TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
87nci
Birleşim
31
Mart 2012 Cumartesi
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Manisa Milletvekili
Hasan Ören ve 21 milletvekilinin, Manisa-Turgutlu Çaldağı
bölgesindeki nikel madeni çıkarılması ve işlenmesi
faaliyetlerinin çevre ve insan sağlığına etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/218)
2.- Manisa Milletvekili
Hasan Ören ve 20 milletvekilinin, Gediz Nehri'ndeki kirliliğin
nedenlerinin ve çözüm yollarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/219)
3.- Bolu
Milletvekili Tanju Özcan ve 26 milletvekilinin, beyaz et sektörünün
sorunlarının ve sektörün gelişimine yol açacak ekonomik
politikaların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/220)
B) Önergeler
1.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplanın, 29/3/2012 tarihli 85inci Birleşimde
okunan BDP Grubunun (11/10) esas numaralı Gensoru
Önergesini geri çektiklerine ilişkin önergesi (4/38)
C)
Tezkereler
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanı Volkan
Bozkır başkanlığındaki bir heyetin, 16-18 Nisan 2012
tarihlerinde Kahire'de düzenlenecek olan Türk-Arap Parlamenter Diyalogu
Dördüncü Tur Görüşmelerine katılmasına ilişkin Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresi (3/836)
2.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek
başkanlığındaki bir heyetin, Macaristan Ulusal Meclisi
Başkanı Dr. Laszlo Köver'in vaki davetine icabet etmek üzere
Macaristan'a resmî bir ziyarette bulunmasına ilişkin Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresi (3/837)
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandırın, üniversite sınavına girecek
öğrencilere başarı dileğinde bulunduğuna ve 31 Mart
Azerbaycan Türklerinin Soykırım Gününe ilişkin açıklaması
2.- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, üniversite sınavına girecek öğrencilere
başarı dileğinde bulunduklarına ilişkin
açıklaması
3.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplanın, üniversite sınavına girecek
öğrencilere başarı dileğinde bulunduklarına
ilişkin açıklaması
4.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünalın, üniversite sınavına girecek
öğrencilere başarı dileğinde bulunduklarına
ilişkin açıklaması
5.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğrunun, üniversite sınavına girecek
öğrencilere başarı dileğinde bulunduğuna ve 31 Mart
Azerbaycan Türklerinin Soykırım Gününe ilişkin
açıklaması
6.- Ankara Milletvekili
Levent Gökün, Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıçın
konuşmasına ilişkin açıklaması
V.- GENSORU
A) Ön Görüşmeler
1.- Ankara Milletvekili
Levent Gök ve 22 milletvekilinin, siyasi nüfuzunu kullanarak rant elde
ettiği, çıkar ilişkisi kurduğu kamu görevlilerini himaye
ettiği ve böylece görevini kötüye kullandığı
iddiasıyla Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç hakkında
gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/8)
2.- Konya Milletvekili
Atilla Kart ve 32 milletvekilinin, Deniz Feneri Derneğiyle ilgili
soruşturma sürecine müdahil olarak görevini kötüye
kullandığı iddiasıyla Başbakan
Yardımcısı Beşir Atalay hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/9)
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın, Konya Milletvekili Atilla
Kartın şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
2.- Konya Milletvekili
Atilla Kartın, Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
3.- Adalet Bakanı
Sadullah Erginin, Konya Milletvekili Atilla Kartın şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
4.- Konya Milletvekili
Atilla Kartın, Adalet Bakanı Sadullah Erginin şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
5.- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, Tokat Milletvekili Zeyid Aslanın Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
6.- Konya Milletvekili
Atilla Kartın, Tokat Milletvekili Zeyid Aslanın gensoru önergesini
hazırlayanlara yönelik ifadeleri nedeniyle konuşması
7.- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, Başbakan Yardımcısı Beşir
Atalayın Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
8.- Tokat Milletvekili
Zeyid Aslanın, Yalova Milletvekili Muharrem İncenin
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
9.- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, Tokat Milletvekili Zeyid Aslanın Cumhuriyet Halk
Partisi Genel Başkanına sataşması nedeniyle
konuşması
10.- Konya Milletvekili
Atilla Kartın, Başbakan Yardımcısı Beşir
Atalayın şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
11.- Manisa
Milletvekili Hasan Örenin, Başbakan Yardımcısı Beşir
Atalayın şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
12.- Giresun
Milletvekili Nurettin Caniklinin, Yalova Milletvekili Muharrem İncenin
Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
13.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
VII.- ÖNERİLER
A) Danışma
Kurulu Önerileri
1.- Genel Kurulun
1/4/2012 Pazar günü toplanmamasına ilişkin Danışma Kurulu
önerisi
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.- Afet Riski
Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/569) (S. Sayısı:
180)
3.- Kars Milletvekili
Ahmet Arslan ve Bursa Milletvekili Hüseyin Şahin ile 7 Milletvekilinin;
Katma Değer Vergisi Kanunu ile Bazı Yatırım ve Hizmetlerin
Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında
Kanun ve Kamu İhale Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/387) (S.
Sayısı: 194)
4.- Kamu Görevlileri
Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/556)
(S. Sayısı 200)
5.- Orman Köylülerinin
Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman
Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin
Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı
Hakkında Kanun Tasarısı ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın; Orman
Köylülerinin Kalkındırılmaları Hakkında Kanun Teklifi;
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi, Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve Yalova
Milletvekili Muharrem İnce ile 68 Milletvekilinin; 2/B
Barışı Kanunu Teklifi (Orman Sınırları
Dışına Çıkarılan Alanların İdaresi,
Değerlendirilmesi ve Tasarrufu Hakkında Kanun Teklifi); Osmaniye
Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın; Yayla ve
Yaylacılık Kanunu Teklifi ve İçişleri Komisyonu,
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporları (1/563, 2/71,
2/211, 2/417) (S. Sayısı 198)
IX.- OYLAMALAR
1.- Katma Değer
Vergisi Kanunu ile Bazı Yatırım ve Hizmetlerin
Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması
Hakkında Kanun ve Kamu İhale Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin oylaması
31
Mart 2012 Cumartesi
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan
Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Rıza YALÇINKAYA
(Bartın)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 87nci Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, okutuyorum:
III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Manisa Milletvekili Hasan Ören ve 21 milletvekilinin, Manisa-Turgutlu
Çaldağı bölgesindeki nikel madeni çıkarılması ve
işlenmesi faaliyetlerinin çevre ve insan sağlığına
etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/218)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Manisa
ili Turgutlu ilçesinin
Bölgede
deneme üretimi için yapılan çalışmalarda toplam arazinin sadece
1/200'ü kullanılmış ve bu nedenle birçok ağaç kesilerek
ormanlık alanın zarar görmesine neden olmuşlardır.
İşletme süresince 200 binin üzerinde ağacın kesileceği
tahmin edilmektedir. Bu durum bölgedeki ormanlık alanın tamamen yok
olması demektir. Bölgedeki ağaçların kesilmesi ve dere
yataklarının bozulması nedeniyle erozyon artmış, daha
önce hiç görülmemesine rağmen bazı köyler sel felaketine maruz
kalmıştır. Ayrıca nikel madeninin
çıkarılmasında kullanılan sülfürik asidin neden olduğu
olumsuzluklarla ilgili şikâyetler de gelmeye
başlamıştır.
Çal
Dağı'nın güneyinde dünyanın ve Türkiye'nin en önemli
tarım alanlarından birisi olan Gediz Nehri ve Havzası
bulunmaktadır. Gediz Nehri Türkiye'nin de taraf olduğu
Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanlar Hakkında Sözleşmenin
(RAMSAR) eklerinde sayılarak uluslararası koruma altına alınmıştır.
Buna rağmen sülfürik asit kullanılarak açık liç usulü ile nikel
madeni çıkarılmasına devam edilmektedir.
Bölgenin
en önemli su havzası olan Gediz Nehri Çal Dağının ve maden
sahasının çok yakınından geçmektedir. Bu nedenle yer
altı ve yer üstü su kaynakları ile doğal kaynaklar bundan
olumsuz etkilenecektir. Projesinde işletme ömrü 10 yıl olarak
belirlenen maden tükendiğinde bölgede orman ve tarım alanları
ile birlikte nüfusu yüz bini aşan Turgutlu ilçe merkezimiz bu çevre
kirliliğinden önemli ölçüde zarar görecektir. Turgutlu Çaldağ
bölgesinde, Musulcalı, Akköy, Çampınar, İzzettin, Yakuplar,
Temrek ve Sarıbey köyleri bulunmakta, bölge halkı geçimini tarım
ve ormancılıktan sağlamaktadır. Bölge halkı,
geleceklerini karartmamak adına konuya duyarlılık göstermekte ve
Çaldağ ormanlık alanlarına tarım arazilerine ve köylerine
sahip çıkmak için nikel madeni çıkarılmasına
karşı olup, ülkenin en büyük çevre felaketini önlemek adına,
işletmeye izin verilmemesini istemektedirler.
Turgutlu
Çal Dağı bölgesinde nikel madeni çıkarılması ve
işlenmesi amacıyla kurulacak işletmenin; fayda-maliyet
analizinin tespiti, ormanlar ve tarım arazileri üzerine etkilerinin, nikel
madeninin ayrıştırılmasında kullanılacak olan
sülfürik asidin, yer altı ve yerüstü su kaynakları, tarım
arazileri ve çevre üzerindeki kirletici etkilerinin ve çevre köylerde
yaşayan bölge halkının yaşam standartlarının ve
sağlıklarının korunması, tedbirlerinin
araştırılması, işletme kapandığında
ortaya çıkacak sorunların tespiti ve çözüm önerilerinin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105 nci
maddeleri gereğince bir Meclis Araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
1)
Hasan Ören (Manisa)
2)
İzzet Çetin (Ankara)
3)
Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
4)
Birgül Ayman Güler (İzmir)
5)
Hülya Güven (İzmir)
6)
Rahmi Aşkın Türeli (İzmir)
7)
Erdal Aksünger (İzmir)
8)
Mustafa Moroğlu (İzmir)
9)
Rıza Türmen (İzmir)
10)
Oğuz Oyan (İzmir)
11)
Aytun Çıray (İzmir)
12)
Alaattin Yüksel (İzmir)
13)
Özgür Özel (Manisa)
14)
Atilla Kart (Konya)
15)
Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
16)
Emre Köprülü (Tekirdağ)
17)
Hüseyin Aygün (Tunceli)
18)
Sakine Öz (Manisa)
19)
Şükran Güldal Mumcu (İzmir)
20)
İlhan Cihaner (Denizli)
21)
Bedii Süheyl Batum (Eskişehir)
22)
Dilek Akagün Yılmaz (Uşak)
2.-
Manisa Milletvekili Hasan Ören ve 20 milletvekilinin, Gediz Nehri'ndeki
kirliliğin nedenlerinin ve çözüm yollarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/219)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Gediz
Nehri, ülkemizin büyük ve en önemli nehirlerinden biridir. Gediz ilçesinin güneydoğusundan
başlayan ve İzmir Körfezine dökülen Gediz Nehri geçtiği
bölgelerin tarımsal üretimine, ekonomisine ve gelişmişlik
düzeyine önemli katkı sağlamaktadır.
Bölge
açısından hayati değer taşıyan Gediz Nehri 1980li
yıllardaki düzensiz endüstriyel ve kentsel gelişimle birlikte
aşırı derecede kirlenmiştir. Ülkemiz açısından bu
kadar önemli olan Gediz Nehri, Türkiye'nin de taraf olduğu
Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanlar Hakkında Sözleşmenin
(RAMSAR) eklerinde sayılarak uluslararası koruma altına
alınmıştır.
Uşak,
Manisa, İzmir illeri sınırları içine giren Gediz Havzası
içinde önemli yerleşim merkezleri bulunmaktadır. Manisa Turgutlu,
Salihli, Ahmetli, Alaşehir, Demirci, Gediz, Kemalpaşa, Foça ve
Menemen yerleşim yerlerinden bazılarıdır. Nüfusu yüz binin
üzerinde olan ilçelerde hâlâ arıtma tesisi bulunmamakta ya da kapasiteleri
yetersiz kalmaktadır. Kirliliğe rağmen belediyeler arıtma
tesisi için kaynak ayırmamaktadırlar. Hükümetin de bu konuda bir
yaptırımı yoktur.
Gediz
Havzasında bulunan yerleşim yerleri ve sanayi kuruluşları
Gediz Nehrinin önemli kirlilik nedenidir. Endüstriyel ve evsel
atıkların arıtılmadan atılması nedeniyle
nehirdeki kirlilik sağlığı tehdit edici boyutlara
gelmiştir.
Gediz
Nehrinin kirliliğinin nedenlerinin araştırılarak, çözüm
yollarının araştırılması için ulusal ve yöresel
düzeyde koordinasyonun sağlanması Gediz'in zararlı ve tehlikeli
atıklardan arındırılması ve kirlenmede sorumluluğu
olanların belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98, TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105 nci maddeleri gereğince bir Meclis
Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1)
Hasan Ören (Manisa)
2)
Alaattin Yüksel (İzmir)
3)
Atilla Kart (Konya)
4)
İzzet Çetin (Ankara)
5)
Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
6)
Birgül Ayman Güler (İzmir)
7)
Hülya Güven (İzmir)
8)
Rahmi Aşkın Türeli (İzmir)
9)
Erdal Aksünger (İzmir)
10)
Mustafa Moroğlu (İzmir)
11)
Rıza Türmen (İzmir)
12)
Oğuz Oyan (İzmir)
13)
Özgür Özel (Manisa)
14)
Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
15)
Emre Köprülü (Tekirdağ)
16)
Hüseyin Aygün (Tunceli)
17)
Sakine Öz (Manisa)
18)
Şükran Güldal Mumcu (İzmir)
19)
İlhan Cihaner (Denizli)
20)
Bedii Süheyl Batum (Eskişehir)
21)
Dilek Akagün Yılmaz (Uşak)
3.- Bolu Milletvekili Tanju Özcan ve 26 milletvekilinin, beyaz et
sektörünün sorunlarının ve sektörün gelişimine yol açacak
ekonomik politikaların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/220)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Türkiye
1970'li yıllardan itibaren, beyaz et sektöründe çok önemli
atılımlar yaparak dünya ülkeleri sıralamasında üst
sıralara yerleşmiştir. 1970'li yıllarda sektörde egemen
olan aile işletmeciliği, sınırlı kapasite, pahalı
üretim 1980'li yıllardaki yapısal değişimle yerini modern,
entegre tesislere ve sözleşmeli üretim modeline bırakmış,
1990'lı yıllarda dünya standartları yakalanmış ve
2000'li yıllara gelindiğinde üretim sürekli artarak devam
etmiştir.
Son
yıllarda artan kırmızı et fiyatları, ekonomik krizler
nedeniyle halkın alım gücünün azalması gibi faktörler genel olarak beyaz et, özelinde tavuk üretimini ve
tüketimini ön plana çıkartmıştır.
Beyaz
et üretimi, halkın hayvansal protein ihtiyacının
karşılanmasında son yıllarda çok önemli bir rol oynamaya
başlamıştır. Önümüzdeki yıllarda bu rolün artması
beklenmektedir. Beyaz et sektörü içerisinde tavukçuluğun, Türkiye için
stratejik bir ürün olma özelliği kazanması sektördeki beklentileri
oldukça olumlu yönde etkilemektedir. Ülkemizde bugün, tavuk yumurtası
üretimi 1,07 milyar adet, kesilen tavuk sayısı 84 milyon adet, tavuk
eti üretimi 135 bin 953 tona ulaşmıştır.
Üretilen
beyaz etin yaklaşık % 85'i son derece modern tesislerde
gerçekleştirilmekte olup, tesislerin çoğu gelişmiş
ülkelerdeki benzerlerine oranla çok daha modern bir yapıdadır.
Yıllık
cirosunun 3 milyar ABD Doları civarına ulaştığı,
üretici çiftçi, yem, ilaç, yan sanayi, satıcı esnaf, nakliye,
pazarlama elemanıyla geçimini sağlayan insan sayısının
iki buçuk milyona yaklaşan sektör birçok sorunla karşı
karşıyadır.
Beyaz
et sektöründe en önemli sorunlardan biri dışa
bağımlılıktır. Hayvan materyali, yem, aşı ve
birçok konuda sektör dışa bağımlıdır.
Damızlık civcivler yurtdışından gelmektedir. Bu denli
dışa bağımlı olarak çalışan bir sektörün yem
maddeleri ve damızlık ihtiyacını kendi kaynaklarından
sağlayan ABD ve AB ülkeleri ile rekabet gücü zayıftır.
Yaşanan
ekonomik krizler, üretim fazlalıkları, kur dalgalanmaları
nedeniyle artan hammadde fiyatları sonucunda oluşan dalgalanmalar da
diğer bir sorundur.
Sektörün
diğer çok önemli bir sorunu da ruhsatsız kümeslerdir. Ülkemizde
kümeslerin yaklaşık yüzde 85'i yüksek kalite ile hizmet vermesine
rağmen ruhsatsızdır. Yapı ruhsatı
olmadığı için birçok kümes kapatılma tehlikesi ile
karşı karşıyadır. Ülke çapındaki üretimin 3'de
1'ini karşılayan Bolu ilinde yapı ruhsatı olmayan kümes
sayısı tespit edilen 3209 adet olup, tespit edilemeyenlerle bu rakamın
6500-7000 civarında olduğu tahmin edilmektedir.
Sektörün
içinde bulunduğu ruhsat sorunu yıllarca çözümsüz kalmış ve
günümüze kadar gelmiştir. Bu sektör sadece Bolu ilinde doğrudan 10
bin kişiye iş imkânı sağlamaktadır. Nüfusunun %
35'inin kırsal kesimde yaşadığı ve kırsal kesimde
yaşayanların büyük çoğunluğunun işsiz veya gizli
işsiz olduğu ülkemizde tavukçuluk istihdam yaratmak
açısından önemli bir faaliyettir.
Bütün
bu konular içerisinde, sektörün sorunlarının iyi bilinmesi ve bu
sorunların çözümüne yönelik politikaların geliştirilmesi
gerekmektedir. Bu amaçla;
Genelinde
beyaz et sektörünün ve özelinde tavukçuluğun sorunlarının ortaya
konulması, yaşanan sıkıntılara son vermek için hangi
önlemlerin alınabileceği ve sektörün gelişimine yol açacak ekonomik
politikaların oluşturulabilmesi için, Anayasanın 98'inci,
İçtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılmasını saygılarımla arz
ederim.
1)
Tanju Özcan (Bolu)
2)
İzzet Çetin (Ankara)
3)
Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
4)
Aykut Erdoğdu (İstanbul)
5)
Aykan Erdemir (Bursa)
6)
Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
7)
Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
8)
Tufan Köse (Çorum)
9)
İhsan Özkes (İstanbul)
10)
İdris Yıldız (Ordu)
11)
İlhan Demiröz (Bursa)
12)
Melda Onur (İstanbul)
13)
Orhan Düzgün (Tokat)
14)
Osman Faruk Loğoğlu (Adana)
15)
Ali Demirçalı (Adana)
16)
Ahmet Toptaş (Afyonkarahisar)
17)
Kazım Kurt (Eskişehir)
18)
Engin Özkoç (Sakarya)
19)
Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
20)
Ramis Topal (Amasya)
21)
Haluk Eyidoğan (İstanbul)
22)
Sakine Öz (Manisa)
23)
Sedef Küçük (İstanbul)
24)
Musa Çam (İzmir)
25)
Uğur Bayraktutan (Artvin)
26)
Ayşe Gülsün Bilgehan (Ankara)
27)
Dilek Akagün Yılmaz (Uşak)
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler,
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Bir
gensoru önergesinin geri alınmasına dair önerge vardır,
okutuyorum:
B)
Önergeler
1.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın,
29/3/2012 tarihli 85inci Birleşimde okunan BDP Grubunun (11/10) esas
numaralı Gensoru Önergesini
geri çektiklerine ilişkin önergesi (4/38)
30.03.2012
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
TBMM
Genel Kurulunun 29.03.2012 tarihli ve 85. Birleşiminde okunan,
İçişleri Bakanı Sayın İdris Naim Şahin
hakkındaki (11/10) esas numaralı Gensoru Önergesini geri çekiyoruz.
Bilgilerinize
arz ederiz.
Hasip
Kaplan
Şırnak
BDP
Grup Başkan Vekili
BAŞKAN
Gensoru önergesi geri verilmiş ve gündemden
çıkarılmıştır.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının iki tezkeresi
vardır, ayrı ayrı okutup oylarınıza
sunacağım.
Okutuyorum:
C) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanı Volkan
Bozkır başkanlığındaki bir heyetin, 16-18 Nisan 2012
tarihlerinde Kahire'de düzenlenecek olan Türk-Arap Parlamenter Diyalogu
Dördüncü Tur Görüşmelerine katılmasına ilişkin Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresi (3/836)
30
Mart 2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanı
Volkan Bozkır başkanlığındaki heyetin, 16-18 Nisan
2012 tarihlerinde Kahire'de düzenlenecek olan Türk-Arap Parlamenter Diyalogu
Dördüncü Tur Görüşmeleri'ne katılması öngörülmektedir.
Söz
konusu toplantıya katılım sağlanması, 28/3/1990
tarihli ve 3620 Sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 9'uncu maddesi
uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Cemil Çiçek
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek
başkanlığındaki bir heyetin, Macaristan Ulusal Meclisi
Başkanı Dr. Laszlo Köver'in vaki davetine icabet etmek üzere
Macaristan'a resmî bir ziyarette bulunmasına ilişkin Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresi (3/837)
30
Mart 2012
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek
başkanlığındaki heyetin; Macaristan Ulusal Meclisi
Başkanı Sayın Dr. Laszlo Köver'in vaki davetlerine icabet etmek
üzere, Macaristan'a resmî ziyarette bulunması hususu, 28/3/1990 tarihli ve
3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 6. maddesi uyarınca Genel Kurulun
tasviplerine sunulur.
Cemil Çiçek
Türkiye Büyük
Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
BAŞKAN
Sayın Şandır, söz talebiniz var.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandırın, üniversite sınavına girecek
öğrencilere başarı dileğinde bulunduğuna ve 31 Mart
Azerbaycan Türklerinin Soykırım Gününe ilişkin
açıklaması
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Çok teşekkür ederim Değerli
Başkanım.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak, yarın üniversite sınavına girecek
tüm çocuklarımıza başarılar diliyorum, Allahtan zihin
açıklığı diliyorum, velilerine de sabır diliyorum.
İnşallah herkes mutlu olur bu sınav sonuçlarından.
Ayrıca,
yine bugün 31 Mart Dünya Azerbaycan Türklerine Yapılan Soykırım
Günü. Tüm dünyada Türklere yapılan soykırımı da
şiddetle ve nefretle kınıyorum ve bu soykırımda
hayatını kaybeden tüm
soydaşlarımıza, kardeşlerimize Yüce Allahtan rahmet
diliyorum.
Sizlere
de çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Şandır.
Sayın
İnce, buyurun.
2.- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, üniversite sınavına girecek öğrencilere
başarı dileğinde bulunduklarına ilişkin
açıklaması
MUHARREM
İNCE (Yalova) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biz
de Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak üniversite sınavına girecek
olan gençlerimize başarılar diliyoruz. Yarın onlar için önemli
bir gün, aileleri için önemli bir gün, kader günü ama her şey demek
değil, gençlerimizin bu şekilde düşünmesini istiyorum. On
altı yıl gençleri üniversite sınavına
hazırlamış birisi olarak ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkan Vekili olarak hepsine başarılar diliyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın İnce.
Sayın
Kaplan, buyurun.
3.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplanın, üniversite sınavına girecek
öğrencilere başarı dileğinde bulunduklarına
ilişkin açıklaması
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Yarın
1 milyon 900 bin civarında gencimiz üniversite sınavlarına
katılacaklar, hepsine başarılar diliyoruz. Diliyoruz, umuyoruz
ki bu sınav yarışı olayından da bir gün kurtulurlar
çünkü hâlâ milyonların sınav yarışında olduğu bir
Türkiye yaşıyoruz. Hepsine başarılar diliyoruz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Ünal, buyurun.
4.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünalın, üniversite sınavına girecek
öğrencilere başarı dileğinde bulunduklarına
ilişkin açıklaması
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yarın çocuklarımız üniversite
sınavına girecekler. Biz de AK PARTİ Grubu olarak gençlerimize
zihin açıklığı diliyoruz, başarılar diliyoruz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Doğru, söz talebiniz bu konuyla ilgili mi?
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Evet efendim.
BAŞKAN
Buyurun.
5.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğrunun, üniversite sınavına girecek
öğrencilere başarı dileğinde bulunduğuna ve 31 Mart
Azerbaycan Türklerinin Soykırım Gününe ilişkin
açıklaması
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ben
de yarın sınava girecek öğrencilerimizin hepsine ve ailelerine
başarılar diliyorum, sabır diliyorum. İnşallah, herkes
istediği şekilde imtihanları kazanır ve okullarına
girmiş olur.
Tabii,
burada da şunu söylemek isterim ki sınavsız üniversitenin
herhâlde zamanı gelmiştir. İnşallah, önümüzdeki dönem
içerisinde de sınavsız üniversiteye girilmiş olur.
Ayrıca,
bugün 31 Mart Azerbaycan Soykırım Günü. Azerbaycan Türklerinin
haklı mücadelesini her zaman dile getirmek mecburiyetindeyiz. Şu anda
Azerbaycan topraklarının büyük bir kısmı Ermenistan
tarafından işgal altındadır. İnşallah,
işgallerin bittiği, katliamların bitmiş olduğu,
Azerbaycan Türklerinin de kendi öz topraklarına geriye dönmüş
olduğu günleri hep beraber görürüz diyorum.
Söz
vermiş olmanızdan dolayı teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince, gündemin Özel Gündemde Yer
Alacak İşler kısmına geçiyoruz.
Bu
kısmın 1inci sırasında yer alan, Ankara Milletvekili
Levent Gök ve 22 milletvekilinin, siyasi nüfuzunu kullanarak rant elde
ettiği, çıkar ilişkisi kurduğu kamu görevlilerini himaye
ettiği ve böylece görevini kötüye kullandığı
iddiasıyla Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç hakkında
bir gensoru açılmasına ilişkin (11/8) esas numaralı Gensoru
Önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki
görüşmelere başlıyoruz.
V.- GENSORU
A) Ön Görüşmeler
1.- Ankara Milletvekili
Levent Gök ve 22 milletvekilinin, siyasi nüfuzunu kullanarak rant elde
ettiği, çıkar ilişkisi kurduğu kamu görevlilerini himaye
ettiği ve böylece görevini kötüye kullandığı
iddiasıyla Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç hakkında
gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/8)
BAŞKAN
Hükûmet? Yerinde.
Önerge
daha önce bastırılıp dağıtıldığı
ve Genel Kurulun 27/3/2012 tarihli 83üncü Birleşiminde okunduğu için
tekrar okutmuyorum.
Sayın
milletvekilleri, Anayasanın 99uncu maddesine göre bu görüşmede
önerge sahiplerinden bir üyeye, siyasi parti grupları adına birer
milletvekiline ve Bakanlar Kurulu adına Başbakan veya bir bakana söz
verilecektir.
Konuşma
süreleri önerge sahibi için on dakika, gruplar ve Hükûmet için yirmişer
dakikadır.
Şimdi,
söz alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum: Önerge sahibi Hasan Ören,
Manisa Milletvekili; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Levent Gök,
Ankara Milletvekili; Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına
Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.
İlk
söz önerge sahibi Hasan Örene aittir.
Buyurun
Sayın Ören. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakikadır.
HASAN
ÖREN (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Spor
Bakanı hakkındaki gensoruyla ilgili önergem adına on
dakikalık konuşmam var.
Şimdi,
bununla ilgili, bir bakanı itham etmek, bir bakana suç yöneltmek gerçekten
zor bir iştir eğer bunun tabanı yok ise, belgeleri yok ise;
dinimizde de siyasette de yalan söylemenin müthiş bir ezikliğinin
olması lazım insanların içerisinde. Ama ben biliyorum ki
Sayın Bakanımızın çıraklık döneminde, Turgutlu
Belediyesiyle olan ilişkileri içerisinde o günün arkadaşlık
bağlarıyla ilgili yaptıklarını biraz sonra
söyleyeceğim. Kalfalık dönemindekini ise başka
arkadaşım anlatacak. Çıraklık dönemi, kalfalık dönemi,
ustalık dönemi; ustalık dönemi de herhâlde üç-beş ay sonra
ortaya çıkar.
Değerli
arkadaşlarım, Sayın Bakanımızın cümle kurar iken
bir kelimeyi üç, dört pozisyonda söyleyip güzel konuşmaları olur ve
etik değerlerden de çok fazlasıyla bahseder. 2004 yılında
gerçekleşen olay şudur
İki sorum olacak Bakana. Tabii ki bu iki
soruya vereceği cevaplar ile sayın bakanlarımızı ve
sizleri ve bizleri ikna eder ise veya bu iki sorunun
karşılığında yapmadığını söyler
ise bu suçu isnat eden Hasan Ören olarak benim de bir ceza görmek gerekli.
Nasıl ki Sayın Bakanın gensoruyla düşürülmesini talep
ediyor isek yanlış bilgi de verdiğimizde
karşılığında bizim de bir cezai müeyyideye uğramamız
gerekli. Ben de diyorum ki dönem sonuna kadar bu kürsüye bir daha hiç
çıkmayacağım, dönem sonunda da milletvekilliğimi
bırakacağım, siyasetle de asla ilgilenmeyeceğim. Ama siz,
Genel Kuruldaki Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleri eğer kabul
eder iseniz istifamı da vermeye hazırım.
Değerli
arkadaşlarım, Sayın Bakanımızın
çıraklık döneminde, divan kâtipliği yaptığı
dönemde -burada kayıtları var, hemen okumaya başlayayım-
eski plakası 06 AK 755 olan Volkswagen Transporter TDI kısa şasi
bir araç almıştır, sıfır kilometre. Bu aracı
Şaşmaza götürmüştür,
şu esnafın atölyesinde de
içerisine istediği şekilde bir şeyleri
yaptırmıştır ve bu aracı 2004 yerel seçimlerinde Samsunda
kullanmıştır. Araç yerel seçimler sonrası Turgutlu
Belediyesine satılmıştır. Turgutluyla ilgili o kadar çok
şey var ki, ona daha sonraları geleceğim bu kürsüden.
Turgutlu
ile İzmir arası 50 kilometredir, 40 kilometredir. İzmir
Büyükşehir Belediyesinde 50 müfettiş vardır ama Turgutlu
Belediyesine 2 tanesi gelip de ne olduğunu görmek istemezler. Turgutlu
Belediyesine gelseler -bu kürsüden anlatacağım sonra- elleri,
ayakları kirlilikle çıkarlar, ayrı bir şey ama Sayın
Bakanımız kendi belediye başkanının olduğu bir
belediyeye aracını satmıştır, özel aracını
satmıştır. Belediye başkanına satabilir, belediye
başkanı alır ama bütün halkın parasının emanet edildiği
bir belediye ve belediye başkanı milletvekilinden, divan
kâtipliği yapan bir milletvekilinden araba alması etik değildir.
Birinci sorun bu. Siz, Turgutlu Belediyesine vasıflarını
saydığım arabayı sattınız mı? Etik
değil.
İkincisi:
Olabilir, satabilir ama satar iken de belirli bir şekilde, 40 bin
liralık, 45 bin liralık bir arabayı, yardım olsun diye, 30
bin liraya verir, 20 bin liraya verir, 15 bin liraya verir, bu da olabilir ama
Sayın Bakanımız böyle bir şeyi tercih etmemiş. Bütün
hepsi buradadır, bilgileri kendisine de ulaştırabilirim. O gün,
2004te sıfır kilometre arabanın fiyatı 37 bin lira ile 40
bin lira arasıdır. Bunun içerisinde milletvekili indirimi diye bize
jest yaparlar ya, 1 milyar düşüş filan olur, 39 bin liraya bu
arabanın aynısı bana teklif edilmiştir Ankaradaki Volkswagen
bayiliğinden. Sayın Bakanımızın
yaptırdığı aynı yere gidip Bu arabayı Sayın
Bakanımıza yaptığınız gibi
diyerek
Yani o gün
bakan kelimesi yok, sadece ve sadece Sayın Samsun Milletvekilimiz Suat
Kılıçın arabasının içine yaptığınız
gibi ben bu arabanın içini istiyorum. diyerek aldığım
teklif 5 bin lira, 7 bin liraya yapıldığı da söyleniyor.
Yani 39 bin liralık araç üzerine 5 bin lira daha koyduğunuzda 44 bin
lira yapar. Ama ben biliyorum -onlarca araba elimden geçti- 44 bin liraya mal
ettiğiniz sıfır kilometre bir araba kullanılmış
ise, kullanılan araba daha ertesi gün satışa
çıkmış olursa bilin ki en az yüzde 10la yüzde 20 fiyatı
düşer. Doğru mudur arkadaşlar?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Yanlış, yüzde 20 düşmez.
HASAN
ÖREN (Devamla) Yanlış
Şimdi Grup Başkan Vekilimiz
buradan Yanlış. diyor. Herhâlde onun da bir belediyeye
sattığı bir araba var galiba. (CHP sıralarından
alkışlar) Onu bilmiyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Şimdiden başladın iftiraya.
BAŞKAN
Sayın Elitaş, lütfen, söz atmayalım, Hatibi dinleyelim.
HASAN
ÖREN (Devamla) Ama nerede olursa olsun sıfır bir arabayı
alıp üzerinize çıkardığınızda, üzerinize
aldığınızda bir gün dahi kullanmış olsanız o
arabayı ertesi gün satsanız aldığınız fiyata
satamazsınız. Aşağı satarsınız, yukarı
satamazsınız.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Seni kazıklıyorlar o zaman.
HASAN
ÖREN (Devamla) Şimdi ne olmuş? 44 bin liraya mal olan araba, 45 bin
liraya mal olan araba Turgutlu Belediyesine ahbap çavuş ilişkisiyle
49 bin liraya satılmış. Hangi bankadan ödeme
yapıldığı da var.
Değerli
arkadaşlarım, eğer bu bilgilerim yanlış ise, bu
bilgilerle ilgili bir sorun var ise, ben kendi cezamı kendim kesmeye
hazırım. Sizler de yardımcı olursunuz, dönemin sonunu
bitirmeden burada imzayı atarız, bitiririz.
Ben
otuz yıldır Sayın Bakanımla Manisada siyaset
yapıyorum, iki dönemdir de milletvekilliği yapıyorum.
Geçmiş dönemde Bakanımız burada Meclis
Başkanıydı. Çok konular geçti. Pamuklu Mensucatı geçti, Et
Balık Kurumu geçti, yolsuzlukları geçti ama kendisiyle ilgili ağzımdan,
yolsuzlukla veya kendi boğazından bir lira geçmesiyle ilgili hiçbir
şey söylemedim. Siyasette söylediğiniz lafın nereye
gittiğini bileceksiniz. Ama gençliğinden midir veya bu
ilişkilerin acaba siyasette etikle ilgili bir değerinin
olmadığını düşündüğünden midir, onu bilemem. Fakat
bugün Bakanımızın yaptığı doğru
değildir, Belediye Başkanının yaptığı
doğru değildir. Eğer siz
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Kaça satmış belediyeye, onu anlamadım.
HASAN
ÖREN (Devamla) 49 bin liraya satmış arkadaşlar. 45 bin liraya,
44 bin liraya mal ettiği, seçimle ilgili çalışmayı
Samsunda yapan bu araba ve Bakanımız, Turgutlu Belediye
Başkanının, yüzde 99u, yüzde 100ü Turgutlu Belediyesine ait
olan TURKAP şirketine 49 bin liraya aracı satmıştır.
Şimdi,
burada konuşulacak bir şey var mıdır? Noter
satışı ortada, çekle yapılan, hangi bankadan alınan
para ortada, bir milletvekilinin kendi belediyesine sattığı
araba ortada. Eğer buna da söyleyecek bir şeyiniz var ise ben sizin
önünüzde saygıyla falan eğilmem arkadaşlar. Bu kadar açık
olan bir şeyde bir ceza kesilecek ise bu cezayı ya bana kesin ya
Bakana kesin.
AHMET
YENİ (Samsun) Kasko değeri var mı?
HASAN
ÖREN (Devamla) Noter satışı ortada. Biraz sonra gelecek
bununla ilgili size Sayın Bakan bilgi verecek. Sayın Bakan, ben bu
işi yapmadım, Turgutlu Belediyesine bu aracı satmadım, 49
bin lira parayı da almadım dediğinde Hasan Ören bir daha bu
kürsüye gelmeyecek, siyasi yaşamı bittiğinde de kenara
çekilecek. Arzu ederseniz imzamı şimdi atacağım, sizin
oylarınızla bugün milletvekilliğim bitsin. Bu iddia işidir
arkadaşlar.
İSMAİL
GÜNEŞ (Uşak) Arabayı satanın adı var mı?
HASAN
ÖREN (Devamla) Bu böyle laf atmayla olacak iş değil, lafla
yapılacak iş değil.
AHMET
YENİ (Samsun) Kasko değerini söyle.
BAŞKAN
Sayın Yeni, lütfen
HASAN
ÖREN (Devamla) Siz, İzmir Belediyesinde 52 tane müfettiş
tutacaksınız, soğuk sandviç
dağıtıldığından dolayı insanları
içeriye alacaksınız, Turgutlu Belediyesine 2 tane müfettiş
göndermeyeceksiniz. Bakanın bu ilişkilerinden dolayı da
Bakanı korur vaziyette bana laf atmaya çalışacaksınız.
AHMET
YENİ (Samsun) Hayır, kasko değerini söylemedin.
BAŞKAN
Sayın Yeni, lütfen
HASAN
ÖREN (Devamla) Laf atmayın. Laf atmayın. Sayın Bakan buraya
geldiğinde kendisini dinleyin. Arabayı Turgutlu Belediyesine
satmış mı?
AHMET
YENİ (Samsun) Satmış, tamam.
HASAN
ÖREN (Devamla) Sattığı bu arabayla ilgili
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASAN
ÖREN (Devamla) -
yenisinden fazla para almış mı? (CHP
sıralarından alkışlar)
Eğer
bunun dışında bir şey söylüyorsa Sayın Bakan
BAŞKAN
Sayın Ören, teşekkür ediyorum. Lütfen Sayın Ören
HASAN
ÖREN (Devamla) Değerli arkadaşlarım, yanlış
yapmayın. Bu kim olursa olsun, bu kimin yanında olursa olsun, buradan
da çıksa bu işe el koyun.
BAŞKAN
Sayın Ören, lütfen
Teşekkür ediyorum.
HASAN
ÖREN (Devamla) Değerli arkadaşlarım, hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Levent Gök, Ankara
Milletvekili.
Buyurun Sayın Gök.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gençlik ve
Spor Bakanı Suat Kılıç hakkında Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu olarak vermiş olduğumuz gensoru açılmasına
ilişkin önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi sevgiyle
saygıyla selamlıyorum.
Bu gensoru
görüşmelerinin televizyon yayını olmayan bir günde
yapılması ve gerçeklerin halkımız tarafından
öğrenilmesinin engellenmesini kınadığımı ifade
etmek istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu gensoru yolsuzluklarla mücadelede partilerin
iddialarına, söylemlerine ve bunu hayata geçiriş biçimlerine yönelik
olarak değerlendirme yapılması olanağı sağlayacak
ve partilerin bu şekilde, yolsuzluklar karşısındaki
samimiyetleri test edilmiş olacaktır. Bu gensoruda ifade edilen her
iddianın belgesi bulunduğu gibi, şimdiye kadar
yalanlanmış tek cümlesi dahi yoktur. Yapılan kimi
açıklamalar ile konu, organize bir suç örgütünü ortaya koymaktadır.
Siyaset kurumunun hafife alamayacağı, dikkatle irdelenmesi gereken
bir konuyu tartışıyoruz değerli arkadaşlarım
bugün.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yurttaş Suat Kılıçın herkes
gibi elbette mülk edinme hakkı vardır. Bu gensoruda sorgulanan bunlar
değildir. Bu gensoruda tartışılan, yurttaş Suat
Kılıç değil, siyasetçi Suat Kılıçın mülk
edinirken siyasetçi kimliğine uygun davranıp
davranmadığıdır.
İktidar partisinin
bir milletvekili ve partisinin Genel Merkez Tanıtım ve Medya
Başkan Yardımcılığı görevini sürdürürken
siyasetçi Suat Kılıçın, danışıklı yollara
başvurarak kendi partisinden bir belediyenin imar çalışması
yaptığı yerden, belediye bürokratları
aracılığıyla, değeri kat kat artacağı
bilinen bir gayrimenkulü yok pahasına edinmesi, bu değer
artışının hâlen Bakanlığı
sırasında da devam etmesi, Bakanlığı dönemindeki
kişileri himaye etmesi siyasi ahlaka ne denli uygundur? İşte bu gensoruda
tartışılan bunlardır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Altındağ Belediyesi,
Hamamönü mevkisinde, bir proje kapsamında, üç dört yıldan beri bir
restorasyon çalışması yürütmektedir. Eski ve tarihî evlerle dolu
olan bölgede, son yıllarda, sistemli bir şekilde tapu devirleri
artmış, Altındağ Belediyesi, yurttaşları,
evlerini yıkacağı ve istimlak edeceği tehdidiyle evlerinden
çıkarmaya ve evlerini satmaya zorlamıştır. Yok
pahasına satılan evlerin, proje ilerledikçe değerleri kat kat
artmış, gayrimenkullerini satanlar açısından ciddi mağduriyetler
oluşmuş, alanlar açısından ise önemli kazançlar ortaya çıkmıştır.
Suat
Kılıçın da anılan bölgede taşınmaz edindiği
bilgisi tarafımıza ulaştığında, konu
yazılı bir önergeyle Başbakana sorulmuş, ancak bugüne
değin hiçbir cevap alınamamıştır, Suat Kılıç
da bu önergemiz basında yer almasına rağmen hiçbir açıklama
yapmamıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sonuçta, Suat
Kılıçın Hamamönünde satın aldığı iki adet
taşınmaza ait belgeye, tapularına ulaşılmış
ve bu bilgiler kamuoyuyla paylaşılmıştır.
Suat
Kılıçın Hamamönünde aldığı taşınmaz
kaydı incelendiğinde, taşınmazları 29 Nisan 2009
tarihinde aldığı, birinci taşınmazın ahşap
ev olduğu ve tamamını; ikinci taşınmazın ise arsa
ve üç ahşap evden oluştuğu, bu taşınmazdan da hisse
satın aldığı anlaşılmıştır. Her
iki taşınmaz da yan yana olup, birinci taşınmazdan
Değerli
arkadaşlarım, bu satışın birinci aktörü
taşınmazları satan kişidir. Suat Kılıç
taşınmazları Erbil Yiğitbaş isimli bir
şahıstan almıştır. Bu şahsı biraz
yakından tanımaya ihtiyacımız var. Kimdir bu Erbil
Yiğitbaş?
Erbil
Yiğitbaş taşınmazların devir tarihinde yani 2009
yılında yirmi sekiz yaşında genç bir
arkadaşımızdır. Kırıkkale Üniversitesinden mezun
olmuştur. 2005 yılında orada araştırma görevlisi
olarak işe başlamış ve kamu yönetiminde yüksek lisans
yapmıştır. Bu arkadaşımızın seçim
sistemlerine ilişkin yaptığı 2009 tarihli yüksek lisans
tezinde şu görüşler paylaşılmıştır
değerli arkadaşlarım; aynen şunu yazıyor Erbil
Yiğitbaş
Kim bu Erbil Yiğitbaş? Suat
Kılıçın evi aldığı kişi. Diyor ki Erbil
Yiğitbaş: Siyasi partilerin kamuoyu nezdinde güven ve
itibarları her gün azalmaktadır. Özellikle son yıllarda kimi
siyasal yolsuzluklara karşı bazı siyasi partilerin ve yetkili
kişilerin adının karışması milletvekillerine ve
siyasi partilere olan güveni iyice sarsmıştır.
Değerli
arkadaşlar, bu görüşü bilimsel tezinde ifade eden Erbil
Yiğitbaş herhâlde zorlanarak dâhil olduğu bu kirli
ilişkinin günahını çıkartmak istemiştir.
Erbil
Yiğitbaş, yani tapuyu devreden kişi Suat Kılıç ve
ailesinin en çok güvendiği bir kişidir. Suat Kılıç, Erbil
Yiğitbaştan danışman olarak yararlandığı
gibi, kendisini geçtiğimiz yıl kurulan Türkiye Dijital Oyunları
Federasyonu Yönetim Kurulu üyeliğine getirmiştir. Diğer üyeleri
yazılım kuruluşlarından seçilen Federasyonda
dışarıdan tek üye Erbil Yiğitbaştır, o da Suat
Kılıçın muvafakatiyle oraya gelmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, Erbil Yiğitbaş 4 Eylül 2011 tarihinde
evlenmiştir. Orduda yapılan düğün ve nikâh töreninde Suat
Kılıç da hazır bulunmuş ve nikâh şahidi olmuştur.
Erbil
Yiğitbaşın Suat Kılıç ve ailesiyle olan yakın
ilişkisi bir başka açıdan da şu şekilde ortaya
çıkmıştır: Suat Kılıçın sayın
eşinin Ankara Üniversitesinde yaptığı kadına yönelik
şiddetle ilgili 2009 tarihli yüksek lisans tezinin ön sözünü sizlerle
paylaşmak istiyorum, o tez de yanımda. 2009 tarihinde yani
satışın olduğu tarihte Suat Kılıçın
değerli eşi tezinin ön sözünde aynen şunları
yazmıştır: Çalışmalarımın düzenlenmesinde
ve yazılmasında bana yardımcı olan ve emeğini
esirgemeyen Erbil Yiğitbaşa çok teşekkür ederim. Bu
şekilde, değerli arkadaşlarım, Suat Kılıç ile
Erbil Yiğitbaş arasındaki ilişki her zaman ve her yerde çok
net olarak karşımıza çıkmaktadır.
Sonuç
olarak, değerli arkadaşlarım, Erbil Yiğitbaş, Suat
Kılıçın mutemet adamıdır, Suat Kılıç
işte bu şahıstan tapuları devralmıştır.
Erbil Yiğitbaş daha sonra, konu ortaya çıkınca, basın
mensuplarına Satışa çıkartmıştım, kimse
almadı, öyle bir talep geldi, biz de sattık. demiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; işin içine yalan ve dolan
girince bakın nereye varıyor işler: Tapu kayıtlarını
incelediğimizde Suat Kılıça taşınmazları
devreden Erbil Yiğitbaşın söz konusu
taşınmazları Suat Kılıça devrettiği tarih olan
29 Nisan 2009dan tam iki ay yirmi yedi gün önce üzerine aldığı
anlaşılmıştır. İlk satış budur, tam iki
ay yirmi yedi gün önce. Bu niçin böyle olmuştur? Aslında Suat
Kılıç bu evle ilgilendiğinde yaptığının
yanlış olduğunun farkındadır. Evin esas sahiplerinden
direkt olarak bu taşınmazları aldığında bu
alım satımın duyulması endişesini
taşımıştır. Bu nedenle taşınmazlar önce mutemet
kişi Erbil Yiğitbaş adına alınmış, iki ay
sonra devir işi yapılmıştır. Tam anlamıyla
danışıklı, gizlenerek yapılmış bir
satış var karşımızda. Suat Bey, gerçekten işinizi
biliyorsunuz, sizi kutlamak gerekiyor bu konuda.
Gelelim
satışımızın ikinci aktörüne: Suat Kılıç 29
Nisan 2009 tarihinde taşınmazları devralmak için tapuya kendisi
gitmemiştir. Bunun için bir kişiye vekâletname vermiştir,
Alparslan Ekinci isimli bir şahsa. Erbil Yiğitbaş ile Alparslan
Ekinci tapuya birlikte gitmişler ve Alparslan Ekinci Suat
Kılıçtan aldığı vekâlet ile
taşınmazları Suat Kılıç adına tapuda üzerine
geçirmiştir. Kimdir bu Alparslan Ekinci değerli
arkadaşlarım? Sıkı durun, Suat Kılıçın
mutemet adamı Erbil Yiğitbaştan taşınmazların
Suat Kılıça devri için tapuda vekâletname ile işlemleri yapan
kişi yani Alparslan Ekinci Altındağ Belediyesinin Tarihî
Alanları Koruma Şube Şefidir. Tekrarlıyorum: Tarihî
Alanları Koruma Şube Şefi.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Yuh artık, bu kadar da olmaz ya!
LEVENT
GÖK (Devamla) Belediyenin Tarihî Alanları Koruma Şube Şefi ne
iş yapar değerli arkadaşlarım? Tarihî alanların
korunması, restore edilmesi, restore edilecek evlerin belirlenmesi, hangi
sokağın ve hangi evin restore edileceğine karar verilmesi.
İşte Suat Kılıç, görevi bu olan Tarihî Alanları Koruma
Şube Şefine, bir belediye bürokratına vekâletname
vermiştir Taşınmazları üzerime geçir. diye.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Rezalet!
LEVENT
GÖK (Devamla) - Değerli milletvekilleri, var mı böyle bir şey?
Olabilir mi böyle bir şey? Dünyanın neresinde görülmüştür?
AKPli bir belediyenin bürokratları, üstelik imar
çalışmasından sorumlu olan bir bürokrat ne zamandan beri tapu
müdürlüklerinde emlakçılık yapıyor, yapabiliyor değerli
arkadaşlarım? Kim izin veriyor bunlara, nasıl oluyor böyle
işler?
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Yazıklar olsun!
LEVENT
GÖK (Devamla) İktidar partisinin milletvekili olan Suat Kılıç
vekâletnameyi rahatlıkla vermekte bir beis görmemiştir.
Değerli
arkadaşlarım, Tarihî Alanları Koruma Şefi sadece evin
alınmasına yardımcı olmuyor, daha sonra
aldığı vekâletnameyle evin restore edilmesi için, belediyeden
olan gerekli izinlerin alınması için de Suat Kılıça
yardımcı olan kişidir. Beyefendi Tarihî Alanları Koruma
Şefi değil, sanki tarihî alanları alım satım
şefi. Bunu gerçekten izah etmek güçtür. Bu ilişkiler kabul edilebilir
ilişkiler değildir. Siyasi nüfuz, kamu erki, kamu bilgisi, her
şey bu alım satımın içine girmiştir. Dünyanın
hiçbir ülkesinde böylesine yozlaşmış ilişkileri hiçbir
siyasetçi ve siyaset kurumu taşıyamaz değerli arkadaşlarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
Bu
konuda Altındağ Belediye Başkanı Veysel Tiryakinin
açıklamaları da olaya başka bir boyut getirmiştir.
Altındağ Belediye Başkanı, konu basına
yansıyınca şu açıklamayı yapmıştır:
Alparslan Ekinci -yani Suat Kılıçın vekâletnamesini alan
kişi- belediyenin imar bölümünde çalışan bir arkadaş. Suat
Kılıçın vekâletiyle satışı takip ettiğini
yeminle bilmiyordum. Samimiyetime inanın, benim hiç haberim yoktur. demiş
ve hemen arkasından eklemiştir: Basında şu kadar fiyata
aldığı yazıyor, aslında taşınmazları 76
bine aldı.
İşler
karıştı mı değerli arkadaşlarım? Belediye
Başkanı Suat Kılıçın basına yansıyan evinin
fiyatlarını başka bir fiyat olarak veriyor.
Şimdi,
Altındağ Belediye Başkanı yeminle olaydan haberdar
olmadığını söylüyor ama her konuşmasının her
satırında her ayrıntı gizli ve devam ediyor, diyor ki:
Suat Kılıçın yeri hatırlıyorsam
Burada
karşımıza şu çarpıcı tablolar çıkıyor:
Birincisi:
Suat Kılıç, Belediye Başkanının söylediği gibi
taşınmazlara 25.500 değil de 76 bin TL ödediyse tapuda harç
yönünden, ödenen, bir kaçak vardır. Siz iktidar olarak milleti inim inim
inletir, vergi toplamayı kaçırırken bakanlarınızdan
bir arkadaşınızın yaptığı işe
bakın değerli arkadaşlarım.
İkincisi:
Alparslan Ekincinin -kamu görevine rağmen- evin ilk sahiplerince
taşınmazların Erbil Yiğitbaşa ilk
satıldığı zaman da devrede olduğu ortaya
çıkmıştır. Bu
şekilde, Altındağ Belediyesinin Tarihî Alanları Koruma
Şefi, birinci satışta, Erbil Yiğitbaşın
aldığı satışta alıcılar yönünde; ikinci
satışta, Suat Kılıçın aldığı taşınmaz
satışında ise alıcı yönünde davranarak hem
satışın içinde yer almıştır hem de
alışın içinde yer almıştır. Yuh olsun sizlere
Sayın Bakan! Bu işlere nasıl tenezzül ettiniz böyle? (CHP
sıralarından alkışlar) Değerli arkadaşlarım,
eğer belediyelerde bu işler böyle görülüyorsa bu işler
çığırından çıkmış demektir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yolsuzluklar ekonomiyi ve
demokrasiyi tahrip ediyor. Ulusal Şeffaflık Örgütü 2011 Dünya
Yolsuzluk Raporuna göre, Türkiye, yolsuzluk ve rüşvette dünyada 183 ülke
arasında 61inci sırada yer alıyor; Namibya ve Ruandadan sonra
geliyor.
Değerli
arkadaşlarım, hatırlarsınız, Adana Belediye
Başkanı Aytaç Durak, eşinin sahip olduğu arsanın
değerini kat kat artıran imar değişikliği yaptı
diye görevinden alınmıştır ve hâlen de yargılanmaktadır.
Mesut Yılmaz, Türkbank ihalesinde ihaleyle ilgili bir iş
adamıyla görüştü diye Yüce Divanda hesap vermiştir ve görevi
kötüye kullanma diye suçu tarif edilmiştir. Yine Almanya
Cumhurbaşkanı Wulff, geçtiğimiz günlerde
-hatırlarsınız- bir iş adamı
arkadaşından düşük faizle para aldı ve bunu herkesten
gizledi diye hakkında soruşturma açılmış ve istifa
etmiştir. Üstelik bu işi Cumhurbaşkanlığı görevinden
önce Aşağı Saksonya Eyaleti Başbakanı olduğu
dönemde yaptığı zaman, bu dahi istifa etmesine engel
olamamıştır. Dünyada örnekleri çoğaltmak mümkündür.
Nereye
baksak karşımıza Suat Kılıç çıkıyor. Az önce
arkadaşımız anlattı Turgutlu Belediyesindeki işi. Bir
başka belgeyi size göstereceğim. Bakınız, geçtiğimiz
günlerde Metro Holdingin merkezinde kara para baskını
yapıldı. Metro Holdingin sahipleri şu anda cezaevinde. Bu konu
Almanyada soruşturuluyor. Galip Öztürk denen kişi, Metro Holdingin
sahibi Uyuşturucu kaçakçılarıyla ilişkisi bulundu. diye
sorgulanıyor.
Bakın, elimde Türkiye
Ticaret Sicili Gazetesi var. 18/10/2007 tarihli bu gazetede Çarşamba
Enerji Elektrik Üretim Anonim Şirketi ortakları yer alıyor.
Kimler vardır dersiniz değerli arkadaşlarım? Şu anda kara
paradan tutuklu Galip Öztürk, Çarşamba Belediye Başkanı Hüseyin
Dündar ve tabii ki, yine karşımıza çıkıyor, Suat
Kılıç, değerli arkadaşlarım. (CHP
sıralarından alkışlar) Bu şirket, hidroelektrik
santrali kurarak enerji işiyle uğraşmayı
hedeflemiştir. Bildiğiniz gibi, bu tip santraller için izni ve imtiyazı
Hükûmet vermektedir.
Milletvekilliği
işi, bakanlık işi, grup başkan vekilliği işi bu
işlerle karıştırılır mı değerli
arkadaşlarım? Ben de avukattım, 20 Haziranda mazbatamı aldım,
21 Haziranda gittim, vergi dairesinden tüm ilişiğimi kestim ama
Sayın Bakan, milletvekili olduktan sonra bu tip işlerin içerisinde
yer almaya devam ediyor.
Sayın Suat
Kılıç, ne işiniz var sizin bu ilişkilerde? Partiniz sizi
genç yaşınızda yıllarca mücadele etmiş partililere
karşı tercih etti, elinizden tuttu, aklınıza bile
gelmeyecek makamları size bahşetti, milletvekili oldunuz, partide her
şey oldunuz, bakan olduğunuz. Nedir bu hırs? Gelin de bunu
anlatın bize bir şekilde.
Değerli arkadaşlarım,
Gençlik ve Spor Bakanlığı yapıyor Suat Kılıç.
Gençler size emanet, bu gençler sizi nasıl örnek alacak Sayın Suat
Kılıç? Açıkla bu ilişkileri? Hamamönündeki evi sana kim
tavsiye etti? Erbil Yiğitbaşla olan ilişkilerini açıkla,
Alparslan Ekinciyle olan ilişkilerini açıkla, tapuda gerçekten kaça
aldın bunu açıkla, tapuda ne kadar harç yatırdın bunu
açıkla, her şeyi gel, açıkla? Birazdan; kürsü açık, ben de
karşında oturacağım, cevap ver bakalım bunlara.
Değerli
arkadaşlarım, değerli milletvekilleri; konu hassastır, konu
çok da siyaset kurumunu ilgilendiren bir konudur. Şimdi, konu özellikle
AKPli milletvekili arkadaşlarımızın ellerinde ve
vicdanlarında. Birazdan gensoru önergesinin öne alınması, önergenin
işleme alınması oylanacak ve muhtemelen de el kaldırarak bu
önergenin reddedilmesini sağlayacaksınız. Benim sizlere
tavsiyem, elinizi bir yandan moral değerlerinize koyun, bir yandan ahlaki
değerlerinize koyun, bir yandan insani değerlerinize koyun ve
siyasetin dayattığı bu ikilem karşısında vicdanınızı
tercih edin çünkü değerli arkadaşlarım, ben sizlerin moral
kaynaklarınızın nasıl geliştiğini ve ne zengin
olduğunu biliyorum. Hazreti Muhammedin bir hadisini benden çok iyi bildiğinizi
biliyorum. Ne diyor Hazreti Muhammed hadisinde: Mal hırsının ve
makam hırsının dine verdiği zararı, koyun sürüsüne
saldıran aç kurtlar veremez. diyor. Bu davranışı
bekliyoruz sizlerden. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlarım, Suat Kılıç, Gençlik ve Spor Bakanı.
Nasıl emanet edeceğiz Gençlik ve Spor Bakanına gençlerimizi?
Başbakan diyor ki: Dindar gençlik yetiştirelim. ama hadislere
uymayan, âdetlere uymayan, siyasetin hiçbir etik kuralına uymayan bir
Bakan arkadaşımız var karşımızda. Bu
arkadaşımızı bu koltukta tutmak, siyaset kurumunun her gün erimesine
yol açacaktır. Lütfen bunu onaylamayınız. Bu hesabı bugün
burada görün. Suat Kılıç, Hamamönüne girdi, orada kaldı.
Şimdi hamama girme sırası sizde, hamama giren terler
değerli arkadaşlarım, hamama girin ve arınarak
çıkın bu hamamdan. Lütfen bu gensorunun işleme konulması
yönünde oylarınızla katkı da sağlayın. Kendi partiniz
açısından değil, Türkiyedeki siyaset açısından, Türkiyedeki
ahlak açısından, lütfen sizler de katkı sağlayın.
Değerli
arkadaşlarım, Sayın Suat Kılıç, geçenlerde, bir
gazeteye demeç vermiş ve orada diyor ki: Bana, Müsteşarım,
valilerim, il müdürlerim Bakan diyebilirler ama benim hitap ettiğim
gençler, öğrenciler; lütfen, değerli öğrenciler bana ağabey
desinler, ben onların Suat Ağabeysiyim.
Sayın
Suat Kılıç, hiç merak etmeyin, gençler size hitap edecekler ve size
aynen şöyle söyleyecekler: Sen neymişsin be ağabey!
Hepinizi
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Gök.
Barış
ve Demokrasi Partisi Grubu adına konuşmacı Hasip Kaplan,
Şırnak Milletvekili.
Buyurun
Sayın Kaplan.
BDP
GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Gençlik ve Spor Bakanı Sayın Suat
Kılıç hakkında verilen gensoru nedeniyle Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Doğrusu
bu tür konularda çok hassas bir yaklaşım içinde olmayı
Sistemi,
felsefeyi, yapıyı, hepsini birlikte değerlendirip, Türkiyede
Parlamentomuzda çok eksik olan bir noktaya dikkatlerinizi çekmek istiyorum.
Siyasi etik konusuna dikkat çekeceğim özellikle ve bu konularda bir iki
örnekle başlamak istiyorum.
70li
yıllarda, biliyorsunuz, Amerika Birleşik Devletlerinde Watergate
skandalı patlak verdi. O dönemi hatırlarsınız, 1974te
Richard Nixonun istifasıyla sonuçlandı. Sonra Amerikan Kongresi
bundan ders çıkardı ve siyasi etik yasasını da
çıkardı. Daha sonra kongre, milletvekillerinin, senatörlerin kendi
geçimleri, ücretleri, gelir kaynaklarıyla ilgili bir değerlendirmeyi
aldı.
Çok
uzağa gitmeyeceğiz çünkü yakın zamanda yaşadığımız
bir olayı hemen görmek istiyorum. Almanyada
Cumhurbaşkanının yakın tarihteki istifasını
biliyorsunuz. Neden etti? Bu konuda Christian Wulffun istifa nedeni, iş
adamının eşinden düşük faizli kredi almakla
suçlanmasıydı. Yani, Cumhurbaşkanı bir skandal patlamak
üzereyken istifa etti, geçtiğimiz haftalarda da Almanya yeni
Cumhurbaşkanını seçti.
Yakın tarihimize
baktığımız zaman yakın tarihimizin sicilinin çok parlak olduğunu
görmüyoruz. Yani Kasırga, Balina, Matador, Bufalo, Paraşüt, Kartal,
Serhat, Hayal, Beyaz Enerji, Mercümek, Deniz Feneri ve epey olay daha
sayabiliriz yani son yirmi yıl, yakın bir sürece, banka hortumlamalar
ve iktidar devirmeler
Bunlara dikkat çekmek istiyorum.
Şimdi, şöyle
bir ayeti kerime vardır, der ki: Allah size emanetleri, millet
işlerini, ehil yani iktidarlı ve emniyetli olanlara vermenizi
emreder. Hatta -biraz daha- bir hadisi şerifte de mesuliyet konusuna
dikkat çekerken Sizden herhangi bir kimse memur tayin edildiğinde o
bizden bir iğneyi veya iğneden daha değersiz bir şeyi
gizleyecek olursa, bu bir hıyanettir. Kıyamet gününde onunla gelir.
der.
Şimdi, dinî
açıdan böyle, ahlaki açıdan böyle, siyasi açıdan ciddi
değerlendirme konusu olan bir konuda konuşuyoruz ve şu sorun
karşımıza çıkıyor: Şeffaflık, dürüstlük, Parlamentonun
işlevinde yolsuzluk, rant ilişkileri ve bunun
alışkanlık düzeyine gelmesi ve bunun sonucu bir yaygın
hastalık olarak bütün ülkeye yayılmasıyla karşı
karşıyayız.
Ortada Da Vincinin
şifresini çözmek gibi çok karmaşık bir durum yok
arkadaşlar. Bu bir sistem sorunu, bir felsefe sorunu çünkü siz bunu çözmek
isterseniz çözersiniz. Bunun da yöntemi basittir. Örneğin 2008de Avrupa
Parlamentosunda Türkiyeyle ilgili bir soru önergesinde Türkiyedeki
yolsuzluklarla ilgili Avrupa Birliği ülkelerinin herhangi bir önlem
alıp almadığı sorulmuştu. Dikkatinizi çekiyorum, OECD
Rüşvetle Mücadele Grubu, sözleşmenin uygulanmasındaki ciddi
sıkıntıları dile getirmişti.
Şimdi,
KOM, bu, Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadelenin 2007 raporu.
Bunlar kalfalık dönemine denk geliyor. Bir yıl içinde yüz elli
altı tane operasyon yapılıyor; kaçakçılık, çeteler,
mali suçlar, göçmen kaçakçılığı, banka
dolandırıcılığı, bilişim suçları
vesaire. Aslında şunu çok net görüyoruz: İktidarın
ustalık döneminde yumuşak karnı iki nokta; Biri özgürlükler,
birisi de çok açık söyleyeyim yolsuzluklar; önümüzdeki dönem çok sık
da gündeme gelecek.
Sayın
Bakanla ilgili gündeme gelen denizde bir damla dahi olsa -yani ebadı,
boyutu, orantısı vesairesiyle- yanıt almamız gereken
sorular var Parlamento olarak ve şunun yanıtını sizlerden
istiyorum arkadaşlar: Siyasi etik yasası on yıllık
iktidarınız döneminde niye çıkarılmadı? Bunun
yanıtını istiyoruz, bekliyoruz Barış ve Demokrasi
Partisi olarak. Bu konuda 23üncü Dönemde verilen teklifler var, 24üncü
Dönemde verilen teklifler var ve siyasi etik kanunu
çıkarılmadı.
Yine
siyasi etik komisyonu kurulması yönünde de çabalar var. Hatta İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı 2010da, 2009da
bunu dile getirmişti. Temiz topluma, temiz siyasete ihtiyacı olan bir
ülkede yaşıyoruz çünkü sorunların temel kaynağında
ekonomide dönen çarkın son derece siyasi etik alanını
etkilediğinin inancındayız. Siyasi etik sadece akçeli
işlerle değil an geliyor kişinin özel hayatına giriyor,
seçim dönemlerinde kasetlerden başlıyor, farklı konulara,
yargıya geliyor, muhalefetini, kendine muhalif olanları özel
mahkemelerle, özel yargılamalarla, özel tutuklamalarla susturma gibi bir
yöntem devreye giriyor. Yani siyasi etik erozyonu her alanda maalesef var.
Siyasi partilerin mevcut durumu.
Hatırlayın milletvekili transferlerini, hülle partilerini
hatırlayın. Yani siyasi etik kapsamına girdiğimiz zaman ,yakın
zamana gelin, partilere Hazine yardımına gelelim. İşte
Barış ve Demokrasi Partisi burada. Hazine yardımından
mahrum bırakılmasına rağmen
Grubu olmasına
rağmen bu para verilmedi hazineden, seçmenimizin verdiği paralar
verilmedi. Kenan Evrenin darbe anayasasında bile gruplara hazine
yardımı kesilirken çıraklık zamanında iktidarın
çıkardığı bir yasayla yüzde 7 barajı getirildi,
gruplara da hazine yardımı kaldırıldı. Bu da ahlaki
bir olay değil arkadaşlar. Yüzde 10 seçim barajı da ahlaki
değil özgür iradenin önünde ve biz yüzde 10 barajını
bağımsız olarak seçimlere girerek, aşarak geldik 36
milletvekiliyle. Şimdi şöyle bir gerçeğe dikkatinizi çekmek
istiyorum: Geçmişte hülle partileri vardı. Büyük partilerin içinde
barajı aşamayacak olan partiler milletvekili gösterirdi, sonra
seçilirdi, sonra ayrılırdı, kendi partisine geçerdi. Bu,
yakın zamana kadar da böyle devam ediyor. Siyaseten etik davranmamız
gereken konulardır bunlar.
1789
Fransız Devriminde Rousseaunun Toplum Sözleşmesi nde şöyle
bir hüküm vardır: Emredici vekâlet anlayışında seçmenler
temsilciyi istedikleri zaman görevden azledebilmeliler. diyor. Bu sistem, bu
yaptırım, maalesef 12 Eylül Anayasasında, darbe anayasasında,
80inci maddede değiştirilmiş ve seçilen milletvekili sadece
kendini seçen seçmenin değil, bütün milletin temsilcisi olduğu için
ve sınırlar da Türkiye olduğu için bunun sorumluluk düzeyi yine
seçimden seçime sandığa kalmaktadır.
Siyasi etik protokolü
imzalayan partiler var. Biz seçime girerken, taahhüt ettiğimiz, seçmene
söz verdiğimiz bir protokol imzaladık. Bu protokolümüzün içinde
karanlıklarla, yolsuzluklarla, özellikle rantla, halka zarar veren her
şeyle mücadele edeceğimize dair halkımıza verdiğimiz
bir söz var. Bu sözümüzün arkasındayız ve bu sözümüzün de
gereğini yerine getireceğimizden hiç kimsenin tereddüdü olmasın.
Siyasi etiğe
aykırı olarak, iki dönem, 2007-2012 seçimlerinde barajları
yıka yıka gelmiş bir partinin, mücadeleden gelmiş bir
partinin mensupları olarak bazı hatırlatmaları yapmakta
yarar görüyoruz.
Siyasi
tartışma olayımızın yakın tarihinde
gerdanlıklar vardır, rüşvetler vardır, ihaleler
vardır, ortak şirketler vardır, ihale komisyonları
vardır ve yıl 2005, Sayın Başbakanın imzasıyla
bir genelge yayımlanmıştı. Kamu görevlilerinin uyması
gereken etik davranış kuralları, hediye alma yasağı
-bir nevi rüşvet alma, zaten yasada suç- ile ilgili bir genelge.
Şimdi, bunun içinde Başbakan ve bakanlar yok yani o genelge yürütmeyi
kapsamıyor.
Şimdi yine buradan
şunu ifade etmek istiyorum -ilginçtir, bir araştırma
yaptım- Sayın Mehmet Sağlam, bizim Meclis Başkan
Vekilimiz de o dönemde sanıyorum Kamu Etik Kurulunun
Başkanlığını bir dönem yaptı. Sonra bir Moskova
ziyareti oldu, kamuoyunda çok tartışıldı. Sonra
Kissingerın aldığı bir kolye maddeten biraz kıymetli
olduğu için hazineye iade etmek zorunda kaldı. Hatta Moskovada
alınan gerdanlık da aynı bir serüvenle yine hazineye bırakılmak
zorunda kaldı.
Ben
bir şeyi hatırlatacağım, kızmayın bana ama.
Bakın, bugün çok sakin konuşuyorum, biraz da paylaşmak istiyorum
bu konuları. Osmanlı geleneğinde padişahların
gittiği yerlerde paha biçilmez hediyeler sunulur, gelen elçiler de ülkelerinden
pahalı hediyelerle gelirlerdi. Yani, bu damar ne
Osmanlıcılık anlayışında, 21inci yüzyılda,
çağımızın artık bir değeri olamaz.
Siyasetçilerin
buna demokrasilerde son derece dikkat etmeleri gerekiyor çünkü padişahlar,
imparatorluklar işte verdikleri bilmem hasılalar, vergiler
karşılığında saltanatlarını
sürdürüyorlardı ama şimdi bir parlamento, bir demokrasi
anlayışı içindeyiz ve bu demokrasi anlayışı
içinde Berlusconinin nasıl bir savcı ifadesini alabiliyorsa
yolsuzluk söz konusu olduğunda veya İspanyada Başbakanın
kapısını çalabiliyorsa, yani temiz toplum konusunda
dokunulmazlıkların ardına saklanmadan
Bakın, dikkat edin,
bu Mecliste, sadece, dokunulmazlığı kaldırılan olay
94te DEP milletvekilleri Sayın Ahmet Türkün, Leyla Zananın siyasi
düşünceleri nedeniyle kaldırılmıştır.
Yolsuzluktan, ranttan ve akçeli işlerden dokunulmazlığın
kaldırıldığını göremezseniz. Şu an
fezlekelerin içine bakın, kimlerin rant, yolsuzluk, ihale vesaireden fezlekeleri
duruyor tozlu raflarda? Sonra, bizim altı yüz küsur fezlekemize
bakın. Bu kürsüde söylediğimiz düşüncelerimizden dolayı her
gün savcılar yakamıza yapışıyor, her gün
arkadaşımıza
Dün, daha bir hafta içinde eski Tunceli
Milletvekilimiz Şerafettin Halise tam on beş sene altı ay hapis
cezası verildi Tuncelide, şurada burada yaptığı
konuşmalardan yani bu kürsüde yaptığı konuşmalardan.
Burada da adaletin kantarı, topuzu biraz şaşmış
durumda yani düşünceleri nedeniyle insanlar yıllarca hapis alıyor
ama katliam yapanların davaları zaman aşımına
uğruyor.
Bunun
da ötesi, beni ürküten bir durumu söylemek istiyorum, açıkça da
söyleyeceğim ben çekinmeden. Yani dört grubumuzun tarihî
sorumluluğuyla karşı karşıyayız şu an.
Şu an bir bakan istifa etse ne olur, bir bakan hakkında
dokunulmazlık kaldırılsa ne olur? Eğer siz sistemin kökünü
temelinden düzeltmezseniz, bu Meclis siyasi etik kanununu çıkarmazsa,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir siyasi etik kanunu olmazsa, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin bir siyasi etik komisyonu olmazsa her gün bu tür
gensorularla, tartışmalarla karşı karşıya
geleceğiz. O zaman, dört parti grubunu davet ediyoruz Barış ve
Demokrasi Partisi adına, adalet adına, hak adına, millet
adına, bütün seçmenler adına. Buyurun, siyasi etik kanununu bu hafta
çıkaralım; buyurun, siyasi etik komisyonunu bu hafta kuralım;
kimse gocunmasın, korkmasın, kaçınmasın bundan. Kim ki
bundan kaçınırsa bizde soru işareti yaratır, demek ki
kaçmasını gerektirecek bir durum var. Buraya çıkan her
konuşmacının da bu konudaki açıklamasını
yapması lazım. Niye Mecliste siyasi etik kanunu çıkmıyor?
Niye hep tartışılıyor, tartışılıyor,
öteleniyor, dosyalanıyor, raflara bırakılıyor? Niye
çıkmıyor siyasi etik kanunu? Niye siyasi etik komisyonu kurulmuyor?
Şimdi,
yani rant siyasetinin özelleştirme boyutuna girmeyeceğim.
TÜPRAŞta neler oldu, Galataportta neler oldu, şeker
fabrikalarında neler dönüyor? Sadece bu hafta üç, dört tane temel yasa
görüştük arkadaşlar. İhalesiz kamu-özel
ortaklığını 2023 yılına kadar biz vergiden muaf
tutuyoruz, ihaleleri öyle tek başımıza yapıyoruz. Afet Yasasıyla
ilgili kentsel dönüşümde İstanbuldan Marmaraya, Marmaradan Vana
kadar deprem riski var diye bütün binaları yıkacağız, ondan
sonra kim yapacak? TOKİ yapacak. TOKİ kime bağlı?
Başbakana bağlı. Nasıl yapacak? İhalesiz yapacak.
Yerel yönetimlere sormayacaksınız, sivil topluma
sormayacaksınız, hiçbirinin iradesini almayacaksınız,
yargı yolunu kapatacaksınız.
Tam
1 trilyon dolar. Bakın, pasta 1 trilyon dolar arkadaşlar. 1 trilyon
dolar, bu ay yapılan Meclis görüşmelerinin kapsamında çıkan
yasalarda, 1 trilyon dolar, bu ülkenin hazinesinden çıkacak olan para
nedeniyle
Bizim bunu sadece Hükûmetin, Başbakanın ve partisinin
çerçevesindeki yandaşlarının rantına bırakma gibi bir
lüksümüz olabilir mi veya denetimsiz bırakma şansımız
olabilir mi? Hani şeffaflık vardı? O zaman Meclis olarak biz ne
iş yapıyoruz? Hani Meclisin denetim görevi vardı? Hani bir
Sayıştay vardı adımıza görev yapan? Kentlerin
projelerini, imarlarını altüst edecek, TOKİ istediği yere
istediği binayı yapacak, ne kent güzelliği ne kent
sağlığı ne kent garantisi ne imar proje düzgünlüğü,
istediğini yapacak, istediği müteahhide verecek, istediği akçeyi
alacak. Vallahi, bunu düşününce, Ankara Hamamönündekinin bir de bu
kıyaslamasını yapınca ürküyorum, korkuyorum
arkadaşlar. Biz, bu Mecliste buna asla ve asla zemin
bırakmayacağız, izin vermeyeceğiz, şüphe de varsa,
karine de varsa karşısında duracağız. Biz grubumuz
olarak bu konuda netiz, sizleri de şeffaflığa davet ediyoruz.
Meclisi
davet ediyorum grubum adına, siyasi etik kanununa davet ediyorum, sizi
grubumuz adına siyasi etik komisyonu kurmaya davet ediyorum, bu Mecliste
yapacağımız en hayırlı işlerden biri de budur.
Saygılarımla.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Hasan Hüseyin Türkoğlu,
Osmaniye Milletvekili.
Buyurun
Sayın Türkoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Sayın
Başkan, Türk milletinin saygıdeğer milletvekilleri; Cumhuriyet
Halk Partisi mensubu milletvekilleri tarafından Anayasamızın
98inci, 99uncu maddeleri ile İç Tüzükün 106ncı maddesi
çerçevesinde, Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç hakkında
siyasi konumunu kullanarak rant elde ettiği ve bu işte aracı
olarak kullandığı kamu görevlilerini Bakanlık görevi
sırasında himaye ettiği, önemli görevlere
taşıdığı, böylece görevini kötüye
kullandığı gerekçesiyle gensoru açılması talebine
ilişkin olarak Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini sizlerle
paylaşmak üzere söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
ALİ
HAYDAR ÖNER (Isparta) İftira! Hepsi tesadüf!
HASAN
HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) - Yazılı ve görsel basında
da yer alan bu hususun Sayın Bakan tarafından 2009 yılı Nisan
ayında Altındağ Belediyesinin uzun zamandır ve
başarılı bir şekilde restorasyon çalışması
yaptığı Hamamönü bölgesinde restorasyon
çalışmasının yapılacağı ve değer
kazanacağı önceden bilinen iki taşınmazın ucuz bir
fiyata satın alındığı, restorasyon sonrası ise
taşınmazın değerinin çok yüksek rakamlara
ulaştığı şeklinde gerçekleştiği
anlaşılmaktadır. Bu alım için de Altındağ
Belediyesinin mensuplarının bizzat aracılık ve vekâlet
etmeleri, sonrasında da Sayın Bakan tarafından himaye ve terfi
ettirilmeleri iddiaları çok vahim ve önemlidir.
Aslında
bu konu, AKP hükûmetleri döneminde on yıldır yapılan
yolsuzlukların en masumudur. AKP iktidara geldiği günden bu yana
kamuoyunda birçok yolsuzluk iddiasına muhatap olmuştur.
Henüz İstanbul
Büyükşehir Belediyesindeyken birçok yolsuzlukla adı anılan
Sayın Başbakan ve ekibi Hükûmeti kurduklarında da doğal
olarak benzer söylentilerin muhatabı olmuşlardır. En
çarpıcıları şunlardır: Hatay ilindeki Ali Dibo
olayı, İzmir Devlet Demiryolları liman taşıma ihalesi,
İstanbul Büyükşehir Belediyesi araç sigortalama ihalesi, Devlet
Demiryolları istasyon yenileme ihalesi, TMSF otel ihaleleri, Derince arazi
satımı, Balıkesir SEKA, Halk Bankası Net Holding
alacağı, Mavi Akım formül yenileme işi, SSKda Roche
yolsuzluğu, Aycell-Aria birleşmesi, Aycell-Siemens
anlaşması, Bingöl deprem konutları, Millî Eğitim
Bakanlığı 62 ilköğretim okulu ihalesi, TÜPRAŞın
yüzde 14,76lık hissesinin Yahudi iş adamına peşkeş
çekilmiş olması, Beyaz Enerji, Isparta, Çorum, İstanbul,
Kayseri, Nevşehir, Amasya, Samsun belediyeleri, Sabah-ATV Grubu
satışı ve kredisi, Telekomun özelleştirilmesi, Bolu
tünelleri, Karadeniz otoyolu fiyat farkı ödemeleri; say say bitmiyor.
BÜNYAMİN
ÖZBEK (Bayburt) Devam et ya!
HASAN
HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) Devamını siz
yaparsınız.
Dünya
Bankası tanımına göre, kamu yetkisinin özel çıkarlar için
kötüye kullanılması diye tanımlanan yolsuzluk, hem ekonomik hem
de moral hasarlara sebep olduğu için ölçülmesi güç bir olgudur. Ancak
genel kabul gören anlayışa göre yolsuzluk, yoksulluğun ana
sebebi, kalkınmanın önündeki en büyük engeldir.
Yolsuzluğun
iki önemli kaynağı, kötü kanun ve art niyetli insandır. Kötü
idari, hukuki, siyasi düzenlemeler insanları yolsuzluğa teşvik
etmektedir ve düzeltilmelidir. Art niyetli insana ilişkin ise söylenecek
çok söz vardır.
Sorumluluktan
ve hesap vermekten kaçınmanın yolu, vatandaşların olan
bitenden haberdar olmasının engellenmesi yani medya karartması
yapıldığı bir gerçek olarak
karşımızdadır; bu gensoru görüşmelerinin halk
tarafından izlenmesine imkân verilmediği gibi.
Yolsuzluğun
sistematik bir hâl alması, kamu harcamalarını yönetme hedefiyle
başlar. Siyasetçi, mümkün olduğu kadar kaynağı güç sahibi
olduğu bölgelere çeker. Bu hususlar sizlerin de aklına afet riskiyle
ilgili tasarıyı, 2/Byi, yap-işlet-devret modeli tasarısını,
eğitim yasasını ve FATİH Projesini, Kamu İhale Kanunu
ve birçok benzer düzenlemeyi çağrıştırmaktadır eminim.
ALİ
HAYDAR ÖNER (Isparta) Ustalık dönemi eserleri olacak!
HASAN
HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) Yolsuzluğun en çok kullanılan
ve basit tanımı, Dünya Bankası tarafından yapılan ve
biraz evvel zikrettiğim, kamu yetkisinin özel çıkarlar için kötüye
kullanılmasıdır. Her yolsuzluğun bir tarafında mutlaka
ya kamu gücü kullanan siyasi otorite ya da bu siyasi otorite tarafından
atanmış bürokrasi bulunmaktadır.
Yolsuzluk,
bugün ortaya çıkmış bir sorun değildir ancak
yolsuzluğun siyasi otorite tarafının ağırlık
kazanması, mübahlaşması, kronikleşmesi,
sıradanlaşması ve hatta kutsal gayeler gerekçe gösterilerek
meşrulaştırılması, on yıllık AKP döneminin
getirdiği bir sonuçtur. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar) Yolsuzluk tarihimiz, son on yıla kadar,
çoğunlukla kamu görevlisi ve yüksek bürokratların
bulaştığı yolsuzluk olaylarını kaydetmiştir
ancak son on yılda, yolsuzluk konusunda bürokratların nal toplamaya
başladığı, artık bu imtiyaz ve tekelin AKPli bir
kısım siyasetçilere geçtiğini görmekteyiz. AKPli bakan,
milletvekili ve belediye başkanlarının son on yıllık
iktidarında şahit olduğumuz yolsuzluk olayları, AKPnin
yolsuzluklar konusunda ustalaştığını ve
markalaştığını göstermektedir. Bu durum bizzat
Sayın Başbakan tarafından da itiraf edilmiştir. Seçimlerde
aday yapılmayan bakan ve milletvekilleri hakkında yolsuzluk
iddialarının ayyuka çıkması gerekçe gösterilmiştir
fakat bu açıklamalar Başbakanın çekirdek kadrosunun yolsuzluk
konusunda hızını kesmeye yetmemiştir. Bir dönem Kabine,
yolsuzluk konusunda âdeta mahkûm kadrosundan atanmış bir heyet
görünümü vermekteydi.
Balık
baştan kokar misali, iktidarın başının daha belediye
başkanı iken elde ettiği serveti oğlunun sünnetinde gelen
altınlarla aklamaya çalıştığı bir ortamda
iktidarın bir bakanının 25e alıp 300e, 500e satması
ve bunu meşru bir ticari faaliyet olarak görmesi kadar normal bir durum
var mıdır! (MHP sıralarından alkışlar)
Yoldaş iş adamı bursuyla okuyan çocuklar, çocukların sahip
olduğu gemicikler, damatların çalıştığı
holdinglere verilen usulsüz krediler, hanımefendilerin aldıkları
hediyecikler, hemşehri köylülerin milyon dolarlık villalarında
ikamet etmeler, Oferler, Ogerler, likit yumurtacılar, sahte faturacı
siyasetçiler, enerji ihaleleri, özelleştirme adı altında
çekilen peşkeşler, Suudi Kralının beyan edilmeyen çok
değerli hediyeleri hep AKPnin devri iktidarında tanık
olduğumuz olaylardır.
Yolsuzlukla
mücadele sloganıyla 2002de iktidara gelen AKP, daha iktidara
geldiği ilk günden itibaren yolsuzlukları önleme yerine
yolsuzlukları teşvik edici politikalar izlemeye
başlamıştır. İlk icraatı, yolsuzlukla mücadele
için çıkarılmış olan Kamu İhale Kanununu
değiştirmek olmuştur. Kamu gücünü kullanmak suretiyle çıkar
sağlama eylemlerinin önemli bir kısmı suç olmaktan
çıkarılmış, bu faaliyetler âdeta
normalleştirilmiştir. AKPnin on yıldır ülkemizde
uyguladığı ekonomik politikalardaki yanlışlık ve
başarısızlık yoksulluğun hızla artmasına yol
açmış, bununla birlikte siyasi ve ahlaki yozlaşma yaygınlaşarak
toplumsal bir kangren hâline gelmiştir. Toplumun refahına
harcanması gereken kamu kaynakları siyasal iktidarı elinde
bulunduranlarca yağmalanmış, fakir fukaranın, garip
gurebanın hakkı gasbedilmiş, sofralardaki ekmek utanmazca
çalınmıştır.
AHMET YENİ (Samsun)
Millet size inanmıyor, inanmıyor.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Biraz doğru şeyler söylesen ya.
AHMET YENİ (Samsun)
Millet inanmıyor size.
OKTAY VURAL (İzmir)
Gözler, kulaklar şahadet edecek size. Kaçamazsınız.
AHMET YENİ (Samsun)
Konuştukça batıyorsunuz.
OKTAY VURAL (İzmir) -
Gözler ve kulaklar yazıyor, Cenabıhak bunları yazıyor.
BAŞKAN Sayın
Yeni, lütfen
Lütfen, sayın
milletvekilleri
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Devamla) AKP İktidarının beslediği
yolsuzluk düzeni toplumda ahlaki bir çöküntüye sebep olurken ülkemizin de
ekonomisini, toplumsal dokusunu, demokrasisini ve hukuk
AHMET YENİ (Samsun) -
İftira attıkça batıyorsunuz aşağı doğru.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sataşma memuruna bir söyleyin, şu sataşma memuruna
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Devamla) Sayın Başkan
OKTAY VURAL (İzmir)
Milletin vekili değil, sataşma memuru.
BAŞKAN Sayın
Yeni
Sayın Vural,
milletvekiliniz konuşuyor.
AHMET YENİ (Samsun)
İftiracıya söyleyin, iftiracıya.
BAŞKAN Sayın
Yeni, lütfen
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Kalk sen oradan!
OKTAY VURAL (İzmir)
Sataşma memuru! O gözler ve kulakların hesabını
vereceksiniz.
BAŞKAN Sayın
Vural, milletvekiliniz konuşuyor lütfen ama
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Sen nasıl gideceksin bölgene?
AHMET YENİ (Samsun)
Oraya söyle.
BAŞKAN - Sayın
Yeni, lütfen
OKTAY VURAL (İzmir)
Parmaklar sizi aklamaz, aklamaz. Allah indinde yine vereceksiniz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Hırsız diyecekler sana da.
BAŞKAN - Sayın
Türkoğlu, siz Genel Kurula hitap edin.
Buyurun.
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Devamla) Teşekkür ederim Başkanım.
AKP
İktidarının beslediği yolsuzluk düzeni toplumda ahlaki bir
çöküntüye sebep olurken ülkemizin de ekonomisini, toplumsal dokusunu,
demokrasisini ve hukuk sistemine olan güveni ciddi bir biçimde
zedelemiştir.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sen ne dersen de, istersen gözlerini, kulaklarını şahadetten
çıkart, kayıt dışına sok.
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Devamla) Demokrasiye ve siyasete olan güven
sarsılmış, hukuk devleti ve adalete olan güven
azalmış
AHMET YENİ (Samsun)
Konuştukça batıyorsunuz.
OKTAY VURAL (İzmir)
Gözlerin görmüyor senin.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Beraber ortak mıydın Suat Kılıçla sen? Beraber mi
aldınız? Canın yanmış bakıyorum!
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Devamla)
idari sistem yozlaşmış, suçlular
cesaretlendirilmiş, yağma ve rant düzeninin
kurumsallaşmasına sebep olunmuş, kamu hizmetlerinde
adaletsizliğe ve verimsizliğe yol açılmış
OKTAY VURAL (İzmir)
Rahatsız olacaksınız, rahatsız.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Hırsızlık yapıyorsunuz. Hırsızlığı
savunan hırsızdır.
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Devamla)
gelir dağılımı dürüst ve
namuslu vatandaşlar aleyhine bozulmuş, toplumsal ahlak, manevi
değerler bozularak ahlaki bir çöküntü doğmuştur.
OKTAY VURAL (İzmir)
Beytülmale el uzatanın elinin ne olacağını bütün herkes görecek.
Seni gidi, seni gidi!
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Devamla) Yolsuzluklar sonucunda devlette, ekonomide, siyasal
yapıda ya da toplumsal yapıda meydana gelen bozulmalar zamanla tüm
sisteme yayılmış ve toplumsal bir kanser gibi on
yıllık AKP İktidarında siyasal, sosyal ve ekonomik
yapıya hâkim olmuştur.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Beraber indirdiniz herhâlde paraları.
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Devamla) Cumhuriyetimizin Kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal
Atatürk Çalışmadan, yorulmadan, üretmeden rahat yaşamak isteyen
toplumlar, önce haysiyetlerini
LÜFTÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Sen İhlas Holdingden yediğin paraları anlat
önce
BAŞKAN
Sayın Türkkan, lütfen; sizin hatibiniz konuşuyor.
HASAN
HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla)
sonra hürriyetlerini ve daha sonra da
istiklal ve istikballerini kaybederler. diyerek
LÜFTÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Millet bak dışarıda ağlıyor,
perişan oldu, senin yüzünden!
BAŞKAN
Sayın Türkkan
HASAN
HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla)
yıllar öncesinden gelecekte
milletimizi bekleyen en büyük tehlikenin bugün yaşamakta olduğumuz
üretmeden, çalışmadan, nasıl olursa olsun, haram-helal demeden
köşeyi dönme mantığına kapılmış olan toplum
olduğuna dikkatleri çekmiştir. İşte sizin
yarattığınız ileri, demokrat ve sözde dindar toplum düzeni
budur. Bugün, artık devri iktidarınızda 1 kişiye 9 pul, 9
kişiye 1 pul düşmektedir. Fakire fukaraya biraz kömür, bir torba kuru
fasulye ve makarna, Hükûmetin bakanlarına ise trilyonluk pastalar
düşmektedir. Üstat Kurt yapmaz bu taksimi kuzulara şah olsa diyor
ama onun takipçisi olduğunu iddia eden sizler, üstadın da kemiklerini
sızlatır hâle geldiniz.
İktidarın
sistematik hâle getirdiği yolsuzluk faaliyetleri bir taraftan milletimizin
devletimize olan güvenini, demokrasi, hukuk, adalet ve eşitlik ilkelerini
temelden sarsarken, diğer yandan ekonomik rekabeti olumsuz yönde
etkilemekte ve verimsiz, amaçsız, hayalî dev proje ve
yatırımları da teşvik etmektedir. AKPden önceki dönemlerde
önce yatırıma karar verilip daha sonra bunun rantının
kimlere dağıtılacağı belirlenirken AKP döneminde süreç
tersine dönmüş, önce kimin zengin edileceğine karar verilip ona göre
yatırım planlaması yapılır hâle gelmiştir.
İşi yapacak adamı aramak yerine, yandaşınıza rant
sağlayacak yatırımlar araştırılıp
planlanmaktadır. Meselenin boyutları o kadar korkunç hâle
gelmiştir ki Ayda rant var. denilse AKPli müteahhitler hızla
merdiven aramaya başlayacaklardır. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
AKPnin
icat ettiği siyaset anlayışı, siyasetin bir istismar, rant
ve para kazanma aracı olarak görülmeye başlanmasına neden
olmuştur. AKPli bir siyasetçi için sıradanlaşan kamu gücünü
paraya tahvil etme faaliyeti, toplumda yolsuzluğun
meşrulaşmasına, hatta yolsuzluk yapan siyasetçinin takdir edilir
hâle gelmesine neden olmuştur. AKPnin yarattığı suni
siyasi çatışma ve gerilimler, peydahladığı sanal
krizler, hayalî darbe soruşturmaları ve dinî değerler üzerinden
siyaset yapma yöntemi iktidarın yaptığı yolsuzlukları
gündemden kaçırmakta ve seçmenin oy verme iradesine ipotek
koymaktadır. Ortaya çıkarılan yolsuzluk olaylarında
failler, sahip oldukları inançları mazeret göstererek, Allah için
yaptıklarını ima yoluyla söyleyerek
hırsızlıklarına dahi dinî bir anlam yüklemekte,
vatandaşlar ise Çalıyor ama iş de yapıyor. açmazına
sürüklenmektedirler.
Milletin
zekât ve fitreleri, kurban paraları bile yolsuzluk faaliyetlerinin konusu
hâline gelebilmektedir. Vatan hasretiyle gurbet ellerde ömrünü heba edenlerin
emekleri Deniz Fenerlerine hediye edilebilmektedir. Hâlbuki yolsuzluk ve
rüşvet, başta dinimiz, mübarek İslam inancı olmak üzere,
hemen hemen bütün dinlerde, ahlak sistemlerinde kötü, haram ve çirkin
olarak tanımlanmış ve bu gibi davranışlarda
bulunanlara Allahın lanet edeceği bildirilmiştir.
Hiçbir
kitap, yolsuzluğu, devlet gücünü kişisel çıkara
dönüştürmeyi meşru bir eylem olarak kabul etmez. Yüce Peygamberimiz
zekât için beytülmale verilen mallar ile kendisine verilen hediyeyi Şu
beytülmalin, bu benim. diye ayıran zekât âmiline, zekât toplayan görevli
memura Sen babanın evinde otursaydın sana bu hediyeler verilir
miydi? diye soruyorsa, bizim de onun ümmetini idare edenler olarak Sayın
Bakana Sen, AKPnin Grup Başkan Vekili veya Bakanı olmasaydın;
sen, elindeki kamu gücü, mevki ve makamın sebebiyle bu evin değer
kazanacağı bilgisine önceden ulaşıp, 25 bin liraya
alıp sonra 300-500 bin liralık bir değere sahip olabilir
miydin? diye sormamız gerekmez mi?
Sayın
Bakan, bırakın bu millete ve Meclise vereceğiniz hesabı,
bunun Allaha karşı hesabını verebilecek misiniz? Maalesef
sizin yolsuzluğunuzu örtmeye buradaki çoğunluğunuz bugün
yetebilir ama hesap gününde Allahın huzurunda bu günahı hangi
çoğunluğunuzla örtebileceksiniz? O gün orada ne AKP ne de Tayyip
Erdoğanın iktidarı olacaktır, orada sadece Yüce
Allahın iktidarı ve onun adaleti olacaktır ve sadece onun
şaşmaz ve kudretli hesabıyla yüzleşeceksiniz, orada
dokunulmazlık zırhlarınız da olmayacaktır.
Sayın
milletvekilleri, inanın, yolsuzluklar karşısında bu
övündüğünüz çoğunluk sizi Allahın bu dünyadaki gazabından,
ahiretteki azabından koruyamayacaktır. Sayın Bakanı,
şeyhülislamın damadı olması dâhi
kurtaramayacaktır.
Yetim
hakkıma el uzatanları siz mi koruyacaksınız? Elbette,
inanan insanlar olarak korumayacaksınız, koruyamayacaksınız.
Bu nedenle, gelin, hep birlikte gensoru lehinde oy kullanarak hem kendimize hem
de Sayın Bakana bir iyilik yapalım, Sayın Bakanın henüz yol
yakınken nedamet getirmesine fırsat verelim. Sayın Bakan bu
işten elde ettiği rantı bir hayır kurumu vasıtasıyla
millete iade etsin. Tövbe istiğfar getirip Bakanlık görevinden istifa
etsin ki umarım Cenabıallah onu affetsin.
Hükûmetin
başı ve üyelerine her vesileyle kul hakkından, helalden,
haramdan bahsettik, Ahir zamanda ümmetimin gözünü mal ve para hırsı
bürüyecek. hadisinden bahsettik, anlatamadık. Mademki İngiliz,
İspanyol, Amerikan, İtalyan, Alman dost ve
arkadaşlarınız var, o zaman size Büyük İskenderin
vasiyetinden bahsederek anlatmaya çalışalım. Büyük İskender
vasiyetinde diyor ki: Benim tabutumu hekimler taşısın,
taşısın ki ölüm karşısında hekimler de âciz
olduklarını anlasınlar. Servetimi yerlere saçın, bu dünyada
kaldığını herkes fark etsin ve elim tabutun dışına
çıkarılsın ki bomboş gittiğini herkes görsün, bilsin.
(MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
AKPnin
saygıdeğer milletvekilleri, Cenabı Allaha şükürler olsun
ki bizlere yüce Türk milletine vekil olmayı nasip etti. Zaman zaman, bu
vazifeyi yerine getirirken, sizlerin içinize sinmeyen yönde oy
kullandığınızı düşünüyorum. Bazen emir yüksek yerden
geliyor ve sadece içe sinmek değil, Anayasa'yı, İç Tüzükü,
kanunları ve teamülleri de çiğnemek zorunda kalıyorsunuz.
Bu
hususa atfen, sizlere bir kıssa anlatmak istiyorum: IV. Murad
zamanında bir Allah dostu hamama gitmek ister ama hamamcı,
padişahın vezirlerinin içeride eğlendiğini,
giremeyeceğini söyler. Allah dostu rica eder, temizlenip ibadet
edeceğini söyler. Hamamcıyı, bir köşede görünmeden sessizce
yıkanacağına ikna eder. Allah dostu, vezirlerin eğlence
sesleri arasında yıkanmaya başlarken
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Nerede? Hamamönünde mi?
HASAN
HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) Efendim, tabii, Hamamönü
Yani
alakası var diye anlatıyorum.
Allah
dostu, vezirlerin eğlence sesleri arasında yıkanmaya
başlarken tebdili kıyafet ile IV. Murad, vezirlerini izlemek
gayesiyle hamama gelir. O da hamamcıyı ikna eder ve hamamcı onu
da Allah dostunun olduğu bölüme, tembihleyerek, sessiz olmasını
isteyerek alır. Cümbüş seslerini duyarak yıkanmaya başlayan
Padişaha, Allah dostu, samimi bir sesle, Evlat, istersen sırtını
keseleyeyim. der. Padişah, ilk defa kendisinin kim olduğunu bilmeden
yapılan bu iyilik teklifinden hoşlanır, etkilenir, kabul eder ve
Tabii. der, sırtını keseletir. Ama Padişah da
insandır ve altta kalmamak için karşılık verir: Ben de
senin sırtını keseleyeyim babalık. der. Olumlu cevap
alınca da ihtiyarı keselemeye başlar. Allah dostuna da, muhabbet
olsun diye, bir zarf atar, der ki: Sultana vezir olmak varmış
babalık. Bak, ne güzel eğleniyorlar. Allah dostu da Padişah
olduğunu bilmediği bu gence, elinden keseyi düşürten cevabı
verir: Sultana vezir olmayı boş ver de sultanların
sultanına vezir olmaya bak. Öyle olursan sultana sırtını
keseletirsin.
Sultanların
sultanına vezir olma niyet ve gayreti içindeki Türk milletinin
saygıdeğer milletvekillerini saygıyla selamlıyorum. (MHP ve
CHP sıralarından Bravo! sesleri, alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Türkoğlu.
Şimdi
söz sırası, AK PARTİ Grubu adına söz isteyen Yılmaz
Tunç, Bartın Milletvekili.
Buyurun
Sayın Tunç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Gençlik ve Spor Bakanımız Sayın
Suat Kılıç hakkında verilen gensoru önergesi hakkında AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Gensoru,
Anayasamızda ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğünde
öngörülen önemli bir denetim yoludur. Türk anayasa hukukunda, Bakanlar
Kurulunun ve bakanların Türkiye Büyük Millet Meclisi
karşısında siyasal sorumluluklarının nihai müeyyidesi
gensorudur. Diğer bir ifadeyle gensoru, Bakanlar Kurulunun veya bir
bakanın siyasal sorumluluğunu doğuran bir denetleme yoludur.
Gensoru, diğer denetleme araçları arasında en etkili
olanıdır.
Anayasamızda
Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgi edinme ve denetim yolları
ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir. Bu denetleme
yetkisinin Anayasanın 98inci maddesinde soru önergesi, Meclis
araştırması, genel görüşme, gensoru ve Meclis soruşturması
yoluyla kullanılabileceği belirtilmiş, 99 ve 100üncü maddelerde
de gensoru ve Meclis soruşturmasının önemine binaen her biri
ayrı ayrı maddelerde daha ayrıntılı bir şekilde
düzenlenmiştir.
Gensoru,
diğer denetim yollarından farklı olarak Bakanlar Kurulunun ya da
bakanın güvensizlik oyuyla düşürülmesi sonucunu doğuracak çok
ciddi bir müessesedir. Bakanlar Kurulunun genel politikası ya da bir
bakanın kendi bakanlığında izlediği politikalar ve
uygulamalar hakkında Meclisçe yapılan bu denetim yoluyla,
geçmişte bu Mecliste hükûmetler, bakanlar düşürülmüştür. O nedenle,
gensorunun konusu ve gerekçesi sağlam olmalıdır, gensoru
delillere dayanmalıdır. Aksi takdirde gensoru olmaz, gensoru
amacından sapar, soru önergesi özelliğine döner ki bu da parlamenter
demokrasi açısından olumsuz bir tablonun ortaya çıkmasına,
gensoru müessesesinin zayıflamasına, etkisini yitirmesine ve denetim
yolu olmaktan çıkmasına neden olur, gensorunun, Türkiye Büyük Millet
Meclisi çalışmalarının aksatılmasına yönelik her
gün verilen grup önerilerinden, yazılı ve sözlü soru önergelerinden
bir farkı kalmaz.
HASAN
ÖREN (Manisa) Sen bizi dinlemeden yazmışsın bunları,
anlaşıldı.
YILMAZ
TUNÇ (Devamla) Anayasamızın 99uncu maddesinde gensorunun Meclis
çalışmalarının dengeli olarak yürütülmesi amacına
uygun olarak kullanılması gerektiği açıkça
vurgulanmıştır. (CHP sıralarından gürültüler)
ALİ
HAYDAR ÖNER (Isparta) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Öner, dinleyelim hatibi lütfen.
HASAN
ÖREN (Manisa) Belediyeye arabayı satmış mı,
satmamış mı?
BAŞKAN
- Tüm hatipleri dinlemek durumundayız.
YILMAZ
TUNÇ (Devamla) Ancak muhalefet partilerimiz, bugüne kadar
Anayasamızın bu hükmünü ihlal ederek Meclis
çalışmalarının dengeli yürütülmesi bir tarafa, Meclis
çalışmalarının dengeli olarak yürütülmemesi için bu yolu
kullanmayı tercih etmişlerdir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Gençlik ve Spor Bakanımız
Sayın Suat Kılıç hakkında Cumhuriyet Halk Partili
milletvekillerince verilen gensoru önergesinin konu ve gerekçesine
baktığımızda, Sayın Bakanın bakanlık
göreviyle uzaktan yakından bir ilgisi olmadığını
görüyoruz.
LEVENT
GÖK (Ankara) Nasıl yok ya, nasıl yok? Ayıp ya! Nasıl
söylüyorsun sen bunları?
YILMAZ
TUNÇ (Devamla) Bakanlığında izlediği politikalar ve
uygulamalarla ilgili olmadığını görüyoruz.
LEVENT
GÖK (Ankara) Ben mi atadım Federasyona o kişiyi? Ben mi
atadım? Daha üç ay önce alındı, üç ay önce atamış.
BAŞKAN
Sayın Gök, lütfen
LEVENT
GÖK (Ankara) Daha üç ay önce alınan bir kişiyi atadın.
BAŞKAN
- Genel Kurul sizi dinledi, lütfen Sayın Gök.
LEVENT
GÖK (Ankara) Üç ay önce atamış, üç ay önce. Ayıptır!
YILMAZ
TUNÇ (Devamla) Gensorunun Anayasamızda ve İç Tüzükümüzde
belirtilen şartları taşımadığını,
hiçbir ciddi temelinin bulunmadığını, hiçbir delile
dayanmadığını ilk bakışta görmekteyiz.
LEVENT
GÖK (Ankara) Sana bir klasör belge var, bir klasör. Yazıklar olsun sana!
BAŞKAN
Sayın Gök
YILMAZ
TUNÇ (Devamla) - CHP sözcülerinin, hemen her gün basın
toplantılarıyla gündeme getirdikleri
LEVENT
GÖK (Ankara) Üç ay önce atamış, üç ay önce.
BAŞKAN
Sayın Gök, bu tarz doğru değil.
YILMAZ
TUNÇ (Devamla) -
karalamaya dönük ifadelerden öte geçmeyen bir metin var
önümüzde.
LEVENT
GÖK (Ankara) Yalan söylüyorsun, yalan! Yalan söylüyor.
BAŞKAN
Sayın Gök, siz iddialarda bulunurken kimse böyle bir tavır
almadı. Lütfen Sayın Gök
LEVENT
GÖK (Ankara) Yalan söylüyorsun, yalan!
OKTAY
SARAL (İstanbul) Otur, dinle!
YILMAZ
TUNÇ (Devamla) Bu metnin içinin boş olduğunu CHP sözcüleri de
anlamış olacaklar ki
LEVENT
GÖK (Ankara) Yolsuzluklara karşı yalan söylüyorsun!
YILMAZ
TUNÇ (Devamla) -
gensoru önergesinde yer almayan başka iddialarla
gensoruyu desteklemeye çalışmaktadırlar.
LEVENT
GÖK (Ankara) Yalan söylüyorsun yalan! Her söylediğin yalan senin!
BAŞKAN
Sayın Gök
Sayın Gök
YILMAZ
TUNÇ (Devamla) Suçlamalar ağır
Sayın milletvekilleri, bir
dinleyin
(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın İnce
Sayın İnce
YILMAZ
TUNÇ (Devamla) - Suçlamalar ağır ancak hiçbir delil ve gerekçe yok.
Ortada olan tek bir şey var.
LEVENT
GÖK (Ankara) Ben sana bir klasör belge veriyorum. Bir klasör belge var.
BAŞKAN
Sayın Gök, iddialarınızı ifade ettiniz. Lütfen
LEVENT
GÖK (Ankara) - Senin bakanın yalanlayamadı bunu.
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) İspat et!
YILMAZ
TUNÇ (Devamla)
o da Cumhuriyet Halk Partisinin klasik muhalefet tarzı.
Çamur at, izi kalsın. mantığıyla
hazırlanmış bir metin. Seçim öncesi sallanan o boş
dosyalardan bir tanesi.
LEVENT
GÖK (Ankara) Hangisi boş? Sana bunları gösteriyorum, bu mu?
YILMAZ
TUNÇ (Devamla) Milletimiz artık sizin niyetinizi çok iyi biliyor.
LEVENT
GÖK (Ankara) Yazıklar olsun!
YILMAZ
TUNÇ (Devamla) - Eğer salladığınız dosyaların
içinde bir şey olsa, bir dakika bile durmaz, savcılığa
koşardınız. Niye koşamıyorsunuz?
LEVENT
GÖK (Ankara) Sen de bu işe ortaksın, sen de bu işe.
BAŞKAN
Sayın Gök, lütfen
YILMAZ
TUNÇ (Devamla) Buyurun yargı makamlarına, cumhuriyet
savcılarına, sizi tutan mı var? Tabii, bu işinize gelmiyor.
LEVENT
GÖK (Ankara) Yolsuzluğu savunuyorsunuz!
YILMAZ
TUNÇ (Devamla) - Çamur at, izi kalsın. mantığıyla hareket
ettiğiniz müddetçe bu çamurlar hiçbir zaman AK PARTİye
ulaşmayacak; kendi ellerinizde kalacak, elinize, yüzünüze bulaşmaya
devam edecek. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
Değerli
milletvekilleri, CHP milletvekillerinin imzasıyla sunulan gensoru önergesi
baştan sona hukuk ve mantık hatalarıyla doludur. Gazete
haberlerine dayandığı, çalakalem
hazırlandığı, özensiz davranıldığı
apaçık ortadadır.
LEVENT
GÖK (Ankara) Daha çıkacak, kimler çıkacak?
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan,
böyle bir usul yok.
YILMAZ
TUNÇ (Devamla) - Gensoru önergesine kaynak teşkil eden haberleri yapan
gazetenin bir başka haberinde gensorunun neden verildiği aslında
açıklanmaktadır.
LEVENT
GÖK (Ankara) Sığınma ona, sığınma! Niye
sığınıyorsun?
YILMAZ
TUNÇ (Devamla) - Bu gazete, yoğun bir şekilde gensoruya konu
haberleri yapmış
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan, yirmi dakika sesimizi çıkarmadan dinledik.
BAŞKAN
Sayın Gök, lütfen, yirmi dakika süreyle iddialarınızı
gündeme getirdiniz.
YILMAZ
TUNÇ (Devamla) -
ve daha sonra, gensoru önergesi verildikten sonra bir haber
daha yapmıştır. O haberin başlığı da
şudur: CHPnin 4+4+4 yasa tasarısını engellemek için
taktiksel olarak verilen gensoru önergeleri bu hafta görüşülecek. Buradan
da anlaşılmaktadır ki
LEVENT
GÖK (Ankara) Ben bunu iki ay önce söylemişim, iki ay önce
Ne var
4+4te?
YILMAZ
TUNÇ (Devamla) - Buradan da anlaşılmaktadır ki, bugün
görüşmelerini yaptığımız iki adet gensoru önergesinin
ikisi de zamana oynamak üzere taktik amaçlarla verilmiş olan gensoru
önergeleridir.
LEVENT
GÖK (Ankara) Palavra! Palavra!
YILMAZ
TUNÇ (Devamla) - Niyet gensoruyla bakan düşürmek değil, milletimizin
bizlerden beklediği yasaların çıkmasını engellemektir.
LEVENT
GÖK (Ankara) Boş konuşuyorsun, boş.
YILMAZ
TUNÇ (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gensoru
önergesindeki suçlama şudur: Eski evinin restorasyon projesi
kapsamında olduğunu bilmeyen bir vatandaştan Sayın Bakanın
ev satın aldığı ve daha sonradan bu bölgenin restorasyon
projesi kapsamına alındığı iddiasıdır. Bu
iddiayı çürüten delil hangisidir diye sorduğunuzda, bunun
cevabı, işte bu gensorunun gerekçesidir değerli milletvekilleri.
Gensorunun gerekçesinde bu iddia kendiliğinden yalanlanmaktadır.
ALİ
HAYDAR ÖNER (Isparta) Allah, Allah!
OKTAY
SARAL (İstanbul) Allah, Allah dedirttik size de.
YILMAZ
TUNÇ (Devamla) - Gensorunun gerekçesini bir okuyun. Bahsedilen bölgede
restorasyon çalışmalarının 2000 yılında
başladığı yazılıdır.
LEVENT
GÖK (Ankara) Ne 2000i ya?
YILMAZ
TUNÇ (Devamla) - 2007 yılında başladığı
yazılıdır. Gerekçeye bakın, 2007de restorasyon
çalışmalarının başladığı
yazılıdır.
LEVENT
GÖK (Ankara) Sadece bir sokak değil, kaç tane sokak var.
YILMAZ
TUNÇ (Devamla) - Yine, gensorunun gerekçesinde Sayın Suat
Kılıçın tapu tescil tarihinin 2009 yılı olduğu
yazılıdır.
Şimdi
soruyorum size: 2007de mahallede restorasyon çalışmaları
başlıyor. Vatandaşlar restorasyon
çalışmalarının başladığını bilmiyor.
Böyle bir mantık olabilir mi? Eğer Sayın Suat
Kılıçın gayrimenkulü edindiği tarih 2007 olsaydı,
restorasyon da 2009da başlasaydı gerekçeniz doğru olurdu; o
zaman haklı olurdunuz.
LEVENT
GÖK (Ankara) Orada onlarca sokak var. Savunma boşuna, savunma
YILMAZ
TUNÇ (Devamla) - Tıpkı kurtla kuzu misali. Kuzuyu yemeye karar veren
kurdun Sen bana geçen yıl kötü söz söylemiştin. Nasıl unuturum
ben onu? dediğinde, kuzunun Hayır efendim, ben geçen yıl
yoktum, daha bu yıl doğdum. diye cevap vermesine rağmen O
zaman kardeşin söylemiştir. diyerek kuzuyu yemekte kararlı
davranması gibi bir olay var ortada.
Evet,
gensoruda, eski eserlerle dolu olan bölgede restorasyon kapsamına
gireceğini bilmeden evlerini satan birçok yurttaşın
varlığından söz ediyorsunuz. Bununla birlikte, aynı
gensoruda bir önceki paragrafa bakın, Talatpaşa Bulvarı,
Karacabey Hamamı ve yakın çevresinde restorasyon ve sokak
sağlıklaştırma çalışmalarının 2000
yılında başladığını belirtiyorsunuz.
LEVENT
GÖK (Ankara) 2000 değil ya, yanlış söylüyorsun. 2000de
değil ya.
YILMAZ
TUNÇ (Devamla) Gensoruda bunların hepsi var. Bir okuyun, tekrar bir
okuyun.
LEVENT
GÖK (Ankara) Nerede var?
YILMAZ
TUNÇ (Devamla) Anılan bölgede restorasyon
çalışmalarının 2007 yılında
yoğunlaştığı doğrudur. Yanlış olan ise
restorasyon yapılacağı vatandaşlar tarafından
bilinmiyorken Sayın Kılıçın bölgede gayrimenkul
edindiği iddiasıdır. Bölgede restorasyon
çalışmalarının tarihi çok daha gerilere gitmekle birlikte
çalışmaların yoğunlaştığı yıl 2007
yılıdır. Sayın Kılıçın, Hamamönü mevkisindeki
gayrimenkulün adına tescili yılı 2009dur. Dolayısıyla,
gensoruda seslendirilen en önemli iddia ve gensorunun özünü, gerekçesini
oluşturan iddia, daha 1inci paragrafta gensoruyu verenler tarafından
yalanlanmakta ve ortadan kaldırılmaktadır.
LEVENT
GÖK (Ankara) Bravo Yılmaz Tunç, bravo!
ALİ
HAYDAR ÖNER (Isparta) Söylediğine kendin inanıyor musun?
YILMAZ
TUNÇ (Devamla) Gensorudaki diğer bir iddia da işlemlerdeki muvazaa
iddiasıdır. Vekâlet yoluyla yapılan işlemin, sanki muvazaalı
bir işlem yapılıyor izlenimi vererek muvazaanın gerekçesi
olarak ifade edilmiş olması da tamamen hukuk dışı bir
çarpıtmadan ibarettir.
LEVENT
GÖK (Ankara) Kime vermiş vekâletnameyi, okuyun. Kime vermiş?
YILMAZ
TUNÇ (Devamla) Mülk edinmenin vekâlet yoluyla yapılması hukukun
genel kurallarınca korunan bir müessesedir. Gensoru önergesinde
imzası bulunan sayın milletvekillerinden gayrimenkul edinen hiç yok
mudur?
LEVENT
GÖK (Ankara) Kime vermiş vekâletnameyi Yılmaz Tunç, kime
vermiş?
YILMAZ
TUNÇ (Devamla) Bu gayrimenkulleri edinirken vekâlet vermemişler midir?
LEVENT
GÖK (Ankara) Kime vermiş, kime vermiş? Projeyi yürüten kişiye
vekâletname verilir mi?
YILMAZ
TUNÇ (Devamla) Vekil aracılığıyla mülk edinmek, vekâlet
yoluyla işlem yapmak, taraflar arasındaki güven ilişkisinin
neticesidir ve sadece ilgililerinin karar altına alacağı bir
meseledir.
LEVENT
GÖK (Ankara) Hangi taraf? İmarın başındaki taraf
YILMAZ
TUNÇ (Devamla) Vekâlet yoluyla satın alma ve tapu tescil işlemini
bir hukuka aykırılık olarak sunma çabası başlı
başına hukuksuzluktur.
LEVENT
GÖK (Ankara) Sizde belediyelerde böyle yürüyor demek ki işler.
YILMAZ
TUNÇ (Devamla) Hukuk, bu hukuksuzluğu himaye etmeyecektir diye
düşünüyorum. Eğer bir muvazaa veya gizlilik kaydıyla işlem
durumu söz konusu olmuş olsaydı Sayın Kılıçın bu
gayrimenkulü üzerine alması değil, almaması gerekirdi.
ALİ
HAYDAR ÖNER (Isparta) Evet, doğru.
YILMAZ
TUNÇ (Devamla) Gizlilikten ve muvazaalı işlemlerden söz
ediyorsunuz.
LEVENT GÖK (Ankara)
Evet, aynen öyle.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Bu
tapu tescil işleminin hangi aşamasında gizlilik var?
LEVENT GÖK (Ankara) Her
aşamasında muvazaa vardır, her aşamasında.
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Tapuda yapılan işlemlerin ne kadar ortada olduğu, vekâlet
bilgilerinin bile elinizde olmasından belli değil midir?
EMİNE ÜLKER TARHAN
(Ankara) Neyi saklayacaksınız?
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Neresi gizli bu işlemin?
LEVENT GÖK (Ankara)
Neresi açık?
UĞUR BAYRAKTUTAN
(Artvin) Vekâleti kime vermiş?
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Neresi hukuka aykırı?
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Kamu görevlisi o. Kamu görevlisinin vekâlet
almasının neresi doğrudur?
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Neresi teamüllere aykırı? Burada bir siyasi etik
tartışması yapılacaksa değerli arkadaşlar,
asıl etik sorun, iftiraya varan iddialarla bir siyasetçinin hedef
alınmasıdır. (CHP sıralarından gürültüler)
Tekrar ifade edelim:
Gensoru ciddi bir müessesedir.
LEVENT GÖK (Ankara)
Yılmaz Tunç, yanlışlar yapıyorsun. Bak, orada belediye
bürokratına vekâlet verilmiş, belediye bürokratına; var mı
böyle bir şey? Emlakçı mı belediye bürokratları?
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Gensoru her isteyenin her istediğinde başvurabileceği bir yol,
bir yöntem değildir.
LEVENT GÖK (Ankara) Ne
olacak? Sığınacağınız bunlar olacak.
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Demokrasi kültürümüze asıl zarar veren, demokratik denetim
mekanizmalarının yerinde olmayan kullanımlarla
yozlaştırılmasıdır.
Değerli
milletvekilleri, gazete haberlerine dayanan, araştırılmadan
hazırlanan, kulaktan dolma bilgilerle kaleme alınan gensorunun 7nci
paragrafındaki iddia apaçık bir iftiradır, sistemli yalan haber
furyasının geldiği son noktanın da ispatıdır.
Bu paragraftaki şu
ibareyi dikkatlerinize sunarım: Evlerin satın alınması ve
hemen arkasından belediyece restore edilerek muazzam bir bedel
artışının sağlanması.
LEVENT GÖK (Ankara)
Artmadı mı?
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
7nci paragrafta bu ifade ediliyor. Bu çok ağır bir iddiadır
değerli milletvekilleri, iddiadan önce iftiradır.
LEVENT GÖK (Ankara)
Artmadı mı?
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Hukukta ispat mükellefiyeti iddia sahibine aittir. Bu iddianın sahibi de
iddiasını ispatla mükelleftir. Belediyenin bir özel mülkiyet üzerinde
belediye imkânlarıyla restorasyon yapması söz konusu olabilir mi?
Aksini iddia edenin iddiasının ispatını da yapması
kaçınılmazdır.
UĞUR BAYRAKTUTAN
(Artvin) Belediye Başkanı söylüyor, Belediye Başkanı
Veysel Tiryaki diyor.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Bu
iddianın iddia sahibince ispatlanması hukukun emridir, siyasi
ahlakın gereğidir, iftirayı atıp da kenardan,
tartışmanın seyrine koyulamazsınız. Aksi hâlde
akıl da mantık da etik de hukuk da peşinizi bırakmaz,
bırakmayacaktır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) Ben
hesaplaşmaya hazırım.
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
İnanıyorum ki bu iftira Sayın Kılıç tarafından da
ayrıca bir dava konusu yapılabilecektir.
LEVENT GÖK (Ankara)
Şüphesiz! Merakla bekliyorum.
UĞUR BAYRAKTUTAN
(Artvin) Tehdit etme!
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
Gensoruya konu olan iddialar asılsız ve zorlama iddialardır.
Satın alma ve devir işlemlerinde hiçbir siyasi nüfuz
kullanımı mevzubahis bile değildir. Aynı tarihlerde,
aynı bölgede, birbirine yakın rakamlarla çok farklı toplumsal
konumlarda bulunan özel veya tüzel kişilerce çok sayıda gayrimenkul
alım satımı yapılmıştır.
Gensoruya
konu olan alım satım işleminde bir özel durum yoktur, Nüfuz
kullanımı olarak adlandırılabilecek bir inisiyatif yoktur.
Siyasi etik tartışmasına dayanak oluşturulacak bir etik
sorun yoktur. Herkesin tabi olduğu kurallar çerçevesinde, herkesin
yaptığı türden işlemler hukuka uygunluk çerçevesinde
yapılmıştır.
Gensoru
önergesine yazacak dişe dokunur bir iddia bulmayınca, Sayın Kılıçın
doğrudan açıklama yapmak yerine avukatı
aracılığıyla açıklama yapması bile eleştiri
konusu olarak değerlendirilmiştir.
LEVENT
GÖK (Ankara) Ne dedi açıklamasında avukatı, söyle
bakayım, Her şey doğrudur. dedi.
YILMAZ
TUNÇ (Devamla) İddia konusu olan
tapu tescil işlemi, Sayın Kılıçın
Bakanlığıyla ilgili değildir, Bakan olmasından sonra
yapılmış bir işlem de değildir.
LEVENT
GÖK (Ankara) Evin değer artışı devam ediyor
YILMAZ
TUNÇ (Devamla) Bakanlık görevine atanmasından yaklaşık
iki buçuk yıl önce yapılan bir tapu tescil işlemidir.
LEVENT
GÖK (Ankara) Tapuyu aldığı kişiyi Bakanlık
sırasında aldı, üç ay önce Federasyona getirdi; bunları
niye anlatmıyorsun?
YILMAZ
TUNÇ (Devamla) Böylesi bir durum karşısında, Sayın
Kılıçın avukatı
aracılığıyla açıklama yapmasından daha doğal
ne olabilir?
LEVENT
GÖK (Ankara) Açıklamada zaten Her şey doğru diyor.
YILMAZ
TUNÇ (Devamla) Avukatın ilgili kişi adına açıklama
yapmasında ayıp olan nedir?
LEVENT
GÖK (Ankara) Sen açıklamayı biliyor musun?
YILMAZ
TUNÇ (Devamla) Yasak olan nedir, etik dışı olan nedir?
LEVENT
GÖK (Ankara) Açıklamayı biliyor musun?
YILMAZ
TUNÇ (Devamla) Avukatlık mesleği ayıplı, yasaklı,
sakıncalı bir meslek midir? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
LEVENT
GÖK (Ankara) Sen açıklamada ne yaptığını biliyor
musun?
YILMAZ
TUNÇ (Devamla) Değerli milletvekilleri, burada
meslektaşlarımız var.
LEVENT
GÖK (Ankara) Açıklamada Her şey doğru. diyor.
YILMAZ
TUNÇ (Devamla) Bu çatının üçte 1e yakını avukatlık
mesleğinden gelmektedir. Bu cümleleri anlamak mümkün değildir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; gensoru önergesinde demokrasiden,
siyasetin itibarından ve buna benzer yaklaşımlardan söz
edilmektedir. Demokrasinin gücü için, siyasetin itibarı için, her
şeyden ve herkesten evvel siyasetçilerin asılsız iddiaların
arkasında durmamaları gerekir.
LEVENT
GÖK (Ankara) Hepsi belgeli, hepsi belgeli, hepsi
YILMAZ
TUNÇ (Devamla) Meclisin denetim yollarını istismar etmemeleri
gerekir.
LEVENT
GÖK (Ankara) Hiç şüphem yok, hiç şüphem yok Yılmaz Tunç.
YILMAZ
TUNÇ (Devamla) Biliyoruz, biliyoruz, bütün milletimiz de bunu görüyor. Bir
konuda siz, gerçekten, çok haklısınız. Evet, bu ülkede çok zor
olan bir şey var sizler için, o da AK PARTİye karşı
muhalefet yapmak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
LEVENT
GÖK (Ankara) Ben yolsuzluklardan bahsediyorum, yolsuzluklardan, sen ne
anlatıyorsun?
YILMAZ
TUNÇ (Devamla) Dokuz yıldan bu yana, kendisine güvenen aziz milletimiz
için, gecesini gündüzüne katan bu kadroların karşısında
muhalefet çok zor. Ülkemizin her noktasını, her alanda, hayal dahi
edilemeyen icraatlarla donatan bir iktidar karşısında muhalefet
etmek elbette ki kolay değil. 2023 hedefinin projelerini tek tek hayata
geçiren ve Türkiyeyi dünyanın 10uncu büyük ekonomisi yapmak için
çırpınan kadrolara karşı muhalefet, evet, bu çok zor.
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Sen Hamamönünü anlat, Hamamönünü; boş ver
onları.
AYKAN
ERDEMİR (Bursa) Durmak yok, soymaya devam!
YILMAZ
TUNÇ (Devamla) Ülkemizin gelişmesinde, hukukun üstünlüğünün
tesisinde, demokrasimizin güçlenmesinde çok büyük atılımlar
gerçekleştiren bir iktidar karşısında muhalefet yaparken
elbette ki bocalıyorsunuz. Bu da sizin proje siyasetinden
uzaklaşmanıza, karalama ve gerginlik siyaseti yapmanıza yol açıyor.
Ama biz muhalefetin de artık bu kısırdöngüden kurtulmasını
istiyoruz; hizmette, projede, çağdaş uygarlık hedefinde
yarışmak istiyoruz. İnanınız, bu hem ülkemiz için
hayırlı olacak hem de sizler için.
Dün,
bu yüce çatı altında, ülkemiz ve milletimiz için çok önemli yasa
tasarılarından birini, eğitim yasasını tüm
engellemelere rağmen yüce Meclisimizin onayından geçirdik.
Sırada 2/B yasası var, afet riskiyle ilgili, modern kentlerin
inşasıyla ilgili yasalar var, memur maaş zamlarını
ilgilendiren yasalar var, yargı hizmetlerini hızlandıracak
tasarılar var. Gelin, bu ülkenin hayrına, milletimizin yararına
tüm bunları birlikte hayata geçirelim, birlikte milletimizin gönlüne
girelim. Bu daha güzel olmaz mı? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Gensorularla,
her gün verilen ve Meclisin gündemine geçebilmek için saatlerce burada vakit
harcadığımız grup önerileriyle Türkiye Büyük Millet
Meclisinin çalışmalarını engellemenin ne size ne de
ülkemize bir faydası olur. Görüşmekte olduğumuz gensoru da
bunlardan biridir. Gensoru önergesinde iddia edilen olaylar hiçbir sağlam
delile dayanmamaktadır.
ALİ
HAYDAR ÖNER (Isparta) Yiyenlere haram olsun, yedirenlere haram olsun!
HASAN
ÖREN (Manisa) Senin bildiğin birşey yok. Bakana
soracağım, belgeyi de ona vereceğim.
YILMAZ
TUNÇ (Devamla) Sayın Bakanımız hakkında gensoru
açılmasını gerektirecek bir durum kesinlikle yoktur.
İddiaların hepsi gensorunun gerekçesinde zaten kendi kendini
yalanlamaktadır.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Bir de madalya verelim, olsun bitsin!
YILMAZ
TUNÇ (Devamla) Sayın Bakanın, Bakanlık görevi ve
uygulamalarıyla da ilgisi bulunmayan gensorunun gündeme
alınmaması gerekir.
Bu
duygu ve düşüncelerle, gensoru önergesinin aleyhinde oy
kullanacağımızı belirtiyor, yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Tunç.
LEVENT
GÖK (Ankara) Alkışlayanların göreceğim hepsini.
ALİ
HAYDAR ÖNER (Isparta) Yiyenlere, yedirenlere, yemesine müsaade edenlere haram
olsun!
LEVENT
GÖK (Ankara) Yazıklar olsun!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
LEVENT
GÖK (Ankara) Temiz siyaset diyenlerin göreceğiz hepsini.
BAŞKAN
Şimdi söz sırası Gençlik ve Spor Bakanı Suat
Kılıçta.
Buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
LEVENT
GÖK (Ankara) Alkışlayın, alkışlayın, her
alkışlayanın bir şeyi çıkacak burada, her alkışlayanın
ALİ
HAYDAR ÖNER (Isparta) Helal olsun! İyi alkışlayın, iyi
alkışlayın, yağcılık, yağdanlık
yapın.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Bakalım nasıl hesabını vereceksiniz?
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan, çok
saygıdeğer milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Çok
yoğun bir on beş günlük mesainin ardından böylesi bir konu
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Sadede gelin Bakan, sadede gelin.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla)
sizlerin gündemini meşgul
ettiği için, dolaylı da olsa, böyle bir meşgaleye vesile
olduğum için hepinizden affımı rica ediyorum.
LEVENT
GÖK (Ankara) Gereğini yap, gereğini.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Uzunca bir süredir milletvekillerini
dinledik. Umarım aynı saygılılık, saygınlık
ve aynı hoşgörü, anlayış içerisinde aynı dinleme
nezaketini ve kültürünü kendileri de ortaya koyacaklardır. Önerge
sahipleri adına bir sayın milletvekilimizi on dakika süreyle
dinledik; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına bir sayın
milletvekilimizi yirmi dakika dinledik, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına bir sayın milletvekilimizi yirmi dakika süreyle dinledik ve BDP
Grubu adına Grup Başkan Vekilini yirmi dakika süreyle dinledik. En
sonunda da AK PARTİ Grubu adına Sayın Yılmaz Tunç
Milletvekilimizi, yine aynı anlayış ve nezaket içerisinde
dinledik. Söylenecek her şey söylendi, şimdi iddia sahibinin
iddialarıyla ilgili yanıtlarını dinlemesi lazım.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Son söz sanığındır.
LEVENT
GÖK (Ankara) Ben karşında oturuyorum Suat Kılıç,
dinliyorum seni.
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Değerli milletvekilleri, eğer ki bir
gayrimenkul edinmek kabahat ise bunun izahlarıyla, gerekçeleriyle ortaya
konulması lazım. Gayrimenkulü Hamamönü Mahallesinde edinmek kabahat
ise bu kabahatin de gerekçeleriyle, delilleriyle, hukuki
kanıtlarıyla, belgeleriyle ortaya konulması lazım.
Gayrimenkul edinilen bölgenin aynı zamanda restorasyon alanı ilan
edilmiş bir bölge olması, o bölgede gayrimenkul edinimini bir
kabahat, bir suç, bir etik sorun hâline getiriyorsa bu da neticeleri, belgeleri,
hukuki dokümanlarıyla birlikte ortaya konulmalıdır diye
düşünüyorum.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Konuldu zaten.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Gensoru önergesiyle alakalı,
Sayın Tunç, çok önemli noktalara dikkat çekti. Burada, Hamamönü
bölgesinde, vatandaşın restorasyon, yenileme
çalışmalarından, gerek belediye gerekse şahıslar
tarafından yürütülen yenileme çalışmalarından haberi
olmadığı iddiası var. Vatandaş yenileme
çalışmalarından haberdar olmadığı için de bir hak
kaybının mevzubahis olduğu yönünde iddialar var. Bu iddialar, bu
yönüyle bakıldığında ağır iddialar ama diğer
yönüyle bakıldığı zaman
Gensoru önergesinin gerekçesinin
birinci cümlesini okuyorum: Altındağ Belediyesi, Eski Ankara olarak
anılan Hamamönü mevkiinde Talatpaşa Bulvarı Karacabey
Hamamı ve Yakın Çevresi Sağlıklaştırma
Çalışması Projesi kapsamında 2007 yılından
itibaren bir çalışmayı yürütmektedir.
Altındağ
Belediyesinin sistemli, bilinçli, imar planlarına dayalı, ilan
edilmiş, geniş kapsamlı bir restorasyon
çalışmasını 2007 yılından itibaren yürütmekte
olduğu doğru bir bilgidir. Bu bilgi
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Sağlıklaştırma ve
restorasyon farklıdır.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Restorasyon da içinde, restorasyon da
içinde.
2007
yılından itibaren çalışmalar sistemli bir şekilde
sürdürülüyor ama restorasyon ve sağlıklaştırma
çalışmalarının başladığı ilk tarih 2007
yılı da değil, daha eskiye dayanıyor. Sadece
Altındağ Hamamönü yöresi, Talatpaşa Bulvarı civarı da
değil, Hacıbayram Camisi çevresinden bu yenileme
çalışmalarının başladığı her hâlinden
anlaşılıyor. Geriye doğru bakıldığı
zaman da bölgede Ankara Kalesini de içine alır vaziyette uzun vadeli,
geçmiş yıllara dayanan, hatta kısmi olarak Sayın
Karayalçının Büyükşehir Belediye Başkanlığı
dönemine kadar uzanan bir yenileme çabasının
başlangıcının var olduğu görülüyor.
Dolayısıyla burada, ömrünü bu bölgede geçirmiş insanların
ve mülklerin sahibi olan insanların bunlardan bihaber oldukları
iddiası tamamen asılsız bir iddiadır.
Yanlış
bilgi olabilir ama yanlış bilgi üzerine bir gensoru inşa etme
ihtiyacı hissediliyorsa, bu yanlış bilginin adresinden teyit
edilmesinde fayda vardır. Hepimiz bu çatı altındayız.
Hepimiz her şeyden evvel milletvekiliyiz. Bir bilgi intikal edebilir, bu
bilginin doğrusu araştırılabilir, teyit etme cihetine
gidilebilir, ne olduğunun önü arkasına bakılabilir. Bu özen
gösterilmemiştir.
Tapunun
adıma tescil edildiği tarih 2009 yılıdır.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Ne kadar paraya?
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) - İddialardan bir tanesi bu konuda,
bunu da hemen ifade ediyorum.
HASAN
ÖREN (Manisa) Arabanın yarı fiyatına ev
almışsın. Bir arabanın yarı fiyatına,
sattığın arabanın yarı fiyatına
almışsın.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) 30/04/2009 tarihinde, 30 Nisan 2009
tarihinde tapu adıma tescil edilmiş durumdadır.
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Hamamönünde
2009; 25 bin liraya
almışsın.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Burada iddialardan bir tanesi de şu:
Vekâletle tapu devir tescilinin yapılmış olması meselesi.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Tunç burada detaylarıyla izah etti. Dinleyenler
açısından tekrara girmiş olacağım ama teyit
edilmesinde fayda gördüğümden dolayı söylenmesine de gerek
olduğu kanaatindeyim. Vekâlet, hukukun düzenlemiş olduğu bir
müessesedir.
LEVENT
GÖK (Ankara) Onu biliyoruz Suat Bey.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Vekâletle iş görmenin, vekâletle
iş yapmanın, vekâletle devir yapmak veya vekâletle devir almanın
herhangi bir hukuki sakıncasının varlığını
iddia edenin ispat etmesi gerekir.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Yenileme çalışması yapılan yerden
almak siyasi etik adına doğru değildir.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Kime veriyorsun, kime?
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Vekâletle iş görmenin hukuki
sakıncası nedir? Bunu anlamak lazım.
LEVENT
GÖK (Ankara) Suat Bey, imardaki adama veriyorsun, adama; proje müdürüne
veriyorsun.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) - Vekâletle iş görmenin hukuki
sakıncası nedir? Evet, şu olabilir
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Siyasi etik
LEVENT
GÖK (Ankara) Bunun siyasi ahlakı yoktur, ahlaki değeri yoktur.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Değerli milletvekilleri, bakın,
sözlerimin en başında şunu ifade ettim: Yenilir yutulur
şeyler söylemediniz.
LEVENT
GÖK (Ankara) Evet, hepsi belgeli çünkü.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) - Yenilir yutulur şeyler
söylemediğiniz hâlde gerek AK PARTİ Grubu gerekse şahsım
LEVENT
GÖK (Ankara) Az önce söyledikleriniz de yanlış.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) -
sizi sabır ve sükûnet içerisinde
dinledik.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Ama doğru söylemiyorsunuz.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Söyledikleriniz doğru olduğu
için değil
LEVENT
GÖK (Ankara) Hepsi doğru, hepsi doğru.
BAŞKAN
Sayın Gök, lütfen
Sabredin lütfen
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) -
sizi sadece İç Tüzükten
kaynaklanan bir hakkınızı kullanma çabasının
içerisinde olduğunuz için sükûnetle dinledik
LEVENT
GÖK (Ankara) Yanlış bilgi veriyorsun. Benimki zimmetli tapu
belgeleri.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla)
ve haftalardır zaten yoğun
çalışan Mecliste yeni bir gerilime neden olmamak üzere sükûnetle,
suhuletle, bu çatı altında olması gereken nezaketle sizi
dinledik.
LEVENT
GÖK (Ankara) Yanlış bilgi verme, yanlış bilgi verme,
yanlış bilgi verme Suat Kılıç. Yanlış bilgi
veriyorsun.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Bu nezaketin gereği, şimdi
aynı şekilde dinlemesini bilebilmektir.
LEVENT
GÖK (Ankara) Senin belediye başkanının 2008de restorasyon
başladı. diyor. Açıklayacağım bunları.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Bakınız, dinlemesini bilmeyene
laf anlatılmaz.
BAŞKAN
Sayın Gök, lütfen
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Dinlemesini bilmeyene laf
anlatılmaz.
LEVENT
GÖK (Ankara) Yanlış bilgi veriyor, yanlış bilgi.
BAŞKAN
İddialarınızı gündeme getirdiniz. Sabredin lütfen.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Eğer söylediklerinizin haklı
olduğuna inanıyorsanız dinlemeyi de bileceksiniz.
LEVENT
GÖK (Ankara) Herkese vekâletname verilmez öyle.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) - Bir gensoru önergesi var, bu gensoru
önergesinin ne için verildiği herkesin malumu; gündemden zaman kazanmak.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Yolsuzluğu açığa çıkarmak.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Hayır.
LEVENT
GÖK (Ankara) Ne varmış gündemde, ne varmış. Ben onu bir
ay önce hazırlamıştım, bir ay önce.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) - Haberleri yapan gazete, haberleri
başlatan gazete aynı zamanda şu cümleyi kullanıyor
LEVENT GÖK (Ankara) Ha,
sığınacağın yegâne gerekçe bu, değil mi?
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla)
Ana muhalefet partisi, görüşmeleri
engelleme taktikleri doğrultusunda Gençlik ve Spor Bakanı Suat
Kılıç
LEVENT GÖK (Ankara)
Bravo!
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla)
ardından Başbakan
Yardımcısı Beşir Atalay hakkında gensoru önergesi
verdi.
LEVENT GÖK (Ankara)
Bunun arkasına sığınıyorsun, bravo!
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Bunu doldurmak için, bunun arkasını
doldurmak için hukuki anlamda ve etik yönden herhangi bir kabahat, herhangi bir
itham mevzusu
LEVENT GÖK (Ankara) Her
aşaması suç, her aşaması suç.
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla)
içermeyen konuları bu şekilde doldurup
doldurup buraya getirmenin, değerli milletvekilleri, kabul edilebilir bir
yönü, bir boyutu söz konusu değildir.
Belediyedeki bir memura
tapu kabulü için vekâlet vermiş olmamın
LEVENT GÖK (Ankara) O
kişi, projeyi yürüten kişi Suat Kılıç, projeyi yürütüyor,
projeyi.
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla)
hukuki açıdan engel bir tarafı, etik
açıdan da aynı şekilde engel bir tarafı
bulunmamaktadır.
LEVENT GÖK (Ankara)
Projeyi yürütüyor, veremezsin.
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Projeyi yürüten kişi değildir, ilgili
şubede bir tane memur, bir tane memur.
LEVENT GÖK (Ankara)
Veremezsiniz.
BAŞKAN Sayın
Gök, bunları ifade ettiniz zaten siz konuşmanızda, lütfen
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Adıma gayrimenkul alımı
yapmıyor, adıma sadece tapu kabulü yapıyor. Bunda suç olan,
bunda memur açısından suç olan veya bunda siyasetçi
açısından etik sorun olan ne olabilir?
LEVENT GÖK (Ankara) Suç
olan şu: O kişi nerenin restore edileceğini biliyor, imar
çalışmasını yürütüyor.
BAŞKAN Sayın
Gök
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) İzahatı mümkün olmayan konuları
buraya taşıdınız
LEVENT GÖK (Ankara)
Suçüstü yakalandın suçüstü.
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla)
ve ayrıca, düzenlemiş olduğunuz
basın toplantısıyla öyle şeyler ifade ettiniz ki,
sonrasında biz, konu Bakanlıkla, Bakanlık görevimizle,
Bakanlık dönemimizle alakalı olmadığından dolayı
açıklamamızı avukatımız
aracılığıyla yaptık.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Memurlar görevleriyle ilgili iş takibi yapamaz, suçtur.
LEVENT GÖK (Ankara)
Erbil Yiğitbaşı ne zaman Federasyona üye yaptın onu söyle
bakalım?
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Açıklamamızı avukatımız
aracılığıyla yaptık.
LEVENT GÖK (Ankara) Daha
üç ay önce yaptın, üç ay önce.
BAŞKAN Sayın
Gök, Sayın Gök
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) O konunun bu mesele ile ne alakası var?
BAŞKAN - Sayın
Bakan, bir saniye
GENÇLİK VE SPOR BAKANI
SUAT KILIÇ (Devamla) O konunun bu mesele ile ne alakası var?
BAŞKAN Sayın
Bakan
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Bakınız, buradan size kahramanlık
çıkmaz, buradan size kahramanlık çıkmaz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara)
Tapuyu kimden aldın?
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Avukatım aracılığıyla
basın açıklaması yapıyorum. İddialar iftiradır.
LEVENT GÖK (Ankara) Sen,
Federasyonda değişiklik yaptın mı, yapmadın mı üç
ay önce; onu anlat.
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) İddialarda kişilik haklarıma
yönelik saldırı vardır, iddialarda özel mülkiyet hakkına
yönelik saldırı vardır, iddialar gerçek
dışıdır, gerçeklerin çarpıtılmasından
ibarettir. Avukatım aracılığıyla açıklama
yapıyorum.
LEVENT GÖK (Ankara)
Avukatınız zaten doğru diyor, aldık diyor.
BAŞKAN Sayın
Gök
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Bu açıklama, basın
toplantısını yapan milletvekili tarafından da dikkate
alınmıyor; bu açıklama, basın toplantısını
düzenleyen milletvekilinin açıklamalarını haber yapan medya
kuruluşları tarafından da dikkate alınmıyor ve
nihayetinde, önümüze gelen gensoru önergesinde şöyle bir ibare var:
Kendisi bizzat açıklama yapmak yerine açıklamayı avukatı
aracılığıyla yapmıştır.
LEVENT
GÖK (Ankara) Evet, ne var? Yanlış değil.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Avukatı
aracılığıyla açıklama yapmanın ayıp olan,
yanlış olan, etik dışı olan, suç olan, hukuka müdahale
olan hangi boyutu var Allah aşkına?
LEVENT
GÖK (Ankara) Orada bir şey yok.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) İşin doğrusu zaten
açıklamanın avukat aracılığıyla
yapılması değil midir? Bu Meclisteki milletvekillerinin
yaklaşık dörtte 1i avukat.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Sorun o değil.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Bu Meclisteki milletvekillerinin dörtte
1i avukat.
LEVENT
GÖK (Ankara) Suat Kılıç, bunların konuyla ilgisi yok.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Herkesin vekil-müvekkil ilişkisi
var. Diğer iddia konusu
LEVENT
GÖK (Ankara) Bunların konuyla ilgisi yok.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Konuyla nasıl ilgisi yok?
Gensorudaki cümlelerden bahsediyorum.
LEVENT
GÖK (Ankara) İlgisi yok, ilgisi.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) İddia konusu işlerden bir
tanesi şu: Bahsedilen gayrimenkulü ben satın aldıktan sonra
restorasyonunun belediye tarafından, Altındağ Belediyesi
tarafından yaptırıldığı iddiası.
LEVENT
GÖK (Ankara) Evet.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Değerli milletvekilleri, burada
açık ve net olarak söylüyorum: Şahsıma ait gayrimenkulün
üzerindeki restorasyon çalışmasında Altındağ
Belediyesinin bir tek paslı çivisi veyahut bir tek kırık
tuğlası varsa bu iddiayı ispat edene tapusunu devretmeye
hazırım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
LEVENT
GÖK (Ankara) Ben sana Belediye Başkanının demecini
okuyayım o zaman, demecini okuyayım.
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Sana verelim de oku demeci.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Sen konuşma hakkını kullandın.
LEVENT
GÖK (Ankara) Okuyayım da dinle.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Sen konuşma hakkını
kullandın.
Kişilik
onurunu zedelemek bu kadar kolay olmamalı. İnsanlara saldırmak
bu kadar kolay olmamalı. Hakaret bu kadar kolay olmamalı.
LEVENT
GÖK (Ankara) Bak Belediye Başkanın ne diyor Suat Kılıç?
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) İftira bu kadar kolay olmamalı.
LEVENT
GÖK (Ankara) Her şeyi biz yaptık. diyor.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) İftira bu kadar kolay olmamalı.
Bu yollar bu kadar rahat kullanılmamalı.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü, değerli milletvekilleri, elimizin
altında. Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde, yürütme
organına yönelik denetim mekanizmalarının ne olduğu tek tek
sayılmış, tek tek belirlenmiş ve bu yolların hangi
hâllerde, hangi koşullar içerisinde, kaç milletvekili imzasıyla
kullanılacağı belirlenmiş.
BİHLUN
TAMAYLIGİL (İstanbul) Sen hesabını ver, bırak
bunları.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Gensoru bunlardan bir tanesi ve gensoru,
en önemli denetim mekanizmalarının belki de ilki. Bir gensoru
önergesi hazırlanırken bunun içeriğinin ya ne olduğu
bilinerek hazırlanması ya da iddiaların vesikalarıyla birlikte
ortaya konulması lazım.
LEVENT
GÖK (Ankara) İstifa da edeceksin zaten.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Böyle bir şey olabilir mi? Böyle bir
şey olabilir mi? Böyle bir iddia olabilir mi?
LEVENT
GÖK (Ankara) Söylediklerinin hiçbiri doğru değil.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Hepsi doğru, hepsi doğru.
LEVENT
GÖK (Ankara) Hiçbiri doğru değil.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Hepsi doğru, hepsi doğru.
LEVENT
GÖK (Ankara) Bende Belediye Başkanının açıklamaları
var. Açıklamaları şimdi okuyacağım sana.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Hepsi doğru.
Bir
diğer konuyu daha ifade edeceğim
ALİ
HAYDAR ÖNER (Isparta) Çok genç yaşta yalan söylemeye
alışmışsın.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Sizin basın toplantınızdan
hareketle
ALİ
HAYDAR ÖNER (Isparta) Çok genç yaşta başlamışsın
haram yemeye.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla)
bir medya kuruluşunda, benim
Anakent Belediyesiyle, ayrıca 4-5 özel şahısla bir gayrimenkule
ortak olduğum iddiası gündeme getirildi değerli milletvekilleri,
iki parça ayrıca gayrimenkul satın aldığım
Benim
satın aldığım ev bir tane, fakat önceki yıllarda
yapılan imar uygulamaları nedeniyle bu gayrimenkulün ekinde yer alan
8,6 metrekarelik bir hisse, çoğunluk mülkiyeti başkalarında
bulunan bir başka arsaya şüyulandırılıyor.
LEVENT
GÖK (Ankara)
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla)
Hemen
ifade ediyorum; bahsi geçen gayrimenkul üzerindeki hissedarlar hepsi, hepsi
değerli milletvekilleri hepsi
Bakın
bu bilgilerin tamamı size verilmediğinden dolayı
yanlış hareket etmiş de olabilirsiniz.
LEVENT
GÖK (Ankara) Bende var, bende var, o bilgiler bende var, hepsi var.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Hepsi size verilmemiş de olabilir.
LEVENT
GÖK (Ankara) Hepsi bende var.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Verildiyse elinizdeki belgelerden takip
edin.
LEVENT
GÖK (Ankara) Bende var, bende var.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Mülkiyet bilgileri, 1513/5 parsel, Ankara
Belediyesi
HASAN
ÖREN (Manisa) Turgutlu Belediyesi mi, Ankara Belediyesi mi?
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla)
11.840 hissede 2.304, tescil tarihi 15
Şubat 1951 tarihli imar uygulaması.
Bakizar
Keskin, 11.840ta 160, Sadık Yılmaz 35.520de 9.600, Doğan Gür
11.840ta 3.008, Nilgün Dinçarslan 370 payda 83, Suat Kılıç 185 payda
8. Neden dolayı? Aldığım kâgir Ankara evinin eski imar
uygulamaları nedeniyle ilk sahibine terettüp eden şüyulandırma
nedeniyle satın alma sırasında ekiyle birlikte mecburen
satın aldığımız 8,6 metrekarelik gayrimenkulden
dolayı.
Buradaki
mülkiyet hakkı ve bunun üzerindeki evin kime ait olduğu konusu. Hemen
onun da yine taşınmaz bilgileri: Ankara Altındağ,
Altındağ TSM Tapu Sicil Memurluğu olmalı- mahalle, köy adı;
İnönü Mahallesi 1.513/5
LEVENT
GÖK (Ankara) Suat Bey, bunların alakası yok. Suat Bey,
zamanını dolduruyorsun bak.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Hayır, hayır, hayır,
hayır; söylediğiniz şeylerle ilgili iddialara cevap veriyorum.
HASAN
ÖREN (Manisa) Sayın Bakan, dört dakika kaldı, benim soruma cevap
yok mu?
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Beyan, malik lehtar; bu parsel üzerindeki
üç ahşap evden biri
Mustafa, biri Fethiye, Fikriye, Fevziyeye ve diğer ev Hıdır
Özcana aittir.
LEVENT GÖK (Ankara)
Bende de var.
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Vesika burada. Belge, belge burada.
HASAN ÖREN (Manisa)
Arabaya gel, arabaya, arabaya.
LEVENT GÖK (Ankara)
Ben o bilgileri biliyorum.
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Belge burada.
BAŞKAN Sayın
Bakan, lütfen Genel Kurula hitap edin.
LEVENT GÖK (Ankara)
Neyi anlatmaya çalışıyorsunuz? Ben o bilgileri biliyorum.
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Diğer bir şey
Diğer bir
şey
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Şu Turgutlu Belediyesine arabanı sıfırdan
daha pahalıya satmışsın.
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Restore edilmiş vaziyette bir Ankara evi
aldığım iddiası
Aldığımdaki vaziyet bu.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Turgutlu Belediyesine de gelir misin.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla)
Aldığımdaki vaziyet
bu.
LEVENT GÖK (Ankara)
Restore edileceği bilinen dedik Suat Kılıç.
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Sonrasında da Altındağ
Belediyesi tarafından restore edildiği iddianız var.
LEVENT GÖK (Ankara)
Bak şimdi, Belediye Başkanı bu konuda ne demiş onu da
söyleyeceğim.
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Gensoru önergesinin kaçıncı
paragrafı? Hemen söyleyeyim: Yedinci paragrafında Altındağ
Belediyesi tarafından restorasyonunun yapıldığı
iddiası var.
Değerli
milletvekilleri, bühtan diye hem hukukta hem lügatte bir kavram vardır,
bu kavramı lütfen sizlerin ıttılasına, ferasetine terk ediyorum.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Turgutlu Belediyesine gelir misiniz?
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Geliyorum
Turgutlu meselesine
LEVENT GÖK (Ankara)
Suat Kılıç, bunlarla ilgili hiçbir şey söylemedin, hiçbir
şey söylemedin.
BAŞKAN Sayın Gök, lütfen
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Değerli milletvekilleri, gensorunun
özüyle, özetiyle, içeriğiyle vesairesiyle alakası
olmadığı hâlde
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Bu restorasyonun parasını siz mi ödediniz
Sayın Bakan?
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla)
Sayın Hasan Ören Manisa Milletvekili
olarak İç Tüzükten kaynaklanan imza sahipleri adına konuşma
hakkını kullandı ve nihayetinde 2004 yılına dair bir
konuyu gündeme getirdi.
Bahse konu 06
plakalı Volkswagen marka ticari aracın tarafımdan
satıldığı doğrudur, doğrudur.
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU
(Kayseri) Belediyeye satıldığı doğru mu?
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla)
Doğrudur.
Orada hemen işte
değerli arkadaşlar, zorlamanız o noktadan itibaren
başlıyor.
HASAN ÖREN (Manisa)
Yoo
MEHMET ŞEVKİ
KULKULOĞLU (Kayseri) Niye?
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Zorlama o
noktadan itibaren başlıyor. Aracı sattığımız
yer TURKAP adında bir şirket, TURKAP adında bir şirket
HASAN ÖREN (Manisa)
Yüzde 100ü belediyenin, yüzde 100 hissesi belediyenin.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Yüzde 100ü belediyenin.
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Araç,
benzer araçları satan yerler üzerinden rayiç değeri konulmak
suretiyle satışa sunuluyor
MEHMET ŞEVKİ
KULKULOĞLU (Kayseri) Peki, değerinden pahalıya
sattınız mı?
HASAN ÖREN (Manisa)
Yüzde 100ü belediyenin bir şirket.
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla)
ve
nihayetinde TURKAP adındaki bir şirket bu aracı satın
alıyor, TURKAP adındaki bir şirket.
MEHMET ŞEVKİ
KULKULOĞLU (Kayseri) Belediyenin şirketlerinin ortakları kim
Sayın Bakan?
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla)
Değerli milletvekilleri, özel hukuka tabi bir şirketin belediye
teşekkülü olup olmadığını, o şirketin künyesinde
benim görebilmem mümkün değil. Satış sırasında bunu
anlayabilmem, bunu fark edebilmem mümkün değil, mümkün değil. [CHP,
MHP ve BDP sıralarından Bravo(!) sesleri, alkışlar (!)]
Diğer
bir konu, Sayın Hasan Ören, konuşan milletvekili bu konuyu
(CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Değerli milletvekilleri, bu konu
Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine ilk defa geliyor değil. Bu konu
Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine dördüncü defadır geliyor.
İlk gelişi
HASAN
ÖREN (Manisa) Hiç gelmedi daha, hiç gelmedi.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Aç tutanakları oku
HASAN
ÖREN (Manisa) - Grup Başkan Vekili Kemal Anadol otururken sana sadece bir
mesaj gönderdi.
BAŞKAN
Sayın Ören, iddialarınızı söylediniz siz burada.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) 2010 yılı Anayasa
değişikliği görüşmeleri yani 26 maddelik Anayasa
değişikliği paketinin, referanduma götürdüğümüz halk oyunda
kabul edilen 26 maddelik
HASAN
ÖREN (Manisa) Sayın Bakan, kaça sattın, kaç paraya sattın?
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla)
Anayasa değişikliği
paketinin görüşmeleri sırasında Cumhuriyet Halk Partisinin o
dönemki Grup Başkan Vekili Sayın Kemal Anadol tarafından bu konu
gündeme getirildi.
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Kaça sattın, kaça?
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Bu
konu ayrıca geçmişte, 2005 yılında Sayın Hasan Ören
tarafından da
HASAN
ÖREN (Manisa) Kaça sattın?
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla)
Manisada belki yerel siyasetin bir gereği olarak kamuoyuna,
medyaya intikal ettirildi.
LEVENT
GÖK (Ankara) Bu Çarşambadaki ortaklığı anlat.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Gazete kupürleri hâlâ mevcut.
Diğer
bir konu, aynı konu
HASAN
ÖREN (Manisa) Kaça sattınız Sayın Bakan?
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Hemen söylüyorum. Hemen söylüyorum.
LEVENT
GÖK (Ankara) Çarşamba Elektriği anlat. Kimdir o Galip Öztürk?
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Sayın Ören, iddianızda araç
alım satım işlemlerini çok iyi bildiğinizi, hangi
aracın kaç para edeceğinden de çok iyi malumat sahibi olduğunuzu
ifade ettiniz.
HASAN
ÖREN (Manisa) Aldığınız çek doğrultusunda
Noter
satışını bırak
ALİ
HAYDAR ÖNER (Isparta) Kamuya araç satmaya utanmıyor musunuz?
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Hangi aracın kaç para edeceğini
bu konuyla ilgili iddialarınızı gündeme getirirken beyan
ettiniz
HASAN
ÖREN (Manisa) Hepsi burada, şimdi göstereceğim sana da.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla)
ve benim aracımla ilgili de 37 bin TL vurgusu yaptınız.
HASAN
ÖREN (Manisa) Efendim?
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Benim aracı satın alma bedelim olarak
37 bin lira dediniz.
HASAN
ÖREN (Manisa) 37 bin ile 40 bin lira arası araç; doluluk ve boşuna
göre söyledim.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) O zaman düzeltelim, dolusu 42 bin liraya
kadar.
HASAN
ÖREN (Manisa) Tamam.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Dolusu 42 bin liraya kadar.
HASAN
ÖREN (Manisa) Doğrudur söylediğiniz.
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) 7 bin liraya da içini
yaptırdınız.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Noterden aracın satış
belgesi burada, noterden aracın TURKAPa satış evrakı
burada.
HASAN
ÖREN (Manisa) Bende de aldığınız çekin belgesi, burada.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) TURKAPa satış belgesi burada.
Satış bedeli, kasko değeri, önce kasko değeri 41.920 lira
HASAN
ÖREN (Manisa) - Güzel!
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Kasko değeri 41.920 lira.
ALİ
HAYDAR ÖNER (Isparta) Bakan olarak kamuya araç satmaya utanmadınız
mı?
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Yani demek ki sizin iddia ettiğiniz
gibi 37 bin lira değil, 41.920 lira aracın ikinci el satış
sırasındaki kasko değeri var.
HASAN
ÖREN (Manisa) - Kaça sattınız? Siz kaç para aldınız
bankadan?
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) - Onu da buradan okuyorum, onu da belgeden
okuyorum, evraktan okuyorum: Aracın satış bedeli 49 bin lira.
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) - Ben de arabamı pahalıya
satmak istiyorum, bana da öğret,
HASAN
ÖREN (Manisa) Hah!
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) - Tamam. Sizin de konuşmanızda ifade
ettiğiniz gibi bu konuları biliyorsanız şayet -ki
bildiğiniz anlaşılıyor- bu tür araçlar binek araca
dönüştürülürken içinde yapılan tadilatlar var.
HASAN
ÖREN (Manisa) Şaşmazda 20 liraya yapılıyor.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) - Ben nerede
yapıldığını hatırlamıyorum, belki siz benden
iyi hatırlıyorsunuz, bilmiyorum.
HASAN
ÖREN (Manisa) - Ben nereye yaptırdığınızı
biliyorum.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) - İçinde yapılan tadilatlarla
birlikte aracın toplam değeri aracın çıplak satın alma
değerinin elbette ki üzerinde ve satılırken piyasa
koşullarında bu aracın
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bakan teşekkür ederim.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Teşekkür edeceğim.
BAŞKAN
Yok, hayır, vermiyoruz süre Sayın Bakan; vermiyorum süre
teşekkür etmek için de.
[AK
PARTİ sıralarından gürültüler, alkışlar(!)]
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Bakana süre verin efendim.
HASAN
ÖREN (Manisa) Sayın Bakan devam etsin, birkaç dakika daha verin.
OKTAY
SARAL (İstanbul) - Çankaya Belediyesindeki yamyamlarınızdan
haber verin.
LEVENT
GÖK (Ankara) Bir cümleyle söz istiyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Gök.
LEVENT
GÖK (Ankara) Buradan mı? Kürsüden
BAŞKAN
Hayır, yerinizden. Sayın Gök, konuşacaklarınız yirmi
dakika süreyle burada iddialarınızı söylediniz.
LEVENT
GÖK (Ankara) Peki, peki.
BAŞKAN
- Buyurun yerinizden bir dakika vereceğim.
Sisteme
girin efendim.
IV.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
6.- Ankara Milletvekili
Levent Gökün, Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıçın
konuşmasına ilişkin açıklaması
LEVENT
GÖK (Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Gerçekten
önemli bir konuyu görüşüyoruz. Ben yirmi yedi yıllık
siyasetçiyim. Siyaset hayatım boyunca bir bakanın bu kadar aciz
durumlara geldiğini görmemiştim. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Sayın
Bakan, hiçbir
iddiamıza cevap vermemiştir, her türlü belgesini ortaya
koyduğumuz iddialarımıza cevap vermemiştir.
OKTAY SARAL
(İstanbul) Senin anlama idrakin yok, anlayamazsın.
LEVENT GÖK (Ankara) -
Diyor ki: Ben kendi imkânlarımla yaptım. Ben şimdi size
Altındağ Belediye Başkanının
açıklamasını söylüyorum arkadaşlar. Altındağ
Belediye Başkanı Veysel Tiryaki diyor ki bu projeyle ilgili: Bütün
hemen hemen tamamını belediye imkânlarıyla
karşıladık. Alın da utanın, utanın, utanın!
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) Yalan! Yalan! Yalan!
MEHMET ŞEVKİ
KULKULOĞLU (Kayseri) O koltuklara yakışmıyorsun!
LEVENT GÖK (Ankara)
Delikanlılık yap, istifa et.
Al, sana al! Bütün
belgeleri Grup Başkan vekillerinize vereceğim, onlar da incelesinler.
HASAN ÖREN (Manisa)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Ören.
V.- GENSORU (Devam)
A) Ön Görüşmeler
(Devam)
1.- Ankara Milletvekili
Levent Gök ve 22 milletvekilinin, siyasi nüfuzunu kullanarak rant elde
ettiği, çıkar ilişkisi kurduğu kamu görevlilerini himaye
ettiği ve böylece görevini kötüye kullandığı
iddiasıyla Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç hakkında
gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/8) (Devam)
HASAN ÖREN (Manisa)
Sayın Bakan, bu aracınızı, noter satışıyla
elinize aldığınız parayla arasında bir fark var
mı? Kaça noter satışını yaptınız, kaç para
aldınız? Yani 49 bin lira aldığınızı
söylüyorsunuz. Bu aracın size maliyeti nedir? 45 bin liradır, 46 bin
liradır, 47 bin liradır. Bunu lütfen not alın, söyleyin. 46 bin
liraya mal ettiğiniz bir aracı, kendi belediyenize 49 bin liraya
sattığınızda -yani sıfırdan daha fazla
sattığınızı kabul ediyorsunuz- doğru mudur? Yani
siz arabayı 51 milyara mı mal ettiniz, 55e mi mal ettiniz, 60a
mı mal ettiniz; kaça mal ettiniz, kaça sattınız?
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) Şimdi yapılan imalat var.
HASAN ÖREN (Manisa) -
Lütfen bu kürsüye çıkıp, Sayın Başkanım, izin verin,
cevaplasın.
BAŞKAN Siz
sorunuzu sordunuz, ben izin vereceğim, siz müsaade ederseniz
vereceğim.
HASAN ÖREN (Manisa)
Kaç paraya mal ettiniz, kaç paraya sattınız Turgutlu Belediyesine?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Ören.
Sayın Bakan,
buyurun.
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan, öncelikle bir karartma
yapılmak
Turgutlu Belediyesine satıldığı
iddia edilerek
Az evvel kürsüde de söyledim, araç TURKAP adında bir
şirkete satılmıştır. (CHP sıralarından
gürültüler)
MEHMET ŞEVKİ
KULKULOĞLU (Kayseri) Yüzde 100ü belediyenin
BAŞKAN Soru
sordunuz, cevabını dinleyin lütfen sayın milletvekilleri.
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) Bu şirketin Turgutlu Belediyesinin
şirketi olup olmadığını benim bilmeme imkân yoktur.
(CHP sıralarından gürültüler) Bu konuyla ilgili gereken izahatı,
gereken açıklamayı ben yaptım. Özel hukuka tabi bir
şirketin ortakları arasında kimlerin bulunduğunu
bilmek gibi bir imkânım da yok, böyle bir araştırma yapma yetkim
de yok. (CHP sıralarından gürültüler)
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Nasıl yok! Bakın,
arabanızı sattığınız kimdi, bilmiyor musunuz?
OKTAY
VURAL (İzmir) Doğru bir cevap olmadı efendim.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) Diğer bir konu, Turgutlu
Belediyesinde hiçbir denetim yapılmadığı iddiası.
Turgutlu Belediyesinde 2006 yılında da, 2007 yılında da,
2009 yılında da denetim yapıldığı bilgisi
tarafımıza intikal etmiş bulunmaktadır gerek
İçişleri Bakanlığı gerek Sayıştay
denetçileri tarafından.
LEVENT
GÖK (Ankara) Delikanlı ol, istifa et, haydi!
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) Dolayısıyla, bu çerçevede
bakıldığında benim söyleyeceklerim bundan ibarettir, ilave
bir şey söyleme gereği duymuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP ve MHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sayın
milletvekilleri, Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç hakkındaki
gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı
hususundaki görüşmeler tamamlanmıştır.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN
Lütfen Sayın Vural
OKTAY
VURAL (İzmir) Efendim, tamam da
BAŞKAN
Lütfen ama
OKTAY
VURAL (İzmir) Zabıtlara girmesi açısından bir dakika
BAŞKAN
Sayın Vural, hayır, başladım konuşmaya
HASAN
ÖREN (Manisa) Sayın Bakan, İzmir Belediyesinin şirketlerini
gidip basıyorsunuz, o şirketleri İzmir Belediye
Başkanına mal ediyorsunuz, Turgutlu Belediyesine ait, yüzde 100ü ait
olan bir yere araba sattınız.
BAŞKAN
Sayın Ören, lütfen
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan, ben bu konuda
BAŞKAN
Sisteme girin lütfen
OKTAY
VURAL (İzmir) Hayır, sisteme girmeme gerek yok.
BAŞKAN
Buyurun.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Bakan dedi ki: Belediye olmadı.
Dolayısıyla, bu restorasyonu kim yaptı, bu konunun ifade
edilmesinde fayda var.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) İnsaf ya! İspat edin o zaman!
BAŞKAN
Sayın Vural, herkes muhakemesini yapacaktır tabii. Soru soruldu, Sayın
Bakan da cevabını verdi, ikinci defa konuştu. Herkes de
muhakemesini yapacak.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Sayın Bakan hepsini söyledi.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Çarşamba Elektrik ne oldu? Çarşamba Elektrikle
ilgili cevap vermedi.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç
hakkındaki gensoru önergesinin gündeme alınıp
alınmayacağı hususundaki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi,
gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı
hususunu oylarınıza sunacağım: Gensoru önergesinin gündeme
alınmasını kabul edenler
Kabul etmeyenler
Gensoru önergesinin
gündeme alınması kabul edilmemiştir. [AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP ve MHP sıralarından
alkışlar (!)]
ALİ
HAYDAR ÖNER (Isparta) Helal olsun, bravo(!)
LEVENT
GÖK (Ankara) Suat Kılıç, aklandığını zannetme,
sen aklanmadın.
BAŞKAN
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.17
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 16.34
BAŞKAN: Başkan
Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Rıza YALÇINKAYA
(Bartın)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 87nci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Gündemin
Özel Gündemde Yer Alacak İşler kısmının
görüşmelerine devam ediyoruz.
Bu
kısmın 2nci sırasında yer alan Konya Milletvekili Atilla
Kart ve 32 Milletvekilinin; Deniz Feneri Derneğiyle ilgili soruşturma
sürecine müdahil olarak görevini kötüye kullandığı
iddiasıyla Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay
hakkında bir gensoru açılmasına ilişkin (11/9) esas
numaralı gensoru önergesinin gündeme alınıp
alınmayacağı hususundaki görüşmelere başlıyoruz.
2.- Konya Milletvekili
Atilla Kart ve 32 milletvekilinin, Deniz Feneri Derneğiyle ilgili
soruşturma sürecine müdahil olarak görevini kötüye kullandığı
iddiasıyla Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay
hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/9)
BAŞKAN
Hükûmet? Yerinde.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Beşir Bey gelecek.
OKTAY
VURAL (İzmir) Öyle mi? Hayır, sizin hakkınızda değil
yani gensoru önergesi. O zaman Adalet Bakanı otursaydı bari
BAŞKAN
Sayın Atalay gelecek efendim, geliyor.
OKTAY
VURAL (İzmir) Oluyor değil mi efendim? Yani Hükûmetin mi
oturması gerekir, ilgili bakanın mı?
BAŞKAN
Hükûmetin oturması gerekiyor doğrusu efendim.
OKTAY
VURAL (İzmir) Yani usulen
BAŞKAN
Evet, yok, aramıyorum.
Önerge
daha önce bastırılıp dağıtıldı ve Genel
Kurulun 27/3/2012 tarihli 83üncü Birleşiminde okunduğu için tekrar
okutmuyorum.
Sayın
milletvekilleri, Anayasanın 99uncu maddesine göre bu görüşmede
önerge sahiplerinden bir üyeye, siyasi parti grupları adına birer
milletvekiline ve Bakanlar Kurulu adına Başbakan veya bir bakana söz
verilecektir.
Konuşma
süreleri önerge sahibi için on dakika, gruplar ve Hükûmet için yirmişer
dakikadır.
Sayın
milletvekilleri, sizleri bekletmemek için ben başlattım, yoksa
Sayın Atalay burada, gelecek, isterseniz ara veririm bekletirim yani.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Ara verin efendim.
OKTAY
VURAL (İzmir) Ara verin, Sayın Bakan dinlesin çünkü kendisi
hakkındaki iddialar olduğu için.
BAŞKAN
Şimdi, söz alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Bize sordunuz Sayın Başkan, Ara verelim.
dedik.
ATİLLA
KART (Konya) Sayın Başkan, Sayın Bakan gelsin.
OKTAY
VURAL (İzmir) Anlıyorum, gelmesini bekliyorsunuz ama bence beş
dakika ara verirsek
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.36
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.44
BAŞKAN: Başkan
Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Rıza YALÇINKAYA
(Bartın)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 87nci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Gündemin
Özel Gündemde Yer Alacak İşler kısmının
görüşmelerine devam ediyoruz.
Şimdi
söz isteyenleri okuyorum:
Önerge
sahibi, Özgür Özel, Manisa Milletvekili. Gruplar adına: Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz isteyen Atilla Kart, Konya Milletvekili;
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Altan Tan,
Diyarbakır Milletvekili; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sadir
Durmaz, Yozgat Milletvekili.
Hükûmet
adın: Beşir Atalay, Başbakan Yardımcısı.
Şimdi
ilk söz, önerge sahibi olarak Özgür Özel, Manisa Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakikadır.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bugün,
burada bir gensoru görüşmesi yapıyoruz. Siyasi etik, siyasi ahlakla
ilgili çok önemli iki konuda üst üste iki gensoru var ama bir miktar geriye
gidip hafızaları tazelemekte fayda var. Geçtiğimiz günlerde
Almanyada Almanya Cumhurbaşkanı Christian Wulff görevinden istifa
etmek zorunda kaldı. Onun sorunu, bundan önceki görevinde, Aşağı
Saksonya Eyaleti Başbakanı iken bir arkadaşından piyasa
oranlarının altında faize bir kredi kullanmış
olmasıydı ve devamında kendisini istifaya götüren sürecin bir
parçası da, Bild gazetesini arayıp Sizinle olan ilişkilerimi
zedeler bu. Bu olayın çok üstüne gitmeyin. demiş
olmasıydı. Oysa Türkiyede yaşadığımız
süreçte, biraz önce Sayın Bakanın sadece kendi ifadelerini dinleseniz
siyasi etik açısından misliyle aşılmış olan bir
sıkıntı söz konusu. Bunun devamında, burada tabii, gensoru
görüşmelerine geçilmesini bile iktidar partisinin oylarıyla
reddettik.
Şöyle
bakalım: Geçen gün burada cumhuriyet tarihinin ve demokrasimizin belki de
en ayıplı işi oldu. Bir milletvekilimize ön sıralarda
oturan bir iktidar partisi milletvekili, sadece görüşlerini söylerken
kürsüde hücum etti ve kendisine saldırdı. Meclis Başkan Vekili
İç Tüzüke göre inceledi, partinizden seçilmiş bir Meclis Başkan
Vekili ve dedi ki: Bunun kınama cezası alması gerekir ama bir
milletvekiline bu cezayı ancak yüce Meclis verir. Oylarınıza
sunuldu ve çekimser kalmaya bile cesaret etmeyip, o nezaketi bile göstermeyip,
bu kınama cezasının verilmesine engel oldunuz.
Deniz
Feneri ile ilgili şimdi konuşacağımız konuda
savcılar birazcık konuyu ciddi şekilde ele almaya
kalktıklarında haklarında soruşturma açıldı.
Şimdi de haklarında ceza istemiyle davalar yürütülmektedir.
Açık
söylemek lazım: Şimdi, bugün burada Sayın Beşir Atalay
hakkında konuşacağımız her şey, aslında
AKPnin iktidar anlayışını ve Hükûmetin tamamının
yolsuzluklara ve yoksulluğa bakış açısını
gösteren ve açıkçası Deniz Feneri Derneği konusundaki,
Türkiyedeki iktidar partisinin temel yaklaşımını
göstermektedir.
Deniz Feneri meselesi nedir? Deniz Feneri
meselesi, Deniz Feneri davası, cumhuriyet tarihimizin en büyük yolsuzluk
davasıdır. Deniz Feneri davası, en büyük vicdan sömürüsüdür.
Cumhuriyet tarihimizin en ciddi din sömürüsüdür Deniz Feneri davası.
Cumhuriyet tarihinde yargıya en açık müdahalenin
ispatıdır Deniz Feneri davası. En büyük adam
kayırmacılıktır. Kamu gücünü kullanarak suçu ve suçluyu
örtme konusunda yapılmış en büyük demokrasi
ayıbıdır. Deniz Feneri davası, bir bakan için
yapılabilecek en büyük iddia, en büyük ithamın yani yürütülmekte olan
bir yargı dosyası üzerinde kendisine yakın isimlere bilgi
sızdırmanın, köstebeklik iddiasının suçüstü
yapıldığı, apaçık ortaya çıktığı
bir demokrasi ayıbıdır, bir kamu yönetimi
ayıbıdır. (CHP sıralarından alkışlar) Deniz
Feneri davası, iktidar partisinin turnusol kâğıdıdır
çünkü yoksulluk üzerinden ve yolsuzluk üzerinden mesafe alan bir partinin, 2002
yılında, Yoksulluk ve yolsuzlukla mücadele edeceğim. diye
gelip daha sonra yolsuzluğu, yoksulluğu ortadan kaldırmak yerine
yoksulluğu yönetmek ve patentleri kendilerine ait olan sürdürülebilir
yoksulluk yönetimi yle iktidarlarını yeniden ve daha güçlü
şekilde tahkim etmekle ilgili bulmuş oldukları bir yöntemin
kurumsallaştırılmasıdır. Deniz Feneri davası,
elli yıl önce geçim derdiyle ve belki Anadoluda
bıraktıkları bir fakir anne-babaya, hatta onlara
bıraktıkları kundakta bir bebeğe aş ve iaşe temin
edebilmek için gurbet ellere gitmiş, orada alın teriyle
kazanmış, çok ağır şartlarda
çalışmış, kendilerine burada Almancılar, gurbetçiler
denen, orada ikinci sınıf vatandaş durumuna düşmüş
kişilerin alın teriyle kazandıklarını, bir vefa duygusuyla
ülkelerindeki yoksullara zekât olsun diye, fitre olsun diye toplayanlara
güvenip verdiklerini daha sonra bu kişilerin bunu zimmetine geçirdikleri
ve Türkiyeye aktardıkları; amacı dışında, belli
siyasi amaçlarla bir mücadele veren kişilerin kullandığı ve
bu durumun, Almanyadaki adalet sistemi tarafından yapanların tespit
edildiği, yakalandığı, yargılandığı ve
ceza verildiği, Türkiye uzantılarının tespit edildiği,
Türkiyeye bildirildiği ama Türkiyeye o dosyanın yüz
altmış gün sonra tercüme edilerek gelebildiği ve bu konuda
Sayın Bakanın kusuru olarak ifade ettiğimiz mesele. Yani koruma
müdürü, bir gün sonra yapılacak olan bir aramayı Bakanlığa
tahsisli bir telefondan arayıp haber veriyor. Sayın Bakan bu meseleyi
gizlemiyor, normal olarak gösteriyor, Yapabilir böyle bir telefon
görüşmesi. diyor. Sayın Bakan bunu yapıyor ya, bu çok ayıp
bir şey, derhâl Bakanlığı bırakması lazım.
Gensoru, Avrupa parlamentolarında olsa bakan direkt düşer ama
inanın ki bu Sayın Bakanın kusuru, toplam kusurları içinde
buz dağının görülebilen kısmıdır çünkü Sayın
Bakan, Hükûmet ve Sayın Başbakan bütün benliğiyle, bütün
varlığıyla Deniz Feneri davasının tam içinde
öznesidir, göbeğindedir ve Türkiyedeki hamisidir. (CHP
sıralarından alkışlar)
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Erzurum) Çok bağırdın ama alkış
düşük kaldı.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla)
Türkiyede, Güney Deniz Saha Komutanlığı, tam da
Kıbrıs Rum kesimi Kıbrıs açıklarında petrol
aramaya başlayacağı dakikalarda Güney Deniz Saha Komutanı
gibi kritik bir görevli, bir kararla tutuklanıp cezaevine konabilmekte,
Hükûmet buna karşı herhangi bir tasarrufta bulunmayı gerekli
görmemektedir, bunu hukukun gereği olarak görmektedir ama Deniz Feneri
davasıyla ilgili tam da Türkiye çalkalanacakken, normalde medya
görünürlüğü açısından bu mesele tam da 1inci sırada ve
aylarca kalacak, o 4üncü kuvvet medyanın denetim gücüyle belki de
meseleler açığa çıkacakken Sayın Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın gözyaşları ve
vicdan sesleri arasında, kendisine bağlı olan RTÜK kurumunun başında
davanın Türkiyedeki 1inci dereceden sorumlusu Zahit Akman
kalmış ve Demoklesin kılıcı gibi, Türk
medyasının etrafında bu kılıç, başının
üzerinde sallanmış ve Deniz Feneri konusunda herhangi bir medya
görünürlüğü olduğunda o kurumlara en ağır cezalar, en
ağır müeyyideler sudan sebeplerle verilir olmuştur.
Öyle bir noktadayız
ki Adalet ve Kalkınma Partisi yoksullukla mücadele etmede bazen sözde Biz
bir sosyal devletiz. ifadesini kullanıyor, devleti bu alandan
çekmiş, Sosyal Dayanışma ve Yardımlaşma
Vakfının objektif kriterleri ortadan kaldırılmış,
fiilen ve açıkça iktidar partisinin mahalle temsilcileri, köy temsilcileri,
teşkilat yöneticilerinin verdikleri raporlar doğrultusunda sosyal
yardımlar yapılır olmuş; bunun yanında yoksullukla
mücadele etmek için sözde sivil, tarafsız kuruluşların önü
açılmıştır. Bunların
görünen en bariz örneği Deniz Feneridir bu
yaşadıklarımızda ama iktidar bu gidişten rahatsız
değildir ve açıkça bu konuyu artık
kanunlaştırmış, Meclisten kaçırarak
çıkardığı bir kanun hükmünde kararnameyle -Sayın
Sağlık Bakanımız da tesadüfen çok uygun bir yerde
oturuyorlar şu anda- hastane fenerlerinin önünü açmıştır.
663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname der ki: Sağlık hizmeti
sunmaya yetkili gerçek ve tüzel kişilerin bulunduğu yerlerde sosyal
dayanışma ve yardımlaşma amacıyla gönüllü ve ücretsiz
olarak sağlık hizmeti sunulabilir. Bununla ilgili yetki belgeleri
düzenlenir. Bu kişiler doğrudan sağlık hizmeti olmayan
hasta karşılama, bilgilendirme, refakat, kişisel bakım ve
daha sonra evde ziyaretler gibi durumlarda hizmet verebilirler. Bakın,
devlet, sağlık alanında dahi bu tip hizmetleri verebilecek ve
tamamen bağımsız, bu hizmeti bedelsiz olarak verebileceğini
söyleyen sosyal dayanışma ve yardımlaşma amaçlı bu tip
derneklerin önünü açmaktadır. Bu, daha önceleri belli yurtlara gidecek
olan çocukları otobüs terminallerinde belli vakıfların, belli
cemaatlerin temsilcilerinin karşıladığı durumu tam da
hastanelerin girişlerinde yasal, kanun hükmünde kararnameyle
düzenlenmiş ve yetkilendirilerek Sen burada ne arıyorsun
arkadaş? denilemeyecek bir duruma getirmiştir. Oysa Anayasamız
çok açıktır ve bu verilen bir kamu hizmetidir. Kamu hizmetinin kamu
görevlileri tarafından, kamu görevlileri eliyle sağlanması
gerekmektedir. Çok yakında hastane fenerleri ile sağlık
fenerleri ile sosyal güvenlik fenerleri ile karşı
karşıya olacağız ve devlet eliyle yapılması
gereken bu hizmetlerin bundan sonra bu şeklide
yapıldığına şahit olacağız.
Bizlerin
vicdanlarında Sayın Bakan suçludur, etik dışı
davranmıştır, hukuk dışı
davranmıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Özel.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) Biz bu yüzden, bugünkü gensoruyla yaptığı faaliyetleri
tartışmaya açıyoruz ve kendisine güvensizlik oyu
vereceğimizi ifade ediyorum.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Atilla Kart, Konya
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Kart. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA ATİLLA KART (Konya) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay
hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun vermiş olduğu gensoru
üzerinde grubum adına söz almış bulunmaktayım.
Şahsım ve grubum adına, Cumhuriyet Halk Partisi adına Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye 2008 yılından bu yana Deniz Feneri
olayını tartışıyor. Cumhuriyet Halk Partisi olarak
Deniz Feneri soruşturmasına neden bu kadar önem veriyoruz? Neden bu
soruşturmanın üzerinde ısrarla ve önemle duruyoruz? Hükûmet,
soruşturma sürecine neden müdahale ediyor, delilleri neden
karartıyor? Bakanlar soruşturma sürecinde neden yalan beyanda
bulunmak pahasına müdahalede bulunuyorlar? Bakanlar, kendi sorumlulukları
altında görev yapan birimlerin hazırladığı
raporların -yasal raporların, resmî raporların- gereklerini
neden yapmıyorlar; bu raporların varlığını neden
inkâr ediyorlar? Deniz Feneri soruşturmasının kritik
aşamalarında Türkiye gündemi neden merkezî olarak
saptırılıyor? İşte bu soruların
cevaplarını ya da sorgulamasını yapmaya hazır
mısınız değerli arkadaşlarım? Deniz Feneri
gerçeğiyle yüzleşmeye hazır mıyız?
Bakın,
değerli milletvekilleri, gelin bir yolculuğa çıkalım: 14
Mayıs 1997, Dortmund Westfalen Stadyumunda yapılan bir
toplantı, 30 bin kişinin katıldığı bir
toplantı, bir gösteriyle başlayan bir yolculuk. Bu yolculukta, bu
toplantıda kimler vardı? İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı
Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Ankara Büyükşehir Belediye
Başkanı Sayın Melih Gökçek, YİMPAŞ Yönetim Kurulu
Başkanı Sayın Dursun Uyar ve bu ilişkileri tamamlayan bir
başka tablo: Başbakan Yardımcısı Beşir
Atalayın Zahit Akman, Zekeriya Karaman, Dursun Uyar ile birlikte
ortağı olduğu Nehir Medyanın bir başka
ortağı olan Veli Korkmaz da o toplantıda var. Kim Veli Korkmaz?
Günümüzün Kırıkkale Belediye Başkanı. Veli Kormazın,
YİMPAŞ la olan ilişkilerinden dolayı, nitelikli
dolandırıcılıktan dolayı, hakkında onlarca
dosyadan dava açıldığını ve 1999 affıyla bu
davaların düşürüldüğünü, yeri gelmişken ifade ediyorum.
Peki,
değerli arkadaşlarım, 14 Mayıs 1997 tarihindeki bu
toplantıyı tertipleyen kimdi? Bu toplantıyı organize eden
kimdi? Değerli milletvekilleri, toplantıyı tertipleyen, Diyanet
bünyesinde görev yaptığı bilinen ve hâlen Başbakanlık
bünyesinde görev yapan ve camiada Şeyhülislam olarak tanınan bir
kişi. Şeyhülislamın Hükûmet
bağlantılarını, Bakanlar Kurulu
bağlantılarını daha da somutlaştırmak
istemiyorum, eminim ki bunları sizler çok iyi biliyorsunuz. Bu olayı
kişiselleştirmek de istemiyoruz.
Bakın,
değerli milletvekilleri, bu hareketi hemen mahkûm etmek ya da
yargısız infaz arayışı içinde değiliz, böyle bir
ön kabulün içinde değiliz. Kronolojiyi ve aktörleri tespit ederek
olayı size anlatmaya çalışıyoruz. Bu hareket hangi amaca
yönelikti? Kendi ilkeleri doğrultusunda, vurgulayarak ifade ediyorum,
kendi ilkeleri doğrultusunda iddia ettikleri, vadettikleri
başlangıçtaki ideolojisini ve idealizmini koruyabildi mi? Halka
verdiği sözlerin arkasında durdu mu? Buna bakıyoruz, bunu
sorguluyoruz, bunun hesabını soruyoruz.
Refleks
göstermeden ve defans duygusu içine girmeden, gelin, Deniz Feneri
gerçeğiyle yüzleşelim, milletin vekili olarak bu cesareti ve öz
güveni gösterelim. Bu, aynı zamanda, milletvekili olmamızın da, sorumluluğumuzun
da bir gereğidir.
Bakın,
değerli milletvekilleri, yoksullara, ihtiyaç sahiplerine yardım
amacıyla kurulan Deniz Feneri Derneği, ağırlıklı
olarak Almanyada ve Türkiye'de faaliyette bulunmaktadır. Adalet ve
Kalkınma Partisinin 2002 yılında iktidara gelmesiyle birlikte,
Deniz Feneri çalışmalarının siyasi iktidar tarafından
özel olarak himaye edildiğini, Derneğe kendi alanında imtiyaz
yaratıldığını, uluslararası alanda meşruiyet
yaratıldığını, Deniz Fenerinin Hükûmet eliyle
markalaştırılmak istenildiğini görüyoruz.
Başbakanlık,
29 Ocak 2003 günlü ve ilk icraatlarından birisi sayılabilecek ilk
işlemiyle Deniz Feneri hakkında kamu yararı statüsü yönünde
işlem tesis ediyor. Danıştay 1. Dairesi Kamu yararı yok, Türkiye
çapında örgütlenmemişsin. diyor, bu işlemi reddediyor, iptal
ediyor ama Başbakanlık kararlı, mart ayında bir kez daha
işlem tesis ediyor, Danıştay bir kez daha reddediyor. Hükûmet
yılmıyor, kararlı bir şekilde yoluna devam ediyor, 2004
yılı sonunda bu kez yasal değişiklik yapıyor, kanun
çıkarıyor, Dernekler Yasasında düzenleme yapıyor, Deniz
Feneri Derneği kamu yararına çalışan dernek statüsü
alıyor ve Yardım Toplam Yasasına göre izin almadan yardım
toplamaya başlıyor, Derneğin topladığı
yardımlar bir anda katlanmaya başlıyor. Bir taraftan da devlet
bütün imkânlarıyla, bütün organlarıyla Derneği himayesine
alıyor, uluslararası alanda meşruiyet kazandırmaya
başlıyor.
Meclis
tarafından 2007 yılında, Sayın Arınçın
Başkan olduğu dönemde, tüm işlemlerin kayıt altında
olduğu, son derece sosyal yardımlar yapıldığı
gerekçesiyle, sosyal sorumlulukta lider olduğu gerekçesiyle Türkiye Büyük
Millet Meclisi Üstün Hizmet Ödülü veriliyor. Yetmiyor, Meclisin eskiyen
eşyaları da Derneğe bağışlanıyor.
Sayın
Arınç daha sonra, gerçekler ortaya çıktıktan sonra Allah
belalarını versin. diyerek kendince tepkisini ortaya koyuyor ama bu
tepki, bu hamaset Sayın Arınçı yasal ve vicdani sorumluluktan
hiçbir zaman kurtaramamıştır, kurtarmayacaktır.
Deniz
Fenerinin kilit isimlerinden Zekeriya Karamanın ilişkileri öylesine
güçlüdür ki 28 Temmuz 2008 tarihinde, Çukurambarda gece yarısı
Başbakan ve Cumhurbaşkanının yaptığı
toplantıya katılacak kadar güçlü ilişkileri vardır Zekeriya
Karamanın.
1
Şubat 2008 tarihinde Uluslararası Yoksulluk Sempozyumu -orada da mutlaka
Hükûmet temsil edilecektir- Sayın Hayati Yazıcının
katıldığı bir temsil ile... O da yetmiyor, kim
katılıyor? İslam Konferansı Teşkilatı Genel
Sekreteri Profesör Ekmeleddin İhsanoğlu da o toplantıya
katılıyor. Böylece Deniz Fenerine uluslararası alanda da
meşruiyet kazandırma yönünde gerekli katkı, gerekli hizmet
veriliyor.
Hüseyin
Çelik 6 Kasım 2007 tarihinde diyor ki: Her okulumuz aynı zamanda bir
Deniz Feneridir. Bir Deniz Feneri olarak algılanmalıdır.
diyerek aslında, Deniz Fenerlerini millî eğitim için örnek olarak
gösteriyor ve o da üstüne düşen görevi yapıyor.
Bitlis
Tekel depolarının kiralanması olayında da
bakıyorsunuz, yine iktidarın etkili bir milletvekili var, devletin
valisi var. O Tekel deposu o derneğe kiralanıyor. Valinin ve
milletvekillinin huzurunda o kiralama işlemi yapılıyor.
Kiralamanın usulsüz olduğunu tespit eden başmüfettiş
hakkında tenzilirütbe uygulanıyor. O kişi görevden ayrılmak
zorunda kalıyor.
Sermaye
Piyasası Denetleme Kurulu 1 Mart 2007 tarihli raporu hazırlıyor,
diyor ki: Zekeriya Karaman, İsmail Karahan, Mustafa Çelik hakkında
usulsüz işlemlerinden dolayı bir ila üç yıl arasında hapis
cezasıyla tecziyeleri gerekir. Ama ondan sonra üstün güçler devreye
giriyor, o rapor ters yüz ediliyor ve o rapor hakkında işlem
yapılmıyor.
Devam
ediyoruz: Adalet Bakanı -dönemin Adalet Bakanı- Mehmet Ali
Şahinin de Alman Elçiliğinde bir Alman vatandaşının
adi suçuyla ilgili olarak yaptığı görüşme esnasında
yine Deniz Fenerinin Almanyadaki soruşturmasıyla ilgili olarak Alman
Elçiliğinden, içeriden bilgi almak suretiyle, yine bir anlamda bu konuyu
takip ettiğini görüyoruz.
Bunları
niye anlatıyoruz değerli arkadaşlarım, değerli
milletvekilleri? Bu süreç karşısında esas itibarıyla
sorumluluğun Hükûmet ve başta adalet bakanlarına ait olduğu
açıktır.
Bu
çerçevede, Hükûmete ve adalet bakanlarına yönelik olarak da yasama
denetimi mekanizmasının işletilmesi gerektiğini yeri
gelmişken ifade ediyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu konuda da
elbette görevimizi yapacağız. Ama geldiğimiz noktada Sayın
Beşir Atalayın birtakım çalışmaları, bütün
bakanlık dönemlerindeki çalışmaları süreklilik
kazandığı içindir ki bu konuyu bugün itibarıyla gündeme
getirmek gereğini duyduk.
Deniz
Feneri çalışmaları Türkiyede bu şekilde tam hız devam
ederken bakıyorsunuz, Almanyada, 25 Nisan 2007de Alman polisinin Kanal
7nin Almanyadaki binasına ve birçok eve baskın yapmasıyla bir
anda Pandoranın kutusu açılıyor. Aralarında Mehmet
Gürhanın bulunduğu kişilerin gözaltına
alınmasıyla olay Türkiye gündemine oturuyor. Mehmet Gürhanı
tanımadığını beyan eden Sayın
Başbakanın Mehmet Gürhan ile Frankfurttaki Deniz Feneri ve Kanal 7
binasında bir saat kadar görüştüğü kamera görüntüleriyle ortaya
çıkıyor. Somut olaylardan söz ediyorum; belgelerden, bulgulardan söz
ediyorum. On beş ay, on altı ay içinde hazırlık
soruşturmasını tamamlayan Alman savcı Eylül 2008de
iddianameyi hazırlıyor. Deliller o kadar sağlamdır ki, o
kadar dayanaklıdır ki, tüm deliller usule uygun
toplandığı için mahkeme yargılamayı bir ay içinde
bitiriyor ve hükmünü kuruyor. Yargılama sonucunda mahkeme
şunları tespit ediyor: Bağış makbuzlarının
Kanal 7nin naklen yayın aracıyla Almanyaya getirildiğini,
Kosovada yapılmış görünen yardımların hayalî
olduğunu, Mehmet Gürhan ile Sayın Recep Tayyip Erdoğanı
birlikte gösteren görüntülerin Kanal 7nin Avrupa stüdyolarında
çekildiğini, bulgulara göre tüm organizasyonun Zekeriya Karamanın
yönetiminde olduğunu. Daha da önemlisi, hükmün tefhimi esnasında
mahkeme başkanı da şu tespiti yapıyor: Almanyanın en
büyük bağış yolsuzluğuyla karşı
karşıyayız ancak asıl suçlular Türkiyede. diyerek,
İsmail Karahan, Zekeriya Karaman ve Zahid Akmanı isimlendiriyor
değerli milletvekilleri. Mahkeme, Deniz Feneri Derneğinin,
şirketlere yasa dışı yollarla para aktarılması
için kullanılan bir araç olduğunu, paravan bir şirket
olduğunu, dernek olduğunu hüküm altına alıyor. Bundan sonra
Türkiyede, aralarında Genel Başkanımızın da bulunduğu
kişi ve kuruluşlar suç duyuruları yapmaya başlıyorlar.
Hükûmet harekete geçmek zorunda kalıyor. Başbakan, her nedense, son
derece rahatsız oluyor ve yayın yapan medya
kuruluşlarını doğrudan hedef alarak birtakım
açıklamalar yapıyor.
Soruşturmayı
sürdürmekle görevlendirilen savcılar, Silivride öne çıkan bazı
savcılara ders verircesine, böylesine kritik bir dosyada gizliliği
ihlal etmeden, bir yerlere bilgi sızdırmadan, şüphelilerin
yargısız infazına yol açmadan, ciddiyet içinde, sorumluluk
içinde, özen içinde görevlerini yapıyorlar. Delillerden hareket ederek
şüphelilere ulaşıyorlar. Cumhuriyetin ve cumhurun
savcısı olduklarını hiçbir zaman unutmuyorlar.
Soruşturma
derinleştikçe işin boyutları ve kirli ilişkiler
ağı ortaya çıkmaya başlıyor. İşte bundan
sonra, doğrudan siyasi iktidar odaklı ve kurumsal bir şekilde
bilgi kirliliğinin yaratıldığı, yalan beyanda
bulunulduğu bir dönemin başladığını görüyoruz.
Birkaç
somut örnek vereyim: Dernekler Dairesi Başkanlığı, Sayın
Beşir Atalayın sorumluluğunda olduğu dönemde, 25 Mart
tarihli, 34 sayfalık rapor hazırlıyor, Deniz Feneri
Derneğinin belgelerinde sahtecilik unsurları vardır. diyor.
Yardım Toplama Yasasına aykırı hareket edilmektedir.
diyor. Kamu yararı statüsünü kaybetmiştir. diyor. Açık bir
şekilde ortaya koyuyor 34 sayfalık rapor. Böyle bir raporun
varlığı sabit ve tartışmasız olmasına
rağmen, İçişleri Bakanlığı, Cumhuriyet gazetesine
21/12/2009 tarihli verdiği cevabında diyor ki: Kamu yararına
çalışan dernek statüsünden çıkarılmasına ilişkin
bir rapor yoktur. Bunu ifade etmek suretiyle açık bir şekilde yalan
beyanda bulunuyor.
(7/10045)
sayılı önergemize Sadullah Ergin imzasıyla verilen 1/6/2010
tarihli cevapta, Maliye Bakanlığının 29/12/2009 tarihli
yazısına atfen, Dernekle ilgili bilgi, belge ve rapor
bulunmadığından söz ediliyor. Yani Türkiye Cumhuriyetinin hem
Adalet Bakanı hem Maliye Bakanı yalan beyanda bulunuyor.
Dönemin
İçişleri Bakanı Beşir Atalayın yine önergemize
vermiş olduğu cevap 26/2/2010 tarihli. Deniz Feneriyle ilgili olarak
2007 ve 2009 yıllarında düzenlenmiş olan raporlarda kamu
yararına çalışan dernek statüsünün verilmesinde aranan
şartların varlığını koruduğu ifade edilmek
suretiyle bir kez daha yalan beyanda bulunuluyor.
Nihayet,
telefon kayıtları ve görüşmeleri. Bakın değerli
milletvekilleri, 16 Ekim -aramaların yapılmasından bir gün kadar
önce- saat 22.19da, Bakanın özel koruma müdürü, İçişleri
Bakanlığının telefonundan kimi arıyor?
Kırıkkale Belediye Başkanının kullanımında
olan telefonu arıyor, 134 saniye görüşüyor. Karabağın
savunması, özel koruma müdürünün savunması: Efendim, Bakan
Kırıkkaleye gideceği zaman genellikle arar, haber verirdik.
Ertesi gün Bakan nerede biliyor musunuz? Ertesi gün Bakan Irakta,
Başbakanla birlikte Irakta değerli arkadaşlarım. Bu
görüşmeden 48 saniye sonra Belediye Başkanı Veli Korkmaz, Hayat
Görsel Yayıncılık Anonim Şirketine ait telefonu
arıyor, Mustafa Çelik ile 44 saniye süren görüşme yapıyor, bu
görüşmede Mustafa Çelikin ev telefonunu öğreniyor. Kendisi, 0318
Kırıkkale Belediye Başkanlığına ait sabit
telefondan Mustafa Çeliki, 0216
sabit telefondan arıyor, 113 saniye
görüşüyor. Korkmazın savunması: Efendim, eşlerimiz de tanıştıkları
için cep telefonuyla görüşmek istemedik, sabit telefonla görüşmek
istedik. Gece yarısı 23.00te eşler de Kırıkkale
Belediye Başkanlığı makamından böylece
görüşmüş oluyorlar.
Anlatımı
yapılan bu ilişkilerin, değerli arkadaşlarım, tesadüf
kavramı ya da hayatın olağan akışı gibi
kavramlarla izah edilmesinin mümkün olamayacağı açıktır.
Bütün bu hususlar, ayrıca Kanal 7 Yönetim Kurulu üyesi İsmail
Karahanın savcılık itiraflarıyla ve diğer belgelerle
de doğrulanıyor.
Başbakan
Yardımcısı Beşir Atalay, anlatımını
yaptığımız bu sürecin bütün safhalarında vardır
değerli arkadaşlarım. Gelin, Beşir Atalayın
Bakın, burada elbette biz bir infaz yapmak durumunda değiliz ama size
ciddi ve somut bulgulardan söz ediyorum. Takdir edersiniz ki değerli
arkadaşlarım, şu bulgulara, şu oluş şekline
Bunlar kayda değer değil. diyemezsiniz. Biraz insaf sahibi olan,
biraz vicdan sahibi olan, biraz sorumluluk sahibi olan, her hâlde bunu diyemez.
Gelin, Beşir Atalayın hukukunu korumak adına, onun
şaibelerden kurtulması adına bir değerlendirme yapın
değerli milletvekilleri.
Bakın, aslında,
köstebeklik yapan Sayın Beşir Atalay değildir. Türkiye
Cumhuriyetinin tüm kurumları siyasi iktidar ile bağlantılı
olan kritik konu ve soruşturmalarda maalesef- bu tarz hareket eder hâle
gelmişlerdir. Bakın, Deniz Feneri sürecinde aynı tablo devam
ediyor. Görevden alınan savcılarla ilgili olarak soruşturma
yapan Adalet Bakanlığı müfettişleri ne yapıyor biliyor
musunuz? Aynı işi yapmaya devam ediyorlar. 18 Ağustos tarihli
tutanakta, teknik takip yapılan şüphelileri belirtmek suretiyle
soruşturmanın gizliliğini ihlal ederek, daha da ötesi,
şüphelilere Gerekli tedbirleri alın. diyerek aslında delilleri
karartmaya zemin hazırlıyorlar değerli milletvekilleri.
Bunları görmezden mi geleceksiniz? Bunları sorgulamayacak
mısınız? Bunlar kayda değer değil mi? Bakın,
Deniz Feneri sürecindeki ilişkiler ağının örtülmesi ve
delillerin karartılması Hükûmet için böylesine etkili, böylesine
önemli.
Ortaya bir şüpheli
çıkıyor, diyor ki bir şüpheli
İsmini vermiyorum, can
güvenliği için ismini vermiyorum. Diyor ki o şüpheli: Biz, Zekeriya
Karaman, Mustafa Çelik ve İsmail Karahan ile Türkiye'de ve Almanyada
birkaç kez görüştük. İsmini vermek istemediğim bir kişi
geldi, bize talimatlar verdi. Kim bu kişi? Bu kilit kişi kim? Bu
kişi, öyle anlaşılıyor ki Zekeriya Karamanların da
üstünde. Bu kişiyi merak etmiyor musunuz?
OKTAY VURAL (İzmir)
Ediyoruz.
ATİLLA KART (Devamla)
Bu kişiyi merak etmiyor musunuz? Bu kişiyle Beşir
Atalayın ilişkileri nedir? Bu kişiyle Hükûmetin ilişkileri
nedir? Bu kişiyle Başbakanın ilişkileri nedir? Bunları
merak etmiyor musunuz? Bunlarla yüzleşmeye hazır
mısınız? O cesaretiniz var mı? Bakın, bu
ilişkiler, ne oluyor biliyor musunuz? Türkiye ve Almanya ilişkilerini
bloke ediyor değerli arkadaşlarım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ATİLLA
KART (Devamla) Türkiye ve Almanya ilişkilerini bloke ediyor. Bunları
değerlendirmeniz gerekiyor.
BAŞKAN
Sayın Kart, teşekkür ediyorum.
ATİLLA KART (Devamla) Bir dakika
Sayın Başkanım, bir dakika, izninizle
BAŞKAN
Biliyorsunuz Sayın Kart. Lütfen, lütfen
ATİLLA
KART (Devamla) Bir cümle, izninizle ifade edeyim.
Değerli
arkadaşlarım, vicdanlarınıza, sorumluluk duygunuza
sesleniyorum: Ortaya çıkan bu tablo elim bir tablo değil midir? Böyle
bir tablo karşısında çocuklarımızın,
yakınlarımızın, halkımızın gözlerinin içine
bakarak ve kamuoyunun vicdanına seslenerek Yaşasın adalet
diyebilecek miyiz?
BAŞKAN
Sayın Kart, lütfen
ATİLLA
KART (Devamla) Yoksa, Adaletten bana ne? Ben muktedirim,
fırsatını yakalamışken ben işime bakarım. mı
diyeceksiniz?
BAŞKAN
Sayın Kart
ATİLLA
KART (Devamla) Takdir sizlerin. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kart.
Sayın
Arınç, Sayın Kartın isminizi zikrederek Deniz Feneri konusunda
yanlış bilgi verdi
İç Tüzük 69a göre kısa bir açıklama yapmak istediğinizi
belirtiyorsunuz. Ne söyledi de yanlış bilgi verdi? Sormak
durumundayım.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Sayın Başkanım, bu konu
eskiden beri konuşulur. Hüküm ifade edilen cümlelerle, Deniz Feneri konusunda
benim tavrımdan bahsetti ve bunu, Hükûmet aleyhine yorumlanabilecek bir
şekilde söyledi.
BAŞKAN
Buyurun kürsüye, iki dakika süre veriyorum Sayın Arınç. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın, Konya Milletvekili Atilla
Kartın şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; çok teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, hasis davranmasanız çok daha iyi olur. Belki, Sayın
Karta bir dakika daha, bana da üç dakika vermeniz çok iyi olurdu.
BAŞKAN
Yo, herkese aynı süreyi veriyorum.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Çünkü tartışılan bir konuda
belki iki dakikada tamamlayamam.
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Hasis dedi Sayın Başkan,
sataşma var.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Öncelikle Özgür Özel, Atilla Kart
arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
Sayın
Atilla Kart, her zaman olduğu gibi, hüküm ifade eden cümlelerle ama
çoğu zaman yanlış değerlendirmelerde bulundu. Benim, Deniz
Feneri olayıyla ilgili toplam dört konuda konuşmam vardır.
Bir
tanesi; Başbakan Yardımcısı olarak RTÜKten sorumlu
olduğum zaman ismi geçen Zahid Akman bu kurumun başkanıydı,
Üst Kurulun başkanıydı. Kendisiyle ilk görüşmemde Bu dava
üzerinde isminizden çok bahsediliyor, siz de kurumda yıpranıyorsunuz.
Dolayısıyla kurumun başından ayrılmanızı
istiyorum; dedim. Bunun üzerine tartışmalı günler oldu, ancak
süresi doldu, kurumun başkanlığından ayrıldı.
SADİR
DURMAZ (Yozgat) Gücünüz yetmedi ama!
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) İkincisi: Deniz Fenerinin ben
Türkiyedeki teşkilatını bilirim, Almanyayı bilmem, bunu
da çok açık o tarihlerde ifade ettim. Türkiyedeki
çalışmalarına da bilfiil katıldım, kendim maddi destek
sağladım, eşim de top kumaşları aldı,
arkadaşlarıyla, küçük çocuklar için elbiseler dikti, kapı kapı
bunları dağıttı. Hâlen de bu Derneğe yardım
ederim, hâlen de bu Derneğin sağlam, namuslu, hamiyetli olduğuna
inanırım ama Almanyayı bilmem. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Meclis Başkanıyken bunlara
malzeme verdiğim doğrudur, ben bunları o zaman da
açıkladım soru önergeleriyle. Ama unutmayın, Meclis
Başkanlığım beş yıl sürdü. Lojmanlardan
çıkılmıştı, bu kurumun bütün malzemelerini de yeniledim.
Ortaya çıkan malzemelerden özellikle kamu yararı bulunan dernek ve
vakıflara malzeme yardımı yaptım. Bunların içerisinde
Deniz Feneri de var. Verdiğim tabaktır, çataldır,
kaşıktır. Hatta, söylemek ayıp olmasın, o tarihlerde,
2002de milletvekili olanlar bilirler -tarafsız
davrandığımı söylemek için ifade ediyorum, Sayın
Baykal çok daha iyi bilecektir- Ali Rıza Gülçiçek isminde bir
milletvekilimiz vardı, İstanbul Milletvekiliydi
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) İşte, süre bitti!
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Arınç.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Söyleyin, söyleyin de öğrenelim..
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Söyleyin, söyleyin.
BAŞKAN
Sayın Arınç, yapabileceğim bir şey yok. Gruplar itiraz
ediyor, benim yapabileceğim bir şey yok. Uygulama, genel uygulama
MUHARREM
İNCE (Yalova) Hayır, itiraz etmiyoruz efendim, olur mu böyle bir
şey? İtiraz etmiyoruz, verin süre. Bu kadar katı
olamazsınız yani, bize de olamazsınız, Sayın
Arınça da olamazsınız.
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Sayın Başkan, hasis olma!
BAŞKAN
İtiraz etmiyorsanız Sayın İnce, veririm ben, ama siz
itiraz ediyorsunuz. Yani siz derken şahsınızı
kastetmiyorum, gruplar itiraz ediyor.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sayın Başkan, bir şey söyleyebilir miyim.
Bu kadar katı olma hakkınız yok; bize de olamazsınız,
Sayın Arınça da olamazsınız.
BAŞKAN
Hayır, ne deme hakkım yok canım? İç Tüzükü uyguluyorum,
buradaki teamülü uyguluyorum ben.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Verin süre, itiraz etmiyoruz.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Arınç o zaman.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Böyle bir mantık yok.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan genel bir kuralı uyguluyor!
MUHARREM
İNCE (Yalova) Önemli bir şey görüşülürken süre verilir yani.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Sayın Başkan, işinizin ne
kadar zor olduğunu biliyorum ve kurallara uymamız gerekir.
BAŞKAN
Daha sonra da her grup kendi konuşması için aynı şeyi
isteyecek.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Ama iki dakika da bir şey
anlatılmıyor, yani arkadaşlarımıza da, ne bileyim, bir
dakika, iki dakika versek herhâlde iyi olacak.
HASAN
HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Hayır efendim, İç Tüzük
değişikliği de böyle Sayın Bakanım, kısmaya çalışıyorsunuz;
takdir edersiniz
BAŞKAN
Buyurun Sayın Arınç, dinliyoruz.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Ben Sayın Başkanımın
görevini yaparken gösterdiği ihtimamı saygıyla
karşılıyorum ama şu cümlemi bitireyim lütfederseniz
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Ama hasis dediniz Sayın Arınç.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Almanya ayağını da açıklar
mısınız?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Açıklayacağım tabii.
Değerli
arkadaşlarım, bu malzemeleri dağıttım. Ali Rıza
Gülçiçek arkadaşımı çağırdım, Alevi
derneklerinden, cemevlerinden -siz biliyorsunuz İstanbulda, ben
bilmiyorum- ihtiyacı olanlar varsa lütfen bana isimlerini verin, onlara da
malzeme göndereyim. dedim. Gönderdim, tam altmış beş tane
dernek ve vakfa malzemelerden verdim, helalühoş olsun. Bunların
içinde yatak var, yorgan var, mutfak malzemesi var, var. Bunların listesi
de elimizde.
SAKİNE
ÖZ (Manisa) Başka derneklere de verdiniz.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Çağdaş Yaşamı Destekleme
Derneğine vermediniz.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Değerli arkadaşlarım, kamu
yararı var, hâlen bu Dernek Türkiyede faal ve Almanya ile olan
bağlantısı sadece, İçişleri
Bakanlığının kayıtlarına göre -ki
İçişleri Bakanlığının verdiği cevapta da
yasalara uygun faaliyet gösterdiği söyleniyor- bir 13,5 milyondu
zannediyorum, bu paranın geldiği
ATİLLA
KART (Konya) Bakanlığın raporu var Sayın Arınç.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla)
Türkiyedeki Derneğin hesabına
girdiği ve buradan harcandığı da çok açık, sabit.
SAKİNE
ÖZ (Manisa) Sanki hepsini Alevi derneklerine vermiş gibi konuşuyorsunuz.
ATİLLA
KART (Konya) Bakanlığın raporuna ne diyorsunuz?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Atilla Bey, sizin saplantınızdan
kurtulmak mümkün değil. Ben size, lütfen, söylüyorum; Bakın,
Türkiyedekini biliyorum; Almanya ile ilgili bağlantı
çıktığı zaman yine bir şey söyledim, Mademki
Almanyadaki sanıklar bu davayı kabul etmişler cezadan kurtulmak
için, şu veya bu sebeple, o zaman bu karar kesinleştiğine göre,
bunun Türkiyede bağlantısı olduğu da iddia ediliyor, bu
bağlantı soruşturulmalı, yargıya gitmeli
ATİLLA
KART (Konya) Ama işte soruşturulamıyor Sayın Bakan.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla)
ve ismi geçen kişiler de yargıda
hesap vermelidir. dedim. Hâlen de aynı kanaatteyim, bu kanaatimi ifade
ediyorum.
ATİLLA
KART (Konya) Soruşturulamıyor Sayın Bakan, sorun o.
SADİR
DURMAZ (Yozgat) Görevden bile alamadınız Sayın Arınç.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Değerli arkadaşlar, bir
başka cümlem de şu oldu: Bununla ilgili olarak 3 kişi
tutuklandı, sanıyorum üç ay sonra da tahliye edildi.
SADİR
DURMAZ (Yozgat) Kim koruyordu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Tahliye edildikleri gün Asıl olan
tahliyedir, umarım ki bu tahliye kararı uzun tutukluluk içerisinde
mağdur olanlar için de bir emsal teşkil eder. dedim. Daha ne diyeyim
arkadaşlar?
ALİ
HAYDAR ÖNER (Isparta) Hâlâ emsal olamadı ama.
SAKİNE
ÖZ (Manisa) Hani, bekliyoruz.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Bütün bunları şahsım
adına söyledim. Şu anda yalnız
ATİLLA
KART (Konya) Bakanlığın raporuna ne diyorsunuz Sayın
Bakan?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla)
bu dava soruşturma
safhasındadır. Henüz iddianame yazılmamış olsa bile,
soruşturma safhası yargı yetkisinin
kullanıldığını gösterir. Anayasanın 138inci
maddesine göre, sizin böyle bir gensoru vermeniz de Anayasaya
aykırıdır. (CHP sıralarından gürültüler)
ATİLLA
KART (Konya) Yani kutlarım sizi, bravo(!) Adalet
anlayışınız bu.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Son cümlem şu: Bu olayla ilgili olarak
Hükûmetimizin kesinlikle bir ilişkisi yoktur.
ATİLLA
KART (Konya) Tabii, adalet
anlayışınız bu.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Bir son cümle: Beşir Atalayı
hukuk fakültesindeki talebe arkadaşlığımdan
tanırım, kırk yıldan beri namuslu olduğuna, sorumluluk
bilinci içinde hareket ettiğine
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan, gensoruyla ne alakası var
ya?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla)
ve hiçbir kusuru olmadığına
da şahidim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
ve MHP sıralarından gürültüler)
Hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Arınç.
OKTAY
VURAL (İzmir) Avukatlık mı yapıyor? Avukatlık
mı yapıyor?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Avukatım zaten, mesleğim
avukatlık.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan, yürütme dilek, temenni
makamı değildir, yürütme icra makamıdır;
dolayısıyla, yürütme icra makamıysa, dilek, temennilerle halk
kandırılmamalıdır, tavrını doğru
koymalıdır.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Uzunırmak.
Şimdi
söz sırası
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN
-
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Altan Tan
OKTAY
VURAL (İzmir) Madem yargı istiyorsunuz, açalım
ATİLLA
KART (Konya) - Sayın Başkan, müsaade eder misiniz.
BAŞKAN
Sayın Tan, oturur musunuz lütfen.
Buyurun
Sayın Kart.
ATİLLA
KART (Konya) Sayın Başkan, Sayın Bakan, 69uncu madde
kapsamında değerlendirilecek, söz almamı gerektirecek
açıklamalar yaptı. Ayrıca, şahsımı da hedef
alarak hoş olmayan ifadeler kullandı.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kart, yeni bir sataşmaya mahal vermeden.
ATİLLA
KART (Konya) Peki.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Ona da beş dakika.
BAŞKAN
Sayın Arınç beş dakika kullandı, size de beş dakika
veriyorum. (CHP sıralarından Bravo! sesleri, alkışlar)
ATİLLA
KART (Konya) O zaman, tamam, notlarımı alıp öyle geleyim.
SIRRI
SAKIK (Muş) Sayın Başkan, çok adaletlisiniz vallahi!
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Sayın Başkan, size hasis dediler,
size de sataşma var.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kart.
2.- Konya Milletvekili
Atilla Kartın, Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
ATİLLA
KART (Konya) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Tabii,
Sayın Arınç, Sayın Bakan her zamanki, bir taraftan nezaketiyle,
bir taraftan da aslında bu kadroyu korumaya yönelik yaklaşımıyla
her zamanki üstüne düşen görevi yine maalesef yapıyor.
Sayın
Arınça şunları hatırlatmak isterim: Bakın, Dernekler
Dairesinin otuz dört sayfalık raporundan söz ediyorum Sayın Bakan, otuz
dört sayfalık rapordan söz ediyorum. Bu raporu görmezden mi geleceksiniz? Yok
mu diyeceksiniz? Bu rapora rağmen bunları ifade eden birisine
nasıl saplantılı diyebilirsiniz? O zaman, demek ki siz mutlaka
birilerini korumak içgüdüsüyle hareket ediyorsunuz. Bunun anlamı budur. Başka
açıklaması var mı?
Bu
raporun aksi çürütülebilmiş mi? Bakanlık kayıtlarında o
rapor varlığını koruyor. Üstelik, o raporun
varlığı ortaya çıkıyor, bu konuda yazışmalar
yapılıyor, Bakan çıkıyor, Bakan adına birileri
çıkıyor, yalan beyanda bulunuyor. Sadece Bakan yalan beyanda bulunmuyor;
Adalet Bakanı da yalan beyanda bulunuyor, Maliye Bakanı da yalan
beyanda bulunuyor. Bunlara cevap versenize. Eğer adalet
kavramını hakikaten kimilerinin ifade ettiği gibi.. Kimilerinin
size yüklemeye çalıştığı o misyonun gereği olarak
bunun o zaman doğrusunu yapın, bunun açıklamasını
yapın. Şimdi, bu noktada maalesef tutarlı değilsiniz ve
artık, inandırıcı da değilsiniz Sayın Bakan, bunu
daha fazla tevil edemezsiniz.
Bakın,
telefon kayıtlarından söz ediyoruz.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) İçerik?
ATİLLA
KART (Devamla) İçeriği de göstereyim size. Buyurun, içeriği
dinlemeye cesaretiniz varsa onu da okuyayım Sayın Bakan. Bakın,
bakın
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Sizin okumanız lazım, iddia eden
sizsiniz.
ATİLLA
KART (Devamla) Şunu siz gayet iyi
bilirsiniz: Biz burada yargı mercisi değiliz, biz burada
yargılama yapmıyoruz; biz burada somut delilleri,
inandırıcı delilleri, kuvvetli delilleri ortaya koyuyoruz.
Bırakalım, yargılama mercisi bunu değerlendirsin. Burada
siz de hüküm kuramazsınız, ben de hüküm kuramam.
İçerik
de işte, buyurun. Hangi ifade? O biraz evvel sözünü ettiğim, koruma
altına alınması gereken şüphelinin ifadesi. İsmini
vermiyorum. Niye vermiyorum ismini? Çünkü gerçekten can güvenliği
noktasında yurttaş olarak endişe ediyorum. Bu noktada Hükûmeti
bir kez daha göreve davet ediyorum. Bu kişiye yönelik olarak vuku bulacak,
can güvenliğine yönelik olarak vuku bulacak muhtemel
saldırıların sorumlusu siz olacaksınız. Onu buradan
kayda geçiriyoruz. O ifadelerde ve kamuoyuna yansıyan şüpheli
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) Bir şey mi yapacaksınız? Ne
yapacaksınız?
ATİLLA
KART (Devamla) -
Mustafa Çelikin ifadelerine göre. Bundan daha somut
nasıl anlatayım? Ben yargılama mercisi değilim.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Telefon dinlemelerinin içeriğini okuyun.
BAŞKAN
Sayın Kart, Genel Kurula hitap edin lütfen.
ATİLLA
KART (Devamla) Bakın, telefon kayıtları. Şunu Sayın
Başkan müsaade ederse okuyayım
BAŞKAN
Hayır, o kadar süre veremeyiz Sayın Kart. Bir buçuk dakika süreniz
var.
ATİLLA
KART (Devamla) Burada, enteresandır, şunu gerçekten kamuoyu
değerlendirsin: Sayın Arınça birileri bir misyon yüklüyor. Ben
de o misyonu gerçekten yüklemek istiyorum, o duygumu hâlen muhafaza etmek
istiyorum. O noktada hâlen bir ihtiyat payı
bıraktığımı huzurunuzda ifade ediyorum. Umarım, o
ihtiyat payını hakkıyla kullanırsınız, onu
bihakkın kullanırsınız.
Bakın,
sınıf arkadaşlarınıza hep kefil olduğunuzu
biliyoruz, Yargıtaya kefil olduğunuzu biliyoruz, Danıştaya
kefil olduğunuzu biliyoruz ama enteresandır, Sayın Bakana
yönelik olarak el kaldırırken
SADİR DURMAZ (Yozgat)
Kayseri Belediye Başkanına da kefil ol.
ATİLLA KART (Devamla)
-
çok çok mahcup el kaldırdınız, yani böyle, kaldırıp
kaldırmamakta tereddüt ettiniz.
AHMET YENİ (Samsun)
Niyet okumaya devam et.
ATİLLA KART (Devamla)
Bunları, inanıyorum ki
Grup bünyesinde de pek çok
arkadaşımın el kaldırmadığını
görüyorum. Ben bu vicdanınıza gerçekten, grubun bu vicdanına
hâlen güveniyorum.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Hocam, siz beden dili uzmanı
mısınız? Elini nasıl kaldırdığının
ne anlama geldiğini nereden biliyorsunuz?
AHMET YENİ (Samsun)
Niyet okuyor, niyet.
ATİLLA KART (Devamla)
- Adalet ve Kalkınma Partisinin o vicdani duygusunu, o sorumluluk
duygusunu hâlen kaybetmediğine inanmak istiyorum.
MUHYETTİN AKSAK
(Erzurum) Okuyacağım dediniz, okumadınız. Nasıl
oldu ya?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BÜLENT ARINÇ (Bursa) Dinlemelerin içeriğini okuyun.
ATİLLA KART (Devamla)
- İnanıyorum ki gelişen süreç içinde
arkadaşlarımız bu değerlendirmeleri yapacaklardır,
vicdanlarının sesini dinleyeceklerdir diyorum ve hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kart.
Sayın Ergin,
Sayın Kart Adalet Bakanı yalan söylüyor, Maliye Bakanı yalan
söylüyor. şeklinde iki defa beyanda bulunduğu için sataşmadan
dolayı söz istiyor.
Buyurun.
Üç dakika söz veriyorum.
3.- Adalet Bakanı
Sadullah Erginin, Konya Milletvekili Atilla Kartın şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
ADALET BAKANI SADULLAH
ERGİN (Hatay) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın Kartın bu
kürsüden ifade ettiği husus, milletvekillerinin sormuş olduğu
sorulara ilişkin, bakanlıklar cevaplamak üzere koordinatör
bakanlık olarak tayin edilirler. Bu konuya ilişkin, muhalefet
partilerinden gelen soru önergelerinin birçoğu Adalet
Bakanlığı üzerinden cevaplanmak üzere
Bakanlığımıza gelir. Bakanlığımızda
bulunan bilgiler kendi kayıtlarımızdan, olmayanlar ilgili
bakanlıklardan toplanarak ilgili milletvekiline cevap olarak gönderilir.
Sayın Kart Adalet
Bakanı yalan söylüyor. derken kendi kayıtlarımıza
dayalı belgelere ilişkin mi bunu söylüyor yoksa bizim
Bakanlığımızda olmayan bilgilerin İçişleri,
Maliye bakanlıklarından istenerek ilgili bakanın imzasıyla,
üst yazıya bizim imzamızla giden belgelere dayalı mı bunu
söylüyor? Bunu açıklaması gerekiyor; bir.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Fark etmez.
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) İkincisi: Müfettişler, bu
soruşturmanın gizliliğini ihlal etmiştir. diyor Sayın
Kart. Sayın Kart, CHP grup toplantı salonunda kırmızı
klasörleri sallayarak, konuşma tapelerinin içeriklerini okuyarak,
Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Atilla Kart,
soruşturmanın neyini ihlal ediyor acaba? Siz ihlal etmiyor musunuz?
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bizzat
kendiniz, şu ana kadar henüz dava ikame edilmiş değil, şu
ana kadar soruşturma devam ediyor, burada telefon tapesi diye
söylediğiniz her söz, soruşturmanın gizliliğini ihlaldir.
Bunu bilmeyecek durumda değilsiniz ama bunu yaparken
başkasını suçlamayın lütfen.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Dalga mı geçiyorsun, ne soruşturması? Bu
memlekette soruşturma mı kaldı, bitti sayenizde!
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) İkinci konu: Bu gensoru önergesini
verirken
MUHARREM
İNCE (Yalova) Dalga mı geçiyorsun? Ayıp ya, ayıp!
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla)
Sayın Beşir Atalayla
beraber Adalet Bakanı da bu soruşturmanın
MUHARREM
İNCE (Yalova) Ne soruşturması, ne gizliliği ya!
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla)
ilerlemesini önlemek için müdahale
etmiştir, gayret sarf etmiştir. gibi ithamlar var.
Değerli
milletvekilleri, uluslararası ceza işlerinde adli yardım
sözleşmesine göre bu tür istinabelerde, Adalet Bakanlığının,
iki ülke adli makamları arasındaki adli yardım taleplerinin
ilgili mercilere ulaştırılmasına aracılık etmek
dışında en ufak bir görevi ve sorumluluğu yoktur. Ankara
Cumhuriyet Başsavcılığının Almanyaya göndermek
için tarafımıza gönderdiği belgeler, aynı gün veya ertesi
gün, Alman makamlarına gönderilmiştir, Alman makamlarından gelen
cevaplar da aynı gün veya ertesi gün, Ankara
Başsavcılığına gönderilmiştir. (CHP
sıralarından gürültüler)
TANJU
ÖZCAN (Bolu) Nerede o savcılar?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Yazışmalar geciktiği
takdirde, Adalet Bakanlığı, üzerine vazife olmamasına
rağmen
TANJU
ÖZCAN (Bolu) Nerede o savcılar?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla)
Alman makamlarına tekit
yazmıştır 3 defa.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Onları niye görevden aldınız?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Dolayısıyla, Sayın
Kartın, her zaman olduğu gibi, bu kürsüden, hüküm cümleleriyle
muhatabını mahkûm etmeye dönük beyanlarını üzüntüyle
karşıladığımı ifade ediyor, Genel Kurula
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
ATİLLA
KART (Konya) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kart.
ATİLLA
KART (Konya) Sayın Bakan çok açık bir şekilde açıklama
yapmam gereğini ifade etti, kendisine karalamada bulunduğumu ifade
etti. İzninizle, açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kart, sataşma nedeniyle üç dakika.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım, yeni bir teamül
oluşturuyorsunuz.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sayın Bakan, soruşturmanın gizliliği
sadece Deniz Fenerinde mi aklına geliyor, başka yerlerde niye
gelmiyor aklına?
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Savcıları niye görevden aldın Sayın
Bakan?
MUHARREM
İNCE (Yalova) Niye görevden alıyorsun savcıları?
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Niye aldın savcıları görevden? (CHP
sıralarından Haberi yok sesleri)
Haberi
yok değil mi?
MUHARREM
İNCE (Yalova) Yandaş basına veriyorsun her şeyi de
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) HSYK aldı değil mi?
4.- Konya Milletvekili
Atilla Kartın, Adalet Bakanı Sadullah Erginin şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
ATİLLA
KART (Konya) Değerli arkadaşlarım, Genel Kurulu bir kez daha
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle
şunu ifade edeyim: Deniz Feneri Derneği soruşturmasında,
konuşmamda da ifade ettim, Sayın Genel Başkanımızla
birlikte bizzat suç duyurusunu yapan milletvekillerinden birisiyim.
Dolayısıyla, o soruşturma dosyasını bu sebeple de
ayrıca takip ettiğimi ifade etmek istiyorum. Bu çerçevede
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Sayın Kart
ATİLLA
KART (Devamla) Sayın Bakan, ifade edeyim.
Şimdi
bakın, o çerçevede Oda TV davası, Telekom soruşturması,
kömür yolsuzluğu davası
Hani dün burada İstanbul Milletvekili
Aykut Erdoğdu arkadaşımızın dile getirdiği 1
milyar dolarlık kömür üzerinden yapılan yolsuzluğa ilişkin
dosya iki yıldır Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığında kayıp. Bu dosyaları takip
ediyoruz, gidiyoruz takip ediyoruz. Ordu Aybastı dosyasını,
kamera eşliğinde verilen rüşveti, bunları takip ediyoruz,
bunları açıklayın Sayın Arınç. Vicdanınıza
sesleniyorum: Neden bir yıldır hâlen görevde tutuyorsunuz?
ALİ
HAYDAR ÖNER (Isparta) Hangi vicdan?
ATİLLA
KART (Devamla) Rüşvet, kamera, suçüstü, hâlen görevde. Neyi takip
ediyoruz? Kayserileri takip ediyoruz, Deniz Fenerlerini takip ediyoruz. Orada
elbette gidiyoruz haftada bir, on günde bir, on beş günde bir, Ankara
Cumhuriyet Başsavcılığındaki ilgili
savcıları takip ediyoruz, Görevinizi yapın diyoruz
Cumhuriyetin ve cumhurun savcısı olduğunuzu unutmayın
diyoruz. Onların yapması gereken görevi biz yapıyoruz. Türkiye
bu hâle gelmiş durumda. Bunların açıklamasını
yapın siz.
Kömür
yardımı yolsuzluğu dosyası iki yıldır neden sümen
altı ediliyor, neden dava açılmıyor? Bunun
açıklamasını yapın Sayın Bakan.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Deniz Feneri savcıları niçin görevden
alınıyor?
ATİLLA
KART (Devamla) - Orada Deniz Feneriyle ilgili bilgiler, orada
soruşturmanın gizliliğini ihlal eden bir durum varsa, siz devletsiniz,
buyurun gereğini yapın, buyurun gereğini yapın, devlet olarak
gereğini yapın. Ama burada bunları yapmıyorsunuz.
Bakın, burada size
Adalet Bakanlığına yönelik olarak hiçbir karalama yapmadım.
Önerge ismi veriyorum, tarih veriyorum. Siz hem kendi adınıza cevap
veriyorsunuz ayrıca da Maliye Bakanlığının 29/12/2009
tarihli yazısına ayrıca atıfta bulunarak yazışma
yapıyorsunuz, yazışma yapmışsınız, orada
sorumluluk üstleniyorsunuz, Dernekle ilgili bilgi, belge ve rapor yoktur.
diyorsunuz. Ne zaman diyorsunuz bunu? Bunu, Haziran 2010da diyorsunuz. Oysa
2009 Martında otuz dört sayfalık rapor var. Bu, yalan beyanda
bulunmak değil de nedir değerli arkadaşlar?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ATİLLA KART
(Devamla) Sayın Arınç, yalan beyanda bulunmak değil de nedir
bu? (CHP sıralarından
alkışlar)
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Yalan değil, belki şakadır!
ALİ HAYDAR ÖNER
(Isparta) Gerçekler karşısında ancak bu kadar pişkin
olunur ya.
BAŞKAN Sayın Kart, teşekkür ediyorum.
EMİNE ÜLKER TARHAN
(Ankara) Sayın Arınç, pet şişeli suikast ne oldu?
Yüreğimiz ağzımıza gelmişti, onu da merak ediyoruz.
V.- GENSORU (Devam)
A) Ön Görüşmeler
(Devam)
2.- Konya Milletvekili
Atilla Kart ve 32 milletvekilinin, Deniz Feneri Derneğiyle ilgili
soruşturma sürecine müdahil olarak görevini kötüye
kullandığı iddiasıyla Başbakan
Yardımcısı Beşir Atalay hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/9) (Devam)
BAŞKAN Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına söz isteyen Altan Tan, Diyarbakır Milletvekili.
Buyurun Sayın Tan.
(BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA ALTAN
TAN (Diyarbakır) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ben
konuşmama sizlere bir hikâye anlatarak başlamak istiyorum.
Meşhur bir hikâyedir, hepinizin bildiği bir hikâye ama yeri geldi -et tekraru ahsen velev kane yüz
seksen- bir sefer daha anlatayım: Memleketin birinde ağanın birisi,
fazla böyle işle güçle de uğraşmayı sevmeyen bir ağa.
Zaten ağaların büyük bir kısmı işle güçle çok fazla
uğraşmaz. 100 tane koyununu, keçisini, çağırmış
bir çobana vermiş. Fakat çoban da memleketin en bitirim, en uyanık
-fazla da tasvir etmeyeyim belki üzerinize alınırsınız-
tiplerinden biri. Bir sene geçmiş, iki sene geçmiş haber yok.
Ağa demiş ki: Hele bu çobanı bir çağırın
bakalım, ne oldu, ne bitti, ne yaptı? Ne kadar yağ, ne kadar
yapağı, ne kadar yün, ne kadar yoğurt, peynir alındı
satıldı, kuzu yavruladı? Neyse bulmuşlar,
buluşturmuşlar. Tabii, bu arada da bir sürü kötü kokular geliyor
kulağına ağanın. Diyorlar ki: Bu, böyle bildiğin gibi
değil. Geliyor, ağa da bir ağacın dibine uzanmış
böyle gölgelikte, uzaktan yavaş yavaş bir bakıyor ki işte
çoban gözüktü, biraz daha yaklaşıyor, bakıyor yanında bir topal
keçi, elinde de bir kâse. Tabii, kâsenin içinde ne olduğunu da göremiyor
ama sonradan anlaşılıyor ki o da bir kâse yoğurt.
Öfkelenmeye başlıyor, anormal bir durum var. Soruyor: Ne oldu, ne
yaptın, ne ettin bu bir iki senidir? Ağam, ne sen sor ne ben
söyleyeyim. Bu bana verdiğin 100 tane koyunun, keçinin 20sini kurt
kaptı, 7si birbirine boynuz attı, 12si şaşırıp
kaçtı, 60ı kendini bayırdan, uçurumdan aşağı
attı, aha işte bu gördüğün topal keçi kaldı. Sabahleyin de
bunun sütünü sağdım, akşama kadar zayi olmasın diye bir
kâse yoğurt yaptım, aha işte bu yoğurdu da sana getirdim.
diyor. Çıldırıyor, tuttuğu gibi yoğurdu vuruyor
çobanın suratına. Çoban da şöyle bir yüzünü temizliyor, diyor
ki: Allaha çok şükür, bu hesaptan da yüzümün akıyla
çıktım. (BDP ve CHP sıralarından alkışlar)
ALİ
HAYDAR ÖNER (Isparta) Aynen öyle!
ALTAN
TAN (Devamla) - Şimdi, sevgili arkadaşlar, ben uzun uzadıya
şeyi anlatmayacağım, Deniz Fenerinde ne oldu, burada ne oldu,
dosyada ne var, mahkeme ne dedi, hâkimleri kim aldı, niye aldı,
nasıl oldu, nereye gitti; bunların hepsi konuşuldu. Eğer bu
konuşulanlar vicdanlarda bir sızı meydana getirmiyorsa, bir
muhasebe doğurmuyorsa bunları konuşmanın bir faydası
yok.
Şimdi,
işte yarım saat, bir saat sonra tekrar Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir. deyip çekip gideceğiz. Ben, o mevzuların
hiçbirisine girmiyorum yani bu teferruat kısmı diye
adlandırdığım adli kısmına, olayın kendisine
kızmıyorum.
Yine
bir hikâye daha anlatayım. Bir şeye üzülüyorum, sıradan bir
yolsuzluk olsaydı söz de almayacaktım çünkü bu işler bu
memlekette yeni değil yani neredeyse bu memleket var olalı beri var.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Antepte baklava çalan on yıl cezaevinde
ALTAN
TAN (Devamla) Efendim, İSKİ döneminde de var, daha başka
zamanlarda da var yani bunlara alışkınız şimdi. Hani
diyor ya Tencere dibin kara, benimki senden kara. böyle. fakat
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) Ne oldu?
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) İSKİnin hesabı verildi,
verildi.
ALTAN
TAN (Devamla) Arkadaşlar, vicdanlarınıza sesleniyorum, olan
vicdanlara: Tekrar ediyorum, sıradan bir yolsuzluk olsaydı,
sıradan bir dolandırıcılık olsaydı söz
almayacaktım çünkü tekrar ediyorum, bu memleket böyle davaları çok
gördü. Ziya Paşa yüz otuz sene evvel yazdı, dedi ki: Milyonla çalan mesned-i izzette
ser-efraz/Birkaç kuruşu mürtekibin cây-ı kürektir. Bu memlekette
büyük yolsuzluk sahipleri her zaman itibar görür yani yeni bir olay değil
bu, padişahlar zamanından beri böyle. Peki, niye üzüldüm bu kadar,
onu söyleyeyim. Yine bir hikâye
anlatayım bununla alakalı.
Arabistan
çölünde en meşhur Arap aşiret reislerinden birisi o bölgenin en
muhteşem atının üzerinde, çölde tek başına aslan
avına çıkmış; işte, eski kahramanlardan birisi, en
büyük meziyetlerinden birisi. Bir bakıyor ki böyle çölün ortasında bir
yerde birisi can çekişmekte; iniyor, bir damla su yok. Hemen
matarasını çıkarıyor, ağzına birkaç damla su
damlatıp kendine getirmeye falan çalışırken, o an adam
canlanıyor, ayaklanıyor bu büyük aşiret reisinin en meşhur
atına biniyor ve dörtnala sürüp kaçıyor. Feryat figan,
bağırıyor, çağırıyor, feryat ediyor, oturuyor
hüngür hüngür ağlıyor. Arkadan aşiretin öbür fertleri geliyor, diyorlar
ki: Niye bu kadar ağlıyorsun yani sen bu kadar şan şöhret
sahibi bir adamsın. Bir atın gitti, ne olacak yani bir attan? Yani
neticede ne kadar meşhur olursa olsun bir at, sende de bundan onlarca
var. Diyor ki: Bu dolandırıcılık eğer şüyu
bulursa, yayılırsa Allaha yemin ederim ki kıyamete kadar
insanlar çölde susuzluktan ölse kimse bir damla su vermez artık.
Sevgili
arkadaşlar, Deniz Feneri böyle bir dava. Bu millet en samimi, hasbi, kalbî
iyi niyetiyle elinden geldiği kadar
İşte, biraz evvel
Sayın Arınç dedi ki: Benim eşim kumaşları dikti,
arkadaşlarıyla dağıttı. Bu bir hasbiyetin ifadesidir,
sembolik de olsa ve milyon dolarlar, milyon marklar, milyon eurolar, avrolar
toplandı. Şimdi, eğer burada bir koku geliyorsa Ben demedim, o
demedi, o yoktu, filan evrak sahteydi, feşmekân bilmem neydi.
Ayıptır. Hiçbir şey yoksa, bunu temizlemek için madem bu kadar
eminseniz, buyurun, bu Meclis bir komisyon kursun, bir araştırma
yapsın, doğru düzgün insanların da, toplumun da içi rahat
etsin. Eğer bu insanların gerçekten suçu yoksa onlar da
aklansın. Ama bundan sonra, sevgili arkadaşlar, bakın, dikkat
edin, bu yardım yapan kuruluşların yardım alma
oranları neredeyse 5 misli, 6 misli düştü, yani insanlarda,
tıpkı o çöldeki Arap aşiret reisi gibi güven sarsılması
oldu. Bunu tamir edemezsiniz yani en büyük günah bu. Yoksa ne kadar
vardır, ne vardır, ben de şu an bütün dosyaları bilmiyorum
-bir sürü rakam, bir sürü evrak, bir sürü iddia, bir sürü belge- ancak
bildiğim birkaç şey var, şimdi de onları anlatmak istiyorum
size.
Ben kırk bir
yıldır, şu anda da dâhil, Türkiyede bütün İslami grup ve
cemaatlerin bir şekilde içindeyim. Sevgili arkadaşlar, hayatı
boyunca bir kuruş ticaret yapmayan Sayın Erbakan, servetiyle ilgili ağzımızı
açtığımızda -ki buradaki arkadaşların büyük bir
kısmı yıllarca beraber politika yaptılar- kıyametler
kopuyordu, Fitne yapıyorsunuz, fesat çıkarıyorsunuz,
camiayı bölüyorsunuz. Bakın, ne oldu -bugünkü gazetelerde okudunuz-
ne hâle geldi camia.
İhlas Finans
olayını yaşadık, YİPMAŞ olayını
yaşadık. Yani Anavatan döneminden itibaren, Refah döneminde de,
şu an Mecliste görev yapan arkadaşlar da dâhil, onlarcası,
bakanlık yapanların da bir kısmı dâhil, bu firmaların
açılışlarına katıldılar, kamuoyunda destek
verdiler, yanlarında durdular. O adamlar o gün de yanlış
yapıyorlardı. Benim, şahsen, bütün bu saydığım
şahısların servetleri ve davranışlarıyla ilgili
yazılarım var, hepsi o tarihte, en güçlü oldukları zamanlarda.
Ama düştükten sonra dediler ki
İsmini vermeyeceğim
Ağabeyinize dua edin. diye toplantılar düzenleyen bir zat, bilmem
hangi artiste -onların adını vermeyeyim, kayda da geçmesin,
yazık yani Meclise ayıp- yok, işte helikopterle baklava götürdü
ona, yok öbürüne cip aldı, bilmem ne aldı. Bu dinî, bu samimi, bu
halis fikirlerle ve duygularla toplanılan paraların başına
neler geldi? Konyada yine bu konuyla ilgili faaliyet gösteren firmalar neler
yaşadı.
Şimdi buradan
nereye varmak istiyorum: İskenderpaşa tarikatının
varisi bütün malı mülkü o da oğlunun üzerine yaptı, vefat etti gitti,
o da kavga gürültüyle devam ediyor.
Şimdi,
Hazreti Peygamberin meşhur bir hadisi var: Hırsızlık
yapan Kızım Fatıma da olsa haddi uygularım ona. diyor. Biz
camilerde senelerce şunu anlattık: İşte, çıktı
dedi ki Hazreti Ömere bir sahabe: Üzerindeki gömleği nereden aldın?
Ben bunu kendi hayatımda ağabeylerimden en az elli sefer, yüz sefer
dinledim, camilerde ne kadar dinledim bilmiyorum.
Peki,
bugün bir şeyi sorma hakkımız yok mu? Yani bırakın
kanunu, evrakı, bilmem neyi, hepsini bırakın, hele inanan
insanlar için söylüyorum, yani bizim bunları sorma, araştırma
hakkımız yok mu, bunlar fitne mi, bunlar şeytanlık mı,
bunlar desise mi? Yani Halifenin gömleğini soran bir inançtan gelen insanlar,
bugün eğer liderine, liderlerine, öne çıkanlarına Ya, biz
seninle beraber öğrenciyken İstanbulda Sultanahmet Köftecisinin
önünden geçmeye korkuyorduk. Kasımpaşadaki işkembeci
dükkânında beraber işkembe içiyorduk daha ucuzdur diye, paramız
yetmez diye. Bugün bu servet, bu mal, bu mülk nereden geldi? diye sormak günah
mı?
Sevgili
arkadaşlar, belki burada aklanabiliriz hepimiz, hiçbirimiz de belki sütten
çıkmış ak kaşık değiliz, ben de dâhil;
yanlışlıklarımız, eksikliklerimiz,
haramlarımız olabilir ama bütün bir camiayı bağlayacak,
bağlayan ve ilzam eden, ilzam edecek hadiseler karşısında
biraz vicdanlı davranmak zorundayız, bu
arkadaşlarımızı ikaz etmek zorundayız. İslam
tarihi bunun örnekleriyle dolu. Hazreti İsanın geliş sebebini
hepiniz biliyorsunuz: Yahudi şeriatını düzeltmek. Hahamla
havralarda faizcilik yapıyorlardı, bankerlik yapıyorlardı;
fakirlere cezayı, haddi, hukuku uyguluyorlardı, zenginlere
uygulamıyorlardı.
Şimdi,
hukuk da böyle bozulur, din de böyle bozulur, toplum da böyle bozulur. Hele
toplumda inanç kırılırsa, konuşmamın başında
da belirttiğim gibi, o güven duygusu zedelenirse artık o toplumda
kimse kimseye bir bardak su da vermez, veremez, imtina eder bundan; güvenmez,
herkese dolandırıcı muamelesi yapılır, yani samimi
niyetle de, hasbi olarak da bir iş yapmak isteyen
çıktığı vakit ortaya, insanlar baştan mahkûm ederler
onu.
Bu
örnekleri çoğaltmak mümkün, camiamızdaki yani İslami kesimdeki,
toplumun diğer kesimlerindeki bu niyetleri istismarları da
arttırmak mümkün. Ben uzun uzadıya başınızı
ağrıtmak niyetinde de değilim. Sadece eğer bir iki kelime
hissiyatlara hitap edebiliyorsam o benim için kâfi. Bir polemik de yapmak
istemiyorum. Yani senin hırsızın kötü, benim hırsızım
iyi; senin dolandırıcın, efendim, kötü, benim
dolandırıcım iyi.
ALİ
HAYDAR ÖNER (Isparta) Hepsi kötü, hepsi.
ALTAN
TAN (Devamla) Sevgili arkadaşlar, ben bu kürsüden bir sefer daha
söyledim. Babam otuz iki sene evvel Çamlıcada arsa aldı, gitti
belediyeye baktı, Çamlıca tepesinde, dediler ki: İmar yok. Geri
verdi sahibine. Bugün, bütün İstanbul bir imar talanı içerisinde. Efendim,
gerekli miydi, gereksiz miydi; bu ayrı bir konu. Başka bir şey
soruyorum: Bu gayrimenkuller imara açılmadan evvel kimin mülkiyetinde,
kaça alınmış, imara açıldıktan sonra kimin mülkiyetinde,
ne olmuş? Otuz bir yıllık inşaat mühendisiyim. Rant, para,
TAKS, KAKS, emsal nedir ezbere biliyorum. Şimdi, bunların üzerini
örttüğünüz vakit, örttüğümüz vakit vallahi vicdanınız
rahatsa yani bu dünyada kimsenin gücü yetmezse öbür dünyada Cenabı Rabbülâlemin
hesaba çeker.
Milyar
dolarlar dönüyor ortada. İşte, biraz evvel bir
arkadaşımız, yeni düzenlemelerle 1 trilyon dolarlık bir
ranttan bahsetti, belki az söyledi. Yani hesaba kitaba otursak belki de az
söyledi. Bu mevzuyu burada noktalamak istiyorum. Hani çok meşhur bir laf
var, diyor ki: Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az.
Bir
başka mevzu hakkında da birkaç kelime daha söyleyeceğim, oraya
geçmeden evvel, Bakanlar Kurulunun bu Deniz Fenerine
tanıdığı ayrıcalık hâlen devam ediyor ama
Sarmaşık Derneğinin Van depreminde yardımları
engelleniyor. Yani bunlar da işin teferruat kısmı size göre veya
bazılarına göre, bunlara da dikkatlerinizi çekiyorum ve ondan sonra
Diyarbakır Valiliğinin 26 Mart 2012 tarihli bir
yazısını sizlere göstermek istiyorum. Diyarbakır
Barış ve Demokrasi Partisi il teşkilatı, yeni anayasada 4 konudaki
talebini maddeleştirerek Ben bunları istiyorum. diye imza
stantları açtı arkadaşlar. Bakın, bunun haricinde bir
faaliyet varsa -yine sayın bakanlar burada- mutlaka Diyarbakır Valisi
de bir şekilde haberdar olur, cevap verir, yazı da kendi
yazıları. Bu imza stantlarının, bankolarının,
yerlerinin tamamını Valilik emriyle kapattı. Niye kapattı biliyor
musunuz? Bakın okuyorum -hepsini de değil, çok az bir
kısmını- bu üç-dört tane madde şu: Kürtçe ana dilde
eğitim, Kürtçenin kamusal alanda kullanılması, bölgesel yönetim
talebi, vatandaşlık tanımı, vesaire; dört maddede
özetlenmiş bunlar, dört madde, o maddeleri sayıyor.
Diyor
ki: Yeni anayasada yer almasını içeren imza toplama
kampanyasını stant ve gezici ekipler oluşturulmak suretiyle
başlatacağınız bildirilmiştir. Üstünü okumadım. Devam
ediyor Kürt sorununun çözümü için yeni anayasa yapım süreci tarihî bir
fırsat sunmaktadır. Biz Kürtler olarak eşit, özgür, adil ve
onurlu bir yaşam için aşağıdaki maddelerin yeni anayasada
yer almasını talep ediyoruz ibareli bir metin de bulunmaktadır
bu imza kâğıdının içinde...
Peki,
ne olmuş? Şimdi cevap veriyor: Yeni anayasanın
hazırlanmasına yönelik taleplerin dile getirildiği iddia edilen
imza kampanyasında konu edilen dört maddenin Türkiye Cumhuriyeti
Anayasası ile Siyasi Partiler Kanununun ilgili maddelerine
aykırı olduğu, üniter devlet yapısına muhalif ve
bölünmüş bir yapının temellerinin atılması konusunda
faaliyet içerisinde olduğu
Bunlardan dolayı
yasaklanmıştır. diyor.
Bakın,
sevgili arkadaşlar, hatırlarsanız geçen ay Türkiye'de
basında bir kıyamet koptu. Denildi ki: Anayasa Uzlaşma
Komisyonuna gelen ve görüşlerini bildiren kurum ve kuruluşların
görüşlerini Anayasa Uzlaşma Komisyonu yayınlamıyor, bunlar
gizli işler yapıyorlar. Nasıl yayınlayacak peki, bu durumda?
Şimdi, geldi biri, dedi ki: Ben
Anayasanın değiştirilemez
maddesi olmasını istemiyorum. görüşü böyle. Bir
başkası geldi, dedi ki: Ben cemevlerinin açılmasını
istiyorum. Diyanet İşleri Başkanlığının
kaldırılmasını teklif etmek şu anki Anayasaya göre
bir partinin kapatılma sebebi, dedi ki: Diyanet özerk olsun. veya Kaldırılsın.
Bunların hepsini de söylediler bizim Komisyonda. Yüzlerce kurum,
kuruluş, parti, dernek, vakıf, baro geldi, geliyor, pazartesi yine
var. Bizim vali diyor ki: Bunları söyleyemezsin. Peki, bunları
söyleyemezsem nasıl anayasa yapacağım? Biz, bunu Sayın
Cemil Çiçeke defalarca Komisyonda anlattık, dedik ki: Bakın,
insanlar gelip kendilerini ifade bile edemezlerse, ağızlarından
çıkan bir şeyden dolayı kapıdan, buradan, Komisyondan
çıktıktan sonra yargılanırlarsa, buradan ne demokrasi
çıkar ne de yeni bir anayasa çıkar. Gelin, önce bunların
nasıl konuşulabileceğini, konuşulmasının serbest
olduğunu, her türlü görüşün serdedilebileceğini ilan edelim,
açıklayalım, kanun, yönetmelik, neyse yani bunun için ne gerekiyorsa
bunu çıkaralım. Gerek yok. dediler.
Sevgili
arkadaşlar, defalarca söylememize rağmen, durum bu. Bu durumda,
Diyarbakırdaki vatandaş görüşlerini bir beyaz
kâğıdın altına imza koyarak vermek isterse bundan daha
masum ne olabilir? Ondan sonra, vatandaş tepkisini ortaya koyduğu
zaman, bu sefer de en ufak bir tepki terör eylemi olarak lanse ediliyor.
Ben,
burada sesleniyorum Diyarbakır Valisine de, Diyarbakır Valisinin
amiri durumunda olan İçişleri Bakanına da, Sayın
Başbakana da: Bu gidilen yol yol değil yani vatandaşın
kendini ifade etmesini ve bir imza kampanyasını bile
engelleyecekseniz o zaman bu Anayasayı kiminle yapacaksınız?
İşte,
biz bu akşam Bursaya gidiyoruz, yarın Bursada Anayasa bölge
toplantısı var. Biz orada insanlara 52-53 soru soruyoruz yani Türkiye
Odalar ve Borsalar Birliği ve 20ye yakın büyük sendika ve
kuruluşun birlikte yaptığı bu soruların
tamamını soruyorlar vatandaşlara, tamamını. Bugüne
kadar Ankarada iki toplantı yaptık. Edirnede, İzmirde,
Antalyada, Konyada, Diyarbakırda toplantılar yaptık ve
vatandaşa bunların tamamını sorduk, sordular
arkadaşlar. Bunların tamamı istatistikler olarak
raporlandı, önümüze geldi.
Sevgili
arkadaşlar, eğer bu iklim devam ederse, özellikle bölgedeki bu -tırnak
içinde söylüyorum- devlet terörü devam ederse, vatandaşın kendini
ifade etmesinin bütün yolları kapatılırsa, atılan her
adım yasaklanırsa bundan hayırlı bir şey çıkmaz.
Bakın,
en ortaya kelimeyi kullandım, hayırlı bir şey
çıkmaz. Çünkü ikinci bir kelimeyi kullansanız diyor ki: Bizi tehdit
mi ediyorsun? Ya sen vatandaşı tehdit ediyorsun, sen. Vali Bey,
kendine gel! Bak, bir hafta evvel kıyamet koptu. Yüz binlerce
Diyarbakırlı seni dinlemedi, sokaklara çıktı her
sokağa bir panzer koymana rağmen. Şu an birer beyaz
kâğıdı imzalamasını da eğer engelleyeceksen
nasıl yöneteceksin bilmiyorum.
Ben
konuşmamın ilk bölümündeki hissiyatımı da, bu konudaki
görüşlerimi de mümkün olduğunca en sakin şekilde sizlere arz
ettim.
Saygılar
sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Altan, isterseniz üç dakika uzatabilirim diğer konuşmacılara
yaptığım gibi.
ALTAN
TAN (Diyarbakır) Teşekkür ederim efendim, kendimi ifade ettim.
BAŞKAN
Peki, teşekkür ederim.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Sadir Durmaz, Yozgat Milletvekili.
Buyurun
Sayın Durmaz. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA SADİR DURMAZ (Yozgat) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Deniz Feneri Derneği ile ilgili soruşturma sürecine
müdahil olarak görevini kötüye kullandığı iddiasıyla
Başbakan Yardımcısı Sayın Beşir Atalay
hakkında verilen gensoruyla ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, gensorunun görüşmelerine
başladığımız dakikalarda Sayın Bakanın
burada olmaması sebebiyle ara vermek durumunda
kaldığınız malum; bu da Sayın Bakanın konuya
verdiği ehemmiyeti de göstermesi bakımından manidardır. Bu
tutumunu kınıyorum.
Konuşmama
başlamadan önce, Sayın Arınçın kefaletine ilişkin de
çok kısa bir değerlendirme yapmak isterim. Sayın Arınç,
kefaletinizi takdirle karşılıyorum, uzun yıllara dayanan
bir arkadaşlık, doğaldır ki arkadaşınıza
kefalet edebilirsiniz ancak bunun bir hüküm ifade edebilmesi için, Sayın
Zahid Akmanı görevden niçin almak istediğinizi, niçin
alamadığınızı, kimin koruduğunu da ifade
etmiş olsaydınız burada, eminim ki bir kanaatin
oluşması bakımından çok daha anlamlı olacaktı.
Değerli
milletvekilleri, Deniz Feneri davası, sadece birkaç soyguncunun bir araya
gelerek gerçekleştirdikleri bir hırsızlık olayı
değildir. Deniz Feneri olayında, yolsuzlukla kazanılan
paraların farklı kişiler ve farklı ilişkiler
aracılığıyla harcandığı dikkate alındığında,
bu davanın yüzyılın dolandırıcılık
davası olduğu iddiası haklı ve yerinde bir iddia olarak değerlendirilmelidir.
Almanyadaki soydaşlarımızın yardımlaşma ve
dayanışma duygularını
dolandırıcılığa alet eden Deniz Feneri Derneği
davasında Alman mahkemesi kararını vermiş ve
sanıkları mahkûm etmiştir. Almanyadaki dava sürecinde, bu
organize dolandırıcılığın ve merhamet sömürüsünün
Başbakan Erdoğana kadar uzanan ve Başbakan Erdoğanı
ve AKPyi şaibe ve töhmet altında bırakan çok ciddi iddia ve
ithamlarda bulunulmuştur. Bu ibret verici yolsuzluğun çok önemli
sosyal, insani, ahlaki, hukuki ve siyasi boyutları bulunmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Allahtan korkan ve kuldan utanan bir iktidar vadederek temiz ve namuslu yönetim sözü veren AKP,
vaatlerinin aksine, bugün, yolsuzlukların odağı hâline
gelmiştir. Yaşanan gelişmeler, yıllardır süregelen adam
kayırma, rant sağlama, devlet imkânlarını peşkeş
çekme, yandaşları himaye olarak görülen ahlaki yozlaşmanın
bütün boyutlarını gözler önüne sermektedir. Almanyadaki
soydaşlarımızın temiz vicdanlarını istismar
ederek gerçekleştirilen zekât ve sadaka soygunculuğunun Alman
mahkemelerince hukuken belgelenmesi vatandaşlarımızı
vaatlerle aldatarak, inançlarını basamak yaparak kendilerine
çıkar sağlayan ve kul hakkı yemekten asla utanmayan
şahıs ve çetelerin varlığını bütün
gerçeğiyle ortaya çıkarmıştır. Dava konusu olan
şahısların bir kısmının ideolojik anlamda ortak
bir siyasi amaç için birlikte mücadele ettikleri, bir kısmının
iktidar partisinin desteğiyle kamu kurumlarında kadro buldukları
ve hatta bazılarının ticari ortaklıklar tesis etmiş
oldukları görülmektedir. Türk milletinin yardımlaşma
geleneğini ve temiz din duygularını hırsızlık
aracı hâline getiren Deniz Feneri soygunculuğu
karşısında Başbakan Erdoğanın, temiz bir
arkadaş olduğunu söyleyerek kefil olduğu eski RTÜK
Başkanını korumak için çırpınması ise son derece
dikkat çekicidir.
ALİ HAYDAR ÖNER
(Isparta) Yol arkadaşı, yol.
SADİR DURMAZ
(Devamla) Bu süreçte ortaya çıkan gerçek şudur: AKPnin sahte
ampulüyle Deniz Fenerinin sararmış ışığı
aynı kirli yolu aydınlatmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, dünün mağdurları devletin imkânlarını
kullanarak bugünün zenginleri olmuş, çalışmadan sırf
yakın ve yandaş olmaktan kaynaklanan ilişkilerle servetlerine
servet katmışlardır. AKPnin tüyü bitmemiş yetimlerin
hakkını gasbedenleri koruma misyonunu üstlendiği
anlaşılmaktadır. Hakkaniyeti, adaleti ve helal kazancı
bayrak yapan ve milletimizin aklını çelerek on yıldır
saltanat sürenlerin hâli bunlardan ibarettir.
Değerli
milletvekilleri, AKPnin bu yolsuzluğun üstünü özellikle örtmeye
çalıştığı tüm kamuoyu tarafından bilinmektedir.
Artık, herkes bilmektedir ki yargılanan ve iddianamede ismi geçen
birçok isim Başbakana ve AKP kurmaylarına yakın isimlerdir.
Sayın Beşir Atalayın da İçişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı olarak Deniz Feneri davasında görevini kötüye
kullandığı çok güçlü bir iddia olarak ortadır. Davada
isimleri geçen Zahid Akman, Zekeriya Karaman ve Veli Korkmaz ile Sayın
Beşir Atalay arasındaki ilişkinin aydınlığa
kavuşturulması mutlak bir gerekliliktir. Sayın Beşir
Atalayın korumasının Kırıkkale Belediye
Başkanı Veli Korkmaz ile önce inkâr edilen, telefon konuşma
kayıtları ortaya çıkınca da mazeret uydurulan
konuşmasından da Sayın Atalayın davada ismi geçenlerle
endişe verici ilişkileri olduğu anlaşılmaktadır.
Burada
davada adı geçenlerin isimleriyle sizleri meşgul etmeyeceğim ancak
kayıtlara geçmesi açısından Almanyadaki davanın
iddianamesinden bir cümle nakletmek isterim, aynen aktarıyorum:
Soruşturma davası sürecince soruşturmalara defalarca siyasi
etki yapılmaya, bilhassa Türk Hükûmeti tarafından, devam etmekte olan
tutukluluğa mâni olunmaya çalışılmıştır.
Sizce bu sayısal çoğunlukla görmezden gelinecek kadar basit bir iddia
mıdır yoksa AKP Almanyada da yandaş bir yargının
olduğunu mu düşünmüştür? Yine iddianamenin başka bir
bölümünde, resmî ve gayriresmî kayıt arasındaki açıklanmayan
miktar farkının 11 milyon 737 bin 994 euro olduğu; toplanan
paraların yüzde 60ının bazı şahıslar
tarafından elden Türkiyeye getirilerek, Zekeriya Karaman başta olmak
üzere, bazı şahıslara teslim edildiği; anılan
milyonlarca euronun bu şahıslarca tekrar Almanyada kurulan
şirketlere aktarıldığı, bu şirketlerin
adlarının ise Atlas Medya, Euro 7, Yeni Şafak ve European
olduğu yer almaktadır. Hükûmetin, bu şirketlerle ilişkili
olan mensuplarının ya da yakınlarının durumunu
açıklığa kavuşturması tarihî bir vebaldir.
İddianameyi okuyan hiç kimsenin vicdanı Türkiyede Deniz Feneri
davasının geldiği duruma hoşgörüyle bakmaya elvermez.
Yeni
Dünya İletişim Anonim Şirketinde birlikte iş yapan Zekeriya
Karaman ve Zahid Akman, İstanbul Ticaret Odası kayıtlarına
göre Nehir Medya Yayıncılık Anonim Şirketinde de yönetim
kurulu üyeleri olarak yer almışlar. Karaman ve Akman ile birlikte
aynı şirkette yöneticilik yapan bir başka isim ise Sayın
Bakan Beşir Atalaydır. Dosyadaki en önemli isimlerden Zahid Akman,
AKP döneminde RTÜK Başkanlığı yapmış bir isim. Bu
isim, bu iktidar döneminde Hükûmetin himayesi ve koruması altında
olmuştur.
Değerli
milletvekilleri, sanıkları tutuklamaya sevk eden savcılar
hakkında sadece savcıların gözünü korkutmak ya da
soruşturma açılması hâlinde HSYKyı Demoklesin
kılıcı gibi görmeleri açısından şüpheliler
HSYKya suç duyurusunda bulunmuş, diğer davalarda
sanıkların makul şikâyetlerini ciddiye almayan HSYK, ne hikmetse
aceleyle bu şikâyeti dikkate alarak savcılar hakkında
soruşturma açmış ve açılan soruşturma devam ederken
Ankara Başsavcılığı önce soruşturmadan sorumlu
Başsavcı Vekilini bu görevden alarak HSYK yedek üyesini
Başsavcı Vekili olarak görevlendirmiş, ardından da Deniz
Feneri soruşturmasını yürüten savcılar soruşturmadaki
görevlerinden alınmışlardır.
Değerli
milletvekilleri, Almanyaya kadar gidip yetkililerle görüşen ve
olayların ana damarına ulaşan savcıların
başına başka şeylerin gelmemesi kendileri adına büyük
bir şans olmuştur. Milletvekili seçilenler delil karartma ve kaçma
sebebiyle cezaevinde tutuluyor, yüzyılın en büyük soygunu olan Deniz
Feneri yolsuzluğunda adı geçenlerin bazıları ise üç
yıl sonra ancak gözaltına alınıyor, birkaç ay cezaevinde
kaldıktan sonra da salıveriliyorlar. Savcılar görevden
alınıyor, haklarında görevi kötüye kullanmaktan dava
açılıyor. Şimdi, sizce ortada bir delil kalmış
mıdır? Gerçek adalet, yerini AKPnin zihnindeki kayırmacı
adalete bırakmıştır. Türkiyede artık AKP ve
diğerleri şeklinde bir ayrım söz konusudur. Yargı düzeni
her manada AKPyi kollayan, koruyan ve önünü açan bir konumdadır. Bu dosya
nereye fırlatılırsa fırlatılsın bumerang gibi
gelip dokunacağı yer AKP İktidarıdır. Deniz Feneri
Almanyada bütün yönleriyle aydınlatılırken Türkiyede AKPnin
bilinçli müdahaleleriyle karartılmıştır.
Değerli
milletvekilleri, konuşmamın bu bölümünde biraz önce izaha
çalıştığım ve Sayın Beşir Atalayın
aile fotoğrafında yer alan bazı isimler marifetiyle
gerçekleştirilen inanç hortumculuğunun meydana getirdiği
tahribatın çok daha beterine yol açacak, bin yıllık
kardeşlik hukukunun bağrına bir hançer gibi saplanan ve
Sayın Bakanın başaktörü olduğu, adına
açılım denilen AKPnin yıkım projesinden bahsetmek
istiyorum.
Burada
da yine Sayın Bakanın aile fotoğrafında yer alan ve
Bürokrasiye ben kazandırdım. diyerek övgüyle bahsettiği
MİT Müsteşarı ve bazı bakanlık yetkililerinin
varlığını dikkate aldığımızda,
Sayın Atalayın bu konularda özel bir misyon üstlendiği sonucu
ortaya çıkmaktadır. Bugün, Türkiye'de, millî değerlerimizle,
cumhuriyetin kuruluş ilkeleri ve devletin temelleriyle sorunlu ve
kavgalı bir siyasi fesat ortaklığının önemli
aktörlerinden birisidir Sayın Atalay.
AKP
hükûmetleri eliyle, maalesef, Türkiye Cumhuriyeti devletinin temel
değerlerini ve kurumlarını hedef alan büyük bir yıpratma ve
tahrip kampanyası yürütülmektedir. AKP, Türk milletinin millî
kimliğini tartışmaya açarak millî bilincini zayıflatmaya
çalışmaktadır, Türkiye'de etnik köken
farklılıklarına dayalı bir ayrışma ve bölünme
sürecini başlatmayı amaçlayan bölücü hainlere cesaret vermektedir.
Değerli
milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak millî beka, millî kimlik,
millî varlık ve kardeşlik için duymuş olduğumuz ve
kamuoyuyla sürekli paylaştığımız kaygı verici
gelişmelerin tamamının, maalesef, yavaş yavaş
gerçekleşme yolunda olduğunu görüyoruz. AKPnin açılım,
yol haritası adını verdiği ve Sayın Atalayın
yol çavuşluğunu yaptığı yıkım süreci,
alkışlarla Habur Sınır Kapısında
başlamıştır. Bu başlangıç ile AKP ve PKK iş
birliği, Başbakan ve İmralı dayanışması
bütün yönleriyle gün ışığına
çıkmıştır.
Başbakanın
özel temsilcisi sıfatıyla Osloda görüşmeler yapan zamanın
Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı,
teröristbaşı İmralı canisi için önderlik
sıfatını kullanarak Önderlikle liderliğin görüşleri
yüzde 95 örtüşmektedir. demek suretiyle, bu dayanışmanın
boyutunu gözler önüne sermiştir.
Bu
olaylar karşısında, artık, saklanacak ve örtülecek hiçbir
şey kalmamıştır. Her şey ortada ve milletimizin gözü
önündedir. AKP, PKKnın yıllardır
yapamadığını yapmayı başarmış ve bir
yanda teröristlerin ardından gözyaşı dökerken, öte yanda
şehadeti ve gaziliği incitmiş, derinden yaralamış ve
kamu vicdanını kanatmıştır.
Türk
milletinin AKPyle PKKnın kurduğu tuzağa
düşmeyeceğine, birliğini ve beraberliğini asla
bozmayacağına inancımız tamdır.
Değerli
milletvekilleri, millî devlet ve üniter yapının tasfiyesi,
milletimizin kimliksizleştirilmesi, yapay azınlıklar
oluşturulması ve bin yıllık kardeşliğin tahribine
yönelen süreç, beraberinde beka düzeyinde tehlikeleri de
barındırmaktadır. Türkiye, yaygınlaşan terör
eylemleri, azan bölücülük ve tırmanan etnik tahrikler
karşısında yakın tarihinin en ağır güvenlik
tehditleriyle karşı karşıyadır. Hükûmetin
açılım adını verdiği yıkım projesi, PKK
terör örgütüne hayallerinin bile ötesinde zemin ve imkân
kazandırmıştır. Devletin, Adalet ve İçişleri
bakanlıkları müsteşarları teröristlerin ayağına
gitmekle kalmamış, yanlarında cumhuriyet
savcılarını, emniyet müdürlerini götürerek siyasi tarihimize bir
utanç abidesi olarak geçecek Beşir Bey çadırlarını
kurdurmuşlardır. Bölünme dinamitleri, terör örgütleri refakatinde
harekete geçmiş, AKP, PKK, müdahil olarak rol ve sorumluluk
paylaşmışlardır.
Yıllardır
süren bölücü terörün etkisiz tedbirlerle bir türlü bitirilemeyişi, etnik
ayrımcılığın doğrudan Hükûmet tarafından
dillendirilmesi toplumda, terörün bitirilemeyeceğine dair güvensizlik ve
umutsuzluk uyandırmaktadır. Özellikle Habur Sınır
Kapısından giriş yapan PKKlar için yapılan Hükûmet
teşrifatı, milletimizin gerçekleri daha iyi görmesini
sağlamıştır.
Yıkım
projesinin baş mimarı olan Sayın Beşir Atalay, Deniz Feneri
yolsuzluğundaki rolü ile de milletimizin millî ve dinî
duygularını rencide etmiş ve hayırsever vicdanları
derinden yaralamıştır.
Buradan
ifade etmek isterim ki Sayın Atalay ve suç ortakları er ya da geç bu
yıkım projesinin ve inanç hortumculuğunun hesabını
vereceklerdir ve bu hesap, Sayın Atalayın kurdurduğu çadır
mahkemelerinde değil adaletin tecelli ettiği gerçek Türk
mahkemelerinde olacaktır. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli
milletvekilleri, son yıllarda, AKP eliyle içi boşaltılan,
istismar edilerek toplumun büyük bir kesimini endişeye sevk eden en önemli
değerimiz, maalesef, adalet olmuştur. Milletleri ayakta tutan en
önemli etken güçlü bir adalet duygusudur. İnsanların adalete olan
inancını zaafa uğratmak zulme davetiye çıkarmaktır.
Milletler ekonomik sıkıntılarla yıkılamaz ama
adaletsizliğin ve zulmün hüküm sürdüğü bir düzeni korumak asla mümkün
olamaz. Geçmişte yaşanan uç örneklerle kamuoyu oluşturarak,
Üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğünü tesis edeceğiz.
diyerek kendi yargısını oluşturan AKPnin, hukuku
katlettiğinin en somut örneği Deniz Feneri davasıdır. Haburda
başka, Silivride başka; Deniz Fenerinde başka, MİT davasında
başka; kendi belediyelerinizde başka, muhalefet belediyelerinde
başka hukuk uygulamaları hukuka olan güveni bütünüyle ortadan
kaldırmıştır. Çok önceleri, yargıdaki
haksızlıkları ifade etmek için kullanılan Avukat tutma
hâkim tut. sözü yandaşlarınızı korumak ve kollamak
maksadıyla gerçekleştirdiğiniz, hakka, hukuka sığmayan
müdahalelerinizle Avukat tutma AKPli tut. şekline
dönüşmüştür.
Muhterem
milletvekilleri, Başbakan Yardımcısı Sayın Beşir
Atalay, İçişleri Bakanlığı yaptığı
dönemde gerçekleştirdiği yalnız iki icraatıyla tarihe
geçecektir: Birincisi, BOP politikası olan açılım projesi;
diğeri ise Deniz Feneri davasıdır. Bugünkü siyasi konumunu da bu
iki konudaki gayretlerine borçludur. Sayın Atalayın
İçişleri Bakanlığında başkaca bir iş
yaptığını, herhangi bir ciddi hizmette bulunduğunu hiç
kimse söyleyemez. Sayın Atalay bölücülük ve yolsuzlukla mücadele
makamında iken, bu kürsüden bir bakana atfedemeyeceğim ancak bu iki
kelimenin tersi diyebileceğim bir kamu kanaati oluşturmuştur.
Kendilerinin hakkında gensoru açılması ve hatta, mümkünse, bu
aşamada siyasetten ayrılması, gerek terörle mücadele gerek millî
birlik ve beraberlik ve gerekse millî ahlak ve evrensel doğrular
açısından çok daha hayırlı olacaktır. Sayın
Atalayın en azından açılım ve parayla ilişkili
işlerden sorumlu olmaması, kendisinin günahını ve vicdan
azabını da azaltacaktır.
Değerli
milletvekilleri, Cenabı Allah Nisa Suresinin 135inci ayetinde Ey iman
edenler! Kendiniz, ana babanız ve en yakınlarınız aleyhine
de olsa, Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan
kimseler olun. buyurmaktadır.
Her
birinizin bu ilahî ikazı dikkate alarak Deniz Feneri davasını
vicdan terazinizde tartmanızı istiyor ve geçtiğimiz gün
Kuran-ı Kerimin ders olarak okutulması için kalkan
parmaklarınızı, Kuran-ı Kerimin bu açık hükmüne
karşı gelenlerin hesap vermeleri için de kaldırmanızı
bekliyor, bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Durmaz, isterseniz sürenizi uzatabilirim.
SADİR
DURMAZ (Devamla) Teşekkür ederim, sağ olun.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
AK
PARTİ Grubu adına söz isteyen Zeyid Aslan, Tokat Milletvekili. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA ZEYİD ASLAN (Tokat) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Başbakan Yardımcısı
Sayın Beşir Atalay hakkında Cumhuriyet Halk Partili bir grup
milletvekili tarafından verilen gensoru üzerinde AK PARTİ Grubu
adına düşüncelerimizi ve görüşlerimizi ifade etmek üzere söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi sadece yasama faaliyeti ifa eden
bir Meclis değildir, Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevleri
arasında denetim yapmak da vardır. Her bir Türkiye Büyük Millet
Meclisi mensubu olan milletvekili sözlü soru önergesi vererek, yazılı
soru önergesi vererek, araştırma önergesi vererek hatta gensoru
önergeleri vererek Meclisteki denetim görevini ifa eder.
Gensoru,
denetim mekanizmaları içerisinde en ciddiyet arz eden, en fazla üzerinde
hassasiyetle durulması gereken denetim mekanizmalarından bir
tanesidir. Bu nedenle, gensoru önergesi verilirken gensorunun içeriğinin
mutlaka öncelikle Anayasaya uygun olması gerekir, mutlaka bakanlık
görevi içerisinde olması gerekir, aynı zamanda da hiç kimsenin
kafasında zerre kadar şüphe bırakmayacak delillerle
desteklenmesi gerekir.
Bu
noktada, bugün burada görüştüğümüz gensoru önergesine
baktığımız zaman öncelikle bu gensoru önergesinin
Anayasanın 138inci maddesinin üçüncü fıkrasına açıkça
aykırılık teşkil ettiğini görüyoruz. Aslında
Sayın Meclis Başkanı, Anayasa 138e açıkça
aykırılık teşkil eden bu gensoruyu Meclise göndermemeliydi,
atlamış olabilir.
Ayrıca,
gensorunun içeriğine de baktığımız zaman gensorunun
içeriğinde şu anda devam eden bir gizli soruşturmayla ilgili
birtakım bilgilerin olduğunu görüyoruz ama göremediğimiz bir
şey var ki gerçekten burada Cumhuriyet Halk Partisi sözcülerinin ifade
ettiği o bilgiler ne kadar doğru çünkü biz onlar kadar dosyanın
içini görebilmiş, gözlerimiz keskin insanlar değiliz. Bizim gizli
olarak yürütülen bu soruşturmadan bilgimiz yok, haberimiz yok; oradaki
ifadeler neyi kapsıyor, soruşturmanın içeriğinde kim ne
dedi, ne demedi, bizim bunlarla ilgili bir bilgimiz yok, bilgi sahibi
değiliz.
Bu
nedenle, gensorunun içeriğinde geçen bu davaya ilişkin bir nevi
savunma denilecek hususlara değinmek istemiyorum. Mutlaka Sayın Bakanımız
kendisiyle ilgili ifade edilen şeyleri burada cevaplayacaktır ama
şunu söylemek istiyorum.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Yani bu Hükûmetin bilgisi
olmadığını mı söylüyorsun? Doğruyu söylüyor
musun? İnanıyor musun bunlara? Ayıp, ayıp!
ZEYİD
ASLAN (Devamla) Sadece şunu söylemek istiyorum. Gensoruya
baktığımızda, o onu aramış, o oradan onu
aramış, şu kadar saniye onunla görüşmüş, bu kadar
saniye bununla görüşmüş, on beş yıl önce bunlar bir yerde,
bir noktada, bir küçük hissedarlıkta birleşmişler.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Bunlar Atilla Kartın elinde var da Hükûmetin
elinde yok mu? Bakan bilmiyor mu bunu?
BAŞKAN
Sayın Uzunırmak, lütfen
ZEYİD
ASLAN (Devamla) Yani mişler, mişler, mişler, mişler.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Bunlarla içeride insan tutuyorsunuz işte siz.
ZEYİD
ASLAN (Devamla) Öyle bir bağlantı kurulmaya
çalışılıyor ki daha o telefon görüşmelerinde
insanların ne görüştüğünü dahi bilmeden bunlarla bir
bağlantı kurup bunu gensoruya dönüştürüyoruz.
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) Sen söyle, ne konuşmuşlar?
ZEYİD
ASLAN (Devamla) Şimdi, gensoru mekanizmasını böylesine ucuzca
harcarsak, inanın, Meclisin itibarını zedelemiş oluruz.
AHMET
DURAN BULUT (Balıkesir) Zaten itibar mı bıraktınız
Mecliste?
ZEYİD
ASLAN (Devamla) Özellikle -ben on yıldır bu Meclisteyim- Cumhuriyet
Halk Partisinin iki ayı geçmez, mutlaka bir gensoruyu Meclise
getirdiğini, her bir gensoruda o gensorunun içeriğini
delillendiremediğini çok açık ve net gördüm. Bu, bana, bizim ilkokul
çağlarında, yalanın ne kadar kötü olduğunu anlatan bir
hikâyeyi hatırlatıyor. Hani hepimiz biliriz, yalanın kötü
olduğunu ifade etmek için ilkokul çağında bize bir yalancı
çoban hikâyesi anlatılırdı. Özellikle sürüsüne kurt
saldırdı diye her defasında köylüye seslenen ama üçüncü
seslenişinde gerçekten kurt saldırınca insanları, köylüleri
inandıramayan yalancı çoban hikâyesi. Yani bu gensoru
mekanizmasını o derece ucuzlattınız ki, o derece itibarını
ve ciddiyetini yitirttiniz ki eğer bir gün Cumhuriyet Halk Partisi,
gerçekten buraya içeriği var olan bir gensoru getirse de ne milleti ne de
bu Millet Meclisini inandıramayacaksınız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) O yüzden, bu noktada, gensoru
hazırlarken, buraya gensoru önergesi verirken daha ciddiyetle
hazırlanılması gerektiğini düşünüyorum.
Yine
bu gensorunun içeriğine şöyle baktığınızda, biraz
önce de ifade ettiğim gibi, on beş yıl önce, efendim, şu
anda Kırıkkale Belediye Başkanı olan zatla, yok
YİMPAŞın Yönetim Kurulu Başkanıyla, yok Deniz Feneri
davasında ismi geçen birtakım şahıslar bilmem ne medya
yayıncılık diye bir yerde bir hissedarlık kurmuşlar.
Aradan on beş yıl geçmiş. Sayın Bakan onu, buradaki
hissesini de 2000 yılında devretmiş, oradan
ayrılmış zaten. Sonra, Bakanlığı döneminde bu
soruşturma yürürken, neymiş efendim, koruması
Kırıkkale Belediye Başkanını aramış, o da
biraz sonra o Nehir Medyada ortaklık yaptığı bir adamı
aramış; öyleyse Sayın Bakan burada köstebeklik yapmış,
bilgi sızdırmış.
Bu neye benziyor biliyor
musunuz? Hani bir ördek hikâyesi var. Adam diyor ki: Yağmur
yağıyor. Arkadaşı diyor ki: Sen bana ördek diyorsun.
Ya, ben sana ördek demedim. Olur mu? Yağmur yağınca su
birikir, göl olur, o gölde ördekler yüzer; öyleyse sen bana ördek dedin.
diyor.
ÖZCAN YENİÇERİ
(Ankara) Ördeği bırakın da makul bir cevap verin.
ZEYİD ASLAN (Devamla)
Yani bu gensorunun içeriği ördek zihniyetiyle
hazırlanmış. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bu noktada, gensoruların daha ciddiyetle
hazırlanması gerektiğini burada ifade etmek istiyorum.
Bu gensorunun
içeriğinde Deniz Fenerinden bahsediliyor. Almanyada bir yargılama
yapılmış, Almanya mahkemeleri bu yargılama sonunda bir
karar vermiş, bunun uzantısı Türkiye'de varmış,
öyleyse Türkiye de soruşturmalı.
Soruşturuyor zaten yani bu konuda yetkili olan yargı mercileri
gerekli soruşturmalarını yürütüyorlar. Nihayetinde yargı
mercileri bu noktada eğer bir suç unsuru bulacaklarsa mutlaka
gereğini yapacaktır. Bu konuda kimsenin endişesi olmasın.
MEHMET ERDOĞAN
(Muğla) Gereği yapılıyor, hepsi görevden
alınıyor savcıların!
ZEYİD ASLAN (Devamla)
Efendim, soruşturmada ciddi bulgular bulundu da hemen savcılar
değiştirildi. Yargılama yönlendiriliyor. Allah aşkına
yapmayın, Allah aşkına yapmayın.
ALİ İHSAN
KÖKTÜRK (Zonguldak) Savcıları niye görevden alıyorsunuz?
ZEYİD ASLAN (Devamla)
Bu ülkede insanların, adaleti kendilerine teslim ettikleri
savcılar, hâkimler dosyalar üzerinde tahrifat yapma hakkını
kendine elde ediyorsa orada bir adalet sorunu var.
ALİ İHSAN
KÖKTÜRK (Zonguldak) Siz kendinizi kandırın
ZEYİD ASLAN (Devamla)
Eğer buna ilgili kurumlar müsaade ediyorsa ya da müdahale etmiyorsa
-HSYK gibi- asıl sorunu, asıl problemi orada aramak lazım. Yani
şöyle bir anlayış bekliyorsak yanılıyoruz: Türkiyede,
bir dönem, militer demokrasiyle, militan yargıyla,
yaptığınız her dilekçeyi noter onayı gibi onaylayan
militan hâkimler, savcılar arıyorsanız, maalesef, bunu bulma
şansınız bu dönemde artık yok. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Şimdi,
Deniz Feneriyle ilgili ben konuşmayacağım, onu, mutlaka, bu
davada sanık olarak, şu anda, şüpheli olarak haklarında
soruşturma yürütülen kişiler, ilgili mercilerde,
savcılıkta, mahkemede -eğer dava açılırsa- bu konuyla
ilgili gerekli savunmalarını yapacaklardır. Ben, sadece
şunu biliyorum, biraz önce Sayın Başbakan Yardımcımız
Bülent Arınçın ifade ettiği gibi: On yılı
aşkın bir zamandan beridir Türkiye'nin her köşesinde,
dünyanın her köşesinde bu iyilik hareketi eliyle yoksul, garip
gurebanın karnının doyduğunu, üstünün giydirildiğini
biliyorum.
FATMA
NUR SERTER (İstanbul) Bravo (!)
ZEYİD
ASLAN (Devamla) Benim gördüğüm ve bildiğim bunlar. Eminim ve
inanıyorum ki, milyonları aşkın bu garip gurebanın
duaları onların savunması için sanırım yeterli
olacaktır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Fakat,
burada bir şeyi de ifade etmek istiyorum: Sayın
Kılıçdaroğlu, biliyorsunuz, geçtiğimiz yıl, yüzyılın
en fazla açlık ve kuraklığıyla
karşılaşmış Somaliye gitti. Aslında Somali diye
Kenyaya gitti, hani bazen oluyor ya yanlışlık. Somalinin,
Kenyanın
MUHARREM
İNCE (Yalova) Ya, saçmalama! Kamp Kenya sınırında, bunu
da sen biliyorsun.
ZEYİD
ASLAN (Devamla) Ben de onu söyleyeceğim Muharrem Bey şu anda.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Kamp oradaydı, Kenya
sınırındaydı, sen de bal gibi biliyorsun.
ZEYİD
ASLAN (Devamla) Kenyanın Somali sınırındaki, Somalili
lerin kaldığı Dadap Kampına gitti. Kendi eliyle de oradaki
insanlara yardım dağıttı; gerçekten, bundan, bir
milletvekili olarak, bir Türkiye vatandaşı olarak büyük mutluluk
duyduğumu ifade etmek istiyorum. Ama gizli soruşturmayla yürütülen
dosyaların içerisindeki belgeleri ve bilgileri görebilen göze sahip olan
Sayın Kılıçdaroğlu, acaba, o Dadap Kampını
gezerken, daha girişte, Deniz Feneri logosonu görebildi mi? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Ya da orada açlık ve
kuraklıkla yokluğa mahkûm olmuş o insanlara sağlık
yardımı ulaştıran Deniz Feneri Hastanesini ziyaret etti mi?
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Devlet yok mu? Devlet varken derneğin ne işi
var? Devletin yapması gereken işi dernek niye yapıyor? Devleti
derneğe mahkûm ettiniz.
ZEYİD
ASLAN (Devamla) Ya da Sayın Kılıçdaroğlu, bu iyilik
hareketinin, Deniz Fenerinin tişörtünü giyerek oradaki insanlara
sıcak elini uzatan iyilik gönüllülerinin elini sıkabildi mi?
Ben
isterdim ki biraz önceki duyduğum gururu
Oraya gittiğinde, gözünden
kaçırmadan o hastaneyi ziyaret edebilseydi, o iyilik gönüllülerinin elini
sıkabileydi, oradaki Deniz Feneri logosuyla Evet, benim milletimin
insanları da, sivil toplum örgütleri de buraya gelmiş, yüzyılın
en büyük açlığı ve yoksulluğuyla karşı
karşıya kalan bu insanlara şefkat elini uzatmış. diye
keşke gururlanabilseydi. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Çalıyorlar ama iş de yapıyorlar. demek
istiyor. Çalıyorlar ama iş de yapıyorlar, mantık o
mantık!
ZEYİD
ASLAN (Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlar, aslında bu gensorudaki
ya da biraz önce oyladığımız gensorudaki ya da bundan önce
zaman zaman Meclise gelen gensoru önergelerindeki amaç, gerçekten hakkında
gensoru verilen ilgili bakanların hukuka aykırı bir iş ya
da işlem yaptıkları, bu nedenle gensoruya muhatap kalmaları
değil. Burada yapılmaya çalışılan şey şu:
Türk siyasi hareketinde dürüstlükle, çalışkanlıkla,
güvenilirlikle bir mesafe katetmiş olan AK PARTİyle yolsuzluğu
aynı kare içerisinde sürekli anmaya çalışmak. Biz iktidar
olduğumuzda bu zihniyet AK PARTİnin niyetini okumaya
çalıştı, niyet okuyuculuğu yaptı ama sonuç
alamadı. Sonra, ikinci dönem, 2007de tekrar AK PARTİyi bu millet
tek başına iktidara getirdi, bu defa dudak okumaya
çalıştı ve dudak okurken de nihayetinde yine bir sonuç
alamadı.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Gensoruya gel, gensoruya!
ZEYİD
ASLAN (Devamla) Şimdi taktik değiştirdi. Biz niyet okumaya
çalıştık, sonuç alamadık; dudak okumaya
çalıştık, sonuç alamadık, öyleyse AK PARTİnin millet
nezdindeki en büyük karizması olan dürüstlüğünü çizecek bir
şeyler yapalım
OKTAY
ÖZTÜRK (Erzurum) Hadi canım sen de!
ZEYİD
ASLAN (Devamla)
Ne yapalım? Bunlar sürekli yolsuzluk yapıyor
görüntüsü içerisinde milletin zihnini bulandıralım.
SAKİNE
ÖZ (Manisa) Yani millet bilmiyor sanki.
MEHMET
ERDOĞAN (Muğla) Her ihale için bir istisna kanun
çıkartın, ondan sonra da
ZEYİD
ASLAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, hiç boşa çaba sarf
etmeyin, hiç boşa nefes tüketmeyin, AK PARTİ bu milletin
bağrından çıktı
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Sen nereden çıktın?
ZEYİD
ASLAN (Devamla)
AK PARTİ bu ülkede kenara itilmişlerin, bu ülkede
ezilmişlerin, bu ülkede
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Muhalefet nereden çıktı?
ZEYİD
ASLAN (Devamla) -
asırlık unutulmuşluk yaşayanların
gerçek iktidarı olarak ortaya çıktı yani AK PARTİ bu
milletin kendisi olarak, bu milletin gerçek iktidarı olarak ortaya
çıktı. Bu toplumda, bu millette ne varsa AK PARTİde o var.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Bir de Obamaya sorun, Obamaya!
ZEYİD
ASLAN (Devamla) Eğer AK PARTİyi yolsuzlukla anmaya çalışıyorsanız
asıl yolsuzluğu iddia etmeye
çalıştığınız bu milletin kendisi olur. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Lütfen, bu noktada bir
şey söylerken mutlaka ama mutlaka delilleri koyalım. Bir yerde para
var, mutlaka yolsuzluk var; bir yerde hizmet üretilmiş, Ya, burada
mutlaka yolsuzluk var. yani kendi iç dünyanızda, kendiniz aynaya
baktığınızda düşündüklerinizi lütfen AK PARTİ
için düşünmeyin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar,
CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
OKTAY
ÖZTÜRK (Erzurum) Emredersin, emredersin!
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Servetlerinizin kaynağını kamuoyuna
açıklayın.
ZEYİD
ASLAN (Devamla) AK PARTİ yolsuzluk yapıyor
Peki, Allah
aşkına, yolsuzluk yapan bir Hükûmet varsa bu yollar nasıl
yapıldı, bu barajlar nasıl yapıldı, bu köprüler
nasıl yapıldı, bu havaalanları nasıl
yapıldı, bu okullar nasıl yapıldı, bu hastaneler
nasıl yapıldı? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP ve MHP sıralarından gürültüler) Eğer bu
ülkede bu Hükûmet eliyle yolsuzluk varsa seksen yılda bu ülkenin
oluşturduğu millî gelir on yılda 3 katına nasıl
çıktı? (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
MUHARREM
İNCE (Yalova) Bir gecede çıktı, bir gecede!
ATİLLA
KART (Konya) Borcu da söyler misiniz?
ZEYİD
ASLAN (Devamla) Eğer bu ülkede ve bu Hükûmette yolsuzluk varsa
birilerinin yaptığı 23,5 milyarlık IMF borcu 1,5 milyara
nasıl düştü?
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Ya, söylediğin yalanın bir endazesi olur be!
MUHARREM
İNCE (Yalova) Kuralları değiştirdiniz, bir gecede
zenginleştik!
ATİLLA
KART (Konya) Borcu da söyler misiniz Sayın Aslan?
AHMET
DURAN BULUT (Balıkesir) Borçtan bahsedin, borçtan.
ZEYİD
ASLAN (Devamla) Değerli arkadaşlar, AK PARTİyle
yolsuzluğu aynı kefeye koyan herkes on yılda milletten nasıl tokat
yemişse tokat yemeye devam edecek. Bunun altını özellikle
çizerek ifade etmek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Biz bu ülkede temelimizi
millete dayamışız, merkezimize insanı
almışız. Biz İnsanlara en hayırlı olan insanlara
hizmet edendir. anlayışını benimsemişiz. Onun için
bizim siyasetimizin temelinde ideolojik kaygılar yok, bizim siyasetimizin
temeli hizmet esası üzerine dayanır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Çünkü biliyoruz ki biz, her hizmet
götürdüğümüz insanın duasıyla yarın Allahın huzuruna
alnımız açık çıkacağız.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Mecliste bekleyen ihale yolsuzluğu dosyaları kimin,
hangi milletvekillerinin?
BAŞKAN Sayın
Tanal, lütfen
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Akbil dosyaları hangi milletvekilinin?
ZEYİD ASLAN
(Devamla) Seni muhatap almayacağım yani ben bugün sizin
söyleyeceğiniz her şeye karşı sağırım,
duymuyorum sizi, ben sizi duymayacağım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlar, şimdi, bu gensoru önergesini veren CHPyi şöyle
biraz irdelemek lazım: Tabii, ben bu kürsüye sekiz ayda ilk defa
fırsat buldum, çıkıyorum. Her gün ama her gün bu kürsüden
şu taraftaki insanların manevi şahsiyetine hakaret
edildiğini işitiyorum.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Hem de ne kadar!
ZEYİD ASLAN
(Devamla) Bırakın bunu, bunların temsil ettiği 21 milyon
insanın manevi şahsiyetine hakaret ediliyor, bu ülkenin
Başbakanına hakaret ediliyor.
ATİLLA KART (Konya)
Öyle bir şey söz konusu olamaz.
ZEYİD ASLAN
(Devamla) Ben asla hiçbir siyasi partinin genel başkanına
ÖZCAN YENİÇERİ
(Ankara) Siz ülkenin tarihine hakaret ediyorsunuz be!
ZEYİD ASLAN
(Devamla)
bir ülkenin başbakanına bu kadar basitçe hakaret eden,
küfreden cümleleri bu döneme kadar bu kürsüde görmedim.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Atatürke, İnönüye yaptıklarınız nedir?
ZEYİD ASLAN
(Devamla) Ama bu dönem Cumhuriyet Halk Partisi öyle bir siyaset tarzı
belirledi ki
Bu da, 12 Haziran seçimlerine giderken iktidar umudu vardı,
değişim yapmıştı, milletin huzuruna
çıkmıştı ve iktidarı bekliyordu ama o
tanımadıkları millet altmış yıldan beridir
iktidarsızlığa mahkûm ettiği CHPyi bir kere daha
iktidarsızlığa mahkûm etti. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Tabii ki bu hayal
kırıklığı yarattı. Önce Meclise de gelmeyiz,
yemin de etmeyiz. diye başladık.
MEVLÜT
DUDU (Hatay) Sen kendi işine bak, kendi işine.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Ya sen Deniz Fenerindeki parayı anlatır
mısın, parayı. Parayı anlat, parayı. Masalı
bırak da parayı anlat.
BİHLUN
TAMAYLIGİL (İstanbul) Sen şu Deniz Fenerini bir anlatsana.
ZEYİD
ASLAN (Devamla) O gün anladık ki Cumhuriyet Halk Partisi bu dönem
Meclise çalışmak için değil Meclisi çalıştırmamak
için gelmiş. Ama elbette ki 21 milyon insandan yetki alan bizler de
milletimizin bize verdiği bu sorumluluğun gereğini yerine
getirmek için bu Meclisi çalıştırmakla yükümlüyüz
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Millet size ihalelere katılma yetkisi vermedi.
ZEYİD
ASLAN (Devamla)
ve hep beraber, birlikte ve beraber bunu
çalıştıracağız.
Şimdi,
CHP şuna alışmış: O tek parti döneminde baskı ve
zulümlerle milleti sindirdikleri ve istediklerini yaptırdıkları
o anlayışa ve o zihniyete alışmış.
OKTAY
ÖZTÜRK (Erzurum) Hâlâ orada mısın sen ya!
ZEYİD
ASLAN (Devamla) Zannediyor ki hâlâ baskı ve zulüm
karşısında içine sindirecek bir millet var. Hayır, millet
değişti. Artık, kendine inanan, kendine güvenen ve gücünün
farkında olan bir millet var; artık, yeni bir Türkiye var. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Yani yıllarca
süngüyle ayakta kalmaya çalışan, yıllarca postalla yürümeye
çalışan, yıllarca düşmeye yüz tuttuğu anda,
üniversiteydi, militan yargı gibi koltuk değnekleriyle yürümeye
çalışan o CHP artık yok. (AK PARTİ sıralarından
Bravo! sesleri, alkışlar) Onun için size diyorum ki lütfen milleti
anlayın, milleti kucaklayın; artık, güç sadece millette.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ZEYİD
ASLAN (Devamla) Üç dakika
BAŞKAN
Sayın Aslan, süre tamamlandı.
Diğer
gruplara teklif ettim üç dakikayı, istiyorsanız süre veriyorum.
Buyurun.
ZEYİD
ASLAN (Devamla) - Millete dayanırsanız, millete
kucağınızı açarsanız bu iktidarsızlık
illetinden inşallah kurtulursunuz.
Bugün
burada hikâye ve fıkralar anlatıldı, bir tane de ben
anlatayım, sözlerimi öyle bitireyim: Amerikada bir vatandaş, bir
adam yolda yürüyor, birden bir köpek sokağa çıkıyor, küçük bir
kız çocuğuna saldırıyor. Adam hemen müdahale ediyor,
köpekle canhıraş bir mücadeleden sonra, kan revan içerisinde
köpeği öldürüyor ve çocuğu kurtarıyor. Vatandaşlar
koşuyor, polisler geliyor, herkes o vatandaşı tebrik ediyor,
diyor ki: Sen bir kahramansın. Yarın Amerikan gazetelerinin
manşetinde senin kahramanlığın anlatılacak. Sen New Yorklu
musun? diyor, Hayır., Amerikalı mısın?, Hayır.,
Peki, nerelisin sen?, Iraklıyım. Herkeste bir suskunluk ve ertesi
gün Amerikan gazetelerinde Katil Iraklı masum Amerikan köpeğini
öldürdü. diye bir manşet. Yani, Allah aşkına, bu ülkede yapılan
güzelliklerin altında AK PARTİnin imzasını görünce
manşetleri değiştirmeyin.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Aslan.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın İnce.
MUHARREM İNCE
(Yalova) - Partimize ağır
hakaretlerde bulundu. Cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun
Sayın İnce.
Üç dakika süre veriyorum.
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
5.- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, Tokat Milletvekili Zeyid Aslanın Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MUHARREM İNCE
(Yalova) - Rahmetli dedem bana şöyle tanımlardı, derdi ki:
Oğlum, bak, şu ailenin çocuklarına dikkat et. Yavuz
hırsız ev sahibini bastırır. (CHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi, korkum
şu: Siz kendinizi dindar olarak tanımlıyorsunuz, aynı
zamanda da yolsuzluk üzerinize yapışıyor. Çocuklar, gençler,
Müslümanlıktan soğuyacak, Müslümanlıkla yolsuzluğu
birleştirecekler. diye üzülüyorum, korkum budur.
Şimdi, diyor ki:
Sayın Kılıçdaroğlu Kenyaya gittiğinde Deniz Feneri
logosunu görmedi mi? Doğru, Yardım etmedi mi Deniz Feneri? Etmiştir,
hepsini çalacak hâli yok ya, bir miktarıyla yardım etmişlerdir!
(CHP sıralarından alkışlar)
Bakınız, Kilise
karanlık, papaz sağır, hava kurşun gibi ağır.
Bağır bağır bağırıyorum, sizi vicdanlı
olmaya çağırıyorum. Bir kere vicdanlı olun.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Sen bu papazlardan ne istiyorsun? Papazlarla sorunun
nedir?
MUHARREM İNCE
(Devamla) Evrakları ortaya koydular, belgeleri ortaya koydular, hâlâ
bunlarda gözleriniz kapalı, gönülleriniz nasıl mühürlü oluyor
anlayabilmiş değilim. Yani şu sözü söylerken insan utanır
biraz: Sayın Kılıçdaroğlu bu ülkenin koskoca
Başbakanına laf söylüyormuş! Be kardeşim
HÜSEYİN
BÜRGE (İstanbul) Ya söylemiyor, hakaret ediyor.
MUHARREM
İNCE (Devamla) Sayın milletvekilleri
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Sayın
milletvekilleri
Geç Başbakanı sen. Sen, İnönü
Savaşlarının kahramanı, Garp Cephesi Kumandanına,
ölmüş gitmiş, kırk sene önce ölmüş, bu ülkenin kurucusuna,
bu ülkenin Cumhurbaşkanına, ölmüş insana Hitler dedin
Faşist dedin, her şeyi söyledin. Bunları nasıl
söyleyebiliyorsunuz ya! (CHP sıralarından alkışlar)
Biz
hiç bizim partimizle bağlarını koparmış Fevzi
Çakmaka, Kazım Karabekire tek kelime ettik mi? Bizim devlet terbiyemiz
budur. Rahmetli Erbakanın mallarıyla ilgili Türkiye
karıştı, tek kelime etmedik Ölmüş gitmiştir. dedik.
Çocukları birbirine düştü. Yetim paraları, fitre paraları,
zekât paraları, Bosna paraları, yendi mi yenmedi mi kardeşim?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Söylemiyorsun sen!
MUHARREM
İNCE (Devamla) Utanmıyor musunuz siz bunları konuşmaya?
Utanmıyor musunuz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ŞUAY
ALPAY (Elâzığ) Sen söylememiş mi oluyorsun?
MUHARREM
İNCE (Devamla) Bakın, Erbakanın çocuklarının
üzerinde kavga başladı mı başlamadı mı? Bunlar ne
parası? Bizim terbiyemiz gereği, bunları konuşmuyoruz biz.
Biz bunları söylememeye çalışıyoruz.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Doğru, doğru!
MUHARREM
İNCE (Devamla) Değerli arkadaşlar, sizin dediğiniz
şey şudur, açık seçik söyleyeyim size, bakın, sizin
felsefenizin özetini yapayım, özeti şu: Çalıyor ama
çalışıyor! Özetiniz bu. Yolsuzluğu üzerinize
yakıştırmayın. İçinizde bu konularda çok duyarlı
arkadaşlarım olduğunu biliyorum. Bırakın bir dahaki
dönem liste telaşını, bırakın bir daha milletvekili
olmayı, zaten yüzde 65iniz değişecek
İHSAN
ŞENER (Ordu) O sizde olur!
MUHARREM İNCE (Devamla) -
zaten bir daha listeye koymayacaklar. Gelin, dik durun
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHARREM
İNCE (Devamla)
vicdanlı olun, dürüst olun, gelin,
yargılayın diyorum.
Hepinize
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
ATİLLA
KART (Konya) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kart.
ATİLLA
KART (Konya) Sayın Başkan, AKP sözcüsü, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubuna yönelik sataşmanın dışında, bizim ileri
sürdüğümüz delillere yönelik olarak da Yalancı çoban, ördek
zihniyeti. gibi değerlendirmeler yaparak sataşmada bulundu. O konuda
açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN
Grup Başkan Vekiliniz cevap verdi Sayın Kart.
ATİLLA
KART (Konya) Hayır, o, Cumhuriyet Halk Partisine yönelik, tüzel
kişiliğe yönelik konularda cevap verdi
BAŞKAN
Şahsınızla ilgili ne söyledi?
ATİLLA
KART (Konya)
ama bizim önergemize yönelik olarak 69uncu madde
anlamında sataşmada bulundu. O konuda açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Kart, sizin önergenizle ilgili hiçbir şey söylemeyecek mi
yani?
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Önergeyi verenlere söyledi.
BAŞKAN
Hayır, sataşma varsa, neresindeyse söyleyin.
ATİLLA
KART (Konya) Bakın, önergeyi verenlere, önergeyi hazırlayanlara,
sözcülere yönelik olarak aynen ifadeler şu:..
BAŞKAN
Ne dedi?
ATİLLA
KART (Konya) Yalancı çoban, ördek zihniyeti
Bunun daha ötesi var
mı?
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kart. (CHP sıralarından alkışlar)
6.- Konya Milletvekili
Atilla Kartın, Tokat Milletvekili Zeyid Aslanın gensoru önergesini
hazırlayanlara yönelik ifadeleri nedeniyle konuşması
ATİLLA
KART (Konya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, öncelikle şunu ifade etmek istiyorum: Kibrinizi, egonuzu
bir tarafa bırakın. Türkiyeye hizmet etmek istiyorsanız,
ülkemize hizmet etmek istiyorsanız, kibrinizi, egonuzu ve kifayetsiz ve
muhteris anlayışınızı bir tarafa bırakın,
kendinizi bir öz eleştiri süzgeci içinde bir değerlendirmeye tabi
tutun.
İHSAN
ŞENER (Ordu) Sizde o, sizde!
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın Hatip, sözlerine dikkat et!
ATİLLA
KART (Devamla) - Bir diğer husus daha, bir diğer tavsiyem daha:
Bakın iktidarsınız, nefret söylemini bırakın
artık. Nefret söylemi üzerine, ayrışma söylemi üzerine siyaset
yapmayı bırakın. Ülkeye gerçekten yazık ediyorsunuz. Bu
noktada kendinizi bir kez daha değerlendirin.
Bu
ifadelerden sonra şunları ifade edeceğim: Bakın
değerli milletvekilleri, hamaset ve demagoji yapmadan, bu tuzağa
düşmeden, sorularımı, delillerimi, belgelerimi bir kez daha
ifade edeceğim. Bakın, ne diyor sayın sözcü? Efendim işte
Yalancı çoban nitelemesi gibi son derece ucuz, son derece düzeysiz
değerlendirmeler yapıyor. Sayın sözcüye şunu soruyoruz,
diyoruz ki
Bakın, Dernekler Dairesinin, tarih veriyoruz, sayı
veriyoruz, otuz dört sayfalık raporu. Sayın Bakanın
sorumluluğunda görev yapan Dernekler Dairesinden söz ediyoruz. Ne
demiş o daire? Demiş ki: Bu derneğin faaliyetlerinde sahte belge
üretildiğine dair belgeler var çünkü gelir gider kayıtları
birbirini tutmuyor, serbest rekabet kuralları ihlal edilmiş. deniyor.
Burada Kamu yararı şartlarını artık
taşımamaktadır. deniyor. Buna cevap verir misiniz bir zahmet?
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Kendisi cevap verdi.
ATİLLA KART
(Devamla) Buna bir açıklama verir misiniz? Bakın, ne diyor? Orada
belgelerde ne diyor? O belgelerde ne diyor? Belgelerde Sermaye Piyasası
Kurulu 3 tane sanıktan söz ederek diyor ki: Bunlar suç
işlemiştir. O raporlar, neden ters yüz edilerek o kişiler
himaye ediliyor? Bunları soruyoruz. Bunların cevaplarını
neden vermiyorsunuz?
İHSAN ŞENER
(Ordu) Adalet verecek, soruşturma devam ediyor.
ATİLLA KART
(Devamla) Bundan daha somut bir belge olabilir mi? Daha somut bir delil
olabilir mi?
Türkiye Cumhuriyetinin
İçişleri Bakanı, Türkiye Cumhuriyetinin Adalet Bakanı,
Türkiye Cumhuriyetinin Maliye Bakanı önerge cevaplarında, neden o
otuz dört sayfalık rapor ortadayken
Rapor yoktur. diye cevap veriyor? Bu, Türkiye Cumhuriyeti bakanlarına
yakışır mı diyoruz?
Değerli
arkadaşlarım, yanlış bir şey mi söylüyoruz? Türkiye
Cumhuriyeti bakanları yalan söylemez, yalan söylememelidir. diyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Kart.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Yanlış anlamışsın.
ATİLLA KART
(Devamla) Bunun neresi yanlış? Bunun cevaplanması gerekmez mi?
Bunun açıklanması gerekmez mi? (CHP sıralarından
alkışlar)
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
CAHİT BAĞCI
(Çorum) Açıklayacak biraz sonra.
V.- GENSORU (Devam)
A) Ön Görüşmeler
(Devam)
2.- Konya Milletvekili Atilla Kart ve 32
milletvekilinin, Deniz Feneri Derneğiyle ilgili soruşturma sürecine
müdahil olarak görevini kötüye kullandığı iddiasıyla
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/9) (Devam)
BAŞKAN Şimdi, Hükûmet adına Beşir
Atalay, Başbakan Yardımcısı.
Buyurun Sayın
Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY
(Kırıkkale)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önce yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Tabii, konuşulan
konuyla ilgili
Bu yeni bir konu değil arkadaşlar, onu önce ifade
ederek başlamak istiyorum. Cumhuriyet Halk Partisinin Sayın Genel
Başkanı değişik platformlarda bunu zaten daha önce gündeme
getirmişti, aynı hususlar bu defa Meclise
gelmiş oldu. Şöyle, o ne zaman meydana gelmiş, söylenmiş ve
ne cevap verdik, onları da kısaca aktarmak istiyorum.
Önce,
tabii, partimle ve şahsımla ilgili yakışıksız
sözlerle ve iftiralarla, bir bayram günü, geçen yaz Eylülün 2sinde, Ramazan
Bayramında, biraz önce sözü edilen Kenya mı, Somali mi, nereye
gitti, oradan dönerken gazetecilere böyle bir bilgi veriyor ve gazetelerde yer
alıyor. Aynı gün şu açıklamayı yaptık yani
aynı konu olduğu için ben daha fazla burada açıklama yapmamak
için bunu okuyorum:
Bugün
çeşitli yayın organlarında İçişleri
Bakanlığı dönemimi ilzam eden bazı haberler yer almakta,
devam eden bir yargılama sürecine müdahale edildiğine dair bazı
iddialar gündeme getirilmektedir.
İçişleri
Bakanlığım döneminde, öncesinde veya sonrasında devam eden
hiçbir davayla ilgili herhangi bir yönlendirmem kesinlikle söz konusu
olmamıştır. Şahsıma atfen dile getirilen bu iddialar
tamamen gerçek dışıdır, asılsızdır ve
külliyen yalandır. Bahse konu olan davayla ne bir ilgimiz söz konusudur ne
de davanın gidişatını etkilemeye yönelik bir müdahalemiz
vuku bulmuştur. Bu iddialar, Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı
tarafından şahsımı, İçişleri
Bakanlığını ve AK PARTİ Hükûmetini suçlayacak
şekilde gündeme getirilerek, siyasi iftira ve karalama kampanyasına
dönüştürülmüştür.
CHP
Genel Başkanının devam eden davanın savcısı gibi
kendisini konumlandırarak, davayla şahsımı ve AK
PARTİ yi ilişkilendirmeye çalışması büyük bir
sorumsuzluk örneğidir, çirkin ve yakışıksız bir
siyaset tarzıdır. Sayın Kılıçdaroğlu'nun süren
davayla ilgili yorum ve değerlendirmede bulunması suç olduğu
gibi, masum insanları suçlu ilan ederek isimlerini karalamaya
çalışması da ahlak ve insaf ölçülerini aşan bir sorumsuzluk
örneğidir.''
Bunu
o gün yazılı olarak açıkladık ve aynen bugünkü şeyler
söyleniyordu ve ertesi gün bütün basında yer aldı. Fakat bunun
üzerinden bir süre geçti ve bir Cumhuriyet Halk Partisi grup
toplantısında biraz önce sözü edilen, ellerinde -sanki bunlar
savcı ve iddianame hazırlamış gibi- kırmızı
bir dosyayı sallayarak yine aynı konuları dile getirdiler. Yine
bir iftira dosyası bu. O zaman da açıklama yaptık, o zaman da bu
başta söylediklerimi söyledikten sonra Cumhuriyet Halk Partisinin yalan
ve iftiradan medet uman bir yaklaşım içine girerek şahsıma
ve AK PARTİ Hükûmetine karşı bu derece sakil bir karalama
kampanyasına başvurması
Türk siyaseti açısından büyük bir talihsizliktir.
Halkımızı ilgilendiren ülke meseleleriyle ilgili ciddi bir
söylem geliştiremeyen CHP Genel Başkanının parti içi
rahatsızlıkları geri plana düşürmek için
sarıldığı bu yöntem siyasetimiz açısından ciddi
bir seviye kaybıdır. CHP Genel Başkanının kendisini
hafiye gibi konumlandırmasının ucuz ve düşük düzeyli bir
durum olması CHP yönetiminin takdirinde olan bir konudur
Bu o zaman
yaptığım yazılı açıklama, yeni değil yani
onun için tekrar okuyorum. Ancak Sayın Kılıçdaroğlunun
söyleminin hukuk devleti anlayışı açısından
doğurduğu sakıncalar ve tehlikeler tüm kamuoyu
açısından göz ardı edilemeyecek bir durumu ortaya çıkarmaktadır.
Öncelikle şu hususları vurgulamak durumundayım: Devam etmekte
olan bir soruşturmayla ilgili yorum ve değerlendirmede bulunmak
suçtur. Masum insanları suçlu ilan etmek, onur ve haysiyetleriyle oynamak
hem suçtur hem ahlak yoksunluğudur. Kendi onuruna düşkün olmayanlar
başkalarının onuruyla da kolay oynarlar. Aynı şeyi
yine söylüyorum. Gizli olan soruşturma dosyasından bilgiler
aktarmak, sızdırılan dosya bilgilerini henüz doğruluğu
bilinmeden ve avukatları dahi olmadan kamuoyuyla paylaşmak hukuk
ihlalidir. Bu hassasiyetleri gözetmek hukuka saygısı olan ve vicdan
taşıyan herkesin görevidir. Bundan sonra da Sayın
Kılıçdaroğluyla ilgili dava açtım ve o davam sürüyor.
Değerli
arkadaşlar, şimdi benim aslında burada söylenen hususlarla
ilgili yine söyleyeceğim bunlar. Yani ben o ayrıntılara hiç
girmiyorum, sağ olsun, Zeyid Kardeşim zaten bazılarını
ifade etti. Ama ben şunu diyorum: Yine aynı şeyler, bir tane
artı yok, orada söylenenler bu defa gensoru olarak Meclise getiriliyor.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tabii burası Türkiye Büyük Millet Meclisi,
konuşulanları dinlediniz. Son olarak, bizim terbiyemize
sığmıyor diye, burada işte söylenen o kelimeleri ben
ağzıma almak istemiyorum ama burası ciddi konuların,
düşünce, fikir ve bilgi ortamında değerlendirilmesi gereken bir
yer. Kimse kimsenin onuruyla, haysiyetiyle burada savcı gibi, hâkim gibi
oynayamaz. Mecliste hiçbir oturum, hiçbir gensoru görüşmesi,
insanların, burada olan veya olmayan insanların böyle ucuz
şekilde onurlarıyla oynama yeri değildir. Bu dosya dava
dosyasıdır ve bu yargıdadır ve bize bir tezkere falan da
gelmiş değildir.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Sayın Bakan, on binlerce gurbetçiye, yazık
değil mi bu insanlara, bunlar ne şartlarda paralarını
kazanıyorlar!
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Onun yanında, tabii, gensorunun
usulüyle ilgili arkadaşlarım söylediler. Ben, bunu, buna muhatap olan
kişi olarak söylemeden geçemem yani şunu hepimiz biliyoruz: Doğrudur,
gensoru bu Parlamentonun en etkili enstrümanıdır denetleme olarak,
yürütmeyi denetleme olarak, buna hepimiz katılırız ama burada
bir somut belge olacak. Gensoru çok önemlidir, gensoru bir yazılı
soru önergesi değildir arkadaşlar. Gensoru çok ciddi zamanlarda ele
alınabilecek bir konudur ve böyle, hiçbirinin somutluğu
olmayan, tamamen iftira
Bakın, burada söylüyorum, kelimeyi bilerek
konuşuyorum: Tamamı yalan ve iftira olan buradaki iddialarla gensoru
olamaz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Arkadaşlar,
onun için somutuna girmiyorum, vay bilmem on beş yıl önce falancayla
falanca şirket kurmuş, bilmem ne
Ayıp bir şey, ayıp
bu Parlamentoda!
FATMA
NUR SERTER (İstanbul) Yalan mı, yalan mı?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) Değerli arkadaşlar,
bakın, burada, bu önergeyle, buna benzer önergelerle haksızlık
yapıyorsunuz. Bu haksızlıktır, ben bunu söylüyorum ve
diğer taraftan
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Efendim, iddialarla ilgili ne söyleyeceksiniz?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) Diğer taraftan, bakın,
arkadaşlarım söyledi, bu da Anayasa, bu Anayasada Parlamentoyla
ilgili tahsis edilmiş bir madde vardır, biraz önce Zeyid söyledi.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) O Anayasada savcılarla ilgili madde de var, niye
görevden aldınız?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) 138inci maddenin üçüncü
paragrafı, okuyorum: Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama
Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru
sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.
Bu, Anayasanın 138in üçüdür.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Savcılar da görevden alınamaz. diyor, niye
aldınız?
BAŞKAN
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu gensoru
MAHMUT
TANAL (İstanbul) O Anayasa ne diyor? Savcılar da görevden
alınamaz. diyor, niye aldınız?
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Dinle kardeşim!
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Bilmiyorsun Sağlık Bakanı, o Anayasa
diyor, Savcılar da görevden alınamaz. diyor.
BAŞKAN
Sayın Tanal, lütfen ama
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Dinlemeyi öğren!
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Bilmiyorsun
Sağlık Bakanı, bilmiyorsun işte...
BAŞKAN
Sayın Tanal
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) CHP tarafından bu gensorunun
verilmemesi gerekiyor, Meclis Başkanlığının da bu
gensoruyu kabul etmemesi gerekiyor. Ben bunu burada ifade ediyorum. Yani, bunun
gündeme alınması Anayasaya aykırıdır.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) O Anayasayı da oku, o Anayasaya göre
savcıyı da görevden alamazsın, niye aldınız?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) Yoksa, eğer iddianız
varsa yürüyen bir dava vardır, savcılığa verirsiniz. O
kırmızı dosyanızı savcılığa
gönderdiniz, savcılık zaten onun gereğini yapacaktır. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar, tabii, burada,
konuşmacılar Sayın Başbakanımızın, AK
PARTİnin ismini anıyorlar, işte, bunların yolsuzluk
olaylarıyla ilgisine falan değiniyorlar.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Gelin, şu anda Mecliste herkesin servet
kaynağını açıklayalım.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) Şimdi, vicdanı olan
herkes şunu görür
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Bu Mecliste herkesin servet kaynağını
açıklayalım.
BAŞKAN
Sayın Tanal, lütfen ama
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Efendim, şeffaf bir devlette herkesin servet
kaynağı açık olur.
BAŞKAN
Sözcüleriniz konuştular yani bu Mecliste ne yapalım,
konuşturmayalım mı? Hem iddialarda bulundunuz,
konuşturmayalım mı Sayın Bakanı? Lütfen ama
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Değerli Başkan, şeffaf bir ülkede
herkesin servetinin kaynağı şeffaf olmalı.
BAŞKAN
Bir usulü var, bir adabı var Meclisin de yani, lütfen
Buyurun
Sayın Bakan.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bakın, biz, AK PARTİliler olarak
vatandaşımıza hizmet verirken vatandaşımıza ve
Allaha hesap vereceğimizin bilincindeyiz; biz, o hesabı vereceğimizi
her gün hesap ederiz, bundan herkes emin olsun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Belki işlerimizde çok iyi
yapamadığımız olur ama bize, Allahın izniyle, 1
kuruşun hesabını kimse soramaz ve bizim hayatlarımız
çok açıktır, hayatlarımız çok şeffaftır,
berraktır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Sayın Bakan, bunun adı dini siyasete
alet etmektir, bu kavramı yolsuzlukla kullanmayın lütfen.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) Öyle, AK PARTİnin ismini
yolsuzlukla vesaire bir araya getirmeyi başaramayacaksınız,
Allahın izniyle kimse bunu başaramayacak.
OKTAY
VURAL (İzmir) Zaten siz yapıyorsunuz.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) AK PARTİ bir hizmet
partisidir, ülkesi için dertli insanların partisidir.
ATİLLA
KART (Konya) İddialara cevap vermiyorsunuz.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) Ben o iddialarla ilgili
baştaki, daha önce grup konuşmanızda ne cevabı verdiysem
burada da onu veriyorum, o kadar, ondan sonrasını vermiyorum.
ATİLLA
KART (Konya) Ama başka iddialar ileri sürüyoruz, belgeler ileri
sürüyoruz, onlara cevap vermek zorundasınız.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) Evet, şimdi, tabii, bütün
mesele
ATİLLA
KART (Konya) Arkadaşlarınız Sayın Bakan cevap verecek.
dedi, sözcüleriniz Bakan cevap verecek. dedi.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Sayın Bakan, buyurun.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Mahmut Tanala laf söyleyeceğinize
eşkıyaya laf söyleyin siz.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sana yakışıyor mu?
BAŞKAN
Sayın Ağbaba
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla)
tabii, bütün mesele
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sana yakışıyor mu eşkıyaya laf
söylememek?
BAŞKAN
Sayın Ağbaba, dün burada söz verdiniz, lütfen
Dün kürsüde söz
verdiniz, lütfen
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla)
vizyonsuz bir ana muhalefet
partisi var, bütün mesele bu.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Vicdansız olacağıma vizyonsuz olayım.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) Düşünce teklif edecek
perspektifi olmayan bir ana muhalefet partisi. Umudunu negatif siyasete
bağlamış bir ana muhalefet partisi. Oysa negatif siyasetle
iktidar olan dünyada bir tane bile parti yoktur.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Efendim, iddiaları yanıtlayın,
iddiaları.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) Her gün olup biten her şeyi
eleştiren, hiçbir vizyon ortaya koymayan, hiçbir teklif ortaya koymayan,
böyle ucuz hafiyelik dosyaları, altı boş dosyalar
Sayın
Genel Başkanın bugüne kadar ortaya çıkardığı
dosyaların hepsinin altı boş çıkmıştır. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Dengir Mir Fırat nerede? Dengir Mir Fırat nerede?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) Bunlarla iktidar olunmuyor arkadaşlar.
Vatandaş gelecek için vizyon istiyor, vatandaş gelecek için umut
istiyor, politika istiyor, strateji istiyor, onlarla iktidar olunuyor.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Sayın Bakan, siz iddiaları
yanıtlayın, iddialara cevap verin.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) Yani öyle negatif, onun bunun
eksiğini arayarak, umudunu iktidarın, bakanların eksiğini
bulayım da onlarla her gün vakit geçireyim diyerek iktidar olunmuyor. Bir
şey üreteceksin, bir şey; umut vereceksin vatandaşa, umut.
FATMA
NUR SERTER (İstanbul) İddialara cevap ver.
OKTAY
VURAL (İzmir) Dürüst olacaksın, dürüst. Dürüstlük önemli değil
mi?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) Dürüstlüğün ölçüsü,
vatandaş
OKTAY
VURAL (İzmir) Hah, aklına yeni geldi, aklına yeni geldi.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla)
onu vicdanıyla, bilgisiyle,
sezgisiyle çok iyi ölçer.
Bakın,
size bir örnek vereyim. Şu günlerde kamuoyu yoklamaları var.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Sayın Bakan, iddialara cevap verin.
İddialara yanıtınızı dinlemeye geldik.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) Bizim
yaptırdığımız veya başka kuruluşların
yaptığı beş tane araştırma var, beş tane.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) İktidara gelmeniz için herkesi kumpasa getirdiniz.
OKTAY
VURAL (İzmir) Araştırma şirketlerinin sahibi sensin!
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) Hepsinde de CHPnin oyu
düşüyor, hepsinde AK PARTİnin oyu yükseliyor. Niye acaba?
OKTAY
VURAL (İzmir) Efendim, bu reklamlara giriyor, Sayın Başkan,
reklamlara giriyor.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) Ana muhalefet olup da,
bakın
OKTAY
VURAL (İzmir) Kendi araştırma şirketinin
reklamını yapıyor yahu!
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla)
muhalefette olup da oyunu
düşürmek sadece Türkiyeye mahsustur, sadece
(CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
OKTAY
VURAL (İzmir) Ticari reklam yeri değil burası.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) -
Dünyanın hiçbir yerinde yoktur bu.
OKTAY
VURAL (İzmir) - Burası ticari reklam yeri değil.
BAŞKAN
İsim vermedi, isim vermedi. Biliyorum.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan, reklamlara giriyor bu. Şirket
reklamı yapıyor.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) O şirketlerin gizli ortağı olabilir misiniz?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) Böyle iftira dosyalarıyla
falan, ucuz hafiyelikle falan iktidar olunmuyor, vatandaş da oy vermiyor.
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Ayıp! Ayıp! Hiç
yakışıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) - Ama bizim tesellimiz şu:
Milletimiz bunun hepsini iyi biliyor, kimin dürüst olduğunu, kimin
olmadığını, kimin neyi istismar ettiğini, kimin hizmet
ettiğini, kimin etmediğini, kimin laf ürettiğini milletimiz
biliyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Sayın Bakan, lütfen iddialara cevap
verin. Bu kadar kişi bunu bekliyor, hepimiz bunu bekliyoruz.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ben, tabii, şunu da burada ifade etmek
istiyorum
FATMA
NUR SERTER (İstanbul) Er geç cevap vereceksiniz.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) Hamdolsun
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Bakan, bu işin bir de sorgu meleklerinin
sorduğu kısmı var. Bence, siz orayı düşünün bir de.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) Hamdolsun, AK PARTİ olarak,
AK PARTİ kimliği altında olmaktan büyük bir gurur ve onur
duyuyorum, Allahın bize verdiği en büyük nimetlerden birisi olarak
görüyorum ve burada olmayı bir ayrıcalık olarak görüyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) İddialara cevap verin. Bakın, herkes
bekliyor.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) - Bu, kutlu bir harekettir ve
Türkiyeyi değiştiren bir harekettir. Türkiyeyi
değiştiriyoruz biz.
Bugün
Onlar, muhalefet bilmiyor mu Türkiye'nin değiştiğini? O
yollardan onlar gitmiyorlar mı? O imkânları onlar görmüyorlar
mı? Türkiye'nin ne kadar geliştiğini bilmiyorlar mı? Ama
her gün buraya böyle iftiralarla, yalanlarla geliyorlar.
Değerli
arkadaşlar, önemli olan milletin bilmesi. Bizim alnımız ak,
başımız dik, gizleyecek hiçbir şeyimiz yok.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Milleti kandırıyorsunuz.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) - Hepinizi saygılarla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar,
CHP sıralarından gürültüler)
Sağ
olun.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın İnce.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna hakaret etti Sayın
Bakan Vizyonsuz CHP. dedi Ahlak yoksunu. dedi, buna benzer pek çok söz
söyledi.
BAŞKAN
Buyurun Sayın İnce.
Üç
dakika süre veriyorum. (CHP sıralarında alkışlar)
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
7.- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, Başbakan Yardımcısı Beşir
Atalayın Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
MUHARREM
İNCE (Yalova) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Önce,
siyasetçinin şöyle bir hakkı yok: Biz hesabı Allaha veririz.
Yok böyle bir şey. Allaha herkes hesap verecek.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) Millete, millete!
MUHARREM
İNCE (Devamla) Herkes Allaha hesap verecek. Siyasetçi, mahkemeye de
hesap verecek, Parlamentoya da hesap verecek. Gelecek burada masal anlatmayacak
Sayın Bakan.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) Sizin
anlattığınızın hepsi masal.
MUHARREM
İNCE (Devamla) - Sen geldin buraya yirmi dakika masal anlattın.
Hiçbir iddiaya yanıt vermedin.
Şimdi
bakın, size şunu söyleyeyim: Deniz Fenerinin Almanya ayağı
ne oldu? Türkiye ayağı ne oldu? Benim bazı
arkadaşlarımın dediği gibi, ben Sayın Arınça
kefil olamayacağım, kimse kusura bakmasın. Çalmamak marifettir
de çaldırmamak da marifettir. (CHP sıralarından
alkışlar) Çalmama kısmını bilmem ama çaldırmama
kısmında eksik olduğunu biliyorum.
Şimdi
bakın, Sayın Zeyid Aslan, Amerikan basının bir masum
Iraklıyı katil gibi gösterdiğini söylediniz.
SIRRI
SAKIK (Muş) O Iraklı da Kürttü biliyor musunuz?
MUHARREM
İNCE (Devamla) Sayın milletvekilleri, 1,5 milyon Iraklı
öldürüldü, kadınlara tecavüz edildi Irakta camiler bombalandı. Siz bunları
duydunuz mu?
OKTAY
VURAL (İzmir) Yoo, kulaklar duymaz!
MUHARREM
İNCE (Devamla) - Peki, siz bunları duymadınız mı?
Peki,
sizin Genel Başkanınız Sayın Recep Tayyip Erdoğan
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Milletin Başbakanı, bilmiyor
musunuz Muharrem Bey?
MUHARREM
İNCE (Devamla) - Amerikan
askerleri için dua ediyorum. dedi mi? (CHP sıralarından Dedi
sesleri) Dedi. Türk askerinin başına çuval geçireni Ankarada
karşıladı, ağırladı, sohbet etti mi? (CHP
sıralarından Etti sesleri) Etti. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Geç
onları, geç onları!
Şimdi,
bak, bir şey söyleyeceğim: Türkiyedeki pazarlık, Amerika ile
yaptığınız pazarlık şudur
AHMET
YENİ (Samsun) Gensoru tutmayınca
MUHARREM
İNCE (Devamla) - Size dediler ki: Bir: Libyayı yok edeceğiz.
Irakı yok edeceğiz. İranı yok edeceğiz. Suriyeyi
yok edeceğiz. Türkiye olarak, AKP olarak sen de bize yardımcı
olacaksın. Başüstüne dediniz, başüstüne.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Oralarda demokrasi yeşerdi, demokrasi.
Diktatörler çöktü orada. Rahatsız mı oldunuz?
MUHARREM
İNCE (Devamla) - Peki dediniz,
Karşılığında ne alacağız?
Karşılığında ne alacağız?
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Rahatsız mı oldunuz diktatörlerin
çökmesinden?
MUHARREM
İNCE (Devamla) - Amerika da size dedi ki: Siz de bunun
karşılığında cumhuriyeti yıkacaksınız.
Türk ordusunu yıkacaksınız, üniversiteyi
yıkacaksınız, laikliği yıkacaksınız. (CHP
sıralarından alkışlar. AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Yaptığınız pazarlık budur.
İHSAN
ŞENER (Ordu) Ne alakası var?
MUHARREM
İNCE (Devamla) Bu pazarlığı yaptınız siz. Bu
pazarlığı yaptınız.
Buraya
gelip, zekât parasının, fitre parasının, yetimin
parasının, fakirin fukaranın parasının nasıl
çalındığının peşindeyiz biz. Biz bunun
derdindeyiz. Kimseye iftira atmıyoruz biz, her şey belgeli. Hasan
Örenin belgeleri, Sayın Örenin belgeleri, Sayın Gökün belgeleri
belge değil mi? Var mı içinizde hukuk kökenli bir babayiğit, bir
babayiğit, bir moderatörün karşısında, Levent Gökle ve
Hasan Örenle bir televizyon programında bunları
tartışabilecek bir babayiğit var mı?
CELAL
DİNÇER (İstanbul) Nerede o yürek!
MUHARREM
İNCE (Devamla) Ama Zeyid Aslana da şaşırmadım,
Sivas davasının da avukatıymış
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHARREM
İNCE (Devamla) -
Deniz Fenerinin
de geldi, avukatlığını yaptı,
şaşırmadım doğrusu.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
GÜLAY
DALYAN (İstanbul) Herkes karşıdakini kendisi gibi görür.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Hanımefendilere cevap vermiyorum.
ATİLLA
KART (Konya) Sayın Başkan
ZEYİD
ASLAN (Tokat) Sayın Başkan
BAŞKAN
İsterseniz, sayın milletvekilleri, herkesi ön tarafa alalım.
Lütfen bir oturun
Sayın
Vuralın söz talebi var, bir dinleyelim.
OKTAY
VURAL (İzmir) Efendim, ben sonra
Bu sataşmalarla ilgili süreci
bitirin, sadece, oylamadan önce bir arzım var.
BAŞKAN
Sayın Aslan, buyurun.
ZEYİD
ASLAN (Tokat) Efendim sataşma
BAŞKAN
- Ne dedi de sataştı? (Gürültüler)
Bir
saniye sayın milletvekilleri... Sayın Aslandan sormam lazım. Ne
dedi?
ZEYİD
ASLAN (Tokat) Benim sözlerimin üzerinden yorum yaptı, İsmimi verdi,
ayrıca Sivas ve Deniz Feneriyle ilgili avukatlık
yaptığımı söyledi.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Aslan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
8.- Tokat Milletvekili
Zeyid Aslanın, Yalova Milletvekili Muharrem İncenin
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ZEYİD
ASLAN (Tokat) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi,
tekrar, saygıyla selamlıyorum.
Ben
aslında sözlerimin bu kadar dokunacağını tahmin
etmemiştim ama bayağı dokunmuş anladığım
kadarıyla. Sözlere cevap vermeyeceğim. Evet, Sivas
davasının avukatlığını yaptım, Deniz Fenerinin
kuruluş tüzüğünü ben hazırladım. [CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar (!)] Yani bu konuda,
merak ediyorsanız, zaten kayıtlarda var.
Ama ben, demin süre yetmediği için
söyleyemediğim bir cümleyi söyleyeceğim, bir fıkra daha
anlatacağım daha doğrusu: Şimdi, geçtiğimiz dönemlerde
burada milletvekilliği yapan arkadaşlarımız
hatırlarlar. Sayın Genel Başkanımız, buradaki bir
konuşmasında, o dönem Cumhuriyet Halk Partisinin Genel
Başkanına hitaben Sayın Genel Başkan, kılavuzunuzu
değiştirin. Sizin kılavuzlarınız sizi yanlış
yönlendiriyor. demişti. Şimdi, bir hikâye var, Bekri Mustafa,
birçoğunuz bilirsiniz
MUHARREM
İNCE (Yalova) Zaten hep hikâye anlatıyorsunuz.
ZEYİD
ASLAN (Devamla) Öyle zaten, öyle.
Adamın
biri ölmüş, öbür dünyaya gitmiş. Tabii, oradakiler meraklı öbür
dünyada ne var. Demişler: Dünyada ne var, ne yok?
KEMALETTİN YILMAZ
(Afyonkarahisar) İşte, AKP iktidara geldi diyecek değil mi?
ZEYİD ASLAN (Devamla)
- Demiş ki: Vallahi, Bekri Mustafa bizim mahalleye imam oldu, gerisini
sen düşün. Yahu, o dönemde Sayın Genel Başkanımızın
kılavuz dediği, Kılavuzunuzu değiştir. dediği
Kılıçdaroğlu CHPye Genel Başkan olmuş, ben daha ne
söyleyeyim ya?
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın İnce.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Yani bir şey açıklamama gerek yok.
BAŞKAN
Sormadım zaten Sayın İnce, Buyurun. dedim.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Bence sormayın yani son cümleden sonra.
BAŞKAN E,
Buyurun. dedim, ben de sormadım.
Sayın İnce,
lütfen
Hikâye anlatmayacaksınız değil mi?
CELAL DİNÇER
(İstanbul) Bravo Başkan, tebrik ediyorum. Hikâye olduğunu siz
de tespit ettiniz.
BAŞKAN - Buyurun.
9.- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, Tokat Milletvekili Zeyid Aslanın Cumhuriyet Halk
Partisi Genel Başkanına sataşması nedeniyle
konuşması
MUHARREM İNCE
(Yalova) Teşekkür ederim.
Evet, bakın, ben hep
eleştiri sınırları içinde kalmak isterim, belgeyle
konuşmak isterim, bilgiyle konuşmak isterim. Yani
Kılıçdaroğlu CHPye Genel Başkan olmuş, daha ne
diyeyim? gibi böyle aşağılayıcı cümlelerle siyaset
yapılmaz ama o tarzdan istiyorsanız âlâsını
yapmasını bilirim, elimden de gelir.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
Bu gidişle sen de olacaksın.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Yani kusara bakmayın, kusura bakmayın şimdi. Tayyip
Erdoğandan dünya lideri olmuş da yani
Ne dünya lideri ama bak, ne
dünya lideri! İrana gitti
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Bakın,
anlatayım, anlatayım.
İrana gitti,
İranda Ahmedinejad iki gün bekletti. (AK PARTİ
sıralarından Yalan, yalan. sesleri) Türkmenistan heyetiyle
görüştü, Tayyip Erdoğanla görüşmedi.
AHMET YENİ (Samsun)
Kıskanmayın!
MUHARREM İNCE
(Yalova) Dünya lideri mi? Lideri. Şimdi, bakın, en samimi
arkadaşı Berlusconiydi, evden dışarı
çıkamıyor Berlusconi, yakında bizim dünya lideri de
çıkamayacak. Yani bir insan çıkacak
Bakın, genel
başkanlara böyle konuşmak istemem ama Zeyid Bey konuştuğu
için böyle konuşuyorum. O zaman size şunu söyleyeyim, röportajdan
okuyorum, Sayın Başbakan açıklıyor, diyor ki: Ben kitap
okumam, kitap özeti okurum. Kitap okumayan birinden Türkiyeye Başbakan
oluyor da, bunu eleştirmiyorsun da bizim Genel Başkanımıza
mı laf söylüyorsun? (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın,
ben size şunu söyleyeyim, bu kürsüden bunu ikinciye söylüyorum, bunu
ikinciye söylüyorum: O zaman yüreğiniz varsa
Bakın, önceden
şöyle diyordunuz, dokunulmazlıkların kaldırılması
konusunda şöyle diyordunuz: Yargı taraflı, yargı bize
karşı kinli, hırslı; onun için dokunulmazlıkları
kaldırmıyoruz. Şimdi, bakın, sayın grup başkan
vekilleri, ben Sayın Kılıçdaroğlunun vekiliyim, siz de
Sayın Erdoğanın vekilisiniz. Ben Sayın
Kılıçdaroğlu adına size söz veriyorum, getirin
imzalayayım. Yarın Sayın Kılıçdaroğlunun
dokunulmazlık dosyasını getirin, el birliğiyle
kaldıralım. Peki, ama bunun karşılığında siz
de Sayın Başbakanın dokunulmazlık dosyasını
getirin, hep beraber ikisinin dokunulmazlığını yarın
kaldıralım. (CHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Var mı böyle yüreğiniz?
Bakın, yargıyı arka bahçeniz yapmanıza rağmen, yine de
bu ülkede namuslu, vicdanlı yargıçlar vardır diye, haydi gelin
sadece iki kişinin dokunulmazlığını
kaldıralım, gitsinler yargının önüne hesap versinler.
ŞUAY
ALPAY (Elâzığ) Millet kaldırıyor, millet!
MUHARREM
İNCE (Devamla) Atmaya geldi mi mangalda kül bırakmıyorsunuz,
icraata geldi mi hiçbir şey yapmıyorsunuz.
Hepinize
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
ATİLLA
KART (Konya) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kart.
ATİLLA
KART (Konya) Sayın Bakan konuşmasında
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kart, sormuyorum.
ATİLLA
KART (Konya) Peki, teşekkür ederim.
BAŞKAN
Yalnız, hikâye anlatmamak şartıyla, buyurun.
10.- Konya Milletvekili
Atilla Kartın, Başbakan Yardımcısı Beşir
Atalayın şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
ATİLLA
KART (Konya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Genel
Kurulu bir kez daha saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Bakan, tabii, gerçekten duygusal ve heyecan dolu bir konuşma yaptı,
son derece hamaset dolu açıklamalar yaptı, soyut açıklamalar
yaptı. İktidar grubuna mensup olmaktan dolayı memnuniyetini ve
gururunu ifade etti. Bunlara bir diyeceğimiz yok. Mensubiyetini, hangi
partiye mensup olduğunu, bunları tartışmıyoruz,
konumuz bu değil Sayın Bakan. Muhalefet sözcüleri yalan ve iftirada
bulundular. dediniz. Biz de yine demagoji ve hamaset tuzağına
düşmeden, biraz evvel dile getirdiğimiz delilleri bir kez daha dile
getiriyoruz. Diyoruz ki: Sayın Bakan, sizin sorumluluğunuzda,
İçişleri Bakanı olduğunuz dönemde, Dernekler Dairesi Başkanlığının
hazırlamış olduğu 25/3/2009 tarihli otuz dört sayfalık
raporun gereğini neden yapmadınız? Bundan daha açık bir
soru olur mu? Bu sorunun
cevabını neden vermiyorsunuz?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) Gereğini
yaptık.
ATİLLA
KART (Devamla) Yapmadınız, yapmadınız.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) Hepsini yaptık.
ATİLLA
KART (Devamla) Yapmadığınız gibi, ne yapıyorsunuz?
Böyle bir raporun olmadığına dair Cumhuriyet gazetesi Ankara
Temsilciliğine 21/12/2009 tarihli cevabınızda Böyle bir rapor
yoktur. diyorsunuz. Bu, yalan beyanda bulunmak değil midir? Türkiye Cumhuriyeti
İçişleri Bakanına yalan beyanda bulunmak yakışır
mı? diyoruz. Sorumuz bu kadar açık. Bunun bir cevabının
olması gerekmez mi değerli arkadaşlarım. Türkiye
Cumhuriyetinin İçişleri Bakanı neden yalan söylemek
ihtiyacını duyar; hem de bir kez değil, birkaç kez neden yalan
söylemek ihtiyacını duyar?
Ne
yapıyorsunuz? Önergemize verdiğiniz 26/2/2010 tarihli cevapta
diyorsunuz ki: Deniz Feneriyle ilgili olarak 2007 ve 2009 yıllarında
düzenlenmiş olan raporlarda kamu yararına çalışan dernek
statüsünün verilmesinde aranan şartların kaybolduğuna dair bir
belge yoktur.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) Doğru,
doğru.
ATİLLA
KART (Devamla) - Hayır, otuz dört sayfalık rapor dönüp dönüp bunu
vurguluyor. Gene yalan beyanda bulunuyorsunuz.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) Sizin
söylediğiniz yalan.
ATİLLA
KART (Devamla) - Yetmiyor, Sermaye Piyasası Kurulunun düzenlediği 1
Mart tarihli rapor var, o raporun da gereğini yapmıyorsunuz. O
raporda da Zekeriya Karamanların, Zahid Akmanların yine suçlandırıldıklarını
görüyoruz, bir ila üç yıl arasında
cezalandırılmalarına dair rapor var, o raporun da gereğini
yapmıyorsunuz. Bunlar somut delil değil de nedir Sayın Bakan?
Bunun yalanla, iftirayla ne ilgisi var? Siz bu cevapları vermediğiniz
takdirde yine bu suçlamaların, bu
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ATİLLA
KART (Devamla)
iddiaların ağırlığı altında
kalmaya mahkûmsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
HASAN
ÖREN (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Ören.
HASAN
ÖREN (Manisa) Sayın Bakanım, Getirdiğiniz iddiaların
tümü yalan ve yanlıştır. dedi. Ben de iddia getiren bir
milletvekiliyim. Bana, Sayın Bakan, yalan iddia getirdiğimi söylüyor.
Lütfen, söz istiyorum ik,i dakika.
BAŞKAN
Peki, Sayın Ören, şimdi Sayın Kartın kaç defa bu
kelimeyi kullandığını biliyor muyuz?
HASAN
ÖREN (Manisa) Ben kendimden sorumluyum Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Biliyorum da
HASAN
ÖREN (Manisa) Bana söylenen
BAŞKAN
Artık, yalan veya buna benzer kelimelerin burada sataşma konusu olduğunu
zannetmiyorum çünkü çok sıradanlaştı ve
olağanlaştı.
HASAN
ÖREN (Manisa) Ben kendimden sorumluyum. Lütfen
BAŞKAN
Buyurun Sayın Ören, buyurun. Buyurun efendim, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
11.- Manisa
Milletvekili Hasan Örenin, Başbakan Yardımcısı Beşir
Atalayın şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
HASAN
ÖREN (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu ülkede
pankart açtığından dolayı on sekiz ay içeride yatan
öğrenciler oldu. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bu
ülkede baklava çaldıklarından dolayı onlarca yıl ceza yiyen
çocuklar oldu.
Şimdi,
benim iddiamı söylüyorum. Sayın Bakanım, Spor Bakanı diyor
ki: Evet, ben, Turgutlu Belediyesine arabayı sattım, etik
davranmadım.
İSRAFİL
KIŞLA (Artvin) Sattım. demedi.
HASAN
ÖREN (Devamla) Spor Bakanı diyor ki: 42
bin liralık arabayı 49 bin liraya sattım. E peki,
nasıl bir delil istiyorsunuz siz? (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
Öyle bir beyanı olmadı Sayın Ören, öyle bir beyanı
olmadı.
HASAN
ÖREN (Devamla) Size nasıl bir delil sunalım biz?
MEHMET
ALTAY (Uşak) Tutanaktan oku.
HASAN
ÖREN (Devamla) Buyurun, burada arkadaşlar, tutanaklar burada.
Sayın
Bakan bir daha çıksın.
MEHMET
ALTAY (Uşak) Hangi belediye?
HASAN
ÖREN (Devamla) Turgutlu Belediyesine
BAŞKAN
Sayın Ören, Sayın Bakanın konusu kapandı.
HASAN
ÖREN (Devamla) Arkadaşlar, söylediği kurumun yüzde 100ü belediyeye
ait.
BAŞKAN
Sayın Ören, lütfen
Sayın Atalayla ilgili konuşur musunuz
lütfen.
HASAN
ÖREN (Devamla) Söylediği kurumun yüzde 100ü belediyeye ait olan bir
yerden bahsediyoruz. Kendinizi mi kandırıyorsunuz? TURKAP denilen
şirket, Turgutlu Belediyesinin yüzde 100 hissesi olan bir yan
kuruluşudur, tıpkı İzmirdeki İZULAŞ gibi,
tıpkı İzmirdeki ESHOT gibi.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Götürün savcılığa verin.
HASAN
ÖREN (Devamla) Orada müfettişleriniz gidip karargâh kuruyorlar da
Sayın Bakanın alışveriş ettiği belediyeye 2
müfettiş gönderemiyor musunuz?
Sayın
Bakan, burada -49 bin liraya- bu ikinci el arabayı, 40 bin liralık
arabayı 49a sattığını söylemedi mi? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Ören, bunları söylediniz zaten, lütfen ama
HASAN
ÖREN (Devamla) Daha nasıl delili olacak Sayın Bakanım?
BAŞKAN
E bunları söylediniz Sayın Ören.
HASAN
ÖREN (Devamla) Nasıl bir delil istiyorsunuz? Bir dahaki sefere öyle
gelelim. Yani nasıl bir delil istediğini Sayın Bakan bize
yazılı bildirsin, biz ona göre davranalım.
Çekin
fotokopisi burada, noter burada. Satışta zaten Sayın
Bakanımızın da bir itirazı yok. Doğru mudur
Bakanım? Siz, Turgutlu
Ha, derseniz ki bu olaylar çok küçük olaylar,
bunlar
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) Çarpıtıyorsun!
HASAN
ÖREN (Devamla) Çarpıtmıyorum.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Milletin gözünün içine baka baka
çarpıtıyorsun.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) Çarpıtıyorsun!
HASAN
ÖREN (Devamla) Buyurun, gelin buraya.
BAŞKAN
Sayın Ören, bu konu tartışıldı. Lütfen
HASAN
ÖREN (Devamla) Eğer siz, Turgutlu Belediyesine yani TURKAPa yani yüzde
100 Turgutlu Belediyesine ait olan yan kuruluşa arabanızı
sattınız mı? Sattınız. 49 bin lirayı da
aldınız mı? Aldınız.
BAŞKAN
E, Sayın Ören, yeniden mi tartışacağız bu konuyu?
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) Belediye mi?
HASAN
ÖREN (Devamla) Belediye
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) Belediye mi?
HASAN
ÖREN (Devamla) Belediye. Eğer belediye olmadığını
ispat edersen senden özür dileyeceğim. Siz ne yapacaksınız? (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Nasıl başka bir delil
olacak, nasıl bir belge istiyorsunuz Başkanım?
Sayın
Bakan, bize nasıl bir belge istediğinizi anlatın, biz size öyle
bir belge getirelim.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Canikli, buyurun.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkanım, biraz önce
Sayın İnce yaptığı konuşmada, bizim cumhuriyeti
yıkacağımız gibi
BAŞKAN
Sayın Canikli, lütfen yeni bir sataşmaya mahal vermeyelim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
12.- Giresun
Milletvekili Nurettin Caniklinin, Yalova Milletvekili Muharrem İncenin
Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii,
ben burada AK PARTİ Sayın Genel Başkanıyla Sayın
Kılıçdaroğlunu
karşılaştırmayacağım çünkü böyle bir
karşılaştırma Sayın Başbakanımıza hakaret
olur, böyle bir karşılaştırma yapmayacağım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Yapmayın! Biz de çıkar aynı
şeyi söylersek
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Yani karşılaştırmaya
teşebbüs bile etmeyeceğim değerli arkadaşlar çünkü bu
teşebbüs de Sayın Başbakanımıza hakaret olur.
BİNNAZ
TOPRAK (İstanbul) Size yakışmıyor.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Sayın Başbakanımızın
dünya lideri olup olmadığına elbette Cumhuriyet Halk Partisi
karar vermeyecek.
OKTAY
VURAL (İzmir) Allah, Allah!
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Liderleri karıştırmayın bu
işe.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Sayın Başbakanımızın
dünya lideri olup olmadığını görmek istiyorsanız bunu
Libyanın halkına soracaksınız, bunu Bosna Hersekin
halkına soracaksınız, Makedonyanın halkına
soracaksınız
(CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
OKTAY
VURAL (İzmir) Sizin Başbakan insan değil mi,
eleştirilemez mi?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla)
bütün Arap dünyasının halkına
soracaksınız, bütün mazlum milletlerin halkına
soracaksınız. Sayın Başbakanımızın dünya
lideri olup olmadığını bu halklara soracaksınız, bu
insanlara soracaksınız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) O zaman Irak halkına, o zaman Suriye halkına,
o zaman İran halkına sorun.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Evet, Suriye halkına da
soracaksınız, Suriye halkına da
AYKUT
ERDOĞDU (Devamla) İsrail halkı mazlum değildir.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Sayın Başbakanımızın
dünya lideri olup olmadığını Suriye halkına
soracaksınız. Bizim dostumuz Suriye halkı ama sizin dostunuz
Esed olabilir. Siz de gidin Esede sorun, Hafız Esede sorun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler) Sizin dostunuz da o, ona gidiyorsunuz zaten. Onunla
tanışıyorsunuz, onunla istişare ediyorsunuz.
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Bir devlet başkanıyla Bodrumda kim tatil yaptı
ya?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, yaklaşık
bir yıl önce, Sayın Başbakanımızın Tunus, Libya
ve Mısır gezisine ben de katılmıştım.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Allah günahlarınızı affetsin.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Libyada Sayın
Başbakanımızın ziyaretini duyan herkes, bütün
Libyalılar, çoluk çocuk, kadın, genç, ihtiyar, yaşlı,
herkes, on binlercesi sokağa döküldü. (CHP sıralarından
gürültüler) Bakın, bir ilde, Bingazide aynı anda üç yerde, üç
meydanda Sayın Başbakanımızı karşılamak için
miting alanları organize edildi. Kim etti bunları biliyor musunuz?
Libya halkı etti.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Amerika orada insanları öldürüyor, buna
destek vermeyin. Amerikaya, İsraile destek vermeyin.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Ama Sayın Başbakanımızın
sadece bir alana katılma imkânı vardı. Biz Libyadan
ayrılana kadar diğer iki meydanda bekleyen insanlar sonuna kadar
bekledi, gece saat 03.00e kadar beklediler değerli arkadaşlar. Bir
de Sayın Kılıçdaroğlu gitsin bakalım. Bir de
Sayın Kılıçdaroğlu gitsin oralara.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Ayıp ya!
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım, yeter.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Nitekim gitti
Sarkozyle, Cameron gitti. On
beş kişi bulamadılar hitap edecek de parayla toplamaya
çalıştılar.
SIRRI
SAKIK (Muş) Hakkâriye gitti Kılıçdaroğlu.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Onun için diyorum ki, konuşmamın
başında söylediğimi tekrar ediyorum: Sayın
Başbakanımızı Sayın Kılıçdaroğluyla
karşılaştırmak en azından, en hafif
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Kılıçdaroğlunun adını
ağzına alma!
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Kılıçdaroğlu asla
Iraklıları katletmez, Suriyelileri katletmez.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın İnce, son talepler. Buyurun siz ve sonra Sayın Vurala söz
verip kapatıyorum.
Buyurun.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sayın Başkan, Sayın Canikli
OKTAY
VURAL (İzmir) Buyurun. dedi.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Buyurun. dediniz mi? Açıklama yapacağım.
BAŞKAN
Sormuyorum artık Sayın İnce.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, lütfen bu konuyu bitirin.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Önergelerimizi geri çekiyoruz
konuşmayalım diye
BAŞKAN
- Buyurun.
13.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MUHARREM
İNCE (Yalova) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Canikli, söyleyecek sözünüz olmadığı zaman İkisini
kıyaslamak ayıp olur. falan
Bütün fâniler birbiriyle
kıyaslanır. Genel başkanlar genel başkanlarla, grup
başkan vekilleri grup başkan vekilleriyle, milletvekilleri
milletvekilleriyle karşılaştırılır. Bunda
yanlış, ayıp bir şey yok.
Şimdi,
bakın, bir şey söyleyeceğim. Diyorsunuz ki: Libya halkına
git, sor Tayyip Erdoğanı. Ben size şunu söyleyeceğim.
Sayın Erdoğan, Sayın Başbakan Kaddafinin elinden ödül
aldı mı? (CHP sıralarından Aldı. sesleri)
Bakın, 3 tane ödül sayayım şimdi: Bir, İnsan Hakları
Ödülü aldı Kaddafiden. Peki, Yahudi Cesaret Ödülü aldı mı? (CHP
sıralarından Aldı. sesleri) Peki, Suudi Arabistandan İslama
Hizmet Ödülü aldı mı? (CHP sıralarından Aldı.
sesleri) Arabistandan İslama Hizmet, İsrailden Yahudi Cesaret
AHMET
YENİ (Samsun) İsrailden değil, Yahudiden
MUHARREM
İNCE (Devamla) Yahudiden
Güzel! Güzel! (Gülüşmeler)
Peki,
Kaddafiden? Kaddafiden İnsan Hakları Ödülü aldı.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Dünya lideri
MUHARREM
İNCE (Devamla) - Bak, şimdi. Sonra, gün geldi, Kaddafiyi sattı
bizim dünya lideri, sattı.
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Kaddafi halkını öldürdü.
MUHARREM
İNCE (Devamla) - İlk açıklaması şöyle oldu, dedi ki:
Ne işi var? Ne işi var NATOnun Libyada? dedi. Bunu dedi mi? Dedi.
(CHP sıralarından Dedi. sesleri) Aradan birkaç gün geçtikten sonra
bizim askerlerimiz, bizim uçaklarımız, gemilerimiz Libyayı
bombaladı mı? (CHP sıralarından Bombaladı. sesleri)
Libyada Müslümanlar öldü mü? (CHP sıralarından Öldü. sesleri) Türk
askerlerini oraya gönderdiniz mi siz?
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Gönderdiler
ERKAN
AKÇAY (Manisa) - Bir çanta da para götürdü.
MUHARREM
İNCE (Devamla) - Başbakan olarak NATOya asker gönderdiniz mi?
Bak,
şimdi
Şimdi, bir başkası. Siz, bugün, hani geçmişte
Esaddı da bugün Esed oldu ya, bir zamanlar Esaddı
Ya, bu kadar,
bu kadar olur. Esadı bile TRT artık Esed diye anlatıyor.
Şöyle diyorlar: Yahu, bir zamanlar Başbakan Esada kardeşim,
dostum diyordu, ortak Bakanlar Kurulu yapıyorlardı. Şengen
değil, Şamgen diyorlardı, ticaret gelişiyordu,
şirketler kuruluyordu.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) - O zaman halk temsilcisi oydu.
MUHARREM
İNCE (Devamla) - Şimdi, ise Suriyeyi bombalamaya yardımcı
oluyor musunuz? Amerikanın kuklalığını yapıyor
musunuz? Yapıyorsunuz.
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Halkını öldürdü, halkını!
Savunma Esadı. Esat halkını öldürüyor şimdi.
MUHARREM
İNCE (Devamla) Evet. Bakın, hem Müslümanları
bombalıyorsunuz, ondan sonra geliyorsunuz buraya, rantiyeyi kanunun içine
koyuyorsunuz, içine de bir Kuran-ı Kerim koyup ayıbı örtmeye
çalışıyorsunuz.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Siz Esadın Müslümanları bombalamasını destekliyorsunuz.
Önce bu desteği çekin.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Ayıp be!
MUHARREM
İNCE (Devamla) - Yakışmıyor bunlar,
yakışmıyor. Tabii ki bunları yapanla, bunları yapan
bir anlayışla, bunları yapan bir liderle Sayın
Kılıçdaroğlunu karşılaştırmak gerçekten
ayıp olur. (CHP sıralarından Bravo! sesleri,
alkışlar)
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın İnce.
Sayın
Vural, yerinizden mi istiyorsunuz sözü?
OKTAY
VURAL (İzmir) Evet, evet.
BAŞKAN
- Buyurun.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan, tabii, Başbakan
Yardımcısı Sayın Bülent Arınç, bu Deniz Feneriyle
ilgili Zahid Akman hakkında Çıkan iddialarla kurum
yıpranmasın, ayrıl. diyebiliyor da, bu konularla ilgili bu
kadar tereddütler olan bir bakana kefil oluyor. Bu bakımdan benim sizden
istirhamım, Sayın Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınç eğer kefil ise, oyunu kullanabilmesi için, o kefaleti yerine
getirmesi için bir beş dakika ara verin de gelsin kefil olsun,
oylarıyla kefil olsun, yoksa kefaletten kaçtığını
bütün millet görecek.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sözleriniz
tutanaklara geçti Sayın Vural.
V.- GENSORU (Devam)
A) Ön Görüşmeler
(Devam)
2.- Konya Milletvekili
Atilla Kart ve 32 milletvekilinin, Deniz Feneri Derneğiyle ilgili
soruşturma sürecine müdahil olarak görevini kötüye
kullandığı iddiasıyla Başbakan
Yardımcısı Beşir Atalay hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/9) (Devam)
BAŞKAN
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay hakkındaki
gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı
hususundaki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi
gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı
hususunu oylarınıza sunuyorum: Gensoru önergesinin gündeme
alınmasını kabul edenler
Kabul etmeyenler
Gensoru önergesinin
gündeme alınması kabul edilmemiştir.
Birleşime
on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.29
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.52
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Rıza YALÇINKAYA
(Bartın)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 87nci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Sayın
milletvekilleri, Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:
VII.- ÖNERİLER
A) Danışma
Kurulu Önerileri
1.- Genel Kurulun
1/4/2012 Pazar günü toplanmamasına ilişkin Danışma Kurulu
önerisi
Danışma Kurulu
Önerisi
Tarih:
31/03/2012
Danışma
Kurulunun 31/03/2012 Cumartesi günü yaptığı toplantıda,
Genel Kurulun 01/04/2012 Pazar günü toplanmaması hususunun onaya
sunulması uygun görülmüştür.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Nurettin
Canikli Muharrem
İnce
Adalet ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu
Başkanvekili Grubu
Başkanvekili
Giresun Yalova
Oktay
Vural Hasip
Kaplan
Milliyetçi
Hareket Partisi Barış
ve Demokrasi Partisi
Grubu
Başkanvekili Grubu
Başkanvekili
İzmir Şırnak
BAŞKAN Öneri
üzerinde söz isteyen? Yok.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Alınan karar
gereğince, gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer
alan Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci
sırada yer alan Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Afet Riski
Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/569) (S. Sayısı:
180)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü
sırada yer alan Kars Milletvekili Ahmet Arslan ve Bursa Milletvekili
Hüseyin Şahin ile 7 Milletvekilinin; Katma Değer Vergisi Kanunu ile
Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli
Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun ve Kamu
İhale Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
3.- Kars Milletvekili
Ahmet Arslan ve Bursa Milletvekili Hüseyin Şahin ile 7 Milletvekilinin;
Katma Değer Vergisi Kanunu ile Bazı Yatırım ve Hizmetlerin
Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması
Hakkında Kanun ve Kamu İhale Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/387) (S. Sayısı: 194) (x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
22/3/2012
tarihli 82nci Birleşimde 7nci madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştı.
Şimdi
madde üzerinde on dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sisteme
giren sayın milletvekilleri: Sayın Türkoğlu, Sayın
Işık ve Sayın Erdoğan.
Sayın
Türkoğlu
Yok.
Sayın
Işık
Sormayacaksınız.
Sayın
Erdoğan
Yok.
Madde
üzerinde önerge yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
8inci
maddeyi okutuyorum:
MADDE 8- Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Kazım Kurt,
Eskişehir Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun
Sayın Kurt.
CHP
GRUBU ADINA KAZIM KURT (Eskişehir) Sayın Başkanım,
sayın milletvekilleri; 194 sıra sayılı Katma Değer
Vergisi Kanunu ile Bazı Yatırım ve Hizmetlerin
Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması
Hakkında Kanun ve Kamu İhale Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ile ilgili söz almış bulunmaktayım.
Bu
kanuna, Plan ve Bütçe Komisyonunda da, karşı
oylarımızı belirtmek suretiyle eleştirilerimizi
getirmiştik. Ancak, Genel Kuruldaki eleştiriler de dikkate
alınmadan kanun tamamlanmak üzere.
Bildiğiniz
gibi, bu bir torba yasa ve bu yasayla, 3065 sayılı KDV Kanununda,
3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda, 3996
sayılı Yap-İşlet-Devret ve 4734 sayılı Kamu
İhale Kanununda değişiklikler yapıyoruz. Aslında,
kanun hükmünde kararnamelerle daha önceki dönemlerde yapılan
yanlışlıkları da bu arada telafi etmeye
çalışıyoruz. Öncelikle, bu kanunda, sağlık
hizmetlerinin sunumunu tamamıyla özelleştirecek bir formül
geliştiriliyor ve bu doğrultuda, önümüzdeki süreçte yapılacak
olan hastane ve kamu özel ortaklığı işletmelerindeki
yatırımlarla ilgili bir değerlendirme
Ancak, bunu yaparken,
şunun hesabını bilmeden, hesabının ne
olacağını tahmin etmeden, bir kredi kefaleti konusunda hazineye
yük yüklemekteyiz. Bu doğrultuda gerçekleştirilen ve bundan sonra
ihalesi yapılacak olan işlerde bu işi düzenlediğimiz için,
geçmişte ihaleye katılma konusunda tereddüt yaşayan ya da
ihalede hesabını yaparak buna göre fiyat veren
katılımcılarla ilgili ciddi anlamda bir ihaleye fesat
karıştırma suçu söz konusu olabilir.
Değerli arkadaşlar, şimdi, bu yasanın
bir bölümünde de, Devlet Demiryollarının kendi işletmelerinden
yapacağı alımlarla ilgili Kamu İhale Kanununun
dışında bir uygulama getirmek istiyoruz. Burada
özelleştirmelerle ve daha önceki uygulamalarla gelinen noktadaki
çelişkiyi görmemiz lazım. Şimdiye kadar Devlet
Demiryollarının kendi bünyesindeki şirketleri
çalıştırmama konusunda, küçültme konusunda ciddi anlamda bir
ekonomik uygulama gerçekleştirildi; bunlardan birisi Eskişehirdeki
TÜLOMSAŞ müessesesi. Sanıyorum, bu yasayla gelecek düzenlemeden sonra
Devlet Demiryolları TÜLOMSAŞla olan ilişkilerini de düzenleme
gibi bir hedef güdüyor. Ancak TÜLOMSAŞ şu anda ciddi anlamda küçüldü
ve büyük yatırımları yapamaz bir duruma geldi. Önümüzdeki
süreçte bu konuda sıkıntı yaşanması ihtimali söz
konusudur.
Değerli arkadaşlarım,
yap-işlet-devret modeli aslında, Türkiyede işçi
sağlığı, iş güvenliği ve taşeronlaşma
konusunda ciddi tartışmalar yaşanması gereken bir model.
yap-işlet-devretle, denetleyemediğimiz firmalarda sigortasız
çalışma, sendikasız çalışma gerçekleştirilmekte
ve -geçen haftalarda İstanbulda yaşadığımız
gibi- iş güvenliği konusunda da ciddi
sıkıntıların doğmasına neden olacak bir
altyapı desteği söz konusu. Ayrıca, getirilecek olan kamu-özel
ortaklıklarıyla kamunun görev alanlarında daralmalar
gerçekleşecek. Örneğin, kamu belki sağlıktan çekilecek.
Kamu sağlıktan çekildiği zaman bunun denetlenme şansı
ortadan kalkacak ve yeni tekeller yaratacağız. Yeni tekeller
yarattığımız zaman da bu, rekabet ortamını
ortadan kaldıracak ve ileride telafisi mümkün olmayan bazı zararlar
oluşacak.
Bizim
Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu konuda muhalefet şerhinde de üstüne basa
basa vurguladığımız gibi özellikle KDV istisnası
konusunda ciddi bir haksız rekabet söz konusudur. Bunu defalarca sorduk:
Başlamış ve ihalesi yapılmış hangi ihaleler
vardır, hangi işler vardır, bundan hangi firmalar
yararlanacaktır? Maalesef bu sorularımıza cevap alamadık.
Cevap alamadığımız bu sorularla ilgili de soru sormaya
devam edeceğiz.
Sayın Bakanım, özellikle bu uygulamada sizin,
Eskişehirle ilgili, tren yolunun yer altına alınması
konusundaki çalışmalarınızın neden yarım
bırakıldığını sormak isterim. Bu konuda
Eskişehiri tatmin edecek, Eskişehirlileri rahatlatacak bir çözümü
mutlaka koymanız lazım çünkü şu andaki hâliyle Eskişehir
trafiğini de felç ettik, Eskişehirde ciddi anlamda bir
sıkıntıyı ortaya koyduk ve Eskişehirin yöneticisi
yerel yönetimlerle, belediyelerle ortak bir ilişki
kuramadığınız için Devlet Demir Yollarının ve
TÜLOMSAŞın size belki de yanlış verdiği bilgilerle
Eskişehirde ciddi bir sorun yaşıyoruz. Uzun süredir bunu siz de
izliyorsunuz. Biz bu konuda birlikte hareket etmeyi, Eskişehir
Belediyesiyle birlikte
planlamayı size öneriyoruz çünkü Eskişehirde hızlı tren hattının
geçişindeki bu ihatayı ortadan kaldıramazsak Eskişehiri
ikiye bölmüş olacağız. Eskişehiri ikiye böldüğümüz
zaman, bunun sıkıntısı da, ileride belki Berlin duvarı
gibi bir duvarla bu işi çekmek olacak. Bu konuda, sizden, özelikle biraz
daha estetik, biraz daha çağdaş ve biraz daha ulaşım
konusunda uzmanların görüşlerini de dikkate alarak bir proje
yapmanız ya da yaptırmanız gerektiği konusunda önerimizi
dikkate almanızı diliyorum.
Özellikle bu konuda,
Eskişehirin girişinden çıkışına kadar yer altında
olmasında hem Sayın Cumhurbaşkanının talebi vardı
hem Eskişehir halkının talebi var dolayısıyla
Eskişehir Büyükşehir Belediyesinin bu konudaki planlarıyla
birlikte değerlendirme yapmanızda yarar olacağını
düşünüyorum. Aksi takdirde, bu proje, uzun süredir bekleyen proje
Eskişehire zarar verecek ve sizin Eskişehirdeki artı
puanlarınızın düşmesine neden olacak.
Bu konular
değerlendirilirken, tekrar, yap-işlet-devretin Devlet
Demiryolları ve bağlı işletmelerle ilgili
bağlantısının da iyi değerlendirilmesi gerekir çünkü
bu konuyu geliştirebilmenin, artırabilmenin formüllerinden biri belki
bu olacak. Ama bu konuda da denetim ve yeni tekeller yaratma ihtimalini tekrar
ortaya koymakta yarar görüyorum.
Bu nedenlerle,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu yasanın tekrar gözden geçirilmesi ve
belki de son maddesi olmasına rağmen geri çekilmesi konusundaki
ısrarlarımızı sürdürüyoruz. Denetime elverişli,
insanların ve hukukun güvencesini koruyabilen bir yasa yapılması
gerektiği konusundaki düşüncelerimizi tekrarlayarak hepinize
saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kurt.
Barış
ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen Sırrı Süreyya
Önder, İstanbul Milletvekili.
Buyurun.
(BDP sıralarından alkışlar)
BDP
GRUBU ADINA SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Altan Tandan artan
dakikayı da ekleyerek Sayın Başkan
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; biraz önce iki siyasal partinin
liderleri ile ilgili şeyi müşahede edince kendi liderlerimiz gözümün
önüne geldi, biliyorsunuz bizde 2 tane genel başkan
Eskiden İran
Şahı muhaliflerini nasıl ezdirirdi malum, yani en ufak bir
muhalif sesi büyük bir şiddetle bastırırlardı. Bu giderek
öyle bir hâl aldı ki İran Şahını övenleri de içeri
almaya başladılar. Onlara da diyorlardı ki: Bre densiz,
Şahımızın methedilmeye ihtiyacı mı var? yani
övülmeye ihtiyacı mı var? Giderek hâl böyle bir yere doğru
gidiyor. Her fâni gibi liderler de eleştirilebilir. Ben bakınca
partimizdeki demokrasiye şükrettim.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Bence sizde 2den fazla var galiba.
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Muharrem İnce, bizde herkesin
bağımsız inisiyatifi var.
Sevgili
arkadaşlar, bu yap-işlet-devret modeli hakkında genel bir
konuşma yapacağım. Sistemi hepimiz unuttuk, bize de makul bir
şey gibi geldi. Bu kürsüde pek yapmam, genellikle kendi düşüncelerimi
dile getiriyorum ama ilk defa bir rapor okuyacağım,
başkasının düşünceleri. Aslı 309 sayfa olan ve 5088/1
sayılı Karar
Şimdi, diyor ki
burada: Rapor kapsamında, yap-işlet-devret modeliyle yapılan 24
ve yap-işlet modeliyle
Bunun sebebi bu tahkim
meselesi. Tahkim meselesinin ne anlama
geldiğini zaman zaman burada söylüyorum. Türklük gurur ve şuuru ve
İslam ahlak ve fazileti konusunda çok büyük dikkat ve hassasiyet gösteren
insanlar, tahkimle bütün bu özelliklerini berhava ettiklerinin farkında
değiller. Müslümanlığın da, milliyetçiliğin de
lazım olduğu en kıymetli yer burasıdır işte.
Yabancı, bu ülkede yatırım yaparken Senin mahkemen beni ırgalamaz.
Ola ki senin ulusal çıkarlarını gözetir, o yüzden benim kendi
öngördüğüm mahkemede yargılanırız. diyor ve siz bunu
ulusal izzetinize ve ahlakınıza ve faziletinize bir saldırı
olarak telakki etmiyorsunuz. Bunu geçiyorum.
ve
yap-işlet modeliyle yapılan 5 olmak üzere toplam 29 adet enerji
santralleri konusunda yatırım incelenmiş olup bu incelemeler
sonucunda tespit edilen sorunların başlıcalarına
aşağıda kısaca değinilmiştir. diyor
Sayıştay. YİD modeliyle yani yap-işlet modeliyle-
yapılan santrallerle ilgili olarak ilana çıkılmamış,
başka şirketlerden teklif alınmamış ve ihale
yapılmamıştır. Bu artık giderek daha pervasız
bir duruma geliyor. Santrallerin kurulacakları yerlerin, arz-talep
dengesi göz önüne alınarak Bakanlık tarafından belirlenmesi
gerekirken, bu yerlerin seçiminin firmalara bırakılması
sonucunda
Bir sosyalist vekil demiyor ha, Sayıştay diyor.
bazı bölgelerde talebin çok üzerinde
enerji üretecek kapasitede santraller kurulmuş ve üretilen enerjiye o
bölgede ihtiyaç duyulmadığı için ilave yatırım
yapılarak yeni iletim hatları tesis edilmiş, bu da enerji maliyetlerinin
yükselmesine ve kayıp-kaçak oranlarının artmasına yol
açmıştır.
Şirketler
tarafından ilgili yönetmelik hükümlerine aykırı olarak
düzenlenen hatalı fizibilite raporlarına dayanılarak proje
kabulleri yapılmış, bağlı ve ilgili
kuruluşların fizibilite raporlarına verdikleri olumsuz
görüşler dikkate alınmamıştır.
3096
sayılı Kanun hükümlerine göre sadece elektrik üretmek amacıyla
kurulan şirketlerle sözleşme imzalanması mümkün olduğu
hâlde, farklı alanlarda da faaliyet gösteren şirketlerle sözleşmeler
imzalanmış ve yine aynı Kanuna göre sözleşmelerde
işletme sürelerini belirleme yetkisi Bakanlar Kuruluna ait iken,
Bakanlık, yetkisini aşarak Bakanlar Kurulu kararı
olmaksızın bazı projelerin işletme sürelerini
artırmıştır.
Vay
muhalefet vay, siz de burada 3-5 bin liranın hesabını
görüyorsunuz.
Firmaların
belirledikleri yatırım tutarları ile öz sermaye getiri
oranlarının hiçbir araştırma ve analiz
yapılmaksızın aynen kabulü ve şirketlerle imzalanan
sözleşmelere kamu aleyhine hükümler konulması sonucunda, toplam
yatırım maliyetleri gerçeği yansıtmayan santrallerden
yüksek tarifelerle enerji satın alınmasına ve şirketlerin
söz konusu yatırımlarından
Sayın
vekiller, Erzurumlu Vekilim
dolar
bazında yüzde 85lere varan yüksek oranlarda getiri elde etmelerine yol
açılmıştır.
Bakın,
bir ülke böyle berhava olur. Sürem az kaldı, sonuna geleyim.
Firmalar,
santralleri fizibilite raporlarında verdikleri ilk teklif
fiyatlarından daha düşük bedellerle tamamladıkları hâlde,
yatırım dönemi sonunda (özellikle doğal gaz santrallerinde)
maliyetlerin yıllık yüzde 4,6 ile yüzde 5 arasında
değişen oranlarda eskale edilmesine izin verilerek toplam
yatırım maliyetlerinin daha da yükselmesine sebep olmuştur.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Ne zaman verilmiş, hangi ihaleler?
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Ek süre verilecekse açıklayayım yoksa
raporu size vereyim.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Hangi ihaleler?
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Raporu size vereyim.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Onu söylemek lazım ama.
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Tamam söyleyeceğim.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Ne zaman yapılmış?
BAŞKAN
Sayın Tandan kalan süreyi vereceğim Sayın Önder, buyurun.
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Eyvallah, teşekkür ederim Başkan.
İyi
dinlememişsiniz, başında söyledim.
Görevli
şirketlerle imzalanan uygulama imtiyaz sözleşmeleri defalarca
değiştirilmiş ve her değişiklikle projelerin toplam
yatırım tutarları ve elektrik satış tarifeleri
yükseltilmiş, işletme süreleri uzatılmış, erken
üretim, eksik ve fazla üretim fiyatları değiştirilmiştir.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Onu demiyorum, ne zaman ihale
yapılmış, hangi ihaleler?
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Bu tür değişiklikler tamamen
şirketlerin talepleri doğrultusunda ve firmaların lehine
olmuş, kamu yararı açısından yapılması zorunlu
olan değişiklikler yapılmamış, bu da kamu kesiminin
riskinin artmasına yol açmıştır.
Sayın
vekiller burayı dikkatle dinleyin: Tüm bu uygulamalar sonucunda
santrallerin işletmede oldukları ortalama dört yıllık süre
içinde 2,3 milyar dolar kamu zararı ortaya çıkmıştır.
Daha ben size ne diyeyim, aha size Sayıştay raporu.
Yap-işlet-devret
Şimdi hep buraya çıktığımızda şunu
söylüyoruz özellikle AK PARTİli vekillere; size yeni bir şey
söylemiyoruz, haddimiz de değil, haşa yeteneğimiz dâhilinde de
değil, unuttuklarınızı hatırlatmak bizim
yaptığımız. Siz, bu düzene, bu sistem ilk buraya
geldiği zaman, özellikle millî görüş geleneğinden gelen
arkadaşlarımız buna Tağut rejimi diyorlardı.
Yap-işlet-devret sisteminin aleyhine söyledikleriniz, eğer yasada bir
karşılığı olsa o gün sizi astırırdı. Bu
kadar ötekileştirmiş, bu kadar kabul, insanî, İslamî, ekonomik
kabullerin dışına çıkarmıştınız ki,
haklıydınız. Peki, ne oldu da şimdi buna, bu soygun
düzenine, neredeyse, haşa iman mertebesinde bir anlam yüklüyorsunuz ve yeni yapılan bütün
yatırımlarda bunu baz alıyorsunuz? Bu tağut rejimine tabi
kılınmaması için iki, üç tane basit şey vardır, bundan
niye kaçınalım? Farz değil, sünnet değil, kitapta böyle
yazmıyor, Peygamberimiz böyle amel etmemiş. Nedir bu? Murakabeye
açık olması, denetime açık olması. Bunun yolu da kamu
ihale
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Önder.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(Devamla) Teşekkür ederim.
Hâlihazır elimizde
Kamu İhale Kurumunun -en azından- denetimine, dolayısıyla
bütün kamunun denetimine açmaktan geçer.
Genellikle, sevgili
arkadaşlar, sizden öncekiler de yatırımda verimlilik,
altyapı harcamalarında tasarruf falan gibi ve hız ve sürat ve
uluslararası ilişkilerde kolaylık ve avantaj gibi gerekçelerin
arkasına sığınarak bu modeli, bu halkın
başına bela ettiler. Bunda hiçbir keramet yoktur arkadaşlar.
Murakabe esastır. Ondan sonra burada böyle zor durumlara
düşüyorsunuz.
Bir küçük hikâyeyle
bitireyim
MEHMET ERSOY (Sinop)
Hangi firmalar?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(Devamla) Hangi firmalar
İşte ben bunu Canikliye vereceğim.
Sayıştay raporu, tarih sayısı
MEHMET ERSOY (Sinop)
Hangi yılda yapılmış? Onu söyle.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(Devamla) 2004 yılında.
MEHMET ERSOY (Sinop)
Yok, 2004te rapor
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(Devamla) 2004 yılında, yirmi dokuz tane firma.
MEHMET ERSOY (Sinop)
Rapor ama o rapor
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(Devamla) Şimdi bir an için şu bile olsa yani sizden önceki
iktidarlar zamanında bile olsa ben burada bir sistemin işe
yaramadığını anlatıyorum size.
Varlıklı bir
adam rahmetli olmuş, bir hamal çağırmışlar
zamanın behrinde, mezarını, kabrini kazacak, hamalın da bir
ipi var. Mezarı kazmış, içinde mevtayı bekleyene kadar
uykusu gelmiş, kendinden geçmiş. Rüyasında bir bakmış
ki ölen, kendisi ve sorgu sual faslına geçmişler. Hamal demiş
ki: Kardeşim benim bir tane ipim var bu darıdünyada bunun hesabını
da neyse sorun vereyim. Sormuşlar Kaça aldın? Şu paraya
aldım. Peki
demiş,
araştırdın mı? Daha ucuza
satan yer yok muydu? Sen buna bu parayı verdiğin
zaman çoluk çocuğunun rızkından keserek verdin
falan,
aşağı yukarı, büyük bir dehşetle, haşyetle
uyanmış. Getirmişler rahmetliyi, tam gömecekler,
çocuklarına demiş ki: Yahu, ben bu bir ipin hesabını
veremedim, bu kadar variyetle bunun Allah yardımcısı olsun.
Bunda
başta kendinizi, ondan sonra da yetimin, fakir fukaranın ve
bütün kamunun hakkını kendi
üzerinizden en azından kaldırmanın yolu bu,. bunu murakabeye
açık hâle getirmektir arkadaşlar.
Sayın
Başkana gösterdiği tolerans için teşekkür ediyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (BDP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Önder.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan
BAŞKAN
- Şimdi madde üzerinde Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanı Sayın Binali Yıldırım konuşacaklar.
Buyurun.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkanım, yerimden bir söz
talep edebilir miyim?
BAŞKAN
Sayın Bakana söz verdim, Sayın Bakandan sonra.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Önemli, Sayın Başkan.
BAŞKAN
Anladım önemli de Sayın Bakana söz verdim, bekleteyim mi Sayın
Canikli? Önce isteseydiniz verirdim tabii ki.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) İstedim efendim.
BAŞKAN
Fark etmedim Sayın Canikli.
Buyurun.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin son maddesinde görüşleri
dinledik.
Bu
düzenleme, Katma Değer Vergisi Kanununda, Yap- İşlet-Devret
Kanununda ve Kamu İhale Kanununda küçük birer değişiklik
getiriyor. Katma Değer Vergisi Kanununda yapılan
değişiklikle birlikte, büyük ölçekli yap-işlet-devret
projelerinin katma değer vergisinden yapım sırasında
istisna olmasını öngörüyor. Bu projelerin bir yapım bir süresi
var, bir de işletme süresi var. Eğer bu değişikliği
yapmasaydık ne olacaktı? Yapım süresinde KDV ödeyecekti,
işletme süresinde de o KDVyi geri alacaktı. Yapım süresi işletmeden
çok daha kısa olduğu için üç yıl, dört yıla varan sürede 10
katrilyonluk projede örneğin 1,5 katrilyon KDV için bir finansman bulup
bunu devlete ödemesi gerekiyor. Bunun da bir maliyeti var. Bu maliyet de yine
bu projenin üzerine biniyor. Dolayısıyla, bundan kamu bir şey
kazanamadığı gibi, daha fazla yükümlülüğe girmiş
oluyor. Yapılan düzenlemeyle bu KDVden vazgeçiliyor ama işletme
sırasındaki KDV tahsil edilmeye devam ediliyor. Olay budur. Herhangi
bir KDV gelirinden vazgeçme diye bir şey söz konusun değil.
İkinci
düzenlemede ise, bu proje yapım esnasında diyelim ki akamete
uğradı, bir şekilde durdu. Yapılan işlerin boşa
gitmemesi için, projenin tamamlanıp hizmete alınabilmesi için bu
borcun üstlenilmesi lazım. Bunu da Hazine belirleyeceği şartlar
altında üstlenecek. Peki, buna niye ihtiyaç duyduk? Sözleşmelerinde
var ama bizim Kamu Borç Yönetimi Kanununda bu konuda açık bir düzenleme
yok. Dolayısıyla, bunu sözleşmedeki hükümlere uygun hâlde bir
değişiklikle düzeltmiş oluyoruz.
Bir
başka konu: Devlet Demiryollarının iştiraklerine
doğrudan iş vermesini öngören Kamu İhale Kurumu Kanununda
değişiklik yapıyoruz. Zaten şu anda veriyor.
Yaklaşık 6,6 milyon mertebesinde işleri doğrudan veriyor.
Ne yapıyor Demiryolları? Parça parça veriyor. Bunun da bir
anlamı yok. Bugün lokomotiflerin bedelleri, trenlerin bedelleri bunun
üzerinde olduğu için burada bir tıkanıklık
yaşanıyor. Son yıllarda demir yollarında yapılan
atılımlar dolayısıyla bu demir yolu araçlarına çok büyük ihtiyaç
var. Burada da zaman kaybını önlemek için
İştirak de yüzde
100 kendinin, şirket de kendinin, bir cebinden bir cebine, yapılan
düzenleme bu.
Ama burada bir
ayrıntıyı gözden kaçırmayalım, o da şudur:
İştirakler, Demiryollarından aldıkları işi
dışarı verirken ihaleyle verecek, orada bir muafiyet yok, üçüncü
kişilerde ihale şartı devam ediyor. Bir de fizibilite,
danışmanlık, proje işlerinin açık ihaleyle
yapılan sınırının 172.927 liradan 4 kat
artışla 691.708 liraya çıkarılması. Bu, esasında,
kamu yararı bakımından çok daha faydalı bir düzenleme.
Önce, 172 bin altındakiler, açık rekabete dayalı ihale
yapılıyordu, üstündekiler istekliler arasında yani ön
yeterlilikle yapılıyordu; şimdi bu sınırı
artırdık. Bu sınırın altında yani
yaklaşık 691 binin altındaki bütün bu işleri açık
ihaleye tabi tutuyoruz, dolayısıyla daha fazla rekabet olacak. Peki,
niye böyle yapıyoruz? Belirli istekliler arasında
yaptığınız zaman, burada itirazlarla bir proje
yaptıracaksınız. 10 kilometrelik yol projesi, itirazlar araya
giriyor, süreçler altı ay, yedi aya kadar uzuyor.
Yapacağınız yol bile o kadar tutmadığı hâlde
projede tıkanıyorsunuz. Bunun önünü açmak, projeleri daha rahat
gerçekleştirmek için
Değerli
milletvekilleri, sayın konuşmacıların
değerlendirmeleriyle ilgili iki hususa değinmek istiyorum: Bir
tanesi, Kazım Kurt, Eskişehir Milletvekilimiz; Eskişehir
Hızlı Tren Projesinin Eskişehirdeki kısmıyla ilgili
burada birtakım konuları dile getirdi. Bu proje, malum,
şehir içinden geçiyor, şehir içinden geçen kısmın da yer
altına alınma kararını biz yıllar önce verdik,
inşaatına da başladık. Ancak, tabii orada Büyükşehir
Belediyesiyle beraber çalışma mecburiyeti var, şu anda
arkadaşlar da Büyükşehir Belediyesiyle çalışıyorlar; o,
yer altına alınınca nereye kadar yer altında olacak, yer
üstünde kalan kısmın nasıl düzenlemesi yapılacak, oradaki
trafik nasıl olacak, oranın mülkiyeti ne olacak, bu konuları
görüşüyorlar. Umarım, Büyükşehir Belediye Başkanı da
gerekli esnekliği gösterir, bir an önce anlaşmaya varılır.
Biz
Hizmet olunca siyaset ikinci plandadır. diyoruz. Görevimiz hizmet etmek;
bunun örneğini İzmirde, İzmir Büyükşehir Belediyesiyle
Demiryolları gerçekleştiriyor. Eskişehirde benzer şeyi mutlaka
yapabiliriz. Önemli olan, orada yaşayan insanlara hizmet etmektir; bunun
böyle bilinmesini arzu ediyorum, bunun için bu açıklamaya ihtiyaç duydum.
Tabii,
Sayın BDP Sözcüsünün yaptığı açıklamalar aslında
doğru olabilir ama tabii onun tarihine bakmak lazım. Belki Grup
Başkan Vekilimiz bu konuda daha detay verecektir. Her kötü örneği ele
alarak, kötü örnekten yola çıkarak yap-işlet-devret projelerinin
tamamı kamuya yüktür, kamuya zarardır gibi bir kanaate ulaşmak
çok adil ve insaflı bir yaklaşım değil. Bizim
havaalanlarında çok başarılı örneklerimiz var, Ankara
Esenboğa Havaalanı, İstanbul, Antalya, İzmir, Dalaman,
Milas, şimdi Zafer Havaalanı, Çukurova Havaalanı, bunlar hep
yap-işlet-devret modeliyle gerçekleştirilmiş, garantiyi
karşılamak, kısmen karşılamak bir yana, garanti üzeri
de ilave para aldığımız projeler hâline gelmiştir; hem
projeler kısa sürede yapılmış hem de kamuya ilave kaynak
temin edilmiştir. O bakımdan, tabii ki yanlış
uygulamaları konuşacağız, ona da gerekli tedbirleri
alacağız ama topyekûn bu modeli terk etmek doğru bir şey
değil çünkü artık dünya bu modele gidiyor. Genel bütçeden projelere
yeteri kadar kaynak ayrılamıyor, ayrılsaydı yetmiş
dokuz yılda, 2002 yılına kadar 6 bin kilometre bölünmüş yol
değil, 20 bin kilometre yapılırdı; ayrılamadı. Ne
yaptık? Ülkenin ihtiyacı var, onun üzerine geldik 16 bin kilometre
bölünmüş yol yaptık. Fena mı oldu? Gayet güzel oldu. Şimdi,
araç sayısı 4 kat arttı, insanlar daha fazla seyahat ediyor,
güzel güzel yollar açıldı, millet emniyetle, rahat, huzur içerisinde
memleketine gidiyor, sevdikleriyle buluşuyor, ticaret yapıyor. Hava
yolu ülkenin her tarafına yayıldı, her tarafa uçakla gitmek
mümkün hâle geldi, ekonomik fiyatlarla uçmak mümkün hâle geldi.
Dolayısıyla,
değerli milletvekilleri, yaptığımız bu düzenlemeler
ülkemize, milletimize hizmet olarak geri dönecektir, bundan emin olabilirsiniz.
Desteğiniz
için şimdiden teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.
Sayın
Canikli, buyurun.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biraz
önce, Sayın Sırrı Süreyya Önderin yaptığı
açıklama ve bilgilendirmeyle ilgili olarak bazı hususların
aydınlığa kavuşturulması gerekir.
Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; öncelikle Sayın Önderin
belirttiği o yap-işlet-devret modelindeki ihalelerin hiçbir tanesi AK
PARTİ hükûmetleri döneminde gerçekleştirilmemiştir, hepsi AK
PARTİ iktidara gelmeden önceki dönemlere aittir. Zaten bu raporda çok açık
bir şekilde de ifade ediliyor. Sizin biraz önce verdiğiniz o raporda
Tüm bu uygulamalar sonucunda santrallerin işletmede oldukları
ortalama dört yıllık süre içerisinde 2,3 milyar dolar kamu
zararı ortaya çıkmıştır. diyor. Bu raporun yazım
tarihi 2004. Dört yıllık işletme süresi olduğuna göre, -yani
bu dönemi kastediyor, inceleme dönemi- demek ki en erken 2000e kadar ve
öncesinde. Yani 2000 ve öncesi tarihlerde işletmeye alınan,
yap-işlet-devret modeli çerçevesinde ihale edilen işlerle ilgili
bunlar. Dolayısıyla, hiçbir tanesi, bahsettiğiniz ve biraz önce,
işte, okuduğunuz, değerlendirdiğiniz bu
yatırımlar, ihalelerle ilgili, bizim dönemi ilgilendirmemektedir, AK
PARTİ iktidarları dönemlerini ilgilendirmemektedir.
Ha,
bizim dönemdeki uygulamaların genel sonuçlarına
baktığımızda, AK PARTİ döneminde yap-işlet-devret
modeli çerçevesindeki toplam yatırımların tutarı 9 milyar
dolardır, garanti üstü ortaya çıkan fazlalık da 500 milyon
dolar. Bunlar gerçekleşmiş rakamlar, hepsi resmî, kesin rakamlar.
Ayrıca, yap-işlet-devret sonrası kira geliri olarak elde edilen
rakam da 7,5 milyar dolar. Yani bırakın ilave para vermeyi,
şartnameyi, sözleşmeyi değiştirmeyi, yatırım
rakamlarının çok çok üzerinde hazineye gelir
aktarılmıştır, şu ana kadarki rakam da 8 milyar
dolardır. Dolayısıyla, çok verimli bir şekilde
yürütülmektedir AK PARTİ dönemlerinde.
Ayrıca,
söylediğiniz, o eleştiri konusu edilen, hakikaten haklı olarak
eleştiri konusu edilen raporda, alıcıların ya da ihaleyi
alanların taleplerine göre imtiyaz şartlarının
değiştirilmesi gibi uygulamalar da kesinlikle artık söz konusu
değildir, yapılan mevzuat düzenlemeleriyle bu yollar
kapanmıştır ve hepsi de rekabet çerçevesinde, rekabete
açık, rekabeti sağlayacak tarzda yapılmaktadır.
Bu
bilgilendirmeyi yapmak istedim.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Sayın Başkan, kısa bir
açıklama yapabilir miyim.
BAŞKAN
Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Lütfü
Türkkan, Kocaeli Milletvekili.
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Sayın Başkan, beni
duymadınız.
MHP
GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Katma Değer Vergisi Kanunu ile bazı
yatırım ve hizmetlerdeki yap-işlet-devret modeli çerçevesinde
KDV muafiyetiyle ilgili, grubumuz konuşmacılarının da daha
önce beyan ettiği gibi, bunun sisteme fayda getireceğine
inanıyoruz. Dolayısıyla bunda herhangi bir
sıkıntı olduğunu düşünmüyorum ama arada sunulan
bazı maddelerin üzerinde verdiğimiz önergelerin kabul edilmemesi, her
seferinde AKPnin Ben yaptım, oldu.
felsefesini burada da yansıtıyor.
Biraz
evvel 2 bakan hakkında gensoru
görüşmeleri yapılırken Adalet ve Kalkınma Partisi Kocaeli
İl Genel Meclisi üyesi Hacı Kocabayın, Adalet ve Kalkınma
Partisinden, ihale yolsuzluklarının olduğunu iddia ederek istifa
ettiği haberi geldi aklıma.
2010
yılının dokuzuncu ayında bir istinat duvarı
yapılacak -yapılmış, bitmiş dokuzuncu ayda-. 2011in
birinci ayında, ayın 10unda ihale yapılıyor.
Yapanların üstelik yeterlik belgesi yok, işi de başka bir firma
üzerinden yapıyorlar. İşi önceden bitirmişler. diyor
Adalet ve Kalkınma Partisi İl Genel Meclisi üyesi. Sonra,
Kaymakamlığa, Valiliğe, Başbakanlığa,
Cumhurbaşkanına olayı bildiriyor.
Cumhurbaşkanının inceleme başlattığını
söylüyor, Kaymakamlık da soruşturma için izin verdiğini
söylüyor. Henüz daha sonuç çıkmadı.
Ben,
Sayın Beşir Atalay hakkında verilen gensorunun, Sayın Atalayın
kişiliğinden kaynaklanan
Herhangi bir yolsuzluk meselesinde
Sayın Atalayı suçlamanın çok doğru
olmadığını düşünüyorum. Şahsi kanaatim bu
Sayın Atalayı tanıyan birisi olarak.
Yalnız,
genç Sayın Bakan Kardeşimizin 3-5 bin lira gibi, 6 bin lira gibi, 10
bin lira gibi bir rakamla bu işe tevessül etmesinden dolayı üzüldüm.
Genç bir arkadaşımız, ileride siyaseten gelecek vaat eden bir
arkadaşımız. Bu meselenin
izahı da çok zor. Önergeyi hazırlayan Cumhuriyet Halk Partili
milletvekili arkadaşlarımız, gerek Levent Gök gerek Hasan Ören
Bey, bütün mesnetleriyle, dayanaklarıyla beraber ortaya getirdiler. Ha, ne
olur? Siz reddettiniz. Ama ben Sayın Başbakanın bu konudaki
hassasiyetini biliyorum. Geçmiş dönemde Hilmi Gülerin başına ne
geldiyse, Kürşat Yılmazın başına ne geldiyse
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Kürşat Yılmaz kim?
BAŞKAN
Sayın Türkkan, lütfen
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) -
Dengir Mir Mehmet
Fıratın başına ne geldiyse, Sayın Bakanın da, önümüzdeki dönem başına bunun
geleceğini biliyorum.
BAŞKAN
- Lütfen Sayın Türkkan
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Kimseyi töhmet altında bırakmayalım.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Devamla) Göreceksiniz. Ben de buradayım, siz de
buradasınız. Sayın Başbakan kendisinden habersiz
yapılan, hele hele böyle ufak tefek yolsuzluklara asla müsaade etmez. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bakın,
burada, biz 3-5 bin liralık birtakım şahsi menfaat
sağlamaktan bahsederken, o arada elektriğe, yüzde 8,1 sanayiye, yüzde
9,2 konut kullanıcılarına zam gelmiş. Enerjiyi her gün
biraz daha çoğaltıyoruz, pahalı hâle getiriyoruz. Bunun
neticesinde, sanayi üretimi yapamaz hâle geliyoruz her geçen gün. Dünyadaki enerji
fiyatlarının artmasını buna mesnet olarak
gösterebilirsiniz. Ama bakın, Amerikan Büyükelçisinin Sayın
Başbakan İranda iken verdiği bir talimat üzerine, İrana
yaptırımlara başlayın,. petrolü yüzde 20 oranında
azaltın. Dedi, aynı gün biz
de petrolü yüzde 20 oranında İrandan az almaya karar verdik. Yerine
kimden alacağız? Libyadan. Hani, Amerika Birleşik
Devletlerinin demokrasi götürdüğü Libyadan alacağız! Bize ne?
Ne fark eder? demeyin. Çok şey
fark eder. En azından 27 sent varilinde fark ediyor navlunundan dolayı.
Yani elektriğe zam yapıyoruz, petrolü Amerika istedi diye
İrandan vazgeçip Libyadan alıyoruz ve petrolü de 27 sent
pahalı almaya başladık.
Bakın,
İran meselesiyle ilgili, Sayın Başbakanın bir gün
bekletilmesi bir Türk milliyetçisi olarak benim gerçekten onuruma dokundu;
samimiyetle söylüyorum. Burada siyaset dışı bir iştir.
Benim Mecliste grubu bulunan arkadaşlarım, yurt
dışındaki toplantılarda Türkiye aleyhine herhangi birisi
söz sarf ettiğinde -hatta Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlara -karşı
ne denli şedit muhalefet yaptığımı, şedit
ifadeler kullandığımı bilir. Biz Türkiyede yaşayan
Türk milletinin mensubuyuz- bizim Başbakanımız da bizi temsil
ediyor orada. İranın bir gün bekletmesini asla ve kata kabul
edemiyorum. Ama aynı İran, Kürecikteki radarın, Kürecikteki o
radarın konulması üzerine füze sistemlerini bize doğru çeviren
bir İran. Düşünün, biz İranla 1639 yılından itibaren
hiçbir sıcak temasa girmemişiz. Dört yüz seneye yakın olmuş.
Rusya, füzelerini Malatyaya çevirmiş. Rusyayla da 1961 Küba Devrimi
sırasında bir füze krizi olmuş. O soğuk savaş
dönemlerinde dahi Rusyayla hiçbir sürtüşmeye girmemişiz. Ama Amerika
istedi diye oraya koyduğumuz o radar yüzünden, İsraili
koruyacağız diye koyduğumuz o radar yüzünden Rusyanın da
füze sistemi Türkiyeye çevrilmiş. Bakın, bütün bunlardan sonra
dış politikada geldiğimiz nokta gerçekten bir garabet.
Ben
her seferinde bu kürsüden söylüyorum. Sayın Bakan on yıl evvel
hayallerini kaleme dökmüş, çok güzel bir kitap yazmış, ismini
Stratejik Çukur koymuş amma o, on yıl evvel; on yıl sonra
dünya değişiyor, dengeler değişiyor. On yıl evvelki
hayallerinizle Türkiyeyi yönetmeye kalkarsanız, Türkiyenin dış
politikasına yön vermeye çalışırsanız,
başımıza gelenler, çok ciddi, Türkiyeyi ileride
sıkıntıya koyacak şeyler hâline gelir. Ben Türkiye'nin
bundan sonra dış politikada rastlayabileceği noktaları
düşünebiliyor musunuz? diye size sormak istiyorum.
Suriye
konusunda Amerika, sıcak teması Türkiye'nin üzerine yıkmaktan başka
bir çözüm bulamadı. Şu anda Türkiyeden bir gayret bekliyor, Gidin,
Suriyeyi halledin, gelin
Yahu, bizim Suriyedeki yönetimin
değişmesiyle ne işimiz var Allah aşkına? Sayın
Başbakan da ifade etmiş, Bana ne, kim gelirse gelsin, halk kimi
istiyorsa o gelsin. demiş. Yani Suriyeye demokrasi götürmek bize
düştü de Suudi Arabistana demokrasi götürmek bize niye düşmüyor?
Katara demokrasi götürmek bize niye düşmüyor? Yarın -zannediyorum-
Suriyenin Dostları Toplantısı yapılacak, Kofi Annan,
Birleşmiş Milletlerin Özel Temsilcisi, gelmekten vazgeçiyor.
Artık, Suriye konusu yavaş yavaş Türkiye'nin üzerine ihale
ediliyor. Böyle bir dış politikayla Türkiyeyi
sıkıntıya koymak kimsenin harcı olmamalı diye
düşünüyorum.
Ekonomide
geldiğimiz noktayla ilgili birkaç rakam vermek istiyorum sizlere:
Türkiyede eğilimler üzerine doğru analizler yapan uluslararası
refah endeksine göre, Türkiye, 110 ülke arasında 75inci olarak toplumsal
refah açısından Avrupanın en geri ülkesi unvanını
almış. 2008 yılından bu yana hazırlanan raporda, 2011
listesini hazırlarken küresel nüfusun yüzde 93ünü oluşturan 110
ülkeyi sekiz farklı kategori açısından
değerlendirmişler. Bunlardan bir tanesi eğitim, diğeri
sağlık, güvenlik, sosyal ilişkiler ağı.
İncelemeler sonucu, 54 bin doları bulan gayrisafi millî
hasılasıyla Norveç 1inci olmuş, 2009 ve 2010da da listenin
başında yine Norveç yer almış. Bu listede Norveçi
girişimcilik ve fırsat eşitliğinde dünya 1incisi olan
Danimarka izliyor. 3üncü sırada eğitim olanaklarıyla, hükûmet
bürokrasisi ve gelişen ekonomisiyle Avustralya yer alıyor.
Dünyanın en mutlu 20 ülkesinin 14ü Avrupa kıtasında, 3ü
Asyada yer alırken raporda Türkiye 14 bin dolarlık kişi
başı gayrisafi millî hasılasıyla 75inci sırada yer alıyor.
Yani kişi başı gayrisafi millî hasılası 14 bin dolar
olan bir ülkenin
Dünyada ekonomisi en büyük 16ncı ülke olarak
avunmanıza hiç gerek yok, 75inci sıradayız yani fakir ülke
olarak yer alıyoruz buralarda. Ekonomide 78inci sırada Türkiye, 110
ülke arasında 78inci sırada. Raporda, enflasyon yüzde 6nın
üzerinde, yurt içi tasarruflar ise gayrisafi millî hasılanın
yalnızca yüzde 14ünü oluşturmuş, yüzde 14 işsizlik
oranı ile de dünyada 94üncü sırada. Halkın sadece yüzde 52si
yaşam standartlarından memnun Türkiyede. Türklerin sadece yüzde 44ü
mali kurumlara güveniyor.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Rakamlar sağlam değil.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) -
İşsizlik denilmişken size bir açıklamada
bulunacağım. Bakın, ikide bir Avrupa Birliğindeki
işsizliğe, hele İspanyadaki yüzde 23ü bulan
işsizliğe gönderme yapılarak sahte bir başarı öyküsü
alınıyor. Bakın, bizde işsizliğin tarifi, iş
bulmak üzere yola çıkan insanlardan yol açılıyor.
İspanyada on beş yaşını doldurmuş her insan
iş arar konumunda bulunuyor. Bizde evde oturan hanımları
işsiz olarak kabul etmiyoruz.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) On sene önce de öyleydi.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) -
İspanyanın rakamlarında, evde oturan hanımlar işsiz
olarak kabul ediliyor. Böyle, rakamlara başvurarak, rakamları maniple
ederek Türkiyedeki işsizliğin düzeldiğini söylemek bizi,
milleti kandırabilir ama gerçeği değiştirmiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) -
Bunu en yakın yaşadığım sanayi kenti olan Kocaelide
de görüyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Türkkan.
Madde üzerinde
şahsı adına söz isteyen Mehmet Öntürk, Hatay Milletvekili. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET
ÖNTÜRK (Hatay) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 194
sıra sayılı Kanun Teklifinin 8inci maddesi üzerinde şahsım
adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Yap-işlet-devret
modeli, ileri teknoloji veya yüksek maddi kaynak ihtiyacı duyulan
projelerin gerçekleştirilmesinde kullanılmak üzere geliştirilen
özel bir finansman modelidir. Ülkemizin kalkınmada stratejik öneme sahip
büyük ölçekli yatırımlara ihtiyacı vardır. Belli bir büyüme
hızını yakalamak ve ihtiyacımız olan
yatırımları milletimizin hizmetine sunmak için yap-işlet-devret
modelinin üzerindeki mali yükleri hafifletmek gerekmektedir. Bu mali yüklerden
bir tanesi de katma değer vergisidir.
Katma
değer vergisi, mevzuatta, mal ve hizmet teslimlerinde mal veya hizmeti
teslim alanın teslim anında ödediği bir vergidir. Yine katma
değer vergisinin, kanun hükümlerine göre, mükelleflerin tüketicilerden
tahsil ettikleri vergiden kendi ödedikleri vergiyi düştüğü ve kalan
miktarı vergi olarak ödedikleri, diğer bir ifadeyle, tüketiciden
tahsil edilen bir vergi türü olduğu bilinmektedir.
KDVnin
firmaların finansman yükünü artırması nedeniyle projelerin ihale
aşamasında yüksek finansmana ihtiyaç duymalarından,
firmaların vergi nedeniyle artan maliyetleri proje bittikten sonra verilen
hizmetlerden tahsil ettikleri KDVyle karşıladıkları
Bu
durum işletilme süresine yansıtılmaktadır. KDV
istisnasının getirilmesiyle, görevlendirilen firma tarafından
işletilme süresinin kısaltılması yoluyla
yatırımların işletme ve kamuya dönüş süresinin de
kısaltılması sağlanmış olacaktır.
Yap-işlet-devret
modelinde yatırım projelerinin uygulama aşamasında
karşılaşılan bir diğer sorun ise proje tamamlanmadan
sözleşmenin feshedilmesi durumunda ortaya çıkmaktadır. Bu
durumda firmaların temin ettiği dış finansman kredileri
kamu tarafından üstlenilmemekte, yatırımın tamamlanabilmesi
uzamaktadır. Bu kanun teklifiyle, 3996 sayılı Kanun
kapsamında gerçekleştirilen yatırımlara ilişkin
olarak, sözleşmenin uygulama aşamasında herhangi bir sebeple
feshedilmesi durumunda, sözleşmede yer alması koşulu ile
dış finansmanın yatırımların yerine getirilen
kısmına karşılık gelen miktarının kamu
idaresi tarafından üstlenilmesine, ayrıca büyük sermaye
yatırımlarının desteklenmesi amacıyla dış
finansman kredisinin kullanılmayan kısmının idarece
kullanılmasına imkân tanınmaktadır.
Diğer
taraftan, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğünün
yıl içinde tren hatlarının onarılması ve yeni
trenlerin temin edilmesini konu edinen birçok ihale gerçekleştirdiği,
Kamu İhale Kanunu hükümleri gereğince herhangi bir kamu idaresinin
bağlı ortaklığından mal veya hizmet temin etmesinin
mümkün olmadığı, Devlet Demiryolları Genel
Müdürlüğünün ihalesini kazanan firmaların ihaleye konu olan mal veya
hizmetleri uygulamada yine Genel Müdürlüğün bağlı olduğu
ortaklardan temin ettiği, bu durumun kamu aleyhine bir maliyet
artışına neden olduğu, teklifte yer alan Devlet
Demiryolları Genel Müdürlüğünün bağlı
ortaklıklarından yapacağı alımlarda KİK
hükümlerinden istisna tutulmasına ilişkin hükümle bu maliyet
artışının önleneceği
Ayrıca, KİK Kanununda
danışmanlık hizmetlerine ilişkin belirlenen eşik
değerlerin düşük belirlenmesi özellikle kara yolu projelerinin
tamamlanmasında gecikmeye yol açmaktadır.
Tüm
bu gerekçelerle, bu yasayla hızlı tren hatlarının,
sağlık yatırımlarının, kara yolu projelerinin bir
an önce milletimizin hizmetine sunulmasının hayırlı
olacağını düşünmekteyim. Yine bu yasayla, seçim bölgem olan
Hatayda da inşallah hayırlı yatırımlara vesile
olacağımıza inanıyorum.
Bu
duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
On
dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın
Akçay, buyurun.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Daha
önce sorduğum sorulara cevap alamamıştım, tekrar ediyorum.
Devlet
Demiryollarını özelleştirmeyi düşünüyor musunuz? Bir
çalışmanız var mıdır, hangi safhadadır?
Haydarpaşa İstasyonu için planınız nedir?
Türkiyede
toplam demir yolu uzunluğu kaç kilometredir?
Dokuz
yıllık iktidarınız döneminde sıfırdan yani yeni
kaç kilometre demir yolu yapılmıştır?
Son
olarak da, Manisa Sabuncubeli tünel çalışması hangi
safhadadır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Serindağ
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın
Bakan, Ankarada Çayyolu, Keçiören ve Sincan metroları ne zaman bitecek?
İnsanlar metroya ne zaman binecekler? Bir de Gaziantepte hafif raylı
sistem yerine metro yapmayı düşünüyor musunuz?
Düşünüyorsanız ne zaman düşünüyorsunuz? Çünkü Gaziantep şehir
merkezi 1,5 milyonu aştı.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Erdoğdu
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli üyeler;
aslında, şu gördüğümüz Meclis sahnesi bizim her gün yaşamak
istediğimiz Meclistir, sessiz ve huzurlu. Ondan sonra şunu
söyleyeyim: Burada muhalefet partileri adına konuşan gerek Kazım
Kurt, Sırrı Süreyya Önder ve Lütfü Türkkan çok güzel, çok doyurucu
konuşmalar yaptılar. Sırrı Süreyya Maliye Bakanı gibi,
Lütfü Türkkan Dışişleri Bakanı gibi, çok güzel
konuştular; onlara çok teşekkür ediyorum.
Kısa
bir açıklama yapayım. Bu yap-işlet-devret demin
tartışıldı. Yap-işlet-devret bir finansman modelidir;
fakir ülkeler, fon yaratamamış ülkeler için
yapılmıştır. Devletin parası yoktur, devletin
sırtından para kazanan iş adamları vardır.
Bir
de herhâlde soru sormam gerekecek ama soru yok. Bakana Saat kaç? diye
soracağım. O zaman yapacak bir şey yok.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Özel
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Sırrı Süreyya Önderin okuduğu rapor ve o rapordan yüce Meclisin
çıkarması gereken sonuç, iktidar partisine bir yolsuzluk iddiası
değildi. Öyle bir şey olsa, zaten o uygun platformda dile
getiriliyor. Mesele, yap-işlet-devret modelinde devletin zarar
ettiğini anlatıyor ve geçmişte başvurulan ve zararla sonuçlanan
bu yönteme bugün başvurmamızın yarattığı
sıkıntılar bir devlet raporu olarak ortaya konulmuş durumda
ve -bu unutuldu tabii araya giren 4+4le ilgili kanun tasarısından
dolayı ama- burada, geçmişte alınmış olan ihalelere
rağmen, onlara da bir KDV muafiyeti getirerek devlete ciddi bir KDV
gelirinden mahrumiyet de yaratıyoruz. Bunun öngörülebilmiş,
hesaplanmış bir tutarı var mı? Bu
yaptığımız işle, devlet, ne kadar cebine girecek
KDVden vazgeçmiş oluyor?
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Önder
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın
Canikli benim konuşmam üzerine bazı katkı ve açıklamalarda
bulundu ama ben zaten bunun 2004 yılında Meclise sunulmuş bir
çalışma olduğunu söylemiştim. Belki yeni bir bilgiyi
vereyim: O zaman ihale verilen firmalarla, bu yap-işlet-devret
sözleşmesi yapılan firmalarla bugün, kendi iktidarları döneminde
verdikleri firmalar arasında bir farklılık var mı? O
firmalara yeniden iş verilmiş mi?
Ben
bunun sadece bildiğim kadarını söyleyeyim, o firma adlarını
burada zikretmek istemiyorum. Giderek daha artan, hatta eksponansiyel bir
şekilde artan bir orana sahipler sadece benim bildiğim üç tanesi.
Şimdi,
burada sorulması gereken soru şu: Sayın Canikli kendisi de
söyledi, 9 milyar dolar bu sürede. E, hani konuştuğunuz zaman, biz
yelkenlerimizi atlastan, urganlarını ibrişimden yapacak kadar
iyi bir ekonomiyiz. Sadece cari açık 60 milyar doların üzerinde. 9
milyar dolar için niye elin adamına minnet edelim biz? Bir.
İki:
O bizim babamızın oğlu mu? Yani bu parayı, kendisi para
kazanmadan niye bize yapsın?
Demek
ki devlet yapsa, kendi kamunun yararını gözeterek yapsa bundan çok
daha fazla verim elde edecek.
Üç:
Bunun kârı-zararı, alternatif maliyet hesapları
yapılamadığı için bu hesapla ölçülemez. Yani kamu yapsaydı
nasıl olacaktı? Elimizde bir veri olmayınca bu
kıyaslamayı yapamayız ama şunu söyleyeyim: Bunların
devredilme zamanı, ekonomik ömrünü tamamlamış, bir hurda olarak
mı kamuya verilecek?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Bu açıdan da Sayın Caniklinin
yeniden düşünmesini diliyorum. CHPlilere de teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Önder.
Sayın
Erdemir
AYKAN
ERDEMİR (Bursa) Sayın Bakan, kanunda öngörülen hazine garantisiyle
ilgili düzenleme hâlihazırda yapılmış olan ihaleleri
kapsamakta mıdır?
Yapılmış
olan ihalelere sonradan geriye yönelik olarak hazine garantisi verilmesinin
ihalelerde rekabeti bozduğunu düşünüyor musunuz?
Geçmişe
yönelik olarak hazine garantisi verilecek projelerin toplam bedeli ne
kadardır?
Avrupa
Birliği raporlarında da eleştirilen bu yaklaşımın
Türkiye'nin Avrupa Birliği üyelik sürecini sekteye
uğratacağını düşünüyor musunuz?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Tanal
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim Başkan.
Ekmek,
su, elektrik, doğal gaz üzerinde KDV muafiyeti getirmeyi düşünüyor
musunuz?
İki:
Devlet Demiryollarında kaç kişi çalışıyor?
Üç:
Devlet Demiryollarında ihaleler hangi şirketlere verilmiştir?
Dört:
Hızlı tren ve vagonların ihalesi yapıldı mı?
Yapıldıysa hangi şirketlere yapılmıştır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Özkan
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, bölünmüş yollarla ilgili çalışmalarınızı
takdirle karşılıyoruz. Örneğin, bizim Burdur Baladız
ve Çerçin arasında o bölünmüş yoldan biz gelip gidiyorduk ancak bu
hafta gittiğimde, on yerde, dere boylarında kesintiler oluştu.
Buna daha önce Konya yolunda, Eskişehir yolunda, Afyon yolunda
rastladık. Bu kadar uzmanın olduğu bir Bakanlıkta bu yollar
yapılırken bu derelerle ilgili tedbir düşünülmüyor mu? Burada
milyarlarca masraf yapılıyor.
Tekrar bir masraf yapıldı, yol bölündü. Şu anda tek
şeritten gidiyoruz. Bunun nedeni nedir? Bu uzmanları uyarmayı
düşünüyor musunuz?
Ayrıca
Burdur-Antalya demir yolu hakkında bir çalışmanız var
mı?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Öz
Son söz, sonra Sayın Canikliye vereceğim.
Buyurun
Sayın Öz.
SAKİNE
ÖZ (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben 1990
yılında evlendim. Evlendiğim o yıldan bu yana Salihlide
yaşıyorum. Salihli-Kula arası bölünmüş yol
yapıldı. diyorsunuz. Salihli-Kula arası o tarihten bu tarihe
kadar hâlâ bitirilmiş değil. Ayrıca, Salihli-Akhisar arası
da bitirilmiş değil. Ben kayınvalide olacağım, gelinim
gelecek belki. Bu yollar hâlâ bitmedi. Ne zaman bitecek?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Canikli, buyurun.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biraz
önce bir arkadaşımızın da ifade ettiği gibi,
yap-işlet-devret modeli bir finansman modelidir. Yani eğer bu
yatırımlar, biraz önce de ifade ettiğimiz 9 milyar dolarlık
yatırımlar bu modelle finanse edilememiş ya da
yapılamamış olsaydı bu yatırımlar
yapılmamış olacaktı. Neden? Çünkü kaynak belli yani kaynak
sınırlı ama ihtiyaçlar sınırsız. En temel ilke. Dolayısıyla
Bir
şey daha var: Bakın, burada alternatif maliyet açısından
bakıldığında, bir özel sektörün aynı işi ya da
firmayı ya da bir faaliyeti yönetmesinin maliyeti ile devletin
yönetmesinin maliyeti arasında çok ciddi farklar var. Bu
kesinleşmiş, ispatlanmış ve kuram hâline getirilmiş
bir gerçek. Özel sektörde olduğu zaman çok daha düşük maliyete
işletebiliyor. Bu şekilde hesaba katarsanız, kesinlikle bu
modelin alternatif maliyeti de devletin ortaya çıkaracağı
maliyetten çok daha düşük. Dolayısıyla, model doğrudur ama
söylediğiniz gibi, 2004 öncesindeki o yatırımlarda ortaya
çıkan sıkıntı ve benzeri sıkıntıların
olmaması, iyi yönetilmesi şartıyla.
Bir
de bu kanunla getirilen KDV muafiyeti devletten herhangi bir
çıkışa yol açmıyor. Teknik bir bilgilendirme
açısından söylüyorum. Nedeni şu: Bu olaylarda KDVyi nihai
ödeyecek olan kişi devlettir. Ama bir avantaj sağlıyor.
Avantajı da şu: Yap-işlette süre uzun vadeye
yayıldığı için KDV ödeyicisi bu ödediği KDVnin
finansmanı için yaklaşık olarak yüzde 12lik bir maliyet
yüklüyor bu ihale rakamlarına. Bundan kurtulmak amacıyla bu
yapılıyor zaten. Dolayısıyla -bir teknik düzeltme
çerçevesinde söylüyorum- getirilen bu düzenlemeyle devlet en az yüzde 12lik
bir kazanç elde edecektir. Bunun bir de borçlanma maliyetini, muhtemel,
potansiyel, alternatif borçlanma maliyetini hazinenin dikkate
aldığımızda bu rakam çok daha yüksek rakamlara baliğ
olacaktır. Zaten o nedenle genelde destek veriliyor, bir
sıkıntı yok.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Sayın Başkan, küçük bir açıklama
yapacağım.
BAŞKAN
Buyurun.
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Canikli Mülkiyeden ağabeyimizdir. Onun
için, ikimiz de ekonomiyi aynı kaynaklardan okuduk ama biz fazladan
Marksizm tahsil ettik. Aradaki fark nedir? dedi. Aradaki fark, Adanada
barajda ölen işçilerdir. Kamu yapsa, bunu yapmaz. Taşeronlara
verilirse bu iş, o maliyeti düşürme adına işçilerimizi
toprak altına gömeriz. Onun birinin canı 9 milyar dolardan fazla eder
kul nazarında da, Allah nazarında da. Aradaki fark da budur.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakan, buyurun.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Akçayın sorusunu cevaplandırıyorum,
gerçi daha önce cevaplandırmıştım ama bir
kısmını.
TCDDnin
özelleştirilmesiyle ilgili sorunun cevabı: TCDDnin yeniden
yapılandırılmasına yönelik bir çalışmamız
var. Bu çalışmanın esası şu: Nasıl yolları
Ulaştırma Bakanlığı Karayolları yapıp
kullanımını herkese açıyor ise, demir yollarında da
aynı şekilde tekel hakkını kaldıracağız. Yük
taşımacılığı öncelikli olarak demir yollarında,
yol bedeli ödemek şartıyla isteyen taşımacılık
yapacak. İşin özü budur. Bir özelleştirme söz konusu
değildir. İşletmeyle altyapının birbirinden
ayrılması ve serbestleştirmedir. Tekelin
kaldırılmasıdır. Havaalanlarındaki örnek gibidir
aslında.
Haydarpaşayla
ilgili 5 ve 6 Numaralı Tarihî ve Kültür Varlıklarını Koruma
Kurulu iki yıldır bir plan hazırladı. Bu plan,
İstanbul Büyükşehir Belediyesince onaylandı. Bu onaylanan plan
çerçevesinde o alan Marmaray devreye girince artık kullanılmayacak, 1
milyon metrekarelik bu alan değerlendirilecek.
Burada
ne var? Burada kültür alanları var, turizm alanları var, konaklama ve
ticaret alanları var. Emsaller, oradaki Selimiyeyi esas alıyor ve
ona göre yapılıyor. Haydarpaşanın olduğu gibi
muhafazası, kültür ve turizm alanı olarak, altının gar,
üstünün de kültür, turizm amaçlı kullanılması öngörülüyor koruma
kurulları tarafından.
Demir
yollarında 11.940 kilometrelik şu anda ağımız var.
32.642 çalışanımız var. Şu anda üzerinde
çalıştığımız demir yolu hattı 3.500
kilometredir, yapımı devam eden.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Biten ne kadar?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Konya-Ankara, Konya-Eskişehir ve Tekirdağ-Muratlı
hatları tamamen bitmiş, Turgutlu-Kemalpaşa bu sene içerisinde
devreye alınacak, Kars-Tiflis-Bakü 2013 sonunda devreye alınacak,
İstanbul-Ankara 2013ün sonunda devreye alınacak, Marmaray 2013ün
sonunda devreye alınacak.
Sabuncubeli
Tüneli başladı, yapılıyor. Proje tadilatı
yapıldı, tünel boyu uzadı ve bununla ilgili de tabii yapım
süresi de dolayısıyla biraz uzamış oldu. Dört yıl
içerisinde bu tüneli tamamlamayı hedefliyoruz. Çift tüp, 4 bin metre her
biri. Çift tüpten oluşuyor. Bu yapıldıktan sonra tabii burada
artık İzmir ile Manisa âdeta bir şehir hâline gelecek.
Sayın
Serindağ, Çayyolu, Sincan, Keçiören hatlarının
Çayyolunu,
Sincanı 2013 sonunda, Keçiören-Tandoğan hattını da 2014ün
ortalarında bitirmeyi hedefliyoruz, eğer bir aksilik yaşamazsak.
Şu anda planlamamız bu yöndedir.
Gazianteple
ilgili bir planlamamız yok. Biliyorsunuz, belediyelerin müracaatları
üzerine bunlar, etütler değerlendiriliyor, trafik değerleri dikkate
alınıyor ve ona göre bir planlama yapılıyor. Şu anda
planlama Ankarayla ilgili var, onun dışındaki illerde yok.
İzmirde müşterek çalışmamız var, belediyle devam
eden. Torbalı-Gaziemir hattının yapımı devam ediyor,
daha sonra da Torbalı-Selçuk hattını yapacağız.
Sayın
Erdoğdu Fakir ülkelerin
kullandığı bir model. dedi. Bu doğru değil.
Bildiğiniz gibi, Danimarka ile İsveç arasını bağlayan
15 kilometrelik Öresund Köprüsü yap-işlet-devret modeliyle yapılmış
bir projedir, 20 milyar dolarlık bir projedir. Bunun için
sayısız örnekler var. Fransada çok yaygın kullanılan bir
modeldir. İngilterede, bırakın büyük projeleri, okullar,
hapishaneler, hastanelerin tamamı yap-işlet-devret modeliyle
gerçekleştirilmektedir. Bu model eğer doğru
kullanılırsa çok
BAŞKAN
Sayın Bakanım, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurun.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Tamam.
Diğerlerine
maalesef süre kalmadı. Sayın Özer, Sayın Önder, Sayın
Erdemir, Sayın Tanal, Sayın Özkan ve Özün sorularını da
yazılı cevaplayacağız.
Yap-işlet-devret
projeleri hurda olarak geri alınmıyor, o bir yanlış
bilgidir. Tam işler vaziyette teslim edildiği gibi geri verilmek
durumunda, havaalanlarında yaşadığımız örnekteki
gibi.
Arz
ederim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Sayın Başkanım, Sayın
Bakanımız Aykut Bey bunu söyledi ve doğru değil. dedi.
Bir küçük
BAŞKAN
Sayın Erdoğdu, bugün bir istisna uyguladık grupların
anlaşması üzerine. Sayın Bakanın cevabından sonra
böyle bir usulümüz yok.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Tamam o zaman.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
8inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Şimdi
teklifin tümünü oylayacağız ancak İç Tüzükün 86ncı
maddesi gereğince görüşlerini belirtmek üzere ve lehinde olmak
şartıyla söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.
Buyurun
Sayın Kaplan.
Süre
beş dakikadır, istisnalar bitti, süre uzatılmayacaktır.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Peki.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Lehte konuşacaksınız, lehte
bekliyoruz Hasip Bey.
BAŞKAN
Buyurun.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; evet, lehinde söz aldım ama üzerinde
konuşacağım, size bir 1 Nisan şakası olsun.
Yalnız,
bir şey söyleyeceğim, onu ciddiye alın: Hükûmette 7 bakan
gidiyor,
yedi bölgeden
yenileri gelecek, onun üzerinde biraz tefekkür edin. (AK PARTİ
sıralarından gülüşmeler) Onu ciddiye alın yalnız, onu
söyleyeyim.
Niye
elektriğe yüzde 9 zam yaptınız bugün Allah aşkına
yani? İrandan Başbakan geldi ve bugün elektriğe yüzde 9 zam
Zaten daha önce olmuştu. Bu ara benzin zamlarına dikkatinizi çekmek
istiyorum: Benzin zamları bir ayda 3-4 defa olmaya başladı yani
bir anormal durum var. İrana gidiliyor, petrol kesiliyor, Libya petrolüne
dönülüyor. Rusyayla nükleer santraller konusu konuşuluyor ayrı bir
olay ve yap-işlet-devret modeli çerçevesinde kamu artı özel
ortaklığı düşünülüyor. Bu kamu artı özel
ortaklığında kamunun ortaklık payı az olacaktır
muhtemelen, az olduğu zaman da, Sayıştayın Meclis
adına yapacağı inceleme -performans denetimi, bilmem ne denetimi
falan- hissemiz oranında olacaktır. Yani AnadoluJete nasıl
biniyorsunuz? AnadoluJet Türk Hava Yolu markasıdır ama yüzde 40 küsur
hissesi Türk Hava Yollarınındır,
gerisi diğer şirketlerindir.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Halkta, halkta
HASİP
KAPLAN (Devamla) - Yani yüzde
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) 49u devlette
HASİP
KAPLAN (Devamla) - Yani 51 değil ama
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir)
51i vatandaşta, 30 bin ortağı var.
HASİP
KAPLAN (Devamla) 51i vatandaşta yüzde 49u Türk Hava Yollarında
yani 51 olmak gerekiyor anonim ortaklıklarda, onu da dikkatinize sunmak
istiyorum.
Bizim
kaygımız şu: Yani KDVyi kim ödüyor? Devlet ödeyecek. KDVyi
devlet nereden ödeyecek? Hazineden. Hazine nereden geliyor? Vergilerden. E,
vatandaşın vergisiyle gelen bir kalem harcaması, rakamı çok
büyükse bu Meclisin denetlemesi lazım. Bizim kaygımız bu.
İhalelerde denetim olsun. derken bunu kastediyoruz. Bu kararlar
alınırken, verilirken -örneğin 3üncü Köprüde veya ileride Harem
Projeside veya Galata Projesinde- çok büyük projelerde çok milyar dolarlar
oynadığı zaman, bir denetim olması lazım ki
Mali
kuralı erteleyen bir Meclisiz yani mali kuralı bile ertelemişiz.
Böyle olunca, olmuyor.
Dünyanın
hâli de iyi değil, bakın, açık söyleyeyim size. Yani siz,
nasıl görüyorsunuz bilmiyorum ama bu küresel krizden sonra, Orta
Doğuya bakıyoruz, yeni dizayn olayına ve sonra Başbakana
bakıyoruz, Başbakan son dönemlerde ne yapmış? Hangi
ülkelere gitmiş? Hangi liderleri öpmüşse, o liderlerin sonu,
akıbeti iyi olmamış; bakın Kaddafiyi öptü, gitti;
Mübareki öpmüştü, gitti; Berlusconiyi öpmüştü, gitti; Bin Aliyi
öpmüştü, gitti.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Bir gün de onu öperler.
HASİP
KAPLAN (Devamla) - El Salihi Yemende
öpmüştü, gitti; Beşar Esadı öptü, sallanıyor;
Obamayı en son Seulda öptü, bakın, seçim var, bu sene göreceksiniz, Obamanın da durumu parlak
değil. Şimdi, böyle bir durum söz konusu. Onun için, yani dikkat edin
siz de, öpülenler, geçen dönem milletvekili olan güneydoğudan,
doğudan bir tek kişi gelemedi buraya, bakıyorum eski
arkadaşlara, hiçbirisi yok. Siz yine dikkatli olun.
Sayın
Bakan bir Zaho-Trabzon demir yolu projesi sözü vermişti, bende
yazılıdır, tutanakları duruyor. Zaho-Nusaybin-Mersin
hattı vardı, onun tutanakları bende duruyor. Uludere-Uzungeçit
sözünü vermişti iki sene önce, onun tutanakları da bende duruyor. Sayın
Bakan şu an meşgul, dinlemiyor ama ben o verdiği sözleri
tutacağını umuyorum.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Bakan verdiği sözü tutar, rahat
olun.
HASİP
KAPLAN (Devamla) Yarın da 1 Nisan. Dedik siz de rahat edin,
Danışma Kurulu yaptık. Ben size söylemiştim siz bunu
kesintisiz götüremezsiniz diye. Yine muhalefete dua edin, yarın pazar,
tatil yapma şansınız var.
Hepinize
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan.
Teklifin
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
İki
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Kars Milletvekili Ahmet Arslan ve Bursa
Milletvekili Hüseyin Şahin ile 7 Milletvekilinin; Katma Değer Vergisi
Kanunu ile Bazı Yatırım ve Hizmetlerin
Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması
Hakkında Kanun ve Kamu İhale Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi açık oylama sonucu:
Kullanılan oy syısı |
: |
282 |
|
Kabul |
: |
257 |
|
Ret |
: |
25 |
Katip Üye Katip
Üye
Bayram
Özçelik Muhammet Rıza
Yalçınkaya
Burdur Bartın
Böylece,
teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
4üncü
sırada yer alan, Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporlarının görüşmelerine başlayacağız.
4- Kamu Görevlileri
Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/556)
(S. Sayısı 200)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5inci
sırada yer alan, Orman Köylülerinin Kalkınmalarının
Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları
Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile
Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun
Tasarısı ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın; Orman Köylülerinin
Kalkındırılmaları Hakkında Kanun Teklifi; Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi, Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve Yalova Milletvekili
Muharrem İnce ile 68 Milletvekilinin; 2/B Barışı Kanunu
Teklifi (Orman Sınırları Dışına
Çıkarılan Alanların İdaresi, Değerlendirilmesi ve
Tasarrufu Hakkında Kanun Teklifi); Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin
Türkoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın; Yayla ve Yaylacılık
Kanunu Teklifi ve İçişleri Komisyonu, Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu raporlarının görüşmelerine
başlayacağız.
5- Orman Köylülerinin
Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman
Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin
Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanun Tasarısı ile Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın;
Orman Köylülerinin Kalkındırılmaları Hakkında Kanun
Teklifi; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve Yalova
Milletvekili Muharrem İnce ile 68 Milletvekilinin; 2/B
Barışı Kanunu Teklifi (Orman Sınırları
Dışına Çıkarılan Alanların İdaresi,
Değerlendirilmesi ve Tasarrufu Hakkında Kanun Teklifi); Osmaniye
Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın; Yayla ve
Yaylacılık Kanunu Teklifi ve İçişleri Komisyonu,
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporları (1/563, 2/71,
2/211, 2/417) (S. Sayısı 198)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Alınan
karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 2 Nisan 2012
Pazartesi günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 21.14