TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
82nci
Birleşim
22
Mart 2012 Perşembe
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul
Milletvekili Melda Onurun, Dünya Su Gününe ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğrunun, 21 Mart Nevruz Bahar Bayramına ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Kütahya Milletvekili Vural
Kavuncunun, geriatrik rehabilitasyona ilişkin gündem dışı
konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.-
Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygünün, CHP heyeti olarak Osmaniye Cezaevine
yaptıkları ziyarete ilişkin açıklaması
2.-
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, Nevruz kutlamalarının devlete
karşı ayaklanma aracı olarak kullanıldığına
ilişkin açıklaması
3.-
Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplanın, Yaşlılara
Saygı Haftasına ilişkin açıklaması
4.-
İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğütün, GAP sulamalarındaki
gecikmenin neden kaynaklandığını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
5.-
Manisa Milletvekili Selçuk Özdağın, Kütüphane Haftasına
ilişkin açıklaması
6.-
Elâzığ Milletvekili Enver Erdemin, Elâzığın
sorunlarına ve nüfusunun hızla düştüğüne ilişkin
açıklaması
7.-
İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğanın, suyun ulusal güvenlik
stratejilerinin ayrılmaz bir parçası olarak dikkate
alınması gerektiğine ilişkin açıklaması
8.-
Adana Milletvekili Muharrem Varlının, çiftçiler için daha
kazançlı ve müreffeh bir yaşam dileğine ilişkin
açıklaması
9.-
Kütahya Milletvekili Alim Işıkın, Yaşlılar
Haftası ve Başbakanın şehit aileleriyle ilgili ifadelerine
ilişkin açıklaması
10.-
Adana Milletvekili Fatoş Gürkanın, Şırnakta 6 polisin
şehit olmasına ve Yaşlılar Haftasına ilişkin
açıklaması
11.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının ifadelerine ilişkin
açıklaması
12.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının,
Muş Milletvekili Sırrı Sakıkın ifadelerine
ilişkin açıklaması
13.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın,
Muş Milletvekili Sırrı Sakıkın ifadelerine
ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.-
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 19 milletvekilinin, hormonlu, katkı maddeli, zirai ilaç, kimyasal
gübre ve antibiyotik kalıntısı ihtiva eden, hileli,
genetiği değiştirilmiş gıda üretiminin ve bu tür
ürünlerin kısa ve uzun vadede insan sağlığına
etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/204)
2.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır ve 19 milletvekilinin, kanser
hastalığının hangi boyutlarda olduğunun,
araştırma merkezleri, tıbbi cihaz, uzman hekim ihtiyacı ve
hasta sayısının belirlenmesi ile tanı ve tedavi
şekilleri dâhil tüm eksikliklerin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/203)
3.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır ve 19 milletvekilinin, bor mineralleri ve rafine bor
üretimi alanındaki sorunlar ve çözüm yollarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/205)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar ve
arkadaşlarının toplumumuzda yaşanan ekonomik kriz ve geçim
sıkıntısı nedeniyle artan şiddet ve intihar
vakalarının araştırılması amacıyla
vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel
Kurulun 2/3/2012 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile
Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S.
Sayısı: 156)
2.- Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporu (1/569) (S. Sayısı: 180)
3.- Kars Milletvekili Ahmet Arslan ve Bursa Milletvekili
Hüseyin Şahin ile 7 Milletvekilinin; Katma Değer Vergisi Kanunu ile
Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli
Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun ve Kamu İhale
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/387) (S. Sayısı: 194)
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının,
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın AK PARTİ Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
2.- İstanbul Milletvekili Şirin
Ünalın, Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın AK PARTİ
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
3.- Muş Milletvekili Sırrı Sakıkın,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının Barış ve
Demokrasi Partisine sataşması nedeniyle konuşması
4.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın, Kütahya
Milletvekili Hasan Fehmi Kinayın şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Ankara
Milletvekili Zuhal Topcunun, 19 Mayıs kutlamalarına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Ömer Dinçerin
cevabı (7/3885)
2.- Bolu Milletvekili Tanju Özcanın,
bağlı kurum ve kuruluşların çıkardıkları
dergilere ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/3898)
3.- Van Milletvekili Özdal Üçerin, başka illere
misafir olarak yerleştirilen Vanlı depremzedelerin sorunlarına
ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı İdris Naim
Şahinin cevabı (7/4070)
4.- Ankara Milletvekili Zuhal Topcunun, 19 Mayıs
kutlamalarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Ömer
Dinçerin cevabı (7/4103)
5.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın,
TSKda görev yapan astsubayların özlük haklarına ilişkin sorusu
ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmazın cevabı
(7/4127)
6.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkesin,
2011 yılında hacca giden bazı vatandaşların
yaşadığı mağduriyete ilişkin Başbakandan
sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın
cevabı (7/4191)
7.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın, yerel
basın organlarının desteklenmesine ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
(7/4301)
8.- Van Milletvekili Özdal Üçerin, Van-İran
sınırında öldürülen vatandaşlara ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahinin cevabı
(7/4361)
9.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu
Özbolatın, Karabükte eylemlere ve basın açıklamalarına
sınırlama getirilmesine ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı İdris Naim Şahinin cevabı (7/4376)
10.- Tokat Milletvekili Orhan Düzgünün,
Elâzığ Valiliği tarafından yayınlanan bir genelgeye
ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı İdris Naim
Şahinin cevabı (7/4444)
11.- Bilecik Milletvekili Bahattin Şekerin,
Vakıflar Genel Müdürlüğünün Bilecikte yürüttüğü proje ve
yatırımlara ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/4518)
12.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, Bakanlık merkez teşkilatında
çalışan taşeron firma elemanlarına ve sorunlarına
ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın
cevabı (7/4533)
13.- Ankara Milletvekili Sinan Aydın Aygünün,
ithalat ve ihracata ilişkin istatistiklerin kamuoyuna
açıklanmasına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayanın cevabı (7/4608)
14.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın,
Kürtçe ile ilgili bir açıklamasına ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
(7/4817)
22 Mart 2012 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal
MACİT (İstanbul), Mustafa HAMARAT (Ordu)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 82nci Birleşimini açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN Elektronik cihazla
yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre
vereceğim.
Sayın milletvekillerinin oy
düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu
süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda
hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna
rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli
personel aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın
milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz,
Dünya Su Günü münasebetiyle söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın
Melda Onura aittir.
Buyurun Sayın Onur. (CHP
sıralarından alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili Melda Onurun, Dünya Su
Gününe ilişkin gündem dışı konuşması
MELDA ONUR (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkan.
21 Mart, doğanın
yılbaşıdır. Bütün coğrafyalarda bahar bayramları
kutlanmaya başlar. Yaz mevsimini karşılayana kadar bu
şenlikler kimi zaman dinî, kimi zaman etnik motiflerle sürer ama bazı
coğrafyalarda bu bayramlar halklara çeşitli kesimler, güçler
tarafından Böyle değil şöyle kutlayacaksın. diye
dayatılır; güçler çatışır, şiddet kol gezer,
sonuç acı olur: Ölümler ve şehitler
Halkların doğal yaşamına müdahaleye
ne yazık ki Anadolunun pek çok havzasında rastlıyoruz: Mesela
Tortum. Bugünlerde Erzurum ve ilçelerinin kurtuluş yıl dönümleri
kutlanıyor. Nene Hatunlar, Kara Fatmaların torunlarıysa bugün
başka bir kurtuluş savaşı veriyorlar. Büyükanneleri
düşmanlara karşı savaştılar ama torunları kendi
kolluk kuvvetlerine karşı savaşıyor. Güvenip oy verdikleri,
hem de öyle yüzde 50 de değil, yüzde 80 oy verdikleri iktidarın
-sevgili arkadaşlar, size söylüyorum, yüzde 80 size oy veren bir Tortum
halkından bahsediyorum- sizin iktidarınızın
uygulamalarına karşı yaşam savaşı veriyorlar. Bu
öyle bir savaş ki, yetmişlik, seksenlik kadınlar
çarşaflarından tutularak, yerlerde sürünerek toz toprak içerisinde
darb ediliyorlar. 300 kolluk kuvveti gönderilmeden önce iki tane de ambulans
gönderiliyor, anlayın artık. Aslında bir çeşit savaş
tabii. Taa 1939 yılında çıkan ve yalnızca savaş
hâllerinde kullanılabilecek acil kamulaştırma yetkisi
kullanılarak toprakları ellerinden alınıyor. Savaş
hâli yani.
Mahkeme, suça sürüklenen çocuk Leylaya HES eylemlerine
katılmama, katılanlarla görüşmeme cezası verdi, sanki Leyla
İstanbulda yaşarmış da canı bir cumartesi günü
Taksimdeki bir HES eylemine katılmak istemiş gibi. Arkadaşlar,
Leyla HES eylemine katılmıyor, Leyla toprağını,
yaşam alanını ve suyunu savunuyor. Tortumda bir çevre hareketi
yok, çevrecilerin daniskası da yok; orada yaşam mücadelesi veren
köylüler var. Birilerinin arkamızdan ima ettiği gibi PKK da yok,
boşuna aramayın.
HES istemezsiniz ama elektrikten de vazgeçmezsiniz. ya
da HES temiz enerjidir. savunma kolaycılığı gerçekleri
gizleyemiyor çünkü Tortumda bir sosyal etki değerlendirmesi yapmadan,
doğru dürüst bir çevresel etki değerlendirmesi yapmadan yola
çıkıldı ve sonuçta tam beş köy davalık oldu, bir köyün
ahalisi sanık hâline geldi çünkü köylü, DSİden de, Orman
Bakanından da çok daha iyi
tanır yaşadığı toprağı. Sonunda DSİ
de gördü, uygulama projesinin yanlış olduğunu tespit etti ve
Bağbaşı HES Projesini durdurdu çünkü bütün ÇEDler ve
denetimler gibi bu da masa başında hazırlanmıştı.
Bu yüzden Adanada 10 evladımız barajda kayboldu. Şimdi,
projenin, Danıştaydan iptalini bekliyor ve 4 Nisan günü
Bağbaşı köylülerinin yargılanacağı mahkemede bu
zulümden bir an önce vazgeçilmesini diliyoruz ki, Dünya Su Günü kâğıt
üzerinde bir mesaj ya da bir kürsü konuşmasında bir cümle olmaktan
çıkıp bayram gibi kutlansın.
Değerli arkadaşlar, bu
kürsüyü çoğunlukla gazeteci arkadaşlarım için kullandım,
özellikle tutuklu gazeteciler için. Şimdi, kısaca, yurt
dışında tutuklu kalmış, esir kalmış 2
gazeteci arkadaşımızı da anmak istiyorum buradan: Adem
Özköse ve Hamit Coşkun. Bu 2 arkadaşımızın orada
bulunması hepimizin içini acıtıyor. Hükûmetimizin, bu konuyla
çok daha yakından ilgilenmesini diliyoruz ve
arkadaşlarımızın eğer söylendiği gibi sarı
basın kartları yoksa, lütfen, kendileri bir gazeteci
değilmiş gibi algılanmasın, bu
arkadaşlarımızın, sistemin yarattığı
açmazdan dolayı sarı basın kartları yoktur muhtemel. Bu 2
arkadaşımızın en kısa sürede aramızda
olmasını diliyorum.
Son olarak, Sayın Egemen
Bağışın -dün buradaydı, bugün yok ama ben yine
kürsüden sataşma hakkımı kullanarak- sürekli olarak dile
getirdiği tecavüzcü gazetecinin kim olduğunu burada
açıklamasını istiyorum, açıklayamayacaksa bir sonraki kürsü
konuşmamda ben bu ismi açıklayacağım.
Hepinize, dinlediğiniz için
teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Onur.
Gündem dışı ikinci söz,
21 Mart Nevruz Bahar Bayramı münasebetiyle söz isteyen Tokat Milletvekili
Sayın Reşat Doğruya aittir. (MHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın Doğru.
2.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğrunun, 21 Mart Nevruz Bahar Bayramına ilişkin gündem
dışı konuşması
REŞAT DOĞRU (Tokat)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 21 Mart Nevruz Bayramıyla ilgili söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
21 Mart Nevruz Bayramını
kutlar, baharın kardeşlik ve huzur getirmesini dilerim ancak bu dilek
ve temennilerimiz dün Güneydoğu Anadolu Bölgesinden
aldığımız şehit haberleriyle maalesef gölgede
kalmıştır. 6 şehit polisimize Allahtan rahmet, ailelerine
ve milletimize sabır dilerim. Burada, teröristlerin bayram kutlaması
ile hiçbir ilişkileri yoktur. Amaçlarının kan dökmek, halkı
germek ve devlet bütünlüğüne zarar vermek olduğunu da söylemek
isterim.
Nevruz,
tarihi ve kültür kökleri itibarıyla toplum hayatımızın
müşterek sevinç ve paylaşımının bir işareti
olarak yüzyıllardır Avrasya coğrafyasında
yaşayagelmiş, kutlanmış, Türk milletinin çok önemli bir
bayramıdır.
Anadoluda
yaşadığımız sosyokültürel değişim nedeniyle
bu kültürel değerimizi ihmal ettiğimiz bir dönemde daha yakından
tanıdığımız Türk dünyasında nevruzun nasıl
bir heyecana, kaynaşmaya, mutluluğa dönüştüğünü görerek bu
kutlu güne yeniden sarılmamız ve anlamına nüfuz etmemiz hepimiz
için sevindirici olmuştur.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 20nci asrın sonlarında
bağımsızlığını kazanan Türk cumhuriyetlerinden
Kırgızistan, Kazakistan, Türkmenistan, Özbekistan, Azerbaycan ve
ayrıca Rusya Federasyonu bünyesinde bulunan Tataristan da 21 Mart
Ergenekon Nevruz Bayramını millî bayram olarak ilan etmişlerdir
ve kutlamaktadırlar.
Türk
kültür coğrafyasında birlik, dirlik, ümit ve kardeşliği
sembolize eden Nevruz Bayramının bu anlamını son
yıllarda ihanetleriyle yozlaştırmak isteyen mihraklara aziz
milletimiz izin vermemiş, ne mutlu ki bu tarihî güne yeniden ve daha büyük
bir heyecan ile sahip çıkmasını da bilmiştir.
Nevruz,
büyük Türk milletinin hürriyet ruhunun kabararak taştığı
bir coğrafyadan çıkarak kıtaları yönetmeye talip
olduğu kutlu Ergenekon ateşidir. Bu ateşin hiç sönmeden sonsuza
kadar sürdürülmesi en büyük hedefimiz olmalıdır.
Nevruz yalnızca
yeni bir mevsim döngüsünün, bolluk ve bereketin başlangıcı
değil, Türk milleti için geleceği yeniden yorumlamanın, atalet,
yılgınlık, korku ve umutsuzluğun geride
bırakılarak maddi ve manevi diriliş, doğruluş ve
atılımın da müjdesi olmuştur. Nevruz bu anlayışla
kutlanmalı, onun ruhuna aykırı bir şekilde, gerginlik ve
huzursuzluk aracı hâline getirilmesine de fırsat verilmemelidir.
Ülkemizde
Sultan Nevruz adıyla kutlanarak günümüze ulaşan bu bayram
coşkusu, birleştirici ve kaynaştırıcı
özelliğini bir kez daha göstermiş, özellikle son yıllardaki
yakınlaşma sonucu Orta Asya Türk toplulukları ile
ilişkilerimizin geliştirilmesinde ve sevinçlerimizin
paylaşılmasında da çok önemli bir rol oynamıştır.
Sayın milletvekilleri, örf ve
âdetlerimize, yılların bize kazandırdığı
güzelliklerimize sahip çıkmalıyız. Kardeşliğe, huzura
ve sevgiye dünden daha fazla bugün ihtiyacımız vardır.
Geçmişte olduğu gibi bugün de kardeşliğimizi bitirmeye,
kader birliğimizi, ülke birliğimizi parçalamaya, yok etmeye
çalışan birçok grup, birçok düşman vardır. Nevruzu bahane
ederek PKK terör örgütü militanları toplumda gerginlik yaratmaya, huzuru
bozmaya çalışmakta, ülkemizi kaosa sürüklemek için ellerinden geleni
yaparak sözde bayram kutlamaları yapmaya çalışmaktadırlar.
Sayın milletvekilleri, yeni yeni
senaryolarla hainlik provaları yapılıyor, milletimiz tehdit
ediliyor. Buna başta AKP Hükûmeti olmak üzere herkesin, kabul etmemesi ve
tepki göstermesi gerekir. Hükûmet, milletimizin kendilerine verdiği,
şu ana kadar yeterli şekilde kullanmadığı yetkiyi
mutlaka en iyi şekilde kullanmalı ve taviz de vermemelidir.
Gereği, gecikmiş olmasına rağmen mutlaka ama mutlaka
yapılmalı, gereken ders çıkarılarak gerekli önlemler süratli
bir şekilde zaman geçirilmeden alınmalıdır.
Sayın milletvekilleri,
askerimizin, polisimizin şehit olması milletimizin yüreğini
yakmaktadır. Milletimizin, artık, canına tak ettiği
günlerdeyiz. Milletimize, vatanımıza, bayrağımıza, her
türlü değerlerimize yapılan saldırıları şiddetle
hep beraber kınamak mecburiyetindeyiz. Ben şiddetle
kınıyorum. Unutulmamalı ki Türk milletinin birlik ve
dirliğini yok etmeye çalışanlara geçmişte olduğu gibi
gelecekte de ne pahasına olursa olsun izin verilmeyecektir, hainler
cezasını bulacaktır, tarihte de bunun örnekleri çoktur.
Birlik ve beraberliğimizin daim
olması, dünya üzerinde söz sahibi ve lider bir Türkiye dileğiyle,
bütün Türk dünyasının Nevruz Bayramını kutluyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Doğru.
Sayın milletvekilleri, bu
60ıncı, pek kısa söz talebi konusunda gene ipin ucu gitmiş
vaziyette. Şu andan itibaren kim girerse vermiyorum, haberiniz olsun. Aksi
takdirde, herkesten yazılı talep isteyeceğim. Yani beni istismar
etmeyin lütfen, hepinizden var da onun için
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Asla!
BAŞKAN Rica ediyorum. Dünden
beri
Girenlere katiyen vermiyorum şu andan itibaren, ona göre. Yani tek
tek kâğıt isterim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Söz,
girmiyoruz.
BAŞKAN İç Tüzüke göre de
böyle bir hakkım olduğunu grup başkan vekilleri bilir,
kararı da benim vereceğimi bilirler. Onun için, aynı konunun 50
kere döndürüp döndürüp konuşulması da doğru değil. Yani
yirmi dakika söz veremem ben insanlara burada.
Gündem dışı üçüncü söz,
geriatrik rehabilitasyon konusunda söz isteyen Kütahya Milletvekili Sayın
Vural Kavuncuya aittir.
Buyurun Sayın Kavuncu. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
3.- Kütahya Milletvekili Vural Kavuncunun, geriatrik
rehabilitasyona ilişkin gündem dışı konuşması
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde 18-24 Mart tarihleri
arasında kutlanan Yaşlılara Saygı Haftası nedeniyle
gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Yaş alma, tüm canlıların
yaşamında olduğu gibi insan yaşamının da
kaçınılmaz bir parçasıdır. Örfümüz gereği saygı
ve sevgi taşıdığımız büyüklerimizi bugün
vesilesiyle anmak, onlara daha güzel bir yaşamı sunmak için elimizden
gelen gayreti göstermek hepimizin ulvi görevlerindendir. Biz,
yaşlılarımızı dün ile bugün arasında köprü kuran,
kültürümüzü ve değerlerimizi yarınlara taşıyan en
değerli varlıklarımız, kültür hazinelerimiz olarak
görüyoruz. Bu değerlerimiz yaşamlarının büyük
kısmını topluma ve ülkeye hizmetle geçirmiş, yaş yaşamış,
gün görmüşlerdir. Bu nedenle, ömürlerinin sonuna kadar insan onuruna
yakışır bir şekilde yaşam sürmeleri, bakıma
muhtaç olduklarında da gerekli özen ve desteği yanlarında
bulmaları en doğal haklarıdır. Bizleri bugünlere ve
geleceğe hazırlayan yaşlılarımız için hayatı
kolaylaştırmak, onlara terk edilmişlik ve kimsesizlik duygusunu
yaşatmamak, kimseye muhtaç olmadan yaşamalarını
sağlamak, toplumun, devletimizin öncelikli görevleri arasındadır.
Yaşlılığı
sadece güçlük ve zorlukların olduğu bir dönem değil, hoş
yanlarının da olduğu bir hayat kesiti olarak görmek gerekiyor.
Aktif yaşlanma kavramı, yaşlı bireylerin herhangi bir
engellilik durumları olması hâlinde bile toplumda yürütülen
faaliyetlere katılmalarını amaçlar. Bunun için,
yaşlıların sahip oldukları potansiyelleri
kullanabilmelerinin yolunu açmak, yeterli korunma, güvenlik ve bakım
desteğine ulaşabilmelerini sağlamak gerekiyor. Unutmayalım
ki yaşlanma, yaşanan yılların sayısından ziyade
fiziksel ve zihinseldir. Bir insan kırk beş yaşında iken
bile yaşlı olabilir, yetmiş beş yaşında iken bile
genç kalabilir.
Her yaşlı, kendi geçmişiyle ayrı bir
bireydir. Hayatları saygı duyulası bir roman, kendileri de o
romanın kahramanıdırlar. Yaşamlarının
şimdiki kesitinde de mümkün olduğunca özgürlüklerini korumayı,
bağımlı olmadan yaşamayı isterler. Ne var ki
yaşlanmayla birlikte vücutta meydana gelen değişimler çevre
koşullarına uyumda zorluklara neden olur. Bedensel kısıtlar
nedeniyle evlerde kazalar, düşme riskleri artmış olur, bunlara
bağlı yaralanma ve sakatlanmalar artmış olur. Örneğin,
altmış beş yaşın üstünde her 3 yaşlıdan 1
tanesi düşer ve önemli sakatlıklar geçirebilir. Bunlar kolay
önlenebilen unsurlardır.
Türkiyede de önümüzdeki dönem içinde önemli bir
yaşlı nüfusu beklenmektedir. Yaşlılıkla beraber artan
müzmin hastalıklar ve ortaya çıkacak bedensel
kısıtları gidermek için rehabilitasyon hizmetleri önem
taşımaktadır. Yaşlı rehabilitasyonu, bir
rehabilitasyon hekimi liderliğinde, fizyoterapist, uğraşı
terapisti, konuşma terapisti, hemşire, sosyal
çalışmacı, beslenme uzmanıyla birlikte yürütülecek bir
tedavi yöntemidir.
Nüfus yaşlanırken sağlık
politikalarımız da bu değişime paralel değişimler
gösteriyor. Hükûmetlerimiz döneminde yaşlılara ödenen ücretlerde,
huzurevlerinde, sağlık hizmetlerinde devrim niteliğinde
yenilikler yapılmıştır. Sadece yaşlı
aylığında on yılda yüzde 100ün üstünde bir artış
sağlandı. Doğrudan sosyal yardımlarda ciddi
artışlar meydana getirdik.
Geçtiğimiz hafta sonu, son dönemde ülkemize
kazandırılan en güzel huzurevlerinden birisi olan Kütahya Huzurevini
ziyaret ettim. İsteğe göre tek kişilik, çift kişilik ve
aile odaları olmak üzere tasarlanmış özel rehabilitasyon
yatakları, fizyoterapi ünitesi ve güler yüzlü personeliyle pırıl
pırıl olan huzurevimize giderek gurur duydum. Sohbet ettiğim yüz
altı yaşındaki Ayşe Tekin teyzemizin gülen gözleri bizim
için çok şeyler ifade etti.
Tüm bu yaptıklarımız sosyal devlet
olmanın sorumluluğu gereğiydi. Ancak, devletimizin
çalışmaları, yaşlılarımızın
sorunlarının tamamıyla çözülmesinde yeterli olmamakta, çözümde
toplumsal sorumluluk üstlenilmesi gerekmektedir. Bu bakımdan,
vatandaş olarak yaşlımıza el uzatmalıyız; toplum
olarak maddi, manevi yaralarını sarmalıyız.
Sözlerime Büyük Atatürkün şu sözleriyle son
vereceğim: Bir milletin yaşlı vatandaşlarına
karşı tutumu, o milletin yaşama kudretinin en önemli
kıstasıdır. Geçmişte çok güçlüyken tüm gücüyle
çalışmış olanlara karşı minnet hissi duymayan bir
milletin geleceğe güvenle bakmaya hakkı yoktur.
Bu duygularla tüm büyüklerimizin Yaşlılar
Haftasını kutluyor, minnet ve şükran duygularımla,
yaşam sevinçlerinin hiç kaybolmadığı,
sağlıklı ve mutlu günler temenni ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kavuncu.
Sayın Aygün, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Tunceli
Milletvekili Hüseyin Aygünün, CHP heyeti olarak Osmaniye Cezaevine yaptıkları
ziyarete ilişkin açıklaması
HÜSEYİN AYGÜN (Tunceli) Çok teşekkür ederim
Başkanım.
Sayın Başkanım, insan hakları heyeti
ve CHP heyeti olarak Osmaniye Cezaevine Salı günü ziyarette bulunduk. 651
kişilik bu cezaevinde 1.222 kişi kalıyor. Tutuklularla yüz yüze
yaptığımız görüşmede; askerî düzende sayı verme
zorunluluğunun uygulandığını, cezaevine girişte
her tutuklunun çıplak şekilde arandığını, uzun
bir zamandır yasal bir hak olan sohbet hakkının ihlal
edildiğini ve neredeyse hiç uygulanmadığını, üzerlerinde
genel olarak bir baskı ve tehdit havası olduğunu bize
bildirdiler. Cezaevi yöneticileriyle yaptığımız
görüşmede de bunlar -yasal dayanakları da bize gösterilmek,
anlatılmak suretiyle, bir brifingle- üstü örtülü olarak kabul edildi. Adli
tutuklular üzerinde de büyük bir baskı olduğunu bize bildirdiler ve
tam yirmi yedi gündür açlık grevi var. Oradaki sorunları hem
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yeniçeri
2.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçerinin, Nevruz kutlamalarının devlete
karşı ayaklanma aracı olarak kullanıldığına
ilişkin açıklaması
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Nevruz kutlaması bahanesiyle, ihaneti siyaset
edinmiş güruhların yaptığı tahrik, tahribat ve
cinayetleri lanetliyorum. Bayramı bayram, nevruzu nevruz, demokrasiyi
demokrasi aleyhinde kullanmak bölücü ve yıkıcı bir stratejidir.
İstismarda sınır tanımayan hain bir planla Türkiye
karşı karşıyadır. Nevruz gibi bir şenlik devlete
karşı ayaklanma aracı olarak kullanılmaktadır. Türk
milleti, kazasız belasız olarak bu yıl da Nevruzu atlattık
diye neredeyse bayram eder hâle gelmiştir. Bu nasıl bayramdır?
Amaçları bölücülük olan şer
odakları, masum ve makul talepleri hain düşüncelerini örtmekte
kullanmaktadır. Bölücülerin amacı, ana dilde eğitim, kimlik ya
da demokratik Türkiye değildir; onlar, bölünen bir Türkiye istiyorlar,
devlet içinde devlet, millet içinde millet yaratmaya
çalışıyorlar, buna izin vermeyeceğiz. Gerçek budur, gerisi
işin hikâyesidir.
Başta Hükûmet olmak üzere herkesi
aklını başına devşirmeye davet ediyor, saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Kaplan
3.- Kocaeli
Milletvekili Mehmet Hilal Kaplanın, Yaşlılara Saygı
Haftasına ilişkin açıklaması
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ülkemizde her yıl 18-24 Mart
tarihleri arası Yaşlılara Saygı Haftası olarak
kutlanmaktadır. Her insan için değişik anlam ifade eden
yaşlılık, hayatın çok özel bir dönemidir.
Yaşlılarımız, dün ile bugün arasında köprü kuran,
kültürümüzü ve değerlerimizi yarınlara taşımamızı
sağlayan en değerli varlıklarımızdır.
Yaşlılık dönemi itibar gerektirmektedir. Bu, aynı zamanda
bir minnet borcudur. Yaşlı bireyin toplumla bütünleşmesi, daha
aktif olması, yaşama bağlı kılınması
gerekir. Bizleri bugünlere ve geleceğe hazırlayan
yaşlılarımız için hayatı kolaylaştırmak ve
kimseye muhtaç olmadan yaşamlarını sağlamak hepimizin
öncelikli görevidir.
Bu duygu ve düşüncelerle
yaşlılarımızın haftasını kutluyor, hepsinin
ellerinden öpüyorum.
BAŞKAN Sayın Öğüt
4.-
İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğütün, GAP sulamalarındaki
gecikmenin neden kaynaklandığını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT
(İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
2002 yılında birinci AKP
Hükûmeti kurulduğunda GAP sulamalarındaki gerçekleşme oranı
yüzde 11 düzeyindeyken, aradan geçen on yıllık süre sonunda bu oran
yaklaşık yüzde 17dir. Yani on yıllık AKP
iktidarındaki yıllık gerçekleşme oranı binde 7dir.
Eğer bu hızla gidilirse, GAP sulamaları, basit bir matematiksel
oranla söylersek yüz otuz sekiz yılda mı bitecektir? On
yıllık süreçte GAP sulamalarındaki bu gecikme neden
kaynaklanmıştır? Bu düzeyde bir gecikmenin normal olduğunu
düşünüyor musunuz?
Başbakan, 2003 yılında,
GAPın 2005 yılında bitirileceğini; 2005
yılındaysa 2010 yılında bitirileceğini beyan
etmiştir. Bu durumda GAPın revize edilen yeni bitiş tarihi nedir?
Bu tarihte gerçekten GAP bitirilecek midir? 2011 yılında GAPa
tahsisi planlanan kamu sabit yatırımı ne kadardır ve bunun
ne kadarı gerçekleştirilmiştir? AKP Hükûmetinin 2006
yılında beyan ettiği üzere GAPın bitirilmesi için 13
milyar dolara ihtiyaç vardır
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özdağ
5.- Manisa
Milletvekili Selçuk Özdağın, Kütüphane Haftasına ilişkin
açıklaması
SELÇUK ÖZDAĞ
(Manisa) Teşekkürler Sayın Başkan.
Mart ayının
pazartesiyle başlayan son haftası ülkemizde Kütüphane Haftası
olarak kutlanmaktadır. Etkinlikler, Kültür ve Turizm
Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü ile
Türk Kütüphaneciler Derneği işbirliğiyle organize edilmektedir.
Bu yıl Bilgi, toplumu çoğullaştırır. ana
temasıyla düzenlenecek olan 48inci Kütüphane Haftası 26 Mart-1 Nisan
2012 tarihleri arasında kutlanacaktır.
Kütüphane
Haftasının kamuoyunda kütüphane konusunda olumlu çağrışım
oluşturmasına; kitap, kütüphane ve okuma kültürü, okuma
alışkanlığı konularında toplumsal
algının yükselmesine; bilgi toplumu olma yolunda millet olarak
bilinçlenmemize ve dünya kütüphaneciliğindeki önemli gelişmelerin
paylaşılmasına vesile olmasını temenni ediyorum. Bu
vesileyle kütüphanecilerin, kütüphane çalışanlarının ve
milletimizin Kütüphane Haftasını kutluyor, her evde, her
kıraathanede kitaplık olması
temennisiyle saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Erdem
6.-
Elâzığ Milletvekili Enver Erdemin, Elâzığın
sorunlarına ve nüfusunun hızla düştüğüne ilişkin
açıklaması
ENVER ERDEM (Elâzığ)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye İstatistik Kurumu verileri açıklandı: Elâzığ
milletvekili sayısı 5ten 4e düştü yani Elâzığ
ilimizin nüfusu hızla azalmakta. Milletvekili sayısı düşen
dört ilden birisi Elâzığ, diğeri Van. Malumunuz olduğu
üzere Vanda 7 şiddetinde deprem yaşanmıştı, bu
bağlamda Elâzığda da psikolojik bir deprem yaşanmakta. Göç
oranı yüksek, işsizlik yüksek, fabrikalar kapanıyor, yeterince
ödenek alamıyor, hizmetler yeterince Elâzığda yerine
getirilemiyor. 100 binlerce insan bu sorunlara
dikkat çekmek için imza kampanyaları düzenliyor. AKPye bu kadar
destek veren Elâzığ, Hükûmetin, kendi sorunlarıyla
ilgileneceği günleri iple çekiyor.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın
Eyidoğan.
7.-
İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğanın, suyun ulusal güvenlik
stratejilerinin ayrılmaz bir parçası olarak dikkate
alınması gerektiğine ilişkin açıklaması
HALUK EYİDOĞAN
(İstanbul) Teşekkür ederim Başkan.
Sınır
aşan 6 su havzasının Türkiyedeki payı yaklaşık
yüzde 36dır. Ülkemiz bu havzaların 5inde kaynak durumundadır.
Değişen iklim koşulları dikkate
alındığında ikili anlaşmalar yapılması
şart olmaktadır; Hükûmete duyurulur.
Ayrıca, gerekli
önlemlerin alınmaması durumunda gelecekte ülkemizde ve civar
ülkelerde artan sıklıkta yaşanacak daha şiddetli
kuraklıkların ulusal güvenliğimiz için ciddi bir tehdit unsuru
olduğu, üzerinde önemle
durulması gereken bir husustur. Stratejik bir doğal kaynak hâline
gelen suyun ulusal güvenlik stratejilerinin ayrılmaz bir parçası
olarak dikkate alınması gerekir. Hükûmet konunun farkında
mıdır acaba?
BAŞKAN Sayın Varlı
8.- Adana
Milletvekili Muharrem Varlının, çiftçiler için daha kazançlı ve
müreffeh bir yaşam dileğine ilişkin açıklaması
MUHARREM VARLI (Adana) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
21 Mart Nevruz, baharın müjdecisi.
Tabii, cemreler önce havaya, sonra suya, sonra toprağa düştü.
Çiftçilerimiz artık tarlalarını ekiyorlar, mısır,
pamuk, karpuz ama mazot pahalılığı ve gübre
pahalılığı içerisinde bir sonraki mahsulün ne
getireceğinden emin değiller. Bugün hâlâ pamuk 1,3 liradan
satılıyor, gübre pamuğun fiyatını geçmiş durumda,
mazota zaten her gün zam geliyor. İnşallah çiftçilerimiz bu bahar
müjdesiyle ektikleriyle biçtikleriyle kazanır bir hâle gelirler,
inşallah müreffeh bir hayat yaşarlar dileğiyle ben bugünün kutlu
olmasını diliyorum.
BAŞKAN Sayın
Işık
9.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Yaşlılar Haftası ve
Başbakanın şehit aileleriyle ilgili ifadelerine ilişkin
açıklaması
ALİM IŞIK (Kütahya)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, ben de
Yaşlılar Haftası nedeniyle öncelikle tüm
yaşlılarımızı hürmetle selamlıyorum ancak
Sayın Başbakanın dün Adalet ve Kalkınma Partisi grup
toplantısında yaptığı şehit ailelerine ikinci iş istihdamıyla ilgili
konuşmanın şehit ailelerini derinden üzdüğünü ve maalesef,
kendi çocuklarını kaybettikleri mücadelede karşı tarafta
yer alanların şehit kapsamına alınarak PKK terör örgütüne
hizmet edenlere destek sağlanması yönündeki açıklaması tüm
milletimizi üzmüştür.
Bu vesileyle tüm duyarlı
milletvekillerini bu konuda çalışmaya ve bu ayrımı ortadan
kaldırmaya davet ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Gürkan
10.- Adana
Milletvekili Fatoş Gürkanın, Şırnakta 6 polisin
şehit olmasına ve Yaşlılar Haftasına ilişkin
açıklaması
FATOŞ GÜRKAN (Adana)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Son 2 polis, daha önce yaralanan ve
vefat eden polis kardeşimiz Adanadandı. Son 6 şehitten biri de
yine Adana Aladağ ilçemizden. Şehitlerimize Allahtan rahmet
diliyorum.
Nevruz, baharın müjdecisi.
Nevruzda böyle olayların yapılması hiç kimsenin hiçbir emele
ulaşmasını sağlamayacaktır. Türkiye Cumhuriyeti, halkı,
büyük ve güçlü bir ülke ve devlettir. O nedenle bu tür eylemleri yapanları
kınıyorum. Şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum, ailelerine
sabır ve baş sağlığı diliyorum.
Ayrıca Yaşlılar
Haftası, Yaşlılar Haftamızı da kutluyorum.
Burada tabii cevap vermiş gibi
olmayalım ama dün Sayın Başbakanımızın
açıkladığı şehit yakınlarıyla ilgili kanun
çalışmasını bire bir kanun teklifleri olarak uzun süredir
çalışan biriyim. O nedenle burada toplumun tepki göstereceği
hiçbir şey yok.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 19 milletvekilinin, hormonlu, katkı maddeli, zirai ilaç, kimyasal
gübre ve antibiyotik kalıntısı ihtiva eden, hileli,
genetiği değiştirilmiş gıda üretiminin ve bu tür
ürünlerin kısa ve uzun vadede insan sağlığına
etkilerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/204)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Hormonlu, katkı maddeli, zirai
ilaç, kimyasal gübre ve antibiyotik kalıntısı ihtiva eden,
hileli, genetiği değiştirilmiş gıda üretiminin ve bu tür
ürünlerin kısa ve uzun vadede insan sağlığına
etkilerinin araştırılması, üretici ve tüketicinin
bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi için Anayasamızın 98 ve
İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince bir Meclis
Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ve teklif ederiz.
Gerekçe:
Gıda güvenliğimizi tehdit
eden unsurlar, hormonlar, katkı maddeleri, tarım ilaçları,
kimyasal gübreler, antibiyotikler, hileli gıda üretimi, genetiği
değiştirilmiş organizmalar olarak sayılabilirler.
İnsan yaşamı için
vazgeçilmez olan bitki ve etlerin yani gıdaların uygun
koşullarda üretilmesi, insan sağlığı için hayati
tehlikeler oluşturmaktadır.
Gıda güvenliği konusu,
gelişmiş ülkelerde çok sıkı kurallara
bağlanmış, tüketicilerin sağlığının
korunması için her türlü tedbir alınmıştır.
Gelişmiş ülkeler, hormon, tarım ilacı, kimyasal gübre
kullanılarak yapılan tarım üretiminden organik tarım
üretimine geçmekte, tarımda ve gıda sanayinde kullanılan pek çok
madde yasaklanmaktadır. Organik ürünlere olan talep ise her geçen gün
artmaktadır.
Gıda ihracatı
yaptığımız pek çok ülke, ihraç ettiğimiz gıdalar
üzerinde sıkı denetimler yapmakta, standartlarına uygun olmayan
gıdaların ülkelerine girmesine izin vermemektedir.
Almanlar ya da Rusların
sağlığa zararlı bulup ülkelerine sokmadığı
ürünlerin iç piyasada tüketime sunulduğu, yani kendi
vatandaşımızın sağlığının
tehlikeye atıldığı iddiaları ciddi olarak gündeme
taşınmaktadır.
Gıda güvenliğini
sağlamakla görevli kuruluşların etkili denetimler
yapmaması, vatandaşlarımızda haklı olarak
tükettiği gıdalara karşı bir güvensizlik
oluşturmaktadır.
Bir araştırmaya göre,
çocuklarımız, büyüklerimizin hiç
karşılaşmadığı 500den fazla toksin madde ile
karşılaşmakta, bu maddelerin çeşitli etkilerine maruz
kalmaktadırlar.
Hormonlar, tarım ve
hayvancılıkta daha az zamanda daha çok ürün elde edebilmek, ürünlerin
daha canlı ve güzel görünmesini sağlamak ve mevsimi
dışında ürün alabilmek için kullanılmaktadır.
Hormonlu bitki ve etlerin, sürekli
tüketildiğinde vücudun hormon dengesini bozarak,
bağışıklık sisteminin zayıflamasına, erken
ergenlikten şişmanlığa ve hatta kansere yol
açtığı şüphesi mevcuttur.
Tarım ilaçlarının
aşırı, zamansız ve uygunsuz kullanımı, insan
sağlığı yanında toprağa, suya ve diğer
canlılara da zarar vermektedir.
Kanatlı ve büyükbaş
hayvanlarda antibiyotik kullanımına kesimden belli bir süre önce son
verilmemesi hâlinde, bitkilere verilen tarım ilaçlarında olduğu
gibi doğrudan insanlara geçmektedir.
Bilinçsizce kullanılan kimyasal
gübreler, insan sağlığına zararlı etkileri
yanında, topraklarımızı ve sularımızı
kirletmekte, topraklarımız özelliğini ve rejimini
kaybetmektedir.
İnsan
sağlığını tehdit eden bir diğer gıda
güvenliği sorunu ise, genetiği değiştirilmiş
organizmalar (GDO) sorunudur. Daha fazla verim alabilmek için tohumların
genetiği ile oynanarak doğal olmayan ürünler yetiştirilmektedir.
Yine, merdiven altı tabir edilen
kaçak imalathanelerde üretilen, içinde süt olmayan peynir, et olmayan sucuk ve
sosis, boyalı zeytin, talaş katılmış baharat gibi
hileli gıdalar, toplum sağlığımız için büyük risk
oluşturan ve üzerinde önemle durulması gereken bir konudur.
Gıda sanayinde kullanılan
katkı maddelerinin de sağlık sorunlarına yol
açtığı bilinmektedir.
Tarım ilaçları, hormonlar,
antibiyotikler ve kimyasal gübreler konusunda yeterli bilgiye sahip olmayan
çiftçilerimiz, bu kimyasalları kullanarak, bir taraftan bilinçsizce insan
sağlığına zarar verirken, diğer taraftan da bu girdi
maliyetlerini artırmaktadır.
Öte yandan, geçtiğimiz günlerde
Rusya Federasyonu kimyasal ilaçlar ve hormonal maddeler bulunduğu
gerekçesiyle ihraç ürünlerimizi iade ederken, Türkiye'den yaş sebze meyve
ihracatını da durdurmuştur. Ancak ne yazık ki, iade edilen
bu ürünlerin akıbetinin ne olduğu yönünde bir bilgiye sahip
olunmadığı gibi aksine, söz konusu ürünlerin iç piyasaya sürülerek
kendi vatandaşlarımıza tükettirildiği günlerdir kamuoyunda
tartışılmaktadır.
İlgili ve yetkililer; bu ürünlerin
insan sağlığına zararlı olup olmadığı,
iç piyasaya sürülüp sürülmediği, imha edilip edilmediği yönünde
kamuoyunu bilgilendirmemiştir. Bu olay bile kendi başına bir
araştırma, soruşturma konusudur.
Gıda güvenliği konusunda
yaşadığımız pek çok sorun, üreticilerimizin bilgi
eksikliğinden, başta Tarım ve Sağlık olmak üzere
ilgili Bakanlık ve kuruluşların yeterli danışmanlık
hizmeti verememesinden ve benzeri kasıtsız sebeplerden
kaynaklanmaktadır. Ancak, ailesinin tüketimi için ayrı bir alanda
doğal ürünler yetiştirirken, diğer taraftan da bilinçli olarak
daha fazla kâr sağlayabilmek maksadıyla satacağı ürünlerde
hormon, tarım ilacı, kimyasal gübre kullanan veya hileli gıda
üreterek, insan sağlığıyla oynamaktan çekinmeyen
kişilerin varlığı da ahlakî olarak irdelenmesi gereken
konulardan bir tanesidir.
Konu ile ilgili bir araştırma
komisyonu kurulması ve çalışma yapması, kamuoyunun
dikkatini çekecek, hem tüketicilerimizin, hem de üreticilerimizin
bilinçlenmesine katkı sağlayarak ilk andan itibaren faydalı
olacaktır.
Açıklanan nedenlerle hormonlu,
katkı maddeli, zirai ilaç, kimyasal gübre ve antibiyotik
kalıntısı ihtiva eden, hileli, genetiği değiştirilmiş
gıda üretiminin ve bu tür ürünlerin kısa ve uzun vadede insan
sağlığına etkilerinin araştırılması,
üretici ve tüketicinin bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi için
Anayasamızın 98 ve İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri
gereğince bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını
arz ve teklif ederiz.
1) Mehmet Şandır (Mersin)
2) Ali Uzunırmak (Aydın)
3) Mehmet Erdoğan (Muğla)
4) Enver Erdem (Elâzığ)
5) Alim Işık (Kütahya)
6) Ali Öz (Mersin)
7) Seyfettin Yılmaz (Adana)
8) Mehmet Günal (Antalya)
9) Mustafa Kalaycı (Konya)
10)Oktay Öztürk (Erzurum)
11) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
12) D. Ali Torlak (İstanbul)
13) Celal Adan (İstanbul)
14) Erkan Akçay (Manisa)
15) S. Nevzat Korkmaz (Isparta)
16) Atila Kaya (İstanbul)
17) Emin Çınar (Kastamonu)
18) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
19) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
20) Ali Halaman (Adana)
2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 19 milletvekilinin,
kanser hastalığının hangi boyutlarda olduğunun,
araştırma merkezleri, tıbbi cihaz, uzman hekim ihtiyacı ve
hasta sayısının belirlenmesi ile tanı ve tedavi
şekilleri dâhil tüm eksikliklerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/203)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizin en önemli sağlık
problemlerinden biri olan kanser hastalığının hangi
boyutlarda olduğunun tespiti, araştırma merkezleri, tıbbi
cihaz, uzman hekim ihtiyacı ve hasta sayısının belirlenmesi
ile tanı ve tedavi şekilleri dahil tüm eksikliklerin giderilmesi için
gerekli önlemlerin ortaya konulması amacıyla Anayasamızın
98 ve İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince bir Meclis
Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ve teklif ederiz.
Gerekçe:
Tüm dünyada ve ülkemizde
yaygınlaşarak, çağımızın en önemli
sağlık problemi hâline gelen ve ülkemizde her yıl 100 bin
civarında kişinin yakalandığı kanser
hastalığıyla ilgili ve özellikle hasta sayısı
hakkında net bilgiler bulunmamaktadır. Kansere yakalanan
hastalarımızın sayısı her geçen gün artarken,
hastaneler dolup taşmaktadır. Üstelik tedavi masrafları da bir
hayli yüksek olan bu hastalıkta, sorun sadece hasta ile kalmayıp, tüm
aile bireylerini de yakından ilgilendirmektedir.
Türkiye'de 1982 yılında 1593
sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu'nun 57. Maddesi
gereğince "bildirimi zorunlu hastalıklar listesi"ne
alınmış olmasına rağmen ülkemizde gerçek kanser
sayısı bilinmemektedir.
Ülkemizde kanser tedavi hizmetlerinin
organizasyonunda, en çarpıcı ve önemli nokta ülkemizdeki tıbbi
onkologların ve hematologların sayısal yetersizliğidir.
Şu an sayıları 350 bin olan kanserli hastaların tedavisini
ve takibini yetersiz sayıdaki tıbbi onkolog ve hematolog üstlenip
götüremeyeceğine göre, tedavi hizmetlerinin ilgili diğer
uzmanlık alanlarından olabildiğince yararlanarak organize
edilmesi zorunludur.
Sadece senede 1000'in üzerinde
akciğer kanseri tanısı konulan Ankara'nın merkezindeki
Atatürk Göğüs Hastalıkları Hastanesinde bile zaman zaman
onkoloji uzmanının bulunmadığı
unutulmamalıdır. Unutulmaması gereken diğer bir nokta ise,
göğüs hastalıkları uzmanlarının akciğer kanseri
takip ve tedavisini üstlenmedikleri 5-6 yıl öncesinde, bu hastalara
onkoloji kliniklerinde aylar sonrasına randevu verildiğidir.
Göğüs hastalıkları uzmanlarının bu işi
üstlenmelerinin nedenleri burada yatmaktadır.
Ülkemizde 50 bini aşkın
lösemi hastası takip edilirken, yılda 15 bini aşkın yeni
lenfoma ve 10 bini aşkın yeni lösemi olgusu saptanmaktadır.
Lösemi ve lenfomada son 10 yılda yaşam beklentisinin belirgin olarak
artmış olması, takip altındaki hasta
sayısının katlanmasına yol açmaktadır.
Sağlık
Bakanlığı yetkilileri, 2020 yılına kadar ülkemizde 54
yeni Kanser Araştırma Merkezine ihtiyaç olduğu yönünde
açıklamalar yapmaktadır. Gerekli uzman ihtiyacının
karşılanması içinde üniversiteler ve tıp fakülteleri ile
birlikte ortak çalışmaların yapılarak tespit ve çözümlerin
belirlenmesi gerekmektedir. Erken teşhis ile kanserle savaş
politikasına yön verilmesi ve nüfus tabanlı kanser kayıt
sistemlerinin kurulması ve daha sağlıklı veri
toplanması sağlanmalıdır.
Medikal onkoloji konusunda,
uzmanın yetişmesi seneler almaktadır. 11 milyon nüfuslu
Yunanistan'da bile medikal onkolog sayısı bizden fazladır. Bu
konudaki yetişmiş eleman sayımız gerçekten yetersizdir. Üstelik
sadece onkolog yetiştirmek de yeterli değildir. Patolojide
uzmanınız yoksa yeterli onkolog olması da bir şey ifade
etmez. O nedenle, radyolog, stolog, ve patologların yetiştirilmesine
önem vermeli ve insan kaynakları yetersizliğini gidermeliyiz. Bir
medikal onkolog ve hematolog günümüzde ancak 40 yaşında göreve
başlayabilmektedir. Bu uzmanların yetiştirilmesi konusunda yeni
düzenlemelere ihtiyaç olduğu da aşikârdır.
Bütün bu sorunları ülke düzeyinde çözümlemek üzere
kural koyucu ve denetleyici bir kurulun oluşturulmasına büyük bir
gereksinim vardır. Adı ve yetki sınırları
çalışmalarla saptanacak böyle bir ulusal kanser kurumunun
oluşturulması, hem ülkemizde kanser sorununun disipline edilmesi
açısından hem de pahalı tedavilerin hasta ve aileye yük
olmaması açısından, hastalarımızın teşhis ve
tedavilerinde en gelişmiş yöntemlerden yararlanmaları bakımından
büyük önem taşımaktadır.
İşte tüm bu nedenle ülkemizin
en önemli sağlık problemlerinden biri olan kanser
hastalığının hangi boyutlarda olduğunun tespiti,
araştırma merkezleri, tıbbi cihaz, uzman hekim ihtiyacı ve
hasta sayısının belirlenmesi ile tanı ve tedavi
şekilleri dahil tüm eksikliklerin giderilmesi için gerekli önlemlerin
ortaya konulması amacıyla Anayasamızın 98 ve
İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince bir Meclis
Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ve teklif ederiz.
1) Mehmet Şandır (Mersin)
2) Ali Uzunırmak (Aydın)
3) Mehmet Erdoğan (Muğla)
4) Enver Erdem (Elâzığ)
5) Alim Işık (Kütahya)
6) Ali Öz (Mersin)
7) Seyfettin Yılmaz (Adana)
8) Mehmet Günal (Antalya)
9) Mustafa Kalaycı (Konya)
10) Kemalettin Yılmaz
(Afyonkarahisar)
11) Oktay Öztürk (Erzurum)
12) Erkan Akçay (Manisa)
13) Celal Adan (İstanbul)
14) D. Ali Torlak (İstanbul)
15) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
16) Atila Kaya (İstanbul)
17) S. Nevzat Korkmaz (Isparta)
18) Emin Çınar (Kastamonu)
19) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
20) Ali Halaman (Adana)
3.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 19 milletvekilinin, bor
mineralleri ve rafine bor üretimi alanındaki sorunlar ve çözüm
yollarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/205)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Bor mineralleri ve rafine bor üretimi
alanındaki sorunlar ve çözüm yollarını belirlemek amacıyla
Anayasa'nın 98'inci ve İç Tüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
gereğince ekte yer alan gerekçe doğrultusunda Meclis
Araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
Gerekçe:
Türkiye bor ve bor kaynakları
açısından dünyanın en büyük ülkesi konumundadır.
Bor mineralleri; bünyelerinde
değişik oranlarda bor oksit (B203) içeren mineraller olup, ülkemizde
yaygın olarak bulunan bor mineralleri; tinkal, kolemanit ve üleksit'tir.
Dünya toplam bor rezervi sıralamasında Türkiye %72'lik pay ile ilk sıradadır.
Dünya kolemanit rezervinin ise tamamına yakını ülkemizde
bulunmaktadır.
Türkiye'nin dünya bor piyasasından
aldığı pay ise son derece düşüktür. Ülkemizin dünya bor
piyasasındaki payının artırılması rafine
ürünlerin geliştirilmesi ile mümkündür.
Bor rezervi oluşumları; bor
mineralleri, bunlardan elde edilen zenginleştirilmiş bor cevherleri,
boratlar, rafine ürünler, bor bileşikleri ve bor ürünleri olarak
adlandırılmaktadır.
Endüstriyel üretimde ham bor ve rafine
bor ürünleri, bünyesinde taşıdığı üstün özellikleri
içerisine katıldığı üretim ve ürüne aktaran bu anlamda
ikame edilemeyen bir kullanım alanına sahiptir.
Bor; otomobil camları, laboratuvar
camı, uçak camları, ileri teknoloji camları, borcamlar, pyrex,
optik camlar, Borosilikat camlar (kamera ve mercek camı) imalinde
kullanılmaktadır. Kayak, kayak ayakkabısı, tenis raketleri,
balık oltası, misina, golf sopaları, ok, yay, çeşitli
darbelere karşı koruyucularda, gerek telefon ve gerekse bilgisayar
ağlarında geniş bir kullanım alanı bulan fiber optik
kablolarda, LCD ekranların ve Mikroçip üretiminde, uzun ömürlü yüksek
güçlü lityum-ion bataryalarda, %70 enerji tasarrufu sağlaması
nedeniyle, bilgisayar disk sürücüleri, otomobillerde doğru
akım-motorları ve elektrikli ev eşyaları ile portatif güç
aletlerinde, uzay araçları, uydular, uçaklar, helikopter, planör, zeplin
ve balon imalatında, askeri alanda yüksek performanslı teçhizatlarda,
zırhlı araçlarda ve silahlarda katkı maddesi olarak
kullanılmaktadır.
Kanser tedavisinde, özellikle beyin
kanserlerinin tedavisinde, ostrepoz ve menopoz tedavilerinde, alerjik
hastalıklarda, psikiyatride, kemik gelişiminde ve arteritte, menopoz
tedavilerinde bor kullanılabilmektedir.
Manyetik Rezonans Görüntüleme
Cihazlarında, yapıştırıcı, donmayı
önleyici-geciktirici, antifriz, fren sıvıları, nişasta
(kola), soğutucu kimyasallar, yangın söndürücü granüle ve
sıvı kimyasallar, yanmayı geciktiriciler, korozyon önleyiciler,
mürekkep, boya, böcek öldürücü aeresoller, bitki öldürücüler, biyolojik
gelişim ve kontrol kimyasalları, orman ürünleri koruyucuları,
boya koruma mamulleri, pasta ve cilalar, kibrit, kireçlenme önleyicileri,
sentetik yüksek performanslı motor yağları (motor silk),
patlayıcı, yüzme havuzu temizleyici kimyasallar, ağartıcılar,
kolonya, parfüm, krem, şampuan, makyaj malzemesi, diş macunu
imalinde, dezenfektan sıvılar, sabun, deterjanlar (çamaşır
ve bulaşık) üretiminde bor ve çeşitli rafine bor ürünleri
kullanılır. Ayrıca tarım sektöründe gübre üretiminde
kullanılır.
Seramik ve emaye sanayiinde de oldukça
geniş kullanıma sahiptir. Atom reaktörlerinde borlu çelikler, bor
karbürler ve titan bor alaşımları, atom reaktörlerinin kontrol
sistemleri ile soğutma havuzlarında ve reaktörün alarm ile
kapatılmasında bor kullanılır. Nükleer atıklar Bor
madeninden (kolemanit) üretilen cam ambalajlar içine alınıp cam
kütükler haline getirilerek depolanır. Enerji konusunda yapılan
araştırmalar Bor ve rafine bor ürünlerinden enerji alanında
geniş bir kullanım alanı yaratacak aşamadadır.
Bor bileşikleri, elektrolit
kaplama sanayiinde, elektrolit elde edilmesinde sarf edilmektedir. Borik asit
nikel kaplamada, fluoboratlar ve fluoborik asitler ise; kalay, kurşun,
bakır, nikel gibi demir dışı metaller için elektrolit
olarak kullanılmaktadır.
Tekstil sanayiinde, nişastalı
yapıştırıcıların viskozitlerinin ayarlanmasında,
kazeinli yapıştırıcıların çözücülerinde,
proteinlerin ayrıştırmasında yardımcı madde, boru
ve tel çekmede akıcılığı sağlayıcı
madde, dericilikte kireç çöktürücü madde olarak boraks kullanılır.
Atık sulardaki cıva, kurşun, gümüş gibi ağır
metallerin sulardan temizlenmesi amacıyla da kullanılmaktadır.
Tekne, yat, bot ve muhtelif deniz
ulaşım araçlarının imalinde ve inşasında,
aşındırıcı, zımpara, parlatma ürünlerinde,
çeşitli metal alaşımlarında, lehimde, plastik sektöründe,
kâğıt ve mukavva üretiminde, mücevhercilikte, kurşun
arıtımında, akaryakıtta oktan yükseltici olarak, rafinasyon
işlemlerinde, mumyalama işlemlerinde, gıda sanayiinde
yaklaşık 250 üretim sektörü içinde binlerce üründe bor ve rafine bor
ürünleri kullanılmaktadır. Teknolojik gelişmeler her geçen gün
yeni kullanım alanları yaratmakta, aynı zamanda mevcut
kullanım alanlarında tüketim hacmi giderek artmaktadır.
Dünya bor piyasası oligopol bir
piyasadır. Bu anlamda bor piyasasında ticari önem arz eden bor türleri,
içinde Eti Holding'in de bulunduğu birkaç firma toplam üretim ve
satışı ellerinde tutmaktadır. Türk borlarının
eksikliği, Avrupa'da ve dünyada bor piyasalarında
istikrarsızlık yaratacak bir güce ve öneme sahiptir. Bu nedenle
Avrupalı öğütücü ve nihai kullanıcılar ile dünya bor
piyasasını belirleyen çok uluslu şirketler tarih boyunca bu
varlık üzerinde etkili olabilme düşüncesinde olmuşlardır.
Eti Holding'i bünyesine katarak çok
uluslu bir şirketin bor piyasasındaki hâkimiyetini tam anlamıyla
pekiştirecek tekelleşme arzusunun, son dönemde ülkemizde estirilen
özelleştirme adı altında yabancılaştırma
rüzgârına dâhil edilmemesi, ülkemizin bor hammaddesinde liderliğinin
rafine bor üretimi alanına da taşınması için neler
yapılması gerektiğinin tespiti amacıyla Anayasa'nın
98'inci ve İç Tüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılmasında yarar görülmektedir.
1) Mehmet Şandır (Mersin)
2) Ali Uzunırmak (Aydın)
3) Mehmet Erdoğan (Muğla)
4) Enver Erdem (Elâzığ)
5) Alim Işık (Kütahya)
6) Mehmet Günal (Antalya)
7) Seyfettin Yılmaz (Adana)
8) Ali Öz (Mersin)
9) Mustafa Kalaycı (Konya)
10) D. Ali Torlak (İstanbul)
11) Oktay Öztürk (Erzurum)
12) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
13) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
14) Celal Adan (İstanbul)
15) Erkan Akçay (Manisa)
16) Atila Kaya (İstanbul)
17) S. Nevzat Korkmaz (Isparta)
18) Emin Çınar (Kastamonu)
19) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
20) Ali Halaman (Adana)
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak
ve Meclis araştırması açılıp açılmaması
konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar ve
arkadaşlarının toplumumuzda yaşanan ekonomik kriz ve geçim
sıkıntısı nedeniyle artan şiddet ve intihar
vakalarının araştırılması amacıyla
vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel
Kurulun 2/3/2012 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
Sayı: 193 22.03.2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu; 22.03.2012
Perşembe günü (Bugün) toplanamadığından, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Mehmet
Akif Hamzaçebi
İstanbul
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Kocaeli Milletvekili Haydar Akar ve
arkadaşları tarafından, 12.03.2012 tarihinde, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına "Toplumumuzda yaşanan
ekonomik kriz ve geçim sıkıntısı nedeniyle artan
şiddet ve intihar vakalarının araştırılması
amacıyla" verilmiş olan Meclis Araştırma Önergesinin,
(301 sıra nolu) Genel Kurul'un bilgisine sunulmak üzere bekleyen
diğer önergelerin önüne alınarak, 22.03.2012 Perşembe günlü
birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı
tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu önerisinin lehinde ilk söz Kocaeli Milletvekili Sayın Haydar Akara
aittir.
Buyurun Sayın Akar. (CHP
sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemizde son yıllarda, özellikle 2002den bu yana, her
ne kadar işsizlik oranlarının TÜİKin rakamlarına göre
düştüğü söylense de sokaktaki rakamlar böyle söylememektedir. On
yıldır tek başına iktidar olan AKPnin elindeki büyük medya
gücü ve desteğiyle ekonomide sürekli bir pembe tablo çizilmekte,
makyajı bol bu tabloya da tüm milletin inanması istenmektedir.
AKP döneminde ithalata dayalı ve rekor
dış açıklar yaratan büyüme vatandaşın evinde
hissedilmemiştir. AKPnin anlattığı tüm ekonomik
başarı hikâyelerine rağmen, TÜİKin Yaşam Koşulları
Çalışmasına göre Türkiyede nüfusun yüzde 87,5u yani 62,4
milyon kişi evinden uzakta bir hafta tatile çıkamamaktadır;
yüzde 81,7si yani 58,3 milyon kişi evinde eskiyen masasını,
sandalyesini ve eşyalarını değiştirememektedir; yüzde
63,3ü yani 45,2 milyon kişi iki günde bir et, tavuk ve balık içeren
bir kap yemek yiyememektedir. Bu tür örnekleri çoğaltmak mümkündür.
Yine sizin on yıllık
döneminizde Türkiyedeki vatandaşın alım gücünü nereden nereye
getirdiğinizi kısaca örnekleyecek olursak yani acemilik dönemi ile
ustalık dönemini şöyle bir karşılaştıracak
olursak: 2002de
Biraz önce vermiş olduğum
örneklerden anlaşılacağı gibi, yoksullaşan,
fakirleşen ülkemizin insanının algısına yönelik AKP
Hükûmeti tarafından yapılan kampanyalar ile Türkiye'nin büyüyen,
sıkıntısız bir ülke olduğu izlenimi yaratılmak
istenmektedir ancak Türkiye ekonomisi
HÜSEYİN ÜZÜLMEZ (Konya) 80
öncesini hatırla Haydar Bey.
HAYDAR AKAR (Devamla) 80 öncesi de
sizin dedeleriniz vardı; Adalet Partisi, Demokrat Parti gibi.
incelendiğinde durumun böyle
olmadığı devletin resmî kurumlarınca istatistiksel olarak
tespit edilmiştir. Türkiye de, bir taraftan tüketime dayalı, sanal
olarak büyürken, diğer taraftan insanlar yoksulluğa itilmektedir.
HÜSEYİN ÜZÜLMEZ (Konya) 80
öncesi CHP iktidarında ne oldu?
HAYDAR AKAR (Devamla) - Övünerek
bahsetmiş olduğunuz ve toplumu
inandırdığınız Dünyanın 16ncı, 17nci
büyük ekonomisi aldatmacası tamamen nüfusa dayalı bir aldatmaca olup
insanımıza ekonomik anlamda bir katkı sağlamamaktadır.
Daha önce sizlere birçok kere
örneklerini verdim, benim kentim olan Kocaeli kentinin göbeğinde yani
sanayisiyle Türkiye'nin lokomotifi olan benim kentimin merkezinde Somaliyi
görebilirsiniz. Ramazan ayında, AKP il örgütü tarafından övünçle bahsedilmiş
olan 4.500 haneye yardımda bulunduk. mantığından yola
çıkarsak, Türkiye'nin en zengin ili olduğu iddia edilen Kocaelide
bile ne kadar fakir ve yoksul insanın yaşadığını
rahatlıkla görebilirsiniz.
Bu yoksulluğu ve ekonomide
yaratılan sıkıntıyı, AKP döneminde zamanında
ödenmediği için protesto edilen senetlerin sayısının da
rekor bir düzeyde arttığını görebilirsiniz. 2002
yılında 498 bin olan protestolu senet 2011 yılında 1
milyona kadar yükselmiştir.
AKP döneminde patlama yapan bir
başka ekonomik sıkıntı ise vatandaşların
borçları olmuştur. 2002 yılında 6,5 milyar TL olan
vatandaşın borcu 2011 yılı sonu itibarıyla 223,4
milyar TL olmuştur. Sizin döneminizde bankalara borcunu ödeyemeyen
kişi sayısı yani kara listedeki kişi sayısı 2
milyon 238 bin kişi olarak gerçekleşmiştir. Bununla birlikte,
sadece bankalara borçlar ödenmiyor, esnaf, çiftçi de devlete olan vergi
borçlarını ödeyemiyor. Son on yılda 5 kez vergi
yapılandırması adı altında yapmış olduğunuz
uygulama bunu açıkça göstermektedir.
Bir diğer örnek ise, dolaylı
vergilerin bu kadar artmasının nedeni de vergiyi de tahsil
edemeyişinizdir. Dünyanın dolaylı vergi rekorunu, aynı
zamanda ülkemizin dolaylı vergi rekorunu elinizde bulundurduğunuzdan
büyük bir övünçle bahsettiğinizi hiç duymadım. Sizden
duymadığım gibi, konuşmaların tümünü kindarlık,
ayrışma ve bölücülük üzerine dizayn eden ve
konuşmasının yüzde 80i doğru olmayan
Başbakanınızdan da duymadım.
MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir)
Sizden de duymadık.
HAYDAR AKAR (Devamla) Duyarsın,
duyarsın.
Son on yıldır AKP Hükûmetiyle
birlikte var olan işsizlik, yoksulluk ve geçim
sıkıntısı vatandaşlarımız üzerinde
psikolojik problemleri giderek arttırmış, bunun sonucunda
şiddet ve intihar vakalarında büyük bir artış
yaşanmıştır; bu artışı da medyaya
yansıyan haberlerin çokluğunda görebiliriz. En çok artış,
yüzde 38lik bir oranla kadına yönelik şiddet haberlerindedir. 2011
yılında açıklanan asayiş haberleri raporuna göre, 2011
yılında, gazetelerde, 24.932 adet hırsızlık, 22.974
adet kaçakçılık, 18.960 cinayet, 10.110 intihar olayı, 3.728
yaralama olayı yer almıştır.
Türkiye nüfusunun büyük bir bölümü,
yaşadığı ekonomik ve sosyal bunalım nedeniyle ruh
sağlığını kaybetmiş durumdadır. Buna
verilebilecek örneklerin başında, Adanada kocası bir yıldır
işsiz olan Emine Akçaydır. Kendisine Allahtan rahmet diliyorum.
Maddi imkânsızlıklardan çocuklarını ısıtacak
odun, kömür bulamadığı için prize taktığı kurutma
makinesiyle çocuklarını ısıtmaya çalışan anne, bu
duruma daha fazla dayanamayarak intihar etmiştir.
Yine, evine akşam ekmek
götüremeyen Mardinin Midyat ilçesinde yaşayan 2 çocuk sahibi otuz üç
yaşındaki Mehmet Nurullah Aktaş, bu duruma dayanamayarak kendini
evin tavanına asmıştır.
Diyarbakırda
çocuklarının kahvaltı isteğini yerine getiremeyen 4 çocuk
annesi Yüksel Demir, yirmi beş yaşında yokluğa
katlanamayarak evinde bulunan ev tüfeğiyle yaşamına son
vermiştir.
Antalyada iki yıldır
işsiz olan Selçuk Üniversitesi Fizik Bölümü mezunu Ceyda Cansu Denker,
yirmi beş yaşında ailesinin gözleri önünde dördüncü kattaki balkondan
atlayarak yaşamına son vermiştir. Öğretmenlik için birçok
yere başvurmuş olan Ceyda Cansunun aldığı en iyi
teklif, özel bir dershanenin aylık 250 TLlik teklifiydi.
İnsanı üzen, içini
acıtan bu durumdan kurtuluşun yolunu, Cumhuriyet Halk Partisi
seçimden önce insanlarımızın içinde bulunduğu durumu tespit
etmiş, AKP Hükûmeti tarafından yapılan gündelik yardımların,
sadakaların bu durumu çözmeyeceğini fark etmiş ve Aile
Sigortası Projesini geliştirerek Türkiye'nin gündemine
taşımıştır. Aile Sigortası, bugün Türkiye'nin
ihtiyacı olan bir projedir ve bu konuda Hükûmete her türlü desteği de
sağlamaya hazırız.
Bizim için bunu kimin
yaptığı önemli değil, bizim için önemli olan
çocuklarımızın gemicik sahibi olması değil, bizim için
önemli olan, çocuklarımızın gece yatağa aç girmemesidir.
Bizim için önemli olan, çocuğunu
ısıtacak odunu, kömürü bulamayan, kahvaltı hazırlayamayan
annenin, iş bulamadığı için evine ekmek götüremeyen
babanın feryadıdır.
Bizim için önceliğimiz,
İstanbulda palamut kanalı yapmak değil
Evet, ben ona palamut
kanalı diyorum; bir kanal yapacaksınız ya, palamut
yakalayacaklar, ben de seçim döneminde bir proje geliştirdim, Karadenizi Akdenize
bağlayıp Akdenizde hamsi avlayacağız inşallah. (CHP
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul)
Hayal bile edemezsiniz.
HAYDAR AKAR (Devamla) - Sizin
kanalınıza istinaden palamut kanalı yapmak değil, bizim
önceliğimiz, insanın yaşam şartlarını
iyileştirmektir.
Seçim döneminde bize sordunuz
Kaynakları nereden bulacaksınız? diye. Kaynakları bulmak
kolay; sizin gibi elinizde ne varsa satarak kaynak bulmak kolay. 200 milyar,
180 milyar dolar borcu olan ülkeyi 580 milyar dolar borçlandırarak kaynak
da bulursunuz, iş adamlarına da rant temin edersiniz,
çocuklarınıza da gemicik alırsınız ama bizim
önceliğimiz gemicik almak değil, bizim önceliğimiz aç yatan
çocukların, evine ekmek götüremeyen babaların evine ekmek götürmesini
sağlamak. Bunu da biz yaparız ve söylemeye de devam edeceğiz.
Sonuç olarak şunu söylemek
gerekiyor ki: Az önce anlattığım üzere, belirtilen
sorunların, şiddet ve intihar olaylarının nedenlerinin
araştırılması, bu olayların önlenmesi için gereken
tedbirlerin alınması ve konuyla ilgili olarak doğru
politikaların oluşturulması ve uygulamaya konması ülkemizin
geleceği açısından yaşamsal önemlidir. Bu Meclis
araştırma önerisine bütün siyasi partilerimizin destek
vereceğini düşünüyorum. Eğer Adanadaki Ayşe
Hanımı, eğer Antalyadaki Cansu kardeşimizi, eğer
Diyarbakırda intihar eden babayı düşünüyorsanız ve bunun
nedeninin de açlık, fakirlik, yoksulluk olduğunu
düşünüyorsanız bu araştırma önergesine destek verirsiniz
diye düşünüyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Akar.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisinin aleyhinde ilk söz Şanlıurfa Milletvekili Sayın
Abdulkerim Gök.
Buyurun Sayın Gök. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ABDULKERİM GÖK
(Şanlıurfa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Cumhuriyet Halk Partisinin 2002
yılından bu yana Türkiyede görülen ekonomik krizlerin sonucu olarak
bir dizi, özellikle yoksulluk, işsizlik, soygun, gasp gibi hadiselerin gerçekleştiği
ve buna bağlı olarak da Meclis araştırmasının
açılması noktasında, bu konuda aleyhte söz almış
bulunuyorum.
Sözlerimin başında, özellikle
2002 ile olan kıyaslamayı
Cumhuriyet Halk Partisindeki
arkadaşlarımız kıyaslama yaptığımızda
hep kızarlardı. Bundan önceki konuşmalarımda da, özellikle
ekonomik gelişmeler noktasında 2002 ve öncesi rakamları
istatistiksel bütün verilerle ortaya koyduğumuzda Niçin 2002?
diyorsunuz. İşte, bugün, bu 2002 rakamının özellikle
seçilmiş olması, aslında, bize, sosyologların yıllar
itibarıyla toplumda yapmış oldukları araştırmalar
neticesinde bir dizi görüşleri aklımıza getiriyor. Sosyologlar,
toplumu zengin, fakir ve orta tabaka olarak değerlendirirken, zenginin
geleceğinden kuşkusu olmadığını,
dolayısıyla toplumsal reaksiyon gösterirken bu reaksiyonun çok da
değişiklik arz etmeyeceğini ancak fakirin de kanaatkâr
olduğu zaman yani sınırını bildiği zaman bu
sınırda da sıkıntı olmayacağını,
sıkıntının orta tabakada olduğunu söylerler. Neden? Bu
orta tabaka bazen zengin olmak için ileriye doğru bir adım atar,
bazen fakir olma veya değer yargıları saikiyle vicdani
birtakım yükümlülükler hisseder ve geriye doğru adım atar.
Bu örnekle şunu söylemek
istiyorum: Burada, özellikle orta tabakadaki kişilerin yeni birtakım
kişilik unsurlarıyla ortaya çıktığını
görüyoruz. Yani Ben zengin olmak istiyorum. düşüncesiyle bir adım
ileri, daha sonra buradaki değer yargıları ağır
basıp bir adım geriye doğru gelirken kişinin yeni bir
kişilik sınıfı ortaya çıkmış oluyor.
Aslında, AK PARTİ ile AK PARTİ hükûmetleriyle
baktığımızda on yıl içerisinde, özellikle orta
tabakadaki vatandaşlarımızın sayısının
azaldığını belirtmek istiyorum. Madem, biz, 2002
rakamlarını, 2002den itibaren biz bu örneği getirdik, o zaman
ben de müsaadelerinizle bu ülke ekonomisinin içinde bulunduğu bir iki
veriden bahsetmek istiyorum.
Bakınız, bu ülkede IMFden
gelen 1 milyar dolarlar söz konusu olurken bu ülkenin küresel finans krizi
ortamında bulunmayan bir ülke ekonomisi olarak
değerlendirdiğimizde, gelen bu 1 milyar dolarla geçmişte bizim finansal
piyasalarımız âdeta coşuyordu. Fakat bugün için, 2011
yılında, 1 milyar 740 milyon dolar bu ülke vatandaşları cep
telefonuna para harcamışlardır.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Başarı demek!
ABDULKERİM GÖK (Devamla) Yani bu
ülke ekonomisinin geldiği noktaya bakınız. IMFden gelen 1
milyar dolarla bu ülke ekonomisinin coştuğunu bir tarafa
koyduğumuzda, öbür tarafta 1 milyar 740 milyon dolarla ülke ekonomisinin
içinde bulunduğu yeri değerlendirelim.
Aslında bu araştırma
önergesine elbette ki destek vermek isterdik fakat burada bahsedilen, toplumda
soygun, toplumda yolsuzluk, işsizlik gibi unsurların tek
başına ekonomik saiklerle olmadığının, bu tür
olumsuzlukların tek başına ekonomik argümanlarla
olmadığının altını çizmek isteriz.
Malumunuz, bu tür hadiseler toplumdaki
özellikle değişen değer yargıları, özellikle toplumun
sosyolojik ve psikolojik olarak göstermiş olduğu tepkilerle beraber
ortaya çıkar. Ancak bu sosyolojik ve psikolojik tepkilerin
karşılığına da baktığımızda,
özellikle sağlık noktasında yapmış olduğumuz
çalışmalardan da bahsetmek istiyorum.
İktidarımızda ilk kez
hiç geliri olmayan yoksul gruba yönelik konut üretimi başlıyor.
İktidarımızda sağlık noktasında on yıl
öncesinde geldiğimiz yerleri arkadaşlarımız ve bizler bu
kürsüden milletimize her defasında anlatıyoruz. 2002 rakamları
öncesiyle kıyasladığımızda da Cumhuriyet Halk
Partisindeki arkadaşlarım rahatsız oluyorlar. Özellikle buna da
dikkat edeceğimi kendilerine belirtmek istiyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) 2002den
rahatsız olmayız.
ABDULKERİM GÖK (Devamla) Yani
biz artık AK PARTİ iktidarları dönemiyle rakamları
kıyaslıyoruz 2002 dönemiyle değil. Biz 2005teki, 2006daki,
2007deki sürekli rekorlarımızı kendimiz egale etmeye
çalışıyoruz.
Şimdi, ben, size istatistiksel iki
rakamdan bahsedeceğim. Özellikle Meclis araştırmasının
açılması noktasındaki istedikleri noktada, dile getirilen konu
noktasında bir iki rakam vermek istiyorum. Kişi başı günlük
2,15 doların altı, yani 2002 yılında 3,04. Bu rakam 2010
yılında 0,21 arkadaşlar. Bakınız, kişi
başı günlük 2,15 doların altı. Ne bu? Yoksulluk
sınırı yöntemlerine göre fert yoksulluk oranlarından
bahsediyorum. Kişi başı günlük 4,3 doların altı, 2002
yılında yüzde 30, 2010 yılında yüzde 3,66.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Rakamı
söyle.
MEHMET ŞEKER (Gaziantep)
Yoksulluk rakamı kaç lira?
ABDULKERİM GÖK (Devamla) Biz,
burada rakamlardan bahsederken
Bu ülkenin istatistiksel verilerini 2002
öncesinde de bu ülkenin istatistiksel kurumları ve devlet kurumları
tutuyordu. Dolayısıyla neden devlet tarafından tutulan, Türkiye
İstatistik Kurumu tarafından tutulan rakamlara güvensizlik duyuluyor,
Onu anlamakta zorluk çekiyorum.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) Partinizden aday oldu o TÜİK Başkanı. Nasıl
güvenelim!
ABDULKERİM GÖK (Devamla) Çünkü
bu rakamları 2002 öncesinde de Devlet İstatistik Kurumundan
alıyorduk.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Al, al.
ABDULKERİM GÖK (Devamla)
Şimdi de aynı rakamları oradan alıyoruz. Burada
rahatsızlık duymayacağız.
Ben, buradaki araştırma
önergesi noktasında, Meclis araştırması noktasında
görüşlerini dile getiren Cumhuriyet Halk Partisindeki
arkadaşlarımı gayet sakin, gayet sessiz bir şekilde
dinleyerek ve not alarak huzurlarınıza çıktım. Onun için
sizler müsaade ederseniz ben de rakamlarıma devam edeceğim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) İşte
burada, hepsini vereyim sana.
ABDULKERİM GÖK (Devamla) Evde
bakılan her engelli birey için bakımı yapan kişiye 1 tam
asgari ücret ödeme uygulamasını 2006 yılından itibaren
başlattık.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bravo!
ABDULKERİM GÖK (Devamla)
Şimdiye kadar 284.595 engelli vatandaşlarımızın aile
yakınlarına ödeme yaptık.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Üniversiteli
işsiz sayısını söyle.
ABDULKERİM GÖK (Devamla) 112
acil servislerde devrim niteliğinde hizmetlere imza attık. 2002
yılında 4.560 olan acil servis personel sayısını
2011de 22 bine çıkardık. 617 olan ambulans sayısını
2.547ye, 481 olan acil müdahale istasyon sayısını ise 1.500e
çıkardık.
KÖYDES Projesiyle cumhuriyet tarihinin
en büyük kırsal kalkınmasını başlattık. Altı
yılda toplam 7,3 milyar TL kaynak kullanarak kişi başı 600
TL yatırım yaptık. Yüzde 70den fazla engelli olanların ve
altmış beş yaş aylığı olan seksen beş
yaş üstündeki vatandaşlarımızın
maaşlarını evlerinde ödüyoruz. Ayrıca, engelli ve
yaşlı aylığı alan 81 bin vatandaşımıza
tahakkuk ettirilen borçları sildik.
Ben, özellikle Cumhuriyet Halk Partisi tarafından
verilmiş bulunan Meclis araştırması noktasındaki dile
getirmiş oldukları ve 2002den sonra ekonomik noktada meydana gelen
olumsuzluklar diye belirttikleri hususta bizlere de İktidarımızın,
AK PARTİ iktidarlarının ekonomi alanında yapmış
oldukları başarıları anlatma fırsatlarını da
verdikleri için ayrıca teşekkür ediyorum. Bizleri aslında
vatandaşlarımız şu anda dinliyor ve not alıyor. 2002,
verilen tarih; orada zaten siyasal bir yaklaşım olduğu
ortadadır. Gönül arzu ederdi ki bu Meclis araştırmasına
bizler de destek versek. Meclis çatısı altındaki her dakika, her
saniye bu milletin, bu ülkenin dakikasıdır ve saniyesidir. Onun için
diyoruz ki: Meclisin çalışmaları önemlidir.
Bu manada, verilmiş bulunan Meclis
araştırması açılması noktasında, bu görüş ve
düşüncelerle, bu Meclis araştırmasının dile
getirdiği konular noktasında
katılamayacağımızı özellikle belirtmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yalan bir tane rakam yok.
ABDULKERİM GÖK (Devamla) Ve aleyhte oy
kullanacağımızı da belirtmek istiyorum.
Tekrar yüce Meclisi ve aziz milletimizi saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Gök.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde
Eskişehir Milletvekili Sayın Ruhsar Demirel.
Buyurun Sayın Demirel. (MHP sıralarından
alkışlar)
RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Memleketin önemli konularından biri bence ekonomik
problemler ve buna bağlı, insanlarımızın şiddetin
en uç noktası olan can kaybına kadar giden intihar teşebbüsleri
ve bunların gerçekleşmesi ama, maalesef ki yine Meclis Genel Kurulu
konuya ilgisiz.
Dün, aynı zamanda, biliyorsunuz,
Dünya Şiir Günüydü, o sebeple önce bir dörtlük okumak istiyorum bazı
konuşmaların daha iyi anlaşılması için:
Aldanma cahilin kuru lafına
Kültürsüz insanın külü
yalandır
Hükmetse dünyanın her
tarafına
Arzusu, hedefi, yolu yalandır
Âşık Veysel böyle söylüyor.
Bazı istatistikleri
istediğimiz gibi yorumlayabiliriz ama Türkiyede şu anda 9 milyon 680
bin engelli var. Bu engellilerimizin yüzde 1ine bile ulaşamamış
bir Hükûmetin, bunu, övünerek 200 küsur bin kişiye ulaştık
rakamıyla ifade etmesini, bir hekim, bir engelli çocuğu ve bir anne
olarak şiddetle kınıyorum. Sosyal devlet, bütün milletine
gereken sorumluluğu vermektir, bu övünülecek bir şey değil,
bizatihi görevinizdir beyler!
Efendim, ilgili araştırma
önergesine, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak destek veriyoruz çünkü
bireysel tasarrufun bu kadar düştüğü, gelecek
kaygısının bu kadar arttığı,
yalnızlaşmanın bu kadar derinleştiği bir ülkede
şiddet elbette ki kaçınılmazdır. Ancak, rakamlarla
kendimizi kandırmak istersek, bugün, bir Bakanın şöyle bir
ifadesi var: Günde 2 doların altında gelir sahibi olan nüfusu
sıfırladık, 4 dolar civarında olanlarsa yüzde 3,6. Ben,
Sayın Bakana ve Hükûmet eden partideki arkadaşlara bir şey
hatırlatmak isterim: Türk kültüründe çok güzel, özlü sözler var -hatta
bazıları vardı- örneğin bunlardan biri Açlıktan
ölenin mezarı yok. sözüydü ama biz bu sözü artık kullanamıyoruz
çünkü, hamdolsun, iktidarınız zamanında açlıktan ölenin mezarı
oldu. Siz de hatırlayacaksınız, önce Muğlada bir Kore gazimiz
açlıktan vefat etti; arkasından Samsunda Kübra bebek vefat etti;
daha sonra Vanda, deprem bölgesinde yetersiz beslenme diye doktor raporuyla
kayıtlara geçmiş vefat eden bebeklerimiz oldu. Bu ülkede artık
açlıktan ölenin mezarı var ise, şiddetin en dramatik
noktası olan ölümle insanlar yüzleşiyorsa Ekonomik sorunlara
bağlı bu tür olaylar yoktur. demek kendimizi kandırmaktan öte
hiçbir şey değildir. Ülkemizin gerçeklerinden kaçarak bir şeyleri
yok sayamayız.
Bakın, ben sizlere bir şey
daha hatırlatayım: Yıl 2006, bir miting alanında şöyle
bir pankart var: İşsizim, açım, satılık
organlarım var. Bunu belki hatırlamıyorsunuz ama şu veciz
sözü hatırlayacaksınız: Burası sakatatçı dükkanı
değil. Eğer ki hükûmet eden bir partinin Genel Başkanı
yani ülkemizin Başbakanı bu çığlığı atan
vatandaşa bu şekilde yaklaşıyorsa bu ülkede ne ekonomik
problemler biter ne biz sosyal devlet oluruz. Eğer ki bir
vatandaşımız açlıktan, işsizlikten döviz yazıp
Başbakana kendini ifade etmeye çalışırken Sayın
Başbakan ona Burası sakatatçı dükkanı değil. diyorsa
biz kendi vatandaşımızı anlamıyoruz demektir. Kendi
vatandaşımızı anlamazken gidip başka ülkelere, kamusal
diplomasi yapıp onları anladığımızı
söylüyorsak biz önce camimizin içini temizlemiyoruz demektir.
Elbette ki olaylar bununla da
kısıtlı değil; örneğin, yarışma
programları, çok sayıda, biliyorsunuz, hemen her kanalda var.
Yarışma programlarına katılanlara soruluyor:
Kazandığınız ikramiyeyle ne yapacaksınız?
Kredi borçlarımı ödeyeceğim., Kredi kartı taksitlerimi
ödeyeceğim., Kredi kartı borçlarından ötürü iflas ettim,
dükkânımın ödemelerini yapacağım. Bu sözler hiçbirimize
yabancı değil bence, hepimiz bu sözleri televizyonu
açtığımız her an duyabiliyoruz ama daha vahimleri var:
Adana Seyhanda geçtiğimiz hafta vefat eden hanım, intihar ederek
vefat eden bu hanım
Ben Sayın Ali Babacanın cevap vermesini
istiyorum: Madem ülkemizde günde 2 doların altındaki nüfusu
sıfırladık, madem 4 dolar civarında -3,6 miktarında-
insanımız var, o zaman Adanada vefat eden bu hanım hangi
kategoriye giriyor Sayın Bakan? Bu hanımefendi ister miydi, 2
çocuğu yan odada ellerinde bir kurutma makinesiyle aç, soğuktan,
işsiz babanın gönderemediği paralar yüzünden kendi
başlarına kalmışken yan odada kendini asmayı hangi
anne ister? Bunu anlamak için anne olmaya gerek yok; bunu anlamak için
yalnızca insan olmak yeter, vicdanlı olmak yeter, yalnızca
akıl yetmiyor vicdan için. Esenyurtta çadırda yanarak vefat edenler
Bunlar bir iş kazası değil. Aslında nasıl ki sigara
içmek pasif bir intihar yöntemi ise sağlıksız koşullarda
her an can tehlikesiyle çalışmak da pasif intiharın ta
kendisidir. Nefes alınamaz bir çadırda -50 kişi- bütün gece
kalan insanlar bir gün çıkacak bir yangında, bir gün çıkacak bir
afette her an ölüm çizgisinde kalıyorlarsa bu da insan eliyle bir
çeşit intihardır. Peki, bu insanlar neden o çadırdaydılar,
neden sağlıksız koşullarda? İşsizlikten, ekonomik
geçim sorunlarından, gelecek kaygılarından ve evlerine
yollayacak bir dilim ekmeğin telaşından. Biz bütün bunlara
gözümüzü kapatıp, Biz dünyanın 16ncı, 17nci büyük
ekonomisiyiz. desek de gerçekler bizim gözümüzün içine giriyor. Her gün
gazetelerde var, bugün bile. Açınız gazete sayfalarını ve
size tanıdığınız bir isimden bahsedeceğim: Adalet
ve Kalkınma Partisinin Mut eski İlçe Başkanı bugün geçim
sıkıntısı nedeniyle intihar etmiş efendim, eğer
haberiniz yoksa öğrenmiş oldunuz. Ödeyemediği borçlarından
ötürü iki gün önce kendisinin bir intihar teşebbüsü, bugünse nihayetine
erişmiş bir teşebbüsün arkasından vefat var. Kendi
partilinizin bile vefatı bu sebeple.
Ben bu önergeye neden destek
vermediğinizi grubum adına soruyorum, anlamakta güçlük çekiyorum. Çünkü
bu ülkede hemen her gün kadınlara yönelik, çocuklara yönelik,
tanımadığı insanlara yönelik şiddetin bile
altında, sorguladığınız zaman insanların ekonomik
kaygılarını görüyorsunuz. Asayişle ilgili istatistiklere
bakınız, yalnızca sağlıkla ilgili istatistiklere
değil. Ayrıca, bu sağlıkla ilgili istatistikler de
istediğiniz taraftan bakabileceğiniz şeyler. Örneğin,
hastaneye başvuran insan sayısıyla övünmek sanıyorum bir
tek bizdeki sağlık politikasında vardır. Hastaneye gelen
insan zaten hastalanmıştır, sağlıklı
değildir. Sağlık politikalarıysa, insanlar
sağlıklı yaşasınlar, hastalanmasınlar diye olur.
Tabii ki domuz gribine giden vergilerimizin ne olduğunu sorgulama
tenezzülünde bile bulunmuyorsanız fazla da söyleyecek bir şey yok ama
sağlığı yalnızca lütfen anlayanlar konuşsun,
sağlık kelimesinin anlamını bilenler konuşsun.
İstatistikler istediğiniz zaman istediğiniz tarafa çekilebilir.
Ben, size çok ilginç istatistikler verebilirim ama bir gerçek var ki bu ülkede
hâlâ herkes domuz gribi denildiğinde aşıya giden, heba olan
paraları sorguluyor. Siz bunları hiç sorgulama ihtiyacı
hissetmiyor musunuz? Hastaneye başvuran hastasıyla övünen hangi
sağlık sistemi olabilir ki Hastalandırdık
insanlarımızı, koruyamadık. diyen? Dolayısıyla
ekonomik gerekçelerle olan sağlıksız yaşamların
neticesinde gelecek kaygısı artmış
insanlarımızın artan şiddetin en uç noktası olan
ölümle yüz yüze olduklarını bugün bile gazetelerde defaatle
görebildiğimiz bir ülkede bu konunun araştırılması gerektiğine
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak yürekten katılıyoruz.
Dün, malumunuz Nevruz
Bayramıydı ve artık bayramlar da ülkemizde acılarla iç içe
geçti. Pek çok şehidimiz var son günlerde, hepsine Allahtan rahmet,
milletimize sabır diliyorum ama nevruzla ilgili de bir dörtlük söyleyerek
sonra konuşmamı bitireceğim.
Körükle ateş yakalı,
Bakırdan dağı
yıkalı,
Ergenekondan çıkalı,
Nevruz Türkün bayramıdır.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Demirel.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisinin aleyhinde son söz İstanbul Milletvekili Sayın Levent
Tüzele aittir.
Buyurun Sayın Tüzel.
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tabii, usul gereği aleyhte diye söz aldım ama
Cumhuriyet Halk Partisinin özellikle ülkemizdeki ekonomik, sosyal sorunlardan
kaynaklı, işsizliğin, yoksulluğun, gelir
adaletsizliğinin, eşitsizliğinin derinleşmesinden
kaynaklı şiddet, intihar ve cinayet vakalarına dair Meclis
araştırması istemesinden daha doğal, daha haklı hiçbir
şey olamaz. Bu isteğe katılmak çok yerinde ve gerçekçi.
Değerli milletvekilleri, evet,
ülkemizin en temel problemi, en önemli sorunu, elbette, özellikle son on
yılda daha da artmış, derinleşmiş olan işsizlik
ve yoksulluk ve bunun yol açtığı sağlıksız bir
toplum olma gerçeği. Bu konu, biraz önce konuşan değerli
milletvekilleri tarafından çok çarpıcı bir şekilde konuldu
ve aleyhte konuşan AKP milletvekili arkadaşımız yine
birtakım rakamlar vererek, yani ambulans sayısının
artmasıyla ülkemizdeki sorunların çözüldüğünü ya da geride
bırakıldığını iddia etmek gerçekten olan biteni
ters yüz etmek anlamındır. On yıl önce AKP Hükûmeti iktidara
geldiğinde 3Y ile mücadele edeceğini ve bunun için de kendilerine
çok az bir süre verilmesi isteğinde bulundu halkımız
tarafından. Yolsuzlukları, yoksullukları ve yasakları
kaldıracağını, bununla mücadele edeceğini ifade etti
ama değil bu sorunları aşmak, çözmek, bu sorunlar her geçen gün
çok daha fazla büyüdü, katlandı ve ülkemiz, bir bütün olarak halkımız
sağlıksız bir toplum hâline getirildi, böyle bir toplum
yaratıldı. Bu çok açık bir şey. Bir tarafta, biraz sonra
görüşülecek olan KDV muafiyetleri gibi benzeri birtakım
düzenlemelerle, yasal düzenlemelerle âdeta Biri yer biri bakar. Manzarası;
iktidara yakın sermaye gruplarını, büyük tekelleri daha çok kalkındıracak,
servetlerini büyütecek ayrımlar, imtiyazlar, teşvikler, muafiyetler
ama öbür tarafta daha çok hak isteyen, özgürlük isteyen, emeğinin
karşılığını isteyen, çalışabilecek iş
isteyen, yoksulluğuna karşı sosyal güvence isteyen
işçilerin, emekçilerin, engellilerin, işsizlerin hayatlarının
daha çok kötüleşmesi; gelir adaletsizliğinin, gelir uçurumunun daha
çok büyümesi; kamu kaynaklarının yağmalanması
karşısında bizlerin haklarının, bu ülkemizdeki büyük
çoğunluk, 75 milyon halkın hakkının gasbedilmesi.
Değerli milletvekilleri, Neyi çözdünüz? diye
Hükûmete sormak gerekiyor. Gerçekten bugünkü tabloda işsizliğin,
yoksulluğun daha çok arttığı ve bunun
karşısında hastalıkların, sağlıksızlığın,
intiharların, cinayetlerin
İşte, en son örneği biraz önce
verildi, Adanada genç bir kadının, işsiz, aç, çocuğuna
bakacak bir durumda olmaması nedeniyle bunalıma girip intihar etmesi.
Bu sahneler yeni değildir, çok daha fazladır.
Bebek ölümleri, açlıktan
bayılan çocuklar, keza, açlıktan ölen bebekler, bu ülkenin
gerçekliği değil midir? Bebek ölümleri liste başı
değil midir Avrupa kriterleri içerisinde? Keza, aynı şekilde,
iş cinayetleri, on yılda 10 bin, adı iş kazası
çıkan ama gerçekte iş cinayeti olan ölümler. Keza, aynı
şekilde, bu ülkede en yüksek vergi oranlarını ödeyen yine bu
halktır. Yani bu halk çıldırmasın, bu halk birbirine
karşı kışkırtılmasın, bu halk birbirine
saldırmasın, evinde evli aileler boşanmasın, daha ne olsun
yani bunlara yol açan, çok açık, bu kapitalist toplum, bu gelir
adaletsizliğini, haksızlığını büyüten, bu
toplumu, bu kapitalist toplumun direksiyonunda olan iktidar.
Ne yazık ki çalışma
saatlerinin fazlalığı, bu fazla saatler
karşısında en düşük ücretlerle çalışmak zorunda
kalan işçi sınıfımız. Keza, aynı şekilde,
yatlar, tekneler, gemiler mazota ÖTV ödemezken yine, tarımda
çalışan köylüler, üreticiler, çiftçiler, ÖTVyi en yüksek oranda
ödemekte ve biz bunun kaldırılması için yasa teklifi verdik.
Değerli milletvekilleri, gerçekten
ülkemiz, AKP İktidarı eliyle, Avrupa standartları içerisinde,
kriterleri içerisinde, birçok sorun alanı yaratmış ve birçok
konuda liste başı olmuştur. Kazalarda ölenler, trafik
kazalarında ölenler; keza, aynı şekilde, ülkede 130 bin tutuklu
mahkûmuyla, en çok cezaevinde en çok mahkûmu barındıran bir ülke yani
nereye el atsanız, aslında elinizde kalacak türden bir manzara. Bugün
haberlerde dinliyoruz, cumhuriyet altını 600 lirayı geçmiş,
neredeyse asgari ücret sınırına gelmiş dayanmış.
Yani on yılda gelinen nokta bu ve Kriz bize dokunmaz, değil
teğet geçmesi, kriz bizi sarsmaz. diyen iktidarın bakanları.
Ama kriz öyle bir sarsıyor ki yürekten vuruyor ve tabii ki kriz
fırsatçısı patronlar, sermaye kesimleri ilk fırsatta
patır patır işçileri sokağa atıyorlar. Evet, burada
Mecliste basın toplantısı yapıyoruz, Hey Tekstil
işçileri, İstanbulda 420, Batmanda 240 işçi bir
çırpıda sokağa konuluveriyor hiçbir alacakları ödenmeden,
tazminatları ödenmeden. Şimdi Hükûmet karşımıza
çıkıyor, Ulusal İstihdam Stratejisiyle işsizliğe
şöyle çözüm bulacağım. diyor ama yine ülkenin çalışan
işçisine, emekçisine kuralsız, güvencesiz esnek
çalışmayı dayatıyor. Şimdi, bu manzara
karşısında insanlar elbette mücadele edemeyince, örgütsüz bir
toplum gerçekliği karşısında bireysel çarelere ya da
çaresizliğe, bireysel çözümlere doğru gidiyor. Bu konu enine boyuna
Meclisimiz tarafından araştırılmalı ve artık
kamunun, sosyal hakların yağmalanmasına, yok edilmesine seyirci
kalmamalıyız.
Sağlıklı toplum
olamamaktan, bu İktidarın ülkeyi
sağlıksızlaştırmasından söz ettik, evet en
acı manzarasını da birkaç gündür yaşıyoruz. Nevroz
Bayramı kutlamaları, Nevroz mesajları da buradan veriliyor;
evet, 21 Mart, Orta Doğu halklarının, ülkemiz
halklarının, ezilen Kürt halkının ulusal bir
bayramıydı. Yıllardır bu ülkede, bu topraklarda
kutlanılır ama son birkaç gündür ülkede savaş manzarası,
İçişleri Bakanının talimatıyla yasaklanan millî
kutlamalar, insanların bütün bahar renkleriyle alanlara
çıkmasına dahi tahammül gösterilmemesi sonucu ne yazık ki
İstanbulda bir yurttaşımız, Barış ve Demokrasi
Partisinin ilçe yöneticisi hayatını kaybediyor. Aynı
şekilde, Cizrede bir polis memuru hayatını kaybediyor. Bu
manzaralarda şimdi suçlu kim? Aranacak olursa, halkın insani en temel
hakkı olan bayram kutlama hakkını kendi istediği
koşullarda dayatan
İçişleri Bakanıdır. Bu konudaki devlet ve hükûmet
politikasını bu şekilde, sert bir şekilde halka
dayatan bir hükûmet
politikasıdır ve aynı politika ülke içinde değil, ülke
sınırları dışında da sağlıksız ve
kaybeden, can ve mal kaybına yol açan bir toplum gerçeğini bize
göstermektedir. Afganistanda 12 tane asker şehit oluyor, işte daha
bugün Cudide çatışma sonucu 6 özel harekâtçı şehit oluyor
ve Başbakan müjde haberleri veriyor. Nedir müjde dedikleri? Şehitlerin,
gazilerin kapsamını genişletmek, haklarını ve onlara
ödenecekleri artırmak.
Burada müjde falan yok
değerli milletvekilleri, burada ülkemizde daha çok savaş neticesi
insanların öleceğinin, sakat kalacağının, şehit
olacağının, gazi olacağının haberi vardır.
Sadece ülkemiz toprakları içerisinde değil Orta Doğuya müdahale
etmek hevesleriyle ne yazık ki şehitlerin, gazilerin sayısı
artacak. Sadece üniformalılar değil ama terörle mücadele adı
altında buradan zarar görmüş herkesi bu kapsama alarak bütün bir ülke,
bütün yurttaşlar âdeta bu konuda kapsama alanına alınmak
istercesine ülke bir cadı kazanına, ülke bir ateş topuna
dönüştürülmek istenmektedir.
Şimdi, ekonomik,
iktisadi, sosyal politikaları bir kenara
bıraktık ama ülkemizin birliğini,
beraberliğini, bir arada
yaşamını dinamitleyecekçesine bir sertlik
Başbakan bu
konuşmayı yaparken Cudide savaşımız devam etmekte.
diyebilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ABDULLAH LEVENT TÜZEL
(Devamla) Ve ondan sonra da bu
şehit, ölüm haberleri gelmektedir. Burada müjde olan bir şey yoktur
değerli milletvekilleri. Bir an önce bu gidişata Meclisimizin el
koyması, barışı, sosyal hakları öne
çıkarması gerekiyor.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tüzel.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Yoklama istiyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Grup önerisinin
oylanmasından önce yoklama talebi vardır, bu talebi yerine
getiriyorum.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Aslanoğlu, Sayın
Öğüt, Sayın Akar, Sayın Sarıbaş, Sayın
Nazlıaka, Sayın Gümüş, Sayın Aksünger, Sayın Acar, Sayın
Sarı, Sayın Onur, Sayın Eryılmaz, Sayın Öner,
Sayın Tayan, Sayın Kurt, Sayın Kuşoğlu, Sayın
Keskin, Sayın Canalioğlu, Sayın Yalçınkaya, Sayın Koç.
Evet, yoklama için iki dakika süre veriyorum
ve yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter
sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER
(Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
1.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar ve
arkadaşlarının toplumumuzda yaşanan ekonomik kriz ve geçim
sıkıntısı nedeniyle artan şiddet ve intihar
vakalarının araştırılması amacıyla
vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel
Kurulun 2/3/2012 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmına geçiyoruz.
1'inci sırada yer alan, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Sayın Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Sayın
Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Sayın Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Sayın Ahmet Aydın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç'in; Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2'nci sırada yer alan, Afet Riski
Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporu (1/569) (S. Sayısı: 180)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü sırada yer alan, Kars
Milletvekili Sayın Ahmet Arslan ve Bursa Milletvekili Sayın Hüseyin
Şahin ile 7 Milletvekilinin; Katma Değer Vergisi Kanunu ile Bazı
Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde
Yaptırılması Hakkında Kanun ve Kamu İhale Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
3.- Kars Milletvekili Ahmet Arslan ve Bursa
Milletvekili Hüseyin Şahin ile 7 Milletvekilinin; Katma Değer Vergisi
Kanunu ile Bazı Yatırım ve Hizmetlerin
Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması
Hakkında Kanun ve Kamu İhale Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/387) (S. Sayısı: 194)(X)
BAŞKAN - Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Dünkü birleşimde teklifin 3üncü
maddesi kabul edilmişti.
Şimdi diğer maddeleri, varsa
önerge işlemlerini yaptıktan sonra oylarınıza
sunacağım.
4üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4- 3996 sayılı Kanuna
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir:
GEÇİCİ MADDE 3- Bu Kanunun 11/A maddesi
hükümleri uygulama sözleşmesi imzalanmış ancak finansman
çalışmaları henüz sonuçlandırılmamış
yap-işlet-devret modeli projeleri için de uygulanır.
BAŞKAN Madde üzerine gruplar
adına ilk söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kütahya
Milletvekili Sayın Alim Işıka aittir.
Buyurun Sayın Işık. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ALİM IŞIK
(Kütahya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz 194
sıra sayılı Kanun Teklifinin 4üncü maddesi üzerine grubum
adına söz aldım.
Değerli milletvekilleri, tabii bu
madde kanunun yürürlük tarihinden önce uygulamaya geçememiş ama bu konuda
uygulanması amaçlanan projelerin de kanun kapsamına alınmasıyla
ilgili bir maddedir, bunun yerinde bir değişiklik olduğunu ifade
etmek istiyorum. Ancak, kanunun geneli ve önceki maddelerle ilgili
eleştirilere aynen katıldığımı da ifade etmek
istiyorum.
Bu vesileyle, söz konusu kanun
kapsamında değerlendirilecek ve finans bulmada sıkıntı
duyulan yüksek finans ihtiyacı bulunan projelerle ilgili olarak Türkiyede
şimdiye kadar yapılan yatırımlar içerisinde acaba Kütahya
ili ne kadar yararlandı, söz konusu projelerden Kütahya hakkına
düşeni alabildi mi, onları sizlerle paylaşmak istiyorum.
Öncelikle, Sayın Bakana dün
sormuş olduğum bir soru üzerine verdiği cevapta, geçen yıl
Kütahyaya çok fazla yatırımlar yapıldığını
ve yollarının açıldığını ifade etti.
Kendisine teşekkür ediyorum katkılarından dolayı, hiç olmazsa
açıldı.
Sayın Bakanım, şimdi
elimde sizin Bakanlığınızın çok güzel
reklamlarının yer aldığı ve milletvekillerine de
dağıttığınız Ulaşan ve Erişen Türkiye
2011 Raporu var, ondan biraz sonra neler aldığımızı
söyleyeceğim ama ondan önce, 2003-2011 döneminde yani Adalet ve
Kalkınma Partisi hükûmetlerinin bulunduğu dönemde yıllar
itibarıyla Devlet Planlama Teşkilatının resmî verilerine
göre, illere ve sektörlere göre dağıtılan yatırım
paylarının özetini sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bu dönemde ulaştırma ve haberleşme
sektörüne toplam, 2003-2011 döneminde, 64 milyar 383 milyon 48 bin TLlik
ödenek ayırmışsınız, yatırım
yapmışsınız; bunun 50 milyon 280 bin TLsi Kütahyaya
ayrılmış. Dolayısıyla, Kütahyanın nüfusu ve
alması gereken, herkese eşit dağıtım yapıldığında
üzerine düşen payıyla kıyasladığımız zaman
Kütahyamızın yaklaşık Türkiye nüfusunun yüzde 1inden
bugünlerde binde 8ine düştüğünü ama ortalama bu dönemde binde 9
dolayında pay alması gerektiğini dikkate alırsak, şu
anda almamız gereken payın -ulaştırma ve haberleşme
sektörü için söylüyorum- sadece on birde 1ini Kütahyaya vermişsiniz;
geriye kalan 10 birimlik hakkını hangi illere
dağıttığınızı siz bizden iyi biliyorsunuz,
onları, diğer illerimizin milletvekillerine
saygısızlık olmasın diye söylemiyorum ama biz 11
almamız gerekirken sadece 1ini almışız.
Şimdi, bu kanun kapsamındaki
projelerden pay alacak, özellikle yüksek hızlı tren ve otoyol
projeleriyle ilgili Kütahyanın unutulduğunu sizlerle paylaşmak
istiyorum. Değerli milletvekilleri, söz konusu, Ulaştırma
Bakanlığımızın projelerinin yer aldığı
kitapçığın 39uncu sayfasında 2023 yılı
hedeflenen otoyollar var. Bu otoyollar içerisinde Ankara-İzmir ve Antalya-İstanbul
otoyolunun geçmesi gereken yerin Kütahya olması gerekirken maalesef
-büyüterek gösteriyorum- Sayın Bakanım, sayın milletvekilleri;
Kütahya bu projelerde unutulmuştur. Yüksek hızlı tren projeleri
yine aynı kitapçıkta yer almış ve büyüterek yine
çıkarttım, Antalya-İstanbul, Ankara-İzmir hattı
üzerinde Kütahya tam kesişim noktasında olmasına rağmen
maalesef bu projelerde yine unutulmuştur.
Şimdi, özellikle Afyon, Uşak,
Manisa ve Eskişehir milletvekillerimizi kutluyorum, onları tebrik
ediyorum, teşekkürlerimi sunuyorum, kendi illerinin hakları olan
payı almak için bu hızlı tren ve otoyol projelerini kendi
illerinden geçirttiler, benim partimin milletvekillerinin bulunduğu bu
illerdeki milletvekillerimi de kutluyorum ancak Kütahya ilinin iktidar partisi
milletvekili arkadaşlarım size olan nezaketinden ve parti disiplininden
dolayı, buraya gelip Sayın Bakanım, Kütahyanın
hakkını yediniz. demiyorlarsa, bunu sizin duymazlıktan
gelmenizi anlayamıyorum. Eminim, biraz sonra, bu salonda varlarsa, o
milletvekillerinden bir tanesi çıkacak, bu projelerin Kütahyadan geçmesi
gerektiğini size bir de onlar söyleyeceklerdir.
Bakınız, Sayın
Bakanım, bu kavşak il Kütahyadır. Şimdi, otoyolu Afyona,
Uşaka veriyorsunuz, amenna ama hızlı treni de oradan
verirseniz
Bu il bu ülkenin ili değil mi?
Dolayısıyla, ben Kütahya
milletvekili olarak sizin duyarlılığınıza
inanıyorum. Antalya-İstanbul -hadi öbürlerinin projeleri bitti-
hattındaki hızlı tren projesinin mutlaka Kütahya merkezden
geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu tadilatı sizden özellikle
Kütahya milletvekili olarak bir kez daha istirham ediyorum. Kütahyayı
unutamazsınız.
Kütahya, son AKP iktidarları
döneminde yüzde 14 oranında oy kaybetti ve bir milletvekili kaybetti, bu
göç devam ediyor. Türkiye'nin nüfusu yüzde 10 artarken, Kütahya ilinin nüfusu
yüzde 14 oranında azalmış ve bu göç durdurulamıyorsa, bunun
en önemli sebeplerinden birisi bu projelerden nasibini alamamış
olmasıdır.
Sayın Bakanım, yine sizin
döneminizde, dokuz yıl öncesine gitmiyorum, dört yıl öncesine kadar
Kütahyadan geçen, Aydın-İstanbul arasındaki güzergâhta
çalışan Pamukkale Ekspresi kaldırıldı. Yine dört
yıl öncesine kadar Kütahyadan geçen, Antep-İstanbul arasında
sefer yapan Toros Ekspresi kaldırıldı. İki yıl
öncesine kadar Kütahyadan geçen, Kütahya-Balıkesir arasında
çalışan bölgesel ekspres kaldırıldı. İki yıl
öncesine kadar çalışan, Ankara-İzmir hattındaki istikamette
görev yapan Dokuz Eylül Ekspresi kaldırıldı. Bunların
hepsinin gerekçeleri, bu güzergâhlardaki yol bakım
çalışmaları, katılıyorum teknik olarak ama bunların
yerine alternatif konmadı. Sayın Bakanım, şu anda bu
bölgelerde trenlerden yararlanan vatandaşlarımızın hepsi
mağdur, hepsi çocuklarını okullara, işe gönderemiyor.
Daha devam ediyorum: Şubat
ayı sonu itibarıyla, Ankara-İzmir arasında
çalışan İzmir Mavi ve Karasi Ekspresleri
kaldırıldı. Yine Kütahya-Manisa arasında, o bölgede
çalışma, kara yolu bağlantısı da
olmadığı, otobüs de çalışmadığı için bu
bölgedeki birçok insanımız mağdur edildi.
Konya-Kütahya-İstanbul arasında çalışan Meram Ekspresi yine
şubat ayı itibarıyla kaldırıldı.
Şimdi, Kütahyalı ne yapsın?
Yani size oy verdiyse, bu İktidara destek olduysa zulüm görmek için mi bu
desteğini yaptı? Dolayısıyla, size, özellikle duyarlı
ve Kütahyanın en önemli problemlerinden birisi olan ulaştırma
problemlerinden sorumlu Bakan olmanız nedeniyle Bu kapsamda değerlendirilecek
projelerde lütfen Kütahyayı unutmayınız. diyorum.
10 birimlik payımızı
hangi illere verdiyseniz hiç olmazsa bu bakanlık döneminizdeki birkaç
yıllık önümüzde kalan sürede bu haklarımızı o illerden
alıp lütfen Kütahyaya iade ediniz. Kütahya, maalesef,
ulaştırmada sınıfta kaldı ama sizin iyi hizmetler
yaptığınızı, iyi projeler
yaptığınızı da biliyoruz. Dolayısıyla, bu
kapsamda ilimizin ulaştırma problemlerinin çözümü konusunda sizlerin
desteğine ihtiyacımız olduğunu ifade etmek istiyorum.
Özellikle,
Eskişehir-Kütahya-Antalya yolu Kütahya Organize Sanayinin
yakınından geçiyor, bunun mutlaka merkezden geçirilmesi gerekiyor. Bu
güzergâhlarda, bor başta olmak üzere birçok, maden taşımada
kullandığımız söz konusu seferlerin, derhâl, yerine ya alternatiflerinin
ya da bir an önce bu çalışmaların bitirilerek yeniden
konulması ve bu insanlarımızın mağduriyetinin
giderilmesini talep ediyorum.
Bu projeler, evet, kâğıt
üzerinde çok güzel olabilir ama benim ilime bir şey katmıyorsa, bu
kanunlardan Kütahya kendine düşen nasibini alamıyorsa bunların
hiçbir anlamı olmadığını ifade etmek istiyorum.
Dolayısıyla, iktidar partisi
milletvekili arkadaşlarımdan hiç olmazsa bir tanesinin, bir kez olsun
gelip buradan bu doğru sözleri teyit ettiğini ifade etmesini talep
ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Işık.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Soru
önergesi ver!
ALİM IŞIK (Kütahya)
Sayın Başkanım, 100 tane soru önergesi veririm size!
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Bülent Kuşoğlu.
Buyurun Sayın Kuşoğlu.
(CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; sıra sayısı 194 olan Katma Değer
Kanunu İle Bazı Yatırım ve Hizmetlerin
Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması
Hakkında Kanun ile Kamu İhale Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 4üncü maddesi üzerinde söz
almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunarım.
Bu 4üncü maddeyle, 3üncü maddedeki hazine
garantisinin, uygulama sözleşmesi imzalanmış ancak finansman
çalışmaları henüz sonuçlandırılmamış
yap-işlet-devret projelerine de uygulanması amaçlanıyor; bu
hükümle bu sağlanıyor.
Değerli arkadaşlar, bu çok
önemli bir konu. Onun için baştan başlayacağım. Bu teklifin
her şeyden önce bir tasarı olarak gelmesi gerektiğini söylemek
istiyorum. Çünkü biraz önce de başta söylediğim gibi, bu teklif
birkaç kanunla, işte, Katma Değer Vergisi Kanunu ile
Yap-İşlet-Devret Kanunu ile Yap-İşlet-Kirala ile
Sağlık Bakanlığıyla ilgili, 3354 sayılı
Kanunla ilgili, Kamu İhale Kanunuyla ilgili bir kanun.
Dolayısıyla, tasarı olarak gelmesi ve ilgili kamu
kuruluşlarının görüşlerinin alınması gerekirdi
gelirken. Ayrıca, çok önemli kanunları da ilgilendirdiği için,
mevzuatta sakıncalı olabilecek, birbirleriyle çelişen
düzenlemelerin de ortadan kaldırılması gerekirdi. Bu
yapılmadı, bu şekilde gelmedi maalesef teklif olarak geldi,
yoksa normalde tasarı olarak gelmesi gerekir.
Şimdi, tasarı olarak
gelmeyince, teklif olarak gelince ben, Maliye Bakanlığıyla
ilgili olduğu için öncelikle, şimdi eğer burada Maliye
Bakanı olsaydı kendisine soracaktım. Eğer Maliye
Bakanı, Maliye Bakanımız, Bu kanun katma değer vergisi
istisnası getiriyor ama bu istisna sistemi bozmuyor, çok
yararlıdır. diyorsa ben de buna oy verirdim -inanın öyle- ama
bu teklif çalışmaları sırasında hiçbir şekilde
Sayın Bakanı görmedik, bu şekilde bir ifadesini de
duymadık. Bu kanun, önemli ölçüde, hazineyle ilgili. Sayın hazineden
sorumlu Bakanın da burada olması
Hatta, aslında Sayın
Ulaştırma Bakanı uygulamacı bir bakan yani Sağlık
Bakanı, Millî Eğitim Bakanı gibi uygulamacı bakanlar var
ama bu kanun öncelikle Maliye ve Hazine Bakanlarını ilgilendiriyor;
onların burada oturması gerekirdi. Eğer hazineden sorumlu
Bakanımız da burada oturuyor olsaydı ben ona sorardım: Bir
sakıncası var mı bu kanunun? Eğer, Hayır, katiyen
yoktur. Bundan dolayı verilen hazine garantilerinden dolayı hazineye
hiçbir risk gelmemektedir. Hazinenin riski olmayacaktır. Hazine bu riskten
dolayı bir faiz artırım riskine uğramayacaktır.
Dolayısıyla, hazine yükü artacağından kredi derecelendirme
kuruluşları Türkiye'nin notunu kesinlikle düşürmeyecektir.
deseydi ben de sizinle beraber oy vermek isterdim ama böyle değil.
Hakikaten bununla, bu yaptığımız değişikliklerle
önemli ölçüde bir riske giriyoruz. Bunu kabul etmemiz lazım.
4üncü maddeyle de -üzerinde
konuştuğumuz- genel olarak getirilen, yap-işlet-devret projeleri
için getirilen hazine garantisi daha önce teklifi verilmiş ama henüz
sözleşmesi imzalanmamış projeler için de getiriliyor. Burada
şöyle bir sakınca var çok değerli arkadaşlarım:
Bakın, ihale yapılırken böyle bir durum söz konusu değil
yani bu koşulun geleceğini hiç kimse bilmiyor. Ona yakın firma
teklif veriyor çünkü bunlar çok büyük ihaleler- böyle bir durum söz konusu
değil. Eğer bunun böyle olacağı yani hazine garantisinin
olacağı bilinseydi daha farklı teklifler
alınırdı, daha düşük teklifler alınırdı,
kamuya maliyeti daha az olacak teklifler söz konusu olurdu.
Bu, bir anlamda, haksız rekabeti
getiren bir hüküm oluyor, madde oluyor. Aynı zamanda, bir anlamda, biz,
kanunla ihaleye fesat karıştırmış gibi oluyoruz.
Teklif sahiplerinden Değerli Arkadaşım Sayın Arslan diyor
ki: Bu bir hazine garantisi değildir. Böyle bir şey yok. Ama
şöyle bir şey var: Örtülü garanti diye bir müessese var. Bu tür
garantileri, hazine garantilerini biz örtülü garanti olarak biliyoruz ve
maalesef, söz konusu sakıncalarıyla beraber burada da bu durum söz
konusudur. Yani bir anlamda, bu, dinamit bir hüküm, patlayıp
patlamayacağını bilemeyiz ama hazineye bundan dolayı 30-35
milyar dolarlık bir yük gelebilir. Bir anlamda, hazine özel sektörün
borcunu bu şekilde üstlenmiş oluyor, hâlbuki hazine özel sektörün
borcunu üstlenmez. Ama kreditörler açısından, Türkiyeye
yatırım yapanlar açısından baktığınız
zaman, bu, bir anlamda, özel sektörün borcunu üstlenmektir.
Dolayısıyla da önemli ölçüde risk taşıyor, Türkiye'nin
kredi sağlamasını daha yüksek faizle riske ediyor ve kredi
derecelendirme kuruluşları nezdinde de Türkiye'nin notunu
düşürebilecek bir duruma sokuyor. Muhakkak böyle olacaktır.
demiyorum ama böyle bir durum söz konusu olabilir çünkü Türkiye'nin kamu
yükümlülükleri, son birkaç sene içerisinde en azından 30-35 milyar dolar
artmış olacak.
Bir de yap-işlet-devret
modellerinin bu şekilde çok yaygınlaşmasının da
çeşitli sakıncaları var, yap-işlet-devret ve
yap-işlet-kirala modellerinin bu kadar
yaygınlaşmasının sakıncaları da var. Normalde bu
tür altyapı yatırımlarının kamu kaynaklarından,
öz kaynaklardan karşılanması gerekir ama biz burada
yap-işlet-devretle özel sektöre veriyoruz. Bunlar olabilir tabii ki, bu
tür modeller olabilir ama bunun çok fazla yaygınlaşmasının
sakıncaları vardır. Özel sektörü çok fazla işin içine
sokuyorsunuz; yabancıları, yabancı yatırımları
işin içine sokuyorsunuz, onlar çok farklı yönlendirmeler yapabilecek
duruma geliyorlar. Ayrıca, yaptığınız altyapı
yatırımlarını ölçemiyorsunuz, denetleyemiyorsunuz, çok
pahalıya mal olabiliyorlar.
Bakın, 2012 Programını
getirdim özellikle. Kamu-özel iş birliği uygulamalarıyla ilgili
2012 Programında şöyle bir cümle var, bunun sakıncasına da
çok net olarak burada değiniyor: Uzun bir uygulama geçmişinin
bulunmasına ve gelişen mevzuata rağmen, kamu-özel iş
birliği alanında nitelikli fizibilite etütlerinin hazırlanamaması,
diğer kamu yatırımlarına ait fizibilitelerden farklı
olarak, geleneksel yöntemler ile kamu-özel iş birliği
alternatiflerinin karşılaştırmalı analizlerinin tam
olarak yapılamaması, gerek yatırımcı kuruluşlarda
gerekse sistemdeki diğer kurumlardaki kurumsal kapasite eksikliği,
projelerin düzenli takibi ve raporlanmasına yönelik nitelikli bir izleme
ve değerlendirme sisteminin bulunmaması gibi temel sorunlar devam
etmektedir." diyor. Bu, bizim 2012 Programından
aldığım bir paragraf. Hakikaten bu tür sakıncalar varken
bizim bu alanda riske girmemiz konusuna özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum.
Gazetelerde bu hafta başında
bir haber vardı, Türk firmaları Yunan özelleştirme ihalelerine
giriyorlar. Bakın, 50 milyar doları buluyor aşağı
yukarı Yunan özelleştirme ihaleleri, Türk firmaları giriyorlar ama
biz kendimiz, kendi altyapı yatırımlarımıza, kendi
yatırımlarımıza kendi
yatırımcılarımızı çekemiyoruz, Yunanistan
yatırımlarına giriyorlar, başka ülkelerin yatırımlarına
giriyorlar. Bu hususa da özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum. Demek ki bir
yanlışlık yapıyoruz. Sadece küreselleşmenin bir
sonucudur bu. diyemeyiz burada. Buna özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum.
Nisan ve mayıs aylarında 2
Boğaz köprüsü ve 7 bağlantı yolu ihalesi ile üçüncü Boğaz
köprüsü bağlantı yollarının ihalesi yapılacak.
Dolayısıyla bu kanunun yürürlüğe girmesinden sonra çok önemli
ihaleler söz konusu, Bunlar en az 6 milyar dolar tutacak. deniyor. Tüm
bunların bir bütünlük içerisinde, kamunun yaptığı bu plan
ve programlara uygun olarak yapılması lazım.
Kamu İhale Kanunu da galiba
23üncü kez buradaki değişiklikle değiştirilmiş olacak
bakın, son seneler içerisinde. Bu da dikkatinizi çekmek istediğim bir
önemli husus. Ayrıca eğitimle ilgili kanunda da benzeri
değişiklikler gelecek, bunların hepsini birlikte
değerlendirmemiz gerekir diye düşünüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Kuşoğlu.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
AHMET ARSLAN (Kars) Sayın Başkan, bir açıklama yapmak
istiyorum.
BAŞKAN Siz Komisyon olarak
konuşma yapabilirsiniz. İsterseniz tamamı konuşsun, öyle
yapabilirsiniz, isterseniz şimdi çıkar, konuşursunuz yani öyle
bir hakkınız mevcut.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
AHMET ARSLAN (Kars) Tamam efendim. Maddenin sonunda olursa iyi olur
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın
Hasip Kaplan.
Buyurunuz.
BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 194
sıra sayılı yasa üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında son dönemlerde Meclisteki
havayı kısaca özetlersek, iktidar partisi gerginlik yaratıyor,
şiddet ortamı yaratıyor, şiddet uyguluyor; İç Tüzük
getiriyor, 4+4 eğitim sistemini getiriyor, arkasından ortamı
geriyor, Meclisi geriyor, komisyonları geriyor ve aradan 500 milyar
dolarlık ekonomi yasalarını da geçirmeye
çalışıyor. İşte bunlardan birisi de budur. Kamu-özel
ortaklığı, üstelik de ihalesiz, üstelik de 2023 yılına
kadar, 2023, yüzüncü yıla kadar. Hangi hakla, hangi hukukla? Hangi
yargı denetimi, hangi mali denetimini, hangi bütçeyi dikkate almadan
2023ü planlayacak kapasite var mı sizde? 2023ü planlıyorsunuz
burada, farkında mısınız? Biz şiddetle bunlara
karşıyız arkadaşlar.
Siz Nevroz gerginliğini
yaratırsınız, ekonomi yasalarını getirirsiniz. Afet
yasasıyla 200 milyar dolarlık pastayı geçirmeye
çalışıyorsunuz. Nevroz gerginliği yaratıyorsunuz,
kamu-özel sektöründe KDVyi kaldırıyorsunuz, devlet güvencesi
getiriyorsunuz. O kadar yürekliyseniz, namuslu, düşünceli,
halkını düşünen bir yaklaşım içindeyseniz, KDV
konusunda yapacağınız adımlar çok basit, çok basit. Gelin,
doğal gazda kaldıralım, benzinde kaldıralım, mazotta
kaldıralım, elektrikte kaldıralım, cep telefonunda
kaldıralım, iletişimde kaldıralım, sağlıkta
kaldıralım, eğitimde kaldıralım; emekçi halkın,
bütün insanlarımızın, 75 milyonun, gelin, çıkarlarına
kaldıralım. Niye sadece sermayeye kaldırıyorsunuz? Sadece
sermayeye niye çalışıyorsunuz bu Mecliste? Yetmiyor tabii.
Bu gerilim, bu şiddetle Meclisi
dışladınız, üç tane muhalefet partisini de
dışladınız. Üç tane muhalefet partisini susturarak kanun
hükmünde kararnamelerle bakanlıklar kurdunuz, hâlâ getirmediniz buraya.
Komisyonlarda konuşturmuyorsunuz.
Roma taburları gibi saldırı tümenleri kuruyorsunuz yol yapmak
için, sonra geliyorsunuz Memleketin meselelerini siyaseten çözeceğiz.
diyorsunuz. Bu Meclis açıldığı günden bu yana gerginlik,
şiddet, kavga, çoğunluk iktidarı, çoğunluk tahakkümü,
çoğunluk diktası geçiyor.
Şimdi, bakın,
yaşadıklarımıza bakın. Sayın Ahmet Türk bir parti
lideridir, 70 yılından beri bu Meclistedir. Batmanda gaz
bombası atılıyor, otobüsün camı kırılıyor,
iniyor; sizin resmî görevli polisleriniz yumruklayarak seksen yaşında
bir insana saldırıyorlar, Kürt halkının bilge siyasetçisi,
barıştan yana olan bir liderine saldırıyorlar ama sizin
Başbakan geliyor, grup toplantısında -konuşmalarına
bakıyorsunuz- yangına körükle gidiyor.
E, Allah aşkına, Mecliste hem
iktidara sesleniyorum hem ana muhalefetle diğer parti grubuna da: Ahmet
Türke vurulan yumruk bu Meclisin alnının çatısına vuruldu;
moraran, milletin iradesidir. Milletin Meclisi yumruğu yedi, milletin
Meclis Başkanı yedi, Başbakan o yumruğu yedi,
Cumhurbaşkanı Gül yedi ve Sayın Bülent Arınç yedi o
yumruğu.
Siz ne yapmak istiyorsunuz? 90lı
yıllarda Mehmet Sincar öldürüldü Batmanda. Hizbullahın
cinayetlerindeki, o dönemin karanlık olaylarındaki çetelerin,
darbecilerin, Ergenekoncuların yöntemlerini mi uygulayacaksınız?
Bu mu sizin istediğiniz?
Suskunluk, Ahmet Türke yapılan
saldırıda suskunluk, bu suça ortak olmak demektir. Yalnız
iktidar değil, iki muhalefet partisi lideri de dün suskun kalarak bu
saldırıya ortak olmuştur, susarak katkı sunmuştur.
Ayıptır. Nezaketen, insan olarak, siyaseten, demokrasi gereği
Yok
mu sizde utanma, yok mu sizde, Allah aşkına, biraz olsun bunun
konusunda
(AK PARTİ ve MHP sıralarından gürültüler)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Senden fazla var.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ahmet Türk
şehitlere bir şey söylüyor mu?
HASİP KAPLAN (Devamla) -
Bakın, Ahmet Türke yapılan saldırı konusunda en
azından Kınıyorum. diyebilirdiniz
ERKAN AKÇAY (Manisa) Askerlerimiz
şehit oluyor, sizin sesiniz çıkıyor mu?
HASİP KAPLAN (Devamla) -
Sorumluları yargı önüne çıkaracağız. diyebilirdiniz,
Tasvip etmiyoruz. diyebilirdiniz. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından gürültüler)
Men dakka dukka. diye bir olay
vardır, bugün bize yarın size olur. Yapmayın, birbirimize sahip
çıkmak zorundayız milletin iradesiyle seçilenler.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Siz PKKyı kınayın, biz de onu
kınayalım.
HASİP KAPLAN (Devamla) -
Bakın, şu an Cizrede olaylar yaşanıyor, 85 kişi
gözaltına alınıyor. Sabahın 10unda 500 kişi, 700
kişi
Daha Nevroz kutlamaları başlamadan panzerlerle, TOMAlarla,
gerçek silahlarla saldırılar yapılıyor. Ben
Antalyadaydım, Aydındaydım; anında iletişim
kuruyorum, valiyle görüşüyorum, emniyet müdürüyle görüşüyorum, Adalet
Bakanıyla görüşüyorum ve o orantısız güç, o şiddet, o
korkunç saldırılar bir Nevroz kutlaması nedeniyle. Hükûmet
20sine izin vermemiş, 21inde kutlayabilirsiniz
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Nevruz
kutlamıyorsunuz ama tahrik ediyorsunuz. Nevruz kutlaması değil
tahrik.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Beyler,
Orta Doğu halkları, Doğu Türkistandan Balkanlara kadar on bin
yıldır, devletler yokken bile millet, halk Nevroz Bayramını
kutlardı. Devletin bayramı değil Nevroz Bayramı, milletin
bayramıdır, halkın bayramıdır, Orta Doğu
halklarının, Kürt halkının, Türklerin, Acemlerin, bütün
halkların ortak bayramıdır.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ergenekon
bayramı, Ergenekon. Türklerin bayramı.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Bu
bayramı kutlarken bayramın izni olmaz, Anayasada da izin
alınmaz bunun için. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir)
Adam gibi muhalefet yapın!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ergenekon
bayramını değiştirmeyin.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Ama
yasaklayarak, yasaklayıp Diyarbakırda her tarafı panzerlerle,
zırhlılarla çevirip saldırarak insanların üzerine
İstanbulda bir parti yöneticimizin, Cizrede bir polis kardeşimizin
ölmesinin biricik sorumlusu bu yasak kararını veren, provoke
edenlerin ta kendisidir.
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa)
Olayın müsebbibi sizsiniz
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ya ama bayram
kutlamadınız, bayram değildi o.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Sizler,
şu resimlere iyi bakınız, şu resme iyi bakınız.
Gördüğünüz panzer, bir zırhlı araç. Bu, Türkiye
topraklarında. Bakın, iyi bakın bu fotoğraflara.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Niye 18 Martta
kutluyorsunuz, başka gün mü yok?
HASİP KAPLAN (Devamla) - Beyler,
burası Gazze değil Cizre. İyi bakın, panzerler,
zırhlılar bir siyasi partinin, Mecliste grubu olan partinin demir
kapısından 3-4 tanesi sırayla, uzun namlulu silahlarla ateş
ede ede içeri giriyor.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Ateş
edenler nereye gitti? Polise ateş edenler nereye gitti?
HASİP KAPLAN (Devamla) - Orada 15
kişi var içeride, 15 kişi. Kadın çoğu. Hepsini,
kadınları da şu şekilde alıyorlar içeri. Bakın,
gözaltına alınış biçimine. İlçe Başkanı
şu an Diyarbakır Tıp Fakültesinde, darbedilmiş, yaralı
olarak orada. Belediye başkanları içeride, belediye encümenleri
içeride. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bir Nevroz
Bayramında, Gazzede yapılanın, İsrailin
yaptıklarının aynısını Cizrede kendi
halkına bir Nevroz kutlamasında bunu, bu zulmü yapanların
bundan çok ders çıkarması gerekiyor. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Şu fotoğraflara iyi
bakınız. Şu gördüğünüz fotoğraflar, şu
gördüğünüz panzerlere iyi bakın. Şimdi ben size soruyorum: Bugün
size çok yakın 3 tane gazetede şöyle diyor, 3 tane gazete,
yakın
Birisi -bununla ilgili basın açıklaması yaptık-
diyor ki: BDP binasından ateş edildi. Ben de, Meclisi, hepinizi
davet ediyorum; bütün parti grupları, Meclis İnsan Hakları
Komisyonu. Gelin, Cizrede inceleme yapın. Yüreğiniz gerçeklerle yüzleşmek
istiyorsa, yüreğiniz adaletle yüzleşmek istiyorsa, yüreğiniz
insanlıkla yüzleşmek istiyorsa, buyurun, hep beraber, Meclisin 4
partisi Cizreye gidip inceleme yapalım. MOBESE kameralarının
hepsini bu Meclisin 4 parti grubu birlikte incelesin. Kim yanlış
yapmışsa, sizinle beraber hareket etmeye razıyız.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Siz kendi
başınıza hareket edemezsiniz!
HASİP KAPLAN (Devamla) - Ama
yanlış kim yaptıysa beraber üstüne gidelim. Çok açık
söylüyorum. Burada BDP binasından ateş ediliyor. diye bugün
iktidara yakın 4 tane gazete kalkmış diyor ki: BDP
binasından ateş edildi. Bu yalanlarınızı, bu
yalanları bizzat vali, bizzat Cizre Emniyet Müdürü, bizzat Adalet
Bakanıyla görüşmelerimde bire bir, anında, parti
binasının çok uzağında bir sokaktan yapılan ateş
sonucu
O ateş ki karanlıktır, provokasyonun ta kendisidir.
Gelin, Meclis olarak açığa çıkaralım. Bizim görevimiz,
gerçekleri açığa çıkarmaktır, gerçekleri bu millete göndermektir.
Bu ülkede barışa, kardeşliğe gidecek yol budur. Gazze ile Cizreye
aynı gözle bakıp saldırgan bir tutum içinde olanlar bir gün bu
halkın karşısında bakacak yüz bulamayacak, sıkacak el
bulamayacaksınız. Ahmet Türke bile kınama yapmadıktan
sonra, an gelir, siz altında ezilirsiniz.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa)
PKKyı bir kınayın.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Size
tavsiyem, bu sıkıntılar karşısında gelin -Meclisi
davet ediyorum- beraber Cizreye gidelim. Bütün Meclisi davet ediyorum.
MUAMMER GÜLER (Mardin) Önce
kınama yap!
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, efendim, aslında nevruzu bahane edenler, bu milletin birlik
ve beraberliğinin bayramı olan nevruzu bahane edenler, terör ve isyan
provalarıyla bölücülük açısından bu nevruzu heba
etmişlerdir. Aslında, bu zihniyetin nevruzu kutlama gibi bir
amacı ve hedefi yoktur.
MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir)
Yoktur. (AK PARTİ sıralarından Yoktur! sesleri,
alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir)
Dolayısıyla 18 Mart Çanakkale gününü bile terör için alet edenlerin
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Saldıran kim? Sizi davet ediyorum gerçeklerle yüzleşmeye.
OKTAY VURAL (İzmir) -
bu kürsüde
bu sözleri kullanabilmeleri gerçekten artık timsah göz
yaşlarından başka bir anlam taşımıyor.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Gelin, buyurun, beraber inceleyelim.
OKTAY VURAL (İzmir)
İşte polislerimiz, işte insanlarımız
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Gelin, beraber gidelim.
OKTAY VURAL (İzmir) Huzur
içerisinde kutlanması gereken bir bayramı bölücülük âdeta bir isyana
çevirmiştir.
BAŞKAN Anlaşıldı
Sayın Vural.
Sayın Aydın, buyurun.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Başkanım, Hatip konuşmasında özellikle AK
PARTİ Grubuna yönelik olarak, şiddet
uyguladığımızı
BAŞKAN Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Çanakkale
şehitlerimizi anacaksın, sen
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Çanakkale şehitleri yalnız sizin değil, hepimizin
şehitleri. Hemen ayrım yapmayın siz de.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Kimse
yapmıyor.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın AK
PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Teşekkür ediyorum Başkanım.
Değerli arkadaşlar, sokaktaki
gerginliği buraya taşımadan biraz usulünce dinleyim, lütfen.
Lütfen arkadaşlar
Bakın değerli
arkadaşlar, bir bayramdan bahsediyoruz. El insaf! Bayram, birlik, kardeşlik,
hoşgörü, bereket, bolluk
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Yasaklar
AHMET AYDIN (Devamla) - Hem
baharın müjdecisi olan nevruzu kutluyoruz hem bunu bir bayram olarak ilan
etmişiz ve bütün dünyanın birçok yerinde, Orta Asyada, Anadoluda,
birçok ülkesinde halaylar eşliğinde çekilen bir bayram. Bu
bayramı bu millete zehir etmeye hiç kimsenin hakkı yok!
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Niye yasak ederek zehir ettiniz? Niye saldırttınız?
AHMET AYDIN (Devamla) - Hiç kimsenin
hakkı yok bu bayramı bu millete zehir etmeye!
HASİP KAPLAN (Şırnak)
AK PARTİnin insafına mı kalmış özel günler, kültürel
günler?
AHMET AYDIN (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
bayram molotofkokteylleriyle kutlanmaz. Bayram cam çerçeve indirmekle
kutlanmaz.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Kimse kutlamamış o şekilde. Silah sizde, devletin bütün gücü
sizdeydi.
AHMET AYDIN (Devamla) - Bayram bir
arada, beraberce, Kürtüyle, Türküyle, Lazıyla, Çerkeziyle hep beraber
omuz omuza, halay çekilerek kutlanır. Olması gereken bu.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sizin geleneğinizde yok öyle bir şey zaten.
AHMET AYDIN (Devamla) - Lütfen, lütfen
yaptıklarınıza bakın. O güne gelene kadar bakın.
Bakın, şunu ifade edeyim:
Sayın Ahmet Türke gelen yumruk doğru değildir, olmaması
gereken bir şeydir. Dediğiniz doğru o noktada ancak o güne
gelene kadar, o ana gelene kadar bu bayramı bir provokasyon aracı
olarak kullananlar, sizler, sizin gibiler, sizin gibi düşünenler hiç mi
bakıp da Ya biz ne yaptık. demiyorsunuz?
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan, lütfen müdahale edin. Sizin gibiler, ne demek
istiyor?
BAŞKAN Bir saniye
Bir saniye
AHMET AYDIN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, bayramı bayram tadında yaşayalım.
Evet, az önce de ifade ettim, Ahmet
Türke atılan yumruğu biz de kınıyoruz ve bu manada Batman
Valiliği bir açıklama yaptı. Gerekli soruşturma
açıldı, soruşturmayı da yürütüyor. İnşallah
ortaya da çıkar.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Zor çıkarırsınız.
AHMET AYDIN (Devamla) - Kim
yapmış, ne yapmış, sebepleriyle sonuçlarıyla birlikte
ortaya çıkar. Biz de onu arzu ediyoruz. Ama lütfen, lütfen değerli
arkadaşlar, kendi yaptıklarımıza da bakalım, kendimize
de bakalım. Bu ülke bunları hak etmiyor.
Bakın, ta bir haftadır,
Nevruz Bayramı gelmeden başlatılan gerginlikler, yapılan
kampanyalar
Bu ülkede insanları birbirine düşüren,
ötekileştiren, insanları bir şekilde bu ülkenin aidiyet bilinci
noktasında geri itmeye vesile olan adımlardan, hareketlerden hep
birlikte kaçınmak zorundayız. Barış diyoruz, hoşgörü
diyoruz, kardeşlik diyoruz. Bayramın ta kendisidir bu zaten.
Eğer biz bu bayramı bu provokasyonlar olmadan yaşayabilseydik,
bunu yaşatabilseydik bu daha da gerçekleşirdi, daha da
perçinleşirdi. Olayın tabii ki bir tarafını
alıyorsunuz ama inen camları, çerçeveleri, yakılan,
yıkılan birtakım sıkıntıları da görmezden
geliyorsunuz. Bunları kim yapıyor, neden yapıyor? Bunlara hep
birlikte karşı durursak eğer, hep birlikte bu karşı
duruşu gösterirsek bu bayramı, hep birlikte, o zaman layık
olduğu şekliyle kutlamış oluruz.
Lütfen arkadaşlar, bu ülkede
artık bayramlar bayram gibi kutlanmalı, kardeşçe
kutlanmalı, hoşgörü içerisinde, barış içerisinde
kutlanmalı ve bunlara da bunların birtakım
sıkıntılara sebebiyet vermeden kutlanması adına da
iktidar kadar sizler, en az sizler de sorumlusunuz
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AHMET AYDIN (Devamla) Hepimiz
sorumluyuz bu noktada. Hepimiz üzerimize düşeni yapmak zorundayız.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan
BAŞKAN Birleşime on dakika
ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.13
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.30
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal
MACİT (İstanbul), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82nci Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
194 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 4üncü maddesi üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Kars Milletvekili Ahmet Arslan ve Bursa Milletvekili
Hüseyin Şahin ile 7 Milletvekilinin; Katma Değer Vergisi Kanunu ile
Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli
Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun ve Kamu İhale
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/387) (S. Sayısı: 194) (Devam)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan, demin AK PARTİ Grup Başkan Vekili
konuşurken bizzat bizi işaret ederek sizin gibiler
BAŞKAN Sizin gibiler ve sizin
gibi düşünenler
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Siz ve sizin gibiler
BAŞKAN Ben sizi görmeden ara
vermiş olduğum için, İç Tüzüke göre ben size orada söz
veremiyorum. Şimdi size ben yerinizden bir dakika söz vereyim.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Hayır, yani benim amacım gerginlik yaratmak değil asla da ama bu
söze
BAŞKAN Hayır, bakın,
ben de samimiyetle söylüyorum: Yerinizden şimdi ben size cevap
verdireceğim ama 60a göre vermek zorundayım.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
11.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının ifadelerine ilişkin
açıklaması
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkanım, Nevroz gerginliklerinde
saldırıların nasıl Hükûmet emriyle
yapıldığı, yasaklandığı bir bir
açıklandı ancak bir türlü sorumluluk almak istemeyen Hükûmet
Arkasından çıkıp bize grup başkan vekilleri sizin
gibiler, Siz bunları yapıyorsunuz. gibi sözler söylüyor. Dün de
Başbakan grup toplantısında kendilerini hukukun,
yargının, mahkemelerin yerine koyup Mecliste grubu olan, milletin
iradesiyle seçilmiş bir partinin milletvekillerine karşı bu tür,
tarz konuşuyorlar. Eğer bu tür, tarz konuşmaya devam ederlerse
biz de kendilerini çetelerle, darbecilerle, bilmem kimlerle, kimlerle aynı
uzantı konumunda değerlendirme durumunda kalırız ki bu da
Meclisin adabına yakışmaz. Bu tarzdan, bizzat grup başkan
vekillerinin bir de Başbakanın da artık vazgeçmesini istiyoruz.
Varsa orada iddiaları, yargıya gitsinler.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Siz de
yargıya gidin.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sizi Allaha havale ediyorum, mahşer köprüsünde nasılsa jandarma yok.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Kars Milletvekili Ahmet Arslan ve Bursa
Milletvekili Hüseyin Şahin ile 7 Milletvekilinin; Katma Değer Vergisi
Kanunu ile Bazı Yatırım ve Hizmetlerin
Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması
Hakkında Kanun ve Kamu İhale Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/387) (S. Sayısı: 194) (Devam)
BAŞKAN - Madde 4 üzerinde
şahıslar adına ilk söz, Malatya Milletvekili Sayın Veli
Ağbaba. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Ağbaba.
VELİ AĞBABA (Malatya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, yap-işlet-devret
Malatyada bir yap-işlet-devret işi yapılıyor, Kürecikte;
yapan Amerika, işleten İsrail, devreden Türkiye. 10 vekille birlikte
-geçtiğimiz hafta 10 Martta- 10 tane yürekli Cumhuriyet Halk Partili
kadın milletvekiliyle beraber Küreciki ziyarete gittik.
Değerli arkadaşlar, gitmeden
önce -orada bir üs var, orada askerlerimiz var, Türk askerleri- izin almak için
Genelkurmay Başkanlığına müracaat ettik, Genelkurmay
Başkanlığına dedik ki: Biz, orada bulunan Türk
askerleriyle görüşmek istiyoruz ve üssü ziyaret etmek istiyoruz. Cevap
geldi, oradaki bir kurmay albay, Genelkurmay Başkanlığında kurmay
albay- cevap verdi, dedi ki: Bizim izin vermeye yetkimiz yok. -Genelkurmay
Başkanlığı diyor- değerli milletvekilleri, hepinizin
dikkatini çekiyorum, İzin vermeye yetkimiz yok. dedi. İzin vermeye
kimin yetkisi var? dedim, Dışişleri
Bakanlığının dedi. Dışişleri
Bakanlığına bir yazı yazdık, Dışişleri
Bakanlığından gelen cevap: Bizim de yetkimiz yok. Millî
Savunma Bakanlığından Müsteşar Yardımcısı
aradı, dedi ki: Bizim ilgili makamlar izin vermiyor. İlgili makamlar
kim? dedim. İlgili makamlar Başbakanlık mı,
Cumhurbaşkanlığı mı, neresi ilgili makamlar? dedim,
cevap yok. Arkadaşlar, izni Genelkurmay Başkanlığından
alamıyoruz, Dışişleri Bakanlığından
alamıyoruz, Millî Savunma Bakanlığından alamıyoruz,
Başbakanlığın haberi yok, herhâlde izni Pentagondan
almamız isteniyor. (CHP sıralarından alkışlar) Tabii,
bu ziyaretin hayırlı bir sonucu oldu arkadaşlar, bu ziyaretin
hayırlı bir sonucu oldu. Daha önce, o güzel Kürecikin, güzel
Malatyanın tepesinde bir yabancı bayrak dalgalanıyordu. Biz
gittiğimiz zaman o bayrağı değiştirdiler, Türk
Bayrağını astılar. Şimdi, oraya, biraz önce söyledim,
10 yiğit kadın milletvekiliyle gittik. Orada bizi Türk askeriyle
karşı karşıya getirmeye çalıştılar, O
tepeye çıkamazsınız. dediler, biz tabii direnerek o tepeye kadar
çıktık ve orada açıklamamızı yaptık.
İsraili korumaya yönelik bu Füze
Kalkanı Projesi gündeme geldiği zaman Sayın Başbakan
Kumanda bizde olacak. dedi ama gözüken o ki kumanda değil, maalesef,
koruma görevini aldık. Kimi koruma görevini aldık? Orada bulunan
yabancı askerleri koruma görevini aldık.
Değerli arkadaşlar, biz butik
ülke değiliz, biz büyük ülkeyiz. Büyük ülke taşeron olmaz, büyük
ülkenin askeri başka askerleri korumak için korumalık yapmaz. Büyük
ülke toprağını satmaz, toprağını bedeli ne olursa
olsun kiraya vermez.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) Koskoca Amerikayı biz koruyoruz!
VELİ AĞBABA (Devamla)
Şimdi, büyük ülkeyi kimsenin küçültmeye hakkı yok.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sen
küçültüyorsun!
VELİ AĞBABA (Devamla)
Değerli arkadaşlar, niye küçültmeye hakkı yok? Bugün gazetelerde
bir haber var, Amerika Birleşik Devletlerinin kurduğu üs nedeniyle
Türkiye'ye ciddi miktarda para ödeneceği söyleniyor, yani Türkiye
toprağını kiraya vermiş oluyor.
Arkadaşlar, bu füze
kalkanıyla ilgili -Mecliste milletvekili oldum, kucağımızda
bu İsrail kalkanını bulduk- geldiğimden beri defalarca soru
sordum. En son kırk gün önce sordum, dedim ki: Kürecikte yabancı
asker var mı? İsrail kalkanı çalışmaya
başladı mı? Arkadaşlar cevap nereden geldi?
Başbakandan gelmedi, soruyu Başkana sormuştum. Cevap bir
yabancı generalden, bir yabancı ülkeden geldi. Dediler ki: Kürecike
Amerikan askerleri geldi, yerleşti, çalışıyorlar.
Şimdi, cevap alamadık ama cevabı maalesef -egemen ülkeye
bakın, bağımsız ülkeye bakın- bir Amerikalı
generalden aldık.
Değerli arkadaşlar,
şimdi bir kışla yapılıyor oraya, Kürecike bir
kışla yapılıyor. Geçtiğimiz günlerde, 18 Ocakta
ihalesi yapıldı. Kürecik Kışlası İmar Uygulamaları
Projesi yapıldı. Açıkça söylüyorum arkadaşlar, bunu
yapanlar suç işliyor, Anayasanın 92nci maddesine göre suç
işliyor, anayasal suç işliyorsunuz. Şimdi, Türkiye Büyük Millet
Meclisinden izin almadan oraya bu kalkanı kurmak anayasal suçtur.
Ben Meclise geldiğimden beri
tartışılan konulara bakın arkadaşlar: Tanzanyayla
ikili anlaşmalar tartışılıyor, Ugandayla ticari
anlaşmalar tartışılıyor ama Türkiye'nin
geleceğini ilgilendiren, İrana düşman yapan, Rusyaya
düşman yapan; Türkiyeyi, Türkiye'nin yoksul Anadolu insanlarını
hedef yapan füze kalkanı projesini, İsraili korumaya yönelik füze
kalkanı projesini maalesef burada sadece ve sadece beş dakikalık
gündem dışı söz alarak konuşabildik.
Biz Malatya olarak ne kılıç
ne de kalkan olmak istiyoruz arkadaşlar; biz onurlu,
bağımsız bir ülke olmak istiyoruz. Bunu dikkate
alacağınıza inanıyorum ve hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Başkan, konuşmacı özellikle taşeron ülke,
toprağını satan ülke konumunda
VELİ AĞBABA (Malatya)
Hükûmet cevap versin!
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkanım, hatibin konuşmasına kanun
görüşmelerinde Hükûmet cevap verir.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Yani
grubumuzu töhmet altında bıraktı Sayın Başkan.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Hayır, hayır, böyle yapılırsa olmaz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ülkenin grup
başkan vekili misin sen Ahmet Aydın? Ülkenin grup başkan vekili
olmaz, bu ülke hepimizin.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Ülkenin
toprağını satıyorsunuz. diyor, Taşeron ülke hâline
getirdiniz. diyor, buna cevap vermek adına Şirin Ünal Bey
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Hükûmet var orada Sayın Başkan.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Ahmet
Bey, Hükûmet burada niye oturuyor?
BAŞKAN Tamam da şimdi
Komisyon adına Kars Milletvekili Sayın Ahmet Arslan söz istemişti.
Ben size söz vereyim o zaman, buyurun, ondan sonra Sayın Arslana söz
veririz.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Efendim,
grubumuz adına Sayın Şirin Ünal cevap verecek.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Hükûmet
burada niye oturuyor Ahmet Bey?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Öyle bir şey olmaz Sayın Başkan!
BAŞKAN Bir kere, size elli kere
yaptım aynı şeyi, Sayın Aslanoğlu,
hatırlarsanız, onun için devretti hakkını.
Sayın milletvekilleri,
barış diye diye kavga ediyorsunuz, gerilmeyin diye diye kavga
ediyorsunuz. İki gün çok güzel gitti iş, ben bugün aynı
şekilde yönetmeye gayret ediyorum ama yani siz de benim kadar dikkat
ederseniz iyi olur.
Siz de sadece cevap verin, başka
bir sataşma meydana gelmesin, aksi takdirde bu kanun bitmez.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
2.- İstanbul Milletvekili Şirin Ünalın, Malatya Milletvekili
Veli Ağbabanın AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
ŞİRİN ÜNAL
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Kürecik, Malatya nedir, isterseniz önce buradan başlayalım. Bu,
NATOnun bir füze savunma sistemidir.
VELİ AĞBABA (Malatya)
Değil, değil. Bak, Amerika diyor ki: Değil.
ŞİRİN ÜNAL (Devamla)
Arkadaş, ben sizi dinledim
VELİ AĞBABA (Malatya)
Değil. diyor ama.
ŞİRİN ÜNAL (Devamla)
Arkadaşım ben sizi dinledim, lütfen siz de beni dinleyin.
VELİ AĞBABA (Malatya)
Yanlış bilgi vermeyesiniz diye söylüyorum.
ŞİRİN ÜNAL (Devamla) -
Şimdi, 1993-1996 yılları arasında iki sene kurmay yarbay,
bir sene albay olarak İtalyanın Napoli şehrindeki AFSOUTH
Karargâhında -bu müşterek bir karargâhtır, bizim Genelkurmaya
tekabül eder- üç yıl süreyle görev yaptım.
VELİ AĞBABA (Malatya) Ben
tanıyorum, ben sizi biliyorum. Arkadaşlarınız, üstünüz,
altınız hep Balyoz davasından tutuklu şimdi.
ŞİRİN ÜNAL (Devamla) -
İlk defa bu karargâhtaki çalışmalar esnasında muharebe
sahasının füzelerden korunması, füzelere karşı
savunması dediğimiz, İngilizce TND diye başlayan bir
faaliyet. Sonradan belli ülkelerin korunmasına, ondan sonra da tüm NATO
topraklarının korunmasına yönelik bir faaliyet olarak
gelişti. Amerika Birleşik Devletleri önce Avrupadaki bazı
ülkelerle -buna Türkiye de dâhil- ikili olarak bu işleri yapmak istedi
ancak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti dört tane prensip belirledi, Biz ikili
olarak bu işi yapmayız ancak NATO kapsamında yaparız.
dedi. Malumunuz biz 1950li yıllardan beri NATOnun bir üyesiyiz.
VELİ AĞBABA (Malatya)
Anlaşmayı kim yaptı?
ŞİRİN ÜNAL (Devamla)
Bir dakika, lütfen
NATO kapsamındaki tüm faaliyetler
de NATO-SOFA Anlaşması kapsamında yürütülmektedir. Size tavsiyem
önce bu anlaşmayı alın bir okuyun.
VELİ AĞBABA (Malatya) Bunu
var ya bu Mecliste en çok okuyan benim. Kusura bakmayın.
ŞİRİN ÜNAL (Devamla)
Bir dakika... Ben bir anlatayım, siz de konuşacaksınız.
Türkiye belirlediği prensipler
dolayısıyla 2000 yılında, 2010 yılına kadar
Amerika Birleşik Devletleriyle bu konuda ikili bir iş birliği
yapmamıştır, NATO kapsamında bu iş birliğine
yanaşmıştır, bunun kararı da 2010 yılındaki
Lizbon Zirvesinde verilmiştir.
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) NATOnun
patronu kim?
ŞİRİN ÜNAL (Devamla)
Bizim prensiplerimizden birkaç tanesini size hatırlatayım. Birincisi:
Komşu ülkelerimizi yani İran, Rusya veya Bulgaristan gibi
komşularımızı rencide edecek şekilde herhangi bir NATO
dokümanında tehdit veya risk olarak bunların isimlerinden
bahsetmemek.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) İran ve
Rusya niye füzelerini Türkiyeye çeviriyor o zaman bu bir tehlike değilse?
ŞİRİN ÜNAL (Devamla)
Onu cumhurbaşkanlarına sorun, size cevap verirler belki. (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sen oraya
niye çıktın!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) İran ve
Suriye bunu bilmiyor mu?
ŞİRİN ÜNAL (Devamla)
Arkadaşlar, vaktim zaten kırk saniye kaldı. Diyeceklerimi bir
dinleyin, önce bir dinlemesini öğrenin lütfen.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) O
işin Türkçesi Ben bu işi bilmiyorum. demektir. Sen niye
çıktın oraya!
ŞİRİN ÜNAL (Devamla)
İkinci konu: Türkiye Cumhuriyetinin topraklarının
tamamının savunma şemsiyesi içerisine alınması
gerekiyordu. Üçüncü unsur: Komuta kademeleri içerisinde Türk generallerinin, subaylarının
da bulunması gerekiyordu. Bu şartların tamamı
karşılandı.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara)
NATO mu Türkiyeyi savunacak?
ŞİRİN ÜNAL (Devamla)
Bizdeki NATOnun radar sisteminin kesinlikle İsraille bir alakası
yoktur.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Yani 1961den
beri savaş yapmadığın, hiç
hırlaşmadığın Rusyayı karşına
alıyorsun.
ŞİRİN ÜNAL (Devamla)
İsrailin zaten bu tür yeteneği 2000 yılından beri kendine
has olarak vardır.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) 1639dan beri savaş
yapmadığımız İranı karşımıza
aldık.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) İnanıyor
musunuz buna, inanıyor musunuz? Amerika oraya bilgi aktarmıyor mu?
BAŞKAN Sayın Yeniçeri, ne olur
ŞİRİN ÜNAL (Devamla) İsrail,
NATOnun bir üyesi değildir.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Kardeşim, sen de
bilmiyorsun, boşuna çıkarmışlar. Biz Rusyaya soralım
bu işi.
BAŞKAN Sayın Türkkan, lütfen
ŞİRİN ÜNAL (Devamla) NATOnun yirmi
sekiz tane üyesi vardır.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Bu işi hakikaten
bilmiyormuşsun sen ya! Bilen çıksın oraya.
ŞİRİN ÜNAL (Devamla) Arkadaşlar,
önce bir NATOyu öğrenmenizi tavsiye ediyorum, sonra da dinlemenizi
tavsiye ediyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Bak, sen bu işi
bilmiyormuşsun, bilen çıksın oraya.
ŞİRİN ÜNAL (Devamla) Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Siz gidin, biz Rusyaya
soralım.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Malatyaya Amerikan
askerini kim getirdi?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Biz de sandık ki bu
işe uygun açıklama yapıyorsunuz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Biz, Rusyaya soralım.
VELİ AĞBABA (Malatya) Başkanım, konuyla
ilgili bir açıklama
BAŞKAN Efendim?
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın
Konuşmacı konuyu tam bilemiyor, benim de bu füze kalkanı
konusunda çok araştırmam var. Yanlış bilgi
aktardı Türkiye Büyük Millet Meclisine.
BAŞKAN Artık öyle bir usul yok yalnız.
VELİ AĞBABA (Malatya) Hayır, ben
düzeltme anlamında
Ben görev
yapmak istiyorum başka bir şey değil Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Sayın Akar, hemşehriliği
istismar etme bakayım!
VELİ AĞBABA (Malatya) Bilmiyorlar onun için.
BAŞKAN - Tamam zaten yani
VELİ AĞBABA (Malatya) Peki
Başkanım.
BAŞKAN - Siz general emeklisiydiniz değil mi?
ŞİRİN ÜNAL (Devamla) Evet.
BAŞKAN General emeklisinin bilmediğini ifade
ettiniz, tutanaklara da geçti, tamam.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Kars Milletvekili Ahmet Arslan ve Bursa
Milletvekili Hüseyin Şahin ile 7 Milletvekilinin; Katma Değer Vergisi
Kanunu ile Bazı Yatırım ve Hizmetlerin
Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması
Hakkında Kanun ve Kamu İhale Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/387) (S. Sayısı: 194) (Devam)
BAŞKAN - Şimdi, Komisyon adına Kars
Milletvekili Sayın Ahmet Arslan, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de yüce heyetinizi
tekrar saygılarımla selamlıyorum.
Bir önceki gün yaklaşık yirmi dakika bu kanun
teklifi üzerinde, sekiz yıllık birikimimle, bütün
ayrıntılarını anlatmıştım. Eminim ki
öğrenmek isteyen arkadaşların hepsi buradan ziyadesiyle
yararlanmışlardı ancak gördüğüm bir şey var ki birkaç
madde çok farklı kurgulanıyor ve çok farklı yorumlar
yapılıyor. Bununla ilgili bir açıklama gereği duydum.
1inci maddenin ikinci bendinde KDV
istisnasının mevcut işlere de uygulanması var. Burada bir
açıklama ihtiyacı var ve özellikle tutanaklara geçmesini istiyorum.
Mevcut işlerde eğer idare ilave iş verecek ise bu işi
nasıl vereceği ve buna nasıl süre ilave edeceği veya
kirayı nasıl artıracağı tanımlanıyor.
Dolayısıyla, siz KDVyi istisna tuttuğunuzda, bulunacak
maliyette indirim olduğunda bunun da süreden veya kiradan nasıl
istisna olacağı, nasıl indirileceği belli. Bunun özellikle
açıklanmasında fayda var. Zira, şöyle bir ifade
kullanıldı: Eğer teklif vermeyen firmalar şunu söylerlerse
Bunu bilseydim ben de teklif verirdim. derlerse, bu kapalı kalır,
bu açıklanması gereken bir husustur. dendi. Bunu özellikle tekrar
açıklamak istiyorum ki nasıl işinizde ilave
yaptığınızda, maliyeti
artırdığınızda, süreyi uzatmayı ve kira bedelini
artırmayı tanımlanmış iseniz, aynı şekilde,
eğer bedelde bir düşüş olmuşsa, maliyette bir
düşüş olmuşsa, bunun süreden nasıl indirileceği veya
kira bedelinden nasıl indirileceği tanımlanmış oluyor.
Yine, 4üncü maddede, kredi
üstlenimiyle ilgili de aynı ifade kullanıldı ancak bir
başka ifade kullanıldı: Hazine garanti veriyor. Hep söyledik, hazine
garanti vermiyor. 4üncü madde, 3üncü maddeye çok bağlı bir ifadedir,
onu çok net bir şekilde söylemek gerekir ki 3üncü maddede, işin
herhangi bir şekilde yürüyememesi, yarım kalması durumunda,
idarenin malı olan işin idare tarafından
devralınmasında kredinin üstlenilmesi söz konusu. Şu anki
mevzuatımızda, özellikle genel bütçeye tabi kuruluşlar için
böyle bir şey söz konusu olduğunda, 4749 sayılı borç
üstlenimi kanununda bunun nasıl olacağı
tanımlanmış. Tek farkı, Karayolları veya DSİ gibi
kuruluşlarımız genel bütçeli kuruluşlar iken özel bütçeli
veya katma bütçeli kuruluşlar hâline gelmişler. Kesinlikle
yüklenicilerden kaynaklanan bir şey değildir. Kredi
kuruluşları haklı olarak diyorlar ki Bir kredinin üstlenimi söz
konusu olacaksa geliri olmayan idarelerin değil, Türkiye Cumhuriyeti
adına hazinenin bunu üstlenmesi gerekir. deniyor ve katma bütçeli veya
özel bütçeli kuruluşlar, genel bütçeli kuruluşlarla paralel bir hüküm
kazanıyor, böylece aynı duruma getiriliyor. Bunun da özellikle
açıklanmasında fayda var. Dolayısıyla, firmalara menfaat
sağlamak veya teklif vermeyen firmanın Bunu bilseydim ben de
girerdim. diyeceği bir husus yoktur. Özellikle bunun da
açıklanmasında fayda var.
Yine, bir ifade kullanıldı: Başka
ülkelerdeki özelleştirmelere Türkiye firmaları gidiyor.
Özelleştirmeyle yap-işlet-devret veya yap-kirala-devret birbirinden
tamamen farklı şeylerdir, bunların
karıştırılmaması gerekir. Kaldı ki herkes gelip
her ihaleye girebilir, yeter ki şartlarını
sağlasınlar. Bu da önemli.
Bir husus daha: Özellikle dün bir hatip tarafından
ifade edildi Neden taslak değil, Bakanlar Kurulu kararı olarak
gelmiyor da teklif olarak geliyor? diye.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Tasarı, tasarı.
AHMET ARSLAN (Devamla) Ve güzel eleştiriler
yapıldı, Teklif olarak gelmeyip, Bakanlar Kurulundan gelse çok daha
farklı yollardan geçer. diye. Bunların hepsine saygı duyuyorum.
Ancak, bir ifade kullanıldı ki: Teklif sahibi bir önceki gün
firmalarla görüşüyor ve ertesi gün gelip teklif veriyor. Arkadaşlar,
hatip herhâlde beni ve arkadaşlarımı kendisiyle
karıştırdı. Bunu özellikle vurgulamak istiyorum ve bir
şeyi daha söylemek istiyorum ki bugün bu Parlamento çatısı
altında hizmet görmeye, milleti temsil etmeye çalışan bendeniz,
sekiz yıl boyunca, bu ülkede çok başarılı bir şekilde uygulanan
havaalanı yap-işletleri, kara yolları yap-işletleri, liman
yap-işletleri ve marina yap-işletlerinde fiilen görev
almış; eğer Türkiyede birkaç kişi bu işi biliyor.
deniyor ise ben de hasbelkader bunlardan biriyim. Bunun
sıkıntısını sekiz yıl çekmiş, bunun
sıkıntısını uluslararası kuruluşlarla
görüşürken, kredi kuruluşlarıyla görüşürken, bu işin
müzakerelerini yaparken yaşamış biri teklif vermeyecek de -arkadaşımız
gibi- firmaları dinleyerek gelen biri mi verecekti? Bunu da özellikle
takdirlerinize sunuyorum.
Hepinize saygılarımı sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Arslan.
Şahıslar adına son söz, Bitlis
Milletvekili Sayın Vedat Demirözde.
Buyurun Sayın Demiröz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Bitliste havaalanı var mı?
BAŞKAN Buyurunuz.
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teklifin 4üncü maddesi, daha önce kabul ettiğimiz
3üncü maddeye uyarlama maddesi. Bu maddeye göre, daha önce uygulama
sözleşmesi imzalanmış ancak henüz finansman
çalışmaları başlamamış olan
yatırımların sözleşmeleri için bunun kapsama alanına
alınması. Gayet uygun bir madde. Ben tabii, yap-işlet-devret
modelinin ülkelerin yatırım, sermaye ve teknoloji eksikliğinden
ileri geldiğini düşünüyorum. İnşallah, 2023
yılında, cumhuriyetimizin yüzüncü yılında, sermayemizi ve
teknolojimizi tamamladıktan sonra bu modelin ihtiyaç duyuldukça
kullanılmasını sağlarız. Tabii, hem sermaye hem
teknoloji, bunlar paralel gidiyor ve bence -daha önce de söz konusu edildi-
yap-işlet-devret modeli bir şekilde özelleştirmenin de
alternatifi olarak düşünülebilir. Bu şekilde yurt
dışından dış finansman ihtiyacının
sağlanması, kamu harcamalarının azaltılması, özel
sektörün teşvik edilmesi ve hizmette kalite ve rekabetin
artırılması sağlanmış olacak.
Katma değer konusuna gelince:
Bazı arkadaşlarımız 40-50 milyar liradan bahsettiler, böyle
bir yükten; asla öyle bir şey yok. Ben, sağlık
harcamalarıyla ilgili, aşağı yukarı, planlanan, 37.000
yataklı sağlık tesisi kurulacağını ve bunun ancak
6-7 bininin şu ana kadar ihale edildiğini öğrendim. Yani bu
30.000 yataklı hastaneler için 25 milyar liralık bir
yatırım öngörülüyor. 25 milyarlık yatırımın da 3
milyar lira KDVsi söz konusu. Çünkü bütün harcamaların tamamı KDVye
tabi değil, içinde, bildiğimiz gibi, ücret, amortisman ve diğer
KDVsiz girdiler de var. Yani bütün konuşulan
Mesela sağlıkla
ilgili KDVnin finansman yükü 1,8 milyar-2 milyar TL arasında. Bu ne
demektir? Maliye 2 milyar liralık bir finansmanı yıllara
yayıyor ve kendisi karşılamış olacak. Önceden elde
edeceği bir geliri bir şekilde finanse etmiş olacak. Çok büyük bir yük
getirmeyecek ama yatırımları mutlaka hızlandıracak.
Eğitim, enerji gibi bazı sektörlerin de bu kapsam alanına
alınmasını da gönlüm ister ama tabii maliyenin kendine göre bir
programı söz konusu.
Bu arada mal teslimi
yapan şirketlerin KDV iadelerini geri almayla ilgili maliyenin bir
çalışma yapması lazım. Münhasıran bu
yatırımlarla ilgili alımların olduğunun mutlaka geriye
dönüş olarak belgelenmesi lazım yoksa başka yönlerde
alımların, KDVsiz alımların diğer
yatırımlarda, başka işlerde de
kullanılmasının önüne geçilmeli.
Ben bu yasayı çok
uygun buluyorum, maliye üzerinde de çok büyük zararları olduğunu, bütçeye
yük getireceğini zannetmiyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum, hayırlı olsun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Soru-cevap işlemine
geçiyorum.
Sayın Durmaz
SADİR DURMAZ
(Yozgat) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım,
geçtiğimiz hafta, Yozgatta bir çağrı merkezinin
açılışı münasebetiyle Yozgata geldiniz. Öyle zannediyorum
ki makam arabanızın alt takımları bozulmasın diye
havayolunu kullandınız, helikopterle geldiniz ve son beş
yılda 4 kez yenilendi Yozgatın yolları ama şu anda
gidilemeyecek durumda. Bundan umudunuzu kestiniz herhâlde, bir de
havaalanı sözü verdiniz. Bu sözünüz yerine gelinceye kadar da yine öyle zannediyorum ki -Yozgat Türkiye'nin
en fazla göç veren ikinci vilayeti- uçağa binecek hemşehrimiz kalmayacak.
Bu sözlerinizin gereğini ne zaman yerine getireceksiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Işık
ALİM IŞIK
(Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan -sizin
de bildiğiniz gibi- Türkiyedeki 81 il içerisinde komşusu olan
illerin bazılarına doğrudan otobüs seferiyle ulaşamayan tek
il Kütahya. Bu kapsamda Kütahya-Balıkesir ve Kütahya-Manisa kara yollarının
son durumu nedir? Özellikle Kütahya-Gediz, Simav, Kula veya Demirci yolu
üzerinden Manisaya bağlantı için ne kadar, bu yıl için, ödenek
ayırdınız? Bu yol ne zaman bitecek? Bir de, Balıkesir yolu
ne zaman bitecek?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Türkoğlu
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, 58,
59, 60, 61inci Hükûmet dönemlerinde içinde seçim çevrem olan Osmaniyenin
de bulunduğu Anadolunun güney
kapısı Çukurovanın kamu yatırımları açısından
diğer bölgelere nazaran çok az yatırım
aldığını düşünüyorum. Bu çerçevede, 70li yıllardan
kalma Adana Şakirpaşa Havaalanı yerine Osmaniye, Hatay, Adana
illerine yönelik bir havalimanı projesi var mıdır? Ayrıca,
hızlı trenle ilgili olarak bu bölgenin durumu nedir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Çınar
EMİN ÇINAR (Kastamonu)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Kastamonunun tanıtımı,
turizmi, ekonomisi ve yarınları için büyük önem taşıyan ve
Sayın Bakanın da sözünü verdiği Ilgaz Tünelinin son durumu
nedir? Bu tünelin yapımı gerçekleşecek mi?
Kastamonu-İstanbul bölünmüş
yolu çok ciddi olarak tahrip olmuş ve kullanıma elverişli
durumda değildir. Bununla alakalı kalıcı önlemler
almayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Türkkan
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın
Bakan, Kocaeli Derince ilçesi ile TEM otoyolu arasındaki bağlantı
yolunun yıllardır yapılmadığı malumunuzdur.
Bölgede taşımacılıkla geçinen
kamyoncularımızın sıkıntılarını çözecek
ne gibi bir çalışma yapmayı düşünüyorsunuz?
İkinci sorum: Liman içindeki
bazı alanların Ulaştırma Bakanlığı
tarafından kollanan bazı firmalara kiralandığı
iddiaları doğru mudur? Bu alanlar kiralandıysa ne kadar süre
için kiralandı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Öğüt
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle
yurttaşlarımızın Nevroz Bayramını kutluyorum.
Bayramın savaş manzarası altında kutlanmasına sebep
olanları kınıyorum. Şehit olan polisimize ve
vatandaşımıza rahmet diliyorum. Sayın Türkün
uğradığı saldırının Millet Meclisine
yapıldığını düşünüyorum. Bu arada, eğitimin
büyük önderi İsmail Hakkı Tonguçun bugün ölümü yıl dönümü,
kendisini saygıyla anıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Akar
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın
Bakan, 1980 yılında deniz yolunun taşımacılıklara
oranı 1,2; demir yolunun 4,1; kara yolunun 94,0; hava yolunun 0,7. 2000 yılında
deniz yolu sıfır, demir yolu 2,2; kara yolu 95,9; hava yolu 1,8. 2010
yılında deniz yolu 0,6 -tam yarı yarıya düşmüş
1980den- demir yolu 1,5 -3 katı düşmüş- kara yolu 95,9la
artmış, hava yolu da 2,0.
Bu kadar başarılı bir
tablo çiziyorsunuz her kürsüye gelişinizde. Niye bu rakamlar
aşağı doğru gidiyor?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Ağbaba
VELİ AĞBABA (Malatya)
Sayın Bakan, Malatya çevre yolu olmayan tek ilimiz. Malatyada hâlâ çevre
yolu yapılmadı ve Malatyanın trafiği keşmekeş.
Diğer çevre illerine baktığımız zaman bütün çevre
yollarının sorununun çözüldüğünü görüyoruz. Ayrıca,
Malatyayı doğuyu Karadenize bağlayan Malatya-Sivas yolu
maalesef yeni başlayabildi. Dokuz yıldan beri Hükûmetinizin en çok
övündüğü bu duble yol meselesinde Malatyaya haksızlık
yapıldığını düşünüyorum. Bu
haksızlığın giderilmesini de sizden rica ediyoruz.
Daha önce de bir talebimiz olmuştu
sizden. Bu birçok ilçeyi, Arapkiri, Hekimhanı, Arguvanı hatta
Kemaliyeyi, Yazıhanı havaalanına bağlayan bir yol projesi
vardı. Bu projenin yapılması hem Malatya açısından hem
de o iller açısından çok önemli. Bu konuda destek verecek misiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bakan,
buyurun.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
Sayın Yozgat Milletvekili Durmazın sorusunu cevaplandırmak
istiyorum. Yozgat doğu-batı istikametinde bölünmüş yol tamamen
bitirilmiş ve Sivas-Yozgat-Delice-Kırıkkale-Ankara güzergâhı
bölünmüş yolda hizmet vermektedir. Delice-Yozgat arasında bu yıl
itibarıyla o bölgede sadece sıcak asfalt çalışması
kaldığı için onu bu yıl yapacağız. O bölgede
yolda kış şartlarıyla bir bozulma var. Onun
dışında Yozgatta ciddi bir sorun yok. Dolayısıyla,
ben Yozgata kara yoluyla her zaman gidiyorum. O Yozgat programında,
Yozgat yüksek hızlı tren güzergâhını incelemek için
helikopterle gitme ihtiyacı oldu, onun için gittim. Yani Yozgata yüksek
hızlı treni yapan da bizim Hükûmetimiz, onu da bu arada
hatırlatmak isterim. Yozgatın
NECATİ ÖZENSOY (Bursa)
Hızlı tren bitti mi?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Yapılıyor, eğer giderseniz güzergâhı,
oradaki tünelleri, viyadükleri, çalışmaları görürsünüz.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Yapan
dediniz de Sayın Bakanım.
ALİM IŞIK
(Kütahya) Yapıyor olan, yapıyor olan Sayın Bakanım.
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) Yapacak olan
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Efendim, biraz sabrederseniz bitecek. Türkiye elli yıl
yüksek hızlı treni konuştu, elli yıl konuştu ama elli
yıl sonra yapan Hükûmeti de gördü. Bunu da artık cümle âlem biliyor,
millet biliyor.
Şimdi, tabii ki
Yozgata, Yozgat-Sorgun arasına bir havaalanı ihtiyacı var, bunu
da planlıyoruz. Önümüzdeki yıllarda bunun da yapımına
başlayacağız.
Sayın
Işıkın Kütahyayla ilgili sorusu: Kütahya-Tavşanlı
arası bölünmüş yol olarak biliyorsunuz tamamlandı.
Tavşanlı-Dursunbey-Balıkesir oldukça zor bir güzergâh
olmasına rağmen çalışmalar devam ediyor, 2012de bu yolu da
tamamlamış olacağız.
Balıkesirden
itibaren bölünmüş yol çalışmalarına da başladık.
Gediz-Simav-Kütahya güzergâhı da bölünmüş yol kapsamına
alınmış ve çalışmaları devam etmektedir.
Önümüzdeki birkaç yıl içerisinde Kütahyaya yapılacak yol
çalışmalarının devam eden projelerinin toplam tutarı 2
milyar lirayı bulmaktadır.
Diğer bir soru
Osmaniye Milletvekili Sayın Türkoğlunun: Bir havalimanı, ortak
bir havalimanı planlaması yoktur. Bildiğiniz gibi, Mersin-Adana
arasına Çukurova Havaalanı yapımına başlıyoruz,
ihalesini gerçekleştirdik ve bu havaalanının devreye girmesiyle
bölgede Kahramanmaraş, Çukurova, Adıyaman havaalanları bölgenin
hizmetinde gerekli açığı, eksikliği gidermiş
olacaktır.
Kastamonu Tüneliyle
ilgili, Ilgaz yolunda, tünelle Çankırı arasında BSK
çalışmaları yapılıyor ve tünelin de projesi şu
anda yapılıyor, yıl içinde tamamlanması öngörülüyor,
tamamlanınca da ihalesine çıkacağız.
Kastamonu yolu
böylece... Kış aylarında, özellikle Ilgazda yaşanan
olumsuzluklar... Hem yol kısalmış olacak, yaz-kış
hizmet verir hâle gelecek. Dolayısıyla kuzey-güney bölünmüş
yolunun da önemli bir darboğazı giderilmiş olacaktır.
Evet, Derince
bağlantı yolu, Sayın Türkkanın sorusu var. Liman
içerisinde bazı kiralamalar keyfî veriliyor veya tanıdıklara
veriliyor gibi bir şey anladım. Böyle bir şey söz konusu olmaz.
Limanda yer kiralamalarının usulü belli. Onlar, kim daha fazla kira
teklif ederse onlara verilmektedir, uygulama yıllardan beri aynı
şekilde devam etmektedir.
Sayın Öğütün
günün önemine yönelik ifadeleri var.
Sayın Akar, kara
yolu, demir yolu, hava yolu ve deniz yolu taşımalarındaki oranların
değişmediğini ifade etti, bazılarında
düştüğünü de ifade etti, bazılarında da artma var ama bu
istatistikler doğru değil, onu ifade edeyim. Daha doğrusu, daha
ilk defa bu taşıma istatistikleriyle ilgili bilimsel bir
çalışma yapılmaya başladı. Bakarsanız, her
değerlendirmede farklıdır. Dolayısıyla bizim
tespitlerimize göre, fiilî tespitlerimize göre, kara yoluyla taşımalar
yüzde 89a gerilemiştir, diğer 11ini de diğer taşıma
türleri oluşturmaktadır.
Burada şu
unutulmamalı: Taşımaların miktarı 3 kat arttı,
yani oranların değişmesinden ziyade, taşıma
miktarlarındaki artmaya dikkatinizi çekmek isterim. Bölünmüş
yolların yapılmasının
bu taşımalardaki rahatlatmada çok büyük katkısı
olduğunu söylemekte yarar var. Ayrıca ÖTVsiz yakıt
uygulaması
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Evet, süremizi de
aştık.
Teşekkür ederim.
Madde üzerinde üç önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun teklifinin
çerçeve 4 üncü maddesinde yer alan Geçici Madde 3'ün aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay Alim
Işık Özcan
Yeniçeri
Manisa Kütahya Ankara
Ali
Halaman Necati
Özensoy Mustafa
Kalaycı
Adana Bursa Konya
Emin Haluk
Ayhan
Denizli
Geçici Madde 3 - Bu Kanunun 11/A
maddesi ile 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununa eklenen
geçici 29'uncu maddesi hükümleri, uygulama sözleşmesi imzalanmış
ancak finansman çalışmaları henüz sonuçlandırılmamış
projeler içinde uygulanır."
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, şimdi okutacağım önergeler aynı mahiyette
bulunduğundan önergeleri birlikte işleme alacağım,
talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya
gerekçelerini okutacağım.
Şimdi, aynı mahiyetteki önergeleri
okutuyorum:
T.B.M.M. Başkanlığına
Görüşülmekte olan 194 sıra
sayılı yasa teklifinin 4. maddesindeki Geçici 3. maddenin teklif
metninden çıkartılmasını arz ederiz.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Haydar
Akar Bülent
Kuşoğlu
İstanbul Kocaeli Ankara
Kazım
Kurt Uğur
Bayraktutan
Eskişehir Artvin
Aynı mahiyetteki diğer
önergenin imza sahipleri:
Hasip
Kaplan A.
Levent Tüzel Demir
Çelik
Şırnak İstanbul Muş
Nazmi
Gür Sırrı
Sakık
Van Muş
BAŞKAN Komisyon önergelere
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
AHMET ARSLAN (Kars) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurun Sayın Tüzel.
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu, yap-işlet-devret
modeline ait yüklenici firmalara getirilen KDV muafiyetiyle ilgili düzenleme.
Tabii, bu düzenleme bize yabancı gelmiyor. Aslında AKP Hükûmeti
Özalın devamı olduğunu ilan etmişti. Bırakınız
yapsınlar, bırakınız geçsinler, kazansınlar.
mantığı bu yasal düzenlemede de karşımıza
çıkıyor.
Halkımızın bilmesi
gerekiyor ki öncelikle bu yasal düzenlemede halkın değerlerine,
halkın birikimine, halkın hazinesine, açıkça zerrece bir
faydası yoktur, aslında durum bir Ali Veli fark etmez. diye getirilmek
istenmektedir ve tabii ki anlaşılır ve kabul edilebilir
görünmesi için de işte, yatırımlar kamuya gecikmeden dönsün,
yatırımlar gereksiz yere KDV ödenmesi nedeniyle artmasın,
işletme süresi uzamasın, halk bundan kısa sürede geri dönerek
faydalansın denmektedir.
Tabii ki hani Halkın
malını, halkın değerlerini, kamu
yatırımlarını, hazineyi soyacağız. diye
açıktan söylenemeyeceği için bu şekilde söylenmektedir. Kamu
İhale Kanunu şimdiye kadar değişik kez delinmiştir, değişik
kez istisnalar, muafiyetler getirilmiştir, şimdi de aynı
şekilde AKP ve AKP Hükûmetinin büyüttüğü yandaş sermaye
diyebileceğimiz büyük sermaye grupları, büyük yükleniciler,
dış finans güçleriyle ortak, kamu-özel yatırım
ortaklığı adı altında bu ihalelere, bu yüksek bedelli
yapı işlerine giren firmalar, çok açıkça bu liberal piyasa
düzeninin pastasından, payından fazlasıyla servetlerini
büyütmekteler ve bu yasal düzenlemede aslında KDV muafiyetiyle bu
getirilmektedir.
Şimdi, biz Bu yasadan sonra
bundan kimler nemalanacak? diye açıkça soruyoruz.
Bu kamu-özel ortaklığı
âdeta bir geçiştir. Yani en kârlı alanlar hâline gelmiş
sağlık, ulaşım, enerji sektörlerinde, bu alanları
tamamen özel sektöre devretmek adına yapılmakta olan bir
hazırlıktır ve söylendiği gibi de aslında AKP Hükûmeti
kendi boyutunu ve geleceğini aşan bir şekilde, ta 2023e kadar
da bir irade ve ipotek koymaktadır. Bu kabul edilemez bir şeydir.
Özellikle halkımızın
şunu bilmesi gerekiyor; bu büyük şirketlere, büyük
yatırımcılara, yüklenicilere; baraj, otoyol, köprü, hastane
inşaatlarını yapan bu firmaların KDVsi ortadan
kaldırılıyor da asıl bu ülkede KDVyi, bu bütçeyi
oluşturan, bu bütçenin yüzde 80ini oluşturan halk, asıl KDVyi
ödeyen; iğneden ipliğe, suyunda, elektriğinde, doğal
gazında, evet, söylendiği gibi temel tüketim maddelerinde,
yediği, içtiği, kullandığı her şeyde
Bu
KDVlerin asıl kalkması gerekirken tabii ki, sonuç itibarıyla,
yine yükün payı, asıl borcun payı yine halka dönmekte.
Dolayısıyla, bu kabul
edilemez bir şeydir ama aslında saldırının
arkasında daha büyük boyutlu bir şey vardır. Bakın, her
şey özelleştirilmektedir, her şey piyasaya sunulmaktadır,
her şey kamu hizmeti, hizmet satın alma yoluyla aslında yine
vatandaşa fatura edilmektedir. Özellikle hastanelerin, sağlık
yapılarının, sağlık hizmetlerinin bu şekilde
ticari işletmelere dönüştürülmesi, bu şekilde kâr
mantığıyla işletilmesi işte bu yasada da
karşımıza çıkmaktadır.
Yine hatırlayacağız:
Yolsuzluklarla mücadele. dendi ama nerede? Kamu İhale Yasası
deliniyor, buralarda serbestiler, buralarda sınır
tanımazlıklar getiriliyor o zaman tabii ki, ister istemez
yandaşlık, yolsuzluklar, birtakım kayırmalar ve kimler
nemalanacak diye aklımıza bu sorular geliyor.
Bir de üstüne üstlük, eklemelerle
danışmanlık hizmetlerinin de istediğine verilmesi yani bu
ihale kapsamından çıkarılıp istediğine verilmesi, çok
açıkça halkın ve kamu kaynaklarının soyulması ve bu
soyulurken de ister istemez yüklenici firmaların aslında
sorumluluklarının da hazine tarafından üstlenilmesi gibi de bir
madde getiriliyor. Yani o büyük oranlı dış finansman
kredilerinin herhangi bir nedenle, mücbir nedenle ya da bir şekilde
yüklenici tarafından yerine getirilmemesi hâlinde kim üstlenecek
burayı? Hazine üstlenecek. Kim üstlenecek? Kamu üstlenecek yani
vatandaş üstlenmiş olacak.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (Devamla) -
Gerçekten halkımızın bu hazırlanan yasanın kendi
çıkarına olmadığının farkına varması
gerekiyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Tüzel.
Buyurun Sayın Aslanoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
size bir örnek vereceğim: Bir proje rantabl olmalı.
Sayın Bakan, Atatürk
Havalimanı... 20 tane uçak sıraya giriyor. Bir uçağın
kalkması için minimum üç buçuk dakika geçmesi lazım, üç buçuk dakika.
Demek ki, 20 uçak olduğu zaman yetmiş beş dakika yolcular uçakta
bekliyor; bir.
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul)
Eskiden uçak mı vardı?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) Hayır efendim
Bir bırakın ya! Ben size bir gerçek
anlatıyorum, siz de şey yapıyorsunuz ya! Bir gerçek
anlatıyorum, bir gerçek. Bir gerçek anlatıyorum. Dinlemesini bil!
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul)
Dinliyoruz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) Yetmiş beş dakika
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Bağırma!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) Allah Allah!..
Yetmiş beş dakika yolcular
uçakta bekliyor; bir. Sadece kalkmak için. Yani piste çıkıyor, pist
bekliyor yetmiş beş dakika 20 uçak olursa.
İki; Anadoludan gelecek uçaklar
slot vermediği için, iniş müsait olmadığı için
Anadolunun her tarafından uçaklara en az yarım saat, kırk
beş dakika geç slot veriliyor, orada bekliyor.
Üç; buradan kalkıyorsun, trafik
müsait olmadığı için en az yirmi beş dakika, yarım
saat havada tur atıyorsun.
Bunlar gerçek değil mi? Ha, bunun
çözümü var. Bunu kim engelliyorsa
Orada bir askerî havaalanı var. Bu
askerî havaalanı, kullanılmayan bir havaalanı. Eğer bu
kadar insan bu kadar bekliyorsa, orada hava trafiğini bu kadar
engelliyorsa, kim buna müsaade etmiyor? O başka yere niye gitmiyor?
İnsanlara bu kadar ıstırap niye verdiriliyor? Buna kim engel
oluyor?
AHMET YENİ (Samsun) Yolcu
sayısı kaç kat arttı?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) Ya ben ne diyorum Ahmet Bey, sen ne diyorsun! Yolcu
sayısından bahsetmiyorum hem ben. Şu anda yaşanan bir
ıstıraptan bahsediyorum. Bir ıstırap var mı yok mu?
Şimdi, Sayın Bakan, Millî
Savunma Bakanlığı olsun, Hava Kuvvetleri
Komutanlığı olsun, burada yaşanan bu sorunu bilmiyor mu?
Buna niçin engel oluyorlar? Galiba Ulaştırma
Bakanlığından bir bedel istiyorlarmış. Hizmetin bedeli
olmaz. Eğer biz, oradaki askerî havaalanını,
çalışmayan, yoğun olmayan o kısmı bir başka yere
taşıyıp orada onlar hizmet versinler. Ama buradaki yoğun
trafiği önlemek, insanların sorununu çözmek hepinizin görevidir ama
buna birisi engel oluyor, hâlâ daha bu çözülmüyor. İstanbul
Havaalanının gerçeği budur. Bu gerçeği lütfen hepiniz kabul
edin. Yani, yolcu trafiği arttı, ben bir şey demiyorum ama bir
yolcunun -yirmi uçağın- bir buçuk saat uçakta beklemesi hiç kimseye
hak değildir arkadaşlar. Ben size bir çözüm öneriyorum, hava
trafiğini daha rahatlatacak: Bu askerî havaalanının
kaldırılıp orada mevcut sivil havacılığı
açacak bir çözümleme olduğu zaman, burada, uçaklar beklemeyecek; belki
yeni bir pist açılacak, belki birtakım uçak hangarlarını
veya parklarını oraya alacaksınız, belki bir başka
pistten başka bir uçuş noktası vereceksiniz. Bunu söylemek
istiyorum. Burada bir sorun vardır ama bu sorunun çözümüne birileri engel
oluyor, bu sorunun çözülmemesi için birileri hep fren yapıyor. Sorun
nerede Sayın Bakanım bilmiyorum. İstanbulda bu sorun
vardır. Bu, Türkiye'nin sorunudur, İstanbulun sorunudur, herkesin
sorunudur.
Hepinize saygılar sunarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN Önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Sayın Bakanım, ben anlatamadım, siz
anlatın beylere! Böyle bir problem yok. diyorlar.
BAŞKAN Önergeler
reddedilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun teklifinin
çerçeve 4 üncü maddesinde yer alan Geçici Madde 3'ün aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
Geçici Madde 3 - Bu Kanunun 11/A
maddesi ile 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununa eklenen
geçici 29'uncu maddesi hükümleri, uygulama sözleşmesi imzalanmış
ancak finansman çalışmaları henüz sonuçlandırılmamış
projeler içinde uygulanır."
BAŞKAN Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
AHMET ARSLAN (Kars) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Özensoy,
buyurun.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa)
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; verdiğimiz
önergeyle ilgili söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Geçtiğimiz pazar günü, 18 Mart
Çanakkale Şehitlerimizi Anma Günü idi. Başta büyük dedem, anneannemin
2 erkek kardeşi olmak üzere 253 bin şehidimizi, dedelerimizi,
atalarımızı rahmetle anıyorum. Askerimize, polisimize
kurşun sıkanları ve onu koruyup kollayan zihniyeti de buradan
lanetliyorum. Terör şehitlerimizi de buradan rahmetle anıyorum. (MHP
ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, tabii son
aylarda özellikle, gelen kanun tasarı veya tekliflere dikkatle
baktığımızda, geçtiğimiz dönemden çok daha yoğun
olmak üzere, hukuk oluşturmak adına hukuku dışarıda
bırakma gayretlerini görüyoruz. Yani bunu söylerken geçtiğimiz hafta
afet kapsamıyla ilgili, kentsel dönüşümle ilgili kanun geldi, geriye
çekildi. Oraya bakın, onlarca kanun maddesi dışarıda
bırakılarak yeni bir hukuk oluşturuluyor. İşte burada
da yine KDVyle ilgili kapsam dışı
bırakacağımız birtakım teşvikleri de birçok
kanunu veya maddesini dışarıda bırakarak veya birtakım
ilaveler yaparak hukuk oluşturmaya çalışıyoruz.
Bunları yaparken elbette niyet, devletin
yatırımlarının daha da hızlanması, hizmetin daha
çabuk gelmesi; bu niyete itirazımız yok. Ancak bu niyeti ortaya
koyarken yapılan kanunların biraz daha şeffaf, biraz daha
anlaşılır olması gerektiğini düşünüyorum.
İşte Sayın Sözcü buradan ifade etti bu maddelerden başka
şeyler anlaşılıyor diye. Yanlış
anlaşılanları da burada sözlerle değil de burada oluşan
kanunlarla düzeltmek ve insanları ikna etmek lazım.
Şimdi, hem deniyor ki: Biz, bu
projeleri gerçekleştirirken bu KDVden dolayı zorlukları ifade
etmeye çalıştık, anlatmaya çalıştık; önümüzdeki
engelleri kaldırmak için bu kanun teklifini buraya getirdik. Peki, yine
kafalardaki soru işareti olan ihalelerden önce bu kanun gelmiş
olsaydı, aynen ifade edildiği gibi, bu ihaleye girenlerin
sayısı da artabilirdi veya ihalelere girenlerin tekliflerinde de
değişiklikler olabilirdi. Dolayısıyla bunu böyle hafife
alıp, birtakım tevil yoluna gitmenin de bir anlamının
doğru olmadığını düşünüyorum.
Ben, bütün bunlardan sonra Sayın
Bakana biraz Bursadan da bahsetmek istiyorum. Bursa, Türkiye'nin 4üncü büyük
vilayeti. Hep şehirlerimize haksızlıklardan bahsediliyor. Bursa,
geçtiğimiz dört yıl tam 22 milyar lira genel bütçeye vergi tahakkuk
ettirmiş ama geçtiğimiz dört yıl Bursaya gelen
yatırımların toplamı -bütçeden ayrılan payların toplamı- 400 milyon lira yani
verdiğimizin yüzde 2si bile Bursaya geri gelmemiş, dolayısıyla
herhâlde Türkiye genelinde böyle kıyaslama
yapıldığında mağdur edilen illerin başında
Bursa gelmektedir.
İşte, hızlı tren
projesini 2009 yılında burada Sayın Bakan kürsüden
konuşurken yerimden laf attığımda, Hızlı tren
projesi ne olacak Sayın Bakan? dediğimde, 2010 yılını
kastederek Önümüzdeki yıl temelini atacağız. dedi. Hatta
müjdeler verirken sesi kısılmıştı Sayın
Bakanın ama 2012 yılındayız, kaplumbağa
hızıyla ilerliyoruz, ancak sadece Bursa-Yenişehir
hattının altyapı ihalesi yapıldı, yer tesliminin de
yapılıp yapılmadığı da işte böyle
hızlı kamulaştırma, vesaire gibi şeylerle verildi.
Yani bu hızla Bursaya -Bilecik bağlantısı- hızlı
tren bağlantısı söz verildiği gibi değil de herhâlde
2023 yılına falan da yetişebilir diye düşünüyorum ama 2023
yılında da -elbette, daha önceki iktidarlar sizin- Bursaya
farklı bakan iktidarlar geleceğinden dolayı da inşallah
ondan önce de bitirmek bizim iktidarımıza nasip olacak diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 5i okutuyorum:
Madde 5- 4/1/2002 tarihli ve 4734
sayılı Kamu İhale Kanununun 3 üncü maddesine (r) bendinden sonra
gelmek üzere aşağıdaki bent eklenmiştir.
s) Türkiye Cumhuriyeti Devlet
Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğünün bağlı
ortaklıklarından yapacağı mal veya hizmet
alımları,
BAŞKAN Madde üzerinde gruplar
adına ilk söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Denizli
Milletvekili Sayın Emin Haluk Ayhan.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 194 sıra sayılı Kanun Teklifinin 5inci
maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini arz etmek üzere
söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu maddede, Türkiye Cumhuriyeti Devlet
Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğünün bağlı
ortaklıklarından yapacağı mal veya hizmet
alımlarının, Kamu İhale Kanunundan istisna tutulmak
istendiği ortada.
Şimdi, burada şunu açık
ve net bir şekilde söylemek lazım. Bağlı ortaklık niye
kuruluyor? Hesabı kitabı, her şeyi belli olsun diye. Eğer,
bu, rekabet şartlarını bozacaksa, başkaları
yabancı şirketlerle rekabet edeceği için bunu
yapıyorsanız, kabulüm. Uluslararası norma göre doğru mu
yanlış mı, onu bir tartışmak lazım. Ona uyuyor mu
uymuyor mu? Ama gelin, bu bağlı ortaklıkları Devlet Demiryollarının
içine koyuverin. Ayrı niye tutuyorsunuz? O zaman böyle bir istisna, falan
filan da olmaz yani, rahat edersiniz; böyle bir şey yapın.
Şimdi, bu teklif geliyor; teklif
sahiplerinden bazıları konuya hâkim gözüküyor, bazıları
bihaber; Sayın Bakan burada teklifi açıklamak zorunda kalıyor,
izah etmek zorunda kalıyor. Aslında Sayın Bakanın teklifi
izahtan ziyade, teklife Katılıyorum. veya Katılmıyorum.
demesi, burada konuşmasa daha makbul sayılırdı. Eğer
böyle bir şey var idiyse, varit idiyse ki öyle gözüküyor, sayın grup
başkan vekillerinden, İstanbula üçüncü köprüyle ilgili olduğu
ifadeleri ortaya çıktı- hazırlarsınız bir tane kanun
tasarısı, geçirirsiniz bütün kurumlardan. Kim ne diyecek? Karşı
olanın sıkıntılarını, itirazlarını da
giderirsiniz.
Ama buna rağmen böyle bir şey
getirdiniz ama bu, kanun yapım sürecine uygun değil. Bakın,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde Kanun Yapım Süreci Sempozyumu diye koca
koca levhalar astık, ilgili kurumları çağırdık, Meclis
Başkanı geldi, Hükûmet mensupları geldi, grup başkan
vekilleri geldi. Orada ben konuşmacıydım Milliyetçi Hareket
Partisi adına. Ama ne oldu? Oradaki konuştuklarımıza
baktığınız zaman, bugünkü AKPnin uygulamasıyla hiç
paralellik arz etmiyor. AKPnin sözcülerinin orada ne konuştuğu tutanaklarda
yazılı, onlara bir bakmak lazım.
Esasen problem, finansman problemi. Dün
söyledim, tasarruflar yetersiz, tasarruflar AKP döneminde en dip düzeye
gelmiş. Dolayısıyla, uluslararası konjonktürün uygun
olmadığı bir dönemde hesapsız bir ihaleye çıkışınız
hem Türkiye Cumhuriyetinin itibarını sıkıntıya
sokuyor hem Hükûmet olarak sizi de sıkıntıya sokuyor. Türkiye
Cumhuriyetinin yaptığı bir ihalede ona talep gelmemesi,
kimsenin ona girmemesi bizim için mutluluk verici bir şey değil,
sizin için de değil Hükûmet olarak. Siz, netice olarak, Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmetisiniz. Bir şeyi yaparken planlı programlı
yapmanız lazım. E, şimdi, bunu da planlı programlı
yapmıyorsunuz.
Bakın, afaki gidiyorsunuz. Burada
2015lere kadar, 2023lere kadar yüklenme yapıyorsunuz. Eğitimde
aynı şey söz konusu, sağlıkta aynı şey söz
konusu. AKP ve sayın bakanlar âdeta ihale yapma histerisine tutulmuş
durumdalar. Böyle bir şey olabilir mi? Gelin bunu bir görüşelim.
Komisyonlarda ne var ne yok bakalım.
Bakın, cari açık problemi bir
taraftan
Finansman bulmakta sıkıntı çekersiniz. Şimdi bu
rekabeti de bozuyorsunuz, KDVde buna istisna sağlıyorsunuz. E,
teşvik alın o zaman. Teşvik alsın alan. Farklı
farklı yöntem geliştirmeye çalışıyorsunuz. Eğer
ana kuralı, genel kuralı bozarsanız her bir hadise için, her bir
case için farklı bir uygulamaya giderseniz o teşvik olmaktan
çıkar zaten, zıvanadan da çıkar. O zaman, akşam
yattığınız aklınıza gelir, sabah kendiniz de
utancınızdan getiremezsiniz, buradan anlamayan bir arkadaşa imza
attırıp teklif olarak buraya getirirsiniz. Bu konular ciddi konular.
Yani bu memlekette taş üstüne taş kondu, Niye koydunuz?, Engel
olalım. demedik. Gerçekten bunun çok ciddi bir şekilde ele
alınması lazım.
Sayın Bakanım, siz
bunları kabinede konuşmuyor musunuz? Hazineden sorumlu Başbakan
Yardımcısı Havanın sisli olduğundan
öngörülebilirliğin az olduğu dönemde hızı azaltmak
lazım. diyor. Frene bastık. diyor. Arkadan, peki, freni
tutmayıp vuranlara ne yapacak bu Bakan? Siz bunları görüşmüyor
musunuz Bakanlar Kurulunda? Görüşemediğiniz için zaten bu teklif
olarak geliyor. Buradaki arkadaşlar bunu izah edemediği için siz, bu
tasarıymış gibi arkasında durma ihtiyacı
hissediyorsunuz.
Vaat verirsiniz. Gider, Denizliye
2023e kadar hızlı tren
Burada konuştuk, olmayacağı
belli. Dün söyledim, AKPli arkadaşlar seçim esnasında hakikaten
türkü çağırdılar Hızlı tren geliyor. diye.
Denizlide herkes biliyor bunu, bunun olmayacağını. Niye
Olacak. diye o zaman vatandaşları yanılttık? Doğru
yaptığınız işin arkasındayım, şahsi
olarak arkasındayım Sayın Bakanım. (AK PARTİ
sıralarından Anlat! Anlat! sesleri)
ALİM IŞIK (Kütahya) O kara
tren türküsü.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) - Var
mı bir şey diyen? Gelsin, burada, bildiğini konuşsun.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Dinliyoruz
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) -
KDVyi okuturum, benim uzmanlık tezim. Ben yazdığımda daha
kimse uygulamaya geçmemişti. (MHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi, gelecek on beş
yılı ne yapıyorsunuz? İpotek altına almaya
çalışıyorsunuz. Buna hakkınız yok. Gerçekten ne
yapacağınızı açık ve net bir şekilde ifade
etmeniz lazım.
Bakın, Hükûmetten Maliye
Bakanı buralarda yok, Maliye Müsteşarı yok. Bu konulara Evet
dediler mi, Hayır dediler mi, net bir şekilde milletin önünde bir
anlatılması lazım bu hadisenin. Herkesin takip etmesi
lazım.
Şimdi, siz şu programda, 2012
yılı programında mali disiplinden bahsediyorsunuz. Bunun mali
disiplinle falan bir ilgisi yok. Mali disiplini bizatihi bozuyorsunuz,
isteyerek bozuyorsunuz. Şimdi, devam ediyoruz. Bakın, ne diyorsunuz:
Makroekonomik göstergelerde son dönemde görülen iyileşmenin en önemli
belirleyicilerinden biri olan maliye politikası mali disipline uygun
yürütmeye devam edilecek. diyorsunuz. Bunu kamu maliyesi kitabını
birinci sınıfta okuyanından dünyanın en iyi ekonomi
kurumlarının en tepesindeki insana kadar, bu yazıldıktan
sonra programda, Orta Vadeli Programda, diğer yerlerde, ilgili mevzuatta
olmayan bir şeyi uygulamaya, daha mart ayında, bütçenin 3üncü
ayında uygulamaya kalktığınızda güler, ciddiyetiniz olduğuna inanmaz. Ben
bunları söylerken sevinerek, iktidarı tenkit ettiğim için
sevindiğimi filan düşünmeyin, üzülüyorum gerçekten. Keşke bunlar
bu programlarda olsaydı, onları hep beraber düşünseydik,
gerçekten iyi olurdu.
Dün burada bir arkadaşımız
söyledi, iktidara mensup, hem de bu işleri bilen: Yatırımlar âlâylâ,
vâlâylâ artıyor. Geçen sene hedefiniz negatifti kamusal sermaye
yatırımlarında, bu sene de negatif. Sizin işte kaynak
arayışınız, bu işleri
yapamayışınız, bu kadar işi yapmaya çalışmanızın
arzusu, kaynak bulmaya çalışmanın arzusu ne? Bu hadise. Yani
burada olmayan bir şeyi iyi göstermenin bir anlamı yok. 3üncü
köprüyü de yapın, 2nci geçidi de yapın ama bunu yaparken millete
doğruyu söylemek lazım.
Bakın, Başbakan
Yardımcısı geldi o komisyonda -Her seferinde söylüyorum,
söylemeye devam edeceğim. O zabıtları okuduğum zaman
utanıyorum bir başbakan yardımcısı adına- Mali
kural sabaha lazım. dedi, Dünyaya lazım. dedi,. OECDye
lazım. dedi, IMFe lazım. dedi. Oralarda duruyor. Nerede
duruyorsa? Komisyondan aşağıya indi de buralarda insan içine
çıkıp onu bir daha söyleyemiyorlar. Bu, gurur verici bir hadise mi?
İyi bir olay mı?
Gelin Sayın Bakanım, ne
yapacaksanız doğrusunu buraya getirip koyalım. Biz de
arkasında duralım. Bu işi muhalefet partilerinden, iktidar
partilerinden bilen teknik arkadaşlar var. Bunların hepsini yapmak
mümkün. Ama hadiseyi arkadan dolaşıp ihale histerisine
tutulmanın hiçbir anlamı ve manası olduğunu düşünmüyorum.
Teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum Sayın Başkan. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Ayhan.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç.
Buyurun Sayın Genç. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 194 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 5inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bu arada, tabii, ülkede meydana gelen
vahim olaylar nedeniyle güvenlik kuvvetlerimizden şehit olanlar oldu. Bu
şehitlerimize Tanrıdan rahmet diliyorum.
Şu Türkiye Cumhuriyeti devleti
aslında hepimizin devleti. Burada bu silahlı eylemler olmasa, bu
devletin içinde kardeşçe yaşasak kimin huzuru kaçar? Biz istiyoruz ki
herkes sorumluluk duygusu içinde hareket etsin. Bu devlet bizim devletimizdir.
Bu vatandaşlar bizim vatandaşlarımızdır. Başka,
yabancı güçlerin oyununa gelmeyelim. Bu Türkiyede barışı,
huzuru birlikte temin edelim. Onun için bu memleketi savunan güvenlik
kuvvetlerine ve bu yolda yararlananlara Tanrıdan acil şifalar,
hayatını kaybedenlere rahmet diliyorum, yakınlarına da
sabır diliyorum.
Bu arada, tabii ki nevruz olayları
dolayısıyla yapılan tahribatları da tasvip etmediğimi,
bu memleketin mallarını, mal varlıklarını tahrip etmenin
de kimseye bir fayda sağlamayacağını da belirtmek
istiyorum.
Bu arada, Sayın Ahmet Türke de
yapılanı, atılan yumruktan dolayı da kınıyorum,
Sayın Ahmet Türke de geçmiş olsun diyorum. Arkadaşlar,
bakın, bu yumruk, Türkiye Cumhuriyeti devletinde bir yangının
üzerine benzin dökmek demektir. Maalesef AKP zamanında olayların
tırmandırılması için her türlü çareye başvuruluyor.
Ben inanıyorum ki en kısa zamanda, eğer hakikaten doğruysa,
bir polis bu yumruğu atmışsa, bu polis bulunup hak ettiği
cezanın kendisine verilmesini diliyorum.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, bu maddeyle Devlet Demiryolları İşletmesi Genel
Müdürlüğünün bağlı ortaklıklarından yapacağı
mal ve hizmet alımları Kamu İhale Kanununun kapsamı
dışında tutuluyor. Şimdi, normal olarak, aklı
başında olanlar, dürüstlükten yana olanlar, hak ve hukuktan yana
olanlar neyin yanında olurlar? Bir yönetimin dürüst
çalışmasını sağlar, bir mal alımı ve
hizmetlerin dürüstçe yapılmasının peşinde koşarlar.
Bunun yoları vardır. İhale yapacaksanız ihaleyi açık
yaparsınız, şartlarını belirlersiniz, herkes gelir, o
ihaleye girer ve orada devletin hizmeti en iyi şekilde yapılır
ve orada rekabet şartları ortadayken herkes sağlıklı
bir hizmet yapar ama AKPyle beraber bu dürüstlük kayboldu. Bu
kayırmacılık aldı, yürüdü.
Bakın, Sayın Bakana
bağlı Demiryolları işletmesinde travers alımı
var. Biz KİT Komisyonunda inceledik. Bu BETRA diye bir şirket var.
Bu, Tayyip Erdoğanın yakınının şirketi. 130
trilyon liralık bundan alım yaptırmışlar
arkadaşlar ve bu traversler, ben inanıyorum ki, hakikaten traverste
bulunması gereken dayanıklılığa sahip değildi.
Hatta diyorlar ki: O hızlı trende meydana gelen kazanın nedeni
de bu traverslerin yeterli dayanıklılığa sahip
olmamasından kaynaklandı. Hem bu tarafı var
Böyle bir şey
olur mu arkadaşlar? Yani bir yandan devleti yönetiyorsunuz, bir yandan da
şirketler kuruyorsunuz; en üst taraftaki Tayyip Erdoğanın
yakınları getiriyor, traversi Devlet Demiryollarına veriyor.
Bunu hangi mantık kabul ediyor arkadaşlar, hangi hukuk kabul ediyor?
Yani böyle bir şey olur mu? Niye ihale yoluyla açmıyorsunuz? Devlet
Demiryollarının fabrikaları var, niye onlardan
almıyorsunuz? O fabrikaları düşük kapasiteyle
çalıştırıyorsunuz; Tayyip Erdoğanın
akrabası, 130 trilyondan en azından 40 trilyon lira kâr etsin. Yahu,
bu, bir memlekete yapılacak en büyük, vahşice bir darbedir.
Bunları artık önleyin. diyoruz size. Bakın, bunları
söylüyoruz. Siz de insansınız, sizin de bir vicdanınız var;
bu memleket hepimizin, bu memlekette insanlar açlıktan ölüyor, bu
memlekette insanlar yoksul, işsiz, gidip de intihar ediyor; bu hiç mi sizi
rahatsız etmiyor? Yani bu çatı altında iktidar
sıralarında oturmak demek insanlık duygularından
kendisini arındırmak mı demektir arkadaşlar?
Geçen gün, yine, Denizcilik İşletmelerine
bağlı, bir inceleme yaptık. Orada, Türkiye Denizcilik
İşletmeleri altı tane limanı kâr bölüşümü suretiyle
vermiş, Ordu, Giresun ve birtakım şeyleri. Arkadaşlar, kâr
bölüşümü suretiyle vermiş ama burada 1 kuruş kâr almıyor
idare. Buranın yönetim kurullarına Bakanlıktan birtakım
adamlar atanmış, denetim kurulu üyeliklerine valilikler
atamış. Yahu, bugüne kadar, yedi sene, sekiz sene geçmiş, 1
kuruş kâr almıyor, hem de 3 milyon 900 bin liralık davalar
açılmış. Bu davalar takip edilmiyor, sürüncemede
bırakılıyor, vazgeçiliyor.
Burada bir de aksine şöyle bir durum olmuş:
Giresundaki bir limanda bir bina istimlak edilmiş. Bu bina istimlak
edilince buradan 1 trilyon 600 milyar lira para alınmış. Bu para
normal olarak devletin çünkü kâr bölüşümü suretiyle burası ilgili
şirkete verilmiş. Yani bu ne demektir? Oradan elde ettiği
kârın yüzde 25ini devlete verecek, yüzde 75i de kendisi alacak. Hâlbuki
ne yapmış idare? Bu 1 trilyon 600 milyar lirayı getirmiş
şirkete vermiş. Yahu, bu nasıl mantık, nasıl
akıl? Yani şimdi o zaman, bunu kabul ettiğiniz zaman ne oluyor?
Siz, bu suretle otuz yıllığına özelleştirdiğiniz,
kâr payı ortaklığı yoluyla özelleştirdiğiniz
bütün şeyleri, o zaman, alan şirketin bunu satması demektir; bu,
bu anlama geliyor.
O bakımdan, değerli
arkadaşlarım, gerçekten, bakın, sizin zamanınızda
denetim kalktı, denetim yapılmıyor, bürokratlar istediği
gibi at oynatıyor, ondan sonra, ihaleler istendiği gibi
yapılıyor. Şimdi, bu memlekette, işte, başında
tüy bitmemiş yetimin hakkı var. Bunları, aslında, sizin
araştırmanız lazım. Bizim, burada, sizin
karşınıza çıkıp da bunları size karşı
konuşmamamız lazım, sizin önlemeniz lazım ama getiriyoruz
Efendim savcılara -yani zaman zaman burada diyorlar- gidin suç
duyurusunda bulunun. diyorlar. Yahu, savcı yok ki kardeşim. Nerede,
hangi savcıya gideceğiz? Savcıya bir suç duyurusunda
bulunduğun zaman, hemen gidiyorlar, efendim, savcıyı görevden
alıyorlar.
İşte, İstanbul Belediye
Başkanı: Hakkında kaç tane suç duyurusu var, Danıştay
da Bunun hakkında soruşturma açılması lazım.
dediği hâlde soruşturma yapılmıyor. Yani geçen gün
vatandaşın birisi bana soruyor
Eski İstanbul Anakent Belediye
Başkanının Genel Sekreteri, işte, Başkanla anlaşmadığı
için oradan ayrılmış, büyük bir holdingin başına
birileri getirmiş ve bu, MİTe elli bin tane suistimal belgesini
vermiş. Ben soruyla sordum, yanlışsa, çıksın, birileri
bize cevap versin Böyle bir belge yok. desin. Ama Elli bin tane suistimalle
ilgili belge verilmiş ve bu belgeler MİT tarafından
savcılığa intikal ettirilmiyor. diyor. Böyle bir devlet
yapısı olur mu arkadaşlar? Böyle bir şey vatandaştan
saklanır mı? Onun için, bunları, bakın, biz söylüyoruz, siz
açıklayın, yani deyin ki
Sizin Hükûmetiniz, bu olmayan
sandalyeler, olmayanlar, boş sandalyeler, nerede bunlar yahu, nerede,
nerede? Başka zamanda, bunlar burada otururlardı da, burada
söylenenlere geri cevap verirlerdi. Çünkü burada, gelip de cevap verme gücü yok
bunlarda. Utanma duyguları, yani utanma, ar
Yani, buraya gelseler, ben
kendilerine ne söyleyeceğimi bilirim ama gelmiyorlar. Gelmedikleri için,
burada sorduğumuz sorulara cevap verme cesaretleri yok bunların
kendilerinde. Dolayısıyla, buradan kaçıyorlar, gelmiyorlar
Meclise. Ne zamana kadar kaçacaklar? Yarın milletten nasıl kaçacaklar
arkadaşlarım? Yani, onun için Türkiye, devri iktidarınızda
tamamen bir soygun, bir talan ülkesi hâline getirildi. İşte dârülharp
diye bir mesele var, herhâlde, demek ki siz bunu uyguluyorsunuz. O dârülharp
meselesini bilenleriniz biliyor.
Şimdi, dün, burada Sayın
Bakana birkaç tane soru sordum. Mesela bizim Pertek Köprüsü çok önemli bir
köprü, kuzeyi güneye bağlayan bir köprü. Dedim ki: Efendim bunu yapacak
mısınız? Dedi ki: Maliyeti çok yüksek. Hayır, öyle bir
şey değil. Arkadaşlar, Tayyip Erdoğan iki tane seçim geldiği
zaman dedi ki: Bu Pertek Köprüsü yapılacaktır. Eğer maliyeti
yüksekse, peki, Tayyip Bey, sen nasıl konuşuyorsun, ezbere mi
konuşuyorsun? Yani maliyeti o zaman
Beş sene önce söylendi,
yapılmıyor.
Mesela, bakın, bizim Tuncelide
inanın bir tek Çemişgezek yolu yapıldı, onun
dışındaki bütün yollarımız çok kötü. Mesela benim
ilçem asırlık bir ilçe, Sayın Genel Başkanımız
Kemal Kılıçdaroğlunun da ilçesi. Burada iki tane araba yan yana
geçmiyor. En az beş sene bölge müdürüne söyledim, yapmadı. Sayın
Bakana telefon ettim, inşallah bu sene bir şeyler yapacak. Ama bu,
yapmadığı gibi yüzümüze telefonu kapatıyor.
Arkadaşlar, bakın, o
Karayolları Bölge Müdürlüğünde yapılan ihaleleri bir kontrol
etseniz, o ihaleler hep aynı kişilere veriliyor, malzemeleri hep
aynı kişilere veriyorlar. Eğer orada hakikaten sağlıklı
ihaleler yapılsa, dürüst ihaleler yapılsa, müteahhitler
kayrılmasa o zaman bu devletin orada elde ettiği kârlarla on tane
Pertek Köprüsü yapılır. Yani bunu araştıralım, hepimiz
bunun başında duralım, ama bürokratlar sizin
zamanınızda, tabii ki arkasında siyasiler var, ona dayanarak her
türlü keyfilikleri yapıyorlar. Peki, biz milletvekiliyiz
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) Peki,
teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Genç.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına Muş Milletvekili Sayın Sırrı Sakık,
buyurun.
BDP GRUBU ADINA SIRRI SAKIK (Muş)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de grubum
adına buradayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, 18 Mart, doksan yedi yıl
önce, Çanakkalede, bütün halklar adına, ortak vatan için gidip orada
yaşamını yitiren bütün kahramanları saygıyla
selamlıyorum.
Yine, bütün bedenini ateşe
vererek, ölümü göze alarak nevrozu özgürleştiren Kürt halkına da
buradan teşekkür ediyor ve onları, ölenleri de rahmetle
anıyorum.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; aslında, bu yasalar görüşülürken bununla ilgili çok
şey söylemenin bizim açımızdan hayatın realitesine çok
uygun olmayacağını biliyorum. Şimdi, bu yasaları niye
değiştirdiğinizi de çok iyi biliyoruz. Yani kendi
yandaşlarınıza yeni alanlar açmak, onlara yeni olanaklar sunmak
Cenabıallah yâr ve yardımcınız olsun, yapın
bunları!
Şimdi, Tevfik Fikret aynen
şöyle diyor: Yiyin beyler, yiyin; afiyet olsun!
Şimdi, size söylüyorum Sayın
Bakanım, birkaç kez yine bu kürsüde söyledik: Siz gerçekten önemli
çalışmalar yaptınız, hizmet konusunda çok çok
başarılı kalemleriniz var, Allah bu konuda
yardımcınız olsun. Hep de söylüyoruz, eksik olan özgürlüklerdir,
eksik olan demokrasidir, eksik olan barıştır. Siz, gerçekten
duble yollar yaptınız, otobanlar yaptınız yani hava
ulaşımında, karada, denizde, her şeyde çok önemli
şeyler yaptınız ama bizim için önemli olan bir barış
köprüsü oluşturmaktır. En çok bizim ihtiyacımız bir
barış köprüsüne var. İşte, Kürtler arası ve Türkiyede
bozulan dengeleri oluşturabilmek için AKP bu köprüyü bir türlü
oluşturamadı. Hatta bir kez size söylemiştim: Keşke bu
kadar başarılı yolların birini Kandile gönderseydiniz, bir
köprü yapsaydınız ve oradan, o köprüden barış aksaydı
Türkiyeye, ne kadar iyi olurdu? Ama işte bu yok, bizim de eleştirimiz
bu.
Bakın, alanlardan geliyoruz,
nevrozu kutlamaya gittik. 1991, 1992 yıllarında da
Parlamentodaydık, o tarihte nevrozda nasıl şiddet
uygulanıyorsa, yıl 2012, aynı şekilde şiddet
uygulanıyor ve kin ve nefret tohumları ekiliyor.
Biraz önce arkadaşımız
burada bunu gündeme getirirken bazı siyasi partiler seslerini
yükseltiyorlar, bize sesinizi yükseltmeyin. Biz haktan ve hakkaniyetten
yanayız, bizi korkutamazsınız. Biz bu halkın özgürlük
mücadelesi için
(MHP sıralarından gürültüler)
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Ne
konuşup duruyorsun, bırak bu bölücülük politikasını ya!
SIRRI SAKIK (Devamla) Elinizi,
kolunuzu sallamayın bize!
SADİR DURMAZ (Yozgat)
Sallarız, siz kimsiniz!
SIRRI SAKIK (Devamla) Elinizi
kolunuzu sallamayın!
Biz bu halkın
Bakın, size
açıkça söylüyorum: Alanlardayım. Öyle bir tetikliyorsunuz ki buradan,
güvenlik güçleri bir halka düşman gibi davranıyor. Gittim, gördüm;
polislerin içerisinde sivil giysili polisler mi, faşist odaklar mı,
kimse
Geçmişte copu gördük biz, kurşunu gördük, gazı gördük,
panzeri gördük
Ben bir durum tespiti yapıyorum, ülkem adına
yapıyorum. İlk kez bir şeyle karşılaştım:
Ellerinde bıçaklar kadınlara ve çocuklara saldırıyorlar ve
polislerin arasından çıkan güçler bunlar; İstanbulda
bunları gördüm! Ben Patnosta gördüm; amirleri polisleri frenleyemiyordu!
Böyle buralardan hamasi nutuklar atarak oraları tetikliyorsunuz. Allah bir
bela vermiş bu ülkeye; bir İçişleri Bakanı,
ağzından çıkanı beyni kontrol etmiyor, onun söyledikleri
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya)
Lütfen düzeltin.
SIRRI SAKIK (Devamla) Söylerim.
şimdi bir bela gibi, bu
halkın başına bela olmuş, ağzından
çıkanı beyni kontrol etmiyor, burada onun da söylediklerinden
dolayı sokak tetikleniyor.
HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya)
Bu bela terör belasıdır, itiraf edin.
SIRRI SAKIK (Devamla) Bakın,
KCK operasyonları adı altında operasyonlar yaptılar,
dediler ki: Kürtler bitti. Artık, Kürtler alanlara çıkamaz.
Aslında bugünkü rövanş budur. Siz çıkıp dün grubunuzda, Efendim,
ayaklanma olacaktı, bilmem ne olacaktı. Dün ben üç tane nevroza
katıldım, resmî hiçbir engel yoktu, bir ayaklanma da yoktu ama siz
neden korktunuz biliyor musunuz? 8 bin tutuklama haksız şekilde
yapıldığı için. O İçişleri Bakanı ve onun
ekibi Efendim, biz bu şekilde Kürt hareketini bitirdik. diyor.
HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya)
Bunları ne yapacağız, bombaları?
SIRRI SAKIK (Devamla) - Kürtler de
vallahi sizin yasaklarınızı dinlemediler, Diyarbakırda 1
milyon insan alanlara gitti.
BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa)
Dükkânlar yağmalandı.
SIRRI SAKIK (Devamla) - Hayatın
her alanında İstanbulda bütün sokaklar da nevroz şenliklerle
kutlanıyordu. Onun için sizin bu politikalarınız, gerçekten bu
politikalarınız çözümsüzlüğe hizmet ediyor. Bu söylemleriniz
çözümsüzlüğe hizmet ediyor. Bu söylemlerdir ki bakın, dönüp bir
partinin ilçe teşkilatına, bir panzerle içeri giriliyor. Bizim ilçe
başkanımız ağır yaralı ama sizin arka bahçeniz ve
ön bahçeniz olan gazeteler, medya manşetler atıyor ve biz de diyoruz
ki Tespit etmeyen namerttir. Eğer o ilçe binasından ateş
açılmışsa bir bütün olarak onun hesabını soralım
ama açılmamışsa bu şekilde haber yapanlar Namerttir
diyoruz, halkı yanlış şekilde yönlendiren ve bilgilendiren.
Bakın, bir partinin seçim
otobüsünün camını -bir küçük aletle cam kırılmaz- polis,
güvenlik güçleri gidip kırıyor, içeriye gaz bombasını
atıyor ve yüzünde maskeyle içeriye giriyor çünkü normal koşullarda
bir polis gaz bombasının atıldığı otobüse
giremez, o da etkilenir ancak yüzünde gaz maskesi olduğu hâlde o otobüse
girer ve orada Ahmet Türkü gasbediyor ve darp ediyor. Şimdi,
bunların bir bütünü, hepsi ortadayken ve siz bunları görüyorsunuz
çıkıp Efendim, biz de tasvip etmiyoruz. diyorsunuz. Vallahi bu sözlerle geçiştiremezsiniz
arkadaşlar. Bu güvenlik güçlerini bu şekilde tetikleyen gerçekten
buradaki dildir, o paslı dildir ve sizin
politikalarınızdır. Bu politikalar şiddete davetiye
çıkarır. Bu politikalar bölgedeki insanları gerçekten tedirgin
ediyor.
Ya düşünün, bir halk baharın
gelmesini istemiyor, çatışmalar olmasın, kavga olmasın diye
baharın gelmesini istemiyor ve Parlamento, siz, halktan onay alarak
gelenler, halkın sorunlarını çözmek için halka vaatleriniz var,
bunu yapmıyorsunuz, bir taraftan Sayın Başbakanın dünkü
söylemleri de öyle: Demokratik zeminde siyaset yapanlara savaş açmak,
sokakta olanlara karşı savaş açmak, demokratik hak talebi olan
sokak eylemliklerine -yani en mert eylemlik sokak eylemliğidir- onlara
savaş açmak ve Kürt çocuklarına dağda savaş açmak. Bu bir
bütün olarak bir halka savaş açmak anlamında algılanır.
Sizin böyle bir göreviniz yoktur. Bunu geçmişte Çiller denedi,
geçmişte Süleyman Demirel denedi, geçmişte bunu Mehmet Ağarlar,
Doğan Güreşler bir bütün olarak bu yolları denediler ama bu
yol, emin olunuz ki çıkmaz bir yoldur. Bu nevrozda insanlar emin olun ki
çocuklarıyla, kucağındaki bebeğiyle nevrozu kutlamaya
gelmiş. İstanbulda bunu gördüm, üç yaşındaki
MEHMET ERSOY (Sinop) Silahla gelenler
SIRRI SAKIK (Devamla) Bağırma,
bağırma, bağırma, haddini bil! Hiçbir şey bilmiyorsan
haddini bil, otur yerine.
Ve şimdi bu insanların gerçekten şiddetle
ilgili bir talepleri olsa kucağında bebeğiyle nevroz
alanına gelir mi? Yani bir devlet bu kadar şiddet uygulayabilir mi
halkına? 2 tane üç yaşındaki çocuk kayboldu çünkü
insanların aklında şiddet yok, gelip nevrozu özgürce kutlamak
istiyor ve yıllarca aynı şeyi yaptınız.
Aklınızda, fikrinizde, Türk geleneğinde
bir nevroz da yoktur. Sadece Kürtlerin nevrozunu piçleştirmek
adına tuttunuz, halaylar çektiniz; tuttunuz, koca göbekli bakanlar, bilmem
valiler, alay komutanları yumurta tokuşturdu sadece Kürtlerin
nevrozunu piçleştirmek adına. Sonra ne yaptılar? O koca
göbekleriyle ateşin üzerinden atlamaya çalıştılar.
Dünyanın hiçbir yerinde taklit aslını geçemez.
Orta Doğuda nevrozu kutlayan halklar da
vardır, bunlardan biri de Kürtlerdir ama siz bana dönün, deyin ki: Elli
yıl önce Türkler nevrozu kutluyordu, bir cumhurbaşkanı, bir
başbakan gerçekten nevrozu kutluyordu.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Orta Asyayı
bilmiyor musun? Bütün Türkler kutluyor. Türk bayramıdır, Ergenekon
bayramı, Ergenekondan çıkışın adıdır.
ZEYNEP ARMAĞAN USLU (Şanlıurfa)
Türklerin Ergenekondan çıkışından bahsediyoruz, tarih
kadar eski. Yapmayın, etmeyin lütfen.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Aç, bir bak.
SIRRI SAKIK (Devamla) Siz yapmayın, siz etmeyin.
Siz, bir halkın diline, geleneklerine, kültürüne saygı gösterin.
ZEYNEP ARMAĞAN USLU (Şanlıurfa) Yani
siz, tarihi yok sayıyorsunuz.
SIRRI SAKIK (Devamla) - Bakın, nasıl diyorum,
hizmette önemli şeyler yapıyorsanız, demokratikleşme ve
özgürlükler konusunda da önemli şeyler yapın, biz de çıkıp
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SIRRI SAKIK (Devamla) -
sizi bu noktada
alkışlayalım.
Hepinize teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
saati: 17.54
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.13
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal
MACİT (İstanbul), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82nci Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
194 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 5inci maddesi üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Başkan, kısa bir açıklama istiyorum efendim.
BAŞKAN Buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Oturum kapandı Sayın Başkan.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sataşma değil.
BAŞKAN Hayır, hayır,
sataşmaya göre vermiyoruz.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
12.- Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının, Muş Milletvekili Sırrı Sakıkın
ifadelerine ilişkin açıklaması
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Tabii, az önce, oturum kapanmadan önce,
çok çirkin birtakım ifadeler kullanıldı sayın
bakanlarımızla alakalı özellik olarak. Bütün kamuoyu biliyor, bu
ülkede asıl belanın kim olduğunu, asıl belanın ne
olduğunu çok iyi biliyor, bu konuda söyleyeceğim hiçbir şey yok.
Burada, yavuz hırsız âdeta ev sahibini bastırır gibi
birtakım ifadeler kullanılıyor, suçlu, güçlü pozisyonunda gibi
gösterilmeye çalışılıyor. Ben, öncelikle, aynaya baksınlar
derim kendileri için.
Yine aynı şekilde,
bayramı herkesin kardeşçe kutlamasına tahammül edemezliği
anlayamadım. Bu bayram sadece şunlardır, bunlardır,
Kürtlerindir, Türklerindir. Bu bayram, herkesin bayramıdır, bütün
bir milletin bayramıdır. Orta Asyada şu anda Kırgızistanda
da kutlanıyor, Balkanlarda da kutlanıyor, Anadoluda da
kutlanıyor. Bayramı bayram tadında yaşayalım diyorum.
Yine aynı şekilde, Kandilin
ağzıyla konuşuyor ve Kandile köprü isteyenlerden zaten terörü
de lanetlemelerini de beklemezdik ama o zaman adama sorarlar: Ya siyasi parti
olarak size ne lüzum var? Eğer Kandille bu işler çözülecekse bir
siyasi parti olarak size ne lüzum var? denmez mi diye sormak istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AHMET AYDIN (Adıyaman) -
Dolayısıyla, bizim konuşacağımız dilin sevgi dili
olması, hoşgörü dili olması gerektiğini düşünüyorum.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın
Başkan, yani konuşmasında Aden Zye hakaret vardı. Ben
tabii ki eğer
BAŞKAN Ama sizinki de çok
Yani
göbekler
Sizinki de çok
SIRRI SAKIK (Muş) Ben kimseye
hakaret etmedim.
BAŞKAN Anladım da yani
genel
SIRRI SAKIK (Muş) Ben kimseye
hakaret etmedim. Alanlardan geliyorum, dört gündür yediğim gazı ben
biliyorum. İnsanların nasıl
bıçaklandığını ben gördüm. Ben bir vekilim,
halkın vekiliyim, olup bitenleri
buraya taşımak benim de görevimdir. Öyle hamasi
nutuklar atarak, bilmem ne ederek işler olmuyor. Ben burada
sorunların çözümüyle ilgili düşüncelerimi ifade ettim.
BAŞKAN Evet, ettiniz.
SIRRI SAKIK (Muş) Müsaade ederseniz açıklama
yapmak istiyorum.
BAŞKAN Açıkladınız zaten şu
anda Sayın Sakık.
SIRRI SAKIK (Muş) Etmeyin Sayın Başkan.
BAŞKAN Yani bakın, şimdi, ben son
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan,
bakın, size karşı
BAŞKAN Biliyorum. Bakın, şimdi, ben de
SIRRI SAKIK (Muş) Ama şimdi bu dile cevap
verilmezse
BAŞKAN Bir saniye
Bir saniye
Bakın,
verdiniz zaten.
Şimdi, dikkat ederseniz, yani zaman zaman ipin ucunu
kaçırsa dahi ben hiçbir konuşmacının, milletvekilinin
sözünü kesmedim, mikrofonunu kapatmadım. Dolayısıyla, yani ben
dikkat etmeye çalışıyorum ama size de -hepiniz için
konuşuyorum yani Sayın Sakık olarak size de söylüyorum,
Meclisteki bütün milletvekillerine de söylüyorum- birbirinizi incitecek, bizi
izleyen seçmeni, milletimizi, insanımızı gerecek
konuşmalardan uzak durmanızı salık veriyorum. Yani
hakikaten bu gerginliği taşıyamayız.
Buyurun, ben şimdi size söz hakkı
vereceğim ama ikinci bir gerilime sebep olmayın lütfen.
Buyurun.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan,
yerinden söz vermeniz lazım.
BAŞKAN Şimdi, sizin üzerinizde olunca öyle
oluyor.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
3.- Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının
Barış ve Demokrasi Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; ben burada bir durum tespitinde bulundum. Yani
gerçekten, ülkemizin nereye doğru gittiğini gördüm,
yaşadım. Onun içindir, dört gündür güvenlik güçlerinin hangi ruh
hâliyle, nasıl saldırdıklarına tanıklık ettim.
Eğer bir milletvekilinin aracına saldırı oluyorsa, cam
kırılıyorsa, içine gaz bombası atılıyorsa ve
içeri girip oradaki milletvekilini darp ediyorsa ve buradaki milletvekilleri
hiçbir şey olmamış gibi hamasi nutuklar atarak, efendim,
Kandilin dili
Kandil bu ülkenin bir gerçeğidir. Ne yapacağız?
Siz Kandille gidip görüşmediniz mi? Oslo görüşmeleri benimle mi
yapıldı? Kandile gidip görüşmediniz mi? Demek ki bir realitemiz
vardı, vardı demek ki. Olması da gereken budur. Bunu biz
belirlerken niye bu kadar bize tepki gösteriyorsunuz? Evet, bunları
söylerken tepki alabileceğimizi de biliyoruz ama bunları söylemek
zorundayız. O polislerin ruh hâlini hep birlikte görmeliyiz. Gerçekten,
eğer bizim polisimizse ve bizim can güvenliğimizden bunlar
sorumluysa, vallahi, bunlarla bir arada yaşanmaz. Bunlarla, o şekilde
şekillenmiş, bir halka düşmanlık eden bu birimlerle emin
olun ki yaşanmaz. Ülkeyi bozabilecek veyahut da bölebilecek en büyük
düşmanlık, o kin ve nefret bakışlardır.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Yapmayalım işte onu.
SIRRI SAKIK (Devamla) İşte
onlar yapıyor, sizin emrinizdeki polisler yapıyor ve siz bunlara
AHMET AYDIN (Adıyaman) Siz
yapmayın.
SIRRI SAKIK (Devamla) Bakın,
dört gündür halkın üzerine gaz bombası, halkın üzerine
kurşunlar
Peki, bunları niye
Sizin yasaklayıcı
anlayışınız bunu bu noktaya getirdi. Daha önce Nevrozlar
kutlanıyordu, hiçbir şey olmuyordu, niye yasakladınız?
Teşekkür ediyorum.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Yasaklamadık, nevruz kutlandı. Kutlanmadı mı, siz
kutlamadınız mı?
BAŞKAN Sayın
Şandır buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
13.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şu son birkaç günde
7 polisimiz şehit olmuştur; önce bunu herkes görmek
mecburiyetindedir. Bu polislerimize sıkılan kurşun PKK
kurşunudur. Bu gerçek ortadayken buradan kalkıp da güvenlik güçlerini
suçlamak kimsenin hakkı ve haddi değildir. (MHP
sıralarından alkışlar; AK PARTİ sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar) Onun için, bu sonucu oluşturan, bu
sonucu, bu rüzgârı ekip Türkiyeyi fırtınaya döndüren tüm
sorumluları sağduyulu olmaya, aklını başına
toplamaya davet ediyorum. 7 polisimizin henüz daha kanı
kurumamıştır. Onların çocuklarının, onların
yakınlarının ahını, ağıdını
paylaşmadan, acısını paylaşmadan burada
sağduyudan, burada kardeşlikten, barıştan bahsetmeye
kimsenin hakkı yoktur. Öncelikle herkes bunu bilmek mecburiyetindedir.
Teşekkür ederim.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın
Başkan, bu sözler bize. Ben bu coğrafyada
BAŞKAN Artık yeter, ne
olur
SIRRI SAKIK (Muş) Bir dakika,
bir şey söyleyeyim Sayın Başkan, beni dinleyin.
BAŞKAN Artık yeter ama
Yani bakın, bu iş uzadı; bitti.
SIRRI SAKIK (Muş) Bu
coğrafyada yaşamını yitiren her insan, adı polis,
adı gerilla, adı asker, bunlar benim kardeşlerimdir. Ben
bunların acısını yüreğimde taşırım. Ben
hiçbir ölümün arasına ayrım koymam. Bu ölen polisler de benim
kardeşimdir. Ben bunların ölmemesi için çırpınıyorum;
onun içindir sesim bu kadar yükseliyor, onun içindir ki Parlamentoyu göreve
davet ediyorum. Neden bir halk bir baharın gelişini bu kadar istemez
diyorum. İşte korkumuz da budur Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Önce polisin, polisin
SIRRI SAKIK (Muş)
Ama şimdi, bakın...
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) Terörle hak aranmaz! Gayrimeşru zeminde hak aranmaz ya,
bırak ya!
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Bir yere varamayız Sırrı Bey böyle yaparak, bir yere
varamayız.
BAŞKAN Evet, Sayın Sakık da -duymayanlar
için söylüyorum- güvenlik mensuplarımızın, askerimizin,
polisimizin şehit edilmesiyle ilgili
üzüntülerini ifade etti.
Bu arada bir şey
söyleyeyim: Üçüncü gündür nevruz üzerine konuşuluyor fakat bir şey
dikkatimi çekti. Başta kendim olmak üzere çocuklarımıza bir soru
soralım mı? Hızır Aleyhissselamı
çocuklarımız biliyor mu? Hıdırellezi biliyor mu? Nevruzu
kavga konusu yaptık ama Sevgililer Gününü hepimizin çocukları
kutladı, doğru mu? (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Narende Hanımı -biraz evvel
hanımefendi söyledi- hatırlayanınız var mı?
Narende Hanımı bileniniz var mı? Yedi Cüceleri herkes biliyor.
Hızır Aleyhisselamı unuttuk, evlere Noel Babayı getirdik.
İmamlar bile onu tartışıyor.
Şimdi, bir taraftan
kavga verirken, değerler üzerinden kavga verirken, bir taraftan o
kaldırılan değerlerin yerine kimlerin değerlerinin
geldiğini de
Yani sizin de, benim de, onun da çocukları nevruzda
anlaşamıyor ama Sevgililer Gününü hepsi ortak kutladı. Belki
buna dikkat etmenin, dikkat çekmenin lüzumunu hissettiğim için, aslında
bana söz söylemek düşmezdi ama hatırlatmak istedim. (AK PARTİ ve
MHP sıralarından
alkışlar)
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Kars Milletvekili Ahmet Arslan ve Bursa
Milletvekili Hüseyin Şahin ile 7 Milletvekilinin; Katma Değer Vergisi
Kanunu ile Bazı Yatırım ve Hizmetlerin
Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında
Kanun ve Kamu İhale Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/387) (S.
Sayısı: 194) (Devam)
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Kütahya Milletvekili Sayın Hasan
Fehmi Kinay.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA HASAN FEHMİ KİNAY
(Kütahya) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Az önce, daha önce de
milletvekilliği yapmış, Meclisimizin tecrübeli olması
gereken ve kürsüyü de temiz bir dille kullanmasını tabii ki
beklediğimiz Sayın Sakıkın talihsiz birtakım
ifadelerine maalesef tanık olduk.
Ben tabii ki yapılan bu nevruz üzerindeki
tartışmayı abartmak, büyütmek, Meclisin bu noktadaki hassasiyetini, Türkiye'nin bu
noktadaki içinden geçtiğimiz hassasiyetini dikkate alarak çok da abartmak
istiyorum. Son noktayı siz çok güzel koydunuz Sayın
Başkanım.
Elbette ki bu milletin nevruzu da var,
Hıdırellezi de var. Bu noktada, el birliğiyle, milletçe bu
bayramları barış içerisinde kutlamamız gerekir. Ben, her
şeyden evvel, Sayın İçişleri Bakanımıza yönelik
burada çok talihsiz bir ifadede bulundular Sayın Sakık
SIRRI SAKIK (Muş)
İçişleri Bakanı bütün Türkiyeye hakaret ediyor.
HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla)
Bela olarak ifade ettiler.
SIRRI SAKIK (Muş) Asıl
senin dilin kirli!
HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla)
Terörden başka, daha büyük bir bela yoktur Sayın Sakık. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar) Önce bunu bir
teslim edin.
SIRRI SAKIK (Muş) Eğer bir
ülkede bu kadar toplumsal dokularla oynayıp halklar arasında kavga...
Beladır bu.
HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla)
Şu anda Türkiyede terörden daha büyük bir bela yoktur, terörden daha
büyük bir vesayet de yoktur. İçişleri Bakanımız başta
olmaz üzere, Sayın Başbakanımız başta olmak üzere,
güvenlik güçlerimiz de bu belayı Türkiye'nin üzerinden savmak için
mücadele ediyor. Bunu takdir ediniz, bu noktada siz BDP olarak üzerinize
düşen görevi, siyasi görevi ifa ediniz. Bunu böylece ifade ediyorum.
Konuşmama, söz almama vesile olan
konu aslında Değerli Kütahya Milletvekilimiz Alim
Işıkın Kütahya kara yollarıyla ilgili gündeme
getirmiş olduğu birtakım eleştiriler, tenkitler, eksiklerle
ilgilidir. Onunla ilgili olarak kendisine özellikle teşekkür ediyorum.
Burada Kütahyayla ilgili, Türkiyeyle ilgili tabii ki muhalefet partilerimizin
mensuplarının ortaya koyduğu birtakım eleştiriler,
tenkitler olacak. Biz de bunları dikkatle takip ediyoruz ve elbette ki
bunlara da cevap vermek bizim görevimiz.
Şimdi, bir kere, her şeyden
önce şunu ifade edelim: Buraya çıkan bütün konuşmacılar
Sayın Ulaştırma Bakanımızın 2002den bu yana, on
yıllık iktidar döneminde ki bir rekordur Ulaştırma
Bakanı olarak o koltuğu muhafaza etmek- o dönemden bugüne kadar
yapmış olduğu icraatları, Türkiyeyi hangi noktadan nereye
getirdiğine ilişkin ortaya koyduğu icraatları övdü, bu
hakkı teslim ettiler. Muhalefetiyle iktidarıyla zaten Türkiye'nin
bildiği bir gerçeği burada da bir kez daha ifade etmiş olduk.
Ben, kendilerine huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
Gelelim Kütahyaya, tabii ki Kütahya,
Türkiyede birçok ilde olduğu gibi, yıllarca özellikle kara
yolları bakımından küme düşmüş, ihmal edilmiş bir
ilimizdi. Bakın, bütün rakamlar, bütün ortaya koyacağımız
rakamlar bunu ifade ediyor. Şimdi bölünmüş yol olarak 2002 yılında Kütahya için lüks
olarak kabul edilen
Şimdi, biz daha dün gece saat on
ikiye kadar Ege Bölgesinin milletvekilleri olarak Sayın
Bakanımızın ve yine Ege Bölgesinin güzide bakanlarından
Veysel Eroğlunun başkanlığında bir toplantı
düzenledik. İnşallah, bunu bütün Türkiye genelinde
yapacağız. Sayın Bakanımıza böyle önemli bir konuda
bizleri davet edip bilgilendirdiği için ben hassaten teşekkür
ediyorum. Bütün bölge âdeta masaya yatırıldı. Karayolları
bakımından, Devlet Demiryolları bakımından, yeni
geliştirilen projeler bakımından her şeyi Adan Zye
tartıştık.
ALİM IŞIK (Kütahya) Gerçekleşen
HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla)
Şimdi, ortaya çıkan manzara şu: Kütahyaya Karayolları 404
milyon TL son on yıl içerisinde yatırım
gerçekleştirmiş. Bakın arkadaşlar, bu yıl
itibarıyla -Sayın Bakanımız da biraz evvel ifade ettiler-
bu yıl ve bundan sonra yapılacak olan yatırımlarla birlikte
2 milyar TL sadece Kütahyaya proje gerçekleştiriyoruz. Bölünmüş yolu
sıfır noktasından almışız bu noktaya
taşımışız. Şimdi, yol uzunluğu
Kütahyanın yaklaşık
Birincisi: Kara yollarının
2012 yılı itibarıyla tüm bölünmüş yol
inşaatlarına ve proje yatırımlarına hız verilmesi
konusunda Sayın Bakanımıza talepte bulunduk. BSK çalışmaları
Kütahyamızda geçtiğimiz yıl bu Bozüyükle Kütahya
arasındaki yolun yapımıyla ilgili ihaleler yapıldı
ancak ne yazık ki dava konusu olmuştu.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Milletvekilim, Kütahya her şeyin en güzeline
layıktır; daha fazlasını, daha fazlasını
HASAN FEHMİ
KİNAY (Devamla) - Bu davaların neticelenmesi beklenmeksizin ihale
yapıldı ve inşallah, Değerli Başkanım, bu
yıl itibarıyla bunları da gerçekleştireceğiz.
Artık, Kütahya ve Bozüyükü birbirine bağlayan yol zaten
bölünmüş yoldu, onun yol standardı artıyor ve inşallah, BSK
standardında yüzlerce kilometre yola kavuşacağız.
Bir diğer dile
getirdiğimiz konu, Çavdarhisar-Emet-Hisarcık-Gediz-Altıntaş
kara yollarının A1 kalitesinde yol standardının
artırılması, ayrıca Aslanapa-Altıntaş-Pazarlar
yolunu birbirine bağlayan 4 kilometrelik yolun bağlantısının
yapılması, Abide-Güre-Uşak yolunun bölünmüş yol olarak
hızla ihale edilmesi, Kütahya-Balıkesir yolunun bölünmüş yol
olarak ihale edilmesi ve biraz evvel de ifade ettiğim gibi, bu
Kütahya-Bozüyük arasındaki yol yapımının bir an evvel
bitirilmesi, keza Aslanapa-Altıntaş arasındaki yolun birbirine
bağlanması.
Sayın Bakanımız
bugüne kadar Türkiye genelinde nasıl bir performans ortaya koymuşsa,
bundan sonra da Kütahya için aynı şekilde bu performansı ortaya
koyacaktır. Bu başarıda bütün milletimizin payı vardır
ama elbette ki hakkı teslim etmek gerekir, başta Ulaştırma
Bakanımız olmak üzere tüm Bakanlık teşkilatı büyük bir
özveriyle, büyük bir performans göstererek bu icraatları
gerçekleştirmiştir ki Kütahyada almış olduğumuz oy,
2002den bu yana -sağduyulu- Kütahyada aldığımız oy
yüzde 50den yüzde 65e yükselmiştir. Tüm Türkiyede AK PARTİ
İktidarının almış olduğu oyu yüzde 34lerden
yüzde 50lere taşıyan önemli politika alanlarından,
sektörlerinden birisi de ulaştırma sektörüdür, bunu Türkiye
bilmektedir.
Hepinizi bu vesileyle
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kinay.
Şahıslar
adına
ALİM IŞIK
(Kütahya) Sayın Başkan, sataşmadan söz istiyorum,
rakamları yanlış ifade ettiğimi söyledi.
BAŞKAN Ben
tutanakları getirttireyim Sayın Işık, ona göre.
ALİM IŞIK
(Kütahya) Efendim, rakamların doğru olmadığını
söyledi; rakamlar burada, lütfen
BAŞKAN Bir
saniye
Bir saniye
Çünkü ben,
izlediğim kadarıyla, sataşmaya yönelik bir şey hissetmedim, görmedim,
yanılıyor olabilirim, şimdi tutanakları
getirttireceğim.
ALİM IŞIK (Kütahya)
Efendim, daha fazla para ayrıldığını söyledi,
dolayısıyla eksik ifade ettiğimi ifade etti. Benim bu
açıklamayı yapmam lazım.
BAŞKAN Yok, öyle olmaz ama,
yapmayın.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Ama
yalancı konumuna düşüyor Sayın Vekilim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkanım
BAŞKAN Efendim
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Sayın Hatip Kütahyaya yapılan yatırımdan
bahsetti, 400 milyar. Ben diğer illere yapılan
yatırımlardan da bahsetmesini istiyorum.
O rakamları da açıklar
mısınız lütfen? Adıyamana ne yapıldı,
Adıyamana?
NECATİ ÖZENSOY (Bursa)
Sayın Vekilimiz yalancı konumuna düşüyor Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Şimdi, bakın
ALİM IŞIK (Kütahya) Ben de
teşekkür edeceğim.
BAŞKAN Buyurun, Sayın
Işık buyurun.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
4.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
Kütahya Milletvekili Hasan Fehmi Kinayın şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
ALİM IŞIK
(Kütahya) Sayın Başkanım, öncelikle teşekkür ediyorum.
Sayın Vekilimize de
teşekkür ediyorum. Tabii ki Türkiyede yapılan
yatırımlardan Kütahyanın da hak ettiğini alması,
hepimizin en doğal talebidir, Sayın Vekilimiz de onu ifade etti.
Bakınız,
2003-2011 Türkiye tüm yatırımlar toplamı, Kalkınma
Bakanlığının -eski Devlet Planlama Teşkilatının-
resmî rakamlarını ifade ediyorum: 214 milyar 730 milyon 779 bin TL.
Kütahyaya düşen, toplam 867 milyon TL, alması gereken payın
sadece yüzde 40ı.
Ulaştırma
Bakanlığının resmî verilerinin yıllara göre
dağılımını ifade ediyorum: Sayın Milletvekilim,
2003, 1 milyon 250 bin; 2004, 3 milyon; 2005, 6 milyon; 2006, 7 milyon 849 bin;
2007, 9 milyon 624 bin; 2008, 8 milyon 845 bin; 2009, 1 milyon 911 bin; 2010, 5
milyon 396 bin; 2011, 6 milyon 333 bin; toplam 50 milyon 208 bin. Alması
gereken payın on birde 1i.
HASAN FEHMİ
KİNAY (Kütahya) Başlangıç ödeneklerini söylüyorsunuz.
ALİM IŞIK
(Devamla) Başlangıç ve bitişi de bunlar. İlave varsa
onları da siz açıklarsanız çok memnun oluruz.
HASAN FEHMİ
KİNAY (Kütahya) Açıkladım.
ALİM IŞIK
(Devamla) Dolayısıyla 11 alması gerekirken 1e razıysak
söyleyecek hiçbir sözüm yok. Dolayısıyla Kütahyanın
yollarının, Türkiye'nin neresinden girerseniz giriniz, Afyondan,
Eskişehirden, Uşaktan, Manisa tarafından ve Balıkesir
tarafından giriniz, her girdiğinizde size selam verdiğini
Türkiye'de herkes biliyor, o yolları gidenler de biliyor.
Ama size de
teşekkür ediyorum, özellikle bu konunun takipçisi
olacağınızı bildiğim için. Sizi de kutluyorum, burada,
biraz önceki davetimden sonra gelip bu daveti kırmadınız,
açıklama yaptınız. Kütahyalı hemşehrilerim adına
teşekkür ediyorum, sağ olun. (MHP sıralarından
alkışlar)
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Kars Milletvekili Ahmet Arslan ve Bursa
Milletvekili Hüseyin Şahin ile 7 Milletvekilinin; Katma Değer Vergisi
Kanunu ile Bazı Yatırım ve Hizmetlerin
Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması
Hakkında Kanun ve Kamu İhale Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/387) (S. Sayısı: 194) (Devam)
BAŞKAN
Şahıslar adına ilk söz, Manisa Milletvekili Sayın Erkan
Akçay.
Buyurun Sayın
Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; muhterem heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, Kütahya üzerinden
yapılan tartışmadan çıkan sonuç da şudur, ben de
Manisayı örnek vermek istiyorum: Manisa, 13üncü büyük ilimiz
olmasına rağmen, yüz ölçümü bakımından da 18inci
sırada gelen bir vilayetimizdir ama ulaştırma
yatırımları bakımından 47nci sırada yer
alır ve bu ulaştırma yatırımları fevkalade
yavaş ilerlemektedir Manisada da.
Ben, Sayın
Bakanın kamunun ve devletin kaynaklarını iller arasında ve
bölgeler arasında daha adil bir dağılım yapmasını
ve yapılan yatırımları ve hizmetleri de
çabuklaştırmasını diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, 5inci madde üzerine şahsım adına söz
aldım. Türkiye, kamu ihalelerinde artık durup düşünmek,
muhasebesini ve muhakemesini yapmak zorundadır. Türkiyede kamu
kaynaklarının kullanımında neler olmaktadır?
Özelleştirmelerden kamu ihalelerine, altyapı projelerinden imar
rantına, orman ve su havzalarının satışına kadar
tüm ihalelerde eli, gözü, kulağı ve dahli olan bir görünmez holding
vardır. Görünmez holding bir yandaş şirketler birliğidir.
Milyarlarca dolar rant, görünmez holdinge aktarılmaktadır. Görünmez
holding yolsuzlukların tam ortasındadır. Bir avuç azgın
azınlık ülke kaynaklarını hortumlamaktadır. Görünmez
holdingin yaptıkları hukuken suçtur, dinen haramdır, etik olarak da
haksızlıktır, kötülüktür ve ahlaksızlıktır.
Kamu İhale Kanunu kamu
kaynağı kullanan kamu kurum ve kuruluşlarının
yapacakları ihalelerde uyulacak esas ve usulleri belirlemektedir.
İdareler yapılacak ihalelerde saydamlığı, rekabeti,
eşit muameleyi, güvenirliği, gizliliği, kamuoyu denetimini,
ihtiyaçların uygun şartlarda ve zamanında
karşılanmasını ve kaynakların verimli
kullanılmasını sağlamakla sorumludur. Kamunun
yaptığı harcamaların tümü Kamu İhale Kanununa göre yapılmak
zorundadır, bu Kanundaki ifade bu şekildedir. Yine, ihalelerin her
anını, başlangıcından sözleşmenin
imzalanmasına kadar kontrol edip denetleyerek önleyecektir.
Kamu İhale Kanunu, devlet
soyulmasın, hortumculuk yapılmasın, halktan vergilerle toplanan
para, iktidara gelmiş, parti yandaşı iş adamlarınca
ihale yolsuzluğuyla aktarılmasın diye 4 Ocak 2002 tarihinde
Milliyetçi Hareket Partisinin de Hükûmet ortağı olduğu iktidar
tarafından çıkartılmış ve Kamu İhale Kurumu
kurulmuştur. Ancak öğreniyoruz ki Kamu İhale Kurumundaki
yolsuzluk dosyalarının sayısı 100ü geçmiştir.
Devletten ihale yolsuzluğuyla hortumlanan paranın 1 milyar
lirayı geçtiği iddiaları kamuoyuna
yansımıştır. Bütün bu olup bitenlerde AKP
İktidarının sorumluluğunu hiç kimse görmezden gelemez.
Dokuz yıllık AKP İktidarının üzerinde oynamayı en
çok sevdiği kanunlardan birincisi Kamu İhale Kanunudur, ikincisi de
TOKİye ilişkin düzenlemelerdir.
Dolayısıyla,
hortumculuğu önlemek amacıyla 2002 tarihinde Milliyetçi Hareket
Partisi döneminde kurulan Kamu İhale Kurumu, AKP döneminde maalesef
hortumculuk tartışmalarının merkezi olmuştur.
Hortumculuğu önleyecek olan Kamu İhale Kurumunun hortumcuların
merkezi hâline gelmesinden sorumlu olan Adalet ve Kalkınma Partisi
İktidarıdır. Kamu İhale Kanununda AKP tarafından
bugüne kadar doğrudan 21 ve bu düzenlemelerle birlikte 23e
ulaşıyor ve dolaylı olarak 50 kanun değişikliği
yapılmış ve 10 kanun hükmünde kararnameyle de kapsam ve
uygulamaları değiştirilmiş ve
sınırlandırılmıştır. Şimdi de Millî
Eğitim Temel Yasasında değişiklik isteyen kanun teklifinde
de Fatih Projesi kapsamında tablet bilgisayar ve teknolojileri
alımları Kamu İhale Kanunundan istisna tutulmakta ve on
beş yıla kadar uzayan yaygın yüklemelere imkân verilmek
istenmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla) Bu
düşüncelerle hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Akçay.
Şahıslar adına son söz,
Adana Milletvekili Sayın Mehmet Şükrü Erdinç. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Erdinç.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 194 sıra
sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu ile Bazı
Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde
Yaptırılması Hakkında Kanun ve Kamu İhale Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 5inci
maddesi üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Sözlerimin başında,
Şırnakın Cudi Dağında şehit edilen güvenlik
görevlilerimizi ve Şırnakın Cizre ilçesinde izinsiz gösteri
esnasında yaralanıp, kaldırıldığı hastanede
şehit olan Adanalı polis Ahmet Toprakoğluna Allahtan rahmet,
şehitlerimizin ailelerine sabır ve
başsağlığı diliyorum.
Değerli milletvekilleri, 3996
sayılı Kanunda düzenlenen yap-işlet-devret modeli, ileri
teknoloji ve yüksek maddi kaynak ihtiyacı duyulan kamu yatırım
veya hizmetlerinin finansmanının özel sektör tarafından
karşılanarak gerçekleştirilmesi ve kamu tarafından
belirlenen bir süre içerisinde işletilmesi ve yine bu süre içinde ürettiği
mal veya hizmeti tarafların karşılıklı
saptadıkları bir tarife uyarınca kamu kuruluşlarına
satması ve sürenin sonunda işletmekte olduğu tesisleri,
bakımı yapılmış, eksiksiz ve işler durumda ilgili
kamu kuruluşuna devretmesi şeklinde ifade edilmektedir.
3359 sayılı Sağlık
Hizmetleri Temel Kanunu kapsamında sağlık sisteminde fiziksel
kapasite sorununun çözülmesi amacıyla kamu-özel sektör
ortaklığına dayalı yap-kirala-devret modeliyle hastane ve
sağlık tesisleri inşa edilmesi öngörülmektedir.
Bu modellerle kamu
harcamalarının azaltılması, özel sektörün teşvik edilmesi,
dış finansman açık ve ihtiyacının
azaltılması, yabancı sermaye ve teknoloji girişiyle
hizmette kalite ve rekabetin sağlanması amaçlanmaktadır. Ancak,
3996 sayılı Kanun çerçevesinde gerçekleştirilen
yatırım ve hizmetlerin ifa edilmesi sırasında ortaya
çıkan maliyetlerden biri de katma değer vergisidir. Yüklenici
firmaların ihale edilen proje kapsamında ödedikleri KDV projelerin
imalat ve yapım aşamasındaki yatırım bedellerinin
firmalara geri dönüşünü geciktirmekte, bu durum da uygulamada
şirketler tarafından işletme sürecine
yansıtılmaktadır.
Görüşülmekte olan kanun teklifiyle
özel sektör tarafından karşılanan yatırımların
finansmanı üzerinde olumsuz etki yaratan KDV yükünün azaltılması
için 3996 sayılı Kanun uyarınca gerçekleştirilen
yap-işlet-devret modelli projelere ve 3359 sayılı
Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu kapsamında Yüksek Planlama Kurulu
tarafından kiralama karşılığında
yaptırılması kararlaştırılan sağlık
tesislerine ilişkin projelere KDV istisnası getirilmesi
öngörülmektedir. Böylece, yapılan yatırımların
görevlendirilen firma tarafından işletilmesi süresinin
kısaltılması yoluyla yatırımların işletme ve
kamuya dönüş sürecinin kısaltılması sağlanmış
olacaktır.
Kanun teklifinin 5inci maddesiyle
Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel
Müdürlüğünün bağlı ortaklıklarından yapacağı
mal ve hizmet alımı usullerinin Kamu İhale Kanunundan istisna
tutulması öngörülmektedir. Devlet Demiryollarımızın,
Türkiye Demiryolu Makineleri Sanayii AŞ Türkiye Vagon Sanayii AŞ ve
Türkiye Lokomotif ve Motor Sanayii AŞ adı altında üç
bağlı ortaklığı ve bunlara bağlı beş
adet fabrikası bulunmaktadır.
Devlet Demiryolları Genel
Müdürlüğü yıl içinde tren hatlarının onarılması
ve yeni trenlerin temin edilmesini konu edinen birçok ihale
gerçekleştirmektedir. Kamu İhale Kanunu hükümleri gereğince,
herhangi bir kamu idaresinin bağlı ortaklığından mal
veya hizmet temin etmesinin mümkün olmamasından dolayı, Devlet
Demiryolları Genel Müdürlüğünün ihalesini kazanan firmalar, ihaleye
konu olan mal veya hizmetleri uygulamada Genel Müdürlüğün bağlı
ortaklığından temin etmektedir. Bu durum, uygulamada kamu
aleyhine bir maliyet artışına neden olmaktadır.
Teklifin 5inci maddesiyle getirilen
düzenleme sonucunda, Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğünün
bağlı ortaklıklarından yapacağı alımlarda
Kamu İhale Kanunu hükümlerinden istisna tutulmasına ilişkin bu
maliyet artışları önlenecektir.
Böylece, kamunun yine kamudan
yapacağı tedarik sürecine herhangi bir katma değer
oluşturmayan ara firmaların girmesi engellenmiş olacaktır.
Bu vesileyle Genel Kurulu
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Erdinç.
Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Akar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın
Bakan, biraz evvel yolcu taşımalarından örnekler verdim, şimdi
yük taşımalarından örnek vermek istiyorum:
Yine 1980 yılı deniz yolu
16,1; 2000 yılı 7,1; 2010 yılı 5,1.
Demir yolu: 1980 yılı 10,6;
2000 yılı 5,3; 2010 yılı 5,3.
Kara yolu: 1980 yılı 73,3;
2000 yılı 87,5; 2010 yılı 89,5.
Hava yolu: 1980 yılı 0,080;
2000 yılında 0,2; 2010 yılında 0,1.
Burada da görüldüğü gibi, yük
taşımasında kara yolunun ağırlığı
artmış, demir yolu, hava yolu ve deniz yolu tamamen bitme
noktasına gelmiş ki, demir yollarının durumu hepten içler
acısı.
Bu arada, ben traversler konusundan
bahsetmek istiyorum. Afyon ve Sivasta 900 bin adet kapasite varken bu
fabrikalar çalıştırılmayarak, tek fabrika
çalıştırılarak B-75 ve B-50lik traversleri üreten bu
fabrikaların aynı zamanda hızlı tren için de travers üretme
yetenekleri olduğunu biliyorum. Fakat bu traversler başka bir
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Işık
ALİM IŞIK (Kütahya)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, biraz önce dökümünü
verdiğim rakamların dışında, ilave Kütahya için
ulaşım sektörüne katkınız olmuş mudur? Olduysa bu
rakamların yıllara göre dağılımı
nasıldır?
İkincisi: Deprem nedeniyle
ekonomisi çöken Simav ilçesini Bursa üzerinden Uşaka bağlayacak olan
yol çalışması ne durumdadır? Yani Bursa-Simav-Uşak
bağlantısını sağlayacak güzergâhta bir
çalışmanız var mı? Varsa 2012 yılı için buraya ne
kadar ödenek ayrılmıştır?
Bir diğeri de
Tavşanlı-Emet-Hisarcık-Simav güzergâhı üzerinde
çalışma ne aşamadadır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Eryılmaz
REFİK ERYILMAZ (Hatay) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Hatay ili
Samandağ ilçesi 150 bin nüfuslu bir turizm beldesidir. Çevre yolu 1970
yılında planlanmış, 1989 yılında da imar
planına işlenmiştir. Aradan geçen kırk yılı aşkın
süreye rağmen bu çevre yoluyla ilgili en ufak bir çalışma
yapılmamıştır. Yetkililerle yaptığımız
görüşmelerde, kamulaştırma bedeli konusunda ilgili
bakanlığın ödenek ayırmadığı, bu nedenle
çevre yolunun açılmadığı ifade edilmiştir.
Yaşanan trafik sorunu ilçede yaşamı çekilmez bir hâle
getirmiştir. Kangrenleşen bu sorunu çözmek için
kamulaştırma bedeli olarak ödenek ayırmayı düşünüyor
musunuz? Düşünüyorsanız ne zaman efendim?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Vazgeçtim Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Eyidoğan
HALUK EYİDOĞAN
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanımız
bazı açıklamalar yapmıştı, İstanbul için
çılgınlık projeleri açıklamıştı; Kanal
Projesi, Üçüncü Boğaz Köprüsü Projesi ve Kuzey Marmara Otoyolu Projesi.
Şimdi, İstanbulun iklimini, bitki örtüsünü, yer altı suyu
özelliklerini, birçok şeyini etkileyecek olan bu projelerle ilgili, bu
acayip projelerle ilgili çevre etki değerlendirme
çalışmaları yapılmış mıdır? Yapılmışsa
kim yapmıştır? Bunları nasıl temin ederiz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, dün Sayın
Bakana sorduğum bir iki soruya cevap alamadım. Tunceli Ovacık
ilçesi ile Ilıca arasında 60 kilometrelik bir mesafe var. Bunun 20
kilometresini Tunceli İl Özel İdaresi bütçesinden
yapmışlar, 40 kilometresi kalmış. Bu yol
yapıldığı zaman Tunceli ile Ankara arası
İkincisi: Dün yine Pertek
Köprüsünün maliyeti çok yüksek. demiştiniz. Sayın Bakanım,
aslında oradaki bölge müdürünüz, maalesef, Tunceliye herhangi bir hizmet
gitmesini istemiyor. Tunceli Karayollarına giden ödeneklerin
dağıtımını incelediğiniz zaman, Bingöle çok
veriyor, Adıyamana veriyor, Malatyaya veriyor, Elâzığa
veriyor ama Tunceliye gelince vermiyor; bunu inceleyebilirsiniz. Bu
arkadaş orada çok taraflı hareket ediyor. Sonra, ihaleleri hep
aynı firmalara veriyor, bu özellikle Karayolları malzeme ihalelerini.
Ya, bir bölge müdürünü bir yerde beş sene, altı sene, yedi sene
beklettiğiniz zaman oradaki müteahhitlerle de samimi oluyor
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Erdoğan
MEHMET ERDOĞAN (Muğla)
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanımıza sormak
istiyorum: Geçen yıl seçim öncesi hızla açmak için alelacele
yapılan Marmaris yolunda çok ciddi çökmeler var. Bu çökmelerden
dolayı zamanını da beklemeden, yeteri kadar silindir işlemi
yapılmadan yapılan bu yollarda ne kadar kamu zararı
oluşmuştur?
Yılan hikâyesine dönen
Köyceğiz-Dalaman, Dalaman-Fethiye bölünmüş yolu ne zaman
tamamlanacaktır?
Yine, Yatağan-Milas bölünmüş
yolu ne zaman tamamlanacaktır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bakan,
buyurun.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Akar yük
taşımalarıyla ilgili, geçmiş yıllardan bu güne kadar
değişimlerle ilgili bazı oranlar verdi. Tabii, şunu ifade
etmek gerekir: Türkiyede gerek yolcu gerek yük taşımalarında
kara yolunun ağırlığı bir gerçektir. Bunun sebebi de,
1950 yıllarından itibaren kara yolu ağırlıklı
politikalara öncelik verilmesi ve demir yollarının âdeta ihmal
edilmesidir. Ancak, son yıllarda demir yollarında bir yandan
yenileme, bir yandan da yeni hatlar yapılmak suretiyle demir yolları taşımasını
2 katına çıkardık, 13 milyon tondan 24 milyon tona
çıkardık. Bu, yüz elli yıllık demir yolu tarihinde bir
rekordur.
Bir başka konu,
havacılıkta toplam taşımaları 8,5 milyondan iç
hatlarda 58,5 milyona, toplamda 118 milyona çıkardık. Bütün
bunları dikkate aldığımızda ve Türkiye'nin yük
taşımalarındaki artışların da 3 kat
arttığını düşündüğümüzde katedilen mesafe,
iyileştirme ortadadır. Şüphesiz kara yolu hâlâ
ağırlıklıdır, bunda tamamen size katılıyorum
ama kara yolu, demir yolu, deniz yolu, hava yolu dengesi sağlanması
için en az on beş yıl daha yatırım yapmamız
lazım. Demir yollarına yatırımı kesintisiz devam
ettirmemiz lazım. Denizcilikte artış olmakla beraber
istediğimiz hızda değildir.
Sayın Işık yıllar
itibarıyla Kütahyaya yapılan yatırımları sordu. 2003,
15 milyon -küsuratlarını söylemiyorum- 2004, 42 milyon; 2005, 55
milyon; 2006, 49 milyon; 2007, 37 milyon; 2008, 38 milyon; 2009, 40 milyon;
2010, 53 milyon; 2011, 77 milyon; toplam 405 milyon. Bunlar gerçekleşen
yatırımlardır. Yani öyle Sayın Işıkın
bahsettiği gibi toplam 70 milyon
ALİM IŞIK (Kütahya) Bunlar
ulaştırma mı toplam mı Sayın Bakan?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Bunlar resmen kara yollarına yapılan
yatırımlardır, tamamını söylemiyorum. Tamamı,
Ulaştırma Bakanlığının yatırımlarının
tamamı şüphesiz bunun daha üzerindedir, onları da
söyleyebilirim.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Çevre
iller de dâhil olmasın Sayın Bakan?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Hayır efendim, bu sadece Kütahyaya yapılan yatırımlardır.
Yani bu kanun, Kütahya-Manisa rekabetine dönüştü. Biz burada farklı
bir konu konuşuyoruz, anlamadım yani.
ALİM IŞIK (Kütahya)
Erzincana bir şey kalmadı Sayın Bakanım!
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Evet, Sayın Eryılmaz Hatay Samandağında
çevre yoluyla ilgili bir konuyu gündeme getirdi.
Sayın Milletvekilimiz,
değerli arkadaşlar; çevre yollarıyla ilgili
çalışmaları yaparken genellikle belediyelerden yardım almak
mecburiyetindeyiz çünkü kamulaştırma veya 18 uygulamaları söz
konusu olduğunda kamulaştırma meskûn mahallerde çok
pahalıya mal oluyor, o bakımdan bu konuda belediyelerden yardım
aldığımız müddetçe işler daha da
kolaylaştırılmış oluyor. Antakya-Samandağ yolunun
17 kilometresinin 15 kilometresi bitti, 2 kilometresinde çalışma
devam ediyor. Kamulaştırmada destek aldığımızda
sorun çözülecek.
Kanal İstanbul, üçüncü köprü
çalışmaları devam ediyor. Tabii, bu projelerde çevre
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim, artık
yazılı vereceksiniz gerisini.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan
BAŞKAN Vakit doldu Sayın
Genç. Ondan sonra da Niye vakti geçirdin? diyeceksiniz bana.
Sayın milletvekilleri, madde
üzerinde üç önerge vardır. Aynı mahiyetteki bu önergeleri okutacağım
ve birlikte işleme alacağım. Talepleri hâlinde önerge
sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini
okutacağım.
Şimdi aynı mahiyetteki
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun teklifinin
5 inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Erkan Akçay Alim
Işık Özcan
Yeniçeri
Manisa Kütahya Ankara
Emin Haluk Ayhan Mustafa
Kalaycı Ali
Halaman
Denizli
Konya Adana
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Efendim,
çekelim o önergemizi.
BAŞKAN Tamam.
Diğer önergelerin imza sahiplerini
okutuyorum:
Diğer önerge imza sahipleri:
Hasip Kaplan A. Levent Tüzel
Demir
Çelik
Şırnak İstanbul Muş
Nazmi Gür Sırrı
Sakık
Van Muş
Diğer önerge imza sahipleri:
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Sinan Aygün Haluk
Eyidoğan
İstanbul Ankara İstanbul
Refik Eryılmaz Haydar Akar
Hatay Kocaeli
BAŞKAN Komisyon önergelere
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
RECAİ BERBER (Manisa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Tüzel,
buyurun.
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, Adalet ve
Kalkınma Partisi, halkın karşısına memleketi
kalkındırma iddiasıyla çıktı ve hâlâ on
yıldır bunu yapmakta ama tabii, bu kalkınmadan
halkımızın, emekçilerin, yurttaşın payına
düşen daha çok, cebinden, sağlığından, emeğinden
olmak şeklinde.
Sayın Başbakan, biliyorsunuz,
bu hamleleri yaparken hep Durmak yok, yola devam. demişti. En son bunu
geçtiğimiz gün söyledi ama ne için söyledi? Dağda devam etmekte olan
çatışmalar için söyledi ve şimdi, burada, 6 şehit polisin
acısı üzerine konuşma yapıyoruz. Benzer şekilde,
Butik devlet olmayacağız. dedi. Yani Afganistanda 12 askerin ne
işi var? diye bir soru sorduğumuzda Siz bu memleketin hayallerini,
hülyalarını bilmezsiniz. Bizim sınırlarımız
Sivastan, Ankaradan, İstanbuldan öteye; her yere girip
çıkacağız, her yerde olacağız. dedi.
Biraz önce, burada, Kürecikteki NATO
üssünden, erken uyarı üssünden söz edildi. Biz NATOda olduğumuz
sürece, değil 12 asker, daha çok kayıplarla
karşılaşacağız. Önce bunu bir bilmemiz ve görmemiz ve
bu yanlıştan dönülmesi gerektiğini paylaşmak istiyorum.
Bir diğer şey -Sayın
Bakan burada- şimdi, Devlet Demiryollarının
yatırımlarıyla ilgili bir yasayı konuşuyoruz.
Aklıma 7 Şubattaki bir yargılama geldi. Yine, bir zaman
aşımından dolayı, 22 Temmuz 2004 tarihinde Adapazarı
hızlı tren faciasında ölen 41 yurttaşın davası
düştü. Ben diliyordum ki Ulaştırma Bakanlığı bu
türden yasalar üzerine daha çok kafa yorarken, çalışmalar yaparken,
esas böyle kazaların önlenmesi için tren hatlarında, barajlarda,
büyük yapılardaki kamu ihalelerinde yani bu ihaleleri bu yüklenici
firmaların az maliyetle, düşük maliyetle daha çok kâr elde etmelerine
kafa yormak, bunun için yasalar çıkartmak yerine, o büyük
yapıları yapan işçilerin, emekçilerin
sağlığına, iş cinayetlerine kurban gitmemesine,
oradaki emeklerinin karşılığını almalarına
dönük kafalarını çalıştırsalardı, yasalar
çıkartsalardı. Keza en son, işte Adanadaki baraj
inşaatında ölen ve hâlâ cenazeleri bulunmayan işçiler
aklımıza geliyor.
Sayın Bakana yine hatırlatmak
istiyorum: Köseköy-Gebze hattı, biliyorsunuz, zemin etüdü nedeniyle otuz
ay boyunca kapatıldı. Bu hattı kim kullanıyordu? Bu
hattı yoksul, işçi, emekçi insanlar kullanıyordu ama böylesi bir
gerekçeyle bu hat kapatıldı ve biz 19 Ocak tarihinde Sayın
Bakana sorduk, henüz yanıtını alamadık.
Dolayısıyla, AKP Hükûmeti,
Sayın Bakan, bu türden yasalar hazırlarken daha çok, böyle,
birtakım sermaye gruplarına yeni imtiyazlar, yeni
ayrıcalıklar, yeni muafiyetler getirmek yerine, aksine, gerçekten
kamu hizmeti ise bu alanları yağmalatmayı değil ama bunun
vatandaşa, yurttaşa dönmesinde asıl emeği, payı,
alın teri olan işçinin, emekçinin, yurttaşın
sıkıntılarını, sorunlarını,
alacaklarını, sağlığını, bunları
düşünmeli. Biz esas itibarıyla bunun peşindeyiz, bunların
aydınlatılmasını istiyoruz. Dileriz ki Meclis de denetim
yetkisini, yasama yetkisini daha çok bu yönde kullanır.
Bizim artık, sadece bu ülke
içerisinde değil, komşu ülke sınırlarında da hiçbir
şekilde insanımızın ölmesine, canını vermesine,
oralarda üslerin, askerlerin bulundurulmasına, operasyonların
yapılmasına tahammülümüz yok. O nedenle, biz Oralarda işimiz
yok. demeye devam edeceğiz, Yok. diyenlerin yanında olmaya devam
edeceğiz.
Bu yasa değişikliği
önerimizi dikkatlerinize sunuyorum. Evet, bu madde bu tekliften
çıkartılmalıdır çünkü bu görüşülmekte olan yasa,
ülkenin, yurttaşın, emekçinin yararına olan bir yasa
değildir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Tüzel.
Sayın Aslanoğlu, kim
konuşacak?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Sayın Akar.
BAŞKAN Sayın Akar,
buyurunuz lütfen. (CHP sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın
Bakanım, biraz evvel verdiğim örneklere cevap verirken
ulaştırmada iyi işler yaptığınızdan
bahsediyorsunuz. Biz de görüyoruz, iyi işler yapılıyor ama her
hükûmetin yaptığı kadar yapıyorsunuz. Gayrisafi yut içi
hasıladaki büyüme oranına baktığınızda
Sayın Bakanım, bakıyor musunuz? Sayın Bakanım
Sayın Bakanım
Arkadaşlar, diğer işleri başka
zaman konuşsak daha iyi olur. Bakın, gayrisafi yut içi
hasıladaki büyümeyi görüyorsunuz ve Devlet Demiryollarındaki, Hava Yollarındaki,
Deniz Yollarındaki yolcu ve yük taşımadaki büyüme
oranlarını görüyorsunuz. Bu, sizin söylemiş olduğunuz
rakamlarla da çok ilişkili değil yani istediğimiz gibi bu sanal
gayrisafi yut içi hasıladaki büyümeye karşın gerçek büyümenin ne
olduğunu burada görebiliyoruz.
Şimdi, bu madde hakkında
kimse konuşmuyor, bu maddenin çekilmesi konusunda söz aldım, çok
tehlikeli bir madde. Niye tehlikeli bir madde? Bakın şimdi
arkadaşlar, ne diyor: Kamu İhale Kanunundan çıkarılması
4734 sayılı Kanuna bir bent daha ekleyerek diyor ki: Bu maddeyle,
Devlet Demiryollarının, bağlı kuruluşlarından
yapacağı alışverişler ihale kapsamı
dışına çıkarılsın. Gerekçesi de şu diyor:
Gecikme oluyor ve gecikme gerekçesiyle de zarara uğruyoruz veya
işlerimiz doğru yürümüyor.
Gecikme olarak söylediği
şeyde de vagon, lokomotif alımlarıyla ilgili gecikmelerden
bahsediyor. Nedir bu bağlı kuruluşlar? Türkiye Lokomotif ve
Motor Sanayii Anonim Şirketi (TÜLOMSAŞ), Türkiye Vagon Sanayii Anonim
Şirketi (TÜVASAŞ), Türkiye Demiryolu Makinaları Sanayii Anonim
Şirketi (TÜDEMSAŞ).
Şimdi, burası direkt devlete,
TCDDye bağlı ve tamamı, yüzde 100üne yakın
kısmı TCDDnin. Yani bağlı ortaklık derken yüzde 51
değil, tamamı oraya bağlı. Yani buranın tüm finansmanı,
buranın tüm projeleri veya üretimi TCDDnin talepleri üzerine
yapılıyor. Lokomotif üretimi yapılıyor, vagon üretimi
yapılıyor, deniliyor ki: Bu işte gecikme oluyor, Kamu
İhale Kanununu kullanırsak biz bunları yaptıramayız.
Hayır, TCDD bütçesini yani forecast dediğimiz şeyi yaparken
bir sonraki yılın, belirliyor kaç tane vagon
yaptıracağını, kaç tane lokomotif
yaptıracağını ve buraya sipariş veriyor, bu
fabrikalara, kendi fabrikalarına sipariş veriyor. Sonucunda şunu
söylüyor, diyor ki: Ben bu kadar senden ürün alacağım ve bunun da
finansmanını ben sağlıyorum. Buraya kadar bir problem yok,
gayet de güzel görünüyor ama tehlike nerede başlıyor? Bu üç
bağlı şirkete üretim yapan, yüzde 1, yüzde 2 ortaklık yaptığı
üçüncü şirketler var, özel şirketler var; işte travers üreten
şirketler var, işte vagon üreten şirketler var, işte
lokomotif üreten şirketler var. Bu şirketler, TCDDnin
bağlı olduğu kuruluşların yüzde 1, 2, 3 nispetinde
ortaklığı olduğu ya da yüzde 5lerde
ortaklığı olduğu şirketler. Şimdi, Devlet
İhale Kanunundan çıkartırsanız bunu, o şirketlerin
bağlı olduğu veya birlikte üretim yaptığı
şirketlerin mallarını ihalesiz kapatacaksınız.
Doğru mu buraya kadar Sayın Bakanım?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERCİLİK BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İzmir) Doğru değil.
HAYDAR AKAR (Devamla) Bir
sıkıntı yok değil mi bu açıklamalarımda? Aynen
böyle bu üç şirket için. Kanunu okuduğunuzda göreceksiniz.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERCİLİK BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İzmir) Açıklayacağım.
HAYDAR AKAR (Devamla) Şimdi,
Devlet İhale Kanununa niye ihtiyaç var, onu da anlamadım. Devlet
İhale Kanununu o hâle benzetmişsiniz ki bir Kömür
İşletmeleri var. Bir redevans getirmişsiniz, redevans
payları yüzde 15 Kömür İşletmelerinin; yüzde 15 yerine yüzde
100ünü, üretimin tümünü alıyor. Savcılık soruşturma başlatmış,
mahkeme sürerken Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir (r) bendi
geçirmişsiniz, 3üncü maddenin (r) bendi. Redevans şirketinde
alışveriş yapanların, ihalesiz alışveriş
yapanların yargılanmasını önlemek için bir madde
getirmişsiniz. Şimdi, Türkiye Kömür İşletmelerini Kamu
İhale Kanunundan çıkartmışsınız, gerekçesi de
şu: Fakirlere yapılan kömür yardımı. Kömür
yardımının ne kadar olduğu belli, redevans
şirketlerinin Türkiye Kömür İşletmelerine ne kadar kömür
verdiği de belli. Her şey belli, açık, Sayıştaş
raporlarında belli. Devlet bunun üzerine gitmiş, Burada bir
hukuksuzluk, burada bir suistimal var, yolsuzluk var. demiş, Türkiye
Büyük Millet Meclisi dayanamamış bir tane bent eklemiş, (r)
bendi; 4734 sayılı Kanunun 3üncü maddesinin (r) bendi diye
eklemiş, bunları da böylece kapsam dışına
çıkartmış. Geriden yapanlar yanmış tabii.
Şimdi, bu Kamu İhale
Kanununa baktığımda devletin bütün kurumlarını bu
kapsamdan çıkartıyorsunuz. Kimler çıkartılmış?
Savunma, güvenlik veya istihbarat alanları ile ilişkili olduğuna
veya gizlilik içinde yürütülmesi gerektiğine ilgili bakanlık
tarafından karar verilen, uluslararası anlaşmalar gereğince
sağlanan dış finansman ile yaptırılacak olan ve
finansman anlaşmasında farklı ihale usul ve esaslarının
uygulanacağı belirtilen mal veya hizmet alımları,
danışmanlık hizmetleri, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme
Kurumuna bağlı huzurevleri, Millî Eğitim
Bakanlığı
Devam ediyor, bütün KİTleri
çıkartmışsınız. Şimdi, FATİH Projesini de
4+4+4e eklediniz. Niye oraya eklediniz, onu anlamadım. Bir (s) bendi var,
bir de (t) bendi eklersiniz, Millî Eğitimin yapacağı
ihalelerde, alışverişlerde bu Kamu İhale Kanunu
kullanılmaz. dersiniz, olur biter. Lütfen ya, silkelenin kendinize gelin.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Akar.
Önergeleri oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 6yı okutuyorum:
MADDE 6 - 4734 sayılı Kanunun
48 inci maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Ancak yaklaşık maliyeti 13
üncü maddenin (b) bendinin (2) numaralı alt bendinde hizmet
alımları için öngörülen üst limit tutarının dört
katının altında kalan danışmanlık hizmetleri,
hizmet alımı ihalesiyle gerçekleştirilebilir.
BAŞKAN Madde üzerinde ilk söz
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Osmaniye Milletvekili Sayın
Hasan Hüseyin Türkoğluna aittir.
Buyurun Sayın Türkoğlu. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Türk milletinin
saygıdeğer milletvekilleri; 194 sıra sayılı Teklifin
6ncı maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini arz
etmek üzere huzurlarınızdayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Şırnak ili Cudi
Dağı bölgesinde meydana gelen çatışmada şehit olan 6
özel harekât polisimizi rahmetle anıyorum, Yüce Yaradan onlara cennetini
nasip etsin. Kederli ailelerine sabrı cemil, yaralı güvenlik gücü
mensuplarına acil şifalar diliyorum.
Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; müzakere etmekte olduğumuz kanun
teklifinin 6ncı maddesi 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun
48inci maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesini
değiştirmektedir. Değiştirilmek istenen fıkra mevcut
hâliyle, mimarlık ve mühendislik, etüt ve proje, harita ve kadastro, her
ölçekte imar uygulama, ÇED raporu hazırlanması, denetim ve
kontrolörlük gibi teknik, mali, hukuki veya benzeri alanlardaki hizmetlerin
danışmanlık hizmet sunucularından ve belli istekliler
arasından ihale usulü ile alınmasını düzenlemektedir. 2008
yılında 5812 sayılı Kanunla değiştirilen bu
madde ile uluslararası uygulamalar dikkate alınarak işin
kapsamlı ve karmaşık olması, özel uzmanlık ve bilgi
birikimi gerektirmesi gibi gerekçelerle belli istekliler arasında ihale
edilmesi cihetine gidilmiştir. AKP Hükûmetinin isteği ve Meclisteki
AKP Grubu tarafından henüz 2008de bu gerekçelerle değiştirilen
madde yeniden düzenlenerek hem belli istekliler arasında ihale edilme
usulünden vazgeçilmekte hem de üst limit tutarı 1 milyon 300 bin TLye
çıkartılmaktadır. Değişen ne olmuştur?
Danışmanlık hizmetlerinin teknik, mali, hukuki özellikleri, özel
uzmanlık gerektiren yönü mü ortadan kalkmıştır? Hayır.
Hükûmet bir plana, programa sahip değildir, aklına geleni yapmaya
çalışmaktadır ve şimdi de aklına bu gelmiştir.
Aslında, Hükûmet, Türkiye Büyük Millet Meclisini
kendisine bağlı bürolardan biri olarak görmektedir. Talimat
göndererek paldır küldür yasa çıkarmak, Meclis çoğunluğunu
kullanarak her türlü hukuk kuralını çiğnemek artık
vakayı adiyeden hâle gelmiştir. Bu teklif de onlardan biridir.
Teklifi Hükûmet getirmiyor. Neden? Çünkü Hükûmet tasarısı olursa
ilgili kamu kurumu ve kuruluşlarının görüşü
alınmalı, düzenleyici etki analizi yapılmalı. Oysa bu
yapılırsa Hükûmetin gizlediği hususlar ortaya çıkacaktır.
O yüzden birkaç milletvekili bir gece rüyalarında birini görürler ve onun
tebliğ ettiği şekilde hükûmet işleri için bir teklif
hazırlamaya karar verirler ve hazırlanan teklif de Meclise gelir, akıl
sahipleri de buna inanır, öyle mi? Hayır, akıl sahipleri
olanı biteni görürler merak etmeyin.
Kamu İhale
Kanunu artık Hükûmetin ekonomik rant dağıtım aracı
hâline gelmiştir. İktidarın nimetleri siyasi yandaşlara
Kamu İhale Kanununda yapılan değişikliklerle
peşkeş çekilmektedir. İktidar usulsüz ve yolsuz işleri
önleyeceği yerde, usulleri ve yasal yolları değiştirip
hatta kaldırarak yolsuzlukları ve usulsüzlükleri meşru hâle
getirmektedir. On yıllık AKP İktidarı boyunca en fazla
değiştirilen kanun Kamu İhale Kanunu olmuştur.
4734
sayılı Kamu İhale Kanununda AKP tarafından bugüne kadar
doğrudan 21, dolaylı 50 kanun değişikliği
yapılmış, 10 kanun hükmünde kararname ile kapsam ve uygulama
sınırlandırılmıştır. Meclisin çıkardığı
ilgili ilgisiz her kanunun arkasına mutlaka bir Kamu İhale
Kanunundan istisna maddesi eklenmiştir. İstisnalar için alfabede
harf kalmamıştır. AKPye, Adalet ve Kalkınma Partisi yerine
Kamu İhale Kanununu Değiştirme Partisi denilse yeridir.
Bugün artık Yasanın
istisnaları genel kural, uyulması gereken genel kurallar ise istisna
hâline gelmiştir. Kamu İhale Kanununun içi
boşaltılmıştır. Bu Kanun, artık sadece Hükûmet
yandaşlarının ihale almasını sağlamak için
kullanılan bir kanun hâline gelmiştir. İhaleleri idarelerin
istemediği müteahhitler aldığında, idareler Kamu İhale
Kanunu hükümlerine sarılıp ya ihaleyi iptal etmekte ya da istekliyi
elemektedir. Buna karşın idarelerin, dolayısıyla Hükûmetin,
kendi yandaşlarına, İhale Yasasının istisna hükümleri
kullanılarak ekonomik güç pompalanması mümkün
kılınmaktadır.
Bu yasayla değiştirilmek
istenen şey, belirli bir mesleki ve teknik birikim, bilgi ve beceri
isteyen bir kısım danışmanlık ihalelerinin, âdeta
hiçbir deneyimi olmayan, iktidar nimetlerinden pay almak üzere AKP
İktidarından sonra faaliyete başlamış bir
kısım yandaşa sunulmasını sağlayacak
düzenlemelerdir. Belli istekliler arasındaki ihalede önce isteklilerin
teknik ve mesleki niteliklerinin uygunluğuna karar verilip daha sonra
fiyat teklifleri alınmaktadır. Buna karşılık yeni
düzenlemeyle, 1 milyon 300 bin TLye kadar olan danışmanlık
hizmetlerinin, çok az bir deneyime sahip olanlara ve teknik kapasitesine
bakılmaksızın fiyatı esas alarak ihale edilmesi
sağlanmak istenmektedir.
Teklifin gerekçesinde, kara yolu
ihalelerinin gecikmesi gerekçe gösterilmektedir. Bugüne kadar yaptığınız
duble yollarla öğündünüz, on yılda şu kadar duble yol
yaptık diye propaganda yaptınız. Peki, mevcut düzenleme sizi
bugüne kadar engellemediği, herhangi bir gecikmeden şikayetçi olmadığınız
hâlde bugün ne oldu da danışmanlık ihaleleri sizi engeller hâle
geldi? Gerekçeniz bile sizi yalanlamakta. Amacınız işleri
hızlandırmak değil yağmayı kolaylaştırmak.
Sizin derdiniz yeni bir rant alanına zemin hazırlamak.
İktidarınız artık
yasa tanımaz hâle gelmiştir. Menfaat dağıtım
sisteminize engel teşkil eden her türlü yasayı -Anayasa dâhil-
değiştirmekte hiçbir beis görmemektesiniz. Defalarca Kamu İhale
Kanununu değiştirdiniz. Yetmedi, kanun hükmünde kararname ile Kamu
İhale Kurumuna personel ataması yaptınız. İstediğiniz
kurumu istediğiniz kıvama getirdiniz. Sayın Başbakanın
vücut dilinden anlayan bürokratları, tüm kurumları
kazanılmış mevziler gibi görüp işgal kuvveti edasıyla
oturmaktalar.
Memur güvencesi, insan hak ve
hürriyetleri, kamu menfaati, kamu kaynaklarının verimli
kullanımı, eşit muamele, şeffaflık gibi toplumda
adalet duygusunu koruyacak ve geliştirecek değerler
sarsılmış, AKP'nin erozyonuna uğramıştır.
Size bir önerim
var: Bu kadar dolambaçlı ve örtülü yolsuzluk faaliyetleri ile
yorulmayın. İktidarsınız, çoğunluğunuz var.
Gelin, Kamu İhale Kanununu tümden kaldıralım, Bütün ihaleler
Başbakanın istediği kişilere verilir. diye tek maddelik
bir düzenleme yapalım. Sizin yandaşınız olmayan
müteahhitler de artık ihale peşinde koşup masraf etmekten
vazgeçsinler, çoluğunun çocuğunun rızkını başka
yerde arasınlar. Zaten ihale vermiyorsunuz, bari boşuna zaman ve para
israfına yol açmasınlar. Bütün kamu ihaleleri AKP'li müteahhitlere
bırakılsın, böylece siz de rahatlayın. Hiç olmazsa ikide
bir Kamu İhale Kanunu değişikliği getirip yasama
organını meşgul etmeyin, biz de hiç olmazsa eşitlik ve
adalet adına umudumuzu keselim.
Hükûmetin
sayın üyeleri, Türkiye'yi artık darülharp olarak görmekten vazgeçin.
Artık bu ülkeyi siz yönetiyorsunuz. Bu ülkenin
varlıklarını, milletin ortak ekonomik değerlerini
yağmalamaktan vazgeçin. Türkiye sizin zaviyenizden bile artık
darülharp değildir. Bu devletin, bu milletin servetini haksız olarak
iktisap etmek ve yandaşlara dağıtmak haramdır,
günahtır.
Hazreti Peygamber
buyuruyor ki: Ahir zamanda ümmetimin gözünü mal ve para hırsı bürüyecek."
Bunları söylemezsek, sizleri uyarmazsak bize de günahtır. Ben size
emri bil maruf, nehyi anil münker görevimi yapıyorum; takdir elbette
sizindir ancak bu takdiriniz layüsel değildir. Bizim gücümüz yetmiyorsa da
yarın Allah bunların hesabını elbet soracaktır.
Eğer kuldan utanmıyorsanız bari Allahtan korkun da bu
yanlışı durdurun.
Sözlerime Ömer
Hayyam'ın bir rubaisi ile son veriyorum: Niceleri geldi, neler
istediler,/Sonunda dünyayı bırakıp gittiler./Sen hiç gitmeyecek
gibisin değil mi?/O gidenler de hep senin gibiydiler.
Yüce Türk milletinin milletvekillerini
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Türkoğlu.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın Aykut Erdoğdu, buyurunuz.
CHP GRUBU ADINA AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 194
sıra sayılı Kanun Teklifinin 6ncı maddesi üzerine söz
almış bulunmaktayım. İktidardan milletvekili arkadaşlarımız,
daha kısa konuşarak onlara bir jest yapmamı istiyorlar ama şunu
söyleyeyim: Bu kadar önemli bir kanunda keşke daha uzun konuşma
şansım olsa ama ne yazık ki bu şansım yok.
İktidarın, Kamu İhale
Kanunuyla alakalı getirdiği bir dizi değişikliklerin bir
yenisi de ne yazık ki bu kanunla karşımıza çıktı.
Değerli arkadaşlar, öncelikle
şunu söyleyeyim: Siyasetin dilinin bu kadar keskin olması, bu kadar
kırıcı olması, bu kadar incitici olması bizleri de çok
rahatsız ediyor, beni de kişisel olarak çok rahatsız ediyor ama
bazen birbirimizi duymakta çok zorlandığımız için bu
acı dili kullanmak zorunda kalıyoruz. Demin Milliyetçi Hareket
Partisinden arkadaşım aslında bu kanunla ilgili
acısını çok net anlatırken ben salona
baktığımda birçok insanın dinlemediğini gördüm. Oysa
ki biraz sonra bu yasaya el kaldıracak olan sizlerin, sizlere emanet
edilmiş paralarla ilgili yanlış bir karar vereceğinize
inanıyorum.
Yıllar yılı yolsuzlukla,
suistimalle, kötü yönetimle bürokrat olarak mücadele ettim ve bugün bir
milletvekili olarak bu Meclise geldiğimde, birbirimizi
duymadığımızı, birbirimizi
anlamadığımızı ve kötü yasalar
yaptığımızı gördüm. Buraya gelmeden önce Komisyonda da
Sayın Bakanla, sayın bürokratlarla bu yasayı
tartıştık, ne yazık ki görüşlerim değişmedi.
Yani Türkiyenin faydasına bir yasa olduğunu düşünmüyorum. Size
bu süreci çok hızlı özetleyeyim.
Türkiyenin çok ciddi yolsuzluk
problemleri vardı, usulsüzlük problemleri vardı ve bu, 1990lı
yılların sonunda iki büyük doğal afetle birleşerek bu
ülkeyi çok ağır ekonomik krizlerin içerisine soktu ve o dönem
hükûmette olan Demokratik
Sol Parti, Milliyetçi Hareket Partisi siyasi bedelini ödemeyi göze alarak çok
önemli yasalar çıkardılar, bunlardan
bir tanesi de Kamu İhale Kanunuydu. Kamu İhale Kanunu
öncesinde 2886 sayılı bir Kanun vardı, yolsuzlukların odağı hâline
gelmek üzereydi, idarelerin elini bağlayan bir kanundu ve idareler
kurdukları özel fonlarla bu Kanundan kaçınmaya
çalıştılar ve o dönem devletin bütün bürokratları bir araya
geldi, Dünya Bankasının, Dünya Ticaret Örgütünün, Uluslararası
Para Fonunun da uygulamalarını örnek alarak yeni bir kanun
çıkardılar.
Bu sürekli
değiştirdiğimiz kanun var ya değerli arkadaşlar, Almancaya çevirin Almanyada yürürlükte,
İngilizceye çevirin İngilterede yürürlükte ama on yıldır
yapılan bu değişikliklerle ekonomiklik, etkinlik, verimlilik
gibi ve yolsuzlukla mücadele gibi bütün mekanizmaları altüst oldu.
Şimdi yapacağımız değişiklikte dünyadaki limitin
yaklaşık 10 katına çıkarıyor olacağız
danışmanlık ihalelerini. Bu danışmanlık ihaleleri
basit olarak görülmesin, mesela, Dünya Bankasının projelerinde çok
önemli bedel ödedik biz bu danışmanlık ihaleleri için. Bu
danışmanlık ihaleleri öyle önemli ihalelerdir ki örneğin
diyelim 10 milyar dolarlık bir Devlet Demiryolu yatırımı
yapacağınız zaman buna nasıl yapacağınıza
işte bu danışmanlık ihaleleriyle karar veriyorsunuz.
Danışacağınız insanlar veya kurumlar da doğru
dürüst olsun diye de ön yeterlilik şartları koyuyorsunuz ve belirli
istekliler arasında ihaleler yapıyorsunuz. Şimdi bu
değişikliğimizde tıpkı bir çöp alma ihalesi, çöp
toplama ihalesi yöntemiyle bu yapılacak.
Değerli
arkadaşlar, bu doğru olsa bütün dünyada böyle
yapılırdı. Sadece bu açıdan bakın, bu doğru olsa
bütün dünyada bu yapılırdı. Bu 4734 sayılı Kanunun
gerektirdiği birkaç kanun daha vardı, sektörler kanunu mesela. Elektrikte,
suda, telekomünikasyonda nasıl alım yapılması
gerektiğine yönelik sektörler kanunu gerekiyordu ama ne yazık ki
Mecliste gündemimize bu gelmedi ve bu kamu kurumlarını Kamu
İhale Kanunu dışına çıkardığınızda
ne oluyor? Ben sadece -demin Haydar Bey biraz açıkladı ama-
Sayıştay raporundan çok kısa bir şey okuyayım fakir
ailelere kömür dağıtımıyla ilgili, çok önemli bir yara. Şunu
da söyleyeyim ki
fakire giden her kuruş beni çok mutlu eder ama diyor ki: Pazarlık
usulü ihaleyle ilansız olarak 9 firmadan satılan 128 bin ton kömürün
alış fiyatı 185 lira ama ihalesiz olarak alınan aynı
kömür 238 lira. ve yapılan ihale
pazarlık usulü, açık ihale bile değil. Bu kadar fark
oluşmuş, devlete bu kadar yük olmuş ve bu yaklaşık 2
milyar dolarlık işlemleri ifade ediyor, toplamda 2 milyar dolar.
Bunun devlette ilk raporunu ben
yazdım. Hadi ben hep söylüyorum, ben CHPliyim, o eğilimde
olduğumu düşünüyorsunuz, benden sonra Hazinede iki denetçi grubu daha
yazdı, Enerji Bakanlığında bir grup yazdı,
Sayıştay yazdı ve şimdi muhalefet milletvekili olarak
sevinemiyorum bu şeye beni haklı çıkardığı için
ama bir Türkiye Büyük Millet Meclisi milletvekili olarak üzülerek söylüyorum.
Avrupa Birliği İlerleme
Raporu şu an elimde ve bu yasa, bu yolsuzluk yargıdayken
çıkarılan, ne yazık ki burada çıkarılan bir kanunla
kapatıldı ve Avrupa Birliği İlerleme Raporu diyor ki:
Aynı değişiklikle devlete ait Türkiye Kömür
İşletmeleri Kurumu Genel Müdürlüğünün alımları Kamu
İhale Kanununun kapsamı dışında
bırakılmıştır.
Bu gerçekten üzücü bir durum
arkadaşlar, bu sizler adına üzücü bir durum yani ben hep söyledim, o
zaman da anlatmaya çalıştım, konuşmalarımda anlatmaya
çalışıyorum, bir yanlışlık yapabiliriz,
çoğunluğumuzla bu yanlışlığı geçirebiliriz
ama bu yanlışlık hiçbir zaman unutulmayacak ve aynı bu
haksız tutuklamalarda olduğu gibi nasıl domino taşı
gibi vicdanlar şu an devrilmeye başladıysa bu kanun maddeleriyle
alakalı da vicdanlar bir şekilde devrilmeye başlayacak.
Bakın, Kamu İhale Kurumundan
aldığım kayıtlardan okuyorum: Türkiyede 497 milyar lira
Kamu İhale Kurumuna bildirilerek ihale yapılmış. Bir o
kadar da bildirilmeyen ihaleler var arkadaşlar yani bu ülkenin parası
harcanırken kimsenin haberdar olmadığı, Kamu İhale
Kurumuna bildirilmeyen ihaleler ve mesela biz Türkiye Kömür
İşletmeleriyle ilgili böyle bir yasa çıkarıp bunu fakir ailelere kömür
dağıtımı için aklamış olduğumuzu
düşüyorduk ya kurumda alışkanlık hâline geldiği için. Bakın
58inci sayfada diyor ki: Lastik alımları 18 milyon liralık
Yani 18 trilyonluk lastik alımlarında da ihale yapmamışlar.
Bu da suç. Aynı o maddeyle affettiğiniz şekilde bu 18 milyon
liralık lastik alımı da suç çünkü siz kuruma bu cesareti
verdiğinizde kurumlar bu yolda ilerlemeye başlıyor. Ancak, sizin
mesela
Bir de başka bir yönü var
değerli arkadaşlar. İzmir Büyükşehir Belediyesinde bir
firma ihaleyi almaya, açık ihalede
şartnameyi almaya geldiğinde işçiler tarafından omuz
atıldığı için ihaleye fesat karıştırma
suçuyla altmış yaşındaki kadınlar bugün hücrede
bekletiliyor. Eğer hukukun uygulanması kişiler, özellikle
partiler arasında değişmeye başlarsa, o ülkede adalet
zemini ortadan kalkarsa bundan hepimiz zarar görürüz değerli
arkadaşlar. Şu an bizim yapmamız gereken, belki bu kanunun tümü
oylanmadan bütün milletvekillerinin vicdanında şunu bilmesi
gerekiyor: Bu getirilen kanunun önceki maddeleri ve bu maddeleriyle birlikte bu
ülkede mali disiplin bozulacak, bu ülkede birtakım iş adamlarına,
küçük çocuklarının süt parasından, şehit
çocuklarının süt parasından aldığımız
vergileri haksız olarak aktaracağız. Siz elbette ki kendi
partinize ve kendi iktidarınıza çok güveniyorsunuz, Böyle
şeyler yapmaz. Biz dürüst bir partiyiz. diyorsunuz ama unutmayın ki
bundan önce sizin Yüce Divana gönderdiğiniz partilerin milletvekilleri de
aynı şeyi düşünüyordu. Bütün bunlar özgür tartışma
ortamına geldiğinde, bütün bu yapılanların fiilî olarak
alanda yansımaları belgelerde rant olarak bunu kırmak için
söylemiyorum ama başka bir ifade de bulamıyorum-
yansımaları karşınıza geldiğinde ne yazık ki
bu yasayı kabul eden sizler belki de bu suistimallerin sessiz
ortakları olma şansınız olacak.
Onun için, bu tip durumlarda benim
partim için belediyelerimizde, sizin partiniz için bakanlıklarda partisel
aidiyetlerimizi bir kenara bırakarak, yurtsever, vatansever insanlar gibi
düşünmemiz gerektiğine inanıyorum. Keşke bizim de böyle
test edilme şansımız olsa diyorum. Belki yapamayarak veya yaparak
kötü veya iyiye örnek olacağımızı düşünüyorum. Ama hep
beraber bu vicdanla bakarsak belki bu ülkedeki millî gelir şu an
olduğunun 5 katı olacak, belki bugün
yaşadığımız gergin tartışmalar olmayacak,
belki daha huzur içerisinde, daha barış içerisinde bir hayat yaşayacağız.
Ben beni dinlediğiniz için çok
teşekkür ediyorum. Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Erdoğdu.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Van Milletvekili Sayın Nazmi Gür
Yok.
Şahıslar
adına ilk söz, Antalya Milletvekili Menderes Tevfik Türel. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz.
MENDERES TÜREL (Antalya)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
çok kıymetli milletvekilleri; öncelikle ben de Cudi Dağında
şehit olmuş polislerimize Allahtan rahmet, yakınlarına
sabırlar diliyorum.
194 sayılı
Kanun Teklifinin ülkemize ve milletimize hayırlı ve uğurlu
olmasını temenni ediyor, hepinize saygılarımı arz
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Erzurum
Milletvekili Sayın Cengiz Yavilioğlu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurun.
CENGİZ
YAVİLİOĞLU (Erzurum) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 194 sıra sayılı Kanun Teklifi
üzerine şahsım adına söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şunu, sadece,
söyleyeceğim: Kamuda önemli problemlerden birisi, projelendirilmiş
işlerin çokluğuna rağmen yeterli kaynakların olmaması.
Dolayısıyla, önemli bir proje stoku var Kalkınma
Bakanlığında, binlerce projeden bahsediyoruz fakat yeterli kaynaklar
olmadığı için bu projelerin uygulanabilirliği mümkün
değil.
Bu teklif ile var olan
bu projeler icracı bakanlıklar veya kamu kurum ve
kuruluşları aracılığıyla bitirilmek isteniyor.
Halkımızın hakkı olan hizmetleri hızlı bir
şekilde elde edebilmesi için finansmana ihtiyaç var. Bu
açığı kapatmanın önemli bir yolu kamu-özel sektör iş
birlikleri. Bu teklif ile bu yol daha da kolaylaştırılıyor,
bu hizmetin yolu açılmış oluyor.
Bu teklifi getiren
arkadaşlara teşekkür ediyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yavilioğlu.
Soru-cevap işlemine
geçiyorum.
Sayın
Serindağ
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Başkanım.
Aracılığınızla
Sayın Bakana soru sormak istiyorum.
Ankaradan Gaziantepe ne zaman
hızlı trenle seyahat edeceğiz? Birinci sorum bu.
İkinci sorum:
Adana-Gaziantep-Halep arasında hızlı tren projeniz var mı,
varsa safahatı nedir?
Üçüncü sorum: Acaba Kamu İhale
Kanununu yürürlükten ne zaman kaldırmayı düşünüyorsunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Şandır
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım,
İskenderun Limanı özelleştirildi. Özelleştirme
sonrasında bu limanın yük trafiğinin artacağı
bekleniyor, ancak İskenderunun çevresi dolmuş durumdadır,
organize sanayi bölgesini büyütebilmek mümkün değil, demir çelik sektörü
yer arıyor, bulamıyor. Gerçekten önemli bir fırsat olan
İskenderun Limanı, Mersin Limanıyla birlikte Doğu Akdeniz
Körfezini bölgenin, hatta dünyanın çok önemli bir ticaret ve sanayi
merkezi yapabilir. Bu noktada bir projeniz var mı? Hem Mersin adına
hem Adana hem Hatay adına bu sorunun cevabını
vatandaşlarımız bir müjde olarak beklemektedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Akar
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın
Bakan, lojistik köylerinden bahsediyorsunuz; bahsetmiyorsunuz da,
kitapçıklarda, her tarafta lojistik köyleri kurduğunuzu
söylüyorsunuz.
Bir lojistik köy de benim kentimde,
Kartepenin ortasında, Köseköy mevkisinde. Kartepe yeni ilçe oldu, on
belde birleştirildi ve tam ortasında, merkezinde bir lojistik üssü
oldu, köyü oldu. Bunun etrafında da üç tane organize sanayi bölgesi var,
Alikahya Organize Sanayi Bölgesi, Asım Kibar Organize Sanayi Bölgesi,
Arslanbey Organize Sanayi Bölgesi. Bunların birine demir yolu hattı
çekebilmeniz için evlerin üzerinden, apartmanların üzerinden demir yolu
hattı çekmeniz gerekiyor. Ya, bu nasıl bir mantık ki kent
merkezine lojistik köy kuruluyor? Denizle de çok bağlantısı yok,
mutlaka şehir içini kullanmanız gerekiyor, İzmiti de
kullanmanız gerekiyor Derince Limanına yük taşıyabilmek
için. Orada da hızlı treni işleteceksiniz. Aynı zamanda
lojistik hizmeti vereceksiniz, aynı zamanda hızlı treni
işleteceksiniz, aynı zamanda banliyö trenleri işleteceksiniz ama
biliyorum ki fizibilite çalışması yapılıyor
hızlı tren için dağlardan. Bunca yatırıma günah
değil mi, tekrar aynı...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Türkoğlu...
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
Karayolu Taşıma Yönetmeliği kapsamında taşıma
faaliyeti ve aracın türüne göre yetki belgesi ve ücret tarifesi söz
konusu. Yıllara göre bu tarife kapsamında elde edilen gelir ne
kadardır?
Diğer yandan, bu
tarife, zaten ağır ekonomik şartlar, yüksek mazot fiyatları
altında ezilen şoför esnafı için ağır bir yük
teşkil etmektedir. Köy minibüsleri için 4-5 bin liradan başlayan,
kamyoncular için 15-20 bin liraya varan bu tarifeleri düşürmeyi,
fiyatları aşağıya çekmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Şeker...
MEHMET ŞEKER
(Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana sormak
istiyorum: 1980 yılında, 2000 yılında ve 2010
yılındaki veriler var demir yolu yolcu
taşımacılığında. Yolcu
taşımacılığındaki sayı 4,1den 1,5a
inmiş durumda yüzde olarak. Yük
taşımacılığında da 10,6dan 5,3e yani yarı
yarıya inmiş durumda, 1980, 2000 ve 2010 yılı verilerine
göre.
Sayın Bakanım
hem sayı azalıyor yük taşımacılığında
da yolcu taşımacılığında da bu arada da Devlet
Demir Yollarının çok ciddi yatırımları var. Bu yatırımları
niçin bu rakamlara yansıtamıyoruz? Birinci sorum bu.
İkinci sorum: Bu on
yıl içerisinde, son on yıl içerisinde Devlet Demir
Yollarının zararı ne kadar olmuştur?
BAŞKAN Sayın
Genç, buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben biraz önceki maddede
Sayın Bakana iki-üç tane soru sordum. Birisi Tunceli-Ovacık ve
İliç arasındaki yolun yapılıp yapılmayacağı.
Bir de Pertek
Köprüsüyle ilgili olarak yapılan etütler, köprünün maliyetinin kaç lira
olduğu konusunda bir bilgi var mı?
Bir de uzun zaman
Karayolları Bölge Müdürünün oralarda, yani Elâzığda olması maalesef hizmetlerin
sağlıklı olarak dağıtılmasına engeldir. Bu
konuda düşüncesini sormak istiyorum efendim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bakan buyurun.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın
Gençin sorusundan başlayayım. Tunceli-Ovacık, oradan
İliçe inen İliç-Ovacık arası yolun bir kısmı
Karayolları ağında değil. Diğer kısmıyla ilgili
Tunceli-Karaağaçlılar kısmında 5 kilometrelik
kısmı tamamlandı, diğer kısmını da 2012
sonunda tamamlamış olacağız. Nazımiye-Dallıbahçe
yolunun da 2011 yılı içerisinde bakımı bildiğiniz gibi
yapıldı.
KAMER GENÇ (Tunceli) Bakımı
yapılmadı.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Bu yolun standardını yükseltmek ve yolu A1
standardına getirmek için de proje çalışmalarını bu
yıl başlatacağız.
Pertek Köprüsü değil de ona
alternatif bir köprüyle bir güzergâh üzerinde de çalışmalarımız
devam ediyor.
Sayın Şeker, şunu ifade
etmek istiyorum: Doğrusu taşımalarda oransal olarak azalma
olduğundan bahsediyorsunuz; bunlar kısmen doğru, kısmen
doğru değil. Ama şunu söyleyeyim: Taşıma
oranlarında azalmaya rağmen taşıma miktarlarında artma
var. Az önce de söyledim, demir yollarında 13 milyondu, 24 milyona
çıktı. Kara yollarında da artma var, havacılıkta zaten
artma var. Neden yatırımlar taşımaya yansımadı?
Yatırımlar sırasında özellikle demir yollarında yol
kapatılmak mecburiyetinde, dolayısıyla, ondan dolayı yolcu
taşımacılığında özellikle azalma oldu ama bunu da
yüksek hızlı trenle telafi ettik. Sadece Eskişehir-Ankara ve
Konya-Ankara hattında bugüne kadar 6 milyon yolcu taşındı,
sadece iki hatta. Bu hatların sayısı arttığında
Tabii
ki, demir yollarında son on yıldaki kamu zararı 7,23 milyar
TLdir. Bir önceki on yılla kıyasladığımızda
yüzde 45 civarında bir azalma söz konusudur bugünkü fiyatlarla. Tabii, bu
zararların bir kısmı, yatırımlar
yapıldığı için, zararlar da zarar hanesinde gözükmektedir.
Diğer sorumuz, Sayın
Serindağ, Gaziantep-Halep Demiryolu Projesi hazırlandı
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Gaziantep-Adana demir yolu.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir)
ancak Suriyede yaşanan karışıklıklar
nedeniyle tabiatıyla başlanamadı.
Şunu ifade etmek istiyorum:
Kanunları Türkiye Büyük Millet Meclisi yapıyor, uygulamada
yaşanan aksaklıklar, ihtiyaçlara göre de tabii ki kanunlar revize
ediliyor, düzeltiliyor. Kamu İhale Kurumunu kapatmak hiçbir çözüm üretmez.
Mutlaka, hangi kurumda olursa olsun yanlış yapanlar, Türkiye bir
hukuk devleti, hesabını da vermek durumundadır, biz de hesap
vermek durumundayız, bürokratlar da aynı şekilde
yaptığı işlerden dolayı hesap vermek
durumundadır.
İskenderun Limanı
Tabii ki
yük taşımaları artacak. O bölgedeki
sıkışıklığı biliyoruz, bilhassa liman
arkasındaki üretim merkezlerinde sıkışıklık had
safhaya vardı, onun için de Hassa bölgesine Toroslardan bir geçiş
projesi üzerinde çalışmalarımızı
başlaştık, böylece lojistik alanını daha kuzeye
oluşturmayı hedefliyoruz.
Sayın Akarın Köseköy
Lojistik Merkeziyle ilgili sorusu... Bu Köseköy eskiden beri fiilen lojistik
merkezi olarak zaten kullanılıyor. Burada
yaptığımız iş, bölgede gelişen ticaret ve
sanayinin ihtiyaçlarını karşılayacak ve taşımada
verimliliği, hızı artıracak bir düzenleme yapmaktır.
Siz de ifade ettiniz, buralar OSBlere yakın olan en uygun bölgedir. Bütün
uzmanlar da Köseköy lojistik merkezinin en uygun çözüm olacağını
ifade etmektedir.
Sayın Türkoğlu
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Kalan sorulara yazılı cevap vereceğim.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, madde
üzerinde iki önerge vardır. Aynı mahiyetteki bu önergeleri
okutacağım ve birlikte işleme alacığım. Talepleri
hâlinde, önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya
gerekçelerini okutacağım.
Şimdi aynı mahiyetteki
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun teklifinin
6 ncı maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Erkan Akçay Alim
Işık Özcan
Yeniçeri
Manisa Kütahya Ankara
Emin Haluk Ayhan Mustafa
Kalaycı Ali
Halaman
Denizli Konya Adana
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Hasip Kaplan A. Levent Tüzel Nazmi Gür
Şırnak İstanbul Van
Demir Çelik Sırrı
Sakık
Muş Muş
BAŞKAN Komisyon
katılıyor mu önergelere?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
RECAİ BERBER (Manisa) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Şimdi, BDPnin
gerekçesini okutacağım, ondan sonra Sayın Yeniçeriye söz
vereceğim.
Gerekçe:
Kamu kaynakları partizanca ve
denetimsiz kullanılacağı için maddenin
çıkarılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Sayın Yeniçeri,
buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
Bu sefer alkış
cılız Hocam.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara)
Yoruldular.
BAŞKAN Biz de öyle.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 194 sıra
sayılı Katma
Değer Vergisi Kanunu ile Bazı Yatırım ve
Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde
Yaptırılması Hakkında Kanun ve Kamu İhale Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde ve 6ncı maddesinin
değiştirilmesi ve kanun metninden çıkarılması üzerine
söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Hizmet alımları için öngörülen üst limit
tutarının dört katının altında kalan
danışmanlık hizmetleri hizmet alımı ihalesiyle
gerçekleştirilir. Şu ifadeyi önce bir irdeleyelim: Üst limitin 4
katının altında kalan danışmanlık hizmetleri
hizmet alımı ihalesiyle gerçekleştirilir. Üst limit nedir? 4
katı nereye ulaşmaktadır? Niçin 4 katı da 3 katı ya da
14 katı değildir? Katlara ve katlanmalara kim ve nasıl karar
veriyor? Esbabımucibesi
nedir? Her şey muallaktadır.
Şimdi, buradan bize de şunu
söylemek düşüyor: İhaleyi bir yere ihale edecekseniz açıkça
söyleyin. Hık mık, kem küm, mırın kırın etmenin,
lafı dolandırıp durmanın bir manası ve
mantığı yok. (MHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar) Bırakın bu yasanın arkasına üst limiti
ve onun bilmem kaç katı hesaplamaları takmayı da bize
İhaleyi hiçbir yasal sınırlandırma olmadan
istediğimiz biçimde yapacağız. deyiverin de biz de olan biteni
anlayalım, millet de anlasın.
Yasadaki teklife bakın: Üst limiti
belli olmayan bir ihalenin 4 katının altını işaret
ediyor. Çık işin içinden çıkabilirsen. Bu metnin iyi niyetli
olduğu düşünülse bile kaleme alış biçimi
karışık, içinden çıkılmaz ve anlaşılmaz ve
sıkıntılıdır. Bir yasa metni ancak bu kadar kötü
kaleme alınabilir. Öyle görülüyor ki, bu maddeyi kaleme alanlar, herkesin
anlayacağı bir şeyi hiç kimsenin anlayamayacağı bir
hâle getirmek gibi bir görevi başarmışlar; kutlamak lazım!
Kaldı ki, yatırımlara ve ihaleye ilişkin özel teşvik
ve istisna hükümlerini düzenleyen bir teklif için İhale Kanununda genel
bir düzenleme yapılması da bir başka garabettir.
Burada herkese şunu
hatırlatmak isterim: Kamu adına yetki kullananların en fazla
alım satım, ihale ve akçeli işler konusunda duyarlı
olmaları gerekir. Kamu adına yapılan ihaleler şüpheye ve
şaibeye yer vermeyecek kadar açık ve anlaşılır
olmalıdır. Kapalı, kapalı devre ve
karmakarışık bir sistemle yapılan ihaleler her zaman
şaibelidir. İhalede keyfîlik, fesat ve kayırmacılık
yapılmasının değil, söylentinin söylentisinin bile
olmaması gerekir. Şüyuu vukuundan beter bir durumdur bu. Hâl
böyleyken, kamunun hemen her ihalesinin ardından itirazların,
söylentilerin, davaların ve soruşturmaların söz konusu
olması üzerinde durulması gereken önemli bir husustur.
İhalelerle ilgili şikâyetler, sızlanmalar, yakınmalar gök
kubbeyi sarmış durumdadır. Metni bu kadar sorunlu olan bir yasanın
ihalesinin de elbette şaibeli olması normal
karşılanmalıdır.
Bugün Türkiyede yolsuzluk, yağma,
iltimas ve haksızlıktan şikâyetler biraz önce de söylediğim
gibi arşıâlâya ulaştı. Yakınma ve şikâyetler
beytülmalla, kamuyla, dolayısıyla da iktidarla ilgili
olduğundan, buna iktidarın kudret elitleri karşı suçlamayla
cevap veriyor gibi yapıyor, konuyu kapatıyorlar.
Değerli milletvekilleri, ilahî,
ahlaki olanın emrinde olduğunu söyleyenler, süreç içerisinde,
çoğu zaman, dünyevi olanın emrine girmektedir. Maddeye sahip olmak
için manevi değerlerden taviz verenlerin sayısı gittikçe
artmaktadır. Yalnız alkol sarhoş etmez, iktidar da
insanları sarhoş eder. İktidar sarhoşluğu ise
-söylemeye bile gerek yoktur- tedavisi olmayan bir illettir. İktidar
sahipleri tuzlu su içmiş insana benzerler; içtikçe, kanmak bir yana, daha
fazla su içmek ihtiyacı duyarlar, içtikçe şişerler,
şiştikçe de içerler. (MHP sıralarından alkışlar)
Mukadder akıbet, sistemin iflası ve çöküşüdür. Yüce Peygamber
Ateşe yaklaşabildiğiniz kadar günaha yaklaşın. der.
İktidar elitlerine, kul hakkıyla öbür tarafa gitmemesi için,
ateşe yaklaşabildiği kadar İhale Yasasına da
yaklaşması gerektiğini buradan hatırlatmak istiyorum. Yüce
Kur'anda Cenabıhak Eli ermez, gücü yetmez çocukları
düşünenler, yetimlere haksızlık etmekten korkup titresinler.
diye buyuruyor. Ben de buradan, ihaleyi iktidarın iki dudağı
arasına yerleştiren bu yasalaştırma
anlayışının terk edilmesi gerektiğini bir kez daha
hatırlatıyor, yüce Meclise saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Yeniçeri.
KAMER GENÇ (Tunceli) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN Karar yeter
sayısı arayacağım.
Önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı
yoktur.
Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.44
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.49
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal
MACİT (İstanbul), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----
0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82nci Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
194 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 6ncı maddesi üzerindeki değişiklik önergelerinin
oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeleri tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısı arayacağım.
Önergeleri kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
6ncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
194 sıra sayılı Kanun
Teklifinin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
7nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 7- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Madde üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Eskişehir
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Konuşmayacağız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Peki.
Şahısları adına
Kayseri Milletvekili Sayın Yusuf Halaçoğlu.
Buyurunuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle nevruzu bahane
ederek terör estiren ve ortalığı bir savaş alanına
çeviren ülke düşmanlarını şiddetle lanetliyorum. Şehit
düşen 6 polis güvenlik görevlimizi de rahmetle anıyor; ailelerine
sabırlar, Türk milletine başsağlığı diliyorum.
Katma Değer Vergisi Kanunu ile
Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli
Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun ve Kamu İhale
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifini
görüşüyoruz.
Değerli milletvekilleri,
düşünün ki bir ülkede çıkarılan yasalar bazı kesimler veya
kişiler için değişikliğe uğruyor, bazı kesimlere
ve kişilere ayrıcalıklar tanınıyor. Böyle bir devlete
hukuk devleti diyebilir misiniz, böyle bir devlete anayasal eşitliklerin
bulunduğu bir devlet diyebilir misiniz? Şu ana kadar
çıkardığınız kaç kanunda İhale
Yasasını rafa kaldırdınız? Daha geçen hafta Meclise
getirdiğiniz Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkında Kanun Tasarısında da İhale Yasasını
kaldırmaya kalkışıyorsunuz. TOKİnin
yaptığı tüm işlemlerde zaten İhale
Yasasının uygulanmadığı biliniyor. Bugün
çıkarmakta olduğunuz yasada ise hem KDV hem de Kamu İhale Kanununun
uygulanmasını kaldırıyorsunuz. Yani, devleti devlet yapan
hak, hukuk ve adalet gibi mefhumlardan yoksun kararlar alıyorsunuz. Yani,
işinize geldiği şekilde kural ve kanunlar
çıkarıyorsunuz veya bir kısım adamlarınızın
oğullarına kıyak geçiyorsunuz. Öte yandan, fakir fukaranın
ekmeğine, halkın ve gençliğin bilgi kaynağı kitaba KDV
uyguluyorsunuz ama pırlantaya ne KDV ne ÖTV uyguluyorsunuz. Halkın
pırlantaya ne kadar ihtiyacı var? Pırlanta halkın temel
ihtiyaç maddesi mi? Öyle ya, zaten halkımız pırlantasız
yaşayamaz! Kimlerin cebini dolduruyorsunuz, kimleri zengin ediyorsunuz?
Devlet İhale Yasasını
2003 yılında kabul ettiniz. O sırada, Türk Tarih Kurumunun kendi
imkânlarıyla ve parasıyla yaptırdığı
matbaasını da bu İhale Yasası içine soktunuz. Tamamen
ticari çalışan ve Türk Tarih Kurumunun tüm giderlerini
karşılayan, bu arada tüm personelinin ücretlerini kendi bütçesinden
vererek devlete hiçbir surette yük olmayan, günlük 80 bin cilt kitap basabilen
matbaasını İhale Yasası içine alarak kapanmasına yol
açtınız. Bununla birilerinin, kimlerin ekmeğine yağ
sürdünüz? Millî eğitim kitaplarını diğer matbaalara göre
yarı yarıya daha ucuz basan matbaayı kimin isteği üzerine
kapattınız? Devlete hiçbir yükü olmamasına rağmen böylesine
büyük kapasiteli matbaayı şu an çürümeye terk etmenin bedelini
nasıl ödeyeceksiniz?
AHMET YENİ (Samsun)
Çalışırken söyleyecektin!
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) O
tarihte çalışırken elli kere söyledim, elli kere geldim
başvurdum ama ne için olduğunu dinleyin şimdi.
AHMET YENİ (Samsun) O gün niye
söylemedin?
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) O
tarihte bütün gayret ve girişimlere rağmen AB müktesebatına
uymak adına ihale dışı bırakmayı kabul
etmediğiniz ve İhale Yasasına sadık kalma durumunda
olduğunuzu belirttiğiniz hâlde bugün nasıl oluyor da işinize
gelen konuda ihale kapsamında yapılacak işleri ihaleden muaf
tutuyorsunuz?
Hele bir de Kamu İhale Kurumu
kurmadınız mı? İhale muafiyeti verdiğiniz o kadar
iş oldu ki bu kurumun varlığı da âdeta gereksiz hâle geldi.
Madem bütün ihale konulu işler hakkında davet usulüyle iş
yaptıracaktınız, hiç olmazsa mertlik sizde kalsın, ucube durumuna
düşen şu İhale Yasasını kaldırın da
rahatlayın ve bizler de sizin suçunuza iştirak durumunda
kalmayalım.
Hâlbuki yeni
çıkardığınız 4734 sayılı Kamu İhale
Kanununun amacında, idarenin kamu hizmetlerinin yürütülmesi
sırasında ülke içinde ve dışında kamu kesimi ve özel
kesimle mal ve hizmet alım satımı, kiralama gibi
ilişkilerde bu gibi ilişkilerin belli bir düzen çerçevesinde
yürütülmesi esas alınmıştır. İdari usulün özel bir
yansıması olarak da nitelendirilebilecek olan ihale usulü kamunun
ihtiyaçlarının en iyi şekilde karşılanmasını
sağlamak için öngörülmüş bir yol olarak belirlenmiştir. Bu yolla
çoğu kez tek yanlı işlemler yaparak bireylerle karşı
karşıya gelmekten kaçınan idarenin belirli bir sistem dâhilinde
faaliyetlerini sürdürmeleri, böylece güvenilir ve şeffaf idare hedefine
ulaşmalarının amaçlandığı görülmektedir. Peki
bütün bu belirtilenler doğru değil miydi? İhaleye esas olan
işi yaptıracak olanlar kanuna gerek duymadan işin
yapılmasını sağlarken hangi kurallar dâhilinde hareket
edeceklerdir? Şayet bu tür uygulamalarla iş bitirilecekse 4734
sayılı Yasaya ihtiyaç yok mudur? Neden Yasa
çıkarıldıktan sonra defalarca değişiklikler
yapılmıştır?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Halaçoğlu.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Ben de
teşekkür ediyorum, saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Madde 7 üzerinde gruplar
adına söz talebi benim önüme gelen bilgide: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına vardı bir arkadaşımız, çektiniz; Barış
ve Demokrasi Partisi Grubu adına vardı, onlar yoktu;
dolayısıyla Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına olmadığı
için
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Bizimki
de grup adına, Sayın Halaçoğlu da grup adınaydı da
efendim, acaba kanun biter mi diye
BAŞKAN Hayır, olmadığı
için
Sayın Halaçoğlunun da şahıslar adına söz talebi
vardı önümde, yazılı.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Şahıslar
adına değildi, ben onun için on dakikaya göre
hazırlanmıştım.
BAŞKAN - Onun için, öyle
yazıldığı için öyle okudum.
Şimdi, şahısları
adına Gaziantep Milletvekili Sayın Abdullah Nejat Koçer.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Güvenlik güçlerimizin terörle
mücadelesinde kaybettiğimiz şehitlerimize Allahtan rahmet ve
milletimize başsağlığı diliyorum.
Kanunun hayırlı uğurlu
olması dileklerimle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sözlü soru önergeleri ile alınan
karar gereğince kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için 27 Mart 2012
Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 19.58