TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
81inci
Birleşim
21
Mart 2012 Çarşamba
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul
Milletvekili Şafak Paveyin, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününe
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Samsun Milletvekili Tülay Bakırın,
Uluslararası Irk Ayrımı ile Mücadele Gününe ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, ilkokul
mezunlarının sürücü belgesi sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Adıyaman Milletvekili Mehmet Metinerin, Nevruz
Bayramına ve kutlamalardaki şiddet olaylarının üzüntü
verici olduğuna ilişkin açıklaması
2.- İstanbul Milletvekili Osman
Boyrazın, Aşık Veyselin ölüm yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
3.- Karabük Milletvekili Osman
Kahvecinin, Nevruz Bayramı ve Dünya Ormancılık Gününe
ilişkin açıklaması
4.- Şanlıurfa Milletvekili
Abdulkerim Gökün, Nevruz Bayramına ilişkin açıklaması
5.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, Nevruz Bayramı, Dünya Ormancılık Günü
ve Şırnakta 4 polisin şehit olmasına ilişkin
açıklaması
6.- Manisa Milletvekili Selçuk
Özdağın, Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınç'ın Celal Bayar Üniversitesini ziyaretini protesto eden bir
öğrencinin durumuna ilişkin açıklaması
7.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın, İstanbul Sultanbeylide içme sularının kirli
olduğuna ve vatandaşların bu suyu kullanmaya devam ettiğine
ilişkin açıklaması
8.- Adıyaman Milletvekili Salih
Fıratın, Nevruz Bayramına ilişkin açıklaması
9.- Adana Milletvekili Seyfettin
Yılmazın, Nevruz Bayramı ve Dünya Ormancılık Gününe
ilişkin açıklaması
10.- Osmaniye Milletvekili Suat
Önalın, Nevruz Bayramına ve Şırnakta 4 polisin
şehit olmasına ilişkin açıklaması
11.- Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının, Nevruz Bayramına ve Şırnakta 4 polisin
şehit olmasına ilişkin açıklaması
12.- Adana Milletvekili Ali
Halamanın, Nevruz Bayramına, şehit düşen polis ve
askerlerimize ve basında yer alan haberlerle Osmaniye ve
Pozantının olumsuzluklarla anılmasına ilişkin
açıklaması
13.- İstanbul Milletvekili Mehmet
Akif Hamzaçebinin, Nevruz Bayramı, Dünya Ormancılık Günü ve
Şırnakta 4 polisin şehit olmasına ilişkin
açıklaması
14.- İstanbul Milletvekili Binnaz
Toprakın, Nevruz Bayramı kutlamalarında polisin BDP
milletvekillerine davranışını Meclisin kınaması
gerektiğine, ilişkin açıklaması
15.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Adana Milletvekili Ali Halaman ve Manisa Milletvekili Selçuk Özdağın
ifadelerine ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması
Önergeleri
1.- Şanlıurfa Milletvekili
İbrahim Binici ve 21 milletvekilinin, şeker pancarı
tarımı ve pancar üreticilerinin içinde bulunduğu olumsuz durumun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/200)
2.- Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz ve
19 milletvekilinin, MHP'li belediyelere karşı siyasi iktidarın
uygulamaya koyduğu baskı, yıldırma, itibarsızlaştırma
ve bu belediyelerin halka hizmet sunmasını engellemeye yönelik olarak
başlatılan eylemlerin ve planlı operasyonların
maksadının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/201)
3.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır ve 19 milletvekilinin, yoksulluk sınırının
ve yoksulluğun boyutlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/202)
B) Tezkereler
1.- (10/108, 155, 156, 157, 158, 159,
160) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin
tezkeresi (3/803)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- Sinop Milletvekili Engin Altay ve
arkadaşlarının Türk eğitim sisteminin içinde bulunduğu
sorunların araştırılması amacıyla vermiş
olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
21/3/2012 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına
ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin AK
PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
2.- İstanbul Milletvekili Mehmet
Akif Hamzaçebinin, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının
şahsına ve CHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
3.- Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin AK
PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.- Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporu (1/569) (S. Sayısı: 180)
3.- Kars Milletvekili Ahmet Arslan ve Bursa Milletvekili
Hüseyin Şahin ile 7 Milletvekilinin; Katma Değer Vergisi Kanunu ile
Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli
Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun ve Kamu İhale
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/387) (S. Sayısı: 194)
X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbabanın, sıkı yönetim mahkemeleri
tarafından mahkûm edilen ve şartlı salıverilen bir
kişiden talep edilen iaşe bedeline ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı (7/4095)
2.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Merkez
Bankası ödemeler dengesi verilerine ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Ali Babacanın cevabı (7/4305)
3.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
yapılan yurt dışı seyahatlerine ve bu seyahatlerdeki toplam
harcamalara ilişkin sorusu ve
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı
(7/4385)
4.- Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülünün, bedelli
askerlik uygulamasından yararlanmak için müracaat eden
vatandaşların sayısına ilişkin sorusu ve Millî Savunma
Bakanı İsmet Yılmazın cevabı (7/4410)
5.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
yapılan yurtdışı seyahatlerine ve bu seyahatlerdeki toplam
harcamalara ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı İsmet
Yılmazın cevabı (7/4411)
6.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın,
Diyarbakır Ulu Cami restorasyonuna ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/4499)
7.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın,
Diyarbakırda yürütülen restorasyon çalışmalarına
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/4500)
21
Mart 2012 Çarşamba
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan
Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Muhammet Bilal MACİT
(İstanbul)
----- 0 -----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 81inci Birleşimini açıyorum.
III.-
Y O K L A M A
BAŞKAN
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama
için üç dakika süre vereceğim.
Sayın
milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını
bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama
pusulalarını görevli personel aracılığıyla üç
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz 8 Mart Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle söz
isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Şafak Paveye aittir.
Buyurun
Sayın Pavey. (CHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili Şafak Paveyin, 8
Mart Dünya Kadınlar Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
ŞAFAK
PAVEY (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Esenyurtta bir çadırda yanarak ölen Sevdin Özen, karısına
geleceği meçhul 7 çocuk bırakarak bu dünyadan ayrıldı.
Çünkü yoksullar ne kadar çok çocukları olursa o kadar güçlü
olacaklarına inandırılıyor. Kuşkusuz, çok çocuk güç
sağlıyor ama inşaat çadırında kalarak ailesine bakmaya
çalışan Sevdin Özenin dul karısına değil,
kalabalığı daha kolay kontrol eden siyasetçiye güç
sağlıyor. Çocuk yeryüzünün maliyeti en pahalı servetidir.
Kadına daha çok çocuk tavsiye ettiğinizde onlara nasıl
bakılacağını, geleceklerinin nasıl güvence altına
alınacağını, hakkı olan refahtan, yolsuzluğa,
dilenciliğe, suça bulaşmadan nasıl pay alacaklarını
sunmak zorundasınız. Sunmuyorsanız çok çocuk perişan
çocukları için acı çeken daha perişan kadınlar
topluluğu yaratır.
Ülkemizde
orta gelirli bir aile, çocuğuna doğumundan üniversite mezuniyetine
kadar geçen sürede borçlanarak 300 bin lira harcıyor. Sevdin Özenin
karısı babasız kalan 7 çocuğunu yetiştirmek için
hayatı boyunca 2 milyon 100 bin lira bulmak zorunda. Kadınların
üstüne bu kadar yük bindirmek hakkımız olamaz. Bırakalım
kadınlarımız kendi yüklerini kendileri hesaplasın. Bu
düzenlemeler, devletin meşru işlerinin ötesine geçmek ve
çocukların insan haklarını suistimal etmek anlamına
geliyor.
Çocuk
yoksulluğu diğer yoksulluklara benzemez, doğrudan
geleceğimizi tehdit eder. Yoksulluğun pençeleri bir aileye
uzandığında bundan en çok zarar görenler ailenin küçük
üyeleridir; yaşama, gelişme ve büyüme hakları riske atılmıştır.
Yoksul çocuklar, öfkeli yetişkinlere dönüşürler. Öfkeli
yetişkinlerin hayattaki karşılığı pek iç
açıcı değil. Toplumsal öfke kontrolünü kaybettiğinde, dün
yaşadığımız Sivas felaketini yarın da
yaşarız.
Ben
dindar nesil çağrılarını 80li yıllardaki
çocukluğumdan hatırlıyorum. Darbe de maneviyatı yüksek
kuşaklar yetiştirmeyi ideal almıştı. Toplum,
birtakım vatandaşların makbul, diğerlerinin mundar
olduğu şeklinde ürpertici bir uçurumla bölünmemiş miydi,
hatırlatırım. Eğitim sistemindeki ekseni inanç sistemine
göre düzenlediğinizde neler olup bittiğini geçmişte pek çok kez
görmedik mi? Parçalanmış bir toplumu onarmak için politikalar üretmek
yerine dindarlar ile mundarları daha çocukluktan derin bir uçurumla ayırdığımızda,
6-7 eylüllerin, Malatya katliamının, Madımak
yangınının alevleriyle kalpleriniz buz tutar. Taraftarlık
uğruna adaletten bile vazgeçersiniz o zaman. Gözlerimizin önünde
yakılarak
öldürülenlere layık görülen adalete bakalım,
bakalım ve yiğitçe konuşalım. Ben, ülkemde adaletin sadece
hak ettiği için kazanacağını düşünecek kadar romantik
değilim ama bu davadan elimizde anlatılmaya değer tek bir hikâye
kaldı: Bir kez daha suçlular, masumları yakabilecekleri
özgürlüğü ile ödüllendirildiler; masumlar, derinden bir huzursuzlukla
kırıldılar. Bu huzursuzluğu umursamazsanız, keser
döner sap döner, gün gelir hesap döner, kuşaklarımıza bizden
derin bir pişmanlık miras kalır. Böyle yaparsanız
çocukluğumu ve gençliğimi darbeciler kadar size de helal etmem. Bizim
sakin ve huzurlu bir toplum inşa etmeye ihtiyacımız var. Ayna
ayna söyle bana, benden büyük kalmadı. egomuzdan vazgeçip
aklımızı toplayalım, kalbimiz bir daha yanmasın.
Çocuklarımızın
geleceği fani iktidarlara bırakılmayacak kadar değerlidir
arkadaşlar. Görevimiz, ayrıştırıcı, dindar
kuşaklar değil, vicdan, bilgi ve şahsi sorumluluk ahlakına
sahip kuşaklar yetiştirmektir.
Sözü
Aşık Veysele bırakarak, sizleri yasaksız ve huzurlu nevruzlar
dileğiyle selamlıyorum.
Söyleyeyim
geldi sırası,
Kürtü,
Türkü ve Çerkezi,
Hep
Ademin oğlu, kızı,
Beraberce
şehit, gazi,
Kur'ana
bak, İncile bak,
Dört
kitabın dördü de hak,
Hakir
görüp ırk ayırmak,
Hakikatte
yüz karası.
Teşekkür
ederim. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Pavey.
Gündem
dışı ikinci söz Uluslararası Irk
Ayrımcılığıyla Mücadele Günü münasebetiyle söz isteyen
Samsun Milletvekili Sayın Tülay Bakıra aittir.
Buyurun
Sayın Bakır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
2.- Samsun Milletvekili
Tülay Bakırın, Uluslararası Irk Ayrımı ile Mücadele
Gününe ilişkin gündem dışı konuşması
TÜLAY
BAKIR (Samsun) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
21 Mart Uluslararası Irk Ayrımcılığıyla Mücadele
Günü nedeniyle söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
21
Mart 1960 günü Güney Afrikada ırkçılığı protesto eden
göstericilere ateş açılması sonucunda 69 kişi
yaşamını kaybetmiştir. Birleşmiş Milletler Genel
Kurulu, Her Türlü Irk Ayrımcılığının Ortadan
Kaldırılmasına İlişkin Sözleşmeyi 21 Aralık
1965te kabul ederek imza ve onaya açmış, bu sözleşme 4 Ocak
1969 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi bu sözleşmeyi
3 Nisan 2002 tarihinde, 22nci maddeye çekince koyarak 4750 sayılı
Yasayla kabul etmiştir.
Her
türlü ırksal ayrımcılığın ortadan
kaldırılmasını ifade eden bu sözleşmenin üzerinden
elli iki yıl geçmesine rağmen, insanların renk, ırk, ulusal
veya etnik farklılıkları yönünden üstün veya hakir görülmesi
hâlâ devam etmektedir. Bilimsel, kültürel, politik ve teknolojik ilerlemelere
rağmen, ırkçılık, insanlığın evrensel ve
henüz aşılamayan en büyük problemidir. Kaynağını
yanlış verilerden alan ve cehaletle güçlenen bu olgu, inkâr edilse de
her ülkede vardır. 22 Temmuz 2011de Norveçte Anders Behring
tarafından düzenlenen saldırıyla, tüm insanlık, görmezden
gelinen ırkçılık probleminin ne kadar büyük bir felakete yol
açabileceğine bir kere daha tanık olmuştur.
Irkçılık,
elbette günümüze özgü bir kavram değildir. Eski Romalılar ve Antik
Yunanlılar döneminde bile ırksal üstünlük düşüncesi vardı.
Benedict, Anderson, hayal edilmiş politik bir komünite olan ulus
kavramına hiyerarşik anlamların yüklenmesinin aydınlanma çağında
ortaya çıktığını belirtmiştir.
Sonrasında,
ırklar arası üstünlük iddiaları biyolojik kanıtlara
dayandırılmak istenmiştir. 1964 yılında UNESCO
tarafından düzenlenen toplantıda uzmanlar, tüm
insanlığın tek bir biyolojik tür olduğu ve iddia edilenin
aksine, ari bir insan topluluğunun olmadığı sonucuna
varmıştır. UNESCOnun Pariste 1967de yayınladığı
Irk ve Irksal Önyargı Bildirgesinde ırkçılığın
ana nedeni olarak sosyal faktörler sorumlu tutulmuştur. Arnold Rose,
ırkçılığın, bir ülkedeki çoğunluğun,
ekonomik ve politik faydalar sağlamak amacıyla inşa etmiş
olduğu ön yargıdan kaynaklandığını ileri
sürmüştür. Bu görüş, 1977 yılında Birleşmiş
Milletlerin ırk ayrımının önlenmesi ve
azınlıkların korunması amacıyla kurmuş
olduğu alt komisyon tarafından da desteklenmiştir.
Irk
ayrımcılığı bir insanlık suçu olarak
tanımlanmaktadır. Birleşmiş Milletlerin kabul ettiği
sözleşme, bu suça karşı dünya genelinde bir mücadeleyi
amaçlamış olsa da pek çok benzeri sözleşme gibi emeline
ulaşamamıştır. Michael Benton, söz konusu olan bildirgeyi,
Eflatunun soylu yalan teorisine benzetmiş ve uluslararası bir
sözleşmeyi imzalamanın ırkçılığı yok etmek
için yeterli olmadığı görüşünü savunmuştur.
Unutulmamalıdır
ki bu tip beyannamelerin yaptırım güçleri olmadığı
gibi sözleşmelerin yaşaması, imzalarını koyan
ülkelerin taahhütlerini yerine getirmelerine bağlıdır.
Ayrıca,
bir hareketi suç kapsamına almak onu tamamıyla ortadan kaldırmaya
yetmez, örneğin cinayet işlemek ağır bir suçtur fakat
işlenmektedir. Irkçılık coğrafya veya kurban
değiştirebilir. Bugün Nazizmin öldüğü düşünülse de
onların yerine Türkler Almanyada ırk ayrımının
kurbanı olmakta, Romanlar Fransadan zorla sınır
dışı edilmekte, İngilterede göçmenlere karşı
işlenen suçlar artmakta, İsrailin Filistinlilere ağır
zulmü devam etmekte, 11 Eylül sonrasında Müslüman azınlıklara
karşı ön yargı ve nefret tohumları ekilmektedir. Her ne
kadar mevcut olaylar insanlığı karamsarlığa itse de
tarihten bu yana yapılandırılmış ırksal ön
yargıya karşı toplumların eğitilmesiyle
ırkçılığın zamanla yok olacağı
düşünülmektedir.
Irkçılığın
vatan sevgisi veya bir etnik gruba bağlı olma fikrinden farklı
olduğunu hatırlatmak isterim. Vatan sevgisi en yüce ve güçlü
sevgilerden biridir fakat bu sevginin, politik emeller doğrultusunda
sosyal mimari aracı olarak kullanılması tehlikelidir. Bir
insanın ırkı ve dini, kimliğinin sadece ufak bir
parçasını oluşturur ancak tamamı değildir. Amerikada,
İngilterede, Avustralyada, Latin ülkelerinde ve Hindistanda ırklar
arası evlilikler o ülke nüfuslarının yüzde 10unu geçecek
oranlara çıkmıştır. Çekik mavi gözlü bir genç kız,
siyahi tenli çekik gözlü delikanlı, üç dil konuşan üç
yaşındaki çocuk çevremizde giderek artmaktadır. Bu nedenle,
bilim insanları 18inci yüzyıldan gelen, devletin ırk ulusu olma
fikrinin artık çağdaş bir düşünce
olmadığını ileri sürmektedirler. Yugoslavyanın
milliyetçilik politikalarıyla işlediği insanlık suçunu
hatırlatıyor, bölünen Yugoslavyanın şu anki politik
durumunun ders niteliğinde olduğunu düşünüyorum. Yeryüzündeki
canlıların en zekisi fakat en fazla hata yapan varlığı
olan insanların asıl üstün niteliği sevgi ve hoşgörü
duygusudur.
Sözlerimi
bir gerçekle kapatmak istiyorum: Birbirimizden farkımız yok, hepimiz
insanız.
Yüce
Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakır.
Gündem
dışı üçüncü söz ilkokul mezunlarının sürücü belgesi
sorunları hakkında söz isteyen Ankara Milletvekili Sayın Özcan
Yeniçeriye aittir.
Buyurun
Sayın Yeniçeri. (MHP sıralarından alkışlar)
3.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin, ilkokul mezunlarının sürücü belgesi
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununda
yapılan değişiklikle sürücü belgesi almak için getirilen
ilköğretim mezunu olmak şartının uygulamada yarattığı
sorunlarla ilgili olarak söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bilindiği
gibi, sürücü belgesi alınmasında ilköğretim mezunu olma
şartının uygulanması 1996 yılında
başlıyor ve sonra bu 2000e erteleniyor, daha sonra 2004
yılına erteleniyor. 2004 ile 2006 yılları arasında
yaklaşık bir buçuk yıl içinde hayata geçirilen düzenleme 5
Temmuz 2006 tarihinden itibaren şartların zorlamasıyla beraber
beş yıl ertelenmiş, 5/7/2011 tarihinden itibaren uygulamaya
girmiştir.
Türkiye
İstatistik Kurumunun verilerine göre hâlihazırda ülkede 18 milyonun
üzerinde beş yıllık ilkokuldan mezun olmuş vatandaş
bulunmaktadır. Eğitimlerine
çeşitli sebeplerden dolayı devam edemeyen bu
vatandaşlarımız içerisinde hâlen sürücü belgesi almamış
çok sayıda vatandaş vardır. Hâlihazırda, B
sınıfı sürücü belgesini E sınıfı sürücü belgesine
yükseltmek isteyen ilkokul mezunu bir vatandaştan bunu
gerçekleştirmek için ilköğretim okulundan mezun olması
şartı isteniyor. Bu, birinci sınıf bir
haksızlıktır.
Bilindiği
gibi, yasalar ile yapılar arasında doğrusal bir ilişki
vardır. Yasaların toplumsal yapı ya da gerçeklere uygun
olduğu sürece uygulama şansı olur. Çıkarılan
yasaların, toplum gerek ve gerçekleriyle uyumlu olması esastır.
1996
yılında Karayolları Trafik Kanununda yapılan
değişiklikle sürücü ehliyetine sahip olmayı ilköğretim
mezunu olma şartına bağlayan yasa, ilkokul mezunu olup
ilköğretimi bitirme imkânı bulamayanlar için mağduriyet
yaratmıştır.
Bugünlerde
zorunlu eğitimi on iki yıla çıkaran yasa da Mecliste
görüşülmek üzere gün sayıyor. Zorunlu eğitimin sekiz yıldan
on iki yıla çıkarılmasının sürücü ehliyetine sahip
olma hususunda yeni mağduriyetleri üretme imkânı vardır.
Trafik
kazalarıyla ilkokul ya da ilköğretim okulu mezunu olmak arasında
doğrusal bir bağlantı olduğu hususunda bugüne kadar tespit
edilmiş bir sonuç da yoktur. Yasanın yürürlüğe girmesinden önce
ehliyet almış ilkokul mezunlarının daha çok trafik
kazasına karıştığıyla ilgili kapsamlı bir
çalışma sonucu ortaya konan istatistiki bir bilgi yoktur.
Avrupa
Birliği ülkelerinde sürücü belgesiyle ilgili eğitim şartı
bulunmamaktadır. Bu ülkelerin birçoğunda ehliyet almak için okuryazar
olmak yeterli sayılmaktadır çünkü güvenli araç kullanımı,
beceri kazanma ve yetenek işidir. Bu beceriyi her eğitim
seviyesindeki kişi kazanabilir. Ehliyet alabilmek için önemli olan araç
kullanma becerisini kazanmış olmak, trafik işaret ve
levhalarını tanımak ile kuralları iyi biliyor ve onlara
uyuyor olmak esastır.
Sürücü belgesi almak için ilköğretim mezunu olmak şartı
ilkokul mezunu vatandaşların komşu ülkelerden yüksek bedeller
ödeyerek sürücü belgesi almasına da sebep olmaktadır. Yabancı
ülkelerden alınan bu sürücü belgeleri daha sonra Türkiyede
değiştirilmektedir.
Sürücü belgesi alma konusundaki eğitim şartı, sürücü
belgesiz araç kullanımlarını artırmakta, sahte diploma
hazırlama ve sahte ehliyet verme gibi kanunsuzlukların ortaya
çıkmasına da sebep olmaktadır.
Mevcut uygulamanın ilkokul mezunlarının sürücü belgesi
alamaması konusunda ortaya çıkardığı mağduriyetin
ve eşitsizliğin bir an önce giderilmesi gerekmektedir. Yasaların
insanlar için olduğu anlayışı demokratik bir
anlayıştır. İnsanları yasalar için düşünen
anlayış ise totaliterdir. İnsanlar yönetilir, hayvanlar güdülür,
araçlar da sürülür. Bu anlamda eğitime her türlü sorunu çözücü bir süreç
olarak bakmak da doğru bir yaklaşım tarzı değildir.
Eğitim cehaleti yok eder ama insanlık öğretmez. diye
bir atasözümüz var. Bu atasözüyle aslında biraz da bu duruma vurgu yaparak
ifade etmek mümkün.
Eğitimin bu anlamda otomobili, motoru, trafik işaretlerini
tanıtmada çok büyük bir rolü olacaktır kuşkusuz ancak
sürücülüğü tümüyle, ehliyeti tümüyle de ilköğretim eğitimine
bağlamak ya da onun bir fonksiyonu olarak görmek doğru değildir.
Zira araçları insanlar kullanmaktadır. Sürücü belgesi için genel
bilgi, görgü ve bakış açısı veren bir ilkokul ya da
ilköğretim okullarının rolü inkâr edilemez ancak konu büyük
ölçüde uygulama ve doğrudan konuyla ilgili olarak açılan kurslarla da
yakından ilişkilidir. Bu nedenle de Millî Eğitim
Bakanlığının denetleyebileceği sayıda kurs
açılmasına müsaade edilmesi doğru bir yaklaşım
olacaktır.
Sürücü ehliyeti için ilkokul mezunlarının da sürücü ehliyeti
alabilmesi için yeni bir düzenlemenin yapılması için yasada gerekli
değişikliklerin yapılması gerekiyor diyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yeniçeri.
60ıncı
maddeye göre pek kısa söz taleplerini yerine getiriyorum.
Sayın
Metiner
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Adıyaman
Milletvekili Mehmet Metinerin, Nevruz Bayramına ve kutlamalardaki
şiddet olaylarının üzüntü verici olduğuna ilişkin
açıklaması
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Sayın Başkan, bugün nevruz. Ne
yazık ki, baharın müjdeleyicisi olan nevruz kan ağlıyor,
sevincimiz bir kez daha mateme dönüştürülmüş bulunmaktadır. Çok
yazık! Nevruzun PKKnın kalkışmasının ve güç
gösterisinin bir bahanesi olarak kullanılması, dahası ve en
kötüsü nevruz sevincinin kan ve şiddetle bir mateme dönüştürülmesi,
hepimizi derinden üzmüştür. Nevruzu kan gölüne çevireceğiz türünden
demeçler verildikten sonra, Mecliste grubu bulunan bir partimizin, yasal ve
barışçıl amaçlarla bağdaşmayan bir tarzda kitleleri
provoke etmesi düşündürücü ve üzücüdür.
Nevruz,
sadece Kürtlerin bayramı değildir, Balkanlardan Orta Asyaya kadar
uzanan geniş, ortak kültür coğrafyamızda yaşayan bütün
halkların bayramıdır. Bir bayramı kanla kutlamak, sevinç
günlerimize kan bulaştırmak, nevruzu anlamından kopartarak kör
ve bağnaz örgüt politikalarının kullanım nesnesi hâline
dönüştürmek demektir. Nevruzu etnik bir ideolojinin malzemesi yapmak bu
ülkenin bekasına ve toplumsal barışına yöneltilmiş bir
tehdittir diyorum, hepinizin nevruzunu kutluyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Boyraz
2.- İstanbul Milletvekili Osman Boyrazın, Aşık
Veyselin ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması
OSMAN
BOYRAZ (İstanbul) Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Ben
giderim adım kalır/ Dostlar beni hatırlasın./ Düğün
olur, bayram gelir/ Dostlar beni hatırlasın. diyen Aşık
Veyseli hatırlamak adına söz almış bulunuyorum.
Aşık
Veysel, yaşadığı yıllar bulunduğu koşullar
nedeniyle herhangi bir öğrenim görmemiş, daha da önemlisi
dünyayı görememiş olmasına rağmen içinde
yaşadığı kültür ve hayata bakış
açısında, felsefesinde önemli bir etken olmuştur.
Şiirlerinde birlik ve bütünlük mesajları veren, bilim ve teknolojiyi
önemseyen Aşık Veysel özünde ve sözünde birdir, samimidir.
Yetmiş yıl karanlık bir dünyada yaşamış
olmasına rağmen karanlık yalnızca gözlerinde kalmıştır,
yüreği ise şiirleri gibi aydınlıktır. Gönüllerde yer
edinmiştir. Dizelerinde inkâr edilemez bir gerçek vardır. Daima
birleştirici ve kaynaştırıcı bir tutum sergiler. O, bu
toprakların inanç bütünlüğüne samimi, içten ve yürekten
bağlı bir sanatçıdır. Yarım yüzyılı
aşkın bir süre yazdıklarıyla, çalıp söyledikleriyle
çevresine hep ışık saçmış, aydınlık ve
ışıltılı bir gönül dünyasının içinden,
çoğumuzun görmekte aciz kaldığı gerçekleri
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Kahveci
3.- Karabük Milletvekili Osman Kahvecinin, Nevruz Bayramı ve Dünya
Ormancılık Gününe ilişkin açıklaması
OSMAN
KAHVECİ (Karabük) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bugün milletimizin, tabiatın uyanışı ve baharın
gelişine duyduğu sevincin bir ifadesi olarak coşkulu bir
şekilde kutladığı, dostluk ve kardeşlik günü Nevruz
Bahar Bayramıdır. Bütün milletimizin nevruzunu kutluyor, bugünün
milletimizin birlik ve bütünlüğünün korunmasına vesile
olmasını diliyorum.
Bugün
aynı zamanda Dünya Ormancılık Günüdür. Ülkemizde 21 Mart, her
yıl, Orman Haftası ve Ağaç Bayramı törenleriyle
kutlanmaktadır. Bugün de daha yeşil bir Türkiye uğruna canla,
başla çalışan fedakâr, cefakâr ormancılarımıza
teşekkür ediyor, bu uğurda şehit olan ormancı
meslektaşlarımı bir kere daha rahmet ve minnetle anıyorum.
21 Mart Dünya Ormancılık Günümüz kutlu olsun.
BAŞKAN
Sayın Gök
4.- Şanlıurfa Milletvekili Abdulkerim Gökün, Nevruz
Bayramına ilişkin açıklaması
ABDULKERİM
GÖK (Şanlıurfa) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Bilindiği
üzere, değerli milletvekili arkadaşlarım, bugün 21 Mart Nevruz
Bayramı kutlanmaktadır. Sözlerimin hemen başında belirtmek
isterim ki gerçek nevruzda barış vardır, kardeşlik
vardır, birlikte olmak vardır. Baharı kavgayla, nefretle,
taşla, sopayla, kırarak dökerek karşılamak nevruzun ruhuna
aykırıdır.
Bu
kavga oyununu bozacak tek irade AK PARTİdir diyor, nevruzun
kardeşliğe, kavgasız ve gürültüsüz yaşamaya vesile
olmasını diliyor, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Şandır
5.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın, Nevruz Bayramı,
Dünya Ormancılık Günü ve Şırnakta 4 polisin şehit
olmasına ilişkin açıklaması
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biz
de Milliyetçi Hareket Partisi olarak tüm Türkiye'nin ve Türk
dünyasının Bahar Bayramını, Nevruz Bayramını yürekten
kutluyoruz. Ancak, bugünü savaşa dönüştürenleri, bugünü acıya
dönüştürenleri, şehitlerin acısıyla
yandığımız bir günde Bayram yapıyorum. diye
insanlarımıza zulmedenleri de şiddetle ve nefretle
kınıyoruz.
Ayrıca,
bugün 4 polisimiz şehit olmuştur; şehitlerimize rahmet
diliyorum.
Türkiye
Cumhuriyeti devletini yöneten siyasi iktidarı da bölücü terör örgütüyle
müzakere değil, mücadele etmekte kararlılığını
devam ettirmeye davet ediyorum. Gerçekten bölücülerle uzlaşarak terörü
durdurabilmenin mümkün olmadığını daha ne kadar acı
çekerek, daha ne kadar şehit vererek öğreneceğiz, bunu da siyasi
iktidarın dikkatine sunuyorum.
Dünya
Ormancılık Gününü bir orman mühendisi olarak ben de kutluyorum.
Ormancılara saygılar sunuyorum. Tüm halkımızın, tüm
Türk dünyasının Nevruz Bahar Bayramını yürekten
kutluyorum.
BAŞKAN
Sayın Özdağ
6.- Manisa Milletvekili Selçuk Özdağın, Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınç'ın Celal Bayar Üniversitesini
ziyaretini protesto eden bir öğrencinin durumuna ilişkin
açıklaması
SELÇUK
ÖZDAĞ (Manisa) Sayın Başkan, dünkü Genel Kurul oturumunda
Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili Sayın Ayşe Eser
Danışoğlu Celal Bayar Üniversitesinde Erdem Özdemir isimli
öğrencinin atıldığını söylemişti. Bu bilgi
yanlıştır ve öğrencinin atılmasının gerekçesini
de Sayın Bülent Arınçın Üniversiteyi ziyaretindeki protestosuna
bağlamıştır. Benim de şahit olduğum, o gün
Üniversitenin açılışında yer aldığım dönemde
öğrenci orada Sayın Bülent Arınçın Üniversiteyi terk
etmesini, Arınçın Üniversitede konuşma hakkının
olmadığını söylemiştir ve bu şekilde
konuştuğu için, daha sonra Rektör Sayın Mehmet Pakdemirliyle de
tartıştığı için hakkında soruşturma
açılmıştır. Açılan soruşturma sonucunda iki
öğretim yılı okuldan uzaklaştırılması
kararlaştırılmış fakat Üniversite Yönetim Kurulu bu
cezayı bir aya indirmiştir. Fakat medya ve bazı muhalefet
partileri bu cezayı iki yarıyıl şeklinde takdim
etmişlerdir. Öğrencinin henüz kesinleşmiş bir cezası
yoktur. Öğrenci yükseköğretim kurumlarından çıkarılma
cezası almıştır ama itiraz etmiştir ve henüz daha
Üniversite Yönetim Kurulunda görüşülmemiştir, 26 Martta
görüşülecektir.
BAŞKAN
Sayın Tanal
7.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, İstanbul
Sultanbeylide içme sularının kirli olduğuna ve
vatandaşların bu suyu kullanmaya devam ettiğine ilişkin
açıklaması
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim Başkan.
21
Mart 2012 Çarşamba günü Millî Gazetede çıkan habere göre,
İstanbul Sultanbeylide vatandaşların içme suyunu
karşıladığı onlarca çeşmeden alınan su
numuneleri kirli çıkmıştır ancak bedava olduğu için
vatandaş bu kirli suyu içmeye devam etmektedir.
Büyük
devlet olmakla övünen siyasal iktidarın, lütfen, Anayasamızın
2nci maddesi -sosyal devlet ilkesi- uyarınca vatandaşa böyle
sağlıksız, içilmez suları içirttirmemesi asıl olan
belediyelerin, vatandaşa müşterek ve medeni ihtiyacı olan suyun
bir yaşam hakkı da olması nedeniyle bedava verilmesini talep
ediyorum.
Saygılarımı
sunuyorum.
BAŞKAN
Sayın Fırat
8.-
Adıyaman Milletvekili Salih Fıratın, Nevruz Bayramına
ilişkin açıklaması
SALİH
FIRAT (Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün
21 Mart, Nevruz Bayramı. Tüm halkımızın Nevruz
Bayramını kutluyorum.
Evet,
son dört gündür Türkiyede kutlanan nevruz etkinliklerinde
yaşananları hakikaten endişeyle izliyoruz. İçişleri
Bakanının görevi Türkiyede insanların huzur ve refah içinde
bayramlarını kutlamasının güvencesini sağlamaktır
ama ne yazık ki dönemin İçişleri Bakanı Türkiyeyi özellikle
gerginliğe sokan bir karar almıştır.
Barışın, huzurun ve kardeşliğin olduğu, gaz
bombalarının olmadığı, polis yumruklarının
olmadığı, camların kırılmadığı,
milletvekillerine yumrukların atılmadığı bir bayram
özlemiyle tüm halklarımızın Nevruz Bayramını
kutluyorum.
BAŞKAN
Sayın Yılmaz
9.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmazın, Nevruz Bayramı
ve Dünya Ormancılık Gününe ilişkin açıklaması
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bugün
ben de bütün milletimizin Nevruz Bayramını kutluyorum. Aynı
zamanda 21 Mart, Dünya Ormancılık, Su ve Meteoroloji Günü. Yine bu
günü de kutluyorum.
Ormanlar
ülkenin en büyük değerleridir. İnsanların
sağlıklı yaşaması için içinde bulunduğu
değerleri onun emrine sunan ormanlarımız bütün dünyanın
ortak hazinesidir. Toprak kaybı ve orman tahribatının en aza
inmesini sağlamak amaçlı düzenlenen Ormancılık Günü
toplumların bilinçlendirilmesi açısından özel bir önem arz
etmektedir. Bugün dünya coğrafyasının bütününde her dakikada 50
dönüm orman yok olmaktadır.
Ormanlarımızın
korunması ve gelecek nesillere aktarılması dileğiyle Dünya
Ormancılık Gününü kutluyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Önal
10.- Osmaniye Milletvekili Suat Önalın, Nevruz Bayramına ve
Şırnakta 4 polisin şehit olmasına ilişkin
açıklaması
SUAT
ÖNAL (Osmaniye) Sayın Başkan, bu sabah Şırnakın Cudi
Dağında, yaklaşan baharla birlikte eylem
hazırlığında olan PKKlı teröristlerle güvenlik
güçlerimiz arasında çıkan çatışmada 4 özel harekât mensubu
polisimiz şehit olmuş, 5i de yaralı. Millet olarak
başımız sağ olsun. Şehitlerimizi bu vesileyle rahmetle
anıyor, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.
Çanakkale
Zaferinin yıl dönümünü daha yeni hep beraber idrak ettik ve Türkiye
genelinde kutladık. Bu kutsal vatan topraklarını korumak için
canlarını, kanlarını feda eden aziz
ecdadımızın torunları olarak ülkemizin birliği ve
beraberliği için herkesi Çanakkale ruhunda birleşmeye davet ediyor,
Nevruz Bayramını kutluyorum.
BAŞKAN
Sayın Aydın
11.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, Nevruz
Bayramına ve Şırnakta 4 polisin şehit olmasına
ilişkin açıklaması
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
21
Mart Nevruz Bayramının milletimize ve tüm dünyaya barış,
bereket, dostluk, istikrar ve huzur getirmesini diliyoruz.
Aydınlıkların karanlıkların yerini
aldığı nevruzun hiçbir zaman değişmeyecek olan
uyanışının her yerde bayram coşkusuyla kardeşçe
kutlanmasını temenni ediyoruz.
Tabii,
bu sabah Şırnak Silopideki hain pusu neticesinde şehit olan tüm
polislerimize Allahtan rahmet diliyoruz, milletimizin başı sağ
olsun. Şu bilinmelidir ki terörle mücadele en etkin, en kararlı
şekilde devam edecektir.
Biz,
bu günün aslında savaşın değil barışın günü
olmasını, barışçı şekilde kutlanmasını
arzu ediyoruz. Bu gün kavganın değil beraberliğin günüdür. Bu gün,
bu topraklar üzerinde bin yıldır bir arada yaşayan öz
kardeşlerin birbiriyle kucaklaşma günüdür, yeniden uyanan
doğayla beraber yüreğimizi daima kaplayacak olan birbirimize olan
sevgi ve şefkatimizin günüdür. Savaşların, felaketlerin
olmadığı bir dünyada her günümüzün bahar mutluluğu içinde geçmesi
için mücadele ediyoruz. Yaşadığımız bu büyük
coğrafyada bulunan tüm halkları birbirine bağlayan kültürel bir
bağ olması
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Halaman
12.- Adana Milletvekili Ali Halamanın, Nevruz Bayramına,
şehit düşen polis ve askerlerimize ve basında yer alan
haberlerle Osmaniye ve Pozantının olumsuzluklarla
anılmasına ilişkin açıklaması
ALİ
HALAMAN (Adana) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Türk
milletinin 21 Mart Nevruz Bayramını ben de kutluyorum. 4 polisimize
ve Afganistanda şehit düşen askerlerimize Allahtan rahmet
diliyorum.
Bir
de Türkiye Büyük Millet Meclisinde komisyon kurulup sürekli olarak
Osmaniyenin, Pozantının yani güzel coğrafyamızın
olumsuzluklarla basında anılmasını doğru bulmuyorum.
Dolayısıyla, sürekli olarak Osmaniye, Pozantı diyerek o güzel
yurdumuzun imaj olarak kötü gösterilmesine tepki duyuyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Hamzaçebi
13.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Nevruz Bayramı,
Dünya Ormancılık Günü ve Şırnakta 4 polisin şehit
olmasına ilişkin açıklaması
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Terör
örgütü ile güvenlik güçlerinin mücadelesi sürecinde bugün meydana gelen olayda
şehit olan 4 polisimize Allahtan rahmet diliyorum. Güvenlik güçlerimize,
milletimize, ailelerine, yakınlarına sabır ve
başsağlığı diliyorum.
Yine
Nevruz Bayramını kutluyorum. Nevruz Bayramı milletimizin her
ferdine mal olmuş, herkes tarafından benimsenmiş olan bir
bayramdır. Böylesi bir bayram gününü gerginlikten, kavgadan uzak bir
şekilde kutlamamız gerektiğini düşünüyorum ve gerginliklere
ve kavgaya neden olmamak veya bu tip olayları önlemek amacıyla da
Sayın İçişleri Bakanına büyük bir görev düştüğünü
düşünüyorum.
Bu vesileyle yine Dünya
Ormancılık Günü münasebetiyle tüm orman teşkilatı
personelini kutluyorum, Türkiye'nin ormanlaştırılması
yönündeki çabalarına devam etmelerini diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Toprak
14.- İstanbul Milletvekili Binnaz Toprakın, Nevruz Bayramı
kutlamalarında polisin BDP milletvekillerine
davranışını Meclisin kınaması gerektiğine,
ilişkin açıklaması
BİNNAZ TOPRAK
(İstanbul) Ben de diğer arkadaşlarım gibi, Nevruz
Bayramının, baharın gelişinin hepimiz tarafından
neşeyle kutlanamamış olmasını ve şiddete
başvurulmuş olmasını esefle
karşıladığımı bildirmek istiyorum ancak aynı
zamanda, burada, bu Meclisteki BDPli arkadaşlarımızın bindiği
otobüsün polis tarafından camlarının taşlanıp içeriye
gaz bombası atılmasını ve gene, meslektaşımız
Sayın Ahmet Türke bir polisin saldırıda bulunmasını
da bu Meclisin kınaması gerektiği kanaatindeyim. Kurumlar kendi
üyelerine sahip çıktıkları sürece, bence saygınlık kazanırlar.
BDPlilerin politikalarını veya fikirlerini beğenmiyor
olabiliriz ama onlar da hepimiz gibi bu ülkenin seçilmiş
milletvekilleridir. Dolayısıyla, ben şahsım adına bunu
kınıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Özel
15.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Adana Milletvekili Ali Halaman ve Manisa
Milletvekili Selçuk Özdağın ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle, Sayın
Milletvekilinin Osmaniye ve Pozantıyla ilgili gösterdiği hassasiyete
Cumhuriyet Halk Partisinin Osmaniyeden sorumlu fahri milletvekili, orada çok
sık misafir olan birisi olarak, Türkiye'nin en misafirperver, en cana
yakın insanlarının yaşadığı Osmaniyenin ve
Pozantıda yaşananların ayıbının kesinlikle
oradaki insanlara ait olmadığının, Adalet
Bakanının ve iktidar partisinin sorumluluğunda olduğunun
altını çizerek hassasiyetlerine hak veriyorum.
Sayın Manisa
Milletvekili Selçuk Özdağ bir düzeltme yaptı ama o düzeltme,
düzeltmeye muhtaç çünkü gerçekten Sayın Arınçın Üniversiteye
gelişinde protesto gösterisinde bulunan öğrenciler, Rektör Pakdemirli
tarafından Sizi okuldan attıracağım. diye tehdit
edilmişti, sonra o ceza bir aya indirilmişti ama bilinmeyen
kısım şu: Bu öğrenciye, daha sonra İzmirde
katıldığı bir gösteriden dolayı, disiplin
yönetmeliğinin 10 ve 11inci maddesine göre -ki üniversite içi
suçları kapsar- yeniden soruşturma açıldı ve okuldan
tamamen atılma cezası verildi, hem de İzmirdeki sözde
işgal meselesi mahkeme kararına bağlanmamışken
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) -
ve bu konuda öğrencimiz gerçekten mağdurdur. Selçuk
Özdağın aktardığı bilgiler eksiktir efendim.
BAŞKAN
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır,
okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici ve 21
milletvekilinin, şeker pancarı tarımı ve pancar
üreticilerinin içinde bulunduğu olumsuz durumun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/200)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Şeker
pancarı tarımı ve pancar üreticilerinin içinde bulunduğu
olumsuz durumun incelenmesi ve alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla, Anayasamızın 98, TBMM
İçtüzüğümüzün 104 ve 105. maddeleri gereğince
araştırma komisyonu kurularak sorunun
araştırılmasını arz ve talep ederiz.
Gerekçe:
Ülkemizde
şeker pancarı tarımı ve şeker üretimi Cumhuriyetin ilk
yıllarında başlamış ve şeker politikalarında
kendine yeterlilik esas alınmıştır. Türkiye, pancardan
şeker üreten ülkeler arasında dünyada dördüncü, Avrupa'da ise Almanya
ve Fransa'nın ardından üçüncü sırada gelmektedir. Şeker
pancarı tarımının ülkemiz ekonomisine
sağladığı katma değer oldukça fazladır.
Yıllık olarak, yaklaşık 25 milyonluk taşıma hacmi
yaratması, gübre tüketiminde yüzde 20'lik payı, münavebe bitkisi
olmasından kaynaklı toprağı verim açısından
zenginleştirmesi, çapa ve hasat döneminde 100 gün süreyle 200 bin
kişiye istihdam yaratması ve hayvan yemi olarak
kullanılması, pancar tarımının önemini
arttırmaktadır. Pancar tarımı, üretilen şekerin
yanı sıra ekonomiye, tarıma, tarımsal sanayiye,
hayvancılığa, taşımacılığa, alkol,
enerji ve ilaç sanayisine katkı sağlayarak istihdam
yaratmaktadır.
Şeker
pancarı tarımı 2000'li yılların başlarına
kadar yaklaşık 500 bin çiftçi ailesinin geçim kapısı
olmasının yanında yarattığı doğrudan ve
dolaylı olarak sektörle ilişkilenmiş milyonlarca
insanımıza istihdam alanları sağlamaktadır. Ne
yazık ki, 2001 yılında çıkarılan Şeker
Yasası ile kota kervanına şeker pancarı da eklenmiş ve
pancar çiftçisine sözleşmeli üretim yaptırılmaya
başlanmıştır. Şeker Kurumu
verilerine göre 2003 yılında 460 bin çiftçi şirketlerle yaptığı
sözleşme sonucunda pancar ekerken, bu sayı her geçen yıl
düşerek 2010 yılında 188 bine gerilemiştir. Gerileme sadece
çiftçi sayısıyla sınırlı kalmamış, 2003
yılından itibaren günümüze kadar, 2005 yılı haricinde
üretim miktarı, yapılan sözleşme miktarının
altında gerçekleşmiştir. Bu durum atıl kapasite
çalışan mevcut şeker fabrikalarından
bazılarının kapasitesini iyice düşürerek zarar etmesine yol
açmış ve "babalar gibi satarım" zihniyeti için
özelleştirme gerekçesini hazırlamıştır.
Şimdilerde ortaya konan senaryo ile pancardan üretilen şekerin
tüketiciye olan maliyetinin yüksekliği gerekçe gösterilerek şeker
fabrikalarının özelleştirilmesi ve nişasta bazlı
şeker üretiminin önündeki engellerin kaldırılmasıdır.
Avrupa Birliği'nde şeker pancarı tarımının yarattığı
yüksek katma değer nedeniyle tercih ve teşvik edildiği, bu
tercih sebebiyle Nişasta Bazlı Şeker üretiminde ortalama yüzde
2-3'lük kota uygulanmaktayken ülkemizde bu oran yüzde 15'e yükseltilmiştir.
Son
yıllarda tarımsal üretimde ve üretici sayısındaki
düşüşlerin en büyük nedeni, bütün çiftçilerimizin belini büken
dünyanın tartışmasız en pahalı mazotu ve yüksek gübre
fiyatlarıdır. Pancar üreticileri, mazot, gübre, tohum, elektrik,
sulama gibi girdilere emsal üretim yapan diğer ülke üreticilerine göre
2,5-3 kat gibi fazla bedel ödemek zorunda bırakılmaktadır.
Özellikle son bir yılda gübre fiyatlarındaki %55 ile %90
arasında değişen artış miktarları, destek
bekleyen çiftçilerimize köstek olunduğunun en somut
kanıtıdır. Toplam bütçesinin yüzde 38lik kısmını
tarımsal desteğe ayıran Avrupa Birliği ile müzakerelere
devam eden ülkemizde, bütçenin yüzde 2,48'inin tarımsal desteğe
ayrılması üzüntü vericidir. Çiftçi başına düşen
tarımsal destek miktarı, AB ülkelerinde 1.670 iken ülkemizde 142
olması çiftçilerimizin nasıl bir açmaz içinde olduğunun
göstergesidir.
Tarımsal
girdi maliyetlerinin yüksekliği ve ithalat seçeneğinin masada
tutulması sonucunda tarımdan koparılıp varoşlara
yığılan kitlelere belediyeler eliyle yardım yapmak
dışında yeni çözümler üretilmesi ve yeni tarım
politikaları oluşturmak zorunlu hâle gelmiştir. Bu nedenle
pancar üreticilerimizin sorunlarının Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
tespit edilmesi yerinde olacaktır.
1)
İbrahim Binici (Şanlıurfa)
2)
Pervin Buldan (Iğdır)
3)
Hasip Kaplan (Şırnak)
4)
Sırrı Sakık (Muş)
5)
Murat Bozlak (Adana)
6)
Halil Aksoy (Ağrı)
7)
Ayla Akat Ata (Batman)
8)
İdris Baluken (Bingöl)
9)
Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
10)
Emine Ayna (Diyarbakır)
11)
Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
12)
Altan Tan (Diyarbakır)
13)
Adil Kurt (Hakkâri)
14)
Esat Canan (Hakkâri)
15)
Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
16)
Sebahat Tuncel (İstanbul)
17)
Mülkiye Birtane (Kars)
18)
Erol Dora (Mardin)
19)
Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
20)
Demir Çelik (Muş)
21)
Nazmi Gür (Van)
22)
Özdal Üçer (Van)
2.- Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz ve 19 milletvekilinin, MHP'li
belediyelere karşı siyasi iktidarın uygulamaya koyduğu
baskı, yıldırma, itibarsızlaştırma ve bu belediyelerin
halka hizmet sunmasını engellemeye yönelik olarak
başlatılan eylemlerin ve planlı operasyonların
maksadının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/201)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Son
günlerde Türkiye genelinde MHP'li Belediyelere karşı siyasi
iktidarın uygulamaya koyduğu baskı, yıldırma,
itibarsızlaştırma ve bu belediyelerin halka hizmet
sunmasını engellemeye yönelik olarak başlatılan eylemlerin
ve planlı operasyonların maksadının
anlaşılması amacı ile Anayasanın 98. Türkiye Büyük
Millet Meclisi iç Tüzüğü'nün 104. Ve 105. maddeleri uyarınca
"Meclis Araştırması" açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
Gerekçe:
Son
günlerde muhalefet belediyelerine karşı iktidar tarafından
baskı, sindirme, itibarsızlaştırma ve hizmet vermelerini
engellemeye yönelik gayretlerde bir artış gözlenmektedir.
Ağırlıklı
olarak da, vatandaşla bütünleşerek, kaynaklar ve ihtiyaçlar dengesini
oluşturup, insan sevgisine dayalı, çalışma esasını
benimsemiş ve başarılarını her geçen gün artıran
Milliyetçi Hareket Partili belediyelere karşı sistematik bir
saldırı başlatılmıştır.
Gün
geçmiyor ki, bir belediyemize, teşkilatımıza rutin belediyecilik
faaliyetleri kapsamında yapılan konuşma ve görüşmeler
üzerinden bir operasyon yapılmasın.
Kasıtlı
olarak aylarca sürdürülen müfettiş inceleme ve soruşturmaları
belediyelerimizi hizmet veremez hale getirmiştir.
Dilekçe
Kanununa aykırı olarak İsimsiz, imzasız, adres bulunmayan
veya sahte isim ve imzalı ihbar mektupları işleme konularak,
belediye yetkilileri zan altında bırakılmakta, gelecekte
kullanılacak siyasi argümanlar elde edilmeye
çalışılmaktadır.
Bilinçli
bir şekilde çamur at izi kalsın mantığıyla bu insanlar
aile hayatları ve toplumsal statüleri dikkate alınmadan küçük
düşürülmektedir.
Gece
yarıları evlerinden alınarak çoluk çocuğunun önünde
boyunları büktürülüp zorla araçlara bindirilen yöneticilerden
bazılarının bu psikolojik baskıyı
kaldıramadıkları müşahede edilmiştir.
Gözaltında
intihar eden ve ilk duruşmada haklarında tutuksuz yargılanma
kararı verilen belediye görevlilerinin varlığı dikkate
alındığında, yapılan uygulamanın sadece haysiyet
ve şeref cellâtlığıyla açıklanamayacağı
aynı zamanda insanların hayatına kasteden rezil bir sürece
dönüştüğü görülmektedir.
Ayrıca
bu sürecin bir diğer amacının da partimize mensup
başarılı belediye başkanlarını partimizden
koparmaya çalışmak ve bunların iktidar partisine geçmesini
sağlamaya yönelik tezgâhlar olduğu değerlendirilmektedir. Bu
maksatla belediyelerimizin bazı mali, hukuki ve siyasi
yaptırımlarla karşı karşıya
bırakıldıkları tarafımızdan bilinmektedir.
Esasen
Milliyetçi Hareket Partisinin belediyecilik anlayışının
özünü oluşturan temel unsur, belediye başkanının
şehrin emini olduğu ve bu anlayışla kamunun bir
kuruşuna dahi halel getirmeyerek, aldığı sorumluluğun
gereği olarak herkese eşit mesafede duran ve hizmetin
odağına insan sevgisini koyan bir anlayıştır.
Milliyetçi Hareket Partisi
olarak buna aykırı işlem ve eylemlerde bulunan hiçbir yetkiliyi
hoş görmeyeceğimizi ve aramızda
barındırmayacağımızı defaatle kamuoyuna
açıklamış bulunuyoruz.
Partimizin
bu Meclis Araştırma Önergesini vermesindeki amaç, samimi bir
şekilde ve zor şartlarda hizmet üretmeye çalışan belediye
başkanlarının ve belediye yetkililerinin haysiyet ve
şereflerine, aile hayatlarına yönelmiş olan siyasi linç
kampanyasının durdurulmasıdır.
Kendi
haysiyet ve şerefine düşkün olan herkesi bu konuda duyarlı
olmaya davet ediyoruz.
Yukarıdaki
açıklamalar çerçevesinde;
Türkiye
genelindeki MHP'li Belediyelere karşı siyasi iktidarın
uygulamaya koyduğu baskı, yıldırma,
itibarsızlaştırma ve bu belediyelerin halka hizmet
sunmasını engellemeye yönelik olarak başlatılan eylemlerin
ve planlı operasyonların maksadının
anlaşılması amacı ile Anayasanın 98. Türkiye Büyük
Millet Meclisi İç Tüzüğü'nün 104. ve 105. maddeleri uyarınca
"Meclis Araştırması" açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1)
Sadir Durmaz (Yozgat)
2)
Özcan Yeniçeri (Ankara)
3)
Necati Özensoy (Bursa)
4)
Oktay Vural (İzmir)
5)
Adnan Şefik Çirkin (Hatay)
6)
Mehmet Günal (Antalya)
7)
Emin Haluk Ayhan (Denizli)
8)
Lütfü Türkkan (Kocaeli)
9)
Erkan Akçay (Manisa)
10 Koray Aydın (Trabzon)
11)
Alim Işık (Kütahya)
12)
Ali Öz (Mersin)
13)
Ali Halaman (Adana)
14)
D. Ali Torlak İstanbul)
15)
Sinan Oğan (Iğdır)
16)
Muharrem Varlı (Adana)
17)
Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
18)
Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
19)
Celal Adan (İstanbul)
20)
S. Nevzat Korkmaz (Isparta)
3.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 19 milletvekilinin,
yoksulluk sınırının ve yoksulluğun
boyutlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/202)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Türkiye'de
yoksulluk sınırının ve yoksulluğun
boyutlarının araştırılması, açlık ve
yoksulluk sınırındaki insanların tespiti, bunlara
yapılan yardımların yeniden bir yasal statüye kavuşturulması,
refahın tabana yayılarak yoksulluğun ortadan
kaldırılması için alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla, Anayasamızın 98 ve İçtüzüğün
104 ve 105. maddeleri gereğince bir Meclis Araştırma Komisyonu
kurulmasını arz ve teklif ederiz.
Gerekçe:
Tüm
dünyada ve ülkemizde gıda fiyatlarında meydana gelen anormal
artışlar, özellikle toplumumuzun yoksul ve muhtaç kesimlerinin geçim
şartlarını daha da olumsuz duruma getirmiştir.
Ekonomimizin
temelinde "sosyal devlet" anlayışının terk
edilerek, dar ve sabit gelirlilere yönelik sürdürülen ekonomik
politikaların olumsuz etkisi, gıda fiyatlarındaki
artışla daha da net görünür hale gelmiştir. Gıda
fiyatlarındaki artış küresel bir açlık tehlikesini
doğururken, sürekli artış gösteren işsizlik ise, fakir
fukara ve yoksulun yaygınlaşmasına yol açmaktadır.
Mayıs
2011 itibariyle dört kişilik ailenin açlık
sınırını 881 lira, yoksulluk sınırını 2
bin 871 liradır. Yürürlükte olan asgari ücret ise 629,95 liradır. Bu
tutar dört kişilik bir ailenin mutfak harcamasını ancak 21 gün
karşılayabilmektedir. Başka deyişle asgari ücretle sadece
6,5 gün insan onuruna yaraşır bir yaşam imkânı"
sağlanmaktadır.
Ülkemizde
özellikle son yıllarda zengin ve fakir arasındaki gelir uçurumu
artarken, kent ve kırsalda yaşayanlar arasında da gelir
farkı büyüyerek açıldı. 2005 yılında Türkiye genelinde
açlık sınırında yaşayanların yüzde 54'ü
kırsal kesimde iken, 2006 yılında bu oran maalesef yüzde 97'ye
yükseldi. Günümüzde artık açlık sınırında yaşam
mücadelesi veren vatandaşlarımızın neredeyse tamamı
kırsal kesimdedir.
Her
ülkenin temel dinamiği olan orta direk ülkemizde zor günler geçirmektedir.
Bir başka ifadeyle Türkiye'de orta direk çökmüştür. Orta direğin
çöküşü ise, çeşitli olumsuzlukları beraberinde getirmektedir.
Emeklinin büyük bir bölümü açlık sınırında, memur işçi,
çiftçi ve esnaf zor durumdadır. Dar gelirlinin durumu her geçen gün kötüye
giderken, aç ve yoksul sayısı ise her geçen gün daha da artmakta ve
dolayısıyla da bunlara yapılan gıda, yakacak gibi
yardımlar da her yıl katlanarak karşılanmaya
çalışılmaktadır.
Yoksul
vatandaşlarımıza yardımcı olmak, maddi ve manevi destekte
bulunmak sosyal devlet olmanın vazgeçilmez gerekliliklerinden biridir.
Yoksul vatandaşlarımıza yapılan ayni ve nakdi
yardımların, insan onurunu zedelemeden, bir düzen ve statüye
bağlı olarak yapılması da ayrı bir öneme sahiptir.
Türkiye'de
yoksulluğun resmine bakılarak; ekonominin düzeltilmesi için ne
yapılması gerektiğine karar verilmesi, tarımdan kaçan nüfus
nedeniyle, kırsal kesimde insanlarımızın aç yaşamaya
mahkûm edilmelerinin önüne geçilmesi, özellikle teşvik sisteminin verimli
hale getirilerek üretim yapan, istihdamı artıran bir ülke hâline
gelmemiz gerekmektedir.
Ülkedeki
yoksul ve aç sayısının artması ve bunlara sağlanan
yardımların da yıllar itibarıyla artış göstermesi
siyasi iktidarların ya da başbakanların övünç kaynağı
olmamalı, aksine yoksulluk ve açlığın giderilmesi için
ekonomik politikaların hayata geçirilmesine önem verilmelidir.
İnsanlarımız, hayatlarını ekmeğe-aşa,
dolayısıyla yardıma muhtaç şekilde sürdürmek zorunda bırakılmamalıdır.
Ekonomik
yoksulluk içinde bulunan vatandaşlarımızın temel
ihtiyaçlarının karşılanması için yapılan
yardımların da belirli bir statüye kavuşturularak, yeniden yasal
bir zemine oturtulması da kaçınılamaz bir gerekliliktir. Özellikle
büyükşehirlerde belediyelerin kaynağının nereden
geldiği belli olmayan yardımları da belirli bir denetime ve
yasal bir statüye kavuşturulmalıdır. Vatandaşı içinde
bulunduğu yokluğa muhtaç bırakmak ve bundan faydalanarak
iradesine ipotek koymak sosyal devlet anlayışı ile
bağdaşmamaktadır.
Türkiye'de
yoksulluk sınırının ve yoksulluğun
boyutlarının araştırılması, açlık ve
yoksulluk sınırındaki insanların tespiti, bunlara
yapılan yardımların yeniden bir yasal statüye
kavuşturulması, refahın tabana yayılarak yoksulluğun
ortadan kaldırılması için alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla, Anayasamızın 98 ve İçtüzüğün
104 ve 105. maddeleri gereğince bir Meclis Araştırma Komisyonu
kurulması gerekmektedir.
1)
Mehmet Şandır (Mersin)
2)
Ali Uzunırmak (Aydın)
3)
Mehmet Erdoğan (Muğla)
4)
Alim Işık (Kütahya)
5) Enver
Erdem (Elazığ)
6)
Ali Öz (Mersin)
7)
Seyfettin Yılmaz (Adana)
8)
Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
9)
Mustafa Kalaycı (Konya)
10)
Mehmet Günal (Antalya)
11)
Oktay Öztürk (Erzurum)
12)
D. Ali Torlak (İstanbul)
13)
Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
14)
Atila Kaya (İstanbul)
15)
Emin Haluk Ayhan (Denizli)
16)
Erkan Akçay (Manisa)
17)
Celal Adan (İstanbul)
18)
Emin Çınar (Kastamonu)
19)
S. Nevzat Korkmaz (Isparta)
20)
Ali Halaman (Adana)
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Bilgi toplumu olma yolunda
bilişim sektöründeki gelişmeler ile İnternet kullanımının
başta çocuklar, gençler ve aile yapısı üzerinde olmak üzere sosyal
etkilerinin araştırılması amacıyla kurulan
(10/108,155,156,157,158,159,160) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonunun Başkan, Başkan Vekili, Sözcü
ve Kâtip seçimine dair bir tezkeresi vardır, okutuyorum:
B) Tezkereler
1.- (10/108, 155, 156, 157, 158, 159, 160) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin
tezkeresi (3/803)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Komisyonumuz
Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Katip Üyelerini seçmek üzere
15/03/2012 Perşembe günü saat 16:00da Halkla İlişkiler
Binası B Blok 2'nci Kat 4'üncü Bankoda bulunan Meclis Araştırma
Komisyonu Toplantı Salonunda 13 üye ile toplanmış ve
aşağıda isimleri yazılı Sayın Üyeler belirtilen
görevlere seçilmişlerdir.
Yıldırım
M. Ramazanoğlu
Kahramanmaraş
Komisyon
Geçici Başkanı
Adı ve Soyadı Seçim Bölgesi Aldığı Oy
Başkan: : Necdet Ünüvar Adana 13
Başkanvekili : Yıldırım M.
Ramazanoğlu Kahramanmaraş 13
Katip : Erdal Aksünger İzmir 13
Sözcü : İlhan Yerlikaya Konya 13
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun, İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- Sinop Milletvekili Engin Altay ve arkadaşlarının Türk
eğitim sisteminin içinde bulunduğu sorunların
araştırılması amacıyla vermiş olduğu Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 21/3/2012 Çarşamba
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin CHP Grubu önerisi
21.03.2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu; 21.03.2012 Çarşamba günü (Bugün) toplanamadığından,
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu
maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Emine
Ülker Tarhan
Ankara
Grup
Başkanvekili
Öneri
Sinop
Milletvekili Engin Altay ve arkadaşları tarafından, 16.12.2011
tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
"Türk Eğitim Sisteminin içinde bulunduğu sorunların
araştırılması amacıyla" verilmiş olan Meclis
Araştırma Önergesinin, (177 sıra nolu) Genel Kurul'un bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 21.03.2012
Çarşamba günlü bireşimde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde ilk söz İstanbul
Milletvekili Sayın Mehmet Akif Hamzaçebiye aittir.
Buyurun
Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; eğitim sisteminin sorunlarının
araştırılmasına yönelik bir Meclis araştırma
önergemizi bilginize sunmuş bulunuyoruz. Amacımız, eğitim
sistemindeki sorunların tespit edilmesi ve bu tespit sonucuna göre gerekli
düzenlemelerin yapılmasıdır. Ancak, öyle
anlaşılıyor ki Hükûmetin, daha doğrusu Hükûmetin
arkasında durduğu ve Adalet ve Kalkınma Partisi grup başkan
vekillerinin verdiği teklif eğer yasalaşır ise zorunlu
kesintisiz sekiz yıllık ilköğretim parçalanmış
olacağından, eğitim sistemimizdeki sorunlar çok daha fazla
artacaktır.
Değerli
milletvekilleri, 4+4+
Temel
itiraz noktamız iki maddeye dayanmaktadır: İç Tüzükün 29uncu
maddesine göre komisyonlarda istem sırasına göre söz verilir, yine
İç Tüzükün 46ncı maddesine göre eğer komisyonlarda tasarı
veya teklifin görüşülmesine uygun bir sükûnet ortamı yok ise komisyon başkanı
görüşmelere ara verir, yine de sükûnet ortamı sağlanamıyor
ise durumu Meclis Başkanlığına bildirir. Bir kere
Sayın Komisyon Başkanının tutumuyla İç Tüzükün
46ncı maddesi ihlal edilmiştir. Bundan daha önemli olarak, İç
Tüzükün 29üncü maddesi ihlal edilmiştir yani Cumhuriyet Halk Partili
milletvekillerinin ve Komisyon üyelerinin söz hakları Komisyon
Başkanı tarafından engellenmiştir, fiilî bir durum
yaratılmıştır.
Biz bu çerçevede
görüşlerimizi Sayın Meclis Başkanına yazıyla bildirdik.
Sayın Meclis Başkanı binlerce sayfalık tutanakları
okuduğunu ve konuyu incelediğini söyledi, basına bu yönde
açıklamalar yaptı. Gerçekte Sayın Başkanın binlerce
sayfa tutanağı okumasına gerek yok, son gün, Millî Eğitim
Komisyonundaki son gün tutanağını okuması yeterlidir. Dokuz
on sayfa bir tutanaktır bu ve itirazlar zaten son günedir, o güne kadar
olan tutanaklarla ilgili herhangi bir itiraz yoktur.
Sayın Meclis
Başkanı günlerdir tutanakları okuyor herhâlde, bu okuma
sonucunda dün Adalet ve Kalkınma Partinin grup başkan vekilleriyle
bir görüşme yapıyor, bu görüşme sonucunda Millî Eğitim
Komisyonuna bir yazı yazıyor. Yazıyla Cumhuriyet Halk Partisinin
ve Milliyetçi Hareket Partisinin de itirazlarını kendince özetleyerek
Komisyon Başkanından incelemesini ve gereğini rica ediyor.
İlginç olan şudur: Sayın Meclis Başkanı, Adalet ve
Kalkınma Partisi grup başkan vekilleriyle görüşüyor ve
sonrasında bir yazı yazıyor. Bu görüşmede ne olduğu
meçhul. Görüşme sonucunda açıklama yapan AKPnin grup başkan
vekilleri gayet kararlı bir şekilde Önümüzdeki hafta bu
yasalaşacaktır. diyor. Demek ki Sayın Meclis
Başkanından aksi yönde bir izlenim almış değiller.
Şimdi Kendince
özetliyor. dedim Sayın Meclis Başkanı. Bizim
itirazlarımızın çok önemli bir noktasını bu
yazıya Sayın Başkan yazmamıştır. Sayın
Başkanı bu tutumu nedeniyle millete şikâyet ediyorum. Sayın
Başkana diyoruz ki: Sayın Muharrem İncenin tutanaklara geçmiş
olan 6 kez söz talebi vardır. Bu talep dikkate
alınmamıştır, buna Millî Eğitim Komisyonuna
yazdığı yazıda yer vermiyor Sayın Başkan;
işin can alıcı noktası budur. Yine, Komisyon üyesi
milletvekillerimiz Komisyonda olduğu hâlde kendilerine söz hakkı
verilmemiştir. diyoruz. Sayın Başkan oylama yapıyor, 7nci
maddeyi okuyor, Söz isteyen var mı? Komisyon üyeleri orada, Yok. diyor;
orada, 5 Komisyon üyemiz orada, Yok. diyor, Kabul edenler
Etmeyenler
diye
oylayıp geçiyor.
Sayın
Meclis Başkanı, Sayın Cemil Çiçek şu
yazısını bir daha okusun, bunu bir daha okumasını
tavsiye ediyorum. Bir yazı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun bir
yazısı bu kadar tahrif edilebilir. Millî Eğitim Komisyonuna
yazdığı yazının ekine bizim yazımızı
iliştirmiş, eklemiş olması bir anlam ifade etmiyor. Siz
burada bütün sorunları, maddeler itibarıyla bütün itirazları
özetliyorsanız bizim en kuvvetli delilimizi buraya yazmak
zorundasınız.
Sayın
Komisyon Başkanı da Benden bir sürpriz beklemeyin. diyor. Bugün de
Sayın Komisyon Başkanı raporu, Millî Eğitim Komisyonu
raporunu Meclis Başkanlığına sunmuştur. Yani
Sayın Meclis Başkanı herhâlde şöyle planlıyor: Dün
ben yazıyı yazdım. Tarih, saat itibarıyla benim önümde bir
komisyon raporu olmadığı için iade edeceğim bir şey
yoktu. Bugün de Sayın Komisyon Başkanı raporu gönderiyor Meclis
Başkanına.
Rapor
önünüzde Sayın Başkan. Millî Eğitim Komisyonu Başkanına
yazı yazmış olmanız sizi kurtarmaz. Hukuksuzluk
ortadadır. Hukuksuzluğu yapan Komisyon Başkanına siz
Hukuka uygun hareket et. bile diyemiyorsunuz, bunu deme iradesini, cesaretini
gösteremiyorsunuz.
Bir
komisyonda bir bant aparatı meselesi oldu. Bant aparatı, bunu
izninizle bir daha açmak istiyorum ki Millî Eğitim Komisyonu Sayın
Başkanının kamuoyuna nasıl yalan söylediğini,
nasıl doğruyu söylemediğini herkes bilsin. Sayın
Başbakan da bunu diline dolamış, her gün bunu söyler, bugün yine
söylüyor. Sayın Tayyip Erdoğan söyleyebilir ama ben bir Sayın Başbakanın bir
bant aparatından medet umar noktaya gelmiş olmasını
üzüntüyle karşılıyorum. O komisyonda yaşanan
hukuksuzlukları o bant aparatı örtmeye yetmez.
Ne
demişti Sayın Komisyon Başkanı? Ne demişti?
İşte burada, okuyorum, Anadolu Ajansı metnini okuyorum: 300-
EKREM
ÇELEBİ (Ağrı) Gazete ne yazmış?
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) -
Röportaj, röportaj... Soruyor, cevap veriyor. İnternette o
röportajı bulabilirsiniz, gazetenin ismini vermiyorum reklam olmasın
diye.
Şöyle
diyor: Stenografların masasından, Akif Hamzaçebi oraya geliyor, bant
aparatını -daha sonra bunu tank olarak düzeltti, onu
aldığımı söylüyor- alıyor, Divanın önünde AK
PARTİli başka milletvekilleri olduğu için bana direkt
atamıyor. Yani fırlatma yok. Sonra, benim atış
şeklimi tarif ediyor, o, öndeki koruma görevini üstlenmiş olan milletvekillerinin
üstünden aşırtarak attığımı söylüyor ve devam
ediyor, diyor ki: Ben, o an sadece önüme bir şeyin düştüğünü
gördüm, önüme düştüğünü gördüm. Güm diye bir ses
çıkardı. diyor. Önüne düştüğünü söylüyor. Ben de öyle
söyledim, evet, ben de Sayın Başkanın dikkatini çekebilmek
amacıyla
Bu ortamda görüşmeyi yapmayın, yanlış
yapıyorsunuz, söz isteyen arkadaşlarımız var, bunlara söz
verin. demek amacıyla Başkanın dikkatini çekmek istiyorum.
Önüme düştü. diyor, ben de bunu söyledim.
Şimdi,
bir Sayın Başbakana yakışıyor mu çıkıp da
Bant aparatını oraya fırlattı. demek?
Ben,
Sayın Komisyon Başkanına o gazeteye vermiş olduğu
röportajı tüm kamuoyuyla paylaşmasını öneriyorum. Bir
ayıp işlemiştir.
Sayın
Meclis Başkanı ve Komisyon Başkanı için müştereken
yapacağım bir değerlendirme var: Demokrat sıfatı kolay
edinilmez. Herkes için denebilir: Demokrat adam, doğru adam, düzgün adam,
dürüst adam. Önemli olan, bunların sınanacağı
ortamların olması hâlinde bu ortamlardan alnının
akıyla çıkmaktır. Sayın Komisyon Başkanı pazar
günkü o Komisyon görüşmesinde demokratlığı bir kenara
bırakmış, demokratlıktan fedakârlık etmiş ve
kendisini kariyerizmin ve konformizmin dalgalarına teslim etmiştir.
Kariyer ve konfor onun için demokratlıktan daha önemlidir! Sayın
Meclisi Başkanını da göreve davet ediyorum ve
değerlendirmemi onun için de yapıyorum. Sizin
demokratlığınızın sınanacağı ortam
burasıdır. Geçmişte 4 kez Sayın Meclis Başkanları
çok daha hafif bir aykırılıkta ilgili konuları, teklifleri
komisyona iade ettiği hâlde siz bundan kaçınırsanız, sizin
için demokrat sıfatını değil, başka bir
sıfatı kullanacağız, Hükûmetin despotizmine boyun
eğmiş bir Başkan sıfatını
kullanacağız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkanım, Sayın Grup
Başkan Vekili konuşurken, özellikle, Meclis Başkanı ile
Grup Başkan Vekilleri arasındaki diyalogdan bahsetti.
BAŞKAN
Buyurun.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Meclis Başkanının savunucusu siz
değilsiniz.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Söylüyoruz biz AKP Grup Başkan Vekili oldu Meclis
Başkanı diye
BAŞKAN
Buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin AK PARTİ Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Tabii,
değerli arkadaşlar, burada birçok şey ifade edildi, hukuksuzluk,
ayıptan bahsedildi. Hukuksuzluğun ve ayıbın hangisinin
olduğunu, ne olduğunu ve hangi taraftan bu işin geldiğini
kamuoyu artık çok iyi biliyor. Tabii, bant aparatını çok hafife
aldı Sayın Hamzaçebi ama kusura bakmayın, o
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Aydın, biraz önce
açıklama yaptım.
AHMET
AYDIN (Devamla) İsabet edebilirdi. İsabet edebilir...
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Komisyon
Başkanınızın açıklamasına saygı göstermiyor
musunuz?
AHMET
AYDIN (Devamla) - Hayır, bu kolay bir şey değil ama yani
Sayın Başkanım.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Komisyon
Başkanınızın açıklamasına saygı göstermiyor
musunuz? Yapmayın!
AHMET
AYDIN (Devamla) - Yani, burada, hakikaten sizin nezaketinizi biliyoruz,
hakikaten sizin yaklaşımınızı biliyoruz ama yani
sizden de beklenmedik bir derecede, sizin gibi bir şahsiyet bile
yarım kiloyu geçen bant aparatını fırlatabiliyorsa,
şişeler havada uçuşuyorsa ve o Komisyon kürsüsü defalarsa
işgal ediliyorsa
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Üç gündür bir aparatı tartamadınız ya! Bunun
doğru kilosunu verin.
BAŞKAN
Sayın Türkkan
AHMET
AYDIN (Devamla) -
sizin grup
tarafından, sizin Genel Başkanınız tarafından
ALİM
IŞIK (Kütahya) Doğru rakamını bir öğrenelim,
yarım kilo mu, 360 gram mı, 600 gram mı?
BAŞKAN
Sayın Işık, lütfen
ALİM
IŞIK (Kütahya) Bir öğrenelim Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Olabilir, cevap verirler.
AHMET
AYDIN (Devamla) -
SMS çekilmek suretiyle Komisyon sıraları
işgal ediliyorsa
Bütün bunlar yapılıyor ve buna rağmen,
Sayın Komisyon Başkanı en demokrat tutumunu devam ettiriyor.
Bakın,
altı maddeyi doksan bir saat kırk bir dakikada görüşmüşüz değerli
arkadaşlar. Komisyon tutanaklarını inceleyin, açın
bakın, nerede, ne zaman, hangi komisyonda bu kadar çok görüşme
yapılmıştır? Bin sayfayı geçen görüşme
tutanağı var ve bu sadece altı maddeyle alakalı ve
eğer İç Tüzükü siz askıya alırsanız, İç Tüzükün
size vermediği yetkiyi siz kullanıp, kalkıp kürsüyü de
işgal etmek durumunda kalırsanız, kusura bakmayın, siz ne
kadar engelleme hakkınız olduğunu iddia ediyorsanız, bizim
de sizin engellemenizi engelleme hakkımız var.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) - Kürsüyü siz işgal ettiniz.
AHMET
AYDIN (Devamla) - Biz bu Meclisi çalıştırmak durumundayız,
biz komisyonları çalıştırmak durumundayız,
halkımızın bizden beklemiş olduğu sorunların
çözümü noktasında burada birlikte gayret sarf etmek durumundayız ve
dolayısıyla, asla ve asla kürsü işgallerinin olmaması
gerekiyor, Meclisin sağlıklı bir şekilde
çalışması gerekiyor. Bizim yaptığımız bu.
Ama hukuku çiğneyen, ayıbı yapan kim? Kamuoyunun takdirine
sunuyorum; o da çok açık, çok net ortada, kusura bakmayın.
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) - İçeri giremeyen biziz.
AHMET
AYDIN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakın, içeri giremeyen siz
değilsiniz, içeri giremeyen bizdik. Bir önceki gün bütün
milletvekillerinize SMS çekildi mi Komisyona gidin. diye? Bir önceki gün
bizim Komisyon üyelerimiz ayakta kaldı, ben Grup Başkan Vekili olarak
ayakta kaldım. Ama sonraki gün bizim arkadaşlarımız, tabii,
izlediler televizyonlarda görüntüleri, onlar da geldiler. Ne yaptık biz
biliyor musunuz? Komisyon üyelerine boş yer ayırdık, Komisyon
üyelerine Gelin, lütfen oturun. dedik.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Allah razı olsun!
AHMET
AYDIN (Devamla) - CHPnin 3 tane grup başkan vekili Komisyonda oturdu mu?
Oturdu. Boş sandalyeler, koltuklar var mıydı Komisyonda?
Vardı. Bizim arkadaşlarımız kalktı, Komisyon üyelerine
Oturun. Sağlıklı bir çalışma zemini sunulsun. dedik
ve ilk önergede zaten kıyamet koptu. Neydi önerge?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET
AYDIN (Devamla) - Komisyon üyelerini on dakikayla sınırlandıran,
diğer üyeleri de üç dakikayla sınırlandıran bir önergeydi.
Bunda bile ayaklandınız, çalıştıramaz hâle getirdiniz.
Dolayısıyla,
Sayın Hamzaçebinin iddiaları tamamen haksız ve yersiz iddialar.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun.
2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının şahsına ve CHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli
milletvekilleri, ben, tekrar Sayın Aydının
açıklamalarına cevap verme ihtiyacıyla kürsüye
çıkmadım aslında. Sayın Aydın sataşma nedeniyle
söz aldı. Sataşma gerekçesi olarak, AKP Grup Başkan Vekilinin
Meclis Başkanıyla yaptığı görüşmeye
değindim, bu nedenle söz aldı ama bu konuda bir açıklama
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Zaman olsa onu da açıklayacaktım.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Hayır, bir açıklama
yapmadınız; bakın, bir açıklama yapmadınız.
Şimdi,
tablo gayet açık ve nettir. Sayın Meclis Başkanı sizi davet
ediyor veya siz gidiyorsunuz. Doğrusu, onu Sayın Başkanın
daveti olarak aldık, öyle geldi haberler ama Sayın Başkanın
daveti değil ise Sayın Başkan bunu açıklar. Gittiniz,
görüştünüz, görüşme sonrasında bir Sayın Grup Başkan
Vekili bir açıklama yaptı: Önümüzdeki hafta bu teklif
yasalaşacaktır. Demek ki Sayın Meclis Başkanından
olumsuz bir izlenim almadılar. Sayın Meclis Başkanı bir
engel görmedi demek ki, bir engel görmedi. Çıkıyor
kararlılıkla bir açıklama yapıyor ve bizim
yazılarımızı eksik bir şekilde, ana
iddialarımızı özetlediği o yazıya dâhil etmeyerek
Komisyon Başkanına gönderiyor. Sayın Başkana, Meclis
Başkanına yakıştıramadım onu. Çıkıp
söyleyecektir şimdi Efendim, ben ekledim oraya. diyecektir, orada bir
cümleye yaslanacaktır, Bak, burada var. gibi bir şey söyleyecektir.
Hayır, yok. Sayın Muharrem İncenin tutanaklara geçmiş olan
Söz isteyen var mı? şeklindeki Başkanın sorusuna
karşılık Söz istiyorum, söz. cevabını, o cümleyi
kullanmamıştır Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, Meclis Başkanlığı makamını
tartışmaya açıyorsunuz. Bugüne kadar sizin makamınıza,
sizin tutumunuza ben saygı gösterdim, kamuoyunda sizi tartışma
konusu yapmadım, yapmamanın dikkati içinde oldum ama siz hukukçu
kimliğinizi bir kenara bırakıp, siz de Komisyon
Başkanı gibi kariyerizme ve konformizme teslim olursanız sizin
siyaset hayatınız millet nezdinde bitmiş olacaktır.
Sayın
Meclis Başkanını o nedenle göreve davet ediyorum. Sayın
Meclis Başkanı Ben bu yazıyı yazdığım anda
önümde bir rapor yoktu. gerekçesine sığınamaz, rapor önünüzde,
bu rapor hukuksuzdur. Bu hukuksuzluğu hiçbir şekilde örtme, kapatma
imkânına sahip değilsiniz. Bu teklif Millî Eğitim Komisyonunda
7nci maddeden itibaren tekrar görüşülmek zorundadır, aksi takdirde Sayın
Meclis Başkanı despotik AKP İktidarının despotizmine
teslim olmuş olacaktır.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Hadi bakalım, bismillah dedik başladık,
karşılıklı devam edelim.
Buyurun.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Hayır, açıklasın
efendim, tabii ki ben
3.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin AK PARTİ Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Çok teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Tabii,
bizler de böyle, sözlerin uzamasını istemezdik ama birtakım
iddialar da olunca cevap verme hakkı doğuyor.
Bir
defa despotizmi yapanın kim olduğunu, azınlığın
çoğunluğa tahakküm ettiği komisyon
çalışmalarını da bütün millet gördü; sadece Komisyonda
değil, Genel Kurulda da bu bizatihi gösterildi, bütün milletin gözü önünde cereyan etti.
İkincisi:
Meclis Başkanı -sizden iki tane galiba dilekçe gitmiş, bir tane
de Milliyetçi Hareket Partisinden- bütün dilekçelerde yer alan iddiaları
Komisyon Başkanına sormuş hâliyle. Tabii, Komisyon gündemine
hâkimdir; bir.
İkincisi:
Değerli arkadaşlar, bakın, İç Tüzükün 43üncü maddesi çok
açık ve çok nettir: Komisyonlarda yeniden görüşme. Çok net bir
şekilde yazıyor. Neye göre Komisyonda yeniden bir konu ele
alınabilir. diyor?
MAHMUT
TANAL (İstanbul) - Komisyon gerçeğe aykırı tutanak
tuttuğu için.
AHMET
AYDIN (Devamla) - Madde 43 diyor ki: Komisyon, bir gündem maddesinin
görüşülmesini tamamlamadan önce, o konu ile ilgili belli bir hususun
yeniden görüşülmesini, hazır bulunan üyelerinin salt
çoğunluğunun oyuyla kararlaştırabilir.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Komisyon gerçeğe aykırı tutanak
tuttuğu için Sayın Aydın.
AHMET
AYDIN (Devamla) - İkinci fıkrası: Komisyon, belli bir gündem
maddesinin görüşülmesini tamamladıktan sonra, aynı konunun
komisyonda yeniden görüşülmesi, komisyon raporu Meclis
Başkanlığına verilmeden önce, komisyon üye
tamsayısının salt çoğunluğunun gerekçeli ve
yazılı istemi üzerine bir defa için mümkündür. Bu, çok açık,
net bir hükümdür. Komisyonda bir konunun yeniden nasıl
görüşüleceği nettir. Dolayısıyla, bu konunun tekrardan
komisyonda görüşülmesi mümkün değildir. Kaldı ki Meclis
Başkanına da bu yetkiyi veren bir İç Tüzük hükmü yoktur.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Komisyon gerçeğe aykırı tutanak
tutmuştur.
AHMET
AYDIN (Devamla) Bir üçüncüsü de: Meclis Başkanını sizin
dediğinizi yapmadığı müddetçe nasıl antidemokrat,
nasıl despotizme boyun eğen biri olarak ifade edebilirsiniz. Çok
yanlış bir ifadedir. Bakın, burada da, maalesef, bir konu
görüşülürken kürsü işgal ettiniz. Meclis Başkanımız
oradaydı ve orada Başkan istifa. demeye başladınız.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Komisyon gerçeğe aykırı tutanak
tutmuştur.
AHMET
AYDIN (Devamla) Değerli arkadaşlar, bakın, Meclis
Başkanlığı tarafsız, önemli bir makamdır ve bu
makamın tartışma konusu yapılmaması
lazımdır. Sizin eğer dediğiniz yapılmıyorsa,
hukuka aykırı, hakka aykırı bir talebiniz eğer yerine
getirilmiyor ise sırf bundan dolayı, bu haksızlıktan
dolayı Meclis Başkanlığına da tahakküm etmek, tahkim
etmek, birtakım haksız iddialarla baş başa bırakmak
çok yanlış bir ifadedir.
Dolayısıyla,
ifadelerimizi çok daha doğru kullanmamız lazım. Burada,
komisyonun çalışmalarını, Genel Kurulun
çalışmalarını elimizdeki İç Tüzüke göre yapmamız
gerekiyor.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Komisyon Gerçeğe aykırı tutanak tutun.
demiyor.
AHMET
AYDIN (Devamla) Komisyon nasıl çalışır, bir konu
komisyonda tekrardan nasıl görüşülebilir, Genel Kurulun
çalışma sistemi; bizim İç Tüzük hükümleri bunların hepsini
bağlamıştır.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) İç Tüzük Gerçeğe aykırı tutanak
tutun. demiyor ama.
AHMET
AYDIN (Devamla) İç Tüzüke uygun olarak, komisyon, gündemine hâkim bir
şekilde gündemini icra etmiştir. Dolayısıyla da, Allah
nasip ederse önümüzdeki hafta, bizim kanaatimiz, bu konunun, halkın talebi
olan bu konunun bir an önce Genel Kurula gelip kanunlaşmasıdır.
Tekrar
hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, sadece bir
konuyu, yine tutanaklara geçirmek üzere söz aldım.
AKP
grup başkan vekilleriyle Meclis Başkanı, arasında
yapılan görüşmeye ilişkin olarak Sayın Aydın ikidir
söz alıyor ama ikidir hiçbir açıklama yapmadı. Bunu bilginize
sunuyorum.
Teşekkür
ederim.
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Ne gibi pazarlıklar yaptılar, onu
açıklasınlar.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Hayır efendim, gerçeğe aykırı
tutanak tutuluyor.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkanım, Meclis Başkanı
ana muhalefetin grup başkan vekilleriyle görüşüyor, diğer
muhalefetin grup başkan vekilleriyle görüşüyor. Defalarca bu süreçte
görüştü. En son görüşen biz olduk. Bundan pek tabii ne olabilir? Bir
partinin bir grup başkan vekili Meclis Başkanıyla
görüşmüş olabilir.
BAŞKAN
Tutanaklara geçti, evet.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Teşekkür
ederim.
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Niye açıklamıyorsun konuşmayı?
BAŞKAN
İtirazınız yoksa, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin
görüşmesine devam edebilir miyim? Tamamdır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- Sinop Milletvekili Engin Altay ve arkadaşlarının Türk
eğitim sisteminin içinde bulunduğu sorunların
araştırılması amacıyla vermiş olduğu Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 21/3/2012 Çarşamba
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi aleyhinde ilk söz, Mersin Milletvekili
Sayın Çiğdem Münevver Öktene aittir.
Buyurun
Sayın Ökten. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÇİĞDEM
MÜNEVVER ÖKTEN (Mersin) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; Türk
eğitim sisteminin içinde bulunduğu nitelik sorununun
araştırılarak gerekli önlemlerin alınması
amacıyla Meclis araştırması açılması konusunda AK
PARTİ Grubu adına aleyhte söz almış bulunuyorum, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Konuşmama başlamadan önce
şehitlerimizi saygıyla anıyor, yakınlarına sabır
ve başsağlığı diliyorum.
Bütün
dünya uluslarının rekabeti hepinizin bildiği gibi artık
eğitim üzerindendir çünkü ülkeler geleceklerini eğitim stratejilerini
planlayarak belirlerler. Hedeflenen, toplumun eğitim seviyesini
yükseltirken bireysel uzmanlıklara, girişimcilik ve yenilikçi ruha
sahip, rekabetçi, bilgi ve yeteneklerle donatılmış insan
yetiştirmektir. Çünkü insan yetiştirmek bir ülkenin kaderini
belirler. Bir milletin sosyal, ekonomik ve kültürel
kalkınmasının temel gücü eğitimden geçer. Türk eğitim
sistemi uzun yıllardır nitelik sorununu çözememiştir.
Doğru, hepimiz bunun farkındayız. Bu herkesçe ve bizim
tarafımızdan da bilinmektedir. O nedenle zaman zaman
yaptırılan iş analizleri sonucu eğitim sistemimizde köklü
değişikliğe gidilmesi AK PARTİ olarak hepimizin öncelikli
hedefidir. Bu hedef doğrultusunda da kademeli ve zorunlu olarak
eğitim sistemimizi 4+4+4 ile on iki yıla çıkartmış
bulunmaktayız, çıkartmak için çalışmalar yapmış
bulunmaktayız.
Kesintisiz
eğitim sistemi dünyada 205 ülke arasında sadece 2 ülkede vardır.
Bu sistem aslında, baktığınızda çok katı bir
sistemdir çünkü birinci sınıftan itibaren
aldığınız çocuğunuzu sekiz yıl boyunca aynı
fiziki mekânda bulundurma zorunluluğuna mahkûm ediyorsunuz. Bu, ne
pedagojik ne de fizyolojik formasyona uygundur. Bizim amacımız,
çocukların okula başladığı yaşı
altmış ve yetmiş iki ayla belirleyip fırsat
eşitliği açısından Türkiyenin her bölgesindeki
çocuklarımızı donanımlı yetiştirmektir. Çünkü ilk
4te çocuklarımız yaşlarına, pedagojik özelliklerine göre
verilecek bir eğitimle 2nci dört yıla hazırlanacaktır. 2nci
4 yıl içerisinde de eğitim sisteminin içerisindeki programlar bize
çocuklarımızın yetenekleri doğrultusunda nasıl bir
bölüme yönleneceği konusunda bir yol haritası çizecektir çünkü
Türkiyede ister kültürel, ister etnik ister dinî olarak farklı bölgelerde
olan çocuklarımızın da eğitimde fırsat
eşitliği doğrultusunda örgün ve yaygın eğitimden
faydalanmaları en doğal insani haklarıdır.
İşte,
bu nedenle, biz, bütün dünya ülkeleri ile rekabet edebilmek amacıyla
eğitim süremizi kesintili ve zorunlu olarak on iki yıla bu nedenle
çıkardık. Dünyanın hiçbir yerinde bir öğrenciyi okula
aldıktan sonra kesintisiz olarak mezun ettiğiniz bir sistem yoktur.
Eğitimdeki bu katılık çocukların ve gençlerin sahip
olduğu yetenekleri köreltir.
Şimdi,
önergede, Talim ve Terbiye Kurulu Başkanına atıfta belirtilen
Okullarımız, hatta şubelerimiz arasında 85 kat nitelik
farkı vardır. ifadesi gerçeği yansıtmamaktadır. Talim
ve Terbiye Kurulu Başkanı 2007 tarihli Ulusal İlköğretim
Kongresinde sunduğu bildiride şu ifadeyi
kullanmıştır:
PISA
araştırması sonuçlarına göre, Türkiye genelinde gözlemlenen
varyansın yüzde 54,9u okullar arası farklılıklarla, yüzde
56sı ise okul içerisindeki farklılıklarla
açıklanmaktadır. Bu çerçevede Okullar arasında ya da
şubeler arasında 85 kat nitelik farkı olması. gibi ifade,
ne sayısal olarak ne de mantıksal olarak açıklanabilir bir ifade
değildir.
Türkiyenin
PISA sınavında sıralaması değişmemekle birlikte
2006 yılından 2009 yılına kadar geçen dört yıllık
sürede Türkiye, Şili ve Polonya ile birlikte fen, matematik ve
okuduğunu anlamada kayda değer bir başarı gösteren birkaç
ülkeden biridir. Her ne kadar Türkiyenin OECD ülkeleri içerisinde
sıralaması değişmese de PISA Raporunda bu
başarıya atıfta bulunulmuş ve eğitimin kalitesinin ve
eşitliğin geliştirilmesi için öneriler sunulmuştur. Bu
öneriler dikkate alınmakla birlikte 2009 raporu öncesinde de Millî
Eğitim Bakanlığı eğitim niteliğinin
geliştirilmesi için çalışmalar başlatmış ve hâlâ
bu çalışmalar devam etmektedir.
Bu
çalışmalar kapsamında ilköğretim ve ortaöğretimde tüm
derslerin müfredatları çağdaş bir anlayışla
yenilenmiş, ders kitaplarıyla birlikte öğrenci çalışma
kitapları ve öğretmen kılavuz kitapları
hazırlanmış, ders kitapları öğrencilere ücretsiz olarak
dağıtılmıştır. Okullar arasında ve okul
içinde eşitsizliklerin azaltılması ve eğitimin kalitesinin
geliştirilmesi amacıyla tüm öğrencilerin nitelikli öğretim
materyallerine erişimini sağlayacak FATİH Projesi tasarlanmış
ve hayata geçirilmiştir.
Biz
bu iletişim çağında kendimize ait bir yazılım
programı oluşturmuş bulunmaktayız, bunun adı da Pardus
Projesidir. Pardus Projesi, şimdi TÜBİTAK tarafından
geliştirilen ve ulusal işletim sistemi olarak FATİH Projesi
kapsamında satın alınan tüm akıllı tahtalara
yüklenmiş bir durumdadır ve bu konuda TÜBİTAKla iş
birliği yapılarak öğrenci ve öğretmenlerimizin Pardusu
kullanmaları teşvik edilmektedir. Yine, bu teşvik edilirken
FATİH Projesi ulusal işletim sistemi olan Pardusun yaygın ve
etkin kullanılması yoluyla da uluslararası düzeyde
kullanılacak bir Türk markası olması için çaba sarf edilmektedir.
Buna
baktığınız zaman bu FATİH Projesinin içerisinde
Pardusun da yer alması gerçekten çok önemsediğimiz bir şeydir.
Bunu da hepinizin dikkatine sunuyorum çünkü kendimize ait, sahip olduğumuz
yazılım programı, bizim, gelecekte gelişmiş ülkelerle
yapacağımız, karşılıklı olarak
yapacağımız çalışmaların başarıyla
neticelenmesini sağlayacaktır.
Bu noktada, hepinizi
saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ökten.
Cumhuriyet Halk Partisi
grup önerisinin lehinde ikinci söz, Ankara Milletvekili Sayın Özcan
Yeniçeriye aittir.
Buyurun Sayın
Yeniçeri. (MHP sıralarından alkışlar)
ÖZCAN YENİÇERİ
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında o
Komisyonda nelerin olup bittiği benim cep telefonumda var ama buraya
getirmedim.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Bizde de var, bizde.
ÖZCAN YENİÇERİ
(Devamla) Biz bağırıyoruz: Söz istiyoruz., Söz istiyoruz
Sayın Başkan
İki taraftan bağırıyoruz. Benim
sesim de yüksek, benim sesimi duymamak için Parlamentonun
dışında olmak da yetmez, taa Kızılayın öbür
tarafına gitmek gerekir. Bize söz verilmedi. Oradan çıkarır
buradan dinlettiririm. Orada da kayda girmemiştir ve oradaki stenograflar
bizim Söz istiyoruz Sayın Başkan. sözümüzü kayda
almamıştır. Ben bunun üzerinde durmak istemiyorum ama vaka
budur.
Yani
karşınızda kim olursa olsun, hangi hedefi gerçekleştirmeye
çalışırsak çalışalım, behemehâl, dürüst olmak
zorundayız, doğrunun üzerinden hareket etmek zorundayız,
doğrusu bu. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
Şimdi,
Türkiyede, her konuda olduğu gibi, eğitim konusunda da yapısal
ve makro tartışmaları yapmaktan, biz, eğitimin içeriğini
tartışmaya maalesef fırsat bulamıyoruz arkadaşlar.
Şu kadar binadan bahsediyoruz şu kadar öğrenciden bahsediyoruz,
şu kadar öğretmenden bahsediyoruz, şu kadar fiziki yapıdan
bahsediyoruz, şu kadar dağıtılan ders kitaplarından
bahsediyoruz ve şu kadar tablet bilgisayardan bahsediyoruz. Bunlar neye
hizmet ediyor, ondan bahsetmiyoruz, sorun burada. Nasıl bir nesil
istiyorsunuz, bunu açıklayın; problem burada. Yattığı
toprak belli, tuttuğu bayrak belli, döndüğü kıble belli olan bir
nesil istiyor musunuz, istemiyor musunuz? Bundan bahsedin. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
Siz,
yapmış olduğunuz eğitim programlarından -geçen sefer
de burada ifade ettim- Peygamberimiz de dâhil, bütün millî kahramanları,
bütün millî ve dinî kavramları elimine etmişsiniz,
çıkartmışsınız 2003 yılında, 2004
yılındaki çalışmalarla.
NEBİ
BOZKURT (Mersin) Yok öyle bir şey.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) Bunları çok net olarak ben ifade ettim,
bunun cevabını bekliyorum, bunun cevabını bekliyorum,
kimdir? Bu eğitim sistemini Adalet ve Kalkınma Partisinin
dışında veya bu iktidarın aktardığı, görevlendirdiği
bürokratların dışında başkaları mı dizayn
ediyor? Çok değişik iddialar var, merak ediyorum, bunun
cevabını bekliyorum ve her yerde bu konuyu sormaya devam
edeceğim. Kimdir ki şunu diyebiliyor: Üç model artık geride
kalmıştır; bunlardan birisi Hazreti Muhammed ve Hülefai
Raşidin Dönemi, bunlardan ikincisi Osmanlının Yükseliş Dönemi
-Fatih Sultan Mehmet, Kanuni Sultan Süleyman ve Yavuz Sultan Selim dönemi-
üçüncüsü cumhuriyet ve Kemalizm modeli. Artık, bunların üçü model olmaktan
çıkmıştır. Model ne? Obama mı? Model ne? Avrupa
Birliğinin Vatikan projesi mi? (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar) Model ne, ben onu merak ediyorum. Biz
çocuklarımıza neyi öğreteceğiz?
Çocuklarımızı hangi istikamete yönlendireceğiz? Yani bir
ilkesiz, bir değersiz, bir kültürsüz yapıya eğer siz
birtakım teknolojik yenilikleri getirir, birtakım yeni bilgileri
verirseniz, daha bilinçli bir kültürsüz, daha bilinçli bir
yıkıcı, daha bilinçli bir yaramaz unsur ortaya
çıkarmış oluruz. Onun için, bina, eğitimin kesintili olup
ya da sürekli olması meselesini tartışmak yerine içini
tartışmanın, içini doldurmanın temel bir problem
olduğunun altını özellikle çizmek istiyorum.
Biz
nasıl bir insan yetiştirme düzeni hazırlıyoruz? Bu soruya
cevap vermemiz gerekiyor. Üretici mi olsun, tüketici mi olsun; ihracatçı
mı olsun, ithalatçı mı olsun? Gelecek için bugün rahatına
kıyan, terleyen, kaslarını yoran, uykusuz kalan mı olsun
yoksa bugün rahatını ve tatminini sağlamak için geleceğini
harcayan, yiyen bir nesil mi olsun? Sorgulayan mı olsun, tabi olan mı
olsun? Baş eğen mi olsun, başını dik tutan mı
olsun? Burada eğitimde bir şahsiyet, eğitimde bir duruşu
olan insan tipini bizim eğitimin odağına yerleştirmemiz
gerekiyor. Bize ait olmayan, bize çalışmayan, bu milletin değerleriyle,
sıkıntılarıyla kendisini içselleştirmemiş olan
bir zatın şu ya da bu eğitimi alması bizi çok da fazla
aslında ilgilendirmiyor. Yani onun, kendi milletine, kendi toplumuna,
kendi geleceğine yatırım yapmayan ama bu çerçeve içerisinde de
bazı bilgi ve bazı özelliklerle donatılmış olması
çok da elzem bir durum değil. Bu topluma ya da bu millete
yapılabilecek, verilebilecek bir katkının da buradan
kaynaklanmayacağının özellikle altını çizmek
istiyorum.
Buradan
açıkça ve net olarak bir şeyi söylemek istiyorum: Bugün dünyada çok
ciddi bir gelişme yaşanıyor; dijitalleşme,
elektronikleşme
Bu dijitalleşme, elektronikleşme,
İnternetleşme, televizyonlaşma cep kartlılaşmayı
meydana getiriyor. İnsanlar arasındaki sosyal ilişkiler
bozuluyor, insanların iletişimleri büyük ölçüde tehdit altına
giriyor, soğukluk giriyor. Asosyallik toplumlara ileri düzeyde bir virüs
gibi bulaşmış durumda. Şimdi, bunu biz dikkate
aldığımızda bir şeyi ön plana çekmemiz gerekiyor. Bu
kadar dijitalleşmenin olduğu bir yerde, kalplerin kalp olmaktan
çıkıp çarka döndüğü bir yerde, tüfeğin icat olmasıyla
mertliğin bozulduğu söyleneli dört yüz sene oluyor.
Dolayısıyla da dijitalleşmenin meydana gelmesiyle toplumlarda
geleneksel biçimiyle aile düzeni, geleneksel biçimiyle inanç sistemi, geleneksel
biçimiyle değerler sistemi altüst olmuştur. Biz bu
dijitalleşmeye yönelirken ya da dijitalleşmeyle ilgili birtakım
gelişmeleri eğitim sisteminin odağına koyarken acaba bundan
yirmi sene sonrasının hesabını kitabını
yaptık mı? Nasıl bir insan meydana getireceğiz? Bugün bu
dijitalleşme, İnternet, televizyon, bilgisayar ve benzeri
birtakım yapıların ne kadar aileyi
yıktığının, ne kadar insanı sapkın
cinayetlere sevk ettiğinin, ne kadar intiharlar meydana getirdiğinin
farkında mıyız, bu konuda yeterli araştırmalar
yaptık mı? Yani biz bir sistemi sürekli devrim modeli içerisinde
-özellikle eğitim sistemini- alır, koy-kaldır, yap-boz,
dene-yanıl, olmadı başa dön sistemiyle hareket edersek
geleceğimiz yer burasıdır.
Bakın,
biz büyük bir milletiz, biz büyük bir kültürüz. Bizim tek kusurumuz şudur:
Müesseselerimizi geliştirerek devam ettirmek, devam ettirerek
gelişmek, geliştirmek gibi bir algıyı maalesef
içselleştiremememizden birçok şey kaynaklanıyor. Açıkça söyleyeyim,
bizim nizamiye medreselerimiz vardı, şimdi yok; bizim sahnı
seman medreselerimiz vardı, şimdi yok; bizim dârülmuallimin
müesseselerimiz vardı, şimdi yok; bizim köy enstitülerimiz
vardı, şimdi yok; bizim öğretmen okullarımız
vardı, şimdi yok. Bizim şu anda eğitim fakültelerimiz var.
Bir süre sonra birileri belki diyecek ki: Şu anda eğitim fakülteleri
de yok. Hâlbuki milletleri millet yapan, tarihten getirdikleri ve sürekli
olarak geliştirerek kendilerine uyarladıkları birtakım
değerlerin kristalize olmasıdır, onların nesillerden
nesillere aktarılarak geliştirilmesi ve ilerletilmesidir. Bizim
yaptığımız nedir? Her gelen iktidar, her gelen millî
eğitim bakanı, her gelen aklıevvel birisi, sistemi baştan
aşağı kendi kafa yapısına göre inşa etme gibi bir
cürete teşebbüs ediyor. Bizim, iktidarlara verdiğimiz ya da
milletimizin iktidara verdiği görev milletin değerlerini daha ileri aşamalara
taşımasıdır; millete değer dayatması
değildir, milletin tarihi nasıl anlayacağını millete
anlatması değildir, milletin dinini nasıl
algılayacağını millete anlatması değildir. Çünkü
bu millet, tarihini de, değerlerini de, geleneklerini de onlara
dayatanlardan çok daha iyi biliyor ve onu da enikonu yaşıyor. Böyle
bir toplumda herkesin haddini bilmesi lazım.
Sonuç
itibarıyla, biz geçici unsurlarız; bugün varız, yarın
yokuz. Bizim burada ortaya koyacağımız yaklaşım
biçimleri, bizim burada ortaya koyacağımız değerler ve
katkılar bu toplumu daha da ileriye taşıyacak, bu toplumu daha
da bağımsız, egemen, kendi karnını kendi elleriyle
doyurabilecek niteliklere sahip nesillere götürmesidir. Yoksa biz kimin, neyi,
nasıl yapacağını buradan belirlersek çok büyük hatayı
yapmış oluruz.
Sonuç
itibarıyla, siyaset sosyalle ilgilidir, siyaset kültürle ilgilidir,
siyaset ekonomiyle ilgilidir ve bunlardan, sosyalden, kültürden ve ekonomiden
neşet etmeyen bir siyasetin kalıcı olma şansı da
yoktur.
Bu
vesileyle çok net olarak ifade etmek gerekir ki bizim önce içine bakmamız
lazım; bu, içinden kaynaklanacak, bu, içinden kaynaklanabilecek
değerleri içselleştirerek ileriye taşımamız
lazım. İrademiz ve istikametimiz belli değilse
attığımız bütün adımlar yanlıştır.
Saygılar
sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yeniçeri.
Cumhuriyet
Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde son söz, Muğla Milletvekili
Sayın Yüksel Özdene aittir.
Buyurun
Sayın Özden. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
YÜKSEL
ÖZDEN (Muğla) Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu grup
önerisinin aleyhinde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime
başlarken Afganistanda yitirdiğimiz 12 askerimize ve bugün terörle
mücadelede yitirdiğimiz 4 şehit polisimize Allahtan rahmet diliyor,
yakınlarına başsağlığı diliyorum,
milletimizin başı sağ olsun diyorum.
Aynı
zamanda, bir orman bölgesi, yüzde 68i ormanlarla kaplı olan bir ilin
milletvekili olarak, Dünya Ormancılık Gününü de kutluyorum. Ormanların
gerçek koruyucusu olan köylülerimizi ve tüm orman
çalışanlarımızın bu günlerini kutluyorum.
Bir
canlanış, diriliş günü olan nevruzu da kutluyorum.
Değerli
arkadaşlarım, kaç gündür izlediğimiz eğitim
tartışmalarının içinde en sık geçen kelimelere bakalım:
Bu tartışmalara baktığımızda
zorbalıkı konuşuyoruz. Bu tartışmaların
içerisinde despotluk var. Bu tartışmaların içerisinde
şiddet var, kavga var, gürültü var, atılan, fırlatılan
cisimler var. Cisimlerin neredeyse ağırlığını
tartışacağız, 2 santim yakından geçtiğini, 5
santim yakından geçtiğini tartışıyoruz. Bundan
üzüldüğümü belirtmek istiyorum. Oysa yapılan şey ve şu an
yapmak durumunda olduğumuz, yeni bir dünyada, biraz önceki değerli
konuşmacımız satırları arasında geçen
dijitalleşen dünyanın bir başka tarafını
vurguladı ama eğitimin tanımının
değiştiği, okulun işlevinin ve rollerinin
değiştiği, öğretmenin rolünün değiştiği bir
dünyada eğitimi konuşmak zorundayken, durumundayken biz başka
bir şeylerle ilgiyiz hâlâ. Yapılan şey aslında çok basit.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Millî Eğitim Komisyonunda konuşmamıza
fırsat vermediniz.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Tekme atıyorsunuz, yumruk atıyorsunuz, nasıl
konuşacağız?
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Komisyondu yeri, burası değil.
YÜKSEL
ÖZDEN (Devamla) Aslında yapılan şey çok basit. Bir postmodern
darbe ürünü olan yasadaki bir maddeyi değiştirip bu ülkedeki
eğitime başlayan herkesin illa kesintisiz bir şekilde sekiz
yıl okumasını değiştirmek istiyoruz. Kaç
yıldır bu ülkede bunun kesintisiz olmasından dolayı meslek
liselerinin önünün kapandığı, meslek lisesinden mezun
olanlardan, oradan duyduğumuz ihtiyaçları karşılayacak
elemanları yetiştiremediğimiz için, meslek lisesi memleket
meselesi hâline gelmedi mi? Ama yapılan şey, sadece ve sadece,
zorbalıkla gelen bir madde değişikliğini zorbalıkla
korumaya çalışıyoruz, hepsi bu kadar. Oysa biz, yeni dünya
düzeni içerisinde, eğitim sistemine esneklik getirmek zorundayız, bir
çeşitlilik getirmek zorundayız.
Buradan,
konuyu tartışabileceğimiz zemin anca anca oluşurken lütfen
bunu başka mecralara çekmeden, şuradaki konuşmalarda olduğu
gibi bakın, eğitimi konuşalım, eğitimi
tartışalım. Evet, biraz önceki değerli
konuşmacımız söyledi, nasıl bir insan yetiştirmek
istiyoruz, evet, derdimiz o. Tamam, bize söylüyorsunuz, diyorsunuz ki Çok
başarısız oldunuz. O
başarısızlığımızın
rakamlarını biraz sonra size vereceğim. Ama, nasıl insan
yetiştirmek istiyoruz? Biz, öz güveni yerinde, ülkesine, tarihine,
kaynaklarına, insanına, coğrafyasına güvenen, kendine
güvenen nesiller yetiştirmek istiyoruz. Biz, ayağı yere
sağlam basan, geleceğe güvenle bakan nesiller yetiştirmek
istiyoruz.
Değerli
Milletvekilim, bunlar lafla olmuyor ama. Bugün, on yılda elde
ettiğimiz çalışmalar içerisinde eğitimdeki fiziksel
kapasite sorunlarını çok büyük oranda çözdük ama bunlar sadece bir
alanda yapılan çalışmayla değil, aynı zamanda bir
bütünlük içerisinde baktığımızda, bir ülkenin pasaportunun
değeri itibarıyla bakalım. Bugün, üzerinde ay yıldızlı
bayrağı olan pasaportun dünyanın her bir yerindeki itibarı,
hiçbir zaman olmadığı kadar yüksek, her zaman olduğundan
daha ileri. Paramızın değerine bakalım, kendimizin bile
hesaba katmadığımız paramız, bugün dünyanın her
tarafında değerli hâle gelmiştir.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Siz onu milletvekili pasaportuyla karıştırdınız
herhâlde!
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sanki AKPden önce bu ülke yoktu!
YÜKSEL ÖZDEN (Devamla)
Arkadaşlar, çok kıymetli milletvekillerimiz; eğer mesele öz
güvense bugün Türkiye kendi iç sorunlarıyla boğuşmaktan
etrafına bakamayan bir ülke olmaktan çıkmış, dünyanın
her yerindeki sorunlarla, konularla, problemlerle ilgilenen küresel bir oyuncu,
lider ülke durumuna gelmiştir.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Paranızı hangi ülkede bozabiliyorsunuz?
YÜKSEL ÖZDEN (Devamla)
Bunu görmek istemiyorsanız
(AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bunu görün.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Bulgaristanda paranızı bozabiliyor musunuz?
Yunanistanda paranızı bozabiliyor musunuz?
YÜKSEL ÖZDEN (Devamla)
Bakın, buraya gelip de yapmamız gereken çok basit bir eğitim
tartışmasını, biz on yıldır, on beş
yıldır eğitimi kendi zemini üzerinde
tartışamıyoruz. Biz ancak ve ancak buraya geliyoruz
Arkadaşlar, kendine güvenen insan nasıl olacak? Parası
değer taşımıyorsa, hiçbir yere vizesiz gidemiyorsa
nasıl güvenecek kendisine? Arkadaşlar, bakın, IMFnin
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Gümrükte paranız geçiyor mu, geçmiyor mu? İtibar
parayla belli olur. Hangi ülkede paramız geçerli?
BAŞKAN Sayın
Tanal, lütfen
YÜKSEL ÖZDEN (Devamla)
Söyleyeyim. IMFden 3 kuruş para gelecek, gelmezse
maaşımızı ödeyemeyecek. günlerden bugüne geliyoruz.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Hangi ülkede geçerli, hangi ülkede?
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) 70li yıldı o, 70li.
YÜKSEL ÖZDEN (Devamla)
Bugün, biz, dünyanın her yerine, o zaman IMFden beklediğimiz para
kadar parayı hibe olarak gönderiyoruz, yardım olarak gönderiyoruz,
nakdî olarak aktarıyoruz o taraflara.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) O 70li yıldı senin söylediğin.
MUHARREM VARLI (Adana)
Kaddafiyi öldürmek için gönderiyorsunuz, Kaddafiyi.
YÜKSEL ÖZDEN (Devamla)
Kendine güvenme öylesine lafla olmuyor.
MUHARREM VARLI (Adana)
Kaddafiyi linç ettirdiniz 300 milyon dolar gönderip Sayın Vekilim.
YÜKSEL ÖZDEN (Devamla)
Bu ülkenin kaynaklarına, insanlarına sizler de güvenin. Ülkemizin
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sultanbeylide insanlar zehirli suyu içiyor. Böyle bir ülke olur mu?
MUHARREM VARLI (Adana)
Ondan sonra da Müslümanız. diye dolaşıyorsunuz. Helal olsun
size!
MAHMUT TANAL
(İstanbul) İstanbul Sultanbeylide insanlar zehirli su içiyor, dünkü
gazetelerde ilanlar var.
YÜKSEL ÖZDEN (Devamla)
Bakın, şimdi, rakamlara bakalım. Ben bu arayı su içmek için
kullanayım.
Bakın, rakamlara
bakın: Geçen yıl içerisinde
Ülkenin ne hâle geldiğinin temel
göstergelerinden birisi rakamlar.
MUHARREM VARLI (Adana)
Rakamlara takla attıra attıra bel fıtığı
yaptınız! Bel fıtığı oldu, bel
fıtığı rakamlar!
YÜKSEL ÖZDEN (Devamla)
Geçen yıl içerisinde Almanyada yaşayan Türk nüfusu 18 bin
azalıyor.
MUHARREM VARLI (Adana)
Bu ülkeyi de bel fıtığı yaptınız, rakamları
da bel fıtığı yaptınız!
YÜKSEL ÖZDEN (Devamla)
Daha önce bu ülkede kendine gelecek göremeyen insanlar artık bu ülkedeki
ekonomik, siyasi istikrarın arkasından bu ülkeye geri dönüyor; görün
bunları.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Hayır, hayır, ırkçılıktan dolayı
dönüyor, ırkçılıktan. Almanyada ırkçılık var.
YÜKSEL ÖZDEN (Devamla)
Diğer tarafta, oralarda iş bulamayanlar, Avrupanın birçok
yerinde iş bulamayan gençler, yetişmiş, nitelikli elemanlar
artık Türkiyede iş bakıyor, iş arıyor; bunları
hep birlikte görelim.
ALİM IŞIK
(Kütahya) Türkiye'nin gençleri işsizlikten cinnet geçiriyor ama
Sayın Hocam. Üniversite mezunu gençler cinnet geçiriyor işsizlikten.
YÜKSEL ÖZDEN (Devamla) Bu ülkede daha 2001
yılında başka bir ülkede yaşamak için verilen bir tür
pasaporta başvuran on binlerce, yüz binlerce insan vardı, bugün
bunlar tersine dönmüştür.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Avrupa bitti ekonomik olarak.
YÜKSEL
ÖZDEN (Devamla) Eğer nasıl insan yetiştirmek zorundayız
diyorsak, biz enderunu da biliyoruz, darülmuallimini de biliyoruz, köy
enstitülerini de biliyoruz, bu ülkenin yüz elli, yüz altmış
yıllık öğretmen yetiştirme birikimini de biliyoruz ve
bugün, bunu, hiçbir şeyini reddetmeden, artısıyla eksisiyle bakıp,
bugünün öğretmen yetiştiren kurumlarını kurmak istiyoruz.
Bugünün ilköğretim okullarını ve bugünün nesillerini
yetiştirmek istiyoruz. Gelin, yıllardır başka zeminlerde
tartışılan eğitim konusunu kendi zemini üzerinde
konuşmaya başlayalım ve bunların lafını
değil, bir medeniyet iddiası üzerine kendi eğitim sistemimizi
yeniden inşa edelim. Oradaki buradaki basit sorunlarla başka bir
şeye malzeme yaparak bunu konuşmaktan vazgeçelim.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Hocam, gelin bir uzlaşma komisyonu kuralım
millî eğitimle ilgili.
YÜKSEL
ÖZDEN (Devamla) Bir medeniyet iddiası üzerine kendi eğitim
sistemimizi tüm parçalarıyla koyalım. Bizi, eğitim sistemimizde
Bakın, asıl verilen araştırma önergesiyle ilgili önergeyi
verenlerin kendileri bile hiçbir şey konuşmadı ama bizim
eğitimin niteliğini düşürdüğümüz ve nitelikteki
farklılığı artırdığımız,
eşitsizliği artırdığımız söyleniyor. Vaktim
yok fazla, kısaca kaç yıldır eğitimin niteliğini
nasıl düşürdüğümüze bir bakalım.
İlköğretimdeki
okullaşma oranı yüzde 91miş, yüzde 98e götürmüşüz, çok
başarısızız. Bakın, bu ülkede
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Hocam bu nitelik değil nicelik, nicelik!
Nitelik değil bu. Rakamlar veriyorsun hâlâ.
YÜKSEL
ÖZDEN (Devamla) Niteliği de konuşuruz.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Allah Allah, verdiğin rakamlar
Nitelik
konuşmuyorsun.
YÜKSEL
ÖZDEN (Devamla) Bu ülkedeki niceliğiyle niteliğiyle her biriyle bu
ülkenin yıllardır değişmeyen eğitim
müfredatını ilk kez biz yeniledik.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayının artması geliştiği
anlamına gelmez.
YÜKSEL
ÖZDEN (Devamla) 60 yılında hazırlanan müfredatla devam
ediyorduk, bugün getirdiğiniz
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) 130 bin tane üniversite var, ne işe
yarıyor?
YÜKSEL
ÖZDEN (Devamla) Hayır, sayılarla değil, eğitimde
fırsat eşitsiz
Diyorsunuz ki eğitimde farklılıklar
arttı. Oysa, biz, bu ülkenin her bir köşesindeki gençlerimiz
eşit nitelikte eğitim alabilsin diye binlerce derslik açtık,
köylerimizdeki binlerce okulu yeniden yaptık. Köylerimizdeki bakın
ALİM
IŞIK (Kütahya) Kapatılanları da söyle. 17 bin derslik
kapattınız, onu da söyle.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Nitelik, nitelik
YÜKSEL
ÖZDEN (Devamla) Kapatılması gereken, öğrencisi olmayan
okullar, derslikler kapatılır, bu kadar basit çünkü orada boş
yere bir bina tutmanın
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YÜKSEL
ÖZDEN (Devamla) 170 bin derslik yapılmıştır.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın
Özden.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Hocam, bilmediğin için böyle konuşuyorsun.
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Yoklama için evet
Sayın
Tarhan, Sayın Hamzaçebi, Sayın Ediboğlu, Sayın Sarı,
Sayın Özkan, Sayın Engin, Sayın Tezcan, Sayın Tanal,
Sayın Şeker, Sayın Pavey, Sayın Soydan, Sayın Akar,
Sayın Şafak, Sayın Koç, Sayın Toprak, Sayın Onur,
Sayın Kaplan, Sayın Güven, Sayın Keskin, Sayın Güneş.
Yoklama
için iki dakika süre veriyorum ve başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.47
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 16.04
BAŞKAN: Başkan
Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 81inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu önerisinin oylanmasından önce yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
- Şimdi yeniden elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama
için iki dakika süre veriyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- Sinop Milletvekili Engin Altay ve arkadaşlarının Türk
eğitim sisteminin içinde bulunduğu sorunların
araştırılması amacıyla vermiş olduğu Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 21/3/2012 Çarşamba
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Alınan
karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Sayın Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili
Sayın Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Sayın Nurettin
Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Sayın Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Gençin; Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili
Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer
alan, Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Afet Riski
Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/569) (S. Sayısı:
180)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer
alan, Kars Milletvekili Sayın Ahmet Arslan
ve Bursa Milletvekili Sayın Hüseyin Şahin ile 7
Milletvekilinin; Katma Değer Vergisi Kanunu ile Bazı
Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde
Yaptırılması Hakkında Kanun ve Kamu İhale Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
3.- Kars
Milletvekili Ahmet Arslan ve Bursa Milletvekili Hüseyin Şahin ile 7
Milletvekilinin; Katma Değer Vergisi Kanunu ile Bazı
Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde
Yaptırılması Hakkında Kanun ve Kamu İhale Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (2/387) (S. Sayısı: 194) (X)
BAŞKAN - Komisyon?
Burada.
Hükûmet? Burada.
Dünkü birleşimde
teklifin tümü üzerinde şahsı adına yapılan birinci
konuşma tamamlanmıştı.
Şimdi söz
sırası Hükûmet adına Ulaştırma Bakanı Sayın
Binali Yıldırıma aittir.
Buyurun Sayın
Yıldırım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin
başında, dün ve bugün terörle mücadelede hayatını kaybeden
güvenlik güçlerimize, polislerimize Allahtan rahmet diliyorum.
Ne yazık ki
baharın geldiğini müjdeleyen 21 Mart Bahar Bayramının
barış içerisinde, huzur içerisinde kutlanması gerekirken bu
bayramı da kana bulayan bölücü terör örgütüyle mücadele amansız bir
şekilde devam etmektedir. Bu ülkenin geleceği, milletimizin
bekası, ülkemizin, milletimizin huzuru için bu mücadele kararlılıkla
sürdürülecek. Hiç ama hiçbir örgüt, hiçbir organizasyon 75 milyon Türk
milletinin birlik ve beraberliğinin, bağımsız bir ülke
olmasının önüne geçemeyecektir, bunun bilinmesini istiyoruz.
Sayın
Başkan, değerli üyeler; bugün Katma Değer Vergisi Kanunu ile
Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli
Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun ve Kamu İhale
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
hakkında kısaca yüce Meclisimizi, üyelerimizi bilgilendirmek
istiyorum.
Bugün,
görüşülmekte olan Katma Değer Vergisi Kanunu, yap-işlet-devret
projelerine dair Kanun ve Kamu İhale Kanununda bazı ufak
değişiklikler yapılmaktadır. Katma Değer Vergisi
Kanununda yapılan değişiklikle yap-işlet-devret modeline
konu kamu-özel sektör ortaklığıyla yapılacak altyapı
projelerine yapım esnasında KDV istisnası getirilmektedir. Bunun
anlamı nedir? Aslında yap-işlet-devret projeleri iki bölümden
oluşmaktadır. Birinci bölümü projenin yapım süresidir, ikinci
bölümü de işletme süresidir.
Mevcut
uygulamada yapım süresindeki dönemde de KDV alınmakta, daha sonra bu
KDV işletme sırasında mahsup edilmektedir.
Burada
yapılan değişiklikle, bu KDV alınmasından
vazgeçilmiştir, yani daha sonra mahsupla geri ödenmesi icap eden KDV
baştan alınmamak cihetiyle projenin gerçekleşmesinin daha da
hızlandırılması, finans maliyetlerinin de bu anlamda
aşağıya çekilmesi hedeflenmiştir. Yapılan
hesaplamalara göre, bu şekilde yapılan projelerde KDVnin
finansmanı için yüzde 12 artı bir maliyet yaklaşık olarak
gelmektedir; bunun sonucu olarak da tabii, eğer yap-işlet-devret
projesi süreye bağlı bir projeyse süreye ilave edilmekte, eğer
kiralama şeklinde bir projeyse bu da ödenecek kira miktarına
yansımaktadır.
Bu
düzenlemeyle, kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra yapılacak
ihaleler ile daha önce ihalesi yapılmış olanlara yüklenicinin
istemesi durumunda ve idarenin şartları kabul etmesi hâlinde bu
istisnadan yararlanma imkânı getirilmektedir. Düzenlemenin 2023
yılına kadar yapılacak projelere uygulanması
öngörülmektedir.
Yine,
bu düzenlemeyle paralel olarak takip eden maddelerde de bir iki zorunlu teknik
düzenlemeye yer verilmiştir; o da şudur: Eğer bu projeler,
yapımı esnasında belirli
bir safhadan sonra bir şekilde yürümezse, ihtilaf olursa, proje yarım
kalırsa şu andaki Yap-İşlet-Devret Kanununda bu durumun ne
olacağı açıklıkla ifade edilmemiştir. Yani proje kaderine
mi terk edilecek? Hukuki yollarla ihtilaflar mı çözülecek? Projenin sahibi
kim olacak? Bu hususlarda ciddi belirsizlikler olmakta ve bunun sonucu olarak
da bir an önce bitip işletmeye geçmesi ve vatandaşa hizmet olarak
geri dönmesi icap eden işler bir çözümsüzlüğe uğramaktadır.
Bunu da tanımlayan, yapılmış işlerin Hazinenin
belirleyeceği şartlar dâhilinde devralınması,
yapılmamış olan işlerle ilgili de hangi tasarrufun
olacağını düzenleyen devamı bir madde daha vardır.
Bir
de 5018de düzenlemeyle genel bütçeli idareler ve merkezî bütçeli idareler
arasındaki farklılığı gidermeye yönelik bir
açıklık getirilmektedir, şöyle ki: 5018e göre merkezî idare
bütçeleri aslında bakanlıkların, bağlı
kuruluşların, yerel yönetimlerin tamamını
kapsamaktadır. Bundan önceki tanım Katma bütçeli idareler yerine
Özel bütçeli idareler olmuştur, Genel bütçeli idareler de 5018de Merkezî
bütçeli idareler adını almıştır. Bu merkezî bütçeli
idarelerde de yap-işlet-devlet modeliyle yapılan işlerin yine
Hazineyle muhatap olması, herhangi bir temerrüt hâlinde,
anlaşmazlık hâlinde, kredi üstleniminde bu tanım 5018le uyumlu
hâle getirilmekte. Ayrıca da burada yap-işlet projelerindeki
bazı kısıtlamalardan dolayı yaşanan sorunlara da çözüm
üretilmektedir.
Diğer
bir değişiklik Kamu İhale Kanununda
gerçekleştirilmektedir. Burada da iki değişiklik söz konusudur.
Bunların bir tanesi kamu kuruluşlarının bağlı
ortaklıklarına doğrudan iş verebilmenin önünü
açmaktadır.
Bir
örnek vermek gerekirse, Devlet Demiryolları, yüzde 100üne sahip
olduğu TÜVASAŞ TÜLOMSAŞ, TÜDEMSAŞ gibi fabrikalarına
doğrudan iş verememektedir; vermektedir aslında, 6,7 milyon
tutarında iş verebilmektedir ama yapılan lokomotiflerin,
vagonların bedelleri bunun çok üstünde olduğu için bu işlem
gerçekleştirilememektedir. Buna bir istisna getirilmektedir.
Diğer
bir konu da: Özellikle müşavirlik, proje, etüt gibi işlerde eşik
değer artırılmaktadır. Açık ihaleyle
yapılması sınırı yaklaşık 200 bin
liradır, 172 bin liradır. Bu bedeli 4 katına çıkarmak
suretiyle, gerek mahalli idarelerde gerek merkezî yönetimlerde açık
ihaleyle daha kısa sürede müşavirlik hizmetleri, etüt, proje
çalışmaları yapmanın önü açılmış
olmaktadır.
Diğer
iki madde de yürürlük ve yürütme maddesinden oluşmaktadır. Toplam 8
maddeden oluşan bu teklifin Genel Kurulumuzda kabul görmesiyle birlikte,
yap-işlet-devret projelerinde oldukça bir rahatlama sağlanacak, yapımı
daha da hızlanmış olacak; kamu kuruluşlarının,
KİTlerin, özellikle de Demiryollarının kendi bağlı
ortaklıklarıyla iş yapması. Ayrıca, yol, baraj,
kanalizasyon gibi estetik ve sanat gerektirmeyen projelerdeki ihale süresinde
yaşanan kayıplar da, zaman kayıpları da ortadan
kaldırılmış olacaktır. Bir olumlu tarafı da
tabii, buradaki ihalenin belirli istekliler arasında değil, açık
ihale şeklinde yapılması daha fazla rekabeti de beraberinde
getirecektir.
Gerek
alt komisyon çalışmasında gerek Komisyon
çalışmalarında teklifin olgunlaştırılmasında
çok önemli katkılar sağlayan bütün milletvekili
arkadaşlarıma ben bu vesileyle bir kez daha teşekkür ediyorum.
Kanunumuzun
kabulü yönünde oy kullanmanızı, destek vermenizi takdirlerinize arz
ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Şahıslar
adına son söz Bursa Milletvekili Sayın Hüseyin Şahine aittir.
Buyurun
Sayın Şahin. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz
on dakika.
HÜSEYİN
ŞAHİN (Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Katma Değer Vergisi Kanunu ile Bazı Yatırım ve Hizmetlerin
Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması
Hakkında Kanun ve Kamu İhale Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan Bütçe Komisyonu Raporu
üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 3996 sayılı Bazı
Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde
Yaptırılması Hakkında Kanun uyarınca, ileri teknoloji
veya yüksek maddi kaynak ihtiyacı duyulan projelerin
gerçekleştirilmesinde kullanılmak üzere yap-işlet-devret, özel
bir finansman modeli olarak tanımlanmıştır. 1984lü
yıllardan itibaren kamu hizmetlerinin özel ve gerçek tüzel kişilere
yaptırılmasına ilişkin birçok yeni düzenlemeler yapılmıştır.
Yap-işlet-devret modeliyle ilgili olarak ilk düzenlemeler enerji
sektöründe gerçekleştirilmiştir, ardından kara
yollarının yapımı ile ilgili düzenlemeler ve daha
sonrasında da altyapılar ile ilgili temel yatırımlara ait
düzenlemeler yapılmıştır.
Yap-işlet-devret
modeliyle ilgili ilk temel kanun olan 3996 sayılı Kanun ile köprü,
baraj, tünel, otoyol, demir yolu, kanalizasyon, yer altı ve yer üstü
otoparklar gibi yatırımların yaptırılması ve
işletilmesi hedeflenmiştir.
Yap-işlet-devret
modeli, bir kamu hizmeti veya faaliyeti işinin sabit bir fiyat üzerinden
tüm giderleri özel teşebbüs tarafından karşılanarak
yatırım yapılan ülkenin üretilen mal ya da hizmetleri satın
alma garantisi altında projelendirilmesi, finanse edilmesi, inşa
edilmesi, korunması, bakımı ve kârının
gerçekleştirilmesinden sonra tesisin ve yönetiminin bedelsiz olarak ilgili
kamu kurum ve kuruluşlarına devir ve teslimini sağlayan bir
modeldir. Hükûmetler veya kamu kurumları ihtiyaç duyduğu, fakat
gerçekleştirmek için yeterli finansal kaynakları olmadığı
yatırımları bu modelle gerçekleştirmektedirler. Özellikle
son yıllarda ülkemizde de yap-işlet-devret modeliyle
yatırımlar uygulanmaya başlanmış, Aliağa Termik
Santrali, Atatürk Havalimanı, İzmit Su Projesi ve bu gibi birçok
önemli proje hayata geçirilmiştir. Bugüne kadar özellikle havaalanı,
yat limanı, otoyollar, köprüler ve tüneller olmak üzere yaklaşık
9 milyar dolarlık yap-işlet-devret projesi özel sektör marifetiyle
yaptırılmıştır. Bu modelde yapılan
sözleşmelerdeki taraflardan biri kamu kurum veya
kuruluşlarından, diğer taraf ise genellikle uluslararası
kuruluşların yer aldığı konsorsiyumlardan
oluşmaktadır. Ancak bu modelin uygulanmasında birtakım
sorunlarla karşılaşılmakta ve bu durum projelerin hayata
geçirilmesinde maliyet artışlarına ve süre
uzatımlarına sebep olmaktadır.
Söz
konusu kanun teklifimizde kanun çerçevesinde gerçekleştirilen
yatırım ve hizmetler sırasında ortaya çıkan ve
yüklenici firmaların ihale edilen proje kapsamında ödedikleri katma
değer vergisi projelerin imalat ve yapım aşamasındaki
yatırım bedellerinin firmalara geri dönüşünü geciktirmekte ve bu
durum da uygulamada şirketler tarafından işletme sürecine
yansıtılmaktadır. Dolayısıyla,
yatırımların finansmanı üzerinde olumsuz etki yaratan bu
yükün azaltılması için, 3996 sayılı Kanun uyarınca
gerçekleştirilen projelere ilişkin katma değer vergisi
istisnası getirilmesi öngörülmekte, yapılan
yatırımların görevlendirilen firma tarafından
işletilmesi süresinin kısaltılması yoluyla
yatırımların işletme ve kamuya dönüş sürecinin de
kısaltılması amaçlanmıştır.
Aynı
şekilde, 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu
kapsamında Yüksek Planlama Kurulu tarafından kiralama
karşılığında yaptırılması
kararlaştırılan sağlık tesislerinin
gerçekleşmesinde yüklenici firma tarafından katma değer vergisi
maliyetlere dâhil edilerek ihale teklifleri hazırlanmaktadır. Bu
durum maliyetleri yükseltmekte ve yüklenici firma, vergi maliyetlerini
karşılayabilmek için yatırıma konu olan tesisi daha uzun
süre kullanmak yoluna gitmektedir. Kanun teklifimizde bu durumla alakalı
olarak, Yüksek Planlama Kurulunca kiralama yoluyla
yaptırılmasına karar verilen hastane
yatırımlarına katma değer vergisi istisnası
sağlanması amaçlanmaktadır. Dolayısıyla,
yatırım projelerinden ihale veya görevlendirme ilanı
yayımlanmış ancak teklif alınmamış projeler ile 31
Aralık 2023 tarihine kadar ihale ve görevlendirme ilanı
yayımlanacak olanların ihale edilmesi ile görevlendirilen veya
projeyi üstlenenlere proje kapsamında KDV istisnası sağlanarak,
yatırıma dönüşen projelerin yüklenici firma aleyhine oluşan
vergi maliyeti indirilerek projelerin yüklenici firma tarafından kamuya
teslim süresinin de kısaltılması sağlanacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yap-işlet-devret modelinin
yatırım projelerine uygulanması aşamasında
karşılaşılan bir diğer sorun ise proje tamamlanmadan
sözleşmenin feshedilmesi durumunda ortaya çıkmakta, yüklenici
firmaların temin ettiği dış finansman kredileri kamu
tarafından üstlenilmemekte, yatırımın tamamlanabilmesi
bürokratik engeller nedeniyle uzayabilmektedir. Kanun teklifimiz ile 3996
sayılı Kanun kapsamında gerçekleştirilen
yatırımlara ilişkin sözleşmenin herhangi bir sebeple
feshedilmesi durumunda mevcut mevzuat
gereğince proje sahibi olan kamu idaresinin yüklenici firmanın temin
ettiği kredileri üstlenmesinde sorunlar yaşanmaktadır. Bu
sorunun çözümü için idareler tekrar ihale sürecine gitmekte ve sonuç olarak
projelerin tamamlanmasında gecikmeler yaşanmakta, aynı zamanda
yeniden ihale edilen işlerde kamu aleyhine maliyet
artışları olabilmektedir.
Teklif
ile sözleşmeye taraf olan kamu idarelerinin yüklenici firma
tarafından temin edilen kredileri üstlenebilmesi amaçlanmış
ve sözleşmesi feshedilen projeler
ile temin edilen finansman kredilerinin projenin devamında kullanılması
sağlanarak projenin kısa sürede tamamlanması imkânı tanınmaktadır.
Yap-işlet-devret
modelinin uygulanmasının temel amacı, özel sektör dinamiklerinin
devreye sokularak, yatırımların verimli ve hızlı bir
şekilde gerçekleştirilmesidir. Yatırım projelerinin kısa
sürede tamamlanması amacıyla yap-işlet-devret modeli teşvik
edilmekte ve işlerliği artırılabilmek amacıyla
teşvik edilerek KDV istisnası sağlanması hedeflenmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği üzere son
yıllarda çok büyük projelere ve başarılara imza atan
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığımızın ilgili kuruluşu olan Türkiye
Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel
Müdürlüğünün yüzde 51den fazla hissesine sahip olduğu kamu kurumu
olan bağlı ortaklıklarından yaptığı mal ve
hizmet alımlarının 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun
3/g maddesi kapsamında yürütülmesi projelerin hızlı ve verimli
yürütülmesine izin vermemekte ve her yıl bu konuda sorunlarla
karşılaşılmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Devlet
Demiryolları Genel Müdürlüğünün yürütmekte olduğu projeler
kapsamında yıl içinde tren hatlarının onarılması
ve yeni trenlerin temin edilmesi, gerekli olan lokomotif, vagon ve benzeri
demir yolu araçlarının alımı ve bakımı
işlerinde birçok ihale gerçekleştirilmekte, Kamu İhale Kanunu
hükümleri gereğince herhangi bir kamu idaresinin bağlı
ortaklığından mal veya hizmet temin etmesi mümkün
olmamaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları ihalesini
kazanan firmalar ihaleye konu olan mal veya hizmeti, yine Genel Müdürlüğün
bağlı ortaklığından temin etmekte, bu durum kamu
aleyhine maliyet artışına sebep olmaktadır.
Vatandaşlarımız
tarafından memnuniyetle karşılanarak yoğun ilgi görmekte
olan ve yeni ilave projeler ile ülkemizin prestijini artıran yüksek
hızlı tren projelerinin de, Kamu İhale Kanununun eşik
değerlerinin düşük kalmasından dolayı, uygulamasında
sorunlarla karşılaşılmaktadır. Çok kısa sürelerde
hizmete geçirilmesi planlanmış olan projelerin kısa sürelerde
tamamlanabilmesi için, sorunun çözümü amacıyla, Devlet Demiryolları
Genel Müdürlüğünün Kamu İhale Kanunundan istisna edilmesinin uygun
olacağı düşünülmektedir.
Ayrıca,
Kamu İhale Kanununun 48inci maddesi danışmanlık
hizmetlerine ilişkin hükümleri ihtiva etmektedir. Mimarlık ve
mühendislik, etüt ve proje, harita ve kadastro, her ölçekte imar planı,
imar uygulama, ÇED raporu hazırlanması, plan, yazılım
geliştirme, tasarım, teknik şartname hazırlanması,
denetim ve kontrolörlük gibi teknik, mali, hukuki veya benzeri alanlardaki
hizmetler, danışmanlık hizmetleri olarak, belli istekliler
arasında ihale edilerek alınmaktadır. Ancak,
danışmanlık hizmeti için belli istekliler arasında
yapılmasına ilişkin olarak belirlenen eşik değerlerin
düşük belirlenmesinden dolayı, bu hizmet için yapılan ihale
süreci uzamakta, bu da özellikle Karayolları Genel Müdürlüğünce
yürütülmekte olan kara yolu projelerinin tamamlanmasında gecikmeye yol
açmaktadır.
Söz
konusu kanun teklifinin kabulü ile kanunlaşmasının memleketimiz
adına hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Şahin.
Soru-cevap
işlemine geçmeden evvel, dün sisteme giren arkadaşları okuyorum
ki buradalarsa tekrar soru-cevap işlemi için sisteme girsinler: Sayın
Genç, Sayın Tanal, Sayın Işık.
Evet,
şimdi soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın
Genç
KAMER
GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, getirilen bu kanunla sözü edilen projelerde KDV istisnasına
bağlı azalacak finansman miktarı nedir? Teklif sahipleri bunun
hesabını yapmışlar mıdır? Yapmışlarsa,
getirilen istisna sonucu bütçenin mahrum kalacağı KDV gelir
kaybı ne kadardır? 2012 yılı bütçesini olumsuz etkileyecek
bu düzenleme nedeniyle hangi vergide ne kadar bir artışa
gidilecektir? Bu düzenleme bir ihtiyaç ise bugüne kadar neden
yapılmamıştır? Bu bir teşvik midir? Eğer
teşvik ise kime ne fayda sağlayacaktır?
Ayrıca,
getirilen maddeyle, KDVden istisna edilen işlemleri yapan
işletmeler, büyük yatırımcıdan KDV almadan iş
yapacaklardır ancak KDV tahsil etmeden bu işleri yapacak firmalar
kendileri KDV ödeyecekler fakat KDV sisteminin çalışma
mekanizması içinde ödedikleri KDVyi mahsup edemeyeceklerdir. Madde bu
durumda KDV iadesi yapılmasını öngörüyor ama siz bunu nasıl
yapıyorsunuz? Yapıyorsanız, hangi sürede ve nasıl
yapacaksınız? Çünkü KDV mükelleflerinin en
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Akçay
.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu
kanun teklifiyle kaç adet ve hangi projeleri gerçekleştirmeyi
plandınız? Bu projelerin tutarı nedir ve bu projelerin hazineye
muhtemel borçlanma yükü ne olacaktır ve bu projelerle ilgili örnek
verebilir misiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Akar
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Sayın Bakan, Başbakanın, Ankara-İstanbul
Rehabilitasyon Projesinin temel atma töreninde 5 Aralık 2005te
biteceğini iddia ettiği hat hangisidir?
Yine,
Ankara-Eskişehir hızlı tren hattının finansmanı
nereden, hangi tarihte, kim tarafından sağlanmıştır?
Yine aynı proje kim tarafından, hangi tarihte
projelendirilmiştir?
Ayaş
Tünelinin bugün kullanım dışı bırakılması
nedeniyle her yıl 500 milyar lira bakım parası
harcanmaktadır. Bu tünellerin geleceği konusunda bir projeniz veya
düşünceniz var mıdır?
Kocaeli
Kartepe ilçesinde bulunan Cengiz Topel Havaalanında ILS ve VOR
cihazları bulunmadığından, sadece şubat ayı
içerisinde on gün uçuş yapılamamıştır. Gecekondu
şeklinde yapılan bu havaalanının sahibi belli
olmadığı gibi, Pamukovadaki
hızlandırılmış tren vakası gibi bir olayın
olmasından endişe duymaktayız.
Bu Havaalanının geleceği konusunda bir fikriniz var
mı veya bir projeniz bulunuyor mu?
Yine,
bu Havaalanının emniyetle ilgili sıkıntıları
bulunmakta. Emniyet teşkilatı olmasına rağmen tel örgüden
istediğiniz malzemeyi, istediğiniz cihazı verebilirsiniz.
Bu
Havaalanında yangın söndürme aracı bulunmamaktadır.
Bu
Havaalanında yine 112ye ait
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Fırat
SALİH
FIRAT (Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, Adıyaman-Gölbaşı arasında son zamanlarda bir
demir yolu projesi konusunda fizibilite çalışması
yapılıyor diye Adıyaman halkına duyuruldu. Bu konuda bir
gelişme var mı?
Yine,
Adıyaman-Gölbaşı arasında, Adıyaman-Antep kara yolunda
Göksu Köprüsünün ayaklarında çatlaklar olduğu duyumunu aldık.
Bu konuda bir çalışma yapılıyor mu? Çünkü tek köprüdür, bu
köprüye bir şey olursa Adıyaman-Gaziantep ulaşımı
kapanacaktır.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Bakan, Kamu İhale
Kurumu ihalelerin şeffaf, açık, objektif yapılması için
kurulmuştur. Herkesin de amacı bu idi. Ancak son günlerde Kamu
İhale Kurumu yaşanan bu olaylarla hepimizin vicdanında yara
açmıştır. Objektif bir makam, yolsuzluk makamı
iddiasıyla çalkalanıyor. Bu makam temize çıkana kadar, Kamu
İhale Kurumundaki bu yolsuzluk iddiaları sonuçlanana kadar Kamu
İhale Kurumunun faaliyetlerini durdurmayı düşünüyor musunuz?
BAŞKAN
Sayın Şeker
MEHMET
ŞEKER (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Devlet
Demiryolları Genel Müdürlüğü son on yılda ne kadar zarar
etmiştir? KDV geliri son on yılda ne kadardır? Bağlı
ortaklıklar ne kadar KDV ödemektedirler? Vatandaş, ekmek dahi
alırken KDV öderken bu devasa ortaklık firmaları niçin
ödemeyecekler? Yakında Kamu İhale Kurumunu kaldırmayı
düşünüyor musunuz?
BAŞKAN
Sayın Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, sizin de yakından bildiğiniz gibi, bu kış
Kütahya-Eskişehir ve Kütahya-Afyon bölünmüş yollarında gerek otobüs
gerekse kamyon şoförleri isyan ettiler. Siz de seçimler öncesi
geldiğinizde bu yolların sıcak asfalt olacağının
sözünü verdiniz. Bu yollarla ilgili sıcak asfalt ihaleleri ne
aşamada, bunlar ne zaman yapılacak?
İkincisi:
Zafer Havaalanı inşaatını ne zaman bitirmeyi
planladınız?
Üçüncüsü:
Kamu İhale Kurumundaki yolsuzluklarla ilgili Bakanlık olarak
şimdiye kadar nasıl bir işlem yaptınız, kaç kişi
hakkında soruşturma veya inceleme başlattınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Genç
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, benim sorularım eksik
kalmıştı.
BAŞKAN
Buyurun.
KAMER
GENÇ (Tunceli) KDV mükelleflerinin en büyük derdi, kâğıt üzerinde
sahip oldukları KDV iade hakkını kullanmadıkları,
paralarını devletten geri alamadıkları yönündedir.
Dolayısıyla, bu düzenlemeyle, KDV tahsil etmeden iş yapan
mükellefler bakımından mevcut KDV iade sorunu büyüyecektir. Bunu
nasıl halledeceksiniz?
Efendim,
Sayın Bakan Karayolları da bağlı olduğu için
Şimdi, efendim, bu sene yoğun kış nedeniyle Tuncelide
muazzam kar var. Maalesef, Elâzığ Bölge Müdürü bütün en iyi
araçlarını, Bingöle, Adıyamana, Malatya ve Elâzığa
vermektedir, Tunceliye gerekli makineyi vermemektedir, eski makineleri
vermektedir. Buraya hiçbir hizmet de doğru dürüst gitmemektedir. Bunu
Sayın Bakanın da bilgisine arz ediyorum.
İkincisi:
Bu getirilen 5inci maddede Devlet Demiryollarına bağlı kurumlar
da Kamu İhale Kanunundan istisna edilmektedir. Buradaki hisseyi
öğrenmek istiyorum. 5inci maddede: Devlet Demiryolları
İşletmesi Genel Müdürlüğünün bağlı
ortaklıkları
derken hissenin yüzde 100ü mü bağlı
ortaklıklara ait olacak veyahut da mesela, yüzde 5i, 10u Devlet
Demiryollarına ait ama onun yanında büyük hisse özel şirketlere
ait, bunlar da buraya girecek midir?
Bir
de, şu anda sözleşmesi imzalanmış birtakım projelerden
bahsediliyor. Bu istisnayı getirdiğiniz zaman bu bir haksız
rekabettir. Çünkü bu KDV istisnası daha önce gelseydi, bu projelere, bu
ihalelere başka firmalar da girecekti. Şimdi, bunlarla sözleşme
yapılmış. O zaman KDV istisnası yoktu ama bu getirilen
sistemle bunlara bir avantaj getiriyorsunuz. Dolayısıyla, bazı
firmaların bu ihalelere girmesini engelleyen haksız bir rekabet
sonucunu doğurmaktadır.
Teşekkür
ederim efendim.
BAŞKAN
Sayın Akar
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Sayın Bakan, biraz evvel Cengiz Topel Havaalanıyla
ilgili yarım kaldı. Biliyorsunuz, Türkiyede ilk örneği, Devlet
Hava Meydanları tarafından yapılmayan, belediye tarafından
yapılan bir havaalanıdır. Yine, burada, sivil
havacılık işletme ruhsatının olmadığı
söyleniyor bu havaalanının. Ben maddeleri sıralıyorum
hızlı hızlı:
Kaza
kırım ekibi yok.
Sağlık
ekibi geçen haftaya kadar yoktu. 112nin görev ambulansı uçak saatlerinde
havaalanına gidip uçak kalkana kadar bekliyor. Bu arada, o ambulansın
baktığı bölgedeki acil olaylara daha çok uzak olan
Yenişehir Yahya Kaptan 112 istasyonu bakıyor. Bu da görevdeyse,
Yenimahalledeki 112 komutadan bir ambulans yönlendiriliyor. Bu sebepten
dolayı, yaşam mücadelesi veren bir hastaya zamanında
gidilememiş oluyor. Şimdi, İzmitte özel bir sağlık
kuruluşuyla anlaşma yapılmış ve havaalanında bir
doktor bulunduruluyor, tam teşekküllü bir ambulans bulundurulmuyor.
Özel güvenlik şirketiyle anlaşma
yapılmadığından, güvenlik sayısınca yetersiz olan
havaalanı polis tarafından yürütülmeye çalışılıyor.
Valilik özel güvenlik konusunu üstlendiği hâlde
sonuçlandıramamıştır.
Havaalanında -biraz evvel söyledim- ILS ve VOR sistemleri
bulunmadığından sıkıntılar
yaşanmaktadır.
Yine, Cengiz Topel base istasyonu olmadığından uçak
gelmeyince gidiş uçuşları da yapılamamaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Ankara-İzmir arasında yapılacak olan,
proje aşamasında olan yüksek hızlı tren inşaatı
Manisamızın Salihli ilçesinden geçmekte, Salihli ilçesini mevcut hat
üzerinden projelendirdiği için tam ortadan ikiye bölmektedir. 7 tane
hemzemin geçidin altından yapılacak battı-çıktı
tünellerle ilgili de, Salihli Belediyesinin çalışmaları
bunların binalara yakınlığı açısından
imkânlı kılmamaktadır. Böylece şehir fiilen ortadan ikiye
ayrılmış durumda olacaktır. Oysa bunun yer altından ya
da yükseltilerek veya ilçe dışından geçmesi hem ilçeyi ortadan
ikiye bölmemesi hem de birtakım kazalardan ve tehditlerden uzak olması
açısından olumlu olacaktır. Bu konudaki pek çok rapor ve
çalışmaya rağmen herhangi bir sonuç alınamamış,
aynı proje ortada durmaktadır. Bu konuda bir gelişme olup
olmadığını, ayrıca Turgutlu ilçemizden sonra
İzmir yönüne devam edecek olan hızlı tren için Manisa merkeze
uğrama noktasında bir proje tadilatı düşünüp
düşünmediğinizi öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurun.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Değerli üyeler, sorulara cevap vermeye
çalışacağım.
Sayın Gençin bu KDV düzenlemesiyle ilgili sorularında
Esas
itibarıyla bir KDV kaybı söz konusu değildir çünkü yapım
esnasında alınan KDV, işletmede işletmeci lehine
oluşan KDVden mahsup edilmektedir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Maliye Bakanı nerede? Bu, Maliye
Bakanının konusu.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Burada yapılan düzenleme, sadece
önce verip sonra uzun vadede geri aldığı KDVnin baştan
alınmamasıdır. Olay bundan ibarettir. Esasen, daha önce havaalanı
ve deniz limanları için 2005 yılında yine Mecliste yapılan
bir düzenlemeyle kabul edilen bu istisna, şu anda yap-işlet-devret
projeleri için de uygulanacaktır. Dolayısıyla, bir gelir
kaybı yok. Bu istisnadan dolayı oluşacak, işletme lehine
oluşacak bir durum, işletme süresinden tenkis edilecek veya ödenecek,
kiradan indirilecektir ve böylece herhangi bir kayıp
olmadığı gibi, kamu yararı sağlanmış
olacaktır.
Sayın
Akçayın sorusu: Şu anda, bu, tespit edebildiğim kadarıyla
beş adet projeyi etkiliyor. İki tane Sağlık
Bakanlığından üç tane de Ulaştırma, Denizcilik,
Haberleşme Bakanlığından. Sağlık
Bakanlığı Kayseri Hastane Projesi, Etlik Kampus Projesi,
Gebze-İzmir Otoyol Projesi, Sabuncubeli Tünel Projesi ve İstanbul
Avrasya Geçiş Projesi. Bedelleri de yaklaşık olarak ifade etmek
gerekirse 14 milyar TL civarındadır.
Sorunun
devamı: Hazine borçlanmakta mıdır? Borçlanma yok. Bu
projelerin hiçbirinde doğrudan hazine garantisi yok. Hazine garantisi
ancak işin tamamlanmaması hâlinde borcun hazine tarafından
üstlenilmesi esnasında ortaya çıkmaktadır. İşi
devraldığınızda yapılan işin miktarı,
yapılan görüşmelerle tespit edilecek, ona göre bir sonuç elde edilecektir.
Sayın Akarın
sorusu: Ankara-Eskişehir Projesi
Doğrusu, bu proje 2009da bitti.
Başlangıcı 2001 yanılmıyorsam, 2000 veya 2001 -Oktay
Bey daha iyi bilir- o dönemde başladı, ihalesi
yapılmış, değerlendirme aşamasındaydı; daha
sonra bu -bir ara beklemişti- faaliyete sokuldu ve yapımı
gerçekleştirildi.
Ayaş Tüneli maalesef,
hakikaten yürekler acısı bir projedir; 1971de başlayan ama
maalesef çok doğru olmayan bir proje olması nedeniyle devam
ettirilememiş, ne zaman biteceği, kaça biteceği öngörülemeyen
bir projedir. Biz, Eskişehir-Ankara ve Eskişehir-İstanbul
güzergâhında yüksek hızlı tren yapıyoruz. İleriki
yıllarda bu projeyle ilgili değerlendirme cihetine
yap-işlet-devretle gitmeyi planlıyoruz.
Adıyaman-Gölbaşı
Göksu Köprüsüyle ilgili bilgi benim için çok yeni. Bakacağım,
eğer herhangi bir sıkıntı varsa gerekli tedbirleri
alacağız. Adıyaman-Gölbaşında demir yolu
çalışmasıyla ilgili yine size yazılı bilgi, cevap
vereceğim.
Sayın Aslanoğlu,
KİKle ilgili biliyorsunuz, geçtiğimiz günlerde bir operasyon
düzenlendi savcılık tarafından.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) İddia
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Doğrusu, bu operasyonla ilgili dosya içeriğini biz
bilmiyoruz ve bizim kurumumuza da bu yönde şu ana kadar intikal etmiş
bir bilgi, belge veya herhangi bir birimi yahut kişiyi ilzam eden,
ilgilendiren bir durum da söz konusu değildir. Takdir edersiniz ki
elimizde hiçbir bilgi olmadan bir tasarrufta bulunmak, bir tedbir almak, idari
bir işlem yapmak mümkün değildir. Olayın seyrini göreceğiz
ve bizim müdahale etmemiz gerektiği anda da gereken her türlü müdahaleyi
yapar, tedbiri alırız, ondan endişeniz olmasın. Tabii,
henüz dosya -yani iddianame de- hazırlanmamış, dosya aleni hâle
gelmemiştir, mahkeme devreye girmemiştir, o bakımdan
Sayın
Şekerin de buna benzer bir sorusu var: KİKi kapatma konusu. Yani
bütün kurumlarda birtakım yanlış işler oluyorsa o
kurumları kapatmakla biz bir yere varamayız. Bence, onun yerine,
sorunları, kurumlardaki sorunları çözmemiz lazım. Aksi hâlde,
kamunun, devletin, vatandaşın işlerini yapacak insanlar kalmaz,
kurumlar kalmaz.
Bağlı
ortaklıklar KDVden muaf değil. Bağlı ortaklıklardaki
düzenleme: Sadece ana kuruluş Demiryolları bağlı
ortaklıklardan doğrudan alım yapabiliyor ama bağlı
ortaklıklar kendi alımlarını Kamu İhale Kanununa tabi
olarak yapıyor. Buradaki ayrıntıyı özellikle ifade etmek
istiyorum.
Sayın
Işık, Kütahyayla ilgili
Yollarla ilgili biliyorsunuz, geçen
yıl çok yoğun bir çalışma yaptık, bu yıl da, yine
Kütahyada çok yoğun çalışmalar yaptık. Geçen yılki
çalışmalarla Kütahya-Bozüyük, Kütahya-Afyon arasındaki yol
tamamen bölünmüş yol hâline geldi ama bunları da bu sene sıcak
asfalt yapacağız yani Bozüyükten başlayıp Kütahyaya kadarki
kısmı sıcak kaplama, BSK yapmayı hedefliyoruz.
ALİM
IŞIK (Kütahya) İhalesi yapıldı mı Sayın Bakan?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Evet, ihalesi yapıldı; ihalesi yapıldı,
mevsim şartları elverdiğinde çalışma başlayacak,
geçen yıl yapılmıştı esasen.
Sayın
Özelin sorusu: Yüksek hızlı tren zaten tabiatı icabı
hemzemin geçitlere imkân vermeyen, trafik emniyeti bakımından
hemzemin geçitleri olmaması gereken bir işletmeciliktir. Salihlideki
durumla ilgili gerekli araştırmayı yapıp size
yazılı olarak cevap vereceğim.
Diğer
bir soru: Bu Cengiz Topel Havaalanıyla ilgili Sayın Akarın
sorusuna değinmek istiyorum. Özellikle bu Cengiz Topel Havaalanı
Deniz Kuvvetlerimizin envanterinde olan bir havaalanıdır ve
yıllardan beri de Deniz Kuvvetleri bunu kullanıyor. Yani burada
emniyet yoksa, altyapı yoksa Deniz Kuvvetlerinin de kullanmaması icap
eder. Bizim yaptığımız, bunun sivil tesislerini elden
geçirip oradan sivil uçuşları başlatmak olmuştur. Yani
şu anda orada seyrüsefer cihazlarıyla ilgili ciddi bir sorun
olduğunu ben bilmiyorum ama tekrar bakacağım. Asgari cihazlar
olmadan havaalanı zaten ulaşıma açılamaz, hizmete
verilemez. Bunun gerekli izinleri verilmiştir, geçici ruhsatı
verilmiştir, nihai ruhsatı da mutlaka verilecektir bu süre
içerisinde. Eksikleri varsa mutlaka tamamlanır ama önemli olan,
Sakaryanın, İzmitin, o ovanın bir havaalanına
kavuşmuş olması bence çok ciddi bir adımdır, bunu
önemsemek lazım. Havaalanının terminali de yeni
yapılacaktır, bununla ilgili de bir planlama vardır, belediyeler,
il özel idaresiyle müşterek bir çalışma yürütülmektedir.
Sayın
Gençin sorusu: Yüzde 51in üzerinde ortaklıklar bağlı
ortaklıklar olarak adlandırılıyor.
Demiryollarının bağlı ortaklıkları da yüzde 99,90
mertebesindedir. AŞ olduğu için öyle küsuratlı,
001 gibi,
küçük, anlam ifade etmeyen paylar da mevcuttur ama yüzde 100ü Demiryollarına
ait kuruluşlardır.
Arz
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Teklifin
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Ama söyledikten sonra olmaz.
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci
maddeyi okutuyorum:
KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU
İLE BAZI YATIRIM VE HİZMETLERİN YAP-İŞLET-DEVRET
MODELİ ÇERÇEVESİNDE YAPTIRILMASI HAKKINDA KANUNDA VE KAMU İHALE
KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN
TEKLİFİ
MADDE 1- 25/10/1984
tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununa
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 29- 8/6/1994 tarihli ve 3996
sayılı Bazı Yatırım ve Hizmetlerin
Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması
Hakkında Kanuna göre yap-işlet-devret modeli çerçevesinde
gerçekleştirilecek projeler ve 7/5/1987 tarihli ve 3359 sayılı
Sağlık Hizmetleri Temel Kanununun ek 7 nci maddesine göre Yüksek
Planlama Kurulu tarafından kiralama karşılığı
yaptırılmasına karar verilen sağlık tesislerine
ilişkin projelerden bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce
ihale veya görevlendirme ilanı yayımlanmış ancak teklif
alınmamış olanlar ile 31/12/2023 tarihine kadar ihale veya
görevlendirme ilanı yayımlanacak olanların; ihale edilmesi ile
görevlendirilen veya projeyi üstlenenlere yatırım döneminde proje
kapsamında yapılan mal teslimleri ve hizmet ifaları katma
değer vergisinden müstesnadır.
Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce
teklifleri alınmış ya da ihalesi veya görevlendirmesi
yapılmış işlerde; görevli şirketin veya yüklenicinin
bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içinde talepte
bulunması halinde bu maddenin yürürlük tarihinden sonra birinci fıkra
kapsamındaki mal teslimleri ve hizmet ifaları da katma değer
vergisinden müstesna tutulur. Şu kadar ki, bu istisnanın
uygulanabilmesi için görevli şirketin veya yüklenicinin proje nedeniyle
yatırım döneminde yükleneceği katma değer vergisi tutarının,
indirim yoluyla telafi edilebileceği tarihe kadar, projenin ana kredi
finansman koşullarına göre oluşacak finansman maliyeti
tutarı veya buna isabet eden sürenin, ilgisine göre; işletme süresi
öngörülen projelerde işletme süresinden, kira öngörülen projelerde kira
tutarından veya kira süresinden indirileceği hususunun bu
şirketler tarafından, içeriği idarece belirlenecek taahhütname
ile taahhüt edilmesi ve bu taahhüdün idarece kabul edilmesi gerekir.
İndirimler, ilgili projelere ait sözleşmelerde öngörülen esaslar
dikkate alınarak yapılır.
Bu kapsamda yapılan mal teslimleri ve hizmet
ifaları nedeniyle yüklenilen vergiler, vergiye tabi işlemler
üzerinden hesaplanan vergiden indirilir. İndirim yoluyla telafi edilemeyen
vergiler bu Kanunun 32 nci maddesi hükmü uyarınca istisna kapsamında
işlem yapan mükellefin talebi üzerine iade edilir.
Maliye Bakanlığı, istisna kapsamına
girecek teslim ve hizmetleri tanımlamaya, istisna ve iadeye ilişkin
usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.
BAŞKAN
1inci madde üzerinde gruplar adına ilk söz, Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Mustafa Kalaycıya aittir.
(MHP sıralarından alkışlar)
Buyurun
Sayın Kalaycı.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, bürokratlar arasında KDVden
anlayan arkadaş var mı? Çünkü bu iş Maliye
Bakanlığının ihtisası dâhilinde, sorduğumuz
soruya Maliye Bakanının cevap vermesi lazım. Var mı KDVden
anlayan bürokratlar?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERCİLİK BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İzmir) Ben anlarım.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Onu öğrenmek istiyordum.
BAŞKAN
Sayın Genç, müsaade eder misiniz, Hatibe söz vereyim.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Peki, tamam.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kalaycı.
MHP
GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 194 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 1inci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Bugün
nevruz; Türk dünyasının Nevruz Bayramını kutluyorum. Ancak
üzüntülüyüz: Daha Afganistanda şehit düşen evlatlarımızla
ilgili acılarımız dinmeden yüreğimizi sızlatan,
canımızı yakan yeni şehit haberleriyle sarsıldık.
Şırnakta şehadet şerbetini içen kahraman polislerimize
Cenabı Allahtan rahmet diliyorum; yakınlarına, emniyet
teşkilatımıza ve Türk milletine sabır ve
başsağlığı diliyorum.
Değerli
arkadaşlarım, kanun teklifinin gerekçesinde, yap-işlet-devret
modeliyle gerçekleştirilen projeler ile sağlık sektöründe
kamu-özel sektör ortaklığıyla hayata geçirilmesi düşünülen
projeler kapsamında inşaata yönelik mal ve hizmet teslimlerinin katma
değer vergisi yönünden istisna kapsamına alındığı
ve bununla görevli şirket tarafından ödenen finansman yükünün
azaltılması ve yap-işlet-devret modeline işlerlik
kazandırılmasının amaçlandığı ifade
edilmektedir.
Yap-işlet-devret
modeli ileri teknoloji, bilgi birikimi ve yüksek maddi kaynak gerektiren kamu
yatırımlarının özel sektör ve yabancı sermayenin
katılımlarıyla, diğer bir ifadeyle bütçe
dışı kaynaklarla gerçekleştirilip belli bir süre
işletildikten sonra dönem sonunda tüm borç ve taahhütlerinden
arındırılmış ve bedelsiz olarak devlete
devredildiği proje finansman modelidir.
Özel
sektörün çeşitli başlıklar altında kamunun mal ve hizmet
üretimine destek olduğu uygulamalar, kamu-özel iş birliği olarak
adlandırılmaktadır. Ülkemizde de uygulanmakta olan
yap-işlet-devret, yap-işlet, işletme hakkının devri ve
yap-kirala gibi modeller aslında kamu-özel iş birliği
uygulamalarının birer örneğidir.
Son
yıllarda izlenen politikalarla yatırım harcamalarının
azaltılması, Dünya Bankası ve yabancı yatırım bankalarının
ise kamunun finansman ihtiyacını kamu-özel sektör iş
birliği projelerine kredi vererek karşılamayı seçmesi
yüzünden bu model giderek yaygınlaşmaya
başlamıştır. Kamu-özel iş birliği modeli
başlangıçta ülkelerin altyapı yatırımlarının
karşılanması için ihtiyaç duyulan finansmanı sağlamak
üzere başvurulan bir yol olarak görülürken, günümüzde özel sektörün
verimli işletmecilik becerilerinden yararlanılacağı,
kamunun ise yatırımların koordinasyonu, genel planlama,
denetleme ve politika belirleme gibi alanlarda odaklaşmasının
sağlanacağı bir model olarak kabul edilmektedir.
Kamu-özel
ortaklıklarının bazı avantajları bulunmaktadır.
Kamu-özel sektör ortaklıkları eliyle yapılan işlerde
gerekli kaynak özel sektör tarafından sağlandığından,
kamu kesiminin altyapı yatırımlarına
ayıracağı kaynak oranı azalmakta ve öncelikli projelere
kaynak sağlanmış olmaktadır. Bu ortaklıklar
tarafından yürütülen projeler, kamu imkânlarıyla yapılanlardan
daha kısa sürede sonuçlandığından, altyapı
açığını kapatmaya yardımcı olabilmektedir.
Makroekonomik açıdan bakıldığında, ileri teknoloji
transferi, doğrudan yabancı sermaye girişinin artması,
istihdam ve vergi gelirlerinde artış, iç tasarrufların
artışı gibi çeşitli yararlar sağlayabilmektedir.
Diğer taraftan, kamu-özel ortaklığıyla
gerçekleştirilen projelerin finansmanı, yapımı ve
işletilmesinin çok önemli riskleri de bulunmaktadır. Kamu-özel sektör
ortaklığı ile yürütülen projeler klasik finansman yöntemiyle
yapılan işlere oranla daha pahalıya mal olmakta ve proje kapsamında
üretilen malın birim fiyatına aynen yansımaktadır. Bu
nedenle, projeler değerlendirilirken ve proje seçimi yapılırken
fayda/maliyet analizleri ve karşılaştırmalarının
mutlak şekilde yapılması gerekmektedir. Yerinde
kullanılmadığı takdirde bu model yine ekonomik açıdan
pahalı yatırımların teşviki, teşvik
uygulamaları nedeniyle vergi kayıpları ve kamu
yatırımlarında yanlış tercihler gibi olumsuz sonuçlar
doğurabilmektedir. Yap-işlet-devret modeline göre hayata geçirilen
bir projenin planlanmasından yeniden kamuya transfer edileceği
aşamaya kadar nasıl tasarlanıp
uygulandığının, nasıl işletildiğinin ve
yükümlülüklerin ne derece yerine getirildiğinin de
araştırılması gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde son yıllarda
kamu-özel sektör iş birliğine ilişkin uygulamaların
sayısı hızla artmaktadır. 2005 yılında
yapılan yasal düzenlemede, sağlık tesislerinin kırk dokuz
yılı geçmemek şartıyla belirli süre ve bedel üzerinden kiralama
karşılığı yaptırılabilmesi öngörülmüş
olup son aylarda ihale çalışmaları hızlanmıştır.
Geçen yıl çıkarılan Millî Eğitim
Bakanlığının Teşkilatı Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile de eğitim tesislerinin kiralama yoluyla
yaptırılmasının önü açılmıştır. Bu
kanun teklifinin Komisyonda görüşülmesi esnasında eğitim
tesislerinin kiralama yoluyla yaptırılmasına da katma değer
vergisi istisnası getirilmesi AKP milletvekillerince önerilerek kabul
edilmiş ancak itirazlar üzerine metinden
çıkarılmıştır. Kiralama yoluyla yaptırılacak
gerek sağlık gerekse eğitim tesisleri ile ilgili iş ve
işlemler 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu ve 4734
sayılı Kamu İhale Kanununa tabi değildir. Böylelikle
yandaşlara gün doğmuş, adrese teslim ihalelerin
yapılabileceği, yolsuzluğa elverişli ortam
hazırlanmış olup hastane ve okullar rant paylaşma vesilesi
yapılmaktadır.
Herkese
cazip gelecek konforlu hastaneler, okullar taahhüdü ile sunulan kamu-özel
ortaklığı, gelecekte daha fazla kamu borçlanması, mali,
sosyal haklar üzerinde kesintiler, Kullanan öder. ilkesine dayalı olarak
daha fazla katkı payı şeklinde ek ödemeler gibi olumsuz sonuçlar
doğurabilecek mahiyettedir.
Önce
Kayseri ve İstanbul İkitelli projeleriyle dile getirilen yap-kirala
yöntemiyle hastane yapımı uygulaması ile 27 ilde toplam 37.182
yataklı hastaneler yapılmasının planlandığı
açıklanmış, birçoğunun ihale süreci devam etmektedir.
Devletin sadece 3 sağlık kampüsü için ödeyeceği yirmi beş
yıllık kira bedelinin 18,6 milyar lira olması, devletin bu
ortaklıktan özel sektöre aktaracağı paranın ölçüsünü
göstermektedir.
Kamu-özel
ortaklığı yatırımları açıkça kamunun borcu
niteliğini taşımakla birlikte kamu borcu olarak
gösterilmediğinden borç miktarı bilinmemektedir. Bu arada, ihale
süreçleri ve sonuçları kamuoyuyla paylaşılmamaktadır.
Yürütülen işlerle ilgili değerlendirme yapabilmek için gereken veriler
açıklanmamaktadır. Şeffaflık söz konusu değildir.
Önümüzdeki yirmi beş yıl için çok ciddi borçlanmaya neden olacak bu
uygulamaların kamuoyu ile paylaşılmaması, ihalelerde
belirlenen yıllık kiralar ve sözleşme içeriklerinin resmî
kanallardan duyurulmaması gerçekten düşündürücüdür.
Değerli
milletvekilleri, kamu-özel iş birliğine yönelik yasal düzenlemeler
belli bir sistematik çerçevede değildir. Bu alanın Anayasaya uygun
şekilde çerçeve bir kanunla düzenlenerek kamu-özel iş birliği
sürecinin sağlıklı işleyebileceği istikrarlı bir
yasal zeminin oluşturulması gerekmektedir. Bu itibarla,
dağınık bir yapıya sahip olan kamu-özel iş
birliği mevzuatı bir yasa çerçevesinde toplulaştırılmalı,
sadeleştirilmeli ve uygulamadaki farklılıklar önlenerek hepsi için
geçerli tek bir süreç geliştirilmelidir.
Proje seçiminde yapılabilirlik etüdü şartı
getirilmeli ve karar alma süreci daha tanımlı ve rasyonel
kılınmalıdır.
Kamu-özel iş birliği projelerinin
koordinasyonundan sorumlu bir birim oluşturulmalıdır. Kamunun
garantiler nedeniyle oluşabilecek mali yükümlülüklerinin izlenmesini ve bu
yükümlülüklerin makroekonomik dengelerle uyumlu olmasını
sağlayacak mekanizmalar geliştirilmelidir.
Başarılı kamu-özel
ortaklığı projelerinden kamu kaynaklarına ilave finansman
sağlamaları, alternatif yönetim ve uygulama becerilerini
geliştirmeleri, özelde hizmet kullanıcılarına ve genelde
kamuya katma değer yaratmaları, ekonomide kaynakların daha etkin
kullanılmasına katkı sağlamaları beklenmektedir.
Bu beklentilerin gerçekleştirilmesi için kamu-özel
ortaklığı projelerinin geliştirilme ve izlenme süreçlerinde
ayrıntılı etkinlik analizleri yapılmalı, iş
birliği yapılacak özel teşebbüsler rekabetçi ihale
kurallarına göre seçilmeli, projeler kapsamında yenilikçilik
özendirilmeli, proje paydaşları arasında riskler optimal biçimde
paylaştırılmalıdır.
Tasarının hayırlara vesile
olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kalaycı.
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Sayın Müslim Sarı. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz.
CHP GRUBU ADINA MÜSLİM SARI (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 194
sıra sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesiyle ilgili
kişisel görüşlerimi açıklamak üzere söz almış
bulunuyorum.
BAŞKAN Grup adına konuşuyorsunuz.
Buyurun.
MÜSLİM SARI (Devamla) Peki.
Öncelikle bir tespit yapmak istiyorum. Şimdi, bu
teklifin tamamına baktığımız zaman, aslında bunun
bir teşvik paketi olduğu görüyoruz; kısmi, küçük bir teşvik
paketi. Dolayısıyla, teşvik paketleri, çok uzun uzadıya
tartışılması gereken, bütün teşvik
unsurlarının analiz edilmesi gereken, ekonomide bütün
yarattığı etkilerin göz önünde bulundurulması gereken,
dolayısıyla bütün kamu kurum ve kuruluşlarıyla iş
birliği içerisinde, onların görüşleri de alınarak
hazırlanması gereken paketlerdir; dolayısıyla üzerinde çok
uzun süre çalışılması gereken paketlerdir, dolayısıyla
bütüncül olarak ele alınması gereken paketlerdir. Sadece belli
alanlara, belli varsayımlarla, sadece belli teşvik
unsurlarını içeren teşvik paketleri ekonomideki
bütüncüllüğü bozar. Dolayısıyla, bu teşvik paketinin de
aslında şu anda Hükûmetin hazırlık içinde olduğunu
bildiğimiz teşvik paketinden neden ayrı tutulduğunu, o
bütünlüğünün neden kaybettirildiğini anlayabilmek güç.
Bildiğiniz üzere Türkiye ekonomisinin yapısal çok
problemleri var ve bu yapısal problemler için de piyasada etkin
olabilecek, etkili olabilecek bir teşvik paketi hazırlamak çok
önemli. Cari açık bu sorunların en başında geleni, istihdam
problemleri en önemli yapısal problemlerimizden biri, bölgesel gelir
dağılımı farklılıkları en önemli
yapısal problemlerimizden biri. Dolayısıyla, bütün bu
yapısal problemleri merkezine alan, katma değeri yüksek, küresel
ölçekte mal ve hizmet üretebilecek, bir sanayi politikası inşa
edebilecek bir teşvik paketi içinde değerlendirilmesi gereken bu
teşvik unsurunun böyle bütüncül bir yapıdan neden
koparıldığını anlamak gerçekten güç.
Dolayısıyla, insanın aklına başka birtakım
şeyler geliyor; acaba bu teşvik paketi ve bu yasanın ilgili
maddesi, sadece, bir türlü başarılamayan, finansmanı bulunamayan
üçüncü köprü ihalesi için mi gerçekleştirilmiştir? Aynı zamanda
bunun neden bir hükûmet tasarısı olarak değil, bir kanun teklifi
olarak geldiğini de anlayabilmek güç. Tek başına bu bile
aslında AKPnin kanun yapma zihniyetini göstermesi açısından son
derece ilginç.
Kanunun
bu maddesiyle ilgili dikkatinizi çekmek istediğim ikinci husus, kamu
yatırım harcamalarına Hükûmetin bakış
açısıdır. Bu kanun, aslında kamu yatırım
harcamalarına Hükûmetin bakış açısını da
yansıtması açısından ilginçtir. Bilindiği üzere
altyapı yatırımları esas olarak kamunun görevidir.
Dünyanın bütün ülkelerinde, altyapı yatırımları,
barajlar, yollar ve başka birtakım altyapı
yatırımları birincil öncelikle kamunun yapması gereken
yatırımlardır. Özel sektör yatırımları bu
yatırımların tamamlayıcısı niteliğindedir.
Kamunun yetişemediği ya da özel sektörün girmesinde fayda
gördüğümüz alanlarda özel sektör yatırım yapar. Dolayısıyla,
yap-işlet-devret modelleri de aslında kamunun yapacağı
yatırımları tamamlar nitelikte yatırımlar olarak ele
alınmak gerekir. Oysa Plan ve Bütçe Komisyonu çalışmalarından
da biliyoruz ki gerek yap-işlet-devret projelerinin hâlen yürütülmekte
olanları gerekse Millî Eğitim Bakanlığının okul
yapmakla ilgili projelerinin dahi bu kanun teklifinin içine giydirilmeye
çalışıldığını biliyoruz ve bizim burada
yapmış olduğumuz eleştirilerle, Hükûmetten
arkadaşların, AKP'deki milletvekili arkadaşların da
sağduyusuyla bu teklifin içinden çıkartıldı.
Kamu
yatırım harcamalarının millî gelir içindeki payına
baktığımız zaman AKP hükûmetleri döneminde bunun azalmakta
olduğunu da görüyoruz. Miktar olarak kamu yatırım
harcamaları artmış olsa bile, gerek merkezî yönetim bütçesi
içerisinde kamuya aktarılan kaynaklar, kamu yatırım
harcamalarına aktarılan kaynaklar gerekse genel kamu içerisinde
yatırım harcamalarına aktarılan kaynaklar bu dönemde
düşmektedir. Size bir örnek vereyim: 2011 yılı
gerçekleşmesiyle karşılaştırdığımız
zaman 2012 yılı tasarısında sermaye giderleri kaleminin
reel olarak yüzde 15-16'lara varan miktarda düştüğünü görüyoruz.
Dolayısıyla, biz parti olarak yap-işlet-devret modellerine ve
genel olarak da özel sermayeye karşı olmamakla beraber bunun
asıl olarak kamunun yapması gereken bir iş olduğunu ve
yap-işlet-devret projelerinin de bunun tamamlayıcısı
nitelikte düşünülmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Maddeyle
ilgili, özellikle KDV istisnasıyla ilgili konuşacak olursak da
şu tespitleri yapmak gerekir: Sayın Bakan biraz önce sorulan sorulara
cevap şunu dedi: "Burada aslında bir KDV kaybı yoktur,
sonradan alınacak KDV'nin baştan alınmamasıdır."
Şimdi,
bu kadar akçalı boyutu olan bir yasanın aslında mali yüklerini
araştırmadan, bunun etki analizlerini yapmadan, bunun bütçe
üzerindeki etkisinin ne olacağının, bir gelir getirecekse de
hangi dönemde ne kadar gelir getireceğinin projeksiyonları
yapılmadan bir kanun metninin, bir kanun taslağının
hazırlanması bir defa doğru değil. Eğer bu kanunun
akçalı bir boyutu yoksa, herhangi bir gider kaybına neden olmuyorsa
ya da ciddi anlamda bir gelir kazancı içermiyorsa Plan ve Bütçe
Komisyonuna niye geldi? Dolayısıyla bunun bir akçalı boyutu var.
Her ne kadar KDV baştan alınmıyor olsa da en başta 2012
yılı bütçesini bağlarken bizim öngördüğümüz birtakım
bütçe büyüklükleri var, dolayısıyla gelir hedefleri var. En
başta bu gelir hedeflerinin ciddi bir şekilde
sarsılacağı anlaşılıyor.
Şimdi
biz soruyoruz: Ne kadar bir KDV kaybından bahsediyoruz burada? En
başta bile olsa, ilk başta bile olsa ne kadarlık bir gelir
kaybından bahsediyoruz? Bunun cevabı yok. Plan ve Bütçe Komisyonunda
da sorduk bunu, Plan ve Bütçe Komisyonunda da bunun cevabının
baştan söylenemeyeceği, yap-işlet-devret projelerinin kendi
doğası gereği ancak daha sonra, süreç içinde
anlaşılabileceği söylenmişti ancak bunların etki
analizinin yapılması son derece önemli.
Bir
başka argüman, bu yasanın aslında bir finansman
kolaylığı sağlayacağı KDV istisnasıyla
beraber ve bu finansman kolaylığının da yap-işlet-devret
projeleriyle ilgili verilecek sürelerde bir azaltıma gidileceği,
dolayısıyla bunun orta ve uzun vadede kamu bütçesine kazanç yönünden
bir etki yaratacağı söyleniyor. Bu ne kadardır, bunu bilmek
istiyoruz. Bunu nasıl hesaplıyorsunuz? Bunun bir hesabı var
mı, bununla ilgili bir projeksiyon var mı? Başta
yaptığınız gelir kayıplarıyla süreç içinde elde
etmeyi umduğunuz gelir kazançları arasında nasıl bir
ilişki var, hangisi daha baskın? En nihayetinde bu kanun geçerli
olduğunda, yürürlüğe girdiğinde, toplamda, final olarak bir
kazanç mı olacaktır kamu maliyesi üzerinde, bir kayıp mı
olacaktır? Bunları bilmek istiyoruz.
Dolayısıyla,
bir yasa tasarısı getirilirken, akçalı boyutu olan bir yasa
tasarısı ise hele, mutlaka bunun etki analizlerinin
yapılması gerekir. Biz Plan ve Bütçe Komisyonunda, hem alt komisyonda
hem de asıl komisyonda bununla ilgili sorular sorduk, bununla ilgili
tartışmalar yaptık ancak şu an itibarıyla hâlâ buna
bir cevap alabilmiş değiliz; Genel Kurulda tüm kamuoyunun önünde
bunun cevapları verilebilirse seviniriz.
Sonuç
olarak, bir teşvik paketi gibi görünen ancak teşvik paketinin
bütüncüllüğünden azade olan, kamu yatırım
harcamalarını aslında birincil değil tamamlayıcı
olarak gören anlayışla hazırlanan bu yasa teklifinin çok da yap-işlet-devret
projeleri bağlamında Türkiye ekonomisine katkı
sağlayabileceğini düşünmüyoruz. Öte yandan, KDV istisnası
ve muafiyetinin de ciddi anlamda bir gelir kaybı yaratabileceğini
düşünüyoruz. Böyle bir gelir kaybı yoksa bunların da bize
anlatılması gerekiyor diye düşünüyoruz.
Bu
yasanın en önemli yanlarından biri de hazine garantileriyle ilgili
bölümüdür. Gerçi bu 3üncü maddede tartışılacak ama yeri
gelmişken söyleyelim. Bu yasayla toplam büyüklüğü tahminen 30 milyar
dolara ulaşan yap-işlet-devret projeleri üzerinden hazinenin bir
garanti ve üstlenim elde etmesi söz konusudur ki bununla orta ve uzun vadede hazinenin
ciddi anlamda bir finansal riskle karşı karşıya
kalabileceğini, borç stokları açısından şu anda
görülemeyen ama adına koşullu yükümlülük denen fakat orta ve uzun
vadede gerçekleşme ihtimali mümkün olan bir yükümlülükle hazinenin
karşı karşıya bırakıldığını
görüyoruz. Dolayısıyla bunun aslında 2001 yılından
beri kurgulanagelen faiz dışı fazla politikalarıyla ve bunu
destekleyen mevzuatla berkitilmiş olan mali disipline ve mali disiplinin
şeffaf ve öngörülebilir mali yönetim kurgulanması
varsayımına da orta vadede ciddi bir risk getireceğini
düşünüyoruz. Dolayısıyla, bu maddenin bu şekliyle ekonomiye
ciddi bir katkı yaratmayacağını düşünüyorum.
Herkesi
saygıyla selamlıyorum, sağ olun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Sarı.
Madde
üzerinde şahıslar adına ilk söz Bursa Milletvekili Sayın
Necati Özensoyun.
Sayın
Özensoy
Yok mu?
OKTAY
VURAL (İzmir) Yok efendim.
BAŞKAN
Adana Milletvekili Sayın Necdet Ünüvar, buyurunuz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
NECDET
ÜNÜVAR (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 194 sıra sayılı Katma
Değer Vergisi Kanunu ile Bazı Yatırım ve Hizmetlerin
Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması
Hakkında Kanun ve Kamu İhale Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Sayın Hüseyin Şahin ve 7 milletvekili
arkadaşımızın Teklifi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Değerli
arkadaşlar, KDV, mevzuatta, mal ve hizmet teslimlerinde mal veya hizmeti
teslim alanın teslim anında ödediği bir vergidir.
Yap-işlet-devret modeli çerçevesinde gerçekleştirilecek
yatırım projelerinde ise mal veya hizmet henüz satın alınmadan
KDV yüklenici firma tarafından maliyetlere
yansıtılmaktadır. Bu teklifle öngörülen düzenleme çerçevesinde yalnızca
yatırım sürecine özel bir istisna getirilmekte, yatırım
projelerinin tamamlanmasının ardından verilen hizmet KDVye tabi
olmakta, getirilen düzenlemeyle yatırım projelerinin tamamlanmasının
hızlandırılması düşünülmektedir.
Dolayısıyla,
Türkiyede yap-işlet-devret modeliyle DSİnin, Demiryolları
İşletmelerinin ve Karayolları Genel Müdürlüğünün birçok
yatırımının olduğunu biliyoruz. Bu çerçevede, 1inci
maddede, sağlıkla ilgili de yap-işlet-devret modeline benzer,
kamu-özel ortaklığı yöntemiyle yapılan hizmetlerin de
hızlandırılması amaçlanmaktadır.
Sağlıkta
Dönüşüm Programıyla kamu-özel ortaklığı çerçevesinde
hastanelerimiz yenilenmekte, yeni birtakım yatırımlar
yapılmakta ve böylece sağlık hizmetlerinin etkin, verimli ve
kaliteli sunulması amaçlanmaktadır.
Bildiğiniz gibi,
birçok kez gerek Sayın Başbakanımız gerek Sayın
Sağlık Bakanımız tarafından gündeme getirilen
şehir hastaneleri kavramı vardır. Şehir hastaneleriyle,
öteden beri şehrin değişik yörelerinde sağlık hizmeti
sunmakta olan hastanelerin bir kampüs mantığı içerisinde,
beraberce, birbirinden de ortak hizmet alma mantığıyla
sağlık hizmetlerinin daha iyi bir şekilde sunulması
amaçlanmaktadır. Bu çerçevede, bu sağlık kompleksleriyle yani
şehir hastaneleriyle, içindeki klinik otel, araştırma
merkezleri, kongre, yaşlı bakım merkezi ve
sağlığın ana hizmet alanlarıyla sağlık
hizmetlerinin daha etkin ve kaliteli olması sağlanacaktır. Bu
çerçevede, Sağlık Bakanlığımız, 2015
yılının sonuna kadar Bakanlığımıza ait bütün
hastanelerin binalarını nitelikli ve konforlu bir ortama kavuşturmayı
hedeflemektedir ve yine bu çerçevede, 2015 yılı sonunda
yaklaşık 93.500 nitelikli yatak sayısını
sağlık hizmetinin emrine sunmak istemektedir.
Bu çerçevede, içinde
Adana, İstanbul, Ankara, İzmir, Malatya, Denizli, Diyarbakır
gibi illerimizin de bulunduğu birçok ilimizde şehir hastaneleriyle
ilgili çalışmalar devam ediyor. Bir kısmında ihaleler
bitti, temelleri atıldı ve şu anda devam ediyor,
Kayseri gibi; bir kısmında süreç tamamlandı ve yakında
temeli atılacak, Ankaradaki Etlik Sağlık Kompleksi gibi; bir
kısmında ihale sürecinin son aşamasına gelindi,
İstanbul ve Adanadaki sağlık kompleksleri gibi. Bunları
yaptığı zaman kamu-özel ortaklığı metoduyla,
gerçekten ülkemizin insanına en mükemmel şekilde sağlık
hizmeti sunacak bir yapısal dönüşüm tamamlanmış
olacaktır kamu-özel ortaklığıyla. İşte, bu
düzenlemeyle, bu yatırımların daha da hızlanması ve
sağlık hizmetlerinin emrine sunulması noktasında çok önemli
bir fonksiyonu icra edecektir.
Ben
bu teklifi hazırlayan arkadaşlarımızın tekliflerinin
Türk insanının daha etkili, daha verimli sağlık hizmeti
almasına vesile teşkil etmesine katkıları sebebiyle
teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ünüvar.
Sayın
Genç, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
KAMER
GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
194
sıra sayılı Yasa Teklifinin 1inci üzerine şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Şimdi,
Sayın Başkan, tabii, AKP öteden beri gayriciddi bir parti, gayriciddi
bir Hükûmet. Şu Hükûmet sıralarına bakın Allah
aşkına, nerede bu bakanlar, nerede keyif çatıyorlar?
M.
MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) Sen kendine bak!
KAMER
GENÇ (Devamla) Yahu, 1 tane Bakanla bu iş olmaz, bunu kafanıza
koyun.
Şimdi,
soru sorduk Sayın Bakana
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Bak, bak
KAMER
GENÇ (Devamla) Sen Bakan sayılmazsın, sen Amerikadan yeni gelmişsin.
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Sen
de adam sayılmazsın!
KAMER
GENÇ (Devamla) Şimdi, biraz önce soru sorduk, diyoruz ki: Arkadaş,
bunun devlet bütçesi üzerindeki etkisi nedir? Yani, bu nedir? Bir KDV
muafiyetini getiriyorsunuz.
Biliyorsunuz,
iğneden ipliğe, etten süte her şey KDVye tabi. Yani fakiri
zengini demeden, kadını erkeği demeden, bugünkü bütçenizin, yani
bütçenizin yüzde 70i KDV ve ÖTVden alınıyor, yani
vasıtalı vergilerden alınıyor.
RECAİ
BERBER (Manisa) Burada vergi muafiyeti yok.
KAMER
GENÇ (Devamla) Şimdi, burada Sayın Bakan biraz önce izah etti, dedi ki: Bu
konuya giren yatırımların miktarı 14 milyar lira. Normal
olarak KDVnin oranı yüzde 18 olduğuna göre, demek ki burada asgari
2,6 katrilyon lira bir vergi kaybı var.
Şimdi, burada
Maliye Bakanlığının temsilcisinin olması lazım.
Biz soru soruyoruz, sorumuza cevap vermiyor, Sayın Bakanın yani kendisinin
bilmediği bir konu- hiç olmazsa demesi lazım ki: Biz bunu sonra size
yazılı cevap verelim.
HÜSEYİN ÜZÜLMEZ
(Konya) Sen nereden biliyorsun?
KAMER GENÇ (Devamla)
- Yani gayriciddiliğiniz buradan
ileri geliyor; burada milletvekillerinin sorduğu sorulara cevap
vermiyorsunuz, her şeyi örtbas ediyorsunuz. Bu örtbasla bu işler
olmaz ki. Yani, burada şeffaflıktan korkuyorsunuz çünkü arkasında
özel gayeleriniz var, özel birtakım insanlara rant sağlama
özellikleriniz var.
Şimdi getirilen bu
kanunla hangi firmalara, hangi büyük firmalara
İhalesi geçmişte
yapılmışsa niye bu avantajı sağlıyorsunuz?
Şimdi, Sayın
Bakana sordum: Efendim, Devlet Demir Yollarına bağlı
işletmelere yapılacak ihaleleri Kamu İhale Kanununa tabi
tutmayacaksınız. İyi de ben Türkiyedeki cinlikleri, hinlikleri
biliyorum. Yani Devlet Demir Yolları alacak, kendisine bağlı
olan şirkete verecek -5 katrilyon, 10 katrilyon liralık ihaleleri
verecek o iştiraklere- onlar da verecek taşeronlara; al, buyur...
Yani, şimdi, biz
sizin nasıl hinliğe kafanızın
çalıştığını biliyoruz da sizin hinliklerinizi de
herhâlde bilecek bir zekâmız da var.
O bakımdan, yani,
şimdi, kanunları, bakın...
RECAİ BERBER
(Manisa) Şüphe etmeye başladık.
KAMER GENÇ (Devamla)
Getirdiğiniz kanunlarla hep devleti talan etme, devletin
kaynaklarını yandaşlarınıza tamamen kanalize etmek
için uğraşıyorsunuz. E, dolayısıyla bu
kanunların... Türkiye'nin zaten bütçesi belli, cari açıkları
belli.
Bugün, işte,
insanlar, bakın, kadın kendi çocuğuna ekmek
bulamadığı için intihar ediyor. Bu hiç mi
vicdanınızı sızlatmıyor?
Bakın, bugün benim
memleketimde, arkadaş, yollarımız kapalı; kara
yollarımız kapalı. Ben defalarca söyledim, yani benim ilçemin
yolu, asırlık ilçe ama bir türlü yolu yapılmıyor. Yani
bu bazı yerlere yapılıyorsa, peki, buradaki
insanlarımız
Niye yani, bunlar insan değil mi? Bunlar da
Türkiye Cumhuriyeti devletinin vatandaşları.
ALİ
AYDINLIOĞLU (Balıkesir) Dokuz senedir buradasın, niye
yaptırmadın yolu?
KAMER
GENÇ (Devamla) Dolayısıyla, yani getirilen
Evvela devletin
kaynaklarını sağlıklı olarak elde etmesi lazım,
sağlıklı elde ederken de bunları sağlıklı
harcamalara kullanması lazım.
O
bakımdan yani bir kanun teklifi geliyor. Hükûmet nerede? Zaten Hükûmet
yok. İşte, olmadığı hem sıralardan hem de
getirilen tekliflerden belli. Arkadaşlar, yani Anayasamızda bunlar
düzenlenmiş. Kanunlarda, bütçede azalmaya meydan olan veya cari yıl
bütçesinde gider arttırıcı veya gelir düşürücü nitelikteki
tasarıların bunu telafi edecek nitelikte hangi kaynaklarla
sağlanacağının belirtilmesi lazım. Siz Anayasaya
sadakate yemin ettiniz ama maalesef, herhangi bir şekilde Anayasa hükmünü
uygulamıyorsunuz.
İşte,
daha ileri maddelerde de okuyacağız. İhalelerde çok büyük
yolsuzluklar yapılıyor. Dolayısıyla, bu yolsuzluklarını
bir de getiriyorlar milletvekili
İşte, sizin parmaklarınız,
nedense, bu yolsuzlukların manivelası oluyor. Yani işte, siz
parmak kaldırınca AKPnin yaptırdığı ihaleleri
manivelayla kaldırıyorsunuz, o milletin hakkını
gasbediyorsunuz. Bu nasıl olacak yani? Bu milletin, bu gasbedilen,
parmaklarınızla gasbettiğiniz, birtakım
yandaşlarınıza verdiğiniz bu paralar kime ait olur?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Genç.
Soru-cevap
işlemine geçiyorum.
Sayın
Akar
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Sayın Bakan, biraz evvel Ayaş tünelleriyle ilgili
sormuş olduğum yıllık 500 milyarlık harcamanın
cevabını vermediniz. Yani ileride projelendireceğinizi
söylediniz ama her yıl 500 milyar lira bakım ücreti harcanıyor
oraya. Yazık bu devletin parasına, eğer kullanılmayacaksa
da bir şekilde bunun halledilmesi gerekiyor.
Yine,
Eskişehir-Gebze Hızlı Tren Projesi nedeniyle bu hatta
yılbaşından bu yana tren seferleri kaldırıldı yani
Sakaryadan Haydarpaşaya her gün binlerce insanın seyahat
ettiği trenler durduruldu ve insanlar mağdur edildi. Şimdi,
söyleyeceksiniz ki büyükşehir belediyeleri otobüs seferleri düzenledi.
Otobüs seferlerinin o hıza, o şeye ulaşması mümkün
değil. İnsanlar mağdur bir şekilde hayatlarını
devam ettiriyor ama gelişmiş
-otuz dört ay olacak yaklaşık bu- ülkelerin tümünde bir hat
kullanılırken diğer hat yüksek hızlı tren için
ayrılabiliyor; yapılabiliyor, bunun örnekleri var. Burada uygulanmama
sebeplerinden biri: Hattın çok eski olduğu söyleniyordu, aslında
bu hatta hiç eski bir hat yok, hepsi sahil tarafına
taşındığı için çoğu da yeni hat.
Yine,
bu trenle ilgili, orada istasyonlarda yüzlerce insan mağdur oldu.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, sizin de bildiğiniz gibi, 6 Ocak 2012 tarihli medyada, bir
kısım medyada yayınlanan bir habere göre, TAVa 800 milyon
dolara satılan İDO, özelleştirmeden altı ay sonra
belediyeden görmediği ilgiyi Ulaştırma Bakanına
bağlı Karayolları Kara Ulaştırma Genel
Müdürlüğünden gördü. TAVın İDOsu süper genelgeyle
değerini 3e katlarken, şehir içi ve şehirler arası yolcu
taşıma ayrıcalığına sahip olduğu
şeklinde çıkan yazıya istinaden
Bakanlığınızca ne yapıldı? Bu iddialar doğru
mudur? Böyle bir uygulamanın sebebi nedir?
İkincisi
de Kütahyadaki Zafer Havaalanı inşaatının ne zaman
tamamlanacağını sormuştum, bununla ilgili de bir
açıklama yaparsanız sevinirim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Fırat
SALİH
FIRAT (Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, hava yolu ulaşımı ve duble yol
ulaşımı konusundaki çalışmalarınızı
takdir ediyoruz ancak Adıyaman bu konuda hep üvey evlat olarak
görülmüştür. Anadolujet adı altında Borajet uçakları kiralanmıştır.
Bu Borajet uçakları kime aittir? Kiralanırken yolcu garantisi
verilmiş midir? Adıyaman bu konuda kendisini
ötekileştirilmiş hissediyor.
Yine,
diğer taraftan Adıyaman-Malatya, Adıyaman-Gaziantep,
Adıyaman-Urfa arasındaki duble yollarda sınırlarımızda
olan diğer illerin yolları tamamlanmıştır ama
Adıyaman-Gölbaşı, Adıyaman-Kâhta, Adıyaman-Besni
arasındaki duble yollar tamamlanmamıştır. Bunlar ne zaman
tamamlanacaktır?
Bir
de Çelikhan-Yeşilyurt arası yol ne zaman tamamlanacaktır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Genç.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Efendim,
Sayın Bakana sorduğumuz sorular tabii teknik olduğu için,
KDVnin teknik tarafını ilgilendirdiği için Sayın
Bakanın bunu cevaplandırmaması gayet normal. Biz sorduk, aslında
Maliye Bakanının bize yazılı cevap vermesi lazım.
Burada bir defa KDV kaybı var yani. Bunun miktarı nedir, bunu
öğrenmek istiyorum. İlk sorularımı aynen
tekrarlıyorum.
İkincisi:
Sayın Bakan, bu 5inci maddeye göre Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları
İşletmesi Genel Müdürlüğüne bağlı
ortaklıkların yapacağı
mal ve hizmet alımlarını Kamu İhale Kanununun 3/g
maddesinden yapacaksınız da peki, bu bağlı ortaklıklar
bu şekilde aldıkları ihaleleri özel taşeronlara verecekler
midir vermeyecekler midir? Onu da öğrenmek istiyorum çünkü burada Kamu
İhale Kanunundan kaçarken birtakım şeyler olabilir.
Bir
de şu Elâzığdaki Karayolları Bölge Müdürünün gerçekten
bizim Tunceliye hiç bakmadığını size defalarca da söyledim
yani bu bizim Tuncelideki o Karayollarının araçları çok eski.
Bunları yenilemeyi düşünüyor musunuz?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Akçay
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Manisa-Sabuncubeli
tünel çalışması hangi aşamadadır ve hangi tarihte
tamamlanacaktır?
Yine,
Manisada Salihli, Gölmarmara, Akhisar, Kırkağaç, Soma
yollarının uzun yıllardır âdeta karınca
hızıyla inşaatları devam etmektedir ve trafik
akışı da fevkalade sorunludur. Bu yol
çalışmalarını ne zaman tamamlamayı
düşünüyorsunuz?
Bir
de Salihlide trafik akışını engelleyen, artık ilkel
düzeyde kalan köprülerin bir an evvel yenilenmesi gerekmektedir. Bu konuda bir
çalışmanız var mı?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Bakan, buyurun.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Evet,
Eskişehir-Ankara etabı, Sakarya-Köseköy-İzmit arası zorunlu
olarak kapatılmıştır çünkü yeni yapılan yüksek
hızlı tren hattı mevcut hattın üzerine oturmaktadır,
altyapı çalışmaları süresince kapalı kalacaktır;
bu, teknik bir zorunluluktur. Daha önce bunun cevabını
vermiştim. Burada hem çalışma yapılıp hem de
işletmecilik yapılması çok ciddi bir risktir, emniyet zaafı
oluşturmaktadır, kaza olma riskini artırmaktadır.
Diğer
bir konu, Ayaş Tünelinin yıllık 500 bin TL yıllık bir
bakım maliyeti var, izolasyon ve su tahliye maliyeti var; bu da ihalenin
yapılış şeklinden kaynaklanan bir zorunluluk. Tasfiye
süreci devam ediyor. Tasfiye edilince bu masraftan kurtulacağız ama
bunu yapmayınca yapılan
Sayın
Işıkın sorusu: Gazetelerin birinde yer alan İDOnun
satışıyla değeri 2ye katladı
Bunun sebebi de
Ulaştırma Bakanlığının çıkardığı
bir genelgedir.
Bunlar,
gerçekle hiçbir alakası olmayan konulardır. Bu konuda söz konusu
gazeteyle zaten hukuki yollardan mücadele devam etmektedir ve Basın
Konseyi de bu yazılardan dolayı kınama kararı
vermiştir söz konusu gazete hakkında.
Ulaştırma
Bakanlığı 2003 yılından beri kara
ulaştırmasıyla ilgili, kombine taşımacılıkla
ilgili genelgeler yapmaktadır. Bahsedilen bu genelgelerdir. Genelge, yani
deniz yoluyla kara yolunun birlikte veya demir yoluyla kara yolunun, hava
yoluyla kara yolunun birlikte kullanıldığı taşıma
türleri için düzenleme yapmaktadır. İDO özelleştirildikten sonra
bu genelgede bir değişiklik yapılmamıştır. Ta
başından beri tek bilet, tek taşıyıcı
sorumluluğunda bir uygulama 2003ten beri devam etmektedir.
Dolayısıyla, bu haberlerin gerçekle alakası yoktur.
Adıyaman
Borajet
Yani Türk Hava Yolları, biliyorsunuz halka arz edilmiş özel
bir şirkettir. Bütün şirketler kendi uçaklarını
kullandığı gibi kiralık uçak da kullanabilirler. Weet
leasing denilen bir yöntemle bunu yapıyorlar, bu da onlardan bir
tanesidir. Dolayısıyla, yolcu ihtiyacına ve talebe uygun olarak
uçaklar, büyüklükleri değiştirilebilmektedir. Bir kiralama
olduğunu biliyorum ama detaylarla ilgili bir bilgim şu anda yok.
Yazılı olarak bunu da bilahare cevaplandıracağız.
Bir
önceki soru da Sayın Işıkın. Zafer Havaalanı 29 Ekim
2013tü ama 29 Ekim 2012de bitmesi öngörülüyor yani bir sene önce
biteceği ifade ediliyor. İnşallah, Çukurova
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Kütahyaya sahip çıkmak lazım.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Evet, evet
ALİM
IŞIK (Kütahya) Bekliyoruz Sayın Bakan bu sözlerinizi
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Sayın Genç, bu bağlı kuruluşlara verilen
muafiyet, sadece Demiryollarıyla bağlı kuruluşlar
arasında geçerlidir. Bağlı kuruluşlar bu işi esasen
kendileri yapacak ama dışarıdan, bu işi yapmak için bir
parça malzeme, hizmet alacaklarsa, bunlar Kamu İhale Kanununa tabidir,
Kamu İhale Kanunu çerçevesinde alımlarını
gerçekleştireceklerdir. Bu konu böyledir.
Tuncelinin
projelerine bakıyoruz, merak etmeyin. Şimdi de Tunceliden Mazgirte
bir köprü ve
Sabuncubeli
Tüneli başladı. Bir proje değişikliği yapıldı,
tünel boyu biraz uzadı, o yüzden biraz ağır gidiyor. Buradaki
hedefimiz, tabii, her şey yolunda giderse iki buçuk yıl, bilemediniz
üç yıl içerisinde bu projeyi tamamlamayı hedefliyoruz.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Madde üzerinde üç önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 194 sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci maddesi ile 3065
sayılı Katma Değer Vergisi Kanununa eklenen geçici 29 uncu
maddenin birinci fıkrasında geçen 31/12/2023 ibaresinin,
31/12/2035 şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Erkan
Akçay Alim
Işık
Konya
Manisa
Kütahya
Ali
Halaman Oktay
Vural
Adana
İzmir
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 194 sıra sayılı yasa tasarısının 1. maddesinin
Geçici 29 un ikinci paragrafının kanun metninden
çıkartılmasını arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Özgür
Özel Kazım
Kurt
İstanbul Manisa Eskişehir
Ali
ihsan Köktürk Bülent
Tezcan
Zonguldak Aydın
T.B.M. Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 194
s. sayılı yasa teklifinin birinci maddesinin son
fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz
ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN Komisyon son
okunan Sayın Gençin önergesine katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Genç, buyurunuz.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 194 sıra
sayılı Yasa Tasarısının 1inci maddesinin son
fıkrasının madde metninden çıkarılmasına
ilişkin olarak verdiğim önergede söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, burada Maliye Bakanlığı,
istisna kapsamına girecek teslim ve hizmetleri tanımlamaya, istisna
ve iadeye ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkilidir. diyor.
Yani
istisna kapsamına girecek teslim ve hizmetleri tanımlamaya
bu aslında yasamanın görevidir. Biliyorsunuz, Anayasamıza göre
vergi, istisna ve muafiyetlerini getirme yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisine
aittir. Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olan bir yetkinin Maliye
Bakanlığına verilmesi bana göre Anayasaya aykırı.
Hangi mal istisna kapsamına giriyor, hangi hizmet kapsama giriyor, hangisi
girmiyor, bu tamamen Meclisin yetkisine giren bir konudur. Bu konuda genelge
çıkarma yetkisini Maliye Bakanlığına devretmek bence mümkün
değildir, yasaya da aykırıdır. Yani biliyorsunuz, tabii, bu
KDV 1985 tarihinde yürürlüğe girdi. İşte iğneden
ipliğe her şey KDV istisnasına dâhil ve bu geniş halk
kesimleri üzerinde yıkıcı etkisi olan bir kanun ama bu kanunda
işte asgari ücretli de ödüyor, emeklisi de ödüyor, işçisi de ödüyor.
Fakat bu kanunla, maalesef, AKP kendi felsefesine uygun olarak kendi
yandaşları zenginlere KDV istisnasını getiriyor. Bana göre
getirilen bu istisna, aslında çok hatalı ve devlet bütçesinin genel
düzenini bozan bir düzenleme biçimidir. Ama tabii burada Hükûmet
olmadığı için, işte konuyu da anlamayan yahut da birkaç
tane
İşte bu konuda ihale almış birtakım kişiler
var, kendi yandaşları milletvekillerini buluyorlar, Ya sen bize
böyle bir kanun teklifini getir, burada bizim şu kadar
avantajımız olsun. Dolayısıyla, biz de senin sayende
şu kadar para kazanalım. Bunun anlamı bu. Yoksa ki ciddi bir
Hükûmet vergide 2,5 katrilyon civarında gelir kaybına sebebiyet veren
bir konuda -ki bütçenin aşağı yukarı çok önemli yüzdesine
tekabül eden bir kısımdır- buraya bir tasarı getirdi,
teklif değil. Bunun bütçeye etkisi ne olur, hangi kesimlere ne avantaj
sağlar? Bir de bu yetmemiş gibi, yani kanunda da hangi mal ve
hizmetlerin KDV istisnası dâhiline gireceği de açıkça
belirtilmiyor ve bunu bir yönetmeliğe, yönetmelik de değil, yani bunu
hiç olmazsa esasları belirlemeye
Yani bu esasları belirleyen
yönetmelik midir, değil midir; genelge midir, değil midir? Bu genelge
ve yönetmelik Resmî Gazetede yayımlanacak mı, yayımlanmayacak
mı?
Bunun
şu sakıncası var beyler: Şimdi, öyle güçlü kişiler var
ki, görüyorsunuz işte sizin bir Suat Kılıçınız
gidiyor, fakir fukaranın evini 25 bine alıyor, ondan sonra 300 bin
kâr. Ne kadar güzel değil mi, ne kadar büyük bir vurgun! Şimdi ne
olacak? Burada bunları belirtmediğiniz zaman yarın bir güçlü
kişi çıkacak, yine bir milletvekili bulacak veya bir bakan bulacak,
diyecek ki: Ben şu kadar mal ve hizmet aldım, bunu da KDV istisnasına
sokalım. Bir genelge
Maliye Bakanlığına müracaat, e
Maliye Bakanlığında da sıkıysa bürokrat
karşı koysun, ondan sonra bir anda trilyonlar cebe. Böyle bir devlet
yönetimi olmaz, böyle bir şey devlet yönetimi ciddiyetiyle
bağdaşmaz. Onun için, her şeyin burada, kanunda belirtilmesi
lazım. Kanunda belirtmiyorsunuz, bürokratın takdirine
bırakıyorsunuz. Bürokratın takdirine
bıraktığınız zaman da, bürokratın da gücü nedir?
Bürokratlar, maşallah, tabii hepsi için demiyorum ama zaten sizin
yarattığınız bürokrat zaten belli yani şimdi
bürokraside de zaten bir güvence yok. İşte, bütün şeyleri
görüyoruz, bir kanun hükmünde kararnameyle bütün daireleri feshettiniz,
işte, oradaki bütün müdürleri, şefleri sıradan memur hâline
çevirdiniz, kendi yandaşlarınızı getirdiniz oraya, atama
yaptınız. Burada da zaten hani kanun değişikliği
dolayısıyla değişen bu statüden dolayı
vatandaşların da dava açma hakları yok yani hukuku böyle yok
ediyorsunuz, devleti yok sayıyorsunuz. Bir yandan devletin
kaynaklarını yandaşlarınıza bedava -zaten bedava gidiyor da- transfer
ediyorsunuz. Böyle bir devlet yapısı olmaz. Böyle bir devlet ayakta
kalmaz beyler, böyle bir devlet uzun zaman ayakta kalmaz. Siz istiyorsunuz ki,
millet zaten açlık sınırında, yoksulluk
sınırında, millet açlıktan, yoksulluktan isyan etsin. Yani
böyle bir şey olmaz. Bu, devletin ciddiyetiyle bağdaşmaz. Evvela
bu Hükûmetinize bir ciddiyet verin yani Hükûmet gelsin şu Parlamentonun
karşısına otursun.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Genç.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Efendim, karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN
Karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
reddedilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 194 sıra sayılı yasa tasarısının 1.
maddesinin Geçici 29 un ikinci paragrafının kanun metninden
çıkartılmasını arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Kim konuşacak?
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Özgür Özel.
BAŞKAN
Sayın Özel, buyurun.
Genç
olmak başka bir şey.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım, şahsınızda tüm
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Önergemiz
üzerinde söz almış bulunuyorum, Katma Değer Vergisi Kanunu ile
Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli
Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun ve Kamu İhale
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde
verdiğimiz önerge hakkında.
Önergemiz
açıkçası şunu içeriyor: Bir ihale yapılmış. Bu
ihale yapılırken KDV dâhil fiyatlar üzerinden teklifler
verilmiş. Örneğin, bir şirket 1,2 milyar TLlik bir teklif
vermiş; bunun için de gerekli finansmanı öz kaynaklarından veya
dış kaynaklardan temin etmiş. Öbür şirket ise 1 milyar
TLde kalmış. Şimdi, siz, ihaleyi alan şirkete, ihale
bittikten ve bunun üzerinden zaman geçtikten sonra diyorsunuz ki: KDV
muafiyeti getirdik, artık bu 1 milyar TLye sana mal olacak. Şimdi,
1 milyar TLsi olup da 1,2 milyar TLye ihaleyi alamayan şirketin hukukunu
zedeliyoruz burada.
Bir
başka şey yapıyoruz yani kendi açımızdan basitçe
düşünelim: Birisiyle anlaşmışız 1,2 milyar TLye;
ödeyeceği KDV de -devletsek- yine bizim kasaya, vatandaşın
cebine girecek. Şimdi, teşvik çıkarıyoruz. Teşvik
vermediğimiz hâlde, kolaylaştırma
yapmadığımız hâlde bu adam ihaleye girmiş, bunu
almış. Babamızın oğlu olsa bu kıyağı
yapmamamız lazım. Alan razı satan razı, her şey tamam.
Devletin cebine girecek olan bir gelirden vazgeçmek söz konusu. Bu,
sıkıntılı bir durum.
Ayrıca,
yapılmış ihalelerle ilgili, kendi mevzuatında veya
uluslararası hukukla ilgili bağlayıcı anlaşmalar
üzerinden itirazlar olacaktır muhakkak, Biz, bu ihalenin bu fiyata mal
olacağını, mal oluş fiyatının KDV kadar geri
geleceğini bilseydik girerdik buraya. diyecektir. Bu açıdan ciddi
bir sıkıntı var. Bunun ortadan kaldırılması
gerektiğini düşünüyoruz.
Bunun
neden kanun teklifi olarak verildiği tartışması,
artık, parlamenter demokrasi üzerinden yürütülen ve bir demokrasi
tartışmasını beraberinde taşıyan bir mesele
hâline geldi. Çünkü kanun hükmünde kararnameleri, Meclis açıkken,
komisyonlar toplanmış hâldeyken o yetkiyi kullanan mantık yani
Ya, Meclise ne gerek var, komisyonlara ne gerek var, Bakanlar Kurulunda bu
işin tartışılmasına ne gerek var, kanun hükmünde
kararname çıkarır, bu işi bitiririz. mantığı.
Şimdi kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi yok, başka bir
şekilde tezahür ediyor, bu sefer de deniyor ki: Ya, bunun bir tasarı
hâline getirilmesi, birçok kurumdan görüş alınması
Bu kadar
önemli bir şey. Yani geçen sefer MİT Yasasında Sayın
Özelin kendisiyle ilgili
Hani, birden bir gün kalktı o
tasarıyı verdi, hemen buradan geçirdik. Hani, o aciliyetin Sayın
Başbakan açısından, Sayın Özel açısından bir
anlaşılır tarafı olabilir belki kendi içinde -biz her ne
kadar reddetsek, çok yanlış bulsak da- ama Teşvik
Yasasını neden milletvekili teklifi olarak getiriyoruz buraya? Neyi,
kimden kaçırıyoruz? Parlamentoya neden bu kadar saygısızlık
ediyoruz? Bu kadar özensizliğin, bu kadar
şipşakçılığın bir anlamı yok. Biz bunu
gerçekten doğru bulmuyoruz. Bu meseleyi bu yönüyle de bir
tartışmak lazım. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Kamu-özel
ortaklıklarında, özellikle sağlık alanında birçok
yatırım var. Bunlarla ilgili şöyle basit bir örnek vermek
istiyorum: Ankara Etlikte, kamu-özel ortaklığıyla 3.056 yatak
kapasiteli bir ihale yapılıyor. Bakın, şirket buraya 2,4
milyar dolar yatırım yapacak. Devlet bu şirkete arsayı
veriyor, üstüne de tam 8 milyar lira kira ödeyecek. Arsa benden, 2,4 milyar
lira para koyacak, 8 milyar para ödeyeceğim. Yetmedi, anlaşmanın
devamında bir şey daha var; biz bu inşaatı yapacak ve
hastaneyi işletecek özel şirkete bütün laboratuvar hizmetlerinin -ki
bir hastanenin döner sermayesinin en önemli gelir kalemlerinden bir tanesidir,
uzmanları bilir- gelirini veriyoruz.
Bir
baba oğluna bu kıyağı yapar mı arkadaşlar? Böyle
bir mantık var mı? Altın yumurtlayan tavuğu kesmek
meselesi, bundan başka nedir? Arsayı ver, 8 milyar para ver, 2 milyar
lira para harcasın, üstüne bir de laboratuvarın gelirini ona ver,
işletmesini ona ver! Bu, gerçekten çok sakıncalı bir durum. Yani
elinizi vicdanınıza koyun, bu devlet benim şirketim olsa, babamdan
kalan, babadan miras, toruna da miras bırakacağım bir şey
olsa ben bunu böyle har vurup harman savurur muyum, bunu birilerine verir
miyim? İtalyanlara verdiniz bunu; çoğu İtalyan sermayeli bir
konsorsiyuma verildi. Benzer örnekler ortaya çıkıyor, şimdi
bütün şehirlerde yapacaksınız. Gerçekten bu her geçen gün biraz
daha
Bu, Pacman gibi yiye yiye geldi, en son sağlık alanına
geldi, şimdi de oraları kemirmeye başlıyor. Biz buna
seyirci kalmıyoruz, biz buna itiraz ediyoruz. Kayda geçsin efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özel.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 194 sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci maddesi ile 3065
sayılı Katma Değer Vergisi Kanununa eklenen geçici 29 uncu
maddenin birinci fıkrasında geçen 31/12/2023 ibaresinin,
31/12/2035 şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı
(Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Kalaycı. (MHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA
KALAYCI (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi tekrar saygılarımla selamlıyorum.
1inci
maddede 3996 ve 3359 sayılı kanunlar kapsamındaki projeler için
31/12/2023 tarihine kadar katma değer vergisi istisnası getirilmektedir.
Aslında, teklifte ortaya konulan gerekçeler dikkate
alındığında bu maddenin geçici madde yerine sürekli madde
olarak düzenlenmesinin daha uygun olacağı görülmektedir. Önergemizde
KDV istisnasının hiç olmazsa 31/12/2035 tarihine kadar uygulanması
teklif edilmektedir. Zira, 2023 yılından sonra
gerçekleştirilmesi planlanan başta otoyollar olmak üzere büyük
altyapı projelerinde KDV istisnasından
yararlandırılması amaçlanmaktadır.
Sayın
Bakana yönelttiğim 2023 otoyol hedeflerinde Konya ili yer alıyor
mu? sorusuna verdiği yazılı cevapta 2023 otoyol hedeflerinde
Konyadan geçen bir otoyol yer almamakla birlikte 2035 otoyol hedefleri
içerisinde Afyonkarahisar-Konya Ereğli bağlantısını
sağlayan otoyol yer almaktadır. demiştir. Âdeta, Konya ile dalga
geçiliyor. Bu teklife göre de KDV teşvikinden yararlanamayacak. 2023e
göre yapılması hedeflenen 12 otoyolun Konyadan geçmemesi için sanki
özel gayret gösterilmiştir.
Anadolunun
ortasında yer alan Konya yüz ölçümü itibarıyla en büyük il ve birçok
ülkeden daha büyük olup yoğun trafik akışı bulunan
kuzey-güney ve doğu-batı ulaşım koridoru üzerindedir.
Ayrıca, düz arazi olması nedeniyle otoyol yapımında maliyet
avantajı da vardır. Allah aşkına, bu otoyollardan
hiçbirinin Konyadan geçmemesi, akla, mantığa, vicdana, insafa
sığar mı?
Sayın
milletvekilleri, samimiyetle soruyorum: Sizlere 12 otoyol için güzergâhlar
belirleyin. deseler, Konyayı görmezden gelebilir misiniz? Ama Sayın
Bakan görmezden geldi.
Sayın
Bakan Konyanın sivil havaalanı ihtiyacını da görmüyor.
Konyalının çığlığını bir türlü
duymuyor. Mevcut havaalanı Konyaya yakışmıyor,
Konyanın imajına zarar veriyor. Birçok vilayete, hatta denizin
üstüne yeni havaalanı yapılırken, Konyanın
uluslararası sivil bir havaalanına kavuşması neden istenmiyor?
Sayın Bakan, Konyaya bir kininiz, bir garazınız mı var, nedir
alıp veremediğiniz? Konyaya gelin, mevcut havaalanını
yerinde bir görün, Konyalıyı bir dinleyin, ondan sonra karar verin.
Bakanlığa
bağlı bölge müdürlükleri açılıyor, Konya ilk 13e giremiyor.
Sanayici ve ihracatçımızın limana ulaşabilmesinin yolu olan
Konya-Mersin tren yoluna ikinci hat yapımı ve iyileştirme
çalışmaları kaplumbağa hızı ile yürüyor. Konya
lojistik merkez kurulacak diye yıllardır oyalanıyor.
Yıllardır sözler verilmesine rağmen Konyanın çevre yolu
yapımına bir türlü başlanmıyor. Birçok ilde
çağdaş ulaşım ve raylı sistem
yatırımları hızla devam ederken, Konyada tık yok.
Konya yıllardır yatırım programlarında bile yerini
alamıyor.
Ekonomi Bakanı
Konya, AKP gelmeden önce iller arası nüfus sıralamasında
4üncü iken 2007de 6ncılığa, geçen yıl da 7nciliğe
düştü. Bu aslında çok vahim bir gidişattır. Bu
gidişatta başlıca etken ekonomik nedenlerdir. Aslında Konya
değerleriyle, konumuyla, arazisiyle, altyapısıyla,
girişimci insanlarıyla birçok avantajı bulunmakta olup her
açıdan hızla gelişmesi için yüksek potansiyele sahiptir ama
Konyanın hakkı verilmemiş, beklenti ve talepleri
karşılanmamıştır.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kalaycı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.56
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.11
BAŞKAN: Başkan
Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 81inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
194
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon?
Burada.
Hükûmet
nerede?
OKTAY
VURAL (İzmir) Yok efendim.
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) Sayın Başkan, bu teklifi geçelim.
OKTAY
VURAL (İzmir) Beş dakika ara verin o zaman Sayın Başkan.
BAŞKAN
İyi.
Beş
dakika ara veriyorum birleşime.
Kapanma
Saati: 18.12
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.14
BAŞKAN: Başkan
Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 81inci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
194
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon?
Burada.
Hükûmet?
Burada.
2nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- 8/6/1994
tarihli ve 3996 sayılı Bazı Yatırım ve Hizmetlerin
Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması
Hakkında Kanunun 8 inci maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan
genel bütçeli idarelerin ibaresi merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin
şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN
2nci madde üzerinde gruplar adına ilk söz, Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın Erkan Akçaya aittir.
Buyurun
Sayın Akçay. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri; 194 sıra sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesi
üzerine söz aldım. Partim ve şahsım adına muhterem
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizin enerji, baraj, sulama, otoyol, demir yolu, deniz ve
havalimanı gibi kalkınmada stratejik öneme sahip büyük ölçekli
yatırımlara olan ihtiyacı her geçen yıl artmaktadır.
Türkiye'nin, yılda ortalama yüzde 17 civarında düşük bir
tasarruf oranıyla istikrarlı ve yeterli bir büyüme hızına
kavuşması ve ihtiyacı olan büyük yatırımları
kıt kamu kaynaklarıyla gerçekleştirmesi oldukça zordur. Bu
gerçekler, Türkiye'nin yatırım potansiyelini azami düzeyde
artıracak olan kamu-özel ortaklığı yatırım
işbirliğini teşvik eden modellerin getirilmesini zorunlu
kılmaktadır. Bu nedenle, stratejik önemi haiz
yatırımların teşvikine ve yatırım maliyetlerinin
düşürülmesine yönelik düzenlemelere, ilke olarak olumlu
baktığımızı ifade etmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti seksen dokuz yıl önce, 1923te,
yokluk ve kıtlık içinde geçen uzun savaş yıllarından
sonra, harap ve bitap düşmüş bir ülke ve yok denecek kadar
çökertilmiş bir ekonomik miras üzerine kurulmuştur. Türk milleti,
yorgun ve yoksul, insan kaynakları bakımından fevkalade
zayıf, sermayesi ve sanayisi yok, şekerden kumaşa günlük
ihtiyaçlarının tamamını dışarıdan alan bir
ülkeydi. Kapitülasyonlar ve dış borçların
ağırlığı altında dışarıya tam
manasıyla bağımlı bir ülke, ulaşım, enerji,
sulama gibi aklınıza ne gelirse, hiçbir altyapısı olmayan
bir ülke. Lütfen, kimse nankörlük yapmasın; nereden, hangi şartlarda
buraya geldiğimizi bilmek ve hatırlamak zorundayız. Türkiye
Cumhuriyeti 1923ten beri çok büyük yatırımları, yüz
ağartan devasa projeleri gerçekleştirmiştir. 1923lü ve 1930lu
yılların imkânları ve potansiyeli göz önüne
alındığında, yapılanları asla
azımsayamayız ancak Atatürkün ifadesiyle,
yaptıklarımızı da asla kâfi göremeyiz. Daha çok
yapmalıyız ve daha çok çalışmalıyız.
Mustafa
Kemal Atatürk döneminde, Demiryolları ve Limanlar Genel Müdürlüğü
kurularak yabancıların elindeki demir yolları ve limanlar
satın alınmıştır, İstanbul Telefon Şirketi
yabancılardan satın alınmıştır, Tekel Genel
Müdürlüğü kurulmuş, Şeker Fabrikaları, Sümerbank, SEKA
İzmit Fabrikası, Maden Tetkik Arama ve Maden İşletmeleri,
Denizbank gibi daha çok sayıda yüzlerce iktisadi işletme ve burada
saatler boyu sayamayacağımız kadar fabrikalar
yapılmıştır.
Atatürk
döneminde gerçekleştirilen fabrika ve işletmelerin ve daha sonra
kurulan diğer işletmelerin hemen hemen hepsi, 1985 yılından
itibaren başlatılan özelleştirmeler sonucunda yerli ve
yabancı özel sektörün eline geçmiş, içi boşaltılan bir
kısım kuruluşlar da çeşitli kuruluşlara
devredilmiştir.
Atatürk
dönemi ile bugünkü uygulamalar arasındaki temel fark, birinde devlet
yabancıların elindeki varlıkları millîleştirip bunlara
daha fazlasını ve yenilerini ilave ederken, şimdi elde ne varsa
satılmakta ve bırakın yerine yenilerinin konulması, devlet
tarafından âdeta büyük projeler yapılmamaktadır.
Bu
arada, seksen dokuz yılın envanterini ve muhasebesini
yaptığımızda, kazandıklarımıza,
yaptıklarımıza baktığımız gibi bir de
kazanıp da kaybettiklerimize ve yapamadıklarımıza
bakmamız gerekir. Bu muhasebeye en çok dokuz yıllık AKP
İktidarının ihtiyacı vardır. Dokuz yılda
yapılanların mı yoksa satılanların mı daha çok
olduğuna bakarsak, AKP İktidarı yapmaktan çok
satmıştır. Dokuz yıllık AKP döneminde enerjiden
ulaşıma, telekomünikasyondan kimya devlerine kadar pek çok kritik
sektördeki bin doksan üç parça, kısım kısım, 40 milyar
dolarlık kamu varlıkları satılmıştır.
Özelleştirmeden sorumlu eski Maliye Bakanı Sayın
Unakıtanın Satışa çıkıyoruz, parayı veren
düdüğü çalar. Kârlı-kârsız ne varsa satacağız, ne
banka bırakacağız ne fabrika ne işletme, liman da bırakmayacağız,
hepsini satacağız. sözleri Adalet ve Kalkınma Partisinin
ekonomi anlayışını ve yönetim
anlayışını açıkça ortaya koymaktadır. Eski Maliye
Bakanının dediği gibi, AKP ne fabrika ne banka ne işletme
ne liman bıraktı, hepsini sattı. Böylece yabancı
bankaların payı Türkiyede yüzde 50yi aştı.
Sayın
Ulaştırma Bakanı özelleştirmeleri eleştirenlere
Bunları alanlar sırtında mı götürüyor? demiştir.
Doğru, fabrikaları, bankaları alan yabancılar bunları
sırtlarında dışarıya götürmüyorlar ama her yıl
kâr transferleriyle elde ettikleri kârlar sırtlarında yurt
dışına götürülüyor.
Dokuz
yılda özelleştirmelerden 40 milyar dolarlık gelir elde edildi.
Peki, bu paralar nereye gitti? AKP özelleştirmelerden
sağladığı bu gelirlerle buna eşit, bunlardan daha büyük
yatırımlar mı yaptı, istihdam mı sağladı,
işsize iş, yoksula aş mı sağladı? Hiç birini
yapmadı. Özelleştirme gelirlerini faiz ödemelerine harcadı,
bütçe açıklarına aktardı, borç ödemelerinde kullandı. Peki,
borç ödemelerinde kullandı, ne oldu? 2002 yılında toplam borç
stoku 221 milyar dolar iken 2011 yılının ikinci yarısı
itibarıyla Türkiye'nin iç-dış, tüm özel-kamu toplam borç stoku
538 milyar dolara ulaşmıştır.
Değerli
milletvekilleri, süremiz yetmediği için AKPnin özelleştirmelerinden
sadece iki örnek vermek istiyorum: Tekelin alkol birimi 2004 yılında
kasasındaki 348 trilyon lira ve 70 milyon Türk lirası
değerindeki içkiyle beraber 292 milyon dolara bir konsorsiyuma
satılmıştır. Sadece iki yıl sonra, 2006
yılında, sözü edilen konsorsiyum Tekelin içki bölümünün yüzde 92
hissesini Amerikan Texas Pacific Groupa 3 katı fiyatla 810 milyon dolara
satmıştır. Yaklaşık bir yıl önce de İngiliz
alkol devi Diageo, Türk alkollü içki üreticisi Mey İçkiyi 2 milyar 100
milyon dolara satın almıştır. Diageo, Türkiyeyle gümrük
vergisi üzerinde anlaşmazlık yaşıyordu ve altı ay
süreyle Türkiyeye sevkiyat da gerçekleştirememişti. İngiliz
firmasının devlete yaklaşık 300 milyon dolar gümrük vergisi
borcu bulunmaktaydı; bu da, 6111 sayılı Torba Kanunla bu borcu
da affedilmiştir.
Yine,
meşhur, Sami Ofer isimli iş adamına TÜPRAŞın yüzde
14,6sı, kapalı kapılar ardında, ihalesiz bir şekilde
satılarak devlet 800 milyon dolar zarara
uğratılmıştır ve bu, mahkeme kararıyla da sabit
durumdadır.
Yine,
gerçek değeri 51 milyon dolar olan Balıkesir SEKA Kâğıt
Fabrikası 1 milyon 100 bin dolara satıldı ve bu
satışla ilgili âdeta yılan hikâyesi ve mahkeme safahatı
devam etti.
Vatandaşın
vergileriyle kurulan ve tüyü bitmemiş yetimin hakkı olan bu kurumları
yok pahasına birilerine satmak, âdeta peşkeş çekmek elbette
hesabı gerektirir bir durumdur.
Değerli
milletvekilleri, hükûmetler, önceden belirlediği bazı
yatırım projelerini özendirmek amacıyla vergi kanunlarında
teşvik mahiyetinde değişikliklere gidebilir. Vergi
mevzuatında yapılan bu tür değişiklikler hükûmetin
yatırım ve enerji politikalarının hedeflerini de ortaya
koyar. Teşvik politikalarının amacına ulaşabilmesi
için bazı ilkelere uygun olması gerektiğini düşünüyoruz ve
başlıklar hâlinde sayacak olursak şu şekilde
özetleyebiliriz: Öncelikle vergi teşviklerinin gücü
abartılmamalıdır. Ekonomik kalkınma için başka
düzenlemelere de ihtiyaç duyulduğu unutulmamalıdır. Yaygın
vergi teşvik uygulamalarına gidilmemelidir. Rekabet gücünü ve
entegrasyonu artıracak, yatırım-üretim-ihracat zincirini kuracak
teşviklere öncelik veren politikalar izlenmelidir.
Diğer
ilkeleri de ileride konuşma fırsatımız olduğunda ifade
etmek üzere muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Tekirdağ Milletvekili Sayın Faik
Öztrak.
Buyurunuz.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken geçtiğimiz hafta
Afganistanda, dün Cizrede, bugün de Cudi Dağında şehit olan
asker ve polislerimize Allahtan rahmet, kederli ailelerine sabır ve
başsağlığı diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, görüşülmekte olan 194 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 2nci maddesi üzerinde CHP Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, öncelikle dikkatlerinizi çekmek istediğim önemli bir
husus var. Bu düzenleme, AKP İktidarının son dönemde sıkça
başvurduğu bir yöntemle Meclis huzuruna getirilmiştir. Düzenleme
ya bürokrasinin süzgecinden kaçırılmak için ya da bazı
bakanların karşı iradesi etrafından dolanmak için Hükûmet
tasarısı olarak değil bazı milletvekillerinin teklifi
olarak Meclis gündemine taşınmaktadır. Her iki durum da son
derece sakıncalıdır. Özellikle ekonominin koordinasyonundan
sorumlu Başbakan Yardımcısının iradesi etrafından
dolanmak için düzenleme bu şekilde getirildiyse ortada ciddi bir sorun
vardır ve tek parti hükûmeti kurduğunu sandığımız
AKP, çatırdayan bir koalisyona dönüşmektedir. Bu durum, aynı
zamanda Hükûmetin karar alma süreçlerinde ciddi
sıkıntıların yaşandığına ve ciddi
yönetim zafiyetlerinin başladığına işaret etmektedir.
Bu husus yabancı yatırımcıların, yerli
yatırımcıların da gözlerinden kaçmayacaktır. Hem
dünyadaki ekonomik koşullar hem de İktidarın eylemleri sonucunda
Türkiye'nin içinden geçmekte olduğu dönem, karar alma zafiyetlerini
kaldırabilecek bir dönem değildir.
Değerli
milletvekilleri, teklifin 2nci maddesiyle yap-işlet-devret modeli
kapsamında gerçekleştirilen projelerle ilgili olarak genel bütçeli
idareler için tanınmış belirli istisnaların kapsamı
tüm özel bütçeli kuruluşları da kapsayacak şekilde
genişletilmektedir. Bu düzenlemenin ekonomiye, hazinenin finansman
dengesine yapacağı etkiler ve diğer politikalarla
tutarlılığı acaba incelenmiş midir? Bir yandan cari
açığı azaltmaya çalışıyorsunuz, diğer yandan
bu teklifteki düzenlemelerle özel sektörün yap-işlet-devret
kapsamında dış borçla yapacağı altyapı
yatırımları üzerindeki sınırlamaları
kaldırıyorsunuz, özel sektörün bu yatırımlarda
kullanacağı dış kredilere de örtülü hazine garantisi
veriyorsunuz. Biraz önce Sayın Bakan Garanti vermiyoruz. dedi.
Değerli
arkadaşlar, eğer siz şunu söylerseniz: Özel sektör bu projeyi
beceremediğinde, başaramadığında onun
kullandığı kredileri ben hazine olarak devralacağım,
devralabilirim. dediğiniz andan itibaren örtülü garanti veriyorsunuz ve
önümüzdeki dönemde öyle günlere gidiyorsunuz ki bu da yetmeyecektir -Sayın
Bakan, buradan ifade ediyorum- o şirketler, size kredi verecek olan
bankalar bu maddeyi işleteceğinize dair Başbakan imzalı
garanti mektubu da isteyecektir. Türkiye buralardan geçmiştir, maalesef
hızla yeniden o günlere doğru dönmekteyiz.
Şimdi, bu
yatırımları yurt içi tasarrufları artırarak
yapsanız amenna ama cari açığı düşürmekten bahsederken
ülkede yatırım-tasarruf açığını ve dış
borçları daha da artıracak bir düzenlemeyi Meclisin huzuruna getiriyorsunuz.
Bu anlayışla siz bu ülkede cari açığı
düşüremezsiniz, yurt içi tasarrufları da
artıramazsınız.
Değerli
milletvekilleri, teklifi bir defa daha okuyalım, sonra gözlerimizi
kapayalım, elimizi vicdanımıza koyalım ve kendimize
soralım: Daha önce sözleşmesi imzalanmış ancak finansman
çalışmaları tamamlanmamış yap-işlet-devret
projeleri için bu kanunun uygulanması ne demektir? Şimdi, resme bir
kez daha bakalım. İhaleye çıkacaksınız,
şartları belirleyeceksiniz, yükleniciler şartnameye bakıp
teklif verecek, birisi kazanacak, sonra zaman geçince bakacaksınız,
finansman bulunamıyor, örtülü hazine garantisi vermek üzere kanun teklifi
getireceksiniz. Peki, bu ihalenin şartları değiştiğine
göre ihaleyi tekrarlamak gerekmez mi? Aksi hâlde ihaleye fesat
karıştırmış olmuyor musunuz? Bunun sonucunun
yargıda bitebileceğinin farkında değil misiniz? Yüce
Meclisin iradesidir. deyip bu işten sıyrılabileceğinizi
düşünmüyorsunuz herhâlde. Hadi yargıyı vesayetiniz altına
aldınız, adaletten artık korkmuyorsunuz, peki, kul
hakkından da mı korkmuyorsunuz?
Değerli
milletvekilleri, huzurunuza gelen bu kanun teklifi, belki başta
Ulaştırma Bakanlığı olmak üzere bazı
yatırımcı bakanlıkları rahatlatacaktır ama
Türkiye Cumhuriyeti hazinesi üzerindeki yükleri arttırmak suretiyle genel
ekonomiye ilişkin sorunlarımızı çok daha
ağırlaştıracaktır. Benim en çok merak ettiğim
konu şudur: Hazineden ve ekonominin koordinasyonundan sorumlu
Başbakan Yardımcısı bu yasa teklifi hakkında ne
düşünmektedir? İlkin, kendisine bağlı kurumların
başkanlık atamalarına ilişkin düzenlemelerde Bakanı
devre dışında bıraktınız, şimdi de Hazineyi
doğrudan ilgilendiren bir konuda ve açıkçası Hazinenin idari
işlemi sayılabilecek bir konuda bu düzenlemeyi onun imzası
olmadan Meclise getiriyorsunuz. Hazinenin koşullu yükümlülüklerini
arttırabilecek, finansman dengesini olumsuz etkileyebilecek bu düzenleme
hakkında Hazine Müsteşarlığı ne düşünmektedir?
Davul Hazinenin omzunda, tokmak ise yatırımcı
bakanlıkların elindedir. Özel yatırımcılar da
Hazinenin taşıyla Hazinenin kuşunu vuracaklardır. Verilen
görüntü budur.
Değerli
milletvekilleri, bu görüntü dünya ekonomisi hâlen kırılgan bir
dengedeyken hiç mi hiç sağlıklı değildir. Bakın, bir
süredir Hükûmet belirli bir algı yaratmaya çalışıyor. Buna
göre, dünyada gelişmiş ülke merkez bankalarının
bastığı trilyonlarca dolar bizim gibi ekonomilere
akacakmış, biz de el parasıyla düğün dernek
yapacakmışız.
Değerli
milletvekilleri, on iki aylık cari açığımız, gerileyen
büyümeye rağmen 77 milyar dolara geldi. Türkiye, dünyada Amerika
Birleşik Devletlerinden sonra en çok cari açık veren 2nci ekonomi
yani mevcut durumu sürdürmek için dolar matbaasının
başındaki Amerika Birleşik Devletlerinden sonra en fazla
dış borca Türkiye'nin ihtiyacı var. Bu size normal geliyor mu?
Cari açık istenen hızla düşmüyor. Cari açığın
finansmanında sıkıntılar var. Ocak ayında -sıcak
para ve doğrudan yatırım dâhil- toplam finansman, on iki
aylık cari açığın yüzde 85ini karşılayabildi;
geçen yıl bu yüzde 95ti. Artık, sermaye piyasalarından cari
açığı karşılamakta zorluk çekiyoruz.
Aslında, değerli
milletvekilleri, bu teklif de bu sorunu aşmak üzere Meclisin huzuruna
getirilmiş vaziyette. Hazine garantisi vereceksiniz ve öyle
zannedeceksiniz ki bütün bankalar sıraya girecekler, özel sektörün
yap-işlet-devret projelerinin finansmanı için talep ettiği kredileri
özel sektöre sağlayacaklar. Böyle bir şey yok.
Bakın, tüm bunlar
ortadayken Sayın Başbakan çıkıyor, Rezervimiz şu
kadar. diyor. Sayın milletvekilleri, hazıra dağ dayanmaz. Geçen
yılın temmuz ayından bu yana 14,2 milyar dolar rezerv erittiniz;
14,2 milyar dolar rezerv satıldı. Temmuzda 1 lira 65 kuruş olan
dolar, bu kadar satışa rağmen, bugün hâlâ 1 lira 80 kuruşun
üstünde. Kaldı ki rezervlerimizin düzeyi, ülkenin cari
açığına ve kısa vadeli borçlarına oranlandığında
pek çok benzer ekonomi arasında son sıralardayız. Daha iki gün önce
Merkez Bankası açıkladı, 2013 yılının Ocak
ayına kadar ödenecek kısa vadeli borç 135 milyar dolar. Ben
enerjideki artışları falan bir kenara bırakıyorum
çünkü onunla cari açık 80 milyar dolara çıkacak. 65 milyar
dolarlık cari açığı da bunun üstüne koyuyorum, 200 milyar
dolar parayı bulmak zorundayız.
Şimdi, diğer
taraftan, kısa vadeli borçlar hızla büyürken uzun vadeli
borçlarımız düşüyor. Bankacılık sistemindeki TL
mevduatlar da azalıyor. Parası olanlar son dönemde üzerine Tayyip
Erdoğan mührü vurulmuş Türk lirasından hızla
kaçıyorlar. Paranın değeri de hızla düşüyor.
İnsanlar dolar alıp dışarıya gidiyorlarsa bu
garantiyle dahi parayı getiremezsiniz. Gelin, borçlara örtülü garanti
vereceğinize bu tür yapısal sorunlarla ilgilenin.
Tüm
veriler Türkiyede işlerin çok hassas bir dengede gittiğini
açıkça gösteriyor değerli milletvekilleri. Bütçe dengemiz hızla
bozuluyor, harcamalar artıyor, vergiler artmıyor. Bu tür borçlanma
düzenlemeleriyle de bu sorunu çözmemiz mümkün değil.
Değerli
milletvekilleri, bu nedenle şunu söylüyorum: Yol yakınken gelin bu
yanlıştan dönün, Ekonomiden Sorumlu Başbakan
Yardımcısını dahi baypas eden bu teklifi geri çekin. Demedi
demeyin, ekonomiyi
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FAİK
ÖZTRAK (Devamla) -
çökme noktasına getirecek, güveni azaltacak popülist
yaklaşımlardan vazgeçin.
Sözlerimi
tamamlarken vatandaşlarımızın Nevruz Bayramını
kutluyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öztrak.
Madde
üzerinde şahısları adına ilk söz, Denizli Milletvekili
Sayın Mehmet Yüksele aittir.
Sayın
Yüksel buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
MEHMET
YÜKSEL (Denizli) Sayın Başkanım, çok değerli milletvekili
arkadaşlarım; 194 Sıra Sayılı Katma Değer Vergisi
Kanunu ile Bazı Yatırım ve Hizmetlerin
Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması
Hakkında Kanun ve Kamu İhale Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 2nci maddesi üzerinde
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Yap-işlet-devret
modeli, kamu-özel iş birliği projesinin en yaygın
kullanılan modellerinden birisidir. Bir başka model ise,
yap-kirala-devret modeli ki, bu, Sağlık
Bakanlığının yaptığı uygulamalarda
kullanılmaktadır.
Ülkemizde
1994 yılında yasal mevzuatına kavuşan bu model, Avrupada
da 80li yılların başından itibaren öz kaynak
yatırımlarının alternatifi olarak kullanılmaya
başlanmış, son on yılda da, Avrupa ülkelerinin yanı
sıra, Latin Amerika ve Uzak Doğu ülkelerinde de oldukça yaygın
kullanılmaya başlanmıştır. Birçok ülke, gerek kamu
gerekse finans sektöründe bu modelin uygulanmasına yönelik
teşkilatlanmaya gitmiş, kamu-özel iş birliği projeleriyle
ilgili müstakil birimler kurmuş, modelin tıkanıklılığını
gidermeye yönelik yasal düzenlemeler yapmış, bizim de burada bugün
yaptığımız ve yapmak istediğimiz de bu yasal
düzenlemeleri ve tıkanıklıkları gidermektir.
Kamu-özel iş
birliği projelerinin artan önemine paralel olarak projelere temin edilecek
finansman ihtiyacı ciddi ölçülerde artmış, projeleri üstlenecek
özel sektör firmalarını da, kamuyu da yeni modeller arama yoluna
zorlamıştır.
Avrupa ülkelerinde
yaşanan finansal kriz kredi piyasalarında da ciddi bir darboğaza
neden olmuştur. Tüm ülkelerin bu modelin önünü açmak adına kamu ve
özel sektör arasında risk paylaşımını yeniden gözden
geçirdikleri ve yüksek, tutarlı finansman temininin
gerçekleştirilmesi ve yatırımların hayata geçmesi
amacıyla kreditörlere önemli
güvenceler verdiklerini görmekteyiz. Kamu-özel iş birliği
projelerinin darboğazlarını gidermeye ve modelin etkin
işleyişini sağlamaya yönelik tüm çabaların altında
yatan temel husus, gerçekleştirilen yatırımların
tamamının kamu malı olduğudur. Kim yaparsa yapsın mal
sonuçta kamunundur.
Değerli milletvekilleri,
şu ana kadar yapmış olduğum açıklamalardan da
anlaşılacağı gibi yap-işlet-devret modelinin
uygulamasının temel amacı özel sektör dinamiklerini devreye
sokarak yatırımların verimli ve hızlı şekilde
gerçekleştirilmesini sağlamaktır. Türkiye'nin büyüme hedeflerini
gerçekleştirebilmesi için projelerin kısa sürede tamamlanması
önem arz etmektedir. Hükûmetimiz tarafından hazırlanmakta olan
teşvik paketinin daha genel uygulamaları içeren farklı bir
kapsama sahip olduğu da buradan gözlenmektedir.
Bunun
dışında ayrıca, tekrar başa dönecek olursak:
Aslında bu uygulamalar sonucunda herhangi bir vergi kaybı yoktur
ancak erteleme vardır. diyebiliriz. Hepimizin gözden
kaçırdığı veya görmek istemediği yanı ise
uygulama sonucu ortaya çıkacak değerlerdir.
Değerli milletvekilleri,
yatırımların tamamlanmasından sonra
sağlayacağı gelir, sağlayacağı istihdam,
sağlayacağı katma değer mutlaka hesaba
katılmalıdır. Ülke insanımıza hizmet olarak dönecek
olması da diğer bir pozitif yönüdür.
Sulamada
yapılacak yatırımları düşündüğümüzde, yeni sulama
sistemleri sayesinde:
Bir:
Üretimde verimliliği mutlaka artıracaktır.
İki:
Çok daha önemlisi de kıt kaynak olan, dünyamızda çok önemli bir unsur
olan suyun tasarrufunu getirecektir.
Yapılacak
yüksek kapasiteli yollar sayesinde de daha kolay ulaşım, daha
kısa sürede ulaşım, daha ucuz ulaşım, daha güvenli
ulaşım, daha az yakıt tüketimi, velhasıl saymakla bitmeyen
avantajların hepsi ardı ardınadır.
Dolayısıyla,
bu yasanın ülkemize ve yatırımcılarımıza
getireceği çok önemli faydaları vardır diye düşünüyor,
hepinizi, yüce heyetinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yüksel.
Şahıslar
adına son söz Manisa Milletvekili Sayın Recai Berbere aittir.
Buyurun
Sayın Berber. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
RECAİ
BERBER (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 194
sıra sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu ile Bazı
Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde
Yaptırılması Hakkında Kanun ve Kamu İhale Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 2nci maddesi
üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, gerçekten bu kanun çok teknik bir kanun ve Komisyonumuzda,
özellikle Plan ve Bütçe Komisyonunda, hatta alt komisyonda çok detaylı bir
şekilde tartışıldı. Burada da
konuşmalarını dinlediğim bütün muhalefet milletvekili
arkadaşlarımız konuşmalarına başlarken hep
Prensip olarak biz bu düzenlemeyi yerinde buluyoruz. diye başladılar.
Peki,
ben şunu merak ediyorum: Prensip olarak yerinde bulunan bu düzenlemenin
detayında takılınan yer nedir? Katma değer vergisi
istisnasının getirilmesi vergi kaybı. Bunu Komisyonumuzda da çok
tartıştık. Burada mutlak bir istisna ya da muafiyet söz konusu
değil.
Bakın,
bugün Batı Avrupa ülkelerinin neredeyse tamamında dönem
sonlarında bırakın yatırımcıyı normal
işletmelere bile yüklendikleri ama indiremedikleri KDVler
denkleştirme sonucunda iade edilir.
Bugün
burada kimse yok KDVyle ilgili veya Maliye Bakanlığından.
deniliyor. Sayın Bakanımızın yanındaki bürokrat
arkadaşların bir kısmı Maliye Bakanlığından.
Komisyonda da açıklamalar yaptılar. Burada özellikle kaybedilecek
katma değer vergisi bütçede öngörüldü mü? Değerli arkadaşlar,
katma değer vergisi bir hizmet veya malın nihai
kullanıcısından alınır. Aradakiler tahsil ettikleri
katma değer vergisinden ödediklerini mahsup ederler, çıkarsa,
kalırsa bunu öderler devlete, o da nihai olarak kim bu hizmetten
yararlandıysa ondan alınan katma değer vergisidir.
Dolayısıyla burada henüz
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) Kaldırın o zaman hepsini.
RECAİ
BERBER (Devamla) Zaten, özel
Bakın ben burada şunu da belirtmek
istiyorum: Yap-işlet-devret bir kamu projesidir, kamu
yatırımlarıdır. Hâlbuki biz teşvik
kanunlarımızla yirmi yıldır, 1980den bu yana çıkan
bütün teşvik kanunlarında özel sektörün bizatihi kendisine, hiç
kamuyla ilgisi olmayan, herhangi bir mal üretecek, herhangi bir hizmet üretecek,
teşvikli bölgelerde ya da teşvik standardına sahip yatırımlarda
kendilerine ilk verilen teşvik katma değer vergisi
istisnasıdır, ithal mallarda ya da yerli üretimde. Şimdi, bu
katma değer vergisi istisnasını yüzde 100 özel sektöre ait ve
onun tarafından işletilecek olan, yapılacak olan
yatırımlarda bile verirken, kamunun burada ödeyicisi olduğu
tabiri caizse- evet bu katma değer vergisini sanki kamu almaktan
vazgeçiyormuş gibi.
Değerli
arkadaşlar, bu borç alınan bir katma değer vergisi yani siz bu
yatırımı yapacak olan işletme sahibine,
yatırımcıya, yükleniciye diyorsunuz ki: Bu
yatırımın ana parası için nasıl olsa borç buluyorsun,
finansman sağlıyorsun bunun katma değer vergisi için de
finansman bul ve bana peşin peşin öde. Sonra bu katma değer
vergisini de oradan mahsup edersin.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Tüm KDVleri kaldıralım, KDV
olmasın Recai Bey.
RECAİ
BERBER (Devamla) Değerli arkadaşlar, biraz önce burada bu işin
erbabı olan arkadaşlar da konuştular. Hele hele kamu
yatırımlarının bizim dönemimizde
azaldığını söylemek
Herhâlde yani gerçekten birtakım
şeyleri gözünü kapatsa bile insan bunu söyleyemez.
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) - 2012 yılı hedefi negatif.
RECAİ
BERBER (Devamla) Kamu yatırımlarının sadece artık
bizim dönemimizde kamu tarafından yapılmadığını,
özel sektör tarafından da yapıldığını herhâlde
arkadaşlar unutuyor. Bugün havaalanlarını hem
yaptırıyoruz hem de üzerinden işletme süresini
devrettiğimiz için milyarlarca lira kamuya kaynak alıyoruz ve bu yine o
yatırımcı işletmeler tarafından, idarelerimiz
tarafından kullanılıyor.
Değerli
arkadaşlar, burada bir kapsam genişletilmesinden söz ediliyor. Bir
kapsam genişletilmesi de söz konusu değil. Bundan iki yıl önce
Karayolları Kanununu çıkardığımızda
Karayolları merkezî bütçeye dâhildi, kapsamındaydı, şimdi
özel bütçeli kuruluş. Şimdi, değerli arkadaşlar, bu özel
bütçeli kuruluşlar bu yatırımlarını yaparken, bu katma
değer vergisi istisnası kapsamında devam ettirmek için -zaten
kapsamındaydı- şimdi devam ettirmek için 2nci maddeyle bu yönde
bir düzenleme yapılmış oldu.
Ben, şahsen,
açıkçası, prensip olarak bu düzenlemelere taraftar olduğunu
belirten, katıldığını belirten ve Komisyonumuza da çok
katkı sağlayan, teknik anlamda katkı sağlayan muhalefet
milletvekili arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum çünkü
gerçekten bunlar -2023- Türkiyenin ve Türk insanının artık
ortak bir Kızılelması olan, dünyanın ilk on ekonomisi
içine girmemiz için olmazsa olmaz projeler. Onun için, bu projelerin
gerçekleşmesi adına bütün milletvekillerimizin buna destek
vereceğine yürekten inanıyorum, emeği geçen herkese de tekrar
teşekkür ediyorum.
Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Berber.
Soru-cevap işlemine
geçiyorum.
Sayın Demir
NURETTİN DEMİR
(Muğla) Teşekkür ederim Başkan.
Sayın Bakan, Denizli-Acıpayam-Narlı-Gürlek-Dalaman
arasında şu anda altı saati bulan bir kara yolculuğu var ve
zaman zaman yağışlardan oldukça da bozulan bir yol var. Bu yolun
Karayolları tarafından yapılması konusunda bir
planlamanız var mı? Çünkü Denizliyi Dalamana ulaştıracak,
turizmle ulaştıracak, Anadolu steplerini Dalamana
ulaştıracak, hem hava alanı hem de turizm açısından
önemli.
İkincisi,
Fethiye-Dalaman arasında biliyorsunuz bir Göcek Tüneli var. Bu tünel 2007
yılında açıldı. Ancak o yörenin insanları günde 3-4
kere geçtiği için, 3-4 lira gibi her geçişte bir ücret ödüyorlar ve
oldukça da büyük bir tepki doğuyor. Bu konuda bir çözüm düşünüyor
musunuz? Çünkü yirmi altı yıllığına
yap-işlet-devret
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Akar
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Sayın Bakan, Hükûmetiniz 2023 yılına kadar 10
bin kilometre yüksek hızlı tren ve 4 bin kilometre de konvansiyonel
hat yapmayı planlıyor ve böyle de kamuoyuna deklare ediyorsunuz
sürekli. Bunun da -yıllık maliyetinin- 30 milyar yatırım
gerektirdiğini düşünürsek ve 2012 bütçesinden Devlet Demir
Yollarına -TCDDye- 4 milyon TL ayrıldığını da
hesap ettiğimizde ve bu yatırımların da gerçekleşme
oranının ortalamasının yüzde 52 olduğunu
düşündüğümüzde, bu hedefinizi 2023te değil de 2053te
gerçekleştirecekmişiz gibi görünüyor. Niye böyle kamuoyunu
yanıltıcı rakamlar söylüyorsunuz? Bu hedefi gerçekleştirmek
için bu finansmanı nereden sağlamayı düşünüyorsunuz?
BAŞKAN
Sayın Genç
KAMER
GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Efendim,
Sayın Bakandan şunu öğrenmek istiyorum: Bu Tunceli Pertek
Köprüsü herkesin ağzında, orada çok önemli bir yol, kuzeyi güneye
bağlayan bir köprü. Bu köprü yapılacak mıdır?
Yapılmasıyla ilgili olarak herhangi bir proje
çalışması var mıdır, ne safhadadır?
Bir
de Tunceli Ovacık ilçesiyle İliç arasında 60 kilometrelik yol
var. Bu yol yapıldığı takdirde Tunceli ile Ankara
arası
Bir
de Tunceli Pülümür yol ayrımından Nazımiye ve Karakoçana giden
bir yol var. Bu Nazımiye yolu da çok dar bir yol. Bu yolu ne zaman
yapacaksınız?
Teşekkür
ederim efendim.
BAŞKAN
Sayın Halaman
ALİ
HALAMAN (Adana) Başkanım, teşekkür ediyorum.
Benim
birinci sorum şöyle: Bu Şırnak Cudi Dağında
çatışmada 4 tane polis Allahın rahmetine kavuşuyor.
Bunlardan 1 tanesi Adanalı, yarın Cenabıhak nasip ederse
cenazesine katılacağız. 1 tanesi de Kozanlı, yaralanan,
telefonla Anne vuruldum. diyor. Ah oğlum, vuruldun mu? diyerek
ağlıyor, dolayısıyla şok krizine giriyor. Ben acil
şifalar dilerken
Şimdi bu kanun görüşülürken Hükûmetin sözcüsü
sağlıkta her şeyin iyi olduğunu söylüyor, yeni
sağlık komplekslerinin kurulacağını söylüyor. Bu kanun
da KDV kanunu, dolayısıyla sağlık sektörüyle ilgili bütün
iyi şeylere rağmen, özelleşme yapılması istenmesine
rağmen bir türlü de sağlıklı özelleşme
yapılamıyor. Dolayısıyla Adanada bir hastane
yaptık. dediler; on beş yirmi gün sonra Olmadı, tekrar ihale
açacağız. dediler, araştırma hastanesi. Ben, bu kanun
çıkarsa
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakandan öğrenmek istiyorum. Tokat-Turhal arasında iki organize
sanayi bölgesi, Gaziosmanpaşa Üniversitesi kampüsleri, bir ilçe, yirmi
beş tane de köy vardır. Yoğun yerleşimden dolayı
2001-2002 yıllarında toplu taşıma yapılabilmesi için
demir yolları kurulması düşünülmüştü. Bu yönlü olarak da
fizibilite çalışmaları yapılmıştı. Bu
çalışma şu anda ne durumdadır, gerçekleşme
şansı var mıdır? Tokat halkı bunu öğrenmek
istiyor.
İkincisi:
Bakü-Tiflis-Kars demir yolu çalışmasında son durum nedir? Ne
zaman bitirilecektir? Planlamaya göre çalışmalar devam etmekte midir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bakan.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Demirin sorusu Denizli-Acıpayam-Dalaman yolu, Fethiye-Dalaman arasında
Göcek Tüneliyle ilgili. Bu projelerin detaylarıyla ilgili
yazılı olarak cevap vereceğim. Göcek Tüneli biliyorsunuz
yap-işlet-devret modeliyle yapılmış bir projedir. Bu konuda
yap-işlet-devret sözleşmesinde belirtilen şartlar dâhilinde
işletme devam etmektedir. Ancak buradaki ücretlerin pahalı
olduğu yönünde bizlere de şikâyetler gelmektedir. Burada
yapacağımız şey alternatif gidişin
genişletilmesidir, bölünmüş yol hâline getirilmesidir, o konuda da
çalışmalarımız devam ediyor.
Sayın
Akar, 2023 demir yolu hedefleriyle ilgili hesaplarımız çok
detaylı bir şekilde yapılmıştır, 4 bin kilometre
konvansiyonel, 10 bin kilometreye ulaşacak yüksek hızlı tren
projeleri mevcuttur, gerek zaman planlaması gerekse mali planlaması
yapılmıştır, bu konuda herhangi bir sıkıntı
söz konusu değildir.
Sayın
Genç, Pertek Köprüsü
Malum, orada baraj altında yol
kaldığı için oldukça büyük bir projedir ve yakın vadede
programımızda yer almamaktadır. Ancak Nazımiye-Karakoçan
yolunda geçmiş yıllarda bir iyileştirme yapılmış
olup, bu yıl da iyileştirme çalışmalarına devam
edilecektir.
Sayın
Halaman, özetle bu KDV uygulamasının sağlık sisteminin
iyileşmesine katkısı olacak mı? Tabii ki bu şehir
hastaneleri sağlık komplekslerinin yapımını
hızlandıracak, bu anlamda fiziki mekân ihtiyacının daha da
iyiye götürülmesi bağlamında faydası olacaktır.
Sayın
Doğru, Tokat-Turhal yolu programdadır, bu sene burada
çalışmaları başlatıyoruz.
Bakü-Tiflis-Kars
Projesinin de 2013 yılı itibarıyla bitirilmesi hedefleniyor.
Şu anda Gürcistan tarafında tünel yapım
çalışmaları devam ediyor, 4 kilometrelik tünel inşaatı
devam ediyor. Bir kısmı Türkiye sınırları içerisinde,
bizim taraf bitti, şimdi Gürcistan tarafını yapıyoruz.
Bu
çalışmalara Kars istasyon çalışmaları da dâhil
edilmiştir, proje ikmal inşaatı da 26 Martta
gerçekleşecektir. Dediğim gibi, 2013 yılı itibarıyla,
burada, eğer Gürcistan tarafı da aynı şekilde ve
Tiflis-Bakü tarafı da paralel olarak tamamlanırsa işletmeye
açmamız mümkün olacaktır. Doğrusu, tabii bu, üç ülkeyi
ilgilendiren bir proje olduğu için burada koordinasyonda zaman zaman
sıkıntılar yaşanmakla beraber proje şu anda iyi
gidiyor ama beklediğimiz süreden biraz uzadı; o da arazi
şartlarında beklenmedik durumların ortaya çıkmasından
dolayı.
Sayın
Başkan, bu vesileyle, ben sayın konuşmacıların
özellikle üzerinde durduğu bir hususu da genel olarak değerlendirmek
istiyorum, o da şudur: Bu yatırımlar bütçe imkânlarıyla
yapılamıyor, yapılsa da çok zaman alıyor, ihtiyaçlar
değiştiği hâlde projeler bir türlü gerçekleştirilemiyor. O
yüzden, bu yap-işlet-devret projeleri genel bütçenin yetersiz olduğu
yerde geliştirilen bir modeldir, dünyada uygulanıyor, Türkiyede de
başarıyla uygulandı. Bizim 123 milyarlık dokuz
yıllık yatırım içerisindeki payı yüzde 16ya ulaşmıştır
ve çok önemli bir
Havaalanları, deniz limanları ve şimdi
otoyollarda olmak üzere başarılı uygulamalar da mevcuttur.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Madde
üzerinde iki önerge vardır.
Önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 194 sıra sayılı kanun teklifinin 2 nci maddesinde yer alan
merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin ibaresinin 5018
sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli (I) ve (II)
sayılı cetvelde yer alan kamu idarelerinin şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay Ali
Halaman Alim
Işık
Manisa Adana Kütahya
Özcan
Yeniçeri Oktay
Vural Mustafa
Kalaycı
Ankara İzmir Konya
Emin
Haluk Ayhan
Denizli
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 194 sıra
sayılı yasa tasarısının 2. maddesinin metinden
çıkartılmasını arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Kazım
Kurt Ali
Rıza Öztürk
İstanbul Eskişehir Mersin
Ali İhsan Köktürk Bülent
Tezcan Özgür
Özel
Zonguldak Aydın Manisa
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Efendim, önce MHP konuşsun da
geliyor bizim arkadaşımız.
BAŞKAN
Yok, sizinkini okuttum şimdi; ona katılmadılar.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Önce MHP konuşsun.
BAŞKAN
Sizin adınıza mı Sayın Akçay konuşacak?
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Hayır efendim. MHP önergesinde
konuşsun, arkadaşımız geliyor.
BAŞKAN
Olmaz ki, İç Tüzüke tamamen aykırı.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Peki efendim.
BAŞKAN
- O zaman gerekçeyi okutalım ya da birisi çıksın konuşsun.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Özel
BAŞKAN
Sayın Özel, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Biraz
önce heyecandan gençliğime yapmış olduğunuz iltifata
teşekkür edememiştim. Herhâlde siz kendinizden biliyorsunuz işi.
Genç olmanın ne demek olduğunu en iyi siz bilirsiniz efendim.
Şimdi,
grubumuzun vermiş olduğu, arkadaşlarımızla birlikte
verdiğimiz önerge hakkında söz almış bulunuyorum.
Biraz
önce, bu yap-işlet-devret modeliyle yapılacak olan
çalışmaların sağlık alanına olan etkilerinden biraz
bahsetme fırsatı bulmuştum.
Sağlık,
taşeronlaşmanın Türkiyede en yoğun olduğu
alandır. Sağlık alanında tam 135 bin adet taşeron
işçi çalışmaktadır. Bu taşeron işçilerin
sağlık alanında çalışıyor olmasını uzun
süredir hem sağlık meslek örgütleri hem de muhalefet partileri
eleştirmektedir. Ancak hem Sağlık Komisyonunun Değerli
Başkanı Sayın Cevdet Erdöl hem de Sayın Bakanımız
bu sağlık hizmetlerindeki taşeronlaşmanın sadece yardımcı
hizmetlerde olduğunu, ana hizmetlerde bir taşeronlaşma
faaliyetinde bulunulmadığını ifade etmektedir. Ancak
sağlık öyle bir alandır ki, doktoru, hemşiresi, hasta
bakıcısı ve hastanedeki bütün yardımcı personeliyle
tam bir ekip işidir. Bunun en iyi örneği Manisa Akıl
Hastanesinde geçtiğimiz yıllarda ortaya çıkmış olan ve
devletimize emanet edilmiş olan akli melekeleri yerinde olmayan insanlara
hastanede temizlik adına gelmiş olan personel tarafından
yapılan kötü muamelelerdir. Siz eğer taşeron sistemini
savunursanız, Daha ucuz olduğu için özlük hakları devlette
birikmiyor, kıdem tazminatından kurtuluyoruz, emekliliğiyle
ilgili kaygılar bizim üzerimizden gidiyor. diye düşünerek
taşeronlaşmayı savunduğunuz noktada sağlık
alanında bu bir faciayla sonuçlanmaktadır. Cumhuriyet Halk Partisi
taşeronlaşmanın her türlüsüne karşıdır ama en çok
da sağlık alanındaki kısmına karşıdır.
Yap-işlet-devret modelinde ise bugünlerde ortaya çıkarılmaya
çalışılan durum, biraz önce ifade etmeye
çalıştığım gibi, arsası devletten, yıllarca
kira şeklinde ödenen ve yapılan yatırımın 4-5
katı para devlete mal olacak, laboratuvarın işletmesi
şirkete devredilmiş, âdeta bir işletmeci
mantığıyla da baksanız, bir altın yumurtlayan
tavuğun kesilmesi, daha doğrusu birisine bedelsiz, bedelinin çok altında
verilmesi âdeta bir kıyak yapılması noktasıdır.
Kaldı ki burayı bir sağlık hizmeti sunulan yer olarak
düşündüğünüzde bir kere açıkça Anayasaya
aykırılık teşkil etmektedir çünkü Anayasanın ilgili
maddesi devletin kamu hizmetlerini devlet memurları eliyle
sunmasını ifade etmektedir. Devlet memuru eliyle sunulması
anayasal bir zorunluluk olan sağlık hizmetleri zaten belli alanlarda
taşeronlarla yürürken şimdi de bu yap-işlet-devret modeliyle,
işte laboratuvarda çalışanlarıyla
Bunun yanında öyle
bir nokta var ki gasilhanesinden morguna kadar buraları bu şirketler
işletecektir.
Sağlık
Bakanı zaman zaman övünüyor Bizim dönemimizde hastanelerde rehin
kalmadı. diye. Şimdi siz, o hastanelerin, uluslararası sermaye
tekellerinin işlettiği bu hastanelerin parası ödenmediği
takdirde, gasilhanesinden veya morgundan hastanın teslim edilmediği
durumda Ben, bu devletin Sağlık Bakanıyım, ben buna izin
vermem. deyin bakalım. Zaten aksine birçok örnek var, Sağlık
Bakanımız geçtiğimiz dönemlerden birtakım fotoğraflar
buluyor ve şöyle bir algı yönetimi yapıyor: Biz gelmeden önce,
işte kızak sırtında hastalar giderdi, şimdi
kızaklı kar araçlarıyla hastaları taşıyoruz.
diye. Oysa, Sabah gazetesinin 2011 Mart ayındaki sayısında
-çünkü Bakan başka gazeteleri referans almıyor ama Sabahtan daha
inandırıcı olarak okuyor herhâlde haberleri- At
sırtında doğuma gittiler. diye bir haber vardır. Bu,
Sağlık Bakanımızın yaptığı o algı
yönetiminin aynısı. Bir sonraki Sağlık Bakanı da
çıkarıp At sırtında götürüyordu bunlar. Şimdi, biz,
bu helikopterlerle bunu taşıyoruz. noktasına getirecek.
Ama
çok açık ve net olarak şunu söylemek gerekir: Sağlık
bütüncül bir hizmettir; taşeron eliyle yapılması da
yanlıştır, yap-işlet-devret modeliyle birilerine terk edilmesi
de yanlıştır.
Her
geçen gün biraz daha sermayeye açılan bu alana, sağlıkla ilgili
hastanelerin de dâhil edilmesini son derece sakıncalı olarak
görüyoruz ve devletin asla el çekmemesi gereken eğitim, sağlık
ve güvenlik alanlarından el çekmesini de son derece tehlikeli buluyoruz.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özel.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 194 sıra sayılı kanun teklifinin 2 nci maddesinde yer alan
merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin ibaresinin 5018
sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli (I) ve (II)
sayılı cetvelde yer alan kamu idarelerinin şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Akçay, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2nci
madde üzerinde verdiğimiz önerge hakkında söz aldım. Muhterem
heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, şimdi, genellikle iktidar milletvekili
konuşmacı arkadaşlarımız da zaman zaman temas ettiler
Madem ilke olarak doğru buluyorsunuz, niye eleştiriyorsunuz? diye.
Şimdi, tabii biz ilkelerimizi öncelikle ortaya koyuyoruz ve bu kanunun
daha iyi bir şekilde çıkması için de hem eleştirilerimizi
yapıyoruz hem de önergelerimizi getiriyoruz. Bu önergemiz de bu
mahiyettedir.
Değerli
milletvekilleri, Kaş yaparken göz çıkarmamak. diye bir söz
vardır. Bu deyim yerindeyse, bu 2nci maddede yapılan
değişiklik, ileride kaş yaparken göz çıkartılabilecek
bir düzenlemedir. Onu da mümkün olduğunca izah etmeye
çalışalım.
Bu
yap-işlet-devret projelerinde genel bütçeli idarelerin işletme süresi
içinde taahhüt ettikleri garanti kapsamındaki ödemelerin, kanunda
belirtilen sınırlara tabi olmadan ilgili idarenin bütçesinden
ödeneceği belirtilmektedir ve istisnai bir düzenlemedir ve bir ödeme limiti
bulunmamaktadır ve bu ödemeyi de sadece genel bütçeli idareler
yapabilmektedir. Genel bütçeli idareler de 5018 sayılı Kamu Mali
Yönetimi Kanununun (I) sayılı cetvelinde sayılan
kurumlardır ki sayıları da 54tür.
Bu
kanun teklifinin 2nci maddesinde yapılan değişiklik ile
yap-işlet-devret projelerinde ödeme yükümlülüğüne girme yetkisi,
merkezî yönetim kapsamındaki kamu idarelerine de verilmektedir. Böylece,
(I) sayılı cetvele ilaveten (II) sayılı cetveldeki özel
bütçeli 50 kurum ve (III) sayılı cetveldeki düzenleyici ve
denetleyici 10 kurum daha ilave edilerek, limitsiz ödeme yapabilme
imkânına kavuşan kurum sayısı 54ten 114e
çıkarılmaktadır.
Kurum
sayısının bu kadar artmasının, kamunun borçlanma
kapasitesi ve borçlanma yükü üzerinde ciddi bir belirsizlik ve baskı
yaratması kaçınılmaz olacaktır. Belki bu, bugün
itibarıyla yapmayacaktır ama önümüzdeki yıllar için
belirsizliğin olmayacağını hiçbir zaman garanti
edemezsiniz. Tabiatıyla, bütçe yükünün de zorlanacağı
açıktır.
Bu
değişikliğin, genelde komisyon görüşmelerinde
Karayolları için yapıldığı ifade edildi. Bu da
anlaşılır bir durumdur yani buna itiraz ettiğimiz de yok.
Ancak o zaman kurumların tek tek sayılması gerekir. Kanun teklifinin
2nci maddesiyle genel bütçeli idarelere tanınan bu üst limitsiz ödeme
imkânı merkezî yönetim kapsamındaki tüm idarelere
tanınmaktadır ki bunun da kontrolü oldukça güç olacaktır ve bu
genişlemenin yol açacağı risklerin karşılanması
ve öngörülmesi ciddi bir müşkülat yaratmaktadır.
Türk
mali sistemi, hazinenin verdiği garantilerle ilgili olarak geçmiş
dönemlerde çok ciddi sıkıntılar yaşamıştır.
2001 ve 2002 yıllarında Türk mali sistemi yeniden
yapılandırılmış, özellikle vergi sistemi, bütçeleme
teknikleri ve ihale mevzuatıyla ilgili çok ciddi düzenlemeler
yapıldı. Bu düzenlemeler, Türk mali sistemini Avrupa Birliği
standartlarında hesap verebilir, şeffaf bir mali sistem
oluşturulması amacıyla atılmış büyük
adımlardır. Bu yönde yapılan düzenlemelerin en önemlilerinden
birisi de yine Milliyetçi Hareket Partisinin iktidar ortağı
olduğu 9 Nisan 2002 tarihinde çıkartılan 4749 sayılı Kamu
Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlemesi Hakkında Kanundur. Mali
disiplinin sağlanması açısından hazine garantilerine limit
ve sınır getirilmesi çok büyük önem arz etmektedir. Bu kanun, iç ve
dış borçlanmaya, hazine garantilerine ilişkin bazı
düzenlemeler ve kurallar getirmiştir. Garantisiz borçlara, hibelere,
hazine alacaklarına ilişkin bazı kurallar söz konusudur ve en
önemlisi de
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Akçay.
ERKAN
AKÇAY (Devamla) -
hazine sistemi bir risk yönetimiyle
tanışmıştır.
Şimdilik
düşüncelerimi bu şekilde ifade ediyor, muhterem heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- 3996
sayılı Kanuna 11 inci maddesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki 1l/A maddesi eklenmiştir.
Kredi
Üstlenimi
MADDE
1l/A- Görevli şirket ile yapılacak sözleşmede, sözleşmenin
feshedilerek yatırım ve hizmetin süresinden önce ilgili idare
tarafından devralınması halinde, görevli şirket
tarafından temin edilen dış finansmanın, gerçekleştirilmiş
yatırım ve hizmetlere ilişkin kısmının idare
tarafından üstlenilmesine, gerçekleştirilmemiş yatırım
ve hizmetlere ilişkin kısmının ise idarenin talebine bağlı
olarak kullanılabileceğine ilişkin hükümlere yer verilebilir.
Genel
bütçe dışındaki kamu kurum ve kuruluşları ile
bağlı ortaklıklar ve mahalli idareler tarafından
gerçekleştirilen yatırım ve hizmetlere yönelik
sözleşmelerin feshedilerek yatırım ve hizmetin süresinden önce
ilgili idareler tarafından devralınması halinde,
yatırım ve hizmetlerin finansmanı amacıyla temin edilen
dış finansmanı üstlenmeye söz konusu idare yetkilidir. Bu
idarenin, özel bütçe kapsamında olması halinde, söz konusu
dış finansmanın, ilgili idarenin bağlı olduğu
bakanlığın teklifi üzerine ilgili idare tarafından ya da
ilgili idarenin bağlı olduğu Bakanın talebi Hazine
Müsteşarlığının bağlı olduğu
Bakanın teklifi üzerine Hazine Müsteşarlığı
tarafından üstlenilmesine karar vermeye Bakanlar Kurulu yetkilidir.
BAŞKAN
Madde 3 üzerinde gruplar adına ilk söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Denizli Milletvekili Sayın Emin Haluk Ayhana aittir.
Buyurun
Sayın Ayhan. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakika.
MHP
GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 194 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 3üncü maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin
görüşlerini arz etmek için söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu
teklifte Katma Değer Vergisi Kanunu, yap-işlet-devret modeline
ilişkin kanun, Kamu İhale Kanunu olmak üzere üç kanunda
değişiklik önerilmekte, daha doğrusu teklif edilmektedir. Genel
gerekçede 3996 sayılı Kanun çerçevesinde -bu yap-işlet-devrete
ilişkin kanundur- bununla ilgili ifadeler var. Buradan şu sonuç
çıkıyor: Diyorsunuz ki: KDV Kanunu yatırıma engel, bu
olmaz. Peki, ne olur? Yap-işlet-devretten KDVyi kaldıralım.
KDV kalkınmaya engel oluyor, KDVyi kaldırmamız lazım.
Peki, kaldırın.
Esasında
3üncü maddeyle yap-işlet-devret kapsamındaki proje
sözleşmelerinde genel bütçe açısından, kamu kurum ve
kuruluşları ile bağlı ortaklıklar ve mahalli idareler
tarafından gerçekleştirilen yatırım ve hizmet
sözleşmelerinin feshedildiğinde idare bunu devir alırsa nihai
olarak hazine tarafından dış finansman üstlenilmesi
sağlanıyor. Bunun adı örtülü garanti kim ne derse desin. Bu,
kamu finansmanıyla ilgili Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkındaki
Kanunla uyuşuyor mu? Konuştunuz mu Hazineyle? Meçhul. Onlar ne
diyor, bilemiyoruz.
Şimdi,
ama işin esası nereden geliyor, ona bakmamız lazım. Türkiye
ekonomisi tasarrufların en düşük olduğu düzeyde. AKP sayesinde
yüzde 12lere düştü. Kaynak bulamıyorsunuz, yok. Özel sektörde de
yok, kamuda da yok. Siz diyorsunuz ki, KDVyle ilgili vaziyeti
kaldırırsak rahatlarsınız. KDVnin falan da iyi olduğu
yok. Şubat ayı sonuçlarına bir bakın. Dâhilde alınan
KDV yüzde 6 civarında, ithalde alınan KDV de yüzde 3 civarında
artıyor. Baktığınız zaman reel olarak gerileme var.
Şimdi buna baktığınız zaman zaten tasarruflarda
probleminiz var. İşin özü burada. Siz önce kendimiz
yapacağız dediniz çıktınız, yapamadınız.
Özel sektörden talep gelmedi.
Şimdi,
maliyeti düşürelim diyorsunuz ama bu, maliyeti falan düşürmez, ihale
bedelini düşürür. Size sonra neye mal olacağı, o hazineye gelip
üstlendiğiniz hadiseyle ortaya çıkar.
Bakın,
basında ne diyor? Türkiye tasarruf etme liginde en dipte. Bu sizin için
övünülecek bir mesele falan değil. Bunu bir kere kabullenin. Beklentilerin
kötüleştiği ortada. En kötüsü, böyle kötü bir dönemde bölgedeki
jeopolitik risklerin artmakta olduğu bir zamanla bunun örtüşmesi. Bu
çok kötü bir şey. Böyle bir zamanda dış kaynak bulmak elbette
zorlaşacak. Şimdi, gazetelere bakın, bu emeklilik
fonlarından falan bahsediyorlar. Oradan da Hükûmet Türkiyeye bir
kazık yedirmesin, ona bir dikkat edin, altında ne var?
Tasarrufların
dibe vurduğu bir dönemde vatandaşların yüzde 45inin
gelirlerinden çok daha fazla harcadığı Hükûmet tarafından
açıklanıyor Sayın Bakan. Bunu Başbakan
yardımcısı söyledi. AKP iktidara geldiğinde hane halkı
gelirinin 100 lirasının 5 lirası borca giderken, bugün 45
lirası borca gidiyor. İşin temelinde bu var. Türkiye,
atılan jetona göre oynayan, oynandığı söylenen bir
Hükûmetin, tasarruf konusunda da jetonunun yeni düştüğü
anlaşılmaktadır. Şimdi, burada iktidar sözcüleri şunu
söylüyor: Ya biz yatırımları yağdırdık.
Allahtan korkmak lazım. Reel olarak 2012 yılında
yatırımların, kamu sabit sermaye
yatırımlarının artış hedefi negatif. Önümüzdeki
şu 2012 yılı programında Bakanlar Kurulu kararı eki,
sizin imzanız altında olan bir şey bu. Burada yazıyor.
Ondan sonra kimler taraftarmış? Muhalefet bu hadiseye
taraftarmış. Ya siz cesaret edip şunu kanun tasarısı
olarak veremiyorsunuz ama buraya kanun teklifi olarak verenler bunu savunamıyor,
Bakan gelip savunmak zorunda kalıyor. AKP grup başkan vekili, hangi
projeye münhasır olduğunu söylüyor. Siz bunları biliyorsunuz
Sayın Bakanım. Eğer gerçekten bu gerekliyse geçirin normal
prosedüründen, tasarı olarak verin. Buna mecburiyetiniz var demiyorum ama
açıklamalarınızdan o anlaşılıyor.
Şimdi,
bakıyorsunuz, Hazine ne diyor, Maliye ne diyor? Sanki buradaki iktidara
mensup arkadaşlar konuşuyorlar, biz konuşmuyor muyuz? Gidip
konuştum, Bu 2012 yılı programında var mıydı
böyle bir şey? dedim. Yok. O zaman sizin için bu yazılanların
çizilenlerin, buradaki görüşmelerin hiç önemi yok. Akşam
gidiyorsunuz, Bunu yapmamız lazım. diyorsunuz, yarın
geliyorsunuz, bu kanun teklifi olarak
Tasarı olarak verirsiniz siz onu da
süreyi uzatıyor, oluyor da kamuda karşı çıkan oluyor,
oluyor da bazen bazı bakanların vicdanı razı olmuyor,
karşı çıkıyor diye ne yapıyorsunuz? Teklif olarak
getiriyorsunuz. Bu arkadaşlar bunu yapıyor diye söylemiyorum, her
konuda böyle, artık tasarılar teklife dönmeye başladı. Bu,
gerçekten, Hükûmetin de, ülkenin de ekonomik anlamda itibar kaybına
uğramaya başladığının bir açık ve seçik
delilidir.
Ben şimdi size
soruyorum: Denizlide Denizli milletvekilleri, iktidara mensup arkadaşlar
seçim boyunca hızlı tren türküsü söylediler; bununla yapıyor
muyuz, bu hâliyle yapıyor muyuz, yapabiliyor muyuz? 2023e kadar millî
eğitimde, sağlıkta, burada ne yapıyorsunuz? Ha bire ihale
yetkisi alıyorsunuz, ha bire taahhüt yetkisi alıyorsunuz. Bu,
Parlamentonun dışına taşma hadisesidir. Önümüzdeki dönemde
ne olacağı belli mi, işlerin nasıl gideceği belli mi,
dünya konjonktürünün ne yapacağı belli mi? Şimdi, bunlara çok
iyi bakmak lazım.
Bakın, gazetelere
baktığınız zaman, ekonomik yorumlara
baktığınız zaman, yandaşları bir tarafa
koyduğunuz zaman, işsizlikte tek haneye veda nidaları
atılmaya başlandı; bunların farkında
mısınız? Bakın, Moodys on üç Türk bankasının
kredi notunu negatif izlemeye aldı. Diğerleri sizinle ilgili,
Hükûmetle ilgili müspet şey söylediği zaman onurlanıyorsunuz,
gururlanıyorsunuz, doğal ama menfi söylendiği zaman bunun yalan
olduğunu söylüyorsunuz ama bunun yalan olduğunu söyleyen, birkaç
gündür hiç kimse çıkmadı, Hükûmetten falan bir açıklama gelmedi,
bankalardan da gelmedi.
Şimdi,
Çek Yasası çıkardınız, emin olun, 100 bin kişi
cezaevine gireceği için, ondan korktuğunuz için
çıkardınız. Çünkü neden? Orada da sıkıntı var.
Bakın, Çek Yasasıyla ilgili İstanbul Ticaret Odası
Başkanı ve diğer oda başkanlarının söylediklerini
söyleyeyim: Çek Yasasından yakınmalar gelmeye
başladığı, çekin ödeme aracı olmaktan
çıktığı, sigorta kapsamına alınmasının
talep edildiği, yeni yasanın hülle iflasları
artırdığı, karşılıksız çeklerin iki
ayda yüzde 10 arttığı, mal satanların artık ek teminat
istediği, mal alımında sıkıntıların
başladığı, aslında Hükûmetin Çek Yasasındaki
değişiklikleri, cezaevindekinden fazla mahkûmun cezaevine girmemesi
için çıkardığı; bunlar konuşuluyor, her yerde
söyleniliyor. Zaten, siz, kamu finansmanından para bulsanız, bunu
bütçeden yapacaktınız. Durum iyi olsaydı, fevkalade iyi olsaydı,
bunu böyle yapacaktınız. İktidara mensup arkadaşlar bize
söylüyorlar Ya, şu kanuna, bir de mahallî idareleri sokuverelim. diye.
Size belki söylemiyorlar. Gelin, bir bakalım ne oluyor ne bitiyor.
Şimdi,
buradan özellikle ifade etmek istediğim bir şey var: Gelin, bu yasama
düzenini normal şekle sokalım, bu Meclisi germeyelim,
doğruları vatandaşa söyleyelim. Ben, teknik anlamda çok detay
bir konuşma yapabilirdim ama sizin ihtiyaçlarınızı,
zorluklarınızı bildiğim için genel anlamda bir konuşma
yaptım. Ama bunları da vatandaştan ne yapmak lazım,
saklamamak lazım, çok net ve açık bir şekilde bunu izah etmek
lazım.
Teşekkür
ediyor, saygılar sunuyorum Sayın Başkan. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ayhan.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Müslim
Sarı. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun
Sayın Sarı.
Süreniz
on dakika.
CHP
GRUBU ADINA MÜSLİM SARI (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
194
sıra sayılı Kanun Teklifinin 3üncü maddesiyle ilgili söz
almış bulunmaktayım.
Değerli
milletvekilleri, ben aslında filmi biraz geri saracağım, biraz
hafızalarımızı tazelemek istiyorum, 2001 yılına
gitmek istiyorum, kriz yılına.
2001
yılında Türkiye Cumhuriyeti tarihin en büyük krizlerinden birini
yaşıyordu ve bu krizde anlaşıldı ki Türkiye hükûmetinin
ve Türkiye Cumhuriyetinin en büyük problemlerinden biri mali disiplin
sorunuydu. Gerçekten, 1980li ve 90lı yıllarda Türkiye çok ciddi
kamu açıkları vermişti, bu kamu açıklarını
kapatmak için hem içte hem dışta ciddi anlamda
borçlanmıştı. Daha sonra bu borçlar sürdürülemez hâle geldi.
Borçları çevirebilmek için yeniden borçlandık ve bu, kartopu etkisi
gibi, Türkiye ekonomisini 2001 yılında duvara toslattı. 2001
yılından sonra, mali disiplini sağlamak üzere bazı önlemler
alındı, bir mali kural belirlendi. Bunun en önemlisi faiz
dışı fazlaydı. Faiz dışı fazla
politikasıyla hem piyasaya bir sinyal verilecekti hem de kamu maliyesinde
bir disiplin sağlanacaktı ve bu disiplin sayesinde kamu borçları
sürdürülebilir hâle gelecekti. Fakat bir müddet sonra anlaşıldı
ki faiz dışı fazla politikası kamuda mali disiplini
sağlamak için tek başına yeterli değildir. O zaman ne
yapmak gerekir? O zaman bu mali uyumun çerçevesini bazı mevzuatla
güçlendirmek gerekir. Neden? Çünkü kamu hesapları şeffaf
değildi, çünkü kamu hesapları Avrupa Birliği
standartlarında değildi, çünkü kamu hesaplarının içinde
koşullu yükümlülükler vardı. İlk başta
baktığınız zaman toplam açığı göremiyordunuz,
toplam açık gizleniyordu başka kalemlerde. İşte, bunun için
bir dizi yasa, bir mevzuat oluşturuldu.
Neydi
mesela bunlardan biri? 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanunu. Bu çok önemliydi, muhasebe standartlarını uluslararası
standartlara uygun hâle getirmek için düzenlenmiş bir kanundu.
Çeşitli tanımlar yapılıyordu, merkezi yönetim bütçesi
tanımlanıyordu, bütçe yeniden tanımlanıyordu, alt hesaplar
yeniden oluşuyordu.
Bir
başkası Kamu İhale Yasasıydı; kamu alımları
şeffaf olsun, hiçbir suistimale yer verilmesin, açık olsun
Kamu
alımlarında ciddi bir kurallar silsilesi oluşturulmuştu. Bu
da kamu alımları açısından önemli bir alanı
düzenliyordu.
Bir
başkası, asıl benim tartışmak istediğim, 4749
sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi
Hakkında Kanundu. Bakınız, bu Kanuna gelene kadar hazinenin
borçlanmasını düzenleyen yeknesak, yetki alabileceği bir kanun
yoktu Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinde; başka yollarla, başka
kanunlara atıf yapılarak borçlanılıyordu. Borçlanmalarda
kural yoktu; kafamıza göre, açık ne olursa olsun borçlanıyorduk.
Şimdi,
bu Yasa birtakım düzenlemeler getirdi. Ne getirdi? Mesela borçlanmaya
sınırlar getirdi, hazine garantilerine limitler getirdi, risk yönetim
teknikleri getirdi, hazine borcunun daha etkin risk yönetim tekniklerine göre
yönetilmesinin esasları oluşturuldu ve en önemlisi -bugün aslında
bu Yasayla bunda çok geniş bir istisna açtığını
düşündüğüm- kamu borçlanma limitlerine ek olarak hazine garantilerine
limitler getirdi.
Şimdi,
hazine garantileri literatürde koşullu yükümlülükler olarak bilinen, bir
koşul gerçekleştiğinde bir yükümlülüğe dönüşen ama o
koşul gerçekleşmediği sürece hep bir risk unsuru olarak kamunun
üzerinde duran kavramı ifade eder.
Şimdi,
bakınız, biz bunu aslında görev zararları olarak 2001
yılında gördük. Bankalara birtakım görevler verilmişti. Bu
görevler yerine getirilmediğinde bankalar görev zararıyla
karşı karşıya kaldılar ve biz bu görev
zararlarını çok yüksek miktarlarda kamu kâğıdı
çıkararak ödemek zorunda kaldık.
Bir
başkasını mahallî idarelerde gördük. Mahallî idareler hazine
garantisi alarak yurt dışından borçlandılar ya da
birtakım kamu iktisadi teşebbüsleri borçlandılar, hazine bunlara
garantör oldu ama bu borçlar vaktinde ödenmediği için hazine bu borcu
yüklenmek zorunda kaldı. Peki, sonuçta ne oldu? Sonuçta bunların
hepsi hazineye borç olarak döndü ve bunların hepsi vatandaşın
vergileriyle ödenmek zorunda kaldı.
İşte,
bunların önüne geçebilmek için bu 4749 sayılı Yasayla hazine
garantilerine birtakım sınırlar verilmişti ve bu
sınırlar da
Mesela bu Yasanın 5inci maddesinde diyor ki:
Malî yıl içinde sağlanacak garantili imkânın limiti, her
yıl bütçe kanunlarıyla belirlenir. Bütçe kanunlarıyla hazinenin
vereceği garantiye sınırlar konuldu ve bütçe kanunları da
buradan geçtiği için ve biz onay verdiğimiz için her yıl
Parlamento olarak buna onay verdik.
Şimdi,
bunun bir sınırı var ve bu sınır 2012 yılı
bütçesinde 3 milyar dolar olarak belirlenmiş. Şimdi, biz bu Yasayla
aslında 2001 yılından beri kurgulayageldiğimiz mali uyumun
ve bu mali uyumun çerçevesini genişleten, güçlendiren, berkiten mevzuatta
çok geniş bir gedik açma riskiyle karşı karşıya
kalıyoruz. Zaten Kamu İhale Yasasını delik deşik
ettik, bilmem kaç defa değişti Kamu İhale Yasası, neredeyse
tepeden tırnağa değişmiş oldu. Şimdi bir de bunun,
üstüne üstlük bu yasada hazine garantilerinde, hazine garantisi kapsamına
alarak yap-işlet-devret projelerinde ciddi bir gedik açma, ciddi bir risk
unsuru oluşturma ihtimalini yaratmış oluyoruz. Bunun
miktarı ne kadar, kimse bilmiyor, ama yap-işlet-devret projelerinin
yaklaşık 30 milyar dolarlık bir proje stokundan
oluştuğu söyleniyor. Dolayısıyla, bu firmalar bir borç
yükümlülüğü altına girdiklerinde, bu projelerini finanse etmek için
dış borç bulduklarında ve bir şekilde işleri
tamamlayamadıklarında ve herhangi bir sorunla karşı
karşıya kaldıklarında bu borcun tamamının hazine
tarafından üstlenilmesi durumuyla karşı
karşıyayız. Şimdi bu, bizim aslında verdiğimiz bu
3 milyar dolarlık limitin de koşullar olumsuz olduğunda çok
üzerine çıkabilecek bir risk unsurudur ve Türk kamu maliyesinde 2001
yılıyla beraber çok büyük fedakârlıkla kurulan, faiz
dışı fazla politikalarıyla kurgulanagelen mali disiplin ve
mali uyumda ciddi bir gedik açma riskiyle karşı
karşıyayız. Bunu aslında çok büyük fedakârlıklarla
elde ettik biz.
Bakın,
faiz dışı fazla politikaları ve mali uyum maliyetsiz
değildir, bunların maliyeti vardır ve bunların maliyeti
geniş halk kitleleri tarafından ödenmektedir. Şimdi biz bütün bu
sürecin sonucu olarak kamu borç stoklarının millî gelire oranını
yüzde 40lara kadar indirmişken -ki kriz döneminde yüzde 80lerdeydi
biliyorsunuz- şimdi bir koşullu yükümlülük yaratmak suretiyle yeniden
borç stokları üzerinde bir risk yaratma durumuyla karşı
karşıyayız, bunu görmek gerekiyor. Mali disiplini bozmamak
zorundayız ve mali disiplinin önemi özellikle içinde bulunduğumuz bir
kriz ortamında çok daha anlamlıdır.
Bakın,
Hükûmet hep şunu oynar, şuna oynamaktadır: Küresel kriz
karşısında der ki Hükûmet: Biz bu küresel krizden
etkilenmeyeceğiz, niye? Çünkü bizim ayrıksı bir hikâyemiz var
dünyanın diğer ülkelerinden. Nedir bu ayrıksı hikâyemiz? Bir:
Bankacılık sistemimiz güçlü. denir. Evet, bankalarımız
batmadı ama bankacılık sisteminin diyetini biz 2001 krizinde
ödedik, ödediğimiz için batmadı. İkincisi, ne diyor Hükûmet:
Bizim mali politikamız çok sağlam. Bizim borç
stoklarımızın millî gelire oranı düşük. Şimdi,
dünyanın diğer ülkelerine baktığımız zaman bu
resim böyle görünüyor olabilir. O zaman, bu mali uyumu bozmayalım. O
zaman, bu mali disiplinden vazgeçmeyelim. O zaman, bu kadar kırılgan
bir noktadan geçiyorken Türkiye ekonomisi ve dünya bu kadar kırılgan
bir noktadan geçiyorken mali disiplini bozacak uygulamalarda bulunmayalım.
Şimdi, biz, bu koşullu yükümlülüklerle çok ciddi
sıkıntılar yaratıyoruz. Bakın, Türkiye ekonomisi zaten
çok kırılgan. Dünyanın en yüksek cari işlemler açığını
veren -miktar olarak- 2nci ülkedir Türkiye. Amerika 450-460 milyar dolar cari
işlemler açığı verir ancak Amerika döviz basma, dolar basma
yetkisine sahiptir, istediği kadar cari işlemler açığı
verebilir dövizi bastığı sürece, kendi ulusal parasını
basmaktadır çünkü. Ancak Türkiye miktar olarak dünyanın 2nci büyük cari
işlemler açığını vermektedir. 77 milyar dolar cari
işlemler açığı, öyle anlaşılıyor ki millî
gelirin yüzde 10una yakın olarak gerçekleşecektir. Bu
başlı başına bir risk unsurudur.
Artı,
fiyatlar genel seviyesi: Enflasyon yeniden çift haneli rakamlara
çıkmıştır. Önümüzdeki dönem büyüme oranlarının
düşeceğine ilişkin çok ciddi bir intiba vardır.
Dolayısıyla, büyüme oranlarının düşeceği, cari
işlemler açığının yüksek kalmaya devam edeceği,
fiyatlar genel seviyesinin yüksek olduğu ve çift haneli rakamlara
takılı kalmaya devam edeceği; dolayısıyla, büyüme
oranları düştüğü için istihdam problemlerinin ve yoksulluğa
ilişkin problemlerin ve bunlardan kaynaklı olarak sosyal
sorunların artacağı bir patikaya doğru giriyoruz.
Şimdi, böyle bir patikada bir de mali disiplinden taviz vermek, mali
disiplinde birtakım gedikler açmak, koşullu yükümlülükler de olsa
birtakım riskler yaratmak orta ve uzun dönemde Türkiye için çok büyük bir
risk unsuru yaratmak demektir diye düşünüyorum. Dolayısıyla,
3üncü maddeyle verilen üstlenimlerin bu genel konjonktür içinde doğru
olmadığını, anlamlı olmadığını,
hatta konjonktüre ters olduğunu düşünüyorum.
Bu
düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sağ olun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Sarı.
Madde
üzerinde şahısları adına ilk söz Antalya Milletvekili
Sayın Sayın Mehmet Günala aittir.
Buyurun Sayın Günal.
(MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum. 3üncü madde üzerinde
şahsım adına söz aldım.
Değerli
arkadaşlarım, çok önemli bir konuda hiç önemsizmiş gibi bir
müzakere yapıyoruz, Komisyonda da aynı şekilde geçti. Niye?
diyeceksiniz. Birinci cümleden söyleyeyim: Bunun üzerinde kanun teklifi
yazıyor. Sayın Bakana sorduk Arkadaşlar bize milyarlarca
liralık, dolarlık projelerin finansmanıyla ilgili bir çözüm
getiriyorlar. Bakın, milyarlarca doları bulan projelerin çözümü.
Sayın Bakana sorduk, burada olanlara da soralım: Neden Bakanlar Kurulu
bunun altına imza atmıyor? Neden tasarı değil de böyle
önemli kanunlar teklif olarak geliyor?
Değerli
arkadaşlar, neden? Çok basit söyleyeyim sürem fazla değil- çünkü
tasarı olursa birçok kurumdan görüş alınması gerekiyor.
Devletin içerisinde bazı bürokratlar hâlâ, bakan ne kadar söylerse
söylesin, yanlışsa yanlış diye görüş bildiriyor veya
eksik diyor. Şimdi bu kadar şeye imza atıyorsunuz,
yap-işlet-devretlerle milyarlarca dolarlık proje yapıyorsunuz,
bunlara KDV istisnası geliyor ama Bakanlar Kurulunun imzası yok.
Birincisi, bu yanlıştır, Hükûmet ne yapıyorsa
sorumluluğunu alması gerekiyor ve bunların etki analizlerinin
yapılması gerekiyor, maliyeye yükünün yapılması gerekiyor.
Yapılacak düzenlemede ne kadarlık bir istisna tanıyoruz, bunun
toplamı ne olabilir, sorduk. Afaki rakamlarla tahmin edemeyiz. diye
arkadaşlarımız söylediler, sonra belli olur gibi bir şey
çıktı. Birincisi, bunu yadırgıyorum. Dolayısıyla,
kanun yapma tekniğine aykırı olarak gelişiyor.
İkincisi, burada ne
diyoruz? Projelerle ilgili bir şey olduğu zaman ilgili kurum
üstlensin. Özellikle burada mahallî idareler tarafından
gerçekleştirilen kısmına ben takmış durumdayım.
Az önce Komisyonda toplu sözleşmeye ilişkin, kamu
çalışanları sendikalarının kanununa ilişkin
görüşürken yine bir madde konuldu, yine böyle borcu olan belediyeler
diye akıllarına gelmiş arkadaşlarımızın.
Bunlar sosyal denge tazminatı anlaşması yapmasın.
Şimdi baktım listeye, gösterdim kendilerine, hâlâ burada, bu
Hazinenin çıkarmış olduğu Kamu Borç Yönetimi Raporu.
Değerli
arkadaşlar, sizlerin dikkatine sunuyorum: Bir bakınız, yani
Hazinenin çıkardığı Kamu Borç Yönetimi Raporunun
içerisinde, borçlu olan belediyelerin içerisinde, en fazla Ankara
Büyükşehir Belediyesi var, 2,4 milyar sadece kendisinin var. Şimdi, aşağı
doğru bakıyorum, yine, ASKİnin var, EGOnun var, iki üç tane
daha büyük belediye var.
Değerli
arkadaşlar, borç içindeki belediye yeni proje yapıyor. Geçen sefer,
önceki dönemde, hatırlarsınız burada, Ankara Büyükşehir
Belediyesinin yapamadığı, batırdığı metroyu
Sayın Bakan kendisi devraldı. E şimdi ne olacak? Peki, bunun bir
sorumlusu yok mu? Bu devlette ödenmeyen borçların bir sorumlusu yok mudur?
Ben onu merak ediyorum. Sayıştay nerededir? İçişleri
Bakanı nerededir? Küçücük bir şeyde defalarca çıkmasına
rağmen muhalefet partilerine mensup belediyeyi takip ediyorsunuz, bunun
bir sorumlusu yok mu? Büyükşehir Belediyesi Ankaranın ya da
Sayın Gökçekin dokunulmazlığı mı var? diye 500 sefer
sordum bu kürsüden. Nerede bunun raporları?
Hâlâ,
bakıyorum, Hazinenin vadesi geçmiş toplam alacağı
arkadaşlar, 8,8 milyar; bunun 4 küsuru, yarısı Sayın Melih
Gökçeke ait kuruluşlara ait. Ya, Allah rızası için bir tane
cevap istiyorum, soru önergesi sordum; her komisyonda, ilgili bütün bakanlara,
İçişleri Bakanına, Sayıştay Başkanına, gelen
bakanların hepsine soru sordum, hâlâ yok. E şimdi,
tutacaksınız, ondan sonra Onların projelerini de üstlenelim,
onlar da gelsin
Bunlar çok adaletsiz şeyler.
Değerli
arkadaşlar, burada, belediyeler arasında ayrım yaparak
sonrasında da Böyle bir şeyi geri alsın, üstlensin, biz ona
şunu diyelim, bunu diyelim. Adaletten yoksun bir çalışma mümkün
değil. Peki dediler nasıl olur? Az önce söyledim, efendim, prim borcu
duruyor. Ya beş sene aklına gelmiyor, Adalet ve Kalkınma Partili
belediye ödememiş, muhalefet partisinden biri kazanmış, ertesi
hafta haciz gönderiyor. Ertesi hafta, daha başlar başlamaz,
bakın yani yerel seçimin arkasına adam oturmuş bismillah,
Hayırlı olsun. tebriklerini kabul ederken bir de bakıyor ki yazı
gelmiş. Ne olmuş? Belediyenin arazözüne örneğin, haciz
koymuş. Beş sene aklın neredeydi? Elektrik borcu ödeniyor;
beş sene ödememiş, kalmış, yeni gelen belediye
başkanı ödüyor. Ötekileri de yeniden
yapılandırmış. Eskilerden bir tane faiz kaldı, onu ödemedi.
diye, hemen, o belediyenin bulunduğu bölgenin elektriğini kesiyor
TEDAŞ. E, peki, niye yani? Siz, öbür belediyedeyken niye ödemiyorsunuz
veya ödemiyorsa niye almıyorsunuz? Efendim, sordum; diyorlar ki: Yeniden
yapılandırdık.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET GÜNAL (Devamla)
Nasıl yapılandırıyorsunuz? 50, 100 almayla bu iş olur
mu? 2,4 sabit duruyor, isteyen arkadaşıma fotokopisini verebilirim.
Sayın Bakana da bu çerçevede tekrar soruyorum ve bunların teklif
değil, tasarı hâlinde gelmesini tekrar dikkatinize sunuyor,
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Günal.
Şahıslar
adına son söz Malatya Milletvekili Sayın Mustafa Şahine aittir.
Buyurun Sayın
Şahin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
MUSTAFA ŞAHİN
(Malatya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 194 sıra sayılı Katma Değer
Vergisi Kanunu ile Bazı Yatırım ve Hizmetlerin
Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması
Hakkında Kanun ve Kamu İhale Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 3üncü maddesi üzerinde
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yap-işlet-devret modelinde yatırım
projelerinin uygulama aşamasında karşılaşılan
sorunlardan bir tanesi proje tamamlanmadan sözleşmenin feshedilmesi
durumunda ortaya çıkmaktadır. Bu durumda, firmaların temin
ettiği dış finansman kredileri kamu tarafından
üstlenilmemekte, dolayısıyla yatırımın tamamlanabilmesi
bürokratik engeller nedeniyle uzamaktadır.
Söz konusu kanun teklifi
ile 3996 sayılı Kanun kapsamında gerçekleştirilen
yatırımlara ilişkin olarak, uygulama aşamasında
herhangi bir sebeple sözleşmenin feshedilmesi hâlinde, sözleşmede yer
alması koşulu ile dış finansmanın
yatırımların gerçekleştirilen kısmına
karşılık gelen miktarının kamu idaresi tarafından
üstlenilmesi öngörülmektedir. Ayrıca, bu düzenleme ile büyük sermaye
yatırımlarının desteklenmesi amacı ile dış
finansman kredisinin kullanılmayan kısmının idarece
kullanılmasına da imkân tanınmaktadır.
Yüklenici firma
tarafından temin edilen finansman kredilerinin üstlenilmesi hususunda,
idarenin genel bütçeli bir idare olması durumunda, borç, başka bir
işleme gerek kalmaksızın Hazine Müsteşarlığı
tarafından üstlenilecektir. Ancak, söz konusu kredileri üstlenen idarenin
özel bütçeli olması hâlinde kredilerin Hazine
Müsteşarlığı tarafından üstlenilmesi mümkün
olmamaktadır. Uygulamada özellikle dış finansman sağlayan
uluslararası kredi kuruluşları verdikleri kredilerde muhatap
olarak Hazine Müsteşarlığını aramaktadır. Bu
kanun teklifiyle, özel bütçeli idarelerin üstleneceği kredilere
ilişkin borçların da Hazine Müsteşarlığı tarafından
üstlenilmesine imkân sağlanmaktadır.
Bu
düzenlemeyle, özel bütçeli idarelerin taraf olduğu yatırım
projelerinde firma tarafından temin edilen kredilerin idare
tarafından kullanılmasının
kolaylaştırılması amaçlanmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; mevcut durumda, yerel yönetimlerin
büyük hacimli projelerinin finansman sıkıntısı nedeniyle
yapım süreleri uzamakta, finansmanın dış kredi
şeklinde temin edilmesi hâlinde yerel yönetimlerin finans yükü artmakta,
yapılan yatırımların kamuya dönüş süresi
uzamaktadır. Bu durumda, süre uzadığı için kredi
borçlanmasının maliyeti katlanmakla birlikte ülkemizin kredi notunun
da düşmesine neden olmaktadır.
Kanun
teklifiyle, finansman sıkıntısı nedeniyle bitirilemeyen
projelerin Hazine Müsteşarlığı tarafından garanti
edilerek bitirilmesiyle birlikte, yapılan eleştirilerin aksine faiz
yükünün azaltılması da gerçekleşmiş olacaktır.
Projelerin
zamanında bitirilmesiyle yatırımların kamuya dönüşü
kısalacak, maliyet yükü azaltılarak vatandaşların
hizmetlerden daha kısa sürede yararlanması sağlanacaktır.
Hepimizin bildiği üzere, İstanbul Esenler metrosunun
Başakşehire, Ankara metrosunun da Ümitköye
ulaştırılması, işte sözünü ettiğimiz nedenlerle
süresinde tamamlanamamaktadır. Benzeri projelerin de aynı
akıbete uğramaması için bu düzenleme bir ihtiyaç hâline
gelmiştir. Bu ihtiyacı gidermek üzere 3996 Sayılı Kanuna,
11inci maddesinden sonra gelmek üzere 11/A maddesi eklenerek, kredi yüklenimi
alanında yaşanan sıkıntıların giderilmesiyle
yerel yönetimlerin ciddi anlamda bir rahatlığa kavuşması
elde edilmiş olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, AK PARTİ iktidarları döneminde, hizmet sektörü
başta olmak üzere, sosyal güvenlik alanında ve diğer bütün
alanlarda yapısal reformları gerçekleştirerek devrim
niteliğindeki çalışmalar bu ülkenin güzel insanlarına
sunulmuştur. Söz konusu teklifin yasalaşmasıyla yerel yönetimleri ön
plana çıkarmak ve vatandaşa hizmeti kolaylaştırmak için
yapmış olduğumuz çalışmalara bir yenisi daha
eklenecek, yerel yönetimlerin büyük hacimli projeleri, daha planlı,
sistemli ve kendi ilinin ihtiyaçlarını giderme doğrultusunda
hareket etmeleri kolaylaştırılacaktır.
Bu kanun teklifinin
gerçekleşmesiyle yerel yönetimlerin, altyapı, ulaşım,
sosyal, kültürel ve sağlık gibi alanlarda geleceğe yönelik
projeleri kısa sürede vatandaşın hizmetine sunulması
sağlanacaktır.
Kanun teklifinin
ülkemize hayırlı olmasını temenni eder, saygılar
sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Şahin.
Soru-cevap işlemine
geçiyorum:
Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Devlet
Demiryollarını özelleştirmeyi düşünüyor musunuz? Bu konuda
2003 yılındaki bir beyanatını hatırlıyoruz. Bir
çalışmanız var mıdır, varsa hangi safhadadır?
Devlet Demiryollarının kaç bağlı ortaklığı
vardır? Bunlar hangileridir ve
sermaye oranları nasıldır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Demir
NURETTİN DEMİR
(Muğla) Teşekkür ederim Başkan.
Sayın Bakana
sorularım şunlar olacaktır:
Birincisi:
Dalaman-Fethiye arasındaki yol ne zaman bitecek? Turizm dönemi geliyor,
maalesef o yol bir türlü bitmiyor.
İkincisi:
Aydın, Çine, Yatağan, Milas, Güllük arasında özellikle maden
taşımacılığının çok yoğun olduğu
bir yerde bir tren yolu projesi vardı, sizin projeniz olarak
düşünüyor musunuz? Çünkü yeni yollar yaptınız gayet güzel ancak
tabii ki bu yollar bu maden taşımasıyla birlikte yine tahrip
olacak. Böyle bir projeniz var mı geleceğe yönelik?
Üçüncü sorum da: Yine,
Muğla merkezine ve Gökova bölgesinde bir havaalanı projeniz var
mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Gerçi, Sayın Bakan
da değişti ama mutlaka not alınır, yazılı cevap
verilir diye ümit ediyorum.
Şöyle ciddi bir
sorunumuz var: Manisa Ovasından Devlet Su İşleri marifetiyle su
boruları geçiriliyor ve bu geçirilen su boruları birinci derecede tarım
arazilerinin ortasından geçiyor. Örneğin Hacıaliler köyünde tam
50 köylünün arazisini tam ortasından ikiye bölüyor, hem de Tarım
Bakanlığının son zamanlardaki arazilerin bölünmemesi,
birleşmesiyle ilgili şeyiyle de tezat ve burada, yanında da bir
yol ayrılıyor servis yolu adı altında ve bu yol da çok
önemli miktarda yer tutuyor bu arazilerde. Oysa köylülerin bir önerisi var,
köyün merasından geçtiği takdirde, sadece bir 500 metre yol
uzadığı takdirde 60 köylü yerine sadece 4 köylü mağdur
olacak ama bu konuda seslerini duyuramıyorlar.
Sayın
Bakanın bu konulara duyarlılığını biliyorum. Konu
sadece Tarım Bakanlığını mı ilgilendiriyor,
Ulaştırmayı mı, yoldan dolayı ondan da çok emin
değilim ama kim ilgileniyorsa bu konuda, bu tarım arazilerini
kurtarmak anlamında yardımcı olabilirlerse Manisa
Hacıaliler köylüleri konudan son derece memnun olacaklar.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, biraz önceki sorduğum soruya verdiğiniz cevap için
teşekkür ediyorum. Bu TAVla ilgili gazetede çıkan haberin doğru
olmadığını ifade ettiniz ancak tesadüf bugün Maliye
Bakanına vermiş olduğumuz bir soru önergesine verilen cevapta
söz konusu İstanbul Deniz Otobüsleri A.Şnin özelleştirilmesiyle
ilgili olarak Özelleştirme İdaresi
Başkanlığının bir ilgisi
bulunmadığını ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığından alınan cevabi yazıda da söz konusu özelleştirmelerle
Bakanlığınızın da ilgisinin bulunmadığı
bildirilmekte ve 11/6/2009 tarihli Yönetmelike istinaden 20 Eylül 2011
tarihinde çıkartılan 2011/15 no.lu Genelgeyle söz konusu
işlemlerin yürütüldüğü ve değer artışının
bundan kaynaklandığı ifade edilmektedir. Bu genelge önce
çıksaydı söz konusu özelleştirmenin bedeli ne olurdu? Açık
yüreklilikle açıklarsanız memnun olurum.
BAŞKAN
Sayın Akar
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Sayın Bakan, biraz ulaştırmanın
dışında, ben de açık yüreklilikle
açıklayacağınız bir soru sormak istiyorum.
2002de
iktidara gelirken 1 kilo etin fiyatı 5,5 lira, bugün 26 lira. Yine 2002de
1 kilogram ekmek 1 lira, bugün 2,31 lira; 1 litre benzin 1,66 lira, bugün 4,61
lira; devlet borcu 242 milyar lira, bugün 518 milyar lira; sıcak para 6
milyar dolar, bugün 98,1 milyar dolar; kredi borçlusu 1,6 milyon kişi,
bugün 13,9 milyon kişi; tutuklu hükümlü 59 bin kişi, bugün 130 bin
kişi. Gerçekten başarılı sayıyor musunuz kendinizi?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Türkkan
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Bakana baz istasyonlarına yönelik bir sorum
olacak. Baz istasyonları açık havada
Baz
istasyonlarının okul, hastane ve kreşlerin yakınlarına
kurulmaması konusunda ilave bir çalışmanız olacak
mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Bakan, buyurun.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Devlet
Demiryolları özelleştirilecek mi? şeklinde bir soru
yönelttiniz. Devlet Demiryollarının yeniden yapılanmasıyla
ilgili çalışmalar tamamlanmıştır. Burada yapılan
şey şudur: Altyapıyla işletmecilik birbirinden
ayrılıyor ve altyapı devlette kalmaya devam ediyor, üstyapı
da herkesin bedeli mukabilinde kullanılması esası getiriyor,
yani kara yolları gibi, kara yollarını nasıl devlet
yapıyor üzerinden herkes kullanabiliyorsa demir yollarında da böyle
bir serbestleştirme düşüncesi var. Avrupada da, birçok ülkede de
uygulanan model budur.
Dalaman-Fethiye
kara yolu yapım çalışmaları devam ediyor, 2012 sonuna kadar
bitirilmesi öngörülüyor.
Aydın-Çine-Yatağan
tren yolu: Bununla ilgili bir çalışma, proje çalışması
yapıldı ve bu çalışma uygulama projesiyle de takviye
edildi. Bu hattı esasında biz, yap-işlet-devret modeliyle
yapmayı planlıyoruz ancak Demiryolları mevzuatında bu
konuda bir tereddüt var, o yüzden bu yeniden yapılandırmadan sonra bu
projeyi tekrar hayata geçireceğiz.
Havaalanı
projesi: Bu bölge Fethiye, Dalaman bölgesi. Dalamanda malum
havaalanımız var, Milasta var, dolayısıyla bu bölgede
ayrı bir havaalanı projesi söz konusu değil.
Sayın
Özelin Manisa Ovasında DSİ tarım arazileri ortasından su
borusu geçiriyor
Yani tabii, yollarla ilgili, demir yollarıyla ilgili,
havaalanlarıyla ilgili, denizle ilgili konu bizim, sulamayla ilgili konu
Orman ve Su İşleri Bakanlığının uhdesindedir
ancak tabii bu konuyu Sayın Bakana ileteceğiz ve size
yazılı olarak cevap vermesini sağlayacağız.
Sayın
Işıkın İDO özelleştirmesi konusu: Bakın,
İDO şirketinin ben Genel Müdürlüğünü yaptım, onu
sıfırdan aldım -ayrıldığımda- dünyanın
bir numaralı şirketi olarak
gelmiş idi ve bu şirket 862 milyon dolara satıldı
yani Bu genelgeyle 2 katına çıktı
Akıldan, izandan
yoksun bir şeydir; genelgeyle ilgili hiçbir uygulama da
olmamıştır. Genelge genel bir düzenlemedir. Kombine
taşımacılık yapacaksanız mutlaka şu, şu,
şu kurallara uyacaksınız. Esasen bu genelge olmadan bile ben,
İDOda Genel Müdürken Bandırma-İzmir arasında otobüs ve
feribot seferleriyle kombine taşımacılık yapıyor idim
ancak 2003te çıkan 4925 sayılı Kara Ulaştırma
Kanununa göre bu genelgeler yayımlanmıştır, her sene de bu
yenilenir. Olay bundan ibaret. Bu genelgeye istinaden verilmiş herhangi
bir imtiyaz söz konusu değildir, bir uygulama da yapılması söz
konusu değildir. Kaldı ki bu yapılacaksa bile, bu uygulamalar,
Büyükşehir Belediyesinin UKOME kararları çerçevesinde
yapılması icap eder. Durum budur. İzah etmiş oluyoruz.
Sayın
Türkkan baz istasyonlarıyla ilgili bir soru sordu. Baz
istasyonlarıyla ilgili, doğrusu sürekli saha ölçümleri
yapılmaktadır. Baz istasyonlarındaki elektromanyetik alan yayma
oranları Avrupanın dörtte 1i seviyesindedir Türkiye'de, 4 kat
emniyetlidir. Orada 40 miliampermetre iken bizde 10 olarak izin verilmektedir.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Sebebi ne bizde az olmasının?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Hayır, daha emniyetli olsun diye. Yani, onlar 40a kadar
müsaade ediyorlar, biz 10a kadar müsaade ediyoruz. Sebep odur. Bu konuda,
toplumda çok ciddi bir hassasiyet olduğunu biliyoruz. Her ne kadar,
bilimsel olarak, baz istasyonlarının sağlığa
doğrudan bir zarar getirdiği konusunda bir bulgu bugüne kadar
olmamasına rağmen, yine de bunların tesisinde mutlaka BTK gerekli
ölçümleri yapıyor ve bunu ilgililere aktarıyor.
Sayın
Akar, Fiyatlar arttı, borçlar arttı
Yani, tabii, bir
değerlendirme yaptınız, çok kapsamlı bir
değerlendirme. Teşekkür ediyorum. Kısa sürede
başarılı olup olmadığımız milletin
vereceği bir karardır. Millet de 12 Haziranda
başarıyı, başarısızlığı en iyi
şekilde ölçüp kararını vermiştir.
Teşekkür
ederim.
ALİM
IŞIK (Kütahya) O tartışılır.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Madde
üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 194 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 3 üncü maddesinin
son cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Alim
Işık Oktay
Vural
Manisa Kütahya İzmir
Özcan Yeniçeri Ali
Halaman Emin Haluk
Ayhan
Ankara Adana Denizli
Mustafa Kalaycı
Konya
İdarenin
özel bütçe kapsamında olması halinde, söz konusu dış
finansmanın, ilgili idarenin bağlı olduğu Bakanın
teklifi üzerine Hazine Müsteşarlığı tarafından
üstlenilmesine karar vermeye Bakanlar Kurulu yetkilidir.
T.B.M.M
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 194 Sıra Sayılı yasa tasarısının 3.
maddesinin metinden çıkartılmasını arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Kazım
Kurt Ali
İhsan Köktürk
İstanbul Eskişehir Zonguldak
Bülent
Tezcan Özgür
Özel Sinan
Aydın Aygün
Aydın Manisa Ankara
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Kim konuşacak?
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Aygün.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Aygün. (CHP sıralarından alkışlar)
SİNAN
AYDIN AYGÜN (Ankara) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
aslında ben bugün söz almayacaktım ama Sayın Ulaştırma
Bakanını uzunca süredir göremediğim için bugün söz almak
istedim. Kendisine hem birkaç düşüncemi aktarmak hem de kendisinin burada,
aylardır, yıllardır cevap alamadığım sorulara
cevap vermesi amacıyla geldim.
Ben
Ticaret Odası Başkanıyken Sayın Bakanımla birkaç
sefer
Bakanım işaret ediyor, Mânia Planı; anladı ne
soracağımı, gördüm. Yıllardır Ankaranın
çözülmeyen bir Mânia Planı sorunu var. Nedir Mânia Planı, kısaca
arz edeyim: Birçoğunuz Çukurambarda oturuyorsunuz, birçoğunuz
Ümitköyde, Batıkentte, Çayyolunda oturuyorsunuz; Sayın
Komutanım da çok iyi bilirler konuyu. Hepimizin üzerinden sabah 7, 8, 9,
keyiflerine göre helikopterler geçiyor, pat pat pat duyarsınız.
Sabah yataktayken 8-10 tane helikopter geçer. Ben araştırdım,
dedim ki: Ya, bunlar niye geçiyor? Dediler ki: Eğitim yapıyorlar.
Acemi pilotlar benim evimin üzerinde eğitim yapıyor, Armadanın
üzerinde eğitim yapıyor, alışveriş merkezlerinin
üstünde eğitim yapıyor. Ya, böyle bir şey olur mu yani acemi
pilotların bizim üzerimizde eğitim yapması?
Ben
o zaman Oda Başkanıyım. Sayın Bakanla defalarca
konuştuk, cevap yok. Allah nasip etti, milletvekili olduk, Parlamentoya
girdik, Sayın Bakanı yine gördüm, ayakta sordum Sayın
Bakanım
Tamam, olur. dediler. Millî Savunma Bakanına sordum, On
beş gün müsaade. dediler. On beş gün üzerinden on tane daha on
beş gün geçti. Yetmedi, 26/10/2011 tarihinde Sayın Bakanın
cevaplaması istemiyle soru önergesi verdim. Bugün 147nci gün, Sayın
Bakanım hâlâ cevaplamadı. İnternete baktım Süresi içinde
cevaplanmadığından dolayı gelen kâğıtlarda
yayınlandı. Ne olduğunu da bilmiyorum
gelen kâğıtta
yayımlandı Ona da baktım, gelen kâğıtta da bir
şey yayımlanmamış.
Şimdi,
soruyorum Sayın Bakanım: Halk Bankası, sizin
Başbakanlık binanız, TOBBa verdiğiniz bina, Gazi Orduevi,
Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı, Sanayi
Bakanlığı, Elektrik Etüt İdaresi, Köy Hizmetleri, Türkiye
Atom Enerjisi, Orman Bakanlığı binaları yükseklikleri aşıyor.
Bir, bunları yıkacak mısınız? Yıkmanız
gerekiyor.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) AKP Genel Merkezi?
SİNAN
AYDIN AYGÜN (Devamla) Ne merkezi?
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) AKP Genel Merkezi?
SİNAN
AYDIN AYGÜN (Devamla) Yok o kurtarıyor. Şimdi
AHMET
AYDIN (Adıyaman) CHP Genel Merkezi?
BAŞKAN
Sayın Aygün, bir saniyenizi alabilir miyim oylama yapacağım
şimdi?
SİNAN
AYDIN AYGÜN (Devamla) Tabii.
BAŞKAN
- 3üncü maddenin oylanmasına kadar sürenin uzatılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Buyurun.
SİNAN
AYDIN AYGÜN (Devamla) Yine -bende bunun belgesi vardır, böyle bir
keyfiyet olamaz Sayın Bakanım- bundan iki ay evvel yine bir kuruma
helikopter pistinin dibinde,
Bakın,
İstanbulda reklamları, ilanları görüyorsunuz; gazeteleri görüyor,
televizyonları görüyorsunuz; artık siz de Ankaralı oldunuz.
Büyük binalar yükseliyor. Ankarada yapılan bir tane yatırım
yok. Niye? Mânia Planı yüzünden. Çukurambar, Çayyolu, Etlik, Etlikteki
Antares, Keçiören Belediyesinin yapmış olduğu kule,
bunların tamamı mânia hattına takılmış durumda.
Artı,
benim evimin üzerinde her sabah 8 tane helikopter geçiyor, beni
uyandırıyor ve korkuyorum, korkuyorum
Buradan sizin huzurunuzda
söylüyorum: Sayın İçişleri Komisyonu Başkanım, siz
benim komisyon
Eğer benim tepeme helikopter düşerse bunun müsebbibi
Sayın Ulaştırma Bakanıdır, benim size vasiyetim. Çünkü
gerçekten bu tehlike. İlla Türkiyede bir şey olması için bir
şey olması lazım. Çadır yandı, çadır
yasaklandı. Helikopter düşmesi için
Allah korusun, böyle bir
şey olursa mânia hattı kalkacak. Ben buradan bir vatandaş olarak
görevimi yapmış olayım.
Sizleri
uyarıyorum ve tekrar söylüyorum Sayın Bakanım: Ya bu
binaları yıkın ya bizim hakkımızı verin veyahut
da hakkımızı vermiyorsanız bu mânia hattını
kaldırın. Çünkü milletvekillerinin çoğu, özellikle iktidar
milletvekillerinin çoğu Çukurambarda oturuyor. Bilmiyorum, belki de
Çukurambarda oturuyorsunuz, orası da mânia hattına giriyor. Allah
korusun, bir şey olur; bundan da bir daha dönemeyiz, tatsız
şeyler olur. O yüzden, ben, bu gündem maddesinde çok da fazla
konuşmak istemiyorum, zaten sürem de bitti.
Sayın
Bakanım, inşallah bu sefer cevap verirsiniz diye düşünüyorum, üç
seneden sonra cevabı alacağım diye düşünüyorum.
Saygılar
sunuyorum. Her şey gönlünüzce olsun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Aygün.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 194 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 3 üncü maddesinin
son cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay (Manisa) ve
arkadaşları
İdarenin özel bütçe kapsamında
olması halinde, söz konusu dış finansmanın, ilgili idarenin
bağlı olduğu Bakanın teklifi üzerine Hazine
Müsteşarlığı tarafından üstlenilmesine karar vermeye
Bakanlar Kurulu yetkilidir.
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
OKTAY
VURAL (İzmir) Gerekçe Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Söz
konusu dış finansmanın, ilgili idarenin bağlı
olduğu Bakanın teklifi üzerine Hazine
Müsteşarlığı tarafından üstlenilmesine karar vermeye
Bakanlar Kurulu yetkili olduğu hususu düzenlenmiştir.
BAŞKAN
- Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Kanun
tasarı ve teklifleriyle komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için, 22 Mart 2012 Perşembe günü,
alınan karar gereğince saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum; hayırlı akşamlar.
Kapanma
Saati: 20.02