz?
Bu emekli açısından şuna benziyor değerli arkadaşlar:
Nasreddin Hocanın birisine borcu varmış. Hocaya gitmişler,
Borcunu öde Hoca, ayıp olmuyor mu? demişler.
- Ne kadar borcum?
- 50 para.
- Haftaya
5 para verirsem ne kalır?
- 45 para.
- Daha bir
dahaki hafta 5 para verirsem ne kalır?
- 40 para.
En sonunda
5 paraya kadar inmiş ve demiş ki Hoca: Utanmıyor musunuz 5 para
için benle konuşuyorsunuz?
Şimdi,
bu yasa uygulamaya girdikten sonra 30 liralık iyileştirmelerle
eğer bir iyileştirme yapıldığını ve bunu
göğsümüzü gere gere anlatacağımızı
düşünüyorsanız bugün için belki de anlatabilirsiniz. Yandaş
medyayla, iletişim araçlarıyla belki bugün bunu gine süsleyip
püsleyip Çok güzel işler yaptık emeklilere. diyebilirsiniz ama o emeklinin cebine o para yansıdığı gün, siz,
daha fazlasını o emeklinin cebinden almış oluyorsunuz.
Şimdiden, avans niteliğinde aldığınız
parayı, emeklinin cebinden aldığınız borç parayı,
sonra kendisine faizsiz veriyorsunuz, özü budur, uygulama budur. O nedenle, bu
sürecin doğru yaşatılması için en azından hâlen
fırsatımız var. Son saniyelerindeyiz, bu maddenin düzenlenmesi
açısından ve asgariden bir açlık sınırı
belirleyen bu konuda verdiğimiz çeşitli önerileri dikkate
almadınız. Gecenin bu saatinde, bu kadar emek verdiniz, bu
konulardaki çabaların tamamını reddeden insan değilim, yok
sayan insan değilim. Ama vicdani olmak gerekiyorsa, bu aylıklarla
emekli torununa, oğluna, kızına, eşine, inanın,
bayramda bir hediye alamaz, inanın torununu sevindiremez, inanın
eşine bir fistan alamaz, inanın daha iyi yaşam
koşullarında olamaz, gezi yapamaz, tatile çıkamaz. Bunu
iyileştirelim, kısmen iyileştirelim. En azından, yani
cebinden aldığımız parayı kendisine iade edelim, bunu
istiyoruz, bu böyle algılanmalı. Yoksa, burada, afaki
maaşı ikiye katlayalım gibi bir değerlendirme içerisinde
değiliz.
Sayın Cemil Çiçek demişti ki: Ağanın eli tutulmaz.
Ağanın eli tutulmazsa, o ağalar, şimdi eğer bir yerin
başındaysa, bu kasasını emeklilere açsın istiyoruz.
Çünkü yansıyan şu dışarıda: Emekliler, gerçekten bir
heyecan içinde, bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinde kendileriyle ilgili derli
toplu bir iyileşme olacağını sanıyor, böyle bekliyor.
Oysa, büyük bir hayal kırıklığını
yaratmayalım. Daha önce yarattık. Bu Mecliste milletvekillerinin
maaşları tartışıldı; milletvekillerinin
maaşlarının abartılı olduğunu, emeklilik
maaşlarının abartılı olduğunu söylediler.
Biraz önce bir arkadaşım geldi -hiç önemli değil-
sigortalı o da, BAĞ-KURlu, maaşları kesilmiş.
Milletvekili arkadaşlarım, bunlardan bir tanesi de benim. Mesele,
bizimle ilgili, milletvekilleriyle ilgili aldığımız
emeklilik maaşının, aldığımız
maaşların, en azından, görüntüde de olsa -harcamalarınızı
biliyorum ben de yaşıyorum ama en azından- onun onda 1ini
emeklilerden esirgemeyelim. O zaman işte gerçekten emeklilerle barışmış
oluruz, o zaman gerçekten emeklilerin kalbinde bu bizim üretim süreçlerini
Alın teri dökerek, büyük bedeller ödeyerek, bazıları
bedenlerinden kollarını kopartarak emekli olan arkadaşlarımıza
gerçekten derli toplu bir katkı yapalım. Bu son maddede ve yürürlük
maddesinde, özellikle bu aşamasında bir kez daha yüce Mecliste
Sayın Bakana öneriyorum: Hani Ağanın eli tutulmaz. demiyorum
ben. Siz Bakansınız, -devletin bakanı ağa olmaz tabii,
bunun bilincindeyim- sizinle de bu kadar diyaloğumuz var. Gelin,
insanlık adına rica ediyorum, hâlen fırsatımız varken,
bir cümleyle, asgariden bir iyileştirme yapalım. Yani bir taban
ücreti mutlaka, hem BAĞ-KUR emeklilerine hem de Sosyal Sigortalılar
emeklilerine asgariden, açlık sınırının altında
olmayacak bir düzenlemeyi yapalım. Bu çok fazla bir şey, maliyet
getirmez. Bahsettiğim rakam, asgariden bir 100 liralık
iyileştirme. 100 lirayı çok görmeyin. 100 liralık
iyileştirmeyi en azından, bu saatte, bu aşamada, gecenin bu
saatinde, çok görmeden, bunu öneriyorum.
Yüce Meclisi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Hepinize başarılar diliyorum. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Çelebi.
Madde üzerinde Sayın Bakan
(AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; konuşmanın, dinlenmenin en zor olduğu
andayız, bunun farkındayım, bunun bilincindeyim fakat özet
geçmek kaydıyla söz aldım, çok teşekkür ediyorum.
Şimdi, öncelikle, iktidar olarak, AK PARTİ İktidarı
olarak milletimize bir vaadimizi yerine getirmenin huzuru ve mutluluğu
içerisindeyiz. Söz verdik milletimize, henüz yılı dolmadan bunun
gereğini hep beraber burada gerçekleştiriyoruz; bu bir.
İkincisi: Arkadaşlar, anlamakta doğrusu
zorlanıyorum. Şimdi, Süleyman Beyi burada dinlediniz, diyor ki: 100
lira verelim. Şimdi, ben size soruyorum: Yaptığımız
iş iyileştirme mi, yaptığımız iş zam
mı
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) İyileştirme.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla)
yoksa diğer taraftan anlattığınız gibi, intibak
mı?
İZZET ÇETİN (Ankara) Düzeltme.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla)
Konuşulan intibak mı? İntibak.
İZZET ÇETİN (Ankara) İntibak değil, düzeltme.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla)
Ama diyorsunuz ki: İntibak, intibak, intibak
İZZET ÇETİN (Ankara) Kimse intibak demiyor.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Kimse demiyor, biz demiyoruz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla)
Seçimlerde ne dediniz? İntibak dediniz.
İZZET ÇETİN (Ankara) İntibak bu değil; bu, intibak
değil.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla)
Şimdi, 100 lira diyelim ki verelim, bu teklifi kabul edelim
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Et Bakanım, et.
İZZET ÇETİN (Ankara) Sayın Bakan, buna intibak
diyemiyorsun sen.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla)
Şimdi, bakınız, bu teklifi kabul edelim, 3.600 gün
çalışan emekliye 100 lira vereceğiz, 9 bin gün çalışan
emekliye 100 lira vereceğiz, 12 bin gün çalışan emekliye 100
lira vereceğiz ve böylece ne yapmış olacağız?
İntibaksızlığı daha da derinleştirmiş
olacağız.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Öyle demiyor, öyle demiyor,
yok.
İZZET ÇETİN (Ankara) Taban aylığına diyor,
taban aylığına.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Tabana, tabana.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla)
Nereye gitti intibak, nereye gitti adalet, burada bahsedilen adalet? Bu ne
kadar çelişkilerle dolu bir yaklaşım; birincisi bu.
İkincisi: Efendim, bu yasada intibak kelimesi yok. Ya, SGK
literatüründe ve sisteminde, mevzuatında eğer yoksa
Yasayı
yazarken intibak yazarsanız anlarım. diye bir şey olabilir
mi?
İZZET ÇETİN (Ankara) İntibak derken, Sayın Bakan,
bir tanım getiriyoruz yasaya.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla)
Mühim olan, sistem içerisindeki eşitsizliği gidereceksiniz. Ee, siz
orada intibakı ararsanız bulamazsınız. Siyasi bir
söylemdir, siyasi söylemi getirip yasanın içinde arayıp duruyorsunuz.
Zahmet etmişsiniz yani o kadar uğraşmakla.
Bir
diğer konu: Burada ifade ettik, Arkadaşlar, sosyal güvenlik reformu
gerçekleşmiştir, bunun ana parametreleriyle oynamamak gerekir. Bu,
Adan Zye bütün vatandaşlarımızı ilgilendiren çok köklü
bir düzenlemedir. Ne dedik? Ne kadar prim ödüyorsanız o kadar emekli
aylığı almak durumundasınız. Eğer gerçekten
sağlıklı bir mali yapı, sağlıklı bir
şekilde 75 milyonun yönetimine talipse bir iktidar, bu konudaki riskleri
üzerine alır. AK PARTİ İktidarı bu riskleri üzerine
aldı ve doğru yaptı. Aslında sizler de
katıldınız bakınız bu yasayı çıkarırken
büyük oranda bu ana parametrelerine bunu da burada belirtmek istiyorum.
Şimdi,
Emekli Sandığında, -sonuç itibarıyla söylüyorum, net
söylüyorum, Sayın Grup Başkan Vekili burada ifade ettiği için-
intibakı gerektirecek bir durum yok; net.
ALİ
ÖZ (Mersin) Var Sayın Bakan.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - Neden?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Yani BAĞ-KUR-Emekli Sandığı,
SSK-Emekli Sandığı
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - Gösterge ve
katsayı esası çerçevesinde aylık bağlaması
gerçekleşiyor. 90 yılıyla, 2000 yılıyla 2010
yılı arasında bir fark yok. Onun için intibak kelimesiyle
emeklilerin intibakı, Emekli Sandığı mensuplarının
intibakı diye bir konu gündemde, söz konusu değil. Aynı
şekilde, BAĞ-KURda basamak sistemi var. Yani siz 24üncü basamaktan,
18inci basamaktan, 6ncı basamaktan emekli olmuşsanız o
basamakların gereği ödediğinizin karşılığını
alıyorsunuz. Dolayısıyla burada da, BAĞ-KURda da
intibakı gerektirecek bir durum söz konusu değil.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Basamağı kaldırdınız Sayın
Bakan.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - Peki, siyaset
nerede müdahale etmiş BAĞ-KURdaki basamak sistemine? 2002 Nisan ve
Temmuz ayları arasındaki müdahaleyi de şimdi düzeltiyoruz, o
zamanki müdahaleyi düzeltiyoruz. O hâlde, geriye kalıyor eski SSK
dediğimiz, şimdiki reformdaki 4/Alılarla ilgili düzenleme. Bu
düzenlemede haksızlık var, eksiklik var, yanlışlık
var. Nerede var? 2000 öncesinde bu sistemle siyasiler son derece fazla
ilgilenmiş, uğraşmış ve sistemi bozmuşlar ve
seyyanen zamlarla, seyyanen yapılan zamlarla da
eşitsizlik daha da derinleşmiş. Şimdi ne yapıyoruz?
2000 öncesindeki sistemin bozulmasından kaynaklanan, sistemin gerçekten
itiraza neden olan konularını 2008e uyarlama
çalışması yapıyoruz. Bugün Başbakan
Yardımcımızın dediği yüzde 75 gelişme
payını 2000 öncesi emeklilere veriyoruz ama bu medyaya nasıl
yansıdı, onu bilemiyorum. Özellikle Bakanlar Kurulu sonucunda Hükûmet
Sözcüsü olarak kendileri bu açıklamaları yaptıkları için,
belki de bu 70li rakamlardan meydana gelen bir karmaşık durum veya
medyanın algılamasında bir sıkıntı olabilir.
Yüzde 75 gelişme hızından 2000 öncesi emeklilere pay verme
şeklindeki bir düzenlemedir bu.
Ne oluyor burada? Olanlara iki üç örnek vererek konuşmamı
bitiriyorum. 3.600 gün prim ödeyen ve üst göstergeden emekli olan
-bakınız, en düşük günü söylüyorum, 3.600 gün prim ödeyen ve en
yüksek göstergeden emekli olan- emeklimize 118 TL yansıyacak. 5 bin gün
prim ödeyen ve en üst göstergeden emekli olan emeklimizin 149,5 TL ücretine,
maaşına bir zam yansıyacak. 6 bin gün prim ödeyen ve en üst
göstergeden emekli olan, emeklimizin 174 TL maaşına bir
artış yansıyacak. En üst göstergeleri örnek veriyorum, en üst
göstergeden emekli olan, 7.400 gün çalışan emeklimizin
maaşına 212 TL yansıyacak. 9 bin gün prim ödeyen ve en üst
göstergeden emekli olana ise 247
Bunun üzerinden emekli olanlara ise,
bunların da 339 TLye kadar maaşlarına bir yansıma olacak.
Netice itibarıyla, toparlarsak bugünkü bütün
konuşmalarımızı, 2000 yılından önce emekli olan
SSK emeklilerimize 20 TL ve altında, 207 bin
Bakınız,
o örnekleri onun için verdim. 3.600 gün
çalışmışsınız, en düşük göstergeden
ödemişseniz, burada, bu sistem içerisinde intibaklık bir durumunuz
yok ama üst göstergeden emekli olmuşsanız 118 TL
alacaksınız.
İZZET
ÇETİN (Ankara) İşte,
buna taban aylık lazım.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) 293 bin emeklimizin
20 ile 50 TL arasında ücretlerine bir yansıma olacak, 340 bin
emeklimize 50 ile 100 TL arasında bir fark yansıyacak, 475 bin
emeklimize 100 ile 150 TL ücretlerine bir yansıma olacak, 291 bin
emeklimizin 150 ile 250 TL arasında ücretlerinde bir artış
olacak, 258 bin emeklimize 200 ile 250 bin TL arasında bir artış
olacak, 45 bin emeklimizin ise 250 TLnin üzerinde ücretlerinde bir
artış olacağını burada ifade ediyorum.
Efendim,
Neden 2012de ödemiyorsunuz? Teknik gerekçeleri söyledim. Ayrıca,
şu anda, bizim 2000...
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Kaynak var. dediniz.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Var
kaynağımız.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Varsa ödeyin.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Bakınız,
nasıl bir iktidarız biliyor musunuz biz?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin)
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Hükûmet
Programında dedik ki: Kademeli olarak...
İZZET
ÇETİN (Ankara) Kademeli olmazdı zaten Sayın Bakan,
eşyanın tabiatına aykırı.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Efendim,
bakınız 11, 12, 13, 14 ve 2015 yıllarında biz bunu
ödeyeceğiz. dedik. Ne yaptık? Eski rakamla söyleyeyim, 557 trilyon
2012 bütçemize koyduk ama Bakanlar Kurulunda bu konuyu görüşürken,
Sayın Başbakanımız -emekten yanadır, emekçiden
yanadır, memurdan yanadır, işçiden yanadır, çiftçiden
yanadır- 2013 yılında ödensin. dedi. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Defaten ödensin kararı
çıktığı için bu düzenlemeyi, bu şekilde
gerçekleştiriyoruz. Bu düzenlemedeki süre itibarıyla... Bu da
emeklilerin lehine bir düzenlemedir.
Ben,
tekrar, muhalefetiyle iktidarıyla, lehte konuşanıyla aleyhte
konuşanıyla bu önemli, söz verdiğimiz ve yerine
getirdiğimiz yasa tasarısına katkı veren bütün milletvekili
arkadaşlarımıza, bütün gruplara teşekkür ediyorum,
hayırlı olmasını diliyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Madde
üzerinde önerge yok.
Soru-cevap isteği yok.
Sayın Genç, aleyhte, buyurun efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Maddeyi oylayın bir defa.
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü üzerinde, 86ya göre, aleyhte konuşmak
üzere Sayın Gençe söz veriyorum.
Buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tabii, aslında
emeklilerin maaşına zammın aleyhinde olmak mümkün değil.
Ancak biraz önce Bakanı dinledim burada. Yahu, tamam da yani şunu, 149dan
aşağı kendisine zam yapılan, 150den aşağı
zam yapılan kişilere asgari yüzde 50 yapsak da ondan sonra kademeli
yapsak olmaz mı yani? Bu nihayet bizim yapacağımız bir
şey. Biraz önce Süleyman Çelebi Beyin dediği
Yani diyor ki: Asgari,
çok düşük ücret alanların, açlık sınırı içinde
olanların maaşlarına bir yüzde zam yapalım.
Bakın, bari Erbakanın yolunu takip edin. Bakın, Erbakan
İSMAİL AYDIN (Bursa) Yıllarca öyle yaptık.
KAMER GENÇ (Devamla) Ya, bir defa, ne dediğimi sen bilmezsin ki.
1996 yılında, REFAH-YOL zamanında emeklilere en büyük zam
yapıldı, yüzde 100 zam yapıldı. Ben de o zaman o
iktidarı destekliyordum. Doğru Yol Partisindeydim ve ben niye o zaman
destekledim biliyor musunuz? Ben o sosyal demokrat bir partiyim. Erbakanı
desteklememek için çok baskı üzerimizde yapıldı. Ben dedim ki:
Kardeşim, ben laik Türkiye Cumhuriyeti devletinin
yaşatılmasına ve hizmet eden herkese destek veririm: Ben oy
veririm, eğer doğru dürüst görev yaparsa, Türkiyeyi
kalkındırırsa, Türkiyeyi yönetirse desteğim devam eder.
Ama 28 Şubatı yanlış anlıyorsunuz. 28
Şubatta mağdur olan Doğru Yol Partisidir. Erbakan
DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) Sadede gel.
KAMER GENÇ (Devamla) Ya, bir dakika be, konuşuyoruz! Bilmiyorsunuz.
O günleri yaşayan bir adamım.
28 Şubatta Erbakan, bir sene zaten Başbakanlık
yaptı. Doğru Yol Partisiyle yapılan sözleşmede, haziran
ayında Erbakan istifa edecekti, onun yerine Doğru Yol Partisi
gidecekti. Erbakan, 28 Şubattaki o muhtıralar verildikten sonra
Şubat ayının 20sine kadar Başbakandı veya 10una
kadar. Ondan sonra sırf Tansu Çillere Başbakanlık verilmemesi
için bazı kişiler tezgâh yaptılar, Doğru Yolu
dağıttılar. Yani bunları bilesiniz. Dolayısıyla,
birileri çıkıyor
Erbakan, bilmem, Refah Partisi mağdur
değil; o zaman mağdur edilen Doğru Yol Partisiydi ve Doğru
Yol Partisinin o zaman 40ın üzerindeki milletvekilleri, maalesef,
gayrimeşru yollarla, işte, tehditle, şununla bununla oradan
uzaklaştırıldılar ve dolayısıyla da.. Keşke
o iktidar devam etseydi. O iktidar devam etseydi, gerçekten iyi bir ekonomik
politika izleniyordu. İşte, havuz sistemi getirilmişti, sizin
zamanınızda yapıldığı gibi birtakım paralar
birtakım özel bankalara faizsiz intikal etmiyordu, her şey havuzda
toplanıyordu, orada devlet ciddiyetinin gösterdiği bir bütçe sistemi
vardı ve dolayısıyla, bakın, o zaman emeklilere yüzde
100ün üzerinde zam yapıldı ve o zam emeklileri çok rahatlattı.
Bakın, değerli milletvekilleri, aslında, bizim emekli ve
asgari ücretin altında, açlık sınırında yaşayan
insanlara cimri davranmamamız lazım. Neden davranmamamız
lazım? Çünkü o insanlara devletin vereceği paralar ekonomiye akar.
Yani bu insanlar, bir emekli aldığı maaşı ne yapar?
Ekmeğe harcar, kahveye gider, lokantaya gider. Bu ne yapar? Piyasayı
canlandırır. Ama bu ekonomiyi bilmeyen insanlar, efendim
Parayı
hakkıyla insanlara verirseniz o ekonomiye canlılık getirir,
işsizliği halleder, dolayısıyla ülke refaha kavuşur.
Mesela, ben şahsen yetkili olsam
Yani o paraları birtakım büyük
tüccarlar alıyor, katrilyon seviyesinde, trilyon seviyesinde kâr
ediyorlar. Onlardan alın bakalım yüzde 60, yüzde 70 vergi, getirin o
fakir fukaraya dağıtın, hem ekonomi düzelir hem de bu memlekette
yoksul insan kalmaz. Bu bir insanlık görevidir.
Niye, yani, şimdi, birtakım fabrikalar kurmuş insan, bu
devletin, işte, imkânlarından yararlanıyor, vergi vermiyor,
icabında -herkes için demiyorum tabii- vergi
kaçakçılığı yapıyor veyahut da iktidarın
nimetlerinden yararlanıyor, teşvik alıyor, devlet
bankalarından kredi alıyor, büyük sermayeler biriktiriyor. Öte
tarafta fakir fukara işçiye o imkânlar tanınıyor mu? Hayır,
tanınmıyor. Onlara tanınsa, belki o işçi, o büyük iş
adamından daha fazla ileriye gidebilir.
Bence, özellikle açlık sınırı içinde olan insanlara
bu kanunla, muhakkak, en azından o açlık sınırı
seviyesinde bir zam getirelim, memlekette insanlar rahat etsin ve
dolayısıyla ekonomi de canlansın. Ama ekonomiyi bilmeyenler,
burada çıkıp da halkın karşısında birtakım
safsata laflar söyleyenler bu işin inceliğini bilemezler.
Ben, tabii kanuna karşı da değilim ama daha da
iyileşebilir, devletin kaynakları buna müsaittir.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Genç.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya
tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 171 sıra sayılı
Kanun Tasarısının açık oylama sonucunu arz ediyorum:
Kullanılan oy sayısı: 247
Kabul: 242(X)
Ret: 2
Çekimser:
3
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Özlem Yemişçi Muhammet Rıza Yalçınkaya
Tekirdağ Bartın
Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır;
hayırlı, uğurlu olsun.
Sayın milletvekilleri, 3üncü sırada yer alan, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Kalkınma
Programı Arasında UNDP-İstanbul Uluslararası
Kalkınmada Özel Sektör Merkezinin (IICPSD) Kuruluşu ile İlgili
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş
Milletler Kalkınma Programı Arasında UNDP-İstanbul
Uluslararası Kalkınmada Özel Sektör Merkezinin (IICPSD) Kuruluşu
ile İlgili Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/511) (S. Sayısı: 119)
BAŞKAN Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti ile Filistin Adına
Filistin Kurtuluş Örgütü Arasındaki Geçici Serbest Ticaret
Anlaşmasında Değişiklik Yapılmasına Dair 1/2011
Sayılı Ortak Komite Kararının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
4.- Türkiye Cumhuriyeti ile Filistin Adına Filistin
Kurtuluş Örgütü Arasındaki Geçici Serbest Ticaret
Anlaşmasında Değişiklik Yapılmasına Dair 1/2011
Sayılı Ortak Komite Kararının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/472) (S. Sayısı: 98)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, sözlü soru
önergeleri ile kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 6 Mart 2012
Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 22.23