TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
76ncı
Birleşim
8
Mart 2012 Perşembe
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMA
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Meral Akşenerin, 8
Mart Dünya Kadınlar Gününe ilişkin açıklaması
2.- Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhanın, 8
Mart Dünya Kadınlar Gününe ilişkin açıklaması
3.- Adıyaman Milletvekili Mehmet Metinerin, 8
Mart Dünya Kadınlar Gününe ilişkin açıklaması
4.- Konya Milletvekili Ayşe Türkmenoğlunun,
8 Mart Dünya Kadınlar Gününe ilişkin açıklaması
5.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin, 8
Mart Dünya Kadınlar Gününe ilişkin açıklaması
6.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın,
8 Mart Dünya Kadınlar Gününe ilişkin açıklaması
7.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susamın, 8
Mart Dünya Kadınlar Gününe ilişkin açıklaması
8.- Bursa Milletvekili
Mustafa Öztürkün, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününe ilişkin
açıklaması
9.- İstanbul Milletvekili Hakan Şükürün,
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda yaşanan bir olaya
ilişkin açıklaması
10.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda yaşanan bir olaya
ilişkin açıklaması
11.- Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet
Toptaşın, Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda
yaşanan bir olaya ilişkin açıklaması
V.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Adana Milletvekili Fatoş Gürkanın, 8
Mart Dünya Kadınlar Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret
Akovanın, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününe ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Batman Milletvekili Ayla Akat Atanın, 8 Mart
Dünya Kadınlar Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır ve 21 milletvekilinin, kamuda çalışan
taşeron işçilerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/185)
2.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır ve 22 milletvekilinin, Türk toplumunun
yapısını tehdit eden sosyal olayların nedenlerinin ve çözüm
yollarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/186)
3.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır ve 20 milletvekilinin, Türkiye'nin su
kaynaklarının kullanımı ve korunması konusunun ve su
yönetimi politikasının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/187)
B)
Tezkereler
1.-
TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Volkan
Bozkırın, Danimarkanın AB Dönem Başkanlığı
çerçevesinde 11-12 Mart 2012 tarihlerinde Kopenhagda düzenlenecek olan
Dışişleri Komisyonları Başkanları
Konferansına (COFACC) katılması hususuna ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/800)
VII- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
2.- Ailenin
Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair
Kanun Tasarısı ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Kadını
Şiddetten Koruma Kanunu Teklifi, Antalya Milletvekili Gürkut Acar'ın;
Türk Medeni Kanunu ile Ailenin Korunmasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel'in; 5237 Sayılı Türk Ceza
Kanunu ve 4320 Sayılı Ailenin Korunması Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka'nın; Türk Medeni Kanunu ve Ailenin
Korunmasına İlişkin Kanunda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Ailenin Korunmasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ile Adalet Komisyonu
Raporları (1/572, 2/38, 2/51, 2/145, 2/328, 2/383) (S.
Sayısı: 181)
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Polonya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Bilimsel ve Teknolojik
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu 1/501) (S.
Sayısı: 110)
4- Türkiye ile Ukrayna
Arasında Uluslararası Doğrudan Yük Demiryolu-Feribot Hizmetinin
Organizasyonu Konusunda Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar
Kurulu Arasında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/477) (S. Sayısı: 118)
VIII.- OYLAMALAR
1.- Ailenin
Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair
Kanun Tasarısı ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Kadını
Şiddetten Koruma Kanunu Teklifi, Antalya Milletvekili Gürkut Acar'ın;
Türk Medeni Kanunu ile Ailenin Korunmasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel'in; 5237 Sayılı Türk Ceza
Kanunu ve 4320 Sayılı Ailenin Korunması Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka'nın; Türk Medeni Kanunu ve Ailenin
Korunmasına İlişkin Kanunda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Ailenin Korunmasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin
oylaması
2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Polonya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Bilimsel ve Teknolojik
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
3.- Türkiye ile Ukrayna
Arasında Uluslararası Doğrudan Yük Demiryolu-Feribot Hizmetinin
Organizasyonu Konusunda Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar
Kurulu Arasında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
IX.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Antalya Milletvekili Arif Bulutun, belediyelerin
toptancı hallerinden aldıkları rüsum gelirlerine ilişkin
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından sorusu ve Gümrük ve Ticaret
Bakanı Hayati Yazıcının cevabı (7/3519)
2.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, Bakanlık teşkilatında ve bağlı
kurum ve kuruluşlarda görev yapan üst düzey kadın bürokrat
sayısına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati
Yazıcının cevabı (7/3579)
3.- Edirne Milletvekili Recep Gürkanın,
Edirnedeki sınır kapılarına ilişkin sorusu ve Gümrük
ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcının cevabı (7/3580)
4.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun,
gümrük müdürlüğünün kapatılmasına ilişkin sorusu ve Gümrük
ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcının cevabı (7/3689)
5.- Kırklareli Milletvekili Mehmet Siyam
Kesimoğlunun, Ergene Havzasını Koruma Eylem Planına
aykırı uygulamalara ilişkin sorusu ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/3707)
6.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın,
Habur Gümrük Kapısında personel ihtiyacına ilişkin sorusu
ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcının cevabı
(7/3814)
7.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirelin,
Bakanlıkta ve Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarla
özürlü personel istihdamına ve özürlülerin kamusal alanlara
erişiminin kolaylaştırılmasına ilişkin sorusu ve
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı
(7/3972)
8.- Bolu Milletvekili Tanju Özcanın,
Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşların çıkardıkları
dergilere ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/3974)
9.- Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülünün,
Tekirdağ Orman İşletme Müdürlüğünce bir
taşınmazın bir vakfa kiralanmasına ilişkin sorusu ve
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
(7/4135)
10.- İzmir Milletvekili Musa Çamın,
Bingölde bir ormanlık alanın tahrip edildiği iddialarına
ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/4136)
11.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıakanın,
AOÇnin toplam arazi miktarına ve Gazi yerleşkesinin bazı
kurumlara tahsisi iddialarına ilişkin sorusu ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/4137)
12.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
yapılan yurtdışı seyahatlerine ve bu seyahatlerdeki toplam
harcamalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı (7/4284)
13.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürkün,
MİTin görevleriyle ilgili bir açıklamasına ilişkin sorusu
ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
(7/4306)
8
Mart 2012 Perşembe
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 13.02
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Tanju ÖZCAN (Bolu)
---0---
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 76ncı
Birleşimini açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN
- Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Sayın
milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını
bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama
pusulalarını görevli personel aracılığıyla üç
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
Yoklama için üç dakika
süre veriyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayımız
vardır, gündeme geçiyoruz.
İlk
önce, bugün Dünya Kadınlar Günü. Dünya insanlık camiasının
birinci yarısını teşkil eden
kadınlarımızın bu gününü kutluyoruz, hayırlara vesile
olmasını diliyoruz.
Ayrıca
üç arkadaşımıza gündem dışı söz vermeden önce,
İstanbul Milletvekili Sayın Meral Akşenere hemen bir
üniversitede toplantıya katılması mazereti dolayısıyla
ilk önce bir dakikalık bu günü kutlamak üzere söz veriyorum.
Buyurun
Sayın Akşener.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Meral Akşenerin, 8 Mart Dünya Kadınlar
Gününe ilişkin açıklaması
MERAL
AKŞENER (İstanbul) Sayın Başkanım, çok teşekkür
ediyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bugün 8 Mart Dünya
Kadınlar Günü. Bütün kadınlarımızın bu gününü
kutluyorum. İşte, meslekte, siyasette, ekonomide, sosyal alanda
eşitliğin gerçekleşmesini diliyorum. Erkek
arkadaşlarımızın da, bizlere Cennet
analarımızın ayağı altındadır. diyen
arkadaşlarımızın birbirlerine hakaret ederken -milletvekilleri
için söylemiyorum, tüm erkekler için söylüyorum- kadınların üzerinden
hakaret etmemelerini diliyorum.
Şiddetin
olmadığı, kadına tacizin olmadığı bir
Türkiye diliyorum.
Saygılar
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Akşener.
Şimdi,
üç milletvekilimize gündem dışı söz vereceğim.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Sayın Başkanım, bizim de 8 Mart Dünya
Kadınlar Gününe ilişkin söyleyecek bir çift sözümüz var.
BAŞKAN
Gündem dışı konuşmaları bitirelim ondan sonra
efendim.
Teşekkür
ederim.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Yanlış yapıyorsunuz Başkanım
çünkü açılışta yapılması gereken bir şey.
Gereksiz yere böyle güzel bir günde ortamı geriyorsunuz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Gündem dışı ilk söz, Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle
söz isteyen Adana Milletvekili Fatoş Gürkana aittir.
Buyurun
Sayın Gürkan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Adana
Milletvekili Fatoş Gürkanın, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününe
ilişkin gündem dışı konuşması
FATOŞ
GÜRKAN (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Dünya
Kadınlar Günümüz dolayısıyla söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi ve bizi izleyen aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Kadın
veya erkek olarak yaratılan insanoğlu cinsiyetini seçerek doğma
hakkına sahip değil. Bu sebeple erkek veya kadın olarak
doğmuş olmanın bir diğerine üstünlük hakkı
vermeyeceği de açık.
Tarih
boyunca kültür ve medeniyetler kadına ve erkeğe fiziksel ve duygusal
farklılıklarından dolayı roller ve vazifeler, temel görev
ve sorumluluklar yüklemiştir. Kadın, temel görevleri haricinde sosyal
hayatta, iş yaşamında, siyaset hayatında -erkekler
tarafından- toplumda yer alamamıştır. Kadın-erkek
fırsat eşitliği kavramının toplum tarafından
kabul görmeye başlamasından sonra kadınlar sosyal hayatta,
iş yaşamında ve siyasette her geçen gün daha çok yer almaya
çalışmıştır. Amacımız, bu süreci
hızlandırmak ve kadınlarımızın hak ettiği
seviyede temsilini ve katılımını sağlamaktır.
Kadın
merhametin, sevginin, hoşgörünün, özverinin timsalidir. Kadın,
annelik gibi kutsal bir görevi üstlenen ve bunun yanında,
yaşamın her zorluğunu omuzlarında taşıyan
fevkalade bir varlıktır. Toplumun en önemli yapı taşı
aile, ailenin de en önemli unsuru anne, yani kadındır. Konuya bu
boyutuyla baktığımızda, kadınlarımızın
psikolojisi, eğitimi, dünyaya bakış açısı daha çok
önem kazanmaktadır. Çocuklarımızın kişiliklerinin
oluşmasında ve eğitiminde ailenin, özellikle fertlerin
eğitiminde gelişmeye açık, katma değer üretebilen bireylerin
olmasında annenin, kadının önemi çok fazladır. Bu sebeple,
kadınlarımızın gelişiminin önündeki engeller
kaldırılmalı, ailesine, yaşadığı çevreye ve
ülkemize faydalı bir birey olmasının önü
açılmalıdır.
Cumhuriyetimizin
kurucusu Mustafa Kemal Atatürk İnsan topluluğu kadın ve erkek
denilen iki cins insandan oluşur. Kabil midir bu kütlenin bir
parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünü
ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki, bir cismin yarısı toprağa bağlı
kaldıkça, öteki yarısı göklere yükselebilsin? demiştir.
Bu
sebeple, AK PARTİ İktidarında kadınlarımızın
eğitimi, iş hayatına ve sosyal hayata daha çok
katılımı, kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve siyaset
alanında daha çok temsili için önemli adımlar atılmıştır.
1982
Anayasasında yapılan değişiklikle
kadınlarımıza pozitif ayrımcılık
getirilmiştir. Medeni Kanun, İş Kanunu, Türk Ceza Kanunu, Gelir
Vergisi Kanununda, Belediyeler Kanununda değişiklikler
yapılmış, Başbakanlık genelgesi
çıkarılmıştır. Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonu kurulmuş, kadınlarımızın
istihdamını teşvik eden kanuni düzenlemeler
yapılmıştır.
Sayın
Başbakanımızın eşi Emine Erdoğan
Hanımefendinin himayelerinde başlatılan Ana Kız
Okuldayız ve Haydi Kızlar Okula gibi projeler kapsamında yüz
binlerce kız çocuğumuz eğitim imkânına
kavuşmuştur. Kadın konukevleri ve sığınma evleri
sayıca artırılmış, kadınlarımız korunma
altına alınmaya çalışılmıştır.
Görüşülmekte
olan Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine
Dair Kanun Tasarısı ile bu konuda çok önemli adımlar
atılmıştır.
Peygamber
Efendimiz, kız çocuklarının diri diri toprağa
gömüldüğü bir asırda, Veda Hutbesinde kadın
haklarının önemine dikkat çekerek Sizin kadınlar üzerinde
hakkınız, kadınların da sizin üzerinizde hakkı var.
demiştir.
Tarih
boyunca kadınlarımıza diğer toplumlara göre çok daha fazla
önem verdiğimiz görülmektedir. Kadınlarımız da
dünyanın hiçbir coğrafyasında görülmeyecek özverilerle bu
toprağın vatan olmasında erkeklerle birlikte mücadele
vermiştir. Kucağındaki çocuğu yerine cepheye
taşıdığı top mermilerini örten Şerife Bacı
gibi kahraman bir kişilik acaba dünyanın hangi toplumunda
vardır? Kara Fatma, Tayyar Rahmiye, Kılavuz Hatice, Nene Hatun,
Halide Onbaşı ve ismini sayamadığım binlerce kahraman
kadınımıza bu anlamlı günde şükranlarımı
sunuyorum.
Bu
duygu ve düşüncelerle, başta şehit annelerimiz olmak üzere tüm
kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutluyor,
yüce heyetinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Gürkan.
Gündem
dışı ikinci söz Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle söz
isteyen Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akovaya aittir.
Buyurun
Sayın Akova.
2.-
Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akovanın, 8 Mart Dünya
Kadınlar Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
AYŞE
NEDRET AKOVA (Balıkesir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; evde olsun işte olsun hep emekçi olan tüm
kadınlarımızın Dünya Kadınlar Gününü kutluyorum.
Toplumun
bireylere yüklediği geleneksel roller çerçevesinde kadına, evde çocuk
yetiştiren, evi düzenleyen, yemek ve ev işi yapıp
kocasının eve geçimlik getirmesini bekleyen ve aile adına söz
hakkı olmayan bir rol düşerken erkeğe, dışarıda
evi için çalışıp kazanç elde etmesi ve paranın
getirdiği güç ile aile hakkında tek söz sahibi olması rolü
düşmüştür. Kadının evin dışında da
çalışıp erkek kadar evini geçindirebileceği ve siyasi,
ekonomik ve toplumsal kararlarda onun da söz hakkının olması
gerektiği, geleneksel rollerin değişebileceği, hatta
toplumun daha iyiye doğru gelişimi için gerekli olduğu
anlaşıldıkça, kadınların hak mücadelesi toplumun her
alanında başlamıştır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, CHP Tüzüğünde yüzde 33 kadın kotası kabul
edilerek siyasette kadının yolu daha da
açılmıştır. İzmir Ticaret Odası Meclisinin her
meslek komitesinde en az bir kontenjan kadına ayrılması
hakkında aldığı temenni karar da önemlidir.
Kadınların
çalışma hayatında, siyasal alanda, hukuksal alanda var olma
mücadelesi yüzyıllardır devam etmektedir. 8 Mart 1857 tarihinde daha
sağlıklı çalışma koşulları için bir tekstil fabrikasında
greve başlayan 40 bin dokuma işçisi kadının
başlattığı mücadelenin acıları unutulmadı.
Bu emekçi kadınların hak mücadelesi polisin işçileri fabrikaya
kilitlemesi sonrası çıkan yangında çoğu kadın 129
işçinin hayatını kaybetmesiyle sonlandı.
Bu bağlamda,
kadın-erkek eşitsizliği temeli üzerinde kurgulanan geleneksel
roller sorgulandıkça kadınların örgütlenip hakları için
mücadele etmeye başlaması ve örgütsel baskıyla sorunun
artık bir insan hakkı sorunu olduğu genel kabul görmüştür
ve biliyorsunuz, evvela 1910 yılında Uluslararası Sosyalist
Kadınlar Konferansında Dünya Kadınlar Günü olarak
anılması kabul edilmiş, 1977 yılında da Dünya
Kadınlar Günü olarak anılması oy birliğiyle kabul
edilmiştir.
Dünya Emekçi Kadınlar
Günü ile amaçlanan, küresel gündemde kadın-erkek eşitliği ve
kadın haklarını tutarak kadınların kamusal ve
toplumsal hayatta var olma süreçlerini güçlendirmektir. 8 Mart Dünya Emekçi
Kadınlar Günü toplumsal cinsiyet eşitliği hususunda farkındalık
yaratmak, toplumun bireylerinin bu konuya hassasiyetle
yaklaşmalarını sağlamak, toplumun cinsiyet
eşitliği konusunda bilinçlenmeleri için adımlar atmak, hukuksal
ve uygulamalı düzlemde atılacak her adımın ülke
refahına ve huzuruna katkı yapacağının
anlaşılmasını sağlamak için bir fırsattır.
Bu bağlamda, bir günde simgeleşen kadınların güçlenmesi ve
kadın hakları için mücadeleyi tüm yıla yaymak gereklidir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, bugün 550 milletvekilinden 79u kadındır, Hükûmetteki
26 bakandan sadece 1i kadındır, 2.924 belediye başkanının
26sı kadındır, 34.210 muhtardan 65i kadındır, 81
valinin 1i kadındır, 103 rektörden 5i kadındır, 185
büyükelçiden 21i kadındır, 26 müsteşar arasında maalesef
hiç kadın yoktur. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu,
Yargıtay, Sayıştay başkanlıklarında hiç
kadın yok; DİSK, Türk-İş, Hak-İş, Kamu-Sen,
Memur-Sen, TOBB, MÜSİAD, TESK yönetim kurullarında hiç kadın
yok. Bu rakamlar, daha almamız gereken çok yol olduğunu
göstermektedir.
2008
yılında yapılan Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet
Araştırmasına göre, Türkiyede
kadınlarımızın yüzde 42si yaşamının
herhangi bir döneminde fiziksel veya cinsel şiddete maruz
kalmıştır.
Dünya
Ekonomik Forumu Cinsiyet Uçurumu Endeksi 2011 yılı derecelendirmesine
göre 135 ülke arasında Türkiye 122nci sıradadır. Birleşmiş
Milletler Kalkınma Programı tarafından hazırlanan 2011
yılı İnsani Gelişme Raporuna göre 187 ülke arasında
İnsani Gelişim Endeksinde 92nci sıradayız, Toplumsal
Cinsiyet Eşitsizliği Endeksinde ise maalesef 77nci
sıradayız.
Kadınların
her alanda kendilerine yer bulabilmeleri, eşit fırsatlara
kavuşabilmeleri ve sorunun çözümü için yasal zeminin
yaratılmasının yanı sıra, toplumsal zihniyet
değişimi ve eğitim zorunludur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYŞE
NEDRET AKOVA (Devamla) Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Akova.
Gündem
dışı üçüncü söz, Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle söz
isteyen Batman Milletvekili Ayla Akat Ataya aittir.
Buyurun
Sayın Akat Ata. (BDP sıralarından alkışlar )
3.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Atanın, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününe
ilişkin gündem dışı konuşması
AYLA
AKAT ATA (Batman) Sayın Başkan, saygılarımı
sunuyorum.
Bugün
8 Mart. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla bugün
meydanlarda olan, mitingler yapan, paneller düzenleyen, seminerler yapan,
yürüyüşlerle seslerini duyurmaya çalışan tüm
kadınların ortaya koymuş olduğu emeğin önünde
saygıyla eğiliyorum, tüm emekçi kadınların 8 Martını
kutluyorum. Bugünün arkasında bir direniş tarihi var diye dün
belirtmiştik. Yine bugüne nasıl geldiğimizi bilerek ancak bundan
sonra mücadelemizi örgütleyebileceğimiz inancıyla, bugüne kadar
kadın eşitlik ve özgürlük mücadelesinde yaşamını
yitirmiş olan tüm kadınların anısı önünde de
saygıyla eğiliyorum.
Değerli
milletvekilleri, kadın sorunu bir insan hakları sorunu. Bu konuda
artık toplumun her kesiminden ve her siyasal görüşten ortak bir
kanaat var ama henüz kadına yönelik şiddet konusunda ortak bir irade
açığa çıkarılmış değil. Bu noktada bugün de
Parlamentomuzda görüşülmeye devam edilecek olan yasanın
hazırlanış sürecinde var olan uzlaşı ne yazık ki
devamında sürdürülememiştir ama yine de hazırlanış
sürecinde ortaya konulan iradeyi önemsiyoruz ve Türkiyede
çıkarılacak her yasa için aynı yöntemin belirlenmesi
gerektiğini ifade ediyoruz.
Ne
yazık ki kadınlar, evde, okulda, iş yerinde, sokakta,
gözaltında ve cezaevinde şiddete maruz kalıyorlar ve
şiddete maruz kalan kadının korunabilmesi noktasında bizler
yürütmenin önüne bir ödev koyabilmiş değiliz, etkin bir mekanizma
koyabilmiş değiliz. Yaşamını yitiren, katledilen her
kadın gerçeğinin arkasında biraz ihmal, biraz sorumsuzluk
olduğu bilgisiyle hareket etmek gerekiyor. Yine de bu Parlamento
çatısı altında dün ortaya konulan tablo göstermiştir ki
esasında kadına yönelik şiddet sorunu ülkede tüm siyasi
partilerin, tüm kesimlerin ve tüm anlayışların ortak
düşünebileceği bir alandır ve inanıyoruz ki bu alanda
ortaya konulacak çözüm iradesi, bu uzlaşı mantığı
Türkiye'nin önündeki birçok sorunun çözümünde de örnek olarak alınabilir,
bir yöntem olarak uygulanabilir.
Değerli
milletvekilleri, bizler, bir kız çocuk olarak, bir kız kardeş
olarak, bir anne olarak, bir eş olarak ne yazık ki toplumun ikincisi
olarak, toplumda ikincil olarak görülüyoruz. Toplumsal eşitsizliğin
bu düzeyde olduğu bir süreci yaşarken ne yazık ki toplumsal
cinsiyet eşitliği konusunda ya da cinsiyetçi politikalardan
vazgeçilmesi noktasında önümüze bir yol haritası koyabilmiş
değiliz. Bugün ülkemizin ihtiyacı olan böyle bir yol
haritasıdır. Eğer biz, hak verebiliyorsak, eğer bugün
altına imza koymuş olduğumuz ulusal üstü sözleşmeler
noktasında bile bazı ilerlemeleri kabul edebiliyorsak bunun
gereği olan bir yol haritasını da hep beraber açığa
çıkarabilmeliyiz. Bugün toplumdaki şiddetin kaynağını
öngörüp, o şiddetin aile içerisine, o şiddetin kamusal alanda
kendisini ifade eden kadına nasıl
yansıdığını da ortak tartışmak
durumundayız.
Ülkemizin
içinde bulunduğu süreçte yaşadığı temel
sorunların başında gelen Kürt sorunu ve bundan kaynaklı
ortaya çıkan maddi ve manevi kayıplara
baktığımızda ve bunun tablosunu açığa
çıkardığımızda ve yine bir yıl içerisinde
öldürülen kadın sayısı, katledilen kadın sayısının
oranına baktığımızda neredeyse eşit olduğunu
görüyoruz. Kürt sorunu konusunda ortaya konan irade ki bugüne kadar çözüme
hizmet etmemiştir ama kadın sorunu konusunda böyle bir iradenin bile
yokluğunu görüyoruz çünkü sorunu yok sayan bir anlayışla
karşı karşıyayız.
Kadınlar katlediliyorlar, bu bir gerçek;
bunu görmek ve her ay katledilen -neredeyse her güne 1 kadın düşüyor-
bu kadınlar için sorumluluk hissetmek gerekiyor. Bu noktada hepimizin
elini taşın altına koyması gerekiyor.
Biz
BDPli kadınlar olarak, yıllardır yürütmüş olduğumuz
kadın özgürlük mücadelesinde belli bir mesafe katedebildiğimize inanıyoruz
ama ne yazık ki bugün içinde bulunduğumuz toplumda henüz bu
ilerlemenin yaşanmadığı gerçeğiyle de karşı
karşıyayız.
Bu
yıl 8 Mart etkinliklerine 1 Martta start verdik; Nusaybindeydik,
Hakkârideydik ve bugün son çalışmalarımızı ortaya
koyuyoruz. Şırnak ve Hakkâride yine alanlarda olan bir kadın
gerçeği var.
Biz,
8 Martta kadının hâlâ özgürlük ve eşitlik mücadelesinin devam
ediyor olmasından dolayı, sokakta, işte, fabrikada, evde ortaya
koymuş olduğu emeğinin görünür olması için sesimizi
yükseltmeye çalışıyoruz. Ve bizim, henüz, cinsel
kimliğimizden dolayı maruz kalmış olduğumuz
şiddetin önüne geçen bir toplumsal şiddet sorunumuz var. Kürt sorunu
eksenli, henüz hayata geçirilememiş çözüm politikaları ve
çözümsüzlükte ısrar, ne yazık ki bölgede kadının
yaşamına direkt olarak tesir ediyor. Bunun da görülebilir olması
gerekiyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYLA
AKAT ATA (Devamla) Ben, tekrar, 8 Mart dolayısıyla bugün alanlarda
olan tüm kadınları saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ata.
Ankara
Milletvekili Sayın Emine Ülker Tarhan, buyurun efendim.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Ankara
Milletvekili Emine Ülker Tarhanın, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününe
ilişkin açıklaması
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Sayın Başkanım, öncelikle, Kadınlar
Gününde dahi erkek egemen bir anlayışı ortaya koyarak bir
kadın grup başkan vekiline söz verilmemesini başlangıçta
kınadığımı belirtmeliyim.
Bugün
Dünya Emekçi Kadınlar Günü. Oğullarından kopartılıp
Silivri zindanına atılan kadın gazetecilere, babalarından
kopartılmış tutuklu milletvekillerinin kızlarına ve
eşlerine, köhne bodrum katlarında, atölyelerde köle misali
çalıştırılan emekçi genç kızlarımıza, evlere
kapatılmaya çalışılan -4+4+4le- küçük
kızlarımıza, ölürken dahi eşinin elini tutmaktan mahrum
bırakılan tutuklu bir gazetecinin eşine,
yaşamının son günleri baskın ve gözaltılarla
darmadağın edilen memleket sevdalısı Türkan Saylana, ekmek
götürmek için çıktığı evine bir daha dönemeyen, kapalı
bir aracın içinde selde boğularak ölen 8 emekçi kadına,
şehit annelerine selam olsun diyorum ve hepsinin önünde saygıyla
eğiliyorum. Ölenlere rahmet diliyorum, sağ kalanların ise 8 Mart
Emekçi Kadınlar Gününü kutluyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tarhan.
Şimdi,
sisteme giren bazı arkadaşlarımız var, sırasıyla
onlara birer dakika söz vereceğim.
Sayın
Metiner
3.-
Adıyaman Milletvekili Mehmet Metinerin, 8 Mart Dünya Kadınlar
Gününe ilişkin açıklaması
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Teşekkürler Sayın Başkan.
Bugün
Dünya Kadınlar Günü. Ben de tüm kadınlarımızın bu
gününü kutluyorum. Kadına ilişkin bakış
açımızı her birimizin bugün dolayısıyla yeniden gözden
geçirmesi gerektiğine inanıyorum.
Eşitlik
ve özgürlük bahsinde söz söyleyenlerin özellikle kadına yönelik
ayrımcı anlayış ve pratiklere de karşı
çıkmaları gerekir. Aksi takdirde, eşitlik ve özgürlük söylemleri
sadece retorikten ibaret kalır.
Eğer
bir ülkede bir kısım kadınlar farklı yaşam
tarzlarından veya giyim kuşamlarından dolayı eğitim
haklarından yoksun bırakılıyorsa, dahası ve en
fenası, kamusal alanlardan sürülüyorlarsa orada ne eşitlikten söz
etmek ne de özgürlükten söz etmek mümkündür.
AYTUN
ÇIRAY (İzmir) On yılık iktidar boşuna geçmiş yani.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) - Bakınız, Türkiye'nin Parlamentosunda
bile bir kısım kadınlarımız yasaklı konumunda,
Türkiye Büyük Millet Meclisi âdeta onlar için memnu bir alan çünkü o
kadınlarımızın hâlâ seçilme hakları bile yok. Bırakınız
kadın-erkek eşitliğini, kadın-kadın
eşitliğini bile henüz sağlamış değiliz. Ama
üzülerek görüyorum ki bazı kadınlarımıza yönelik bu utanç
verici ayrımcı
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Türkmenoğlu
4.- Konya
Milletvekili Ayşe Türkmenoğlunun, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününe
ilişkin açıklaması
AYŞE
TÜRKMENOĞLU (Konya) Sayın Başkanım, teşekkür
ediyorum.
Ben
de 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutluyorum. Tüm dünyadaki
kadınların ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı
kadınlarımızın Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun.
Özellikle
kadınlarımızla ilgili yasal düzenlemelerden kısaca
bahsetmek istiyorum, 2002 yılından bu yana yapılanlar. En sondan
başlayacak olursak, dünden itibaren biliyorsunuz kadına
karşı şiddetle ilgili yasa görüşmeleri Mecliste devam
ediyor. Burada, şiddete uğrayan kadınlarımızın
kendilerini daha güçlü hissedebileceği, ayakları üzerinde
durabileceği bir ortam yaratılmaya gayret ediliyor. Her ne kadar
yasalar çok iyi şekilde yapılsa da önemli olan uygulama diyoruz. Buna
bizler de katılıyoruz çünkü uygulamanın içinden gelen bir
insanım ben de. İnşallah, uygulayıcıları da bu
anlamda eğiteceğiz. Bu konuda bir problem kalmasın istiyoruz
biz.
Yine
ben inanıyorum ki ülkede terörü ve şiddeti bitirecek olanlar da
kadınlarımız, annelerimizdir. Anne şefkati ve anne
sevgisinin üstesinden gelemeyeceği sorun yoktur diye düşünüyorum.
Burada Sayın Başbakanımızın da yaptığı
çağrıyı bizler de tekrarlamak istiyoruz: Şiddete ve teröre
hepimiz dur demeliyiz.
Çalışma
hayatında eşit işe eşit ücret esası
getirilmişti biliyorsunuz
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Tuncel
5.-
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin, 8 Mart Dünya Kadınlar
Gününe ilişkin açıklaması
SEBAHAT
TUNCEL (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben
öncelikle 8 Martı yaratanlara ve bunun için emek ödeyen, bedel ödeyen tüm
dünya kadınlarına buradan selamlarımızı, sevgilerimizi
iletiyor ve 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü bir kez daha kutluyorum.
8
Martlar sadece kadınların hatırlandığı bir gün
olmamalı. 8 Mart aynı zamanda direnişin adıdır,
isyanın adıdır çünkü 8 Martta insanlar eşitsizliğe,
sömürüye karşı mücadele etmişlerdir ve bunun için yıllarca
mücadele eden kadınlar bu günü yaratmışlardır. Ben bir kez
daha Clara Zetkin, Rosa Luxemburg olmak üzere tüm dünyada 8 Martı yaratan
tüm devrimci kadınlara selam iletiyorum ve bugün sokakta onun
ardılları olan ve mücadele eden, eşitlik ve özgürlük talebini
yükselten kadınların da direnişlerini selamlıyor, önlerinde
saygıyla eğiliyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın
Kaplan
6.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, 8 Mart Dünya Kadınlar
Gününe ilişkin açıklaması
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Bugün 8 Mart. Tutuklu milletvekillerimiz, belediye
başkanları, seçilmiş siyasetçiler, akademisyenler, bilim
insanları, gazeteciler, avukatlar alanlara çıkarak
(*) diyen, kadın, yaşam,
özgürlük diyen, bu belgeyi haykıranların hepsini saygıyla
selamlıyorum, kutluyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın
Susam
7.- İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Susamın, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününe
ilişkin açıklaması
MEHMET
ALİ SUSAM (İzmir) Sayın Başkan, bugün Dünya Kadınlar
Gününü ben de kutluyor ve tüm kadınlarımızın özgür bir
dünyada, bu özgür dünyada şiddetten, baskıdan arınmış
bir şekilde yaşadığı bir toplumu özlemle bekliyorum.
İki
kız çocuğu ve bir eş sahibi bir insan olarak şunu söylemek
istiyorum: Ülkemizde her gün öldürülen bir kadın haberini duymak, bir baba
için, bir erkek için, bir insan için çok üzüntü verici bir şeydir. Bu
konuda, giderek artan bu şiddetin önlenmesi konusunda bu Parlamentonun
daha etkin görevler yapmasını, sadece anlamlı kutlamaların
ötesinde, pratik yaşamda da kadına yönelik şiddetin sona
erdirilmesi konusunda bir daha bu işlerin olmayacağı yasal
düzenlemeleri görmek istiyor, tüm kadınlarımızı
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Susam.
Sayın
Öztürk
8.- Bursa
Milletvekili Mustafa Öztürkün, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününe ilişkin
açıklaması
MUSTAFA
ÖZTÜRK (Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de 8
Mart Dünya Kadınlar Gününü kutluyor, şiddetten uzak, barış
içinde, kadınımızın dünyada hak ettiği
saygıyı alacağı bir dünya dileklerimle tüm
kadınlarımızın Kadınlar Gününü kutluyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 21 milletvekilinin, kamuda
çalışan taşeron işçilerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/185)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Kamuda
çalışan taşeron işçilerin sorunlarının
tartışılması, bu istihdam şeklinin en azından bir
bölümünün Anayasamız başta olmak üzere yürüklükteki
mevzuatımıza uygun olmamasından dolayı kamuda yol
açtığı ve ileride yol açabilecek bir takım sorunların
önlenebilmesi ile Araştırma Komisyonu kurulduğu takdirde tespit
edilecek hususların Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına sunulmak üzere Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 98 inci maddesinin 3 üncü fıkrası ile
İçtüzüğün 104 üncü maddelerine istinaden "Meclis
araştırması" açılmasını arz ve teklif
ederiz.
Gerekçe
Kamudaki
çeşitli hizmetlerde taşeron şirketler kanalıyla istihdam
edilen personel sayısının 300 bin civarında olduğu
tahmin edilmektedir. Taşeron şirketler kanalıyla personel
istihdamı 657 sayılı Yasa'da tanımlanmış istihdam
şekillerinden değildir. Günümüzde kamunun memurlar
vasıtasıyla yapılması zorunlu olmayan bir kısım
hizmetlerinin ki bunların başında temizlik hizmetleri yer
almaktadır, dışarıdan hizmet satın alınması
yoluyla karşılanması makul karşılanabilir.
Ancak
taşeron şirketler aracılığıyla kamuda istihdam
edilen personelin amaçlarının dışında
kullanıldığı ve her geçen gün bu sayının
arttığı bilinen bir vakıadır. Bugün hangi kamu
kurumuna gitseniz Anayasa ve Yasalarla memurlar eliyle yapılması
hükme bağlanan bir kısım hizmetlerde taşeron personelin
istihdam edildiğini görmek mümkündür.
Bu
personelin yürürlükteki mevzuatımıza göre istihdamı mümkün
olmadığı gibi, herhangi bir sorumlulukları, imza yetkileri
bulunmamaktadır. Bu personelin mağduriyetine de sebebiyet verilmemesi
açısından en azından kamu kurumlarında idari hizmetlerde
yararlanılan personelin sözleşmeli personel statüsüne geçirilmesi
düşünülebilir.
Öte
yandan taşeron şirketlerde yıllarca çalışan
İşçilerin sendikal haklarının bulunmadığı,
kıdem tazminatlarının girdi-çıktı yöntemiyle zayi
edildiği bilinmektedir. Bu uygulama Türkiye Cumhuriyeti Devletinin sosyal
bir hukuk devleti olduğuna dair Anayasa Hükmüne açıkça
aykırılık teşkil etmektedir.
Ayrıca
ihale yöntemiyle yapılan bu tür hizmet alımlarında da
çeşitli sıkıntılar yaşanmaktadır. İhaleye
giren şirketler, ihaleyi kazanabilmek için en uygun teklifi sunmak
amacıyla fiyatları kırmaktadır. Bunun sonucu olarak da
ihaleyi kazandıklarında ya çalıştırdıkları
personelin haklarından kesintiye gitmekte, bir kısım yöntemlerle
kanuna karşı hile yöntemlerine başvurmakta veya yükümlülüklerini
tam olarak yerine getirmekten İmtina etmekte, daha doğrusu yerine
getirememektedirler. Son olarak da bir kısım şirketler
aldıkları ihaleden zarar ettikleri için işi bırakmak
zorunda kalmaktadırlar. Bu durumda ülke ekonomisi zarara uğramakta,
hizmetlerin aksaması sonucu doğmaktadır.
Hükümet bu taşeron istihdamın mahzurlarını
ayıklamak bir yana, kamu görevlileri ihaleyi alan şirkete
çeşitli fiili yöntemlere müdahale ederek şirkete
çalıştıracağı personeli seçme hakkı
tanımamakta, çalışacak personeli bizatihi tespit etmektedir. Bu
uygulama başta milletvekillerimiz olmak üzere tüm kamuoyunun malumu olup
eşitlik, tarafsızlık ve hakkaniyet ilkelerine
aykırılık teşkil etmektedir.
Gerekçemizde
belirttiğimiz hususlar muvacehesinde teklifimizin kabul edilmesini arz ve
teklif ederiz.
1)
Mehmet Şandır (Mersin)
2)
Ali Uzunırmak (Aydın)
3)
Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
4)
Mehmet Erdoğan (Muğla)
5)
Enver Erdem (Elazığ)
6)
Alim Işık (Kütahya)
7)
Ali Öz (Mersin)
8)
Seyfettin Yılmaz (Adana)
9)
Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
10)
Zühal Topcu (Ankara)
11)
Emin Çınar (Kastamonu)
12)
Sümer Oral (Manisa)
13)
Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
14)
Bülent Belen (Tekirdağ)
15)
Emin Haluk Ayhan (Denizli)
16)
Oktay Öztürk (Erzurum)
17)
Erkan Akçay (Manisa)
18)
Atila Kaya (İstanbul)
19)
Celal Adan (İstanbul)
20)
Necati Özensoy (Bursa)
21)
D. Ali Torlak (İstanbul)
22)
Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
2.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 22 milletvekilinin, Türk toplumunun
yapısını tehdit eden sosyal olayların nedenlerinin ve çözüm
yollarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/186)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Milli
ve manevi değerlerine önem vermekle, aile bağları güçlü olmakla
bilinen Türk toplumu, bu hassasiyetlerine rağmen son yıllarda âdeta
cinnet geçirmektedir. Hemen her gün meydana gelen aile içi şiddetler,
çiftlerin boşanması, katliamlar, intiharlar özellikle son aylarda
artış göstermektedir. Türk toplumunun yapısını tehdit
eden, bu sosyal olayların nedenlerinin araştırılması
ve çözüm yollarının bulunması amacıyla Anayasanın 98.
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğün 104. ve 105 maddeleri gereğince
Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz.
Gerekçe
Üç
kıtaya egemen olmuş, ilimde, sanatta önderlik etmiş, güçlü aile
yapısına gıpta ile bıkılmış, kültürel
zenginliği ile çevresini etkilemiş, adaleti ile özlem duyulmuş
Osmanlı İmparatorluğu'nun mirasçısı Türkiye
Cumhuriyeti, sadece Anadolu'daki 72 milyonluk nüfusun huzur ve refahı,
bekası için değil, bugün de hala dünyanın yakın ve uzak
birçok bölgesinde pek çok mazlum halkların umudu olmaya devam etmektedir.
İçinde
bulunduğumuz süreçte tespit odur ki; meydana gelen kişisel cinnetler,
sosyal boyut kazanmıştır. Hemen her gün bir ilimizde, ilçemizde,
hatta köyümüzde cinayetler, aile içi katliamlar, boşanmalar, intiharlar
görülmektedir. Geçtiğimiz yıl Mardin'de bir düğün evinin
basılarak 30'a yakın insanın katledilip onlarca insanın
yaralanması hadisesi uzun yıllar belleklerden silinecek gibi
değildir. Adana'da eski bir astsubayın kendi ailesinden 8 kişiyi
katletmesi, yine bir annenin iki çocuğu ile birlikte evinde katledilmesi,
Adana'nın Karataş ilçesinde
biri polis memuru olmak üzere 8 kişiyi silahla vurup 4'ünü öldüren 5'ini
de yaralayan vatandaşın saçtığı dehşet, Ankara'da
bir polis memurunun eşini, çocuğunu, eşinin anne ve babasını öldürüp intihar etmesi
hala hafızalardadır.
İstanbul'da
Gazi mahallesinde 4 çocuğu ile birlikte toplam 5 kişiyi öldüren
babanın cinneti unutulmuş değildir. Aydın'da içinde
bulunduğumuz nisan ayında eski eşini, kayınpederini ve
kayınvalidesini sokak ortasında öldüren adamın cinneti,
Çanakkale'de bir emekli yarbayın eşini ve iki çocuğunu öldürüp
intihar etmesi, İzmir'de bir kahvecinin ailesinden 3 kişiyi
öldürmesi, toplum belleğinde iz bırakan travmalardan sadece bir
kaçıdır.
Son
günlerde dershane borcu yüzünden annesinin cezaevine konulmasını
hazmedemeyerek canına kıyan 18 yaşındaki gencin hazin
öyküsü toplum belleğine kazınmış durumdadır. Toplum
olarak son yıllarda güvensiz, sevgisiz ve hoşgörüsüz
yaşantısıyla ciddi bir travma geçirdiğimiz bir gerçektir.
Özetle,
araştırma talebine konu olan sosyal olaylarda "Görülebilenler"
aslında basın
vasıtasıyla kamuoyuna yansıyanlar kadardır. Bu
şekliyle bile artık "sıradanlaşan" sosyal
olayların boyutunun çok daha fazla olduğunu tahmin etmek güç olmasa
gerektir. Toplum yapımızı bozan sadece, sonucu cinayetle biten
olaylar değildir elbette. Aile içi şiddetlerin,
boşanmaların, geçici ayrılmaların sebep olduğu
ailelerin parçalanması, çocukların sokağa, bakıma muhtaç
anne-babanın kaderine terk edilmesi, bu yapıyı tehdit eden
diğer etkenler arasında sayılabilir. Ayrıca,
hırsızlık, kapkaç, dolandırıcılık,
yankesicilik gibi mala karşı işlenen ve giderek artan suçlar da,
var olan sorunun diğer boyutları olarak görülebilir.
Her
halükarda, anıları ve arzu edilmeyen olayların; ekonomik
sorunlar, ekonomi alanında
yaşanan krizlerin toplum üzerindeki temel etkisi işsizlik, gelirin
azalması, yaşam standartlarının değişmesi,
sosyoekonomik düzeyin düşmesi ve yoksulluğun artışı
ile katı gelenek ve görenekler, yanlış dini inanışlar,
eğitim ve kültürel yetersizlikler, hoşgörüsüzlük, tahammülsüzlük, yanlış
iletişim tercihleri, Türk Milleti'nin hasletlerinden olan sevgi-saygı
bağlarının azalması, ahlaki bozulma, kültürel
yozlaşma, dini emir ve öğretilerin unutulması gibi nedenlerle
yakın ilişki içinde olduğu anlaşılmaktadır.
Netice
olarak;
Türk
toplumunun yapısını tehdit eden, bu sosyal olayların
nedenlerinin araştırılması ve tespit edilmesi ile birlikte
çözüm yolarının bulunması amacıyla Meclis
Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ederiz.
1)
Mehmet Şandır (Mersin)
2)
Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
3)
Ali Uzunırmak (Aydın)
4)
Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
5)
Mehmet Erdoğan (Muğla)
6)
Enver Erdem (Elazığ)
7)
Alim Işık (Kütahya)
8)
Ali Öz (Mersin)
9)
Seyfettin Yılmaz (Adana)
10)
Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
11)
Zühal Topcu (Ankara)
12)
Sümer Oral (Manisa)
13)
Bülent Belen (Tekirdağ)
14)
Emin Çınar (Kastamonu)
15)
Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
16)
Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
17)
Necati Özensoy (Bursa)
18)
Erkan Akçay (Manisa)
19)
Durmuş Ali Torlak (İstanbul)
20)
Emin Haluk Ayhan (Denizli)
21)
Oktay Öztürk (Erzurum)
22)
Celal Adan (İstanbul)
23)
Atila Kaya (İstanbul)
3.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 20 milletvekilinin, Türkiye'nin su
kaynaklarının kullanımı ve korunması konusunun ve su
yönetimi politikasının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/187)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Türkiye'nin su kaynaklarının
kullanımı ve korunması için alınması gereken
tedbirlerin tespit edilmesi,
Bugüne kadar alınmış tedbirlerin
ve su yönetimi politikalarının gözden geçirilmesi,
Büyükşehirlerin su ihtiyacının
güvenli ve sağlıklı bir şekilde karşılanması
için alınması gerekli tedbirlerin belirlenmesi,
amacıyla
Anayasanın 98 inci İç Tüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
Gerekçe:
Türkiye,
son kırk yılda yeraltı ve yerüstü su kaynaklarının
%50'sini kaybetmiştir. Bir yandan ülke nüfusu artarken diğer taraftan
da bireylerin su kullanım miktarı artmaktadır. Nüfusun 80
milyona ulaştığında Türkiye'de kişi başına
kullanılabilir su miktarı yılda
Türkiye'de
suyun %72'si tarımda, %18'i evlerde ve %10'u da sanayide
kullanılmaktadır. Yapılan hesaplara göre tarım, sanayi ve
günlük yaşam alanlarındaki kullanım miktarı 2030'lu
yıllarda bu günün %260 fazlası olacağı öngörülmektedir.
Türkiye'nin
su rezervlerini hızla tüketen temel faktör olarak küresel ısınma
ve kuraklık gösterilse de esas sebep olarak su
kaynaklarımızın yanlış bir şekilde
kullanılması ve yönetilmiş olmasıdır.
Su
kaynaklarımızın kullanımı ve korunmasından
birinci derecede sorumlu olan kurum ve kuruluşlarımızın
yöneticileri, bugün ulaşılan sonucu şu sebeplere bağlayarak
izah etmeye çalışıyorlar:
Şehir içme suyu şebekelerinde yüzde
50-yüzde 70'lik kaçaklar bulunmaktadır,
Tarım ve sanayi kesiminde yeraltı
suyu kullanımının çok yaygın ve bilinçsiz olduğu, bu
sebeple yeraltı su kaynaklarının hızla azalmakta
olduğu,
DSİ'nin sulama modelinin ve takip
edilen politikaların yanlış olduğu,
Kurumsal
düzenlemelerin yetersizliği,
Başta Ankara olmak üzere büyük
kentlerimizde içme suyu konusunda ileriye dönük projelerin yeterince ve
zamanında geliştirilemediği için ciddi
sıkıntıların olacağı,
Bunun yanında bu hususların
çeşitli araştırma ve çalışmalara konu olduğu,
çeşitli tedbirler önerildiği de bilinmekte, bunlar
basınımızda yer almaktadır.
Bu
tespit ve açıklamalara rağmen bu konularda genelgeler ve beyanatlar
yayınlanması dışında etkin tedbirler
alındığına ilişkin somut adımlara
rastlanmamıştır.
Yerel
yönetimlerin bu konularda yönlendirildiğine ve ortak yatırım
projeleri geliştirildiğine dair bir emare de mevcut değildir.
Türkiye'nin
Başkenti Ankara'da ileriye dönük "Ankara Su Temini Projesi"
uygulanmamış, aksine kısıtlı su
kaynaklarının hızla tükenmesine yol açan uygulamalar içinde
olunmuştur. Bunun sonucunda su kaynağı tükenen Ankara için
Kızılırmak nehrinden su getirilmesi uygulamasına
başlanmış, ancak bu suyun sağlıklı olup
olmadığı, sudaki sülfat oranı ve Sivas, Kayseri,
Nevşehir ve Kırşehir'deki kentsel ve endüstriyel
atıkların Kızılırmak suyuna arıtılmadan
verildiği basında yoğun tartışmaların konusu
haline gelmiştir. Büyükşehir Belediye Başkanı bu
iddiaları doğrular mahiyette Kızılırmak suyunu mevcut
suyla paçal edilerek Ankara'ya verileceğini söylemiştir. Öte yandan
özellikle Ankara'ya su temini konusunda merkezî yönetim ve yerel yönetim
arasında tartışmalar ve anlaşmazlıklar derin bir
koordinasyonsuzluğu ortaya koymuştur.
Diğer
yandan, su kaynaklarının yönetimi açısından ülkemizde sorun
bulunmadığı, sorunun sadece kuraklıktan
kaynaklandığı konusunda da kamuoyunda yanlış bir
kanaat oluşturulmaktadır. Ülkemizin bir yılda ortalama su
akış ve yenilenebilir su miktarları, kişi başına
düşen kullanılabilir su potansiyeli gibi çeşitli kaynaklarda
farklı rakamlar telaffuz edilmektedir. Bununla birlikte ortak nokta
ülkemizin su varlığı bakımından zengin olmayan ülkeler
arasında olduğudur. Bu husus, başlı başına su
kaynaklarımızın korunması ve kullanımı konusunda
etkin tedbirler alınması üzerinde hassasiyetle durulması
gereğini ortaya çıkarmaktadır.
Nitekim
konunun önemine binaen yüce Meclisimizde de iklim
ısınmasının neden olduğu sorunlar ile su
kaynaklarımızın kullanımı ve korunmasıyla ilgili
konuları da kapsayan iki araştırma komisyonu kurulmuştur.
Ancak komisyon raporları TBMM Genel Kurulunda görüşülememiştir.
Söz
konusu Meclis araştırma komisyonlarında yer alan öneriler dâhil
su kaynaklarının kullanımı ve korunması için
alınması gereken tedbirleri tespit etmek ve bugüne kadar
alınmış tedbirleri ve Türkiye'nin su yönetimi
politikalarını gözden geçirmek, büyükşehirlerin su
ihtiyacının karşılanması için alınması
gerekli tedbirler ile Ankara'da yaşanan su sorunu ve kesintilerinin
sebeplerini, sorumlularını ve çözüm önerilerini araştırmak
amacıyla Anayasanın 98 inci, İç Tüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasının faydalı olacağı kanaatindeyiz.
1)
Mehmet Şandır (Mersin)
2)
Ali Uzunırmak (Aydın)
3)
Mehmet Erdoğan (Muğla)
4)
Enver Erdem (Elâzığ)
5)
Alim Işık (Kütahya)
6)
Ali Öz (Mersin)
7)
Zühal Topcu (Ankara)
8)
Seyfettin Yılmaz (Adana)
9)
Emin Çınar (Kastamonu)
10)
Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
11)
Sümer Oral (Manisa)
12)
Mustafa Kalaycı (Konya)
13)
Mehmet Günal (Antalya)
14)
Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
15)
D. Ali Torlak (İstanbul)
16)
Oktay Öztürk (Erzurum)
17)
Emin Haluk Ayhan (Denizli)
18)
Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
19)
Celal Adan (İstanbul)
20)
Erkan Akçay (Manisa)
21)
Atila Kaya (İstanbul)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Meclis araştırması açılmasına dair
önergeler bilgilerinize sunulmuştur. Önergeler gündemdeki yerini alacak ve
Meclis araştırması açılıp açılması
konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır,
okutup oylarınıza sunacağım:
B) Tezkereler
1.- TBMM Dışişleri Komisyonu
Başkanı Volkan Bozkırın, Danimarkanın AB Dönem
Başkanlığı çerçevesinde 11-12 Mart 2012 tarihlerinde
Kopenhagda düzenlenecek olan Dışişleri Komisyonları
Başkanları Konferansına (COFACC) katılması hususuna
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/800)
7
Mart 2012
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
TBMM
Dışişleri Komisyonu Başkanı Volkan Bozkırın,
Danimarkanın AB Dönem Başkanlığı çerçevesinde, 11-12
Mart 2012 tarihlerinde Kopenhagda düzenlenecek olan Dışişleri
Komisyonları Başkanları Konferansına (COFACC) katılması
öngörülmektedir.
Söz konusu konferansa
katılım sağlanması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620
Sayılı Kanunun 9. maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine
sunulur.
Cemil Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı
BAŞKAN
Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
BAŞKAN
- Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci
sırada yer alan, Ailenin Korunması ve Kadına Karşı
Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı ile Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi'nin; Kadını Şiddetten Koruma Kanunu Teklifi, Antalya Milletvekili
Gürkut Acar'ın; Türk Medeni Kanunu ile Ailenin Korunmasına Dair
Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel'in; 5237 Sayılı
Türk Ceza Kanunu ve 4320 Sayılı Ailenin Korunması Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka'nın; Türk Medeni Kanunu ve Ailenin
Korunmasına İlişkin Kanunda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Ailenin Korunmasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının
görüşmelerine başlayacağız.
2.-
Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine
Dair Kanun Tasarısı ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin;
Kadını Şiddetten Koruma Kanunu Teklifi, Antalya Milletvekili
Gürkut Acar'ın; Türk Medeni Kanunu ile Ailenin Korunmasına Dair
Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel'in; 5237 Sayılı
Türk Ceza Kanunu ve 4320 Sayılı Ailenin Korunması Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka'nın; Türk Medeni Kanunu ve Ailenin
Korunmasına İlişkin Kanunda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Ailenin Korunmasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ile Adalet Komisyonu
Raporları (1/572, 2/38, 2/51, 2/145, 2/328, 2/383) (S.
Sayısı: 181)(x)
BAŞKAN
- Komisyon? Yerinde.
Hükûmet?
Yerinde.
Dünkü
birleşimde İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülen tasarının birinci bölümünün 11nci maddesi kabul
edilmişti.
Şimdi,
bu bölümde yer alan diğer maddeleri, varsa önerge işlemlerini
yaptıktan sonra oylarınıza sunacağım.
Madde
üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin
Önlenmesine Dair Kanun Tasarısının 12 nci maddesinin birinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Sermin
Balık Ahmet
Aydın Mustafa
Elitaş
Elâzığ
Adıyaman Kayseri
Mehmet
Doğan Kubat A.
Sibel Gönül Nurdan
Şanlı
İstanbul Kocaeli Ankara
Zeynep
Karahan Uslu
Şanlıurfa
(1)
Bu Kanun hükümlerine göre verilen tedbir kararlarının
uygulanmasında hakim kararı ile teknik araç ve yöntemler
kullanılabilir. Ancak, bu suretle, kişilerin ses ve görüntüleri
dinlenemez, izlenemez ve kayda alınamaz.
TBMM
Başkanlığına
181
sıra sayılı kanun tasarısının 12. maddesinde
takibi ibaresinden sonra gelmek üzere hayati tehlikenin önlenmesi
bakımından gerekli olması halinde hâkim kararıyla bendinin
eklenmesini ve 2. bendine esaslar ibaresinden sonra gelmek üzere kadın
örgütlerinin görüş ve önerileri dikkat alınarak bendinin eklenmesini
teklif ederiz.
Ayla
Akat Sırrı
Süreyya Önder Levent
Tüzel
Batman İstanbul İstanbul
Hasip
Kaplan Sebahat
Tuncel Altan
Tan
Şırnak İstanbul Diyarbakır
Erol Dora Ertuğrul
Kürkcü
Mardin Mersin
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte
olduğumuz 181 sıra sayılı Ailenin korunması ve
kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanun
tasarısının 12. maddesinin birinci fıkrasına tedbir
kararlarının takibi, ibaresinden sonra gerekli olması halinde
hakim kararıyla ibaresinin eklenmesini ve 2. fıkrasındaki
yönetmelikle ibaresinin tüzükle olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Ayşe
Nedret Akova Hülya
Güven Aylin
Nazlıaka
Balıkesir İzmir Ankara
Sakine
Öz Sena
Kaleli Dilek
Akagün Yılmaz
Manisa Bursa
Uşak
Sedef
Küçük
İstanbul
BAŞKAN
Son okunan önergeye Sayın Komisyon katılıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Bursa Milletvekili Sayın Sena Kaleli.
Buyurun
Sayın Kaleli. (CHP sıralarından alkışlar)
SENA
KALELİ (Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
konuşmaya başlamadan önce, bir ses telim felç olduğu için ses
kalitemden ötürü özür diliyorum ama ses engeli bizi susturamıyor.
Evet,
insan 1ken 2 olamayacağı için ailenin korunmasıyla kadına
karşı şiddeti bir arada söylemeye dilim varmıyor. Bu
nedenle, görüşmekte olduğumuz 181 sıra sayılı Yasa
Tasarısının 12nci maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz
önergemiz üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Sözlerime
başlarken, bundan yirmi iki yıl önce, dün, 7 Mart 1990da
uğradığı saldırı sonucu hayatını
kaybeden basınımızın mihenk taşlarından Çetin
Emeç ve şoförü Sinan Ercanı rahmetle anıyorum.
Değerli
milletvekilleri, 1857 yılında New Yorklu 40 bin dokuma işçisi
emekçi kadının daha insanca bir yaşam isteyerek,
eşitsizliğe ve ayrımcılığa karşı
sürdürdüğü grev ve mücadeleyle başlayan süreçte 8 Mart tüm dünya
kadınlarının kutladığı uluslararası bir güne
dönmüştür. 8 Mart 1857nin üzerinden yüz elli beş yıl geçmesine
rağmen, dünyada ve ülkemizde kadınla ilgili sorunlar geçmişten
bugüne azalacağına, artarak büyük bir toplumsal sorun hâline
dönüşmüştür. Bugün itibarıyla ülkemizde kadınlar,
ikincilleştirilmeye, ikincileştirilmeye, sendikasız,
sigortasız, esnek çalışma ile ucuz iş gücü olarak
sömürülmekte, yüzlerce kadın düşüncelerinden dolayı
cezaevlerinde tutulmaya devam edilmektedir. Bu gerçekler ışığında
8 Mart, ülkemizde daha büyük bir anlam kazanmaktadır.
Sayın
milletvekilleri, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü hâlen kırka
yakın ülkede resmî tatil ilan edilerek kutlanmaktadır. Toplumun
yarısını oluşturan kadınlar olarak ülkemizde de 8
Martın resmî tatil günü ilan edilmesini talep ediyoruz. Bu konuda
verilmiş olan kanun tekliflerinin komisyonda sıra beklediğini
hatırlatarak dünya ve ülkemiz kadınlarının siyasal,
ekonomik ve sosyal alanlarda daha iyi yaşam standartlarına
kavuşturulmalarının ancak ve ancak laik ve demokratik sistemde
mümkün olabileceğini vurguluyor, bütün kadınların 8 Mart Dünya
Emekçi Kadınlar Gününü içtenlikle kutluyor, şiddetten ve
baskıdan uzak, her alanda eşit ve özgür bir Türkiye diliyorum.
Sayın
milletvekilleri, Teknik yöntemlerle takip başlığını
taşıyan tasarının 12nci maddesinin mutlaka hâkim
kararıyla olması yönündeki önergemizin kabul edilmesi, AKP
iktidarlarının eseri olan, herkesin dinlenme ve izlenme paranoyasına
kapılması gerçeğiyle yerinde ve doğru olmuştur ancak 12nci
maddenin birinci fıkrasında tedbir kararlarının takibi
ibaresinden önce gerekli olması hâlinde ibaresinin eklenmesi bu konudaki
keyfîliğin önüne geçilmesi açısından önemlidir.
Öte yandan, konumuz teknik
yöntemlerle takip olduğu için burada bir sorunu da sizlerle paylaşmak
istiyorum. Hafta başında Bursada cezaevi ve sığınma
evlerini ziyaret ettim. Suça dair cinsiyetçi yaklaşım biçimi,
cezaevlerinde de en fazla kadınları etkilemektedir. Cezaevlerindeki
kadınların büyük bölümü, iç ve dış baskılar, iftira,
taciz, istismar, tecavüz, dayak, erken ve kendinden büyük erkeklerle
evliliğe zorlama ve şiddetten kurtulma güdüsüyle suç
işlemektedirler. Öğretim düzeyinin ve ekonomik bağımsızlık
oranlarının düşüklüğü kadının suç
işlemesinde önemli etkendir.
Sürem
dolduğu için bunu iletmek istiyorum. Sığınma evinde kalan
ya da izlerini kaybettirme çabası içinde olan kadınlar, e-okul takip
sistemiyle eşlerinin ve yakınlarının kendilerini bulup
tehdit, taciz ve baskı uyguladıklarını dile getirmektedir.
E-okul sistemine girişle ilgili bazı sınırlamalar veya
tedbir kapsamına alınmış ailelerin çocuklarının
kayıtlarının sistemden çıkarılması bu sorunu
çözüme kavuşturacaktır.
Bu
duygu ve düşüncelerle, tasarının önergeler doğrultusunda
değiştirilerek etkin ve etkili bir yapıya
kavuşturulmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kaleli.
Sayın
Kaleli ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Bir
sonraki önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
181
sıra sayılı kanun tasarısının 12. maddesinde
takibi ibaresinden sonra gelmek üzere hayati tehlikenin önlenmesi
bakımından gerekli olması halinde hâkim kararıyla bendinin
eklenmesini ve 2. bendine esaslar ibaresinden sonra gelmek üzere kadın
örgütlerinin görüş ve önerileri dikkate alınarak bendinin
eklenmesini teklif ederiz.
Ayla Akat
(Batman) ve arkadaşları
BAŞKAN Sayın
Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
İstanbul Milletvekili Sayın Tuncel, buyurun efendim.
SEBAHAT
TUNCEL (İstanbul) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
verdiğimiz değişiklik önergesi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün,
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü ve bir kez daha, tüm
kadınların 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü kutlayarak başlıyorum.
Tabii, bugün aslında
kadınlar açısından çok da mutlu bir gün değil çünkü biz 8
Martta ne yazık ki kadına yönelik şiddeti konuşuyoruz.
Belki bir umut olsun diye, bundan sonra kadın ve şiddet yan yana
kullanılmasın, kadınlar bunun bir kader olmadığı
ve eşit ve özgür yaşam için şiddetin ortadan kalkması
gerektiği üzerinden burada bu kanun teklifini görüşüyoruz. Umuyorum
ki bu kanun teklifi, bütün eksikliklerine rağmen, aslında
kadınların yaşamını kolaylaştıracak,
kadına yönelik şiddeti önleyecek bir noktada olabilir. Ancak görünen
o ki -iki gündür aslında bunu konuşuyoruz- sadece şiddetin yani
sonucun ortadan kaldırılmasına yönelik çalışmalar ne
yazık ki bizim işimizi kolaylaştırmıyor. Zihniyeti
değiştirmediğimiz sürece buradan bir çıkış elde
edemiyoruz. Bunu bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Diğer bir konu:
Demokrasi, kadın mücadelesi açısından da önemli bir konu
sayın milletvekilleri. Eğer düşünce ve ifade özgürlüğü
yoksa burada en çok da kadınlar bunun zararını görüyor ve bizim
ülkemizde ne yazık ki düşünce ve ifade özgürlüğü yok.
İki gündür burada
kadın mücadelesini konuşuyoruz ve kadınlar kadın
özgürlüğü için, demokrasi için, eşitlik için sokakta mücadele
ediyorlar. Ama gelin görün ki hâlâ işte, polis şiddetiyle, devlet
şiddetiyle karşı karşıya kalıyorlar. Bugün
İstanbulda, işte, kadınlar eylem yapmak isterken şiddetle
gözaltına alındılar; Adanada, yine, Mersinde Kadınlar
Gününü kutlama konusunda güvenlik güçleriyle karşı karşıya
kalıyorlar; bu bir yaklaşım. Yine, iki gündür yapılan operasyonlarda
onlarca kadın gözaltına alındı. Bugün Diyarbakırda da
yine siyasi operasyonlar devam ediyor. Dolayısıyla, hani siyasi
atmosferin böyle olduğu bir yerde, düşünce ve ifade özgürlüğünün
olmadığı bir yerde kadınlar açısından da durum ne
yazık ki kolay olmuyor. Bunun, bir defa, değişmesi gerekiyor
yani Türkiyede bunun değişmesi gerekiyor. Kadınlar sadece
kadın sorunlarıyla ilgilenmiyor, bütün Türkiye'nin gündemiyle
ilgileniyor. Bu da bizim temel sorunlarımız.
Sayın
milletvekilleri, Emekçi kadın ekmeğini kazanmalıdır ancak
güllere de ihtiyaç duyar. sözleriyle bilinen sendika lideri Rose Schneiderman, Triangle fabrikasında çıkan yangın
sonrasında yaptığı konuşmada şunları
söylemiş yıllarca önce: Buraya sırf güzel sözler etmeye
gelseydim, bu zavallı, yanmış bedenlere ihanet etmiş
olurdum. Siz güzel insanlar, yanınıza daha önce de
gelmiş ve sizi yoksulluk içerisinde bulmuştuk. diyor.
Yine
konuşmasında: Kadınlar bu şehirde ilk kez diri diri
yakılmıyorlar. Her hafta işçi kız kardeşlerimden
birinin zamansız ölüm haberini alıyorum. Her yıl binlercemiz
sakat kalıyor. Hayatlarımız öylesine ucuz ve mülkiyet öylesine
kutsal ki tek bir iş için öylesine çoğuz ki, 146mızın
birden yanarak can vermesi pek az önem taşıyor. İşçiler
dayanılmaz koşulları
protesto etmek için bildikleri tek yolla seslerini her duyurmaya
çalıştığında yasanın güçlü yumruğunun bizi
ağır bir şekilde bastırmasına izin veriliyor. Resmî
görevlilerin tek bildiği uyarı yapmak. Son derece
barışçıl olmamız gerektiği konusundaki uyarılar
ve tüm uyarıların arkasında iş yeri desteği var.
Yaşamı dayanılmaz kılan koşullara karşı
ayağa kalktığımızda yasanın gücü, yumruğu
bizi püskürtüyor. diyor.
Aslında
bugün de hâlâ koşullar aynı. Hâlâ aslında kadınlar
eşitlik ve özgürlük dediğinde, demokrasi dediğinde,
şiddete hayır dediğinde, çoğu zaman işte erkek
şiddetine maruz kaldığında yasalar onu koruyor ve
kadınlar bunun karşısında daha çaresiz.
Biz
işte bunun kader olmadığını değiştirmeye
çalışıyoruz ama bunu bir bütünlüklü bakış
açısıyla değiştirmek önemli. Şiddeti
yaşamımızdan defetmeye, bir daha şiddetle karşı
karşıya kalmamaya ve bu ülkede bir tek kadın, bir tek çocuk
şiddet mağduru olmasın diye mücadele etmeye
çalışıyoruz -değişiklik önergemiz açısından
da- çünkü şiddet bazen öyle bir noktaya geliyor ki hayatımız
tehlikeye giriyor ve çoğu zaman erkekler binlerce yıllık erkek
egemen sisteme göre bunu yorumluyor ve sonunda öldürülüyoruz. Günde 5
kadının öldürülmesinin nedeni bu. O açıdan yapılacak düzenlemelerde
mutlaka kadın örgütlerinin bu işe dâhil olması gerekiyor.
Mahkeme süreçlerinden tutalım, daha sonraki uygulama süreçlerinde bu
olmadığı takdirde geleneksel erkek
yaklaşımını, geleneksel erkek egemen siyaseti ne yazık
ki yasalarda düzenlemeler yapılsa da
hayatımızı değiştirmiyor diyorum.
Bir
kez daha hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Tuncel.
Sayın
Tuncel ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Bir
sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan "Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin
Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı"nın 12 nci maddesinin
birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"(1)
Bu Kanun hükümlerine göre verilen tedbir kararlarının
uygulanmasında hakim kararı ile teknik araç ve yöntemler
kullanılabilir. Ancak, bu suretle, kişilerin ses ve görüntüleri
dinlenemez, izlenemez ve kayda alınamaz."
Mustafa Elitaş
(Kayseri) ve arkadaşları
BAŞKAN
Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
- Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Teknik
araç ve yöntemler, hakkında önleyici tedbir kararı uygulanan
kişinin belirli yerlere gitmemek, belirli kişilere yaklaşmamak
yönündeki yükümlülüğe uygun davranıp
davranmadığını takip etmeye hizmet etmektedir. Ancak, bu
araç ve yöntemlerin kullanılması suretiyle, hakkında tedbir
kararı uygulanan kişinin konuşmaları dinlenmemeli,
görüntüleri izlenmemeli ve bu konuşma ve görüntüler kayda
alınmamalıdır. Çünkü koruyucu veya önleyici tedbir
bağlamında bu yöntemlere başvurulması, kişi hak ve
özgürlüklerine, özel hayatına ve haberleşmesinin gizliliğine
önemli bir müdahale mahiyeti taşımaktadır.
Teknik
araç ve yöntemlerin kullanılması, ses ve görüntü kaydı
olmaksızın, kişinin gün içinde bulunduğu yeri tespit
edebilmeye ve elektronik ortamda izlemeye imkan vermekle sınırlı
tutulmalıdır.
Ayrıca,
önerilen değişikliğe göre; hakkında tedbir kararı
verilen kişi ile ilgili olarak belirlenen yükümlülüğün gereklerine
uygun davranıp davranmadığının tespiti
zımnında teknik araç ve yöntemler ancak hakim kararına
dayalı olarak kullanılabilecektir.
Belirtilen
mülahazalarla işbu değişiklik önergesi verilmiştir.
BAŞKAN
Sayın Elitaş ve arkadaşlarının önergesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
12nci
maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
13üncü
madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte
olduğumuz 181 sıra sayılı Ailenin korunması ve
kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanun
tasarısının 13. maddesinin 2. fıkrasının son
cümlesi olan "Ancak zorlama hapsinin toplam süresi altı ayı
geçemez" ibaresinin kaldırılmasını
1-
Fıkrasının ve aykırılığın
ağırlığına göre ibaresinden sonra hakim ibaresinin
kaldırılarak aile mahkemesi hakimi ibaresinin eklenmesini
saygıyla arz ederiz.
Ayşe
Nedret Akova Hülya Güven Dilek Akagün Yılmaz
Balıkesir İzmir Uşak
Sakine Öz Aylin Nazlıaka Sena Kaleli
Manisa Ankara Bursa
Sedef Küçük
İstanbul
TBMM
Başkanlığına
181
sıra sayılı kanun tasarısının 13 maddesinin
birinci bendinin sonuna gelmek üzere Zorlama hapsi kararı için talep,
tedbir kararı verilen veya tedbir kararına
aykırılığın gerçekleştiği ya da şiddet
mağdurunun bulunduğu yer aile mahkemesine yapılabilir."
İbaresinin eklenmesini,
2
inci fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkranın eklenmesini, teklif
ediyoruz.
Tedbir
kararının gereklerine aykırılık aynı zamanda bir
suç oluşturuyorsa, bu suçla ilgili olarak gerekli kanuni işlemlere
gecikmeksizin başlanır.
Ayla
Akat Sırrı
Süreyya Önder Levent Tüzel
Batman
İstanbul İstanbul
Erol
Dora Altan
Tan Sebahat Tuncel
Mardin Diyarbakır İstanbul
Hasip Kaplan Ertuğrul Kürkcü
Şırnak Mersin
BAŞKAN
Komisyon son önergeye katılıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
- Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
- Buyurun Sayın Kürkcü.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Mersin) Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; bu
değişiklikleri öneriyoruz çünkü eğer bu maddelere şu
hükümler eklenmezse Zorlama hapsi kararı için talep, tedbir kararı
verilen veya tedbir kararına aykırılığın
gerçekleştiği ya da şiddet mağdurunun bulunduğu yer
aile mahkemesine yapılabilir. ibaresi eğer eklenmezse o zaman
şu problemle karşı karşıyayız: Genellikle yasanın
tek yaptırım gücü olan zorlama hapsinin hangi mahkemeden, nasıl
isteneceği konusunun havada kalması ve yasanın tümünün
caydırıcılığının riske atılması
mümkündür. Kadın mücadelesi yürüten örgütler bu konuda çok
ısrarlıdırlar. Bunu Meclisimizin de göz önüne alması ve suç
kovuşturmasının havada kalmaması ve kadının
korunması maksadıyla çıkartılan bu yasanın maksadına uygun
olarak işletilmesi bu Meclisin yaptığı yasamayla
sağlanmalıdır.
İkincisi Tedbir
kararının gereklerine aykırılık aynı zamanda bir
suç oluşturuyorsa, bu suçla ilgili olarak gerekli kanuni işlemlere
gecikmeksizin başlanır. hükmünün eklenmesi de bugüne kadar
görüldüğü gibi, genellikle yargıçların resen işlem
yapmadıkları, ayrıca Suçlara ilişkin saklı tutulan
hükümler başlıklı 6ncı maddede yazıldığı
gibi, tecavüz ve cinsel saldırılar dâhil en ağır suçlarda
bile âdeta ağaç dikmek, kitap okumak gibi cezaların
verilebileceğine ilişkin hukuk sisteminde ve kamuoyunda algı ve
yaptırım karışıklığı
yaratılacaktır düşüncesindedirler kadın örgütleri. Biz de
bu endişeye katılıyoruz ve bunların giderilmesi için yasa
hükmüne açık bir biçimde bunların eklenmesini istiyoruz.
Şimdi, tabii,
yasaların sadece bu hükümlerle donatılması tek başına
çok bir sonuç yaratmayabilir. Burada kadınlar kadar erkeklerin de
duyarlılığının geliştirilmesi son derece önemli.
Size,
kurucularından olmakla övündüğüm Bianet İnternet haber
portalının her ay yaptığı kadın cinayetlerine,
kadına karşı şiddete dair bir çetele var, onun şubat
sonuçlarını okumak istiyorum: Şubatta 14 ilde 24 kadın
öldürüldü, 5 ilde 10 kadına tecavüz edildi, 16 kadın taciz edildi, 17
çocuk cinsel veya fiziksel istismara uğradı ve 20 ilde toplam 72
kadına yönelik şiddet olayı meydana geldi. Çok ağır
sonuçlar bunlar.
Size bir bilmece gibi
sormak isterim: Sizce bu vakalar en çok nerede gerçekleştirilmiştir?
Tahminen şöyle diyeceksiniz: Türkiyenin en gerice bölgelerinde.
Yanılıyorsunuz arkadaşlar. Bu 72 vakadan 26sı Egede, 19u
Marmarada, 15i İç Anadoluda, 8i Akdenizde, 2si Karadenizde, 1i
Güneydoğu Anadolu ve 1i de Doğu Anadolu Bölgesinde gerçekleşti.
Bu bölgelerimizde yani en az şiddetin gerçekleştiği bölgelerimizde
en yüksek kadın duyarlılığının ve erkeklerde
kadına karşı şiddetten kaçınma
algısının güçlenmiş olmasının bu kentlerimizde
güçlü, özerk kadın hareketlerinin varlığıyla bir ilgisi
olduğuna dair dikkatinizi çekmek isterim. Buralarda işçi
sendikaları yaptıkları sözleşmelerde kadına
karşı şiddet uygulayan erkeklerin maaşlarının,
maaşlarına yapılan zamların onlardan alınarak
kadınlara verilmesi konusunda son derece güçlü yaptırımlar
uyguladılar. Güçlü bir kadın hareketi, kadın örgütlenmesinin
olduğu yerde, gördüğünüz gibi feodalizmin en yaygın olduğu
ön yargısıyla baktığımız bu yerlerde kadına
karşı şiddetin en düşük olduğu açık, ortada.
Bunların
kadınların şikâyetlerine bağlı olarak görünmediği
söylenebilir ancak cinayetlerin gizlenmesi mümkün olmadığına
göre, en çok cinayetin bu bölgelerde değil, Türkiye'nin en
gelişmiş, en modern, en laik, en, en, en bölgelerinde
gerçekleşmiş olmasını dikkatlerinize sunarım. Demek ki
batıda yaşamak, modern koşullarda yaşamak pirüpak olmayı
gerektirmiyor, kadın duyarlılığının
geliştirilmesi için Meclisin daha çok çaba göstermesine, erkeklerin de
kadınların hakları bakımından kendilerine getirilecek
zorlamaları gönüllü olarak kabul etmesine ihtiyaç var.
Çok
teşekkür ederim. Bu önerimizi onaylamanızı bekliyorum erkek
milletin. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kürkcü.
Sayın
Kürkcü ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Bir
sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşmekte
olduğumuz 181 sıra sayılı Ailenin korunması ve
kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanun
tasarısının 13. maddesinin 2. fıkrasının son
cümlesi olan "Ancak zorlama hapsinin toplam süresi altı ayı
geçemez" ibaresinin kaldırılmasını
1-
Fıkrasının "ve aykırılığın
ağırlığına göre" ibaresinden sonra
"hakim" ibaresinin kaldırılarak aile mahkemesi
hakimi" ibaresinin eklenmesini saygıyla arz ederiz.
Ayşe Nedret Akova (Balıkesir) ve
arkadaşları.
BAŞKAN
Komisyon?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Akova, gerekçe veya konuşma
AYŞE
NEDRET AKOVA (Balıkesir) Sayın Türmen
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Rıza Türmen
konuşacak.
BAŞKAN
Rıza
Bey, imzanız yok, bir imza atmanızı rica edeceğim önergeye.
Buyurun Sayın
Türmen.
RIZA TÜRMEN (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Dünya
Kadınlar Günü. Bütün kadınlara bugünün kutlu olmasını
dilerim fakat Türkiyedeki kadınlar bakımından fazla kutlanacak
bir şey yok, üzüntüyle bunu gözlemliyoruz. Günde en az 1 kadının
öldürüldüğü, çoğunlukla 1den fazla kadının
öldürüldüğü bir ülkede, kadınlar bakımından ancak
endişe duyulacak bir durum var, kutlanılacak bir durumdan ziyade.
Önümüze gelen kanun
tasarısı tabii ki olumlu bir adımdır fakat bilmemiz gerekir
ki kadına karşı şiddetin önlenmesi, sadece yasalarla mümkün
olmayacaktır. Burada çok daha derin, çok daha önemli, bir kadına
bakış, toplumda kadına bakış meselesi vardır.
Kadına
karşı şiddetin kaynağı gerçekte kadının
özgürlüğüyle çok yakından ilintilidir, kadın üzerindeki erkek
egemenliğiyle çok yakından bağlantılıdır ancak bu
ortadan kaldırıldığı takdirde kadının
üzerindeki şiddet de azaltılabilecektir.
O nedenle, Cumhuriyet
Halk Partisi olarak bizim eşitlik anlayışımız,
egemenlik ilişkilerinin sona erdirilmesi şeklindedir. Bütün egemenlik
ilişkilerinin ister bir dinsel grubun başka bir dinsel grup üzerinde
ister bir etnik grubun başka bir etnik grup üzerinde ister erkeğin
kadın üzerindeki egemenlik ilişkilerinin sona erdirilmesi
şeklinde anlıyoruz eşitliği. Ancak böyle bir
eşitliktir ki özgürlüğe yol açacaktır, kadının
özgürlüğüne yol açacaktır.
Kadının
özgürleşmesi meselesi aslında kadının özne olması,
kadının kendi hayat hikâyesini yazabilen bağımsız bir
özne olabilmesi meselesidir. Oysa, kadın bizde ataerkil bir aileden, onun
baskısından kurtulup kocasının baskı alanına
geçtiğinden bu özgürleşme mümkün olmamaktadır. Kadın her
zaman bir özel yaşamın, sınırları erkek
tarafından çizilen bir özel yaşamın parçası
olmaktadır. Bu özel yaşamın sınırları içinde
yaşamaya mahkûm edilmektedir. Kadının özgürleşmesi ekonomik
özgürleşme olduğu kadar kadının kendi gövdesi üzerinde
tasarruf etme özgürlüğüdür. Bu özgürlükler
sağlanamadığı sürece kadın bu özel yaşamın
sınırları içinde kalmaya mahkûmdur. Zaten kadına
karşı şiddet işte buradan kaynaklanmaktadır. Erkeğin
egemenliğinde yaşayan, erkeğin özel yaşamına ait olan
kadın bağımsız bir karar verirse -boşanmak gibi- erkek
iradesine karşı kendi iradesini koyarsa erkek kendi özel
yaşamındaki bu bağımsız iradeye tahammül
edememektedir. İşte, cinayetlerin temel nedeni de bundan
çıkmaktadır.
Ailenin
korunması başlığını taşımaktadır
kanun. Ailenin korunması ile kadının şiddetten
korunması aynı şey değildir, farklı şeylerdir
hatta bazen çelişkili şeyler olabilir. Çünkü birçok durumda görüyoruz
ki -Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde Türkiye'nin mahkûm
edildiği kararda da bu vardı- kadın şiddet
dolayısıyla şikâyete gittiği zaman ilgili makamlar Bu aile
işidir, ailenin iç işlerine biz karışmayalım. gibi
bir tutum sergilemektedirler. Bu tutum yüzünden kadın, işte,
şikâyeti dikkate alınmamakta, koruma verilmemekte, sonunda da
öldürülmektedir. Onun için ailenin korunması aslında
kadının korunması anlamına gelmemektedir. Tam tersine,
belki de, yani ilgili makamların ailenin işlerine
karışabilmesi gerekir ki kadının korunması mümkün
olabilsin.
Bu
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararında bir şey daha
görüyoruz. Kadına karşı şiddet ayrımcılıkla
birlikte ele alınmaktadır. Kadına karşı şiddetin
temelinde kadına karşı ayrımcılık
yatmaktadır. O nedenle kanun teklifinin başında Ailenin
korunması olması kadına karşı şiddetin ortadan
kaldırılmasına yardımcı olmayacaktır.
Bizim
teklifimiz aile mahkemesi hâkiminin kanun teklifine, 13üncü maddeye girmesi
yönündedir ve Zorlama hapsinin toplam süresi altı ayı geçemez.
ibaresinin kaldırılmasını öngörmekteyiz. Niçin altı
ayla sınırlı olsun, bunun izahı güçtür. Biz bunun
kaldırılmasını ve hâkimin bu işte uzman aile mahkemesi
olmasını dilemekteyiz.
Bir
de tabii ki, şiddet sadece kadına karşı değil, her
türlü cinsel eğilime karşı da şiddet gösterilmektedir,
yasanın kapsamında diğer cinsel eğilimler nedeniyle, bundan
kaynaklanan şiddetin önlenmesini dilerdik.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
RIZA
TÜRMEN (Devamla) - Bunun olmadığını büyük bir üzüntüyle
görüyoruz. Bu yasada bu da büyük bir eksikliktir.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Türmen, çok teşekkür ediyorum.
Sayın
Rıza Türmen ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
13üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
13üncü
madde kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Şimdi,
ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci
bölüm, geçici madde 1 dâhil 14 ile 25inci maddeleri kapsamaktadır.
İkinci
bölüm üzerinde, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Sebahat
Tuncel, İstanbul Milletvekili.
Sayın
Tuncel, buyurun.
Süreniz
on dakika.
BDP
GRUBU ADINA SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Ailenin Korunması ve Kadına Karşı
Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısının ikinci bölümü
üzerine Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Tüm arkadaşları saygıyla
selamlıyorum.
Türkiyede
kadınların mücadelesi çok uzun geçmişi olan bir mücadeledir.
Aile içi şiddet kavramının hiç
kullanılmadığı 80li yıllar sadece bu kavramı
bile dilimize oturtmak ve kabul ettirmek için uzun bir mücadele sürecine denk
gelmektedir. Türkiye'de kadınlar verdikleri mücadeleler sonucunda
kadına yönelik şiddet ve özellikle aile içi şiddetle mücadele
konusunda büyük kazanımlar elde etmişlerdir.
Sayın
milletvekilleri, uzun bir süre aslında özel alan konusunda feminist
politika yürütenler özel alanın politik olduğu,
dolayısıyla, özel alanda kadına yönelik şiddetin mutlaka
görünür olması gerektiği, aksi takdirde kadına yönelik
şiddeti engelleyemeyeceğimiz konusunda yıllarca mücadele etti. Çoğu
zaman, iki gündür tartıştığımız, aslında
aile kavramı içerisinde bunlar kaybolup gitti. Çünkü geleneksel aile
yapısı içerisinde, kadınlar, birçok kez bu aile yapısı
dağılmasın diye, çocukları zarar görmesin diye ya da
işte, dışarıda dedikodu olur, söz olur,
dolayısıyla bana zarar gelir diye çoğu zaman
yaşadıklarını anlatma konusunda büyük çekingenlikler
yarattı. En çok, artık hayati tehlike olduğunda ya da bu konuda
baş edemez noktaya geldiğinde bu başvurular oluyor. Bu, ciddi
bir durum diye düşünüyoruz. O açıdan kadınların
verdiği yıllardır Bu özel alan politiktir.
Dolayısıyla özel alandaki kadın şiddeti görünür
olmalıdır. mücadelesi çok önemli bir mücadeleydi ve şu an
Türkiyede en azından özel alanı tartışabiliyoruz.
Yine
bu Kanun Tasarısına kadın örgütlerinin, 237 kadın
örgütünün büyük bir çabasıyla, bu Kanun Tasarısına da ev içi
şiddet girdi. Bu, önemli bir kazanım, kadın örgütleri
açısından önemli bir kazanım.
Tabii,
bu aile içi şiddet meselesinin, korunması meselesinde
sığınma evleri ya da sığınaklar önemli bir konu
sayın milletvekilleri. Çünkü kadınlar şiddete maruz
kaldığında, hayati tehlikesi olduğunda
başvuracakları alanlar genelde devlet kurumları oluyor ve
çoğu zaman orada evine geri gönderiliyor ve bu kadınlar katlediliyor.
Dolayısıyla kadınların yaşamını idame
ettirecek bir yaklaşımın olması önemli. Özellikle ikinci
bölümde daha çok bu alana ilişkin bazı düzenlemeler var. Ancak burada
bazı muğlâk durumlar var. Örneğin, işte, kreş
açılması ya da kadınların geçici olarak
konaklandırılması meselesinde bütçe meselesi problemli;
aslında, Türkiyede biz bütçe görüşmeleri sırasında hep
dile getiriyoruz. Barış ve Demokrasi Partisi olarak hep bunu ifade
ettik. Toplumsal cinsiyete duyarlı bütçe mutlaka olmalıdır. Kadınlara
bütçe ayrılmalıdır. Çünkü kadınlara yönelik şiddet
konusunda bunu çok net görüyoruz.
Yine
diyelim ki, bu Kanun Tasarısında, sonunda bir şey var; 362
kadro görevlendiriliyor. Bu, çok ciddi bir sorun. Yani bu kadar, günde 5
kadının öldürüldüğü, her gün kadınların şiddete
maruz kaldığı bir alanda bu kadar, sadece 362 kişiyle bu
işi yürütmek başlı başına problemli bir nokta.
İkincisi;
diyelim ki, buraya ne kadar bütçe ayrıldığı, gerçekten bu
kadına yönelik şiddetin önlenmesi konusunda,
sığınakların yerine getirilmesi konusunda nasıl bir
bütçe ayrıldığı meselesi problemli. Bildiğiniz gibi,
aslında, nüfusu 50 bini geçen yerlerde, belediyelerde kadın
sığınaklarının açılması zorunluluğu var
ama bugüne kadar açılan sığınak sayısına
baktığınızda çok yetersiz. Yani, yasada bunun olmuş
olması çoğu zaman uyguladığı anlamına gelmiyor.
Bu, problemli bir nokta diye düşünüyorum.
Sayın
milletvekilleri, bu konuda kadın örgütlerinin altını çizmek
istediği bazı başlıkları sizlerle paylaşmak
istiyorum:
Genel
olarak kadınlara yönelik harcamalar için, özel olarak da şiddetin
önlenmesi ve şiddete uğrayan kadınlara destek
programlarının hayata geçirilmesi için kamu ve yerel yönetim
bütçelerinde ödenek ayrılmalı. Bu bütçeler, toplumsal cinsiyet
eşitliğinin farkında olan bir bakış açısıyla
hazırlanmalıdır çünkü çoğu zaman, harcanan bütçenin de
nereye harcandığı, hazırlanan bütçenin de nasıl
harcandığı, nereye harcandığı önemli bir konu.
Yine,
yerel yönetimler, öncelikle bağımsız kadın
kuruluşlarının açacakları bağımsız
sığınakları, onların iç işleyişine müdahale
etmeden, mekân ve finansman olarak desteklemek durumundadır çünkü
kadın bakış açısına sahip olmayan bir bireyin
kadın sığınaklarında görevli olması orada
başka sorunlara neden oluyor.
Yine,
yerel yönetimler ve bağımsız kadın örgütlerince
açılacak, işletilecek sığınaklarda
aşağıdaki evrensel ilkeler gözetilmelidir:
Sığınakların
adresleri gizlidir, törenle açılmazlar ve başvuran kadınlar
hakkında bilgiler gizli tutulur.
Kadınlar
arasında yaş, cinsel tercih, sınıf, sakat olma, din,
mezhep, dil, meslek, medeni hâl, milliyet, renk, siyasi görüş ve benzeri
duruma göre ayrım gözetmezler.
Sığınaklarda
hiçbir kadına veya çocuğa baskı ve şiddet uygulanmaz.
Sığınaklarda
çalışmalar yalnızca kadın bakış açısına
sahip kadınlar tarafından veya toplumsal cinsiyet eşitliği
eğitimi almış kişiler tarafından yürütülür.
Sığınaklar
kadınları ve çocukları birlikte kabul eder.
Sığınaklar
kadınların ve çocukların güvenliğini sağlamak
zorundadır.
Kadınların
şiddeti yaşıyor olmaları esastır ve
kadınların söyledikleri geçerlidir. Yani, kadın beyanı esastır
konusunda kadın örgütleri çok mücadele etti. Bu, kısmen
uygulanıyor ama hâlâ ciddi bir sorun. Kadınların şiddeti
yaşıyor olmaları esastır. Bu dikkate alınmalı.
Sığınak
ortamı, kadını şiddetten kurtarmanın yol ve
yöntemlerini kendisinin bulabilmesi için teşvik edici olmalıdır.
Kadınlara,
şiddetsiz bir hayat kurabilmek için ihtiyaç duyduğu tıbbi,
psikolojik, hukuki danışmanlık, meslek kursları ve iş
bulma olanakları ile çocuk bakım desteği
sağlamalıdır.
Sığınakta,
kadının öz güvenini yeniden kazanmasını sağlayacak bir
yaşam ortamı yaratılmak durumundadır. Çünkü genelde
şöyle bir şey oluyor: Kadınlar sığınaklara
gittiğinde zavallı, yazık, aslında korumaya muhtaç, özgür
bir birey olma durumunda değil, daha çok öz güvenini kaybeden, toplumda
kendisini ifade etmeyen bir nokta üzerine geliştiriliyor; bu, psikolojik
olarak da kadınların yaşamını devam ettirmelerini
engelleyen bir konu, buna mutlaka itiraz etmek gerekiyor.
Kadın
sığınaklarının adresinin gizliliği hem de
kadınlara sığınak dışındaki gerekli destekleri
vermek için sığınakların mutlaka kadın
danışma merkezleri ile birlikte açılması gereklidir.
Kanun
tasarısında geçen barınma evleriyle sığınaklar
tamamen farklı şeylerdir. Barınma evi gibi kavramlar
kadına yönelik şiddeti toplumsal bir sorun olmaktan çıkarıp
kadını esirgenmesi, korunması gereken bir nesne; kadına
yönelik şiddeti ise kadının kendi sorunu hâline getirmekte ve
kadını değişmeden aynı durumda ve aile içindeki geleneksel
rolü içinde kalmaya zorlamaktadır. Oysa, sığınaklar, sadece
kadınların can güvenliğini sağlayacak ya da erkek
şiddetinden uzaklaştırıp biraz olsun nefes
almalarını kolaylaştıracak mekânlar değil, aynı
zamanda diğer kadınlar ve çocuklarıyla şiddetsiz bir
ilişki kurabilecekleri ve giderek şiddetsiz bir hayatın mümkün
olduğunu keşfedecekleri mekânlardır. Bu nedenle, yukarıdaki
ifadeler yerine sığınak kullanma, barınma yerine
sığınak kullanılması kadın örgütleri
tarafından önerilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, töre ve namus adına işlenen cinayetlere Türkiyede
çoğu kez rastlıyoruz. Özellikle bu iki kavram kadın
cinayetlerini, kadın ölümlerini masumlaştıran, aslında
erkekleri bir şekilde kurtarmaya yönelik bir yaklaşımdır,
mutlaka bundan vazgeçilmesi gerekiyor. Namus, kadınların bedenleri ve
cinsellikleri üzerindeki güçlü, yaygın, örgütlü ve
içselleştirilmiş bir ataerkil tahakküm mekanizmasıdır.
Namus, kadınların yaşadığı insan hakları
ihlallerini dile getirmelerini engeller, erkeklerin iktidar ve statülerini
pekiştirmesini sağlar ve bu yolla kadınların bedenini
metalaştırır.
Yasanın
uygulanabilmesi için madde önerilerimizde de belirttiğimiz üzere emniyet
güçleri, hekimler, hâkimler, savcılar ve avukatlar arasında meslek
içi eğitimler düzenlenmelidir.
Kadınlar
haklarını öğrenirken ana dilde bilgilendirilmeli, ana dilin
kullanılması eğitim politikasında da desteklenmelidir.
Şiddet mağduru ya da bu mağdur olabilecek kadınlara
ulaşıldığında bildiği tek dil Kürtçe ise ya da
Lazca ise ya da Ermenice ise o zaman bu dilden mutlaka kadınlara
ulaşmak gerekiyor. Bu noktada en eksik olan bölüm bu, çünkü biz Ana dilde
eğitim meselesi. dediğimizde sadece politik bir talep olarak ele
alıyoruz. Oysa birçok kadın, özellikle Kürt kadınları kendi
dertlerini, meramlarını bile anlatamayacak bir noktada, çünkü
başka bir dil bilmiyor, Türkçe bilmiyor. Mutlaka kadına yönelik
şiddetin önlenmesi konusunda ana dil meselesi önemli. Özellikle bölgeye
Kürtçe bilen görevlilerin gönderilmesi, psikolog, sosyolog, hukukçuların
gönderilmesi önemlidir. Aksi takdirde, biz bu sorunları çözemiyoruz. Zaten
kadınların birçoğu güven sorunu da yaşıyor, yani kendi
dilini konuşamadığı, kullanamadığı
kişiler açısından da bunlar ciddi bir problem.
Sayın
milletvekilleri, tabii bugün bu yasa geçecek. Bu yasanın geçişi bizim
açımızdan da önemli, yani biz muhalefet ediyoruz bazı durumlara
ama mutlaka geçmesi konusunda da mücadelemizi yürüteceğiz. Ama bir kez
daha belirtmek istiyorum, bu yasanın uygulanabilmesinin bazı
koşulları var, ek tedbirler alınması gerekiyor.
Örneğin bütçe nereden karşılanacak, bu konuda zihniyet değişimi
nasıl gelişecek? Yani Sosyal Politikalar
Bakanlığının bütçesini biliyoruz, bu bütçeyle bunu önlemek
çok mümkün değil. Dolayısıyla, ek tedbirlerin alınması
gerekiyor. Aksi takdirde Olanaklar yok, koşullar yok. denilerek
aslında kadınlar yeniden evine gönderilecek diye düşünüyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tuncel.
Gruplar
adına ikinci konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Bursa Milletvekili Sayın Sena Kaleli.
Buyurun
Sayın Kaleli. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA SENA KALELİ (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 181 sıra sayılı
Tasarının ikinci bölümünün geneli üzerinde CHP Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Sayın
milletvekilleri, bugün burada ülkemizin en büyük kanayan yaralarından biri
olan kadına yönelik şiddete karşı çok önemli adımlar
atmanın eşiğindeyiz. Kadına yönelik şiddetle ilgili
rakamlar, sayılar hemen herkesin malumu. Burada bu sayıları
tekrarlayarak zamanınızı almak istemiyorum. Rakamlar can
sıkıcı ancak yaşadığımız çağda
sayılar doğru okunursa, hem nicelik hem nitelik hem
yaklaşanı hem uzaklaşanı bildirmekte ve
yaşamımızı biçimlendirmekte, bizi yönetmektedir. Ülkemizde
yaşananlar ve artan şiddet ne yazık ki bu saptamayı
doğrulamaktadır.
İşte
devletin şiddeti: Dolmabahçede rektörlerle toplantı yapan
Başbakanı protesto eden hamile kızın başına
gelenler! Nicelerini yaşadığımız bu görüntü ileri
demokrasi mi, yoksa utanç anıtı mı olur?
Değerli
milletvekilleri, şiddet, bir insan hakkı ihlali olmakla beraber,
günümüzde artık, toplumsal bir sorun olarak geleceğimizi tehdit
etmektedir. Bu bilinçle şiddet, tasarının gerekçesinde de
belirtildiği gibi, özel alan sorunu olmaktan çıkmış ve
şiddetle mücadele bütün dünyada devlet politikası olarak yürütülmeye
başlanmıştır.
Görüşmekte
olduğumuz tasarı da bu sürecin bir sonucudur. Bu bağlamda Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanı Sayın Fatma Şahine iyi niyetli ve
samimi yaklaşımlarından dolayı teşekkür ediyorum ancak
kadın örgütleriyle birlikte uzun tartışma, yazışma ve
görüşmelere karşın, talepleri tam olarak karşılamayan
taslağa bile üyesi olduğu Bakanlar Kurulunun sahip
çıkamamasından dolayı da üzüntülerimi iletiyorum.
Sayın
milletvekilleri, dünyada kadın hareketleri üç dalga üzerinde
yükselmiştir; eşitlikle başlamış, bedensel
farkındalıkla gelişmiş, hak, özgürlük ve toplumsal cinsiyet
eşitliğiyle bugünlere gelinmiştir.
Kadın
hareketlerinin ülkemizde yansıması özellikle 1980ler sonrasına
denk gelmektedir. Kadın hareketlerinin kurumsallaşarak kendi
kimliğine sahip çıkması ve dünyaya koşut feminist
belleğin oluşması, 1990lardan sonra oluşmaya
başlamıştır ancak Türkiye, hâlâ biyolojik farkı öne
sürülerek kadın-erkek eşitliğine inanmayan, kadının
bedeninin farkındalığına izin vermeyen, hak ve özgürlükleri
kısıtlayan, şiddetin her geçen gün arttığı
muhafazakâr bir ülke konumundadır. Bu bağlamda son on
yıllık araştırmalara baktığımızda,
ciddi bir zihnî gerileme içinde olduğumuz görülmektedir. Kadının
ekonomik ve sosyal yaşamdan uzaklaştırılması,
mazbutlaştırma ve muhafazakârlaştırma çabaları da
şiddete zemin hazırlamaktadır.
Sayın
milletvekilleri, Mahatma Gandiye göre kaderimizi düşüncemiz
belirlemektedir. Yaşam biçimi, kullandığımız dilden
davranışlarımıza ve
alışkanlıklarımıza kadar tüm
yatkınlıklarımız bizi kaderimize
ulaştırmaktadır. Ülkemizde kadın, sadece doğuran,
büyüten, evi çekip çeviren, yaranmak, onay görmek zorunda hisseden konumundan
kurtarılamadıkça, bu geleneksel ezik hâlden, düşük benlikten çıkamadıkça
kaderi de değişmeyecektir.
Hukukçu
aktivist MacKinnona göre de toplumsal cinsiyet politik bir sistemdir. Bu
bağlamda atacağımız adımlar,
yasalaştıracağımız düzenlemeler sadece bugün için
değil, gelecek açısından da büyük önem
taşımaktadır. Bu nedenle, görüşmekte olduğumuz
tasarının her bir maddesinin, madde içindeki her bir kelimesinin
bütün insanları etkilemesinin yanı sıra, başta
kadınlar olmak üzere yarının büyükleri olan çocuklarımız
açısından yaşamsal önemde olduğu unutulmamalıdır.
Bu görüşler çerçevesinde incelendiğinde, tasarıda
kullanılan dil ve yapılan değişikliklerin âdeta MacKinnonu
doğruladığı görülmektedir.
Başbakanlığa
gönderilen tasarının tamamında birey sözcüğü
kullanılırken, önümüzdeki tasarıda bu sözcüğün kişi
olarak değiştirildiği görülmektedir. Kişi, halk
ağzında eş, koca anlamında kullanılmaktadır.
Oysa birey Kendine özgü nitelikleri yitirmeden bölünemeyen tek varlık.
olarak tanımlanmaktadır. Bu ayrım bile tasarının erkek
egemen söylemle hazırlandığının en büyük işaretlerinden
biridir. Sevgi dili kullanılmayan, sadece ayrımcı siyasi
ideolojilerin peşinden giden anlayış, şiddetin çözümü
olamaz.
Bu
yargıyı destekleyen bir başka örnek ise tasarının
Kurumlararası koordinasyon ve eğitim başlığı
taşıyan 16ncı maddesinin üçüncü fıkrasında, toplumsal
cinsiyet eşitliğine yönelik bilgilendirilmenin
çıkarılmasıdır.
Eğitime
yönelik yayınların, STKlar, barolar ve kadın örgütleriyle
birlikte hazırlanması talebinin reddedilmesini ise anlamak mümkün
değildir.
Kadınlara
yönelik şiddetle ilgili mücadele açısından önemli bir
kazanım olarak değerlendirilen şiddeti önleme ve izleme
merkezlerinin kadrosu ilk tasarıda 5.557 iken tasarının son
hâlinde 362ye indirilmiştir. 362 kişiyle şiddete
karşı etkin mücadele sağlanabileceğine inanıyor
musunuz? Yoksa kadro tahsisi yapılmadığı için mi sayı
bu kadar düşürülmüştür?
Öte
yandan, kadın ve çocuğa yönelik şiddetin bir insan hakkı
ihlali olduğunun açıkça belirtilmemiş olması,
tasarının amacı konusunda soru işaretleri
doğurmaktadır.
Cinsel
yönelim ve cinsel kimlik ifadelerinin yer almaması, korunacak bireyler
açısından cinsel eğilim farklılığı
olanların bulunmaması, insanlık ve yaradılış
adına büyük bir haksızlıktır.
Şiddetle
ilgili yasal başvuru süreçlerinde, taraflar arasında ara buluculuk ve
uzlaşma girişiminde bulunulmamasına yönelik düzenleme
yapılmaması, tasarının yaptırım gücünü ve
etkisini zayıflatmaktadır.
Şiddet
olaylarında kadının değil, erkeğin teşhir
edilmesine yönelik bir düzenlemenin olmaması da
caydırıcılık açısından önemli bir eksikliktir.
Sayın
milletvekilleri, bu konudaki iyi niyetli yaklaşımları,
çalışmaları, saygı ve takdirle karşılamakla
birlikte, tasarının şiddetle mücadele konusunda beklentileri
karşılamadığını belirtmek zorundayım.
İlkelerden
ödün verilerek kadın-erkek eşitliği ve fiilî eşitlik
kavramlarından korkularak kadına yönelik şiddetle mücadele
edilmesi mümkün değildir.
Yaşanan
sorunlar ve gelinen nokta, sadece yasal eksikliklerden
kaynaklanmamaktadır; bu konudaki bakış açısının
değişimi ve zihinsel dönüşüm, olmazsa olmazdır.
Hiç
kimsenin feminist olmasını beklememekle birlikte, herkesin hümanist
olması, sorunun çözümü adına önemli bir adım olacaktır.
Koruyucu olmanın yanı sıra hak ve özgürlük temelli
anlayış egemen felsefe olmalıdır. Bedeninin unutturulduğu,
kendi hükmünden çıkarıldığı, aile
planlamasının rafa kalktığı, aile ve sosyal
politikaların içinde birey olamamış, dolayısıyla
eşit olamamış kadına nasıl fırsat
eşitliği sağlanabilecektir? Oysa kadının toplum içinde
yer alması, sosyalleşmesi erkeği de sosyalleştirecek, her
yönden kontrollü hâle getirecektir. Bu noktada Mustafa Kemal Atatürkün
Ruhunuzu ve özgürlüğünüzü baskılardan kurtarın. sözü bizim yol
göstericimiz olmalı, kadının ekonomik, sosyal, kültürel
açıdan güçlendirilmesine yönelik politikalar geliştirilmelidir. Bunun
için de yeni anayasada Kadınlara Karşı Her Türlü
Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması
Sözleşmesi madde 5e koşut biçimde devlete, bir cinsiyetin
üstünlüğü ya da aşağılığına ilişkin
kültürel kalıpları değiştirme görevini vererek işe
başlamalıyız.
Bu
düşüncelerle, tasarının eleştiri ve öneriler
doğrultusunda yasalaşmasını diliyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaleli.
Gruplar
adına üçüncü konuşmacı, Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Mehmet Şandır, Mersin Milletvekili.
Sayın
Şandır, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün
Meclis Genel Kurulumuz gerçekten çok sakin bir gününü yaşıyor. Özel
bir konu görüşüyoruz. Söz konusu kadın ve ne yazık ki,
zannediyorum, mahcubiyetimizden bu sakinliğimiz. Kadına
karşı saygısızlığımızın veya
görevlerimizi yerine getiremeyişin hüznüyle, mahcubiyetiyle bugün
sıralarımız kıpkırmızı. Sağlık
olsun. Yine de 8 Mart Kadınlar Gününde böyle bir kanunu görüşmüş
olmayı Meclisimiz adına övünülecek bir husus olarak
değerlendirmek lazım.
Malumunuz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bizim bu kanunda,
Sayın Bakan Hanımefendinin talebiyle, en az konuşmak ve önerge
vermemek üzere bir kaydımız vardı, bir sözümüz vardı. Bunun
gereğini yerine getiriyoruz çünkü bu konu bizim ortak meselemiz. Yetmez,
ancak evet, daha iyi olsun, daha mükemmel olsun arzumuz var ama bu kanun bir
adım, bir vefa, bir sorumluluk gereği bu Meclisten
çıkarılmalı ve 8 Mart Kadınlar Günü dolayısıyla
kadınlarımıza bir saygının gereği
tamamlanması arzumuz vardı. Bu yönde Sayın Bakanın talebi
vardı. Bizim de buna samimiyetle çok konuşmayarak, önerge vermeyerek
bir an önce çıkmasını temin etmek noktasında bir
kararımız vardı ama anlaşılıyor ki diğer
siyasi parti gruplarının değerli milletvekillerinin kendi
sebepleri, kendi takdirleriyle konu sürekli önergelerle uzatılıyor.
Ümit ederim ki bugün çıkar.
Ben, buraya, ikinci bölümü bir fırsat bilerek,
kadınlarımıza saygılar sunmak, Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu olarak, camiası olarak, tüm kadınlarımıza
saygılarımızı sunmak, onlara karşı olan
mahcubiyetimizi milletin kürsüsünden ifade etmek için söz aldım.
Gerçekten, değerli milletvekilleri, kadın bizim en
değerli varlığımız, anamız. Yani neslimizin,
geleceğimizin kurucusu kadın. Eşimiz, hayatımızı
paylaştığımız, sırrımızı
paylaştığımız, hayat yoldaşımız
kadın. Sevimli çocuklarımız kadın,
kızlarımız. Dolayısıyla bunlara karşı
şiddetin ulaştığı boyutun getirdiği bir
telaşla bugün bir kanun görüşüyoruz. Daha önce de bu tür kanunlar
çıkardık. Biliyorsunuz, 1998 yılında çıkarılan
4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun da vardı.
Başka kanunlar da var, çok detay bilmiyorum ama olduğunu biliyorum.
Uluslararası sözleşmeler var, bu konuda sivil toplum
kuruluşları var, onların toplantıları var, birçok
eylemler var ama ne yazık ki -ne yazık ki üzülerek ifade ediyorum-
kadına şiddet, aile içi şiddet her geçen gün daha fazla
artıyor. Bu hepimizin sorumluluğu; bir yeri, Hükûmeti falan suçlamak
değil, bir sonucu ifade etmek açısından söylüyorum. Türkiye'ye
yakışmayan, Türk milletine yakışmayan, bu milletin
medeniyet değerlerine yakışmayan, inanç değerlerine
yakışmayan bir sonuç var ortada. Bu sonucu, böyle bir, siyasetin
malzemesi, muhalefet siyasetinin iktidarı suçlama aracı olarak
kullanmanın çok ötesinde bir sosyal yara olarak, geleceğimiz
açısından bir endişenin ifadesi olarak söylemek istiyorum.
Bugün, kadına şiddetle tezahür eden hadise toplumsal cinnet
noktasında. Her geçen gün
Tabii, bir şeyi daha
ifade etmek istiyorum: Sayın Hükûmet burada, medyadan sorumlu, TRTden
sorumlu, basından sorumlu Sayın Bakan buradalar; bu kadına
şiddet, bu toplumsal cinnet örneklerinin, haberlerinin televizyonlarda
çarşaf çarşaf yayınlanmasına bir tedbir geliştirmemiz
lazım. Bu, işi önlemek, bu konudaki toplumsal
duyarlılığı uyandırmak değil, endişe
ediyorum ki özendirmek gibi bir sonuç getiriyor.
Dolayısıyla,
değerli milletvekilleri, gerçekten çok sorunumuz olabilir ama
geleceğimizin kurucusu kadınlarımızı bu şiddetten
kurtaramadıkça, bu öz güvenine kavuşturup hayatı birlikte
paylaştığı eşinden bu düzeyde bir şiddet
görmekten kurtaramazsak, bizim, işte büyük Türkiye hayali görmemiz falan
çok gerçekçi olmayacaktır.
Bugün
gazetelerde yayınlanan, hepinizin gördüğünü bildiğim bir anket
sonucu var. Ben inanıyorum ki, değerli milletvekilleri, bizi izleyen
değerli vatandaşlarımız, bu anket sonucunu 2yle çapmak
lazım çünkü biz, acımızı paylaşmaktan, onu ifade
etmekten, şikâyetlenmekten utanan bir kültüre sahibiz, kin beslemeyen bir
toplumuz biz. Onun için, eşinden gördüğü şiddeti gazeteciye, bir
başkasına konuşmaya utanır bizim kadınımız.
Ama bütün buna rağmen, bugün gazetelere yansıyan ankette -8 Mart
Kadınlar Günü dolayısıyla hazırlanan ve bugün
yayınlanan ankette- çalışan kadınların yüzde 40,7si,
çalışmayanların ise yüzde 46,9u eşinden fiziksel
şiddet gördüklerini ifade etmişler. Ben inanıyorum ki bunu 2
katıyla çarpmak lazım ve bir eş olarak, meselenin muhatabı
bir eş olarak tüm kadınlarımızdan, milletimizin huzurunda
özür diliyorum çünkü bu, bir realite, bu, bizim realitemiz, bu, toplumun
realitesi. Bu toplumu bu noktaya getiren hangi sebep varsa hep birlikte
lanetlememiz ve gereken tedbiri almamız lazım, bunu kabul edemeyiz.
Bunlar, bu kadınlar bizim çocuklarımızın anaları.
Anası dövülen bir çocuğun hayata sarılması, Türkiyeyi
lider ülke Türkiye yapabilmesi mümkün mü?
Değerli
arkadaşlar, sayın Hükûmet çok sorununuz olabilir, övünmeye çok
sebebiniz olabilir ama kadınlarla ilgili ulaşılan bu sonuca bir
tedbir getirmek gibi, bu noktadan dolayı kalkıp burada bu toplumdan
özür dilemek gibi bir büyüklüğü de göstermeniz gerekiyor. Gerçekten
acı değerli arkadaşlar.
Tekrar
ediyorum, tenkit için söylemiyorum, bir sonucu ifade ediyorum. Bu sonucu bütün
yalınlığıyla, bütün acılığıyla,
canımızı acıtacak şekilde burada ifade edemiyor, bunun
tedbirlerini geliştirmek için Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak,
iktidarı ve muhalefetiyle, bir kararlılık içerisinde
olamıyorsak, yanlış yapıyoruz demektir. Biz geleceği
kurmak noktasında, geleceğin kurucusu olan kadınlarımızı,
analarımızı böyle bir zillete mahkûm ederek, aslında kendi
geleceğimizi, ülkemizin geleceğini uçuruma atıyoruz demektir.
Bu
sebeple söylüyorum, değerli arkadaşlar, kadın, aile ve çocuk,
üçü birbirinden ayrılmaz en değerli varlığımız.
Şimdi, çocuğu hedefleyen, çocuğu programlamayı hedefleyen
bir kanun görüşüyoruz yukarıda: 4+4+4. Sıradan bir kanun
değil, bir neslin geleceğini planlıyoruz ama burada da maalesef,
yine, birbirimizi anlamak için konuşmuyor, hatta kavga yapıyoruz.
Kadına şiddetin konuşulduğu bir günde, çocuğun
eğitimiyle ilgili bir kanunun görüşülmesinde, birbirimizi anlamaya
çalışmadan, kavga yapıyorsak durup düşünmemiz lazım.
Değerli
milletvekilleri, kendimizi kandırmayalım. Gelinen sonuç bir toplumsal
cinnet hâlidir, gelinen sonuç itibarıyla sorumsuzluğun top
yaptığı, zirve yaptığı bir noktadayız. Böyle
bir günde hâlâ şiddeti bir araç olarak kullanıyorsa Türkiye Büyük
Millet Meclisi, söylenecek çok fazla bir şey kalmamış demektir.
Üzüntülerimi
ifade ediyorum. Bu kanunun çıkmasını her şeye rağmen
doğru, gerekli, faydalı görüyor, destek vereceğimizi ifade
ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Şandır.
Gruplar
adına son konuşmacı Sayın İlknur Denizli, İzmir
Milletvekili; AK PARTİ Grubu adına.
Buyurun
Sayın Denizli. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakika.
AK
PARTİ GRUBU ADINA İLKNUR DENİZLİ (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Ailenin Korunması ve
Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun
Tasarısının ikinci bölümü üzerinde grubum adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
8
Mart Dünya Kadınlar Gününü yılın
tüm günlerinde kadınların saygıyla ve sevgiyle
yaşayacağı ve yaşatılacağı günlerin
yakın olması dileğiyle kutluyorum. 8 Martı kutlamanın
heyecanına biraz hüzün karışıyor bugün. Hüznümüzü
artıran, kadınların şiddete maruz kalmaya devam ediyor
olmaları.
Kadınlar
Sonbahar şiirinde Attila İlhan diyor ya: Kadınlar sonbahar
yapraklarını dökmeye başlar/Titrek dudaklarında
sarışın bir keder/Nabız kaybolur, kan susar,
dolaşım yavaşlar. İşte, tam da böyle kederdeyiz.
Duyduğumuz her haber, gördüğümüz her fotoğraf içimizi
acıtıyor, daralıyoruz. Birine bile tahammül edemeyecekken
birkaçına birden şahit oluyoruz; birini içimize sindirememişken,
sindiremeyecekken yeni bir şiddet haberi ile sarsılıyoruz ancak
yaşananları soğukkanlılıkla değerlendirmek
durumundayız, bize düşen budur. Yaşananların ne
olduğunu, sebeplerini, ortaya çıkış biçimlerini,
kısacası sorunu tüm yönleriyle ele alıp çıkış
yollarını, önleme yollarını bulmalıyız.
Kadınların
devletine, devletin her bir görevlisine, polisine güvenmesini sağlamak
durumundayız. Bu ülkenin her şehrinde, kasabasında
kadınların gündüz ve gece seyahat ederken ya da
çalışırken emniyet içinde yaşamasını mümkün
kılmalıyız. Onlar en zor anlarında devletin himayesine
girebilmeliler.
Kısacası,
kadınlara siper olmamız, kadınlara umut olmamız
gerektiğinin farkındayız. Bu sorumluluk ne gerektiriyorsa
hepsini ve daha fazlasını yapmak için çalışıyoruz.
Çalışmalarımız her geçen gün artarak devam ediyor.
Yaşadığımız hüzünlere son verme çabası içinde
ileriye dönük umutları yeşertme hedefindeki Hükûmetimiz olanca
gücüyle çalışıyor, çabalıyor. Sadece bugünü değil,
geleceği düşünerek, kalıcı ve sağlıklı
çözümlere ulaşmak için stratejik çalışmalar yürütülüyor.
Kadınların
yüklendikleri sorumluluklar, yaptıkları ve yapacakları
işler bir ülke için hayati önemdedir. Kadınlar destek olmazsa
nelerden mahrum kalacağımızı saymaya kalksak çok uzun bir
liste çıkar.
Bugün
ne yazık ki şiddete konu olmasıyla gündeme gelen kadın,
aslında kendi adına ve bütün toplum adına şiddetin
ilacıdır. Kadına şiddetle yaklaşanlar, farkında
olmasalar da kendi içlerinde taşıdıkları bir şiddetin
girdabında yaşamaktadırlar. Onların dünyaya
bakışları, eşyayı kullanışları,
tabiattan yararlanmaları, hatta kendilerine bakışları
şiddet içermektedir. Daha derinden bir yerlerden şiddetin pençesine
düşmüşlerdir. Şiddetin bütün kaynaklarıyla kökünün
kazınması için yine kadının aklına, yüreğine ve
emeğine ihtiyacımız var.
Kadınlarımız
olmasa sadece ülkemizi değil, dünyayı ve kötülüklere meyilli
çağımızı da şiddetten koruyamayız. Sadece fiziki
şiddetten söz etmiyorum, içimize yerleşen ve giderek bünyemizi
kontrol altına alan şiddet duygusunu anlatmaya
çalışıyorum, ruhumuzu karartan, irademizi esir alan şiddeti
tarif etmeye çalışıyorum. Doğaya, eşyaya, topluma,
tarihe yönelik bir şiddet hâli var yeryüzünde. Bundan mutlaka
kurtulmamız gerekiyor, kendimizi, ülkemizi, çevremizi, hatta
çağımızı kurtarmalıyız.
Biliyor
musunuz ki şiddet, öğrenilen, görerek taklit edilen bir
davranış biçimidir. Şiddetin herhangi bir şekilde
başvurulabilecek yollardan biri olmaktan çıkarılması, sonu
şiddete varan yola girilmemesi ancak eğitimle sağlanabilir. Bunu
yapacak olan, bu uzun soluklu örnek olma ve öğretme çabasını
üstlenecek olan da ancak kadınlardır. Yarının yetişkin
kadınları ve erkekleri olacak bugünün çocuklarına şiddetten
tamamıyla arınmış bir ortam hazırlayacak olanlar da
kadınlardır.
Kadın olmadan eksik kalacak
yanlarımızı saymaya devam edelim isterseniz.
Kadınlarımız olmadan demokrasimizin
düzeyini yükseltemeyiz, demokrasimizi sağlam temellere oturtamayız.
Bunu sadece 8 Mart için söylenmiş bir ifade olarak kabul etmeyin lütfen.
Sonuçta demokrasi, karşılıklı empatiyi, toleransı esas
alan bir rejimin adıdır. Karşısındakinin
varlığına, görüşlerine saygı duymayı,
haklarını korumayı öngören bir rejimdir demokrasi. Kaba güce
değil, bir araya gelmenin gücüne, ortak fikirler oluşturmanın
gücüne yaslanır demokrasi ve bu yaklaşım biçimini, dengeleri
gözeterek ortaklıklar kurmayı ancak kadınlar güçlendirebilir ve
çoğaltabilir. Kadınların bu alandaki görünmeyen ancak kuvvetle
hissedilen etkileri çok açıktır.
Kadınlarımız olmasa, onları üretim
süreçlerine dâhil etmesek üretimimizi de artırmamız mümkün
değil. Nüfusun yarısını oluşturan bir kitlenin üretime
yeterince katkı vermediğini düşünebiliyor musunuz? Tarımda,
sanayide, hizmet sektöründe kadının katkısının eksik
kalmasına, çağdaş dünyanın rekabete dayalı ekonomi
sisteminde yer var mıdır acaba?
Kadınlarımız olmasa, toplumsal
ilişkilerimiz, saygımız, sevgimiz, nezaketimiz nereye varır
acaba? Komşuluklarımız, dostluklarımız,
yardımlaşmamız ne hâle gelir? Kadınlar her alanda
olduğu gibi toplumsal dokunun oluşmasında ve zedelenmeden
korunmasında da temel işlev görmektedirler. Öyleyse hep birlikte
kadını layık olduğu saygın yere taşımamız
gerekiyor. Ona değer vermeli, onu toplumsal yapının merkezine
yerleştirmeliyiz.
Bu konuda hassasiyetle ve sözde değil,
eylemlerimizle, davranışlarımızla bu işe gücümüzü ve
gönlümüzü koymalıyız ama ne yaparsak yapalım şunu bilmemiz
gerekiyor ki, yapılanlar sadece düzenlemelerdir, kanunlardır,
aslolan, zihniyetlerin değişmesidir. Ben, bir gün, Türkiyede
zihniyetlerin de değişeceğine ve bu gibi kanunları bu
meclislerde konuşmayacağımıza inanıyorum, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Denizli.
Şahıslar
adına, Tekirdağ Milletvekili Sayın Özlem Yemişçi.
Sayın
Yemişçi, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÖZLEM
YEMİŞÇİ (Tekirdağ) Sayın Başkanım, çok
değerli milletvekili arkadaşlarım; Ailenin Korunması ve
Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısının
ikinci bölümünde geneli üzerinde konuşmak üzere şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisimizi sevgiyle,
saygıyla selamlıyorum.
Kadınlarımız,
önceleri, şiddeti dört duvar arasında yaşardı. Geçmiş
yıllara bakıldığı zaman, istatistiklerin arttığı
söyleniyor. Bunu söyleyenler bilmiyorlar ki önceleri devletten ürken, devletten
korkan Nasıl olsa çözümü olmaz. diyen kadınlar, artık, dört
duvar arasında yaşanan şiddeti devletimize anlatmaktan korkmuyorlar.
Şiddet artmadı, sadece geçmiş yıllarda halının
altına paspas yapılanlar artık gün yüzüne çıkıyor.
Kadınlarımız artık devletimize inanıyor,
kadınlarımız artık devletimize güveniyor ve
kadınların güvenini kazanmanın ne kadar zor olduğunu en
fazla da kadınlarımız bilir. Kadına kalkan el, bir anneye kalkan
eldir. Sizlere, annelerinizin sizler için ne ifade ettiğini sormama
herhâlde gerek yok. Şiddeti önleme ve izleme merkezlerinin kurulması,
tabii ki hemen şiddeti bitirmeyecektir ama ölçüleri el altında
tutacaktır. Ölçemediğin şeyi kontrol edemezsin, önlem
alamazsın, çözüm bulamazsın. Yüce Meclisimizin atmış
olduğu adımlar, gelecekte bu konunun kesin çözüme
ulaşacağının garantisidir.
Kadın dediğini
koluna taktın mı yakışacak, duvara çarptın mı
yapışacak. zihniyetini biz AK PARTİ Hükûmeti olarak tarihe
gömüyoruz. Ha, onları duvara çarpa çarpa tarihe gömmek bir kenara, biz bu
zihniyete kin ve nefret beslemeyeceğiz. Biz onları
eğiteceğiz, onlara öğreteceğiz kadının kim
olduğunu. Biz kadınlar toplumlara yetiştirilen evlatların
ilk ve son eğitmenleriyiz. Evlatlarımıza merhametimiz çoktur.
Biz elimizdeki hamuru siyasete karıştırdık mı o
hamurun bereketi siyasete yansır.
Kadınlarımız
samimiyete inanıyor. Kadınlarımız sözüne itimat edene
inanıyor. Kadınlarımız haksızlığın
önünde adalet sağlayana inanıyor. Kadınlarımız
işte bu yüzden Adalet ve Kalkınma Partisine inanıyor.
Kadınlarımız il, ilçe, belde dolaşarak kadınların
sorunlarını yerinde tespit edebilen ve çözüm üretebilen Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanımız Fatma Şahine inanıyor.
Kadınlarımız Başbakanımıza inanıyor ve
güveniyor.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; dilerim ki hayatın her alanını
erkeklerle paylaşan, ürettiği değerleri tıpkı erkekler
gibi insanlığa sunan kadınlarımız ekonomik alanda da,
siyasette de çoğalsın. Kadının bakış
açısı her alanda farklılık yarattığı gibi
siyasette de belirgin bir hâle gelsin. Kadınlar, toplumu ileri götüren
sosyal dinamiğin temel kaynağıdır. Annelik rolüyle yeni
nesillere şekil verendir. Bu nedenle, kadına yapılan
yatırım geleceğe yapılan yatırımdır.
Unutmamalıyız ki
hak verilmez, alınır. Büyük Önder Atatürk cumhuriyetimizi kurarken
kadınların erkeklerle birlikte bu ateşi sonsuza dek
yaşatacağına inanıyordu. Şiddetin önlenmesi ile
koruyucu ve önleyici tedbirlerin etkin olarak uygulanmasına yönelik uzman
ve tercihen kadın personelin bulunacağı, destek ve izleme
hizmetlerinin verildiği, yedi gün yirmi dört saat esasına göre
çalışan şiddet önleme merkezleri, izleme merkezleri çok
önemlidir.
8
Mart Dünya Kadınlar Günümüz kutlu olsun.
Kadınlarımızı sadece 8 Martta değil her gün anma
dileğiyle, sevgi ve saygımla. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yemişçi.
Şahısları
adına
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, efendim, son
derece önemli bir kanun tasarısını görüşüyoruz. Bugün Dünya
Çalışan Kadınlar Günü. Böyle bir günde ailenin korunması ve
kadına karşı şiddetin önlenmesiyle ilgili bir kanun
tasarısını görüşüyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi olarak,
eksikliklerine karşı, destek verdiğimiz bir kanundur, bugün de
yasalaşmasını arzu ediyoruz ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi
sıraları son derece boş, özellikle iktidar partisinin
sıraları son derece boş. Böyle bir tasarının çok daha
geniş katılımla yasalaşmasını arzu ediyoruz. O
nedenle, ilk yapacağınız oylamada karar yeter sayısı
istiyoruz efendim. Bunu şimdiden söylüyorum ki iktidar partisi şimdiden
hazırlığını yapsın ve bu yasayı beraber
çıkaralım efendim.
Teşekkür
ederim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, Sayın Hamzaçebiye
katılıyorum. İktidar partisi grubuna baktım, 60-70
kişi var, sayımızın yaklaşık yüzde 25i.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) 36 kişi Sayın Başkan
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Muhalefet grubuna baktım, 8 kişi var,
sayılarının yüzde 5i. Yani tüm siyasi parti
gruplarının, grup başkan vekillerinin, milletvekili
arkadaşımız böyle önemli bir yasada Genel Kurulda olmaya davet
etmeleri gerektiğini
Sayın Hamzaçebiye de bu vesileyle
teşekkür ediyorum.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Davet ediyorum, Adalet ve
Kalkınma Partisi milletvekili arkadaşlarımızı buraya
davet ediyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Bütün siyasi parti gruplarını buraya
davet ediyoruz efendim, haklılar.
BAŞKAN
- Evet, uyarılara teşekkür ediyorum.
Yalnız,
bu arada şunu da söyleyeyim: Bayan milletvekillerimizin, kadın
milletvekillerimizin büyük bir çoğunluğu da bazı
toplantılarda, üniversitelerde, sosyal faaliyetlerde, sendikalarda.
Onları o bakımdan mazur görebiliriz ama yine de Meclisin tabii ki
büyük çoğunluğunun burada olmasını biz de arzu
ediyoruz.
AYLA
AKAT ATA (Batman) Bizim de programlarımız vardı Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Hamzaçebi
Şimdi
Sayın Aylin Nazlıaka Ankara Milletvekili? Yok.
O
zaman soru-cevap kısmına geçiyoruz.
Şimdi,
on beş dakika süreyle soru-cevap işlemi yapacağım.
Sisteme
girmiş olan arkadaşlarımıza sırayla söz
vereceğim.
Sayın
Ata
AYLA
AKAT ATA (Batman) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Aracılığınızla Sayın Bakanıma yönelteyim;
gerçi bugün Sayın Bakanımız burada değil, belki
cevabını şu an alamayabiliriz ama bu konuda bir cevap
verilmesini önemsiyoruz.
2012
yılı itibarıyla cezaevlerinde tutulan tutuklu ve hükümlü
kadın sayısını öğrenmek istiyoruz.
Ve
yine, özel yetkili ağır ceza mahkemelerinin görev alanı
kapsamında yargılanan kadın hükümlü ve tutuklu
sayısını öğrenmek istiyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ata.
Sayın
Dora
EROL
DORA (Mardin) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, şiddete maruz kalan kadınlar için sığınma
evlerinin ve geçici istasyonların hayati önemde olduğunun hepimiz
farkındayız. Mardin ilinde ise şiddete maruz kalan kadınlar
için herhangi bir sığınma evi mevcut değildir. Mardinde
şiddete maruz kalan kadınlar yetiştirme yurdunda yaşamak
zorunda kalmaktadırlar. Kadın kurumlarının yerel yönetim ve
valiliklerle yaptıkları görüşmeler maalesef sonuçsuz
kalmıştır. Mardinde bir sığınma evi ve geçici
istasyon açmayı düşünüyor musunuz? Bununla ilgili bir
çalışmanız var mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, hâlen ülkemizde Kadın sığınma evi. adıyla
hangi illerde, toplam kaç adet sığınma evi vardır? Bu
sığınma evlerinde bulunan kadınlarımızın
sayıları ne kadardır? Bu tasarı içerisine gördüğüm
kadarıyla böyle bir konu dâhil edilmemiştir. Acaba
sığınma evlerine sığınmış olan
kadınların gerek eğitimleri gerekse şiddetten
korunmaları açısından bu düzenleme içerisine böyle bir ekleme
yapılması düşünülmekte midir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın
Şandır? Yok.
Sayın
Aksoy
HALİL AKSOY
(Ağrı) Sayın Bakana iki tane sorum var.
İstanbul
Sözleşmesinde sözü edilen ihbar hakkını kullanan üçüncü
şahıslar oldu mu, bunların sayısı kaçtır? Birinci
sorum bu.
İkinci sorum:
İnsan hakları örgütleri ve kadın örgütleri tarafından
kadına yönelik şiddet verileri kamuoyuna belirli aralıklarla
açıklanıyor. Bakanlığınızın bu konuda, bu
amaçla yapmış olduğu çalışmalar var mıdır;
varsa, açıklamayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Kürkcü
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(Mersin) Bugün, 8 Mart dolayısıyla Türkiyenin pek çok yerinde
kadınlar hak ve taleplerini dile getirecek şekilde sokaklara
çıkmak istediler. Anayasanın 34üncü maddesi, önceden izin
almaksızın herkesin, bütün yurttaşların toplantı ve
gösteri yapma hakkına sahip olduğunu kayıt altına almakla
birlikte, Mersinde sokağa çıkan kadınların
yürüyüşlerini yapmalarına izin verilmedi. Pervin Buldanın
öncülüğünde burada sokakta olan kadınlar bir oturma grevi yapmak zorunda
bırakıldılar. Bu bakımdan, Hükûmet 8 Marttaki gösteriler
için, bu yasanın da çıkartılacağı dönemde özel bir
hassasiyet göstermiş ve kadınların gösteri haklarını
kullanmasını kolaylaştıracak tedbirler için önceden mülki
amirleri uyarmış mıdır, öğrenmek istiyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kürkcü.
Sayın Tuncel
SEBAHAT TUNCEL
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Aracılığınızla
Sayın Bakana sormak istiyorum.
Bu kanun
tasarısında, özellikle son bölümde, ihdas edilen kadrolar konusunda
-biraz önce kürsüde de söyledim- 362 sayısı var ve bu kadrolarda
hukukçular yok. Aslında kadınlar ciddi anlamda hukuki desteğe de
ihtiyaç duyuyor. Bununla nasıl bu sorunu çözmeyi düşünüyor ve bunu
genişletmeyi düşünüyorlar mı?
İkincisi
-kadın örgütlerinin de çok merak ettiği- bu konuda ayrı bir
bütçe ayrılacak mı yani kadına yönelik şiddetin önlenmesi
konusunda Bakanlığın ayrı bir bütçe konusunda bir
çalışması olacak mı önümüzdeki dönem, en azından bütçe
görüşmelerinde, şimdi olmasa bile?
Diğer bir konu,
aslında bugün Dünya Emekçi Kadınlar Günü ve birçok kadın ve
birçok işçi aslında işten atılmış durumda. Üç yüz
elli üç gündür direnişte olan Kampana Deri işçileri var, Hey Tekstil
işçileri var. Bu konuda Bakanlıkta herhangi bir veri var mı?
Yani, bugüne kadar kaç tane kadın iş yerinden edildi, sendikalı
mücadele nedeniyle işten çıkarıldı ve bu
kadınların durumunu gidermek için, yani buradan mağduriyetlerini
giderme konusunda Bakanlığın, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının bir çalışması var mı?
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tuncel.
Sayın
Bakan, buyurun.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Atanın
sorduğu 2012 yılındaki hükümlü ve tutuklu
sayılarını Adalet Bakanlığımızdan bilgi
almak suretiyle kendilerine takdim edeceğiz, arz ederim.
Sayın
Doranın, sığınma evleri, mevcut durumu ve kapasitesi
Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünün verdiği sayılara
göre 55 tane kadın sığınma evi ve kapasiteleri 1.223 tane.
Yerel yönetimlerin 26 tane kadın sığınma evi var,
kapasitesi 614. Sivil toplum kuruluşlarının da 3 adet, bunun da
kapasitesi 42. Yani, toplam 84 adet kadın sığınma evinin
1.879 kapasitesi bulunmaktadır, arz ederim.
Sayın
Işıkın hangi ilde, ne kadar sığınma evi var
sorusu da bu cevabın içerisinde bulunmaktadır.
Bu
Mardinle ilgili kadın sığınma evi ve konukevi şu anda
yok, bu konuda da çalışmalarımızı Bakanlık
tarafından sizlere takdim ederiz.
Sayın
Tuncelin sorduğu, kadına yönelik şiddet için Bakanlıkta
bütçe ayrılıyor mu? Kanun içerisinde bu var. Bütçe ayrılacak,
eğer yetmezse de genel bütçeden talepte bulunacak diye kanunda bu derç
edilmiş vaziyette.
Diğer
sorulara da yazılı olarak cevap vereceğimi arz ederim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bakanım.
Sayın
milletvekilleri, ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi,
ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge
işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
14üncü
madde üzerinde iki önerge var, okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte
olduğumuz 181 sıra sayılı Ailenin korunması ve
kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanun
tasarısının 14. maddesinin 1. fıkrasına son cümle
olarak "Kurulacak şiddet önleme ve izleme merkezlerinde Barolar
tarafından görevlendirilmiş olan Avukatlar da görev yapar. Avukatlara
ödenecek ücret Bakanlık ile Barolar Birliği tarafından
belirlenir, ödeme Bakanlık bütçesinden yapılır."
İbaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ayşe
Nedret Akova Dilek
Akagün Yılmaz Sena
Kaleli
Balıkesir Uşak Bursa
Sedef
Küçük Sakine
Öz Mahmut
Tanal
İstanbul
Manisa İstanbul
Engin
Özkoç
Sakarya
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
181 sıra sayılı kanun
tasarısının 14 üncü maddesinin 1 inci fıkrasında
"çalışmalarını" ibaresinden sonra "tek
adım" ibaresinin eklenmesini,
2 inci
fıkrasının sonuna gelmek üzere "Bu merkezler alanda
çalışan kadın örgütleri ile işbirliği halinde
çalışmalarını sürdürürler" ibaresinin eklenmesini,
2 inci fıkradan
sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini,
(3) Tedbir
kararının gereklerine aykırılık aynı zamanda bir
suç oluşturuyorsa, bu suçla ilgili olarak gerekli kanuni işlemlere
gecikmeksizin başlanır."
Ayla
Akat Sırrı
Süreyya Önder Sırrı
Sakık
Batman
İstanbul
Muş
Sebahat
Tuncel Ertuğrul
Kürkcü
İstanbul
Mersin
BAŞKAN Sayın Komisyon son önergeye
katılıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Hükûmet?
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
- Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Sayın Ata, buyurun.
AYLA AKAT ATA (Batman)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülen
yasanın 14üncü maddesi üzerine vermiş olduğumuz
değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
kadına yönelik şiddet konusunda gerek bu alanda çalışan
kadın örgütleri arasındaki iş birliği gerekse de bu konuda
önleyici hizmet ya da koruyucu hizmet koymuş olan kurumsal, kamu
kurumlarının ortak çalışması tabii ki sorunun üzerine
gitme noktasında çok önemli bir nokta. 14üncü madde de ortak
çalışmaya atıfta bulunuluyor. Bu ortak çalışma
kısmında bizim önergemizde Tedbir kararının gereklerine
aykırılık aynı zamanda bir suç oluşturuyorsa bu suçla
ilgili olarak gerekli kanuni işlemlere gecikmeksizin başlanır.
şeklinde bir ek madde ve yine, ikinci fıkranın sonuna gelmek
üzere Bu merkezler alanda çalışan kadın örgütleriyle iş
birliği hâlinde çalışmalarını sürdürürler. şeklinde
ibarenin eklenmesini ve yine çalışmalarını kelimesinden
sonra tek adım ibaresinin eklenmesini talep ediyoruz.
Bu
konuda kadın örgütlerinin hassasiyeti şu konuda çok önemli: Kamu
kurumları vermiş oldukları hizmeti bu alanda çalışan
kadın örgütlerinin ortaya koymuş olduğu iradeyi yok sayarak,
samimiyeti yok sayarak, hizmeti yok sayarak başarıya
ulaşmaları mümkün değil, sonuç almaları da mümkün
değil. Çünkü şiddet mağduru olan birçok kadının
öncelikli olarak bir kamu kurumuna gitmek yerine bu konuda bağımsız
çalışma yürüten kadın kurumlarına gitmiş olması,
gittiği gerçeğiyle karşı karşıyayız ki, bu
gitmiş olması da en doğal olandır.
Şunu
ifade edelim: En azından seçim bölgemiz itibarıyla, kadın
yaşamın her alanında şiddetle mağdur, şiddetle
karşı karşıya, bu bir gerçek ama aynı zamanda
bulunduğumuz ortamda bir sosyal şiddet var. Bugün 8 Mart. 8 Mart
alanlarında yürüyüşe giden, eylem ve etkinliklerde bulunan
kadınlara bile uygulanan şiddetle karşı
karşıyayız İstanbulda, Mersinde.
Kadının
bir kamu kuruluşuna gidip Ben şiddet mağduruyum. demesinin
önünde bazı engeller vardır başta da kollukla yaşamın
diğer alanlarındaki şiddet dolayısıyla karşı
karşıya geliyor olmasından kaynaklı. Kadınlar
çocukları için, kadınlar eşleri için, kardeşleri için
kaygı duydukları bir alanda gidip bir kolluk gücüne başvurup ya
da bir kamu kurumuna başvurup Biz şiddet mağduruyuz, bizi
koruyun. diyemiyorlar ve demiyorlar da. Ama bağımsız kadın
kuruluşları bu konuda çok anlamlı bir emek ortaya koyuyor ve bir
kadın kurumunun -ve dinleyen kadınsa, bunu gönüllü olarak yerine
getiriyorsa- kapısını çalmaları ve hizmet talep etmeleri
çok daha kolay gerçekleşiyor.
Değerli
milletvekilleri, şu bir gerçek: Eğer biz yaşamın tüm
alanlarında maruz kalınan, kadının maruz kalmış
olduğu şiddeti görünür ve bilinir kılabilirsek o zaman
şiddeti engellemenin de önündeki ilk adımı atmış
oluruz. Bakın, dün de belirttik. Hâlâ kadın katliamlarının
failleri, toplumda genel bir algı olabiliyor çoğu zaman, kahraman
olarak varsayılıyor. Öyle bir konuma getirebilmeliyiz ki şiddeti
görünür kılmalıyız, bilinir ve ayıplanır, kabul
edilemez kılmalıyız, karşısında, bunu yapan
insanın kamu önüne, toplum önüne çıkabilecek herhangi bir cesareti
olmasın, bunu yaparken toplum benim hakkımda ne düşünür
kaygısı taşısın. Bunu hep beraber
başarabilmeliyiz.
Yine,
bu konuda yürütmenin ilgili bakanlıklarının -Adalet
Bakanlığı başta olmak üzere, İçişleri
Bakanlığı başta olmak üzere, yine her ne kadar isminde
kadın yoksa da kadından
sorumlu bakanlık başta olmak üzere- sunduğu verilere
baktığımızda çok yetersiz. Biz bu verilerin görünür olmasını
istiyoruz. İnsan hakları örgütleri, kadın örgütleri bu bilgileri
kamuoyuyla paylaşıyorlar ama bir bakıyoruz, gazetelerin üçüncü
sayfalarında yer alan kadın cinayetleri kadar bile bu haberlere yer
verilmiyor, ortaya konulan emek görünür ve bilinir hâle getirilmiyor. Bu
noktada, bizler, öncelikli olarak kamu kurumları arasında var
olduğu söylenen iş birliği kadar kamu kurumları ile bu
konuda çalışan, bağımsız çalışan, gönüllü
çalışan sivil toplum örgütleri, kadın örgütleri arasında
bir iş birliğinin söz konusu olması gerektiğini
düşünüyoruz.
Yine,
eğer şiddet mağduru kadın bunu açığa
çıkaracak, üstüne gidecek cesareti göstermişse -ki, bunun
açığa çıkması, üstüne gitmesi için bir bilinçlenme ve
eğitim söz konusu çünkü çoğu zaman Aile içinde yaşanan aile içinde
kalır. anlayışıyla ve kadın olmanın, bir genç
kadın olmanın sorumluluğuyla bu bilgiler gizli kalıyor,
kamuoyundan saklanıyor, aile içinde bile ifşa edilmiyor- eğer
bunu gösterebilme cesareti ortaya konmuşsa başvuru
yapıldığı andan itibaren tek merkezde tüm işlemler
bitebilmedir. O yüzden, biz, burada, yedi gün yirmi dört saat esasına göre
maddede belirtilen cümlenin başına tek adım ibaresinin de
eklenmesini istiyoruz. Kadın birden fazla kuruma götürülmemelidir.
Yine
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYLA
AKAT ATA (Devamla) Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Ata, teşekkür ediyorum efendim.
Sayın
Ata ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi,
diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte
olduğumuz 181 sıra sayılı Ailenin korunması ve
kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanun
tasarısının 14. maddesinin 1. fıkrasına son cümle
olarak "Kurulacak şiddet önleme ve izleme merkezlerinde Barolar
tarafından görevlendirilmiş
olan Avukatlar da görev yapar. Avukatlara ödenecek ücret Bakanlık ile
Barolar Birliği tarafından belirlenir, ödeme Bakanlık
bütçesinden yapılır." İbaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Engin Özkoç (Sakarya) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Sayın Komisyon?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Kim konuşacak?
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Özkoç.
BAŞKAN
Sayın Özkoç, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
(CHP
Sakarya Milletvekili Engin Özkoç Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla
Genel Kurulda çiçek dağıttı)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, konuşması
BAŞKAN
Sayın Özkoç, bunlar, kuliste dağıtılması gereken
şeyler ama.
HURŞİT
GÜNEŞ (Kocaeli) Sayın Başkan, İç Tüzükte bir engel var
mı?
BAŞKAN
Var efendim. Evet, Mecliste müsaadesiz hiçbir şey
dağıtılmaz ama bugün artık arkadaşımız
hanımlara veriyor, bir şey demeyelim.
Sayın
Özkoç, buyurun.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Özkoç, CHP Grubuna vermediniz.
ENGİN
ÖZKOÇ (Devamla) Onlar benim efendim
Ben daha önce verdim, daha önce verdim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla, sevgiyle,
hürmetle selamlıyorum.
Bugün
çok önemli bir gün; bugün Kadınlar Günü. Önce, şöyle başlamak
istiyorum: Hayatta en çok değer verdiğim, hayatım boyunca
hakkını ödeyemeyeceğimi düşündüğüm, hayatımda en
çok sevdiğim annemin ellerinden öperek, onun bana haklarını helal
etmesini dileyerek, onu saygıyla, sevgiyle anarak burada Kadınlar
Gününü kutlayıp, tüm Türkiyenin Kadınlar Gününü kutluyorum.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Yenge Hanım alınacak şimdi, ona da bir
şey de ya!
ENGİN
ÖZKOÇ (Devamla) Bekâr olmasaydım ona da bir şey derdim; özür
dilerim efendim.
Evet,
saygılar sunuyorum.
Şimdi
efendim, az önce bir şeyden bahsediyoruz, kadınlarımıza
vereceğimiz haklarımızdan bahsediyoruz. Onları nasıl
yücelteceğimizden bahsediyoruz, kadınlarımızı.
Bu
hakları kim verecek değerli milletvekilleri? Bu hakları erkekler
verecek. Hangi sıfatla kadınlarımıza bu hakları
verecekler? Yani birisi bir hak veriyorsa bir kere kendini ondan üstün görüyor
demektir; oysaki bizim kadınlarımızdan üstün olan bir
yanımız yok. Bizim böyle bir kompleksimiz var. Kendimizi biz böyle
görüyoruz, böyle hissediyoruz. Kendimizde bu hakkı görüyoruz. O yüzden de
kadınlarımıza karşı, sanki bir hakkı biz
verebilirmişiz gibi, sanki hakkın ne kadarını verme
hakkı bizdeymiş gibi davranıyoruz. Bu, bir kere, temelden
yanlış.
Kadınlarımızın,
gerçekten -az önce duydum, şu anda, Kadınlar Günü kutlanırken
bile kadınlarımız dövülüyorlar- dövülmeleri çok korkunç bir
şey, gerçekten, cinsel tacize uğramaları çok korkunç bir
şey ama daha korkunç bir şey var kadınlarımız için.
Değerli milletvekilleri, sevgili kadınlar; bir kadın, kendisine
yapılan eziyete katlanabiliyor, hatta erkekten daha çok katlanabiliyor;
bir kadın, yaşadığı hayatta tüm çilelere
katlanabiliyor, yoksulluğa katlanabiliyor, işkenceye katlanabiliyor,
tacize katlanabiliyor ama bir kadın, evladının acısına
katlanamıyor; bir kadın, evlatlarının geleceğinin yok
edilmesine katlanamıyor. Tek katlanamadığı, kadının
yüreğini yakan, direncinin gücünü düşüren, evlatlarının
hayatı ve onların geleceğidir.
Buradan,
hiç gerginlik yaratmadan, hiçbir parti anlayışı, ideolojik
anlayış duymadan herkese sesleniyorum: Vanda ölen çocukları
için kaygı duyanlar, kadınlarımız, kendilerine yapılan
işkenceden daha çok acı çekiyorlar. Madenlerde evlatlarını
kaybeden kadınlarımız daha çok acı çekiyorlar.
Cezaevlerinde haksız tutulu bulunan anneler daha fazla acı
çekiyorlar. Millî Eğitim Komisyonunda eğitimle ilgili şu anda
alınan kararlarla çocuklarının erken yaşta iş
hayatına döndürülmesinin, çocuklarının erken yaşta
evlendirilmesinin önünün açılmasından dolayı
kadınlarımız daha büyük ıstırap çekiyorlar ve daha
büyük çile çekiyorlar.
Bazı
konular var. Değerli arkadaşlarım, biz, hepimiz birbirimizi
sevmek zorundayız. AKP, CHP, MHP, bunlar sadece bizim
yarattığımız sıfatlar. İnsan dünyaya gelirken
herhangi bir sıfatla gelmiyor, o sıfatları biz veriyoruz, biz
koyuyoruz birbirimize, hatta kimin üstün olduğunu, kimin
ayrıcalıklı olduğunu da biz belirliyoruz. Bizim
yapmamız gereken bir şey var, biz birbirimize sevgiyle
yüreğimizi açmalıyız. Birbirimizi nasıl
anlayacağımız konusunda, nasıl seveceğimiz konusunda,
nasıl kucaklaşacağımız konusunda yüreğimizi
açmalıyız.
AKPnin
kadınları bizim de annelerimiz, bacılarımız,
kardeşlerimiz değil mi? BDPli analar yürekleri yandığı
zaman bizim de yüreklerimiz yanmıyor mu? MHPli anaları ve
Türkiyedeki tüm anaları, tüm kardeşleri nasıl görüşle,
ideolojiyle ayırırız?
Ben,
mutlu bir ülkede, kadınların bize hak verebileceği,
haklarımızı verebileceği bir dünyada yaşamak ümidiyle
hepinizi kucaklıyor, saygılar sunuyorum efendim.
Sağ
olun. (CHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özkoç.
Sayın
Özkoç ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
14üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
14üncü madde kabul edilmiştir.
15inci
madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte
olduğumuz 181 sıra sayılı ailenin korunması ve
kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanun
tasarısının 15. maddesinin 1. fıkrasının d)
bendine son cümle olarak "Kurulan çağrı merkezinin 7/24
çalışması sağlanarak, mobil ekipler kurulması ve
müracaatlar üzerine kadın görevlinin de olduğu mobil ekiplerin
şiddet mağdurlarına hizmet vermesini sağlamak"
ibaresinin eklenmesini saygıyla arz ve teklif ederiz.
Ayşe
Nedret Akova Dilek Akagün
Yılmaz Sakine
Öz
Balıkesir Uşak Manisa
Sedef Küçük Mahmut
Tanal Sena
Kaleli
İstanbul İstanbul Bursa
TBMM
Başkanlığına,
Görüşülmekte
olan 181 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 15.
maddesinin (1). fıkrasına, aşağıdaki bendin
eklenmesini arz ederiz.
(f)
Şiddet önleme ve izleme merkezleri tarafından; şiddetin
önlenmesi yanında şiddetin tekrar oluşmasını
sağlayacak bireylerin psikolojik teşhis, tedavi ve rehabilitasyonu
amacıyla şiddet mağduru ve tüm aile bireyleri için psikolojik
teşhis ve tedavi desteği vermek veya ilgili alanda eğitim
almış uzmanların şiddet önleme ve izleme merkezlerinde
istihdamını sağlamak, gerektiğinde tam teşekküllü kamu
ve özel sektör kuruluşlarında psikolojik teşhis ve tedavi
desteği verdirmek.
Alim Işık Mustafa
Kalaycı Mehmet
Şandır
Kütahya Konya Mersin
Cemalettin Şimşek Celal
Adan Muharrem
Varlı
Samsun İstanbul Adana
BAŞKAN
Komisyon son okunan önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Sayın Alim Işık.
Buyurun
efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz 181 sıra sayılı Ailenin
Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair
Kanun Tasarısının 15inci maddesi üzerinde verdiğimiz
önerge üzerinde konuşacağım. Bu vesileyle öncelikle
kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü tekrar
kutluyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Ancak sözlerimin
başında bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinin yüce çatısı
altında yaşanan bir olaydan duyduğum üzüntüyü ifade etmek
istiyorum. Evet, kadınlarımıza şiddetin önlenmesiyle ilgili
konuşuyoruz ama maalesef bugün iktidar partisine mensup bir
milletvekilimizin danışmanı tarafından bir başka
partimizin milletvekiline şiddet uygulanması, dünyanın gözü
önünde kınanacak ve nefretle yapana iade edilecek bir olaydır
diyorum. Eğer bunun önü açılırsa, bu olay parti mensubiyeti
duygusuyla kapatılırsa, değerli milletvekilleri, bu ülke çok
büyük bir ayıp işlemiş olur. Bu vesileyle bunu sizlerle paylaşmak
istiyorum ve yapan arkadaşımı da şiddetle
kınıyorum, keşke bunu yapmamış olsaydı, bu
şiddetten eminim kendisi daha sonra ıstırap duymuş
olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, önergemiz, biraz önce de Sayın Kâtip Üyemizin
okuduğu gibi, özellikle bu kanunla kurulan şiddet önleme ve izleme
merkezlerinin destek hizmetlerine bir yenisini daha eklemeyi amaçlayan bir
önerge. Bu eklemek istediğimiz bölüm de özellikle bu merkezler
tarafından
Şiddet gören, şiddet uygulayan ya da bundan
etkilenen tüm aile bireylerinin eğitimlerini verdirecek bir görevi bu
merkeze yüklemek istiyoruz. Dolayısıyla, böylece, özellikle
psikolojik teşhis ve tedavi desteği hem şiddetin
oluşmasını önleyeceği gibi, bu şiddeti uygulayan ya da
etkilenen diğer aile bireylerinin de bu istenmeyen durumdan geri
kalmasını ve daha az etkilenmesini sağlayacaktır. O
nedenle, şiddeti önlemenin en etkili yollarından birisi psikolojik
teşhis ve tedavi uygulamasının mutlaka zorunlu hâle
getirilmesinden geçmektedir.
Şiddet
uygulayan ve şiddetten etkilenen tüm bireylerden alınacak psikolojik
gözlem ve raporlar şiddetin önlenmesi ve bireylerin korunması
açısından önem arz etmektedir. Bu önergemiz, söz konusu merkeze böyle
bir görevin yasal olarak verilmesini sağlayan bir önerge. Umarım,
yüce Meclis bunu yerinde görecek ve ailenin
devamlılığının korunmasına önemli bir katkı
sağlamış olacaktır.
Bu
durum hakkında oluşturulacak psikolojik raporlar ve rehabilitasyon
tedavileri sayesinde ise özellikle aile hâkiminin etkin ve isabetli karar
vermesi de sağlanacak, böylece sadece polis ifadelerine dayanarak verilen
kararların daha etkin ve sağlam temele dayanan yeni kararlar
olması sağlanacaktır.
Bu
duygu ve düşüncelerle önergemizin desteğini talep ediyor, bu kanunun
hazırlanmasında emeği geçen tüm çalışanları da
ayrıca kutluyorum. Her ne kadar eksikleri de olsa, birçok kişiyi
belki kurtarmayacak bir kanun da olsa önemli bir aşamadır, önemli bir
adımdır; emeği geçen herkesi kutluyorum.
Son
cümle olarak da özellikle kadınlarımızın şiddetten
korunabilmesinin önemli yollarından birisinin, onlara verilecek
eğitimin yanında, ekonomik olarak o kesimin de güçlendirilmesinin
gerekli olduğunu düşünüyorum. Aksi takdirde, eğitimi yeterli
olmayan, ayrıca ekonomik desteği ve gücü yetersiz olan hangi birey
olursa olsun -sadece kadınlarımız değil, bu toplumdaki her
birey- ciddi anlamda sıkıntıya devam edecektir ve bu tür
istemediğimiz şiddet olaylarının yaşanması
maalesef azalmayacaktır. Çünkü Türkiyede ekonomik sıkıntılar
devam ettiği sürece bu olayların da önlenmesi gerçekten zordur,
önlenmesi açısından da eğitimden başlamak kaydıyla
ekonominin geliştirilmesi ve tüm toplum tabanlarına
yaygınlaştırılması konusu da önem arz etmektedir.
Tekrar,
bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyor, önergeye desteğinizi
bekliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Işık.
Sayın
Işık ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Bir
önceki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte
olduğumuz 181 sıra sayılı ailenin korunması ve
kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanun
tasarısının 15. maddesinin 1. fıkrasının d)
bendine son cümle olarak "Kurulan çağrı merkezinin 7/24
çalışması sağlanarak, mobil ekipler kurulması ve
müracaatlar üzerine kadın görevlinin de olduğu mobil ekiplerin
şiddet mağdurlarına hizmet vermesini sağlamak"
ibaresinin eklenmesini saygıyla arz ve teklif ederiz.
Mahmut Tanal (İstanbul)
ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Kim konuşacak efendim?
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Mahmut Tanal.
BAŞKAN
Sayın Tanal, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün
8 Mart Dünya Kadın Emekçiler Günü. Dünya Kadın Emekçiler Gününü
kutluyorum ben. Tabii, Âyînesi iştir kişinin, lafına
bakılmaz. denilir. Bugün Mersinde ve İstanbulda İçişleri
Bakanlığına bağlı Emniyet Müdürlüğü maalesef
kadınlara yine şiddeti tatbik etmekte. Niçin Âyînesi iştir
kişinin, lafına bakılmaz. dedim? Benim şu
parmağım bu Mecliste şiddetten dolayı
kırıldı, o açıdan. Bugün caddelerde bulunan, sokaklarda
bulunan kadınlarımıza yine Emniyet Müdürlüğünün personeli
bulunan polisler tarafından yine şiddet tatbik edilmekte.
Bugün,
aynı şekilde, Millî Eğitim Komisyonunda siyasal iktidar
tarafından yine şiddet tatbik edilmekte. Yani bu açıdan burada
güzel sözler söylemek gerçekten kulağımıza hoş geliyor ama
ben size şimdi
24üncü Dönemde kaç tane müsteşar var, kaç tane
müsteşarın kaçı kadındır değerli arkadaşlar?
24üncü Dönemde kaç tane müsteşar yardımcısı
vardır, kaç tane müsteşar yardımcısı
kadındır?
Bugün itibarıyla bürokrasinin başında kaç tane genel
müdür vardır, bunların kaçı kadındır?
Kaç tane bölge müdürü vardır, bunların kaçı
kadındır?
İçişleri Bakanlığında en üst seviyede kaç tane
bürokrat vardır, bu bürokratların kaçı kadındır?
Türkiyedeki öğretmenlerin yüzde 40ı kadın olduğu
hâlde, Millî Eğitim Bakanlığındaki üst düzey 27 kişi
arasından kaçı kadındır?
Türkiyedeki mühendislerin yüzde 35i, doktorların yüzde 30u
kadın olmasına rağmen, Tarım Bakanlığı,
Enerji Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı,
Sağlık Bakanlığında üst düzey pozisyonda tek bir
kadın bürokrat bulunmamaktadır.
Ülkedeki avukatların yüzde 33ü kadın olmasına
rağmen, Adalet Bakanlığı üst düzeyde bürokrat
sayısı nedir? Bunların hepsine verdiğimiz cevap, gerçekten,
işte kadının gelmiş olduğu aşamanın ne
olduğunu göstermektedir.
Yalnız, tabii, bunu söylerken, bugüne kadar görüşülen
yasalarda -herhâlde Aile Bakanından kaynaklanıyor olsa gerek- üst
bürokratlardan kadın sayısı en fazla olan bakanlığın,
gerçekten, kadın ve aileden sorumlu bakanlık olduğunu görünce
ben sevindim, kendilerini kutluyorum.
Şimdi, konuya bu çerçeveden bakınca, değerli
arkadaşlar, bu kadar madem ayrımcılığa karşı
Şimdi ben cebimden
Bu benim nüfus cüzdanım değerli
arkadaşlar, bu da kadın bir milletvekili
arkadaşımızın nüfus cüzdanı. Bu renk
ihtiyacını biz niye hissediyoruz? Yani başta bu nüfus cüzdanlarının
renklerini niye değiştirmiyoruz? Aynı şekilde, aynı
arkadaşımız milletvekili. Onun kimliğiyle benim
kimliğimin rengi aynı. Aynı arkadaşımızın
ehliyeti var, ehliyet renklerimiz aynı. Aynı
arkadaşımız baroya kayıtlı, aynı şekilde,
baro kimlik kartlarımız aynı. Peki, siyasal iktidar, sizin
elinizi tutan mı var? Yani Nüfus Kanununda -ehliyet aynı, baro
kimlik kartı aynı, pasaport aynı, milletvekili kimliği
aynı- nüfus cüzdanının renk ayrımını niye
yapıyorsunuz? Derhâl, bu anlamda, Nüfus Kanunundaki Ayrı renk nüfus
cüzdanı verilir. şeklindeki ayrımcılığa son
verilmesi lazım.
Medeni
Kanun 194. Madem kadını koruyoruz, değerli arkadaşlar
Biraz
önce Çevre ve Şehircilik Bakanı buradaydı, Tapu Kadastro Genel
Müdürüne yazı yazıyor, Efendim, mahkeme kararı
olmaksızın aile konut şerhini işlemeyin. diyorlar. Biz
gayet rahat burada da
Sayın Bakan burada. Keşke Aile Bakanı
olsaydı, dün Aile Bakanımız buradaydı, kendisine bunu
sorduk, dedik ki: Ne olur, iki bakanlık arasında
Çevre ve
Şehircilik Bakanının ne işi var Tapu ve Kadastro
Müdürlüğüne yazı yazsın, Tapu şerhini işlemeyin
Gayet rahat bu hukuka aykırı. Ceza Kanunundaki engeller var. Medeni
Kanun 194te açık yetki verildiği hâlde
Yine bu kanunda da tedbir
şerhi var, bu tedbir şerhi yine işlenmeyecek değerli
arkadaşlar. Yani kanun koyucu boş işlerle uğraşmaz.
Dün uyardım değerli arkadaşları. Şiddet
tanımında sosyal ibaresi yok. Peki, biraz önce bir
konuşmacı arkadaşımız söz aldı, dedi ki:
Efendim, medyada sosyal şiddet var.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT
TANAL (Devamla) Peki, bu sosyal kavramını koymamızın
bir mahzuru var mıydı? Sayın Başbakanın bizzat kendisi
şunu söyledi
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tanal.
MAHMUT
TANAL (Devamla) Ben kadın erkek eşitliğine inanmıyorum.
dedi. İlk önce Sayın Başbakanın bu düşüncesini
değiştirmesi lazım.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
Sayın Tanal, lütfen
MAHMUT
TANAL (Devamla) Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Tanal ve arkadaşlarının önergesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
15inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
16ncı madde üzerinde
dört önerge vardır, önergeleri sırasıyla okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ailenin
Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair
Kanun Tasarısının 16 ncı maddesinin altıncı
fıkrasında yer alan "müfredatına" ibaresinden sonra
gelen "toplumsal cinsiyet" ibarelerinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ahmet
Aydın Mehmet
Doğan Kubat Oya
Eronat
Adıyaman
İstanbul
Diyarbakır
Mustafa
Elitaş A.
Sibel Gönül Sermin
Balık
Kayseri
Kocaeli
Elâzığ
Nurdan Şanlı Pelin
Gündeş Bakır
Ankara Kayseri
TBMM
Başkanlığına
181 sıra sayılı kanun
tasarısının 16. maddesinin 3 üncü fıkrasında
"ayda en az doksan dakika" ibaresinden sonra toplumsal cinsiyet
eşitliği," ibaresinin eklenmesi teklif ediyoruz.
Ayla
Akat Sırrı
Süreyya Önder Levent
Tüzel
Batman
İstanbul
İstanbul
Altan
Tan Sebahat
Tuncel Erol
Dora
Diyarbakır
İstanbul
Mardin
Hasip Kaplan Ertuğrul
Kürkcü
Şırnak Mersin
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 181
Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 16. maddesinin (3)
fıkrasına, en az doksan dakika ibaresinden sonra gelmek üzere
ailenin kutsallığı ve bütünlüğü, dini ve evrensel
değerlerde ailenin yeri ve toplumsal cinsiyet eşitliği,
ibarelerinin eklenmesini arz ederiz.
Alim
Işık Mustafa
Kalaycı
Celal Adan
Kütahya
Konya
İstanbul
Mehmet
Şandır Cemalettin
Şimşek Muharrem
Varlı
Mersin
Samsun
Adana
Enver
Erdem
Elâzığ
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 181 sıra
sayılı Ailenin korunması ve kadına karşı
şiddetin önlenmesine dair kanun tasarısının 16. maddesine
7. Fıkra olarak "(7) Türk
Silahlı Kuvvetlerinde askerlik görevini yapmakta olan er ve
erbaşlara, toplumsal cinsiyet, kadının insan hakları ve
kadın erkek eşitliği konusunda uzman kişilerce eğitim
verilir." fıkrasının eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Ayşe
Nedret Akova Dilek
Akagün Yılmaz Sena
Kaleli
Balıkesir Uşak
Bursa
Sedef
Küçük Sakine
Öz Veli
Ağbaba
İstanbul
Manisa
Malatya
Engin Özkoç Mahmut Tanal
Sakarya İstanbul
BAŞKAN Son okunan önergeye Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
NİHAT ERGÜN (Kocaeli) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Kim konuşacak?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Veli Ağbaba.
BAŞKAN Buyurun Sayın Ağbaba. (CHP
sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü
vesilesiyle söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Özellikle
şunu belirtmek isterim: Bugün Dünya Kadınlar Günü değildir,
bugün Dünya Emekçi Kadınlar Günüdür ve kimse tarafından da bahşedilmemiştir.
Emekçi kadınlar, kendi güllerini, elleriyle, yürekleriyle kapitalist
imparatorluğun sömürü düzeninden söküp almışlardır.
Gerçeğin içini boşaltırsanız elinizde bir hiç kalır.
Bugünü hiçleştirmek, emekçi kadınları görmezden gelmek, onlara
yapılacak en büyük haksızlıktır.
Şimdi
size memleketimizden kadın manzaralarını anlatmak istiyorum.
Ben,
Malatyanın milletvekiliyim. Malatyada bir kadın hikâyesinden
başlayalım. Bir anne, soğuk demeden sıcak demeden,
karlı, yağmurlu günlerde elinde bir el arabasıyla 2
çocuğuyla beraber -birisi dört yaşında, biri sekiz
yaşında- kâğıt topluyor çocuklarının
karnını doyurabilmek için. Birkaç kez rastladım,
Yapabileceğim bir şey var mı? Sana yardım edeyim. dedim
ama kadın, kendi emeğiyle geçinmek istiyor, bunu reddetti.
Değerli
milletvekilleri, Kübra Nazar Bakırcı iki buçuk aylık bir
bebekti, 2011in Nisan ayında annesinin kucağında açlıktan
öldü. Bunu duyan AKP Hükûmeti, emniyet müdürlüğüne baskı yaparak ölüm
tutanağını değiştirdi, ölüm nedenine Açlık
değildir, sehven yazılmıştır. dedirtti. Adli tıp
emniyeti doğruladı, Kübra bebek, utanç abidesi olarak, yürüyemeden
mezara gitti.
Şimdi
sizlere geçtiğimiz pazartesi günü yaptığım, Bakırköy Kadın Cezaevindeki
manzaraları anlatayım: Hediye Aksoy, iki gözü kör, meme kanseri ve
yıllardır hapis. Adli tıp raporu Yüzde 85 kendi
ihtiyaçlarını tek başına göremez, cezaevinde kalamaz.
diyor. Hediye, kaymayan bir terlik istiyor, kaymayan bir terlik ama maalesef,
Adalet Bakanlığı bu kaymayan terliği vermiyor.
Yasemin
Karadağ, tutuklu arkadaşlar -hükümlü de değil, tutuklu- bir
böbreği yok, diğer böbreği yüzde 18 çalışıyor;
daha önce beyin kanaması geçirmiş, boyu 1.60tan 1.53e
düşmüş, kilosu 50den 40a düşmüş. AKP, polisle hastaneye
gönderiyor, doktorlara, Yaseminin ne zaman ölüp ölmeyeceğini soruyor.
Yasemin, ölümün kıyısına gelince bırakılacak.
Fatma
Tokmak Türkçe bilmiyor, türlü işkencelere maruz kalıyor, bir buçuk
yaşındaki oğlu Azatın üzerinde söndürülen sigaraların
izleri hâlâ duruyor ama hâlâ Fatma Tokmak, kalp hastası olmasına
rağmen tahliye edilmiyor.
Aynı
cezaevinde, değerli arkadaşlar, kızlarıyla beraber 2 anne
kalıyor. Serpil Aslan Düzgün bir doktor, Nazire Ayata Civelek bir
öğretmen. Haksız bir karar sonucunda kızlarını
hapishanede büyütmek zorunda kalıyorlar. AKP çocuklara oyuncağı
bile çok görüyor. Nazire Öğretmenin küçük kızı
Şananın hayali ne biliyor musunuz arkadaşlar?
Şananın hayali, Büyüyünce ne olmak istiyorsun? sorusuna
verdiği cevap şu: Büyünce ben tahliye olacağım.
Şananın hayalleri siz annelerin, babaların vicdanını
sızlatıyor mu, bilmiyorum.
Şeyma
Özcan, Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü öğrencisi, Türkiyenin en
parlak öğrencilerinden birisi. Bir avukatla bir staj başvurusu için
konuşuyor, staj yapmak için bir başvuruda bulunuyor. Kendisi örgüt
üyeliğinden gözaltına alınıyor, konuştuğu avukat
serbest.
Derya
Göregen Bilgi Üniversitesinde öğrenci. Dört tane panele
katıldığından dolayı terör örgütü üyeliğinden
suçlanıyor. Eğitim hakları ellerinden alınıyor
değerli arkadaşlar.
Değerli
arkadaşlar, yine son dönemde çok sıkça gündeme gelen, AKPnin polisi
Fevziye Cengizi karakolda kollarını kelepçeleyerek tekme tokat
dövdü. Basında yer alana kadar polisler hakkında hiçbir işlem
yapılmadı. Karakolda bir kadını döveni koruyan zihniyet
kadına şiddeti önleyebilir mi, takdirlerinize bırakıyorum.
Değerli
arkadaşlar, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü herkesin. Her
kadının bugünü kutlamak hakkı biliyorsunuz. Yine ilimden bir
örnek vermek istiyorum: Malatyada Hatice Harman isminde bir kadın,
çocuğu cezaevinde ölüyor, kızının resmini Emekçi
Kadınlar Gününde mitingde taşıyor. Hatice Harmanı aylar
boyunca, yaklaşık sekiz dokuz ay boyunca terör örgütü üyeliğiyle
suçladı AKP Hükûmeti. Onun verdiği cevap ilginç, diyor ki: Beni
yargılasanız da, beni idam etseniz de ben kızımın
resmini yüreğimde, göğsümde taşımaya devam edeceğim.
2006
yılında Beyazıt Meydanı kadına dayak meydanına
çevrildi. Kendi karakolunda, kendi hapishanesinde, kendi iş yerinde
kadına şiddet uygulayan bir zihniyet evde, sokakta kadına
yönelen şiddeti engelleyebilir mi bilmiyorum.
Biraz
önce bir haber aldık, İstanbulda eylem yapan bir grup kadın, tekme tokat, protestodan dolayı
cezaevine konuluyor; Dünya Emekçi Kadınlar Günü böyle kutlanıyor.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Ağbaba, teşekkür ediyorum.
Sayın
Ağbaba ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Bir
önceki önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 181
Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 16. maddesinin (3)
fıkrasına, en az doksan dakika ibaresinden sonra gelmek üzere
ailenin kutsallığı ve bütünlüğü, dini ve evrensel
değerlerde ailenin yeri ve toplumsal cinsiyet eşitliği,
ibarelerinin eklenmesini arz ederiz.
Alim Işık
(Kütahya) ve arkadaşları
BAŞKAN
Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Kim konuşacak?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Enver Erdem, efendim.
BAŞKAN
Elâzığ Milletvekili Sayın Enver Erdem buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
ENVER
ERDEM (Elâzığ) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin
Önlenmesine Dair Kanun Tasarısının 16ncı maddesi üzerinde
verilen önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyor, bütün kadınların 8 Mart Dünya
Kadınlar Gününü de en içten dileklerimle kutluyorum.
Değerli
milletvekilleri, çok sayıda konuşmacı bu tasarı üzerinde
değerli görüşlerini ortaya koydular ancak ne ailenin
korunmasının ne de kadına yönelik şiddetin önlenmesinin
sadece yasalarla, bu yapılan düzenlemelerle olmasının mümkün
olmadığını ben buradan bir kere daha ifade etmek istiyorum.
Sorunun çözümü eğitimle olacaktır. 21inci yüzyıl, bütün dünya
milletleri için, kendi vatandaşlarına, çocuklarına,
kadınlarına, ailelerine ve insanlarına vermiş olduğu
eğitim çerçevesinde
Dünya milletleri arasında buna göre bir
sıralama olacağını hepimiz çok yakından biliyoruz.
Değerli
milletvekilleri, toplumun temeli aile, ailenin de temeli evlilikle
başlamaktadır. Aslında sorunun en önemli, bence düğüm
noktası da burasıdır. Ülkemizde, mutlaka, bir okul veyahut da
bir eğitim programı sonucunda, kadının ve erkeğin
öncelikle kendilerini, sonra karşı cinsini tanıyacağı
birtakım programlardan geçirilmek suretiyle hayatın bu en önemli
kararı, en önemli müessesesi olan evlilik müessesesine
hazırlanması gerekmektedir.
Ben
uygulamanın içerisinden gelen, iki tane üniversite bitirmiş ve yirmi
yıldan fazla bürokrat olarak Türkiyenin çeşitli yerlerinde
çalışmış bir insanım. 2003 yılında, Sakarya
ili Karasu ilçesinde, bu sorunun tam da çözümü anlamında, evlilik
okulları adı altında birtakım eğitim
programlarını Sakarya Üniversitesiyle beraber oradaki
insanlarımıza getirip bu sorunun bir nebze de olsa çözümüne
katkıda bulunmaya çalışmıştım.
Değerli
milletvekilleri, bu evlilik okulları son derece önemli. Bugün Bakanlığımızın
da, çeşitli vesilelerle, mecburi olmamak kaydıyla bu tür programları
uygulama noktasında birtakım girişimleri var ancak ben, mutlaka,
bunun mecburi programlar hâline dönüştürülerek bütün
insanlarımızın bu eğitim programlarından
geçirilmesinin doğru olacağına inanıyorum.
Hepinizin
malumu, evlilik hayatta bir defa insanın başına geliyor, yüzde
99. Sıradan bir araç ve gerecin kullanılmasında bile
birtakım eğitim programlarından insanlar geçirildiği hâlde,
erkek ve kadın, hayatın en önemli müessesesi konusunda herhangi bir
bilgisi olmadan bu sürecin içerisine giriyor. Daha sonra kadına yönelik
şiddetten bahsediyoruz. İşte, bu evlilik programlarıyla
öncelikle ortaya çıkabilecek bu sorunların çözümü konusunda
kadının ve erkeğin bilinçlendirilmesi gerekiyor.
Ayrıca,
bu programda, dünyaya gelecek olan çocuğun eğitimiyle alakalı,
ortaya çıkacak sorunların çözümüyle alakalı birçok bilginin bu
vesileyle insanlarımıza verilmesi gerekiyor. Evlilikler bir sorunlar
yumağına dönüştükten sonra, artık, yasalar çıkarmak
suretiyle bu sorunun çözümünün çok da mümkün olmayacağını bizler
de biliyoruz.
Bu
Karasudaki uygulamadan, onların geri dönüşümü olarak
kadınlardan aldığımız geri dönüşlerde şunu
söylemişlerdi: Allah sizden razı olsun çünkü bizim,
hayatımızda üniversite sıralarında oturma
imkânımız olmamıştı. Bu programlar çerçevesinde üniversite
sıralarında oturmanın zevkini bize yaşattınız.
Kadınlarımız bunu söylüyordu. Biz, her birimiz bir
psikiyatriste, psikoloğa ihtiyacımız olacak şekilde
sorunlarla iç içeydik. Bu vesilelerle, bu eğitim programlarıyla bu
sorunlarımızı azalttınız. demişlerdi.
Değerli
milletvekilleri, ben insanlarımızın maddi, manevi, sosyal ve
inançlarımızın ve değerlerimizin de iç içe geçirildiği
bu tür eğitim programlarından geçirilmek suretiyle bu sorunların
çözümünün çok daha kolay olacağına inanıyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ENVER
ERDEM (Devamla) Bu yasanın halkımıza,
kadınlarımıza, erkeklerimize hayırlara vesile
olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Erdem, teşekkür ediyorum.
Sayın
Erdem ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Bir
sonraki önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
181 sıra sayılı kanun
tasarısının 16 maddesinin 3 üncü fıkrasında "ayda
en az doksan dakika" ibaresinden sonra toplumsal cinsiyet
eşitliği," ibaresinin eklenmesi teklif ediyoruz.
Ayla Akat (Batman) ve arkadaşları
BAŞKAN
Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Ata, buyurun.
AYLA
AKAT ATA (Batman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülen yasanın 16ncı maddesi için vermiş olduğumuz
değişiklik önergesi üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Açıkçası, bir
şaşkınlık içerisindeyiz. Niye? Çünkü görüşülen yasa
maddesi 3üncü fıkra itibarıyla eğitimin görsel ve
yazılı yayın organları tarafından medya
kullanılarak gerçekleştirilmesini önüne hedef olarak koyuyor. Yine
6ncı maddesinde, ilköğretim ve ortaöğretim müfredatında
toplumsal cinsiyet, kadının insan hakları ve kadın-erkek
eşitliği konusunda eğitime yönelik dersler kısmı
geçiyor. Biz, 6ncı maddede olan toplumsal cinsiyet kavramının
3üncü maddede de yer alması gerektiğini ifade ettik. Bir
baktık, iktidar partisi bir önerge vermiş, onlar da tam aksine,
6ncı fıkrada yer alan, ilköğretim ve ortaöğretimde okuyan
öğrencilerimizin toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda
eğitim görmesi kısmını çıkarmışlar.
Şimdi,
önergeye bakıyoruz, doğru, burada 3 tane erkek arkadaşın
imzası var ama Kadın Erkek Eşitliği Komisyonu
Başkanının imzası var. Toplumsal cinsiyet
eşitliği konusunda ilk ve ortaöğretim öğrencilerinin
eğitim alması hususunda Bu düzenleme nasıl oldu buraya girdi?
diye şaşırmışken bizler -çünkü tanım olarak yer
almamıştı, Gözden kaçmış herhâlde. diye
düşündük- iktidar partisi bunu da çıkarmak istiyor. Yine, Oya Eronat,
Sermin Balık, Nurdan Şanlı, 3 tane daha kadın vekilin
imzası var. Bırakalım, bunu istiyorsa da erkek vekiller istesin.
Kadın vekiller en azından, toplumsal cinsiyet eşitliği
konusunda, özellikle de ilk ve ortaöğretim öğrencilerinin eğitim
görmesi hususunda elini taşın altına koysun, desin ki: Biz bunu
istiyoruz. Yani dünden beri burada yapılan her konuşmada işin
ucunda eğitim olduğunun altı çizildi ama geliyoruz, bunu
yasalaştıracağımız, görünür, bilinir
kılacağımız noktada önüne ket koyuyoruz, kavramlarla
yarışıyoruz, kavramları tartışıyoruz. Bunlar
ulusal üstü kavramlar, Anayasanın 90ıncı maddesi
itibarıyla zaten yasalarımızın üstünde olan kavramlar. Biz,
ulusal üstü sözleşmelere imza atmışız, bunları kabul
etmişiz, kendi iç hukukumuzda da bunlara yer vermek gibi bir sorumluluk
altındayız o imzaları atmış olmamız
dolayısıyla.
Peki,
bugün nasıl oluyor da bu kavramlarla yarışıyoruz, Yer
almamalı. diyoruz? Bunun arkasında yatan zihniyet nedir? Bunu
nasıl açıklayabilirsiniz? Hani, burada en fazla söylenecek
Sayın
Elitaşa sorduk biz burada konuşmadan önce, Bu doğru bir
şey değil. dedik, Bizim
ilkesel yaklaşımımız. Başta böyle düşündük,
sonuna kadar da böyle devam edeceğiz. dedi. Var mı
Yanlıştan dönmenin bir noktası vardır herhâlde,
yanlıştan dönülür. Konu eğitim ve biz bunun eğitimini
vermekten bu kadar imtina eder bir noktadayız. Genç nesilleri nasıl
yetiştireceğiz? Sosyal ortamda şiddet, ekonomik ortamda
şiddet, siyasal anlamda şiddet. Bu gençler, nasıl şiddet
ortamı dışında kadın sorununu, gençlik sorununu
değerlendirecekler? Bu konuda herkesin sorumluluğu vardır, bunun
altını çizmek istiyoruz.
Bizler,
şiddetin yaşamdan bir bütün çıkartılabilmesi için tabii ki
eğitimin bir öneminin olduğunun farkındayız ama siyasi
iktidarın, Türkiyede 2 insandan 1inin oyunu almış siyasi
iktidarın burada ortaya koyduğu yaklaşımın eğitim
kadar önemli olduğunu düşünüyoruz. Kamuoyuna verilen mesajın,
burada rol model olma açısından çok önemli ve değerli
olduğuna inanıyoruz. Burada inandırıcılığını
yitirmiştir siyasi iktidar; bu önergeyi hazırlayarak ve buraya
sunarak inandırıcılığını yitirmiştir.
Aksine, yapılan yayınların süresi doksan dakikaysa bunun daha
ileriki dönemlerde daha da artırılması gerekir. Eğer ilk,
ortaöğretim müfredatlarında yer veriliyorsa bunun daha da artırılması
gerekir. Kaldı ki biz bir müfredat konusu olarak görmüyoruz,
gerektiğinde ders bile verilebilmelidir. Bizim öğrencilik
yıllarımızda vardı, sizinkinde oldu mu bilmiyorum ama
bazı konularda toplu olarak dersler verildi kapalı spor salonlarında.
Belki onların konusu olabilecek bir konudur ama biz, kalkıyoruz,
müfredattan çıkartıyoruz, eğitim konusu olmaktan
çıkartıyoruz; bu doğru değil. Tam da o müfredatta görmesi
gerekiyor gençlerimizin, çocuklarımızın toplumsal cinsiyet
eşitliği kavramını. Aile içerisinde görmüş
olması kadar sosyal yaşamda görmüş olması da önemlidir;
sosyal yaşamda gördüğü kadar okuduğu, öğrendiği
materyalde görmesi de önemlidir.
Şimdi
burada, siyasi iktidar, ortaya koymuş olduğu tavrı kamuoyuna
açıklamakta. Bugüne kadar Sayın Bakanın ortaya koymuş
olduğu samimiyeti tartışılır kılacaktır.
Bunun sorumluluğu bizlerindir, sizlerindir. Müfredattaki
ayrımcılığı körükleyen, toplumsal cinsiyet
eşitliğiyle uyuşmayan kavramları ayıklamak yerine bunu
koymaktan çekinmenin bir doğru tavır olduğunu düşünmüyoruz,
önergemizin kabulünü rica ediyoruz.
Saygılar
sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ata.
Sayın
Ata ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Son önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine
Dair Kanun Tasarısının 16 ncı maddesinin altıncı
fıkrasında yer alan "müfredatına" ibaresinden sonra
gelen "toplumsal cinsiyet" ibarelerinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pelin
Gündeş Bakır (Kayseri) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın) Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli)
Katılıyoruz.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Kadın erkek
eşitliği ifadesinin daha geniş bir anlam ifade ettiği
değerlendirildiğinden bu önerge verilmiştir.
BAŞKAN Önergeyi
kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 16ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
16ncı madde kabul edilmiştir.
17nci madde üzerinde üç
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 181 sıra
sayılı Ailenin korunması ve kadına karşı
şiddetin önlenmesine dair kanun tasarısının 17. maddesinin
1. fıkrasına son cümle olarak "Geçici maddi yardım nafaka
borçlusundan nafaka tahsil edilinceye kadar yapılmaya devam edilir"
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ayşe
Nedret Akova Dilek
Akagün Yılmaz Sena
Kaleli
Balıkesir Uşak Bursa
Sedef
Küçük Sakine
Öz Ahmet
Toptaş
İstanbul Manisa Afyonkarahisar
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ailenin Korunması ve
Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun
Tasarısının 17 nci maddesinin birinci fıkrasına
aşağıdaki cümlelerin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
"Korunan kişinin birden fazla olması halinde,
ilave her bir kişi için bu tutarın yüzde yirmisi oranında
ayrıca ödeme yapılır. Ancak, ödenecek tutar hiçbir şekilde
belirlenen günlük ödeme tutarının bir buçuk katını geçemez.
Korunan kişilere barınma yeri sağlanması halinde bu
fıkrada belirlenen tutarlar yüzde elli oranında azaltılarak
uygulanır.
Mustafa
Elitaş Mehmet
Doğan Kubat Sermin
Balık
Kayseri İstanbul Elâzığ
Nurdan
Şanlı Oya
Eronat Tülay
Selamoğlu
Ankara Diyarbakır Ankara
Pelin
Gündeş Bakır
Kayseri
TBMM
Başkanlığına
181 sıra sayılı kanun
tasarısının 17 inci maddesinin 2 inci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini,
"Bu ödemeler, Bakanlık bütçesine, geçici maddi
yardımlar için konulan ödenekler karşılanır. Yapılan
ödemeler, Bakanlığın gerekli görmesi ve başvurusu üzerine
21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil
Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre, şiddet uygulayan veya
şiddet uygulama ihtimali bulunan kişiden tahsil edilir.
teklif
ediyoruz.
Sebahat
Tuncel Ayla Akat Erol Dora
İstanbul Batman Mardin
Nazmi
Gür Pervin Buldan Levent Tüzel
Van
Iğdır
İstanbul
Altan
Tan Halil Aksoy
Diyarbakır Ağrı
BAŞKAN
Son okunan önergeye Sayın Komisyon katılıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN
- Sayın Dora, buyurun.
EROL
DORA (Mardin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 181
sıra sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik
Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısının 17nci maddesi
üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce
bütün kadınların Dünya Emekçi Kadınlar Gününü kutluyor,
kendilerine selam ve
saygılarımı sunuyorum.
Tarihteki
ilk eşitsizliklerden biri olan kadın-erkek eşitsizliği
özellikle ülkemizde hâlâ tüm şiddetiyle devam etmektedir. Kadına
yönelik şiddetle ilgili sorunların yasayla çözülmesi de ancak ve
ancak kadınların görüşleri dikkate alınarak
sağlanabilir. Bu bağlamda, yasa tasarısının genel
olarak olumlu olduğunu kabul etmekle beraber kadın örgütlerinin
görüşlerinin çok dikkate alınmadığını üzülerek
ifade etmek istiyorum.
Yasa
teklifinin adı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik
Şiddetin Önlenmesi diye geçmektedir. İlk bakışta
kulağa hoş gelen bu adlandırma üzerinde düşününce birçok
sorunu beraberinde getirmektedir. Öncelikle aileden kastımız nedir?
Sadece resmî devlet nikâhıyla evli olanların oluşturduğu
toplumsal birim mi? Eğer öyleyse bu bir ayrımcılığa
işaret etmez mi? Bu durumda imam nikâhlı eşleri, aralarında
resmî nikâhı olmaksızın birlikte yaşayan sevgilileri veya
eşcinsel birliktelikleri nereye koyacaksınız? Bu tür bir
beraberlik yaşayan çiftlerden birinin şiddet görmesi mümkün
değil midir? Şiddet
gibi son derece önemli bir konuda bu insanları yasanın kapsamı
dışında tutmak ayrımcılıktır ve
Anayasanın eşitlik ilkesini düzenleyen 10uncu maddesine de
aykırıdır. Dolayısıyla kanunun kapsamının
genişletilmesi, İstanbul Sözleşmesi ve CEDAW Protokolünün yasaya
ilişkin hâle getirilmesi gerekmektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; kadına yönelik şiddetin son
bulması, erkek egemen zihniyetin değişmesi, kadını
insan olarak gören bir zihniyetin gelmesiyle mümkün olabilecektir.
Çıkarılacak yasaların yaptırım gücünün olması ve
mağdur vatandaşlarımıza güven telkin etmesi gerekmektedir.
Bir iktidar, kanun çıkarmadan önce siyasal duruşuyla nasıl
düşündüğünü, nasıl hareket edeceğini belli eder. Her gün
gözaltıların, tutuklamaların ve hak ihlallerinin
yaşandığı bir ülkede herkesi mutlu edecek bir anayasa
beklentisi içinde olmak nasıl mümkün değilse, bir kanunla kadına
yönelik şiddetin son bulacağını düşünmek de mümkün
değildir. Yasal düzenlemeler kadar pratik uygulamaların da son derece
önemli olduğunu bilmek gerekiyor.
Kanun
tasarısının 17nci maddesi, şiddete maruz kalmış
on altı yaşından büyük kadınlara ödenecek geçici maddi
yardımları düzenlemektedir. Son süreçte olumlu değişimler
yaşansa da ülkemizde çocuk gelinler gerçeği vardır. On dört-on
beş yaşında evlenmek zorunda bırakılan kadınlar
şu durumda yasa kapsamı dışında tutulacaktır.
Hakeza kimlik yaşı küçük olan kadınlar da aynı şekilde
şiddet görmesi durumunda yasa kapsamı dışında
tutulacaktır.
Aynı madde,
yapılması planlanan ödemelerin Bakanlık bütçesinden geçici mali
yardımlar için konulan ödenekten karşılanacağını
öngörmektedir. Aç kalmaktansa koca dayağını tercih etmek zorunda
kalan kadınların geçim sorunlarını çözmesi
açısından son derece olumlu olarak gördüğüm bu maddenin
eksikliği ise şiddet uygulayan erkeklerden tahsilatın
yapılmasıdır. Parasal yükümlülük altına giren bir erkek, takdir
edersiniz ki devletten çok gene kadına saldıracak,
hıncını kadından alacaktır. Kadına yönelik
şiddeti önlemesi beklenen bir yasanın, kadına yönelik
şiddeti daha da artıracak hükümlere yer vermemesi gerekmektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ülkemizin en önemli sorunlarından biri
olarak gördüğümüz kadına yönelik şiddeti önleme konusunda
yapılması gereken çok şey var. Kadın-erkek
eşitliğinin gerçek anlamda sağlanması, kadının
istihdamı ve aynı zamanda evrensel eşitlik normlarının
uygulanmasıyla mümkün olacaktır.
Kadınların
özgür ve eşit olmadığı bir dünyada erkeklerin de özgür
olamayacağını belirtiyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Dora.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan,
toplantıyı daha çok sayıda milletvekilinin izlemesini
sağlamak amacıyla karar yeter sayısı istiyorum efendim.
BAŞKAN
Şimdi önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını da arayacağım.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Efendim, elektronik oylamayla da
yapabiliriz.
BAŞKAN
Bir saniye
Oylayalım, yok dedikleri zaman elektronik oylamayla
yaparız.
Şimdi,
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.08
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.19
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Tanju ÖZCAN (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 76ncı
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Mardin Milletvekili
Sayın Erol Dora ve arkadaşlarının önergesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulanamamıştı.
Şimdi önergeyi
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler... Kabul
etmeyenler...
Kâtip üyeler
arasında anlaşmazlık var.
Elektronik cihazla
oylama yapacağız.
Üç dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla
oylamaya başlandı)
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Sayın Başkan, muhalefetten sadece 10
kişi var; tutanaklara geçsin diye söylüyorum. Yasa çıksın
diyorlar ama kendileri 10 kişi! Türkiye bilsin.
(Elektronik
cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır; önerge
reddedilmiştir.
181
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
17nci
madde üzerindeki ikinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ailenin Korunması ve
Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun
Tasarısının 17 nci maddesinin birinci fıkrasına
aşağıdaki cümlelerin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
"Korunan kişinin birden fazla olması
halinde, ilave her bir kişi için bu tutarın yüzde yirmisi
oranında ayrıca ödeme yapılır. Ancak, ödenecek tutar hiçbir
şekilde belirlenen günlük ödeme tutarının bir buçuk
katını geçemez. Korunan kişilere barınma yeri
sağlanması halinde bu fıkrada belirlenen tutarlar yüzde elli
oranında azaltılarak uygulanır.
Pelin
Gündeş Bakır (Kayseri) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın) Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli)
Katılıyoruz.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Gerekçe.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyoruz.
Gerekçe:
Korunan kişi
sayısı ve barınma yeri dikkate alınarak geçici maddi
yardım tutarları yeniden düzenlenmiştir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Sonuncu önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 181 sıra sayılı
Ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine
dair kanun tasarısının 17. maddesinin 1. fıkrasına son
cümle olarak "Geçici maddi yardım nafaka borçlusundan nafaka tahsil edilinceye
kadar yapılmaya devam edilir" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Ahmet Toptaş
(Afyonkarahisar) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Toptaş, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
AHMET
TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 181 sıra sayılı Ailenin Korunması ve
Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun
Tasarısı üzerinde şahsım adına, Cumhuriyet Halk
Partisi milletvekili olarak söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce Meclisi saygılarımla selamlarım.
Değerli
arkadaşlar, verdiğimiz önergeyle, bu yasayla düzenlenen geçici maddi
yardımın, nafaka borçlusundan nafaka tahsil edilinceye kadar
devamını talep ettik. Hepiniz bilmektesiniz ki nafaka
borçluları, çeşitli nedenlerle, mal varlığı stokunu
boşaltarak nafaka ödememek için bütün yasal tedbirleri daha önceden alıyorlar.
Bu nedenle nafakanın tahsili de mümkün olmuyor. Dolayısıyla,
yardıma muhtaç olan bir kadının nafaka tahsil edememesi
karşısında bu yasayla düzenlediğimiz geçici
yardımın, nafaka borçlusundan nafakanın tahsiline kadar devam
etmesi gibi bir zorunluluk doğmaktadır. Umarım bu önergeye
olumlu oy verirsiniz.
Yine,
bu vesileyle, bugün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle bu
yasayı bugün çıkarmış olmamız bir şanstır.
Her ne kadar eksikleri fazlaysa, kadınların taleplerini
karşılamayacak düzeyde ise de yine, bu şekliyle bile
çıkarılmış olması bir kazanımdır diye
düşünüyoruz.
Değerli
arkadaşlar, kadın, anadır. Kadın,
yaratıcıdır, üreticidir. Kadın, şefkattir,
barıştır, sevgidir. Kadın, koruyucudur. Sevgili Mustafa
Balbayın kadınlarımıza gönderdiği mektupta
belirttiği gibi, nasıl dünyamızı çevreleyen atmosferin
üzerinde güneş ışınlarından yeryüzünü koruyan bir ozon
tabakası varsa, yeryüzünde de insan sıcaklığını
koruyan, yaşam iklimini dengeleyen kadınlarımızdır. Kadınlarımız
bu kadar önemliyse ve kadınlarımız
Kadın, 23 Mayıs
1919da Sultanahmet Meydanında İzmirin işgalini protesto eden
mitingi düzenleyen ve konuşan Halide Ediptir. Kadın, Erzurumda müfreze
başı Kara Fatmadır, tabyasında direnen Nene Hatundur.
Kadın, tarlada çapa yapan, pancar kesen, ekin biçen, orman dikendir.
Kadın, bugün üniversite kürsülerinde bize bilim öğreten,
uygarlık öğretendir. Her ne kadar bürokraside kendi
sayılarıyla orantılı olmasa bile bizi yönetendir
kadın.
Öyleyse
erkek egemen toplumda bütün övgülere layık bulduğumuz
kadınımızın ülkemizdeki durumu nedir, bakmak lazım. En
son istatistik verilere göre ülkemizde her 100 kadından 47si şiddet
görüyor; her 100 kadından 68i eşi tarafından sözlü
saldırıya maruz kalıyor; sadece 2011 yılında 250
kadın öldürülmüş; bilinen sayısıyla 102 kadın ve 59
kız çocuğuna tecavüz edilmiş; eşinden şiddet gören 100
kadından 30u intihar etmeyi düşünmüş. Bunlar bizim
kadınlarımız, bunlar ana, eş, çocuk bizim
insanlarımız.
Ne
istiyor kadınlarımız? Kendi sorunlarını aşmak
için çaba gösteriyorlar. Eşit işe eşit ücret istiyorlar. Cinsiyet
ayrımının ortadan kaldırılmasını istiyorlar.
Her iş yerinde kreş istiyorlar. Politikada pozitif
ayrımcılık istiyorlar. Ülkede adalet istiyor, barış
istiyorlar. Oysa ülkeyi yöneten Başbakanımız her kadına 3
çocuk istiyor. Getirilmek istenen 4+4+4 formüllü eğitim yasasıyla
kadın okulsuzlaştırılmak isteniyor. Vazgeçin bunlardan.
Kadını eve kapatma politikalarından vazgeçin, vazgeçelim.
Kadını çocuk yapan, çocuk bakan, evinin dört duvarının arasında
hizmetçilik yapan, ikinci sınıf insan gören anlayışa
karşı hepimiz birlikte mücadele edelim. Anamıza, eşimize,
çocuklarımıza daha özgür, daha güzel, daha yaşanası bir
dünya kurmanın çözümünü birlikte bulalım. Kadın örgütlerinin
sesini dinleyelim, kadınların sesini dinleyelim. Bugün
yapamadık, onların taleplerini yerine getiremedik ama hiç olmazsa
bundan sonra onların taleplerini yerine getirmek için daha çok
çalışalım.
Bu
vesileyle tüm kadınlarımızın, analarımızın,
kardeşlerimizin 8 Mart Emekçi Dünya Kadınlar Gününü kutluyor, yüce
Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Toptaş.
Sayın
Toptaş ve arkadaşlarının önergelerini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
17nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
17nci madde kabul edilmiştir.
18inci
madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte
olduğumuz 181 sıra sayılı Ailenin korunması ve
kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanun
tasarısının 18. maddesinin 2. fıkrasına tahsil
edilir ibaresinden sonra Nafaka yükümlüsünün taşınır ve
taşınmaz malları, üçüncü kişilerdeki hak ve
alacaklarının haczi için icra müdürlüğü tarafından ilgili
birimlere yazı yazılır ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ayşe
Nedret Akova Dilek
Akagün Yılmaz Sena
Kaleli
Balıkesir Uşak Bursa
Sedef
Küçük Sakine
Öz
İstanbul Manisa
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN Kim
konuşacak?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sena Kaleli
BAŞKAN Sayın
Kaleli, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
SENA KALELİ (Bursa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz 181 sıra sayılı Yasa Tasarısının
18inci maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz önergemiz üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, 8 Mart Dünya
Kadınlar Gününe özel olarak yazılı ve görsel medyada
kadına dair araştırmalar, raporlar ve anketler genelde birinci
konu olarak işlenmiş ve manşetlere
taşınmıştır. Bu duyarlılıklarından
dolayı bütün medya camiasına teşekkür ediyorum. Bu anket, rapor
ve araştırmalar sonuçları itibarıyla yerleşik
algıları da sorgulatmaya başlamıştır. TÜİK
tarafından yapılan anketlerde kadınlar genellikle hâlinden
memnun ve mutlu gösteriliyorken, bir araştırma şirketi
tarafından 38 ilde 2.864 kadınla yapılan ve bugün açıklanan
mutluluk anketinde kadınların dörtte 3ünün, diğer bir
deyişle her 10 kadından 7sinin mutsuz olduğu ortaya
çıkmıştır. Çalışan kadınların
yüzde 68i kazandığı parayı eşine teslim etmektedir.
Kadınların yüzde 85i Şiddete hayır. derken, yüzde 15inin
şiddeti kabul edilebilir bulması, zannediyorum,
gelenekselleşmiş bakış açısı, belletilmişlik
ve çaresizliktendir yani kadın Gidecek yerim mi var? Diyecek sözüm mü
var? sarmalında dolanıp durmaktadır.
Anketlerden çıkan en çarpıcı
sonuçlardan bir diğeri ise eğitimin yükselmesi ve ailenin aylık
gelirinin artmasıyla şiddet görenlerin oranının
azalmasıdır.
Kadının
adil olmayan çocuk yetiştirme anlayışı ve kendini
algılaması değişmeden, hak ve özgürlüklerine sahip
çıkma bilincine erişmeden yapılacak düzenlemeler de fayda
etmeyecektir yani eğitim ve gelir durumuyla şiddet arasında
doğrudan bir bağ bulunmaktadır. Sonuç olarak, eğitime
yatırım yapmayan devlet, daha çok cezaevi yapmaya mahkûmdur.
Aniden
gündeme gelen, benim deyişimle 4/4/4 sistemi de -çok kültürlü sisteme
geçeceğimize- çocukları yaş ve cinsiyetine göre bölmekte ve
ayrıştırmaktadır. Bu Komisyonda yaşananlar, tüm
erkeklerin öfke kontrolü sorunlarını aşmaları
gerçeğini de ortaya çıkarmaktadır.
Öte
yandan, Dünya Ekonomik Forumunun Cinsiyet Uçurumu Raporuna göre
kadının ekonomiye katılımında, Türkiye, son yirmi
yılda ilerleyeceğine gerilemiştir.
Türkiye'de
kadınların iş gücüne katılım oranı giderek
düşmektedir. Son on yılda artan şiddetin de bu bağlamda
değerlendirilmesi, çözüme yönelik arayışlar için önemli bir
referanstır.
Şiddet
artmıyor, devlete olan güven nedeniyle ortaya çıkıyor. diyerek
kendini kandıran anlayışın, vatandaşını da
kandırdığını sanmaması gerekir. Böyle
düşünenler, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformuna kulak
verirlerse, güven var mı yok mu anlayacaklardır. Bu şartlarda
toplumlar değişemez ve gelişemez.
Şiddetin
önlenmesi öz güvene, kimlik ve onuruna, ekonomik
bağımsızlığına ve ruh ve beden
sağlığına sahip sosyal kadınlarla mümkündür. Bu
çerçevede, ülkemizde kadın istihdam çalışmalarına hız
kazandırılması gerekmektedir. Kadınların bilgi ve
teknolojiye ulaşabilmeleri için her türlü olanak sağlanmalı, kadınların
iş gücü niteliğini artıracak eğitimler
yapılmalıdır. Kadınları istihdam edecek
işverenler de düzenlenen seminerlerle mobbinge karşı,
kadın iş gücü çalıştırma konusunda
eğitilmelidirler. Bazı sosyal demokrat belediyelerimizde Toplumsal
Cinsiyet Eşitliği Birimi vardır. Hizmetler, üretimler
kadına göre planlanmaktadır ve orada kadınlar huzurlu ve mutludurlar.
Sayın
milletvekilleri, şiddetle istihdam arasındaki bağı
vurgulamaya özellikle yönelmemin nedeni 18inci maddenin nafaka konusunu
düzenlemesidir. Bu konuda vermiş olduğumuz önergemiz
uluslararası anlaşmanın 20nci maddesine dayanılarak
hazırlanmıştır.
Bu
düşüncelerle önergemizin kabulünü diliyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaleli.
Sayın
Kaleli ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
18inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Şimdi,
İstanbul Milletvekili Sayın Hakan Şükür yerinden bir
açıklama yapmak istiyor. Bir dakikalık bir süre
Lütfen,
buyurunuz Sayın Şükür.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
9.-
İstanbul Milletvekili Hakan Şükürün, Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonunda yaşanan bir olaya ilişkin
açıklaması
HAKAN
ŞÜKÜR (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
kadınlarımız cumhuriyet ile kazanılmış
çağdaş haklar ve özgürlüklerle birlikte yaşamın her
alanında başarıyla yer almışlardır. İnsanlığın
devamı için olmazsa olmaz unsur kadınlarımızdır.
Kadın, değerini bilmeyenler için nefs, değerini bilenler için
ise bir nefes kadar değerlidir. Bu duygu ve düşüncelerle tüm
kadınların Dünya Kadınlar Gününü kutluyorum, bu günün
hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Bir
de bir şey ifade etmek istiyorum yüksek müsaadenizle. Bugün çok
tatsız bir olay yaşandı Komisyonda. Tabii, burada o bahsi geçen
arkadaşım benim danışmanım. Kendisi mağdur
durumda o ağır darbeleri alıp dışarı
çıkmasına rağmen, dışarıda medya önünde sanki
mağduriyete uğramışçasına şikâyetçi olan
arkadaşlarımızın da bu tip siyaset
anlayışlarından uzak olmasını diliyorum.
Teşekkür
ederim.
AHMET
TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, burası basın
toplantısı yapılacak yer değil. Danışmanın
orada, kavgada ne işi vardı?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
LEVENT
GÖK (Ankara) Sayın Başkanım
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.-
Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine
Dair Kanun Tasarısı ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin;
Kadını Şiddetten Koruma Kanunu Teklifi, Antalya Milletvekili
Gürkut Acar'ın; Türk Medeni Kanunu ile Ailenin Korunmasına Dair
Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel'in; 5237 Sayılı
Türk Ceza Kanunu ve 4320 Sayılı Ailenin Korunması Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka'nın; Türk Medeni Kanunu ve Ailenin
Korunmasına İlişkin Kanunda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Ailenin Korunmasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ile Adalet Komisyonu
Raporları (1/572, 2/38, 2/51, 2/145, 2/328, 2/383) (S.
Sayısı: 181) (Devam)
BAŞKAN
19uncu madde üzerinde üç önerge vardır.
Buyurun
efendim.
LEVENT
GÖK (Ankara) Sayın Başkanım, bir dakika rica ediyorum.
BAŞKAN
Müsaade ederseniz, biraz sonra
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte
olduğumuz 181 sıra sayılı Ailenin korunması ve
kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanun
tasarısının 19. maddesinin 2. fıkrasına "esaslar
çerçevesinde" ibaresinden sonra "muhatap birimler
tarafından" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ayşe
Nedret Akova Dilek
Akagün Yılmaz Sakine
Öz
Balıkesir Uşak Manisa
Sedef
Küçük Sena
Kaleli
İstanbul
Bursa
TBMM
Başkanlığına
181
sıra sayılı kanun tasarısının 19 uncu maddesinin
sonuna aşağıdaki metnin eklenmesini teklif ediyoruz.
Şiddet
mağdurunun, şiddet uygulayanın bakmakla yükümlü olduğu
kişiler kapsamında olması nedeniyle sağlık
sigortasından yararlanma hakkında sahip olduğu durumlarda da bu
madde hükmü uygulanır."
Sebahat
Tuncel Ayla
Akat Pervin
Buldan
İstanbul Batman Iğdır
Erol
Dora Nazmi
Gür Levent
Tüzel
Mardin Van İstanbul
Altan
Tan Halil
Aksoy
Diyarbakır Ağrı
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin
Önlenmesine Dair Kanun Tasarısının 19 uncu maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Sağlık
giderleri
Madde
19- (1) Bu Kanun hükümlerine göre hakkında koruyucu tedbir kararı
verilen kişilerden genel sağlık sigortalısı olmayan ve
genel sağlık sigortalısının bakmakla yükümlü
olduğu kişi kapsamına da girmeyen veya genel sağlık
sigortası prim borcu sebebiyle fiilen genel sağlık
sigortasından yararlanamayan ya da diğer mevzuat hükümleri
gereğince tedavi yardımından yararlanma hakkı bulunmayanlar;
bu hallerin devamı süresince, 31/05/2006 tarihli ve 5510 sayılı
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunun 60
ıncı maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin (1)
numaralı alt bendi kapsamında, gelir testine tabi
tutulmaksızın genel sağlık sigortalısı
sayılır.
2)
Bu Kanun hükümlerine göre hakkında önleyici tedbir kararı verilen
kişinin aynı zamanda rehabilitasyonunun veya tedavi edilmesinin
gerekli olduğuna karar verilmesi halinde, genel sağlık
sigortası kapsamında karşılanmayan rehabilitasyon hizmetlerine
yönelik giderler ile rehabilitasyon hizmetleri kapsamında verilmesi
gereken diğer sağlık hizmetlerinin giderleri Bakanlık
bütçesinin ilgili tertiplerinden karşılanır."
Mustafa
Elitaş Mehmet
Doğan Kubat Mine
Lök Beyaz
Kayseri
İstanbul
Diyarbakır
Pelin
Gündeş Bakır Sermin
Balık A.
Sibel Gönül
Kayseri
Elâzığ
Kocaeli
Nurdan
Şanlı Şirin
Ünal
Ankara
İstanbul
BAŞKAN Son önerge üzerinde Sayın Komisyon?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN
(Kocaeli) Katılıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Elitaş?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Gerekçe efendim.
BAŞKAN
Gerekçe
Gerekçe
Hakkında tedbir kararı verilenlerin tedavi giderlerinin
Bakanlık bütçesinden karşılanması yerine bu kişilerin
genel sağlık sigortası kapsamına alınması ve
hakkında önleyici tedbir kararı verilen kişinin genel
sağlık sigortası kapsamında karşılanmayan
rehabilitasyon hizmetlerine ait giderlerin Bakanlık bütçesinden
karşılanması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge maddeyi tümüyle değiştirdiğinden
diğer önergeleri işlemden kaldırıyorum.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, kısa
söz istiyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun efendim. Yerinizden lütfen.
Bir dakika
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
10.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonunda yaşanan bir olaya ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkanım, ben de tüm
kadınlarımızın Dünya Kadınlar Gününü yürekten
kutluyorum. Önemli olan yasaların değil, erkeklerin kafasının
değişmesine inanan bir arkadaşınızım.
Sayın Hakan Şükür söz aldığı zaman
umutlandım, kendisinin Parlamentondan özür dileyeceğini düşündüm
çünkü olaylar sırasında ben de oradaydım. Millî Eğitim
Komisyonunda toplantı başladıktan bir müddet sonra çıkan tartışmalarda,
milletvekilleri arasında çıkan tartışmada, Sayın Hakan
Şükürün danışmanı, ne yazık ki gözümüzün önünde
Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerini tartaklamıştır ve böyle
bir üzücü olay bir parlamenter arkadaşına karşı
yönelmişken, Sayın Hakan Şükürün, hiç de yeri
olmadığı hâlde bir Parlamentoda danışmanını
savunması ve bir meslektaşını kötülemesi kadar olağan
dışı bir hadiseyle şu ana kadar
karşılaşmadım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, biraz önce itiraz ettiler
burası basın toplantısı değil diye.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Basında yer alan bir konuyu Sayın
Milletvekili gündeme getirdi.
BAŞKAN
Tamam, tamam. Tamam.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Burada hiç kimseyi itham etmedi. Burada sayın
milletvekillerinin Hakan Şükür Beyin söylediği bir mesele üzerinde
alınganlık göstermelerinin ne anlama geldiğini anlamıyorum?
AHMET
TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Hayır, komisyonda bodyguardlık
yapmanın neresi alınganlık?
BAŞKAN
Şimdi, beyler
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hayır, burada Sayın Milletvekilinin
yaptığı açıklamaya itiraz ediyorlar. Neyine itiraz
ediyorlar?
BAŞKAN
Sayın Toptaş, rica edeyim, yani söylediniz.
Buyurun.
HAKAN
ŞÜKÜR (İstanbul) Sayın Başkanım, ben bir şey
söyleyebilir miyim.
BAŞKAN
Bir saniye efendim. Bir saniye
Lütfen
Buyurun.
LEVENT
GÖK (Ankara) Sayın Başkan, ben olayın
tanığıyım. Sayın Elitaş orada yoktu. Orada bir
milletvekilimize yönelmiş bir tartaklama vardır. Bu da bir kamu
görevi yapan bir milletvekiline kamunun odasında kamu görevini ifa ederken
ve bir milletvekilinin danışmanı suretiyle olmuştur. Bir
danışmanın komisyon toplantısında
BAŞKAN
Sayın Milletvekilim, açıkladınız ve zabıtlara geçti.
Rica edeyim, burada bitirelim.
LEVENT
GÖK (Ankara) Ama bakın
BAŞKAN
Rica edeyim efendim, burada bitirelim.
LEVENT
GÖK (Ankara) - Hayır efendim.
HAKAN
ŞÜKÜR (İstanbul) Sayın Başkanım
LEVENT
GÖK (Ankara) Sayın Başkanım, ben isterdim ki Sayın
Elitaş da kalksın ya da Hakan Bey de kalksın
BAŞKAN
Efendim, şimdi müsaade buyurun. Siz söylediniz fikrinizi, o da söyledi.
Buyurun yerinize, onu ben takdir edeyim. Rica edeyim
Çok rica edeyim
LEVENT
GÖK (Ankara) Bir milletvekiline yönelmiş saldırının
sorumlusu olarak milletvekili burada eleştiriliyorsa bence sizin de bu
işe müdahale etmeniz gerekir.
BAŞKAN
Efendim, eleştirme sizin olduğu kadar herkesin de hakkı. Onun,
cevap vermek de milletvekilinin hakkı. Lütfen yerinize oturun.
LEVENT
GÖK (Ankara) Hem burada bir
BAŞKAN
O benim işim değil. Lütfen
Lütfen
Sayın
Toptaş, buyurun efendim.
AHMET
TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Sayın Başkan
LEVENT
GÖK (Ankara) Efendim, bir milletvekiline yönelmiş saldırı
sizin de işinizdir Sayın Başkanım. Rica ediyorum.
BAŞKAN
Efendim, ben görmedim. Siz iddia ediyorsunuz, o da
olmadığını iddia ediyor, ben ne diyebilirim? Buyurun
yerinize oturun. Rica ediyorum.
AHMET
TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Levent Bey
LEVENT
GÖK (Ankara) Sayın Hakan Şükür danışmanını
burada milletvekilinin önünde savunmaya kalkıyor. Olabilir mi böyle bir
şey?
HAKAN
ŞÜKÜR (İstanbul) Sayın Başkan, kayıtlara geçecek
BAŞKAN
Sayın Şükür, lütfen bu münakaşayı burada
bırakalım. Burası yeri değil.
HAKAN
ŞÜKÜR (İstanbul) Tamam, ben
LEVENT
GÖK (Ankara) Hayır. Bence özür dilesin Hakan Bey.
BAŞKAN
Efendim, müsaade ederseniz, buyurun, onu ben takdir edeyim, siz yerinize
oturun.
Sayın
Toptaş, buyurun efendim.
11.-
Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet Toptaşın, Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda yaşanan bir olaya ilişkin
açıklaması
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) Sayın Başkan, biraz önce Sayın Hakan
Şükürün açıklamalarında Burası basın
toplantısı yapılacak yer değildir. diye söyledim. Mecliste
Komisyonda olan bir olayı gündeme getirip tutanaklara geçirmenin bir
anlamı yoktur. Bura basın toplantısı yapılacak bir
alan değildir.
Sayın Başkan,
komisyonlarda ne zamandan beri danışmanlar bodyguardlık görevi
yapmaktadır? Lütfen
Meclisin bir şerefi vardır, haysiyeti
vardır, bir görevi vardır, bir ağırlığı
vardır. Eğer danışmanlar komisyonlara gelip de, orada
muhalefet eden, orada söz söyleme hakkını kullanan komisyon üyelerine
saldıracaksa ve bu saldıranlar da
HAKAN ŞÜKÜR
(İstanbul) Başkanım, kesinlikle katılmıyorum.
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar)
yani yavuz hırsızın ev sahibini
bastırdığı gibi, Benim danışmanıma
saldırılmış. gibi bir, tutanaklara geçirme söz konusu
olacaksa bu en azından bir milletvekili için ayıptır. Bunu
belirtmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
HAKAN ŞÜKÜR
(İstanbul) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Zabıtlara geçti efendim sözleriniz.
HAKAN ŞÜKÜR
(İstanbul) Sayın Başkanım, bir saniye, yalnız burada
açıklamam gereken bir şey var.
BAŞKAN Buyurun.
HAKAN ŞÜKÜR
(İstanbul) Ben bu bahsi geçen Komisyonun üyesiyim. Bugün de Dünya
Kadınlar Günü. Ellerinde gül olan 2 tane danışmanın birini
darp etme şansı var mı? Ellerinde güllerle yaka paça
dışarı atıldılar.
LEVENT GÖK (Ankara) Yok,
o öyle değil, o iş bitmişti.
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) Danışmanın komisyonda ne işi var
kardeşim?
HAKAN ŞÜKÜR
(İstanbul) Ama bir saniye
BAŞKAN Bir saniye
Bir saniye
HAKAN ŞÜKÜR
(İstanbul) Sayın Başkan, ben şunu söylemek istiyorum:
Bakın, bu kürsüden yaklaşık yarım saat önce bir hatip
bununla ilgili bir konuya temas etti. Şimdi, burada deniyor ki:
Basın toplantısı yapılacak yer değil. Ben onun
üzerine söz aldım, bunun doğru olmadığını,
kesinlikle böyle bir şey olmadığını ve Biz de yasal
haklarımızı gerekli mercilere başvurarak kullanmayı
düşünüyoruz. dedim, o kadar.
BAŞKAN
Teşekkür ederim efendim.
HAKAN ŞÜKÜR
(İstanbul) Ben teşekkür ederim.
BAŞKAN Her iki
tarafın sözleri de zabıtlara geçti.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.-
Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine
Dair Kanun Tasarısı ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin;
Kadını Şiddetten Koruma Kanunu Teklifi, Antalya Milletvekili
Gürkut Acar'ın; Türk Medeni Kanunu ile Ailenin Korunmasına Dair
Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel'in; 5237 Sayılı
Türk Ceza Kanunu ve 4320 Sayılı Ailenin Korunması Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka'nın; Türk Medeni Kanunu ve Ailenin
Korunmasına İlişkin Kanunda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Ailenin Korunmasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ile Adalet Komisyonu
Raporları (1/572, 2/38, 2/51, 2/145, 2/328, 2/383) (S.
Sayısı: 181) (Devam)
BAŞKAN Şimdi,
20nci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte
olduğumuz 181 sıra sayılı Ailenin korunması ve
kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanun
tasarısının 20. maddesinin 1. fıkrasına 17 inci
maddesi ibaresinden sonra ve diğer maddeleri ibaresinin eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
Ayşe
Nedret Akova Dilek
Akagün Yılmaz Sena
Kaleli
Balıkesir
Uşak
Bursa
Sedef
Küçük Sakine
Öz Bülent
Tezcan
İstanbul Manisa
Aydın
BAŞKAN Sayın
Komisyon?
ADALET KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Sayın
Hükûmet?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Kim
konuşacak efendim?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Bülent Tezcan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Tezcan. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT
TEZCAN (Aydın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bugün Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin
Önlenmesine Dair Kanun Tasarısını görüşüyoruz.
Öncelikle,
bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Dünyanın her yerinde,
haklarını hiçbir zaman kendilerine lütfedildiği için almayan,
mücadele ederek haklarını alan Emekçi Kadınlar Günü. Bunun
tarihini birçok arkadaşımız bu kürsüden anlattı, devam
etmeyeceğim. Ben burada, bugüne kadar haklarını alma
mücadelesinde emek veren, mücadele eden ve bugünden sonra da aynı
mücadeleye, aynı kararlılıkla devam edeceğine
inandığım emekçi kadınların, bütün dünya
kadınlarının Dünya Emekçi Kadınlar Gününü kutluyorum.
Değerli
arkadaşlar, böyle bir günde bu yasa tasarısını
görüşüyor olmamız tabii ki anlamlı, ayrı bir anlamı
var. Daha önceden, kadına karşı şiddeti özellikle ailenin
korunması çerçevesinde ele alan 4320 sayılı bir yasamız
vardı. Getirilen bu düzenleme, hiç şüphe yok ki 4320 sayılı
Yasadan daha ileri bir düzenleme. Bunlarla ilgili mutabakat konusunda bir
sıkıntımız yok. Yapmaya çalıştığımız,
sadece, getirilmek isteneni daha geniş bir perspektiften, gerçekten
kadına karşı şiddeti önlemek ve kadını kadın
olarak sadece aile içerisine hapseden bir anlayışla ele almak
değil, kadını bir birey olarak ele alalım, kadını
insan olarak ele alalım, kadını hak sahibi olarak ele
alalım ve her türlü şiddeti, sadece aile içindeki şiddeti
değil, kadına her alandaki şiddeti önleyecek önlemleri
alalım diye uğraşıyoruz. Verdiğimiz önergeler bu
çerçevede. Yoksa işin özünde bir mutabakata vardık, işin özüyle
ilgili bir sıkıntımız yok ama daha geniş hakları
sağlayacak düzenlemeler yapalım istiyoruz.
Değerli
arkadaşlar, bu çerçevede, 20nci madde çerçevesinde verdiğimiz
önergede bu konudaki giderlerin sadece 17nci maddede düzenlenenlerle
sınırlı olmayıp her noktada harç ve vergiden muaf
olmasını kapsayacak bir düzenleme önerdik, getirdiğimiz öneri bu
doğrultuda. Bunun için, kabul edilmesi, yasanın
tanıdığı hakları daha da genişleterek uygulamada
kolaylık yaratacak bir öneridir diye düşünüyoruz.
Değerli
arkadaşlar, iş söze gelince kadına karşı şiddete
hepimiz karşı olduğumuzu söylüyoruz ama bakın, üç günden bu
yana Millî Eğitim Komisyonunda konuşulan bir konu var 4+4+
ÜNAL KACIR (İstanbul) Nereden
çıkartıyorsun?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hiç öyle bir şey yok. Hiç öyle bir şey
yok, tamamen yanlış.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) Bunun öyle olduğunu siz de
biliyorsunuz, biz de biliyoruz, cümle âlem biliyor. Üç gündür Mecliste bu
tartışılıyor, üç gündür bu
tartışılıyor!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hiç öyle bir şey yok. Herkes biliyor, sen
yanlış biliyorsun.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Niye korkuyorsunuz niye, korkunuz niye?
BÜLENT
TEZCAN (Devamla) Bakın, size bazı rakamlar vereceğim. Hani o
28 Şubatla hesaplaşıyoruz. adı altında diyorsunuz
ya Bu kanunu getiriyoruz. diye, sekiz yıllık kesintisiz temel
eğitim Türkiyede yürürlüğe girdiğinde okullarda kız
çocuklardaki okullaşma oranı 1997 yılında yüzde 78,
eleştirdiğiniz sekiz yıllık eğitim gündeme
geldiğinde, bugün bu oran yüzde 98, sekiz yıllık eğitimin
sonucu.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) 2002de kaçtı?
BÜLENT
TEZCAN (Devamla) Aynı noktada ortaöğretimde okullaşma
oranı yüzde 44ten yüzde 87ye çıkmış.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) O bizim maharetimiz.
BÜLENT
TEZCAN (Devamla) Kadına karşı şiddete
karşıyız. derken, Kadına karşı şiddeti
önlemek için mücadele ediyoruz. derken
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) İkna odalarında
kızlarımızı okullara almayan kimdi?
BÜLENT
TEZCAN (Devamla)
kadını eve hapseden bir anlayışı
Millî Eğitim Temel Kanununa getirip yerleştirmeye
çalışıyorsunuz, böyle bir şey olmaz arkadaşlar.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Atıyorsun!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) İkna odalarında kızlarımıza
karşı şiddet uygulayan kimdi? Şu kanundan beri onların
hepsi suç.
BÜLENT
TEZCAN (Devamla) Bu samimiyetsizliktir. Eğer kadının hak
ettiği yeri almasını istiyorsanız onların
eğitimde kalmasının, daha on yaşında, on iki
yaşında, on beş yaşında gelin olmasının
değil birey olmasının önünü açarsınız.
Hepinize
saygılar sunuyorum.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Tezcan.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Sen yasayı okumamışsın.
BÜLENT
TEZCAN (Aydın) Okudum.
BAŞKAN
- Sayın Tezcan ve arkadaşlarının önergesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Alt komisyon raporunu okumamışsın.
BÜLENT
TEZCAN (Aydın) Onu da okudum, onu da okudum, hepsini okudum.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Anlamamışsın öyleyse!
BAŞKAN
- Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Size kurs düzenlemek lazım.
BÜLENT
TEZCAN (Aydın) Kursa sizin ihtiyacınız var.
BAŞKAN
- 20nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
20nci madde kabul edilmiştir.
21inci
madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 181 sıra sayılı Kanun Tasarısının 21 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Dilek Akagün
Yılmaz
Ayşe Nedret Akova Sakine
Öz
Uşak Balıkesir Manisa
Celal
Dinçer Sedef
Küçük
İstanbul İstanbul
Madde 21- (1) Ekli
listede yer alan kadrolar ihdas edilerek 13/12/1983 tarihli ve 190
sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
eki (I) sayılı cetvelin kadroları yüzde on oranında
artırılarak Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına ait
bölümüne eklenmiştir.
BAŞKAN Sayın
Komisyon önergeye katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın
Hükûmet?
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Celal
Dinçer, İstanbul.
Buyurun Sayın
Dinçer.
CELAL DİNÇER
(İstanbul) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
181 sıra sayılı Kanun Tasarısının 21inci
maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Kadınlarımız,
bizim kadınlarımız; anamız, bacımız,
hayatımızın kaynağı. Kucağındayken
duyduğumuz sıcaklığı, güveni, şefkati başka
hiçbir yerde bulamadığımız kadınlarımız.
Bizi karnında taşıyan, doğuran, besleyen, uykusuz
gecelerini bize harcayan, giydiren, kuşatan bizi, sütleri
gibi temiz ve duru dili bize öğreten, yuvaların ateşini
söndürmeyen; eza cefaya dayanıklı, dokuz canlı; tarlalarda
birlikte çapa salladığımız, imecelerimizin eli
nasırlı gülü; fındıkta, tütünde, ekinde, zeytinde, pamukta,
traktör römorklarının, kamyonların üstünde balık istifi
taşınan kadınlarımız. Akşam dönüşlerinde
ocağı için çalı çırpı, ineği ve öküzü için bir
tutam ot getirme telaşında kadınlarımız. Fabrikalarda,
dairelerde karıncalar gibi çalışan, iş
çıkışında telaşla evine koşan,
saçlarını bizim için süpürge yapan; bayramlarda ilk yanına
koştuğumuz, yokluklarında evlerimizin suyu çekilmiş
değirmenlere döndüğü kadınlarımız.
Kadınlarımız;
onlar bizim eşlerimiz, evimizin direği,
ocağımızın ateşini hiç söndürmeyen, yuvamızı
ısıtan güneş, çocuklarımızın anası;
aşçımız, temizlikçimiz, en deneyimli doktorumuz, en
şefkatli hemşiremiz, titiz muhasebecimiz. Elimiz
ayağımızı toplayan, bizi konuklarımızdan
utandırmayan; aynı yastıklarda kocadığımız;
bizi analarımızdan bile kıskanan, vazgeçemediğimiz
kadınlarımız. Sakarya boylarındaki savaşçılara
cephane taşırken Kastamonu kışlası önünde
soğuktan donan Şerife Bacının, Sındırgı
dağlarında düşmanla çarpışırken ölen Gördesli
Makbulenin, gelinliğini Hilâli Ahmere yani Kızılaya
bağışlayan Kastamonulu Haticenin, 1919 İstanbul
mitinglerinde korkusuzca haykıran üniversite öğrencisi Asker Saime
ile aynı ruhu taşıyorlar bizim kadınlarımız.
İşte
bu kadınlarımıza yapılan şiddet haberlerini ve
şiddetin en uç noktası olan namus cinayetlerini ya da aile meclisinde
alınan infaz kararlarını her gün medyadan öğreniyoruz,
üzülerek öğreniyoruz. Kadın ile erkek arasında biyolojik
farklılığın bir toplumsal ve kültürel
farklılığa dönüştürülüp,
ayrımcılığın, erkek üstünlüğünün
meşrulaştırıcı gerekçesi sayılması bugün
değil bin yılların, belki yüz yılların sorunu.
Sayın
Başkan, kıymetli milletvekilleri; kamu görevi yaptığım
sırada yaptığım eğitimlerde bir saptamada
bulunmuştum, bunu bütün personele eğitim sırasında
veriyordum, kadın bütün tarih boyunca hep
aşağılanmış, erkeklerden daha düşük statüde
tutulmuş, hatta insan olup olmadığı tartışma
konusu edilmiştir. Kadın, eski Yunanda, Romada erkekten çok
düşük değerde görülüp, alınıp satılan bir meta
olmuştur. Cahiliye döneminde kız çocukları diri diri
toprağa gömülmüştür. Hindistanda, kocası ölen kadının
da kendisini yakması toplumsal bir kural hâline getirilmiştir.
İşte,
kadınların temel insan haklarının çok önemli bir
kısmı bu nedenle son elli yılda verilebilmiştir. Genel oy
hakkı 1928de tanınmıştır. Çocukların velayet
konusunda kadınların erkeklerle eşit hakları ancak 1973te
tanınabilmiştir. 1882ye kadar kadınların mülk edinme ve
işletme hakları yoktu. Eşit Ücret Yasası ancak 1970li
yıllarda çıkabilmiştir. Cinsiyet
ayrımcılığı yasağı ancak 1975te
çıkabilmiştir. Eşit velayet hakkı 2000li yıllarda
çıkabilmiştir. Kadının çalışabilmesi 2000li
yıllara kadar erkeğin müsaadesine bağlıydı.
Kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olduğu ancak 2004
yılında yapılan Anayasa değişikliğiyle
sağlanabilmiştir.
Ülkemizdeki somut duruma
baktığımızda, kadına karşı şiddetin
kadınların yaşamını çok olumsuz bir şekilde
etkilemeye devam ettiğini ve şiddete maruz kalan kadınlar için
kurumsal desteğin yetersiz olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu durumda,
kadına yönelik şiddetin önlenmesi için gereken
değişikliklerin veya önlemlerin sadece hukuk alanı ile
sınırlı olmadığından hareketle
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
CELAL DİNÇER
(Devamla)
adli tıptan sosyal hizmetlere, eğitimden
çalışma alanına kadar geniş bir alanda
BAŞKAN Sayın
Dinçer, teşekkür ediyorum efendim.
CELAL DİNÇER
(Devamla)
koordineli çalışmak gerekmektedir.
Tüm
kadınlarımızın 8 Mart Emekçi Kadınlar Gününü
kutluyorum çünkü geleceğimiz onlarla daha güzel olacaktır.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Dinçer ve
arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
21inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
22nci
madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
181
sıra sayılı kanun tasarısının 22 nci maddesinde
Maliye ibaresinden sonra gelmek üzere Millî Eğitim, ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Sebahat
Tuncel Ayla
Akat Erol
Dora
İstanbul Batman Mardin
Halil
Aksoy Nazmi
Gür Levent
Tüzel
Ağrı Van İstanbul
Altan
Tan Pervin
Buldan
Diyarbakır Iğdır
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan "Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin
Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı"nın 22 nci maddesinde yer
alan "Maliye" ibaresinden sonra gelmek üzere "Milli Eğitim"
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ahmet
Aydın Mehmet
Doğan Kubat Oya
Eronat
Adıyaman İstanbul Diyarbakır
Nurdan
Şanlı Pelin
Gündeş Bakır Azize
Sibel Gönül
Ankara Kayseri Kocaeli
Mustafa
Elitaş Sermin
Balık
Kayseri Elâzığ
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 181 sıra sayılı Kanun Tasarısının 22 nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Av.
Dilek Akagün Yılmaz Av.
Ayşe Nedret Akova Sedef
Küçük
Uşak Balıkesir İstanbul
Celal
Dinçer Sakine
Öz
İstanbul Manisa
"Madde
22 (1) Bu Kanunun uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar, bu Kanunun
yayımı tarihinden itibaren altı ay içinde, Adalet,
Sağlık ve İçişleri Bakanlıklarının
görüşleri alınmak suretiyle Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı tarafından hazırlanacak yönetmelikle
düzenlenir."
Av.
Dilek Akagün Yılmaz Av.
Ayşe Nedret Akova Sedef
Küçük
Uşak Balıkesir İstanbul
Celal
Dinçer Sakine
Öz
İstanbul Manisa
BAŞKAN
Son okunan önergeye Komisyon katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Kim konuşacak arkadaşlar?
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Celal Dinçer.
BAŞKAN
Sayın Dinçer, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CELAL
DİNÇER (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Saygıdeğer
milletvekilleri, artık, bu yasanın sonuna geldik. Biz, komisyonlarda
da bu çalışmalara katkıda bulunmak istedik. Verdiğimiz
değişiklik önergelerinin bir kısmı kabul edildi ama ne yazık
ki kabul edilenlerin bir kısmı, bu Genel Kurulda tekrar AKP Grubunun
verdiği önergelerle eski hâline döndürüldü. Buna rağmen, biz bu
yasaya Evet. oyu vereceğiz çünkü kötünün en iyisi olarak kabul ediyoruz.
Çok daha iyi bir yasa çıkabilirdi. Biraz evvel bahsettim, meslek
yaşantımda yüzlerce vakayla karşılaştım. Devletimizin
içinde bulunduğu bu sıkıntıları çok iyi
bildiğimizi anlatmaya çalıştık ancak sizleri ikna edemedik.
Bu yasa daha güzel çıkabilirdi. Bunun için, ben biraz üzüntülerimi
belirtmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, dünyanın yarısı kadın, toplumun
yarısı kadın, ailenin orta direği kadın,
çocuklarımızın anası, eşimiz, bacımız,
kızımız ve bizleri dokuz ay karnında taşıyan da
kadın. Tüm bunlar kadının yaşamımızdaki
vazgeçilmez yerini olduğu kadar kutsallığını da
göstermektedir. Partimiz bunun farkındadır, politikalarını
da buna göre şekillendirmektedir. Politikalarını hayata
geçirmekte ve uygulamaktadır.
Örneğin,
kadınlarımıza seçme ve seçilme hakkını Cumhuriyet Halk
Partisi vermiştir. Kadınlarımızı Medeni Kanun önünde
eşit vatandaş yapan, kadınla erkeğin tüm
haklarını kullanmakta ve mirası paylaşmakta eşit
olduğunu kabul eden Cumhuriyet Halk Partisidir. Erzurum Tortumda ceviz
ağaçlarına, çevresine, doğasına sahip
çıktığı için cezalandırılan, ninesi yerlerde
sürüklenen kızımıza da, tecavüze uğrayan, şiddet gören
kadına da, cezaevlerindeki gazeteci kadınlarımıza da sahip
çıkan Cumhuriyet Halk Partisidir. Tüzüğümüzde değişiklik
yaparak kadınlarımıza yüzde 33 kota veren, böylece siyasette
olduğu gibi yaşamın her alanında önlerini açan parti de
Cumhuriyet Halk Partisidir.
Ama ne yazık ki AKP
İktidarında ilgi, destek ve katkıdan yoksun olan
kadınlarımızın da, çocuklarının da geleceği
karartılmak, küçük yaşta çırak veya gelin yapılmak
istenmektedir. 21inci yüzyılın Türkiyesinde ne ülkemiz ne
kadınlarımız ne de çocuklarımız AKP
İktidarının bu karanlığını hak ediyor. Biz
CHP olarak, kadınlarımızın da desteğiyle
karanlığı aydınlığa çevireceğiz. Bunun için,
dün ülkemizin bağımsızlığı ve Ulusal
Kurtuluş Savaşımızın zaferi için mücadele eden,
omzunda top mermisi taşıyan kadınlarımızı bugün
çok çalışmaya, çocuklarımızın geleceğine sahip
çıkmaya çağırıyorum.
Bu
duygu ve düşüncelerle Cumhuriyet Halk Partisinin bir milletvekili olarak
Dünya Emekçi Kadınlar Gününü kutluyor, sizlere sevgilerimi ve
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın
Dinçer.
Sayın
Dinçer ve arkadaşlarının önergelerini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Bir
sonraki önergelerden ikisi aynı mahiyette bulunduğundan önergeleri
birlikte işleme alacağım. Talepleri hâlinde önerge sahiplerine
ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi,
aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan "Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin
Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı"nın 22 nci maddesinde yer
alan "Maliye" ibaresinden sonra gelmek üzere "Milli
Eğitim" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Pelin Gündeş Bakır (Kayseri) ve
arkadaşları
Diğer
önerge sahipleri:
Ayla Akat
(Batman) ve arkadaşları
BAŞKAN
Sayın Komisyon
katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın) Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun Sayın Ata.
AYLA
AKAT ATA (Batman) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan yasanın 22nci maddesine dair
vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerinde söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii
eksikliğin giderilmesine dairdi çünkü daha önce 16ncı madde üzerine
de konuştuk, ilk ve ortaöğretim müfredatına bile bazı konuların
yerleştirilmesi, kadın-erkek eşitliğine dair
eğitimlerin verilmesini tartıştık ama yasanın usul ve
esaslarının uygulanması konusunda Millî Eğitim
Bakanlığının isminin sayılmamış olması
dolayısıyla bu Bakanlığın da eklenmesi
dolayısıyla vermiştik. İktidar partisinin de benzer yönlü
bir önergesi var. Bu, bizim açımızdan sevindirici.
Diğer
bir boyutu değerli milletvekilleri, bugün alanlarda olan kadınlara
yönelik uygulanan şiddetten bahsettik ama biz etkinliklerimize 1 Mart
itibarıyla başladık ve 3 Martta da Batman mitingi
gerçekleşti. Bu miting sırasında kamuoyuna isterdik ki şu
yansısın: 10 bin, evet aramızda erkek arkadaşlar da
vardı 2 bin kadar ama 10 bin insan bir araya geldi ve kadın,
yaşam, özgürlük dedi.
(*) dedi. Bu önemliydi ki Batmanın
Cumhuriyet Meydanında 10 bin kadının bir araya gelmesi demek
çok anlamlı bir tablodur çünkü 90lı yıllarda faili meçhul
cinayetler şehridir, daha sonrasında kadın intiharlarıyla
anılmıştır ve bugün Kadın, yaşam, özgürlük
diyen 10 bin kadın bir aradadır ve etrafı çevrilidir kar maskeli
özel harekât timlerince. Kadının bir araya gelmesinden,
kadının özgürlük demesinden, eşitlik demesinden korkulan
düzeyi ortaya koyar bu. Bizim yapmış olduğumuz etkinliğin
özel harekât -kar maskeli- yani yüzlerini de göremediğimiz özel harekâtçılar
tarafından takip edilmesi, güvenliğimizin bu şekilde
sağlanıyor olmasına bir şekilde biz alıştık
ama bunun dışında kadın iradesini ortaya koyarken içinde
yaşamış olduğu toplumsal şiddete karşı
iradesini geliştirme noktasında, sürece damgasını vurma
noktasında eylemini geliştirirken bunun önüne setler çekilmiştir
ve Batmanın Emniyet Müdür Yardımcısı bize şunu demiştir:
Burnunuz kanamadan çekin gidin. Kadına yaklaşım budur: Burnunuz
kanamadan çekin gidin! Evet basına benim görüntülerim yansıdı.
Şunu söyledim: Bizim burnumuzu kanatacaksanız buyurun kanatın,
kadınların burnunu 8 Mart etkinliği dolayısıyla
kanatın. Bu yansıdı ama buraya gelene kadar hiçbir şey
yansımadı. Bir emniyet müdür yardımcısının, bunu
sıradan bir çevik kuvvet polisi yapabilir, duygularını
düşüncelerini kontrol edemeyebilir ama kendisinin bize Burnunuz kanamadan
çıkın gidin. demesi anlaşılır değildir.
Kadınlar ne istemişlerdir? Şu an cezaevlerinde 400 küsur tutuklu
ve hükümlü açlık grevindeydiler o sürede, süresiz dönüşümsüz
açlık grevinde ve aileler bizi eleştirdiler, o yüzden biz müzik
programlarımızı iptal etmek durumunda kaldık ama 10 bin
kadın bir araya geldi, basın yayın kuruluşları on
saniye görüntü vermediler. Türkiye kamuoyu bizleri nasıl tanıyacak?
Kürt kadınlarının ortaya
koymuş olduğu hem de bulundukları illerde Kürt, Türk,
Arap, Çerkez, Türkmen hep beraber bir araya gelerek oluşturmuş
oldukları platformlarla, açığa çıkarmış
oldukları eylemleri nasıl tanıyacak? Bu mitinglerde
platformlarla buluştuklarını ve gerçekten yaşamı
değiştirme adına, dönüştürme adına çok büyük
eylemlerin sahipleri olduğunu nasıl anlayacak? Basına bu
talimatı kim verdi? Sayın Başbakan verdi. Çıkarmayın
bu BDPlileri basına. dedi. Kimse bilmesin. Kim bilmesin? Ülkenin
Güneydoğusunda, Doğu Anadolusunda yaşananları, kim
bilmesin o coğrafyada yaşayanları? Ülkenin diğer
tarafı. İşte
bölücülük budur. Bizim neden sokakta olduğumuzu, neden eylem ve
etkinliklerle kendimizi ifade etmek durumunda
kaldığımızı eğer Türkiye kamuoyundan saklamak
isteyen bir zihniyet varsa asıl bölücülük yapan zihniyet budur,
yanlış olan budur. Oradaki kadınların dinlenmeye,
anlaşılmaya ve hak verilmeye doğru giden bir sürece
ihtiyacı vardır. Orada bir araya gelen ailelerin
yaşadıkları acıları ortaklaştırmaya
ihtiyacı vardır ve biz bu sürecin örgütleyicileri olabiliriz
kadınlar olarak. Bunu erkek egemen sistemin ya da erkek egemen Meclisin
bir parçası olarak gerçekleştirebileceğimizi düşünmüyorum
ama tüm siyasi partilerin kadın vekillerine sesleniyorum, bunu bizler
başarabiliriz, bir araya gelme koşullarını yaratıp
acıların yarıştırılması yerine
ortaklaştırılmasının öncüsü olabiliriz. Çözümün ancak
bu şekilde geleceğine de inancımız sonsuzdur.
Bugün aramızda
olması gereken birçok arkadaşımız yok çünkü 8 Martta
Batmandaki kadınlar bu yıl ikinci defadır
yargılanıyorlar. Biz geçen sene de 8 Mart mitingi için
gittiğimizde bir grup arkadaşımız mahkemeye gitti ifade
verdi bir önceki yıl 8 Mart tertip komitesinde yer aldıkları
için. Bugün Batmanlı kadınlar hastaneleri gezdiler, sokaklarda
karanfil dağıttılar ama bir grubu yine adliyeye gitti ve ifade
verdi, 2009 8 Martının tertip komitesinde yer aldığı
için. Kadınların yargılanma günü bile 8 Mart, bu bilinçsiz mi
yapılıyor? Bu bilinçli yapılıyor. Batman kadınına
Sen düşünceni, duygunu ifade etmeyeceksin, örgütlenmeyeceksin. deniyor,
biz de susmayacağız.
Tekrar
saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Ata, teşekkür ediyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Aynı
mahiyetteki diğer önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Bu Kanunun
uygulanmasında yeri bulunan Milli Eğitim
Bakanlığının da yönetmelik çalışmalarına
dahil edilmesi gerektiği değerlendirildiğinden bu önerge
verilmiştir.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki iki önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önergeler kabul edilmiştir.
22nci maddeyi kabul
edilen önergeler doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
22nci madde kabul edilmiştir.
23üncü madde üzerinde bir
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 181 sıra sayılı Kanun Tasarısının 23 üncü
maddesinin (3) üncü fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dilek
Akagün Yılmaz Ayşe
Nedret Akova Sedef
Küçük
Uşak Balıkesir İstanbul
Aylin
Nazlıaka Sakine
Öz
Ankara Manisa
"Madde
23- (3) Bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce 4320 sayılı Kanun
Hükümlerine göre verilen kararların uygulanmasına devam olunur ve bu
kanuna göre yönetmeliklerin çıkarılmasına kadar tereddüt edilen
konularda 4320 sayılı kanun ve yönetmelikleri uygulanır.
BAŞKAN
Komisyon?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Nazlıaka.
AYLİN
NAZLIAKA (Ankara) Sayın Başkan, adım Aylin, soyadım
Nazlıaka.
BAŞKAN
Biz soyadı ile hitap ediyoruz. Sayın Nazlıaka dedim.
AYLİN
NAZLIAKA (Ankara) Nazlı Hanım diyorsunuz bazen de, yüzden...
BAŞKAN
Hayır. Sayın Nazlıaka dedim. Başka bir şey varsa
düzeltelim.
AYLİN
NAZLIAKA (Ankara) Peki, süreyi başlatmış gibi olduk galiba
onu
BAŞKAN
Buyurun efendim.
AYLİN
NAZLIAKA (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ailenin
Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Yasa
Tasarısının 23üncü maddesi için söz almış
bulunuyorum. Öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Şimdi,
tabii son maddeyi konuşmaya başladık, dolayısıyla bu
yasa birazdan oylanacak ve geçecek, fakat geçen haftadan beri sürekli olarak
AKP milletvekillerine, AKPli bakanlara şunu soruyoruz: Nedir aceleniz,
neden bu yasayı bir an önce çıkarmaya çalışıyorsunuz?
Tamam, anlıyoruz, 8 Mart, kadınlarımıza bir hediye vermek
istiyorsunuz, çok güzel. Ancak bu yasa, hep söylediğimiz gibi, aceleye
getirilmeyecek kadar önemli bir yasadır, dolayısıyla biz bu
yasada hâlâ birtakım eksikler olduğunu, yasanın bir odadan
diğer odaya geçerken bile bazı maddelerinin
değiştirildiğini, dönüştürüldüğünü görüyoruz. Bununla
ilgili olarak da çekincelerimizi bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Ayrıca
da şunu gene söylemekte fayda var, bunu bir hediye olarak sunmak
istiyorsunuz ama aslında kadına yönelik şiddetle mücadele
kadına verilecek bir hediye değildir çünkü kadına dair
işlenen insan hakları ihlalinin engellenmesidir asıl hedeflenen,
dolayısıyla burada insan hakları ihlalinden bahsederken bir
hediyeden bahsetmek de herhâlde çok olası olmamalı diye
düşünüyorum.
Dün
Sayın Fatma Şahin bu kürsüden konuştu. Gerçekten de kendisinin
işinin çok zor olduğunu düşünüyorum çünkü Ben kadın-erkek
eşitliğine inanmıyorum. diyen, protesto eden bir
kadınımıza Kadın mıdır, erkek midir, indirin onu
bulunduğu yerden. diye hitap eden bir Başbakanla, üstelik de bu
Başbakanın kabinedeki tek kadın milletvekili olarak ve de
üstelik de Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi Tasarısıyla
ilgili olarak sorumluluk almış olması gerçekten de kendisinin de
çok zorluklar içersinde olduğunu bize bir kez daha hatırlatıyor.
Şimdi, bu arada,
bugün Mecliste yaşananları düşününce şunu da söylemek
istiyorum: Bu gidişle yakında Mecliste şiddetin önlenmesi
yasasına ihtiyaç duyacağız.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Onun için İç Tüzük lazım, İç Tüzük.
AYLİN NAZLIAKA
(Devamla) Onun için, Parlamentonun milletin temsil yeri olduğunu,
Parlamentoda bulunan milletvekilleri olarak millete örnek olmamız
gerektiğini, onun için tavırlarımızın,
davranışlarımızın da şiddet içermeyecek nitelikte
olması gerektiğini bir kez daha vurgulamakta fayda var.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, kadının toplumdaki görünürlüğü, sizlerin de
bildiği gibi, üç aşamada gerçekleşiyor. Bunlardan bir tanesi
eğitim, bir diğeri çalışma hayatının içerisinde
varlık göstermesi, üçüncüsü de karar mekanizmaları içerisinde yer
alması.
Eğitime
baktığımızda, hani Dünyanın ekonomide 17nci büyük
ülkesiyiz. diye övünüyoruz ama maalesef Türkiye, eğitime
ayırdığı bütçe açısından 172 ülke içerisinde
132nci ülke konumundadır. Öte yandan, okullaştırma oranına
baktığımızda, okumaz yazmaz adedine
baktığımızda da çok vahim bir tabloyla
karşılaşıyoruz. Hâlâ ülkemizde 5 milyona yakın okumaz
yazmaz vardır, üstelik de bunların 4 milyonunu kadınlar
oluşturmaktadır.
Bu nedenle, bir kez daha
eğitim hayatındaki aksaklıklarımızı sizlere
vurgulayarak bu 4+4+4 Yasa Tasarısını bir an önce geri
çekmenizi rica ediyoruz. Bir an önce lütfen bu yasayla ilgili gerekli
adımları atın, Türkiyeyi daha çağdaş, daha
demokratik, daha laik bir ülke hâline getirmek için çabalayan Ulu Önder Mustafa
Kemal Atatürkün cumhuriyetle kazanılan sembollerine de daha
fazla saldırıda bulunmayın.
Şimdi,
kadının ikinci görünür olduğu alan da çalışma
hayatı demiştik. Burada da maalesef karşımızda çok
olumsuz bir tablo olduğunu görüyoruz. Burada da maalesef
kadınımız 34 OECD ülkesi içerisinde en alt sırada yer
aldığı gibi yüzde 27lik istihdam oranıyla da maalesef gene
Avrupa Birliği ülkelerinin ortalaması olan yüzde 57lerden çok
uzaktadır.
Peki,
karar mekanizmasında kadınlarımız ne durumdadır? Gene
1934te Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürkün verdiği kadına seçme
seçilme hakkıyla birçok ülkenin önünde olan ülkemiz maalesef o günden
bugüne baktığımızda 9 bin civarında erkek
milletvekiline karşılık sadece 315 kadın milletvekili
taşıyabilmiştir Parlamentoya.
Sürem
bitmek üzere olduğu için ben hepinizi saygı ve sevgiyle
selamlıyorum ve tekrar Mustafa Kemal Atatürkün
Kadınlarını ihmal eden milletler geri kalmaya mahkûmdur.
sözünü de anımsatmak istiyorum.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aylin Nazlıaka.
Sayın
Aylin Nazlıaka ve arkadaşlarının önergelerini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
23üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
23üncü madde kabul edilmiştir.
Geçici
madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 181 sıra sayılı Kanun Tasarısının Geçici
Madde 1- (1) maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Av. Dilek Akagün Yılmaz Sakine
Öz Av. Ayşe
Nedret Akova
Uşak Manisa Balıkesir
Sedef Küçük
İstanbul
"Geçici
Madde 1- (1) Bu Kanunun 14 üncü maddesinde kurulması öngörülen şiddet
önleme ve izleme merkezleri, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren bir yıl içinde Bakanlık tarafından belirlenecek illerde
pilot uygulama yapılmak üzere kurulur. Kuruluşları
tamamlanıncaya kadar merkezlerin görevlerinin Bakanlığın
hangi birimlerince yürütüleceği Bakanlık tarafından belirlenir.
BAŞKAN
Sayın Komisyon?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Kim konuşacak efendim?
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Gerekçe.
BAŞKAN
Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Kurulması
öngörülen şiddet önleme ve izleme merkezlerinin çok kısa zaman
içerisinde kurulmasına, kadına yönelik şiddetin engellenmesi
amacıyla çok büyük bir ihtiyaç duyulmaktadır. Pilot olarak
kurulması öngörülen şiddet önleme ve izleme merkezlerinin bir
yıl içerisinde kurulması Kanun amacına hizmet edecektir.
BAŞKAN
Geçici 1inci madde üzerindeki önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Geçici
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır.
Malumları
olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun
komisyon metninde bulunmayan, ancak tasarı veya teklif ile çok yakın
ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun
salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir
madde olarak görüşme açılacağı İç Tüzükün 87nci
maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür.
Bu
nedenle, önergeyi okutup, Komisyona soracağım. Komisyon, önergeye
salt çoğunlukla (14 üye) katılırsa, önerge üzerinde yeni bir
madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla
katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.
Şimdi,
önergeyi okutuyorum:
TBMM
BAŞKANLIĞINA
181
sıra sayılı kanun tasarısının beşinci
bölümünde geçici madde 1 den sonra gelmek üzere aşağıdaki geçici
maddenin eklenmesini teklif ediyoruz.
Geçici
Madde 2- (1) Bu Kanunun 14 üncü maddesinde kurulması öngörülen merkezler,
Kanunun yayımından itibaren iki yıl içinde Adana, Ankara,
Antalya, Balıkesir, Diyarbakır, Erzurum, Gaziantep, İstanbul,
İzmir, Kayseri, Konya, Samsun, Trabzon ve Van illerinde kurulur.
Kuruluşları tamamlanıncaya kadar, merkezlerin görevlerinin Bakanlığın
hangi birimlerince yürütüleceği Bakanlıkça belirlenir. "
Ayla Akat Sırrı
Süreyya Önder Hasip
Kaplan
Batman İstanbul Şırnak
Sebahat Tuncel Ertuğrul
Kürkcü Erol
Dora
İstanbul Mersin Mardin
Altan Tan Halil
Aksoy Levent
Tüzel
Diyarbakır Ağrı İstanbul
BAŞKAN
Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor
musunuz?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın) Salt çoğunluğumuz
bulunmadığından katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Komisyon salt çoğunlukla katılamadığına göre,
önergeyi işlemden kaldırıyorum.
Diğer
yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır; okutuyorum:
TBMM BAŞKANLIĞINA
181
sıra sayılı kanun tasarısının beşinci
bölümüne aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini,
Geçici
Madde 4- Kadın cinayetlerinin önlenmesi için Bakanlık bünyesinde bir
yıl içerisinde, ilgili kamu kurumları ile sivil toplum örgütlerinin
eşit temsili kuralını da gözeterek özel bir birim kurulur.
Kadın cinayetleri biriminin kuruluşu ve çalışma usulleri
Bakanlık tarafından hazırlanacak yönetmelikle belirlenir.
teklif
ediyoruz.
Sebahat
Tuncel Ayla
Akat Pervin
Buldan
İstanbul
Batman
Iğdır
Erol
Dora Levent
Tüzel Altan
Tan
Mardin
İstanbul
Diyarbakır
Halil
Aksoy Nazmi
Gür
Ağrı
Van
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın) Salt çoğunluğumuz
bulunmadığından katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Komisyon
önergeye salt çoğunlukla katılmamış olduğundan
önergeyi işlemden kaldırıyorum.
24üncü
madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 181 sıra sayılı Kanun Tasarısının 24.
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Av.
Dilek Akagün Yılmaz Av.
Ayşe Nedret Akova Sedef
Küçük
Uşak
Balıkesir
İstanbul
Madde
24 - (1) Bu kanun resmi gazetede yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
- Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddenin
daha anlaşılır olması için önerilmiştir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
25inci
madde üzerinde bir önerge vardır, onu okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 181 sıra sayılı Kanun Tasarısının 25.
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Av.
Dilek Akagün Yılmaz Av.
Ayşe Nedret Akova Sedef
Küçük
Uşak
Balıkesir
İstanbul
Sena
Kaleli Mehmet
Akif Hamzaçebi
Bursa
İstanbul
Madde
25 (1) Bu kanun hükümleri Bakanlar Kurulu tarafından yürütülür.
BAŞKAN
Sayın Komisyon?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
- Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Sayın Hamzaçebi, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 8 Mart Dünya Çalışan Kadınlar Gününde, ailenin
korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesiyle ilgili
bir kanun tasarısını görüşüyoruz. Böyle bir günde böyle bir
tasarının görüşülmesi son derece anlamlı. Ben de Cumhuriyet
Halk Partisinin daha önce bu konuda vermiş olduğu bir kanun
teklifinde imzası olan bir milletvekili olarak söz alma ihtiyacı
duydum, hem bugünün anlamı hem böylesine önemli bir tasarı hem de
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun konuya ilişkin
yaklaşımlarını gösteren bir kanun teklifinin olması
nedeniyle.
Kadın
ile erkeğin bir arada yaşaması ve aralarındaki eşitsiz
güç ilişkisinden kadın aleyhine doğan durumu düzeltmek ve bu
durum nedeniyle kadına karşı olan, uygulanan şiddeti
önlemek bu tip düzenlemelerin temel amacı olmalıdır. Ancak
tasarının ismine baktığımızda,
tasarının isminin kadını kadın olarak, birey olarak
değil de kadını ailenin bir ferdi olarak
aldığını görüyoruz. Başlı başına,
tasarının ismindeki bu yaklaşım, daha adım atarken
kadına karşı şiddetin önlenmesi konusunda bir adım
geriye düşmektedir. Bunu doğru bulmuyoruz, tasarıyla ilgili
olarak görüş ifade eden arkadaşlarımız bunu
tasarının tümünde ve diğer maddelere ilişkin
konuşmalarda ifade ettiler, ancak tasarının son maddesi
olması nedeniyle bu konuyu bir kez daha dikkatinize sunmakta yarar
görüyorum. Kadını ailenin bir ferdi olarak değil, kadın
olarak ve bir birey olarak görüp ona uygulanan şiddeti önlemek
zorundayız.
İkinci
olarak ifade edeceğim konu: Tasarının dili,
hazırlanışı, terminolojisi iyi değildir. Birkaç örnek
vereceğim, bana hak vereceğinizi umuyorum. 2nci maddede şiddet
üç gruba ayrılmıştır: Birincisi aile içi şiddet,
ikincisi kadına yönelik şiddet, bir de şiddet tanımı.
Şimdi, bu gruplamayı yapmak, biraz özensizlik var ama bunun da
ötesinde kötü bir niyet var gibi burada. Bakın kötü niyet şu
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) CEDAW Sözleşmesinden dolayı.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Efendim, olabilir. Bakın, şimdi
açılımını yapacağım size.
Ev
içi şiddet demişsiniz, ev içi şiddette şiddetin türlerini
fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik şiddet olarak
tanımlıyorsunuz, Hükûmet böyle tanımlıyor. Dört grup:
Fiziksel, cinsel, psikolojik, ekonomik. Geliyoruz, kadına yönelik
şiddette bu tür bir ayrım yok; bu Kanunda şiddet olarak
tanımlanan bütün türler kadına yönelik şiddet olarak
tanımlanır. Peki, geliyorum şiddetin tanımına, 3üncü
maddedeki şiddetin tanımında şöyle bir ifade var: Fiziksel,
cinsel, psikolojik, ekonomik şiddet sayılıyor ama bunun
yanında bir de sözlü şiddet konulmuş. Ev içi şiddette sözlü
şiddet yok. Yani, Hükûmet, ev içi şiddette, aile içi şiddette,
ailede kadına karşı sözle yapılan, sözle uygulanan
şiddeti şiddet saymıyor. Böyle, ev içi şiddeti hoş
gören bir anlayış. Bu doğru değil. Kadına
karşı şiddeti önleyecek isek bunu Aile içindeki sözlü
şiddet normaldir, aile dışındaki sözlü şiddet
doğru değildir. yaklaşımına oturtamazsınız,
bu yanlış.
Bir
diğer konu: Bakın, bu maddedeki şiddet tanımında
toplumsal, kamusal ve özel alanda meydana gelen şiddet olarak bir
tanım yapılıyor. Toplumsal alan, kamusal alan, özel alan.
Yani, al birini vur ötekine! Bakın, kamusal alan, özel alan
dışındaki, özel hayat dışındaki alandır, insanların
ortaya çıktıkları, toplum hayatına
karıştıkları alandır. Şimdi Toplumsal alan,
yanına kamusal alan, özel alan derseniz
bu kavramlar birbirine karıştırılmıştır
derim; iyi düşünülmemiştir derim.
Biz,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu tasarıyı destekleyeceğiz, buna
olumlu oy vereceğiz ama tasarı beklentilerin ve olması gerekenin
gerisindedir. Bunu da ifade etmek istiyorum. Umarım, ileride başka
fırsatlar vesilesiyle bunu düzeltme imkânını bulabiliriz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Hamzaçebi.
Sayın
Hamzaçebi ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
25inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
86ya
göre tasarının tümü üzerinde, lehte, oyunun rengini belirtmek üzere
Sayın Hasip Kaplan.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu tasarıda tüm partilerin katkısı var,
istediğimiz gibi olmadı ama hayırlı olsun. Gerçekten
birlikte işler de yapabiliriz, öyle anlaşılıyor.
Tabii,
8 Mart çok anlamlı bir gün, benim hayatımda da anlamlı. Hani
derler ya: Bir roman okudum, kitap okudum hayatım değişti.
Ben, bir 8 Mart Kadın Emekçiler Günü nedeniyle eşimle
tanıştım, otuz beş yıldır evliyim ve sabah hanıma
dedim: Otuz beş yıl önce talepleriniz aynen bugün gibi tekrar
konuşuluyor. Kadına şiddet, siyasette temsil, eşit
işe eşit ücret, kotalar ve otuz beş senedir hâlâ bunları
konuşuyoruz. Kısmen o alanda olmasa bile bazı
adımların atılması sevindirici.
Şimdi,
ben, biraz farklı bir noktaya geçmek istiyorum. Dünyanın
kadınlar içinde en iyi ülke -bir araştırma
yapılmış- İzlanda. demişler, hemen hemen
kadın-erkek eşitliği konusunda böyle bir şey var. Ben de
Reykjavikte bir gün bir binanın önünden geçiyordum, taksi şoförü
gösterdi, dedi ki: Şu evini boyayan kadın devlet
başkanıdır. Kadın politikacıların içinde en iyi
ülke Ruanda, 80 sandalyenin 45i onlara ait arkadaşlar. Yine anne olmak
için en iyi ülkelerden birinin Norveç olduğunu söylerler çünkü Norveçin
de ölüm riskinin en düşük olduğu ülke söyleniyor. Eğitim için en
iyi ülke bir küçük Güney Afrika ülkesi Lesotho, yüzde 95. Devlet
başkanlığı için en iyi ülke Sri Lanka, yirmi üç senedir
kadınlar yönetiyor arkadaşlar, kadın devlet başkanları
var. Kesin Simirnadan veya Amazonlardan bir kök bağlantısı
mutlaka vardır Anadoluyla derim.
Yine
-devlet başkanlığı için saydık- sanat için en iyi ülke
İsveç; sinemada bile rollerde kadın kotası var arkadaşlar,
o kadar ileri düzeyde. Patron olmak için en iyi ülke Tayland; yüzde 45i
patronu şirketlerin. Çocuk doğurmada Yunanistanı örnek
gösterdiler; 31.800 doğumda 1 ölüm oranı olarak. Ekonomik
katılımda Bahamalar, gazeteci olmak için en iyi ülke de Karayipler.
Bugün
size bir müjde, JINHA ilk kadın haber ajansı Diyabakırda
kuruldu bugün. Gazeteci olma konusunda Karayiplerde tüm medyada çıkan
haberlerin yüzde 45ini kadınlar yapıyormuş. Bu vesileyle, tutuklu
kadın gazetecileri, Fatma Koçak, Zeynep Kuray, Yüksel Genç, Semiha ve
onlarcasını buradan selamlıyorum. Basın emekçileri,
işlerinden olanları, Banu Güveni ekranlarda görmüyorsunuz
artık. Ece Temelkuranı, Nuray Merti ve onlarcasını daha
sayabilirim işlerinden alınanları. Yine, bu JINHA Haber
Ajansının size güzel haberler yapmasını diliyorum.
Çalışan
kesimdeki pay açısından en iyi ülke Burundi çünkü çalışan
kadınların oranı yüzde 92 iken erkekler arasında
çalışma oranı yüzde 88. Para kazanmak için Lüksemburg, fena
değil, 40 bin dolar kazanıyorlar senede. Yükseköğrenimde Katar,
uzun yaşamada Japonya örnek verilmiş. Atlet olmak için ABDyi örnek
vermişler. Arkadaşlar, direksiyon hâkimiyeti Hindistanda; Yeni
Delhide taksi şoförlerinin yüzde 60ı kadın.
İşte
dünyamız bu kadar renkli ve yaşayan 2 insandan 1i
kadındır.
(*)
Kadın, yaşam, özgürlük. Ve hayat onlarsız olmuyor. O zaman bu
zulüm, bu zorbalık niye? Gelin, biraz daha geliştirelim, biraz daha
ilerleyelim.
Hayırlı,
uğurlu olsun. Umarız ki bir adım olur bu, dahasını da
geliştiririz.
Hepinize
teşekkürler. (BDP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kaplan.
Tasarının
görüşmeleri tamamlanmıştır.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını
alacağım.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama
için üç dakika süre veriyorum. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik
personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme
giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen üç
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca,
vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy
kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve
soyadı ile imzasını taşıyan oy pusulasını,
yine oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, oylama sonucunu arz ediyorum:
Kullanılan oy sayısı |
: |
208 |
|
Kabul |
: |
208 |
(x) |
Tasarı
oy birliğiyle kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
(Alkışlar)
Bütün
milletvekili arkadaşlarımı kutluyorum.
Kadınlarımıza hayırlı, uğurlu olmasını
diliyorum.
Sayın
Bakanın kısa bir teşekkür konuşması var, yerlerinden
yapacaklar.
Buyurun
Sayın Bakan.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle Türkiye
Cumhuriyetinin yüce Meclisine, yüce Meclisin tüm üyelerine, tüm
gruplarına en içten teşekkürlerimi arz ediyorum. Bu Yasanın oy
birliğiyle geçmesinden dolayı da tekrar tekrar saygılarımı
ve teşekkürlerimi sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar
Gününü kutluyorum. Kadınların birlik ve
dayanışmalarının simgesi olan, kadınlarımıza
bir araya gelmek, tartışmak, düşünmek ve aynı zamanda her
alanda sağlanan gelişmelerin paylaşılması için
fırsat sunan bir gün olması nedeniyle 8 Mart Kadınlar Günü son
derece anlamlıdır.
Bugün
böylesine anlamlı bir günde yüce Meclisimiz, Ailemizin Korunması ve
Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunu kabul ederek
tüm kadınlarımıza en büyük saygıyı göstermiş
oldu. Aynı zamanda Meclisimiz kadınlarımıza güzel bir
hediye sunmuş oldu.
Bu
Kanun hem kadınlarımız hem de tüm toplumumuzun
duyarlılığının ve kadına yönelik şiddet ile
ilgili olarak bilinçlendirilmesinin artırılması adına büyük
önem arz ederken, en temel insan hakkı olan hayat hakkının
korunması ve şiddetin önlenmesi gayesiyle kurumların
şiddetle mücadelenin her aşamasında aktif rol
almasının sağlanması hedeflenmiştir. Katkı
sağlayan, emeği geçen herkese teşekkür ederek
şükranlarımı sunuyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanun, kadınların hayat
hakkını korumayı apaçık bir şekilde öncelikli hâle
getirmektedir. Kadınları şiddete karşı korumak demek,
aileler başta olmak üzere tüm toplumumuzu şiddet sarmalından
korumak demektir. Bunun sağlanmasında rol oynayan yüce Meclisimizin
çatısı altında görev yapan tüm değerli milletvekillerine
teşekkürü tekrar borç biliyorum.
Sizlerin
yoğun mesaisiyle yasalaştırmış olduğunuz Ailenin
Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair
Kanunun ülkemize, insanlığa, aile yapımıza ve
kadınlarımızın mutluluğuna katkı
sağlaması dileğiyle hayırlı olmasını diler,
yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Değerli
milletvekilleri, şimdi 3üncü sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Polonya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Bilimsel ve Teknolojik
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Polonya Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Bilimsel ve Teknolojik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
1/501) (S. Sayısı:
110) (x)
BAŞKAN
Sayın Komisyon? Burada.
Hükûmet?
Burada.
Komisyon
raporu 110 sayılı sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Tasarının
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci
maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ İLE POLONYA CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA
BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK İŞBİRLİĞİ
ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE
1-
(1) 6 Haziran 2011 tarihinde Varşovada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Polonya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Bilimsel ve Teknolojik
İşbirliği Anlaşmasının onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz isteyen? Yok.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
1inci madde kabul edilmiştir.
2nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz isteyen? Yok.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE
3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Açık oylama için
iki dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Polonya
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Bilimsel ve Teknolojik
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı |
: |
195 |
|
Kabul |
: |
195 |
|
|
: |
|
|
Kâtip Üye Bayram Özçelik Burdur |
Kâtip Üye Tanju Özcan Bolu |
Hayırlı
olsun, tasarı kanunlaşmıştır.
4üncü
sırada yer alan, Türkiye ile Ukrayna Arasında Uluslararası
Doğrudan Yük Demiryolu-Feribot Hizmetinin Organizasyonu Konusunda Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar Kurulu Arasında
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlıyoruz.
4- Türkiye ile Ukrayna Arasında Uluslararası
Doğrudan Yük Demiryolu-Feribot Hizmetinin Organizasyonu Konusunda Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar Kurulu Arasında
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/477) (S. Sayısı: 118) (xx)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon
raporu 118 sıra sayıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen? Olmadığına göre, tasarının
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci
maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
İLE UKRAYNA ARASINDA ULUSLARARASI DOĞRUDAN YÜK DEMİRYOLU-FERİBOT
HİZMETİNİN ORGANİZASYONU KONUSUNDA TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE UKRAYNA BAKANLAR KURULU ARASINDA
ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE
1- (1)
25 Ocak 2011 tarihinde Kievde imzalanan Türkiye ile Ukrayna Arasında
Uluslararası Doğrudan Yük Demiryolu-Feribot Hizmetinin Organizasyonu
Konusunda Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar Kurulu
Arasında Anlaşmanın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz isteyen yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE
2- (1)
Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz isteyen yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz isteyen yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik cihazla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Açık
oylama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye ile Ukrayna Arasında
Uluslararası Doğrudan Yük Demiryolu-Feribot Hizmetinin Organizasyonu
Konusunda Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar Kurulu
Arasında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı |
: |
188 |
|
Kabul |
: |
188 |
Kâtip Üye Bayram Özçelik Burdur |
Kâtip Üye Tanju Özcan Bolu |
Tasarı
kanunlaşmıştır, hayırlı, uğurlu olsun.
Alınan
karar gereğince, sözlü soru önergeleriyle kanun tasarı ve teklifleri
ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek üzere 13 Mart 2012 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 17.55
(*) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) 181 S. Sayılı Basmayazı 7/3/2012 tarihli 75inci Birleşim Tutanağına eklidir.
(*) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan bir dilde kelimeler ifade edildi.
(*) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(X) 110 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 118 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(X) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.