TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
83üncü
Birleşim
27
Mart 2012 Salı
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Manisa Milletvekili
Selçuk Özdağın, Muhsin Yazıcıoğlunun
vefatının 3üncü yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Kocaeli Milletvekili Haydar
Akarın, Türk polis teşkilatının sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, Türk Ocaklarının kuruluşunun 100üncü
yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması
Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 19
milletvekilinin, kimyasal gübre fiyatlarındaki aşırı
artışların ve çiftçilerin üretim
sıkıntılarının giderilmesine yönelik çözümlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/206)
2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 19
milletvekilinin, engellilerin ve engelli yakınlarının içinde
bulundukları sosyal ve psikolojik sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/207)
3.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 19
milletvekilinin, öğretmen atamalarında ortaya çıkan
haksızlık ve usulsüzlüklerin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/208)
B) Gensoru Önergeleri
1.- Ankara Milletvekili Levent Gök ve
22 milletvekilinin, Altındağ Belediyesinin uygulamalarında
siyasi konumunu kullanarak rant elde ederken aracı olarak
kullandığı kamu görevlilerini Bakanlık görevi
sırasında da himaye ettiği ve önemli görevlere
taşıdığı, böylece görevini kötüye
kullandığı iddiasıyla, Gençlik ve Spor Bakanı Suat
Kılıç hakkında gensoru açılmasına ilişkin
önergesi (11/8)
2.- Konya Milletvekili Atilla Kart ve
32 milletvekilinin, Deniz Feneri Derneği soruşturması sürecinde,
doğrudan müdahil olduğu, çıkar yapılanmasını
himaye ettiği, soruşturmaya ve delillere müdahale ettiği,
sorumluluğu altında görev yapan Dernekler Dairesi
raporlarını sümen altı ettiği, arama kararlarını
şüphelilere sızdırdığı, hazırlanan
raporların idari ve adli gereğini yapmadığı, görevini
kötüye kullandığı iddiasıyla, Başbakan
Yardımcısı Beşir Atalay hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesi
(11/9)
C) Önergeler
1.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, (2/26)
esas numaralı Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin Mali
Sektöre Olan Borçlarının Yeniden Yapılandırılması
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/37)
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık
Yakuta geçmiş olsun temennisine ilişkin açıklaması
2.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, Muhsin Yazıcıoğlunun ölümünün 3üncü
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
3.- Giresun Milletvekili Nurettin
Caniklinin, Muhsin Yazıcıoğlunun ölümünün 3üncü yıl
dönümüne ve Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık Yakuta
geçmiş olsun temennisine ilişkin açıklaması
4.- Yalova Milletvekili Muharrem
İncenin, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık
Yakutun, (11/8) esas numaralı Gensoru Önergesinin Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına geliş tarihinin sehven
yanlış yazıldığını bildirmesine ilişkin
açıklaması
5.- Iğdır Milletvekili Pervin
Buldanın, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık
Yakuta geçmiş olsun temennisine ilişkin açıklaması
6.- Giresun Milletvekili Nurettin
Caniklinin, (11/8) esas numaralı Gensoru Önergesinin Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına geliş tarihinin sehven
yanlış yazılmasıyla AK PARTİ Grubunun herhangi bir
müdahalesi, ilişkisi ve bilgisi olmadığına ilişkin
açıklaması
7.- İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın, AK PARTİ grup önerisinin işleme
alınamayacağına ilişkin açıklaması
8.- Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplanın, AK PARTİ grup önerisinin işleme
alınamayacağına ilişkin açıklaması
9.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın,
Komisyon raporunda kendi kanun tekliflerine yer verilmediğine ve Komisyon
raporunun tekemmül etmediğine ilişkin açıklaması
10.- Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin, kanun
tekliflerinin birleştirilmesiyle ortaya çıkan teklifin yeni bir
teklif olduğuna ve yapılan işlemin İç Tüzüke ve usule
uygun olduğuna ilişkin açıklaması
11.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, Komisyon raporunun tamamlanmamış olduğuna ve bu
kanun teklifinin Genel Kurulda görüşülmesinin mümkün
olmadığına ilişkin açıklaması
12.- Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Başkanı Nabi Avcının, aynı konudaki kanun
tekliflerinin birleştirilerek esas alınan teklif üzerinden
görüşmelerin yürütüldüğüne ilişkin açıklaması
13.- Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplanın, Komisyon raporunun eksikleri olduğuna ve tamamlanması
gerektiğine ilişkin açıklaması
14.- Giresun Milletvekili
Nurettin Caniklinin, hangi ortamda, kime karşı olursa olsun hiçbir
hakareti doğru bulmadıklarına ilişkin açıklaması
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan ve arkadaşlarının 2012 nevruzunda güvenlik güçlerinin
orantısız güç kullanmasının
araştırılması amacıyla vermiş olduğu Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 27/3/2012 Salı günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP
Grubu önerisi
2.- Şehit yakınları ve
gazilerin sorunları ve çözüm yollarını tespit etmek; şehit
aileleri ve gaziler ile harp ve vazife malullerinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla verilen Meclis araştırması önergelerinin, Genel
Kurulun 27/3/2012 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
3.- Aydın Milletvekili Bülent
Tezcan ve arkadaşlarının soruşturma güvenliğinin ne
durumda olduğunun araştırılması amacıyla
vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel
Kurulun 27/3/2012 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
4.- Gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve
saatlerinin yeniden düzenlenmesine; (11/8) ve (11/9) esas numaralı gensoru
önergelerinin, gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler"
kısmına alınmasına, gündeme alınıp
alınmayacağı hususundaki görüşmelerinin, Genel Kurulun
31/3/2012 Cumartesi günkü birleşiminde yapılmasına; 199, 200,
198 ve 197 sıra sayılı kanun teklif ve
tasarılarının İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel
kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin AK PARTİ
Grubu önerisi
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplanın, Kırıkkale Milletvekili Oğuz Kağan
Köksalın BDP Grup Başkanına sataşması nedeniyle
konuşması
2.- Yalova Milletvekili Muharrem
İncenin, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının CHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
3.- İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
4.- Giresun Milletvekili Nurettin
Caniklinin, Yalova Milletvekili Muharrem İncenin AK PARTİ Grubuna
ve Hükümete sataşması nedeniyle konuşması
IX.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- AK PARTİ grup önerisinin
işleme alınıp alınamayacağı hakkında
2.- Yapılan usul
görüşmelerinden sonra Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Sadık Yakutun yaptığı açıklamadan dolayı
Başkanlığın tutumu hakkında
3.- Komisyon raporuyla ilgili açıklamasına
ilişkin Başkanın tutumu hakkında
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
2.- Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporu (1/569) (S. Sayısı: 180)
3.- Kars Milletvekili Ahmet Arslan ve Bursa Milletvekili
Hüseyin Şahin ile 7 Milletvekilinin; Katma Değer Vergisi Kanunu ile
Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli
Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun ve Kamu İhale
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/387) (S. Sayısı: 194)
4.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın ve Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal'ın; İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Rize Milletvekili Hayati Yazıcı ve 2 Milletvekilinin;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Kayseri Milletvekili Sadık
Yakut ile 5 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi; Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın'ın; Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Amasya Milletvekili Avni
Erdemir, Uşak Milletvekili Mehmet Altay ve Mersin Milletvekili Çiğdem
Münevver Ökten Tarafından Benimsenen (2/312) Esas Numaralı
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Ankara
Milletvekili Salih Kapusuz ve 12 Milletvekilinin; Yükseköğretim
Kurumları Teşkilat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi;
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir
Milletvekili Oktay Vural ile 21 Milletvekilinin; Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Kamu Mali Yönetim ve Kontrol
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/358, 2/305,
2/306, 2/307, 2/312, 2/384, 2/385) (S. Sayısı:199)
XI.- OYLAMALAR
1.- İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin maddelere geçilmesine dair oylaması
XII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza
Yalçınkayanın, icra dairelerine ve işlemde bulunan dosyalara
ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Erginin cevabı
(7/3154)
2.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, yürürlükteki Çek Kanunundaki adli para cezası ile
ilgili düzenlemelere ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah
Erginin cevabı (7/3541)
3.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, karşılıksız çek davalarına
ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Erginin cevabı
(7/3543)
4.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın,
Erzurum Oltu Cezaevinde bulunan hasta bir hükümlüye ilişkin sorusu ve
Adalet Bakanı Sadullah Erginin cevabı (7/3796)
5.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın,
ÇAYKURun çalıştırdığı mevsimlik işçilere
ilişkin Başbakandan sorusu ve Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi
Ekerin cevabı (7/3887)
6.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın,
sıkı yönetim mahkemeleri tarafından mahkûm edilen ve
şartlı salıverilen bir kişiye ilişkin sorusu ve Adalet
Bakanı Sadullah Erginin cevabı (7/3937)
7.- Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün
Bilgehanın, kadın istihdamının artırılması
ve fırsat eşitliğinin sağlanması konulu genelge
kapsamında yürütülen çalışmalara ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin cevabı
(7/3992)
8.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin
Türkoğlunun, Osmaniyedeki üniversite ve yüksekokul öğrencilerinin
barınma sorunlarına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı
Suat Kılıçın cevabı (7/4015)
9.- Çanakkale Milletvekili Ali
Sarıbaşın, Kayseride bir spor
karşılaşmasında İsrail aleyhine slogan atan gençler
hakkında dava açıldığı iddialarına ilişkin
sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıçın cevabı
(7/4016)
10.- Tekirdağ Milletvekili Bülent Belenin,
Mezopotamya Kulüpler Birliğinin statüsüne ilişkin sorusu ve Gençlik
ve Spor Bakanı Suat Kılıçın cevabı (7/4018)
11.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirelin,
Bakanlıkta ve Bakanlığa bağlı kurum ve
kuruluşlarda özürlü personel istihdamına ve özürlülerin sportif ve
sosyal faaliyet alanlarına erişiminin
kolaylaştırılmasına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor
Bakanı Suat Kılıçın cevabı (7/4019)
12.- Ankara Milletvekili Zuhal Topcunun,
Bakanlığın, Fransa menşeli kurum ve kuruluşlarla
yürüttüğü çalışmalara ve bu ülkeye karşı uygulanacak
yaptırımlara ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat
Kılıçın cevabı (7/4021)
13.- Denizli Milletvekili İlhan Cihanerin,
Denizli İl Özel İdaresinde Gençliğe Hitabe ve İstiklal
Marşı levha-tablolarının
çıkarıldığı iddialarına ilişkin sorusu ve
Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıçın cevabı (7/4022)
14.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu
Özbolatın, Elbistanda buğday desteklemeleri geri alınan
çiftçilerin mağduriyetine,
- Edirne Milletvekili Kemal Değirmenderelinin,
hayvancılık ve süt üretim desteklerine,
- Yozgat Milletvekili Sadir Durmazın, sahte
fatura aldığı iddia edilen çiftçilerin mağduriyetine,
İlişkin soruları ve Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (7/4211), (7/4212),
(7/4213)
15.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent
Tüzelin, ÖTV ve KDV oranlarına ve ÖTV ve KDVnin gelir
dağılımında adaletsizliğe sebep olduğuna
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı
(7/4232)
16.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, gençlerin
spora yönlendirilmesi ve yeni bir gençlik politikası ihtiyacına
ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıçın
cevabı (7/4266)
17.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtanenin, iş
kazalarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/4268)
18.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, TBMM
Başkanlığına sunulan kanun tasarı ve teklifleri için
yapılan işlemlere ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Mehmet Sağlamın cevabı (7/4271)
19.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, hayvan yetiştiriciliği yapan köylülere
hayvanları nedeniyle kesilen cezalara ilişkin Başbakandan sorusu
ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (7/4291)
20.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, sulama
kooperatiflerinin elektrik borçlarına ilişkin Başbakandan sorusu
ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (7/4292)
21.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
yapılan yurt dışı seyahatlerine ve bu seyahatlerdeki toplam
harcamalara ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat
Kılıçın cevabı (7/4349)
22.- Manisa Milletvekili Sakine Özün, Çiftçi
Mallarının Korunması Hakkında Kanunda yapılan
değişikliğin sonuçlarına,
- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
yapılan yurt dışı seyahatlerine ve bu seyahatlerdeki toplam
harcamalara,
- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun,
tarım ürünleri ithalat ve ihracatına dair verilerin
örtüşmemesine,
- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, Bakanlık lojmanlarına,
- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Manisa-Kırkağaçta dolandırılan bazı çiftçilerin
mağduriyetine,
- Manisa Milletvekili Hasan Örenin, tarımsal
üretimde düşük faizli yatırım ve işletme kredisi
kullandırılmasına,
İlişkin soruları ve Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (7/4351), (7/4352),
(7/4353), (7/4354), (7/4355), (7/4356)
23.- Konya Milletvekili Atilla Kartın, Konya
Valiliği uhdesinde bulunan Sosyal Yardımlaşma Vakfı
defterinin kaybolduğu iddiasına ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahinin cevabı
(7/4364)
24.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
yapılan yurt dışı seyahatlerine ve bu seyahatlerdeki toplam
harcamalara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı İdris
Naim Şahinin cevabı (7/4371)
25.- Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret
Akovanın, Ayvalık Adaları Tabiat Parkı uzun devreli
gelişme revizyon planına ilişkin sorusu ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/4414)
26.- Antalya Milletvekili Arif Bulutun,
Kemer-Ulupınar köyünde bulunan bir arazinin Orman Spor Kulübüne tahsis
edilmesine ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı (7/4415)
27.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
yapılan yurt dışı seyahatlerine ve bu seyahatlerdeki toplam
harcamalara ilişkin sorusu ve Avrupa Birliği Bakanı Egemen
Bağışın cevabı (7/4436)
28.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
Iğdır hayvan pazarının altyapı sorununa,
- İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebinin,
sarımsak ithaline ve sarımsak üreticilerini korumaya yönelik
çalışmalara,
İlişkin soruları ve Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (7/4440) (7/4441)
29.- Erzincan Milletvekili Muharrem
Işıkın, Türkiye Futbol Federasyonu Başkanının
seçimine ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat
Kılıçın cevabı (7/4457)
30.- İstanbul Milletvekili Osman Oktay
Ekşinin, kamu kurumlarının yazışmalarındaki dil
ve imla hatalarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/4469)
31.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, TOKİ tarafından başlatılan restorasyon
kredisi uygulamasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/4480)
32.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın,
Anadolu Ajansı Haber Akademisi Ajans Haberciliği Sertifika
Programına ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın cevabı (7/4519)
33.- Hatay Milletvekili Hasan Akgölün, Bakanlık
bünyesinde çalışan personel ile ilgili bir açıklamasına
ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktarın cevabı (7/4527)
34.- Ankara Milletvekili İzzet Çetinin,
Bakanlıkta görevli işçilerin emekli edileceği iddialarına
ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktarın cevabı (7/4529)
35.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın,
Bursa-Orhanelideki bir köyde taş ocaklarının meydana
getirdiği çevre kirliliğine ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/4530)
36.- Antalya Milletvekili Mehmet Günalın,
Antalya-Kemerdeki Karaburun bölgesinin bir spor kulübüne tahsisine ve bu
bölgede dinlenme tesisi inşa edileceği iddialarına ilişkin
sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı (7/4531)
37.- İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya
Önderin, şehir merkezlerindeki askerî kışlaların
şehir dışına taşınmasına ilişkin sorusu
ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın
cevabı (7/4534)
38.- Ankara Milletvekili Gökhan Günaydının,
bir tarihî yapının yıkılmasına ilişkin sorusu ve
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/4571)
39.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın,
Topkapı Sarayındaki Kutsal Emanetler bölümünde
yaşandığı iddia edilen bir olaya ilişkin sorusu ve
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/4572)
40.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkesin,
Hacı Bektaşi Veli Türbesinin ücretsiz ziyaret edilip
edilmeyeceğine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günayın cevabı (7/4573)
41.- Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün
Bilgehanın, sanatçıların Devlet tarafından
yetiştirilmesi ile ilgili yasal mevzuata ve uygulamasına ilişkin
sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı
(7/4574)
42.- İstanbul Milletvekili Umut Oranın, 2012
Avrupa Spor Başkenti kapsamında yapılan çalışmalara
ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıçın
cevabı (7/4607)
43.- Ordu Milletvekili İdris
Yıldızın, vergi oranlarıyla ilgili bir
açıklamasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşekin cevabı (7/4639)
44.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Şanlıurfa-Göbeklitepede Alman arkeologlar tarafından kazı
çalışmaları yapıldığı iddiasına ilişkin
sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı
(7/4650)
45.- Ankara Milletvekili İzzet Çetinin, bir haber
ajansı personelinin emekliye zorlandığı iddialarına
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/4679)
46.- Konya Milletvekili Atilla Kartın, bir
milletvekilinin televizyondaki bir spor programında yorumcu olarak
çalışmasına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Mehmet Sağlamın cevabı (7/4789)
47.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın,
dostluk grupları yönetim kurullarında BDPnin temsiline ilişkin
sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet
Sağlamın cevabı (7/5128)
48.- İzmir Milletvekili Erdal Aksüngerin,
yazılı soru önergelerinin cevaplandırılmasına
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet
Sağlamın cevabı (7/5130)
27 Mart 2012 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık
YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 83üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz Büyük Birlik Partisi eski Genel Başkanı
Muhsin Yazıcıoğlunun vefatının 3üncü yıl dönümü
münasebetiyle söz isteyen Manisa Milletvekili Selçuk Özdağa aittir.
Buyurun Sayın
Özdağ. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Manisa Milletvekili Selçuk Özdağın, Muhsin
Yazıcıoğlunun vefatının 3üncü yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
SELÇUK ÖZDAĞ
(Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Muhsin
Yazıcıoğlunun ölümünün 3üncü yılı münasebetiyle söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Muhsin
Yazıcıoğlunun ölümünün üzerinden üç yıl geçti ama hâlâ
acısı taptaze. Sevilen insanlar geç ölüyor; fani
varlıklarıyla dünyadan çekip gitseler bile hatıraları
sevenlerinin sinesinde yaşamaya devam ediyor. İyi işler
yapmışsanız kolay kolay ölmezsiniz. Muhsin
Yazıcıoğlu sevilen bir liderdi, cenazesine gösterilen ilgi,
arkasında bıraktığı sevgi seli bunun en bariz
ispatıdır. Hak edilmiş sevgiler var, hak edilmemiş sevgiler
var. Hak edilmemiş sevgilerin muhatabı olanlar er geç bu ilgiyi kaybederler,
sevilmeyi hak edenler ise her gün biraz daha büyürler. Nice büyük
sanılanlar öldükten sonra küçülmüş, nice küçük sanılanlar
öldükten sonra büyümüştür. İnsan hayatı sınırlı
da olsa, gerçek ömür insanların sizi hatırladığı
kadardır.
Yazıcıoğlu
daha uzun yıllar tebessüm eden çehresi, millet ile devlet meselelerinde
gösterdiği kararlılıkla aramızda olacaktır.
Yazıcıoğlunu büyüten bir iman ve dava adamı olması,
satılık bir seciye taşımamasıydı. O, hayatı
pahasına hep inançlarının gereğini yaptı, milletini üç
kuruşluk dünya için satmaya kalkmadı. Yazıcıoğlu,
hiçbir zaman sözü başka, özü başka siyasetçilerden olmadı. Türk
milleti ondaki bu doğruluk ve istikamet kararlılığını
sezmiş ama bunu siyasal tercih hâline getirememişti.
Yazıcıoğlu, siyaseti millet için yapan, aldığı oy
miktarına rağmen asli görevinin başarmak değil dürüst olmak
olduğuna inanan ender siyasetçilerdendi; gönlü, ülkesi ve milleti kadar
büyüktü. Kavganın içinden gelen bir siyasetçi olmasına rağmen
kavganın kötülüğünü söyleyecek, dövüştüğü insanlarla
kucaklaşabilecek kadar olgun bir kişiydi. Allahın birliği
ve Yüce Peygamberimizin risaleti dışında hiçbir mutlak hakikati
tanımıyoruz. diyecek kadar tartışmaya açık birisiydi.
Gerek 28 Şubatta ortaya koyduğu
cesur tavır gerekse de önüne konulan imkânları elinin tersiyle
iterken gösterdiği fedakârlık bugün her kesimden insanın
takdirle andığı bir durumdur. Silahını millete
çevirenlere ram olmadı, milletin kendisine verdiği yetkiyi cesaretle
kullanmayı bildi. 28 Şubatta postmodern darbecilere, terör mücadelesi
ve Kürt meselesinin konuşulmasında ortaya koyduğu cesur
tavırla hep inanç ve tecrübelerinin emrettiği yerde durdu.
Darbecilerle ve güç odaklarıyla halvete girmedi. Namlusunu milletine
çevirmiş tanka selam durmam. diyerek milletinin yanında saf
tutmuş ve gönüllerimize taht kurmuştur.
Yazıcıoğlunu toplum
tarafından sevimli kılan en büyük özellik mezhep, meşrep veya
ırk siyaseti yapmamasıydı. Topluma bütün bakan
siyasetçilerdendi. Bazı insanlar vardır, hayatlarında da toplumu
bölerler, ölürken de bölerler, ölümleri de hayatları gibi fitne saçar;
bazıları ise Muhsin Yazıcıoğlu gibi, hayatlarında
da, ölürken de birleştirirler.
Bugün, toplumu renk ve desenlerine bakmadan
kucaklayan, yaratılanda Yaradanı gören siyasetçilerin çokluğu
en büyük özlemimizdir. Muhsin Yazıcıoğlu, siyaseti bir kavga
aracı olarak değil, barış, birlik ve beraberlik aracı
olarak görüyordu. Bunu kendi ifadesiyle şöyle dile getirmişti: Bir
hayalim var: Başını örtenle açanın aynı üniversitede
yasaksız, kavgasız, kardeşçe yaşadığı bir
ülke hayal ediyorum. Bir hayalim var: Kürt-Türkmen, Alevi-Sünni
ayrımı olmadan, zengin-fakir ayrıcalığı
görülmeden, imtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış
bir Türkiye istiyorum. Onun hayalini bu Meclisin
gerçekleştireceğine, Türkiye'nin her rengiyle
bütünleşeceğine olan inancım tamdır.
PKKya buğzetti fakat adıyla,
sanıyla Kürt diye anmaktan çekinmediği Kürt kardeşlerine bin
misli muhabbet gösterdi. O, çok arzuladığı birliği ölürken
gerçekleştirdi. O, sayılacak değil, tartılacak
adamdır, tabii, özgül ağırlık denilen şeyin terazisi
varsa.
Yazıcıoğlu, hayat
felsefesini ölmeden kısa bir süre önce şöyle özetlemişti: Bir
saniyesine bile hâkim olamadığımız, hükmedemediğimiz
bir hayat için, bir dünya için bu kadar fırıldak olmanın
anlamı yoktur; düz yaşayacağız, düz yürüyeceğiz, düz
duracağız. O, adamlığına, ideallerine, istikamet
sahibi oluşuna, dik duruşuna şahit olduğumuz,
düşündüğü gibi yaşayan, yaşadığı gibi de
ölen bir siyasetçiydi. O Muhammedül eminin bu çağa ve bu topraklara
yansıyan ışığı gibiydi. O, Türk
sağının ortak paydasıydı. O, milletinin derin sesiydi.
Bir kar tanesi olsam Mekkeye düşmek isterim. diyen, cenazesinde
herkesin samimi olarak hakkını helal ettiği bir Müslümandı.
Hayat, hepimiz için
fanidir. Bir gün biz de bu fani âlemden beka âlemine göçeceğiz. Önemli
olan, ardımızda duaları çekecek iş ve icraatları
bırakmaktır. Onun hayali, problemlerini çözmüş,
kucaklaşmış, demokratik geleneklerini oluşturmuş bir
Türkiye idi. Türk siyasetinin geleceğinin, milletin hukukuna sahip
çıkan, demokrasiyi özümseyen, darbeler karşısında milletin
namusunu ortada bırakmayan siyasetçilere bağlı olduğunu bir
defa daha vurgular, Yazıcıoğlunun bize
bıraktığı bu anlayışın siyasette
çoğalmasını, yaygınlaşmasını diler, onu ve
aramızdan ayrılmış tüm siyasetçi
arkadaşlarımızı rahmetle anarım.
Saygılarımla.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Özdağ.
Gündem
dışı ikinci söz, Türk polis teşkilatının
sorunları hakkında söz isteyen Kocaeli Milletvekili Haydar Akara
aittir.
Buyurun Sayın Akar.
2.- Kocaeli Milletvekili Haydar
Akarın, Türk polis teşkilatının sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, geçen hafta
şehit olan askerlerimize ve polislerimize Allahtan rahmet,
acılı ailelerine başsağlığı diliyorum.
Sizlere bugün,
halkın algısından kaçırılan ve bunu da sistematik bir
şekilde yapan AKP Hükûmetinin bize ve Türk halkına
unutturduklarından bahsetmek istiyorum. Asıl konuya gelmeden önce,
bir iki örnek verirsem konu iyi anlaşılır diye düşünüyorum.
Sıkça dünya lideri
diye bahsetmiş olduğunuz Başbakan, şimdi soruyorum size,
İsrailden özür diletebildi mi? Diledi de benim mi haberim yok? Mavi
Marmarada 9 Türkün hunharca katledilişini Türkiye unuttu değil mi
veya unutturuldu mu acaba?
Kıbrısa bir
gemi yolladınız, adını hatırlayan var mı
içinizde? Ben hatırlatayım isterseniz, adı Piri Reis idi bu
geminin. Olayı da hatırlamazsınız ama sadece ben Türk
insanına unutturduklarınızdan örnek veriyorum, bu nedenle de
detayına girmeyeceğim.
Bir de CHPli
belediyelerin Alman vakıflarından yardım aldığı
meselesi vardı. Başbakan bunu da unuttu. Sizce niye bu konudan hiç
bahsetmiyor acaba?
Bu örnekleri
çoklandırabiliriz ama şimdi asıl konuya geldiğimizde: AKP
Hükûmeti, ne acıdır ki, PKK terör örgütü tarafından
kaçırılan ve aylardır kendilerinden haber alınamayan devlet
görevlilerini de unuttu. Dokuz aydır haber alınamayan bu insanlar,
sizin Haburda davul zurnayla karşıladığınız,
Osloda gizli görüşmeler yaptığınız örgüt
tarafından kaçırıldı. Osloda yaşanan rezaletin
basına yansımasının ardından, her zaman
yaptığınız gibi, dava açan savcıyı da görevden
aldınız.
MİTin
başına geçmeden önce Başbakanlıkta müsteşar
yardımcısı olarak görevliyken, PKKyla Osloda Hükûmet
adına pazarlık yapan, olayın basına sızması
üzerine kişiye özel yasa çıkartıp koruma zırhına
aldığınız müsteşarınız, bir görüşme de
bu görevliler için yaptı mı acaba? Bence yapmadı tabii. Siz
onları unuttunuz, unutmakla kalmadınız artık yok
saydınız. Sizin unuttuğunuz ve yok
saydığınız Astsubay Abdullah Söpçeler, Uzman Çavuş
Zihni Koç tam iki yüz altmış gündür, kaymakam adayı Kenan
Erenoğlu tam iki yüz otuz gündür, polis memuru Nadir Özgen tam iki yüz
gündür, Uzman Çavuş Kemal Ekinci tam yüz seksen gündür terör örgütünün
elinde. Siz, bu devlet için hayatlarını feda eden ordumuzun 3
ferdini, polisimizi, kaymakamımızı da unuttunuz. Unutmakla
kalmadınız, onları yok saydınız ve yok saymaya da
devam ediyorsunuz.
Terör örgütü
tarafından kaçırılan ve yaşadığını
sizlerin de terör örgütünün yayın organı TVden
öğrenebildiğiniz polis memuru Nadir Özgenin maaşını
bile bloke ettiniz. Gerçi Maliye Bakanının çok komik ve
düşündürücü gerekçesini unutmamak lazım. Ne diyor Sayın Bakan:
Kaçırılan polisin maaşını terör örgütü çekmesin diye
bankada bloke ettik. Sayın Bakan, burası muz cumhuriyeti mi diye
sormak lazım. İsrail askeri Şaliti kurtarmak için
gösterdiğiniz gayretleri bu vatan evlatları hak etmiyor mu?
Geçen hafta bir
televizyon kanalında yürekleri parçalarcasına ağlayıp
feryat eden polis Nadir Özgenin annesinin feryadını duymazdan
gelmeye devam mı edeceksiniz? Müşerref Özgenin sözleri sizin
canınızı hiç acıtmadı mı? Yedi aydır
evladının yolunu gözleyen, her kapı çaldığında
yüreğine ateş düşen bu ananın
haykırışları vicdanınızı hiç yaralamadı
mı? Analar ağlamasın diyen sizler, ağlayan, feryat eden
Müşerref anadan ne yazık ki bihabersiniz, yedi aydır
kapılarını çalıp hâliniz nedir diye sormadınız.
PKKnın kaçırdığı polis Nadir Özgenin babası
Hidayet Özgen, 28 Ocak Cumartesi günü AKPnin Söke ilçe kongresinde AKP
Milletvekili Mehmet Erdemin önünde diz çökerek Hükümetsiniz, ne olur göz
yaşlarımızı dindirin. diyerek yalvarırken, Sayın Erdemin gözü
yaşlı babayı Girişimlerimiz sürüyor. diyerek
geçiştirmesinin takdirini sizin vicdanlarınıza
bırakıyorum.
Görüyorum
ki asıl konuşması gereken iktidar sahipleri, suskunluk,
çaresizlik, acizlik içinde. Daha önce Hikmetyara diz çökenler bugün milletin
kendisini diz çökmekle karar kıldılar galiba. Yeni bir gündem olsa da
bu olaylar gündemden düşse beklentisi içerisindesiniz.
İçişleri
Bakanı, dokuz aydır terör örgütünün elinde olan, aileleri
tarafından dört gözle yolları beklenen, devlet görevlilerinin
akıbetleri hakkında üç maymunu oynuyor, Görmedim, duymadım,
bilmiyorum. diyor.
Polisler
hangi şartlarda çalışıyor biliyor musunuz? Ben söyleyeyim:
Sabah göreve gelen bir polis, akşam ne zaman eve gideceğini bilemez;
fazla çalışma saatlerinin ne zaman olacağı, ne şekilde
yapılacağı belli değildir. Üstelik bunu yaparken de tek
kuruş ekstra ücret alamazlar. Yılda onlarca polis intihar eder, ne
yazık ki basit gerekçelerle bunları da geçiştiriyorsunuz.
Bakın
size açıkça çağrıda bulunuyorum: 10 Nisanda Türk Polis
Teşkilatının Kuruluşunun 167nci Yılını
kutlayacağız ve artık bu insanları kandırmayın.
Onların robot ve masal kahramanı olmadıklarını
öğrenin ve görün. Onları kendi siyasal amaçlarınız için
kullanmaktan vazgeçin ve cemaatlere mahkûm
etmeyin diyor, saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın
Akar.
Gündem
dışı üçüncü söz, Türk Ocaklarının 100üncü
kuruluş yıl dönümü
münasebetiyle söz isteyen Mersin Milletvekili Mehmet Şandıra aittir.
Buyurun
Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)
3.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, Türk Ocaklarının kuruluşunun 100üncü
yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Hayırlı,
huzurlu bir hafta diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, 25 Mart itibarıyla cumhuriyetin kuruluşundan önce
kurulan ve bugün yaşayan Türk Ocaklarının 100üncü yıl
dönümü kutlanıyor. Türk Ocakları, Osmanlı Devletinin
yıkılış sürecinde, parçalanma sürecinde milleti bir arada
tutan, milletin kimliğine sahip çıkan, yeni kurulan cumhuriyette
cumhuriyetin ilkelerini hayata geçirmek için bir kültür derneği olarak
siyaset dışı, siyasi partiler dışı bir
çalışmanın içinde olan milletimize ait çok önemli ve çok
değerli bir sivil toplum kuruluşudur.
Değerli
milletvekilleri, Türk Ocağının kuruluş öncesini dikkatinize
sunmak istiyorum. Yine yeni bir yüzyılın ilk çeyreğidir, 1912,
devletimiz kendi tebaası tarafından, azınlıkların
hürriyet, özgürlük talepleri doğrultusunda, küresel güçlerin
kuşatması altında parçalanma sürecine girmiştir. İki
olay arz etmek istiyorum:
Biri İtalya.
İtalya, medeniyet getirmek kastıyla, amacıyla Libyadan
Osmanlı Devletinin çıkmasını istemiştir ve
verdiği notayla, 23 Eylül 1911de verdiği notayla Libyayı
işgal etmiştir. Çok kısa bir çatışma sürecinden sonra
1 milyon 750 bin kilometrekarelik Libya toprakları üç yüz altmış
yıl sonra elimizden çıkmıştır. Bununla yetinmeyen
İtalya, Rodosu ve on iki adaları da işgal etmiş, üç yüz
seksen dokuz yıl sonra, vatan toprağı olan Rodos da elimizden
çıkmıştır.
Yine 16 Haziran 1911
tarihinde Osmanlı Padişahı Sultan Reşatın 100 bin
kişiyle cuma namazı kıldığı Kosova
Ovasında, bu çevrede yaşayan ve Türklerle dört yüz yıldan bu
yana zamanı, mekânı paylaşan Hristiyan azınlıklarımız
Sırplar, Bulgarlar, Yunanlılar ve Karadağlılar Balkan
Savaşını başlatmışlardır. Halbuki Balkan
Savaşının başlamasından bir yıl önce hürriyet,
kardeşlik ve dostluk, eşitlik adına nutuklar atılırken
1908 Meşrutiyetin nimetleri toplanmıştır ama boşaltılan
bu büyük vatan topraklarında kalan evladı fatihan dediğimiz
Türkler sahipsiz ve çaresiz bir çırpınış içerisindedir.
İşte gurbet ellerde bıraktığımız, koca bir
tarihin varisi olarak faturasını ödemekle baş başa, kendi
kaderiyle baş başa bıraktığımız bu
insanlarımıza sahip çıkan Türk Ocağı, birtakım
Türk milliyetçileri, tıbbiye ve askeriye öğrencisi gençler, Türk
Ocaklarını kurmuşlar ve Türk Ocağının çatısı
altındaki fikirlerle, kültürlerle cumhuriyetimizin kurulmasında,
millî mücadelenin başarılmasında, kazanılmasında büyük
emek vermişlerdir.
O günden bu yana Türk
Ocakları, Türk milletinin ve Türkiye devletinin, Türk devletinin
bekası için her türlü çalışmayı fedakârca
yapmıştır. Bugün Türk Ocağı bünyesinde Türk Yurdu dergisi
300üncü sayısına ulaşmıştır. Yine, Türk
Ocağı bünyesinde kurulan vakıfla eğitim
çalışmaları yapılmaktadır. Türk Ocakları, Türk milletinin
kendi kimliğini ve benliğini koruyarak bu topraklardaki
egemenliğini savunan bir millî derneğimizdir, kuruluşumuzdur.
Ümit ederim ki daha yüzlerce yıl bu ülkenin birliği
açısından önemli görevleri
olur.
Türk Ocağına
hizmet yapan bugüne kadar tüm yöneticilerine, rahmete kavuşmuş
olanlara rahmet diliyorum, bugün çalışanlara da başarılar
diliyorum.
Teşekkür ederim.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Şandır.
Sayın Kaplan,
Sayın Türkoğlu, Sayın Özkan, Sayın Öğüt ve Sayın
Işık söz talepleriniz var ancak uygulamamı biliyorsunuz, İç
Tüzükün 59uncu maddesi gereğince sadece gündem dışı söz
veriyorum.
Şimdi gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, okutuyorum:
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması
Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 19
milletvekilinin, kimyasal gübre fiyatlarındaki aşırı
artışların ve çiftçilerin üretim
sıkıntılarının giderilmesine yönelik çözümlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/206)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Gerekçesini ekte
sunduğumuz, ülkemizin ve ekonomimizin ana sektörlerinden birini
oluşturan tarımdaki verimliliğin arttırılmasında
çok önemli bir etkiye sahip olan kimyasal gübre fiyatlarındaki
aşırı artışların, araştırılarak,
çiftçimizin üretim sıkıntılarının giderilmesine
yönelik çözümlerin geliştirilip, alınması gereken tedbirlerin
tespit edilmesi ve bunlara ilişkin yapılacak düzenlemelerin ele
alınabilmesi için Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzük'ün 104 ve
105'inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
Gerekçe:
Tarımsal üretim için
gerekli şartlar istenilen düzeyde sağlansa bile, verimli ürün elde
etmek bilinçli kullanılan gübre miktarına bağlıdır.
Türkiye Ziraat Odalarının açıkladığı verilere
göre gübre tüketimi yıldan yıla azalma göstermektedir. Son
yıllarda gübreye enflasyonun çok üzerinde yapılan zamlardan sonra,
gübre kullanımındaki azalışın önümüzdeki yıllarda
da artarak devam edeceği tahmin edilmektedir.
Son bir yılda
gübrede meydana gelen bu fiyat artışları çiftçilerimizi gübre
kullanamaz hâle getirerek gıda maddelerinin aşırı
yükseldiği bu dönemde tarımsal üretimimizi daha da düşürerek
ülkemizin gıda maddeleri ithalatını arttıracaktır. Bu
nedenle, Hükûmetin uyguladığı yanlış tarım
politikaları gözden geçirilerek, tarım sektörünün rekabetçi bir
yapıya kavuşmasına imkân sağlayacak politikalar uygulamaya
konulmalıdır.
Tarımsal sulama
elektrik borçlarıyla boğulan çiftçilerimiz, mazot ve gübre
fiyatlarındaki artışlarla tarlasını ekemez, üretim
yapamaz duruma gelmiştir. Tarım ürünlerinin çok önemli hâle gelmeye
başladığı günümüzde, çiftçilerimize, üretimi ve verimi
büyük ölçüde etkileyen gübre kullanımı imkânı sağlamak için
gereken önlemler acilen alınmalıdır. Dünyada, tarım
ürünlerinde ciddi arz problemlerinin yaşandığı bu dönemde
Türkiye'nin gıda güvencesi için çiftçilerimiz yeterli gübre kullanabilecek
imkânı bulabilmelidir.
Yukarıda
açıklanan sorunların çözümü için alınacak tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılması gerekmektedir.
1) Mehmet
Şandır (Mersin)
2) Ali Uzunırmak (Aydın)
3) Mehmet Erdoğan (Muğla)
4) Enver Erdem (Elâzığ)
5) Seyfettin Yılmaz (Adana)
6) Ali Öz (Mersin)
7) Alim Işık (Kütahya)
8) Mehmet Günal (Antalya)
9) Mustafa Kalaycı (Konya)
10) Kemalettin
Yılmaz (Afyonkarahisar)
11) Oktay Öztürk (Erzurum)
12) Celal Adan (İstanbul)
13) D. Ali Torlak (İstanbul)
14) Erkan Akçay (Manisa)
15) S. Nevzat Korkmaz (Isparta)
16) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
17) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
18) Emin Çınar (Kastamonu)
19) Atila Kaya (İstanbul)
20) Ali Halaman (Adana)
2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 19
milletvekilinin, engellilerin ve engelli yakınlarının içinde
bulundukları sosyal ve psikolojik sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/207)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Nüfusumuzun önemli bir
kısmını, engelliler ve engelli yakınları
oluşturmaktadır. Sayısı milyonları bulan engelli ve
engelli yakınlarının, fiziki zorluk ve
rahatsızlıklarının yanı sıra,
hayatlarını maddi imkânsızlıklar içinde geçirdikleri de
bilinmektedir. Bu sebeplerden ötürü, söz konusu bu
insanlarımızın içinde bulundukları sosyal ve psikolojik
sorunların tespiti ve bu sorunların çözümü amacıyla
Anayasanın 98. Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğün 104. ve
105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılmasını arz ederiz.
Gerekçe:
SGK'nın son
verilerine göre 65 yaşından büyük, bakıma muhtaç özürlü
sayısı 14 bin 397'dir ve aldıkları maaş 272 lira 19
kuruştur. Özürlü aylığı (Yüzde 40-69 arası)
maaşı alanların sayısı 262 bin 765'tir ve
maaşları 181 lira 46 kuruştur. Bakıma muhtaç özürlü
aylığı (Yüzde 70 üstü özürlü) alanların sayısı da
109 bin 204'tür ve aldıkları maaş tutarı sadece 272 lira 19
kuruştur. Özürlü yakını aylığı (18 Yaş Altı
Sakat-Malul) alanların sayısı ise 32 bin 680'dir ve 181 lira 46
kuruş maaş almaktadırlar.
Bu
insanlarımız, çağdaş medeniyetin sunduğu imkânlardan,
ülkemizin kaynaklarından en az şekilde istifade etmektedirler.
Açlık sınırı altındaki bu insanlarımız
karnını doyuramaz iken; sağlık, barınma, güvenlik,
eğitim, kültür ve sosyal ihtiyaçlarını da karşılamaktan
oldukça uzaktır. İşte bu insanlarımız,
değişik sosyal ve psikolojik sorunları da yoğun
şekilde yaşamaktadırlar.
Engellilerin topluma
katılmalarının önündeki en büyük engellerden biri de
ulaşım, fiziksel çevre ve konut sorunudur. Engellilerin içinde
yaşadıkları fiziksel çevre, sahip oldukları fiziksel
işlev bozuklukları/yetersizlikleri ve bunun yol açtığı
sınırlamalar yüzünden büyük önem taşımaktadır.
Yaşanılan
konuttan tüm kamusal yaşam alanlarına ve ulaşım
araçlarına kadar tüm çevresel unsurların engellilerin özellikleri ve
gereksinimleri dikkate alınarak tasarlanmadığı bir
gerçektir. Yollar, kaldırımlar, kamu binaları, parklar ve
bahçeler, okullar, içinde yaşanılan konutlar, ulaşım
araçları ve bunun gibi daha bir çok fiziksel çevre unsuru, engellilerin topluma
katılmasının önünde ciddi birer engel oluşturmaktadır.
Bu anlamda fiziksel çevre
koşullarının engellilerin yaşamını
kolaylaştıracak şekilde düzenlenmesi, eşit
katılım açısından yaşamsal değerde kabul
edilmektedir. Fiziksel çevrenin yapılandırılmasında sorumlu
kişi ve kuruluşların engelli kişiler konusunda bilgili,
bilinçli ve duyarlı davranmaları sağlanmalıdır. Bu
amaçla fiziksel çevrenin tasarlanması ve yapılandırılması
süreçlerinde engellilerin, ailelerinin ve örgütlerinin katılımı
konusu büyük önem taşımaktadır.
Engellilerin toplumla
bütünleşmesinin önündeki en önemli diğer bir engel ise istihdam
sorunudur. Çalışmanın gerek bireysel gerekse toplumsal
refahın sağlanmasındaki önemi
tartışmasızdır. Çalışmayı özendirmenin hem
bireysel hem de toplumsal açıdan sayısız yararı olduğu
söylenebilir. Öte yandan çağdaş anlayışın bir
gereği olarak "çalışmak ve işsizlikten korunmak"
bir insan hakkı olarak da değerlendirilmelidir.
İşsizlik ve
çalışma yaşamından kaynaklanan sorunlar, engellileri
kuşatan sorunlar arasında, âdeta diğer sorunların da temeli
konumunda olan, bir diğer söyleyişle doğrudan doğruya
diğer sorunları doğuran ya da bu sorunların daha
şiddetle yaşanmasına neden olacak etkilerde bulunan bir
özelliğe sahiptir.
Netice olarak;
Yukarıda anlatılmaya
çalışılan gerçekler çerçevesinde; daha huzurlu, daha mutlu, daha
güvenli, daha uygar, daha üretken, yarınlarından daha emin bir
Türkiye için; engelli insanlarımızın yaşadıkları
sosyal ve psikolojik sorunların neden-sonuç denkleminde tespiti ve bu
sorunların çözümü amacıyla Meclis Araştırma Komisyonu
kurulmasını arz ederiz.
1) Mehmet
Şandır (Mersin)
2) Ali Uzunırmak (Aydın)
3) Mehmet Erdoğan (Muğla)
4) Enver Erdem (Elâzığ)
5) Alim Işık (Kütahya)
6) Ali Öz (Mersin)
7) Seyfettin Yılmaz (Adana)
8) Mehmet Günal (Antalya)
9) Mustafa
Kalaycı (Konya)
10)Kemalettin
Yılmaz (Afyonkarahisar)
11) Oktay Öztürk (Erzurum)
12) D. Ali Torlak (İstanbul)
13) Mesut
Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
14) Celal Adan (İstanbul)
15) Erkan Akçay (Manisa)
16) Atila Kaya (İstanbul)
17) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
18) Emin Çınar (Kastamonu)
19) S. Nevzat
Korkmaz (Isparta)
20) Ali Halaman (Adana)
3.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 19
milletvekilinin, öğretmen atamalarında ortaya çıkan
haksızlık ve usulsüzlüklerin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/208)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Öğretmen
atamalarında ortaya çıkan haksız ve usulsüzlüklerin
araştırılarak, alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98. ve TBMM İç Tüzüğünün
104 ve 105. maddesi uyarınca araştırma açılmasını
saygılarımla arz ve talep ederiz.
Gerekçe:
Bir ülkenin
kalkınması ve çağdaş ülkeler seviyesine yükselmesi ancak
çok iyi yetişmiş insan gücü ile gerçekleştirilebilir. İyi
yetişmiş insan gücü bakımından eğitim-öğretimin
önemi her geçen gün artmaktadır. Dünden bugüne tüm mesleklerin temelinde
öğretmenlik vardır. Öğretmenlerimiz, ülkemizde sayısız
meslek mensuplarını yetiştirmenin ve ülke kalkınmasına
destek sağlamanın yanı sıra çağdaşlaşma
yolunda da büyük hizmetler sunmaktadır.
Geçim
sıkıntısı öğretmenlerimizi ek iş yapmaya
zorlamıştır. Yapılan araştırmalar,
öğretmenlerimizin yüzde 72'sinin ek iş yaptığını
ortaya koymaktadır. Ülkemizde öğretmen açıkları
kapatılamamış ve derslik sayısındaki yetersizlik bir
türlü giderilememiştir. Okulların ödenek ve personel ihtiyacı artmış,
çoğu okul velilerden toplanan paralarla ihtiyaçlarını
karşılar hale gelmiştir. 30-40 kişilik sınıflarda
ders güçleşmiştir. Kalabalık sınıf mevcutları ve
yetersiz öğretmen maaşları gibi sorunlar, gençlerimize yeni
ufuklar açılmasını etkilemiştir.
Bütün bu olumsuzluklara
rağmen gönlü ulus ve insan sevgisiyle dolu olan öğretmenlerimiz,
ülkemizin her köşesinde zor şartlarda görevlerini en iyi şekilde
yerine getirme konusunda büyük çaba harcamaktadır.
Bir tarafta Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan, konuşmalarında öğretmen
atamaları, terfi ve tayinlerde adam kayırma uygulamasına son
verildiğini belirtirken, diğer tarafta Milli Eğitim
Bakanlarımız "Benden torpil istemeyin. Sistem Elektronik
çalışıyor. Her türlü iş ve idari işlemleri kamuoyu ile
paylaşılarak, bilgilendirmeye açık, net ve şeffaf bir
yöntem anlayışı içerisinde sergiliyoruz. Dış müdahale
yok. Atama ve yer değiştirme süreçlerinde dış müdahale
olmadan, ilk atamalarda Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS)
puanı, açıktan atamalarda hizmet süresi ve yer değiştirmelerde
de hizmet puanları esas alınarak atama ve yer değiştirmeler
gerçekleştirilmektedir" şeklinde açıklama yapmaktadır.
Bakanlıkta
yapılan ve basına da intikal eden son öğretmen ataması,
Milli Eğitim Bakanlığında atamaların Sayın
Başbakan ve Sayın Bakanının sözlerinin tam tersi bir
şekilde gerçekleştirildiğini göstermektedir. 2007
yılında yapılan Kamu Personeli Seçme Sınavı'nda (KPSS)
57,172 puan alan Beytullah Yağız, Milli Eğitim
Bakanlığının, taban puanı "90" olarak
belirlediği Aralık-2007 döneminde, "sözleşmeli matematik
öğretmeni" olarak Van'ın Saray İlçesi'nde Ahmet Nacar
Lisesine atanmıştır.
Bu atama, elektronik
ortamda KPSS puanına göre yapılan öğretmen atamalarına olan
güveni tamamen sarsmıştır. Milli Eğitim
Bakanlığındaki haksız ve usulsüz öğretmen
atamaları bir yandan atama sistemine olan güveni sarsarken diğer
yandan da gönlü insan ve vatan sevgisi ile dolu olarak görev bekleyen
öğretmenlerimizi üzmüştür. Bu atama, "Bakanlıkta torpilli
atama yapılıyor" söylentilerinin artmasına neden
olmuştur.
Ayrıca bakanlık
tarafından yapılan iller arası atamalarda da birtakım
haksız ve usulsüzlüklere gidildiği belirtilmektedir. Elektronik
ortamda bazı illerde ihtiyaç duyulmasına rağmen branş öğretmeni
için kadro açılmıyor. Dolayısıyla, bu iller ilgili
branş öğretmenlerine kapalı bir il konumunda görünüyor. Buralara
tayin için müracaat alınmıyor. Ancak tayinlerden sonra bir
bakıyorsunuz, elektronik ortamda kapalı görünen bu ilimize el
altından branş öğretmeni ataması yapılıyor.
Bu nedenle, KPSS
puanı "90" olan atama bekleyen öğretmen
adaylarının yerine, KPSS puanı "57,172" olan Beytullah
Yağız'ın hangi gerekçeyle Van'ın Saray ilçesinde Ahmet
Nacar Lisesine matematik öğretmeni olarak göreve başlatıldığının,
buna benzer başka hangi illere kaç atama
yapıldığının ve elektronik ortamda branş
öğretmeni kadrosu açılmayan illere tayin sonrası nasıl ve
ne şekilde atama yapıldığının
araştırılması konuda Yüce Meclisimize büyük görevler
düşmektedir. Yüce Meclisimizin bu görevi yerine getirmesi için
Anayasa'nın 98. ve TBMM İç Tüzüğünün 104 ve 105. maddesi
uyarınca bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulması
gerekmektedir.
1) Mehmet
Şandır (Mersin)
2) Ali
Uzunırmak (Aydın)
3) Mehmet
Erdoğan (Muğla)
4) Alim
Işık (Kütahya)
5) Enver Erdem (Elâzığ)
6) Ali Öz (Mersin)
7) Seyfettin
Yılmaz (Adana)
8) Mehmet Günal (Antalya)
9) Oktay Öztürk (Erzurum)
10) Kemalettin
Yılmaz (Afyonkarahisar)
11) Mustafa
Kalaycı (Konya)
12) D. Ali Torlak (İstanbul)
13) Celal Adan (İstanbul)
14) Erkan Akçay (Manisa)
15) Atila Kaya (İstanbul)
16) Mesut
Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
17) Emin Çınar (Kastamonu)
18) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
19) S. Nevzat
Korkmaz (Isparta)
20) Ali Halaman (Adana)
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Sayın Vural, bir söz
talebiniz var.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık
Yakuta geçmiş olsun temennisine ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkan, öncelikle Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
size geçmiş olsun dileklerimizi iletmek istiyoruz,
çalışmalarınızda başarılar diliyoruz efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Vural.
Buyurun Sayın
Şandır.
2.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, Muhsin Yazıcıoğlunun ölümünün 3üncü
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Çok teşekkür ederim.
Sayın
Başkanım, biz de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak merhum,
rahmetli Muhsin Yazıcıoğlunun ölümü dolayısıyla,
3üncü yılı dolayısıyla Muhsin Yazıcıoğluna
Yüce Allahtan rahmetler diliyoruz, yakınlarına
başsağlığı diliyoruz. Gerçekten şüpheli bir ölüm,
suikast denilebilir ama şüpheli bir ölüm. Bir an önce gerçeklerinin
ortaya çıkartılmasını da bekliyoruz. Türkiye Cumhuriyeti
devleti Hükûmeti bu noktada bir dirayet ortaya koymalı ve bu değerli
insanın ölümünün altındaki sır perdesi aralanmalı diyoruz.
Teşekkür ederim söz
verdiğiniz için.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Canikli,
buyurun.
3.- Giresun Milletvekili Nurettin
Caniklinin, Muhsin Yazıcıoğlunun ölümünün 3üncü yıl
dönümüne ve Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık Yakuta
geçmiş olsun temennisine ilişkin açıklaması
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biz de AK PARTİ
Grubu olarak vefatının 3üncü yılında merhum Muhsin
Yazıcıoğlunu rahmetle anıyoruz ve tekrar, ailesine, bu
vesileyle başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz,
mekânı cennet olsun.
Bu arada, Sayın
Başkanım size de geçmiş olsun dileklerimizi AK PARTİ Grubu
olarak iletiyoruz, çalışmalarınızda başarılar
diliyoruz.
Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Canikli.
İki adet gensoru
önergesi vardır, önergeler bastırılıp daha önce sayın
üyelere dağıtılmıştır.
Bu önergelerden (11/8)
esas numaralı gensoru önergesinin dağıtılan nüshasında
Başkanlığa geliş tarihi sehven 21/3/2012 olarak
yazılmıştır. Bu gensoru önergesinin
Başkanlığa geliş tarihi gelen kâğıtlar listesinde
olduğu gibi 20/03/2012 tarihi olacaktır.
Şimdi önergeleri
ayrı ayrı okutuyorum
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkan, bu sehven konusunda kısa bir söz
istiyorum. Usul tartışması açmaya gerek yok, kısa bir söz
istiyorum.
BAŞKAN Sayın
İnce, sisteme girer misiniz, oradan söylediklerinizi dinleyelim.
4.- Yalova Milletvekili Muharrem
İncenin, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık
Yakutun, (11/8) esas numaralı Gensoru Önergesinin Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına geliş tarihinin sehven
yanlış yazıldığını bildirmesine ilişkin
açıklaması
MUHARREM İNCE
(Yalova) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biz, Sayın Suat
Kılıç hakkında gensoruyu 20 Mart 2012de akşam saat
19.50de zimmet karşılığı TBMM
Başkanlığına teslim ettik. Yani 21i değil, 20 Mart
akşam 19.50de. Şimdi, TBMM Başkanlığının
basıp dağıttığı (11/8) esas numaralı Suat
Kılıç hakkındaki gensoru metninde gensorunun
Başkanlığa geliş tarihi 21 Mart 2012 olarak
yazılıyor.
BAŞKAN Ben de
aynı şeyleri söyledim Sayın İnce.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkanım, böyle bir şey olamaz. Yani bu ne
hakla
Sehven
Ne demek sehven? Yani sehven cinayet mi işleniyor? Yani
burası bakkal dükkânı değil, burası Türkiye Büyük Millet
Meclisi. Meclis Başkanlığı gereğini yapmak
zorundadır. Biz hangi tarihte vermişsek o tarihle yapmak
zorundadır. Ben orada gariban 2 tane memurun zarar görmesini istemem ama
AKP Grubu Meclis Başkanlığını yönetemez. Meclis
Başkanlığı irade kullanamıyor yani
parmağında oynatılıyor, çok açık bu. 20 Mart
akşamı 19.50de bunu biz zimmet karşılığı
teslim etmişsek
Yani Biz çalışma takvimini
ayarlayacağız. diyecek AKP Grubu, Meclis Başkanlığını
parmağında oynatacak. Evrak memurluğunun bile ötesine geçiyor
Meclis Başkanlığı.
BAŞKAN Sayın
İnce, teşekkür ederim, sözleriniz tutanaklara geçti.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Lütfen, bu konuda Sayın Çiçek gelip buraya açıklama
yapmalıdır. Bu doğru bir uygulama değildir.
BAŞKAN Sözleriniz
tutanaklara geçti.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, üç gün içinde dağıtmak
zorundasınız. Nasıl geriye atıyorsunuz?
BAŞKAN Bir
yanlışlık yapılmış, zaten ben de o
yanlışlığın yanlış olduğunu söyledim.
Bundan sonra yapılmayacaktır.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ne
yanlış oluyor ya? Anayasaya göre üç gün içinde dağıtmak
zorundasınız. Siz oradan kaçınmak için yapıyorsunuz.
BAŞKAN Sayın
Buldan, buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) -
Sayın Başkan, bir laf söylüyorum, Anayasayı ihlal
etmişsiniz.
BAŞKAN Lütfen
KAMER GENÇ (Tunceli) -
Anayasa diyor ki: Gensoru üç gün içinde bastırılıp
dağıtılır. Niye dağıtmadınız?
BAŞKAN - Sayın
Genç, ben Sayın Buldana söz verdim, Sayın Buldanı bir
dinleyelim önce.
Buyurun Sayın
Buldan.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Niye dağıtmadınız? Cevap istiyorum senden yahu!
BAŞKAN Sayın
Genç, lütfen oturur musunuz.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Diyorum ki: Üç gün içinde dağıtılmamış.
Bastırıp dağıtacaktınız, niye üç gün içinde
dağıtmadınız?
BAŞKAN Bir yanlışlık
yapılmış, burada belirtildi.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Hayır, ne yanlışlığı?
BAŞKAN Sayın
Buldan, buyurun lütfen.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Başkansın sen!
BAŞKAN Sayın
Genç, hitap tarzınıza bakar mısınız lütfen.
Tutanakları getirteyim, hitap tarzınıza bir bakın.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Efendim?
BAŞKAN Hitap
tarzınıza bir bakın lütfen, tutanakları isteyin.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Ama siz eğer milletvekili olarak bizim söylediklerimizi nazara
almıyorsanız
BAŞKAN Buyurun
Sayın Buldan.
5.- Iğdır Milletvekili Pervin
Buldanın, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık
Yakuta geçmiş olsun temennisine ilişkin açıklaması
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Sayın Başkan, ben de geçirdiğiniz
rahatsızlık nedeniyle grubum adına size geçmiş olsun
dileklerimi iletiyorum ve aramıza tekrar hoş geldiniz diyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Buldan.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Şimdi, bak Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Canikli, buyurun.
Lütfen Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli)
Eğer hitabı doğru yapmamı istiyorsan
BAŞKAN Sayın
Genç, oturur musunuz lütfen.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Ben niye oturayım?
BAŞKAN Sizinle
ilgili herhangi bir şey söz konusu değil.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Hayır, niye oturayım? Bakın, yanlış yapıyorsunuz,
Anayasayı ihlal ediyorsunuz. Hesabınıza geldiği zaman
tarih atıp Anayasadaki üç günlük bastırma süresini erteliyorsunuz.
BAŞKAN Sayın
Genç, Sayın İnceye izah ettim; Sayın İnce konuyu
anlattı.
KAMER GENÇ (Tunceli) Bu
nasıl Meclis Başkanlığı yahu? Nasıl Meclis
Başkanlığı?
BAŞKAN
Yanlışlık olduğunu burada belirttim, bundan sonra da
olmayacağını söyledim.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Hayır, o mazeret kabul edilemez.
BAŞKAN Ne
yapılması gerekir bu saatten sonra?
KAMER GENÇ (Tunceli) O
mazeret de tamamen AKPye uygun yaptığınız işlemdir.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Canikli,
buyurun.
6.- Giresun Milletvekili Nurettin
Caniklinin, (11/8) esas numaralı Gensoru Önergesinin Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına geliş tarihinin sehven
yanlış yazılmasıyla, AK PARTİ Grubunun herhangi bir
müdahalesi, ilişkisi ve bilgisi olmadığına ilişkin
açıklaması
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkanım, teşekkür
ederim.
Bahsedilen olayla ilgili
olarak AK PARTİ Grubunun herhangi bir müdahalesi, ilişkisi ve bilgisi
söz konusu değildir. Meclis Başkanlığını biz yönetmiyoruz
Sayın Başkanım, bunun düzeltilmesi gerekir. Meclis
Başkanlığı, kendi kuralları çerçevesinde, kendi
iradesiyle yönetilmektedir. Dolayısıyla, parti grubumuza yönelik
olarak böyle bir ithamı kabul etmiyoruz ve reddediyoruz.
Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Meclis Başkanı gelip buraya açıklama yapsın
Sayın Başkan. Sayın Çiçek gelip bu Meclise açıklama
yapmalıdır.
BAŞKAN Sayın
İnce, Genel Evrakta görev yapan nöbetçi personelin o akşam sisteme
giriş yapamaması sonucu söz konusu hata olmuş. Bir hata söz
konusu; doğru, kabul ediyoruz.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Yani bir gariban memuru bulduk sonuçta.
BAŞKAN Ancak gelen
kağıtlarda geliş tarihi
MUHARREM İNCE
(Yalova) Bizim derdimiz memur değil.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkanım, üç gün içerisinde dağıtılmış
mı acaba?
BAŞKAN
Dağıtım olarak yer almamıştır.
Gensoru önergesinin
ayrıca işlem süreci ile ilgili anayasal sürelerde de herhangi bir
sorun bulunmamaktadır.
Şimdi, iki adet
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Başkanım, siz vicdanen buna inanıyor musunuz? Sizin
vicdanınız rahatsa bir şey demeyeceğim. Sizin
vicdanınız rahat mı?
BAŞKAN Sayın
İnce, biliyorsunuz ben göreve yeni başladım ve bu
açıklamayı yapmak zorunda kaldım, yanlışlık
yapıldığı için.
Teşekkür ederim.
Buyurun.
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Gensoru Önergeleri
1.- Ankara Milletvekili Levent Gök ve
22 milletvekilinin, Altındağ Belediyesinin uygulamalarında
siyasi konumunu kullanarak rant elde ederken aracı olarak kullandığı
kamu görevlilerini Bakanlık görevi sırasında da himaye
ettiği ve önemli görevlere taşıdığı, böylece
görevini kötüye kullandığı iddiasıyla, Gençlik ve Spor
Bakanı Suat Kılıç hakkında gensoru açılmasına
ilişkin önergesi (11/8)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Altındağ
Belediyesinin uygulamalarından siyasi konumunu kullanarak rant elde
ederken aracı olarak kullandığı kamu görevlilerini
Bakanlık görevi sırasında da himaye eden ve önemli görevlere
taşıyan, böylece görevini kötüye kullanan Gençlik ve Spor Bakanı
Suat Kılıç hakkında, Anayasanın 98 ve 99 uncu,
İçtüzüğün 106 ncı maddeleri uyarınca gensoru
açılmasını arz ve talep ederiz.
Levent
Gök
Ankara
Gerekçe
Altındağ
Belediyesi, "Eski Ankara" olarak anılan Hamamönü mevkiinde
'Talatpaşa Bulvarı Karacabey Hamamı ve Yakın Çevresi
Sağlıklaştırma Çalışması' projesi
kapsamında 2007 yılından itibaren bir çalışmayı
yürütmektedir.
Eski evlerle dolu olan
bölgede restorasyon kapsamına gireceğini bilmeden evlerini satan
birçok yurttaşın yok pahasına evlerini ve işyerlerini
satışa çıkartması, bölgede sistemli bir şekilde tapu
devirlerinin artması, proje ilerledikçe el değiştirilen
gayrimenkullerin değerinin fahiş bir şekilde yükselmesiyle,
satanlar açısından ciddi mağduriyetler yaşanmış
ve alanlar açısından haksız kazanç elde edilmesine yol
açmıştır.
Anılan bölgede
siyasi kimliği bilinen kişilerin de çeşitli yollarla gayrimenkul
edindiği ortaya çıkmıştır.
Suat
Kılıç'ın da restorasyon kapsamına giren bölgeden eski eser
niteliğindeki iki parça taşınmazı satın
aldığı öğrenilmiştir.
Konu Başbakana
verilen soru önergesi ile siyasi iktidar yetkililerinin bilgisine
sunulmuş, ancak herhangi bir yanıt verilmeyerek Suat
Kılıç'ın yaptıkları kamuoyundan
saklanmıştır.
Suat
Kılıç'ın 29.04.2009 tarihinde, her iki taşınmazın
satışı için toplam 25.500 TL ödediği; Bakan adına
tapuda alışı vekaleten gerçekleştiren kişinin
Altındağ Belediyesi Tarihi Alanları Koruma Şube Şefi
Alpaslan Ekinci, satışı gerçekleştiren kişinin ise
Bakan'ın nikah şahitliğini yaptığı ve
Bakanlık bünyesinde danışmanlık ve Bakan'ın
atamasıyla Türkiye Dijital Oyunları Federasyonu Yönetim Kurulu üyesi
olan Erbil Yiğitbaş olduğu ortaya çıkmıştır.
Erbil Yiğitbaş'ın da anılan gayrimenkulleri çok kısa
bir süre önce satın alması işlemlerdeki muvazaayı net bir
şekilde gözler önüne sermektedir.
Evlerin ucuza satın
alınması ve hemen arkasından Belediyece restore edilerek muazzam
bir bedel artışı sağlanması, siyasi nüfuz
kullanılarak haksız kazanç elde edilmesi, hangi evin restore
edileceğini bilen projeden sorumlu bir belediye bürokratının bu
alış verişe aracı olması siyasetçiye ve devlete olan
güveni büyük ölçüde zedelemiş, siyasetçi, bürokrat ekseninde kurulan
işbirliğinin ne denli büyük boyutlara
ulaştığını gözler önüne sermiştir.
Suat
Kılıç'ın günlerdir sessizliğini koruması ve mal
ediniminin basit, sıradan bir hakkın kullanılması yolunda
avukatı ve Altındağ Belediye Başkanı Veysel Tiryaki
tarafından yapılan açıklamaların arkasına
saklanması siyasi nüfuz kullanmaktan ve fırsatçılıktan
pişman olmadığı izlenimlerini güçlendirmektedir.
Siyasetçilerin ve kamu
görevlilerinin her kademede iş ve çıkar ilişkilerinden uzak
kalması temiz toplum ve temiz siyasetin ön koşuludur.
Siyasetçi, toplumdan ve
kamudan herhangi bir pay alma arayışı içerisinde olamaz.
Siyasetçi topluma bir şeyler kazandırma arayışı
içerisinde olan kişidir.
Siyasetçilerin çıkar
ilişkilerine girmesi, siyaset kurumuna ve siyasetçiye olan güveni yok
edeceği gibi, demokrasiyi çürütür ve toplumu da
yozlaştırır.
İktidardaki siyasal
partinin gücünü ve yetkisini kullanarak kamu bürokrasisi ile ilişkiler
kurup, bunu kişisel menfaat ve ranta dönüştürmesi kabul edilebilecek
bir tablo değildir.
Bakan Suat
Kılıç'ın siyasi etik ve davranışa sığmayan
bir yolla restorasyon yapılan bir bölgede, değeri artacağı
kesin olan taşınmazları, ucuza, danışıklı
yollarla edinmesi siyasi nüfuzunu kullandığını
göstermektedir.
Bu nedenle Gençlik ve
Spor Bakanı Suat Kılıç hakkında Anayasanın 98'inci,
99'uncu ve TBMM İçtüzüğünün 106'ncı maddeleri uyarınca
gensoru açılması uygun olacaktır.
Levent Gök Adnan Keskin Sena Kaleli
Ankara Denizli Bursa
İlhan Demiröz Turhan Tayan Ali Serindağ
Bursa Bursa Gaziantep
Aytuğ
Atıcı Ömer
Süha Aldan Nurettin Demir
Mersin Muğla Muğla
Doğan Şafak Arif Bulut Osman Kaptan
Niğde Antalya Antalya
Haydar Akar Uğur
Bayraktutan Aykut Erdoğdu
Kocaeli Artvin İstanbul
Ümit Özgümüş Binnaz Toprak Kamer Genç
Adana İstanbul Tunceli
Celal Dinçer Kadir Gökmen Öğüt Selahattin Karaahmetoğlu
İstanbul İstanbul Giresun
Veli Ağbaba Özgür Özel
Malatya Manisa
2.- Konya Milletvekili Atilla Kart ve
32 milletvekilinin, Deniz Feneri Derneği soruşturması sürecinde,
doğrudan müdahil olduğu, çıkar yapılanmasını
himaye ettiği, soruşturmaya ve delillere müdahale ettiği,
sorumluluğu altında görev yapan Dernekler Dairesi
raporlarını sümen altı ettiği, arama kararlarını
şüphelilere sızdırdığı, hazırlanan
raporların idari ve adli gereğini yapmadığı, görevini
kötüye kullandığı iddiasıyla, Başbakan
Yardımcısı Beşir Atalay hakkında gensoru açılmasına
ilişkin önergesi (11/9)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
AKP iktidarlarıyla
birlikte, yolsuzlukların hem nicelik ve hem de nitelik olarak yaygın
hale geldiği görülmektedir.
Halkımızın
yardım ve dayanışma duyguları istismar edilerek toplanan
yardımlarla ilgili idari ve adli soruşturmalar, Hükümet eliyle
akamete uğratılmaktadır. Devlet yetkisi organize bir
şekilde kötüye kullanılarak, yolsuzlukların
soruşturulması engellenmektedir. Deniz Feneri Derneğiyle ilgili
soruşturma sürecinde ise, hukuk ve adalet adına daha da vahim
gelişmeler yaşanmaktadır.
Deniz Feneri
soruşturmasıyla ilgili olarak (idari ve adli);
Hükümetin ve
Başbakanın, adli ve siyasi sorumluluklarının
tartışılması, sorgulanması ve gerekli prosedürün
işletilmesi konusundaki çalışmalarımızı
şimdiki hal saklı tutarak; bu süreçte, özel bir rol ve görev üstlenen
günümüzün Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay'ın
durumunu, yasama denetimi sorumluluğu kapsamında değerlendirmek
üzere, işbu gensoru hazırlanmıştır;
Deniz Feneri Derneği
soruşturmasının başlangıcında,
soruşturmalara doğrudan müdahale etmeyen, dolaylı yol ve
yöntemlerle engellemeler yapmak suretiyle müdahale yöntemini tercih eden
Hükümet, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay ve Adalet
Bakanı Sadullah Ergin, soruşturmanın ilerleyen bölümlerinde
panik halde ve doğrudan soruşturmaya müdahale etmeye
başlamışlardır.
Hükümet ve adı geçen
Bakanlar buna neden ihtiyaç duymuştur?
Neden hukuku ayaklar
altına almak pahasına bu yola başvurmuşlardır?
Hükümetin ya da
Başbakan adına bir görev üstlendiği olayların
gelişiminden anlaşılan Bakanların, endişe duyduğu
kirli ilişkiler ağı mı söz konusudur?
Ortaya çıkan
bulgular ve gelişmeler, Deniz Feneri yolsuzluğunun ta
başlangıç aşamalarından itibaren, AKP yönetim
kadrolarının, yolsuzluk ilişkileriyle
bağlantıları olduğunu göstermektedir.
En azından bulgular
bu yöndedir.
Peki, böyle bir tablo
karşısında Beşir Atalay ne yapmıştır?
Sorumluluğu altındaki kamu birimlerini ne şekilde
yönlendirmiştir? Sorumluluğu altındaki kamu birimlerinin
hazırlamış olduktan inceleme ve denetim raporlarının
gereğini neden yapmamıştır?
Beşir Atalay'ın
hem İçişleri ve hem de Başbakan Yardımcısı olarak
görevini kötüye kullandığına dair suçüstü boyutlarında
somut deliller söz konusudur.
Tahkik ve yargılama
gerektiren ciddi ve somut bulguların gereğini Beşir Atalay neden
yapmamıştır?
Beşir Atalay görev
ve sorumluluğunun gereğini yapmadığı gibi,
şüpheliler ile ilgili arama kararlarını
sızdırdığına dair somut bulgular söz konusudur.
Bu yöndeki
bulguların bir bölümü aşağıda dile getirilmiştir;
Beşir Atalay, Zahid
Akman, Zekeriya Karaman ve Yimpaş'ta Yönetim Kurulu Üyeliği yapan
isimlerden oluşan Nehir Medya'nın Yönetim Kurulu Üyeleri
arasında gözüken Veli Korkmaz ile Beşir Atalay arasındaki
ilişkinin hiç kopmadığı, daha da
yoğunlaştığı gelişmelerden ortaya çıkmıştır.
Özel Koruma Amiri Ali
Karabağ ile Kırıkkale Belediye Başkanı arasındaki
ve sonrasındaki telefon görüşme trafiği ve ortaya çıkan
diğer bulgular;
Mehmet Gürhan'ın el
yazması notları,
İstanbul Merkezinde
bulunan gayri resmi muhasebe kayıtları,
İsmail
Karahan'ın itirafları,
Şahin Küsmüş'ün
ifadeleri tüm dosya kapsamıyla birlikte değerlendirildiğinde;
ismi
açıklanmayan-açıklanmak istenilmeyen bir kişinin inisiyatifinde
ve başta İçişleri Bakanı olmak üzere Hükümetin himayesi ve
nüfuzuyla; ciddiyet ve aşama kazanmış olan
soruşturmanın akamete uğratılmak istenildiği
görülmektedir.
Soruşturma
sürecinde, itirafta bulunan ve bir yerlere mesaj vermek istediği
anlaşılan Şüphelilerin can güvenlikleri konusunda ciddi
endişelerimizin bulunduğunu yeri gelmişken ifade ediyoruz.
Safahatı
açıklanan bu süreçte, Beşir Atalay'ın doğrudan müdahil olduğu,
çıkar yapılanmasını himaye ettiği, görevini kötüye
kullandığı, soruşturmaya ve delillere müdahale ettiği,
sorumluluğu altında görev yapan Dernekler Dairesi
raporlarını sümenaltı ettiği, arama kararlarını
Şüphelilere sızdırdığı, hazırlanan
raporların idari ve adli gereğini yapmadığı; tüm bu
usulsüzlük ve suistimallerin 58, 59, 60 ve 61. Hükümetler dönemindeki
Bakanlık görevleri esnasında zincirleme devam ettiği
açıklık kazanmış olmakla;
Başbakan
Yardımcısı Beşir Atalay hakkında Anayasanın 99 ve
TBMM İçtüzüğünün 106. Maddeleri uyarınca Gensoru
açılmasını arz ve teklif ederiz.
Atilla
Kart Muhammet
Rıza Yalçınkaya Ahmet
Toptaş
Konya Bartın Afyonkarahisar
Mehmet Ali
Ediboğlu Osman
Taney Korutürk Birgül
Ayman Güler
Hatay İstanbul İzmir
Adnan
Keskin Mustafa
Serdar Soydan Mehmet
Hilal Kaplan
Denizli Çanakkale Kocaeli
Namık
Havutça İdris
Yıldız Doğan
Şafak
Balıkesir Ordu Niğde
Salih
Fırat İhsan
Özkes Malik
Ecder Özdemir
Adıyaman İstanbul Sivas
Mehmet Volkan Canalioğlu Sena
Kaleli Selahattin
Karaahmetoğlu
Trabzon Bursa Giresun
Aytuğ
Atıcı Kemal
Ekinci Uğur
Bayraktutan
Mersin Bursa Artvin
Kamer
Genç Mehmet
Şeker Candan
Yüceer
Tunceli Gaziantep Tekirdağ
Osman Oktay
Ekşi İlhan
Demiröz Ramazan
Kerim Özkan
İstanbul Bursa Burdur
Haydar
Akar Ali
Serindağ Tufan
Köse
Kocaeli Gaziantep Çorum
Osman
Kaptan Bülent
Kuşoğlu Erdal
Aksünger
Antalya Ankara İzmir
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Gensoruların
görüşme gününü de kapsayan Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisi,
diğer grup önerileriyle birlikte biraz sonra işleme
alınacaktır.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubunun, İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım:
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan ve arkadaşlarının 2012 nevruzunda güvenlik güçlerinin
orantısız güç kullanmasının
araştırılması amacıyla vermiş olduğu Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 27/3/2012 Salı günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP
Grubu önerisi
27.03.2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu'nun 27.03.2012 Salı günü (Bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından Grubumuzun aşağıdaki
önerisini, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurul'un
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Hasip
Kaplan
Şırnak
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
23 Mart 2012 tarihinde,
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve arkadaşları tarafından
verilen (778 sıra nolu), 2012 Newrozunda güvenlik güçlerinin
orantısız güç kullanmasının
araştırılması amacıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis Araştırma önergesinin, Genel Kurul'un
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak,
27.03.2012 Salı günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Öneri
lehinde söz isteyen Altan Tan, Diyarbakır Milletvekili.
Buyurun Sayın Tan.
(BDP sıralarından alkışlar)
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; lütfen,
söyleyeceklerimi dikkatlice dinleyiniz, rica ediyorum, istirham ediyorum.
Elimden geldiği kadar sakin ve tane tane size son bir haftada Doğu ve
Güneydoğuda yaşanan olayları anlatmaya
çalışacağım.
18 Mart ile 21 Mart
tarihleri arasında toplam dört günlük
bir sürede -arkadaşlar, tabirimi hoş görün- bölgede bir savaş
yaşandı. Bundan ne kadar haberiniz var, ne kadar gerçekler size
yansıtıldı, bilmiyorum ama takip ettiğim medya -gerek
yazılı gerek görsel- maalesef, maalesef, maalesef Türkiye Cumhuriyeti
tarihinde defalarca yapıldığı gibi, en sonunda 28
Şubat sürecinde yapıldığı gibi bütün bu gerçekleri
ters yüz ederek aktardı ve görmeniz gereken gerçekleri,
fotoğrafları, konuşmaları, suretleri sizlere iletmedi.
Diyarbakır,
İstanbul, Cizre, Urfa, Siverek, Suruç, Batman, Van sokaklarında
keşke hepiniz olsaydınız. Türkiyenin en önemli sorunu bugün
için Kürt sorunu hangi aşamaya geldi keşke gözlerinizle görseydiniz
ve size anlatılan yalanların ne kadar sahte, ne kadar içi boş,
ne kadar sanal olduğunu kendi gözlerinizle görseydiniz ve biz burada
polemiğe, tartışmaya, kavgaya, hakarete, hiçbir şeye
varmadan doğru düzgün bu konuları konuşabilseydik.
Sevgili arkadaşlar,
ne oldu, size kısaca özetleyeyim. 2009 senesinde KCK operasyonları
başladı, güvenlik konsepti denilen konsept devreye girdi ve
Hükûmeti kim, nasıl ikna ettiyse, hangi akıl tırnak içinde,
buna akıl demek de mümkün değil- devreye girdiyse şunu söyledi: Bu
iş artık müzakereyle, diyalogla, konuşmayla, demokrasiyle olmaz.
Peki nasıl olur? Dağdakileri öldüreceğiz, şehirdekileri
tutuklayacağız, BDPye yakından uzaktan selam veren ne kadar
kimse varsa bunları KCKyle, PKKyle, DTKyla, BDPyle
ilintileyeceğiz ve bunları bir şekilde cezaevine
koyacağız. Peki, ne çıkacak bundan? Biz Kürt siyasal
muhalefetini sindireceğiz, BDPye olan halk desteğini
koparacağız, halkla BDP arasına bir kanal, bir set
çekeceğiz ve ondan sonra da bu sindirme ve bastırma operasyonunu
yaptıktan sonra kendi istediğimizi devreye sokacağız. Peki
Temelin sorduğu gibi sorayım size: Ne oldi? Ne oldi, biliyor
musunuz? Bu proje iflas etti, dikişler attı, patladı, yerlere
serildi; kelimelerin tamamı gerçeği ifade etmiyor, tamamı.
Diyarbakırda her sokağın başına bir panzer konuldu,
her sokağın. Havadan gaz kullanıldı, ilk olarak; Suriyede
henüz kullanılmadı, Tahrir Meydanında kullanılmadı.
Buna rağmen -ben bu kadar önemli şeyler söylüyorum, Sayın Bekir
Bozdağ da konuşuyor, konuşsun, bir şey olmaz- sevgili
arkadaşlar, yüz binlerce insan meydanlara toplandı, yüz binlerce
insan. Emniyet nasıl rapor etti size? 10 bin kişi
Bir
başkası dedi ki: 10 bin yazma ayıp olur, 25 bin kişi. Yüz
binlerce insan
Lütfen, özellikle AKP milletvekilleri içerisinde ciddi
tanıdıklarım, insaf ve vicdan sahibi arkadaşlarım var,
bu görüntüleri Millî İstihbarattan isteyin, bakın neler oldu. Bir
halk ayağa kalktı.
Peki, Vali ne yaptı, Vali? Sevgili
arkadaşlar, Japonyada olsaydı, yanlış görev verilen bir
yetkili buna itiraz ederdi, derdi ki: Ben buranın sorumlusuyum,
verdiğiniz bu emir yanlış, halk sindirilemez,
bastırılamaz. Peki, buna rağmen bu görevi kabul edip de o
halkı -tırnak içinde- bastıramazsa ne yapardı? Onurlu bir
Japon, harakiri yapardı. Peki, Diyarbakır Valisi bu saatten sonra,
bütün bir Diyarbakır ona rest çekmişken nasıl yürüyecek
Diyarbakır sokaklarında; kimin yüzüne nasıl bakacak?
İçişleri Bakanı nasıl bakacak?
Sevgili arkadaşlar, tekrar tekrar
söylüyorum: Bana cevap vermeden önce, keşke keşke keşke siz de gelip
o sahneleri görseydiniz.
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) Biz gördük
yıllardır
ALTAN TAN (Devamla) Kim söylüyor onu Biz
yıllardır gördük. diye? Nerenin milletvekili?
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) Ben
söylüyorum.
ALTAN TAN (Devamla) Ben seni
hayatımda görmedim daha, hayatımda görmedim.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
lütfen
ALTAN TAN (Devamla) İşte sizin
gibiler bu ülkeyi kendi elleriyle bölmeye götürüyorlar, bölmeye götürüyorlar.
BAŞKAN Sayın Tan, lütfen Genel
Kurula hitap edin.
ALTAN TAN (Devamla) Milyonlarca insan
sokaklara dökülüyor, milyonlarca insan. Bakın, diyorum, alın
kameraları bakın, kafanızı biraz sallayın. Fakat,
bugün, yine -BDPli değil bu dediğim arkadaş, aklı
başında bir arkadaş- Türkiyedeki think-thank
kuruluşlarında doçent bir arkadaş dedi ki: Korkmayın,
Türkiyedeki derin akıl -eğer bu devlette bir devlet geleneği
varsa- bu yanlış politikalar eliyle Türkiyeyi böldürmez, bu
yanlış politikaları yapanlar gider, yapabilenler gelir. Ben de
aynı kanaatteyim.
Sevgili arkadaşlar,
bugün Batmanda da bir olay oldu ve bunun üstü örtüldü, maalesef. Samsunda
aynı olay oldu suçlu kimse yakalandı, hâkim karşısına
çıktı. Bir haftadır Batman Valisi mugalata yapıyor,
Elinizde kaset varsa getirin. diyor. Kendi elindeki bütün kasetler oraya
kadar; çekimler duruyor olay anı yok, olay anı yok arkadaşlar.
Sayın Ahmet Türk
çıktı, şunu söyledi, dedi ki: Eğer bu polis görev olarak
beni dövdüyse polis de çıksın, vali de çıksın, devlet de
çıksın, desin ki: Ben, bu görevi buna verdim, bu da dövdü. Vali kendi
inisiyatifiyle bunu yaptıysa, polis kendi inisiyatifiyle bunu yaptıysa,
devlet de bunun üzerini örtüyorsa, benim çağrıma
karşılık siyaset ve hukuk da sessiz kalıyorsa, bu işe
yardım ve yataklıkta bulunuyorsa vali benim şahsi
muhatabımdır.
Sevgili arkadaşlar,
aynı vali 2004 senesinde Midyat Kaymakamıydı, aynı
uygulamaları Midyatta da yaptı, buradan tekrar sesleniyoruz
-nasıl anlaşılırsa anlaşılsın- devlet bu
olayı çıkarmak zorunda, cinler yapmadı bunu. Bunu ortaya
çıkarmıyorsa, kendi inisiyatifiyle bir yanlışlık
yapıyorsa, vali de bu oyunun içerisindeyse, o zaman, şahsi hukuk
devreye girecek, vali kendine dikkat etsin.
BAŞKAN Sayın
Tan, lütfen, konuşurken siyasetçileri muhatap alınız burada
olmayan bürokratları değil.
ALTAN TAN (Devamla)
Efendim, bürokrata emir veren siyasetçi çıksın, cevap versin.
BAŞKAN Sonra,
tehditvari de konuşamazsınız, lütfen
Tehditvari de
konuşamazsınız!
ALTAN TAN (Devamla)
Siyasetçi çıksın, desin ki: Vali de görevinin dışına
çıkmıştır, polis de görevinin dışına
çıkmıştır. İşte sanık, buyurun mahkeme.
Çıksın bunu söylesin siyasetçi, çıksın bunu gayet açık
söylesin.
İBRAHİM
BİNİCİ (Şanlıurfa) Siyasetçi perde
arkasındadır, görünmez, emir verir. Bürokrat diye diye şey
yapıyorsunuz.
ALTAN TAN (Devamla)
Sevgili arkadaşlar, olay bu noktalara gelmiştir, maalesef. İster
bunun vahametine inanın, ister inanmayın, siz bilirsiniz. Yani bizden
anlatması, en sakin bir şekilde anlatması.
Bu sorunun çözümü için
alelacele, işte o gün Sayın Başbakan Millî İstihbarat
Müsteşarıyla, daha biz Diyarbakır meydanındayken
toplantı yaptı. Sanırım gerçekler kendisine iletildi,
beyanat verildi. Muhatap
Biz kesinlikle İmralıyla, Kandille
muhatap olmayacağız, terör örgütünün uzantısı olan
siyasilerle de müzakerelerde bulunabiliriz. Bakın, bu dil bile
yaralayıcı ve hakaret edici bir dil, barışın dili
değil. İstediğiniz dili kullanın, serbestsiniz, açık
ve net olarak söylüyoruz. İmralı, Kandil, PKK, KCK, DTK, BDP,
HAK-PAR, KADEP, Kemal Burkay, kime giderseniz gidin, sorunu çözmek istiyor musunuz,
istemiyor musunuz? Çözmek istiyorsanız, Kürtlerin ana dille eğitim
talebi var, yerinden yönetim talebi var, kamusal alanda Kürtçenin
kullanılması talebi var. İsterseniz bunu Diyarbakır
meydanındaki insanlarla çözün. Çözmek istemiyorsanız deniz bitti.
Saygılar
sunarım. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önerinin aleyhinde söz
isteyen Oğuz Kağan Köksal, Kırıkkale milletvekili. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın
Köksal.
OĞUZ KAĞAN
KÖKSAL (Kırıkkale) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisinin verdiği önerinin
aleyhinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Önerinin konusuna
geçmeden önce, az önce Hatibin yaptığı bir konuşmayla
ilgili sözlerime başlamak istiyorum. Türkiye Cumhuriyeti devleti çok büyük
bir devlettir, valisini de korur, polisini de korur. Kimsenin devletin valisini
tehdit etmek, hele hele bu Meclis kürsüsünde tehdit etmek haddi de
değildir, yapamaz da. Bunu burada ifade etmek istiyorum. (AK PARTİ ve
MHP sıralarından alkışlar, BDP sıralarından
gürültüler)
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Devletin valisi haydutluk yapamaz! Haydut vali!
BAŞKAN Sayın
Tan, lütfen oturur musunuz.
(Diyarbakır
Milletvekili Nursel Aydoğanın kürsüye yürümesi)
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Haydut vali, haydut!
NURSEL AYDOĞAN
(Diyarbakır) Siz biliyor musunuz
BAŞKAN Lütfen
oturur musunuz yerinize.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Nursel Hanım
NURSEL AYDOĞAN
(Diyarbakır) Bir dakika Sayın Başkan
Bu devletin polisi beni
Mardinde
(AK PARTİ ve BDP sıralarından bir grup milletvekili
kürsü önünde toplandı)
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Haydut vali, haydut!
BAŞKAN Lütfen
oturur musunuz yerinize
OĞUZ KAĞAN
KÖKSAL (Devamla) Varsa bir şey, kürsüde gelir söylersiniz.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Polis bizi tehdit edebilir yani değil mi?
OĞUZ KAĞAN
KÖKSAL (Devamla) Geçiniz
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Sen ne biçim konuşuyorsun? Altı dönem
milletvekilliği yapmış Ahmet Türk dayak yiyor!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.03
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.10
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık
YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 83üncü Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu önerisinin görüşmelerine devam edeceğiz.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan
BAŞKAN - Önerinin
aleyhinde Kırıkkale Milletvekili Oğuz Kağan Köksal söz
istemiştir.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye
Sayın Köksal
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkanım, Sayın Hatip söz almadan
önce usule dair
Batmanda
saldırıya uğrayan, milletin iradesiyle seçilmiş
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) Altı defa seçilmiş
HASİP KAPLAN
(Şırnak)
ve altı dönem Mecliste olan bir milletvekili.
Saldırı onun şahsında Kürt halkına ve Millet Meclisine
yapılmıştır. Bu, çok vahimdir. Meclis Başkanlık
Divanının bu konuda tavır takınıp bütün grupların
bunu telin etmesi, lanetlemesi ve bunun sorumlusunun adalet önüne
çıkarılması gerekir.
Hâl böyleyken, hukuk bunu
emrederken, İç Tüzük bunu emrederken, Anayasa bunu emrederken Sayın
Hatipin, saldırgan atanmışları burada koruma üslubu
Meclisin, demokrasinin temeline dinamit atmaktan başka bir şey
değil, gerginlik yaratıyor. Burada, eski bürokrat milletvekillerinin
kalkıp saldırgan birini, kanun dışı iş yapan
birini koruması yasal değildir, bir valiyi koruması yasal
değildir.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) Çok meraklısıysa gitsin emniyet müdürlüğü
yapsın.
BAŞKAN Sayın
Kaplan, teşekkür ediyorum
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Delilleri yok ediyor, saldırganı koruyor ve bu
kürsüde de koruma görüyor. Hükûmet burada
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başbakan Yardımcısı, siz bu
saldırganı koruyor musunuz?
BAŞKAN Sayın
Kaplan, lütfen oturur musunuz
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Babacan, saldırganı koruyor musunuz?
BAŞKAN Sayın
Kaplan, böyle bir hitap tarzı olmaz.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Koruyor musunuz?
BAŞKAN Sayın
Kaplan
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Hayır
Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye
bir dinleyin lütfen
HASİP KAPLAN
(Şırnak)
siz koruyor musunuz?
BAŞKAN Öyle soru
sorma hakkınız yok, bir oturun lütfen.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Hayır, bunun cevabını bu kürsüde bugün
vermemiz lazım.
BAŞKAN Sayın
Kaplan
Sayın Kaplan
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Bu kürsüde bütün milletvekillerinin, Ahmet Türke
yapılan saldırıyı onaylıyor mu, onaylamıyor mu,
bunun cevabını vermesi lazım.
BAŞKAN Sayın
Kaplan, şu andaki
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Bunun cevabını vermesi lazım. Her grup
başkan vekili bu saldırı konusunda görüşünü
açıklasın.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Kürsüye saldırıyı onaylıyor musun,
onaylamıyor musun?
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Yok öyle bir şey!
BAŞKAN Sayın
Kaplan, oturur musunuz lütfen.
Teşekkür ediyorum.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Böyle şeyler Saddam döneminde olmaz ya!
BAŞKAN Şu andaki
grup önerisi nedir Sayın Kaplan? Bu konuyla ilgili. Grupların bu
konuyu tenkit edip etmemesi grupların kendi meselesi ve sizin anlaşma
meseleniz.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkanım
BAŞKAN - Ben
şahsen Sayın Türke yapılan saldırıyı
kınıyorum. Aynı zamanda
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Faillerin de bulunmasını
BAŞKAN
bir
milletvekilinin de güvenlik güçlerine yaptığı
saldırıyı da kınıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Ne saldırısı yapmış?
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Eğer varsa
Eğer yoksa sizi kınıyorum
Sayın Başkan eğer bir milletvekili saldırı
yapmamışsa ben de sizi kınıyorum.
BAŞKAN Buyurun,
aynı sözleri siz de tekrar edin. Ben, güvenlik güçlerinin bir
milletvekiline
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Nereden çıkardınız?
BAŞKAN -
özellikle
de Sayın Türke yaptığı saldırıyı
kınıyorum
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, hangi milletvekili?
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Hangi milletvekili? İsim verin Sayın Başkan.
Hangi milletvekili? İsim söyleyin isim.
BAŞKAN -
eğer
güvenlik güçleri yapmışsa, ama milletvekili kisvesiyle güvenlik
güçlerine yapılan saldırıyı da kınıyorum.
Teşekkür ediyorum.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Hangi milletvekili? Çıkaracaksınız; öyle
buradan hamasetle olmaz, ilkokul talebesi yok karşınızda.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) Milletvekiline saldırıyı
meşrulaştırıyorsunuz.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Siz kiminle neyi meşrulaştırıyorsunuz?
BAŞKAN Talep
ettiniz, kınadım.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Başkanım, yani
Kusura bakmayın.
Buyurun Sayın
Köksal. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OĞUZ KAĞAN
KÖKSAL (Kırıkkale) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; sizleri bir kere daha saygıyla selamlıyorum ve az
önce olan olaydan dolayı doğrusu bir milletvekili olarak üzüntülerimi
burada ifade etmek istiyorum. Nitekim televizyonlarda halkımız olayı
görüyor. Demokrasiden, barıştan bahsedenler daha cümlenin ilk
başında hatibin sözlerini kesme gayreti içerisindeler. Gerisini yüce
halkımızın takdirlerine sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, adı nevruz; gerek Anadoluda gerekse Türk
cumhuriyetlerinde -bazen Sultan Nevruz, bazen Nevruz Bayramı, bazen
Bahar Bayramı, bazen baharın gelişi- çeşitli adlarla
kutlanan ama bu kutlandığı günde barışı,
kardeşliği, sevgiyi ve bir zarafeti içine alan, eskiden beri
geleneksel olarak kutlanan bayramımız, son yıllarda maalesef ve
maalesef terör örgütlerinin boy göstermeye çalıştığı,
vatandaşlarımızın canına, malına kastedecek
olaylara yol açıldığı ve her şeyin ötesinde de âdeta
bir kalkışma, ayaklanma, devlete karşı
başkaldırının bir simgesi hâline getirilmeye
çalışılmaktadır. İşte, bu Nevruz Bayramında
bu düşünceler ve bu istihbarat bilgileri altında cereyan
etmiştir olaylar. Çok kısaca olayları size anlatmak istiyorum.
Nevruz Bayramı
münasebetiyle, sayın valileriniz ayın 21inde, Nevruz Günü
kutlanması için bayramla ilgili gerekli izinleri vermişlerdir ancak
bu izinleri kabullenmeyip Biz şu tarihte kutlayacağız. diyen
gruplar yavaş yavaş birtakım olaylar, hadiseler yapmaya gebe
olma çalışması içerisindeydiler.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(Mersin) Yalan söylüyorsun, yalan! Yalancı!
OĞUZ KAĞAN
KÖKSAL (Devamla) - Size bir şey okuyacağım sayın
milletvekillerimiz. Bugün, 18 Martta Nevruzu kutlayacakları, polislerin
karakoldan çıkmaması, gerginlik yaratanların polisler
olduğu, halkın kendi nevruzun kutlayacağı yönünde provokatif
bir açıklama. Kim yaptı bu açıklamayı derseniz, BDP Genel
Başkanı Selahattin Demirtaş. Yani olay daha olmamış,
nevruz kutlanmamış ama polisler olay çıkartacak diye daha
baştan provokasyon, baştan provokasyon.
İBRAHİM
BİNİCİ (Şanlıurfa) Yasak gelmiş, yasak.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Yasak gelmiş. Yasaktan sonra yapılan bir
açıklama.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Niye yasakladınız?
İBRAHİM
BİNİCİ (Şanlıurfa) İki gün önce yasak
gelmiş.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, müsaade buyurun.
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Devamla) Elbette ki Nevruz Bayramını kutlamak herkesin
hakkıdır.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) Diyarbakıra 20 bin polis gitmiş, utanın!
OĞUZ KAĞAN
KÖKSAL (Devamla) Tabii ki kutlayacaklardır ancak kutlamalar izne tabidir
ve gerekli bu izin de valilerce verilmiştir zaten.
İBRAHİM
BİNİCİ (Şanlıurfa)
Biz hiç kimseden izin almıyoruz.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) Bayramlar izne tabi değildir.
İBRAHİM
BİNİCİ (Şanlıurfa) Bayramlar izne tabi
değildir.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) Bir halk sizden izin almaz, bunu böyle bileceksiniz!
OĞUZ KAĞAN
KÖKSAL (Devamla) Ama verilen izin süresi içerisinde
yapılmadığında Demek ki bunun altında bir şeyler
var. diye aramak gerek. Güvenlik güçlerinin yaptığı istihbarat
neticesindeki çalışmalara baktığımızda,
altında neler olduğunu hep birlikte görüyoruz. Yüzlerce
molotofkokteyli, silahlar, patlayıcı maddeler ve bu
patlayıcı maddeleri o gün kullanmak üzere verilmiş talimatlar.
Aslında, bu nevruz kutlamanın altında yatan şey
sokakları kana bulamak ve bu kana bulamakla devlet otoritesine bir noktada,
karşı gelmek noktasında yapılan
çalışmalardı.
En üzücüsü -pek çok
şey yakalandı sayın milletvekilleri, hepiniz takip ettiniz-
Vanda yapılan olaydır. Van biliyorsunuz, geçtiğimiz günlerde
deprem geçirmiş, insanlar yaralı, devlet bütün gayretiyle bu
yarayı sarmaya uğraşıyor, insanların morali bozuk,
sıkıntılar var, bu sıkıntıları gidermeye
çalışıyor ama PKK ve KCK, onun uzantıları
Vanda
yakalanan bomba ve patlayıcı maddenin üzerinde pek çok çivi, bilye,
misket gibi, yani patladığında etrafı tahrip edecek
şekilde bombalar yakalanıyor. Şimdi, bunun neresi
barış, bunun neresi kardeşlik?
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Kim
koydu o bombayı?
HASİP KAPLAN (Şırnak) Kim
koydu onu? Onu kim koydu, ondan da bir bahset.
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) Ben
size soruyorum bunu. Eğer bunun altında barış varsa
eyvallah, buna diyecek bir şeyim yok benim.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Kim
koydu o bombayı açıklayın. Buldunuz mu failini?
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla)
Ondan sonra, bakıyorsunuz, molotofkokteylleri. Peki, izin verilmedi, buna
rağmen Biz yürüyeceğiz... ve yürünüyor, polis müdahale ediyor,
diyor ki: İzinsiz yürüyüş yapıyorsunuz, lütfen
dağılın. Anons ediyor, gerekli tedbirleri alıyor, söylüyor
ama ne oluyor? Polise kalabalığın içerisinden uzun namlulu
silahla ateş açılıyor ve Cizrede bir polisimiz şehit
oluyor.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
İstanbulda da bir parti yöneticimiz
Faillerini bulun ikisinin de.
PERVİN BULDAN (Iğdır)
İstanbulda da bir parti yöneticimiz yaşamını yitirdi,
ondan da bahsedin, güvenlik güçlerinin attığı gaz
bombalarından.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
İkisinin de faillerini bulun, yargıya teslim edin.
BAŞKAN - Sayın Kaplan, lütfen
dinleyin.
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) Ben
bu vesileyle, son bir hafta içerisinde şehit olan 6 polisimize de
Allahtan rahmet dileyerek sözlerimi sürdürmek istiyorum.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Ben
karanlık gördüm o olayı, gittim, Cizrede inceledim. Şu ana
kadar niye bulmuyorsunuz?
BAŞKAN - Sayın Kaplan
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) Ama
polisimizin şehit olmasına rağmen, güvenlik güçlerimiz
sabrı ve ihtiyatı elden bırakmayıp oyuna gelmediler. Ben
burada, bu noktada güvenlik güçlerimizin sabrını kutlamak istiyorum.
ALTAN TAN (Diyarbakır) Başbakan
da askeri kutladı Roboskide. Birbirinizi kutlayın. Körler
sağırlar, birbirini ağırlar.
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla)
Diğer taraftan baktığımızda, diğer illerimizde,
İstanbul ilimizde televizyonlara yansıyanları gördünüz. Polisin
dur ihtarına karşılık sokaktan sökülüp atılan
taşlar, o tahrip olan pencereler, camlar, çerçeveler. O
esnafımızın suçu neydi? Böyle bir kardeşlik, böyle bir
bayram kutlaması olur mu? Her taraf tahrip olmuş,
yakılmış, yıkılmış.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Hacı Zenginin suçu neydi, öldürdünüz?
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla)
Diyarbakır diyordu az önceki Hatibimiz. Diyarbakırda,
televizyondan gördüğümüz, televizyonların on tane nakil
aracının alev alev yandığıydı.
HASİP KAPLAN (Şırnak) On
tane nakil aracı da doğru değil, onu da yalan söylediniz. Niye
doğru konuşmuyorsunuz, o da yalan!
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla)
Acaba, onu nevruz ateşi diye mi yakmışlardı iyice
bilemiyorum ama binlerce devlet malının, millî gelirin heba
olduğu
Ha, o gelen insanlar, az önce insanlardan
bahsetti. Gene gazetelere düşen ama gerçekten çok önemli bir mana ifade
eden bir olay var, bunu sizinle tekrar paylaşmak istiyorum. O izinsiz
yürüyüşü devam ettirmeye çalışan grubun üzerinde, bir annenin,
yaşlı annenin ki, muhtemelen bir Kürt annesinin
İBRAHİM BİNİCİ
(Şanlıurfa) Hadi be, hadi be! Atıyorsun, atıyorsun!
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla)
elinde terlikle, oraya gelen gençleri kovalaması. Yeter artık!
diyor İnin yakamızdan! diyor Yeter! (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İşte,
şimdi sizin savunma istediğiniz, söylediğiniz olay bu. Oradaki
anne, çok güzel bir şekilde cevap verdi, dedi ki Ben çocuğumu böyle
şeylere sokmak istemiyorum.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) Sen bir gel anneyi gör çocuğuna ateş ettiğin,
Diyarbakırda gör, Cizrede gör!
OĞUZ KAĞAN
KÖKSAL (Devamla) Ha, bir taraftan bize gelen bilgiler
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) Anneler ne diyor, yerinde gör, yalan haberlerle olmuyor.
OĞUZ KAĞAN
KÖKSAL (Devamla)
21inde yapılmaya bir grup partilinin razı
olduğu ancak KCKnın derhâl talimat verip Asla, asla
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Ne alaka ya! Bir ay önceki programlar bunlar.
OĞUZ KAĞAN
KÖKSAL (Devamla) Asla 21inde yapamazsınız, 18inde
yapacaksınız. diye talimat verip sokakları kan gölüne
çevirdiğini de siz de biliyorsunuz, biz de biliyoruz. Bu noktadan
baktığımızda, maalesef, üzülerek söylüyorum çünkü bizim
düşüncemizde nevruz kardeşliktir ve bizim düşüncemize göre de
biz insanı
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) O yüzden mi yasak koyuyorsunuz?
OĞUZ KAĞAN
KÖKSAL (Devamla) Yaratılanı Yaradandan ötürü seviyoruz, herkesi
seviyoruz, kimsenin burnu kanamasın istiyoruz ve polis
teşkilatımız da özveriyle, gayretle, fedakârlıkla,
acısını içine atarak bunları yapmıştır.
Ha, Sayın Türkle
ilgili olaya geldiği zaman -çünkü bırakmadılar ki
konuşayım, söyleyeyim baştan- elbette ki bir milletvekiline, kim
yaparsa yapsın, bu tür olayları tasvip etmemiz mümkün değildir.
Nitekim, az önce örnek verdiler, Samsunda da Sayın Ahmet Türke bir
vatandaş tarafından yumruk atıldı. Ben, o zaman Emniyet
Genel Müdürüydüm, hemen suçluyu yakalattık ve mahkemenin huzuruna
çıkarttık. Bu olayla da ilgili, bir taraftan adli, bir taraftan idari
soruşturma devam ediyor.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Yine yakalatın, yine!
OĞUZ KAĞAN
KÖKSAL (Devamla) Kimse bunu istismar etmesin. Kimse istismar etmesin
ADİL KURT (Hakkâri)
Kınıyorum. desenize, Kınıyorum. deyin.
OĞUZ KAĞAN
KÖKSAL (Devamla)
ve polis teşkilatının, güvenlik güçlerimizin
bu ülkeyi savunmak, ülkeyi kucaklamak konusundaki gayretlerini kimse
engelleyemez.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) Neye, kime karşı savunuyorsunuz? Bu ülke sana mı ait?
OĞUZ KAĞAN
KÖKSAL (Devamla) Kısaca tekrar etmek istiyorum: Ne derseniz deyin, bu
ülkede nazlı bayrağımızı gönderden kimse
indirtmeyecektir.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Bırak şimdi, vatan millet Sakaryayla
OĞUZ KAĞAN
KÖKSAL (Devamla) Bin yıl kardeş gibi, et ve tırnak gibi
yaşadığımız milleti kimse böldürtmeyecektir
HASİP KAPLAN
(Şırnak) İlkokul talebesi yok karşınızda, yeter
artık ya!
OĞUZ KAĞAN
KÖKSAL (Devamla)
ve Türk polis teşkilatı, mazlumların
sığındığı bir liman, kanun tanımazların
da korkulu rüyası olarak görevine devam edecektir.
Ben, bu duygularla
hepinizi saygıyla selamlıyorum ve önerge aleyhinde oy
kullanacağımızı burada bir kere daha ifade ediyorum.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Bir bölge milletvekili çıksın konuşsun,
bölge milletvekili.
OĞUZ KAĞAN
KÖKSAL (Devamla) Saygılar sunuyorum efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Bölge milletvekili çıksın konuşsun,
anlatsın ne olduğunu.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkanım
Sayın
Başkanım
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Köksal.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Hatip, Grubumuzun Başkanı Sayın
Selahattin Demirtaşın adını zikrederek onun
açıklamalarını çarpıtmıştır.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) İsim yok Sayın Başkan.
BAŞKAN Ne dedi
açıklamalarında? Yani Sayın Genel Başkanın
açıklamasından farklı bir şey mi söyledi, ne söyledi? Ne
söyledi de sataştı yani?
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Demirtaşın bir bütünlük içindeki
konuşmalarından bir cümle alarak burada çarpıttı.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) Söylemediği bir şeyi söylediğini
BAŞKAN O cümle
nedir Sayın Kaplan? Hayır, sormam lazım benim Sayın Kaplan
lütfen, niye söylemiyorsunuz.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Polislerin karakoldan çıkmamasını, sanki
saldırı yapılacakmış izlenimini veren bir konuşma
yaptı Sayın Başkan.
BAŞKAN
Yapmadı mı Sayın Demirtaş böyle bir konuşma? Yani
sataşma neresinde, onu soruyorum Sayın Kaplan.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Açıklayacak işte Sayın Başkan.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkanım, Grup Başkanına,
ismen, söyledikleri çarpıtılarak sataşmada bulundu, 69a göre
söz talebinde bulunuyorum.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(İstanbul) Bağlamından kopardı Sayın Başkan.
BAŞKAN Hayır,
sataşma neresinde diye soruyorum, siz de açıklamak
durumundasınız.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Size göre yoksa bize göre var Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Kaplan
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Size göre olmayabilir, bize göre var. Yani böyle bir
şey olur mu!
BAŞKAN Sayın
Kaplan, bağırmanıza gerek yok, bağırmakla kimseyi
korkutamazsınız. (BDP sıralarından gürültüler)
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Bakın, bağırmak çağırmak
olayı değil Sayın Başkan.
BAŞKAN Bir saniye
Ben söz vermemiş değilim, bağırmakla hiçbir şeyi
halledemezsiniz.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, adil görev yapın.
BAŞKAN
Kızabilirsiniz ama belli etmeyeceksiniz.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) BDP nevrozda saldırı emri vermemiştir.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Bakın, Hatip, Başkanımızın ismini
veriyor Sayın Başkan
BAŞKAN
Bağırmayacaksınız, çağırmayacaksınız,
sakin olacaksınız. Diğer sayın milletvekilleri de yerlerine
otursunlar lütfen.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) BDP nevrozda saldırı emri vermemiştir, BDP
barış mesajı vermiştir, kardeşlik mesajı
vermiştir.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Kaplan, bağırmayın.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Siz burada cunta mı yönetiyorsunuz?
BAŞKAN
Bağırmayın, kalbinize zarar verirsiniz.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Bağırma olayı değil bu.
BAŞKAN
Bağırmayın!
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Bağırma olayı değil, tarafsız
görev yapacaksanız, adil olacaksınız.
BAŞKAN Görevimi
yapıyorum, sizden öğrenmiyorum. Ben vermedim demedim ki.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Niye böyle yapıyorsunuz?
BAŞKAN Herkese
soruyorum, yine soruyorum Sayın Kaplan. Sataşma neresindedir diye
soruyorum.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sizin tutumunuzla ilgili usul tartışması
istiyorum.
BAŞKAN Sayın
Kaplan, bugün
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) BDPyi saldırı emri vermekle suçluyor, BDP
saldırı emri vermemiştir, onun açıklamasını
yapacak.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Usul tartışması açıyorum.
BAŞKAN - Oturur
musunuz yerlerinize, ben vermeyeceğim demedim. Söz veririm, ancak bu
tarzınızla değil Sayın Kaplan. Bir defa ben sormak
durumundayım, İç Tüzük gereği siz de izah etmek
zorundasınız. Kızmak, bağırmak işiniz değil,
kimseyi de korkutamazsınız.
SIRRI SAKIK (Muş)
Ya ne korkutması Başkan.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Grup Başkanımızın adını
zikrederek kamuoyunu yanlış bilgilendirdi diyorum.
BAŞKAN Buyurun,
iki dakika söz veriyorum.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Hangi konuda?
BAŞKAN
Sataşma konusunda.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Bu kadar germeye gerek yoktu ki, kusura bakmayın
BAŞKAN Hayır
siz yaptınız, ben yapmıyorum ki. İsterseniz kusura
kalın hiç önemli değil. Nedir yani bu kadar şeyden sonra Kusura
bakmayın...
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Siz iktidar partisi Başkan Vekili değilsiniz,
Meclis Başkan Vekilisiniz.
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplanın, Kırıkkale Milletvekili Oğuz Kağan
Köksalın BDP Grup Başkanına sataşması nedeniyle
konuşması
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Bakın arkadaşlar, Anayasanın 34üncü
maddesini okuyorum: Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve
saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkına sahiptir. Nevroz haftasını Kültür
Bakanlığı geçen sene bir hafta boyunca kutladı.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Eyüp Belediyesi 19unda kutladı.
HASİP
KAPLAN (Devamla) Eyüp Belediyesi 19
Martta kutladı.
ADİL
KURT (Hakkâri) Şemdinli 22sinde
HASİP
KAPLAN (Devamla) Mehdi Eker Çırağan Sarayında 18inde kutladı,
biz bir ay önceden planlama yaptık. 138 yerde İçişleri
Bakanı ferman buyurmuş, genelge göndermiş ve yasaklama
kararı çıkarıyor. Sadece yasaklama değil
Her yerde
saldırıyor, gaz bombasıyla, fişekle, dipçikle ve Sayın
Oğuz Kağan Köksalın kaymakamlık yaptığı
Cizreye zırhlı araçlar, panzerler, uzun namlulu silahlarla bu parti
binasına girişi, saldırı görüntüleri verildi.
Oğuz
Kağan Köksal, siz, Cizre eski kaymakamıydınız...
ALTAN TAN
(Diyarbakır) İdris Naim Şahin de Cizre kaymakamı.
HASİP
KAPLAN (Devamla)
sizden sonra İdris Naim Şahin geldi, ben o zaman
avukattım orada, o da Cizre kaymakamıydı. İdris Naim
Şahinin yardımcısı Osman Güneş de Cizre kaymakamıydı.
Cizrede yediğiniz ekmek yüzünüze gözünüze
dursun! (BDP sıralarından alkışlar)
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Haram olsun, haram!
HASİP
KAPLAN (Devamla) Siz Cizreye ne verdiniz? Cizreye ne verdiniz? Cizreye
silahlı saldırı yaparak bugün bunu sürdürüyorsunuz.
Yazıklar olsun size! Bu zırhlar
MUSTAFA
KABAKCI (Konya) Bağırma, biraz sakin ol.
HASİP
KAPLAN (Devamla) Bakın, şuna bakın, zırhlar, silahlar ve
Gazze değil Cizre
MUSTAFA
KABAKCI (Konya) Bağırma, sakin ol. Bağırma!
HASİP
KAPLAN (Devamla) Gazze değil, Cizre
Sakin olun. diyorsunuz değil
mi? İnsanlar ölecek, Sakin olun. Saldıracaksınız, Sakin
olun. Ahmet Türke yumruk atacaksınız Kürt halkına vurur gibi,
Sakin olun.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Polisleri
kim öldürüyor, polisleri? Askerleri kim öldürüyor?
HASİP
KAPLAN (Devamla) Siz öyle yaparsanız, sakin olacak bir güç karşınızda
göremeyeceksiniz. Sizin anladığınız dil neyse o dilde
konuşmaya devam edeceğiz; bunu bilesiniz, bunu bilesiniz. (BDP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
KABAKCI (Konya) O tehditleri çok duyduk.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan ve arkadaşlarının 2012 nevruzunda güvenlik güçlerinin
orantısız güç kullanmasının
araştırılması amacıyla vermiş olduğu Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 27/3/2012 Salı günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP
Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN
Önerinin lehinde söz isteyen Sezgin Tanrıkulu, İstanbul milletvekili.
Buyurun
Sayın Tanrıkulu. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (İstanbul) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
nevroz
(MHP ve BDP
sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (İstanbul) Sayın Başkan, başlayabilir miyim?
BAŞKAN Sayın
Tanrıkulu, buyurun, yeniden başlatıyorum.
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (İstanbul) Sayın milletvekilleri, gerçekten bu tablo
nevrozun anlamı olan barış, kardeşlik, dostluk, yeniden
doğuşun anlamına uygun düşen bir tablo değil. Zira
nevroz dünyanın bayramıdır. Nevroz yerin, göğün,
güneşin sevinç günüdür. Nevroz
kardeşliktir, barıştır. Nevroz Orta Doğu
halklarının, Kafkas halklarının, dünya
halklarının ortak bayramıdır ve her halk kendi mitolojisine
uygun kutlar. Bu bayramı da, yasakladığınız
bayramı da Kürtler, bu cumhuriyetin yurttaşları, mitolojisine
uygun olarak bir direniş, özgürlük ve barış bayramı olarak
kutlarlar. Zalim İmparator Dahhâkın zulmüne karşı, Kava
adlı demircinin önderliğinde zulme karşı direnişin
günüdür aynı zamanda nevroz. Belki bu anlam sizi çok fazla
ilgilendirmiyor ama nevrozun bu anlamı da var. Her halk, kendi
mitolojisine uygun bir biçimde kutlamaktadır.
Biraz önce AKP Grubu
adına konuşan Sayın Milletvekilini dinledim burada, 90lı
yıllarda valiydi, Emniyet Genel Müdürüydü ama aynı zihniyetle burada
konuşmaya devam etti.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Bravo!
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) - Bu zihin dünyasıyla, demokrasi dışı
anlayışla Türkiye artık yönetilemiyor, 90larda da yönetilemedi,
şimdi de yönetilemiyor.
Değerli
arkadaşlar, 90larda da bu yasaklar vardı. 90larda da
Diyarbakırda, bölgede, İstanbulda bu bayram aynen bu şekilde
yasaklanıyordu, şimdi de yasaklanıyor. Bize korku
dünyasını göstererek bizi demokrasiden uzaklaştıramazsınız.
Bildiğiniz gibi değil gibi kavramları kullanarak
yasaklamaların arkasına sığınamazsınız. Bu
bayram son on iki yıldır, 21 Mart, daha önceki günlerde de
kutlanmıştır, sonraki günlerde de kutlanmıştır
ama devlet, hükûmet önlemini almıştır, genellikle de yaygın
şiddet eylemi olmamıştır, terör eylemi
olmamıştır. Ama bu bayramı siz, maalesef, uygulamaya
çalıştığınız güvenlik konseptinin bir
parçası olarak yasaklama anlayışına gittiniz. Doğru da
yapmadınız ve Türkiyeyi başka bir kopuş noktasına
getirdiniz.
Değerli
arkadaşlar, AKPli değerli milletvekilleri; şunun farkında
değilsiniz, gerçekten farkında değilsiniz: Milletvekilleriniz
doğuya, güneydoğuya gidiyor ama halkla bir bağları yok,
insanların ne yaşadıklarının farkında değil,
nasıl bir duygusal kopuş yaşadıklarının
farkında değil. Elinizde istatistikler var, daha yeni, çok yeni
yapılan anketler var. Bu anketlerin sonuçlarına bakarsanız
kopuşun 90lı yıllardan çok daha ağır bir tablosunu
görürsünüz. Dolayısıyla, bu tür yasaklarla bir sonuç
alınamadığı görülmüştür, yasaklamalarla yeni güvenlik
konseptini de başarılı kılamazsınız.
Değerli
arkadaşlar, üç önemli şey oldu yakın zamanda. Bu güvenlik
konseptini yeniden yürürlüğe sokacağınızı cesaretle
ortaya koyamadınız. Ne yaptınız? Ankaradan 2 gazete
temsilcisine ilk önce sızdırdınız, bunun üzerinden
tartışmaya başladınız. Ne oldu ama? Bu güvenlik
konseptinin aynı eğitim yasası gibi, Bakanlar Kurulunda
tartışılmadığı ortaya çıktı. Sayın
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç bu konseptten, bu
projeden haberi olmadığını açıkladı, başka bir
milletvekiliniz başka bir şey söyledi. Sizleri buradan gerçekten bir
milletvekili olarak uyarıyorum, uyarı görevimi yapıyorum: Siz
Türkiyeyi kutuplaşmaya, Türkiyeyi ayrıştırmaya ve bu öfke
dilini kullanarak da
Sayın Başbakan bu öfke dilini de kullanarak
Türkiyeyi ayrıştırmaktadır, bundan vazgeçmelisiniz.
Değerli
arkadaşlar, Cizrede ölen, yaşamını yitiren polis memuru,
İstanbulda yaşamını yitiren sivil yurttaş, birçok
şiddete maruz kalan insanlar, hepsine, ölenlere Allahtan rahmet
diliyorum. Her türlü şiddetin karşısında olduğumuzu da
buradan ifade ediyorum ama bu kavramlarla insanları
korkutamazsınız artık. 2012 yılındayız, bunun
arkasına sığınarak demokrasi dışı davranamazsınız.
Bir taraftan
milletvekilleri hapiste, ona ses çıkarmayan bir Meclis Başkanı
var ve bir Meclis tablosu var, bu iradesine sahip çıkmayan bir Meclis var;
diğer taraftan komisyonlarda milletvekilleri tekmeleniyor, Geçmiş
olsun demeyen bir Meclis Başkanı var; diğer taraftan polis
tarafından tartaklanan, gözü morartılan milletvekili var. Sayın
Ahmet Türkün gözü morarmıştır ama aynı zamanda Türkiyede
demokrasi morarmıştır, bunun farkında değilsiniz,
Türkiye'nin demokrasisini morarttınız o yumrukla. (BDP
sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlar, çok mu zor? Aradan beş altı günlük bir zaman geçti.
Valiniz yok mu? İstihbaratınız yok mu? O polis memurunu ortaya
çıkartıp, özür diletip açığa almak çok mu zor? O yumruk
-sizlere söylüyorum- Türkiyede kopuşun yumruğu olmuştur
insanların yüreğinde, insanların zihninde; bunun farkında
değilsiniz.
Dolayısıyla,
şiddete son vermek için gelin bu Meclisi kullanalım, çözümü
başka yerlerde aramayın, çözümü dışarıda
aramayın, bu Mecliste bir irade var. Eğer yüreğiniz varsa,
sızdırmadan sağa sola, güvenlikçi
politikalarınızı değil ama özgürlüğü esas alan, adaleti
esas alan, demokrasiyi esas alan, insan haklarını esas alan,
yurttaşları esas alan, eşitliği esas alan projelerinizi
getirin, burada bir masa etrafında oturalım konuşalım. (CHP
sıralarından alkışlar) Ama ne yapıyorsunuz? İlk
önce güvenlik eksenli politikalarınızı bir yerlerde
pişirtiyorsunuz, daha sonra kokmuş, yenmez
politikalarınızı halka yedirmeye çalışıyorsunuz.
Değerli
arkadaşlar, köprünün altından çok su geçti, 90lı yıllarda
değiliz, yirmi yılın travması var insanların omzunda
ama sizin üzerinizde hiçbir yük yok. Peşin satan tüccar gibi burada
oturuyorsunuz; peşin satan tüccar gibi ayak ayak üstüne
atmışsınız, burada oturuyorsunuz; halkın
yaşadıklarından, zulümden, zorbalıktan, işkenceden hiç
haberiniz yok. Biraz önce Sayın Milletvekili gelmiş, burada, aynen
90lı yılların bakanı gibi -o zaman da valiydi- onun gibi
konuşuyor. Bu kadar zulmü savunamazsınız; burada
savunacağınız halktır, insanlardır,
yurttaşlardır. Bunları savunacaksınız, bunları!
Soruyorum size
OĞUZ KAĞAN
KÖKSAL (Kırıkkale) Sizden fazla savunuyoruz.
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) Size, size soruyorum: Dün, daha dün Fenerbahçeli
taraftarlardan ne istiyorsunuz? Hadi Kürtlerden istiyorsunuz, işçilerden
istiyorsunuz, yoksullardan istiyorsunuz, Fenerbahçeli taraftardan ne istiyorsunuz?
Polislerinizin copunu görmediniz mi? On üç yaşındaki genç
kızın ayağını kim kırdı dün? Bu
taraftarlardan ne istiyorsunuz? Anladık, güneydoğuyu
atmışsınız bir tarafa, onlardan ne istiyorsunuz? Zulmünüz
her yerde ama bu zulmünüzle, bu baskınızla insanlarla baş
edemezsiniz. Dolayısıyla, demokrasiyi esas alan, insan
haklarını esas alan, özgürlüğü esas alan, adaleti esas alan bir
projeyi buraya getirmek zorundasınız.
Köprüden sonra son
çıkış demiştim bundan iki yıl önce
yazdığım yazıda, oraya doğru hızla gidiyorsunuz,
hızla. 2009un 8inci ayında başlattığınız
projenizin boş olduğu ortaya çıktı, şimdi başka
bir adla bunu yeniden bu halka yutturmak istiyorsunuz.
Değerli
arkadaşlar, gelin masaya. Seçimden önce söylediğimiz bütün
sözlerimizin arkasındayız. Bu mesele Türkiye'nin meselesidir; bu
meseleyi yasaklarla çözemezsiniz, bu meseleyi zulümle çözemezsiniz, bu meseleyi
insanları öldürmekle çözemezsiniz, bu mesele daha fazla kan götürmez.
O nedenle, cesaretiniz
varsa gelirsiniz burada, Mecliste -dört tane Meclis grubu var- Mecliste olmayan
insanlarla beraber burada otururuz, bu meseleyi bu Meclisin vakarına
yakışır bir şekilde çözmek için adım atarız. O
nedenle, çok uzağa gitmeye gerek yok. Ben burada tekrar sizi çözüme davet
ediyorum, bu Meclis çatısı altında çözüme davet ediyorum.
Önerilerimizi söyledik.
Buyurun, burada bir komisyon kuralım. Bir komisyon kuralım, beraber
bir program yapalım, kendi programlarımızı
ortaklaştıralım, dilimizi ortaklaştıralım. Bu
mesele sadece Hükûmetin meselesi değil, AKPnin meselesi değil,
BDPnin meselesi değil, MHPnin meselesi değil, bizim de meselemiz
değil, hepimizin ortak meselesidir. Eğer bunu bir ortak iradeyle
burada çözemezsek başkaları çözecek, başka biçimde çözecek.
O nedenle, son kez burada
uyarımı yapıyorum, demokrasiyi esas alan bir projeyi ortaya
koyalım, beraber koyalım ve bu
meseleyi çözelim.
Tekrar saygılar
sunuyorum.
Teşekkür ederim.
(CHP ve BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Tanrıkulu.
Öneri aleyhinde söz
isteyen Nurdan Şanlı, Ankara Milletvekili.
Buyurun Sayın
Şanlı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
NURDAN ŞANLI
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun grup önerisi aleyhinde söz
almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum.
Ülkemizi ve
öğrencilerimizi yakından ilgilendiren, toplumdaki her bireyi
yapabileceği işlerde değerlendirerek ve üretime dâhil ederek
uluslararası rekabet gücümüzü en üst noktaya taşımakta destek
olacak, öğrencilerin becerilerini geliştirecek,
sosyalleşmelerini sağlayacak, eğitim süreçlerinde özgür karar
verme fırsatına sahip olmalarını amaçlayan
İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
memurlarımızın maaş zamları ve 2/B yasası diye
bilinen Hazine ve Tarım Arazilerinin Satışı Hakkındaki
Kanun Tasarısı, Toplu İş İlişkileri Kanunu
Tasarısı olmak üzere
MUHARREM İNCE
(Yalova) Yanlış kâğıtları okuyorsunuz.
NURDAN ŞANLI
(Devamla) -
sırasına göre gündeme alınarak görüşülmesinin
gerekliliği ve önceliği için BDP grup önerisinin aleyhinde
olduğumuzu belirtiyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ADİL KURT (Hakkâri)
Yanlış metin getirmişsiniz.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Biraz daha uzun konuşsaydınız, sekiz
dakikanız vardı daha.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
III.-YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Öyle mi?
Yapalım.
Yoklama talebi var,
yerine getireceğim.
Sayın İnce,
Sayın Tanrıkulu, Sayın Tezcan, Sayın Çınar, Sayın
Tanal, Sayın Işık, Sayın Yıldız, Sayın
Ağbaba, Sayın Özkan, Sayın Kuşoğlu, Sayın Toprak,
Sayın Aksünger, Sayın Ören, Sayın Öner, Sayın Tayan,
Sayın Özgümüş, Sayın Özel, Sayın Öztürk, Sayın
Yılmaz, Sayın Gök.
Evet, üç dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan ve arkadaşlarının 2012 nevruzunda güvenlik güçlerinin
orantısız güç kullanmasının
araştırılması amacıyla vermiş olduğu Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 27/3/2012 Salı günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP
Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
2.- Şehit yakınları ve
gazilerin sorunları ve çözüm yollarını tespit etmek; şehit
aileleri ve gaziler ile harp ve vazife malullerinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla verilen Meclis araştırması önergelerinin, Genel
Kurulun 27/3/2012 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
27.03.2012
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu'nun 27.03.2012 Salı günü (bugün) yaptığı
toplantısında, Siyasi Parti Grupları arasında
oybirliği sağlanamadığından Grubumuzun
aşağıdaki önerisini İçtüzüğün 19 uncu Maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mehmet
Şandır
Mersin
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
20.10.2011 tarih ve 450
sayı ile TBMM Başkanlığına verdiğimiz,
"Şehit yakınları ve Gazilerin sorunları ve çözüm
yollarını tespit etmek amacıyla ve 27.10.2011 tarih ve 619
sayı ile Şehit Aileleri ve Gaziler ile harp ve vazife malullerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla" verdiğimiz Meclis
Araştırma önergelerimizin 27.03.2012 Salı günü (bugün) Genel
Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü Birleşiminde yapılmasını
arz ederim.
BAŞKAN Öneri
lehinde söz isteyen Nevzat Korkmaz, Isparta Milletvekili.
Buyurun Sayın
Korkmaz. (MHP sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi
Hareket Partisinin grup önerisi üzerinde görüşlerimizi açıklamak
üzere söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin
başında, Allah yolunda, vatanı, milleti ve ay
yıldızlı al bayrağı uğrunda aziz
canlarını vatanına bağışlamış
şehitlerimizi rahmet ve şükranla bir kez daha anıyoruz,
yakınlarına sabır ve metanet diliyoruz. Milliyetçi Hareket
Partisi olarak kahraman gazilerimize de saygı ve hürmetlerimizi arz
ediyoruz.
Değerli
milletvekilleri, şehitlerimizin defnedildiği yer sadece aziz vatan
toprağı değil
BAŞKAN Sayın
Korkmaz, bir saniye
Sayın
milletvekilleri, Genel Kurulda uğultu var, Sayın Hatibin
konuşması anlaşılamamakta.
Buyurun Sayın
Korkmaz.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) Şehitlerimizin defnedildiği yer sadece aziz vatan
toprağı değil, milletin sinesidir. Bu millet, Allaha
şükürler olsun ki inancını yaşıyor, ibadetini beş
vakit okunan ezanların çağrısıyla yapabiliyor, hür ve
bağımsız nefes alabiliyor ise unutmayalım ki birileri nefes
almaktan bizler için vazgeçtikleri içindir. Aziz canlarını bizler bu
memlekette özgürce yaşayalım diye vakfeden bu kardeşlerimizin
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkanım, lütfen AKP Grubuna
Şehitlerimizin bir meselesini dile
getiriyoruz, Grubumuza saygıları yoksa, hiç olmazsa
şehitlerimize saygıya istinaden, lütfen.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Korkmaz.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) Evet, bu meseleye sahip çıkmak, onları kucaklamak
hepimizin boynunun borcudur, şerefidir, onurudur. Bu millet bugünlere
nasıl geldi, her türlü melanet ve kahpece tuzakları nasıl
aştı? Bunun üzerine kafa yormayan insanın vatan ve millet
sevgisinden şüphe etmek lazımdır. Bastığımız
yerleri toprak diyerek geçmediğimiz, altında binlerce kefensiz
yatanı mübarek bildiğimiz, şehit nesli olduğumuzu
unutmadığımız için değil mi?
Şükürler olsun ki
Anadolu coğrafyası, elleri öpülesi şehitlerimiz ve gazilerimizin
yüzü suyu hürmetine, onların hikmet ve himmetleriyle,
karşılıksız adanmışlıklarıyla
vatanlaşmıştır. Milliyetçi Hareket Partisi, bu sorumluluk
ve bilinçle her zaman şehidine sahip çıkmıştır, her
zaman bir kale gibi, şehadet kurumuna yönelik emperyalist Haçlı
artığı taarruzlara set çekmiştir. Bu hassasiyetini
ve şüheda sevgi
ve hürmetini yüce dininden
-Kur'an-ı azîm-üş-şânda işaret buyrulduğu gibi- vatan
sevgisinden alan ülkücüleri şehidi istismar etmekle suçlayan zihniyet, bu
çarpık düşüncesinden bir an önce uzaklaşmalı, şayet
kendisinde bir eksiklik görüyor ise Milliyetçi Hareket Partisinden daha fazla
şüheda kurumuna hürmeti kutsileştirmeli ve şehitlere sahip
çıkmalıdır. Milliyetçi Hareket Partisi, şehidine hürmeti ve
şehidine son vazifesini nasıl göstereceğini 1,5 milyon
Müslümanı katleden Amerikan askerlerinin Memleketlerine sağ salim
dönmesi için dua ediyorum. diyen bir
zihniyetten öğrenecek değildir.
Sayın Başbakan
işgalci Amerikan askerlerine siyasi rant hesabıyla bu mesajları
gönderirken, Irakta tecavüze uğrayan binlerce Müslüman kadın bu
tecavüzden peydahlanan çocuklarını doğurmamak için intihar
ediyordu. Yarın bunun mahkemei kübrada nasıl hesabını
vereceksiniz? Yanı başımızdaki katliama
sırtınızı dönüp görmezlikten gelirken, hatta kanlı
projenin eş başkanlığını yaparken yarın ruzi
mahşerde nasıl hesaptan kurtulacaksınız? Şehitlerimize
kelle, eli kanlı teröristbaşına da sayın derken hadi mahcubiyet
duymadınız; Kanımız aksa da zafer İslamın
olacaktır. diyen ülkücü hareketin hassasiyetleriyle alay ederken hadi
yüzünüz kızarmadı; bayrak elde, kelimeişehadet dilde
toprağa düşen Mehmetçiklerimizi bu vatana ağız dolusu
küfreden, bu vatana isyan eden insan müsveddeleriyle aynı kefeye koyarken
de mi utanmıyorsunuz?
Allaha şükürler
olsun ki Milliyetçi Hareket Partisinin onlarca yıllık sicilinde
şehitliğe hürmetsizlik anlamına gelecek kötü bir söz, kötü bir
eylem bulamazsınız. Milliyetçi Hareket Partisine bu konuda laf
söylerken Sayın Başbakan ve şürekâsının
ağzını yıkaması lazımdır.
Değerli
milletvekilleri, bu ülke insanını yani biz Müslümanları bir
Müslüman ülkeyle, Suriye ile çatışmanın eşiğine
getirdiniz. Yarın ortaya çıkacak spekülasyonların önünü kesmek
için şimdiden şehadet kurumunu sulandırarak içini boşaltmak
gibi tehlikeli atraksiyonlar sergilemeye başladınız. Şehit
yakınları ve gazilerimizin özlük haklarıyla ilgili 20 maddelik
bir çalışma hazırladığınızı ve bu
insanlarımıza geniş imkânlar getireceğinizi iddia
ediyorsunuz. Hiç şüpheniz olmasın ki bu fedakâr
insanlarımız için iyi olan, güzel olan ne gibi bir
değişiklik varsa sonuna kadar destek olacağız ancak ilk
incelemelerde gördüğümüz kadarıyla, eski söylemlerin tekrarı,
kısmi, lokal tamiratından başka bir şey değil AKPnin
çalışması.
Devletimiz, şehit
yakınlarını, gazilerini kucaklamaya, onlara müşfik ve
cömert davranmaya muktedirdir. Bedelsiz fedakârlıklarının
karşılığı, bu ülkenin imkânlarından
gıdım gıdım faydalanmak olmamalıdır.
Milliyetçi Hareket
Partisi olarak diyoruz ki gelin, aşağıdaki değişiklikleri
hemen yapalım. Bunun onuru, şerefi de sizin olsun; yeter ki gelin, bu
sorunları çözelim.
1) Şehit ve gazi
çocuklarının, anne ve babalarının mesleklerini icra
etmeleri hâlinde -gerekli şartları haiz olanların- bu mesleklere
sınavsız girmelerinin önünü açalım.
2) İnsan onuruna
yakışır, her şeyden önce Türk devletine
yakışır bir maddi destek verilmesi ve sosyal konutlardan
ücretsiz faydalanmasını temin edelim.
3) Gazi ve şehit
yakınları öncelikli olarak işe yerleştirilmelidir.
4) Şehit ve gazi çocuklarının
eğitim masrafları devletçe karşılanmalıdır,
üniversiteye girişlerinde kontenjan tanınmalıdır.
5) Harp malullerinin
faizsiz konut kredisinden istifadesinde başlangıç tarihi on yıl
geriye çekilmelidir. Bu kredilerden sadece şehit eşleri değil,
şehit anne ve babaları da istifade etmelidir.
6) Şehit ailelerine
tanınan işe yerleştirme hakkı 2 kişiyle
sınırlandırılmamalı, ihtiyaç sahibi olması
dikkate alınarak daha esnek bir istihdam politikası kabul
edilmelidir.
Ülkemizde şehit
çocuğu sayısı 1.500 civarındadır,
çalışabilecek yaşta olanlar ise 750 kişi kadardır.
Devlet 750 kişiyi işe almakla batmaz, bunda tasarruf olmaz, aksine,
bu insanlara sahip çıkmakla ülke vatanlaşır.
Değerli
milletvekilleri, şehitlik tanımını genişletme,
Uluderede ölenler ile Hrant Dink gibi sivilleri de şehit kapsamına
alma çalışmaları Sayın Fatma Şahin tarafından
kamuoyuna deklare edilmiştir ancak unutmayınız ki şehitlik
dinî bir kavramdır, ölçüsü yüce Kitabımızda zikredilmiştir.
Ortada ilahî bir buyruk var iken kimlerin şehit
sayılacağıyla ilgili yeni tanımlamalara girmek herhâlde hiç
kimsenin haddi olmasa gerektir ancak bilinen bir şey var ki her hâl ve
şartta, vefat eden birisinin şehit olması için, Müslüman
olması şarttır.
Yüce Allahın
isimlerinden birisi olan şehit, ölmeyen, diri demektir ve onlar,
münkirler için peygamberlerle birlikte şahitlik yapacaklardır. Bu
bakımdan, Allaha teslim olmamış birinin şehit
sayılması, hele hele vatan, millet uğrunda şehit
olanların bir kısım teröristlerle aynı kefeye
konulması şirktir, Allaha ve onun dinine hürmetsizliktir.
Hükûmetin
yaptığı, Kur'anda zikredilen ölçütler dışında
başka ölçütler getirme gayretleri, yönetimin hatalarından kaynaklanan
sonuçları ortadan kaldırmak için ortaya koyduğu siyasi
rüşvetten başka bir şey değildir. Açıktır ki
rahmani kılığa girmiş siyasi nifak, dinimizi, diyanetimizi
ve kutsallarımızı yıpratmaktan ve çarpıtmaktan en ufak
bir çekinme ve hicap duymamaktadır. Yazıklar olsun!
Değerli
milletvekilleri, bu milletin mukaddesatı hepimizindir, hepimizin
olmalıdır. Bunları tartışmaya açmanın kimseye
faydası yoktur. Bu zararlı çabalardan bir an önce vazgeçilmeli,
şüheda kurumuna hep birlikte sahip çıkılmalıdır.
Şehit yakınları ve gazilerimiz için yapılacaklar bellidir.
Siyaset üstü olan bu mevzuda, gelin devletimizin yüzünü ağartacak
çalışmalar yapalım. Öncelikle de grup önerimize destek verin,
ortak bir çalışma yapalım diyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Korkmaz.
Öneri aleyhinde söz
isteyen Fatoş Gürkan, Adana Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
FATOŞ GÜRKAN (Adana)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şehit aileleri ve
gaziler ile harp ve vazife malullerinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerle ilgili
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi aleyhinde söz almış
bulunmaktayım. Bizi izleyen aziz milletimizi ve yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle,
toprağı, bayrağı, milleti için gözünü kırpmadan
mücadele eden, canını veren, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk
olmak üzere tüm şehitlerimizi ve gazilerimizi şükran ve minnetle
anıyorum.
Şehitlerimizin
ölüler olmadığına, onların diri olduğuna tüm
kalbimizle inanıyoruz. Güzel vatanımız, hiç kuşkusuz, aziz
şehitlerimizin yüzü suyu hürmetiyle, onların hatırasıyla
huzur ve emniyet içindedir. Bu topraklar üzerindeki
varlığımız, Allahın bize nimeti, ardından da
aziz şehitlerimizin bize mirasıdır. Elbette şehitlerimizi
ebediyen hatırlayacak, ebediyen onlara minnet duygularımızı
ifade edecek, onların mirasına da aynı şekilde sahip
çıkacağız. Şehitlerimizden
devraldığımız kutsal emaneti gelecek nesillere
inşallah çok daha güçlü, müreffeh, huzurlu şekilde devredeceğiz.
Ben de bir şehit
torunuyum. Annemin dedesi binlerce vatan evladı gibi Çanakkalede
şehit oldu. Hem milletvekilliğim öncesi hem de daha sonra şehit
yakınlarımızın sorunlarıyla yakından ilgilenen
biriyim. Yine, gazilerimizin sorunlarıyla da uzun bir süredir
ilgilenmekteyim.
AK PARTİ
iktidarları döneminde şehit yakınlarımız ve gazilerle
ilgili önemli çalışmalar yapıldı. Elbette dünyalar da
bağışlansa, şehit olmuş bir ailenin evladı geri
gelmeyecek. Gazimizin hiçbir uzvunu, ne bedel verirsek verelim, yerine
getirmemiz mümkün değil. Şehitlerimizin yakınları ve
gazilerimiz, milletçe, hepimizin üzerinde kutsal bir emanettir. Vatanları
için canını feda etmiş şehitlerimizin
yakınlarına, vatanları için fedakârlıkta bulunmuş
gazilerimize sahip çıkmak hepimizin en önemli ve öncelikli vazifesidir.
Daha önce
şahsım tarafından şehit yakınlarımız ve
gazilerimizin haklarında iyileştirmeler yapılmasıyla
ilgili kanun tekliflerim olmuştu.
Bu tekliflerimden birisi, terör kapsamında şehit olan er ve
erbaşların yakınlarına ikinci istihdam hakkı verilmesi
ile ilgiliydi. İkinci kanun teklifim, şehit
yakınlarımıza muhtaçlık durumuna
bakılmaksızın maaş verilmesi ve görev şehitlerinin
haklarında iyileştirmeler yapılmasıyla ilgiliydi.
Sayın
Başbakanımızın 21 Mart Çarşamba günkü AK
PARTİ grup toplantısında
açıklamış olduğu üzere, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığına bağlı şehit yakınları ve
gazilerle ilgili daire başkanlığının da üzerinde
önemle çalıştığı şehit haklarının
düzenlenmesi ve ilgili bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde
değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısı
önümüzdeki günlerde komisyonda görüşülüp, daha sonra Meclis Genel
Kurulumuzda görüşmeleri tamamlanarak en kısa sürede
yasalaşacaktır.
Hazırlanan kanun
tasarısında neler var, bir bakalım:
Şehit
yakınları ve gazilere yapılacak gayrimenkul hibelerine muafiyet
getirilmekte ve bu hibelerin vergi matrahından düşürülmesi
sağlanmaktadır.
Şehit ve
gazilerimizin tüm çocukları toplu taşıma araçlarından
ücretsiz yararlanacak ve bu haktan yararlanmak için artık sosyal güvence
şartı aranmayacaktır.
Bürokratik engellerin
kaldırılması için Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığımız yönetmelik çıkarma yetkisi
almıştır.
Terörle Mücadele Kanunu
kapsamında er ve erbaş ile geçici köy korucularının da
artık faizsiz konut kredisi imkânından yararlanmalarının
önü açılmaktadır.
2008
yılının Ekim ayından sonraki harp malullerinin de faizsiz
konut kredisi imkânından yararlanmalarının önü
açılmaktadır. 2008 yılının Ekim ayından sonraki
harp malullerinin de faizsiz konut kredisinden yararlanmaları
sağlanmaktadır.
Malul olan gazilerimize
sağlanan bakım desteği köy korucuları ve sivil
vatandaşları da kapsayacak şekilde genişletilmektedir.
Bakım desteği 1 asgari ücret tutarından 2 asgari ücret
tutarına çıkarılmaktadır.
Terörle mücadele
görevlerini ifa ederken yaralanan kamu çalışanı ve sivillerin
malullükleri kesinleşinceye kadar her türlü sağlık ve tedavi
hizmetleri artık hiçbir katılım payı
alınmaksızın yapılacaktır.
Terörle mücadele
esnasında yaralanan ve tedavisi devam eden personele bir yıl süreyle
ödenen özel harekât ve operasyon tazminatının ödeme süresi on iki
aydan yirmi dört aya çıkarılmaktadır.
Terörle mücadele görevi
sırasında olmasa bile, görevleri esnasında yaralanan,
bakıma muhtaç olan vazife harp malulleriyle köy korucuları da
artık ihtiyaç duydukları her türlü iyileştirici, rehabilite
edici araç ve gereçlerden veya araç gereçlerin temininde katkı payı
ödemeyeceklerdir.
Şehit ve gazi
sayılma kapsamı da genişletilmektedir.
Terör olayları
sebebiyle göreve gidiş dönüşler esnasında meydana gelen kazalar
sonucu yaralanan, sakatlanan ve hayatını kaybedenler kanun kapsamına
alınmaktadır.
Trafik ve yol
güvenliği ile tutuklu ve hükümlülerin sevk ve nakillerinde görevliyken
meydana gelen olaylar aynı şekilde bu kapsama alınmaktadır.
Polis okulları ve
askerî okullarda okumaya hak kazanıp geçici kaydı yapılan veya
yaşları on sekizin altında olan öğrenciler de aynı
şekilde bu kapsama alınmaktadır.
Yine önemli bir
düzenleme, terör eylemlerinde hayatını kaybeden siviller de
şehit kapsamına alınmaktadır. Terör sebebiyle
hayatını kaybeden ya da malul olan sivillere ve yakınlarına
tazminatın yanında aylık da bağlanacaktır.
Mevcut durumda terör
şehidinin ailesinden birine veya eşine veya çocuğuna bir
istihdam hakkı tanınıyordu. Yeni düzenlemeyle -bu, tabii, henüz
anlaşılamadı toplum tarafından da- ikinci istihdam
hakkı da veriliyor. İstihdamın biri terör şehidi olan
şehidimizin anne, baba veya kardeşlerinden birine, bir ikincisi de
eşine, varsa çocuğuna, çocuğu küçükse büyümesi hâlinde ileride
yine çocuğuna verilecek.
Anne-babaya ödenen
maaşta hâlihazırda malullük ve muhtaçlık şartı
aranıyor ama artık bu ortadan kaldırılıyor. Artık,
anne babalara maaş bağlanması için malullük ve muhtaçlık
şartı aranmayacak, muhtaçlık belgesi de artık istenmeyecek.
Allah, tabii hiç kimseye evlat acısı, eşini, babasını,
evladını kaybetme acısı yaşatmasın.
Bütün bu düzenlemelerin
tüm şehit yakınlarımıza, gazilerimize hayırlı
olmasını diliyor ve bize emanet bıraktıkları bu
mukaddes vatan için şükranlarımızı sunuyoruz. Onlara layık
olmak için var gücümüzle çalışacağımızı da
ayrıca belirtmek istiyorum.
Kısaca izah etmeye
çalıştığım, şehit yakınları ve
gazilerle ilgili kanun tasarısı, yakın bir zamanda Türkiye Büyük
Millet Meclisimizin ilgili komisyonlarına gelecek ve detaylı olarak bu
komisyonlarda görüşülecek. Türkiye Büyük Millet Meclisindeki parti gruplarının
Meclisteki her komisyonda görevli milletvekilleri var. Kaldı ki her parti
grubu veya milletvekili komisyon çalışmaları sırasında
bu komisyonlara taleplerini de dile getirerek katkı koyabilirler.
Şehit
yakınları ve gazilerin sorunları ve çözüm yolları ile
ilgili çalışmalar, kanunlaşma aşamasında iken yeni bir
Meclis araştırması açılması talebinin bu aşamada
yerinde olmadığı yönündeki kanaatimi bildirmek istiyorum.
Bu aşamada böyle bir
Meclis araştırmasının yerinde olmadığı
yönündeki kanaatimi bildirir, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Gürkan.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Çalışmanız eksik Fatoş Hanım, gelin
eksikleri tamamlayalım.
OKTAY VURAL (İzmir)
Niye gazilerin sorunlarını araştırmaktan
kaçıyorsunuz, ne olur yani araştırsanız?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Çözüyoruz işte.
BAŞKAN Önerinin
lehinde söz isteyen Ahmet Toptaş, Afyonkarahisar Milletvekili.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisinin, şehit yakınlarının ve
gazilerimizin yaşam koşullarının düzeltilmesiyle ilgili
Meclis araştırması önergesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi bu
vesileyle saygılarımla selamlarım.
Yine, cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder
Mustafa Kemal Atatürk ve o günden bugüne vermiş olduğumuz
şehitlerimize -bundan sonra inşallah yeni şehitler
vermeyeceğimizi düşünerek- Allahtan rahmet, yakınlarına
sabır diliyorum; gazilerimize de acil şifalar diliyorum.
Benim ailemden de Ulusal Kurtuluş
Savaşı sırasında, ondan önce, onlarca şehit
verilmiş. Arabistanda, Yemen çöllerinde verilen bu şehitlerin hangi
topraklarda gömüldüğünü bile bilmiyoruz. Bunu, yakında Suriye
konusunda Sayın Başbakanın gidişini iyi görmediğim
için, hangi topraklarda yattığını bilmediğimiz
şehitler vermemek için hatırlatmak istiyorum size. Benim babam Kore
cephesine gönderilmiş değerli arkadaşlar, ki Kore cephesine
gönderildiği zaman henüz Meclisten asker gönderme yasası
çıkmamıştı, askerlerimiz Koreye vardıktan sonra bu
yasa çıkarılmıştı. Koreye giderken törenlerle
uğurlanmış, dönüşte gazi olarak törenlerle
karşılanmış ancak karşılandıktan sonra ne
arayan olmuş ne soran. Bu ülkede karnını
doyuramadığı için, arayan soranı olmadığı
için turist olarak o sınırdan bu sınıra, hatta tünellerden
gazete kâğıtlarının ışıttığı
ışıklarla geçerek Fransaya kadar gitmiş karnını
doyurmak için. Koreye giderken kınalı kuzular gibi uğurlanan,
geldiğinde törenler yapılan binlerden biri olan, ne aranan ne sorulan
bir babanın çocuğu olarak o acıyı, o gazilerin
acısını en iyi bilenlerden birisiyim. Şimdi, aynı şekilde
Suriyeye, Meclise bile haber verilmeden asker gönderilmesi gibi bir tehlikeyle
karşı karşıya olduğumuzu yeniden belirtmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, bu ülkenin
varlığı, birliği ve dirliği için toprağa
düşen, şehadet mertebesine ulaşan binlerce şehidimiz var.
Onların bize emanet bıraktığı çocukları,
eşleri, anaları, babaları var. Bizim aramızda, birlikte
yaşadığımız ve çoğu kez farkına bile
varmadığımız malul gazilerimiz var. Onlar da bu ülkenin
varlığı, birliği ve bütünlüğü için
kollarını, bacaklarını, gözlerini gözlerini kırpmadan
verdiler. Öğretmenlerimiz, ülkenin en ücra köşelerinde
-aydınlanmayı götürmek için gittiklerinde- insan olmaktan ve
aydınlanmış nesiller yetiştirmekten başka bir
düşüncesi olmadığı hâlde, sadece bu ülkenin
insanlarına hizmet etme kaygısıyla oralarda
çalışırken şehit oldular, gazi oldular,
kaçırıldılar. Sağlık hizmeti götürenler, mühendislik
hizmeti götürenler, baraj yapan işçiler, petrol çıkaran işçiler
öldüler, yaralandılar ve kaçırıldılar. Sadece bu ülkeye
hizmet çabasıyla oralardaydılar, başka hiçbir
kaygıları yoktu. Bunlar, bizim için, bu ülke için öldüler, gazi
oldular. Biz onlar için ne yaptık? Onlar, kendileri toprağa
düşerken ardına bakmadan gittiler, giderken Benim geride bıraktıklarım
yurduma emanettir, onlar en iyi şekilde bu ülkenin kaynaklarından
yararlanacaklar, mağdur edilmeyecekler ve babalarının ya da
annelerinin şehadetini şerefle taşıyacaklar. diye
düşündüler. Gazilerimiz, şanlarına yaraşır bir
yaşam standardında yaşayacaklarına inanarak, göz
kırpmadan, gözünü, kolunu, bacağını verdiler.
Biz, üzerimize düşeni yapabildik mi?
Yoksul ana Bir çocuğum şehit oldu, öbür oğlum da bu vatana feda
olsun. dedi. Duyduk mu feryadını? Onun çocuğu, bedel
ödeyenlerin çocuğundan daha az mı değerliydi? Onun çocuğu,
yurt dışında gösterilip üç hafta askerlik yapanlardan daha
mı az değerliydi? Hayır, onun çocuğu, belki hepsinden daha
değerliydi çünkü bazıları her şey para için derken, o
her şey vatan için dedi ve ikinci çocuğunu da bu ülkenin
varlığı, dirliği ve birliği için al bayrağa
sarıp göndermek istedi.
Değerli
arkadaşlarım, şehitlerimizin bize emanet
bıraktıkları yakınlarının çok ciddi
sorunları var, gazilerimizin çok ciddi sorunları var. Yıllardan
beri bu sorunları dile getirmeye çalıştılar ama duyan
olmadı. AKP İktidarı on yıldır iktidarda, on yıldır da bu sorunlar, her zaman,
şehit aileleri ve gaziler tarafından dile getirilir oldu ama bir tek
gün bunlara ilişkin doğru düzgün bir çözüm getirilmedi. Ne
bunların yaşam standartlarını yükseltmek ne de
bunların kendi şanlarına yakışır, bize emanet
ettikleri ailelerinin onların şanlarına yakışır
şekilde yaşamalarını sağlayacak, yaşam
standartları verecek bir çalışma yapıldı. Geçen aralık
ayında ve ocak ayında, şahsen grubumla birlikte
çalışarak, on bir ayrı yasada, şehit aileleri ve
gazilerinin yaşam standartlarının yükseltilmesi ve onların
mağduriyetlerinin giderilmesiyle ilgili yasa düzenlemesi için teklif
verdim. Ne zaman ki Afganistanda 12 askerimiz şehit oldu, geldi ve
ardından 6 polisimiz şehit oldu, Sayın Başbakanın
aklına
Bu şehitlerle ilgili Toplumun ruhsal dünyasını
nasıl ele geçirebilirim? düşüncesiyle, şehit ailelerinin ve
yakınlarının yaşam koşullarının
düzeltilmesiyle ilgili bir grup konuşması yapıldı. Bu grup
konuşmasını yaptığında Sayın
Başbakanın topluma önerdiği, şehitlerin
yakınlarının ve gazilerin yaşam koşullarının
düzeltilmesiyle ilgili tekliflerin on bir adet yasada yapılacak
değişiklikle önerilmesi tarafımızdan
yapılmıştı. Yani burada söylenenlerin, biraz önce AKP Grubu
adına konuşan arkadaşımın söylediklerinin tümünü biz
daha aralık ayında öneri olarak sunmuştuk. O zaman dikkate
alınmadı, Meclis gündemine bile getirilmedi ama toplum ne zaman
şehitlerle karşılaşınca ve şehitlerin
acısı bütün ülkeyi sarınca, bundan yararlanmak için şehit
yakınlarıyla ilgili böyle bir düzenlemenin yapılacağı
gündeme getirildi.
Böyle bile olmuş
olsa, biz, şehitlerimizin yakınlarının yaşam
koşullarının düzeltilmesi, gazilerimizin yaşam
koşullarının düzeltilmesi ve yaşam standartlarının
artırılması konusunda getirilen bütün düzenlemelerden
yanayız. Elimizden gelen bütün katkıyı yapmaya
çalışacağız ancak Sayın Başbakan bunu grupta
söyledi fakat yasa gelir mi gelmez mi bilemem çünkü hangi gün hangi yasayı
getirecekleri, hangi gün gündemlerine neyi alacakları belli değil.
Önümüzde bir Suriye tehlikesi var. Eğer bu tehlikeyi göz önüne alarak
filan getirecek olurlarsa, toplumu o yöne yönlendirmek için, bilemiyorum ama
ben Sayın Başbakanın bu konudaki düzenlemeyi ne zaman
getireceğinden kuşkum bulunduğundan MHPnin bu konuda ki Meclis
araştırması önergesine destek verilmesi gerektiğini
düşünüyorum.
Bu vesileyle yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Toptaş.
Şimdi, öneri aleyhinde
söz isteyen İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarca. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
TÜLAY KAYNARCA
(İstanbul) Saygıdeğer Başkanım, değerli
milletvekillerimiz; MHP grup önerisi aleyhine söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Değerli
milletvekillerimiz, öneri şehit aileleri ve gazilerin
sorunlarının araştırılmasıyla ilgili. Öncelikle
bir konuyu ifade etmek istiyorum, o da şehitlik tanımıyla
ilgilidir. Şehitlik, dinî ve ilahî bir kavramdır, bizim
inançlarımızda çok değerlidir ve şehitlik
tanımının yapıldığı yer de bellidir ve kimse
bu tanıma müdahale edemez, etmemiştir ve Hükûmetimizin hiçbir
üyesinin, hiçbir milletvekilimizin de bu tanımla ilgili bir açıklaması
olmamıştır ve olmayacaktır da. Dolayısıyla,
öngörülen sadece terör olaylarında hayatını kaybeden sivil
insanlara da el uzatılması, yardım edilmesi, destek verilmesiyle
ilgilidir yani idari bir tanımdır sadece. Bu açıklamayı
yapma gereği hissettim ve devamında şunu söylemek istiyorum:
Elbette şehit aileleri ve gazilerin sorunlarının
araştırılmasıyla ilgili bu önergeyi saygıyla
karşılıyorum, onu belirtmek isterim ancak bu konuda
Hükûmetimizin gerek 22inci Dönemde gerek 23üncü Dönemde
yaptıklarının altını çizmek ve 24üncü Dönemde, bu
dönemde yapılan daire başkanlığı kuruluşunu da,
yeni çıkacak tasarıyı da, yasal düzenlemeyi de dikkatlerinize
sunmak istiyorum özellikle.
Şehit
Yakınları ve Gaziler Daire Başkanlığı var, düne
kadar yoktu. İşte bu Daire Başkanlığında birçok
problemin çözümü, yeni taleplerin değerlendirilmesi
Dolayısıyla,
olması gereken, şehit yakınları ve gazilerimizle ilgili tüm
problemlerin çözümünü içeren bir daire başkanlığımız
var artık. Dikkat ederseniz -ki zaten gündemde- Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı tarafından hazırlanan ve şehit aileleri
ve gazilere tanınan hakların düzenlenmesine ilişkin kanun
tasarısı da gündemimizdedir. Ancak bunu belirtirken sanki yeni bir
şey yapıyormuşuz, ilk kez bir şey yapıyormuşuz şeklinde
de algılanmaması lazım; az önce de ifade ettim, gerek 22nci
gerek 23üncü Dönemde şehit aileleri ve gazilerimizle ilgili birçok
düzenleme var.
Az önce kıymetli
arkadaşım, milletvekilimiz birçok başlığa
değindi, 2330 sayılı Kanunla alınan haklar, emekli
ikramiyesi, şehit yakınlarına, gazilere, asker ve polislere
vakıflar ve sandıklardan verilen yardımlar, faizsiz konut
kredisi, elektrik ve su tüketim ücretlerinin indirimi, toplu taşıma
Bunları madde madde sıralamak mümkün, birçoğunu biliyorsunuz
zaten. Sözün özü şu: Hükûmetimiz bu konuda çok hassas, her iki dönemde
olduğu gibi 24üncü Dönemde de -bunu bir daire
başkanlığı hâline getirerek- bu hassasiyetini sürdürüyor,
sürdürmeye de devam edecektir.
Gündemimiz oldukça
yoğun, geçen hafta olduğu gibi bu haftada da karar alınması
gereken, planlarda olan birçok yeni kanun ve düzenlemelerimiz var,
ilköğretim ve eğitim kanunu ile bazı kanunlarda
değişiklik yapılması gereken kanun teklifi var. Yine,
memurlarımızın maaş zamları, 2/B yasası gibi
düzenlemelerle gündemimiz de oldukça yoğun.
Dolayısıyla ben
bu duygu ve düşüncelerle, MHP grup önerisinin aleyhine görüş
belirttiğimi ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kaynarca.
III.- Y O K L A M A
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkan, yoklama talebimiz var.
BAŞKAN Öneriyi
oylarınıza sunacağım ancak bir yoklama talebi var, yerine
getireceğim.
Sayın İnce,
Sayın Aslanoğlu, Sayın Tezcan, Sayın Çıray, Sayın
Küçük, Sayın Çelebi, Sayın Öz, Sayın Aksünger, Sayın
Işık, Sayın Kuşoğlu, Sayın Tayan, Sayın
Yüceer, Sayın Özgümüş, Sayın Öner, Sayın Özkoç, Sayın
Kurt, Sayın Karaahmetoğlu, Sayın Koç, Sayın Toprak,
Sayın Genç, Sayın Canalioğlu.
Üç dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- Şehit yakınları ve
gazilerin sorunları ve çözüm yollarını tespit etmek; şehit
aileleri ve gaziler ile harp ve vazife malullerinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla verilen Meclis araştırması önergelerinin, Genel
Kurulun 27/3/2012 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN Öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmemiştir.
Birleşime on dakika
ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.21
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.34
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık
YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 83üncü Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutuyorum:
3.- Aydın Milletvekili Bülent
Tezcan ve arkadaşlarının soruşturma güvenliğinin ne
durumda olduğunun araştırılması amacıyla
vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel
Kurulun 27/3/2012 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
27/3/2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulunun, 27/3/2012 Salı günü (Bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Muharrem
İnce
Yalova
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Aydın Milletvekili
Bülent Tezcan ve arkadaşları tarafından, 8/2/2012 tarihinde,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
"Soruşturma güvenliğinin ne durumda olduğunun
araştırılması amacıyla" verilmiş olan Meclis
Araştırma Önergesinin, (240 sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 27/3/2012
Salı günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Öneri
lehinde söz isteyen Bülent Tezcan, Aydın Milletvekili.
Buyurun Sayın
Tezcan. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT TEZCAN
(Aydın) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
öncelikle, geçirdiğiniz ameliyat nedeniyle size geçmiş olsun diyorum,
sağlıklı bir ömür diliyorum bundan sonraki yaşamınızda
da.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Tezcan.
BÜLENT TEZCAN (Devamla)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz aldığım, soruşturma
güvenliğinin ne durumda olduğuna ilişkin Meclis
araştırma önergesini ben hazırladım. Diğer
milletvekili arkadaşlarımızla birlikte imzaladık ve
görüşülmesini istiyoruz.
Nedir değerli
arkadaşlar? Neden soruşturma güvenliğini bir Meclis
araştırmasıyla görüşmeyi istiyoruz? Böyle bir ihtiyaç var
mı? Sadece bu hafta, son hafta içerisinde basına yansıyan
haberleri açıp okuduğumuzda dahi soruşturma güvenliğinin
Türkiyede ciddi tehdit altında olduğunu görüyoruz arkadaşlar.
Bakın, bu, son haftanın işi değil, son yıllarda,
özellikle ciddi davalarla ilgili konular gündeme geldiğinde, önce
şüpheli olan, sonra da hakkında iddianame düzenlenip sanık
sıfatı taşıyan kişiler feryat ediyor. Bir konuda
feryat ediyorlar: Bize ait olmayan suç delilleri dosyaya girmiş.
diyorlar. Bizim söylemediğimiz sözler söylemişiz gibi konuşma
kayıtlarına, tapelere ilave edilmiş. diyorlar. Bize ait
olmayan telefon kayıtları telefonlarımıza monte
edilmiş. diyorlar. Bilgisayarlarımızda bize ait olmayan
bilgiler virüs yoluyla aktarılmış ve bize aitmiş gibi
gösterilerek bu sebeple suçlanıyoruz, yargılanıyoruz. diyorlar.
Değerli
arkadaşlar, bakın, bir hukuk devletinde
Düzeltiyorum,
bırakalım hukuk devletini, vicdanın zerre kadar
kırıntısının kaldığı bir düzende dahi
bu feryatlara kimsenin kulak tıkaması mümkün değildir
arkadaşlar. Bakın, Anayasanın 2nci maddesi Türkiyeyi bir
hukuk devleti diye tarif ediyor. Anayasanın 19uncu maddesi kişi
hürriyetlerinden bahsediyor. Kişi hürriyeti doğrudan doğruya
devletin koruması ve güvencesi altındadır demokratik hukuk
devletlerinde.
Değerli
arkadaşlar, Anayasanın 20nci maddesi Özel hayat gizlidir. diyor. Soruşturma
adına dahi olsa özel hayatı ihlal edecek ifşaatlarda bulunmak
yasaktır. diyor, anayasal güvence altına alıyor ve
Anayasanın 38inci maddesi iki önemli noktayı düzenliyor: Bir,
masumiyet karinesini koymuş, Bir kimse hakkında
kesinleşmiş mahkûmiyet kararı olmadığı sürece
masumdur. diyor; ikincisi de, Kanuna karşı delil
yasağını getirmiş, kanuna karşı toplanan delil
yasaktır. diyor.
Değerli
arkadaşlar, son günlerde yaşanan olaylara
baktığımızda, doğrudan doğruya kamu gücünü
kullanan soruşturma makamlarının, bu gücü kötüye kullanarak
sahte delillerle soruşturmalar yaptığı iddiası var. Bu
iddia yok sayabileceğimiz bir iddia değil. Bu iddia görmezden
gelebileceğimiz bir iddia değil. Yasama Meclisi bu iddiayı göz
ardı edemez.
Değerli
arkadaşlar, devlet güçlüdür, birey devletin karşısında
güçsüzdür, güçsüz olan bireyi devlete karşı koruyan en temel
kurum hukuktur, temel haklar ve insan hakları, temel hak ve
hürriyetlerdir, hukuk devletidir; güçsüz olan
bireyi devlete karşı koruyan ve devletin güç kullanma yetkisi
belli kurumlara verilmiştir. Emniyet, soruşturma makamları,
devlet adına gücü kullanan bu makamlar eğer bu gücü kötüye kullanma
konusunda kendilerini sınırsız hissederlerse ve bu noktada bir
denetim mekanizması kuramazsak o ülke artık cehenneme dönüşür; o
ülke artık mazlumların devlet eliyle zulme maruz kaldığı
bir ülke hâline dönüşür; o ülke, devletin zalim olduğu bir ülke
hâline dönüşür.
Değerli
arkadaşlar, niye bunları söylüyorum? Bakın, iftira ahlaken
kötüdür. İftira ceza hukukunda suçtur ama kötü olan iftira bir de devlet
gücü tarafından kullanılmaya başlarsa, elinde devlet yetkisi
olanlar iftira atmaya başlarsa işte o zaman iftira korkunç bir hâl
almaya başlar.
Değerli
arkadaşlar, soruşturmaların tek tek adını vermemiz
mümkün değil Anayasanın 138inci maddesi gereği ama iddia
edilen şeylere dönüp bir bakalım: Bir soruşturmada deniliyor ki:
Soruşturmanın delili CD kayıtları. Bir CD dosyaya delil
olarak konulmuş. Bu CDnin 2003 yılında üretildiği iddia
ediliyor görülmekte olan bir davada. Bilirkişi rapor veriyor: Bu CDde
kullanılan programın versiyonu 2007 yılında ortaya
çıkmış. Düşünebiliyor musunuz? 2007 yılında
ortaya çıkan bir programla 2003 yılında CD üretilmiş
diyorsunuz! Bunlar delillerin içerisinde, bu insanlar tutuklu.
Bitmedi. Bir
başka soruşturmada, bir parti binasında arama
yapılıyor Orada bir CD elde ettik. diyorlar, elde ettikleri CD,
arama tutanağında yok ama o CDye dayalı olarak insanlara suç
isnat ediliyor ve hâlâ tutuklu insanlar var.
Bitmedi
-başka bir dosyadan bahsediyorum- kırık bir DVD var.
Kırık DVDnin kopyasını almak mümkün değil
arkadaşlar, teknik olarak mümkün değilmiş; ben bilmem, bilirkişi
böyle söylüyor. Kırık DVDnin bir ay sonra kopyasının
alındığı iddiasıyla bir kişi hakkında suç
isnadında bulunuluyor ve soruşturmada hâlâ bu sebeple tutuklu
insanlar var. Çok ciddi makam ve görevlerde bulunmuş insanlar bunlar.
Basına yansıdı.
Başka bir olay, bir
başka CD hikâyesi daha var arkadaşlar. Bitmiyor bu CD hikâyeleri her
nedense. Bir başka CD hikâyesi daha var. Bakın, önemli bir
soruşturma dosyasındaki CD teknik olarak 2002-2003
yıllarında üretilmiş, bunu TÜBİTAK raporu ortaya koyuyor,
tespit ediyor, 2002-2003 yıllarında. Bakın, dosyada toplam
yirmiye yakın CD var delil olarak. Sadece iki tane CD önemli
iddiaları içeriyor ve insanlar, o iki CDyle ilgili, şu anda kuvvet
komutanlarına kadar herkes tutuklu.
Değerli
arkadaşlar, bu iki CDde söylenenlere bakın. Orada suç delili olarak
Caminin etrafındaki kameralara bakın. deniyor. Caminin
etrafındaki kameralar resmî olarak belediyeye soruluyor, kameralar 2005
yılında konulmuş. CD 2003 yılının CDsi, darbe
planı 2003 yılının darbe planı. Kameralardan
bahsediliyor ama kameralar 2005 yılında konulmuş. Aynı
CDde Emniyetli cep telefonlarıyla konuşun. diye talimat
verildiği söyleniyor. Emniyetli cep telefonları sorulmuş, 2008
yılının Aralık ayında kullanılmaya
başlanılmış ama sözü edilen suç tarihi 2003 tarihi.
Düşünebiliyor musunuz, 2003 tarihindeki CDde 2008de daha
varlığı bile bilinmeyen Emniyetli telefonlarla konuşun.
kayıtları var.
Bir başka konu: Sokak
isimlerinden bahsediyor bu CDde. Filanca, filanca, filanca sokaklar diyor. O
sokaklar belediyeden soruluyor, 2006 ve 2007 yılında o sokak isimleri
verilmiş ama suç tarihi 2003.
Değerli
arkadaşlar, bunun dışında, emniyete gidiyor bir
şüpheli, emniyet sırasında kaçakçılık organize suçlar
şube müdürlüğünde cep telefonuna yüz otuz dokuz tane telefon
numarası emniyetteyken aktarılıyor. Hizb-ut Tahrir üyesi birinin telefon kayıtları.
Sonra diyorlar ki: Sehven oldu bu ortaya çıktığı zaman. Yani
ortaya çıkmasaydı ne olacaktı? Sehven tutukluluk devam edecekti.
Yani şimdi bu davalardan kişi hakları ihlal edilen tutuklu olan
insanlar sehven mi yatıyor içeride? Böyle bir şey olur mu
arkadaşlar hukuk devletinde? Bakın, bunun daha çok örnekleri var.
Yine bir başka,
olmayan telefon tapeleri, olmayan görüşmeler dosyaya varmış gibi
ekleniyor, bu da sehven oldu deniyor.
Değerli
arkadaşlar, tek tek bu davaları sorgulamak durumunda değiliz ama
ortada ciddi bir problem olduğu kesin. Türkiyede soruşturma
güvenliği artık yoktur ve Meclis olarak buna bir an önce el atmak
zorundayız. Bu kasten de olsa günah, sehven de olsa günahtır.
Soruşturma güvenliğini ortadan kaldırmak zulümdür ve
unutmayın zulümle abat olanın ahiri berbat olur. Bu nedenle hepinize
bu önergeye, Meclis araştırması önergesine destek vermenizi
talep ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Tezcan.
Öneri aleyhinde söz
isteyen İdris Şahin Çankırı Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İDRİS
ŞAHİN (Çankırı) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; CHPnin, ceza soruşturmalarına ilişkin devlet
organları tarafından delil üretildiği, üretilen delillerle suç
ve suçlu yaratılmaya çalışıldığı
iddiaları çerçevesinde ülkemizdeki soruşturma güvenliğinin ne
durumda olduğunun araştırılması için vermiş
olduğu Meclis araştırması önergesi aleyhinde AK PARTİ
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi ve
ekranları başında bizleri seyreden aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, gerçekten meslektaşımız CHP milletvekilimizin
araştırma önergesinde özellikle ifade ettiği şu
hususların altını bir kez de buradan ben çizmek istiyorum.
Doğrudan
soruşturma kuruluşları tarafından soruşturma öncesi
veya sonrasında delil üretilmesi, kişi hak ve özgürlükleri için en
önemli tehditlerden biridir. Devlet, kişi hak ve özgürlüklerini korumakla
yükümlüdür. Kamu gücünü elinde bulunduran devlet organları tarafından
delil üretilmeye başlanırsa, devlet karşısında tamamen
güçsüz olan bireylerin hiçbir hukuk güvenliği kalmaz. Bu durum herkesin
haksız yere tutuklanması, yargılanması ve hatta mahkûm
olması gibi hukuk ve vicdan dışı sonuçlara neden olur.
Evet, bu
gerekçelere bir hukukçu olarak, bu milletin bir ferdi olarak katılmamak
mümkün değil. Ancak, değerli milletvekilleri, bildiğiniz üzere
ceza kovuşturması iki aşamalı olup evveliyatı,
soruşturma aşaması, sonrasında ise iddianamenin tanzim
edilip mahkemeye tevdisiyle birlikte de kovuşturma aşaması
başlamaktadır.
Soruşturma
aşamasında güvenlik güçleri tamamen adli kolluk kuvveti olarak görev
yapar ve amirleri olarak da başlarında cumhuriyet savcıları
vardır. Elbette ki kolluğun yapmış olduğu
çalışmalarda, soruşturma aşamasında, hiçbir
şüpheye mahal verilmeyecek titizlikle irdelemelerin yapılması ve
dosyaların temiz bir şekilde mahkeme huzuruna
çıkartılması esastır.
Gerekçede
ifade edildiği gibi, bir kısım davaların isimleri
zikredilmek suretiyle, özellikle kamu güçleri tarafından sahte deliller
üretildiği ve bu şekliyle iddianamelerin tanzim edildiğine
yönelik bir düşünceye sevk edilmiş olmasını da açıkça
burada yanlış buluyorum. Zira, son günlerin Türkiye gündemini
meşgul eden davaların tamamında, özellikle araştırma
önergesinde ismi geçen Ergenekon, Balyoz, İkinci Ergenekon ve Oda TV
davalarının dışında var olan Deniz Fenerinde,
başta bizzat soruşturmayı yürüten cumhuriyet
savcılarının yapmış oldukları usulsüzlüklerin
ortaya çıkması sonrasında yapılan HSYKnın
kovuşturma izni vermesi
ve sonrasında haklarında açılan davalar ve Sincan 1.
Ağır Ceza Mahkemesinin de açılan bu davaların kabulü
yönünde vermiş olduğu karardan önergede bahsedilmemiş olması,
burada maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasından daha ziyade,
görülmekte olan bir kısım davaları gündeme getirmek suretiyle,
sanki o davalarda usule uygun deliller tespit edilemiyormuş
imasını vermiş olmak milletimize yapılan en büyük
saygısızlıktır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ORHAN DÜZGÜN (Tokat) Ne
alakası var!
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Ne ilgisi var!
İDRİS
ŞAHİN (Devamla) Zira, bizler adalete erişim noktasında,
özellikle adaletin tesisi noktasında hangi kurum yanlışlık
yaparsa yapsın AK PARTİ İktidarı olarak her zaman onun
karşısında olmuşuzdur.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Vay be!
İDRİS
ŞAHİN (Devamla) Zira, bizim düşüncemiz, Herkes için adalet,
adalet için millet iradesi. diyen bir anlayışın temsilcileri
olarak gerek soruşturma aşamasında yapılan
yanlışlıkların hesabını sorma noktasında
gerekse yargılamada bir yanlışlık varsa bunun düzeltilmesi
için var gücümüzle mücadele etmiş olan bir siyasi partiyiz.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Kırık DVDyi söylesene,
kırık DVDyi; cevap versene!
İDRİS
ŞAHİN (Devamla) Özellikle DVD konusu ve diğerlerinde, ifade
ettiğiniz buradaki dosyada teğmenimizin başına gelen
hadiseleri hiçbirimizin kabul etmesi mümkün değildir ama benim buradan
ifade ettiğim gibi, soruşturma, sonrasında kovuşturma var,
bağımsız yargıya olan inancımız ortadan kalkarsa
o kişinin ne şekilde tahliye edildiğini ve onunla alakalı
bu delilleri ortaya koyan güvenlik kuvvetleri hakkında nasıl dava
açıldığını buradan söylemezseniz, o zaman milletimize
karşı eksik bilgi sunmuş olursunuz. Evet, o kamu görevlileri
hakkında görevi kötüye kullanmaktan, delilleri gizlemekten dolayı
kamu davası açılmıştır ve bağımsız
yargı elbette ki ona da bakacaktır.
Evet, değerli
milletvekilleri, Saygıdeğer Başkanım; hukuka olan güvenin
ortadan kalktığı hiçbir ülkenin abat olması ve
gelişmesi mümkün değildir. Zira, nerede adalette bir nakisa varsa,
bir eksiklik varsa o ülkenin ekonomisi ne kadar güçlü olursa olsun, sosyal
yapısı ne kadar güçlü olursa olsun ilelebet yürüyebilmesi mümkün
değildir. O yüzden, herkesin burada adalete, özellikle
bağımsız yargıya olan güvenini sonuna kadar devam ettirmesi
gerekir. Benim yargım-senin yargın söylemine girdiğimiz
noktada asla ve asla bu ülkede huzurlu yaşayamayız. Elbette ki
soruşturma aşamalarında gizlenen bu titizlikler yargılama
aşamasında da devam edecek ve bağımsız yargı
mensupları inşallah en güzel kararları vereceklerdir.
Ama buradan özellikle
şunu ifade etmem lazım: Her ne kadar, değerli milletvekillerimiz
bu şekliyle, sadece bir olaya hasrederek böyle bir Meclis
araştırma önergesi verseler de biz kesinlikle kolluk kuvvetlerinin
adli kolluğa dönüşmesi noktasında ve soruşturmaların
çok daha titizlikle yapılması noktasında AK PARTİ Grubu
olarak en az onlar kadar bu konuda düşünce sahibiyiz ve onlar kadar bunları
istiyoruz. Ne zaman ki adalet saraylarındaki fiziki şartların
iyileştirildiği gibi, hâkim ve savcılarımızın
eğitimi noktasında da arzuladığımız noktalara
gelirsek ve kolluk olarak şu anda bir yanda idari kolluk bir yanda adli
kolluk görevini yapan kolluk kuvvetlerimizin önümüzdeki günler içerisinde adli
kolluğa dönüştürülmesi hâlinde soruşturmaların çok daha
farklı ve titizlikle yapılacağına inancımız
tamdır; buna hepimizin ihtiyacı var. Ancak burada bu konuları
gündeme getirirken sadece resmin bir noktasına odaklanıp olayı
milletimizin huzurunda her gün televizyonları başında
izlediği davalara getirmiş olmak resmin bütününü görmeye mâni
olmaktadır.
Dolayısıyla,
bizim isteğimiz değerli milletvekillerimizden, ciddi anlamda
soruşturmalarda bir endişe varsa bunları bir bütüne şamil
kılarak burada Meclisin gündemine getirmek ve bunları
tartışmaktır.
REFİK ERYILMAZ
(Hatay) Sorun siyasi davalarda.
İDRİS
ŞAHİN (Devamla) Bizim değerli milletvekili
arkadaşlarımızdan arzumuz, sadece Oda TV ve Ergenekon
dosyalarındaki soruşturmaları değil, Çankırı
Cumhuriyet Başsavcılığında yürütülmekte olan bir
dosyayı da Bitlis Cumhuriyet Başsavcılığında
yürütülmekte olan bir dosyayı da Muğlasını da Ardahandaki
eksikliklerini de buraya getirdikleri takdirde ülkemizin bütünüyle
kucaklandığı bir ortamda hukuku çok daha objektif kriterlere
götürebiliriz. Bunun dışındaki bir söylem, sadece birilerinin
burada sözcülüğünü yapar gibi, var olan eksiklikleri ifade etmek
Anadoludaki mahkemelerin pek çoğunda soruşturma
aşamalarının tamamında bu tür eksiklikler oluyor. Bunları
yok saymamız mümkün değil ama bunları ne kadar aza indirirsek,
milletimizin vicdanında ve gönlünde ne kadar mutmain olacak noktada
çalışmalar yaparsak, o zaman millet karşısında çok
daha itibarlı, çok daha onurlu bir şekilde hareket etmiş oluruz.
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Dört yıldır içerideler, dört
yıldır!
İDRİS
ŞAHİN (Devamla) Ciddi anlamda söylüyorum, dört yıl değil,
yeri gelecek on dört yıl çalışacağız ama bu ülkenin
hukuk düzenini Avrupadakilerle eş seviyeye getirmekle yükümlüyüz.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Rastgele konuşuyorsun.
İDRİS
ŞAHİN (Devamla) Bugün burada ifade edilen insan hakları
mahkemelerinin vermiş olduğu kararlar bile, Türkiye'nin yargıda
nerelere geldiğini çok açık şekilde göstermektedir. Elbette ki
bir kamu görevlisi soruşturma aşamasında bir hata yapıyor
ise, bunun karşılığını ve cezasını yine
verecek olan bağımsız yargıdır. Bunun
dışında başka bir limana sığınmak,
başkalarından farklı bir şekilde bunların çözümünü
beklemek yüce Meclisimize ve Parlamentomuza yapılmış bir
saygısızlıktır diyorum.
Ben bu düşünceyle
Meclis araştırma önergesinin aleyhinde olduğumuzu, önemli
konuların Türkiye'nin bütünü ve bütün dosyalar düşünülerek buraya
getirilip ve konuşulduğu zaman çok daha farklı bir anlam
taşıyacağını belirtiyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Şahin.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan, özür dilerim.
Sayın Hatip
yanlış bilgi verdi, bu bilgiyi düzeltmek isterim izninizle. O
yanlış bilgi şu: Genellikle Ceza Muhakemesi Kanunu 250
kapsamındaki tüm soruşturmalar normal koşullarda cumhuriyet
başsavcısının nezaretinde yapılması gerekir iken
ülkemizde yasanın bu hükmü ihlal edilerek ancak polis yapmakta. Bu anlamda
gerçekten Cumhuriyet Halk Partisinin adına söz alan
arkadaşımızın işlemiş olduğu konu yerinde,
yani oradaki suçu işleyen idari kolluktur.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Tanal.
Konu
anlaşıldı efendim.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Orada idari kollukla adli kolluk anlamındaki
BAŞKAN Sayın
Tanal, teşekkür ediyorum, izah edildi konu. Böyle bir usulümüz yok zaten.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Bir cümleyle bitiriyorum
BAŞKAN Evet,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi lehinde söz isteyen Faruk Bal, Konya
Milletvekili.
Buyurun Sayın Bal.
(MHP sıralarından alkışlar)
FARUK BAL (Konya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Biraz önce konuşan
Sayın Milletvekili Arkadaşımızı da dinledik.
Keşke diye bizim dilimizde çok güzel bir laf var. Keşke
söyledikleri gerçek olsaydı. Benim sizinle paylaşacaklarım ile
biraz önce söylenen ve Türkiye'nin çıplak gerçeğini lütfen
vicdanımızla beraber değerlendirelim.
Türkiye bir hukuk
devletidir. denildi. Türkiye bir hukuk devleti olsaydı hukuk devletinin
şartları şöyle ortaya çıkardı:
1) Yasama organı
parmak demokrasisi değil milletvekilinin vicdanına göre karar
alır, kanun yapardı. Böyle bir durumu göremiyoruz.
2) Yasama
organını Anayasaya göre dengeleyecek ve denetleyecek Anayasa
Mahkemesi siyasallaştırılmak üzere adrese teslim üyeler ile bir
Adalet ve Kalkınma Partisinin ünitesi hâline getirilmeye
çalışılmazdı. Bu yapıldı ve Anayasa
değişikliğiyle yapıldı. Nasıl yapıldı?
Adalet ve Kalkınma Partisinin milletvekillerinin parmaklarıyla
yapıldı.
Diğer taraftan,
yürütme organı yani Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidarı,
Danıştay ve idare mahkemelerinin yani yargının
kararları ile hukuka uygunluğu denetlenmeliydi. Bugün,
Danıştayda 84 tane üye varken, oraya mevcudu kadar bir üyeyi daha
Anayasa değişikliğiyle gerçekleştirdiniz, arkasından
da Danıştayı yürütme organını dengeleyemeyecek, denetleyemeyecek
siyasallaşmış bir yargı hâline dönüştürdünüz.
Yargının
bizatihi kendisi, günü geldiğinde, bütün vatandaşlarımızın
aralarında din, dil, ırk, soy sop ayrımı gözetilmeksizin,
bu arada siyasi düşünce farkı
gözetilmeksizin, felsefi inanç farkı gözetilmeksizin ve bu arada,
altını çiziyorum, hangi partiye ait olduğu, hangi partiye gönül
verdiği gözetilmeksizin sığınılabilecek bir güvenli
liman olarak bulunması gerekirken, HSYK başta olmak üzere Yargıtaya
137 tane ilave olmak üzere obez bir Yargıtay ve obez bir HSYK
oluşturulmak suretiyle yargıyı da
siyasallaştırdınız. Buna on yıllık
iktidarınız içerisinde ihtiyacınız vardı. Burayı
teslim ediyorum, hakkınızı. Buna ihtiyacınız
vardı. Siyasallaştırmak amacıyla
uğraştığınız, sadece bir yargı alanı
değildi. Ondan önce sermayeyi yandaşlaştırdınız,
siyasallaştırdınız, basını yandaşlaştırdınız,
siyasallaştırdınız, kamu görevlilerini
yandaşlaştırdınız,
siyasallaştırdınız ve ortada bir toplum için göz, kulak
olabilecek basının yandaşlaşmamış
olanlarını korkuttunuz. Sermayedarın
yandaşlaşmamış olanını baskı ve tehdit
altında bulundurdunuz ve kamu görevlilerinin
yandaşlaşmayanlarını da baskı ve tehdit altında
bulundurdunuz.
İşte, bu kapsam
içerisinde yarattığınız bu düzene bir yargı düzeni
gerekiyordu. İşte, Anayasa Mahkemesini, Danıştayı, İdare
Mahkemesini, Yargıtayı, HSYKyı yandaş kurum hâline
getirmek için çabanız bundan ibaretti. O zaman ileri demokrasi adı
altında hukukun üstünlüğü adı altında ortaya çıkan
sonuç, yarattığınız bu üstünlere bir hukuk olmuştur.
Değerli
arkadaşlarım, işte bu hukuk, direksiyonsuz bir araç gibi, gemsiz
bir at gibi kendi içerisinde denge ve denetim araçlarını,
organlarını kaybetmiş ve belirli bir hedefe doğru yürüyor.
Yürütülen bu süreç
içerisinde, karşımızda Adaletin kestiği parmak
acımaz. diyen milletin vicdanı sızlar hâle gelmiştir.
Münafıklığın alametlerinden birisi de iftiradır.
İftirayı kul kula yapar ise bunun ceremesi öbür tarafta, bu dünyada
olmasa bile öbür tarafta Cenabıallahın verdiği bir hükümle
olacaktır. Ama bu dünyada kulun kula yaptığı iftiranın
yanında devlet de yer alırsa, biraz önce ifade etmeye
çalıştığım devlet organları, emniyet güçleri ve
yandaşlaşmış yargı olarak ortaya çıkıp böyle
bir iftiranın içerisinde Yargı, bağımsız
yargıdır. diye, süsüyle, kılıfıyla, ambalajıyla
bu iftiralar vatandaşlarımızın temel hak ve
hürriyetlerinden olan adil yargılanma hakkını ihlal eder noktaya
gelir ise o zaman sorun büyümüştür, o zaman tuz kokmuş demektir.
Şimdi, önümüzdeki,
yargının gördüğü davalarda, basına yansıyan
kısımlarıyla ifade etmek gerekirse, bir sanık
yargılanıyor; devletine kendisini emanet etmiş, Adaletin
kestiği parmak acımaz. demiş fakat onu yargılayacak olan adalet,
sanığın özel hayatıyla ilgili olmak üzere, telefonunu
alıyor, dinliyor, bakıyor ki delil bulamıyor, o telefona delil
yüklüyor, delil uyduruyor, delil oluşturuyor. Bu, resmî bir iftiradır
değerli arkadaşlar. Bu bir zulümdür. Bu zulmün
yapıldığının yargı kapsamı içerisinde ortaya
çıkması üzerine Sehven yapılmıştır. gibi,
laubali, ciddiyetten uzak bir cevapla karşı karşıya
kalıyoruz. Bunu sehven yapan adama bir sehven de siz bir şey
yapamıyorsunuz. Yapamıyorsunuz çünkü üstünler hanesinde çünkü yarattığınız
hukuk üstünlere hizmet eden bir hukuk hâline gelmiştir.
Bazı davalarda
binlerce sahte dijital hile yapıldığı ifade ediliyor.
Birtakım üniversitelerin bilirkişi raporlarıyla sahte delillerin
dijital ortamda yüklendiği ve bunların mahkemelere delil olarak
sunulduğu ifade ediliyor. Böyle bir işin varlığı ileri
bir demokraside düşünülebilir mi? Ama sizin ileri demokrasinizde bunlar
düşünülebiliyor.
Bunların
yüzlercesini saymak mümkün fakat değerli arkadaşlarım, bu
kontrolsüz güç, kendi içerisinde denge ve denetim kabiliyetini kaybetmiş
olan güç, bumerang gibi, günü geliyor size de vuruyor. Deniz Feneri
davasında hallettiniz; zülfüyâre dokunduğu için, içeriye
alınmış yandaşlarınızı kurtarabilmek için
savcıyı aldınız, soruşturmayı yapan
savcıyı soruşturdunuz, sahtecilik işleri ile asrın
merhamet dolandırıcılığını
yaptığı bir Alman mahkemesi kararıyla ortaya
çıkmış kişileri dört duvardan kurtardınız; şimdi,
bu soruşturmayı yapan savcıları oraya gönderiyorsunuz. Değerli
arkadaşlarım, böyle bir olay olabilir mi? Ben şahsen bu
soruşturmayı yürüten savcıları tanıyorum, onları
soruşturanları da tanıyorum ve yapılan işin de akla,
mantığa uygun bir tarafını bulamıyorum ve bu ziyan
olan akla da bu Meclisin bir çare bulması gerektiğini
düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Deniz Feneri olayı bizim hukuk tarihimizde çok
ciddi bir hadisedir ve bu ciddi hadisenin örnek alınması gereken ve
dijital delil üretmeyle de ilişkisi bulunan bir olaydan bahsedeceğim.
İngilterede böyle bir olay olmuştu. 1987 yılında bu olay
çözülmüştü. Birmingham Six denilen davada IRA savaşçısı
zannıyla 6 İrlandalı öldürülmüştü ve bunun faili olarak da
bir pubda görev yapan 6 kişiye polis sahte delil uydurmuştu. O sahte
delil uydurma işini İngiliz adaleti önünde sonunda ortaya çıkardı
ve bu işi kökten çözebilecek yasal tedbirleri aldı, bugün
İngilterede böyle bir olay görülmüyor. Şimdi, bin altı yüz tane
sahte delil üretiliyor ve bin altı yüz sahte delil dijital ortamda belirli
mahkemelerde kullanılıyor ve bu insanlar çaresiz bir şekilde
etrafa bakıyorlar. Ellerinden tutacak ne bir devlet organı ne bir
yargı makamı kalmış ve mektup yazıyorlar. Sayın
Engin Alanın yazdığı mektup burada, üç sayfadan ibaret.
Okuduğumda yüreğime kızgın bir yağ damlası gibi
içimde hissettirdiği duygular yapıştı. Arkadaşlar
adına yazıyor. 365 tane general, amiral, subay, bunun 250si tutuklu
vesaire. diyor. Ben kendim için hiçbir şey istemiyorum. diyor, Kendim
için hiçbir talebim yok. diyor, Çünkü ben Başbakanın Çanakkaledeki
töreninde ayağa kalkmadığım için oraya gönderilenim.
diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FARUK BAL (Devamla)
Bunun için kimseden herhangi bir şey talep etmeye ihtiyaç duymuyorum.
diyor, Ama haksız ve hukuksuz yere cezaevlerinde bulunan
arkadaşlarım için talep ediyorum. diyor. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bal.
FARUK BAL (Devamla)
Temenni ediyorum ki, bu araştırma önergesi adaletsizlik
karşısında vicdanlarınızı bir nebze olsun
yumuşatır. Buna hep birlikte çare bulacağımız ve
gerçekten adaletin mülkü olabilecek, gerçekten kestiği zaman
parmağı acıtmayacak bir adalete ulaşmak dileğiyle
hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Öneri
aleyhinde söz isteyen Adil Kurt, Hakkâri Milletvekili.
Buyurun Sayın Kurt.
(BDP sıralarından alkışlar)
ADİL KURT (Hakkâri)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk
Partisinin grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Tabii, böyle bir önerinin
nesinin aleyhinde konuşacağız? Doğrusu AK PARTİ
adına konuşan hatip de aleyhinde konuşamadığına
göre, ben de aleyhinde konuşamayacağım, ben lehte
görüşlerimi ifade edeceğim. Çünkü bu konuda aleyhte bir fikir beyan
etmek mevcut koşullarda mümkün değil. Çünkü maalesef, Türkiyede
hukuk sistemi egemenlerin tahakkümüyle yönlendiriliyor, kim iktidardaysa hukuk
sistemini de kendine göre dizayn ediyor ve peşi sıra hukuksuzluklarla
yüz yüze kalıyoruz. Bu dönemde ülkemizde yaşanan gelişmeleri bir
bir masaya yatırdığımızda aslında hepsinin
temelinde adaletsizlik olduğunu, hukuksuzluk olduğunu bir bir
görmüş olacağız. Buradan konuşunca kavga da
çıkarabiliriz, buradan konuşunca, kanaatimce, eğer
aklıselime başvurursak uzlaşıyı da çıkarabiliriz,
çözümü de çıkarabiliriz. Benim umudum çözümü aramak, çözümü bulmak bu
noktada.
Türkiyede son
yıllarda -tabii, biz son yıllarda deyince, Daha öncelerinde benzer
sıkıntılar olmuyor. anlamında ifade etmiyoruz-
hukuksuzluk, bu ülkede, cumhuriyetin kuruluşundan bu yana kadar herkesin
mustarip olduğu, herkesin şikâyetçi olduğu bir konu; özellikle
soruşturmalar konusunda bu ülkede insanlar yargılanmadan
darağaçlarına dahi götürüldü. Son birkaç yılda
yaşadıklarımız ise geçmişte yaşanan yani
yetmiş-yetmiş beş yılda yaşananların bir nevi
tekrarı, tekerrürü. Bunlarla mücadele etmek durumundayız,
bunları ortadan kaldırmak durumundayız.
Bakınız, daha
dört yıl önce bu Meclis bir yasa çıkardı, gizli tanık
yasası. Bakınız değerli arkadaşlar, ben, Türkiye'nin
herhangi bir karakolunda polis olsam, soruşturma yetkisi bende olsa -ki
savcılar kendi soruşturma yetkilerini polislere devrederek, yükü
polislere atarak son dönemlerde yüklerini hafifletiyorlar- hepiniz
hakkında gizli tanık marifetiyle suç dosyası oluşturabilirim,
hiçbiriniz bundan kurtulamayacaksınız. Şimdi, muhalifler
hakkında gizli tanıklar işliyor, gizli tanık marifetiyle
suç dosyaları oluşturuluyor ama unutmayın bu ülkede önce
dışlananların attıkları bir slogan vardı, Susma,
sustukça sıra size de gelecek. deniliyordu. 90lı yıllarda
kimse bu slogana kulak asmıyordu ama son dönemlerde herkes artık bu
sloganı atar duruma geldi çünkü herkes suçlanır duruma düştü bu
konularda. Herkesin suçlanabileceği bir pozisyonun
yaratılacağına ilişkin veriler var artık
savcıların, polislerin elinde. Nasıl oluyor bu? Avukatın
tanımadığı, avukata kimliği açıklanmayan,
sanığın tanımadığı, sanığa
kimliği açıklanmayan gizli tanıkların nasıl oluyor da
dava dosyalarındaki ifadeleri birilerinin mahkûmiyetine sebebiyet
verebiliyor? Bu şekilde işleyen bir hukuk mekanizması kaosa
sebebiyet verir, kaos üretir.
Daha geçen yıl
Dersimde yaşamını yitiren on sekiz yaşındaki Mazlum
Erencinin Pozantı Cezaevinden çıkıp dağ yolunu tercih
ettiğini sizlere ifade etmek isterim. On yedi yaşındaki bir genç
cezaevinden çıkıp neden dağa gitti? Suçlu o genç miydi?
Hayır. Suçlu bu hukuk düzeniydi.
Mazlum Erencinin, o
dönem basına yansıyan ifadeleri vardır. Kendisiyle konuşan
insan hakları temsilcilerinin tutanaklarında vardır,
raporlarında vardır. Mazlum Erenci Ben, adaletin
olmadığına inandığım için bu ülkede artık
yaşamak istemiyorum. diyordu ve açık açık dağa
çıkacağını ifade ediyordu. İnsan hakları
temsilcileri Mazlum Erenci Dersimde yaşamını yitirdikten sonra
bu raporlarını açıkladılar, bu ifadeleri
açıkladılar.
Daha başka örnekler
mi istersiniz? Bakın, değerli arkadaşlar, bugün, mevcut
koşullarda 600ün üzerinde üniversite öğrencisi cezaevlerinde. Bu
üniversite öğrencilerinin kimisinin dosyalarında ne var biliyor
musunuz? Nüfus kayıt örnekleri. Öğrencinin nüfus kayıt
örneği dosyasına suç delili olarak konulmuş.
İşte, eğer
kafatasçılığından söz edilecekse, faşizan
uygulamalardan söz edilecekse, faşizan uygulama budur. Hangi sistemde
olursa olsun, kim yaparsa yapsın bu uygulamanın adı
faşizan uygulamadır. Öğrenci poşu taktı diye on
sekiz ay, yirmi beş ay cezaevinde tutuluyor. Daha dün tahliye oldu.
Bu sistemden, bu
uygulamalardan vazgeçmek durumundayız. Bunu da bu Meclis yapmak
durumundadır. Kurulan hukuk sistemi çarpık bir sistemdir ve herkesi
suçlu duruma düşürülebiliyor. KCK soruşturmalarında aynı
gün, aynı saatte bir kişiye beş ayrı ilde suç delili
bulunmuş, beş ayrı ilde yapılmış telefon
kaydını aynı gün, aynı saatte getirmişler dava
dosyasına koymuşlar. Bunun neresi sağlıklı
soruşturma? O insanlar üç yıldır cezaevinde.
Değerli
arkadaşlar, hukuk böyle işlerse bizler de kaosu, kanı ve
gözyaşını konuşmak durumunda kalırız. Son bir
hafta içerisinde en yaşlısı kırk yaşında olmak
üzere bu ülkenin 40 genci yaşamını yitirdi; polisi, askeri,
gerillası, 40 insan! Eğer hukuk sistemi buysa daha çok 40 gencimizi
feda edeceğiz, kurban edeceğiz bu sisteme. Bundan vazgeçmek
durumundayız.
Son olarak,
geçtiğimiz günlerde Kırıkkaleli bir taksi şoförüyle
aramızda geçen bir cümleyi sizinle paylaşarak konuşmama son
vereceğim. Kırıkkaleli taksi şoförü ki milliyetçi
hassasiyetleri belirgin olan, benden de gizleme gereği duymayan bu taksi
şoförüyle uzun süreli sohbet ettik ve en son Meclis bahçesinde taksisinden
inerken bu Kırıkkaleli taksi şoförü bana şu cümleyi
söyledi: Ne olursunuz Sayın Vekilim, bu ülkede artık gençler
ölmesin. Evet, eğer gerçekten bu ülkede artık gençlerin ölmesini
istemiyorsak, kan ve gözyaşı olmasını istemiyorsak bu tarz
uygulamalardan, bu tarz hukuksuzluklardan vazgeçmemiz gerekiyor. Bu da bu
Meclisin görevidir.
Bu saikle, Cumhuriyet
Halk Partisinin vermiş olduğu Meclis araştırma önergesine
grup olarak bizler de destek veriyoruz. Meclisin en azından buradan bir
ilk yaparak, AKPli milletvekili arkadaşlarımız da destek
vererek buradan bir başlangıç yapmasını arzuluyor, hepinizi
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kurt.
Öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmemiştir.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye
okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
OKTAY VURAL (İzmir)
Evet, işleme almadan önce efendim. Zaten işleme almadan
BAŞKAN Bir saniye,
cümlemi bitireyim de ondan sonra. Almadım ki.
OKTAY VURAL (İzmir)
İşleme almadan önce efendim. İşleme alacağım.
diyorsunuz. Ben işleme alamayacağınızı söylüyorum.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Vural.
Ben cümlemi bitireyim
demek istedim, onu anlatmak istiyorum.
OKTAY VURAL (İzmir)
Okutup işleme alacağım. dediniz.
BAŞKAN Söyledim,
doğru. Cümlemi tamamlıyorum.
OKTAY VURAL (İzmir)
Efendim?
BAŞKAN Cümlemi
tamamlıyorum.
Tamamladım cümlemi,
buyurun şimdi.
OKTAY VURAL (İzmir)
Evet, zaten tamamlamıştınız.
BAŞKAN
Tamamladım doğru.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
7.- İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın, AK PARTİ grup önerisinin işleme
alınamayacağına ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkan, şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisinin
verdiği öneride 199 sayılı bir komisyon raporundan bahsediliyor.
Yani böyle bir komisyon toplantısı olmamış ki. Olmayan bir
komisyonun raporu nasıl olur ve bu raporun görüşülmesi
Danışma Kurulu tarafından Danışma Kuruluna nasıl
önerilir? Çünkü biz raporu görüşeceğimiz için, rapor
görüşüleceği için, bu raporun
Komisyonun düşünceleri Komisyonda
yapılan değişikliklerin gerekçelerinin yer alması
gerektiğine ilişkindir. Dolayısıyla, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubuna mensup milletvekillerimizin önergeleri fiilen işleme
alınmamış, görüşlerinin dile getirilmesi mümkün
sayılmamıştır. Dolayısıyla, mesela, Kuran-ı
Kerimin öğrenilmesi, Peygamber Efendimizin hayatı, ilmihal
bilgilerine ilişkin önergeler, Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna mensup
milletvekillerinin hazırladığı önergeler, o günkü
toplantıda, maalesef, AKP milletvekillerinin çoğunluğunun ortaya
koydurduğu bir eylem ve bir dayatmayla verilmemiştir.
Dolayısıyla, bu konularla ilgili önergelerin ve düşüncelerin yer
almadığı bir rapor tekemmül etmemiş olduğu için bunun
görüşülmesi nasıl mümkün olabilir; doğrusu
tartışmalıdır.
O bakımdan, bu grup
önerisinde görüşmeye değer bir 199 sıra sayılı Rapor
olmadığı için ve milletvekillerinin iradesi fiilen
engellendiği için, müzakere olmadığı için, olmayan bir
raporu gündeme getirmek ve müzakere etmek mümkün değildir. Bu
bakımdan, bu grup önerisinden 199 sıra sayılı olan
kısmı çıkartarak önerin lütfen. Diğerlerini
görüşebiliriz, bir problem yoktur. Ama müsaade edin de bu konularla ilgili
Milliyetçi Hareket Partisinin Komisyon üyelerinin eğer bu konularla ilgili
önergelerinin verilmesi baskıyla ortadan
kaldırılmışsa, bu bir komisyonun değerlendirilmesi
olmaktan çıkmıştır, doğrudan doğruya bir dayatma
ve korsan rapor olarak sunulmuştur. Genel Kurula bu sunulamaz. O
bakımdan, görüşülmesi önerilemez.
Bu bakımdan,
Başkanlığınızın öncelikle bu grup önerisine konu
olan bir komisyon raporunun usule ve İç Tüzüke uygun olup
olmadığı konusunu öncelikle tezekkür ederek, ondan sonra
işleme almanızı istirham ediyorum.
ÖZCAN YENİÇERİ
(Ankara) Sayın Başkan, komisyon üyesi olarak buradaki irademizin
nasıl engellendiğini ben Meclise aktarmak istiyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, ben de bu konuda bir usul tartışması
açılmasını istiyorum.
BAŞKAN Bir saniye
Sayın Vural,
öncelikle öneri okunmadan içeriğini Genel Kurulun öğrenmesi mümkün
değil. Önerinin okunması lazım.
OKTAY VURAL (İzmir)
Efendim, işleme alamazsınız diyoruz.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, Sayın Başkan, 199 sıra sayılı
rapor
BAŞKAN Efendim,
ben sizi dinledim.
Sayın Genç, bir
saniye
Sayın Vuralı dinledim. Bir saniye
Lütfen
OKTAY VURAL (İzmir)
Rapor yok ki. Nasıl bir raporu işleme alacaksınız?
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, olmayan bir raporu burada müzakere edemezsiniz.
BAŞKAN Öncelikle
öneriden de Genel Kurulun bilgi sahibi olması gerekir. Öneri nedir?
KAMER GENÇ (Tunceli)
Efendim, önce usul tartışmasını açmanız lazım.
OKTAY VURAL (İzmir)
Efendim, bilgi sahibi olması için
Buyurun, bu demektir ki siz bunu
işleme almayacaksınız.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Hayır,
öyle demedim, ben öyle demedim.
OKTAY VURAL (İzmir)
Bu iradeniz işleme almayacağınız konusunda bir iradeniz
olduğunu ortaya koyuyor.
BAŞKAN Kaldı
ki, komisyon
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkan, dayatmayla, şiddetle, benim milletvekillerimin
verdiği önergelerin engellenmesine karşılık bu
milletvekillerinin egemenliğini korumanızı, iradesini
korumanızı istirham ediyorum.
Yok böyle bir rapor.
BAŞKAN Sayın
Vural, sizin söylediğiniz konu basında
tartışıldı
OKTAY VURAL (İzmir)
Basın mı? Burası Genel Kurul efendim! Burası Genel Kurul!
BAŞKAN - Meclis
Başkanı gönderdi, bu konuda Genel Kurulu bilgilendirdi.
OKTAY VURAL (İzmir)
Siz basının temsilcisi misiniz?
ALİ HAYDAR ÖNER
(Isparta) Basın, Millet Meclisi değil.
BAŞKAN Bir saniye
efendim
OKTAY VURAL (İzmir)
Basında tartışıldı
Ne basını ya?
BAŞKAN Benim bu
konudaki düşüncelerimi de söyleyeyim isterseniz.
Şimdi, böyle bir
usul, böyle bir tartışma olmaz ki. Şiddetten bahsediyorsunuz
OKTAY VURAL (İzmir)
Olmayan bir raporu nasıl görüşeceğiz! Olmayan bir rapor
nasıl görüşülür efendim! İnsaf ya! Korsan rapor nasıl
görüşülür.
BAŞKAN Ama bu tek
taraflı konuşmakla çözülecek bir konu değil ki.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkanım, rapor usulüne
uygun olarak Meclis Başkanlığı tarafından işleme
konulmuştur ve gündeme girmiştir. Rapor İç Tüzüke ve teamüllere
uygun olarak gündemdedir.
OKTAY VURAL (İzmir)
Tek taraflı değil efendim. Siz İç Tüzüke uygun hareket
edeceksiniz. Siz taraf değilsiniz.
BAŞKAN Ben taraf
değilim tabii ki.
OKTAY VURAL (İzmir)
Siz İç Tüzükün yanındasınız, İç Tüzükün.
BAŞKAN Rapor
geldi. diyor. Başkanlık bana raporu göndermiş. Şimdi
okuyacağım ben size.
OKTAY VURAL (İzmir)
Siz İç Tüzükü uygulayacaksınız. Ne benim tarafımda ne
onun tarafında.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, rapor gündemdedir.
Usulüne uygun bir şekilde Meclis Başkanlığı
tarafından işleme alınmış, basılmış ve
dağıtılmıştır, gündeme
alınmıştır. Bundan ötesinin, bu
tartışmaların hukuki bir anlamı yoktur.
KAMER GENÇ (Tunceli)
63üncü maddeye göre usul tartışması açar
mısınız?
OKTAY VURAL (İzmir)
Efendim, bakın, böyle bir rapor yok ki. Usule de gerek yok. Ne usulü?
BAŞKAN Sayın
Milletvekilleri, 199 sıra sayılı İlköğretim ve
Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan
BAŞKAN Söz
vereceğim. Teker teker söz vereceğim grup başkan vekillerine.
Buyurun Sayın
Kaplan.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Ben de usul hakkında söz istiyorum efendim. Sayın Başkan, usul
tartışmasını aç.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, Danışma Kuruluna
katılmıştım.
BAŞKAN Sayın
Kaplan, sisteme girin, söz vereceğim.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Buradan mı?
BAŞKAN Evet.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Peki, teşekkür ederim.
ALİ HAYDAR ÖNER
(Isparta) Olmayan metni mi konuşacağız?
OKTAY VURAL (İzmir)
Ya rapor yok. Milletvekilimin önergesinin neresinden rahatsız oldunuz
da, Kuran-ı Kerimle ilgili verdiğimiz önergenin
ÖZCAN YENİÇERİ
(Ankara) Teşekkül ve tekemmül etmemiştir rapor. Komisyon
faaliyetleri bir yasama hilesine dönüştürülmüştür.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Kaplan.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, bu konuda 63üncü maddeye göre
BAŞKAN Sayın
Genç, Sayın Kaplana söz verdim.
KAMER GENÇ (Tunceli)
63üncü maddeye göre bir usul tartışmasını açalım
efendim.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkanım
KAMER GENÇ (Tunceli)
Çünkü burada mevcut olmayan bir komisyon raporunu
almışsınız Genel Kurul
Yani Meclis Başkanı
olarak görevinizi kötüye kullanmışsınız. Olmayan bir
komisyon raporunu gündeme dâhil etmişsiniz. Dolayısıyla bu
olmayan bir komisyon raporu öneri olarak geliyor buraya.
BAŞKAN O benim
sorunum değil efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Ben tutumunuz hakkında söz istiyorum, 63üncü maddeye göre.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Kaplan.
8.- Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplanın, AK PARTİ grup önerisinin işleme
alınamayacağına ilişkin açıklaması
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkanım, Danışma Kuruluna
ben katılmıştım. AK PARTİ Grup Başkan Vekilinin
getirdiği öneriyi orada okudu. Okuduğu zaman şunu gördük: Dört
tane temel kanun getiriyorlar; birisi 199, bu 4+4, bir tanesi Kamu Görevlileri
Sendikası, yine 2/Byle ilgili, bir de toplu iş sözleşmesi, yani
şu gördüğünüz dört tane temel kanun.
Şimdi, deminki o
199la ilgili tartışmalar zaten ciddidir, o konuda engelleme
komisyonda oldu, rapor olamadı. Ancak bu dört temel kanunun İç Tüzük
91e göre temel kanun olarak görüşülebilmesi için açık bir hüküm var.
Diyor ki: Genel Kurulda bölümler hâlinde görüşülebilmesi için
Danışma Kurulunun oy birliğiyle ilgili önerisi üzerine Genel
Kurulca karar verilir. Şimdi, Danışma Kurulunda bu konuda ne
bir tartışma açılmış ne bu konuda bir öneri
getirilmiş ne konuşulmuş. Şimdi, bunun temel kanun
olacağı yönünde bir kararlaştırma yok Danışma
Kurulunun ki Danışma Kurulunda oy birliği
sağlanamaması hâlinde siyasi parti gruplarının önerisi
üzerinde yasama yöntemi Genel Kurulca saptanır. diyor. Şimdi, bunun
Genel Kurulca saptanabilmesi için İç Tüzükteki eksikliklerin giderilmesi
gerekiyor. Başta 199, 4+4te yirmi tane madde üzerinde Komisyon üyelerinin
görüşlerinin alınmadığı, muhalefet şerhinin
bulunmadığı, muhalefet şerhi okunmadan Genel Kurula
gönderildiği durum var. Bu konuda bir usul tartışması
açılması gerektiğini düşünüyoruz.
Ayrıca, bu 199un geri
alınması gerekiyor. 199un geri alınması, diğer temel
kanunlarla ilgili olarak da bir usul tartışması
açılması gerektiğini düşünüyoruz.
BAŞKAN Sayın Kaplan, buyurun üç
dakika süre veriyorum kürsüden.
Lehte mi, aleyhte mi?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun)
Lehte Sayın Başkan.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Lehte.
KAMER GENÇ (Tunceli) Aleyhte.
MUHARREM İNCE (Yalova) Aleyhte.
BAŞKAN Sayın Kaplan aleyhte.
Sayın Şandır?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Lehte,
aleyhte fark etmez artık.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, her grup birer tane alsın.
BAŞKAN Buyurun Sayın Kaplan.
IX.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- AK PARTİ grup önerisinin
işleme alınıp alınamayacağı hakkında
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkanım, gerçekten, bugün AK PARTİ grup önerisi
Danışma Kuruluna geldiği zaman, ben Sayın Meclis
Başkanına da söyledim, 5 Nisana kadar cuma, cumartesi, pazar günleri
dâhil bir çalışma yöntemi öneriliyor ve dört tane temel kanun olarak.
Bunların hiçbirisinde dört parti grubu uzlaşma sağlamadı,
Danışma Kurulunda oy birliği yok.
Şimdi burada şunu açıkça
söylüyorum: Bugün bu tartışmalardan sonra 4+4ün
tartışmalarına başlayacağız. Bu önergenizde diyor
ki: Bitimine kadar. 199, 4+4ü tartıştık; sizle buradan
isterseniz iddiaya girelim, bugün, yirmi dört saatte bitmez. İddiaya
girelim, bu geçmez yirmi dört saatte. Geçmeyeceğine göre yarınki
gündeme aldığınız yasa görüşülmez, öbür günkü
görüşülmez. Bakın, cumartesiye de gensoruları koymuşsunuz;
bir kısmında gece 24.00e kadar, diğerinde bitimine kadar. Yani
burada yaşayan insanların hiçbirisi, milletvekilleri robot
değil. Robot olsa kumanda aletiyle
çalıştırırsınız ama hepsi etten, kemikten oluyor;
bir. Sağlıklı yasama açısından bu gerekiyor; Meclisin
kamuoyuna açık olması, tartışılması
açısından bu gerekiyor.
Şimdi, toplu iş
sözleşmeleri, 2/B, bakın, sendikalar yasası ve 4+4, on gün
boyunca Meclisin gündemindeki en tartışmalı konuları bu
şekilde, cumartesi, pazar, yirmi dört saat
Milletvekilleri, yatmadan,
yüzlerini yıkamadan, tıraş olmadan, uyku uyumadan gelecekler,
burada çalışacaklar. Vallahi, bu
Başbakan, size, emretmiş
olabilir, size robot olarak kumanda elinizde, robot olarak
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sözünüzü geri alın, robot sözünü geri
alın.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Bakın, on gün, yirmi dört saat çalışma esası
için robot olmak lazım.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Kaplan, sözünüzü geri alın.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Etten kemikten olan bir insan, on gün yirmi dört saat esası
çalışamaz.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Robot görmek istiyorsanız, aynaya
bakın.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Çalışabiliyorum diyen varsa, çıksın, gelsin.
Bir de bu temel kanunlar,
milyonlarca insanı ilgilendiriyor; işçileri, emekçileri
ilgilendiriyor, sağlığı ilgilendiriyor, orman yasaları
var, rant olayı var, bilmem ne olayı var. Bu çok ciddi konuları
sağlıklı tartışmak zorundayız arkadaşlar.
Eğer Mecliste gerilim, gerginlik istemiyorsanız, bu gerginlik,
gerilim üzerinden bu yasaları çıkarma niyetiniz yoksa bu Mecliste bir
diyalog ortamının oluşması gerekiyor. Yok, biz biliriz,
biz söyleriz, biz yaparız diyorsanız ayrı bir konudur Aha
kürsü, aha meydan, aha on gün önünüzde, buyurun istediğinizi yapın. Deriz,
başka diyeceğimiz yok. Yanlış yapıyorsunuz. diyoruz,
Bunları geri alın, önergenizi de geri alın. diyoruz.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Kaplan. (BDP ve CHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi, lehte söz
isteyen Mehmet Şandır, Mersin Milletvekili.
Buyurun Sayın
Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; iddiamız
şudur: Üzerinde tartışma olan, üzerinde çok
sıkıntılı iddialar olan bir komisyon raporunun gündeme
alınmasını talep eden AKP Grubunun Danışma Kurulu grup
önerisi var. Biz diyoruz ki: Üzerinde henüz mutabakat sağlanmayan,
üzerinde hukuki tartışma olan bir komisyon raporunu gündeme
alamazsınız. Bu, İç Tüzüke aykırı olur.
İddiamızın aslı budur.
Nedir mesele?
Değerli arkadaşlar, içinizde çok değerli hukukçular, akil
adamlar, insanlarımız var, onlara hitap ediyorum. Bakın,
komisyon toplantısında ben de vardım. Şimdi, orada İç
Tüzük
Kanunları değiştirebilirsiniz değerli
arkadaşlar ama hukuku, hukukun içinde kalarak değiştirmek
mecburiyetindesiniz. Eğer Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devleti
ise Anayasa 11inci maddeye göre bu yasama organının da Anayasaya
uygun hareket etmek gibi bir mecburiyeti var. Anayasaya göre de Meclis,
İç Tüzüke göre çalışır. Şimdi, İç Tüzükün
46ncı maddesinde Kavga olur, düzeni bozma hareketleri devam ederse
komisyon başkanı düzeni sağlar, sağlayamıyorsa erteler
veya gereğinin yapılabilmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanına bildirir. deniliyor. Bu komisyon toplantısında
hepimiz vardık. Bizim sayın komisyon üyesi
arkadaşlarımız söz istediler, sözlerini alamadılar;
önergeleri vardı, çok önemli önergeleri vardı, Kuran-ı Kerimin
tüm okullarda seçmeli ders olarak okutulmasına dair önergesi vardı.
Siz de istiyorsunuz. İmam-hatiplerin orta kısmının
açılmasıyla ilgili önergesi vardı ama işleme
almadınız. AK PARTİ sıralarından Bir daha verin.
sesleri)
MEHMET GELDİ
(Giresun) Şimdi verin.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen, Sayın Hatibin sözünü kesmeyelim. Lütfen
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Efendim, bakın, bu keyfe keder değil, değerli
milletvekilleri, bu keyfekeder değil. Bu İç Tüzüktür amir olan.
Bunların tamamı komisyonda görüşülecek,
kararlaştırılacak.
Bu konuda Milliyetçi
Hareket Partisi olarak iki tane yazı yazdık Meclis
Başkanına. Meclis Başkanının altı sayfalık
cevabı var. Bakın, yani, içinizde, buradan görüyorum 2 tane
sayın hukukçuyu
İç Tüzük 37ye sığınarak diyor ki:
Komisyonda hiç görüşme olmadan da Genel Kurul bir kanun teklif veya
tasarısını Genel Kurula indirebilir. Böyle bir şey olur mu
değerli arkadaşlar? O zaman bu komisyonları niye kuruyoruz? Hani
bu komisyonlar ihtisas komisyonlarıydı? Yanlış oluyor!
OKTAY VURAL (İzmir)
Doğru bilmiyor ki Meclis Başkanı! Görüşülmediği
zaman 37ye göre doğrudan gündeme alınmasını isteyecek.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Değerli arkadaşlar, bakın, kanunlar
değişir ama hukukun içinde kalarak değişir. Eğer bunun
dışında bir yola girerseniz o yol doğru olmaz, size de
faydalı olmaz. Onun için teklifimiz şu: Çekin, tekrar görüşelim.
Görüşmeyelim demiyoruz, içeriğinde birçok mutabık
kaldığımız konu var yani ben Sayın Kaplanın
söylediğine katılmıyorum ama Sayın Başbakan emretti
diye bu Meclisin buna teslim olmasını da içime sindiremiyorum, size
de yakışmıyor. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
OKTAY VURAL (İzmir)
Talimat milletten değil, Seulden geldi, Seulden!
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Şandır.
Aleyhte söz isteyen
Tunceli Milletvekili Kamer Genç. (CHP sıralarından
alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, değerli üyeler; AKP Grubunun verdiği öneri
içinde 199 sıra sayılı Yasa Teklifinin bugün görüşülmesi
var.
Arkadaşlar, bu yasa
teklifi görüşülemez. Neden görüşülemez? Komisyona gelmiş bu,
6ncı maddeye kadar
KİT Komisyonunda toplandı, 6ncı
maddeden sonra Millî Eğitim Komisyonunda toplandı, ertesi gün bir
baktık, KİT Komisyonuna gitmiş. İç Tüzükün 35inci maddesi
der ki: Komisyonlar önceden Meclis Başkanlığı
tarafından tahsis edilen yerde toplanırlar; bir.
İkincisi: Hepimiz,
bütün Türkiye seyrediyor her gün, Komisyonda müthiş bir kavga var.
Nasıl bir kavga? O gün AKP 150 milletvekili getirmiş Tayyip Beyin
talimatıyla, ondan sonra, Başkan kimseyi görmesin diye 100 tanesini
Başkanın önüne dizmiş, 50 tane iri yarı AKPli milletvekilini
de kapıya dizmiş, ondan sonra, bizi kapıdan içeri
sokmadılar. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Ya, gördük
arkadaşlar, siz hiç mi televizyonları seyretmiyorsunuz? (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
KAMER GENÇ (Devamla)
Ondan sonra, 6ncı maddeden sonra hiçbir görüşme olmadı.
AHMET YENİ (Samsun)
Oldu, oldu!
KAMER GENÇ (Devamla) Bu
ne demektir? Yani bunun anlamı şudur: Eğer siz bunu kabul
ederseniz o zaman ne olacak? Bundan sonra herhangi bir komisyon
başkanı çıkacak, hiç komisyon raporu düzenlemeden raporunu Genel
Kurula gönderecek ve ondan sonra Genel Kurul da müzakere etmek durumunda kalacak.
Arkadaşlar,
bakın, çoğunluğunuz var
Komisyonda 6ncı maddeden sonra
muhalefet konuşmamış, burada haksızsınız. Biz
size demiyoruz ki: Çıkarmıyorsunuz. Tamam, Komisyon alsın
bunu
Çoğunluk sizde, belli bir sayıya kadar konuşmalar da
olduktan sonra ne olur? Yeterlik önergesini verirsiniz, yeterlik önergesi
oylanır ve maddeler geçer ama sizin burada
haksızlığınız, diyorsunuz ki: Biz muhalefet
partilerini konuşturmayacağız, Komisyonda müzakereyi
yaptırmayacağız, getireceğiz, Genel Kurulda da müzakere edeceğiz.
Arkadaşlar, ne bu hukuka sığar ne bu mantığa
sığar ne bu hakka sığar.
Şimdi, Tayyip Beyin
Obama sırtını ovalıyor. Bakın, Amerika bir zamanlar
Pinochetnin de sırtını ovalıyordu. Onun için, bu, size bir
cesaret vermesin. Siz burada kanundan yanaysanız, hukuktan
yanaysanız, adaletten yanaysanız Komisyonda müzakere edilsin, ondan
sonra gelsin. Biz size demiyoruz ki: Kardeşim,
çıkaramazsınız. Ama siz konuşma hakkımızı
gasp ediyorsunuz. Dolayısıyla, yaptığınız
hukuksuzluktur. Bunun bedelini pahalı ödersiniz çünkü biz
haklıyız, bizi konuşturmadınız. Komisyonda
konuşturmama hakkınız yok. Komisyonda müzakere edilsin, gelsin.
Meclis Başkanı
Biraz önce söylendi, 46ncı maddeye göre de açık, kavgalı
Komisyon oturumu olmuş, dolayısıyla
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) -
Komisyonda yeniden müzakere edilmesi lazım. Bakın, aklıselim
herkesin bunu kabul etmesi lazım.
Teşekkür ediyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Genç.
Lehte söz isteyen Nurettin
Canikli, Giresun Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; konuşmamın başında öncelikle
şunu belirtmek istiyorum: AK PARTİ milletvekillerinin, AK PARTİ
Grubu milletvekillerinin tamamı bu teklifi gururla, onurla destekliyorlar
ve onun için buradalar değerli arkadaşlar. (AK PARTİ
sıralarından Bravo! sesleri, alkışlar)
AK PARTİ Grubu
milletvekilleri milletten aldığı talimatın gereğini
yerine getirmek üzere şu anda buradalar, onun gereğini yerine
getiriyorlar değerli milletvekilleri. (AK PARTİ
sıralarından Bravo! sesleri, alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli)
Cehalet alkışlanmaz! Bak, sen hangi hukuku okudun yahu? Hangi okuldan
mezunsun, söylesene!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Bakın değerli arkadaşlar, gündemle
ilgili kırmızı kitap, bunun 147nci sırasında şu
anda tartışma konusu olan 199 sıra sayılı Teklifle
ilgili çok net olarak bilgi var: Gündeme girmiş, Komisyon raporu usulüne
uygun olarak kabul edilmiş
ÖZCAN YENİÇERİ
(Ankara) Böyle bir usul yok, ona usul mü diyorsunuz Allah aşkına!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) -
Komisyon görüşmelerinin İç Tüzüke,
hukuka uygun olduğu anlaşıldığı için
OKTAY VURAL (İzmir)
Yok, yok.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Komisyonda müzakere edilmiş mi, edilmemiş mi?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) -
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul Gündem
kitapçığına dâhil edilmiş arkadaşlar.
OKTAY VURAL (İzmir)
Komisyonun Başkanının imzası da yok, sen imzaladın
onu.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Dolayısıyla, ifade edildiği gibi
ÖZCAN YENİÇERİ
(Ankara) Yapmayın ya!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) -
Yok hükmündedir, görüşülemez. gibi
iddiaların -maalesef, kusura bakmayın- hukuki hiçbir geçerliliği
bulunmamaktadır değerli arkadaşlar.
ÖZCAN YENİÇERİ
(Ankara) Dayakla usule uygun hâle getirilen bir yasa tasarısı.
Yapmayın ya! Gözümüzün içine baka baka yalan söylüyorsunuz ya!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Tartışılabilir,
eleştirebilirsiniz ama hukuki olarak, hukuki açıdan
bakıldığında, İç Tüzük hükümleri çerçevesinde
olayı değerlendirdiğimizde söyleyeceğimiz tek bir şey
vardır: Bu önergemiz hukuka uygundur, İç Tüzüke uygundur.
OKTAY VURAL (İzmir)
Değil, değil, değil, Komisyonunuz da değil.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Gündemde yer alan, bu kitapta yer alan 199 sıra
sayılı bir Teklifin öne alınmasını ve
görüşülmesini önermektedir.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Canikli, sana bir hikâye anlatayım ben.
OKTAY VURAL (İzmir)
Değil, değil, değil.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Bu açıdan son derece doğaldır,
hukukidir.
OKTAY VURAL (İzmir)
Olmayan bir komisyon toplantısı.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Değerli arkadaşlar, bunun çok net bir
şekilde belirtilmesi ve kayıtlara geçmesi gerekir.
OKTAY VURAL (İzmir)
Komisyonu siz AKP Genel Merkezinde topladınız.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Tabii, herkes her şeyi söyleyebilir, buna
bir itirazımız yok.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Aptallar her şeyi söyler.
OKTAY VURAL (İzmir)
Talimatla yaptınız.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Biz, kimsenin söyleyemeyeceğini,
birtakım iddialarda bulunamayacağını söylemiyoruz,
söylediğimiz sadece şudur: Hukukun karşısında, İç
Tüzük hükümleri karşısında geçerli olan budur, doğru olan
budur, biz de doğruyu yapıyoruz değerli arkadaşlar. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Siz hukuku yok saydınız, siz hukuku
yok ediyorsunuz, hukuk diyorsunuz.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Bakın, biraz önce bir sayın
konuşmacı ifade etti ama doğru ifade etmedi. 91inci madde
çerçevesinde dört yasanın -şu anda buradaki teklif ve
tasarının- temel yasa olarak görüşülmesine ilişkin olarak
herhangi bir hukuki eksiklik söz konusu değildir.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Danışma Kurulunda görüşmedik ki.
Görüşmedik, konuşmadık.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Bugün yapılan ve şahsımın da
temsilen katıldığı Danışma Kurulu
toplantısında, bütün bunlar çok net bir şekilde, tane tane,
tadadi olarak ve kayıtlara geçecek şekilde ifade edilmiştir. Bu
açıdan herhangi bir boşluk, herhangi bir eksiklik söz konusu
değildir arkadaşlar. Bunu da burada belirtmekte fayda var.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, bazen çok çalışma, uzun çalışma
gerekebiliyor. Bu Mecliste bizden önce de yani 22nci Dönemden önce de -çok uzun yıllar önce de- bizim
dönemde de yani 22, 23, 24üncü dönemlerde de -muhtemelen bizden sonra da-
zaten çalışma saatleri uzatılabiliyordu.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Canikli.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Bunları normal karşılamak
lazım. Çalışma olabilir daha önce de sabahlara kadar
çalıştık.
BAŞKAN Sayın
Canikli, lütfen
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Dolayısıyla, milletin lehine olmak
şartıyla, milletin geleceğiyle ilgili böyle
çalışmaları yapmanın da hiçbir mahsuru yoktur.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkan
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Vural.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Başkan, siz tatmin oldunuz mu? Yani 63e göre
BAŞKAN
Açıklama yapacağım müsaade ederseniz.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Oylayarak meseleyi meşrulaştıramazsınız.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir)
Bir komisyonun
İç Tüzük 37nci maddeye göre, komisyonların gelen
kanun tekliflerini görüşme diye bir mecburiyeti yok, sonlandırma diye
bir mecburiyeti yok.
KAMER GENÇ (Tunceli) O
kırk beş gün sonra.
OKTAY VURAL (İzmir)
Ancak usulüne uygun gündeme alınması lazım. İç Tüzük
37ye göre, usulüne uygun gündeme alınması için, görüşülmeyen
raporları ancak
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Konumuzla hiç alakası yok Sayın
Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir)
-
hükûmet ya da teklif sahibi olan teklif edebiliyor.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Efendim, 37e göre gelmedi ki o!
OKTAY VURAL (İzmir)
Dolayısıyla, usulüne uygun bitmemiş bir şeyin gündeme
alınması, yazılması İç Tüzüke göre
aykırıdır.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) 37ye göre teklif yok ki!
OKTAY VURAL (İzmir)
Dolayısıyla, bunları ayrıca İç Tüzük 37 çerçevesinde
getirmeniz lazım. Bu bakımdan, Başkanlığın
doğrudan gündeme alması yanlıştır. İç Tüzük 37ye
göre bir işlem yapılmadığı için
Başkanlığın gündeme yazmış olması bunun illa
önceliğinin Danışma Kurulu kararıyla
alınmasını mümkün kılmaz. Bu bakımdan
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Vural.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkanım, biz grup önerimizi
İç Tüzük 37ye göre getirmedik ki! Böyle bir tartışma söz konusu
değil.
BAŞKAN Sayın
Canikli, konu anlaşıldı.
OKTAY VURAL (İzmir)
İç Tüzük 37ye göre sen getiremezsin grup olarak zaten.
BAŞKAN Lütfen
Teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan, ben Komisyondan atıldım.
Özür dilerim
BAŞKAN
Bildiğiniz üzere
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Tekme tokatla Komisyondan atıldım. Bu nasıl
usulüne göre geliyor?
BAŞKAN Söz konusu
teklifin Komisyondaki görüşme süreci ve
sonuçlandırılmasıyla ilgili olarak
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Ama bakın, Komisyonda söz alan bir milletvekiliyim,
tekme tokat atılan bir milletvekiliyim.
OKTAY VURAL (İzmir)
Yok öyle bir imza. Öyle bir imza yok. Korsan imza efendim onlar, korsan!
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan, tekme tokat
BAŞKAN Sayın
Tanal, lütfen, konuştu parti temsilciniz. Söz verdik, konuştu üç
dakika, tartışıldı.
BAŞKAN Siyasi
İktidar Grup Başkan Vekili Hukuka uygundur. diyor.
Bakın, hangi tüzükte
milletvekili tekme tokat atılabiliyor?
BAŞKAN Sayın
Tanal, ama böyle bir usul var mı şimdi? İç Tüzükten
bahsediyorsunuz, İç Tüzük ihlali yapılıyor. Lütfen oturur
musunuz yerinize.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) İzin istiyorum ben sizden.
BAŞKAN
Konuştu temsilciniz. Grup Başkan Vekilinizin görevlendirdiği
Sayın Genç konuştu.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Efendim, milletvekiliyim ben aynı zamanda. Yani lütfen
KAMER GENÇ (Tunceli)
Siz vicdanen tatmin oldunuz mu? Siz vicdanen tatmin oldunuzsa deyin ki, Ben
vicdanen tatmin oldum.
BAŞKAN Sayın
Genç, müsaade ederseniz, açıklama yapacağım zaten.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Böyle bir uygulama
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Değerli Başkanım, siz hiç tekme tokatla
komisyondan atıldınız mı?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Böyle
yanlış işler yapmaz Başkan.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sizi hiç
tekme tokatla komisyondan attılar mı Değerli Başkanım?
BAŞKAN - Sayın Tanal, müsaade
eder misiniz, açıklama yapacağım.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bakın,
gülüyorlar. Bakar mısınız yüzlerine?
BAŞKAN Lütfen, müsaade eder misiniz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bakın,
gülüyorlar, utanmaları gerekir. Bu bir ayıp değil mi?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
bildiğiniz üzere, söz konusu teklifin Komisyondaki görüşme süreci ve
sonuçlandırılmasıyla ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi ve
Milliyetçi Hareket Partisi gruplarının, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına hitaben yazılı itirazları olmuştur.
OKTAY VURAL (İzmir) Okuyalım
onları efendim, Genel Kurul haberdar olsun.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) Ne
olmuş?
BAŞKAN - Bu itirazlarda bugün de
belirtilen pek çok husus dile getirilmiştir.
OKTAY VURAL (İzmir) Hangi hususlar?
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı tarafından söz konusu yazılar, itirazların
incelenmesi ve değerlendirilmesi için Millî Eğitim, Kültür, Gençlik
ve Spor Komisyonu Başkanlığına iletilmiştir.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) Kuzuyu
kurda emanet etmiş Başkan. Âciz Başkan!
BAŞKAN - Komisyon
Başkanlığının 21 Mart 2012 tarihli cevabi yazısında,
Komisyonun gündemine hâkim olduğu ve görüşmelerin Anayasa ve İç
Tüzük kuralları çerçevesinde gerçekleştirildiği
bildirilmiştir.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) Allahtan
korkmadan öyle yazdılar.
OKTAY VURAL (İzmir) Bildirmekle
olmaz ki efendim, İç Tüzükü uygulamakla siz mükellefsiniz.
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanının, komisyonca görüşülüp yeterli çoğunlukla
karara bağlanmış bir komisyon raporunu yok sayacak
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) Allahtan
korkmadan
OKTAY VURAL (İzmir) Yok öyle bir
şey, yok öyle bir şey.
BAŞKAN -
bir işlem tesis etme
yetkisi bulunmamaktadır.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) İç Tüzük
14üncü maddenin hükmü ne?
BAŞKAN - Bu nedenle, komisyon raporu
bastırılarak milletvekillerine dağıtılmış ve
Genel Kurulun gündemine girmiştir. Geçmiş uygulamalara
bakıldığında da zaman zaman İç Tüzükün 35inci
maddesine aykırı olarak tasarı veya tekliflere yeni madde
ihdasına ilişkin komisyon raporlarının ilgili komisyonlara
bir daha değerlendirilmek üzere geri gönderildiği ancak komisyonların
raporlarında herhangi bir değişiklik
yapmadıklarını belirten cevabi yazılarını
müteakip komisyon raporlarının bastırılıp
dağıtıldığı görülmektedir. Bu nedenle, grup
önerisinin görüşülmesinde İç Tüzüke aykırı bir durum
bulunmamaktadır.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın
Başkan
AYTUĞ ATICI (Mersin) Yazıklar
olsun!
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, bakın
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
kem söz kime aitse iade ediyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Buyurun Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, bakın, biraz önce okuduğunuz konuda diyor ki: Bunlarla ilgili komisyonlara gönderiyoruz
ama gelmiyor. Bu Komisyonla ilgili geri gönderme işlemi yapmış
mı? Yapmadınız. Niye yapmıyorsunuz?
BAŞKAN
Gelmiş, milletvekillerine dağıtılmış Sayın
Vural, benim
OKTAY VURAL (İzmir)
Hayır, yapmadınız.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Efendim, Sayın
Başkanlığın takdirinde, Sayın Meclis
Başkanlığının takdirinde.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Hamzaçebi.
Başka sözünüz var
mı Sayın Vural?
Buyurun Sayın
Hamzaçebi.
OKTAY VURAL (İzmir)
Daha çok
Daha çok
BAŞKAN Tamam,
peki.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
(CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, biraz önce, burada bir
usul tartışması yapıldı. Usul
tartışması sonucunda, siz
BAŞKAN
Görüşümü belirttim, evet.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Görüşünüzü belirtmenin ötesinde
başka bir şey daha yaptınız.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Bu görüşünüz değil ki, bir aktarma yaptınız.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Bir metni okudunuz. Başka bir şey
yaptınız şimdi, yani siz, Komisyonla Meclis
Başkanlığı arasında yapılan yazışmalar
sonucunda sürecin usulüne uygun olarak işlediği yönünde bir
değerlendirme yaptınız. Bu, yeni bir tartışma
konusudur efendim. Siz Tutumumda bir değişiklik yoktur.
diyebilirsiniz ama bir başka şeyi söylüyorsunuz şimdi, okuduğunuz
metin
OKTAY VURAL (İzmir)
Onlar doğru değil.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul)
gerçeklere aykırıdır, doğru
değildir. Bu konuda yeniden bir usul tartışması
açılmasını istiyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, zaten bizim grup önerimiz, usul
tartışması.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkanım, biraz önce, bu
konuyu biz usul tartışması çerçevesinde
tartıştık, değerlendirdik ve Sayın Başkan, siz de
düşüncenizi ifade ettiniz. Yani konuşulmuş,
tartışılmış bir konu üzerinde yeniden usul
tartışması açılır mı Sayın
Başkanım, böyle bir şey olabilir mi?
OKTAY VURAL (İzmir)
Biz, grup önerisinin görüşülmeyeceğini ifade ediyoruz.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) O zaman sabaha kadar burada usul
tartışmaları yaparız.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Hamzaçebi, bütün bu konular
Bir saniye
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Zorbalıkla çalışma ihlal ediliyor. Siz de onu savunuyorsunuz.
BAŞKAN Bu
konularda söyleyecekleriniz varsa zaten grup önerisinde dile getireceksiniz.
Bildiğim kadarıyla da
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, siz şimdi bir
başka şey yaptınız.
BAŞKAN Hayır,
başka bir şey yapmadım. Ben, yazışmalardan bahsettim
Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Efendim, son yaptığınız
açıklama
BAŞKAN Sayın
Hamzaçebi, ben, Meclis Başkanlığının
yaptığı yazışmalardan bahsetmeyeyim mi?
Yanlışlık neresinde bunun?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Ama bakın
BAŞKAN
Onların yazışmalarının haricinde neyi söyledim ben?
OKTAY VURAL (İzmir)
Efendim, sizin uygulamanızı biz tartışıyoruz şu
anda, Meclis Başkanının yazısını
tartışmıyoruz ki.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, şimdi biz, biraz
önce bir başka şeyi tartıştık usul
tartışmasında.
BAŞKAN Benim
uygulamam
Biraz önce ben tartışma açtım, konuştunuz.
OKTAY VURAL (İzmir)
Ama yapmadınız.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, bitireyim cümlelerimi.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Siz, Meclis Başkanının kanaatini bize
aktardınız.
BAŞKAN Her siyasi
partinin sayın milletvekillerine, temsilcilerine söz verdim.
OKTAY VURAL (İzmir)
Meclis Genel Kurulunu siz yönetiyorsunuz.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, izninizle ben
bitireyim cümlelerimi.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Meclis Başkanının kanaatini buraya aktararak usul
tartışması olmaz.
OKTAY VURAL (İzmir)
Herhâlde gölge başkan değilsiniz yani.
BAŞKAN Ama sadece
Sayın Meclis Başkanının kararını değil
efendim. Meclis Başkanının yazışmalarını ve
verdiği kararı burada okudum, hepsi bu. Bunda ne var yani?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, lütfen
BAŞKAN -
Tartışma konusu neresi burada?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Millî Eğitimle ilgili teklifin gündeme
alınamayacağı konusunda bir usul tartışması
yapıldı. Usul tartışması sonucunda siz tutumunuzu
değiştirebilirsiniz veya değiştirmeyebilirsiniz, bu sizin
karar vereceğiniz bir konu. Bu tartışma sonucunda, tutumumda
değişiklik yok diyerek tartışmayı noktalayabilirsiniz.
Siz bir başka şey yaptınız şimdi, tamamen usulsüz olan
o yazıların içeriğiyle ilgili olarak o yazıların
doğru olduğu anlamında bir açıklama yaptınız.
Ben, bu tutumunuzla ilgili usul tartışması
açılmasını istiyorum.
OKTAY VURAL (İzmir)
Tartışılan konu bu değil efendim.
BAŞKAN Efendim
tartışılan konu nedir? Adalet ve Kalkınma Partisinin grup
önerisinin görüşülüp görüşülmeyeceği konusu ve
görüşülemeyeceğini Sayın Vural, Sayın Kaplan, grup
başkan vekillerimiz bahsettiler. Ben de tutumumla ilgili
tartışma açtım, konu tartışıldı.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Ama tekrar usulsüzlük yaptınız.
BAŞKAN - Tutumumun
niçin değişmeyeceğinin gerekçesini de açıkladım,
şimdi tartışılması gereken nedir?
OKTAY VURAL (İzmir)
Gündeme alınamaz efendim, İç Tüzük 37ye göre doğrudan gündeme
alma önergesi olmadan Danışma Kurulu grup önerisi olmaz, İç
Tüzük 37 onu söylüyor. Biz diyoruz ki gündeme yazamazsınız bunu.
Nasıl yapabilirsiniz, böyle bir şey olabilir mi? Biz onu söylüyoruz
yoksa bununla ilgili tartışmayı sonra yapacağız.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, usul
tartışması açılmasını talep ediyorum.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Şandır, yerinizden.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Başkanım, bakın sizin okuduğunuz
yazının devamında, İç Tüzük 37ye göre yapılacak bir
şey olmadığı beyan ediliyor. Hâlbuki burada İç Tüzük
37ye göre bir gündem belirleme konusu yok. Dolayısıyla, bakın
yani burada bir iddia var. Komisyonun raporu İç Tüzüke uygun
değildir, Genel Kurula indirilmesi İç Tüzük ihlali olur.
BAŞKAN Gerekçesini
açıkladım efendim.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Şimdi bunu öneren bir grup önerisini burada gündeme
alırsanız İç Tüzük ihlali yapmış olursunuz.
OKTAY VURAL (İzmir)
Gündeme almanız da yanlış.
BAŞKAN İç
Tüzük ihlali olmadığını, görüşümün gerekçesini de
açıklayarak belirttim ben Sayın Şandır, daha neyi
açıklamamı istiyorsunuz onu anlamış değilim.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Anladım da, yani Meclis Başkanının
cevabının sonu İç Tüzük 37ye göre, ama İç Tüzük 37
eğer sizin gerekçenizse, buraya getirilen öneri İç Tüzük 37ye göre
gelmiyor.
BAŞKAN Sayın
Şandır, teşekkür ediyorum.
Sayın
Hamzaçebi, buyurun.
İki
dakika süre veriyorum.
OKTAY
VURAL (İzmir) Neyle ilgili efendim?
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Usul tartışması
efendim, değil mi?
BAŞKAN
Usul tartışması
açıyorum, buyurun.
OKTAY
VURAL (İzmir) Aleyhinde efendim
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, böyle usul
tartışması olmaz.
OKTAY
VURAL (İzmir) Aleyhinde
BAŞKAN
Lehte mi, aleyhte mi Sayın
Hamzaçebi?
OKTAY
VURAL (İzmir) Aleyhinde
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Lehte Sayın Başkan
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Aleyhte
OKTAY
VURAL (İzmir) Mehmet Şandır, lehte
BAŞKAN
İki dakika
Buyurun
efendim.
2.- Yapılan usul
görüşmelerinden sonra Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Sadık Yakutun yaptığı açıklamadan dolayı
Başkanlığın tutumu hakkında
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce bir usul
tartışması yaşandı. Usul tartışması
sonucunda Sayın Başkan önündeki yazılı metni okuyarak,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Millî Eğitim Komisyonu ile Meclis
Başkanlığı arasındaki yazışmaları
özetleyerek yasama sürecinin doğru yürüdüğü, İç Tüzüke uygun
yürüdüğü anlamında bir değerlendirme yaptı.
Bir kere,
Millî Eğitim Komisyonunca Meclis Başkanlığına
yazılan yazı gerçekleri yansıtmamaktadır. Millî Eğitim
Komisyonu Başkanı yazısında, Komisyonda söz talep eden
bütün milletvekillerine söz hakkının verildiğini söylemektedir.
BİNNAZ
TOPRAK (İstanbul) Doğru değil.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Bu,
tamamen gerçeğe aykırıdır. Sayın Muharrem
İncenin tutanaklara geçmiş olan, Sayın Başkanın Söz
isteyen var mı? sorusuna cevaben Söz istiyorum. talebi vardır. Bu
talebe rağmen Sayın Başkan Söz isteyen yok demiştir.
Kabul edenler
Etmeyenler
diyerek maddeyi oylamıştır.
Açık bir İç Tüzük ihlali vardır, birinci olay budur.
İkincisi,
Sayın Meclis Başkanı, İç Tüzükün 29uncu maddesine aykırı
olan bu durum nedeniyle Komisyon raporunu Komisyon Başkanına iade
etmesi gerekirken, sadece bizim iddialarımızı Komisyona
göndermiş, Komisyondan aldığı yazıyı da
Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna göndermiş, başka hiçbir şey
yapmamıştır. Hâlen İç Tüzüke aykırılık,
İç Tüzükün 29uncu maddesine aykırılık açık bir
şekilde ortada durmaktadır.
Önceki 4
Meclis Başkanı, çok daha hafif aykırılıkta bu tip
düzenlemeleri ilgili komisyona iade ettiği hâlde, Sayın Cemil Çiçek
bu iade işlemini gerçekleştirmemiştir. Buna rağmen bu
teklifin komisyon sürecinin İç Tüzüke uygun olduğunu beyan etmeniz
doğrusu son derece yadırgadığım bir husustur ve bu
tutumunuz İç Tüzüke aykırıdır.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın
Hamzaçebi.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan, Grup Başkan Vekilimiz usul
tartışması üzerine söz aldı, siz iki dakika söz verdiniz.
63üncü maddenin son fıkrası onar dakika diyor.
BAŞKAN Sayın
Canikli buyurun, lehte söz isteyen Sayın Canikli
(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Bakın, okuyun, burada yine bir usulsüzlük var. Sizden
istirham ediyorum
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, aslında bunu da yanlış yaptınız.
Önce lehte söz vereceksiniz, önce aleyhte verdiniz.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkan, önce lehte söz vermeniz gerekiyor.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; önce şu hususu bir netleştirelim: Biz neyi
görüşüyoruz, neyi tartışıyoruz? Biz, burada Meclis
Başkanımızın Komisyona yazdığı
yazıyı, oradan gelen cevabı tartışmıyoruz
değerli arkadaşlar. Biz, AK PARTİ grup önerisi üzerinde bir
tartışma yapıyoruz.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Hayır, o değil, gündeme alınıp alınamama
konusu
OKTAY VURAL (İzmir)
Gündemle ilgili, Nurettin Bey
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Dolayısıyla, İç Tüzükün 37nci
maddesi çerçevesinde kanaat ortaya koyan Sayın Meclis
Başkanıdır.
OKTAY VURAL (İzmir)
Gündemle ilgili
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Biz, burada Meclis Başkanını
tartışmıyoruz, Meclis Başkanının
icraatlarını tartışmıyoruz.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Evrak memuru o, evrak memuru, ne Meclis Başkanı
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Böyle bir hakkımız yok, böyle bir
yetkimiz yok. Biz, şu anda burada gündemde olan AK PARTİ grup
önerisini tartışacağız. Olay bu.
Dolayısıyla,
İç Tüzük 37 gerekçe gösterilerek birtakım iddialarda bulunmanın
gerçekten hukuki bir mantığı yok değerli arkadaşlar.
Böyle bir şey ileri sürülebilir mi?
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Gündeme Sayın Meclis Başkanı alıyor.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Bizim önergemizin gerekçesinde ya da önergemizle
ilgili olarak getirilmesinde İç Tüzük 37ye göre görüşülmesini talep
etmiyoruz ki
OKTAY VURAL (İzmir)
Gündeme giremez
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Biz, genel hükümler çerçevesinde gündeme
girmiş olan, 147 sırasıyla gündeme girmiş olan bir kanun
teklifinin öne alınarak görüşülmesini talep ediyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir)
Gündeme giremez ki! Onu söylüyoruz.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
yaptığımız budur, hepsi de usule uygundur. O yüzden,
tartışma imkânımız olmayan, Meclisin gündeminde de olmayan
Meclis Başkanımızın yaptığı
yazışmaları bizim burada tartışma imkânımız
yok.
Ayrıca bir de, bakın
şunu çok net olarak ifade etmemiz gerekiyor: Herkes kanaatini, gerçek
kanaatini, düşüncesini burada açık olarak ifade etmek zorunda.
OKTAY VURAL (İzmir)
Komisyonda niye izin vermediniz? Talimat mı gelmişti Komisyonda?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Yani şu anda 199 sıra sayılı
Kanun Teklifine ilişkin yanında mısınız, değil
misiniz? Esas tartışılan bu değerli arkadaşlar. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Herkes buna göre
kararını vermek zorunda.
OKTAY VURAL (İzmir)
Geç onu geç
Niye engellediniz?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Herkes buna göre pozisyonunu almak zorunda samimi
olarak. Etraftan dolaşmaya gerek yok.
OKTAY VURAL (İzmir)
Kur'anı Kerimin okutulmasını niye engellediniz?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Etraftan dolaşmaya gerek yok. Önergeleri
şu anda vermeniz mümkün.
OKTAY VURAL (İzmir)
Niye engelliyorsun?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Önergeleri vermeniz mümkün efendim.
OKTAY VURAL (İzmir)
Kur'an Kerimle ilgili önergemizin görüşülmesini niye engelliyorsunuz?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - İstediğiniz önergeyi verebilirsiniz.
Bütün grupların önerge verme hakları var.
OKTAY VURAL (İzmir)
Niye engelliyorsunuz? Peygamber Efendimizin hayatını ders olarak
okutsak ne olur?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Oradan yana problem yok. Gelin önergelerinizi
verin, tartışalım, değerlendirelim.
OKTAY VURAL (İzmir)
- Ne olur? Niye engelliyorsunuz? Niye komisyonda engellediniz? Göreydik sizi
de.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Şunu istiyoruz çok net olarak: Bu kanun
teklifinin yanında mısınız karşısında mısınız?
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aleyhte söz
isteyen Oktay Vural.
OKTAY VURAL (İzmir)
Aleyhte, lehte
BAŞKAN - Yalnız
Sayın Vural bir saniye. Burada bendeki notta lehte söz isteyen Hasip
Kaplan. Çünkü siz aranızda karar vermek durumundasınız.
OKTAY VURAL (İzmir)
Karar vermemize gerek yok ki aramızda. Bizim hepimizin sözü özü
birdir. Dolayısıyla, bir
farkımız yok.
BAŞKAN Peki.
Buyurun Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir)
Efendim burada ben açıklıkla şunu söylüyorum ki: Komisyon Raporuyla
ilgili değerlendirmeleri zaten sonra yapacağız ama burada
kalkıp Nurettin Canikli Karşı mısınız? Siz o
gün, Bizim, Kuranı Kerimin ders olarak okutulmasıyla ilgili
önergenin verilmesini zorla engellediniz. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Ver önergeyi.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Verin, verin.
OKTAY VURAL (Devamla) -
Peygamber Efendimizi engellediniz ama şimdi engelleyemeyeceksiniz,
topunuz gelse engelleyemeyeceksiniz, topunuz gelse engelleyemeyeceksiniz.
Yüreğiniz varsa engelleyin, yüreğiniz varsa engelleyin,
ciğeriniz varsa engelleyin. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Engelleyemeyeceksin. Orada engellediniz.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Var zaten.
OKTAY VURAL (Devamla) -
Şimdi burada asıl tartışılan konu şu Sayın
Başkan: Gündeme girmesi için komisyon raporu olması lazım.
Eğer bir komisyon raporu yoksa, görüşülmemişse İç Tüzük
37ye göre hükûmet ya da teklif sahibi doğrudan gündeme
alınmasını isteyebilir. Dolayısıyla, sizin bunu
gündeme almanız yani Meclis Başkanlığı burada 147
sıra sayıyla gündeme almış, bu yanlış, bu
yanlış. Ha getirirsin İç Tüzük 37ye göre, beş dakika
konuşursun, parmak çoğunluğu yaparsın. Grup önerisiyle
yapamazsın bunu. Olmayan bir komisyon raporunu, tamamlanmamış
bir raporu sen ancak İç Tüzük 37ye göre getirirsin.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Oktay Bey, karşı mısın
değil misin, onu söyle.
OKTAY VURAL (Devamla) - O
bakımdan burada tekraren ifade ediyorum ki ne yaparsanız yapın
Heybeliada Ruhban Okulunun açılmasına ilişkin
tezgâhlarınızı, başka dillerde Kürtçe eğitimle
ilgili tezgâhlarınızı deşifre edeceğiz sizin,
kaçamayacaksınız. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bunları,
bunlarla ilgili itirazlarımızı komisyonda dile getirmemizi
engellediniz ama Genel Kurulda topunuz gelse, tankınız gelse
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OKTAY
VURAL (Devamla) -
neyiniz gelirse gelsin engelleyemeyeceksiniz. Hadi
bakalım! (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Vural.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) - Teklifinizi verin, itirazımız yok.
OKTAY
VURAL (İzmir) Gidip Seulde, Heybeliada Ruhban Okulunu açmak için
program hazırlıyorsunuz ha!
BAŞKAN
Lehte söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; her iktidar geldiğinde, Millî Eğitim Bakanı
kendine göre bir eğitim tedrisatı getiriyor ve eğitim Türkiyede
yazboz tahtasına döndü. Komisyondaki tartışmalar ise gerçekten
demokrasi adına fecâat. Demek ki sayısı çok olan, kaba kuvveti
iyi olan komisyonlarda artık önü tutarak -komisyon önünü- çok
rahatlıkla istediği kadar, yirmi dört maddeyi yirmi dakikada
geçirebilecek. Muhalefet, şerhlerini yazamayacak. Ondan sonra gelecek
Meclis Başkanına, Meclis Başkanı da Uygundur. diyecek,
Genel Kurula gidecek; gidin, kendiniz halledin.
Burada
konuşulan, çocuklarımızın, geleceğimizin, ülkenin
istikbalidir arkadaşlar. Aceleniz ne? Yeni bir anayasa yapıyoruz.
Yeni bir anayasada eğitimi tartışacağız. Irkçı
bir eğitime karşıyız, şovenist bir eğitime
karşıyız, asimilasyoncu eğitime karşıyız,
faşist bir eğitime karşıyız, ana dili yasaklayan bir
eğitime karşıyız. Bırakın, bizler de bu
konuları
Türkiyenin barışını
konuşacağımız konular bunun içinde var. Şimdi
bunları konuşamayacağız, tartışacağız,
bağrışacağız; gürültü, gerginlik komisyondaki gibi;
ondan sonra yasa yaptık! Böyle yasa olmaz arkadaşlar.
İnanın, demokrasi adına çocuklarımıza
bırakacağımız en kötü miras şu
sağlıksız tartışma usulüdür, şu
sağlıksız yasa yapma usulüdür.
Ben Robot muyuz?
dediğim zaman kızıyor arkadaşlar. Evet,
robotlaştırıyoruz insanları Mecliste, düşünmelerini
alıyoruz; yap, et, kaldır elini, indir elini durumuna
getiriyoruz. Bu da milletin iradesi değil arkadaşlar. Milletin
iradesine biraz daha özen gösterin.
Saygılarımla.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, Başkanlıkça bastırılıp
dağıtılmış, gelen kâğıtlar listesine ve
gündeme alınmış bir komisyon raporunu içeren bir siyasi parti
grubunun önerisinin işleme alınmasında usule, İç Tüzüke
aykırılık görülmemekte olup tutumumda bir değişiklik
olmamıştır.
OKTAY VURAL (İzmir)
Tamamen İç Tüzük ihlali yapıyorsunuz, sizin için bu kâğıt
parçası
BAŞKAN Raporun
içeriğiyle ilgili tartışmalar
OKTAY VURAL (İzmir)
Bu kâğıt parçası
BAŞKAN Müsaade
edin, müsaade edin lütfen
OKTAY VURAL (İzmir)
Orada oturup yapabilirsiniz ama bu hukuk değil. Gözler kulaklar
şehadet etsin ki milletin hukukunu yok ediyorsunuz.
BAŞKAN Raporun
içeriğiyle ilgili tartışmalar konunun görüşmeleri sırasında
yapılabilecektir.
OKTAY VURAL (İzmir)
Yok ediyorsunuz
BAŞKAN Öneriyi
okutuyorum:
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.- Gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve
saatlerinin yeniden düzenlenmesine; (11/8) ve (11/9) esas numaralı gensoru
önergelerinin, gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler"
kısmına alınmasına, gündeme alınıp
alınmayacağı hususundaki görüşmelerinin, Genel Kurulun
31/3/2012 Cumartesi günkü birleşiminde yapılmasına; 199, 200,
198 ve 197 sıra sayılı kanun teklif ve
tasarılarının İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel
kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin AK PARTİ
Grubu önerisi
27/3/2012
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu'nun 27.03.2012 Salı günü (bugün) yaptığı
toplantıda siyasi parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Nurettin
Canikli
Giresun
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" Kısmında yer alan 199, 200, 198 ve 197
sıra sayılı kanun teklif ve tasarılarının bu
kısmın sırasıyla 4, 5, 6 ve 7 nci sıralarına
alınması ve diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun;
27 Mart ve 03 Nisan 2012
Salı günkü birleşimlerde Sözlü Sorular ve Diğer Denetim
konularının görüşülmeyerek, bu birleşimlerde gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmında yer alan işlerin
görüşülmesi,
Haftalık
çalışma günlerinin dışında 30 Mart 2012 Cuma, 31 Mart
2012 Cumartesi, 01 Nisan 2012 Pazar ve 02 Nisan 2012 Pazartesi günleri saat
14.00'te toplanarak bu birleşimlerde gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmında yer alan işlerin görüşülmesi,
27 Mart 2012 Salı
günkü (bugün) birleşimde Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
Kısmının 4 üncü sırasında yer alan 199 sıra
sayılı kanun teklifinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalara devam edilmesi, bu birleşimde görüşmelerinin
tamamlanamaması halinde 28 Mart 2012 Çarşamba günkü birleşimde
199 sıra sayılı kanun teklifinin görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar çalışmalara devam edilmesi,
29 Mart 2012 Perşembe günkü birleşimde
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" Kısmının 6 ncı
sırasında yer alan 198 sıra sayılı kanun
tasarısına kadar olan işlerin bitimine kadar,
30 Mart 2012 Cuma günkü birleşimde Gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" Kısmının 7 nci sırasında yer
alan 197 sıra sayılı kanun tasarısına kadar olan
işlerin bitimine kadar,
31 Mart 2012 Cumartesi, 01 Nisan 2012 Pazar, 02
Nisan 2012 Pazartesi, 03 Nisan 2012 Salı, 04 Nisan 2012 Çarşamba ve
05 Nisan 2012 Perşembe günkü birleşimlerde saat 24:00'e kadar,
çalışmalara
devam edilmesi,
Yukarıda belirtilen
birleşimlerden; belli bir işin bitimine kadar olan birleşimlerde
gece 24:00'te günlük programların tamamlanamaması halinde, günlük
programların tamamlanmasına kadar çalışmalara devam
edilmesi,
23.03.2012 Tarihinde
dağıtılan 11/8 ve 11/9 esas numaralı gensoru önergelerinin
Genel Kurulun 31.03.2012 Cumartesi günkü gündemin "Özel Gündemde Yer
Alacak İşler" kısmına alınması, Anayasanın
99 uncu maddesi gereğince gündeme alınıp
alınmayacağı hususundaki görüşmelerinin aynı günkü
Birleşiminde yapılması,
199, 200, 198 ve 197
Sıra sayılı kanun teklif ve tasarılarının
İçtüzüğün 91. maddesine göre Temel Kanun olarak görüşülmesi ve
bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması,
Önerilmiştir.
199 Sıra Sayılı İlköğretim ve Eğitim
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/358) |
||
BÖLÜMLER |
BÖLÜM MADDELERİ |
BÖLÜMDEKİ MADDE SAYISI |
1.BÖLÜM |
1 ila 13 üncü maddeler |
13 |
2.BÖLÜM |
14 ila 27 nci maddeler |
14 |
|
TOPLAM MADDE SAYISI |
27 |
|
|
||
|
200 Sıra Sayılı (Kamu
Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/556] |
||
|
BÖLÜMLER |
BÖLÜM
MADDELERİ |
BÖLÜMDEKİ MADDE SAYISI |
|
1. BÖLÜM |
1 ila 18 inci maddeler |
18 |
|
2. BÖLÜM |
18 ila 35 inci maddeler |
17 |
|
TOPLAM MADDE SAYISI |
35 |
|
198 Sıra Sayılı Orman
Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine
Adına Orman Sınırlan Dışına Çıkarılan
Yerlerin Değerlendirilmesi île Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanun Tasarısı (1/563) |
||
|
BÖLÜMLER |
BÖLÜM
MADDELERİ |
BÖLÜMDEKİ
MADDE SAYISI |
|
1. BÖLÜM |
1 ila 12 nci
maddeler |
12 |
|
2. BÖLÜM |
13 ila 16
ncı maddeler (13 üncü
maddenin birden onuncu fıkraya kadar tüm fıkraları ve geçici 1
inci madde dahil) |
14 |
|
TOPLAM MADDE SAYISI |
26 |
|
197
Sıra Sayılı Toplu
İş İlişkileri Kanun Tasarısı (1/567) |
||
|
BÖLÜMLER |
BÖLÜM
MADDELERİ |
BÖLÜMDEKİ
MADDE SAYISI |
1 |
BÖLÜM |
1 ila 30 uncu maddeler |
30 |
2 |
BÖLÜM |
31 ila 60 ıncı maddeler |
30 |
3 |
BÖLÜM |
61 ila 83
maddeler (Geçici 1-6
ncı maddeler dahil) |
29 |
|
TOPLAM MADDE SAYISI |
89 |
BAŞKAN
Evet, öneri lehinde söz isteyen Ahmet Aydın, Adıyaman Milletvekili.
Buyurun
Sayın Aydın. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Teşekkür ediyorum Başkan.
Değerli
Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ grup önerimizin
lehinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, öncelikle şunu ifade etmeliyim ki tabii, getirdiğimiz
grup önerisi İç Tüzük 37ye göre getirilen bir grup önerisi değil, bu
yöndeki tartışmalar da, iddialar da yersiz ve
asılsızdır.
Bizim grup
önerimiz tamamen Anayasa ve İç Tüzüke uygun olarak toplanan komisyonun,
gündemine hâkim komisyonun rapora bağlamak suretiyle, bu raporun da
kırmızı bültende yer alması ve kırmızı
bültende yer alan bu rapor neticesinde de bunu huzurlarınıza
getirmekti.
Kaldı
ki İç Tüzükümüzün özellikle 43üncü maddesi, en çok iddia edilen konu,
komisyonlarda yeniden görüşmeyi zaten zapturapt altında
almış, çok açık bir hüküm var. Bir konunun komisyon gündemine
yeniden nasıl geleceği, nasıl görüşüleceği çok
açık ve nettir, buradaki bu durum da net iken, bunun tekrardan komisyonda
görüşülmesi de söz konusu olamaz.
Değerli
arkadaşlar, tabii
ki, Meclis yoğun bir mesai yapacak, çok yoğun bir çalışma
süreci içerisinde olacağız bu iki hafta içerisinde.
Biz, milletimizden güç
aldık, milletimizden destek aldık ve millet de bizleri kendi
sorunlarını çözmek adına Parlamentoya gönderdi. Az önce grup
önerimizden de okunduğu gibi, milletimizin tamamını ilgilendiren
birçok yasayı görüşeceğiz.
Burada özellikle 4+4+4
-ki, 27 maddeden oluşuyor- aslında burada 3 tane 4 var ama biz
milletimizle de sürekli kucaklaşıyoruz, sürekli
dolaşıyoruz, bunun da üç 4den değil de aslında dört dörtlük bir kanun
olduğunu milletimiz bize söylüyor.
Kaldı ki, yine
milletimizin büyük bir kısmını ilgilendiren 2/B Yasası,
geçtiğimiz hafta son 2 maddesinde kalan vergi muafiyetini gerektiren
yap-işlet-devretle ilgili bir kanun tasarısı ki bu da
yatırımları hızlandırmak adına, milletimiz için
gerekli olan bir kanun.
Aynı şekilde,
Kamu Görevlileri Sendikası Kanunu 35 maddeden oluşuyor ve burada
özellikle ücretlilerimiz maaş farkı için bu kanunun
çıkmasını bekliyor, bütün ücretlilerimizi, bütün kamu
görevlilerimizi ilgilendiren bir konu.
Değerli
arkadaşlar, yine aynı şekilde toplu iş sözleşmeleri,
iş ilişkileriyle ilgili ve bunu düzenleyen bir kanun
tasarısı, bunların tamamına yakını ve aynı
zamanda, 2 sayın bakanımızla ilgili verilmiş olan
gensorunun görüşülmesi; bütün bunlar gündemimizde. Bunlar milletimizin
bizden beklediği, gensoru da yasal olarak getirmek zorunda olduğumuz
bir husus ve biz, bütün bunları çıkarmak için inşallah hep birlikte
burada yoğun bir mesai harcayacağız.
Tabii, bununla birlikte
çalışma sürelerini de uzatmış oluyoruz.
Ben şunu umut
ediyorum: Tabii, çok önemli konular, görüşülmeye değer konular ve
milletimizin tamamını ilgilendiren konular ve bu konular
görüşülürken tartışmalar muhakkak ki olacak, muhakkak ki,
konuşmalar olarak, İç Tüzükün vermiş olduğu bütün
yetkileri, İç Tüzük dâhilinde kalmak şartıyla bütün gruplar
kullanmak hakkına sahiptir.
KAMER GENÇ (Tunceli) -
İç Tüzükü yok saydınız.
AHMET AYDIN (Devamla)
Biz de iktidar olarak buna hoşgörülü, saygılı olarak
davranıyoruz, davranmaya da devam edeceğiz.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Bu kanun temel kanun olur mu?
AHMET AYDIN (Devamla) -
Ancak değerli arkadaşlar, özellikle şunu vurgulamak istiyorum
ki, biz bunu yaparken de hiç kimseden talimat almadık. Biz şunu
söyledik ta baştan beri: İşimiz hizmet, gücümüz millet. Bir
tek milletten talimat alırız ve milletin taleplerini
Burada biz AK PARTİ
vekilleri olarak gece gündüz demeden çalışacağız ve bu
açıdan da çalışma sürelerimizi de artırıyoruz.
Tabii, değerli
arkadaşlar, konularla ilgili çok tartışmalar oldu. Özellikle
muhalefet Sesimiz kesiliyor, konuşturulmuyoruz gibi birtakım
haksız iddiaların içerisinde.
Bakın değerli
arkadaşlar, şöyle rahat rahat konuşalım. Şöyle
geçmişe doğru gidin. Bütün komisyon tutanaklarını bir
inceleyin, Genel Kurul tutanaklarını inceleyin. Bu dönemdeki kadar
hiçbir dönemde muhalefetin daha rahat konuştuğu, daha çok süreyle
konuştuğu başka bir dönem olmuş mudur?
KAMER GENÇ (Tunceli) Ya
nerede konuşturuyorsunuz be?
AHMET AYDIN (Devamla)
Başka komisyonlarda bu kadar konuşma olmuş mudur?
Bakın, sadece ilk 6
maddesi üzerine doksan bir saat kırk bir dakika konuşulmuştur.
Konuşulsun tabii, konuşulmaya devam edilsin. On iki saate varan
konuşmalar yapıldı ve bu konuşmalara zaten biz de
saygı duyuyoruz. Ancak sizlerin de şuna saygı göstermesi
lazım: Bizden bir milletvekili öneri getirdiği zaman, bizden bir milletvekili talep getirdiği
zaman doğal olarak İç Tüzükün verdiği yetkiye dayanarak,
sizlerin kalkıp Komisyonu işgal etmeniz, Komisyonu
çalışamaz hâle getirmeniz de pek tabii ki, doğal olarak
karşılanamaz.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Biz Komisyonu çalıştırmak istiyoruz, siz
çalıştırmıyorsunuz.
AHMET AYDIN (Devamla)
Değerli arkadaşlar, bütün engellemeler hukuk içerisinde kalmak
kaydıyla, İç Tüzük ve Anayasa içerisinde kalmak kaydıyla bizce
de meşrudur. Sizin bütün talepleriniz, bütün konuşma süreleriniz
İşte, Genel Kurul burada, İç Tüzük düzenlenmiş. Sonuna
kadar konuşun, sonuna kadar eleştirin, İç Tüzükün verdiği
sınırlar içerisinde sonuna kadar burada iddialarda bulunun ama
hakaret olmasın, ama burada birtakım fiili durumlar
oluşmasın.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Siz yapıyorsunuz!
AHMET AYDIN (Devamla) -
Bizim arzuladığımız, sadece bizim değil, bütün bir
milletin bizden beklediği de bu. Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi,
millî iradenin temsil yeri ve millî iradeye uygun bir şekilde vaziyet
etmek de buradaki bütün milletvekillerinin iktidarıyla muhalefetiyle
görevidir.
Dolayısıyla,
değerli arkadaşlar, burayı çalışır hâlde tutmak;
burada seviyeyi düşürmeyecek birtakım düzenlemeler, birtakım
konuşmalar yapmak çok daha doğru olur diye düşünüyorum.
Yine bu Komisyon
tartışmaları esnasında 171 kişi, değerli
arkadaşlar, konuşmuş. Bunun, bu 171 kişinin 124
kişisi, konuşan 124 kişisi Cumhuriyet Halk Partisi mensubu
arkadaşlarımız; geri kalan da diğer bütün grupların
toplamı.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Sizin söyleyecek sözünüz yoksa, bizim var.
AHMET AYDIN (Devamla) -
Şimdi, 171 kişi konuşmuş. Bu kadar saat konuşmuş
ve altı maddede.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Diğer maddeler ne oldu?
AHMET AYDIN (Devamla) -
Tabii ki daha da konuşulsun biz de arzu ediyorduk.
OKTAY VURAL (İzmir)
6ncı maddeden sonra ne oldu?
AHMET AYDIN (Devamla)
- Ancak kifayeti müzakere önergesi
verdiğimiz takdirde eğer Komisyon, kürsü sıraları
işgal edilirse bunu da tabii ki doğal karşılamayız.
OKTAY VURAL (İzmir)
Doğruları söylemiyor ki! 6ncı maddeden sonra konuşma
hakkı vermediniz.
AHMET AYDIN (Devamla) -
Sayın Vural, bakın, siz şunu söylüyorsunuz
OKTAY VURAL (İzmir)
Doğruları söylemiyorsun. İşte milletvekili!
AHMET AYDIN (Devamla)
- Siz Kuran-ı Kerimle ilgili
açıklamalar yaptınız. Pek tabii saygıyla
karşılıyoruz, Allah razı olsun, doğrudur, olması
gerekir. Bakın, şunu söylüyorum: Ya siz bu kanun teklifini hiç
konuşmamışsınız, hiç
okumamışsınız
OKTAY VURAL (İzmir)
Engellediniz, engellediniz!
AHMET AYDIN (Devamla) -
ya bu kanun teklifini hiç bilmiyorsunuz
OKTAY VURAL (İzmir)
Papaz okulu açmak için çırpınıyorsunuz!
AHMET AYDIN (Devamla) -
ya da burada siyaset yapıp ön almaya
çalışıyorsunuz.
OKTAY VURAL (İzmir)
Seulde söz verdiniz!
AHMET AYDIN (Devamla) -
Bunu da bütün halkımız biliyor, kusura bakmayın. Burada,
getirmiş olduğumuz bu teklifte, teklifin 9uncu maddesinde, zaten
okursanız, zaten samimiyetle destek verirseniz dediğinize, bu bunun
içeriğinde var.
OKTAY VURAL (İzmir)
Nerede içeriğinde var?
AHMET AYDIN (Devamla) -
Bu bunun içeriğinde var.
OKTAY VURAL (İzmir)
Nerede var ya?
AHMET AYDIN (Devamla) -
9unu maddeyi okuyorum...
OKTAY VURAL (İzmir)
Nerede var?
AHMET AYDIN (Devamla)
- İlköğretim kurumları;
dört yıl
OKTAY VURAL (İzmir)
İçinde, Heybeliada papaz okulu var onun içinde!
AHMET AYDIN (Devamla) -
Dinle, bir dakika dinle! Okumamışsan ben okuyayım da dinle burada.
OKTAY VURAL (İzmir)
Dinle! Dinle! Bilmiyorsun.
AHMET AYDIN (Devamla)
- İlköğretim kurumları;
dört yıl süreli ve zorunlu ilkokullar ile dört yıl süreli, zorunlu ve
farklı programlar arasında tercihe imkân veren ortaokullardan oluşur.
Ortaokullarda lise eğitimini destekleyecek şekilde öğrencilerin
yetenek, gelişim ve tercihlerine göre seçimlik dersler oluşturulur.
OKTAY VURAL (İzmir)
Evet!
AHMET AYDIN (Devamla)
Ortaokullarda oluşturulacak program seçenekleri Bakanlıkça
belirlenir. Bakanlığa zaten bütün bu yetki verilmiş.
OKTAY VURAL (İzmir)
Yok ki içinde, yok ki.
AHMET AYDIN (Devamla) -
Hangi seçmeli derslerin olacağı, nasıl olacağı, bunlar
Bakanlığa, bu yetki
OKTAY VURAL (İzmir)
Yok ki içinde işte.
AHMET AYDIN (Devamla)
- Ya samimi değilsiniz ya da bunu
konuşmamışsınız.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkan, yok ki işte! Göstersin!
AHMET AYDIN (Devamla) -
Sayın Vural ya samimi değilsiniz ya da siz bunu
okumamışsınız.
OKTAY VURAL (İzmir)
Var. diyor içinde, nerede var?
AHMET AYDIN (Devamla) -
Burada zaten bunu karşılıyoruz. Ha, gerekirse de böyle bir
öneri
OKTAY VURAL (İzmir)
- Yok içinde
AHMET AYDIN (Devamla) -
gerekirse de böyle bir öneri getirirsiniz, Genel Kurulda görüşürüz, zaten
bizim de arzuladığımız bir şeydir, bunu bizler de
yaparız ama samimi olmak lazım.
OKTAY VURAL (İzmir)
- Samimi olacaksın, samimi!
AHMET AYDIN (Devamla) -
Teklife karşı mısınız, tekliften yana
mısınız bunu ortaya koymak durumundasınız.
OKTAY VURAL (İzmir)
Papaz okulu açmak için yapmayacaksın bu işleri!
AHMET AYDIN (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, bakın, zorunlu eğitim, 1997
yılında, 28 Şubat sürecinin dikte ettiği, tek tip adam
yetiştirmeye sebebiyet veren ve insanları pedagojiden ziyade
ideolojik bir şekilde formatlayan bir sistemdir.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Yalan, yalan
AHMET AYDIN (Devamla)
- Bu sistemden bu halk zarar gördü. Bu
sistemde çeşitli kesimler mağdur oldu.
OKTAY VURAL (İzmir)
Din ideolojik değildir kardeşim! Din ideolojik değildir!
AHMET AYDIN (Devamla) -
Bakın, ben sağlık meslek lisesi mezunuyum. Benim gibi birçok
meslek lisesi, Allaha şükür benim dönemimde katsayı yoktu,
adaletsizlik yoktu ama
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkan, din ideolojik değildir ya
AHMET AYDIN (Devamla)
-
97den sonra meslek liselilerin
tamamı sırf İmam-hatiplerin önü kapatılsın. diye
engellendi mi, engellenmedi mi? Onlar hakkında adaletsiz bir şekilde
kat sayı uygulamaları yapıldı mı, yapılmadı
mı? Başörtülü bacılarımız üniversite
kapılarında rencide oldu mu, olmadı mı; geri çevrildi mi,
çevrilmedi mi? İkna odalarında onlar ikna edilmeye
çalışıldı mı, çalışılmadı mı?
El insaf! Biz ne yapmaya çalışıyoruz? Dünyanın yapmak
istediğini yapıyoruz.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Onun bununla ilgisi var mı?
AHMET AYDIN (Devamla) - Bakın, dünyada
197 ülke var, bunlardan sadece 1 ülkede, İrlandada, sekiz
yıllık kesintisiz zorunlu eğitim var, bir de Türkiyede.
Şimdi, Türkiyeyi de, inşallah, halledeceğiz burada el birliğiyle.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Doğru konuşmuyorsun.
Size fotokopiyi verdim. Yalan söylüyorsun.
AHMET AYDIN (Devamla) - Bir tek
İrlandada sekiz yıllık, kesintisiz ve zorunlu eğitim var.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Fotokopi
doktora tezini verdim size şimdi. Doktora tezini okumadığın
belli. Yalan söylüyorsun burada.
AHMET AYDIN (Devamla) - Dünya aya gidiyor,
biz yaya mı kalalım? Biz de dünyanın çağdaş
normlarından yararlanmak durumundayız değerli arkadaşlar.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Doktora
tezini verdim, doktora tezini okumadın.
Yalan söylüyor resmen.
AHMET AYDIN (Devamla) - Yine, Bilim
çağında yaşıyoruz, bilime göre yaşayalım.
Bilimsel özerklik
diyoruz, Farklılıkları hesaba alalım
ve buradaki herkes, bu ülkede yaşayan herkes kendini ifade edebilsin.
diyoruz. İsteyen seçimlik dersi alabilsin istiyoruz, isteyen imam-hatip
lisesi ya da başka bir meslek lisesinde okuyabilsin istiyoruz. Bizim
yaptığımız bu ve o 8 yılı da az buluyoruz,
bakın, 12 yıla çıkarıyoruz, 12 yıllık zorunlu
eğitim geliyor değerli arkadaşlar. Dünyada 137 ülkede 9 ile 14
yıl arasında zorunlu eğitim var, biz de bu zorunlu eğitimi
12 yıla çıkarıyoruz. İnsanlarımız bu rekabetçi
şartlarda daha iyi yetişsin, daha iyi eğitim alsın,
dünyayla rekabet etsin, 8 yetmez 12 olsun ama 12 olurken
(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Aydın,
teşekkür ediyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın
Başkan, Sayın Aydın konuşmasında Komisyonda
yaşananları ve diğer olayları çarptırarak
anlattı, açıkçası grubumuza iftira etti; onları düzeltmek istiyorum
izninizle.
BAŞKAN Buyurun Sayın İnce.
Yemek arası vereceğim Sayın
İnce.
İki dakika süre veriyorum.
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- Yalova Milletvekili Muharrem
İncenin, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının CHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
MUHARREM İNCE (Yalova) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Meclis tarihinde en fazla burada
konuşulmuş. Bak, Sayın Aydın, 97de sekiz yıllık
kesintisiz temel eğitim görüşülürken 11 madde üzerinde 94 saat
konuşulmuş, 95 saate yakın konuşulmuş; şimdi, 26
madde, ondan daha az konuşulmuş.
AHMET AYDIN (Adıyaman) 6 maddede
MUHARREM İNCE (Yalova) Şimdi,
Diğerlerinde zaten biz konuşmadık. Diyorsunuz. Siz
konuşmaya gelmediniz ki, siz kavga etmeye geldiniz, yarınız
kravatsızdı zaten. (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın,
yaptığınız bir şey var: Sanki bir din eğitimi
düzenliyorsunuz, biz de karşı çıkıyoruz. Böyle bir şey
yok.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Neye karşısınız?
MUHARREM İNCE
(Devamla) Dindarlar
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Neye karşı olduğunuzu söyleyin.
MUHARREM İNCE
(Devamla) Bakınız, dindarlar, müminler dindar nesil ister, hiç
itirazımız yok ama münafıklar kindar nesil ister. Bizim
sorunumuz münafıklarla, kindar nesillerle. (CHP sıralarından alkışlar)
Yani siz burada
insanları kandırmayın, insanlara doğruyu anlatın.
Sırtınızı sıvazlıyorlar, papaz okulu
açıyorsunuz. Müslümanları bombalayacaksınız. Şimdi,
Suriyeyi nasıl bombalayacağınızın, oraya nasıl
savaş açacağınızın hesabını yapmıyor
musunuz? Sırtınızı sıvazladılar, talimatı
verdiler. Dershaneler üzerinden mesaj veriyorsunuz bir yerlere. Sayın
Başbakan diyor ki: Dershaneler kapanacak. Sayın Arınç diyor
ki: Dershaneler kapanmayacak. Aba altından sopa gösteriyorsunuz, sopa.
Kime gösteriyorsunuz sopayı? Açık açık konuşun. Sizin
derdiniz bu ülkenin eğitimini düzenlemek değil ki, sizin derdiniz bu
ülkenin gençlerinin önünü açmak değil ki. Bu yasa
Para vardır bunun
içinde, para.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Ne parası?
MUHARREM İNCE
(Devamla) İhale vardır, ihale; yolsuzluk vardır, yolsuzluk.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Hani nerede?
MUHARREM İNCE
(Devamla) Siz bu milyarlarca dolarlık o tablet bilgisayarların
alımını Kamu İhale Kanununun niye dışına
çıkarıyorsunuz? Sizi gidi rantiyeciler sizi. Gözünüzü diktiniz
çocukların üzerindeki paraya, çocukların bilgisayarından
sağlayacağınız paranın hesabını
yapıyorsunuz siz.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın İnce.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkan
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, sataşmadan söz
istiyorum.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Vural.
Bir saniye Sayın
Canikli.
OKTAY VURAL (İzmir)
Efendim, Sayın Aydın benim yaptığım konuşmayla
ilgili Samimi değil, 9uncu maddede bu karşılanıyor. filan
diye benim görüşümün hilafına kendi niyetini belli etmiştir.
Dolayısıyla, İç Tüzük 69a göre sataşmadan dolayı söz
talep ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Vural, konu anlaşıldı, yemek arası vereceğim bir saat.
OKTAY VURAL (İzmir)
Verin efendim.
BAŞKAN Zaten
konunun üzerinde
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, sonra konuşsun.
OKTAY VURAL (İzmir)
Tamam, sonra konuşayım; verin.
BAŞKAN Ara
verdikten sonra olmaz, Tüzük ihlali olur o zaman.
OKTAY VURAL (İzmir)
Efendim?
BAŞKAN - Buyurun
Sayın Vural, o zaman, buyurun.
Sataşma nedeniyle
size de iki dakika söz veriyorum.
OKTAY VURAL (İzmir)
Hayır, Ara vereceğiz. dediniz de, verin, öyle
konuşalım.
BAŞKAN Ara
vereceğim ama ara verdikten sonra olmaz tabii ki.
OKTAY VURAL (İzmir)
Hayır, sözünüzde durun diyorum, onu diyorum.
BAŞKAN Sözümüzde
duracağız ama ara verdikten sonra olmaz, söz verilmez o zaman
sataşmadan dolayı.
Buyurun.
ÖZCAN YENİÇERİ
(Ankara) Ya, Sayın Başkanım, burada Sataşma.,
Sataşma. diyoruz iki saattir, yine bize gelmiyor. Hep grup başkan
vekillerine mi söz vereceksiniz?
3.- İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkan, biraz önce yaptığım konuşmada,
Milliyetçi Hareket Partisinin, temel eğitimde bu milletin dinini,
diyanetini, dilini ve milliyetini öğrenmesi gerektiğini,
anlaması gerektiğini ve bunların da herkese bir fırsat
olarak sunulması gerektiğini ifade ettik. Bu ifadeleri
söylediğimiz zaman, biraz önce Kur'an-ı Kerimin seçimli bir ders
olarak herkese açık olmasına ilişkin önergemizi reddettiniz.
dediğim zaman, buralardan Getireceğiz. Kabul edecek misiniz? diye
söylediler.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Önerge gelmedi.
OKTAY VURAL (Devamla)
Bunu bir taahhüt olarak inşallah göreceğiz ama siz biraz önce
şunu itiraf ettiniz, Ortaöğrenimde zaten var. dediniz. Neresinde
var ya? Neresinde var?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Bakanlığa yetki veriliyor.
OKTAY VURAL (Devamla)
Değerli arkadaşlarım, bakın, Öğrencilerin yetenek,
gelişim ve tercihlerine göre. diyor ya. Yetenek, gelişim,
tercihlerine göre. değil, millî toplum yapılarına göre
yetiştireceksin, bizim arzumuz ve isteğimiz budur. (MHP
sıralarından alkışlar) Millî toplum yapılarında
dini ayrıştıramazsın, sıralarda insanları etnik
kimliklere göre, dinî tercihlere göre ayırmanız
yanlıştır. O bakımdan bunları söylüyoruz
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Yani ne demek o?
OKTAY VURAL (Devamla)
ve bu yönüyle bakıldığı zaman, bakın, bizim
hazırladığımız millî eğitim sistemi
Diyor ki:
Samimi değil. Ya, kimsin sen benim samimiyetimi ölçecek, sen kimsin ya!
Sen kendini ne zannediyorsun! (MHP sıralarından alkışlar) Samimiyet
testini yapabilecek idrakte misin sen ya! Sende bu idrak yok ki!
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sen de var mı?
OKTAY VURAL (Devamla)
İşte, benim, seçmeli ders olarak Kur'an-ı Kerimin
öğretilmesi burada var, 2007de var, seçim beyanımda var. Sen nerede
zikrediyorsun? Sen, sadece Seulde Heybeliada Ruhban Okulunu açmak için,
Obamanın istek ve arzularını yerine getirmek için
çırpınıyorsun. (MHP sıralarından alkışlar)
Dolayısıyla, herkes, özellikle siz Ahmet Bey
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
OKTAY VURAL (Devamla)
sen benim bu konularda samimiyet testimi yapacak ne idraktesin ne
izandasın. Haddini bileceksin!
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sen de haddini bileceksin!
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Bursada metropolit açtınız mı açmadınız
mı, onu söyle. Atadınız mı atamadınız mı?
OKTAY VURAL (Devamla)
Haddinizi bileceksiniz, haddinizi. (MHP sıralarından
alkışlar)
HİLMİ
BİLGİN (Sivas) Millet bildiriyor haddi, millet.
BAŞKAN Sayın
Vural, teşekkür ediyorum.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Canikli.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Biraz önce, Sayın İnce, Grubumuza ve
Hükûmetimize yönelik bir hakarette bulunmuştu. Ondan dolayı,
sataşmadan dolayı söz almak istiyorum.
BAŞKAN Ne diye
hakarette bulundu? Ne söyledi Sayın Canikli?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, bu, şu anda teklifte
yer alan FATİH Projesiyle ilgili, ihale kapsamı
dışına çıkararak, bazı birtakım
BAŞKAN Buyurun
Sayın Canikli.
Yeni bir sataşmaya
mahal vermeyelim lütfen. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İki dakika süre
veriyorum.
MUHARREM İNCE
(Yalova) İhale kapsamı
dışındaysa özür dilerim. Kapsam dışında mı
içinde mi, onu bir öğreneyim Sayın Canikli.
4.- Giresun Milletvekili Nurettin
Caniklinin, Yalova Milletvekili Muharrem İncenin AK PARTİ Grubuna
ve Hükümete sataşması nedeniyle konuşması
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu teklifte, gerçekten,
Türkiye'deki eğitim sistemini çağın da ötesine geçirecek
FATİH Projesinin gerçekleştirilmesine imkân sağlayacak bir
düzenleme var. (CHP sıralarından gürültüler)
Öyle, evet yani bilmiyor
olabilirsiniz değerli arkadaşlar. Ben
şaşırmıyorum tepkinize. Bir beklentimiz de yok, bir
beklentimiz de yok açıkçası yani. Zaten milletimizin de beklentisi
yok sizden, o yüzden şaşırmıyorum yani tepkinize.
Anlamanızı da beklemiyoruz değerli arkadaşlar ama bu
gerçek.
Benim esas vurgulamak
istediğim husus şu: Bu alımlar son derece önemli teknik
alımlar ve mutlaka uzun vadede olabiliyor; ayrıntılarına
girildiği zaman görürsünüz onu. Buradan yola çıkarak biraz önce bir
iddiada bulunuldu yani Siz, bunu kullanarak birtakım suistimaller
yapacaksınız. gibi imalarda bulunuldu.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Aynen öyle.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Aynen öyle. Açık açık söylüyoruz.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Nereden biliyorsunuz? Neye dayanarak bunu
söylüyorsunuz?
O zaman eğer böyle
bir yol açılırsa, bir zihin okuma, bir tahminde bulunma yolu
açılırsa, bakın, suistimalle, yolsuzlukla suçlanmayan hiç kimse
kalmaz, hiç kimse.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Canikli, niye Kamu İhale Kanununun
dışına çıkarıyorsunuz?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Böyle bir şey, elinizde bir belgeniz varsa,
bir deliliniz varsa çıkın konuşun; aksi hâlde susun, aksi hâlde
konuşmayın, aksi hâlde iftira olur, aksi hâlde müfteri duruma
düşersiniz. Aksi hâlde, bakın, bu yöntem, bu yol açılırsa,
herkes, istisnasız herkes böyle bir töhmetle karşı
karşıya kalabilir Genel Başkanınızdan herkese kadar.
Böyle bir şey olabilir mi değerli arkadaşlar? Böyle bir
mantık olabilir mi? İddianız varsa, elinizde deliliniz, belgeniz
varsa söyleyin.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Kamu İhale Kanununun niye dışına
çıkarıyorsunuz?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Bakın, bu teklifte, altında benim de
imzamın bulunduğu bu teklifte, biraz önce ifade edilen, yani
Kur'an-ı Kerim derslerinin de seçilmesine imkân sağlayacak
şekilde Bakanlığa yetki verilmiştir. Çok açık.
Eğer gerçekten
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Nerede bu?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) 9uncu madde, Bakanlığa program
oluşturma yetkisi vermiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Canikli.
ÖZCAN YENİÇERİ
(Ankara) - Seçimlik ders yetkisi veriyor.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Eğer gerçekten
(CHP ve MHP
sıralarından gürültüler) Ayrıca, getirin önergeyi
konuşalım, tartışalım.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Yapacak mı? Yapacağının garantisi nerede?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Dolayısıyla bakın, bu sorun
çözülmüyor.
BAŞKAN Sayın
Canikli, lütfen
Sayın Canikli
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Nerede olduğunuz?un, Nerede
durduğunuz?un sorusunun cevabı hâlâ ortada.
Saygılar sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) - 9uncu maddeden garantisi nerede, yapacak mısınız?
Getirin, açık yazalım.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.- Gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun
çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; (11/8) ve (11/9)
esas numaralı gensoru önergelerinin, gündemin "Özel Gündemde Yer
Alacak İşler" kısmına alınmasına, gündeme
alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelerinin,
Genel Kurulun 31/3/2012 Cumartesi günkü birleşiminde yapılmasına;
199, 200, 198 ve 197 sıra sayılı kanun teklif ve
tasarılarının İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel
kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin AK PARTİ
Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN - Şimdi, öneri aleyhinde söz
isteyen Sırrı Süreyya Önder, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Önder.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bu
Mecliste hepimizin altına imza attığımız bir husus
defalarca ihlal ediliyor, bir nefret suçu işleniyor. Muhalefet
çıkıyor diyor ki: Papaz okulu açacaksınız. Bu, bir
inancın aşağılanmasıdır. Oysa biz hepimiz burada
Yani burada bir Alevilerin sorunları
tartışıldığı zamanki samimiyet, bir başka
inancın, din görevlisinin adı zikredilirken de minimum onun kadar
hassasiyeti hak ediyor. Öncelikle, buna dikkat edilmesini dikkatlerinize
sunuyorum.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Alevilerin günahı ne?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(Devamla) Olmaz olur mu Mevlüt Aslanoğlu?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Günahı ne?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(Devamla) Yani hak din olduğuna sen mi karar vereceksin?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Evet, ben karar vereceğim, ben.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(Devamla) Niye? Haşa, gökten şeriatla mı indin?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Ne demek? Ağzına alırken
dikkatli al.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(Devamla) O öyle, bu böyle, iktidar da, sizden çok geri kalır değil.
İktidar da bunu bir suçlama gibi alıyor. İşte, nefret suçu
böyle böyle pompalanır yani. Siz böyle dediğinizde neredeyse
Estağfurullah. diyecekler, gece rüyalarına girse Şeytan
vesvese soktu. diye uyanacaklar. Bu, bir nefret, böyle böyle pompalanır.
Şimdi, bu yasada, bu
çalıştırılmak istenilen angarya meselesinde meselenin
Meclise bu şekilde dayatılması, daha önce söylemiştik,
ortaklaşmayı ve meşvereti ötelemek demek. Muhalefet olarak biz ne
kadar engellersek engelleyelim neticede bu, sizlerin oylarıyla
yasalaşacak; durum böyle gözüküyor. Peki, bundan bir zafer duygusu mu
çıkarmalısınız? Yani şurada sizin
dışınızdaki ve birbiriyle de çok anlaşmayan,
birbiriyle pek müşterek fikirleri olmayan, yekpare bir muhalefet
bloğu başka şeyler öneriyor. Bunda hiçbir sahicilik, bunda
çocukların geleceğine dair istifade edilecek, müstefit olunacak
herhangi bir husus olmadığı hakkında nasıl bu kadar
peşin hükümlü oluyorsunuz?
MİHRİMAH BELMA
SATIR (İstanbul) Önergeler
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(Devamla) - Sayın Vekil, bu önergelerin bu Genel Kurulda nasıl
kullanıldığı tam da hepimizin gözü önünde cereyan ediyor.
Niye? Siz konuşma alanını daralttıkça önerge sadece burada
bir konuşmanın vesilesi sayılıyor doğal olarak. Onun
yerine ortaklaşmak en güzelidir. Ortaklaşmak demek istifade
etmektir, yani illa muhalefetin dediğini kabul etmek anlamına
gelmiyor ama bırakın muhalefet ne demek istediğini bihakkın
anlatabilsin.
Kimse eğitim
sisteminin içeriğine dair bugüne kadar bir tek kelam etmedi, ne iktidar ne
muhalefet. Yani bu müfredatın paçozluğu, bu müfredatın
Bu
müfredattaki ayrımcılık
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) Söyledik be!
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Önder ne demek Tek kelime
etmediniz ya?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(Devamla) Aslanoğlu, etmediniz. Aklınız fikriniz imam-hatipte;
zannediyorsunuz ki imam-hatip için getirdiler.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Ne ilgisi var?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(Devamla) Hayır, imam-hatip için getirmediler. Bakın, Lima
Protokolü var, eğitimcileriniz bunu araştırsınlar. Hadise
şu: Neoliberal sistem artık, üniversiteleri ve tüm eğitim
sistemini kendi ARGEsine ve ucuz nitelikli iş gücüne göre dizayn ediyor.
Bir tane sosyal demokrat vekil bunu söylemez mi? (CHP sıralarından
gürültüler)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Ne ilgisi var Sayın Önder?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(Devamla) Sakin olun
Sakin olun, çok ilgisi var.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Hiç ilgisi yok.
BAŞKAN Sayın
Aslanoğlu, lütfen.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(Devamla) Çok ilgisi var. Sizinki de bir sağ bakış.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Ne ilgisi var?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(Devamla) - Bu Aslanoğlunu oturtun.
Haydar, sen de hep oradan
el kaldırıyorsun, dövüş çıktığında
tüyüyorsun. Bak, seni görüyorum. (Gülüşmeler)
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sen
bize söyleme!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(Devamla) - Şimdi, gelelim AK PARTİye. Bizi boyun
fıtığı ettiniz size laf söylemekten. Bu teklif AK
PARTİye ait değildir. Açın, arşivlere bakın. Bu,
Sayın Rahmi Koçun teklifidir. Bundan dört-beş yıl önce o bunu
istedi.
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Erzurum) TÜSİAD niye karşı çıkıyor o
zaman?
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Nerede tüydüğümü söylesene?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(Devamla) Gel, gel Haydar, söyleyeyim
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Komisyona kaç defa geldin sen?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(Devamla) Komisyon üyelerimiz var.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Komisyona kaç defa geldin? Kaç defa geldin Komisyona, kaç defa?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(Devamla) Haydar, beni mi döveceksin?
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Ben sabahtan akşama kadar her komisyonda oradaydım. Sen kaç defa
geldin?
BAŞKAN Sayın
Akar, lütfen
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(Devamla) Haydarı alın, süremi dondurun. (Gülüşmeler)
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Doğru konuşacaksın!
BAŞKAN Sayın
Önder, buyurun.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(Devamla) Şimdi, neoliberal sistemde bu tekeller, tröstler,
konsorsiyumlar ARGE harcamalarını yüzde 80 oranında
azalttılar, bunun yükünü üniversitelere ihale ettiler Artık bize
şu iş gücü lazım. diyorlar. Bunu da Rahmi Koç dile getirdi,
dedi ki: Bu kadar üniversiteye gerek yok, bize meslek liseleri, ara elemanlar
lazım. dedi. Siz de bunda bir keramet var zannediyorsunuz.
İmam-hatip değil, sizi temin ederim yani bu konuda hiçbir suizanda
bulunmayın çünkü bu mesele de tamamen neoliberal sisteme ucuz ve nitelikli
iş gücü yetiştirme projesidir. Bunu söylemezseniz Komisyonda bizim
sizin yanınızda ne işimiz var? Çünkü ikiniz de halkın
menfaatine olan noktadan çok uzak bir yerde duruyorsunuz.
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) Söyledik be!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(Devamla) - Şimdi, gelelim, son üç dakikayı biraz önce çok
canımızı yakan bir hatibin
Sayın
Aslanoğlu, lütfen oturun, sizinle ilgili kısmı bitti çünkü.
(Gülüşmeler)
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Haberi yok, haberi!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(Devamla) -
eski Emniyet Genel Müdürü, eski Vali Sayın Köksalın bir
beyanıyla ilgili tanıklıklarımı anlatacağım:
Ben 18i ile 21i arasında 5 vilayette nevroz kutladım. 21i hariç
diğeri yasaklanmıştı. 18inde Kazlıçeşmede
-Gerçekten Kaz değil, Gazlıçeşme oldu.- vekilimiz ölümle
burun buruna geldi. Kolluk, Meclis Başkan Vekili plakalı aracın
içinde Mülkiye Birtane vekilimizin hastaneye gidişinin önünde engel oldu.
Bunu sadece İstanbul Valisine telefon açın, size detaylarıyla
anlatır, kim mâni oldu, niye mâni oldu. Bundan fazlasını
söylemiyorum; bir.
İkincisi: Ben
Kazlıçeşmeden sonra kalktım Mersine gittim Mersin nevrozunu
kutlamaya. Daha iner inmez gazla istikbal edildik. (AK PARTİ
sıralarından gülüşmeler) Tabiri caizse ölecektik.
Çok gülünecek bir
şey yok sayın vekil. O gazı bir gün koklarsınız
inşallah, ne manaya geldiğini öğrenirsiniz.
Fakat aynı gün orada
gaz yemişken -İçişleri Bakanı gelse de burada anlatsa-
Ceyhana gittim, aynı gün, 20sinde. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Bizde vekil az, Türkiye geniş. Hepimiz meydanlarda halkın
yanındayız. (BDP sıralarından Bravo! sesleri,
alkışlar) Sizin gibi noname buralarda oturmuyoruz.
Gittim Ceyhana, kolluk
beni karşıladı, miting yapılacak alana kadar götürdü.
Mitingi yaptık. Bakın, biri Mersin, biri Adana. Mitingi yaptım, ilgili
emniyet yetkilileriyle teşekkürleştik, tokalaştık,
çıkışa kadar da bana refakat ettiler. Bir kişinin burnu
kanamadı, bir tane taş atılmadı, bir tane molotof
atılmadı. Peki, eyalet sistemine mi geçtik? Yani bu tamim Mersinde
geçerli de Adanada geçerli değil mi Sayın Vali? Çıkın bunu
söyleyin.
Yani burada kalkıp
şöyle bir dil kullanıyorsunuz: Bize gelen bilgiye göre
Siz
milletvekilisiniz, hâlen bir bakan ya da bakanlık görevlisi gibi konuşuyorsunuz.
Bu dili bırakın, artık, milletin vekilisiniz. Dilinize
sinmiş. Bize gelen bilgiye göre
Siz kimsiniz? İstihbarat mı
yapıyorsunuz burada? Bırakın bu zehirli dili, vali, emniyet
müdürü, İçişleri Bakanı yeterince kullanıyor. Sizden, daha
sadra şifa bir şey bekliyoruz.
Gelgelelim meselenin en
can alıcı noktasına, diyorsunuz ki: Yasak. Ben söylüyorum,
tekzip edecekse İçişleri Bakanı, İstanbul Valisi,
İstanbul Emniyet Müdürü gelsin tekzip etsin. Bir gün önce biz kollukla
Kazlıçeşmede kim nereden gelecek, kim nereden gidecek,
hesaplıyorduk bir düğün bayram havası içinde. Ertesi sabah
İçişleri Bakanı böyle ferman buyurdu, hadise buralara geldi. Bir
sürü insan hayatını kaybetti. Vebali omuzlarınızdadır
ama ferman sizinse meydanlar emekçilerin, mazlumların, Türkiye
halklarının ve hakkındır. Siz, hak bahsinde büyük vebal
alıp sınıfta kaldınız.
Dinlediğiniz için
hepinize teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından Bravo! sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Önder.
Birleşime bir saat
ara veriyorum sayın milletvekilleri.
Kapanma
Saati: 19.38
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.40
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık
YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 83üncü Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu önerisinin görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Şimdi söz
sırası, önerinin lehinde söz isteyen Giresun Milletvekili Nurettin
Canikliye aittir.
Buyurun Sayın
Canikli. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Grup
önerimizin lehinde söz aldım.
Grup önerimizde dört tane
kanun tasarı ve teklifini gündemin ön sırasına alıyoruz ve
bugün de kamuoyunda 4+4+
Tabii her şeyi
tartışıyoruz da bu teklifin ne gibi bir düzenleme
getirdiğini, neleri içerdiği hususunu çok fazla
tartışmıyoruz. Esasında tartışılması
gereken bu. Kamuoyunun aydınlatılması açısından da
bunu tartışmamız gerekiyor. Yani aleyhinde ya da lehinde her şey
söyleniyor, ifade ediliyor, yoğun tartışmalar
yaşanıyor ama Bu düzenleme ne getiriyor?, bunu çok çok daha fazla,
ayrıntılı ve daha mesaiye zaman ayırarak
tartışmamız gerekiyor kanaatime göre.
Değerli
arkadaşlar, bu teklifte üç tane temel düzenleme var. Bunlardan bir tanesi,
zorunlu eğitim süresinin ilkokul, ortaokul ve lisede sekiz yıldan on
iki yıla çıkartılmasıdır. Bir tanesi bu, getirilen
düzenlemelerden en önemlilerinden bir tanesi bu, zorunlu eğitim süresi
sekiz yıldan on iki yıla çıkartılıyor. Sanıyorum,
burada, bu öneride, getirilen bu hükümde herhangi bir tartışma söz
konusu değil, bütün siyasi parti grupları, herkes bunda ittifak
hâlinde.
İkinci düzenleme: Özellikle
1997 yılından itibaren meslek ve teknik liseler aleyhine uygulanan
üniversiteye girişteki katsayı farklılığı
uygulamasının ortadan kaldırılması. Bu teklif
yasalaşırsa, nereden gelirse gelsin, hangi programdan mezun olursa
olsun, bütün lise mezunları -teknik, meslek, düz lise mezunları-
üniversite sınavına eşit şartlarda girecekler, farklı
katsayı uygulaması söz konusu olmayacak.
Yine, kamuoyuna
yansıyan açıklamalardan takip edebildiğim kadarıyla
Ha,
yalnız meslek ve teknik liseleri teşvik etmek amacıyla lehte
düzenlemeler var yani pozitif ayrımcılık olarak da belki
nitelendirebileceğim düzenlemeler var. Yine, basına yansıyan
açıklamalardan takip edebildiğim kadarıyla, siyasi parti
gruplarının bu konuda da herhangi bir itirazları veya fazla bir
itirazları yok.
Şimdi, diğer,
üçüncü düzenleme, bu zorunlu eğitimin, on iki yıla çıkartılan
eğitimin kademelendirilmesi. Şu andaki -1997den itibaren- uygulanan
sisteme göre, zorunlu eğitim kesintisiz olarak uygulanıyor,
tartışma da bu madde üzerinden ya da bu hüküm üzerinden yürütülüyor.
Esas itibarıyla tartışılan konu bu yani. Diğer bir konu
da var yaşla ilgili, onu ikincil önemli olarak değerlendiriyorum ama
esas tartışma konusu zorunlu eğitimin kademeli hâle
getirilmesini öngören düzenleme. Esasında, bu konu, Komisyonun ilk
toplantısında yapılan konuşmalarda hiç gündeme gelmedi; onu,
burada özellikle altını çizerek ifade etmek istiyorum, vurgulamak
istiyorum değerli arkadaşlar. Oradaki tartışmalarda -ki ben
de oradaydım teklif sahibi olarak- esas itibarıyla, bizim teklifimizde,
orijinal teklifte yer alan ama daha sonra alt komisyonda değiştirilen
birinci 4 yıldan sonra belli şartlarla açık öğretime imkân
veren düzenleme ile çıraklık yaşını on bire
düşüren düzenleme tartışıldı. Bu tartışmalar
-yanlış hatırlamıyorsam- sekiz saatten fazla sürdü. Komisyonun
ilk oturumunda sadece bu iki konu tartışıldı ama
ağırlıklı olarak da, kızların okullaşma
oranını düşüreceği
Hatta sloganlaştırdı
muhalefete mensup arkadaşlarımız Haydi Kızlar Eve, Haydi
Kızlar Kocaya gibi. Aslında hiç öyle bir düşünce söz konusu
değildi, kesinlikle böyle bir öngörü de söz konusu değildi ama o
şekilde algılandı ve tartışma bu iki konu üzerinden
yürütüldü. Şu biraz önce söylediğim üç konuyla ilgili, Komisyonun
birinci oturumunda hiçbir tartışma yaşanmadı değerli
arkadaşlar.
Şimdi, muhalefetin
doğal olarak yoğun tepkisi üzerine veya bizim
düşünmediğimiz Başka birtakım hedefler için
getiriyorsunuz. algılaması ve töhmeti karşısında alt
komisyonda bu düzenlemeler yapıldı, hem çıraklık
yaşı tekrar on dörde çıkarıldı hem de birinci 4ten
sonraki açık öğretim imkânı ortadan kaldırıldı ve
ikinci öğretimin sonuna bırakıldı ve geriye bunlar
kaldı.
Şimdi,
tartışmalı olan kademeli hâle getirilmesiyle ne yapılmaya
çalışılıyor? Şunu yapmaya çalışıyoruz
değerli arkadaşlar: Birinci 4ten sonra velilere, insanlara,
vatandaşımıza daha çok programı seçme hakkı veriyoruz,
seçme imkânı sağlıyoruz; altını çizerek söylüyorum,
seçme hakkı sağlıyoruz.
HALUK EYİDOĞAN
(İstanbul) On yaşındaki çocuğa mı?
AYTUĞ ATICI (Mersin)
On yaşındaki çocuğa mı?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Yani şu andaki sistemde sadece sekiz
yıllık bir kesintisiz eğitim programı sunuluyor topluma ve
toplumun başka bir seçeneği yok. Bu seçenek kabul edilmek için
zorlanıyor çünkü başka seçenek sunulmuyor.
Biz şunu yapıyoruz:
Biz bu zorunluluğu ortadan kaldırıyoruz, ihtiyari olarak,
tamamen kendi hür iradesiyle velinin çocukları için başka programlar
seçmesine imkân sağlıyoruz, daha çok program seçmesine imkân
sağlıyoruz.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Çocuk hakları nerede?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Buradaki anahtar husus şudur, kritik husus
şudur: Kesinlikle en ufak bir zorlamanın olmaması gerekir.
Nitekim, teklifte böyle bir durum söz konusu değil; tamamen ihtiyari,
tamamen seçeneğe bağlı bir şekilde bunlar sunuluyor.
Değerli
arkadaşlar, vatandaşımızın önüne daha çok seçenek
konulmasının neresi yanlış Allah aşkına, neresi
yanlış?
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Her tarafı yanlış!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Eğer bir zorlama, mecburi yönlendirme,
doğrudan ya da dolaylı olarak bir yönlendirme söz konusu olsa
haklısınız ama böyle bir şey yok, zaten böyle bir iddia da
yok.
OKTAY VURAL (İzmir)
Peki, siz programlara ayıracaksınız.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
On yaşındaki çocuk geleceğini nasıl belirleyebilir?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Dolayısıyla çok daha demokratiktir,
vatandaşın düşüncelerini çok daha dikkate alacak olan bir
düzenlemedir.
OKTAY
VURAL (İzmir) Öyle bir tercih yok, program tercihi var.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Tabii, değerli arkadaşlar, şimdi,
bakın, bundan sonra inşallah daha çok
tartışacağız. Bu kesintisiz eğitimin
kanunlaştığı o görüşmelerde, 1997 yılında
yapılan görüşmelerde -bütün tutanaklara aşağı
yukarı baktım ben- orada rahmetli Ayvaz Gökdemirin
konuşması var, Doğru Yol Partisi Grubu adına
yaptığı bir konuşma var. Gerçekten çok hoşuma gitti,
muhteşem bir konuşma. Bu vesileyle Ayvaz Gökdemiri tekrar buradan
rahmetle anıyoruz. Bakın ne diyor -zamanım da kalmadı- o
tasarı için şunu söylüyor: Bu tasarı Türkiye'nin tek tip
ortaokulu olsun. diyen bir tasarıdır, Türkiye'nin tek tip ortaokulu
olsun. Niye bunu yapıyorsunuz? Esas saikınız ne? İmam-hatip
okullarının orta kısmı olmasın, budamaya buradan
başlayalım ve sonunda imam-hatip okullarını da
yıkalım, yok edelim. diyen bir tasarıdır. Esas motivasyonu
budur, çıkış noktası budur. Bunu yaparken dürüstçe Biz
imam-hatip istemiyoruz. diye gelinseydi, Biz imam hatibin orta
kısmını kapatmak istiyoruz. diye gelinseydi onun da
münakaşasını, mücadelesini yapardık ama hiç olmazsa sistem
bütünlüğü tahrip edilmezdi, çıraklık okulları tahrip
edilmezdi, Anadolu liseleri tahrip edilmezdi, güzel sanatlar liseleri tahrip
edilmezdi, özürlüler okulları tahrip edilmezdi, yabancı okullar
tahrip edilmezdi.
Millî
eğitimin 14 temel ilkesi var ama bu tasarı en az 4üne
aykırı çünkü içinde millet bulunmayan, içinde çoğulculuk
bulunmayan
OKTAY
VURAL (İzmir) Doğru, bu teklifte de millet yok.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) -
seçme hakkı bulunmayan bir tasarı.
Biz bununla tekrar bu düzenlemeyi getiriyoruz ve düzeltiyoruz değerli arkadaşlar.
OKTAY
VURAL (İzmir) Çok doğru Nurettin Bey, teşekkür ederiz, millet
yok işte!
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Açıkça İmam-hatipleri getiriyoruz. deyin,
yiğitçe.
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) Rövanşist olmayın.
OKTAY
VURAL (İzmir) Millet yok, millet!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Şimdi, bakın, aynen söylüyor, ben
Rahmetli Ayvaz Gökdemirden aynen okuyorum: Bu tasarı kaynağında antidemokratik
OKTAY
VURAL (İzmir) Gelin, milleti koyalım içine.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) -
fiiliyatında Ver Kur'anı, al hükûmeti.
tasarısıdır. Ne kötü bir alışveriş, ne bedbaht
bir alışveriş, ne talihsiz bir alışveriş, dört
yüz sene Hırkai Saadet Dairesinde yirmi dört saat aralıksız
Kur'an-ı Kerim tilavet ettirmiş bir milletin önüne gelen ne talihsiz
bir tasarıdır. Esas itibarıyla kaynağında da bu
tasarı demokratik bir sivil tasarı değildir. Basına da
intikal etti, Sayın Başbakan Sayın Genelkurmay
Başkanıyla konuşuyor, diyor ki: Bu tasarı bu sene
uygulanmaz. Fakat oradan aldığı telkinler istikametinde gece
sabaha kadar bakanlarını topluyor ve tasarı birdenbire bu seneki
tatbik edilir hâle geliyor.
Değerli
arkadaşlar, beyler, hepimiz demokrasinin ürünüyüz, biriniz
çıksın desin ki: Dünyanın medeni ülkelerinde eğitim
tasarılarını, pedagojik meseleleri generaller görüşür ve
karara bağlar. Eğitim tasarıları Genelkurmay
Başkanının telkinleri istikametinde tahakkuk ettirilir.
Demokrasiye inanan tek kişi çıkıp bunu söyleyebilir mi?
Aynen bunu söylüyor
değerli arkadaşlar ve ben de altına imza atıyorum bu
konuşmanın.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Doğru
Tabii
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Aynen
OKTAY VURAL (İzmir)
Doğru, doğru demiş.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) İşte bu sözlerle rahmetli Ayvaz
Gökdemirin eleştirdiği o uygulamayı inşallah
kaldırmak istiyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir)
Doğru demiş, millet yok, millet yok!
CELAL ADAN
(İstanbul) Siz o zaman ne diyordunuz?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) İnşallah, emaneti millete, sahibine
vermek istiyoruz, teslim etmek istiyoruz, amacımız budur.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Öneri üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Mehmet Şandır, Mersin
Milletvekili.
Buyurun Sayın
Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum; tekrar, huzurlu, bize yakışır bir
çalışma temenni ediyorum. İnşallah!
Değerli
arkadaşlar, öncelikle Sayın Nurettin Canikliye ve Sayın Ahmet
Aydına bir sözüm olacak, müsaadeleriyle: Milliyetçi Hareket Partisini
samimiyetsizlikle suçlamak size yakışmamıştır.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Ben öyle bir şey söylemedim, yapmayın!
Öyle bir söz ağzımdan çıkmadı Sayın Şandır.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Buradan şunu söylüyorsunuz: Bu kanuna destek veriyor musunuz,
vermiyor musunuz?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Ben onu söyledim zaten.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Ben size soruyorum: Siz var mısınız, yok musunuz bu
kanunda?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Varız işte, ortadayız; biz
getirdik.
OKTAY VURAL (İzmir)
Yoklar, yoklar onlar!
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Şimdi söylüyoruz, bak: Kuran-ı Kerimin yani bu neslin,
geleceğimiz olan bu neslin yetişmesinde dinî
kaynaklarımızın çocuklarımıza, tüm
çocuklarımıza ikinci kademede okutulmasına var
mısınız, yok musunuz?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Varız, teklifte var zaten.
OKTAY VURAL (İzmir)
Yok, yok! Nerede var?
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Yok teklifte
Yok teklifte
Hayır.
OKTAY VURAL (İzmir)
Var mısınız, yok musunuz? Haydi!
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Hiç göz boyamayın. Sayın Canikli, bakın,
televizyonlar kapalı.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Şandır, bakın,
önerinizi getirin, konuşalım.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Sayın milletvekilleri
OKTAY VURAL (İzmir)
Getiriyoruz, getiriyoruz
BAŞKAN Sayın
Şandır, lütfen karşılıklı konuşmayalım.
Sayın
milletvekilleri, lütfen
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Sayın milletvekilleri, bakın, televizyonlar kapalı,
hiç rol veya politika
AHMET YENİ (Samsun)
Onu bize sormayın, biz belliyiz.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Müsaade edin. Bakın, 9uncu madde diyorsunuz, 9uncu maddede
Ortaokullarda oluşturulacak program seçenekleri Bakanlıkça
belirlenir. diyor.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Ondan önceki?
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) - Hani nerede? Kur'an-ı Kerim var mı burada?
OKTAY VURAL (İzmir)
Yok.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Bakanlığa yetki verdik. Sadece o
değil, başka dersler de olacak.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Hazreti Peygamberin hayatı var mı burada? Var mı?
Şimdi biz size soruyoruz: Var mısınız, yok musunuz?
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Varız.
OKTAY VURAL (İzmir)
Yoklar.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz 1999dan bu yana
İşte kitabımız
Sayın Hüseyin Çelik aranızdaysa
bu sözlerimi teyit edecektir, Millî Eğitim Bakanlığı
dönemindeki tenkitlerimize cevabı bu kitaptan veriyordu, Milliyetçi
Hareket Partisinin Yirmibirinci Yüzyılda Türk Millî Eğitim Sistemi
kitabından veriyordu. Biz bu kitapta Kur'an-ı Kerimin ve Hazreti
Peygamberin hayatının çocuklarımıza okutulmasını
teklif ediyoruz 99da. Şimdi gelin, kanuna açık yazalım. Niye
Bakanın inisiyatifine bırakıyorsunuz? Gelin yazalım.
SITKI GÜVENÇ
(Kahramanmaraş) Önerge verin.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) İmam hatiplerin 1974ten bu yana orta kısımları
kapalı, yüreğiniz yetiyorsa gelin açalım.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Verin önergeyi, tamam.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) - Şimdi, bakın, değerli arkadaşlar, yani bu
siyaset güzel yapılırsa, doğru yapılırsa
hayırlı bir iştir ama siyasetin üzerinden kendimizi var
edebilmek için gerçekleri ters çevirir, eksik söyler, yanlış
söylersek inanınız ki zulmetmiş oluruz, zulüm.
Milliyetçi Hareket
Partisi olarak biz, eğer müsaade etseydiniz, Komisyonda bunları
söyleyecektik. 3 tane Komisyon üyemiz var -muhtemel sizin 15-20 tane var- o 3
arkadaşımızın konuşmasına müsaade etmediniz.
Önergeler hazırladık işleme konulsun diye, önergelerimizi
almadınız. Kişiliğine ve ilmini büyük saygı
duyduğum Sayın Nabi Avcı, burada, Meclis
Başkanlığına yazdığı ve Meclis
Başkanlığının bize gönderdiği yazıda -gerçekten üzüntümü ifade ediyorum-
diyor ki Görüşmeler Anayasa ve İç Tüzük kuralları çerçevesinde
gerçekleştirilmiştir. Hiçbir sebep insanları doğru
olmayanı doğruymuş gibi söylemek mecburiyetinde
bırakmamalı. Doğruları eksik söylerseniz, doğruları
olduğunun dışında söylerseniz, sizin
anladığınız dilden söyleyeyim, Bakara Suresinin 59uncu ayetine
göre zulüm işlemiş olursunuz, zulüm! Zulüm de Allahın lanetine
muhatap olur.
Sayın Nabi
Avcı, o Komisyon İç Tüzükün 46ncı maddesine göre uygun mu
çalıştı? Diyebiliyor musunuz, Komisyon üyesi veya tüm Adalet ve
Kalkınma Partisinin değerli milletvekilleri? Orada kavga olmadı
mı? Kavga ortamında görüşmelerin devamının mümkün
olmayacağı İç Tüzükün 46ncı maddesinde gayet açık
değil mi? Şimdi buna Yok derseniz, Komisyon Anayasa ve İç Tüzüke
uygun çalışmıştır. derseniz, siz Çok
hayırlı bir iş yapacağız. derken yalanla
başlamış olursunuz, yanlışla başlamış
olursunuz, sonundan nasıl hayır beklersiniz? Çelik çomak oyunu
oynamıyoruz değerli milletvekilleri, Allahın huzurunda bu
gençliğin, bu neslin geleceğini tanzim ediyoruz.
Şimdi, tekrar
soruyorum: 10uncu yılınıza giriyorsunuz, dokuz yıl oldu.
Çok çağdaş falan dedi Sayın Nurettin Canikli bu getirilen
yasaya.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Çağ dışı!
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) - Dokuz yıldır neredeydiniz?
OKTAY VURAL (İzmir)
Çağın dışındaydılar!
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Niye getirmediniz bugüne kadar?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Şimdi getiriyoruz.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) - Milliyetçi Hareket Partisi olarak, biz, ilk günden,
ilköğretimin kademeli olmasını teklif ediyoruz. Kesintisiz sekiz
yıla niye bugüne kadar itiraz etmediniz? Bugün ne değişti de
bugün buraya getiriyorsunuz ve kalkıyorsunuz, Milliyetçi Hareket Partisini
samimi olmamakla
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Olgunlaşması gerekiyordu.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) - Değerli milletvekilleri, kendinizi
kandırmayınız. Bu akıllılık olmaz. Birbirimizi
hiç kandırmayalım, bu dürüstlük olmaz ama bilesiniz ki Allahı
kandıramazsınız, bilesiniz ki Allahı
kandıramazsınız!
Dokuz yıldan bu
yana, bu kadar önemli dediğiniz bu kanunu bugüne kadar niye
getirmediniz?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Getirdik, şimdi destekleyin.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Niye getirmediniz?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Tamam, şimdi destekleyin.
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Erzurum) Destekleyin şimdi.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Şimdi
bir şey söyleyeceğim size: Kişiliklerine saygı
duyduğum değerli grup başkan vekili, meslektaş veya
görevdaş arkadaşlarımın bilgisine, tecrübesine hiç itirazım
yok ama bu kadar önemli bir kanunu 5 grup başkan vekili getiriyor. Öğretmenlere
danışmadınız
NURETTİN CANİKLİ (Giresun)
Danıştık, en az 10 tane
Sayın Şandır, bakın,
biliyorsunuz, yapmayın.
MEHMET ŞANDIR (Devamla)
velilere
danışmadınız, sendikalara danışmadınız;
ben inanıyorum ki Sayın Bakan burada- Bakana da
danışmadınız.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun)
Hepsine danıştık.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Sayın
Bakana da danışmadınız çünkü Bakanın bu kanunun
görüşmelerinde o kadar çelişkili beyanları var ki ben
kulağımla duydum, sizden farklı şeyler söyledi.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun)
Sivil toplum kuruluşlarıyla görüştük, akademisyenlerle
görüştük, hocalarla görüştük, eğitimcilerle görüştük,
hepsiyle görüştük.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Şimdi,
siz hangi müktesebatla bu kadar önemli bir kanunu hazırlıyorsunuz
Sayın Canikli?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun)
Milletvekili olarak yasama yetkisini kullanıyoruz Sayın
Şandır.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Yetki
meselesi değil, ehliyet meselesi bu iş, ehliyet meselesi, gözünüzü
severim. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun)
Danışırsınız, uzmanlarına
danışırsınız. İçeriğine bir
itirazınız var mı?
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Yani
nasıl oluyor bu iş? Bu kadar önemli olan bu kanunda muhalefetle ortak
bir akıl üretmeyeceksiniz, muhalefetin
NURETTİN CANİKLİ (Giresun)
İçeriğine itirazınız var mı?
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Ha, ben
şunu da söyleyeyim: Değerli arkadaşlar, milletvekilinin
egemenlik hakkını kullanması hiçbir şekilde önlenmemeli.
Komisyonda yaşanan hadiseleri, iktidar grubuyla, ana muhalefet partisi
grubuyla yaşanan o hadiseleri tasvip etmiyoruz. Birbirimizi
MEHMET GELDİ (Giresun) Orada
söyleseydiniz.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Müsaade mi
ettiniz ki orada söyleyelim?
Değerli arkadaşlar, bana
saygılarında samimi olduklarından emin olduğum, benim de
kendilerini sevdiğimden emin olduğum, sevdiğimi bildiklerinden
emin olduğum çok değerli aranızda- genç milletvekili
arkadaşlarımız biri geliyor- Komisyon Başkanına
ulaşmamı zorla engelledi, hem de Mehmet Ağabey diyerek
engelledi. Niye engelliyorsun arkadaş, niye? dedim. Psikolojiye
bakın, dikkatinize sunmak istiyorum: Komisyon Başkanına yumruk
atacak Mehmet Şandır. diyor.
Değerli arkadaşlar, bu psikoloji
sizi bir yere ulaştırmaz. Siz kendi göreviniz veya kendi
hayatınız, kendinizle ilgili değil, bu milletle ilgili, bu
Meclisle ilgili
Bu psikolojiyle buradan çıkarttığınız
kanunların bu millete hayrı olmaz, Allah razı olmaz.
İçinizde -hepinizin öyle olduğuna inanıyorum- ölçüsü Allah
rızası olan insan çok. Yani muhalefeti yok sayarak, muhalefetin
hakkını gasbederek, olanları olmamış gibi göstererek,
siz burada, bu milletin geleceğine hizmet etmiş olmazsınız.
Bakınız, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak biz her gün grup önerisi getireceğiz buraya.
Getireceğimiz grup önerileri, halkımızın gündemindeki temel
konular yani bu sulama birliklerinin kongresini yapıyor Devlet Su İşleri.
Bu kongrede, sulama birliklerinin birçok sorunu var, borcunu ödeyemeyen
çiftçilerimizin sorunu var. Taşeron işçilerinin sorunları var,
şehit ve gazi yakınlarımızın çocuklarının
sorunları var. Memurlarımıza, emeklilerimize daha 2012
yılı maaş zammını vermediniz, bu utanç bile size yeter.
(MHP sıralarından alkışlar) Bunları görüşmek
dururken buraya, uygulama imkânınızın da olmayacağı
4+4 ki dert artı derde dönüşen bir kanunu getiriyorsunuz.
Son söz: Biz varız,
biz Kur'an-ı Kerimin okullarda okutulmasına varız (MHP
sıralarından alkışlar) Biz imam-hatiplerin orta
kısmının açılmasına varız. Siz varsanız
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR
(Devamla)
buyurun getirin ama böyle, 9uncu maddedeki gibi Bakanın
inisiyatifine bırakarak kanun düzenlenmez.
MURAT YILDIRIM (Çorum)
Kaçıyorsunuz, 411de çark ettiniz.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Gelin, burada düzenleyelim. Bugün bakanların yerine bir
başka bakan olduğu hâlde ne yapacaksınız?
Dolayısıyla, esas samimi olmayan sizsiniz.
Hepinize teşekkür
ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Şandır. (MHP sıralarından
alkışlar)
Öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Aynı
zamanda yoklama talebi var, yerine getireceğim.
Sayın Hamzaçebi,
Sayın Tarhan, Sayın Ayaydın, Sayın Tezcan, Sayın
Çıray, Sayın Kaplan, Sayın Atıcı, Sayın
Eyidoğan, Sayın Aksünger, Sayın Kulkuloğlu, Sayın
Tanal, Sayın Topal, Sayın Karaahmetoğlu, Sayın Özel,
Sayın Öner, Sayın Susam, Sayın Çelebi, Sayın
Danışoğlu, Sayın Kurt ve Sayın Küçük.
Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.- Gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve
saatlerinin yeniden düzenlenmesine; (11/8) ve (11/9) esas numaralı gensoru
önergelerinin, gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler"
kısmına alınmasına, gündeme alınıp
alınmayacağı hususundaki görüşmelerinin, Genel Kurulun
31/3/2012 Cumartesi günkü birleşiminde yapılmasına; 199, 200,
198 ve 197 sıra sayılı kanun teklif ve
tasarılarının İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel
kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin AK PARTİ
Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN Öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmiştir.
İç Tüzükün 37nci
maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C) Önergeler
1.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, (2/26)
esas numaralı Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin Mali
Sektöre Olan Borçlarının Yeniden Yapılandırılması
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/37)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
(2/26) esas numaralı
kanun teklifim kırk beş gün içinde komisyonda
görüşülmediğinden İç Tüzükün 37nci maddesi gereğince
doğrudan gündeme alınması konusunda gereğinin
yapılmasını saygılarımla arz ederim.
Ensar
Öğüt
Ardahan
BAŞKAN Teklif
sahibi Ensar Öğüt, Ardahan Milletvekili.
Buyurun Sayın
Öğüt.
ENSAR
ÖĞÜT (Ardahan) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
5569 sayılı küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin
borçlarının yeniden yapılandırılması için
vermiş olduğum kanun teklifi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlarım.
Değerli
arkadaşlar -Kâzım Karabekirin bir lafı var- Stalin, Karsı
ve Ardahanı istiyor, Kâzım Karabekir Paşa da diyor ki:
Boğazlar boğazımız, Kars-Ardahan belkemiğimizdir.
Evet,
KOBİler de ekonominin belkemiğidir ama ne yazık ki KOBİleri desteklemediğimiz gibi
şu anda KOBİlerin borçlarından dolayı KOBİler üretim
yapamaz duruma gelmiştir. KOBİler işsizliğin panzehiridir,
istihdamı sağlar, ekonomiye büyük katkı verir, ihracatı
artırır, katma değeri vardır ama bankalara ve devlete olan şu andaki
borçlarından dolayı KOBİler hakikaten kıvranıyor.
Şimdi,
Sayın Bakan burada mı? Hükûmet yetkilileri var burada. Sayın
Bakan Ardahana gittiğinde Doğu Anadoludaki 17 il,
Güneydoğudaki 9 ille beraber toplam bu illere ben hemen her türlü
KOBİyi yapan, işletmecilik yapan, üretim yapan firmalara her türlü
krediyi vereceğim. dedi ama bir yıla yaklaşıyor
arkadaşlar, bir kuruş
vermiş değiller.
Beni
Ardahandan arıyorlar Şu anda
Bir:
KOBİlere kredi verilsin.
İki:
KOBİlerin devlete olan borçlarını yeniden
yapılandırsın.
Üç:
KOBİleri desteklesin ve KOBİlerle ilgili mutlak surette doğu
ve güneydoğuda özellikle
kalkınmakta olan illerdeki KOBİlerin vergi borçları iki taksit
değil, dört taksitte ödensin. Dört taksit olursa, arkadaşlar, ödeme
daha kolay olur, aksi takdirde olmuyor. Bu anlamda, ben, istirham ediyorum
.
Değerli
arkadaşlar, Türkiyede 20 milyon işsiz insanımız var.
Üreten yok, ara malı üreten yok. Şu anda maalesef Çinden ara
malı geliyor ve Çinden gelen mal kalitesiz. Bizim ürettiğimiz mal
daha kaliteli olmasına rağmen, daha çok teşvik verilmesi
gerekirken KOBİlere kredi verilmiyor. Yani şimdi, siz,
KOBİlere üretim yaptırmazsanız Çinle veya Japonyayla veya
Amerikayla veya Batı ülkeleriyle nasıl
yarışacaksınız değerli arkadaşlar?
Bu anlamda, ben, istirham
ediyorum ve diyorum ki mutlak surette KOBİlerin devlete olan
borçları yenilensin veya yeniden yapılansın. Onun
dışında, mutlak surette kalkınmakta olan illerimize
KOBİlerle ilgili kredi sağlansın, kredi sağlanırsa
üretim olur, üretim olursa insanlar, işsiz insanlar işe alınacak;
işe alındığı zaman Türkiyede huzur olacak, selamet
olacak; aynı zamanda ihracat artacak; ihracat arttığı zaman
ekonomi gelişecek.
2023 yılı
vizyon diyorsunuz ama maalesef Türkiyede KOBİler şu anda
perişan durumda, ağlıyor insanlar. Hakikaten Edirneden
Ardahana kadar nerede, kiminle konuştuysam, küçük sanayi olsun, orta
ölçekli olsun KOBİlerle ilgili, adam diyor ki: Ya, yedi aydır beni
oyalıyorlar, teminatlarını aldılar, krediyi vermiyorlar.
Sayın Bakan, buna mutlak bir çare bulun yani başka yerlere para
buluyorsunuz da KOBİlere para bulamıyor musunuz?
O anlamda,
arkadaşlar, fazla uzatmak istemiyorum, zamanımız da kalmadı
ama şunu söyleyeyim: Ben, bu teklifimin burada kabul edilerek gündeme
alınmasını sizden istirham ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Öğüt.
Bir milletvekili
adına Bülent Tezcan, Aydın Milletvekili.
Buyurun Sayın
Tezcan. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT TEZCAN
(Aydın) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; Ardahan Milletvekilimiz Sayın Ensar
Öğütün KOBİlerin desteklenmesi için verdiği kanun teklifini
görüşüyoruz. Kanun teklifinin temel mantığı KOBİlerin
küçük ve orta ölçekliü işletmelerin mali sektörlere olan
borçlarının ödenmesi.
Değerli
arkadaşlar, herhangi bir siyasi parti ayrımı yaparak söylemiyorum,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunan bütün milletvekili
arkadaşlarımıza sesleniyorum: Bu kanun teklifi bir siyasi parti
grubunun getirdiği bir kanun
teklifi değil. KOBİler, her gün sabah evden
çıktığımızda yolda giderken ya da seçim bölgemizde sanayi
sitesinde uğradığımızda oturup çayını
içtiğimiz ve Türkiye ekonomisini büyük ölçüde sırtında
taşıyan, o yükü taşıyan kesim. Türkiye ekonomisinin yüzde
90ının yükünü üzerinde taşıyan kesim KOBİler.
Aynı şekilde, Türkiyede istihdam içerisinde en önemli görevi
üstlenmiş ve işsizliğin önlenmesi konusunda ortalama 3 ila 6
işçi çalıştırmasına rağmen çok büyük ölçüde
istihdam problemini çözen kuruluşlar. Onlar bizim Hasan amcamız,
Ayşe teyzemiz ve gelecekte o küçük ama çalışkan
duruşlarıyla Türkiyede bugün ihracatın ortalama yüzde 60 ila
yüzde 70ini gerçekleştiren kesim ve
geleceğin büyük sanayicisi olma konusunda da iddialı,
cesaretli girişimlerin sahibi. Bir şey bekliyor değerli
milletvekilleri, bir şey bekliyorlar, devletin şefkatini ve ciddi
desteğini bekliyorlar. Bakın, 2010 yılı sonu 2011
yılı başında mali yapılanmayla ilgili bir kanun
çıkardık. Emin olun küçük ve orta boyutlu işletmeler ve
esnafımız o taksitlendirdiği vergi borcunu ödeyemez durumda.
Ödeyemeyecek ve cezalı duruma düşüp yeniden sanki hiç
yapılandırma yapmamış gibi o yükün altına girecek.
Bununla bitmiyor; bakın, Sayın Enerji Bakanımız
açıklamıştı dokuz yılda sanayide kullanılan
elektriğe yüzde 63 zam yapmışız. KOBİlerin, küçük
esnafın üzerindeki vergi yükü belini bükecek noktada; vergisini ödeyemez,
sigorta primini ödeyemez, elektrik borcunu ödeyemez duruma gelmiş ama
aynı bütün bu zorluklara rağmen o çarkı çevirmeye
çalışıyor.
Değerli
arkadaşlar, bakın, 2011 yılında Türkiyede sadece ekonomik
zorluklar nedeniyle kapanan iş yeri sayısı 435.520, kapanan
işletme sayısı. Aydında -Aydın ilinden geliyorum-
2011 yılında bu sayı 3.622; 3.622 işletme kapanmak zorunda
kalmış, batmış, tamamı sıkıntıda
değerli arkadaşlar. Açılan bakar işine ama kapanana
bakacaksınız kapanana, açılanla kapananı birbirine tolere
edemezsiniz, kapanana bakacaksınız. Açılanı da bir sene
sonra kapatırsınız bu anlayışla giderseniz.
Açılanı büyütün, kapanan da kapanmasın, derdimiz bu.
Değerli
arkadaşlar, bakın, son günlerde gazetelere yansıyan intihar
haberleri, bunlar esnaf, sanayici. Aydında Bahri Y. intihar etmiş;
Cengiz Suluk intihar etmiş, iş yerinde; Salih Rua sanayide egzozcu,
kendini asmış, intihar etmiş; Nazillide mobilyacı Atakan
Bayram intihar etmiş; Levent Eken, Nazillide sanayici, intihar
etmiş; Yılmaz Çam, Sökede marangoz, intihar etmiş. Yani
Türkiyede, Türkiyenin her noktasında o KOBİde çalışan,
alın teriyle istihdama katkı sağlamak isteyen insanları biz
intihara mahkûm eder hâle gelmişiz. Bütün sektörlerde durum böyle.
Onun için,
getirilen şu kanun teklifi problemi tamamen çözmeyecek ama yaraya merhem
olacak en azından, gelin bir ucundan tutalım. Mali anlamda
KOBİleri desteklemek için, bunların mali sektöre olan
borçlarını, vergi dairesi, SSK, TEDAŞ ve diğer Telekom gibi
borçlarını erteleyelim; en azından, hep beraber
hayırlı bir iş yapalım.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Tezcan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince sözlü soru önergeleri ile diğer denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmına geçiyoruz.
1'inci sırada yer
alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın'ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç'in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
BAŞKAN Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
2'nci sırada yer
alan, Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu'nun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporu (1/569) (S. Sayısı: 180)
BAŞKAN Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü sırada yer
alan, Kars Milletvekili Sayın Ahmet Arslan ve Bursa Milletvekili
Sayın Hüseyin Şahin ile 7 Milletvekilinin; Katma Değer Vergisi
Kanunu ile Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret
Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun ve Kamu
İhale Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Kars Milletvekili Ahmet Arslan ve Bursa Milletvekili
Hüseyin Şahin ile 7 Milletvekilinin; Katma Değer Vergisi Kanunu ile
Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli
Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun ve Kamu İhale
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/387) (S. Sayısı: 194)
BAŞKAN Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sıraya
alınan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın ve Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal'ın; İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Rize Milletvekili Hayati Yazıcı ve 2 Milletvekilinin;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Kayseri
Milletvekili Sadık Yakut ile 5 Milletvekilinin; Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın'ın; Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Amasya Milletvekili Avni
Erdemir, Uşak Milletvekili Mehmet Altay ve Mersin Milletvekili Çiğdem
Münevver Ökten Tarafından Benimsenen (2/312) Esas Numaralı
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Ankara
Milletvekili Salih Kapusuz ve 12 Milletvekilinin; Yükseköğretim
Kurumları Teşkilat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi;
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir
Milletvekili Oktay Vural ile 21 Milletvekilinin; Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Kamu Mali Yönetim ve Kontrol
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
4.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın ve Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal'ın; İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Rize Milletvekili Hayati Yazıcı ve 2 Milletvekilinin;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Kayseri Milletvekili Sadık Yakut
ile 5 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi;
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın'ın;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Amasya
Milletvekili Avni Erdemir, Uşak Milletvekili Mehmet Altay ve Mersin
Milletvekili Çiğdem Münevver Ökten Tarafından Benimsenen (2/312) Esas
Numaralı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Ankara
Milletvekili Salih Kapusuz ve 12 Milletvekilinin; Yükseköğretim
Kurumları Teşkilat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi;
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir
Milletvekili Oktay Vural ile 21 Milletvekilinin; Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Kamu Mali Yönetim ve Kontrol
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/358, 2/305,
2/306, 2/307, 2/312, 2/384, 2/385) (S. Sayısı:199) (X)
BAŞKAN Komisyon ve
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 199
sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
9.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın,
Komisyon raporunda kendi kanun tekliflerine yer verilmediğine ve Komisyon
raporunun tekemmül etmediğine ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkan, efendim, komisyon raporu
bastırılmış, dağıtılmış olmakla
birlikte komisyon raporu tekemmül etmiş değildir.
Bir iki hususu ben,
burada, bu rapor görüşüleceği için arz etmek durumundayım.
Mesela komisyon raporunda burada -müsaade ederseniz- diyor ki: Teklifler ve
gerekçeleri incelendiğinde; Kayseri Abdullah Gül Üniversitesinin
adının Abdullah Gül Üniversitesi, Rize Üniversitesinin
adının Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi, Zonguldak Karaelmas
Üniversitesinin adının Bülent Ecevit Üniversitesi olarak
değiştirilmesi
Bizim Alparslan Türkeş Üniversitesi olarak değiştirilmesine
ilişkin önergemiz var, birleştirildiğini söylüyorlar ama bu
kanun teklifinde, raporda bundan herhangi bir hususta bahsedilmiyor.
Dolayısıyla, raporun içeriğine bakıldığı
zaman, yani Alparslan Türkeş ismi, Milliyetçi Hareketin ismi niye -Komisyona,
Komisyon üyelerine- oy veren AKPli üyelere, Komisyon raporunda zikredilecek
kadar dikkate alınmıyor? Dolayısıyla, bu yönüyle
bakıldığı zaman, birleştirilmiş olmakla birlikte,
bu konuda, bu kanun teklifiyle ilgili herhangi bir açıklama yoktur.
Diğer taraftan,
efendim, bizim Sayın Şandırla birlikte imzaladığımız
bir kanun teklifi var, katsayı değişikliğinin 45inci
maddede ortadan kaldırılmasına ilişkin bir kanun teklifimiz
var, ama maalesef, bu kanunda da bununla ilgili bir hüküm
değiştirmesine rağmen Komisyon bizim kanun teklifimizi de
komisyon gündemine almak suretiyle görüşmemiştir. Dolayısıyla,
tekemmül etmeyen bir rapor söz konusu. Yok burada.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Vural.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Kayda geçsin diye konuşmadık, gereği
yapılsın diye konuşuyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Anladım.
Önce Sayın
Canikliyi bir dinleyelim, sonra Komisyon Başkanını da
dinleyeceğim.
Buyurun Sayın
Canikli.
10.- Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin, kanun
tekliflerinin birleştirilmesiyle ortaya çıkan teklifin yeni bir
teklif olduğuna ve yapılan işlemin İç Tüzüke ve usule
uygun olduğuna ilişkin açıklaması
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; öncelikle birleştirilen tekliflerden sonra ortaya
çıkan teklif yeni bir tekliftir, birleşime giren tekliflerin bu
anlamda artık bir hükmü kalmamıştır, kalmaz, bugüne kadarki
tüm uygulamalar böyledir.
Teklif sayısı
kaç olursa olsun, ister 3, ister 5, ister 20, hepsinin
birleştirildiği raporda zikredilir -ki zikredilmiştir raporda,
çok net bir şekilde komisyon raporunda bu husus belirtilmiştir
açık bir şekilde- ondan sonra sıra sayısı alan belirli
bir teklif üzerinden yürütüleceği yine ifade edilmiştir, aynı
şekilde bugüne kadar olduğu gibi, bütün komisyonların
yaptığı gibi, bu komisyon raporunda da aynı şekilde
ifade edilmiştir. Dolayısıyla, belli bir teklif üzerinden
yürütülmüştür, diğer tekliflerin kabul edilen bölümleri varsa zaten
teklif içerisinde yer almıştır, artık
harmanlanmıştır teklif, başka bir teklif hâline
gelmiştir. Dolayısıyla, yapılan işlemde herhangi bir
usulsüzlük veya İç Tüzüke aykırı bir uygulama söz konusu
değildir Sayın Başkan.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Canikli.
Buyurun Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir)
Efendim, bakın burada, tekliflerin birleştirildiğini söylüyor
ama burada bizim teklifimizin metin içerisinde değerlendirilmediğini
açıkça ortaya koyuyor yani
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Efendim, birleştirilmiş zaten.
OKTAY VURAL (İzmir)
Yok öyle bir şey.
Bakın, sayfa 42ye
bakın Nurettin Bey, 42ye bakın.
BAŞKAN Sayın
Hamzaçebi, lütfen yerinizden, buyurun.
11.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin,
Komisyon raporunun tamamlanmamış olduğuna ve bu kanun teklifinin
Genel Kurulda görüşülmesinin mümkün olmadığına ilişkin
açıklaması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; İç Tüzüke göre ortada tamamlanmış
bir komisyon raporu söz konusu değildir. Dolayısıyla,
tamamlanmamış olan bir komisyon raporu esas alınarak, esasen
rapor denilmesi de mümkün olmayan bir belge esas alınarak Genel Kurulda
bir teklif görüşmesinin yapılmasının mümkün
olmadığını düşünüyorum.
Sayın Başkan da
dinlerse devam edeceğim.
BAŞKAN Lütfen,
Sayın Hamzaçebi, dinliyoruz. Lütfen konuşmanızı yapın,
dinliyoruz biz. Herkesi dinliyoruz. Lütfen ama
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan yani..
BAŞKAN Ama
dinliyoruz Sayın Hamzaçebi. Burada bizim dinleyip dinlemediğimizi
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Dinlemediğiniz buradan görülüyor Sayın Başkan.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, şimdi bakın
BAŞKAN - Buradaki
bürokratla hiç mi bir şey konuşmayacağız yani?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) İzin verir misiniz.
BAŞKAN İzin
verdim zaten, konuşuyorsunuz.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Ama bir saniye Sayın Başkan.
Bakın Sayın
Başkan
BAŞKAN Yani burada
Meclis başkan vekilleri grup başkan vekillerinin her zaman söz
söyleyeceği kişi konumunda mı olacak?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Efendim? Duyamadım. Pardon, son cümlenizi
duyamadım Sayın Başkan.
BAŞKAN Yani Meclis
başkan vekilleri grup başkan vekilinin her zaman söz söyleyeceği
kişi konumunda mı olacak?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Söz dinleyecek derken
Bakın Sayın
Başkan, şık bir davranışta bulunmuyorsunuz. Ben
Sayın Başkan da dinlerse konuşmama devam edeceğim.
derken, doğal olarak bürokratınızla bir görüş
alışverişinde bulunuyorsunuz
BAŞKAN Evet.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) -
o nedenle, bir yandan da size
hatırlatmada bulunuyorum yani görüşmenizi sonlandırın
konuşmama devam edeyim anlamında. Ama nedense sizin sürekli olarak
böyle bir grup başkan vekilinin, özellikle de benim konuşmamı
kesmek gibi bir düşünceniz, uygulamanız oluyor.
BAŞKAN Hayır,
siz öyle algılıyorsunuz.
Buyurun.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, o zaman baştan
alıyorum çünkü bürokratınızla konuşurken benim
söylediğimi duyma imkânınız olmamıştır diye
düşünüyorum.
BAŞKAN Buyurun,
baştan alın.
Ben duydum efendim, siz
baştan alın yine de.
Buyurun.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Ortada tamamlanmış bir komisyon
raporu yoktur.
Birincisi; çok sıkça
ifade ettim, bir kez daha ifade ediyorum: İç Tüzükün 29uncu maddesine
göre milletvekillerinin komisyonlarda söz hakları vardır. Bu söz
hakları tanınmamıştır ve Millî Eğitim Komisyonunun
konuya ilişkin olarak Meclis Başkanlığına
yazdığı, sizin de daha önce usul tartışması
bağlamında burada o okuduğunuz metin gerçeğe
aykırıdır. Milletvekillerinin söz hakkı
sağlanmıştır. şeklinde Millî Eğitim Komisyonunca
Meclis Başkanına bildirilen yazı gerçeklerle
uyuşmamaktadır. Son gün tutanağına göre,
milletvekillerimizin söz hakları tanınmamıştır.
Komisyon salonunda olduğu hâlde, Komisyon üyesi olduğu hâlde
milletvekillerimizin isimleri Komisyon Başkanı tarafından
okunmuş, daha sonra kendi kendine yok denilerek geçilmiştir.
Ayrıca Söz isteyen
var mı? sorusuna karşılık olarak salonda bulunan
Sayın Muharrem İncenin, 7 kez tutanaklara geçmiş olan, Söz
istiyorum. talebi olmuş olmasına rağmen, bu talep Komisyon
Başkanı tarafından görülmemiş, daha doğrusu yok
sayılmış ve Söz isteyen yok. denilerek Maddeyi kabul edenler
Etmeyenler
denilmiş ve oylamaya geçilmiştir.
İkinci konu; Millî
Eğitim Komisyonu raporunun İç Tüzüke
aykırılığı konusunda ifade edeceğim ikinci konu
şudur: İç Tüzükün 42nci maddesine göre komisyon raporları,
komisyonun düşünceleriyle, komisyonda yapılan
değişikliklerin gerekçelerini açıklar.
Şimdi, ben Komisyon
raporunu okuyorum. Komisyonun düşünceleri olarak bu raporda yer alan
açıklamalar AKP grubunun düşünceleri. Yani bu Komisyonda Cumhuriyet
Halk Partisi grubunun düşünceleri AKP grubunun düşünceleriyle
aynı mıdır? Diğer siyasi partiler adına bir
konuşma yapamayacağım, onlar kendi değerlendirmelerini
kendileri yaparlar.
Birkaç cümleyi okumak
istiyorum, Komisyon raporunda Komisyonun görüşleri olarak ortaya konulan
görüşlerden birkaçını okumak isterim.
BAŞKAN Sayın
Hamzaçebi, sözlerinizi tamamlarsanız. Lütfen
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) İzin verirseniz Sayın Başkan,
önemli bir konuyu görüşüyoruz.
BAŞKAN
Görüşeceğiz zaten.
Buyurun.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Önemli bir konuyu görüşüyoruz. Komisyonda
Komisyon Başkanının yarattığı hukuksuzluğu,
lütfen Genel Kurula taşımayın. İzin verin, görüşlerimi
açıklayayım. Daha ikinci konuya yeni geliyorum, siz
Konuşmayı tamamlayın. diyorsunuz. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sabırlı olursanız
Sabırlı olursanız
Şöyle diyor Komisyon
Raporu: Sekiz yıllık zorunlu ve kesintisiz eğitimin amaçlarına
ulaştığı söylenemez. Yani Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
Komisyonda ifade ettiği görüş bu mudur? Bu, AKP Grubunun
görüşüdür. Bizim orada ifade ettiğimiz görüşler
farklıdır. Devam ediyorum: Bu gelişmeler
ışığında, bugün Türkiyede sekiz yıllık
zorunlu eğitimle gelinen nokta yeterli değildir. Başka, buna
benzer birçok cümle. Bunları, Komisyon Raporunu okuduğunuzda
göreceksiniz. Komisyon Raporu İç Tüzükün 42nci maddesine uygun değildir.
Bu nedenle bu Komisyon Raporu esas alınarak burada bu teklifin
görüşmelerinin yapılması mümkün değildir. Devamı
hâlinde bu konuyu usul tartışmasına dönüştüreceğimizi,
bu yönde talepte bulunacağımızı bilgilerinize sunuyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkan, efendim
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Bu konuda usul tartışması
yapılmıştır, karara bağlanmıştır
Sayın Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkan, bakın, yine 42nci sayfada, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanına hitaben Komisyon, raporunu yazmış.
Şimdi, bu sıra sayısında, 199da: Özcan Yeniçeri, Oktay
Vural ve Mehmet Şandırın Kanun Teklifleri. diye söylüyor ama
bakıldığı zaman, Başkanlığa hitaben
yazılan yazıda, bizim tekliflerimizi buraya almamış. Yani
bir bakar mısınız? Yok.
BAŞKAN Komisyon
Başkanına söz vereceğim Sayın Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir)
- Yani burada sadece, Ahmet Aydın, Mustafa Elitaş, Mahir Ünal, Hayati
Yazıcı, Ayşe Nur Bahçekapılı; bunların
tekliflerinden bahsetmiş. Yani dolayısıyla Millî Eğitim
Komisyonunun raporu tekemmül etmiş bir rapor değil, rapor değil
aslında. O bakımdan, bu rapor
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Vural.
ÖZCAN YENİÇERİ
(Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Yeniçeri.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkan, bu konuyla ilgili usul
tartışması 2 defa yapılmıştır, karara
bağlanmıştır.
BAŞKAN Sayın
Başkan
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Sayın Başkan, ben bir şeyi sormak istiyorum.
BAŞKAN Sayın
Uzunırmak, böyle bir usulümüz yok. Sayın Başkanı bir
dinleyelim.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Ama bir dakika, bir dakika
Burada Sayın Başkan
BAŞKAN Hayır
Komisyon Başkanını bir dinleyelim.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Bir dakika
BAŞKAN - Sayın
Grup Başkan Vekillerinin
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) - Burada böyle bir usul var. Şimdi, bir milletvekilinin
verdiği teklif, Komisyona teklif olarak geliyor ama komisyon
raporlarında yer almıyor, o teklifin şimdi ne olduğu belli
değil, kayıp.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) - İçinde, içinde.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Nerede bulunuyor şimdi bu teklif, nerede konuşuluyor?
BAŞKAN E,
muhatabı Sayın Komisyon Başkanı, soruyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir)
Efendim, yok, siz de vallahi hiç çözemezsiniz, inanın çözemezsiniz.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Yani bir milletvekilinin teklifi hiç edilmiştir.
OKTAY VURAL (İzmir)
- Olmayan bir raporun neresini çözeceğiz?
BAŞKAN Muhatap
Sayın Komisyon Başkanı. diyorum.
Buyurun Sayın
Başkan.
İZZET ÇETİN
(Ankara) Sayın Başkan, Nabi Avcı söz hakkımızı
çaldı Komisyonda. Nasıl konuşuyor orada?
BAŞKAN Buyurun.
12.- Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Başkanı Nabi Avcının, aynı konudaki kanun
tekliflerinin birleştirilerek esas alınan teklif üzerinden
görüşmelerin yürütüldüğüne ilişkin açıklaması
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Komisyonumuzda -Sayın Caniklinin de mufassal olarak
belirttiği gibi- teklifler birleştirilmiş, ancak esas
alınan teklif üzerinden görüşmeler yürütülmüştür. Komisyonun
nihai kararını kabul edilen metin üzerinden vermiştir Komisyon.
OKTAY VURAL (İzmir)
Doğru değil.
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Nitekim, Ailenin Korunması ve
Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı
ile kanun tekliflerinde de birleştirme yapılmış ve konu
kanunlaştırılmıştır, ancak ilgili 181 sıra
sayılı Komisyon Raporu incelendiğinde bu hususa
değinilmediği görülmektedir, aynı işlem 171 sıra
sayılı Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunda da söz konusudur. Benzer
örnekleri çoğaltmak mümkündür. Anlaşılacağı üzere,
Komisyon iradesini kabul ettiği metin üzerinde göstermiştir.
Parlamento teamülleri de bu çerçevede işlemektedir.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) - Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Kaplan
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Komisyon raporuyla ilgili olarak da şunu
kısaca özetlememde yarar var: Komisyon raporu bir tutanak özeti
değil, tutanaklar zaten açık. Raporda Komisyon metninin ne
şekilde benimsendiği, değişikliklerin hangi çerçevede
yapıldığı ifade edilmektedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkanım, Komisyon Başkanının ifadeleri
gerçekleri göstermemektedir.
Bakın, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanına diyor ki:
Başkanlığınızca şunlar şu tarihte havale
edildi. Peki, Alparslan Türkeş üniversitesi havale edilmedi mi? Edildi.
Niye Komisyon gündeme almamış? Sonra bunun
başlığını da Birleştirilerek görüştük.
diye kanun teklifi olarak sunuyorsunuz Meclise. Dolayısıyla bu kanun
teklifi İç Tüzükün tüm hükümlerine
Yani bu komisyon raporu bizim
tekliflerimizi birleştirmeden keenlemyekün yok varsaymış.
Dolayısıyla bu rapor yoktur Sayın Başkanım, lütfen
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir)
- Bu iddialar da doğru değil zaten, Sayın Komisyon
Başkanı doğrusu doğruları söylemiyor, önündeki notu
okuyor sadece.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Kaplan.
13.- Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplanın, Komisyon raporunun eksikleri olduğuna ve tamamlanması
gerektiğine ilişkin açıklaması
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkanım, sağlıklı bir
yasama süreci komisyonlarda başlar. Komisyona ifratla tefrit arasında
gidip gelmiş, sonra kaba kuvvetle bir komisyon süreci
tamamlanmış. Yani başlangıçta on iki saat konuşma izni
veren Komisyon, son gün kaba kuvvetle yirmi maddeyi yirmi dakikada oldubittiye
getirmiş. Yani, kapkaç tarzı, korsan bir komisyon raporu ortaya
çıkmış ve muhalefet partisi olarak hem görüşlerimizi
sunmamız hem muhalefet şerhini vermemiz hem önergelerimizi vermemiz
engellenmiş. Şimdi, böyle bir komisyon raporunun içindeki bilgiler de
doğru değil, gerçeği yansıtmıyor. Şimdi,
gerçeği yansıtmayan bu bilgiler ışığında
Ben çoğunluğum ve ben bunu yazdım, oldu, bitti, Genel Kurul
halletsin. demek çok ciddi bir tartışmayı beraberinde
getiriyor, zaten bunun sıkıntısını ve
sancısını yaşıyoruz.
Biz eğer
eğitimle ilgili sağlıklı kararlar alacaksak şu
komisyon raporunun geri alınması lazım, usul eksikliklerinin
tamamlanması lazım. Yani İç Tüzükün amir hükmü ortada; komisyon
raporları nasıl hazırlanır, 42 çok açık söylüyor. Yani
muhalefeti dışlarsanız demokrasi olmaz bunun adı, zorbalık
olur.
Hatta, Hükûmete
tavsiyemiz, artık zaten Meclisi boşluyorlar, kanun hükmünde
kararnamelerle de iş bitiriyorlar, komisyona da gerek kalmıyor, Genel
Kurula da gerek kalmıyor. 4+4+4, isterse 14+14+14, istedikleri şeyi
yapsınlar, dayatsınlar, uygulasınlar. Şimdi, Millî
Eğitim Bakanlığının kendisi daha kararnameyle
kurulmuş bir bakanlık.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkanım, bu komisyon raporu usulü
tartışmalı yani muhalefeti yok sayan bir anlayış söz
konusu. Bu muhalefetin katkısı yoktur, burada görüşleri dikkate
alınmamıştır.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
ÖZCAN YENİÇERİ
(Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurun
Sayın Yeniçeri.
ÖZCAN YENİÇERİ
(Ankara) Ben Komisyon üyesi olarak özellikle şunu ifade etmek istiyorum
yani genel bir söylem vardır: Kem âlâtla kemâlât sağlanamaz. Yani
kötü bir araçla olgun bir sistemi ve düzeni üretemezsiniz. Bu Komisyon
toplantıları sırasında kendim -burada görüntüleri ve ses de
mevcut- çok yüksek sesle bağırmama, Söz istiyorum Sayın
Başkan., Söz istiyoruz Sayın Başkan. diye defalarca
söylememe, önümdeki butona basmama rağmen söz verilmemiş; Sayın
İnce bir taraftan bağırıyor, ben bir taraftan
bağırıyorum -bunlar burada mevcut- söz verilmemiştir, bir.
İkincisi: Benim
verdiğim önerge kabul ya da reddediliyor ve ben bu önergem üzerinde
konuşmuyorum, ben bu önergenin gerekçesi hakkında malumat vermiyorum.
Bu, akla mugayir bir hadisedir.
Bir başka şey,
çok net olarak söylemek gerekiyor: Komisyonda yani on beş dakika ya da
yirmi dakika içerisinde yirmi maddenin geçmesi, bu Komisyona da yapılan
yasama faaliyetlerine de son derece ters ve etik olmayan bir durumdur. Bu da
çok açık ve nettir yani bir tarafın yanlışlığını
bir başka tarafın yanlışlığıyla tarif etmek,
tanımlamak ve bu çerçeve içerisinde bir sonuca varmak da mümkün
değil. Gerçekten yasama hilesi yapılmıştır ve bu
yasama hilesinin yeni bir hileye sebebiyet vermemesi gerekir; önce
tamamlanıp sonra buraya gelmesi gerekir.
BAŞKAN
Tartışacağız bütün bunları Sayın Yeniçeri.
Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın
İnce.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkan, Komisyondaki tutanaklara
baktığınızda 6 ya da 7 kez, Muharrem İnce Söz
istiyorum Sayın Başkan, söz istiyorum. diyor.
Şimdi, Meclis
Başkanı olarak sizden şunu istiyorum: Sayın Komisyon
Başkanı ben olsam, onun yerinde olsam hiçbir makam, hiçbir koltuk,
hiçbir başkanlık, yapmam onları ama o tutanakları da yemem.
O tutanaklar orada, ortada. Hiçbir milletvekilliği, hiçbir komisyon
başkanlığı vicdanımdan daha değerli olamaz -yani
orada görüyoruz- olamaz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın İnce.
O sizin tercihiniz.
Herkesin kendi tercihi var tabii ki.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Bir ikincisi: Şimdi, bir gazeteye verdiği röportajda
başka söylüyor, televizyonlara başka söylüyor. Sayın
Hamzaçebinin kendisine bant aparatı fırlattığını
söylüyor. Sonra üzülmüş olacak ki Ya, göz göre göre yalan söylüyorum,
ayıp oluyor. Hamzaçebi de böyle bir şey yapmaz zaten, onun
yapısına uygun değil. deyip, gazetede düzeltti.
FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) Onun attığını biz gördük. Bizim gözümüzün
önünde attı. Sen ne diyorsun?
MUHARREM İNCE
(Yalova) Şimdi, bence, görüşmelere başlamadan önce Sayın
Komisyon Başkanı şu kürsüye bir gelsin ve şimdi, Sayın
Özcan Yeniçeriye...
Bakın, Sayın
Başkan, bu, görüntülerde var; Sayın Özcan Yeniçerinin elinde şu
anda görüntüler var, ona bakabilirsiniz, tutanaklara bakabilirsiniz. Ben,
sadece kendi söz hakkımı değil, Cumhuriyet Halk Partisi Grubundan
45 milletvekili arkadaşımın yazılı dilekçesini
Komisyon Başkanına verdim,
-oradaki bürokrat kardeşimiz oradaydı, beraber
oturuyorlardı- Al bunu. dedim, orada gözlerinin önünde Komisyon
Başkanına verdim. Bütün bunları işleme koymadı.
Faşizmi iliklerimize kadar hissettik o gün. [AK PARTİ
sıralarından Bravo(!) sesleri, CHP sıralarından
alkışlar] Bunu unutmayınız. Bunlar tutanaklara geçsin. Ama
hiçbir güç, hiçbir sayısal çoğunluk vicdandan daha güçlü olamaz
eğer Komisyon Başkanında vicdanın zerresi varsa.
Teşekkür ediyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Sayın Başkan
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, bir komisyon raporunun içeriğinde, karara
bağladığı kanun tekliflerine ilişkin bilgilerle
komisyondaki görüşmelere, teklifte yapılan değişikliklere
yer verilmesi gerekir. Bu kapsamın genişliği, detaylı olup
olmaması komisyon başkanlığının takdirindedir. Bu
raporda bu yönde bilgi ve açıklamalar mevcuttur.
Başkanlığın, bu bilgi ve açıklamaların kısa
veya uzun olması, detayları konusunda kontrol yetkisi
bulunmamaktadır. Görüşülen komisyon raporu İç Tüzükün 42nci
maddesindeki şartları taşımaktadır. Rapor tekemmül
etmiştir ki bastırılıp dağıtılmıştır.
(CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir)
Nerede yazıyor Sayın Başkan, bu nerede?
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince
OKTAY VURAL (İzmir)
Sizin, benim teklifimi hasıraltı etme hakkınız var
mı?
BAŞKAN E, ne
yapalım şimdi Sayın Vural, sayın başkanlar?
OKTAY VURAL (İzmir)
Ne yapalım?ı o zaman yapmayın, kalkın gidin.
BAŞKAN Yani teklif
bastırılıp dağıtılmış. Bizim bunu
artık bu saatten sonra
OKTAY VURAL (İzmir)
Yapamıyorsanız kalkın gidin.
BAŞKAN Öyle bir
yetkimiz yok ki Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir)
E, ne yapalım? Emir başka yerden mi geliyor?
BAŞKAN Hayır,
Meclis Başkanlığı bu konuyu tartıştı ve
bastırıp dağıtıp gönderdi yani şeye
OKTAY VURAL (İzmir)
Başka talimat alınan yerler mi var?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Şimdi, benim açıklamalarıma
karşı ve diğer eleştirilere karşı
yaptığınız açıklama, komisyon raporunun 42nci maddeye
uygun olduğu yönünde.
BAŞKAN Evet.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Ben size örnekleri verdim. Komisyonun
görüşlerini yansıtır komisyon raporu, iktidar grubunun
görüşlerini değil. Komisyonda iktidar veya muhalefet milletvekilleri
tarafından ifade edilen görüşler gruplandırılır ve bu
görüşler komisyonun görüşleri olarak rapora
yansıtılır. Millî Eğitim Komisyonu Raporunun
görüşleri olarak ortaya konulan görüşler tamamen iktidar partisi
grubunun görüşleridir. Böyle olduğu hâlde, siz Bu rapor 42nci
maddeye uygundur. derseniz, siz o makamda bir İç Tüzük ihlali
yapmış olursunuz.
BAŞKAN Değil
Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Efendim?
BAŞKAN İç
Tüzük ihlali yapmıyorum, o sizin görüşünüz; ben İç Tüzük ihlali
yapmıyorum.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, bu kadar hukuksuz bir
açıklama yapamazsınız.
BAŞKAN Hayır,
o şekilde hitap edemezsiniz bir defa.
OKTAY VURAL (İzmir)
Talimat nereden geliyor Sayın Başkan?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Açıklamanız hukuksuzdur.
OKTAY VURAL (İzmir)
Açıkça söyleyin, bu talimat yazılı talimat mı, belirli
bir görevi ifa etmek üzere bir talimatlandırma mı?
BAŞKAN
Görüşlerinizi belirtirsiniz ancak benim ne şekilde hareket
ettiğimi belirtemezsiniz, hukuklu veya hukuksuz diyemezsiniz. Lütfen...
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan
BAŞKAN
Görüşlerinizi belirtirsiniz, ben de görüşlerimi belirtirim ama benim
hukuksuz veya hukuklu açıklama yaptığımı
söyleyemezsiniz.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Yok, bu benim özgürlüğümdür. Ben
gördüğümü söylüyorum.
BAŞKAN
Söyleyemezsiniz, bu konu hakkındaki görüşlerinizi belirtirsiniz.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Ben gördüğümü söylüyorum.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Ben bu
konuyla ilgili usul tartışması açıyorum. Buyurun, lehte ve
aleyhte 4 kişiye söz vereceğim.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Lehte.
BAŞKAN Lehte
Mustafa Elitaş.
OKTAY VURAL (İzmir)
Mehmet Şandır aleyhte.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Lehte.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Aleyhte.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Aleyhte Sayın Başkan, aleyhte.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Aleyhte.
BAŞKAN Sayın
Hamzaçebi aleyhte.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkan, ben de aleyhteyim.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Aydın, aleyhte.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan
BAŞKAN Usul
tartışması açtım Sayın Kaplan. Lehte mi aleyhte mi onu
söyleyin.
MEHMET ŞEVKİ
KULKULOĞLU (Kayseri) Tayyip Erdoğandan korkanlara bak!
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Aleyhte söz alıyorum.
BAŞKAN Aleyhte.
Buyurun Sayın Elitaş,
lehte...
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Lehte ben istemiştim Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Canikli, üç dakika süre veriyorum, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ HAYDAR ÖNER
(Isparta) Tam alkışı hak etti, bravo!
IX.- USUL HAKKINDA
GÖRÜŞMELER (Devam)
3.- Komisyon raporuyla ilgili açıklamasına
ilişkin Başkanın tutumu hakkında
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BİNNAZ TOPRAK
(İstanbul) Sayın Canikli, siz de Komisyonda yoktunuz.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Bütün bu
tartıştığımız hususlar bu kanun teklifi
basılıp dağıtılmadan önceki süreçte yaşandı,
yapıldı.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sonuç olmadı ama.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Her aşamada, her konuda, her şekilde
bütün merciler nezdinde konuşuldu ve tartışıldı.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Nerede, nerede?
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Kiminle?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Sonuç itibarıyla bir karara
bağlandı. O kararın neticesinde de gündeme girdi değerli
arkadaşlar. Bu tartışmalar artık, bu noktada burada
yapılamaz bizim kanaatimize göre. (CHP ve BDP sıralarından
gürültüler)
İZZET ÇETİN
(Ankara) Nerede tartışıldı?
SEBAHAT TUNCEL
(İstanbul) Çoğunluğun diktasını
uyguladınız.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Bakın, ayrıca komisyon raporunda hiçbir
eksiklik söz konusu değildir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) O
kalemi sallama tehdit eder gibi.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Sayın Yeniçerinin teklifi, Milliyetçi
Hareket Partisinin teklifi 29unda verilmiştir. 42nci sayfadaki özet 23ünden
29una kadar olan kısımla ilgilidir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, tehdit ediyor. Kalem sallıyor bize, sallayamaz.
Parmak sallıyor, böyle bir şey olur mu?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) 43üncü
sayfaya baktığınız zaman çok net bir şekilde dikkate
alındığını ve rapora dercedildiğini görürsünüz.
Aynen şöyle söylüyor
OKTAY VURAL (İzmir)
29 Şubat
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Ankara Milletvekili
OKTAY VURAL (İzmir)
Akıbeti belli değil, akıbeti.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla)
Özcan Yeniçeri, Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkan Vekilleri; Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve
İzmir Milletvekili Oktay Vural
diye başlıyor ve devam ediyor.
(AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı
laf atmalar)
MEHMET ŞEVKİ
KULKULOĞLU (Kayseri) Küfür etme! O senin anan!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Ayrıca şunu söylüyor, bakın:
Teklifin birleştirilmesine ve bunun (2/385) sıra sayılı
Teklif üzerinden görüşülmesine karar veriyor.
MEHMET ŞEVKİ
KULKULOĞLU (Kayseri) O dediğin senin anan!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Dolayısıyla ifade edildiği gibi
bir durum söz konusu değildir. Milliyetçi Hareket Partisinin teklifi
rapora dercedilmiştir, değerlendirilmiştir, dikkate
alınmıştır; bu bir.
İkincisi
değerli arkadaşlar, raporda aynen şu da var
OKTAY VURAL (İzmir)
Akıbeti belli değil. Kanun teklifin burada, nerede bu?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) 43üncü sayfa Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir)
Tabii, akıbeti ne onun?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Aynı şekilde, efendim, bir teklif
üzerinden birleştirilerek yürütülmüştür, onu çok net olarak ifade
ediyorum. (AK PARTİ ve CHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
MEHMET ŞEVKİ
KULKULOĞLU (Kayseri) Özür dileyeceksin, sen özür dileyeceksin. O senin
anan, o söylediğin
Senin anan yok mu, senin karın yok mu?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Ayrıca sadece iktidarın değil
aynı zamanda raporda muhalefetin görüşlerine de yer verilmiştir.
Bakın, 45inci sayfanın birinci paragrafı; ilk bu. Bundan sonraki özetler tamamen muhalefetin
görüşlerini yansıtan yani eleştiren, eleştirel
görüşlerini yansıtan düzenlemelerdir.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkan
Sayın Başkan
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Dolayısıyla, bu noktada herhangi bir
sıkıntı söz konusu değildir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Bakın, ben size okuyorum: İlk dört
yıldan sonra açık öğretim sisteminin getirilme teklifi
eğitimde devamlılık ve başarı kriterlerini
düşürmeye açık olmakla birlikte özellikle cinsiyet eşitsizliğine
sebep olacak kaygıları doğurmaktadır.
OKTAY VURAL (İzmir)
Tevil yoluyla olmaz.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Bu çok net bir eleştiridir ve muhalefete
mensup arkadaşların Komisyonda yaptığı eleştirilerin
buraya yansıtılmasıdır ve devamında aynı
şekilde buna benzer açıklamalar söz konusudur. (AK PARTİ ve CHP sıralarından
gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkan
Sayın Başkan
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Bu çerçevede özetlemek gerekir ki rapor İç
Tüzüke
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkan, o zaman oturmayın orada yahu! Ne yapayım? olur mu yahu?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) -
kanuna, uygulamaya, her şeye uygundur
Sayın Başkan, tutumunuz doğrudur.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar; AK
PARTİ ve CHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkan
Sayın Başkan
OKTAY VURAL (İzmir)
Kim talimat verdi size? Seulden mi
talimat geldi?
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkan
EMRE KÖPRÜLÜ
(Tekirdağ) Sayın Başkan, görmüyor musun şu kavgayı?
OKTAY VURAL (İzmir)
Kim talimat verdi size? Meclis Başkan Vekili talimatla hareket etmez!
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkan
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Sayın Başkan, böyle nasıl devam
ediyorsunuz?
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Ara verin Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 21.46
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.53
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık
YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 83üncü Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
199 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
Şimdi açılan
usul görüşmelerinde söz sırası aleyhte söz isteyen
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, bu Meclisin bu duruma gelmesini sebebi sizsiniz, Meclis
Başkanıdır.
BAŞKAN Sayın
Genç, lütfen oturun.
Sayın Hamzaçebi,
buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Siz Meclisi yönetmesini beceremiyorsunuz. İç Tüzükü dinlemiyorsunuz,
Anayasayı
Böyle ahlak olur mu!
BAŞKAN Sayın
Genç, sizin yaptığınız gibi olur mu peki?
KAMER GENÇ (Tunceli)
İç Tüzükü tanımıyorsunuz. Komisyondan geçmemiş bir
şeyi getirip burada nasıl müzakere edeceksin?
Bana Sayın deme.
Bir defa, siz ahlaklı olun. Meclisin kurallarına uyun. Böyle bir
şey olur mu! İç Tüzük açık.
BAŞKAN Kem söz
sahibine aittir Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Meclis komisyonlarından geçmemiş bir metni getirip burada nasıl
müzakere ediyorsunuz? Ya insan biraz
BAŞKAN Buyurun
Hamzaçebi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biraz önce yerimden açıklamaya
çalıştığım görüşlerimi burada çok kısaca
ifade etmeye çalışacağım.
Bu teklifin Millî
Eğitim Komisyonu görüşmeleri sırasında büyük bir
hukuksuzluk yaşanmıştır. Milletvekillerimizin söz
hakkı tanınmamıştır. Son gün tutanağına da
yansıdığı üzere gerek Millî Eğitim Komisyonu
üyelerimizin gerekse Yalova Milletvekili ve Grup Başkan Vekilimiz
Sayın Muharrem İncenin Söz istiyorum. talepleri olmuş
olmasına rağmen Komisyon Başkanı Söz isteyen yoktur.
diyerek maddeleri oylamaya sunmuş ve kabul etmiştir. İç Tüzükün
29uncu maddesi komisyonlarda istem sırasına göre söz
verileceğini düzenlemektedir. İstem sahibine söz verilmemesi 29uncu
maddeye açık bir aykırılıktır.
Yine Anayasanın
87nci maddesine göre, yasama görevi Türkiye Büyük Millet Meclisinindir, yani
milletvekillerinindir. Milletvekilleri yasama görevlerini, görüşlerini
ifade ederek, yani konuşarak yapacaklardır. Milletvekillerine söz
hakkı tanınmamış olması, İç Tüzükün 29uncu
maddesi kanalıyla Anayasanın 87nci maddesinin de ihlali
anlamına gelmektedir.
Yine Komisyon raporu,
Cumhuriyet Halk Partili Komisyon üyelerinin görüşlerini yansıtmamak
suretiyle, İç Tüzükün 42nci maddesine aykırı düzenlenmiştir.
Cumhuriyet Halk Partili Komisyon üyelerinin Komisyon Başkanlığına
yazmış olduğu bu yazı da Komisyon raporuna dâhil
edilmemiştir. Bu da İç Tüzükün 42nci maddesine çok açık bir
aykırılıktır.
Bu kürsüye çıkan
AKPnin bir sayın grup başkan vekili, Komisyon görüşmeleri
sırasında toplam 91 saatlik bir görüşme olduğunu söyleyerek
muhalefetin bu hakkı kötüye kullandığı anlamında bir
değerlendirme yaptı. Hepiniz biliyorsunuz ama bir kez daha söylemek
istiyorum. 97 yılında sekiz yıllık kesintisiz zorunlu
eğitime ilişkin yasa tasarısı görüşülürken 11 maddelik
o tasarı komisyonda tam 93 saat görüşülmüştür, 93 saat. Bugün
sizin ağabeyleriniz, AKP Grubunun büyükleri o gün Refah Partisinin
milletvekiliydi ve konuşma haklarını kullanıyordu.
Aynı ölçüyü bugün tutturalım desek 27 maddelik bu teklifin toplam 228
saat daha görüşülmesi gerekirdi. Yani ilave 137 saat daha görüşülmeli
ki 97 yılındaki süreyi tutturabilmiş olalım. Bir
milletvekili on iki saat görüştü. diyerek bir şeyi
kapatamazsınız. Komisyonda bir hukuksuzluk
yaşanmıştır. O hukuksuzluk bugün Sayın Başkan
tarafından burada devam ettirilmeye çalışılmaktadır.
Bunu bilgilerinize sunuyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Hamzaçebi.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın İnce, şu
usul tartışmasını bitirelim, söz vereceğim.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın
Başkanım, farklı bir şey, onun için önemli.
BAŞKAN Ama bu doğru değil
ki, usul tartışmasını bitirelim, vereceğim söz.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın
Başkanım, dinlediğinizde göreceksiniz ki çok haklıyım.
Şu anda Gaziantep Milletvekili
Şamil Tayyar Twittera şöyle bir mesaj yazdı: 4+4+4
okulları değil, meyhaneleri vurdu; CHPli vekiller tam kadro
Mecliste. Bu ahlaksız mesajı kınıyoruz. Kürsüden Bülent
Arınç da Çetin Soysala bunu dedi, Çetin Arkadaşıma 8 milyar
para ödedi. Şamil Tayyar bu kürsüden, gelip CHP Grubundan özür dilesin. Bu
Meclisi çalıştırmayız! Alkışlarla buraya
vuruyoruz, gelip özür dilesin. (CHP sıralarından Yuh sesleri,
sıra kapaklarına sürekli vurmalar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
yazıktır, devlet malı yani.
MUHARREM İNCE (Yalova) Özür
dileyecek! Özür dileyecek! O ahlaksız yazıyı kim yazdı,
gelsin özür dilesin. (CHP sıralarından sıra kapaklarına
vurmalar, gürültüler)
BAŞKAN Lehte söz isteyen, Mehmet
Şandır.
Sayın Şandır
OKTAY VURAL (İzmir) Önce gürültüyü
bitirin, sonra
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, lehte söz talebim var.
MUHARREM İNCE (Yalova) Özür dileyecek!
BAŞKAN Şimdi, Sayın
Şandır, ne yapmam gerekir benim? (CHP sıralarından
sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) İç Tüzük
yazıyor, gürültüyü bitireceksiniz.
BAŞKAN Tamam, ne yapayım?
OKTAY VURAL (İzmir) Gürültüyü bitireceksiniz,
İç Tüzükte yazıyor.
MUHARREM İNCE (Yalova) Şamil
Tayyar özür dileyecek burada!
BAŞKAN Ama
(CHP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir)
Ne yapalım, biz ne yapalım?
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Bu gürültüde müzakere yapılır mı Sayın
Başkanım?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkanım
MUHARREM İNCE (Yalova) Şamil
Tayyar haddini bilecek, özür dileyecek burada. (CHP sıralarından
sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Olmaz efendim.
BAŞKAN Sayın
Şandır, lütfen ama
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Başkanım, bu gürültüde müzakere
yapılır mı, konuşma yapılır mı?
BAŞKAN Sayın Şandır,
İç Tüzük ihlaliyse İç Tüzük ihlali. Ne yapmam gerekiyor? (CHP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Ara verin.
BAŞKAN Benim,
güvenlik kuvvetlerini buraya çağırma imkânım yok ki, öyle bir
yetkim yok ki, İç Tüzük buna müsaade etmiyor ki. (CHP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) 68e göre ara verirsiniz
BAŞKAN Ama
uyarıyorum arkadaşları
Sayın
milletvekilleri, lütfen
(CHP sıralarından sıra kapaklarına
vurmalar, gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir)
Duyulmuyor efendim.
BAŞKAN Benim
yapmam gereken bu, yapabileceğim bu. (CHP sıralarından sıra
kapaklarına vurmalar, gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir)
Efendim, sesiniz gelmiyor, sesiniz gelmiyor Sayın Başkan.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Şamil Tayyar, o mesaj için çıksın buradan özür
dilesin. (CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar,
gürültüler)
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Meclisi çalıştırmamak için
Ne
alakası var?
BAŞKAN Sayın
İnce
Sayın Hamzaçebi
(CHP sıralarından sıra
kapaklarına vurmalar, gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkan, sesiniz gelmiyor.
BAŞKAN -
İç
Tüzük ihlalinden bahsediyorsunuz ama yapılan bir İç Tüzük ihlali.
Lütfen
(CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar,
gürültüler)
MUHARREM İNCE
(Yalova) Ne İç Tüzükü? Hakaret etmiş adam, çıkıp özür
dilesin burada. Ne İç Tüzükünden bahsediyorsun?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN Dava
açarlar, burada hakaret etmedi, dava açarlar. (CHP sıralarından
sıra kapaklarına sürekli vurmalar, gürültüler)
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Bununla ne alakası var?
MUHARREM İNCE
(Yalova) Ne İç Tüzükünden bahsediyorsun?
BAŞKAN Genel
Kurulda Twitterdan değil kürsüden yapılan sataşmalara cevap
verilir. Bizim haberimiz yok ki. (CHP sıralarından sıra
kapaklarına sürekli vurmalar, gürültüler)
MUHARREM İNCE
(Yalova) Meclisten Twittera yazmış, Meclisten yazıyor.
SIRRI SAKIK (Muş)
Daha önce milletvekillerini kınadınız burada.
BAŞKAN O zaman,
Sayın İnce, tüm gazete köşe yazarlarının
yazdığı yazılara buradan cevap verilmesi gerekir. Ama
bahane aranılıyorsa o başka bir şey. Bu Meclis
çalışacak, milletin Meclisi. Lütfen
(CHP sıralarından
sıra kapaklarına sürekli vurmalar, gürültüler)
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, ne alakası var!
Böyle bir olay olur mu?
MUHARREM İNCE
(Yalova) Özür dilesin!
BAŞKAN
Yapabilirsiniz yani, bunu millet de seyrediyor yani.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Özür dilesin!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Şandır
OKTAY VURAL (İzmir)
Ya, siz çağıramazsınız Sayın
Şandırı! Siz oturun ya! Bizim Grup Başkan Vekilimizi Obama
gibi işaretle çağıramazsın sen ya!
BAŞKAN Sayın
Şandır, lütfen ama
Söz talebinizden vazgeçtiğinizi
düşünürüm Sayın Şandır. Lütfen ama
(CHP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Şandır,
bu doğru değil ki!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Şandır çıkmayacaksa, ben
çıkacağım.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) 68inci maddeye bak.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Başkan
(CHP sıralarından sıra
kapaklarına vurmalar, gürültüler)
BAŞKAN Sayın
Hamzaçebi, Sayın İnce, sabaha kadar vurabilirsiniz, bunu
(CHP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Oyla, oyla! Oylasana!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Oyla, geçir! Millî Eğitim Komisyonu Başkanı, oylasınlar
söyle.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, lehte ve aleyhte söz veriyorsunuz.
Eğer lehte konuşmayan birisi varsa, onun adına ben konuşmak
istiyorum. (CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Oyla, geçsin!
SEBAHAT TUNCEL
(İstanbul) Ara verin Sayın Başkan, ara verin.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Başkan, konuşmuyorsa bir başkasına verin.
(CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan
Sayın Başkan
(CHP
sıralarından sürekli sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Bu aşağılıklıktır.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan
MUHARREM İNCE
(Yalova) Şamil Tayyar özür dilesin, Twitterdan özür dilesin,
yazsın oraya.
BAŞKAN Sayın
Tayyar, Twitterda böyle bir yazı yazdıysanız, lütfen
Twitterdan özür dileyin. (CHP sıralarından sürekli sıra
kapaklarına vurmalar, gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Meclis çalışmalarına devam edelim. Sayın
Başkan, Twitterda kimse görmedi bunu. Böyle şey olur mu, Twitter
Meclise taşınır mı?
Sayın Başkan, Sayın
Şandır konuşsun, aksi hâlde ben konuşmak istiyorum. (CHP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
BAŞKAN Sayın
Şandır, lütfen kürsüye gelin.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Başkan, bu gürültüde müzakere olur mu? 68 önünüzde,
açın okuyun.
BAŞKAN Sayın
Şandır, anladım da Tüzük ihlali yapıyorlar. Meclis
çalışmasın mı Sayın Şandır, çalışmasın
mı? Ne yapayım? (CHP sıralarından sıra
kapaklarına vurmalar, gürültüler)
Beş dakika ara
veriyorum sayın milletvekilleri.
Kapanma
Saati: 22.04
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 22.15
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık
YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Özlem
YEMİŞÇİ (Tekirdağ), Tanju ÖZCAN (Bolu)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 83üncü Birleşiminin
Altıncı Oturumunu açıyorum.
199 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
Şimdi, açılan
usul tartışmasında söz sırası lehte söz isteyen Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırda.
Buyurun Sayın
Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Başkanım, meselenin lehi-aleyhi kalmadı, gittikçe nezaheti
de nezaketi de kaçıyor.
Öncelikle Sayın
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun ortaya koyduğu tepkiye sebep olan o
mesajı ben milletvekili olarak, insan olarak kınıyorum,
doğru bir şey değil. Birbirimizi sevmeyebiliriz, birbirimizle
aynı görüşleri paylaşmayabiliriz, hatta hesaplarımız
da birbirine uymaz, birbirimizle ters de düşebiliriz ama birbirimize
saygılı olmak mecburiyetindeyiz. Hele böyle bir hükmi şahsiyeti
suçlayarak, bir partinin hükmi şahsiyetini suçlayarak bir iş
yapılmaz olur. Ben öncelikle deminki tartışmalara sebep olan o
mesajı doğru, yakışık, şık, güzel
bulmadığımı, ona sebep olan arkadaşın bunun
gereğini yerine getireceğini de ümit ettiğimi sizlere ifade
ediyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Fethullahtan talimat almış canım, Fethullah diyor ki: Bu
kanunu çıkarmayın.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Ben inanıyorum ki aynı hassasiyeti diğer grup
başkan vekilleri de gösterecektir çünkü bu Meclis milletin Meclisi, biz de
milletin vekilleri olarak milletin sorunlarına çözüm üretmek üzere bir
araya geldik. Bu bir araya gelişimiz bir nezaket veya bir kurallar
bütünlüğü içerisinde olmak durumunda. Lütfen, bunu korumayı,
yanlışa birlikte itiraz etmeyi becermemiz, başarmamız
gerekiyor ve inanıyorum ki diğer grup başkan vekili
arkadaşlar da aynı duruşu sergileyeceklerdir.
Değerli
Başkanım, bizim bu usul tartışmasına
itirazımız şu: Millî Eğitim Komisyonunda bizim 3 sayın
üyemiz var, iyi niyetli, gayretli, samimiyetli ve kapasiteli, 3ü de
eğitimci. Bunlara Komisyonda söz verilmedi, ben oradaydım. Verildi.
denilirse
KAMER GENÇ (Tunceli)
Nabi, söyle bakalım: Verildi mi, verilmedi mi?
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Söz verilmedi.
Önergelerimiz var,
önergelerimizin mahiyetini söylüyoruz, ısrarla da söylüyoruz, bu önergeler
dikkate alınıp işleme alınmadı.
Şimdi, kanun
teklifimiz var, kanun teklifimiz dikkate alınmadı.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Aldık. diyor!
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Şimdi, bu Komisyon raporunu tekâmül etmiş kabul edebilir
miyiz? Bunun üzerine bir Genel Kurul görüşmesi usulüne uygun
yapılmış olabilir mi? İçtüzüke uygun olabilir mi? Her
şeyden önemlisi, her şeyden önemlisi değerli
arkadaşlarımız, olanı olmamış gibi sunmak
nasıl bir duygu, nasıl bir anlayış?
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Nabi Beye soralım!
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Lütfen yahu! Allah aşkına! Allah aşkına!
MEHMET GELDİ
(Giresun) Aynı şeyleri söylüyorsun.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Yahu, aynı şeyleri söylüyoruz ama arkadaşlar yani
biz söylüyoruz, siz anlamamakta ısrar ediyorsunuz.
Bakın, çok önemli ve
değerli bir konuda müzakere yapıyoruz ama yanlışın
üzerine müzakere olmaz, yanlışın üzerine doğruyu bina edemeyiz,
yanlış başlayan bir şeyin sonundan hayır bekleyemeyiz,
itirazımız bu.
Dünya kopmuyor,
yarın uygulanmayacak bu kanun, daha altı, yedi, sekiz ay sonra
uygulanacak; gelin şunu düzeltelim, birlikte müzakere edelim ve çok
hayırlı bir iş yapalım diye teklif ediyoruz ama inadım
inat diyorsunuz
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Talimat var, talimat!
MEHMET ŞANDIR
(Devamla)
biz de bunu kabullenemiyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Şandır.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Emir demiri keser!
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Yoksa, meselenin içeriğine daha giremedik, içeriğinde
söyleyeceklerimiz var ama usulünde çok yanlış yapıyorsunuz.
Bunu arz etmek üzere söz
aldım.
Çok teşekkürler.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aleyhte söz
isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.
Buyurun Sayın
Kaplan. (BDP sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Değerli milletvekilleri, Twitter üzerinden Meclisi
karıştırmanın ahlaki olmadığını
düşünüyorum. Hele hele ana muhalefet partisi grubunu tüzel kişi
olarak suçlamanın da bir özür dilemeyi gerektirdiğini, aynı twit
üzerinden bu arkadaşın bunu yapması gerektiğini
düşünüyorum ve bütün milletvekillerinin de buna dikkat etmesini istiyorum.
Hiç kimsenin hakkı yoktur buna. Yani İç Tüzükte sosyal medya yoktur.
diye bunu hoyratça kullanmanın kişi olarak götürüsü çoktur.
Değerli
arkadaşlarım, bu konu, eğitim konusu ciddi. İnanın,
biz BDP Grubu olarak dosyalarımızı hazırladık,
görüşlerimizi, muhalefet şerhimizi hazırladık ve istiyoruz
ki doğru dürüst bir şey yapalım.
Şimdi,
Anayasanın 42nci maddesi, bir de İç Tüzükün 42nci maddesi var
-ikisi de 42 dikkat edin- bu 42deki hükmü iyi okuyun arkadaşlar. Bu
kanunun tamamı Anayasaya aykırı. Bu Anayasa da Kenan Evrenin
anayasası, bu da darbe anayasası. Bu darbe anayasasında 42nci
madde zaten ana dili tamamen yasaklıyor. İsterseniz seçmeli ders
deyin, isterseniz
Bir hikâye yani.
Şimdi, böyle bir
durumda birbirimizi kandırmayalım. Anayasa 42 nedir? Türkçeden
başka hiçbir dil bilmem ne yapılamaz. diyor. Onu bırakın,
diğer maddelerde Şu düşünceye, ideolojiye uygun olmayan
eğitim yapılamaz. diyor. İlköğretim, ortaöğretim
diye bölümlere ayırmış. Şimdi kanunla siz bu
Anayasayı nasıl değiştireceksiniz arkadaşlar? Ortak
bir Anayasa çalışmamız var; gelin, orada bitirelim, gelin,
eğitimle ilgili ortak bir araştırma komisyonu kuralım -biz
zaten bu konuda bir komisyon kurduk- çalışalım üç ay -o arada
Anayasanın esası da görüşülecek- ciddi bir iş
yapalım, sağlıklı bir iş yapalım. Yani
ortaklaştığımız şeyler var, karşı
çıktıklarımız var ama samimi olarak şunu
söyleyeceğim: Bu Roma taburları taktiğiniz sökmez
arkadaşlar. Roma taburları yol almak için, hızlı yol almak
için yolları kaplama yaparlardı fakat siz de çoğunluğunuza
güvenip Komisyonda yol almak, hız yapmak için Komisyonu
kapladınız, hoş olmadı. Muhalefeti susturdunuz, muhalefet
şerhini bile almadınız, görüşünü almadınız, yirmi
maddeyi yirmi dakikada jet hızıyla geçirdiniz. Buna kapkaç denir
kapkaç, Mecliste buna kapkaç denir. Yapmayın arkadaşlar! Bu Meclisin saygınlığına
hep beraber gölge düşürüyoruz şu an, bu Meclise insanların
güveni kalmadı artık. Çocuklar Bizim okullarımız
nasıl olacak? diye gözlerimizin içine bakıyorlar, bakıyorlar da
iyi örnek olmuyoruz, kötü örnek oluyoruz arkadaşlar.
Ne olur gelin, bunu
aklıselimle konuşalım, çözelim, bunu inada bindirmeyelim
diyorum, saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Sayın Canikli,
buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
14.- Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin, hangi
ortamda, kime karşı olursa olsun hiçbir hakareti doğru
bulmadıklarına ilişkin açıklaması
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
öncelikle şunu belirtmek gerekir ki hiç kimsenin hiç kimseye hakaret etme
hakkı yoktur. Biraz önce Sayın İncenin ifade ettiği ve
kendi tüzel kişiliklerini hedef alan o hakareti de kabul etmiyoruz elbette,
reddediyoruz. Kim olursa olsun, kime karşı yapılırsa
yapılsın, hangi ortamda olursa olsun, Twitterda ya da başka bir
ortamda, bu tür hakaretlerin hepsini reddediyoruz, kabul etmiyoruz Sayın
Başkan.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
IX.- USUL HAKKINDA
GÖRÜŞMELER (Devam)
3.- Komisyon raporuyla
ilgili açıklamasına ilişkin Başkanın tutumu
hakkında (Devam)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Komisyonun 199 sıra sayılı Raporuna
ilişkin iddialar ile Komisyon Başkanı da dâhil olmak üzere
yapılan açıklamaları dikkatle dinledik. Komisyon raporunun
görüşülebilir bir şekilde tamamlanmış olduğuna yönelik
Başkanlığın tutumu üzerinde açılan usul
tartışmasında da lehte ve aleyhte görüşler
paylaşıldı.
Komisyon raporu, İç
Tüzükün 42nci maddesi başta olmak üzere ilgili hükümlerine
aykırılık taşımadığı tekemmül
etmiş olduğu kabulü ile bastırılarak
dağıtılmış, gelen kâğıtlar listesine
alınmış ve gündeme girmiştir.
Başkanlığımızın raporun görüşmelerine
başlanması ve sürdürülmesi yönündeki tutumunda bir
değişiklik olmamıştır.
OKTAY VURAL (İzmir)
Tekemmül etmemiştir. Tutanaklara girsin. Tekemmül etmeyen bir raporu
zorla siz görüşüyorsunuz, milletin iradesini engelleyerek
görüşüyorsunuz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın ve Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal'ın; İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Rize Milletvekili Hayati Yazıcı ve 2 Milletvekilinin;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Kayseri Milletvekili Sadık Yakut
ile 5 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi;
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın'ın;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Amasya
Milletvekili Avni Erdemir, Uşak Milletvekili Mehmet Altay ve Mersin
Milletvekili Çiğdem Münevver Ökten Tarafından Benimsenen (2/312) Esas
Numaralı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Ankara
Milletvekili Salih Kapusuz ve 12 Milletvekilinin; Yükseköğretim
Kurumları Teşkilat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi;
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir
Milletvekili Oktay Vural ile 21 Milletvekilinin; Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Kamu Mali Yönetim ve Kontrol
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/358, 2/305,
2/306, 2/307, 2/312, 2/384, 2/385) (S. Sayısı:199) (Devam)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince bu teklif İç Tüzükün
91inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu
nedenle, teklif, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine
geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve
bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
BİNNAZ TOPRAK
(İstanbul) Sayın Başkan, dinlemiyorsunuz galiba burada
konuşulanları.
BAŞKAN Teklifin
tümü üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen
Mülkiye Birtane, Kars Milletvekili.
Buyurun Sayın
Birtane. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
MÜLKİYE BİRTANE (Kars) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, bir gündür bunu müzakere ediyoruz. Sen hangi vicdanla
bu kanunu müzakereye açıyorsun? Hangi vicdanla, hangi akılla, hangi
inançla, hangi fikirle bunu açıyorsun?
BAŞKAN Sayın
Genç, kürsüde Sayın Milletvekili konuşuyor.
Buyurun Sayın
Birtane.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Orada yasayı
ihlal ediyorsun, İç Tüzükü ihlal ediyorsun? Böyle bir şey olur mu
ya! Böyle bir şey olmaz ya! Hayır, niye daha önce gelmediler? Tayyip
Erdoğan Benim Benim Meclis Başkan Vekilim gelip benim
militanım olur, ben bu kanunları çıkartırım. dedi.
Siz militan mısınız?
Bu Nabiye soruyorum Nabiye: Niye
Komisyonda müzakere ettirmedin?
BAŞKAN Buyurun Sayın Birtane.
MÜLKİYE BİRTANE (Devamla)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
199 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerine söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bugün yine bu Mecliste toplumu geren bir
konuyu tartışmaya başlıyoruz. Tam da şu anda, bu
tasarıyı kabul etmeyen eğitim emekçileri Türkiye'nin dört bir
yanından Ankaraya eylem yapmak üzere yola çıkmış
bulunuyorlar ve tüm emekçilerin, Batmanda, Diyarbakırda,
İçişleri Bakanlığının genelgesi ve Valinin
talimatıyla yolları kesilerek Ankaraya gelmeleri engellenmiş
bulunmaktadır.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Hiç
şaşırmadım.
MÜLKİYE BİRTANE (Devamla) Bu
sefer de Nevrozdaki gibi, emekçiler için bir talimat verilmiş ve buraya
gelişleri engellenmiştir. Neden korkuluyor? Kamu emekçileri veya
eğitim emekçilerinin bu yasada görüşleri alınmamış,
onların seslerinin duyulması istenmediği için bu
arkadaşlarımızın gelişleri engellenmiş
bulunmaktadır.
Türkiyede eğitimin ideolojik
dayatmalara açık olması, gelmiş geçmiş bütün
iktidarların bu alanı kendi politik görüşleri temelinde
şekillendirmelerinden kaynaklanıyor. Bu anlayışa göre
eğitim kurumları iktidarın hedefini gerçekleştirmek için
ona biat edecek bireylerin yetiştirildiği yerlerdir. İşte
tam da böyle bir anlayışla düzenlenmiş yeni bir kanun teklifi
ile karşı karşıyayız. Bütün toplumu ilgilendiren ve
ülkenin bugününü, geleceğini belirleyecek olan eğitim, bu kez de
AKPnin ideolojik hedeflerinin hükümranlığında olacaktır.
Eğitim sisteminde yeni uygulamaları
içeren model değişiklikleri bilimsel değerlendirmeler ve
araştırmalar çerçevesinde katılımcı ve müzakereye
açık olarak yapılmalıdır. Bilimsel değerlendirmeye
dayanmayan, müzakereye kapalı ve dayatmacı değişiklikler
eğitimin ideolojik bir araca dönüştürülmesinden öte bir anlam
taşımaz. Türkiyedeki mevcut eğitim sistemi her yönüyle
sorunludur. Daha en başından eğitim, ırkçı, cinsiyetçi
ve tekçi resmî ideolojiyi yeniden üretmek üzerine
kurgulanmıştır. Ana dilinde eğitim yasağı,
zorunlu din dersleri ve yatılı bölge okulları bunun en açık
kanıtıdır. Aynı şekilde, taşımalı
eğitim uygulaması, sınav merkezli eğitim ve eğitimin
dershaneler, özel okullar eliyle adım adım paralı olması ve
bir pazar hâline getirilmesi bu sorunlar arasındadır. Eğitim
emekçilerinin sosyal ve mali haklarının hiç edilmişliği,
ataması yapılamayan, yapılmayan yüz binlerce öğretmen
meselesi, eğitimdeki sınıfsal ve bölgesel
ayrımcılık ise mevcut eğitim sisteminin
kronikleşmiş sorunlarından sadece birkaçıdır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye, millî gelir içinde eğitim harcamalarına
ayrılan pay itibarıyla 171 ülke içinde 132nci sırada yer
alıyor. Toplam nüfusun sadece yüzde 20si lise mezunudur. Dört
yıllık üniversite mezunu ise yüzde 10ları bile bulmuyor.
Türkiye, okullaşma oranı en düşük olan ve öğretmenlerin
düşük ücretle çalıştığı, buna karşın en
fazla mesai yaptığı ülkeler arasında yer alıyor.
İnsanlar için en temel hak olan ana dilde eğitim yasağı
hâlâ kaldırılmadığı gibi, ders kitapları
ırkçı, cinsiyetçi, bilimsel gerçeklikten uzak unsurlardan
arındırılmış değildir.
Türkiyede eğitim
sisteminin elbette yeni bir model uygulamasına ihtiyacı vardır
ancak bu teklif bu ihtiyacı karşılamıyor, tam aksine, yeni
sorunların ortaya çıkmasına sebep oluyor. Bu tasarı ile,
bugüne kadar eğitimi yapboz tahtasına dönüştüren uygulamalara
yenisi ekleniyor.
Eğitim alanında
yapılan değişikliğin, bilimsel, demokratik, eşit ve
özgürlükçü bir eğitim sistemini hayata geçirmek ve emek sömürüsüne son
vermek gibi niteliği olmalıdır. Oysa bu tasarı, asimilasyoncu,
sömürüden yana, bilim dışı, antidemokratik bir eğitimin AKP
tarafından kanunlaştırma aşamasıdır. Nitelikli
bir genel ve temel eğitim üzerine inşa edilmeyen eğitim sistemi,
depreme dayanıksız yapılara benzeyecektir.
On iki yıllık
zorunlu eğitim olarak hazırlanan kanun teklifiyle eğitim on iki
yıla çıkarılmıyor, yine sekiz yılda sabitleniyor. Bu
durumda öğrencilerin ilk kademede zorunlu eğitim olarak sürdürdükleri
okul hayatı, ikinci kademede mesleğe yönlendirme olarak devam
edecektir. On yaşındaki çocukların bu yaşta meslek ile
ilgili sağlıklı seçimler yapamayacağı göz önünde
bulundurulduğunda, tasarı ile eğitimsiz ve yoksul ailelerin
çocukları aileleriyle aynı kadere mahkûm edilecektir.
İkinci kademe,
çocukların mesleki yönelim konusunda bağımsız olarak kendi
tercih ve yönelimleri çerçevesinde karar vermelerinin olanaklı
olmadığı bir yaş aralığına denk
düşüyor. Bu nedenle, yönlendirmenin fiilen aile ve örgün eğitim
kadrolarınca bir dayatma hâline geleceği kesindir.
9uncu maddede ise, İlköğretim
ikinci kademe okullarında ortaöğretimi destekleyecek şekilde
öğrencilerin yetenek gelişim ve tercihlerine göre seçimlik dersler
oluşturulur. şeklinde düzenleniyor. Bu madde ile, ilgili tüm
okulların ikinci kademesinde oluşturulacak program ve seçmeli ders
seçeneklerinin Bakanlık tarafından belirlenmesi ibaresi de yer
almaktadır.
BDP olarak, bu derslerin,
yerel yönetimler ve Bakanlıkça yürütülecek ortak çalışmalar ile
ihtiyaç ve talepler doğrultusunda belirlenmesini ve ana dilde eğitime
olanak verecek net bir hüküm eklenmesi gerektiğini savunuyoruz. Türkiye,
başta Kürtçe olmak üzere Lazca, Çerkezce, Arapça, Hemşince,
Gürcüce ve benzeri çok sayıda dilin konuşulduğu çok dilli bir
ülkedir. Eğitim sistemi ise bütün bu dilleri yok sayarak tek dil üzerine
kuruludur. Anadilinde eğitim, başta İnsan Hakları Evrensel
Beyannamesi olmak üzere, birçok uluslararası metin ve sözleşmede
temel ve vazgeçilmez bir insan hakkı olarak yer alıyor. Türkiyede
anadilinde eğitime geçiş için büyük bir talep bulunmaktadır.
Ayrıca, bu toplumsal bütünleşme ve barışın
sağlanması ile kardeşlik duygularının gelişmesi
açısından büyük bir etki
sağlayacaktır. AKP, bu teklif ile bir yandan eğitim sistemini
sermayenin emrine sokarak toplumsal ayrışmayı
derinleştiriyor, diğer taraftan yoksullara, engellilere,
kadınlara ve diğer tüm ötekilere Neredeysen orada kal. demeye
getiriyor.
Unutulmamalıdır
ki nitelikli eğitim hakkı diğer hakların
kullanımı açısından kritik bir öneme sahiptir. Anadilinde
eğitim hakkı olmayan bir çocuğun sadece eğitim hakkı
değil, diğer birçok hakkı en başından
kısıtlanmış olacaktır. Aynı şekilde engelli
bir çocuğun nitelikli eğitim hakkını diploma almaya
indirgemeye çalışmak, onu evin içine hapsetmek demokrasilerde
değil faşist rejimlerde tartışma konusu
yapılmıştır.
Bu
tasarı, sermayeye çocuk yaşta
ucuz ve nitelikli yedek iş gücü yetiştirmeyi hedefliyor, mesleki
eğitimi yüceltiyor. Bu eğitim sistemi üniversiteye giriş
oranını büyük ölçüde düşüreceği için mesleki eğitim
almış öğrenciler daha çocuk yaşta atölyelerde, tekstil
fabrikalarında ucuz iş gücü olarak yer alacaklardır. Bu durumda
bu genç kesim daha çok tercih edileceği için orta yaş ve üstü
vasıfsız kesimde işsizlik oranı artacaktır.
Yasanın
gerekçesinde, sekiz yıllık zorunlu eğitim
uygulamasının mesleki, teknik ortaöğretime darbe vurduğu ve
gelişmesini engellediği vurgulanıyor. Yine mesleki eğitimin
çok önemli olduğu, ekonomiye önemli katkılar sunduğu ve AB üyesi
ülkelerde oranın yüzde 66 iken bizde ise yüzde 44 düzeyinde olduğu
iddiaları bulunuyor.
Bu yasa
metnini hazırlayanlar, ülkemizde meslek liselerindeki eğitimin ve
meslek lisesini bitirebilenlerin durumunun iç karartan sonucundan haberdar
değiller sanırım. Bugün, meslek lisesi mezunları,
meslekleriyle alakasız, asgari ücretle, iş güvencesiz ve ucuz iş
gücü olarak çalıştırılıyorlar. AKP, bugün, bu
karanlık tabloyu düzeltmek yerine, yangına körükle gidiyor. Mesleki
eğitimi savunur görünenlerin yüzde kaçının çocuğunu
mesleki eğitime gönderdiğini doğrusu merak ediyoruz.
Yine mesleki
eğitimde öğrenci olanlar içinde zengin ailelerden gelenlerin
oranı düşünüldüğünde on yaşında mesleki eğitime
yönlendirmenin yoksul ve eğitim düzeyi düşük aile çocukları için
kurulmuş bir tuzak olduğu belli oluyor. Yani mesleki eğitim
denilerek patronlar tarafından açılacak meslek okullarıyla
sermayeye ucuz iş gücü sağlanacaktır. Uzun vadede seçme
sınavlarının kaldırılacağı söylenen bu
sistemle çocukların erken yaşta dershaneye gitmeleri de teşvik
edilecektir.
Bir de Sayın
Başbakanın dershanelerin kapatılacağı ve bunların
özel okullara dönüştürüleceği söylemi mevcut. Bununla da kamu
kaynaklarının özel eğitim kurumlarına
aktarılmasına dönük yasal bir zemin
hazırlığının olduğunu görmekteyiz. Kendine
yakın dershanelerin çeşitli teşviklerle özel okul statüsünü
kavuşturulacağının ve yeni bir rant alanı
açılacağının göstergesidir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu tasarıya karşı çıkarken
mevcut sistemi korumaya dönük hiçbir vurgu yapmadığımı da
belirtmek isterim. Mevcut sekiz yıllık zorunlu eğitimin ilköğretimde
okullaşma oranlarını artırmak ya da kız
öğrencilerin eğitimden kopuşunu önlemek gibi bir avantajı
olmasına rağmen, köy okullarının çok azı sekiz
yıllık kesintisiz eğitim verdiği için, bu sistem
taşımalı eğitim adı altında yeni bir sorun
ortaya çıkarmıştır. Köylerde öğrenciler köy d+ 1muşları, traktörler ve at
arabalarıyla köyden köye taşınmış,
kışın yolları kapalı olan köylerde okula devam etme
imkânı kalmamıştır. Bu durum Kürt çocuklarına, asimile
edildikleri ve beyinlerinin resmî ideolojiyle şekillendirilmeye
çalışıldığı, okuldan çok ıslah evlerine
benzeyen çocuk tecavüzlerinin ve besin zehirlenmelerinin sürekli
yaşandığı YİBOları dayatmıştır.
Türkiyede, her alanda
olduğu gibi, eğitim sistemi de eşit, özgür ve demokratik
değildir. Bu düzenlemeyle de böyle bir niteliğe kavuşmayacaktır.
Bu nedenle, 4+4+4 ve benzeri tartışmalar da sorunun özüne
ilişkin değildir. Sorunun özü katı, merkeziyetçi eğitimdir.
Sorun, devletin bir türlü evrensel normlara dayanan bir eğitim sistemi
oluşturmak istememesi ve eğitimde de bölgesel, etnik,
sınıfsal ve cinsiyetçi ayrımlar yapmasıdır.
Türkiye, farklı
aidiyetlerden, farklı sınıflardan, farklılıklardan
oluşmuş bir ülkedir. Böyle bir ülkede katı, merkeziyetçi, yereli
dışlayan, yok sayan politikalar başarısız
kalmıştır. Eğitim, bu nedenle farklılıkların
özgünlüğüne uygun yerel inisiyatifler üzerinden verilmelidir. Eğitim
sistemi demokratik, özerk bölgelere göre oluşturulmalı, halk,
eğitimde söz ve karar sahibi olmalıdır. Katı, merkeziyetçi,
asimilasyoncu ve anti demokratik eğitime son verilmelidir. Okullar sisteme
ya da iktidara köle yaratan kurumlar olmaktan kurtarılmalıdır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; teklifin 23üncü maddesine eklenen geçici 13üncü
madde, Fatih Projesi kapsamında Millî Eğitim Bakanlığı
ve Ulaştırma Bakanlığı tarafından 2015
yılı sonuna kadar yapılacak mal ve hizmet alımları
Kamu İhale Kanunu kapsamından çıkarılıyor yani yasaların
genelliği ilkesi hiçe sayılıyor ve ihaleye özgü, özel yasal
düzenleme yapılıyor.
Okulların
fiziki altyapı yetersizlikleri inanılmaz boyutlarda iken, FATİH
Projesiyle milyonlarca liralık teknolojik yatırım
yapılarak uluslararası sermayeye büyük bir pazar açılıyor.
2011-2012
eğitim öğretim yılında sınıf mevcudu 50nin
üzerinde 2.451 ilköğretim sınıfı, 1.555 ortaöğretim
sınıfı olmak üzere 4.006 şube bulunuyor. Meslek
okullarının çoğunda bile gerekli fiziki donanım mevcut
değil.
42 bin
okulda 620 bin dersliği akıllı tahta, projeksiyon cihazı,
İnternet, çok amaçlı yazıcı ve 16 milyon öğrenciyi
tablet bilgisayarla donatmayı hedefleyen FATİH Projesi eğitimde
fırsat eşitliği, teknoloji kullanımı adı
altında eğitim bütçesinin sermayeye aktarılmasından
başka bir şey değildir. Tabii ki eğitimde teknoloji
kullanımı önemlidir fakat eğitimde niteliği artıran
tek şey teknoloji değildir.
Eğitimde
FATİH Projesinin diğer bir amacı ise merkezî kontrolü
güçlendirmektir. Artık akıllı tahtalarla bütün okullara tek
merkezden yayın yapılacak, ders verilecek, akıllı tahtalar
dersi kameraya kaydedecek, her ders merkezden izlenebilecektir, MOBESE
mantığı pedagojiye girecektir. Bu yeni ve sert bir yönetim
biçimidir, öğretmenlerin performansları daha bir başka
gözlenebilecektir.
Bu
tasarı, hâlâ atama bekleyen 300 bini aşkın öğretmen işsizken
binlerce öğretmenin norm kadro fazlası olmasına neden
olacaktır. Norm fazlası durumuna düşecek öğretmenlerin ne
olacağı konusunda herhangi bir hazırlık yoktur.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tasarıda yer alan, üniversite
isimlerinin değiştirilmesine yönelik ise şunu belirtmek isterim:
Devletin gerçek tarihi çarpıtarak uydurma kahramanlar hâline getirdiği isimlerin
üniversitelere verildiği ülke sadece Türkiye olsa gerek. Bugün de
yapılacak isim değişiklikleri, Türkiyeyi topyekûn savaşa
sürükleyenlere itibar kazandırmaya dönük, üstenci bir
yaklaşımdır çünkü AKP dönemi de Türkiye tarihinde kara bir leke
olarak yer alacaktır. Barış isteyenlerin üzerinde terör
estireceksin, kendini barışa adayan, bedelini en ağır şekilde
ödeyen ve tüm toplumun sevgili, bilge, barış insanı Sayın
Ahmet Türkü darp emri vereceksin sonra da bu pervasızlığın
sorumlularının isimlerini bilimin, özgürlüğün,
çağdaşlaşmanın yerleri olan üniversitelere vereceksin! Biz
hangi çağda yaşıyoruz Allah aşkına? Derebeylik mi
burası? Bu isimler Hrant Dink cinayeti, Zirve Yayınevi katliamı,
Uludere Roboski katliamıyla anılmayacaklar mı?
Bugün yüzlerce
öğrenci cezaevindedir, birçok öğrenci toplu gösteri ve
yürüyüşler sırasında güvenlik güçleri tarafından
katledildiler, bu üniversitelere bu durumun müsebbibi olan kişilerin
isimlerinin verilmesi kabul edilecek bir durum değildir. Üniversitelerin
isimleri maalesef o üniversitede görev yapan bilim emekçilerinin, öğrenim
gören öğrencilerin ve üniversitenin bulunduğu kentte yaşayan
yurttaşların görüşleri alınarak belirlenmemekte, merkezî
olarak belirlenmektedir. Üniversite isminin merkezî olarak siyasal
iktidarların politik ve ideolojik manevralarına uygun belirleme ya da
değiştirme yaklaşımı doğru değildir.
Son olarak tasarıya
ilişkin bazı önerilerimizi sıralamak isterim:
Müfredat ırkçı,
cinsiyetçi ve ayrımcı her tür ögeden acilen temizlenmelidir.
Eğitimin temel sorunları masaya yatırılıp demokratik
çözümler geliştirilmelidir. Dünya örnekleri incelendiğinde okul
öncesi eğitimin ortalama olarak dört yaşında
başladığı ve ana dilde olduğu görülmektedir. Bu
nedenle okul öncesi eğitimin yaygınlaştırılarak ana
dilinde ve zorunlu hâle getirilmesi gerekmektedir.
İlköğretime
başlama yaşı yetmiş iki ay yani altı yaş olmalıdır.
Okullar arasındaki
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MÜLKİYE BİRTANE
(Devamla)
nitelik farklılıklarının giderilmesi ve yerel
yönetimlerin ağırlıklı olarak söz sahibi olması
gerekmektedir. Bu nedenle diyoruz ki, bu hususu içermeyen bu kanun
tasarısının geri çekilmesi gerekmektedir.
Sözlerime son verirken
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Birtane.
Tümü üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Engin Altay, Sinop Milletvekili.
Buyurun Sayın Altay.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ENGİN ALTAY (Sinop) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Ülkede
sıkıyönetim ilan edildiğini duydunuz mu? Biraz önce, bugünden
beri, polis teşkilatının, emniyet teşkilatının
4+4+4 ucube teklifini proteste etmek için Ankaraya gelen bugün, Cumhuriyet
Halk Partililere yönelik olarak şehre girişi engelleyen uygulamalarına
şimdi yeni bir durum eklendi.
Değerli
milletvekilleri, burası Parlamento, yürütme organı da buranın
denetiminde çalışan bir organ. Yürütme organının
kaynağını Anayasadan aldığı bir yetkiyi kullanma
haddi ve hakkı yoktur. Bunu şunun için söylüyorum: Ankara Emniyet
Müdürlüğünün bir yazısı var, Mustafa Tapsız, Vali
adına Vali Yardımcısı, yazıyı KESKe ve
EĞİTİM SENe göndermiş, diyor ki: Yarın sokağa
çıkarsanız sizi fena yaparım. Böyle bir yetkisi yok Hükûmetin,
böyle bir anayasal yetkisi yok.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Eşkıyalık işte, o.
ENGİN ALTAY (Devamla)
Ve daha vahim bir durum
Tebliğ tebellüğ belgesi,
İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü,
27/3/2012 vesair. Sonuç, 28-29 Mart 2012 tarihlerinde Ankarada
gerçekleştirilmek istenilen eylemle ilgili bireysel veya gruplar hâlinde
ilimizden katılım olması hâlinde yasaklama kararı
gereğince izin verilmeyeceği hususunu tebliğ ediyor. Kim? Manisa
Emniyeti. Ne hakla, ne hadle? Yani Ankaradaki eyleme Ankara Valiliği izin
vermemiş olabilir. Senin ne haddine Manisadan Ankaraya gidecek
insanları Manisadan il dışına çıkarmamak? Bunu
protesto ediyorum, bu Anayasayı, bu tebligatları Hükûmet
sıralarının önüne bırakıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
(Sinop Milletvekili Engin
Altay, Anayasa ve tebligatları Bakanlar Kurulu sıraları önüne
bıraktı)
Bu Anayasayı yerlere
siz indirdiniz.
BAŞKAN Sayın
Altay, lütfen kürsüye
ABDULLAH ÇALIŞKAN
(Kırşehir) Sakin ol! Sakin ol!
ENGİN ALTAY
(Devamla) Sizin karşınızda olabildiği kadar sakin olmaya
çalışacağım ama yaptıklarınız
karşısında pek mümkün değil.
Değerli
milletvekilleri, Emniyet Genel Müdürlüğünü bir kere derhâl bu uygulamadan
vazgeçmeye çağırıyorum.
Bugün burada
görüştüğümüz 199 sıra sayılı bu metin hükümsüzdür,
Anayasaya aykırıdır, Türkiye Büyük Millet Meclisi İç
Tüzüğüne aykırıdır, teamüllere aykırıdır,
uygulamalara aykırıdır.
Şunu da merak
ediyorum: Şimdi (2/384) ile (2/385)in birleştirilerek
görüşülmesine ayrıca karar verildi. diyorsunuz. Sonra
bakıyoruz, (2/304)e dayalı olarak hemşehrim merhum Necmettin
Erbakan Üniversitesini kuruyorsunuz, merhum Türkeşe ve MHPye kazık
mı attınız, bilmeden mi oldu; bunu bir doğru dürüst
açıklamadınız. Ben anlamadım.
Şimdi, sayın
milletvekilleri, Sayın Şandır biraz önce çok güzel söyledi,
Sayın Kaplan söyledi. Muhalefet size el uzatıyor, yanlış
olduğunu, yanlış yaptığınızı söylüyor,
bu kararlılık, bu kapalılık niye, ben anlamadım.
Ama ben on
yıldır buradayım, kanunun gerekçesini maddelerinin
çürüttüğü ilk kez bir kanun teklifi görüyorum. Sizin bu teklifinizin
yazdığınız bütün gerekçeleri, talep ettiğiniz
maddelerle kendi içinde çürüyor. Bunu
biraz sonra açıklayacağım size ve siz de kabul edeceksiniz
Hayır diyemeyeceksiniz. Ama aldığınız talimat
gereği ne oy verirsiniz, onu bilemem, o sizin vicdanınızla
ilgili bir durum.
Şimdi, bu teklif,
biraz kin, biraz intikam, biraz nefret ve biraz rövanş hissi kokan bir
teklif.
Gerekçenizde ABD,
İngiltere, Fransa gibi ülkeleri örnek gösteriyor Oralarda da kademe var.
diyorsunuz.
Sayın
milletvekilleri, doğru. Biraz önce Sayın Canikli de burada dedi ki:
Biz kademe getiriyoruz.
Sayın Canikli, sekiz
yıllık
Ben okul müdürüyüm. Kademe dediğin şey zaten var.
Ben bunu komisyonda da söyledim. Şimdi, bir ilköğretim okulunda 1-5
arası birinci kademedir, 6-8 ikinci kademedir. Ben okul müdürü olarak
Şu etkinliğe birinci kademe katılacak. derdim, herkes
anlardı ki oraya bunlar katılacak.
Amerika, İngiltere,
Fransada kademe var. Doğru da program bütünlüğü de var; kademe var,
program bütün. Bir teziniz bu yani
dayandığınız, dayanak gösterdiğiniz. Gerçi Sayın
Bakanın bastırdığı bu çok güzel kırmızı
bilgilendirme kitapçığına baktım, sekiz yılla ilgili,
uygulamayla ilgili en ufak bir olumsuzluk yok. Tabii, kaynakları biraz Wikipediadan.
Ben, on senedir, burada,
Millî Eğitim Bakanlığı İstatistik
Yıllığı ve Resmî Gazete dışında hiçbir
kaynak göstermedim. Ama ne hazindir ki, Millî Eğitim Bakanımız
Wikipediadan kaynak göstererek size bilgi notu veriyor. Bu da onun
ayıbı olsun.
Şimdi, ikinci
gerekçeniz: Altı-on dört yaş arası aynı ortamda olmaz. Buna
bir sürü, kendinize göre de gerekçe yazmışsınız. Peki,
altı ile on dört olmuyor da beş ile on üç, dokuz ile on sekiz
nasıl oluyor? Bunun ne inandırıcılığı var?
Bina bütünlüğü,
program bütünlüğü
Komisyona katılanlar bilir, utanmasalardı
Sayın Fikri Işık
Bu teklifin
paydaşlara, topluma, uzmanlara
danışılmadığını biliyoruz. Bu teklifin,
kalkınma planında görülmeyen, Hükûmet Programında yer almayan,
stratejik planda bulunmayan bir teklif olduğunu biliyoruz ama el insaf!
Bir tekliften Millî Eğitim Bakanının benimle hemen hemen
aynı gün haberi oluyorsa, o da el insaf! Onun için sistem bu noktada.
Şimdi, bir
gerekçeniz de şu: Kesintisiz eğitim nedeniyle pek çok köy okulu
işlevsiz kaldı.
Köy okulları, siz,
tarımı bitirdiğiniz için, köylüyü perişan ettiğiniz
için, köyler boşaldığı için kapandı. Sizin teslim
aldığınız Türkiyede 25.180 köy okulu vardı, şimdi
20.700; olay bu.
Şimdi, bir de
şunu yazmışsınız ya çok garip: YİBO ve taşıma
eziyetine son vermek istiyoruz. Taşıma, bir eziyet mi?
Bakanlığınızın her sene bütçesinde övünerek
anlattığı bir iş. 13 Martta Sayın Başbakan,
grupta size ne dedi? Türkiyede taşımalı sistemi biz kurduk.
dedi mi? Dedi. Çok merak ediyorum, Sayın Köksal Toptan neredeydi? O grupta
değil miydi? Köksal Toptanın Bakanlığından beri
süregelen bir sistem değil mi bu? Evet.
Sayın Başbakan
Okulların bütün bilgisayarlarını da biz aldık. dedi,
neredeyse. Yine el insaf! Millî Eğitim Bakanlığı istatistik
yıllıklarına bakın, yıl programlarına bakın
resmî gazetelere. Sizin devraldığınız Türkiyede,
ilköğretim okullarında 120 bin bilgisayar vardı ve 2005te
birinci faz tamamlandı. Olay bu. Siz Her şeyi biz yaptık.
diyorsunuz zaten, Her şeyi biz yaptık. diyorsunuz.
Şimdi Meslek
dallarına küçük yaşlardan itibaren yöneltmek devletin fertlere
karşı sorumluluğudur. Bir gerekçeniz de bu.
Şimdi, bu konuda
uzmanların ne dediğini biliyor musunuz ya da dünyanın bu konuda
ne yaptığını biliyor musunuz? Sayın Bakan, biliyor
musunuz dünyanın ne yaptığını? Almanya ve
Avusturyanın da içinde bulunduğu dört ülkenin
dışında, bana, on yaşında farklı eğitim
programlarına ayrıştırma yapan bir ülke gösterin ben bu
kanuna evet diyeceğim. Almanya, Avusturya, iki ülke daha var. Bunun
dışındaki -bu ülkelerde
on yaşından sonra farklı eğitim programlarına
ayrıştırma var ama- ABD, Japonya, OECD ve Avrupa Birliği
ülkelerinde farklı eğitim programına ayrıştırma
yaşı on beş arkadaşlar, on beş. Siz, dokuz
yaşında, Almanyanın da ilerisine gidiyorsunuz. Dokuz
yaşında farklı eğitim ayrıştırma
programına geçilmek gibi bir garabeti kafanıza kim soktuysa, derdiniz
neyse ben onu anlamış değilim ama dokuz yaşında
Sizin
hedefiniz dokuz yaş. Niyedir ben bilmem ama hedefiniz dokuz yaş.
Şimdi, altmış
ay meselesi. Değerli milletvekilleri, hiçbiriniz, çocuğunuzu ya da
torununuzu altmış aylıkken okula gönderirseniz namerdim;
gönderilmez zaten, doğru değildir, yapmayın. Kendi torununuza,
çocuğunuza reva görmediğiniz bir şeyi vatandaşın
çocuğuna reva görmeye hakkınız yok. Alt komisyonda
dinlediğiniz yirmi dört sivil toplum örgütünden yirmi bir tanesi buna
karşı çıktı mı çıkmadı mı?
Çıktı. İnsaf! Bu kadar, toplumsal duyarlılıktan,
kamuoyu refleksinden, umursamaz, bihaber şekilde, 326 parmağa güvenip
kanun yaparsanız siz kanun yapıcı olmazsınız; siz,
despot olursunuz, oligarşik despot, diktatör olursunuz.
Şimdi, bir
gerekçeniz de şu. Benim derdim üzüm yemek, bağcıyı dövmek
değil. Bir gerekçeniz şu: Efendim, bu sekiz yıllık
kesintisiz temel eğitim meslek liselerini öldürdü, mesleki eğitimi
bitirdi. Hadi buyurun Sayın Bakan, 98de mesleki teknik öğretimdeki
öğrenci oranımız yüzde
ABDULLAH ÇALIŞKAN
(Kırşehir) Allahtan kork!
ENGİN ALTAY
(Devamla) Ben Allahtan korkuyorum ama sen de biraz dikkat et. (CHP
sıralarından alkışlar)
Şimdi, teklifin
pedagojik altyapısı olmadığı gibi finansman
planlaması ve personel planlaması da hiç yok. Bakın, 4306da
ciddi bir finansal planlama vardı. Niye vardı? Türkiye Cumhuriyet
Hükûmetinin kanun tasarısıydı, onun için vardı. Şimdi,
Bakanın haberdar olmadığı bir teklifte, elbette, finansal
planlama da olmaz. 4306da finansman yapısı, kaynak
kullanımı ve denetimi dâhil her ayrıntı vardı ama siz şimdi
diyorsunuz ki: Biz FATİH Projesi yapacağız. Akıllı
tahta, tablet yapacağız ve biz bu işi on beş yıl Kamu
İhale Kanununa bulaştırmadan yapacağız. Yapın.
Şimdiden
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) 2015 yılına kadar.
ENGİN ALTAY
(Devamla) On beş yıl uzatma şeyi var, gözünü seveyim.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Öyle değil; yok, yok.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Hocam, zamanımı çalıyorsun. Okuyayım mı
burada? Yani var.
Şimdiden şüyuu
vukuundan beterdir, şimdiden başladı Ankarada dedikodu.
Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğünde
Şimdi isim vermiyorum
ama yarın vereceğim. Kimlerin hangi firmalarda, hangi özel sektörde
çalışıp da daha sonra Eğitim Teknolojileri genel müdür
yardımcısı yapıldığı, bu projenin patent,
lisans işlerini kimlerin ayarladığı konuşulmaya
başlandı, haberiniz olsun, benden dostça uyarı. (CHP
sıralarından alkışlar)
Şimdi, bu kininizi
hayata geçirmek için bayağı promosyon yaptınız,
bayağı. Kamu spotlarıyla başladı, Aman kızlar
okula ha! falan diye
Biraz sonra zaman yeterse söyleyeceğim, sekiz
yıllık kesintisiz temel eğitimle okullaşma
oranını Türkiye çözdü. Sizin haberiniz yoksa bilmem ya da Millî
Eğitim Bakanlığının resmî kaynakları yalan
yazıyorsa, o zaman Wikipediaya başvuracağız demek ki.
Şimdi, arkadaşlar, kamu spotu inandırıcı değil.
İkinci
promosyonumuz: Efendim, biz bunu halledersek 110 bin yeni öğretmen
alacağız. Ya ayıp! Sizin iç denetim raporunuz diyor ki: Bana
şimdi, acil 130 bin tane öğretmen lazım. Sen Bakanlık iç
denetim raporuna göre 130 bin öğretmen alsana kardeşim. 250 bin
öğretmen işsiz geziyor. Bu bir promosyon.
Yeni promosyon:
Dershaneler kalkacak. Sınavsız üniversite. Aklıma hemen
-sanıyorum 96ydı- Başbakan Tansu Çiller geldi, o da öyle
söylemişti ve Sayın Başbakan daha önce de, 2010da da bu mealde
bir şey söyledi. Ne hazin ki Başbakanın bu dershane ve
üniversite sınavlarıyla ilgili promosyonu AKP kanadında çok
tutmadı. Sayın Millî Eğitim Bakanı dedi ki: Ya, şimdi
milletin kafasını karıştırmanın ne alemi var.
Dedin mi, demedin mi? Sayın Bülent Arınç: Yahu, zaten çocuklar
okulda iyi ders alırsa dershaneye gitmez. Bülent Arınçın
şundan haberi yok: Ankaranın en gözde okulunda en
başarılı, yani okul birincisi çocuk dershaneye en önce gidendir,
en önce gidendir. Eğitimden haberiniz bu kadar işte, böyle bir
Hükûmetsiniz.
Bir de şimdi,
değerli arkadaşlar, görüştüğümüz, kıymetli
oylarınızla kabul edilecek bu kanun teklifinin Allah aşkına
14üncü maddesini bir okuyun, sonra da Sayın Başbakanı İran
dönüşü gidin, karşılayın deyin ki: Ya, Sayın
Başbakan biz mi bir hata yaptık, sen mi bir hata yaptın? Sen
Üniversite sınavı kalkacak. dedin, ama biz dün 14üncü maddeyi
oyladık emrettiğin üzere. Ee, burada üniversiteye öğrenci
sınavla alınacak diyor. Haydi yapsanıza şimdi, haydi bir
önerge verip, hazır Başbakan da emir vermişken, şu 14üncü
maddeyi sayın grup başkan vekilleri, Başbakanın
talimatı ve isteği doğrultusunda hallediversenize hadi. Siyaset
budur, yiğitlik budur, sözün arkasında durma budur. Ha, yok; bu,
promosyon.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Haberleri yok, okumamışlar.
HALUK EYİDOĞAN
(İstanbul) Uyandırma, uyandırma!
ENGİN ALTAY
(Devamla) - Şimdi, sekiz yıllık kesintisiz ilköğretim
uygulamasının olumsuzluklarına yönelik bana bir tek veri, bir
tek bilimsel araştırma, bir tek olumsuz üniversite görüşü verin,
kabul oyu vereceğim; veremezsiniz, zira 1997de dünyada beş yıl
zorunlu eğitim olan ülke sayısı sekiz taneydi. Kimlerdi biliyor
musunuz: Bangladeş, Nepal, Senegal, Vietnam, Myanmar, Kolombiya, İran
ve Türkiye. Evet, evet, öyle. Şimdi, siz bundan rahatsızsınız.
Bakın, sekiz
yıllık eğitimin ben size yüz tane artısını
sayarım: Nüfusun ortalama eğitim süresi üç buçuk yıldı.
Kaça çıktı? Sayın Bakan, gelsin, söylesin; ben, buna cevap
vermeyeyim, söylemeyeyim istedim. Üç buçuktan altı buçuğa
çıkmış. Kötü mü olmuş? 1997de okullaşma oranı
yüzde 84tü, 98
küsura çıktı. Kötü mü
oldu? Kızlarda
okullaşma oranı -kampanya yapıp duruyorsunuz- 78,9du;
98,2 oldu. Kötü mü oldu? Erişim ve daha fazla eğitim isteği
talebi doğdu Türkiyede ve bu sebepten sosyal bilimler lisesi, güzel
sanatlar liseleri gibi okullar kurulmak durumunda kaldı; toplumun
eğitime ilgisi arttı. Kötü mü oldu ve kız çocuklarının
erken evlilik yaşında ciddi azalma oldu. Kötü mü oldu ve üretime,
ekonomiye katma değer ve kalite kazandırıldı. Kötü mü oldu?
Olmadı arkadaşlar, Oldu. diyemezsiniz; kötü olan, daha doğrusu
kötü yönetim, sizin Millî Eğitim Bakanlığının, on
yıldır burada yaptığınız, 4 Bakan üzerinden
yaptığınız yanlış işlerdir.
Süre azaldı. Kaynak
ayırsaydınız; 1998, 1999, 2000, 2001 yıllarındaki
kaynağı, devraldığınız Türkiye'de eğitim
yatırımlarına ayırsaydınız, bugün Türkiye'de eğitimin
hiçbir sorunu kalmazdı.
Bir eğitimci olarak
söylüyorum ve 1998de sadece yüzde 37,3ken konsolide bütçe
yatırımlarının MEB yatırımlarına oranı,
sizin döneminizde şimdi kaç, bilen var mı? Sayın Bakan kaç? 8.
37 nere, 8 nere? Eğitime olan yaklaşımınız,
anlayışınız bu. Bu sebeple, bu rakamları geçmek
zorundayım ama Türkiye'ye yazık etmeyin.
Eğitime yeterli
kaynak ayrılsaydı, bugün bütün derslikler 30 öğrenci olurdu,
bugün erişim, nitelik, güven, başarı sorunu diye bir sorunumuz
kalmazdı.
Sizden önce dört
yılda yapılanın yarısını yapmadınız. Açın,
bana değil, Millî Eğitim Bakanlığı istatistik
yıllıklarına bakın.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ENGİN ALTAY
(Devamla) Sizin odalarınıza gelir yıl programları var.
2004, 2005, 2010lara bakın; bunları orada göreceksiniz.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Altay.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Başkanım, ek sürem yok mu?
BAŞKAN Yok
Sayın Altay. Lütfen, Sayın Altay.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Sayın Başkan, bir dakika
BAŞKAN
Anladım Sayın Altay da, teşekkür ederim.
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) Yoruldun, yoruldun.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Ben bu işin içinden geldiğim için, bu iş beni yormaz
ama bunu benim heyecanıma verin. Benim söylediklerimin hangisine
Hayır. diyecek bir babayiğit varsa gelsin, burada desin. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teklifin
tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Zühal
Topcu, Ankara Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ZÜHAL
TOPCU (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Teklifle ilgili olarak Milliyetçi Hareket
Partisi adına söz almış bulunuyorum.
Şimdiye kadarki
yapılan uygulamaların gerçekten demokrasi adına bir yara
olduğunu düşünüyoruz. Özellikle, Eğitim Komisyonunda söz
taleplerimizin reddedilmesi, inanın, eğitim sistemi açısından
da değerlendirildiğinde tekrar büyük açıkların ve büyük
sorunların olduğunu da gündeme getirmektedir. Özellikle yirmi sekiz
yılını eğitim sektöründe geçiren biri olarak ve
öğretmen yetiştiren kurumlarda hizmet veren biri olarak özellikle bu
yaşadığımız, sahip olduğumuz birikimlerden ve
tecrübelerden faydalanılmaması, gerçekten bizi üzüntüye gark etti,
onu da paylaşmak istiyorum.
Şimdi, özellikle
Dünya Bankasının yaptığı son araştırmalarda,
ekonomik kalkınmada eğitim süresinin direkt olarak etkili olmadığı,
artık yapılan çalışmalarla ortaya
çıkmıştır. Burada önemli olan, eğitim süresiyle
beraber içeriğinin doldurulması yani kalite kavramı gündeme
geliyor.
Şimdi, uygulamalara
baktığımızda, yine bu Dünya Bankasının
yaptığı çalışmada, Türk insanının, Avrupa
Birliğinde en fazla eğitime önem veren altı ülke arasında
olduğunu, Türkiye'nin altı ülke arasında olduğunu görüyoruz
fakat eğitimden memnuniyetsizliğin de, eğitime yönelik duyulan
memnuniyetsizliğin de en yüksek olduğu ülkeler arasında.
Şimdi, işte
baktığımızda, bu memnuniyetsizliği hazırlayan
altyapıya baktığımızda, özellikle on yıllık
iktidar döneminizde ortaya konan uygulamaların da olduğunu
görmekteyiz çünkü burada gerçekten büyük bir tutarsızlığın
olduğunu görebiliyoruz. Birazdan, bu tutarsızlıklara örnekleri
de vereceğim.
Şimdi, sürekli
olarak örnek aldığımız gelişmiş ülkeler var. Hem
Avrupa Birliğine girme durumunda, sürecinde olduğumuz ve sürekli
olarak yönümüzü döndüğümüz Avrupa Birliği açısından veya
direkt gelişmiş ülkeler, örnek aldığımız,
işte, Amerikasıydı, diğer ülkeleriydi,
baktığımızda onların hedef aldığı
kriterler var. Acaba biz bu değişikliği, 4+4+4ü dikkate almadan
önce, bu kriterler çerçevesinde eğitim sistemimizi inceleyebilir miydik?
Bu kriterlere baktığımızda: Mezuniyet oranları,
öğrenci başarısı, daha fazla eşitlikçi eğitim ve
21inci yüzyıl için beceri ihtiyaçları olarak verebiliyoruz. Yine,
bir başka kriterlere baktığımızda: Yüksek evrensel
standartlar, sorumluluk, özellikle şu anda bütün dünyanın
vurguladığı profesyonel öğretmenlik denilen kavramı,
uygulamayı gündeme getiriyorlar. Öğretmenlik mesleğinin
statüsünü yükseltmeye yönelik bütün dünyada çok önemli çalışmalar var
iken biz yalnızca süreye odaklanıp yalnızca sayısal
kavramlarla, ifadeyi sanki eğitimde yeni bir reform, kaliteyi
arttırmaya yönelik yeni bir adım gibi algılıyoruz. On iki
yıla mutlaka çıkması lazım. Eğitim süresinin mutlaka
artırılması lazım ama yalnızca eğitim süresinin
artırılması ihtiyaca cevap vermiyor, kalkınmayı
gündeme getirmiyor. Bunun içinin doldurulması gerekmektedir.
Şimdi, bunun için
baktığımızda, diyoruz ki biz Milliyetçi Hareket Partisi
olarak: Ana sınıfının mutlaka zorunlu olması
gerekiyor. Şimdi, burada altmış ayı dikkate
aldığınızda problem çıkıyor. Altmış
ayı dolduran çocukları ilköğretime kaydettiğinizde önemli
problemlerle karşı karşıya kalıyoruz. Şimdi, 1983
yılındaki uygulamayı bizzat yaşayan öğretmenlerden bir
mektup aldım. Ben burada yazan, kısaca, pasajlardan alıntı
yaparak bu tecrübeyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Hem çocuğu altmış
aydan faydalanarak okula giden hem de altmış aylık
öğrencileri okutan bir öğretmenin feryadı, diyor ki:
Sınıf öğretmeni olarak kız öğrencilerimin
çantasında bebek oyuncaklar, erkek öğrencilerin de çantalarında araba
ve tabanca oyuncaklar mevcuttu. Öğretmenim, sıkıldık,
oyuncaklarımı çıkartıp oyun oynayalım mı? diye
sürekli olarak istekte bulunuyorlar. Özellikle ilkokul çağındaki her
çocuğun ebeveyni çocuğu için endişeler duyar. diyor.
Çocuğum okula uyum sağlayacak mı? Öğretmeni ve
arkadaşlarıyla sağlıklı iletişim kurabilecek mi?
Okulun fiziki yapısına uygun mu? Servise inip binerken
sıkıntı çekecek mi? Buna benzer soruların ve
endişelerin sonu gelmez. Özellikle bu yaş küçüldükçe bu sorun ve
endişeler gittikçe artmaktadır.
Şimdi, özellikle
-Sayın Bakan da- konuşmalarımızda da vurgu yaptık.
Okul öncesindeki okullaşmanın ve alt yapı
çalışmalarının hazırlandığı bir dönemde
neden okul öncesi eğitimi zorunlu eğitim kapsamına
almıyorsunuz? Bunu özellikle tekrar düşünmeniz gerekiyor diye biz de
vurgu yapıyoruz. Çünkü nesilden nesile aktarılan yoksulluğun ve
eşitsizliğin önündeki en önemli nedenlerden bir tanesi okul öncesi
eğitimdir diyoruz. Bu fırsatı olumluya çevirmek için mutlaka
okul öncesinin zorunlu eğitim hâline getirilmesi, özellikle ana
sınıfının zorunlu eğitim hâline getirilmesi önem arz
etmektedir.
Şimdi, ikinci sorun,
özellikle Sayın Başbakanın yurt dışına giderken
vurguladığı dershane sorunu olarak
Şimdi, eğer
eğitim sistemi doğru olarak analiz edilseydi, bu dershanelerin nereden,
nasıl ortaya çıktığı daha iyi görülebilir ve
bunların ortadan kaldırılmasına yönelik olarak
çalışmalar yapılabilirdi.
Şimdi,
bakıyoruz tekrar dershane sektörüne
Dershane sektörüne geçmeden önce,
2007 yılında OKSnin kaldırılmasına yönelik olarak 64
soru diye Sayın Bakan Nimet Çubukçu döneminde hazırlanan bir
kitapçık var. O kitapçıktan alıntılar yapmak istiyorum.
Şimdi, buraya baktığımızda diyor ki: Neden
ortaöğretime geçiş sistemi değiştiriliyor? diye bir soru
var. O soruda diyor ki: İlköğretimde öğrenci performansını
daha doğru ve çok yönlü olarak ölçen, ilköğretim düzeyinde sürdürülen
eğitim ve öğretimin temel ruhuyla bağdaşan ve
ortaöğretim kurumlarına doğru yönlendirilmiş geçişler
için zemin sağlayan yeni bir modele günümüz eğitim araçlarında
ihtiyaç duyulmuştur.
Şimdi,
bakıyoruz o dönemde bu ortaya konan SBSler ile dershaneye gitme
yaşı 4üncü sınıfa indirilmiştir, dikkatinizi
çekiyorum. Özellikle on yılda, AKP geldikten sonra dershaneye giden
öğrenci sayısı 4 kat arttı.
Şimdi,
bakıyoruz yine, 9uncu sınıftaki öğrencilerin yüzde
15inin, 10uncu sınıftakilerin yüzde 20sinin, 11inci
sınıftakilerin yüzde 39unun gibi gittikçe artan oranlarda, hatta
ilkokul 1, 2, 3, 4e kadar bu oranların gittikçe arttığı
Dikkatinizi çekmek istiyorum, 1inci sınıftaki öğrenciyi bile
SBSlere hazırlamak için yüzde 3,7 oranında
Bunlar yalnızca
dershaneye gidenler, özel dersleri daha katmıyoruz bunların içine.
Bakın, ilkokul 1inci sınıfa kadar bu SBS sistemiyle
dershanelere öğrenciler yönlendirildi.
Şimdi, dershaneleri
kaldırıyoruz derken, keşke bu ifade kullanılmadan önce
Hiç
kimse dershaneye çocuğunu göndermek istemez. İnsanın, özellikle
Türkiye gibi gelişmekte olan bir ülkede beş kuruşunu bile, bir
kuruşunu bile boş yere harcayacak vakti yok iken ne yapıyoruz
biz? Bu çocuklarımızı tutuyoruz dershanelere gönderiyoruz hem
zaman açısından hem de para açısından önemli kayıplara
yol açabiliyoruz.
Özellikle dershaneler
açısından baktığımızda, bir çocuk haftada
ortalama olarak, dikkatinizi çekmek istiyorum, 30 saat okulda geçiriyor, 20
saat dershaneye gidiyor, 20 saat de çalışıyor. 90 saat ediyor
haftalık ve günlük 10 saatini bu çocuk çalışarak geçiriyor veya
ders başına oturuyor, çalışıyor veya
çalışmıyor. Şimdi, bu çocukları bu şekilde
harcamaya hakkımız var mı? Ben bunlara dikkatinizi çekmek
istiyorum.
Şimdi, özellikle bu
OKSnin kaldırılıp yerine çok daha mükemmel bir sistem olan
SBSnin getirildiğini iddia ederken bir sürü de önerileri var. Diyor ki:
Ortaöğretime geçiş sisteminin eğitim sistemimize önemli katkıları
olacak. Yeni bir anlayışla sunulan ortaöğretime geçiş
modelinde eğitim adına, gelecek adına beklentiler geniş bir
yelpazeye savrulacak. Öğrencilerin bireysel gelişimleri, yetenekleri,
ilgi alanları, farklılıkları, bilgi ve becerileri tam ve
güvenilir olarak ölçülmüştür.
Ben şimdi özellikle
sormak istiyorum. Birçoğumuzun çocuğu var. Gerçekten bu SBSlerle -ki
şimdi kaldırılıyor, o da bir muamma- şimdiye kadar
6ncı sınıftan itibaren bu seviye belirleme
sınavlarına girildi. Aileler sürekli olarak ya mesaj gönderiyor ya da
telefon açıyor Çocuğum girdi, hangisinden değerlendirilecek;
totalden mi, 6, 7, 8den mi yoksa yalnızca işte 8den mi veya 7den
mi? Lütfen açıklığa kavuşturun diye. Şimdi, bu
mükemmel bir sistem olarak getirilmişti. Diyor ki: Genel liselerin
eğitim kalitelerini artırmaya katkıda bulunacak bu seviye
belirleme sınavı. Acaba gerçekten bu kaliteyi artırmaya yönelik
bir katkısı oldu mu? Okul dışı kurumlara
bağımlılık azalacak. Yani okul dışı
kurumlar derken dershaneleri kastediyor ama gördük ki SBSlerle beraber,
dershaneye gönderilmeyen ilköğretim çağındaki çocuklar, yani
1inci, 2nci, 3üncü sınıftaki çocukların da dershanelere
gönderildiğini görebiliyoruz gerçekten.
Şimdi ben tekrar
size soruyorum: Sürekli olarak yazboz tahtasına döndürülen bir eğitim
sisteminin üreticileri olarak acaba bu güveni nasıl tazeleyeceksiniz?
Şimdi, diğer işte SBS ve OKS gibi getirilen, aniden getirilen,
bir gecede getirilen 4+4+4 sistemini de tekrar bu Sayın Dinçer
değiştiğinde, Sayın Millî Eğitim Bakanı
değiştiğinde tekrar gündemden kaldıracak
mısınız? Ben bunları sorgulamak istiyorum. Bu gençlerimiz,
bu çocuklarımızın hayatı bu kadar ucuz mu? Bunların
dikkate alınması gerekiyor.
Bu dershane sistemini de inceledik, bir
kenara koyduk, yöneltme ve yönlendirmeye bakmak istiyoruz şimdi. Yöneltme
ve yönlendirme dediğimiz, şimdiye kadar yapılan hangi testlere
çocuklar maruz bırakıldı ve hangi testlerden geçirilerek
çocuklar alan belirlemeye tabi tutuldu?
Şimdi bakıyoruz, elimizde bir
test var, özellikle ilköğretimde Sınıf, Şube Rehber
Öğretmenleri Öğrenci Gözlem Formları diye. Ben buraya gelmeden
önce özellikle okulları dolaştım Bu çocukların bu beceri
alanlarını belirlemede, bilgilerini belirlemede hangi testleri
uyguluyorsunuz? diye. Genel olarak bir sürü test var ama delil olarak hepsi
okullarda da vardır, eğer ilgilenirseniz okullardan da getirebiliriz,
bu testler de elimde. Burada özellikle belirli başlıklar var,
çocukların sözel-dilsel becerisi, kişiler arası becerisi, mantıksal-matematiksel,
görsel-uzamsal, içsel, müziksel-ritmik, bedensel-kinestetik ve doğa
becerisi diye. Bir de kişilik özellikleri var, kişisel özellikler,
toplumsal özellikler ve genel özellikler olmak üzere.
Bir öğretmen sınıfta,
özellikle sınıf öğretmenleri birle beş için, branş
öğretmenleri de altı ve sekiz için bunları doldurarak
yönlendirme yapıyor. Bir öğretmenimiz bu yönlendirmeyi yapabilmek
için eğitim aldı mı, bu çocuklarımızı ne kadar
tanıyor? Burada verdiği kararda bu becerileri göstermesinin
geliştirilebilir düzeyde, yeterli düzeyde, belirgin, çok belirgin
boyutlarında olup olmadığına karar vermesi lazım.
Şimdi bakabiliyoruz, bir sürü soru var burada, neredeyse elliye
altmışa yakın soru var; acaba bu soruların cevabını
vermedeki geçerliği ve güvenirliği ne kadar doğru? Alanları
belirlenirken burada ne kadar titizlikle davranılıyor? Bunların
da üzerinde durulması lazım.
Şimdi, bazı
çocuklarımız meslek liselerine gönderiliyor, bazı
çocuklarımıza, işte yönlendirme yaparken Sen çocuğunu al
git, meslek lisesine yazdır. Sen çocuğunu, işte, bilmem Anadolu
lisesine götür
Zaten sınavlara giriliyor ama
Şimdi, vicdanlı
olan bir öğretmen, bunları, bu kararı verirken -bu toplam
puanı almada- en azından bu öğrencinin
Çünkü bunlar, gerçekten,
geçerli ve güvenilir testler olmadığı için ve çocuğun bir
anlık, derse giren hocanın da ölçebildiği kadarıyla
değerlendirmesine tabi tutulan bir boyut. Bu boyutla
çocuklarımızın geleceği belirleniyor. Ben, ne kadar
tutarlı olabildiğini de -bunları- size bırakmak istiyorum.
Şimdi, diyoruz ki:
Özellikle, artık, eğitim kurumlarının daha dikkatli
olması lazım. Temel beceriler dediğimiz becerilerin,
ilköğretimin birinci kısmında, ilkokul dediğimiz
kısmında verilmesi gerekiyor. Biz, Milliyetçi Hareket Partisi
olarak, okul öncesi eğitimi bir, ilkokulları beş yıl, orta
okulları üç yıl, liseleri de üç yıl olarak düşünüyoruz.
Çünkü, burada, buranın altını doldurduğumuzda,
özellikle, ilkokul olarak verdiğimiz
sistemde kişisel ve sosyal gelişim olarak yaşamayı
öğrenme, hayatı öğrenme becerisinin bu çocuklara kazandırılması
lazım. Bir eğitsel gelişim dediğimiz öğrenmeyi ve
düşünmeyi öğrenmenin çocuklara kazandırılması
lazım ve aynı zamanda, mesleki gelişim için temel olan
çalışmayı öğrenme yani bir konuyu araştırma,
mesleki tecrübeleri edinebilme -daha doğrusu iş, yaşam ve
çalışmaya uygun olumlu tutumlar geliştirebilme- becerilerinin
ilköğretim kısmında kazandırılması gerekiyor.
Ortaokullara geldiğimizde, ortaokul olarak verilen alanlara
geldiğimizde, özellikle, bugün, Genel Kurul
açıldığından beri de ifade edilen, sayın
arkadaşlarımızın da, grup başkan vekili
arkadaşlarımızın da ifade ettiği gibi, artık
burada çeşitli programların uygulanması lazım. Ama ben
tekrar, seçmeli dersler bazında, özellikle bu 4+4+4 sisteminde
verileceği iddia edilen seçmeli derslere de vurgu yapmak istiyorum,
dikkatinizi çekmek istiyorum. Şu anda medya okur
yazarlığı diye seçmeli ders var, şu anda çocuklar okuyor.
O derslere kimlerin girdiğini biliyor musunuz? Fen dersi hocaları
giriyor. Çünkü norm fazlası durumuna düşmemek için, hocanın
saatini doldurmak için bu dersler hocalara veriliyor, ders saatlerini doldurmak
için. Eğer böyle seçmeli dersler yapılacak ise bu seçmeli derslerin
hiçbir zaman konmamasında fayda var. Biz diyoruz ki, bunun gelin, bir
fizibilitesi hazırlansın; hangi derslere, özellikle küresel
konjonktürün gerektirdiği hangi derslere ihtiyaç var ise bu alanlar iyi
belirlensin, buna yakın alanlarda eğitim almış olan
öğretmenlerimiz kısa bir hizmet içi eğitimden geçirilerek bu
alanlarda eğitebilir, öğrencileri yetiştirebilir bilgileri
kazandırsınlar. Bu alanda da yine eğer şu andaki gibi
uygulamalar yapılacaksa gerçekten büyük bir fiyaskoyla
karşılaşacağız diye düşünüyoruz.
Bir de geçen gün
Sayın Dinçerin, Millî Eğitim Bakanının eğitim
fakülteleri dekanlarıyla yaptığı toplantısından
bir pasajı özellikle vermek istiyorum. Diyor ki: Öğretmenler
yalnızca tayinleriyle ve maaşlarıyla ilgileniyorlar. Öğretmenler
kendi alanlarıyla ilgili öneri getirmiyorlar diye
Öğretmenlerimiz
kendi alanlarıyla ilgili öneri getiriyorlar ama siz kulak
asmıyorsunuz getirdikleri öneriye.
Ben hepinize
teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir)
Bakan öğretmen düşmanı bakan zaten!
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Topcu.
Teklifin tümü üzerinde AK
PARTİ Grubu adına söz isteyen Mahir Ünal, Kahramanmaraş
Milletvekili.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 199 sıra sayılı İlköğretim ve
Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi üzerine grubum adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Kanun teklifinde
imzası bulunan bir milletvekili olarak kanun teklifinin hazırlık
aşamasında merak ettiğim bir şey vardı. 1961, 1973,
1983, 1997, Türk millî eğitim sisteminde yapılan
değişiklikler ve zorunlu eğitimle ilgili bugüne kadar kalkınma
planlarında, hükûmet programlarında, millî eğitim
şûralarında ne var, ne yok tekrardan bir gözden geçirme gereği
duydum.
1996 yılında
yapılan 15inci Millî Eğitim Şûrasında ilk defa
kesintisiz zorunlu eğitim ifadesini gördüm çünkü onun öncesinde Yedinci Beş
Yıllık Kalkınma Planında, 53üncü Hükûmet
Programında, 54üncü Hükûmet Programında zorunlu kademeli
eğitimden bahsedilirken 13-17 Mayıs 1996 tarihinde yapılan Millî
Eğitim Şûrasında bir farklılık var yani 1996nın
Mart ayında -elimde Meclis tutanakları var- Mesut Yılmaz, o
dönem Başbakan, Hükûmet Programı üzerinde konuşuyor ve bugün
bizim getirdiğimiz teklife benzer, yönlendirmeli, kademeli bir eğitim
sisteminden bahsediyor ama aradan iki ay geçtikten sonra Millî Eğitim
Şûrasında bir anda ortaya kesintisiz, zorunlu eğitim
çıkıyor. Bunu o dönemi yaşayan birçok kişiyle
konuştum, Sayın Meclis Başkan Vekilimiz Mehmet Sağlam
Beyle o dönemde konuştum, yine
Tabii,
arkadaşlarımız ısrarla şunu tekrar tekrar söylüyorlar:
Bu teklifi siz birdenbire getirdiniz. Sayın Hüseyin Çelikle, Sayın
Nimet Çubukcuyla, Sayın Mehmet Sağlamla ve şu anda
milletvekilimiz olan, geçmişte millî eğitim bürokrasisinde
çalışmış birçok millî eğitim bürokratıyla,
uzmanla, üniversiteden hocalarımızla bu hazırlık
aşamasında çok ciddi çalışmalar yaptım. Nihayetinde
şunu gördüm: 1996 yılında Millî Eğitim Şûrasında
konulan kesintisiz ifadesiyle, 1997de Refahyol Hükûmetinin devrilmesinden
sonra, 55inci Hükûmetin, Anasol-D Hükûmetinin işbaşına
gelmesiyle birlikte 1997 yılında kesintisiz, zorunlu eğitim
düzenlemesi getiriliyor. Oturdum
MAHMUT TANAL
(İstanbul) 1923 yılında da var.
MAHİR ÜNAL (Devamla)
1997
1997
MAHMUT TANAL
(İstanbul) 1923 yılında da var.
MAHİR ÜNAL (Devamla)
Hayır, zorunlu eğitim var ama kesintisiz ifadesi yok.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Evet, bak, 1923 yılında var, kısa bir dönem
sonra o, beşe düşüyor.
MAHİR ÜNAL (Devamla)
Zaman zaman pilot uygulamalar yapıyor ama bu pilot uygulamalardan sonuç
alınamıyor.
Meclis
tutanaklarını okudum
ALİ SERİNDAĞ
(Gaziantep) 1996da Sayın Sağlam Millî Eğitim Bakanı
değil.
MAHİR ÜNAL (Devamla)
Meclis tutanaklarını okudum, 1997 yılında kesintisiz,
zorunlu eğitimle alakalı yapılan değişiklikle ilgili
Meclis tutanaklarını okudum. Nihayetinde, ben, bütün bu konuşulanları,
şu ana kadar bizim konuştuklarımız, Komisyonda
yaptığınız konuşmalar ve bugün burada gruplar
adına yapılan konuşmalar, bütün bunları
değerlendirdiğimde, ortaya atılan iddiaların hepsiyle
ilgili çeşitli cevaplar verebiliriz ama bunlara kesinlikle ideolojik bir
bakış açısıyla değil, pedagojik bir bakış
açısıyla baktığımız ve konuştuğumuz
zaman cevap verebiliriz. Çünkü burada yapılan değişiklik
geçmişte olduğu gibi ideolojik bir değişiklik değil,
çünkü biz bu değişikliği yaparken bütün dünya örneklerini en
ince detayına kadar araştırdık ve inceledik. Yapılan
değişiklik sadece kademeli eğitime geçilmesinden ibaret. Kanun
koyucu, yasa koyucu genel çerçeveyi oluşturur. Tabii ki bunda
uygulayıcı, icracı bakanlık, Talim Terbiye Kurulu gerekli
düzenlemeyi yapacaktır ama burada üzerinde durulması gereken ve
tartışılması gereken sorun şu ki: Acaba icracı
bakanlık bu yetkiyi nasıl kullanacak? Bu konuda size güvenmiyoruz.
Bunu birçok kez maalesef duyduk.
Arkadaşlar, bir
iktidar seçimle işbaşına gelir, kendi icraatlarını,
kendi siyasetini, kendi vizyonunu, kendi bakış
açısını, kendi çözümlerini ortaya koyar ve bunun hesabı
sandıkta sorulur, bu işlerin hesabı sandıkta görülür. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Başbakandan talimat
aldınız. Ya, biz bu işleri Başbakanla, bakanlarla, kendi
grubumuzla -bir kanun teklifi getirirken- istişare etmeyeceğiz de
geçmişte yapıldığı gibi bazı karanlık
kapılar arkasında başkalarıyla mı istişare
edeceğiz? Tabii ki Başbakanımızla konuşacağız.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Kime
soracağız biz bunu?
MAHMUT TANAL
(İstanbul) O istişare ettiğiniz kişi şu anda sizin
milletvekiliniz, o dönemin millî eğitim bakanı.
MUHYETTİN AKSAK
(Erzurum) Otur yerine!
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Bu oldu mu şimdi Mahir Bey ya. Nereden biliyorsun eski
başbakanlarla istişare edilmediğini?
MAHİR ÜNAL (Devamla)
Şimdi, biz, ana hatlarıyla
Arkadaşlar,
bakın, demokrasiler tahammül rejimidir. Eğer bir demokrasinin
gelişmişliğini ölçmek istiyorsanız ya da bir kişinin
demokratlığına bakmak istiyorsanız, onun tahammülüne
bakmanız gerekir.
HALUK AHMET GÜMÜŞ
(Balıkesir) Ayvalıkta çevriliyorlar, Balıkesirde
çevriliyorlar. Bütün öğretmenler çevriliyor. Otobüsten indiriliyor
insanlar.
MAHİR ÜNAL (Devamla)
- Bakın, burada, bu kürsüde konuşan hatibin konuşmasına
bile tahammül edemiyorsanız, nasıl demokrat olacağız, bana
söyler misiniz?
HALUK AHMET GÜMÜŞ
(Balıkesir) Demokratik değilsiniz, demokrasiyi ağzına
alma. İnsanlar engelleniyor şu anda.
MAHİR ÜNAL (Devamla)
Şimdi, biz ne yapıyoruz? Bunu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Ana hatlarıyla
HALUK AHMET GÜMÜŞ
(Balıkesir) Türkiyede demokrasi bitti sizin sayenizde.
MAHİR ÜNAL (Devamla)
Arkadaşlar, söz alırsınız, bununla ilgili bir sorun varsa
bunu dile getirirsiniz. Bakın, burada grup başkan vekillerimiz var.
Grup başkan vekillerimiz
EMİNE ÜLKER TARHAN
(Ankara) Yeni cezaevleri inşa
MAHİR ÜNAL (Devamla)
Sayın Grup Başkan Vekilim,
söz alırsınız, sıkıntınızı ifade
edersiniz. Meclisin kürsüsü özgür bir kürsüdür ve hepinizin söz hakkı için
zamanımız da var, süremiz de var ama şu anda benim süremi
kullanıyorsunuz.
HALUK AHMET GÜMÜŞ
(Balıkesir) Komisyonda barikat kurdunuz.
ALİ HAYDAR ÖNER
(Isparta) Komisyonda
MAHİR ÜNAL (Devamla)
Şu anda benim süremi kullanıyorsunuz Sayın Valim.
BAŞKAN Lütfen
Genel Kurula hitap edin Sayın Ünal.
OKTAY VURAL (İzmir)
Komisyonda bizim milletvekillerimizin hakkı yok muydu Mahir Bey? Bizim
milletvekillerimizin orada söz hakkı yok muydu?
MAHİR ÜNAL (Devamla)
Şimdi, biz ne getiriyoruz, biz ne istiyoruz, biz ne söylüyoruz? Biraz
bunun üzerinde durmak istiyorum.
Biz, öncelikle, her
alanda olduğu gibi eğitim alanında da özgür ve demokratik
eğitim sözümüzü yerine getiriyoruz. Yıllardır bütün
eğitimcilerimiz bize şunu söylüyorlar: Nasıl, bir sistem
altı yaşındaki çocuk ile on dört yaşındaki çocuğu
aynı mekâna hapseder?
EMİNE ÜLKER TARHAN
(Ankara) Kafanız başka şeylere çalışsa fena
olmayacak.
MAHİR ÜNAL (Devamla)
- Hangi çağdaş psikoloji kuramı çocuk ile ergenlerin aynı
ortamda eğitim almalarını makul karşılar?
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Mahir, aklınız on yılda başınıza
geldi, helal olsun size! On sene evvel yoktu bunlar. On yılda
aklınız başınıza geldi be!
OKTAY VURAL (İzmir)
Ben bir ilerleme göremiyorum.
MAHİR ÜNAL (Devamla)
Biz, sağlıktan dış politikaya, her alanda hayata
geçirdiğimiz büyük restorasyonun eğitim ayağını
gerçekleştirmiş oluyoruz.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) 4 tane Millî Eğitim Bakanı değiştikten sonra
aklınız başınıza geldi. Ne kadar güzel!
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkan, konuşmalara müdahale edin
lütfen.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Sayın Başkan, olacak böyle şeyler.
MAHİR ÜNAL (Devamla)
Bizim yaptığımız, bir reformdan ziyade zaten olması
gerekeni yeniden ihdas etme anlamında bir restorasyondur. Eğitimdeki
bu restorasyon sayesinde, vesayet kurumlarının müdahaleleriyle
şekillenmiş eğitim sistemi milletin talepleriyle yeniden normal
mecrasına dönmüş olacaktır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bu normal mecra halkın
taleplerinin eğitim sistemine yansımasından ibarettir.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Mahir Bey,
otobüslerin durdurulması sizce demokratik mi?
MAHİR ÜNAL (Devamla) Biz diyoruz ki,
çocuklarımızın gelişim düzeylerine uygun bir eğitim
verelim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Seyahat
hakkını kısıtlıyorsunuz, otobüslere engel oluyorsunuz,
öğretmenlerin haklı taleplerini dile getirmesinden korkuyorsunuz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
lütfen
MAHİR ÜNAL (Devamla) Gelişim
düzeylerine uygun bir eğitim ancak ve ancak kademeli bir eğitimle
mümkündür. Almanyadan İngiltere ve Amerikaya kadar, gelişmiş
ülkelerin tamamında
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Siz böyle bir
Hükûmetin, böyle bir grubun Grup Başkan Vekilisiniz. Bu ayıp size
yeter!
BAŞKAN Sayın Özel, lütfen,
Sayın Özel
MAHİR ÜNAL (Devamla)
İlkokul
ya dört yıldır ya beş yıldır ya da altı
yıldır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Panzerlerle
öğretmenlerin önüne çıkıyorsunuz. Yazıklar olsun!
MAHİR ÜNAL (Devamla)
Gelişmiş ülkelerdeki mevcut eğitim sistemi uygulamasında
tüm eğitim sistemleri kademeli olarak
yapılandırılmıştır. Temel eğitim tüm
ülkelerde ilkokul, ortaokul, lise olarak üç kademeden oluşmaktadır.
Dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinde ilkokul sekiz yıl olarak
uygulanmamaktadır, İrlanda ve Türkiye hariç.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiyede hiçbir öğrenciyi sekiz yıl boyunca
aynı mekâna ve tek tip programa hapsetmeye hakkımız yok. Biz
istiyoruz ki ilkokulu bitiren ve ergenliğe adım atan
çocuklarımız beden ve psikolojilerindeki değişime ve
gelişim yeteneklerine paralel olarak mekânlarını ve
programlarını da değiştirsinler.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
On yaşında mı, dokuz yaşında mı?
MAHİR ÜNAL (Devamla) Böylece çocuklarımız
ergenliği daha sağlıklı bir şekilde yaşasın,
yeteneklerine uygun, çok seçenekli ve yönlendirmeli bir sisteme
kavuşsunlar.
Siz değerli milletvekillerine
şunu sormak isterim: Acaba hangi vatandaşımız 1inci
sınıfa giden çocuğu ile 8inci sınıfa giden başka
çocukların aynı mekânları kullanmasına rıza gösterir?
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Mekânlar aynı.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, Mahir Bey verdiği teklifi bilmiyor galiba.
MAHİR ÜNAL (Devamla) Ben hiçbir
vatandaşımızın böyle bir şey isteyeceğini
zannetmiyorum. İşte biz 4+4+4 olarak uygulanacak kademeli eğitim
sayesinde çocuklarımıza daha sağlıklı bir eğitim
ortamı sunmak istiyoruz.
FATMA NUR SERTER (İstanbul) Kanunu
okuyun kanunu, ilkokulla ortaokulu birleştiriyorsunuz.
MAHİR ÜNAL (Devamla) Biz istiyoruz
ki çocuklarımız dünyayla bütünleşmiş çağdaş bir
eğitim alsın.
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) Önce bir oku, kendin bir anla, ondan sonra konuş!
MAHİR ÜNAL (Devamla)
- Biz istiyoruz ki çocuklarımızın farklılıkları
dikkate alınsın.
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) İlkokulu ortaokulla siz birleştiriyorsunuz, ortaokulla
liseyi birleştiriyorsunuz.
MAHİR ÜNAL (Devamla)
- Biz istiyoruz ki demokratik bir sistemde ailelerin istekleri
doğrultusunda seçmeli dersler olsun.
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) Yalandan kim ölmüş? Önce kanunu oku.
MAHİR ÜNAL (Devamla)
- Biz istiyoruz ki çocuklarımız daha mutlu olsun. Biz, toplumu küçük
gören ve toplumun taleplerini dışlayan her türlü elitist
bakış açısının karşısındayız. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Kendi bakış
açısını tek hakikat, kendisini milletin efendisi gören
anlayış, yıllarca bu toplumu adam etmeye çalıştı.
Bireyin neye inanacağına, ne düşüneceğine, nasıl
çağdaş olunacağına karar verdi ve soyut bir aygıt olan
devlet eliyle bunu dayattı. AK PARTİyle birlikte artık, devlet
eliyle dayatma sona ermiştir.
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) Sen de kindar nesil yetiştiriyorsun!
OKTAY VURAL (İzmir)
Bakanlık da yapmasın bunu.
MAHİR ÜNAL (Devamla)
- Devlet, toplumun düzeni, refahı için kurulmuş bir
aygıttır, insanlara içerik dayatmaz, insanlara hizmet sunar. Biz,
toplumun hizmetkârıyız ve toplumun istediği talepleri yerine
getirmek için çalışıyoruz.
SIRRI SAKIK (Muş)
Siz, Kürtlerin diline bile gem vuruyorsunuz.
MAHİR ÜNAL (Devamla)
- Biz istiyoruz ki insanları sisteme uygun hâle getiren bir yapı
olmasın, sistemi insana uygun hâle getiren bir yapı olsun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Devlet, alabildiğine
farklılaşan ve değişen toplumsal yapının
taleplerini karşılamak zorundadır. Devleti sahiplenir ve Onu
biz kurduk. diyerek bütün toplumsal talepleri görmezden gelirseniz topluma en
büyük düşmanlığı yapmış olursunuz.
OKTAY VURAL (İzmir)
Mahir Bey, bu söylediklerine sen inanıyor musun ya?
MAHİR ÜNAL (Devamla)
- Devlet, farklılaşan talepleri ancak esnek ve çoğulcu bir
eğitim sistemiyle karşılayabilir. Sekiz yıllık
kesintisiz eğitim, ebeveyn beklentilerini ve öğrenci yeteneklerini
dikkate almayan bir sistemdir. İşte bundan dolayı, artık
gelinen noktada, bu elbise bu topluma dar geliyor. Tek tipçi, katı ve
darbe ürünü bu sistem, hızla değişen, gelişen, büyüyen
Türkiyenin ihtiyaçlarını karşılamaktan çok uzaktır.
OKTAY VURAL (İzmir)
İnanıyor musun sen de Mahir Bey bunları yapacağına?
Pek inanmıyormuş gibi konuşuyorsun.
MAHİR ÜNAL (Devamla)
Biz istiyoruz ki eğitim sistemi esnek olsun. Ortaokulda
öğrencilerimize, kendi yeteneklerini fark etmeleri ve ilgilerini
geliştirmeleri için seçmeli dersler verilecektir; böylece
öğrencilerimiz kariyer ve meslekler konusunda bilgilenmiş
olacaklardır.
4+4+4 sisteminin özü ve
anahtar kelimesi esnekliktir. Sistemde dayatma yoktur, bunun yerine
alternatifler vardır. Bu alternatifler arasında geçiş
imkânları olacaktır. Her türden katı bir eğitim sistemine karşıyız.
Bu güzelim vatan, her vatandaşımızın yetenek ve ilgileri
ölçüsünde istek ve taleplerini karşılayabilecek zenginliğe
sahiptir; yeter ki, birtakım vesayetçi kurumlar, insanımıza
sekiz yıllık kesintisiz eğitim, başörtüsü yasağı
ve farklı katsayı uygulaması gibi sanal engeller
çıkarmasın. Biz, öğrencileri eğitim hakkından mahrum
eden her türlü anlayışa ve yaklaşıma
karşıyız. Biz, hiçbir zaman katı bir yönlendirme
yanlısı olmadık. Bizim öngördüğümüz şey sadece ve
sadece rehberliktir. Yaptığımız, öğrencilerin
birtakım konular hakkında bilgi edinmesini sağlayan ve özgürce
seçimler yapmasını sağlayan mekanizmalar kurmaktır.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sen milletvekiline özgürlük tanımıyorsun, çocuklara nereden
özgürlük tanıyacaksın?
MAHİR ÜNAL (Devamla)
- Kaldı ki, öngörülen sistem, bütün öğrencilerimize istedikleri zaman
başka bir kulvara geçiş hakkı tanımaktadır.
HALUK EYİDOĞAN
(İstanbul) Bu kanun kötü bir intihaldir.
MAHİR ÜNAL (Devamla)
Biz istiyoruz ki eğitimde tek tipleşme olmasın. Biz istiyoruz
ki eğitim her bir çocuğun fıtratındaki
farklılığı törpülemesin. Biz istiyoruz ki eğitim
sistemi toplumdaki çoğulculuğu kucaklasın. Biz istiyoruz ki kız
çocuklarımızın okullaşma oranı daha yükseğe
çıkarılsın.
4+4+4 yasa
teklifini hazırlarken biz öğrencilerimizin daha kaliteli bir
eğitim alması adına statükonun insan unsuruna baskın
gelmesine karşı çıktık. İnsanlara farklı
seçenekler sunan ve geçiş imkânları sağlayan bir eğitim
sistemine duyulan ihtiyaç her aklıselim vatandaşımız
tarafından ifade edilmektedir, bu ihtiyaç yıllardır
eğitimciler ve toplum tarafından dillendirilmektedir. Keza, mevcut
eğitim sisteminin yetersizliğinden ve işlevsel
olmayışından yakınan bazı muhalefet partilerimiz de
2007 ve 2011 seçim beyannamelerinde zorunlu eğitim sisteminin
kademelendirilerek artırılması, mesleki eğitime teşvik
edilmesi gibi seçim vaatlerinde bulunulmuştur.
Bu arada,
Zühal Topcu Hocama da teşekkür ediyorum, çalışmalarım
sırasında Alternatif Eğitim kitabından istifade ettim,
faydalandım.
ZÜHAL
TOPCU (Ankara) Keşke Bakan Bey de istifade etseydi.
OKTAY
VURAL (İzmir) Ama
faydalanmamışsın Mahir Bey. Bu konuda tekrar bir
değerlendirme yap.
MAHİR
ÜNAL (Devamla) Sayın Vural -demin ifade ettiğim gibi- kanun,
düzenlemenin içeriğini değil, çerçevesini belirler.
İçeriği, uygulamacı Sayın Bakanlık yapacaktır.
OKTAY
VURAL (İzmir) Dikkate almamışsın Mahir Bey.
MAHİR
ÜNAL (Devamla) Sayın Bakanımızın da her türlü teklife ve
sağduyulu öneriye açık olduğunu biliyoruz.
OKTAY
VURAL (İzmir) Bu konuda isterseniz size biraz daha bilgi versin. Bu
konuda size önerilerini versin, değiştirin bakın. İyi bir
noktadasınız. Rehberliğe ihtiyaç var.
MAHİR
ÜNAL (Devamla) Yine biz istiyoruz ki -bu çok önemli- sanayicimizin
ihtiyaçlarını karşılayan ve Türkiye'nin rekabet gücünü
artıran bir mesleki eğitimimiz olsun.
OKTAY
VURAL (İzmir) Gelin eğitim konusunu anlatalım size.
MAHİR
ÜNAL (Devamla) 4+4+4 yasa teklifi sayesinde biz mesleki eğitimi yıllarca
olumsuz etkileyen katsayı farkını kaldırıyoruz. Biz,
öğrencilerimizi hasbelkader on dört yaşında yaptıkları
tercihe hayat boyu mahkûm etmek istemiyoruz. Hem klasik pedagojinin hem de
çağdaş pedagojinin en önemli ilkesi, öğrencinin öğrenme
özgürlüğünün kısıtlanmamasıdır. Biz, öğrenciye talep
eden kişi anlamında talebe diyen bir medeniyetin
çocuklarıyız.
Bu
değişikliğin milletimize hayırlı olmasını
diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Ünal.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın İnce.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkan, Sayın Ünal, Parlamentoya doğru
bilgi vermedi. Bakınız, şöyle dedi: Kim ister, hangi anne-baba
ister 1inci sınıf öğrencisi ile 8inci sınıf
öğrencisinin aynı binada olmasını?
Bakın, bu kanun
teklifinde imzası var ama sanırım bu teklifi okumamış
yani çok net
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Sayın İnce, insafsızlık ediyorsun!
MUHARREM İNCE
(Yalova) Şu anda bu teklif yasalaşırsa beş
yaşındaki çocukla on üç yaşındaki çocuk aynı binada
olacak, dokuz yaşındaki çocukla da on yedi yaşındaki çocuk
aynı binada olacak. Yani göz göre göre diyor ki: On dört
yaşında tercihte zorlanmasın. Ne on dört yaşı, tercih
dokuz yaşa iniyor. Söylediklerini, yazdıklarını
sanırım okumamış.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın İnce.
Şimdi teklifin tümü
üzerinde şahsı adına söz isteyen Mustafa Erdem
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın
Ünal, lütfen oturur musunuz.
OKTAY VURAL (İzmir)
Efendim, Mahir Beyin imzasının olup olmadığını
bir soralım, Mahir Beyin imzası yok herhâlde önergede.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, Sayın İncenin bu
ifadelerini bir latife olarak kabul ediyorum çünkü Komisyonda kendisiyle
birlikte bunları detaylı bir şekilde konuştuk.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ünal.
Sayın Erdem,
buyurun.
MUSTAFA ERDEM (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 199 sıra
sayılı Kanun Teklifiyle ilgili olarak kişisel görüşlerimi
açıklamak üzere huzurlarınıza çıkmış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Muhterem milletvekilleri,
gençliğimizi eğitmek, çocuklarımızı yetiştirmek,
ülkemizin geleceğini teminat altına almak
BAŞKAN Sayın
Erdem, bir saniye
Sürenizi
düzelteceğiz, yanlışlıkla yirmi dakika verdik.
Buyurun.
MUSTAFA ERDEM (Devamla)
Evet, tekrar sevgi ve saygıyla
selamlıyorum.
Çok önemli bir kanun
çıkarmak üzere gecenin bu geç saatlerinde burada bulunmak
durumundayız. Çıkaracağımız kanun
çocuklarımızın, gençliğimizin geleceği, devletimizin
bekası, milletimizin geleceği adına fevkalade önem arz
etmektedir. Dolayısıyla 4+4+4 şekline
sığdırılarak içeriği hakkında müphem, belirsiz
bir kanun tasarısı yerine bir teklif hâlinde buraya getirilmiş olması,
incelenmeden, araştırılmadan, çeşitli kamu kuruluş ve
örgütleri, sivil toplum örgütlerinin düşünceleri alınmadan buraya
getirilmiş olması doğrusu geleceğimiz adına bir
endişeye sebebiyet vermektedir.
Aziz milletvekilleri,
eğitim bizler için fevkalade önemli bir hadisedir. Eğer
gençliğimizi ideal ilkeler ve ülküler uğruna yetiştiremezsek bu
çatı hepimizin üstüne çökecek, bu millet gelecek adına bizden hep
birlikte hesap soracaktır. Şu anda
yaşadığımız ülkede gençliğin
sorunlarını görüyor ve bunlara çözüm üretememekten dolayı bazen
yüzümüz kızarıyor, bazen hicap duyuyoruz. Okullarımızda
yaşanagelen manzaralara bakılırsa millet nedir, devlet nedir,
örf, âdet ve gelenek nedir, ahlak nedir, haya nedir, insanlık nedir;
bunları bilemeyecek kadar değerlerimizden uzak, kendi kültürümüzden
kopuk bir vaziyette yaşamaya başladık. Küreselleşmenin
peşine takılarak Amerikada şu varmış, Almanyada bu
varmış, Avrupa Birliği ülkeleri şöyle diyormuş
diyerek kendimize ait olanları bir kenara bırakıp
başkalarına olan duygusal yakınlığımızla
kendimizi inkâr noktasına geldiğimizde bu milletin bekası
adına yapacağımız fazla bir şey kalmıyor
demektir. Dünya üzerinde pek çok ülke vardır ki ancak kendi değerleriyle
bütünleştiği zaman onun ayakta kalabilme şansı vardır.
Japonlara
bakın, Çinlilere bakın, onlar kendi değerleri üzerinde
yaşıyor ve bunu devam ettirebiliyorlar. Şu anda, biz, hangi
değerleri gençliğimize verirsek bekamız adına sorunu
çözmüş, hangi ilke ve ülküleri öğretirsek milletlerarası
yarışta Türk milletini bekaya götürecek davranışları
icra etmiş oluruz; bunun araştırmasını yapmamız
lazım.
Eğitim
kurumlarımıza bir bakın, öğretmen olanlar
öğretmenliğinden utanır hâle gelmişler. Cinselliğin arttığı,
uyuşturucunun çok çok yaygınlaştığı hatta orta
dereceli okullara indiği bir dönemde bile, eğitimle ilgili
olanların bu noktada sorumluluk duymamaları fevkalade önemli bir
hadisedir. Eğitim olmadan teknolojiyi istediğiniz kadar getirin, FATİH
Projesini değil, Kanuniyi de uygulamaya kalkın, netice
itibarıyla bugünkü muhteşem manzara karşınıza
çıkacak demektir.
O zaman
yapılması gereken hadise şudur: İyi nedir, kötü nedir,
güzel nedir, bunu bilmemiz lazım; eğer biz bilemiyor isek, o zaman
ecdadımızdan irfan alıp onların hakkını teslim
etmemiz lazım. Mehmed Âkif merhumun, hepimiz için bir model
oluşturması lazım: Ne irfandır veren ahlaka üstünlük ne
vicdandır./ Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır. diyor.
Siz istediğiniz bilgiyi 4 4 değil, dört-beş tane 4ü yan yana
sıralayın verin. Allah korkusunu yerleştirmedikten, insan
sevgisini yerleştirmedikten sonra bunları nasıl becereceksiniz?
Dolayısıyla, eğitim kurumlarında Yüreklerden çekilmiş
farz edilsin havfı Yezdan'ın./Ne irfanın kalır tesiri
katiyen ne vicdanın." hükmünü gerçekleştirmek
Netice
itibarıyla, aidiyet duygusunu, milliyet duygusunu, vatan, millet sevgisini
öğretmezsek başarı şansımız nerede
olacaktır? (MHP sıralarından alkışlar)
Aziz
milletvekilleri, eğitim kurumlarımızda Allah nedir, insan nedir,
dünya nedir, ahiret nedir, sorumluluk nedir; bunları
öğretemediğimiz zaman yavrularımıza, birbirlerini yiyen,
birbirlerini parçalayan insanlar olmaktan öte gidemezler. Şu anda
bakınız toplumun içerisine, anasını öldürenler, ensest
ilişkiler içerisinde bulunanlar, kadına şiddet uygulayanlar
sonuç itibarıyla bu eğitim yetersizliğinin ürünleri veya
mağdurları değil mi? O zaman, gelin, eğitim
kurumlarımızı eğitim kurumuna dönüştürecek hâle
getirelim. Biz bunu yapabilmek için, bir şekilde bu
yavrularımızı küçükten itibaren eğitim sistemini bir bütün
hâline getirmek ve bu çerçevede, doğumundan ölümüne kadar düşünmek
zorundayız.
Sonuç itibarıyla,
okul öncesi eğitim, fırsat eşitliği çerçevesinde zorunlu
eğitim hâline getirilmelidir. Zorunlu eğitimle kesintisiz
eğitimi karıştırmak, bundan dolayı gençliği
öğrenmesi gereken değerlerden mahrum etmek gençliğimiz
adına da, milletimizin geleceği adına da yapılacak en büyük
ihanet, belki de en büyük gaflet olacaktır.
Aziz milletvekilleri,
şunu unutmayalım: AKP İktidarı döneminde on yıl geçti
4 bakan gördük. Allahın emaneti gençliğimiz, vatanın ve
mirasımızın bekası uğruna hangi ideal, hangi ülkü,
hangi hedefler uğruna yetiştirildi? Size soruyorum: Ermenistanla
ilişkiler hususunda her türlü tavizi verdiniz ama bunu yaparken sizin
taviz verdiğiniz Ermenistan, çocuklarına Ağrı
Dağını bayrak, Karsı başkent yapacak şeklide
bir ideal, bir hedef verdiyse siz bu Meclisin mensupları, bu devletin
bekasından sorumlu olanlar olarak çocuklarınıza yarına ait hangi
ülküyü, hangi hedefi, hangi ideali veriyorsunuz? Eğitimi kaç yıla
çevirirseniz çevirin, ne yaparsanız yapın, bu ideal ve ülkü
zafiyetiyle yetişmiş insanların bırakın devletine,
milletine hayrını, kendilerine bile yararı olmayacak demektir.
Aziz milletvekilleri,
şunu da unutmayalım: İmam-
hatip okulları bu millet için fevkalade önemlidir. Bu
okulların tarihe mal olması büyük bir vebalin ve insanlık
ayıbının olmasına sebebiyet verir ama gelin görün ki dört
dörtlük bir proje gibi takdim edilen bu projenin içerisinde imam hatip
okullarının adının anılmaması, Kur'an
derslerinden söz edilmemesi, Hazreti Peygamber gibi insanlığa örnek
gösterilecek bir şahsın hayatından, ilkelerinden, ülkülerinden
söz edilmemesi, Ben
Müslümanım. diyenin oylarına talip olanlar için en azından bir
ayıp, en azından bir eksikliktir diyor, bu eksikliğin
düzeltilmesi gerektiği hususunu özellikle dikkatlerinize arz etmek
istiyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Gelin tamamlayalım, gelin tamamlayalım, Hocanın
dediği doğru.
MUSTAFA ERDEM (Devamla)
Aziz milletvekilleri, gelin, gençliğimizin bekası uğruna
yapılması gerekenleri yapalım, devletimizin bekası
uğruna yapılması gerekenleri yapalım, vatan sevgisi nedir,
onu öğretelim; millet sevgisi nedir, bunu öğretelim; Çanakkalede
şehit olanları öğretelim; bu milletin dostu kim,
düşmanı kim, onu öğretelim; Avrupa Birliği uğruna
değerlerimizi değil, başkalarına yaranmayı değil,
bekamız uğruna olması gerekenlerin ne olduğunu öğretelim.
O zaman göreceksiniz ki muasır medeniyet denilen hadise, Türk milletinin
bekası olarak insanlığın da kurtuluşuna vesile
olacaktır.
Ben bu duygularla, yüce
Meclisimizin bir şekilde Türk gençliğini bir proje olarak ele
alacağını, diniyle, imanıyla, diliyle, kültürüyle, örf,
adet ve gelenekleriyle barışık, bunu bir emanet
algılaması içerisinde kabul edip kendisine de emanet olarak verilen
yavrularının geleceğini bunlarda gören ve bu uğurda her
türlü fedakârlığa katlanarak Kur'anı ders kitaplarına,
İslam dinini ders kitaplarına, Hazreti Peygamberi ders
kitaplarına sokacağınıza inanıyor, hepinizi en kalbî
duygularla, sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Erdem.
Şimdi, teklif
üzerinde söz isteyen Millî Eğitim Bakanı Ömer Dinçer.
Buyurun Sayın Bakan.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Çok değerli
milletvekilleri, bugün sizlerle millî eğitim sistemi üzerinde
görüşmeler yapıyoruz. Aslında millî eğitim sisteminden
bahsettiğimizde sadece bir şeyden bahsetmeyiz, birden çok alt sistemin
oluşturduğu veya pek çok ögenin bir araya gelerek
oluşturduğu bir bütünden bahsederiz.
Bu bütünle ilgili konuşacağımızda,
aslında millî eğitim sisteminin alt ögesi olarak öğretmenlerden,
öğrencilerden, okullardan ve fiziki altyapılardan, teknolojiden ve
donanımlardan, müfredattan ve benzeri pek çok ögeden bahsetmiş
oluruz.
Aslında
yaptığımız bütün bu tartışmalarda bunların
her birisiyle ilgili meseleleri gündeme getirmiş olmakla beraber, bugün
üzerinde konuştuğumuz teklifin aslında sadece yapı üzerinde
değişiklik yaptığını ifade etmem lazım. Yani
biz eğitim sisteminin tamamını değiştirmeye yönelik
bir kanun teklifi tartışmıyoruz, onun yerine, eğitim
sisteminin diğer ögelerinden hariç, sadece bir tane, yapıyla ilgili
bölümde değişikliği tartışıyoruz. Öyleyse, önce,
bu yapıda ne tür değişiklikler öngörülüyor ve bu
değişiklikler eğitim sisteminin diğer ögeleri üzerinde ne
tür etkiler yapacak ve onlar için hangi tür tedbirleri öngörüyoruz, bunlar
hakkında size kısaca bilgi sunmak istiyorum.
Çok değerli
milletvekilleri, aslında kanunda başka birtakım düzenlemeler de
olmakla birlikte, eğitim sistemi için yapıda üç esaslı
değişiklik öngörülmektedir.
Onlardan bir tanesi,
eğitim sisteminin, eğitim süresinin zorunlu olarak on iki yıla
çıkarılması meselesidir. Gerçekten de Türkiye'de eğitim
sisteminin, zorunlu eğitimin on iki yıla çıkarılmasına
ciddi anlamda ihtiyaç vardır. Bununla ilgili birkaç hususu tespit etmek
istiyorum izin verirseniz.
Öncelikle şunu
söylemeliyim: Gelişmiş ülkelerin toplam nüfus içerisindeki
eğitim yıllarına baktığınızda, bunun on bir
on iki yıl ve daha üzeri olduğunu görüyorsunuz. Hâlbuki, Türkiyede
ise eğitimin toplam yılı itibarıyla altı-altı
buçuk yıllık bir süreyi kapsadığını görüyoruz.
Başka bir ifadeyle, aslında gelişmiş ülkeler ile Türkiye
arasında eğitim yılı itibarıyla neredeyse yarı
yarıya bir fark bulunmaktadır ve meydana gelen bu açıklığı
kapatmaya şiddetle ihtiyacımız vardır.
Bir başka tespit ise
gelişmiş ülkelerin pek çoğunun önümüzdeki yıllarla ilgili
plan hedeflerinde eğitim seviyesini geliştirmek üzere çok yeni
tedbirler öngörmeye başladıklarıdır. Mesela, pek çok ülke,
özellikle Avrupa Birliği ülkeleri, 2020 yılına kadar toplam
nüfuslarının içerisindeki lise mezunu seviyesini, lise mezunu
oranını yüzde 80in üzerine çıkarmaya dair hedefler
belirlemiş bulunuyorlar. Mesela, Japonya 2020 yılına kadar, 2025
yılına kadar toplam nüfusu içerisindeki çağ nüfusunun yüzde
100ünü üniversite mezunu hâline getirmeye çalışıyor. Yine,
Güney Kore çağ nüfusunun yüzde 100ünü üniversite mezunu yapmak için çaba
sarf ediyor. Amerika Birleşik Devletleri, toplam nüfus içerisinde
üniversite mezunlarının oranını yüzde 60a çıkarmaya
çalışıyor. Hâlbuki, bizim ülkemizde toplam nüfus içerisinde lise
mezunlarının oranı yüzde 28. O yüzden, bu ülkede eğitimin
süresinin on iki yıla çıkarılması gerçekten de dünya ile
bizim aramızda meydana gelmiş stratejik açıklığı
kapatacak bir zorunluluk olarak ortaya çıkmıştır.
Zaten bununla ilgili
olarak hiç kimsenin bir itirazı da bulunmamaktadır. Bu ülkede hemen
hemen herkes eğitim süresinin on iki yıla
çıkarılmasıyla ilgili bir ittifak taşımaktadır
ama bir başka veçhesiyle baktığımız zaman, kanunda
öngörülen bu eğitim süresinin kesintili hâle getirilmesiyle ilgili
tartışmalar var. Bu kanun, aslında ikinci esas
değişikliğiyle de eğitim sistemini kesintisiz olmaktan
çıkarıyor, kademeli hâle getiriyor, 4+4+4 şeklinde üç kademeden
oluşturuyor.
Bununla ilgili de
dünyadaki değişmelere ve uygulamalara baktığınız
zaman çok makul ve çok rasyonel gerekçelerin olduğunu söylemeliyim.
Gerçekten de pek çok ülke aslında eğitim süresini dokuz ila on dört yıl
arasında zorunlu hâle getirmişken, hiçbirisinde neredeyse
eğitimin kesintisiz uygulaması bulunmuyor. Pek çok ülkede
eğitim, farklı şekillerde de olsa kesintili hâle
getirilmiştir.
Nitekim, bizim ülkemizde,
normal şartlarda 1inci sınıftan başlayıp 12nci
yıl sonuna kadar bir çocuğu aynı okulda aynı programla
eğitiyor olmanın ne kadar katı, ne kadar zorlayıcı bir
sistem olduğunu hiçbir vicdan reddetmeyecektir.
Bu açıdan
bakıldığında, biz dünya uygulamalarına baktık ve
bununla ilgili olarak büyük açık kalplilikle sizlere bilgi de sunduk.
Sunduğumuz bilgiler, aslında hangi kaynaktan verildiğine dair
bilgileri de içeriyor. Lütfen, size verdiğimiz bilgilere ve
kaynaklarına bakınız. Biz, Avrupa Birliğinin eğitimle
ilgili analiz ve istatistik yayınlayan biriminin, yani EURYDICEın
bilgilerini size sunduk. Hatta üzerinde bir ihtilaf olmasın diye orijinal
hâlleriyle de koyduk, hep beraber görelim diye.
Şunu göreceksiniz:
Dünyanın pek çok ülkesinde, aslında 6+3+3 sisteminin kademeli bir
şekilde uygulandığını. Yine şunu göreceksiniz:
Pek çok ülkesinde 5+3+4 şeklinde uygulandığını veya
4+4+4 şeklinde uygulandığını veya 4+5+3 şeklinde
uygulandığını! Bütün bunları görmek mümkün.
Aslında buradan
bizim şöyle bir mesaj çıkartmamız gerekmez mi? Aslında,
eğitim sisteminin önemli olan boyutu, süresinin belirlenmesidir. Onun
dışında ise kademeli hâle getirilmesi zaruridir. Ancak
kademelerin belirlenmesinde toplumun geçmiş tecrübeleri, toplumun karar
organlarının veya tavsiye organlarının öngördükleri,
toplumun ekonomik yapısı, çocuklarının fiziki
yapısı vesaire, vesaire pek çok unsur göz önüne alınarak bir
tercihte bulunulabilir. Öyle ise, biz burada bir tercihte bulunduk; 4+4+4
şeklinde bir tercihte bulunuldu. Önemli olan, bu tercihin kendisi
değildir; önemli olan, bu tercihi yaptıktan sonra, hangi yaş
grubuna hangi müfredatı uygulayacağınızı
belirleyebilmenizdir. Öyleyse, biz de bunu yapacak ve her yaş grubuna
uygun müfredatı uygulayarak çocuklarımızın yetişmesine
ve uluslararası alanda rekabet gücüne sahip olmasına zemin
hazırlayacak bir yapı kurgulamaya çalışıyoruz.
Tabii, bütün bunları
tartışırken aslında, özellikle okul öncesi eğitimle
ilgili niçin zorunluluk olmadığı meselesini de
tartışmakta yarar görüyorum ben. Okul öncesi eğitimin zorunlu
hâle getirilmesiyle ilgili iki gerekçe vardır: Bunlardan bir tanesi,
eğitimin zorunlu hâle gelmesiyle ücretsiz eğitim verilmesi
meselesidir. İkincisi ise, bütün ailelerin, çocuklarını
göndermek zorunda kalmaları meselesidir. Öncelikle şunu söylemeliyim:
Bunun, temel olarak bakıldığında, bence zorunlu hâle
getirilmesinin hiçbir mahzuru yoktur ancak dünyanın hiçbir ülkesinde okul
öncesi eğitim kanunla zorunlu hâle getirilmiş değildir. Biz
niçin getirmeyi düşünmedik? Eğer mesele ücret meselesiyse, bunun
zaman içerisinde ve idari kararlarla zaten ücret alınmadan yapılması
mümkündür, kanun mevzusu hâline getirmeye ihtiyaç yoktur. Ama bizim esas
gerekçemiz şudur: Türkiyede yaklaşık olarak 36 bin
civarında köy varken rakamları yaklaşık olarak söylüyorum
arkadaşlar, kesin rakamlar değişmiş olabilir çünkü- 36 bin
civarında köyümüz varken 44 bin civarında mezramız
bulunmaktadır. Bu mezralar, iki haneden on haneye, on beş haneye
kadar küçük köycüklerdir ve bu köylerde, bazen belki bir çocuk için
eğitimi zorunlu hâle getirdiğinizde tedbir almak durumunda
kalacaksınız ve henüz otuz altı ay ila altmış ay
arasındaki çocukları eğitim için almak, servisle
taşımak durumunda kalabileceksiniz. O yaştaki çocuklar içinse
bunun çok doğru olmayacağını hep beraber kabul etmemiz
gerekir. Bu açıdan biz, okul öncesi eğitimde taviz vermeyeceğiz.
İdari olarak şimdiye kadar geliştirdiğimiz stratejiler ne
ise onu devam ettireceğiz ve 36 ay ila 60 ay arasındaki
çocuklarımızın okul öncesi eğitimde okullaşma
oranlarını yüzde 100e çıkarmak için elimizden gelen her türlü
tedbiri alacağız ve bunun için çaba sarf edeceğiz, bu konuda
kimsenin tereddüdü olmasın. Nitekim, bunu şimdiye kadar yapmakla da
biz ciddi bir referans oluşturduğumuzu zannediyoruz. Çünkü 2002
yılında okul öncesi eğitimle ilgili -biz devraldığımızda-
sadece 60-72 ay grubundaki çocukların okullaşma oranı yüzde
11di, 36-72 ay arasındaki çocukların okullaşma oranı ise
yüzde 5ti. Biz kendimiz hiçbir hukuki zorunluluk olmamasına rağmen,
aldığımız idari tedbirlerle ve okul öncesi eğitimin
önemine binaen ortaya koyduğumuz stratejilerle bunu 60-72 ay grubunda
yüzde 67ye çıkardık, 36-72 ay grubunda ise yüzde 43e
çıkarmayı başardık. Bu açıdan
bakıldığında, ben şunu tekrar vurgulamak istiyorum:
Evet, kanuni bir zorunluluk hâline getirilmiyor ama okul öncesi eğitim,
Türkiyede önceden olduğu gibi, 36-60 ay grubundaki çocuklarımız
için yine yüzde 100 okullaşma oranı hedefiyle yerine devam edecektir.
Eğitimin kademeli hâle getirilmesiyle
ilgili olarak yine
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Yazmıyor ama Sayın Bakan, o dediğiniz burada yazmıyor.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
ÖMER DİNÇER (Devamla) Yazması gerekmiyor, ben de onu anlatmaya
çalışıyorum zaten.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Olur mu
öyle? Hukukta Söz uçar yazı kalır. diye bir ilke var, nasıl
yazması gerekmiyor?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
ÖMER DİNÇER (Devamla) Şimdi, özellikle eğitimin kademeli hâle
getirilmesiyle alakalı bir başka gerekçeyi de ifade etmem lazım,
o da Türkiyedeki mesleki eğitimin bulunduğu yere getirilmesiyle
alakalıdır. Gerçekten de Türkiyede kesintisiz eğitim, sadece
kesintisiz eğitim değil, belki aynı zamanda katsayı
problemi sebebiyle mesleki eğitim oldukça gerilemiştir. Benden önceki
konuşmacılardan bir milletvekili arkadaşımız,
aslında, istatistiki oranları verirken doğru rakamlar verdi ama
bir hususu belirtmedi, ben onu belirtmek istiyorum. Gerçekten de mesleki
eğitim 1997-1998 eğitim yılında yüzde 45, 2010-2011
yılı sonu itibarıyla ise bu oran yüzde 48. Ama bir şey
söyleyeyim: 1997 yılında yüzde 45 olan mesleki eğitim
oranı, zannediyorum 2000-2001 yılında yüzde 38e kadar
düştü. 2003 yılından itibaren yüzde 38, yüzde 39, yüzde 40larda
seyretti. Ancak son yıllarda kat sayı meselelerinin
tartışılıyor olması, kısmen aradaki
farklılığın giderilmesi gibi birtakım gerekçelerle bu
oranda yeniden yükselme meydana geldi. Ama şunu bilmeliyiz ki: Aslında
bu durum, sadece mesleki okullaşma oranlarını düşürmedi,
aynı zamanda mesleki eğitimin niteliğine de çok ciddi anlamda
bir darbe vurdu. Bu açıdan bakıldığında, bizim meslek
liseleriyle ilgili özel tedbirler almaya ihtiyacımız vardı.
Ama yine de burada şunu
belirtmek istiyorum: Özellikle kademeli eğitimle ilgili düzenlemelerde
daha çok tartışılan konulardan bir tanesi, mesleki eğitimin
ikinci kademede başlatılacağına dairdir! Bu doğru
değil. Biz, ikinci kademede seçimlik dersleri öngörüyor olmakla birlikte,
hatta gerekiyorsa ve eğitimin niteliği icabı program yapmak
mümkünse program yapmayı öngörmekle beraber, aslında mesleki
eğitimi lise 2den sonra, lise 2den itibaren yapmayı öngörecek bir
hazırlık içerisindeyiz. Nitekim, bu mesele öylesine esnek hâle
getirilmiştir ki dünyanın pek çok ülkesinde artık standart,
belirli bir mesleki kulvar oluşturulmamaktadır. Biz de onu
yapacağız, yani elektrik ve elektronik türü bir mesleği
seçtikten sonra veya mekatronik türü bir mesleki eğitimi seçtikten sonra,
daha önceden olduğu gibi kesin kalıplar içerisinde bir eğitimi
öngörmüyoruz. Bu sebepledir ki biz, Avrupa Birliğiyle uzun yıllardan
beri yaptığımız çalışmalar sonunda, ünite
esaslı mesleki eğitimi öngören bir çalışmayı da
uygulamaya koymak üzereyiz. Yaklaşık 6 bine yakın üniteyi
hazırladık, dijital ortamlarda kullanılabilecek hâle bile
getirmiş vaziyetteyiz. Bu açıdan, öğrencilerin, özellikle
mesleki eğitim alanların, sadece seçtikleri mesleki alanda
değil, o mesleki alanı destekleyecek türden diğer mesleki alanlarla
ilgili ihtiyaç duyulan üniteleri seçebileceği bir esneklik de getiriyoruz;
başka bir ifadeyle, aslında eğitimin kademeleştirilmesi
yapıda bir esneklik meydana getiriyorken, biz, kendi içinde sisteme de
birtakım demokratikleştirecek unsurlar ekleyeceğiz. Bu
açıdan bakıldığında, ikinci kademede
ağırlıklı olarak seçimlik derslerin olduğu ve
kısmen programların da kullanılabileceği ama lise
seviyesinde ise giderek artan oranda mesleki eğilimlerin
gerçekleştirileceği, ancak her ne olursa olsun ve hangi
sınıfta olursa olsun mutlaka yatay geçişlerine de imkân veren
bir düzenlemeyle ciddi anlamda eğitim sistemimizde demokratikleşmeyi
ve esnekleşmeyi sağlayacağımızı ifade etmek
istiyorum.
Bir başka düzenleme
yapısal anlamda, yine, bakıldığında, eğitim
yaşının değiştirilmesiyle ilgilidir. Bugüne kadarki
uygulamalarımızda eğitimde yetmiş iki ay alt
sınır olarak kullanılıyordu, dolayısıyla da
yetmiş iki ay ila seksen dört ay arasındaki
çocuklarımızı eğitime kabul ettiğimizi ifade etmeliyim
ama fiilî bir uygulamadan size bahsetmek istiyorum. Yapılan yönetmelikler
sebebiyle özellikle 72nci ayını aralık ayının son
gününde dolduracağı tespit edilen çocukların kayıtları
eylül ayında yapıldığı için, biz, fiilen bugünkü
eğitim sistemimizde altmış sekiz ay ila seksen dört ay
arasında çocuklarımızı eğitime alıyoruz
arkadaşlar. Bunu tekrar ediyorum: Altmış sekiz ila seksen dört
ay arasındaki çocuklarımızı biz 1inci sınıfa
alabiliyoruz. Yaklaşık on altı aylık farkın
olduğu bir eğitim sisteminden bahsediyorum ben. Hiç kimse bunu
sorgulamadı şimdiye kadar. Okul idarecilerinin ve ebeveynlerin
isteği ve zorlaması üzerine daha küçük aylardaki çocukları okula
kabul etmelerini bu sürece dâhil etmiyorum. Şimdi, biz, eğitim
sisteminde yaşı, yetmiş iki ayı üst sınır olarak
belirleyeceğiz, en alt sınırsa altmış olacak. Bunun
ikisinin arasındaki uygulamayı nasıl
yapacağımızı daha sonra yönetmeliklerle
belirleyeceğiz.
Bu açıdan
bakıldığında biz, bir kere, altyapılar aynı
sınıfa kabul edeceğimiz çocukların yaş
aralığını sınırlandırmış oluyoruz.
HURŞİT
GÜNEŞ (Kocaeli) Karar verin.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) Daha da önemlisi,
çocuklarımıza, hayatlarında, eğitim için bir
yıllık bir zaman da kazandırmış olacağız.
Yine, daha da önemlisi, aldığımız çocukların
eğitimiyle ilgili olarak, onların yaşına ve pedagojik
özelliklerine uygun müfredatlar da hazırlayarak sunacağız. Bu
konuda hiç kimsenin endişesi olmasın.
HURŞİT
GÜNEŞ (Kocaeli) Ne zaman? Niye biz bilmiyoruz?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) Tabii ki bu yapılan
bütün değişikliklerin diğer altyapıları
etkileyeceği de açık yani fiziki altyapıları ve derslik
ihtiyacını yahut öğretmen ihtiyacını
değiştireceği de çok açık.
Bu konularla ilgili
birkaç şeyi hatırlatmak istiyorum çünkü biz tedbirlerimizi
aldık, bunu defalarca söyledim, burada tekrarlamam gerekecek.
Çok değerli
arkadaşlar, bir kere, okul öncesi eğitimde biz yüzde 100e
çıkmayı hedeflediğimiz için, zaten 2013 yılı sonuna
kadar yüzde 100e çıkacak şekilde okul öncesi eğitim
binaları için kaynak ayırıyor ve
yatırımlarımızı yapıyorduk. Öyleyse, bunun için
bir değişiklik yapmamıza hiç gerek yok.
İhtiyacımız belli, biliniyor; kaynaklarımız ona göre
tanzim edilmiş. Hedefimiz belli, biliniyor; 2013-2014 yılı sonu.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Okul öncesi eğitimi burada düzenlememişsiniz ki
Sayın Bakan.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) İkincisi:
İlköğretimde hedefimiz yüzde 100 okullaşmaydı ve şu
anda geldiğimiz nokta itibarıyla yüzde 98,7deyiz. Bu açıdan
bakıldığında, zaten ilköğretimde dersliğe ihtiyacımız
yoktu ve yeni bir derslik için planlama yapmamız gerekmeyecek. Bu kanundan
sonra, okullarımızı sadece ilkokul, ortaokul ve lise olarak
ayırt edeceğiz ve yaş gruplarına göre yeniden okulların
tasnifini yapacağız. İmkânlarımız elvermiyorsa -evet,
kanun bize bir yetki veriyor- bazen ilkokulla birlikte, bazen de liseyle
birlikte ortaokul açabileceğiz ama burada da şimdiden
hazırlık yapıyoruz. Çocukların giriş
çıkışları, oyun bahçeleri, eğitim katlarıyla
ilgili ayrışmaları yapacak türden tedbirler için
arkadaşlarımız harıl harıl
çalışıyorlar. Öyleyse, biz, her yaş grubunun kendi fiziki
mekânında eğitim almasına imkânımız elverdiğince
çabalayacağız, imkânımızın elvermediği yerlerde
ise bina içerisinde ayrışmalar sağlayarak bu tedbirlerimizi
alabileceğiz.
Sadece ortaokullar için
dersliğe ihtiyacımız olacak çünkü ortaokullar için bizim bütün
stratejik planlarımız yüzde 90a ulaşmak üzerineydi, yüzde
90ı aşmak üzerineydi. Bu sebeple, bu uygulamada yüzde 100e çıkacağımız
için, artık bütün kız ve erkek çocuklarımızın
tamamının on iki yıl süresince eğitim almaları zorunlu
hâle geleceği için orada derslik ihtiyacımız ortaya
çıkacak. Bunun için de zaten, derslik ihtiyacını kapatabilmek
için iki tür tedbir öngörüldü.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) Peki.
Ben de teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teklifin
tümü üzerinde şahsı adına söz isteyen Muharrem İnce, Yalova
Milletvekili.
Buyurun Sayın İnce.
(CHP sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE
(Yalova) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu teklifi ilk gündeme
geldiğinde Teklif miydi, tasarı mıydı?
tartışması vardı ve Sayın Faruk Çelik çok güzel bir
açıklama yapmıştı, Neden bu tasarı olarak gelmedi?
dediğimizde, Türkiye demokratik bir ülke, Bakanlar Kurulunun farklı
görüşleri var yani buna karşı çıkan bakanlar var.
demişti. Biz de dedik ki: Çocuklarımızın geleceği
hakkında farklı sesleri, farklı bakanların farklı
seslerini dinlemek isteriz. Niye bunlar konuşmuyor? demiştik.
Yine, ilk hâlinde BDDK ve
TMSF Başkanının görev süresine ilişkin düzenleme
vardı. Sayın Ali Babacan dedi ki: Benim haberim yok. Sonra, hatta,
Başbakanlık bürokratları benden özür dilediler. dedi.
Yine, teklifin ilk
hâlinde ilk 4ten sonra açık öğretim söz konusuydu. Sonra bu,
önergelerle komisyonlarda değişti.
Komisyon
görüşmesinin yok hükmünde olduğunu herkes biliyor; Sayın Nabi
Avcı da biliyor, Sayın Çiçek de biliyor. Türkiye bir hukuk devleti
olsa, Çankayada oturan zat Türkiye'nin Cumhurbaşkanı olsa, AKPnin
Cumhurbaşkanı olmasa, bunu elinin tersiyle iter zaten.
Kardeşim, bu hazırlık aşamasında tam bir hukuksuzluk
vardır; milletvekilleri orada görüştürülmemiştir, komisyon
aşaması yapılmamıştır. Alın bunu Meclise
geri gönderin. der. Ama Cumhurbaşkanı olacak, milletin
Cumhurbaşkanı olacak; AKPnin sıcak siyasetini yüreğinde
hissetmeyecek.
Anayasa Mahkemesi
gerçekten Anayasa Mahkemesi olsa, sizin mahkemeniz olmamış olsa, bu,
oradan da dönecektir. Bundan da hiç kuşkum yok. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Sayın Cemil Çiçek
evrak memurudur, evrak memuru. Cumhuriyet Halk Partisi olarak Sayın Cemil
Çiçeki tanımıyoruz artık. Bunu herkes böyle bilsin, biz bunu
tanımıyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
Şehir şehir geziyor. Anayasada Türkiye konuşuyormuş! Ne
Türkiye konuşması? Sen daha Büyük Millet Meclisinde
milletvekillerinin konuşma hakkını savunmamışsın.
Yere düşen arkadaşıma tekme atmış bir AKPli
milletvekili, sen arayıp bir Geçmiş olsun. dememişsin. Ne
Meclis Başkanlığından bahsediyorsun, evrak memurunun da
ötesindesin.
Değerli
arkadaşlarım, Mecliste zorbalık hüküm sürmüş, Meclis
Başkanı gıkını çıkaramıyor. Gözünü koltuk
doyursun Sayın Çiçek, gözünü koltuk doyursun. Otuz senedir
milletvekilisin, Meclis Başkanısın, Başbakan
Yardımcısısın
Ne olmayı bekliyorsun daha ya, ne
olacaksın daha? Bırak onları da bir kere devlet adamı ol,
hepsini bir kenara bırak.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, kendisi yok burada.
Kendisi yok burada, hakaret ediyor.
ALİ HAYDAR ÖNER
(Isparta) Gelsin.
MUHARREM İNCE
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, frak giymeyle Meclis
Başkanı olunmaz. Meclis Başkanı milletvekillerinin
hakkını, hukukunu savunacak.
Bakın, yine
Sayın Arınçın, geçmişte muhalefet milletvekiliyken temel
kanun yapılırken söylediklerini söylüyorum. Sayın Arınç bu
kürsüye geliyor ve şöyle diyor:Beş dakikada Beşiktaş
kanunu bunlar. Temel kanun bunlar, ham hum şorolop. İşte,
Sayın Arınçın deyimiyle ham hum şorolop kanunudur bunlar,
beş dakikada Beşiktaş kanunudur bunlar.
Sivil toplum
karşı, üniversiteler karşı, eğitim fakülteleri
karşı, muhalefet karşı. Geleceğimizi konuşuyoruz,
çocuklarımızı konuşuyoruz, sadece sizin
çocuklarınızı değil bizim çocuklarımızı da
konuşuyoruz, TRT 3 yayını yok. TRT neyi konuşuyor? Cinleri
konuşuyor TRT, cinleri. TRT cinleri konuşuyor ama eğitim
tartışmalarını vermiyor.
Defalarca sorduk: Sekiz
yıllık kesintisiz temel eğitimin zararlarını
açıklayan bilimsel bir rapor var mı? Hangi üniversite, hangi bilimsel
kuruluş? Bunu koyun önümüze biz de görelim. Böyle bir raporu hiçbiriniz
yapamadınız. On beş yıl olmuş bu sisteme geçileli, on
yılı size ait. Niye düzeltmediniz on yıldır?
Bakınız, Millî
Eğitim Bakanlığının bütçesi 38 milyar, 4+4+4e harcanacak
para 20,7 milyar. Ya, nasıl, nereden geldi bu para? Nereye
harcayacağız bunu? On beş yıldır niye böyle
yaptık?
Sayın Hüseyin Çelik
geldi, SBS üç tane olacak, ben bir reform yapıyorum. dedi. Ardından
Sayın Nimet Çubukçu geldi, SBS bir tane olacak, ben de reform
yapıyorum. dedi. Ardından gelen SBSyi kaldırdı, Ben de
reform yapıyorum. dedi. Aynı öğretmen, aynı bina,
aynı para, aynı laboratuvar, aynı kütüphane; üç SBS yapmak da
reform, bir SBS yapmak da reform, SBSyi kaldırmak da reform.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, bürokratlarla da
çalışmıyorsunuz. Biri geliyor, bütün bürokratları
kovalıyor; öbürü geliyor, o da bütün bürokratları kovalıyor.
Sayın Hüseyin Çelik
sözleşmeli öğretmenliği bir model olarak sunmuştu,
Türkiyede eğitimin önünü açacak bir model olarak sunmuştu. Bugün,
bundan da vazgeçtik. İlköğretim bizim ortak değerimizdir, bizi
biz yapan değerdir. Müfredatlar bir ulusun en stratejik araçlarıdır,
Anayasadan daha önemlidir. Siz bizim ortak değerimizi bölüyorsunuz bu
akşam.
Sizin dokuz yaş
takıntınızı anlamış değilim. Bu dokuz
yaşa neden takıntılısınız, doğrusu, ben bunu
anlamış değilim. Dokuz yaşında yönlendirme
dünyanın hangi memleketinde varmış, bir babayiğit gelsin,
bu kürsüden bunu anlatsın. Çocuk işçilik geliyor.
50 bin sınıf
öğretmeni açığa çıkıyor. Buna Evet. dediğiniz
takdirde 50 bin sınıf öğretmenini ne yapacaksınız? O
5inci sınıftaki öğretmenleri nasıl istihdam edeceksiniz?
Sayın Bakan gelsin, burada bana bunu anlatsın.
Bu yasayla birlikte
rantiye geliyor, rantiye. Milyarlarca doları Kamu İhale Kanunu
kapsamı dışına çıkartıyorsunuz. Mama var burada,
para var burada, rantiye var burada.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Hiç boşuna uğraşma!
MUHARREM İNCE
(Devamla) Yine, fen lisesi öğrencilerini ortaöğretim
başarı puanıyla mahkûm ediyorsunuz. Türkiyenin en nitelikli
çocuklarını bununla mahkûm ediyorsunuz.
Yine, siz, bu kanunla
YÖKün yetkilerini artırıyorsunuz. Okul birincilerinde seçme
hakkını YÖKe veriyorsunuz. Bu yazıktır, günahtır! Bu
kürsüde, 22nci Dönemde, 23üncü Dönemde ta ki siz YÖKü ele geçirene kadar bu
YÖKü yerden yere vurdunuz. Ne zaman aslan gibi adamlarınızı
yerleştirdiniz, hadi söylesin de yapmasın bakalım dediğiniz
emir erlerinizi YÖKe atadınız, YÖKü fethettiniz,
kuşattınız, şimdi YÖKün yetkilerini
artırıyorsunuz.
Beş
yaşında çocukları nasıl okula göndereceğinizi gelin
açıklayın. Altıyla on dört yaşındaki çocuklar
aynı binada olamaz diyorsunuz ama beşle on üçü aynı binaya
koyuyorsunuz, dokuzla on yediyi aynı binaya koyuyorsunuz.
Türkiyenin pek çok
vilayetinden şu anda insanlar Ankaraya gelmek istiyor, öğretmenler
protesto etmek istiyor. Vergi borcu olana seyahat özgürlüğü
tanıyorsunuz, öğretmenleri polis copuyla Manisada, İzmirde,
Malatyada, Türkiyenin pek çok vilayetinde
O valilere sesleniyorum: Gün
gelir hesap döner, sakın bunları yapmayın. Bu hesabı
verirsiniz. Adam olun, devletin valisi olun. diyorum onlara da. (CHP
sıralarından alkışlar)
Biz Tandoğan
Meydanında toplantı yapacağız. Dün Büyükşehir
Belediyesinin ekipleri gelmiş, ellerinde tak tak tak bizim
afişlerimizi kesiyorlar. Kimsiniz siz ya? Derebeyi misiniz siz?
Padişah mısınız siz? Diktatör müsünüz siz? (CHP sıralarından
Derebeyi, derebeyi sesleri) Kimsiniz siz?
Size şunu söyleyeceğim:
Gün gelecek sizi ne sayısal çoğunluğunuz kurtaracak ne de
sırtınızı sıvazlayan Obama kurtaracak. Hepiniz bugünü,
bu hesabı vereceksiniz. Bundan hiç kuşkunuz olmasın.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Asacak mısınız?
MUHARREM İNCE
(Devamla) - Siz güzel bir senaryo uyguluyorsunuz. Senaryo şu: 28
Şubatta bir mağduriyet olmuş, şimdi bunu gideriyoruz. Bu
palavra. Bu ülkede, bu topraklarda sekiz yıllık eğitim
tartışması 1950lilerden beri yapılıyor. 70li
yıllarda 16 vilayette, 20 okulda sekiz yıllık kesintisiz
eğitim yapıldı.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) O talimatı generaller verdi, generaller.
MUHARREM İNCE
(Devamla) - Bu, bu ülkenin altmış yıllık bir hayaliydi. Siz
numaradan bir siyaset çıkarmaya çalışıyorsunuz. Pedagojik
bir tartışmayı tabanınıza mesaj vermek için ideolojik
olarak yapıyorsunuz.
Dershaneler
kapatılacak. diyor Başbakan, sabahleyin Sayın Arınç
Kapatılmayacak. diyor. Eğitimi sıcak siyasetin konusu
yaptınız.
Değerli
arkadaşlarım, vergi oranlarında anlaşamayabiliriz, bürokrat
atamalarında anlaşamayabiliriz, maaş zammında
anlaşamayabiliriz ama eğitimde anlaşmalıyız. Benim
size son sözüm şu olsun: Çakma usta değil, gerçek usta Nazım
Hikmetin dizeleriyle son vereyim sözlerime.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Hadi canım sen de!
MUHARREM İNCE
(Devamla) Koşuyor altı yaşında bir oğlan,/
Uçurtması geçiyor ağaçlardan,/ Siz de böyle koşmuştunuz bir
zaman./ Çocuklara kıymayın efendiler./ Bulutlar adam öldürmesin.
Hepinize teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın İnce.
Şimdi yirmi dakika
süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın Sakık,
Sayın Doğru, Sayın Türkkan, Sayın Topçu, Sayın
Erdoğan, Sayın Özensoy, Sayın Öz, Sayın Çınar,
Sayın Yılmaz, Sayın Erdem, Sayın Torlak, Sayın
Halaçoğlu, Sayın Halaman, Sayın Şimşek, Sayın
Kürkcü, Sayın Tuncel, Sayın Eyidoğan, Sayın Işık,
Sayın Serindağ, Sayın Tanal, Sayın Erdoğdu, Sayın
Atıcı ve Sayın Çelebi sisteme girmişlerdir.
Sayın Sakık
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Yok.
BAŞKAN Sayın
Doğru, buyurun.
REŞAT DOĞRU
(Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Başta
büyükşehirler olmak üzere ülkemizdeki bütün okullarda madde
kullanımı gittikçe artmaktadır. Okullarda uyuşturucu
maddelerle mücadele için Avrupada uygulanan ESPAD projeleri yıllardan
beri ülkemizde uygulanmamaktadır. ESPAD projeleri hakkında ne
düşünüyorsunuz? Uygulamayı yapacak mısınız?
İkinci soru olarak: Okullarda
öğrencilerimizin en büyük başarısızlık sebebi
İnternet bağımlılığı ve bilgisayar
oyunlarıdır. İnternete giren öğrencilerin neredeyse
tamamı İnternette oyun oynuyorlar. Güvenli İnternet
kullanımı henüz uygulanmamışken, öğrencilere tam
anlatılmamışken tablet bilgisayarlar
dağıtılacaktır. Bu tablet bilgisayarlar
başarısızlığı artırmayacak mıdır?
Bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederiz.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Türkkan
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Sayın Bakanım, 4+4+4 ile sınıf öğretmenlerinin
yaklaşık yüzde 20si okullarda boşa çıkacaktır.
Özlüklerine zarar vermeden bu problemi nasıl çözmeyi düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Topcu
ZÜHAL TOPCU (Ankara) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, on iki yıllık
zorunlu eğitimden ayrılmak zorunda kalan öğrencilerin
durumları ne olacak? Onunla ilgili herhangi bir proje geliştirdiniz
mi? Çünkü şu anda, ilkokul mezunu olan yani ilköğretimi
bitirmemiş olan ve ehliyet almak isteyen büyük bir kitle mağdur,
sürekli olarak sorunlarını dile getiriyorlar ama bir çözüm
üretilemedi. Yarın, on iki yıllık zorunlu eğitimde de
eğitimlerini yarım bırakanların bu gibi durumlarla muhatap
olması durumunda ne gibi bir öneri düşünüyorsunuz?
Bir de, özellikle bu çocukları
yönlendirmede, izleme ve değerlendirmede nasıl bir sistem
geliştireceksiniz? Bunlar hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bir de, seçmeli dersler konusunda, demin
konuşurken de vurguladınız ama ben yine tekrar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Erdoğan
MEHMET ERDOĞAN (Muğla)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Millî Eğitim
Bakanlığı teşkilat kanununu kanun hükmünde kararnameyle
değiştirdiniz. Bu kanun hükmünde kararnameyle bütün üst düzey
bürokratların da görevine son verdiniz. Yeni kadronuzu kurarken,
eğitimci olmayan kaç kişiyi Millî Eğitim
Bakanlığı üst yönetimine müsteşar, müsteşar yardımcısı,
genel müdür olarak atadınız? İktidarınızın yeni
eğitim felsefesi Eğitim, eğitimcilere emanet edilemeyecek kadar
önemlidir. noktasına mı gelmiştir?
İkinci sorum: Sayın Bakan, bu
kanunla imam-hatiplerin orta kısmını mı açmak istiyorsunuz
yoksa Obamaya verdiğiniz, Ruhban Okulunu açma sözünü mü yerine getirmek
istiyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Özensoy
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, sınavlarda okullar
arası başarı farklılıkları sizi rahatsız
etmiyor mu? Ediyorsa, on yılda niye bir arpa boyu yol
alamadınız? Almak istediniz de kapasiteniz mi yetmiyor?
Sayın Dinçer, bu yasa teklifinin
partide hazırlandığını ve sizin bürokrat desteği
verdiğinizi açıklamıştınız. Bu teklife adapte
olabildiniz mi?
On yılda öğretmenlerin hizmet içi
eğitimlerinde ne kadar yol aldınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Öz
ALİ ÖZ (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
eğitim sisteminde yapacağınız bu değişiklik
işsiz öğretmenleri atama, eğitimde fırsat
eşitliği, sınıflarda öğrenci sayısında
azalma, öğretmenlere performans değerlendirmesine ait maaş
artışı veya meslekte ilerleme, öğretmeni teşvik anlamında
bir şey getirecek mi? Bu
değişiklikle amaçlanan eğitim programı bu fiziki şartlarda
uygulanabilecek mi?
Bir diğer sorum da:
Anadoluda çoğu köylerimizde, hâlâ, birinci ve üçüncü
sınıfların, bazı yerlerde dördüncü
sınıfların tek derslikte ve aynı öğretmende
eğitim yapması sorununu bu değişiklik çözecek mi?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Çınar
EMİN
ÇINAR (Kastamonu) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bu yeni
yapılan düzenlemeyle, Türkiye genelinde kaç tane okulda ilkokulların
ve ortaokulların beraber okutulmasını planlıyorsunuz?
Yine bir
diğer sorum: Yine bu düzenlemeyle, Türkiye genelinde kaç tane okulda
ortaokul ve lisenin beraber okumasını planlıyorsunuz?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Yılmaz
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, OKSden SBSye geçerken Öğrencilerin muhakeme ve yorum yapma
yetenekleri gelişecektir. diyordunuz, geliştirebildiniz mi?
Geliştirdiyseniz, niye sistemi üç yılda değiştirme
gereği hissettiniz?
İkinci
sorum: SBS sıralamalarını niye yayınlamıyorsunuz?
İller arası başarı farklarının gün yüzüne çıkmasından
mı korkuyorsunuz? SBSde Adana ilimiz kaçıncı
sıradadır?
Üçüncü
sorum: Norm kadro uygulamasını seçmeli derslerde nasıl
çalıştıracaksınız? 4+4+4 ile kaç tane yeni okula
ihtiyacımız olacak?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Erdem
ENVER ERDEM
(Elâzığ) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bu
düzenlemeyle kaç sınıf öğretmeni norm fazlası durumuna
düşecektir? Kaç tane branş öğretmenine ihtiyaç ortaya
çıkacaktır? Branş öğretmeni açığı sorununu
ücretli öğretmenlerle mi çözeceksiniz? Ortaya çıkacak bu sorununun
çözümüne ilişkin Hükûmetinizin ve Millî Eğitim Bakanı olarak sizin
bir çözüm planınız var mı yoksa sorunun çözümünü bürokratlara,
yani vali veya kaymakamlara mı bırakacaksınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Torlak
D. ALİ TORLAK
(İstanbul) Sayın Bakan, teknoloji destekli eğitim vermeye
çalışan bir sistemde bilgi teknolojileri dersinin seçmeli ders
yapılması sizce bir çelişki değil midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Halaçoğlu
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Teşekkür ederim Başkan.
Sayın Bakan,
imam-hatiplerin ortaokul kısmının açılacağı
belirtiliyor. İmam tayini yine imam-hatip lisesi mezunlarından
mı atanacak yoksa bunlar için bir yüksekokul açmayı düşünüyor
musunuz?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Halaman
ALİ HALAMAN (Adana)
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Ben şöyle bir soru
soruyorum: Keşke bu kanun yürürlüğe girdiğinde fiziki
şartların oluşumu, alım satımı mevcut olan Kamu
İhale Kurumu dışına çıkartılmasaydı. Yoksa
özel bir şey mi var?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Şimşek
CEMALETTİN
ŞİMŞEK (Samsun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım,
kamuoyunda 4+4+
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Kürkcü
Yok.
Sayın Tuncel
Yok.
Sayın Eyidoğan,
buyurun.
HALUK EYİDOĞAN
(İstanbul) Sayın Başkan, evden eğitim yoluyla okuldan
soyutlanan bir çocuk için eğitim, toplumsallaşmanın önüne engel
koymak demektir. Bizde demokratik aile yapısı hâlâ çok gerilerde
bulunmaktadır. Çocuk istismarının oldukça fazla olduğu
ülkemizde çocukları hangi aile yapısına teslim edeceğimizi
düşünmek gerekir. Aile yapılarımızın bilinç seviyesi
buna yeterli midir? Aile, anne, baba demek, çocuk için en iyi, doğru,
bilimsel ve en gerçekçi olanı biliyor olmak demek midir?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Işık
ALİM IŞIK
(Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bilindiği gibi, Sayın Başbakan uçakta üniversite giriş
sınavının kaldırılacağı yönünde bir
açıklamada bulundu. Bu kanunda böyle bir hüküm bulunmamakta. Acaba bu
kanun görüşmeleri sırasında Sayın Başbakanın bu
talebini de yerine getirebilecek misiniz?
İki: Bu kanun
teklifi içinde Kamu İhale Kanununda değişiklik
yapılmasına neden ihtiyaç duyulmuştur? Kamu İhale Kanunu
kapsamı dışına çıkartılan ne miktarda bir
satın alma bu kanunla gerçekleştirilmiş olacaktır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Serindağ
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
Sayın Bakan Komisyondaki sunuşunda ikili öğretime son
verilemediğini, sınıf mevcutlarının 30a
çekilemediğini, bilgisayar destekli eğitimin gerçekleştirilemediğini,
okullarda bir yabancı dil öğretilemediğini, rehberlik
servislerinin güçlendirilemediğini ve bu nedenle sekiz yıllık
kesintisiz zorunlu eğitimden vazgeçmek gerektiğini ifade etti.
Şimdi, Sayın
Bakana herkesin huzurunda soruyorum: İkili eğitime son verilemediyse,
derslik sayısı yeterli artırılamadıysa,
sınıf mevcutları 30a çekilemediyse, yabancı dil
öğretmeni atamamanız nedeniyle çocuklara yabancı dil
öğretilemediyse, rehberlik servislerine yeteri kadar rehber öğretmen
atamamanız nedeniyle rehberlik servisleri
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Serindağ.
Sayın Bakanım,
buyurun.
Süreniz on
dakikadır.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Bakan tarafından soru anlaşılmadı
Sayın Başkan yani Bakanın sağlıklı bilgi vermesi
iyi olur.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Sayın Başkan, sorumu yarım
kestiniz, bu size yakışmadı. Sorumun hiç olmazsa bitişini
bekleseydiniz.
BAŞKAN Sayın
Bakanım, bir saniye, Sayın Serindağ sorusunu sorsun.
Buyurun Sayın
Serindağ.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Tabii, soru kesintiye
uğrayınca havası kaçtı. (Gülüşmeler)
Sayın Bakana
şunu soruyorum: Yeteri kadar rehber öğretmen görevlendirilmediği
için rehberlik servisleri gereken işlevi yapamadıysa bunun sorumlusu
sistem midir yoksa sayın millî eğitim bakanları mıdır?
Sayın millî
eğitim bakanları sekiz yıllık zorunlu, kesintisiz
eğitimin başarıya ulaşmaması için özellikle mi bu
şekilde davrandılar?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
buyurun.
Süreniz on
dakikadır.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) Çok
teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Mademki siz bir hak
verdiniz, ben son sorudan cevap vermeye başlayayım.
Çok değerli
arkadaşlar, gerçekten de, Türkiyede özellikle eğitim sisteminin
altyapısının oluşturulmasıyla ilgili AK PARTİ
Hükûmeti ve benden önceki bakanlarımız çok önemli çabalar ortaya
koydular. Az önce sizin tek tek sıraladığınız
hususlarla ilgili ayrıntılı bilgi vermek isterim ama o zaman
diğer milletvekillerimize haksızlık olacak.
Birkaç şeyi söylemek
istiyorum: AK PARTİ İktidarından önce derslik başına
öğrenci sayısı, Türkiye ortalaması olarak söylüyorum, yüzde
36. Okullaşma oranları artmış olmasına rağmen,
ortaöğretimde yüzde 50den yüzde 69a çıkmasına rağmen,
ilköğretimde yüzde 90dan yüzde 98,5e çıkmasına rağmen,
ana okulunda okullaşma yok denecek kadar azken yüzde 67ye
çıkmasına rağmen bugün derslik başına öğrenci
sayımız 31; dolayısıyla benden önceki
bakanlarımızın neyi yaptığını buradan ifade
etmek mümkün.
İkincisi, yine
aynı dönemlerle ilgili tüm okular içerisinde bilgisayar
laboratuvarına sahip olan okul oranı yüzde 5ler civarındayken
bugün sekiz dersliğin üzerindeki bütün okullarımızda bizim
bilgisayar laboratuvarımız var, dolayısıyla bunları da
yine o haneye koyun lütfen.
Bu açıdan
bakıldığında, normal şartlarda, geçtiğimiz
dönemde eğitim sistemine gerek fiziki altyapı olarak gerek bilgi ve
donanım olarak gerekse müfredatta yapılan değişiklikler
olarak bakıldığında aslında millî eğitim bakanlarının
bu konuda ne kadar başarılı olduğunu göreceksiniz.
1997 yılından
2002 yılına kadar okullaşma oranlarındaki artış
yüzde 1i bile bulmuyor ama 2003 yılından itibaren -sizin az önce
ifade ettiğiniz bakanların her birisinin döneminde- okullaşma
oranları yüzde 1in üzerinde
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Sizin sözleriniz, benim değil.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) -
kızların okullaşma oranları yüzde 1,5un üzerinde. Bu
açıdan bakıldığında, hem sistemi iyi
çalıştırma konusunda hem de bizatihi, şahsi olarak
çalışma konusunda AK PARTİli bakanların ne kadar
başarılı olduğunu teyit edecek çok bilgiye sahibiz biz.
OKTAY VURAL (İzmir)
Onun için mi görevden alındılar, başarılı
oldukları için.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) Başka bir
şey daha söyleyeyim: Özellikle Kamu İhale Kanunuyla alakalı
düzenlemelerde arkadaşların çok yanlış bir algı
içerisinde olduklarını görüyorum. Kamu İhale Kanunu
kapsamının dışına çıkıyor olmak demek
yapılacak ihalelerin kanunsuz ve serbest yapılacağı
anlamına gelmez; o işin özelliğine ve teknolojik
yapısına göre kendi hukuki mevzuatı içerisinde yapılacak
bir düzenlemeyi içerecek anlamına gelir. Nitekim orada kanun hükümlerine
baktığınızda bununla ilgili hukuki mevzuatın
nasıl düzenleneceği ve nasıl yapılacağı
açıkça ifade edilmiştir. Daha da önemlisi, aslında o mevzuat
olduktan sonra ihaleler şeffaf bir şekilde yapılacak, bütün
kamuoyu da bunu görecektir. O açıdan bakıldığında, bu
yapılan düzenlemenin sadece o işin özelliğiyle alakalı
olduğu ve yaptırma yöntemini içereceğini ifade etmek bence
isabetli olur.
Çok değerli
milletvekilleri, öncelikle, bu uyuşturucu kullanımı ve
İnternet bağımlılığıyla ilgili olarak
şunu ifade etmem lazım: Tabii ki bu konu bizim çocuklarımız
için gerçekten ciddiye almamız gereken bir konudur ve bu konuda bize
yapılacak her türlü teklifi de kullanmaya hazır olduğumuzu,
değerlendirmeye hazır olduğumuzu ifade edeyim. Ama zaten bu
zamana kadar biz hem uyuşturucu kullanımıyla alakalı hem de
teknoloji bağımlılığıyla alakalı özel
projeler yürütüyoruz, bunlardan bir kısmını Avrupa
Birliğiyle beraber, bir kısmını İçişleri
Bakanlığımızla beraber, bir kısmını da sivil
toplum örgütleriyle birlikte yürütüyoruz. Bu açıdan
bakıldığında, bugüne kadar kendi potansiyelimizi azami
derecede değerlendirerek konu hakkında tedbir almaya gayret
ettiğimizi ifade etmek istiyorum.
Yine bir başka
tereddüt edilen konu: Çokça öğretmen açığının ortaya
çıkıp çıkmayacağıyla ilgili veya öğretmen
alımıyla alakalı. Çok
değerli arkadaşlar, bizim şu anda açığa
çıkacak öğretmenlerimiz olmayacak, bundan asla endişe
etmemelisiniz. Bizim sınıf öğretmenlerimiz dâhil, şu anda
istihdam ettiğimiz bütün öğretmenleri istihdam edebilecek kapasite ve
potansiyelimizin olacağını, hele hele okullaşma
oranlarının artmasıyla, yaşın da bir yaş öne
gelmesiyle sınıf öğretmenleriyle ilgili bir tereddüdün ortaya
çıkmaması gerektiğini açıkça ifade edeyim ama onun
ötesinde, özellikle alan öğretmenleriyle ve yeni ihtiyaç
duyacağımız öğretmenlerle ilgili mesele Hükûmetin Millî
Eğitim Bakanlığına vereceği kadroyla
alakalıdır. Şu anda da bizim zaten öğretmen
açığımız vardır, bu herkes tarafından
bilinmektedir. Şunu herkes kabul etmeli ki öğretmen
açığını kapatabilmek için Hükûmetimiz
kaynaklarını yine azami derecede kullanıyor, kadro tahsisini
yapıyor ve biz de o doğrultuda öğretmen almaya çaba sarf ediyoruz.
Bunun en belirgin örneği ise şudur: Tüm cumhuriyet tarihi boyunca,
2002 yılına geldiğimizde, toplam öğretmen sayımız
554 bin kişi iken biz, daha sonra, hükûmetlerimizin verdiği
kadrolarla yaklaşık 320 bin civarında öğretmeni kadromuza
dâhil ettik ve dolayısıyla tüm cumhuriyet tarihi boyunca
ulaştığımız öğretmen sayısının
yüzde 60ından fazlasını sekiz yıllık süre içerisinde
aldık. Bu açıdan bakıldığında, bizim
ayırdığımız kadrolarla alakalı hiç kimsenin
eleştiri yapmaya hakkı yok. Önceki hükûmetlerle mukayese
edildiğinde, hele hele 2009, 2010, 2011 yıllarında tahsis edilen
öğretmen kadrolarına bakıldığında, çok ciddi
anlamda Hükûmetin çaba sarf ettiğini ifade etmek mümkün olur.
Onun
dışında, özellikle ortaöğretimlerle ilgili, imam-hatip
okullarının açılıp açılmayacağıyla ilgili
sorular soruluyor. Yani bunları siz de biliyorsunuz, defalarca söyledik.
Eğitim sistemi demokratikleştikçe ve esnekleştikçe bu ülkede
yaşayan herkes, hangi etnik yapıda olursa olsun, hangi dinî
yapıda olursa olsun, hangi tür eğitim ihtiyacını duyan bir
alanda bulunursa bulunsun, hepsi bu esneklikten ve demokratikleşmeden
azami derecede yararlanacak. Eğitim sistemimiz, şükürler olsun ki tüm
dünyada olduğu gibi esnek bir hâle gelecek ve bu açıdan
bakıldığında da
OKTAY VURAL (İzmir)
Açıkça söyleyin bunu.
ENVER ERDEM
(Elâzığ) Açıkça söyleyin.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) Çok açıkça
söylüyorum. Hiç merak etmeyin
OKTAY VURAL (İzmir)
Merak edeceğiz tabii.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul)
imam-hatip
okulları da bundan azami derecede yararlanacak.
ENVER ERDEM
(Elâzığ) Ama niye söylemediniz bunları konuşmanızda?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul)
Dolayısıyla, herkes için, demokrasiyi herkes için istiyoruz bu
ülkede, sizin için de, bizim için de, bu ülkede vatandaş olan herkes için
istiyoruz. Dolayısıyla
OKTAY VURAL (İzmir) Kürtçeyi
eğitime sokacak mısın sokmayacak mısın, söyle bunu.
ENVER ERDEM (Elâzığ) Ruhban
Okulunu niye söylemiyorsunuz?
OKTAY VURAL (İzmir) Ruhban okulunu
açacak mısın açmayacak mısın, bunu söyle.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
ÖMER DİNÇER (İstanbul) - Ruhban Okuluyla ilgili düzenleme bizim
eğitim sistemiyle ilgili değil biliyorsun değil mi, o ayrı
bir konu. Dolayısıyla, onu yeri geldiği zaman
sorarsınız.
OKTAY VURAL (İzmir) Ya, ya, ya! Bunu
demediniz mi siz açacağız diye?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
ÖMER DİNÇER (İstanbul) - Bunun ötesinde, özellikle fiziki
yapıyla ilgili tekrar tekrar soruluyor Ne kadar okula veya dersliğe
ihtiyaç var? diye. Defalarca ben bunu tekrarlamıştım, söylüyorum...
OKTAY VURAL (İzmir) Bu millet böyle
çok etnikli bir millet olarak tanımlanamaz. Millî eğitimin temelini
bir öğrenin.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
ÖMER DİNÇER (İstanbul) - Bizim yaklaşık 160 bin
dersliğe şu anda bile ihtiyacımız var.
Dolayısıyla, eğitimde okullaşma oranlarına paralel
olarak biz sürekli olarak bunu yapıyoruz. Okullaşma
oranının artırılmasıyla paralel olarak ihtiyacın
artmasına yönelik olarak da özellikle kamu-özel ortaklığı
gibi, kiralama yöntemi gibi pek çok yeni yöntemle fiziki altyapıyı
tamamlayacak düzenlemeler yapıyoruz. Dolayısıyla, önceki
yıllardan daha hızlı bir şekilde altyapımızı
tamamlayacağız.
Yine bu kanunda yapılan bir düzenleme
de bize dört yıl gibi bir süre vermektedir çünkü bu kanun düzenlemesinde
ortaokuldan liseye geçişi yüzde 100 olarak tanımlamakta ve bunun için
de dört yıllık bize bir süre vermektedir. Bu da ihtiyaç
duyduğumuz öğretmenlerin temininde ve dersliklerin temininde zaman
kazandıracaktır. Hemen şunu ifade etmeliyim ki şu anda
ortaokuldan liseye geçiş oranlarımız yüzde 85
civarındadır, kanun çıktıktan sonra bunu yüzde 100 olarak
uygulamaya başlayacağız ve dört yıl sonra tüm lise
seviyesinde okullaşma oranı yüzde 100e çıkacak.
İhale Kanunuyla alakalı bir
başka hususu belki hatırlatmam lazım, tekrar soru olmuştu.
Normal sürede, İhale Kanunuyla alakalı, özellikle teknolojik
yatırımlarda yatırım yapıldıktan sonra üç
yıllık bir ihale süresi maalesef finansman yöntemi olarak
kullanmamıza izin vermiyor, o süreyi artırıyoruz ve bir de ihale
yapmayla ilgili süreç de çok uzun zaman alıyor. Bilişim
teknolojilerinde bu uzun zamanlar temin etmek için mahzurlar doğuruyor, bu
süreleri kısaltan düzenlemeler yapılacak.
Yine, başka bir
soruda, aynı derslikte birden çok sınıf olduğundan bahisle,
bunlara dair değerlendirme soruluyordu. Çok değerli arkadaşlar,
aynı derslikte birden çok sınıfın ders alması
meselesi, aslında eğitim sistemine çok aykırı bir mesele
değil. Dünyanın pek çok ülkesinde, istisnai olarak, aynı derslikte
birden çok sınıfın ders aldığı yapı
vardır. Bunu belirleyen husus, öğrenci sayısı, bulunan
yerin ekonomik şartlarıyla ilgilidir. Bu açıdan
bakıldığında, biz Hükûmet olarak elimizden geldiğince
bu sayıyı azaltmaya çalışıyoruz. Nitekim, bu
sayı, yanlış hatırlamıyorsam, yanlışsa
düzeltirim daha sonra, yüzde 8in altına düştü diye ben biliyorum
toplam eğitim yapımız içerisinde. Bu açıdan
bakıldığında, aynı derslikte birden çok
sınıfın olmasını lütfen sorun olarak görmeyin. Önemli
olan, o çocuğun yeterince eğitim alıp almadığı
meselesidir ve burada ciddi bir mahzur oluşturmamaktadır.
BAŞKAN Sözlerinizi
tamamlayınız Sayın Bakan lütfen.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) Son soru,
cevaplandırayım, BT derslerinin seçmeli hâle getirilmesi. Çok
değerli arkadaşlar, artık, bizim çocuklarımız,
okullara bilgisayarı kullanmayı öğrenerek geliyorlar. Bilgisayar
kullanmayı öğrenmek için ayrıca ders almaya
ihtiyacımız yok. Onun yerine biz, BT ve tasarım dersleri koyduk.
Tasarım derslerini veriyoruz, eğer bilgisayar kullanmasını
da bilmiyorsa burada da öğreniyor zaten. Bu açıdan
bakıldığında, hiç merak etmeyin,
çocuklarımızın kabiliyeti, kendinden öncekilerden çok daha iyi
bu noktada. Biz, analizler yapıyoruz, bu analizler doğrultusunda,
hangi derslerin seçmeli, hangilerinin zorunlu olacağının
kararını veriyoruz.
Ben, sorularına
cevap veremediğim milletvekili arkadaşlarım için özür diliyorum,
sürem yetmedi, onları yazılı olarak
cevaplandıracağım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunacağım ancak maddelerine geçilmesinin
oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasına dair
bir önerge vardır, önergeyi okutup imza sahiplerini arayacağım.
Okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Oylamanın İç
Tüzük 143e göre açık olarak yapılmasını arz ederiz.
Mehmet Akif Hamzaçebi?
Binnaz Toprak?
Muharrem İnce?
Burada.
Veli Ağbaba? Burada.
Ali Serindağ?
Burada.
Haydar Akar? Burada.
Mehmet Kesimoğlu?
Burada.
Hasan Ören? Burada.
Volkan Canalioğlu?
Burada.
Mehmet Şeker?
Burada.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu? Burada.
Mahmut Tanal? Burada.
Kazım Kurt? Burada.
Kemal
Değirmendereli? Burada.
Candan Yüceer? Burada.
Sedef Küçük? Burada.
Haluk Eyidoğan?
Burada.
Ramis Topal? Burada.
Selahattin
Karaahmetoğlu? Burada.
BAŞKAN Açık
oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını
alacağım.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
İki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, 199 sıra sayılı Kanun Teklifinin maddelerine
geçilmesine dair açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı |
: |
390 |
|
Kabul |
: |
289 |
|
Ret |
: |
101 |
Kâtip
Üye Muhammet
Rıza Yalçınkaya Bartın |
Kâtip
Üye Bayram
Özçelik Burdur |
Şimdi birinci
bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ilâ
13üncü maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde
söz isteyen AK PARTİ Grubu adına Mersin Milletvekili Çiğdem
Münevver Ökten.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
ÇİĞDEM MÜNEVVER ÖKTEN (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 199 sıra sayılı
İlköğretim ve Eğitim Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi üzerine
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Okul bilgi ve her türlü
mesleki eğitimi sağlar ama içimizde olan insanı
yetiştirmez. Eğitim demek insan yetiştirmek demektir.
Eğitim Komisyonu olarak çıktığımız bu yolda
amacımız geleceğimizi emanet edeceğimiz gençlerimizi
yetenekleri, istekleri doğrultusunda ve potansiyelleri doğrultusunda
temel yaşam becerilerini geliştirirken gerek çevreye gerekse
psikolojik olarak ve pedagojik olarak uyum sağlayan iyi bir insan olarak
yetişmelerini sağlamaktır. Bunu yaparken izlememiz gereken metot
ve ilkelerin başında çocuğu bütünüyle ve her yönüyle ele almak
gerekmektedir. Bu süreçte çocuğun fıtratına ve yeteneklerine
önem vermek öngörülür. Bu metotta boş zaman yoktur. Zamanın bedenin,
aklın, ruhun ihtiyaçlarına göre şekillendirilmesi ve verimli
olarak doldurulması esastır. Bu teklifteki üç ana temel şudur:
Eğitimin on iki yıla çıkarılması, eğitimin
kademelendirilmesi ve katsayı farkının giderilmesi. İlk 4
yıla başlama yaşı alt sınır altmış ay
ile üst sınır yetmiş iki ay arasındadır.
Burada bir
ayrıntıyı paylaşmalıyız: Şu anda uygulamada,
Sayın Bakanımızın da biraz önce söylediği gibi, eylül
ayında altmış sekiz aylık olanlar okula gitmektedirler. 2nci
4 yılın içinde çocuklar temel dersler olan matematik, Türkçe, sosyal
ve fen gibi derslerden başka yetenekleri ve istekleri doğrultusunda
seçmeli dersler programından istediğini seçerek kademeli bir
eğitim görecektir. Bu modelde tercih ve hedef değiştirme
hakkına sahip olan çocuk, 3üncü 4 yılda eğitimine bu
şekilde devam edecektir. İlk 4 yıllık kademe ilkokul olarak
adlandırılacaktır. İkinci 4 yılın adı
ortaokul olacak, ilkokuldan ortaokula geçişte kesintiliymiş gibi
algılanmasına yol açacak herhangi bir diploma verilmeyecektir.
Ortaokulda
bütün öğrenciler bir temel programa tabi tutulacaklar, bu program Türkçe,
temel fen bilimleri, sosyal bilimler, tarih gibidir. Öğrenciler ortaokul
birinci sınıftan itibaren çeşitli seçmeli ders paketlerinden
birini seçecekler, bu paketler fen, matematik, sosyal, ticaret, sanat,
tarım şeklinde olacaktır. Bu paketler dışında tek
tek de seçmeli dersler olacaktır. Diyelim ki fen paketini seçen
öğrenci, spor dersleri veya tarım paketini seçen öğrenci ticaret
veya din derslerini seçmeli olarak alabileceklerdir.
Yeni
sistemle kaldırılan katsayı adaletsizliği öğrencilere
fırsat eşitliği sağlayacaktır.
Ortaokulun
her aşamasında öğrenciler veya aileleri bir paketten vazgeçip
başka bir paket alabileceklerdir. Son sınıftakiler eksiklerini
tamamlamak için ders almaya teşvik edilecektir. Bu paketlerin eğitim
içerisindeki ağırlığını Millî Eğitim
Bakanlığı belirleyecektir. Unutmamalıyız ki
Hükûmetimiz ülkemizin geleceği açısından zor olanı
seçmektedir. Yeteneklere göre eğitim, meslek liseleri örneğinde
gördüğümüz gibi, kişi başına maliyeti hem daha yüksek bir
eğitim hem de uzun soluklu bir planlama yapmayı gerektiren bir
eğitimdir. Çünkü eğitim süresini on iki yıla çıkararak hedeflenen
lise mezunu sayısının artırılmasıdır. Avrupa
Birliği ülkelerinde 2020 yılına kadar nüfusun yüzde
90ının en az lise mezunu olma hedefi öngörülmüştür, ülkemizde
ise toplam nüfusumuzun şu anda sadece yüzde 28i lise mezunudur. Ülkemiz
çocukları ve gençleri her şeyin çok daha iyisine layıktır,
onların aklına ve becerilerine güveniyoruz, bizler onlarla el
birliğiyle ülkenin geleceğini yönlendireceğiz.
Şimdi, sizlere
yıllarını gençlere adamış bir öğretmen olarak
öğrencilerin hisleriyle seslenmek istiyorum, hem muhalefetteki
milletvekillerine hem kendi, AK PARTİli milletvekili
arkadaşlarıma ve Sayın Millî Eğitim Bakanıma,
gençlerden yetkililere ve eğitimcilere açık bir mektuptur bu:
Sizler, eğitimciler, devletin yetkilileri; biz gençleri dinleyiniz. Öğrenmek
istiyoruz, lütfen bizlere düşünmeyi öğretiniz; doğru,
sıhhatli insanca düşünmeye ihtiyacımız var. Hayat yolu
mayınlı tarla gibi tehlikelerle dolu, ayağımızı
yere sağlam basmak, yaşamak istiyoruz. Biz insanız, bilmek,
öğrenmek, anlamak, doğru karar vermek istiyoruz. Henüz
keşfedilmemiş imkânların karanlık dehlizlerinde
şaşırmadan, düşmeden yürümeyi öğrenmek istiyoruz.
Atalarımız Akıl insana en büyük sermayedir. demişler,
lütfen, bizlere kendi kültürümüzün lezzetini tattırınız. Bize
önce bizden olanı veriniz, önce ecdadımızın, atalarımızın
aklını veriniz, önümüze onların eserlerini, fikir ürünlerini
seriniz, sonra Yüce Allahtan insanoğluna dünyanın her yerinde ve
bütün zamanlar içerisinde lütfettiği en büyük ve en kutsal nimeti,
insanlığın aklını veriniz.
İnsanlığın bütün kalbini ve şuurunu ve
hayatını birleştiren bilgiyi istiyoruz çünkü evrende bilgiye
muhtaç olduğunu, tekâmül ihtiyacını düşünebilen yalnız
insandır. Biz insan olmak istiyoruz. Lütfen bize düşünmeyi,
aklımızı güçlendirmeyi, fikrimizi zenginleştirmeyi
öğretiniz. Bizler geleceğin mimarı, ülkenin sahipleri Türk
gençleriyiz. Çağdaş bilgiyi veriniz bize. 21inci yüzyıl,
insanları ve toplumları şerefli ve güçlü kılan faziletin
ancak bilgi olduğunun bir kez daha ispat edildiği bir asır
olacaktır. İnsanlığa lütfedilen o uygarlığı
yaratan ışığı, o mukaddes emaneti yalnız
çalışanlar, alın teri dökenler hak ettiler. Bilincimizi
aydınlatan, milletimizi yükselten çağdaş, modern ilmi veriniz
bize.
İnancımız
şudur ki: Zengin, güçlü ve mutlu bir toplum olmak için selim akla her
zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Beyinlerimiz büyük
milletlerin en yüce fikirleriyle güçlensin. İdrakimiz
uygarlığın harikalarıyla ve en ileri teknikleriyle
zenginleşsin çünkü bütün faziletlerin anası olan bilgi kuvvettir ve
yüceliktir. Bizlere sanatı sevmeyi öğretiniz, öğrenmek
istiyoruz. Sanat, güzeli ve güzelliği arama yoludur. Bu kutsal
insanlık yolunda bütün milletlerle birlikte yürümeliyiz.
İnsanlığın ortak dili olan sanatla anlaşmayı,
konuşmayı, barış içinde yaşamayı öğrenmemiz
gerekiyor çünkü insanlar konuşa konuşa anlaşır ve
anlaşa anlaşa da birbirlerini severler. Hiç unutmayınız ki
milletimizin ve insanlığın önce sevgiye ihtiyacı var.
Sevgisiz barış ve saadet, sevgisiz kalkınma ve medeniyetler
olmuyor.
Siz eğitimciler,
bizlere doğruyu ve dürüstlüğü öğrettiniz. Türk istiklal ve
cumhuriyetini korumak mesuliyetini taşıyacak olan genç kalpler
doğruluk ve dürüstlük ahlakıyla çarparsa inanıyorum ki en yüce
yardım olan Allahın yardımı onlara mutlaka
ulaşacaktır çünkü Allah doğruların
yardımcısıdır. Doğruluk emanettir.
Atalarımız Yalan da hıyanettir. demiyor mu? İnsana
sadakat yaraşır görse de ikrah,/ Yardımcısıdır
hepimizin Allah.
Çok teşekkür
ediyorum. Sağ olun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Ökten.
Sayın
milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 01.13
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 01.17
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık
YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 83üncü Birleşiminin
Yedinci Oturumunu açıyorum.
199 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Alınan karar
gereğince kanun tasarı ve teklifleri İle komisyonlardan gelen diğer
işleri sırasıyla görüşmek için, 28 Mart 2012 Çarşamba
günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 01.18