TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
89uncu
Birleşim
3
Nisan 2012 Salı
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- YOKLAMALAR
III.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Karabük Milletvekili
Osman Kahvecinin, 3 Nisan Karabükün kuruluş yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Erzincan
Milletvekili Muharrem Işıkın, Erzincanda son günlerde
yaşanan gelişmelere ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Sırrı Süreyya Önderin, İstanbulun
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, Erzincan Milletvekili Muharrem Işıkın
gündem dışı konuşmasına ilişkin
açıklaması
2.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkanın,
Türkiye genelinde besicilerin zor durumda bulunduklarına ilişkin
açıklaması
3.- Manisa Milletvekili Selçuk Özdağın,
Afganistanda şehit olan 12 Türk askerinin cenazesine bazı medya
kuruluşlarının alınmamasına ilişkin
açıklaması
4.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen
Öğütün, Ataşehir ilçesinde bulunan bir finans merkezinin haksız
bir işlemle Ümraniye ilçesinde kayıtlı olduğuna
ilişkin açıklaması
5.- Adıyaman Milletvekili Salih
Fıratın, Adıyaman, Gaziantep, İzmir ve Erzincanda
yaşanan işaretleme olaylarının faillerinin
bulunamamasının düşündürücü olduğuna ilişkin
açıklaması
6.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, Türk kadınlarına belediye seçimlerinde seçme ve
seçilme hakkı tanıyan Kanunun kabulünün 72nci, polis
teşkilatının kuruluşunun 167nci yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
7.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın,
Malatya-Gölbaşı, Sürgü-Erkenek yolunun yoğun çökme ve bozulma
nedeniyle kullanılamaz hâle geldiğine ilişkin
açıklaması
8.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandırın, 3 Nisan Karabük Demir Çelik
Fabrikasının kuruluş gününe ilişkin açıklaması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Hakkâri
Milletvekili Adil Kurt ve 21 milletvekilinin, asgari ücret
uygulamasının doğurduğu sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/224)
2.- Batman Milletvekili
Ayla Akat Ata ve 21 milletvekilinin, emeklilerin sorunlarının ve
çözüm yollarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/225)
3.- İzmir
Milletvekili Mustafa Moroğlu ve 38 milletvekilinin, kadına yönelik
şiddetin nedenleri ile bu nedenlerin ortadan kaldırılması
için yapılacakların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/226)
B) Önergeler
1.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğrunun, (2/179) esas numaralı Ermeniler Tarafından
Azerbaycan'ın Hocalı Kentinde Gerçekleştirilen Katliamın
"Soykırım" Olarak Tanınması, 26
Şubatın "Hocalı Soykırımını Anma
Günü" Olarak Kabul Edilmesine İlişkin Kanun Teklifinin
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/39)
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- CHP Grubunun,
15/2/2012 tarihinde, Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan ve
arkadaşlarının Artvin şehir merkezinin üzerinde yer alan
4252 ve 4944 no.lu maden ruhsat alanlarının kapsadığı
alanın araştırılarak bütün kamunun yararlanacağı
yer üstü zenginliklerin neler olduğunun araştırılması
amacıyla vermiş olduğu Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun 3/4/2012 Salı günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
2.- Afet Riski
Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/569) (S. Sayısı: 180)
3.- Kamu Görevlileri
Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/556) (S. Sayısı 200)
4.- Orman Köylülerinin
Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman
Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin
Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanun Tasarısı ile Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın; Orman Köylülerinin
Kalkındırılmaları Hakkında Kanun Teklifi; Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi, Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve Yalova Milletvekili
Muharrem İnce ile 68 Milletvekilinin; 2/B Barışı Kanunu
Teklifi (Orman Sınırları Dışına
Çıkarılan Alanların İdaresi, Değerlendirilmesi ve
Tasarrufu Hakkında Kanun Teklifi); Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin
Türkoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın; Yayla ve Yaylacılık
Kanunu Teklifi ve İçişleri Komisyonu, Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu Raporları (1/563, 2/71, 2/211, 2/417) (S.
Sayısı 198)
VIII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın,
Kandıra F Tipi Cezaevindeki uygulamalarla ilgili bazı iddialara
ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Erginin cevabı
(7/3324)
2.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın,
Bakanlığa yöneltilen yazılı ve sözlü soru önergelerine
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın
cevabı (7/4139)
3.- Manisa Milletvekili Sümer Oralın, yeniden
yapılandırılan vergi borçlarına ilişkin sorusu ve
Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı (7/4576)
4.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, Türkçenin
uluslararası alanda tanıtımına yönelik
çalışmalara ve uluslararası yarışmalarda Türkçenin
kullanılmasına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günayın cevabı (7/4739)
5.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
milletvekili dokunulmazlığının
kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkerelerine
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet
Sağlamın cevabı (7/4790)
6.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın,
Mardin ve Batmana doğal gaz verilip verilmeyeceğine ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/4866)
7.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın,
Siirt ve Şırnak illerine doğal gaz verilip verilmeyeceğine
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/4867)
3 Nisan 2012 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır), Tanju ÖZCAN (Bolu)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 89uncu Birleşimini
açıyorum.
II.- Y O K L A M A
BAŞKAN Elektronik cihazla
yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakikalık süre
vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak
salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik
sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik
personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen
üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli personel
aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayımız vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın
milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Konuşma süreleri beşer
dakikadır.
Gündem dışı ilk söz, 3
Nisan Karabükün kurtuluş yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Karabük
Milletvekili Sayın Osman Kahveciye aittir.
Buyurun Sayın Kahveci. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Karabük Milletvekili Osman Kahvecinin, 3 Nisan
Karabükün kuruluş yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
OSMAN KAHVECİ (Karabük) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3 Nisan Karabükün Kuruluş
Günü nedeniyle gündem dışı söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün,
ulusal bağımsızlığımızın iktisadi
bağımsızlıkla taçlandırılmasının önemli
bir ayağını oluşturan, yerli ağır sanayimizin
ilki ve en büyüklerinden birisi olan Karabük Demir Çelik
Fabrikalarının temelinin atıldığı gündür. Bugün,
aynı zamanda, cumhuriyet şehri Karabükün doğuşu ve Kuruluş
Günüdür. Kurtuluş Savaşında Anadoluda ve Trakyada
işgale uğramış birçok şehrimiz büyük bir azimle
kazandıkları zafer gününü kurtuluş günü olarak kutlarken,
Karabük, 3 Nisan gününü, farklı olarak, Kuruluş Günü olarak
kutlamaktadır.
Cumhuriyetimizin ilk kurulduğu
yıllardaki en büyük hedefi, kurtuluş mücadelesiyle kazanılan
siyasi bağımsızlığımızı iktisadi
kalkınmayla desteklemekti. Bunun için de ülkemizde ağır
sanayinin kurulması gerekiyordu. Ülkemiz 1930lu yıllarda
sanayileşmeyi devletçi ekonomi modeliyle hayata geçirmeye
çalışmıştır. Bu dönemin millî sanayileşme
hamlelerinin en önemlilerinden birisi de Karabük Demir Çelik
Fabrikalarının kurulmasıdır.
Karabük, o yıllarda, 100 nüfuslu,
Safranboluya bağlı bir köydü. 3 Nisan 1937de Demir Çelik
Fabrikalarının kurulmasıyla Karabükün şehir olma süreci
başlamıştır.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) Kim
kurdu, kim?
OSMAN KAHVECİ (Devamla) - O
dönemde Karabük Demir Çelik Fabrikalarının kurulması
İngiltereye ihale edilmişti. Bu ihale genç Türkiye Cumhuriyetini
uluslararası arenaya taşırken Türkiye'nin yeni imajını
da tüm dünyaya duyurma fırsatı vermiştir. Örneğin,
Financial Timesta çıkan bir yazıda, Türklere yabancı devletle
olan münasebetlerinde Türk istiklal ve gururunu incitecek hiçbir maddenin
şart koşulmaması önerilmişti. Bu dönemde, Karabük Demir
Çelik Fabrikaları, Türk milletinin bağımsızlık ruhunun
ve uluslararası anlaşmalardaki çelikleşmiş ve kararlı
duruşunun sembolü olmuştur.
Karabük, demir çelik fabrikalarının
kurulmasıyla ülkemizin en önemli ağır sanayi merkezi olurken,
bir yandan da hızlı bir şehirleşmeyle kısa sürede bir
sanayileşme, şehirleşme örneği göstermiş, Türkiye'nin
yeni bir kent kurma kültürü ve kabiliyetini de
yansıtmıştır.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta)
Karabük Demir Çelik Fabrikalarını kim kurdu, hâlâ söylemedin.
OSMAN KAHVECİ (Devamla) Karabük,
20 bini bulan ağır sanayi işçisi, memuru, esnafı ve köylüsü
ile Türkiye'nin dört bir yanından gelen değişik kültürdeki
insanlarıyla Karabüke has ortak bir yaşama kültürü
oluşturmuş, birlikte birçok ilkleri yaşamış ve
gerçekleştirmiştir.
Bu birliktelikle Karabükte,
eğitimden kültüre, ulaşımdan altyapılara kadar birçok
alanda yeni bir şehir kültürü oluştuğu gibi, demir çelik kültürü
de oluşmuş ve gelişmiştir. Bu yönüyle Karabük, gelişen
özel sektör demir çelik işletmeciliği ile de ülkemizin merkezi ve
okulu olmuştur. Bu süreçte, Karabük, demir çelik üretiminin merkezi ve
borsası görevini de görmüştür.
Karabük Demir Çelik Fabrikaları,
geliştirdiği yeni teknolojilerle, fabrikaları kuran
fabrikaları da üreterek ülkemizin birçok şehrindeki ağır
sanayinin kurulmasına da öncülük etmiştir. Bugün, ülkemizin birçok
bölgesindeki binalarda, hızlı trenlerin raylarında, büyük
altyapılarda ve birçok fabrikalarda Karabüklünün ve demir çelikte
çalışan ağır sanayi işçisinin emeği ve alın
teri vardır.
Karabük, 3 Nisan 1937de temeli
atılan fabrikaların bölgeye kazandırdığı ivme ile
100 kişilik bir mahalleden, bugün 100 bini aşan nüfusuyla 78inci
ilimiz olmuştur. Karabük, ağır sanayinin kurulması ile
hızlı bir göç alımı süreci yaşamış,
ülkemizin dört bir yanından gelen vatandaşlarımızla bir Türkiye
mozaiği oluşturmuştur. Bu mozaik öyle bir
kaynaşmıştır ki Karabük, dün olduğu gibi bugün de
huzur ve barış içerisinde büyüme ve gelişmesini sürdürmektedir.
Karabük denildiğinde her ne kadar
ilk akla gelen demir çelik ise de bugün, Karabük, tarihî değerleri ve
doğal güzellikleriyle de ülkemizin en önemli şehirlerinden birisi hâline
gelmiştir. Bugün Karabük de ülkemizin her alanında yaşanan
gelişimi, değişimi bütün hızıyla yaşamakta,
modern altyapıları ve üniversitesiyle marka şehir olmaya
doğru hızla ilerlemektedir.
İktisadi
bağımsızlığımızın önemli bir
nişanesi olarak demir çelik fabrikalarının Karabükte
kurulmasına vesile olan başta devletimizin kurucusu Gazi Mustafa
Kemal Atatürk olmak üzere emeği geçen tüm devlet büyüklerini minnetle ve
şükranla anıyor
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
OSMAN KAHVECİ (Devamla) -
ayrıca, Karabükü bugüne taşıyan ve geleceğe
taşıyacak olan bütün Karabüklü hemşehrilerimin 3 Nisan
Kuruluş Gününü kutluyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Kahveci.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Osman Bey, bak, teşekkür ettiğin için biz de
alkışlıyoruz.
BAŞKAN - Gündem
dışı ikinci söz, Erzincanda son günlerde yaşanan
gelişmeler hakkında söz isteyen Erzincan Milletvekili Sayın
Muharrem Işıka aittir.
Buyurun Sayın Işık. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- Erzincan Milletvekili Muharrem Işıkın,
Erzincanda son günlerde yaşanan gelişmelere ilişkin gündem
dışı konuşması
MUHARREM IŞIK (Erzincan)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Erzincanda son günlerde
yaşanan bir olayla ilgili yüce Meclise bilgi vermek için söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 28 Mart
Çarşamba akşamı Erzincanın Üzümlü ilçesi Avcılar
köyünde bir okulun duvarına, okul bahçesi duvarı yanındaki
parka, iki evin duvarına ve çevredeki bazı evlere, kişi veya
kişiler tarafından Hepiniz kâfirsiniz. Kâfir Aleviler, hepiniz
yanacaksınız. şeklinde yazılar
yazılmıştır. Ayrıca, bir evin duvarına üç hilal
yapılmıştır.
Önce şunu belirteyim ki bu üç
hilalin, tamamen saptırmaya yönelik olarak, insanları birbiriyle
karşı karşıya getirmek için, amaçlı bir şekilde,
bilinçli olarak, profesyonelce ve provokatörler tarafından
yapıldığına inanıyoruz biz.
Daha önce de buna benzer olaylar
Adıyaman ve İzmirde provokatörler tarafından
yapılmıştı. Yalnız, bununla ilgili, yetkililer Bu
çocuk işi. diye geçiştirdiler. Erzincanda yaşanan olaya
baktığımız zaman, kesinlikle çocuk işi
olmadığı ve provokatörler tarafından
yapıldığı açık bir şekilde bellidir.
Yetkililerin bu konuyu ciddiye alarak
büyük bir titizlikle üzerine gitmelerini istiyoruz. Daha önceki Sivaslar,
Çorumlar, Kahramanmaraşlar da hiç ciddiye alınmamıştı
ama neler olduğu tarihin kara sayfalarında yazılıdır.
Ayrıca, biz bu katliamları
lanetlerken Erzincanımızın Başbağlar köyünde meydana
gelen katliamı da lanetliyoruz.
Benim korkum, geçmişte
yaşanan bu olayların, yavaş yavaş zemin hazırlanarak
yenilerinin meydana gelmesidir. Yetkililer bir an önce bu konuya ciddi bir
şekilde eğilmeli ve söylemlerine ve eylemlerine dikkat ederek
faillerini bulup ortaya çıkarmalıdır.
Kindar gençlik yetiştirmek için
bir şeyleri göze alırsak eğer, toplumun büyük bir kesimini göz
önüne almazsak, geleceğimiz karanlığa gider. Kindar gençlik,
özellikle iktidarın, on yıllık iktidarı döneminde, Türkiyede
çok sistematik, gayet de metodik bir dönüşümle sergilediği ve
başarıya ulaşmaya çalıştığı son
noktadır. Kafanızdaki bir eyleme geçmeden önce toplumu, manevi
duygularıyla oynayarak hazırlanıyorsunuz.
Yaptığınız her yeni yapılandırmanın
adımını daha sonra yapacağınız adıma göre
ayarlıyorsunuz.
Ve son nokta, millî eğitim
alanında yapılan yeni yasa. Sizin de büyük bir
çoğunluğunuzun karşı olduğuna inandığım
bu yasa ile yeni eğitim şekli, yeni vatandaş, yeni seçmen
üretmenin yollarını arıyorsunuz. Okullarda ilk önce millî
bayramların kutlanmasını yasakladınız. Sayın
Başbakanın dindar gençlik dediği, peşine Tinerci gençlik
mi yetiştirelim? demesi bu dönemde tinerci ve uyuşturucu
kullanımının artmış olmasını hiç ciddiye
almadan, toplumda gerçekten yaralar açmıştır.
Beğenmediğiniz cumhuriyetin
kurumları doksan yıldır uyguladığı eğitim ve
öğretim sistemiyle ateist bir toplum yaratsaydı acaba bugün AKP
iktidarda olur muydu? Cumhuriyet okulları doksan yıldır süren
eğitim sistemiyle tek tip insan yetiştirseydi yine aynı
şekilde AKP iktidarda olur muydu? Atatürkün Gençliğe Hitabesinin
yerine Necip Fazıl Kısakürekin Gençliğe Hitabesini getirmeye
çalışarak kindar bir gençlik yetiştirmek geleceğimizi
karanlığı götürür.
Türkiye Cumhuriyeti gençleri örf ve
âdetlerini özümsemiş bir gençlik olmalıdır.
Allah ile aldatılan değil,
gerçek İslam inancına sahip, hurafelere, şeyhlere,
dervişlere, softalara biat etmeyen, bilime inanan, aklı hür,
vicdanı hür, irfanı hür bir gençlik olmalıdır.
Geçmiş ile kavgası olmayan,
geleceğe donanımlı olarak hazırlanan gençler
olmalıdır. Geçmişi inkâr eden değil, bilakis geçmiş
hatalarından dersler çıkaran ama yargılayan, kindar olmayan
gençlik olmalıdır.
Tebaa, ümmet olmayan, özgür
düşünceli birey olmayı başaran gençlik olmalıdır.
Kendi inancına olan
saygısı kadar diğer inançlara da, düşüncelere de
saygısı olan gençlik olmalıdır.
Okuyan, sorgulayan, öz güveni olan,
eleştiren, çağı ve çevresini anlayan, iki yüzlü olmayan,
doğru bildiğini her ortamda haykıran gençlik
olmalıdır.
Bu yasa ile okullarda mahalle
baskısının artacağını, o çocukların
nasıl bir ruh hâline gireceklerini hiç hesap ettiniz mi? Ayrıca bu
yasa çıktığı zaman neden bayram havasında yaptığınızı
merak ediyorum. Devrim mi yapıldı? Neye karşı, kime
yapıldığını merak ediyorum. Bu toplumu bölmeyelim.
Neden kutuplaştırıyoruz? Neden insanların mezhepleriyle
uğraşıyoruz?
Kuran-ı Kerimin duvara
asılıp güzel bir ortamda saklanması, okunacağı zaman
alıp niyaz edildikten sonra okunması, tekrar o temiz yere
asılmasında ne sakınca vardır? Bunları söylemekle
toplumda mezhepçiliği ortaya çıkarmanın bir anlamı
olduğunu sanmıyorum ve hiçbirimizin bir kârı olmaz bunda.
Canilerin, katillerin
yargılanmaktan kurtulduğuna Hayırlı olsun. diyorsak,
topluma bilerek veya bilmeyerek yanlış yol gösteriyorsak,
atanmışlar vekili döverken, Meclis kürsüsünde vekiller dövülürken
Eline sağlık. diyorsak, bunda bir yanlış var demektir.
Lütfen, toplumu bölmeyelim, germeyelim.
Hiçbir şey kazanamayız. Toplumu kamplaştıranların ve
bölenlerin tarihin kara sayfalarına leke olarak geçtiğini unutmadan,
bir an önce bu konuda duyarlı olmaya çağırıyor, hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Işık.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkanım, Sayın Hatibin ifade ettiği konu çok
önemli. Üç hilal. diyerek partimizi de ilzam ediyor. Müsaade ederseniz,
kısa bir açıklama yapmak istiyorum.
MUHARREM IŞIK (Erzincan) Hayır
efendim...
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sizinle ilgili değil.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Sayın Şandır Biz inanmıyoruz. dedi.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Yok,
yok
Ona dayalı değil.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Arkadaşın söylediğini sağlamlaştıralım,
pekiştirelim.
BAŞKAN Buyurun efendim.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, Erzincan Milletvekili Muharrem Işıkın
gündem dışı konuşmasına ilişkin
açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten önemli bir
konuyu gündeme getirdi arkadaşımız. Ona çok teşekkür
ediyorum.
Milletimiz arasında
ayrışmayı, cepheleşip çatışmayı zorlayan
etnik ayrışmanın dışında şimdi de mezhep
temelli bir ayrışmanın fitne ateşi yakılmak istenmektedir
ve maalesef, bu fitne ateşinde partimizin amblemi kullanılmaya
çalışılmaktadır. Daha önce Adıyamanda yani
yaklaşık bundan bir buçuk ay önce Adıyamanın Yenimahalle
ve Karapınar mahallelerinde, daha sonra Gaziantep ve İzmirin
bazı bölgelerinde benzer bir tahrik yaşanmıştır.
Şimdi de Erzincanın Üzümlü ilçesi Avcılar köyünde, maalesef,
toplumu mezhep temelinde birbirleriyle çatıştırmayı
hedefleyen bir fitne ateşi yakılmaya çalışılmakta ve
buna özne olarak da üç hilal konularak partimizi alana çekmeye veya
partimizin etrafında bir çatışmayı tanzim etmeye
çalışmaktalar.
Türkiyenin ve Türk milletinin her
dönemde düşmanı olacaktır. Değerli milletvekilleri, bu ülke
büyük, bu millet büyük. Büyük dağın büyük dumanı olacaktır.
Ama milletçe ve devletçe bu gelişmelere duyarlı olmak
mecburiyetindeyiz.
Bakınız, bu olay çok
sıradan bir olay değil. Bir çocuk olayı değil, bir densizin
densizliği değil, bir heyecan değil. Bunlar mutlaka
maksatlı, programlı ve gerçekten bir sonuca ulaşmayı
amaçlayan provokatif hadiselerdir, tahrik unsurlarıdır ve ben
inanıyorum ki bu, yalnız Türkiyenin kendi iç şartlarından
kaynaklanan değil, küresel bir senaryonun yansımalarıdır.
Bakın, hemen güneyde Şii
eksenli bir çatışmanın, bir cepheleşme ve
çatışmanın tanzim edildiği bir süreçten geçiyoruz.
Aynı çatışmayı Türkiyeye taşımak için bir zemin
hazırlandığı gibi bir endişemiz var. Bunlar olabilir
ama önemli olan Hükûmetin tavrı.
Değerli milletvekilleri, iktidar
partisinin değerli milletvekilleri; bu konu 26 Şubat tarihinde
Adıyamanda başladı. O zaman da biz canhıraş
çığlıklarla bağırdık Hükûmete Aman ha, bu
fitneyi durdurun, bu ateşi söndürün, bu failleri yakalayın. Buna
çocuk işi demeyin. Ama bugüne kadar Hükûmetten, ilgili bakandan maalesef
bir adım görmedik. Şimdi ne olmasını bekliyorsunuz ki bir
hareket yapasınız, bu failleri yakalayasınız, bu fitne
ateşini yangına dönmeden söndüresiniz?
Bu anlamda, Hükûmeti derhâl ama derhâl,
hemen tedbir almaya, failleri yakalamaya, yargıya çıkarmaya davet
ediyoruz; yoksa olan sonuçtan, olacak sonuçlardan sorumlu Hükûmet olur.
Türkiyeyi millet adına bu Hükûmet
yönetiyorsa, milletin birliğini parçalamayı amaçlayan bu
gelişmelere anında tedbir almak sorumluluğu da Hükûmete aittir.
Tekrar uyarıyoruz: Hükûmet gereken tedbirleri almalı ve bu failleri
mutlaka yakalamalıdır. Bu konudan dolayı Erzincan halkı da
asla suçlanmamalıdır.
Hepinize teşekkür ederim. (MHP
sıralarından alkışlar)
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan, fırsat verdiğiniz için.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Şandır.
Gündem dışı üçüncü söz,
İstanbulun sorunları hakkında söz isteyen İstanbul
Milletvekili Sırrı Süreyya Öndere aittir.
Buyurun Sayın Önder.
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
3.- İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya
Önderin, İstanbulun sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; Hükûmetin sorunlara temel yaklaşımı,
düşünmezseniz yoktur şeklinde özetlenebilir. Kürt meselesi için de
böyle, deprem meselesi için de böyle, İstanbul gibi büyük bir kentin
sorunları için de böyle.
Bugün, İstanbul, dünyada en çok
ziyaretçinin geldiği ve uluslararası toplantının
gerçekleştirildiği 7nci, en çok dolar milyarderinin
yaşadığı 5inci şehir konumunda. İstanbul ile
ilgili çarpıcı istatistikleri çoğaltmak mümkün ancak bu olumlu
görülen istatistiklerin yanı başında neoliberal bir proje var ve
bu proje de markalarla parlatılmış projelerle
cilalanmış, kentin aslında nasıl olup da sınıfsal
ve etnik bir kırımı güçlendirdiğini, oluşturduğu
küçük kentçiklerle kentin organik yapısını bozarak, ekonomik
yapısının vahşi kapitalist bir mantıkla nasıl çok
uluslu sermaye lehine değiştirildiğini gösterirken, öte yandan
da kentin geleceğe dair hiçbir proaktif siyaset sahibi ve vizyonu olmadığını
da açıkça gösteriyor.
İstanbulun bu dönüşümü ekonomik
krizlerin yıkıcı etkileri karşısında Batı
dışı bir ekonomik kalkınma mucizesi olarak sunulsa da,
aslında çok tanıdık, küresel kentleştirme
-küreselleştirme ya da- stratejilerinin devlet, sermaye, yerel yönetim
ittifakıyla ustaca uygulanması olarak düşünülebilir. Bunu iki
temel tabakada ele alabiliriz. Birincisi, küresel kentleşme kendisini,
alışveriş merkezleri, güvenlikli siteler, toplu konutlar,
rezidanslar, plazalar, havaalanları, teknoparklar, golf sahaları gibi
yüksek rant getirecek kent parçacıklarının inşasıyla
kentin birbirinden kopuk adacıklara bölünmesiyle göstermektedir.
İkincisi ve önemlisi, bu kent
parçacıkları için gereken kent toprak ihtiyacının
giderilmesi için, zorla tahliye ve hukuki baskı gibi yollarla alt ve orta
sınıfların dönüşüm karşısında çaresiz
bırakılması ve dolayısıyla, mekânsal
ayrışmanın sınıfsal ve toplumsal ayrışmayla
birlikte yürütülmesine bir işarettir.
Şimdi, bu kentte bir
yapılanma var, İstanbul Kalkınma Ajansı. Bir bölge
planı da hazırlamış İstanbul Kalkınma Ajansı.
Bölgenin orta vadeli vizyonunu aşağı yukarı belirleyen ve
bu konudaki projeleri koordine eden, yer yer finanse eden -bu sene eskinin
parasıyla 100 trilyon gibi bir bütçe yanılmıyorsam
dağıtacaklar destek adı altında- bu kentteki turizm,
ticaret, ulaşım ve benzeri konularda kalıcı programlar
yapmak ve yönlendirmekle mükellef bir kuruluş. İktidar
İstanbula nereden bakıyor?un en bariz göstergesi, aslında
İstanbula, dolayısıyla halka nereden bakıyor?un en bariz
göstergesi.
Ben, Kalkınma Ajansının Yönetim Kurulunu
sizlerin bilgisine sunacağım: İstanbul Valisi, İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanı, İl Genel Meclisi
Başkanı -buraya kadar normal- Ticaret Odası Başkanı,
Sanayi Odası Başkanı, Türkiye İhracatçılar Meclisi
Başkanı, TUSKON Yönetim Kurulu Başkanı, MÜSİAD Genel
Başkanı. Kalkınma Ajansının Kalkınma Kurulunu
görelim bir de: Katılım Bankaları Birliğinden Osman Akyüz,
Türk Eğitim Vakfından Davut Ökütçü, İş Dünyası
Vakfı, İktisadi Girişim ve İş Ahlakı
Derneği, İstanbul Şehri Kültür Tarihi Araştırmaları
Merkezinden bir temsilci ve Türkiye Seyahat Acentaları Birliğinden
bir temsilci. Vaktim yok
Yedek üyelerin de tamamı sermaye temsilcileri.
Bu, sizin kalkınma meselesine nereden
baktığınızın en bariz göstergesi. İçinde bir tane
işçi var mı? Yok.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sanatçı var mı?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) İçinde bir tane,
bihakkın, sivil toplum var mı? Yok. TMMOBu Kurul üyeliğinden
çıkarmışlar bir toplantıya katılmadı diye.
İçinde bir işçi sendikası yok, memur sendikası yok, emekli
yok. Oysa diğerleri bu kentin azınlığı; yüzde 5i bile
değiller. Bu kentin yüzde 95inin ürettiği değerleri yemekle
meşguller ama belirleyecek olanların içinde bir tane garip gureba,
bir tane fakir fukara yoktur. Bu da Hükûmetin İstanbula ve genelde
yoksullara kimin yanında durarak baktığının
göstergesidir.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Önder.
Gündem dışı
konuşmalar tamamlanmıştır.
Bazı arkadaşlarımız
sisteme girmiş, giriş sıralarına göre söz vereceğim. Bulundukları
yerden birer dakika lütfen
Sayın Özkan
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkanın,
Türkiye genelinde besicilerin zor durumda bulunduklarına ilişkin
açıklaması
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Türkiye genelinde, süt üreticileri,
kırmızı et üreticileri -yani besiciler- çok zor durumdadır.
Yem, saman, ot, ilaç, mazot, elektrik fiyatları artarken canlı hayvan
kesim fiyatlarının düşmesi, süt fiyatlarının yerinde
sayması vatandaşları perişan etmiştir. En kısa
zamanda, Bakanlar Kurulunun, Et ve Balık Kurumu kesim fiyatlarında
üretici lehine düzenleme yapması, ayrıca çiğ süt
fiyatlarını en az 1 liraya çıkarması beklenmektedir. Aksi
hâlde, iflaslar kaçınılmaz olacaktır. Bugünlerde sıfır
faizli kredilerin dönüşleri başlamıştır. Vatandaşlar
telefonlarla devamlı bizi arayıp mağduriyetlerini
belirtmektedirler. Ayrıca, hâlâ, bugün, geçen yılın buğday destekleme
primleri ödenmemiştir. Bu konuda bakanlarımızı
uyarıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Özdağ
3.- Manisa Milletvekili Selçuk Özdağın,
Afganistanda şehit olan 12 Türk askerinin cenazesine bazı medya
kuruluşlarının alınmamasına ilişkin
açıklaması
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa)
Afganistanda şehit olan 12 askerimizin cenazelerinin
kaldırılışında basının bir kısmına
akreditasyon uygulanıp bir kısmının devre
dışı bırakılması, Türk demokrasisinin
geldiği noktanın bazı çevreler tarafından yeterince idrak
edilmediğinin göstergesidir. Şehitler hepimizin şehididir. Ortak
değerleri çoğaltmak, ortak yaşamı kuvvetlendirmenin
aracıdır. Ortak değerleri, toplumsal bütünleşmenin
aracı yapmak yerine, ötekileştirmenin,
ayrıştırmanın aracı hâline getirmek son derece
hatalıdır. Türk Silahlı Kuvvetleri, milletin tümünün ortak bir
değeridir. Kimsenin bu ortak değeri ayrışma aracı
yapmaya hakkı yoktur. Ortak acıların, ortak hassasiyetlerin bizi
birbirimize daha çok yaklaştırdığı bir gerçektir.
Meseleyi müşterek hassasiyetimiz olmaktan çıkarmak kimseye fayda
vermez. Medyayı bizden, ondan diye ayırmaya hakkımız
yoktur. Yıllarca, topluma bizden, ondan kriteriyle baktık.
Aynı coğrafyanın insanlarını ayırdık, suni
ayrılıklar ürettik. Bugün yaşadığımız
toplumsal çatışmaların bir sebebi de budur. Afganistan
şehitleri, bir kurumun şehitleri değil, bu milletin
şehitleridir. Milletin olanı milletin bir kısmına
yasaklamaya kimsenin hakkı yoktur.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Öğüt
4.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen
Öğütün, Ataşehir ilçesinde bulunan bir finans merkezinin haksız
bir işlemle Ümraniye ilçesinde kayıtlı olduğuna
ilişkin açıklaması
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT
(İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Öncelikle, bugün Karabükün
kuruluş yıl dönümü. Karabükü Karabük yapan Gazi Mustafa Kemal
Atatürk ve arkadaşlarını saygıyla anıyor, sorumlu
milletvekilleri olduğum Karabüklüleri kutluyorum. İçinde
bulundukları sorunların takipçisi olacağımı burada bir
daha bildirmek istiyorum.
Sayın Başkanım, size
Ataşehirde kanuna karşı yapılan bir oldubittiyi göstermek
için söz istedim. 5747 no.lu Kanunla kadastro sınırları
belirlenen Ataşehir ilçesinde bulunan ünlü finans merkezi, Büyükşehirde
yapılan haksız bir işlemle Ümraniye ilçesi
sınırlarına katılmıştır. Ataşehir
Belediyesinin İçişleri Bakanlığına ve Valiliğe
Haziran 2011 tarihinde yaptığı başvurulara hâlâ cevap
verilmemiştir. Sorunun bir an önce kanuna uygun olarak çözülerek, finans
merkezinin gerçek yerine yani Ataşehir ilçesi Barbaros Mahallesi
sınırlarına tekrar işlenmesi gerektiğini buradan
tekrar uyarıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Fırat
5.- Adıyaman Milletvekili Salih
Fıratın, Adıyaman, Gaziantep, İzmir ve Erzincanda
yaşanan işaretleme olaylarının faillerinin
bulunamamasının düşündürücü olduğuna ilişkin
açıklaması
SALİH FIRAT (Adıyaman)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Evet, yaklaşık otuz beş
gün önce Adıyamanda, sonrasında Gaziantepte, İzmirde ve
nihayetinde Erzincandaki işaretlemeler, Türkiyede bir
sıkıntının yaşandığının,
provokatif eylemlerin yapılmaya başlandığının
göstergesidir. Ancak, Hükûmet ve İçişleri Bakanı nedense bu
konuda bir türlü bir açıklama getiremiyor veya failleri bulamıyor.
Neredeyse hepimizin yatak odasını bile gözetleyip dinleyebilen
teknolojiye sahipken, nedense sokak ortasında yapılan olayların
failleri bulunamıyor. Bu düşündürücüdür.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Hamzaçebi
6.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, Türk kadınlarına belediye seçimlerinde seçme ve
seçilme hakkı tanıyan Kanunun kabulünün 72nci, polis
teşkilatının kuruluşunun 167nci yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün, Türk kadınlarına
belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı tanıyan kanunun
kabulünün 72nci yıl dönümü. Böyle bir yıl dönümünde, bu kanunu
kadınlara armağan eden dönemin Türkiye Büyük Millet Meclisi
mensuplarını ve Mustafa Kemal Atatürkü saygı ve şükranla
anıyorum.
Ekrem Bora hayatını kaybetti.
Filmleriyle, sanatıyla hayatımızda güzel izler
bırakmış olan Ekrem Boraya Allahtan rahmet diliyorum.
Yine bugün, polis
teşkilatının kuruluşunun 167nci yıl dönümü. Bugün de,
polis teşkilatımıza görevlerinde başarılar diliyorum
ve güvenlik ile özgürlük arasındaki ilişkide, özgürlüğün
güvenlik anlayışına feda edilmediği bir demokrasi arzusunu
ifade ediyorum.
Eskişehir Mihalıççıkda
bir maden kazası sonucunda, bir maden ocağında meydana gelen
göçük sonucunda hayatını kaybeden işçilerimize de Allahtan
rahmet diliyorum, yakınlarına, ailelerine, Eskişehirlilere
sabır ve başsağlığı diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Hamzaçebi.
Sayın Ağbaba
7.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın,
Malatya-Gölbaşı, Sürgü-Erkenek yolunun yoğun çökme ve bozulma
nedeniyle kullanılamaz hâle geldiğine ilişkin
açıklaması
VELİ AĞBABA (Malatya)
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Malatya-Gölbaşı,
Sürgü-Erkenek yolu yoğun çökme ve bozulma nedeniyle kullanılamaz hâle
gelmiştir. 2009da ihalesi, 2011 yılında geçici kabulü
yapılan yol beş aylık kısa bir kullanımdan sonra stabilize
hâline dönmüştür. Yüksek standartta yapıldığı söylenen
bu yolun bu kadar kısa sürede, bir kış bile geçirmeden çökmesi
kabul edilemez. Bunun bedeli halktan çıkmaktadır. Harcanan paralara
yazık değil mi? Yazık değil mi milletin parasına?
Bu konuda gereken işlemlerin
yapılmasını talep ediyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Şandır
8.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandırın, 3 Nisan Karabük Demir Çelik
Fabrikasının kuruluş gününe ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Çok
teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak
tüm Karabük halkına, Karabükte yaşayan tüm
vatandaşlarımıza saygılar, sevgiler sunuyoruz.
3 Nisan, Karabük Demir Çelik
Fabrikasının kuruluşu. Dolayısıyla Karabük için,
Türkiyemiz için çok önemli olan, ağır sanayinin çok temel bir üretim
girdisi olan demir ve çeliğin üretildiği yer olarak Karabük Demir
Çelik daha ülkemize uzun yıllar hizmet edecektir. Bu fabrikada
çalışan tüm insanlarımıza, bu fabrikadan emekli olanlara,
tüm Karabüklülere sevgiler, saygılar sunuyoruz; hayırlı
uğurlu olmasını diliyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Şandır.
Sayın milletvekilleri, gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Hakkâri Milletvekili Adil Kurt ve 21 milletvekilinin, asgari ücret
uygulamasının doğurduğu sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/224)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Asgari ücretin yaratmış
olduğu adaletsiz durumu ortadan kaldırmak ve toplumda bugüne kadar
yaratmış olduğu maddi ve manevi tahribatları telafi etmeye
yönelik gereken tedbir ve önlemlerin alınması ve somut çözümleri
için, Anayasanın 98'inci, İçtüzükün 104 ve 105'inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması için gereğini arz ve
talep ederim.
Gerekçe:
Ülkemiz, yapısal ekonomik
sorunlarından kaynaklı birçok sosyal, siyasal ve ekonomik sorunlarla yüz
yüze kalmıştır. Bu sorunların nedenleri ve doğru çözüm
modelleri doğru oluşturulamadığı için yoksulluk
ülkemizin en önemli ve çözümü aciliyet bekleyen sorunu olarak gündemdeki yerini
almaktadır.
Ülkemizdeki genel yoksulluk ve
işsizlik sorunlarına çözüm amaçlı geliştirilen önlemlerden
biri asgari ücret uygulamasıdır. Ülkemizde yaklaşık 5 buçuk
milyon insan asgari ücretle birçok iş kolunda istihdam edilmektedir. Bu
çalışanlar aileleriyle beraber yaklaşık 22 milyonluk bir
nüfusu oluşturmaktadırlar.
Asgari ücret, işçi ve ailesinin
günün ekonomik ve sosyal koşullarına göre insanca
yaşamasını sağlaması gereken bir ücrettir. Bu yönüyle
asgari ücret, bir üretim faktörü olarak emeğin bedeli olmanın
ötesinde, insanın yaşaması, varlığını
sürdürmesi için gerekli gelir kaynağıdır.
Asgari ücret çok yaygın bir
çalışan kesimin gelir düzeyini oluşturmaktadır. Bu nedenle,
gelir dağılımındaki etkisi önem kazanmaktadır.
TÜİK'in resmî verilerine göre,
Türkiye'de yoksulluk sınırı 767 Türk lirası olarak
belirlenmiştir. Ancak işçi sendikalarının yapmış
oldukları araştırmalar, bu yoksulluk
sınırının çok daha yüksek olduğunu da göstermektedir.
Hatta asgari ücret düzeyinin açlık sınırını dahi aşamadığı
ifade edilmektedir. Asgari ücretin düzeyi ve yoksulluk alt
sınırı kıyaslandığında milyonlarca
insanımız yoksulluk sınırının altında bir
maaşla çalıştırılmaktadırlar. Bu
çalışanlar aileleriyle beraber 20 milyonu aşan bir yoksul
kitleyi oluşturmaktadır.
Türkiye'de şu an yürürlükte olan
Anayasa'nın 55. maddesinde yer alan "çalışanların yaptıkları
işe uygun adaletli bir ücret elde etme ve diğer sosyal
yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri alma" durumunu mevcut asgari
ücret karşılamamaktadır. Ayrıca Türkiye'nin taraf
olduğu uluslararası anlaşmalardaki kriterleri de
karşılamamaktadır.
Ülkemizdeki genel yoksulluk ve
işsizlik sorunlarına çözüm amacıyla geliştirilen asgari
ücretle çalıştırma anlayışı ne yazık ki bu
sorunlara çözüm olamamış, beraberinde getirdiği emek sömürü
düzeyiyle gelir uçurumunu daha da derinleştirmiş, sosyal adaletsizliği
had safhaya çıkarmıştır. Türkiye'de adaletsiz gelir
dağılımının ve yoksulluğun neden olduğu bu
uygulamalar toplumsal travmalara dönüşmüş ve onarılamaz
toplumsal yaraları da beraberinde getirmiştir.
Asgari ücret, ülkemizde yaşayan
tüm emekçilerin yaşamlarını etkileyen göz ardı edilemez bir
sorundur. Bu nedenle, asgari ücretin yaratmış olduğu adaletsiz
durumu ortadan kaldırmak, toplumda bugüne kadar yaratmış
olduğu maddi ve manevi tahribatları telafi etmek ve Türkiye'de var
olan açlık ve yoksulluk sorunlarına sosyal ve ekonomik
adaletsizliği derinleştirmeyen daha uygun alternatifler
oluşturmak için Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104 ve 105.
maddelerine göre Meclis araştırması açılmalıdır.
1) Adil Kurt (Hakkâri)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat Ata (Batman)
8) İdris Baluken (Bingöl)
9) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
12) Altan Tan (Diyarbakır)
13) Esat Canan (Hakkâri)
14) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
15) Sebahat Tuncel (İstanbul)
16) Mülkiye Birtane (Kars)
17) Erol Dora (Mardin)
18) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
2.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata ve 21
milletvekilinin, emeklilerin sorunlarının ve çözüm
yollarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/225)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiyede 9
milyonu aşkın emeklinin yaşamış olduğu
sorunların tespit edilmesi ve çözüm yollarının belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98, İçtüzüğün 104 ve 105'inci
maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılmasını arz ederiz.
Gerekçe:
Türkiye'de bugün
itibarıyla emekli olan, emeğinin
karşılığını alamayan, örgütlenmesinin önüne yasal
engeller çıkarılan, aldığı maaşla geçinemeyen,
açlık ve yoksulluk sınırının altında
yaşamını sürdürmek zorunda kalan 9 milyonu aşkın
emekli bulunmaktadır.
Mevcut iktidar
emekliler ile çalışanlar arasındaki ücret uçurumunu
düzelteceğini vadetmesine karşın, bugüne kadar bu konuda
herhangi bir çabanın sarf edilmemiş olması bu uçurumun daha da
artmasına neden olmuştur. Çalışanların
maaşlarına ek ödemelerle yapılan iyileştirmelerin emeklilik
sonrasına yansımaması, emeklilerle çalışanlar
arasında maaş farkını ortaya çıkarmakta ve bu durum
yapılan her artışla giderek büyümektedir. 5473 sayılı
Kanunla çalışanlara, 2006 yılında 40+40 TL, 2007
yılında 20+20 TL, 2008 yılında ise en düşük 103 TL en
yüksek 385 TL ek ödemeler yapılırken emeklilere yönelik böyle bir
uygulamanın olmaması mağduriyetlere yol açmıştır.
Bugün en düşük BAĞ-KUR emeklisine 570 TL, SSK emeklisine 700 TL ve
Emekli Sandığı emeklisine 840 TL maaş vererek emekliyi
açlık ve yoksulluğa mahkûm etmişlerdir. Sosyal güvenlik
kurumlarından emekli maaşı alanlar arasında ücret
dengesizliğinin yanı sıra, aynı kurumda aynı
pozisyondan emekli olanlar arasında da çok farklı maaşlar
alınmaktadır.
Emekli
maaşları yılda iki kez Ocak ve Temmuz aylarında TÜİK
tarafından açıklanan bir önceki altı ayın TÜFE oranı
kadar arttırıldığından emekliler büyümeden pay
alamamaktadır.
Çalışırken
aldıklarıyla zor geçinirlerken, emekli olduklarında
aldıkları maaşın yarı yarıya azalacağı
nedeniyle çalışanlar emekli olmaktan kaçınmaktadırlar.
Son yıllarda sağlık ve
sosyal güvenlik alanında yapılan reformlar yalnız aktif
çalışma yaşamı içinde bulunan çalışanları
etkilememiş, emeklilerin de aleyhine bir sonuç ortaya
çıkarmıştır. Sağlık alanında hayata
geçirilen reformlar hastaneleri işletme, hastaları ise müşteri
olarak görmektedir. Bu nedenle emekliler sağlık kurumuna her gittiğinde,
muayene ücreti ve katkı/katılım payı ödemek durumunda
kalmaktadırlar. Alınacak sağlık hizmetlerinin birim
fiyatı SGK tarafından belirlenmekte, dolayısıyla düşük
belirlenen fiyatlar alınacak hizmetleri karşılamaktan uzak
olmakta, fiyatın üzerindeki bedel de ne yazık ki emeklilerin
ceplerinden çıkmaktadır. Bu nedenle aldığı maaş
günlük harcamalarına bile yetmeyen emekliler, kaybettikleri
sağlıklarını geri kazanmak için ödemeleri gereken
paraları olmadığından hastalıkla boğuşmak
zorunda kalmaktadır. Hekim raporuyla kullanılan bazı ilaçlar ve
sağlık hizmetlerinin ödeme listesinin dışına
çıkarılması, raporlu ilaçlarda eskiden alınmayan ilaç
katkı paylarının alınıyor olması, kronik
rahatsızlıkları bulunan emeklileri zor durumda bırakmaktadır.
Sosyal güvenlikte alınan her türlü
primin prim ödeyen için bir karşılığı olması gerekirken,
4956 sayılı Yasaya göre kendi nam hesabına iş yeri açan
emekliler ile herhangi bir iş yerinde yeniden çalışmaya
başlayan emeklilerden, hiçbir karşılığı olmayan
destek primi alınmaktadır. 2003 yılında yürürlüğe
giren 4956 sayılı Yasadan haberi olmadığı için destek
primi kesilmesi başvurusu yapmamış olan emeklileri, Maliye
kayıtlarından tespit eden SGK tarafından on binlerce emekliye
toplu prim borcu yazıları gönderilmekte, bu durumda olan emeklilerin
emekli aylıklarından resen kesinti yapılmaktadır.
Yine emeklilerin ILO, AİHS
sözleşmeleri ve IHEB Bildirgesi kapsamında sendika kurarak örgütlenme
hakkı bulunmasına karşın Türkiye'de yasal düzenlemeler öne
sürülerek emekliler sendika kurma hakkından mahrum bırakılmakta
ve kurulan emekli sendikaları hakkında da davalar
açılmaktadır. Oysa Anayasanın 90ıncı maddesi
uluslararası sözleşmelerin kanun hükmünde olduğunu açıkça
ortaya koymaktadır.
Türkiye'de 9 milyonu aşkın
emeklinin yaşamış olduğu sorunların tespit edilmesi ve
çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98,
İçtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılmasını arz ederiz.
1) Ayla Akat Ata (Batman)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) İdris Baluken (Bingöl)
8) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
9) Emine Ayna (Diyarbakır)
10) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
11) Altan Tan (Diyarbakır)
12) Adil Kurt (Hakkâri)
13) Esat Canan (Hakkâri)
14) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
15) Sebahat Tuncel (İstanbul)
16) Mülkiye Birtane (Kars)
17) Erol Dora (Mardin)
18) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
3.- İzmir Milletvekili Mustafa Moroğlu ve 38
milletvekilinin, kadına yönelik şiddetin nedenleri ile bu nedenlerin
ortadan kaldırılması için yapılacakların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/226)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Adalet Bakanlığı
verilerine göre, 2002-2010 yılları arasında kadın
cinayetlerinde % 1400 artış olmuştur. 2002 yılında 66
kadın öldürülürken, bu sayı 2009'un ilk 7 ayında 953'e yükselmiştir.
2003'te 83, 2004'te 164, 2005'te 317, 2006'da 663, 2007'de 1011, 2008'de ise
806 kadın yaşamını yitirmiştir. Bu durum,
kadının, toplumda birey olarak
algılanmadığını, söz hakkı olmayan, itaat etme
yükümlülüğü olan bir cins olarak kabul edildiğini göstermektedir.
Rakamlar, kadına yönelik şiddetin yıldan yıla
yükseldiğini ortaya koymaktadır.
Kamuoyunda uzun bir süre konuşulan
Münevver Karabulut'un vahşice katledilmesi, Ankara'da Ayşe
Paşalı'nın eski eşi tarafından sokak ortasında
canına kıyılması, Güldünya Tören'in namus gerekçesiyle gencecik
yaşta hayatına son verilmesi ve İstanbul Bayrampaşa'da eski
eşi tarafından, Tuğba Özbek'in yakılarak öldürülmesi
kadın cinayetlerine verilebilecek örneklerden sadece birkaç tanesidir.
2011 yılının ilk 6
ayı içinde 130 kadın, cinayete kurban gitmiştir. Bu da devletin,
hükümetin ve toplumun kadına bakış açısında bir
gelişme olmadığının göstergesidir.
Okulda, evde ve çalışma
hayatında kadına yönelik fiziksel ve psikolojik şiddetin
örneklerine rastlanmaktadır. Bu kabul edilemez tablonun ortadan
kaldırılması, kadınlara yönelik saldırıların
engellenmesi ve eşitsizliklerin giderilmesi için öncelikle şiddetin
kaynağının belirlenmesi son derece önemlidir.
Sanıldığının
aksine şiddetin tek bir nedeni yoktur. Aile içinde şiddeti görerek
büyüyen çocukların, şiddeti kanıksaması ve büyüdüklerinde
şiddet gören ya da şiddet uygulayan bireyler olmaları yüksek bir
olasılıktır. Bu da sorunun önemini daha da
arttırmaktadır. Bu nedenle aile içi şiddet başta olmak üzere,
her türlü kötü muamelenin engellenmesinde Türkiye Büyük Millet Meclisine
sorumluluk düşmektedir. Kadına karşı şiddetin yasal,
ekonomik, kültürel, sosyal ve siyasal nedenlerinin ilgili kurum ve
kuruluşlarla iş birliği içinde tespiti konusunda parlamentoya
önemli görevler düşmektedir. Ancak bu yolla, bu toplumsal sorunun çözümü
yönünde ciddi bir adım atılabilecektir.
Kadın zaten toplum içinde hor
görülüp, dışlanmaktadır. Ayrıca bir de fiziksel ve
psikolojik şiddete maruz kalmaktadır. Üstelik şiddeti
uygulayanlar değil, mağdur olan kadınlar suçlanmaktadır. Bu
durum sadece şiddeti uygulayanları sözle kınayarak
geçiştirilemeyecek kadar önemlidir. Bunun hukuksal ve toplumsal
yaptırımları olmalıdır.
Şiddete maruz kalan
kadının temel ihtiyaçlarının karşılanması
yanında psikolojik olarak da desteklenmesi gerekir. Bu, kadının
çok daha güçlü ve sağlıklı bir birey olmasını
sağlayacaktır. Sağlıklı düşünen, üreten
başkalarının haklarına saygı gösteren ve saygı
gören bireylerden oluşan bir toplum hâline gelinebilmesinin ön
koşullarından biri kadına yönelik şiddetin engellenmesidir.
Anayasanın 17. maddesinde
yaşam hakkı düzenlenirken, 56. maddesinde de her bireyin
sağlıklı bir çevrede yaşama hakkına sahip olması
gerektiği vurgulanmıştır. Bunların yanında daha
pek çok temel hak ve hürriyet, Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle teminat
altına alınmıştır. Ancak sadece yasal düzenlemelerle
bu sorununun çözülemediği ortadadır. Bu nedenle hükümet yasal
düzenlemelerin yanında, sivil toplum kuruluşları ile
işbirliği içinde kadın-erkek eşitliğinin
vazgeçilmezliğini toplumun tüm kesimlerine anlatacak eğitim ve
yayın faaliyetlerini başlatmalıdır. Bu kapsamda özellikle
çocuklar hedef kitle olarak belirlenmeli, eğitim müfredatı da buna
göre düzenlenmelidir. Örneğin, okul kitaplarında anneyi sadece ev
işi yapan babayı da sadece eve para getiren rol modeller olarak
ortaya koyan anlayıştan vazgeçilmelidir. Kadına yönelik pozitif
ayrımcılık da sadece bir yasa maddesi olarak kalmamalı,
ekonomiden, eğitime, çalışma hayatından siyasete, her alanda
kadınlar bundan yararlanabilmelidir.
Kadına yönelik şiddetin
nedenleri ile bu nedenlerin ortadan kaldırılması için
yapılacakların tespiti amacıyla, Anayasanın 98. ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 104. ve 105. maddeleri
gereğince meclis araştırması açılmasını arz
ve teklif ederiz.
1) Mustafa Moroğlu (İzmir)
2) Ensar Öğüt (Ardahan)
3) Özgür Özel (Manisa)
4) İlhan Demiröz (Bursa)
5) Candan Yüceer (Tekirdağ)
6) Kazım Kurt (Eskişehir)
7) Ahmet Toptaş (Afyonkarahisar)
8) Ali Demirçalı (Adana)
9) Haydar Akar (Kocaeli)
10) Orhan Düzgün (Tokat)
11) Aydın Ağan Ayaydın (İstanbul)
12) Arif Bulut (Antalya)
13) Gürkut Acar (Antalya)
14) Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
15) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
16) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
17) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
18) Celal Dinçer (İstanbul)
19) Süleyman Çelebi (İstanbul)
20) Hülya Güven (İzmir)
21) Osman Kaptan (Antalya)
22) Mehmet Şeker (Gaziantep)
23) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
24) Aytuğ Atıcı (Mersin)
25) Fatma Nur Serter (İstanbul)
26) Osman Faruk Loğoğlu (Adana)
27) Osman Taney Korutürk (İstanbul)
28) İdris Yıldız (Ordu)
29) Dilek Akagün Yılmaz (Uşak)
30) Nurettin Demir (Muğla)
31) Muharrem Işık (Erzincan)
32) Turgut Dibek (Kırklareli)
33) Aylin Nazlıaka (Ankara)
34) Aykan Erdemir (Bursa)
35) Mahmut Tanal (İstanbul)
36) Mehmet Volkan Canalioğlu (Trabzon)
37) İhsan Özkes (İstanbul)
38) Şafak Pavey (İstanbul)
39) Sedef Küçük (İstanbul)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, araştırma önergeleri bilginize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak
ve Meclis araştırması açılıp açılmaması
konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Şimdi Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VI.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
CHP Grubunun, 15/2/2012 tarihinde, Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan ve
arkadaşlarının Artvin şehir merkezinin üzerinde yer alan
4252 ve 4944 no.lu maden ruhsat alanlarının kapsadığı
alanın araştırılarak bütün kamunun yararlanacağı
yer üstü zenginliklerin neler olduğunun araştırılması
amacıyla vermiş olduğu Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun 3/4/2012 Salı günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
03.04.2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu; 03.04.2012
Salı günü (Bugün) toplanamadığından, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
M.
Akif Hamzaçebi
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan ve
arkadaşları tarafından, 15.02.2012 tarihinde, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına "Artvin şehir
merkezinin üzerinde yer alan 4252 ve 4944 nolu maden ruhsat
alanlarının kapsadığı alanın
araştırılarak, bütün kamunun yararlanacağı yer üstü
zenginliklerin neler olduğunun araştırılması"
amacıyla verilmiş olan Meclis Araştırma Önergesinin, (264
sıra nolu) Genel Kurul'un bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak, 03.04.2012 Salı günlü birleşimde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu önerisi hakkında, lehinde olmak üzere, Uğur Bayraktutan, Artvin
Milletvekili.
Buyurun Sayın Bayraktutan (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin)
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Kafkaslar Cerattepeyi
de kapsayan Genya Dağı içerisinde yürütülmekte olan ihalesi yeni
yapılan maden çalışmasıyla ilgili Meclis
araştırması önergesi hakkında söz almış
bulunuyorum. Öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce de belirtmiş
olduğum gibi değerli milletvekilleri, Artvinde Cerattepe diye tabir
edilen Artvinin çatısı olan bir yerde maden işletmesiyle
alakalı bir ihale sürecinden geçmekteyiz. Rize İdare Mahkemesinin
daha önce vermiş olduğu iki tane iptal kararına rağmen, ki
bu iki iptal kararı hem Genya Dağını hem Cerattepeyi
kapsamaktadır. Artvin halkının on beş yıllık bir
haklı hukuk mücadelesinin sonucunda lehte bir karar çıkmış
ve bu karar Danıştay tarafından da onanmıştır.
Burası çok önemli bir bölgedir değerli milletvekilleri. Yargı
kararıyla burada maden çıkartılmasının çok tehlikeli
olacağı Danıştaydan da geçen kesin hüküm teşkil eden
bir kararla ispatlanmıştır. Neden tehlikeli olacaktır?
Çünkü burada yapılan bir maden faaliyetiyle herhangi bir heyelan tehlikesi
oradaki bulunan fauna ve florada müthiş bir zararın olacağı
ve kentin içme suları olarak tabir edilen Artvinin içme
sularının çok ciddi şekilde tehdit ve tehlike altında
olacağı mahkeme kararıyla hüküm altına
alınmış olmasına rağmen ne yazık ki Maden Kanununda
meydana gelen değişiklikler nedeniyle yeniden bu yer ihaleye
çıkartılmış ve ihale sonucunda bir şirkete ihale
edilmiş bulunmaktadır.
Çok değerli
arkadaşlarım, buranın nasıl bir tehlike olduğunu arz
etmesi açısından fotoğraflarda da sizlere burayı göstermek
istiyorum. Şu aşağıda görmüş olduğunuz kısım
Artvinin şehir merkezi olarak tabir edilen bir kısımdır. Daha
önceki bir Artvin Valimizin bir sözü var: Bütün iller birbirine benzer Artvin
sadece kendine benzer. Artvin, yerleşim yeri olarak neredeyse yüzde 70,
yüzde 80lerde bazen yüzde 90larda eğimin olmuş olduğu bir kent
merkezidir. Bu kent merkezinde maden çıkartılmayla alakalı bir
işlem yürütülmek istenmektedir, bu bir cinayettir. Bakın görüyorsunuz,
burası Artvinin tepesidir değerli milletvekilleri. Burada bir maden
faaliyetinin yapılmak istenmesi, bu kent merkezinde yaşayan
insanların yok olması demektir yani denilmek isteniyor ki:
Artvinliler, ya buradan gidin ya buradan gidin. O nedenle biz bunu ihale
süreci içerisinde Sayın Bakana anlatmaya çalıştık.
Bakın, buralar da yine Artvinin su kaynaklarıdır, şehir
merkezinin. Şehir merkezine gelen bütün su kaynakları bu maden
çıkartılmak istenen alanlardan beslenmektedir. Bu da, eğer
burada bir maden faaliyeti olursa su alanlarımızın, sulak
alanlarımızın veya içme suyu alanlarımızın yok
olacağının göstergesidir. Bu da eğer maden çıkarma
faaliyeti söz konusu olursa, orada binlerce ağacın kesilmesinin
örneklerinden bir tanesidir. 2008 yılında yapılan yargı
kararıyla, bu kısmen durdurulmuş bulunmaktadır. Yeniden bir
cinayetin işlenmesiyle ilgili bir çalışma gözler önüne serilmek
istenmektedir.
Şu an
itibarıyla orada müthiş bir kar olduğu için, 2 metreyi
aşkın kar olduğu için oradaki oturmaların, çökmelerin ve
heyelan tehlikesinin ne aşamada olduğunu bugün itibarıyla
bilmiyoruz. Ama şunu biliyoruz ki bu geçen yıl çekilen fotoğrafta
müthiş oturmalar vardır; can ve mal güvenliği
açısından, özellikle can güvenliği açısından tarif
edilmeyecek derecede tehlikeler vardır. Bu tehlikelerin giderilmesi için,
sayın milletvekilleri, mevcut, Artvindeki bütün siyasi partilerin il
başkanları, demokratik kitle örgütlerinin temsilcileri, bütün
baskı grupları, şubat ayı içerisinde, bu ihale
yapılmadan evvel Sayın Bakanın yanına geldik, Sayın
Bakanla gerekli görüşmeleri yaptık. Sayın Bakana
Yapmış olduğunuz bu olay çok tehlikeli bir girişimdir. Artvinde
bir cinayet işlenmek istenmektedir. Burası bizim en önemli
noktamızdır. Eğer buraya el uzatırsanız Artvinin
namusuna el uzatırsınız, Artvinin ırzına geçersiniz.
dedik ama Sayın Bakana ne yazık ki bunu dinletemedik. Artvin heyeti
olarak -bu heyetin içerisinde de en ilginç olan da nedir biliyor musunuz
değerli arkadaşlarım, iktidar partisinin il başkanı da
vardı- Artvinde ortak bir konsensüs oluşturduk, bütün siyasi
partilerin il başkanları vardı. CHPnin Sayın Genel
Başkanını, Genel Başkanımızı, MHPnin
Sayın Genel Başkanını, bütün siyasi partileri ve ilgili
Bakanı ziyaret ettik ama alınan sonuç ne yazık ki
sıfır ve gelinen noktada ihale yapılmış
bulunmaktadır.
Sayın Bakan ihaleyi
yaptığı zaman bize şunu söyledi, dedi ki: İhale
sonucunu, ihaleyi yapıp yapmama konusundaki kararımızda bizi
belirleyecek olan ölçü şudur: Yer altındaki kaynaklarla yer üstündeki
kaynakları karşılaştıracağız, hangisi daha
değerliyse ona göre karar vereceğiz. Gelinen noktada tercih yer
altındakilerden yana yapılmışsa, Artvin halkı burada
göz ardı edilmiş bulunmaktadır. Sayın Bakan bunları
karşılaştırıyorken, herhâlde ekonomik
değerleriyle, meta olarak
karşılaştırmıştır. Ben de buradan soruyorum
Sayın Bakana: Siz Artvin halkına kaç lira değer biçtiniz, bizi
kaç kuruş olarak nitelendirdiniz? Bunu buradan Sayın Bakana
sormayı bir ihtiyaç olarak hissediyorum değerli
arkadaşlarım.
Orada yapılan
araştırmada Sayın Bakana Bu bir paket ihaledir. Bu ihalenin
kime verileceğini biz biliyoruz. diye söyledik ve kime verileceği
konusunda da yanılmadığımızı ifade ettik. Çok
değerli arkadaşlarım, bakın, burası ihale
şartnamesi. Burada bir rezalet var, müthiş bir koku var burada.
İhale şartnamesinin ilgili maddesinde hangi firmanın
alacağına ilişkin bir tarif var. Bu tarifte diyorlar ki: Efendim, ihaleyi kazanan firma
yukarıda belirtilen miktarlarda bakır üretmek zorundadır, bunun
altında bakır üretemez. Bu da nedir? Senede 10 bin ton bakır
üretmek, metal bakır üretmek zorundadır diye.
Sayın Bakan zannetti ki bunu bir
Rizeli firma, Cengiz İnşaat alacaktır şeklinde
yorumladı ve gelinen noktada öyle bir durumla karşı
karşıya kaldık ki Özaltın firması diye bir firma bunu
aldı. Sayın Bakan şimdi Bunu Özaltın firması
aldı Cengiz Grubu almadı. diye bizim
yanıldığımızı düşünüyor.
Ben Sayın Bakana yazılı
bir soru sordum, dedim ki: Sayın Bakanım, bu ihalenin
yapılmış olduğu tarih itibarıyla bu ihale
şartnamesindeki koşullara uygun olan, Türkiyede bakır üretimi
yapan hangi tesisler vardır ve hangisi işletilmektedir?
Bakanın vermiş olduğu rezalet
cevabı burada sizinle paylaşıyorum değerli
arkadaşlarım. Bakana sorduğumuz soruya Bakan diyor ki:
16/2/2012 tarihi itibarıyla aktif olarak blister bakır üretimi yapan
bir adet tesis bulunmaktadır. Bu tesis Eti Bakır AŞye ait
bulunmaktadır. Bu bakır üretimini yapan bu tesis Samsun ili Merkez
ilçesi dâhilinde bulunmaktadır.
Eti Bakır AŞnin sahibi
kimdir değerli arkadaşlarım, biliyor musunuz? Kimdir? Cengiz
Grubu, Cengiz İnşaattır. Şimdi, Sayın Bakana göre,
eğer bunu Cengiz Grubu değil de Özaltın Grubu alınca biz
yanılmış oluyoruz.
Şimdi, ben size Cengiz Grubunun ve
Özaltın Grubunun kendi İnternet sitelerinden almış
olduğum, İnternet sitesinde yayınlamaktan çekinmedikleri
belgeleri gösteriyorum değerli arkadaşlarım: Enerjisa-Özaltın-Cengiz
ortaklığı anlaştı. Köprü Barajı Adana HES
Türkiye, Menge Barajı HES Adana Türkiye ihaleleri Özaltın Grubu ile
Cengiz Grubu tarafından alınmıştır. Bu ihale de paket
ihaledir. Biz bu kadar yaygara kopardıktan sonra bu ihaleyi Cengiz
Grubunun almasından çekindikleri için bu ihale Özaltın Grubuna
verilmiştir ama bunlar gizli ortaklardır, İnternet
sayfalarına baktığınız zaman görülecektir bu.
Değerli arkadaşlarım,
ihaleyi bizim için kimin aldığının da bir önemi yoktur,
hiçbir önem arz etmemektedir. Burada önemli olan, biraz önce de ifade
ettiğim gibi, bizim Artvinin üzerinde yürütülmek istenen bir maden
faaliyetidir. Bu maden faaliyeti nedeniyle yerleşim
alanlarımızın yok olması tehlikesiyle karşı
karşıya bulunmaktayız. O nedenle, biz bu ihale süreci sonucunda
ortaya çıkacak durum nedeniyle yarın öbür gün telafisi imkânsız
bazı zorluklarla karşılaşacağımızı ve
Allah korusun, can kaybı da dâhil olmak üzere, şehir üzerinde meydana
gelecek heyelanlar nedeniyle Artvin il merkezinin büyük tehlike altında
olacağına yürekten inanıyoruz. Bu konuda Sayın Bakana
yapmış olduğumuz bütün başvurular, sözlü başvurular,
yazılı başvurular sonuçsuz kalmış bulunmaktadır.
Biraz önce de belirttiğim gibi, Sayın Bakan yapmış
olduğu ihale sonucunda yer altı ve yer üstü zenginliklerindeki
değerlendirmeyi yapıyorken ne yazık ki tercihini yer altı
zenginliklerinden yana koymuştur. O nedenle çok kötü bir durumla
karşı karşıyayız.
İhaleyi alan firmaların
Adanada meydana gelen o ölümlü kazalardaki sorumluluğundan burada
bahsetmek istemiyorum ama biraz önce de dediğim gibi ihalenin kimin
tarafından alındığının önemi yoktur. Mahkeme kararlarına
rağmen, Türkiye Cumhuriyetinin idare mahkemelerinin vermiş
olduğu men kararlarına rağmen burada bir maden faaliyetinin
yürütülmesi, buranın ihaleye çıkartılmasını kabul
etmek asla mümkün değildir.
Biz, Artvinliler olarak, yüreği
Artvinde atanlar, orada yaşayan insanlar olarak bu hukuka
aykırı olan, asla kabul etmediğimiz bu ihale şartnamesinin
bizim için bir paçavra kadar değeri olmadığını buradan
ifade etmek istiyorum. Sayın Bakana ve bu ihaleyi yapan Maden
İşleri Genel Müdürlüğünün yetkililerine buradan sesleniyorum: Bu
madeni asla çıkartamayacaksınız, bu madeni
çıkartmanıza asla müsaade etmeyeceğiz, asla müsaade
etmeyeceğiz. Bu ihale şartnamesinin bizim için paçavra kadar
değeri yoktur. Bakın, bunu, yırtıp atıyorum bu
ihaleyi, bütün Artvinliler adına yırtıp atıyorum bu
ihaleyi. (CHP sıralarından alkışlar) Göreceksiniz, bu ihale
sonucunda ihaleyi onlara peşkeş çekmiş olsanız bile bu
madeni çıkartmanıza asla ve asla izin vermeyeceğiz, asla ve asla
izin vermeyeceğiz. (CHP sıralarından Bravo! sesleri,
alkışlar) Neden izin vermeyeceğiz? Çünkü bu madenin
çıkartılacağı yer Artvinin namusudur, şerefidir,
onurudur, haysiyetidir; oraya uzanan elleri mutlaka kıracağız,
oraya müdahale eden ellere mutlaka Yok diyeceğiz değerli
arkadaşlarım. Önümüzdeki günlerde hem bunu Türkiye Büyük Millet
Meclisi görecek hem bütün Türkiye görecek hem Artvin görecek.
Bu duygularla diyorum ki, bu madene
Hayır. diyoruz, bu tecavüze Hayır. diyoruz. Yüce heyetinizi
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Bayraktutan.
Şimdi, aleyhinde, Afif
Demirkıran, Siirt Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
AFİF DEMİRKIRAN (Siirt)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım,
Cumhuriyet Halk Partisi tarafından güzel Artvinimizdeki madencilik faaliyetleriyle
ilgili Meclis araştırması yapılmasına dair önergenin
aleyhinde grubum adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce,
Eskişehir Mihalıççıkta hayatını kaybeden 4 madenci
kardeşime Allahtan rahmet diliyorum, kederli ailelerine
başsağlığı diliyorum. Bütün Türkiyenin başı
sağ olsun.
İkinci bir husus da, Karabükün
bugün kuruluş yıl dönümü. Karabük Demir Çelik Fabrikası
gerçekten Türk sanayisine çok önemli katkıları geçmişte olan,
bugün de olan ve gelecekte de çok ciddi katkıları olacak olan bir
tesisimiz. Orada çalışan herkese başarılar diliyorum ve
nice yıllar ülkemize faydalı üretimler yapmasını diliyorum.
Değerli arkadaşlar, biz bir
hukuk devletinde yaşıyoruz. Tabii ki, hukukun çerçevesinde Türkiyede
ne yapılması gerekiyorsa yapılacaktır. Buralarda
kâğıtlar yırtmakla falan tesislerin ne
çalışmalarının ne faaliyetlerinin önüne geçilmez. Tabii ki,
arkadaşlarımız hissiyatlarına mağlup olabilirler, bir
şey demiyorum ama her şeyin hukuk çerçevesi içinde yürümesi gerekir.
Artvindeki madencilik faaliyeti, daha
önceki bir şirket tarafından yürütülen faaliyetler, evet
doğrudur, yargı tarafından durdurulmuştur; 2008den
itibaren açılan bir dava 2011 yılında nihai olarak yüksek
yargıda kesin olarak durdurulmuştur. Durdurulma gerekçesi, çevreyle
ilgili çalışmalarındaki yetersizlik, ÇED raporunun
olmaması.
Şimdi, bu ihaleye tekrar
çıkılmıştır, Maden İşleri Genel
Müdürlüğümüz tarafından bu ihaleye tekrar
çıkılmıştır ve ihale, biraz önce Değerli Vekilimizin
ifade ettiği bir firma tarafından alınmıştır. Bu
ihalede, başka tür ihalelerde, madencilik ruhsatlarının
ihalelerinde olmayan bir şart vardır; mutlaka metal üretimine kadar
gidecektir yani blister bakır çıkarılacaktır, rotasyon
zenginleştirilecektir ve metal üretimi yapılacaktır, yılda
en az 10 bin ton ve en az on yıllığına.
Tabii, ülkemizde madencilik
faaliyetleri yapılırken en fazla üzerinde durulması gereken,
hassas olduğumuz nokta çevreye ciddi şekilde riayet etmek. Çevre
şartlarında
Sürdürülebilir bir ekonominin ancak çevreye
saygılı olunması hâlinde bir şey ifade ettiğini burada
sizlerle paylaşmak istiyorum. Eğer bu firma ÇED raporu alamayacaksa,
çevreyle ilgili gerekli tedbirleri alamayacaksa, bunu projesine dâhil
edemeyecekse bunun zaten faaliyete başlayabilme imkânı yoktur.
Değerli arkadaşlar, ama eğer güzel Artvinimizde üreteceği
projeyle çevre yönetmeliği şartlarına uygun bir üretim
yapacağını ifade ve ispat ediyor ise buna da mâni bir hâl
yoktur; dediğim gibi Türkiye bir hukuk ülkesidir.
O açıdan, biz, gelin, Türkiyedeki
sanayimizi nasıl geliştirelim, Türkiyede madencilik faaliyetlerini
nasıl artıralım, bunun üzerinde daha fazla duralım.
Madencilik politikamızı nasıl daha fazla geliştirelim,
nasıl daha ulusal hâle getirelim? Türkiye madencilik açısından
zengin bir ülkedir, evet. Maden çeşitliliği itibarıyla 132 ülke
arasında 10uncu sıradayız, üretim değeri itibarıyla
28inci sıradayız, ancak maalesef bu zengin yer altı
kaynaklarımızı üretemiyoruz. Bakın, bir çalışmaya
göre 50 milyar ton bir yer altı zenginliğimiz var ve parasal
değeri de 2,5-3 trilyon dolar civarındadır, bunlar önemli
rakamlardır. Sadece altına baktığımız zaman, 700
ton görünür bir altın rezervimiz var, ayrıca 6.500 tonun üzerinde
muhtemel bir rezervimiz var, bunları çıkarmamız lazım, bakırı
da çıkarmamız lazım. 2 milyar ton bakırımız var,
blister bakırımız var, bunu çıkarmamız lazım.
Dünyadaki mermerin yüzde 40ı Türkiyededir, çıkarıp ihraç
etmemiz lazım. Dünyadaki bor rezervinin yüzde 72si Türkiyededir, bunu
çıkarıp ham madde olarak değil, uç ürün olarak satmamız
lazım. Esasen, biz sanayileşerek bütün madenlerimizi uç ürün
şeklinde ihraç etmemiz gerekir. Bugün 3,8 milyar dolar olan madencilik
ihracatımızın, uç ürün hâline getirip sattıktan sonra,
ihracatını yaptıktan sonra çok daha büyük bir rakama baliğ
olacağını hepimiz göreceğiz.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir)
Eti Maden neden yapmıyor da özelleştiriyorsunuz?
AFİF DEMİRKIRAN (Devamla)
Efendim, biz, tabii özelleştirmeyi burada
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Artvin, Artvin
AFİF DEMİRKIRAN (Devamla)
Affedersiniz, Sayın Vekilim, biz burada özelleştirme ile kamu
arasındaki kalkınma modelini konuşmuyoruz.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin)
Artvini gördünüz mü?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Artvinden bahset, Artvinden!
AFİF DEMİRKIRAN (Devamla)
Ama benim kanaatimi sorarsanız, ben özel sektör marifetiyle
kalkınmanın bir ülkenin daha fazla yararına olduğuna
inanıyorum.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Elinizi
tutan mı var? On yıldır neden yapmıyorsunuz, onu söyleyin.
AFİF DEMİRKIRAN (Devamla)
Ama ülke denetimini, gerekli kamu kuruluşları denetimlerini
yapması lazım. Bakın, Türkiyede 250 tane kapalı
işletme var. Son iki sene içinde yapılan denetimlerle biliyor musunuz
ki bunun 150 tanesi geçici olarak kapatıldı eksikliklerden dolayı
ve bunların 50 tanesi eksikliklerini tamamladılar,
açıldılar ve hâlen 100 tanesi kapalı duruyor.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa)
Açın.
AFİF DEMİRKIRAN (Devamla)
Dolayısıyla, eğer biz gerekli denetimleri yaparsak, eğer
biz gerekli çalışmaları yapar isek
NECATİ ÖZENSOY (Bursa)
Yapın, on yıldır ne yapıyorsunuz?
AFİF DEMİRKIRAN (Devamla)
madenlerimizin kamu tarafından veyahut da özel sektör tarafından
işletilmesi değil, nasıl daha yararlı şekilde,
nasıl daha verimli şekilde işletiliyor olması bizim için
önemlidir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Afif Bey, konumuz Artvin. Artvine gel, Artvine!
AFİF DEMİRKIRAN (Devamla)
Evet, işte ona geleceğim, ona geleceğim. Dolayısıyla,
Arvtine başta başladık, Artvin ülkenin bir
parçasıdır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) En son Artvine
ne zaman gittiniz?
AFİF DEMİRKIRAN (Devamla)
Türkiye'nin her yeri değerlidir, Türkiye'nin her yeri güzeldir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Artvinden bahset, Artvinden!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Artvini
Aydın ile Antalya arasında sanıyor olabilir misiniz?
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
AFİF DEMİRKIRAN (Devamla)
Geçen dönem hatırlarsınız Türkiyede
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Konumuz Artvin, konuya gelin.
BAŞKAN Sayın
Aslanoğlu, dinleyin lütfen.
AFİF DEMİRKIRAN (Devamla)
Türkiyedeki
madencilik faaliyetleriyle ilgili, Türkiyedeki madencilik üretimiyle ilgili,
Türkiye'nin madenciliğinin çevreyle ilişkisiyle ilgili bir maden
araştırma komisyonu kuruldu ve çalışma yaptı.
Arkadaşlarımız ona baksınlar. Hangi ilde neler yapılması
gerektiğiyle ilgili bütün şartlar var orada ama burada önemli olan
şudur: Türkiyede bir çevre yönetmeliği var mıdır?
Vardır. Bu çevre yönetmeliği şartları yerine
getirildiği takdirde hiç kimseye bir şey söyleyebilme
hakkımız var mıdır? Hayır, yoktur. Herkes faaliyet
yapmakta serbesttir hukuk çerçevesi dâhilinde. Dolayısıyla
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Artvin yok oluyor, Artvin!
AFİF DEMİRKIRAN (Devamla)
Hayır, Artvin yok olmayacak.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Yok oluyor!
AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) -
Bakın, Artvinde madencilik yapıldığında, Artvinde
izabe yapıldığında, Artvinde yer altı olsun, yer üstü
olsun madencilik yapıldığında eğer çevreyle ilgili
şartlar yerine getirilecek ise Artvine hiçbir şey olmuyor.
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir)
Artvini biliyor musunuz?
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin)
Sayın Vekilim, Artvini hiç gördünüz mü?
AFİF DEMİRKIRAN (Devamla)
Ben Türkiye'nin her tarafını biliyorum, ben bir madenciyim. Ben
Artvine de gittim, ben Türkiye'nin her tarafını biliyorum.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) En son
ne zaman gittiniz?
AFİF DEMİRKIRAN (Devamla)
Dolayısıyla, eğer Artvinde madencilik yapılması
gerekmiyorsa yani Artvinde bir maden işletmesi ÇED raporu alamayacak ise
zaten bunu alamayacaktır. Böyle olunca da bu şirket, bu işletme
onun da faaliyetine devam edemeyecektir.
Değerli arkadaşlar,
bakın, Türkiyedeki madenlerin üzerine konsantre olalım,
geçmişte Türkiyedeki eksiklikler üzerinde duralım.
Bakın, AK PARTİden önce,
MTAya bakıyoruz
SADİR DURMAZ (Yozgat) Maden
yoktu ki AK PARTİden önce Türkiyede, siz buldunuz madenleri!
AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) -
sadece senede 15-20 bin metre sondaj yapıyordu ama bugün 200 bin metrenin
üzerinde sondaj yapmaktadır yılda ve bunun sonucunda -birkaç sefer bu
kürsüden ifade ettim- bizim linyit rezervimiz en az yüzde 50 civarında
arttı, 1,9 milyar ton olan trona rezervimiz 3 milyar tona çıktı;
dünyaya dört yüz yıl yetecek kadar bir trona rezervimiz var. Petrol
faaliyetlerinde çok ciddi ilaveler oldu.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Bunu da
mı siz getirdiniz ya, vardı zaten!
AFİF DEMİRKIRAN (Devamla)
Ama önemli olan bunları bulabilmektir. Evet, vardır, doğrudur,
hâlen birçok madenimiz var.
Bakın, altmış adet metal
üretimi var Türkiyede, onu biliyor musunuz?
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Ben
hepsini biliyorum, ben KİT Komisyonu üyesiyim, merak etme!
AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) -
Ama bunun miktarının, sayısının artması
lazım çünkü yetmiş yedi adet -Türkiyede- maden ve metal var, mineral
var.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) TTK kaç
paradan üretiyor yılda, onu biliyor musun sen? Her yıl hazineden 400 milyon gidiyor
TTKya.
AFİF DEMİRKIRAN (Devamla)
Dolayısıyla, Türkiyedeki kömürümüzü de Türkiyedeki endüstriyel ham
maddemizi de Türkiyedeki bakırımızı da Türkiyedeki
altınımızı da Türkiyedeki gümüşümüzü de işletmek
mecburiyetindeyiz.
Şimdi, hatırlayın, daha
önce de burada söyledim, altın madeni vardı, her gün birileri
ortalıkta dolaşıyordu Efendim, bu, katletti çevreyi,
insanları
Ne oldu? Şimdi çalışıyor, kimsenin sesi
çıkmıyor. Niye? Çünkü şartlara uyuyor, çünkü çevre
şartlarına uyuyor. Asteriksler kayboldu. Çevre dernekleri,
şimdi, artık Niçin Bergamada altın madeni çıkarılıyor?
diye orta yere dökülmüyorlar. Niçin? Çünkü çevre şartları uygun.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin)
Başkanım, 60a göre söz istiyorum.
BAŞKAN Müsaade ederseniz,
aleyhte konuşma var, ondan sonra.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Tamam
efendim.
BAŞKAN Lehte
konuşmacı, Bursa Milletvekili Sayın İlhan Demiröz, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika Sayın Demiröz.
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum.
Evet, bugün, madenle ilgili bir
ilimizin, Karabükümüzün kurtuluşunu kutluyoruz. Karabük Demir Çelik
Fabrikasının yapılmasında emeği geçen ve bunun
yapılması için talimat veren Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ve o günün
Başbakanı rahmetli Sayın İnönüyü anarak sözlerime
başlamak istiyorum.
Madenle ilgili
konuşacağımız için, madenle ilgili istenmeyen olayları
yaşadığımızı da hatırlayarak, Eskişehir
Mihalıççık Koyunağılında maden çökmesi neticesinde hayatını
kaybeden 4 yurttaşımıza Tanrıdan rahmet diliyorum ve
geride kalan ailelerine sabır diliyorum.
Değerli milletvekilleri, madenleri
çıkarmak, madenleri işletmek gayet güzel, bununla ilgili hiç kimsenin
bir itirazı olamaz. Ancak bazı yörelerin çok özellikleri var, bu
yöreleri bilmek lazım, Artvin de bunlardan bir tanesi. Ben, evet, Bursa
Milletvekiliyim ama doğma büyüme Artvinliyim, Artvini gayet iyi
biliyorum, her yıl da mutlaka ziyaret ederim.
Değerli arkadaşlar, Artvinin
kendine has bir özelliği var, bir mikrokliması var. Arazi
toprakları oldukça kısıtlı; terasların
yapıldığı ve her türlü sebze ve meyvenin
yetiştiği illerimizden birisi.
Ormanlarıyla meşhur. Belki
diğer ormanlarla da karşılaştırabilirsiniz ama gelin
görün ki Cerattepe denilen mevkideki madenle ilgili olan bölge, maalesef
Artvinin tam üzerinde, Değerli Artvin Milletvekilinin işaret
ettiği gibi, tüm Artvini etkileyecek bir noktada.
O zaman, Hükûmet bir şeye karar
vermeli, ya Artvini buradan göç şeklinde -bir gölette, baraj
inşaatında olduğu gibi- başka bir yere nakletmeli veya bu
madenden veya bu madenin işletilmesinden şimdilik vazgeçmeli.
Neden bunu ifade etmek istiyorum?
Bununla ilgili sorunları çok yakinen biliyoruz, madenle ilgili
sıkıntıların sadece Artvinimizde
olmadığını gayet iyi biliyoruz. Artvin göç veren bir
ilimiz. Neden göç veriyor? Tarımda söz sahibi olması mümkün
değil, arazisi dar. Efendim, diğer konularda da aynı
şekildeki sıkıntıları dile getirdiğiniz zaman
Sadece bir ormanımız var, siz onu da yok etmeye
çalışırsanız, oradaki yer altı
sularımızı kirletmeye çalışırsanız, o zaman
oradan, Artvinden vatandaşlarımızın ayrılması
gerekir.
Değerli arkadaşlar, madenle
ilgili sadece Artvinde değil, Bursada da ve Türkiye'nin her
tarafında da sıkıntılar var. Neden var? Ankarada Maden
İşletmeleri Genel Müdürlüğü var arkadaşlar. Siz müracaat
ediyorsunuz, geliyorsunuz, bir 25.000lik harita üzerinde her tarafı
hudutlara almak suretiyle diyorsunuz ki: Ben burada maden işletmesi,
araması yapacağım. Size burasını tahsis ediyorlar
yirmi yıllığına, otuz yıllığına,
kırk dokuz yıllığına kadar.
Sonra? Tabii, Ankarada masa üzerinde
verildiği için, yöreye geldiğiniz zaman, örneğin Bursaya
geldiğiniz zaman bir anda karşınıza çok büyük
sıkıntılar çıkıyor. Neden çıkıyor? Tarım
alanlarının içerisinde olduğunu görüyorsunuz. Ve şu da çok
rahatlıkla yapılmakta: Belli bir alan işaret ediliyor. ÇED
raporundan kaçmak anlamında, diyelim ki bu alan 200 dekarsa bunun 20
dekarını işliyor veya 19,9 dekarını gösteriyor ve ÇED
raporunun dışına çıkıyor.
Arkadaşlar, burayla ilgili
Ben il
genel meclisi grup başkan vekilliği yaptım. Müsaade edin
bunları Ankara değil yerelde il genel meclisleri versin. Siz, bir
bakıyorsunuz ki Bursada çeşitli yerlerde taş ocakları,
kum, çakıl ocakları, efendim, madenle ilgili aramalar
Ve bir
şey daha, iddialı, söylemek istiyorum: Bursanın
etrafını çevreleyen bütün dağları tamamen parsellenmiş
durumda. Bunlara hiç kimsenin hakkı yok. Burayla ilgili eğer bir
ruhsat verilecekse oradaki, Bursadaki yerel yöneticilerin, İl Genel
Meclisinin, İl Özel İdaresinin vermesi lazım.
Arkadaşlar, şunu
söyleyebilirsiniz: İl özel idareleri ancak işletme ve
çalışma ruhsatı veriyor. Şimdi düşünün, Bursa gibi bir
yerde İl Özel İdaresinde çalışan bir memuru, mühendisi
düşünün, Ankarada diyelim ki belli bir alanı çevirmiş birisine
karşı işletme veya çalışma ruhsatını vermeme
lüksü yok çünkü böyle bir durum söz konusu olursa o arkadaşın
başına memur olarak neler geleceğini hepimiz çok rahatlıkla
biliyoruz.
Sonra, bir şey daha söyleyeyim:
Biz bununla ilgili
Bu ilgili madenci arkadaşlar, burada 1/1.000lik imar
uygulama planı yapmaları gerekiyor, onu bile yaptırma
kararlılığını gösteremedik. Şundan dolayı
yapmıyor, diyor ki: Ben Ankarada çözdüm arkadaşlar. İl genel
meclisiyle, il özel idaresiyle, sizinle ne işimiz var. Biz Ankarada
çözdük. Bunu şuna getireceğim: Artvindeki Cerattepe ile ilgili
maden ihalesi de aynı. Eğer yerel yönetimler tarafından karar
verilseydi bu ihale kararını alabilirler miydi? Hayır. Ankarada
oturuyorlar, masa başında, Artvinin Cerattepesiyle ilgili,
Genyayla ilgili karar veriyorlar. Oradaki il özel idaresinin, il genel
meclisinin, belediyenin, hiç kimsenin haberi yok. Onlara lütfen sorun, oradaki
vatandaşlara sorun. O arkadaşlarımız, il genel meclisinde -ben
iddia ediyorum- getirin bu konuyu tartışın, hangi sonuçları
alacağınızı, çoğunlukta olmanıza rağmen, hep
beraber göreceğiz.
Maden adı altında sadece
bunlar yapılmıyor. Kum, çakıl ocakları, taş
ocakları yapılmak suretiyle tarım alanları tamamen tahrip
ediliyor. Yani bunlar, bir nevi, doğa, herkesin istifade etmesi gereken
alanlarımız bazı kişilere, kuruluşlara
peşkeş çekiliyor. İşte, sularımız gidiyor,
kirleniyor.
Bunlarla ilgili şöyle bir örnek de
vermek isterim değerli milletvekilleri: Mesela, Bursanın Orhaneli
Başköyü var ve üzerinde bir maden işletmesi var. Geçen hafta tüm
köylü vatandaşlar, hepsi Bursada yürüyüş yaptılar. Neden?
İçme suları kirliydi. Şişelerin içerisine suları
doldurarak getirip göstermişlerdi. Ama burada bir işletme ve
çalışma ruhsatı olan ve Ankaradan tahsis alan bu maden
işletmecileri için hiç kimsenin bir şey yapma şansı yok.
Yargı kararı alıyorsunuz, buna rağmen bu şekilde devam
ediyor ve bütün bu alanlar maalesef tahrip ediliyor. Bunların
yapılmaması lazım. Yani bunu Artvinden başlayarak yörem
olan Bursaya getirmemdeki amaç şundan dolayı: Gerçekten, Bursada
maden ocaklarıyla, kum, çakıl ocaklarıyla, taş
ocaklarıyla çok sıkıntılı durumlar söz konusu ve biz,
ileride, çok yakın tarihte 2/B ile ilgili yasayı görüşeceğiz.
Onun içerisinde de yine taş ocakları, yine aynı şekilde
mermer ocakları var. Bu bakımdan, bu konuda sizleri biraz daha
sağduyuya davet etmek istiyorum, bilhassa yetkilileri. Neden?
Bir örnekle sözlerimi bitirmek
istiyorum: Mesela, Bursada İstanbul-Bursa ve İzmir otoyolu
yapılmakta. Orhaneli ve Gemlikte 36 bin adet zeytin ağacı
kesilmekte. Hâlbuki başka bir güzergâh da var ama ne hikmetse Hükûmet bu
tür konularda vatandaşla beraber, konuşarak, diyalog içerisinde
çözmek yerine, Ben yaptım. şeklinde ifade ediyor ama ben Artvini
biliyorum, Artvinlileri biliyorum, onlara güveniyorum, bu defa Artvinde Ben
yaptım. şeklinde olmayacak. Tüm hemşehrilerimiz, Artvinliler
hep beraber buna karşı çıkacaklardır.
Hepinizi saygıyla ve sevgiyle
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Sağ olun, var olun.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Demiröz.
Aleyhinde olmak üzere İstanbul
Milletvekili Sayın Tülay Kaynarca.
Buyurun Sayın Kaynarca. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul)
Saygıdeğer Başkanım, çok değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhine söz aldım. Bu vesileyle
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, grup
önerisi Artvindeki maden sahası konusunda gerekli önlemlerin
alınması ve Meclis araştırma komisyonu kurulmasıyla
ilgili. Benden önceki değerli konuşmacıların her biri
konuyla ilgili görüşlerini ilettiler. Ben farklı bir konuya dikkat
çekeceğim. O da dün görüşmelerine
başladığımız kanun tasarısıyla ilgili.
Kamu Görevlileri Sendikaları
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısını dün birinci bölüm 4üncü maddeye kadar
görüştük. Tüm sendikaların olduğu gibi yine memurların da
gözü kulağı bu sendikal görüşmede bu çıkacak olan yasa
tasarısıyla ilgili.
Dolayısıyla, bu görüş ve
düşüncelerle Cumhuriyet Halk Partisi önerisine aleyhte görüş
belirttiğimi ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Kaynarca.
II.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Yoklama istiyorsunuz.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Aslanoğlu,
Sayın Danışoğlu, Sayın Serindağ, Sayın Kurt,
Sayın Demiröz, Sayın Kaplan, Sayın Tayan, Sayın
Karaahmetoğlu, Sayın Ayaydın, Sayın Serter, Sayın
Havutça, Sayın Çetin, Sayın Çelebi, Sayın Özkan, Sayın
Özel, Sayın Sapan, Sayın Şafak, Sayın Bayraktutan,
Sayın Kaleli.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
CHP Grubunun, 15/2/2012 tarihinde, Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan ve
arkadaşlarının Artvin şehir merkezinin üzerinde yer alan
4252 ve 4944 no.lu maden ruhsat alanlarının kapsadığı
alanın araştırılarak bütün kamunun yararlanacağı
yer üstü zenginliklerin neler olduğunun araştırılması
amacıyla vermiş olduğu Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun 3/4/2012 Salı günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi
grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Şimdi, İç Tüzükün 37nci
maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Önergeler
1.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğrunun, (2/179) esas numaralı Ermeniler Tarafından
Azerbaycan'ın Hocalı Kentinde Gerçekleştirilen Katliamın
"Soykırım" Olarak Tanınması, 26
Şubatın "Hocalı Soykırımını Anma
Günü" Olarak Kabul Edilmesine İlişkin Kanun Teklifinin
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/39)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Vermiş olduğum 2/179 Esas nolu
26 Şubat 1992 Tarihinde Ermeniler Tarafından Azerbaycanın
Hocalı Kentinde Gerçekleştirilen Katliamın Soykırım
Olarak Tanınması, 26 Şubatın Hocalı
Soykırımını Anma Günü Olarak Kabul Edilmesine
İlişkin Kanun Teklifimin İç tüzüğün 37 maddesine göre 45
gün içerisinde komisyonda ele alınmadığından doğrudan
gündeme alınmasını az ve talep ederim.
Saygılarımla. 27.02.2012
Reşat
Doğru
Tokat
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, önerge üzerinde, önerge sahibi Sayın Reşat
Doğru? Yok.
Sayın Oğan, Iğdır Milletvekili,
buyurun.
Süreniz beş dakika.
SİNAN OĞAN (Iğdır)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; daha önce de bu kürsüde bu meseleyi konuşmuş ve 1992
yılında Azerbaycanın Hocalı şehrinde Ermeniler
tarafından yapılmış olan vahşetin, Türkiye Büyük
Millet Meclisi tarafından hukuki bir incelemeye alınmasını
ve Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından, Hocalıda
yaşananların soykırım olarak kabul edilmesini önermiştik.
Mecliste bununla ilgili özel bir oturum da yapılmış olmasına
rağmen, maalesef Meclisimizden bu konuda şimdiye kadar bir karar
çıkmış değil. Sadece bizim, Dışişleri
Komisyonu olarak ve Türkiye-Azerbaycan Parlamentolararası Dostluk Grubu
olarak yayımlamış olduğumuz bir bildiri var.
Değerli milletvekilleri, biz eğer
bugün, bütün dünyanın gözü önünde gerçekleşen bu katliama sessiz
kalırsak, bütün dünyanın medyası önünde gerçekleşen ve
bütün dünyanın neredeyse, Le Monde gazetesinden tutunuz da Rus
İzvestiya gazetesine kadar herkesin gözü önünde gerçekleşen bu katliama,
bu soykırıma, bir milletin iki devleti olarak, Türkiye ve
Azerbaycanın kardeşliğini her fırsatta ifade eden bir
milletin ferdi olarak biz eğer sessiz, duyarsız kalırsak,
önümüzdeki süreç içerisinde her fırsatta bu tür katliamların, bu tür
soykırımların devamı gelecektir. Maalesef, geçmiş
dönemlerde Türklere karşı yapılan soykırımlara biz
sesimizi çıkarmadığımız için, bugün bize
karşı soykırım yapılmış olmasına
rağmen biz Batı tarafından soykırımcı ilan
edilmiş durumdayız. Geçmiş dönemlerde biz, bize karşı
yapılanların hiçbir zaman ne hesabını sorduk ne bununla
ilgili konuyu gündeme getirdik.
Bizim bütün büyük
meydanlarımızda zafer anıtlarımız vardır. Elbette
ki biz zaferleriyle övünen bir milletiz ama aynı zamanda bize
karşı yapılmış olan çok sayıda katliam
vardır. Bunun örneklerini Balkanlarda da görmek mümkündür, bunun
örneklerini Kafkaslarda da görmek mümkündür, bunun örneklerini Anadolunun
birçok şehrinde de görmek mümkündür. Hâl böyle olmasına rağmen,
biz bu tür, bize karşı yapılan katliamlara, soykırımlara
hep sessiz kalmışız, bunu dünya gündemine getirmemişiz,
bunu uluslararası camianın gündemine getirmemişiz, bunu kendi
Parlamentomuzun gündemine getirmemişiz. Bunun artık hem kendi Parlamentomuz
tarafından hem Türk kamuoyu tarafından hem de uluslararası camia
tarafından kabul edilmesinin zamanıdır. Bu, hem insan
haklarının bir gereğidir hem bu katliama uğrayan insanlara
en azından adaletin bir parçasını vermek açısından
önemlidir hem de Türkiyeye karşı yapılan mesnetsiz, haksız
suçlamalara karşı Türkiye'nin bir cevap vermesi açısından
önemlidir.
Değerli milletvekilleri,
önümüzdeki süreç son derece sıkıntılı bir süreçtir. 2015
yılına kadar Türkiye'nin önüne Batıda çok sayıda benzer
suçlamalar gelecektir. Elbette ki olmayan bir şeyin suçlamasıyla
karşı karşıya kalan bir Türkiye'nin, bundan siyaseten
kurtulmak için başka bir soykırımı gündeme getirmesi söz
konusu değil burada. Burada bir hakkın teslim edilmesi, burada
adaletin sağlanması adına Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak
bizim, Hocalıda yaşananları bir soykırım, bir katliam
olarak bu manada kabul etmemiz gerekmektedir.
Dışişleri
Bakanlığımızın artık netice vermeyen bir
uygulaması olduğunu da ifade etmek istiyorum, o da bu tür
konuların Parlamento dışında kalması hususu. Siz
istediğiniz kadar bunu Parlamento dışında tutun,
Avrupalı bunu parlamento dışında tutmuyor. Fransız
Senatosundan Türkiyeye karşı haksız kararlar geçti; Anayasa
Mahkemesi iptal etti; her iki parti de Seçilir seçilmez yeniden gündeme
getireceğiz. dedi.
Dolayısıyla, Azerbaycanla
eğer bir milletin iki devletiysek bizim, Hocalı
soykırımını artık Parlamento olarak kabul etmemiz
lazım. Parlamento olarak biz bunu kabul ettiğimiz takdirde hem bundan
sonraki katliamların önüne geçmiş olacağız hem de bundan
sonra artık benzer niyetli olanlar sadece Azerbaycanda değil,
Iraktaki Türkmenlere karşı da, Doğu Türkistandaki Uygur
Türklerine karşı da benzer niyetlerinden vazgeçmiş
olacaklardır. Zira, herkes bilecektir ki dünyanın neresinde bir Türk
yaşarsa yaşasın Türkiye olarak biz bu işin
arkasındayız, biz bu işin hesabını gün gelecek
soracağız.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Iğdır
Milletvekilimiz Sayın Sinan Oğana teşekkür ediyorum.
Şimdi, teklif sahibi Tokat
Milletvekili Sayın Reşat Doğru geldiler.
Buyurun Sayın Doğru, süreniz
beş dakikadır. (MHP sıralarından alkışlar)
REŞAT DOĞRU (Tokat)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 26 Şubat 1992 günü
Ermenilerin Azerbaycanın Hocalı kentinde yapmış
oldukları katliamın soykırım olarak tanınması, 26
Şubatın Hocalı soykırımını anma günü olarak
kabul edilmesine ilişkin kanun teklifimizin komisyonlarda
görüşülmemesi üzerine, İç Tüzükün 37nci maddesi gereği gündeme
alınmasıyla ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, 26
Şubat 1992de tarihe kara bir gün olarak geçen büyük bir katliam
yaşanmıştır. İkinci Dünya Savaşından sonra
Birleşmiş Milletler, 1948 yılında, soykırımı
uluslararası bir insanlık suçu olarak kabul etmiştir. Millî,
etnik, ırki veya dinî bir grubu kısmen veya tamamen imha maksadıyla
gerçekleştirilen eylemler de soykırım olarak
sayılmıştır. Ermeniler 26 Şubat 1992 günü masum,
sivil, silahsız Hocalı halkına karşı tam
anlamıyla bir katliam gerçekleştirmiştir. 26 Şubat günü, başta
Azerbaycan ve Türkiye olmak üzere tüm Türk dünyasının en
acılı, unutulmaz günlerinden birisi olarak tarihe geçmiştir.
Ermeniler, çocuk, kadın, yaşlı, genç demeden 613 Azerbaycan
Türkünü hunharca katletmiştir. Bu katliamda 83 çocuk ve 106 kadın
acımasız şekilde, işkence yöntemleri uygulanarak
öldürülmüştür.
Özgürlük, insan hakları,
demokrasi, yaşam hakkı insanların temel özlemleri ve
haklarıdır ancak Hocalıda görüldüğü gibi bir günde
binlerce insan saldırgan Ermeniler tarafından katledilmekte, binlerce
insan da öz topraklarından zorla kopartılmaktadırlar.
Birinci Dünya Harbi esnasında ve
sonrasında Anadoluda karşılaştığımız
Türklere uygulanan katliamlar ve soykırımlar da aynı
saldırgan tutumun sonuçlarından bir tanesidir. Dünün Hocalı
katliamını yapan birçok insan şu anda Ermenistanın
yönetiminde bulunmaktadır, bunlardan birisi de devlet
başkanlığında bulunan Sarkisyandır.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bugün, Azerbaycan topraklarının neredeyse yüzde
20den fazlası saldırgan Ermeniler tarafından işgal
altındadır. Bu işgal altında bulunan topraklardan
yaklaşık olarak 1 milyonun üzerindeki insan da başka yerlere
zorla göç ettirilmişlerdir. Bunlara Azerbaycan halkı kaçgın
demektedir. O kaçgın insanlar Azerbaycanın çeşitli
şehirlerinde ve reyonlarında çok zor şartlar altında
yaşamaya zorlanmaktadırlar ve her geçen gün de kan kaybedilmektedir.
İşgal esnasında bölgeden
zorla atılan Türklerce Acaba topraklarımıza ne zaman
döneceğiz? Ne zaman ben öz topraklarıma, Karabağa
döneceğim? şeklinde ağıtlar yakılmakta, özlemle
beklenilmektedir. Acılar da her gün daha fazla artmakta, depreşmekte
ve derinleşmektedir ancak modern dünyada her şeye karışan
sivil toplum örgütleri, STKlar bu durumu görmemekte ve enteresandır da
görmezlikten gelmektedir. Dünyada, bırakın insan haklarını,
hayvan haklarını savunanlar bile bu mahzun, garip, fakir
insanların problemlerine neredeyse hiç sahip çıkmamaktadırlar.
Burada bizim aklımıza, konu Türkler ve Türk dünyası olunca
Batının nasıl ikiyüzlü, riyakâr olduğu gelmektedir. Dünya,
insan hakları konusunda maalesef, Hocalıda, Azerbaycanda,
Karabağda sınıfta kalmıştır ve
duyarsızlık da her geçen gün ama her geçen gün devam etmektedir.
Tabii onlar duyarsız kalıyor diye bizlerin de duyarsız
kalması herhâlde gerekmiyordur. Bizler insani değerlere sahip
çıkmayacak mıyız? Ezilen, horlanan, katledilen
kardeşlerimizin dertlerini görmezden mi geleceğiz?
Değerli milletvekilleri, işte
bunlardan dolayı, Ermeniler tarafından 26 Şubat 1992 tarihinde
Hocalıda gerçekleştirilen bu insanlık dışı
vahşetin unutulmaması ve her zaman hatırlanması için bu
katliamı soykırım olarak tanımak, 26 Şubatın
Hocalı soykırımını anma günü olarak kabul edilmesi
için bu kanun teklifimizi vermiş durumdayız. Geçen dönem
dediğimiz, 23üncü Dönemde de aynı kanun teklifini vermiştim. O
kanun teklifimiz Meclisin gündemine girmişti ancak enteresandır, o
kanun teklifimize bir türlü sıra gelmedi. Aynı tip bu kanunu şu
anda da sizlerin huzuruna getiriyoruz. Tabii komisyonlarda görüşülmediği
için 37nci madde gereği buraya getiriyorum ancak şunu söylemek
isterim ki: Bu kanuna Türkiye Büyük Millet Meclisinin hem destek vermesi,
gündemine alması hem de akabinde, en yakın bir zamanda bunu
görüşmesi gerekmektedir çünkü bunu Türk dünyası beklemektedir,
Azerbaycanımız beklemektedir, Türk-İslam dünyası
beklemektedir, ezilen insanlar beklemektedir, ezilen halklar beklemektedir
diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Doğru.
Sayın milletvekilleri, İç Tüzükün 37nci maddesine
göre verilmiş önergenin görüşmeleri tamamlanmıştır.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince sözlü soru önergeleri ile diğer denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
2.- Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/569) (S. Sayısı: 180)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, Kamu Görevlileri
Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporlarının
görüşmelerine başlayacağız.
3.-
Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları
(1/556) (S. Sayısı 200)(*)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Dünkü birleşimde, İç Tüzükün 91inci maddesine
göre temel kanun olarak görüşülen tasarının birinci bölümünde
yer alan 3üncü maddesi kabul edilmişti.
Şimdi, birinci bölümde yer alan diğer
maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan
sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
4üncü madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 200 sıra
sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 4. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Şeker Namık
Havutça Musa
Çam
Gaziantep Balıkesir İzmir
Kazım Kurt Ferit Mevlüt
Aslanoğlu
Eskişehir İstanbul
Madde 4 - 4688 sayılı Kanunun
6 ncı maddesinin sekizinci fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"Mahkeme, yargılama sonucunda
tüzüğün veya bu maddede sayılan belgelerin içerdikleri bilgilerin
kanuna aykırılığını tespit etmesi hâlinde
eksikliğin giderilmesi için sendika veya konfederasyona en az
altmış gün süre verir. Verilen süre sonunda tüzük ve belgeler
değiştirilmemiş veya kanuna uygun hâle getirilmemişse,
sendika veya konfederasyonun kapatılmasına karar verir
BAŞKAN Sayın Komisyon,
önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Kim konuşacak?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Namık Havutça.
BAŞKAN Namık Havutça,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 200 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 4üncü maddesi üzerinde söz
aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, sendika
kurucusu olabilmek için iki yıldan beri kamu görevlisi olarak
çalışma şartı kaldırılmakta, sendikaların
kuruluşlarına ilişkin işlemler basitleştirilmekte,
evrakların gönderilmesi için öngörülen süre beş çalışma
gününden on beş iş gününe çıkarılmakta, kuruluş
evraklarının kırtasiyeciliğinin azaltılması,
merkezde sadece Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına
gönderilmesi öngörülmektedir. Bu değişiklikler sendikalaşma
açısından olumlu gelişme olarak görülebilse de ancak
tasarının tümüne baktığımızda, durum hiç de iç
açıcı değildir. Sendikalaşma hakkı tüm
çalışanları kapsar, kapsamalıdır. Sadece polis ve
askerler için sınırlama söz konusu olabilir, ancak silahlı
kuvvetler ve emniyette çalışan sivil personelin sendika kurma
haklarına sahip olduğunu kabul etmek gerekir. İtfaiyeciler,
cezaevi personeli, gümrük çalışanları, elçilik personeli, posta
çalışanları, geçici işçiler, kendi hesabına
çalışanlar, ev eksenli çalışanlar ve işsiz
kalanların sendika kurma ve üye olma hakları vardır. Bu hak
yaşamsal bir öneme sahiptir ve demokratik, çağdaş
yaşamın temel koşullarından olarak kabul edilmektedir.
Değerli milletvekilleri, hepimizin bildiği
gibi, Anayasanın 90ıncı maddesi gereği, usulüne göre
yürürlüğe konulmuş, temel hak ve özgürlüklere ilişkin
uluslararası sözleşmeler ulusal hukukun üstündedir. Kanunlar bu
sözleşmelere aykırı olamazlar. Bugün kanunlar, diğer
yandan, Sendika Özgürlüğü ve Örgütlenme Hakkının Korunması
Sözleşmesi -yani kısaca ILO olarak tanımlanan- sendikal haklarla
ilgili en önemli hukuki belge olarak kabul edilmektedir. Amacı, sendika hakkını
devletten ve kamu erkini kullananlardan gelebilecek engelleme, yasaklama veya
karışmalara karşı korumaktır. Bununla birlikte, Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesine göre, herkes, asayişi bozmadan
toplantılar yapma, dernek kurma, ayrıca çıkarlarını
korumak için başkalarıyla birlikte sendikalar kurma ve sendikalara
katılma haklarına sahiptir.
ILO Sözleşmesinin 2nci maddesi:
Çalışanlar ve işverenler, herhangi bir ayrım
yapılmaksızın, önceden izin almadan istedikleri
kuruluşları kurmak ve yalnız bu kuruluşların
tüzüklerine uymak koşulu ile bunlara üye olma haklarına sahiptir.
Ayrıca, sözleşme gereği, yaptıkları iş, hizmetin
niteliği, çalıştıkları ekonomik etkinlik kesimleri,
bağlı oldukları istihdam biçimleri, memur, işçi ve
sözleşmeli personel, hiyerarşide bulundukları yer gibi yönlerden
çalışanlar arasında hiçbir ayrım yapılamaması
durumu da söz konusudur.
Değerli milletvekilleri, tasarıya göre kamu
görevlileri sendikaları uzlaşmazlık durumunda yalnız kamu
görevlileri hakem kuruluna sınırlı biçimde
başvurabileceklerdir. Dolayısıyla, kamu görevlileri
uyuşmazlık durumunda grev veya başka bir hak arama yöntemini
kullanamayacaklardır. Bu hakka sahip olmayan işçilerin çok sıkı
koşullar altında grev yapabildikleri göz önünde bulundurulduğunda kamu
görevlilerine bu hakkın tanınmaması adil ve hakkaniyete uygun
değildir.
Bakın,
getirdiğiniz tasarıyla 12 Eylül referandum oylaması öncesi kamu
çalışanlarına, memurlara verdiğiniz sözleri
hatırlayın. Şu andaki durumdan farklı bir şey
getirmiyorsunuz memur arkadaşlarımıza. Zaten şu anda
memurlarımız ILO Sözleşmesinden kaynaklanan hakları zaten
kullanıyorlar. Sadece yapılan, toplu görüşmenin
adını toplu sözleşmeye çeviriyorsunuz. Önceden
uyuşmazlık hâlinde nereye gidiliyordu? Bakanlar Kurulu son sözü
söylüyordu. Şimdi değişen ne? Bakanlık Kurulunun
atadığı hakem heyetine gidiyor. Ne değişiyor
değerli arkadaşlarım? Memur arkadaşlarımızın
haklarını genişletmeyi bırakın, tam aksine,
daraltıyorsunuz. Şu anda uluslararası hukuktan kaynaklanan
haklarını, iş bırakma haklarını, grev
haklarını şu anda fiilen kullanıyor memur
arkadaşlarımız. Ama şu anda, gelinen ileri demokrasinizde 8
tane tutuklu milletvekilimiz vardı. Yine, eğitim hakkı
istediği için yıllarca cezaevinde yatan gençlerimiz vardı. Sizin
sayenizde, Kızılay meydanlarında üzerlerine gaz bombası
atılan, sahte sendikası çıkarılan bir yasamız oldu.
İşte ileri demokrasi anlayışımızla kamu
çalışanlarımıza 12 Eylül referandumuyla verilen
hakların bedelinin de bu olması gerekir!
Bu yasa sahte bir sendika
yasasıdır. Bugün KESK çalışanları meydanlarda ve tüm
memurlar bu sahte sendika yasasının
karşısındadır.
Hepinizi sevgiyle,
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkür ederim Sayın Havutça.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Karar yetersayısı istiyorum.
BAŞKAN
Balıkesir Milletvekili Sayın Havutça ve arkadaşlarının
önergesini oylarınıza sunacağım ancak daha önce karar yeter
sayısı istendi, karar yeter sayısını
arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kâtip üyeler
arasında anlaşmazlık olduğu için cihazla oylama
yapacağız.
OKTAY VURAL (İzmir)
El insaf ya, nerede var kâtip üye? Nereden var ya?
BAŞKAN Üç dakika süre veriyorum ve sisteme girerek
oylama yapacağım.
(Elektronik cihazla
oylamaya başlandı)
OKTAY VURAL (İzmir)
Kaç kişi saydınız Hanımefendi?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) El
insaf ya! Hanımefendi
Var. mı diyor? Biz de Pes diyoruz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Pes
OKTAY VURAL (İzmir) Böyle bir
şey olur mu Sayın Başkan ya?
BAŞKAN Pes diyecek bir
şey yok, söylenecek bir şey yok.
OKTAY VURAL (İzmir) Söylenecek
çok şey var Sayın Başkan.
BAŞKAN İki üyenin
arasında anlaşmazlık vardı gereğini yapıyoruz
efendim. İki üye anlaşamadı.
OKTAY VURAL (İzmir) Burada 50
kişi varken Vardır. diyene söylenecek çok şey var.
BAŞKAN Kim Vardır. dedi?
Böyle bir şey yok.
OKTAY VURAL (İzmir) Nasıl
yok?
BAŞKAN İki kâtip üye
anlaşamadı, sisteme giriyoruz. Başka yapacağımız
bir şey yok.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, elini vicdanına koy, şimdi Mahir Beye söylesem
Baktı arkasına Yok dedi,
insanları gönderdi ya. Mahir Beye söyleseniz bile Yok efendim, beş
dakika ara verin. der ya.
BAŞKAN Efendim, Mahir Beye
sormuyoruz, kâtip üyelere soruyoruz.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, burada İç Tüzüke aykırı bir durum söz
konusu değil. İç Tüzük açık.
BAŞKAN İç Tüzük açık.
OKTAY VURAL (İzmir) İç
Tüzükün açık olduğunu birazdan gösteririm size.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Hayır, Sayın Başkanım, gözler
OKTAY VURAL (İzmir) Birazdan
gösteririm size İç Tüzükün ne kadar açık olduğunu.
BAŞKAN Benim yapacağım
bir şey yok beyler.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Bu bakan gözlere söylüyorum.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Tehdit mi ediyorsunuz Başkanlık Divanını Sayın Vural?
OKTAY VURAL (İzmir) Evet.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Neye dayanarak tehdit ediyorsunuz?
OKTAY VURAL (İzmir) İç
Tüzüke uymaya
Açık bir şekilde yok iken nasıl Var. diyorlar?
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
İç Tüzükte böyle bir hakkı var, kullanmış.
OKTAY VURAL (İzmir) Böyle bir
şey olur mu ya? İnsan doğru söyler biraz, doğruyu söyler.
Vatandaşlar görüyor ya! Yani bir doğru yok mudur ya? Buna
ilişkin bir ölçü olmaz mı ya? Bunda bile bir ölçünüz olmuyorsa
artık ne diyeyim size?
(Elektronik cihazla oylamaya devam
edildi)
BAŞKAN Karar yeter
sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
4üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, pusula gönderenleri okudunuz mu? Pusulayı gönderenleri niye
okumadınız, aramadınız?
BAŞKAN Neyi aramadım?
OKTAY VURAL (İzmir) - Pusula
gönderenlerin dışında mı vardır, pusula gönderenler
BAŞKAN İçinde de var
dışında da var efendim. Buradaki arkadaşların gözü
önünde cereyan ediyor her şey. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
4üncü maddeyi
oylarınızı sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
4üncü
madde kabul edilmiştir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan Önergeyi kabul etmeyenler diye
sormadınız.
BAŞKAN - Sorduk efendim.
Sayın Aslanoğlu, işari
oylama yapıldı. Dolayısıyla onu sormamıza gerek yok.
OKTAY VURAL (İzmir) - Yok
canım ya, böyle bir şey olur mu?
BAŞKAN - 5inci madde üzerinde iki
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 200 sıra
sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 5. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. 02.04.2012
Mehmet Şeker Namık Havutça Musa Çam
Gaziantep Balıkesir İzmir
Kazım Kurt Ferit Mevlüt Aslanoğlu Ali Serindağ
Eskişehir İstanbul Gaziantep
MADDE 5- 4688 sayılı Kanunun
7 nci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Madde 7- Sendika ve konfederasyonlar, evrensel hukuk ilkeleri ile
çalışma yaşamına ilişkin uluslararası sözleşme
hükümlerine aykırı olmadıkça, tüzüklerini serbestçe
belirleyebilir.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
200 Sıra
Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 5 inci Maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Sırrı
Süreyya Önder Adil
Kurt
Iğdır İstanbul Hakkâri
Erol Dora Sırrı
Sarık Ertuğrul
Kürkcü
Mardin Muş Mersin
BAŞKAN
Sayın Komisyon, son okunan önergeye katılıyor musunuz efendim?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılmıyoruz.
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okuyun lütfen.
Gerekçe:
Tasarının 5. Maddesiyle 4668 sayılı
Yasanın 7. Maddesi değiştirilmektedir. 4688 sayılı
Yasanın 7. Maddesi, sendikaların tüzüklerinde bulunması gereken
zorunlu hususları ayrıntılı olarak saymaktadır. Bu durum,
87 sayılı ILO sözleşmesinin 3. Maddesi ile güvence altına
alınan tüzük ve iç yönetmeliklerini düzenleme hakkına açıkça
aykırılık oluşturmaktadır. Değişiklik ile bu
aykırılığın giderilmesi amaçlanmıştır.
II.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın
Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Oylamadan önce bir yoklama talebi vardır,
yerine getiriyoruz efendim.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Aslanoğlu, Sayın
Gümüş, Sayın Kurt, Sayın Serindağ, Sayın Özel,
Sayın Ediboğlu, Sayın Çetin, Sayın Çelebi, Sayın Öner,
Sayın Serter, Sayın Onur, Sayın Güven, Sayın Erdoğdu,
Sayın Ayaydın, Sayın Soydan, Sayın Öz, Sayın Havutça,
Sayın Pavey, Sayın Danışoğlu, Sayın Cengiz.
Sayın milletvekilleri, yoklama için iki dakika süre
veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.-
Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları
(1/556) (S. Sayısı 200) (Devam)
BAŞKAN Sayın Buldan ve
arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 200 sıra
sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 5. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. 02.04.2012
Mehmet
Şeker (Gaziantep) ve arkadaşları
MADDE 5- 4688 sayılı Kanunun
7 nci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Madde 7- Sendika ve konfederasyonlar,
evrensel hukuk ilkeleri ile çalışma yaşamına ilişkin
uluslararası sözleşme hükümlerine aykırı olmadıkça,
tüzüklerini serbestçe belirleyebilir.
BAŞKAN Sayın Komisyon
okunan önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılmıyoruz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Serindağ
BAŞKAN Sayın Serindağ,
buyurun.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; (1/556) esas numaralı Yasa Tasarısının
5inci maddesi üzerinde verdiğimiz önergeyle ilgili söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, önergemizle
sendika ve konfederasyonların tüzüklerini evrensel hukuk ilkelerine ve çalışma
yaşamına ilişkin uluslararası sözleşme hükümlerine
aykırı olmadıkça serbestçe belirlemesi gerektiğini
öneriyoruz.
4688 sayılı Yasanın
7nci maddesinde, tüzük nasıl düzenlenir, tüzükte hangi hükümler
bulunmalı, o husus düzenlenmiştir. Madde metni incelendiğinde
insanın Madde bu şekilde düzenleneceğine tip tüzük metni
maddede yer alsaydı daha iyi olurdu. diyesi geliyor.
Maddeye baktığımız
vakit pek çok husus var. Oysa Uluslararası Çalışma Örgütünce
kabul edilen 87 sayılı Sözleşmede sendikaların tüzüklerinin
nasıl hazırlanacağı belirtilmiş. Madde aynen
şöyle: Çalışanların ve işverenlerin örgütleri tüzük ve iç
yönetmeliklerini düzenlemek, temsilcilerini serbestçe seçmek, yönetim ve
etkinliklerini düzenlemek ve iş programlarını belirlemek
hakkına sahiptirler. Kamu makamları bu hakkı
sınırlayacak veya bu hakkın yasaya uygun şekilde
kullanılmasına engel olacak nitelikte her türlü müdahaleden
sakınmalıdırlar.
Biliyorsunuz, bu
sözleşme Türkiye tarafından da kabul edilmiştir, Türkiye Büyük
Millet Meclisi onaylamıştır.
Şimdi, bu neyi
çağrıştırıyor sayın milletvekilleri? AKP, örgütlü
bir toplum istemiyor, yani iktidar örgütlü bir toplum istemiyor, emekçilerin
örgütlenmesini istemiyor.
Size bir iki rakam
vereceğim. OECDnin sendikalaşma verilerine göre Türkiye en son
sırada. Türkiye'de sendikalaşma oranı yüzde 5,9. Oysa 2001de bu
oran yüzde 10muş. OECDde sendikalaşma oranı da bir miktar
düşmüş ama nasıl düşmüş? 20,4ten 18,4e
düşmüş. Beğenmediğimiz Yunanistanda yüzde 24,
İtalyada bu oran yüzde 25.
İktidar emek
örgütlerinin hak aramalarına da fırsat vermemekte, hak arayan
işçi ve memurları cop ve biber gazıyla
karşılamaktadır. Grev hakkı teminat altına bu
tasarıyla alınmamıştır, belediyelerde görevli on
binlerce kamu çalışanının yararlandığı toplu
sözleşmeler yapılamaz hâle getirilmeye
çalışılmaktadır.
Bu tasarıyla, her
sendikanın kendi üyeleri adına toplu sözleşme yapabilme yetkisi
kaldırılmaktadır. Maalesef pek çok kurumun görevini yapamayacak
hâle gelmesi şeklinde iktidar bir politika izlemektedir, üzülerek
belirtmek isterim ki Türkiye Büyük Millet Meclisi de bundan nasibini
almaktadır. Bunun en bariz örneği görüştüğümüz
tasarıdır, bu tasarı da Meclise temel kanun şeklinde
geliyor değerli milletvekilleri.
Şimdi, elimizi
vicdanımıza koyalım, İç Tüzükteki hükme bakalım,
İç Tüzükün temel yasayla ilgili maddesine bakalım, bu
tasarının temel kanun olarak görüşülmesi mümkün mü? Değil. Ama
-muhtelif defalar bunu dile getiriyorum ve devamlı dile getirmeye devam
edeceğim- Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasama yetkisi elinden
alınmaktadır, yasama yetkisi kısıtlanmaktadır, hem
yasama yetkisi hem de denetim yapma yetkisi elinden alınmaktadır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi kendi hukukunu koruyamıyorsa, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Türkiye Büyük Millet Meclisinin hukukunu
koruyamıyorsa biz kimsenin hukukunu koruyamayız.
Sayın milletvekilleri, o nedenle
iktidara buradan sesleniyorum: Tüm yasaları temel yasa şeklinde
Meclise getirmesin ki, milletvekilleri yasama yetkilerini kullanabilsinler,
milletimiz de bizi izlesin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Şimdi Biber gazı ve copla karşılanıyor. dedim.
Ankara Valiliği, Kızılay ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
çevresinde yapılan toplantıları yasaklamış. Ona bir
şey demiyoruz, biz o kararı beğenmiyoruz ama yasaklayabilir. Ama
diğer illerin mülki idare amirlerinin bu kararı gerekçe göstererek
seyahat özgürlüğünü kısıtlamaları uygun
olmamıştır, yanlış olmuştur. Onları
sorumluluktan ileride kurtarmayacaktır.
BAŞKAN Sayın Serindağ,
teşekkür ederim efendim, süreniz doldu.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Ben, tüm meslektaşlarıma, buradan, iyi niyetle bu uyarıyı
yapmak istiyorum.
Teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
OKTAY VURAL (İzmir) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN - Teşekkür ederim
efendim.
Önergeyi oylarınıza sunmadan
önce, karar yeter sayısı isteği var.
Önergeyi oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım.
Sayın Serindağ ve
arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kâtip üyeler arasında
anlaşmazlık var, cihazla yapacağız efendim.
İki dakika süre veriyoruz, oylama
işlemini başlatıyoruz.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, önerge kabul edilmemiştir. Karar yeter sayısı
vardır.
5inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
5inci madde kabul edilmiştir.
6ncı madde üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 200 sıra
sayılı yasa tasarısının 6. maddesinin sonuna
aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ederiz.
Yetki ve sorumluluklarını
kurulacak bu organlara görev süreleri içerisinde kalmak kaydıyla
devredebilir.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Haluk Ahmet Gümüş Kadir Gökmen Öğüt
İstanbul Balıkesir İstanbul
Salih Fırat Muharrem
Işık Selahattin
Karaahmetoğlu
Adıyaman Erzincan Giresun
Ramis Topal İlhan
Demiröz
Amasya Bursa
BAŞKAN
Sayın Komisyon?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılmıyoruz.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Haluk Ahmet Gümüş
BAŞKAN Önerge üzerinde
Balıkesir Milletvekili Haluk Ahmet Gümüş.
Buyurun Sayın Gümüş. (CHP
sıralarından alkışlar)
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir)
Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli üyeler; 6ncı
madde hakkında konuşacağım.
Bu yasa tasarısıyla Türkiye
çalışma hayatı, sonunda memurlarla ilgili toplu iş
sözleşmesi yapılabilmesi için bir yasa tasarısı görmüş
oldu. Bu yasa tasarısı çok gecikmiş bir tasarıdır. 12
Eylül 2010 tarihinde yapılan referandum ile Anayasada toplu iş
sözleşmesi yapma hakkı kabul edilmesine rağmen gecikmiştir
ya da geciktirilmiştir. Bu konuda tarafımdan soru önergesi de
verilmişti, ancak Bakanlığınızdan verilmiş olan cevapta -23/01/2012- konunun Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına sunulduğu ve Plan ve Bütçe
Komisyonu ile Sağlık, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonunda görüşülmeye başlandığı
belirtilmişti. Bu yasa tasarısının bir Hükûmet
tasarısı hâline gelmesi, her şeye rağmen, olumlu bir
gelişmedir. Zira, kanun hükmünde kararnamelerle devletin işletilmeye
çalışılması, ekonomiyi temelden ilgilendiren ve Türk
eğitim sistemini kökten değiştirmeyi hedefleyen yasa
tasarılarının Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerince
kişisel yasa tasarısı olarak getirilmelerinden ve içeriklerinden
dolayı Türk siyasi ortamı bunalmış ve
gerginleşmişti.
Evet, referandum yapılalı on
sekiz ay oldu, yasa tasarısını daha yeni görüyoruz. Yaşanan
gelişmeler, Hükûmetin bu konulara gereken önemi vermediğini ya da bu
konuda gerçekten çok hazırlıksız olduğunu gösterdi.
İtiraz varsa MİT Yasasını gösteririz, MİT Yasası
gibi birçok yasanın istenildiğinde hemen
çıkarılmış olduğunu gösterebiliriz.
Sadece yasanın geç
çıkarılması değil, Çalışma Meclisinin
toplanıp görüşülmemesi de diğer bir eksiklik konusudur.
Sayın Bakan, yetkiniz dahilindeki Çalışma Meclisinin
çalıştırılması ve toplanması niçin
gerçekleştirilmiyor?
Yine soruyorum: Bu konuları
Ekonomik ve Sosyal Konseyde görüşmeyecekseniz niçin bu konseyi kurdunuz,
niçin Anayasada yer verdiniz? Bu Hükûmet, gelecekte, Anayasaya çelişkili
çalışma biçimleri ve uygulamalarıyla anılır hâle
gelecektir.
Kamuoyuna yansıyan bilgilere göre,
Bakanlık, bu konularla ilgili görüş alışverişlerinde
özellikle Memur-Sene ağırlık vermektedir. Yine, kamuoyunda,
yasal zeminin Memur-Senin görüşleri doğrultusunda
oluşturulduğu kanaati hâkimdir. Bu ayrımcılık
değil midir? Bu davranış şekli, yasa
çıkarıldığında, Türk ve dünya kamuoyuna uygulamada
güdümlü bir imaj vermez mi?
Diğer bir soru: Mademki bu yasa
tasarısı için yeterli hazırlık
yapılmamıştı, o hâlde geçen yıl niçin, var olan
düzenlemeye göre toplu görüşme gerçekleştirilmeyerek, yasal
yükümlülük yerine getirilmemiştir?
Diğer taraftan, toplu iş
sözleşmesi hakkı grev hakkını beraberinde getirmediğine
göre, işlerliği ve yaptırımın olmayacağı
gerçeği karşısında sizlerin grev hakkı ile ilgili bir
düşünce veya yol haritanız var mıdır? Grev hakkı
hiçbir zaman sizler tarafından gündeme getirilmeyecek midir? Eğer
böyle bir düşünce yoksa, size göre memurların grev
dışında pazarlık veya baskı imkânları var
mıdır? Varsa dinlemek isteriz.
Yasa tasarısı bu hâlde
yasalaştığında ILOnun sözleşmelerine uygun
olmayacaktır. Bu durumda, haziran ayında, ILO Genel Kurulunda bu
yasanın nasıl savunulacağı kişisel merak konumdur.
Diğer bir merakım da
şudur: Bu yasa tasarısı yasalaştığında
ücretin belirlenmesi gerçek bir toplu sözleşme süreci sonucunda mı
yapılacak, yoksa ilgili Bakanlık dışında çeşitli
bakanlıkların müdahalesiyle bir ücret politikası mı
belirlenecektir? Sayenizde, uygulamalarınızla, bir
bakanlığın işlerini ve kararlarını başka bir
bakanın açıklamasına alışmış
durumdayız.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Ben teşekkür
ediyorum Sayın Gümüş.
Sayın Gümüş ve
arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
6ncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
6ncı madde kabul
edilmiştir.
7nci madde üzerinde iki önerge
vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına,
200 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının 7. maddesinde geçen bini ibaresinin beşyüzü
olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Alim Işık Mustafa
Kalaycı Sadir
Durmaz
Kütahya Konya Yozgat
Özcan Yeniçeri Yusuf
Halaçoğlu
Ankara Kayseri
T.B.M.M.
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 200 sıra sayılı
yasa tasarısının 7. maddesinin sonuna aşağıdaki
ifadenin eklenmesini arz ederiz.
Sendika şube yönetim kurulu, alınan
kararı Genel Kurul onayına sunarlar.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Haluk
Ahmet Gümüş Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul Balıkesir İstanbul
İlhan
Demiröz Selahattin
Karaahmetoğlu Veli
Ağbaba
Bursa Giresun Malatya
Salih
Fırat
Adıyaman
BAŞKAN Sayın Komisyon, son
okunan önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Kim konuşacak?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Haluk Ahmet Gümüş.
BAŞKAN Haluk Ahmet Gümüş,
Balıkesir Milletvekili.
Buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir)
Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli üyeler; bu
yasanın en büyük handikaplarından biri de kamuda veya kamuya
bağlı çalışan büyük bir çalışan kitlesinin
dışarıda bırakılmasıdır.
Bakın, bunların
bazılarını sayalım da duyulsun: Millî Güvenlik Kurulu Genel
Sekreterliğinde çalışan kamu görevlileri; hâkimler,
savcılar ve bu meslekten sayılanlar; silahlı kuvvetler
mensupları; Millî Savunma Bakanlığı ile Türk Silahlı
Kuvvetleri kadrolarında çalışan sivil memurlar ve kamu
görevlileri; Millî İstihbarat Teşkilatı mensupları; emniyet
hizmetleri sınıfı ve emniyet teşkilatında
çalışan -diğer hizmet sınıfları da dâhil-
personel ile kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan özel
güvenlik personeli; ceza infaz kurumlarında çalışan kamu
görevlileri.
Evet, bütün bu sayılanlar,
sendikalara üye olamayan ve sendika kuramayanların sadece bir bölümüdür.
Bu durum, yani sendika üyesi olamayacak kamu görevlilerinin
kapsamının bu derece geniş tutulması haklı bir durum
değildir. Bu sayılan görevlerde çalışan
vatandaşlarımız, sendika üyesi olsalar bile zaten grev
hakkına sahip olamayacaklardır. Bu yasa, zaten hiçbir şekilde
grev hakkı doğurmayacaktır. Hatta bu çıkarılmak
istenen yasa kapsamında, sendika üyesi olacak olanlar, özlük
haklarını, meslek hak ve çıkarlarını müzakere dâhi
edemeyeceklerdir. Bu yasa tasarısı, hiçbir şekilde demokratik,
siyasi, ekonomik hak ve çıkarlar üzerinde müzakere hakkı
vermeyecektir. Bu yasa tasarısı ile sadece sınırlı
biçimde sayılmış mali ve sosyal haklar toplu sözleşmelerin
kapsamına girebilecektir.
Yasa tasarısı ile o kadar dar
kapsamda haklar verilmiştir ki yukarıda belirtilen kamu
çalışanlarının kapsam dışında
bırakılması anlaşılır değildir. Sayılan
kesimler hızla bu tasarının alanına dâhil edilmelidir.
Buradan uyarıyorum: Polisimizde ve
güvenlik birimlerinde özlük haklarında çözülmeyen sorunlar, ücret ve
diğer hakları ile ilgili sıkıntılar birikmiştir,
sıkıntı çok büyüktür. Polisimiz ve güvenlik alanında
çalışan diğer kamu görevlileri arasında huzursuzluk giderek
yükselmekte ve çözümün geciktirilmesi Hükûmete bakışı hızla
değiştirmektedir.
Çeşitli düzenlemeler
yapılırken sıklıkla polisin unutulması ve kapsam
dışı bırakılması büyük
kırgınlıklar yaratmıştır camia içinde.
Bakınız, torba kanun ile
kariyer memurları sınıfı oluşturuldu. Millî Savunma
Bakanlığı ve emniyet kendi bünyelerinde uzman memur
bulunmadığını bildirdi ve diğer kurumların yararlandığı
ek ödemelerden ve iyileştirmelerden Millî Savunma ve emniyet personeli
yararlanamadı.
Yine, Türk Silahlı Kuvvetlerinde
ve emniyette nöbet, mesai ve ücretlendirmeler konusunda beklenen düzenlemeler
yapılmamıştır.
Zor şartlardaki personel,
durumlarının iyileştirilmesini beklemektedirler. Bu konu da ILO
hükümleriyle çelişmektedir. TSK, emniyet bünyesindeki personelimiz, en
azından yaptıkları görevi aksatmayacak oranda bu kanun
kapsamı içerisine alınmalıydılar, sendika ve konfederasyonlar
iş ve özlük işleri şartlarını müzakere
edebilmeliydiler, nasıl olsa çalışanların grev ve
baskı gücüne yasada hiçbir şekilde değinilmemektedir.
Tasarının en
anlaşılmaz yönlerinden birisi de sendika veya konfederasyon
yöneticilerinin siyaset yapmasının engellenmesidir. Mahallî ve genel
seçim adaylıkları durumunda görevlerinden istifa etmeleri
gerekecektir.
İşte, bir ileri demokrasi
örneği daha: Sendika ve konfederasyon yöneticileri ile temsilcilerinin
görevleri ve görev yerleri haklı gerekçe gösterilmeden
değiştirilebilecektir yani bu görevlilerin Hükûmet iradesine
direnmeleri sıfıra indirilmek istenmektedir. Varın siz
düşünün, toplu görüşme müzakereleri nasıl yapılacak?
Çok teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Gümüş.
II.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Gümüş ve
arkadaşlarının önergelerini oylarınıza
sunacağım ancak daha önce yoklama talebi var: Sayın Hamzaçebi,
Sayın Aslanoğlu, Sayın Gümüş, Sayın Öğüt,
Sayın Kurt, Sayın Topal, Sayın Ediboğlu, Sayın
Yılmaz, Sayın Özel, Sayın Altay, Sayın Akgöl, Sayın
Kaplan, Sayın Kesimoğlu, Sayın Onur, Sayın Güven,
Sayın Ekşi, Sayın Danışoğlu, Sayın Soydan,
Sayın Havutça, Sayın Serter.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.-
Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporları (1/556) (S. Sayısı 200) (Devam)
BAŞKAN - Sayın Gümüş ve
arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
7nci madde üzerinde bir önerge daha
vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına,
200 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının 7. maddesinde geçen bini ibaresinin beşyüzü
olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Alim Işık (Kütahya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Sayın Başkanım, taraflarla
uzlaştığımız bir rakamdı bu. Onun için
katılamıyoruz.
BAŞKAN Kim konuşacak?
OKTAY VURAL (İzmir) Alim
Işık konuşacak efendim.
BAŞKAN Sayın Alim
Işık, Kütahya Milletvekili.
Buyurun Sayın Işık. (MHP
sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz 200 sıra sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
7nci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge hakkında söz
aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
tasarının 7nci maddesinde söz konusu sendikaların üye
sayısı bini aşması hâlinde genel kurullarının
delegeler aracılığıyla yapılabileceğini ifade etmektedir.
Bunun bin değil 500 olarak değiştirilmesini öngörüyoruz. Bu
vesileyle 500 üyeye sahip olan her sendikanın delegeler
aracılığıyla daha demokratik bir şekilde genel kurulun
yapılmasının önünün açılmasını hedefliyoruz.
Umarım bu değişikliği sizler de yerinde görürsünüz.
Değerli milletvekilleri, iki
gündür görüşmeye çalıştığımız bu tasarı
kapsamında da konuşan değerli milletvekillerinin dile
getirdiği gibi, bugün Türkiyede vatandaş ciddi anlamda
sıkıntı içerisindedir. Her şeyden önce, beş ay yirmi
dokuz gün çalıştırılıp, altı aydan az olduğu
gerekçesiyle, sosyal ve mali haklardan yoksun bırakılan binlerce
kişinin hakkı verilmemektedir.
4/C adı altında her
fırsatta iktidar partisi sözcülerinin övünerek ifade ettikleri ve kendi
dönemlerinde ürettikleri bir yol olan 4/Clilerin içinde bulunduğu
sıkıntıyı, Sayın Bakan dâhil, iktidar partisi
milletvekillerimiz, maalesef, görmezden gelmektedirler.
Diğer bir konu, taşeronlar
aracılığıyla çalıştırılan
işçilerin bugün içinde bulundukları çok ciddi ölçülerde
mağduriyete yol açan sıkıntılardır. Değerli
milletvekilleri, bugün Türkiyenin her yerinde, hemen hemen hepimizin seçim
bölgesi olan her ilde taşeron aracılığıyla
çalıştırılan işçiler en az bir iki aylık
maaşlarını alamamakta, alanlar iki üç ay geriden almakta ve
maalesef dönemin sonuna doğru taşeron şirketler iş yerindeki
izlerini kaybettirerek işçinin alın terinin
karşılığını devletten aldıktan sonra
kaybolmaktadırlar. Bu drama dur demek zorundayız. Eğer
bunları görmezden gelirsek, bu sıkıntıları çözemeyiz.
Diğer bir konu, 1 Nisan
şakası gibi kamuoyuna duyurulan ama, maalesef, 2 Nisandan itibaren
gerçek olduğu herkes tarafından anlaşılan doğal gaz ve
elektrik zamlarıdır. Değerli milletvekilleri, bugün yüzde 19
oranında doğal gaza, yüzde 9 oranında da elektriğe
getirilen zamlar iktidar partisinin beş altı aydır zam
yapmayacağız sözü vererek insanları oyalamasından
başka bir şey değildir. Ama gerçek gelmiş bugüne
dayanmıştır ve bu zamlar yapılmıştır. Ama bu
zamların gerekçesini bir türlü açıklamakta sıkıntı
çekmektedirler. Sayın Bakan iki gündür kameralar karşısında
ne söyleyeceğini şaşırmıştır. Bir ay önce
Zam yapmayacağız. diyen Bakan, bir ay sonra yüzde 19 zammın
gerekçesini millete açıklamakta sıkıntı çekmektedir.
Eğer Sayın Başbakanın Seuldeki görüşmelerinin
ardından, İrandaki petrol ve doğal gaz alımıyla
ilgili kısıtlamanın ardından bu zam yapılmak zorunda
kalınmışsa ve Türkiyedeki doğal gaz ve petrol lobilerinin
baskısıyla bu zam yapıldıysa, bunu Sayın Bakanın
kamuoyuna açıkça söylemesini istiyoruz. Gerçek budur. Doğal gaz
lobisi, kış aylarında çalıştıramadıkları,
elektrik üretimi amacıyla kullanamadıkları doğal gazı
şimdi kullanmak durumundadır ve bu zamla elektriği ve doğal
gazı kendi lehlerine çevirme peşindedirler.
İktidar partisinin değerli
yöneticileri, kış aylarında doğal gaz arzı
kısılınca çareyi elektrik üretimindeki doğal gazı
azaltmakla buldular. Evet, bir çözümdür ama şimdi bunun
faturasını vatandaşa yüklemenin bir anlamı yoktur. Yani
Türkiyedeki doğal gaz ve petrol lobisinin her dediğini yapacaksa bu
ülkenin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı, o zaman o koltukta
oturmasının bir anlamı yok.
İki yıl önce, yenilenebilir
enerji kaynaklarıyla ilgili kanun değişikliği
yapılırken bu Meclis, son yarım saatte doğal gaz ve petrol
lobisinin emrine uymak zorunda kaldı. Yukarıda anlaşılan
kanun tasarısı geldi, Genel Kurulda yarım saat içerisinde
değiştirildi ve Sayın Ali Babacanın verdiği sözün
gereği olarak yenilenebilir enerji kaynaklarına verilecek destekleri
kısıtlamak zorunda kaldı.
Türkiyenin enerji politikası
doğru değildir, iyiye gitmemektedir. Bu vatandaşın çekmek
zorunda kaldığı son zamlar, derhâl Hükûmet tarafından geri
alınmak zorundadır. Vatandaş, bugünden itibaren gelecek yıl
doğal gazla ısınmamanın çarelerini aramaya
başlamıştır. Nitekim dün canını kaybeden
insanlar, yarın daha da fazla sayıda olacaktır. O nedenle, bu
kanun kapsamında, özellikle son yapılan zamların, Hükûmetin
değerli Kabine üyeleri ve Sayın Bakanın da üyesi olduğu
değerli zatlar tarafından bir kez daha gözden geçirilmesi gerekiyor.
Ayrıca bu kanunla ilgili birçok sıkıntı dile getirildi.
Sayın Başbakan Yardımcısının iki ay önceden ilan
ettiği, yetkili sendikayı kendi ağzıyla ifade ettiği
konuyu Türkiye'deki hiçbir
sendikanın kabul etmesi mümkün değildir. Demokratik ortamlarda, en
fazla üyeye sahip olan sendika yöneticilerinin elbette ki bu kararlarda söz
hakkı olması doğaldır ama iktidarın yönettiği bir
sendikanın bu kanun kapsamında olması kabul edilebilecek bir
şey değildir.
Önergemize desteğinizi bekliyor, saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Işık.
OKTAY VURAL (İzmir) Karar yeter sayısı
istiyorum efendim.
BAŞKAN Sayın Işık ve
arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum
OKTAY VURAL (İzmir) Karar yeter sayısı
istedim efendim.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı mı istediniz efendim?
OKTAY VURAL (İzmir) Evet.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Oylama yapıldı
Sayın Başkanım.
OKTAY VURAL (İzmir) Hayır efendim, oylamaya
geçmeden önce istedim.
BAŞKAN Biraz yüksek sesle söylerseniz,
işitemedim ama buna rağmen arayacağım karar yeter
sayısını.
OKTAY VURAL (İzmir) Duymadınız.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Efendim, geçti, oylamaya
geçtiniz.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
ALİM IŞIK (Kütahya) Kabul edilmiştir.
OKTAY VURAL (İzmir) Kabul edilmiştir.
BAŞKAN Ne olmuş efendim?
OKTAY VURAL (İzmir) Kabul ettirdiniz.
BAŞKAN Pardon, yani Kabul etmeyenler
diye
tekrar düzelttik, her zaman olan bir şey.
OKTAY VURAL (İzmir) Sağ ol Sayın
Başkanım, kabul ettirdiniz.
BAŞKAN Kabul etmeyenler
Sayı da meydanda.
Kabul edilmemiştir.
ALİM IŞIK (Kütahya) Nerede meydanda yahu?
Aynı parmaklar ikisi için de kalktı Sayın Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, bir
daha oylatın.
BAŞKAN Hayır.
7nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
7nci madde kabul edilmiştir efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Ne kabul edildi efendim?
BAŞKAN 7nci madde kabul edildi efendim.
8inci madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına,
200 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının 8. maddesinin 1. fıkrasında geçen
altmış günü ibaresinin kırk beş günü olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Alim Işık Mustafa
Kalaycı Sadir
Durmaz
Kütahya Konya
Yozgat
Özcan
Yençeri Yusuf
Halaçoğlu
Ankara
Kayseri
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 200 sıra
sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 8. maddesinin ikinci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz. 02.04.2012
Mehmet
Şeker Namık
Havutça Musa
Çam
Gaziantep Balıkesir İzmir
Kazım
Kurt Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Özgür
Özel
Eskişehir İstanbul Manisa
Olağan genel kurul
toplantıları üç yılı aşmamak üzere tüzüklerde
belirtilen sürede yapılır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
200 Sıra Sayılı Kamu
Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 8 inci Maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Madde 8- 4688 sayılı Kanunun
10 uncu maddesinin 2 nci fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
Olağan Genel Kurul
Toplantıları üç yılı aşmamak üzere tüzüklerde
belirtilen sürede yapılır.
Pervin Buldan Sırrı
Süreyya Önder Adil
Kurt
Iğdır İstanbul Hakkâri
Erol Dora Sırrı
Sakık Ertuğrul
Kürkcü
Mardin Muş Mersin
BAŞKAN Sayın Komisyon,
Sayın Buldan ve arkadaşlarının -son önerge-
katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Efendim, üç yılda
toplanmasına bir engel olmadığı için
katılamıyoruz.
BAŞKAN Sayın Sakık, buyurun.
(BDP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Biraz önce, Urfada, milletvekili
arkadaşlarımızın büyük bir kısmı, bu meşhur
İçişleri Bakanımız İdris Naim Şahinin
talimatıyla saldırıya maruz kalmışlar. Hatta,
Ağrı Milletvekilimiz Halil Aksoyun arabası durdurularak
yanı başından hem danışmanı hem de
danışman yardımcısı -üçüncü eleman dediğimiz
elemanlar- gözaltına alınıyor. Yani, sürekli, bugün, bütün gün
boyu ekranlarda Sayın Başbakanın çizdiği, o, demokratik bir
tablo ve özgürlüklerden bahsediyor
Hâlâ, kendi ülkesinde, milletvekillerinin
nasıl saldırıya maruz kaldığını ve bu
Parlamentonun çalışanlarının nasıl gasp
edildiğini, Urfada
Ve bizim Grup Başkan Vekilimiz Pervin Buldan
arıyor, İçişleri Bakanlığının hiçbirinin
yetkili bir birimiyle bir diyalog kuramıyoruz. Yani sizin demokrasiniz bu.
Bugün, işte, birçok alanda Türkiyede ve dünyada, Avrupada, ekonominin ne
kadar büyüdüğünü, oysaki hayatın sizi doğrulamadığını
Sayın Başbakan dönüp
Efendim, dünyada ekonomide Çinden sonra büyüyen 2nci ülkeyiz, Avrupada
1inci ülkeyiz. Halep oradaysa arşın burada. diyordu. Ben de diyorum
ki: Halep orada, aha Keçiören de orada. Dün akşam, Yüksek Seçim Kurulunda çalışan
bir vatandaşımız ve 4 kişi, 1 misafiriyle 5 insan
yaşamını yitirdi, açlık ve yoksulluktan dolayı. Yani
ekonomisi büyüyen ve bu kadar millî geliri artan bir ülkede evde doğal gaz
kullanması gerekirken soba ve kömür kullandığı için ailesi
zehirleniyor, 5 insan yaşamını yitiriyor. Hâlâ çadırlarda,
Vanda, İstanbulda o naylon çadırlarda insanlar
yaşamlarını yitiriyor. Dünyada Çinden örnekler veriyorsunuz,
Çinden daha da çok insan kaybına
Sadece martta 60 tane insan
yaşamını yitirmiş iş kazalarında, bir yıl
içerisinde 600 insan yaşamını yitirmiş iş
kazalarında. Sadece dün akşam yaşamını yitiren o
vatandaşımız ve ailesi 4/Cli oldukları için, Sayın
Bakanım, bakın, 4/Cli oldukları için 900 TL alıyorlar. Bu
900 TL -ev kirası, elektrik, okul masrafı, mutfak masrafı- harca
harca bitmez! Onun içindir ki bu devletin çalışanları gece
sırtında torbalarla gidip, gazete toplayıp
yaşamını sürdürmeye çalışıyor. Aslında bugün
burada düzenlemeniz gereken bu yasaların bu insanların,
mağdurların lehinde düzenlenmesi gerekirdi.
Ama siz dün çok önemli bir laf ettiniz,
size teşekkür ediyorum. Bu Anayasa, bu yasa dediniz, çok teşekkür
ediyorum. İşte bu Anayasadır ki bu yasadır, insanlar
isyanları
Bu Anayasa ve yasa olduğu içindir ki tepkileri bu kadar
yükseliyor.
Bakın, birkaç gün önce Muşta
deprem oldu. Bir köyde seksene yakın ev yıkılmak üzere ve hâlâ o
insanlara bu devletin yani o hani şefkat eli dediğiniz o eli yok,
uyduruk yardımlar oluşmuş. Sosyal devletten bahsediyoruz, o
insanlar hâlen o yıkık enkazlar altında
yaşamlarını sürdürüyorlar yani Muştaki yaşam buraya
pek yansımıyor. Sizin güllük gülistanlık dediğiniz hayat
varoşlarda yok, Ankaranın varoşlarında yok, Anadolunun
yoksul köylüleri bu hayattan pay almıyorlar. Onun için
yasalarınızı, bu yoksulların hayatıyla ilgili
yasaları yeniden dizayn ediniz. Yoksa onun ötesinde çıkıp böyle
afaki laflar etmekle hayatı dizayn edemezsiniz. Benim hayatıma bir
şey yansıyorsa, ben bunun karşılığını
görüyorsam bu devlet sosyal devlettir. Eğer bu devlet işte kişi
başı 10 bin dolardan bahsediyorsa ve insanları da gaz
sobasından dolayı bir akşam bir ailenin bütünü
yaşamını yitiriyorsa sosyal devlet olmaktan bahsedemezsiniz, 10
bin dolarlardan bahsedemezsiniz. Bahsederseniz de hayatın gerçeklerini
görmemiş olursunuz.
Hepinize teşekkür ediyorum beni
dinlediğiniz için. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Sakık.
8inci madde üzerinde Sayın
Sakık ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
2nci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 200 sıra
sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 8. maddesinin ikinci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz. 02.04.2012
Mehmet Şeker
(Gaziantep) ve arkadaşları
Olağan
genel kurul toplantıları üç yılı aşmamak üzere
tüzüklerde belirtilen sürede yapılır.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılamıyoruz.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Özgür Özel
konuşacak.
BAŞKAN
Manisa Milletvekili Sayın Özgür Özel.
Buyurun
Sayın Özel. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Kamu Görevlileri Sendikaları
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
8inci maddesindeki önergemiz üzerinde söz almış bulunuyorum.
Önergemizde sendika yöneticilerinin görev süresini üç yıldan dört
yıla çıkaran bu düzenlemeye karşı çıkıyoruz.
Milletvekillerinin, Cumhurbaşkanının görev sürelerinin
kısaltıldığı bir süreçte böyle bir uzatmayı
doğru bulmadığımızı ifade etmek istiyorum.
Sendika, evrensel ve en geniş
tanımıyla diline, dinine, rengine, siyasi görüşüne bakmadan
bütün işçi, memur emekçileri kapsayan, onları ortak hak ve
çıkarlar etrafında bir araya getiren örgütlerdir. Bu örgütler
devletten, iktidardan ve partilerden bağımsızdır. Bu
örgütler yapısı gereği muhalif örgütlerdir, iktidar kim olursa
olsun muhalif ruhlarını muhafaza ederler. İktidarlar değişir
fakat sendikaların, üyelerinin haklarını arama, mücadele etme,
talep etme, kazanılmış hakları korumayla ve
genişletmeyle ilgili mücadele azimleri değişmemelidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Ak sendika diye bir sendika tanımı doğru bir
tanım değildir. Sendikaya olağandışı renkler
verilecekse eğer, evrensel tanımda sadece sarı sendikalardan
bahsedilir. Sarı sendika patron eliyle kurulan, emekçinin gücünü bölmeye
hizmet eden, sanki işçiyi savunacakmış gibi yapan ama
işverenin ekmeğine yağ süren sendikalardır. Patron o
sendikaya üyeliği teşvik eder, o sendikaların üye
sayısını artırmaya çalışır, onu güçlü
kılmaya çalışır. Sarı sendikaların
imzaladığı toplu iş sözleşmeleri işçiyi
değil, patronu memnun eder.
Bugün Türkiyede memur
sendikalarından bir tanesi, o sizin Ak sendika dediğiniz, Bülent
Arınç Beyefendinin, Sayın Bakanın Bursada övgüler
yağdırdığı sarı sendika zaten var olan
hakları tartışmaya açarak, müzakere ederek
sınıfına ve üyelerine en büyük haksızlığı
yapmıştır.
Anayasanın 90ıncı
maddesi açıktır: Usulüne göre yürürlüğe konulmuş olan
milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. ve
bağlayıcıdır. Bugün bu kanunun ILO sözleşmelerine
aykırı olan hükümleri yerine uluslararası sözleşme
hükümlerinin uygulanması gerektiği açıktır.
9-11 Şubat 2010 tarihinde,
Hükûmetin çağrısıyla, KESK ve Kamu-Senin davetli olduğu
hâlde katılmadığı bir platformda, memura grev
hakkını tartışmaya giden bu sarı sendika memurlara karşı
en büyük ihaneti gerçekleştirmiştir. O gün başlayan süreç daha
sonra Anayasa değişikliğinde grev hakkını memurlara
hak saymayan bir metinle sonlanmış, uluslararası anlaşmalar
gereği var olan bir hak, elden onların eliyle kaybedilmiş gibi
görünmektedir.
Sayın Bakanım, ILOya göre
memur ve işçi sendikası ayrımı da yoktur, bu iki sendika
tek sendika olmalıdır. Bu elbiseyi ülkemizin emekçi
sınıfına 12 Eylül dikmiştir ama bugün memur, işçi
sendikasını ayrı ayrı ele alan iktidar partisini görünce 12
Eylülün diktiği bu elbisenin üzerlerine çok iyi oturduğunu görüyoruz.
ILOya göre grevsiz toplu sözleşme hakkı da olmaz, grev yoksa sonunda
toplu sözleşme diye bir şey olmaz ama bazı milletvekilleri dün
sıralarından laf atarken 12 Eylül referandumunda bu yasaya Evet.
denilmeseydi eğer, sanki böyle bir hakkın bu kısmının
bile hiç olamayacağını ifade ettiler; bu, gerçek değildir,
evrensel değildir, hukuki değildir.
Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin Erhan Karaçay kararını dikkatlerinize sunmak isterim.
Erhan Karaçay bir memurdur, bir eyleme katılmıştır,
hakkında soruşturma açılmış, ceza
almıştır. Kendisi iç hukuk yollarını tükettikten sonra
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurmuş ve Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi tüm memurların olduğu gibi Erhan
Karaçayın da grevli toplu sözleşme hakkına sahip olduğunu
ve bir günlük iş bırakma eylemine katıldığı için
ceza alamayacağını hükmetmiştir.
Şimdi, bakın, bu yasa ile
imzayı atacak olan sendikanın temsilcilerine söylemek istiyorum: Daha
kanunu bile yapmadık, nasıl bir kanun çıkacağı
Meclisin iradesinde ama imzayı atacak olan belli. Onu bırakın,
atacağınız imza belli. İlk altı ay için yüzde 3,
ikinci altı ay için yüzde 3lük bir zam öngörülüyor, bunun kararı
verildi. Siz de günü gelince tıpış tıpış bu
imzayı atacaksınız. Bu nasıl bir sendikacılık
anlayışı, bu nasıl bir hak arayışı, bu
nasıl bir durum, bu nasıl bir ayıp, bu nasıl bir vicdan! Ve
böyle bir sendikacılık anlayışına tüm emek
dünyası için ve 12 Eylülde duygularıyla oynayarak, belki de
yanıltarak Evet. dedirttiğiniz, sonra da ellerinden
uluslararası sözleşmelerle hak etmiş oldukları bu
hakkı aldığınız herkes için bu düzenlemenin ruhuna
yazıklar olsun diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Özel.
Sayın milletvekilleri, 8inci
madde üzerinde Sayın Özel ve arkadaşlarının önergesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
8inci madde üzerindeki üçüncü önergeyi
okutuyorum:
TBMM Başkanlığına,
200 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının 8. maddesinin 1. fıkrasında geçen
altmış günü ibaresinin kırk beş günü olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Alim Işık (Kütahya) ve arkadaşları
BAŞKAN Sayın Komisyon,
önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Kim konuşacak?
OKTAY VURAL (İzmir) Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri konuşacaklar.
BAŞKAN Sayın Yeniçeri,
Ankara Milletvekili, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üretim bir ülkenin
omurgasıdır, onurudur, haysiyetidir. Üretim, gerçekte bir milletin ve
ekonomisinin varoluş iradesidir aynı zamanda. Üretimin güçlü bir
biçimde gerçekleştirilmesi ne kadar önemliyse, üretim süreci sonucunda
elde edilen hasılanın paylaşılması da en az üretim
kadar önemlidir. Hasılanın paylaşımı -iş gören,
işveren ve kamunun- paylaşım konusunda adil bir yöntem
belirlenmesiyle gerçekleşir. Bugün, emek ve sermaye
barışının kâmil manada ortaya konulabilmesi buna
bağlıdır. Uygulanan ekonomik model ve buna bağlı
olarak üretilen sendikal düzenlemelerin bu yönde ne kadar hasarlı
olduğunu bu modelin genel uygulama biçiminin ortaya
çıkardığı sonuçlara bakarak anlamak mümkün. Uygulanan
ekonomik model 9,8 milyonluk -şu anda ne rakamlara ulaştı
bilinmiyor- yeşil kart üretmişti, milyonlarca bina ve ev kredisi
alıp onu ödeyemeyen insanlar yaratmıştır, milyonlarca
insanı belediye ve sosyal fonlardan yararlanarak karnını
doyurabilir noktaya getirmiştir. Aynı model, Türkiyede AKP
İktidarının iş başına geldiğinde 20nin
altında olan dolar milyarderi sayısını 38e
çıkarmıştır ki, Japonyada bu sayı 28dir.
Dolayısıyla, şu anda dolar milyarderi yönünden Japonyanın
da önünde bulunmuş oluyoruz, dünyanın iki numaralı ekonomisinin
önünde dolar milyarderlerimiz var. Dolayısıyla, modelde üsttekilerle
alttakiler arasındaki açıklığın ne denli
büyüdüğünü bu rakamlar açık bir şekilde ortaya koymaktadır.
Elbette, bir kında iki kılıç, bir omuzda iki baş olmaz
ancak iktidarın, üretimi faktörler arasında
paylaştırması adaletin ve sosyal hayatın temel
amaçları arasındadır.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının 4688 sayılı Kamu Görevlileri
Sendikaları Kanununun bazı maddelerinin değiştirilmesine
dair kanun tasarısı taslağı güçlü sendikacılık
yaratmaktan ziyade, kontrollü sendikacılık ve konfederasyonları
büyütmeye, muhalifleri ise kısıtlamaya dönük bir yasa
tasarıdır. AKP İktidarı, iş gören sendika ve sosyal
haklar söz konusu olunca son derece vahim bir olumsuzluk ve kuşkuculuk
içinde hareket etmektedir. Çalışanları harfli, rakamlı bir
biçimde ayrıştırarak her birine ayrı statü veren bir
anlayıştır bu. Bu, bir anlamda bölerek yönetmek, bölerek
güçsüzleştirmek anlamına da geliyor. Yalnız bir örnek
bakımından verelim, bugün Türkiye genelinde 45 bin civarında 4/C
statüsünde görev yapan kamu çalışanı bulunmaktadır.
Yıllardır geçici personel statüsünde istihdam ettirilen, sıkıntı
ve sorunlarla ağzına kadar dolu insanların gelecekleri bu yön
itibarıyla âdeta karartılmıştır. AKP
İktidarında, çalışanlar dâhil hemen hiçbir kimsenin
garantisi yoktur, geleceğe güven konusunda da hiç kimsenin bir umudu da
yoktur. 4/Cli kamu çalışanlarının haklı olan kadro
taleplerine kör ve sağır bir yaklaşım içerisinde
bakılmaktadır. 2011 yılında 200 bin civarında olan 4/B
sözleşmesiyle çalışanlar kadroya geçirilirken 4/Cli kamu
çalışanlarına seçimden sonra kadroya geçirileceği sözü
verilmiş, hak ve adalet herkes için aynı ve eşit olması
gerekirken bu uygulanmamıştır. Aynı işi yapan kamu
çalışanlarından aynı sosyal ve mali haklardan yararlanma
eşit işe eşit ücret ilkesinin de aslında bir
gereğidir. 4/C statüsünün devamı, üzerinde iyileştirme
yapılması veya 4/C statüsünde sosyal ve mali revizyon
yapılması ve benzeri bir durumun kanayan yarayı
durduramayacağını burada açıklamak gerekir.
Mevcut işçilerin sorunlarına
kalıcı çözümler getirmeyen bir iktidarın, Kamu Görevlileri
Sendikaları Kanununda değişiklik yaparak adalet ve
barış ortamını kurması da beklenemez. Aslında
getirilen, bir formalitenin yerine getirilmesi, yapıyormuş gibi,
sendikaları gerçek manada bifonksiyonel yani fonksiyonsuz bırakarak
bunları âdeta ILO karşısında ya da uluslararası
kuruluşlar karşısında makul ve meşru gösterme
faaliyetidir, içeriği boştur. Dolayısıyla, yapılan
işin de öncelikle kendi işçisinin karnını doyurmayan,
güvenliğini sağlamayan bir iktidarın
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) -
getirdiği bu tasarının da çok mantıklı ve
tutarlı olduğunu düşünmüyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Yeniçeri.
Sayın Yeniçeri ve
arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
8inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
8inci madde kabul edilmiştir.
9uncu madde üzerinde üç önerge
vardır, aynı mahiyette iki ve bir başkası.
Önergeleri okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
200 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 9. Maddesinde geçen veya kapatma ibaresinin madde
metninden çıkartılmasını arz ederiz.
Alim Işık Mustafa
Kalaycı Sadir
Durmaz
Kütahya Konya Yozgat
Enver Erdem Özcan
Yeniçeri Ali
Uzunırmak
Elâzığ Ankara Aydın
BAŞKAN Bundan sonraki önergeler
aynı mahiyette olduğu için onları da birlikte okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 200 sıra sayılı
Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 9. maddesinin
metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. 02.04.2012
Mehmet
Şeker Namık
Havutça Musa
Çam
Gaziantep Balıkesir İzmir
Kazım
Kurt Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Eskişehir İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
200 Sıra Sayılı Kamu Görevlileri
Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 9 uncu Maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Sırrı
Süreyya Önder Adil
Kurt
Iğdır İstanbul Hakkâri
Erol Dora Sırrı
Sakık
Mardin Muş
BAŞKAN Aynı mahiyetteki iki
önergeye Sayın Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Konfederasyonlarla
uzlaştığımız bir metin olduğu için
katılamıyoruz.
BAŞKAN Şimdi, önerge
sahiplerinin istemesi hâlinde kendilerine ayrı ayrı söz
vereceğim.
Sayın Adil Kurt, Hakkâri
Milletvekili
Süreniz beş dakika Sayın
Kurt.
ADİL KURT (Hakkâri) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi
selamlıyorum.
Tabii, Türkiyede
çalışanların yüzde 5lik kesiminin sendika haklarını
konuşuyoruz burada, tartışıyoruz ama onu da doğru
dürüst tartıştığımız, onlara da
Yani Türkiyede
demokratik yaşamı geliştirecek mahiyette bir
tartışmayı da sürdüremediğimiz ortadadır. Ama yüzde
5in sorununu dahi tartıştığımız bu noktada,
örneğin şu anda Ankaranın Kazan ilçesinde mevsimlik
işçiler belediyenin zulmüne maruz kalıyorlar. Tam dört gündür iktidar
partisi yetkilileri de dâhil, Ankara Valisi de dâhil, Kazan Belediye
Başkanı dâhil tek tek hepsini arıyoruz, Kazanda mevsimlik
işçilere uygulanan zulme son verilmesini arzuluyoruz. Kazanda, gelip
orada ekmeğini kazanmak isteyen, açlık pahasına gelip orada ekmeğini kazanmaya
çalışan insanların eşyalarını,
barınaklarını belediye kepçeleri eşyalarıyla birlikte
toplayıp çöp kutularına atıyor, çöpe atıyor. Bu zulme Dur
diyecek bir yetkili, bir iktidar yetkilisi bulamadım.
Türkiyede
çalışana, ekmeğini kazanan insanlara karşı uygulanan
muamele buyken, iktidar partisi mensupları bu kadar duyarsızken,
burada gerçekten emekçi kesimleri tatmin edecek bir yasal düzenleme beklemek
abesle iştigaldir. Beklemiyoruz sizden böyle bir şey. Böyle bir
yasayı, gerçekten, emekçilerin sorunlarına ya da ihtiyaçlarına
cevap verecek bir yasal düzenlemeyi getirmeyeceğinizi biliyoruz. Biz
burada ancak bir şeye
Aslında böyle bir yöntem de denemek
lazım: Muhalefet olarak biz neye Yanlış dersek, siz Doğru
diyorsunuz. Doğrulara Yanlış diyelim ki bari siz Doğru
demeye başlayın.
Şu anda önümüzdeki
yasa tasarısında, konuştuğumuz bu metinde ve üzerinde
konuştuğumuz 9uncu maddesinde bir sendika değil, bir parti
örgütü ya da parti teşkilatı kuruyormuşuz gibi bir zihniyetle
hazırlanmış. Ne demek? Bir sendika şubesinin
açılıp açılmayacağını ya da kapanıp
kapanmayacağını yönetim kurulunun kararına
bırakıyorsunuz. Bunlar, kaidelerle kurallarla belirlenir. Ancak genel
kurul böyle kararlar verebilir. Ama siz
bir sendika yönetimi, evet, kendinize tabi bir sendika yönetimi arzuluyorsunuz,
kurguluyorsunuz ama ola ki bir sendika şubesi, o sizin belirlediğiniz
yönetimin çizdiği kuralların dışına çıkarsa
tedbir oluşturuyorsunuz. Yarın öbür gün böyle bir sendika yönetimi,
örneğin, Memur-Senin bir şubesi Hayır, bizim genel merkezin
aldığı bu karar yerinde değildir, katılmıyoruz.
derse, muhalefet ederse onlara, genel merkeze, yönetim kuruluna o sendikayı kapatma yetkisini
veriyorsunuz. Bir parti teşkilatı gibi sendikal örgütlemeyi
memurların, emekçilerin önüne koyuyorsunuz.
Biz bu maddenin tasarıdan
çıkarılmasını istiyoruz çünkü bu maddenin mevcut durumda
tasarıda kalması demek, yarın öbür gün demokratik sürecin tamamıyla
önünü kesmiş olursunuz; bir sulta, bir sendika sultası
oluşturmuş olursunuz. Bu sendika sultasına, bu sendika
sultasının oluşumuna karşı en azından burada
uyarı görevimizi yerine getirmeye çalışıyoruz. Bu düzenleme
mevcut durumda geçerse artık sendika da lider sendikası pozisyonuna
geçmiş olur. Adına ne koyarsanız koyun, isterseniz ak deyin,
isterseniz kara deyin, isterseniz sarı deyin; o, sendika değildir
artık, partilerin güdümünde bir siyasi yapılanmanın ötesine
gitmeyecektir. Bu nedenle bu maddenin tasarıdan çıkarılması
önemlidir. Sizlerin de en azından buna destek vereceğinizi umuyoruz.
Hepinizi selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ederim.
Aynı mahiyetteki ikinci önerge
sahipleri adına Eskişehir Milletvekili Sayın Kurt, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
KAZIM KURT (Eskişehir)
Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; 200 sıra
sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 9uncu maddesiyle ilgili önergemiz hakkında
söz almış bulunuyorum.
Bu nedenle, öncelikle, dün
Eskişehir Mihalıççık ilçesi Koyunağılı
bölgesindeki maden kazasında yaşamını yitiren işçi
arkadaşlarımıza Tanrıdan rahmet diliyorum,
yakınlarına da başsağlığı diliyorum ancak bu
vesileyle bazı konuları Sayın Bakanın huzurunda da açmak
istiyorum.
Biliyorsunuz, on gün kadar önce
İstanbulda ciddi bir iş kazası oldu, işçi
arkadaşlarımız öldü. Bugün Mihalıççıkta öldü,
yarın başka yerlerde ölecek çünkü bunun sebebi iş kazası
filan olmaktan çıktı, artık iş cinayeti hâline geldi.
Özellikle Sayın Bakanın İstanbuldaki olaydan sonra bir an önce
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği
Yasasının çıkarılması gerektiği konusundaki
açıklamasını bir an öncenin ne zaman olduğu konusunda bir
soruyla karşılamak istiyorum. İşte geçen hafta
başlasaydık belki farklı bir sonuç çıkacaktı ama
2002den bu yana bu işi gerçekleştirmiş olsaydık çok daha
az insanımız, az işçimiz yaşamını yitirecekti.
Değerli arkadaşlarım, bu
iş cinayetlerini engellemenin yolu yasanın bir an önce Parlamentoya
getirilmesi ve çağdaş ülkelerde nasıl bir iş güvenliği
varsa onun uygulanmasıyla mümkündür. Biz de bunu sizden bekliyoruz.
Ayrıca bu arada yine, Sayın
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız buradayken, iki gün
önce Balıkesir Milletvekilimiz Sayın Namık Havutçanın
Meclis Başkanlığına vermiş olduğu bir dilekçeden
söz etmek istiyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekillerinin
çalışma koşulları hiç de insan haklarına uygun değildir.
Bu konuda da Sayın Bakanın müdahil olması gerektiğini
düşünüyorum.
Önergemize gelince değerli
arkadaşlarım, bu elbette bir sendikanın yönetim kuruluna
bırakılamayacak kadar önemli genel kurulun görevidir. Genel kurul
kendi yetkisini yönetim kuruluna devrettiği takdirde bunun
yanlış kullanılabileceği, olumsuz
kullanılabileceği Türkiyedeki uygulamalardan bellidir. Eğer bir
düzenleme yapıyorsak ve bu düzenlemede mevcut durumdan daha ileri bir
durum yaratmıyorsak bunun doğru ve sağlıklı bir
düzenleme olduğunu söyleme şansımız yoktur. Türkiye zaten
uluslararası sözleşmelerle
kamu sendikalarında belli bir adımı atmak zorundadır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, ILO sözleşmeleri
Türkiyeye grevli, sözleşmeli sendika hakkını getirmek
zorunluluğunu yüklemektedir ama ne yazık ki ileri demokrasi
savındaki iktidarımız bu konuda eksiktir, yavaştır,
isteksizdir. Bu konudaki taleplerini dile getirmeye çalışan kamu
çalışanlarının da akıbeti bellidir, her gün
uğradıkları sıkıntı,
karşılaştıkları eziyetler ortadadır.
Bu doğrultuda
eğer demokrasiyi gerçekten işletmek istiyorsak, çoğulcu
demokrasi dediğimiz uygulamayı başlatmak istiyorsak,
sendikalarımızın da özgür, bağımsız ve ileri
hakları elde etmiş sendikalar olmasını sağlamak bizim
görevimizdir. Eğer bu konuda ciddi adım atmaktan beri duruyor isek bu
konuda samimi olmadığımız ortadadır.
Türkiye pek çok badireyi
atlattı, bunları da atlatır ama Türkiyede, Avrupayla, dünyayla
entegre olmuş ve sözleşmeler nedeniyle yükümlülükler üstlenmiş
bir Türkiye Büyük Millet Meclisi bu yasayı çağdaş, demokrat ve
uygar bir hâle getirmek zorundadır; bunu sizden bekliyoruz. Bu konudaki
desteklerinizi verirseniz şimdiden teşekkür ederiz.
Saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kurt.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki iki önergeyi oylamaya sunacaktım, karar yeter sayısı
istendi. Şimdi oylamaya sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım.
Aynı mahiyetteki
iki önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kâtip üyeler
arasında anlaşmazlık var efendim.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Efendim, karar yeter sayısı anlık bir tespittir,
niye bekliyorsunuz?
BAŞKAN
Anında böyle ayna gibi mi çekmem lazım?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) İyi efendim de yani içeriye insanlar gelsin diye
BAŞKAN Girmesini beklemedik efendim, iki tarafa sordum o
kadar. Lütfen yani, lütfen
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Böyle bir
şey olur mu?
BAŞKAN Lütfen yani
Oylamayı başlatıyorum ve
iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylamaya
başlandı)
OKTAY VURAL (İzmir) Devlet
malına zarar vermeyin Sayın Başkan, kalemi vurup da elektronik
sisteme zarar vermeyin.
BAŞKAN Müdahale etmediğiniz
hiçbir şey kalmadı, kalemime de müdahale edin.
(Elektronik cihazla oylamaya devam
edildi)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın
Başkan, dudaklarınızı okuduğumda yine
küfrettiğinizi anladım.
BAŞKAN Hiç kimseye küfretmedim,
yanlış anladınız ve ayıp ediyorsunuz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bunu hep
yapıyorsunuz!
BAŞKAN Hayır,
yapmıyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Şekerinizi kontrol ediniz!
BAŞKAN Arkadaşlar burada, o
sizi ilgilendirmez. Burada ne yaptığımı
arkadaşlarımız görüyor, ne söylediğimi duyuyor. Lütfen,
lütfen Meclisin ciddiyetiyle hareket edelim.
(Elektronik cihazla oylamaya devam
edildi)
BAŞKAN Karar yeter
sayısı vardır.
Aynı mahiyetteki iki önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
200 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 9. Maddesinde geçen veya kapatma ibaresinin madde
metninden çıkartılmasını arz ederiz.
Alim
Işık (Kütahya) ve arkadaşları
BAŞKAN Sayın Komisyon,
katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Kim konuşacak
efendim?
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Uzunırmak
BAŞKAN Sayın
Uzunırmak, buyurun.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın)
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Parlamento konuşulan yerdir.
Dolayısıyla konuşmalarda mümkün olan en büyük fırsatı
yaratmak gerekir.
Değerli milletvekilleri, önce
tanımlar, kavramlar ve dil bir mantık inşasını
oluşturur. Dolayısıyla sendikaların hakkı olan
tanımı doğru ortaya koyabilmemiz için, Sayın Bakandan
öncelikle olmak üzere, ben bir şeyi rica ediyorum. Gelin, siyasetçiler
olarak onların işlevlerini doğru hatırlatan bir terimi
yerleştirelim. Sendikaları sivil toplum örgütü olarak
tanımlamayalım çünkü onların gerçek tanımı, gerçek
işlevi politikadaki baskı gruplarıdır.
Dolayısıyla sendikaları politik baskı grupları
olarak tanımlamak lazım çünkü onların iktidarla ekonomik ve
menfaat ilişkileri vardır. Dolayısıyla yönetim üzerinde bir
baskı oluşturmaları gerekir. O zaman işlevlerini
mantık olarak doğru inşa edip yerine getirebilirler. Eğer
biz bunları yumuşatarak sivil toplum örgütleri gibi bir tanım
içerisinde tanımlamaya başlarsak sendikalar gerçek işlevlerini
yerine getiremezler, işte, sarı sendikacılığın
veya başka alanlardaki ak sendikacılığın temelleri
ancak böyle atılabilir.
Değerli milletvekilleri,
yapılan iş ve işlemleri doğru okuyabilmemiz,
halkımıza doğru yansıtabilmemiz için elbette ki burada her
konuyu dile getirmemiz gerekir. Bir yandan sendikalar, toplu sözleşme gibi
birtakım kavramlarla uğraşırken, bir yandan bu halkın
nasıl kandırıldığını görebilmemiz
lazım. İşte, Hükûmet, kuşatılmış bir medya
tesiri altında halkı doğru bilgilendirmemektedir. Sayın
bakanlar televizyonlara çıkıyorlar, dünden bugüne Hükûmetin
yaptığı yanlış icraatlardan, birisi
rahatsızlığını dile getiriyor, birisi doğruyu,
birisi yanlışı söylüyor ama aynı kabinede görev yapmaya
devam edebiliyorlar. Âdeta Hükûmet Bremen mızıkacıları gibi
olmuş, herkes elindeki enstrümanın doğru veya yanlışlığını,
bir farklı şekilde rahatsızlığını veya
memnuniyetini dile getirirken aynı kabinede görev
yaptıklarını unutuyorlar.
Değerli milletvekilleri, bugün
petrole, doğal gaza birçok zam geldi ve bu zamlar acaba ülkeyi nasıl
etkiliyor? İşçiler, memurlar bundan çok büyük mutluluk duyacaklar,
çünkü televizyonlarda gene Türkiye'nin büyüdüğünden bahsedilecek,
gayrisafi yurt içi hasılanın arttığından bahsedilecek,
ama işçiler, memurlar, fakir vatandaş Türkiye'de büyüyen bu
rakamın, gayrisafi yurt içi hasılanın kendi cebinden
çıktığının farkında olmayacak. Bundan kastım
nedir?
Şimdi, Hükûmete bir soru önergesi
hazırladım, bunun cevabını da bekleyeceğim. Doğal
gaza yapılan yüzde 19a varan zam, benzine, mazota günlerdir yapılan
zamlar, elektriğe yapılan zam gayrisafi yurt içi
hasılamızı büyütecektir, o rakam büyüyecektir. Gayrisafi yurt
içi hasıla büyüdü. diye televizyonlarda Hükûmet propaganda yapacak, ama
vatandaşımız onun kendi sırtından büyüdüğünün
farkına varmayacaktır. Vatandaş da bir yandan diyecek ki
Türkiye büyüyor, gayrisafi yurt içi hasıla büyümüş. Elbette ki
büyüyecek.
Sen eğer Obamayla
arkadaşlık yapar, İrandaki yapılan birtakım
anlaşmaları, ticareti daraltmanın talimatını
alır, İrandan gelen petrol, doğal gaz gibi birtakım
tüketim unsurlarımızı azaltmak mecburiyetinde kalır,
navlunların üzerine 27 sent daha bir şeyler binerse, yarınlarda
doğal gaza ve petrole daha büyük zamların gelmesi mutlaktır,
çünkü artık Hükûmet yabancıların talimatlarıyla,
kontrolleriyle, dış politikasından ticaretine varıncaya
kadar bir yönlenmenin doğrultusundadır.
Sayın Bakan Bülent Arınç Bey
televizyonlarda bir şey söylüyor, diyor ki: Biz dış tesirlerden
dolayı, dış piyasalardan dolayı bunu yapmak
zorundaydık.
Ee, tabii, 2002den önceki bu
zamları yapanlar dış tesirlerden yapmıyordu, onlar
memnuniyetle ve isteyerek bu zamları yapıyorlardı.
İşte, bu Hükûmet üyelerinin, geçmişten bugüne siyasette
olanların dün yaptıkları konuşmalar ile bugün
yaptıkları konuşmaları milletimiz mutlaka değerlendirmelidir
ve yapılan bu zamlarla büyüyen gayrisafi yurt içi hasıla
safsatasını bir kez daha gözden geçirmelidir. Bu Hükûmet ekonomide
ciddi manada ne gibi tesirlerle Türk halkını
kandırdığının farkına varmalıdır.
Değerli milletvekilleri
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) Sözümüz
bitti.
Teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
SADİR DURMAZ (Yozgat) Soba
devrine geçti Türkiye.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Uzunırmak.
Sayın milletvekilleri, Sayın
Uzunırmak ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
9uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
9uncu madde kabul edilmiştir.
10uncu madde üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
200 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının 10. maddesinin Tasarı metninden
çıkartılmasını arz ederiz.
Alim Işık Mustafa
Kalaycı Sadir
Durmaz
Kütahya Konya Yozgat
Enver Erdem Özcan
Yeniçeri Ali
Öz
Elâzığ Ankara Mersin
BAŞKAN Sayın Komisyon?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Buyurun Sayın Öz,
Mersin Milletvekilimiz. (MHP
sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZ (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Görevlileri Sendikaları
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 10uncu maddesi üzerinde, önerge üzerinde söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu
yapmış olduğumuz sendika yasasıyla toplumda neleri
değiştirebileceğimizi gayet iyi gözlememiz gerekiyor. Son
yıllarda, özellikle AKPnin on yıllık iktidarı döneminde
sendikal faaliyetlerde oluşan değişiklikleri göz ardı
edersek, bu toplu görüşmeden toplu sözleşme hakkının
tanınmış olmasıyla çok fazla bir şeyin
değişmeyeceği gerçeğiyle karşı karşıya
kalırız.
Milletvekili olmadan önceki süreçte
kamuda uzun yıllar çalışmış ve sendika
baskısını üzerinde hissetmiş bir milletvekili olarak
karşınızda konuşuyorum. Mevcut bulunduğum kurum
içerisinde kuruma yeni atananların Hükûmete yandaş olan sendikaya üye
olmadığı takdirde nerelerde ve nasıl
çalıştırıldığı gerçeğini gayet iyi
biliyorum ve bunu, bugün, Anadolunun hangi ilçesine, iline gitseniz, özellikle
belli sendika adı altında, belli sendikalarda kümelenmenin
dışında, ehliyet ve liyakatinize bakılmaksızın
nasıl dışlandığınız gerçeğini göz
ardı edemezsiniz. Şu bir gerçek ki, sendikal hareketler ve
oluşumlarının hem dünyada hem ülkemizde demokrasinin vazgeçilmez
unsurları olduğu gerçeğini unutmamalıyız.
Türkiyede örgütlenmenin
tekelleşmemesini sağlamak, baskıyla ve imtiyaz sağlama
güvencesiyle gerçek manada bir çokluk kitle oluşturmanın faydası
olmayacaktır. Bugün iktidarınız döneminde bunun gerçekten çok
faydalı olacağı düşüncesi eğer sizlerde hâkim ise, bu
iktidar da günü geldiğinde elbet gittiğinde, sistemde
yapacağımız arıza gelecek nesiller için de ciddi manada
sorun oluşturacaktır.
Memurların sendikal
faaliyetlerinin saha uygulamasında Hükûmet baskısı olduğu
gerçeğinin altını bir kez daha özellikle çizmek istiyorum.
İnanın bu, ne ülkemize ne iktidara ne de bizlere hiçbir fayda
sağlamayacaktır.
Burada, toplu görüşme yerine toplu
sözleşme sözünün verildiği 12 Eylül referandumunun sonunda memurlar
ne kazandı bir düşünelim.
Sadece mayıs ayına kadar
geldiğimiz süre içerisinde, daha sonradan memurdan geri alınmak üzere
peşin maaşlarında bir artışı bile
gerçekleştiremedik.
Ülkemizde ekonominin gittikçe
büyüdüğü, Türkiyenin büyüyen ülkeler sıralamasında dünya
ülkelerinin hepsiyle başa baş yarıştığı,
Çinden sonra ikinci ülke olduğu, Avrupa ülkeleri içerisinde en çok
gelişmiş ülke olduğu iddiası, acaba beş-altı
aydır maaş artışı alamayan çalışanı ile
memurunun manzarasına, büyük fotoğrafa yakışıyor mu
diye kendime ve sizlere sormadan geçemiyorum.
Türkiye, gerçekten dünyanın
hızlı ilerleyen bir ülkesi ama sağlık gibi, eğitim
gibi insanların Anayasadan kaynaklanan temel hakları konusunda
özellikle son zamanlarda giderek kendi bütçelerinden harcama yapmalarını
artıran bir durum da söz konusu.
Size bir örnek vermek istiyorum; örneğin,
son zamanlarda Hükûmet sağlık alanında yaptığı
çok iyi işlerle beraber şöyle bir çıkışta bulundu:
Özel hastanelere gittiğinizde, oralarda da istediğiniz gibi muayene
olabileceksiniz. Özel hastanelerin çok ciddi manada sıkıntıları
olduğunu, altyapı sorunları olduğunu, ücretlendirme
noktasında uzun süredir bütçeden istediklerini
alamadıklarını biliyoruz. Bununla alakalı daha önce
bakanlara soru önergeleri de hazırlamış bir milletvekiliyim.
Ancak bunun karşılığında ne oldu? Devlet desteği
yerine vatandaşa binen yüzde 70lik yükün yüzde 90a
çıkarılabileceği bir anlayışla vatandaşa yeniden
ilave, ek bir yük vurulmuş oldu. Türkiye gerçekten bunları hak
etmiyor. Özellikle ekonomimizi iyi değerlendirirken bu sendika
yasasının çalışanlara, emeklilere neler getireceği
gerçeğini göz ardı etmemeliyiz. Türkiyede rakamlara takla
attırarak gerçekleri gizleyemezsiniz. İnsanlar, bu zam
furyasından ve fiyat güncellemesinden artık âdeta
bıkmış durumdalar. Son günlerin günceli, özellikle doğal
gazdaki, elektrikteki neredeyse artık alışkanlık hâline
gelen, haftada bir yapılan benzin zamlarının, akaryakıt
zamlarının faturasını
Toplu sözleşmeyi, sendikaları ne kadar
siyasallaştırırsanız, yanınızda görmek isterseniz
asla ve asla çözüm olmayacak gerçeğini hepimizin kabul etmesini ümit
ediyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Sağ olun. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Öz.
Sayın Öz ve
arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
10uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 10uncu madde kabul
edilmiştir.
11inci madde üzerinde iki önerge
vardır, okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
200 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 11. maddesinde geçen ancak varsa konfederasyon
organlarındaki görevleri devam eder ibaresinin varsa konfederasyon
organlarındaki görevleri de sona erer şeklinde
değiştirilmesini arz ederiz.
Alim Işık Mustafa
Kalaycı Seyfettin
Yılmaz
Kütahya Konya Adana
Sadir Durmaz Enver Erdem Özcan
Yeniçeri
Yozgat Elâzığ Ankara
BAŞKAN Diğer önergeyi
okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 200 sıra sayılı
yasa tasarısının 11. maddesinin sonundaki
Sendika şubesi ve sendika organlarındaki
görevleri sona erer ifadesi
Sendika şubesi ve sendika organlarındaki tüm
görevleri sona erer şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Melda Onur Kadir Gökmen
Öğüt
İstanbul İstanbul İstanbul
Özgür Özel Aykan
Erdemir Manisa Bursa
BAŞKAN Ferit Mevlüt
Aslanoğlu ve arkadaşlarının son okunan önergesine
Sayın Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Sayın Onur
BAŞKAN İstanbul
Milletvekili Melda Onur.
Sayın Onur, buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
MELDA ONUR (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; bir süredir burada kamu görevlileri
sendikaları hakkında tartışıyoruz ama içeride ne olup
bitiyor, acaba biliyor muyuz?
Kendi mesleğim alanında çok
önemli bir kuruluş var, çok önemli ve saygın bir kuruluş:
Türkiye Gazeteciler Sendikası. Ve ne yazık ki bir süredir bu sendika
içerisinde çok ciddi bir huzursuzluk yaşanıyor. Biraz size bundan söz
etmek istiyorum.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan
7/3/2012 tarihinde AKP il başkanları toplantısında
yaptığı konuşmada Bir sendika ve tutuklu gazeteciler
platformu gazetecilerin keyfî olarak tutuklandığı
imajını vererek karalamaya çalışıyor. dedi ve şu
ifadeleri kullandı: Bu sendika, Türkiyede gazetecilerin keyfî olarak
tutuklandığı iddiasını yayarak Türkiye'nin
imajını zedelemek, Türkiyeyi karalamak için yoğun bir gayret
sarf ediyor. Başbakan Erdoğanın bu tavrı, ülkemizin
basın alanında iki önemli saygın kuruluşunu -biri TGS, biri
de Anadolu Ajansı- doğrudan hedef gösteriyor. Türkiye Gazeteciler
Sendikasının tutuklu gazetecilerle dayanışmada aktif rol oynamasının
ve gazetecilere doğası gereği sahip çıkmasının
Hükûmet ve Başbakan tarafından rahatsızlıkla
karşılandığı net bir şekilde ortadadır.
Bir süredir tarafımıza gelen
bilgiler ve duyumlar, bir kısmı kamuoyuna yansımamakla beraber,
çeşitli meslektaşlarımız tarafından çeşitli
ortamlarda dillendirilmektedir. Hazır bu konu gündeme gelmişken bu
duyumlardan size azıcık söz etmek istiyorum.
Sayın Bakan, bu duyumları siz
de dikkatle dinlerseniz memnun oluruz
çünkü bir yandan Sayın Bülent Arınçı bir yandan da sizi
ilgilendirmektedir.
Bir süredir, daha önce Bülent
Arınçın danışmanlığını yapan, bir süre
de Başbakanlıkta Basın Danışmanlığı
görevinde bulunan Kemal Öztürkün Anadolu Ajansına Genel Müdür olmasıyla
birlikte sendikasızlaştırma operasyonu
başlatılmıştır. Hükûmetin Türkiye Gazeteciler
Sendikasına yönelik yönetim değişikliği girişimleri
başarısız olunca bu sefer TGSnin yetkisini düşürme yolu
seçilmiştir. Anadolu Ajansı Genel Müdürü ve yönetim, Anadolu
Ajansı çalışanlarını tehditle TGSden istifaya
zorlamaktadır. İstifa baskıları amacına
ulaştığı takdirde TGS, Anadolu Ajansında yetkili
olmayacak, Türk-İşe bağlı TGSnin yetkisi düşecektir.
İki günde yaklaşık 200
Anadolu Ajansı çalışanı, sürülme tehdidiyle sendikadan
istifa ettirildiğini belirtmiştir. İşveren güdümlü yeni bir
sendika arayışının yanı sıra sendika yönetimini
ele geçirmeye dönük bir ayrı operasyon da yürütülmektedir. Buna göre,
sendika yönetimine yönelik memnuniyetsizlik mektupları cebren
imzalandırılarak sendika yönetiminin düşürülmesi ve yeni bir
yönetim oluşturulması istenmektedir. Birçok
arkadaşımız -ne yazık ki burada isimlerini veremiyorum-
tehdit yoluyla, sürülme yoluyla bu mektupları imzalamak zorunda
kalmışlardır.
Bir sendika oluşturulurken bir
diğer sendikadan istifa etmeksizin yapılan bu çalışma ve bu
sendikanın ilamı, bu yeni oluşturulacak sendikanın sakat
doğmasına yol açmaktadır. Bu konuda acaba
Bakanlığınız bir çalışma başlatmış
mıdır? Bunu öğrenmek istiyorum. Ne gibi tedbirler
alınmaktadır? Yeni bir sendika kurma çalışmaları var
mıdır? Bunu öğrenmek istiyorum ve basın özgürlüğünü
savunarak tutuklu meslektaşlarıyla dayanışması
doğası gereği olan bir sendikanın ortadan
kaldırılmasına yönelik tedbirlerinizi de öğrenmek
istiyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Onur,
teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, Sayın
Onur ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına,
200 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının 11. maddesinde geçen ancak varsa konfederasyon organlarındaki görevleri devam eder
ibaresinin varsa konfederasyon organlarındaki görevleri de sona erer
şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Alim Işık (Kütahya) ve arkadaşları
BAŞKAN Sayın Komisyon
katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
- Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Kim konuşacak?
OKTAY VURAL (İzmir) Gerekçe.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu düzenlemeyle uygulamada
karşılaşılabilecek bazı sorunların önlenmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Sayın Işık
ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
11inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
12nci madde üzerinde üç önerge
vardır, sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
200 Sıra Sayılı Kamu
Grevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 12 nci Maddesinin
ikinci fıkrasında geçen "tüzüklerinde geçen
amaçlarını ibaresinin sendikal amaçları olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Sırrı Süreyya Önder
Adil Kurt
Iğdır İstanbul
Hakkâri
Erol Dora Sırrı Sakık Ertuğrul Kürkcü
Mardin Muş
Mersin
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
200 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 12. Maddesinin birinci fıkrasında geçen
uluslararası kuruluş kurabilir ibaresinin madde metninden
çıkartılmasını, 2. fıkrasında geçen onbeş
gün ibaresinin de otuz gün olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Alim Işık Mustafa
Kalaycı Sadir Durmaz
Kütahya Konya
Yozgat
Enver Erdem Özcan Yeniçeri Lütfü Türkkan
Elâzığ Ankara
Kocaeli
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 200 sıra
sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Kanun Tasarısının
12. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz. 02.04.2012
Mehmet Şeker Namık Havutça Musa Çam
Gaziantep Balıkesir
İzmir
Kazım Kurt Ferit Mevlüt Aslanoğlu Dilek Akagün Yılmaz
Eskişehir İstanbul Uşak
MADDE 12- 4688 sayılı kanunun
17 nci maddesinin 2 nci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Sendika ve konfederasyonlar,
sendikal amaçları gerçekleştirmek üzere uluslararası
kuruluş kurabilir, amaçlarına uyan uluslararası kuruluşlara
üye olabilir ve üyelikten çekilebilirler"
BAŞKAN Son okunan önergeye
Sayın Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Katılmıyorsunuz.
Sayın Şeker ve
arkadaşlarının önergesini kim konuşacak efendim?
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Ben konuşacağım.
BAŞKAN Dilek Akagün Yılmaz,
Uşak Milletvekili; buyurun Hanımefendi. (CHP sıralarından
alkışlar)
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 200 sıra
sayılı Tasarının 12nci maddesi hakkında vermiş
olduğumuz önerge lehinde konuşmak üzere söz almış bulunuyorum.
Söz almış olduğum 12nci
maddeyle, 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununun
17nci maddesinde değişiklik yapılmakta, sendika ve
konfederasyonların, amaçlarına uygun uluslararası
kuruluşlara üye olabilecekleri ve uluslararası kuruluşlar kurabilecekleri
belirtilmektedir ancak bu tasarıda, sendika üyeliğinden tutun da grev
hakkına kadar pek çok konuda altına imza
attığımız uluslararası anlaşmalar yok
sayılmakta, yasaklar devam ettirilmektedir.
Uluslararası Çalışma
Örgütü sözleşmelerini imzalıyoruz, ardından Türkiye Büyük Millet
Meclisinde onaylıyor, bir iç hukuk kuralı hâline getiriyoruz ancak bu
anlaşmalara aykırı olarak, pek çok memurun sendikalara üye olma
hakkını yok sayıyorsunuz.
Uluslararası anlaşmalara
aykırı olarak, bizim ülkemizde yargıçlar ve savcılar
sendika kuramıyor, kurdukları sendikalar da kapatılıyor.
Yine, silahlı kuvvetler mensupları ve hatta bu kurumlarda
çalışan sivil memurlar dahi bizim ülkemizde sendikalara üye
olamıyorlar. Aynı şekilde, bugünlerde 167nci kuruluş
yıl dönümünü kutladığımız emniyet hizmetlerinde
çalışan polislerimiz sendikalara üye olamıyorlar. Ceza infaz
kurumlarında çalışan memurlar sendika üyesi olamıyorlar.
Uluslararası anlaşmalar,
güvenlik güçlerinin sendikal örgütlenmelerine sınır
getirilebileceğini belirtiyor ancak tamamen yasaklamıyor. Nitekim,
pek çok Avrupa ülkesinde polislerin kurdukları sendikalar
bulunmaktadır.
Bu yasaklı kesimler ekonomik,
idari, demokratik ve siyasi hiçbir taleplerini dile getiremiyorlar, kendi
haklarına sahip çıkamıyorlar. Bu yasaklı memurlara deniyor
ki: Siz sadece oy kullanabilirsiniz. Ancak, hiçbir mesleki, ekonomik ve
demokratik hakkınızı dile getiremezsiniz. Aksi takdirde suç
işlemiş olursunuz. Bu ülkede en zor koşullarda, saati belli
olmaksızın her tehlikeyi göze alarak her an hizmet vermek zorunda
olan silahlı kuvvetler, emniyet hizmetleri ve ceza infaz kurumlarında
çalışan memurların ekonomik ve özlük haklarına dair söz
söyleyebilecekleri, seslerini yükseltebilecekleri, demokratik
haklarını savunabilecekleri sendikalarının olmaması ve
sendikalara üye olmalarının yasaklanması en hafif deyimiyle çok
ciddi bir haksızlıktır. İnsan hakları ihlalidir,
uluslararası anlaşmaların ihlalidir.
Bu ülke insanlarının
haksızlığa uğradıklarında
başvurdukları, güvendikleri ve ülkedeki hukuk devletinin güvencesi
olan yargıçlara ve savcılara sendika kurma hakkının
tanınmaması, kurulan sendikanın, Yargı-Senin
kapatılması, yargıç ve savcıların susturulması
anlamına gelmektedir. Ve dünyada ilk kez yargı kararıyla
yargıç ve savcıların kurdukları bir sendika Türkiyede
kapatılmıştır. Bu durum ise AKPnin ileri demokrasi
anlayışını açıkça ortaya koymaktadır.
Yargıç ve savcılar hem
ekonomik ve özlük haklarını hem de yargının
bağımsızlığına,
tarafsızlığına karşı yapılan
saldırıları ancak kendi örgütlenmeleri ve sendikaları ile
püskürtebilirler. Bu ülkede örgütlenemeyen, kendi hakkını arayamayan,
susturulan, iktidarın işine gelmeyince elinden soruşturma
dosyası alınan ve haklarında dava açılan yargıç ve
savcılardan nasıl adalet dağıtmasını
bekleyebiliriz?
Sizlere yargıç ve savcılar
tarafından kurulan Yargı-Sene ilişkin Ankara 15. İş
Mahkemesinin 28/7/2011 tarihli kararından söz etmek istiyorum. Bu kararda
açıkça, yargıç ve savcıların sendika kurabilecekleri,
Uluslararası Çalışma Örgütünün 87 no.lu Sözleşmesi ve
Avrupa Sosyal Şartının Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından kabul edilmesi nedeniyle bir iç hukuk kuralı hâline
geldiği ve 4688 sayılı Yasadaki yasakların bu nedenle
geçerli olmadığı belirtilmektedir. Yani mahkeme, bu ülkede
yargıçların ve savcıların aslında sendika
kurabileceklerini açıkça dile getirmiştir. Yargı-Senin
kapatılma gerekçesi, yargıç ve savcıların sendika
kuramayacakları değildir, sadece, sendikanın meslek esasına
göre kurulamayacağı, hizmet kolunda kurulması gerektiği
yönündedir. Yani burada, AKP İktidarı ne yasak koyarsa koysun,
yargıç ve savcılar sendika kurabileceklerdir. Uluslararası hukuk
ve Anayasamız bu hakkı onlara vermektedir. Burada yargıç ve
savcıların sendika kuramayacaklarına dair konulan hüküm, mahkeme
kararını hiçe saymak ve Anayasa madde 138e aykırı iş
yapmak yani yargıya müdahale etmek anlamına gelmektedir. AKP
İktidarı uluslararası camiaya ülkemizde
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla)
Çok teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Akagün Yılmaz.
Sayın Akagün Yılmaz ve
arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
200 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 12. Maddesinin birinci fıkrasında geçen
uluslararası kuruluş kurabilir ibaresinin madde metninden
çıkartılmasını, 2. fıkrasında geçen onbeş
gün ibaresinin de otuz gün olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Alim Işık (Kütahya) ve arkadaşları
BAŞKAN Sayın Komisyon?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Kim konuşacak?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ben
konuşacağım efendim.
BAŞKAN Sayın Türkkan,
Kocaeli Milletvekili.
Buyurun Sayın Türkkan. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Görevlileri Sendikaları
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 12nci maddesi üzerinde söz almış
bulunmaktayım.
Burada konuşacağımı
duyan arkadaşların gönderdiği mesajlar üzerine bu kanunu
bırakıp geçtiğimiz hafta milleti bombardımana
tuttuğunuz zam furyasını konuşmak istiyorum.
Memura, emekliye, dula, yetime,
işçiye dört aydır maaş farkını ödemeyen bu Hükûmet,
konutlarda elektriğe 9,33 zam yaptı. Altı ay önce de 9,5 zam
yapmıştı yani altı ayda geldiği zam oranı
yaklaşık yüzde 20 civarında. Doğal gaza yine yüzde 16,5 zam
yaptı. Tarlasını sulayan çiftçinin kullandığı
elektriğe yüzde 9,33 zam yaptı. Akaryakıta yapılan
zammın ölçüsü insafları aştı. Bu artık zam değil,
bunun ismi bir zulüm. Bu zam, vatandaşın nafakasına göz dikmek.
Bu zam, vatandaşın cebine el atmak.
Size bir çağrım var: Tez
elden bu zamları geri alın. Bu zamlar, bu ülkede yaşama
mücadelesi veren fakirin fukaranın belini daha çok büküyor.
Bakın, ben bir şey söylemek
istiyorum. Dün Sayın Maliye Bakanının bir ifadesi vardı,
çok da doğru: Şu anda yapılan zamla beraber dahi devletimiz
doğal gazdan yaklaşık 6 milyar TL zarar ediyor. Çok doğru.
Ama bunun sebebi sizsiniz. Niye? 120 dolara biz Azerbaycandan doğal gaz
alırken, kalktınız bir Ermeni açılımının
peşine düştünüz, hem Ermenilerden gereğini aldınız hem
de Azerbaycan doğal gazı 360 dolara çıkarttı. Yani biz
Azerbaycandan aldığımız ucuz doğal gazla, Rusyadan
aldığımız pahalı doğal gazı mezcediyorduk,
doğal gaz belli bir fiyatta seyrediyordu. Ne zamanki Ermeni
açılımının peşine düştünüz, doğal gazı
360 dolara yükselten Azerbaycandan sonra bir kere daha boynumuz yere geldi.
Bakın, Amerika Birleşik
Devletleri Büyükelçisinin size verdiği talimat üzerine İrandan
petrol almayı kestiniz; Libyaya döndünüz, Libyadan daha pahalı
petrol alıyorsunuz. Yeter mi? Yetmiyor. Çünkü İrandan doğal gaz
alıyoruz. Yarın öbür gün İran doğal gazına da
ayrı bir zam gelecek.
Bütün bunlar
Hep tekrarlıyorum,
siz dış siyaseti bilmeyen bir iktidarsınız. Kabahati
sizlere atmıyorum. Sizler iman etmiş gibi, kitaba iman etmiş
gibi, o derin çukur kitabına iman etmişsiniz. O derin çukur
Türkiyeyi çukura sürüklüyor. Biraz farkına varın;
Bakanınızı uyarın, Hükûmetinizi uyarın.
Bu doğal gaz zamlarını
siz halka yaparken, yap-işlet-devret sistemiyle, yap-işlet sistemiyle
kendi yandaşlarına kurdurduğunuz o çevrim santrallerine
doğal gaza zam yapabildiniz mi? Hayır. Onlara maliyetinin yüzde 40
altında doğal gaz vermeye devam ediyorsunuz. Onun bedelini de
fakirden, fukaradan çıkarıyorsunuz. Para babalarına para
kazandırıyorsunuz, fakirleri muhtaç ediyorsunuz, zulme gark
ediyorsunuz. Siz memleket yönetmeyi de gerçekten bilmiyorsunuz; samimi
söylüyorum, bilmiyorsunuz.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Sayın Türkkan, lütfen önerilerinizi kendinize saklayın.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Memleket
yönetmeyi bilmiyorsunuz. demek sizi eleştirmektir. Buna da göğüs
gereceksiniz.
Bakın, Türkiye üretmiyor.
Üretmeyen bir ülke konumuna geldik. Sanayi durma noktasında. Üretmeyen
ekonomilerin gideceği nokta Yunanistanın geldiği noktadan
farklı bir nokta değildir. Gelin, bu sübvansiyonları sanayicinin
kullandığı enerjiye verin, enerjide kullandırın.
Pahalı enerji yüzünden ülkede üretim yapılamıyor. 10 milyar lira
bütçeden bir sübvansiyon için kalem ayırın, bunu sanayiciye verin,
insanlar üretsin. Hem başınıza 4/C gibi bu sarmal çıkmaz,
devletin üzerindeki istihdam yükü kalkar, sanayici istihdam yaratır, vergi
kazanırsınız. Zaten 10 milyar lira
sağladığınız bu sübvansiyonun yüzde 20sini vergi
olarak geri alacaksınız. Düştü 8 milyar TLye. Bunun
dışında, bu istihdamın, devletin üzerinden
kaldırdığınız bu istihdamın, sanayiciye transfer
etmenizle beraber daha fazlası devletin kasasında kalacaktır.
Hem de dış ticaretiniz bu kadar fazla açık vermez.
İhracatınız ithalatın karşısında her gün
geriliyor; ihracat artıyor, ithalat daha fazla artıyor.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Türkkan.
Sayın Türkkan ve
arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
12nci madde üzerindeki son önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
200 Sıra Sayılı Kamu
Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının 12 nci Maddesinin ikinci
fıkrasında geçen "tüzüklerinde geçen amaçlarını"
ibaresinin "sendikal amaçları" olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN Sayın Komisyon?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz.
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Gerekçe Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okuyun lütfen.
Gerekçe:
Sendika ve konfederasyonların
yalnızca uluslararası kuruluşlara üye olması değil,
aynı zamanda uluslararası kuruluş kurmaları da güvence
altına alınmaktadır. Dolayısıyla tasarı bu
hakkın kullanılmasının kapsamını
genişletmektedir. Ancak tasarı bir dizi sorun
yaşanmasının da kapısını aralamaktadır.
Sendika ve konfederasyonlar, genel sendikal amaçlara uygun uluslararası
kuruluş kurabilmelidir.
BAŞKAN Sayın Buldan ve
arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
12nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 12nci madde kabul
edilmiştir.
13üncü madde üzerinde üç önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu Görevlileri
Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 13. Maddesi ile değiştirilen 4688
sayılı kanunun 18. maddesinin beşinci fıkrasına
eklenen cümlenin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Şandır Mustafa
Kalaycı Erkan
Akçay
Mersin Konya
Manisa
Mehmet Günal Sümer Oral Enver
Erdem
Antalya Manisa
Elâzığ
Sendika şubesi bulunmayan il ve
ilçelerde, il ve ilçe temsilciliği kurulabilir. Sendika il ve ilçe
temsilcileri sendikal faaliyetleri yerine getirmek üzere haftada bir gün
ücretli izinli sayılırlar.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
200 Sıra Sayılı Kamu
Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 13 üncü Maddesinde
geçen "haklı bir sebep olmadıkça ve" ibaresinin tasarı
metninden çıkarılarak 4688 sayılı Kanunun 18 inci
maddesinin 2 nci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kamu işvereni, işyeri
temsilcisi, sendika il ve ilçe temsilcisi ile sendika ve sendika şube
yöneticilerinin işyerini haklı bir sebep olmadıkça ve sebebini
açık ve kesin şekilde belirtmedikçe değiştiremez"
Pervin Buldan Sırrı
Süreyya Önder Adil
Kurt
Iğdır İstanbul
Hakkâri
Erol Dora Sırrı
Sakık Ertuğrul
Kürkcü
Mardin Muş
Mersin
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 200 sıra
sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 13. maddesi ile değiştirilen Yasanın
18. maddesinin 2. fıkrası ile 6. fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz. 02.04.2012
Mehmet
Şeker Namık
Havutça Musa
Çam
Gaziantep Balıkesir İzmir
Kazım
Kurt Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Engin
Altay
Eskişehir İstanbul Sinop
Kamu işvereni, sendika
temsilcisi, sendika il ve ilçe temsilcisi ile sendika ve sendika şube
yöneticilerinin işyerini haklı bir sebep olmadıkça ve sebebini
açık ve kesin şekilde belirtmedikçe değiştiremez.
Mahallî ve genel seçimlerde aday
olanların, sendika ve konfederasyonun organlarındaki görevleri
adaylık süresince askıda kalır. Seçilmeleri hâlinde görevleri
son bulur. Bu fıkranın uygulanmasında 2839 sayılı
Kanunun 18 inci maddesi uygulanmaz.
BAŞKAN Son okunan önergeye,
Sayın Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) -
Katılamıyoruz.
BAŞKAN Kim konuşacak
efendim?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Engin Altay.
BAŞKAN Sayın Engin Altay,
Sinop Milletvekili.
Buyurun Sayın Altay. (CHP
sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Tüh, keşke iş
güvenliğiyle ilgili bir yasamız olsaydı. diyen bir Hükûmetin
-bir çadır faciasından sonra- çalışanlarla ilgili,
çalışanların lehine, çalışanları gözeten bir
sendikalar yasasını buraya getirmesini zaten beklemiyoruz. Hükûmetin,
bu konudaki, geriye dönük süreçte izlediğimiz ilişkileri de, bu
tasarının, bir tek sendikayla baş başa, iş
birliği içinde, kendilerine arka bahçe olmaya aday, hazır bir
sendikayla hazırladıkları zaten malum.
Sayın milletvekilleri, 12 Eylül
2010da yaptığınız, yapılan referandumda bu, bugün
çıkan kanuna çok değindiniz, Toplu sözleşme dönemi
başlayacak. dediniz, bir sürü hamasetle nutuk attınız. Aradan
bunca zaman geçti, getirdiğiniz kanun tasarısı şuna
benziyor: Bir yere düğün diye gidiyorsunuz, düğünde ne gelin var ne
damat var. Böyle düğün olur mu? Yani toplu sözleşme var, grev yok. Yani
dünyada başka örneği var mı bilmiyorum ama bu, hakikaten,
çalışanlarla alay etmekten başka bir şey değildir.
Parlamentonun çoğunluk partisinin
çalışanları bu kadar hafife almasını, bunların
yıllara sâri mücadeleleriyle, emek, demokrasi, özgürlük mücadeleleriyle
böylesine dalga geçmesini çok şık bulmadığımı
ifade etmem lazım.
Diğer yandan, çoğunluk
partinizin çıkardığı Hükûmet, çalışanları
potansiyel suçlu ilan etmiş ve öyle gören bir Hükûmet. 4+4+4le ilgili
KESKin Türkiye genelinde başlattığı bu karşı
duruşuna, protestosuna yönelik olarak yaptığınız da
hiçbir şekilde demokrasiyle ilintilendirilmesi mümkün olmayan bir şey.
Yani Hükûmetinizin, İçişleri Bakanınızın, valilerinizin
ne hakkınadır, ne haddinedir; Türkiye'nin çeşitli illerinden
Ankaraya gelmek isteyen insanların seyahat etme özgürlüğünü
engellemek gibi bir hakkı olabilir mi? Bu ancak sıkıyönetimlerde
olur, örfi idarelerde olur. Ama zaten, çeşitli muhalefet sözcülerinin
söylediği gibi, iktidarınızın sıkıyönetimden pek
bir farkı da kalmadı, yani askerî diktatörlüklerin yerini sivil
diktatörlükler aldı. Seyahat özgürlüğünü ayaklar altına almak da
Parlamentonun ve onun içinden çıkmış Hükûmetin hakkı ve
haddi değildir.
Öte yandan, bir tek sendika
Sayın
Bülent Arınçın Bursada yaptığı konuşmayı
okurken -bugün danışmanım gösterdi, buraya da getirmedim-
tüylerim ürperdi. Herkes siyaseten birtakım çevrelerle, sivil toplumlarla,
sendikalarla tabii ki belli ilişkiler kurar, bunda bir sakınca yok.
Ama lütfen, size rica ediyorum, Bülent Arınçın Bursada
yaptığı, Memur-Senle ilgili yaptığı
konuşmayı bir okuyun. Eminim, hepinizin içi acıyacaktır,
hepiniz üzüleceksiniz, Bu kadar da olmaz. diyeceksiniz. Böyle hükûmet olur
mu? Çalışma Bakanı orada oturuyor, Bülent Arınç Bursada bu
konuyla ilgili esiyor, gürlüyor: Memur-Sen en iyisini bilir, Memur-Sen ne
dediyse doğrudur
Böyle bir yaklaşım olabilir mi? Bir hükûmetin
görevi ülkede sivil toplumlarla, sendikalarla ilgili ayrımcılık
yapmak mıdır? Ama öte yandan KESKe ve KESKe bağlı
sendikalara yapmadığınız kalmadı. Yani korkuyorum,
yakında buraya bir kanun getireceksiniz, KESKe bağlı bütün
sendikaları Türkiyeden süreceksiniz. Siz bunu da yaparsınız, bundan
da korkuyorum.
Millî Eğitim
Bakanlığında daha garip bir durum var. Orada Eğitim Bir-Sen
diye bir sendika var. Bana Hükûmet, Sayın Bakan Millî Eğitim
Bakanlığındaki kurum yöneticilerinin yüzde 10u
Eğitim-Bir-Sen üyesi değil. desin, bütün sözlerimi geri
alacağım. Diyemez! Bütün Millî Eğitim yöneticileri aynı
sendikanın üyesi olabilir mi sayın milletvekilleri? Bunu hangi vicdan
kabul eder? Böyle bir şey olur mu? Yanlış yapıyorsunuz, bu
olmaz. Örgütlenme özgürlüğünü arka bahçe sendikalarınızla
sınırlı görerek, sınırlı tutarak ileri demokrasi
nutukları atamazsınız. Buna millet güler; nitekim öyle oluyor.
Sayın milletvekilleri,
yapmayın, Türkiyeyi ayrıştırmayın. Türkiyede bir
dönem Vatan Cephesi kamplaşmalarını yaşadı bu
insanlar. Türkiyeyi böyle bir noktaya getirmeyin, çalışanları
böyle bir noktaya getirmeyin.
Bana şunun izah edilmesini
istiyorum: İktidarınızda bir sendika 13 kat nasıl büyür? Ne
özelliği vardır, ne kerameti vardır?
Ama ben hep söylüyorum, siz artık
tefessüh olmuş bir parti ve Hükûmetsiniz, ilk seçimlerde de bunun
gereği yapılacaktır. (CHP sıralarından
alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) Daha yeni
seçimlerden çıktınız ya!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Sayın Altay ve
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, konuşmacının konuşmasında
kullandığı tefessüh ifadesi hoş bir ifade değildir.
ENGİN ALTAY (Sinop) Niye
değil?
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Dolayısıyla bu ifadeyi geri almasını istiyoruz.
ENGİN ALTAY (Sinop) Ne demek,
tefessüh ne demek?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Tefessüh,
iflas etmiş demektir.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın
Başkan, söz verirseniz açıklayayım.
BAŞKAN Hayır
ENGİN ALTAY (Sinop) Hiç geri
alınır mı ya? Ben Siyaseten çürümüşsünüz. diyorum, bunda
ne var?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Tefessüh,
iflas etmiş demektir, Osmanlıcası o.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Siyaseten
çürümüşsünüz. ne demek? Olur mu öyle şey ya!
BAŞKAN Arkadaşlar,
Sayın Altay ve
ENGİN ALTAY (Sinop) Tespit
yapıyorum ama düzeltme isterseniz yapayım.
BAŞKAN Siz bilirsiniz yani söz
sizin.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Bize
çürümüş diyenlerin kendileri fosil, fosil!
ENGİN ALTAY (Sinop) - Geri almam,
gerekçelerini söyledim.
BAŞKAN Peki efendim.
Sayın Altay ve
arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
200 Sıra Sayılı Kamu
Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 13 üncü Maddesinde
geçen haklı bir sebep olmadıkça ve ibaresinin tasarı metninden
çıkarılarak 4688 sayılı Kanunun 18 inci maddesinin 2 nci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kamu işvereni, işyeri
temsilcisi, sendika il ve ilçe temsilcisi ile sendika ve sendika şube
yöneticilerinin işyerini haklı bir sebep olmadıkça ve sebebini
açık ve kesin şekilde belirtmedikçe değiştiremez."
Pervin
Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN Sayın Komisyon?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Kısa bir açıklama
yapabilir miyim?
BAŞKAN Hayhay, buyurun.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Efendim, Millî Eğitim
Bakanlığı yöneticilerine atıfta bulunularak az önce bir
değerlendirme yapıldı. Yöneticiler sendikacı olamıyor
arkadaşlar yani ne kastedildiğini anlayamadık doğrusu.
Uzman, müfettiş, daire başkanı ve üstü tüm yöneticilerin
sendikalı olması söz konusu değil, buna bir açıklık
getireyim.
Önergeye katılamıyoruz
efendim.
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu ibare, haklı bir sebep
olmadıkça sendika yönetici ve temsilcilerinin görev yerinin
değiştirilemeyeceğine yöneliktir. Yasada yer alan bu ibarenin
çıkarılmasıyla, sendika yönetici ve temsilcilerinin, haklı
bir sebep olmadan da görev yerlerinin değiştirilebilmesinin önü
açılacaktır.
BAŞKAN Sayın Buldan ve
arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu Görevlileri
Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 13. Maddesi ile değiştirilen 4688
sayılı kanunun 18. maddesinin beşinci fıkrasına
eklenen cümlenin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
Sendika şubesi bulunmayan il ve
ilçelerde, il ve ilçe temsilciliği kurulabilir. Sendika il ve ilçe
temsilcileri sendikal faaliyetleri yerine getirmek üzere haftada bir gün
ücretli izinli sayılırlar.
BAŞKAN Sayın Komisyon?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Hükûmet,
önergeye katılıyor musunuz efendim?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Elâzığ
Milletvekili Enver Erdem.
Sayın Erdem, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
ENVER ERDEM (Elâzığ)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 4688 sayılı
Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 13üncü maddesi
için verilen önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, tabii, bu
kanun tasarısı, 2010 yılında yapılan Anayasa
değişikliği gereği yapılması gereken bir
düzenlemeydi. Şeklî bakımdan, bu kanun tasarısı, yerinde,
yapılması gereken
Yani toplu sözleşme ve Kamu Görevlileri Hakem
Kurulunun oluşturulması gerekiyordu, bu yasayla bunlar
oluşturuluyor. Ancak içerik açısından
baktığımız zaman, gerek toplu sözleşmenin gerekse Kamu
Görevlileri Hakem Kurulunun oluşumu kamu görevlilerinin hak ve hukukunu
koruması açısından bir önem arz etmemektedir. Yani bu düzenleme,
özde değil sözde bir düzenleme olmuştur.
Toplu sözleşmeyi yapacak olan Hükûmet
ve Hükûmetin yandaşı olan bir konfederasyon olacaktır. Gerek
Hakem Kurulunda gerekse toplu sözleşmede sadece Hükûmetin
yandaşı olan bu konfederasyon söz sahibi ve imza sahibi
olacaktır. Diğer iki konfederasyonun söz söyleme hakları olsa da
gerek toplu sözleşmede gerekse Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna gitmede
imza yetkileri olmayacaktır. Bu Hükûmetin yandaşı olan
konfederasyon hem kendi sendikalarına bağlı üyeleri hem
diğer konfederasyona bağlı sendikaların üyelerini hem
sendika üyesi olmayanları hem de emeklileri temsil edecektir. Bu uygulama
ile hem demokrasi hem de uzlaşma prensibi ciddi yara almış
olacaktır.
Değerli milletvekilleri, bu
yaptığımız tasarı uluslararası sözleşmelere
de uygun değildir çünkü uluslararası sözleşmeler grev
hakkını garanti altına almaktadır. Maalesef, bizim
düzenlememizde kamu görevlileri için grevden bahsedemiyoruz.
Bu tasarı aynı zamanda
sendika üyesi olabilecek kamu görevlilerinin kapsamını da
sınırlı tutmuştur. Ceza infaz kurumlarında, Millî
Güvenlik Kurulunda, TSK ve Millî Savunma Bakanlığında, emniyet teşkilatında
çalışan kamu görevlileri ile Türk Silahlı Kuvvetleri, Millî
Savunma Bakanlığı ve emniyet teşkilatındaki sivil
çalışan memurları da kapsam dışı tutmuştur.
Değerli milletvekilleri,
sendikaların, toplu iş sözleşmesinin, Kamu Görevlileri Hakem
Kurulunun var olma gerekçeleri, millî gelirden, refah artışından
kamu görevlilerinin haklarına düşeni alabilmelerini
sağlamaktır. Bu mekanizmalar, biraz önce söylediğim gibi,
şeklî açıdan oluşturulmuş ama gerçek amacına hizmet
edebilmesi maalesef mümkün olamamıştır.
Bu tasarıda memurların lehine
bir düzenleme yoktur. Bu tasarıda demokrasi yoktur. Bu tasarıda
sendika yoktur. Bu tasarıda grev yoktur. Bu tasarıda kamu
görevlilerinin beklentileri yoktur. Şimdi, burada bir kanun
tasarısı üzerinde konuşuyoruz. 5 milyon civarında kamu görevlisini
veya emekçisini ilgilendiren bir tasarıyı Allahın bir kamu
görevlisi merak etmiyor. Sadece bekledikleri tek bir şey var,
yaklaşık dört aydır geciken maaş zamlarını almak
istiyorlar değerli milletvekilleri.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, bir taraftan rakamlar açıklandı, Türkiye yüzde 8,5
oranında büyüdü, diğer taraftan, işte, dünkü zamları
konuşuyoruz. Dünyada Çinden sonra büyüyen ikinci ülkeyiz ancak bu
büyümenin sıcak parayla gerçekleştiğini, üreterek bir büyüme
sağlayamadığımızı ve bu üretimin, bu büyümenin
tabana yayılamadığını maalesef söylemek
durumundayız. Biraz önce bir kısım konuşmacılar ifade
ettiler Türkiyede yeni 38 civarında dolar milyarderinin ortaya
çıktığını ve esasında kamu görevlilerinin,
esnafın, fakirin, yoksulun, çiftçinin alması gereken rakamların
bunların ceplerine sizin iktidarınız tarafından ne
şekilde aktarıldığını da sizlerin bu kürsüde
açıklamanız lazım. İşte, bu fakir fukaranın
ahları eğer yukarılara çıkarsa, Cenabıallah da sizin
hakkınızda gereken kararın oluşmasına inşallah
izin verecektir diye temenni ediyor, hepinize saygılarımı
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Erdem, teşekkür ediyorum.
Sayın Erdem ve arkadaşlarının
önergesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
13üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
13üncü madde kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma
saati: 18.56
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.05
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 89uncu Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
200 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
14üncü madde üzerinde dört önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 200 Sıra
Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 14. Madde
çerçevesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Ayşenur Bahçekapılı A. Sibel Gönül Oya Eronat
İstanbul Kocaeli Diyarbakır
Zeynep Karahan Uslu Ali Rıza Alaboyun Osman
Aşkın Bak
Şanlıurfa Aksaray İstanbul
Mehmet Doğan Kubat
İstanbul
Madde 14- 4688 sayılı Kanunun
Dördüncü Kısım başlığında yer alan
"İdarî Kurullar" ibaresi "Yönetime Katılma"
şeklinde değiştirilmiş, 19 uncu maddesinin birinci fıkrası
ve ikinci fıkrasının (a) ve (h) bentleri
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, (g) bendine
''dinlenme yerleri," ibaresinden sonra gelmek üzere
"misafirhane"; ikinci fıkrasında yer alan
doğrultusunda" ibaresinden
sonra gelmek üzere "toplumsal cinsiyet eşitliğini
gözeterek" ibaresi eklenmiştir
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 200 Sıra
Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 14. Madde çerçevesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hülya Güven Sedef Küçük Sena
Kaleli
İzmir İstanbul Bursa
Sakine Öz Mehmet Akif
Hamzaçebi Ferit Mevlüt
Aslanoğlu
Manisa İstanbul İstanbul
Haydar Akar
Kocaeli
Madde 14- 4688 sayılı Kanunun
Dördüncü Kısım başlığında yer alan İdari
Kurullar ibaresi Yönetime Katılma şeklinde
değiştirilmiş, 19 uncu maddesinin birinci fıkrası ve
ikinci fıkrasının (a) ve (h) bentleri aşağıdaki
şekilde değiştirilmiş, (g) bendine dinlenme yerleri,
ibaresinden sonra gelmek üzere misafirhane; ikinci fıkrasında yer
alan doğrultusunda ibaresinden sonra gelmek üzere toplumsal cinsiyet
eşitliğini gözeterek ibaresi eklenmiştir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu Görevlileri
Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının çerçeve 14. maddesi çerçevesine g bendine
ibaresinden önce gelmek yeni (f) bendi eklenmiş ibaresinin ve metne
aşağıdaki (f) bendinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır Mustafa
Kalaycı Mehmet
Günal
Mersin Konya Antalya
Erkan
Akçay Sümer
Oral
Manisa Manisa
(f) Üyelerin idare ile ilgili
doğacak ihtilaflarında, ortak hak ve menfaatlerinin izlenmesinde veya
hukuki yardım gerekliğinin ortaya çıkması durumunda
üyelerini veya mirasçılarını her düzeyde ve derecedeki yönetim
ve yargı organları önünde temsil etmek veya ettirmek üyeleri
hakkında tesis edilen bireysel işlemler ve bunların
dayanağı olan düzenleyici işlemlere karşı dava açmak
ve bu nedenle açılan davalarda taraf olmak, konfederasyonların söz konusu
düzenleyici işlemlere karşı dava açmaları da bu bent
kapsamındadır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 200 Sıra
Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 14. maddesinde yer alan ve 4688 sayılı
Yasanın Dördüncü Kısım başlığı için önerilen
Yönetime Katılma ibaresinin Danışma ve İdari Kurullar
biçiminde; 19 maddesinin birinci fıkrası ile ikinci
fıkrasının (h) ve (f) bentlerinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 14- 4688 sayılı Kanunun
19 uncu maddesinin 1 inci fıkrası ile ikinci
fıkrasının (h) bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Kamu görevlileri sendikaları
ile konfederasyonları, bu kanundaki hükümler çerçevesinde toplu
sözleşme görüşmelerine taraf olmaya ve grev kararı almaya
yetkilidir"
"f) Sendikanın ve sendika
üyelerinin idare ile ilgili doğacak ihtilaflarında, ortak hak ve
menfaatlerinin izlenmesinde veya hukukî yardım gerekliliğinin ortaya
çıkması durumunda sendika ve sendika üyelerini veya mirasçılarını,
her düzeyde ve derecedeki yönetim ve yargı organları önünde temsil
etmek veya ettirmek, sendika ve sendika üyeleri hakkında tesis edilen
düzenleyici ve bireysel işlemlere karşı dava açmak ve bu nedenle
açılan davalarda taraf olmak. Konfederasyonların kamu görevlilerini
ilgilendiren düzenleyici işlemlere karşı dava açmaları da
bu bent kapsamındadır."
"h) Yangın, su
baskını, deprem gibi doğal afetlerin gerçekleşmesi
durumunda, gerektiğinde üyelik şartı aranmaksızın
nakit mevcudunun yüzde onunu aşmamak kaydıyla afete uğrayan
bölgelerde konut, sağlık ve eğitim tesisleri yapmak, ayni
yardımda bulunmak ve bu amaçla ayni ve nakdi yardım toplamak.
Sendika ve konfederasyonların bu
kapsamda yürüttükleri yardım toplama faaliyetleri, 2860 sayılı
Yardım Toplama Kanununun 6 ncı maddesi uyarınca izin alınmasına
tabi değildir."
Pervin Buldan Sırrı
Süreyya Önder Adil
Kurt
Iğdır İstanbul Hakkâri
Erol Dora Ertuğrul
Kürkcü
Mardin Mersin
BAŞKAN Komisyon, son okunan
önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz.
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Gerekçe.
BAŞKAN Gerekçeyi okuyun lütfen.
Gerekçe:
4688 sayılı Yasanın
Dördüncü Kısmında yapılması önerilen değişiklikler
uyarınca Yüksek İdari Kurul yerine Kamu Personeli Danışma
Kurulu oluşturulmakta bu nedenle Tasarının 14. maddesiyle
getirilen öneriyle Dördüncü Kısmın başlığının
'Faaliyetler, Yasaklar ve Yönetime Katılma' biçiminde
değiştirilmesi önerilmektedir. Değişiklik önerisiyle madde
başlığının kurul adlarıyla anılması
amaçlanmaktadır.
'Kamu Görevlileri Sendikaları
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı' bir bütün olarak sendikaları toplu sözleşme
sisteminin dışına itmektedir. Tasarının bu maddesinde
Konfederasyonlar' biçiminde bir giriş yapılması ve
sendikaların anılmamasının amacı da budur. Oysa kural,
konfederasyonların değil sendikaların toplu sözleşme
yapmasıdır. Elbette kamu görevlilerinin tümünü ilgilendiren hak ve
çıkarlarla ilgili olarak konfederasyonlarla toplu sözleşme
yapılabilmeli ve yapılmalıdır. Ancak kamu görevlilerinin
hizmet kollarına ilişkin sorunlar ancak sendikalar tarafından
bilinebilir ve çözüm önerileri geliştirilebilir. Sendikalar olmadan
konfederasyonlar da olamayacağına göre, sendikaların devre
dışına itildiği ve bir bakıma
anlamsızlaştırıldığı bir toplu sözleşme
sistemi de olamaz. Kaldı ki bu düzenlemenin, evrensel çalışma
ilişkileri ve sendikal haklarla bağdaştırılmasına
olanak yoktur.
Değişiklik teklifi ile 4688
sayılı yasanın 19. Maddesinin (f) bendinin daha açık ve
anlaşılabilir bir şekilde yazılması
amaçlanmıştır. Böylece sendika ve konfederasyonların dava
açmalarındaki kısıtlama kaldırılmış
olacaktır. Bu yöntemle tek tek sendika üyeleri adına dava açmak yerine
sendika ve konfederasyonun dava açmasıyla usul ekonomisine de katkı
sunulmuş olacaktır. Değişiklik teklifinin kabulü ile
yargının iş yükü de azalacaktır.
Yalnız ülkemizde değil,
dünyanın dört bir yanında en güçlü demokratik kitle örgütü olan
sendikaların doğal afetlerden sonra yapabilecekleri çok şey
olduğu inancından
hareketle, ayni ve nakdi yardım toplamalarının önü
açılmakta, bu yardımları kamu kurum ve kuruluşları
veya kamu yararına kurulmuş dernekler
aracılığıyla değil, doğrudan kendilerinin
yapması ve bu faaliyetin 2860 sayılı Yasa kapsamından
çıkarılması önerilmektedir.
BAŞKAN Sayın
Buldan ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 14. maddesi
çerçevesine g bendine ibaresinden önce gelmek üzere yeni (f) bendi
eklenmiş ibaresinin ve metne aşağıdaki (f) bendinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
(f) "Üyelerin idare
ile ilgili doğacak ihtilaflarında, ortak hak ve menfaatlerinin
izlenmesinde veya hukuki yardım gerekliğinin ortaya çıkması
durumunda üyelerini veya mirasçılarını her düzeyde ve derecedeki
yönetim ve yargı organları önünde temsil etmek veya ettirmek üyeleri
hakkında tesis edilen bireysel işlemler ve bunların
dayanağı olan düzenleyici işlemlere karşı dava açmak
ve bu nedenle açılan davalarda taraf olmak, konfederasyonların söz
konusu düzenleyici işlemlere karşı dava açmaları da bu bent
kapsamındadır."
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN Sayın
Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılamıyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir)
Gerekçe efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi
okuyun lütfen.
Gerekçe:
Uluslararası
Çalışma Örgütü ILO'nun, 25 Kasım 1992 tarih ve 3847
sayılı Kanunla uygun bulunan Sendika Özgürlüğüne ve Örgütlenme
Hakkının Korunmasına İlişkin 87 sayılı
Sözleşmesinin 3'üncü maddesinde: Çalışanların ve
işverenlerin örgütlerinin, tüzük ve iç yönetmeliklerini düzenlemek,
temsilcilerini serbestçe seçmek, yönetim ve etkinliklerini düzenlemek ve
iş programlarını belirlemek hakkına sahip oldukları
belirtilmiş, kamu makamlarının ise, bu hakkı
sınırlayacak veya bu hakkın yasaya uygun şekilde kullanılmasına
engel olacak nitelikteki her türlü müdahaleden sakınmaları
gerektiği kurala bağlanmıştır.
25 Kasım 1992 günlü
ve 3848 sayılı Kanunla uygun bulunan 151 sayılı
Sözleşmenin uygulama alanı ve tanımlar başlıklı
1inci maddesinde, diğer uluslararası çalışma
sözleşmelerinde, bu kesime uygulanabilecek daha elverişli hükümlerin
bulunmadığı durumlarda, bu Sözleşmenin kamu
makamlarınca çalıştırılan herkese
uygulanacağı öngörülmüş, 3'üncü maddesinde ise, kamu görevlileri
örgütünün amacının, üyelerinin çıkarlarını savunmak ve
geliştirmek olduğu kuralına yer verilmiştir.
Yine 22 Mayıs 2004 tarihinde
yürürlüğe giren 5170 sayılı Kanun ile Anayasanın
"milletlerarası antlaşmaları uygun bulma"
başlıklı 90'ıncı maddesine eklenen, usulüne göre
yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin
milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda
farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek
uyuşmazlıklarda, milletlerarası antlaşma hükümlerinin esas
alınacağı yolundaki kural ile kanun koyucu, temel hak ve
özgürlüklere ilişkin antlaşmalara yasalar önünde önem ve öncelik vermiş,
bu konudaki iradesini açık ve net bir düzenleme altına
almıştır.
BAŞKAN Sayın Oral ve
arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Bu önergeleri okutup
birlikte işleme alacağım. Önerge sahiplerinin istemi hâlinde
kendilerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 200 Sıra
Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 14. Madde çerçevesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hülya Güven (İzmir) ve arkadaşları
Madde 14- 4688 sayılı Kanunun
Dördüncü Kısım başlığında yer alan İdari
kurullar ibaresi "Yönetime Katılma" şeklinde
değiştirilmiş, 19 uncu maddesinin birinci fıkrası ve
ikinci fıkrasının (a) ve (h) bentleri aşağıdaki
şekilde değiştirilmiş, (g) bendine ''dinlenme
yerleri," ibaresinden sonra gelmek üzere "misafirhane"; ikinci
fıkrasında yer alan doğrultusunda" ibaresinden sonra
gelmek üzere "toplumsal cinsiyet eşitliğini gözeterek"
ibaresi eklenmiştir.
İkinci önergenin imza sahipleri:
Ayşe Nur Bahçekapılı
(İstanbul) ve arkadaşları.
BAŞKAN Komisyon aynı
mahiyetteki iki önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılıyoruz efendim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Gerekçe
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Demokratik, sosyal ve hukuk devleti
olmanın en önemli göstergelerinden birisi de örgütlenme özgürlüğüdür.
Temel insan haklarından da sayılan bu özgürlüğün sendikal hak
olarak tüm çalışanlara ayrımsız tanınması
gereğinden hareketle, mevzuatımızı 2006/54 sayılı
AB Direktifine uyumlu hale getirmek amacıyla, sendikaların tüm
faaliyetlerinde toplumsal cinsiyet eşitliğinin dikkate
alınması yönünde düzenleme yapılmıştır.
BAŞKAN İkinci önergenin
gerekçesi de aynı mahiyette olduğu için okutmuyorum.
Aynı mahiyetteki iki önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önergeler
doğrultusunda 14üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
15inci madde üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
T.B.M.M Başkanlığına
Görüşülmekte olan 200 Sıra
Sayılı yasa tasarısının 15. Maddesindeki Her yıl
mart ve kasım aylarında toplanır ifadesi yerine Her yıl
şubat ve ekim aylarında toplanır şeklinde
değiştirilmesini arz ederiz.
Kâzım
Kurt Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Musa
Çam
Eskişehir İstanbul İzmir
Binnaz
Toprak Ali
Serindağ Mehmet
Hilal Kaplan
İstanbul Gaziantep Kocaeli
BAŞKAN Sayın Komisyon,
önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Kim konuşacak?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Mehmet Hilal Kaplan.
BAŞKAN Kocaeli Milletvekili
Sayın Kaplan.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Kamu Görevlileri
Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 15inci maddesi üzerinde verdiğimiz
önerge doğrultusunda söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
ve tutuklu tüm milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Sendikal örgütlenmenin öncelikli
hedefi, toplu iş sözleşmesidir; yani toplu pazarlık hürriyetini
gereğince kullanmaktır. Bu tasarıyla, toplu sözleşmesine
katılmayan konfederasyonların itiraz hakkı bulunmaması
Uluslararası Çalışma Örgütü sözleşmelerine uygunluk
teşkil etmemektedir. ILOnun 87 sayılı Sözleşmesinde
sendika kurma ve sendikaya üye olma hakkı hiçbir ayrım gözetmeksizin
tüm çalışanlara tanınmıştır. Böylelikle
örgütlenme özgürlüğünü işçi, memur, hizmetli veya sözleşmeli
personel gibi ayrımlarla sınıflandırma ve
sınırlandırmaya engel olunmuştur. Kişilerin özel ya da
kamusal alanda çalışıyor olması veya bir etnik ve siyasi
görüşü temsil etmesi ayrıştırmayı gerektirmiyor. Bu
tasarı ile farklılıklar ortadan
kaldırılmamıştır, kamuda çalışan ile özelde
çalışan ayrıma tabi tutulmuştur. Ayrıca, kamuda
çalışanlar arasında da kadrolu ve sözleşmeli ayrımı
yapılmaktadır. Bu tasarı, aynı iş kolunda, aynı
iş yerinde, aynı işi yapanlar arasında sözleşmeli
olanları ötekileştirmektedir. Çalışanların 4/B ve
4/Cli diye tanımlanması ILO ve insan hakları
sözleşmelerine aykırıdır. İktidarınız
döneminde özelleştirme ve taşeronlaşma adı altında
neredeyse kamuda çalışan personel bırakmadınız.
Hekim olmam sebebiyle sağlık
alanında yaptıklarınıza değinmek istiyorum.
Sağlıkta reform adıyla özelleştirme ve
piyasalaştırmanın yanında, önce hastanelerde temizlik ve
yemek hizmetlerini taşeronlaştırarak bunların örgütlü
çalışmasının önüne engel koydunuz, sonra hastanedeki
görüntüleme ve laboratuvar hizmetlerini
taşeronlaştırdınız, yetmedi şimdi de doktor ve
hemşireleri sözleşmeli yaparak
taşeronlaştırıyorsunuz. Hatta daha ileri giderek,
yabancı doktor ve hemşire getirerek, mevcut hekim ve hemşirelere
aba altından sopa göstererek çalışma huzurunu ve güvencesini
tehdit eder durumda oldunuz. Peki, size soruyorum: Sağlık sektöründe
ana işi yapan kimler kaldı sizin bu
anlayışınızla? Toplu iş görüşmelerinde kamu ve
özel ayrımı ortadan kaldırılmıyorsa ve bu
çalışana toplu sözleşmeli grev hakkını vermiyorsa bu
sadece sembolik olarak kalmaktadır. Emeğin özel ve kamu diye
ayrımı olmaz, emek en yüce değerdir ve korunmalıdır.
Kaldı ki her şeyin yasada belirtilmiş olması da yetmiyor,
anayasal hak olarak kişiler, sendikalar ve sivil toplum örgütleri
basın yoluyla haklarını açıklamalarına rağmen,
sizin Hükûmetiniz döneminde böyle açıklama yapanlara neler
yaptığınızı anımsatmak istiyorum.
Hakkını arayan, olumsuzlukları ifade eden, kendisini ve toplumu
ilgilendiren konularda görüşlerini ifade eden kamu emekçilerine, sivil
toplum örgütlerine şiddet uyguluyor, biber gazı kullanıyor ve
onları tutukluyorsunuz. Madem bu anayasal bir haksa bu kin, bu nefret
niye? Kendinize sormanız lazım.
Bakın, bu
uygulamalarınızın sonunda toplu iş sözleşmesine tabi
olan işçilerin Hükûmetiniz dönemindeki sayısını size
hatırlatmak istiyorum. 2002 yılında iktidara geldiğinizde,
Türkiyede 1 milyon işçi toplu iş sözleşmesinden yararlanma
olanağına sahipti. Yıl 2011, bu sayı 500 bin kişi.
Size şimdi soruyorum: Nerede bu işçiler, 500 bin işçinin
olanakları iyileşti işçilikten çıktılar mı? Biraz
elinizi vicdanınıza koymanızı istiyorum, biraz
düşünmenizi istiyorum.
Emeğin örgütlenmesinin önündeki
engellerden biri de özel sektörde sendikaya üye olduktan sonra yetkilendirme
sürecinde itiraz edildiğinde olayın aylar ve yıllarca
sürmesidir.
Süremin bitmesi nedeniyle hepinize
saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Kaplan.
Sayın Kaplan ve
arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
15inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
16ncı madde üzerinde üç önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu Görevlileri
Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının çerçeve 16. maddesiyle değiştirilen
4688 sayılı Kanunun 23. maddesinin ikinci paragrafının son
cümlesinin madde metninden çıkarılmasını, üçüncü
paragrafından sonra gelmek üzere aşağıdaki paragrafın
eklenmesini arz ve talep ederiz.
Mehmet
Şandır Mustafa
Kalaycı Mehmet
Günal
Mersin Konya Antalya
Erkan
Akçay Sümer
Oral Mesut
Dedeoğlu
Manisa Manisa Kahramanmaraş
İşyeri sendika temsilcileri
ve sendika işyeri temsilcileri, sendikal faaliyetlerini işyerinde
haftada bir gün olmak üzere yerine getirirler ve bu sürede ücretli izinli
sayılırlar.
BAŞKAN Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 200 sıra sayılı
'Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 16. maddesinde yer
alan ve 4688 sayılı yasanın 23. maddesinin
değiştirilmesine ilişkin önerinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. 02.04.2012
Mehmet Şeker Namık
Havutça Musa
Çam
Gaziantep Balıkesir İzmir
Kazım Kurt Ferit Mevlüt
Aslanoğlu İlhan
Demiröz
Eskişehir İstanbul Bursa
Kadir Gökmen Öğüt Aykan Erdemir Turhan Tayan
İstanbul Bursa Bursa
Madde 16- 4688 sayılı Kanunun
23 üncü maddesi, başlığı ile birlikte
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Sendika temsilcisi
Madde 23 - Her sendika işyerinde
üyeleri arasında temsilci seçmeye yetkilidir.
Sendika temsilcileri,
işyerlerinde, üyelerinin işveren veya işyeri ile ilgili
sorunlarını dinlemek, ilgili yerlere iletmek ve sendika ile
işveren arasında iletişim sağlamak amacıyla,
sendikaların tüzüklerinde belirtilen yetkili kurullar tarafından bir
genel kurul dönemi için işyerinden seçilirler.
Her sendikanın temsilci
sayısı, işyerindeki kamu görevlisi sayısı 1-50
arasında ise en çok bir, 51-100 arasında ise en çok üç, 101-200
arasında ise en çok beş, 201-500 arasında ise en çok yedi,
501-1000 arasında ise en çok onbir, 1000'den fazla ise en çok onbeştir.
Bu temsilcilerden biri sendika tarafından baş temsilci olarak
görevlendirilebilir. İşyeri sendika temsilcileri bu görevlerini
işyerinde, haftada dört saat olmak üzere yerine getirirler. Temsilciler bu
sürede izinli sayılırlar.
Kamu işvereni, yönetim ve hizmetin
işleyişini engellemeyecek biçimde sendika temsilcilerine
çalışma saatleri içinde ve dışında görevlerini
yapabilmeleri için imkânlar ölçüsünde kolaylıklar sağlar."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
200 Sıra Sayılı Kamu
Grevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 16'ıncı
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
MADDE 16- 4688 sayılı Kanunun
23 üncü maddesi, başlığı ile birlikte
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Sendika temsilcisi
Madde 23 - Her sendika işyerinde
üyeleri arasında temsilci seçmeye yetkilidir.
Sendika temsilcileri,
işyerlerinde, üyelerinin işveren veya işyeri ile ilgili
sorunlarını dinlemek, ilgili yerlere iletmek ve sendika ile
işveren arasında iletişim sağlamak amacıyla,
sendikaların tüzüklerinde belirtilen yetkili kurullar tarafından bir
genel kurul dönemi için işyerinden seçilirler.
Her sendikanın temsilci
sayısı, işyerindeki kamu görevlisi sayısı 10-50
arasında ise en çok bir, 51-100 arasında ise en çok üç, 101-200
arasında ise en çok beş, 201-500 arasında ise en çok yedi,
501-1000 arasında ise en çok onbir, 1000'den fazla ise en çok
onbeştir. Bu temsilcilerden biri sendika tarafından baş temsilci
olarak görevlendirilebilir. İşyeri sendika temsilcileri bu
görevlerini işyerinde, haftada dört saat olmak üzere yerine getirirler.
Temsilciler bu sürede izinli sayılırlar.
Kamu işvereni, yönetim ve hizmetin
işleyişini engellemeyecek biçimde sendika temsilcilerine
çalışma saatleri içinde ve dışında görevlerini
yapabilmeleri için kolaylıklar sağlar.
Pervin
Buldan Sırrı
Süreyya Önder Adil
Kurt
Iğdır İstanbul Hakkâri
Erol
Dora Sırrı
Sakık Ertuğrul
Kürkcü
Mardin Muş Mersin
BAŞKAN Sayın Komisyon, son
okunan önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz
efendim.
BAŞKAN Sayın Buldan
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Değişiklik ile ayrım gözetmeksizin
sendika temsilcileri yasal güvenceye kavuşturulması, temsilci
sayısının arttırılması ve temsilcilerin yetki ve
güvenceleri düzenlenmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Sayın Buldan ve arkadaşlarının önergesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 200 sıra
sayılı 'Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın
16. maddesinde yer alan ve 4688 sayılı Yasanın 23. maddesinin
değiştirilmesine ilişkin önerinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
Madde 16- 4688 sayılı Kanunun
23 üncü maddesi, başlığı ile birlikte
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Sendika temsilcisi
Madde 23 - Her sendika işyerinde
üyeleri arasında temsilci seçmeye yetkilidir.
Sendika temsilcileri,
işyerlerinde, üyelerinin işveren veya işyeri ile ilgili
sorunlarını dinlemek, ilgili yerlere iletmek ve sendika ile
işveren arasında iletişim sağlamak amacıyla,
sendikaların tüzüklerinde belirtilen yetkili kurullar tarafından bir
genel kurul dönemi için işyerinden seçilirler.
Her sendikanın temsilci sayısı,
işyerindeki kamu görevlisi sayısı 1-50 arasında ise en çok
bir, 51-100 arasında ise en çok üç, 101-200 arasında ise en çok
beş, 201-500 arasında ise en çok yedi, 501-1000 arasında ise en
çok onbir, 1000'den fazla ise en çok onbeştir. Bu temsilcilerden biri
sendika tarafından baş temsilci olarak görevlendirilebilir.
İşyeri sendika temsilcileri bu görevlerini işyerinde, haftada
dört saat olmak üzere yerine getirirler. Temsilciler bu sürede izinli
sayılırlar.
Kamu işvereni, yönetim ve hizmetin
işleyişini engellemeyecek biçimde sendika temsilcilerine
çalışma saatleri içinde ve dışında görevlerini
yapabilmeleri için imkânlar ölçüsünde kolaylıklar sağlar."
BAŞKAN Sayın Aslanoğlu
ve arkadaşlarının önergesine katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI
LÜTFİ ELVAN (Karaman) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz biz de.
BAŞKAN Kim konuşacak
Sayın Aslanoğlu?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe
Teklifle, ayrım gözetmeksizin
sendika temsilcileri yasal güvenceye kavuşturulmakta, demokratik toplum
örgütlü toplumdur ilkesinden yola çıkılarak, temsilci
sayısının arttırılması ve temsilcilerin yetki ve
güvenceleri düzenlenmektedir.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Sayın Aslanoğlu ve arkadaşlarının
önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Son önergeyi de okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu Görevlileri
Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının çerçeve 16. maddesiyle değiştirilen
4688 sayılı Kanunun 23. maddesinin ikinci paragrafının son
cümlesinin madde metninden çıkarılmasını, üçüncü
paragrafından sonra gelmek üzere aşağıdaki paragrafın
eklenmesini arz ve talep ederiz.
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
İşyeri sendika temsilcileri
ve sendika işyeri temsilcileri, sendikal faaliyetlerini işyerinde
haftada bir gün olmak üzere yerine getirirler ve bu sürede ücretli izinli
sayılırlar.
BAŞKAN Sayın Komisyon
katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okuyun lütfen.
Gerekçe:
151 sayılı İLO
Sözleşmesinin 6. Maddesi Kamu Görevlileri Örgütlerine Sağlanacak
Kolaylıklar başlığını
taşımaktadır. 1. maddede: "Kamu görevlilerinin tanınan
örgütlerinin temsilcilerine, çalışma saatleri içerisinde veya
dışında görevlerini çabuk ve etkin bir biçimde yerine
getirebilmelerine olanak verecek şekilde kolaylıklar
sağlanacaktır."
2. maddede:
"Bu tür kolaylıklar sağlanması idarenin veya hizmetin etkin
işleyişini engellemeyecektir."
3. madde
de ise: Bu kolaylıkların niteliği ve kapsamı, bu
sözleşmenin 7. maddesinde belirtilen "kamu görevlileri ve kamu
makamları arasında çalışma koşullarının
görüşülmesine olanak veren yöntemlerin ve kamu görevlileri temsilcilerinin
anılan koşulların belirlenmesine katılmalarını
sağlayan başka her türlü yöntemin en geniş biçimde
geliştirilmesi ve kullanılmasını teşviki ipin
gerektiğinde ulusal koşullara uygun önlemler alınacaktır,
şeklindeki düzenlemeye uygun yöntemlerle belirlenecektir". Hükmüne
yer verilmiştir.
Sendika Özgürlüğü ve Örgütlenme
Hakkının Korunması Hakkında 87 Sayılı
Uluslararası Çalışma Sözleşmesidir. Bu sözleşmenin 3.
maddesinin 2. fıkrası; "Kamu makamları bu hakkı
sınırlayacak (sendikal örgütlenme hakkı) veya bu hakkın
yasaya uygun bir şekilde kullanılmasına engel olacak nitelikte
her türlü müdahaleden kaçınmalıdır." Madde 8/1 ve 8/2 de
ise "Çalışanlar ve işverenler bunlara ait örgütler, bu
sözleşme ile kendilerine tanınan bu haklarını kullanmada,
diğer kişiler ve topluluklar gibi yasalara uymak
zorundadırlar."
"Yasalar, bu sözleşme ile
öngörülen güvencelere zarar verici nitelikte olamaz veya zarar verici
şekilde uygulanamaz."
Yine anılan sözleşmenin
Örgütlenme Hakkının Korunması başlıklı 11.
Maddesinde "Hakkında bu sözleşmenin yürürlükte bulunduğu
Uluslararası Çalışma Örgütünün her üyesi,
çalışanların ve işverenlerin örgütlenme hakkını
serbestçe kullanmasını sağlamak amacıyla gerekli ve uygun
bütün önlemleri almakla yükümlüdür." Hükümlerini
taşımaktadır. Bütün bu uluslararası kurallar T.B.M.M
tarafından çıkarılan kanunlarla uygun bulunmuş ve Resmi
Gazetede yayımlanmıştır. (RG.11.12.1992, 21432 Mükerrer)
Anayasamızın 90. maddesinin
son fıkrasına göre "Usulüne göre yürürlüğe konulmuş
milletlerarası anlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında
Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine
başvurulamaz" hükmü ile 151 ve 87 Sayılı Sözleşme
hükümlerinin, iç hukuk hükmü niteliğinde yasaya eşit düzenlemeler
olduğunu vurgulamaktadır.
Değişiklik talebiyle,
işyeri sendika temsilcileri ile sendika işyeri temsilcilerinin
kurumdaki sendikal faaliyetlerini daha etkin ve verimli şekilde yerine
getirmeleri amaçlanmıştır.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Sayın Şandır ve arkadaşlarının
önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Önergeler doğrultusunda
16ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
17nci madde üzerinde önerge yoktur.
17nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
18inci madde üzerinde üç önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu Görevlileri Sendikaları
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının çerçeve 18. maddesiyle değiştirilen 4688
sayılı kanunun 28. Maddesinde yer alan "kamu görevlilerinin mali
ve sosyal haklarını düzenleyen mevzuat hükümleri dikkate
alınarak" ibaresinin madde metninden
çıkarılmasınız arz ve teklif ederiz.
Mehmet Şandır Mustafa
Kalaycı Mehmet
Günal
Mersin Konya Antalya
Erkan Akçay Sümer
Oral Alim
Işık
Manisa Manisa Kütahya
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı'na
Görüşülmekte olan 200 sıra
sayılı 'Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 18. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. 02.04.2012
Mehmet Şeker Namık
Havutça Musa
Çam
Gaziantep Balıkesir İzmir
Kazım Kurt Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Uğur
Bayraktutan
Eskişehir İstanbul Artvin
Madde 18- 4688 sayılı Kanunun
28 inci maddesi, başlığı ile birlikte
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Toplu sözleşmenin
kapsamı
Madde 28- Genel toplu sözleşme; bu
kanunda belirtilen esaslar çerçevesinde kamu görevlilerinin ortak ekonomik,
sosyal, demokratik, siyasi, özlük ve mesleki hak ve çıkarlarını
kapsar.
Hizmet kolu toplu sözleşmesi, bu
kanunda belirtilen esaslar çerçevesinde bir hizmet kolu kapsamına giren
genel bütçeli kurum ve kuruluşlarda çalışan kamu görevlilerinin
hizmet koluna özgü ortak ekonomik, sosyal, demokratik, siyasi, özlük ve mesleki
hak ve çıkarlarını kapsar.
Kurumsal toplu sözleşme, bu
kanunda belirtilen esaslar çerçevesinde özel bütçeli kamu kurum ve
kuruluşları ile düzenleyici ve denetleyici kurumlar, sosyal güvenlik
kurumları, belediyeler, il özel idareleri ve mahalli idare birliklerinde
çalışmakta olan kamu görevlilerinin ortak ekonomik, sosyal,
demokratik, siyasi, özlük ve mesleki hak ve çıkarlarını kapsar.
Toplu sözleşme hükümlerinin
uygulanmasında sendika üyesi olan ve sendika üyesi olmayan kamu
görevlileri arasında ayrım yapılamaz.
Genel ve hizmet kolu toplu
sözleşme hükümleri, sözleşmenin yapıldığı tarihi
izleyen mali yıl için geçerlidir.
Toplu sözleşme hükümlerinden kamu
görevlileri ve emekli kamu görevlileri yararlanır."
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı'na
200 Sıra Sayılı Kamu
Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 18 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Pervin Buldan Sırrı
Süreyya Önder Adil
Kurt
Iğdır İstanbul Hakkâri
Erol Dora Sırrı
Sakık Ertuğrul
Kürkcü
Mardin Muş Mersin
4688 sayılı Kanunun 28 inci
maddesi, başlığı ile birlikte aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
Toplu sözleşmenin kapsamı
Madde 28- Toplu sözleşme; kamu görevlilerinin ortak ekonomik, sosyal,
demokratik, siyasi, özlük ve mesleki hak ve çıkarlarını kapsar.
Toplu sözleşme hükümlerinin
uygulanmasında sendika üyesi olan ve sendika üyesi olmayan kamu
görevlileri arasında ayrım yapılamaz.
Toplu sözleşme hükümleri,
sözleşmenin yapıldığı tarihi izleyen mali yıl
için geçerlidir.
Toplu sözleşme hükümlerinden kamu
görevlileri ve emekli kamu
görevlileri yararlanır."
BAŞKAN
Sayın Komisyon, Buldan ve arkadaşlarının önergesine
katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) - Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Buldan?
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN
Gerekçeyi okuyun lütfen.
Gerekçe:
Değişiklik
ile toplu sözleşmenin kapsamının genişletilmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN -
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Bir sonraki
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı'na
Görüşülmekte olan 200 sıra
sayılı 'Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 18. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. 02.04.2012
Namık
Havutça (Balıkesir) ve arkadaşları
Madde 18- 4688 sayılı Kanunun
28 inci maddesi, başlığı ile birlikte
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Toplu sözleşmenin
kapsamı
Madde 28- Genel toplu sözleşme; bu
kanunda belirtilen esaslar çerçevesinde kamu görevlilerinin ortak ekonomik,
sosyal, demokratik, siyasi, özlük ve mesleki hak ve çıkarlarını
kapsar.
Hizmet kolu toplu sözleşmesi, bu
kanunda belirtilen esaslar çerçevesinde bir hizmet kolu kapsamına giren
genel bütçeli kurum ve kuruluşlarda çalışan kamu görevlilerinin
hizmet koluna özgü ortak ekonomik, sosyal, demokratik, siyasi, özlük ve mesleki
hak ve çıkarlarını kapsar.
Kurumsal toplu sözleşme, bu
kanunda belirtilen esaslar çerçevesinde özel bütçeli kamu kurum ve
kuruluşları ile düzenleyici ve denetleyici kurumlar, sosyal güvenlik
kurumları, belediyeler, il özel idareleri ve mahalli idare birliklerinde
çalışmakta olan kamu görevlilerinin ortak ekonomik, sosyal,
demokratik, siyasi, özlük ve mesleki hak ve çıkarlarını kapsar.
Toplu sözleşme hükümlerinin
uygulanmasında sendika üyesi olan ve sendika üyesi olmayan kamu
görevlileri arasında ayrım yapılamaz.
Genel ve hizmet kolu toplu
sözleşme hükümleri, sözleşmenin yapıldığı tarihi
izleyen mali yıl için geçerlidir.
Toplu sözleşme hükümlerinden kamu
görevlileri ve emekli kamu görevlileri yararlanır."
BAŞKAN Komisyon,
önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) - Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılmıyoruz efendim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Uğur Bayraktutan
konuşacak.
BAŞKAN
Sayın Bayraktutan, Artvin Milletvekili.
Buyurun Sayın
Bayraktutan. (CHP sıralarından alkışlar)
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin)
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; öncelikle şunu
belirtmek istiyorum: 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandum ile kamu
çalışanlarına toplu sözleşme hakkı
tanınmış ama grev hakkı tanınmamıştır.
Biz bunun bir ayağının eksik kaldığı düşüncesindeyiz.
Grev hakkının olmadığı bir sözleşmede
Yani bu,
boş silahla ava gitmeye benzer. Bu nedenle bunun tam
olmadığı ve eksik olduğu kanısındayız.
Aslında 12 Eylül 2010 tarihinde
yapılan düzenlemedeki olayın bunlarla ilgili olmadığı,
yargıyı dizayn etme çabası olduğunu hepimiz biliyoruz. 12
Eylül 2010da hem Danıştay hem Yargıtay hem yargı
kurumları bir anlamda dizayn edilmiştir. Biraz önce
bahsettiğimiz o maden, hidroelektrik santrallerle alakalı ne
yazık ki idare mahkemelerinin yerindelik denetimi yapmasıyla ilgili
hükümler ortadan kaldırılmıştır.
Değerli arkadaşlarım,
Uluslararası Çalışma Örgütünün belirlemiş olduğu ana
kriterlerden birisi hem toplu sözleşme hakkının hem de grev
hakkının çalışanların bir hakkının
olmasından öteye aynı zamanda bir insan hakkı olduğu gerçeğidir.
Burada iktidar partisinin getirmiş olduğu düzenlemelerle
yetinilmiştir. Mevcut yasa tasarısının birçok eksiklerle
dolu olduğunu biliyoruz. Bu konuda 12 Eylül 2010 düzenlemesinin üzerinden
yaklaşık neredeyse on sekiz, on dokuz aylık bir süreç geçtikten
sonra bunun getirilmesi de -eksiklerine rağmen- düşündürücüdür. Bunu
yüce heyetin takdirlerine sunuyorum.
Kamu görevlileri sendikal
uyuşmazlık durumunda yalnızca Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna -ve
bunun yanında- sınırlı bir şekilde
başvurmaktadırlar. Bunu çok doğru
bulmadığımızı ifade etmek istiyorum.
Grev veya başka bir hak arama yönteminin
olmaması yasa tasarısının içerisindeki eksikliklerden bir
tanesidir değerli arkadaşlarım.
Tasarıda tek düzeyde ve
yalnızca kamu görevlileri konfederasyonlarının toplu
sözleşme yapmasına olanak tanınmaktadır ki bu da
eksikliklerden bir tanesi olarak gözükmektedir.
Dün Sayın Bakana sordum. Tabii,
Anayasadaki düzenlemelerdeki eksiklikleri ileri sürdü. Anayasanın
53üncü maddesinde yapılan değişikliklerle toplu sözleşme
hükümlerinin emeklilere yansıtılması gerekmektedir ama
Anayasadaki eksiklikler göz önüne alınarak bu şekilde bir
düzenlemenin yapılmamasını gerekçe gösterdi Sayın Bakan.
Sendika kurma, emeklilerin sendika
kurma hakkı ne yazık ki yoktur, üye olma hakkı yoktur. Bu fiilî
durumu da yüce heyetinizin takdirlerine sunuyorum.
Tasarıda yer alan toplu
sözleşmenin tanımı ve toplu sözleşmenin kapsamı, kamu
görevlilerinin sınırlı sayıda
-yasalaştığı takdirde- konuyu görüşmesine olanak
tanımaktadır. Mevcut hâliyle getirilmek istenen düzenlemede Toplu
sözleşme, kamu görevlilerine uygulanacak katsayı ve göstergeler,
aylık ve ücretler, her türlü zam ve tazminatlar, ek ödeme, toplu
sözleşme ikramiyesi, fazla çalışma ücreti, harcırah ile
ikramiye, doğum, ölüm ve aile yardımı ödenekleri, cenaze
giderleri, yiyecek ve giyecek yardımları ve diğer mali ve sosyal
hakları kapsar. Aylık ve ücretler ve diğer mali ve sosyal
haklara ilişkin sistemlerde değişiklik öngören talepler toplu
sözleşmenin dışındadır. hükmü yer almaktadır.
Çok değerli
arkadaşlarım, burada getirilen hükümle, aslında tasarıda
yer alan sözleşme tanımı ve toplu sözleşmenin kapsamı
kamu görevlileri açısından sınırlı sayıda
getirilmektedir. Burada bazı konuların gündeme hiç gelmemesi ve bu
konuların hiç görüşülmemesi söz konusudur. Öyle ki bu hâliyle
tasarı yasalaştığı takdirde, kamu görevlileri en
azından çalışma koşullarını hiçbir şekilde
tartışamayacaklardır, terfi gibi çok ana bir sorunu, kendileri
için önemli bir sorun teşkil edecek durumu
tartışamamaktadırlar, kıdem sorununu gündeme
getiremeyeceklerdir, kariyer sorununu gündeme getiremeyeceklerdir. En önemli
sorunlarından bir tanesi olan fazla çalışma ücretleriyle ilgili
taleplerini de bu yasa tasarısı kapsamında gündeme
getiremeyeceklerdir. Bunun gibi, özlük hakları hiçbir şekilde gündeme
gelmeyecektir. Mali haklar dışındaki ekonomik haklar da bir
anlamda -bu mevcut tasarı yasalaşırsa- gündeme gelmeyecektir.
Bunların yanında, yine demokratik ve siyasi hakların da
konuşulmadığı bir tasarı gündeme gelecektir ki bunu
kabul etmek mümkün değildir. Kamu çalışanları eğer
masada bunları tartışamayacaklarsa, bu taleplerini yerine
getiremeyeceklerse hangi talepleri yerine getireceklerdir? Bu nedenle, bu
sınırlamaların çok doğru olmadığını, bu
sınırlamaların, yani böyle bir tahdidin konulmasının
kamu çalışanları açısından bir yarar
sağlamadığı kanaatinde olduğumuzu ifade etmek
istiyorum.
Tasarı, aynı zamanda sendikal
hak ve özgürlüklerin güvence altına alınmasında çok yasakçı
ve sınırlayıcı amaçla hazırlanmış bir
tasarı olarak gündeme gelmektedir. Aslında buradaki temel amaç,
hiçbir tahdit koymadan, hiçbir sınırlama koymadan özgürlükleri
güvence altına alarak kamu çalışanlarının
istediği talepleri masaya getirmesi ve bu talepler doğrultusunda
gerekli görüşmeleri yapması ve bu taleplerin gereğini yerine
getirecek olan yasal düzenlemenin hukuki mevzuatının ve
altyapısının geçerli olması gerekir diye düşünüyoruz.
Bu konudaki eksiklikleri yüce heyetinizin takdirlerine sunuyoruz.
Yüce heyetinizi bu vesileyle saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bayraktutan.
Sayın Bayraktutan ve arkadaşlarının
önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu Görevlileri
Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının çerçeve 18. maddesiyle değiştirilen
4688 sayılı kanunun 28. Maddesinde yer alan "kamu görevlilerinin mali ve sosyal haklarını düzenleyen
mevzuat hükümleri dikkate alınarak" ibaresinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN Sayın Komisyon?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ
ELVAN (Karaman) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Alt komisyon
raporu ile, ortaya konulan ibare, belirsizlik içermektedir. Kamu
çalışanlarının ücret durumunun; hangi mevzuat hükümlerine
göre, toplu sözleşme ile hükme bağlanacağına dair belirsiz
bir durum ortaya çıkmaktadır. Bu durum Anayasada tanımlanan ve
tarafların serbest iradesi ile, ortaya çıkması gereken toplu
sözleşme hakkını kısıtlama altına
almaktadır.
Anayasanın
128. Maddesinin ikinci fıkrası "Memurların ve diğer
kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri,
hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük
işleri kanunla düzenlenir. Ancak, malî ve sosyal haklara ilişkin
toplu sözleşme hükümleri saklıdır." Hükmünü amirdir. 4688
sayılı Kanunun 28 inci maddesini düzenleyen Taslağın 18 nci
madde metninde toplu sözleşme hakkının kapsamını
sınırlandırmaktadır. Bu yönüyle düzenleme Anayasa'ya
aykırıdır ve toplu sözleşme görüşmelerinde kamu
görevlilerinin mali ve sosyal haklarını sınırlayan bir
yapı öngörmektedir.
BAŞKAN
Sayın Şandır ve arkadaşlarının önergesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
18inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.44
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.52
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır), Tanju ÖZCAN (Bolu)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 89uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
200 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada yer alan, Orman
Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına
Orman Sınırları Dışına Çıkarılan
Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanun Tasarısı ile Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın; Orman Köylülerinin
Kalkındırılmaları Hakkında Kanun Teklifi; Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi, Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve Yalova Milletvekili
Muharrem İnce ile 68 Milletvekilinin; 2/B Barışı Kanunu
Teklifi (Orman Sınırları Dışına
Çıkarılan Alanların İdaresi, Değerlendirilmesi ve
Tasarrufu Hakkında Kanun Teklifi); Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin
Türkoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili
Mehmet Şandırın; Yayla ve Yaylacılık Kanunu Teklifi
ve İçişleri Komisyonu, Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu Raporlarının görüşmelerine
başlayacağız.
4.- Orman
Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına
Orman Sınırları Dışına Çıkarılan
Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanun Tasarısı ile Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın; Orman Köylülerinin
Kalkındırılmaları Hakkında Kanun Teklifi; Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi, Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve Yalova Milletvekili
Muharrem İnce ile 68 Milletvekilinin; 2/B Barışı Kanunu
Teklifi (Orman Sınırları Dışına
Çıkarılan Alanların İdaresi, Değerlendirilmesi ve
Tasarrufu Hakkında Kanun Teklifi); Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin
Türkoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın; Yayla ve Yaylacılık
Kanunu Teklifi ve İçişleri Komisyonu, Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu Raporları (1/563, 2/71, 2/211, 2/417) (S. Sayısı
198)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonların
olmayacağı anlaşıldığından, alınan
karar gereğince kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek üzere, 4 Nisan 2012
Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 19.54