TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
79uncu
Birleşim
15
Mart 2012 Perşembe
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Çanakkale Milletvekili
İsmail Kaşdemirin, 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale
Deniz Zaferinin 97nci yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Van Milletvekili Özdal
Üçerin, Van depremine ilişkin gündem dışı
konuşması ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktarın cevabı
3.- Çanakkale
Milletvekili Mustafa Serdar Soydanın, 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve
Çanakkale Deniz Zaferinin 97nci yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktarın gündem dışı konuşmaya cevabına
ilişkin açıklaması
2.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandırın, Vanın Edremit ilçesinde depremde hasar
gören ve boşaltılan hastane binasına ilişkin
açıklaması
3.- İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılının, 18 Mart Çanakkale Zaferinin
97nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
4.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçerinin, eğitim sisteminde dinî ve millî değerlere önem
verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
5.- Tunceli Milletvekili Hüseyin
Aygünün, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın
Sivas davası kararıyla ilgili ifadelerine ilişkin
açıklaması
6.- Adıyaman
Milletvekili Mehmet Metinerin, Sivas davası kararına ilişkin
açıklaması
7.- Kocaeli Milletvekili
Mehmet Hilal Kaplanın, Kocaeli ilinin Körfez ilçesindeki Barbaros ve
Güney mahallelerinin taşınmasına ilişkin
açıklaması
8.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğütün, Dünya Tüketiciler Gününe ve vergi
oranlarının yüksekliğine ilişkin açıklaması
9.- Adıyaman
Milletvekili Salih Fıratın, Kütahya Emette işçilere yönelik
saldırıya ilişkin açıklaması
10.- Kütahya Milletvekili
Soner Aksoyun, Kütahya Emette işçilere yönelik saldırıyla
ilgili bilgilerin doğru olmadığına ilişkin
açıklaması
11.- İstanbul
Milletvekili Haluk Eyidoğanın, İstanbul Sarıyer Derbent
Mahallesinde yapılan polis baskınına ilişkin
açıklaması
12.- İstanbul
Milletvekili Türkan Dağoğlunun, 18 Mart Çanakkale Zaferinin 97nci
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
13.- Adana Milletvekili Ali
Halamanın, 18 Mart Çanakkale Zaferinin 97nci yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
14.- İstanbul
Milletvekili Sırrı Süreyya Önderin, Çanakkale ruhu kavramına
ilişkin açıklaması
15.- İzmir Milletvekili Aytun Çırayın, Sivas
davası kararıyla ilgili AK PARTİli bazı milletvekillerinin
beyanlarına ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Ağrı
Milletvekili Halil Aksoy ve 21 milletvekilinin, cezaevlerinde yaşanan
insan hakları ihlallerinin ve ağır hastalıkları
bulunan tutuklu ve hükümlülerin tahliye ve tedavi edilmeme
hususlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/194)
2.- Şanlıurfa
Milletvekili İbrahim Binici ve 21 milletvekilinin, uygulanmakta olan HES
projelerinin insanlar, doğal çevre ve su kaynakları üzerindeki
olumsuz etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/195)
3.- İstanbul
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 24 milletvekilinin, başta
kayıt dışı plaka edinimi ve korsan taksicilik olmak üzere
taksici esnafının sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/196)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- Ankara Milletvekili İzzet Çetin ve
arkadaşları tarafından işçi sağlığı ve
güvenliğinde yaşanan sorunların
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 15/3/2012 Perşembe
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin CHP Grubu önerisi
VIII.- SEÇİMLER
A) Komisyonlara Üye Seçimi
1.- (10/108, 155, 156, 157, 158, 159, 160) esas numaralı
Meclis Araştırması Komisyonuna üye seçimi
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile
Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S.
Sayısı: 156)
2.-
Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında
Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/569) (S. Sayısı: 180)
X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Eskişehir
Milletvekili Ruhsar Demirelin, 2009 yılından itibaren
sonlandırılan gebelik sayısına ve bazı sorunlara
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın
cevabı (7/3724)
2.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Şanlıurfada hastanelerde sağlık görevlilerine yapılan
saldırılara ilişkin Başbakandan sorusu ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağın cevabı (7/3764)
3.- Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret
Akovanın, yağlı tohumlu bitkilerin üretimi ve desteklenmesine
ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı (7/3812)
4.- Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkinin,
Hatayda aşırı yağışlardan zarar gören
çiftçilerin mağduriyetlerinin giderilmesine ilişkin sorusu ve
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (7/3813)
5.- Bolu Milletvekili Tanju Özcanın,
bağlı kurum ve kuruluşların çıkardıkları
dergilere ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağın cevabı (7/3933)
6.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın,
2002 yılından bu güne kadar Diyanet İşleri
Başkanlığınca yapılan cami sayısına ve
verilen tamirat ödeneğine ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı (7/3934)
7.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın,
Bakanlığa yöneltilen yazılı ve sözlü soru önergelerine
ilişkin sorusu ve Avrupa Birliği Bakanı Egemen
Bağışın cevabı (7/3965)
8.- Bolu Milletvekili Tanju Özcanın,
Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşların
çıkardıkları dergilere ilişkin sorusu ve Avrupa
Birliği Bakanı Egemen Bağışın cevabı
(7/3966)
9.- Ankara Milletvekili Zühal Topcunun,
Bakanlığın, Fransa menşeli kurum ve kuruluşlarla
yürüttüğü çalışmalara ve bu ülkeye karşı uygulanacak
yaptırımlara ilişkin sorusu ve Avrupa Birliği Bakanı
Egemen Bağışın cevabı (7/3967)
10.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirelin,
Şanlıurfada bir hastanede bir doktor ile idareciler arasında
tartışma yaşandığı iddiasına ilişkin
sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
(7/4142)
11.- Bilecik Milletvekili Bahattin Şekerin,
Bilecike 2002-2011 yılları arasında Diyanet İşleri
Başkanlığı tarafından ayrılan ödeneğe
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağın cevabı (7/4264)
12.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
yapılan yurt dışı seyahatlerine ve bu seyahatlerdeki toplam
harcamalara ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/4331)
13.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, araç sayısına ve bu araçlar için yapılan
harcamalara ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/4332)
14.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, Bakanlık lojmanlarına ilişkin sorusu ve Çevre
ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı
(7/4333)
15.- Van Milletvekili Özdal Üçerin, Van depremi
sonrasında sağlık hizmetlerinde yaşanan sorunlara
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın
cevabı (7/4421)
15 Mart 2012 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatih ŞAHİN (Ankara),
Mustafa HAMARAT (Ordu)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 79uncu Birleşimini
açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN Elektronik cihazla
yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın
milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, 18
Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferinin 97nci yıl
dönümü münasebetiyle söz isteyen Çanakkale Milletvekili İsmail
Kaşdemire aittir.
Sayın milletvekilleri, lütfen
biraz sessiz olursak Sayın Milletvekilimizi daha iyi
dinleyebileceğiz.
Buyurun Sayın Kaşdemir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemirin, 18 Mart Şehitleri
Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferinin 97nci yıl dönümüne ilişkin
gündem dışı konuşması
İSMAİL KAŞDEMİR
(Çanakkale) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 18
Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferinin 97nci yıl
dönümü münasebetiyle gündem dışı söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Çanakkale, bu aziz milletin bir kez
daha şahlandığı yerdir. Çanakkale, bu toprakları kutsal
bir vatan olarak ölümüne sahiplediğimiz bir vatan parçasıdır.
Çanakkale, bir milletin uyandığı, küllerinden yeniden
doğduğu, birlik ve beraberlik ruhunu
anıtlaştırdığı topraktır.
Koca Seyitin yalnız bir top
mermisini değil, bir milleti sırtlandığı yerdir
Çanakkale.
Allahı arzu edip akşama
kavuşan Yahya Çavuşların kahramanca
çarpıştığı yerdir Çanakkale.
Kurtuluş
Savaşımızın girizgâhı, cumhuriyetimizin ön sözünün
yazıldığı yerdir Çanakkale.
Mazlumun zalime karşı galebe
çaldığı, Asımın neslinin namusunu
çiğnetmediği yerdir Çanakkale.
Çanakkaleli Mahmutoğlu
Abbasın, Urfalı Davutoğlu Abidinin, Elâzığlı
Süleymanoğlu Zülfünün, Vanlı Ahmetoğlu Abdullahın,
Üsküplü Hamitoğlu Abbasın yan yana, omuz omuza, ortak bir vatan, ortak
bir gelecek için can verdikleri yerdir Çanakkale.
Filistinli, Bosnalı, Yemenli,
Kerküklü kardeşlerimizin şehit olduğu yerdir Çanakkale.
Vatanın bağrına
düşman dayamış hançerini, yok imiş kurtaracak bahtı
kara maderini! diye haykıran Türk milletinin feryadına Vatanın
bağrına düşman dayamışsa hançerini, bulunur elbet
kurtaracak bahtı kara maderini! diye karşılık veren
başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve şanlı
kumandanlarımızın tarih sahnesine çıktığı
yerdir Çanakkale.
Bu vatan kimin? diye sual edenlere
karşılık Bu vatan toprağın kara bağrında
sıradağlar gibi duranlarındır. diye cevap veren ve
toprağın kara bağrında sıradağlar gibi duran
vatan evlatlarının ortaya çıktığı yerdir
Çanakkale.
Bir büyük komutanın ileri
atılıp milletine ölmeyi emrettiği ve milletinin de ölmekten bir
an bile geri durmadığı yerdir Çanakkale.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Çanakkale savaşları vatanseverlik, fedakârlık,
cesaret gibi yüksek faziletlerin kahramanca sergilendiği bir
destandır. Hiçbir cephe, hiçbir savaş, Çanakkale kadar tarihin
akışını bütünüyle değiştiren bir etkiye sebep
olmamıştır. Eğer bu necip millet Çanakkale geçilmez! diye
haykırmasaydı, bu sözünün gereğini yerine getirmeseydi bugün
sadece bu toprakların değil bütün bir dünyanın kaderi
değişecekti.
Çanakkalede ortaya konan istiklal
mücadelesi eşsiz bir destandır. Bu eşsiz destanı yazan
gazilerimizin, şehitlerimizin, Mehmetçiklerimizin her birini
huzurlarınızda rahmetle ve minnetle anıyorum. Çanakkalede elde
ettiğimiz zafer, bir milletin, üstelik şanlı bir milletin yeniden
küllerinden doğuşuna vesile olmuştur. Sona doğru
yaklaşan bir imparatorluğun içinden güçlü bir cumhuriyetin, Türkiye
Cumhuriyetinin doğuşuna vesile olmuştur.
Milletimizin her ferdinin
ecdadımızın ortaya koyduğu bu mücadele ruhundan, bu
fedakârlıktan çıkaracağı çok büyük dersler vardır. Bu
millet geçmişte hiçbir millete boyun eğmemiştir, bugün de
eğmeyecektir. Bu millet geçmişte bağımsız ve hür
olmuştur, ilelebet bağımsız ve hür olacaktır. (AK
PARTİ, CHP ve MHP sıralarından alkışlar) Kurtuluş
Savaşımızdaki Ya istiklal ya ölüm! kararımızın
arkasında işte bu gerçek yatıyor. Şundan eminiz ki:
Aydınlık geleceğimiz için çabalayan her
vatandaşımızın yüreğinde mutlaka bir Çanakkale ruhu
vardır. Bugün, belki de en çok ihtiyaç duyduğumuz ruh Çanakkale ruhudur.
Çanakkale ruhunun yaşatılması için ve gelecek kuşaklara
aktarılması için AK PARTİ hükûmetleri döneminde bu destanın
yazıldığı topraklara, şehitliklere ve tarih
mirasımıza yapılan yatırımlar nedeniyle
hükûmetlerimize ve Sayın Başbakanımıza çok teşekkür
ediyorum çünkü AK PARTİ iktidarlarının yaptığı
yatırımlar sayesinde, şehitlerimizin yattığı
topraklar oradaki manevi atmosfere yaraşır bir hâle gelmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Çanakkale savaşları dünya tarihine
Mehmetçiğimizin asil duruşu sayesinde bir centilmenler
savaşı olarak geçmiştir. Bakınız, Çanakkaledeki
manzarayı, Çanakkaledeki kahraman Mehmetçiğin tarifini Mehmed Âkif
nasıl yapıyor?
Şühedâ gövdesi, bir baksana,
dağlar, taşlar.
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez
başlar,
Vurulup tertemiz alnından,
uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne
güneşler batıyor.
Sen ki, a'sâra gömülsen
taşacaksın... Heyhât!
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu
cihât.
Ey şehîd oğlu şehîd,
isteme benden makber,
Sana âgûşunu açmış
duruyor Peygamber. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İSMAİL KAŞDEMİR
(Devamla) İşte, Çanakkalede destan yazan heyecan ve ruh budur. Bu
Mehmetçik, tarihe sığmayacak, makbere sığmayacak,
asırlara sığmayacak kadar kahraman bir Mehmetçiktir.
Ruhları şad olsun, Allah onlardan razı olsun.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Kaşdemir.
OKTAY VURAL (İzmir)
Alkışlarımız AK PARTİyle ilgili söylediklerine
değil, diğer kısımlarınadır. Tutanaklara öyle
geçsin.
BAŞKAN Gündem
dışı ikinci söz Van depremi hakkında söz isteyen Van
Milletvekili Özdal Üçere aittir.
Buyurunuz Sayın Üçer.
2.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin, Van depremine ilişkin gündem
dışı konuşması ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktarın cevabı
ÖZDAL ÜÇER (Van) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Van depremiyle ilgili gündem
dışı söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Van depremi belki çok konuşuldu,
farklı açılardan çok değerlendirildi ama depremzedelerin
sorunlarının çözümü noktasında gelinen noktayı
hatırlatmak üzere bugün söz almış bulunuyorum.
Çok kısa bir sürede, Van
depremiyle ilgili, depremzedelerin yaşamış olduğu
sorunlarla ilgili tam kapsayıcı bir söylemi nasıl dile getiririm
bunu bilemiyorum ama bugün almış olduğum telefondan
başlayarak vatandaşın sorununu paylaşmak istiyorum
sizlerle.
Rojbin Bor adında bir kadın
beni aradı bugün. 12 nüfuslu bir aile olarak -ki ailelerinin belli
diğer bireylerinin il dışına çıkmış
olmasından dolayı bir araya gelmiş 12 kişi- bir sivil
toplum örgütünün kendilerine vermiş olduğu bir çadırda
kalıyorlar fakat Valiliğin çadırlarda kalmayı
yasaklamasından dolayı kalacak yer bulamıyorlar. Bu aileye,
kiracı oldukları için, konutları olmadığı için
konteyner verilmemiş, çadır da verilmemiş. Valiliğin, olur
da, bir çadır olayı, vakası gerçekleşir diye
engellemesinden dolayı, sivil toplum örgütünün vermiş olduğu
çadırda kalmaları da engelleniyor. Bunun gibi kaç aile var. Hükûmetin
bununla ilgili bir çalışması olmuş mu? Hayır. Vanda
kiracı olup da mağdur olan kaç aile vardı? Bunların kaç
tanesi il dışına göç ettirildi Valilik kanalıyla? Bunlar
tekrar Vana geldiğinde nasıl ikamet edilecekler? Barınma
sorunları nasıl karşılanacak?
Değerli arkadaşlar, Van
Valisi başta olmak üzere, Hükûmet yetkililerinin Van depremiyle ilgili
yaptığı tek şey, konteynır ihaleleri ve kamu
ihaleleriyle kamu malını nasıl kaçırırız hesabı.
Milyonlarca lira, duyarlı vatandaş tarafından, yurt
dışından, yurt içinden duyarlı vatandaş
tarafından afet yardımı olarak gönderildi. Devletin
vatandaşa yardım etmesi gereken bir durumda, vatandaş devlete
yardım etti ama o milyonlarca lira nereye gitti, kimse bilmiyor. Valinin
çelişkili açıklamalarına Hükûmet
göz yumuyor. Yani kamu giderlerini, bir şekilde kılıfına
uydurup kendi yolsuzluklarına malzeme yapanlar çapulcudurlar. Bunu kim
yaparsa yapsın bu çapulculuğa göz yumanlar da bunun
ortağıdırlar. Milyonlarca insan, sayısı 1 milyona
varmış insan güruhu depremden muzdarip, çadırlarda
barınıyor ve kendi bulunduğu ilde barınamıyor, gidip
Kütahya Emette inşaat işçisi olarak çalışıyor ve
onlara linç girişimleri bizzat Hükûmet tarafından organize ettiriliyor.
Binlerce insan
Neden dağıtılmıyor?
Bir demokratik sivil toplum örgütünün basın
açıklamasında milyonlarca liralık gaz bombası
harcanırken, linç girişimde bulunan kitleyi dağıtmak için
güvenlik güçleri neden seyirci kalıyor? Sivas katliamının unutulmaması
için, zamanaşımına uğramaması için en masum demokratik
tepkisini dile getiren kitleye gaz bombasıyla saldıran güvenlik
güçleri neden Kütahya Emette seyirci kalıyor? İşte bunun ismi
faşizmdir ve bu faşizme karşı başta Van
halkının, Kürt halkının, Alevilerin boyun eğmesini
bekliyorsa Hükûmet, çok bekler. İnsanların onurlu mücadelesi, bu
Hükûmetin faşizan tutumlarına karşı elbet
başarılı olacaktır.
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Üçer.
Hükûmet adına Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktar konuşacaktır.
Buyurunuz efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Trabzon) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; değerli
milletvekilimizin buradaki açıklamalarına cevap vermek istiyorum ve
Vanda yapmış olduğumuz çalışmaları da burada
sizinle paylaşmak istiyorum.
Vanda tabii ilk olarak 23 Ekimde büyük
bir deprem yaşadık. Depremin ardından aynı gün Türkiye
Cumhuriyetinin Hükûmeti Vandaydı ve bugün Vanda bizim kontrolümüzde, Hükûmetin
kontrolünde, Valiliğin kontrolünde, devletin kontrolünde çadırlarda
kalan bir tek kişi yoktur. Biz, kiracı-ev sahibi ayrımı
gözetmeksizin evsiz kalan herkese çadır verdik. Tabii, çadırlardan
sonra konteyner... Türkiye'nin kapasitesi, Türkiye'nin konteyner yapma
kapasitesi o sürede yetmediği için konteynerde bir aksama oldu ama bugün
itibarıyla Vanda evlerinde oturamayan tüm insanlarımız konteynerlerdedir kiracı olsun ev
sahibi olsun kim olursa olsun. Fakat bunun dışında
ÖZDAL ÜÇER (Van) Başkanım,
ben telefonunu vereyim, arayın sorun.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) Efendim, bakınız, çok
değerli milletvekilleri, ferdî olayları tamamına teşmil
etmemek lazım. Biz Hükûmet olarak, devlet olarak, Millet Meclisi olarak
Vanla bütünleştik. Vanda şimdi bir anket yapsanız nedir
memnuniyet bunu görürsünüz ama ben Vana gidiyorum, belki de Van
milletvekilleri kaç, 8 tane mi milletvekili var bilmiyorum, 8 tanesinden daha
çok Vana gittim. Belki süre olarak orada kalmadım, köylerine gittim,
kentine gittim.
ÖZDAL ÜÇER (Van) Niçin
gittiğiniz önemli.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) Şimdi, Vanda -dünyanın
neresinde, hangi hükûmet- nasıl yapacaktık bunu çok değerli
milletvekilleri? Yani 16 bin konutun ihalesini yaptık, 16 bin konut. 30
bin konteyner getirdik. Bunu Türkiye'nin neresinde varsa Gaziantepte,
İzmirde, Adanada, İstanbulda, Kocaelide, nerede konteyner yapan
varsa getirdik. Konteynerin tanesini ortalama olarak -oraya, yerine maliyeti,
yerine konulmuş maliyeti- 11 bin-12 bin liraya mal ettik. Konutların
maliyetleri de düşüktür, araştırın, bakın. Tabii ki
biz bunları 21/bye göre yaptık, davetli yaptık. Nasıl yaptık?
TOKİye iş yapan, Türkiyeye iş yapan, özellikle Doğudaki
müteahhitlerden en iyilerini davet ettik, her ihaleye 20 tane, 30 tane
müteahhit davet ettik. Aralarında kırdılar, aldılar. Niye?
Çünkü biz insanımızı dışarıda
bırakamazdık. Vanda, Vanın çevresinde
Vanın su ihtiyacı var. Vana
Gürpınardan, Şamrandan gelecek olan bir su var. Yine, Van Ercişten
gelecek su var. Her ikisinin de ihalesi bitmek üzere.
Yine Van Belediyesinin kendisinin
yapması gereken altyapılar var, elektrik altyapısı var,
temiz su, içme suyu ve kullanma suyu şebekesinin dağıtım
ihalesi var, atık suların arıtma ihalesi var, bunların
hepsini biz yapıyoruz, devlet olarak yapıyoruz. Van Belediyesinin
imkânları yoktur, deprem olmuştur, bizim belediyemizdir ve imar
planlarını Van Belediyesiyle beraber Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı Mekânsal
Planlama Genel Müdürlüğü olarak sözleşme yaptık ve imar
planlarını beraber yapıyoruz Van Belediyesinin yapması
gereken. 100.00lik planlar, 25.000lik planlar, çevre düzeni planları,
5.000lik nazım imar planları ve 1.000 ölçekli uygulama
planlarını beraber yapıyoruz.
Yine, Vanın merkezinde
yapmış olduğumuz çok ciddi çalışma var. Vanı biz
nasıl gerçekten bir bölge şehri yaparız, nasıl Vanın
cazibesini artırırız, nasıl Vanı marka şehir
yaparız, Van Gölünü nasıl kurtarırız, Vanın tüm
çevresinde nasıl kuşaklama kolektörü yaparız, arıtma
tesislerini nasıl yaparız? Gece gündüz bunların
çalışması içerisindeyiz. Planlarımızı yaparken
zemin etütlerimizi, hava kirliliğini, çevre düzenini, şehir
içerisinde gerek Cumhuriyet Meydanı gerekse şehir merkezindeki
yapılan yerle şehir merkezindeki esnafın da korunması
suretiyle çevre yolunda yeni yapılan Kevenlide, Edremitte,
Bostaniçinde, Kalecikte yapılacak olan yerleşimlerin merkezle olan
ana aksla, ana arter yollarını da nasıl yaparız, bunu
Vanla beraber
Ama tabii gidiyorsun Vana, Van Belediye
Başkanını arıyorum üç sefer, dört sefer
yardımcısını gönderiyor. Olsun, yardımcısını
göndersin. Gittiğim zaman Van milletvekillerini arıyorum onlarla
görüşmek istiyorum, bölge milletvekillerini arıyorum onlarla
görüşmek istiyorum. Biz Vanda kesinlikle herhangi bir kafamızı
karıştıracak bir işin içerisine girmeyiz, giremeyiz; böyle
bir şey yapmadık, yapamayız. İhaleleri nasıl
yapacaktık? Buyurun gelin beraber yapalım. Konteyner ihalelerini
nasıl yapacaktık? Nereden bulduysak oradan aldık. Baktık
TOKİ yetiştiremiyor dedik ki: Afet Acil Durum Yönetim Kurulu
Başkanlığına: Bir taraftan siz ihale yapın, bir
taraftan TOKİ yapsın.
Tabii ki sivil toplum
kuruluşları da çok yardım ettiler, AKUT geldi yardım etti,
şirketler geldi, Vanlı iş adamları geldi yardım etti,
bölge iş adamları geldi yardım etti, yurt
dışından yardım geldi, İrandan geldi, diğer
Körfez ülkelerinden geldi, hepsinden Allah razı olsun.
Yardımların hepsine biz teşekkür ediyoruz, hepsini de kabul
ettik, insanımıza da adaletli bir şekilde nasıl
bunları tevzi ederiz bunların içerisine girdik. Fakat, bu tip
işlerde, bu dünyanın her tarafında oluyor saygıdeğer
milletvekilleri, yani birtakım açıkgözlükler maalesef oluyor, yüzde
3te olsa, yüzde 2de olsa bunlar oluyor, bunları biz engellemek
zorundayız.
Vanda 2 sefer Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığından kadro istedim, bizzat ben istedim,
2 sefer bize 2 bin kişilik geçici işçi kadrosu verdi oradaki
insanlarımız mağdur olmasın diye. Bunları kimden
aldık biz? Vanın içerisinde yanılmıyorsam 34 mahalle var,
34 mahalle muhtarından -5 bine çıktı sonra, 3 bin daha
aldık- hepsine dedik ki: Getirin, bize 20şer tane verin. Ondan
sonra yine köylerden, Vanın merkezde 94 köy var, Ercişte de 85
civarında zannediyorum köy var -orada da, Ercişte merkezde de 13 köy
var- bütün mahalle muhtarlarını bizzat ben kendim topladım,
onlardan mağdurları
Dedim ki: Sakın haksızlık
yapmayın, sakın akrabalarınızı getirmeyin. Bir de
kendimiz de ekip kurduk, onları da araştırdık, bunları
işe yerleştirdik. Arkasından, bugün yine Afet ve Acil Durum
Yönetiminin bağlı olduğu Sayın Başbakan
Yardımcımız toplantı yaptı: Vanda bizim acil olarak
yapmamız gereken nedir? Kamu binalarını nasıl yaparız?
Oradaki diğer yardımları biz nasıl daha hızlı bir
şekilde yaparız?
Mesela, köylere gittik biz, baktık
ki köylüler bize diyor ki: Sizin yaptığınız evler bizim
işimizi görmüyor. Bizim daha evvel yerleşik düzenimiz var. Tarım
yapıyoruz, hayvancılık yapıyoruz, evimizi büyütüyoruz.
Ailelerimiz büyük, nüfuslarımız büyük bizim, evimizi yaptıktan
sonra hemen yanına bir ev daha takıp çocuğumuzu evlendiriyoruz.
Onun için bizim evlerimizi siz yapmayın. Sadece sekiz köyde heyelan var,
bunları inceliyoruz, bu heyelan olan sekiz köyü yeni yapacağız,
toplu hâlde yapacağız, sosyal donatılarıyla birlikte âdeta
bir modern hayatın gerektirdiği donatılarla bezenmiş
yerleşim birimi tarzında yapacağız, fakat diğer 94
köyün 85
tanesini, neyse, bunları kendilerine 40 bin lira yardım, yine iki
yıl ödemesiz, yirmi yıl vadeli ve faizsiz kredi vereceğiz; 15
bin lira da, affedersiniz, ahır kredisi vereceğiz, yani 55 bin lira.
Vatandaş bundan daha çok memnun. Hem Van köylerinde, merkez köylerinde hem
Ercişin köylerinde yaklaşık bunlar da 7 bin civarında
konut yapıyor. Yani 15 bin küsur konutun ihalesi yapıldı.
Köylerde yapılacak olan, evini yapana yardım metoduyla yapılacak
evlerle birlikte, Vanda bu deprem kapsamında yaklaşık 22 bin
küsur, 23 bin konut yapılmış olacak. Bunların
inşaatları süratle devam ediyor.
Şu anda
kış şartlarında inşaatlarımızı biz
nasıl yaparız, onun tedbirlerini alıyoruz; betonu
ısıtıyoruz, betona katkı malzemesi koyuyoruz.
İnanın, Vanda agrega ocakları yetmiyor, yeni agrega ocakları
açmak suretiyle... İşte,
çimento yetmiyor, Van Çimento Fabrikası yetmiyor Komşu
illerden çimento nasıl getiririz, bunu nasıl yaparız? diye
bunun çalışması içerisindeyiz. Hatta Vanda biz, gidip orada
Ercişte veyahut da Ağrıda veyahut da Bitliste bir prefabrik
ev fabrikası kurup da bunları hızlı nasıl
yaparız, bu arayışların içerisine gittik. Ama inşallah
Vanımızı, Vanlımızı önümüzdeki
kışın açıkta bırakmayacağız, buradaki
herkesi evine yerleştireceğiz.
Tabii ki devlet olarak
biz, orada konteyner geciktiği zaman insanlarımızı
açıkta bırakamazdık. Türkiye'nin çeşitli taraflarına
bunları gerek kamu kuruluşları ve diğer kuruluşlara da
yerleştirdik. Bunlarla da ilgileniyoruz, bundan sonra da bunlarla
ilgilenmeye devam edeceğiz.
Vanın merkezindeki
şebeke ihalesini bitirmek üzereyiz. Yani belediyenin yapması gereken,
yaklaşık 20 milyon TLlik bir iş; altından, yine elektrik
işini, yine belediyenin talebi doğrultusunda bitirmek üzereyiz.
Şamrandan gelecek olan şebeke suyu, yaklaşık toplam Van ve
Ercişin ikisinin suyu, uzaktan getirilecek yani isale hattı olarak
gelecek suların toplam maliyeti 200 milyon TLdir. Bunları yapmak
zorundayız.
Vanın çevre yolu,
yapılan, devam eden çevre yolunun toplam kamulaştırmalarla
birlikte ihale bedeli, rakamlarında -ufak tefek yanlışlık
olabilir- yaklaşık bu da 150 milyon TLdir.
Yine bu çevre yolundan
itibaren, yine Bitlis yoluna yapılacak olan
Yine, iş yeri kredisi olarak
iş yerleri hasar görenlere de kredi veriyoruz, hafif hasar görenlere de hibe
tarzında 1.250 TL para veriyoruz. Bunu Kütahyaya da vereceğiz,
Kütahyada da bu tip hafif hasar gören evinin işte,
sıvasıdır, badanasıdır çatlayanlara, boyası
dökülenlere de hibe tarzında veriyoruz. Orta hasar görenlere de, evini
yapanlara 40 bin TL, ahır kredisi olarak 15 bin TL, iş yerlerine 15
bin TL -yalnız iş yerlerininki iki yıl ödemesiz sekiz yıl
vadelidir, yüzde 4 bunun faizi var iş yerleri için- orta hasarlı yani
güçlendirme yapacak olanlara bilimsel bakımdan, teknik bakımdan evini
güçlendirme yapacak olanlara da yine 15 bin TL faizsiz kredi veriyoruz.
İş yerlerine de aynı şekilde, güçlendirme yapacak olanlara
da 10 bin lira yine kredi veriyoruz. Yine az hasarlı olanlara tamirat,
boya, badana yapacak olanlara da hibe tarzında -ne kadar varsa hepsine-
1.250 lira kredi veriyoruz.
Tabii ki, bu deprem bizim için çok
büyük acı oldu, 260ın üzerinde insanımızı kaybettik,
Vanda çok büyük bir ekonomik sıkıntı oldu, Vanın
esnafında olsun, insanında olsun çok ciddi bir travma oldu ama
inşallah bunu Van için, Vanın toplam 1 milyon 300 bin nüfuslu
insanı için şansa dönüştüreceğiz. Vanın yerleşik
merkezindeki 400 bini aşan nüfusu için inşallah bu sene Meclis
kapanmadan önce başarabilirsek, eğer yetişmezse yıl sonuna
kadar Vanı da mutlaka büyükşehir yapacağız;
büyükşehir yaptıktan sonra Van Belediyesinin gelirleri daha da
artacak, Van Belediyesinin gelirleri artınca Vanın yüzölçümünün
tamamına, ilçelerinin ve köylerinin tamamına daha ciddi şekilde
hizmet götürecek.
Bu bakımdan dünyayla mukayese
ettiğimiz zaman Vanda yapmış olduğumuz bu
başarılı çalışmaları herkesin desteklemesi
lazım; başta Van milletvekillerinin, 8 milletvekilimizin, tüm
Meclisimizin desteklemesi lazım. Bizim de şevkle bu Vanda
yapacağımız yatırımları, yoldur, sudur,
elektriktir, altyapıdır, çevre düzenlemesidir, arıtma
işlerini süratle bitirmemiz lazım.
Bu bakımdan bu fırsatı
verdiğiniz için ben tekrar teşekkür ediyorum.
Vanlılarımızın da Van insanımızın da
inşallah bu 2012 yılı sonuna kadar çok daha mutlu ve refah
içerisinde yaşayacakları bir Vanı
kuracağımızı da burada sizlere ifade etmek istiyorum.
Tekrar hepinize teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Bayraktar.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan
ÖZDAL ÜÇER (Van) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Üçer.
ÖZDAL ÜÇER (Van) Sayın Bakan
kamuyu ve Meclisi doğru bilgilendirme sorumluluğundadır. Hiç
kimse dışarıda kalmamıştır. diye bir cümle
kullandı, Herkes konteyner almıştır. diye bir cümle
kullandı, bunun doğru olmadığını ifade etmek
üzere söz almak istiyorum.
BAŞKAN Kayıtlara geçti
efendim, doğru olmadığını söylediniz.
ÖZDAL ÜÇER (Van) Ayrıyeten
Milletvekillerini aradım. diye
O konuyla ilgili, milletvekilleriyle
ilgili konuda bilgi vermek istiyorum.
BAŞKAN Sisteminizi
açarsanız söz vereceğim; kısa bir söz sizin hakkınız,
vereceğim. Sisteme girerseniz lütfen, vereceğim size söz.
Buyurunuz Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkanım, Sayın Bakan Vanda yapılan ihaleleri doğulu
müteahhitlere verdiğine ilişkin bir ifade kullandı.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Hepsini değil, bir
kısmını.
OKTAY VURAL (İzmir) Ama
bakın, bu ülkenin doğulusu, batılısı, kuzeylisi,
güneylisi, Anadolunun her yerinde yaşama ve iş yapma hürriyetine
sahiptir. Lütfen bunu tavzih ediniz. Etnik kimliklerine göre mi, neye göre ayırt
ettiniz? Böyle bir ihale sistemi olabilir mi? Bu ifadenin düzeltilmesi
gerektiğini ifade ediyorum. Böyle bir şey olur mu? Doğulu
müteahhitler... Yani böyle bir ayrımcılığı, böyle bir
kategorileştirmeyi son derece yanlış gördüğümü ifade etmek
istiyorum. Bu doğulu müteahhitleri neye göre seçtiniz o zaman?
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Vural.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, doğulu müteahhit demek etnik kimlik demek
değildir.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Bakan.
Kürsüye gelin lütfen, kürsüden.
Sürenizi de kullanmamıştınız.
Buyurunuz.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bizim ayrım yapmadığımızı ifade
etmek için böyle bir söz kullandım. Yani o yöredeki insanlar orayı
daha iyi biliyorlar deyince, biz tabii ki orayı iyi bilen, o yöreyi iyi
bilen müteahhitleri çağırmada, davet etmede öncelik
tanıdık, bunu ifade ettim.
Tekrar aynı şeyi söylüyorum
NECATİ ÖZENSOY (Bursa)
Batıdakileri batıdakilere mi veriyorsunuz? Öyle şey olur mu!
OKTAY VURAL (İzmir) Ne demek ya!
Yani batıyı da batıdakiler bilir, onlar da orada iş
yapsın. Bu yanlış bir mantık! Bu yanlış bir
mantık!
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) Hayır, değerli
milletvekilleri, Türkiye'nin her tarafından müteahhit orada var,
Türkiye'nin her tarafından orada müteahhit
35 tane
OKTAY VURAL (İzmir) Bu
yanlış bir mantık! Böyle bir şey olmaz!
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla)
Biz orada az az iş verdik. Niye? Herkes çabuk bitirsin diye. Ama
özellikle o bölgenin insanlarına öncelik tanıdık. Bunu burada
ifade ediyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Öyle bir
şey olmaz, yanlış.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) Yani biz, işini temiz yapan,
işini iyi yapan, işini temiz yapan
OKTAY VURAL (İzmir)
Ayrımcılık yapıyorsunuz.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) Türkiyenin her tarafından
müteahhitler orada var; listesini sizlere verebilirim. Bir ayrım
yapmadık.
OKTAY VURAL (İzmir) Siz dediniz.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) Herhangi bir ayrım yapmadık
kesinlikle.
OKTAY VURAL (İzmir) Neye göre
seçiyorsunuz?
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Daha
nasıl ayrım yapacaksınız ya?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) Fakat Kamu İhale Kanunu 21/b
maddesi der ki: Acil işlerde yörenin özellikleri, işin özelliği
ve işin mahiyeti bakımından müteahhitleri seçip
Kaç tane? 7
tane, 10 tane
OKTAY VURAL (İzmir) Yörenin
özellikleri diyor, müteahhidin özellikleri demiyor ki.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) Her işe 20 tane müteahhit
çağırdık, her işe 20 tane
Verdiğimiz fiyatlar
bellidir. Çok ucuz fiyatlarda
OKTAY VURAL (İzmir) O zaman siz
yandaşlarınıza da ayrı ihale yapıyorsunuz.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) Hiç yandaşımız yok.
Bu, büyük bir bühtandır. Bu ifade çok büyük bir
OKTAY VURAL (İzmir) Siz
söylediniz.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) Evet, biz doğuda iş yapan
doğulu müteahhitleri çağırmakta biraz daha pozitif
ayrımcılık
OKTAY VURAL (İzmir) Ne demek ya?
Zihniyete bakın ya!
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Öyle
saçma şey olur mu?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) Evet, aynı şekilde, orada
iş yapan, orada iş beceren
Kamu İhale Kanununu açarız, bakarız. Bu böyledir.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Doğu-batı
diye ayrım mı olur?
OKTAY VURAL (İzmir) Böyle bir
doğu-batı ayrımı yapmayın; yazıktır,
günahtır.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) Ayrım yapmadık, ayrım
yapmadık. İşlerin selameten bitmesi bakımından 35in
üzerinde müteahhit vardır.
OKTAY VURAL (İzmir) Anadolunun
doğulusu da batıda iş yapar, batılısı da
doğuda iş yapar.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) Türkiyenin her tarafından orada
müteahhit vardır; doğudan da, batıdan da. Türkiyenin 780 bin
kilometrekaresinin müteahhitlerinden çağırdık.
OKTAY VURAL (İzmir) Bu vatan
hepimizin; herkesin yaşama hürriyeti var, iş yapma hürriyeti var.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) Türkiyenin her tarafının
müteahhitleri Vanda şu anda iş yapıyor.
OKTAY VURAL (İzmir) - Sakat bir
düşünce! Sakat düşünce bu!
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) Ama özellikle biz, Vanın
esnafını korumak için, Vanın depremden gördüğü yarayı
daha kolay atlatmak için orada biraz daha ayrıcalıklı
düşündük. Bunu özellikle ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Bayraktar.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa)
Müteahhitler esnaf mı oluyor? Ne zamandan beri esnaf oldu müteahhitler?
OKTAY VURAL (İzmir) Şu
çarpık düşünceye bakın ya! Olur mu ya? Doğulu müteahhit
ne demek ya?
BAŞKAN Sayın Üçer, buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- Van Milletvekili Özdal Üçerin, Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktarın gündem dışı konuşmaya
cevabına ilişkin açıklaması
ÖZDAL ÜÇER (Van) Sayın
Başkanım, teşekkürler.
Sayın Bakanın Hükûmet
sorumluluğunda yapmış olduğu açıklamada belirtmiş
olduğu olumlu icraatları desteklediğimizi belirtmek isteriz.
Çünkü Hükûmetin sorumluluğu olumlu çalışmaktır. Yani bir
yerde bir sorunun çözümü için bir icraatta bulunulmuşsa, bu konuda bizim
Bunu niye iyi yaptınız? demek gibi bir durumumuz yok. Ama Hükûmetin
sorumluluğu bütün sorunları eksiksiz çözüme kavuşturmaktır.
Vatandaşlardan konteynersiz kimse kalmamıştır. diyor. Biz
bunun gibi yüzlerce aileyi tespit edip Bakanlığa iletebiliriz.
İhaleler noktasında şunu
sormak isterim: Hangi milletvekilinin
Vanlı milletvekili diyor da ben
bugün milletvekiliyim ve bugüne kadar, Sayın Turizm
Bakanımızın dışında hiçbir bakanın, bir
programına davet ettiğine tanıklık etmedim. Hiçbir
çalışmaya ortak edilmediğimizi açıkça belirtmek istiyorum.
Hangi Vanlı milletvekilinin akrabalarının Vandaki
yıkım ve konteyner ihalelerinin çoğunu
aldığını açıklayabilir mi?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz
Sayın Üçer.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir)
Millet çadırlarda yanıyor!
ÖZDAL ÜÇER (Van) - Millet
çadırlarda yanarken bizim ihale usulsüzlüklerini dile getirmemiz kabahat
olmamalı.
BAŞKAN Olmamalı
Gündem dışı üçüncü söz,
18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferinin 97nci yıl
dönümü münasebetiyle söz isteyen Çanakkale Milletvekili Mustafa Serdar Soydana
aittir. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Soydan.
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
3.- Çanakkale Milletvekili Mustafa Serdar Soydanın, 18 Mart
Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferinin 97nci yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
MEHMET SERDAR SOYDAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 18 Mart Şehitleri Anma
Günü ve Çanakkale Deniz Zaferinin 97nci yılı nedeniyle söz
almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, Birinci
Dünya Savaşının en kritik aşamalarından Çanakkale
savaşları, siyasal ve askerî sonuçlarıyla Türk ulusunun
yazgısını ve tarihin akışını
değiştirmiştir. Dünya Çanakkalede Türk insanının
kahramanlığına, cesaretine, onurlu direnişine
tanıklık etmiştir. Çanakkalede gösterdiğimiz üstün başarı,
ulus olma bilincinin de tohumlarını atmıştır.
Çanakkale savaşlarının
Türk tarihi yönünden en önemli sonuçlarından biri de dünyanın genç
komutan Mustafa Kemali tanımış olmasıdır. Mustafa
Kemal, Çanakkale cephesindeki üstün başarılarıyla herkesin
sevgi, saygı ve hoşgörüsünü kazanmıştır. Böylelikle
büyük bir komutan ve önder olarak yakın gelecekte Türk ve dünya tarihinde
oynayacağı rolün işaretlerini Çanakkalede vermiştir.
Çanakkale Savaşının stratejisi asla unutulmayacak.
İngilizler ve Fransızlar bu
savaşı kaybetmelerini tarihlerinin en büyük beceriksizliği
olarak hatırlarken biz onlara şunları söyleyeceğiz:
Hayır, çok iyiydiniz. Ordunuz, stratejiniz, askerleriniz,
silahlarınız çok iyiydi ancak bunlarla bizi yenmenize imkân yoktu
çünkü hesaba katmadığınız bir şey vardı; biz
vatanımız için çarpışıyorduk, siz emperyalizm için
çarpışıyordunuz.
Değerli arkadaşlar, Çanakkale
savaşlarını benzersiz kılan işgalci devletlerin
dönemin en muazzam savaş gemileri ve binlerce askeriyle Boğazı
kuşatıp arsızca saldırması değil, gökten
yağmur gibi yağan, ateşe göğsünü siper eder aziz
Mehmetçiktir. Çanakkaleyi Çanakkale yapan bitmek tükenmek bilmeyen
düşman mermilerinin sesi değil, yaralı düşman askerlerini
sırtına alarak, düşman mevzisine kadar götürerek işgalci
askerlere insanlık dersi veren kahraman Mehmetçiktir. Çanakkaleyi
Çanakkale yapan cepheye gönderdiği oğluna Ya şehit ol ya gazi.
diyerek vatanın her bir karış toprağını
evladının canından üstün tutan Türk anasıdır.
Üzerinde
yaşadığımız bu kutsal vatan topraklarını,
milletimizin varlığını, birliğini ve
beraberliğini, ölümsüz sembolleri bizlere armağan eden aziz
şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyor,
şükranlarımızı sunuyoruz. İçte ve dışta dost
düşman tüm cihan bilmelidir ki atalarımızın emaneti olan
yurt topraklarını sonsuza değin koruyacak,
çağdaşlaşma çabalarını sürdürecek, laik ve demokratik
cumhuriyeti yeni eserlerle daha da ileriye taşıyacağız
çünkü bu, gururumuz ve kıvanç kaynağımız şehitlerimize
borcumuzu ödeyebilmenin tek yoludur.
Sayın milletvekilleri, sözlerimi
Bülent Ecevitin dizeleriyle sürdürmek istiyorum:
Söyle arkadaşım dedi
Anadolulu Mehmet
yanıbaşındaki Anzak
erine,
Nereden kopup gelmişsin,
neden çökmüş bu mahzunluk
üzerine?
Dünyanın öbür ucundan dedi
gencecik Anzak,
Öyle yazmışlar mezar
taşıma,
doğduğum yerler öylesine
uzak,
örtündüğüm topraksa gurbet bana.
Dert edinme arkadaşım dedi
Mehmet,
Değil mi ki bizlerle
birleşti kaderin,
değil mi ki yurdumuzun
koynundasın ilelebet,
sen de artık bizdensin,
sen de bencileyin bir Mehmet.
Değerli arkadaşlar, bugün
kendinde sermaye, yetki ve makam bulunup hukuksuzluk, adaletsizlik yapanlar
biliniz ki zamanın kendini yenilmez sanan birleşik donanmasına,
mağrur armadasına benziyorsunuz. Bugün de bir Nusret Mayın
Gemisi çıkar sizi darmadağın eder, perişan eder, tarumar eder.
(CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Bilin ki her
zaman kendini güçlü sananlar kazanmaz. Unutmayınız ki bir davaya
inananlara top, tüfek sökmez. Kirli ittifaklar, asker üstünlüğü, teknik
imkânlar, Mehmetçikin göğsünde o gün söndürülmüştür. Yani 1915in
mermileri bugünün iftirası olsa; 1915in topu, tüfeği 2012nin
tehditleri, dinlemeleri olsa; dünün hilesi bugünün hukuk
tanımazlığı, 1915in esir alınmışlığı
2012nin hapishaneleri olsa yine de sökmez. Bir kere adandı mı bir
yürek bir davaya ve bir baş verildi mi bir ülkü uğrunda hiçbir
şey yıldıramaz. Ölümü bile hafife alan tarihî meydan okuma,
bize, bu dersi verir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bitiriniz lütfen.
MUSTAFA SERDAR SOYDAN (Devamla)
Değerli arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisinde son olaylar bir
kez daha göstermiştir ki bugün, başta bir kutsal çatının
altında görev yapan bizlerin ve tüm milletimizin sevgiye,
kardeşliğe her zamankinden daha fazla ihtiyacı vardır.
Gelin, bunu, 18 Mart Şehitleri Anma Günü vesilesiyle halkımıza,
tüm dünyaya hep birlikte duyuralım.
Sevgilerimle. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Soydan.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Sayın Başkan, söz talebim var.
BAŞKAN Söz vereceğim
efendim, bir dakika.
Sayın Şandır, buyurunuz.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, Vanın Edremit ilçesinde
depremde hasar gören ve boşaltılan hastane binasına ilişkin
açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Çok
teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, Vanın
Edremit ilçesinde yüksek ihtisas hastanesi olarak yapılan ve hastane
olarak hizmet veren binanın depremde hasar gördüğü gerekçesiyle
boşaltıldığı iddia edilmektedir. Boşaltılırken
orada sağlık hizmeti verecek bir başka kurumun da
olmadığı söylenmektedir. Yenisi yapılıncaya kadar bu
binanın kullanılmasının gerekliliği ısrarla ifade
edilmekte. Buna tedbir almanızı istirham ediyorum, çünkü Edremit
Vana yakın ama nereden bakarsak bakalım, insanlar yine mağdur
ve mazlum durumdalar. Bunu Sayın Sağlık Bakanına da arz
ettim ben ama konunun sizin kararınız olduğu söyleniyor. Bunu
incelemenizi istirham ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Şandır.
Buyurunuz Sayın
Bahçekapılı.
3.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılının, 18
Mart Çanakkale Zaferinin 97nci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; önümüzdeki hafta 18 Mart Çanakkale Zaferinin 97nci yıl
dönümünü kutlamaya başlayacağız. Ben de bu olayla ilgili olarak
birkaç şey söylemek istiyorum.
Çanakkale Zaferi, tarihten silinmek
istenen bir milletin vatanını ve mevcudiyetini canı
pahasına da olsa nasıl savunacağını göstermesi
bakımından ibret alınması gereken bir ilham
kaynağıdır. Çanakkale Zaferi, bu memlekette yaşayan
herkesin kardeş olduğu ve aynı kaderi paylaşmış
olmasının en güzel ve en acı gerçeğidir. Çanakkale Zaferi
süreci, aynı kardeşlik duygusunu diğer ülkelerin insanları
için hissettiğimizi ispat ettiğimiz, dünya tarihine örnek olan bir
destandır.
Kardeşlik duygusu en içten bir
şekilde Mustafa Kemal Atatürk tarafından Conkbayırında
şöyle dile getirilmiş: Bu memleketin toprakları üstünde
kanlarını döken kahramanlar, burada bir dost ülkenin toprağındasınız,
huzur ve sükûn içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yan yana, koyun
koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen
analar, gözyaşlarınızı dindiriniz; evlatlarınız
bizim bağrımızdadır, huzur içindedirler ve huzur içinde
rahat uyuyacaklardır. Onlar bu toprakta canlarını verdikten
sonra artık bizim evladımız olmuşlardır."
AK PARTİ Grubu olarak Çanakkale
Zaferine giden yolda kurulan kardeşliğin geleceğimize
ışık tutmasını diliyoruz. Başta Mustafa Kemal
Atatürk olmak üzere tüm şehitlerimizi gururla anıyoruz, onlarla onur
duyuyoruz ve anıları önünde saygıyla eğiliyoruz. (AK
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Bahçekapılı.
Sayın Yeniçeri, buyurunuz.
4.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçerinin, eğitim sisteminde dinî ve millî
değerlere önem verilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Doğu-batı gibi coğrafi,
cumhuriyet-Osmanlı gibi tarihî ya da Kürt-Türk gibi etnik bölücülük
yapmayı herkesin bir tarafa bırakması gerekir. Çanakkale ruhunda
birleşmek, her namuslu vicdanın görevidir. Çanakkale
Savaşını, Türk milleti, bağımsızlık ve
egemenliğini ebedmüddet kılmak için vermiştir. Türk milletinin
istiklal ve istikbalini sağlayacak nesiller yetiştirmek, Çanakkale
ruhunun gereğidir. Bunu sağlamak için de dinî ve millî
değerlerin gelecek nesillere verilmesi insani ve ahlaki bir zorunluluktur.
Millî değer ve millî şuuru olmayan eğitim sistemleri, kime
hizmet ettiğini bilmeyenlerin sayısını giderek
artıracaktır. Eğitim, milletin millî ve maneviyatına sahip
nesiller yetiştirmeyi esas almaktadır.
Bu sebeple, eğitim sistemini kör
dövüşüne çevirmek yerine, Çanakkale ruhunu yaşatacak millî, dinî ve
ahlaki değerlerle mücehhez nesiller yetiştirmeye yönelmek gerekir.
Sağlıklı, dengeli ve güçlü Türkiye'nin geleceği buna
bağlıdır.
Bu noktada herkesi sorumlu ve
soğukkanlı olmaya davet ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Yeniçeri.
Sayın Aygün
5.- Tunceli
Milletvekili Hüseyin Aygünün, Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın Sivas davası kararıyla ilgili ifadelerine
ilişkin açıklaması
HÜSEYİN AYGÜN (Tunceli)
Sayın Başkanım, evvela, 18 Martta işgale karşı
yaşamlarını feda eden isimsiz kahramanları ben de
saygıyla anıyorum.
Sayın Başkanım, Sivas
davasının kararı epey tartışılacağa benzer.
Sayın Arınç, her zaman olduğu gibi, Hükûmet
politikalarının dışındaymış gibi, Sivasta kusuru
olan kamu görevlilerinin yargılanabileceğini söyledi.
Bu, Hükûmetin genel politikasına
da aykırı, manipülatif bir açıklamadır zira Hrant Dink
davasında kusuru olanlar bugün milletvekilidir AKP sıralarında.
Uludere katliamında tek bir kamu görevlisinden henüz ifade
alınmamıştır; 18i çocuk 34 insanın bombardıman
edilerek öldürüldüğü bu katliamda. Pozantı Cezaevinin Müdürü terfi
ettirilmiştir, KCK içine sızan MİT mensuplarına da özel
koruma yasası çıkarılmıştır.
Dolayısıyla, Sayın
Arınçın sözleri, temsilcisi olduğu Hükûmetin
politikalarına da aykırı, kamuoyunu yanıltıcı
sözlerdir. Hükûmeti, bu davalarda tutarlıysa adım atmaya davet
ediyoruz.
Çok teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Aygün.
Sayın Metiner
6.-
Adıyaman Milletvekili Mehmet Metinerin, Sivas davası kararına
ilişkin açıklaması
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bildiğiniz üzere, Gazeteci Nedim
Şener ve Ahmet Şık serbest bırakıldılar.
Kendilerine geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Bu yargısal
işlemin diğer gazeteci arkadaşlarımız için de emsal
oluşturmasını diliyorum.
Sivas olaylarına yönelik bir çift
söz söylemek isterim ben de. Sivas katliamı hepimizin yüreğini
paramparça etmiştir. 5 firari sanığın zaman
aşımı kararıyla işlem dışı
bırakılmış olması elbette adalet duygumuzu rencide
etmiştir. Henüz yargı süreci bitmiş değildir. Umarız
ve dileriz ki Yargıtayımız bu konuda vereceği kararla
adalet duygumuzu teskin etsin.
Bu arada, yanlış
bilgilendirmeler yaparak Hükûmetimizi suçlamaya dönük tavırları da
iyi niyetle bağdaştırmak mümkün değil diye
düşünüyorum. Sanki bu davada hiç kimse ceza almamış ve
sanıkların tümü salıverilmiş gibi bir algı
yaratılmak istenmektedir. Bunun bir siyasi istismar aracına
dönüştürülmesi düşündürücüdür.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Metiner.
Sayın Kaplan
7.- Kocaeli
Milletvekili Mehmet Hilal Kaplanın, Kocaeli ilinin Körfez ilçesindeki
Barbaros ve Güney mahallelerinin taşınmasına ilişkin
açıklaması
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Öncelikle, Çanakkale Deniz Zaferinin
97nci yıl dönümü nedeniyle emperyalizme karşı verilen
mücadelede yaşamını yitiren şehitlerimizi bir kez daha
anmak istiyorum.
Ben, Sayın Bakan buradayken
kendisine bir durumu arz etmek istiyorum, ifade etmek istiyorum. Kocaeli ilinin
Körfez ilçesindeki Barbaros ve Güney mahallelerinin taşınmasıyla
gündemde olduğunu biliyorsunuz. Özellikle bu iki mahallenin
taşınma gerekçesi
Burada bulunan gaz dolum tesislerinin tehlikeli
alanlarının içerisinde bulunmaları nedeniyle yaklaşık
20 bin nüfusun olduğu iki mahalle taşınıyor. Bu
dönüşüm, bugün de Meclisimizin gündeminde olan kentsel dönüşüm
çerçevesinde acaba daha önceden planlı programlı mıydı
yoksa mahallenin ruhsatlandırılması, imarı mı
yanlıştı, dolum tesislerinin imarı mı
yanlıştı? Bu konuda bilginiz var mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Kaplan.
Sayın Öğüt
8.-
İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğütün, Dünya Tüketiciler Gününe
ve vergi oranlarının yüksekliğine ilişkin
açıklaması
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT
(İstanbul) İyi günler Sayın Başkanım, teşekkür
ediyorum.
Bugün Dünya Tüketiciler Günü. Bugün
Türkiyenin dolaylı vergileri, dünyanın vergi sisteminin tersine,
yüzde 75i bulmaktadır. Özel tüketim vergisi ve katma değer vergisi
haksız bir şekilde nihai tüketicinin sırtına
yüklenmektedir. Dünyanın en pahalı benzini, en zengin kişi ve en
fakir kişi tarafından aynı fiyata alınmaktadır.
Limuzine binen de, dolmuşa binen de aynı oranda vergi vermektedir.
Ayrıca, kredi kartları
aidatları Türkiyede en acımasız bir şekilde gelir
kaynağı olarak kullanılmaktadır.
Bunu onlara hatırlatmak istedim
Dünya Tüketiciler Gününde.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Öğüt.
Sayın Fırat
9.-
Adıyaman Milletvekili Salih Fıratın, Kütahya Emette
işçilere yönelik saldırıya ilişkin açıklaması
SALİH FIRAT (Adıyaman) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Van depreminin gerçek artçı
sarsıntıları şimdi hissedilmeye
başlanmıştır. Nitekim, dün Kütahyanın Emet ilçesinde
çalışmaya giden deprem mağdurlarının çadır ve
konteynerleri yakılmıştır. Bu, kabul edilemezdir. Ancak
Hükûmet ve hükûmetler, on dokuz yıl önce Sivasta otelin
yakılmasını, dün de Kütahyada çadır ve konteynerlerin
yakılmasını seyrederken, o karanlık zaman
aşımı kararını protesto etmek isteyen göstericilerin
üstüne gaz bombası atmaktan çekinmemiştir. Bunu şiddetle
kınıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Fırat.
Sayın Aksoy
10.- Kütahya
Milletvekili Soner Aksoyun, Kütahya Emette işçilere yönelik
saldırıyla ilgili bilgilerin doğru olmadığına
ilişkin açıklaması
SONER AKSOY (Kütahya) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Ben de 18 Mart Çanakkale Zaferi
dolayısıyla o gün orada şehit olanları rahmetle
andığımı, gazilerimizin önünde hürmetle
eğildiğimi ifade ettikten sonra, biraz önce
konuşmacının ifade etmiş olduğu Kütahya Emetle
alakalı bilgilerin tamamen yanlış, uydurma olduğunu ifade
etmek için söz almış bulunuyorum. Orada, özellikle bahsedilen linç
girişimi veya Hükûmetin provokasyonuyla alakalı ifadeler tamamen
yanlıştır. Bu hususlar son derece hassas konulardır. Bunları
bizzat validen ve yerinde incelemeden ve anlamadan buraya gelip kürsüyü
işgal etmek
SIRRI SAKIK (Muş)
İşgalci sensin! Ne işgal etmesi?
SONER AKSOY (Kütahya) -
bu gibi
şeylere karşı yeni birtakım oluşumları meydana
getirmek adına yapılmış bir ifade olarak
değerlendiriyorum. Ama konuşmacının bu arzusunun ve bu
düşüncesinin kursağında kalacağına inanıyorum.
Saygılar.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Aksoy.
Sayın Eyidoğan
11.-
İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğanın, İstanbul
Sarıyer Derbent Mahallesinde yapılan polis baskınına
ilişkin açıklaması
HALUK EYİDOĞAN
(İstanbul) Sayın Başkan, İstanbul Sarıyer Derbent
Mahallesi halkının evleri dün sabah saat 05.00 sularında
polisler tarafından basıldı. Mahallede yıkılan evlerle
ilgili olduğu söylenen ev baskınlarında Konut Hakkı
Koordinasyon Başkanı, Derbent Mahallesi Dernek Başkanı ve
Mahalle Kooperatif Başkanı dâhil 20 kişi gözaltına
alındı. Kentsel dönüşüm yasasının
görüşüldüğü bugünlerde acaba Hükûmet buradan geçirmeye
çalıştığı dönüşüm yasasının 8inci maddesinin
üçüncü fıkrasını mı uygulamaya koydu?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Eyidoğan.
Sayın Dağoğlu
12.-
İstanbul Milletvekili Türkan Dağoğlunun, 18 Mart Çanakkale
Zaferinin 97nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
TÜRKAN DAĞOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Çanakkalede doksan yedi yıl önce bu büyük zaferin altına
imzasını atan bir milletin evlatları olmak büyük bir gurur
kaynağıdır. Bu zafer, birlik, bütünlük ruhu eşliğinde
özgürlük adına verilen onurlu bir varoluş mücadelesinin sonucunda
elde edilmiştir. Bu bilinçle hareket ederek bu ülkenin her karış
toprağını sahipleniyor ve gerek coğrafyamızda gerekse
uluslararası camia içinde, tıpkı 18 Mart 1915 zaferinde
olduğu gibi, parlayan bir yıldız olarak konumumuzu
kalıcı kılmayı hedefliyoruz. Çanakkale geçilmez.
ifadesiyle taçlanan ve gerek Türkiye tarihine gerekse uluslararası
toplumun belleklerine kazınan bu başarıyı, bu gururlu günü
kutlarken başta Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak
üzere Millî Mücadelede hayatlarını feda eden aziz Mehmetçiklerimizi
minnetle anıyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Dağoğlu.
Sayın Halaman, son olarak
13.- Adana
Milletvekili Ali Halamanın, 18 Mart Çanakkale Zaferinin 97nci yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
ALİ HALAMAN (Adana) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Çanakkale Savaşı
sonuçlarını saygıyla karşılıyorum. Şehitleri
rahmetle anıyor, onlara minnet duygularımızı bildiriyoruz.
Bir de bu akşam benzin, mazot
fiyatlarına yapılan zamları kınıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Halaman.
Sayın milletvekilleri, genelde 10
kişiye söz veriyoruz. Böyle bir usulümüz var.
ALİM IŞIK (Kütahya) Çok
önemli, çok önemli Sayın Başkan.
VELİ AĞBABA (Malatya) Çok
acil Sayın Başkan.
BAŞKAN Grup başkan
vekilleri söz isteyince 10 kişi artı grup başkan vekilleri
olarak sistemde söz hakkı veriyoruz.
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Sayın Başkan
BAŞKAN 10 kişiye söz
verdim. Siz sisteme girmek istiyorsanız Grup Başkan Vekili olarak.
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Hayır, hayır. Grubumuzdan 2 arkadaşımız girdi, en
azından bir tanesine verirseniz.
BAŞKAN Ama böyle bir usulümüz
var.
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Bizden hiç kimse konuşmadı ama Sayın Başkan.
BAŞKAN Bütün
çalışmalarımızda bunu söylüyorum. Bu sefer 10 kişi
diye telaffuz etmemiş olmam hepsine söz verememi gerektirmiyor. 22
kişi sisteme girmiş, hepsine söz vermem biraz zor.
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Bir tane istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Grubunuz olarak size bir
tek söz vereceğim.
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Sayın Başkan, Sırrı Bey konuşacak.
BAŞKAN Gerisinde, kusura
bakmayın sayın milletvekilleri, 10 kişiye söz veriyoruz genel
olarak, 20 arkadaşımıza birden söz vermemiz biraz zor.
VELİ AĞBABA (Malatya)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Önder.
14.-
İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önderin, Çanakkale ruhu
kavramına ilişkin açıklaması
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çanakkale direnişi
dolayısıyla bir noktaya dikkat çekmek istiyorum. Çanakkaledeki
direnişin profiline baktığımızda biz
kavramının içinin ne kadar geniş olduğunu da görme
fırsatı sunar bize. Bugüne geldiğimizde Çanakkale ruhu denilen
şeyin esamesi bile yoktur çünkü biz kavramının içi
alabildiğine daraltılmış, teke indirgenmiştir.
Sayın İktidar Partisinin Sözcüsü, Atatürkün, orada
hayatını kaybeden yabancı askerler için bir sözünü
hatırlattı bizlere; Artık bizim misafirimiz dediler ve
Anadolunun bağrında yatıyorlar.
Bütün Genel Kurula şunu
hatırlatmak istiyorum: Hâlen grubumuzun üyesi olan bir vekilin
karısı vefat ettiğinde bu kentte mezarlığa kabul
etmediler.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul)
Oranın belediyesi isyan etti. Biz kavramının içi bu kadar
daraltıldı. Çanakkaleden ilham alınacaksa biraz burasına
da dikkat çekmek gerekir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Önder.
Gündeme geçiyoruz sayın
milletvekilleri.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.-
Ağrı Milletvekili Halil Aksoy ve 21 milletvekilinin, cezaevlerinde
yaşanan insan hakları ihlallerinin ve ağır
hastalıkları bulunan tutuklu ve hükümlülerin tahliye ve tedavi
edilmeme hususlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/194)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye cezaevlerinde yaşanan
insan hakları ihlallerinin ve ağır hastalıkları
bulunan tutuklu ve hükümlülerin tahliye ve tedavi edilmeme
hususlarının araştırılması amacıyla
Anayasanın 98'inci, İç Tüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri
gereğince Meclis Araştırması açılmasını
saygılarımla arz ederim.
Gerekçe:
Cezaevleri bu ülkenin kanayan
yarası olmaya devam ediyor. İnsan hak ihlallerinin en çok
yaşandığı yerlerin başında cezaevleri geliyor.
Cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri, uluslararası alanlara da
taşınmış ve son yıllarda ise ciddi bir artış
göstermiştir. AKP iktidarı ile
birlikte, ciddi bir artış da cezaevlerinde kalanların
sayısında olmuştur. Cezaevleri artık dolup
taşıyor. Mahkumlar, yemekhanelerde bile yatmak zorunda kalıyor.
İstatistikler cumhuriyet tarihinin en yüksek sayısına
ulaştığını gösteriyor. 1980 darbesinde dahi doluluk
oranı bu kadar olmamıştı. Şu an 120 bini
aşkın tutuklu ve hükümlü cezaevlerinde olumsuz koşullarda
yaşamaya çalışıyor.
İnsan hakları
kurumlarına yapılan yoğun başvurular da cezaevlerinde
yaşanan sorunların hangi aşamaya geldiğini ortaya
koymaktadır. Tutuklu ve hükümlüler cezaevleri idaresinin hukuk
dışı kötü muamelesine maruz kalmaktadırlar. Bu kötü
muameleler içinde gardiyanların fiziki saldırıları da söz
konusu olup, bunun birçok örneği basına da
yansımıştır. Ayrıca yasal olarak kendilerine tanınan
birçok hak da yine cezaevleri idaresi ve güvenlik birimleri tarafından
ellerinden alınmaktadır. Birçok cezaevinde haftada 10 saat
olması gereken sosyal faaliyet hakkı, ayda 6-7 saatle
sınırlandırılmaktadır. Yine bu sosyal faaliyetlerin
9-10 kişilik gruplar halinde yapılması gerekirken, tutuklular bu
haktan da yararlandırılmamaktadırlar. Cezaevindeki tutuklu ve
hükümlüler, keyfi uygulamalar neticesinde; haklarında toplatma ve
yasaklama kararı olmadığı halde kendilerine gazete, dergi
ve kitap gibi kültür, sanat ve iletişim araçları da verilmemektedir.
Ayrıca hala yakınlarıyla telefonda Kürtçe konuşmaları
engellenmektedir.
Cezaevlerindeki koşullar, tutuklu
ve hükümlülerin yaşam hakkını adeta ortadan
kaldırmıştır. İdarenin keyfi olarak verdiği
disiplin cezaları, tutukluların hapis içinde hapis
yaşamalarına neden olmaktadır. Sürekli verilen hücre
cezaları, iletişim cezası, sosyal faaliyetlere katılmama,
televizyon izlememe... gibi insanın en doğal hakları disiplin
cezası adı altında geri alınmaktadır. Verilen disiplin
cezaları cezaevlerinde kalanların yaşamsal tüm haklarını
ortadan kaldırmaktadır. Ayrıca sürekli verilen telefonla
görüşmeme cezası neticesinde, aileleri de
cezalandırmaktadır. Tutuklu ve hükümlülerin hekime erişim
hakkı da çok ciddi bir boyutta kısıtlanmaktadır.
Ölüm noktasında bulunanların
tedavileri o hastalığa uygun hastanelerde
yapılmadığı gibi, ring araçlarıyla hastaneye
götürülürken, hastalığın dozu yükselmektedir. Tutuklu ve
hükümlülerin ailelerinin bulunduğu kentteki cezaevlerine sevk istemleri ise,
ya cevapsız kalmakta ya da gerekçesiz bir şekilde reddedilmektedir.
Anayasal güvence altında bulunan sağlıklı yaşama
hakkı" ne yazık ki insani yaşam boyutunda
sağlanmamaktadır. Oysa ki Soysal Devlet gereği olarak; tutuklu
ve hükümlülerin "tıbbi bakım alma hakları" devletçe
güvence altına alınmalı ve uygulamada
karşılaşılan bütün engellemeler
kaldırılmalıdır. Temel insan haklarından biri olan
sağlıklı yaşama hakkı diğer insanlardan
ayırt edilmeksizin tüm tutuklu ve hükümlülere de eşit,
ulaşılabilir, ücretsiz ve nitelikli bir biçimde
sunulmalıdır. İnsan hakları kurumlarına ulaşan
başvurulara göre, tutuklu ve hükümlülerin tıbbi bakıma
erişim hakları ciddi bir şekilde engellenmektedir.
Uluslararası standartlar, cezaevinde sağlanan tıbbi bakım
hizmetinin, cezaevi dışındaki olanaklarla eşit olması
gerektiğini öngörmektedir. Ne yazık ki, Türkiye'deki cezaevlerinde
sağlanan tıbbi bakım hizmeti, yok denecek kadar az, hatta
bazı hastalar bilinçli olarak ölüme terk edilmektedirler.
İnfazlarının durdurulmasına ilişkin talepler aylar
geçmesine rağmen Adli Tıp Kurumuna sevkleri yapılmamakta,
açıkça cezaevinde ölümleri beklenmektedir.
Başta kanser olmak üzere,
ağır hastalıklarla mücadele eden 50'ye yakın tutuklu ve
hükümlü, cezaevlerinde ölümü beklemektedir. Bu tutuklu ve hükümlülerin derhâl
tahliye edilerek, tedavilerinin ailelerinin yanında ve istedikleri
hastanelerde yapılması gerekir. Cezaevlerinde yaşanan insan
hakları ihlallerinin kurulacak bir Meclis araştırma komisyonu
ile araştırılması zorunluluk olmuştur.
1) Halil Aksoy (Ağrı)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Ayla Akat Ata (Batman)
7) İdris Baluken (Bingöl)
8) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
9) Emine Ayna (Diyarbakır)
10) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
11) Altan Tan (Diyarbakır)
12) Adil Kurt (Hakkâri)
13) Esat Canan (Hakkâri)
14) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
15) Sebahat Tuncel (İstanbul)
16) Mülkiye Birtane (Kars)
17) Erol Dora (Mardin)
18) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
2.-
Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici ve 21 milletvekilinin,
uygulanmakta olan HES projelerinin insanlar, doğal çevre ve su
kaynakları üzerindeki olumsuz etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi
(10/195)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Uygulanmakta olan HES projelerinin,
insanlarımız, doğal çevremiz ve su kaynaklarımız
üzerindeki olumsuz etkilerinin incelenmesi ve alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla, Anayasamızın 98, TBMM
İçtüzüğümüzün 104 ve 105. maddeleri gereğince
Araştırma Komisyonu kurularak sorunun araştırılmasını
arz ve talep ederiz.
Gerekçe:
AKP Hükümetinin, ülkemizdeki her su
kaynağına göz diktiği ve her su kaynağını tek
tek, adım adım yağmaladığı bir döneme
tanıklık ediyoruz. Her ne pahasına olursa olsun, her kaynaktan
maksimum faydalanma anlayışıyla hareket eden hükümet, Ilısu
ve Munzur projeleriyle giriştiği doğa, tarih ve kültür
katliamlarına, vadilerimizi kurutacak olan küçük HES projeleri ile
yenilerini eklemeye çalışmaktadır. "Su akar Türk
bakar" atasözünü değiştirerek "Su akar Türk.yapar" olarak
çeviren bugünkü iktidar, yakın gelecekte kenarında oturup
takacağı su kaynağı bulamayacağının
aymazlığı içindedir. Türkiye genelinde sayıları 2.000
aşan HES projeleri ile akarsularımız ve derelerimizin
tamamı kaynağından kuşatılmış
durumdadır. Hidrolik enerjiden en rasyonel biçimde
yararlanılması, enerji alanında dışa
bağımlı olan ülkemiz açısından elbette ki önemlidir.
Ancak, 'Su Kullanım Hakkı Anlaşması İmzalanmasına
İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik' sonucunda HES uygulamaları,
doğa ve çevre talanına dönüşmüştür. DSİ ve EİE
kol kola geliştirdiği bu Yönetmelik kapsamında müracaat
edilemeyecek tek bir su kaynağı hatta tek bir su damlası bile
göz ardı edilmemiştir. Bu da yetmemiş olacak ki Doğu
Karadeniz Bölgesi'nde hemen her dere üzerinde birden fazla özellikle,
İkizdere'de 26 adet HES projesi yapılmıştır.
Orman ve Su İşleri
Bakanlığı, hem kendi teşkilat kararnamesini hem de Çevre
Kanununu ihlal ediyor. Asli görevi, su kaynakları ve
ormanlarımızı korumak olan Orman ve Su İşleri
Bakanlığı, ülkemizdeki hemen her dere üzerinde en az bir adet
olmak üzere 2.000'i aşkın nehir tipi HES projelerine 5 seyirci
kalarak onay makamı durumuna gelmiştir. Kurulu gücü 10 MW ve
altı olarak hazırlanmış HES projelerin çoğunluğu,
17.07.2008 tarihli ÇED Yönetmeliğinden önce başvurusu
yapıldığı için ÇED raporu hazırlama yükümlülüğünden
muaf tutulmuştur. Ayrıca konunun detaylı
araştırılması halinde, kurulu gücüne göre zorunlu olan ÇED
raporlarını bir elin parmaklarını geçmeyen sayıdaki
ÇED firmaları tarafından hazırladığı ve ilgili
Bakanlıkların ÇED raporuna bakışının ise tamamen
bir formaliteden ibaret olduğu görülecektir. Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı ÇED sürecini sadece prosedür olarak görmekte ve
yasaların kendisine yüklediği, çevre koruma görevini adeta bir kenara
bırakıp, yatırımcıların
hazırladığı ÇED raporlarını formaliteden
inceleyerek hemen her ÇED sürecine olumlu veya gerekli değildir
kararı vererek tamamlamaktadır. ÇED sürecindeki başka bir
garabet de kurulacak santral ile santralden elde edilecek enerjiyi ulusal
ağa iletecek olan enerji nakil hatlarının ayrı ayrı
ele alınarak çevresel etkilerinin değerlendirilmesidir. Oysa enerji
santrali ile üretilecek enerjiyi ulusal ağa bağlayacak olan iletim
hattı ayrılmaz ikilidir.
Doğa katliamına
dönüştürülen HES projelerine karşı yöre halkları nöbet
utarak, şarkılar besteleyerek, sivil toplum ve çevre örgütleri ise
düzenledikleri çeşitli eylemlerle soruna dikkat çekmeye
çalıştığını yazılı ve görsel
medyadan diyoruz. Yöre halkları ve
sivil toplum örgütleri, demokratik ve hukuksal zeminlerde hak
arayışlarım sürdürerek, mevcut yönetimin ortak olduğu
doğa katliamına dur demeye devam ediyor. Bugün için HES projeleri
hakkında verilen yürütmeyi durdurma ve iptal kararlarının
sayısı 60'a ulaşmıştır. Rize ili
Fındıklı ilçesi Abu Çağlayan Deresi üzerindeki Paşalar
Regülâtörü ve HES için Rize İdare Mahkemesi'nin verdiği yürütmeyi
durdurma kararının gerekçesi, durumun vahametini açıkça ortaya
seriyor. Mahkeme gerekçesinde, 'Arazilerin özellikleri, diğer faydalı
kullanım şekilleri, flora ve faunası, endemik
yapıları, yer şekilleri, yöre halkının etkilenme
durumu ve bunun gibi özellik arz eden unsurların ÇED kararı veren
idare tarafından yerinde ve konunun uzmanları tarafından
yeterince değerlendirilmeden, projenin çevresel etkilerine ilişkin
olarak sadece proje sahibi firmanın hazırladığı dosya
üzerinden karar
alınmasının 2872 sayılı Çevre Kanunu ve ÇED
Yönetmeliği ile belirlenen amaçlara aykırı olacağı'
belirtilmektedir.
Mahkeme gerekçesinde de açıkça
görüldüğü üzere, doğal çevre ve tabiat
varlıklarımızın kurban edilmek istendiği HES projelerinin
yerinde araştırılması uygun olacaktır.
1) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat Ata (Batman)
8) İdris Baluken (Bingöl)
9) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
12) Altan Tan (Diyarbakır)
13) Adil Kurt (Hakkâri)
14) Esat Canan (Hakkâri)
15) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
16) Sebahat Tuncel (İstanbul)
17) Mülkiye Birtane (Kars)
18) Erol Dora (Mardin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) Nazmi Gür (Van)
21) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
22) Özdal Üçer (Van)
3.-
İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 24 milletvekilinin,
başta kayıt dışı plaka edinimi ve korsan taksicilik
olmak üzere taksici esnafının sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/196)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Büyükşehirlerimizde uygulanan
"Taksi Plakası" uygulaması ile taksi plakalarının
çok önemli kısmının şoför esnafı yerine, meslekle hiç
ilgisi olmayan kişilere ait olduğu bir gerçektir. Yıllardır
bu konuda hiçbir önlem alınmamış, tüm plakalar meslek
dışındaki belirli kişilerde toplanmış, hatta
taksi plakası pazarlayan marketler oluşmuştur.
İstanbul'daki taksici esnafın
%90-95lik bölümü, ya plaka kiralayarak ya da hasılat
paylaşımı ile geçimini sağlamaktadır.
İstanbul'da 18 bin taksi adedinin
yetersiz olması nedeniyle, şoför esnafımızın
kesinlikle alamayacağı rakamlar oluşmuş, plakalar 700-800
bin TL'ye yükselmiştir. Bu rakamlarla hiçbir taksi şoförü araba
alamamaktadır.
Bugüne kadar yapılan
satışlar taksi şoförlerine ve mesleğini taksicilikle
yapanlara değil, esnaflıkla ilgisi olmayan kişilere
yapılmıştır. Bugüne kadar kaç tane taksi
plakasının taksici esnafına ait olduğu tespit
edilememiştir. Meslekle ilgisi olmayan birçok kişilerce 50-60, hatta
100 adet plakanın kontrol edildiği bir gerçektir. Özellikle
büyükşehirlerimizde geçimini taksi esnafı olarak sağlayan bu
kişilerin sorunlarının çözümü ve korsan taksiciliğe
karşı nasıl mücadele edileceğinin, kayıt
dışı olarak gerçekleştirilen plaka edinmelerin önüne geçmek
üzere Anayasanın 98'inci, İç Tüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri
gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz
ederim.
1) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul)
2) Metin Lütfi Baydar (Aydın)
3) Hasan Akgöl (Hatay)
4) Bedii Süheyl Batum (Eskişehir)
5) Ahmet Toptaş (Afyonkarahisar)
6) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
7) Hüseyin Aygün (Tunceli)
8) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
9) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
10) İhsan Özkes (İstanbul)
11) Aykut Erdoğdu (İstanbul)
12) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
13) Atilla Kart (Konya)
14) Tolga Çandar (Muğla)
15) Süleyman Çelebi (İstanbul)
16) Veli Ağbaba (Malatya)
17) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
18) Osman Aydın (Aydın)
19) Tanju Özcan (Bolu)
20) Ali Serindağ (Gaziantep)
21) Mahmut Tanal (İstanbul)
22) Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
23) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
24) Osman Kaptan (Antalya)
25) Arif Bulut (Antalya)
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak
ve Meclis araştırması açılıp açılmaması
konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Bir düzeltme isteği vardır.
Buyurunuz Sayın Çıray.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
15.- İzmir Milletvekili Aytun Çırayın, Sivas
davası kararıyla ilgili AK PARTİli bazı milletvekillerinin
beyanlarına ilişkin açıklaması
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; burada konuşan AKPli
milletvekili arkadaşımı dinlediğimde, her zaman olduğu
gibi AKPnin hem suçlu hem güçlü olma işini ne kadar iyi
başardığını, hakikaten, Goebbelse rahmet okutacak bir
propaganda sistemi içine girdiğini görüyoruz. Sonuçta on yıldır
iktidar olan bir parti, Sivasta yaşanan olaylardan ve Sivas
davasının böyle sonuçlanmasından sanki başkası
sorumluymuş gibi bir hava yaratabiliyor, aynı, yeni serbest
bırakılan 4 gazeteci meselesinde olduğu gibi. Daha düne kadar,
gazetecileri, içeride yatan gazetecileri terörist, adi suçlu ilan edenler
bugün tebrik etmeye başlamışlar.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, bunun neresi düzeltme talebi ben anlamadım.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Bunu kamuoyunun dikkatine
sunmak istiyorum Sayın Başkan.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Çıray.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve daha sonra oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- Ankara Milletvekili İzzet Çetin ve
arkadaşları tarafından işçi sağlığı ve
güvenliğinde yaşanan sorunların
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 15/3/2012 Perşembe
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin CHP Grubu önerisi
15.03.2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu; 15.03.2012 Perşembe günü (Bugün) toplanamadığından,
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu
maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
M.
Akif Hamzaçebi
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Ankara Milletvekili
İzzet Çetin ve arkadaşları tarafından, 27.10 2011
tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
"İşçi sağlığı ve güvenliğinde
yaşanan sorunların araştırılması"
hakkında verilmiş olan Meclis Araştırma Önergesinin, (116
sıra nolu) Genel Kurul'un bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak, 15.03.2012 Perşembe günlü birleşimde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili İzzet Çetin.
(CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Çetin.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; 27 Ekim tarihinde vermiş olduğum işçi
sağlığı ve iş güvenliğinde yaşanan
sorunların araştırılmasına ilişkin grup önerimiz
üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, benzer önerge önceki gün de bu Meclis kürsüsünde
gündeme getirildi ama AKP çoğunluğunca o zaman da reddedildi.
İçinde bulunduğumuz dönemde özellikle son on yıldan bu yana
AKPnin iktidar olduğu dönemi inceleyecek olursanız işçi
sağlığı ve iş güvenliği konusunda Türkiye'nin ne
kadar geriye gittiğini sizler de görebilirsiniz. Sizlere, son üç yıl
içerisinde yaşanan ve kitlesel ölüm diyebileceğimiz iş
cinayetlerinden bazı örnekler vereceğim:
2009 yılı Ağustos
ayında, mevsimlik tarım işçileri trafik kazasına
uğradı, 9 işçi öldü.
Aynı yılın Aralık
ayında -2009 yılının- Bursanın Mustafakemalpaşa
ilçesinde, Tekirdağda ve Edirnede, maden kazalarında 22 işçi
yaşamını yitirdi.
2010 yılında -tek teklerini
söylemiyorum- Yalovada, bir tekstil firmasında çalışan
işçilerin trafik kazası sonucu 5 kişi yaşamını
yitirdi.
17 Mayıs 2010da, Zonguldakta,
maden kazasında 30 işçi yaşamını yitirdi.
14 Mayısta, Kütahyadaki bir maden
kazasında 2 işçi yaşamını yitirdi.
2011 yılında, 3 Şubatta
ve 4 Şubatta peş peşe, OSTİMdeki iki ayrı patlamada,
iş yerindeki patlamalarda, 20 işçi öldü.
7 Şubatta, Afşinde,
Çöllolara ait maden ocağında 11 işçi yaşamını
yitirdi, 9 işçinin cesedinin üzerinde hâlâ 60 milyon metreküp
hafriyatı Türkiye Cumhuriyeti devleti ne yazık ki
kaldıramadığı için işçiler adına oraya anıt
dikmeye karar veriliyor.
2012 yılının henüz
üçüncü ayındayız, daha Gökdere Barajında
yaşamını yitiren, sele kapılan işçilerden
6sının cesedine ulaşılamadı; 11 işçi
yaşamını yitirmişken yine pazar günü bir şantiyede,
Esenyurtta, 11 işçi yanarak yaşamını yitirdi.
Bütün bunlara iş kazası
denilerek geçiştirmenin olanağı yok. Bunlar, düpedüz iş
cinayetleri. Özellikle Türkiye'nin özelleştirme adı altında tüm
kaynaklarını hızlı bir şekilde özel sektöre devretme
ve maliyetleri düşürerek yüksek kâr elde etme hırsı, önlenemeyen
kâr hırsı, insan yaşamının önüne geçti ve AKP
Hükûmeti, AKP çoğunluğu, bu iş cinayetlerine karşı
duyarsız, ilgisiz bir şekilde ya yönetmeliğe bağlıyor
ya yasaya bağlayarak geçiştirmeye çalışıyor.
Önceki günkü, pazar günkü cinayet,
iş cinayeti çok vahim bir tabloyu daha gözler önüne serdi. Gerçekten
ülkemizin teknolojiyle buluşmasını, bilimle
buluşmasını, aydınlanmasının sağlanmasını
isteriz ama işçiler öldükten sonra da sigorta kaydının
yapılmasını, e-bildirgeyle yapabileceklerinin bir biçimde
sağlanmış olması da düşündürücü bir tablo. Gerçekten
burada ölüm saatleri de yazılı, sigorta oluş saatleri de
yazılı. Tabii bunu, Çalışma Bakanımız Faruk Çelik
11 işçinin can verdiği olayın ardından şöyle diyor:
Çadır malzemesinin yanmaya müsait olduğunu, 40 işçinin
kaldığı bir çadırda tek bir çıkış
alanının bulunmasının eksiklik olduğunu,
karşılıklı çıkış alanlarının
bulunması gerektiğini ifade ederek Türkiyenin iş güvenliği
yasasına ihtiyacı olduğunu ve yeni iş sağlığı
mevzuatının yakında yürürlüğe gireceğini söylüyor.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, İşçi Sağlığı ve
İş Güvenliği Tüzüğü, Türkiye Cumhuriyetinin 1972
yılında İsveç iş hukukundan tercüme ederek Türkiyeye
uyarladığı ve Türkiyede dönemi içerisinde, 2003
yılında yürürlükten âdeta kaldırılır noktaya getirilinceye
kadarki tüm tüzüklerin içerisinde en çağdaş, en demokratik, taraflara
hak ve yükümlülükleri en eşit bir şekilde yükleyen ve
uluslararası standartlara en uyumlu tüzük idi. AKP, işverenlerin
baskısına da boyun eğerek 1475 sayılı Yasa yerine 4857
sayılı Yasayı değiştirince, o yasaya bağlı
olarak tüzüğü de değiştirme ihtiyacı içine girdi, o
tüzüğü yasa olarak çıkaracağını söyledi. Mayıs
2003ten bu yana tam dokuz yıl geçmiş olmasına rağmen her
iş cinayetinden sonra işçi sağlığı ve iş
güvenliğine ilişkin tüzüğün adı iş
sağlığı ve güvenliği kanun tasarısı ya da
teklifine dönüştü ama Meclisin gündemine hiçbir zaman gelmedi.
Şimdi sorulması gereken pek
çok soru var: Yukarıda, komisyonlarda
4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu
Sözleşme Kanunu olarak değiştirildi. Yani Sendikalar Kanunu ve
Toplu Sözleşme Grev ve Lokavt Kanunu olan kanunlardan Sendika kelimeleri
çıkartıldı, Toplu İş İlişkileri Kanunu oldu,
işçilerle ilgili kanun tasarıları görüşülürken orada da
gündeme geldi, Sayın Bakan buraya getirdiği ilk tasarıyı
geri çekmek zorunda kaldı ve 7 bakan Toplu İş
İlişkileri Kanun Tasarısına imza koymadı.
Ben şimdi bu ülkede 1970li
yılların sonunda gazete ilanıyla Hükûmet yıkan güçleri
biliyorum. O dönemde de çalışma yaşamının içindeydim.
Şimdi ben Çalışma Bakanını zora bırakan ve o
tasarıya imza koymayan 7 bakanın kimler olduğunun tüm
yurttaşlarımız tarafından bilinmesini, öğrenilmesini
istiyorum.
Yine burada, İşçi
Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğünü
gündeme getirtmeyerek, imza koymayarak engelleyen bakanların ya da güçerin
kimler olduğunu? Bu iş cinayetlerinin sorumlularının kimler
olduğunu öğrenmek istiyorum.
Sevgili arkadaşlarım,
gerçekten bunlar son derece acı olaylar.
Bakınız, ülkemiz ölümcül iş kazalarında Avrupa
1incisi, dünya 3üncüsü. Ortalama olarak her gün 172 iş kazası
oluyor, 4 ölüm, 6 sürekli iş göremez insanımız aramızda
dolaşır konuma geliyor.
Değerli arkadaşlar, bu bir
siyasal partinin herhangi bir şekilde çıkar sağlayacağı bir konu
değil. Bu konu, iş yerlerinin teftiş ve denetimini zorunlu
kılan kanunların ve yönetmeliklerin bize verdiği bir sorumluluk. O nedenle hem Mecliste iş yerlerinde
teftiş ve denetiminin ne kadar uzak olduğunu, Çöllolardaki ocaktaki
cesetlerin niye çıkartılamadığını, orada 11
işçinin yanarak can vermesi sonucunda
Diğer, örneğin,
kadın ve aileden sorumlu Bakanlığımızın
inşaatının önünde, aynı İstanbul Esenyurttaki gibi
çadırlarda işçiler barınıyor. Yarın orada da bir
yangın, orada da bir facia olduğunda bunun sorumlularını
arama yerine bu tür konulara ilişkin önceden önlem almak üzere beş
ayı geçkin zaman önce vermiş olduğum bir öneriyi, bir
araştırma önergesini gündeme getirdik. Bu araştırma
önergesinin gündeme alınması AKPlilerin de onuru olur, Meclisimizin
de onuru olur ve bu şekilde Bakanlığımızı,
Bakanlığımızın bürokratlarını suçlanmaktan
kurtarırız.
Şimdi, bazı sorular var
aydınlatılması gereken, onları gerçekten sormak istiyorum.
Orada o 2 işçinin ölümlerinden sonra sigorta yapılmış
olmalarının faturası kime kesilecektir? Yani eğer onlara
iş kazası maaşı bağlanacaksa
Diğer ölen
işçilere de ki hepsine Allahtan rahmet diliyorum, ölüm
aylığını hak etmişler- elbette bağlanacak ama
işveren, o kadar acı içerisinde insanlar dolaşırken oraya gelip
vicdansızca Sigortasız olan kimler? diye soruyor. Onu bir
yurttaşın Ya, böyle bir konu var, bunu bir
araştırayım. diyerek sigortasız işçileri tespit
ediyor olması sizi rencide ediyor ise bu araştırma önergesini
kabul edin. Şu iş cinayetlerinin sebebini, nedenini, niçinini
Mecliste bir komisyon kuralım ve araştıralım,
Bakanlığa da Meclisimize de katkı yapmış oluruz
diyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Çetin.
Önerinin aleyhine, Şanlıurfa
Milletvekili Mahmut Kaçar.
Buyurunuz Sayın Kaçar. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT KAÇAR (Şanlıurfa)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Cumhuriyet Halk
Partisinin araştırma önergesinin aleyhine söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, vefat
eden 11 işçimize Allahtan rahmet diliyorum.
Önce Sayın Çetinin sözlerinin
sonuna doğru bir soru olarak yönelttiği ve kamuoyunda da
yanlış bilgilendirmeye paralel olarak Hükûmeti suçlayıcı
yaklaşımıyla ilgili bir cevap vermek istiyorum.
Kendisinin de çok iyi bildiği gibi,
şu anda Sosyal Güvenlik Kurumunda çalışan kayıtlarıyla
ilgili sistem e-bildirge üzerinden çalışıyor ve bütün
işletmelere yetkilisinin almış olduğu şifreyle
işe başlamadan bir gün önce çalışanları e-bildirge
üzerinden bildirme zorunluluğu mevcut. Ancak inşaat başta olmak
üzere inşaat, balıkçılık ve tarım gibi hizmet
sektöründe işe başladığı gün, saat 23.59
itibarıyla giriş yapma mecburiyeti var. Burada vefat eden 11
işçimizden 2 işçinin, 1inin Sosyal Güvenlik Kurumu girişini
22.43te 1inin de 22.51de işveren tarafından girildiğini
görüyoruz. Önce şunu ifade edeyim: Buradaki işveren girişiyle
ilgili sanki gece Sosyal Güvenlik Kurumu binası açılarak
kayıtları yapılmış gibi bir yönlendirmeyle Hükûmete
vuruş yapmak ahlaki bir durum değil. Bu mesele insani bir mesele, bu
kayıplar hepimizin ortak kayıpları, ortak acımız ve
bence iş sağlığı ve güvenliği gibi Türkiyede
yaklaşık 13,5 milyon çalışanımızı
ilgilendiren bir konuyu siyaset üstü olarak algılamanın çalışanlarımıza
çok da önemli hizmet edeceğini vurgulamak istiyorum. Burada
işverenlerin suistimal etme durumları varsa -ki bu konu son derece
önemli- bu konuyla ilgili de Sosyal Güvenlik Kurumu başta olmak üzere,
ilgili kurumların müfettişlerinin görevlendirildiğini ve bu
konuda yanlışı olanın hesabının da mutlaka
sorulacağını da burada ifade etmek istiyorum. Çünkü Hükûmetimiz
gerek bu konularla ilgili gerekse de tüm problemli ve karanlık noktalarla
ilgili işin üzerine gitmeyi ve bu konudaki duruşu geçmiş dönemlerdeki
yaklaşımlarımızdan net olarak görme imkânına sahibiz.
Değerli arkadaşlar,
Türkiyede yaklaşık 1 milyon 325 bin işletmemiz, iş yerimiz
var ve burada yaklaşık 10,5 milyon çalışanımız
var. Türkiyede yılda yaklaşık olarak 62 bin -2010
rakamları- iş kazası söz konusu ve bu iş kazası
sonucunda bir yılda 1.454 çalışanımız maalesef vefat
etmiş.
Burada, Türkiyedeki son beş
yılı gerek istihdam açısından ve gerekse iş
kazaları açısından masaya
yatırdığımızda Türkiye'nin ekonomik büyümesine paralel
olarak Türkiyede işletme sayısının, iş yeri
sayısının yaklaşık yüzde 27,9; çalışan
sayısının da yüzde 28 arttığını görüyoruz.
Ancak, iş yeri artışına rağmen, çalışan
sayısındaki yüzde 30 civarında artışa rağmen
Türkiyede son beş yılda iş kazalarında yaklaşık
yüzde 38, ölümlü iş kazalarında ise yüzde 28 düzeyinde bir
azalmanın olduğu elimizdeki sosyal güvenlik kayıtlarından
net olarak görme imkânına sahibiz. Yani az önce Sayın Çetinin ifade
ettiği gibi, son on yılda Türkiyede iş
sağlığı ve güvenliğiyle ilgili bir geriye gidişin
söz konusu olmadığını, Türkiyede son on yılda iş
sağlığı ve güvenliğiyle ilgili -iş
kazalarındaki azalmaya paralel olarak- önemli tedbirler
alındığını da bu rakamlar bize net olarak ortaya
koyuyor.
İş
sağlığı ve güvenliğiyle ilgili istenilen noktada
mıyız? Elbette ki hayır. İyiye doğru bir gidiş
var ama dünyadaki genel anlamda baktığımızda, yapmamız
gereken çok daha önemli gerek toplumsal bilinci artırmaya yönelik
çalışmaların gerekse de yasal düzenlemelerin olduğu da bir
gerçek.
Bu kazaları incelediğimiz
zaman, iş kazalarına baktığımız zaman,
bunların yaklaşık yüzde 79,2sinin, yani yaklaşık
yüzde 80inin küçük ve orta ölçekli işletmelerde olduğunu görüyoruz
ve bu işletmeler de 1le 250 işçi çalıştırılan yerler. Bu
sonuçlara baktığımızda üretimin ve iş
yaşamının en önemli sorununun çalışanlarının
sağlıklı çalışma ortamına sahip olmaları ve
iş güvenliğini sağlayacak önlemlerin herhangi bir kayıp
olmadan, yani önceden alınması olduğunu açıkça
görebiliyoruz.
Değerli
milletvekilleri, gerek hükûmet programımızda ve gerekse de
geçmiş on yıldaki uygulamalarımıza
baktığımızda çalışma hayatıyla ilgili
Hükûmetin temel politikasının işi koruma değil, insanı
korumayı merkeze alan bir yaklaşım olduğunu görme
imkânına sahibiz. 61inci Hükûmet Programında da bu net olarak,
yazılı olarak yerini almış durumda.
Bununla ilgili
yapmamız gereken iki önemli konu var, atmamız gereken adımlar
var. Bunlardan birincisi, toplumda bir güvenlik bilincinin
geliştirilmesiyle ilgili işe başlamadan işçimizin, okula
başlamadan da öğrencimizin de içine dâhil edileceği bir
bilinçlendirme sürecinin yaşanması Çünkü iş
sağlığı ve güvenliğiyle ilgili zamanında
alınmayan tedbirlerin faturasının gerek ekonomik olarak gerek
can kaybı olarak ve gerekse de toplumsal anlamda çok ciddi bir bedeli
olduğunu bu geçmiş dönemlerdeki iş kazalarında ve
sonuçlarında görme imkânına sahibiz. Onun için, şu anda
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımızın
Millî Eğitim Bakanlığımızla ortak yürüttüğü bir
çalışma var. İş sağlığı ve
güvenliğiyle ilgili bir farkındalık oluşturulması ve
bununla ilgili çalışmaların çocuklarımızdan
başlamak üzere, bir toplumsal bilinç geliştirilmesiyle ilgili önümüzdeki
dönemlerde Millî Eğitim müfredatında da önemli düzenlemeler
yapılacağını da buradan ifade etmek istiyorum.
Yasal düzenlemeyle
ilgili şu anda Çalışma Bakanlığının sekiz
aydır ilgili taraflarla çalıştığı ve son
aşamaya getirdiği iş sağlığı ve
güvenliğiyle ilgili bir yasa tasarısı var. Bu yasa
tasarısı, Türkiyede ilk kez iş sağlığı ve
güvenliği konusunu bir tüzükten veya bir kanuna bağlı
yönetmelikten çıkarıp kendine münhasır bir yasa hâline getirecek
olan çok önemli bir adım. İş sağlığı ve
güvenliğinde atılan en önemli adım, bu yasa tasarısının
içeriğine baktığımızda, özellikle şu anda 1 ile 50 arası
çalışanın olduğu iş yerleri mevcut olan düzenlemelerde
iş sağlığı ve güvenliği kapsamında
değil. 1 ile 50 arası çalışanın olduğu iş
yerlerindeyse toplam yaklaşık 6,5 milyon çalışanımız
var. Bu yeni yasayla birlikte bütün çalışanların yani 1
kişinin çalıştığı iş yeri de dâhil olmak
üzere bütün iş yerlerine ve işletmelere iş
sağlığı ve güvenliği yasasındaki ilgili konulara
riayet etme mecburiyeti getiriliyor.
Bir diğer önemli husus: Mevcut
olan iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili
düzenlemelerde yalnız özel sektör merkeze alınırken, burada özel
ve kamu ayrımı yapmadan yaklaşık 13,5 milyon
çalışanımızın tümünü içine alacak olan bir iş
sağlığı ve güvenliği yasa tasarısı. Gerek bu
yapılacak olan yasal düzenlemeyle gerekse de Millî Eğitim
Bakanlığıyla yapılacak olan bu çalışmalar
neticesinde iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili
Türkiyede çok önemli mesafeler alacağımıza inanıyorum.
Muhalefetin bu konuyu gündeme
getirmesinden memnuniyet duyuyoruz, bundan herhangi bir
rahatsızlığımız yok ancak bu konuyla ilgili daha önce
araştırma önergelerinin verilmiş olması, hatta geçen
yıl Cumhurbaşkanımız tarafından görevlendirilen Devlet
Denetleme Kurulunun bu konuyla ilgili araştırma yapmış
olması münasebetiyle bu araştırma önergesinin aleyhinde
olduğumuzu ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Kaçar.
Önerinin lehinde İstanbul
Milletvekili Sırrı Süreyya Önder. (BDP sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın Önder.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, önergenin
lehinde konuşacağım ama günün önemine binaen bir şeyi
hatırlatmak istiyorum. İktidar sözcüleri bizleri hafızasız
zannetmek gibi bir gaflete düşüyorlar sık sık. Sivas meselesinde
muazzam bir tersinden manipülasyon var. Bugün, Özgür Mumcunun Radikalde çok
önemli bir şekilde altını çizdiği bir şeyi
hatırlatarak vicdanlarınıza bırakıp, geçeceğim.
Devlet, yangına göndermediği
itfaiye ya da yangına gönderdiği itfaiye, orada su sıkmak yerine
Aziz Nesini bizzat linç etmeye uğraşıyordu. O itfaiyeyi, orada
yangından esirgenen itfaiyeyi, Sivasın, zamanaşımıyla
bu davanın imha edilmesi duruşmasından sonra, oradaki binlerce
insanın üzerine, bir tek slogan atmamış, bir tek tırnak
içinde kullanıyorum- taşkınlık yapmamış, daha
mahkemeden çıkmış, yola revan olan, içinde vekillerin de
bulunduğu insanların üzerine gaz bombaları, itfaiye, su,
tazyikli su püskürtmüştür. Oradan esirgenen su bunu protesto eden ve
bizzat orada katledilen insanların yakınlarının üzerine
sıkılmıştır.
Timsah gözyaşına gerek yok. O
davada siz iktidar olmayabilirsiniz ama bugün bu mağdurlara reva
gördüğünüz muameleye bakın, ondan sonra samimiyetinizi bir daha
sorgulayın. Tutarlılık diye bir derdiniz olsun hiç olmazsa.
Şimdi, sevgili arkadaşlar,
CHPnin verdiği önerinin lehinde konuşacağım ve oyumuz da
lehinde olacak ama CHPnin meseleyi adlandırma biçimi oldukça sorunlu.
Bunda biraz özen gerekiyor.
Şöyle diyor: -Oradan başlamak
çok aydınlatıcı- İşsizliğin yüksek oranda
seyrettiği ülkemizde vatandaşlarımızın öncelikle gelir
getirici bir işe sahip olma istekleri işçi sağlığı
ve güvenliği taleplerini göz ardı etmelerine yol açıyor.
Dün Marksın, Karl Marksın
ölüm yıldönümüydü. Sosyal demokratlara da çıra olacak çok önemli
sözleri vardır bu konuda. Canı rahmet istedi.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara)
Mevlit okutsaydınız, mevlit!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Mevlit
de okuturuz. Din konusunda sizden çok daha kıymetli görüşleri var
Marksın.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Marks
Din afyondur. diyor.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Bir
mevlit okutun, mevlit!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla)
Sayın MHPliler, dini bilginiz zayıf; ölüden hüküm kalkar, ölüden
hüküm kalkar; AK PARTİlilere söyleyin size öğretsinler.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara)
Sana öğretsinler!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Şimdi,
kıymetli arkadaşlar, devam ediyor, diyor ki: İşverenler
ise, işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerinin,
belirli yatırımlar gerektirdiği için ortaya çıkan
maliyetten kaçındıkları
Bunu, bir sosyal demokrat siyaset
akademisinde bunu yazanı hemen kapının önüne koyarlar. Bu bir
sistem meselesidir. İş kazaları, işçi bir gelir sahibi
olmak için güvenlik önlemlerini yeterince talep etmediği
Böyle bir cümle
bu meseleden hiçbir şey anlamamış olmak demektir. İşçi
bunu talep etmek zorunda değildir arkadaşlar. İşçi talep de
edemez. İşçi bunu talep ettiğinde, iş güvenliği diye
getirilen yasanın, hemen, iş yeri sükûnetini ve güvenliğini
bozucu davranışlardan kapının önüne konulduğunu
bilmiyor musunuz? İşçi niye talep etsin?
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar)
Kendi talebi olmayan işçi ne yapar?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla)
İşçi niye talep etsin? İşçiye talep edecek mecal mi
bırakmışlar? Bu bir evrensel haktır. Bu önerge, bu
hakkın yerine getirilmemesini konu etmeliydi. Kalkıp bunun vebalini
Zaten
Hükûmetin resmî görüşü de o. Sizin söylediğiniz Hükûmetin resmî
görüşünden farklı değil ki. İşte, biraz önce iktidar
sözcüsü ya da Konuşmacı, Hatip dedi ki: Efendim, eğitim de
şart. Eh, teşekkür ederiz yani bunu bilmiyorduk,
aydınlandık! Eğitim şart. İlkokuldan başlatacağına,
bütün iş yerlerinde resmî çalışma sürelerinde bu eğitimi
söyle bakayım. TİSK size nasıl zılgıt çekti?
Getirdiğiniz yönetmelikten nasıl geri adım attınız?
TİSK dedi ki, İşveren Sendikaları Konfederasyonu: Bu yasa,
aman neuzübillah, yatırımcı kalmaz. AK PARTİyi diken üstü
dikecek bir şey. Yatırımcı kalmaz, para gider. dedi mi
ödleri kopuyor; can gitmiş, umurlarında değil.
HÜSEYİN ÜZÜLMEZ (Konya) Ödümüz
kopmaz!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Ee,
icraat konuşur işte, bakalım, şimdi ne yapıyorsunuz?
HÜSEYİN ÜZÜLMEZ (Konya) - Ödümüz
falan kopmaz!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) -
Bakalım
Şimdi, efendim, bu meseledeki
sıkıntı şurada: Aslında mevcut mevzuat yeterli. Mevcut
mevzuat yeterli fakat yem borusu çalmak gibi ne zaman böyle büyük bir iş
kazası olsa, efendim, yeni yönetmelik diye çıkıyorlar. Ben
hulusi kalp ile söylüyorum, mevcut mevzuat çok ileri bir düzenleme içeriyor ama
niyeti şuradan okuyabiliriz: Biraz önceki Hatip yüzde 30 gerilemeden
bahsetti. Hâlen Avrupa 1incisisin sen iş cinayetlerinde. Yüzde 30
gerileme ne biliyor musunuz? Konjonktürel bir gerileme. Geçen yıl bir
maden kazası olup bugün bir maden kazası olmamışsa, -maden
kazaları böyle büyük can kayıplarına sebep olur- bu sene o olmamışsa
nispi bir gerileme olmuş gibi gözükür. Öyle, burada kalkıp gözümüzün
içine baka baka zekâmızla dalga geçmenize gerek yok. Sen yerine
bakacaksın, dünyada 3üncü, iş cinayetlerinde Avrupada da 1incisin.
Buna dönük ne yapmışsın?
Mevzuatınız da yeterli, bunu ben söylüyorum. Peki, nedir aradaki engel?
750 bin bu anlamda kayıtlı iş yeri var, bunun yarısı
kadar da kayıtsız, sizin bütün bunu -büro elemanları dâhil-
denetleme ve yaptırım konusunda sıkıntınız var ve
bu da niyetle bağlantılı bir şey. Siz bütün bunları
600 küsur, -büro elemanları dâhil-denetime tahsis edilen eleman bunun
yarısı kadar yaklaşık, bunlarla denetlemeye
çalışıyorsunuz. Bunun meali şudur, tercümesi budur:
Kardeşim, istediğiniz gibi eyleyin, zaten biz bu 300 elemanı
gün yirmi dört saat çalıştırsak sizin yüzde 1inizi
denetleyemez. Bunun şeyi bu.
Bir de vel hayâ vel iman, Bize ihbar
edin. diyorlar, Bize ihbar edin. Devletin aczi, sistemin aczi Bize ihbar
edin. Niye? Bizim hepsinden haberdar olmamıza imkân yok. Peki,
Limter-İş tersane cinayetlerinde siz bu kadar sendikacıyı
neredeyse soluk alıp verişine kadar takip ediyorsunuz. Tuzla
Tersanesi cinayetlerine siz kader derken, onlar iş cinayeti
dediği için aldınız, aylarca sendikacıları hapiste
tuttunuz. Hakkını talep eden işçiden anında haberiniz
oluyor, hiç dakika sekmiyor, onların üzerine gaz, bomba, polis,
soruşturma, kovuşturma, işsiz bırakma, bunlarla gidiyorsunuz
ama buradaki denetimi kurma noktasına gelince Bizim haberimiz yok, siz
bir zahmet ihbar edin. diyorsunuz. Fakir fukara zorla bir ekmek bulmuş;
orada akşam evinde çoluğu çocuğu aç biilaç bekliyor, ekmek
bekliyor. Gülünecek bir şey değil. Bu adama diyorsun ki: Sen bu
ekmeği bulmuşsun, bunu da riske at, bize ihbar et. Kimseyi
rızkıyla imtihan edemezsiniz, etmemelisiniz. Sıkıntı
burada, buna kafanızı yorun biraz. Çobanın gönlü olunca tekeden
süt sağar, burada gönlünüz yok.
Küçük ve orta ölçekli işletmeler
dedi iktidar sözcüsü. Niye öyle biliyor musunuz? Sanki hani büyükler bu konuda
sütten çıkmış ak kaşık. Sebebi şu:
Taşeronlaştırdınız. Taşeron firma, 50 işçili
bir iş yeri gibi gözüküyor istatistiklerde de ondan. İnsan biraz
özenle çalışır. Yani, sayın başkan vekilleri, insan
canının söz konusu olduğu bir mevzuda buraya göndereceğiniz
hatibe hiç olmazsa verileri tahrif etmemesi konusunda bir uyarıda bulunun.
Bu, büyük bir sorumsuzluktur arkadaşlar.
Taşeronlaştırmayı
-Sayın Sağlık Bakanı buradaydı- bakın ne duruma
getirmişsiniz: Esas iş, ana iş diye tarif edilen işlerde
taşeronlaştırma yapılamaz ama siz, Çapada, İstanbul
Üniversitesinde önce güvenlik diye başlamışsınız,
sonra temizlik, sonra servis derken artık hemşireler, laborantlar ve
röntgen teknisyenlerini de taşerona
çalıştırtıyorsunuz. Sağlığın
taşeronu olmaz. İşte Sayın Domaç burada; yalansa, eksikse
kalksın desin, inmeden hepinizden özür dileyeceğim.
Şimdi, 3 bin tane
taşeronlaşmış
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözünüzü
bağlayınız.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla)
Teşekkür ederim.
Bunları da bu işçilerin
aldığı mahkeme kararını aleyhlerinde kullanarak
kapının önüne koyuyorsunuz. Dün buraydılar, beraber basın
açıklaması yaptık, bakanla görüştük. Ama bu ayın
sonunda sizin bu taşeronlaştırma
vicdansızlığınız yüz aileyi daha ekmeksiz
bırakacak. Oradan yükselecek bedduaları düşünmek bile
istemiyorum, düşünmesi gereken sizsiniz.
Olay budur arkadaşlar. Sizin
eğer bu işe niyetiniz ve gönlünüz varsa yapmanız gereken
şey iki:
Bir: Bu verileri tahrif etmeyeceksiniz,
doğru okumayı bileceksiniz, eğer kasıt yoksa cahillik var.
İki: Bu
taşeronlaştırma belasından ve vebalinden kendinizi uzak
tutacaksınız.
Bütün Genel Kurula
saygılarımı sunuyorum. Teşekkür ederim. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Önder.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın
Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Önergemizle ilgili bir konuyu yanlış
anlaşılmaya meydan vermemek açısından
açıklığa kavuşturmak istiyorum. Sayın İzzet
Çetin, vermiş olduğu Meclis araştırma önergesinde
işçilerimizin önceliğinin yüksek gelir getiren bir iş
olduğunu ifade ederek, işçi sağlığı ve
güvenliği konularının işverenlerin de etkisiyle ikinci
plana atıldığı yönünde bir gerekçe önergesine koymuş
durumda. İşverenler, doğal olarak, doğal derken kendi
açılarından olayı değerlendirdiklerinde işçi
sağlığı ve güvenliği konusu ilave
yatırımı gerektirdiği için işçi
sağlığı ve güvenliği konusunda işçiye böyle bir
güvenceyi vermekten kaçınabilmektedir. Bunu verebilen işverenler var,
vermeyen işverenler var. Bu nedenle, bu noktada devlete görev
düşmektedir. Devletin yapması gereken görevin ortaya konulması
amacıyla vermiş olduğumuz bir önergedir; doğrudan
doğruya işçilerin işçi sağlığı ve
güvenliğine sahip olmasını amaçlayan, bunun önündeki engellerin
tespit edilerek kaldırılmasını amaçlayan bir önergedir.
Bir yanlış
anlaşılmaya meydan vermemek açısından bu
açıklamayı yapma ihtiyacı duydum.
Teşekkür ediyorum efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Hamzaçebi.
Önerinin aleyhinde Bursa Milletvekili
Necati Özensoy. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Özensoy.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk
Partisinin vermiş olduğu, işçi sağlığı ve
güvenliğinde yaşanan sorunların
araştırılması hakkındaki grup önerisinin gündeme
alınmasıyla alakalı konuyla ilgili söz almış
bulunuyorum. Her ne kadar aleyhte de söz almış olsak, İç Tüzük
gereği iki aleyhte, iki lehte söz olduğundan dolayı, bu önerinin
de oylanmasında lehte oy kullanacağımızı da
başından ifade etmek istiyorum.
Tabii, iş
sağlığı ve iş güvenliğinin önemi konusunda burada
birtakım rakamlar da konuşuldu. İktidar partisi temsilcisi
arkadaşımızın, zannediyorum şimdi vereceğim
rakamlar da aynı kaynaklardan aldığımız rakamlar, ama
nedense -biraz önce söylendiği gibi- bu rakamları böyle birtakım
şeylerle değiştirerek farklı anlamlar
çıkarttığını düşünüyorum.
2010 Yılı İş
Kazası SGK Raporu. Bakın burada İstatistiğe göre 2010
yılında meydana gelen 62.903 iş kazası sonucu 1.434, tespit
edilen 533 meslek hastalığı sonucu 10 olmak üzere 1.444 işçi
hayatını kaybetti. İş kazaları sonucu 1.976, meslek
hastalıkları sonucu 109 olmak üzere 2.085 kişi sürekli iş
göremez hâle geldi. 2009 yılında 64.316 iş kazası meydana
gelmiş ve 1.171 kişi hayatını kaybetmiş, 1.668
kişi sürekli iş göremez hâle gelmişti. Tespit edilen 429 meslek
hastalığı sonucu 217 kişi iş göremez hâle
gelmişti. İş kazası sonucu ölüm yüzde 24 arttı. diyor
buradaki SGK raporu. Yani resmî belgeyi gösteriyorum size.
Şimdi, ha, şunu da ifade
edelim buradan: Yani böyle, yüzdelerle, sayılarla birtakım
şeyleri de bu anlamda kıyaslamanın da çok da doğru
olmayacağını ifade ediyorum ama sonuçta, bütün bu rakamlar
aşağı veya yukarıda çıkıyor olsa, sonuç
itibarıyla Türkiyede yaşanan iş kazaları ve meslek
hastalıkları sonucunda hayatını kaybeden vatandaşlarımızın
ve yine iş göremez hâle gelen vatandaşlarımızın
binlerce sayıda olduğu bir vakıadır. Sonuç itibarıyla
da bunun Türkiye Büyük Millet Meclisini ilgilendiren bir konu olduğu, yine
burada konuşan hatiplerin ifade ettiği gibi eğer birtakım
tedbirler, birtakım kanunlar çıkarılacaksa da bu Mecliste
çıkacağı için de bunun Meclis tarafından bir
araştırma komisyonu oluşturularak, bu araştırma
komisyonunun da yine tespitleriyle birlikte bu kanunların
çıkmasında da fayda var diye düşünüyorum.
Şimdi, bundan beş gün önce
İstanbulda bir kaza oldu. Çadırda yaşayan işçilerimizden
11 vatandaşımız hayatını kaybetti. Ben de onlara
Allahtan rahmet diliyorum. Bunun üzerine yine yetkililerimiz, Sayın Başbakan,
işte, bakanlar, Sayın Çalışma Bakanı, yerine giderek
incelemeler yaptı. İşte, bununla ilgili teftişler
olacağını ifade ettiler. İşte, Kazadır,
vesairedir
gibi konuşmalar
Bakın, bugün aradan dört beş gün
geçti. Şimdi, size resimler göstereceğim. Bu resimler
Sayın
Bakan, özellikle, bu, TOKİden sorumlu Sayın Bakanımız
burada, bu resimleri de
Gerçi bakmıyor, sohbet ediyor sayın grup
başkan vekiliyle ama o kazadan sonra, Bursadaki o meşhur
Doğanbey kentsel dönüşümüyle ilgili çalışan işçilerin
yaşadığı yerlerin fotoğrafları burada.
Bakın, İstanbulda yaşanan kazadaki ölen
vatandaşlarımızın, işçilerimizin
yaşadığı yerlerin, aynı şekilde hem de
TOKİnin ihaleye verdiği, TOKİnin kentsel dönüşümü
adı altında yapılan işçilerin
çalıştığı yerlerin fotoğrafları burada.
Şimdi, olay olduktan sonra, testi
kırıldıktan sonra testiyi tamir etmek mümkün değil. Bir
olay olmuş İstanbulda, bir facia gerçekleşmiş ama bunun
üzerine Türkiyenin birçok yerinde -işte, burada size gösterdiğim
resimlerde olduğu gibi- üstelik resmî ihalelerin
yapıldığı bu tür yerlerde çalışan işçilerin
iş sağlığı ve iş güvenliğiyle alakalı
durumlar ortadayken, sadece kazanın olduğu yerde birtakım
çalışmalar, işte, kazayı yapanları, müsebbipleri
bularak onları burada cezalandırmanın da bir anlamının
olmadığını düşünüyorum. Yani aslolan, iş
kazası olmadan önce bu önlemleri almak, aslolan, meslek
hastalığına tutulmadan önce bu önlemleri almaktır diye
düşünüyorum.
Şöyle biraz geriye giderek de yine
hafızamızı yoklayıp, olan kazalardan sonra da -şimdi
bugünlerde konuşulduğu için- neler
yapıldığını, neler yapılacağını da
yine size bir örnekle burada ifade etmek istiyorum.
İşte, burada, Sayın
Hatibin konuştuğu gibi, maden kazalarından sonra da ifade
edildi: Bunun üzerinden siyaset yapılmaz. Doğru, acılar
üzerinden siyaset yapılmaz ama bunun da bir sorumluluğu olması
lazım. Yani birileri buna sebep olduysa, bu kazalara sebep olduysa, bu
kazaların da sorumluluğunu taşıyan birilerinin olması
lazım. O günlerde Sayın Başbakan şöyle diyordu: Üzgünüz
milletçe, acımız büyük ama yörenin insanları arasında bu tür
olaylara alışıldı -yani maden kazalarına
alışıldı- Allahtan geldi, ne yapalım? diyordu.
Doğru bütün söyledikleri ama bütün bunlar olmadan önce birileri tedbir
almadıysa, birileri ihmal ettiyse, bunların sorumlularına, bu
işin ihmalini, olayı ortaya koyanlara peki nasıl cezalar
verildi?
Şimdi, bakın, Bükköyde vefat
eden 19 vatandaşımızın
O maden kazasından sonra biz
oradaydık, Sayın Enerji Bakanımız -geldi, gitti- kendileri
de oradaydı, o gün Çalışma Bakanı olan Sayın
Bakanımız da oradaydı. Biz oraya sadece oradaki
vatandaşlara gözükmek için, biz de geldik demek için gitmedik; o
olayın, o kazanın nasıl olduğunu oralarda soruşturduk,
Çalışma Bakanlığında birtakım
araştırmalar yaptık.
Bakın, o kaza olmadan önce yine
Çalışma Bakanlığının müfettişleri 9/6/2009
tarihinde oraya giderek teftişte bulunuyorlar, tutanak düzenliyorlar. Bu
tutanaktaki tespitleri, işte havalandırma sistemlerinden tutun da
riskleri belirleyen sağlık, güvenlik dokümanlarını
hazırlıyorlar, ocak şartlarına göre
hazırlanmış tahkimat yönergesinin olmadığını
vesaire uzun uzadıya bir tutanak düzenleyip tebliğ ediyorlar.
Altı ay içerisinde eğer bu eksiklikler giderilmezse bu
ocağın kapatılacağına dair de yazı yazıyorlar.
Ama aradan altı ay geçince, bakın, oraya bu iş müfettişleri
maalesef giremiyorlar. Sebebi ne? Çalışma
Bakanlığının çıkardığı bir yönergede,
ödenek yokluğundan dolayı teftişlerin durdurulması
sebebiyle. Bu teftişi yapan müfettişler orada o kazadan önce
eğer bu eksikliklerin yapılıp
yapılmadığını tespit etmiş olsalardı -ki bu
eksiklikler yapılmamış kazadan sonra yapılan tespite göre-
oradaki o olay, o kaza gerçekleşmeyecekti.
Şimdi buradan soruyorum: Bu Bükköy
Madencilikteki kazanın müsebbibi, en az iş yeri sahibi kadar, bu
tedbirleri almayan iş yeri sahibi kadar Hükûmetin de sorumluluğu var
mıdır, yok mudur? Ben bunu geçtiğimiz dönemde yine kürsüden
ifade etmeme rağmen Çalışma Bakanlığında herhangi
bir soruşturma, herhangi bir araştırma yapıldığına
da şahit olmadım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
NECATİ ÖZENSOY (Devamla)
Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Bir kez daha buradan, ben, bu
olayın zaman aşımı olmadan, bu kazalara bir daha böyle
ihmaller olmaması açısından, bu ihmalleri yapanlar kimse bunlara
da, bu sorumlulara da gerekli cezaların verilmesi noktasında da bir
kez daha suç duyurusunda bulunuyorum.
Bu araştırma önergesinin de
gerçekten önemli olduğunu ve gündeme alınması gerektiğini
ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Özensoy.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Karar yeter sayısı...
BAŞKAN Karar yeter
sayısı arayacağım.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 14.55
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.09
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatih ŞAHİN (Ankara),
Mustafa HAMARAT (Ordu)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 79uncu Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Şimdi gündemin Seçim
kısmına geçiyoruz.
VIII.- SEÇİMLER
A) Komisyonlara Üye Seçimi
1.- (10/108, 155, 156, 157, 158, 159, 160) esas
numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna üye seçimi
BAŞKAN - Bilgi Toplumu Olma Yolunda
Bilişim Sektöründeki Gelişmeler İle İnternet
Kullanımının Başta Çocuklar, Gençler Ve Aile
Yapısı Üzerinde Olmak Üzere Sosyal Etkilerinin
Araştırılması Amacıyla Kurulan (10/108,155,156,157,158,159,160)
esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu üyeliklerine
siyasi parti gruplarınca gösterilen adayların listesi
bastırılıp sayın üyelere
dağıtılmıştır.
Şimdi, listeyi
okutup, oylarınıza sunacağım:
Adı Soyadı Seçim
Çevresi
AK
Parti (10)
Necdet ÜNÜVAR Adana
Gökcen ÖZDOĞAN ENÇ Antalya
Ali ERCOŞKUN Bolu
İdris ŞAHİN Çankırı
Sermin BALIK Elâzığ
Fazilet DAĞCI ÇIĞLIK Erzurum
Mehmet ERDOĞAN Gaziantep
Mehmet MUŞ İstanbul
Yıldırım Mehmet
RAMAZANOĞLU Kahramanmaraş
İlhan YERLİKAYA Konya
CHP
(4)
Aykan ERDEMİR Bursa
Erdal AKSÜNGER İzmir
Haydar AKAR Kocaeli
Aytuğ ATICI Mersin
MHP
(2)
Ruhsar DEMİREL Eskişehir
Reşat DOĞRU Tokat
BDP
(1)
Erol DORA Mardin
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Meclis araştırması komisyonuna
seçilmiş bulunan sayın üyelerin 15/3/2012 Perşembe günü -yani
bugün- saat 16.00da Halkla İlişkiler Binası B Blok 2nci kat 4üncü
Bankoda bulunan meclis araştırması komisyonları
toplantı salonunda toplanarak başkan, başkan vekili, sözcü ve
kâtip seçimini yapmalarını rica ediyorum. Komisyonun toplantı
yer ve saati ayrıca plazma ekranda da ilan edilmiştir.
Şimdi, gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün
Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporu (1/569) (S. Sayısı:
180)(x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
Dünkü birleşimde, İç Tüzükün
91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının
birinci bölümünde yer alan 3üncü madde de kabul edilmişti.
Şimdi bu bölümde yer alan
diğer maddeleri, varsa önerge işlemlerini yaptıktan sonra
oylarınıza sunacağım.
4üncü madde üzerinde toplam üç önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 sıra
sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkında Kanun Tasarısının 4'üncü maddesinin 3'üncü
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
D. Ali Torlak Ali
Halaman Sadir
Durmaz
İstanbul Adana Yozgat
Alim
Işık Muharrem
Varlı
Kütahya Adana
(3) Uygulama sırasında
Bakanlık, TOKİ veya İdare tarafından talep edilmesi
halinde, hak sahiplerinin de görüşü alınarak, riskli alanlardaki
yapılar ile riskli yapılara elektrik, su ve doğalgaz verilmez ve
verilen hizmetler kurum ve kuruluşlar tarafından durdurulur.
TBMM Başkanlığına
180 sıra sayılı kanun
tasarısının, 4. Maddesinin 1. fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Bakanlık veya İdare,
riskli alanlarda, riskli yapıların bulunduğu
taşınmazlarda ve rezerv yapı alanlarında sakınım
planları doğrultusunda hazırlanan eylem planlarında
öngörülen süre dâhilinde proje ve uygulamaları yapar veya
yaptırır. Bu süreçte her türlü imar ve yapılaşma işlemlerini
geçici olarak durdurur. Bu kanun kapsamındaki proje ve uygulamalar
süresince her türlü imar ve yapılaşma işlemlerini geçici olarak
durdurabilir."
Sırrı Süreyya Önder Nazmi Gür Altan
Tan
İstanbul Van Diyarbakır
Erol Dora Özdal
Üçer Mülkiye
Birtane
Mardin Van Kars
Ertuğrul Kürkcü Pervin Buldan
Mersin Iğdır
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 180 Sıra Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun Tasarısının 4.
maddesinin 3üncü fıkrasının madde metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Prof. Dr. Haluk Eyidoğan Yıldıray Sapan İhsan Kalkavan
İstanbul Antalya Samsun
Müslim Sarı Haydar Akar Ali
Sarıbaş Mahmut
Tanal
İstanbul Kocaeli
Çanakkale İstanbul
BAŞKAN Komisyon bu son
okuttuğum önergeye katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Tanal konuşacak efendim.
BAŞKAN Sayın Tanal,
buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Madde, tasarrufun
kısıtlanması
Tabii, madde, okuduğumuz zaman, tüm yetkileri
TOKİye ve Bakanlığa vermiş durumda ancak ben söze,
Anadoluda çok güzel bir söz var, Mal canın yongasıdır. diye
Burada Ceza Kanunuyla halkı sindirmek, korkutmak amacıyla evinden
çıkarılması
Gerçekten bu söz tam cevap veriyor. Aynı
zamanda bir İngiltere eski başbakanının söylediği bir
söz var: En fakir adam kendi küçük evinde Kraliyetin bütün kuvvetlerine meydan
okuyabilir. Bu küçük ev sallanıyordur, çatısı akıyordur,
rüzgâr içinden geçiyordur, yağmur girebilir, fırtına girebilir
ancak İngiltere Kralı giremez, bütün kuvvetleri o harabe küçük evin
eşiğinden girmeye cesaret edemez. Ve bu sözden sonra bu
tasarıya baktığımız zaman, gerçekten tüm yetkiler hem
Bakanlıkta hem TOKİde bütünleşmiş durumda, TOKİ
bununla birlikte mülkiyet hakkını sona erdirmiş durumda.
Mülkiyet hakkı için ne diyoruz
biz? Bütün hürriyetlerin teminatıdır. diyoruz; Mülkiyet
hakkı, hayat, sağlık, düşünce ve fikir hürriyeti gibi
insanın doğasında mevcut olan dokunulmaz, vazgeçilmez,
sınırlanamaz bir haktır. diyoruz. Bu açıdan olaya
baktığımız zaman, gayet rahat Kat mülkiyetine
çevrilmiş olan bir yerin hem elektrik hem su hem doğal gaz hizmetleri
verilemez. deniliyor, Bu hizmetler ilgili kurum ve kuruluşlar
tarafından durdurulur. deniliyor. Sayın Bakan, bu, sözleşme
özgürlüğünün hangi ilkesiyle bağdaşır, bunu size sormak
isterim.
İki: Bu aynı zamanda kamu
yararıyla eğer oluyor ise kamu yararı nedir? Kamu yararı
idare hukukunun bir kavramıdır ancak kamu yararının burada
bir tanımı da yoktur; bu, idari yarar mı, kamu yararı
mı, mali yarar mı, devletin yararı mı? Yani siz bunu hangi
kapsama sokuyorsunuz?
Planlarla ilgili olaya biz
baktığımız zaman değerli arkadaşlar, aynı
zamanda merkezî yönetime yerel yönetimlerin yerine geçerek planlamayı
parsel düzeyine kadar düzenleme yetkisini vermektedir. Böylece yerel
yönetimlerin yasayla kendilerine verilen planlama yetkilerini yerel
ihtiyaçlarına göre kullanmalarını olanaksız duruma getirmektedir.
Yerel yönetimleri ortadan kaldırmaya ya da etkisiz kılma amacına
yönelik ve tüm ülkedeki alanların, belediye sınırları
içindeki ve belediye sınırları dışındaki alanlar
bakımından, sürekli, görev ve yetkilerin merkezî yönetime
bırakılmasını yerinden yönetim ilkesiyle nasıl
bağdaştırabileceksiniz? Bu bir nevi, tüm belediyeleri, tüm
mahallî idareleri, hepsini kapatma anlamına gelir; hâlbuki bu belediyeler
Anayasamızın 123, 125 ve 127nci maddesi uyarınca tüm
yetkilerini, görevlerini Anayasadan almış bir durumda. Aynı
zamanda bu kanunla siz Efendim, şu şu şu kanunlar uygulanmaz. diye
bir liste sunuyorsunuz. Yasama organı boş işlerle
uğraşmaz, yasama organının yapmış olduğu
yasalar ülkede tatbik edilmek için konulur. Yani bu kanunla Şu şu
şu hükümler uygulanmaz. demek yasama organının daha önce
yapmış olduğu yasaların boş, fuzuli amacını
taşır ki, bu, yasama faaliyetiyle bağdaşan bir husus
değil.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
Anayasamızın 91inci maddesi uyarınca kanun hükmünde
kararnameyle kuruldu. Anayasamızın 91inci maddesi uyarınca
Kanun hükmünde kararnameler ivedilik ve öncelikle Türkiye Büyük Millet
Meclisine getirilir. denilir.
Benim Sayın Bakandan
istirhamım şu: Milletvekiliyken etmiş olduğu yemin
uyarınca
Çünkü oradaki yemin hukuk devleti üzerine edilen bir yemindir.
Hukuk devleti olan ülkelerde
Kanun hükmünde kararnamelerin
Anayasamızın 91inci maddesi uyarınca ivedilik ve öncelikle
görüşülmesi lazım ve kanunlaşması lazım. Sizin
Bakanlığınız hâlen askıda bir bakanlıktır,
işlemleri hâlen topal yürütülmektedir. Eğer, biz mevcut olan bu
düzenlemelerin sakat doğmasını istemiyor isek ilk önce
Bakanlığın kuruluş yasası kanun hükmünde kararnameyle
düzenlendiği için bunun Parlamentoya getirilmesi lazım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum, iyi günler
diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Tanal.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Başkanım, karar yeter
sayısı istiyorum.
BAŞKAN Önergeyi oylamaya sunacağım ve
karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma
saati: 15.21
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.33
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatih ŞAHİN (Ankara),
Mustafa HAMARAT (Ordu)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 79uncu Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
180 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 4üncü maddesi üzerinde verilen, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi yeniden
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı
göremiyorum ben.
Elektronik cihazla oylama
yapacağız.
Bir dakika süre veriyorum,
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter
sayısı yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati : 15.36
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.47
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatih ŞAHİN (Ankara),
Mustafa HAMARAT (Ordu)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 79uncu Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
180 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 4üncü maddesi üzerinde verilen, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal ve arkadaşlarının önergesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi yeniden
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı vardır, kabul edilmemiştir.
Tasarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
180 sıra sayılı kanun
tasarısının, 4. Maddesinin 1.fıkrasının
aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
"Bakanlık veya İdare,
riskli alanlarda, riskli yapıların bulunduğu
taşınmazlarda ve rezerv yapı alanlarında sakınım
planları doğrultusunda hazırlanan eylem planlarında
öngörülen süre dâhilinde proje ve uygulamaları yapar veya
yaptırır. Bu süreçte her türlü imar ve yapılaşma
işlemlerini geçici olarak durdurur. Bu kanun kapsamındaki proje ve
uygulamalar süresince her türlü imar ve yapılaşma işlemlerini
geçici olarak durdurabilir."
Sırrı
Süreyya Önder (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE
(İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Kim konuşacak?
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Sayın Önder konuşacak.
BAŞKAN Sayın Önder
buyurunuz.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; dün okumadan, dinlemeden
katılmamışlardı ama bugün Sayın Bakan dikkatle okuyor
bakıyorum, teşekkür ederiz.
Şimdi, meselenin afetle ilgisi
sadece yasanın kendisi. Yasanın kendisi gerçekten bir afet
demiştik dün. Yaklaşık, totalini aldığımızda
on bin kelimenin içinde 8 kere afet kelimesi geçiyor, gerisi gelmekte olan bir
talanın habercisi.
Şimdi burada bir noktaya
dikkatinizi çekip, başka bir şeyden haberdar etmek istiyorum.
Uygulanmayacak mevzuat, madde 9 kısmında diyor ki: Bu Kanun
uyarınca yapılacak olan plânlar -falanca tarihli, falanca
sayılı- İmar Kanununda ve imara ilişkin hükümler ihtiva
eden özel kanunlar da dâhil olmak üzere diğer mevzuatta belirtilen
kısıtlamalara tabi değildir. Bu, aynı zamanda Anayasa
Mahkemesinin bozacağı da yerdir arkadaşlar. Size bugünden
söylüyorum, kayıtlara da geçsin, Anayasa Mahkemesi buradan
bozacaktır, yaşayacağız göreceğiz eğer hukuk
kaygısı taşırlarsa. Biz gidemiyoruz sayıdan
dolayı, CHP sanırım bu konuda üzerine düşeni yapacak.
Bu Kanuna tâbi riskli yapılar,
riskli alanlar ve rezerv yapı alanları hakkında 7269
sayılı Kanunun uygulanıyor olması bu Kanunun
uygulanmasına engel teşkil etmez. Bu da bozacağı ikinci
yer.
Peki, siz burada, Komisyona gidene
kadar Hükûmetin hazırladığı tasarıda,
zeytinciliğin ıslahı hakkındaki kanunu, Orman Kanununu,
afete maruz bölgeye ilişkin hükümleri saklı kalmak kaydıyla daha
önceki afet kanununu, Millî Savunma
Bakanlığı iskân ihtiyaçları için sarfiyat icrası ve
bununla ilgili kanunu, Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanununu,
Turizmi Teşvik Kanununu, Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Kanununu, Kıyı Kanununu, Mera Kanununu, Yıpranan Tarihi
ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması
ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanununu ve
Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununu, hepsini mülga
sayıyorsunuz, diyorsunuz ki: Eğer bu kanunlarda bu yasanın
uygulanmasına engel bir hâl varsa bunlar geçerli değil, bunların
tümü mülgadır. Aslında
göreceli de olsa demokrasiyi tasfiye edip, direkt totaliter bir
yapıyı inşa etme anlamına gelir. Bu kanunların
hiçbirisi, sizin bir kalemde, buna mani bir hâl varsa geçerli değildir
diyeceğiniz bir anlayışla ele alınamaz fakat zurnanın
detone olduğu bir yer var. Şimdi Sayın Bakana soruyorum: Bu
kadar kanunları saymışsınız, tariflemişsiniz
-aynı zamanda iktidarın grup başkan vekillerine de soruyorum-
şöyle bir şey eklemişsiniz, işte zurna burada detone; diyorsunuz
ki: Geri görünüm ve etkilenme bölgeleri bakımından 18.11.1983
tarihli ve 2960 sayılı Boğaziçi Kanununun bu kanunun
uygulanmasını engelleyici hükümleri. Her şeyi
kaldırdınız, bunu özel olarak
Bak, Kıyı Kanunu bunun
içinde, o geri görünüm dediğiniz yerde bir sürü askerî tesis var, ilgi
alanımız gereği biliyoruz, onlar bunun içinde. Şimdi,
tekrar bunu hangi müteahhit sokturdu? Orada ne planlanıyor? Üçüncü
köprüyle bağlantılı hangi rant alanlarında Aman
başımız ağrımasın, aman işlerimiz seri
yürüsün... Siz bütün Türkiyeyi ya rezerv alanı olarak tarifliyorsunuz ya
risk alanı olarak ya afet bölgesi. Bundan azade bir santimetrekarelik bir
vatan toprağı yok. Peki niye bunu ayrıca zikrediyorsunuz? Bunun
burada iş yapacak olan müteahhitleri bu yasama yılı boyunca
izlemeye başlayacağım, hele kime buradan ne verilecek de
işi kolaylaştırılıyor?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Önder.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Bu
zurnanın detone olduğu yer buradır. Afetse bu zihniyetin kendisi
büyük bir afettir, dikkatinize sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Önder.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yoklama
istiyoruz.
BAŞKAN Yoklama istiyorsunuz.
Yoklama talebini yerine
getireceğim.
Sayın Eyidoğan, Sayın
Akar, Sayın Yılmaz, Sayın Ekinci, Sayın Altay, Sayın
Seçer, Sayın Tanal, Sayın Kart, Sayın Öz, Sayın Dibek,
Sayın Akova, Sayın Yüksel, Sayın Dinçer, Sayın Fırat,
Sayın Ören, Sayın Canalioğlu, Sayın Serindağ,
Sayın Moroğlu, Sayın Sarı, Sayın Yüceer.
Üç dakika süre veriyorum yoklama için.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporu (1/569) (S. Sayısı:
180) (Devam)
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
180 sıra sayılı Afet
Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun
Tasarısının 4'üncü maddesinin 3'üncü fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
D. Ali Torlak (İstanbul) ve arkadaşları
(3) Uygulama sırasında
Bakanlık, TOKİ veya İdare tarafından talep edilmesi
hâlinde, hak sahiplerinin de görüşü alınarak, riskli alanlardaki
yapılar ile riskli yapılara elektrik, su ve doğalgaz verilmez ve
verilen hizmetler kurum ve kuruluşlar tarafından durdurulur.
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE
(İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Evet.
Sayın Işık, buyurunuz.
(MHP sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
180 sıra sayılı Kanun Tasarısının 4üncü maddesi
üzerine vermiş olduğumuz bir önerge için söz aldım. Bu vesileyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tasarının 4üncü maddesi
tasarrufların kısıtlanmasıyla ilgili bir bölümden
oluşmakta ve bu önergemizde Uygulama sırasında Bakanlık,
TOKİ veya idare tarafından talep edilmesi hâlinde riskli alanlardaki
yapılar ile riskli yapılara elektrik, su ve doğal gaz hizmetleri
verilmez ve verilen hizmetler ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından
durdurulur. şeklindeki maddeye, vatandaşın, yani hak sahiplerinin
de görüşü alınarak ilavesini yaptık. Aksi takdirde, bugün Simav
depremi nedeniyle yaşanan zulüm, bundan sonra bu bölgelerde
yaşanacaktır.
Yarın son günü değerli
milletvekilleri. Şu anda binden fazla orta hasarlı binanın
elektrik, su ve diğer enerji kaynakları kesiliyor.
Kaymakamlığın talimatıyla, yarına kadar bu
işlemleri bitirmeyenlerin hepsi sokakta. Vatandaşın
rızası yok, kalacak evi yok, dolayısıyla bu zulüm bugün
Simavda devam ediyor, yarın başka yerde devam edecek. Hiç olmazsa
vatandaşın rızasını alıp belli bir süre,
başka bir alternatifi olmayanlara yeni haklar tanınarak bunun
esnekleştirilmesini istedik, ama eminim yüce Genel Kurul bunu dikkate
alacaktır.
Değerli milletvekilleri, bu
vesileyle 19 Mayıs 2011 tarihinde yaşanan ve Simavdaki etki
alanı içerisindeki yaklaşık on altı bin konutun yüzde
55inin hasar gördüğü bir depremde
Dün Sayın Bakana sorduğumuz
soru üzerine Vana ne yapılacaksa Simava da yapılacak.
şeklindeki sözü üzerine birkaç hatırlatmayı Sayın Bakana
yapmak istiyorum. Değerli Bakanım, sizin iyi niyetinizden en ufak
şüphemiz yok, kesinlikle iyi niyetli olduğunuzu biliyorum ama
Sayın Başbakan Yardımcısının size Her şey
yapılacak. diye ilettiği notun doğru
olmadığını ifade etmek istiyorum.
Bir defa, Simavdaki hafif hasarlı
bina sahiplerine verilen 750 TLlik yardım, Vanda 1.250 lira
olmuştur.
İki: Orta hasarlı binalar
için verilmesi öngörülen 12 bin TLlik kredi bugüne kadar verilmemiştir ve
yarın bu insanların evlerinin elektriği ve suyunun kesilmesinin
son günüdür. Şu anda bir ıstırap yaşanmaktadır.
Onun dışında, bugün,
ötelenen vergi ödemelerinin son günüdür. Şu anda Simavdaki tüm esnaf
perişandır. Gerek 6111 sayılı Kanunla
yaptığımız yapılandırmalardan dolayı
zamanı gelmiş ödemeler gerekse deprem nedeniyle bugüne kadar
ötelenmiş olan vergilerin tamamı defaten istenmektedir. 25 bin
liradan tutun, 150 bin liraya kadar ödemesi olan insanlarımız
vardır ve bugüne kadar, kış mevsimi nedeniyle bu esnaf zaten
çalışamamış, iş yerine girememiş, çoluğu
çocuğu dışarıda, bunlarla ilgili uğraşırken
bu işlere zaman ayıramamış, şimdi, gelmiş,
dayanmış ve yarın ne yapacağını bilmeyen bir
kitleyle karşı karşıyayız. Dolayısıyla,
bunun derhâl yirmi dört aya kadar taksitlendirilerek yeniden
yapılandırılması talebi vardır. Bu vesileyle bunu
buradan sizlerle paylaşmak istiyorum.
Diğer taraftan, Sayın
Başbakan Yardımcısının Her şey yapılacak.
Vana ne yapıldıysa Simava da, Kütahyaya da yapılacak.
dediği ve Maliye Bakanının, 2 milyar lira, Sayın Başbakanın
talimatıyla ödenek ayırmakla övündüğü, Vanda çalışan
kamu personeline verilen ek ödemenin Simavda çalışan, depremde gece
gündüz fedakârlıkta bulunan vatandaşlarımıza
yapılmadığını bir kez daha hatırlatıyorum.
İlgili soru önergemize Maliye Bakanından gelen 2 Mart 2012 tarihli
yazıda, maalesef, Simavda yaşanan depremin şiddetinin
düşük olması nedeniyle bu tür ödemenin yapılamayacağı
söylenmiştir. Sayın Bakanım, bunlar devletin memurudur. Vanda
da devletin memurudur, Simavda da devletin memurudur. Yirmi dört saat bu
insanlar çalıştı, bunların emeğini vermeniz
lazım. Vanda hayvanı ölen vatandaşlarımıza
verdiğiniz yem desteği Simavdakilere verilmemiştir. Vanda orta
hasarlılara verilen 15 bin TL Simavda verilmemiştir. Simavdaki
TOKİ konutları Vanda daha ucuz verilmektedir.
Saygılar sunuyorum, önergemize
desteğinizi bekliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Işık.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Kabul edilmiştir efendim.
BAŞKAN Pardon, affedersiniz
tekrar oyluyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilmiş bu önerge
doğrultusunda 4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
4üncü madde önergeyle birlikte kabul
edilmiştir.
5inci madde üzerinde üç önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 sıra
sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkında Kanun Tasarısının 5nci maddesinin 1nci
fıkrasının son cümlesinde yer alan yapılabilir
ifadesinin, yapılır şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
D.
Ali Torlak Ali
Halaman Sadir
Durmaz
İstanbul Adana Yozgat
Mehmet Erdoğan Mesut
Dedeoğlu
Muğla Kahramanmaraş
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
180 sıra
sayılı kanun tasarısının 5. Maddesinin 1.
Fıkrasında geçen yapılabilir ibaresinin yapılır
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Sırrı Süreyya Önder Nazmi Gür Altan Tan
İstanbul Van Diyarbakır
Erol Dora Özdal
Üçer Mülkiye
Birtane
Mardin Van Kars
Ertuğrul Kürkcü Pervin
Buldan Demir
Çelik
Mersin Iğdır Muş
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 Sıra
Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkındaki Kanun Tasarısının 5. maddesinin 1inci
fıkrasının 2inci cümlesinin sonunda yer alan
yapılabilir ibaresinin yapılır şeklinde
değiştirilmesini; 2inci fıkrasının (2) Birinci
fıkrada belirlenenler dışında olup riskli yapıyı
kullanmakta olan kişilere de birinci fıkra hükümleri uygulanır
ve ayrıca enkaz bedeli ödenir. şeklinde değiştirilmesini;
3üncü, 4üncü ve 5inci fıkraların madde metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Prof. Dr. Haluk Eyidoğan Yıldıray Sapan Ali Sarıbaş
İstanbul Antalya Çanakkale
İhsan
Kalkavan Haydar
Akar Müslim
Sarı
Samsun Kocaeli İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE
(İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Kim konuşacak?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Müslim Sarı, efendim.
BAŞKAN Sayın Sarı,
buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
MÜSLİM SARI (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, 180
sıra sayılı Yasa Tasarısıyla ilgili düşüncelerimi
açıklamak üzere 5inci maddesindeki önerge çerçevesinde söz
almış bulunuyorum.
Bir defa yasanın geliş
şekli en büyük eleştiri konularından biri. Bu yasanın çok
ciddi bir mali yük oluşturacağı ya da bütçe kalemleri ile gelir
artırıcı ya da gider azaltıcı birçok önemli
ilişki içine gireceği açıktır ancak bu yasanın bir
Plan ve Bütçe Komisyonu olarak Plan ve Bütçe Komisyonunda
değerlendirilmemesini, bunun mali boyutunun ve mali portresinin
çıkartılmamasını çok büyük bir eksiklik olarak görüyorum
Sayın Bakan.
Sayın Bakana sormak istiyorum: Bu
yasanın mali dengeler üzerindeki etkisi ne olacak? Bununla ilgili bir etki
analizi yapıldı mı? Toplam bütçe üzerindeki yükü ne olacak ya da
bütçenin gelir ve gider kalemleriyle nasıl ilişkilendirilecek?
Biliyorsunuz bundan yaklaşık iki-üç ay önce 2012 mali yılı
bütçesini kabul ettik ve 2012 mali yılı bütçesi çerçevesi içerisinde
yasanın yaratacağı ne gibi etkilerin olacağını
şu an için bilemiyoruz. Dolayısıyla, bunun mali boyutunun
öncelikle tartışılması ve bütçeye ne gibi bir yük
getireceği ya da gelir artıcı bir ilişkisi varsa ne tür bir
gelir artışı ilişkisi içinde olacağını
tartışmamız gerekirdi ancak bu kanun yapma tekniğindeki
bozukluk, biliyorsunuz, yanlış ve usule uygunsuzluk, AKP
hükûmetlerinin genel olarak yaptığı bir şey.
Dolayısıyla, bunu yadırgadığımı bir Plan ve
Bütçe Komisyonu üyesi olarak belirtmek istiyorum.
İkinci olarak söylemek
istediğim şey şudur: Yasanın geneline
baktığımız zaman, kamu ile birey arasındaki hukuk
ilişkileri açısından kamunun çok güçlü bir pozisyonda
tutulduğunu, buna karşılık bireysel hakların, hukuk
süjesi olarak bireylerin haklarının çok ciddi şekilde minimize
edildiği ve en aza indiğini yasanın bütün maddelerinde görmek
mümkündür.
Aslında, 5inci maddeye bakarsak
bile, sırf 5inci madde içinde bile bunun genel yanlarını ve
genel eğilimlerini görebiliriz. Örneğin, 5inci maddenin birinci
fıkrasında, yıkımla ilgili olarak bir anlaşmadan
bahsedilmektedir ancak bu anlaşmanın içeriğiyle ilgili,
yapılma yöntemiyle ilgili herhangi bir açıklık ve belirginlik
söz konusu değildir. Dolayısıyla, sadece idarenin takdirine
bırakılmış bir anlaşmadan bahsedilmektedir. Yine,
aynı şekilde geçici konut veya iş yeri tahsisi veya kira yardımı
yapılabilir ibaresi, söz konusu yasanın muhataplarıyla
yapılabilir ibaresi bir belirginlik içermemektedir. Dolayısıyla,
idare, böyle bir anlaşmanın koşullarını ve
şartlarını, içeriğini, kimlerle anlaşma
yapılıp yapılamayacağını açık bir biçimde
kullanabilmekte ve geniş bir takdir yetkisiyle karşı
karşıya bulunmaktadır. Bu, özel hukuk kişilerini ya da kat
maliklerini ya da bu yasadan etkilenecek olan kişilerin hukuk
karşısında gücünün önemli ölçüde
azaltıldığını ve minimize edildiğini ya da en
azlaştırıldığı göstermektedir.
Örneğin, 5inci maddesinin ikinci
fıkrası ki bu aslında gecekonducularla ilgilidir, bunlara
yapılacak yardımlar, bunlarla yapılacak anlaşma ve
bunların enkaz bedeliyle ilgili olarak yine açık hükümler yoktur ve
bu, ilgili bakanın önerisiyle, Bakanlar Kurulunun yetkisine
bırakılmıştır. Yani yıllardır buralara emek
harcayan, buralarda yaşayan, buraların dokusunun bir parçası
olan gecekonducuların açık bir biçimde ayrı tutulması
-5inci maddesinin birinci fıkrasıyla ayrı tutulması-
hakkaniyete uygun değildir diye düşünmekteyiz. Dolayısıyla,
buradaki gecekonducularla ilgili geniş bir yetkinin Hükûmete verilmesini
de doğru bulmuyoruz. Burada da bir belirginliğin olması
kaçınılmaz gözükmektedir.
Hakeza, 5inci maddenin geri kalan
fıkralarına baktığımız zaman üçüncü
fıkrası, dördüncü fıkrası ve beşinci
fıkrası, anlaşma sağlanmazsa eğer kamu otoritelerinin
yetkilerini, yıkım konusundaki yetkilerini düzenlemektedir. Esasen
anlaşmaya sadece bir fıkra atfedilip anlaşma
dışındaki hükümlere üç fıkra atfedilmesi bile aslında
anlaşmayla yapılması gereken, uzlaşmayla
yapılması gereken bir yasanın, bunun ötesinde tamamen kamu
otoritelerine yetki geçirilmiş ve onların yetkileriyle birlikte
yapılmış olduğunu, düzenlenmiş olduğunu
göstermesi açısından ilginçtir. Yasanın ruhunu ve bütün
maddelerine sinmiş olan yanını göstermesi açısından
ilginçtir. Dolayısıyla, biz üçüncü, dördüncü ve beşinci
fıkraların çıkartılması, birinci fıkradaki
anlaşmanın içeriğinin objektif kriterlere göre
tanımlanması, bu çerçevede belirli bir sayının oraya
konulması, bir nisabın konulması -ki bu nisabın üçte 2
olduğunu düşünüyoruz, bu tartışılabilir- ve 5inci
maddenin birinci fıkrasının cümlesinin sonunda idareye
tanınan geniş takdir yetkisinin kısıtlanması ve
yapılabilirin yapılır olarak düzenlenmesi ve
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız.
MÜSLİM SARI (Devamla) - ...5inci
maddenin ikinci fıkrasında da o kapsamdaki kişilerin,
kişilere verilmiş olan Bakanlar Kurulu yetkisinin aynı birinci
fıkrada olduğu gibi düzenlenmesini talep ediyoruz ve önerilerimize
destek bekliyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Sarı.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi okutacağım iki
önerge aynı mahiyettedir. Bu önergeleri okutup birlikte işleme
alacağım. Önerge sahiplerinin istemleri hâlinde ayrı ayrı
söz vereceğim.
İlk önergeyi okutuyorum, ikinci
önergenin sadece imza sahiplerini okutacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
180 sıra
sayılı kanun tasarısının 5. Maddesinin 1.
Fıkrasında geçen yapılabilir ibaresinin yapılır
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Sırrı Süreyya Önder (İstanbul) ve
arkadaşları
Diğer önergenin imza sahibi:
D. Ali Torlak (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon bu
okuttuğum iki önergeye katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE
(İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Kim konuşacak?
DEMİR ÇELİK (Muş)
Özdal Üçer
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Üçer.
ÖZDAL ÜÇER (Van) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; değişiklik önergesiyle
ilgili söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu selamlıyorum.
Aslında, bu yasanın tümüne bakıldığında,
bu yasa afetten zarar görmüş kişilerin, kurumların
zararını karşılamak yerine Afetten nasıl rant
sağlanabilir ve bu konuda devlet otoritesi, kamu otoritesi nasıl araç
olarak kullanılabilir?in hesabı yapılmaktadır. Orman
alanlarını nasıl yapılanmaya açar, müteahhitlere
satarım; depremde riskli bölge diye tanımlanan bölgeleri nasıl
rantabl olarak kullanabilirim? hesabıyla yapılmakta olan bir yasa
olduğu için kesinlikle halkın faydasına olmayan bir
yasadır.
En yakın afet ilimiz Vanda
yaşandığı için aslında bu yasanın fiilî
uygulaması Vanda yapıldı. Bu yasa Vanda yaptıkları
fiilî uygulamanın yasal bir şekle bürünmesi için
çıkarılmakta. Şimdi, Van neden afet bölgesi ilan edilmedi? Çünkü
afet bölgesi ilan edilmiş olsaydı, her kurumun, belediyelerin,
bakanlıkların, bakanlıklara bağlı kurumların
kendi yaralarını sarabilmesi için özel bütçe giderlerinin olması
gerekecekti ve bu konuda zorunlu yatırımlar olacaktı, zorunlu
bütçeler oluşturulmuş olacaktı. Ama bunun yerine, keyfî bir
şekilde, vatandaşın vermiş olduğu yardıma bile el
koyarak onu keyfî bir şekilde kullanmanın hesabı
yapıldı. Bunca zaman geçmesine rağmen Konteynerlerde kalmayan
insan yok. dendi. Peki, onca nüfus nereye gitti? Bunlar geldikleri vakit
nerede kalacaklar? Neden çıkarıldılar?
Evet, hasar tespitleri
yapılıyor. Ama hasar tespitinde Muradiyede, Van milletvekillerinden
Muradiyeli olan milletvekilinin yakınları neden afetten zarar
görmedikleri hâlde afetten zarar görmüş gibi bir uygulamaya tabi
kalıyorlar? Afetten zarar gördüğü hâlde dışarıda,
soğukta, eksi 20 derece çadırda barınmaya
çalıştığı hâlde vatandaş neden afetten zarar
görmemiş muamelesi görüyor?
Yem yardımından bahsetti
sayın vekilimiz. Evet, aslında yanlış bir cümle kurgusu.
Yani Vanda yapılanlar neden Simavda yapılmıyor,
İstanbulda yapılmıyor değil. Nasıl ki Simavda bir
şeyler yapılmadıysa, nasıl ki İstanbulda bir
şeyler yapılmadıysa Vanda da bir şeyler
yapılıyormuş gibi gösterilip bir şeyler
yapılmadı.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) El
insaf ya! El insaf!
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) Size cevap verip
zamanı harcamak gerekmediğini düşünüyorum.
Şimdi, peki, el insafsa,
Muradiyedeki yardımları açıklar mısınız? Neden
Canik köyü en çok zarar görmüş köy olmasına rağmen o köyden
çıkmış diye o köylüye yem desteği verilmiyor? Bunun
belgelerini dökeriz ama sizin için bir anlam ifade etmez çünkü rant
sağlamazsınız bundan.
Şimdi, vatandaşın
vermiş olduğu milyonlarca lira kalem kalem nereye harcandı bunun
hesabını verebilecek misin? O zaman sana el insaf olur.
Açıklayabilirsen, ben senin el insafın karşısında
istifa ederim eğer açıklayabilirsen. Açıklayamazsan istifa
etmeye hazır mısın?
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
İstifa etme, etme. İyi arkadaşsın. (AK PARTİ
sıralarından gülüşmeler)
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) Ben iyiyim, sen
de iyi olsan keşke.
Değerli arkadaşlar,
şimdi, tabii, insanların acısı size komik geliyor. Gülün.
Vanlılar da size gülecek, Kütahya Simavlılar da size gülecek,
İstanbul da size gülecek. Siz zaten gülünecek hâlinize
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum)
İstismar etme.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) Gülünç hâlinizle
halka gülüyorsunuz ya, bu halk size gülecek hem de katıla katıla
gülecek.
Şimdi, hangi anlatsam
yolsuzluğu zaman yetmeyecek. Esnafa yardım edilmiş diyor.
Hayır. Bakan tamamen bu ihaleleri kendi yakınlarına
vermiştir. Özellikle seçmiş olduğu -gelsin- hangi ihale hangi
şirkete ve hangi şahsa verilmiştir, bunları belgeleriyle
birlikte inceleyelim.
Şimdi
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Belgeleri savcılığa ver.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla)
Savcılığı da görevden alırsınız, merak etmeyin.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) Savcılar da
görevden alındı bu ülkede.
Selamlar. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Üçer,
teşekkür ederiz.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Gitme, gitme, belgeleri savcılığa ver!
ÖZDAL ÜÇER (Van) Belgeleri versem sen
yorgan yaparsın.
BAŞKAN Kim konuşacak acaba?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Mehmet
Erdoğan.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Erdoğan.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
180 sıra sayılı Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısının 5inci
maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önergeyle ilgili grubumuz
adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Tabii, bütün kanunlarda olduğu
gibi iktidar alışkanlıklarından vazgeçemiyor. Şimdi,
kanun önünde herkes eşittir. Tasarıda Anlaşma ile tahliye
edilen yapıların mâliklerine veya mâlik olmasalar bile kiracı
veya sınırlı aynî hak sahibi olarak bu yapılarda ikamet
edenlere veya bu yapılarda işyeri bulunanlara geçici konut veya
işyeri tahsisi ya da kira yardımı yapılabilir. hükmü yer
almaktadır. Bu ifade içerisinde bir keyfîlik
barındırmaktadır. Devlet, herkese eşit davranmak
durumundadır. Bu durumda ya yapılır diyeceğiz ya da
yapılmaz diyeceğiz. Yapılabilir işi, işin bir defa
belirsizliğini, keyfîliğini, yandaşa, yoldaşa kolaylık
sağlamanın işaretini bize göstermektedir.
Kira yardımının hangi
kriterlere göre yapılacağı da gene kanunda hiçbir şekilde
belli değildir. Bu kanun, ülkemizin önemli bir sorununa çözüm üretiyor
gibi gösterilmektedir ancak iktidar on yıldır bu konuda
alınması gereken tedbirlerin çoğunu almamıştır.
Ülke topraklarımızın önemli bir kısmı afet riski
altındadır. Bu bakımdan, nerelere yerleşim yapılacağı,
yapılmasının uygun olacağı, nerelere yerleşim
yapılmasının uygun olmayacağına dair, on
yıllık iktidarınız döneminde kapsamlı bir
çalışma yaparak Türkiye'deki belediyelere bu konuda
ciddi bir bilgilendirme ve gerekli yönlendirme çalışmasını
bugüne kadar yapmadınız. Yine, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı kendi asli görevi olan kadastro
çalışmalarını tamamlamadı bugüne kadar. Kadastro
çalışmalarının tamamlanmaması imar çalışmalarını
aksatmıştır. 2/B konusu on yıllık
iktidarınız döneminde çözüme kavuşturulmamıştır.
Bu da ülkemizin önemli bir bölgesinde imar konusunu çözümsüz
bırakmıştır.
Buradan gelmek istediğim şudur: Mevcut
yapıları yeniden düzenlemeden önce, mevcut yapıları,
kentleri dönüştürmeden önce, şu anda yapılmakta olanları
önce sağlam yapmayı becermemiz lazım. Bu da sizin göreviniz,
bugüne kadar bu konuda hiçbir şey yapmadınız. Ancak bundan önce,
ülkemizdeki imar çalışmalarının yapılarak yeni
yapılan yapıların düzenli, sağlam ve afetlere
karşı dayanıklı olmasının sağlanması
çok önem arz etmektedir. Bu vesileyle, kaçak yapılaşmanın da önü
alınabilir.
Bugün Türkiye'de ciddi bir kaçak yapılaşma
sorunu vardır. Bu sorunun temelinde de imar planlarının
yetersizliği, gerçekçilikten uzak bir şekilde yapılması
yatmaktadır ama tabii ki imar planlarının yapılabilmesi
için de bazı meselelerin çözülmesi lazım. İmar
planlarının yapılabilmesi için
Mesela kendi mensubu
olduğum Muğla ilindeki sorunlardan size birazcık bahsedeyim:
Muğla ilinin nüfusunun yüzde 58i köylerde yaşıyor. Ancak
yukarıda bahsettiğim gibi kadastro çalışmalarının
tamamlanamaması, 2/B sorununun bugüne kadar çözümlenememesi,
kıyı mevzuatı, sit alanları gibi sebeplerle
Muğlanın köylerinde vatandaşlarımız kendilerine ya da
çocuklarına ev yapamamaktadır çünkü bu bahsettiğim
eksikliklerden dolayı Muğlanın köylerinde imar planları
gerçekleştirilememiştir bugüne kadar. Dolayısıyla
vatandaş yapısını kaçak yapmakta. Yapı kaçak
yapılınca hem vatandaş bir sürü cezai yaptırımla
karşı karşıya kalmaktadır hem de yapı kaçak
olduğu için bu yapılar denetlenemediği için Muğlada
yaşanacak bir depremde, bir selde bu yapıların ciddi zararlar
görmesi maalesef engellenemeyecektir.
Ayrıca, kentsel dönüşüm yapılırken, siz
bugüne kadar ilçe belediyelerinin çoğunu kentsel dönüşüm yapamaz hâle
getirdiniz çünkü büyükşehir belediyelerinden izin almadan hiçbir ilçe
belediyesinin kentsel dönüşüm yapması mümkün değil. Siz, önce,
kentsel dönüşüm yapmak isteyenlerin önünü açmak varken, bütün yetkileri
kendinizde toplayarak aslında bir kentsel dönüşüm, bir afetin
engellenmesi değil, yeni bir afetin kapısını da
aralamaktasınız.
Bu vesileyle, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Erdoğan.
İki önergeyi birlikte oya
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
5inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
5inci madde kabul edilmiştir.
6ncı madde üzerinde dört önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 sıra
sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkında Kanun Tasarısının 6 ncı maddesinin 1 inci
fıkrasının ikinci cümlesindeki "ayni ve şahsî
haklar" ibaresinden önce gelmek üzere taşınmazın
niteliği," ibaresinin ve üçüncü cümlesinden sonra gelmek üzere
"bu parsellerin malikleri tarafından değerlendirilmesi
esastır. Bu çerçevede," ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Akif Hamzaçebi Haluk Eyidoğan İhsan
Kalkavan
İstanbul İstanbul Samsun
Sakine Öz Mehmet
Doğan Kubat Doğan
Şafak
Manisa İstanbul Niğde
Yıldıray
Sapan
Antalya
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
180 Sıra Sayılı Afet
Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun
Tasarısının 6 ncı maddesinin (1) fıkrasının
beşinci cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Sadir Durmaz Şefik
Çirkin Mehmet
Erdoğan
Yozgat Hatay Muğla
Mesut Dedeoğlu D. Ali Torlak
Kahramanmaraş İstanbul
(1) "Bu
karara katılmayanların bağımsız bölümlerine
ilişkin arsa payları, çoğunluk hissedarların kararına
göre yargı yolu açık olmak kaydıyla verilir. Yargı
kararı hak sahibi lehine sonuçlandığı takdirde, hak sahibi
zarara uğramışsa bakanlıkça yasal faizi ile birlikte tazmin
edilerek ödenir.
TBMM Başkanlığına
180 sıra sayılı kanun
tasarısının 6. Maddesinin 1. Fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
"Riskli veya rezerv alan olarak
strateji planında gösterilen ve eylem planı doğrultusunda
üzerindeki bina yıkılarak arsa hâline gelen taşınmazlarda
daha önce kurulmuş olan kat irtifakı veya kat mülkiyeti, ilgililerin
muvafakatleri gözetilerek bakanlığın talebi üzerine ilgili tapu
müdürlüğünce resen terkin edilerek, önceki vasfı ile
değerlemede bulunularak veya mâlik ile yapılan anlaşmanın
şartları tapu kütüğünde belirtilerek mâlikleri adına
payları oranında tescil edilir. Bu taşınmazların
sicilinde bulunan aynî ve şahsî haklar ile temlik hakkını
kısıtlayan veya yasaklayan her türlü şerh hisseler üzerinde
devam eder. Plan dahilinde belirlenen uygulama alanında cins
değişikliği, tevhit ve ifraz işlemleri Bakanlık veya
İdare tarafından resen yapılır veya
yaptırılır. Parsellerin tevhit edilmesine, münferit veya
birleştirilerek veya imar adası bazında uygulama
yapılmasına, yeniden bina yaptırılmasına ilişkin
kararlar plan notları ve kararlarında; payların
satışına, kat karşılığı veya
hâsılat paylaşımı ve diğer usûller ile yeniden
değerlendirilmesine ilişkin yöntemler alan yönetimi
oluşturularak kararlaştırılır. Alan yönetiminin
nasıl yapılacağına ilişkin usul ve esaslar
yönetmelikle düzenlenir. Bu karara katılmayanların
bağımsız bölümlerine ilişkin arsa payları,
Bakanlıkça rayiç değeri tespit ettirilerek bu değerden az
olmamak üzere anlaşma sağlayan diğer paydaşlara açık
artırma usûlü ile satılır. Bu suretle paydaşlara
satış gerçekleştirilemediği takdirde, bu paylar,
Bakanlığın talebi üzerine, tespit edilen rayiç bedeli de
Bakanlıkça ödenmek kaydı ile tapuda Hazine adına resen tescil
edilir ve yapılan anlaşma çerçevesinde değerlendirilmek üzere
Bakanlığa tahsis edilmiş sayılır veya Bakanlıkça
uygun görülenler TOKİye veya İdareye devredilir. Bu durumda,
paydaşların kararı ile yapılan anlaşmaya uyularak
işlem yapılır. "
Sırrı
Süreyya Önder Nazmi
Gür Altan
Tan
İstanbul Van Diyarbakır
Demir
Çelik Erol
Dora Mülkiye
Birtane
Muş Mardin Kars
İdris
Baluken Özdal
Üçer Ertuğrul
Kürkcü
Bingöl Van Mersin
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 Sıra
Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkındaki Kanun Tasarısının 6. maddesinin
"3'üncü" fıkrası "1'inci" cümlesindeki
"konut sertifikası verilebilir " ibaresinin "konut
sertifikası verilir", "2'nci" cümlesindeki kredi
verilebilir" ibaresinin "kredi verilir", "3'üncü"
cümlesindeki "borçlandırma suretiyle de verilebilir" ibaresinin
"borçlandırma suretiyle verilir" şeklinde
değiştirilmesini; "4'üncü" fıkrasının
"(4) Riskli alanlarda, rezerv yapı alanlarında ve riskli
yapıların bulunduğu taşınmazlar üzerinde
yapımı gerçekleştirilen konutların bedelleri, proje
uygulamalarının yapıldığı illerdeki mevcut
ekonomik durum, tabii afetin ortaya çıkardığı durumlar,
konut, rayiç ve enkaz bedelleri ile uygulama alanındaki kişilerin mal
varlığı ve geliri göz önünde bulundurularak, yapım
maliyetlerinin altında tespit edilebilir ve sosyal donatı ve
altyapı harcamaları uygulama maliyetine dâhil edilmez."
şeklinde değiştirilmesini; "5'inci"
fıkrasında "Bakanlık" ibaresinden sonra gelmek üzere,
"5216 sayılı Büyükşehir, 5393 sayılı Belediyeler
ve 5302 sayılı İl Özel İdareleri Kanunlarının
yerel yönetimlere tanıdığı yetkiler saklı kalmak üzere"
ibaresinin madde metnine eklenmesini; "6'ncı"
fıkrasında yer alan "ve gerek görülmesi hâlinde bu
standartları plan kararları ile tayin etmeye ve özel standartlar
ihtiva eden planlar yapmaya, onaylamaya ve kent tasarımları hazırlamaya"
ibaresinin metinden çıkartılmasını; "7'nci"
fıkrasında yer alan "Bakanlık, TOKİ veya"
ibaresinin metinden çıkartılmasını; "9'uncu"
fıkrasının "2'nci" cümlesindeki "Bu davalarda
yürütmenin durdurulmasına karar verilemez. ibaresinin metinden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Prof. Dr. Haluk Eyidoğan Yıldıray
Sapan Ali
Serindağ
İstanbul Antalya Gaziantep
İhsan Kalkavan Müslim
Sarı Haydar
Akar
Samsun İstanbul Kocaeli
Ali
Sarıbaş
Çanakkale
BAŞKAN Komisyon bu en son
okuttuğum önergeye katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE
(İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Serindağ,
buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 180 sıra
sayılı Yasa Tasarısının 6ncı maddesi üzerinde
verilen bir değişiklik önergesiyle ilgili olarak söz almış
bulunuyorum. Hepinizi şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, bizim
verdiğimiz değişiklik önergesi yarım sayfa, madde 2,5
sayfa, hatta 3 sayfa, bize verilen süre beş dakika. Yani bu beş
dakikada bu değişiklik önergesini size izah edeceğim, madde
üzerindeki görüşlerimi açıklayacağım. Bunun mümkün
olmadığını siz biliyorsunuz.
Şimdi, Sayın Başkan dün
bir ifadede bulunmuştu, demişti ki: Biz milletvekillerinin
katkısını bekliyoruz. Ben de kendisine bir soru
yöneltmiştim, demiştim ki: Bu durumda siz ne biçim, ne kadar bir
katkı bizden bekliyorsunuz? Soruya yanıt alamadım çünkü soruya
verilecek herhangi bir yanıt yok. Siz ne yapıyorsunuz? Türkiye Büyük
Millet Meclisini bir formalitenin yerine getirildiği bir kurum gibi
göstermek istiyorsunuz, görmek istiyorsunuz. Size dostça bir tavsiyede
bulunuyorum: Bu çok sakıncalı bir gidiştir. Tüm kanunları
temel kanun olarak getiriyorsunuz buraya.
Şimdi, bu tasarı dört
komisyona havale edildi: İçişleri Komisyonuna havale edildi, Adalet
Komisyonuna havale edildi, Plan ve Bütçe Komisyonuna havale edildi, bir de asli
komisyona havale edildi, üç komisyonda görüşülmedi. Peki, üç komisyonda
görüşülmemesinin nedeni ne? Ne sakıncası var? Komisyonlar nedir?
Komisyonlar ihtisas yerleridir. Komisyonlar milletvekillerinin birikimlerini o
tasarıya aktarabileceği yerlerdir. Siz, milletvekillerinin
görüşlerinden yararlanmak istemiyorsanız, birikimlerinden yararlanmak
istemiyorsanız, diğer partilerin görüşlerini dikkate almak
istemiyorsanız, o zaman biz Türkiye Büyük Millet Meclisini nasıl çalıştıracağız?
Değerli arkadaşlarım, bu gidiş iyi bir gidiş
değil. Bu gidişe bir an önce son vermelisiniz.
Şimdi, bu madde neyi içeriyor? Bu
madde, bir defa yurttaş iradesini dışlıyor. Bu madde,
Bakanlığa ayrım yapmaya imkân sağlayan düzenlemeler
getiriyor. Nasıl diyor? Konut sertifikası verilebilir. Başka
ne olabilir? Borçlandırma suretiyle de verilebilir. Bu verilebilirin
mefhumu muhalifinden verilmeyebilir anlamı da çıkar. Değerli
arkadaşlarım, vatandaşlar arasında bir ayrım
yapılmasını imkânsız hâle getirecek düzenlemeler
yapmamız lazım.
Daha başka neler var? Tüm
yetkileri Çevre ve Şehircilik Bakanlığında topluyorsunuz,
plan yapma standartlarını, plan standartlarını Çevre ve
Şehircilik Bakanlığına veriyorsunuz. Tamam, verilebilir
ancak bir de plan yapma yetkisi veriyorsunuz. O zaman hani siz, yerel
yönetimleri güçlendirecektiniz, hani yerel yönetimlerin görevlerini
artıracaktınız, hani yerel yönetimlerin idari ve mali
kapasitelerini, teknik kapasitelerini artıracaktınız? Ne oldu,
niye değiştiniz? Çünkü bunda farklı bir düzenleme var.
Ne var? Siz de biliyorsunuz ki
Türkiyede bu yasayla 7 milyon konutun yıkılması ve yeniden
yapımı söz konusu. Hâlbuki, Japonların katkısıyla
yapılmış bir araştırma var. Türkiyede deprem riski
taşıyan 1 milyon 900 bin civarında konut var. Peki, niye 7
milyon konutu yıkma ihtiyacı hissediyorsunuz? 7 milyon konutun
yapım bedeli yapılan hesaplamalara göre, arkadaşlar, 840 milyar
lira, yani eski parayla 840 katrilyon lira ve bunu ne yapıyorsunuz? Devlet
İhale Kanununun dışına çıkarıyorsunuz,
çıkarmıyorsunuz da
21inci maddeye göre işlem yapma
imkânını sağlıyorsunuz. 21inci madde nedir? 21inci madde,
pazarlık usulüdür. Sayın Bakan diyor ki. Biz gene yarışma
düzenleyeceğiz. Peki, ilan yapacak mısınız? Yok, ilan
yapmayacaksınız, çağıracaksınız, size yandaş
olan firmaları davet edeceksiniz, ondan sonra da pay edeceksiniz. Bu,
Türkiyeye yakışmıyor arkadaşlar. Türkiye artık uygar
bir ülke olmak zorunda. Bu, Türkiyeye yakışmıyor. İhale
Kanununu işinize geldiği gibi değiştiriyorsunuz. Zannediyorum
20yi aşkın değişiklik yapıldı doğrudan, bu
tür dolaylı değişikliklerle 40ı aştı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
O zaman, bu kadar değişiklik yapıyorsanız, bu yasayı
niye çıkardınız?
BAŞKAN Lütfen selamlayınız.
Buyurun.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Toparlıyorum Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlarım, bu
nedenle, biz, AKP Grubunu, Türkiye Büyük Millet Meclisini
çalıştırmaya davet ediyoruz. Komisyonlar
çalışsın, komisyonlarda herkes görüşünü ifade etsin, tüm milletvekilleri
konuşsun. Komisyonlara, kavga çıkarmak üzere değil,
görüşlerimizi ifade etmek üzere gidelim. Hepimiz için söylüyorum, gidelim,
görüşlerimizi ifade edelim. On gün sonra bir tasarı çıksa ne
olur arkadaşlar, dünya mı yıkılır? Ne olurdu, dünya mı
yıkılırdı? Hiçbir şey olmazdı ve bu kadar
gerginlik de ortaya çıkmazdı. Yani şimdi, biz, bir hafta sonra
gelecek tasarıyı bir hafta sonra getirebilseydik dünya mı
yıkılırdı? Hiçbir şey olmazdı, kavga da
çıkmazdı, milletvekilleri görüşlerini ifade ederlerdi.
Biliyorum, sizin muhalif görüşlere pek ihtiyacınız yok, siz öyle
düşünüyorsunuz ama yanlış düşünüyorsunuz çünkü çok
yanlış yapıyorsunuz. Mesela, Alt Komisyon Başkanı,
çıktı diyor ki: Efendim, gelen teklifle ilgili olarak yüzde 70
değişiklik yaptık.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Serindağ.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Madem iyi bir teklifti de niye bu kadar değişiklik yaptık?
Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
180 sıra sayılı kanun
tasarısının 6. Maddesinin 1. Fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
"Riskli veya rezerv alan olarak
strateji planında gösterilen ve eylem planı doğrultusunda
üzerindeki bina yıkılarak arsa hâline gelen taşınmazlarda
daha önce kurulmuş olan kat irtifakı veya kat mülkiyeti, ilgililerin
muvafakatleri gözetilerek bakanlığın talebi üzerine ilgili tapu
müdürlüğünce resen terkin edilerek, önceki vasfı ile
değerlemede bulunularak veya mâlik ile yapılan anlaşmanın
şartları tapu kütüğünde belirtilerek mâlikleri adına
payları oranında tescil edilir. Bu taşınmazların
sicilinde bulunan aynî ve şahsî haklar ile temlik hakkını
kısıtlayan veya yasaklayan her türlü şerh hisseler üzerinde
devam eder. Plan dahilinde belirlenen uygulama alanında cins
değişikliği, tevhit ve ifraz işlemleri Bakanlık veya
İdare tarafından resen yapılır veya
yaptırılır. Parsellerin tevhit edilmesine, münferit veya
birleştirilerek veya imar adası bazında uygulama
yapılmasına, yeniden bina yaptırılmasına ilişkin
kararlar plan notları ve kararlarında; payların
satışına, kat karşılığı veya hâsılat
paylaşımı ve diğer usûller ile yeniden
değerlendirilmesine ilişkin yöntemler alan yönetimi
oluşturularak kararlaştırılır. Alan yönetiminin
nasıl yapılacağına ilişkin usul ve esaslar
yönetmelikle düzenlenir. Bu karara katılmayanların
bağımsız bölümlerine ilişkin arsa payları,
Bakanlıkça rayiç değeri tespit ettirilerek bu değerden az
olmamak üzere anlaşma sağlayan diğer paydaşlara açık
artırma usûlü ile satılır. Bu suretle paydaşlara
satış gerçekleştirilemediği takdirde, bu paylar,
Bakanlığın talebi üzerine, tespit edilen rayiç bedeli de
Bakanlıkça ödenmek kaydı ile tapuda Hazine adına resen tescil
edilir ve yapılan anlaşma çerçevesinde değerlendirilmek üzere
Bakanlığa tahsis edilmiş sayılır veya Bakanlıkça
uygun görülenler TOKİye veya İdareye devredilir. Bu durumda,
paydaşların kararı ile yapılan anlaşmaya uyularak
işlem yapılır. "
Sırrı
Süreyya Önder (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE
(İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın Çelik,
buyurunuz efendim.
DEMİR ÇELİK (Muş)
Sayın Başkan, çok saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi Barış ve Demokrasi Partisi ve
şahsım adına saygıyla selamlıyorum. Afet Riski
Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun
Tasarısının 6ncı maddesine ilişkin
düşüncelerimizi ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum.
Hepinizin bildiği üzere, ülkemiz
topraklarının yüzde 92si afet riskiyle karşı
karşıya olan, dolayısıyla yüzde 8lik nokta da -deprem
başta olmak üzere- bir kısım yer altı hareketlerinin
dışında olan topraklar. 75 milyonu yüzde 8lik bir alana
yerleştirebilmenin ne mantıki ne ahlaki ne de sosyolojik bir
gerçekliği söz konusu değilken, sorun, yüzde 92ye tekabül eden
riskli alanlarda sağlıklı, güvenilir yapıları
inşa etmekten başka çıkar yolumuzun olmadığı
gerçeği, 1999 Ağustos depreminden bu yana bilim
insanlarının her gün ama her gün kulağımıza fısıldadığı
bir gerçekti. Üzerinden on üç yıl geçmiş olmasına rağmen
hiçbir şeyin yapılmamış olması, tam da yeni bir
anayasa yapacağımız iddiasında bulunduğumuz bir
noktada yapmayı düşündüğümüz özgürlükçü demokratik anayasa
özlemiyle çelişen, onunla örtüşmeyen nitelikte ve özellikte bir
yasayla biz geleceğimize prangalar, ayak bağı
oluşturmanın arayışı içerisindeyiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; değişen dünya koşulları, katı
merkeziyetçi devletler yerine ademimerkeziyetçi yerindenlik ilkesine doğru
hızla evrilirken, Avrupa Birliği Yerel ve Bölgesel Özerklik
Şartı çerçevesinde yerele yetki devri zorunluluk noktasına
gelmişken tarihsel, siyasal, kültürel noktada, biz yetkiyi, yerelden, yani
üç bin belediyeden, seksen bir il genel meclisinden alıp öncelikle Çevre
ve Şehircilik Bakanlığına, sonrasında da Bakanlar
Kuruluna, yani Ankaraya, yani merkezî yapıya hapsediyoruz. Bu demokratik
değil. Bu, halkın iradesini, yerelde ve yerinde yaşayan
halkın temel taleplerini merkezî bürokratik ilişkiye tabi tutmaktır.
Bu anlamıyla görünen o ki, durumu kurtarmak, mevcut var olan durumun bir
kısım çıkarlarını, toplumun değerlerine
rağmen birilerine sunmaktan ibaret bir değişiklikten öteye
gitmeyecektir.
Bakınız, ülkemiz tarım
ve hayvancılık ülkesi. Meraları, stepleri, yaylaklarıyla
tüketilen ve giderek de hayvancılığın bitirilmesi
noktasına getirdiğimiz ülkede, bu yasa, zeytinciliğin,
meranın, hayvancılığın, kültür ve tarihî
değerlerinin ve varlıklarının, SİT ve kıyı
alanlarının hiçe sayılarak bir kısım çıkar odaklarının
menfaatine dönük bir yasa düzenlemesinden öteye gitmeyecektir. Vicdani
değil, ahlaki değil, insani değil, günümüzün sorunuyla
örtüşen, bütünleşen bir özelliği ve niteliği yoktur. Burada
insan yok, toplum yok, varsa yoksa bir kısım hiyerarşik ilişki
ve o hiyerarşik ilişki içerisinde yer alan yapıların,
odakların ve kişilerin bir kısım çıkara dayalı
ilişkilerini garanti altına almaktır, sağlamaktır. Bu
anlamıyla da katılımcı değil.
Bakın, bu yasanın
oluşturulması sürecine ilgili meslek odaları, üniversiteler ya
da yerel yöneticiler katılmış, dâhil edilmiş, onlarla
tartışılmış bir süreç tüketilmemiştir. Onlara
rağmen yapılmak istenen, 75 milyon insanımızın
iradesinin hiçleştirilmesidir, ipotek koymadır. Olması gereken
sadece 6ncı madde ve ilgili fıkralarının
değişikliği değil, bir bütün olarak bu kanunun daha
demokratik, daha katılımcı bir kısım süreçler
tüketildikten sonra buraya getirilmesiydi ama her şeyde olduğuna
benzer, MİT Yasasında, Şike Yasasında olduğuna
benzer, kişilere, kesimlere özgü kanun eşitlikçi değil,
özgürlükçü değil.
Bu anlamıyla da Barış ve
Demokrasi Partisi olarak biz, 6ncı madde noktasındaki
çekincelerimizle birlikte bütün bu kanunu doğru ve demokratik
bulmadığımızı ifade ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Çelik.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
180 Sıra Sayılı Afet
Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun
Tasarısının 6 ncı maddesinin (1) fıkrasının
beşinci cümlesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Sadir Durmaz (Yozgat) ve arkadaşları
(1) "Bu
karara katılmayanların bağımsız bölümlerine
ilişkin arsa payları, çoğunluk hissedarların kararına
göre yargı yolu açık olmak kaydıyla verilir. Yargı
kararı hak sahibi lehine sonuçlandığı takdirde, hak sahibi
zarara uğramışsa bakanlıkça yasal faizi ile birlikte tazmin
edilerek ödenir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE
(İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Torlak,
buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
D. ALİ TORLAK (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun
Tasarısının 6ncı maddesiyle ilgili vermiş
olduğumuz değişiklik önergesi hakkında Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu
değişiklik önergesiyle, anlaşmaya varmayan ya da
bulunamadığı için anlaşma imkânı sağlanamayan
yapı sahiplerinin yani maliklerin haklarının korunması
amaçlanmıştır. Bu durumdaki hak sahiplerinin sayısı
üçte 1in altında kaldığı için mevcut düzenlemeye göre
taşınmazları ellerinden alınarak mülkiyet haklarına el
konulmaktadır. Bu uygulama ise sosyal devletçilik ilkesiyle eşitlik
ilkesinin zedelenmesine yol açacak uygulamaların önünü açacaktır.
Dolayısıyla, yasa tasarısında geçmişte ve günümüzde
şikâyet edilen eksikliklerin, çelişkilerin,
yanlışların doğurduğu sorunların
ayrıntılı bir biçimde ortaya konularak deneyimlerden dersler çıkarılarak
büyük bir titizlikle düzenlenmesi gerekirken bunların hiçbirine riayet
edilmeyerek toplumsal, sosyal ve hukuksal bir yapay afet yaratacak
düzenlemelerin yer aldığı görülmektedir.
Tasarının bu hâli
doğrudan veya dolaylı olarak insan haklarını ihlal edebilecek,
toplumsal hayatı dinamitleyen bir içeriktedir. Ayrıca arsa ve
yapı sahiplerinin itiraza dayalı duygusal tepkisinin cumhuriyet
savcılığına suç duyurusu yoluyla engellenmesinin hak
sahipliğine getirilen bir kısıtlama anlamı
taşıdığı unutulmamalıdır.
Bu yasa tasarısında öyle
hükümler konulmuş ki Haksızlığa
uğradığını iddia edenler dava açabilir ancak bu
davalarda yürütmenin durdurulmasına karar verilemez. diyor.
Dolayısıyla, bu kısıtlamayla İdari Yargılama
Usulü Kanununun ilgili maddeleri baypas edilerek yargı sürecine müdahale
edilmektedir.
Ayrıca tasarıda her türlü
imar planı ile tevhit ve ifraz yetkisi Bakanlığa verilmektedir.
Bu getirilen düzenlemeye göre, anlaşmaya varmayan hak sahiplerinin
yerlerinin başka ada ve parseller ile tevhit edilerek malik
sayıları artırılıp anlaşmayan hak sahiplerinin
sayıları üçte 1in altına düşürülerek ellerinden
alınamayacağının hiçbir garantisi verilmemektedir.
Dolayısıyla, herhangi bir malik kendisine ait parseli üzerinde
bulunan yapının tüm bağımsız bölümlerinin sahibi iken
parseli birleştirilerek üçte 1in altına düşen hissesiyle tüm
taşınmazını kaybedebilecek konuma düşürülmektedir.
Diğer taraftan, Bakanlık
aşırı yetkilerle donatılmış. Bu
aşırı yetkiler belki iyi idareciler elinde iyi sonuçlar
verebilir ancak idarecilere bu kadar geniş inisiyatif verilmesi, her zaman
hakkaniyetli davranılacağı anlamına gelmemektedir. Bununla
birlikte, bu yetkiyi Bakanlığın belediyelere verdiğini
düşünün, o zaman tahmin edilmesi mümkün olmayacak sonuçlar
doğuracağını düşünmek bile istemeyiz. Hatta doğru
yapılan bir işlem bile siyasi muarızlarınca
yanlış olarak kamuoyuna deklare edilerek tehlikeli sonuçlar ortaya
çıkarmayacağının hiçbir garantisi bulunmamaktadır.
Değerli milletvekilleri, bu
tasarının mevcut hâlinde yürütmenin durdurulamayacağı hükmü
getirilerek kentsel dönüşüm uygulamalarının engellenmemesi
amaçlanıyor ise verdiğimiz önerge ile de bu amaç
gerçekleştirilebilecektir. Bu önergemiz ile ayrıca çoğunluk
kararının, yargı yolu açık olmak kaydıyla, üçte 1 ve
altında olan hak sahipleri için de geçerli sayılması
sağlanmaktadır. Şayet her durumda yargının yürütmeyi
durdurması engellenmek isteniyorsa, gerçekten sözün değil hukukun
bittiği noktaya gelinmiş demektir. Bu sözüm bir abartı olarak
algılanmamalıdır, hamaset olarak algılanmamalıdır,
bunlar uygulama aşamasında hepimizin başına gelebilecek
üzücü olaylardır.
Netice itibarıyla, vermiş
olduğumuz önerge değişikliği kabul edilirse ileride istenmeyen üzücü
olayların önüne geçilmiş olacaktır, telafisi mümkün olmayan
sorunların oluşmasına engel olunacaktır, vatandaş ve
devlet barışının tesis edilmesine büyük katkı
sağlanacaktır.
Bu duygu ve
düşüncelerle değişiklik önergemize desteğinizi bekliyor,
yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Torlak.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 sıra
sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkında Kanun Tasarısının 6 ncı maddesinin 1 inci
fıkrasının ikinci cümlesindeki "ayni ve şahsî
haklar" ibaresinden önce gelmek üzere taşınmazın niteliği,"
ibaresinin ve üçüncü cümlesinden sonra gelmek üzere "bu parsellerin
malikleri tarafından değerlendirilmesi esastır. Bu
çerçevede," ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Akif Hamzaçebi (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI
İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) -
Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın
Hamzaçebi, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; kısa adıyla Kentsel Dönüşüm, uzun adıyla
Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesine
İlişkin Kanun Tasarısını görüşüyoruz. Gerçekte
sadece afet riski altındaki alanları kapsamına alan değil,
onun dışında, afet riski olmayan bölgelerde de ancak riskli
yapıların olduğu arsa ve arazilerde de kentsel dönüşümü
planlayan bir tasarıyı görüşüyoruz. Çok önemli bir tasarı.
Kentsel dönüşümü
kim yapacak? diye sorarsak, herhâlde büyük bir çoğunluğumuz
TOKİ diyecektir. Gerçekte kentsel dönüşümü Türkiyede
gerçekleştirebilecek tabii ki bir plan, program dâhilinde belediyelerin,
imar otoritelerinin yapacağı planlar dâhilinde güçlü bir özel sektör
vardır. Özel sektör bu modelin içinde olmaz ise, inşaat sektörü bu
modelde görev almaz ise biz kentsel dönüşümü gerçekleştiremeyiz.
Önerge bunu amaçlıyor.
Tasarıda özel
sektörü yasaklayan bir hüküm var mı? Hayır, özel sektörü yasaklayan açık bir hüküm
yok ama tereddüde yol açan bir anlayış veya ifade tarzı var; bu
tereddüdü gidermek gerekir. Önergeyle, özel sektörü buraya sokan, daha
doğrusu tasarıdaki, daha doğrusu maliklerin bu konuda seçim
serbestisi olduğunu ifade eden bir hükmü buraya dâhil ediyoruz. Yani
kentsel dönüşümün yapılacağı alanda, riskli
yapıların yıkılarak yerine yeni yapıların
gerçekleştirileceği bir projede maliklerin karar verme serbestisi
esastır. Malik, isterse gider bir yapımcı şirketle,
müteahhit şirketle anlaşabilir, isterse TOKİye gelir,
belediyelere gelir, Biz burada sizden yardım istiyoruz. diyebilir; bu
serbestiyi, bu özgürlüğü kendisine tanıyan bir önergedir bu.
Değerli milletvekilleri, kentsel
dönüşüm, son dönemlerde, özellikle deprem korkusu giderek daha belirgin
hâle geldikçe ve vatandaşlar tarafından hissedildikçe daha çok
kullandığımız bir kavram ve günümüz belediyeciliğinin,
günümüz kent planlamasının en önemli kavramı hâline
dönüşmüştür. Anahtar kavram diyebiliriz buna, çok sihirli bir kavram
gibi de algılıyoruz, her şeyi buna yüklemiş
durumdayız, bir sihirli değnek gibi zannediyoruz kentsel
dönüşümü, iyi planlarsak çok iyi sonuçlar alabiliriz, iyi planlamazsak
kötü sonuçlar da alabiliriz.
Deprem korkusu altında, deprem
olacak psikolojisi altında bir baskıyla, aceleyle bütün yetkileri
TOKİye verip TOKİnin her dediğini, her
yaptığını doğru kabul edersek, yanlış
kentleşmenin, yanlış yapılaşmanın örneklerini vermiş
oluruz, bundan kaçınmamız gerekir. O nedenle, malikleri
olabildiğince bu sürecin içine katmak gerekir. Malikler ne kadar sürecin
içinde olursa -kat maliki, arsa maliki, arazi maliki- bu süreç o kadar
başarılı olur yoksa kamulaştırmaya, zora dayalı uygulamalar
başarılı olmaz.
Elbette kamulaştırmanın,
acele kamulaştırmanın gerekli olacağı hâller olabilir,
gerektiğinde devlet, TOKİ, idare bu konuda kararlılık da
göstermek zorunda kalabilir, böyle hâlleri de yaşayabilir ama esas olan,
vatandaşı bu sürece katmaktır.
Parsel bazında uzlaşma
Tasarıda öne çıkmış durumda. Bu, bir anlamda belki
uygulama kolaylığı sağlayacak ama kentsel tasarım
açısından, kentsel yenileme açısından yanlış
sonuçlar da yaratabilir. Yine o dursun belki ama bunun üzerine anahtar kavram
olarak belki, daha şemsiye kavram olarak ada bazında uzlaşmayı
önemsemek gibi bir fikri yerleştirmek lazım. Ada bazında
anlaşma da var teklifte ama parsel bazında anlaşma öne
çıkıyor. Yani bir muhtelif parsellerde farklı anlaşma, ada
bazında çok yanlış bir kentsel tasarımı ortaya
çıkarabilir. Bir şeyi düzeltelim derken, belki yapı riskinden
kurtulmuş oluruz ama kentsel görünüm açısından iyi bir görüntü
vermeyecek bir yapılaşmaya neden olabiliriz.
Vatandaşın sürece
katılması önemli dedim. Örnek vereceğim: İstanbulun
Ümraniye ilçesi; Ümraniye ilçesinde, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığımız, 7 Ocak 2012 tarihli Resmî Gazetede bir
Bakanlar Kurulu kararı yayımlayarak kentsel dönüşüm kararı
aldı. Ümraniyenin üç mahallesinde; Kâzım Karabekir,
Hekimbaşı ve İnkılap mahalleleri. Burası 2/B
arazilerinin olduğu mahalleler. Vatandaşlarımız büyük bir
endişeye kapıldılar; Acaba bu araziler elimizden gidecek mi,
TOKİ veya Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bizi bir
başka yere götürüp, taşıyacak mı?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
tamamlayınız.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) Daha sonra kendilerine Hayır, biz size bu yerde tapu
vereceğiz. açıklaması Sayın Bakan tarafından
verilmiş; öyle duydum. Sayın Bakanla bunu konuşmuş
değilim ama ilçeden aldığım bilgi bu şekilde. Ancak
Bakanlar Kurulu kararı orada duruyor. 2/B belki doğrudan bununla
ilgili değil ama 2/B ile, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının yetkileriyle bu Tasarıyı
uyumlaştırmak gerekir. 2/B mülkiyetinin söz konusu olduğu
yerlerde -Ümraniyeyi bir örnek olarak verdim. Çok yaygın olduğunu
biliyoruz- mutlaka 2/B arazilerinin tapusunu vatandaşa vermeliyiz. Kentsel
dönüşümü biraz önce ifade ettiğim gibi o tapu malikleri kendileri
kararlaştırmalıdır. İsterlerse müteahhide
gidebilirler, isterlerse TOKİye başvurabilirler.
Sayın Bakana bir öneride bulunmak
istiyorum. Bu bir önerge -Sayın Bakan da Katılıyoruz.
dediği için teşekkür ediyorum ama- belki maliklerin
rızasıyla yapılacak dönüşümlerde başka engeller
olabilir tasarıda, onları da gözden geçirip gerekirse düzeltmek
gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) Çok teşekkür ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Hamzaçebi.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilmiş bu önerge
doğrultusunda 6ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
7nci madde üzerinde üç önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 Sıra
Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkındaki Kanun Tasarısının 7nci maddesinin on üçüncü
fıkrasında yer alan dışında ibaresinin haricinde
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Sarıbaş
Çanakkale
BAŞKAN Şimdi
okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Bu önergeleri okutup
birlikte işleme alacağım ama istemleri hâlinde kendilerine
ayrı ayrı söz vereceğim.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 sıra
sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkında Kanun Tasarısının 7nci maddesinin 1nci
fıkrasının (b) bendinin fıkra metninden çıkartılmasını
arz ve teklif ederiz.
Sadir
Durmaz D.
Ali Torlak Hasan
Hüseyin Türkoğlu
Yozgat
İstanbul
Osmaniye
Necati
Özensoy Mesut
Dedeoğlu
Bursa
Kahramanmaraş
TBMM Başkanlığına
180 sıra sayılı kanun
tasarısının 7. Maddesinin 1.Fıkrasının b)
bendinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Sırrı Süreyya Önder Nazmi Gür Altan Tan
İstanbul Van
Diyarbakır
İdris Baluken Erol Dora Özdal
Üçer
Bingöl Mardin
Van
Mülkiye Birtane Ertuğrul
Kürkcü Pervin
Buldan
Kars Mersin
Iğdır
Demir Çelik
Muş
BAŞKAN Komisyon bu
okuttuğum önergelere katılıyor mu?
BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI
İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın
Özensoy, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 180 sıra sayılı Kanun
Tasarısıyla ilgili verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu tasarı, afet riski
altındaki alanların dönüştürülmesiyle alakalı bir
tasarı. Tabii, kentsel dönüşüm uygulamaları bu tasarıdan
sonra yapılacak değil, daha önce de yapılıyordu. Ancak afet
riski altındaki bölgelere gösterdiğiniz duyarlılıkla ilgili
hemen bir örnek vermek istiyorum: Türkiyede kentsel dönüşüm
katliamı diye gösterebileceğimiz meşhur o Doğanbey
Projesiyle ilgili biz bir soru önergesi verdik, dedik ki: TOKİye yani
ilgili Bakanlığa buranın zemin etüdünü yaptırdınız
mı, nedir sonuçları? Gelen cevap: Bu projenin sorumlusu Bursa
Osmangazi Belediyesidir, dolayısıyla bizim bu zemin etüdünden
bilgimiz yok. Osmangazi Belediyesine belediye meclis üyesi
arkadaşlarımız bir soru önergesi verdiler: Doğanbey
kentsel dönüşümle alakalı zemin etüdü yaptırdınız
mı, sonuçları nelerdir? Gelen cevap: Bu projeyi TOKİ
yapmaktadır, dolayısıyla bu zemin etüdünden bilgimiz yoktur.
Şimdi Sayın Bakana soruyorum
buradan, iki tane soru önergesi, ikisini de birbirinizin üzerine
atmışsınız. Bu zemin etüdünü yaptıracak olan sorumlu
kurum hangisidir? Bana buradan bu sorduğum soruya bir cevap verin yani bir
daha bir daha soru önergeleriyle herhâlde bunu
Yani bunu şunun için
söylüyorum: Bu afet riskiyle ilgili
Şimdi, Bursa, hepinizin bildiği
gibi en önemli deprem bölgelerinden bir tanesi. İşte, Gemlikteki
fay, geçmişteki olan depremler, hatta Gölcük depreminde bile Bursada
birçok ev yıkıldı, hasar gördü, hatta ölen
vatandaşlarımız oldu. Yani Bursa gibi bir yerde afet riski göz
önünde bulundurulmuyorsa size de diyecek bir şeyim yok.
Şimdi, bu Doğanbey kentsel
dönüşüm hani katliam dedim ya, bunun da hemen size katliamın-
resimlerini göstereyim. Bu proje halka böyle takdim edildi: Bunu
yapacağız, bu resimdeki gibi, bu maketlerdeki gibi bir proje gerçekleştireceğiz.
denildi. Bakın, Bursa, Osmanlıya payitahtlık yapmış,
yani başkentlik yapmış, en önemli tarihî eserlerimizin
bulunduğu, Ulu Cami gibi Türk tarihinin en büyük camisine, yirmi kubbeli
camisine sahip bir il.
Şimdi buradan tekrar gösteriyorum:
Bu, kentsel dönüşüm yapılmadan önce Bursaya yukarıdan bir
bakış, bu silüet; benim doğup büyüdüğüm il, Hızır
Aleyhisselamın yeşil torbasını düşürdüğü rivayet
edilen il. Bu da kentsel dönüşümden sonraki hâli. Aynı noktadan bir
bakış. Bakın, Bursa bu anlamda
Emin olun, gelin Bursaya içiniz
kan ağlar. Aynı, benzer resimleri tekrar göstereyim, yan yana
koyayım; önceki hâli ve sonraki hâli.
Bakın, sayın Bursa
milletvekillerinin de, iktidar partisi milletvekili
arkadaşlarımın da bundan rahatsız olduğunu, bu
projenin yanlış olduğunu düşündüklerini biliyorum.
Bakın, Yalova yolundan görüntü;
Uludağ yok!
Bakın, Yeşil Cami ve
Yeşil Türbeden görüntü. Bursanın görüntüsü bu. Benim
yaşadığım Bursa bu değildi, bu proje olmadan önce bu
değildi.
Bakın, Ulu Camiden bir görüntü:
Görüyor musunuz ta Yıldırım Bayezid zamanında
yapılmış, Emir Sultan Hazretlerinin talebiyle ve tavsiyesiyle
yapılmış Ulu Camiden görüntü Bursanın bu görüntüsü. Yani
bu proje Bursaya nasıl bir değer kattı?
İşte, resim
yarışmasında uzaktan çekilen bir görüntü. Korkuluk burada neyi
ifade ediyorsa, o kentsel dönüşüm de
Bu, resim
yarışmasında birinci seçilen bir resim.
Şimdi, bakın, yani kentsel
dönüşüm deyince afet riski altında olan yerlerle alakalı
hassasiyetlerinizden bahsederken, lütfen, yaptıklarınızı
bir gözden geçirin. Bursanın bütün dinamikleri, bakın mimarlar
odası, inşaat mühendisleri odası, bütün sivil toplum
kuruluşları bugünlerde Bu projenin
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
tamamlayınız.
Buyurunuz.
NECATİ ÖZENSOY (Devamla)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
yıkılıp hak sahiplerini
mağdur etmeden Bursanın bu görüntüsünü nasıl tekrar
güzelleştiririz veya nasıl eski hâline dönüştürürüz? diye
tartışmalar yapıyor.
Bakın, o gün Osmangazi Belediye
Başkanı olan Sayın Recep Altepe, bugün Büyükşehir Belediye
Başkanı ve Büyükşehirde Belediye Başkanı adayı
olduğunda Osmangazi Belediye Başkanıyken Tarihe, dokuya sahip
çıktım. diye vatandaşın karşısında oy
isteyen bir Belediye Başkanı. Hani derler ya Bir çuval inciri berbat
ettin. diye, işte Osmangazi Belediyesinin öncülüğünde Sayın
Recep Altepenin yaptığı bu proje, Bursada yapılan bu
proje bir çuval inciri berbat etti. Bu yasayla da herhâlde çok fazla bir
şey katabileceğiniz kanaatinde değilim.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Özensoy.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın
Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Daha konuşmamız
var efendim, yoklama talebinizi sonra yerine getireceğim.
Sayın milletvekilleri, demin söylemiştim,
iki önergeyi birlikte işleme alıyorum.
Sayın Baluken, buyurun.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
180 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 7nci maddesinde verdiğimiz önerge üzerinde
söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, dünden beri
tartışılan kanun tasarısı üzerinde öne çıkan
görüşler daha çok, yetkinin yerellerden alınarak merkezî idareye
verilmesi; mera, orman, arsa veya tarla gibi toprak parçası ve bu parçalar
üzerindeki yapı unsurlarıyla ilgili bütün inisiyatifin merkezî
idarede toplanması; temel eleştiri noktası buradan
kaynaklanıyor. Şimdi, farklı eleştiri noktaları var
ama ben bu yönlü bir düzenlemenin niçin yapıldığına dair
sizlerle pratik birtakım örnekler üzerinden konuşmak istiyorum.
Yerel yönetimlerden korkan ve yerel
yönetimlere güvenmeyen bir iktidar yapısıyla karşı
karşıyayız. Kendisinden olmayan yerel yönetimlerden korkan bir
anlayış var. Eğer başarılı bir yerel yönetim
pratiği ortaya çıkarsa, kendi iktidarının
sarsılacağından korkan bir anlayış. Bu nedenle,
belediye başkanlarını, belediye meclisi üyelerini, il genel
meclisi üyelerini tutuklamakta hiçbir sakınca görmüyor.
Aynı şekilde, kendi
denetiminde olan, kendi yapısı içerisinde bulunan yerel yönetimlere
de güvensizlik duyan, güven duymayan bir anlayış olduğu için
yetkiyi yerel yönetimlerden alıp merkezî idarede toplama gibi bir
düzenleme söz konusu.
Şimdi, bakın, burada, kendi
bünyesindeki yerel yönetimlere güvenmemenin nereden
kaynaklandığını sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu
kürsüden, Bingöl Belediyesiyle ilgili birtakım
sıkıntıları, vatandaşın,
halkımızın yaşadığı
sıkıntıları sizlerle paylaşmıştık ve
şöyle bir çağrıda bulunmuştuk: Kar mücadelesi için Bingöl
Belediyesinin yapmış olduğu çalışma Bingöle
yağan karın altında kalmıştır. demiştik.
Bingöl esnafının yaşadığı
sıkıntıyı anlamak için bütün milletvekili arkadaşlara,
rastgele, bir Bingöl esnafını arayıp bir dertlerini dinleme
çağrısı yapmıştık. Arayanınız oldu mu?
Buradaki 300ün üzerindeki milletvekili arkadaşımız, Bingöl esnafının,
Bingöl halkının, Bingöl Belediyesinin yarattığı
mağduriyetlerin tamamından sorumlu olan arkadaşlardır.
Hiçbiriniz aramadınız. Siz aramadınız; biz, size, Bingöl
Belediyesinin pratiğini buraya getirdik.
Bakın, demin beni arayan
Bingöldeki taksi ve minibüs esnafı Bu yıl kazanmış
olduğumuz birkaç kuruşun üstüne, kapı kapı
dolaşıp borç temin edip, araçlarımızı tamir etmenin
sıkıntısını yaşıyoruz. diyorlar. Niye
böyle? Çünkü Bingöl yolları, buz ve çukurdan dolayı tam bir köstebek
yuvasına dönmüş durumda.
Bakın, Bingöl basınına
yansıyan bir fotoğrafı gösteriyorum size. Bingöl esnafı
Bingöl caddelerinde oltayla balık tutmaya çıkmış!
Bakın, burada, boyu 3 metreyi aşan kardan adamları, Bingöl
sokaklarında, Bingöl caddelerinin hemen ortasında -Belediyenin pratiğini
protesto etmek için- görebiliyoruz. Bu çekmiş olduğumuz resimleri, bu
köstebek yuvasına dönmüş olan yolların resimlerini Çevre ve
Şehircilik Bakanımızın kendisine vereceğim.
Yerel yönetimlerle ilgili böylesi bir
pratiği gördüğünüz zaman, tabii ki yetkiyi yerel yönetimlerden
alıp merkezî idareye bir yetki verme gibi düzenlemeyi önünüze
koyabilirsiniz ama o zaman da bizler, sizin yapmış olduğunuz
yanlışlarla beraber kanun tasarısındaki yanlışları
da bir şekilde buraya getirip sizlerle paylaşırız.
Değerli milletvekilleri, Bingöl
Belediyesiyle ilgili, bakın, daha önce burada yine
paylaşmıştık; seçim döneminde işe alınan 800
işçiden 200 işçinin kış ortasında kapı
dışarı edildiğini, kapı dışına
konulduğunu, BDPye oy verme ihtimali bulunanların bile nasıl
belediyeden atıldığını
paylaşmıştık. Kalan 560 işçi de şu anda dört
aydır maaş alamıyor ve maaş alamadığı için,
konuşmayı yapmadan hemen önce bize ulaşıp, bu sorunun
buradan dillendirilmesini istiyor.
Çevre ve Şehircilik
Bakanımız burada olduğu için iki tane önemli konuyu burada
kendisiyle paylaşmak istiyorum ve derhâl bu olayla ilgili soruşturma
başlatmasını istiyorum.
Bakın, Bingöl Belediyesinin
diğer ilçe belediyeleriyle birlikte kurduğu BİNÇEVBİR
kapsamında katı atık depolama tesisinin iş termin tarihi
Nisan 2011de bitti ancak hâlâ, katı atık depolama tesisinin hangi
aşamada olduğunu bile bilmiyoruz. Bugüne kadar hiçbir idari ve cezai
işlem de yapılmadı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
tamamlayınız.
İDRİS BALUKEN (Devamla)
Şimdi burada Bakanlığın veya Hükûmetin genel olarak
takınması gereken tavır Belediye Başkanını
korumak değil, Bingöl halkını korumanın yollarını
esas almak.
Yine aynı şekilde, 2003
depreminde TOKİ tarafından yapılan atık su arıtma
tesisi tam çalışır hâlde Bingöl Belediyesine verilmesine
rağmen, bu atık su arıtma tesisi işletilmiyor, şu anda
devre dışı durumda ve Bingöl halkı kirli su içiyor.
Yani kısacası, kendi yerel
yönetim pratiğinize bakarak yetkiyi yerel yönetimlerden alıp merkezî
idarede biriktirme, farklı birtakım sorunları beraberinde
getirecektir. Çağdaş demokrasiler ve bütün dünya yetkinin tabana
yayılması, yetkinin yataylaştırılması,
ademimerkeziyetçi yapının önceleşmesi ve merkezî devlet
yetkisinin azaltılmasına giderken tersi yapmış olduğunuz
uygulama çok ciddi sıkıntılara yol açacaktır.
Ben hepinize teşekkür ediyorum.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Baluken.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
BAŞKAN Yoklama talebi
vardır, isimleri okuyorum:
Sayın Eyidoğan, Sayın
Demiröz, Sayın Öz, Sayın
Serindağ, Sayın Akar,
Sayın Şeker, Sayın Havutça
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, yoklama talebi olan milletvekillerimiz
okuduğunuzda Burada. demeleri gerekir.
BAŞKAN Ayağa kalkıyorlar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Devam edin
Sayın Başkan, devam edin.
BAŞKAN - Burada olanları
okuyorum zaten.
Sayın Fırat, Sayın
Akova
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan Burada. diye ses versinler.
BAŞKAN Burada, görüyorum
efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Ama efendim, burada olduklarını söylemeniz gerekmez mi?
BAŞKAN Sayın Toprak,
Sayın Kuşoğlu, Sayın Gök, Sayın Güneş, Sayın
Altay, Sayın Köprülü, Sayın Doğan, Sayın Canalioğlu
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan Burada. desinler.
BAŞKAN - Görüyorum efendim.
HALUK EYİDOĞAN
(İstanbul) Sayın Başkan, ilk defa böyle bir şey
görüyorum.
BAŞKAN - Sayın Koç,
Sayın Kesimoğlu, Sayın Kart.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporu (1/569) (S. Sayısı:
180) (Devam)
BAŞKAN - Her iki önergeyi de
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 Sıra
Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkındaki Kanun Tasarısının 7nci maddesinin on üçüncü
fıkrasında yer alan dışında ibaresinin haricinde
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Sarıbaş
Çanakkale
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE
(İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Sarıbaş. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale)
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; 97nci
yılını kutladığımız 18 Mart Çanakkale
Zaferinin, bugün medeni toplumlar içerisinde, çağdaş, demokratik,
laik cumhuriyetimizle dimdik yerimizi alıyorsak o gün verdiğimiz
şehitler sayesindedir. Vatanı uğruna gözünü budaktan
esirgemeyen, canını seve seve veren nice vatan
evlatlarımızı, kahramanlarımızı rahmetle,
minnetle anıyor, manevi huzurlarında saygıyla eğiliyorum.
Çok değerli milletvekilleri, 180
sıra sayılı Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Kanunu Tasarısının Dönüşüm gelirleri
başlıklı 7nci maddesi üzerine söz almış oluyorum ama
tabii, 18 Martla ilgili de bugün üzülerek, tüm televizyonlarında bizi
dinleyen Çanakkaleli hemşehrilerime ve tüm Türkiyeye ve sizlere de bir
afiş olayını aktarmak istiyorum.
Bugüne kadar Çanakkale 18 Mart
savaşlarıyla ilgili yıl dönümünde yapılan afişlerde
siyasetin bu zafer bayramımıza gölgesi hiç düşmemişti. Tüm
ulusumuzun siyaset üstü, tüm ülkemizin bu zafer bayramı gerçekten birlik
içerisinde kutlanıyordu ama gelin görün ki valiliğimizin bilboardlara
astırdığı afişler içerisinde sadece
Başbakanın ve sanatçının ve mehter takımının
olduğu bir afiş yer alıyor. Ne Ulu Önder Atatürkün bir
fotoğrafı ne Türk Bayrağı bu afiş içerisinde yer
almamıştır. Bunu özellikle bir Çanakkaleli olarak değil,
tüm Türkiye Cumhuriyetinin bir milletvekili ve bir sade vatandaşı
olarak, burada, bu ülke için gerçekten canlarını, kanlarını
bu uğurda vermiş tüm şehitlerimizin hiç orada siyasal
düşüncesi olmaksızın, orada savaşmış,
önderliğini yapmış, beraberce kol kola girmiş, bu ülkeyi
kurtarmak adına ve dünyaya, Türkiyeye ve özellikle Çanakkaleye
barışı getirmek adına savaşanlara, bence, bu
anlamlı günde böyle bir afişin
yapıştırılmasını ve bilboardlara
asılmasını kınıyorum.
Çok değerli hemşehrilerim -ve
Çanakkale Milletvekili olarak buradan hemşehrilerime sesleniyorum- mutlaka
o vali kendi parasıyla değil, devletin parasıyla
bastırdığı -ve komite adına harcadığı o
parayla- afişlerin o millî duygularımıza yakışır
bir şekilde mutlaka toplanması gerektiğini buradan söylemek
istiyorum.
Çok değerli milletvekili arkadaşlarım,
bugün ülkemizde riskle ilgili, rantla ilgili önemli bir kanun
tasarısı geçiriliyor. Çünkü, niçin riskle, rantla diyorum? Bugün buradaki
kanunun, bugüne kadar uygulanan TOKİdeki uygulamalar da dâhil olmak üzere
baktığımızda, özellikle fakir
vatandaşımızı, burada, sosyal yaşantıları da
dâhil olmak üzere onları daha çok dışlayan, onları daha çok
öteleyen, daha çok dışarıya götüren bir kanun
anlayışı içerisinde olacağına inanıyorum. Çünkü
onlara orada rant vermek, onların bulunduğu araziyi, arsayı
istimlak etmek, resen el koymak, onların itiraz hakkını yok
saymak, onların orada bundan sonraki yerlerine Size bu kadar
hakkınız düşüyor. diye pay vermek, onlara burada dönüşümü
sağlamak değildir. Oradaki insanlarımıza kent
bütünlüğü içerisinde bunu dönüştürürken o insanların
sosyoekonomik yapılarıyla birlikte gelecekteki yaşamını,
plan bütünlüğü içerisindeki sosyoekonomik yaşamlarını
düşünmek gerekir.
Bugün yapılan TOKİ binalarına da
baktığımızda, bir kentsel bütünlük içerisindeki silüetler
açısından, yeşil alanlar açısından, ulaşım
açısından ve buna benzer sosyal yaşantı açısından
baktığımızda, yaşam tarzlarımızla ve
özellikle bu tür yaşam tarzlarımızla
bağdaşmadığını görüyoruz. Bunun için de bu
yasanın, halkı yok sayan ve tamamen kendi tekelleşmesi
altına sokan böyle bir afet yasasının hiç doğru
olmadığını söylemek istiyorum. Onun için de mutlaka insan
unsurunun olmadığı, kent planlamasının
bütünleşmediği bir yaklaşım tarzının
insanlarımıza huzur değil, mutsuzluk getireceğine
inanıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
ALİ SARIBAŞ (Devamla) Teşekkür ederim.
Yarın o insanlarımızı oraya, binaya
koyduğunuzda onu satmak zorunda kalacaklardır. Çünkü orada
yaşayan insanlarımız, yine bunların, Olabilir,
yapabiliriz, destekleyebiliriz. anlamında vereceğimiz ya da tamamen
yetkinin muhalefeti ya da kendi yandaşları dışındaki
olanlara vermeyeceği inancını biliyorum. Bu düşüncelerle,
bu afet yasasının, çok sosyal, çok halkın yanında olan ve
çok rantabl olabileceğine inanmıyorum.
Bu düşüncelerle, hepinize en derin
sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Sarıbaş. (CHP sıralarından alkışlar)
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
7nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
7nci madde kabul edilmiştir.
8inci madde üzerinde dört önerge
vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
180 sıra sayılı kanun
tasarısının 8. Maddesinin 4 fıkrasında geçen
"kalmaksızın" ibaresinin "kalarak" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Sırrı Süreyya Önder Nazmi Gür Altan
Tan
İstanbul Van Diyarbakır
İdris Baluken Sırrı
Sakık Erol
Dora
Bingöl Muş Mardin
Özdal Üçer Mülkiye
Birtane Demir
Çelik
Van Kars Muş
Ertuğrul Kürkcü Pervin Buldan
Mersin Iğdır
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 sıra
sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkında Kanun Tasarısının 8 inci maddesine
aşağıdaki fıkraların eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ayşe Nur Bahçekapılı Mehmet Doğan Kubat Akif Çağatay
Kılıç
İstanbul İstanbul Samsun
Tülay Kaynarca Yılmaz
Tunç Pelin
Gündeş Bakır
İstanbul Bartın Kayseri
(8) Riskli
yapı tespitlerine karşı yapılacak itirazları inceleyip
karara bağlayacak teknik heyetlerde üniversiteler tarafından
görevlendirileceklere, fiilen görev yaptıkları her gün için (4.000)
gösterge rakamının memur aylık
katsayısı ile çarpımı sonucunda bulunacak tutarda huzur
hakkı ödenir. Bir ayda fiilen görev yapılan gün
sayısının beşi aşması halinde, aşan günler
için huzur hakkı ödenmez.
(9)
Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu ile ulusal, bölgesel ve yerel yayın yapan
özel televizyon kuruluşları ve radyolar, ayda en az doksan dakika
afet, afet risklerinin azaltılması ve kentsel dönüşüm
konularında uyarıcı ve eğitici mahiyette yayınlar
yapmak zorundadır. u yayınlar, Bu yayınlar, asgarî otuz
dakikası 17:00-22:00 saatleri arasında olmak üzere, 08:00-22:00
saatleri arasında yapılır ve yayınların kopyaları
her ay düzenli olarak Radyo ve Televizyon Üst Kuruluna teslim edilir. Bu
saatler dışında yapılan yayınlar, aylık doksan
dakikalık süreye dâhil edilmez. Bu programlar, Bakanlık, Radyo ve
Televizyon Üst Kurulu ile ilgili diğer kamu kurum ve kuruluşları
ile bilimsel kuruluşlar, kamu kurumu niteliğinde meslek
kuruluşları veya sivil toplum kuruluşları tarafından
hazırlanır veya hazırlatılır. Hazırlanan
programların, Bakanlığın olumlu görüşü
alındıktan sonra Radyo ve Televizyon Üst Kurulu tarafından radyo
ve televizyonlarda yayınlanması sağlanır. Bu fıkra
kapsamında yapılan yayınlar için herhangi bir bedel ödenmez. Bu
yayınların ve sürelerinin denetimi Radyo ve Televizyon Üst Kurulunca
yapılır."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 sıra
sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkında Kanun Tasarısının 8inci maddesinin 1nci
fıkrasının madde metninden çıkartılmasını
arz ve teklif ederiz.
D. Ali Torlak Ali Halaman Sadri
Durmaz
İstanbul Adana Yozgat
Enver Erdem Muharrem
Varlı Alim
Işık
Elâzığ Adana Kütahya
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 Sıra
Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkındaki Kanun Tasarısının 8. maddesinin 1inci ve
3üncü fıkralarının madde metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Prof. Dr. Haluk Eyidoğan Yıldıray
Sapan Ali
Sarıbaş
İstanbul Antalya Çanakkale
İhsan Kalkavan Aykut
Erdoğdu Atilla
Kart
Samsun İstanbul Konya
Müslim Sarı Haydar
Akar
İstanbul Kocaeli
BAŞKAN Komisyon bu son
okuttuğum önergeye katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE
(İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Kim konuşacak?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Atilla Kart konuşacak.
BAŞKAN Sayın Kart,
buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
ATİLLA KART (Konya) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 8inci maddeyle ilgili
tarafımızdan verilen önerge üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
tasarının kilit maddelerinden, amaç maddelerinden birisini
görüşüyoruz. Burada açık ihaleyi ortadan kaldıran, pazarlık
ve davetiye usulünü getiren bir maddeyi görüşüyoruz.
Görüşülmekte olan bu
tasarının ortaya çıkardığı bir gerçek var
değerli milletvekilleri: Adalet ve Kalkınma Partisi
iktidarlarıyla birlikte Türkiyede kamu yönetimi ve denetiminin içinin
boşaltıldığı, işlevini kaybettiği bir dönem
yaşanmaktadır. Bir kamu yönetimi nasıl çökertilir, nasıl
işlemez hâle getirilir, böyle bir süreçte birileri nasıl himaye
edilir, birileri insanların hayatları üzerinden nasıl bir sömürü
düzeni kurar, bunların örneklerini bünyesinde barındıran bir
tasarıyı şu anda görüşüyoruz.
Yolsuzluklar artık kamu eliyle ve
örgütlü bir şekilde yapılır hâle gelmiştir. Yolsuzluklar
denetlenemez hâle gelmiştir. Öyle ki bakıyorsunuz, ortada suç var, bu
sabit ama suçluya ulaşılamıyor, sorumluya
ulaşılamıyor. Böyle bir tabloyla, böyle bir Türkiye
gerçeğiyle karşı karşıyayız. Bakın, hemen
somut örnekler vereyim: Kamu İhale Kurumu
Nedir Kamu İhale Kurumu?
İhaleye fesat karıştırma başta olmak üzere kamu
kaynaklı olarak yapılan yolsuzlukları denetleme mevkisinde olan
en üst idari birim. Bakıyorsunuz, Kamu İhale Kurumuna yönelik olarak,
yolsuzluklara bulaştığına dair, aradan sekiz yıl,
dokuz yıl geçtikten sonra artık gizlenemez bir tablo ortaya
çıkıyor. Bunun devamında neyi görüyorsunuz? Orada kamu
görevlilerinin kimlikleri ortaya çıkıyor ama her nedense, her
nasılsa iş adamlarının kimlikleri ortaya
çıkmıyor. Böyle bir tabloyu, böyle bir kirliliği görüyorsunuz.
Kamu İhale Kurumu yolsuzlukların kaynağı hâline geliyor,
denetleme mekanizması bizzat o işin içine giriyor.
Bakın,
hatırlarsınız, ÖSYM ve KPSS olaylarını
yaşadık. Burada da acı bir örneği yaşadık. Öyle
ki kopya nedeniyle sınav iptal ediliyor, KPSS sınavı iptal
ediliyor, burada 120 net puan alan 350 adayın 148i ikinci sınava
giremiyor, girenlerden de sadece 2si 120 net puan alıyor. Bunu
Kırklareli Milletvekilimiz Turgut Dibekin soru önergesine Bakanın
verdiği cevaptan anlıyoruz. Yani bu bir itiraf değil midir
değerli milletvekilleri? Orada kopyanın örgütlü olarak
yapıldığını, çocuklarımızın
istikballeri üzerinden yolsuzluklar yapıldığını
gösteren bir tablo değil midir?
Bakın, daha ötesini söyleyeyim,
yeni bir örnek: Konyada Sosyal Yardımlaşma Vakfı defteri
kayıp değerli arkadaşlarım. Kırk gündür kayıp.
Hangi defter bu? Fakir fukaraya, garip gurebaya kömür yardımının
yapıldığı defter, makarna yardımının
yapıldığı defter. Değerli milletvekilleri, Konya
Valisinden ses duyamıyorsunuz, Konya Büyükşehir Belediye
Başkanından ses duyamıyorsunuz. Ortada ne var biliyor musunuz?
İddialara göre, bulgulara göre 13 trilyonluk bir yolsuzluk var
değerli arkadaşlarım.
Size bu örnekleri niye veriyorum? Bir
sistemden söz ediyorum. Örgütlü olarak kamu eliyle gerçekleştirilen ve
denetimi tümüyle ortadan kaldıran örgütlü bir yolsuzluktan söz ediyorum. İdari
ve adli denetim mekanizmalarını bütünüyle ortadan kaldıran bir
tablo. Ne oluyor bu arada? Yolsuzluklar öyle veya böyle ortaya
çıkıyor ama bu arada deliller bizzat o kurum eliyle
karartılıyor, doğal olarak suç ve suçluya
ulaşılamıyor. Ondan sonra da kalkıyoruz, diyoruz ki Yunus
Emrelere atfen, Şeyh Edebalilere atfen: Efendim, insanı yaşat
ki devlet yaşasın. diyoruz. Efendim, Yaradandan ötürü insan
sevgisinden söz ediyoruz. İnsan odaklı siyaset yapıyoruz.
diyerek hamasetimizi sürdürüyoruz ve toplumu ayrıştırmaya devam
ediyoruz.
Değerli milletvekilleri,
yolsuzluğun, hukuksuzluğun, adaletsizliğin, talan ve
yağmanın kamu eliyle kurumsal ve organize hâle geldiği bir
tasarıyla karşı karşıyayız. Şundan emin
olmanızı istiyorum: Bunu bütün inancımızla, bütün
içtenliğimizle ifade ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
ATİLLA KART (Devamla) Bir cümle
efendim.
Bunu bütün gözlemlerimize dayanarak,
gerçekten içimiz acıyarak söylüyoruz, kaygıyla söylüyoruz, sorumluluk
duygunuza hitap ederek söylüyoruz, sağduyunuza hitap ederek söylüyoruz: Bu
tasarı Türkiye'nin yağmalanması tasarısıdır,
Türkiye'nin talan edilmesi tasarısıdır. Bunu lütfen vicdanlarınızda
bir kez daha gözden geçirin, bir kez daha değerlendirin değerli
milletvekilleri.
Genel Kurulu bu düşüncelerle, bu
değerlendirmelerle saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Kart.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 sıra
sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkında Kanun Tasarısının 8inci maddesinin 1nci
fıkrasının madde metninden çıkartılmasını arz
ve teklif ederiz.
D. Ali Torlak (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE
(İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Kim konuşacak?
ENVER ERDEM (Elâzığ) Ben
konuşacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Erdem,
buyurunuz efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
ENVER ERDEM (Elâzığ) - Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun
Tasarısının 8inci maddesi için verilen önerge üzerinde
konuşmak üzere söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce de biraz
sonra AK PARTİ Grubu tarafından verilecek önergenin yani Türkiye
Radyo Televizyon Kurumu ile ulusal ve bölgesel yayın yapan özel televizyon
kuruluşları ve radyolar ayda en az doksan dakika afet ve afet
risklerinin azaltılması ve kentsel dönüşüm konularında
uyarıcı, eğitici mahiyette yayınlar yapmak zorundadır
ve bu kapsamda yapılan yayınlar için herhangi bir bedel ödenmez.
şeklinde gündeme getirilecek olan bu önergenin bölgede çok zor
şartlar altında görev yapan bu medya kuruluşlarını
ciddi sıkıntıya sokacağını hepimiz biliyoruz.
Onun için, bunun hizmeti satın almak şeklinde, yani ücretini ödemek
kaydıyla yapılmasının çok daha uygun
olacağını düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, tabii, bu üzerinde
konuştuğumuz yasa tasarısı ülkemiz açısından oldukça
önemli bir yasa tasarısı. Bu yasa tasarısının önemiyle
ilgili tabii iktidar milletvekillerimiz, Sayın Bakanımız çok
önemli açıklamalarda bulundular. Biz muhalefet milletvekilleri olarak bu
yasa tasarısının mahiyetini çok iyi biliyoruz, önemini de çok
iyi biliyoruz ve bu yasa tasarısının sizin bilmediğiniz,
bizim tespit edebildiğimiz bazı eksiklikleri ve
yanlışlıkları olduğunu da biliyoruz. Biz de sizlerden
bizi anlamanızı, bu eksiklikleri ve yanlışlıkları
telafi ederek, milletin hayrına olabilecek bir şekle
dönüştürerek bu yasanın son yıllarda yapılan en önemli yasa
olmasını sağlamanızı istirham ediyoruz.
Bu yasa oldukça önemli bir yasa. dedik.
Anayasanın 23üncü maddesine göre zaten devlete verilmiş olan bir
görev. Aynı zamanda ülkemiz coğrafyasının yüzde
90ının afet riski taşıyan bölgeler olması, 25 bin
kilometre deprem fay hattının bulunması, 19 milyon konutumuzun
yarısından fazlasının deprem riski altında,
dayanıklı olmayan binalar olduğunun bilinmesi
Yine,
şehircilik konusunda, şehirlerimizin düzenli, güvenli,
sağlıklı yerleşim birimleri olmadığını,
şehirlerimizin çoğunlukla ehliyetli ve liyakatli belediye
başkanlarımız tarafından idare edilmediğini de
biliyoruz. Yani maalesef, belediye başkanlarımız, imardan,
şehircilikten, yöneticilikten, estetikten çok da fazla anlamayan
kişilerden oluşunca, buna mevzuat ve kaynak yetersizlikleri de
eklendiği zaman bugünkü sıkıntıların ortaya
çıktığını da biliyoruz.
Değerli milletvekilleri, ben 10uncu madde üzerinde
de konuşacağım için bu 8inci madde üzerindeki önergeye belki
orada daha fazla değinme imkânım olacaktır.
Bu düzenlemenin son yıllarda
yapılan en önemli düzenlemelerden birisi olabilmesi için, gerçek
amacına hizmet edebilmesi için, bu düzenlemede şu hususlara dikkat
edilmesi gerekmektedir: Bu düzenlemnin adaletli bir düzenleme olabilmesi için,
uygulanabilir bir düzenleme olması için, vatandaşımıza
ilave sorumluluklar getiren, yük getiren bir düzenleme olmaması
gerekmektedir. Şimdi, sadece buranın üzerinde isterseniz şu son
kalan bir iki dakika içerisinde durmak istiyorum.
Şimdi, ellerimizi
vicdanlarımıza koyalım değerli milletvekilleri, burada 550
tane milletvekili var ve Türkiye geneline göre hepimizin ekonomik
durumları vatandaşımıza göre çok daha iyi. Peki, böyle bir
binamızın bu dönüşüm çerçevesinde tekrar yapılmasıyla
ilgili üzerimize getirilecek herhangi bir yükü taşımak ister miyiz?
Şimdi, bunun böyle olmaması gerektiğini bizler biliyoruz.
Şahsen ben, 2009 yılında, ada bazlı kentsel dönüşümlerle
ilgili bir proje üzerinde çalışmış ve vatandaşa da yük
getirilmeden bu işin nasıl yapılacağını çok
yakından bilen bir insanım. Şimdi, Sayın
Bakanımız, burada bunlarla ilgili hiçbir açıklama yapmıyor.
Fakir fukaranın, garip gurebanın, işsizin, memurun, çiftçinin,
yoksulun durumu ne olacak? Sen istersen 10 bin lira maliyet getirsen bile o 10
bin lirayı yıllar içerisinde ödeyemeyecek insanlar var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
tamamlayınız.
ENVER ERDEM (Devamla) O zaman,
elimizi vicdanımıza koyalım, lütfen, bu hususlara
açıklık getiren bir düzenleme yapalım yani vatandaşa ilave
maliyet yansıtmayalım. Bunlar bizim elimizdeki şeyler. Bugün,
devlet, elindeki yetkisini kullanarak, sadece kat yüksekliklerini sağlamak
kaydıyla, ilave maliyet getirmeden bu meseleleri çözebilir. En
azından, en az maliyetle bu işin çözülebilme imkânı vardır.
Ben, değerli milletvekilleri,
bunun uygulanabilir olması için, vatandaşa ilave yük getirmeme
konusunda, gelin, bu düzenlemede birtakım değişiklikler yaparak
vatandaşımızı bu konuda mağdur etmeyelim diyorum.
10uncu madde üzerinde konuşurken de bu kanunun İhale Kanunu
kapsamındaki 21/(b) maddesine göre yapılmasının ne tür
sıkıntılar getireceği üzerinde duracağım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Erdem. (MHP sıralarından alkışlar)
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 sıra
sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkında Kanun Tasarısının 8 inci maddesine
aşağıdaki fıkraların eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ayşe
Nur Bahçekapılı (İstanbul) ve arkadaşları
(8) Riskli
yapı tespitlerine karşı yapılacak itirazları inceleyip
karara bağlayacak teknik heyetlerde üniversiteler tarafından
görevlendirileceklere, fiilen görev yaptıkları her gün için (4.000)
gösterge rakamının memur aylık
katsayısı ile çarpımı sonucunda bulunacak tutarda huzur
hakkı ödenir. Bir ayda fiilen görev yapılan gün
sayısının beşi aşması halinde, aşan günler
için huzur hakkı ödenmez.
(9) Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu ile
ulusal, bölgesel ve yerel yayın yapan özel televizyon
kuruluşları ve radyolar, ayda en az doksan dakika afet, afet
risklerinin azaltılması ve kentsel dönüşüm konularında uyarıcı
ve eğitici mahiyette yayınlar yapmak zorundadır. Bu
yayınlar, asgarî otuz dakikası 17:00-22:00 saatleri arasında
olmak üzere, 08:00-22:00 saatleri arasında yapılır ve
yayınların kopyaları her ay düzenli olarak Radyo ve Televizyon
Üst Kuruluna teslim edilir. Bu saatler dışında yapılan
yayınlar, aylık doksan dakikalık süreye dâhil edilmez. Bu
programlar, Bakanlık, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu ile ilgili diğer
kamu kurum ve kuruluşları ile bilimsel kuruluşlar, kamu kurumu
niteliğinde meslek kuruluşları veya sivil toplum
kuruluşları tarafından hazırlanır veya
hazırlatılır. Hazırlanan programların,
Bakanlığın olumlu görüşü alındıktan sonra Radyo
ve Televizyon Üst Kurulu tarafından radyo ve televizyonlarda
yayınlanması sağlanır. Bu fıkra kapsamında
yapılan yayınlar için herhangi bir bedel ödenmez. Bu
yayınların ve sürelerinin denetimi Radyo ve Televizyon Üst Kurulunca
yapılır."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE
(İstanbul) Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN Kim konuşacak?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Pelin Gündeş Bakır.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Bakır.
PELİN GÜNDEŞ BAKIR (Kayseri)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
1999 Kocaeli ve Düzce depremleri
sonrasında, benim de içinde bulunduğum İstanbul Teknik
Üniversitesinden 30 öğretim üyesi, Amerika Birleşik Devletleri Acil
Durum ve Afet Yönetimi Başkanlığından, acil durum, afet
yönetimi ve deprem konularında eğitim aldı. Bu doğrultuda,
Amerika Birleşik Devletleri afet yönetim mevzuatını Türkiyeye
uyarladık. İstanbul Teknik Üniversitesinde Afet Yönetim Merkezini
kurduk. Sayısız projeler uyguladık. 2001 yılında,
Türkiye için, bir, beş, on yıllık ulusal deprem stratejisi ve
yeni bir afet yönetim modeli geliştirdik. Bu çalışmalar, yurt
dışında Earthquake Spectra ve Natural Hazards gibi saygın
bilim dergilerinde basıldı.
Değerli milletvekilleri, yirmi
yıllık mesleki tecrübeme dayanarak söyleyebilirim ki Kocaeli ve Düzce
depremlerinden sonra kentsel dönüşümün tam manasıyla
gerçekleştirilememesinde etken olan saiklerin hepsi çok iyi bilinmektedir.
Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında
Kanun Tasarısıyla, yoldaki tüm engellerin
kaldırılması için her türlü tedbir dikkate
alınmıştır. Bu kanunun çıkarılmasının
arka planında, Türkiyede depreme dayanıklı her türlü sosyal
donatıya ve kimlikli mimariye sahip yeni modern kentler kurulması
doğrultusunda kuvvetli irade ve kararlılık bulunmaktadır.
Modern afet yönetimi bilimi, afet olup
bittikten sonra reaksiyonel yara sarma şeklindeki acil durum yönetimi
anlayışına değil, proaktif yani yara almamak için afet
öncesi girişimlerde bulunmaya, tedbir almaya ve afet risklerinin ve
zararlarının azaltılması için etkin stratejiler izleme ve
uygulama anlayışına dayanmaktadır. Bugün Türkiye Büyük
Millet Meclisinde görüştüğümüz bu kanun da aynı
anlayış doğrultusunda hazırlanmıştır.
Afet yönetiminin dört safhası
bulunmaktadır. Bunlar, planlama ve hazırlık, zarar azaltma,
afetlere müdahale ve iyileştirme safhalarıdır. Afete
hazırlık, ancak, afetlerle yaşayan toplumlarda bir
farkındalık yaratarak mümkün olur. Bu noktada kullanılabilecek
en önemli araç ise hiç kuşkusuz medyadır.
Risk algısı iletişimin
bir fonksiyonudur. Zarar ve risk ile ilgili iyi tasarlanmış ve uygun
bir biçimde halka ulaştırılmış programlar
insanların davranışlarını etkileyebilmektedir. Medya
yoluyla verilen mesajların etkili olabilmesi için: Afetler konusunda bilgi
alınan kaynak güvenilir olmalıdır. Verilen mesajlar açık ve
iyi tasarlanmış olmalıdır. Hedef kitle iyi
tanımlanmalıdır. Sorular, öneriler ve yorumlar için bir geri
bildirim kanalı bulunmalıdır. Bu bağlamda risk ile ilgili
çocukları hedefleyen eğitim programları da büyük önem arz
etmektedir zira yetişkinlerin afet eğitiminde çocuklar bilgi transfer
etmek suretiyle çok etkin bir rol oynayabilmektedirler.
Araştırmalar, toplumun
bazı kesimlerinin diğerlerine göre afetlerde çok daha büyük bir risk
ile karşı karşıya olduğunu göstermektedir. Yoksulluk
sınırına yakın veya altında yaşayanlar,
yaşlılar, engelliler, kadınlar ve çocuklar afetlerde toplumun
diğer kesimlerine kıyasla çok daha fazla zarar görmektedir. Bu
kişiler arasında afetlerde ölüm oranı daha yüksektir. Eğer
afeti atlatıp yaşayabilirlerse mali açıdan durumlarını
düzeltebilmeleri çok zor olmaktadır. Uyarı amaçlı eğitim ve
iletişim araçları geliştirilirken toplumun kolay incinebilecek,
savunmasız kesimlerinin de düşünülmesi çok büyük önem arz etmektedir.
Afetlere karşı kaderci bir
yaklaşım sergileyen vatandaşlarda düşünceden planlamaya,
daha sonra eyleme ve afetlerden sürekli korunmak için gerekli önlemleri almaya
dönüşen bir davranış değişikliğini
geliştirmek için olmazsa olmaz koşul vatandaşların afet konusunda
iyice bilinçlenmelerini sağlamaktır.
Bu önergeyle afet risklerinin
azaltılması ve kentsel dönüşüm konularında TRT ile özel
televizyon kuruluşları ve radyolarda bu konuda farkındalık
yaratmak için yayın yapılması amaçlanmıştır.
Sözlerime son verirken bu kanunun
çarpık gelişmiş şehirlerimiz için çok büyük bir fırsat
olduğunu belirtmek istiyorum. İnsanlık tarihindeki en yüksek
çevre bilincine sahip Peygamber Efendimiz İnsanın dünyadaki esas
vazifesi dünyayı güzelleştirmektir. sözleriyle tüm insanlığa
çevresini güzelleştirme öğüdünde
bulunurken Ne isterseniz yapınız, her
yaptığınız şey inancınızın tam bir
yansıması olacaktır. demiştir.
Bu kanunun Türk-Osmanlı mimarisini
haiz kimlikli estetik şehirlerin bizim coğrafyamızda bir kez
daha canlanmasını temin etmek yolunda çok önemli bir fırsat
olduğunu belirtmek istiyorum.
Ülkemize afetsiz günler temenni ediyor,
hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Bakır.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, bir şeyi öğrenmek
istiyorum, daha doğrusu kayıtlara da geçsin istiyorum.
Bu önergeyle tüm televizyonların
ayda doksan dakika süreyle afetle ilgili eğitici yayın yapmaları
isteniyor. Önemli bir önerge. Tabii ki televizyonların, yayın
kuruluşlarının vatandaşımızı
aydınlatması, bilgilendirmesi ve bilinçlendirmesi doğru bir
adım ancak böylesi önemli bir düzenlemenin RTÜKün, Radyo Televizyon Üst
Kurulunun görüşünün alınarak yapılması gerekir. Bu
görüş alınmış mıdır? Çünkü sadece devlet
televizyonu değil, TRT değil, tüm özel televizyonları da
kapsamına alıyor. Doksan dakika önemli bir zaman dilimidir. RTÜKün
olumlu veya olumsuz bir görüşü var mıdır?
Genel Kurul bilgilendirilirse mutlu
olurum efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Kayıtlara geçti Sayın Başkan.
BAŞKAN Soralım efendim.
Teşekkür ederiz.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
180 sıra sayılı kanun
tasarısının 8. Maddesinin 4. fıkrasında geçen
"kalmaksızın" ibaresinin "kalarak" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Sırrı Süreyya Önder (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE
(İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) Katılmıyoruz Değerli Başkan.
BAŞKAN Sayın Buldan,
buyurunuz.
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 180 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 8inci maddesi üzerine vermiş olduğumuz
değişiklik önergesi adına söz aldım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; söz konusu yasa dünyada son zamanlarda öne çıkan afet
sonrası müdahalenin yerini alan risklerin azaltılması adına
önemli bir yasal düzenleme olmakla beraber, yasa tasarısı, en temel
kişi hak ve hürriyetlerinden biri olan, Anayasa ve uluslararası
yasalarca da kutsal bir hak olarak kabul edilen mülkiyet hakkına müdahale
ve sınırlamalar getirmektedir.
Kanun tasarısı, afet riskini
neden göstererek mülkiyet hakkını ve barınma hakkını
yok saymaktadır. Kentsel dönüşüm ülkemizde acil çözülmesi gereken
sorunlar arasında olmakla beraber, kentsel dönüşümün yeni rant
alanlarına dönüşerek iktidar yanlısı taraflara
paylaştırılmasının önü açılmaktadır. Riskli
yapılar, yapılacak tebliğden itibaren otuz gün içerisinde
yıkılacaktır. Yapının sahibi binasını yıkmazsa
Bakanlık tarafından yıkım gerçekleşecek ve
masrafları yapının sahibinden alınacaktır.
Bu yasayla vatandaşın
mülkiyet hakkına müdahale yasal zeminde meşru hâle gelecektir.
İdareyle anlaşma sağlayanlara geçici konut ve iş yeri
yardımı ile kira yardımı yapılacakken anlaşma
yoluna gitmeyenlere bu yardımlar yapılmayarak vatandaşlar
arasında ayrımcı ve baskıcı uygulamaların önü
açılacaktır. Ayrıca, konut ve iş yeri için kira
yardımının veya yer tahsisinin kıstaslarının
kesin bir biçimde belirtilmemiş olması nedeniyle hak sahiplerine
uygulanacak farklı uygulamalar tartışmalara neden
olacaktır.
Tasarı ile riskli olmamakla
beraber uygulama bütünlüğü nedeniyle Bakanlık tarafından gerekli
görülen yapılar da yıktırılabilecektir. Bu şekilde,
risk taşıdığı gerekçesiyle suistimallerin
gerçekleşmesi kaçınılmaz olacaktır.
Tasarının 3üncü maddesinde
Riskli yapıların tespiti, Bakanlıkça hazırlanacak
yönetmelikte belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde, vatandaşa verilen
sürede, masrafı kendisi tarafından karşılanmak üzere
Bakanlıkça lisanslandırılan kurum ve kuruluşlara
yaptırılır ve sonuç Bakanlığa veya idareye
bildirilir. denmektedir. Bakanlıkça lisanslandırılan kurum ve
kuruluşlar ile hangi kuruluşların kastedildiği
tanımlanmamıştır. Bu kuruluşlar ile bu işte uzman
olan meslek odaları veya üniversiteler tarafından eğitim
almış kuruluşların ifade edilmek istendiği yasaya
eklenmelidir.
Tasarının Tasarrufların
kısıtlanması başlıklı 4üncü maddesinde,
Bakanlığın, TOKİ veya idarenin, riskli alanlarda ve riskli
yapıların bulunduğu taşınmazlarda proje ve uygulamalar
sırasında her türlü imar ve yapılaşma işlemlerini
geçici olarak durdurabileceği belirtilmektedir. Her türlü imar ve
yapılaşma işlemlerini geçici olarak durdurma yaptırım
gücü yüksek bir karar olup bu konuda yetkinin Bakanlık ve idarede
olması gerekmektedir.
Yine aynı maddenin üçüncü
fıkrasında aynı kişilerce riskli yapılara elektrik, su
ve doğalgaz hizmetlerinin verilmeyeceği şeklindeki düzenleme de sosyal devlet ilkesine
aykırı olduğu gibi, kişi hak ve hürriyetleri ile insan
haklarına da aykırıdır. Bu bendin iptali gerekmektedir.
Tasarının
6ncı maddesinin 9uncu bendinde Bu davalarda yürütmenin
durdurulmasına karar verilemez. hükmü hukuk devletine, Anayasanın
125inci maddesine aykırıdır. Kişinin mülkiyet
hakkının korunmasını yasal zeminde talep etme hakkı
özgürlüklerin de engellenmesi anlamına gelmektedir. Engellenemez bir hak
olan hak arama hakkını sınırlayan bu düzenleme yasadan
çıkarılmalıdır diyorum.
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Buldan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Daha önce kabul
edilmiş olan önergeyle birlikte 8inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 8inci madde kabul
edilmiştir.
9uncu madde üzerinde üç
önerge vardır.
Okutacağım bu
üç önerge de aynı mahiyettedir. Bu önergeleri okutup birlikte işleme
alacağım, önerge sahiplerine de istemleri hâlinde söz vereceğim.
Şimdi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
180 Sıra Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun Tasarısının 9.
maddesinin tasarı metninden çıkartılmasını arz ve
teklif ederiz.
Prof. Dr. Haluk Eyidoğan Yıldıray
Sapan İlhan
Demiröz
İstanbul Antalya Bursa
İhsan Kalkavan Haydar Akar Ali Sarıbaş
Samsun Kocaeli Çanakkale
Müslim Sarı
İstanbul
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
180 sıra sayılı Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısının 9uncu
maddesinin tasarı metninden çıkartılmasını arz ve
teklif ederiz.
D. Ali Torlak Ali Halaman Sadir
Durmaz
İstanbul Adana Yozgat
Hasan Hüseyin Türkoğlu Mesut Dedeoğlu
Osmaniye Kahramanmaraş
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
180 sıra
sayılı kanun tasarısının 9. Maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Sırrı Süreyya Önder Nazmi Gür Altan
Tan
İstanbul Van Diyarbakır
İdris Baluken Erol Dora Özdal
Üçer
Bingöl Mardin Van
Pervin Buldan Ertuğrul
Kürkcü Demir
Çelik
Iğdır Mersin Muş
Mülkiye Birtane
Kars
BAŞKAN Komisyon bu
okuttuğum önergelere katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE
(İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Kim konuşacak?
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) Ben konuşacağım.
BAŞKAN Buyurunuz efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Türk milletinin
saygıdeğer milletvekilleri; 180 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 9uncu maddesini değiştirmek
amacıyla vermiş olduğumuz önerge nedeniyle söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Önergeyle değiştirmek istediğimiz,
daha doğrusu tasarı metninden çıkartılmasını
istediğimiz 9uncu madde Uygulanmayacak mevzuat
başlığını taşımaktadır. Tasarı, bu
maddeyle, 3194 sayılı İmar Kanunu, imara ilişkin hükümler
ihtiva eden özel kanunlar ve zaruret hâlinde 3573 sayılı zeytincilikle
ilgili Kanundan 2960 sayılı Boğaziçi Kanununa varıncaya
kadar on üç adet kanunu devre dışı bırakmakta, bu
tasarıya ait hükümlerle çelişmesi hâlinde bu tasarının esas
alınacağını düzenlemektedir. Kısaca, bu tasarı
hükümleri yasalaştığında tüm bu bahsettiğim mevzuat
afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi hakkında
kanuna yani bu tasarıya teslim edilecektir. Her biri özenle
hazırlanmış, kendi alanındaki hususları düzenleyen
İmar Kanunu, zeytincilikle ilgili Kanun, Turizmi Teşvik Kanunu,
Kıyı Kanunu, Mera Kanunu, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Kanunu gibi birçok kanun devre dışı
bırakılacaktır. Tasarının bu maddesi, bu hâliyle, tam
bir kaosun, karmaşanın ve talanın altyapısını
oluşturacaktır.
Yapılan bu düzenleme, riskli
yapılar bahane edilerek ağır bir talan ortamı ortaya
çıkaracaktır. Büyük bölümü Anayasaya aykırı olan bu
düzenlemeyle Kıyı Kanunuyla korunan kıyılarda yaygın
bir talan sürecinin önü açılırken, tarım toprakları,
zeytinlikler, meralar, ormanlar gözden çıkarılmakta, doğal, kentsel
ve arkeolojik sit alanlarında olası bir talanın önü ardına
kadar açılmaktadır. Yapılan düzenlemeyle, bugüne kadar
oluşturulan doğal ve kültürel çevrenin korunmasına ilişkin
tüm mevzuat yok sayılmaktadır.
Tasarının 9uncu maddesinin
ikinci fıkrasında uygulanmayacak maddeler sayıldıktan sonra
son paragrafta
ve diğer kanunların bu Kanuna aykırı
hükümleri uygulanmaz. ifadesi de hukuki anlamda bir karmaşanın
kapısı olacaktır.
Bu ibareye ne gerek vardı, zaten
uygulanmayacak mevzuat tek tek sayılmış, diye
düşünülebilir.
Bence, bu ibareyle hedeflenen belediye
mevzuatıdır. 5393 sayılı Belediye Kanununun 73üncü
maddesi, bu tasarının da özünü teşkil eden kentsel dönüşüme
ilişkindir. Kentsel dönüşüm ve gelişim alanı
başlıklı bu madde, belediyelere miktarı
5393 sayılı Kanundan bu
tasarıda bahsedilmemiş olması, bir ibarenin içine gizlenmiş
olması, AKPnin belediyeler uyanmadan tasarıyı geçirme
isteği, rantı Ankarada tek elde toplama niyetinden başka bir
şey değildir. Tasarı, belki bu sebeple İçişleri
Komisyonunda da ele alınmamıştır. O yüzden,
tasarının 9uncu maddesinde 5393ün 73üncü maddesi
zikredilmemiştir.
AKP iktidara geldiği 2002
yılındaki söylemlerinin çok uzağındadır.
Dokunulmazlara dokunalım., HSYK ve YAŞ kararları gibi her
şey yargı denetimine açılsın. diyen AKP hükûmetleri,
şimdi MİT Yasası gibi yasalarla U dönüşü yapmış
ve yeni dokunulmazlar yaratmış, yargı denetimi
dışında yeni alanlar oluşturmuştur.
Bu tasarı da benzer bir özellik
taşımaktadır. Yetkileri taşraya devretmeyi hükûmet ve parti
programında esas alan AKP hükûmetleri, bu tasarıyla tüm yetkileri ve
dolayısıyla rantı merkezde toplamaktadır.
Yasanın genel gerekçesinde,
Anayasanın Sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması
başlıklı 56ncı maddesi ile Yerleşme ve seyahat
hürriyeti başlıklı 23üncü maddesine atıfta
bulunulması memnuniyet vericidir, ancak bu tasarıyla kendisine önemli
sorumluluk, görev ve yetki verilen Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı, 644 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle
teşkilatı tesis edilmiş bir kuruluştur.
644 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname, 29 Haziran 2011 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Aynı
Anayasanın 91inci maddesi çerçevesinde Hükûmete verilen yetkiyle ortaya
çıkan bu kararname, yine, aynı Anayasanın 91inci maddesinin
sekizinci fıkrası çerçevesinde, komisyon ve Genel Kurulda öncelik
verilerek ivedilikle görüşülmesi gereken bir metindir. Bugün
tasarıyla olağanüstü yetkilerle donatılan Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı, aslında, Anayasanın
emrettiği yasal prosedürü tamamlanmamış bir bakanlıktır.
Diğer taraftan,
tasarının diğer maddelerinde, bu tasarı kapsamındaki
işler 4734 sayılı Kamu İhale Kanunundan istisna tutulmak
istenmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen,
tamamlayınız sözlerinizi.
Buyurunuz.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Devamla) Zaten, Kamu İhale Kanununun İstisnalar
başlıklı 3üncü maddesi AKP döneminde oldukça
genişlemiştir. 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu ilk
yürürlüğe girdiği tarihte üç adet istisnaya sahip idi ancak AKP
İktidarında, alfabede harf kalmayacak kadar istisnalar
genişlemiştir. Artık, ihale mevzuatı dışında
bırakılan maddeleri saymak yerine, ihale mevzuatına dâhil
olanları saymanın daha kolay olacağını düşünmekteyim.
Bir oldubittinin önüne geçmek, ham hum
şaralop diye ifade edilen bir tarzla Anayasaya aykırı kanun
çıkarmayı önlemek için, teklifimizin yüce heyetinizce kabulünü diler,
Türk milletinin milletvekillerini saygıyla selamlarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Türkoğlu.
Kim konuşacak acaba?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) İlhan Demiröz.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisinden İlhan Demiröz.
Buyurunuz Sayın Demiröz. (CHP
sıralarından alkışlar)
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun
Tasarısının 9uncu maddesindeki önergemiz hakkında söz
almış bulunuyorum.
Tasarının Uygulanmayacak
mevzuat başlıklı 9uncu maddesi, Zeytincilik, Orman, Askerî
Yasak Bölgeler, Turizmi Teşvik, Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma, Kıyı, Mera, Toprak Koruma ve
Arazi Kullanım Kanunu gibi, toplam on iki kanunun, bu kanunun
uygulanmasını engelleyici hükümlerinin
uygulanmayacağını hükme bağlamaktadır. Bu, öncelikle
Anayasanın ilgili maddelerine aykırıdır.
Anayasamızın 6ncı maddesi: Egemenlik, kayıtsız
şartsız Milletindir. ve bizim bu bölümle ilgili olan
kısmını okuyorum zamandan dolayı: Hiçbir kimse veya organ
kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.
Tekrar ediyorum: Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan
almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz. Ancak, yine Anayasamızın
15inci maddesi: Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya
olağanüstü hâllerde
bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere
aykırı tedbirler alınabilir. Ama hepimiz biliyoruz ki
bugünlerde savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü
bir durum söz konusu değil.
Değerli milletvekilleri, Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı bu kadar geniş bir yetkiyle
donatılıyor. Yetkileri MİT Kanunu ile donatılan Sayın
Başbakan da bile böyle bir yetki yok. Sayın Başbakandaki yetki
ifademi Anayasa çerçevesi içinde ifade ediyorum, yoksa Sayın
Başbakanın nasıl yetkileri olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu
yasa kapsamına alınan her yerde, her konuda Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı istediğini yapabilir. Bu tasarı ile
ülkemizin tüm kaynaklarında, tarım alanlarında, zeytinlik
alanlarında, meralarında, ormanlık alanlarında ve hatta sit
alanlarında yaygın bir talanın önü açılmaktadır.
Örneğin, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Kanununun 13üncü maddesi Tarım Arazilerinin Amaç Dışı
Kullanımı bölümünde Mutlak tarım arazileri, özel ürün
arazileri ve sulu tarım arazileri tarımsal üretim amacı
dışında kullanılamaz. diyor. Ancak, değerli
milletvekilleri, bu Kanun diğer bakanlıklara geçerli, Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı için, TOKİ için bu geçerli
değil. Zeytincilik Yasası da -aynı şekilde- 20nci
maddesinde diyor ki: Zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara
Ben, sekiz yıl Türk Mühendis ve
Mimar Odalar Birliği Ziraat Mühendisleri Odası Bursa Şube
Başkanlığı yapmış bir milletvekili
arkadaşınız olarak söylüyorum, meslek odalarının
dayanaklarından bir bölümü yukarıda belirttiğim yasalardır.
Ancak, bu yasalar maalesef bugün askıya alınmakta, tüm meslek
odaları devre dışı bırakılmaktadır.
Değerli arkadaşlar, Çevre ve
Şehircilik Bakanlığının şimdiye kadar yargı
kararlarını uygulamamakta yeterli karineleri olduğunu biliyoruz.
Bunlardan bir tanesi de maalesef, Bursa Esnaf ve Sanatkârlar Odalar
Birliği ile TOKİnin ortaklaşa yapacağı sanayi
siteleridir. Bu sanayi sitelerine tüm Bursadaki meslek odalarının
karşı olmasına ve yargı kararlarına rağmen,
tasarının gerçekleşmesi hâlinde bu alanlardaki yargı
kararlarının ortadan kalkacağını ifade etmek
istiyorum.
Doğanbey kentsel dönüşümle
ilgili, ucube projeyle ilgili değerli milletvekili arkadaşlarım
görüşlerini belirttiği için bu konuya girmiyorum.
Şunu söylemek istiyorum: Bu
tasarı ile planlama, denetim, mühendislik hizmetleri rafa
kalkmış olacak ve yaşamın gerçek sigortası olan
meralar, ormanlar, kıyılar, sulak alanlar ve tarım alanları
gibi doğal varlıkların talanına olanak
sağlanacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
İLHAN DEMİRÖZ (Devamla)
Bitiriyorum efendim.
Değerli arkadaşlar, biz, dün
ve bugün Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu olarak 2/Byle ilgili
yasanın çıkması konusunda tüm Komisyon üyeleri çaba sarf ettik.
Ama gelin görün ki, Dönüşüm gelirleri başlıklı madde
7nin (b) fıkrasında, 2/Byle ilgili
gelirlerin yüzde
90ını geçmemek üzere
diye ifade ediliyor. Biz, buradaki Tarım,
Orman ve Köyişleri Komisyonundaki arkadaşlarımızın
günahı ne? Bu Komisyon üyeleri hiç dikkate mi alınmıyor? Yani
Komisyonda biz bu şekilde karar almazsak bu bir çelişki değil
midir? Bu yapılanların arkadaşlarımıza ve bize
haksızlık olduğunu ifade etmek istiyorum.
Ülkemizde kentsel dönüşüm acil bir
ihtiyaçtır ancak kentsel dönüşümün yeni rant alanları
yaratıp bunları iktidar sahiplerinin paylaşacağı ya da
dağıtacağı bir düzlemde değil, halkın ihtiyaç,
hak ve yararları öncelik sayılarak gerçekleştirilmesinin
gerektiğini ifade ederek hepinizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Demiröz.
Sayın Dora, buyurunuz efendim.
EROL DORA (Mardin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 180 sıra sayılı Afet
Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun
Tasarısının 9uncu maddesi üzerinde verilen önerge hakkında
söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; üzülerek ifade etmek istiyorum ki iktidar partisi, kanun
çıkarma aşamasında her zaman yaptığını gene
yapmakta ve ilgili kesimlerin görüş, öneri ve eleştirilerini dikkate
almadan ve kanun tasarısı
üzerinde yeterince tartışmadan afet riski taşıyan bölgeler
gibi son derece önemli ve toplumun tamamını ilgilendiren bir konuda
kanun çıkarmaya çalışmaktadır. Muhalefet partilerinin ve
ilgili kesimlerin iyi niyetli öneri ve eleştirilerini dikkate almayarak
çıkarılan yasalar, daha önce de ibretle gördüğümüz gibi toplumun
dokusuyla uyuşmamakta ve aynı kanun revize edilmek zorunda
kalmaktadır. Meclis Başkanı Sayın Cemil Çiçekin
vurguladığı gibi, Meclis maalesef bir kanun fabrikasına
dönüşmüştür ancak parmak hesabı gücüne dayanarak bu fabrikadan
çıkarılan kanunları toplum kabul etmemektedir. Bu bağlamda
çıkarılması planlanan yasa, toplumun çıkarlarına
hizmet etmekten uzak, tamamen AK PARTİ Hükûmetinin çıkarlarıyla
uyuşan bir yasa olarak tarihe geçecektir.
Planlama, imar ve kentsel dönüşüm
konularında yakın dönemde yapılan diğer yasal
düzenlemelerde de gözlendiği gibi yasa tasarısının ruhunda,
inşaat sektörünün canlandırılması, canlı
tutulmasının örtülü amaç olarak tercih edildiği
anlaşılmaktadır. Ne yazık ki bu açıktan
dillendirilmeyen örtülü amacı gerçekleştirmek isterken seçilen yöntem
insanca olmaktan uzaktır. Tercih edilen bu yöntem, kentlerimizin en yoksul
kesimlerini kredi kullanmaya ve borçlanmaya zorlamakta, yoksulluğu derinleştirmektedir.
Ayrıca, kanun tasarısında,
risk taşımayan alanların da gerek görülürse riskli alan gibi
kabul edileceği değerlendirilerek, kamu arazilerinin de risk
taşıyor mantığıyla suistimale açık hâle
getirilme riski bulunmaktadır.
Geçmiş yıllarda 2/B
arazilerinden parsel satın alarak evini yapmış, varını
yoğunu bu evin yapılması için harcamış olan yoksul
kesimlere, yapılmak istenen 2/B ile ilgili yasal düzenlemeyle, aynı
parsel, yeniden, bu kez devlet eliyle satılacaktır. Bu
satışla yeni bir borç yükü altına girecek olan vatandaşların
evleri, afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi, amaç ve
yasa gereğince yıkılması gereken yapılardan olup, bu
kişiler, gerek yıkım nedeniyle ve gerekse yapılacak yeni
yapılar için bir kez daha borçlandırılacaklardır. Oysa,
Anayasa'mızın 56ncı maddesine göre, herkes,
sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına
sahiptir.
Ayrıca, Birleşmiş
Milletlerin iki sözleşmesinden biri olan Ekonomik, Sosyal, Kültürel Haklar
Sözleşmesinin 11inci maddesinin birinci paragrafında
elverişli konut hakkı ve barınma hakkı
tanımlanmaktadır. Bu madde kapsamında, barınma hakkı
onurlu bir yaşam standardı olarak bir sürü hak kavramı içinde
tanımlanmaktadır. Söz konusu Sözleşmenin dünyada yürürlüğe
girmesi ve imzalanması 1960ların ortalarına tekabül etmektedir.
Bu kapsamda, konutun yasal güvenliği bir kriter olarak ele
alınmaktadır.
Bundan başka, maddi olarak
devletin şahıslara sağladığı konutun ödenebilir
olması gerekmektedir; işte burada konut hakkının ihlali söz
konusu olmakta çünkü ödemeler yoksul halk için mümkün olmamaktadır.
Ayrıca, uygulama işlemlerinde
yapılan düzenlemede, yerini ucuza vermek istemeyen ya da başka
nedenlerle anlaşmaya varamayan hissedarların özgür iradesi hiçe
sayılacaktır. Bu durumda, devletin elini güçlü tutarak, Bakanlığa,
Maliyeye ve idareye görünürde rayiç bedel adı altında ucuz
fiyatlara arsa aktarımı yapması muhtemel hâle gelecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kanun tasarısı, ülkemizin gerçek ihtiyacı olan,
kentlerin afetlere karşı duyarlı, sakınım içerikli
planlamasını, denetimsiz ve mühendislik hizmeti almamış
yapılaşmanın engellenmesini sağlayacak bir düzenleme
olmaktan oldukça uzaktır.
Afet riskinin azaltılması
gerekçesiyle hazırlanan tasarı, var olan, yaşamın gerçek
sigortası olan ormanlar, meralar, sular, sulak alanlar, kıyılar,
tarım alanları gibi doğal varlıkların talanına
olanak sağlayacak ve bir kısır döngü içinde yeni afetlerin
oluşmasına neden olacaktır. Bu tasarı bu açıdan
düşünüldüğünde, ekolojik olmaktan uzak bir yasadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tasarının yasalaşması sonrasında
yapılacak uygulamalar ile kentlerimiz plansızlığa
doğru bir adım daha sürüklenecek, kentsel alanda karmaşa
büyüyecektir. Dolayısıyla, İmar Kanununun yerini alacak 648
sayılı Kanun Hükmündeki Kararname, benzeri denetimsiz ve
ruhsatsız yapılaşmayı kolaylaştıran düzenlemeleri
ortadan kaldıracak yeni bir yasal düzenleme, tüm ilgili kesimlerin
katılımıyla hazırlanmalı ve tartışmaya
açılmalıdır.
Tekrar hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Dora.
Aynı mahiyette olan üç önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
9uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
9uncu madde kabul edilmiştir.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.17
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.32
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatih ŞAHİN (Ankara),
Mustafa HAMARAT (Ordu)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 79uncu Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
180 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
10uncu madde üzerinde üç önerge
vardır, okutacağım:
TBMM Başkanlığına
180 sıra sayılı kanun
tasarısının 10. Maddesinde "afetler öncesinde"
ibaresinden sonra gelmek üzere "ateşsiz" ibaresinin eklenmesini;
"talepte bulunan" ibaresinden sonra gelmek üzere "idarelerce
geçici iskan koşullarını sağlayacak kadar" ifadesinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Sırrı Süreyya Önder Nazmi Gür Altan
Tan
İstanbul Van Diyarbakır
İdris Baluken Erol Dora Özdal
Üçer
Bingöl Mardin Van
Mülkiye Birtane Ertuğrul
Kürkcü Pervin
Buldan
Kars Mersin Iğdır
Demir Çelik
Muş
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 sıra
sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkında Kanun Tasarısının 10'ncu maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
D. Ali Torlak Ali Halaman Alim
Işık
İstanbul Adana Kütahya
Enver Erdem Muharrem
Varlı Sadir
Durmaz
Elâzığ Adana Yozgat
Madde 10- 6831 sayılı Kanuna
aşağıdaki madde eklenmiştir.
"Ek Madde 13- Şehrin içindeki
veya yakın çevresindeki ormanlık alanların afet sonrasında
geçici barınma yeri olarak kullanılması için, Orman Genel
Müdürlüğünce veya bu Genel Müdürlüğün uygun görmesi hâlinde talepte
bulunan idarelerce altyapı hizmetleri verilir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 10 uncu maddesinin tasarıdan
çıkartılmasını arz ve teklif ederim.
Saygılarımla.
Haluk Eyidoğan Ayşe Nedret
Akova
İstanbul Balıkesir
BAŞKAN Komisyon bu son okuttuğum önergeye
katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ YAŞAR KARAYEL (Kayseri) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Kim konuşacak?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Ayşe Nedret Akova konuşacak efendim.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Akova. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYŞE NEDRET AKOVA (Balıkesir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 180 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 10uncu maddesi üzerinde konuşmak üzere söz
almış bulunuyorum.
Bu kanun tasarısı ile afet riski bahane
edilerek yurttaşın mülkiyet hakkı ve barınma hakkı yok
edilmek istenmektedir. Torba yasa anlayışıyla
düzenlenmiştir.
Tasarının gerekçesinde
gönüllülüğe dayalı bir dönüşümden bahsedilirken maddelerde
ayrıntılı bir şekilde zor kullanma yöntemleri hükme
bağlanmıştır. Bu, gönüllü olunmayacak, demokratik
yaklaşımlarla bağdaşmayan bir rant döneminin
başlatılması demektir.
Kanun teklifiyle yapılan
hukuksuzluklar şunlardır: Gerekçede Anayasanın 56ncı
maddesine atıf yapılırken bizzat bu hak kanun ile yok edilmek
istenmektedir. Yoksul ve güçsüz vatandaşın barınma hakkı
elinden alınmak istenmektedir. Yoksul belirsizliğe sürgün edilip
yaşama hakkı elinden alınmaktadır. Vatandaşın en
temel haklarından olan mülkiyet edinme hakkı gasbedilmektedir.
Bütün yetkinin TOKİde toplanmak
istenmesi anlaşılmamaktadır. TOKİ sonuçta bedava olan
devletin arazisine ucuz konut yapmada uzmandır. Üstelik bunu hiçbir
eğitim almamış olan müteahhitlerimiz daha iyi yaparlar.
Yerel yönetimlerin yetkileri de gasbedilmektedir.
Vatandaşların
yaşadıkları mekâna göre ayrımcı uygulamalara tabi
tutulup haksızlıklar yapılacaktır.
Saydamlıktan ve hesap vermekten
uzak olan bu kanun tasarısıyla, vatandaş ile bir uzlaşmaya
gidilip katılımı sağlamak yerine cebrî yöntemler temel araç
olarak getirilmektedir.
Vatandaş gönüllü olmazsa
yıllardır sahibi olduğu dairenin elektrik, su, doğal
gazı kesilecek, mülkiyet haklarını kullanması engellenecek,
dairesinin satışını ve kiralamasını yapamayacaktır.
Bu, açıkça devlet tarafından vatandaşın hakkının
ihlal edilmesi demektir.
Bu kanun tasarısı
gerekçesinin tam aksine fiziki riskleri azaltmayacak, toplumsal ve kültürel
riskleri ise artıracaktır.
Değerli milletvekilleri, kanunun
amacı ile kanunun adı bile birbiriyle uyuşmamaktadır.
Depreme karşı önlem almak bahane edilip kentsel dönüşüm adı
altında yeni rant alanları yaratılıp ekonomiye kaynak
yaratılmaya çalışılmaktadır.
Boğazlarımız, kıyılarımız, ormanlarımız,
meralarımız, her yer, arzu ettiği takdirde TOKİnin emrinde
olacaktır.
Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı tarafından dört yasa tasarısı
hazırlanmıştır. Birbirinden ayrı gibi sunulan
yapı denetimi, 2/B, afet riski altındaki alanların
dönüştürülmesi ve yabancılara toprak satışı yasa
tasarıları getirilmek istenmektedir. Her bir
karışını milletin canı ve kanıyla
kazandığımız topraklarımızın
yabancılara satılması milletin iradesini de yok
saymaktadır.
Riskli olmayan alanlarda yapılara
ilişkin durum tespiti Bakanlıkça lisanslandırılan kurum ve
kuruluşlara yaptırılacak. Yapılara ilişkin can ve mal
emniyetini temin etmek amacını taşıyan tasarı ile
yapı denetim kuruluşlarının yerine teknik müşavirlik
kuruluşları getiriliyor ve bu kuruluşlara oldukça geniş bir
çalışma alanı tanımlanıyor. Teknik müşavirlik
kuruluşu olabilmenin koşullarını Bakanlık belirleyecek,
yetki belgesini de Bakanlık kendisi verecek. Teknik müşavirlik
kuruluşlarının belirlenmesinde TOKİ'nin taşeron firma
seçiminde yandaşlarına uyguladığı
ayrıcalığı sürdüreceği de kesindir.
Yasa tasarısının 9uncu
maddesinin 2 inci fıkrasında Zeytinciliğin Islahı ve
Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanunun
Orman Kanununun, Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla
Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanunun, Askeri
Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanununun, Turizmi Teşvik Kanununun,
Kıyı Kanununun, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Kanununun, Mera Kanununun, Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz
Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak
Kullanılması Hakkında Kanunun, Toprak Koruma ve Arazi
Kullanımı Kanununun, Boğaziçi Kanununun, bu Kanunun arazi
kullanımı bakımından uygulanmasını engelleyici
hükümleri ve diğer kanunların bu Kanuna aykırı hükümleri
uygulanmaz. hükmüyle boğazlarımız,
kıyılarımız, ormanlarımız, meralarımız,
tarihî eserlerimiz, askerî yasak bölgeler ve güvenlik bölgelerimiz, yani
iktidarın arzu ettiği her yer TOKİnin emrinde olacaktır.
Tasarlanan yeni kanunun 2nci
maddesinde tanımı yapılan Riskli alan: Zemin yapısı
veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma
riski taşıyan, Bakanlık
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
AYŞE NEDRET AKOVA (Devamla)
veya
idare tarafından Afet ve Acil Durum Yönetim
Başkanlığının görüşü de alınarak belirlenen
ve Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca
kararlaştırılan alan olarak tarif edilmiştir.
Kıymetli vekiller, Toprak Koruma ve Arazi
Kullanımı Kanunu ve diğer tüm kanunların bu kanunun
uygulamasını engelleyici hükümlerinin uygulanamayacağı
getirilmiştir. Bu durumda bu kanun tasarısı kanun tanımaz bir
kanun yapmaktadır.
Sevgi ve saygılarımla.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Akova.
Önergeyi oylarınıza
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan, yoklama
istiyoruz.
BAŞKAN Yoklama talebi vardır.
Sayın Akar, Sayın Eyidoğan, Sayın
Tanal, Sayın Demiröz, Sayın Sarıbaş, Sayın
Serindağ, Sayın Öz, Sayın Havutça, Sayın Akova, Sayın
Özkan, Sayın Toprak, Sayın Köprülü, Sayın Genç, Sayın
Kesimoğlu, Sayın Canalioğlu, Sayın Dinçer, Sayın
Aygün, Sayın Korutürk, Sayın Dibek, Sayın Yıldız,
Sayın Koç.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) İsmini
okuduğunuz milletvekillerinin sisteme girmemesi gerekir.
BAŞKAN Girmiyorlar efendim, onu biliyorlar.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter
sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporu (1/569) (S. Sayısı:
180) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 sıra
sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkında Kanun Tasarısının 10'ncu maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
D.
Ali Torlak (İstanbul) ve arkadaşları
Madde 10 6831 sayılı Kanuna
aşağıdaki madde eklenmiştir.
Ek madde 13 Şehrin içindeki
veya yakın çevresindeki ormanlık alanların afet sonrasında
geçici barınma yerleri olarak kullanılması için, Orman Genel
Müdürlüğünce veya bu Genel Müdürlüğün uygun görmesi hâlinde talepte
bulunan idarelerce altyapı hizmetleri verilir.
BAŞKAN Komisyon önergeye
katıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE
(İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Erdem.
ENVER ERDEM (Elâzığ)
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Afet Riski
Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun
Tasarısının 10uncu maddesi için verilen önerge üzerinde söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, biraz
önceki konuşmamda bu düzenlemenin gerçek amacına hizmet edebilmesi
için adaletli, uygulanabilir, vatandaşa ek maliyet ve külfet getirmeyen
bir düzenleme olması gerektiği hususunda birtakım
açıklamalarda bulunmuştum. Bu düzenlemenin yine amacına hizmet
edebilmesi için ve adaletli bir düzenleme olabilmesi için düzenlemenin 8inci
maddesinin 1inci ve 2nci fıkralarının tasarı metninden
çıkarılması gerekir.
1inci fıkra, yapılacak olan
her türlü mal ve hizmet alımının ve yapım işlerinin
4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 21/b maddesine göre
yapılmasını düzenlemektedir.
Değerli milletvekilleri, eğer
yaklaşık olarak 800 milyar civarında maliyeti olduğu
düşünülen
Gerçi bu hususta sormuş olduğumuz soruya Sayın
Bakan herhangi bir cevap vermedi ama on milyon civarında konut ve iş
yerinin yapılacağını, yaklaşık maliyetinin de 500
ile 800 milyar olacağını buradaki konuşmacıların
yapmış olduğu konuşmalardan anlıyoruz.
Şimdi, bu kadar yüksek miktarda
maliyeti olan işlerin yapımıyla ilgili olarak, İhale
Kanununun 21/b maddesine göre bu işlerin yapılmasını
söylemek gerçekten akla ziyan bir uygulamadır. Çünkü İhale Kanununun
temel hedefi olan açıklık, şeffaflık, yarışma,
uygun fiyat ve alenilik gibi ilkelerini zedeleyeceği aşikârdır,
ihalede yolsuzluk yapılmasına neden olacak bir uygulamadır.
Yine 8inci maddenin 2nci
fıkrasında öngörülen uygulamayla kurumlar arası protokolü
getirmektedir bu düzenleme. Yine bu da 4734 sayılı Kamu İhale
Kanununda öngörülmemiş olan bir yöntemdir yani bu iki düzenlemenin,
8inci maddenin (1)inci ve (2)nci fıkrasının kanun metninden
çıkarılması bu anlamda önemlidir.
Değerli milletvekilleri, bu
düzenlemenin amacına hizmet edebilmesi için göz ardı edilmemesi
gereken en önemli hususlardan birisi de bu dönüşüme hangi illerden
başlanacağı meselesidir yani öncelik sıralaması
nasıl olmalıdır? Bu sorunun cevabını da burada
netleştirmek lazım, objektif kriterler koymak lazım. 7 ve üzeri
deprem beklenen öncelikli illere, mesela Doğu Anadolu fay
hattının üzerinde bulunan illerden Elâzığ, Bingöl, Malatya,
Maraş ve Hatay illerine de bu sıralamada öncelik verilmesi
lazım.
Değerli milletvekilleri, Doğu
Anadolu fay hattı, Kuzey Anadolu fay hattı gibi, oldukça aktif olan,
bilim adamlarının yapmış olduğu değerlendirmelere
göre yakın süre içerisinde 7 ve üzerinde deprem olabilme ihtimalinin yüksek
olduğu iller bu fay hattı üzerinde bulunan iller.
Dolayısıyla, yaklaşık olarak 3 milyon insanın
yaşadığı bu illerin öncelikli dönüşüm projesi
kapsamına alınmasının doğru olacağını
değerlendiriyoruz.
Yine, Doğu Anadolu fay hattı
üzerinde bulunan, benim de seçim bölgem olan Elâzığda da 7 ve
üzerinde şiddette bir deprem olabilme ihtimalinin çok yüksek olduğu
bilinmektedir. Elâzığda yoğun göç yaşanmaktadır,
plansız bir şehirleşme vardır, yaptırım
eksiklikleri, yerel yönetimlerin kaynak yetersizliği, konuyla ilgili
bilinç eksiklikleri vardır. Elâzığdaki yerleşimin yüzde
90ı alüvyonel zemin üzerinde yapılmıştır.
Elâzığda yine zemin sıvılaşması gibi bir problem
yaşanmaktadır. Kuzey Anadolu fay hattında meydana gelen
depremler Elâzığdaki depremleri etkilemektedir.
Dolayısıyla, muhtemel afetlerin olabileceği bu Doğu Anadolu
fay hattının üzerindeki illerin de öncelikli dönüşüm
programına alınmasının uygun olacağını
değerlendirmekteyiz.
Bu vesileyle ben yüce Meclisi tekrar
saygıyla selamlıyor, iyi akşamlar diliyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Erdem.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
180 sıra sayılı kanun
tasarısının 10. Maddesinde "afetler öncesinde"
ibaresinden sonra gelmek üzere "ateşsiz" ibaresinin eklenmesini;
"talepte bulunan" ibaresinden sonra gelmek üzere "idarelerce
geçici iskan koşullarını sağlayacak kadar" ifadesinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Çelik.
DEMİR ÇELİK (Muş)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi
şahsım ve Barış ve Demokrasi Partisi adına
saygıyla selamlıyorum.
Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun
Tasarısının 10uncu maddesine ilişkin grubumuzun
düşüncesini paylaşmak üzere söz almış bulunmaktayım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; günümüz iyi yönetişim kriterleri yönetimin
sürdürülebilirliğini, katılımcılığını,
hesap verebilirliğini, şeffaflığını ve adilane
bir ilişkiyi örgütlemesinden geçtiğini ifade eder. Bu da hizmeti
üreten birimin insana ve bireye en yakın birim tarafından
yürütülmesini, gücün ve iktidarın merkezîleşmesi yerine topluma yatay
dağıtılmasını, hizmetin üretilmesi ve yürütülmesinde
olduğu kadar kaynakların rasyonel kullanılmasında da
katılımcılığı emreder. Bütün bu kriterleri
dikkate aldığımızda devletlerin hızla toplum lehine
değiştiği, Az devlet, çok toplum.
tartışmasının tüm insanlığı gündemine
alıp etkilemeye çalıştığı günümüz
dünyasında, yetkiyi, yerele ve yerindenlik ilkesine bağlı,
kurumlaşmış olan yapılara, organlara devredilmesi
gerekirken Ankaraya, merkeze topluyor olmak toplumu ve toplum dinamiklerini
dikkate almamaktır.
Kaldı ki 5393 sayılı
Belediyeler Yasası, bu konuda yapılmak istenen bu kanunu hiçe saymak,
belediye ve haklarını gasbetmektir. Kim adına? Hükûmet
adına, Hükûmet adına da Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı adına bu yetkileri hiçleştirmektir,
gasbetmektir. Bu yönüyle kuvvetle muhtemeldir ki bu yasa kısa bir dönem
sonrasında açmazları ve çelişkileriyle bir kez daha Meclisimize
taşınacaktır. Neden diye soracak olursanız, doksan
yıldır devletin yani merkezin kimliklerle, merkezin inançlarla,
merkezin çevreyle olan çelişkisi ve çatışması çözüme
kavuşturulup meşru ve makul olan çözüm projeleri
geliştirilmemesinden kaynaklı toplum kırım, siyasal
kırım, ekolojik kırım yaşanıyorsa bu ve benzeri
kanunlar ve yasalarla toplumu şekillendirmek değil, toplumu
özgürleştirici, adil ve eşitlikçi anlayış ve
yaklaşımlarla önünü açıcı olmak gerekiyor.
Kanun devleti polis devletidir. Kanun
devleti topluma, toplum dinamiklerine özgürlük getirmez. Bu anlamıyla bu
kanun, yakın zamanda toplumun temel ihtiyaçlarını, büyüyen
ihtiyaçlarını karşılayamayacağından,
karşılamadan uzak olacağından dolayı
değiştirilme gerçeğiyle karşı karşıya
kalacaktır. O anlamıyla, biz, bir kez daha Barış ve
Demokrasi Partisi olarak aceleye getirilen, temel talepleri hiçe sayan, yetkiyi
merkezîleştirip hak gasbına yol açan, bireyin, kesimin ve toplumun
ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak olan bu
anlayıştan bir an evvel geri durulması gerektiğini
düşünüyoruz.
Bu anlayıştır ki az önce
yine gündemimize taşındığı şekliyle, 21 Mart
Nevroz Bayramı yıllardır ülkemizde yasal ve resmî noktada
kutlanmaya başlandı. Kutlanan bu Nevrozu Barış ve
Demokrasi Partisi olarak bizler de yıllardır 17sinden
başlayıp 22sine, 23üne kadar bir hafta, sekiz gün boyunca kutlayan,
çeşitli alanlarda farklı tarihlerde kutlayan bir anlayışa
sahiptik ama az önce basına düşen haberlerden İstanbul Valisinin
bu kutlamayı Bayramlar gününde kutlanır. gerekçesinin ya da
bahanesinin arkasına sığınarak
yasakladığını ilan etmiştir. Çok değil bir hafta
öncesinde, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü biz ayın 1inden 11ine,
on güne yayarak da kutlamıştık. Bunda ne mahzur var? Bu
anlamıyla da biz bu kararın doğru
olmadığını, bir kez daha yetkiliye, Hükûmet birimlerine
hatırlatmak noktasında görev biliyoruz ama aynı zamanda bu
tarihte kutlayacağımıza dair on beş gün öncesinden
verilmiş
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözünüzü tamamlayınız.
DEMİR ÇELİK (Devamla) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Bugün, yani ayın 18i pazar günü
kutlayacağımıza dair on beş gün öncesinden verdiğimiz
dilekçe zamanından önce cevaplandırılabilirdi.
Cevaplandırılmadığı için yurt dışı ve
yurt içinde 18inde İstanbul başta olmak üzere birçok yerde
kutlayacağımızı söylediğimiz, yerelde bu kutlamalara
katılmak üzere zamanını, mesaisini, parasını
harcayarak gelen vatandaşların emeğine, maddi kaynaklarına
da bir şekliyle yazık etmiş oluyoruz. Dileğimiz odur ki bu
yanlıştan dönülmelidir. Dönülmediği takdirde, Barış ve
Demokrasi Partisi olarak biz mitingi iptal edebiliriz ancak halkın bu
konuda yapma ısrarının yol açacağı sorun ve
sıkıntıların da müsebbibi, sebebi Hükûmet olur, vali olur.
Sayın Valimizin ve bunun üzerinden de sayın
Hükûmet yetkililerimizin durumu halkların lehine çözüm iradesi
geliştireceklerine olan inancımla hepinizi bir kez daha saygıyla
selamlıyor, iyi akşamlar diliyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Çelik.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
10uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
10uncu madde kabul
edilmiştir.
11inci madde üzerinde iki önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 Sıra
Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkındaki Kanun Tasarısının 11inci maddesinde yer alan
suretiyle ibaresinin yapılarak olarak değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Ali
Sarıbaş
Çanakkale
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 sıra
sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkında Kanun Tasarısının 11inci maddesinde geçen a)
Gecekondunun sahibi ise, gecekondusuna ifadesinden sonra gelmek üzere piyasa
rayiç değerine ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mesut Dedeoğlu Enver Erdem Hasan Hüseyin
Türkoğlu
Kahramanmaraş Elâzığ Osmaniye
Kemalettin Yılmaz Muharrem
Varlı
Afyonkarahisar Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye
katıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE
(İstanbul) Katılmıyoruz efendim
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Kim konuşacak?
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Dedeoğlu.
BAŞKAN Sayın Dedeoğlu,
buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
MESUT DEDEOĞLU
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
180 sıra sayılı Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısının 11inci
maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak söz aldım. Bu
vesileyle yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Kanun tasarısının
11inci maddesi, 775 sayılı Gecekondu Kanununun 21inci maddesinde
düzenlemeye gitmektedir. Bu düzenlemeye göre, gecekondu sahiplerine konut
verilinceye kadar ya da arsa tahsisi yapılıncaya kadar nakdî
yardımın yapılmasını planlamaktadır. Geneli
üzerinde kanun tasarısı, başta deprem olmak üzere afet riski
taşıyan alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli
yapıların bulunduğu arazi ve arsalarda sağlıklı
ve güvenli yaşama alanlarının oluşturulması planlanmaktadır.
Böylece ülkemizde, heyelan, deprem ve sel gibi afetlerde meydana gelen can ve
mal kayıplarının önüne geçilmesi hedeflenmektedir. Gerçekten de
ülkemizde pek çok alanda kentsel dönüşüme ihtiyaç vardır.
Çok sayıda şehrin yerleşim alanı
coğrafi konumu itibarıyla deprem kuşağı üzerinde yer
almaktadır. Bu konuyla ilgili Kahramanmaraş şehrini örnek vermek
istiyorum. Kahramanmaraşta Gölbaşı-Kahramanmaraş ve
Yumurtalık fay hattının üzerinde bulunan, bunun üzerinden geçen
ve üzerinde binaların bulunduğu yerler şu anda tehlike riski
altındadır. Bu konuyla ilgili daha önceki
uyarılarımıza rağmen, maalesef ki maalesef,
Kahramanmaraşa bir diş hastanesi, bir de normal devlet hastanesi
yapılmış ve şu anda da bu riski taşıyan iki tane
binamız ve sağlık hizmetleri veren tesislerimiz yıkılmakla
karşı karşıya kalmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ülkemizde bu zamana kadar meydana gelen depremlerde çok sayıda can ve mal
kaybı meydana gelmiştir. Daha yakın zamanda Van ilimizde meydana
gelen depremde çok sayıda insanımız yıkılan binaların
altında kalarak yaşamlarını yitirmişlerdir. Van ilimizde
meydana gelen depremde şu ana kadar ölü ve yaralı sayısı
tam olarak bilinmezken, ülkemizin en büyük depremlerinden Marmara depreminde
17.127 kişi ve Düzce depreminde de 845 kişi, maalesef,
hayatlarını kaybetmişlerdir.
Her deprem geride çok sayıda yaralı, yetim,
gözyaşı ve acı hatıralar bırakmıştır.
Bu nedenle, böyle bir çalışmanın özünü Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu olarak çok önemsiyoruz. Ne var ki tasarıdaki bazı
düzenlemeler konusunda hem kaygılarımız hem de
endişelerimiz vardır. Bunları ortadan kaldırabilirsek, o
zaman gerçekten hem ülkemiz hem de milletimiz için önemli bir çalışma
yapmış oluruz. Hazırlanan kanun tasarısında
şehircilik kuralları hiçe sayılmakta, toplumsal eşitlik ve
adalet ilkeleri Anayasaya aykırı bir şekilde çiğnenmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
düzenlemede, afet tehlikesine maruz kalmış veya kalması muhtemel
bölgelerdeki mesken ve iş yerleri tespit edilerek afete maruz bölge olarak
ilan edilecek ve bu bölgedeki yaşam tehlikeden uzak yerlere nakledilebilecektir.
Devlet bu nakli yaparken önce gönüllülük esasına göre yapacak, mesken
sahibi veya iş yeri sahiplerinin gönüllülük esasını kabul
etmemesi hâlinde o zaman devreye tıpkı kaçak yapıyı
yıkar gibi devletin kepçeleri ve dozerleri girecektir.
Değerli milletvekilleri, böyle bir
şeyin olması söz konusu olabilir mi? Kolay değildir
yıllarca yaşadıkları mahalle ve sokaklardan insanları
söküp atmak; her sabah ekmeğini aldığı, süt
aldığı, gazete aldığı ve selam verdiği
mahalle bakkalından insanları ayırmak kolay değildir. Hele
hele insanları doğdukları ve büyüdükleri yerlerden zorla
ayırmak hiç de kolay değildir. Bu iş incitilmeden
yapılmalıdır. İnsanların mülkiyet hakkını
elinden almakla ve hak arama hürriyetini yok etmekle çok büyük hak
kayıplarına yol açacak olan bu tasarı rant konusundaki
endişelerimizi de artırmaktadır.
Tasarı ile yerel yönetimlerin
kanunlarla verilmiş hakları da ellerinden alınarak Çevre ve
Şehircilik Bakanlığına verilmektedir.
Ayrıca tasarı ile
hayvancılık açısından da çok büyük öneme sahip olan
meraların yerleşim alanlarına dönüştürülmesinin önü de
açılmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
MESUT DEDEOĞLU (Devamla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yasa bu hâliyle
insanlarımızın can ve mal güvenliğini sağlamak yerine
canını yakmaktadır. Bu nedenle kanun teklifinin bazı
maddeleri üzerinde oturup yeniden düşünmek gerekmektedir. Yoksa ülkemiz
esas depremi o zaman yaşar.
Bu duygu ve düşüncelerle
tasarının hayırlara vesile olmasını diler, yüce
Meclisi saygılarımla selamlarım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Dedeoğlu.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 Sıra
Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkındaki Kanun Tasarısının 11inci maddesinde yer alan
suretiyle ibaresinin yapılarak olarak değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Ali
Sarıbaş
Çanakkale
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE
(İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Katılmıyoruz Efendim.
BAŞKAN Sayın
Sarıbaş, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale)
Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, 180
sıra sayılı Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısının 11inci
maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi en
derin sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Bu maddede 775 sayılı
Gecekondu Kanununun 21 inci maddesinin (a) bendi üzerinde nakdî yardım
yapılabilir. ifadesi dönüştürülmeye
çalışılmaktadır.
Bu madde de bundan önceki yasalar gibi,
tüm on bir tane yasanın içerisinde bundan önce belediyelere, yerel
yönetimlere verilmiş bir yetkidir.
Şimdi, tabii bu maddede para
verilmesi, desteklenmesi çok doğrudur, katılıyorum ancak
775teki bir yetkinin tamamen Çevre ve Şehircilik
Bakanlığına ve dolayısıyla TOKİye devredilmesi
bence yine belediyelerden bir yetkinin alınması anlamına ve
tekelleşmesi anlamına geliyor. Bu anlamda
baktığımızda özellikle belediyelerin, büyükşehir
belediyesi, Yerel Belediyeler Yasası, İmar Yasası, İmar
Affı Kanunu, yine buna bağlı olarak tarihî eserlerle ilgili
diğer kanunlar ve hepsini bir bütün
içerisinde aldığımızda bu maddeye bağlı olarak
imar yetkileri alınırken bir de aynı zamanda belediyelerin bu
yasa tasarısıyla birlikte elindeki ekonomik kaynaklar da yok oluyor.
İşte bunlar içerisinde hazine
arazilerinin ve diğer maddelere de baktığımızda iki
yıl içerisinde eğer bir işlem yapmadıysanız buna
resen, bir başka deyişle Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı, bir başka
deyişle TOKİ el koyarak belediyelerin gelirleri
İller
Bankasından ayrılacak paylar, yine alınacak paylarla birlikte,
yine Belediyeler Yasasında çevreden yüzde 50 payların
aktarılması ve buna benzer paylarla birlikte büyük bir -hem
rantın dönüşmesi, belediyelerin elinden alınması,
alındığı gibi hem ekonomik kaynakların İller
Bankası dâhil olmak üzere para aktarılması ve aynı zamanda hazinelerin ve yine 2/B arazileri de
dâhil olmak üzere gelirlerine, satılan gelirlerine el konulmasıyla
birlikte- çok büyük bir bütçeye varıyoruz.
Bugün, Bakanımız da net bir
rakam vermemesine rağmen, burada 200 milyar dolar ve 400 milyar dolar
rakamlarından bahsediliyor ki bu rakamın da çok üzerine
çıkacağı, 2 veya 2,5 kat olarak da hesaplanabileceği göz
önüne alınmalıdır diye bakıyorum. Çünkü bu ranttan
yerindeki yönetimlerin, belediyelerin aslında bir pay alması
gerekirken bunlara hiçbir şey vermediğimiz gibi onların imar
müdahalesi ve altyapı müdahaleleriyle birlikte ve insanların
yaşamasıyla birlikte kentlerin bütünü içerisindeki, 775
sayılı, gecekondu önleme bölgelerine bir başka deyişle
müdahale hakkı veriyoruz.
Aslında kent bir bütün içerisinde
planlanmıştır. 775 sayılı, Kanuna göre planlama bir
bütündür ve o kentin içerisindeki kaçak yani verilecek arsalar, gecekondu
önleme bölgeleri, ona göre belediyelerin tek tip projeleri insanlara tahsisleri
yapılmıştır ama şimdi gelip bir müdahaleyle o kentin
bütünlüğü içerisindeki, plan ve bütünlüğü içerisindeki hem silüeti
hem altyapısını hem yeşil alanları hem insanların
sosyal yaşantı donatılarını bu vesileyle direkt
müdahale yetkisiyle bu imara, bu belediyeye, bu gelirlerine müdahale etmiş oluyorsunuz.
Bence burada insanların o sosyal
yaşantı içerisindeki planlamalarını acaba bu sosyal
yaşantıyla birlikte, o sosyal yaşantısıyla birlikte daha
itelemiyor muyuz, daha farklı yönetmiyor muyuz? Zorla insanları
yüksek apartmanlar içerisinde oturmaya hapsedemezsiniz. Zorla insanların
bugünkü kültür değerleri, yaşam değerlerini bir binaya, biz
sağlıklı bina yapıyoruz diye o binanın içerisine zorla
sokamazsınız. Burada bir planlama ve planlamanın bir
gerekliliği olmaktadır.
Bugüne kadar
yaptığımız uygulamaya baktığımızda
TOKİnin kuzey girişteki, özellikle havaalanı üzerinden
girdiğimizde baktığımızda o derelerin üzerine ve bugün
Başbakanın da açıkladığı gerçekten bodrum
katları da dahil olmak üzere insanlara zorla kura çektirerek verilmeye
çalışıldığı ve hatta oradaki insanların
mağduriyetiyle eylemlere çalıştığı, TOKİnin
incelemeleri sonucunda bugüne kadarki ilişkilerinde insanların yüzde
85inin mahkemelerde olduğunu unutmamak gerektiğine inanıyorum.
Yine bu TOKİdeki uygulamalar
içerisine baktığımızda insanların yaşanabilir ve
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
ALİ SARIBAŞ (Devamla)
Teşekkür ediyorum.
yaşama hacimlerinin yok
olduğunu ve bunları insanların daha sonra da satmak zorunda
kaldıklarını unutmayalım. TOKİnin bunun içerisinde
baktığımızda, projelerini oturduktan sonra
beğenmeyenlerin içerisinde olanların yüzde 68,8 olduğunu,
bunların içerisinde yine TOKİden aldıkları konutlar içinde
kaliteli malzemelerin karşılanmasının beklenmesinin yüzde
80inin hayır olduğunu ve yine TOKİ konutlarında prim
konusunda Burası prim yapıyor mu? diye TOKİnin
yaptırdığı anketlerde insanların yüzde 63,3ünün hayır
dediğini ve 34,7sinin evet dediğini unutmamak gerekir. TOKİ
konutlarını çevremize tavsiye eder misiniz? diye anket
sonuçlarını aldığımızda da yüzde 55,4ünün hayır
dediğinin çarpık örneğini görüyoruz ki bu bize çok canlı
bir örnektir. Artık, bundan sonra da bu yasaya böyle bakmamız
gerektiğine inanıyorum.
En derin sevgi ve
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Sarıbaş.
Önerge
KAMER GENÇ (Tunceli) Karar yeter
sayısı istiyorum.
BAŞKAN Karar yeter
sayısı arayacağım.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı
yoktur.
On dakika ara veriyorum
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Varsa
Elektronik cihazla yapıyorum, bir
dakika süremiz var.
(Elektronik cihazla oylamaya
başlandı)
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, yok, görünen yok.
Sayın Başkan, aslında bu
kanunla Türkiyenin tapusu Tayyip Erdoğan
BAŞKAN Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli) Osmanlı
Devleti padişahının sahip olmadığı yetkiyi Tayyip
Erdoğan
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Sayın Başkan, susturur musunuz.
BAŞKAN Sayın Genç, lütfen
yerinize oturunuz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Böyle bir
şey olur mu ya, böyle bir şey olur mu arkadaşlar?
MURAT YILDIRIM (Çorum) Sana ne?
KAMER GENÇ (Tunceli) İnsanda bir
vicdan var, bir utanma var, utanma, utanma!
BAŞKAN Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli) Utanma var,
utanma, utanma! Ulan devletin malına nasıl el koyarsınız?
BAŞKAN Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli) Böyle bir Orman
Kanunu yok, Boğaz Kanunu yok, Afet Kanunu yok
BAŞKAN Sayın Genç, lütfen
yerinize oturunuz, böyle bir usul yok.
KAMER GENÇ (Tunceli) Böyle bir
şey olur mu ya?
BAŞKAN Böyle bir usul de yok
Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) Böyle bir
şey yok Sayın Başkan!
HÜSEYİN FİLİZ
(Çankırı) Otur yerine, otur Kamer!
KAMER GENÇ (Tunceli) Oturmazsam ne
olacak lan? Devleti sattınız be! Bu devleti sattınız be!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan lan diyor, sözünü geri alsın. Lan diye hitap
ediyor.
HÜSEYİN FİLİZ
(Çankırı) Otur yerine!
KAMER GENÇ (Tunceli) Niye
oturayım ki! İçim yanıyor ya, bu memleketi sattınız,
sattınız.
Sizin burnunuzdan getireceğiz,
getireceğiz burnunuzdan. Böyle bir şey olur mu ya? Osmanlı
padişahında olmayan yetkileri alıyorsunuz ya!
(Elektronik cihazla oylamaya devam
edildi)
BAŞKAN Karar yeter
sayısı yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
19.13
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 19.26
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatih ŞAHİN (Ankara),
Mustafa HAMARAT (Ordu)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 79uncu Birleşiminin
Altıncı Oturumunu açıyorum.
180 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 11nci maddesi üzerinde verilen Çanakkale
Milletvekili Ali Sarıbaşın önergesinin oylamasında karar
yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi yeniden
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi, 11nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
12nci madde üzerinde üç önerge
vardır.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 sıra
sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkında Kanun Tasarısı'nın çerçeve 12 nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa Elitaş Ahmet Aydın Akif
Çağatay Kılıç
Kayseri Adıyaman Samsun
A. Sibel Gönül Osman Boyraz Tülay
Kaynarca
Kocaeli İstanbul İstanbul
MADDE 12- 2942 sayılı Kanunun
15 inci maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi ile
aynı maddenin sekizinci fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiş ve maddeye on birinci fıkradan
sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir."
"Türk Mühendis ve Mimar
Odaları Birliğine bağlı meslek odalarının her
biri tarafından, üyelerinin oturdukları yer gözönünde bulundurularak;
illerden nüfusu beşyüzbinin altında olanlar için yirmibeş ilâ
elli, nüfusu beşyüzbin ile birmilyon arasında olanlar için elli ilâ
yüz, nüfusu birmilyon ile üçmilyon arasında olanlar için yüz ilâ yüzelli,
nüfusu üçmilyonun üzerinde olanlar için yüzelli ilâ üçyüzelli bilirkişi ve
ayrıca il merkezleri için il idare kurulları ve ilçeler için ilçe
idare kurulları tarafından, bu bölgelerde oturan ve mühendis veya
mimar olan taşınmaz mal sahipleri veya kiracılar arasından
nüfusa göre belirlenen bilirkişi sayılarının en az üçte biri
kadar bilirkişi, her yıl Ocak ayının ilk haftasında
seçilerek isim ve adreslerini belirten listeler valiliklere verilir."
"Taraflar, mahkemelere bildirilen
listelerde yazılı olanlar ve yukarıdaki fıkrada belirtilen
kimseler arasından bilirkişi seçmekte anlaşamadıkları
takdirde; bilirkişiler, hâkimin kararı ile tayin edilen gün ve
saatte, valilikçe, tarafların huzurunda ve gelmeyenin gıyabında
kura yolu ile seçilir. Valilik, kuranın âdil olarak yapılabilmesi
için gerekli tedbirleri alır. Kuraya ilişkin itirazlar, davanın
görüldüğü mahkemece karara bağlanır."
"Sermaye Piyasası Kuruluna
kayıtlı olarak faaliyet gösteren lisanslı değerleme
kuruluşlarının isim ve adreslerini belirten listeler, her
yıl Ocak ayı içinde, ikinci fıkradaki mahkemelere bildirilmek üzere
Sermaye Piyasası Kurulunca valiliklere gönderilir. Yeterli sayıda
değerleme uzmanı bulunan yerlerde, 10 uncu maddede öngörülen
değer tespitleri, bilirkişi sıfatıyla öncelikle Sermaye
Piyasası Kurulundan lisanslı değerleme uzmanlarına,
taşınmaz geliştirme konusunda yüksek lisans veya doktora
yapmış olan uzmanlara yaptırılır."
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı
mahiyettedir. Bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım,
istemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 Sıra
Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkındaki Kanun Tasarısının 12. maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Prof. Dr.
Haluk Eyidoğan Yıldıray
Sapan İdris
Yıldız
İstanbul Antalya Ordu
İhsan
Kalkavan Ali
Sarıbaş Müslim
Sarı
Samsun Çanakkale İstanbul
Haydar
Akar
Kocaeli
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 sıra
sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkında Kanun Tasarısının 12'nci maddesinin madde
metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
D. Ali Torlak Ali Halaman Alim
Işık
İstanbul Adana Kütahya
Muharrem Varlı Özcan Yeniçeri Sadir Durmaz
Adana Ankara Yozgat
BAŞKAN Komisyon bu son okuttuğum iki önergeye
katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM
KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Kim konuşacak?
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) Sayın
İdris Yıldız konuşacak.
BAŞKAN Sayın Yıldız, buyurunuz.
İDRİS YILDIZ (Ordu) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısının 12nci
maddesi üzerine söz almış bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri, hepimizin
bildiği gibi üç gün önce İstanbulda bir felaket yaşadık.
Aradan üç gün geçti, basın, televizyon, herkes bir şeyler söyledi
ama, yavaş yavaş unutulmaya başladı.
Benim burada bu konu üzerinde biraz
daha hassasiyetle durmamın sebebi, orada hayatını kaybeden 11
tane yurttaşımızın çoğunluğunun Ordulu
olması. Hepinizin huzurunda önce ölenlere Allahtan rahmet diliyorum, yakınlarına
başsağlığı diliyorum ama bir şeyi de hatırlatmadan
geçmek istemiyorum.
Bu tasarıyı, ülkemizin deprem
felaketlerinde yaşadıkları zorlukları bilerek,
insanlarımızın çektiklerini, can kayıplarını
hesaplayarak gündeme taşıdık ve bu tasarıyı hep
birlikte oluşması konusunda biz de muhalefet olarak yeterli oranda
katkı vermeye çalıştık, ama yaklaşık on yıl
içerisinde 10 bin çalışanımızı kaybettiğimiz, son
Aralık ayında 52, Ocak ayında 62, Şubat ayında 42, Mart
ayının daha şu aşamasında 28 işçinin
hayatını kaybettiği ülkemizde, İş Güvenliği
Yasası için bu çabaların hiçbirisini yerine getirmedik.
Dolayısıyla, ben, yüce Meclisten, bu Meclisteki milletvekili
arkadaşlarımızdan, İş Güvenliği Yasası
hakkında da aynı duyarlılığı göstermesini,
aynı çabayı sarf etmesini, geçtiğimiz Pazar günü
yaşadığımız o tatsız olaylara rağmen oradaki
kadar dikkatli, oradaki kadar hızlı bir şekilde bu yasanın
bu Meclise getirilmesini hepinizden talep ediyorum. Hepinizin bu konuda gayret
göstermesini diliyorum.
Değerli arkadaşlarım,
ülkemizin deprem felaketlerinden çektiklerini hepimiz biliyoruz. Ülkemizin
yüzde 92si deprem kuşağında ve nüfusumuzun yaklaşık
yüzde 95i de bu bölgelerde yaşıyor. Dolayısıyla, bu
felaketlerden dolayı bununla ilgili bir çaba içerisine girmemiz, bir
tasarı Meclise getirmemiz, onunla ilgili çalışmamız
doğruydu ama komisyonlarda yaptığımız
görüşmelerde biz, mümkün olduğu ölçüde uyarılarda bulunduk.
Sayısal çoğunluğunuzla bu uyarıların hepsi dikkate
alınmadı ve Meclise geldi. Ama hepimiz biliyoruz ki, kente
karşı suç kavramı çok önemlidir. Kent, genellikle yaşayan
bir organizmaya benzetilir. Kentin sahibi, o kentte yaşayanlar, kent
yönetimine vergi verenler, kent yönetimini oylarıyla oluşturmuş
olanlar ve ayakta tutanlardır.
Tasarının Tespit,
Taşınmaz Devri ve Tescil başlıklı 3üncü maddesinin
birinci fıkrasında, riskli yapı tespitine karşı
yapılacak itirazların, Komisyonda değişmiş
şekliyle- Bakanlıktan 3, üniversiteden 4 kişiyle oluşacak
heyetler tarafından incelenip, karara bağlanacağı
öngörülmüştü.
Bakanlık tarafından seçilecek
kişilerin taraflılığı, üniversitelerden gelen
kişilerin Bakanlık tarafından tespit edildiği için
taraflılığı belli olmasına rağmen Komisyonda
şöyle bir öneride bulunduk; dedik ki: 1985 yılında
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı
tarafından kentlerin imar planları yapıldı ve bunun
yanlış olduğu görülerek değiştirildi. O hâlde,
merkezden yapılan bu imar planlarının, bu tadilatların veya
bu tasarıların sıkıntılarının
yaşanacağı düşünülerek, hiç değilse proje
bazında, o bölgede iki tane proje paydaşının da bu
Komisyona katılarak, proje bazında bunların
değerlendirilmesini ve böylece, orada olabilecek sosyal patlamaları,
sıkıntıları ortadan kaldırmak için bir öneride
bulunduk ama maalesef Komisyonda bu da geçerli olmadı.
Hepimiz biliyoruz ki bu
tasarının tartışılması, görüşülmesi, süreç
içerisinde hep beraber yaşadık. Bugün, bütün gündür
arkadaşlarımız birçok şeyi söylüyorlar ama biz, burada bu
tasarıyı hep beraber oyladığımızda sonuç yine
belli; bir taraf kaldıraç gibi elini bir tarafa indirecek, öbür taraf
yukarı kaldıracak.
Biz muhalefet olarak şöyle bir
öneride bulunuyoruz: Afet Önleme Yasası olarak sunulan bu
tasarının doğuracağı afetler ileride bize daha büyük
sıkıntılar yaratacak. Bu sıkıntıların aşılması
için, bu sıkıntıların yaşanmaması için, bu kadar
yetkiyi üzerinizde toplamamanız gerektiğini düşünüyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Yıldız.
Sayın Yeniçeri, buyurunuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) Hocam, bu Tayyip
Erdoğana padişah yetkisini vermişler, onu da söyle de. Tayyip,
padişah yetkisini nasıl aldı hocam? Tayyip, padişah yetkisini neye istinaden
aldı?
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara)
Bunu bilmeyecek ne var yani?
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Yeniçeri.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Afet
Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun
Tasarısının 12nci maddesinin değiştirilmesine
yönelik önerge üzerinden söz almış bulunuyorum. Hepinizi bu vesileyle
saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, bir bakanlık var
elimizde. Bu bakanlık, 636 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle
Çevre, Orman, Şehircilik Bakanlığı olarak kurulmuş,
644 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle de Çevre ve Şehircilik
Bakanlığına dönüşmüş. Yani, iki tane kanun hükmünde
kararnameyle kurulmuş bir bakanlık bize bir kanun getiriyor, kendisi
kanun değil yani kendisi kanun hükmünde kararname hükmünde,
dolayısıyla da kendisini öncelikle getirip kanun hükmüne
bağladıktan sonra o kanun hükmündeki kararnameyi, ondan sonra
getirmesi gerekiyordu. Hadi, burayı geçiyoruz ama ben bir şey
söyleyeyim: Türkiye Cumhuriyeti devleti köklü bir devlettir. Türk milleti de
tarihî bir millettir.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Eskiden
beri öyle.
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) -
Kanun hükmünde kararnamelerle başlayan süreçte, Türkiye Cumhuriyeti
devleti âdeta bir çadır devleti muamelesine tabi tutulmuştur.
Bakanlar Kurulunun çıkardığı kanun hükmündeki
kararnamelerle, değiştirilen teşkilat yönetmelikleriyle
bakanların yönetim tarzı allak bullak edilmiştir. Bu durum bu
çatı altında defalarca dile getirildi.
Şimdi de önümüzde afet riski
altındaki alanların dönüştürülmesi hakkında bir kanun
tasarısı var ve bu tasarı da neredeyse her şeyi toplumun ve
kamunun ihtiyaçlarına göre değil, iktidarın emlak ihtiyaçlarına
göre yeniden inşa eder bir boyut ortaya koyuyor. Ortada bir
teşkilatlanma arızası var, bir örgütlenme arızası var.
Yani sokakta her bulduğunuzu örgüt üyesi olarak alıp götürüp bir
yerlere tıkıyorsunuz, 3 kişi yan yana geldi mi ama sizin
zannettiğiniz gibi örgüt öyle bir şey değil. Bakın,
örgütlenme denilen şey, benzer işlerin bir makam etrafında
toplanması, bunlara uygun kişilerin atanması, bunların
arasındaki ast-üst ilişkilerinin kurulması, bunların
birbirleriyle ilişkilerinin tamamlanması ve bunların
yapacakları iş ve görev tanımlarının
yapılmasıyla ilgili bir kavramdır. Burada iki tane temel hata
yapılıyor: Birisi örgütlenme meydana getirilirken eksik örgütlenme,
birisi de aşırı örgütlenme meydana getiriliyor ve
dolayısıyla her getirdiğiniz tasarının ya bir
tarafı eksik ya bir tarafı fazla. Onun için de tasarı kendisini
tasarlayacak durumda değil ve sonradan sürekli değişikliklerle
bunların içinden çıkmaya çalışıyorsunuz, Arap
saçına çeviriyorsunuz. (MHP sıralarından alkışlar) Bu
da devlet yönetiminin, maalesef tarih şuurunun yerleşmediği
gibi, devlet algısının da maalesef iktidarda
olmadığını gösteriyor. Bir koy, bir kaldır, bir yap,
bir boz, bir dene, bir yanıl; vazgeçin bundan, bu doğru bir yol
değil. Eğer burada sıkıntınız varsa biz size
katkı sağlamaya hazırız.
Dolayısıyla, açın
kulaklarınızı, biraz gönlünüzü açın, biraz yüreğinizi
açın. Yani burada gerekli potansiyel var, gerekli entelektüel birikim var,
bundan yararlanın ama öyle yapmıyorsunuz, gelip komisyon
basıyorsunuz, dayakla, sopayla yasa geçirmeye
çalışıyorsunuz. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar) Burada demokrasi
Dolayısıyla da buranın
olduğu bir yerde sizin bu hareketlerinizin olumlu bir sonuç vermesi de
mümkün olmuyor.
Şimdi, Türkiyede
kurumsallaşma yönetimin en önemli sorunlarından bir tanesidir.
Bilirkişilik hizmetleri mevcut yasaya göre, kamu kurumu
niteliğindeki Türkiye Mühendis ve Mimar Odaları Birliği
tarafından zaten yürütülüyor. Bu Mühendis ve Mimar Odaları
Birliği yasayla kurulmuş, yönetimleri seçimle işbaşına
gelmiş kamu kurumu niteliğindeki bir kuruluş. Makamlar fonksiyon
yaratmaz, fonksiyonlar makam yaratır. Dolayısıyla, eğer biz
bu noktada kamuda mevcut olan bir mekanizmayı kullanmak yerine,
çalıştırmak yerine kendi ihtiyaçlarımıza uygun, her
getirdiğimizi kabul edecek bir mekanizmayı devreye sokarsak, biz
artık demokratik devlet olmaktan çıkar, bir tiranlık, bir
keyfîlik, bir kendine özgülük bir yapı içerisinde tavırları
ortaya koymuş oluruz. Bu hizmetlerin tarafsız ve
bağımsız bir biçimde yürütülmesi gerekmektedir.
Zaman doluyor, onun için buradaki
eleştirilerimi tam yapamayacağım çok kıt bir zaman
içerisinde ama şunu söyleyeyim: Sürekli değişen ya da
değiştirilen bir süreç, kuramsallaşmanın ve
yapısallaşmanın önündeki en büyük engeldir. Ayrıca, her
yasayla yetki ve sorumluluk ihdası doğru bir yönetim tarzı da
değildir. Devlet, kurumu, ilkesi ve kavramıyla örgütlenmiş
siyasi otoriteye denir. Sürekli değiştirilen, sürekli
dönüştürülen tavırlar kurumların geleneklerini
oluşturmasına engel olmaktadır. Yönetimde liyakatlilerin
iktidarını kurmak esastır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla)
Tamamlayacağım Sayın Başkan.
Bunun için de Yüce Peygamber Emaneti
ehline veriniz. diye, Kuran-ı Kerimin hükmüyle hareket ediniz. diye
bir ilke de koymuştur. Bilirkişilik konusunda tarafların
anlaşmasıyla da kura usulü doğru bir yöntem değildir.
Aksine, kişilerin kurumlara olan güvenini tesis edecek bir biçimde
bilirkişilik konusuna yaklaşmak gerekir. Bu bağlamda, Türk
Mühendis ve Mimar Odaları Birliği tarafından yürütülen
bilirkişilik hizmetlerine destek vermek ve onlara olan güveni tesis etmek
esas olmalıdır.
Kamu ve halk arasındaki
ilişkilerde tutarlılık ilke olarak benimsenmelidir. Mevcut
yapılara olan güveni sağlamak bakımından sürekli
değişen, dönüşen, koyan, kaldıran uygulamaların bir
yana bırakılması gerekir.
2942 sayılı Kanunla
bilirkişilik sisteminin kökten değiştirilmesini öngören 12nci
maddenin metinden çıkarılması çok daha faydalı
olacaktır. Ama siz beni dinlemeyin, siz yine hayır deyin çünkü
alıştınız siz muhalefetten gelen her şeye hayır
demeye ama biz de size hayır demeye devam edeceğiz.
Teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Yeniçeri.
KAMER GENÇ (Tunceli) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN Arayacağım
efendim.
İki önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı
vardır, kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 sıra
sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkında Kanun Tasarısı'nın çerçeve 12 nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa
Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları
MADDE 12- 2942 sayılı Kanunun
15 inci maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi ile
aynı maddenin sekizinci fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiş ve maddeye onbirinci fıkradan
sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir."
"Türk Mühendis ve Mimar
Odaları Birliğine bağlı meslek odalarının her
biri tarafından, üyelerinin oturdukları yer gözönünde bulundurularak;
illerden nüfusu beşyüzbinin altında olanlar için yirmibeş ilâ
elli, nüfusu beşyüzbin ile birmilyon arasında olanlar için elli ilâ
yüz, nüfusu birmilyon ile üçmilyon arasında olanlar için yüz ilâ yüzelli,
nüfusu üçmilyonun üzerinde olanlar için yüzelli ilâ üçyüzelli bilirkişi ve
ayrıca il merkezleri için il idare kurulları ve ilçeler için ilçe
idare kurulları tarafından, bu bölgelerde oturan ve mühendis veya
mimar olan taşınmaz mal sahipleri veya kiracılar arasından
nüfusa göre belirlenen bilirkişi sayılarının en az üçte
biri kadar bilirkişi, her yıl Ocak ayının ilk
haftasında seçilerek isim ve adreslerini belirten listeler valiliklere
verilir."
"Taraflar, mahkemelere bildirilen
listelerde yazılı olanlar ve yukarıdaki fıkrada belirtilen
kimseler arasından bilirkişi seçmekte anlaşamadıkları
takdirde; bilirkişiler, hâkimin kararı ile tayin edilen gün ve
saatte, valilikçe, tarafların huzurunda ve gelmeyenin gıyabında
kura yolu ile seçilir. Valilik, kuranın âdil olarak yapılabilmesi
için gerekli tedbirleri alır. Kuraya ilişkin itirazlar, davanın
görüldüğü mahkemece karara bağlanır."
"Sermaye Piyasası Kuruluna
kayıtlı olarak faaliyet gösteren lisanslı değerleme
kuruluşlarının isim ve adreslerini belirten listeler, her
yıl Ocak ayı içinde, ikinci fıkradaki mahkemelere bildirilmek
üzere Sermaye Piyasası Kurulunca valiliklere gönderilir. Yeterli
sayıda değerleme uzmanı bulunan yerlerde, 10 uncu maddede
öngörülen değer tespitleri, bilirkişi sıfatıyla öncelikle
Sermaye Piyasası Kurulundan lisanslı değerleme uzmanlarına,
taşınmaz geliştirme konusunda yüksek lisans veya doktora
yapmış olan uzmanlara yaptırılır."
BAŞKAN Komisyon bu
okuttuğum önergeye katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE
(İstanbul) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Boyraz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OSMAN BOYRAZ (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 180 sıra
sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkında Kanun Tasarısının 12nci maddesi üzerinde vermiş
olduğum önerge hakkında söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz
özellikle deprem olmak üzere afetlerin tehdidi altında bir ülkedir.
Gelişmekte olan diğer ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de kaçak
yapılaşma, niteliksiz konut yapımı, plansız
kentleşme gibi konular yaşanmakta olan sorunların
başında gelmektedir. Her ne kadar istemesek de geçmişte
olduğu gibi gelecekte de olası doğal afetlerin
yaşanması muhtemeldir. Doğal afetleri önlemek mümkün olmamaktadır
ancak olası depremlerde ve diğer afetlerde meydana gelebilecek maddi
hasarların ve can kayıplarının önüne geçilmesi mümkündür.
Anayasanın 56ncı maddesine
göre herkes sağlıklı, dengeli bir çevrede yaşama
hakkına sahiptir. Anayasanın 23üncü maddesine göre de devlet
sosyal, ekonomik gelişmeyi sağlamak, sağlıklı ve
düzenli kentleşmeyi gerçekleştirmekle görevlidir. Yine
Anayasanın 57nci maddesinde devletin, şehirlerin özelliklerini ve
çevre şartlarını gözeten bir planlama çevresinde konut
ihtiyacını karşılayacak tedbirleri almakla yükümlü
olduğuna yer verilmiştir.
Geçmişte ülkemizde yapılan
kentsel dönüşüm girişimleri incelendiğinde genellikle gecekondu
sorununa ilişkin muhtelif dönemlerde çıkarılan bazı
kanunlar yapıldığını biliyoruz ancak Avrupa ülkelerine
bakıldığında, kentsel dönüşüm faaliyetlerinin daha çok
ekonomik ömrünü tamamlamış alanlarda veya afet bölgelerinde
uygulandığını görüyoruz. Maalesef, ülkemizde afet riski
altındaki alanların dönüştürülmesine ilişkin şimdiye
kadar yapılmış kapsamlı bir çalışma
bulunmamaktadır. Son olarak yaşadığımız, bir kez
daha yaşamak istemediğimiz Van depremiyle yaşamlarını
yitiren insanlarımızın acısı ülkemizi deprem gerçeğiyle
bir kez daha yüz yüze getirmiştir. Çoğunluğu büyük
şehirlerde yer alan, denetim dışı olarak inşa
edilmiş, yasal olmayan ya da sonradan yasalara uygun hâle getirilmiş,
niteliksiz ve depreme dayanıksız yapılar maddi kayıplara ve
en önemlisi de can kayıplarına sebep olmaktadır. İşte
bu noktada, kentsel dönüşüm projelerinin önemi bir kez daha ortaya
çıkmaktadır. Hepimizin bildiği gibi, yerleşim yerlerinde
yer seçiminin, zemin tespitlerinin oldukça doğru ve isabetli
yapılması gerekmektedir. Bununla birlikte, uygun proje seçimi
standartlarına uygun, kaliteli malzeme kullanımıyla beraber
etkili bir yapı denetim sistemi depremleri en az zararlarla atlatabilmemiz
için önemli olacaktır. Doğal afetler oluşmadan önce alınması
gereken tedbirlere kapsamlı bir iyileştirme ve doğal afetlere
hazırlıklı yerleşimler için kentsel dönüşüm
seferberliği başlatılmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının
kanunlaşması kentsel dönüşüm projelerinin başlamasıyla
birlikte afet riski altında bulunan alanların dönüştürülmesi
oldukça fazla kamulaştırma ve yıkım işlemlerini
beraberinde getirecektir. Projelerin hayata geçirilmesiyle başlanacak olan
kamulaştırma ve yıkım işleri bu sürece ilişkin
birtakım sorunları meydana getireceğinden taşınmazlar
konusunda mahkemelerimize intikal edecek olan dava sayısı oldukça
artacak, bu mahkemeler tarafından atanacak bilirkişi
sayıları da yetersiz kalacaktır. Bilindiği üzere, 2942
sayılı Kamulaştırma Kanununun 15inci maddesinde Türk
Mühendis ve Mimar odaları Birliğine bağlı ihtisas
odalarının her biri tarafından her il için 15-25, ayrıca il
merkezleri için, il, ilçeler, ilçe idare kurullarınca bu bölgelerde oturan
mühendis veya mimar taşınmaz mal sahipleri arasından 15
kişi her yıl seçilmektedir. hükmü yer almaktadır. Üzerinde
görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının 12nci
maddesiyle bilirkişi sayılarının illerde nüfusu 500 binin
altında olanlar için 25 ila 50, nüfusu 500 bin ile 1 milyon arasında
olanlar 50 ila 100, nüfusu 1 milyon ile 3 milyon arasında olanlar için 100
ila 150, nüfusu 3 milyonun üzerinde olanlar için 150 ile 350 arasında
çıkartılmayı amaçlamıştır.
Değerli milletvekilleri, Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun
Tasarısının 12nci maddesi ile kentsel dönüşüm sürecinin
hızlı ilerlemesinin bilirkişilik noktasındaki
tartışmaların en aza indirilmesinin, bilirkişilerin
tarafsızlığına ilişkin inancın
artırılmasının temin edilmesi hedeflenmektedir. Bu süreçte,
mahkemelerce bilirkişilerin atanması aşamasında tarafların
anlaşması esası getirilmiştir. Anlaşma
sağlanamaması durumunda kura usulü öngörülmektedir.
Bu önergeyle, Kamulaştırma
Kanununa göre bilirkişi kurulu oluşturulurken bu kurulda Sermaye
Piyasası Kuruluna kayıtlı değerleme uzmanının
bilirkişilik yapmaları öngörülerek taşınmaz
geliştirilmesi konusunda yüksek lisans veya doktora yapmış
uzmanların bilirkişilik yapmaları belirlenmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurul gündemine gelen
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen, sözlerinizi
tamamlayınız.
Buyurunuz.
OSMAN BOYRAZ (Devamla) -
ve
görüşmekte olduğumuz kanun tasarısıyla, afet meydana
geldikten sonra neler yapabileceğimiz değil ne kadar az zararla
atlatabileceğimiz anlayışı hedeflenmektedir. Tabii, bu arada
da biraz önce, benden önceki konuşmacımız Emaneti ehline
verin. demişti, onu da hatırlatmadan geçemeyeceğim; bu millet,
emaneti ehline verdi.
KAMER GENÇ (Tunceli) Kim ehil burada,
onu söyle.
OSMAN BOYRAZ (Devamla) Bu duygu ve
düşüncelerle, Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkında Kanun Tasarısının ülkemize, milletimize
hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Boyraz.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen bu önerge
doğrultusunda 12nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Çalışma süremizin sonuna
geldiğimiz için, alınan karar gereğince, sözlü soru önergeleri
ile kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer
işleri sırasıyla görüşmek için, 20 Mart 2012 Salı günü
saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati : 19.52