TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
90ıncı
Birleşim
4
Nisan 2012 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili Şirin Ünalın, NATO Gününe
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- İzmir Milletvekili Musa
Çamın, Anadolu Ajansının kuruluşunun 92nci yıl
dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
3.- İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın, Alparslan Türkeşin ölümünün 15inci yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.-
Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlunun, Alparslan
Türkeşin ölümünün 15inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
2.- Çorum Milletvekili Tufan Kösenin,
12 Eylül 1980 darbesi sorumlularının yargılanmasına
başlanmasına ilişkin açıklaması
3.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın, Malatya
Kürecikte kurulan üsle ilgili yetki kargaşasına ilişkin
açıklaması
4.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmazın, Alparslan Türkeşin ölümünün 15inci
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
5.- Ankara Milletvekili Emrullah İşlerin, Hakkâri
Milletvekili Adil Kurtun 3 Nisan 2012 tarihli 89uncu Birleşimde Kazanda
çalışan mevsimlik işçilerle ilgili yaptığı
değerlendirmeye ilişkin açıklaması
6.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğütün, 12 Eylül 1980 darbesi
sorumlularının yargılanmaya başlanmasına ilişkin
açıklaması
7.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğanın,
Alparslan Türkeşin ölümünün 15inci yıl dönümüne ve isminin bir
üniversiteye verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
8.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünalın,
Alparslan Türkeşin ölümünün 15inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
9.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutçanın,
12 Eylül 1980 darbesi sorumlularının yargılanmaya başlanmasına
ilişkin açıklaması
10.- Hakkâri Milletvekili Adil Kurtun, 3 Nisan 2012 tarihli
89uncu Birleşimde Kazanda çalışan mevsimlik işçilerle
ilgili değerlendirmesiyle haksız bir eleştiride
bulunmadığına, bir sorunu gündeme getirdiğine ilişkin
açıklaması
11.- İstanbul Milletvekili Ali
Özgündüzün, 12 Eylül 1980 darbesi sorumlularının yargılanmaya
başlanmasına ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Sebahat
Tuncel ve 21 milletvekilinin, Türkiyede medyanın ayrımcı,
ötekileştiren ve cinsiyetçi yaklaşımı ve dilinin, bu yaklaşımın
doğurduğu sonuçların ve medyada nefret söyleminin ortadan
kaldırılması için hukuki altyapının
hazırlanması konusunun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/227)
2.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan ve 21 milletvekilinin, TOKİ tarafından
yapılan konutlarda sosyal devlet anlayışına gölge
düşürüldüğü ve iktidarın TOKİ'yi kentlerde rant dağıtmak,
oy toplamak için kullandığı, ayrıca TOKİ'nin
uyguladığı projelerle inşaat sektörüne ciddi zararlar
verdiği konusundaki iddiaların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/228)
3.- BDP Grubu adına Grup Başkan Vekili
Iğdır Milletvekili Pervin Buldan'ın, Iğdır'daki hava
kirliliğinin nedenlerinin ve bu durumun bölgedeki halk
sağlığı ve canlı yaşamı üzerindeki
zararlı etkilerinin ve çözüm yollarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/229)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- CHP Grubunun, 4/11/2011 tarihinde
Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve arkadaşlarının
demokrasiye müdahaleye zemin hazırlayan karanlık olayların
aydınlatılması, devlet içindeki
yasa dışı örgütlenme ve yapıların açığa
çıkarılması amacıyla vermiş olduğu (103 sıra no.lu) Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 4/4/2012 Çarşamba
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- AK PARTİ
Grubunun, Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmında yer alan 215 sıra sayılı
Kanun Teklifi ve 207 sıra sayılı Kanun
Tasarısının bu kısmın 4 ve 5inci
sıralarına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine ilişkin önerisi
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.-
Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında
Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/569) (S. Sayısı:
180)
3.- Kamu Görevlileri Sendikaları
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/556) (S. Sayısı 200)
4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubat
ve 15 Milletvekilinin; Adli Sicil Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu ile Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ve Adalet Komisyonu
Başkanlığı Tezkereleri (2/447) (S. Sayısı: 215)
IX.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Isparta Milletvekili Süreyya Sadi
Bilgiçin, İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının, Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkanın Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
3.- Konya Milletvekili Faruk Balın, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının Cumhuriyet
Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
5.- Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının BDP
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
X.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, TOKİnin son 10 yıl içinde
ücretsiz verdiği konutlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre
ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı
(7/4479)
2.- Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan
Canalioğlunun, Trabzona yapılan ve yapılacak
yatırımlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı (7/4487)
3.- Van Milletvekili Özdal Üçerin, Van depremi
sonrasında kurulan geçici konutların maliyetine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktarın cevabı (7/4611)
4.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Haymana
TOKİ konutlarının yapımına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktarın cevabı (7/4671)
5.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurtun, Eti
Gümüş Tesislerinin gümüş üretiminde siyanür kullandığı
iddialarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/4698)
6.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurtun,
Kütahya OSBye arıtma tesisi yapılıp
yapılmayacağına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/4699)
7.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Adıyaman ve Şanlıurfanın bazı ilçelerindeki ham
petrol kuyularının denetimine ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/4700)
8.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki
Kulkuloğlunun, Bünyandaki bir köyün kanalizasyon sorununa ilişkin
sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın
cevabı (7/4701)
9.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurtun,
kanun tasarı ve tekliflerinin komisyonlarda görüşülme usulüne
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet
Sağlamın cevabı (7/5129)
10.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
yazılı ve sözlü soru önergelerinin cevaplandırılmasına
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet
Sağlamın cevabı (7/5148)
4 Nisan 2012 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Tanju ÖZCAN (Bolu),
Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 90ıncı Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın
milletvekiline gündem dışı söz vereceğim. Konuşma
süreleri beşer dakikadır.
Hükûmet bu konuşmalara cevap
verebilir. Hükûmetin konuşma süresi yirmi dakikadır.
Gündem dışı ilk söz,
NATO Günü münasebetiyle söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın
Şirin Ünala aittir.
Buyurun Sayın Ünal. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili Şirin Ünalın, NATO Gününe
ilişkin gündem dışı konuşması
ŞİRİN ÜNAL
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; NATO
Günü hakkında gündem dışı söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
4 Nisan 1949da Washington
Anlaşması ile kurulan NATO bir kolektif savunma örgütü olarak bilinmektedir.
Toplamda on dört maddeden oluşan, kurucu anlaşma özelliği
taşıyan Washington Anlaşmasının özellikle 3üncü,
4üncü ve 5inci maddeleri çok önemlidir. Bu maddelerle üye ülkeler ortak
savunma için yeteneklerini geliştirmeyi, herhangi bir üyenin toprak
bütünlüğü, siyasi bağımsızlık ve güvenliği
tehlikede olduğunda bir araya gelmeyi ve herhangi birine
saldırıldığında bu saldırıyı hepsine
karşı yapılmış bir saldırı olarak kabul
etmeyi taahhüt etmişlerdir.
Değerli milletvekilleri, NATO,
ülkemizin veto yetkisi olduğu önemli bir uluslararası örgüttür. Bu
bakımdan NATO üyeliği Türkiye için önemlidir. Tarihin en
başarılı savunma ittifakı olarak anılmaktadır.
Ülkemiz 1952 yılından bu yana NATOya üyedir. Bu yıl
60ıncı yıl dönümünü kutlayacağımız bu üyelik,
ülkemizin itibarına ve uluslararası
ağırlığına katkı yapmaktadır.
Uzun yıllar on altı üye ile
çalışan NATO, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinin
dağılmasının ardından bugün yirmi sekiz üye devlet ile
çalışmalarına devam etmektedir.
Çoğunluk nüfusunun Müslüman
olduğu bir müttefik olma özelliğiyle NATO içinde özgün bir konumu
bulunan ülkemiz, gerek sert gerek yumuşak güç kapasitesiyle ittifakın
faaliyetlerini sürdürdüğü coğrafyalar açısından
vazgeçilemez bir değerdedir. NATOnun Bosna-Hersek, Kosova ve
Afganistandaki faaliyetlerine yaptığımız kapsamlı
katkılar bu kapasitemizi seferber etme iradesine sahip olduğumuzun
göstergesidir.
Türkiye'nin NATO üyeliği ülkemizin
uluslararası kimliğinin bir parçasıdır. Ülkemiz ittifak
faaliyetlerine, hem NATOnun Türkiye için hem de Türkiye'nin NATO için ifade
ettiği önem çerçevesinde kapsamlı ve aktif katkıda bulunmaya
devam etmektedir. Türkiye, NATO içindeki konumunu, hem kendi ulusal
çıkarlarını gözeterek hem de ittifak
dayanışmasını destekleyerek sürdürmektedir. Türkiye, NATO
bünyesinde müşterek savunma ve kriz yönetimi konusundaki faaliyetlere de
aktif şekilde katılmaya devam etmektedir. Güçlü silahlı
kuvvetlerimiz ve son yıllarda artan sivil nitelikli imkân ve
kabiliyetlerimiz buna imkân sağlamaktadır. Türkiye, Afganistan için
sivil ve askerî imkânlarını seferber etmiştir. Bu bir yandan
Türkiye'nin Afganistana verdiği öneme işaret etmekte, diğer
yandan ise ittifakın müşterek faaliyetlerine katkıda bulunma
kapasite ve iradesini ortaya koymaktadır.
Sayın milletvekilleri,
teşkilatın askerî yapısı üye ülkelerin genelkurmay
başkanlarından veya onlar adına daimî görev yapan temsilci
askerî personelden oluşur. Konseye karşı sorumlu olan Askerî
Komite ittifakın en üst düzeydeki askerî mercisidir. NATOnun hâlen Askerî
Komiteye bağlı Dönüşüm Müttefik Komutanlığı ve
Harekât Müttefik Komutanlığı olmak üzere iki büyük
komutanlığı bulunmaktadır. Harekât Müttefik
Komutanlığının SHAPE adıyla anılan
karargâhı Belçikanın Mons şehrindedir ve komutanı Saceur
olarak bilinmektedir. Üst düzey sivil ve askerî personelden oluşan NATO
karargâhı ise Brüksel Belçikada bulunmaktadır.
NATOnun temel prensiplerinden -süre
darlığı nedeniyle- ilk dördünü arz ediyorum: İttifak
savunma amaçlıdır. Caydırmak için yeterli bir gücü muhafaza etmek
esastır. Üyelerin toprak bütünlüğü ve
bağımsızlığı garanti edilerek dünya
barışına katkı devam ettirilir. Üye ülkelerden birine
yapılan tecavüz tamamına yapılmış kabul edilir. 5inci
madde.
Değerli milletvekilleri, NATO altyapı
programı, askerî kuvvetleri desteklemek için ihtiyaç duyulan ve NATO
altyapı dökümüne ait bina, tesis, teçhizat ve sistemleri temin etmek için
tahsis edilen bir fondur. NATO üyesi ülkeler bu fona mali destek verir ve bu
fondan gerekli giderlerini karşılamaktadırlar. Türkiye'nin fona
katkı oranı yaklaşık yüzde 1,5tur. 1953 yılından
bugüne kadar yaklaşık 300 milyon avro katkıda bulunduğumuz
bu fondan 15 misli fazlasını, 4,5 milyar avroluk bir yardım
aldığımızı söylemekten onur duyuyorum.
Değerli milletvekilleri, bir yandan üyesi
olduğumuz NATO ve Birleşmiş Milletlerin, diğer yandan da
müzakere süreci devam eden Avrupa Birliğinin ülkemiz ve milletimizin
çıkarları için faydalı olacağına inanıyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ünal.
Gündem dışı ikinci söz, Anadolu
Ajansının kuruluş yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen
İzmir Milletvekili Musa Çama aittir. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın Çam.
2.- İzmir Milletvekili Musa
Çamın, Anadolu Ajansının kuruluşunun 92nci yıl
dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
MUSA ÇAM (İzmir) Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
saygıdeğer üyeleri; Anadolu Ajansının 92nci kuruluş
yıl dönümü nedeniyle söz almış bulunuyorum. Hepinizi sevgi ve
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Anadolu Ajansı 6 Nisan
1920de kurulmuş olan ve Türkiyede haberleşme özgürlüğünü
getiren, yansız haber yapan önemli kuruluşlarımızdan bir
tanesiydi. Cumhuriyetimizle beraber yaşıt ve Cumhuriyetin
kurulduğu ilk yıllardan beri oradaki çalışmaları,
Meclisin çalışmalarını ve Türkiyede yaşananları
yansız ve tarafsız bir şekilde kamuoyuna ve halkımıza
yansıtan bir kamu kurumu fakat doksan iki yıllık bu süre
içerisinde, zaman zaman iktidarların arka bahçesi hâline dönüştürüldü
ve siyasi partilerin, iktidarların borazanı hâline getirildi fakat
son on yıl içerisinde, özellikle AKPnin iktidar olduğu bu dönemde
Anadolu Ajansının yansız ve tarafsız haber verme ve haber
paylaşma özgürlüğünün her geçen gün daha da rafa
kaldırıldığını ve yok edildiğini açık
ve net bir şekilde görmekteyiz. Özellikle, 3 Ağustos 2011de yeni
Genel Müdürün göreve gelmesiyle birlikte Anadolu Ajansı âdeta AKPnin bir
arka bahçesinin de ötesinde tamamen AKPnin sesi olmuş duruma getirildi
arkadaşlar.
Şimdi, bunu kabul etmek mümkün
değildir. Anadolu Ajansı, bu ülkenin insanlarının
vergileriyle kurulmuş olan, tarafsız ve
yansızlığını devam ettirmesi gereken bir kamu kurumu
olması gerekirken maalesef, yapmış olduğu haberlerle
tamamen iktidar partisinin sözcüsü ve temsilcisi hâline getirilmiştir.
Şimdi, orada, Türkiye Gazeteciler
Sendikası örgütlü. Geçtiğimiz yıl 3 Ağustosta yeni Genel
Müdürün gelmesinden itibaren özellikle sendikalı olan işçi
arkadaşlarımıza karşı yoğun bir baskı
uygulanmaktadır ve oradaki örgütlülüğe karşı açık ve
net bir şekilde Genel Müdür saldırı yapmaktadır. Yeni
işe alınan arkadaşları Sendika üyesi olma. diye tehdit
etmekte ve öyle işe almaktadır. Var olan sendikanın üyelerini de
tehdit ederek sendikadan istifa etmeye, yeni kurulmakta olan, yeni
kurulmuş olan Medya-İş Sendikasına üye yapmaya
zorlamaktadır. Bu da açık ve net bir şekilde, burada 500-600
tane çalışan arkadaşımızın sendikalı
örgütlülüğüne karşı yapılan bir darbedir arkadaşlar.
Bu, Anayasanın 51inci maddesine göre işçilerin ve
çalışanların özgür ve bağımsız bir şekilde
sendika seçme haklarına yapılan bir saldırı ve büyük bir
hak kaybıdır.
Şimdi, burada şunu söylemek
gerekiyor: Yeni Genel Müdür ve Genel Müdür Yardımcısı, Anadolu
Ajansında çalışan işçi arkadaşlarımızı
bizzat odaya çağırarak Sendikadan istifa edeceksin veyahut da seni
başka bir yere görevlendireceğim
Bu gerek yurt içi olabiliyor gerek
yurt dışı olabiliyor gerekse başka yerlere sürgüne gönderme
şekliyle oluyor arkadaşlar. Bunu kabul etmek mümkün değildir. Bu
yanlıştır ve bu yanlıştan bir an önce geri dönülmesi
gerekiyor.
Son altı ay içerisinde Anadolu
Ajansına arkadaşlar, tıpkı Millî Eğitim
Bakanlığına yapıldığı gibi, yandaş
medyadan transferler yapıldı. Yeni Şafaktan, Yeni Akitten,
Kanal 7den, Cihan Haber Ajansından ve Zaman gazetesinden Anadolu
Ajansına akıl almaz derecede transferler yapıldı. Bu
transfer edilen yandaş gazetecilerin en önemli özelliği, ana
muhalefet partisi liderine ağza alınmayacak en ağır
hakaretleri yapan gazeteci ve yazarlar özel olarak seçildi ve bunlar Anadolu
Ajansına transfer ediliyor arkadaşlar.
Şimdi, bunların hiçbirisi bir
tesadüf değildir. Anadolu Ajansı, Başbakanın grup
konuşmalarını -salı günü özellikle izliyoruz- altı
yedi parçalı haber olarak geçiyor. Ana muhalefet partisinin ve diğer
muhalefet partilerinin konuşmalarını iki parçalı vermekte
veyahut da hiç vermemektedir arkadaşlar. Bu, Anadolu Ajansının
bağımsızlığının ne kadar yitirildiğini
ve terk edildiğini açık ve net bir şekilde gösteriyor.
Bizler milletvekilleri olarak yazılı basın
açıklaması yapıyoruz. Basın
açıklamalarımızın hiçbir tanesini Anadolu Ajansı haber
yapıp ajanslara, diğer gazetelere ve yayın organlarına
geçmemektedir. Sadece grup başkan vekillerinin yapmış
olduğu basın açıklamalarını ve basın
toplantılarını veriyor ama milletvekillerinin basın
açıklamalarını Anadolu Ajansı vermemektedir
arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, diğer kurumlar
nasıl işgal edildi ise Anadolu Ajansı da açık ve net bir
şekilde bir işgalle karşı karşıyadır. Burada
hem çalışanlar tehdit edilmektedir hem de TGSye yapılan bir
baskı ve tehdit söz konusudur. Orada bulunan sendika yöneticisi, şube
başkanı, temsilci, iş yeri temsilcisi ve baştemsilcilerine
açık ve net bir şekilde orada görevleri
yaptırılmamaktadır. Genel Müdür ve genel müdür muavinleri burada
çalışan sendika temsilcilerinin anayasal haklarının ve
hukukunun korunması ve kollanması konusunda baskı ve tehditte
bulunmaktadır ve bu tehditleri burada bir kez daha dile getiriyorum.
Anadolu Ajansının 92nci yılını
kutlarken tekrar eski bağımsız ve tarafsız haber verme
özgürlüğünün yeni baştan tesis edilmesini istiyorum ve Hükûmeti bu
konuda uyarıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Çam.
Gündem dışı üçüncü söz, merhum Alparslan
Türkeşin ölümünün 15inci yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen
İzmir Milletvekili Sayın Oktay Vurala aittir.
Buyurun Sayın Vural. (MHP sıralarından
alkışlar)
3.- İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın, Alparslan Türkeşin ölümünün 15inci yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
OKTAY VURAL (İzmir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
evet, 4 Nisan 1997; on beş yıl geçti. Türk milliyetçiliğinin
siyasi lideri, ülkücü hareketin ve Milliyetçi Hareket Partisinin kurucusu
rahmetli Alparslan Türkeşi rahmetle, minnetle yine anıyoruz.
Aslında 4 Nisan 1997de o milyonların rahmetle
uğurladığı o gün, düşen karlarla abdestini alarak
kıldığımız cenaze namazının üzerinden on
beş yıl geçti. On beş yıl sonra bugün mezarı
başında gördüğümüz tablo şuydu aslında: O bir ülkü
ateşini yakmıştı, o ülkü ateşi sadece o nesle
değil, bugünkü nesli de ısıtmaya devam ediyordu. O ülkü
ateşiyle birlikte bu mezarı başında gençlerin
varlığını gördüğüm zaman aslında yürüttüğü
siyasi mücadelenin, sadece bir nesle değil nesiller boyu devam edecek bir
siyasi ve fikrî mücadelenin, haklı çıkmış bir liderin
yetiştirdiği nesillerin buluşmasıydı. Genciyle en
yaşlısıyla, hep beraber, birlikte, o gün orada cenaze
namazında tekbirlerle uğurlayanlar ve onu görmeyenler, beraber,
birlikte mezarı başındaydı ve dün olduğu gibi bugün de
aramıza atılmaya çalışılan her türlü fitneye, fesada
karşı nasıl bir genç neslin yetişmiş olduğunu da
o tabloda gördük.
Liderler
kolay yetişmiyor aslında. Söyleyeceklerini söylüyorlar. Elbette fani
bir dünya ama bu fikirleri, bu fikirlerle, ülkü fikriyle yetişen nesilleri
gördüğümüz zaman aslında onun ilelebet
yaşadığını ve
yaşatıldığını da görüyoruz.
Gerçekten,
Alparslan Türkeş, Türk milletine tutkuyla bağlıydı. Onun
siyaset felsefesinin temelinde Türk milleti vardır. Onun için, halka
hizmet, halka sevgi, saygı ve güvenle bağlı olmak faziletlerin
en büyüğüdür. Onun için de bu temel yaklaşımıyla hep
hakkı savundu ve yaptığı tespitlerle de haklı
çıktı. Ona göre hak haklının olmalıydı, hak
güçlünün olmamalıydı. Onun için Türk milleti hakkını
savunmak istiyorsa güçlü bir millet olarak tarih sahnesinde
varlığını göstermeye devam etmeliydi.
Her
zaman millet öncelikli bir dünya tasavvur
etti. Alparslan Türkeşin siyasi tercihi hep millî egemenlikti. Bizim
dertlerimizin çaresi, millet olarak müşterek bir ülkü, inanç, irade ve
heyecan içinde topyekûn seferber olmak ve halk enerjisini harekete geçirmektir.
Bizim felsefimiz, Türk insanını sevmek, saymak, onun yücelmesini
istemek üzerinedir. Bu sebeple, hür, demokratik düzene muhalif olan bütün
rejimlere karşıyız, bunlara inanmıyoruz. diyordu. 12 Eylül
ülkücü kuruluşlar iddianamesine karşı savunmasında
şunu dile getirmişti: İddianame dolayısıyla sadece
Milliyetçi Hareket Partililer ve MHPye oy verenler değil, bütün Türk
milletini içine alan Türk milliyetçiliği fikriyatını ve onun
ayrılmaz bir parçası olan millî heyecan da
yargılanmaktadır. demişti.
Evet, o gün Türk milliyetçiliği
fikrini yargılayanlar bugün milletin vicdanında çoktan mahkûm
olmuşlardır. Şüphesiz, aynı zihniyetlerin Türk
milliyetçiliğini ve milliyetçilik fikrini bugün tekrar mahkûm etmek
istediğini, etnik ayrışmalar yoluyla milleti bölmek
istediğini, çok dilli ve paralel devlet uygulamalarına geçit vererek
yok etmek istediğini hazin bir şekilde görüyoruz.
İşte bugün burada, bu
sıralarda, onun fikirleriyle yetişmiş, onun kurduğu bir
siyasi partiyi temsil eden Milliyetçi Hareket Partisi milletvekilleri olarak da
bu milletin varlığını ve bu milletin güçlü
olmasını engellemek isteyen
her türlü siyasi fikre karşı mücadele etmeye ant etmiş insanlar
olarak bugün onun haklı çıktığı bu davayı
iktidara taşıma yolunda mücadelemizi sürdürmeye kararlı
olduğumuzu ifade etmek istiyorum.
Kendisini rahmetle, minnetle tekrar
anıyoruz, Allahuteala (celle celâlühû) mekânını cennet kılsın,
Peygamber Efendimize komşu eylesin.
Saygılar sunarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Vural.
Sayın milletvekilleri, gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Efendim
yerimizden söz talepleri var Sayın Başkan.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) Gündemle ilgili.
BAŞKAN Evet, bazı
arkadaşlarımız sisteme girmiş. Sırasıyla birer
dakika yerlerinden söz vereyim.
Sayın Türkoğlu
V.- AÇIKLAMALAR
1.-
Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlunun, Alparslan
Türkeşin ölümünün 15inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün Türk milletinin
yetiştirdiği güzide devlet adamlarından biri merhum
Başbuğ Alparslan Türkeşin ebediyete intikalinin on beşinci
yıl dönümü. Alparslan Türkeş, bir insanın içinden
çıktığı milletine besleyebileceği en yüksek sevginin
nadir örneğini vermiş bir şahsiyetti. Alparslan Türkeş,
milletini sadece seven değil aynı zamanda tanıyan ve ekonomik,
sosyal, kültürel ve politik tüm sorunlarının çözümü için ciddi,
akademik, ideolojik öneriler üretmiş bir şahsiyetti. Alparslan
Türkeş rahmetli Menderesin idamına karşı çıkan dik
duruşu, 1977de bu Meclise Başkan seçtiren demokrat
anlayışı, 1980 öncesi anarşik ortamı önlemek için
liderleri bir araya davet eden uzlaşmacı kültürü ve Nazım Hikmet
şiiri okuyarak millî olan her unsura el uzatan birlik ruhunu temsil
ediyordu. Bugün takipçileri Türk milliyetçileri olarak ruhu şad,
mezarı nur, mekânı cennet ve Hazreti Peygamberin komşusu olsun
diliyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Köse
2.- Çorum Milletvekili Tufan Kösenin,
12 Eylül 1980 darbesi sorumlularının yargılanmasına
başlanmasına ilişkin açıklaması
TUFAN KÖSE (Çorum) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Bugün 12 Eylül faşist darbesinin
yargılanmasına başlandı. Referandum sonucunu etkilemeye
dönük bir Anayasa değişikliğiyle bu yargılamanın önü
açılmış gibi bir izlenim verildi ancak göstermelik bir
yargılama olduğu, toplumun gazını almaya dönük bir
yargılama olduğu yönündeki inanç ve görüşlerimizde bir
değişiklik olmadığı
Aksi olsaydı İnternet sitesi kurdurduğu için, İnternet
sitesi yönlendirdiği için bir Genelkurmay Başkanı cezaevinde
yatarken darbe yapıp binlerce, on binlerce aileye acılar yaşatan
12 Eylülün faşist generalleri de bugün tutuklanarak tutuklu
yargılanırlardı. Bu konudaki görüşlerimi ifade etmek
istedim.
Teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Ağbaba
3.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın, Malatya
Kürecikte kurulan üsle ilgili yetki kargaşasına ilişkin
açıklaması
VELİ AĞBABA (Malatya)
Sayın Başkan, bugün NATO Günü. Hepinizin bildiği gibi Malatyada
Kürecikte bir üs kuruldu. Bu üste kimin yetkili olduğunu hâlâ ben
milletvekili olarak öğrenemedim. Ekimden beri defalarca gündeme getirdim.
Geçtiğimiz günlerde Genelkurmaya yazı yazdım. Dedim ki:
Sayın Genelkurmay Başkanlığı bu üssü ziyaret etmek
istiyorum. Yetkimiz yok. dendi,
Dışişleri Bakanlığına müracaat etmem söylendi.
Oraya müracaat ettim, cevap Millî Savunma Bakanlığından geldi,
İlgili makamlar izin vermiyorlar. dendi.
Şimdi Kürecike
Kürecik Kışlası İmar Planı yapılıyor. Bu
planla ilgili ne bir bakan ne bir AK PARTİli yetkili Malatyalılara,
bizlere, Millet Meclisine bir tek kelime bilgi vermediler. Burayı ne
yapacaklar? İncirlik gibi bir üs mü yapacaklar? Orada ne
yapılacağını merak ediyorum ben.
Ayrıca, bir
milletvekili olarak da Cumhurbaşkanlığından izin istiyorum,
Başbakanlıktan izin istiyorum, Millî Savunma
Bakanlığından izin istiyorum. En son Amerikan
Büyükelçiliğinden izin isteyeceğim o üsse girmek için.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın Korkmaz
4.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmazın, Alparslan Türkeşin ölümünün 15inci
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan, Milliyetçi Hareket Partisinin kurucu Genel
Başkanı, Türk milliyetçiliğinin ve millî kimliğinin
yılmaz savunucusu ve Türk dünyasının bilge lideri
Başbuğ Alparslan Türkeş Beyefendinin 15inci vefat yıl
dönümü bugün.
4 Nisan 1997de,
Ankaranın karlı bir gününde ebediyete
uğurladığımız, dilinden düşürmediği
Yaradanının ve yüce Peygamberin huzuruna tekbir ve dualarla
gönderdiğimiz Başbuğumuz, gelecek nesillere, devletine ve
milletine sahip çıkma, dinine, diyanetine ve millî kültürüne dört elle
sarılma hususunda bir büyük örnek kişilik, bir tarih abidesi olarak
yön göstermeye devam edecektir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizler,
teşkilatları ve ülkücü davaya gönül vermiş milyonlar onu
unutmayacağız, unutturmayacağız, gösterdiği millî
hedeflere ulaşmada da bizlere emanet ettiği sancağı daha
ilerilere taşıyacağız.
Kendisine bir kez daha
Allahtan rahmet diliyorum. Milletimize ve Türk dünyasına da
hayırlı bir istikbal temenni ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Korkmaz.
Sayın
İşler
5.- Ankara Milletvekili Emrullah İşlerin, Hakkâri
Milletvekili Adil Kurtun 3 Nisan 2012 tarihli 89uncu Birleşimde Kazanda
çalışan mevsimlik işçilerle ilgili yaptığı
değerlendirmeye ilişkin açıklaması
EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Dün Hakkâri
Milletvekilimiz Adil Kurtun seçim bölgemle ilgili yapmış olduğu
bir değerlendirmeyi burada düzeltmek istiyorum.
Kazanda bazı
Güneydoğudan gelen insanlarımızın sokağa
atıldığı ifadesi kullanılmıştır. Burada
mevsimlik işçiler ifadesi kullanılmıştır. Kazanda
mevsimlik işçi bulunmamaktadır. Bu şahıslar tarla
kiralıyorlar ve orada ziraatla meşgul oluyorlar.
Kiraladıkları tarlalarda da gecekondu türü yapılar
yapıyorlar. Bu yapılar da tabii ki Yeniden gecekondu yapımının
önlenmesi başlıklı 775 sayılı Kanunun 18inci
maddesine aykırıdır, bundan dolayı işlem
yapılmıştır. Sokağa atma diye herhangi bir şey yoktur, ayrım yoktur.
Kazan ilçemiz Türkiye'nin her yerinden göç almaktadır, burada yaşayan
vatandaşlarımız arasında da herhangi bir ayrım
yapılmamaktadır. Yıkılan birkaç tane baraka vardır,
diğerlerine süre verilmiştir, belediyemiz de aynı zamanda
kendilerine çadır vermeyi teklif etmiştir. Bu vatandaşlarımız
isterlerse orada ucuz fiyatlı ev kiralayabilirler. Bu durumu düzeltmek
istedim.
Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Güneş
Sayın Güneş yok mu efendim?
Sayın Öğüt
6.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğütün, 12 Eylül 1980 darbesi
sorumlularının yargılanmaya başlanmasına ilişkin açıklaması
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT
(İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Bugün 12 Eylül faşist darbesinin
yargılanmaya başlandığı gün. Bugün mahkemedeydik hep
birlikte, orada da gördük, bu işin sulandırılmaması için
Meclis elinden geleni yapmalı, sadece 2 kişiyle
sınırlı bırakmamalı, işkencecileri ve o gün bütün
olaylara müdahil olan herkesin yargılanmasının Meclis yolunu
açmalı, bunu belirtmek istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Öğüt.
Sayın Oğan
7.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğanın, Alparslan
Türkeşin ölümünün 15inci yıl dönümüne ve isminin bir üniversiteye
verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
SİNAN OĞAN (Iğdır)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Türklük bedenimiz, İslamiyet
ruhumuzdur. diyen, Vatandaşlarımız arasında parti, mezhep,
ırk ve bölge farkı gözetmeksizin karşılıklı sevgi
ve saygıya dayanan bağlar dokuyacağız. diyen merhum
liderimiz Alparslan Türkeşin ölümünün 15inci yılındayız.
Kendisini rahmetle ve minnetle anarken kendisinin Türk gençliğine,
kendisinin ilime, irfana verdiği önemi de dikkate
aldığımızda, kendisinin isminin mutlaka bir üniversiteye
verilmesi gerektiği hususunun altını bir kez daha çiziyorum.
Bizim verdiğimiz önerge, Alparslan Türkeşin Kayseri Üniversitesine
isminin verilmesi gerektiğine dair verdiğimiz önerge maalesef Adalet
ve Kalkınma Partisinin oylarıyla reddedilmiştir. Bunu Türk
milletine bir kez daha hatırlatmak istedim. Bunun sorumluluğu ve
vebali Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerinin üzerinedir.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Ünal
8.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünalın,
Alparslan Türkeşin ölümünün 15inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yaşamı boyunca milletin faydası, devletin
bekası söz konusu olduğunda her türlü meseleyi teferruat olarak
gören, mazlumun yanında olmayı, Türk milletinin ülkesi ve milletiyle
bölünmezliğini her türlü siyasi çekişmenin üstünde gören merhum
Alparslan Türkeşi rahmetle anıyoruz. Ruhu şad olsun. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Havutça
9.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutçanın,
12 Eylül 1980 darbesi sorumlularının yargılanmaya
başlanmasına ilişkin açıklaması
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir)
Sayın Başkan, bugün, 12 Eylül faşist generallerinin darbe
yapmaktan yargılandıkları gün. Türkiye'de ilerici, solcu,
sağcı, demokrat herkese büyük acılar yaşatan bu
generallerin
Bir daha darbelerin yaşanmadığı ve gerçek ve
eksiksiz bir demokrasinin, insan hak ve özgürlüklerinin, çoğulcu ve
özgürlükçü bir demokrasinin ülkemizde yaşam bulduğu bir Türkiye
arzusuyla, darbe yapmaktan tutuksuz yargılanan bu generaller ile şu
anda darbe yapmaya teşebbüsten yargılanan ve Ergenekon davası
diye bilinen davada tutuklu milletvekillerimizin de bu Millet Meclisinde
artık ele alınması ve arkadaşlarımızın
özgürlüklerine kavuşması için Türkiye Büyük Millet Meclisinin
harekete geçmesini talep ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kurt
10.- Hakkâri Milletvekili Adil Kurtun, 3 Nisan 2012 tarihli
89uncu Birleşimde Kazanda çalışan mevsimlik işçilerle
ilgili değerlendirmesiyle haksız bir eleştiride
bulunmadığına, bir sorunu gündeme getirdiğine ilişkin
açıklaması
ADİL KURT (Hakkâri)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biraz önce Ankara Milletvekilimiz benim
dünkü bir konuşmama atıfta bulunarak haksız bir eleştiride
bulunduğumu ifade etmiştir. Hayır, biz haksız bir
eleştiride bulunmadık, biz, tersine, bir sorun vardı ve o sorunu
daha önce iktidar partisi milletvekilleriyle de paylaştık. Dünkü
Meclisteki konuşmamdan sonra Kazan Belediye Başkanı bizzat
kendisi arayarak sorunu çözeceğine ilişkin bize söz vermiştir.
Umarım benzer sorunlar bir daha tekrarlanmaz ve Başkan da bu konuda
hassas davranarak vatandaşlarımızın mağduriyetlerini
ortadan kaldıracak bir girişimde bulunmuştur diye umut ediyorum.
Bunun için de kendisine teşekkür ediyorum. Benim gayem haksız bir
eleştiri yapmak değil bir sorunu gündeme getirmekti, amacına da
ulaşmıştır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
Son olarak Sayın Özgündüz.
11.- İstanbul Milletvekili Ali
Özgündüzün, 12 Eylül 1980 darbesi sorumlularının yargılanmaya
başlanmasına ilişkin açıklaması
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bugün, 12 Eylül 1980 tarihinde Amerika
Başkanının Bizim çocuklar diyerek övdüğü
cuntacıların darbe nedeniyle yargılandığı
duruşmanın ilk günü. Bu nedenle, NATO ve emperyalistlerin güdümünde
darbe yapan, vatan evlatlarını ezenleri kınıyorum,
aynı zamanda gerek askerî olsun gerek sivil olsun yapılan tüm
darbeleri şiddetle kınıyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın milletvekilleri, gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı
okutacağım.
İlk okutacağım Meclis
araştırması önergesi 500 kelimeden fazla olduğu için önerge
özeti okunacaktır, ancak önergenin tam metni tutanak dergisine
eklenecektir.
Buyurun.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Sebahat
Tuncel ve 21 milletvekilinin, Türkiyede medyanın ayrımcı,
ötekileştiren ve cinsiyetçi yaklaşımı ve dilinin, bu yaklaşımın
doğurduğu sonuçların ve medyada nefret söyleminin ortadan
kaldırılması için hukuki altyapının
hazırlanması konusunun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/227) (X)
27/10/2011
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye'de medyanın
ayrımcı, ötekileştiren ve cinsiyetçi yaklaşımı ve
dili hakkında bir araştırma yapılması, bu
yaklaşımın doğurduğu sonuçların incelenmesi ve
medyada nefret söyleminin ortadan kaldırılması için hukuki alt
yapının hazırlanması amacıyla Anayasanın 98'inci
İçtüzüğün 104 ve I05'inci maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılması için gereğini arz ederiz.
27.10.2011
Gerekçe Özeti:
Medyanın iletişim
araçlarını yaygın olarak kullanarak, toplumun kültürel ve sosyal
yapısını derinden etkilediği, bireylerin düşüncelerine
ve davranışlarına büyük etkisi olduğu bilinmektedir.
Medyanın toplumsal olaylara ve sorunlara evrensel ilkeler çerçevesinde
objektif, yansız, insan haklarına saygılı, barış
dilini benimsemiş bir yaklaşımı olması gerekirken ne
yazık ki Türkiye'de nefret söylemleri üreten, milliyetçiliği,
militarizmi ve cinsiyetçiliği körükleyen bir dil kullanmaktadır.
Bunun en yakıcı örnekleri 23 Ekim 2011 tarihinde yaşanan ve
herkesin üzüntüyle karşıladığı Van'daki deprem
sonrasındaki görsel basında meydana gelmiştir. Ulusal bir kanal
olan ATV'de gündüz yayınlanan bir programın sunucusu meydana gelen
depreme ilişkin "Canımız istediği zaman taş
atıyoruz, kuş avlar gibi dağlarda vuruyoruz, sonra bir şey
olduğunda hadi mehmetçik gelsin, hadi polis gelsin diyoruz. Biraz da
dengeleri kuralım. Zor günlerde canım cicim..." açıklamasını
yapmıştır. Yine depremin olduğu 23 Ekim Pazar günü,
Habertürk adlı kanalda haber sunucusu depreme dair haberi sunarken
"Her ne kadar Van'da olsa da acımız büyük" ifadesini
kullanmıştır. Medyada Van depremi ardından TV
kanallarındaki etnik ve ayrımcı söylemler ne yazık ki
münferit durumlar değildir. Akademisyenler ve sivil toplum örgütleri
Türkiye'de milliyetçiliğin giderek yükseldiğini belirtirken, bu
konuda medyanın büyük bir payı olduğu bilinmektedir. Militarist
söylem ise bir yandan şiddeti ve çatışmayı tetiklemektedir
ve medyanın kullandığı dil toplumda ayrışmaya
neden olmaktadır. Bu alanda çalışan sivil toplum örgütlerinin
raporlaştırdığı medyadaki farklı kesimleri
ötekileştiren, ayrıştıran haberlere ve söylemlere dair
örnekler önergenin devamında verilmiştir. Tüm bu olaylar
göstermektedir ki nefret suçları ve ayrımcılığa
yönelik bir yasa eksikliğinin varlığı ve böyle bir
yasanın aciliyeti söz konusudur. Diğer yandan tüm bu olaylarda var
olan RTÜK gibi bir kurum ve yasalara rağmen harekete geçilmemesinin
devletin bu konuya duyarsız kaldığı hatta eyleme geçmeyerek
teşvik ettiğini işaret etmektedir.
Hükümet medyayı baskı
aracı olarak kullanarak kendi politikalarını ve tek
tipleştiren bir yaklaşımı dayatırken aslında
giderek basın ve yayın etik ilkelerinden uzaklaşmış ve
tekelleşme sonucu yansızlığını kaybetmiş bir
medya oluşturulmuştur. Medyadaki bu baskı ve tekelleşme
sonucu, farklı ve muhalif görüşlere tahammül edemeyen bir gazetecilik
ve yayıncılık anlayışı ortaya
çıkmıştır. Son dönemlerde çeşitli gazete ve TV
kanallarında medya patronlarının ve dolayısıyla
hükümetin "hoşuna gitmeyen" bir şey söyleyen ya da yazan
gazeteciler işlerinden olmaya başlamıştır.
Yeni bir toplumsal yapım
sürecinde, medyanın dilinin ve nefret söylemlerinden
arındırılmış bir dil kullanmanın önemi daha da
artmaktadır. Bu nedenle medyada ayrımcı ve ötekileştiren
dilin ve söylemin doğurduğu sonuçların ortaya
çıkarılması ve engellenmesi için neler yapılabileceği,
bağımsız ve objektif bir basının
oluşturulması, bu konuda çalışan sivil toplum örgütleriyle
birlikte nasıl bir hukuki düzenlemeler yapılması
gerektiğinin ortaya konulması ve fiili olarak önlemlerin
araştırılması için bir meclis araştırma komisyonu
kurulmasını önermekteyiz.
1) Sebahat Tuncel (İstanbul)
2) Pervin Buldan (İğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat Ata (Batman)
8) İdris Baluken (Bingöl)
9) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
12) Altan Tan (Diyarbakır)
13) Adil Kurt (Hakkâri)
14) Esat Canan (Hakkâri)
15) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
16) Mülkiye Birtane (Kars)
17) Erol Dora (Mardin)
18) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
2.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan ve 21 milletvekilinin, TOKİ tarafından
yapılan konutlarda sosyal devlet anlayışına gölge
düşürüldüğü ve iktidarın TOKİ'yi kentlerde rant dağıtmak,
oy toplamak için kullandığı, ayrıca TOKİ'nin
uyguladığı projelerle inşaat sektörüne ciddi zararlar
verdiği konusundaki iddiaların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/228)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Toplu Konut idaresi (TOKİ)
tarafından yapılan konutlarda sosyal devlet anlayışına
gölge düşürüldüğü ve iktidarın TOKİ'yi kentlerde rant
dağıtmak, oy toplamak için kullandığı, ayrıca
TOKİ'nin uyguladığı projeler ile inşaat sektörüne
ciddi zararlar verdiği konusundaki iddiaların
araştırılması amacıyla Anayasa'nın 98'inci, TBMM
İçtüzüğü'nün. 104 ve 105. maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Gerekçe:
Toplu konut isminin ortaya
çıkışında ve ilk örgütlenmesinde amaç dar gelirlilerin
konut sorununu kamu arazileri ve finansman olanaklarını da kullanarak
çözmek olarak tanımlanmıştı. Son yıllarda TOKİ bu
tür bir görevi bir yana bırakarak, kendi ilanlarında ifade
ettiği üzere prestij konutlarına yönelmiştir. Uzunca süredir
kamu arazileri, fabrikalar, kamu işletmeleri "bu devletin işi
değil" diye satılmaktadır. Bir kamu kurumu olan
TOKİ'nin alışveriş, iş merkezi gibi kamusal sorumluluk
altında olmaktan uzak alanlara kamu kaynaklarıyla finanse edilerek
girmesinde ise sakınca görülmemektedir. Bu politika mevcut iktidarın
TOKİ'yi kentlerde rant dağıtmak/oy toplamak için
kullandığı iddiasını güçlendirmektedir.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları
Birliği (TMMOB) ve inşaatla ilgili meslek kuruluşları uzun
zamandır TOKİ konusundaki düşüncelerini çeşitli
platformlarda dile getirmektedir. Söz konusu kuruluşlarda TOKİ'nin
inşaat sektörü içinde artık büyük bir güç hâline gelerek,
"asıl amacını aştığı ve farklı
amaçlara hizmet etme yolunu seçtiği" görüşü egemen
durumdadır. Gerçekten de TOKİ diğer ülkelerdeki gibi sosyal
ihtiyaçları karşılama amacıyla kurulmuş olsa bile,
bugün bu amacından uzaklaşmıştır.
TMMOB eleştirilerinde;
TOKİ'nin hayata geçirdiği ve devam eden birçok projesiyle inşaat
alanında pay sahibi olarak sektörün büyük oranda zarar görmesine sebep
olduğu iddiasındadır. Eleştiri devamında TOKİ'nin
makro düzeyde planlama ve sürdürülebilir kalkınma modelinin aksine,
anlık çözüm üreterek; tek tip mimari uygulamalarla kentlerin mimari dokusuna
uyuşmayan bir yapılaşmayı ortaya
çıkardığından bahsedilmektedir.
TOKİ son dönemlerde özellikle
hayata geçirdiği lüks konut projeleriyle sektörde faaliyet gösteren
firmalara bir rakip hâline gelmiştir. Bu uygulamalar maalesef inşaat
sektörünün geleceğini tehlikeye atmaktadır. İnşaat
sektörünün kalkınmada en önemli sektörlerden birisi olduğunu var
sayarsak TOKİ, uygulamalarıyla sektörü zor durumda
bırakmıştır.
Ayrıca TOKİ projelerinin
teknik altyapısında da birçok eksik bulunmakta, daha planlama
aşamasında eksik başlanılan projeler teknik uygulama ve
kontrol aşamalarından da yoksun bırakılmaktadır.
İnşaatların biran önce bitirilmesi için birçok parametre göz
ardı edilirken, uygulama yapılan bölgelerin jeolojik ve geoteknik
verileri yeterli şekilde incelenmeyip kısa sürede iş bitirme
adına gerekli özen gösterilmemektedir. Projelerde imalat yetkinliği
ve güvenilirliği konusunda ciddi endişeler vardır.
Çağımızın olmazsa olmazlarından denetim mekanizması
ise müşavir firmalar eliyle yetersiz yürütülüp olası bir felakete
âdeta davetiye çıkarılmaktadır. Teknik açıdan ortaya
çıkan birçok olumsuzluğun yanında ticari anlamda da TOKİ,
sektörü olumsuz yönde etkilemektedir. Bağımsız denetçi
personellerin oluşturduğu Yapı Denetim Kuruluşları bu
sisteme dâhil edilmeyerek kontrollerin etkinleştirilmesi
sağlanamamaktadır. İnşaat firmaları ve müteahhitler
TOKİ'ye sağlanan ayrıcalık ve imtiyazlardan dolayı
rekabet edememekte ve iş yapamamaktadır.
TOKİ inşaatlarından
alınmayan proje ücretleri, belediye harçları, yapı denetim harçları
nedeni ile rekabet âdeta imkânsız hale getirilmiştir. Tüm bu
çarpık yapılaşma ve organizasyona rağmen TOKİ
uygulamalarına halkımız ilgi göstermektedir. Bu talebin sebebi
iyi araştırılmalıdır. Konutlara talip olanlar
gerçekten ihtiyaç sahipleri midir yoksa rant peşinde aldıkları
daireleri kiraya verip asimetrik talebi doğuranlar mıdır?
"Vatandaşa Ucuz Konut Edinmek" parolası ile yola
çıkıp; toplumsal, kültürel ve ekonomik dinamiklere zarar vermek tüm
toplum katmanlarını olumsuz etkileyecek önemli bir gerçeğimizdir.
1) Altan Tan (Diyarbakır)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat Ata (Batman)
8) İdris Baluken (Bingöl)
9) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
12) Adil Kurt (Hakkâri)
13) Esat Canan (Hakkâri)
14) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
15) Sebahat Tuncel (İstanbul)
16) Mülkiye Birtane (Kars)
17) Erol Dora (Mardin)
18) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
3.- BDP Grubu adına Grup Başkan Vekili
Iğdır Milletvekili Pervin Buldan'ın, Iğdır'daki hava
kirliliğinin nedenlerinin ve bu durumun bölgedeki halk
sağlığı ve canlı yaşamı üzerindeki
zararlı etkilerinin ve çözüm yollarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/229)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Iğdır ilinde özellikle
kış aylarında artış gösteren hava kirletici
parametreler ve buna bağlı olarak da hava kalitesi indeksinin günlük
ortalamaları açısından sınır değerlerin çok
üstünde kirlilik oluşturmasının nedenlerinin ve bu durumun
bölgedeki halk sağlığı ve canlı yaşamı
üzerindeki zararlı etkilerinin araştırılması ile çözüm
yollarının tespit edilmesi amacıyla Anayasa'nın 98. ve TBMM
İçtüzüğü'nün 104 ve 105. maddeleri uyarınca "Meclis
Araştırması" açılmasını saygılarımızla
arz ederiz.
Pervin
Buldan
Iğdır
Grup
Başkan Vekili
Gerekçe:
Iğdır Ovası Doğu
Anadolu Bölgesi'nin mikro klima özelliği gösteren en alçak ve yüzölçümü en
geniş olan ovalardan biridir. Doğu Anadolu gibi yüksek platolar ve
dağlık bölgelerin geniş yer kapladığı bir bölgede
bulunan ve sahip olduğu bağıl yüksekliği ile havza olarak
belirlenen Iğdır ili çevresine göre gerek iklim gerekse toprak ve
bitki örtüsü gibi doğal çevre özellikleri bakımından oldukça
değişik özellikler göstermektedir.
Iğdır ili çevre ve orman
bakanlığı tarafından hava kirliliği
açısından birinci derecede kirli iller arasında
sıralanmıştır. Iğdır da hava kalitesi ölçümleri
Kasım 2006 tarihinden itibaren başlamış ve o tarihten
sonraki bütün değerler Iğdır'da hava kirliliğinin çok
tehlikeli boyutlara ulaştığını göstermektedir.
Kış aylarında hava kirletici parametreler ve buna
bağlı olarak da hava kalitesi indeksinin günlük ortalamaları
açısından sınır değerlerin çok çok üzerinde kirlilik
oluşmaktadır. Iğdır ilinde 2006 yılı içerisinde
kurulan 49 numaralı hava kirliliği kontrol istasyonu, 2006, 2007 ve
2008 yıllarında yapılan ölçümlerde partikül madde
kirliliğinin sürekli olarak sınır değerleri
aştığını göstermektedir. 2009 yılı
kasım ayı içerisinde aylık hava kirliği değerlerini
gösteren grafikte kirlilik parametrelerinden kükürt dioksit ve partikül madde
kirleticilerinden kükürt dioksit değerlerinin sınır
değerlerin altında kaldığını ancak partiküler
madde değerlerinin çok yüksek olup sınır değerleri çok
aştığı görülmektedir. Etrafı yüksek dağlar ile
çevrili bir ova konumunda olan kentin üzerinde bir inversiyon
tabakasının oluşması
hava kirliliğini daha yüksek boyutlara
ulaştırmaktadır. Kış aylarında partiküler madde
kirliliğinin sınır değerlerin çok üstüne çıkması
özellikle solunum yolu hastalıklarını tetiklemekte ve canlı
yaşamını tehdit etmektedir. Iğdır il merkezinde hava
kirliliğinin önlenememesi nedeni ile tehdit altında bulunan halk
sağlığının korunması amacı ile belediye
başkanlığı halka belli saatlerde dışarı
çıkmama ve maske takılması gibi uyarılarda
bulunmaktadır. Bölgedeki yoğun hava kirliliği nedeni ile
Iğdır halkı sağlıklı bir yaşam
ortamından mahrum kalmıştır. Bu nedenle Iğdır
ilindeki hava kirliliğinin nedenlerinin ve bölgede ikamet eden
insanların sağlığı ve canlı yaşamı
üzerindeki zararlı etkilerinin bir bütün olarak
araştırılması ve çözüm yollarının tespit edilmesi
amacıyla Meclis araştırmasının açılması
büyük fayda sağlayacaktır.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Meclis araştırması açılmasıyla ilgili
önergeler bilgilerinize sunulmuştur. Önergeler gündemdeki yerlerini alacak
ve Meclis araştırması açılıp açılmaması
konusundaki ön görüşmeler, sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- CHP Grubunun, 4/11/2011 tarihinde
Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve arkadaşlarının
demokrasiye müdahaleye zemin hazırlayan karanlık olayların
aydınlatılması, devlet içindeki
yasa dışı örgütlenme ve yapıların açığa
çıkarılması amacıyla vermiş olduğu (103 sıra no.lu) Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 4/4/2012 Çarşamba
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
04.04.2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu; 04.04.2012
Çarşamba günü (Bugün) toplanamadığından, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
M.
Akif Hamzaçebi
İstanbul
Grup
Başkanvekili
Öneri
Mersin Milletvekili Ali Rıza
Öztürk ve arkadaşları tarafından, 04.11.2011 tarihinde, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına "Demokrasiye
müdahaleye zemin hazırlayan karanlık olayların
aydınlatılması, devlet içindeki yasa dışı
örgütlenme ve yapıların açığa
çıkarılması" amacıyla verilmiş olan Meclis
Araştırma Önergesinin, (103 sıra nolu) Genel Kurul'un bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 04.04.2012
Çarşamba günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu önerisi üzerinde, lehte olmak suretiyle, ilk konuşmacı Mersin
Milletvekili Sayın Mehmet Şandır.
Buyurun Sayın Şandır.
(MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi
milletvekillerinin 2011in 11inci ayının 4ünde vermiş
oldukları bir araştırma önergesinin gündeme
alınmasıyla ilgili
-Danışma Kurulu- grup önerisinin lehinde söz aldım.
Bu araştırma önergesinin
konusu: Demokrasiye müdahaleye zemin hazırlayan karanlık
olayların aydınlatılması, devlet içindeki yasa
dışı örgütlenme ve yapıların açığa
çıkarılması.
Değerli milletvekilleri, gerçekten
çok önemli bir konu. Ülkemizin bugününü ve geleceğini çok doğrudan,
yakından ilgilendiren ve mutlaka gerçeklerin ortaya
çıkartılması gereken bir konu. Dolayısıyla, bunun
Meclis Genel Kurulunca, Meclisimizce araştırılması,
gerçeklerin ortaya çıkartılması ve bundan sonra bu türlü
olayların yaşanmaması için alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi için bir komisyon kurulması talebi çok doğru bir
taleptir. Bu talep Türkiye Büyük Millet Meclisinin talebi olmalıdır,
bu talep siyaset kurumunun talebi olmalıdır çünkü demokrasiye
karşı müdahalelerin hedefi Türkiye Büyük Millet Meclisidir,
demokrasidir yani bizatihi burada varlıklarınızla vücut bulan bu
Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Dolayısıyla, Türkiye Büyük Millet
Meclisi olarak, iktidarıyla muhalefetiyle tüm milletvekilleri olarak
bundan önce yaşanmış olan bu demokrasiye hukuk
dışı yollardan müdahalenin sebeplerini ve bu müdahaleye zemin
hazırlamak için tezgâhlanan olayların gerçeğini
araştırmak için bir komisyon kurulması, yalnız Cumhuriyet
Halk Partisinin değil, tüm Türkiye Büyük Millet Meclisinin hassasiyeti
olmalıdır.
Onun için, biz Milliyetçi Hareket
Partisi olarak bu komisyonun kurulmasını -bizim de bu yönde
önergelerimiz bulunmaktadır- çok önemli, değerli, elzem,
ertelenmemesi gereken bir görev olarak görmekteyiz. İktidar partisinin de
ileri demokrasi iddialarıyla, demokrasiye müdahalenin
yargılandığı şu süreçte böyle bir talebe sahip
çıkacağını ümit etmek istiyorum. Ümit ederim ki iktidar
partisi grubu adına konuşacak arkadaşımız da aynı
hassasiyetlerle böyle bir komisyonun kurulmasında Yerimiz yok,
zamanımız yok, gündem dolu. gerekçesiyle her defa öyle olduğu
için- bir mazeret üretmek ihtiyacına, durumuna düşmezler.
Değerli milletvekilleri, bu önemli
konuda herkes kendi pozisyonunu belirleyerek meseleyi ifade etmelidir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bir Türk milliyetçisi olarak bu milletin
iradesinin siyasetini, bu milletin iradesine sahip çıkmanın
siyasetini yapan bir siyasi parti olarak bizim pozisyonumuz şudur:
Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, demokrasiye yani milletin iradesine,
milletin kendi geleceğini kendi özgür iradesiyle belirleme hakkı olan,
sorumluluğu olan, sistemi olan demokrasiye hukuk dışı
yollardan bir müdahaleyi, sebebi ne olursa olsun, sahibi de kim olursa olsun
asla tasvip etmiyoruz ve bütün gücümüzle karşı çıkıyoruz;
pozisyonumuz bu çünkü aslolan milletimizdir; biz milletimiz adına yetki
kullanıyoruz, onun varlığının, değerlerinin,
geleceğinin siyasetini yapıyoruz. Dolayısıyla, milletin
iradesine bir müdahaleyi tasvip etmemiz mümkün değil. Bu müdahaleye
geliştirilecek, bu müdahaleye zemin hazırlayacak her türlü olayı
da asla masum görmüyoruz.
Birtakım sebepler ortaya
konabilir, iyi niyetler ortaya konabilir ama sonuçları itibarıyla
milletin iradesine, milletin iradesiyle oluşmuş Türkiye Büyük Millet
Meclisinin lağvedilmesine, bu Meclisten çıkmış siyasi
iktidarın ortadan kaldırılmasına, siyasi partilerin kapatılmasına
yol açacak bir müdahaleyi hiçbir sebeple tasvip etmemiz mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri, bir garip
tecelli ki bugün 4 Nisan. 4 Nisan, Başbuğ Alparslan Türkeşin
Hakka yürüdüğü tarih. Bundan on beş yıl önce Türk siyasi
hayatının, Türk düşünce hayatının, bu milletin birlik
ve beraberliğinin siyaset ötesi savunucusu, sayısal veya oransal
ağırlığıyla değil, düşünce, fikir ve
duygularıyla, ilkeleriyle bu milletin hayatında özgül
ağırlığı çok yüksek olan Alparslan Türkeşin
Hakka yürüdüğü tarih 4 Nisan. Onu rahmetle anıyoruz. Milliyetçi
Hareket Partililer ve ülkücüler, her 4 Nisanda mezarı başında,
onu tekrar hatırlamaktan, onun ilkelerine sahip çıkmanın
heyecanını yaşamaktan büyük onur duyuyoruz.
Ama bir garip tecelli ki bugün, 4
Nisanda rahmetli Türkeşi idamla cezalandırmak isteyenler, idamla
cezalandırılmak için yargıya çıkartılıyorlar. Bir
garip tecelli, bir ilahî tecelli. Alparslan Türkeş ki, bütün
hayatını bu millete vakfetmiş, demokrasiyi savunmuş,
milletin iradesini savunmuş. Ben o dönemlerde de yöneticilik yaptım.
Biz demokrasiyi savunduğumuz için mahkemeye verilmiştik. Sonra, o
savunduğumuz demokrasiyi ortadan kaldırmak için örgüt kurmaktan da
idamla yargılandık. Bir yaman çelişki. Ama niyet önemli. O
niyet
Türk milliyetçisi, Türk milletinin iradesini savunan Alparslan
Türkeşi vatana ihanetle yargılamak zilletine düşenlerin, onu
idamla cezalandırmak isteyenlerin bugün, onun Hakka yürüdüğü bu
tarihte, on beş yıl sonra, muhtemelen idamla yargılanacakları bir
davanın sanıkları olarak yargının önüne
çıkmış olmalarını milletimin takdirine sunmak
istiyorum.
Aslolan bu millet. Bu
milletin iradesini yok sayarak, bu milletin iradesiyle oluşan Türkiye
Büyük Millet Meclisini, siyaset kurumunu ortadan kaldırarak ve böyle bir
müdahalenin gerekçesine haklılık kazandırmak için olaylara
seyirci kalanlar, görevlerini yapmayıp her geçen gün onlarca insanın
hayatını kaybetmesine seyirci kalanlar, işte bir ilahî tecelli
olarak bugün yargının önüne, yaptıkları suçun bedelini
ödemek üzere, milletin huzuruna çıkıyorlar.
Değerli
milletvekilleri, 12 Eylül darbesinin herkese zararı olmuştur ama
bunun en çok çilesini ülkücüler çekmiştir, Milliyetçi Hareket Partililer
çekmiştir. Biz hakkımızı helal etmiyoruz, bireysel olarak,
kurumsal olarak 12 Eylül darbesini yapanlara hakkımızı helal
etmiyoruz ancak diyoruz ki: Kabuk tutmuş yaraları
kaşıyarak dünü bugüne taşımak, dünün
tartışmalarını günümüze getirip acıları tekrar
depreştirmenin de kimseye faydası yok.
Endişemi ifade
ediyorum. Türkiye bir gayya kuyusuna doğru sürükleniyor. Sonuçları
öngörülemeyen birtakım süreçler hızla başlatılıyor.
Geçmişle yüzleşmek adına, helalleşmek adına,
geçmişte kalmış, bu milleti, bu devleti sorgulayan, suçlayan,
ayıplayan birtakım süreçleri başlatmak bu ülkenin hayrına
değildir.
Biz başlayan bu
yargılamanın bir irade beyanı olarak çok önemli ve değerli
olduğunu görüyoruz. Milletimiz kendi iradesine sahip çıkmak, bu
iradeyi ortadan kaldırmak isteyenlere karşı bugün 500ü geçen
bir müdahil kitlesiyle bu davaya sahip çıkıyor. Bunu önemsiyoruz ama
sonuçları öngörülemeyen, toplumsal
bir faydası olmayan kabuk tutmuş yaraları
kaşımanın da kimseye fayda getirmeyeceği kanaatindeyiz. Bu
sebeple, Cumhuriyet Halk Partisinin çok anlamlı olarak vermiş
olduğu bu önergenin, bu araştırma önergesinin gündeme
alınması ve Meclis zemininde bunun araştırılması
çok hayırlı olacaktır.
Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bu önergeyi bu
anlamda destekliyoruz. Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Şandır.
İkinci konuşmacı,
aleyhte olmak üzere Hakkâri Milletvekili Sayın Adil Kurt, buyurun efendim.
(BDP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
ADİL KURT (Hakkâri) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi selamlıyorum.
16 Mart 1978 günü, yani bundan tam otuz
dört yıl on sekiz gün önce, İstanbul Üniversitesi Eczacılık
Fakültesi önüne konulan bir bombanın patlaması sonucu, maalesef 7
üniversite öğrencisi yaşamını yitirmişti, 41
öğrenci de yaralanmıştı. Tabii, zaman içerisinde, geçen
otuz dört yıl içerisinde bu konular üzerine konuşulmadık hiçbir
şey kalmadı, çok şey konuşuldu. Bu bombanın
konuluş amacı, kimler tarafından konulduğu, nasıl
korundukları, aslında her şey aşikâr. Burada bunların
üzerinde tekrar tekrar durmanın hiçbir anlamı yok çünkü bu konuda
bilinmeyen bir şey kalmadı, her şey bilindi. Bombanın
konuluşundan tam dokuz gün önce, İstanbul Emniyet Müdürlüğüne
bir istihbaratçının rapor sunduğunu ve böyle bir bombanın
konulacağına ilişkin herkes her şeyi biliyor, her şey
konuşuldu
Tabii ki meydanı bu şekilde boş
bırakıp birilerinin istediği şekilde komplolar
tezgâhlayarak ülke yönetimine demokrasi dışı yöntemlerle
müdahale etmenin kanallarını açma konusunda tartışılmayan,
konuşulmayan hiçbir şey kalmadı hemen hemen. Bugün Ankarada,
işte bu tezgâhı oluşturanların, bu komploları
oluşturanların davası görülmeye başlandı, 12 Eylül
darbecilerinin davası görülmeye başlandı.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Tezgâhtar mı onlar?
ADİL KURT (Devamla) Ama bu
darbeyi yapanlar bile
Ki hiç gizli saklısı kalmayan bu davanın
sanıkları bugün de mahkemeye getirilmedi. Onlara mazeretler
üretilmeye başlandı. Beğenmediğimiz ülkelerde sanıklar
sedyeler üzerinde mahkemelere getirildi, Pinochetin hangi koşullarda getirildiği,
yargılandığı belli.Kenan Evren, maalesef, kendisi
hakkında açılmış bir dava var, yargılanıyor ama
hâlâ imtiyazlı şahıs olma özelliğini koruyor. Daha önce de
hatiplerimiz burada ifade ettiler, darbe yapmakla suçlanan, bu ülkenin
gençlerinin kanı eline bulaşmış bir insan yargılanmasında
eğer ki Cumhurbaşkanı payesi taşıyorsa, bu Meclisin
onun Cumhurbaşkanı payesini o davadan önce, mahkemeden önce
tartışması gerektiğini ifade ettik. Ama mesele şu:
Ülkede, aslında, bu olayları tekil olarak tek tek tartışmak
yerine zihniyeti bir bütün olarak tartışmamız gerekiyor.
12 Eylül 1980 öncesinden günümüze kadar
bu ülkede neler değişti? Bu ülkede değişen çok şey
var, bu ülkenin insanları değişti, bu ülke modernleşti,
hiçbir şey otuz dört yıl öncesi gibi değil ama otuz dört
yıl öncesi gibi kalan bir şey var, o da zihniyet. Otuz dört yıl
önce bu ülkeyi yöneten zihniyet neyse bugün de aynı zihniyet bu ülkeyi
yönetiyor, aynı zihniyetle yönetiliyoruz. Kafamızın içini
değiştirmek durumundayız, zihniyeti değiştirmek
durumundayız, yoksa Kenan Evrenin yargılanıp
yargılanmaması çok şey ifade etmeyecek bu ülkede. Bugün de
Başbakan bizi suçluyor, diyor ki: 12 Eylül 2010 referandumuna oy
vermeyenler hangi yüzle oraya gittiler? Sayın milletvekilleri, Barış
ve Demokrasi Partisinin, Kürt siyasetinin 12 Eylül referandumuna neden boykot
dediğini bugüne kadar anlamamışsanız kırk
fırın ekmek yeseniz de anlamazsınız. Tekrar tekrar izah
etmek durumunda kalmayacağız bununla ilişkili olarak.
Ama bakınız, Obamanın
yanında Kürt sorununun çözümüne ilişkin niyet beyanında bulunan
Başbakan bugün bizi vesayet altında kalmakla suçlamış.
Sorarım size: Obamanın yanında kendi ülkesindeki bir sorunun
reçetesini açıklamak mı vesayet? Bizim burada her gün, her saat, her
konuşmamızda Gelin, bu sorunu birlikte tartışalım.
Muhatap arıyorsanız muhatap ortada. Diyalog istiyorsanız buyurun
birlikte tartışalım, konuşalım. Müzakerenin zeminini
oluşturalım. diyoruz. Buna rağmen bize uzantı yaftası
yapıştırılıyor. Eğer birileri uzantıysa
gidip Seulde konuşma yapan, bu konuda niyet beyanında bulunan bizler
değiliz, uzantı da olmadığımız ortada.
Bakın, eğer bu sorunların hepsiyle aklıselim yüzleşmek
istiyorsak, geçmişin hatalarından ders çıkarmak istiyorsak bugün
geçmişi tekrarlamamamız lazım.
Bugün açıklanan KCK iddianamesi.
İbret olsun diye, bu Mecliste kayıtlara geçsin diye birkaç cümleyi
sizinle paylaşacağım. Bakın, Büşra Ersanlı,
Barış ve Demokrasi Partisinin Merkez Yürütme Kurulu üyesi Profesör
Doktor Büşra Ersanlı neyle suçlanıyor? Seçimlerde BDPli
bağımsız milletvekillerine seçim çalışması
yapmakla suçlanıyor. Gelip AKPye ya da CHPye ya da MHPye
çalışacak hâli yoktu ya, mensubu bulunduğu partinin milletvekili
adaylarına çalışacak elbette.
Bir örnek daha: Savcıya göre Nuray
Mert ile Büşra Ersanlı arasında geçen bir telefon
konuşması. Yazar Nuray Merti Büşra Ersanlı
aramış. Çatışma ortamından yakınıp toplumun
savaşa sürüklendiği yönündeki konuşma da iddianamede şöyle
yorumlanmış: Görüşmede, Türkiye Cumhuriyeti güvenlik güçlerinin
ülkenin bölünmez bütünlüğü, vatandaşların huzur ve emniyeti için
yaptığı yasal savunma mücadelesini savaş gibi
nitelediği
Devam ediyorum, 2 vatandaş kendi aralarında
telefon görüşmesi yapmış, birisi birisinden beyaz renkte MEKAP
ayakkabı istemiş. İddianameye geçiş şekline
bakın: Şüphelinin, terör örgütünün dağ kadrosunun
kullandığı belli bir marka ayakkabıyı temin etmek için
görüşme yaptığı anlaşılmıştır.
Ragıp Zarakolu hakkında, iddianameye geçen
ifadeler: BDPnin siyaset akademisinde yaptığı iki
konuşmanın haber metinleri kendisi için suç delili
sayılmış ve bundan dolayı kendisine on beş yıl
hapis cezası isteniyor.
Daha önce de burada paylaştım, Erzurum KCK
davasının iddianamesine bakın, oradan da şöyle bir örnek
önünüze koyacağım. O iddianamede de diyor ki: Parti yöneticimiz Hamit
Duman, toplantıda, dışarıdaki bir başka parti
yöneticisine Acıktık, gelirken bize dürüm yaptır, getir.
ifadesi iddianamede şöyle yorumlanmış: Sanık Hamit
Dumanın dürüm istemek yoluyla arkadaşından, terör örgütü
üyesinden eylemlerde kullanılmak üzere roket mermisi istediği
anlaşılmıştır. Daha başka örnekler de
verebilirim, tek değil.
Bütün bu örnekleri şunun için veriyorum: Otuz dört
yıl on sekiz gün önce Türkiyeyi yöneten zihniyet, mantık, akıl
neyse bugün de aynı şeyi yapıyor. Bu mantık
değişmeli. Bunun şahıslarla, partilerle, kişilerle
alakası yok. Zihniyeti değiştirmezseniz, zihniyetin
değişimine müdahale etmezseniz aynı sorunlarla karşı
karşıya kalırsınız. On yıl sonra çıkıp
Roboski katliamını yapanlar, Türkiyede demokratik siyasete müdahale
edenlerin, etmek isteyenlerin tezgâhıydı. şeklinde yorumlarla
karşılaşırsak hiç şaşmayalım. Allah hepinize
uzun ömürler versin, o on yıl sonrasını da göreceğiz
inşallah ama gerçekten bu sorunların hepsiyle yüzleşmek
istiyorsak biz bu araştırma önergesine destek veriyoruz ama
yetmeyeceğini biliyoruz. Daha önce Meclis gündemine geldi; gelin, bütün bu
sorunlarla, geçmişle yüzleşmek için, kim ne hata yapmışsa
araştırmak üzere bir hakikatleri araştırma komisyonu
kuralım ve bir daha bu dosyaları önümüze koymayalım. Evet, kabuk
bağlamış yaraları depreştirmeyelim,
kaşımayalım
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ADİL KURT (Devamla)
ama
yüzleşmeden de olmaz.
Aleyhte söz aldım ama aleyhte
konuşulacak bir şeyi yoktu bu konunun. Lehte olduğumuzu beyan
eder, olumlu oy vereceğimizi ifade ederim. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Kurt.
Üçüncü konuşmacı, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun önerisi lehinde İzmir Milletvekili Sayın
Rıza Türmen.
Buyurun Sayın Türmen. (CHP
sıralarından alkışlar)
RIZA TÜRMEN (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin, 12 Eylül
darbesine yol açan olayların aydınlatılmasına ilişkin
araştırma önergesi lehine konuşmak için söz almış
bulunmaktayım.
Bu önergeyi görüşmemizin 12 Eylül
darbesinin yargılandığı güne tesadüf etmesi bir
rastlantı değildir. Bu ikisi, yargılamanın
başlamasıyla, 12 Eylülü yargılamanın başlamasıyla
buna yol açan olayların araştırılması aslında birbirini
tamamlayan olaylardır; bu ikisini bir bütün olarak ele almak lazım.
Bu ikisi bir bütün olarak ele alındığında görüyoruz ki
Meclisimiz, 12 Eylül darbesine karşı ve bütün darbelere
karşı açık bir tutum almaktadır. Bu araştırma
önergesinin kabulü, bu bakımdan da önemlidir. Gerçekten, değerli
arkadaşlar, bu Meclis Türkiyede demokrasinin mabedidir. Bu Mecliste
demokrasi korunur, bu Mecliste demokrasi yaratılır. Bu Meclisi her
türlü darbeye karşı korumak, nereden gelirse gelsin -sivil ya da
askerî- hangi ideolojiyle yapılırsa yapılsın, hangi amaca
hizmet ederse etsin her türlü darbeye karşı korumak Türkiyede
demokrasiyi korumaktır, Türkiyede demokrasinin ileri götürülmesini
sağlamaktır. Onun için, bunu el birliğiyle yapabilmemiz gerekir.
Araştırma önergemiz de bunun bir göstergesidir.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz 12 Eylül darbesinin
yargılanması ve bu darbeye yol açan olayların
aydınlatılması, mağdurların yaralarının
sarılması için ısrarlı bir tutum gösterdik. Bizim genel
çizgimize baktığınızda bu tutumu görürsünüz. Örneğin,
23üncü Yasama Döneminde, Anayasanın geçici 15inci maddesinin
kaldırılması için bir önerge getirdik, imzaya açtık fakat
Adalet Kalkınma Partisinin desteğini
bulamadığımız için bu önerge işleme konulmadı.
Ondan sonra, 22/9/2010 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına bir Meclis araştırması önergesi
verdik. Bu önergeyle hem 12 Eylül askerî darbesini doğuran olaylar hem de
darbe dönemi ve sonrasında yaşananların nedenlerinin ve
sorumlularının belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasını istedik. Bu da bir sonuç
doğurmadı. Bu Yasama Dönemine baktığınız zaman,
arkadaşlarımız pek çok önerge verdiler. Örneğin 12 Eylül
1980 askerî darbesi rejiminin kararları ve kanunları ile mağdur
olanlara ya da yakınlarına maddi ve manevi tazminat verilmesi
hakkında bir kanun teklifi verdik. Bir başka kanun teklifi, 12 Eylül 1980
Darbe Sürecinin Yol Açtığı Mağduriyetlerin Giderilmesine
İlişkin Kanun Teklifi verdik.12 Eylül 1982 askerî darbesinden sonra
kapatılan, münfesih sayılan mesleki dernek ve kuruluşların
yeniden açılması için bir kanun teklifi verdik.
Bütün bunlar gösteriyor ki Cumhuriyet Halk
Partisi 12 Eylül darbesinin sorgu sualsiz bırakılmaması, bunun
sorgulanması, sorumlularının cezalandırılması,
mağduriyetlerin ortadan kaldırılması için sürekli bir çaba
göstermiştir. Bu çabaya paralel olarak bugün de başlayan yargı
sürecine müdahil olduk. Müdahil olduk çünkü 12 Eylül darbesinden en büyük belki
de zararı gören -burada tabii hangi parti en büyük zararı gördü
yarışması yapmıyoruz- ama herhâlde çok büyük zarar gören
partilerden biri de Cumhuriyet Halk Partisidir. Cumhuriyet Halk Partisi 12
Eylül darbesiyle kapatılmıştır. Yöneticileri, Genel Başkanı
gözaltına alınmış ve tutuklanmıştır, bütün
mallarına el konulmuştur. Bu kadar büyük mağduriyetlere maruz
kalan bir partinin bugün başlayan yargı sürecine müdahil olması
elbette doğaldır. Ama öte taraftan, Hükûmetin de davaya müdahil olmak
istediğini görüyoruz. Tabii arkadaşlar, Ceza Muhakemesi Kanununa
baktığınız zaman 237nci madde gayet açıktır.
Müdahil olabilmek için zarar görmüş olmak gerekir. Zarar görmüş olmak
kriterinin bu Hükûmet açısından ne derece geçerli olduğu
tartışılabilir çünkü baktığınız zaman bu
Hükûmetin, zarar görmek şöyle dursun, 12 Eylül darbesinin getirdiği
yasalardan yararlandığını görüyorsunuz. Yüzde 10 barajı, 12 Eylül darbesiyle
getirilmiş bir barajdır; bu, bugün hâlâ geçerlidir. Bugün 8
milletvekilinin tutukluluğuna yol açan Anayasanın 83üncü maddesi 12
Eylül darbesiyle getirilmiş bir maddedir; bu, bugün hâlâ geçerlidir.
Adalet Bakanının Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna Başkan
olması 12 Eylül darbesiyle getirilmiş bir hükümdür, bugün hâlâ
geçerlidir. Bu örnekleri daha çok çoğaltmak mümkün. Yani bütün bunlardan çıkan resim odur
ki bugünkü Hükûmet, aslında 12 Eylül darbesinin kurduğu düzenin zarar
göreni değil, yararlananıdır. Bir taraftan
yararlanacaksınız, öbür taraftan zarar gören olarak nasıl
müdahil olacaksınız? Bu bir soru işaretidir.
Yani teklif bakımından bir de
şöyle bir soru var: Türkiye Büyük Millet Meclisi de müdahil oluyor,
Hükûmet de ama devletin müdahil olmasına gerçekten gerek var mı?
Çünkü cumhuriyet başsavcısının görevi nedir
arkadaşlar? Cumhuriyet başsavcısının görevi, kamu
çıkarlarını korumaktır. Tabii ki Meclis ya da Hükûmet
kamunun bir parçasıdır, devletin bir parçasıdır. O nedenle,
kamu çıkarlarını korumakla yükümlü bir başsavcı varken
orada ayrıca devletin müdahil olmasına ne kadar gerek vardır
teklif bakımından? Bu da ayrı bir sorudur.
Bizim bugün verdiğimiz
araştırma önergesinin konusu, daha belirli bir olay vardır
burada, o da 16 Mart 1978 günü Beyazıt Meydanında yapılan
bombalı ve silahlı katliamda öldürülenlerle ilgilidir. Bu olay
hasıraltı edilmiştir, failleri bulunmamıştır ve
yapılan soruşturma hiçbir sonuç doğurmamıştır. Bu
tabii tek bir olay değildir, buna benzeyen 12 Eylül döneminde pek çok olay
görürsünüz. Bu sorun hâlâ bugün de devam etmektedir yani devlet adına suç
işleyenler
Bir kere, devlet suç işlemez, devlet suç örgütü
değildir ama devlet ajanları suç işliyorsa eğer, o zaman,
devletin, bu suç işleyenleri, etkili bir soruşturma yaparak bulmak,
araştırmak ve yargı önüne çıkarmak gibi yükümlülüğü
vardır. Bu yükümlülük yerine getirilmemiştir bu olayda, başka
olaylarda da yerine getirilmemiştir. Bunun
araştırılması
Devletin kendi ajanlarına, suç
işleyen kendi ajanlarına kol kanat germesi olayı sadece 12
Eylülle sınırlı değildir, bugün de hâlâ bu devam
etmektedir. Hrant Dink davası bunun en somut bir örneğidir.
Onun için, aslında bu araştırma
önergesini verirken kapanmış bulunan eski bir yaraya değil, hâlâ
açık bulunan, devam
eden bir yaraya parmak basmış oluyoruz. Devletin ve
yargının suç işleyenlere kol kanat germemesi, devlet
ajanlarına kol kanat germemesi, onların üstüne gitmesi ve
cezalandırılması için düşen yükümlülükleri yerine getirmesi
önem taşımaktadır. Bu yükümlülükler henüz bizim devletimiz
tarafından da bugün dahi yerine getirilmemektedir. Biz ümit ediyoruz ki 12
Eylül yargılaması ve aynı zamanda bu araştırma
komisyonu birçok olayın açığa çıkmasını ve bu
gibi darbelerin bir daha tekrar etmemesini önlemek bakımından, bir
caydırıcı niteliği olmak bakımından son derece
önemlidir. O nedenle bütün Türkiye Büyük Millet Meclisindeki parti gruplarının,
milletvekillerinin bizim bu araştırma önergemize destek
vereceğini ümit ediyoruz. Bu aslında bir araştırma
önergesinin ötesinde bir demokrasi önergesidir çünkü. Bu bakımdan
hepinizin desteğini bekliyoruz.
Çok teşekkür ederim Sayın
Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Ben teşekkür
ediyorum Sayın Türmen.
Aleyhte olmak suretiyle son
konuşmacı Amasya Milletvekili Sayın Naci Bostancı.
Buyurun Sayın Bostancı. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce ben de
vefatının on beşinci yıl dönümünde Alparslan Türkeşi
rahmetle ve minnetle anıyorum.
Tarihte iz bırakmış
büyük siyasi liderler vefatlarının ardından farklı bir
tarihî ve siyasi bağlama yerleşirler. Onlar artık gündelik
siyasi spekülasyonların değil o milletin uzun tarihinin bir parçası
hâline gelirler, Sayın Alparslan Türkeş de öyle olmuştur.
Rahmetli Erbakan, Ecevit onlara karşı da milletimizin tutumu gündelik
siyasi tartışmaların ötesinde bir tutum çerçevesinde
şekillenmiştir. Tekrar rahmetle anıyorum.
Bugün, Cumhuriyet Halk
Partisinin -16 Mart 78de, İstanbul Üniversitesinde yaşanan ve 7
üniversite öğrencisinin öldürülmesiyle, çoğunun yaralanmasıyla
sonuçlanan- önergesi üzerine konuşacağım partimin
görüşlerini aktarmak için.
Bugün, aynı
zamanda, 12 Eylül davasının başladığı gün. Bu
dava, Türkiyenin yakın tarihine ışık tutması, ne olupbittiğini
bugün yaşayan insanlara göstermesi bakımından çok hayati bir
dava. Ümit ederim, kendi ağırlığına yaraşır
bir şekilde dava süreci yaşanır ve aynı şekilde ilgili
olan insanlar, müdahil olmak isteyen çevreler -ki bunlar 80 öncesinde bazen
farklı kutuplarda da yer alan çevrelerdi- bugün gerçeğin ortaya
çıkması için bu dava üzerinden el birliği ederler. Gerçek
önemlidir, Latinlerin dediği gibi
(*) Hakikat
özgürleştirir. Hakikatle yüzleşmek bakımından,
geçmişte ne yaşandığını ortaya koymak
bakımından, bu toplumun geçmişin bağlarından
özgürleşmesi bakımından, bu davada geçmişte farklı
taraflarda olanlar işte bu hakikat için el birliği yaparlar.
Davanın ağırlığına denk düşecek ve toplumun
önüne gerçekliği koyacak olan çok temel hususlardan birisi de bu el
birliğidir.
Değerli
arkadaşlar, 12 Eylül öncesinde ben Siyasalda öğrenciydim.
Siyasalı bitirdim, 12 Eylül oldu. Burada önerge hâline getirilen olay, 16
Mart 78de yaşanan bu trajedi, benim, ertesi gün, dönemin siyah beyaz gazetelerinde
okuduğum bir olaydı.
Yakın tarihte
yaşanmış çok dramatik, o kendine has ifadesiyle söyleyecek olur
isek, hakikaten tarihin kara lekelerinden birisidir. 7 tane öğrenci, on
dokuz, yirmi, yirmi bir yaşlarında 7 öğrenci orada vahşice öldürülmüşlerdir.
Biz biliyoruz ki 12 Eylülden önce
Türkiyede yaşanan karmaşada, kaosta tek olay bu 16 Mart 78de
yaşanan hadiseden ibaret değildir. 16 Mart 78, bu önergede de ifade
edildiği gibi, 12 Eylül öncesinin büyük resminin, o puzzleın sadece
parçalarından birisidir. Eğer ne olup bittiğine ilişkin
hakikate ulaşmak istiyorsak, bir gerçekliğe ulaşmak istiyorsak,
toplumun önüne bunu koymak istiyorsak o puzzleın bütün resimlerini, o
puzzleı oluşturan, aralarında illiyet bağı bulunan
bütün unsurları masanın üzerine koymak ve bunlarla hesaplaşmak
gerekir.
16 Mart 78de yaşanan olayın
dışında ben bir çırpıda, hiç gazetelere
bakmaksızın, o döneme ilişkin kitapları
okumaksızın size nice olay sayabilirim. Mesela, çok konuşuldu,
tartışıldı, 1 Mayıs 77deki o büyük trajedi, Taksimde
yaşanan olay o puzzleın parçalarından birisidir. Bir başka
isim söyleyeyim, Kemal Fedai Çoşkuner, belki birçok kişinin şu
anda hafızasında herhangi bir etki doğurmayacaktır ama 80
öncesini yaşayan birisi olarak ben onun nasıl öldürüldüğünü biliyorum;
gazetelere yansıyan o resimleri, kanlar içinde yere düşmüş olan
bedenini ben gazetelerde gördüm. İlhan Darendelioğlu, rahmetli Gün
Sazak, bunların hepsi de aynı şekilde bu puzzleın
parçalarıydı. Sadece gazetelerden okumadım, aynı zamanda o
dönemde yaşamış birisi olarak -o dönemde yaşamış
başkaları varsa onların da şahidi olduğu gibi- on
sekiz, on dokuz yaşındaki o çocukların genç bedenlerini
morglardan kaldırmış birisiyim. O morgların önünde
beklemiş, orada bekleyen insanların sessizliğini, öfkesini, ne olupbittiğini
anlamak isteyen idraklerini birinci elden orada yaşamış ve buna
şahit olmuş birisiyim.
Sadece başkalarının
acılarına ilişkin değil arkadaşlar, aynı zamanda,
26 Ekim 1979 tarihinde, Amasyanın Suluova ilçesinde, akşam 19.02de
öldürülen Yaşar Bostancının yani ağabeyimin cenazesini de
morgdan kaldırmış birisiyim. Yaşar Bostancı da,
İlhan Darendelioğlu da, Taksimdeki olaylar da bu İstanbul
Üniversitesinin önündeki olaylar da bunların hepsi işte o
puzzleın parçaları. Bizim bütün bu resmi görmemiz ve bütün bu resmin
üzerine konuşmamız gerekir. 80 öncesinin ortamını
biliyoruz, nasıl kıyıcı ve vahşi bir ortamdı,
insanlar birbirlerini sağ ve sol çatışması denilen o
atmosfer içerisinde nasıl görüyorlardı, bunu ben biliyorum, o dönemi
yaşayan insanlar biliyor ama 12 Eylülden sonra şunu da gördük,
şunu da tecrübe ettik, fiilen yaşayarak tecrübe ettik, bir yıl
da Mamak Cezaevinde yatmış birisi olarak, o dönemin
yaklaşımı Karıştır, barıştır.
şeklinde bir yaklaşımdı Mamak Cezaevinde. Bizi
karıştırdıklarında, solcuları ve
sağcıları, şunu gördük: Aslında hasımlık
etmek için de, düşmanlık etmek için de çok nedenlerimiz vardı;
hısımlık etmek, dostluk ve kardeşlik kurmak için de çok
nedenlerimiz vardı. Hasımlık ile
hısımlığın arasında incecik bir çizgi
olduğunu gördük. Dün Mamak Cezaevinde görmüş olduğumuz o
hasımlık ile hısımlığın arasındaki
incecik çizgiyi biz, bugün şu 12 Eylül davası yaşanırken
her türlü politik, siyasi angajmanı bir kenara bırakıp hakikatte
ne olduğu üzerine iş birliği ederek bir yere vardırabiliriz,
o çizgiyi aşabiliriz.
Ben CHPnin vermiş olduğu bu
önergeyi bu anlamda bir fırsat olarak görüyorum ama eksik bir önerge
olarak görüyorum çünkü puzzleın parçalarından sadece birisine
işaret ediyor. Muhakkak CHPnin içindeki değerli arkadaşlar da
orada, o puzzleda başka nice olay olduğunu biliyorlar,
hatırlıyorlar, onlara ilişkin sadece bilgileri değil
aynı zamanda duyguları var, kalpleri var. İşte, bu,
Meclisin önünde çok önemli bir görev, 12 Eylül davası da bunun için son
derece önemli bir fırsat. Burada siyasi partiler iş birliği
edebilirler, geçmişte yaşananları açık seçik bir
şekilde ortaya koyarak Türkiye'nin geleceğine bir ışık
düşürebilirler.
Denilir ki İki farklı toplum
için aynı ırmak farklı anlamlar taşıyabilir.
Toplumlardan birisi o ırmağı bir engel, uzaklara gitmesi önünde
bir mânia şeklinde görürken, bir başka toplum o ırmağı
uzak ufuklara ulaşacağı bir yol olarak görebilir.
12 Eylül bu milletin önünde bir
engeldi. Sadece kendi başına değil, bir darbeler geleneğinin
parçası olarak da bir engeldi; biz, şimdi el birliği ederek bu
engelden bu ülkenin uzak ufuklara gidebileceği bir yol
çıkartabiliriz.
AK PARTİnin de bu doğrultuda
bir önergesi Meclis Başkanlığına intikal etmiştir.
Buradaki siyasi çalışmaları bir araya getirip toparlayarak, ümit
ediyorum ki iyi bir çalışma yaparız ve Türkiye bu darbeleri
nasıl yaşadı ve darbelerin öncesinde neler ortaya
çıktı, kimler bu işin doğrudan, dolaylı failleri,
bunları toplumun önüne koyarız, bu hesaplaşmayı
yaparız ve geleceğe bu şekilde ilerleriz diye düşünüyorum.
Saygılarımı sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Bostancı.
III.-Y O K L A M A
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Yoklama talebi var.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Çam,
Sayın Çelebi, Sayın Soydan, Sayın Topal, Sayın Karaahmetoğlu,
Sayın Şeker, Sayın Havutça, Sayın Serindağ, Sayın
Düzgün, Sayın Tayan, Sayın Eyidoğan, Sayın Toptaş,
Sayın Türmen, Sayın Kart, Sayın Özkan, Sayın
Işık, Sayın Yüceer, Sayın Onur, Sayın Güven.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- CHP Grubunun, 4/11/2011 tarihinde Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk
ve arkadaşlarının demokrasiye müdahaleye zemin hazırlayan
karanlık olayların aydınlatılması, devlet içindeki yasa dışı örgütlenme ve
yapıların açığa çıkarılması amacıyla
vermiş olduğu (103 sıra
no.lu) Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 4/4/2012
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine
göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup, işleme alacağım
ve oylarınıza sunacağım.
2.- AK PARTİ
Grubunun, Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmında yer alan 215 sıra sayılı
Kanun Teklifi ve 207 sıra sayılı Kanun
Tasarısının bu kısmın 4 ve 5inci sıralarına
alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesine ilişkin önerisi
4/4/2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 04.04.2012
Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından,
İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına
sunulmasını arz ederim.
Mahir
Ünal
Kahramanmaraş Milletvekili
AK PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
Kısmında yer alan 215 ve 207 sıra sayılı kanun teklifi
ve tasarısının, bu kısmın 4 ve 5 inci sıralarına
alınması ve diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesi önerilmiştir.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisi üzerinde,
lehinde olmak suretiyle ilk konuşmacı Sayın Mehmet Doğan
Kubat, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Kubat. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul)
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri, sözlerimin
başında, on beş yıl önce aramızdan ayrılan merhum
Alparslan Türkeşe Cenabıhaktan rahmet diliyorum. Ruhu şad
olsun, mekânı cennet olsun.
Değerli arkadaşlar, AK
PARTİ grup önerisinde, gündemin son sıralarında yer alan 215 ve
207 sıra sayılı kanun teklifinin Kanun Tasarı ve
Teklifleri İle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler bölümünün
4üncü ve 5inci sıralarına alınması önerilmiştir.
Bu ihtiyaç nereden doğmuştur?
215 sıra sayılı teklif, Adli Sicil Kanunu ile ilgilidir. Esasen
bu teklif, şu anda Adalet Komisyonunda görüşülmekte olan Hükûmet
tasarısının, 464/544 sayılı Kanun
Tasarısının 82, 83 ve 84üncü maddelerinde de yer almaktadır.
Fakat Adli Sicil Kanununun 12nci maddesiyle geçici 2nci maddesindeki
arşiv kayıtlarına ilişkin düzenleme, Anayasa Mahkemesinin
14 Nisan 2011 tarih ve 27905 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan
2011/21 sayılı Kararı ile iptal edilmiştir ve Anayasa
Mahkemesi, hukuksal boşluk doğmaması bakımından bu iptal
hükmünün Resmî Gazetede yayımlandıktan bir yıl sonra
yürürlüğe girmesine karar vermiş.
Bu tasarı görüşmelerinin
uzama ihtimali olduğundan dolayı, söz konusu tasarıdaki ilgili
maddelerin teklif hâline getirilerek 14 Nisandan önce
yasalaşmasının temini bakımından
Çünkü eğer bu
teklif, bu kanun çıkarılamazsa, 2005 yılından önceki adli
sicil arşiv kayıtlarının tutulmasına dayanak
oluşturan hukuki mesnet ortadan kalkacaktır ve dolayısıyla
hukuki bir boşluk doğacaktır. İşte, bu sebeple, bu
teklifin ön sıralara alınıp görüşülmesi arzu edilmektedir.
207 sıra sayılı yine
adli sicil ve denetimli serbestlikle ilgili kanun tasarısında da ceza
infaz hukukuna ilişkin iyileştirici düzenlemeler getirilmiştir.
Örneğin, bu yeni düzenlemede şartların gerçekleşmesi durumunda
mahkûmun gündüzünü cezaevinde, akşamını ailesiyle birlikte
geçirmesi mümkün olabilecektir. Dolayısıyla her iki düzenlemenin de
hukuksal bir boşluk doğmaması açısından ve hukuki
olarak bundan istifade edeceklerin bir an önce istifade edebilmesini temin bakımından
işbu öneri getirilmiştir.
Önerinin lehinde oy
kullanacağımı belirtiyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Kubat.
Öneri üzerinde ikinci
konuşmacımız Sayın Akif Hamzaçebi, İstanbul
Milletvekili.
Buyurun Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
getirmiş olduğu öneriyle, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin
150nci ve 160ıncı sıralarında yer alan iki kanun
tasarı ve teklifini gündemin ön sıralarına almak suretiyle Genel
Kurulda görüşülmesini istiyor. Bunların ön sıraya alınarak
Genel Kurulda görüşülecek olmasına herhangi bir itirazımız
yok.
Tasarılardan bir tanesi Adli Sicil
Kanununda değişiklik yapıyor. Adli Sicil Kanununda
değişiklik yapan düzenlemelerin bir bölümüne Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu olarak olumlu bakıyoruz, destekliyoruz ancak doğru bulmadığımız
veya eksik bulduğumuz düzenlemeleri de var.
Yine Denetimli Serbestlik Yasası
olarak isimlendirebileceğimiz yasada yapılan düzenlemeleri de eksiklikleri
olmuş olmasına rağmen olumlu buluyoruz. Sonuçta 15 bin
kişinin cezaevlerinden tahliye edilmesini sağlayacak olan bir düzenlemedir.
Bu düzenlemenin de öncelikle görüşülerek
yasalaştırılmasına olumlu
baktığımızı ifade etmek istiyorum.
Ancak şunu ifade etmeden
geçemeyeceğim: Bu iki tasarı ve teklifi Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündeminin ön sıralarına alırken daha önce gündeme
alınmış olmasına rağmen ve Görüşeceğiz,
Genel Kurulda yasalaştıracağız. denilmiş
olmasına rağmen, bazı tasarı veya teklifler nedense gündeme
alınmıyor. Örneğin, gündemin 16ncı sırasında yer
alan 136 sıra sayılı Kanun Teklifi, yaklaşık bir
aydır Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuyla
yaptığımız görüşmelere rağmen, bir türlü gündemde
yerini alarak görüşülme imkânı bulamadı. Sözünü ettiğim
teklif,
Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yasada değişiklik
öngören bir tekliftir. Özü itibarıyla da tutukluların anne ve
babası gibi yakınlarının ağır hasta olması
hâlinde onları bir-iki günlüğüne de olsa ziyaret etmesine imkân
tanıyan bir düzenleme. Bu kadar insani bir düzenleme Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kurulunda bekliyor.
Konuya ilişkin Adalet Komisyonu
Raporu 13 Ocak 2012 tarihlidir. Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun buna
ilişkin olarak vermiş olduğu teklif 22 Eylül 2011 tarihlidir,
daha sonra Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu da benzer bir teklif verdi,
her iki teklif Adalet Komisyonunda görüşülerek birleştirildi ve
Adalet Komisyonu, raporunu 13 Ocak 2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına sundu. Yani üç aydır görüşülmeyi
bekleyen ama bir türlü görüşülemeyen bir teklif var. Bugün Adalet ve
Kalkınma Partisi sayın grup başkan vekilleri önümüzdeki hafta
bunun gündeme alınacağını ifade ettiler ama daha evvel de
bu sözler çok verildiği için
doğrusu bu sözü ihtiyatla karşıladığımı ifade
etmeyeyim ama İhtiyatla karşılamıyorum. desem de
doğruyu söylememiş olurum. Umuyorum ki en geç önümüzdeki hafta bu
teklif, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminde yerini alır ve
görüşürüz.
Denetimli serbestlik olarak
öngördüğümüz düzenleme, hapishanelerden, cezaevlerinden yaklaşık
15 bin kişinin tahliyesi gibi önemli bir sonucu yaratacak olan bir düzenlemedir.
Son derece olumlu bir düzenlemedir ancak keşke bu tip düzenlemeler ceza
sisteminde, yargı sisteminde bir reform paketi çerçevesinde gelmiş
olabilseydi. Bu düzenlemenin temel hareket noktası cezaevlerinde
yaklaşık 130 bin tutuklu ve hükümlünün olmasıdır yani
cezaevlerinde artık tutuklu ve hükümlülerin yatacağı yer yoktur,
o nedenle cezaevlerinden acil olarak belli bir kesimin tahliye edilmesi
gerekmektedir çünkü cezaevlerinde mahkûmlar, tutuklular beton zeminlerde yatmak
zorunda kalabilmektedir, yatak nöbeti tutmaktadırlar ki yatak
sırası gelsin de yatakta yatabilsin diye. Böyle bir çerçevede, böyle
bir tabloda Hükûmet, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu, bir yargı
reformu değil, bir palyatif çözümle 15 bin kişiyi tahliye edelim ki
yer açılsın, yeni tutuklu ve hükümlüleri cezaevlerine
koyalım...
Şimdi, böyle bir yargı
anlayışı olan, yargı sistemine böyle bakan bir Hükûmetin
yargı reformu yapmak gibi bir gündeminin olmadığı çok
açık bir şekilde ortaya çıkmıştır.
Anayasa Mahkemesi Sayın
Başkanı, birkaç gün önce bir demeç verdi: Siyaset kurumu
yargıyı kuşatmaktan vazgeçsin. Çok önemli bir cümle. Anayasa
Mahkemesi Sayın Başkanı, gelmiş olduğumuz noktada,
artık siyaset kurumunun yargıya müdahil olmamasını,
yargıyı kontrol etmemesini istiyor. Buna karşılık, bir
Sayın Başbakan Yardımcısı, satır aralarında
Herkes kendi işine baksın. anlamında, Sayın
Başbakanın alıştığımız cümlesinin bir
başka versiyonunu ifade ediyor. Yani yüksek yargı organının
Sayın Başkanı, Anayasa Mahkemesinin Sayın
Başkanı, Hükûmetin çeşitli yasalarına ilişkin olarak
olumlu yönde kanaat ifade ettiği zaman, Sayın Mahkeme
Başkanının görüşleri Hükûmet tarafından
paylaşılıyor ama Sayın Başkanın artık demek
ki canına tak etmiş ki, görmüş olduğu veya tanık
olmuş olduğu olaylar o kadar ileri seviyeye gelmiş ki böyle bir
cümle etme ihtiyacını duyuyor, Artık siyaset yargıya
müdahil olmasın, yargıyı kuşatmaktan vazgeçsin. diyor.
Buna karşılık, bir Sayın Başbakan Yardımcısı
da Herkes kendi işine baksın. diyebiliyor.
Bugün yargı, siyaset kurumunun
kuşatması altındadır. Hapishanelerimizde 130 bin kişi
var. dedim. Millî iradenin önünde engel oluşturan bir yargı
vardır, 8 milletvekili tutukludur. Tutuklu milletvekilleri ülkemizin bir
gerçeği olduğu hâlde, millî iradenin gereği olarak bu milletvekillerinin
Türkiye Büyük Millet Meclisinde görev yapmaları gerektiği hâlde,
Sayın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı bu konuda hiçbir
beyan, hiçbir değerlendirme yapmamaktadır. Ben merak ediyorum, bir
Sayın Başbakan Yardımcısı bu konuda 2 kez demeç verdi,
Tutuklu milletvekilleri Mecliste olmalıdır. dedi. Evet, bir
Sayın Başbakan Yardımcısı bunu 2 kez dedikten sonra
beklenmesi gereken, Hükûmetin bu konuda adım atmasıdır tabii ki.
Aslında, sorulması gereken bir soru vardır, o da: Sayın
Başbakan Yardımcısı bunu dediği hâlde Hükûmet neden bu
konuda bir adım atmıyor? Ama ikinci olarak sormamız gereken konu
Türkiye Büyük Millet Meclisi Sayın Başkanına: Sayın Meclis
Başkanı, bir Başbakan Yardımcısı bu konuda
kamuoyuna bir demeç verdiği hâlde siz benzer bir demeci verme
ihtiyacı duymuyor musunuz veya Türkiye Büyük Millet Meclisi Sayın
Başkanı olarak tutuklu milletvekillerini cezaevlerinde ziyaret etme
ihtiyacı duymuyor musunuz? Bu, bir insani dayanışmanın
ötesinde, Meclis Başkanı olarak Sayın Cemil Çiçeke düşen
bir görevdir. Bir milletvekili seçilmiş, tutuklu, Türkiye Büyük Millet
Meclisine gelemiyor; Türkiye Büyük Millet Meclisinin Sayın
Başkanı bir insani ziyareti, bir bayram ziyaretini, bir gönül alma
ziyaretini, bir moral ziyaretini tutuklu milletvekillerinden esirgiyor.
Değerli milletvekilleri,
yargı intikam duygularıyla hareket etmemeli, yargı kin
duygularıyla hareket etmemeli. Yine bugün bir Genelkurmay
Başkanımız terör örgütü lideri olduğu iddiasıyla
cezaevinde. 12 Eylül 2010 referandumuyla kabul edilen Anayasa
değişikliğiyle Kuvvet komutanları ve genelkurmay
başkanları Yüce Divanda yargılanır. hükmü getirildiği
hâlde, bu hükmü bir kenara atan bir yargı söz konusu ve bu çerçevede,
yargıyla yürütmenin bir koalisyonu söz konusu.
Uydurma diyebileceğimiz belgelerle
-belge demek haksızlık olur- uydurma dokümanlarla, kâğıt
parçalarıyla, Türk Silahlı Kuvvetlerinin komuta kademesi
itibarsızlaştırılmak isteniyor. Bütün bunlar, bir delili
olmayan, halk nezdinde, vatandaş nezdinde bir haklılık -iddia
makamına hak verme açısından bir haklılık- yaratmayan
yargılamalardır ve böyle bir
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) -
yargı sisteminde biz maalesef birtakım çok küçük
konuları burada görüşüyoruz.
Sürem burada bittiği için
konuşmamı sonlandırıyorum. Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Hamzaçebi.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
önerisi üzerinde lehte olmak suretiyle ikinci konuşmacı Salih Koca,
Eskişehir Milletvekili.
Buyurun, Sayın Koca. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
SALİH KOCA (Eskişehir) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ grup
önerimizin lehinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Özellikle 28 Mart gününden bu yana
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu çalışmalarımızda
halkımızın heyecanla beklediği kanun
değişiklikleriyle ilgili önemli mesafeler katedildi. Yasalaşan
tüm değişikliklerin ülkemiz ve milletimize hayırlar getirmesini
temenni ediyorum.
AK PARTİ olarak 215 sıra
sayılı Adli Sicil Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile 207 sıra sayılı
Ceza Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun
Tasarısının gündemin 4üncü ve 5inci sıralarına
alınması ve diğer işlerin buna göre teselsül ettirilmesini
öneriyoruz.
Kısaca bu önerimizin nedenlerine
değinmek istiyorum. Adli Sicil Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifini daha önce Anayasa Mahkemesi iptal
etmişti. Anayasa Mahkemesi hukuksal bir boşluk oluşmaması
için iptal kararının Resmî Gazetede yayınlanmasından bir
yıl sonra yürürlüğe girmesine karar vermiştir. Anayasa
Mahkemesinin söz konusu kararının 14 Nisan 2011 tarihli Resmî
Gazetede yayınlanması nedeniyle kararda öngörülen süre 14 Nisan 2012
tarihinde dolacaktır. 14 Nisandan önce Adli Sicil Kanununda
değişiklik yapılmaması hâlinde 1 Haziran 2005 tarihinden
önceki arşiv kayıtlarının tutulmasına yönelik adli
boşluklar oluşacaktır. Bu nedenle değişikliğin
acilen yapılmasında zaruret bulunmaktadır.
Yine, gündem sıralamasında
öne alınmasını önerdiğimiz diğer tasarı, ceza
güvenlik tedbirleri infazı hakkındadır. Cezalandırmada
temel amaç, suçluların ıslahı ve topluma
kazandırılmasıdır. Hükümlülerin en büyük kaygısı,
ceza infaz kurumundan çıktıktan sonra kendilerini bekleyen zor
yaşam koşullarıdır. Bu nedenle, hükümlülerin toplum içine,
kontrol altında, planlı bir şekilde bırakılmaları
ve dışarıda desteklenmeleri suçluların ıslahı ve
topluma kazandırılması bakımından kritik bir öneme
sahiptir. Denetimli serbestlik kapsamında şüpheli sanık ve
hükümlüler hakkında hapis cezası yerine kamuya yararlı bir
işte çalıştırma, belirli bir çevre dışına
çıkmama veya belirli bir alandan ayrılmama gibi belirleyici bir
zamanda karakola veya denetimli serbestlik birimlerine giderek imza atma gibi
tedbirleri uygulama imkânı olacaktır.
Ayrıca, bu tasarı ile
açık ceza kurumunda son bir yılı kalmışların
denetimli serbestlik tedbirleriyle dışarıda infaz edileceği
gibi bir ceza infaz rejimi de öngörülmekte önlem de alınmış
olacaktır.
Yaklaşık 10-15 bin
kişinin bu yasadan faydalanması beklenmektedir.
Dolayısıyla, kanunda yapılacak değişikliği
merakla bekleyen hükümlülerimizin kaygılarını bir an evvel
gidermek görevimizdir diye düşünüyorum.
Toplumla ilgili yapılması
gereken yasaların bir an önce çıkarılması uygun
olacaktır. Bu nedenle, grup önerimizdeki sıralama hassasiyetimizin
parti farkı gözetmeksizin ortak hassasiyetimiz olduğunu
düşünüyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Koca.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
önerisi üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi, grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Grup önerisi
kabul edilmiştir.
Alınan karar
gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S.
Sayısı: 156)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
2.-
Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında
Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/569) (S. Sayısı:
180)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, Kamu Görevlileri
Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporlarının
görüşmelerine başlayacağız.
3.- Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/556) (S. Sayısı 200) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Dünkü birleşimde, İç Tüzükün 91inci maddesine
göre temel kanun olarak görüşülen tasarının birinci bölümünde
yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştı.
Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz. İkinci bölüm 19 ile 35inci maddeleri
kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde gruplar adına birinci
konuşmacı, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın
Mustafa Kalaycı, Konya Milletvekili.
Sayın Kalaycı, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 200 sıra
sayılı Kanun Tasarısının ikinci bölümü üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle
hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Öncelikle on beş yıl önce Hakka yürüyen
partimizin kurucusu, Türk milliyetçilerinin efsane lideri Başbuğumuz
Alparslan Türkeşe Cenabı Allahtan rahmet diliyorum. Mekânı
cennet olsun, kabri nur dolsun, ruhu şad olsun.
AKP Hükûmeti, memurlar ile emekli dul
ve yetimlerine, maaşları memur maaş katsayısı ile
hesaplanan 4/C mağdurları, 65 yaş aylığı alanlar,
engelliler, gaziler, gazi ve şehit yakınları, köy
korucuları ve muhtarlara 2012 yılı maaş zamlarını
henüz vermemiştir.
Yaklaşık 6 milyon kişi,
2012 yılının 4üncü ayına girmemize rağmen, 2012
yılı maaş artışlarını
alamamışlardır. AKP Hükûmeti, bu kesimleri ilk defa zamsız
maaşa mahkûm eden hükûmet olma unvanını elde etmiş ve
tarihe geçmiştir. Peki gerekçe ne? Toplu sözleşmeyle ilgili
görüşmekte olduğumuz yasal düzenlemenin bu zamana kadar
çıkarılmamış olması.
Anayasa değişikliğinin
yapıldığı 12 Eylül referandumunun üzerinden tam on sekiz ay
yirmi gün geçmiştir. Peki, bu yasanın bu kadar uzun sürede
çıkarılmamış olmasının sorumlusu kimdir? Elbette
AKP Hükûmeti. Araya seçim girdi diye bir mazeret olamaz. Zira, bu süre
zarfında 273 kanun, 35 de kanun hükmünde kararname olmak üzere tam 308
adet yasal düzenleme yapılmıştır.
Sayın Bakan, Alt komisyonda
muhalefetiyle, iktidarıyla uzunca bir süre bu konu üzerinde
çalışıldı, değerlendirildi. diye bahane
uyduruyorsunuz? Ben o komisyonun üyesiydim. Alt komisyon bir aydan daha fazla bir
süre toplantıya bile çağrılmadı. Sadece iki gün
çalışıldı, iki gün de Plan ve Bütçe Komisyonunda
görüşüldü. Hâlbuki tasarının Meclise gelişinden bu yana
bile iki buçuk ay oldu.
İstediği kanunu bir gün
içinde Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçiren AKP Hükûmeti, aileleri ile
birlikte 20 milyona yakın vatandaşımızı yok
saymış ve kaderiyle baş başa
bırakmıştır. AKP Hükûmetinin bu tutumunu bir
saygısızlık ve insanlık ayıbı olarak görüyor ve
kınıyoruz.
Buradan Hükûmete
soruyorum: Zamanınız mı yoktu da bu kanunu bugüne kadar
çıkarmadınız? Yoksa, kapasiteniz mi yetersiz? Yoksa,
kaynağınız mı yok? İstediğiniz zaman, ucunda rant
olan ya da ucu kendinize dokunan konulara dair yasaları Türkiye Büyük
Millet Meclisinden bir günde geçirip Köşkten de anında onaylatabiliyorsunuz.
MİT Müsteşarını koruma yasası, belediye
başkanınızı görevi kötüye kullanma suçuyla ilgili hapis
cezasından kurtarma yasası gibi düzenlemeleri bu süreçte nasıl
çıkardığınızı kamuoyu biliyor. Zaten
yaptığınız birçok düzenleme de kamu arazileri nasıl
talan edilebilir, kadrolaşma nasıl sağlanır, ihale
mevzuatından, denetimden ve yargıdan nasıl
kaçınılabilir mahiyetini içermektedir.
AKP Hükûmeti 2012
maaş zamlarını vermediği gibi uygulamaya koyduğu
zamlarla dar ve sabit gelirli vatandaşlarımıza zulüm
uygulamakta, inim inim inletmektedir. Vatandaş her gün yeni bir zam haberi
ile karşı karşıya kalmaktadır. AKP Hükûmetinin
vicdanı, insafı ve merhameti de kalmamıştır. Bir günde
elektriğe yüzde 9a, doğal gaza yüzde 19a varan zam
yapılır mı? Siz, fakir fukarayı, dar ve sabit gelirli
vatandaşlarımızı hiç düşünmüyor musunuz? Sanayicimiz,
ihracatçımız bu kadar yüksek girdi maliyetiyle nasıl rekabet
edebilecek? Derhâl bu zamları geri alın.
Kamu
çalışanları, 4/C mağdurları, memur emeklileri,
altmış beş yaş aylığı alanlar, engelliler,
gaziler, şehit yakınları, köy korucuları ve muhtarlar daha
maaş farklarını alamadan, alacakları maaş
zammından çok daha fazlasını ödemekle karşı
karşıya bırakılmıştır. Sadece
sağlık yardımı ile ilgili ödedikleri muayene, ilaç, kutu,
reçete katılım payları bile artık,
aylıklarının önemli bir kısmını teşkil eder
hâle gelmiştir. Maaş artışlarını söylerken,
yaptığınız bu kesintileri niye görmezden geliyorsunuz?
Kamu çalışanlarının
maaşı yerinde sayarken lojman kiraları
artırılmış, servis ücretlerine zam yapılmış,
yemek bedelleri zamlanmıştır, vergiler, harçlar
zamlanmıştır.
Hükûmet, maaş zamlarını
geciktirmiştir. Öyleyse, gecikme bedeli ödemek zorundadır. Bu
nedenle, 1 Ocak 2012den geçerli olmak üzere, maaşlara yapılacak
zamma, her ay için kamu
alacaklarına uygulanan gecikme bedeli oranında telafi
artışı eklenmelidir.
Değerli milletvekilleri, bu
tasarının görüşmelerine Başbakan Yardımcısı
Sayın Bülent Arınçın üç buçuk ay önce yaptığı
konuşma damgasını vurmuştur. Sayın Arınç Memur-Sen'in
görüşleri doğrultusunda yasa değişikliği
yapılıp, toplu sözleşme imzalanacak, bundan kimsenin
endişesi olmasın.'' demişti. Doğru söylemiş, öyle de
oldu, Sayın Arınçın dediği doğrultuda
hazırlanmış bir tasarıyı görüşüyoruz. Gerçi,
Sayın Bakan, bu yasadan sorumlu Bakanlık Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı, Sayın Başbakan
Yardımcısının tasarının bu noktaya gelişine
kadar en ufak bir tavsiye dahi yapmadığını ifade ediyor ama
Başbakan Yardımcısının kamuoyuna açık
yaptığı konuşma da orada duruyor. Ne yani, boş verin,
Sayın Arınçı kale almayın mı demek istiyorsunuz? O,
sıradan bir kişi değil ki, Başbakan
Yardımcısı ve AKP Hükûmetinin de sözcüsü, elbette sözleri
Hükûmeti bağlar.
Sayın Bakan, dün verdiğiniz
bilgilere göre, Memur-Senin üye sayısı 505 bin 378, sendikalı
kamu çalışanlarının yüzde 43,2sini oluşturuyor.
Sendikalı kamu çalışanlarının yüzde 57,8i de
diğer sendikalara üye. Bu durumda, Sayın Bakan size bazı sorular
sorup cevabını da vereceğim, öyle değil
diyebiliyorsanız çıkın, açıklayın.
Bu tasarıya göre Kamu Görevlileri
Sendikaları Heyetini teşkil eden üyelerin büyük çoğunluğu
kimdedir? Memur-Sende. Dikkatinizi çekerim, toplam sendikalı kamu
çalışanlarının yüzde 43üne sahip olan Memur-Sen, Heyet
üyelerinin yüzde 60ına sahip bulunmaktadır.
Konfederasyon temsilcileri
belirlenirken Memur-Sen her 57 bin üyesi için 1 temsilci, Türkiye Kamu-Sen her
100 bin üyesi için 1 temsilci ve KESK ise her 116 bin üyesi için 1 temsilci
atayabilecektir. Buna göre temsilde adalet var mı? Olmadığı
ortada.
Toplu sözleşmeyi tek
başına imzalama yetkisi kimdedir? Memur-Sen Genel
Başkanında. Yine, Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna itiraz hakkı
kimdedir? Memur-Sen Genel Başkanında. Zaten geriye ne kaldı ki
Sayın Bakanım?
Toplam sendikalı kamu
çalışanlarının yarıdan fazlasını temsil eden
diğer konfederasyon başkan ve temsilcilerinin yetkisi nedir? Heyette
ne görev yapacaklar? Tasarıya göre, figüranlık. Oysa, ILO
normlarına göre her sendikaya, üyelerini toplu pazarlıkta temsil
hakkının tanınması gerekiyor. Tasarıyla memurların
yüzde 54ünü temsil eden Kamu-Sen ve KESK tümüyle
dışlanmaktadır. Zaten Sayın Bülent Arınç da tam
bunları söylemişti; dolayısıyla yadırgamamak
lazım, AKP zihniyetinin anlayışını ortaya koymuş.
Testinin içinde ne varsa o dışına sızarmış.
Kamuya işe girişte ve görevde
yükselmelerde, kamu imkânlarının hoyratça kullanımında ve
kamu ihalelerinin verilmesinde de AKPye oy ve destek vermiş olmak
kriterinin baz alındığını yapılan uygulamalar zaten
göstermiştir.
Akrebe sormuşlar Neden
insanları sokuyorsun? diye, o da Tıynetim bu, bunun üzerine
yaratılmışım. demiş. AKP zihniyetinin de tıyneti
bu; insanları aldatmak, kandırmak, yandaşları
kayırmak.
Hazreti Ömer adaleti diyerek iktidara
gelenler, kendilerine ve yandaşlarına her şeyi hak bilip
kendinden olmayanlara karşı da Ebu Leheb zulmünü reva
görmüşlerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSTAFA KALAYCI (Devamla) -
Tasarının hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kalaycı.
Gruplar adına ikinci
konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Süleyman Çelebi,
İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Çelebi. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA SÜLEYMAN ÇELEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisinin kamu çalışanları kanunu
taslağı üzerindeki görüşlerini paylaşmak üzere söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu yasaya
ilişkin, bu yasanın Türkiye'nin bir acil sorunu olduğunu bilerek
içtenlikle bütün irademizi ortaya koyduk, Komisyonda görüşlerimizi
söyledik, burada söylüyoruz ama bir kanun yapma tekniği
açısından muhalefetin bu anlamdaki önerileri, söylemleri burada
uçuşuyor, görüyorum; yani Beyhude bir çaba. Diyorsunuz, Siz
konuşun, konuşun, boşa konuşun. Ama bu böyle gitmez, böyle
gitmediği de görülüyor, toplum da geriliyor.
Şimdi, biraz önce öğrendim,
KESKli bütün yöneticiler Sayın Bakanın makamında
oturmuşlar, herhâlde oradalar. Sebep? Ya işte, buradan hep sunuluyor;
mutabakat. Mutabakatla görüşüyoruz, sosyal tarafların
görüşlerini alıyoruz. ve böyle sunuluyor. Ama onlar da itiraz
ediyorlar ki En azından bizim adımıza konuşmayın,
orada da bizi ifade edin, bizim bu kanunda mutabakatımız yok. Bunu
da komisyonlarda gördük, eleştirilerini gördük. Oradaki eleştirilerin
büyük bir bölümü dikkate alınmadı.
AKPnin şöyle bir
yaklaşımı var, bunu sendika başkanlığı
döneminde de yaşadım, şimdi Mecliste de yaşıyorum:
Sosyal kesimlerle görüşüyorsunuz -burada hüneriniz evvel Allah iyi- ama
görüştüklerinizi buza yazıyorsunuz, o görüşmeleri de bu kürsüden
çıkıp
Sosyal tarafların görüşlerini almış
oluyorsunuz. Bu doğru değil, bu şık değil. Gerçekten
bütün çalışanları ilgilendiren bir yasayı burada
görüşürken temel normları dikkate alarak, temel ilkeleri dikkate
alarak bu yasayı çıkarsaydık çok daha güzel iş
başarmış olurduk ama bunu yapmıyoruz.
Referandumda şöyle bir yaklaşım oldu;
Anayasa oylamasında billboardlara bol bol yazıldı, denildi ki:
Artık, görüşmeden sözleşmeye dönülüyor. Sayın Bakan da
dün, evvelsi gün açıklamalarında diyor ki: Vallahi, bu Anayasaya
göre grev hakkı vermemiz mümkün değil. Anayasayı ilk önce
düzeltmek lazım. Bizim de itirazımız, o zaman yapılan düzeltmelere
toplu sözleşme adını koyunca bunun toplu sözleşme
olmayacağını, toplu sözleşmenin bir benzeri görüşme
olacağını hep ifade ettik. Onun için de bunun kamu
çalışanlarına bir hak tanımadığını, bu
konuda uluslararası sözleşmelere uygun
davranılmadığını çok net ifade ettik. Şimdi,
gerek Komisyon Başkanımız gerekse Bakanımız burada
birçok ülke örnekleri verdiler, dediler ki: Bu ülkelere
bakıldığında, buralarda toplu sözleşme hakları
yoktur. Olanlar en son sayıştayda onaylanır, birisi bakan
onayından geçer, bir diğeri meclisin onayından geçer. gibi değerlendirmelerde
bulundular.
Burada altını bir daha çizerek söylüyorum, bir
daha okumalarını da tavsiye ediyorum, hem 87 sayılı -bizim
de imzaladığımız- Sözleşme hem de 151 sayılı
Sözleşme kamu çalışanlarına örgütlenme özgürlüğünü
sonsuza dek tanıyor. Efendim, bunun özelliği şu: Yani
sendikaları burada sunarken hep sivil toplum örgütleri olarak sundunuz,
sivil toplum örgütleri gibi algılatıyorsunuz zaten iyice içine
boşaltıyorsunuz. Sendikalar, demokratik kitle örgütleridir,
baskı grubu örgütleridir, hak arama örgütleridir, sivil toplum örgütleri
değildir. O nedenle, Avrupada, Avrupa Sosyal Şartının 5
ve 6ncı maddelerinde ve bütün o sayılan, burada ifade edilen
ülkelerin tamamında, hepsinin en azından grev hakkı var, grev
yapmanın önünde hiçbir ülkede engelleri yok. Onlar, bakanın
imzalaması, sayıştayın imzalaması, meclisin
onaylamasının çok daha ötesinde, bu haklarını
kullanırken en temel hakkı olan grev hakkını
kullanabiliyorlar. Burada ise Türkiyeye özgü koşullarla oluşturulan
bir sistem yaratılıyor, burada asla böyle bir hak
tanınmıyor.
Şöyle bir bakalım: Sendikalar
kapatılıyor. Emekliler sendikası, AKP İktidarı
tarafından ve İçişleri Bakanı tarafından davası
açıldı ve kapatıldı, AİHMe gittiler. Çiftçiler
sendikası kapatıldı, AİHMe gittiler. Gençlik
sendikası kapatılıyor, Yargı-Sen kapatılıyor.
Şimdi, kim kapatılmıyor bu ülkede, kim ödüllendiriliyor?
Ödüllendirilen, plaket verirse Emekliler Derneği, çiçek verirse, Çok iyi
yaptınız, çok iyi de zam yaptınız derse, onlar
ödüllendiriliyor ama sokağa çıkan varsa, eleştiri
yapıyorsa, hak arama mücadelesi yapıyorsa, onlara tokat vuruluyor.
Türkiye'nin demokrasi fotoğrafı bu.
Şimdi, çok büyütülen, hormonlu
büyütülen ve bütün yapısı da Memur-Sene göre şekillenen bu
yasayı, uluslararası alanda, Sayın Bakan,
anlatamayacaksınız. Bunu bir daha söylüyorum, bu
yaptığınız yasa, ILOnun sözleşmelerine
aykırı. Bir daha altını çizerek söylüyorum: Avrupa Sosyal
Şartının 5 ve 6ncı maddelerine aykırı bir
düzenleme yapıyorsunuz.
Şimdi, KESK Avrupada Avrupa Sendikalar
Konfederasyonu ETUCun üyesi, Kamu-Sen Avrupa Sendikalar Konfederasyonunun
üyesi. ETUCa bu iki konfederasyon da üye ama düşünün, bir düşünün,
Türkiye'nin memur sendikalarının en büyüğü olan bu örgüt o
kuruluşlara, uluslararası kuruluşlara alınmıyor. Niye
alınmıyor? Defalarca müracaat etmiştir, defalarca oraya üyelik
başvurusunda bulunmuştur, alınmıyor çünkü Bu, devlete
bağımlı, devlet kontrolünde, siyasi iktidar kontrolünde bir
sendikadır, onun için
Bunun uyguladığı politikalar,
yaptığı sendikacılık temel özgürlüklerle
özdeşleşmemektedir. diyor ve onun için üyelikleri kabul edilmiyor.
Ne kadar büyütürseniz büyütün, isterseniz 2 katına, 5 katına
çıkarın, bu örgütler bu sendikal anlayışlarıyla
Avrupada ve uluslararası alanda bir karşılık bulmayacaklar.
Demin burada rakamlar verildi. Bir Nobel ödülü vermek
lazım bu yasayı hazırlayanlara. Bir tarafta 626.580 üyeyle iki
konfederasyon yan yana duruyor ve onun karşısında 515 bin üyeli
bir konfederasyon temsilde 4 üyeyi kapıyor, bir diğeri 3 üyeyi
kapıyor. Yani diğer iki konfederasyon 3 üyeye sahip olacak. Yani
adalet diyorsunuz, adaletiniz yok. Vicdan? Vicdanınız yok.
Söylüyoruz, burada ifade ediyoruz, bunları hiçbir şekilde
anlamıyorsunuz ve duymazdan geliyorsunuz. Allah rızası için bir
daha öneriyorum: Biraz vicdanlı olun, gerçekten adaletli olun, gerçekten insaflı
olun, gerçekten altına imza attığımız
sözleşmelere uygun davranın.
87 sayılı, 98
sayılı, 151 sayılı sözleşmelere uygun
davranmanızı diliyorum ve bu yasayı bu saatten itibaren yine değiştirme
hakkımız var, gelin bir daha gözden geçirelim diyorum, hepinizi
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Çelebi.
Gruplar adına
üçüncü konuşmacı, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına Sayın Sırrı Sakık, Muş Milletvekili.
Sayın Sakık,
buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA SIRRI
SAKIK (Muş) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; ben de hepinizi saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum.
Aslında bu yasa
görüşülürken -dün de söyledim- Sayın Bakan şunu açıkça
söyledi: Bu Anayasa mevcutken bizim grev hakkı vermek
Bu yasaları
bu Anayasaya göre dizayn etmek gibi bir görevimiz var. dedi.
Şimdi, biz de toplum olarak hepimiz bu Anayasaya
karşıyız. Bugün dört siyasi partiden de temsilcilerin bulunduğu,
12 Eylülü yargılayan mahkemedeydik. Orada savunmanın avukatı da
bu Anayasayı sallıyor, diyor ki: Bu, olmaz. Müdahil olanların
avukatları da aynı şeyi yapıyor ve biz de toplum olarak bu
Anayasanın mağdurlarıyız. Hep beraber bugün oraya gittik,
umuda doğru yolculuğa. Acaba ne oluyor? Yasalar değişti,
Anayasada değişiklikler oldu ama şeklen bir yargılama
süreci devam ediyor. Orada 12 Eylülün izlerini yüzlerinde, bedenlerinde
taşıyan toplumun değişik kesimlerinin umuda doğru
bir yolculuğa geldiğini hep
birlikte gördük. İçinde eski ülkücülerin, Milliyetçi Hareket Partisinden,
BDPden, ANAPtan -efendim, bütün siyasi partilerden- Cumhuriyet Halk
Partisinden, AK PARTİden birçok şahsiyeti orada gördüm ama hiç
kimsede şu umut yok: Biz gerçekten 12 Eylülle hesaplaşıyor
muyuz? Eğer gerçekten 12 Eylülle hesaplaşmak gibi bir derdimiz olsa,
küçücük bir mahkeme salonunda değil, 2 tane 12 Eylülün generali
değil, 12 Eylülde görev alan, Danışma Meclisinden tutun bakanlarına,
Başbakanına kadar, o dönemin bütün aktörlerine kadar eğer
hepsini buna dâhil edebilirseniz siz gerçekten 12 Eylülle ve 12 Eylül
Anayasasıyla hesaplaşırsınız. Ama böyle bir şey
yok ortada. Siz bir taraftan 12 Eylülden hesap soracağınızı
söylüyorsunuz, bir taraftan da 12 Eylülün size
bağışladığı Siyasi Partiler Yasasını,
Seçim Kanununu, yüzde 10luk barajı değiştirmemekte de
direniyorsunuz ve bütün Türkiye'nin hayatını dört tane siyasi
partinin liderinin, aktörünün iki dudağının arasındaki
sözcüklere terk ediyorsunuz ve demokrasiden bahsediyorsunuz. Gerçekten buna
kimse inanmaz. Eğer gerçekten siz hesaplaşacaksanız, gelin,
başta 12 Eylülün getirdiği Siyasi Partiler Yasasını, Seçim
Kanununu ve yüzde 10luk barajı bu Parlamento bir an önce
değiştirmelidir.
Ve mahkeme salonundayız,
sanıklar yok. Ama dünyanın dört bir tarafında da bu tür
davalarda sanıkların nasıl mahkeme salonuna getirildiğine
hepimiz tanıklık ettik. Çok yakın bir tarihte Mısırda
Mübarekin nasıl mahkeme salonuna getirildiğini gördük, Pinochetnin
nasıl tekerlekli bir sandalyeyle mahkeme salonuna getirildiğini
gördük ama bizim ülkemizde özellikle davalar açıldığında
üniformalıların sığındığı bir yer var,
GATA; hemen giderler GATAya, kimse GATAya dokunamaz. Bugün yine o
sanıklar GATAdaydı. Geçmişte Balyoz davasından,
Ergenekondan, uzun süre GATAyı bir liman olarak kullandılar.
Eğer gerçekten mahkeme bunlarla hesaplaşacaksa, dünyada benzeri olan
şekilde, nasıl Mübarek bir kafeste mahkeme salonuna getirilip
teşhir ediliyorsa, Kenan Evren ve arkadaşları da aynı
şekilde getirilmelidir. Ama bu da yapılmıyor. Hâlâ Kenan Evren
Cumhurbaşkanlığından emekli, oradan maaş alıyor.
Danışma Meclisi üyeleri bir milletvekilinin haklarından bir
bütün olarak faydalanıyor. İşte, Parlamento bu görevlerini
yapmalıdır. Bunları yapmıyor.
Bakın, ben mahkemedeyken umuda
doğru yolculuğa çıkmıştık. 2009 yılında
Demokratik Toplum Partisi kapatılırken, Sayın Türkün ve
Tuğlukun milletvekilliği düşürüldüğünde, bizim Muşun
Bulanık ilçesinde sokağa çıkıp Aman, partileri
kapatmayın, partimizi kapatmayın, demokratik zeminleri Kürtlere
kapatmayın. diyen insanların üzerine ateş
açılmıştı, 2 insan yaşamını yitirmişti,
10 insan da silahlarla yaralıydı. Bugün orada, o adliye
sarayında o duruşma da vardı. Avukat arkadaş aradı
beni: Eğer oradan çıkabilirseniz, 9. Ağır Cezaya
gelirseniz birlikte duruşmayı izleriz. Ama biz daha çıkmadan
beni avukat arkadaş aradı, dedi ki: O 2 kişiyi öldüren
Ve
içeride üç dört ay kaldılar. Biliyorsunuz, bu olay, ta Muştan
başlayıp Samsuna kadar giden
Samsunda Sayın Türk ve biz
saldırıya maruz kalmıştık, o davayı
anlatıyorum. Buraya alınmıştı. İlk celsede, bu 2
kişiyi öldüren 2 kardeş ve 10 kişiyi yaralayan insan ilk celsede
tahliye oldular, bugün de beraat ettiler. Ve şimdi size söylüyorum,
bunları protesto etmek amacıyla sokağa çıkan ve Bize
haksızlık yapmayın, demokratik zemini tıkamayın.
diyen insanların üzerine ateş açıldı, 2 insan öldü, 10
insan yaralandı ve ondan sonra 50
kişi göz altına alındı. Göz altına
Neden kafanızı
sallıyorsunuz? Hiçbir şey bilmiyorsanız haddinizi bilin!
OYA ERONAT (Diyarbakır) Sen
haddini bil.
SIRRI SAKIK (Devamla) Nedir, ikide
bir, biz çıktığımızda sürekli kafa sallıyorsun?
2 insan
Bakın, benim
anlattıklarım belgelidir; anlattıklarımı eğer
vicdan sahibiyseniz biraz dinleyin. Ve 50 insan tutuklandı, her biri on
beş yıl ve on yıl arasında ceza aldı, toplam dört yüz
elli yıl ceza aldılar. Bakın, katiller aklanıyor, beraat
ediyor ama çıkıp Yapmayın bunu, partimizi kapatmayın.
diyen insanlar, emin olunuz, tam dört yüz elli yıl ceza aldılar. Şimdi, böyle bir ülkede
yaşıyoruz. Bölgenin bir tarafında hukuk yok, demokrasi yok,
insan hakları yok, otoriter bir rejim var ve insanların
sığınabileceği bir hukuk limanı da yok.
İşte bizim Ayhan Erkmen, Kars
Dağpınar Belediye Başkanımız -bir hukukçu, bir
edebiyatçı, bir şair- bugün yargılandı
-tutuklanmış, daha birkaç ay önce tutuklandı- ve bugün on
beş yıl ceza aldı. Şimdi, siz bu demokratik zeminde siyaset
yapanlara böyle davranırsanız ne olur?
Vallahi, bugün Sayın
Başbakanı dinledim, yani üzüldüm. Ülkem adına üzülüyorum,
geleceğimiz adına üzülüyorum. Yani verdiği karar bir savaş
kararıydı, barışa doğru küçük bir umut görmedim. Yani
bize şu düşebilir: Yolunuz açık olsun, Allah hayırlı
uğurlu etsin. diyebiliriz ama hiçbirimizin buna hakkı yok,
Savaş hayırlı uğurlu olsun. demeye hakkımız
yok. Biz aylardır söylüyoruz: Silahlı güçler savaşa
hazırlanıyor, aman
Parlamentoyu göreve davet ediyoruz ama
Parlamento, bu savaşı durduracağına, bu ülkeyi hukukun ve
huzurun ülkesi yapmaya çalışması gerekirken
Ama ne yazık
ki bugün Sayın Başbakanın il başkanlarına
yaptığı açıklamada
Evet, ülkem adına, geleceğimiz
adına üzülüyorum ve büyük bir tehlikeyle ülkemizin karşı
karşıya olduğunu söylüyorum.
Şimdi, bunları söyleyen biz
ve arkadaşlarımıza lütfen İkide bir çıkıp bizi
tehdit ediyorlar. demeyin. Biz tehdit etmiyoruz, biz durum tespiti
yapıyoruz; ülkemiz adına üzülüyoruz ve Parlamentoyu ve siyaset
dünyasını da göreve davet ediyoruz. Hiç kimsenin çıkıp
savaş kararları vermeye hakkı yoktur.
Arkamda bakanlar oturuyorlar. Yani
geçmişin diliyle bugünü dizayn etmeye çalışan bakanlar da var
ama onlar bir dönüp baksınlar, 1990larda Çiller dönemindeki bakanlardan
farklı değiller. O bakanlar dönüp baksınlar ki o politikalar bu
ülkeyi bir kaosa götürdü.
bu ülkede o 7.500 faili meçhul cinayetin
altına imza attılar, 3.500 köy yakıldı ve Türkiye
halkı büyük bir mağduriyet yaşadı. Onun için, geçmişte
Çillerin dili olan, Mehmet Ağarın dili olan, Demirelin dili olan,
yani Güreşin dili olan dili gerçekten ülkemiz adına istemiyoruz. Biz
hukukun ve huzurun dilini istiyoruz. Biz, gerçekten, önümüzdeki dönem
savaş değil, barışın burada hamlelerini görmek
istiyoruz. Sayın Başbakana da bu görev düşüyor, hepinize,
Cumhuriyet Halk Partisine de, Milliyetçi Hareket Partisine de, Barış
ve Demokrasi Partisine de, hepimize bu görevler düşüyor. Ben bu
sorumlulukları almanızı diliyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SIRRI SAKIK (Devamla) Dilim varmıyor
diyeyim ki Savaş hayırlı olsun. Her savaş bir
yıkımdır ama ben diliyorum ki Allahuteala ülkemizi ve
halkımızı savaştan korusun.
Teşekkür ederim. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Sakık.
Gruplar adına son
konuşmacı, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Adana
Milletvekili Sayın Mehmet Şükrü Erdinçtir.
Sayın Erdinç, buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET
ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 200 sıra sayılı Kamu Görevlileri
Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının ikinci bölümü üzerine AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve
aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Anayasalar ile güvence altına
alınan temel hak ve özgürlüklerden biri insanların sivil toplum
kuruluşlarını kurabilme ve bunlara üye olabilme
hakkıdır. İnsanların bireysel olarak haklarını
aramalarının güçlüğü karşısında sivil toplum
kuruluşları insanların toplu bir şekilde hareket ederek
haklarını aramalarını kolaylaştırmış ve
bir baskı aracı olarak ortaya çıkmışlardır.
1990lı yıllardan itibaren
dünya genelinde kamu görevlileri sendikacılığının
yasal ve anayasal düzeyde güvenceye kavuşturulması yüksek bir
artış eğilimine girmiştir. Anayasamızın 53üncü
maddesi 1995 yılında değiştirilerek kamu görevlilerine
sendika kurma hakkı tanınmıştır. Ülkemizde kamu
görevlileri sendikacılığı 4688 sayılı Kamu
Görevlileri Sendikaları Kanunuyla yasal zemine oturtulmuş ve kamu
görevlilerinin ortak ekonomik, sosyal, mesleki hak ve menfaatlerini
korumaları ve geliştirmeleri için sendika ve konfederasyon kurma ile
bunlara üye olmalarının önü açılmıştır.
Demokratikleşme konusuna büyük bir
önem veren AK PARTİ, ülkemizin her alanda hızlı bir şekilde
demokratikleşmesi için çaba harcarken gerek işçi
sendikalarını ve gerekse kamu sendikalarını demokrasinin
başlıca unsurları olarak görmektedir.
Değerli milletvekilleri, 4688
sayılı Kanun uyarınca 2002 yılından bu yana her
yıl ağustos ayında kamu görevlileri sendikaları ile Kamu
İşveren Kurulu arasında toplu görüşmeler
gerçekleştirilmiştir. Bu görüşme süreçlerinde sendika ve
konfederasyonlarımızın hemen hepsinin memurların toplu
sözleşme ve grev hakkının sağlanması ve buna
ilişkin çalışmaların öncelikle yapılması yönünde
talepleri olmuştur. Anayasamızın 53üncü ve 128inci
maddelerini değiştiren Anayasa değişiklik paketi 12 Eylül
2010 referandumunda halkımızın yüzde 58 evet oyu
desteğiyle değiştirilerek memurlarımıza toplu
sözleşme yapabilme hakkı tanınmıştır. 12 Eylül
2010 referandumunda vatandaşlarımızın kabulüyle
değiştirilen Anayasa değişikliği üzerine kamu
görevlileri sendikaları mevzuatının toplu sözleşme
sistemine uyumunun sağlanması amacıyla Hükûmetimiz ile
konfederasyon temsilcileri arasında kanun tasarısı taslak çalışması
yürütülmüştür. Bu çalışmalar neticesinde hazırlanan kanun
tasarısı taslağı Türkiye Büyük Millet Meclisine
sunulmuş, Plan ve Bütçe Komisyonumuzun son şeklini verdiği kanun
tasarısıyla memurlarımız ve sendikalarımız lehine
çok önemli düzenlemeler getirilmiştir.
Değerli milletvekilleri,
görüşmekte olduğumuz ve memurlarımızın özlemle
beklediği bu kanun tasarısıyla getirilen en önemli düzenleme
toplu sözleşme hakkıdır. Bunun yanında kamu görevlisi tanımında
yapılan değişiklikle, kamu görevlileri sendikalarına üye
olabileceklerin kapsamı genişletilmektedir. Sendika kurucusu
olabilmek için iki yıldan beri kamu görevlisi olarak çalışma
şartı kaldırılmakta, sendikaların
kuruluşlarına ilişkin işlemler basitleştirilmektedir.
Sendikaların tüzüklerine
işleyişlerini kolaylaştıracak hükümler koymalarına
imkân tanınmaktadır. Sendika ve konfederasyonların, kanunda
belirtilenlerin dışında organlar kurabilmesine ve tüzüklerinde
belirtilmesi kaydıyla, genel kurul dışındaki zorunlu
organların, kurulacak bu organlara yetki ve görevlerini devredebilmesine
imkân tanınmaktadır.
100 ve daha fazla kamu görevlisinin
çalıştığı iş yerlerinin en üst amirleri ile
yardımcıları ve kamu kurum ve kuruluşlarının özel
güvenlik personelinin sendika üyesi olamayacaklarına ilişkin düzenlemeler
kanundan çıkartılarak, sendikal haklardan yararlananların
kapsamı genişletilmektedir.
Tasarıyla, sendika ve
konfederasyonlara, uluslararası kuruluşlara üye olabilme ve
çekilebilme yetkisinin yanında, uluslararası kuruluş kurabilme
yetkisi de tanınmaktadır.
Sendikaların şubesi
bulunmayan il ve ilçelerde temsilcilik kurabilmesine imkân sağlanmakta,
ildeki üye sayısı 100 ve daha fazla olan sendika temsilcisine ve
ilçedeki üye sayısı 50 ve daha fazla olan sendikanın ilçe
temsilcilerine, sendikal faaliyetleri yürütebilmesi için haftada dört saatlik
izin hakkı verilmektedir.
Tasarıyla, sendika ve
konfederasyonlara, afete uğrayan bölgelerde doğrudan konut ve
sağlık tesisi yapabilmelerine imkân tanınmakta, çeşitli
şartlar içerisinde ayni ve nakdî yardım yapabilmeleri yönünde
düzenlemeler getirilmektedir.
Tasarıyla, toplu sözleşmenin
kapsamı belirlenmekte, sendika üyesi olanlara toplu sözleşme
ikramiyesi ödenmesi öngörülmektedir.
Bunun dışında, toplu
sözleşmeden yararlanma hususunda sendikalı olan ve olmayan
arasında ayrım yapılamayacağı düzenlenmektedir.
Değerli milletvekilleri,
görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının ikinci
bölümünde yapılan düzenlemelerden de kısaca bahsetmek istiyorum.
Tasarının
19uncu maddesi toplu sözleşmenin taraflarını ve imza yetkisini
düzenlemektedir. Plan ve Bütçe Komisyonunda, toplu sözleşme
görüşmelerine katılacak heyetlerin teşkili, heyet
başkanlığı ve toplu sözleşmeyi imza yetkisi yeniden
düzenlenmiştir.
Kamu Görevlileri
Sendikaları Heyetinin en çok üyeye sahip konfederasyonun heyet
başkanı olarak belirleyeceği bir temsilci
başkanlığında, en çok üyeye sahip ilk üç konfederasyondan
birer temsilci ile her bir hizmet kolunda en çok üyeye sahip kamu görevlileri
sendikaları tarafından belirlenecek birer temsilci olmak üzere toplam
15 üyeden oluşması öngörülmektedir.
Toplu sözleşmeyi
imzalamaya kamu adına Kamu İşveren Heyeti
Başkanının, kamu görevlileri adına sözleşmenin
geneline yönelik bölümü için Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti
Başkanının, hizmet kollarına yönelik bölümü için ilgili
sendika temsilcisinin yetkili olduğu düzenlenmektedir.
Tasarının
21inci maddesiyle toplu sözleşme gündeminin nasıl ve kimler
tarafından belirleneceği düzenlenmekte, ayrıca, bu yıl
hariç olmak üzere toplu sözleşme görüşmelerinin son rakamı tek
olan yıllarda ağustos ayında başlaması ve Kamu
Görevlileri Hakem Kurulu kararının alınması da dâhil olmak
üzere ağustos ayının son iş günü bitirilmesi
öngörülmektedir.
Tasarının 22nci
maddesinde mahallî idarelerde sosyal denge sözleşmesi yapılması
usulleri düzenlenmiştir. Plan ve Bütçe Komisyonunda tasarıya eklenen
düzenlemeyle mahallî idarelerimizin toplu sözleşme sürecinin
tamamlanmasını izleyen üç ay içerisinde sosyal denge sözleşmesi
yapabilmelerine imkân tanınmaktadır.
Tasarının
23üncü maddesiyle uyuşmazlıkların çözüm usulleri
düzenlenmektedir.
Tasarıyla, toplu
sözleşme görüşmelerinin uyuşmazlıkla sonuçlanması
hâlinde, uzlaşılan ve uzlaşılamayan konuları
düzenleyen sözleşme tutanağının ilgili taraflarca
imzalanmasından itibaren üç iş günü içerisinde sözleşmenin
ilgili bölümlerini imzalamaya yetkili olanlar tarafından, imzalamaya
yetkili oldukları bölümler için Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna
başvurabilmeleri öngörülmektedir.
Tasarının
24üncü maddesiyle, 11 kişiden oluşacak Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun
yapısı, çalışma ve toplantı usulleri düzenlenmektedir.
Anayasadaki düzenlemeye paralel olarak Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun
kararlarının kesin ve toplu sözleşme hükmünde olduğu
tasarıda belirtilmiştir.
Tasarının 25inci maddesiyle,
toplu sözleşme sistemine göre düzenlenmesi gereken yönetmelikler
belirtilmektedir.
Görüşmekte olduğumuz kanun
tasarısının diğer maddeleri, tasarıyla getirilen
düzenlemelere uygun olarak yapılan değişiklikleri ihtiva
etmektedir.
Değerli milletvekilleri,
geçmişte sendika kurma hakları ellerinden alınan kamu
görevlilerine 12 Eylül 2010 referandumunda, halkımızın büyük
desteğiyle toplu sözleşme yapma hakkı tanınmıştır.
Bu vesileyle, kamu görevlilerimize
toplu sözleşme yapabilmelerine imkân sağlayan 12 Eylül referandumunda
yüzde 58 evet oyu veren halkımıza tekrar huzurlarınızda
teşekkür eder, görüşmekte olduğumuz kanun
tasarısının ülkemize, milletimize hayırlı uğurlu
olmasını diler, saygılar sunarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Erdinç.
Gruplar adına görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, şahıslar
adına Sayın Müslim Sarı, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Sarı. (CHP
sıralarından alkışlar)
MÜSLİM SARI (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Herkesi saygıyla
selamlıyorum.
Ben öncelikle biraz
hafızalarımızı tazelemek istiyorum. 1988 yılında
ben henüz bir lise öğrencisiyken, Sayın Başbakan Refah Partisi
İstanbul İl Başkanı idi. O yıl Bülent Ersoyun sahne
yasağı kaldırılmış, ancak yurt
dışında basılan 440 yayının ülkeye girişi
yasaklanmıştı. SHP Milletvekili Mehmet Ali Eren, Türkiyede Kürt
sorunu olduğunu ve Kürtlere baskı yapıldığını
söylemiş, Türkiye Büyük Millet Meclisinde olaylar
çıkmıştı. Aynı yıl Yargıtay, bir
sanığın güvenlik görevlileri tarafından bir hafta iş
ve gücüne engel olacak şekilde dövülmesine işkence kapsamına
girmeyeceği yolunda bir karar vermişti. Server Tanillinin
Nasıl Bir Demokrasi İstiyoruz? adlı kitabı
toplatılmıştı. Diyarbakır Askerî Cezaevinde bulunan 2
bin tutuklu ve hükümlü açlık grevine başlamıştı.
Mehmet Ali Aybar ile Aziz Nesin hakkında sırf konuştukları
için on beşer yıla kadar hapis cezası istendi. Aynı
yıl, Aliağa Rafinerisi işçileri grev hakkının
kısıtlanmasını protesto etmek için yalın ayak
yürümüşlerdi. Filmler yasaklanmış, ancak Kültür
Bakanlığı 36 sanatçıyı devlet sanatçısı ilan
etmişti. Yaşar Kemal, Adı ne olursa olsun, bana verilen hiçbir
payeyi, ülkemiz demokrasiye kavuşana kadar kabul etmeyeceğim.
demişti. Bütün bunlar olurken Başbakan AKPnin selefi olan Turgut
Özaldı.
Sizler dersinizi iyi
çalışmış olacaksınız ki bu uygulamalar hâlâ devam
ettirilmektedir. Tabii, haksızlık etmek istemem, sizler
baskısı yapılmış kitapların ülkeye girişini
engellemiyorsunuz, daha ince bir çalışmayla kitapları
basılmadan toplatıyorsunuz. Sanıkların dövülmesinin
işkence olamayacağı konusunda kararlar da
çıkarmıyorsunuz, çünkü meydanlarda polisinizle,
coplarınızla meydan dayağı çekiyorsunuz. Devlet
sanatçısı yapmayı bıraktınız, çünkü sanatçıları,
yazarları ve aydınları içeri tıktınız. O günlerde
grev hakkının kısıtlanmaması için işçiler
yürüyordu, bugün emekçiler, öğretmenler, Aleviler, Kürtler, Türkler herkes
yürüyor. Yine o gün, o dönemlerde, düşüncesi ve ideolojisi ne olursa
uygulanan sosyal politikalar altında âdeta bir limon gibi
sıkılan emekçiler direniyordu, sendikal hareketler, toplumun örgütlü
güçleri yalnızca görevleri bu olduğu için değil, canları
yandığı için de alanlara çıkıyordu, tıpkı
bugün olduğu gibi.
Peki, neden ben 1988 yılını
sizlerin önüne getirdim? Neden bu yıldan örnekler veriyorum biliyor
musunuz? Çünkü bugün örgütlü toplumu yok etmek, sendikal hareketleri bitirmek
isteyen bir zihniyetin aslında mazlum rolü oynadığı
yıllardı o yıllar. Sayın Başbakan İl
Başkanı iken İşçi gömleğini giyip zulme son verene
kadar haklı ve kararlı mücadelenin yanında olmayı
inancım gereği bir görev telakki ediyoruz. dediği
yıllardı ve bu resimde de görüldüğü gibi, o yıllardan bir
fotoğraf, darphane işçilerinin grevi, Temmuz 1988 ve Sayın Başbakan
o zaman İl Başkanı olarak grev sözcüsü. Ancak biliyoruz ki
Sayın Başbakan önce ve hızlı bir şekilde işçi
gömleğini çıkardı, daha sonra da kendisini mazlum ilan ettiren
bir şiir okuduğu için hapiste yatırtan o millî görüş
gömleğini terk etti. Ama kendisine buradan seslenmek istiyorum:
Üzülmesinler, çıkardıkları işçi gömleğini giyen,
mücadeleyi inançları gereği görev telakki eden milyonlar hâlâ mevcut.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün samimiyet günüdür. Örgütlenme özgürlüğünü ve bunun
kullanılmasını istemiyorsunuz. Tasarınızla, tek bir
konfederasyonun, diğer konfederasyon üyeleri ile hiçbir sendikaya üye
olmayan kamu görevlileri adına toplu sözleşme yapmasına ve Kamu
Görevlileri Hakem Kuruluna başvurmasına olanak tanıyorsunuz.
Bunun temsilde adalet sağlamadığını sayılar bize
gösteriyor. Gerçi sizin adaletle aranızın iyi
olmadığını biliyoruz ama biz bugün bu görevimizi
yapıp, bu kürsüden bir kez daha dile getirmeyi borç biliyoruz.
Ayrıca, Anayasanın 53üncü
maddesinde yapılan değişiklik uyarınca toplu sözleşme
hükümleri emeklilere yansıtılacak ancak tasarıda emeklilerin
sendika kurabilmeleri, sendikalara üye olabilmeleri ve toplu sözleşme
görüşmelerine katılabilmeleri yönünde herhangi bir düzenlemeye yer
vermediniz. Bizler karşı oy yazısında bu ve benzer bütün
eleştirilerimizi dile getirdik.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; buradan AKP sıralarına sesleniyorum: Türkiye'nin
hiçbir yakıcı sorununda kendi iradenizle karar vermediniz,
talimatlarla iş yapıyorsunuz, elinizi kaldırıp indiriyorsunuz.
Mecliste bir aritmetik zorbalığı inşa etmişsiniz.
İşinize gelmediğinde fiziksel şiddeti bile
kullanıyorsunuz. Burada bir milletvekiline yapılan şiddeti bile
korkunuzdan kınayamadınız. Bu mesele demokrasi meselesidir, bu
mesele geleceği demokrasiyle örme meselesidir. Korkmanıza da gerek
yok, bakın Sayın Genel Başkanınız da zamanında
inancı gereği mazlumun yanında yer almış, sizler de
yer alabilirsiniz diye düşünüyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Sarı.
Sayın Bakanım, buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekili arkadaşlarım; ben de hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Kurucu Genel
Başkanı, Doğal Genel Başkanı merhum Alparslan
Türkeşi rahmetle anıyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün bu
önemli yasa tasarısının birinci bölümünü bitirdik, ikinci
bölümüne başlamış bulunuyoruz. Öncelikle birinci bölümde söz
alan bütün arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum. Burada tabii ki
bazı karamsar değerlendirmeler de yapıldı,
yapılıyor; Türkiye aydınlığa doğru koşuyor,
burada vatandaşlarımızın bir endişesi yok, hiç
kimsenin bir endişesi yok, bu konuda değerlendirme yapan
arkadaşların da endişe duymalarını gerektirecek bir
durumun olmadığını ifade etmek istiyorum.
Şimdi, yapılan
değerlendirmelerde bizim hiçbir konfederasyonun görüşünü dikkate
almama gibi bir durum söz konusu değil, aksine saatlerce onları
dinledik ama netice itibarıyla bir düzenleme yapacaksınız,
burada Bütün konfederasyonlarla yüzde 100 bir mutabakat sağlayalım.
uğraşısı içerisinde olmanız ayrı bir şeydir,
o mutabakatı sağlayamamanız ayrı bir şeydir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Sayın Bakan, KESKin
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - KESKi diyorsunuz. Buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul)
Kamu-Senin bir tane önergesini dikkate aldınız
mı?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Müsaade eder misiniz. Önerge olayı
ayrı.
Bakın, esas, ana konu olarak
söylüyorum. Şimdi, mesela KESK Hakem heyetine gerek yok. diyor.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Doğru söylüyor.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Ya, size göre doğru, bize göre
doğru olmadığı için zaten biz yasaya alamadık, problem
bu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Bir kişi karar veriyorsa hakeme ne gerek var?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Mevlüt Bey, işte iktidar
olduğunuz zaman hakem heyetini kaldırırsınız ama biz
hakem heyetinin olması gerektiğine inanıyoruz yani aradaki
farkları söylemeye çalışıyorum.
Diyor ki: Kurumsal sözleşme
iş yeri sözleşmesi yapılmalı. Burada da
kalınmıyor, şunu söylüyor KESK: Kendi üyeleri adına. Şimdi,
KESKin 230-240 bin üyesi var, Kamu-Senin 390-400 bin üyesi var, Memur-Senin
515 bin üyesi var, Herkes, her konfederasyon kendi üyesi adına toplu
sözleşme yapsın. diyor.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Doğrusu bu.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Doğrusu bu. İşte biz de size
diyoruz ki, bakınız, konuşmalarımızda
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Sayın Bakan, dünyada
böyle ayrım yok.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Müsaade eder misiniz.
Ya, tek bir işveren var, tek bir
bütçe var. Öyle değil mi? Tek bir işveren var, tek bir bütçe var. Siz
diyorsunuz ki: Herkes iş yeri bazında sözleşmelerini
yapsın. Nasıl bir rakam gelirse gelsin. Ve bunun adına da
Sağlıklı kamu yönetimi. diyeceksiniz. Olabilir mi böyle bir
şey? Şimdi, bu, tabii, taşın altında ne kadar eliniz
var, onunla ilgili.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Bileğimiz de var.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Yani işte, biz iktidarız, 75
milyonun sorumluluğunu taşıyoruz. Kamu
çalışanları çok önemli olduğu gibi işçilerimiz de çok
önemli, emekliler de çok önemli, bütün 75 milyon çok önemli.
İmkânlarınızı çok rasyonel bir şekilde
kullanmanız gerekiyor ve elde ettiğiniz imkânları, yine
Türkiye'de, çalışanlara dönük, sabit gelirlilere dönük
kullanmanız gerekiyor. Ki bu konudaki rakamları defalarca verdik
-hiçbir kesimi biz enflasyona ezdirmedik- bu rakamları sizler de çok iyi
biliyorsunuz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Emekliler dâhil mi?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Değerli arkadaşlar, diğer
açıdan bakarsanız, demokrasi bir süreç yani -bunu görmemiz gerekiyor-
bir sonuç değil. Demokrasiyi sonuç olarak görürseniz doğru
değil, bir süreçtir ve Türkiye'de gelinen nokta da ortadadır.
Bugün az önce,
arkadaşlarımız ne güzel değerlendirmeler yapıyor, 12
Eylülün yargılandığından bahsediliyor, başka birçok
faili meçhullerin nasıl ortaya çıkarıldığından
bahsediliyor. E bunlar bir süreç içerisinde, yalnız AK PARTİ olarak
kendi üzerimize de almıyoruz ya. Bu Parlamento, önceki dönemi, bu dönemiyle
hep beraber, herkes bir şekilde bir katkı
sağlamıştır ve Türkiye, bu alanlarda olumlu bir
şekilde mesafe katetmeye devam ediyor.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, ikinci bölüme başlıyoruz. Bu yasa, ne dersek
diyelim
Yani bakınız, personel giderleri bütçemizin
yaklaşık üçte 1ine tekabül ediyor, üçte 1 ve parlamentoların da
en önemli görevi
Aslında, bu konuda, çalışanların veya
personelin giderlerini belirleme konusunda bir yetkisi var
parlamentoların, bütçeyi belirleme konusunda bir yetkimiz var. Şimdi,
bu düzenlemeyle, biz, bu yetkiyi alıyoruz ve bunu Parlamento
dışında bir usule veriyoruz yani çalışanlara,
taraflara bu ücreti belirleme yetkisini veriyoruz. Artık, kamu
görevlilerinin, 2,5 milyon kamu görevlisinin, 1 milyon 800 bin emeklinin
maaşını Parlamentoda belirleyemeyeceğiz, bakan da
söyleyemeyecek, Hükûmet de söyleyemeyecek ve bu, masada, toplu sözleşme
masasında belirlenen yasa mesabesinde yürürlüğe girecek.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
Bakanlar Kurulu belirliyor.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) -
Bu, sıradan
bir gelişme midir?
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
Sayın Bakan, Bakanlar Kurulu belirliyor.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - Onun için, demokrasinin bir süreç
olduğu konusunu diyorum, dikkatle kullanıyorum ve dikkatle bunun
algılanmasını da istiyorum.
Şimdi, bu yasa aslında
personel sistemimizin demokratikleşmesi yanında en önemli yönü de
yöneten ve yönetilen ayrımını ortadan kaldırıyor.
Birlikte yönetim, yönetişim anlayışını ortaya
koyması açısından önemlidir diye de düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, bir
başka yönüyle de, kamu kaynakları hepimize emanet, özellikle ülkeyi
yönetenlere emanet. Bu kaynakları kullanırken bu kaynakların
yönetenlerin elinde bir ayrıcalık olarak bulunmasını
doğru bulmuyor isek bu yasayı desteklememiz gerekiyor. Artık,
yönetenlerin elinde bu kaynakların kullanılması değil,
bizzat bu işin tarafları tarafından bir masada bu
kaynakların kullanılması açısından da bu yasanın
çok önemli bir düzenleme olduğunu bir kez daha burada ifade ediyorum.
Bu yasayla örgütlenme
hakkının kapsamı genişletiliyor, bu yasayla örgütlenme
süreçlerindeki engeller kaldırılıyor, bu yasayla prosedürler
kolaylaştırılıyor, kurum idari kurulları, danışma
kurulları, il, ilçe ve iş yeri temsilcileriyle katılımcı,
demokratik yönetim anlayışı getiriliyor ve eğer istenseydi
şöyle bir yol da izlenebilirdi: Üç dört maddelik bir düzenlemeyle 4688de
düzenleme yapardık, işte Uyum yasası gerçekleşti.
diyebilirdik ama bizim amacımız o değil. Biz bu süreç
anlayışımızı, demokrasinin bir süreç olduğu
anlayışı çerçevesinde burada köklü bir düzenlemeyi
huzurlarınıza getirmiş bulunuyoruz. Bu, sağlıklı
bir gelişmedir, doğru bir gelişmedir diye de üzerine basa basa
ifade ediyorum.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, tüm kamu personel sistemleri milletin değer
yargılarından ve geleneklerinden bağımsız da olamaz,
değil çünkü ülke uygulamalarına baktığımız zaman,
tek tip bir sistem de yok bu konuyla ilgili. Yani Şöyle bir şablon,
şöyle bir sistem var ve bu sistemi alalım, uygulayalım. diye
bir durum da söz konusu değil. Ülkesine göre değişen bir
düzenlemeyle karşı karşıya olduğumuzu da ifade etmek
istiyorum. Az önce değerli bir arkadaşımız burada ifade
etti: Hakem heyeti olmasın. Yani şimdi biz
Ama geliyor,
şimdi, İngilterede hükûmetin onayına veriyor, geliyor
şimdi Fransada Maliye Bakanlığı insafına
bırakmış.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
Onların hepsinin grev hakkı var.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) İtalyada hükûmet yeterli
olmamış bir de Sayıştayı devreye koymuş,
Sayıştayın onayına bırakmış. E, Türkiyede
biz ne yapıyoruz? Masa başında
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul)
Sayın Bakan, grev olsun.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
Grev hakkını verin, istediğinize bırakın.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) İşte, grev hakkı
Konuşmamızda siz bulunmadınız herhâlde, ben söyledim.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
Bulundum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Ben bulundum.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Bakınız, bu yasal düzenlemeyi
yaparken çalışmalarımızdaki önemli, belirleyici
faktörlerden bir tanesi de Anayasaydı. Anayasada grev yasağı
ve toplu sözleşmeyle ilgili
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Anayasada engelleyici bir hüküm yok.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
Anayasada grev yasağı yok. Anayasanın 90ıncı
maddesi
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI
FARUK ÇELİK (Devamla)
toplu sözleşme kapsamının sadece
mali ve sosyal haklardan ibaret olduğu hükmü var Anayasada. Ben isterdim
ki Anayasa değişikliğinde hep beraber olsaydık, burada
enine boyuna konuşsaydık ve bu düzenlemeleri birlikte yapsaydık,
550 milletvekili olarak çalışanlarla ilgili yapılan bu
düzenlemeleri bugün daha da kapsamlı bir şekilde birlikte
değerlendirebilseydik.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
Buna izin vermediniz ki.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Ama Anayasa değişikliği,
umarım ki önümüzdeki dönem içerisinde yapılacak olan Anayasa
değişikliği geçmişteki bu olumsuz deneyimleri ortadan
kaldıracak bir şekilde yürürlüğe girer temennisinde bulunuyorum.
Söylenecek çok konular var ama kamu
çalışanları bu yasayı dört gözle bekliyorlar. Önemli bir
düzenlemedir, önemli bir adımdır, önemli bir reformdur. Ben bütün
kamu çalışanlarına ve emeklilerine hayırlı
olmasını diliyorum. Katkıda bulunan bütün arkadaşlara da
şimdiden teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Şimdi, şahıslar
adına son konuşmacı Konya Milletvekili Sayın Mustafa
Baloğlu.
Sayın Baloğlu, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA BALOĞLU (Konya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Görevlileri
Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının ikinci bölümü üzerine şahsım adına
söz almış bulunuyorum. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Üzerinde konuştuğumuz bu
kanun tasarısı 4688 sayılı Kamu Görevlileri
Sendikaları Kanununun aksayan yönlerinin giderilmesi amacıyla
hazırlanmıştır. Detaylı olarak açmamız gerekirse,
ilk olarak 1995 yılında, daha sonra da 2010 yılında
Anayasanın 53üncü maddesi değiştirilmiş ve sendika kurma
hakkının yanında, memurlar ile diğer kamu görevlilerine
toplu sözleşme hakkı da tanınmıştır. Fakat toplu
sözleşme hakkının kapsamı, istisnaları, toplu
sözleşmeden yararlanacaklar, toplu sözleşmenin yapılma
şekli, usulü ve yürürlüğü, toplu sözleşme hükümlerinin
emeklilere yansıtılması, Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun
teşkili, çalışma usul ve esasları ile diğer
konuların bir kanun ile düzenlenmesi ihtiyacı doğmuştur ve
bu tasarı da bu vesileyle hazırlanmıştır.
Geçmişe döndüğümüzde, 4688
sayılı Kanunun 2001 yılında kamu görevlilerinin sendikal
haklarını düzenlemek üzere yürürlüğe konduğunu görüyoruz.
Bu kanuna göre sendikalar 11 hizmet kolunda kurulabilmekte, kamu görevlileri
çalıştıkları kurumun kapsamına girdiği hizmet
kolunda kurulu bir sendikaya üye olabilmekte ve en az 5 sendika birleşerek
bir konfederasyon oluşturabilmektedir. Her yıl 15 Ağustosta
başlayan toplu görüşmeler sonunda ortaya çıkan metinler önce
Bakanlar Kuruluna sunulmakta ve sonra da yasa tasarısı olarak Meclise
gelmektedir.
Konu ile ilgili 2011 sayısal
verilerine baktığımızda, kamudaki genel sendikalaşma
oranı yüzde 63,75e ulaşmıştır. Sendika üyesi kamu
görevlisi sayısı 1 milyon 195 bin 102 olmuş, toplam sendika
sayısı ise 97ye ulaşmıştır. 2002-2011 döneminde
kamu sendikalarına üye sayısı 554 bin kişi
artmıştır. Bu veriler tesadüf değildir. AK PARTİ
göreve geldiği günden bugüne sendikaların önünü açmak için
çabalamış, Uluslararası Çalışma Örgütü ve Avrupa
Birliği normlarını dikkate alarak demokrasiyi özümseyen,
sendikaların önünü açan ve çalışma hayatının tüm
dinamiklerini kucaklayan mevzuatlar gündeme getirmektedir. Böyle konulardan
siyasi ve şahsi beklentileri arındırıp, çalışma
hayatı ve Türkiyenin geleceğini önceliğimiz olarak
belirliyoruz.
Değerli milletvekilleri, kamu görevlileri sendikaları ve toplu
sözleşme kanunu
tasarısıyla getirilen yeniliklere gelince; öncelikle tasarıda
örgütlenme hakkının kapsamı genişletilmiş,
sendikaların kuruluş ve işleyiş prosedürleri
kolaylaştırılmıştır. Örnek olarak, sendika ve
konfederasyonlardan kuruluş sırasında istenen belgeler
azaltılmış, genel kurul toplantılarının
yapılması için öngörülen azami üç yıllık süre dört
yıla çıkarılmış, sendika üyesi olabilmek için
adaylık ve deneme süresini tamamlama şartı
kaldırılmıştır. Sendika kurucusu olabilmek için
öngörülen iki yıllık hizmet şartı da
kaldırılmıştır.
Önemli bir başka
düzenleme ise, sendika ve konfederasyonların uluslararası
kuruluş kurabilecek olmalarıdır.
Tasarıyla
ayrıca katılımcı yönetim anlayışına uygun
düzenlemeler yapılmıştır. Yüksek idari kurul
kaldırılmış, bir yönetime katılma uygulaması
olarak kamu personelini ilgilendiren ve genel nitelikli konularda istişareye
imkân veren Kamu Personeli Danışma Kurulu oluşturulmuştur.
Bunun yanında, iş yeri sendika temsilciliği sistemi yeniden
düzenlenmiş, temsilci sayısı azaltılarak temsil
güçlendirilmiştir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu kanun tasarısıyla toplu
sözleşmenin kapsamı ve düzeyi belirlenmiş, hükümlerden sendika
üyesi olsun ya da olmasın tüm kamu görevlilerinin faydalanması
sağlanmıştır. Sadece toplu sözleşme ikramiyesinden
sendika üyesi kamu görevlileri faydalanacaktır.
Kamu Görevlileri
Sendikaları Heyeti, en çok üyeye sahip konfederasyonun heyet
başkanı olarak belirleyeceği bir kişi, en çok üyeye sahip
üç konfederasyondan birer kişi ve her hizmet kolunda en çok üyeye sahip
sendikadan birer kişi olmak üzere 15 üyeden oluşacaktır. Böylece
hem genel düzeyde hem de hizmet kolu düzeyinde yüksek oranlı bir temsil
öngörülmüştür.
Toplu sözleşme
sisteminde emeklilere gelince; kamu görevlilerinin aylık ve
maaşlarına yapılan artışlar kamu görevlilerinin
emeklilerine de yansıtılacaktır.
Üzerine söz
aldığım ikinci bölümdeki maddeler arasında Kamu Görevlileri
Hakem Kurulunun da yapısı belirlenmiştir.
Değerli
milletvekilleri, sendikalar toplumsal uzlaşmanın önemli
araçlarından biridir. Sendika bir sosyalleşme aracıdır ve
bu sosyalleşmenin gerçekleşmediği yerler toplumsal şiddete
açıktır. Sendikal faaliyetler demokrasinin vazgeçilmezleridir.
4688 sayılı
Kanunla karşılaştırıldığında birçok
yenilik ve düzenlemenin getirildiği bu kanun tasarısının
tüm kamu görevlilerine hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Baloğlu.
Sayın milletvekilleri, şimdi
ikinci bölüm üzerinde on beş dakika süreyle soru-cevap işlemi
yapacağız.
Sisteme girmiş olan
arkadaşlarımıza sırasıyla söz vereceğim.
Sayın Halaman
ALİ HALAMAN (Adana) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Rahmetli Türkeşe Allah rahmet
eylesin diyorum tekrar.
Sorum şu: Bu kanun 35 madde.
Kanunun ana omurgası kamu görevlileri, toplu sözleşme, görüşme, sendikalaşma.
2001 yılında, 2000 yılında Milliyetçi Hareket Partisinin
ortak olduğu dönemde kamu görevlileri bu sendika kanunuyla
tanıştı. Bu kanunu okuduğumda bu kanunun tekrarı, yani
güncelleşmesi var. Bu güncelleşmeden ötürü de bir sendikanın öne
çıkması için bir taslak hazırlanmış. Bunun kamu
görevlilerine ne faydası var?
İki: Başkanlık sunuşları
olarak, sürekli olarak, sabahtan bu tarafa konuşuluyor ama bu memlekette
son on günün içerisinde doğal gaz, mazot, tüp, elektrik yüzde 19
zamlandı. Başkanlığın sunuşları bu zamlara
göre olması daha doğru değil mi?
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Işık
ALİM IŞIK (Kütahya)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, daha önce bir sorum
üzerine, Sayın Başbakanın talimatıyla bir
çalışmanın başlatıldığını ifade
ettiniz. Belediye ve il özel idarelerinde teknik sözleşmeli personel olarak
çalışan personelin durumlarıyla ilgili gelinen son nokta nedir?
İkincisi de özel güvenlikçilerin
ve taşeron işçilerin mali ve özlük haklarının
iyileştirilmesi konusunda Bakanlığınızca herhangi bir
çalışma yapılmakta mıdır? Yapılmaktaysa çalışma
ne aşamadadır ve içeriği nasıldır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Işık.
Sayın Onur
MELDA ONUR (İstanbul)
Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, ülkemizdeki özel
sektör ya da kamu sektöründeki sendikalı ya da sendikasız
çalışanların iş güvencesinin sorumluluğunun sizde
olduğunu düşünerek, bu son dönemde 2 gazeteci
arkadaşımız Suriyede esir tutulmaktadır; biri Adem Özköse,
biri Hamit Coşkun. Hükûmetin bir üyesi olarak bu
arkadaşlarımızın ülkemize geri getirilmeleri konusunda bir
çalışma yapılmakta mıdır? Son durum nedir, bunu
öğrenmek istiyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Onur.
Sayın Öğüt
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Zihinsel engelli çocuklarımızın
eğitildiği lise düzeyinde iş okulları var. Bu okullara
alınarak becerisi geliştirilen çocuklarımıza iş bulma
olanağı çok kısıtlı. Bu da
çocuklarımızın morali üstünde olumsuz etki yapmaktadır.
Yetiştirilen çocuklarımızın daha iyi ve nitelikli
eğitim alarak özellikle kamuda çalışmalarını
sağlamak için gerek kadro gerek fiziki ortamın daha
iyileştirilmesi için neler yapmayı düşünüyorsunuz? Özel sektörde
iş bulma olanağı bulunmayan bu çocuklarımız için
kamuda iş bulunmalı ve ailelerine bir nefes alma olanağı
yaratılmalıdır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Öğüt.
Sayın Şeker
MEHMET ŞEKER (Gaziantep) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Öncelikle ILO kararlarının aksine ve sendikal
yaşamın olmazsa olmazı grevsiz toplu sözleşmeyi doğru
buluyor musunuz? Yine bu tasarıda toplu sözleşmesiz genel toplu
sözleşme yapılması hizmet iş kolları arasındaki
dengeyi nasıl sağlayacaktır? Sendikacılığın
ve toplu sözleşmenin sadece maddi zeminde yapılmasını
ortaya çıkartan bu tasarı diğer sendikacılık
kazanımlarını da tehlikeye sokmuyor mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Şeker.
Sayın Serindağ
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Endişelenmeye gerek yok. dediniz
ancak her gün ülkemizde ortalama 4 işçi ölüyor. Davutpaşada merdiven
altı bir iş yerinde meydana gelen patlamada, Tuzla Tersanesinde
yaşananlar, Zonguldakta meydana gelen ve Sayın Bakanın, o
zamanki Bakanın Güzel öldüler. dediği maden kazası, Afşin
Elbistanda meydana gelen maden kazası, İstanbulda minibüsün
kasasında sele kapılarak ölen kadın işçiler, Adanada
patlayan barajın sularına kapılarak hayatını kaybeden
işçiler, Esenyurtta inşaat şantiyesinde çadır
yangınında hayatını kaybeden işçiler, en son da
Eskişehirde iki gün önce hayatını kaybeden işçiler sizi
endişeye sevk etmiyor mu? Bu konuda ne zaman gerekli önlemleri almayı
düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkürler
Sayın Serindağ.
Sayın Ağbaba
VELİ AĞBABA (Malatya)
Sayın Bakanım, geçtiğimiz yıl bizim ve Yol-İş
Sendikasının şiddetle karşı çıkmasına
rağmen, Malatya Özel İdaresindeki çalışan işçilerin
150si baskıyla emekli edilmiş, 118 işçi de başka illere
nakledilmişti. İl Genel Meclisi Denetim Komisyonunun dün
hazırladığı rapora göre, zorla nakledilen işçilerin
vasıflı olduğu ve gönderilen vasıflı işçilerin
yeri doldurulmadığı için hizmet alımı yoluyla personel
çalıştırıldığı belirtilmektedir. Bu nedenle
Özel İdare zarara uğramaktadır. Acaba, hangi mantık
elindeki yetişmiş vasıflı işçileri
dağıtıp dışarıdan hizmet alımına
gidiyor ve taşeronlaşma yapılıyor? Malatya, bu
uygulamalardan dolayı hem zarar ettiriliyor hem de yapılması
gereken işler zamanında yapılmıyor. Örneğin, bu
yıl, Malatya, karla mücadelede sınıfta kalmıştır,
hâlâ açılmayan köy yollarımız vardır. Yine, bu rapora göre,
İl Özel İdaresi tarafından teklif usulüyle yapılan büyük
işlerin tamamı başka
illerden yapılmaktadır. Acaba, Malatya cezalandırılmakta
mıdır? Bunun mantığı nedir?
BAŞKAN Sayın Fırat
SALİH FIRAT (Adıyaman)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, tekrar
soruyorum: Kamu kurumlarında çalışan taşeron işçi
sayısı ne kadardır? Bunların kaçı
sendikalıdır?
Grevsiz toplu sözleşmenin adaletli
olabileceğine inanıyor musunuz? Grevli toplu sözleşmeli sendikal
hak getirmeyi planlıyor musunuz?
4/C mağdurlarının ücret
eşitsizliğini, ücret adaletsizliğini düzeltmeyi düşünüyor
musunuz? Eşit işe eşit ücret vereceğiz. diyorsunuz çünkü.
Yine, İçişleri Bakanı da
buradayken bir sorumu tekrar tekrarlamak istiyorum: Adıyamanda,
Gaziantepte, İzmirde ve Erzincanda kapılara ve duvarlara
yapılan işaretlerden dolayı bunların faillerinin bulunması
için Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleri talepte bulunuyor. Suçluların
aranması, bulunması için talepte bulunmak ne zamandan beri
ortalığı karıştırmak oluyor?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Vural
OKTAY VURAL (İzmir)
Teşekkür ederim efendim.
Sayın Bakan, şunu
öğrenmek istiyorum: Bu toplu sözleşme imzalandıktan ya da Yüksek
Hakem Kurulu tarafından kesin olarak karara bağlandıktan sonra
toplu sözleşmenin uygulanmasıyla ilgili yorum davası
açılabilir mi? Açılırsa, nerede açılır? Bu dava
açıldıktan sonra, buna uymayanlar hakkında kanuni bir
işlem, hangi kanunun, hangi maddesinde acaba olabilir? Burada bununla
ilgili bir hüküm var mıdır? Çünkü, biliyorsunuz, Toplu İş
Sözleşmesi Kanununda işçilerle ilgili yorum davası açma
hakkı var, acaba memurlar için böyle bir hak var mı? Onu öğrenmek
istiyorum.
BAŞKAN Sayın
Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Sayın Bakan, açız; yaşa takıldık,
açız. Çare? İnsanlar intihar ediyor, intihar etmeye
başlıyor, emeklilik sistemini bozmadan çözüm bulmak sizin
görevinizdir. Yaşa takılanlara üç yıl için geçici bir çözüm
Zaten üç yıl sonra sistem kendi kendine dönüyor. Sayın Bakan,
açız, susuzuz, çocuklarımız aç, hepimiz açız.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Aslanoğlu.
Buyurun Sayın Bakanım.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Bu Kamu Görevlileri Sendikaları
Yasası yani 4688 sayılı Yasa DSP-MHP-ANAP Hükûmeti döneminde
çıkarılan bir yasal düzenlemedir, arkadaşımızın
da ifade ettiği gibi. Burada çok önemli değişiklikler
yapılıyor, az önce konuşmamda kürsüden de ifade ettim. Bu yasa,
kamu görevlileri sendikasının yapısını bir
görüşme anlayışından sözleşme
anlayışına çekiyor ve kürsüde de ifade ettiğim gibi, önemli
düzenlemeler getiriyor, vaktimiz olmadığı için
ayrıntılı bir şekilde giremiyorum. Kesinlikle, mevcut hâli
ile yapılacak olan düzenlemeyi mukayese etmek mümkün değil.
Burada en çok üyeye sahip
konfederasyonun esas alındığını ifade ettiğim
için söylüyorum: Bu önemli bir kriterdir ve bunu günübirlik değerlendirmek
doğru değildir. Yasa yürürlüğe girdikten sonra kimin en çok
üyeye sahip olacağı, önümüzdeki dönemlerde nasıl
olacağı, yıllarda nasıl olacağı konusu hepimiz
için meçhul olan şeylerdir. Dolayısıyla bir kriter
alacaksınız ve bu kriter en çok üyeye sahip olan konfederasyonla bu
sözleşmeyi bağıtlamak ve itiraz hakkını da yine ona
vermektir.
Efendim, itiraz hakkını
diğer konfederasyonlara verelim. O zaman anlaşmanın bir zemini
kalmıyor. Bir taraftan imza atıyorsunuz, diğer taraftan
bozuluyor. O zaman Niye imzaladınız? gibi bir durumla
karşı karşıyasınız; yoksa günübirlik politik bir
yaklaşım değil, yasa yapıyoruz, bunun ciddiyetinin
farkındayız.
Şimdi, diğer konu
belediyelerdeki sözleşmelilerle ilgili bir çalışma
yapılması konusu, bize sosyal taraflardan da iletildi. Sayın
Başbakanımızın seçim döneminde böyle bir vaadinin
olduğu söylendi -gerçi ben o vaadin henüz bulamadım
kaynağını- bu çerçevede Sayın Başbakana arz
ettiğimizde Sayın Başbakanımız bir çalışma
yapmamızı söylediler, fakat 2 kere Bakanlar Kuruluna yasalardan
dolayı katılamadım ve bu konuyu kendilerine arz edemedim.
Yaptığımız çalışmayı Bakanlar Kuruluna arz
etme imkânım olmadığı için şu anda kesin bir cevap
veremez durumdayım ama bu konuyu en kısa süre içerisinde kendilerine
arz edeceğiz. 17.800 kişi; sizin ifade ettiğiniz gibi Sayın
Başbakanımızın bunu söylediğini, eğer
söylemişse bu sözün yerine getirileceğini ifade etmek istiyorum.
Taşeron işçileriyle ilgili
düzenlemelerimizi şu anda yapıyoruz, taraflarla görüşmemiz devam
ediyor ve buradaki emeğin sömürüsü, fazla mesai, izin sorunları ve
kıdem tazminatıyla ilgili yaşadıkları sorunları
içeren bir düzenlemeyi gerçekleştiriyoruz. Belki de kamuda daha
farklı sözleşmeler yapma, kamudaki hizmet alımlarıyla
ilgili, bu konular şu andaki gündemimizdeki konular.
Tabii ki değerli arkadaşlar,
iş güvencesi çerçevesinde iş sağlığı
güvenliğiyle ilgili yasal düzenleme, yaptığımız
çalışma Bakanlar Kurulundan Türkiye Büyük Millet Meclisine geldi.
Önümüzdeki haftalarda büyük ihtimalle komisyonlarda hep birlikte
görüşeceğiz ve bu yasa müstakil bir yasa olduğu için önem arz
ediyor. Türkiyede sanayinin, endüstrinin bu derece geliştiği bir
süreçte müstakil bir iş sağlığı güvenliği
yasamızın olmaması bir eksikliktir, bunu ifade ediyoruz ve bunun
bu dönem içerisinde yasalaşması için biz Bakanlık olarak gerekli
hazırlıklarımızı Parlamentoya
taşımış bulunuyoruz, burada da desteklenirse bunu
yasalaştıracağız.
Suriyedeki gazetecilerle -Sayın
Başbakanımız dün de ifade ettiler- Hükûmet nezdinde
girişimlerimiz var.
Arkadaşlar, toplu sözleşmenin kapsamı Kat
sayı, göstergeler, aylık ve ücretler, zam ve tazminatlar, ek
ödemeler, ikramiyeler, fazla mesai ücreti, harcırah, doğum, ölüm ve
aile yardımları, yiyecek, giyecek yardımları ve diğer
mali ve sosyal haklar. diye özetleyebileceğimiz bir kapsamı içermektedir.
Diğer bir konu: Hakem Heyetinin kararı
kesindir, verdiği karar kesin olarak uygulanacaktır.
Arkadaşlar, toplu sözleşme adaleti bir süreç.
Yani Bu yasa yüzde 100 dosdoğru bir yasadır, bundan daha iyisi
yoktur. diye bir iddia içinde değiliz ama 4688, toplu görüşmeden
toplu sözleşmeye gelmiş ve -az önce de ifade ettiğim gibi-
artık masada 2 milyon 500 bin kamu çalışanıyla 1 milyon 800
bin emeklisinin aylık artışları, ücretleri ve az önceki
kapsamı çerçevesinde belirlemeler gerçekleşecek. Bunlar son derece
önemli ilerlemelerdir ama bu konulardaki düzenlemeler önümüzdeki süreçte daha
farklılıklar da arz edebilir. Bugün açısından çok yerinde,
sağlıklı ve adaletli bir düzenleme
yaptığımızı ifade edebilirim.
Eşit işe eşit ücret, yani daha
doğrusu, eşit unvana eşit ücret düzenlemesini biz yürürlüğe
koyduk, şu anda yürürlükte. Çok şükür, kamuda artık şefler
arasında, daire başkanları arasında, uzmanlar
arasında, genel müdür yardımcıları arasında ve
benzerleri arasında ücret farklılığı söz konusu
değildir.
OKTAY VURAL (İzmir) Var, var!
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) Özel idarelerdeki işçilerle ilgili,
bunlarda norm kadro çerçevesinde yer değişiklikleri oldu,
bunların diğer kurumlara nakilleri oldu. Burada yapılan
düzenlemenin norm kadro çerçevesinde olduğunu ifade etmek istiyorum.
Ayrıca, özürlü, engelli personel seçme
sınavı 29 Nisanda yapılacak. Bu sınav sonucuna göre 3.512
personelin ataması yapılacak.
Bir diğer konu: 4/Cli personel sayısı
27.122dir. Bildiğiniz gibi, bunlar on bir ay
çalışmaktadırlar. Yılda yirmi iki gün izinleri vardır,
sendikalara üye olabilmektedirler. Bunun yanında, otuz gün hastalık
izinleri var. 2010 yılında, on aylık çalışma süreleri
on bir aya çıkarıldı. Yine 2010 yılında, yüzde 18,2
ile yüzde 21,3 düzeyinde, 4/Clilerin ücretlerinde artış
sağlandı. Yükseköğrenim mezunu olan 4/Clilerle ilgili net ücret
1.085 TL, lise mezunları için 991 TL ve ilköğretim mezunları
için 895 TL ücret aldıklarını burada ifade etmek istiyorum.
Yaşa takılanları çok
konuştuk. Tekrar
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Süre yetmediği için
cevaplayamıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) Bir sual
tevcih etmiştim. Sayın Bakan, şunu öğrenmek istiyorum:
Toplu sözleşme bağlandı, imzalandı ama toplu
sözleşmeyi uygulama konusunda yorum
Uygulamada problem çıktı.
Bu konuda dava açabilecek mi, ben bunu öğrenmek istiyorum yani toplu
sözleşme
Çünkü toplu iş sözleşmesinde var, bu yorum davası
var. Kamu görevlilerine böyle bir dava açma hakkı var mı?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Yok efendim.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) Yok,
işte o zaman toplu sözleşme diye bir şey yok. Yazdım
kâğıda, kalsın haftaya!
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Anayasada böyle bir hüküm var.
OKTAY VURAL (İzmir) Öyle bir
şey olur mu canım! Uygulamadınız, ne olacak?
BAŞKAN Teşekkürler.
Arkadaşlar, tasarının
ikinci bölümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.12
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.28
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Tanju ÖZCAN (Bolu),
Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 90ıncı
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
200 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
19uncu madde üzerinde üç önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu Görevlileri
Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının çerçeve 19. maddesiyle değiştirilen
4688 sayılı kanunun 29. maddesinin 4. fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Şandır Mustafa
Kalaycı Erkan
Akçay
Mersin Konya Manisa
Sümer Oral Mehmet Günal Hasan Hüseyin
Türkoğlu
Manisa Antalya Osmaniye
Toplu sözleşme imzalamaya kamu
idaresi adına Kamu İşveren Heyeti Başkanı, kamu
görevlileri adına sözleşmenin kamu görevlilerinin geneline yönelik
bölümü için, Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti, hizmet kollarına
yönelik bölümleri için ise ilgili sendika temsilcisi yetkilidir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 200 sıra
sayılı 'Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 19. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. 02.04.2012
Mehmet
Şeker Kazım
Kurt Namık
Havutça
Gaziantep Eskişehir Balıkesir
Musa
Çam Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Özgür
Özel
İzmir İstanbul Manisa
MADDE 19- 4688 sayılı Kanunun
29 uncu maddesi, başlığı
ile birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
'Toplu sözleşmenin
tarafları ve imza yetkisi
Madde 29- Genel Toplu
Sözleşme görüşmelerine kamu idaresi adına Kamu İşveren
Heyeti, kamu görevlileri adına Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti
katılır.
Kamu İşveren Heyeti,
Başbakanın
görevlendireceği
Başbakan yardımcısının
başkanlığında, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Maliye
Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı ve Devlet
Personel Başkanlığı temsilcilerinden oluşur.
Genel toplu
sözleşme görüşmelerinde Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti,
bağlı sendikaların toplam üye sayısı itibariyle en çok
üyeye sahip üç konfederasyonunun belirleyeceği temsilcilerden olmak üzere
yedi üyeden oluşur. Bu yedi temsilcinin belirlenmesinde en çok üyeye sahip
üç konfederasyona bağlı sendikaların toplam üye
sayısı, yediye bölünmek suretiyle bir temsilcilik için gerekli üye
sayısı belirlenir. Her bir konfederasyona bağlı
sendikaların toplam üye sayısı, bir temsilcilik için gerekli üye
sayısına bölünmek suretiyle konfederasyonların Kamu Görevlileri
Sendikaları Heyetindeki temsilci sayıları tespit edilir. Bu işlem
sonunda tam sayıları gösteren temsilci sayıları
konfederasyonlara dağıtıldıktan sonra kalan temsilcilikler,
arta kalan yüzdelik rakamların büyükten küçüğe doğru
sıralaması esas alınarak konfederasyonlar arasında
dağıtılır. Bu fıkra hükmüne göre her bir
konfederasyonun belirleyeceği temsilci sayıları Devlet Personel
Başkanlığınca ilgili konfederasyonlara bildirilir.
Genel toplu
sözleşme, Kamu İşveren Heyeti ile görüşmelere katılan
Kamu Görevlileri Sendikaları Heyet üyelerinin nitelikli
çoğunluğu (toplam üye sayısının 2/3 oranı)
arasında imzalanır.
Hizmet kolu toplu
sözleşmesi görüşmelerinde Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti, o
hizmet kolunda en çok üyeye sahip ilk üç sendikanın temsilcilerinden
oluşur. Heyetin oluşumu Genel Toplu Sözleşmedeki gibi hizmet
kolu bazında belirlenir. Her bir hizmet kolu kapsamında toplu
sözleşme görüşmelerine katılacak Kamu Görevlileri
Sendikaları Heyet üyeleri, ilgili sendika tarafından genel toplu
sözleşme görüşmelerinin başlamasından bir hafta önce Devlet
Personel Başkanlığına bildirilir.
Hizmet kolu toplu sözleşmesi, Kamu
İşveren Heyeti ile Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti
arasında imzalanır.
Kurum toplu
sözleşmesi görüşmelerinde o kurumla ilgili Kamu Görevlileri
Sendikaları Heyeti, o kurumda
da en çok üyeye sahip sendikanın en çok üç temsilcisinden oluşur.
Kurum toplu sözleşmesi, o kurumun
en üst yöneticisi ile o kurum için belirlenen Kamu Görevlileri Sendikaları
Heyeti arasında imzalanır.
Genel veya hizmet kolu toplu
sözleşmesinin imzalanması halinde Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna
başvurulamaz."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 200 Sıra
Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 19. Maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini teklif ederiz.
MADDE 19.- 4688 sayılı
Kanunun 29 uncu maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
Bütün kamu kurum ve
kuruluşlarında geçerli olmak üzere iki yılda bir imzalanan Genel
toplu sözleşmenin yanında belediyeler, il özel idareleri ve mahalli
idare birliklerinde çalışmakta olan kamu görevlilerinin genel toplu
sözleşmelerle belirlenen ekonomik ve sosyal hakları
dışındaki çalışma koşullarını,
ekonomik, sosyal, demokratik ve kültürel haklarını belirlemek üzere;
o kurumdaki en çok üyeye sahip sendikanın çağrısını
takiben en geç bir ay içerisinde ilgili
kurum merkezinde kurum toplu
sözleşmesi yapılır.
Pervin
Buldan Sırrı
Süreyya Önder Erol
Dora
Iğdır
İstanbul
Mardin
Sırrı
Sakık Levent
Tüzel Ertuğrul
Kürkcü
Muş
İstanbul
Mersin
Adil
Kurt
Hakkâri
BAŞKAN Sayın Komisyon, son
okunan önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) - Katılamıyoruz
efendim.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Buldan
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Levent Tüzel, İstanbul...
BAŞKAN Sayın Tüzel,
İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Tüzel.
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamu emekçilerinin
sendikal hak ve özgürlüklerini konuşuyoruz, bu yasal düzenleme buna dair.
4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda
Değişiklik yapılıyor. Toplu sözleşmenin tarafları
ve imza yetkisine dair maddede söz almış bulunuyorum.
Öncelikle, bugün bir 12 Eylül
yargılaması söz konusu. Neden bundan bahsetme ihtiyacı var?
Çünkü bu yargılama gerçekten bütün bir dönemin sorgulanması
açısından tarihî bir yargılama ve özellikle de işçi
sınıfı, kamu emekçileri sendikal haklarına dönük bir
saldırıyı hedeflediği için bugünümüzle de son derece
yakından ilgili. Bu yargılamanın son derece ciddiyetsiz ve
samimiyetsiz olduğunu bugünkü mahkeme manzarasından gördük. Sadece 2
darbeci generalin yargılanması açısından da mahkemenin
hazırlıkları açısından da kamuoyunun beklentisine
yanıt vermemesi yönünden de aslında burada sadece bir görüntü
oluşturma meselesi, yaklaşımı bu yasa düzenlemesinde de
görülüyor. Gerçekten, burada da memura toplu sözleşme müjdesi veren
Hükûmet, on sekiz ay geçtikten sonra ancak, tamamen kendi işine
geldiği gibi düzenleyerek, Meclis gündemine getiriyor. Bugün gelinen
noktada kamu emekçilerine müjde falan verilmediği, referandumda
yandaş medyanın ve liberallerin nefesiyle şişirilen toplu
sözleşme balonunun da aslında patladığını
görüyoruz. Yasa değişikliği, tıpkı işçi sendikalarında
olduğu gibi, kamuda örgütlü kamu emekçileri sendikalarını bir
bütün olarak denetleme ve hareket alanlarını kısıtlama
mantığıyla hazırlanmıştır. Özgür bir toplu
pazarlık sisteminin en temel öğesi olan grev hakkının
olmaması bile tek başına yasa değişikliğinin bir
aldatmaca olduğunu göstermektedir. Sayın Bakan burada grevin anayasal
nedenlerle yer almadığını söylüyor ama aynı Anayasa,
90ıncı maddede bildiğiniz gibi, uluslararası
sözleşmelere atıf yapmaktadır ve bütün uluslararası sözleşmelerde kamu emekçilerinin grev
hakkı düzenlenmiştir.
Değerli milletvekilleri, AKPnin
çıkardığı pek çok kanunda olduğu gibi, bugün üzerinde
konuştuğumuz yasada sadece göstermelik değişiklikler
yapılmakta, bu hâliyle, zarfı
farklı ama mazruf aynı olan bir düzenlemeyle karşı
karşıyayız. Görünürde kamu emekçilerine toplu sözleşme
hakkı verildiği iddia edilse de özünde eskisinden daha geri
düzenlemeler olduğu çok açıktır. Oysaki kamu emekçileri, 12
Eylül darbesinden sonra, uzunca bir zaman mücadeleleriyle kendi örgütlenmelerini
ve toplu pazarlık hakkını kazanacak bir mücadele içerisinde
olmuşlar, yasal düzenlemeler ise bugün çok daha geri bir noktaya
gitmiştir.
Sendikaların temel görevi,
üyelerinin çalışma koşullarının iyileştirilmesi,
ücret ve sosyal haklar ile özlük ve mesleki taleplerini gerçekleştirmek için
işverenle toplu pazarlık yapmaktır.
Tasarı
konfederasyonları öne almakta, tek düzey toplu sözleşme önermekte,
sendikaları devre dışı bırakmaktadır.
İnsan Hakları
Avrupa Mahkemesi kararlarıyla tescil edilen ve yerel hizmet iş
kolunda bugüne kadar imzalanan 400ün üzerinde toplu sözleşme resmen yok
sayılmıştır. Anayasada yapılan değişiklik
doğrultusunda, toplu sözleşmenin yasal güvenceye kavuşturulması
amacıyla hazırlandığı iddia edilen bu tasarı,
kamu çalışanları ve sendikaların elinden bu hakkı
resmen almaktadır. Tasarıyla sendikalar toplu sözleşmenin
doğrudan tarafı yapılmayarak hem yetkileri hem de etkilerinin
sınırlandırılmak istenmesi düşündürücüdür.
Tasarı, ayrıca
sendikaların mevcut hiyerarşiyi ve ücret dengesini bozacak zam
talebinde bulunmalarının önünde yasal engel konularak fiilen
sendikasız bir rejim yaratmak istemektedir.
Tasarı, örgütlenme
özgürlüğünü genişletmek bir yana, Meclis,
Cumhurbaşkanlığı, askerî iş yerleri, ceza ve tevkif
evleri çalışanları, emniyet mensupları, hâkim ve
yargıçlar dâhil olmak üzere 700 bin kamu çalışanının
örgütlenme yasağını devam ettirmektedir. Kamu emekçilerinin
talepleri doğrultusunda örgütlenme yasaklarının
kaldırıldığı, özgürlükçü, demokratik bir grev ve toplu
sözleşme yasasının çıkartılması artık
Meclisin sorumluluğundadır. Böyle bir yasa için ayrımsız
tüm milletvekillerini sorumluluğa ve kamu emekçilerinin taleplerine kulak
vermeye davet ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Tüzel.
Sayın Tüzel ve
arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 200 sıra
sayılı 'Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 19. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. 02.04.2012
Mehmet Şeker
(Gaziantep) ve arkadaşları
MADDE 19- 4688 sayılı Kanunun
29 uncu maddesi, başlığı ile birlikte
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Toplu sözleşmenin
tarafları ve imza yetkisi
Madde 29- Genel Toplu
Sözleşme görüşmelerine kamu idaresi adına Kamu İşveren
Heyeti, kamu görevlileri adına Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti
katılır.
Kamu İşveren
Heyeti, Başbakanın görevlendireceği Başbakan
yardımcısının başkanlığında,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Kalkınma
Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Hazine
Müsteşarlığı ve Devlet Personel
Başkanlığı temsilcilerinden oluşur.
Genel toplu
sözleşme görüşmelerinde Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti,
bağlı sendikaların toplam üye sayısı itibariyle en çok
üyeye sahip üç konfederasyonunun belirleyeceği temsilcilerden olmak üzere
yedi üyeden oluşur. Bu yedi temsilcinin belirlenmesinde en çok üyeye sahip
üç konfederasyona bağlı sendikaların toplam üye
sayısı, yediye bölünmek suretiyle bir temsilcilik için gerekli üye
sayısı belirlenir. Her bir konfederasyona bağlı
sendikaların toplam üye sayısı, bir temsilcilik için gerekli üye
sayısına bölünmek suretiyle konfederasyonların Kamu Görevlileri
Sendikaları Heyetindeki temsilci sayıları tespit edilir. Bu
işlem sonunda tam sayıları gösteren temsilci sayıları
konfederasyonlara dağıtıldıktan sonra kalan temsilcilikler,
arta kalan yüzdelik rakamların büyükten küçüğe doğru
sıralaması esas alınarak konfederasyonlar arasında
dağıtılır. Bu fıkra hükmüne göre her bir
konfederasyonun belirleyeceği temsilci sayıları Devlet Personel
Başkanlığınca ilgili konfederasyonlara bildirilir.
Genel toplu
sözleşme, Kamu İşveren Heyeti ile görüşmelere katılan
Kamu Görevlileri Sendikaları Heyet üyelerinin nitelikli
çoğunluğu (toplam üye sayısının 2/3 oranı)
arasında imzalanır.
Hizmet kolu toplu
sözleşmesi görüşmelerinde Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti, o
hizmet kolunda en çok üyeye sahip ilk üç sendikanın temsilcilerinden
oluşur. Heyetin oluşumu Genel Toplu Sözleşmedeki gibi hizmet
kolu bazında belirlenir. Her bir hizmet kolu kapsamında toplu
sözleşme görüşmelerine katılacak Kamu Görevlileri
Sendikaları Heyet üyeleri, ilgili sendika tarafından genel toplu
sözleşme görüşmelerinin başlamasından bir hafta önce Devlet
Personel Başkanlığına bildirilir.
Hizmet kolu toplu
sözleşmesi, Kamu İşveren Heyeti ile Kamu Görevlileri
Sendikaları Heyeti arasında imzalanır.
Kurum toplu
sözleşmesi görüşmelerinde o kurumla ilgili Kamu Görevlileri
Sendikaları Heyeti, o kurumda da en çok üyeye sahip sendikanın en çok üç temsilcisinden
oluşur.
Kurum toplu sözleşmesi, o kurumun
en üst yöneticisi ile o kurum için belirlenen Kamu Görevlileri Sendikaları
Heyeti arasında imzalanır.
Genel veya hizmet kolu toplu
sözleşmesinin imzalanması halinde Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna
başvurulamaz."
BAŞKAN Sayın Komisyon,
okunan önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Sayın Ferit Mevlüt
Aslanoğlu, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri,
hepinize saygılar sunuyorum.
Çalışma Bakanım burada
yok ama Çalışma Bakanlığının yetkilileri burada.
Türkiyede tüm çalışanların hamisi, tüm
çalışanların gideceği tek yer olduğunu
düşündüğümüz Çalışma Bakanlığına sadece
ihbar ediyorum, şikâyet ediyorum, ihbar yapıyorum, Türkiye Büyük
Millet Meclisini ihbar ediyorum.
Değerli arkadaşlar, bir süre
önce Meclis Teşkilat Yasası görüşüldü, buradan geçti. Gerek alt
komisyonda gerek komisyonda gerek burada kanun görüşülürken başta
Sayın Başkan Bir kişinin burnu kanamayacak. dedi. Sayın
Başkanım, doğru mu? Bir kişinin burnu kanamayacak. dedi.
Başta Sayın Alt Komisyon Başkanı Bir kişinin burnu
kanamayacak. dedi. Başta Sayın Komisyon Başkanı, -Sayın
Lütfi Elvan Bey burada mı?- ona da sataşıyorum, Bir
kişinin burnu kanamayacak. dedi.
Size de sataşıyorum.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Buyurun efendim, devam edin.
(AK PARTİ sıralarından
Bağırmadan konuş! sesleri)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) Ben nasıl konuşacağımı bilirim.
Değerli arkadaşlar, maalesef
daha mürekkebi kurumadı, bir norm kadro çalışması
yaptırılıyor TODAİEye, 1.500 kişi kadro fazlası
çıkarılıyor. Bir, soruyorum Sayın Başkan. Bu Mecliste
en fazla 657 kişi çaycı, yemekçi, bahçıvanı fazla
görüyorlar. Bu hizmetleri de taşeron çalıştırıp
satın alacağız. diyor. Yazıktır, günahtır.
Sayın Başkan, bu Mecliste acaba kaç tane bankamatik elemanı
vardır? Kaç kişi Meclise gelmeden, Meclise kaç kişi gelmeden
Kaç tane bankamatik elemanı vardır? Önce bunlara yol verin, sizin
elinizi öpeyim. Gariban çaycıdan, gariban aşçıdan, gariban
garsondan ve hepimizin inandığı
Burası yolgeçen hanı
değil. Taşeronun kimi getirip çalıştıracağı
belli değil. Bu Meclis Türkiye'nin en güvendiği kurum
olmalıdır. Bu Mecliste çalışan insanlar güvenilir
olmalıdır. Burası bizim namusumuz. Acaba, bu Mecliste 2002
yılından bu yana getirilen, bir gün Meclise gelmeyen kaç tane
müşavir vardır? Önce onlardan başlayın. Siz getiriyorsunuz
tüm çözümü gariban 4/Clilere, 4/Blilere!
Arkadaşlar, yazıktır.
Adalet bu değildir. Bu Mecliste çalışan gariban insanlardan ne
istiyorsunuz? Onları gönderip yerine çay hizmeti vermeyecek misiniz? Yemek
vermeyecek misiniz? Bahçeyi temizletmeyecek misiniz? Bahçeye bakım
yapmayacak mısınız? Bunları, ne olduğu belli olmayan,
taşeronun kimi, hangi işçiyi alacağı, asgari ücretin
altında
Eğer Türkiye'de hepimiz taşeronluğa
karşı çıkıyorsak ve taşeronları,
taşeronluğu, taşeronu gelip Meclisin dibine koyuyorsanız,
hepimize yazıktır.
Ben Çalışma
Bakanlığına ihbar ediyorum. Buradan adam çıkarıp
yerine taşeron işçi alan bir Meclisi ihbar ediyorum, alacak bir
Meclisi ihbar ediyorum. Burada tüm grup başkan vekillerini
sorumluluğa davet ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar) Burada tüm grup başkan vekillerini bu gariban insanlar
adına sorumluluğa davet ediyorum. Bunların günahını
veremezsiniz!
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Aslanoğlu.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Karar yeter sayısı istiyoruz Sayın
Başkan.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Sayın Başkanım, sataşma var
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Sataştım efendim! Sataştım! Sayın
Başkanım, size de sataştım!
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Alt Komisyon Başkanı olarak sataştı Sayın
Aslanoğlu, cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Peki, buyurun.
Bir dakika lütfen
IX.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Isparta Milletvekili Süreyya Sadi
Bilgiçin, İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii ki Sayın Aslanoğlunun buradaki
heyecanını anlıyorum, bunu da takdirle
karşılıyorum ancak şu ana kadar hiç kimsenin burnu
kanamadı.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Uyarıyorum.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Devamla)
Burada, komisyon aşaması da dâhil olmak üzere, herkes Meclis
içerisinde bir norm kadro çalışması
yapılacağını biliyordu, Mecliste bir kadro
şişkinliği olduğunu da herkes biliyordu yani bunları
kimse tartışmıyor.
Ne yapıldı? Norm kadro
çalışması yapıldıktan sonra Başkanlık
Divanına sunuldu. Bildiğim kadarıyla, bütün siyasi parti
gruplarımız da bu Başkanlık Divanında temsil ediliyorlar.
Bu konu Başkanlık Divanında tartışılmaya devam
ediyor. Şu ana kadar da herhangi bir şekilde haksız yere
görevinden uzaklaştırılmış hiç kimse yoktur. Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı da, Meclis
Başkanlığı da, Parlamentonun bütünü de, milletvekilleri de
mutlaka bütün çalışanlarına sahip çıkacaklardır ama
bununla beraber mutlaka
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Söz mü?
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Devamla)
- Bakın, 58 tane olan birim sayısı 17ye indirildi. 226nın
üzerinde müdür yardımcısı ve üstü kadronun olduğu, güvenlik
elemanlarıyla 6 bine yakın bir personelin olduğu bir
yapıdan bahsediyoruz. Bu yapının mutlak surette bir düzenlemeye
ihtiyacı olduğu açıktır ve şu ana kadar da 18 Nisana
kadar emekli olanlara, emekliliği gelip de emekliliğini isteyenlere
de emeklilik tazminatlarında ciddi manada bir ek, ilave ödeme
yapılmaktadır. Burada, çalışanlarımız
bunları değerlendireceklerdir.
Başkanlık Divanı, sizlerin
de içinde olduğu, yani sizin şahsınız değil ama, sizin
partinizin de içinde olduğu
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Benim oyum 3 tane, buranın oyu 2
tane, oranın oyu 1 tane; oy sizde.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) - Başkanlık
Divanı bu noktadaki değerlendirmeyi yapacaktır ama hepimiz bütün
çalışanlarımıza gözümüzün içi gibi bakıyoruz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) İhbar ediyorum.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Devamla)
- Hiçbir şekilde de onları
gönderip de burada, onların yerine herhangi bir şekilde bir
taşeron, onların yerine adam getirmek gibi bir düşünce de
yoktur.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Kamu Görevlileri Sendikaları
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/556) (S. Sayısı 200)
(Devam)
BAŞKAN Sayın Aslanoğlu
ve arkadaşlarının
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Karar yeter sayısı
.
BAŞKAN Sayın Aslanoğlu
ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza
sunacağım. Daha evvel karar yeter sayısı istenmiştir,
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım.
Sayın Aslaoğlu ve
arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Şimdi, kâtip üyeler arasında
anlaşmazlık var.
İki dakika süre veriyorum ve
oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır; önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu Görevlileri
Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının çerçeve 19. maddesiyle değiştirilen
4688 sayılı kanunun 29. maddesinin 4. fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
Toplu sözleşme imzalamaya kamu
idaresi adına Kamu İşveren Heyeti Başkanı, kamu
görevlileri adına sözleşmenin kamu görevlilerinin geneline yönelik
bölümü için, Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti, hizmet kollarına
yönelik bölümleri için ise ilgili sendika temsilcisi yetkilidir.
BAŞKAN Sayın
Şandır ve arkadaşlarının okunan önergesine Sayın
Komisyon katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Sayın Hasan Hüseyin
Türkoğlu, Osmaniye Milletvekili, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) Sayın Başkan, Türk milletinin saygıdeğer
milletvekilleri; 200 sıra sayılı Kamu Görevlileri
Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 19uncu maddesine ilişkin
değişiklik önergesinden dolayı söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlarken Türk
milliyetçiliğinin kilometre taşı, bugün yargılanmaya
başlanan 12 Eylül darbesinin gerçek mağdurlarından merhum
Başbuğ Alparslan Türkeşi saygıyla yâd ediyorum.
Yine sözlerime başlarken bir
ifadede bulunma ihtiyacı hasıl oldu. Sayın Bakandan özellikle
rica ediyorum
Efendim, bu tasarınızın her yerini inceledik, ne
Kamu İhale Kanunuyla ilgili bir hüküm var ne de şöyle kenara
köşeye sıkışmış 3-5 milyar dolarlık bir
muafiyet var. Diğer bakanlarımızın bütün
tasarıları, teklifleri hep böyle Kamu İhale Kanununa
atıfta bulunuyordu, bir 3-5 milyar dolar kenara
sıkıştırıyorlardı. Size
arkadaşlarımız sitem ediyorlar Niye Sayın Bakan
koymamış böyle bir hüküm? diye. Bunu da ifade etmek
durumundayım.
Tasarının 19uncu maddesi,
4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununun 29uncu
maddesini başlığıyla birlikte değiştirmektedir.
Bu madde, toplu sözleşmenin taraflarını ve imza yetkisini
düzenlemektedir. Kamu İşveren Heyetinin oluşumuna ilişkin
herhangi bir değerlendirme yapmaya ihtiyaç yoktur, çünkü hepsi Hükûmet
memuru olan görevlilerin aynı hususları dile getirmesi beklenir.
Ancak, Kamu Görevlileri Sendikaları Heyetinin oluşumu daha büyük önem
arz etmektedir. Çünkü kamu görevlileri sendikalarının farklı
yaklaşımları, farklı çözüm önerileri vardır. Bu
çerçevede, tasarının bu maddesi, toplu sözleşmeye taraf olarak
Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti Başkanının imza
atmasını düzenlemektedir. Hem Heyet Başkanı olma hem de
imza yetkisini bir sendika temsilcisinin tek başına uhdesinde
taşıması doğru değildir. Bugün, iktidara yakın,
hatta iktidarın kurdurduğu, beslediği ve büyüttüğü bir
sendika başkanının Kamu Görevlileri Sendikaları Heyet
Başkanı ve imza yetkilisi olması demokratik ve adil
değildir.
Bugün itibarıyla kamu
görevlilerinin sendika üyeliği konusunda sendikaların birisi yüzde
40ın üzerinde üyeye sahiptir. Geriye kalan yüzde 60a yakın üyeye
ise diğer iki sendika sahiptir. Yüzde 60 oranında üyesi olan
sendikalar heyette temsil edilecek ancak imzaları olmayacak, itiraz
hakkı, rey hakkı olmayacak. Bizim de bu düzenlemeyi demokratik ve
adil olarak değerlendirmemiz mümkün olmayacaktır hâliyle. Bu düzenleme,
bu hâliyle adil değildir, demokratik değildir, hele hele ILO
standartlarına ve evrensel sendikacılık
anlayışına uyumlu değildir, zıttır,
aykırıdır.
Diğer yandan, kamu görevlileri
sendikalarına da şöyle bir göz atmakta fayda vardır. Bugün
sendika konfederasyonu olarak üç sendika karşımıza
çıkmaktadır. AKP iktidara geldiğinde 41 bin üyesi olan, AKPnin
besleyip büyüttüğü bir sendikanın üye sayısı 500 binlere
kadar yükselmiştir. Eski bir mülki idare amiri olarak bu sayının
buralara nasıl geldiğini gözlemleyen biriyim. Bakanlıkların
merkez ve taşra teşkilatlarında görevli devlete değil
iktidar partisine bağlı kamu görevlileri, çalışanları
iktidar partisinin sevdiği sendikalara üye olmaya zorlamışlardır,
hâlâ zorlamaktadırlar. Kadrolu, 4/Bli, 4/Cli, ne kadar çalışan
varsa tehdit, şantaj, korkutma, yıldırma ve her türlü metotla
malum sendikaya üye olmaya, mevcut sendikalarından ayrılmaya
zorlanmaktadırlar. Karşı duranlar, dik duranlar tayinlerde,
terfilerde cezalandırılmaktadırlar. Memurlar Tayyip
Erdoğanın sendikasına davet edilmekte, kabul etmeyenlere Sen
Başbakana karşı mısın? şeklinde psikolojik
baskı yapılmaktadır. Diyanet işleri mensupları
arasında malum sendikaya üye olmayanları Ergenekoncu diye
yaftalayacak dedikodular üretmekten geri durmayan bir anlayış
hâkimdir.
Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; kamu görevlilerinin sendikal
örgütlenmeleri, bu görevlilerin sorunlarının giderilmesi, sosyal
adaletin sağlanması ve çalışma
barışının oluşturulması açısından çok
önemlidir. Bugün, bu düzenlemeyle iktidara yakın bir sendikanın
lehine yaptığınız düzenlemeler, siz iktidardan
ayrıldıktan sonra sizi rahatsız edebilir. Bu noktadan hareketle
demokrasi ve adaletin gereğini bugün yaparsanız yarın aynı
muameleye tabi olursunuz, yoksa yediğiniz hurmalar sizi rahatsız eder
ama kimseye derdinizi anlatamazsınız.
Gelin, uluslararası standartlara,
ILO standartlarına, evrensel sendikacılık kurallarına uygun
bir düzenleme yapalım, çalışanların uluslararası
normlara uygun sendikal haklara sahip olmasını esas alan
düzenlemelere imza atalım. Bu çerçevede çalışma
hayatının ortaya çıkardığı problemlerin çözümü ve
çalışma barışının tesis edilmesi için çoklu
danışma mekanizmalarına her kesimi dâhil ederek güçlendirilen ve
etkin katılım sağlayan metinleri ortaya çıkaralım.
Sendikaların iktidara ya da muhalefete yakınlığı
değil, eğitim ve araştırma faaliyetlerine verdiği
ağırlık, iş ortamında ve teknolojide meydana gelen
değişimlere uyum sağlayıcı beceri programlarına
ayırdığı potansiyel göz önünde bulunduracak düzenlemeleri
hep beraber yapalım.
Bu duygularla önergemizin kabulünü yüce
heyetinizden istirham eder, Türk milletinin saygıdeğer
milletvekillerini saygıyla selamlarım. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Türkoğlu.
Sayın Türkoğlu ve arkadaşlarının
önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
19uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
19uncu madde kabul
edilmiştir.
20nci madde üzerinde iki önerge
vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan
tasarının 20. maddesi ile eklenen fıkrada yer alan 5 iş
günü ibaresinin 7 iş günü olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Lütfü Türkkan Nevzat Korkmaz Hasan Hüseyin
Türkoğlu
Kocaeli Isparta Osmaniye
Mesut Dedeoğlu Sadir Durmaz
Kahramanmaraş Yozgat
T.B.M.M
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 200 sıra sayılı
yasa tasarısının 20. maddesinin çerçevesinde yer alan her
hizmet kolundaki yetkili ifadesinin tasarı metninden
çıkartılmasını arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Kazım Kurt Bülent
Kuşoğlu
İstanbul Eskişehir Ankara
Kadir Gökmen Öğüt Özgür Özel
İstanbul Manisa
BAŞKAN Sayın Komisyon, Aslanoğlu ve
arkadaşlarının -son okunan- önergesine katılıyor
musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz.
BAŞKAN İstanbul
Milletvekili Sayın Öğüt, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT
(İstanbul) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Kamu
Görevlileri Sendikaları Kanununun görüşülmesi nedeniyle söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, toplum
üzerindeki büyük baskı kamuda çalışan sağlık
çalışanlarını da etkilemekte, sendikalaşma ve hak
aramada büyük sıkıntılar çıkmaktadır. Her ne kadar, 12
Eylül referandumunun ileri haklar getirdiği masalı
anlatıldıysa da daha geri, daha baskıcı bir sendikal ortamda
olduğumuz, özellikle son günlerde yaşadığımız
polis baskısıyla daha net hissedilmektedir.
Ankaranın ortasında,
emekçiler, sendikacılar, öğretmenler defalarca baskıyla
karşılaşmış, dayak yemiş, coplanmış,
gaz bombasıyla püskürtülmeye çalışılmıştır.
12 Eylül darbesinin getirdiği Anayasadan farklı uygulamaların
olmaması, iktidarın bilerek, isteyerek yaptığı bir
planlamadır.
Sendika olabilir ama muhalif olmayan,
konuşmayan, iktidarın her yaptığını olumlu
karşılayan sarı sendika makbuldür AKP İktidarı için.
Nitekim, ülke yararına, kamu çalışanlarının
haklarını savunmak için defalarca meydanlara inen, açıklamalar
yapan muhalif sendikaların sesine kulak tıkanmış ve Ben
yaptım, oldu. anlayışının temeli olan kanun
hükmündeki kararnameyle Kamu Hastaneler Birliği Yasası da
tıpkı diğer yasalar gibi yürürlüğe konulmuştur. Sağlıkta
dönüşümün son halkası olan bu yasayla birlikte birçok haksız
uygulama baş göstermiştir, daha da vahimi, gün geçtikçe de
artmaktadır, artacaktır.
Sayın milletvekilleri, bu
doğrultuda, sizlere, kamuda çalışan diş hekimlerinin ve
yardımcı personelin karşılaştığı
sorunları anlatmak istiyorum. Öncelikle, ağız ve diş
sağlığı merkezlerinde ve hastanelerde çalışmaya
başlayan meslektaşlarımız 4/B denilen ucubeyle işe
başlamaktadır, güvencesiz bir iş ortamıyla karşı
karşıya kalmaktadırlar. Bir müddet sonra 4/A kadrolu
olmaktadırlar. Bu süreç sancılı geçmektedir. Kamuya
başvuruda bulunan meslektaşlarımız ve yardımcı
personel 4/A ile işe başlamalı ve iş güvenceleri mutlaka
olmalıdır.
Kamunun değişik birimlerinde
çalışan meslektaşlarımız ve yardımcı
personel ayrı ayrı ücretlendirilmekte, döner sermaye başhekimin
inisiyatifine bırakılmakta, her ay ayrı döner sermaye payı
dağıtılmaktadır.
Hasta şikâyetlerinde her zaman
meslektaşlarımız haksız görülmekte ve uyarı
almaktadırlar, döner sermayeden daha az yararlanacağı bölümlere
sürülmektedirler.
Sağlık
çalışanları tehdit edilmektedir.
Performans uygulamasıyla nitelik
yerine nicelik öne çıkarılmıştır. Daha fazla
performans göstermek için çaba gösteren meslektaşlarımız
sağlıklarını kaybetmektedirler. Tatile bile gidemeyen
meslektaşlarımız olmaktadır.
Günde 14 hastaya bakması gereken
diş hekimleri 30 civarında hastaya bakmak zorunda kalmaktadır.
Bu da hem fiziksel hem psikolojik rahatsızlıklara sebep
olmaktadır. Bu bir çeşit işkencedir.
Performansın maaşın
yüzde 25i kadar olması gerekirken, maaşın, toplam ücretin yüzde
30u olmaktadır. Bu da özlük haklarına
yansıtılamamaktadır, emeklilikte düşük maaşa ve büyük
mağduriyetlere sebep olunmaktadır.
Performansa dayalı sistem,
aşırı çalışmaya yol açmakta. Bu da diş hekimleri
kadar, taşeron sistemiyle çalışan yardımcı personelin
olumsuz şartlarda ve güvencesiz çalışmasına neden
olmaktadır, çeşitli sağlık sorunlarıyla
karşı karşıya kalınmaktadır.
Mesleğin en önemli
ayaklarından olan laboratuvarlarda çalışan diş teknisyenleri
ihale sistemiyle çalıştıkları için, ucuz işçi, ucuz
malzeme kullanmaktadır. Hastalarımızın
sağlığıyla oynanmakta, ülke dövizi havaya uçmakta ve
buralarda çalışan diş teknisyenleri silikozis
hastalığına yakalanmaktadır. İhaleyi alamayanlar da
işsizlikle karşı karşıya kalmaktadır.
Örgütlü güçleri olan Diş
Teknisyenleri Odası ve dernekleri Sağlık
Bakanlığınca ciddiye alınmayıp görüşlerine
başvurulmamaktadır.
Bu arada, serbest çalışan
diş hekimleri için olumlu bir gelişmeyi belirtmek istiyorum:
Çalışma Bakanlığıyla Diş Hekimleri Birliği
arasında hizmet satın alma görüşmeleri gayet olumlu geçmektedir.
Bakana, verdiği sözü yerine getirmek için gösterdiği çabaya
teşekkür etmek isterim.
Her ne kadar Sendikalaşmanın
önündeki engeller kaldırıldı. dense de örgütlenenlerin
başına gelenler özellikle muhalif sendikalaşmanın önünde
engeller yaratmaktadır. Yandaş medya, yandaş yargı,
yandaş sivil toplum örgütleriyle birlikte yandaş sendikalar da AKP
Hükûmetinin en büyük eseridir.
Bugün 12 Eylül darbesiyle ilgili yargılama
başladı. Sadece 2 generalin yargılanması yetmez. O günün
küçük askeri ve polisi olan ama merdivenleri hızla tırmanan, general
olan, polis müdürü olan o günün sıkıyönetim valileri,
müsteşarları
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Öğüt.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (Devamla) -
...yaş büyüten doktorları, hâkimleri, velhasıl bütün
sorumluları yargılanırsa 12 Eylül yargılanmış
olacaktır. 12 Eylül 1980 darbesini yapanlar yıllar sonra nasıl
hesap verme noktasına geldiyse bir gün AKP de kendi
yarattığı bugünün mağdurları için hesap verecektir.
12 Eylülle hesaplaşma
BAŞKAN Sayın Öğüt,
teşekkür ediyorum.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT
(İstanbul) Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Öğüt ve
arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan
tasarının 20. maddesi ile eklenen fıkrada yer alan 5 iş
günü ibaresinin 7 iş günü olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Lütfü
Türkkan (Kocaeli)
ve
arkadaşları
BAŞKAN Sayın Komisyon?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Türkkan,
Kocaeli Milletvekili, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Bakan katılıyor efendim.
BAŞKAN Komisyon takdire
bıraktığı için.
AHMET YENİ (Samsun)
Katılınca konuşma olmuyor ki.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Katılınca konuşma olmuyor. diye bir şey olur mu? Nereden
biliyorsun teşekkür etmeyeceğimi? Yani böyle bir şey var
mı?
Ben öncelikle, az evvel oturum
başladığında, merhum Başbuğ Türkeşin ölümü
nedeniyle yaptığı konuşma için Grup Başkan Vekili
Mahir Ünal Beye teşekkür ediyorum. Onun şahsından kaynaklanan
bir konuşma olduğunu da özellikle belirtmek istiyorum.
Sizin 12 Eylülün peşindeyiz.
demenize kimse inanmıyor, onu söyleyeyim size. Zira, hakikaten siz, ne 12 Eylülün ne 28
Şubatın ne de 27 Nisanın peşinde olamazsınız.
Böyle bir şey yok. Siz, olsa olsa, kentsel dönüşümden elde edilen
rantın, ihalesiz verilmesini istediğiniz tablet ihalesinin
peşinde olursunuz. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
O rantları paylaşma peşinde olursunuz. Sizin bu milletin
hasletleriyle, bu milletin dertleriyle en ufak bir ilişkiniz olduğunu
düşünmüyorum. Zira, hakikaten, aranızda benim çok yakinen
tanıdığım, geçmişten ünsiyetim bulunan dostlarım
var. Geçmişte beytülmale el sürmeyen bu kadroların önemli bir
kısmı şimdi beytülmalin peşine düşmüş.
AHMET YENİ (Samsun) Müdahillik
için kuyruğa girdiniz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - 28
Şubatın failleriyle kol kola
dolaştığınızı, 27 Nisanın,
e-muhtıranın failleriyle pazarlık
yaptığınızı cümle âlem biliyor. Şimdi,
kalkıp da 12 Eylülün hesabını soruyoruz. diye ortaya
çıkmanız bir garabet sadece.
AHMET YENİ (Samsun) Müdahil
oluyoruz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - 12 Eylül
ihtilali yapıldığında hatırlar mısınız
Amerika demişti ki: Bizim çocuklar yaptı bu ihtilali. Şimdi,
yine Amerikanın Bizim çocuklar. dediği iktidar 12 Eylülün Amerika
Birleşik Devletleri uşaklarını yargılıyor. Böyle
bir garabetle karşı karşıyayız.
AHMET AYDIN (Adıyaman) O kadar
da ağır konuşma! Uşak diyemezsin!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın
Başkanım
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) 12 Eylülde
kaçtınız, 27 Nisanda kaçtınız, 28 Şubatta
kaçtınız. Sonra da Kaçmak hicrettir. diye fetva verdiniz.
Ülkücüler, devrimciler zindanlarda çürürken siz kenarda beklemeyi tercih
ettiniz. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) Referandumda
ne yaptınız, referandumda?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Sizin her
konuda olduğu gibi bu konuda da samimi
olmadığınızı biliyoruz. Bu dönemi, 12 Eylülü, 28
Şubatı, 27 Nisanı tartışarak kamuoyunu meşgul
etmek peşinde olduğunuzu biliyoruz.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Sen
kimi yargılıyorsun?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) -
Yaptığınız zamları, ülkenin çevrilebilir olmaktan
uzaklaşan borçlarını, işsizliği,
fukaralığı, dış politikada ülkenin gittiği
uçurumu, bu hataları saklamaya yönelik bu hamlelerinizi millete ifşa etmeye
devam edeceğiz. 12 Eylül sanıklarının 4 Nisanda
yargılanmaya başlamasını da ilahî bir tesadüf değil,
şeytani bir plan olarak gördüğümü ifşa ediyorum, söylüyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
VURAL KAVUNCU (Kütahya)
Referandumda gördük
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkanım, Sayın Konuşmacı
Amerikan uşaklığıyla ilzam etti bizi. Açıklamak
istiyorum.
BAŞKAN Buyurun
efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IX.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının, Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkanın Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkan
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkanım, tabii, Sayın Ahmet Aydının,
Amerikan uşaklığıyla suçladığımız 12
Eylül cuntacılarıydı, onları savunmak için kürsüye çıkmasını
da nasıl bir iş birliği olduğunu göstermek
açısından ifade etmek istiyorum.
AHMET AYDIN (Devamla)
İşinize bakın. Kamuoyu biliyor. Vatandaş biliyor.
OKTAY VURAL (İzmir)
O ifadeyi 12 Eylül uşakları için söyledi.
BAŞKAN Müsaade
ederseniz ne söylediğini duyalım. Bir saniye
AHMET AYDIN (Devamla)
Biraz dinleyin, dinleyin. Oktay Bey, dinleyin.
OKTAY VURAL (İzmir)
- Dolayısıyla bugün 12 Eylül uşaklarını savunmak için
bir AKP grup sözcüsü konuşuyor. ABDnin bizim çocuklarını
savunuyorsunuz.
AHMET AYDIN (Devamla)
Biraz dinleyin
BAŞKAN Bir saniye
lütfen
Evet, Hatibi dinleyelim.
Buyurun Sayın
Aydın.
AHMET AYDIN (Devamla)
Değerli arkadaşlar, siz burayı dinleyin. Ağzı olan
konuşuyor zaten. Burada söz bize verildi.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sen nerenle konuşuyorsun!
AHMET AYDIN (Devamla)
Söz bize verildi. Burada biz söz söylemek durumundayız. Milletin
kürsüsünde gelir konuşursunuz ve sizin ne konuştuğunuzu, ne
yaptığınızı da bütün kamuoyu biliyor, bütün halk
biliyor.
OKTAY VURAL (İzmir)
Burada 12 Eylül cuntacılarını çoğunluk partisinin
savunmasını esefle karşılıyorum! 12 Eylül
cuntasını savunuyorlar işte görüyorsunuz!
AHMET AYDIN (Devamla)
Sayın Başkanım, konuşmam lazım ama
BAŞKAN Sayın
Vural, lütfen dinleyelim.
AHMET AYDIN (Devamla)
Değerli arkadaşlar, arkadaşların zannediyorum biraz
sıkıntıları var.
OKTAY VURAL (İzmir)
Bu Meclis cuntacıları savunamaz.
AHMET AYDIN (Devamla)
O sıkıntıları burada bizim ifade etmememiz için bizi
provoke ediyorlar.
OKTAY VURAL (İzmir)
Savunamazsınız. Savunuyorsunuz şimdi.
AHMET AYDIN (Devamla)
Çok Değerli Başkanım, değerli arkadaşlar; tabii
âyînesi iştir kişinin lafa bakılmaz. Ne
yaptığınız çok önemli. Sizin ne
yaptığınızı, ne söylediğinizi, söyleminizle
uyumlu olup olmadığınızı bütün Türk halkına
havale ediyorum. Herkes her şeyi çok iyi biliyor. Kalkıp burada çok
güzel laflarla edebiyatlar yaparak bir yere varamazsınız.
Değerli
arkadaşlar, bakın, biz burada bu ülkenin özgürleşmesi, bütün
vesayetlerin ortadan kaldırılması adına,
demokratikleşme adına ciddi bir paket getirdik. 26 maddelik referandum
paketi getirdik ve o paketin içindeki maddelerden bir tanesi de geçici 15inci maddeydi.
Eğer bugün darbeciler yargılanıyorsa bu grubun sayesinde
yargılanıyordur. Siz o gün neredeydiniz? Neredeydiniz? (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Üç tane Mecliste
grup vardı ki birisi milletvekillerine güvenip perde arkasına
gönderemedi, birisi bütün maddelerine hayır dedi, bir başka grup da
boykot etti.
Değerli arkadaşlar, millet
bunları unutmadı ve biz burada AK PARTİ oylarıyla geçirdik,
millete gittik. Millet de hesabını verdi
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AHMET AYDIN (Devamla) Millet de
onların defterini dürdü ve sizin de yanlış yolda olduğunuzu
göstererek yüzde 58le evet dedi
(AK PARTİ sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın
Başkan
BAŞKAN Bir saniye efendim. Bir
saniye
Bir saniye
AHMET AYDIN (Devamla) Sayın
Başkan, bir dakikamı çaldılar.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Kürsüyü
işgal ediyorsun.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Aydın.
FARUK BAL (Konya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun efendim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, Sayın Konuşmacı
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın
Başkanım, grubumuzu itham ederek perde arkasına
gidemediğimizi söyledi.
OKTAY VURAL (İzmir) Salim
Usluyu çağırın efendim!
BAŞKAN Beyler, bir saniye
Bir
saniye
Sırasıyla verelim. Bir saniye efendim. Bir saniye
AHMET AYDIN (Devamla) Yine bugün
değerli arkadaşlar, araştırma önergesi veren gene AK
PARTİdir. Yine aynı şekilde AK PARTİ iktidarındaki
Hükûmet
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Aydın, teşekkürler.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sevgili
Ahmet, mikrofon kapandı, farkında mısın?
AHMET AYDIN (Devamla)
O gün niye
hayır dediniz?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Kürsüyü
işgal etmeyin.
BAŞKAN Sayın Aydın,
teşekkür ederim.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın
Başkan, aleyhinde söz istiyorum.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Aydın.
FARUK BAL (Konya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun efendim.
FARUK BAL (Konya) Sayın Hatip,
Milliyetçi Hareket Partisini itham ederek
(Gürültüler)
BAŞKAN Efendim,
anlaşılmıyor, lütfen bir saniye
FARUK BAL (Konya) Anayasa
oylamasında geçici 15inci maddeyle ilgili gerçek dışı
beyanda bulunmuştur. Açıklamak için söz istiyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Biraz da
hayır düşünün ya! Şeytanla görüşürüm diyen
kılavuzdan vazgeçin bir kere.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Biz
evet dedik.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın
Başkan
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Şimdi, müsaade
ederseniz
FARUK BAL (Konya) Efendim, gerçek
dışı beyanda bulundu.
BAŞKAN Buradan mı yapmak
istiyorsunuz?
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın
Başkan
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan
FARUK BAL (Konya) Ama Milliyetçi Hareket Partisine konuşuyor.
Önce ben konuşayım, ondan sonra kime verecekseniz verin.
BAŞKAN Buyurun. Sonra Hamzaçebi,
sonra burası.
FARUK BAL (Konya) Teşekkür
ederim.
AHMET YENİ (Samsun) Sayın
Başkan, referandumda hayır dediler, şimdi de kuyruğa
girdiler. Bunu açıklayacaklar şimdi, kuyruğa niye girdiklerini.
(MHP sıralarından Ahmet Bey,
dinle, dinle sesleri)
3.- Konya Milletvekili Faruk Balın, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
FARUK BAL (Konya) Sayın
Başkan, Sayın Yeni
BAŞKAN Sayın Bal, lütfen
fazla bir sataşmaya meydan vermeden.
AHMET YENİ (Samsun) Referandumda
hayır dediler, şimdi de kuyruğa giriyorlar.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Ahmet Bey, önce biz müdahil olduk. Yalan söyleme! (Gürültüler)
FARUK BAL (Devamla) Sayın
Başkan, efendim, saniyeler geçiyor. Saniyeler geçti. Efendim, 1,41e
düştü. İlave edin lütfen.
Efendim, lütfen saatimi
başlatır mısınız.
AHMET YENİ (Samsun) Niye müdahil
olmak istediklerini anlatacaklar.
FARUK BAL (Devamla) Sayın
milletvekilleri, bu grupta en fazla Ahmet Yeninin sesi çıkıyor.
AHMET YENİ (Samsun) Doğru.
FARUK BAL (Devamla) - Lakin,
soyadı Yeni olmasına rağmen, en yeni bilgilerle değil, en
eski bilgilerle mücehhez galiba. Ben, o yeni bilgilerden birkaç tanesini,
değerli AKP Grubuna anlatarak Sayın Başbakan dâhil olmak üzere,
pek çok kişinin zihnindeki kirli bilgiyi açıklamak istiyorum.
AHMET YENİ (Samsun) Kuyruğa
girince güncelleştirdiniz!
FARUK BAL (Devamla) Milliyetçi
Hareket Partisi 12 Eylülle hesaplaşmak için en haklı, en mağdur
ve en cesur partidir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Dinle, dinle!
AHMET YENİ (Samsun) Niye
Hayır dediniz?
FARUK BAL (Devamla) Dinleyeceksin,
dinleyeceksin!
Milliyetçi Hareket Partisi, geçici 15
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Sayın Başkanım, siz mi
susturacaksınız
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Hayır dediniz.
AHMET YENİ (Samsun) Hayır
diyeceksin, kuyruğa gireceksin!
BAŞKAN Lütfen dinleyelim beyler,
lütfen dinleyelim.
Buyurun.
FARUK BAL (Devamla) Eğer
aklınızı kullanmak istiyorsanız, benim söylediğim
sözlerin ne anlama geldiğini bir dinleyin.
Geçici 15inci maddeyi kaldırmak
ile yeni hukuki sorunlar yarattınız. Bu yeni hukuki sorunlarla
yargı boğuşacaktır. Neyle boğuşacaktır? Bir,
zaman aşımıyla boğuşacaktır.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Hâlâ aynı şeyleri söylüyor.
FARUK BAL (Devamla) İki,
sanık lehine olan hükümlerin uygulanmasıyla boğuşacaktır.
Eğer, siz, AKP Grubu olarak
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Mahkemeye
yol mu gösteriyorsun sen? Ne demek?
BAŞKAN Lütfen
FARUK BAL (Devamla)
parmaklarınızda akıl olsaydı, verilen talimatlara göre
hareket etmeseydiniz, Milliyetçi Hareket Partisinin
AHMET YENİ (Samsun) O gün
Hayır diyeceksin, bugün kuyruğa gireceksin!
BAŞKAN Sayın Bal
FARUK BAL (Devamla) -
vermiş
olduğu önergeyi kabul eder, o geçici maddeyle beraber şimdi ortaya
çıkan bu iki sonucu da ortadan kaldırabilecek bir anayasa
değişikliğine Evet derdiniz.
NUREDDİN NEBATİ
(İstanbul) O zaman niye müdahil oluyorsunuz? Bu millet aptal, değil
mi, bu millet bir şey bilmiyor!
FARUK BAL (Devamla) Bu önerge Meclis zabıtlarında
vardır, buna rağmen, MHPyi ilzam edici, itham edici
konuşmalarda bulunmak, siyasi ahlaka ve medeni davranışa
uymamaktadır.
Teşekkür ederim.
AHMET YENİ (Samsun) Hayır
dediniz, kuyruğa giriyorsunuz. Niye şimdi müdahil oluyorsunuz?
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Bal.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sonra size
vereceğim.
Sayın Hamzaçebi
İki dakika içinde lütfen
4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının Cumhuriyet
Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; biraz
önce burada konuşan AKP Grup Başkan Vekili Sayın Ahmet
Aydın, 12 Eylül 2010 referandumunda halk oyuna sunulan Anayasa
değişiklikleriyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisinin tutumuyla
ilgili bir olumsuz değerlendirme yaptı. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Aradan geçen zaman Cumhuriyet Halk
Partisinin ne kadar haklı olduğunu göstermiştir. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Yirmi altı maddelik
Sayın Milletvekili, siz
devamlı, orada oturup laf atıyorsunuz.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Siz
de atıyorsunuz!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) Bir süre arkaya kaybolmuştunuz, gene ön sıraya geldiniz.
Sayın Başbakanın birçok şeyini eleştiriyorum ama bir
tutumunu beğeniyorum; ön sırada oturup laf atan milletvekillerini bir
dahaki dönemde listeye koymuyor.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce)
Problem değil.
AHMET YENİ (Samsun) Dördüncü
dönemde de geleceğim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) Sayın milletvekilleri, bugün yargı Hükûmetin
kuşatması altındadır. 12 Eylül 2010 referandumuyla
halkoyuna sunulan yirmi altı maddelik Anayasa
değişikliğinin yirmi dördüne Cumhuriyet Halk Partisi evet
demiştir, yargıyı kontrol altına almaya yönelik iki
maddelik değişikliğe Cumhuriyet Halk Partisi hayır
demiştir. 12 Eylül darbecilerinin yargılanmasını önleyen
geçici 15inci maddenin o pakete girmesi de Cumhuriyet Halk Partisinin
sayesindedir. Ancak bugün, 12 Eylül darbesinden hesap sorma iddiasında
olan Hükûmetin, sıra 27 Nisan e-muhtırasına gelince oralara ilişemeyip
de Mecliste bir araştırma komisyonu kuralım. diyerek topu taca
atmasını da milletimin takdirine sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
AHMET AYDIN (Adıyaman) Millet
takdir ediyor.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) Sıra 27 Nisan e-muhtırasına gelince Sayın
Tayyip Erdoğan çark etmiş ve demiştir ki O, Genelkurmayın
hassasiyetidir. Bu çark milletin gözünden kaçmamıştır.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce)
Sırayla, sırayla!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) Şimdi de araştırma komisyonuyla çark ediyorsunuz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) Referanduma
hayır, müdahil olmaya evet!
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Sakık, buyurun. (BDP
sıralarından alkışlar)
Lütfen iki dakika içinde
5.- Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının BDP
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; evet, şeyde haklı
olabilirsiniz, yani referandumda dönüp bize değil ama iki gruba
diyebilirsiniz: Hayır dediniz ama bugün geldiniz müdahil oldunuz.
Haklı söze hak. Ama biz de size dönüp şunu sorma hakkına
sahibiz: Bakın, o referandumda bir tek, taslak hazırlayan, sizinle
diyalog kuran, sizinle görüşen
Hatta bu 8inci madde görüşülürken 5
tane vekil arkadaşımız gelip burada oy kullanmadı mı?
Kullandı.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Niye sadece
5 tanesi, hepsi gelebilirdi.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Hepsi
kullanabilirdi.
SIRRI SAKIK (Devamla) Evet demedi
mi? Evet dedi ama sizde
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Ne kullandıklarını bilmiyoruz ki.
SIRRI SAKIK (Devamla)
yürek yoktu,
bizimle birlikte hareket etme cesareti yoktu. Çıktınız, grup
başkan vekilleri olarak, döndünüz, kendi
arkadaşlarınızı kontrol edemediniz, günah keçisi kimler?
BDPliler. Toprağın en zayıf noktasında genelde hep halkalar
yapılır ya, arkadaşlarınızdan hesap
soramadınız, bizden hesap sordunuz. Oysaki biz önünde ve
arkasında duramayacağımız hiçbir şeyi yapmayız.
Çıktık, geldik, 8inci maddeye evet oyu verdik ama sizde o yürek
yoktu; bizimle birlikte hareket etme, bizimle birlikte demokrasi mücadelesi
verme yürekliliği gerçekten sizde yoktu. Sizi tekrar yürekli olmaya davet
ediyorum.
Bugün gerçekten ben mahkemede bir
şey gördüm, o mahkemede müdahil olanların hepsi -bütün partilerden
vardı- bu Anayasanın kökten değişmesi gerektiğini
bize söylüyorlar, hayat böyle emrediyor. Onun için bu hayatın realitesine
dört siyasi parti, evet, uymak zorundadır. Düne takılıp
kalmamalıyız, geleceği birlikte inşa etmeliyiz. Ülkenin
buna ihtiyacı vardır, birbirimizle cebelleşmeye ihtiyacı
yoktur.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Kamu Görevlileri Sendikaları
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/556) (S. Sayısı 200)
(Devam)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Lütfü Türkkan ve arkadaşlarının önergesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
20nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
20nci madde kabul edilmiştir.
21inci madde üzerinde dört önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/556 esas numaralı
Kanun Tasarısının çerçeve 21 inci maddesiyle 4688
sayılı Kanunun değiştirilmesi öngörülen 31 inci maddesinin
ikinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan Heyeti
ibarelerinin Heyeti Başkanı şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahir Ünal Ayşe
Nur Bahçekapılı Mehmet
Doğan Kubat
Kahramanmaraş İstanbul İstanbul
Ali
Rıza Alaboyun Ramazan
Can Pelin
Gündeş Bakır
Aksaray Kırıkkale Kayseri
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu Görevlileri
Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının çerçeve 21. maddesiyle değiştirilen
4688 sayılı kanunun 31. maddesinin dördüncü paragrafında yer
alan "ağustos" ibarelerinin "eylül olarak
değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
Mehmet Şandır Mustafa
Kalaycı Mehmet
Günal
Mersin Konya Antalya
Reşat Doğru Sümer
Oral Erkan
Akçay
Tokat Manisa Manisa
S.
Nevzat Korkmaz
Isparta
BAŞKAN Şimdi
okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Bu önergeleri okutup
birlikte işleme alacağım, önerge sahiplerinin istemi hâlinde
kendilerine ayrı ayrı söz vereceğim.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 200 sıra
sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 21. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. 02.04.2012
Mehmet Şeker Kazım
Kurt Namık
Havutça
Gaziantep Eskişehir Balıkesir
Musa
Çam Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
İzmir İstanbul
Madde 21- 4688 sayılı Kanunun
31 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Toplu sözleşme
görüşmeleri
Madde 31- Toplu sözleşme, genel
toplu sözleşme, hizmet kolu ve kurumsal toplu sözleşmesi olmak üzere
üç düzeyde yapılır.
Genel toplu sözleşme
görüşmelerinde Heyetler, her yılın eylül ayının ilk
işgünü Kamu İşveren Heyeti Başkanınca belirlenen ve
Kamu Görevlileri Sendikaları Heyetine dahil konfederasyonlara bir hafta
önceden bildirilen yerde toplanır.
Kamu Görevlileri Sendikaları
Heyeti tarafından hazırlanan genel toplu sözleşme teklifi ile
her bir hizmet kolu için ilgili Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti
tarafından hazırlanan hizmet kolu toplu sözleşme teklifleri,
genel toplu sözleşme görüşmelerinin başlama tarihinden en az bir
hafta önce, Kamu İşveren Heyetine sunulmak üzere Devlet Personel
Başkanlığına verilir.
İlgisi sebebiyle Kamu
İşveren Heyeti Başkanının belirleyeceği kurum
temsilcileri ile Kamu Görevlileri Sendikaları Heyetinin belirleyeceği
temsilciler, toplu sözleşme görüşmelerine teknik heyet olarak
iştirak eder.
Genel toplu sözleşme
görüşmeleri en geç 30 gün içinde sonuçlandırılır. Kamu
İşveren Heyeti Başkanınca uygun görülmesi halinde bu süre
beş gün uzatılabilir.
Genel toplu sözleşme
görüşmelerinde müzakere edilen bütün konular üzerinde anlaşma
sağlanmışsa toplu sözleşme imzalanır.
Hizmet kolu toplu sözleşme
görüşmeleri, genel toplu sözleşmenin imzalanması halinde imza
tarihini takip eden iş günü, uzlaşmazlığın Kamu
Görevlileri Hakem Kuruluna götürülmesi halinde ise Kamu Görevlileri Hakem
Kurulu kararının açıklanmasını takip eden üç gün
içerisinde başlar.
Hizmet kolu toplu sözleşme
görüşmeleri, beş gün içerisinde sonuçlandırılır. Bu
süre içerisinde hizmet kollarına ayrı gün ve saat tahsisi
yapılabilir.
Hizmet kolu toplu sözleşme
görüşmelerinde müzakere edilen bütün konular üzerinde anlaşma
sağlanmışsa toplu sözleşme imzalanır.
Kurum toplu sözleşmesinde özel
bütçeli kamu kurum ve kuruluşları ile denetleyici ve düzenleyici
kurumlar, sosyal güvenlik kurumları, belediyeler, il özel idareleri ve
mahallî idare birliklerinde çalışmakta olan kamu görevlilerinin genel
toplu sözleşmelerle belirlenen ekonomik ve sosyal hakları
dışındaki ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel
haklarını belirlemek üzere; o kurumdaki en çok üyeye sahip
sendikanın çağrısını takiben en geç bir ay içerisinde
ilgili kurum merkezinde yapılır.
Kurum toplu sözleşmesinde kamu
görevlileri heyetini oluşturan ilgili kurumda en çok üyeye sahip sendika
kendi teklifini ilgili kurumun en üst yöneticisine toplu sözleşme
görüşmelerinden bir hafta önce verir.
İlgili kurumun en üst
yöneticisinin belirleyeceği temsilcileri ile Kamu Görevlileri
Sendikaları Heyetinin toplam sayısı üçü geçmemek üzere
belirleyeceği temsilciler, toplu sözleşme görüşmelerine teknik
heyet olarak iştirak edebilirler.
Kurum toplu sözleşmesi
görüşmeleri en fazla 30 gün içerisinde tamamlanır.
Kurum toplu sözleşme görüşme
süreci sonunda toplu sözleşme veya toplantı tutanağı
imzalanır.
Genel, hizmet kolu ve kurum toplu
sözleşme görüşmelerinin yürütülmesinde uygulanacak yöntem ve
görüşme takvimi yönetmelikle düzenlenir.
Genel ve hizmet kolu toplu
sözleşme metinleri, imzalandığı tarihten itibaren en geç üç
gün içinde Resmî Gazetede yayımlanır.
Toplu sözleşme görüşmelerine
katılmaya yetkili hiçbir konfederasyon veya sendika temsilcisinin toplu
sözleşme görüşmelerine katılmaması hâlinde, kamu görevlilerine
sonraki mali yıl için uygulanacak ekonomik ve sosyal haklar genel
hükümlere göre belirlenir."
Diğer önergenin imza sahipleri:
Pervin
Buldan Sırrı
Süreyya Önder Adil
Kurt
Iğdır
İstanbul Hakkâri
Erol
Dora Ertuğrul
Kürkcü
Mardin
Mersin
BAŞKAN Sayın Komisyon,
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Sayın Bakan?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Sayın Başkanım,
kısa bir açıklamaya müsaade eder misiniz?
BAŞKAN Buyurun efendim.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Değerli arkadaşlar,
az önce Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına verilen önergeye Hükûmet
olarak katıldığımızı ifade ettik ve çok
Değerli Grup Başkan Vekilimden de uygun olabileceğini, çok ciddi
bir değişiklik oluşturmadığını ve
katılmaları gerektiğini rica ettim. Fakat yapmak
istediğimiz bir uygulama kimse farkına bile varmadan çok daha
farklı boyutlara, tartışmalara taşındı.
Milletimiz tabii bunları izliyor. Bizden de, Hükûmetten de beklentiler
var. Sürekli bize ifade ediliyor Neden muhalefeti dikkate almadan uygulamalar
yapıyorsunuz? diye. Güzel bir örnek sergileyelim ve önümüzdeki maddeler
açısından da güzel bir örnek teşkil eder mi diye ifade ettik.
Katıldığımız önerge üzerinde hiç alakası olmayan
konular burada gündeme getirildi ve çok farklı boyutlara konunun
taşınmasının bizi üzdüğünü ifade ediyorum ve bu
önergelere katılmadığımı ifade ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
OKTAY VURAL (İzmir) Yani
üzüntünüz grubunuza mı? Komisyon katılmadı
Nasıl
konuşacağımızı size mi soracağız?
BAŞKAN Şimdi, önerge
sahipleri adına Sayın Sırrı Sakık, buyurun efendim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Bakanın açıklamalarından ben
muhalefet partilerine yönelik bir eleştiri aldım. Yani eğer
İktidarı eleştiriyorsa lütfen açıklıkla bunu ifade
etsin. Biz, İktidar Partisi Grup Başkan Vekilinin yapmış
olduğu konuşma üzerine söz alma ihtiyacı duyduk. Sayın
Bakan, lütfen daha net konuşun. Ortalığı
karıştıran kimdir? Bu önergeyi sizin katılmanıza
rağmen kabul etmeyen kimdir acaba? Lütfen
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sözleriniz zabıtlara geçti.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Hayır, hayır. Sayın Bakan
açıklamalı, aksi takdirde sataşma nedeniyle söz istemek
durumunda kalacağım.
BAŞKAN Sayın Sakık,
buyurun efendim.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; tekrar hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Evet, bu önerge toplu sözleşmeyle
ilgili bir önerge ama gerçekten, Sayın Bakanımızla bir konuyu
burada çözmek istiyoruz. Şimdi, üç noktada sahipsiz olan işçiler var.
Bir, bu inşaat sektöründe çalışan ve hiçbir sosyal güvencesi
olmayan işçiler var. İki, mevsimlik işçiler var. Hep biliriz,
yani bu mevsimlik işçilerin bugünden itibaren başlayarak hangi
sorunlarla karşı karşıya kaldıklarına her
yıl tanıklık ediyoruz, yani düşmanlıklar temelinde, hatta
birçok ile alınmazlar ve bu mevsimlik işçilerin hiçbir güvencesi
yoktur, hele hele çocuklarının eğitimlerini sürdürme olanağı
da yoktur ama uzun süredir bunu hep seslendirmemize rağmen, bu mevsimlik
işçilerle ilgili bugüne kadar bir yol almış değiliz. Kimi
ilde il valisi, il emniyet müdürü, hatta jandarma alay komutanı, hatta
kaymakamlar bu noktada, faşist odaklara karşı bir şeyler
yapamadığını, saldırıya maruz
kaldıklarını bu Parlamentoda, bu kürsüde onlarca kez
seslendirdik ama çözüm bulamadık. Yani hem ekonomik hem sosyal açıdan
büyük sıkıntılar yaşadıklarını görüyoruz.
İkincisi: İnşaat sektöründe
çalışan işçiler var ve bunların büyük çoğunluğu
Anadoludan gelen Kürtlerdir ve bu işçilerin -İzmirden tutun
Eskişehir, Kütahyaya kadar onlarca yer sayabilirim- saldırıya
maruz kaldıklarına, bunlara karşı nefret suçu
işlendiğine de tanıklık ettik. Bunlarla ilgili de ne
yapılabilir? Ama bugüne kadar Hükûmetin bu konuda bir politikası da
olmadı. Her seferinde biz, saldırıya maruz
kaldıklarında ilin valisini ararız, ilin emniyet müdürünü
ararız Efendim, onlar geldiler, propaganda
Aslında böyle bir
şey yok. Sadece bütün tepki kimliklerinedir.
Üçüncü bir sektör: Yurt dışına gidenler
var. Ben bu dönem çok yakın bir tarihte Kuzey Irakta Kürt bölgesinde
Yani nasıl bir isim koyacağım onu da bilmiyorum. Kürt bölgesi
diyorum tepki alıyoruz, Kürdistan diyoruz tepki alıyoruz ama orada
bir yönetim var. Artık takdir edin yani oraya ne söyleyeceğimizi. Ben
gittim, gördüm. Orada çalışan işçilerimizin büyük bir
çoğunluğunun hiçbir güvencesi yoktur.
Sayın Bakanım, oradaki konsolosumuz da
tanıklık etti, birlikte
100 tane işçi, ücretleri ödenmeyerek
mağdur edilmişti ve onlarca gün de orada, Türk konsolosluğu
önünde bekliyorlardı ve otobüsün içerisindeydiler ve geldiğimiz
günden bugüne kadar -bizim gibi- binlerce işçi mağdur edildi ve
birçoğu da ücretlerini almadan ülkeye geri dönüş yapmışlardı.
Orada bekleyen arkadaşlarımızın o sorunuyla ilgili biz
oradaki konsolosluğumuzla görüştük ben teşekkür ediyorum-
birebir ilgilenerek sorunu çözdü.
Mesela, yine bu işçilerle, inşaat sektöründe
çalışan işçilerle ilgili çok yakın bir tarihte, 11 Mart
Pazar günü İstanbulda 11 tane işçinin bir çadırda nasıl
hayatlarını kaybettiklerini hep birlikle gördük ve o işçilerin
2sinin sigortası yoktu. Aynı gün, iki saat sonra, bu işçilerin
sigortası yapılıyor.
Şimdi, bugüne kadar, beş
yıllık süre içerisinde, seçim bölgeme en az 50 tane cenaze
göndermişim, belki 20sini buraya da taşımışım.
Bunların büyük bir çoğunluğu inşaat sektöründe gelip
çalışır, hiçbirinin bir sosyal güvencesi yoktur, sigortası
yoktur. Ne zaman ölümle yüz yüze gelir ölürler, hayatlarını kaybederler,
ondan sonra o müteahhit firmalar bunların sigortasını yapar ve
ailelerini bulur, 3-5 kuruş para verir ve böylelikle olayın üstünü
kapatmaya çalışırlar.
Şimdi, biz burada, sahipsizlerin
sahibi olmalıyız. Gerçekten, o inşaat sektöründe trilyonları
kazananlar değil, hayatını kaybedenlerle ilgili burada bir yasal
düzenleme yapmalıydınız. Beş yıldır hep
taşıyoruz, bu insanlar mağdur. İstanbulda 11 insan
çadırda diri diri yanıyor ve insanda ar olur, utanma olur, bir duygu
olur; iki saat sonra, eğer aynı gün, pazar günü, iki saat sonra
bunların sigortası yapılıyorsa demek ki bu ülkede her
şey bitmiştir, insanlık adına bitmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SIRRI SAKIK (Devamla) - Ben, beni
dinlediğiniz için teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Sakık.
Şimdi, Sayın Şeker ve
arkadaşlarının önergesi.
Sayın Hamzaçebi, kim
konuşacak?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Mehmet Şeker.
BAŞKAN Sayın Şeker,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞEKER (Gaziantep)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Görevlileri
Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 21inci maddesinin değiştirilmesine
yönelik önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, sizleri
ve ekranları başında bizleri izleyen değerli
vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Sayın Bakana bir
şey söylemek istiyorum buradan: Biz, Sayın Bakanım, gerçekten
emek vererek bu önergeleri hazırlıyoruz ve bir zaman harcıyoruz,
bunlar üzerinde çalışıyoruz ama gördüğüm şu ki bu
Meclise geldiğim günden bugüne, verdiğimiz bütün önergelerde,
maalesef, siz biraz kibar olduğunuz için Katılamıyoruz.
diyorsunuz ve Hükûmet hiçbir şeye katılmıyor. Sonuç olarak da
biz bu önergeleri, maalesef, hazırladığımızla kalıyoruz.
Değerli arkadaşlar, toplu sözleşme
görüşmelerine ilişkin süreçle ilgili hükümler içeren
tasarının 21inci maddesine göre, toplu sözleşme tek düzeyde
yapılacaktır. Verdiğimiz değişiklik önergesiyle
genel, hizmet kolu, kurumsal toplu sözleşme olmak üzere üç düzeyde
toplu sözleşme yapılmasını öngörmekteyiz. Böylece, hizmet
kollarında toplu sözleşme engeli ortadan kaldırılacak ve
sendikaların varoluş gerekçelerine uygun bir düzenleme de
yapılmış olacaktır. Kurumsal toplu sözleşme
düzenlemesiyle, tasarının yüzlerce belediyede yapılan toplu
sözleşmeyi yok saymasının da önüne geçilmiş olacaktır.
Ayrıca, toplu sözleşme görüşmelerinin
ağustos ayında yapılmasına ilişkin düzenlemenin de
ağustos ayının tatil dönemine denk gelmesi nedeniyle eylül
olarak değiştirilmesi gerekmektedir.
Değerli arkadaşlar, bu yasa
tasarısında da AKP klasiklerinden biri yaşanmış ve
yasa taslağı üzerinde taraflar arasında aylarca süren
çalışmalar çöpe atılarak, tek taraflı hazırlanmış
bir tasarı Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edilmiştir. Bu,
AKPnin dayatmacı zihniyetinin de bir tezahürüdür. Topluma nüfuz etme,
toplumu tek tipleştirme anlayışına sahip bir iktidar
partisinden uluslararası sözleşmelere uygun, evrensel sendikal hak ve
özgürlükler ışığında bir yasa tasarısı
beklentisinin çok iyi niyetli bir yaklaşım olduğu da hepimizin
malumudur.
Toplumu tek tipleştirme arzusuyla kadrolaşmada
zirve yapan, kendi yargısını, medyasını, bürokrasisini
oluşturan AKPnin benzer uygulaması sivil toplum örgütlerinde ve
sendikalarda da maalesef görülmektedir. Sermayenin çıkarları
doğrultusunda sendika yönetimlerini ele geçiren, kendi kontrolü
altına alan mevcut Hükûmet döneminde, iktidar yanlısı
Hak-İş ve Memur-Sene bağlı sendikalar üye sayılarını
artırırken, ne hikmetse, diğer sendikaların üye sayıları
gün geçtikçe azalmaktadır. Bu dönemde, sendikalı oldukları için
binlerce kişi hukuksuz bir biçimde atılmış, binlerce
sendikalı baskıyla, zorla, Hükûmete yakınlığıyla
bilinen sendikalara geçmeye zorlanmıştır.
Bugünkü veriler emekçilerin nasıl savunmasız ve
örgütsüz bırakıldığının da en büyük
kanıtıdır.
1980lerde
sigortalı çalışan işçi sayısı 2,5 milyon iken,
sendikalı işçi sayısı yaklaşık 1 milyon
dolayındaydı. Günümüzde ise 11 milyon çalışana
karşı sendikalı işçi sayısı 800 bin
civarındadır. Sendikalaşma yolundaki uluslararası
sözleşmelere uyumu açısından dünyanın en kötü ülkelerinden
birisiyiz değerli arkadaşlar. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi kararlarına, Uluslararası Çalışma Örgütü
standartlarına, uluslararası sözleşmelere zıt hükümler
içeren görüşmekte olduğumuz tasarıyla bu durum daha da vahim bir
hâl alacaktır.
Sendikalı işçi
sayısını katbekat aşan taşeron işçiliğe son
vermeden, tek tip sendika yaratma çabasından vazgeçmeden, hakem kurulunu
iktidar etkisinden çıkarmadan, uluslararası standartlarla ve evrensel
değerlerle uyumlu düzenlemeler getirilmeden sendikal hareket
özgürleşemez, büyüyemez, güçlenemez. Örgütlenme özgürlüğünün
olmadığı bir ülkede de gelişmeden ve kalkınmadan
bahsedilemez.
Bu duygu ve
düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Şeker.
III.-
YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Efendim, müsaade ederseniz, bu ikisini
oylamadan önce yoklama talebi var.
Yoklama
yapacağız, isimleri alalım: Sayın Hamzaçebi, Sayın
Aslanoğlu, Sayın Şeker, Sayın Dibek, Sayın Soydan,
Sayın Serindağ, Sayın Köse, Sayın Özkan, Sayın
Demiröz, Sayın Erdemir, Sayın Karaahmetoğlu, Sayın Kesimoğlu,
Sayın Ayaydın, Sayın Öner, Sayın Türmen, Sayın Onur,
Sayın Bayraktutan, Sayın Yüceer, Sayın Erdoğdu, Sayın
Onur.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi yoklama yapacağız.
İki dakika süre veriyorum ve
yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Kamu Görevlileri
Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/556) (S. Sayısı 200) (Devam)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki iki
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu Görevlileri
Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının çerçeve 21. maddesiyle değiştirilen
4688 sayılı kanunun 31. maddesinin dördüncü paragrafında yer
alan "ağustos" ibarelerinin "eylül olarak
değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN Sayın Komisyon
önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) - Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) - Katılamıyoruz.
BAŞKAN Kim konuşacak?
Sayın Reşat Doğru,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
REŞAT DOĞRU (Tokat)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak
21inci madde üzerinde vermiş olduğumuz önergeyle ilgili söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında on
beşinci ölüm yıl dönümünde andığımız Değerli
Başbuğumuz Alparslan Türkeşi minnet ve şükranla
anıyorum ve Allahtan rahmet diliyorum.
Tabii burada Sayın Bakan bazı
önergelere katıldığını ifade ettiler. Sayın Bakan
tabii, diyalog içerisinde kanunları çıkartmaya
çalışıyor ancak burada 37nci maddeden çeşitli
kanunları hazırlayarak getirdim. Hakikaten çok da emek vererek
getirmiş olduğumuz kanunlar 37nci maddede sunulmuş
olmasına rağmen maalesef AKP Grubunun reddiyle
karşılaşmış ve hiçbir tanesi gündeme
alınmamıştır. Dolayısıyla da bu şikâyetimi
de buradan dile getirmiş olayım Sayın Bakanım.
Memuruyla, emeklisiyle herkes
çıkartılması gereken bu kanunu beklemektedir. Son yıllarda
özellikle kamu görevlilerinin haklarının geriletilmesi üzerine
yapılan çalışmalar giderek artmış, bu doğrultuda gerçekleştirilen
düzenlemeler memurlarımızın kazanılmış
haklarının gasbedilmesi noktasına kadar
varmıştır. AKP diğer sosyal katmanlar gibi memur, işçi
ve ücretlilere de vermiş olduğu sözü tutmamıştır.
Bunların içerisinde de çiftçilerimiz en büyük mağduriyeti
yaşayan insanlardan bir tanesidir. Biraz önce çiftçi kardeşimiz Hep
memurlardan bahsediyorsunuz, neden bizim haklarımızı da
söylemiyorsunuz? diye bir izamda bulunmuştur. Ben de buradan onların
haklarını söylemek isterim ki hakikaten çiftçiler de şu anda
mazotuyla, gübresiyle, ilacıyla çok ağır şartlar içerisinde
üretim yapmaya çalışmaktadırlar.
Bir taraftan kamu görevlilerimize iş güvencesinin
zayıflatıldığı esnek sözleşmeli statü, düşük
ücret karşılığında uygunsuz şartlarda
çalışma dayatması yapılırken, bir tarafta da kamu
görevlilerimizin örgütlenme, toplu sözleşme ve grev hakkı
sulandırılmaya çalışılmaktadır. Memur
açlığa, sefalete terk edilmiş ve tarihinde ilk defa, 2012
yılında, beş altı aydır zamsız maaşa mahkûm
edilmişlerdir. Adaletten, haktan bahsedilirken en büyük
haksızlık AKP İktidarında kamu çalışanlarına
yapılmıştır.
Sayın
milletvekilleri, AKP Hükûmeti istediği kanun tasarılarını
istediği zaman, istediği sürede yasalaştırmakta uzman
olmasına rağmen, bu yasa tasarısının neden on yedi on
sekiz aydan beri bekletildiğini bir türlü anlayamıyoruz.
Son on yıldır
yapılan zamlarla memur maaşları, insanca yaşamaları ve
geçinmeleri için yeterli gelmemektedir. Birçok memur, maalesef, kaçak olarak
akşamları, hafta sonları ek işler yaparak geçimlerini
sağlamaya çalışmaktadırlar. Ücretlerin reel olarak yükselmesi
ve adil bir gelir dağılımı için,
çalışanların maaşlarında enflasyon üzerinden bir
miktar daha artış yapılması gerekmektedir. Maaş
artışlarında, hedeflenen enflasyon yerine, gerçekleşen reel
enflasyon mutlaka dikkate alınmalıdır.
2001 yılında
Türkiyenin toplam borcu 198 milyar dolar iken 2011 yılı
itibarıyla 529 milyar dolara yükselmiştir. 2001 yılında
benzinin fiyatı 1 TL iken, 2012 yılında yüzde 500ler
civarında artarak 5 lira civarına ulaşmıştır.
Dünyanın en pahalı benzinini ve mazotunu maalesef Türk halkı
kullanmaktadır.
2002 yılında
öğretmen maaşı 600 lira iken, bir aylık maaşla 26 tane
çeyrek altın alınabilirken, 2012de 2.100 lira olan
maaşıyla ancak -enteresandır- 12 tane çeyrek altın
alınabilmektedir.
AKP
İktidarında, Sayın Başbakan ve bakanlar
konuşmalarında, vergilerin düşürüleceğini, vergi
sayısının azaltılacağını, SSK primlerinin ve
giderlerinin düşürüleceğini söylüyorlardı. 2002
yılında İşsizlik bu ülkenin kaderi olmayacak. Açlık,
emeklinin, memurun, kamu çalışanlarının kaderi olmayacak.
diyordunuz; üç yıl içerisinde de insanlar daha mutlu, daha zengin
olacaktı. Acaba bunların hangisi gerçekleşmiştir,
bunları da öğrenmek istiyoruz. Şimdi siz söyleyin, on
yıllık iktidarınız döneminde bunların hangisini
düşürdünüz?
Kamu çalışanlarını
ezdirmeyeceğiz, destekleyeceğiz. dediniz, sonuç ne olmuştur?
Şu anda memur, işçi, ücretliler borç batağında, icralarla
karşı karşıyadır. Kredi kartı borçları
-yaklaşık olarak- 60 milyar civarını geçmiştir, kredi
kartları tıkanmıştır. Bazen çocuğuna ekmek, süt
alamayacak konuma gelmiş olan memurlarla karşı
karşıyayız.
Emekliliği gelen memur kara kara
düşünmekte, emekli olmaktan korkmaktadır. Emekliler Hükûmetten
umudunu kesmiştir. İntibak yasası çıkaracağız.
derken, ne olduğu belli olmayan bir emeklilik kanunu
çıkarılmıştır.
Tahmin ediyorum ki tüm Türk halkı
bunları yakinen takip ediyor diyor, önergemize desteğinizi bekliyor,
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Doğru.
Sayın Doğru ve
arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/556 esas
numaralı Kanun Tasarısının çerçeve 21 inci maddesiyle 4688
sayılı Kanunun değiştirilmesi öngörülen 31 inci maddesinin
ikinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan Heyeti
ibarelerinin Heyeti Başkanı şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahir Ünal (Kahramanmaraş) ve arkadaşları
BAŞKAN Sayın Komisyon?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) Takdire bırakıyoruz
efendim.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılıyoruz.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Toplu sözleşme gündeminin Heyet
Başkanları tarafından belirlenmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Şimdi, kabul edilen önerge
doğrultusunda 21inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 21inci madde kabul edilmiştir.
22nci madde üzerinde üç önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/556 esas
numaralı Kanun Tasarısının çerçeve 22 nci maddesiyle 4688
sayılı Kanunun değiştirilmesi öngörülen 32 nci maddesinin
üçüncü fıkrasında yer alan yüzde onbeşini ibaresinin yüzde
yirmibeşini şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mahir
Ünal Ayşe
Nur Bahçekapılı Mehmet
Doğan Kubat
Kahramanmaraş İstanbul İstanbul
Ramazan
Can Pelin
Gündeş Bakır İlknur
Denizli
Kırıkkale Kayseri İzmir
Tülay
Kaynarca İsmail
Tamer Hakan
Çavuşoğlu
İstanbul Kayseri Bursa
Sevim
Savaşer Hacı
Bayram Türkoğlu
İstanbul Hatay
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu Görevlileri
Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 22. maddesi ile değiştirilen,
Belediyelerde sözleşme imzalanması başlıklı 4688
sayılı yasanın 32. Maddesinin, son fıkrasının
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır Mehmet
Günal Sümer
Oral
Mersin
Antalya Manisa
Erkan
Akçay Mustafa
Kalaycı Sadir
Durmaz
Manisa Konya Yozgat
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan sıra
sayısı 200 olan Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının Madde 22: 4688 sayılı Kanunun 32 nci
maddesi başlığıyla birlikte 1. Fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
"Mahalli idarelerde sosyal denge
tazminatına ait sözleşme imzalanması
Madde 32: 27/6/1989 tarihli ve 375
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 15inci maddesi hükümleri
çerçevesinde sosyal denge tazminatının ödenmesine
a) İlgili
mahalli idarede en çok üyeye sahip sendikanın müracaat ve teklifi
b) Bu
teklifin Belediyelerde Belediye Meclisince, İl Özel İdarelerde
İl Genel Meclisince karar verilmesi hâlinde
Sendikanın Genel Başkanı
veya sendikanın bir temsilcisi ile Belediyelerde Belediye Başkanı,
İl Özel İdaresinde İl Genel Meclisi Başkanı
arasında toplu sözleşme sürecinin tamamlanmasını izleyen
bir ay içerisinde sözleşme yapılır. Bu sözleşme ile
belirlenen sosyal denge tazminatının (ay/TL) 2 katı Ramazan
Bayramında, 3 katı Kurban Bayramında ikramiye olarak (Sosyal
Denge Tazminatı ay/TL dışında) ödenir.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Musa Çam Mustafa Serdar
Soydan
İstanbul İzmir Çanakkale
Tufan
Köse İlhan
Demiröz
Çorum Bursa
BAŞKAN Sayın Komisyon, son
okunan önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın İlhan
Demiröz, Bursa.
Buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 200 sıra
sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 22nci maddesinde verdiğimiz
değişiklik önergesi hakkında görüşlerimi ifade etmek üzere
huzurlarınızdayım. Hepinizi saygı ve sevgiyle
selamlıyorum.
Demokrasi, ileri demokrasi
ifadelerinizi anımsatarak, 2011 yılında Bursa İl Özel
İdaresinde yaşanan yetkili sendikanın değiştirilme
sürecini anlatmak istiyorum:
Bursa İl Özel İdaresinde
yetkili sendika, Kamu-Sene bağlı Türk Yerel Hizmet-Sen
Sendikası. 2011 Mayıs ayına kadar ilgili yasa gereği
yetkili olan sendikamız bu idi.
28 Kasım 2010 tarihinde Türk Yerel
Hizmet-Sen Sendikası sosyal denge tazminatı için İl Özel
İdaresine müracaat ediyor. İl Özel İdaresi Sekreteri konuyu
İl Genel Meclisine getiriyor ve 31 Mayıs 2011 tarihine kadar İl
Özel İdaresinde yetkili sendika Kamu-Sene bağlı Türk Yerel
Hizmet-Sen Sendikası.
Bu noktaya kadar her şey normal,
ancak bir anda memurlara sosyal denge tazminatı alabilmeleri için
Memur-Sene bağlı Belediye ve Özel İdare Çalışanlar
Birliği, yani Bem-Bir-Sene üye olmaları gerektiği ifade
ediliyor ve Kamu-Senden istifa ettiriliyorlar. Memur arkadaşlar Bem-Bir-Sene
üye olmak zorunda bırakılıyor. Bem-Bir-Sen, Bursa İl Özel
İdaresinde çoğunluğu elde ediyor.
Arkadaşlar, burası Bursa,
memur, mühendis arkadaşların Bursada kalma zorunluluğu da bu
sendikadan geçiyor, müdürlük, daire başkanlıkları da bu kapsam
içinde. Ancak Bursa İl Özel İdaresinde çoğunluğu elde etmelerine
rağmen, yasa gereği 31 Mayıs 2011 tarihine kadar yetki alma
olanağı olmayan İl Özel İdaresindeki bu sendika, İl
Genel Meclisinin işaretinden sonra, her zaman olduğu gibi, yine
yasayı arkadan dönmek şeklinde şöyle yapıyorlar: Ne
yapıyorlar? Bu defa, İl Özel İdarede değil, Bursada
yetkili olan sendika için Memur-Sen olarak Çalışma
Bakanlığından yazı alıyorlar ve bu şekilde 2012
Ocak ayında geriye dönük aylar da olmak üzere sözleşme yapılarak
alınıyor.
Peki, başka illerimizde durum
nasıl? Örneğin, İzmir İl Özel İdaresinde
çalışan memur ve teknik elemanlar sosyal denge tazminatını
alabilmişler mi acaba? İl Genel Meclisinden karar çıkmasına
rağmen Vali bekletiyor. Acaba İzmirdeki yetkili sendika Memur-Sen
değil mi arkadaşlar?
Bunları neden anlattım? Kamu
Görevlileri Sendikaları Kanununu görüşüyoruz ancak iktidarın ve
valilerin baskı yaparak sendika belirlemelerinin yanlış
olduğunu ifade etmek istiyorum. Belki şu ifade edilebilir: Bu
yasanın geneli içinde bu durumun öne çıkma şansının az
olduğu söylenebilir ama bu durum, Türkiye genelinde böyledir. Yandaş
paydalara yandaş sendikalar da eklenmiştir.
Teklifimizdeki değişiklikte
valilerin devre dışı kalmasını ifade etmek istiyoruz.
Valiler yerine orada il özel idaresindeki, il genel meclis
başkanlarının sözleşmede, teklifte sorumlu
olmalarının gerektiğini ifade ediyoruz.
Ayrıca, yine bu sosyal denge
tazminatının Ramazan ayında 2 katı ve Kurban
Bayramında 3 katı da memur ve orada çalışan teknik
elemanlara ikramiye olarak ödenmesi teklifimizin içerisinde bulunuyor. Dilerim,
buna bütün buradaki arkadaşlarımız olumlu bir oy verirler. Bu
sözleşmelerle, bu tutum ve davranışlarla yandaş sendikalar,
yandaş konfederasyonlara kadar gider. Bu da Sayın Bakanımızın
konuşmasında belirttiği gibi, üç konfederasyona aynı uzaklıkta
durmasına gölge düşürür.
Sayın Bakanım, KESK yöneticileri şu anda
Bakanlığınızda sizinle görüşmek üzere bekliyorlar.
Lütfen bu yasayı burada durduralım ve KESK yöneticileriyle
görüşün, ondan sonra devam edelim.
Hepinize saygı ve sevgiler
sunuyorum. Sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Demiröz ve
arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu Görevlileri
Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 22. maddesi ile değiştirilen,
Belediyelerde sözleşme imzalanması başlıklı 4688 sayılı
yasanın 32. Maddesinin son fıkrasının madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN Sayın Komisyon?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Yozgat Milletvekili
Sayın Durmaz.
Buyurun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
SADİR DURMAZ (Yozgat) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, konuşmama başlarken,
vefatının on beşinci yıl dönümünde Milliyetçi Hareket Partisinin
Kurucu Genel Başkanı Rahmetli Başbuğumuz Alparslan
Türkeş Beye Cenabıallahtan rahmet diliyor, kendisini saygıyla
anıyorum.
Yine konuşmamın
başında, Sayın Bakandan bir konuya açıklık getirmesini
istirham ediyorum. Zira bu maddenin içeriğini daha iyi anlatabilmek
bakımından bu bilgilere ihtiyaç vardır.
Sayın Bakan, bu maddede
belediyelerin, yerel yönetimlerin sosyal denge sözleşmesi yapabilmelerini
önemli şartlara bağlıyorsunuz. Bu şartları yerine
getirebilecek olan belediyeleri, yerel yönetimleri bu maddeyi düzenlerken ya da
tasarıya koyarken tespit ettiniz mi, böyle bir çalışmanız
var mı? Kaç belediye şu an itibarıyla bu şartları
yerine getirebilecek durumdadır? Böyle bir çalışmanız var
ve söylerseniz değerlendirmemi ona göre yapacağım. Eğer
yoksa, başından zaten bu maddeyi işletmeyeceğiniz sonucu
çıkacaktır ve çalakalem hazırlanmış, belki de sosyal
kesimlerin taleplerini karşılayalım, burada tasarıda yer
alsın ama uygulaması mümkün olmasın kabilinden buraya yazılmış
olduğunu düşüneceğim. Bu münasebetle bu bilgilere ihtiyaç
vardır.
Şimdi, belediyelerde ve il özel
idarelerinde çalışan kamu görevlileri ile sosyal denge sözleşmesi
imzalanması konusunun Uluslararası Çalışma Örgütünün
ülkemizce onaylanan ilgili sözleşme maddeleri ile Avrupa Sosyal
Şartı hükümlerinin Anayasamızın 53üncü ve
90ıncı maddeleri gereğince değerlendirilmesi uygun
olacaktır. Günümüzde bazı belediyeler, kendi bünyesinde
çalışan kamu görevlileri ile sosyal denge sözleşmesi imzalayarak
memurlara giyecek, yakacak yardımları, ölüm, evlenme
yardımı, doğal afet yardımı, eğitim destekleri ve
sosyal yardımlar gibi ek ödemeler yapmaktadırlar. Memurlara kanun,
tüzük ve yönetmeliklerle sağlanan haklar dışında ücret
ödenemez. tezi ile sosyal denge tazminatı yargıya
taşınmış, Danıştay ve Yargıtayın
verdiği kararlar neticesinde, sosyal denge sözleşmesi gereğince
kamu görevlilerine ödeme yapılabileceği hükme
bağlanmıştır.
Anayasamızın
90ıncı maddesine göre, usulüne uygun olarak yürürlüğe
konulmuş milletlerarası anlaşmalar kanun hükmündedir. Bu durumda
ILOnun 98 ve 151 sayılı sözleşmeleri açısından
sendikalaşma ve toplu pazarlık hakkının temel haklardan
sayılmasından dolayı sosyal denge sözleşmesi imzalama
hakkı bütün kamu görevlileri için vazgeçilmez bir hak olarak yer
almaktadır. Dolayısıyla sosyal denge sözleşmesinin
imzalanmasının şarta bağlanması temel hakların
korunmasına aykırıdır.
Değerli milletvekilleri, sosyal
denge sözleşmesinin imzalanabilmesi, taslağa göre, ilgili mahallî
idarenin vadesi geçmiş vergi, sosyal güvenlik primi ile Hazine
Müsteşarlığına olan borç toplamının
gerçekleşen son yıl bütçe gelirlerinin yüzde 10unu
aşmamış olmasına, ödeme süresi geçtiği hâlde
ödenmemiş aylık ve ücret borcu bulunmamasına, gerçekleşen
en son yıla ilişkin toplam personel giderlerinin, en son yıl
bütçe gelirlerinin belediyelerde yüzde 30unu, il özel idaresinde de yüzde
15ini aşmamasına bağlanmaktadır.
Şimdi, burada,
çalışanlarla ilgili bir sözleşme yapılmakta ancak
belediyelerin ve il özel idarelerinin belirlenen şartları aşan
miktarda borçlu olmaları, hatalı, başarısız ve
plansız bir yönetimin ve geçmişten devralınan borç
yükümlülüklerinin varlığına işaret edilmektedir. Bu durumda
da çalışanlar âdeta cezalandırılmakta, yetkililerin
yanlış uygulamaları sonucunda, bu şartları yerine
getirememelerine yol açacak uygulamaları nedeniyle, çalışanlar
belli hakları almaktan âdeta alıkonulmaktadır.
Tasarının bu şekilde
yasalaşması durumunda, aynı statüye sahip olmalarına
karşın farklı mali ve sosyal haklara sahip kamu
çalışanları ortaya çıkacak, bu durum, çalışma
hayatındaki dengeleri bozucu bir nitelik arz edecektir.
Bu yüzden, vermiş olduğumuz
önergeye desteklerinizi rica ediyor, yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Durmaz.
Sayın Durmaz ve
arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/556 esas
numaralı Kanun Tasarısının çerçeve 22 nci maddesiyle 4688
sayılı Kanunun değiştirilmesi öngörülen 32 nci maddesinin
üçüncü fıkrasında yer alan yüzde onbeşini ibaresinin yüzde
yirmibeşini şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mahir Ünal
(Kahramanmaraş) ve arkadaşları
BAŞKAN Sayın Komisyon,
önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) Takdire bırakıyoruz
efendim.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi mi?
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Gerekçe okunsun efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Sosyal denge tazminatının
ödenebilmesi için sözleşme yapabilecek il özel idarelerinde aranan
gerçekleşen en son yıla ilişkin toplam personel giderinin,
gerçekleşen en son yıl bütçe gelirlerinin yüzde onbeşini
aşmaması şartındaki oran yükseltilerek daha fazla il özel
idaresinin bu sözleşmeleri yapabilmelerine imkân sağlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda
22nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birleşime
kırk dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.05
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.48
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Tanju ÖZCAN (Bolu),
Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 90ıncı
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
200 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
23üncü madde üzerinde üç önerge
vardır.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı'na
Görüşülmekte olan Kamu Görevlileri
Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının çerçeve 23. maddesiyle değiştirilen
4688 sayılı kanunun 33. maddesinin 1. ve 3.
Fıkralarının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Şandır Mustafa
Kalaycı Mehmet
Günal
Mersin Konya Antalya
Erkan Akçay Sümer
Oral
Manisa Manisa
Genel Toplu sözleşme süreci
sonunda toplu sözleşme imzalanamaması halinde, üzerinde
uzlaşılan ve uzlaşılamayan konuları içeren
toplantı tutanağı Kamu İşveren Heyeti ile Kamu
Görevlileri Heyeti tarafından, toplantı tutanağının
hizmet kollarına yönelik bölümleri ise, ilgili sendika temsilcisi ile kamu
işveren heyeti arasında imzalanır.
Toplu sözleşme görüşmelerinde
oy çokluğu ile sözleşme imzalanması halinde, diğer
konfederasyonlar hiçbir temsilcisinin toplu sözleşme metnine imza
atmaması kaydıyla birlikte Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurabilir.
Toplu sözleşmenin imzalanmaması halinde, Kamu Görevlileri
Sendikalarına dahil her bir konfederasyonun Kamu Görevlileri Hakem
Kuruluna başvurabilir. Çoğunluğu sağlayacak şekilde,
toplu sözleşmenin iki konfederasyon tarafından imzalanması
halinde diğer konfederasyonun Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvuru
hakkı yoktur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı'na
Görüşülmekte olan 200 sıra
sayılı 'Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 23. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. 02.04.2012
Mehmet
Şeker Namık
Havutça Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Gaziantep Balıkesir İstanbul
Ali
Serindağ Aykan
Erdemir Musa
Çam
Gaziantep Bursa İzmir
Kazım
Kurt
Eskişehir
MADDE 23- 4688 sayılı Kanunun
33 üncü maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Uyuşmazlıkların Çözüm Usulleri
Uyuşmazlık hali
Madde 33- Genel ve hizmet kolu toplu
sözleşme görüşmelerinde toplu sözleşme imzalanamaması
halinde, Kamu İşveren Heyeti ile Kamu Görevlileri Sendikaları
Heyeti tarafından imza edilen ve üzerinde uzlaşılan ve
uzlaşılamayan konuları içeren toplantı tutanağı
düzenlenir. Bu tutanak Kamu görevlileri heyetini oluşturan
konfederasyonlar tarafından üç işgünü içinde işyerlerinde
kurulacak referandum sandıkları ile referanduma sunulur. Referandum
sonucunda tutanakta kamu işveren heyetinin teklif ettiği
hususların kabul edilmesi halinde tutanak, toplu sözleşme
tutanağına dönüştürülmek üzere taraflar arasında yeniden
müzakere edilir ve toplu sözleşme imzalanır. Referandum sonucunda, tutanakta
kamu işveren heyetinin teklif ettiği hususların kabul edilmemesi
halinde her bir konfederasyonun ayrı ayrı greve gitme hakkı
vardır.
Toplu sözleşme görüşmelerinin
uzlaşmazlıkla sonuçlanması ve toplantı tutanağı
düzenlenememesi halinde sekreterya hizmetini yürüten kurum tarafından
görüşmelerin uzlaşmazlıkla sonuçlandığına dair
tespit tutanağı tutulur.
Toplantı tutanağı
imzalanmasından veya görüşmelerin uzlaşmazlıkla
sonuçlandığının tespit tutanağı ile
belirlenmesinden sonra referandum sonucunda kamu işveren heyetinin teklif
ettiği hususlar kabul edilmezse konfederasyonlar greve başvurabilir.
Grev devam ederken Kamu Görevlileri Hakem Kurulu'na da başvurulamaz. Greve
gidilmesi halinde Kamu İşveren heyetinin daveti ile taraflar yeniden
toplu sözleşme masasında görüşmelere devam edebilir. Bu durumda
yeniden başlayan toplu sözleşme görüşmeleri bitmeden, Kamu
Görevlileri Hakem Kuruluna başvurulamaz.
Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna
başvurma yetkisi; kamu işvereni adına Kamu İşveren
Heyet Başkanına, kamu görevlileri adına ise genel toplu
sözleşme görüşmelerinde Kamu Görevlileri Sendikaları Heyetine
dahil olan her bir konfederasyona, hizmet kolu toplu sözleşme
görüşmelerinde ise heyete dahil olan Kamu Görevlileri Sendikalarına
aittir.
Bu maddede düzenlenen hususlar
yönetmelikte düzenlenir."
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
200 Sıra
Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 23 üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 23- 4688
sayılı Kanunun 33 üncü maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Uyuşmazlık
hali
Madde 33- Genel ve
hizmet kolu toplu sözleşme görüşmelerinde toplu sözleşme
imzalanamaması halinde, Kamu İşveren Heyeti ile Kamu Görevlileri
Sendikaları Heyeti tarafından imza edilen ve uzlaşılan ve
uzlaşılamayan konuları kapsayan toplantı tutanağı
hazırlanır.
Toplu sözleşme
görüşmelerinin uzlaşmazlıkla sonuçlanması ve toplantı
tutanağı düzenlenememesi halinde sekretarya hizmetini yürüten kurum
tarafından görüşmelerin uzlaşmazlıkla
sonuçlandığına dair tespit tutanağı tutulur.
Toplantı
tutanağı imzalanmasından veya görüşmelerin
uzlaşmazlıkla sonuçlandığının tespit
tutanağı ile belirlenmesinden sonra konfederasyonlar greve
başvurabilir. Grev devam ederken Kamu Görevlileri Hakem Kurulu'na
başvurulamaz. Greve gidilmesi halinde Kamu İşveren heyetinin
daveti ile taraflar yeniden toplu sözleşme masasında görüşmelere
devam edebilir. Bu durumda yeniden başlayan toplu sözleşme
görüşmeleri bitmeden, Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurulamaz.
Kamu Görevlileri Hakem
Kuruluna başvurma yetkisi; kamu işvereni adına Kamu
İşveren Heyet Başkanına, kamu görevlileri adına ise
genel toplu sözleşme görüşmelerinde Kamu Görevlileri Sendikaları
Heyetine dahil olan her bir konfederasyona, hizmet kolu toplu sözleşme
görüşmelerinde ise heyete dahil olan Kamu Görevlileri Sendikalarına
aittir.
Bu maddede düzenlenen
hususlar yönetmelikte düzenlenir."
Pervin
Buldan Sırrı
Süreyya Önder Adil
Kurt
Iğdır
İstanbul
Hakkâri
Erol
Dora Sırrı
Sakık Ertuğrul
Kürkcü
Mardin
Muş
Mersin
BAŞKAN Sayın
Komisyon, son okunan önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Gerekçe Başkanım
BAŞKAN Gerekçeyi lütfen
Gerekçe:
Anayasanın 90. Maddesi
uyarınca usulüne uygun olarak imzalanıp onaylanarak yürürlüğe
konulan Avrupa insan hakları sözleşmesi, Avrupa Sosyal
Şartı, Uluslar arası Çalışma Örgütü(ILO)
sözleşmeleri, BM Ekonomik, sosyal ve kültürel haklar uluslararası
sözleşmesi, BM kişisel ve siyasal haklar uluslar arası
sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları
uyarınca Kamu Görevlilerinin toplu sözleşme yapmanın yanı
sıra toplu eyleme ve toplu eylem içerisinde de greve gitme hakları
vardır. Hükümetler ancak devlet adına kamu yetkisini kullanan
bürokratların sendikal haklarını düzenlerken grev yasağı
getirebilir. Bunun dışındaki kamu görevlilerine uygulanacak
sendikal haklarla ilgili yasalarda toplu sözleşme ve grevin birlikte
düzenlenmesi gerekmektedir. Değişiklik ile toplu sözleşmenin
göstermelik bir uygulama olmaktan çıkarılması
amaçlanmıştır.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Karar yeter sayısı.
BAŞKAN Sayın Buldan ve
arkadaşlarının önergesini oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.56
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Tanju ÖZCAN (Bolu),
Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 90ıncı
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
200 sıra sayılı Kanun Tasarısının
23üncü maddesi üzerinde verilen Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve
arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi yeniden
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Kanun tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Şimdi, Sayın Şeker ve
arkadaşlarının önergesini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı'na
Görüşülmekte olan 200 sıra
sayılı 'Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 23. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. 02.04.2012
Mehmet
Şeker (Gaziantep) ve arkadaşları
MADDE 23- 4688 sayılı Kanunun
33 üncü maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Uyuşmazlıkların Çözüm Usulleri
Uyuşmazlık hali
Madde 33- Genel ve hizmet kolu toplu
sözleşme görüşmelerinde toplu sözleşme imzalanamaması
halinde, Kamu İşveren Heyeti ile Kamu Görevlileri Sendikaları
Heyeti tarafından imza edilen ve üzerinde uzlaşılan ve
uzlaşılamayan konuları içeren toplantı tutanağı
düzenlenir. Bu tutanak Kamu görevlileri heyetini oluşturan
konfederasyonlar tarafından üç işgünü içinde işyerlerinde
kurulacak referandum sandıkları ile referanduma sunulur. Referandum
sonucunda tutanakta kamu işveren heyetinin teklif ettiği
hususların kabul edilmesi halinde tutanak, toplu sözleşme
tutanağına dönüştürülmek üzere taraflar arasında yeniden
müzakere edilir ve toplu sözleşme imzalanır. Referandum sonucunda,
tutanakta kamu işveren heyetinin teklif ettiği hususların kabul
edilmemesi halinde her bir konfederasyonun ayrı ayrı greve gitme
hakkı vardır.
Toplu sözleşme görüşmelerinin
uzlaşmazlıkla sonuçlanması ve toplantı tutanağı
düzenlenememesi halinde sekreterya hizmetini yürüten kurum tarafından
görüşmelerin uzlaşmazlıkla sonuçlandığına dair
tespit tutanağı tutulur.
Toplantı tutanağı
imzalanmasından veya görüşmelerin uzlaşmazlıkla
sonuçlandığının tespit tutanağı ile
belirlenmesinden sonra referandum sonucunda kamu işveren heyetinin teklif
ettiği hususlar kabul edilmezse konfederasyonlar greve başvurabilir.
Grev devam ederken Kamu Görevlileri Hakem Kurulu'na da başvurulamaz. Greve
gidilmesi halinde Kamu İşveren heyetinin daveti ile taraflar yeniden
toplu sözleşme masasında görüşmelere devam edebilir. Bu durumda
yeniden başlayan toplu sözleşme görüşmeleri bitmeden, Kamu
Görevlileri Hakem Kuruluna başvurulamaz.
Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna
başvurma yetkisi; kamu işvereni adına Kamu İşveren
Heyet Başkanına, kamu görevlileri adına ise genel toplu
sözleşme görüşmelerinde Kamu Görevlileri Sendikaları Heyetine
dahil olan her bir konfederasyona, hizmet kolu toplu sözleşme
görüşmelerinde ise heyete dahil olan Kamu Görevlileri Sendikalarına
aittir.
Bu maddede düzenlenen hususlar
yönetmelikte düzenlenir."
BAŞKAN Sayın Komisyon,
önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz
efendim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Aykan Erdemir konuşacak efendim.
BAŞKAN Bursa Milletvekili
Sayın Aykan Erdemir.
Buyurun Sayın Erdemir. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYKAN ERDEMİR (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 200 sıra sayılı Kamu
Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 23üncü maddesi
üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi ve İnternet
ekranları başında bizleri izleyen
yurttaşlarımızı saygıyla selamlarım.
Sözlerime başlamadan önce, 12
Haziran seçimlerinde halkın oylarıyla milletvekili seçilmelerine
rağmen bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinde halkın iradesini temsil
etme hakları vesayetçi zihniyetin hukuksuz uygulamalarıyla gasbedilen
8 milletvekilimizi anmak istiyorum.
Sayın milletvekilleri, bugün
burada yalnızca milletvekili kimliğimle bulunmuyorum;
coplattığınız, biber gazı
sıktığınız, kışın soğuğunda
basınçlı suyla ıslattığınız özgür
eğitim emekçilerinin sendikası Eğitim-Senin de eski bir üyesi
olarak karşınızdayım, karşınızda olmaya
devam edeceğim. Her geçen gün artan zulmünüzle sesini kısmaya çalıştığınız
kamu emekçilerinin haklı davasını Meclis kürsüsünden
duyurabileceğim umudundayım. Duyurabileceğim umudundayım.
diyorum çünkü biliyorum ki halkın sesini, hakkın sesini, emeğin
sesini cebir ve şiddetle kısma
alışkanlığınız Meclis kürsüsünün dokunulmazlığını
tanımaksızın sürüyor. İç Tüzük darbesiyle muhalefeti
susturmakta başarısız olunca şiddetperver vekillerinizi
kürsüye saldırtmaktan medet umar oldunuz. Cumhuriyet Halk Partisini kaba
kuvvetle susturabileceğiniz yanılgısındasınız,
tıpkı bir zamanlar yurtseverleri kaba kuvvetle susturabileceğini
sanan Kuvayı İnzibatiyenin yanıldığı gibi.
Kaba kuvvet demişken, söylemde
ve eylemde şiddete eğilimiyle nam salan Vekiliniz Mehmet Metineri
anmadan geçemeyeceğim. Gerçi bugün zatıalilerini aramızda
göremiyoruz, duyduk ki kendisine bir kez daha hava değişimi
vermişsiniz, umreye göndermişsiniz.
RECEP ÖZEL (Isparta) Tahrik etme!
AYKAN ERDEMİR (Devamla) Umre
ziyaretinde hiddet ve şiddet kontrolünü geliştirebilmesini ve
aradığı şifayı nihayet bulabilmesini umuyoruz.
Değerli milletvekilleri, Avrupa
Komisyonu 2011 İlerleme Raporunda Türkiyedeki sendikal hakların
Avrupa Birliği standartları ve ILO sözleşmelerini
karşılamadığı eleştirisi yer almaktadır.
Yine, Uluslararası
Çalışma Örgütü ILOnun 100üncü Çalışma
Konferansında, Türkiye Cumhuriyeti, ILO sözleşmelerine uymama,
işten atma ve sendikacılara yönelik baskılar konusunda Swaziland
ve Zimbabwe gibi ülkelerle birlikte kara listeye
alınmıştır.
Nasıl ak dediğiniz
siyasetiniz kara çıktıysa, ak dediğiniz
sendikacılığınız da sarı
çıkmıştır. Sarı
sendikacılığınız ülkemizin yüzünü bir kez daha kara
çıkarmış, itibarını iki paralık etmiştir.
Suçluluk duygusundan olsa gerek bu
kanun tasarısını Mecliste AB Uyum Komisyonuna sevk etmeden,
Avrupa Sosyal Şartına, ILO sözleşmelerine ve AB
müktesebatına uyumlu hâle getirmeden Genel Kurul gündemine
aldınız, halkın vekillerinden, emekçilerin temsilcilerinden,
kamunun vicdanından kaçırdınız. Anlayabileceğinizi
zannetmesem de size son bir kez hakkı ve hukuku tebliğ etmek isterim.
Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi, Avrupa Sosyal Şartı, Uluslararası
Çalışma Örgütü sözleşmeleri, Birleşmiş Milletler
Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi,
Birleşmiş Milletler Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası
Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları
uyarınca kamu görevlilerinin toplu sözleşmenin yanı sıra
toplu eylem ve greve gitme hakkı vardır. Evet, grev hakkı
vardır. Yunus der ki: Yol odur ki doğru vara,/ Göz odur ki
Hakkı göre. Hakkı görebilecek gözünüz, Hakkı görebilecek
gönlünüz var mı bilmiyorum ama, gelin bir an önce bu sarı sendika
yasasından, yanlışınızdan geri dönün.
Yanlışınızdan geri dönmemekte ısrarcıysanız
o zaman halkımızın acılarını bal eyleyen Ozan
Hasan Hüseyine kulak verin: Kolay gelsin dememişsen taş
kıranlara,/ Günaydınsız bırakmışsan bahçe bezeyenleri,/
Bayram bayram donanmamışsan/ Sevinciyle dostlarının,/ Acısını
dostlarının/ Yüreğinde duymamışsan,/ Kapı
kapı dolaşmamışsan iş dilenerek,/ İşsizliğe
düşmemişsen hakkım dedikçe/ Ve bayraklı, pankartlı
yürüyüşlere,/ Halaylı, horonlu grev şenliklerine/ Katılmayı
aşk gibi duymamışsan şuranda,/ Ağrın
ağrım,/ Acın acım/ Dememişsen insan kardeşlerine/
Sende iş yok be kardeşim,/ Sende iş yok be kardeşim,/ Sende
iş yok be kardeşim.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Erdemir ve
arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı'na
Görüşülmekte olan Kamu Görevlileri
Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının çerçeve 23. maddesiyle değiştirilen
4688 sayılı kanunun 33. maddesinin 1. ve 3.
Fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları
Genel Toplu sözleşme süreci
sonunda toplu sözleşme imzalanamaması halinde, üzerinde
uzlaşılan ve uzlaşılamayan konuları içeren
toplantı tutanağı Kamu İşveren Heyeti ile Kamu
Görevlileri Heyeti tarafından, toplantı tutanağının hizmet
kollarına yönelik bölümleri ise, ilgili sendika temsilcisi ile kamu
işveren heyeti arasında imzalanır.
Toplu sözleşme görüşmelerinde
oy çokluğu ile sözleşme imzalanması halinde, diğer
konfederasyonlar hiçbir temsilcisinin toplu sözleşme metnine imza atmaması
kaydıyla birlikte Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurabilir. Toplu
sözleşmenin imzalanmaması halinde, Kamu Görevlileri
Sendikalarına dahil her bir konfederasyonun Kamu Görevlileri Hakem
Kuruluna başvurabilir. Çoğunluğu sağlayacak şekilde,
toplu sözleşmenin iki konfederasyon tarafından imzalanması
halinde diğer konfederasyonun Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvuru
hakkı yoktur.
BAŞKAN Sayın Komisyon,
katılıyor musunuz önergeye?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Mustafa Kalaycı konuşacaklar.
BAŞKAN Mustafa Kalaycı,
Konya Milletvekilimiz.
Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Öncelikle, AKP Grubunun 32nci maddeyle
ilgili vermiş olduğu önergeden bahsetmek istiyorum. Çalışma
Bakanımız bir geliyor bir gidiyor ama Sayın Bakanım, siz de
müdahil olun. Sizin amacınız kamuda tek sendikacılığa
geçmek mi? Memur-Sen üyelerine toplu sözleşme ikramiyesi verilmesi hangi
demokratik anlayışa sığar? Bu adaletsizliktir, bu
ayrımcılıktır, sendikal rekabeti bitirecek bir
düzenlemedir. Lütfen bu önergeyi geri çekin. Darbeci zihniyet dahi böylesi
antidemokratik bir düzenlemeyi yapmaz.
Değerli milletvekilleri, toplu
sözleşmeler sendikalı, sendikasız bütün kamu görevlilerini
etkileyen bir hukuki metin olma konumundadır. Bu nedenle, kamu
görevlilerinin çoğunluğunu temsil etmemekle birlikte üye
sayısı itibarıyla diğer konfederasyonlardan daha fazla
üyeye sahip olan bir konfederasyona bütün kamu görevlileri adına bağlayıcı
karar alma yetkisinin verilmesi toplu pazarlık görüşmelerinin
mantığına ve demokratik ilkelere aykırıdır.
Burada üzerinde önemle durulması gereken husus, hangi düzeyde olursa
olsun, yapılacak toplu sözleşmenin tüm kamu çalışanlarını
bağlayacak olmasıdır. Tasarıya göre, bir sendikaya üye olan
kamu görevlileri hakkında toplu sözleşme yapma yetkisi bir başka
sendikaya devredilmektedir ki böyle bir durum ne örgütlenme özgürlüğü ne
de kişilerin tercih haklarına saygı sınırları
içinde değerlendirilemez. Kaldı ki tasarı, toplu sözleşmeyi
bağıtlama hakkı elinden alınan sendika ve konfederasyonlara
Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvuru hakkı dahi
tanımamaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak makul ve demokratik
bir usul teklif ediyoruz. Önergemizde oy çokluğuyla toplu sözleşmenin
imzalanması hâlinde hiçbir temsilcisi imza atmayan konfederasyonlara Kamu
Görevlileri Hakem Kuruluna başvuru hakkı tanınmamakta. Toplu
sözleşmenin çoğunluğu sağlayacak şekilde iki
federasyon tarafından imzalanması hâlinde diğer federasyona bu
başvuru hakkı verilmemektedir.
Bu tasarının mevcut hâliyle toplu sözleşme
sürecinde bütün yetki en çok üyesi olan sendikaya verilmekte, diğer
sendikalar tamamen işlevsiz bırakılmakta ve göstermelik hâle
getirilmektedir, sendikal çoğulculuk hiçe sayılmaktadır. Böyle
bir düzenlemenin uluslararası sözleşmelere aykırı
olduğu açıktır. Bu tasarı mevcut kanuna göre bile daha geri
hükümler içermektedir, hatta darbe döneminde çıkan sendika ve toplu
sözleşme yasaları bile bu tasarıdan daha adil ve demokratik
hükümler içermektedir. Kamuda grevsiz ve tek sendikalı bir rejime
doğru gidiyoruz.
Bu tasarı ile toplu sözleşme değil,
Hükûmetin her icraatını tefsir etmeyi ve toplumsal
altyapısını hazırlamayı görev edinmiş bir
sendikayla Al gülüm, ver gülüm. tarzında bir toplu paslaşma
yapılacaktır. Kamu Görevlileri Hakem Kurulu da Hükûmetin vesayeti
altında bir organ hüviyetinde düzenlendiği için herhangi bir
başvuru olsa bile sonucu bugünden bellidir, Hükûmet ne dediyse o aynen
kabul edilecektir. Dolayısıyla, önümüzdeki günlerde bir toplu
sözleşme oyunu oynanacak, sonuçta Hükûmetin dediği olacaktır.
Değerli milletvekilleri, esasen kamu görevlilerinin
grev hakkının olmaması uluslararası sözleşmelere
aykırıdır. Aslında, sendikal haklar bölünemez. Grev
yasaklı toplu sözleşme ve sendika hakkı olmaz. Sayın Bakan Grevsiz
toplu sözleşme olur mu? sorusuna Olur, Anayasanız böyleyse böyle
olur, mevzuatınız da bu Anayasa çerçevesinde düzenleniyor. diye
cevap vermiştir. Aslında, Anayasamızda grev yasağı
bulunmamaktadır. Türkiye'nin onayladığı, çalışma
hayatıyla ilgili, başta Uluslararası Çalışma Örgütü
sözleşmeleri olmak üzere, uluslararası sözleşmelere göre, kamu
görevlilerinin de tıpkı diğer çalışanlar gibi grev
hakkı vardır. Grev hakkı, sadece devlet adına yetki
kullanan dar bir memur grubu için sınırlanabilir. Bütün
memurları kapsayan bir grev yasağı uluslararası
sözleşmelere aykırıdır.
Teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Kalaycı.
Sayın Kalaycı ve
arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
23üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
23üncü madde kabul
edilmiştir.
24üncü madde üzerinde üç önerge
vardır, okutuyorum
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Efendim, her maddeye ilişkin önergeler gruplara
dağıtılmış durumda. Henüz sırası gelmedi ama
32nci maddeyle ilgili bir önerge var. Bu önerge muhteviyatını
şimdiden sizin ve Genel Kurulun dikkatine sunmak istiyorum ki madde
geldiğinde, önerge geldiğinde bu tartışmayı daha iyi
yapabilelim.
Bu önerge tasarının 32nci
maddesinde bir değişiklik öngörüyor. Buna göre, kamu görevlileri
sendikaları arasında en çok üyeye sahip olup toplu sözleşme
yapmaya yetkili olan sendikanın mensuplarına, diğer sendikalara
kıyasla, hepsine, herkese ödenmekte olan toplu sözleşme primi yüzde
30 fazlasıyla ödenecektir. Bu çok açık bir şekilde bir
sendikayı, bir konfederasyonu kollamaya yöneliktir.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) Anayasa
ihlali.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Bu şekliyle de Anayasanın 10uncu maddesindeki
eşitlik ilkesine çok açık bir aykırılık
oluşturmaktadır. Dağıtmış olabilirsiniz ancak
Anayasanın 10uncu maddesine olan aykırılığı
nedeniyle bu önergenin işleme konulmaması gerekir Sayın
Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim,
zapta geçti. Zamanı geldiğinde görüşürüz.
Şimdi 24üncü madde üzerindeki
önergeleri okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan yasa tasarısının
24. maddesindeki Çekimser oy kullanamazlar ifadesinin yasa metninden
çıkarılmasını arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Kazım
Kurt Bülent
Kuşoğlu
İstanbul Eskişehir Ankara
Kadir
Gökmen Öğüt Özgür
Özel Ali
Serindağ
İstanbul Manisa Gaziantep
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu Görevlileri Sendikaları
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının çerçeve 24. maddesiyle değiştirilen 4688
sayılı kanunun 34. maddesinin (d) bendinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini, (a) ve (e) bendinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Şandır Mustafa
Kalaycı Lütfü
Türkkan
Mersin Konya Kocaeli
Mehmet Günal Sümer Oral Erkan
Akçay
Antalya Manisa Manisa
d) Üniversitelerin kamu yönetimi, iş hukuku, kamu
maliyesi, çalışma ekonomisi, iktisat ve işletme bilim
dallarından en az Doçent unvanını taşımak
kaydıyla Kamu Görevlileri Sendikaları Heyetinde bulunan her bir
Konfederasyon tarafından belirlenecek birer öğretim üyesi
arasından Kamu İşveren Heyeti Başkanı tarafından
belirlenecek iki öğretim üyesi ile Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun
Başkanı olan Yargıtay 9. Hukuk Dairesi Başkanı"
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
200 Sıra
Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 24'üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"MADDE 24-
4688 sayılı Kanunun 34 üncü maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
Kamu Görevlileri
Hakem Kurulu
MADDE 34- Kamu
Görevlileri Hakem Kurulu'na başvuru ihtiyari olup, kurul kararları
üzerine taraflar anlaşmaya varırsa kararları
bağlayıcı olur.
Kamu Görevlileri
Hakem Kurulu, Yargıtay'ın iş davalarına bakmakla görevli
dairelerden birisinin başkanlığında Kamu Görevlileri
Sendikaları Heyeti ile Kamu İşveren Heyetinin eşit
sayıda belirleyeceği kişilerden oluşur.
Bu maddenin
uygulanması yönetmelikle düzenlenir."
Pervin Buldan Sırrı
Süreyya Önder Adil
Kurt
Iğdır İstanbul Hakkâri
Erol Dora Sırrı
Sakık Ertuğrul
Kürkcü
Mardin Muş Mersin
BAŞKAN Sayın Komisyon,
Sayın Buldan ve arkadaşlarının önergesine katılıyor
musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Sayın Buldan
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Toplu Sözleşme ve
grev hakkı kapsamında oluşturulan kamu görevlileri hakem
kurulunun kararları ancak tarafların anlaşmasıyla
bağlayıcı hâle getirilmiştir. Hükümet tasarısında
önerilen düzenlemede kamu görevlileri hakem kurulu hiçbir zaman tarafsız
olamayacaktır. Hem hükûmetin yönlendirmesi altında hem de bütçe
dengelerinin baskısı altında karar vermek durumunda
kalacaktır. Değişiklik ile bunun giderilmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Sayın
Buldan ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu Görevlileri Sendikaları
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının çerçeve 24. maddesiyle değiştirilen 4688
sayılı kanunun 34. maddesinin (d) bendinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini, (a) ve (e) bendinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Şandır (Mersin) ve
arkadaşları
d) Üniversitelerin kamu yönetimi, iş hukuku, kamu
maliyesi, çalışma ekonomisi, iktisat ve işletme bilim
dallarından en az Doçent unvanını taşımak
kaydıyla Kamu Görevlileri Sendikaları Heyetinde bulunan her bir
Konfederasyon tarafından belirlenecek birer öğretim üyesi
arasından Kamu İşveren Heyeti Başkanı tarafından
belirlenecek iki öğretim üyesi ile Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun
Başkanı olan Yargıtay 9. Hukuk Dairesi Başkanı"
BAŞKAN Okunan önergeye katılıyor musunuz
Sayın Komisyon?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Isparta Milletvekilimiz Sayın Nevzat
Korkmaz.
Buyurun Sayın Korkmaz. (MHP
sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Memurun, emeklinin, dul ve yetimin,
işçinin Hükûmeti olduğunu, garip gurebanın, dertlinin derdiyle
ilgilendiğini söyleyen AKP Hükûmeti, bu kesimlerin yegâne geçim
kaynağı olan maaş ve ücretlerinin farklarını dört
aydır ödememiştir. Sizler için
belki çok şey ifade etmeyen bu farklar, ay sonuna kadar gün sayan
dar gelirli kesimler için bir soluklanma, küçük bir nefes alma imkânı
sağlıyordu. Zaten gıdım gıdım zam yaparken,
velinimetimiz olan insanlara âdeta köprü altından su bağışlıyormuş gibi,
lütuf yapıyormuş gibi davranıyorsunuz. Hiç olmazsa bir
damlacık, bir katrecik bu artışı da zamanında ödeyin.
Maalesef, hiçbir Hükûmetin göstermediği beceriksizlik AKP Hükûmetine nasip
olmuş, bu kadar basit bir hesabın altından kalkamamış,
tabiri caizse kitleleri ilgilendiren mesele oldubittiye getirilerek gayriciddi
bir tavır sergilenmiştir.
Hükûmet, vereceğine karga,
alacağına şahindir. derler. Hakikaten enflasyon
farkını verme hususunda kılı kıpırdamayan
Hükûmet, uluslararası piyasalardaki İran ve Suriye meselesinden
dolayı petrol fiyatlarındaki dalgalanmayı bahane ederek bir
çırpıda başlattığı zam
sağanağını ayda üç kez akaryakıta, altı ayda bir
elektriğe ve doğal gaza yansıtmayı bilmiştir. Öte
yandan, İran ve Suriye krizlerinde ateşe körükle giderek
hızlandırıcı vazife gören Hükûmet Uluslararası
piyasalarda bu fiyatlar neden yükseliyor? diye de vatandaşa cambaza bak
cambaza oyununu seyrettirmektedir.
Değerli milletvekilleri,
elektriğe yüzde 9,33 zam yapılmıştır, çok değil,
altı ay önce de yüzde 9,5 zam yapılmış idi;
topladığımız zaman yüzde 19a tekabül ediyor. Hani nerede
sizin tek rakamlı enflasyon hesaplamalarınız? Kimi
kandırıyorsunuz? Bu ay enflasyon yüzde 9a indi, yok önümüzdeki ay
yüzde 8,5 olacak, kimi kandırıyorsunuz? En temel ihtiyaçlarından
olan elektrikte yüzde 19, doğal gazda yüzde 18,5. Evini, çocuklarını
ısıtmaya çalışan ana babanın eli maalesef
böğründe kalmıştır. Toprağını ekip diken,
helalinden para kazanmaya çalışan çiftçilerimiz, sulama ücretlerini
nasıl ödeyeceğini kara kara düşünmeye
başlamışlardır. Akaryakıta yapılan zamlar ise
insaf ve vicdan sınırlarını aşmıştır.
Aracına zaten bardakla, fincanla akaryakıt alan emeklilerimiz, memur
ve işçilerimiz ne yapacaklarını
şaşırmış vaziyettedirler. Bu yüzden dinimizin
buyruklarından olan sılayırahim bile
insanlarımızın insani sorumluluklarının kapsamı
dışına çıkmıştır. Bunu adı güncelleme
gibi her ne kadar sevimli bir kılıfa da sokulmaya
çalışılsa zamdır, zulümdür değerli milletvekilleri,
vatandaşın nafakasına göz dikmektir, alın terine ortak
olmaktır, cebindeki üç beş kuruşa el uzatmaktır.
Şimdi, vatandaşa enflasyon
farklarını veriyoruz diye ortaya çıkıyorsunuz. Hem çok
yetersiz hem de çok geç. Altından kalkılamayacak kadar ağır
zamlar. Buna ne denir arkadaşlar? Kaşık ile verdiğini kepçe
ile almak denilmez de ne denir? Dirhem dirhem verip okka ile geri almak denmez
de ne denir? Zam ile zulüm ile ülkeyi yönetmeye çalışan AKPden,
zengini daha zengin fakiri daha fakir yapan AKPden, milletin
evlatlarını değil de dışarıdaki güç
odaklarını kendisine dost edinen AKPden de başka bir şey
beklenemez herhâlde. Ülkeyi ve ekonomiyi iyi yönetmekten anladıkları
bu. Sıkıştıkça zam yap, sıkıştıkça
vatandaşa kestiğin faturayı ikiye, üçe katla. Sayın
Hükûmet, hem giderleri karşılayacaksınız hem de bu
faturanın ülke insanına yansımaması için çare
üreteceksiniz. İyi yönetimden benim anladığım budur.
Öbürünü yapmak için allamei cihan olmaya gerek yok. Zam yaptım dersin olur
biter.
Allah Hükûmete insaf ve merhamet versin
diyor ve aynı zamanda zamları geri almasını talep ediyor,
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Korkmaz.
Sayın Korkmaz ve
arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan yasa tasarısının
24. maddesindeki Çekimser oy kullanamazlar ifadesinin yasa metninden
çıkarılmasını arz ederiz.
Ali
Serindağ (Gaziantep) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın Serindağ,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz evvel, saat 19.00a kadar
yayınlar televizyondan veriliyordu, naklen veriliyordu. Tüm halkımız
buradaki görüşmeleri güzel güzel izliyordu. Saat 19.00dan sonra
televizyon ekranları karardı.
Değerli arkadaşlarım, bundan çok büyük üzüntü
duyuyorum ve bu benim kanıma dokunuyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi harp
ilan edebilir, anayasayı değiştirebilir, kanun yapabilir ama
TRTyle protokol yapamaz. Buradan Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanına sesleniyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı artık bu duruma el koymalı, TRTyle protokolü
yenilemek gerekiyorsa yenilemeli, yeni protokol yapmak gerekiyorsa yeni
protokol yapmalı, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki görüşmelerin tüm
vatandaşlarımız tarafından izlenmesini
sağlamalıdır. Aslında, bu sadece milletvekillerinin
haklarını kısıtlama değildir,
vatandaşlarımızın da denetim hakkını
kısıtlamaktadır.
Şimdi, size,
Gaziantepte yayımlanan mahalli bir gazeteden bir köşe
yazarının yazdığı yazıdan bir bölüm
aktarıyorum: Asillerin, vekillerin neler yaptığından
haberdar olma hakkı yok mu? Bu topraklar üzerinde yaşayan her
insanın, gerek iktidarın ve gerekse muhalefetin grup
toplantılarını seyredip söylediklerini öğrenmek, dinlemek
hakkı vardır. Bu haklarına önceleri kavuşuyorlardı.
Nedense TRT 3, bu yayınına son vermiştir. Daha sonra da TRT 3
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul yayınlarını saat 19.00da
kesivermiştir.
Sayın vekillerimiz,
eğer dahliniz geçerse, parti grup toplantılarının ve meclis
toplantılarının tümünün, eskiden olduğu gibi TRTten
yayınlanmasını sağlayabilir misiniz? Vekillerinin
söylediklerinden, eylemlerinden asillerinin de haberdar olması gerekmez
mi?
Evet, değerli
arkadaşlarım, mahallî gazetede yazılan bir köşe
yazısından aktardım sizlere. Vatandaşlarımız bunu
istiyor, vatandaşlarımız, kendi vekillerinin ne
yaptığını görmek istiyor. Ama biz ne yapıyoruz? Saat
19.00da ekranı karartıyoruz.
Şimdi biz burada
neyi görüşüyoruz değerli arkadaşlarım? Kamu Görevlileri
Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısını görüşüyoruz. Kanun çıkarsak ne olur
çıkarmasak ne olur? Uygulanmadıktan sonra siz istediğiniz kadar
kanun çıkarın.
Anayasamızda
memurların grev hakkını yasaklayan hiçbir hüküm yok, bunu herkes
görür ama vermiyorsunuz. Kanun çıkarsak ne olur çıkarmasak ne olur?
Şimdi, 4+4+4 yasası
görüşülürken Ankarada eylem koymak isteyen öğretmenler için
Sayın Başbakan ne diyor? Şöyle diyor Sayın
Başbakanımız: Güya öğretmen kitlesi üç gün boyunca
Ankarayı savaş alanına çevirmek istediler.
Şimdi hepinizin vicdanına
sesleniyorum: Bu sözü ben Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına
yakıştıramıyorum. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı
Sayın Başbakan, herkesin Başbakanı olduğunu kabul
etmeli ve ona göre konuşmalıdır. Kalpten çıkan söz kalbe
kadar gider, dilden çıkan söz kulağı bile aşamaz. diye bir
söz var.
Değerli arkadaşlarım,
Sayın Başbakanın söylemlerinde bu konuya dikkat etmesi
lazım çünkü öğretmenleri hakir görmeye, toplumun bir kesimini hakir
görmeye hakkımız yok, bizim bunları dışlamaya
hakkımız yok. Biz de istiyoruz ki, biz de diyoruz ki: Bizim de
Başbakanımız olsun, herkesin olsun, 74 milyonun olsun ama daha
önce, öncelikle görev Sayın Başbakana düşer.
Bir de Sayın Başbakanın
sürekli söylediği bir husus var. Diyor ki: Kesintisiz eğitimi
savunmak 28 Şubatı savunmaktır. El insaf! El insafı
nısf-üd din yani insaf dinin yarısıdır.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, bunu muhtelif defalar dile getirdik, bunu muhtelif
defalar söyledik, sekiz yıllık zorunlu eğitim çoktan beri
Türkiye'nin gündeminde, Türkiye'nin gündeminde bu konu. Ta, Sayın Hasan
Celal Güzelin Bakanlığı döneminde bile gündeme gelmiştir.
Bakın, Sayın Güzelin
Bakanlığı döneminde toplanan Millî Eğitim Şûrasının
aldığı kararlardan bir bölümünü, bazılarını
okuyorum. Ne diyor bakınız: Karar no 4: Sekiz yıllık
mecburi eğitime geçişin bir program ve sistem bütünlüğü içinde
uygulanması
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planının
sonuna kadar bu sağlanacaktır. diyor.
Karar no 5: Mevcut okulların
ilköğretimle bütünleştirilmesi. ve devam ediyor
BAŞKAN Sayın Serindağ,
süreniz tamam efendim.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
-
ve 15inci Millî Eğitim Şûrasında
Daha ortada Refahyol yok, daha yok. 1996 yılıydı zannedersem,
sekiz yıllık kesintisiz zorunlu eğitime geçiş karar
altına alınıyor. 1996 yılındaki bir
konuşmasında zamanın Millî Eğitim Bakanı
RECEP ÖZEL (Isparta) Sayın
Başkan, yeni usul mü var?
BAŞKAN Sayın Serindağ,
lütfen.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
sekiz yıllık zorunlu eğitimle ilgili bir tasarı
hazırlandığını söylüyor. Artık bunlardan
vazgeçelim, halkımıza doğruları söyleyelim.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Serindağ
ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
24üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
25inci madde üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 200 sıra
sayılı yasa tasarısının 25. maddesinin (d) bendindeki
Sendika üye sayıları ifadesinin Sendikaların üye
sayıları olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Candan
Yüceer Ferit Mevlüt Aslanoğlu Ahmet Toptaş
Tekirdağ İstanbul Afyonkarahisar
Aykan
Erdemir Özgür Özel Bülent Kuşoğlu
Bursa Manisa Ankara
Binnaz
Toprak
İstanbul
BAŞKAN Sayın Komisyon,
önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) Katılamıyoruz
efendim.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın Candan Yüceer,
Tekirdağ Milletvekili.
Buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 12 Eylül 2010
referandumunda meydanlarda demokrasi türküleri söyleyen AKPnin en gözde
söylemlerinden birisi de tüm kamu çalışanlarına toplu
sözleşme hakkının tanınacak olmasıydı.
Aslında memura toplu sözleşme
verme isteğinde olmayan iktidar, halkın referandumda desteğini
alabilmek için, referandumda Evet çıkarabilmek için mecburen bu
tasarıyı gündemine aldı. Referandumun ardından Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu ve yargıyı ilgilendiren mevzuat
hızla hayata geçirilirken, yaklaşık on sekiz aydır toplu
sözleşmeyi ilgilendiren yasa Genel Kurula getirilmedi, getirilmek
istenmedi. İşte istenmeye istenmeye bir buçuk yılın sonunda
önümüze getirilen yasa, tamamen budanmış bir ağaç görünümünde,
amacından ve vereceği vaatlerden tamamen uzaklaşmış.
Tasarının tarafları,
üçlü danışma kurulu çerçevesinde gerçekleştirilen
toplantılarla çoğu konularda tartışıp
anlaşmasına rağmen, Hükûmet öyle bir tasarı getirdi ki
sendika ve toplu pazarlık konusunda yoğun çabalar harcayan kamu
emekçileri büyük bir umutsuzluğa düştüler ve çabaları boşa
gitmiş oldu.
Bakın, toplu sözleşme,
çalışanlar ve işverenler arasında eşit düzeyde
pazarlık sistemine dayanan ve tarafların anlaşması hâlinde
imzalanan bir metindir. Bu tasarıda böyle bir içerik maalesef yok; bu
tasarıda sadece toplu sözleşmenin adı var.
Değerli arkadaşlar, Hükûmetin
amacı, burada doğruya ulaşmak ya da uzlaşmak değil,
Hükûmetin amacı, miş gibi yaparak, anlamış gibi,
dinlemiş gibi yaparak bildiğini okumak ve dayatmak. Görüşmekte
olduğumuz 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısında mevcut yasanın ismi Kamu Görevlileri
Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu olarak
değiştiriliyor. Tasarı, grev hakkını içermeyen ve
aslında, daha önce toplu görüşme düzeninden farklı olmayan,
sadece adı toplu sözleşme olarak değiştirilen bir
düzenleme.
Tasarı, toplu sözleşme
görüşmelerinde uyuşmazlık çıkarsa Kamu Görevlileri Hakem
Kuruluna başvurulmasını ve bu Kurulun kararının da
kesin olduğunu belirtiyor. Böyle bir kurnazlıkla grev, adı bile
geçmeden yasaklanıyor, son kararı Kamu Görevlileri Hakem Kurulu
veriyor.
Değerli milletvekilleri, sendikal
hak bir bütündür. Kanatsız kuş olmayacağı gibi grevsiz de
toplu sözleşme olmaz. Akıl ve mantık da böyle diyor,
uluslararası sözleşmeler de böyle diyor, ILO da böyle diyor, sendikal
mücadele de böyle diyor ama bizim önümüze getirilen yasa tasarısı
böyle demiyor.
Diğer taraftan, toplu
sözleşme Anayasa hükmü olduğu için 2011 senesinde toplu görüşme
yapılamadı, dolayısıyla, memurların 2012de
alacağı zam belirlenemedi ve tamı tamına dört aydır
memurlarımız zamsız maaş almak zorunda
bırakıldı ama kimin umurunda.
Tasarıda sendikalara üyelik
yasaklarına devam ediliyor. Meclis çalışanları, hâkim,
savcılar, Millî Savunma ve orduda çalışan sivil personel, ceza
infaz kurumu çalışanları, denetim elemanları, emniyet
teşkilatında çalışan sivil personelin yasaklarına
devam ediliyor. Oysa ki niyet örgütlenmenin önündeki engellerin
kaldırılması olsaydı, niyet hak, hukuk olsaydı sendika
üyeliği yasaklanan tüm kamu emekçileri bu kapsamdan
çıkarılırdı.
Müzakereyi yürütecek olan sendika
heyeti son derece antidemokratik biçimde düzenlenmiş. Burada da AKP tüm
yetkiyi ve söz hakkını Memur-Sende toplama derdinde.
Özelleştirme ve diğer alanlarda yaptığı gibi tek tip,
tek renk, dikensiz gül bahçesi yaratma derdinde. Bütün yetki Memur-Sene
veriliyor ama son kararı da Hükûmetin kendisi veriyor. Bunu nasıl
mı yapıyor? Uyuşmazlıkta devreye girecek Kamu Görevlileri
Hakem Kurulunun 11 üyesinin 7si ilgili bakan veya doğrudan Bakanlar
Kurulu tarafından seçiliyor. Kurulda da sendikaların temsilindeki
adaletsizlik devam ediyor. Sahte ileri demokrasi söylemleriyle otoriter bir
düzen, korku imparatorluğu kurmaya çalışanlar bu tasarıda
da sendika yasası söylemleriyle sahte sendika yasasını
dayatıyor.
Değerli arkadaşlar, bu
tasarının özü, grev hakkının olmadığı, tek
tip sözleşmenin olduğu, sendikaya üyelik yasaklarının devam
ettiği, toplu sözleşme imza yetkisinin Memur-Sende olduğu, son
kararı Hükûmetin verdiği, tarafların söz sahibi
olmadığı ve kendi kaderlerini belirleyemediği, adı
toplu ancak kendisi zayıf olan verdiğime şükret
sözleşmesidir. Emekçinin haklarını gasbetmekten, sendikal mücadeleyi
geriye götürmekten başka bir şey değildir, milyonlarca kamu
emekçisinin haklarının yandaş konfederasyonun insafına
bırakılmasıdır. Bu tasarı tüm kamu emekçilerinin ortak
faydası yerine şahsi menfaatler ve siyasi çıkarlar
doğrultusunda hazırlanmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Yüceer.
CANDAN YÜCEER (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, biz, hak, hukuk, emek için; insanca, onurlu, eşit bir
yaşam için mücadeleye, direnmeye devam edeceğiz. Bizim anladığımız,
bildiğimiz, uyguladığımız tek dil bu. Bu da herkes
tarafından böyle bilinsin.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Yüceer ve
arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
25inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
26ncı maddede bir önerge
vardır okutuyorum:
T.B.M.M Başkanlığına
Görüşülmekte olan 200 sıra
sayılı yasa tasarısının 26. maddesindeki Kamu
Personeli Danışma Kuruluna ifadesi yerine konu ile ilgili
uzmanlardan oluşturulacak Kamu Personeli Danışma Kurulu ifadesi
ile değiştirilmesini arz ederiz.
Tufan Köse Aytuğ
Atıcı Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Çorum Mersin İstanbul
Binnaz Toprak Özgür Özel Aykan Erdemir
İstanbul Manisa Bursa
Ahmet Toptaş Bülent
Kuşoğlu
Afyonkarahisar Ankara
BAŞKAN Sayın Komisyon
önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın Aytuğ
Atıcı, Mersin
Buyurun Sayın Atıcı.
(CHP sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 200
sıra sayılı Kanun Tasarısının 26ncı
maddesiyle ilgili olarak vermiş olduğumuz önerge üzerine söz
almış bulunuyorum. Her zaman olduğu gibi, tüm özgür iradeli
milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
konuşmaya başlarken bir konuya da değinmek istiyorum: Sayın
Bakan, dün size Osmaniye Cezaevinde ölüm orucundan bahsetmiştim, bugün
43üncü günüdür, haberiniz olsun; Söylemedi. demeyin, kayıtlara da
geçmiştir. Adalet Bakanına hatırlatıyorum, bir işe
yaramıyor. Umarım, vicdanlı birisi çıkar ve bu konuya
değinir.
Değerli milletvekilleri, Hükûmet
milyonlarca kamu emekçisini, emeklileri ve ailelerini ilgilendiren Kamu
Görevlileri Sendikaları Kanununda bir değişiklik yapmaya
çalışıyor. Çalışıyor da ne yapıyor? Her
zaman yaptığı gibi, yine halkı yanıltıyor,
oyalıyor ve bunu da yandaş konfederasyonu yanına alarak
yapıyor. Tasarı ile toplu görüşmelerden bile daha geri bir
düzenleme getirilmek isteniyor. İş kollarına özgü sorunlar
üzerinden örgütlenerek üyelerin hak ve çıkarlarını korumak gibi
öncelikli bir görevi olan sendikaların toplu sözleşme hakkı
göstermelik bir düzeyde tutuluyor. Bir yandan toplu sözleşmeyi
yapıyor gibi gösteriliyor ama aslında yapılan toplu
sözleşme değil, sadece tırnak içerisinde kalan bir
sözleşme. Binlerce belediyede on binlerce kamu
çalışanının yararlandığı toplu
sözleşmeler konulan birçok yasaklayıcı hükümle ve sosyal denge
sözleşmesi adıyla âdeta yapılamaz bir hâle getirilmeye
çalışılıyor. Çalışanların grev
hakkını vermediğiniz için bu tasarı güdüktür.
Çalışanların grev hakkını vermediğiniz için
bundan sonra kamu emekçilerinin yüzüne hiçbir şekilde
bakamayacaksınız.
Sayın Bakan
çıkıyor, grev hakkını Anayasaya sığınarak
savunmaya çalışıyor ve koskoca Türkiye Cumhuriyetinin
Bakanı gerçekten kendini iyi bir duruma düşürmüyor.
Sayın Bakan,
elinizi tutan mı vardı, niye değişikliğe gitmediniz?
Bir sürü anayasa değişikliği yaptınız, bunu da pekâlâ
yapabilirdiniz ama niyetiniz bu değil.
Sayın Bakan, siz ve
Hükûmetiniz gerçekten örgütlenmeden yana değilsiniz, hiçbir şekilde
de olmadınız. Örgütlenme özgürlüğünün önündeki engelleri de
kaldırmadığınız gibi yeni engeller de koyuyorsunuz.
Dönüyorum bakıyorum
iktidar milletvekillerine, hakikaten içim acıyor. Birisi diyor ki: Elleri
kaldırın. Bakıyorsunuz, birileri el kaldırıyor siz de
kaldırıyorsunuz, indiriyor, indiriyorsunuz. Yani gerçekten içler
acısı bir durum. Özgür iradenizi kullanacağınız günü
sabırsızlıkla bekliyorum.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Kendi adınıza konuşun.
SEBAHATTİN
KARAKELLE (Erzincan) Size acıyoruz.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) - Merak ediyorum gerçekten, önceki gün burada bir grev hakkı
istemiyle bir önerge verildi. Üç tane muhalefet partisi, CHP, MHP, BDP
ayrı ayrı önergelerle grev hakkı istedi. Yani her zaman
diyorsunuz ya Biz çoğunluğuz. diye, işte halkın yüzde
51i grev istedi, halkın yüzde 49u grev istemedi.
RECEP ÖZEL (Isparta)
Toplamayı öğren.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Topla...
AYTUĞ ATICI
(Devamla) - Halkın yüzde 51i grev istedi, halkın yüzde 49u grev
istemedi. Bu nasıl bir anlayış? Hani siz çoğulcuydunuz?
Hani siz halkın temsilcisiydiniz? Hani çoğunluğun
istediğini yapıyordunuz? İşte yüzde 51. Hepsi
çıktı Grev istiyoruz. dedi, Grev hakkı istiyor bizim
halkımız. dedi.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Topla bakayım.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) - Hiçbiriniz çıkıp da Ya halkın yüzde 51i grev
istiyormuş, haklı olabilirler. Biz de katılalım.
demediniz. Ben mi yanlış anladım?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Topla, yüzde 50 olmuyor.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) - Ben mi yanlış anladım? Oylara
baktığınız zaman, matematik bilmeye gerek yok, halkın
yüzde 51i
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Hesabı doğru yap. Hesap yanlış.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) -
halkın yüzde 51i grev istedi, halkın yüzde 49u
Hayır. dedi ve kazandı. Sizin anlayışınız bu.
Her zaman çıkıp burada çoğunluk, çoğunluk diyorsunuz ya,
gerçekten
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Topla
Topla
AYTUĞ ATICI
(Devamla) - Şimdi, bu grev
hakkını engellediniz ya yarın bir gün yerel seçimler var, gidip
öğretmenden, memurdan nasıl oy isteyeceksiniz, ne diyeceksiniz Allah
aşkına? Nasıl yüzlerine bakacaksınız? Ben gerçekten
merak ediyorum.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Biz
isteriz, bize seve seve oy verirler.
NUREDDİN NEBATİ
(İstanbul) Şu yüzde 51e nasıl ulaştınız
bilemiyorum.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Gerçekten
merak ediyorum.
Bakın, bir yandan Sendika Yasasını
mahvederken bir yandan da döndünüz dolaştınız adaleti de
mahvettiniz. Sizler, çalışan başına düşen üye
sayısını bile hesaplayamadınız. Bana burada
oturduğunuz yerden matematik dersi vermeye kalkmayın.
NUREDDİN NEBATİ
(İstanbul) Daha yüzde 51i bile toplayamıyorsun!
AYTUĞ ATICI (Devamla) Hiçbir
şekilde Hakem Kurulunu da doğru düzgün oluşturmadınız,
Hükûmetin atadıklarından oluşturdunuz, şimdi buna Toplu
sözleşme yasası diyorsunuz. Hadi emekçilerin hakkını
vermiyorsunuz, bari Bakanım, dalga geçmeyin emekçilerle.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Atıcı.
Sayın Atıcı ve
arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
26ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
26ncı
madde kabul edilmiştir.
27nci madde üzerinde iki önerge
vardır, okutuyorum:
T.B.M.M Başkanlığına
Görüşülmekte olan 200 sıra
sayılı yasa tasarısının 27. maddesindeki bir
aylık sürenin 15 gün olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Bülent
Kuşoğlu Aykan
Erdemir
İstanbul
Ankara Bursa
Binnaz
Toprak Rıza
Türmen Ahmet
Toptaş
İstanbul
İzmir Afyonkarahisar
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 200 Sıra
Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 27. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 27- 4688 sayılı Kanuna
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 11- 2012
yılına ilişkin Kamu görevlilerinin ortak ekonomik, sosyal,
demokratik, siyasi, özlük ve mesleki hak ve çıkarlarını
belirlemek üzere yapılacak toplu sözleşme görüşmelerine, bu
kanunun yürürlüğe girdikten itibaren bir ay içerisinde başlanır.
Bu toplu sözleşme görüşmelerine katılacak sendika ve
konfederasyonların belirlenmesinde 7/7/2011 tarihli ve 27987
sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 4688 sayılı kanun
gereğince Kamu Görevlileri Sendikaları ile konfederasyonların
üye sayılarına ilişkin 2011 temmuz istatistikleri hakkında
tebliğ hükümleri esas alınır.
Pervin Buldan Sırrı
S. Önder Adil
Kurt
Iğdır İstanbul Hakkâri
Sırrı Sakık Erol
Dora Ertuğrul
Kürkcü
Muş Mardin
Mersin
BAŞKAN Okunan son önergeye
katılıyor musunuz Sayın Komisyon?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Kim konuşacak
efendim?
EROL DORA (Mardin) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Geçici 11. Madde ile bir
yıllık toplu sözleşme yapılmasına uygun olarak 2012
yılı için düzenleme yapılmıştır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
T.B.M.M Başkanlığına
Görüşülmekte olan 200 sıra
sayılı yasa tasarısının 27. maddesindeki bir
aylık sürenin 15 gün olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Rıza
Türmen (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN - Sayın Komisyon
önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Rıza Türmen
BAŞKAN Sayın Türmen,
İzmir Milletvekili, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
RIZA TÜRMEN (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu Kamu Görevlileri Sendikaları
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısında grev hakkı kabul edilmemektedir, bir kere bunun
üzerinde durmak gerek. Grev hakkının kabul edilmemesi,
uluslararası hukuka aykırıdır. Neden
aykırıdır? Şundan: Avrupa Sosyal Şartına
baktığınız zaman 6ncı maddesi şunu söylüyor:
Toplu sözleşme hakkının etkili bir biçimde
kullanılmasını sağlamak amacıyla işçi ve kamu
çalışanlarının grev hakkını tanırlar.
Avrupa Birliği üyesi
olacağımız, Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı
-28inci maddesi- İşçiler ve kamu çalışanları
uzlaşma olmadığı durumlarda çıkarlarını
korumak amacıyla grev hakkına sahiptirler. diyor.
ILO sözleşmeleri, 87 ve 151
sayılı sözleşmeler grev hakkını düzenliyor kamu
çalışanları için.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi
Kararı, 2000 (6) Kamu
çalışanları diğer çalışanlarla aynı haklara
sahiptir. diyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Demir ve Baykara
kararında önemli iki şey söylüyor. Bir tanesinde diyor ki: Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi sözleşmeyi yorumlarken uluslararası
hukuktaki gelişmeleri dikkate alır. Ondan sonra Toplu sözleşme
hakkı, sendika kurma ve üye olma hakkının temel
unsurlarıdır. diyor. Grev hakkı da aynı şekilde
sendika kurma hakkının temel bir unsurudur. Şimdi, bu kadar
geniş bir grev hakkını kabul eden uluslararası mevzuat
varken Türkiye bunun dışında nasıl kalacak, yani bunu hiç
düşünmüyor muyuz acaba?
Bir de Anayasanın
90ıncı maddesi var, diyoruz ki: Uluslararası sözleşmeyle
ulusal yasa arasında çelişki olduğu takdirde uluslararası
sözleşme uygulanır, o esas alınır. Peki, bu kadar geniş
bir uluslararası hukukta bu kadar kabul gören bir şey varken yani
kamu çalışanlarına grev hakkı tanınırken Türkiye
bunun dışında nasıl kalacak? Efendim, Anayasamız
öyle öngördüğü için biz de böyle hazırladık kanunu.
Anayasamız ister öyle desin ister böyle desin, Türkiye uluslararası
alandaki bu kadar geniş bir konsensüsün dışında kalamaz
yani kalırsa başı derde girer. İşte, ne olur, ILOnun
kara listesine girer, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde dava
açıldığı zaman kaybeder, kaybettiği için Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi ve onun kararını uygulayacak olan
Bakanlar Komitesi Türkiyeye Sen kanununu değiştir bakalım
şimdi. der ve dış baskılarla Türkiye, Anayasası öyle
de dese böyle de dese, bunu değiştirmek zorundadır. Şimdi
yani bunu görmeden mi yapılıyor bu kanunlar, bunu ben pek
anlayamıyorum.
Grev hakkı nasıl ortadan
kaldırılıyor? Grev hakkı aslında toplu sözleşme
hakkına getirilen sınırlamalarla ortadan
kaldırılıyor yani toplu sözleşme yaptıktan sonra
uyuşmazlık olursa Hakem Kuruluna gidilecek. Hakem Kurulu
dediğiniz nasıl bir kurul? 11 kişiden oluşan, 3ü Bakanlar
Kurulunca, 4ü Kamu İşveren Heyetince yani 7si Hükûmet
tarafından atanan üyelerden oluşan bir kurul. Şimdi, buraya
gitmekle zaten işçi davayı kaybetmiş olacaktır, işçi
tarafının zaten davayı kazanmasına imkân yoktur fakat grev
hakkı da böylelikle ortadan kaldırılmaktadır. Bu aynı
zamanda toplu sözleşme hakkını da ortadan
kaldırmaktadır çünkü böyle bir Hakem Kurulu varken işveren tarafı
ya da hükûmet niçin uzlaşıyı kabul etsin toplu sözleşmede,
niçin kabul etsin? Yani neresinden tutarsanız tutun, uluslararası
alanda Türkiye kendisini savunmasız bırakmıştır, kendi
başını derde sokmuştur.
Öbür taraftan, bu Hakem Heyeti, böyle
bir oluşumla, böyle bir toplu sözleşme düzeniyle aslında son
derece adaletsiz, son derece işçinin, emekçinin hakkını gasp
eden bir nitelik taşımaktadır. Böyle bir kanuna neden ihtiyaç
görülüyor, niçin bu kadar yanlış bir kanun yapılıyor, onu
da tabii kanunu yapanlara sormak gerek.
Çok teşekkür ediyorum Sayın
Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Türmen.
Sayın Türmen ve
arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
27nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Karar yeter sayısı
AHMET AYDIN (Adıyaman) Geçti
efendim.
BAŞKAN Bu defa geçti.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Bir dahakinde yapalım.
BAŞKAN Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
28inci madde üzerinde iki önerge
vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 200 Sıra
Sayılı yasa tasarısının 28. maddesindeki 10
Ağustos
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Bülent
Kuşoğlu Özgür
Özel
İstanbul Ankara Manisa
Ahmet Toptaş Binnaz Toprak Aytuğ
Atıcı
Afyonkarahisar İstanbul Mersin
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu Görevlileri
Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 28. maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Şandır Mustafa
Kalaycı Mehmet
Günal
Mersin Konya Antalya
Erkan
Akçay Sümer
Oral
Manisa Manisa
BAŞKAN Sayın Komisyon, son
okunan önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
OKTAY VURAL (İzmir) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okuyun lütfen.
Gerekçe:
4688 sayılı yasaya
ilişkin yetki süreci başlamış ve devam etmektedir. 15
Mayıs tarihinden sonraki bir tarihin geçicide olsa yetki tespiti için bir
tarih olarak belirlenmesinin, hukuken bir izahı bulunmadığı
gibi, işlevsel olarak da uygun değildir.
BAŞKAN Sayın
Şandır ve arkadaşlarının önergesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 200 Sıra
Sayılı yasa tasarısının 28. maddesindeki 10
Ağustos
Aytuğ Atıcı (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN Sayın Komisyon?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Kim konuşacak?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) -
Aytuğ Atıcı.
BAŞKAN Sayın Atıcı, Mersin
Milletvekili.
Buyurun Sayın Atıcı. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 28inci madde üzerine söz
aldım ve kaldığım yerden devam ediyorum.
Sayın Bakan, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi kararlarını, uluslararası sözleşmeleri ve
Anayasayı yok sayarak toplu sözleşmede imza yetkisini tek
başına yandaş sendikanıza vermiş bulunuyorsunuz.
Dünyada hiçbir örneği yok, hayırlı uğurlu olsun! Ama Ne
olur ne olmaz. diyerek, ak sendikanıza bile güvenmeyerek
anlaşmazlık olması durumunda yargı yolunu da kapatarak
kendinizin oluşturduğu Hakem Kurulunu devreye sokuyorsunuz. Burada
çok ince hesaplar olduğu açık. Nedir bu hesap? Ben falcı
değilim ama sizin çizdiğiniz geleceği tahmin etmek hiç de zor
değil. Ak sendika zaman zaman kendi üyelerine şirin görünmek için
Hükûmetle anlaşamayacak, tabii, sizden icazet alarak Şurada
anlaşamayalım. Oldu anlaşamayalım
Sonra Hakem Kurulu
devreye girecek, ak sendika diyecek ki: Ya ne yapalım, vallahi biz elimizden
geleni yaptık, Hükûmet kabul etmedi, Hakem Kurulu böyle uygun gördü, geçti
gitti. diyecek ve tabana şirin görünmeye çalışacak.
Değerli arkadaşlar, ben buradan kamu
emekçilerine seslenmek istiyorum: Cumhuriyet Halk Partisi grev
hakkının yasal teminat altına alındığı özgür
bir toplu sözleşme düzenini savunmaktadır, savunmaya devam edecektir.
Cumhuriyet Halk Partisi örgütlenme özgürlüğünün önündeki tüm engellerin
kaldırılmasından yanadır, yeri geldiğinde
kaldıracaktır. Cumhuriyet Halk Partisi, her sendikanın kendi
üyeleri adına, toplu sözleşme yapabilmesini savunmaktadır ve
yeri, zamanı geldiğinde bunu hayata geçirecektir.
Değerli arkadaşlar, Hükûmet
tarafından hazırlanan bu yasa tasarısının tüm
toplumda, bakın sadece çalışan emekçilerde değil,
çalışan memurlar da değil tüm toplumda bir hayal kırıklığı
yarattığını ifade etmek istiyorum. Bir referandum
yaptınız 12 Eylülde. Ne dediniz kamu emekçilerine? Aman bizi
destekleyin, evet deyin, artık siz de toplu sözleşme yapacaksınız.
dediniz ve açıkça onları aldattınız. Onlar zannetti ki
gerçekten emekçiye yakışır bir şekilde toplu sözleşme
yapılacak. Gerçekten hayallerini süsleyen grevli toplu sözleşmeyi
hayal ettiler ama ne bilsinler ki arkasından mevcut haklarından daha
kötü bir duruma düşecekler. Sonuçta, halkın evet demesini
sağladınız. Ne oldu sağladınız? Dağ fare
doğurdu değerli arkadaşlar. Anayasaya uygun, sizin sözlerinize
uygun bir değişiklik yapmak yerine, bir yasa yapmak yerine, 4688
sayılı bu Yasayı değiştirmeye çalışıyoruz.
Artık şaşırmıyoruz, bunlara
şaşırmıyoruz çünkü gerçekten size yakışanı
yapıyorsunuz, size yakışan budur, siz de aynen, tıpkı
diğer konularda olduğu gibi, aynı şekilde
yapıyorsunuz, ondan sonra da çıkıp kendinizi savunmaya
çalışıyorsunuz, ayağınıza dolaşıyor.
Biz de kapı kapı gezip sizin bu yaptıklarınızı
anlatacağız.
Şimdi, Sayın Bakandan bir
ricam var. Bunu düzeltmenin de bir yolu var: Çıksın, desin ki
yiğitçe Biz Memur-Senle bu yasayı birlikte hazırladık ve
size de yutturuyoruz. Bunu söylemek zor değil. Bu Memur-Sen de bir
sendika değil mi? Sendika. Peki, sendikaysa niye konuşuyoruz.
Bakın, nasıl bir sendika. Bir iki kere buradan dile getirildi
değerli arkadaşlar, Memur-Senin nasıl bir sendika olduğunu
bakın şimdi sizlere söylüyorum. 2002 yılında 41 bin üyesi
var sadece, 2011de 41 bin çıkmış 515 bine.
Çıkmış da ne olmuş? Tıpkı sizin Ekonomide
büyüyoruz, ekonomide büyüyoruz. dediğiniz gibi büyümüş.
Büyümemiş de, ekonomiyi nasıl şişirdiyseniz, sendikayı
da şişirmişsiniz. Buna büyüme denmez, buna şişme
denir, dense dense şişme denir. Niye biliyor musunuz? Çünkü sizin
bu mucize yarattırdığınız sendika kalktı, gitti,
Avrupanın kapısını çaldı, kapıyı
açmadılar; dünyanın kapısını çaldı, hiç kimse
içeriye sokmadı. Ne Avrupada ne de dünyada, Hükûmetle girdiği bu
kirli ilişkiden dolayı bu sendika tanınmıyor. Şimdi,
siz, dünyada, Avrupada tanınmayan bir sendikayla
kalkmışsınız, gelmişsiniz bir toplu sözleşme
yapıyorsunuz, ona da her şeyin başı diyorsunuz, sonra da
diyorsunuz ki: Vay, biz toplu sözleşme yaptık.
Değerli arkadaşlar, peki, bu yasa
tasarısı sendika üyesi olması yasaklanan on binlerce kamu
emekçisinin örgütlenmesini sağlıyor mu? Hayır. Kim üye
olabiliyor? 4/Alılar, 4/Bliler. 4/Clilere ne oldu? 4/Cliler köle. Köle
sözleşme yapar mı? Yapmaz. Peki, kamu emekçilerinin hakları
savunuluyor mu? Hayır, hiçbir şekilde savunulmuyor.
Değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisi,
emeği en yüce değer olarak kabul eder ve bu çerçevede gerekeni yapar.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Atıcı.
Sayın Atıcı ve arkadaşlarının
önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
28inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
29uncu madde üzerinde bir önerge vardır,
okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 200 Sıra Sayılı
yasa tasarısının 29. maddesindeki bir aylık sürenin 15
gün olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Aytuğ Atıcı Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Bülent
Kuşoğlu
Mersin İstanbul Ankara
Özgür Özel Ahmet
Toptaş Binnaz
Toprak
Manisa Afyonkarahisar İstanbul
BAŞKAN Sayın Komisyon, önergeye
katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CENGİZ
YAVİLİOĞLU (Erzurum) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Konunun aciliyeti nedeniyle.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
29uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
29uncu madde
kabul edilmiştir.
30uncu madde üzerinde önerge yoktur.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
31inci maddeden önce on dakika ara veriyorum.
Kapanma
saati: 21.05
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.10
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Tanju ÖZCAN (Bolu),
Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 90ıncı
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
200 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
31inci madde üzerinde iki önerge
vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu Görevlileri Sendikaları
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının çerçeve 31. maddesinin (b) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet
Şandır Mustafa
Kalaycı Sümer
Oral
Mersin Konya Manisa
Mehmet
Günal Erkan
Akçay
Antalya Manisa
b) 15 inci
maddesinin birinci fıkrasının (a), (g) ve (k) bentleri ile, (c)
bendinde yer alan "100 ve daha fazla kamu görevlisinin
çalıştığı işyerlerinin en üst amirleri ile
yardımcıları", (d) bendinde yer alan yüksek okulların
müdürleri ile bunların yardımcıları, ve (j) bendinde yer
alan "ve emniyet teşkilatında çalışan diğer
hizmet sınıflarına dahil personel ile kamu kurum ve
kuruluşlarının özel güvenlik personeli" ibareleri madde
metninden çıkarılmıştır."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 200 Sıra Sayılı 'Kamu Görevlileri Sendikaları
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 31. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"MADDE 31-
4688 sayılı Kanunun;
a) 2. Maddesinde yer alan "belediyeler ile
bunlara bağlı kuruluşlarda" ibaresinden sonra gelmek üzere
"ve eklentilerinde" ibaresi eklenmiş, "işçi statüsü
dışında" ibaresi yürürlükten kaldırılmıştır.
b) 5inci
maddesinin ikinci fıkrası,
c) 15'inci maddesi,
d) 32'nci maddesi,
e) 35'inci
maddesi,
yürürlükten
kaldırılmıştır."
Pervin Buldan Sırrı
S. Önder Adil
Kurt
Iğdır İstanbul Hakkâri
Erol Dora Sırrı
Sakık Ertuğrul
Kürkcü
Mardin Muş Mersin
BAŞKAN Son okunan Pervin Buldan ve
arkadaşlarının önergesine
Sayın Komisyon katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz.
ADİL KURT (Hakkâri) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi lütfen.
Gerekçe:
Kamu Görevlisi
tanımına uygun düzenleme yapılarak, tüm kamu görevlilerinin
örgütlenme hakkı tanınmaktadır. Değişiklik teklifi ile
4688 sayılı kanunun 15. Maddesi yürürlükten
kaldırılmıştır. Hiçbir kamu görevlisi örgütlenme
hakkı kapsamında sendika üyesi olmaktan mahrum bırakılamaz.
Hükûmet tasarısında, sadece "100 ve daha fazla kamu görevlisinin
çalıştığı işyerlerinin en üst amirleri ile
yardımcıları" ibaresinin çıkarılması mevcut
uygulamadaki olumsuzlukları artıracaktır. Çünkü
işyerlerinde kamu işveren vekili olarak adlandırılan
amirlerin sendika üyeliği, sendikal hakların tam olarak
tanınmadığı bir ortamda sorun yaratacaktır.
Sendika ve
konfederasyonların yönetim ve işleyişlerinin sadece demokratik
esaslara göre değerlendirilmesi gerekmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu Görevlileri Sendikaları
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının çerçeve 31. maddesinin (b) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Nevzat Korkmaz (Isparta) ve
arkadaşları
b) 15 inci
maddesinin birinci fıkrasının (a), (g) ve (k) bentleri ile, (c)
bendinde yer alan "100 ve daha fazla kamu görevlisinin
çalıştığı işyerlerinin en üst amirleri ile
yardımcıları", (d) bendinde yer alan yüksek okulların
müdürleri ile bunların yardımcıları, ve (j) bendinde yer
alan "ve emniyet teşkilatında çalışan diğer
hizmet sınıflarına dahil personel ile kamu kurum ve
kuruluşlarının özel güvenlik personeli" ibareleri madde
metninden çıkarılmıştır."
BAŞKAN Sayın Komisyon?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Isparta Milletvekili Sayın Nevzat
Korkmaz.
Buyurun
Sayın Korkmaz. (MHP sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
4 Ocakta, yine bu kürsüden, sivil
memurların sorunları konusunda bir gündem dışı
konuşma yapmış, emniyet teşkilatına ve Silahlı
Kuvvetlere mensup sivil memurların sorunlarının çözülmesi
hususunda Genel Kurulda bir gündem oluşturmaya
çalışmıştım. Maalesef şu ana kadar herhangi bir
ilerleme kaydedilmediğini belirtmek durumundayım. Üstelik bekletilen
sorunların yeni açmazlara sebep olduğunu da üzülerek görüyorum.
Bunlardan birisi de Sayın Bakanın Atamalar yapılacaktır.
dediği uzmanların atamasının bugüne kadar
yapılmamış olması. 23 Martta bir yönetmelik
değişikliği yapılmıştır değerli
milletvekilleri. Buna göre sınavı kazananların atanması
gereken iki yıl da bu haziranda doluyor. Yeni hak kayıpları
yolda, haberiniz olsun.
Sayın Hükûmet, sınav
açıyorsunuz, insanlar çalışıyor çabalıyor ve
kazanıyor ancak atamalarını bekletiyor ve haklarını
göz göre göre yitirmelerine seyirci kalıyorsunuz. Bunun adalet ve
hakkaniyet neresinde? Gecikmede bu insanların kabahati nedir, doğrusu
anlayamıyorum. Sivil memurların askerî ya da sivil statüde olup olmadıkları
belirsizliğinden tutun, özlük hakları ve ücretlerinin
iyileştirilmesi, lojman tahsisi ve servis otobüsünde
yaşadığı adaletsizlikler, hak ettikleri emeklilik
kadrolarını bir türlü alamayışları gibi bütün
problemler çözüm bekliyor.
On yıldır ülkeyi yöneten AKP,
bu sorunları görmezlikten geliyor, halının altına süpürüp
hiçbir şey yokmuş gibi davranıyor. En önemli eksikliklerden biri
de örgütlenme özgürlüğünün olmayışı. Demokrasi bayraktarlığına
soyunup kitleleri İleri demokrasi getiriyoruz. yalanıyla istismar
eden AKP, örgütlenme alanında çıkardığı zorluklar,
ortaya koyduğu engellerle sivil memurlar alanında suçüstü
yakalanmıştır. Çoğulcu demokrasinin işlevsel
olabilmesinin yolu, toplumumuzun örgütlü olmasıdır; dernekler,
sendikalar, vakıflar gibi sivil toplum kuruluşları şeklinde
örgütlenmiş olmasıdır.
Değerli milletvekilleri, sivil
memurlar sendikalaşma hakkı talep etmektedir. Sayıları
silahlı kuvvetlerde ve emniyet teşkilatında on binlere
ulaşan sivil memurlar, birçok sorunun örgütlenerek hâlledilebileceğini,
aksi takdirde dikkate alınmadıklarını ifade etmektedirler.
Anayasamızın 51inci maddesinin birinci fıkrasında sendika
kurma ve bu sendikalara üye olma hakkı vurgulanır iken ikinci fıkrasında
millî güvenlik gerekçesiyle de bu hakların sınırlandırılabileceği
ifade edilmektedir. Günümüzde millî güvenlik algılamasında
değişiklikler yaşanmaktadır. Memurlardan hangilerinin
yaptığı hizmet millî güvenlik kapsamı içinde değerlendirilecektir?
Silahlı Kuvvetler ve emniyette çalışan sıvacı,
boyacı, mühendis gibi sivil memurların yaptıkları millî
güvenliği yakından ilgilendiriyor ise kamunun diğer
sektörlerinde aynı hizmetleri veren memurların yaptığı
nedir? Herhâlde devletin çarkının işlemesi millî güvenlik
açısından hayati önem taşımaktadır. Diğer bakanlıklarda
bu sıfatlarla çalışanlar millî güvenlik açısından daha
az önemsiz değildir. Onlara tanınan sendika hakkının sivil
memurlardan esirgenmesinin geçerli bir tarafı yoktur, aksine işine dört elle sarılan,
motivasyonu yüksek memurların devletimize, kamu hizmetine ve millî güvenliğe katkısı daha
fazla olacaktır. Örgütlenme hakkı açısından başta
Anayasa olmak üzere diğer yasalar daha özgürlükçü
yorumlanmalıdır. Kaldı ki Anayasamızda sivil memurlar için
de böyle bir yasak bulunduğunu düşünmüyorum. Türkiye Cumhuriyetinin
taraf olduğu uluslararası birçok antlaşmalar da yasadaki
sınırların dar yorumlanmaması gerektiğine işaret
etmektedir.
12 Eylül 2010da Anayasa referandumunda
halktan kabul oyu isterken AKP Çalışma hayatına özgürlük
getiriyoruz, toplu sözleşme ve sendikal hakları genişletiyoruz.
demişti. Başbakanlığın 14 Aralık 2010 tarihli
genelgesinde de Örgütlenme özgürlüğünün sağlanması demokratik
yönetimin teminatıdır ve sendika kurma, üye olma ve sendikal
faaliyetlerde bulunabilmeleri güvence altına
alınmıştır. deniliyordu.
Değerli milletvekilleri, Halep
orada ise arşın burada. AKP bu söz ve eylemlerinde ne kadar samimidir
ne kadar değildir göreceğiz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak
çalışma hayatındaki engelleri kaldırma ve örgütlenme
özgürlüğünü genişletme hususunda getirilecek düzenlemeye destek
olacağımızı defalarca beyan ettik. Tam zülfün alna dökülme
zamanı diyoruz ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Korkmaz.
Sayın Korkmaz ve arkadaşlarının
önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
31inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
32nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
33üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
34üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
35inci
maddeden önce Sayın Bakanın bir söz talebi var, yerine getiriyorum.
Buyurun.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, bu yasa tasarısıyla, kamu
görevlileri sendikal yaşamında yeni bir dönem başlamış
bulunmaktadır. 4688 sayılı Yasanın, on yıllık
uygulamada olan bu Yasanın aksaklıklarını gideren bir
düzenlemeyi bugün Parlamentodan geçirmiş bulunuyoruz. Önümüzdeki dönem
içinde de katılımcı bir anlayışla, sendikal
yaşamı geliştirme konusunda Bakanlık olarak da Hükûmet
olarak da üzerimize düşeni yapacağımızı ifade
ediyorum.
Tüm
kamu çalışanlarımıza hayırlı olması
temennisiyle katkılarınızdan dolayı bütün milletvekili
arkadaşlarıma şükranlarımı sunuyorum, teşekkür
ediyorum.
Hayırlı
olsun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
35inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının
tümü üzerinde, lehte olmak suretiyle, oyunun rengini belirtmek üzere
Şanlıurfa Milletvekili Sayın Mahmut Kaçar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MAHMUT
KAÇAR (Şanlıurfa) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu
yasa, 2,5 milyon kamu çalışanı, 1 milyon 800 bin emekli ve
aileleriyle birlikte yaklaşık 20 milyon insanımızı
ilgilendiren, çalışma hayatının demokratikleşmesi
adına son derece önemli ve tarihî bir yasa.
Bizden
önceki arkadaşlarımızın, özellikle AK PARTİ
hükûmetleri döneminde memurların enflasyona ezdirildikleri gibi bir
yaklaşımları oldu, önce oradan başlayayım isterseniz.
Önce şunu açık ve net ifade edeyim: AK PARTİ iktidarları
döneminde hiçbir zaman devlet
memurlarının maaşlarında enflasyonun altında bir
artış söz konusu değil. Bununla da yetinilmemiş, ek
ödemeyle gerek 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle gerekse de 666
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle gerek eşit işe
eşit ücret ve gerekse de aynı unvana aynı ücret
noktasında çok ciddi anlamda iyileştirmeler
yapılmıştır.
Bu yasayla birlikte artık kamu
çalışanları, kendileriyle ilgili gerek maaş zamlarında
gerek sosyal ve özlük haklarında Hükûmetin tek taraflı belirlemesi
yerine, toplu sözleşme masasında bir taraf olarak kendileriyle ilgili
alınan kararlarda söz sahibi hâline dönüştürülmüştür.
Yine bu yasayla birlikte
memurların genelini ilgilendiren konularda genel toplu sözleşme ve
her bir hizmet kolunda ayrı olmak üzere hizmet kolunda yetkili
sendikaların hükûmetle toplu sözleşme yapma yetkisi
getirilmiştir. Toplu sözleşmelerin bağlayıcı
olması, toplu sözleşmelerde mutabakata varılamaması hâlinde
hakem kuruluna müracaat etme yetkisi ve hakem kurulunun da
kararlarının bağlayıcı olması münasebetiyle
Avrupa Birliğinin, ILOnun ve imzaladığımız
uluslararası sözleşmelerin standardının üstünde olan bir
toplu sözleşme yasası. Bir diğer yönden, yerel yönetimlerde
gerek belediyelerde ve gerekse de il özel idarelerinde sosyal denge sözleşmesi
yapma hakkı tanımak suretiyle, bu konularda daha önce Türkiye
aleyhine verilen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına da
uygun bir sendika yasası.
Değerli arkadaşlar, bu
tasarının yasalaşmasıyla birlikte yine bu ay içerisinde
toplu sözleşme süreci başlayacak ve ardından burada memurlarla
ilgili belirlenecek olan zamlar 1 Ocaktan itibaren geçerli olmak suretiyle
hiçbir çalışanımızın, hiçbir memur emeklisinin
mağdur edilmeyeceğini de özellikle buradan ifade etmek istiyorum.
Bu yasanın 4/Alı devlet
memurlarını, 4/Bli çalışanları ve ayrıca da
4/Cli çalışanları da kapsadığını özellikle
buradan ifade etmek istiyorum. 4/C çalışanlarının şu
anda sendikalara üye olma, bu doğrultuda toplu sözleşme yapma ve
toplu sözleşmenin de sonuçlarından yararlanma imkânına sahip
olduklarını özellikle ifade etmek istiyorum.
Ben, bu yasada emeği geçen bütün
herkese çok teşekkür ediyorum. Bu yasanın, özelde kamu
çalışanlarına ve genelde de milletimize hayırlar
getirmesini temenni ediyor, hepinizi saygıyla, muhabbetle
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Kaçar.
Aleyhte olmak üzere, son söz İzmir
Milletvekili Sayın Musa Çamın.
Buyurun Sayın Çam. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir) Sayın
Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Kamu emekçilerini çok yakından
ilgilendiren, yaklaşık aktif olarak 2,5 milyon, pasif olarak da 1,8
milyon insanı endirekt olarak etkileyen bir kanun
tasarısını, burada, birkaç gündür enine boyuna
tartışıyoruz ve bugün, nihai olarak da buradan geçecek.
Yaklaşık iki aydır gerek
Çalışma, Sağlık, Aile Komisyonunda gerekse Plan ve Bütçe
Komisyonunda, alt komisyonlarda, ana komisyonlarda bu tasarının bütün
maddelerini enine boyuna tartıştık. Muhalefet partileri olarak,
gerek Çalışma, Sağlık, Aile Komisyonunda gerekse Plan ve
Bütçe Komisyonunda gerek alt komisyonlarda gerekse ana komisyonlarda son derece
yapıcı ve son derece yol gösterici önergelerimizle,
konuşmalarımızla bu sürece katkı yapmak ve Kamu Görevlileri
Sendikaları Kanununun çok daha doğru ve çok daha pozitif ve iyi bir
noktada çıkması için elimizden gelen bütün çabayı ve gayreti
gösterdik. Ama bir kez daha görüyoruz ki muhalefet partisinin burada çok
fonksiyonel olmadığını, önerilerinin, görüşlerinin,
yol göstericiliğinin ve desteklerinin hiçbir anlam ifade etmediğini,
iktidar partisinin Dediğim dedik, öttürdüğüm düdük. anlamında
-kötü anlamayın bunu- bütün söylediklerini burada kabul ettirdiğini
ibretle izliyoruz ve görüyoruz; bu, insanın içini acıtıyor.
Buradaki ana muhalefet partisi
milletvekillerinin söyleminin hiçbirisi dikkate alınmayıp ama bir
başka konfederasyonun, sadece bir konfederasyonun tüm taleplerinin
karşılandığı bir tasarıyı burada yasalaştırıyoruz,
bu doğru değil. Bu kanuna iki tane büyük konfederasyon
karşı çıkıyor, bir konfederasyon sadece Evet
demiştir buna.
Sayın Bakan diyor ki: Biz
bunlarla asgari müştereklerde uzlaşma aramak zorunda değiliz.
Evet, değilsiniz ama sizin şöyle bir tarihsel göreviniz de var:
Türkiye Cumhuriyeti devleti uluslararası sözleşmelerin altına
imza atmış, o attığı imzanın da gereğini
yerine getirmesi gerekiyor. 87, 98 ve 151 sayılı sözleşmelerde,
Avrupa Sosyal Şartında ve Avrupa Birliği müktesebatında
bütün bunların tamamının yerine getirilmesi gerekiyor iken,
maalesef, Sayın Bakan ve Hükûmet, bu müktesebatların
tamamını yok sayarak yine çok küçük ve kısır bir kanunu
buradan geçiriyorsunuz.
Bu doğru değildir, bu
yapılan iyi değildir. Hele hele, özellikle 14üncü maddede, afet,
yangın, sel baskını gibi birtakım olaylarda
konfederasyonların, sendikaların kamu yararı taşıyan
dernekler, vakıflar marifetiyle yardım yapması Türkiyede
sendikal hareketi de kirli bir noktaya götürecektir arkadaşlar.
Oysa biz ne dedik? Plan Bütçe
Komisyonunda da, Çalışma, Sağlık, Aile Komisyonunda da
dedik ki: Sendikalar bir yere bağış yapacaklarsa, yardım
yapacaklarsa, tesis yapacaklarsa bunu direkt yapmalılar ve bunlar da,
harcamaları da direkt konfederasyonların bütçelerinde gözükmelidir.
Ama şimdi ne yaptınız
bunu arkadaşlar? Birtakım yardım dernekleri marifetiyle paralar
oraya aktarılacak, oradan da öbür taraflara gidecek. Bu, suistimali
beraberinde getirecektir, bu, sendikal hareketi kirletecektir ve
yolsuzluğu da beraberinde getirecektir. Bunu Plan Bütçe Komisyonunda da,
Çalışma, Sağlık, Aile Komisyonunda da söyleye söyleye
dilimizde tüy bitti ama bunu size anlatamadık ve göreceksiniz önümüzdeki
dönemlerde -bunu gecenin bu saatinde söylemek istemezdim ama- tıpkı
Deniz Feneri gibi, KOMBASSAN gibi, YİMPAŞ gibi birtakım sendikaları
da bu yolsuzluklara bulaştıracaksınız. Bunun hiç de
doğru bir iş olmadığı, zaten Türkiyede sendikal
hareketin yeteri kadar güç kaybettiği, itibar kaybettiği bir yerde,
bu 14üncü maddeyle birlikte sendikal hareketi bir kez daha zaafa
uğratacaksınız.
Gönlümüz, ben bir işçi olarak,
bir sendikacı olarak- özellikle kamu çalışanlarını
ilgilendiren, 2001 yılından beri uygulanan toplu görüşmenin,
toplu sözleşmeyle ama ILO sözleşmelerine uygun, uluslararası
sözleşmelere uygun, grevli ve toplu sözleşmeli bir kanunun buradan
çıkması için Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak evet oyunu
kullanmak ve el kaldırmak isterdi ama içerik biçimi, süreç itibarıyla
bunu içimize sindirmemiz mümkün değildir. Bu nedenle, kamu
çalışanları sendika yasasına Cumhuriyet Halk Partisi olarak
Evet oyu vermeyeceğimizi burada bir kez daha söylüyorum ve hepinizi
sevgi ve saygıyla, Cumhuriyet Halk Partisi adına, selamlıyorum
arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Çam.
Tasarının görüşmeleri
tamamlanmıştır.
Tasarının tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Hayırlı ve uğurlu olsun.
Sayın milletvekilleri, 4üncü
sıraya alınan İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubat ve
15 Milletvekilinin; Adli Sicil Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu ile Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ve Adalet Komisyonu
Başkanlığı tezkerelerinin görüşmelerine başlayacağız.
4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubat
ve 15 Milletvekilinin; Adli Sicil Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu ile Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ve Adalet Komisyonu
Başkanlığı Tezkereleri (2/447) (S. Sayısı: 215)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonraki komisyonların da
olmadığı anlaşıldığından, kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek üzere 5 Nisan 2012 Perşembe günü,
alınan karar gereğince, saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 21.31