TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
91inci
Birleşim
5
Nisan 2012 Perşembe
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Yozgat Milletvekili
Yusuf Başerin, 5 Nisan Avukatlar Gününe ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Balıkesir
Milletvekili Namık Havutçanın, 5 Nisan Avukatlar Gününe
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, yazılı soru önergelerine
gelen cevaplara ilişkin gündem dışı konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Konya Milletvekili
Ayşe Türkmenoğlunun, 5 Nisan Avukatlar Gününe ilişkin
açıklaması
2.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutanın, 5 Nisan Avukatlar Gününe ilişkin
açıklaması
3.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldanın, 5 Nisan Avukatlar Gününe ilişkin
açıklaması
4.- Balıkesir
Milletvekili Ayşe Nedret Akovanın, 5 Nisan Avukatlar Gününe
ilişkin açıklaması
5.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandırın, 5 Nisan Avukatlar Gününe ilişkin
açıklaması
6.- Adıyaman
Milletvekili Salih Fıratın, 5 Nisan Avukatlar Gününe ilişkin
açıklaması
7.- Burdur Milletvekili
Ramazan Kerim Özkanın, şeker pancarı üreticilerinin zor durumda
olduğuna ilişkin açıklaması
8.- İstanbul
Milletvekili Haluk Eyidoğanın, Erzurum Karasu-2 Barajında
çalışan 5 işçinin iş güvenliği olmamasından
dolayı hayatını kaybettiğine ilişkin
açıklaması
9.- Adana Milletvekili
Ali Halamanın, Adanada kamu yönetimi yapılanması
anlayışının değişmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
10.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünalın, 5 Nisan Avukatlar Gününe ilişkin
açıklaması
11.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakıkın, 5 Nisan Avukatlar Gününe ve
temsilî kutlama törenlerinden vazgeçilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
12.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, 5 Nisan Avukatlar Gününe ilişkin
açıklaması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 37 milletvekilinin, 2009 yerel
seçimleri öncesinde İstanbulda
kurulan yeni ilçeler nedeniyle belde belediyelerinin
kapatılmasının ortaya çıkardığı
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/230)
2.- Ankara Milletvekili
İzzet Çetin ve 21 milletvekilinin, işçi sağlığı
ve güvenliği alanında yaşanan sorunların ve eksikliklerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/231)
3.- Tokat Milletvekili
Orhan Düzgün ve 21 milletvekilinin, 17 Ağustos 1999 depreminden sonra
getirilen vergilerin ne amaçla ve ne şekilde
kullanıldığı ile ilgili sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/232)
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- BDP Grubunun,
24/2/2012 tarihinde, Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve
arkadaşlarının uzak cezaevlerine sevk edilen tutuklu ve hükümlü
ailelerinin yaşadığı maddi manevi zorlukların tespiti
ve alınacak önlemlerin araştırılması amacıyla
vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel
Kurulun 5/4/2012 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
VII.- SEÇİMLER
A) Komisyonlara Üye
Seçimi
1.- (10/136, 176, 177,
178, 179, 180 ve 181) esas numaralı Meclis Araştırması
Komisyonuna üye seçimi
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.- Afet Riski
Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/569) (S. Sayısı:
180)
3.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Doğan Kubat ve 15 Milletvekilinin; Adli Sicil
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet
Komisyonu Raporu ile Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı ve Adalet Komisyonu
Başkanlığı Tezkereleri (2/447) (S. Sayısı: 215)
4.- Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Denetimli Serbestlik ve
Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/588) (S. Sayısı: 207)
5.- Orman Köylülerinin
Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman
Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin
Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanun Tasarısı ile Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın; Orman Köylülerinin
Kalkındırılmaları Hakkında Kanun Teklifi; Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi, Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve Yalova Milletvekili
Muharrem İnce ile 68 Milletvekilinin; 2/B Barışı Kanunu
Teklifi (Orman Sınırları Dışına
Çıkarılan Alanların İdaresi, Değerlendirilmesi ve
Tasarrufu Hakkında Kanun Teklifi); Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin
Türkoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın; Yayla ve Yaylacılık
Kanunu Teklifi ve İçişleri Komisyonu, Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu Raporları (1/563, 2/71, 2/211, 2/417) (S.
Sayısı 198)
6.- Toplu İş
İlişkileri Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporları (1/567) (S. Sayısı 197)
IX.- USUL HAKKINDA
GÖRÜŞMELER
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı ve Adalet Komisyonu
Başkanlığı tezkerelerinin 215 sıra sayılı
Adalet Komisyonu Raporuna dâhil edilmesinin İç Tüzük hükümlerine
aykırı olup olmadığına ilişkin
X.- OYLAMALAR
1.- Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Denetimli Serbestlik ve
Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının oylaması
XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebinin, Kastamonu
sarımsağının üretiminin desteklenmesine ilişkin
Ekonomi Bakanından sorusu ve Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi
Ekerin cevabı (7/4458)
2.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Haymanadaki
elektrik arızası nedeniyle yaşanan mağduriyete ilişkin
Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/4491)
3.- Yozgat Milletvekili Sadir Durmazın,
basınçlı sulamada hibe desteğine,
- Hatay Milletvekili Hasan Akgölün, Ziraat
Bankasının ve Tarım Kredi Kooperatiflerinin verdiği
yatırım kredilerine,
Ziraat Bankası ve Tarım Kredi
Kooperatiflerinin verdiği zirai kredilere,
- Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret
Akovanın, kanatlı hayvan üretimi ve yumurta sektörlerinin
sorunlarına ve dışa bağımlılığa,
- Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın,
Bakanlıkta yüksek lisans ve doktora öğreniminin özür grubu tayin
sebebi sayılmamasına,
Bal üretimi ve satışlarının
denetimine ve alınacak önlemlere,
-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, çiftçilerin kredi
kullanımına ve haciz işlemlerine,
Elbistanda çiftçilere verilen destekleme primlerinin
geri alınacağı iddialarına,
- Bilecik Milletvekili Bahattin Şekerin,
Bilecikteki proje ve yatırımlara,
- Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın,
GDOlarla ilgili yönetmelikte yapılan değişikliğe,
İlişkin soruları ve Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (7/4517), (7/4544),
(7/4545), (7/4546), (7/4547), (7/4548), (7/4549), (7/4550), (7/4551), (7/4552)
4.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza
Yalçınkayanın, Bartın-Amasraya kurulacak olan termik santralle
ilgili bir açıklamasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/4543)
5.- Adana Milletvekili Ali Halamanın, Tufanbeyli
termik santral inşaatına ilişkin Başbakandan sorusu ve Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/4615)
6.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu
Özbolatın, Afşin-Elbistan A Termik Santraline işçi
alımında haksızlık yapıldığı
iddialarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/4710)
7.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan
Tanrıkulunun, kaçak elektrik kullanımına ve elektrik
faturalarındaki kayıp-kaçak bedeline ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/4711)
8.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın,
Cerattepe Mevkiinde maden çıkartılmasının bir toprak
kaymasına sebep olacağı iddialarına ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/4868)
9.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Şanlıurfadaki bazı köylerin enerji sorununa ilişkin sorusu
ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/4869)
10.- İstanbul Milletvekili Umut Oranın,
İstanbulun bazı bölgelerindeki elektrik kesintilerine ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/4871)
11.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın,
Osmangazideki elektrik dağıtım işinin
özelleştirilmesinden kaynaklanan sorunlara ve çözümüne ilişkin sorusu
ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/5040)
12.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
İhracatçı Birliklerinin sayısının
azaltılacağı iddialarına ilişkin sorusu ve Ekonomi
Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı (7/5234)
13.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, Bakanlıkta ve bağlı
kuruluşlarında şehit yakınları ve malûller için
ayrılan kadrolara ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayanın cevabı (7/5235)
14.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, bağlı kurum ve kuruluşlarda emekliliğe
ayrılan ve ayrılacak personele ilişkin sorusu ve Ekonomi
Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı (7/5400)
5
Nisan 2012 Perşembe
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 14.02
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP
ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Tanju ÖZCAN (Bolu)
----- 0 -----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 91inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Konuşma
süreleri beşer dakikadır. Hükûmet bu konuşmalara cevap
verebilir.
Gündem
dışı ilk söz, 5 Nisan Avukatlar Günü münasebetiyle söz isteyen
Yozgat Milletvekili Sayın Yusuf Başere aittir.
Buyurun
Sayın Başer. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Yozgat
Milletvekili Yusuf Başerin, 5 Nisan
Avukatlar Gününe ilişkin gündem dışı konuşması
YUSUF
BAŞER (Yozgat) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 5
Nisan Avukatlar Günü sebebiyle gündem dışı söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Türkiyenin
en eski ve dünyanın en büyük barolarından olan İstanbul
Barosunun ilk genel kurul toplantısını yaptığı 5
Nisan 1878 tarihinden ilham alan ve ilk defa 1987 yılında kutlanmaya
başlanan 5 Nisan Avukatlar Günü meslektaşlarımız için özel
bir anlam ifade etmiş, bu vesileyle avukatlık mesleğinin önemi,
mesleğin sorunları, ülke sorunları ve çözüm yolları dile
getirilmiştir.
Yargının kurucu unsuru olan
avukatlar bağımsız savunmayı temsil etmektedir. Avukat hak arama
özgürlüğünün kullanılmasında ve korunmasında hukuki
yardımda bulunan, bu amaçla bireyin yanında yer alan, bilgisini ve
zamanını hak arayan kişi veya kişilere özgüleyen, hak arama
mesleğinin onurlu temsilcileridir.
Adil bir yargılama, bağımsız
ve tarafsız hâkim ve savcıların varlığı kadar
bağımsız avukatların da varlığını
gerektirmektedir. Bu anlamda, savunmanın temsilcileri olan avukatlar da
yargının diğer aktörlerinden daha az önemi haiz
değildirler. Savunma olmadan
bağımsız ve tarafsız bir yargıdan
bahsedilemeyeceği gibi savunma olmadan ve savunma yapılmadan
gerçekleştirilen bir yargılamanın adil bir yargılama
olması mümkün değildir.
Hepimiz her an bir suç isnadına maruz
kalabilir ya da hukuki bir çekişmenin tarafı olabiliriz. Bu gibi
durumlarda avukatlara ihtiyaç duyarız. Kamu hizmeti niteliği
taşıyan avukatı ve avukatlık mesleğini
bağımsız ve özerk kılmak, yargılama sürecinde etkili
ve işlevsel yapmak hayati değerdedir.
Geçmişte
bir taraftan bürokrasinin hantal ve yavaş işleyen yapısıyla
uğraşan avukatlar bir taraftan da müvekkiline durumu açıklamakta
zorlanmış ve her türlü aksaklığı üstlenmek durumunda
kalmıştır.
Yıllarca uzayan davalardan da delile
ulaşmada yaşanan zorluklar sebebiyle kaybedilen davalardan da
avukatlar sorumlu tutulmuş ve toplum nezdinde güvene layık görülmeyen
bir meslek konumuna getirilmeye çalışılmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AK PARTİden önce adliyeler, hükûmet
binalarının kuytu yerlerinde, izbe iş hanlarında hizmet
verirken, AK PARTİ ile birlikte adaletin kendine yakışır
fiziki mekânlarda tecelli etmesi sağlanmış; AK PARTİ
Türkiyede yargıyı iş hanlarından adalet saraylarına
taşımıştır.
Gelişen ve yaygınlaşan ulusal
yargı sistemiyle beraber adalete erişim gerçekleştirilmiş,
elektronik imza uygulaması hayata geçmiştir.
Sistemin
daha da geliştirilmesiyle ve Meclis gündemimizde yer alan yargı
hizmetlerinin hızlandırılmasına dair yasa
tasarılarıyla birlikte, en fazla şikâyet edilen
yargılamanın yıllarca uzaması sorunu son bulacak;
yargı seri, hızlı ve adil karar verir hâle gelecektir.
Soruşturma aşamasında savunma
hakkının sınırlandırılmasına neden olan
cumhuriyet başsavcılıkları ile adli yargı ilk derece
ceza mahkemelerinin kalem hizmetlerinin 45inci maddesi
değiştirilmiş; zorunlu müdafilikte ve icra takibinde görev yapan
avukatlar ücret ödenmeden KDV ödemek durumunda kalmaktaydı. Yapılan
değişiklikle beraber avukatların ücret alındıktan
sonra KDV ödemesi getirilmiştir.
Adalet Bakanlığı ve ilgili
birimleriyle beraber, Türkiye Barolar Birliği ve baroların ortak
katılımıyla beraber avukatlık çalışma grubu
oluşturulmuş, avukatların ve baroların sorunları ve
talepleri, Adalet Bakanlığınca çözümlenir hâle gelmiştir.
12
Eylül 2010 tarihinde yapılan halk oylamasıyla birlikte yıllardan
beri avukatların ve baroların talep etmiş olduğu Anayasa
Mahkemesinde ve Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulunda avukatların
temsili sağlanmış; bu iki husus avukatlık adına önemli
bir kazanım olmuştur. Bu sebeple avukatlık yargının
üvey evladı olmaktan kurtulmuştur.
Milletvekilleri
olarak, avukatlardan ve barolardan ve Barolar Birliğinden isteğimiz
ve arzumuz, çağın gereklerine uygun, bağımsız
savunmayı ve avukatlık mesleğinin sorunlarını
önceleyen, avukatların barolarda ve Barolar Birliğinde eşit ve
adil katılımının sağlandığı, temsilinin
sağlandığı avukatlık yasa tasarısının
Meclisimize getirilmesidir. Ben inanıyor ve ümit ediyorum ki, tasarı geldiği
zaman, Meclisimizden avukatlık yasa tasarısı
çıkacaktır.
Herkes için adalet,
adalet için avukat. diyor, bu vesileyle, geçen hafta görevi başında
şehit olan Afyonkarahisar Barosu avukatlarından Hüseyin Bürhan
Hayrana ve ebediyete intikal eden tüm meslektaşlarımıza
Allahtan rahmet diliyor, bu vesileyle avukatlarımızı, aziz
milletimizi ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Başer.
Gündem dışı
ikinci söz, aynı konuda söz isteyen Balıkesir Milletvekili Namık
Havutçaya aittir.
Buyurun Sayın
Havutça. (CHP sıralarından alkışlar)
2.-
Balıkesir Milletvekili Namık Havutçanın, 5 Nisan Avukatlar
Gününe ilişkin gündem dışı konuşması
NAMIK HAVUTÇA
(Balıkesir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün
5 Nisan Avukatlar Günü. Bu vesileyle söz aldım. Yüce heyetinizi ve tüm
halkımızı saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, devlet, egemenlik yetkilerini yasama, yürütme ve yargı
erkleri vasıtasıyla kullanmaktadır. Yargı erkini de iddia,
savunma ve hüküm oluşturmaktadır. Yani hukuk devleti içerisinde
bağımsız yargının, devletin temelini oluşturan
adaletin gerçekleşmesi ancak ve ancak yargının kurucu unsuru
olan avukatın, savcının ve hâkimin her türlü etkiden ve
baskıdan uzak, tam bağımsız ve özgür olmasından
geçmektedir.
Oysa bugün, ülkemizde ne
yazık ki bağımsız yargının ağır bir
darbe aldığına; hâkimlerin de, savcıların da,
avukatların da ağır bir baskı ve etki altında
görevlerini yapmaya çalıştıklarına tanık
olmaktayız. Dün yargının siyaseti kuşatma gayretlerine
karşı çıktığımız gibi bugün de siyasetin
yargıyı kuşatmasına izin vermeyeceğiz. diyerek
Anayasa Mahkemesi Başkanı bir durum tespiti yapmıştır.
Yine Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi kararlarına rağmen, demokratik hukuk devletiyle
bağdaşmayan özel yetkili mahkemeler millî iradeyi temsil eden
milletvekillerini yasama görevini yapmaktan alıkoymaktadır. Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kurulu, yargılama ve soruşturma süreçlerine
müdahale ediyor ve savcı ve yargıçları bir gecede görevden
alıyor ve haklarında soruşturma açıyor. Türkiye Büyük
Millet Meclisi ve Hükûmet, 12 Eylül darbeci generallerin davasına müdahil
oluyor, ama 12 Eylül darbe Anayasasının, yüzde 10 barajı
başta olmak üzere, YÖKle ilgili 130uncu maddesine ve 8 milletvekilini
esir alan darbe Anayasasının 83üncü maddesine sarılıyor.
MİT Başkanı Hakan Fidan için üç günde yasa yapanlar, darbenin bu
ünlü maddelerine sarılıyor, on yıldır muhaliflere
karşı gayrimeşru saydıkları 12 Eylül darbesinin yasak
meyvelerinden yemeye devam ediyor.
Değerli
milletvekilleri, devletin temeli adalet, adaletin temeli ise
bağımsız savunmadır. Tarihte bilinen ve toplumları
felakete sürükleyen yöneticiler bile avukatlık mesleğinin önemini ve
bilincini kavramıştır.
Dün, Ankara Adliyesinde,
yine, darbeci generalleri cesur avukatlarımız savunuyordu. Avukatlar,
insanlar için en zor dönemlerde var olan özgürlüğün ve
bağımsızlığın savunucularıdır. Ancak,
avukatlık mesleğinin uygulanmasında anayasal ve yasal
düzenlemeler, ne yazık ki, eksik durumdadır. Anayasanın
Yargı bölümünde savunmanın yer almaması, hukuk fakültelerinin
niceliğine ve niteliğine bakılmaksızın sürekli
artırılması, anayasa avukatlık sınav sisteminin
getirilmemesi temel sorunlar olarak bulunuyor.
Geciken adalet adalet
değildir. ilkesinden hareketle, fiziken yetersiz koşullarda,
yetersiz hâkim, savcı ve yardımcı personelle adalet aranmaya
devam ediliyor. Ülkemizin taraf olduğu uluslararası
sözleşmelerin iç hukuka yansıması, ne yazık ki, adil
yargılanma ilkesini ihlal etmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bugün, on yıllık AKPnin ileri demokrasisinden
manzara şudur: 2011 yılında dünya demokrasi endeksinde kusurlu
demokrasi değil, kusursuz demokrasiye bile giremiyor ülkemiz ve dünya
özgürlükler sıralamasında 194 ülke içerisinde 112nci sırada.
Basın özgürlüğü araştırmasında, Türkiye, 116ncı
sırada. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine ödenen
tazminatların yüzde 40ını Türkiyeye ödüyor, birinci
sırada. 8 tutuklu milletvekili, 100 tutuklu gazeteci, on sekiz ay
cezaevinde yatan öğrenci ve kürsüde saldırılan, komisyonda
tekmelenen milletvekilleri ve demokratik talepleri için Ankaraya gelmek
isteyen öğretmenlerimizin üzerine atılan gaz bombaları, sis
bombaları; işte Türkiyede, AKP Hükûmetinin ileri demokrasisinin
bilançosu.
Dün
de, bakın, darbe yapan generaller tutuksuz yargılanıyor, darbeye
teşebbüs iddiasıyla şüpheli olan milletvekilleri dört
yıldır cezaevinde yatıyor. Herhâlde AKPnin ileri demokrasisi bu
olsa gerekir.
Bu
duygu ve düşüncelerle, adalet savaşçısı
avukatlarımızın Avukatlar Gününü kutluyor, yüce heyetinizi
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Havutça.
Gündem
dışı üçüncü söz yazılı soru önergelerine gelen
cevaplar hakkında söz isteyen Kütahya Milletvekili Sayın Alim
Işıka aittir.
Buyurun
Sayın Işık. (MHP sıralarından alkışlar)
3.-
Kütahya Milletvekili Alim Işıkın, yazılı soru
önergelerine gelen cevaplara ilişkin gündem dışı
konuşması
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben
de sözlerimin başında Avukatlar Gününü ve bu alanda hizmet veren
değerli avukatları canıgönülden kutluyorum.
Yazılı
soru önergelerine verilen ya da verilmeyen cevaplarla ilgili gündem
dışı söz aldım. Bu vesileyle hepinize
saygılarımı sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, bir milletvekilinin en önemli denetim araçlarından biri
olarak kullandığımız ve İç Tüzükümüzün 96ncı
maddesinde nasıl olacağı, 99uncu maddesinde de nasıl
cevaplandırılacağı belirli kurallara
bağlanmış olan yazılı soru önergelerine verilen
cevaplar, maalesef, AKP İktidarı döneminde, kelimenin tam
anlamıyla, iyice sulandırılmıştır.
Biraz
sonra sizlere bazı örnekler vereceğim. Ama ondan önce, örneğin
23üncü Dönemde, şahsımın, cevaplanması talebiyle
Sayın Başbakan ve Bakanlar Kurulu üyelerine yönelttiği
yazılı soru önergelerinin yaklaşık yüzde 45i
zamanında cevaplandırılmış, yaklaşık yüzde
28i cevaplandırılmamış, yüzde 27si de geç
cevaplandırılmış, sonradan İnternet sitesine
eklenmiş. Bu vesileyle önerimize kulak veren ve gecikmiş
cevapları sonradan milletvekillerinin İnternet sitelerine
işlemeyi kabul eden Meclis Başkanlığına ve
bürokratlara da teşekkür etmek istiyorum.
Şimdi,
özellikle bakanların son dönemde milletvekillerinden gelen soru
önergelerine ilgisiz cevaplar verdikleri, geciktirerek cevaplar verdikleri ya
da cevap vermedikleri, gerçek dışı beyanlarla cevap verdikleri
ve maalesef eksik cevap verdikleri birçok soru önergesi örneğine bizzat
şahit olmuş bir milletvekili olarak bunlardan bazı örnekler
sunmak istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, örneğin 30 Aralık 2010 tarihinde, KİTlere
atanan yönetim kurulu üyeliklerindeki usulsüz ödemelerle ilgili vermiş
olduğumuz önergeye tam bir yıl sonra 16 Ocak 2012de cevap gelmiştir.
Sayın Başbakanın cevaplaması talebiyle verdiğimiz
önerge Maliye Bakanı tarafından tam bir yıl sonra
cevaplandırılmış, hiçbir anlamı kalmamış.
İlgisiz
cevaplarla ilgili olarak: Büyük Orta Doğu Projesi yani BOP Eş
Başkanlığı kim tarafından verildi, Sayın
Başbakanın görevi nedir? sorusuna Sayın
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun verdiği ve
hiçbir imzanın bulunmadığı, bir bilgi notu
özelliğindeki cevapta, biz BOPu sormuşuz, Sayın Davutoğlu
Geniş Orta Doğu ve Kuzey Afrika yani GODKA girişiminden
bahsetmiş.
Değerli
milletvekilleri, millet iradesini hiçe sayan bu anlayışları
gerçekten kınıyorum.
Gerçek
dışı cevaplar: Kütahya Jandarma Er Eğitim Tabur Komutanlığının
başka ile taşınmasıyla ilgili zamanın
İçişleri Bakanı Sayın Beşir Atalay Beyin
cevaplaması talebiyle önerge vermişiz, gelen cevapta Söz konusu er
eğitim komutanlığının kısa vadede yeni bir
kışlaya konuşlandırılması yönünde bir
çalışma yürütülmemektedir. denmiş ama aradan geçen altı
aylık süre sonunda söz konusu tabur Kastamonuya
taşınmış. Bir tarafta bir bakan Böyle bir şey yok.
diyor, ikinci Bakan İdris Naim Şahin de 24 Eylül 2011 tarihinde
Kastamonuya taşınmış ve söz konusu bölge TOKİ
tarafından değerlendirilecek. diyor.
Gerçek
dışı cevapla ilgili: Taşımalı
İlköğretim Yönetmeliği kapsamında 60
sınırının 30a indirilmesiyle okulların
kapatılmasının önüne geçilmesi yönünde sunduğumuz öneriye,
maalesef, Millî Eğitim Bakanı, söz konusu sayı 30a
çekildiğinde taşıma kapsamına alınacak öğrenci
sayısının artacağı yönünde, hiç ilgisi olmayan ve tam
tersi bir cevapta bulunmuştur.
Yine,
Sayın Millî Eğitim Bakanı, öğretmenlik formasyonu
olmadığı hâlde ücretli öğretmenlik yapanlarla ilgili bir soru
önergemize, basına da yansıdığı şekilde, bize
farklı cevap ve ama televizyonda farklı cevap vermiştir.
PKKlıların öğrencilere propaganda yaptığını
basında açıklamış ama bize gizlemiştir.
Bir
başka konuya, Başbakan ve Bakanlar Kurulu üyelerinin yurt dışı
seyahatlerinde aldıkları harcırahlarla ilgili soruya, örnek
veriyorum, Sayın Bekir Bozdağın cevabı. Sayın
milletvekilleri, bilgi notu iki satır, hiçbir imza yok,
kınıyorum. Dolayısıyla, millet iradesini hiçe sayan bu
anlayıştan dolayı
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİM
IŞIK (Devamla)
sizleri göreve davet ediyor, hepinizi tekrar
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Işık.
Bazı
arkadaşlarımız sisteme girmiş; yerlerinden, birer dakika,
giriş sıralarına göre söz vereceğim.
Sayın
Türkmenoğlu
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Konya Milletvekili Ayşe Türkmenoğlunun, 5 Nisan Avukatlar Gününe
ilişkin açıklaması
AYŞE
TÜRKMENOĞLU (Konya) Sayın Başkanım, teşekkür
ediyorum.
Ben
de 5 Nisan Avukatlar Günü nedeniyle söz almış bulunuyorum. Tüm avukat
arkadaşlarımızın 5 Nisan Avukatlar Gününü kutluyorum. Bu
vesileyle, savunma mesleğinin ne kadar kutsal olduğunu bir kez daha
vurgulamak istiyorum. Savunma, avukatlık mesleğimiz sav, savunma ve
yargı sacayağının vazgeçilmez unsurlarından biridir.
Avukatlarımızın
sorunlarını biliyoruz ve bu konuda, çözüm yolları konusunda
barolarla iş birliği içerisindeyiz. Özellikle baroların meslek
örgütleri olarak toplumu yönlendirmede, toplumun temel hak ve özgürlükler
konusundaki duyarlılığını artırmada önemli bir
görev üstlendiğini düşünüyorum. Bu konuda
barolarımızın özellikle çok büyük bir misyon üstlenmeleri
gerekiyor. Buradaki arkadaşlarımızın kendi siyasi görüş
ve düşüncelerinden arınmış bir şekilde, sadece
yargı sürecinde, tarafsızlık ve savunmadaki
kutsallığı öne almaları gerektiğini düşünüyoruz
hepimiz.
Tekrar
bu vesileyle Avukatlar Gününü kutluyorum. Avukatlarımıza çok daha
güzel yarınlar ve güzel bir Türkiye temenni ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Türkmenoğlu.
Sayın
Bayraktutan
2.-
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın, 5 Nisan Avukatlar Gününe
ilişkin açıklaması
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Kimseye,
ne müvekkile ne hâkime ne de iktidara tabiyiz. Bizim
aşağımızda kişilerin var olduğu iddiasında
değiliz. Hiçbir hiyerarşik, üst tanımıyoruz. En
kıdemsizin en kıdemliden veya isim yapmış olandan
farkı yoktur. Avukatlar esir kullanmadılar fakat efendileri de
olmadı. diye tarif edilen tüm avukatların 5 Nisan Avukatlar Gününü
kutluyorum. Türkiye'nin her tarafında savunma görevini yapıyorken
gerekirse canını feda eden avukatlara Tanrıdan rahmet
diliyorum.
Bu
vesileyle, kendi canına kasteden saldırılara karşı
bile mesleğin onurunu, şerefini ve haysiyetini en üst düzeyde tutan
bütün avukatların, meslektaşlarımın bu güzel gününü
içtenlikle kutluyor, hukukun üstünlüğü mücadelesinde savunma
makamının yılmaz savunucuları olan avukat
meslektaşlarımıza içten başarı dileklerimle sevgi ve
saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın
Buldan
3.-
Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın, 5 Nisan Avukatlar Gününe
ilişkin açıklaması
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün
5 Nisan Avukatlar Günü. Savunma hakkına yönelik siyasi müdahaleler
demokratik bir devlette tahammül edilemez sınırlara
varmıştır. 100e yakın avukatın tutuklu olduğu
ülkemizde savunma hakkının kutsallığına inanarak
tutuklu avukatların bir an önce serbest bırakılması
gerektiğini ifade etmek istiyorum ve bugün cezaevlerinde bulunan avukatlar
da dâhil bütün avukatların gününü kutluyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Buldan.
Sayın
Akova
4.-
Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akovanın, 5 Nisan Avukatlar
Gününe ilişkin açıklaması
AYŞE
NEDRET AKOVA (Balıkesir) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Değerli
meslektaşlarımın yargının
bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğünün egemen
olduğu bir hukuk düzeninde çalışmaları dileğiyle 5
Nisan Avukatlar Gününü kutluyorum.
Yargı
bağımsızlığı, hukukun üstünlüğü ve hukuk
devleti kavramlarıyla uzlaşmaz düzenlemeler ve uygulamalar
hakkın özünü arayan biz avukatları çok tedirgin etmektedir. Hukuk
devletinin ifasında, yargının fonksiyonunu yerine getirmesinde
önemli rolü olan avukatların mesleki haklarında kayıplara yol
açacak kanun tasarılarına karşıyız. Yasa yapım
süreçlerinde adalet mekanizmasının önemli bir tarafı olan
avukatların görüş ve önerileri de dikkate alınmalıdır.
Yargılama gider avansları hak arama özgürlüğünü ortadan
kaldırmaktadır. Yeşil pasaport avukatlara mutlaka verilmelidir.
Kamu avukatlarının emeklilik hakkı, temel özlük hakları,
bağımsız görev yapma hakkı konusunda sıkıntıları
olduğunu biliyoruz. Mesleğin onur ve
saygınlığını yok edecek bu uygulamaların en
kısa zamanda düzeltilmesi gerekmektedir.
Yine
meslektaşlarımın Avukatlar Gününü yeniden kutluyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Sayın Şandır
5.-
Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın, 5 Nisan Avukatlar Gününe
ilişkin açıklaması
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, çok teşekkür ederim.
Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu olarak biz de Avukatlar Gününü kutluyoruz. Tüm
avukatlarımızın günleri kutlu olsun, gönüllerinden ne geçiyorsa,
hangi sorunları varsa onun çözümü için bugün vesile olsun.
Türkiye
eğer bir hukuk devletiyse ve hukukun üstünlüğü bizim birlikte
yaşama irademizin en önemli teminatıysa, bunun olmazsa olmaz
şartı savunma hakkıdır. Savunma hakkı işlemeyen
bir devlete hukuk devleti denmez, hukukun üstünlüğü sistemi denmez. Onun
için, avukatlar sistemin çok önemli bir unsurunu yüklenen, görev olarak
yüklenen, çok önemli bir meslek alanıdır. Onların
yaptığı görevi çok değerli buluyorum, kutluyorum,
kutsuyorum. Onlara Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Şandır.
Sayın
Fırat
6.-
Adıyaman Milletvekili Salih Fıratın, 5 Nisan Avukatlar Gününe
ilişkin açıklaması
SALİH
FIRAT (Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
5
Nisan Avukatlar Gününü kutluyorum. Bu vesileyle, tarafsız,
bağımsız ve adaletli bir yargı sisteminin olduğu,
hukukun üstünlüğünün tanındığı bir Türkiye özlemiyle
saygılar sunuyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın
Özkan
7.-
Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkanın, şeker pancarı
üreticilerinin zor durumda olduğuna ilişkin açıklaması
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın Başkan, sayın bakanlar; ben,
şeker pancarı üreticileri adına sizlere seslenmek istiyorum.
Şeker
pancarı üreticileri şu anda çok zor durumdadır. Bunlar
Pahalı mazotu kullanıyoruz, pahalı gübreyi kullanıyoruz,
pahalı ilacı kullanıyoruz, pahalı elektriği
kullanıyoruz, pahalı suyu kullanıyoruz ve üretimden
vazgeçmiyoruz ancak bu BAĞ-KUR primleri geçmişte yüzde 1 kesilirken
bugün yüzde 5 oranında bir kesinti yapılmaktadır pancardan. Bu
yüzde 5 neyin nesidir? Yüzde 5 fire düşülüyor; yüzde 8, yüzde 9, yüzde
10a kadar fire düşülüyor pancardan ama bu BAĞ-KUR keseneğini
anlayabilmiş değiliz. diyorlar. Biz bu pancar üreticilerine sahip
çıkmazsak, burada ne Avukatlar Gününü ne Öğretmenler Gününü ne
Veterinerler Gününü ne doktorlar gününü kutlayabiliriz. Üretime sahip
çıkmamız adına, pancar üreticisinin sesine kulak vermenizi rica
ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Özkan.
Sayın Eyidoğan
8.-
İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğanın, Erzurum Karasu-2
Barajında çalışan 5 işçinin iş güvenliği
olmamasından dolayı hayatını kaybettiğine ilişkin
açıklaması
HALUK EYİDOĞAN
(İstanbul) Teşekkür ederim Başkan.
Son haftalarda Adana
Esenyurt, Antep, Eskişehirdeki iş kazalarındaki kayıplar
arka arkaya gelirken önceki gün Erzurum Karasu-2 Barajında
çalışan 5 emekçi daha iş güvenliği olmamasından
dolayı kaybedildi. Ölen emekçilere Allahtan rahmet, yakınlarına
sabırlar diliyorum.
İşçiye yine ölüm
düştü. Bu durumu iş sağlığı ve güvenliği
sağlanması konusunda Hükûmet ortaya koyamamaktadır. Hükûmete bu
sorumluluğunu hatırlatmak istiyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Eyidoğan.
Sayın Halaman
9.-
Adana Milletvekili Ali Halamanın, Adanada kamu yönetimi
yapılanması anlayışının değişmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
ALİ HALAMAN (Adana)
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Mahallî ve ulusal
basın bültenlerinde özellikle Adananın kamu
yapılanmasını siyasi elit, eş, dost, kuzen, parti yandaşı
anlayışında bir kibir içinde yapmaktadır. Adananın
sürekli hastane yolsuzluğu, kamu yolsuzluğu gündeme gelmektedir.
Etkili siyasi elitlerin kamu yönetiminden el çekmesini bekliyor, yolsuzluk ve
haksızlığın yapıldığı bir
anlayıştan Adana olarak kurtulmak istiyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Halaman.
Sayın Mahir Ünal
10.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünalın, 5 Nisan Avukatlar Gününe
ilişkin açıklaması
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
biz de AK PARTİ Grubu olarak, hak arama özgürlüğümüzün
kullanılmasında ve korunmasında hukuki yardımda bulunan, bu
amaçla bireyin yanında yer alan, bilgisini ve zamanını hak
arayan kişi veya kişilere özgüleyen, hak arama, savunma mesleğinin
onurlu temsilcileri olan avukatlarımızın gününü kutluyor,
çalışmalarında başarılar diliyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ünal.
Sayın Sakık
11.-
Muş Milletvekili Sırrı Sakıkın, 5 Nisan Avukatlar
Gününe ve temsilî kutlama törenlerinden vazgeçilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
SIRRI SAKIK (Muş)
Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Ben de bugün Avukatlar
Gününden dolayı bütün hukukçuların ve avukatların gününü
kutluyorum.
Uzun süredir içeride olup
özgürlüklerine kavuşamayan avukatların da bir an önce özgürlüklerine
kavuşmasını diliyor, umuyorum.
Erzurumda
yaşamını yitiren o 5 kardeşimizin de ailelerine buradan
geçmiş olsun ve başsağlığı dileklerimizi
iletiyorum.
Üçüncü
bir konumuz da bu temsilî törenler. 1 Nisanda Ercişte temsilî bir tören
yapılıyor ve gerçek bir kurşunla, bir belediye işçisi,
Ermeni olduğu için kurşunlanıyor. Devletimiz gerçekten bu kin ve
nefret kokan bu tür temsilî kutlama törenlerinden ne zaman vazgeçecektir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın
Hamzaçebi
12.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, 5 Nisan Avukatlar Gününe
ilişkin açıklaması
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu olarak tüm avukatlarımızın Avukatlar Gününü
kutluyorum, kendilerine çalışmalarında başarılar
diliyorum.
Bugün
vesilesiyle, kuvvetler ayrılığının bütün
unsurlarıyla yerleştiği, hakların güvence altında
olduğu, savunma hakkına saygı gösterilen, savunma
hakkını kullandı diye avukatların ceza görmediği bir
demokrasi arzumuzu da ifade ediyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Hamzaçebi.
Sayın
milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula Sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, okutuyorum:
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 37 milletvekilinin,
2009 yerel seçimleri öncesinde
İstanbulda kurulan yeni ilçeler nedeniyle belde belediyelerinin
kapatılmasının ortaya çıkardığı
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/230)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
2009
yerel seçimleri öncesinde İstanbul'da kurulan yeni ilçeler nedeni ile
Belde Belediyeleri kapatılmış, köylerimiz mahalleye
dönüştürülmüş, ilçe merkezine 5 km uzaklıktaki bir köy, köy
olarak kalmış, ancak 70-80 km uzaklıktaki beldelerde belediyeler
kapatıldığı için ilçe belediyesine bağlı mahalle
hâline getirilmiştir.
Yıllardır
ortak kültür ve değerlere bağlı yerleşim yerlerimiz, bir
başka ilçeye bağlanmanın huzursuzluğunu yaşamakta ve
son derece mutsuz olmaktadırlar. Yakınında, 10 km uzaklıkta
bir ilçe olmasına karşın 40 km uzaklıktaki ilçeye
bağlanmış, mahkemeler için 60 km, askerlik şubesi için 80
km uzaklığa gitmek zorunda kalmaktadırlar.
Özellikle
İstanbul, Çatalca, Silivri, Arnavutköy, Başakşehir ve
Büyükçekmece ilçelerimizde bu sorun had safhaya ulaşmıştır.
Bu
sebeplerle, mağdur olan vatandaşlarımızın
sorunlarının araştırılması ve
vatandaşlarımızın bu mağduriyetlerinin giderilmesi
amacıyla Anayasanın 98'inci, İç Tüzüğün 104 ve 105'inci
maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılmasını arz ederim.
1)
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul)
2)
Mehmet Volkan Canalioğlu (Trabzon)
3)
Süleyman Çelebi (İstanbul)
4)
Ali Rıza Öztürk (Mersin)
5)
Kazım Kurt (Eskişehir)
6)
Ahmet Toptaş (Afyonkarahisar)
7)
Ensar Öğüt (Ardahan)
8)
Ali Demirçalı (Adana)
9)
Celal Dinçer (İstanbul)
10)
Şafak Pavey (İstanbul)
11)
Orhan Düzgün (Tokat)
12)
Arif Bulut (Antalya)
13)
Fatma Nur Serter (İstanbul)
14)
Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
15)
Mustafa Moroğlu (İzmir)
16)
Haydar Akar (Kocaeli)
17)
Gürkut Acar (Antalya)
18)
Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
19)
Hülya Güven (İzmir)
20)
Osman Kaptan (Antalya)
21)
Mehmet Şeker (Gaziantep)
22)
Ali Sarıbaş (Çanakkale)
23)
Osman Faruk Loğoğlu (Adana)
24)
Aytuğ Atıcı (Mersin)
25)
Ayşe Gülsün Bilgehan (Ankara)
26)
Osman Taney Korutürk (İstanbul)
27)
Özgür Özel (Manisa)
28)
İdris Yıldız (Ordu)
29)
İlhan Demiröz (Bursa)
30)
Veli Ağbaba (Malatya)
31)
Muharrem Işık (Erzincan)
32)
Turgut Dibek (Kırklareli)
33)
Aylin Nazlıaka (Ankara)
34)
Aykan Erdemir (Bursa)
35)
Mahmut Tanal (İstanbul)
36)
Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
37)
İhsan Özkes (İstanbul)
38)
Sedef Küçük (İstanbul)
2.-
Ankara Milletvekili İzzet Çetin ve 21 milletvekilinin, işçi
sağlığı ve güvenliği alanında yaşanan
sorunların ve eksikliklerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/231)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde
meydana gelen iş kazaları ve bu kazalardaki can kaybı geçen her
gün artarak varlığını sürdürmektedir. Meslek kuruluşları,
iş kazalarında Avrupa birincisi, Dünya üçüncüsü olduğumuzu
belirtmektedirler. Madencilik sektöründe ise durum biraz daha vahim hâle
gelmekte, iş kazalarında hayatını kaybeden maden
işçisi oranında Dünya birincisi olduğumuz söylenmektedir. Her altı
dakikada bir iş kazasının yaşandığı, her
altı saatte bir işçinin hayatını kaybettiği bilinenler
arasındadır.
Yapılan
araştırmalar iş kazalarının %50'sinin kolaylıkla
önlenebileceğini, %48'inin ise sistemli bir çalışma ile
önlenebileceğini ortaya koymaktadır.
İşsizliğin
yüksek oranda seyrettiği ülkemizde vatandaşlarımızın
öncelikle gelir getirici bir işe sahip olma istekleri, işçi
sağlığı ve güvenliği taleplerini göz ardı
etmelerine yol açmaktadır. İşverenler ise, işçi
sağlığı ve güvenliği önlemlerinin belli
yatırımlar gerektirdiği için ortaya çıkan maliyetten
kaçındıklarından bu önlemlere öncelik vermemektedirler. Bu
durumda birincil ve en önemli sorumluluk kamu otoritesine düşmektedir.
Öyle anlaşılıyor ki; vatandaşlarının
"güvenli ve sağlıklı çalışma koşulları
hakkı"nı sağlamakla yükümlü kurumlarımız da bu
konuda sorumluluklarını amaca uygun olarak yerine getirmemektedirler.
Cumhurbaşkanlığı
Devlet Denetleme Kurulu tarafından hazırlanan ve maden
kazalarını konu alan 08.06.2011 tarih ve 2011/3 sayılı Araştırma
ve İnceleme Raporunun özetinde yer alan "Genel Değerlendirme ve
Öneriler" başlığı altında;
"Çalışmanın ortaya çıkardığı en önemli
sonuçlardan birisi de iş sağlığı ve güvenliği ile
ilgili kültürün; bilinçli çaba ve yöntemlerle oluşturulması yerine kendi
hâlinde bir gelişime bırakılmış
olmasıdır." tespitine yer vererek bu konuda kamunun
duyarsızlığını ortaya koymuştur. Aynı
raporun kamu denetim sistemine ilişkin yaptığı
çarpıcı bir diğer tespit ise; "kamu denetim sisteminin;
gerek görev ve yetki tanımlamaları gibi alanlardaki tasarruf
sorunları gerekse görevli birimlerin uygulamalarında izlenen yöntem
ve süreçlerdeki yaşanan sorunlar nedeniyle etkinlikten uzak ve ciddi bir
zafiyet oluşturduğuna ilişkindir. Kazalar irdelendiğinde
etkin bir denetim sisteminin olmaması ve/veya denetim
yetersizliğinden beslenen/kaynaklanan sorunlar/nedenler öne
çıkmaktadır" şeklindedir. Bu alanda başta sendikalar
olmak üzere ilgili tüm kişi ve kuruluşların kamu denetimlerinin
zayıflığına ilişkin yapmış oldukları
vurgu, Devlet Denetleme Kurulu tarafından da açık ve net bir
şekilde teyit edilmiştir.
İşçi
sağlığı ve güvenliği alanındaki denetimsizlik,
yaptırımların yetersizliği, sorumlu ve ilgililerin
vurdumduymazlığı nedeniyle ülkemizde yaşanan iş
kazaları artık "İş Cinayetleri" olarak
anılmaktadır. Ölümlü iş kazalarının yoğun olarak
yaşanmasının nedenleri arasında alanın
denetimsizliği kadar, taşeronlaşmanın, iş güvencesiz
çalıştırmanın, sendikasızlaştırmanın,
kayıt dışı çalışmanın
yaygınlaşmasının da etkili olduğu bilinmektedir.
Mevcut
mevzuatın iş kazalarını önlemekte yetersiz
kaldığı bugün için hemen herkes tarafından kabul
edilmektedir. Nitekim 2011 yılı AB İlerleme Raporunda da bu
durum yer almış ve bu alandaki ilerleme yetersiz bulunmuştur.
Raporda iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin
Çerçeve Direktifin henüz ulusal mevzuata aktarılmamış
olması ve ölümcül iş kazalarının
yaşandığı işletmelerde ilgili mevzuatın
uygulanmadığı eleştirisine yer verilmiştir. Uzunca bir
süreden bu yana gündemde olan, bu alana ilişkin yasal düzenleme siyasi
iktidar tarafından sürekli olarak ötelenmektedir.
Bu
nedenlerle işçi sağlığı ve güvenliği
alanında yaşanan sorunlar ve eksiklikleri tespit etmek, çözümü
yolunda öneriler geliştirmek amacıyla Anayasa'nın 98 ve TBMM
İç Tüzüğünün 104 ve 105. Maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1)
İzzet Çetin (Ankara)
2)
Sinan Aydın Aygün (Ankara)
3)
Ahmet Haluk Koç (Samsun)
4)
İdris Yıldız
(Ordu)
5)
Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
6)
Tanju Özcan (Bolu)
7)
Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
8)
Ali Serindağ (Gaziantep)
9)
Fatma Nur Serter (İstanbul)
10)
Mevlüt Dudu (Hatay)
11)
Sena Kaleli (Bursa)
12)
İlhan Demiröz (Bursa)
13)
Veli Ağbaba (Malatya)
14)
Ali Demirçalı (Adana)
15)
Hüseyin Aygün (Tunceli)
16)
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul)
17)
Refik Eryılmaz (Hatay)
18)
Nurettin Demir (Muğla)
19)
Osman Kaptan (Antalya)
20)
Aykan Erdemir (Bursa)
21)
Osman Oktay Ekşi (İstanbul)
22)
Mahmut Tanal (İstanbul)
3.-
Tokat Milletvekili Orhan Düzgün ve 21 milletvekilinin, 17 Ağustos 1999
depreminden sonra getirilen vergilerin ne amaçla ve ne şekilde
kullanıldığı ile ilgili sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/232)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
17
Ağustos 1999 depreminden sonra, depremle ilgili olarak 4481
sayılı kanunla ek gelir ve kurumlar vergisi, ek emlak vergisi, ek
motorlu taşıtlar vergisi, özel iletişim vergisi ve özel
işlem vergisi getirilmiştir. Kanun 2003 sonunda yürürlükten
kaldırıldı sonrasında deprem vergisi ve özel iletişim
vergisi Gider Vergileri Kanunu kapsamına alınıp kalıcı
hale getirildi. Özel Tüketim Vergisi adı altında toplanan
yaklaşık 40 milyar TL'nin nerede ve ne şekilde
kullanıldığı ile ilgili sorunların tespiti ve
çözümlenmesi için Anayasamızın 98. Maddesi ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105. maddeleri gereğince bir
Araştırma Komisyonu kurularak konunun tüm boyutlarıyla
araştırılmasını saygılarımızla arz
ederiz.
Gerekçe:
17
Ağustos 1999 depreminden sonra, depremle ilgili olarak 4481
sayılı kanunla ek gelir ve kurumlar vergisi, ek emlak vergisi, ek
motorlu taşıtlar vergisi, özel iletişim vergisi ve özel işlem
vergisi getirildi. Kanun 2003 sonunda yürürlükten kaldırıldı
sonrasında deprem vergisi ve özel iletişim vergisi Gider Vergileri
Kanunu kapsamına alınıp kalıcı hale getirildi. Cep
telefonundan bankacılık işlemlerine, vergi beyannamelerinden
uçak biletleri, talih oyunları, gümrük ve pasaport işlemlerine kadar
birçok alanda deprem vergisi alınmaktadır. Kalıcı hâle
gelen ve en önemli gelir kaynağı olan 65 milyonu aşan telefon
abonelerinden alınan özel iletişim vergisi ile geçen zaman içerisinde
toplanan para yaklaşık 22,3 milyarı bulmuştur. 2011
yılı itibarıyla deprem vergisi olarak toplanan paranın
yaklaşık 40 milyar TL olduğu tahmin edilmektedir. 17
Ağustos 1999 yılında geçici olarak çıkarılan ancak
daha sonra hükümetin yaptığı düzenlemeyle büyük bir
kısmı kalıcı hâle getirilen deprem vergisinden elde edilen
gelirin kimin kontrolünde olduğu ve nasıl
kullanıldığına dair herhangi bir somut bilgi
bulunmamaktadır.
17
Ağustos 1999 depreminden on yıl sonra 17 Ağustos 2009
yılında İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler
Odasının, Deprem Vergileri Araştırması; Maliye
Bakanlığı, Devlet Planlama Teşkilatı (DPT), Türk
Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) ve Dünya
Bankası verilerinden yararlanılarak hazırlanmış olup
araştırma sonucunda Marmara Depremi'nin ardından 10 yıl
içinde 24,1 milyar lira "deprem vergisi"
toplandığını; fakat bu gelirin nasıl
harcandığının açıklanmadığı ortaya
çıkmıştır.
Deprem
vergileri eğer yerinde kullanılmış olsaydı ülkemizde
deprem bölgesinde bulunan yapılar güçlendirilebilir ve halkımız
borçlanmadan depremde yerle bir olmayacak konutlarda oturabilirdi. Deprem
vergilerinden toplanan paraların amacına uygun
kullanılmadığını yaşadığımız
Van depreminden net olarak görmekteyiz. 40 milyar TL çadır stokları
yapmaya, güçlü binalar oluşturmaya, halkımızı depreme
karşı bilinçlendirme çalışmalarına kat kat yetecek bir
rakamdır.
Sonuç
olarak 40 milyar TL'nin ne amaçla ne şekilde ve nerelere
kullanıldığının şeffaf bir şekilde bir an
önce Türk halkına açıklanması gerekmektedir. Depremden
mağdur olan vatandaşlarımızın ve 12 yıldır özel
tüketim vergisi veren halkımızın bilgilendirilmesi
açısından, ilgili kurumlarca ihmal veya görev zafiyeti varsa da bu
sorumlular bir an önce belirlenmelidir.
1)
Orhan Düzgün (Tokat)
2)
İlhan Demiröz (Bursa)
3)
Ali Sarıbaş (Çanakkale)
4)
Mehmet Volkan Canalioğlu (Trabzon)
5)
Aylin Nazlıaka (Ankara)
6)
Aykan Erdemir (Bursa)
7)
Namık Havutça (Balıkesir)
8)
Aykut Erdoğdu (İstanbul)
9)
Dilek Akagün Yılmaz (Uşak)
10)
Tufan Köse (Çorum)
11)
Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
12)
Engin Özkoç (Sakarya)
13)
Veli Ağbaba (Malatya)
14)
Mahmut Tanal (İstanbul)
15)
Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
16)
Ali Rıza Öztürk (Mersin)
17)
İhsan Özkes (İstanbul)
18)
Gürkut Acar (Antalya)
19)
Şafak Pavey (İstanbul)
20)
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul)
21)
Ümit Özgümüş (Adana)
22)
Kazım Kurt (Eskişehir)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, araştırma önergeleri bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Şimdi
Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VI.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
BDP Grubunun, 24/2/2012 tarihinde, Iğdır Milletvekili Pervin Buldan
ve arkadaşlarının uzak cezaevlerine sevk edilen tutuklu ve
hükümlü ailelerinin yaşadığı maddi manevi zorlukların
tespiti ve alınacak önlemlerin araştırılması
amacıyla vermiş olduğu Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun 5/4/2012 Perşembe günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu'nun 05.04.2012 Perşembe günü (Bugün) yaptığı
toplantısında, toplanamadığından Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Pervin
Buldan
Iğdır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
24
Şubat 2012 tarihinde, Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve
arkadaşları tarafından verilen (629 sıra nolu), uzak
cezaevlerine sevk edilen tutuklu ve hükümlü ailelerinin
yaşadığı maddi manevi zorlukların tespiti ve
alınacak önlemlerin belirlenmesi araştırılması
amacıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis Araştırma
Önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak, 05.04.2012 Perşembe günlü
birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı
tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun önerisinin lehinde Sayın
Erol Dora Mardin Milletvekili.
Buyurun
Sayın Dora.
EROL
DORA (Mardin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tutuklu ve hükümlülerin
ailelerinden uzak yerlerdeki cezaevlerinde tutulmaları nedeniyle, tutuklu
ve hükümlülerin ve ailelerinin yaşadığı maddi manevi
zorlukların tespit edilerek, yaşanacak sorunların ortadan
kaldırılması için bu doğrultuda alınacak önlemlerin
belirlenmesi amacıyla verdiğimiz Meclis araştırması
için söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiyedeki cezaevlerinde bulunan tutuklu ve
hükümlülerin sayısı her geçen gün artarken, sekiz yıl
zarfında, cezaevlerinde bulunan tutuklu sayısı 2 katına
çıkmış bulunmaktadır. Adalet Bakanlığı
verilerine göre cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlü
sayısının 130 bini bulması, insan hakları örgütlerini
ve birçok kesimi kaygılandırmaya başlamıştır.
Yine Adalet Bakanlığı verilerine göre, bu tutuklulardan
yaklaşık 6 bininin siyasi tutuklu olduğu kaydedilmiştir.
Cezaevlerinde kapasite
sorunu başlı başına bir sorun olarak
karşımızda durmaktadır. Basına
yansıdığı gibi, birçok cezaevinde tutsaklar yemekhane
olarak kullanılan bölümlere dahi yer yatakları sermek zorunda
kalmaktadırlar. Birçok cezaevinde tutsakların vardiyalı
uyuduğu belirtilmektedir. Hâlen 2 vekilimizin tutuklu bulunduğu
Mardin Kapalı Cezaevi 320 kişi kapasiteli olmasına rağmen
mahkûm sayısı 900e dayanmış bulunmaktadır.
Keyfî uygulamaların
da arttığı cezaevlerinde hücre cezaları, disiplin
soruşturmaları, görüş yasağı, etkinliklerden
yararlanmama gibi uygulamalar da eklenince, zaten çekilmez olan cezaevleri tam
bir işkencehaneye dönüşmüştür.
Ayrıca cezaevlerinde
tecridin sebep olduğu hastalıklar mevcuttur. Tutsaklar üzerinde
yapılan incelemelerde işitsel ve görsel halüsinasyonlar, viral
enfeksiyon artışı, kulak çınlaması, sinirsel tipte
ağırlık, görme ve işitme bozuklukları, tümör büyüme
hızının artışı, amenore sendromları, uyku
bozuklukları, konsantrasyon bozuklukları, ruhsal çöküntü ve
ilişki kurma korkusu, depresyon, kilo kaybı, yönelim
olanağının yitimi, düşünce yeteneğinin gerilemesi,
erken menopoz, organ dengelerinin bozulması, agresif ve saldırgan
davranış, kaygı, korku, duyarlılık ve uyarı
açlığı gibi tedavisi oldukça zor hastalıklara
rastlanmaktadır.
Şu anda yüzlerce
tutuklu ölümcül hastalıklarla boğuşmaktadır. Mesane kanseri
olan Taylan Çintay ve Erol Zavar, kemik kanseri olan Halil Güneş, gırtlak
kanseri olan Mehmet Aras, Wernicke korsakoff hastası Hatice Polat, kalp
hastası Fatma Tokmak bu mahkûmlardan sadece birkaçıdır.
İnsan Hakları
Derneğinin en son yayınladığı 2009 Cezaevleri
İhlal Raporuna göre, 2009 yılı içinde 24 kişi
yaşamını yitirirken, 49 kişinin ise ağır
hastalıklardan dolayı ölüm sınırında olduğu ve
serbest bırakılmaları gerektiği kaydedilmiştir.
Cezaevleri sorununun en
fazla yaşandığı yerlerden biri de Adana. Maksimum 368
kapasitesi olan Adana Kürkçüler F Tipi Cezaevinde yaklaşık 450
hükümlü ve tutuklu bulunmaktadır. Gardiyanlar tarafından zorla
İstiklal Marşı okutulup, rahat, hazır ol
yaptırıldığı ve kıpırdayanların
dövüldüğü, çocukların ilk girişte, askerler ve gardiyanlar
tarafından hortumla dövüldüğü cezaevinde 6 kişilik yatakta
toplam 13 kişinin yatmak zorunda kaldığı belirtiliyor. En
son Pozantı Cezaevinde çocukların başına gelenler,
Elbistanda kadın tutukluların yaşadıkları sorunlar
hepimizin malumudur.
Tutuklu ve hükümlü
yakınları da cezaevi ziyaretlerinde birçok sıkıntıyla
karşılaşmaktadırlar. Mahkûmları ziyaret etmek için
yüzlerce kilometre yol tepmek zorunda kalmaktadırlar. Muşta oturan
bir aile, cezaevindeki oğlunu ya da kızını görmek, ziyaret
etmek için, örneğin Tekirdağa gitmek zorunda kalmaktadır.
Ailelerin geçim zorluğu düşünüldüğünde bunun ne kadar acı
verici olduğunu bilmek zor olmasa gerek.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Dünya Avukatlar Günü. Bir
hukukçu olarak bütün meslektaşlarımın Dünya Avukatlar Gününü
kutluyor, meslek yaşamlarında kendilerine başarılar
diliyorum.
Avukatlık
mesleği çileli bir meslektir. Savunma makamı olarak adliyelerde
insanların hakkını, hukukunu arayan avukatların ülkemizdeki
durumu maalesef içler acısıdır. Siyasi davalarda müdafilik
yapmakta olan avukatlar, müvekkillerinin kimliği, davanın
niteliğinden ötürü potansiyel suçlu muamelesi görmektedir.
Özel yetkili
mahkemelerce hiçbir somut inceleme yapılmadan, neredeyse rutin hâline
getirilen kararlarla avukatların dosya bilgilerini terör örgütlerine
iletebileceği gerekçe gösterilerek kısıtlılık
kararları verilmektedir. Kısıtlılık kararları
nedeniyle soruşturma aşamasında avukatın müvekkiline hukuki
yardım sunması imkânsız hâle gelmektedir ancak avukat ile
hakkında soruşturma açılan kişiden gizlenen bilgi ve
belgeler, her nasılsa kimi gazetelere servis edilmekte,
basın yoluyla masumiyet karinesi ihlal edilerek kişiler kamuoyu
önünde soruşturmanın gizliliği ihlal edilerek
suçlanmaktadır. Savcılar soruşturmanın gizliliğini
ihlal eden personel hakkında soruşturma açmakta isteksiz
davranmaktadır.
Avukatlık
Kanunu, Birleşmiş Milletler Havana Kuralları, Avrupa
Birliği Avukatlık Prensipleri, Avrupa Konseyi Avukatlık
Mesleğinin İcrasındaki Özgürlükler Hakkında 9 Numaralı
Tavsiye Kararı ve diğer uluslararası belgelere aykırı
olarak avukatın özgürlüğü ihlal edilmekte, gözaltına
alınmakta ve hatta tutuklanmaktadır.
Diyarbakır
İnsan Hakları Derneği Başkanı avukat Muharrem Erbey ve
Abdullah Öcalanın avukatlığını yapan çeşitli
barolara mensup 37 avukat tutuklanmıştır.
Bir
yandan 12 Eylül darbecilerinin yargılanmasıyla övünülürken, bir
yandan 12 Eylül darbe koşullarında dahi görülmedik şekilde
savunma hakkının ve avukatlık mesleğinin bu derece
hırpalanması kabul edilebilir bir durum olamaz.
Özel
yetkili mahkemelerin ve özel çifte hukukun ortadan kaldırılması
gerekir. Demokratik devletler güvenlikçi uygulamalara değil, özgürlüklere
itibar eden devletlerdir, ancak avukatlık mesleğine ilişkin
güvenceler bir an önce hayata geçirilmeli ve özel yetkili mahkemelerin savunma
hakkına, avukata bu kadar kolay dokunması ve aylarca tutuklu
kalması ortadan kaldırılmalıdır.
Bir
süre önce MİT Başkanı için getirilen soruşturma izni
güvencesi, avukatlar için özellikle sağlanmalı ve
bağımsızlığın güvencesi olarak savunma örgütü
olan baroların izni olmadan hiçbir avukat hakkında soruşturma
açılamamalı ve ağır cezalık işlerde suçüstü hâli
dışında hiçbir avukatın tutuklanamayacağına
ilişkin yasal düzenleme derhâl yapılmalıdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; unutulmamalıdır ki
demokrasi ve özgürlük mücadelesinde avukatlık mesleğinin önemi
büyüktür, ancak avukatlık mesleği ve savunmanın sorunları
gerektiği oranda önemsenmemektedir. Avukatlık hakları yasalarda
ve kâğıt üzerinde ne kadar iyi düzenlenmiş olursa olsun, bugün
itibarıyla baktığımızda avukatlık faaliyetinin
yürütülmesindeki aşırı zorluklar ve olumsuzluklar, sonuç olarak
doğrudan doğruya yargılama faaliyetinin kalitesini
etkilemektedir, çünkü avukatlar yargılama faaliyetinin doğrudan
kurucu unsurudurlar.
Şu
gerçeği görmek gerekiyor: Dünyada savunma mesleği ve savunma
hakkı gelişmemiş fakat buna rağmen yargılama
faaliyetinin kalitesinin gelişmiş olduğu bir örnek gösterilemez.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; üzülerek ifade etmek isterim ki,
avukatlık mesleği kan kaybetmektedir. Mesleğin itibarı ve
öneminin korunması için gerekli adımların atılması
gerekmektedir. Savunma makamının güçlü olması, kaliteli ve
bağımsız bir yargı olduğu anlamına gelir.
Bu
vesileyle, tekrar hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Teşekkür
ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Dora.
Barış
ve Demokrasi Partisi Grubu önerisi üzerinde ikinci konuşmacı, aleyhte
olmak üzere, Sayın Mehmet Şandır, Mersin Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii,
bu, İç Tüzükün cilvesi; lehte, aleyhte olmak tanımlaması bize
ait değil.
Gündeme
getirilen konular doğrusu, o doğruyu gündeme getirenin
kişiliğiyle, niyetiyle ilişkilendirilmeden, kendi
gerçekliğiyle ortaya konulmalı. Dolayısıyla, bugün,
Barış ve Demokrasi Partisinin gündeme getirdiği tutuklu ve
hükümlülerin ailelerinin sorunları doğru bir konudur, önemli bir
konudur, bu Meclisin konusudur, hepimizin konusudur ve üzerinde
tartışılması, konuşulması bir sorumluluktur,
öncelikle siyasi iktidarın olmak üzere.
Değerli
arkadaşlar, sayısını tam bilmiyorum ama zannediyorum bugün
tutuklu ve hükümlü sayımız 120 bini geçti. Aileleriyle,
çocuklarıyla, analarıyla, babalarıyla, akrabalarıyla
milyonları geçen bir gerçeklik var ortada ve bu insanlar zaten
hürriyetlerinden yoksun bırakılmışlar, bulundukları
şartların da çok iyi olmadığını hepinizin tahmin
edeceğini biliyorum. Aynı şartlardan gelen insanımız
çok aramızda, birçoğumuz o şartları yaşadı.
Dolayısıyla tutuklu ve hükümlülerin durumlarını da
ayrı tartışmalıyız. Onların vazgeçemeyecekleri
ailelerinin içinde bulunduğu sorunları da doğru
tartışmamız ve çözümünü birlikte üretmek gibi bir mecburiyetimiz
var.
Değerli
arkadaşlar, bugün 5 Nisan Avukatlar Günü. Avukat demek, savunma demek.
Savunma, yargı demek. Savunma olmazsa yargı tekâmül etmiş olmaz.
Yargı demek, hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü demektir.
Hukukun
üstünlüğü hadisesi de bu toplumun birlikte yaşama iradesidir,
birlikte yaşamasını temin eden en önemli değerdir;
vazgeçemeyeceğimiz bir değerdir. Dolayısıyla savunma
hakları kısıtlanan veya gereğince yerine getirilmeyen,
mesela bu bilirkişi meselesi bir sorun ülkemizde. Bu sorunun çözümü
konusunda gerek devletin gerekse yargı kurumunun yapması gerekenler
var.
Bir
başka husus, savunma hakkının fiziki şartlardan dolayı
engellenmesi var. Bunları aşmak mecburiyetindeyiz.
Değerli
arkadaşlar, Milliyetçi Hareket Partisi olarak ifade ediyorum: Tutuklu ve
hükümlüler işledikleri suç, ceza neyse, ama sonuç itibarıyla bu
topluma ve bu devlete emanet edilmiş insanlardır. Bunları,
yaşadıkları o şartların ıstırabında
devlete ve topluma karşı kinlendirmemeliyiz. Onlar, tutuklu ve
hükümlü olarak bu devlete emanet edilmiş insanlardır. Onlar
cezaları neyse çekecekler, bedelini ödeyecekler ama onları mahcup
etmemiz lazım. Onları devlete ve topluma kinlendirmek değil,
yaptıkları suçun topluma verdikleri zararın mahcubiyetinde
oradan tahliye etmemiz lazım. O şartları oluşturmak
lazım. Bunlar, hükümlü ve tutuklular, bu topluma ve devlete emanet
edilmiş, tekrar kazanılması gereken misafirler olarak
değerlendirilmelidir; biz böyle bakıyoruz hadiseye. Bu
anlayışı yeterince yerine getirebildiğimizi söyleyebilmek
çok mümkün değil.
Değerli milletvekilleri,
Pozantıda yaşanan hadiseleri kabul edebilmemiz mümkün değil. O
mahkûm veya tutukluların kişilikleri kim olursa olsun, suçları
ne olursa olsun onlar devlete emanet edilmiş insanlardı. Onları
eğer koruyamıyorsak, burada telaffuz etmekte hicap duyduğum
birtakım muamelelere maruz kalıyorlarsa, bu, devletimiz adına
da, toplum adına da bana göre utanılacak bir hadisedir. Eğer
mahkûmları bir yerden bir yere naklederken o demir
yığını aracın içerisinde hayatlarını
koruyamıyorsak, yanarak ölmeleri gibi bir sonuçla karşılaşıyorsak
cumhuriyet Türkiyesinin ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin bundan
utanması gerekir.
Bu sebeple söylüyorum, bu
araştırma önergesi her ne kadar aleyhte de söz almış olsak doğru
bir araştırma önergesidir; gündeme alınması, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin bu konuda gereken hassasiyeti, gereken titizliği
göstererek bir inceleme yaptırması bana göre toplumsal bir sorumluluk
olarak çok şerefli bir görev olacaktır.
Değerli
arkadaşlar, iki husus var: Biri cezanın şahsiliği, biri de
masumiyet karinesi. Şimdi, tutuklu ve hükümlülerin ailelerini
cezalandırmadığımızı söylemek mümkün mü?
Ailesinin yaşadığı yerle tutuklu veya hükümlünün
yattığı cezaevinin arasındaki mesafe o kadar uzun ki, o
kadar basit sebeplerden dolayı mahkûmları bir yerden bir yere sevk
ediyoruz ki, mahkûmdan çok ailesini cezalandırıyoruz, çocuğunu
cezalandırıyoruz, babasını göremiyor, yaşlı
annesini cezalandırıyoruz, göremiyor. Bir hukuk kuruyoruz,
kurduğumuz hukuk insanlara işkence ediyor. Bu işi
kolaylaştırsak ne olur? Tekrar söylüyorum, mahkûm ve tutuklular bize
emanettir; onların içinde yaşadıkları o şartların
sonucunda devlete ve millete kinlenmesini önlememiz lazım. Onları
işledikleri suçlardan, topluma verdikleri zarardan dolayı mahcup
etmemiz lazım ki topluma kazandırabilelim. Biz bunu yapmıyor,
yalnız onları cezalandırmakla kalmıyor, ailelerini,
çocuklarını, yaşlı ana babalarını da cezalandırıyoruz.
Bu, doğru değil; bu, akıllıca da değil; bu, hak da
değil; bu, adalet de değil. Adaletle hükmetmeyen bir devletin zulüm
devleti olacağını, egemenliğin kayıtsız
şartsız millete ait olduğu gerçeğiyle beraber mülkün
temelinin de adalet olduğunu hiç unutmamamız gerekiyor. Eğer
devlet olarak, Meclis olarak çıkardığımız kanunlarla
adalet duygusunu geliştiremiyorsak bu devletin düşmana ihtiyacı
yok, mülkün temeline dinamit koyuyoruz demektir.
O
sebeple söylüyorum değerli arkadaşlar, bu araştırma
önergesi doğru bir araştırma önergesidir; Türkiye Büyük Millet
Meclisinde tutuklu ve hükümlülerin ailelerinin, yakınlarının
içinde bulunduğu sorunları araştırıp, sebeplerini
bulup, tedbirlerini geliştirmek için bir komisyon kurulması
doğru bir iş olacaktır. Bu noktada -dün de bir sebeple söyledim-
iktidar partisi her defasında diyor ki: Odamız yok, komisyon
çalıştıracak. Zamanımız yok, gündem dolu,
raporları inceleyemiyoruz. Hiç ertelemeden, ötelemeden, toplumsal ve
geleceğimiz açısından, birlikte yaşama iradesi
açısından, bu türlü sorunları, insani sorunları çözmek
açısından, hiçbir bedelin hesabını da yapmadan, o
doğruyu dile getirenle de ilişkilendirmeden, hiçbir peşin hüküm
arkasına da saklanmadan, bence, bu komisyonun kurulması, gerçekten,
tutuklu ve hükümlülerin ailelerinin, yakınlarının içinde
bulunduğu sorunların doğruca araştırılıp
tedbirlerinin belirlenmesinin, bu Meclisin ve tüm milletvekillerinin de ortak
sorumluluğu olduğu kanaatindeyim.
Her
ne kadar aleyhte de söz almış olsam, bu önergeyle getirilen talebin
lehinde oy kullanacağımı ifade eder, heyetinize saygılar
sunarım efendim. Sağ olun. (MHP ve BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Şandır.
Barış
ve Demokrasi Partisi Grubu önerisinin lehinde olmak üzere, Malatya Milletvekili
Sayın Veli Ağbaba.
Buyurun
Sayın Ağbaba. (CHP ve BDP sıralarından alkışlar)
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Hapishaneler meselesi
üzerinde söz almış bulunuyorum.
Değerli
arkadaşlar, hapishanelerde insan hakları ile birlikte insanlık
da yerlerde sürünüyor. Daha önce bu kürsüden yaptığım
konuşmada Hapishaneler bulundukları ülkenin aynasıdır.
demiştim. Pek çok hapishane gezdim, pek çok mahpusla konuştum.
Şimdi, sizlere, o aynada nasıl gözüktüğümüzü anlatacağım.
Alınıp incinmeyelim, gocunmayalım; hapishanelerdeki
manzaramıza birlikte bakalım.
Ceza
İnfaz Kanunu, her türlü insan hakkının gasbına cevaz
vermektedir. Bununla yetinmeyen hapishane idareleri, keyfî cezaları da
katmerli bir şekilde uygulamaktadır. Binlerce günlük mektup, telefon
ve ziyaret yasağını sizin vicdanlarınıza
bırakıyorum. Binlerce gün insanlar, mektup almadan, ziyaretçi almadan
keyfî disiplin cezalarıyla cezalandırılıyor. Türkülere,
şiirlere konu olmuş, mahpusların tek sevinci, tek umudu olan
mektubu, ziyaretçiyi yasaklamak hangi akılla, hangi vicdanla
bağdaşır? Bu açıdan, özellikle F tipi hapishaneler, zindan
anlayışının da ötesine geçmiş, işkencehaneye
dönüşmüştür.
Sağlıksız
beslenme, hapishanelerin bir başka ciddi sorunudur. Yağlı,
hijyenik olmayan o yemekler sağlıklı insanları hasta
ederken, anneleri ile kalan bebek ve çocuklara da aynı yemekler
verilmektedir.
Gördüğüm
manzara korkunç arkadaşlar. Bebekli aileleri ziyaret ettiğimde,
cezaevinde çıkan şaplı, acılı, ekşili yemekleri
anneler de yiyor, onların çocukları da yemeye mahkûm ediliyor arkadaşlar.
Hepimizin çocuğu var, hepimiz belki bir gün buraya düşebiliriz.
Değerli
arkadaşlar, sağlık demişken hapishanelerin kanayan
yarası hasta mahpuslara değinmeden geçemeyeceğim. Adalet
Bakanlığına göre 400den fazla mahpus bulunmakta. Bunların
yarısı ağır hastadır ve onlarcası da ölümcül
hastadır. Bu ölümcül hastalardan biri de Serap Şimşektir.
Yakın zamanda kendisini ziyarete gittim, ziyaret ettim. Lütfen, hepiniz
dikkatlice dinleyin arkadaşlar, sizlere, bizlerin neden olduğu bir
insanlık ayıbını anlatmak istiyorum:
Serap
Şimşek otuz yaşında bir tutuklu. Dosyası hâlâ
Yargıtayda bekliyor. Akıl hastası, felçli ve yatalak. Ameliyat
olmuş; değerli arkadaşlar, bağırsakları bir
poşet içerisinde dışarıda bekliyor. Hapishaneye gittim
ziyaretine, Serapı gördüm. Serapın bir eli çarşafla karyolaya
bağlı şekilde yatıyor. Serap, ben milletvekiliyim, Türkiye
Büyük Millet Meclisinden geliyorum, seni ziyarete geldim. Bir isteğin var
mı? Çözmek istiyorum, ne sorunun varsa söyle. dedim. Bana söylediği
tek şey arkadaşlar, Bir kuş istiyorum, sarı bir kuş,
sarı bir muhabbet kuşu istiyorum. dedi ve günlerce bunun etkisinden
kurtulamadım. Geldikten sonra Serapa buradan 2 tane sarı muhabbet
kuşu gönderdim; maalesef, 1i teslim edildi, 1i yasak olduğu için
teslim edilmedi arkadaşlar.
Değerli
arkadaşlar, bir mahkûmun mektubunu okumak istiyorum size. Abdullah Akçay,
hırsızlıktan hüküm almış bir çocuk. Hapishanelerde
kanser hastalığına yakalandı. Şimdi sizlere bir pasaj
okuyacağım mektubundan. Abdullah Akçay yazıyor: Teşhis
edildikten sonra zor bela Okmeydanı Eğitim Araştırma
Hastanesine yatırıldım. Hastane odası
Değerli
arkadaşlar, bu Abdullah Akçayın yazmış olduğu mektuba
birçok yerde birkaç kez şahit oldum. Maalesef, bu cezaevlerinde uygulanan
hukuksuzluklar akıl dışı. Bu sadece Abdullah Akçaya
uygulanmıyor. Bakın, Türkiyenin yetiştirmiş olduğu
saygın bilim insanlarından Mehmet Haberal da aynı
koşullarda yatıyor. Mehmet Haberal belinden dolayı iki büklüm
yatıyor. Fizik tedavi olmak istiyor ama Mehmet Haberal fizik tedavisi
olmayan bir hastanede tedavi ediliyor arkadaşlar. Yine, Malatya
Üniversitesi Rektörü, Malatyaya çok emekleri olan Sayın Profesör Doktor
Fatih Hilmioğlu, defalarca Kanser hastası olabilir. diye rapor
verilmesine rağmen, bugün kanser başlangıcı olarak
hastanede, bir hastane köşesinde yatıyor.
Değerli
arkadaşlar, 2011 yılında Serap gibi tedavi olamayıp da ölen
hasta sayısı Türkiyede 41. Kimine bürokratik engeller
çıkarıldı, kimine kinci tutumlar sergilendi. Ailelerinin,
sevdiklerinin, doğdukları yerin, bir avuç gökyüzünün, bir deniz
kıyısının hasretiyle öldüler. Bu ölümlerin, bu hasretlerin,
bu ayıpların sorumlusu herkesten çok biz milletvekilleriyiz, içinde
bulunduğumuz bu Meclistir.
Değerli
arkadaşlar, hapishanelerde yaşanan kötü muamele ve işkenceler
ise insanlığı utandıracak cinstendir.
Yaşadığım, gördüğüm manzaraları
paylaşıyorum arkadaşlar sizinle. Hapishaneye ilk
girdiğimizde, ayırmadan herkese hoş geldin dayağı bir
geleneğe dönüşmüş durumda. İlk girişte arama
yapılıyor. İnsanlar çırılçıplak soyularak,
erkekler makatına, kadınlar cinsel organlarına kadar
aranıyor. Bu, insanlığın bittiği noktadır.
Kışları yanmayan kaloriferleri, akmayan sıcak suyu da bunun
üzerine ekleyin. Hatta kışın yanmayan kaloriferlerin, değerli
arkadaşlar yazın F tipi hapishanelerde yandığını
biliyor musunuz? Bunu şikâyet eden bir mahkûma da, hücrede kalan, tek
kişi kalan mahkûma da savcı soruyor Şahidin var mı? diye.
Değerli
arkadaşlar, geçtiğimiz günlerde bir grup Cumhuriyet Halk Partili
milletvekili arkadaşımla beraber, bir ihbar üzerine, bir mektup
üzerine Pozantı Cezaevi ziyaretine gittik. Önce Bakanlık yalanladı,
böyle bir şeyin olmadığını söylediler, daha sonra
Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerinin girişimiyle böyle bir
şeyin olduğu ortaya çıktı ve oradaki cezaevi müdürüyle
cezaevi müdür yardımcısı, yükseltilen cezaevi müdür
yardımcısı görevden alındı.
Şimdi,
arkadaşlar, orada on iki ile on yedi yaş arasında mahkûmlar
kalıyor, çocuklar kalıyor. Onlara yapılan uygulama belki bir gün
bakın, hepimizin çocuğu var- bizlerin çocuklarına da
yapılabilir.
SIRRI
SAKIK (Muş) Bize de yapılır, bize!
VELİ
AĞBABA (Devamla) Bize de yapılır.
Şimdi,
arkadaşlar, bu raporumuz üzerine Pozantı Cezaevi
boşaltıldı. Önce Adalet Bakanlığı körleri ve
sağırları oynadı, bu insanlar hakkında hiçbir muamele
yapmadı dokuz ay boyunca, sonra Pozantı Cezaevini boşalttı.
Biz dedik ki: Bu Pozantı Cezaevini boşaltarak Sincana sevk etmeniz
o çocuklara ikinci bir cezayı uygulamaktır. Niye? Çünkü orada kalan
bütün aileler, fakir, yoksul aileler arkadaşlar; Ceyhanda, Adanada,
Mersinde kalan insanlar. Çocukları ailelerinden kopardınız, bir
büyük suçu daha işlediniz.
Şimdi,
ben cezaevlerine çok gidiyorum arkadaşlar. 4 kez izin istedim Adalet
Bakanlığından, 4 kez izin istedim bu Sincan Cezaevini ziyaret
etmek için ama maalesef, bana izin vermiyorlar arkadaşlar. Şimdi, ben
sakıncalı bir milletvekili oldum herhâlde cezaevleri konusunda. Niye
izin vermiyorlar, onu da anlamış değilim ben. Ben, her
görüşten, her düşünceden adli suçlu, siyasi suçlu, bütün
mahkûmları ziyaret ediyorum arkadaşlar. Bunun bir cevabının
olması gerektiğini düşünüyorum.
Yine,
Osmaniye Cezaevinden, arkadaşlar, insanlar mesaj atıyorlar, mektup
yazıyorlar. Geçtiğimiz günlerde gruba da yazmışlar, bana da
yazmışlar. Osmaniye Cezaevinde, arkadaşlar, bir açlık grevi
var, insanlar ölmek üzere. Buradan sizlere sesleniyorum, talepleri çok bir
şey değil: Günlük sakal tıraşı olmak istemiyorlar
herkesin insan hakkı gibi, soyunarak sayım yapılmasını
istemiyorlar, dayak atılmasını istemiyorlar ve sayımda
dayak istemiyorlar arkadaşlar. Bunu dikkatlerinize sunuyorum ve Osmaniye
Cezaevine dikkatlerinizi çekmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, bir konu da, cezaevlerinde bir ayrımcılık
konusu var. Türkiyenin her yerinde yapılan ayrımcılık
cezaevlerinde fazlasıyla uygulanıyor. Mahkûma, imam istiyorlar,
veriyorlar; papaz istiyorlar, veriyorlar; haham istiyorlar, veriyorlar; dedeye
geldi mi, yok. Niye? Niye yok arkadaşlar, dede niye yok? Mahkûm Ben
dedeyle görüşmek istiyorum, Alevi dedesiyle görüşmek istiyorum. Niye
yok? Bu da ayrı bir ayrımcılık arkadaşlar.
Değerli
arkadaşlar, hapishanede başka
yasaklar da var. Bakın, anneleriyle kalan bir kız çocuğunun,
küçük bir kız çocuğunun, bir buçuk yaşındaki kız
çocuğunun pilli bebekle oynaması yasak, hareketli oyuncakla
oynaması yasak, her türlü boya yasak, makas yasak. Görme engelli bir
hastaya CD çalar yasak, MP3 yasak.
Değerli
arkadaşlar, kanser hastası olan insanların tedavi edildikten
sonra sağlıklı koşullarda cezaevlerine gelmesi de yasak.
İnsanlar ayrı bir işkence görüyor.
Şimdi,
bugün hasta değil ama ölümü bekleyen insanların isimlerini sizlere
veriyorum arkadaşlar. Eğer bunlar birkaç gün içerisinde, bir ay
içerisinde tedavi edilmez ise ölecekler. Samet Çelik kanser, Avni Uçar kanser,
Deniz Yıldız kanser, Erol Zavar kanser, Kemal Gömi -bir insanlık
ayıbı- ağır şizofreni, Mesut Deniz ağır
şizofreni, Zeliha Bulut şizofreni, Mustafa Gök, Salmani Özcan, Aygül
Kapçak, Deniz Tepeli, Yaşar İnce, Cengiz Kahraman, İnan Çoban
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
VELİ
AĞBABA (Devamla) - Bunlar da arkadaşlar, eğer tedavi
edilmezlerse, maalesef, ölümle burun buruna kalacaklar.
Ben
cezaevlerini gezmeye devam edeceğim. Her nerede insan hakları ihlal
ediliyorsa bilin ki biz orada olmaya devam edeceğiz ve bir de sözlerime
son verirken, bir yasaklar listesi var ki arkadaşlar, evlere şenlik
bir yasaklar listesi. Bunu da buraya bırakıyorum.
Sizlere,
hepinize beni dinlediğiniz için saygılar sunuyorum.
Sağ
olun, var olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Ağbaba.
Barış
ve Demokrasi Partisi Grubu önerisinin aleyhinde olmak üzere son söz Sayın
İdris Şahin, Çankırı Milletvekili.
Buyurun
Sayın Şahin. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İDRİS
ŞAHİN (Çankırı) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben de BDP grup önerisi aleyhinde AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi ve
ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii
ki kürsüye avukat kimliğimiz ve sıfatımızla
çıktığımız için, bugün 5 Nisan Avukatlar Günü, Dünya
Avukatlar Günü münasebetiyle, ülkemizde görev yapmakta olan savunmanın
yılmaz bekçisi değerli meslektaşlarımızın da bu gününü
ayrıca kutladığımı ifade etmek istiyorum.
Değerli
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; gerçekten, BDP grup önerisinin
özellikle gerekçe kısmının son bölümüne
baktığımız zaman, son derece insani amaçla ve cezaevlerinde
tutuklu ve hükümlü olarak kalanların yakınlarının
çekmiş olduğu sıkıntılara istinaden bir grup önerisi
verildiği izlenimi var. Oysaki gerekçenin başında ve
ortasında beyan edilen hususlar son derece farklılık arz
etmekte. Dolayısıyla bu gerekçenin insani olan boyutuna
katılmamamız kesinlikle mümkün değildir. Oysaki Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 2nci maddesinde Ceza ve
güvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin kurallar hükümlülerin
ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet, doğum, felsefî
inanç, millî veya sosyal köken ve siyasî veya diğer fikir yahut
düşünceleri ile ekonomik güçleri ve diğer toplumsal konumları
yönünden ayırım yapılmaksızın ve hiçbir kimseye
ayrıcalık tanınmaksızın uygulanır. hükmü
vardır. Ve yine aynı maddenin bir bölümünde de Ceza ve güvenlik
tedbirlerinin infazında zalimane, insanlık dışı,
aşağılayıcı ve onur kırıcı
davranışlarda bulunulamaz. ibaresi yer almaktadır.
Değerli
milletvekilleri, elbette ki her insanımız bizim için baş
tacı olduğu gibi, cezaevinde devletin koruması altında
bulunan hükümlü ve tutuklularımız da bizim baş
tacımızdır. Onların en güzel şartlarda
yaşaması, insan hak ve onuruyla bağdaşan özellikle fiziki şartların
düzeltilmesi noktasında idare olarak her türlü adımın
atılması gerekmektedir.
Ve
yine, kendisinin işlediği bir suçtan dolayı hükümlü veya tutuklu
olanın, içerideki pozisyonu devletin güvencesi altında olmasına
rağmen, dışarıda yaşayan aile efradına zorluk
çıkartmak İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. zihniyetinde
var olduğunu iddia eden bizim gibi bir siyasi partiye asla ve asla
yakışmaz ve biz, bunların bilinci içerisinde, özellikle 2006dan
sonraki süreç içerisinde yüz on sekiz tane ilçe infaz kurumlarını
kapatmak ve 2006dan bugüne kadar da özellikle metropol şehirlerde
başta olmak üzere, insan hak ve onuruna yakışacak fiziki
donanımlı cezaevleri ihdas etmekteyiz. Ancak hiçbir zaman için bir
siyasi iktidarın cezaevindeki dolulukla veyahut da cezaevlerinin fiziki
şartlarıyla övünmesini insan olarak beklememiz mümkün değil.
Bizler, asıl olanın tutuksuz yargılama olduğunu her
defasında burada ifade ediyoruz. Hükümlülerimizin de ailelerinin ve
yakınlarının yakın bulunduğu bölgelerde mutlak suretle
cezasının infaz edilebilmesi için de var gücümüzle
çalışıyoruz.
Ancak, takdir edersiniz ki
Ceza ve İnfaz Kanununun 53üncü ve müteakip maddelerinde
Adalet
Bakanlığı 2007 yılında, hükümlü ve tutukluların,
kendi istekleri, disiplin, zorunlu nedenler, hastalık, suç ve
yargılama yeri, eğitim ve öğrenim nedenleriyle farklı
kurumlara nakledilebileceğine dair bir genelge
yayınlamıştır. Asıl olan, cezaevinde bir tek
ayrışmanın olabileceğidir; o da suç tipine göre, içerideki
tutuklu ve hükümlülerin kalmış olduğu koğuşlar ve
cezaevlerinin farklılaştırılmasıdır. Bunun
dışında herhangi bir şekilde cezaevlerinde kişinin
statüsüne, siyasi görüşüne, inancına bakarak bir düzenlemenin
yapılmış olması hem Anayasamıza göre suç teşkil
etmekte hem de böyle bir uygulamadan kimsenin bahsetmesi de mümkün olamamaktadır.
Ancak şunu özellikle
ifade etmek isterim ki 125.300 kapasiteli cezaevlerimizde son günlerde ciddi
bir yoğunlaşmanın olduğu ve 132 bin civarında tutuklu
ve hükümlünün olduğu resmî kayıtlarla sabittir. Özellikle Türkiye'nin
geneli yüzde 106lık doluluk oranına sahip olmasına rağmen,
bu oran Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde yüzde 160
civarındadır. Bu, tabii ki buralardaki ceza ve infaz
kurumlarından daha az yoğunluklu cezaevlerine nakilleri
gerektirmektedir ve bunlar da insani ölçüler içerisinde gerçekleşmektedir.
Özellikle buradan bir hususu ifade etmek istiyorum: Tutukluluk süresini geçiren
ve yargılaması devam eden davalarda asıl olan, tutuklunun,
görülmekte olan mahkemenin yetki alanının bulunduğu yere en
yakın cezaevinde konuşlanmasıdır. Zira,
yargılamanın çabuklaştırılması
açısından bu da elzem bir davranıştır.
SIRRI
SAKIK (Muş) Ama biz hükümlüler için söylüyoruz.
İDRİS
ŞAHİN (Devamla) Hemen hemen tamamında, özellikle de ifade
ettiğim gibi suç tipleri dışında, bu tür uygulama Adalet
Bakanlığı ve Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünce de uygulanmaktadır.
Bunun dışındaki uygulamalarda, özellikle siyasi suçluların
veyahut da terör örgütüyle alakalı davaların görüldüğü
dosyalarda, tutukluların çok daha farklı koğuşlarda yer aldığı
herkesin malumu. Ancak, bunların hiçbirinde insan hakkı ve ihlaliyle
karşılaştığını iddia edebilen kimsenin
olamayacağını düşünüyorum. Özellikle burada değerli
bir meslektaşımızın, mevkidaşımızın da
ifade ettiğinin tersine, Pozantıdan Sincana gelen çocukların
geçen gün bir gazetede haberleri vardı, son derece mutlu
olduklarını ve Sincanın cezaevi şartlarının çok
daha elverişli ve uygun olduğunu ifade etmişlerdi.
Değerli
milletvekilleri, burada sözü çok fazla uzatmak istemiyorum ancak özellikle
şunun bilinmesinde de fayda var: Gerekçede beyan edildiği gibi, kimse
farklı siyasi görüş ve inanca mensup olduğundan dolayı ceza
infaz kurumlarında farklı bir muameleyle
karşılaşmamaktadır.
SIRRI
SAKIK (Muş) El vicdan!
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Rapor göndereceğim size. Odanıza rapor
göndereceğim, merak etmeyin.
İDRİS
ŞAHİN (Devamla) Bunlar bütün milletimizin gözü önünde cereyan eden
ve yargılanmaları canlı yayınlarla gerçekleşen
davaların tutuklularıdır. Her seferinde, kendilerine
yapılabilecek bir istismarı rahatlıkla dile getirebilecek konuma
ve imkâna sahip olan bu tutuklu ve hükümlülerin, elbette ki arzumuz, öncelikle
tutuksuz yargılanmalarıdır, hükümlülerin de bugünkünden daha iyi
fiziki şartlara erişmesidir. Bu, İnsanı yaşat ki
devlet yaşasın. zihniyetinden gelen AK PARTİ Grubunun da
herkesten daha fazla arzusu ve isteğidir.
Ben
bu düşüncelerle, gerekçe kısmında, özellikle BDPnin gerekçe
kısmında ifade edilen bölümlerine
katılmadığımızdan dolayı AK PARTİ Grubu
adına bu Meclis araştırma önergesinin aleyhinde oy
kullanacağımızı belirtiyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Şahin.
Barış
ve Demokrasi Partisi Grubunun önerisini
SIRRI
SAKIK (Muş) Karar yeter sayısı istiyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Öneriyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Öneriyi
kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, öneri
kabul edilmiştir.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Kabul edilmemiştir Sayın Başkan.
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Tamam, teşekkür ederiz Sayın Başkan,
kabul edilmiştir.
BAŞKAN
Pardon, Kabul edilmemiştir. demem lazımdı, kusura
bakmayın.
Gündemin
Seçim kısmına geçiyoruz.
VII.-
SEÇİMLER
A)
Komisyonlara Üye Seçimi
1.-
(10/136, 176, 177, 178, 179, 180 ve 181) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonuna üye seçimi
BAŞKAN
Üstün Yetenekli Çocukların Keşfi, Eğitimleriyle İlgili
Sorunların Tespiti ve Ülkemizin Gelişimine Katkı Sağlayacak
Etkin İstihdamlarının Sağlanması Amacıyla Kurulan
(10/136, 176, 177, 178, 179, 180, 181) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonu üyeliklerine siyasi parti gruplarınca
gösterilen adayların listesi bastırılıp sayın üyelere
dağıtılmıştır.
Şimdi
listeyi okutup oylarınıza sunacağım:
Üstün Yetenekli
Çocukların Keşfi, Eğitimleriyle İlgili Sorunların
Tespiti ve Ülkemizin Gelişimine Katkı Sağlayacak Etkin
İstihdamlarının Sağlanması Amacıyla Kurulan
Meclis Araştırması Komisyonu Üyelikleri Aday Listesi
(10/136, 176, 177, 178,
179, 180, 181)
Adı
Soyadı Seçim
Çevresi
AK PARTİ (10)
Tülay
Selamoğlu (Ankara)
Mustafa
Ataş (İstanbul)
Hüseyin
Bürge (İstanbul)
Halide
İncekara (İstanbul)
Şirin
Ünal (İstanbul)
Gönül
Bekin Şahkulubey (Mardin)
Çiğdem
Münevver Ökten (Mersin)
Yüksel
Özden (Muğla)
Dilek
Yüksel (Tokat)
Temel
Coşkun (Yalova)
CHP (4)
Mehmet
Emrehan Halıcı (Ankara)
Recep
Gürkan (Edirne)
Fatma
Nur Serter (İstanbul)
Hülya
Güven (İzmir)
MHP(2)
Ali
Halaman (Adana)
Ahmet
Duran Bulut (Balıkesir)
BDP (1)
Hüsamettin
Zenderlioğlu (Bitlis)
BAŞKAN
Okunan listeyi, arkadaşlarımızın üyeliğini kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Listelerdeki üyelikler kabul edilmiştir.
Meclis
Araştırması Komisyonuna seçilmiş bulunan sayın
üyelerin, 5/4/2012 Perşembe günü -yani bugün- saat 18.00de Halkla
İlişkiler Binası B Blok 2'nci kat 4üncü Bankoda bulunan Meclis
araştırması komisyonları toplantı salonunda toplanarak
başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimini yapmalarını
rica ediyorum. Komisyonun toplantı yer ve saati ayrıca plazma ekranda
da ilan edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına
geçiyoruz.
1'inci
sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli
Milletvekili Kamer Genç'in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün
Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
BAŞKAN
- Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2'nci
sırada yer alan, Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.-
Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında
Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/569) (S. Sayısı:
180)
BAŞKAN
- Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü
sırada yer alan, İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubat ve 15
Milletvekilinin; Adli Sicil Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu ile Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ve Adalet Komisyonu
Başkanlığı Tezkerelerinin görüşmelerine
başlayacağız.
3.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubat ve 15 Milletvekilinin; Adli
Sicil Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
ve Adalet Komisyonu Raporu ile Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı ve Adalet Komisyonu
Başkanlığı Tezkereleri (2/447) (S. Sayısı: 215) (x)
BAŞKAN
- Komisyon? Burada.
Hükûmet?
Burada.
Komisyon
Raporu
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, 215
sıra sayılı bu Kanun Teklifi ile ilgili olarak bir konuyu ifade
etmek istiyorum.
Söz
konusu Rapor, konuya ilişkin Kanun Teklifi, buna ilişkin Adalet
Komisyonu Raporu yanında, burada kapak yazısında
yazıldığı üzere, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
ile Adalet Komisyonu Başkanlığının tezkerelerini de
içermektedir. Bu tezkerelerin, İç Tüzükün Komisyonun ve Meclis
Başkanlığının görevlerini düzenleyen maddelerine göre,
burada yer almaması gerekir; dolayısıyla bu görüşmeleri söz
konusu tezkereler bu metinde olmaksızın yapmamız gerekir. Çünkü
benzer bir uygulama 4+4+4 teklifinin, buna ilişkin Millî Eğitim
Komisyonu Raporunun görüşmeleri sırasında
yapılmamıştır, yani orada Meclis
Başkanlığıyla Millî Eğitim Komisyonu
Başkanlığı arasındaki yazışmalar -yani
İç Tüzükteki ifadesiyle tezkereler- o rapora dâhil edilmemiştir.
Yine, Millî Eğitim Komisyonunun Cumhuriyet Halk Partili üyeleri
tarafından Komisyon Başkanlığına sunulmuş olan
yazı söz konusu sıra sayısına dâhil edilmemiştir.
Şimdi,
burada bir çifte standart söz konusudur; 4+4+4 teklifinde uygulanmayan bir usul
burada uygulanmıştır. O nedenle, ya bu tezkereler buradan
çıkarak bu görüşmeler yapılmalıdır ya da bu
şekilde eğer devam edecekseniz usul tartışması
açacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN
Şimdi, efendim, ilk önce şu cümlemi tamamlayayım, sözünüze
cevap vereceğim.
Komisyon
Raporu 215 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Şimdi,
Komisyon Raporunda, dikkat buyurursanız, Komisyondaki görüşmelerle
ilgili, sadece bir maddenin ilave edildiği şeklinde Meclis
Başkanlığının bir tezkeresi var, sonra da Komisyon
Başkanlığının neden o maddeyi Komisyon olarak ilave
ettiklerine dair bir tezkeresi var.
Şimdi,
burada yapılacak iş şu: Eğitimle ilgili raporda Meclis
Başkanlığının -dağıtımdan- Komisyon
Başkanlığına raporun yeniden değerlendirilmesini
içeren bir yazısı bulunmamakta idi, burada ise böyle bir yazı
var. Dolayısıyla bunun da Genel Kurulun bilgisine
sunulmasını uygun gördük.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
- Müsaade ederseniz, tabii ki arzu ediyorsanız usul
tartışması da açabiliriz.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Evet, usul
tartışması
BAŞKAN
Aleyhte zannediyorum?
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Aleyhte.
BAŞKAN
- Buyurun efendim.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Sayın Başkan, lehte söz istiyorum.
IX.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ve Adalet Komisyonu
Başkanlığı tezkerelerinin 215 sıra sayılı
Adalet Komisyonu Raporuna dâhil edilmesinin İç Tüzük hükümlerine
aykırı olup olmadığına ilişkin
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İç Tüzükün 42nci maddesi komisyon raporlarında
nelerin yer alması gerektiğini gayet açık bir şekilde
düzenliyor; komisyonda yapılan görüşmeleri ve bu görüşmeler
sonucu oluşan metne karşı görüşü olan milletvekilleri var
ise onların muhalefet yazılarını içerir. 42nci madde gayet
açık. Şimdi, bunun dışında, Meclis Başkanı
komisyon başkanına bir yazı yazmış, komisyon
başkanı da bunu Meclis Başkanına iade etmiş, bu
yazışmanın komisyon raporlarında yer alacağına
ilişkin hiçbir hüküm yoktur. Meclis Başkanlığı arzu
ediyor ise 49uncu madde çerçevesinde bir tezkereyi Türkiye Büyük Millet
Meclisine sunabilir. 49uncu madde Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemini
düzenliyor. Bu maddenin birinci fıkrasına göre de, (1) numaralı
bendine göre de Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır, bu çerçevede Başkanlık arzu ediyorsa
bir sunuş yapabilir.
Şunu
söyleyebilirsiniz: Ne sakıncası var bunun buraya
konulmasının? Aslında, gerçekte bir sakıncası yok
fakat Sayın Meclis Başkanı, 4+4+4 teklifinin görüşmelerinde
Cumhuriyet Halk Partisinin konuya ilişkin olarak Meclis
Başkanlığına yazdığı, Meclis
Başkanlığının Millî Eğitim Komisyonu
Başkanlığına intikal ettirdiği, Millî Eğitim
Komisyonu Başkanlığının da tekrar Meclis
Başkanlığına intikal ettirdiği
yazışmaları o teklife ilişkin 199 sıra
sayılı Rapora dâhil etmemiştir. Sayın Meclis Başkanı
çifte standart uygulamıştır; problem buradadır. Bunu Genel
Kurula ve milletimize burada sunuyorum. Meclis Başkanı İç
Tüzükü kendine göre, istediği gibi yorumlamaktadır; Sayın
Meclis Başkanının buna hakkı yoktur.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; şimdi, bir ikinci konu da şudur:
Sayın Başkan bu adli sicil konusunu düzenleyen teklifin
görüşmeleri sırasında bu teklife bir madde ilave edilmesini
İç Tüzüke aykırı buluyor ve iade ediyor. Güzel bir şey.
İç Tüzüke baktığımızda, Sayın Meclis
Başkanının bunu iade etmesine imkân veren bir madde yok
aslında. Bunu Sayın Meclis Başkanı da biliyor ama biliyor
ki bu çok doğru bir şey değil. Ama Komisyon demiş ki: Tüm
siyasi partiler bunda mutabık kaldılar, biz de bu maddeyi buraya
ilave etmekte bir sakınca görmedik. Komisyonun o maddeyi ilave etmesinde
de herhangi bir sakınca görmediğimi ifade edeyim ama Sayın
Meclis Başkanı, açık olmayan bir konuda böyle bir ısrar
sergilerken, Millî Eğitim Komisyonundaki görüşmeler
sırasında çok açık bir İç Tüzük
aykırılığını görmezden gelmiştir. Bunu
dikkatinize sunuyorum.
Saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.
Lehte Sayın Recep
Özel, Isparta Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Üç dakika içinde lütfen
RECEP ÖZEL (Isparta)
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Adalet Komisyonunda
kabul edilmiş teklif metninin daha sonra Meclis Başkanı
tarafından Komisyona iade edilmesinden kaynaklanan bir tartışma
üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Adalet Komisyonuna
aynı konuyla ilgili, (2/452) esas sayılı, içinde Adli Sicil
Kanununda değişiklik yapan, bir de sporda şiddetle ilgili
yasada değişiklik yapan bir teklif sunulmuş fakat gündeme
alınmamış idi.
Komisyonlar kendi
gündemlerine hâkimdir. Bundan dolayı, gündeme alınmamış
olsa bile, esas kaydı yapılan her türlü teklifi diğer
tekliflerle birleştirebilir, bir teklif hâline getirebilir, yasalaştırabilir.
Komisyon raporunda bu
husus yazılmadığından dolayı Meclis
Başkanlığımız bunu iade etmiş, bu eksiklik
giderilmiş, daha doğrusu -bu bir eksiklik de değil- gündemine
hâkim olan Komisyon, bir eksiklik görmeyerek Meclis
Başkanlığına tekrar bunu göndermiştir. Burada, İç
Tüzüke aykırı olan bir durum yoktur, tamamen İç Tüzük hükümleri
dairesinde işlem tesis edilmiştir. İlk raporda bu
birleştirmenin yapıldığı açıkça rapora yazılmadığından
dolayı, bir bilgi eksikliğinden dolayı Meclis
Başkanlığımız iade etmiştir, bu bilgi
eksikliği de Komisyon Başkanlığı tarafından ek,
ilave bir yazıyla Meclis Başkanlığına
bildirilmiş.
İç
Tüzüke aykırı bir durum olmadığından dolayı,
yapılan işlemin, teklifin burada görüşülmesinde bir
sıkıntı, bir sakınca yoktur diyorum, hepinize saygılar
sunuyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özel.
Sayın
Şandır, aleyhte olmak suretiyle, buyurun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
gerçekten, İç Tüzük 42de bu konu çok açık, net
tanımlanmıştır. Diyor ki: Raporda konu hakkında
komisyonun düşünceleri ile komisyonca yapılan
değişikliklerin gerekçeleri yer alır. Komisyon raporunun
içeriği bu olmak durumunda veya buraya gelen kanun şeyi ama burada
gördüğümüz şey, Meclis Başkanı ile Komisyon
Başkanlığı arasındaki yazışmayı da
buraya koymuşlar, bunun İç Tüzükte yeri yok. Böyle bir bilgilendirme
yapılabilinir ama yazılı hâle gelen bu metin, kanun tasarı
veya teklifinin bütününün burada yer almaması gerekir. İç Tüzükte
buna amir herhangi bir imkân yok. Yeni bir teamül oluşturmaksa bunu
ayrı değerlendirmek lazım ama bundan daha on beş gün önce
görüştüğümüz bir başka kanunda, bunun tam tersi bir uygulama,
bütün ısrarlara, itirazlara rağmen, tam tersi bir uygulamayla da
karşılaştık. Dolayısıyla, bu konuda, Kanunlar ve
Kararlar Başkanlığı ve Genel Sekreterliğin, Sayın
Meclis Başkanının İç Tüzükün ilgili hükümlerinin
gereğince bir işlem yaparak Genel Kurula getirmesi lazım.
Şu anda Meclisimizi yöneten Başkanlığın, bu yöndeki
itirazları da ciddiye alarak meseleyi tekrar hem kendi Divanında
değerlendirmesi, gerekiyorsa da grup başkan vekilleriyle yeni bir
değerlendirme yaparak bu konuya bir çözüm üretmesi gerekiyor. Yani bu
türlü konular parmakla oylama yaparak teamül hâline getirilmemelidir. Böyle
olursa burası bu türlü itirazların sonunda kural koyan, kanun koyan bir
fonksiyon da üstlenmiş olur; bir yanlışlığı bir
başka yanlışlıkla artırmış oluruz.
O sebeple, Sayın
Başkanım, yani İç Tüzük gereği tavrınızın
aleyhinde söz aldık ama yapılması gereken -eğer
yaparsanız doğruyu yapmış olursunuz- ya Adalet Komisyonu
Başkanlığına yazılan bu yazı buradan çıkarılmalı,
Divan olarak buna karar vermelisiniz ya da grup başkan vekilleriyle
birlikte bir toplantı yaparak bu konunun teamül hâline gelmesini
engellememiz lazım. Aksi takdirde hukuku hukuk dışı
yollarla değiştirmek gibi bir kapıyı aralamış
oluruz ki bu da asla doğru olmaz, bu Meclise yakışmaz. Hukuku
değiştirebiliriz ama hukukun içinde kalarak değiştirebiliriz.
Bu sebeple, Sayın Başkan, sizi bu kanun teklifini gündeme almak,
müzakere açmak noktasında yeniden düşünmeye davet ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Başka söz almak
isteyen yok.
Şimdi, daha önceki
benzer örneklere baktırdık. Meclis
Başkanlığının komisyonlara doğrudan, İç
Tüzük bakımından yeniden değerlendirilmesini talep ettiği
durumlarda Meclis Başkanlığı ve komisyon
başkanlığı tezkereleri sıra sayılarında yer
almış ve bastırılmış. Eğer yeniden
görüşülme talebi gruplardan veya başka yerlerden geldiyse bunlar
komisyonlara gönderilmemiş ve bastırılmamış. Genel
uygulama bu. Tekrar söyleyeyim isterseniz.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Efendim?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkanım, 4+4+4 teklifinin
görüşülme usulüne ilişkin olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
itirazlarını biz yazılı olarak Sayın Meclis
Başkanına bildirdik, Sayın Başkan da bunu Millî Eğitim
Komisyonuna gönderdi. Millî
Eğitim Komisyonu kendine göre bir gerekçeyle Sayın Meclis
Başkanına cevap verdi, bu bir.
BAŞKAN Çok doğru.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) İki, Millî Eğitim Komisyonunda
Cumhuriyet Halk Partili üyelerin neden karşı oy vermediklerine
ilişkin Komisyon Başkanına yazmış oldukları bir
yazı var komisyon raporu düzenlenmeden.
BAŞKAN Evet
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Ne bu yazı rapora girmiş durumda ne
de bizim Meclis Başkanına yazıp, Sayın Başkanın,
Komisyon Başkanına gönderdiği ve Komisyon Başkanının
cevabi olarak Meclis Başkanına yazdığı yazı var.
Hiçbiri, o 4+4+4 teklifine ilişkin komisyon raporuna dâhil
edilmemiştir.
Şimdi, burada Genel
Kurulu bilgilendirmek isteyen Sayın Meclis Başkanı, neden o
konudaki tereddütleri, yazışmaları Genel Kurula sunarak Genel
Kurulu bilgilendirmiyor? Sayın Meclis Başkanı çifte standart uygulamıştır,
konu budur. Tutarlılık her yerde aynı davranmayı
gerektirir. Bir yerde bir farklı adım atıp sonra başka bir
yerde farklı bir adım atarsanız
tutarlılığınızı
kaybedersiniz.
Efendim, birisi İç
Tüzükün bir maddesini ilgilendiriyor, öbürü başka bir maddesini
ilgilendiriyor. gibi bir gerekçeye hiç kimse sığınamaz. Sonuçta
her ikisi de İç Tüzükün çeşitli maddelerine aykırılık
ileri süren iddialar, görüşlerdir. Bu görüşlerin bir
kısmını, Adli Sicille ilgili olanı rapora dâhil ederim,
diğer kısmını dâhil etmem, Genel Kuruldan bunu
saklarım. diyemezsiniz, konu buradadır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim. Söyledikleriniz
zabıtlara geçti.
Tekrar söylüyorum:
Meclis Başkanları kendileri itiraz edip komisyonlara gönderdikleri
zaman oradan gelen cevaplarla beraber itirazlarını koymuşlar
-şimdiye kadarki uygulamayı tekrar arz ediyorum- başka yerlerden
itiraz geldiği zaman bunları koymamışlar. Bunu bilginize
sunmak istiyorum. Dolayısıyla bugünkü devam etmemizin, tutumumuzun en
azından şimdiye kadarki uygulamalara uygun olduğunu arz etmek
istiyorum.
Müsaade ederseniz devam
edelim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Pardon, tekrar, konuyu uzatma
bağlamında söz almadım da, başka yerlerden gelen
itirazlar derken kastınız nedir?
BAŞKAN Yani kendi
itirazı dışında başka yerlerden geliyorsa, diyelim ki
gruplardan, milletvekillerinden vesaire. Bunlar, tezkerelere
konulmamış, kendisi doğrudan itiraz ettiği zaman -ki, bu
olay da öyle- itiraz ve gelen cevap tezkerelere yazılmış.
Uygulama bu yönde.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Efendim, bakın, ama sizin açıklamanız
benim şu iddiamı kapsamıyor veya cevaplamıyor: Bizim
itirazımız Sayın Meclis Başkanında kalmış
değil, Meclis Başkanı ilgili Komisyonla
yazışmış. Problem burada.
BAŞKAN
İşte ben de şunu arz ediyorum: Başkasından geleni
yazmış, gelen cevabı uygulamamış şimdiye kadar,
kendi doğrudan gönderdiyse onları koymuş. Uygulama bu.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Yani bir siyasi parti grubu, Meclis
Başkanına bir itirazda bulunur. O, Meclis Başkanı ile
siyasi parti grubu arasında bir yazışmaya konu olursa burada
belki tutarlı olabilirsiniz ama sonuçta 4+4+4 teklifinde Cumhuriyet Halk
Partisinin itirazlarını buraya dâhil etmemiştir Meclis Başkanı,
Genel Kurulun ve milletin gözünden saklamıştır. Problem
buradadır.
BAŞKAN
Zapta geçti söyledikleriniz.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım, 4+4te de Sayın
Meclis Başkanı, Komisyon Başkanına yazı
yazmıştı.
BAŞKAN
Yalnız başkasının itirazı dediğim biraz önce,
aradaki fark o. Uygulamayı öyle yapmışlar bugüne kadar.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Ama efendim, o
itiraz o kanun teklifinde buraya sunulmadı, şimdi sunuluyor. Buradaki
tutarsızlığı dile getiriyoruz. Dolayısıyla bu,
İç Tüzükte yeri olmayan bir düzenleme, İç Tüzüke de
aykırı, 42nci maddeye de aykırı, ister Meclis
Başkanı yapsın ister başka biri yapsın.
BAŞKAN
Aykırılığını bilmiyorum ama ben, daha önceki
uygulamaları arz ediyorum. Müsaade buyurursanız o uygulamalar
doğrultusunda gidelim ve söyledikleriniz de zapta geçti.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubat ve 15 Milletvekilinin; Adli
Sicil Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
ve Adalet Komisyonu Raporu ile Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı ve Adalet Komisyonu
Başkanlığı Tezkereleri (2/447) (S. Sayısı: 215) (Devam)
BAŞKAN
Değerli arkadaşlar, şimdi, teklifin tümü üzerinde söz isteyen
arkadaşlarımıza söz vereceğim.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Ömer Süha Aldan, Muğla Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın
Aldan, süreniz yirmi dakika.
CHP
GRUBU ADINA ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 5352
sayılı Adli Sicil Kanunu ile 6222 sayılı Sporda Şiddet
ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunun bazı maddelerinde
değişikliği içeren 215 sıra sayılı Kanun
Teklifinin geneline ilişkin görüşlerimi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına açıklamak üzere huzurlarınızdayım.
Aslında
bu teklif geçtiğimiz hafta yani 29 Mart 2012 günü Adalet Komisyonuna apar
topar getirilen düzenlemelerden biri. Bu aceleciliğin nedeni ise 14 Nisan
gününe kadar bu düzenlemenin yasallaşmaması durumunda adli sicildeki
tüm arşiv kayıtlarının silinmesinin söz konusu olması.
Zira Anayasa Mahkemesi 20 Ocak 2011 gün ve 2011/21 sayılı
kararıyla Adli Sicil Yasasının 12nci maddesinin birinci
fıkrasıyla geçici 2nci maddesinin birinci fıkrasındaki bir
cümle ve ikinci fıkrasını Anayasanın 2, 5 ve 17nci
maddelerine aykırı bularak iptal etmiştir. Yine Yüksek Mahkeme,
kamu yararını ihlal edecek nitelikte hukuksal boşluğun
düzenlenebilmesi için de iptal hükümlerinin yürürlüğe girmesini
kararın Resmî Gazetede yayımlanmasından başlayarak bir
yıl sonrasına bırakmıştır. Bu teklifle Yüksek Mahkemenin
iptaline konu iki maddede yeni düzenleme yapılmakla birlikte Adli Sicil Yasasının
8inci maddesinin 1inci fıkrasında da bir değişiklik
yapılması önerilmiş, keza Adalet Komisyonundaki görüşmeler
sırasında üç parti grubunun mutabakatıyla 6222 sayılı
Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunun geçici
birinci maddesinde yapılacak değişikliğe ilişkin bir
madde eklenmiş ve böylelikle teklifin adı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi olarak
değiştirilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, çağdaş parlamenter sistem içinde
parlamentoların en önemli görevi yasa yapmaktır. Yasalar kural olarak
toplumsal beklentiyi karşılamak, yönetimsel gereklilik, kamu düzeni,
demokratik hak ve özgürlüklerin alanını genişletmek amacıyla
düzenlenirler. Keza yasalar özünde soyut ve objektif normlardır.
Yürürlükte kaldıkları sürece zaman, kişi ve grup gözetmeksiniz
uygulama alanı bulmalıdırlar. Yasa yapmak, aynı zamanda
hukuksal zemin üzerinde tasarrufta bulunulması anlamında yürütme organının
dolaylı yoldan denetimi anlamına da gelir. Yasalar hukuk devleti
ilkesi çerçevesinde ele alınmalı ve evrensel hukuk değerlerinden
etkilenmelidir.
Yine yasalar, toplumsal
ayrışma yaratan, nedensiz yere özgürlük alanlarını
daraltıcı, kişi ve grup çıkarı gözeten, hak kaybı
doğuran hükümler içermemeli, anayasa ile diğer yasalarla uyumsuz ve
Ben ne diyorsam odur. mantığının ürünü de
olmamalıdır.
Keza, çok yasa yapmak
övünç kaynağı olarak görülmemelidir çünkü yasalar fabrikasyon ürünler
değildir. Keza, yasa koleksiyon anlamına da gelmez; çok yerine,
yerinde yasa yapmaktır önemli olan.
Bir de demokratik hak ve
özgürlükleri genişleten yasaları çıkarıp da uygulamamak
veya kötü uygulamacıların eline teslim etmek kabul edilemez. Hele ki
böyle düzenlemeler demokrasi havarisi olarak rol çalmak için birer araç gibi
de kullanılmamalıdır.
Yasalar, son dakika
ataklarıyla gündeme getirilerek muhalefeti
sıkıştırmanın hazzına yarayan tatmin
araçları olmadığı gibi, siyaseten şark
kurnazlığının malzemesi olarak da görülmemelidir. Lakin,
kişiye özel ve siyasi çıkara dayalı yasaların kötü bir huyu
vardır: Günü geldiğinde yapıcısını da vurur,
vurulansa gıkını dahi çıkaramaz.
Yasalar sadece
çağdaş parlamenter sistemlere özgü bir müessese değildir,
diktatörlerin de yasaları vardır ancak bunlar, yukarıda
belirttiğimiz değer ve kurallardan yoksun, daha çok mevcut idareyi
işbaşında tutmayı amaçlamış düzenlemelerdir. Bu
açıdan, parlamentoların asli görevi yasa yapmak değil, iyi yasa
yapmak olmalıdır.
İyi yasa üç temel
unsuru bünyesinde taşımalıdır: İlki, mevcut düzenleme
yasa yapma tekniğine uygun olarak kaleme alınmalı; ikincisi,
mümkün olduğunca ortak akıl ve emeğe dayanmalı; üçüncüsü
ise kişiye özel hükümler içermemelidir.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak yasa yapma tekniğine
uygun hareket ettiğimizi söyleyebilir miyiz? Kesinlikle hayır. Bu
yargıya varmanın en önemli kanıtı, şu anda
görüştüğümüz iş ve benzerleridir. Yeni bir yasa teklifi veya
tasarısı kadar, belki de daha çok oranda yasa değişikliklerini
görüşmek zorunda kalıyoruz. İşin istatistiğini
tutmadım ama sanırım son yıllarda kabul edilen yasalarla
ilgili üzerinde değişiklik yapılmayan
kalmadığını görürsem şaşırmam.
Meclis
gündeminde hep aynı sözleri duyuyoruz: Nokta nokta Kanunun Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı veya
Teklifi. Nitekim geçtiğimiz aylarda Sporda Şiddet Yasasında
ceza indirimine ilişkin değişiklikle ilgili olarak bu kürsüden
konuşurken bu Yasayla ilgili pek çok kere değişiklik yapmak
zorunda kalınacağını dile getirmiştim; birkaç ay
geçmeden yine bir değişiklik teklifiyle karşı
karşıyayız.
Aslında
mevcut yasalar elbette toplumsal dinamiğin gereği olarak zaman zaman
değişikliğe gereksinim duyabilirler, lakin Genel Kurulun
gündemine gelen değişikliklerin temel nedeni ya toplumsal
karşılık bulamaması ya Anayasaya aykırılık
ya diğer yasalarla çelişen hükümler içermesi veya fahiş maddi
hatalar oluyor. Demek ki önümüze yasa tekniğine uygun düzenlemeler
gelmiyor ve Meclisimiz de üzerine düşeni yapmadığından,
daha doğrusu yapamadığından halkımıza iyi yasalar
sunamıyoruz.
Bir
de bu değişikliklerin nedenleri arasında iktidarın
işine gelmeyen veya konjonktür gereği hoşuna gitmeyenler de yok
değil. Ne yazık ki Göç yolda düzülür mantığı ve
Nasılsa Meclis çoğunluğu var, eksik fazlayı gerekirse
düzeltiriz olur biter rahatlığı özensizliği de beraberinde
getirebiliyor. Ancak yasalar yapboz tahtasına dönüştükçe
milletvekillerinin çok değerli zamanı boşa gidiyor, hak
kayıplarına neden olunuyor ve bu tür özensiz düzenlemeler pek çok
insanın canını yakıyor. Muhalefetin İç Tüzükten
kaynaklanan haklarını Meclis çalışmalarını
engelleme girişimi olarak görenlerin meseleye bir de bu açıdan
bakmalarını öneririm.
Yine,
yasa tekniği açısından üzerinde durulması gereken bir durum
da maddelerin uzun tutulmasıdır. Hemen her madde sayısız
şıktan ve fıkradan oluşmaktadır. Artık yasalarda
yer alması gereken konulara Anayasada ve yönetmeliklerde yer alacak
konulara da yasalarda ver verilmesi olgusuyla karşı
karşıyayız.
Bir diğer olgu,
yasal düzenlemelerde ortak akıl ve emeğe pek de rastlanamama
durumudur. Bir bakıyorsunuz iktidar partisinin programında, Hükûmet
Programında, hatta iktidar yetkililerinin söylemlerinde dahi dile
getirilmeyen bir konuda teklif veya tasarı gündeme düşüyor.
İktidar partisi milletvekillerinin, hatta yönetici durumda olanların
dahi haberinin olmadığı, belli özel bir grubun mutfak
çalışması ürünlerine tanık oluyoruz.
Tabii ki böylesi
düzenlemelerin çoğunlukla ya arka planı veya iktidar için marjinal
yararı söz konusu oluyor. Gerekçe hep aynı, düzenlemenin
özelliğine göre ya adı Millet böyle istedi. oluyor ya da ABye
uyum süreci içinde getirdiğimiz bir düzenleme. Oysa o düzenlemeden
değil milletin, milletvekilinin bile haberi yok. Kaldı ki her ülkenin
kendine özgü koşulları olduğunu, getirilmek istenen düzenlemenin
Avrupanın hiçbir ülkesinde uygulanmadığını veya
getirilen şekilde uygulanmadığını söylüyorsunuz,
nafile çünkü sizi dinleyen yok.
Düzenlemenin
tartışılması istenmiyor. Akademik düşüncelere itibar
edilmiyor. Dünya örnekleri göz ardı ediliyor. Anayasaya
aykırılık iddialarına kulak tıkanıyor ve her
şeyden önemlisi suratlarda müstehzi bir ifadeyle ve de 12 Haziran
seçimlerinde milletimizin yüzde 50sinin oyuna mazhar olan partimiz...
sözcüğüyle başlayan, çoğu birbirinin kopyası kibir dolu
konuşmalarla demokrasinin vazgeçilmezi olan muhalefet küçümseniyor.
Elbette muhalefet de
eleştiriyi hak edecek girişimlerde bulunabilir. Elbette büyük bir oy
ve vekil çoğunluğuna sahip olmak gurur kaynağı olabilir.
Lakin bu tablo, ego hâlini almışsa, yani Aldığın oy
kadar konuş kardeşim. noktasına ulaşmışsa önemli
bir sorunla karşı karşıyayız demektir. Hele ki
muhalefeti hakir görme, hatta daha da ileri gidip siz bu işi bilmiyorsunuz
türü akıl vermeler siyasi dünyamız açısından hiç de
sağlıklı akıl yansımaları değildir. Zira
muhalefeti küçük gören anlayış benliğe egemen olmaya
başladı mı muhalefeti gereksiz görme duygusu da
beraberinde gelir. Oysa iyi ya da kötü, demokrasinin varlık nedenidir
muhalefet, bir gün iktidardaki fanilerin de tadacağı gibi.
Muhalefetin, azınlıkta kalmanın sıkıntısı
içinde gerilimli olması anlaşılabilirse de ülkenin egemeni olan
iktidarın hırçınlığı makul bir davranış
biçimi değildir. Muktedir olan anlayış arada bir olsa da Bu
muhalefeti zıvanadan çıkaran ben olabilir miyim? diye
düşünmelidir.
Tüm
bu nedenlerle, yasalar bir kişinin ihtirasları, özlemleri ve
planlarının uygulama aracı olmamalı ve parlamentolar da bu
amaca tahsis edilen kurum olarak görülmemelidir. Kısaca hızla, özel
görevli Meclis görüntüsünden sıyrılmak lazımdır. Bu noktada,
partisi ne olursa olsun her milletvekiline görev düşmektedir. Grup
başkan vekilinin parmağına bakıp Bizimkiler neylerse güzel
eyler. yerine vicdanın sesini dinlemek ve özgür birer birey
olunduğunun farkına varmaktır önemli olan.
Bugün,
yargı adamları eliyle hukuk cinayetleri işlenirken hamasi
nutuklar atmak, yargıya müdahale anlamında her şeyi
yaptıktan sonra Ne yapalım, konu bağımsız
yargının işidir. demek veya sürekli adil olmayan yargı
kararlarına karşı sızlanmak bir anlam ifade etmemektedir.
Yasama organı elindeki yetkiyle hukuk devleti ilkesi çizgisinin
dışına çıkan yürütmeyi de yargıyı da hizaya
getirecek kudrete sahiptir. Dolayısıyla kötü yasa kadar kötü
uygulamanın sorumlusu da Parlamento ile bu çatının
altındaki milletvekilleridir.
Değerli
milletvekilleri, arkadaşlarım maddelere ilişkin görüşlerini
belirtecek. Ben kısaca bir özet yapmak istiyorum.
1inci
maddeyle ilgili bazı kaygılarımız var, bunu sizlerle
paylaşmak isterim. Aslında adli sicil belgeleri mutlak anlamda
Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından verilmektedir
ama idari tedbirlerle bazı adliyeler kapatıldığından
vatandaşların adli sicil kayıtlarını almalarında
güçlük yaşanmıştı. Bu amaçla asliye mahkemelerinin
bulunmadığı ilçelerde yani adliyelerin
bulunmadığı ilçelerde kaymakamlığa böyle bir yetki
verildi Adli Sicil Kanununun 8inci maddesiyle. Keza yapılacak düzenleme
şu anlama geliyor özetle: Artık, bundan böyle ilçelerde, hem
cumhuriyet başsavcılıkları ve hem de kaymakamlıklar bu
belgeyi verebilecekler. Yani istisnai bir hâl genel bir hâl hâline
dönüştürüldü, bunun ciddi sakıncalarının olduğunu
düşünüyoruz. Zira öncelikle adli sicil belgeleri gizli belgelerdir, bu
gizli belgelerin çok farklı noktalardan açıklanıcı durumda
olmasının sakıncaları vardır. Kişisel verilerin
korunmasına ilişkin Anayasamızın 20/3 maddesi
gündemdeyken, bu madde bir yana bırakılarak ve de yakında
yapılacak kişisel verilerin korunmasına ilişkin yasa göz
önünde tutulmalı, yine Adli Sicil Yasasının 11 ve 13üncü
maddeleri dikkatle incelenmelidir.
Bu
anlamda bizim düşüncemiz, kesinlikle ve kesinlikle
kaymakamlıkların adli sicil belgesi vermesinin istisnai bir hâl
olarak saptanmasıdır. Şöyle bir örnekle meseleyi özetleyeyim,
ilaç eczaneden satılır, marketten değil.
Adalet
Bakanlığının bünyesinde Adli Sicil ve İstatistik Genel
Müdürlüğü vardır, bunun on-line bağlantıları
vardır, bu bağlantıyı bozmayalım, adliye önündeki
kuyrukları azaltmak istiyorsak çalışan sayısını
ya da ekipman sayısını artırarak bu sorundan kurtulabiliriz
diye düşünüyorum.
Değerli
milletvekilleri, teklifin 2nci maddesine ilişkin olarak, bizim daha önce
Sayın Emine Ülker Tarhan ve Sayın Rıza Türmen tarafından
verilen bir teklifimiz vardır, bu teklifin birleştirilmediğini
görüyoruz. Adli sicildeki arşiv kayıtlarına ilişkin,
Anayasa Mahkemesi tarafından Böyle uzun süre arşiv kaydı
tutulamaz ve bu da 2, 5 ve 17nci maddelere aykırıdır
diye
yaptığı saptamadan sonra getirilen bu düzenlemenin, çok da
Anayasa Mahkemesinin söylediklerini
karşılamadığını düşünüyoruz.
Bu
anlamda da bizim teklifimiz, beş yıldan fazla hapis cezaları
için belli bir arşiv kaydının tutulmasını, beş
yıldan az cezalar için ise arşiv kaydı tutulmaması
yönündedir. Bu, insan haklarına daha uygun olacak bir girişimdir.
Değerli
arkadaşlarım, 6222
sayılı Yasayla ilgili, tüm partilerin mutabakatıyla elektronik
bilet uygulamasının birinci lig takımları
açısından uygulanması geçici bir çözüm olarak
ertelenmiştir. Biz, kişisel verilerin, kişisel bilgilerin bir
anlamda ortalığa saçılabileceği bu düzenlemenin de mevcut
hâlde uygulanabilir olmadığını düşünüyoruz. Bence, bu
madde tümüyle yürürlükten kaldırılmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, son olarak yargı mensuplarına birkaç
söyleyeceğim şey var. Hukukun ve yargılamanın temel
amacı adalet adı verilen değere ulaşmaktır. Keza,
yargılamada yer alanların silahların eşitliği prensibi
çerçevesinde gösterdikleri çabalar sonunda da gerçeğe
ulaşılması amaçlanır. Tüm aşamalarda doğru ve
güvenli bir yargılama işlemi gerçekleşmelidir. Bunun için de
karar makamındaki hâkimler her türlü etkiden uzak, genel hukuk bilgisi
yanında, yargılamaya konu olay ve dosyada yer alan bulgulara ilişkin yeterli bilgiye sahip
olmalıdır. Yani adalet adı verilen değere ulaşmak için
yargılamanın diğer unsurlarının yanında, yargılamayı yerine
getiren hâkimin bilgili, tarafsız, cesur ve dengeli olması
gerekmektedir. Bunların yanında, yargılama faaliyetinde yer alan
hâkim, cumhuriyet savcısı, avukat, bilirkişi ve
tanıkların hukuk dışı hiçbir yaklaşım ve
ilişki içinde olmamaları gerçek adalete ulaşmak için bir
zorunluluktur. Şuna kuşku yok ki, Türk yargısı kimden ve
hangi anlayışa bağlı olarak gelirse gelsin, oluşa ve
gerçeğe aykırı karar istemlerinden uzak tutulmalıdır.
Yargı yerleri ne birilerinin çıkar kapısı ne de haksız
taleplerin meşrulaştırıldığı yerler
olmamalıdır. Bu açıdan da yargı mensupları her türlü
etkiden uzak tutulmakla beraber mesleklerini icra ederken kişisel özlem ve
düşüncelerinin etkisinden sıyrılmalıdırlar.
Tüm
avukatlarımızın Avukatlar Gününü kutlayarak, sizleri
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aldan.
Teklif üzerinde ikinci
konuşmacı Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına,
Mardin Milletvekili Sayın Erol Dora.
Sayın
Dora, buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
yirmi dakika.
BDP
GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 215 sıra sayılı Adli Sicil Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; genellikle darbe sonrası
sıkıyönetim komutanlarının emirleri ve yasalara
aykırı birtakım genelgeler yüzünden sabıka kaydı
getirilmesi işlemleri yaygınlaşmış, gece ortaokulu ve
lisesine kaydolmak isteyenlerden üniversite giriş sınavını
kazananlara, resmî ve hatta özel kurumlara işçi olarak girmek isteyenlere
ya da pasaport talebinde bulunanlara kadar genişletilmiştir. Bu
işlemin yasal gereklilik olmayan alanlara kadar genişletilmesi, özel
hayatın gizliliği ve kamu idare ilkelerine aykırıdır.
Konuların
özelliğinden doğan birtakım istisnalar dışında,
kişinin cezasını çektiği davranışının
yaşamının çeşitli alanlarında önüne engel olarak
çıkarılması ya da sürekli gündemde tutulması kanuni cezadan
apayrı yeni bir cezalandırmadır. Yasalarla getirilecek
istisnalar da bu sakıncayı doğurmayacak ve özel hayatın
gizliliğini zedelemeyecek nitelikte olmalıdır.
Yasa
ve yönetmeliklerle, tüm kamu görevlileri ve kimi işçiler için sabıka
kaydı araştırması yapılması zorunluluğu
öngörülmektedir. Bu durumun hukuksal bir yapısının
olmadığı bilinmektedir. Her kurum, her iş yeri gayet
normalmiş gibi sabıka kaydı istemektedir.
Şu
anda bildiğiniz üzere, Türk mahkemeleri veya yabancı ülke mahkemeleri
tarafından kesinleşmiş ve Türk hukukuna göre tanınan
mahkûmiyet kararı bulunan Türk vatandaşları ile Türkiyede suç
işlemiş olan yabancıların kayıtları da dâhil tüm
adli sicil bilgileri Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğündeki
merkezi adli sicilde tutulmaktadır.
Adli
sicil bankasında hâlen 5 milyon 495 bin 46 kişiye ait 6 milyon 843
bin 133 suç kaydı bulunmaktadır. Kanun teklifinin
yasalaşmasıyla birlikte bunlardan 1 milyon 826 bin 992 suç kaydı
silinecektir. Bu kapsamda, 129 bin suç kaydı otuz yılı
geçtiği için, 542 bin suç kaydı mahkemeler hakları geri
verdiği için kayıtlardan düşecek. Silinecek 769 bin suç
kaydı ise erteli olup karar tarihi 2007 öncesinde olanları
kapsayacaktır.
Hatırlayacağınız
üzere, Anayasa Mahkemesi, Anayasanın 76ncı maddesinde sayılan
zimmet, hırsızlık, rüşvet, sahtecilik gibi yüz
kızartıcı suçlarla terör eylemlerine katılma gibi suçlar ve
özel kanunlardaki suçlardan kaynaklanan adli sicil arşiv
kayıtlarının da silinmesine vize vermişti. Adli Sicil
Kanununun geçici 2nci maddesinde bu konuda getirilen istisnayı iptal
eden Yüksek Mahkeme, adli sicil kaydından silinse bile arşiv bilgilerinin
kişinin ölümü ve her hâlde kaydın getirildiği tarihten itibaren
seksen yılın geçmesiyle silinmesine ilişkin Adli Sicil
Kanununun 12nci maddesindeki hükmünü de Ömür boyu hak yoksunluğu
olmaz. diye iptal etmişti. Kararda, mahkemelerce verilen mahkûmiyet kararlarının
arşiv kaydına alınmasının gerekçesini oluşturan
durumlar, bazı istisnalar dışında kişi hakkında
ömür boyu hak yoksunluğunu getirmediği, ceza kanunlarında ömür
boyu hak yoksunluğu durumuna yer verilmediği ve hak yoksunluğunun
belli bir süreyle sınırlandırıldığı
belirtilmişti.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yasa teklifi içinde
sakıncalı durumlar barındırsa da Anayasa Mahkemesinin adli
sicil kayıtlarıyla ilgili olarak geçtiğimiz yıl
verdiği iptal kararlarıyla uyumlu olduğunu düşünmekteyiz.
Ancak asliye mahkemelerinin bulunmadığı yerlerde
kaymakamlıklara da adli sicil kaydı verme hakkı
tanınmış olması, adliyelerin bulunmadığı
ilçelerde yaşayan yurttaşlarımız için anlamlı bir
karardı, istisnai bir kolaylık sağlanmak amacıyla getirilen
düzenleme bu çerçevede hakikaten birçok yurttaş için sabıka
kaydı alma çilesinden kurtulmak demekti. Tasarının önümüzde
duran son hâli ise bu istisnai durumu ortadan kaldırdığı
için kanaatimizce sorunlu hâle getirilmiştir. Adli sicil kaydının
kaymakamlıklar tarafından da verilebilecek olması vatandaşlarımıza
kolaylık sağlamak olarak algılanabilir ancak bu durumda
kişiye ait özel bilgilerin savcılık makamları
dışında başka kurumlarca da bilinmesi hak ihlali
anlamına gelebilecektir. Adli sicil kaydının özelliği
dikkate alındığında, bu belgeyi veren asıl kurumun
cumhuriyet başsavcılıkları olması ve diğer
kurumların bu işlevi yerine getirmede zorunluluğa
bağlı olarak asgari düzeyde tutulması gerekmektedir.
Adli
sicil belgesinin kişiye özel olduğu, Adli Sicil Yasasının
11inci maddesinde adli sicil ve arşiv bilgilerinin gizli olduğu,
görevlilerce açıklanamayacağı ve amacı
dışında kullanılamayacağı hüküm altına
alınmıştır. Öte yandan, aynı yasanın 13üncü maddesinde
de bir soruşturma ve kovuşturma kapsamında sorgulama yapma
yetkisi sadece hâkim ve savcılara tanınmış ve diğer
kurumların sorgulama yapabilmeleri Adalet Bakanının onayına
bağlanmıştır. Devletin bir birimi olduğunu kabul
ediyoruz ancak kişiye ait özel bilgilerin bilinmesinde devlete ait kurum
sayısının artmasının sakıncalı olduğunu
düşünüyoruz. Kişisel verilerin korunmasına dair
Anayasamızın 20nci maddesi sarihtir. Dolayısıyla, böyle
bir değişiklik Anayasanın ilgili maddesinin de ihlali
anlamına gelecektir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; zaman zaman gündeme gelen ancak
genel olarak kanun çıkarma telaşı içinde göz ardı edilen
son derece yakıcı bir konuya değinmek istiyorum. Geçtiğimiz
genel seçimler, gerek katılım oranı gerekse seçimlerin
şeffaflığı konusunda ve yine seçim sonuçlarında millî
iradenin, yüzde 10 barajına rağmen, Meclise olumlu
yansıması konusunda tüm dünyada ve ülkemizde örnek olarak
gösterilmişti. Ancak seçimlerin hemen ardından tutuklu vekillerin
durumu ülke gündemini işgal etti. Üzülerek ifade etmek istiyorum ki
Türkiyede adalet mekanizması haklar ve özgürlükler lehine
çalışmamaktadır. Bunun en basit örneğini işkenceye
dönüşen tutukluluk hâllerinde gözlemlemekteyiz. Şu an 8 vekil
arkadaşımız içeridedir ve aldıkları oylarla
halkın teveccühünü kazandıkları hâlde özgür olacakları günü
beklemektedirler. Peki, bu arkadaşlarımızın davaları
ne zaman sonlandırılacaktır?
Bugün
burada önemle vurgulamak istediğim nokta şudur ki tutuklamaların
her şeyden önce iç hukuka ve Türkiye'nin taraf olduğu Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uygun olması
gerekliliğidir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
içtihatlarında öne çıkan vurgulardan biri, demokratik bir toplumda
kişilerin yetkililer tarafından keyfî olarak
tutuklanmalarının önüne geçilebilmesi için 5inci madde içerisindeki
güvencelerin önemidir. Mahkeme bu vurguyu Özgürlük kısıtlamasının
sadece ulusal hukuka içerik ve usul olarak uygun olması yeterli
değildir, bu kısıtlamanın aynı zamanda kişiyi
keyfî tutuklamalara karşı korumayı amaçlayan sözleşmenin
5inci maddesinin amacına da uygun olması gerekir. diyerek
yapmaktadır. Bu önemli ilke, kişi özgürlüğünün ihlali olan bir
eylemin öncelikle iç hukuka uyumlu olması gerektiğini ancak bunun tek
başına yeterli olmadığını, eylemin
sözleşmeye uygun olması gerektiğini ortaya koymaktadır.
Mahkemenin birçok kararında bu karar tekrarlanmaktadır.
Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi bu tespitini şu ifadelerle somut hâle
getirmiştir: Sözleşmenin 5inci maddesinde olduğu gibi,
sözleşmenin doğrudan iç hukuka atıfta bulunduğu durumlarda
sözleşmeci devletlerin iç hukuka uygun davranmaları sözleşmeden
doğan yükümlülüklerinin bütünleyici bir parçasıdır. Bu nedenle
mahkeme bu tür bir uygunluğun bulunup bulunmadığını
denetlemeye yetkilidir. Dolayısıyla sözleşmeye taraf olan bir
devlet, vatandaş, vatansız, yabancı ayrımı ve
başkaca herhangi bir ayrıma tabi tutmaksızın herkesin
kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkını korumak ve
geliştirmekle yükümlüdür. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
kararlarının tutukluluk hâlleri üzerine temel saptaması
Özgürlükten yoksun bırakma ile özgürlüğün
kısıtlanması arasındaki fark, sadece bir derece ve
yoğunluk farkı olup nitelik ve öz farkı değildir. olarak
kayıtlara düşmüştür. Bu nedenle Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi, özgürlük kısıtlamasının niteliği çok
açık değilse kararlarında ayrıntılı bir
tartışma yolu izlemekte ve bu özgürlük
kısıtlamasının, özgürlükten yoksun kalma olarak
değerlendirilip değerlendirilemeyeceğini
tartışmaktadır.
Sayın
milletvekilleri, bu bağlamda düşündüğümüzde, adalet
mekanizması, tutukluluk hâlini bir tedbir olarak görmelidir, bir
cezalandırma aracı olarak değil. Şu anda hapiste bulunan
milletvekili arkadaşlarımız topluma suçlu olarak
yansıtılmaktadır. Ünlü hukukçulardan Beccaria, masumiyet
karinesini, hemen hemen herkesin hemfikir olacağı şekilde
özetlemektedir: Yargıcın kararından önce bir kimse suçlu olarak
adlandırılamaz. Toplum da daha önce üzerinde uzlaşılan
toplumsal sözleşmeleri, kamu düzenini çiğnediği yolunda karar
vermedikçe, o kişi hakkındaki kamusal korumasını
kaldıramaz.
Masumiyet
karinesi, maddi gerçeğin araştırılmasını esas
alan muhakeme amacı açısından, kaçma ve delillerin
karartılması tehlikesi gerekçesiyle uygulanan tutuklama süresinin
katlanabilirliği üzerindeki tartışmaları etkilemektedir.
Çünkü tutuklama ne kadar uzun sürerse, o ölçüde, itham altındaki
kişinin suçunun ispatlandığı düşüncesini doğurma
ve önceden infaz edilen bir cezaya dönüşme tehlikesi de o ölçüde
artmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tutuklama süresi amaca uygun
kriterler ışığında belirlenmelidir ancak bununla
birlikte, şüphelinin insani yararları gözetilerek, tüm haklı
sebeplere rağmen, mutlak bir üst sınır olmalıdır.
Şu an içeride bulunan vekil arkadaşlarımızın
tutukluluk süreleri bir tedbir olmaktan çıkmış ve infaza dönüşmüş
durumdadır. Âdeta bir kanun fabrikasına dönüşmüş, gece
yarılarına kadar kanun çıkarmakla uğraşan Meclis için,
vekil arkadaşlarımız ve onların pozisyonlarında olan
yüzlerce siyasi dava hükümlüsü için kanun çıkarmak çok mu zordur?
Ayrıca,
Ceza Muhakemeleri Kanununun 109uncu maddesine göre adli kontrol sistemi
mekanizmasının işletilmesi de mümkündür. İçeride bulunan
vekillerin hangisi yurt dışına kaçacaktır? Eğer böyle
bir düşünceniz varsa, yurt dışına çıkış
yasağı konularak adli kontrol mekanizması işletilebilir.
Deniz Feneri davası sanıklarını adli kontrol sistemi
uyarınca serbest bırakan yargının, tutuklu vekiller için
aynı şeyi yapması gerekmez mi?
Milletvekilliğine
hak kazanmış tutuklu vekillerin tahliye edilmemesi, halkın
kendilerini temsil etme yetkisi verdiği vekillerin görevlerini
yapamaması ve halkın iradesinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde
temsil edilmemesi sonucunu beraberinde getirmektedir.
Başbakan
Yardımcısı Sayın Bülent Arınç, tutuklu vekillerin
durumuyla ilgili olarak, milletvekili seçilmiş ve mazbatalarını
almış oldukları hâlde Meclise gelerek yemin edip görevlerine
başlayamayan tutuklu vekillerin durumuna üzüldüğünü söyledi. Tutuklu
vekillerin durumu hakkında, onların içeride tutuklu
kalmalarının millî iradeye saygısızlık olduğunu
ifade etti. Tutuklu vekillerin durumunu ilgilendiren terörle mücadeleyle ilgili
yasa maddelerinin gözden geçirilmesi gerektiğini söyleyen Sayın
Arınç, tutuklu vekiller kimler diye bakılmadan, ilgili maddelerin
tekrar düzenlenmesi gerektiğini vurguladı. Gazetelere bu şekilde
demeç veren Sayın Hükûmet üyesi neyi beklemektedir? Unutmayalım ki
tutuklu vekillerimiz içerideyken Meclisimizin meşruiyeti de giderek daha
fazla sorgulanmaya başlayacaktır.
Ayrıca,
Avrupa Birliğiyle müzakere sürecini aktif bir şekilde sürdürmek üzere
görev almış bir partinin iktidar olduğu dönemde tutuklu vekillerin
olması anlaşılır bir durum değildir. Değil
demokratik ülkelerde, dünyanın hiçbir ülkesinde bizdekine benzer bir durum
yoktur.
Ülkemiz
açısından bu durumu, Anayasamızın ilgili ilkeleriyle de
taraf olduğumuz uluslararası hukuk sözleşmeleriyle de izah etmek
mümkün değildir.
Yargının
siyasallaştığı üzerine eleştiriler uzun zamandır
yapılmakta ve Hükûmeti zan altında bırakmaktadır. Toplumun
gözünde Siyasal iktidarla ilişkili davalarda karar çıkmaz, yargının
bağımsız karar vermesi söz konusu değil. anlayışı
artık yerleşmiş bulunmaktadır. Bu bağlamda, toplumun
endişelerini gidermek Hükûmetin öncelikli görevleri olmalıdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hiçbir hukuk düzeni kusursuz
değildir. Her hukuk düzeninde hatalı işlemler yapılabilir.
Bu hatalı işlemleri düzeltmesi gereken gene devletin kendisidir. Kamu
vicdanını derin bir şekilde yaraladığı herkesin
kabulü olan tutuklu vekillerin durumu burada, Meclis çatısı
altında bir an önce çözüme kavuşturulmalıdır.
Bu
konuda Mecliste bulunan bütün siyasi partileri göreve çağırıyor,
hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Teşekkür
ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Dora.
Geneli
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın Faruk Bal.
Buyurun
Sayın Bal. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
yirmi dakika efendim.
MHP
GRUBU ADINA FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin
başında Hakkâride şehit olan Ahmet Ozan Şarlak
üsteğmene Cenabıallahtan rahmet diliyorum. Bu vesileyle,
Akşehirin köklü bir ailesi olan Şarlak ailesinden olup Manavgata
ekmek parası için gidip orada ticaret yapan babası Uğur
Şarlakı şehit haberini vermek üzere jandarmaya celbeden
Manavgat Kaymakamını burada kınıyorum. Şehit
babasını bile ayağına davet eden devlet
anlayışını burada kınıyorum. Devlet, millete ve
vatandaşa hizmet anlayışı ile vardır ve öyle
olduğu içindir ki hizmeti vatandaşın ayağına götürmek
durumundadır. Ancak, şehit haberini bile gel buraya
aylayışıyla jandarma karakoluna davet edilen babaya veren devlet
anlayışını buradan kınıyorum ve bu
anlayışın, devlet yönetimi içerisinde kanserleşmiş bu
anlayışın bir an önce bitmesini temenni ediyorum.
Diğer
taraftan, bugün, Avukatlar Günü vesilesiyle yargı camiasının üç
unsurundan biri olan, savunma alanında görev yapan değerli
meslektaşlarımın Avukatlar Gününü kutluyor, hepsine
saygılar sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Başkan; Anayasa Mahkemesinin almış
olduğu bir karar nedeniyle Adli Sicil Kanununda yapılması
düşünülen değişiklikle ilgili olmak üzere Milliyetçi Hareket
Partisinin görüşlerini sunmak amacıyla huzurunuzdayım.
Milliyetçi Hareket Partisi muhalefet anlayışını
yapıcı, yol gösterici bir zemine oturtmuştur.
Dolayısıyla, konuşmalarımın bu perspektif içerisinde
değerlendirilmesi gerektiğini ifade ediyorum.
Anayasa
Mahkemesi 14 Nisan tarihi itibarıyla bu kanunu iptal etmiş ve netice
itibarıyla da bir yıl kanun yapılmak üzere Türkiye Büyük Millet
Meclisine süre verilmiştir. Bugün nisanın 5inci günü.
Dolayısıyla daha önce bu yasa Türkiye Büyük Millet Meclisine
gelebilmiş olsaydı, daha olgun bir katılım yapmak suretiyle
bu yasayı amacına uygun bir şekilde Meclisten geçirmek mümkündü.
Ancak, arada kalmış on gün, bu süre içerisinde ancak tasarı
üzerindeki değerlendirmelerimizi yapmak durumundayız.
Tasarının
1inci maddesinde, asliye mahkemelerinin bulunmadığı yerlerde
kaymakamlara adli sicil verme yetkisi tanınmaktadır. Değerli
arkadaşlarım, bu, yargının yapması gereken bir
işi idareye tevdi etmek anlamını taşır. Diğer
taraftan, adli sicil gizli bilgilerin, kişiye has bilgilerin adalet
organının emanetinde saklandığı bir yerdir.
Dolayısıyla, bunun yürütmenin bir unsuru olan kaymakamlıklara
tevdi edilmesini biz yanlış görmekteyiz. Doğrusu şu olurdu:
Bugün, Türkiyede, 160 tane küçük ilçe olduğu için, adliyeleri
kapatılmış ilçelerimiz bulunmaktadır. Bunlar ilçe
statüsünde ise, devlet de eğer hizmeti vatandaşın
ayağına götürmek amacıyla kurulmuş bir milletin organı
ise, o takdirde yargı hizmetini de oraya götürmek zorundadır.
Yargı hizmetinin oraya götürülmesinde masraftan, yargı hizmetinin
sunulmasında yapılacak birtakım harcamalardan çekinmek gibi bir
anlayışı biz kabul edemiyoruz. Bu yanlış bir
uygulamaydı. Bu yanlış bugüne kadar Adalet ve Kalkınma
Partisi İktidarı tarafından düzeltilmemiştir.
Doğrusu şudur:
Evet, küçük bir ilçede 2 tane savcı, 2 tane hâkim istihdam etmek
doğru bir şey değildir ama geçmişimizde de bizim
yaşamış olduğumuz vatandaşa yargıyla
karşılaştığı sorunları anında hizmete
dönüştürebilecek bir anlayışla küçük ilçelerde, adliyesi
kapatılan yerlerde sulh hâkimlikleri ihdas edilebilir, bir hâkim ile
cumhuriyet savcısı da olmadan o ilçenin adalet hizmetleri
görülebilirdi. Bunu Milliyetçi Hareket Partisi defalarca tekrar etmesine ve
ortaya koymasına ve bu yönde, adalet hizmetinin vatandaşın
ayağına götürülmesi noktasında yol gösterici bir muhalefet
izlemiş olmasına rağmen, bugüne kadar maalesef bir olumlu
adım atılmamış olduğunu gördük. Aslında ben de
bunu bugün dile getirmek için huzurunuza gelmiş oldum.
Değerli
arkadaşlarım, diğer taraftan, tasarının 4üncü
maddesiyle ilgili, elektronik biletlerle ilgili bir düzenleme
yapılmıştır. Bu düzenlemenin bu kanunla hiçbir alakası
bulunmamaktadır. Dolayısıyla, kanun yapma tekniğine
aykırıdır. Böyle, komisyon aşaması sırasında
yapılmış olan eklemeler daha sonra büyük sorunları ortaya
çıkarmaktadır ve ortaya çıkan sorunlar da maalesef
yargıyı ve yargı camiasını ciddi bir şekilde meşgul
etmekte, yeni sorunlara gebe olmaktadır.
Değerli
arkadaşlarım, bu tasarı ile Anayasa Mahkemesinin ortaya
koymuş olduğu ilkeler çerçevesi içerisinde sürelerde birtakım
düzenlemeler yapılmaktadır. Adalet Komisyonunda bulunan değerli
arkadaşlarımızın, Milliyetçi Hareket Partili milletvekillerinin
ifade ettiklerini ben de bir cümleyle tekrar etmek istiyorum. Umarız
aceleye getirilmiş olan bu kanun, sürelerin düşürülmüş
olması nedeniyle tekerrür hükümlerinin uygulanmasına mâni bir hâl
teşkil etmez.
Değerli
arkadaşlarım, bu kanuna, Milliyetçi Hareket Partisi zaman
darlığı nedeniyle olgunlaştırma
katkısının Mecliste verilememiş olmasını da
dikkate almasına rağmen olumlu olarak oy kullanacak ve bir an önce
yasalaşması yönünde de gayrette bulunacaktır.
Diğer
taraftan, Türkiyede tartışılan
Ondan önce bir cümle daha ifade
etmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri veri sayar diye bir kelime duydunuz mu? Veri sayar. Veri
sayarı mutlaka duymamışsınızdır. Veri sayar
Milliyetçi Hareket Partisinin Türk diline kazandırmış
olduğu bir yeni kelimedir. Dört yıl olmuştur Türkçemize
girdiği tarih itibarıyla. Anlamı data mining olarak bilinen
fakat veri mandenciliği şeklinde yanlış kullanılan,
bu sebeple de dilimizde kullanılmayan bu kelimeyi veri madenciliği
olarak değil, bilgisayardan esinlenerek veri sayar hâline getirdik.
Niçin? Adalet hizmetine bilişim teknolojisini sokmak için. Şimdi,
bunu, biz 1999 yılından beri seçim beyannamelerine koyuyoruz. -burada
Sayın Bakana sitemim var, onu ifade etmek için- veri sayarla birlikte
yapay zekâyı yargının hizmetine sunmak için,
dolayısıyla iki kolda yargıda gerçek reformu teknolojik destek
ile sağlamak amacıyla bunları söylüyoruz, parti programına
koyuyoruz. Bundan bir yıl kadar önce Adalet Bakanlığında da
data mining, veri sayar ifadesi kullanılmıyor ama bizim ifade
ettiğimiz, teknolojinin yargıya monte edilmesine ilişkin bir çalışma
başlatılıyor. Bunun fikrî mülkiyeti Milliyetçi Hareket Partisine
aittir, siyasi hakkı da Milliyetçi Hareket Partisine aittir. Dolayısıyla,
böyle bir çalışma yapılması ve uygulamaya geçilmesinden
Milliyetçi Hareket Partisi onur duyar, şeref duyar fakat şunu da
bekler: Nezaketen, biz bunu uygulamaya koyuyoruz kardeşim deseniz biz de
size yardımcı oluruz. Amacımız adalete hizmet. Dahası
var. Dahası biz yapay zekâyla ilgili olarak da size yardımcı
oluruz. Sıfır hata ile yargılamada duruşmayı
bitirecek, hâkimin yapabileceği hataları bilgisayar teknolojisiyle
ortaya koyabilecek yapay zekânın da hayata geçirilmesine ilişkin
katkıda bulunmak isteriz. Bunu biz yaptık, sıfır hata ile
duruşma bitiren bir bilgisayar teknolojisinin, yapay zekâdan yararlanarak
prototipini de yaptık. Bundan adalet sisteminin yararlanmasını
isteriz, amacımız adalete hizmet, amacımız adaletin
kestiği parmağı acıtmamak. Sayın Bakan, ben
zatıalinizin şahsına söylemiyorum bunu ama elbette öyle bir
nazik davranışı bekliyoruz.
Diğer taraftan,
değerli arkadaşlarım, iki tane konu Türkiye'de ciddi bir
şekilde tartışma mevzusudur. Bu da yeni ortaya
çıkmıştır. 4 Nisan tarihi itibarıyla, rahmetli
Başbuğumuzu da burada rahmetle, şükranla, minnetle
anıyorum, onun ölüm tarihinde 12 Eylül ile ilgili davanın
yargılanmasına başlanmıştır. Bu yargılama
ile birlikte Milliyetçi Hareket Partisine karşı, birtakım
yayın organlarında, birtakım basın organlarında ve
bazı siyasilerin dilinde bir saldırı da
başlamıştır Hem davaya müdahil oluyorsunuz hem de Anayasa
değişikliğinde buna muhalefet etmiştiniz. ya da
Referandumda hayır demiştiniz. diye. Evet, referandumda
hayır dedik. Niçin hayır dedik? Çünkü geçici 15inci maddenin
Anayasadan çıkarılması ile sağlıklı bir 12 Eylül
yargılaması yapılamayacaktır. Bugün bu durum ortaya
çıkmıştır. Nasıl çıkmıştır? Zaman
aşımı tartışmalarıyla ortaya
çıkmıştır ve Lehe olan hüküm uygulanır.
tartışmalarıyla ortaya çıkmıştır. Bu Anayasa
değişikliği yapıldığı zaman, eğer
parmakların ucuna akıl ilave edebilseydik Sayın
İyimayanın ifadesiyle, o takdirde Milliyetçi Hareket Partisinin bu
sorunların ortaya çıkmasını engelleyecek önergesine oy
verirdiniz ve bu sorunlar bugün tartışılmazdı. Milliyetçi
Hareket Partisinin önergesi Meclis kayıtlarında vardır, zaman
aşımı meselesini ve Lehe olan hüküm uygulanır.
şeklindeki tartışmaları anayasal bir çözüme
kavuşturmak suretiyle bu tartışmaları ortadan
kaldırabilirdi.
Değerli
arkadaşlarım, referandumda 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan
referanduma karşı çıktık. Niçin karşı
çıktık? Çünkü yargının
siyasallaştırılmasına ilişkin, hakkın, hukukun,
adaletin tecellisine ilişkin var olan sorunları daha fazla sorun
hâline getirebilecek hükümler olduğu için karşı
çıktık. Bugün, bu sorunların ne olduğunu hepiniz
bilmektedir. Siz, AKP Grubu olarak, daha önceki, elbette ki
yanlışı olan, elbette ki eksiği olan, elbette ki tartışılır
kararları bulunan, elbette ki İdeolojik karar verdi. diye bizim de
eleştirdiğimiz, yargıdaki kanayan yarayı deşerek,
orayı kaşıyarak yepyeni yaraların açılmasına
neden oldunuz yani O sorunu hallediyorum. derken kanı kanla
yıkadınız. Sorun aynı yerde duruyor, koltuk aynı yerde
duruyor, yüksek yargının koltuğunda oturan kişileri siz
değiştirdiniz yani CHPnin arka bahçesi diye
suçladığınız yargının AKPnin ön bahçesi hâline
geldiğini gördünüz. Bunu biz söyledik, inanmadınız. Şimdi,
Anayasa Mahkemesinin Sayın Başkanı söylüyor, Haşim
Kılıç Bey söylüyor. Demek ki Anayasa Mahkemesinin rahatsız
olabileceği oranda bir siyasallaşma ya da siyasi bir baskı var,
Anayasa Mahkemesi Başkanı durup dururken böyle bir söz etmiyor.
Üstelik, böyle bir eleştiriyi, iktidara böyle bir eleştiriyi yapacak
en son kişilerden bir tanesi de Sayın Kılıçtır. Demek
ki bıçak kemiğe dayanmış.
Değerli
arkadaşlarım, aklımızı başımıza
toplayalım. Bundan daha vahimi gerçekleşti:
Siyasallaştırılan yargının, kendi içerisindeki denetim
mekanizmalarının ortadan kaldırılması, yargıya
kendi içinde kontrol edilemez bir güç verilmesinin ne anlama geldiğini
MİT soruşturmasında beraber görmedik mi? Niçin, MİT
Kanununun 26ncı maddesinde değişiklik yaptınız
alelacele? Yargının siyasallaşmış, bir başka
açıdan siyasallaşmış olan gücünden, MİT mensubu
birtakım kişileri kurtarabilmek için. Değerli arkadaşlar,
bu, sizin yaranız. Bu yaranın doğacağını biz
işte 2010 tarihinde yapılan referandumda anlatmaya
çalıştık. Sözümüzü dinleyen olmadı ki! Bu iki somut gerçek
Türkiye'nin her tarafında yayılmıştır değerli
arkadaşlarım. Bugün kamuoyu yoklamalarında Türkiye'nin en ciddi
sorunu nedir? diye sorduğunuzda terör çıkmıyor, bölücülük
çıkmıyor, işsizlik çıkmıyor; yargının
siyasallaşması çıkıyor, adaletsizlikten şikâyet
çıkıyor. Bu çok ciddi bir durumdur, çok ciddi bir sorundur. Bu sorunun bir an önce giderilmesi
gerekmektedir.
Şimdi,
siz, MİTle ilgili soruşturma noktasında, iktidar mührü elinizde
olduğu için, palyatif bir tedbirle MİTle ilgili maddeyi
değiştirdiniz, yargının sorunu çözüldü mü? Hayır. Elinde
mühür olmayanlar ne yapsın? Muhalefet partilerine yapılan
yargının silah olarak kullanıldığı
saldırılarda muhalefet ne yapsın? MHPli belediye
başkanları ne yapsın? Belediye meclis üyeleri ne yapsın?
Değerli
arkadaşlarım, şu vicdanınızı
sızlatmıyor mu? Milliyetçi Hareket Partisinin,
siyasallaşmış yargının yaptığı bir
operasyon neticesinde, Ereğli ilçesinde, Ereğli Belediyesinde
yapılan böyle bir adaletsizlik, vicdansızlık ölçüsündeki bir
adaletsizlik neticesinde orada bir arkadaşımız bu
haksızlığa, bu adaletsizliğe dayanamadı, intihar etti.
Elbette ki bu intiharda sizin evet parmaklarınızın da bir
sorumluluğunun olması gerekmektedir. Bir insan karşı
karşıya kaldığı adaletsizlik çerçevesi içerisinde
cezaevinde intihar edebiliyor ise, burada bir sorumluluk arayacak isek, o zaman
bu sorumluluğun ilk adresi iktidar partisidir.
Adanaya
belediye başkanı seçtik, Büyükşehre. Niye seçtik
şaşırıyorum. İki ay sonra Adana Büyükşehir
Belediye Başkanı uyduruk bir nedenle görevden alınıyor.
Arkasından İçişleri Bakanı, haksız, hukuksuz,
Anayasaya aykırı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
aykırı bir şekilde, görevden alınmasını
ikişer ay, ikişer ay, ikişer ay uzatıyor ve Adanaya seçilen
Belediye Başkanı Adanada Belediye Başkanı Adanada
Belediye Başkanlığı yapamıyor. Müfettiş gitti
Adanaya, bu yetmiş üç dosyada iddia edilen ciddi herhangi bir yolsuzluk
olayına rastlanılmadı. Seçim suçuyla ilgili dava
açılıyor.
Değerli
arkadaşlarım, bu adaletsizlik yargının
siyasallaşmasıyla birlikte değerlendirildiğinde Keser döner,
sap döner, bir gün hesap döner
Bu hesap sizin iktidarda olduğunuz
günlerde bile dönebiliyor ise -MİT soruşturması örneğinde
ve Anayasa Mahkemesi Sayın Başkanının konuşması
örneğinde- ilanihaye iktidarda kalmayacağınıza göre,
Türkiye demokratik bir ülke olduğuna göre o zaman başınıza
nice kış gelir, onu ben tahmin bile edemiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, ben bu duygu ve düşüncelerle yargının
bir unsuru olan avukatların bu meslek gününü tekrar tebrik ediyorum;
adalete hep birlikte hizmet edebileceğimiz, adaletin kestiği
parmağı acıtmayacağı günleri hep birlikte
göreceğimiz düşüncesiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bal.
Geneli
üzerinde AK PARTİ Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın
Mehmet Doğan Kubat.
Buyurun
Sayın Kubat. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
yirmi dakika.
MEHMET
DOĞAN KUBAT (İstanbul) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 215 sıra sayılı Kanun
Teklifi üzerinde AK PARTİ Grubu adına görüşlerimizi açıklamak
üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygılarımla selamlarım.
İşbu
teklifin konusu olan hükümler, esasen şu anda Adalet Komisyonunda bulunan
1/565 sıra sayılı Kanun Tasarısının 82, 83 ve
84üncü maddelerinde de yer almaktadır fakat bu hükümlerin teklife
dönüştürülerek bugün gündeme getirilmesini zorunlu kılan sebeplere
birazdan değineceğim.
Değerli
milletvekilleri, hukukumuzda kesinleşmiş ceza ve güvenlik
tedbirlerine, mahkûmiyete ilişkin bilgilerin Adli sicil adı verilen
bir sicile kaydedilip toplanmasına ve bu sicildeki kayıtların
silinmesine dair usul ve esaslar mülga 3682 sayılı Kanun ile hâlen
yürürlükte bulunan ve 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5352
sayılı Adli Sicil Kanunu ile belirlenmiştir.
Hakkında
Türk mahkemeleri veya yabancı ülke mahkemeleri tarafından
kesinleşmiş ve Türk hukukuna göre tanınan mahkûmiyet kararı
bulunan Türk vatandaşları ile Türkiyede suç işlemiş olan
yabancıların kayıtları da dâhil tüm adli sicil bilgileri
mahallinde bilgisayar ortamına aktarılmasını takiben Adalet
Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel
Müdürlüğündeki merkezî adli sicilde tutulmaktadır.
5352
sayılı Adli Sicil Kanununun 4üncü maddesinde adli sicile
kaydedilecek bilgiler gösterilmiş, 9uncu maddesinde ise adli sicil
bilgilerinin silinmesi ve bunların arşiv kaydına
alınmasına ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir. Buna
göre, adli sicil bilgileri cezanın veya güvenlik tedbirinin
infazının tamamlanması, ceza mahkûmiyetini bütün
sonuçlarıyla ortadan kaldıran şikâyetten vazgeçme veya etkin
pişmanlık, ceza zaman aşımının gerçekleşmesi
ya da genel af hâlinde Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünce
silinerek arşiv kaydına alınacaktır. Görüleceği üzere
bir mahkûmiyete ilişkin adli sicil kaydının silinip bilgilerin
arşive alınması için infazın tamamlanması yeterli
kabul edilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, adli sicil ve arşiv bilgilerinin tutulmasını
gerekli kılan bazı hukuki sebepler vardır. Anayasanın
milletvekili seçilme yeterliğini düzenleyen 76ncı maddesinin ikinci fıkrası
kamu hizmetinden yasaklılar, taksirli suçlar hariç bir yıl veya daha
fazla hapis veya ağır hapis cezasına hüküm giymiş olanlar
ile zimmet, ihtilas, hırsızlık, rüşvet gibi suçun niteliği,
cezanın miktar ve türü bakımından bir kısım suçlardan
hüküm giymiş olanların affa uğramış olsalar dahi
milletvekili seçilemeyeceklerini hükme bağlamıştır. Bunun
gibi çeşitli özel yasalarda da örneğin, 6136 sayılı
ateşli silahlarla ilgili Kanun, Devlet Memurları Kanunu, Hâkimler ve
Savcılar Kanununun 8inci maddesinin (h) bendi, 1136 sayılı
Avukatlık Kanunu, Noterlik Yasası, Sigorta Murakabe Yasası,
Serbest Muhasebeci, Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirler
Yasası, Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Yasa gibi bir kısım özel
yasalarda da affa uğramış olsa bile belirli suçlardan mahkûmiyet
belirli görevlere getirilmeye ve bir kısım hakları kullanmaya
engel olarak kabul edilmiştir.
Adli
Sicil Kanununun gerekçesinde de belirtildiği üzere, Türk ceza adalet
sisteminde öngörülen tekerrür, erteleme, temel cezanın belirlenmesi, kamu
davasının açılmasının ertelenmesi, hükmün
açıklanmasının geri bırakılması gibi cezanın
şahsileştirilmesine olanak sağlayan kurumların hayata
geçirilebilmesi, bir kişinin işlediği suçun ya da
aldığı cezanın milletvekili seçilmesini engelleyen Anayasanın
76ncı maddesi kapsamında olup olmadığının tespit
edilebilmesi ve mahkûmiyete bağlı hak yoksunluğu öngören
bazı özel yasalardaki hükümler nedeniyle mahkemelerce verilen mahkûmiyet
kararlarının kayıt altına alınmasında yasal ve
anayasal gereklilikler bulunmaktadır. Bu nedenle başta
Anayasanın 76ncı maddesiyle biraz önce zikrettiğim özel
kanunlarda sayılan suç ve cezalar Adli Sicil Kanununun 10uncu maddesine
istinaden, istenildiğinde ilgili kurumlara verilmek üzere arşiv
kaydına alınmakta, yine aynı Kanunun 12nci maddesinde
belirtilen hâller dışında silinmesine yasal olarak imkân
bulunmamaktadır. Kanunun 12nci maddesine göre arşiv bilgileri ancak
ilgilinin ölümü ya da kaydın girildiği, yani arşive alındığı
tarihten itibaren seksen yılın geçmesi yahut fiilin suç olmaktan
çıkartılması ya da yasa yararına bozma veya
yargılamanın yenilenmesi sonucu bir beraat kararı veya ceza
verilmesine yer olmadığına ilişkin bir kararın
verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi hâlinde ancak silinebilecektir.
Bu
düzenlemeyle, görüldüğü gibi suçun niteliği ve cezanın
miktarı dikkate alınmaksızın, suç ve cezaların
ağırlıkları da dikkate alınmadan arşiv
kaydından silinebilme için tek bir süre öngörülmüştür. Örneğin,
basit bir yaralamalı trafik kazası nedeniyle sekiz ay mahkûmiyete
uğramış bir kimse ile adam öldürmeye tam teşebbüsten on
beş yıl hüküm giyen bir kimsenin arşiv kaydı ancak 12nci
madde uyarınca, mevcut düzenlemeyle ölüm veya seksen yıl içerisinde
silinebilecektir.
Adli
Sicil Kanununun 14üncü maddesine göre arşiv kaydındaki bilgilerin
silinmesiyle ilgili kararlar yeni sistemde 3 hâkimden oluşan bir komisyon
tarafından alınacaktır. Bu sistemde, yasanın yürürlüğe
girdiği 1 Haziran 2005 tarihinden sonra işlenen suçlara ilişkin
mahkûmiyet bilgilerinin adli sicilden veya arşivden silinmesi hususunda
mahkemeler yetkili kılınmamıştır. Önceki ve sonraki
yasalar farklı düzenlemeler içermektedir. Dolayısıyla 1 Haziran
2005 tarihinden önceki mahkûmiyetlere ilişkin bilgilerin adli sicil ve
arşivden çıkartılması noktasında Adli Sicil Kanununun
geçici 2nci maddesi bir düzenleme getirmiştir. Geçici 2nci maddeye göre,
suç tarihi itibarıyla bu Kanunun yürürlük tarihinden önce
işlenmiş ancak yürürlükten kaldırılan 3682 sayılı
Kanuna göre süre yönünden silinme koşulu oluşmayan kayıtlar
bakımından ne tür bir işlem yapılacağı
düzenlenmiştir. Buna göre, Anayasanın 76ncı maddesi ile özel
kanunlarda yer alan hükümler saklı kalmak koşuluyla bu kanunun
yürürlük tarihinden önce işlenmiş suçlar için önceki yasada öngörülen
silinme sürelerini dolduran kayıtlar adli sicil kayıtlarından
Genel Müdürlük tarafından silinecek, süre yönünden silinme
koşullarını doldurmayanlar ise arşive atılacak ve bu
kanunda öngörülen sürelerin dolmasını müteakip de silinecektir.
Geçici
2nci maddenin ikinci fıkrasındaki bu düzenlemeye göre, 1 Haziran 2005 tarihinden önce
işlenen suçlara ilişkin bilgilerden adli sicil arşivine
alınanların silinmesine karar verme yetkisi münhasıran mahkemeye
aittir. Buna göre, mahkemeler eski kanunun 8inci maddesinde öngörülen süreler
dolmuşsa ki bu ortalama beş yıl, zimmet, rüşvet gibi suçlar
bakımından on yıl, kabahatler de ise bir yıl olarak
belirlenmiştir. Bu hükmün esasen vaki olmamış sayılması
koşulları oluşmuşsa adli sicil bilgilerinin arşivden
silinmesine karar verecektir ancak Anayasanın 76ncı maddesi ve özel
yasalarda sayılan, affa uğramış olsa dahi bazı
görevleri üstlenmeyi ve bazı hakları kullanmayı engelleyen suç
ve mahkûmiyetlerin 12nci maddede belirtilen hâller dışında
silinmesi mümkün olmayacaktır. Anayasa Mahkemesi, tüm suçlara ilişkin
arşiv kayıtlarının bu kadar uzun süre muhafaza edilmesinin,
suç ve cezalarının nitelikleri veya ağırlıkları
dikkate alınmadan tüm suçlular için geçerli tek bir sürenin
belirlenmesinin ve bu sürenin arşiv kaydına alınmayı
gerekli kılan amaçla orantılı ve makul olmaması nedeniyle
bu yasayı Anayasaya aykırı bularak iptal etmiştir ve bu
iptal kararı 14 Nisan 2001 tarihli Resmî Gazetede yayımlanmış.
Anayasa Mahkemesi kararında bu hükmün hukuki bir boşluk
doğurmaması bakımından bir yıl sonra yürürlüğe
girmesine hükmetmiştir. Bu süre de 14 Nisan 2012 tarihinde dolacaktır.
İşte bu düzenlemenin yüce Kurula getirilmesini zorunlu kılan
sebeplerden birisi budur.
Değerli
milletvekilleri, mevcut kanunun 8inci maddesinde yapılan
değişiklikle, biraz önce değerli muhalefet milletvekillerinin de
belirttiği üzere, kaymakamlıklar da -yani adliyesi bulunsun
bulunmasın- bu kayıtları verecektir çünkü okul, iş,
adaylık başvurularında özellikle bu kayıtlar istenmektedir.
Vatandaşların işini kolaylaştırmak amacıyla bu
düzenleme getirilmiştir. Şu anda 699 olan bu adli sicil kayıt
verme noktası bu düzenlemeden sonra 1.592ye çıkacaktır.
Yine Kanunun 12nci
maddesinde yapılan düzenlemeyle iptale konu olan seksen yıllık
ve ölüm neticesinde arşiv kayıtlarının silinmesini öngören
düzenleme Anayasa Mahkemesinin iptal kararındaki gerekçeler de dikkate
alınmak üzere eğer 76ncı madde ve diğer özel kanunlardaki
hak yoksunluğuna sebep olan mahkûmiyetler bakımından arşive
almak koşullarının oluştuğu tarihten itibaren
eğer memnu hakların iadesi kararı alınmışsa on
beş yıl, bu karar alınmamışsa her hâlükârda otuz
yılın bitiminde silinmesi öngörülmüştür. Bu 76 ve özel
kanunların dışındaki, örneğin yaralamadan dolayı
sekiz aylık bir mahkûmiyet işlenmişse arşive, bu da
beş yılın geçmesiyle silinebilecektir.
Geçici 2nci maddede de
eski Kanuna göre arşiv kaydına alınan sabıka
kayıtlarının silinmesine dair, yine, mevcut 12nci maddeye bir
atıf yapılarak 15+15 yani toplam en fazla otuz yıllık bir
sürenin bu mahkûmiyetler bakımından da uygulanması kabul
edilmiştir. Yine, kanunla getirilen önemli bir değişiklik de
eskiden mahkemelere ait olan ve tamamen şeklî bir işlem olan bu
işlem yeni düzenlemeyle Adli Sicil ve İstatistik Genel
Müdürlüğüne verilmiştir.
Ben düzenlemenin
uygulamada büyük yararlar sağlayacağını ümit ediyor, yüce
Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kubat.
Gruplar adına
konuşmalar tamamlanmıştır.
Şahısları
adına, Bursa Milletvekili Sayın Hakan Çavuşoğlu.
Sayın
Çavuşoğlu, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
ben de öncelikle saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Görüşmekte
olduğumuz yasa teklifi ile yurt sathındaki bütün kaymakamlıklara
adli sicil belgesi verme yetkisi tanınmaktadır.
Dolayısıyla, özellikle adliyelerin merkezî yerlerde
toplandığı büyük şehirlerde önemli bir zorluk teşkil
eden adli sicil belgelerini almasındaki hususu kaymakamlıklara vermek
suretiyle vatandaşımızın işini
kolaylaştırmaktayız.
Bu vesileyle teklifin
hayırlı uğurlu olmasını diliyorum ve teklifin
milletimize hayırlı olmasını temenni ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
İkinci
konuşmacı, Aksaray Milletvekili Sayın İlknur İnceöz.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İLKNUR İNCEÖZ
(Aksaray) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adli Sicil
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Teklifin geneli
üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Avukat olmam nedeniyle,
özellikle bizleri dinleyen ve aramızda bulunan tüm
meslektaşlarımın 5 Nisan Avukatlar Gününü kutluyorum.
Biraz evvel yasanın
neler getirdiğiyle ilgili geneli üzerinde yapılan konuşmalarda
grubumuz adına detaylı bilgi verilmiştir. Bu yasayla
vatandaşlarımızın işleri çok daha
kolaylaşacaktır.
Teklifin
hazırlanmasında emeği geçen tüm arkadaşlarıma ve biraz
sonra oylarıyla destek verecek tüm milletvekillerime teşekkür ediyor,
teklifin hayırlı uğurlu olmasını diliyor,
saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın İnceöz.
Şimdi, İç
Tüzük 81 ve 60a göre soru-cevap işlemi yapacağız.
Sisteme girmiş olan
arkadaşlarımıza sırasıyla söz vereceğim.
Sayın Halaman
ALİ HALAMAN (Adana)
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Şimdi, bu kanun tek
maddelik. Tabii bunun Genel Müdürlüğü Ankara Yenişehirde var.
Uzun dönemdir bu mevzu devam ediyor,
yine de ben hayırlı olsun diyorum.
Geçen aylarda, Adanada,
okullarda çalışan 391 tane geçici işçi Ödenek yok. denilerek
işten çıkartıldı, bu bir.
İki, Adanada daha
önce Adana Numune Hastanesi, Karayolları, belediyelerde, adliye
kapılarında, kamu adına yolsuzluktan dolayı bir sürü
tutuklama oldu. Bugün haberlerde vardı, yine, devleti zarara
uğratmaktan dolayı kamu görevlisi 20 kişi de gözaltına
alındı. Gerekçesi de: Yani Yüzde 50 oy aldık. diyerek siyaset
yapan elitlerin bir defa yapılanmasından kaynaklanıyor.
Sayın Adalet
Bakanımız bu sorularıma cevap verirse teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Halaman.
Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Aslında bu Hükûmet
sırasında oturan zat hangi yüzle geliyor bu Meclise, ben hayret
ediyorum. Devri Bakanlığında adaleti yok eden, Deniz Fenerini
Taşıdığım bu kirli fener bunun eseri.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Sayın Başkan, Sayın Bakana hakaret etmeye ne
hakkı var?
KAMER GENÇ (Tunceli)
Üç sene, beş sene geçti Deniz Fenerinde görev yapan savcıları
görevden aldı, hâlâ yerinde ne
olduğu belli değil.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
Bu ülkenin Bakanıyla ilgili böyle
konuşulmaz Sayın Başkan.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Bu Deniz Feneri ne durumda? Bu savcılar görevini
yapmıyorsa kendisi niye orada oturuyor? Birçok insan içeride, Ergün Poyraz
-Musanın Çocukları diye bir kitabı var, Abdullah Gül ve Tayyip
Erdoğanla ilgili- dört senedir içeride, iddianamesi hazırlanmıyor.
Bu hangi yüzle burada oturuyor?
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Sayın Başkan, lütfen müdahale edin efendim.
KAMER
GENÇ (Tunceli) - İçeriye, hapishaneye nakledilen insanlar yolda
yanıyor, 8 tane vatandaş ölüyor. Sorumluluğu buna ait değil
midir? Bu hangi yüzle burada oturuyor?
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Sayın Başkan, hakarete müsaade
etmeyiniz.
KAMER
GENÇ (Tunceli) - Adaleti tamamen siyasallaştıran bu kişi bu
görevde nasıl bulunuyor?
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Efendim, bu soru değil, böyle soru olur mu?
KAMER
GENÇ (Tunceli) - Meclis olarak bize bir saygı gösterilmesini istiyoruz.
Bugün hâkimler, tarafsız görev yapan hâkimler ve savcılar her an
görevinden alınıyor, başka yerlere şey ediliyor. Hâkimler
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Genç.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Neyine teşekkür ediyorsunuz Başkanım,
hakarete teşekkür mü edilir Allah aşkına?
BAŞKAN
Sayın Köse
TUFAN
KÖSE (Çorum) Sayın Başkanım, yönetimleri demokratik yapan
muhalefettir, yargıyı adil yapan savunmadır. Zor koşullarda
savunma görevini yapan avukatlarımızın gününü kutluyorum.
Sayın
Bakandan şunu sormak istiyorum: Bu kanunla çok ilgisi yok ama adliyenin
yükünü çeken mübaşir arkadaşlarımız var ve bunların en
büyük sıkıntısı kendilerinin genel idari hizmetler
sınıfına alınması. Bu konuda Bakanlık
bürokratlarının ya da Adalet Bakanlığının bir
çalışması var mıdır, varsa hangi aşamadadır?
Bu konuda bilgi istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Köse.
Sayın
Atıcı
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, Osmaniye Cezaevinde yaşananları defalarca dile getirdim. Sizi
de bir haftadır telefonla arıyorum, bir türlü telefonlarıma
çıkmıyorsunuz. Bir de faks gönderdim size, ona da cevap vermediniz.
Sayın
Bakan, orada açlık grevi sanıyorum bugün kırk beşinci
gününde. İnsanlar ölüme her gün yaklaşıyorlar. Bunun çözümü çok
basit birkaç müdahaleden geçiyor. Size gönderdiğim rapor elinize
geçmediyse ben arz edeyim, geçtiyse ne olur gereğini yapın çünkü
orada bir ölüm olduğu zaman siz de bundan sorumlu olacaksınız.
Hiçbir şey ama hiçbir şey insan hayatından daha değerli
değil. Oradaki masumane istekleri dikkate alarak bu insanları ölümden
kurtarabiliriz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Atıcı.
Sayın
Bakan
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
İlk
soruyu soran Sayın Halamanın sesini akustikten dolayı ciddi
olarak algılayamadım ama anlayabildiğim kadarıyla
belediyede personelin işten çıkartılmasına ilişkin bir
eleştirisi, bir de soruşturma ve gözaltılara ilişkin
ALİ
HALAMAN (Adana) - Belediyeyle ilgili değil, Millî Eğitim
Bakanlığında
Sayın Bakana sordum, cevap vermedi.
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) - Millî Eğitim
Bakanlığına ilişkin olduğunu söylüyor. Bilgim dâhilinde
değil ama sorunun cevabını ilgili bakandan alıp size
göndereceğim Sayın Halaman.
Sayın
Gençin sorusu yok, sadece birtakım değerlendirmeler yaptı.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Nasıl yok? Deniz Fenerini sordum. Niye
savsaklıyorsunuz?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) - Buna ilişkin olarak
Deniz Feneri
soruşturması Ankara Adliyesinde ilgili savcılar tarafından devam
ediyor. Sonucu ortaya çıktığında beraberce göreceğiz.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Hâkimlere sürekli tesir ediyorsunuz, soruşturmayı
uzatıyorsunuz.
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) - Sayın Kösenin adliyelerin yükünü
çeken mübaşir sınıfının yardımcı hizmetler
sınıfından genel idari hizmetler sınıfına geçirilmesine
dair bir sorusu oldu. Bu haklı bir soru. Bizce de bunun
yapılması gerekiyor. Buna dönük birtakım
hazırlıklarımız var. Maliye Bakanlığıyla da
görüşülüyor, inşallah bu sıkıntıyı gidermek için
gayretlerimiz var.
Sayın
Atıcı Bir haftadır ulaşamadım. dedi. Sayın
Atıcı, ben yurt dışındaydım, Almanyadaydım,
bu sebeple bir erişimde sıkıntı olmuş olabilir ancak
milletvekili arkadaşlarım şunu bilecektir: İktidar
muhalefet kim aradıysa dönmeye çalışıyorum, randevu
taleplerini karşılamaya çalışıyorum. Size
karşı özel bir, özellikle telefonunuza çıkmama gibi bir
tavrım yok, onu belirtmek istiyorum.
Osmaniye
Cezaevindeki tabloyla ilgili olarak o notu dün sabah görme imkânım oldu.
Yalnız orada cezaevinde sürdürülebilir olarak asayişi devam
ettirebilmek açısından uygulamamız gereken bazı kurallar da
var, esnetemeyeceğimiz ilkeler var. Burada koğuşlar
arasında sınırsız geçiş, isteyen istediği
koğuşa gidip gelebilsin, orada yer değiştirebilsin gibi
birtakım talepler var. Özellikle cezaevlerindeki yoğunluk da söz
konusu olduğunda bunlar belli bir sistemle yapılmadığı
takdirde cezaevlerindeki asayişi koruma şansımız
olmayacaktır.
Sizin belirtmiş
olduğunuz not içerisinde, arkadaşlarımıza
Karşılayabileceklerimiz varsa çalışın, bunlardan
karşılayabileceğimiz varsa karşılayalım. dedim.
Ancak tekrar ifade ediyorum: Cezaevlerindeki uygulanan kurallar uzun tecrübeler
sonucunda oluşmuştur. Burada her gün değişen şartlara
göre yeni kurallar getiriyoruz, bazı uygulamaları esnetiyoruz, günün
şartlarına, koşullarına göre yeni düzenlemeler
getirebiliyoruz, bunların hiçbiri değişmez naslar falan
değil. Ancak, yönetmemiz gereken ve içerideki hükümlü, tutukluların
can güvenliğini de kurumun güvenliğini de sağlamaya dönük sorumluluğumuz
da var. Bunlarda optimum bir noktayı bulmak ve sürdürmek zorundayız,
o çerçeveden taleplerinizi inceliyoruz.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkürler.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Sayın Başkan, zamanımız da var, eğer izin
verirseniz Sayın Bakana
BAŞKAN Pardon,
daha evvel söz alacak arkadaşlar var, size sonra vereyim.
Sayın
Şandır, buyurun efendim.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Bakanım, daha önce de bir arkadaşımız
sordu ama galiba cevap olmadı.
İnfaz koruma
memurları, zabıt kâtipleri, yargıda çalışan müdür,
memur, tüm Adliye Bakanlığı çalışanlarının
özlük haklarıyla ilgili bir düzenleme var mı? Biliyoruz ki bizlere de
ulaşan çok sayıda sorunları var bunların ve zor
şartlarda çalışıyorlar, bunlar bizim
insanlarımız. Dolayısıyla, bu kanun dolayısıyla
bir müjdeniz olur mu, bir çalışmanız var mı, bu
vatandaşlarımıza söyleyeceğiniz bir söz var
mıdır? Cevaplandırırsanız memnun kalırım.
BAŞKAN Şimdi
yeni arkadaşlarımız da devreye girdi Sayın Bakanım,
onlardan sonra size söz vereceğim.
Sayın Öğüt
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan, bu
cezaevlerinde görev yapan çok sayıdaki infaz memuru cezaevlerindeki
hükümlüler gibi oranın içinde, aynı cezayı çeker gibi
durmaktalar, orada o sıkıntıları hep birlikte çekmekteler.
Gittiğimizde de gördük ki bir yerden bir yere, bir odadan bir odaya geçmek
bile inanılmaz prosedür gerektiren bir işlem. Bu
arkadaşlarımızın bu kadar sıkıntı çekmesine
rağmen yıpranma payı alamaması konusunda şikâyetleri
var, haklı şikâyetleri var. Bu infaz memurlarının
yıpranma payı konusundaki sıkıntılarını
geçirirseniz, bu konuda bir çalışma yaparsanız seviniriz.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın
Ağbaba
VELİ
AĞBABA (Malatya) Ben de Sayın Bakana bir soru sormak istiyorum.
Geçtiğimiz
günlerde basına yansıyan, Sincandaki avukat görüş mahallerine
kamera konulacağı hakkında bir duyum var. Bu hem mahkûmlar
açısından hem de avukatlar açısından bir hak ihlali
değil midir? Bunu söylemek istiyorum.
Ayrıca,
biraz önce Aytuğ Arkadaşımız da söyledi, Osmaniye Cezaevine
bir an önce dikkat çekmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın
Genç
KAMER
GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, aslında ben soru sordum, Deniz Feneri davası neden
sürüncemede kalıyor? Şimdi, anlaşılıyor ki bunlar
genel seçimde uzattılar uzattılar uzattılar, şimdi de
mahallî seçimlerin geçmesini istiyorlar, bir.
Ergün
Poyraz Musanın Çocuklarını yazdığı için Tayyip
Erdoğan ile Abdullah Gülle ilgili, beş senedir içeride, iddianamesi
hazırlanmamış. Peki, bu iddianameyi hazırlamayan
savcıyı göreve davet etmek bu Adalet Bakanı makamında olan
kişiye ait değil mi?
Deniz
Feneri davasında Zekeriya Karamanın oğluyla Tayyip
Erdoğanın oğlu bacanaklar, neden bu bacanaklar bu kadar
korunuyor? Bunun bir sebebi var. Bu görevden alınan savcılar
mahkemeye sevk edildiler ama hâlâ, o görev verilen savcılar şimdiye
kadar herhangi bir iddianame hazırlamadı. Bu iddianameyi ne zaman
hazırlayacaklar? Yani, muhakkak mahallî seçimleri mi şey edecekler?
Bir
de Ergenekonda ve Balyoz davalarında -televizyonlarda seyrettiğimiz-
adalet diye bir şey yok, yani bir tiyatro oynatılan bu mahkemelerin
bir sona erdirilmesi lazım. İnsanlar vicdan azabı çekiyor
efendim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Genç.
Sayın
Atıcı
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, Osmaniyede bulunan siyasi tutuklu ve hükümlülerin yirmi
beş, otuz tane isteği var. Bunların bir kısmı
yönetmelik değişikliği gerektiriyor, bir kısmı kanun
değişikliği gerektiriyor, bunlardan ben bahsetmiyorum;
bunları, zaten kanunları Meclisimiz çıkarmış,
yönetmelikleri siz çıkarmışsınız. Oradaki
mahkûmların da birincil olarak bunlardan yana bir derdi yok, esas problem
uygulamayla ilgili efendim. Orada üç, dört tane uygulamayla ilgili,
insanlık dışı uygulamalarla ilgili sorun var. Sizin bir tek
talimatınızla yarın sabah bu uygulamalar
değiştiğinde oradaki insanlar âdeta ölüm orucuna dönüşen bu
grevi bitirecekler. Buna ben eminim, böyle konuştuk, böyle bilgi verdiler,
aynı zamanda İnsan Hakları Komisyonuna da benzer bilgileri verdiler.
Bu gerçekten çok kolay çözülebilir. Yani bir sakal
tıraşının ne ilgisi var yönetmelikle, koridorda yürürken
duvar dibinden yürütmenin ne ilgisi var yönetmelikle? Yani bunların
istekleri son derece insani. Suçu ne olursa olsun oradaki insanlık
dramına bizim bir şekilde el atmamız lazım.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Atıcı.
Sayın Öğüt,
tekrar buyurun.
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım,
İzmir Milletvekilimiz Sayın Mustafa Balbay, biliyorsunuz, zulümhanede
çile çekmekte. Bu çilesine ek olarak bir yıldır da tek
başına hücrede kalmaktadır. Geçen hafta yapmış
olduğu başvuruya olumlu cevap verilmemiştir, yani yanına 1
kişinin alınması veyahut da 2 katlı bir alana
taşınmasıyla ilgili. Bu konuda Adalet Bakanının
görüşlerini rica ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın Aygün...
SİNAN AYDIN AYGÜN
(Ankara) Sağ olun Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım,
hâkim ve savcı maaşlarında bir iyileştirme yapmayı
düşünüyor musunuz çünkü bu konuda, maaşlara zam geleceği
konusunda kamuoyunda da bir algı oluştu herhâlde. Bu konuda bilgi
verirseniz sevinirim.
BAŞKAN Sayın
Köktürk...
ALİ İHSAN
KÖKTÜRK (Zonguldak) Sayın Bakan, geçtiğimiz günlerde bir ulusal
gazetemizde de bir haber yayınlandı. Yargıtayda siyasi
partilerle ilgili, siyasi partilere üyeliklerle ilgili tutulan kayıtlara
sadece ilgililerin değil, herkesin ulaşabildiği ve herkese
açık olduğu yazıyordu bu haberde. Bu siyasi partilere üye olmak
da kişisel ve özel verilerdendir. Yani bu basına yansıyan haber
doğru mudur? Şayet doğruysa Bakanlık olarak bu konudaki
anlayışınız nedir?
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Bakanım,
buyurun.
ADALET BAKANI SADULLAH
ERGİN (Hatay) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Şandırın sorduğu soru ile Sayın Ögütün sorduğu
sorunun bir kısmı aynı: İnfaz koruma memurlarıyla
ilgili olarak ve diğer yargı çalışanlarıyla ilgili
olarak özlük haklarında bir düzenleme düşünüyor musunuz? İnfaz
koruma memurlarıyla ilgili olarak şöyle bir çalışmamız
söz konusu: Başbakanlığa sevk ettik, Bakanlar Kurulunda görüşüldü,
bu arada Parlamentoya gelmek üzere. Dış güvenlik yasa
tasarımız var. Dış güvenliğin cezaevlerinde jandarmadan
alınarak infaz koruma memurları tarafından
yapılmasını sağlayan bir tasarı. Tabii, bu
tasarıyla beraber infaz koruma memurlarının özlüğünü de
statüsünü de değerlendirmeye tabi tutan hükümler var. Ümit ediyorum ki o
tasarı içerisinde infaz koruma memurları beklentileriyle
buluşacaklar.
Onun
dışında, Sayın Öğütün, İzmir Milletvekili
Sayın Balbayla ilgili bir sorusu var. Bu Cezaevi Gözlem Kurulunun
vermiş olduğu bir kararı soruyor. Biz de bu kararın
gerekçesini ilgili kurumdan istedik. Ama şöyle bir düzeltme yapayım:
Yanına bir kişi verilmesi talebi kabul edilmedi değil.
Sayın Balbay, öteden beri, arzu ettiği takdirde, yanına ilave
kimseler verilebilecek durumdaydı ya da kendisi bir başka yere
gidebilecek durumdaydı ama daha önce bu kürsüden çok dile getirildi,
tekrar oraya girmiyorum. İki katlı bir yere nakledilmesiyle ilgili
talebine de Mevzuata uygun değil. deyip Cezaevi Gözlem Kurulu bir karar
vermiş. Bununla ilgili biz Bakanlık olarak bu uygulamanın uygun
olup olmadığını, mevzuatla örtüşüp
örtüşmediğini değerlendiriyoruz. Bizim kararımızdan
sonra tekrar size cevap vereceğim Sayın Öğüt.
Sayın
Ağbaba, avukat görüş mekânlarıyla ilgili Sincanda kamera
konulmasına ilişkin bir uygulamadan bahsetti. Bununla ilgili de
inceleyip size döneceğim. Şu anda benim uygulamadan bilgim yok.
Osmaniye
Cezaevine dikkat çeken vekillerimizden bir tanesi de Sayın Ağbaba,
gene Sayın Atıcı gibi. Burayla ilgili gerek Meclis İnsan
Hakları Komisyonumuzun gerek siyasi partilerimizin bu cezaevine
yapmış olduğu inceleme sonrasında -ki onlar gitmezden önce
bizim cezaevi denetim elemanlarımız orada
çalışıyorlardı zaten- mevzuattan değil ama uygulamadan
kaynaklı bahsettiğiniz sorunlara dönük olarak birtakım
tedbirlerimiz oldu. Ümit ediyorum o tedbirlerle beraber bahsettiğiniz
uygulamalar sona ermiştir, ermemiş ise onları tekrar lütfen
bizimle paylaşın.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Devam ediyor Sayın Bakanım.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay)
Bendeki bilgi farklı ama ben sağlamasını
yapacağım. Bu noktada hiçbir kişi kendi
değerlendirmesine dayalı olarak birtakım uygulamalar ortaya
koyamaz. Orada yapılacak uygulamalar, alınacak tedbirler kanunlarla,
yönetmeliklerle belirlenmiştir, maksadı aşan uygulamalara da
müsaade etmeyiz.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Lütfen
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Sayın Genç, tekrar Ergün Poyrazla
ilgili iddianame niçin hazırlanmadı?
Bu
soruşturmayı yürüten savcı
KAMER
GENÇ (Tunceli) Beş senedir içeride! Beş sene!
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Açılıp
açılmadığını bilmiyorum
KAMER
GENÇ (Tunceli) Nasıl bilmezsin, sen Bakan değil misin?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay)
eğer öyle bir şey varsa
şikâyetinizi yaparsınız, gerekenler yapılır.
Deniz
Feneri soruşturması devam ediyor, bu süreçle ilgili ümit ediyorum ki
kısa süre içerisinde sonuçlansın.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Deniz Feneri iddianamesi ne zaman hazırlanacak?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Ergenekon ve Balyoz
soruşturmalarıyla ilgili, üzerinde çokça konuşulan
konulardandır, bu soruşturmalar -şu anda kovuşturma
aşamasındadır bunlar- temenni ediyorum bunlar da kısa süre
içerisinde sonuçlanacak noktaya gelsinler.
Sayın
Aygün Hâkim ve savcı maaşlarıyla ilgili bir düzenleme
yapmayı düşünüyor musunuz?
Sayın
Aygün, bu konularla ilgili düşünceler çok izhar edilmez, eğer öyle
bir şey olacaksa yapılır, konuşulmaz, öyle ifade edeyim.
Şunu
söyleyeyim genel olarak, özelde hakîm savcı için değil ama genelde
yargı çalışanlarının konumunu iyileştirmek için,
her bakan kendi bakanlığındaki çalışanlarla ilgili bir
gayret sarf eder, bizim de bu yönde gayretlerimiz geçmişte de oldu, bugün
de devam eder, ama hangisinden netice alırız, hangisinden
alamayız, onu süreç gösterecek.
SİNAN
AYDIN AYGÜN (Ankara) Sağ olun.
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Sayın Köktürk, Yargıtayda
tutulan kayıtların, kişisel verilerin korunmasını
ihlal eder derecede siyasi parti üyeliklerinin bilinebilmesi olayı
Ben de
basında gördüm, sağlamasını yapamadım, eğer
doğruysa ben de şahsen bunu çok doğru bulmam.
TURGUT
DİBEK (Kırklareli) Önerge verdik biz Bakanım.
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Tamam.
Bununla
ilgili, Yargıtay bildiğiniz gibi tamamen kendi yapısı
içerisinde özerk bir kurum, Bakanlığımızla herhangi bir
hiyerarşik bağı, ilintisi söz konusu değil ama, bu
çerçevede biz inceleyip size yazılı cevap da vereceğiz.
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) HSYK Başkanı olarak Sayın
Bakanım.
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) HSYK Başkanı Yargıtay ve
Danıştaya müdahale etme imkânına sahip değil Sayın
Köktürk.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkürler.
SIRRI
SAKIK (Muş) Sayın Başkan, bir dakika var, soru sorabilir
miyim?
BAŞKAN
Evet, bir dakika vaktiniz var, yarım dakika sorarsanız yarım
dakika cevap alabiliriz Sayın Sakık.
Buyurun.
SIRRI
SAKIK (Muş) Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, geçen cuma günü bir grup milletvekili
arkadaşımızla Sincan cezaevlerini ziyaret ettik. Orada tutuklu
ve hükümlü arkadaşlarımız vardı, kadın
arkadaşlardan. Şunu öğrendim: Ailelerinin yatırdığı
paraların bir kısmının elektrik ve iaşe için para
kesintisi yapıldığına dair bir şikâyetleri vardı.
İkincisi,
bunlar havalandırmadayken yani dışarıdayken birliklerin
içeri girdiğine, kadınların özel eşyalarına kadar her
şeyin onların dışında arandığına dair o
gün böyle ciddi tepkileri vardı. Bu konuyla ilgilenirseniz çok sevinirim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Sakık.
Sayın
Bakanım, bir şey söyleyecek misiniz?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Kısa bir söz verirseniz
BAŞKAN
- Buyurun.
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Diğer konuyu
araştıracağım ama elektrik parası
Cezaevlerinde
kullanılan elektriklerde ortak kullanım alanlarına ilişkin
herhangi bir ücret talep edilmiyor ancak kalan hükümlü, tutukluların
kullandığı özel elektrikli cihazlar, televizyondur, radyodur ya
da özel kendisinin kullandığı birtakım malzemeler varsa
bunların tükettiği enerji orada kalanlardan tahsil edilmektedir.
İaşeyle
ilgili olarak da bunları inceleyip, diğer iddianızla beraber
size cevaben dönelim Sayın Sakık.
BAŞKAN
Teşekkür Sayın Bakan.
Sayın
milletvekilleri, teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelere
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Maddelere geçilmesi kabul edilmiştir.
1inci
maddeyi okutuyorum:
ADLİ
SİCİL KANUNU İLE SPORDA ŞİDDET VE
DÜZENSİZLİĞİN ÖNLENMESİ HAKKINDA KANUNDA
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN
TEKLİFİ
MADDE
1 25/5/2005 tarihli ve 5352 sayılı Adli Sicil Kanununun 8 inci
maddesinin birinci fıkrasında yer alan asliye mahkemelerinin
bulunmadığı ilçelerde ibaresi metinden
çıkarılmıştır.
BAŞKAN
81inci maddeye göre gruplar adına birer üyeye, Komisyona, Hükûmete onar
dakika; şahısları adına iki üyeye beşer dakika söz
vereceğim.
1inci
madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Zonguldak Milletvekili
Sayın Ali İhsan Köktürk.
Buyurun
Sayın Köktürk. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, Adli Sicil Kanunu İle Sporda Şiddet ve
Düzensizliğin Önlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci maddesi üzerine Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle,
hukuk devletinin olmazsa olmaz koşulu olan bağımsız
yargının üç temel ayağından birini oluşturan savunma
mesleğini her türlü zorluk ve baskılara karşın onurla
yerine getirmeye çalışan tüm avukat
arkadaşlarımızın 5 Nisan Avukatlar Gününü yürekten
kutluyorum.
Ayrıca
dün, Zonguldakın Karaman beldesinde bir ilköğretim okulunda
kalorifer kazanından sızan gazla zehirlenen 44 ilköğretim okulu
öğrencimize acil şifalar diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, teklifin 1inci maddesi, Adli Sicil Kanununun 8inci
maddesinin birinci fıkrasının değiştirilmesine yönelik
bir düzenleme içermektedir.
Adli
Sicil Kanununun 8inci maddesine göre, adli sicil bilgileri mahalli adli
sicillerde cumhuriyet başsavcılıklarınca, asliye
mahkemelerinin bulunmadığı ilçelerde kaymakamlıklarca, yurt
dışında elçilik ve konsolosluklarca, merkezi adli sicillerde ise
Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel
Müdürlüğü tarafından verilmektedir.
Bu
teklifin 1inci maddesiyle Asliye hukuk mahkemelerinin
bulunmadığı ilçelerde ibaresinin Kanun metninden
çıkarılması suretiyle, mahalli adli sicillerde adli sicil
kayıtlarının cumhuriyet
başsavcılıklarının yanında genel olarak
kaymakamlıklarca da verilmesine ortam yaratılmaktadır.
Adliyelerde uzun kuyrukların oluşmasına engel olma, adli sicil
kaydının farklı kurumlar tarafından verilmesi suretiyle
ilgililerin işlerini kolaylaştırma gibi amaçlarla
kaymakamlıklara da tanınan adli sicil kaydı verme hakkı,
istisnai bir uygulama olmaktan çıkartılarak genel bir uygulamaya
dönüştürülmektedir.
Değerli milletvekilleri, ancak adli sicil belgeleri kişiye
özel belgelerdendir. Adli Sicil Kanununun 11inci maddesinde adli sicil ve
arşiv bilgilerinin gizli olduğu, görevlilerce
açıklanamayacağı, kişi ve kurumlarca veriliş
amacı dışında kullanılamayacağı açıkça
belirtilmektedir. Yine Adli Sicil Kanununun 13üncü maddesine göre bir suça
ilişkin kovuşturma ve soruşturma kapsamında adli sicil ve
arşiv kayıtlarında mahkeme, hâkim, askerî hâkim, cumhuriyet başsavcılığı
ve askerî savcılık tarafından doğrudan doğruya, ancak
kolluk ve diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından ise
sadece Adalet Bakanının onayıyla sorgulama
yapılabilmektedir. Ayrıca, Anayasamızın Özel hayatın
gizliliği ve korunması başlıklı 20nci maddesinin
üçüncü fıkrasına göre de herkes kendisiyle ilgili kişisel
verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir.
Değerli
milletvekilleri, bu düzenlemeler konunun hassasiyetini gösteren iç hukuk
düzenlemeleridir, iç hukuk kurallarıdır. Evrensel hukuk
açısından bakıldığında da kişisel verilerin
korunması demokrasi, insan hakları ve hukuk devleti ilkeleriyle
doğrudan bağlantılıdır. Bu anlamda, Avrupa
Birliğiyle müzakereler çerçevesinde, temel haklar ve yargı, iç
işleri, adalet ve özgürlük ve bilgi toplumu ve medya gibi fasıllar
açısından kişisel verilerin korunmasının düzenleme
yapılması gereken bir alan olduğunun ifade edildiği; ilerleme
raporlarında; katılım ortaklığı belgesinde,
tarama sonu raporlarında, müktesep uyum programında ve Avrupa
Birliği Genel Sekreterliği tarafından hazırlanan yasa
çalışmaları listesinde konuya ilk sıralarda yer
verildiği açıkça görülmektedir. Avrupa Birliğinin, özellikle
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin yayınladığı kararlar
ile kişisel verilerin korunması açısından etkili bir koruma
sağladığı da bilinmektedir. Nitekim, bu tavsiyeler
doğrultusunda Adalet Bakanlığınca hazırlanan
Kişisel Verilerin Korunması Hakkındaki Kanun Tasarısı
02/05/2008 tarihinde Adalet Komisyonuna sevk edilmiş, yasalaştırılması
gereken teklif ve tasarılar arasında yerini almıştır.
Değerli
milletvekilleri, gerek yasal, anayasal mevzuatımız gerek evrensel
hukuk ilkeleri ve gerekse Avrupa Birliği müktesebatı
açısından bakıldığında, adli sicil bilgilerinin
de içerisinde yer aldığı kişisel verilerin
korunmasının son derece hassas bir konu olduğu, gizlilik
içerdiği açıkça görülmektedir. Dolayısıyla, özel gizlilik
içeren adli sicil kaydının verilmesinin istisnai durumlar
dışında yaygınlaştırılması, cumhuriyet
başsavcılıkları ve Adli Sicil ve İstatistik Genel
Müdürlüğü dışında başka makamlara da bu hakkın
tanınması adli sicil kaydının niteliğiyle
örtüşmemektedir. Adli sicil kayıtlarını verecek kurum ve
birim sayısının artırılmasının kişisel
verilerin korunmasını zorlaştırması, gizliliği
önemli oranda ortadan kaldırması kaçınılmazdır.
Değerli
milletvekilleri, bu anlamda yapılması gereken, gerek Adalet
Bakanlığı Adli Sicil Genel Müdürlüğünün ve gerekse
cumhuriyet başsavcılıklarının adli sicil ve arşiv
kayıtlarının hazırlanması, değerlendirilmesi ve
dijital ortama aktarılması konusunda yıllardır edinmiş
oldukları birikimin yapısının güçlendirilmesi ve
desteklenmesidir. Gerek altyapı gerekse görevli personel
açısından belli bir birikime ve deneyime sahip olan cumhuriyet
savcılıklarının teknik ve personel olarak güçlendirilmesi
yerine, teknik ve personel olarak bu konuda deneyimi, birikimi olmayan bir
yürütme makamına, kaymakamlıklara da bu yetkinin genel olarak
verilmesi suretiyle yasal, anayasal ve uluslararası hukuka
aykırı bir sürecin geliştirilmesi doğru bir yaklaşım
olarak kabul edilemez.
Değerli
milletvekilleri, sonuç olarak, kişisel verilerin korunması kişi
güvenliğinin ve dolayısıyla hukuk devletinin olmazsa olmaz
koşuludur. Tüm bu nedenlerden dolayı, Adli Sicil Kanununun 8inci
maddesinin birinci fıkrasının aynen korunmasından
yanayız. Adli sicil
kaydının niteliği ve kişisel verilerin korunması
ilkesiyle örtüşmeyen teklifin 1inci maddesinin kanun metninden
çıkarılmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Köktürk.
1inci
madde üzerinde grup adına ikinci konuşmacı Sayın Hasip
Kaplan, Şırnak Milletvekilimiz.
Buyurun
efendim.
BDP
GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 215 sıra sayılı Adli Sicil Kanunu
Teklifi üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii,
bu sicil kaydı, adli sicil denince hep aklımıza fişleme
gelir, fişleme denince 12 Eylül gelir, 12 Eylül denince adil olmayan
yargılamalarda haksız, hukuksuz hüküm giyen insanlarımız
gelir. Keşke bununla kalsaydı, inanın bu adil olmayan
olağanüstü yargılamalarda yargılanan, hüküm giyen
insanlarımızın değil çocukları, torunları dahi bu
adli sicil kayıtları ve fişlemeler nedeniyle hâlâ harp
okullarına, polis akademilerine, hariciyeye, hassasiyeti olan hiçbir
göreve alınmıyor ve üstelik enteresandır, Türk Ceza Kanununun
141, 142 ve 163üncü maddeleri kaldırılmasına rağmen hâlâ
yönetmeliklerle -12 Eylül hukukunun yönetmelikleri çünkü yürürlükte- alınmıyorlar.
Şimdi, bunu bu şekilde iyi okumak lazım. Evet, Anayasa
Mahkemesinin bir iptal kararı var, ona uygun bir düzenleme
yapılıyor.
Sayın
Bakana buradan harbi bir şey sormak istiyorum: Neden işe girecek
herkesten veya ehliyet alacak, pasaport alacak, bilmem nereye gidecek herkesten
niye adli sicil belgesi istersiniz? Yani sabıka kaydını niye
devlet ister herkesten? Sayın Bakan, sabıka belgesini devlet niye
vatandaşından istiyor? Gidecek savcılığa dilekçe
verecek, bilmem ne kadar yol parası ödeyecek ve gidecek
savcılıktan Sabıkam yoktur. diye belge alacak.
Vatandaşı buna niye mecbur ediyorsunuz?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Dün itibarıyla kalktı o.
HASİP
KAPLAN (Devamla) Temelli, an itibarıyla değil...
Bakın,
bu sicil kayıtları, e-Devlet projesinden sonra zaten adliyede var,
emniyette var, jandarmada var, Genelkurmayda var, nüfus işleri genel
müdürlüklerinde var, kaymakamlarda var, karakollarda var, her yerde var. Onun
için hiçbir işe adli sicil belgesinin istenmemesi lazım.
Sabıkan
var mı, yok mu? Ya, vatandaş potansiyel suçlu mu? Beyanı
yeterlidir. Benim sabıkam yoktur, aksini sen ispatla.
Yani
141den, 142den, 163ten mahkûm olmuş, kanun kalkmış ama
sabıkalı gözüküyor. Buna ciddi bir açıklama yapmanız
lazım Sayın Bakan.
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Beyan usulü geldi, iki günden beri
uygulamaya başlandı Sayın Kaplan.
HASİP
KAPLAN (Devamla) Bundan sonra, -vatandaşa buradan çağrıda
bulunuyorum, Sayın Bakan da açıkladı- iki günden sonra yani
şu an itibarıyla hiçbir yere sabıka evrakı vermek zorunda
değilsiniz, Sabıkam vardır, yoktur. diye belge vermek zorunda
değilsiniz. Bütün vatandaşlarıma sesleniyorum, Sayın Bakan
da şimdi açıklayacak çünkü bu kalktı. Ya bir hukuk devletinde bu
olabilir miydi arkadaşlar? Vatandaşını potansiyel suçlu
gören bir anlayış; bu bir.
İkincisi:
Burada süreler azaltılıyor, ona bir şey demiyorum ama bir
şey diyeceğim: Şimdi, adli sicil kayıtları siliniyor
ama bir de hafızada kaydediliyor
bilgisayar gibi, cep telefonları gibi. Geri dönüşümlü bir kayıt yeri var yani emniyette,
jandarmada kırk sene öncenin kayıtları duruyor. Bunun silinmesi
için bizi nasıl inandıracaksınız? Genelkurmay
istihbaratının, JİTEMin, jandarma istihbaratının,
MİTin istihbaratının, emniyetin istihbaratının ve bu
istihbaratlar içindeki yanlış bilgilerin, yanlış
kararların, yanlış fişlemelerin, adli sicilde
olmayanların nasıl silindiğini nasıl kamuoyuna
inandıracaksınız? Bunu da yapmak görevi üstümüzdedir, yapmak
zorundayız, bunu kaldırmak zorundayız. Yani
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Hafızasız devlet olmaz.
HASİP
KAPLAN (Devamla) Efendim?
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Hafızasız devlet olmaz.
HASİP
KAPLAN (Devamla) Hafızasız devlet olur, bazen de akıllar
sonradan gelir ama hukukta bir eşitlik vardır, bir özgürlük
vardır, bir adalet vardır.
Şimdi,
ben bunu buradan, gerçekten bu fiş, sicil olayına
Kendini
ötekileşmiş gören herkes, kimi zaman sağcı olabilir, kimi
zaman solcu olabilir, İslamcı olabilir, Kürtüm. dediği için
fişlenmiş olabilir, her farklılıkta bu fişlenme
vardır ve bir düşünceden, bir şiirden
Sayın
Başbakanın şiir okuyarak 312den fiş kaydı var. Bunu
sildiğiniz zaman, Terörle Mücadele Kanunundan, konuşan, şiir
okuyan, yazan, çizen herkesin sabıka kaydı
kalkmıştır. diye Sayın Bakanım burada açıklama
yapın. Deyin ki: Avrupa Birliği uyum yasaları, Anayasa 90, benim
bürokratlarım da burada, bu fiş kayıtları
kalkmıştır. Yani bunlar kalkmıştır, yasa
değişmiştir, Anayasa değişmiştir.
Bu
konuda teknik bir iki şey var. Yani ilçelerde adliye yok. Yani
Güçlükonaka kaymakamlık gelmiş, on beş senedir ilçe olmuş,
adliyesi yok. Adliyesi olmayınca asliyesi de yok, hâkimi de yok,
savcısı da yok. Nerede adliyesi? Cizreye bağlı. E,
Cizrede asliye hâkimliği var. Yani asliyenin olmadığı yer
ne demek arkadaş ya? Asliyenin olmadığı mahkeme olur mu,
Allah aşkına, bana bir tane gösterin. Asliyenin
olmadığı yerde mahkeme olmaz. Bir sulh vardır, bir asliye
vardır, bir de üst mahkemeler, ağır cezalar var, bir de onun
üstünde özel yetkili mahkemeler var.
İşte,
oraya gelince Sayın Bakan, bugün Avukatlar Günü, içim yanıyor; içim
yanıyor, 12 Eylül darbesinde ben sıkı yönetimlerde ceza
avukatıydım. Bir tek avukat içeri alınmadı 12 Eylül
darbesinde görevinden dolayı ama şu an 40 tane avukat, avukatlık
görevi nedeniyle görevinden alıkonuldu, tutuklandı, özel yetkili
mahkemede yargılanıyor.
Eğer
İmralıya gitmek, eğer Abdullah Öcalanın
avukatlığını yapmak suçsa yasaklayın, Gitmeyin.
deyin, Avukatlık yasak. deyin, Şu şu şahıslar ve
suçlarda avukatlık yapılmaz. deyin anlayalım. Değilse
eğer, oradaki görüşme bir talimat ise şunu da söyleyeceğim:
Vicdanlı olun. Adalet Bakanlığının yetkilisi de orada
görüşme anında, onu da alın içeri. Eğer suç ise o da
görüşmenin içinde tutanağa imza atıyor. Bırak onu,
Genelkurmayı da alın içeri. Rahmetli Ecevitten bu yana Genelkurmay
kriz masası bunu yönetiyor. Genelkurmayın hepsinin elinde
kayıtlar var, onları da alın içeri. Hakan Fidanı da
alın içeri. E, alamıyorsunuz da gücünüz niye avukatlara yetiyor? 40
tane avukatı Adalet Bakanlığının izni bile
alınmadan tutukluyor özel yetkili mahkemeler. Şimdi, siz Silahlar
eşittir. diyebilir misiniz?
Özel
yetkili mahkemenin savcısıyla İmralıda avukatlık
yapan avukatın eşit görev yaptığını kim iddia
edebilir bu ülkede, bana söyleyebilir misiniz? Bir kişi söyleyebilir mi
bunu? Hayatında bir defa adaya giden var. Hayatında bir defa
avukatlık vekâletini aldıktan sonra gidip görüşen insanlar var
onların içinde, geçen hafta hepsini ziyaret ettim. Bu züldür, zulümdür,
hukuksuzluktur, adaletsizliktir, darbeci Kenan Evrenden de öte bir uygulamadır.
Böyle savcılıklar, böyle özel yetkili mahkemeler, gizli tanık,
gizli soruşturma, gizli delil ayaklarıyla
Bu ayakları
bıraksın, bu ayak doğru ayak değildir. Bu ayakları
terk edin. Bu cuntacılık, bu darbecilik, bu faşizm
Bakmayın
buradaki yargılamaya. Burada, bu yargılamada Kenan Evren tutuklu mu?
Bu yargılamada Şahinkaya tutuklu mu? Bana son otuz yılın
darbecilerinin darbe yaptığı ülkelerini gösterin. Hangi ülkede
darbeci tutuklanmadan yargılanmış, hangi ülkede keyif çatarak
yargılama yapılıyor? İnsanlar öldürülüyor, insanlar
asılıyor, sağcısı asılıyor, solcusu
asılıyor ve darbeciler ise yargılanmıyor.
Şimdi,
arkadaşlar, böylesi bir günde benim içimden Avukatlar Gününü kutlamak
gelmiyor. Otuz yılı aşkın süre ben avukatlık
yaptım bu ülkede. 12 Eylül sıkıyönetiminde yaptım, bu zulmü
görmedim; DGMlerde yaptım, bu zulmü görmedim ama özel yetkili
mahkemelerde bu zulmü fazlasıyla görüyorum. Dünyada en fazla savunma
avukatının tutuklu olduğu bir memlekette yaşamak utanç
vericidir. Ben özlük sorunlarına, işsizlik sorunlarına,
güvencesizliğe, karakoldaki saldırılara, diğer taraftan da
icra işlemlerinde fiilî saldırılar sonucu ölenlere, yargı
vesayetine, onursuzluğa, dışlanmışlığa,
hakaret edilmişliğe maruz kalan avukatlık mesleğinin neresi
kutsal savunma hakkının görevini yerine getirebilir? Kutsal savunma
hakkı öyle lafta olmaz arkadaşlar. Ben İtalyada gördüm.
Çıkarırdı böyle kimliğini avukat, polis, aynı millet
gibi bir esas duruşa geçerdi, Buyurun sayın avukatım. derdi.
Burada avukat kimliğini gösterdin mi, gözünün üstüne vuruyorlar ülkemizde.
Böyle
savunma kutsal olur mu? Böyle adalet adalet olur mu? Böyle adalet de olmaz.
Teşekkür
ederim. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Gruplar
üzerinde söz talebi yok.
Şahısları
adına Ramazan Can, Kırıkkale
(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli
hukukçu, İstanbul Milletvekili Sayın Doğan Kubatın
vermiş olduğu teklifin yasalaşmasını umuyorum.
Burada,
özellikle bu teklifin verilmesindeki maksadı değerli
arkadaşımız izah etti. Anayasa Mahkemesinin 2005
yılında yürürlüğe giren Adli Sicil Kanunu somut norm denetimine,
kendisine geldiği itiraz yoluyla incelemesi sonucu Adli Sicil Kanununun
bazı maddeleri iptal edilmiştir. Anayasa Mahkemesi iptal
kararının yürürlüğe girmesini bir yıl geciktirmiş ve
hukuki boşluk doğmaması için yasa koyucuya süre vermiştir.
Arkadaşımız da bu ihtiyaca binaen bu teklifi vermiştir.
Diğer
taraftan, muhalefet partilerinin adli sicil özetlerinin özel olduğu, bu
nedenle sabıka kaydını sadece savcılıkların
vermesi, kaymakamlıkların vermemesi noktasında itirazları
oldu. Biz, buna katılmıyoruz. Çünkü hizmet sunumunu
kolaylaştırmak gerekir. Konsolosluklar dâhil, bu belgeleri
vermektedir. Cumhuriyet savcılıklarının yanında
kaymakamlıkların da bu belgeyi vermesinde herhangi bir beis yoktur
diye düşünüyorum. Aksi hâlde, kötüye kullanma olursa bunun yaptırımı
vardır. Bu yaptırımından dolayı da bu tereddüte gerek
yoktur.
Bu
duygular içerisinde, aynı zamanda meslektaşlarım olan
avukatların 5 Nisan Avukatlar Gününü de tebrik ediyorum. Teklifin
yasalaşmasını umuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Can.
İkinci
konuşmacı, Sayın Hakan Çavuşoğlu, Bursa Milletvekili.
(AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
öncelikle saygıyla selamlıyorum.
Üzerinde söz
aldığım değişiklik teklifiyle ilgili olarak söylemek
istediğim, söz konusu değişiklik teklifi
vatandaşımızın hayatını kolaylaştırmaya
matuf bir tekliftir. Biraz evvel diğer arkadaşımın da
bahsettiği üzere, özellikle kaymakamlıkların adli sicil
kayıt belgesi vermesi hususundaki itirazlara, muhalefetin bu yöndeki
itirazlarına katılmak mümkün değildir. Zaten şu anda mevcut
düzenlemede kaymakamlıklar savcılıkların
bulunmadığı mahallerde adli sicil kayıt belgesi verebilmektedirler.
Yine, yurt dışında elçilikler ve konsolosluklar bu anlamda
yetkilidirler. Kaldı ki, kaymakamlıkların en önemli kişisel
veri olarak kabul edebileceğimiz nüfus kayıt örneklerini
verebildiğini düşündüğümüzde adli sicil kayıt belgelerini
verememesini düşünmek ve ileri sürmek mümkün değildir.
Bu vesileyle, kanun
teklifinin hayırlı olmasını temenni ediyor, yüce heyetinizi
tekrardan saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çavuşoğlu.
Şimdi madde üzerinde
soru-cevap işlemi yapacağız.
Buyurun Sayın Köse.
TUFAN KÖSE (Çorum)
Sayın Başkanım, öncelikle BDP Milletvekili Hasip Kaplana,
avukatların özel yetkili mahkemeler safhasında
yaşadığı olaylar konusunda bizleri bilgilendirdiği
için, teşekkür ediyorum.
Bu arada Sayın
Bakanıma şunu sormak istiyorum: Sayın Bakan da köken olarak
avukatlıktan gelme ama son yıllarda
meslektaşlarımızın ekonomik durumu hakikaten acınacak
hâlde. Ne zaman ben kendi memleketim olan Çoruma gitsem avukat
arkadaşlarım sorunlarının dile getirilmesini istiyorlar.
Biz de zaman zaman bu konuda sohbet ediyorduk. Örneğin, mahkemelere
verilecek dava dilekçelerinde avukat parafının aranması ve
benzeri yollarla avukatların ekonomik
sıkıntılarının giderilmesinde
Bakanlığınızca yapılan bir çalışma var
mıdır? Bu konuda bizi bilgilendirirseniz sevinirim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın Halaman
ALİ HALAMAN (Adana)
Sayın Başkanım, ben teşekkür ediyorum.
Adalet
Bakanımıza, demin ben birinci soruya
391 tane geçici hizmetli
işten çıkartıldı. Ben bunu Millî Eğitim Bakanına
sordum, cevabını alamadım. O dolgu maddesi.
Ben
ikinci bir soru sordum. Ben onun cevabını almak istiyorum.
Teşekkür
ederim.
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Soruyu alabilir miyim?
ALİ
HALAMAN (Adana) İkinci sorularım...
BAŞKAN
Soruyu tekrar alabilir miyiz Sayın Halaman.
ALİ
HALAMAN (Adana) Ben ikinci soruyu elden göndersem müsaade eder mi Sayın
Bakanım?
BAŞKAN
Tabii, olur.
ALİ
HALAMAN (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Sakık, buyurun efendim.
SIRRI
SAKIK (Muş) Çok teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, daha önce de sizlerle paylaşmıştık. Bu
hükümlülerle ilgili, genelde Muş ilinde hükümlüyse Trabzona veriliyor
veyahut da Diyarbakırda ise Rizeye veriliyor, İzmire veriliyor ve
ailelerin büyük bir kısmı perişan ve yoksul, gidemiyorlar.
Gittikleri her yerde bir de saldırıya maruz kalıyorlar. Hatta
gittiklerinde birçok yerde jandarmanın baskısı var, aileler görüşmeden
geri dönüyor. Yani bu mağduriyeti ne zaman gidereceğiz? Yani
nasıl olsa bir toplumsal barışın
sağlanmayacağını artık biliyoruz ama hiç olmazsa
artık bizim illerimizde bize uygun cezaevleri yapın, bu ailelerin
sıkıntısını
Hep birlikte kendi ilimizde gidelim,
cezaevlerimizde kalalım. Nasıl olsa 29 harfimiz var, neredeyse 29
tane cezaevi şeyi var, A tipi, B tipi. Böyle sistem var. Yani toplumsal
barış olmayacaksa, hiç olmazsa insani bir cezaevi istiyoruz
Sayın Bakanım.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Sakık.
Sayın
Ağbaba
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Bakanım, benim cezaevindeki
ziyaretlerimden bir istek var, bir talep var, onu size iletmek istiyorum.
Örneğin üniversite öğrencisi Büşra Beste Önder tez yazıyor,
tezle ilgili -bilgisayarda yazması gerekiyor- İnternet
bağlantısı olmayan bir bilgisayar istiyor, sadece yazım
işlerinde ve birçok cezaevinde yaşayan -Mustafa Balbay, Soner
Yalçın- geçimini kitaptan sağlayan, yazmaktan sağlayan insanlar
bilgisayar istiyorlar. Bu konuda bu talebin ciddi şekilde incelenmesini
ben diliyorum sizden.
Bir
de Sayın Bakanım, ben kendimle ilgili bir soru sormak istiyorum. Ben,
bu Pozantıdan sevk edilen Sincan Cezaevindeki çocukları ziyarete
gitmek istiyorum. 6 Martta, 12 Martta, 20 Martta ve 28 Martta izin istedim ama
bir türlü izin verilmedi. Bunun sebebini öğrenebilir miyim?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Ağbaba.
Sayın
Buldan
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanıma
sormak istiyorum: Bu, tutuklu milletvekillerimizin durumuna ilişkin konuda
herhangi bir çalışma
Tutuklu milletvekillerinin ne zaman serbest
kalacağı konusunda bizi aydınlatabilirse seviniriz.
Artı, cezaevlerinde
başlatılmış olan açlık grevlerine ilişkin
herhangi bir çalışmanız var mı Bakanlık olarak, bu
konudaki görüşlerinizi almak istiyoruz.
Teşekkür ederiz.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın
Atıcı
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben sadece kutlamak için
söz aldım. Yargı bağımsızlığı için
mücadele eden tüm avukatların gününü kutluyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın Bakan
ADALET BAKANI SADULLAH
ERGİN (Hatay) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Köse
Avukatların ekonomik durumu sıkıntılı, bu konuda dava
dilekçelerine avukat parafı ya da bunun dışında,
onları rahatlatacak bir çalışmanız var mı? dediler.
Bu vesileyle ben de 5 Nisan Avukatlar Gününü kutluyorum. Bu
sıkıntıların palyatif tedbirlerle çözülmesi mümkün
değil, genel bir yaklaşım içerisinde bunlara bakmak lazım.
Bu açıdan Barolar Birliğiyle belli bir anlayış içerisinde
bir çalışma yürütüyoruz. Barolar Birliği bir avukatlık yasa
tasarısı hazırladı. O tasarıyı yeni bitirdiler ve
görüşe gönderdiler. Baroların katkılarıyla
hazırlanmış bir tasarı. Bu inşallah bu yasama
yılı içerisinde ya da 2012 yılı içerisinde
yasalaştırılabilir ise bu çerçevede rahatlatıcı
birtakım şeyler düşünülebilir. Dilekçeye paraftır,
vesairedir, spesifik konulara girmiyorum ama genel itibarıyla,
avukatlık mesleğinin hem savunmanın gücünü artırmak, konumunu
iddia makamıyla, karar makamıyla belli bir noktaya taşımak,
silahların eşitliği ilkesi gereği olması gerekenleri
getirmek hem de Ekonomik olarak onları rahatlatacak birtakım
tedbirler nelerdir? bunları o yasa çerçevesinde değerlendirmeye
çalışıyoruz.
Onun
dışında, Sayın Sakıkın, Muş ilinden ya da
diğer illerden tutuklu hükümlülerin başka, civar illere ya da daha
uzak illere sevki
Değerli arkadaşlar, genel itibarıyla,
özellikle doğu, güneydoğu illerimizde cezaevlerimizde bir
yoğunluk var. Bu yoğunluk tabii ki şikâyet sebebi; bizim
hizmetlerimizi vermemizi aksatıyor. Orada kalan hükümlüler, tutuklular
sıkıntı içerisinde, ziyarete gelen yakınları yeterince
bu haklarını kullanamayabiliyorlar, cezaevlerindeki sosyal
faaliyetlere yeterince katılamıyorlar ve mevzuatın onlara
tanıdığı hakları yeterince kullanamayabiliyorlar. Bu
açıdan, zorunlu olmadıkça sevk yapmıyoruz ama mecbur
kalındığında mümkün olan en yakın ilden başlamak
üzere birtakım sevkler yapılıyor. Şu anda birçok tedbirler
alındı. Yeni inşa edilen modern ceza infaz
kurumlarımızın inşaatı bitiminde bu sorun temelli
çözülecek. Biz, 2017ye kadar 196 kurumu yeniliyoruz, 197 kurum
kapatıyoruz daha azını açıyoruz ama bu
açtıklarımız daha insani şartlarda cezaların infaz
edilebileceği ve kapasiteleri biraz daha fazla olan kurumlar. Birkaç
yıl içerisinde bu rahatlama sağlanacak. Şu andaki cezaevlerini
de olabildiğince en yakın yerlere sevk ederek rahatlatmaya
çalışıyoruz.
Onun
dışında, Sayın Ağbaba, İnternet bağlantısı şu anda sadece
eğitim görenler için sınırlı ölçüde ve eğitim
gördüğü okulun sitesiyle sınırlı olmak üzere
kullanılabiliyor. Cezaevinde eğitim gören öğrenciler için ancak
sınırlı bir İnternet
imkânı var. Onun dışında, mevzuat gereği böyle
bir imkân söz konusu değil, ancak öğrenciler için söz konusu.
Sincan
Cezaevindeki çocukları ziyaret etmek istedim
Sayın Ağbaba,
biliyorsunuz, Türkiye'nin neresinde olursa olsun, cezaevleri ziyaretinize
hiçbir sınırlama getirmeden hemen talepleriniz
karşılanıyor. Ancak, çocuklarla ilgili uluslararası
kriterler de var, bizim kendi uyguladığımız
sınırlar da var mevzuatımızdan kaynaklı. Onların,
on sekiz yaş altı çocukların psikolojik durumlarını da
gözetmek zorundayız ve bu görüşmelerin büyüklerle olduğu kadar
her ortamda yapılması ve işte on sekiz yaş altında, on
beş yaşında, on altı yaşında çocuklara
farklı suallerin tevcih edilmesi onların psikolojisini olumsuz
etkiler endişesini taşıyoruz.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Onda hassasım ben Sayın Bakan, onda
hassasım.
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) O açıdan, belki psikologlar
eşliğinde, cezaevindeki bizim sosyal çalışmacılar
eşliğinde bu tür şeyleri yapabiliriz.
Ancak
şunu ifade edeyim: Meclis İnsan Hakları Komisyonumuz önceki gün
gittiler, tüm siyasi partilerimizden temsilciler vardı, her siyasi
partimizin temsilcisi vardı. Orada o görüşmeler
yaptırıldı. Yine ilgili çalışmacı
arkadaşlar, psikologlarımız da refakat ettiler. Bu
şartlarda, çok arzu ediyorsanız, bu görüşmeleri
sağlarız Sayın Ağbaba.
Sayın
Buldan Tutuklu milletvekilleriyle ilgili bir çalışmanız var
mı? dediler. Bizim, yargının
hızlandırılması ve şu anda Meclis Adalet Alt
Komisyonunda görüşmeleri devam eden üçüncü paketle ilgili maddeler
içerisinde yargılama usullerine dönük birtakım mevzuatımız
var, hazırlığımız var ama siyasi partilerimizin
değişik teklifleri var, birleştirilerek görüşülüyor. Alt
komisyon, üst komisyon ve Genel Kurulda hangi şekli alır bilemiyorum.
Önümüzdeki süreçte beraberce bunları izleyeceğiz.
Cezaevlerindeki
açlık grevleriyle ilgili bir çalışma var mı?
Cezaevlerimizin güvenliğinin tehlikeye düşürülmemesi
kaydışartıyla, tutuklu hükümlülerin taleplerini mümkün
olduğunca karşılamaya dönük gayretlerimiz var. Ümit ediyorum ki
bu grevler de kısa sürede sona ersin.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Türkkan, söz istemişsiniz, çok az saniye var ama buyurun.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Bakan, Simavdan arayan
vatandaşlarımız Simav Cezaevini niye kapatıyorsunuz? Biz
bu kadar çekleri ödeyemiyoruz. Bu cezaevlerine girmiştik,
alışmıştık, niye bizi Uşaka, Afyona
göndereceksiniz? diye soruyorlar.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bakan.
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Gayriinsani şartlarda olan
cezaevlerimizi kapatıyoruz, daha modern, insanca barınılabilecek
cezaevleri inşa ediyoruz. O açıdan, başka bir gerekçesi yok.
Sayın
Kaplan bir konuşmasında adli sicil bilgileriyle ilgili
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sabıka kaydını artık
istemediğinizi ilan edin Sayın Bakan.
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Ben şunu söylüyorum: Artık Adli
sicil kaydı yoktur. belgesi istenmeyecek; 3 Nisanda yönetmelik Resmî
Gazetede yayımlandı. İlgilinin beyanı, onu beyan eden bir
müracaatı alınacak, adli sicil kaydını getirmesi
istenmeyecek. Beyan esasına geçildi. Kurum bunu kendisi sorgulayacak
sonra, vatandaştan değil ve yanlış beyanda bulunan varsa
onun da gereğini yapacak. 3 Nisan itibarıyla bu yönetmelik
yayımlandı.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Bütün insanlar konfor içerisinde yaşayacak villa
yerine insani şekilde yatacak cezaevi arıyor, bu kötü bir hadise.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Yapıyoruz işte...
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, 1inci madde üzerinde önerge yoktur,
görüşmeleri de tamamlanmıştır.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde
kabul edilmiştir.
2nci
maddeyi okutuyorum:
Madde 2- 5352
sayılı Kanunun 12 nci maddesinin birinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
(1) Arşiv bilgileri;
a) İlgilinin ölümü üzerine,
b) Anayasanın 76 ncı maddesi ile Türk Ceza
Kanunu dışındaki kanunlarda bir hak yoksunluğuna neden olan
mahkûmiyetler bakımından kaydın arşive alınma
koşullarının oluştuğu tarihten itibaren;
1. Yasaklanmış hakların geri verilmesi
kararı alınması koşuluyla onbeş yıl geçmesiyle,
2. Yasaklanmış hakların geri verilmesi
kararı alınması koşulu aranmaksızın otuz yıl
geçmesiyle,
c) Diğer mahkûmiyetler bakımından
kaydın arşive alınma koşullarının
oluştuğu tarihten itibaren beş yıl geçmesiyle,
tamamen silinir.
BAŞKAN Madde üzerinde gruplar adına söz isteği yok.
Şahıslar adına Isparta Milletvekili Recep Özel. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarının 2nci
maddesiyle getirilmekte olan düzenlemeyle Anayasa Mahkemesinin iptal etmiş
olduğu büyük bir boşluk doldurulmaktadır. 2005 tarihinden önceki
kayıtların silinme ihtimali vardır. Bu bir nevi boşluk
doldurmadır.
Bugün 5 Nisan Avukatlar Gününü de bu vesileyle kutlamak istiyorum.
Yasamız hayırlı, uğurlu olsun diyorum, saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Denizli Milletvekili Bilal Uçar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BİLAL UÇAR (Denizli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tabii, biz iktidar partisi milletvekilleri olarak söz
hakkımızı, konuşma hakkımızı
çalışmaların daha hızlı ilerlemesi için sonuna kadar
kullanmıyoruz. Bugün ve bu hafta muhalefetle de böyle uzlaşıyla
bir çalışma sergiledik. Dolayısıyla ben de sözlerimi fazla
uzatmadan bugünün 5 Nisan Avukatlar Günü olması hasebiyle tüm
meslektaşlarımın, avukatlarımızın Avukatlar
Gününü kutluyorum.
Anayasa
Mahkemesinin iptal kararı doğrultusunda bugün Adli Sicil Kanununda
yapılan değişikliğin de hayırlı olması
dileklerimle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Madde
üzerinde başka söz talebi? Yok.
Soru-cevap
için söz talebi? Yok.
Madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 215 sıra sayılı Adli Sicil Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 2. Maddesiyle 5352
sayılı Kanunun 12. Maddesinin 1. Fıkrasının
aşağıda belirtilen şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Madde
2- 5352 sayılı Kanunun 12. Maddesinin birinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"(1)
Arşiv bilgileri;
a)
İlgilinin ölümü üzerine
b) Ceza veya güvenlik tedbirinin
infazının tamamlanmasından başlamak üzere, beş
yıldan fazla hapis cezasına mahkumiyet halinde on yıl, beş
yıldan az hapis veya maddi para cezasına mahkumiyet halinde beş
yıl içinde yeni bir suç işlememesi halinde, arşiv bilgileri
tamamen silinir.
Ali
İhsan Köktürk Turgut
Dibek Ömer
Süha Aldan
Zonguldak Kırklareli Muğla
Veli
Ağbaba Sinan
Aygün Tufan
Köse
Malatya Ankara Çorum
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Hamzaçebi, kim konuşacak efendim?
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçe lütfen.
Gerekçe:
Anayasa
Mahkemesinin 20 Ocak 2011 tarih ve 2011/21 sayılı kararıyla Adli
Sicil Kanununun 12. Maddesinin birinci fıkrası, Anayasanın 2, 5
ve 17. Maddelerine aykırı bulunarak iptal edilmiştir. Madde
metninde belirtilen süreler iptal gerekçesi gözetilerek ve de kişinin
maddi ve manevi varlığının geliştirilmesi ilkesi ile
cezaların ıslah edici olma amacıyla bağdaşır hale
getirilmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
2nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum Kabul edenler
Kabul etmeyenler
2nci
madde kabul edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE
3- 5352 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesinin birinci
fıkrasının son cümlesi yürürlükten
kaldırılmış, ikinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki
fıkra eklenmiştir.
(2) Bu Kanunun yayımı tarihinde,
Anayasanın 76 ncı maddesi ile bazı özel kanunlarda yer alan ve
bir hak yoksunluğuna neden olan mahkûmiyetler bakımından,
arşive alınan veya şartları oluştuğu halde ya da
henüz şartları oluşmadığı için arşive alınmayan
kayıtlar hakkında 12 nci maddenin birinci fıkrası hükmü
uygulanır.
(3) İkinci fıkrada
sayılanlar dışında, birinci fıkra gereğince
işlem yapılarak arşive alınan kayıtlar 3682
sayılı Kanunun 8 inci maddesinde öngörülen sürelerin dolduğu
veya ertelenmiş olan mahkûmiyetin esasen vaki olmamış
sayıldığı hallerde bu tarih esas alınarak Adli Sicil
ve İstatistik Genel Müdürlüğünce silinir.
BAŞKAN
Madde üzerinde gruplar adına söz talebi yok.
Şahıslar
adına Bülent Turan, İstanbul Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BÜLENT
TURAN (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan kanunun 3üncü maddesi hakkında şahsım
adına söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu
Mecliste son dönemde özgürlüklerin genişletilmesi alanında çok ciddi
düzenlemeler yapıldı, birey merkezli yasalar daha çok yasalaştırıldı.
Görüşülen bu kanunu da buna ilişkin bir örnek olarak ifade
edebilirim.
Yapılan
düzenlemede hepinizin bildiği gibi seksen yıllık bir arşiv
kaydı otuz yıla indirilmekte, vatandaşlarımızın
daha rahat ulaşımı sağlansın diye de sadece
mahkemelerin verdiği adli sicil kayıtları, arşiv
kayıtları kaymakamlıklar eliyle verilmekte; bu da
vatandaşlarımızın lehine düzenleme.
Bu
vesileyle hayırlı olmasını ümit ederek saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Turan.
Sayın
Ramazan Can, Kırıkkale Milletvekili.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şöyle bir soru
sormak istiyorum: Eğer sabıka kaydı verilmese ya da tutulmasa,
arşiv kayıtları tutulmasa ne gibi mahzurları olabilir?
Böyle bir soruya verilecek cevap ise, biliyorsunuz bizim ceza hukuku
sistemimizde ceza haddinin tayinini tespit, memnu hakların iadesi,
tekerrür, hükmün açıklanmasını geri bırakma, davanın
açılmasının ertelenmesi gibi müesseselerin uygulanması mümkün
olamamaktadır. Bu nedenle, bu kayıtların tutulması
zorunludur. Deminki kardeşimizin de söylediği gibi, burada bu
arşiv kayıtlarının tutulmasındaki süreler asgari
limitlere indirilmiştir. Daha da aşağıya indirilebilir
mi? diye düşünülürse, o zaman bu müesseselerin uygulanması zora
girecektir diye düşünüyorum.
İhtiyaca
binaen verilmiş teklif hayırlı, uğurlu olsun diyor,
hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Madde
üzerinde soru-cevap için söz talebi yok, önerge yok.
3üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
3üncü
madde kabul edilmiştir.
4üncü
maddeyi okutuyorum:
Madde
4- 31/3/2011 tarihli ve 6222 sayılı Sporda Şiddet ve
Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunun geçici 1 inci maddesinde yer alan
; en üst futbol liginde bulunan kulüpler tarafından bir yıl,
diğer kulüp veya kuruluşlar tarafından ise ibaresi metinden
çıkarılmıştır.
BAŞKAN
Madde üzerinde gruplar adına Sayın Turgut Dibek, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Kırklareli Milletvekili.
Sayın
Dibek, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA TURGUT DİBEK (Kırklareli) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, bir hukukçu, bir avukat olarak ben de
sözlerime başlamadan önce meslektaşlarımın Avukatlar
Gününü kutluyorum. Avukatlarımız gerçekten savunma
hakkının kutsallığının bilinci içerisinde birçok
zorluğa da göğüs gererek mesleklerini yapmaya
çalışıyorlar. Onların en azından bu gününü kutlayarak
kendilerine bundan sonraki yaşamlarında ve
çalışmalarında da başarılar diliyorum.
Değerli
arkadaşlar, şimdi, bu kanunla iki ayrı kanunda
değişikliği öngörüyoruz; bir tanesi, az önce ilk 3 maddeye kadar
olan kanundu yani Adli Sicil Kanunundaki değişikliklerdi, diğeri
de Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun. Yani
aynı kanun teklifi içerisinde iki ayrı kanunu öngörüyoruz, zaten
kanun teklifinin başında bununla ilgili ufak bir usul
tartışması da yaşanmıştı. Bu Şike
Kanunu veya işte Sporda Şiddetin Önlenmesiyle İlgili Kanun daha
sık sık karşımıza gelir diye düşünüyorum ben,
bundan sonra da gelir. Zira, öyle bir kanun yapılmış ki yani
geçen dönem yapıldı, aslında ben de o zaman yine geçen dönem
milletvekili olarak Adalet Komisyonu üyesiydim ama o sürede biz Cumhuriyet Halk
Partisinin Adalet Komisyonu üyeleri olarak ayrılmıştık,
istifa etmiştik Komisyondan. Sayın Başkan bizim söz
hakkımızı kısıtlamıştı Komisyonda.
Yargıtay ve Danıştaydaki o yasa değişikliği
görüşülürken Millî Eğitim Komisyonundaki uygulamaya benzer, yani o
kadar olmasa da, o şiddette olmasa da benzer bir uygulamayla
karşılaşmıştık. Yani biz, Cumhuriyet Halk Partisi
olarak orada Komisyon üyesi arkadaşlarımızla
düşüncelerimizi ifade edememiştik. Beşer dakikalık bir
konuşma sürelerine indirgenmişti oradaki süreler ve birer önergeyle
ancak işte sınırlanmıştık. Daha sonra,
Komisyondan tüm Cumhuriyet Halk Partili üyeler istifa etmişti ve o süre
içerisinde bu yasa tasarısı geçti, biliyor musunuz? Yani bizim
yokluğumuzun da belli olduğu aslında ortaya çıkıyor.
Yani öyle bir yasa
yapılmış ki -aslında bu yasa belki Federasyondan geldi,
bilemiyorum ama- vur deyince öldürülmüş. Yani yasanın tümüne
baktığımızda böyle yasakçı bir zihniyet var, yasaklar
kural hâline gelmiş, özgürlükler istisna hâline gelmiş. Yani Sporda
Şiddetin Önlenmesiyle İlgili Kanundan bahsediyorum. Nedir olay?
Uzatmayayım hem de neyi konuşuyoruz, neyi görüşüyoruz belki
arkadaşlarımız onu da düşüneceklerdir.
Değerli
arkadaşlar, şöyle bir süre vermişsiniz, o kanun geçerken spor kulüplerine
demişsiniz ki: Elektronik bilet uygulamasına geçeceksiniz. Birer
elektronik kart verilecek izleyicilere, yani futbol maçlarına gidecek olan
izleyicilere. O kartlar üzerinden elektronik biletler alınacak, maçlara da
o kartlarla girilecek. Bunun için de bir süre verilmiş, Süper Lig
takımları için bir yıllık bir süre verilmiş,
diğer takımlar için üç yıllık süre verilmiş.
İşte o bir yıllık süre, aynen adli sicilde, Anayasa Mahkemesinin
kararındaki o boşluğu doldurmadaki sürede olduğu gibi, 14 Nisanda doluyor. Aynı yani, öyle bir
tesadüf denk gelmiş. O bir yıllık süreye rağmen, hiçbir
kulübün, Futbol Federasyonunun da böyle bir hazırlığı yok.
Biz bir yıllık süreyi boşa geçirdik. Dolayısıyla,
böyle bir altyapıyı da kuramadık. Elektronik bilet uygulamasına
geçmemiz mümkün değil. diye gruplarla gelip bir görüşmesi var. Tüm
gruplarla görüştüler, bizimle de görüştüler çünkü öyle bir madde de
gelmiş ki arkasından, deniyor ki değerli arkadaşlar: Bu
elektronik bilet uygulamasına geçmezse kulüpler maç başına 100
bin lira idari para cezası kesilecek; diğer kulüplere, Bank
Asyadakilere 80 bin lira kesilecek; içinden çıkılamayacak, kaos gibi
bir durum ortaya çıkacak. İşte bunu düzeltmek için bu bir
yıllık süreyi öteliyoruz. Yani bu değişiklikle size gelen
olay: Bu, Süper Ligdeki futbol kulüplerinin elektronik bilet uygulaması
için kendilerine verilen o bir yıllık süreyi, değerli
arkadaşlar, diğer takımlarda olduğu gibi üç
yıllık süre olarak öteliyoruz. Ama işi çözüyor mu? Bence
çözmüyor yani daha doğrusu, bize göre çözmüyor.
Yani elektronik bilet,
baktım -aslında, tabii, başka konu konuşuyoruz ama sporla
da ilgili olan maddedeyiz- Dünyada nerede uygulanıyor? diye baktım;
ben bir yer göremedim değerli arkadaşlar. Niçin gelmiş? Niçin
böyle bir tedbiri düşünmüş kanun koyucu ya da işte, bu kanunu
hazırlayanlar? Holiganları, işte, efendim, olay
çıkaranları tespit edelim. E, bu anlayış...
Değerli
arkadaşlar, baktım, dünyada, Almanyada bir yıl içerisinde
futbol maçlarını izleyen yaklaşık 45 milyon insan var. Yani
45 milyon vatandaş gidiyor, futbol maçlarını izliyor, yıl
içerisindeki maçları takip ediyor. İngilterede bu yaklaşık
39 milyon, 40 milyon gibi bir rakam. İspanyada 35 milyon, İtalyada
25 milyonun üzerinde, aynı şekilde, Fransada da yine 25 milyon civarında
vatandaş -insan, neyse- gidiyorlar orada futbol maçlarını
güzelce izliyorlar. Hiçbirinde böyle bir uygulama yok; elektronik bilet,
elektronik kart, böyle bir şey yok. Türkiyede 8 milyon civarı
-rakamlar öyle söylüyor, bilmiyorum yani yanılmıyorsam, bana söylenen
de o, doğrudur herhâlde, 8 milyon- bizim vatandaşımız
futbol maçlarını izlemeye gidiyor. Bu maçları izlemeye giden
vatandaşlarımıza öyle güzel zorluklar çıkarıyoruz ki
Elektronik kart,
elektronik bilet; aslında bu fişleme, başka bir şey
değil. Yani birkaç yüz tane holiganı tespit edeceğiz diye
milyonlarca vatandaşı huzursuz ediyoruz. İngilizlerin böyle bir
derdi yok. Yani onlar 40 milyon, 45 milyon kendi vatandaşını
futbol maçına, bir şölene, orada güzelce stresini atması için,
hafta sonunu geçirmesi için davet ediyorlar. Onların böyle bir derdi yok.
Almanyada yok, hiçbir yerde yok. İngilterede, baktım, yasaklı
holigan sayısı 3 bin küsur kişi, onlar maçlara giremiyor ama 40
milyon insan futbol maçlarını izliyor; böyle bir kart, böyle bir elektronik
uygulama yok.
Bunu niye söylüyorum, biliyor musunuz? Yani
çözümü eğer ötelemek değil
Büyük olasılıkla şu
olacak: Hep beraber, Allah sağlık sıhhat verirse burada olursak
üç yıl sonra yine geleceğiz. Üç yıl değil iki yıl
sonra çünkü bir yılı geçti. İki yıl sonra bu gelecek, büyük
olasılıkla bunu kaldıracağız. Aslında bunun
tümden kalkması lazım değerli arkadaşlar. Yani, bu
elektronik bilet uygulamasından vazgeçmemiz lazım, insanları
zorlamamamız lazım.
Bakın, kanunda ne diyor biliyor musunuz?
Şimdi, birer tane elektronik kart verecekler; kartın üzerinde
ismimiz, fotoğrafımız, TC kimlik bilgimiz, tüm bize ait olan
özel bilgiler yer alacak. O kart üzerinden biz maçlara giderken bilet
alacağız ve o kartı okutarak değerli arkadaşlar maça
gireceğiz.
Şimdi dersiniz ki
-biraz diğer kanunla bağlantısı var- sanki cezaevine
giriyoruz. Yani avukat arkadaşlarımız bilir ya da diğer
arkadaşlarımız cezaevine bir yakınını, bir
dostunu ziyaret etmeye giderken nasıl arandığını
biliyorsunuz. Bir kala kala retina taraması kalmış bu futbol
maçlarına girmek için. Aslında onu da koyabilirlermiş buraya
diye düşünüyorum. Yani gözlerini de tarayarak futbol maçlarına
vatandaşlarımızı sokabiliriz, bir o kalmış
değerli arkadaşlar.
Yani işin özeti: Bu
değişikliği, elzem olan, zorunlu olan değişikliği
tüm gruplar olarak bizler bir önergeyle
getirdik sizlere ve bunu Cumhuriyet Halk Partisi olarak da destekliyoruz. Ama
söylediğimiz şu: Bu çözüm değil, bunun kaldırılması
lazım.
Değerli
arkadaşlar -az önce yerinden İhsan Arkadaşım Sayın
Bakana soru sordu- bir konu var, bu da fişlemeyle ilgili bir konu da, onu
da gündeme getirmem lazım, sürem de var.
Ben bunu
-geçtiğimiz gün- 3 Nisan günü Adalet Bakanına bir soru önergesiyle
sordum. Konu ne biliyor musunuz? Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının
açtığı site var, sorgulama sitesi. Burada diyor ki:
Vatandaş, siyasi parti, Yargıtay -işte devam ediyor-
gov.tr. Sayın Bakan Bununla
ilgili bir bilgim yok. dedi. Acaba var mı yok mu? ben denedim bunu.
Şimdi siz kimlik bilginizle giriyorsunuz bu siteye. İşte
kimlik numaranızı
giriyorsunuz, siz herhangi bir siyasi partiye üye iseniz orada
çıkıyor değerli arkadaşlar. Yani, şimdi siyasi partiye
üye olma, bunu basına da
Tabii birkaç gazetede eleştiri konusu oldu
bu.
Şöyle
düşünelim: Kiracı-mal sahibi ilişkisi. Mal sahibi,
kiracısının siyasi partiye üye olup
olmadığını -çünkü kira kontratında nüfus
kâğıdı fotokopisi veya işte bilgiler var- kontrol
edebilecek. Şöyle düşünelim, ihaleye teklif veren firmalar,
müteahhitleri düşünelim, isteyen belediye veya kamu kurumu Ya, işte
müteahhit, şu kişiler hangi siyasi partiye üye, bunlarla ilgili bir
kontrol edelim şu kimlik bilgilerinden. demeyecek mi arkadaşlar?
Diyebilecekler. Yani bunun dışında, patron, işçisi için,
yanında çalışan elemanı için veya işe gelen
kişiyle ilgili olarak Bir bakayım hangi siyasi partiye üye, ondan
sonra ben bu kişiyi bir değerlendireyim. diyebilir mi? Diyebilir.
Değerli
arkadaşlar, üniversitedeki işte yetkililer, öğrencilerle ilgili
de bunu
Yani biliyorsunuz, öyle şu anki YÖK mensupları, dekanlar,
işte rektörler, olmadık kararlar alıyorlar, çocuklar
üniversitelerden uzaklaştırılıyor. Hangi siyasi partiye
üye? diye üniversite öğrencilerini de kontrol edebilirler. Bu kesinlikle
olmaz, bu bir fişlemedir. Bunu hangi niyetle ortaya koydular, niye böyle
bir uygulamaya geçtiler bilmiyorum ama böyle bir uygulama olacaksa mutlaka
şifreli olmalı değerli arkadaşlar yani sadece TC kimlik
bilgisiyle olmaz, o kişiye ait özel bir şifrenin de olması lazım
ki bu uygulama ancak öyle sağlıklı olabilir.
Bunu
da buradan Sayın Bakana incelemek üzere sunmak istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu maddeye destek verdiğimizi belirtiyor, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Dibek, teşekkür ediyorum.
Gruplar
adına başka söz talebi yoktur.
Şahıslar
adına Mehmet Altay, Uşak. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET
ALTAY (Uşak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 215
sıra sayılı Kanun Teklifinin 4üncü maddesi üzerinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Sizleri ve aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
Ben
de yıllarca avukatlık mesleği yapmış bir
arkadaşınız olarak bu meslekte emek veren tüm
avukatlarımızın Avukatlar Gününü kutluyorum.
Bu
4üncü madde üzerinde biraz önce arkadaşımız genel
hatlarıyla açıklamalarda bulundu. Özellikle 6222 sayılı
Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine İlişkin Yasa
daha önce kabul edilmiş ve Resmî Gazetede
yayımlanmıştı ancak bu, düzenlemede yer alan sürelerin
Federasyonca hazırlanamamış olması, kulüplerin de yeteri
düzeyde hazırlanamamış olması nedeniyle ek bir süre
verilmesine ilişkin bir tekliftir. Bu, kulüplerimizin ileride büyük bir
zarara uğramasını da engelleyecektir diye düşünüyoruz.
Bu
tasarının hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Altay.
Sayın
Ercoşkun, Bolu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ
ERCOŞKUN (Bolu) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, kanun teklifinin bu maddesi hakkında şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisimizi ve
aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime
başlarken 5 Nisan Avukatlar Günü sebebiyle başta Bolu Barosu
mensupları olmak üzere tüm avukatlarımızı kutluyorum.
Değerli
milletvekilleri, yapılan bu düzenlemeyle, bir önceki düzenlemeyle
geçilmesi gereken elektronik biletlemeye en son geçiş tarihi olan 14 Nisan
2012 tarihi, Nisan 2014 tarihine uzatılarak kulüplerimizin yükümlü
oldukları değişiklikleri yapma fırsatı mümkün olacaktır.
Ben
bu vesileyle bu kanun tasarısını hazırlayan, emeği
geçen bütün arkadaşlara teşekkür ediyorum. Muhalefet partisi
milletvekillerine de böylesine güzel bir çalışma ortamı
sundukları için ayrıca teşekkür ediyorum ve devamını
temenni ediyorum.
Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Ercoşkun.
Madde
üzerinde başka söz isteyen yok.
Soru-cevap
için 2 arkadaşımız sisteme girmiş.
Sayın
Akar, buyurun.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Sayın Bakan, size daha önce vermiş olduğum soru
önergesinde İzmit merkezde bulunan ve kent içinde kalan, çok eski,
halkın ve hemen yakınında bulunan öğrencilerin
psikolojilerini bozan cezaevinin ne zaman kalkacağı konusunu
sorduğumda bana verdiğiniz cevapta bu yılki yatırım
planında yeni bir cezaevi bulunduğunu, biter bitmez
taşınacağını ifade ediyorsunuz. Adalet
Bakanlığından ve Valilikten bilgi edinme kapsamında
sormuş olduğum aynı soruya aldığım yanıtta
böyle bir yatırımın bulunmadığını ifade
ediyorlar. Her ikisi de elimde cevapların, hem sizin vermiş
olduğunuz cevap hem de Valilik ve Adalet Bakanlığı
bürokratlarının vermiş olduğu yatırım konusundaki
cevap elimde. Buradan yola çıkarak, sormuş olduğum sorulara niye
doğru yanıt vermediğiniz konusunu merak ediyorum;
açıklık getirirseniz sevinirim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Akar.
Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben soruyu Komisyon
Başkanına sormak istiyorum.
Evvela, bu madde
31/3/2011 tarihinde yani daha yeni çıkan bir kanun. İç Tüzükümüzün
35inci maddesine göre komisyonlar kanun teklifi yapamazlar, bu çok açık
seçik bir şey. Böyle bir teklif olmadan siz nasıl böyle bir madde
ilave ediyorsunuz? Nitekim, Meclis Başkanlığı da sizi
uyarmış. Böyle İç Tüzükü ihlal edeceğinize, o sırada
bir arkadaşa bir kanun teklifi verdirseniz de onu getirip ondan sonra
birleştirseniz daha iyi değil miydi? Çok açık seçik, yani
yarın öbür gün bu Anayasaya girse, İç Tüzüke aykırı bir
kanun çıkarıyorsunuz ve maalesef, bütün komisyonlar bunu
yapıyor.
Sonra
getirmişsiniz, maddenin gerekçesi belli değil. Yani bu bir teklif
olsa gerekçesi olacak, niçin getirildiği belli olacak,
dolayısıyla uygulamasında bir sıkıntı olmayacak
ama getirmişsiniz, kendi kendinize madde ihdas ediyorsunuz. Yani sizin
için İç Tüzükün bir anlamı yok mudur? O zaman İç Tüzükü
kaldıralım ortadan, komisyonlar istedikleri gibi yasa yapsınlar.
Onu öğrenmek
istiyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Genç.
Sayın Bakanım
ADALET BAKANI SADULLAH
ERGİN (Hatay) Şimdi, İzmit merkezde bulunan cezaeviyle ilgili
iki ayrı bilgi olduğunu ifade ettiniz, lütfen bizimle
paylaşınız. Bizdeki bilgi, yeni bir yere cezaevi yapmak
suretiyle o merkezdekini kesinlikle orada tutmayacağız. Ama
diğer kurumlardan size gelen bilgileri de bizimle paylaşırsanız
biz o mübayeneti gideririz; oldu mu Sayın Vekilim.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Komisyon Başkanı.
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Kamer Beye de
teşekkür ediyorum çünkü bir hususun açıklanmasına vesile
oldular.
Adalet Komisyonu İç
Tüzükü önündeki somut olaya doğru uygulamak noktasında gereken özeni
göstermiştir, gösterir.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Göstermemiş.
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Burada seçimlik hak
vardır. İç Tüzükün 35inci maddesinde öngörülen, havale
edilmeyen işlerin görüşülmesi yasağı somut
olayımızda yok çünkü aynı konuda hem teklifin konusu olan
Kanunda, yani Adli Sicil Kanununda hem de Sporda Şiddet Kanununda
değişiklik öngören bir kanun teklifi var Meclis Başkanı
tarafından havale edilmiş.
Sonra
üç partimizin -ki Barış ve Demokrasi Partisi mensubu
arkadaşımız rahatsızlığı sebebiyle
Komisyonda değildi- uzlaşma temeline dayalı bir madde
ihdası var. Eğer, görüşülmeye sarih birleştirilme
şartlarını taşıyan bir teklif var ise bu teklifin
yanında partilerin de uzlaşması yan yana gelmişse
parlamento hukukunun temel dokusu olan, omuriliği niteliğindeki
uzlaşma iradesinin üstünlüğü asıldır. Uzlaşma
iradesine üstünlük tanınmıştır ve zaten parlamento
teamülleri, amir hükümlere rağmen uygulanan parlamento teamülleri de
konsensüs temelinde oluşmuşlardır. Bunlar, ünlü Parlamento
Hukukçusu Eugène Pierrein ifadesiyle, geçici, uygulandığında
tükenen somut iç tüzüklerdir.
Komisyon
gündemine hâkimiyet içerisinde, parlamento hukukunun küresel verilerine ve
35inci maddeye uygun işlem tesis etmiştir.
Arz
olunur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Ben tatmin olmadım.
BAŞKAN
Sayın Ağbaba sisteme girmiş, buyursunlar.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Bakan, Malatya, Doğu ve Güneydoğu
Anadolu bölgelerinde nüfus, sosyal ve ekonomik yapısı ile ön plana
çıkan en önemli şehirdir. AKP Hükûmeti Malatyayı adli
yapılandırma yönünden de kandırmıştır. Daha önce
Malatyaya istinaf mahkemesi kurulacağı müjdelendi, ancak
geçtiğimiz aylarda sizin yapmış olduğunuz bir ziyarette
2013te kurulacak bölge adliye mahkemeleri arasında maalesef
Malatyanın adı sayılmadı. Malatya, Adana yargılama
bölgesine bağlandı, Malatyanın hayalleri bir kez daha
yıkıldı. Malatyaya 2015 yılından sonra bölge istinaf
mahkemesi kurulacağı belirtiliyor. Malatyalıların
mağdur edilmesini bir Malatya Milletvekili olarak kabul etmiyorum. Bu
konuda bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?
Ayrıca,
bölgede üçüncü özel yetkili mahkeme Malatyada olduğuna göre, Malatyanın
istinaf mahkemesini de fazlasıyla hak ettiğini düşünüyorum. Bu
konuda gerekenin yapılmasını sizden bekliyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ağbaba.
Sayın Genç, tekrar
sisteme girmişsiniz, buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, aslında Komisyon Başkanımız bize
böyle şiirsel konuşmalar yapacağına, evvela İç
Tüzükteki açık, net, amir hükme riayet etsin. Yok, efendim, gruplar
anlaşır mı? Gruplar anlaşırsa İç Tüzükü
yürürlükten kaldıracak mı, rafa mı kaldıracaklar? Böyle bir
şey olmaz. Yani İç Tüzük de açık, 35inci madde çok açık
Komisyonlar kanun teklif edemezler. diyor. Siz tutup kendi kendinize orada
madde ihdas etmişsiniz; bu, kanun teklifidir. Onun için, bu çok
açıktır. Yani açık tüzük hükümlerini bir tarafa bırakarak
böyle yorumlarla bazı yerlere gitmeye gerek yok. Mademki bu konuda
başka teklifler vardı, onları birleştirseydiniz. Yani bütün
mesele o. Hukuka uygun bir metin getirin
karşımıza. Bu çok yapılıyor, onu belirtmek
istedim efendim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Genç.
Sayın Akar...
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Sayın Bakan, yine Kocaeli Adliyesinden bahsedeceğim bu kez de.
Kocaeli, biliyorsunuz, Türkiyeye en çok vergi veren illerden bir tanesi fakat
bunun karşılığını alamamakta. Kocaeli Adliyesi -uzun
yıllardır- yeni yapılmış olmasına rağmen
yetmemektedir. Bu konuda kamuoyunun ortak fikri olmasına rağmen, hiç
istisnasız siyasi partiler, Kocaeli kamuoyunun ortak fikri olmasına
rağmen yeni bir yatırım düşünüyor musunuz? Bu yılki
yatırım planında yok. Kocaeliyi niye bu kadar ihmal
ettiğinizi de anlamış değilim ayrıca.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın Bakan ilk
önce, sonra Sayın Komisyon.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Önce Komisyon, sonra Hükûmet Sayın Başkan.
ADALET BAKANI SADULLAH
ERGİN (Hatay) İlk soru Sayın Ağbabanın İstinaf
mahkemesini Malatyaya niçin söz verildiği hâlde kurmadınız?
Malatyaya bilemiyorum kim istinaf mahkemesi sözü verdi ama Değerli
Milletvekili, ilk defa 9 vilayette düşünülmüştü istinaf mahkemeleri,
daha sonra 15e çıktı. Süreç içerisinde ihtiyaca göre daha fazla
istinaf mahkemeleri kurulabilecektir ve kurulma esnasında da illerin
iş potansiyelleri, bulundukları coğrafi yapı, bölgedeki
ihtiyacı karşılama potansiyeli değerlendirilerek yeni
illerde istinaf mahkemeleri önümüzdeki süreçte düşünülebilir ama şu
anda Şu tarihte Malatyada istinaf mahkemesi kurulacaktır. gibi bir
şey söylemek çok doğru olmaz, sizi yanıltmış olmak
istemiyorum.
İkincisi:
Kocaeli Adliyesiyle ilgili yeni bir adliye düşünceniz var mı?
Değerli milletvekilleri, adliye saraylarındaki ihtiyacı, en
sıkıntılı olan bölgelerden başlayarak yapıyoruz.
Türkiye'nin bütün illerinin ihtiyacını inşallah
karşılayacağız ama ehem-mühim sıralaması var.
Kocaelinin de ihtiyacı karşılamaması hâlinde elbette ki
Kocaeliye de adliye sarayı -o da Türkiye'nin önemli vilayetlerinden bir
tanesi- yapılacaktır.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Komisyon
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Değerli
Başkanım, parlamento hukuku sistemleştirilirken metinci
yaklaşımlara üstünlük tanınamaz. Gerçekten, komisyonların
mahiyetinden çıkarılan bir sonuç var. Yine, küresel parlamento
hukukunda komisyonlar genel kurulun minyatür modelleridir.
KAMER
GENÇ (Tunceli) İç Tüzükü ihlal eder mi yani?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Genel kurulun
tabi olduğu hukuk, kıyasen şartları varsa komisyonlarda da
uygulanır. İç Tüzükümüzün 87nci maddesindeki madde ihdasıyla
ilgili somut koşullar varsa teklif değil, madde ihdası
işlevini tesis edebilir komisyon. Gerçekten somut olayımıza bir
Çünkü adli sicil mevzuatı ceza hukukuna, suç hukukuna, şeklî ve maddi
hukuka ait olan bir alandır. Düzenleme konusu, madde ihdası konusu,
Sporda Şiddet Yasasının değiştirilen hükmü de hususi
ceza hükümlerini ihtiva eden özel kanun niteliğindedir, konu
beraberliği de vardır. Komisyon her şartta metinci
yaklaşımla değil, mevzuatçı yaklaşımla
değil, hukukun üstünlüğü içerisinde kendi tezini savunmaya
muktedirdir; işlem doğrudur.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, kanunun başlığı da
yanlış. Yani ilaveler yapıyorlar ama içi böyle
BAŞKAN
Süre burada doldu Sayın Genç, özür diliyorum. Sayın Öğütün de
sorusu var fakat süremiz doldu.
Şimdi,
madde üzerinde önerge olmadığına göre konuşmalar
tamamlanmıştır.
4üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
4üncü
madde kabul edilmiştir.
5inci
maddeyi okutuyorum:
MADDE 5- Bu kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Madde üzerinde gruplar adına söz isteyen yok.
Şahıslar
adına İsmail Kaşdemir, Çanakkale Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İSMAİL
KAŞDEMİR (Çanakkale) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Adli Sicil Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 5inci maddesi üzerinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel
Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.
Benden
önceki konuşmacılar bu kanun hakkında gerekli
konuşmaları yapmışlardır. Ben bu kanun teklifinin
hazırlanmasında emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum.
Bu kanunun hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Sözlerime
son vermeden önce, bütün avukatlarımızın, avukat
meslektaşlarımızın Avukatlar Gününü kutluyorum.
Genel
Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaşdemir.
Şahsı
adına Sayın Ali Uzunırmak, Aydın Milletvekili.
Sayın
Uzunırmak, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
çok teşekkür ediyorum.
Tabii,
Türkiye Büyük Millet Meclisi yasa yapma tekniği açısından çok
olağanüstü hâller yaşıyor ve bu olağanüstü hâllerin
acısı olarak da bizler çekiyoruz, halkımız da çekiyor.
Bu
olağanüstü yaşanan hâl ne? İttihat ve Terakki zamanında
Yok kanun, yap kanun. devri yaşandı, şimdi de Yap kanun,
düzelt kanun. devri yaşanıyor.
Şimdi,
ben Sayın Bakana sormak istiyorum: Sayın Bakanım, bu konsensüs
varlığı içerisinde yapılan bu kanun, uygulamada
yapılacak olan birtakım yanlışların ortaya
çıkmasıyla, altı ay sonra inşallah düzeltmek için gelmez
buraya tekrar veya beş ay sonra, üç ay sonra gelmez.
Buradan
nereye gelmek istiyorum değerli milletvekilleri? Meclis iradesi eğer
hakikaten söylemlerinizde olduğu gibi her şeyin üzerinde olacaksa,
Meclisin tümünün iradesi olması lazım. Mecliste bir
çoğunluğun iradesinin eğer dikkate alındığı
olursa, o zaman söylemlerinizden vazgeçmiş olmanız gerekir.
Buradan
kastım nedir? Burada yasa yaparken
6222de, o elektronik bilette ve Sporda Şiddet Yasasında biz
tavır koyduk, dedik ki: Bu çok erken çıkıyor,
tartışılmadı, toplum tartışmadı, sektör
tartışmadı. Ama dayatıldı, böyle bir heyecan
dalgası içerisinde Kanun buradan geçti, gitti. Şimdi, elektronik
bilet uygulamasında bu çıktı ve 6222 sayılı Kanun
Sayın
Başbakanın bir açıklaması var, Gerekirse beş yıl
Avrupaya gitmeyelim İngilterede olduğu gibi. diye.
Yanlış örneklemelerle, yanlış birtakım tavırlarla
Türk sporunun ocağına incir dikilmeye devam ediliyor. Bir
İngiltere örneklemesi Türkiyeye uymayan bir örneklemedir. Orada, Heysel
faciasından sonra taraftar cezalandırılmıştır.
Oysa burada, farklı bir konumda olay gelişmiştir.
Onun
ötesinde, Sayın Başbakanın ve AKP Grubunun bir
mantığı var yani Ben yaparım, başkası hiç önemli
değil. İşte, geçtiğimiz, daha kısa bir süre önce
4+4+4te Peygamber Efendimizin hayatının ve Kur'an-ı Kerimin
seçmeli ders olması ve aynı zamanda imam-hatip liselerinin orta
kısmının açılmasıyla ilgili Milliyetçi Hareket
Partisinin verdiği önergeyi reddettiniz. Ondan sonra, tuttunuz, biz
yaparız mantığı içerisinde kendi çoğunluğunuza
dayalı burada önerge kabul ettiniz.
Değerli
arkadaşlar, bu mantık içerisinde kanun yapmak ülkeye fayda getirmez.
Azami müştereklerde azami konsensüsü, azami çoğunluğu, azami
iknayı aramanız gerekmektedir. Oysaki, işte Ezanı
Muhammedînin geri dönüşünü -sadece AKP- Rahmetli Menderes örneklemesi
içerisinde Sayın Başbakanın siyasete dönük kullanması, cami
önlerinde, Cuma çıkışlarında demeçlerin, siyasi demeçlerin
verilmesi maalesef istismara doğru gitmektedir. Bunlar çok dikkat çekici
konulardır. Bunlar, ülke bütünlüğünü, milletin ortak değerlerini
âdeta tekelleşerek diğerlerini dışlamaya doğru giden,
spordan dinimize varıncaya kadar birtakım alanlarda tekelleşmeye
doğru giderek Ben yaparım dayatması içerisinde yapılacak
olan uygulamalar, ülkeye fayda getirmeyecektir, ülkeyi felakete götürecektir.
Onun için, Meclis iradesini ararken, eğer doğru yasa yapmak,
yarınlarda üç ay, beş ay sonra tekrar tekrar
Bakın, 6222 ile
ilgili olarak yaptığımız bu -daha bir sene olmadı
kanun çıkalı- ikinci düzeltmedir.
Ee
peki, Parlamentonun maliyetlerini, çalışma maliyetlerini hesap edip,
Parlamentoyu muhalefet çalıştırmıyor diye birtakım
eleştirilerde bulunurken, siz, yaptığınız bu
yanlışlarla Parlamentonun maliyetlerini ne dereceye
getirdiğinizi fark etmiyor musunuz? Dolayısıyla kanunlar
Teklife baktım şimdi; teklif, bundan belli bir süre önce, on-on
beş gün önce teklif olarak verilmiş ve hemen gündeme
alınmış!
Değerli
milletvekilleri, başka milletvekillerinin verdiği teklifler
sıralarda beklerken, görüşülmezken, tozlu raflara atılırken
bu teklifin kurumlardaki görüş alışverişlerinin bile ne
derece olup olmadığı hiç araştırılmadan hemen
bugün, on-on beş gün içerisinde tekrar bir yasa yapıldı.
Dolayısıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu yasa yapma tekniğini terk etmesi
gerektiği kanaatini taşıyorum. Milletvekillerimizin de
bağımsız milletvekili olarak özgür iradesiyle temsil edilmesi
gerektiği kanaatini taşıyorum.
Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Uzunırmak.
5inci
madde üzerinde soru-cevap
Sayın
Buldan söz istemiş; buyurun efendim.
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanıma sormak istiyorum: Şimdi, bu açlık grevinde olan tutuklu
ve hükümlülere disiplin cezaları veriliyor. Açlık grevinde olan bir
tutuklu ya da hükümlü bedeni üzerinden eylem gerçekleştiriyor; dolayısıyla
idareye yönelik bir eylem yok, ama buna rağmen tutuklular ve hükümlüler
disiplin cezasına çarptırılabiliyor.
Örnek
olarak, Diyarbakır D tipinde kadın tutuklulara yönelik böyle bir
uygulama var ve bunların içerisinde bir milletvekilimiz de var, Sayın
Selma Irmak. Geçen hafta arkadaşlarımızın ziyareti
sırasında, açlık grevinde olduğundan kaynaklı disiplin
cezasına çarptırıldığı açıklandı. Bu
konudaki görüşlerinizi öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın
Bakan, buyurun.
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın
Buldanın sorusunda, açlık grevine katılanlarla ilgili disiplin
cezası verilmesini eleştiren bir tespit var.
Değerli
milletvekilleri, bu, mevzuata dayalı olarak yapılmış bir tasarruf.
Burada bu cezalar, disiplin cezaları infaz hâkimlerinin denetimine tabi,
itirazı mümkün, yanlış bir şey, tasarruf varsa, cezaevi
idaresinin tasarrufu varsa bunlar infaz hâkimliğinin kararlarıyla
kaldırılabilecek şeylerdir. Ama bunun ötesinde, infaz hâkiminin
de yapamayacağı, mevzuata dayalı bir husus var ise ne cezaevi
yönetiminin ne de infaz hâkiminin burada yapabileceği çok fazla bir
şey yok, olay tamamen bir mevzuat düzenleme işiyle ilgilidir.
Teşekkür
ediyorum.
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Değiştirilebilir ama Sayın Bakan.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde görüşmeler tamamlanmıştır.
5inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
5inci madde kabul edilmiştir.
6ncı
maddeyi okutuyorum:
MADDE
6- Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Madde üzerinde gruplar adına söz talebi yok.
Şahıslar
adına Sayın Mehmet Şandır, Mersin Milletvekili.
Buyurun
efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle saygıyla selamlıyorum.
Eksik,
yanlış yapılan bir kanun mahkeme kapısından döndü,
düzeltiyoruz, görevimizi yapıyoruz. Ne yapalım, böyle. Sayın Ali
Uzunırmakın söyledikleri size zor gelmesin, gerçekten kendi
eksiğimizi itiraf ediyoruz, ifade ediyoruz. Bir de ilgisi olmayan
kanunları böyle son anda birbirine iliştirmek de hukuk yapma
tekniğine çok uygun değil, o da böyle kapı
aralığında kanun yapmak gibi oluyor, o da doğru değil.
Kanunlar-Kararların, grupların buna çok dikkat etmesi gerekir; yasama
kalitesi noktasında bir yanlışımızı da ortaya
koymaktadır.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak biz bu kanunu destekliyoruz, olumlu oy
vereceğiz. Bir eksik, bir yanlış tamamlanıyor.
Vatandaşımızın hayatını kolaylaştıran
her meseleye katkı vermek de bizim görevimizdir, katkı
vereceğiz. Ancak, ben bu vesileyle toplumun, milletimizin bize ulaşan
taleplerinden bir-ikisini Sayın Bakana sunmak istiyorum, gereken tedbiri
muhtemel, sonunda bir açıklama da yapacaktır- bir müjdeyi de verir
diye ümit ediyorum.
Birincisi:
Sayın Bakan, üçüncü yargı paketini hem basına ifade ettiniz hem
kamuoyuna ifade ettiniz hem Meclise getirdiniz ama bir yerlerde kadük oldu
galiba. Niye? Bunun cevabı verilmeli. Şunun için söylüyorum: O üçüncü
yargı paketinin içerisinde İcra-İflas Kanunuyla ilgili çok
önemli bir düzenleme vardı, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bizim
de bir kanun teklifimiz vardı, birleştirilmişti. Neydi o? Ev
eşyasının haczedilememesi. Bizim ilave bir talebimiz vardı,
üretim araçlarının da haczedilememesi. Yani atölyesindeki
tezgâhı haczedilemesin insanların ki ekmeklerini kazansınlar.
Ee, bu bekletiliyor. Hâlbuki bunu bekleyen, bu kanunu bekleyen çok sayıda
vatandaşımız var. Buna acil bir cevap yetiştirmeniz
lazım, çünkü vatandaşımız bunu beklemektedir.
İkinci
bir husus: Geçen sene burada, birlikte, yine benim veya bazı
arkadaşlarımızın uyarısıyla bir düzenleme
yapıldı Tapu-Kadastro Kanununda. O neydi? Tapu iptal
davalarının yargılama giderinin, mahkeme harcının
davayı kaybeden vatandaştan istenmemesiydi. Adam hem
tarlasını kaybediyor
Çünkü kusur kendinde değil, tapu
vermişler, o tapuyu satın almış, sonra gitmiş orman
idaresi veya hazine Burası hazinenindir., Burası
ormanındır. diye iptal davasını açmış,
vatandaş kendini savunamamış, sonuçta davayı da
kaybetmiş; hem evi gitmiş, tarlası gitmiş hem de
arkasından yüklü bir miktarda mahkeme masrafı olarak, yargılama
masrafı olarak altından kalkamayacağı bir icrayla
karşılaşmış. Efendim, Yargıtaya gideceğim,
temyiz edeceğim. diyor, icra dairesi dinlemiyor, anında
dayıyorlar, hemen icrası veya mal beyanı gibi bir hüküm ortaya
koyuyorlar; vatandaş perişan. Bu noktada, bizim özellikle Mersinin
Erdemli ilçesinde taştan ekmeğini kazanan o insanlar
seralarının veya tarlalarının, bağlarının,
bahçelerinin tapusunun iptal edilmesinden sonra zaten bir mağduriyet,
arkasından da mahkeme, yargılama gideri olarak önemli bir
meblağla, icrayla karşı karşıya kalıyorlar.
Bu
konuda kanun çıkardık. Sayın Bakan, Yargı bizim
işimiz
demeyiniz. Yargıyı kime şikâyet edeceğiz?
Yargının sorunlarını, yargılamanın
sorunlarını kim müdahil olup çözecek?
Şimdi
size buradan söylüyorum. İşte bir mahkeme kararı
bulunmaktadır elimde, burada Kanuna aykırı yani o
çıkardığımız Kanuna aykırı
Vatandaştan 594 TLlik nispi karar harcının davalıdan
tahsiline karar vermişler. Bu bir yerden düzeltilecek ama düzeltilinceye
kadar da kurbağanın gözü çatlayacak. Bu türlü
yanlışlıkların da düzeltilmesini, bir şekilde tedbir
alınmasını ben bu vesileyle tekrar gündeme getirerek
vatandaşlarımızın talebi doğrultusunda, Sayın
Bakanın dikkatine sunuyorum. Ümit ederim ki kendilerinin de bir
açıklaması olacaktır.
Kanunun
hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Şandır.
Şahsı
adına Sayın Fatoş Gürkan, Adana Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
FATOŞ
GÜRKAN (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; görüşülmekte olan kanunla ilgili şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi ve bizi izleyen
aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün
5 Nisan Avukatlar Günü, yargı sistemimizin vazgeçilmez unsuru
avukatlarımızın gününü kutluyorum. Adaletin tecellisi için
savunma hizmetini fedakârca yürüten tüm avukatlarımıza meslek
hayatlarında başarılar diliyorum.
Birkaç
gün önce Adanada icra takibi sırasında Kenan İskender
adında bir avukat arkadaşımız saldırıya
uğradı, yaralandı, kendisine geçmiş olsun diyorum. Bu
vesileyle, bugüne kadar avukatlık hizmetini yürütürken saldırı
sonucu vefat eden tüm arkadaşlarımıza Allahtan rahmet,
yaralılara, saldırıya uğrayanlara da geçmiş olsun
dileklerimi iletmek istiyorum.
Kanun
üzerinde tabii, detaylı olarak arkadaşlarımız
açıklamalar yaptı. Bu kanun milletimizin hizmete erişimini daha
da kolaylaştıracak; bir. İkincisi de adli sicil
kayıtlarındaki silinmeyle ilgili adaletsizliği ortadan kaldıracaktır.
Kanunun AK PARTİ hükûmetlerine uygun olarak millet eksenli hizmeti
kolaylaştıracağı inancıyla emek veren Sayın
Bakanımıza, tüm arkadaşlarımıza teşekkür
ediyorum.
Ülkemiz
ve milletimiz için kanunun hayırlı olmasını diliyor,
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Gürkan.
6ncı
madde üzerindeki görüşmeler de tamamlanmıştır.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
6ncı
madde kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, teklifin tümünün oylamasından önce Komisyon
Başkanının bir redaksiyon talebi vardır.
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Teklifin
başlığının Adli Sicil Kanunu ile Sporda Şiddet
ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi olarak düzeltilmesini talep
ediyoruz.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Kanunun
tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Teklif
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır, hayırlı
olsun.
Sayın
milletvekilleri, beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.29
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 18.40
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP
ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Tanju ÖZCAN (Bolu)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 91inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
4üncü
sırada yer alan, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Kanun ile Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile
Koruma Kurulları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
4.- Ceza ve
Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Denetimli
Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/588) (S. Sayısı: 207) (X)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet?
Yerinde.
Komisyon
raporu 207 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Sayın
Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.
Sayın
Kaplan, buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP
GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 207 sıra sayılı denetimli
serbestlikle ilgili yasa tasarısı hakkında söz aldım.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Gerçekten,
cezaevlerimiz bir felaket, infaz sistemimiz bir afat. Kapasite fazlasıyla;
bir yatağa 4 kişi, bazı yerlerde bir yatağa 3 kişi
düşüyor ve vardiyalı yatma sistemini uygulayan dünyanın
16ncı büyük ekonomisinde ve bu yıl da yüzde 8,5 büyüme oranı
gösteren ülkemizde bir sıkıntı var. Bu
sıkıntıyı aşmak gerekiyor. Nasıl
aşacağız? Eğer cezadan amaç suçluların
ıslahıysa, topluma kazandırmaysa, insan onuruna
yaraşır bir sistemi de kurmak zorundayız. Bu mağduriyetleri
gidermek
Cezasının bitmesine belli bir süre kalanlar için -bir
yıl- veya duruma göre farklı konumlarda olanlar için
-yaşlılar için, çocuklu anneler için, hastalar için- bu farklı
bir biçimde uygulanabilinir, onlarda süre yükseltilebilinir iki yıla, üç
yıla, beş yıla kadar. Bu konuda Hükûmetin eğer bir önergesi
gelirse makul bulduklarımızı da destekleyeceğiz.
Denetimli
serbestliği bekleyen binlerce kişinin olduğunu biliyoruz.
Sizlere de muhtemelen telefonlar geliyordur, mektuplar geliyordur.
İnanın üç saat önce de beni cezaevinden telefonla arayan mahkûmlar
oldu: Denetimli Serbestlik Yasası ne oldu, bugün görüşülür mü?
Evet, bugün görüşülüyor. İşte, ilk konuşmayı biz
yapıyoruz ve bu konuda elbette ki -belki sayıları 10 bini
aşkın- cezaevlerinde nispi bir ferahlama getirecekse ve bu sistemle
yeniden iş edinme, yeniden topluma kazandırılma, yeniden aile
yanına gitme, yeniden bir hayat kurma, yeniden kendini gözden geçirme
şansı tanıyacaksa -ki tanır diye, bunun dünya örnekleri
var- bunu desteklemek gerektiğini biz söylüyoruz. Partimiz bu tür
konularda, önceki yasada da olduğu gibi
Yani yapıcı muhalefet
konusunda sıkıntı çıkarmıyoruz, aksine, katkı
sunuyoruz. Bunda da katkı sunacağız elbette ki.
Sistem
nasıl uygulanacak? Aslında, net bir şey yasaya
baktığınız zaman anlaşılmıyor. Yani bu
sistemde, bir yıllık denetimli serbestlikte, Avrupada uygulanan ev
hapsi modelinden tutun da, işte, başka bir yerde çalıştırmaya
kadar farklı farklı modlar var. Yani bir tek düzenleme, bir tek
tiplilik yok. Bu biraz kaygı yaratıyor bizde çünkü sistem infaz
hâkimliğine bırakılırsa -yani yasal bir düzenleme de net
konulamıyorsa, biraz takdire, uygulamaya kalıyorsa- o uygulamayı
da adil yapmak gibi bir sorumlulukla karşı karşıya
kalınır.
Burada
uzun uzun yasa üzerinde konuşmak istemiyorum. Zaten, kısa geçmek
istiyorum. Bir an önce yasalaşsın çünkü herhâlde bu yasayı
bekleyenlerin hepsi Aman, bir an önce çıksın, muhalefet partileri
dâhil herkes katkı sunsun. diye düşünüyorlardır. Tabii, buna ne
kadar kadro alınma durumu yasanın içine girmiş, zorla
çalıştırma var mı yok mu, çocuk eğitimlerinin durumu,
elektronik gözetim izleme yöntemi, denetimi nedir, işte, imza verme, gitme
gelme, bir yerlerde belli bir süre kalma, bir yerlere gidememe, bir bölgeden
çıkamama
Bütün bunlar, uygulayıcıların çok hakkaniyetle ve
adaletle yerine getirmesi gereken bir belirsizlik getiriyor. Sadece, bu yasa
çıktı, yarın herkes cezaevinden çıktı, evine gidecek
gibi bir durum da dört dörtlük yok. O zaman, bu yasanın içindeki
uygulamaların iyi niyete ve hakkaniyete uygun olarak karar mercileri,
infaz hâkimlikleri tarafından ve ilgili merciler tarafından yerine
getirilmesi gerekiyor.
Bilmiyorum, tabii, Sayın Bakanın önerdiği,
Bakanlığın önerileri elbette ki olacak 0-6 yaş grubu
çocuklarla ilgili. Belki iki yıl süresi kalan kadın hükümlüler,
ağır hastalık durumunda olan mahkûmlar, hükümlüler, üç yıl
veya daha az süre kalan hükümlülere, çok ağır durumlar, adli tıp
para cezasının ödenmemesiyle gelen durumlar
Bu arada da, sıkça
gelen telefonlardan, taahhüdü ihlal nedeniyle hapse girecekler var, diyorlar
ki: Biz çek verdik, çekimizi ödeyemedik. İcra geldi, taahhütte bulunduk.
Taahhüdü yerine getiremedik, paramız yoktu. Ama Çek Yasası
çıktı, Çek Yasasından hiçbir şey ödemeyenler, taahhüdü
olmayanlar kurtuldu, bizim durumumuz ne olacak? Ben de buradan Sayın
Bakana ve bürokratlarına söylüyorum, bu mağduriyet ne olacak? Bunun
da mutlaka bir çözümü olması gerekiyor.
Yalnız, bir hukukçu
olarak bir kaygımı burada paylaşmama izin verin diyeceğim.
F tipi cezaevlerine
Arkadaşlar, F tipinin uygulaması -bu aralar
avukatları ziyaret ettim, gazetecilere ziyarete gittim- ve bir sistem sorunu
var ki o sistem insan haklarıyla gerçekten sorunu olan bir sistem,
insanlıkla sorunu olan bir sistem. Bu sistemde güvenlik, gözetim,
görevliler, disiplin cezaları, bunların hepsi bir sistem olarak
tahammül edilmez, katlanılmaz düzeydedir. Bu konuda, bir grubun değil
hepimizin sorunu olarak, bir Meclis araştırmasıyla bu F tipi
sistemini tekrar mutlak surette gözden geçirmemiz gerekiyor. Bu konuda her
yerden şikâyet geliyor ve bu sistem, bu baskı, izole etme ve
gerçekten katlanılmaz, zaten dört duvar arasında olan bir
yaşamda ve bakım, gıda vesair koşulları da
eklediğiniz zaman, zor koşullar söz konusu.
Burada Sayın
Bakanlık bürokratlarından bir sorunun cevabını vermelerini
isteyeceğim. Bu sorum çok basit. Cezanın amacı nedir? Hapislerin
amacı nedir? Islah etmek mi, topluma kazandırmak mı? Eğer
bir kişinin cezaevinden çıkma durumu varsa, ihtimali varsa onu
ıslah edersiniz. Eğer bir kişiye, suç tipi itibarıyla, siz
ölünceye kadar cezaevinde kalacaksınız ve burada öldükten sonra
cezanız bitecek derseniz, bu cezadan neyi beklersiniz, bu infaz sistemi
neyi ıslah edecek? Topluma ölü kazandırmak mümkün mü acaba? Böyle bir
infaz sistemi dünyanın bir yerinde var mı, merak ediyorum yani
ölünceye kadar infaz sistemi. Yani kantarın topuzunu bu kadar
kaçırmanın anlamı ne? Hele suç ayırımı yaparak
-terör suçlarından veya başka tip suç kategorilerinden alınarak-
belli suç tiplerine ayrımcılık yaparak yapılan uygulamada,
ağır müebbet alan bir hükümlü ölünceye kadar cezasını
çekmek durumundadır. Peki, ölünce cezasını çekecekse siz kimi,
neyi ıslah edeceksiniz, topluma neyi kazandıracaksınız?
Böyle bir ıslah yöntemi var mıdır? Dünyada örneği var
mıdır? Böyle bir ıslah yöntemini, böyle bir yöntemle cezaevi
infaz sistemini nereden örnek aldınız? Bunun cevabını
bulmak, aramak zorundayız.
İdam cezası
kalktı, idam cezasının yerine müebbet hapis, artı
ağırlaştırılmış müebbet hapis getirildi.
Ağırlaştırılmış müebbet hapisle infaz
sisteminde, yeni Ceza Kanunu ve Ceza Yargılama Usulü ve İnfaz
Yasasına göre de bu getirildi. Şimdi, bir kişiyi ölünceye kadar
cezaevinde infazla tutmak neyi ıslah edicidir, neyi çözücüdür, topluma
neyi kazandırıcıdır? Bu sorunun cevabını mutlaka
bürokratların bir çalışmayla ortaya koyup getirmesi gerekiyor.
Ve
son sözümüz: Arkadaşlar, 130 bin kişi var cezaevlerinde. Resmî siyasi
tutuklu sayısı 10 binin üstünde. Buraya, doğruya gelelim. Bugüne
kadar devletler siyasi tutuklu ve hükümlüler ile ilgili özel düzenleme, af veya
infaz erteleme yasaları çıkarmıştır. Devletlerin
kendisine karşı işlenen suçlarda bunu getirmesi
anlaşılabilinir. Ama son zamanlarda çıkarılan bütün af
yasalarında özellikle siyasi suçluların ayrık tutulduğu
görülüyor; ayrılıyor ve bir öç alma, bir kin, bir öfke üzerine
kurulmuş bir sisteme dönüşüyor.
Şimdi,
burada -bağışlayın, bu örneği vermek zorundayım,
içerideki hiçbir hükümlü de üstüne alınmasın- bu ülkede, yüz
kızartıcı suç işleyen birisi -suçu ne olursa olsun,
saymayacağım- bir yılı kala yararlanabilir. Bu ülkede,
ırza geçmeden tutun ihaleye fesat karıştırmaya kadar,
organize kaçakçılıktan tutun bilmem neye kadar, bir yıla kadar,
hükümlü birisi bundan yararlanabilir. Kim yararlanamaz biliyor musunuz?
Düşüncesini açıklayan bir aydın, bir yazar, bir siyasetçi, bir
seçilmiş bundan yararlanamaz. Bir şiir yazan, bir şiir okuyan,
bir kitap yazan, bir düşünce açıklayan bir kişi bundan
yararlanamıyor. Niye? Terörle Mücadele Kanununa göre olan suçlarda infaz
hukukunda açık cezaevlerine gönderilme yoktur. Onun için açık
cezaevlerinde siyasi suçlardan hükümlüler bulunmamaktadır ve
yararlanamıyor. Bu ayıbı, bu eşitsizliği, bu adaletsizliği
Bakanlığın bir sonraki yargı paketinde bir şekilde
telafi etmesi gerekiyor. Telafi etmediği takdirde toplumsal
barışı sağlayamayız çünkü bu, toplumsal
barışla da direkt bağlantılıdır. Bakın,
geçen dönem bir milletvekili arkadaşımız bu kürsüde
yaptığı konuşmalardan dolayı on altı sene hapis
cezası aldı. Basın suçları bunun içinde, basın
suçları da TMKya, Terörle Mücadele Kanununa giriyor.
O zaman ne
yapacağız? Bu ülkede düşünce, örgütlenme özgürlüğünün önünü
açacağız, siyasi suçlara bu kadar düşmanca bakmayacağız.
Bu ülkenin konuşanına, kitap yazanına, aydınına,
karikatür çizenine, resim çizenine Teröristtir. deyip Müstahaktır.
muamelesi çeken bir devlet kendi evlatlarıyla barışamaz. Kendi
evlatlarıyla barışması için infaz hukukunda
eşitliği sağlaması lazım. Ne demek? Demokrasiyi, 12
Eylül darbesini eleştiren bir konuşma yapmış bir kişi
diyelim ve propagandadan da ceza almış, yararlanamayacak bundan;
şiir okumuş, yararlanamayacak; kitap yazmış,
yararlanamayacak ama diğer suçların hepsi yararlanacak. Peki, niye
bütün suçlar yararlanamıyor bundan? Burada bir zihniyet
sakatlığı var; bu sakatlığın giderilmesi
lazım, bu eşitsizliğin giderilmesi lazım. Sakat yanı
var bu yasanın, yeterli bir yasa değildir. Bunun yeterli bir yasa
durumuna gelmesi için, eğer hükümlüler için fark yapılmayacaksa,
mutlaka onlarla ilgili infaz hukukunun da düzeltilmesi gerekiyor.
Ben,
buradan, tekrar tekrar, bu yanlışın bir an önce düzeltilmesinin
Türkiyede demokratikleşmeye, toplumsal barışa katkı
sunacağını söylüyorum, grubumuz da bunu defalarca söylüyor.
Bu
Avukatlar Gününde şunu çok açık söyleyeceğim: Eğer hukukun üstünlüğü
diyorsanız, kutsal olan savunma hakkı özgür olacak arkadaşlar.
Eğer bağımsız yargı diyorsanız, savunma
makamı, avukatlık makamı, yargının onsuz olmaz üç
süjesinden biri olan savunma makamı özgür olacak. Eğer adil bir
yargılama istiyorsanız, öyle, gizlilik, gizli tanık olmayacak,
gizli dinlemeler olmayacak, savcı kısıtlılık
kararı vermeyecek, savcının elinde ne delil, done varsa
avukatın elinde de o olacak. Eğer savcının silahıyla
savunmanın silahı -iddiayla savunmanın silahı- eşit
değilse bu Meclisten çıkan bütün sözleşmelere
attığımız imza, verdiğimiz oy yalandır. Milletin
iradesini kullanıyoruz, milletin iradesi adına Medeni ve Siyasi
Haklar Sözleşmesini imzaladık. Orada adil yargılanma hakkı
vardı, savunma hakkı; yalandır o zaman. Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesini imzaladık, 6ncı maddede savunma
hakkı vardır; eğer uygulamıyorsak yalandır demek ki
yapılanlar, söylenenler. Anayasanın 90ıncı maddesini
değiştirdik, dedik ki: Avrupa Mahkemesi savunma standartları,
yine, avukatlığın dokunulmazlığıyla ilgili
kriterler var, özel yasası var, üstü aranamaz, bürosu aranamaz. Adalet
Bakanlığının izni gerekir. Özel yetkili hâkimler ve
savcılar Ben Adalet Bakanını tanımıyorum. diyor,
Ben özel yasayı tanımıyorum. diyor, Ben özel olarak izin
verilmesini tanımıyorum. diyor, Ben başıma buyruğum,
istediğim kapıyı kırarım, istediğim yere girerim,
istediğimi de alırım. diyor ve Gizlilik, meslek
sırrını, dosyalarını, evraklarını da
alırım, siyah bir torbaya, poşete koyarım, gözlerini de
bağlarım, Terörle Mücadele Kanunundan Teröristtir. diye
yargılarım. diyor. Siz o avukatları tutuklayıp, böyle
getirip içeride
O savcılar, aynı okulu bitiren o savcılar, aynı
hukuk fakültesini okuyan aynı savcılar, savunmanın kutsal
olduğunu bilen o savcılar, özel yetkileri başlarına geçince
babalarını, analarını, adaleti, Tanrıyı bile
tanımaz bir güce erişmenin, sonsuz, kudretsiz, kontrolsüz gücü
olmanın hangi hukukunu işliyorlar, kimin adına işliyorlar?
Kimin adına işliyorlar? Sıkıyönetimde işlenmiyor bu.
Sıkıyönetimde uygulanmayan, işlenmeyen bu hukuku nasıl
savcılar avukatlara işledi? Savcılar nasıl avukatları
görevlerinden tutukladı? O savcılar bugün, o avukatların iddianamesini
5 Nisan Avukatlar Gününde hediye ederek gönderdiler 16. Ağır Ceza
Mahkemesine. E, Kenan Evreni biz niye yargılıyoruz o zaman burada,
ona yargılama dersek? Bunu kabul edemeyiz arkadaşlar. Kutsal olan
savunma hakkı herkese lazımdır. Bir gün bu zulmü uygulayan
savcılara da lazım olacak.
Ben
avukat olarak görev yaptığım İstanbul Devlet Güvenlik
Mahkemesinde, bir gün, savcılara, 10 tanesine şunu söylemiştim:
Bir gün savunma hakkı size de lazım olur. Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinden içtihatlar okuyordum, gülüyorlardı. Bir gün o
savcıların yüzlerine baktım, Bu mekânınız
devamlı değildir. dedim ve o konuştuğum savcılardan,
hâkimlerden 3 tanesi bir sene sonra rüşvetten içeri girdiler, avukatlara
muhtaç oldular, savunmaya muhtaç oldular. Şimdi, ben özel yetkili
savcıların hepsine buradan sesleniyorum: Sizin de bir avukata
ihtiyacınız olacak. Avukatlar üstlerinde güç tanımadılar,
kimsenin üstünde de güç kurmadılar; efendi tanımadığı
gibi köle de olmadılar; asla, bu ülkede de olmayacaklar, boyun eğmeyecekler.
Bu zulme karşı, darbelerde, cuntalarda en direngen mücadele verenler
de avukatlar olmuştur.
Özgürlükçü,
mücadeleci avukatların hepsinin Avukatlar Gününü kutluyorum. Zulme,
baskıya karşı da suskun olanları buradan
kınıyorum. Öyle avukatlık
Binlerce avukat var ama onurlu duran
avukatların adını tarih yazar. Sokratı yazar ama 12 Eylül
sıkıyönetiminin savcılarının da, hâkimlerinin de
hiçbirini yazmaz. Özel yetkili mahkemelerin savcılarını,
hâkimlerini de tarih yazmayacak ama onların karşısında onurla
direnen bütün hukukçuları, avukatları, savunma makamını,
savunanları onurla yâd edecektir, bunu şimdiden size buradan
söylüyorum ve asıl bunun karşısında susmayacağız
diyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Kanunun tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına Ali İhsan
Köktürk, Zonguldak Milletvekili.
Buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Kanun ile Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile
Koruma Kurulları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının geneli üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Öncelikle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, hepimizin bildiği gibi, bugün cezaevlerinde tam 132 bin
tutuklu ve hükümlü bulunmaktadır. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara
geldiğinde, 2002 yılında 59 bin olan toplam tutuklu ve hükümlü
sayısı bugün âdeta cumhuriyet tarihi rekorları
kırmaktadır. Bunun sonucu olarak bugün cezaevlerinde tutuklu ve
hükümlülerin büyük bir bölümü ya yatak nöbeti tutmakta ya da beton zeminlerde
yatmaktadır.
Ayrıca
yine bugün, ülkemizde uzun tutukluluklardan kaynaklanan insan hakkı
ihlalleri iç ve dış tüm çevrelerce ciddi kaygılar yaratan
ağır bir soruna, ağır bir bunalıma
dönüşmüştür. Dolayısıyla görüştüğümüz bu yasa
tasarısının diğer gerekçelerinin yanı sıra,
başta cezaevi kapasite sorunlarını kısmen de olsa azaltmak
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edildiği ancak bu
alandaki temel sorunları büyük oranda çözmekten uzak olduğu
görülmektedir.
Değerli
milletvekilleri, tasarıya baktığımızda birinci olarak,
açık ceza infaz kurumlarında cezasının altı
ayını kesintisiz olarak geçiren veya çocuk eğitimevinde toplam
cezasının beşte 1ini tamamlayanlardan, koşullu
salıverilmesine bir yıl veya daha az süre kalan hükümlülerin
istekleri hâlinde cezalarının koşullu salıverilme tarihine
kadar olan kısmının denetimli serbestlik tedbirinin uygulanarak
infazına ceza infaz kurumunca hazırlanan değerlendirme raporu
dikkate alınmak suretiyle infaz hâkimi tarafından karar
verilebilecektir.
İkinci
olarak, açık ceza infaz kurumuna ayrılma şartları
oluştuğu hâlde iradesi dışında bir başka nedenle
açık ceza infaz kurumuna ayrılamayan veya bu nedenle kapalı ceza
infaz kurumuna gönderilen iyi hâlli hükümlüler, açık ceza infaz kurumuna
ayrılma şartlarının oluştuğu tarihten itibaren
altı aylık süre geçtiğinde bu hükümlüler de tasarıyla
getirilen infaz hükmünden yararlanabileceklerdir. Dolayısıyla bu
hükümlere bakıldığında, tasarıda suçlar ve cezalar
arasında herhangi bir ayrım yapılmaksızın hapis
cezasının infaz koşullarının dikkate
alınması suretiyle düzenleme gerçekleştirildiği
görülmektedir.
Yine,
tasarıyla eklenmesi düşünülen 105/A maddesinin üçüncü
fıkrasında, denetimli serbestlik uygulanmak suretiyle
cezasının dışarıda infazına karar verilen
hükümlünün koşullu salıverilme tarihine kadar kamuya yararlı bir
işte ücretsiz olarak çalıştırılması veya bir
konut ya da bölgede denetim ve gözetim altında bulundurulması veya
belirlenen yer veya bölgelere gitmemesi yahut belirlenen programlara
katılması yükümlülüklerinden bir veya birden fazlasına tabi
tutulmasına, hükümlünün isteğine bağlı olmaksızın
sonradan değiştirilmesi mümkün olmak kaydıyla ilgili denetimli
serbestlik müdürünce karar verileceği ifade edilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, cezaevinde kaldığı süre içerisinde
çoğunluğu işini, ailesini ve sosyal ortamını
kaybetmiş, yardım ve desteğe ihtiyacı olan hükümlülerin
toplum içine planlı bir şekilde bırakılmaları,
dışarıda desteklenmeleri suçluların ıslahı ve
topluma kazandırılmaları açısından önemlidir. Bu
bağlamda, tasarıyla getirilen düzenlemeler ülkemizde suç ve ceza
siyasetinin istikrarlı hâle gelebilmesi açısından
eleştirilse de, daha doğru olan, modern ceza hukukunda cezanın
tenkil edici özelliğinin yanı sıra ıslah edici, topluma
kazandırıcı özelliğinin daha önde tutulması nedeniyle
bu tasarı bizce de olumlu bir tasarıdır ancak eksik bir
tasarıdır.
Değerli
arkadaşlar, öncelikle az önce Sayın Kaplanın da ifade
ettiği gibi, bu tasarıda suçlar ve cezalar ayrımı
yapılmaksızın cezanın miktarı ve cezaevleri
niteliği göz önünde tutularak bir değerlendirme yapılmaktadır.
Yani ya açık cezaevine nakledilmiş olacak hükümlü ya da açık
cezaevine nakledilme şartlarını taşımış
olacak. Yani dolayısıyla, bu düzenlemede yüksek güvenlikli cezaevleri
yasanın kapsamı dışında
bırakılmıştır. Oysaki hepimizin bildiği gibi,
Anayasamızın 10uncu maddesinde ifade edilen kanun
karşısında eşitlik ilkesi, hukuk devletinin temelidir. Bu
tasarıyla sadece açık cezaevinde yatan hükümlülerin veya açık
cezaevine nakledilme koşulları gerçekleşmesine rağmen,
ellerinde olmayan sebeplerle açık cezaevine nakledilemeyen kapalı cezaevindeki
hükümlülerin yararlandırılması, yüksek güvenlikli cezaevindeki
özellikle terör suçu gibi nitelendirilen, aslında bizim
anladığımız anlamda terör suçu kapsamına girmeyen,
düşünce suçu kapsamında değerlendirilen hükümlülerin bu yasa
tasarısı kapsamı dışında tutulması hukuk
devletinin, demokratik devletin temel normlarıyla, temel ilkeleriyle
örtüşmemektedir. Bunu öncelikle temel eleştiri olarak koymak gerekir.
Değerli
milletvekilleri, cezanın koşullu salıverilmesine kadar olan, bir
yılı aşmayan kısmının denetimli serbestlik
tedbirinin uygulanarak infazı, hükümlünün cezasının
infazının bir parçasıdır ve bu anlamda yargısal bir
faaliyettir. Hepimizin bildiği gibi, Anayasamızın 9uncu
maddesine göre yargı faaliyeti Türk milleti adına
bağımsız mahkemelerce yerine getirilmektedir. Bu nedenle,
mahkemelerce verilen cezanın bir bölümünün denetimli serbestlik
programlarından hangisiyle çektirileceğine yargıcın
değil, denetimli serbestlik müdürünün karar vermesi bir yargı
fonksiyonu hakkında yargıcın dışında bir
başka kişi veya kurumun karar vermesi anlamına gelmektedir.
Dolayısıyla, Anayasamızın 9uncu maddesinin açık
hükmü göz önünde tutulduğunda denetimli serbestlik tedbirlerinden
hangisine denetimli serbestlik müdürünce karar verileceğine yönelik
düzenleme, yargı yetkisinin Türk milleti adına
bağımsız mahkemelerce ve yargıçlarca
kullanılacağı hükmüne, yani Anayasanın 9uncu maddesine
açıkça aykırılık oluşturmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, tasarıdaki öngörülen tedbirlerden kamuya yararlı bir
işte ücretsiz çalıştırmanın da Anayasamızın
18, 49 ve 55inci maddelerine açıkça aykırılık
oluşturduğu görülmektedir. Anayasamızın 18inci maddesine
göre Hiç kimse zorla çalıştırılamaz. Angarya
yasaktır. ancak 18inci madde tutuklu ve hükümlülere yönelik bir istisna
da getirmiştir ve tutukluluk ve hükümlülük süreleri içerisindeki
çalıştırmaların angarya sayılamayacağına
yönelik bir düzenleme içermiştir.
Değerli
arkadaşlar, değerli milletvekilleri; ancak Anayasanın 18inci
maddesine baktığımızda, tutuklu ve hükümlülerin
çalıştırılmaları her ne kadar angarya olarak kabul
edilmese de ücretsiz çalıştırmaya yönelik herhangi bir hüküm
içermediği açıkça görülmektedir. Yine Anayasamızın 55inci
maddesine göre de Ücret emeğin
karşılığıdır. Devlet, çalışanların
yaptıkları işe uygun, adaletli bir ücret elde etmeleri ve diğer
sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri
alır. Yani Anayasamızın 55inci maddesi, emeğin
karşılığı olan ücretin ödenmesi konusunda devlete özel
takip görevi vermiştir. Şimdi, biz, burada, devletin Anayasada
anılan yükümlülüklerinin yine devlet eliyle
kaldırıldığı bir düzenlemeyi yasalaştırmaya
çalışıyoruz.
Dolayısıyla, biz
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, Anayasamızın 18 ve 55inci
maddeleri birlikte değerlendirildiğinde, kamuya yararlı bir
işte ücretsiz çalıştırmanın doğru olmadığı
düşüncesindeyiz. Yani kamuya yararlı bir işte
çalıştırılması 18inci madde kapsamında makuldür.
Ancak 18inci madde ve 55inci madde, yani emeğin kutsal olduğu,
emeğin karşılığı ücretin verilmesinin devlet
tarafından özellikle takip edilmesi yükümlülüğünü düzenleyen madde
karşısında, çalıştırmanın ücretsiz
olmaması ve bir ücret mukabili karşılığında
yapılması gerektiğini düşünüyoruz.
Değerli
milletvekilleri, yine, tasarıya göre, şüpheli sanık ve
hükümlülerin toplum içerisinde izlenmesi, gözetim ve denetiminin elektronik
cihazların kullanılması suretiyle de yerine getirilmesi
düzenlenmiştir. Madde metninden anlaşıldığı
üzere, getirilen bu düzenleme, sadece hükümlülerin denetimli serbestliğine
ilişkin olmayıp, aynı zamanda soruşturma ve kovuşturma
aşamalarında tutuklanması gerekip de tutuklanma tedbiri yerine
hakkında adli kontrol tedbirine karar verilen veya tahliye edilip de
hakkında adli kontrol tedbiri uygulanan şüpheli veya
sanığın takibine ilişkin hükümleri de kapsamaktadır.
Ancak, maddenin metniyle maddenin gerekçesi
karşılaştırıldığında, maddenin
gerekçesinin maddeyi izah etmekten uzak olduğu görülmektedir. Madde
metninde, tutuklu ve hükümlülerden bahsetmesine karşın, madde
gerekçesinde toplum içerisine bırakılan bazı hükümlüleri
devamlı surette kontrol altında tutmak ve izlemek için elektronik
cihazlardan yararlanılabilmesine imkân sağlamak ifadesi
kullanılmıştır. Yani daha açıkçası, madde
metninde tutuklu ve hükümlü kavramları birlikte
kullanılmışken, maddenin gerekçesinde tutuklu, şüpheli,
sanık kavramlarına yer verilmemiş sadece hükümlü
kavramına yer verilmiştir. Dolayısıyla her ne kadar
asıl olan maddenin metni olmakla birlikte maddenin gerekçesinin son derece
eksik ve hatalı olduğu, dolayısıyla izaha muhtaç
olduğu görülmektedir.
Diğer taraftan,
yine bu kapsamda Ceza Muhakemeleri Kanununun 109uncu maddesi gereği,
ancak üst sınırı üç yıla kadar veya daha az hapis cezası
gerektiren bir suç nedeniyle yürütülen
bir soruşturmada adli kontrol sistemine başvurulabilecektir.
Yani, CMKnın 109uncu maddesine göre üst sınırı üç
yıldan daha fazla hapis cezası gerektiren bir suçun
soruşturması veya kovuşturması sırasında tutuklama
tedbirinin yerine adli kontrol
tedbirinin hükmedilmesi bu maddeye göre mümkün değildir.
Dolayısıyla, CMKnın 109uncu maddesindeki bu
sınırlama karşısında şu an itibarıyla
yürütülen soruşturma ve kovuşturmalarda verilen tutuklama
kararlarında arzu edilen neticeye ulaşılmasının mümkün
olmadığı açıkça görülmektedir.
Değerli
milletvekilleri, başta değerli milletvekillerimiz Sayın Haberal,
Sayın Balbay olmak üzere bugün Parlamentoda olması gereken, bizlerle
birlikte yasama görevini yapmaları gereken 8 milletvekilimiz, 100ü
aşkın gazeteci, 300ü aşkın subay, astsubay, 600ü
aşkın öğrencinin de aralarında bulunduğu binlerce
insan tutukludur.
Adalet ve Kalkınma
Partisinin -az önce de ifade ettiğim gibi- ileri demokrasi
anlayışıyla birlikte bugün ülkemizdeki tutuklu ve hükümlü
sayıları cumhuriyet tarihi rekorları kırmaktadır.
Siyasal iktidar, cezaevlerinde yer kalmadığı için yeni
cezaevleri yaptırmakla övünür hâle gelmiştir. Ülkemizdeki tutuklama
kararları ise maalesef, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin tespitiyle
basmakalıp gerekçelerle verilmektedir ve bu durum artık münferit
olmaktan çıkmış, sistematik bir soruna dönüşmüştür.
Evrensel hukukta
tutuksuz yargılamanın esas, tutukluluğun istisnai bir durum
olmasına karşın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına,
Anayasamızın masumiyet karinesine yönelik 38inci maddesine ve
Anayasamızın uluslararası sözleşmelerin iç hukuk hükmünde
olduğuna dair 90ıncı maddelerinin açık
hükümlerine rağmen, bugün binlerce insan, haklarında suçun sübutuna
yönelik bir mahkeme kararı olmaksızın somut delillere dayanmayan
soyut iddialarla cezaevlerinde çürütülmektedir. Buna, Sayın Mustafa
Balbay, Sayın Haberal ve milletvekillerimiz de dâhildir.
Değerli
milletvekilleri, telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğuran bu uzun tutukluluklar
nedeniyle, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 2009 yılından bu
yana ülkemizi yüzlerce kez mahkûm etmiştir. Bu mahkûmiyet kararlarına
baktığımızda da hep aynı gerekçeler
karşımıza çıkmaktadır. Bir, yargılamada makul
süre aşılmıştır. İki, uzun süren tutukluluklar
ceza yerine geçmektedir. Üç, uzun süren tutuklamalar ağır bir insan
hakkı ihlalidir.
Değerli
milletvekilleri, yine tüm dünyadaki 35 bin terör suçlusunun 12 bini bugün
Türkiyededir. Dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 1ine sahip olan
ülkemiz, Sayın Başbakanın savcılığa
soyunmasının ve iktidara muhalif tüm kesimlere terör örgütü üyesi
muamelesi yapılmasının sonucu olarak maalesef tüm dünyadaki
terörle suçlanan insan sayısının üçte 1ini bünyesinde
barındıran bir ülke konumuna gelmiştir ülkemiz.
Bugün
Parasız eğitim istiyoruz. dediği için, pankart açma, yumurta
atma gibi Batı demokrasilerinde son derece sıradan ve meşru
eylemleri gerçekleştirdiği için yüzlerce, binlerce üniversite
öğrencisi, özel yetkili mahkemelerde terör örgütü suçlamasıyla son
derece ağır yaptırımlarla karşı
karşıyadır.
Nitekim,
Uluslararası Yargı Reformu Sempozyumunda Anayasa Mahkemesi
Başkanı Sayın Haşim Kılıçın Yeni
mağdurlar ve mazlumlar yaratılmasın. Siyasetin yargıyı
kuşatmasına izin vermeyiz. şeklindeki ifadeleri, Yargıtay
Başkanı Nazım Kaynakın Adaletten uzaklaşan zorba
yönetimlerin ömrü uzun olmamıştır. şeklindeki
saptamalarıyla yargının baskı altına
alınmamasına yönelik söylemleri ülkemizde ve yargımızda
yaşanan sürecin açık yansımalarıdır.
Sadece
iç çevrelere göre değil, daha düne kadar Adalet ve Kalkınma Partisini
reformist parti olarak gören, Adalet ve Kalkınma Partisine toz
kondurmayan, Adalet ve Kalkınma Partisini her şart ve koşulda
destekleyen Avrupa Birliği temsilcilerine göre de artık Türkiyedeki
gelişmeler anlaşılması zor, kaygı verici ve kabul
edilemeyecek gelişmelerdir.
Değerli
milletvekilleri, bütün bu gelişmeler ışığında
bugün görüşmekte olduğumuz Denetimli Serbestlik Yasa
Tasarısı yararlanacak hükümler açısından olumlu olmakla
birlikte son derece yetersiz, Anayasanın 10uncu maddesindeki
eşitlik ilkesine aykırı, yargının temel
sorunlarını çözmenin ve adaleti sağlamanın ötesinde yatacak
yer bulunmayan cezaevlerini kısmen rahatlatmaya dönük, alınacak
personel sayısı ve idare hukukunun temel ilkelerine aykırı
görevlendirmeler itibarıyla da kadrolaşmaya yönelik bir düzenlemedir.
Yargının
sorunlarının çözülmesi için bu Denetimli Serbestlik Yasa
Tasarısının işte Adalet Komisyonunda görüşülen Üçüncü
Yargı Reformu Paketinin de dışında,
Anayasamızın başlangıç kısmında ifadesini bulan
kuvvetler ayrılığı ilkesinin sonucu olarak yürütmeye
karşı yargının
bağımsızlığını sağlayacak, âdeta Adalet
Bakanlığının ikinci müsteşarlığına
dönüşen Hâkim ve Savcılar
Yüksek Kurulunu hâkimlik teminatı ve yargı
bağımsızlığı ilkelerine göre yeniden
yapılandıracak, AKP İktidarının ve cemaatleşen
güç odaklarının yarattığı korku devletinin bir
aracı hâline dönüşen özel yetkili mahkemeleri hukuk devletinin
sınırları içerisinde olan mahkemelere dönüştürecek, atama
şeklindeki seçim ve blok listeyle yeniden yapılandırılan
yüksek mahkemeleri özüne ve görev anlayışına geri döndürecek ve
nihayet bugün aramızda olması gereken tutuklu milletvekili
arkadaşlarımızın da Parlamentoda görevlerini
yapmalarına olanak sağlayacak daha köklü, daha gerçekçi, daha
adaletli düzenlemelere ihtiyaç vardır.
Ben
bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Köktürk.
Gruplar
adına üçüncü konuşmacı, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Hasan Hüseyin Türkoğlu, Osmaniye Milletvekili.
Sayın
Türkoğlu, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA HASAN
HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Sayın Başkan, Türk milletinin
saygıdeğer milletvekilleri; 207 sıra sayılı Ceza ve
Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Denetimli
Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
üzerine Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini arz etmek üzere
huzurlarınızdayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime, iki gün evvel
Dil Tarih Coğrafya Fakültesinde meydana gelen olaylara değinerek
başlamak istiyorum. 3 Nisan günü iki ayrı grup arasında meydana
gelen kavga olayında, önce güvenlik güçlerini Fakülteye davet eden, sonra olay tam sakinleşmeden çevik
kuvveti gönderen ve 12 vatanperver genci 300 bölücü anlayışın
önüne atan okul yönetimini şiddetle kınıyorum. Bu 12 vatanperver
genci, aynı 12 Eylül mantığıyla Bir sizden, bir onlardan.
anlayışıyla okula almayan Fakülte yönetimini ve Rektörlüğü
adil olmaya davet ediyorum.
Avukatlarımızın
bu önemli gününü de kutladığımı ifade etmek istiyorum.
Tasarıyla
hedeflenen amacın, ceza ve infaz kurumlarında uzun süre kalan
hükümlülerin kaybolan iş, aile ve sosyal ortamlarını düzeltmesi
için salıverilme sonrasında verilecek yardım ve destekle toplum
içerisine bırakılması ve cezaevinde amaçlanan ıslah
işlemine denetim ve gözetim altında toplum içinde de devam
edilmesidir. Suçluların topluma kazandırılması. diye de
özetlenebilecek bu amacın, tasarıyla getirilen düzenleme ile iyi bir
uygulama sonucu ortaya sosyal anlamda önemli bir fayda getireceği
sağlıklı bir beklentidir. Çünkü düzenlemeyle, kapsam dâhilindeki
kişilere, kamuya yararlı bir işte ücretsiz çalıştırma,
zorunlu eğitim programlarına katılma ve seyahat
sınırlaması getirilmektedir.
Milliyetçi Hareket
Partisi olarak bu tasarıya olumlu baktığımızı ve
desteklediğimizi ifade etmek istiyorum.
Tabii, bu kısmi
nitelikli af sayılabilecek haktan yararlanabilmek için şartlı
salıvermeye bir yıl ve daha az süresi kalmak ve iyi hâlli olmak
şartlarını taşımak gerekmektedir. Diğer yandan,
son dönemdeki uzun süreli tutuklamaların ve sık sık verilen
tutuklama kararlarının önüne de geçilmek istenmektedir.
Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; aslında tasarının içinde
saklı olan şeyleri de görmemiz gerekmektedir. Öncelikle tasarı,
normal kapasitesi 80 bin olan cezaevleri,
sıkıştırılmış kapasitesi 116 bin
olmasına rağmen, bugün 132 bin civarında tutuklu
ve hükümlüyü barındırmaktadır. Tasarıyla yaklaşık
15 bin kişi denetimli serbestlikten yararlanacak ve cezaevlerinden
salıverileceklerdir.
Peki,
daha sonra bu boşalan yerler ne olacak, kimlerle doldurulacak? Mevcut ceza
ve infaz rejimimizin önemli sorunları nasıl ve ne zaman giderilecek?
Ceza infaz koruma memurlarının sorunları -ki başta
çalışma koşulları ve özlük hakları bu kürsüden çok kez
dile getirildi- ne zaman çözülecek?
Peki,
cezaevlerinin ıslah etme özelliği ne durumdadır? İşte,
Pozantı Cezaevi, sorun kamuoyu tarafından öğrenilirse bir
hamaset, üst perdeden konuşmalar. Çözüm? Çözüm, Pozantıdan al
Sincana taşı; işte çözüm. Hâlbuki ele alınması
gereken şey, ceza infaz sisteminin tüm unsurlarının
sorunlarıdır.
İnfaz
hizmetlerinin etkinliğinin artırılması için fiziki ve
teknik altyapı eksiklikleri giderilmeli, teşkilat ve personel
yapısı güçlendirilmelidir. Tutuklu ve hükümlülerin ceza infaz
kurumlarında insan onuruna yakışır bir biçimde ve güvenlik
içerisinde barındırılmaları, iaşeleri, tedavileri,
sevk ve nakilleri, eğitimleri ile rehabilitasyonları
yapılmalı, üretimde kalmaları sağlanmalıdır.
Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; bu teklif vesilesiyle
Türkiyede çok konuşulan adalet sistemi ve ceza rejimine ilişkin
değerlendirmelerimizi de aktarmak istiyorum. Şu anda çatısı
altında bulunduğumuz yüce Meclisin Milliyetçi Hareket Partisi
İstanbul Milletvekili Engin Alan gibi birçok unsuru Anayasa ve kanunlara
aykırı yorumlarla tutukludur. Sayın Engin Alan bizlere
yazdığı mektupta adalet istediğini ama önce kendisi için
değil, arkadaşları için adalet istediğini ifade etmektedir.
Bizlere düşen ise haksızlık karşısında
susmamaktır. İktidar partisi, Meclis çoğunluğu
olmasına rağmen demokrasiyi ve millî egemenliği bu ayıptan
kurtaracak adımları atmamakta, kendi önceliklerini Meclis gündemine
taşımaktadır. Bunu kınadığımı sizlere
arz etmek istiyorum.
Uzun
tutukluluk sürelerine ilişkin düzenlemeler, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına
rağmen hâlâ yerinde durmaktadır. Türkiyede 5271 sayılı
Ceza Muhakemesi Kanununun ilgili maddelerine göre tutukluluk süresi on
yıla kadar çıkabilmektedir. Bu süre Avusturyada iki yıl,
Almanyada altı ay, İskoçyada yüz on gün, Fransada dört yıl.
Peki, tutukluların hüküm giyme oranı ne? Bu oran Türkiyede yüzde
50-60 civarında, yani 10 tutukludan 4ü, 5i suçsuz yere yatıyor. Diğer
ülkelerde bu oran, Japonyada tutukluların yüzde 99,9u hüküm giymekte,
Çin ve Korede 99,6sı, Fransada 98,9u, Almanyada da 96,5i,
İngilterede 90,3ü. Bu rakamlara göre Türkiyede tutukluların hüküm
giyme oranı, çok vahim seviyededir. On yıllık AKP
İktidarı reform yapacaksa tutuklama rakamlarını hüküm
rakamlarına eşitleyecek düzenlemeler getirmelidir. Anayasa
referandumunda Türk milletini aldatıp, Anayasa Mahkemesi ve HSYKyı
ele geçirip, üstüne biraz da adliye binası, cezaevi inşaatı
ekleyip yargı reformu diye kasım kasım kasılmak
doğru bir anlayış değildir.
Son birkaç yıldır
kamuoyunun gündeminde ağırlığını iyice
hissettirmeye başlayan uzun tutukluluk meselesi, artık hukuki bir
mesele olmaktan çıkmış ve toplumsal, siyasi, ahlaki ve vicdani
bir mesele hâline gelmiştir. İnsanlar, bir şafak vakti
yataklarından kaldırılıp terör zanlısı olarak
gözaltına alındıktan sonra, Ceza Muhakemesi Kanununun 250nci
maddesi mucibince on yıl tutukluluğa mahkûm edilmektedirler.
Yanlış duymadınız, evet, artık yargı sistemimizde
sanığın tutukluluğa mahkûm edilmesi şeklinde yeni bir
uygulama, yeni bir ceza yargılaması ve mahkûmiyet türü
geliştirilmiştir.
Esasen sizlerin de
takdir edeceği üzere, tutukluluk, kişi hürriyetini mahkûmiyet
kararı olmaksızın kısıtlayan istisnai ve geçici bir
tedbirdir ancak bugün tutukluluğun gerekçe ve süresi konusunda
karşı karşıya bırakıldığımız
durum dikkate alındığında, bu hâlin istisna ve geçici olma
niteliğinden çıkıp asli, yani genel ve kalıcı bir hâl
aldığını söylemek yanlış olmayacaktır.
Tutuklama için gerekli olan kuvvetli suç şüphesi, suçun gerçek
niteliği, sanığın kaçma şüphesi ve delilleri karartma
kabiliyetine sahip olması gibi çağdaş, evrensel gerekçeler
geçerlilik ve bağlayıcılığını yitirmiş;
bunların yerine sanığın peşin peşin
cezalandırılması, yargılamadan burnunun sürtülmesi,
itibarsızlaştırılarak sindirilmesi arzusu genel bir kural
hâline gelmiştir.
Siz tutuklanmanıza
sebep olan ve Türk Ceza Kanununda tarif edilen suçu işlememiş
olabilirsiniz ya da sizin bu suçu işleyecek alet, imkân ve kabiliyetiniz
olmayabilir veya kaçma, delilleri karartma gibi bir gücünüz kalmamış
olabilir ama bunlar tali durumlardır. Asıl dikkate
alınacak husus, sizin Hükûmet politikalarına karşı muhalif
fikirleriniz var mı, bu fikirleri toplumsal zeminde yayabilecek alet,
imkân ve kabiliyetine sahip misiniz, halk üzerinde itibarınız var
mı ve serbest kaldığınızda muhalefete devam edip
etmeyeceğiniz hususu olacaktır. Şayet bu koşullar
gerçekleşmişse bu durumda muhalefetin adı terörizme,
barışçıl bir protesto eylemi terör faaliyetine, yumurtalar
molotofkokteyline, yazılmamış kitaplar keleşe, gazete
makaleleri antitank mayınına, İnternet sayfaları tank ve
topa dönüşmüş demektir. O hâlde siz terör örgütü üyesisiniz ve
kafadan beş artı beş, on yıl tutukluluğa mahkûm
edilebilirsiniz. Yani bugün, ileri demokrasiye geçmiş olan ülkemizde maalesef
herkes suç işlemeyeceğine garanti verebilse de
tutuklanmayacağını ve terörist eylemlerden dolayı
yargılanmayacağını garanti edemez. İngiliz
Başbakanı Churchillden esinlenerek söyleyeyim. Hiç kimse sabah
kapıyı çalanın sütçü olacağını garanti edemez.
Türkiye
son birkaç yılda neden bu duruma geldi? Toplumda neden bir korku ve
endişe düzeni hâkim oldu? Neden korku imparatorluğunun birer
yurttaşı hâline çevrildik? Bütün bu sorulara verilecek cevaplar
aynı noktada kesişmektedir: Dönüştürülen yargı, toplumun
dönüşümünü de tetiklemiştir. Evet, yargı dönüşmüştür,
değişmiştir, yargının beslendiği kaynaklar ve
önemsediği değerler, kutsallar değişmiştir, öncelikler
farklılaşmıştır. Yaklaşık yüz
yıldır, Tanzimattan bu yana çağdaş, evrensel hukuktan
beslenerek günümüze kadar devam eden süreçte demokrasi, hukuk devleti, hukukun
üstünlüğü, insan hak ve hürriyetlerinin geliştirilmesi, etkin
kullanımının sağlanması, kanun önünde eşitlik ve
yargı bağımsızlığının
yargının birer kutsalı, vazgeçilmez değeri hâline getirilmesi
yolunda oldukça önemli mesafeler katedilmiştir. Yargı düzeni
içerisinde hüküm veren her yargıç için bu değerler birer yol
gösterici olmuştur. Elbette yargı sicilimizin mükemmel olduğunu
iddia etmiyorum. Hatalı olduğunu düşündüğümüz,
eleştirdiğimiz, vicdanımızın makul
bulmadığı kararlara şahit olmuşuzdur ancak bu
hoşlanmadığımız kararlarda dahi belirli bir vicdani
ölçü ve kabul edilebilir bir meşruiyet mevcuttu. Söz konusu kararlar en
fazla bugün iktidarda bulunanlar tarafından eleştirilmişti. Yargının
ideolojik davrandığı, rejimi koruma ve kollama
amacının başat olduğu, yargının taraflı
olduğu iddia edilmekteydi. Anayasayı değiştirerek
yargının tarafsız hâle getirileceği, ideolojik elbisesinin
soyulacağı ve hukukun üstünlüğünün sağlanacağı
ifade edilmiş idi ancak sonuç böyle olmamıştır.
Değişen, yargının ideolojisi ve koruduğu değerler
olmuştur.
Anayasa
değişikliği sonrasında bu evrensel değerlerin yerini
iktidar ünsiyeti, ideolojik farklılıkların meşruiyeti ve
üstünlüğü ideolojik üstünlerin doğuştan
haklılığı, korunmaya en fazla mazhar kesimler, kanun
devleti ve hikmeti hükûmet gibi kavramlar almıştır. Hak ve
adalet kavramları mutasyona uğramıştır. Hak ve
haklıyı yasalar değil, siyasi tercihler belirlemeye
başlamıştır. Belirli bir din, mezhep, felsefi inanç ve
etnik gruba dâhil olmak, haklı olma için yeterli bir neden hâline
gelmiştir. Örneğin bölücü olmak size yasa dışı
eylemlerde bulunma hakkını kazandırırken, parasız
üniversite istemek sizi terörist yapabilmektedir.
Türkiye'nin
dış güvenliğinden ve toprak bütünlüğünden birinci derecede
sorumlu olan eski Genelkurmay Başkanı, Türk Silahlı Kuvvetlerine
sızmış bir terörist olarak vasıflandırılıp,
kırk yıldır sol terör örgütleriyle mücadele etmiş bir
emniyet müdürü sol terörist olarak yargılanırken, diğer taraftan
polisin KCKyı yani silahlı bir terör örgütünü kurmak, yönetmek ve
terör eylemlerine karışmaktan ifadesini almak istediği devlet
görevlileri dokunulmaz ve yargılanmaz, layüsel kişilere
dönüştürülebilmektedir. Aynı mesleğe sahip ve benzer görevi
yürüten bir kısım kamu görevlisi ise, hafif suç iddialarına
muhatap oldukları hâlde hâlâ tutuklu olarak yargılanabilmektedirler.
Bu
çifte standart durum, az önce bahsettiğim birer ideolojik tercihi ifade
etmektedir. Dolayısıyla, tutuklanmanın kriteri sanıkların
ne meslekleri ne görevleri ne de işlediği iddia edilen suçların
niteliği değildir. Siyasal ve yargısal iktidarın dünya
görüşüne aykırı bir inanışa sahipseniz, siz tutuklanmayı
hak ediyorsunuz demektir.
Yargısal
iktidar kavramını bilinçli olarak kullanıyorum. Ülkemizdeki son
gelişmeler göstermektedir ki yargının içerisinde bazen siyasal
iktidarla paralel hareket eden, bazen de siyasal iktidarla çatışan
yeni bir iktidar odağı oluşmuştur. Bu odağın hem
yargıdaki atama ve terfilere hem de yargının
aldığı kararlara müdahale ettiği şüphesi giderek
yoğunlaşmaktadır. Bunun bana göre en somut göstergesi gerek
Cumhurbaşkanının gerekse Başbakanın, Adalet
Bakanının ve Meclis Başkanının, uzun tutukluluk
sürelerinden ve gereksiz tutuklamalardan şikâyet etmelerine rağmen,
yargının tutumunu değiştirmemekte ısrar etmesi,
bulunduğu yerden bir milim dahi geriye adım atmamasıdır.
İktidar
Anayasa değiştirecek yasama çoğunluğuna sahip olmasına
rağmen, özel yetkili mahkemelerin kuruluş, görev ve yetkileri ile
uzun tutukluluk süreleri konusunda bir düzenleme yapamamaktadır.
Hükûmet
yargı karşısında bütün kabadayılığına
rağmen acz içerisine düşmüştür. Yargıyı mezhepsel ve
bürokratik vesayet altında olmakla suçlayan iktidar kendi vesayetini
kurmak için yaptığı Anayasa değişiklikleriyle
ideolojik bir tuzağa yakalanmıştır. Yargıyı kendi
vesayetine almak isterken yargı üzerindeki siyasal gücünü de
kaybetmiş ve belirli bir kadro hareketinin vesayeti altına
sokmuştur.
Sözünü
ettiğim yargısal iktidar yürütme içerisindeki yandaşlarıyla
birlikte artık siyasal iktidarı da tehdit eder hâle gelmiştir.
Sayın Başbakan her ne kadar Seçilmişleri
atanmışların -yani yargı mensupları ve polisin- kölesi
yapmayacağım. dese de bunu kamuoyuna anlatma mecburiyeti hissetmesi
bile iktidarını bu kadrolarla paylaşmak zorunda
kaldığını ve işin kontrolünü kaybettiğini itiraf
anlamına gelmektedir.
Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; demokrasilerde meşru
zor kullanma tekeline sahip olan kolluk ve silahlı güçler güçlü, terbiye
edilmiş birer canavardır. Bu canavarın zincirleri ise hukuk
devleti ve yargıdır yani yargı bu canavarın kontrolünü
elinde tutan güçtür. Eğer yargı bu canavarın zincirlerini
serbest bırakırsa toplumu ona karşı ne siyasal iktidar ne
de yasama koruyabilir. Bugün yaşadığımız sorunun
temelinde de bu vardır. Yargı, canavarın zincirlerini serbest
bırakmış ve bu canavarın çekiştirdiği yere
savrulup durmaktadır.
Milyonlarca sayfayı
bulan deliller, telefon konuşmaları, CDler arasında
savcılar bunaltılıp bunları okumasına bile fırsat
verilmeden sanıkların tutuklanması talep edilmekte; yargı,
suç iddialarının ağırlığı ve vahameti bahane
edilerek tutuklamalara âdeta mecbur bırakılmaktadır. Binlerce
sayfa evrak okunmaya, buna bağlı olarak iddianameler
hazırlanmaya çalışılmaktadır. Tutuklamaya yapılan
itirazlar, yine kolluk tarafından psikolojik baskı altına
alınan yargıçlar tarafından genel gerekçelerle reddedilmek
zorunda kalınmakta ve böylece insanlar, suçunu dahi öğrenemeden
yıllarca tutuklu kalabilmektedirler.
Elbette
sanıklar suçlarını bilemez çünkü savcı da onca evrakı
okuyamadığı için o da bilmiyor. Önce savcı okuyacak,
anlayacak ki daha sonra sanığı suçlayacak, sanık da suçunu
öğrenip, ona göre savunma yapacak.
Şimdi,
burada bir diğer önemli sorun ortaya çıkıyor: Yıllarca
tutuklu olarak yargıladığınız, tutukluluk
itirazını reddettiğiniz bir sanığı
yargılamanın sonunda nasıl beraat ettireceksiniz? Madem
suçsuzdu, neden on yıl tutuklu yargıladınız diye
sorulmayacak mı? Yargıcın bu durumda sanığı
beraat ettirmesini beklemek oldukça zordur. Yıllarca tutuklu
yargıladım, suçsuz da olsa, bari bir mahkûmiyet vereyim, gitsin
temyizden dönsün anlayışı hâkim olacaktır. Hrant Dink
davasında yargıcın karar gerekçesinde kullandığı
ifadeler bu hususu teyit etmeye yeterlidir. Hâkim diyor ki: Ben çete
olduğuna inanıyorum ama bunu ispat edecek delil bulamadım.
Temyiz bunu bozsun. Ben de temyiz gerekçesini dayanak gösterip, çeteden
mahkûmiyet vereyim. Yargının bugün düştüğü durum budur.
Bağımsız
bir yargı, adaletli bir düzenin esas olduğu Türkiye ümidiyle Türk
milletinin saygıdeğer milletvekillerini saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Türkoğlu.
Gruplar
adına son konuşmacı, Bartın Milletvekili Sayın
Yılmaz Tunç.
Sayın
Tunç, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Kanun ile Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile
Koruma Kurulları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının geneli üzerinde AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum.
Bugün
5 Nisan Avukatlar Günü; tüm avukatlarımızın, tüm
meslektaşlarımızın Avukatlar Gününü tebrik ediyorum,
başarılı bir meslek hayatı diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, tasarı ile açık ceza infaz kurumunda geçirilen
sürenin son bir yılının denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak
suretiyle dışarıda infaz edileceği yeni bir infaz rejimi
öngörülmekte, şüpheli, sanık ve hükümlülerin toplumda elektronik
cihazların kullanılması suretiyle takip edilmesi
amaçlanmaktadır. Cezalandırmadaki temel amaç suçluların
ıslahı ve topluma kazandırılmasıdır. Ceza infaz
kurumlarında bulunan hükümlülerin en büyük kaygısı ceza infaz
kurumundan çıktıktan sonra hayata ve topluma uyum sağlayabilmesi
sorunudur. Ceza infaz kurumlarında uzun yıllar kalan hükümlülerin
büyük çoğunluğu bu süre zarfında işini, ailesini ve sosyal
ortamını kaybetmiş olmaktadır. Bu nedenle, kendilerine
salıverilme sonrasında yardım ve destekte bulunulması
gerekmektedir. Bu kişilerin herhangi bir tedbir alınmadan toplum
içine bırakılması, birçok zorluğu hükümlünün tek
başına üstlenmesi anlamına gelecektir. Bu nedenle, hükümlülerin
toplum içine kontrol altında, planlı bir şekilde bırakılmaları
ve dışarıda desteklenmeleri suçluların ıslahı ve
topluma kazandırılması bakımından kritik bir öneme
sahiptir.
Denetimli
serbestlik, şüpheli, sanık ve hükümlülerin topluma uyum
sağlamalarının kolaylaştırılması ve yeniden
suç işleme risklerinin azaltılması için kişiye göre
belirlenmiş alternatif bir ceza infaz sistemidir. Avrupa Konseyi Bakanlar
Komitesinin tavsiye kararlarına uygun olarak cezanın bir
kısmının denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle
infazında hedeflenen asıl amaç, hükümlüleri topluma yeniden
katılmaya hazırlamak, cezaların infazında mümkün
olduğunca yarı özgürlük, açık rejimler ya da geçici
yerleşmeler gibi belirli yöntemler kullanılmasını
sağlamaktır. Bu infaz rejimi vasıtasıyla hükümlülerin
yeniden suç işleme risklerinin azaltılması, sosyal hayata
hazırlanmasına imkân sağlanması, tahliye
şartlarına uyumunun gerçekleştirilmesi, toplumsal kurallara uyma
becerilerinin geliştirilmesiyle toplumun hükümlüye olumsuz bakışının
azaltılması amaçlanmaktır. Görüşmekte olduğumuz bu
tasarıyla açık ceza infaz kurumunda geçirilen sürenin son bir
yılının denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle
dışarıda infaz edileceği yeni bir infaz rejimi
öngörülmektedir. Ülkemiz genelindeki üç yüz yetmiş üç ceza infaz kurumunda
geçen ay itibarıyla toplam 130 bin civarında hükümlü ve tutuklu
barındırılmaktadır. 2005 yılında yürürlüğe
giren Türk Ceza Kanunumuz ve Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Kanunun getirdiği yeni hükümler nedeniyle genel olarak
suçlardaki ceza miktarında artışlar olmuş, Ceza İnfaz
Kanununda da şartla salıverilme süresi yüzde 40dan yüzde 67ye
çıkarılmıştır. Yani önceki sistemde on yıl hapis
cezası alan dört yıl hapis yatarken, yeni sistemde on yıl ceza
alan yedi yıl hapis yatmakta, bu da cezaevlerindeki mahkûm
sayısını artırmaktadır.
2003
yılından bugüne kadar uluslararası standartlara uygun,
güvenlikli, mekanik, elektronik donanımlı ve rehabilitasyon
işlemlerine uygun kırktan fazla ceza infaz kurumu inşa
edilmiş olmasına rağmen, yeni yasalarımızda
cezaların ve infaz sürelerinin artırılması nedeniyle
cezaevlerindeki sayı artmaya devam etmiştir. Son yıllarda
işlenen suçların ve suçluların arttığı, bu
nedenle cezaevlerinin dolduğu yönündeki görüşlere katılmak
mümkün değildir. Son yıllarda cezaların caydırıcı
olması, toplumda huzur ve güvenin sağlanması açısından
tedbirler alınmış, yeni Ceza Kanununda genel olarak ceza
miktarları artırılmış ve Ceza İnfaz Kanununda da
infaz süreleri artırılmıştır. Bu nedenlerle,
cezaevlerinde meydana gelen kalabalıklaşmanın ceza infaz
kurumlarında güvenlik problemlerine ve huzursuzluklara neden olmaması
için gerekli tedbirler de alınmaktadır. Görüşmekte
olduğumuz tasarıyla getirilen düzenleme de bu tedbirlerden biridir.
Tasarıya
getirilen eleştirilere katılmak mümkün değildir. Yapılan
değişiklikle ceza süresinde bir değişikliğe neden
olunmamaktadır, koşullu salıverilme tarihi
değiştirilmemektedir, düzenleme bir af niteliğinde
değildir, mahkemelere yeni bir iş yüklememektedir, dosyaların
yeniden ele alınmasını gerektirmeyecektir. Getirilen
düzenlemeden yararlanılabilmesi için hükümlünün son altı
ayını kesintisiz olarak açık ceza infaz kurumunda geçirmesi, iyi
hâlli olması, koşullu salıverilme tarihine bir yıl veya
daha az bir süre kalması gerekmektedir. Bu şartların
varlığı hâlinde, kararı infaz hâkimi verecektir.
Açığa ayrılma hakkını kazanmış olmasına
rağmen, kapasite yetersizliği, sağlık durumu, talep
yokluğu gibi nedenlerle açık ceza infaz kurumuna ayrılamayan
hükümlüler bir defaya mahsus olmak üzere bu düzenlemeden
yararlanabileceklerdir.
Tasarıda, bu tasarıdan
yararlanamayacak hükümlüler de açıkça belirtilmiştir.
Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına
mahkûm olanlar, örgüt ve terör suçlarından hükümlü olanlar,
haklarında ikinci defa tekerrür hükümleri uygulananlar, haklarında
iyi hâl kararı verilse bile 2 kez hücreye koyma cezası alanlar,
koşullu salıverilme kararının geri alınması
nedeniyle kalan cezası infaz edilmekte olanlar, kapalı ve açık
ceza infaz kurumlarından firar edenler açık ceza infaz kurumundan
ayrılamazlar. Bu kişiler, getirilen bu yeni düzenlemeden
yararlanamayacaklardır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tasarının yasalaşması hâlinde
yaklaşık 13 bin-15 bin civarındaki hükümlünün bu uygulamadan
yararlanabileceği tahmin edilmektedir. Bu da önemli bir tasarruf sağlayacaktır.
Diğer taraftan, yeni ceza infaz kurumlarının inşa
edilmesine de gerek kalmayacağından burada da önemli bir tasarruf
sağlanmış olacaktır.
Hükümlülerin koşullu
salıverilme tarihine kadar kamuya yararlı bir işte ücretsiz
olarak çalıştırılmasına dair düzenlemenin, Anayasanın
zorla çalıştırma ve angarya yasağı kurallarına
aykırı olduğu yönünde görüş burada biraz önce ifade
edilmişti. Bu görüşe de katılmak mümkün değildir. İki
hususu göz önünde bulundurduğumuzda düzenlemenin zorla
çalıştırma ve angarya yasağı kuralı kapsamında
değerlendirilmeyeceği açıktır. Bunlardan biri,
çalışmanın hükümlünün isteğine bağlı olması,
dolayısıyla da hükümlünün istemediği takdirde
çalıştırılmaması; bir diğeri de kamuya
yararlı bir işte ücretsiz çalışmanın seçenek
yaptırım olmasıdır.
Tasarı ile öngörülen
düzenlemenin kısmi ve örtülü bir af niteliğinde olduğu ve bu
nedenle de cezaların caydırıcılığı
ilkesine aykırı olduğu yönündeki görüşler de yerinde
değildir. Çağdaş infaz sistemlerinin temel amacı,
hükümlünün sosyalleşmesini teşvik etmek, yeniden suç işlemesini
engelleyici etkenleri güçlendirmek, üretken, kanunlara ve toplumsal kurallara
saygılı ve sorumluluk taşıyan bir yaşam biçimine
uyumunu kolaylaştırmaktır. Tasarıyla öngörülen düzenlemeyle
hükümlülerin dış dünyayla ilişki kurmaları sağlanmakta
ve toplumsal hayata uyum sağlamalarında geçiş süreci
öngörülmektedir. Bu nedenledir ki tasarı, çağdaş ceza
sistemlerinin bir gereğidir, kısmi ve örtülü bir af özelliği arz
etmemektedir. Denetimin serbestlik tedbirlerine uyulmamasına bağlanan
yaptırımlar nedeniyle de düzenlemenin af niteliğinde
olmadığı açıktır.
Tasarıya
göre, şartla tahliyesine bir yıl ve daha az süre kalan hükümlüler bu
düzenlemeden yararlanabilmektedirler. Ancak, gerek tarafı olduğumuz
uluslararası sözleşmeler ve gerekse diğer uluslararası
belgelerde yer alan çocuk haklarıyla ilgili, kabul gören evrensel ilkeler
dikkate alındığında, çocuğun yüksek yararı
temel düşüncesinden hareketle 0-6 yaş grubunda çocuğu bulunan ve
koşullu salıverilmesine iki yıl veya daha az süre kalan
kadın hükümlüler ile maruz kaldıkları ağır bir
hastalık, sakatlık veya kocama nedeniyle hayatlarını
yalnız idame ettiremeyen hükümlüler için özel bir düzenlemeye ihtiyaç
vardır. Bu ihtiyacı karşılayacak bir önerge
hazırlığı da mevcuttur. Bu önergenin kabulüyle birlikte
tasarının kapsamı da genişleyecek ve yararlanan
sayısı da artmış olacaktır.
Ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlü
ve tutukluların ruh ve beden sağlığını koruyucu,
geliştirici programları araştırarak uygulamak ne kadar
önemliyse, bunların topluma uyum sağlamasına ve toplum
hayatına geri dönmelerine yardımcı olmak da aynı derecede
önemlidir.
Uzun
tutukluluk süreleriyle ilgili eleştirileri yaparken de, burada, AK
PARTİyi ve Hükûmeti sorumlu tutan beyanlarda bulunulmuştur. Bu
eleştirilere de katılmak mümkün değildir. Son yıllarda,
özellikle, gerek mevzuatımızda yapılan düzenlemeler gerek
Anayasa değişiklikleri -2010 referandumu- gerçekten yargı
bağımsızlığı, hukukun üstünlüğünün tesisi,
yargının siyasallaşmasının önlenmesi
açısından çok önemli değişiklikler, düzenlemeler
yapılmıştır. Biz de yargının
siyasallaşmasına karşıyız. Geçmişte, yargı,
siyasallaşmış olabilir, belki arka bahçe olarak kullanılmış
olabilir ama bundan sonra, yargının, kimsenin arka bahçesi olarak
kullanılmasını biz de istemiyoruz, tasvip etmiyoruz.
Görüşmekte
olduğumuz tasarı, hükümlüyü topluma kazandıracak çok önemli bir
tasarıdır ve toplumun sürece dâhil olacağı bir ceza infaz
sistemini amaçlayan bu tasarının yasalaşması
dileğiyle, ülkemize, milletimize hayırlı olmasını
diliyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tunç.
Başka
söz isteyen yok.
Yirmi
dakika süreyle soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sisteme
giren arkadaşımız yok. Dolayısıyla,
tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelere
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci
maddeyi okutuyorum:
CEZA VE GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN
İNFAZI HAKKINDA KANUN İLE DENETİMLİ SERBESTLİK VE
YARDIM MERKEZLERİ İLE KORUMA KURULLARI KANUNUNDA
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- 13/12/2004 tarihli ve
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Kanunun 105 inci maddesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki 105/A maddesi eklenmiştir.
"Denetimli serbestlik tedbiri
uygulanarak cezanın infazı
MADDE 105/A- (1) Hükümlülerin dış
dünyaya uyumlarını sağlamak, aileleriyle
bağlarını sürdürmelerini ve güçlendirmelerini temin etmek
amacıyla;
a) Açık ceza infaz kurumunda
cezasının son altı ayını kesintisiz olarak geçiren,
b) Çocuk eğitimevinde toplam
cezasının beşte birini tamamlayan,
koşullu salıverilmesine bir
yıl veya daha az süre kalan iyi hâlli hükümlülerin talebi hâlinde,
cezalarının koşullu salıverilme tarihine kadar olan
kısmının denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle
infazına, ceza infaz kurumu idaresince hükümlü hakkında
hazırlanan değerlendirme raporu dikkate alınarak, infaz hâkimi
tarafından karar verilebilir.
(2) Açık ceza infaz kurumuna
ayrılma şartları oluşmasına karşın, iradesi
dışındaki bir nedenle açık ceza infaz kurumuna
ayrılamayan veya bu nedenle kapalı ceza infaz kurumuna geri
gönderilen iyi hâlli hükümlüler, açık ceza infaz kurumuna ayrılma
şartlarının oluşmasından itibaren en az altı
aylık sürenin geçmiş olması durumunda, diğer
şartları da taşımaları halinde, birinci fıkrada
düzenlenen infaz usulünden yararlanabilirler.
(3) Denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak
suretiyle cezasının infazına karar verilen hükümlünün,
koşullu salıverilme tarihine kadar;
a) Kamuya yararlı bir işte
ücretsiz olarak çalıştırılması,
b) Bir konut veya bölgede denetim ve
gözetim altında bulundurulması,
c) Belirlenen yer veya bölgelere gitmemesi,
d) Belirlenen programlara
katılması,
yükümlülüklerinden bir veya birden
fazlasına tabi tutulmasına, denetimli serbestlik müdürlüğünce
karar verilir. Hükümlünün risk ve ihtiyaçları dikkate alınarak
yükümlülükleri değiştirilebilir.
(4) Hükümlünün;
a) Ceza infaz kurumundan
ayrıldıktan sonra, talebinde belirttiği denetimli serbestlik
müdürlüğüne üç gün içinde müracaat etmemesi,
b) Hakkında belirlenen yükümlülüklere,
denetimli serbestlik müdürlüğünün hazırladığı denetim
ve iyileştirme programına, denetimli serbestlik görevlilerinin bu
kapsamdaki uyarı ve önerileriyle hakkında hazırlanan denetim
planına uymamakta ısrar etmesi,
c) Ceza infaz kurumuna geri dönmek
istemesi,
hâlinde, denetimli serbestlik
müdürlüğünün talebi üzerine, koşullu salıverilme tarihine kadar
olan cezasının infazı için kapalı ceza infaz kurumuna
gönderilmesine, infaz hâkimi tarafından karar verilir.
(5) Hükümlü hakkında;
a) İşlediği iddia olunan
başka bir suçtan dolayı 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanununun 100 üncü maddesinde sayılan nedenlerle tutuklama kararı
verilmesi,
b) Denetimli serbestlik tedbiri uygulanmaya
başlanmasından önce işlediği iddia olunan ve
cezasının üst sınırı yedi yıldan az olmayan bir
suçtan dolayı soruşturma veya kovuşturmaya devam edilmesi,
c) Denetimli serbestlik tedbiri uygulanmaya
başlandıktan sonra işlediği iddia olunan ve
cezasının alt sınırı bir yıl veya daha fazla olan
kasıtlı bir suçtan dolayı soruşturma veya kovuşturma
başlatılması,
hâlinde, denetimli serbestlik
müdürlüğünün talebi üzerine, infaz hâkimi tarafından, hükümlünün
kapalı ceza infaz kurumuna gönderilmesine karar verilir. Hükümlü
hakkında soruşturma sonucunda kovuşturmaya yer
olmadığı veya kovuşturma sonucunda beraat, ceza verilmesine
yer olmadığı, davanın reddi veya düşme kararı
verilmesi hâlinde, hükümlünün cezasının infazına denetimli
serbestlik tedbiri uygulanarak devam olunmasına infaz hâkimi tarafından
karar verilir.
(6) Denetimli serbestlik müdürlüğüne
müracaat etmesi gereken sürenin bitiminden itibaren iki gün geçmiş
olmasına karşın müracaat etmeyenler ile kapalı ceza infaz
kurumuna iade kararı verilmesine rağmen iki gün içinde en yakın
Cumhuriyet başsavcılığına teslim olmayan hükümlüler
hakkında, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 292 nci ve 293 üncü
maddelerinde yazılı hükümler uygulanır.
(7) Yükümlülüklerin gereklerine ve denetim
planına uygun davranan hükümlünün koşullu salıverilmesi
hakkında denetimli serbestlik müdürlüğü tarafından
hazırlanan gerekçeli rapor, 107 nci ve 108 inci maddeler uyarınca
işlem yapılmak üzere ilgili mahkemeye gönderilir.
(8) Denetimli serbestlik tedbiri
uygulanarak cezaların infazına ilişkin esas ve usuller yönetmelikle
düzenlenir."
BAŞKAN
Madde üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Van
Milletvekili Sayın Nazmi Gür.
Buyurun
Sayın Gür. (BDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakika.
BDP
GRUBU ADINA NAZMİ GÜR (Van) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, grubum adına, kamuoyunda denetimli serbestlik diye
anılan yasa üzerine söz almış bulunmaktayım.
Bugün
5 Nisan. Öncelikle 5 Nisan Avukatlar Gününü kutluyorum. Savunma görevi yapan
bütün avukat arkadaşlarımızın ve şu anda cezaevinde bulunan
38 avukat arkadaşımızın da bir an önce özgürlüklerine
kavuşmasını diliyorum. Onlara buradan sevgi ve
saygılarımızı iletiyoruz.
Değerli
arkadaşlar, cezaevleri ve infaz sistemimiz çok sorunlu. Avrupa
Birliği üyesi olma yolundaki Türkiyede İnfaz Kanunu ve topyekûn
infaz sistemi son derece geri, sorunlu ve âdeta büyük bir sorunlar
yumağı hâline gelmiş durumda. Fakat bu konuda da kâh ülkemizin
olanakları kâh uygulama gerekçe gösterilerek İnfaz Kanununda
istenilen reformlar, derinlikli reformlar yapılamamıştır.
Değerli
arkadaşlar, son bir aylık bir sürede yaklaşık yedi
cezaevini gezdim. Bu yedi cezaevini -Sayın Bakanın da biraz önce
söylediği gibi- bir milletvekili olarak gerçekten sorunsuz gezdik, kiminle
görüşmek istiyorsak onlarla görüştük. Tabii gittiğimizde sadece
tutuklu ya da hükümlüleri, görüşmek istediğimiz insanları
ziyaret etmedik, onlarla görüşmedik; cezaevleri ziyaretinde cezaevi
personeliyle de görüştük. Özellikle müdürlerle, infaz koruma görevini
yerine getiren infaz koruma memurlarıyla ve diğer yardımcı
personelle de görüşme fırsatı bulduk ve onların da
sorunlarını dinleme olanağı bulduk. Sadece cezaevindeki
tutuklu ve hükümlülerle değil onların yakınlarıyla da görüştük,
cezaevi kapısı önünde bekleyen ve çocuklarını görmeye
gelen, yakınlarını görmeye gelen yüzlerce insanla
karşılaştık ve onları da dinledik. Onlar da
sorunlarını bize dile getirdiler ve burada, bu kürsüde sizlere
aktarmamızı istediler ve dilediler.
Değerli
arkadaşlar, ceza infaz sistemini bir bütün olarak
değerlendirdiğimizde üç temel nokta üzerinde eleştirilerimizi,
düşüncelerimizi ve önerilerimizi burada, bu kürsüde sizlerle
paylaşmak istiyoruz. Birinci önemli konu, ceza infaz
kurumlarının fiziki koşullarıdır. Sayın Bakan da,
cezaevini ziyaret eden birçok arkadaş da bu işe vâkıftır ki
gerçekten, son derece kötü koşullara sahip olan ceza infaz kurumları,
tutukevleri, cezaevleri var. Bu yeni tip cezaevlerinin, yüksek güvenlikli
cezaevlerinin fiziki koşullarını bir tarafa bırakırsak,
eskiden kalan, M tipi ya da E tipi denilen cezaevleri ya da kadın
cezaevleri ya da çocuklar için inşa edilen cezaevleri, eskiden beri
yapılan cezaevleri fiziki koşullar itibarıyla insanların
kalmasına, orada yaşamlarını idame ettirmesine ya da uzun
tutukluluk ya da hükümlü statüsünde kalanların yaşamlarını
sürdürecekleri nitelikte değil. Bunu herhâlde en iyi, Sayın
Bakanımız biliyor.
Örneğin,
Muş E Tipi Cezaevini ziyaret ettim değerli arkadaşlar,
orası bir E tipi cezaevi. Biliyorsunuz, bu yıl Muş ve Bitlis
bölgesinde çok yoğun kar yağışı söz konusuydu. Kar
yağışının olduğu zamandan bu yana yani
yaklaşık üç aydır, dört aydır hükümlü ve tutuklular
havalandırmayı kullanamamaktadır değerli arkadaşlar.
Bu da cezaevinin hem mimari açıdan hem de fiziki açıdan
yetersizliğinin en iyi, en güncel kanıtlarından birisi.
Değerli
arkadaşlar, burada tartışacağımız ikinci konu da
ceza infaz rejimidir, yani mevzuattır, Sayın Bakanın söz
ettiği mevzuattır. Emin olun ki yürürlükteki mevzuat da son derece
geri, insan onuruna aykırı, özellikle disiplin cezaları
açısından insan onuruna aykırı, uygulamada insan onurunu
ayaklar altına alacak, birçok insan hakları ihlallerine neden olacak
durumdadır. Onun için, bu tür, tek tek, yasaları getirip palyatif
çözümler yaratacağımıza, daha özlü, daha derinlikli, daha
radikal çözümler, özellikle İnfaz Yasasında daha radikal çözümler,
reformlar yapmamız gerekiyor.
Değerli
arkadaşlar, ceza infaz rejimi insan hakları ihlalleri üreten bir
durumda. Özellikle kadın hükümlülerin, tutukluların nakli
sırasında, bir cezaevinden bir cezaevine nakli sırasında ya
da cezaevine kabulü sırasında üstündeki iç çamaşırına
kadar çıkarmaya zorlanması, cezaevine girişinde kötü muameleyle
karşılaşması bizim burada gündeme getirmemiz gereken ve
ceza infaz rejiminin en kötü uygulaması olarak eleştirmemiz gereken
konulardan birisidir. Bu konuda gerçekten hem kadın tutuklu ve hükümlüler
hem de erkek tutuklu ve hükümlüler ve nihayetine çocuk tutuklu ve hükümlüler de
bu onur kırıcı davranışlardan son derece rahatsız
olduklarını bize dile getirdiler. Özellikle cezaevlerinin
dış güvenliğini sağlayan jandarmanın, ringlerde
alınıp götürülürken, mahkemeye sevk, hastaneye sevk ya da bir
cezaevinden bir cezaevine nakil sırasında son derece kötü muameleyle
karşılaştıklarını duyduk, gördük, burada da
Sayın Bakanımız buradayken bunu dile getirmek istiyoruz.
Bir
de tabii hep eleştirirken önermek de gerekiyor, doğru
yapılanları da söylemek gerekiyor. Burada, cezaevi dış
güvenliğinin tümünün, değerli arkadaşlar, bir an önce
jandarmadan alınması gerekiyor. Artık çağdaş ülkelerde
ve Avrupa Birliği yolunda ilerleyen bir ülkede jandarmanın
cezaevlerinin dış güvenliğini sağlamasının
imkânı yoktur, mümkünü de yoktur. Bu nedenle, bir an önce, bu, cezaevi
dış güvenliğini sağlayan, Adalet Bakanlığına
bağlı kolluk gücünün oluşturulması bizim önerimizdir.
Değerli
arkadaşlar, cezaevlerindeki sorunlar konusunda, özellikle iaşe bedeli
konusunda çok ciddi sıkıntılar var. Bakın, üç öğün bir
hükümlünün ve bir tutuklunun günlük iaşe bedeli 4 liradır. Sayın
Bakana 4 lirayı verelim, eğer Sayın Bakan ya da herhangi birimiz
4 lirayla bir günlük iaşe bedelimizi karşılarsak
Bizim,
devletin uhdesinde o hükümlülerin ve tutukluların iaşe bedellerini
yeniden düzenlememiz, yeniden düşünmemiz lazım. Gerçekten, birçok
cezaevinde bu yetersiz iaşe bedeli nedeniyle yetersiz beslenme
olduğunu, aslında birçok hastalığın, birçok
sağlık sorununun sırf bu nedenle
çıktığını da belirtmek isterim.
Yine, nakiller ve sevkler
konusunda ciddi problemler var. Özellikle cezaevi ring araçlarının
son derece geri ve yetersiz olması, modellerinin çok eski olması,
sevkler sırasında sık sık arızalanması
Biliyorsunuz, Vandan yapılan bir sevk sırasında da tutuklu ve
hükümlüler yanarak can vermişti. Bunların iyileştirilmesi
gerekiyor.
Yine, değerli
arkadaşlar, sağlık son derece önemli bir problem. Sadece aile
hekimlerinin haftanın birkaç günü cezaevlerini ziyaret ederek birkaç bin
nüfuslu cezaevlerinin sağlık sorunlarının
giderilmeyeceği de ortada.
Değerli
arkadaşlar, burada cezaevi personelinin özlük haklarına da
değinmek gerekir. Özellikle, içeride görev yapan infaz koruma
memurlarının da tıpkı bir hükümlü gibi ya da bir tutuklu
gibi saatlerce cezaevinde kapalı kaldığını belirtmek
lazım. Onların da insan olduğunu unutmamamız gerekir.
Özellikle ceza infaz memurlarının, infaz koruma memurlarının
ve cezaevi
yardımcı personelinin tamamının özlük haklarının,
yıpranma paylarının düşünülerek yeniden düzenlenmesi ve
onların haklarının, cezaevi personelinin, emekçilerinin
haklarının iade edilmesi gerekiyor.
Beni dinlediğiniz
için hepinize çok teşekkür
ediyorum. Sevgilerimi ve saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Gür.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Sayın Turgut Dibek, Kırklareli Milletvekili.
Sayın Dibek,
buyurun.
CHP GRUBU ADINA TURGUT
DİBEK (Kırklareli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar -tümü üzerinde söz alan arkadaşlarımız da
aslında ayrıntılarıyla belirttiler- bence sorun şu:
Niye cezaevlerinde bu kadar insan yatıyor? Niçin cezaevlerimiz
-sanıyorum- yüzde 110 ya da yüzde 106 kapasitede dolu? Yani bu sorunun
kaynağı nedir? İşte birkaç gün önce Türkiyedeki büyüme
rakamlarını -sanıyorum- Başbakan da açıkladı, AKP
sözcüleri de açıkladı şaşaalı rakamlarla.
İşte gazetelerde de var, çok büyük bir büyüme oranından
bahsediliyor da gerçi o da tartışılır yani büyümenin
altında yatan
İşte ne derler, nasıl büyüyoruz? Doğru
mu büyüyoruz? Sağlıklı mı büyüyoruz? Şişiyor
muyuz? Hormonlu mu büyüyoruz? O da ayrı bir olay, ekonomik tarafı.
Ama orada o rakamları gazeteler, basın böyle çok güzel yazıyor
fakat nedense ne ithalattan bahsediyorlar ne cari
açığımızdan ne dış
açığımızdan ne de borçlarımızdan bahsediyorlar. O
ayrı bir sorun. Bir de bu tutuklamalardan, hükümlülerden, cezaevlerindeki
sayılardan, cezaevlerindeki insanların dramından hiç bahsetmiyor
değerli arkadaşlar basın, medya, sizler de bahsetmiyorsunuz.
İşte bu kanun
-az önce arkadaşımız da söyledi- palyatif bir çözüm getiriyor
yani geçici bir çözüm getiren bir kanun. Cezaevlerindeki bu doluluk
oranlarını kısmen -yüzde 10 da değil aslında- yüzde 10
kadar cezaevlerini rahatlatacak, boşaltacak, beki biraz süre
kazandıracak sizlere, rahatlatacak ama sonrası ne olacak? Yani
önümüzdeki yıl tekrar mı geleceksiniz buraya benzer bir kanun
değişikliğiyle? Farklı çözümlerle mi geleceksiniz
değerli arkadaşlar?
Bakın, 2005te yeni
çıkan yani yeni yürürlüğe giren Ceza Kanunu, Ceza Muhakemeleri
Kanunu, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun
Aslında bu kanunlar yeni bir infaz sistemini de öngörmüştü, onlarla
ilgili hükümler var içerisinde. Yani neydi bu? İşte denetimli
serbestlik gibi hapishane dışında da insanların, hükümlülerin
cezalarının infazını çekeceği birtakım yöntemler,
sistemler getirilmişti. Aslında bu Kanun 2005te çıktı yani
denetimli serbestlik kurumunu getiren Kanun 2005te çıkmıştı.
Aradan yedi yıl geçti yani o kanunlardan sonra -2005in sanıyorum
ağustosu, eylülü gibi olabilir, o Kanun çıktı ama- yedi yıl
sonra bu Kanunda değişiklik yapan bu düzenlemeyi getiriyoruz,
ilaveler getiriyoruz, yeni birtakım yaklaşımlar getiriyoruz.
Gerçekten
arkadaşlarımızın söylediği gibi yani burada niyet
işte cezaevlerini boşaltmak, oradaki hükümlülerin bir
kısmını dışarıya çıkartarak şu
kısa dönemde hiç olmazsa bu sorunu aşmak olmasa, değerli
arkadaşlar, herhâlde bu değişikliklerin daha önce gelmiş
olması lazım yani niyet Avrupadaki gibi olsa, işte suçluların, hükümlülerin
topluma kazandırılmasına yönelik birtakım
değerlendirmeler taşısanız bugüne kadar beklemezsiniz, bu
değişiklikleri getirirsiniz. Yani esas neden cezaevlerinin
dolmuş olması, taşmış olması.
Az önce, daha
doğrusu Meclis açıldığında Barış ve
Demokrasi Partisinin bir Meclis araştırma önergesi vardı
değerli arkadaşlar. Biliyorsunuz, bu cezaevlerindeki tutuklu ve
hükümlülerin, yakınlarının bulunduğu illerden çok uzak
yerlerde cezalarını infaz etmelerine yönelikti. AKPden sözcü
arkadaşımı dinlemiştim, konuşurken aslında o da
ilginç şeyler söyledi. Niye insanlar işte bulunduğu yerlerde,
ailelerine, yakınlarına, sevdiklerine yakın yerlerdeki
cezaevlerinde, en azından birbiriyle iletişim kursunlar, birbirlerini
görsünler, niye cezaların infazı yapılamıyor? diye BDPli
arkadaşlarımız haklı
olarak çok insani bir konuyu gündeme getirmişlerdi ama AKPli sözcü
arkadaşımız dedi ki Yahu, Türkiyede cezaevleri yüzde 106 dolu
yani kapasitesinin üzerinde ülke toplamında ama Doğu-Güneydoğu
Anadolu yüzde 160. Yani orası
iyice taşmış, çok fazla taşmış.
Dolayısıyla biraz daha rahat olan illere, biraz
daha işte rahat edebilecekleri, 3 kişinin bir yatağı
paylaşmayacağı, 2 kişinin bir yatağı
paylaşacağı diyelim illere o hükümlüleri veya tutukluları
sevk ederek böyle bir çözüm buluyoruz ama hiç kendisi şöyle bir şey
söylemedi burada: Ya bu insanlar niye cezaevinde? Niçin insanlar tutuklu? Niçin
insanlar, işte 130 bin kişi cezaevinde, 135 bin kişiyi
barındırıyoruz değerli arkadaşlar? Bu konuda bir
şey yok, onunla ilgili bir çözüm önerisi yok değerli arkadaşlar.
PERVİN
BULDAN (Iğdır) - Yeni cezaevleri yapılıyor.
TURGUT
DİBEK (Devamla) - Bakın bu rakamlar hep söyleniyor. Ben farklı
bir iki şey de söyleyeceğim ama sizin oturup şunu
düşünmeniz lazım. Zaman zaman ben de buradan söyledim kürsüden,
diğer arkadaşlarımız da söylediler: 2006dan sonra birden
bire, değerli arkadaşlar, cezaevlerinde yığılmalar
başlamış. 2002 rakamlarıyla 2011 rakamları
arasında yüzde 100ün üzerinde fark var yani 2002de siz iktidara
geldiğinizdeki rakamlar cezaevlerindeki tutuklu hükümlü sayısı
59 bin, şimdi 130 bini aşmış. Yani Türkiye nüfusu ne kadar
aştı arkadaşlar, ne kadar? Yani yüzde 100ün üzerinde, yüzde 120
gibi bir rakam var ama 2006dan sonra bu sayı çok ciddi bir şekilde
artmış yani 2006dan sonra 70 90 olmuş, 90 103 olmuş, 103
110 küsur olmuş, 111 120 olmuş, daha sonra 130 binleri falan
geçmiş. Yani bence bunu biraz sizin düşünmeniz lazım. Mutlu bir
ülkede, insanların refah içerisinde yaşadığı bir
ülkede cezaevleri niye dolar, niye taşar? Büyüyorsak cezaevlerinin
küçülmesi lazım, ters orantılı olması lazım
değerli arkadaşlar. İnsanlar mutluysa cezaevlerine gitmemesi lazım,
suç oranlarının düşmesi gerekir. Bir tuhaflık var, bir
tezatlık var. Bunu hiç değerlendirmiyorsunuz, basın da bunu hiç
görmüyor yani işte görmüyor, duymuyor, neyse onu biliyorsunuz, onunla
ilgili bir terim de var, onu söylemeyeyim burada. Ama bunu görmeniz lazım.
Bu bir ayna bana göre değerli arkadaşlar. Burada bir sorun var. Yani
bu sorun Türkiyedeki AKP İktidarının ülkeye
dayattığı o yapısal
bozukluğu da ortaya aslında koyuyor. Siz de
farkındasınız belki. Ama sizlere öyle güzel ülke
senaryoları okutuluyor ki grup toplantılarında. Sayın
Başbakan çıkıyor Ülke böyle, Türkiyeyi böyle aldık,
buralara getirdik. diyor. Bu rakamlardan hiç bahsetmiyor kendisi. Bir gün istiyorum ki
Sayın Başbakan şu rakamlardan da bahsetsin, sizler de niye bu
ülkenin hâli, cezaevleri bu kadar dolmuş görün.
Burada bir
ayrıntı var, onu da söyleyeyim: Geçenlerde bir soru önergesi
vermiştim, onunla ilgili yanıt geldi Adalet
Bakanlığından. Değerli arkadaşlar, on sekiz
yaşından küçük çocuklarla ilgili -çünkü biliyorsunuz, on sekiz
yaşını doldurmamış kişilere çocuk deniyor hukuk
mevzuatında- açılan dava sayılarını istemiştim,
daha doğrusu hepsini istemiştim. On sekiz yaşından küçük
çocuklarla ilgili 2002 yılında 100 bin ceza davası
açılmış, Türkiyede, 100 bin. Arkadaşlar, 2011
rakamlarını bana Adalet Bakanlığı vermemiş,
tekrar istedim, biraz da ayrıntılı sordum ama 2010
rakamları, değerli arkadaşlar, 200 bin. Şimdi, bu da ilginç
bir olay. On sekiz yaşından küçük, bunlar lise öğrencileri,
bunlar çocuklar. Niçin 100 binden 200 bine çıkmış bu çocuklar
hakkında açılan dava sayısı sizin döneminizde? Rakamlar
böyle hep artarak gidiyor ama önümde, burada. 100.904ten 199.461e
çıkmış 2010; 2011i bilmiyorum, zannediyorum 2011de büyük
olasılıkla 220-230 binlerdedir. Bu da önemli bir olay değerli
arkadaşlar. Bu çocuklar niye suç işliyor, kim bunlar? Yani terörle
mücadele kapsamında kaç tanesi var, kaç dava var, onu da bilmiyorum ama
Türkiyenin çocuklarımıza, gençlerimize
Yani bizim en önemli
varlıklarımız olan çocuklarımıza yönelik olarak da
adli sistemimizde bir tuhaflık var. Bu kadar çok dava niye
açılıyor? Bunu da değerli arkadaşlar, sizlerin bilgisine
sunmak istiyorum.
Sayın Bakana
bununla ilgili yeni bir önerge verdim. Ayrıntılı olarak, bu
çocuklara hangi suç türlerine göre davaların
açıldığını kendisinden istedim. Sanıyorum
önümüzdeki günlerde bunu bize gönderecek değerli arkadaşlar.
Kanun maddesiyle ilgili
olarak tümü üzerinde söz alan arkadaşımız, diğer sözcüler
de belirttiler. Değerli arkadaşlar, yani burada açık cezaevinde
cezasının infazını çeken yani infazı yapılan
kişiler ve açık cezaevine işte yer yokluğu nedeniyle
Açık cezaevlerinde yer de olmayabiliyor çünkü kendi iradesi
dışında deyince ben öyle anlıyorum, başka bunun yolu
yok. Yani bir kişi açık cezaevine naklolma koşullarını
taşımışsa ilgili yönetmelik gereği ve oraya da
gitmiyorsa herhâlde bu kişiye açık cezaevinde yer yoktur diye
düşünüyorum.
Bu
kişilerle ilgili olarak bir çözüm geliyor. İşte, burada
yaklaşık 13 bin, 15 bin kişilik, cezaevinden bir
rahatlamanın olacağı söyleniyor. Sanıyorum önergelerle bunu
biraz genişletmek istiyorsunuz. Niye değerli arkadaşlar, komisyonda
görüşürken bunları düşünmezsiniz? Bunlar komisyondayken gelmez,
önergeyle bunlar son anda gelir. Birileri için özel mi gelir, genel mi gelir
onu da bilmediğimiz için bizim de kafamız burada
karışır.
Değerli
arkadaşlar, yani iyi olan, güzel olan her şeye destek vermek
istiyoruz insanlık adına.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURGUT
DİBEK (Devamla) Teşekkür ediyorum değerli arkadaşlar.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Dibek.
Madde
üzerinde başka söz talebi yok.
Soru-cevap
işlemine geçiyoruz.
Sayın
Demiröz, buyurun.
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakana sormak istiyorum, Bursada adliye binası veya değişik bir
ifadeyle adliye sarayı konusunda bilgi almak istiyorum Sayın Bakan. Bursa
Merkez Yıldırımda planlanırken bir anda BUTTİMe
alındı. Yer seçimini uygun buluyor musunuz? 2012 programında
adliye sarayımızla ilgili yatırım programa alındı
mı, ne kadar ödenek ayrıldı, ne kadar bir süre içerisinde
tamamlanacaktır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Demiröz.
Sayın
Bakanım
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Bursa
Adalet Sarayıyla ilgili olarak yer değişikliği
Yanılmıyorsam Bursa Barosu dava açmıştı yer
değişikliği için, önceki bizim planladığımız
yerin uygun olmadığından bahisle. Bu dava Baro aleyhine
sonuçlandı yanılmıyorsam fakat bu arada mevcut önerilen yerden
daha geniş bir arazi tahsis edildi ve Bursadan başsavcılığımızın
da talebi üzerine bu yeni yere proje yapılıyor şu anda. Projeden
sonra da ihale aşaması gerçekleştirilecek. Hiçbir ödenek
problemi yok, projesi biter bitmez ihale edilecek Sayın Milletvekilim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Madde
üzerinde üç önerge vardır, geliş sırasına göre okutuyorum:
TBM
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
207 sıra sayılı yasa tasarısının 1. maddesindeki
105/A. maddesinin başlığına ile milletvekillerinin
yargılanması ibaresinin eklenmesini ve maddenin sonuna da (9)
numaralı fıkra olarak aşağıdaki cümlenin eklenmesini
arz ederim.
9- Milletvekili seçilen
kişiler tutuksuz olarak yargılanır.
M.
Akif Hamzaçebi Ali
İhsan Köktürk Kamer
Genç
İstanbul Zonguldak
Tunceli
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Kanun Tasarısının 1. Maddesi ile düzenlenen 105/A Maddesinin,
(3) fıkrasının;
a) bendinde yer alan
ücretsiz olarak ibaresinin metinden çıkarılmasını
b)
bendinde yer alan denetimli serbestlik müdürlüğünce ibaresinin yerine
infaz hakimince ibaresinin yazılmasını maddenin buna göre
redakte edilmesini saygı ile arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Hasan
Hüseyin Türkoğlu Emin
Çınar
Konya Osmaniye
Kastamonu
Mesut
Dedeoğlu Ali
Öz
Kahramanmaraş Mersin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 207 Sıra Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun ile Denetimli Serbestlik ve Yardım
Merkezleri ile Koruma Kurulları Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve birinci
maddesi ile 5275 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen 105/A maddesinin
ikinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkraların eklenmesini ve diğer fıkraların buna göre
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahir
Ünal Mehmet
Şandır Hasip
Kaplan
Kahramanmaraş Mersin Şırnak
Ahmet
Aydın Mehmet
Doğan Kubat
Adıyaman İstanbul
(3) Yukarıdaki
fıkralarda düzenlenen infaz usulünden;
a)
Sıfır-altı yaş grubunda çocuğu bulunan ve koşullu
salıverilmesine iki yıl veya daha az süre kalan kadın
hükümlüler,
b) Maruz
kaldıkları ağır bir hastalık, sakatlık veya
kocama nedeniyle hayatlarını yalnız idame ettiremeyen ve
koşullu salıverilmesine üç yıl veya daha az süre kalan
hükümlüler,
diğer
şartları da taşımaları hâlinde yararlanabilirler.
Ağır hastalık, sakatlık veya kocama hali, Adlî Tıp
Kurumundan alınan veya Adalet Bakanlığınca belirlenen tam
teşekküllü hastanelerin sağlık kurullarınca düzenlenip Adlî
Tıp Kurumunca onaylanan bir raporla belgelendirilmelidir.
(4) Adli para
cezasının ödenmemesi nedeniyle, cezası hapse çevrilen
hükümlülerin yukarıdaki fıkralardaki infaz usulünden
yararlanmalarında, hak ederek tahliye tarihi esas alınır."
BAŞKAN Son okunan
ortak önerge...
Sayın Komisyon?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın
Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH
ERGİN (Hatay) Katılıyoruz Sayın Başkan.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Gerekçe.
BAŞKAN
Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Tasarıya
göre şartla tahliyesine bir yıl ve daha az süre kalan hükümlüler bu
düzenlemeden yararlanabilmektedirler. Ancak, gerek tarafı olduğumuz
uluslararası sözleşmeler ve gerekse diğer uluslararası
belgelerde yer alan çocuk haklarıyla ilgili kabul gören evrensel ilkeler
dikkate alındığında, çocuğun yüksek yararı temel
düşüncesinden hareketle, sıfır-altı yaş grubunda
çocuğu bulunan ve koşullu salıverilmesine iki yıl veya daha
az süre kalan kadın hükümlüler ile maruz kaldıkları
ağır bir hastalık, sakatlık veya kocama nedeniyle
hayatlarını yalnız idame ettiremeyen hükümlüler için özel bir
düzenlemeye ihtiyaç olduğu anlaşılmaktadır.
Bu
kapsama giren hükümlülerin ilk iki fıkrada sayılan diğer
şartları da taşımaları hâlinde, koşullu
salıverilmesine üç yıl veya daha az süre kalması durumunda
yukarıdaki fıkralarda düzenlenen infaz usulünden yararlanabilmeleri
amaçlanmaktadır.
Ağır
hastalık, sakatlık veya kocama hâlinin Adlî Tıp Kurumundan
alınan veya Adalet Bakanlığınca belirlenen tam
teşekküllü hastanelerin sağlık kurullarınca düzenlenip Adlî
Tıp Kurumunca onaylanan bir raporla belgelendirilmesi öngörülmektedir.
Diğer
yandan, adli para cezasını ödememesi nedeniyle adli para cezası
hapis cezasına dönüştürülen hükümlüler koşullu salıverilme
hükümlerinden yararlanamadığından, Tasarıyla getirilen
denetimli serbestlik altında erken tahliye imkânından
yararlanamayacaklardır. Bu nedenle, bu kişiler bakımından,
erken tahliye süresinin hak ederek tahliye tarihi esas alınmak suretiyle
hesaplanacağına dair bir düzenleme yapılması zarureti
bulunmaktadır.
BAŞKAN
Ortak önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Bir
sonraki önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Kanun Tasarısının 1. Maddesi ile düzenlenen 105/A Maddesinin,
(3) fıkrasının;
a) bendinde yer alan
ücretsiz olarak ibaresinin metinden çıkarılmasını
b)
bendinde yer alan denetimli serbestlik müdürlüğünce ibaresinin yerine
infaz hakimince ibaresinin yazılmasını maddenin buna göre
redakte edilmesini saygı ile arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal (Konya) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Faruk Bal, Konya Milletvekili.
Buyurun
Sayın Bal.
FARUK
BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; bu kanunun tümüne biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak
olumlu baktığımızı ifade etmiştik ancak
içerisinde birtakım, Anayasa ve demokratik toplum değerleriyle çelişen
hükümler bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi 1inci maddeyle düzenlenen
105inci maddenin (a) fıkrasındaki hükümlülerin ücretsiz olarak
çalışmasına ilişkindir.
Değerli
arkadaşlarım, ücretsiz çalışmanın adı
angaryadır. Angarya Anayasanın 18inci maddesine göre yasaktır.
Her ne kadar Anayasanın 18inci maddesinin ikinci fıkrasında
hükümlü ve tutuklularla ilgili ücretsiz çalışmaya imkân verecek bir
madde düzenlenmiş ise de ikinci fıkranın devamına
ilişkin bir itirazımız yok, fakat hükümlü ve tutuklularla ilgili
ücretsiz çalışmayı emredici bir anlamda değildir bu.
Kaldı ki Anayasanın 90ıncı maddesine göre Türkiye Büyük
Millet Meclisince onaylanmış uluslararası sözleşmeler iç
hukukumuz hükmündedir, uluslararası sözleşmeler de ücretsiz
çalışmayı engellemektedir, yasaklamaktadır. Bu bir
insanlık hakkı ihlalidir, bu insanlık hakkı ihlalini
ortadan kaldırmak gerekir. Eğer ücret verilirse hükümlü ve tutukluya,
bu, Anayasaya aykırı olmaz.
Diğer
taraftan, ücretsiz olarak çalıştırılan kişilerin
çalışma süreci içerisinde ortaya çıkacak hukuki sorunlarda bir
güvensizlik ortaya çıkacak. Örnek, ücretsiz
çalıştırılan kişi şoför. Gitti bir trafik kazası
işledi. Bu cezai yönden bir takibata uğrayacaktır, doğrudur
ve dolayısıyla ceza hukuku açısından bir muameleye maruz
kalacaktır, fakat onun hukuki açıdan maruz kalacağı
işlemler nedeniyle sorun bulunmaktadır. Tazminat hukuku
açısından ve sosyal güvenlik uygulamaları açısından
ortaya çıkacak sorunları gidermek için, makul bir ücret de
denilebilir veya asgari ücretin belirli bir kısmına bağlayacak
şekilde bu ücretsiz lafını düzeltmek mümkündür.
İkincisi
ise, değişiklik için verdiğimiz önergenin ikinci bölümü ise
denetimli serbestlik müdürlüğünce karar verilir. ibaresinin İnfaz
hâkimliğince karar verilire dönüştürülmesi gerekmektedir, çünkü
denetimli serbestlik seçenekleri olarak kanuna yazılan hâllerin
tamamı, çektirilmekte olan hapis cezasının yerine ikame edilen
hâllerdir. Hapis cezası kişi hürriyetini sınırlandıran
ve ancak hâkim kararıyla mümkün olan bir cezadır ancak hâkim
kararıyla mümkün olan bir cezanın türevi niteliğindeki denetimli
serbestlik hâllerini memur düzeyindeki bir idareye, yürütme organının
bir parçasına bağlamak hukuk devletiyle bağdaşmaz,
Anayasayla da bağdaşmaz, insan haklarıyla da
bağdaşmaz. Dolayısıyla, bu şuna benziyor: Hâkim
denetimli serbestlik müessesesinden yararlanacak şekilde bir karar verecek
ama hangi hâlin uygulanacağına memurlar karar verecek. Bu nedir?
Hâkim bir karar veriyor, bilirkişi sonra ne derse o olur demeye geliyor,
bunun Türkçe anlamı budur.
Dolayısıyla,
bu iki hususun düzeltilmesi yönündeki önergemizi yüce heyetin takdirine
sunuyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bal.
Sayın
Bal ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Bir
sonraki önergeyi okutuyorum:
TBM Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
207 sıra sayılı yasa tasarısının 1. maddesindeki
105/A. maddesinin başlığına ile milletvekillerinin
yargılanması ibaresinin eklenmesini ve maddenin sonuna da (9)
numaralı fıkra olarak aşağıdaki cümlenin eklenmesini
arz ederim.
9- Milletvekili seçilen
kişiler tutuksuz olarak yargılanır.
Mehmet
Akif Hamzaçebi (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN
Sayın Komisyon?..
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?..
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) -
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Genç, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ilk defa
sizden ciddi bir şey istiyorum. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler ve alkışlar[!]) Hak ve adaleti vicdanınızda
hissederek hakkaniyete ve adalete uygun bir karar vermenizi istiyorum.
Bizim
önergemiz şu, diyoruz ki: Milletvekili seçilen kişiler tutuksuz
yargılansın; yani yargılanmasın demiyoruz.
Yargılansın; eğer arkadaşların bir suçları varsa,
o zaman yine gidecek hapishaneye girecek. Bu en makul, en doğru bir yol.
Arkadaşlar,
bakın, on aydır 8 tane milletvekili arkadaşımız
içeride. Bakın, maddesi de geldi. Bakın, biz sizinle şey de
yaptık; yemin nedeniyle, grup
başkan vekillerimiz milletvekillerinin yasama faaliyetlerine
katılması için bütün partiler mutabakat sağladılar. Bunda
anormal bir şey yok ki, Hükûmet ile Komisyonun katılmamasına
hayret ediyorum.
Arkadaşlar,
milletvekili seçilen kişinin yasama faaliyetlerine katılma hakkı
var. Yani gelsin buraya arkadaşımız yasama faaliyetine
katılsın, kanun teklifini versin, soru önergesini versin, gensoru
önergesini versin; bunlar en doğal hakkı. Peki, neye istinaden?
Tayyip Bey ne dedi? Dedi ki: Seçilmişleri atanmışlara
ezdirmeyiz. dedi, değil mi? Ee, şimdi, buyurun arkadaşlar, bu,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkisidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi, biz,
milletvekili seçilen kişinin suçunu affetmiyoruz. Bu
arkadaşımız gelsin burada yasama faaliyetine katılsın.
Yani bunu engelleyen niye?.. Hükûmete sormak lazım.
Tabii,
şimdi ben bu önergenin kabulünü istediğim için yumuşak da
konuşmak istiyorum. Ama yani Komisyon niye katılmıyor? Desin ki,
şundan dolayı katılmıyorum. Yani değerli
milletvekilleri, insanlar vicdanlarındaki acıları hissetmeli.
Yani haklı ve haksızı ayırt etmelidir vicdanlarında.
Doğru yönde karar vermelidirler. Yani bizim bugün 8 tane milletvekilimiz,
bir Mehmet Haberal niye içeride kalsın arkadaşlar? Tamam yani suçu
varsa cezasını çeksin.
Mesela,
biraz önce arkadaşımız Ömer Bey söyledi. Sayın Engin
Alanla ilgili savcı esastan mütalaa veriyor. Ee, ne demektir bu?
Arkadaş, ben artık bütün delilleri topladım. Yeni delil aramana
da gerek yok. diyor. Ee, bu arkadaşı hâlâ tutukluyorlar. Yani böyle
Yani bizim, Meclis olarak olaya el koymamız lazım. Nedir? Türkiye
Büyük Millet Meclisi demiyor ki, yargıya müdahale etmiyor ki
Tabii diyor
ki: Kardeşim, milletvekili seçilen kişi, yarın içimizden
herhangi birisi bir suçtan dolayı o zaman tutuklanarak
yargılanmasın. diyoruz, tutuksuz yargılansın. Bu en güzel,
bana göre en mantıklı şey.
Arkadaşlar,
bunun partiyle ilgisi yok, inanmanızı istiyorum bu bir hak ve adalet
meselesidir. Yani bir milletvekilini içeride tutmak
Ve açıkça bir suç
isnadı da yok yani Şu arkadaş şu cezayı işledi
Bakın, bu arkadaşlarımız hırsızlık
yapmamışlar, zimmet suçunu işlememişlerdir, vatan
hainliğini yapmamışlardır. Ne yapmıştır?
Fikir, düşünce
Kaldı ki haklarında verilen herhangi bir
şey de yok yani bir iddianamede ciddiyet de yok. Onun için kendinizi
onların yerine koyun. Yani bir Mustafa Balbay 2 tane çocuğunu iki
senedir görmüyor.
Arkadaşlar,
bir vicdan meselesi. Kaldı ki insanlar seçmiş bunları yani
milletvekili olarak seçmiş. Bir Mehmet Haberal şimdi
dışarıda olsa kendi mesleğini yapar, en azından
yüzlerce can kurtarır. Yani organ naklini bekleyen yüzlerce insan var.
Niye bu insanlara, topluma, insanlığa hizmet etme konusunda
bunları alıkoyuyoruz? Yani eğer hakikaten bir
mantığı varsa Hükûmet de Komisyon da desin ki: Arkadaş,
şu tehlike vardır, bunları bunun için bırakmıyoruz. Yani
biz de Parlamento olduğumuza göre, Parlamentoda son söz yasamanın olduğuna
göre yasa çıkarıyoruz, diyoruz ki: Kardeşim, tamam, ben
yargıya müdahale etmiyorum ama sen milletvekilini tutuksuz yargıla
yani içeride tutma. Zaten mahkeme sonuçta bir karar verirse, arkadaş,
milletvekili seçilen kişi eğer hakikaten hapis cezası alırsa
o zaman elbette ki milletvekilliği de düşer. Zaten Anayasanın
87nci maddesine göre ne olacak? O zaman otomatikman milletvekilliği
düşer. Ama gerçekten bu sizin bir vicdan sorununuz. Kendi
vicdanınızla kendinizi yargılayın arkadaşlar.
Eğer,
bakın, AKP bu arkadaşların tutulmasını siyasi olarak
istemiyorsa, Benim görevim değil yargı bunu yapmıyor. diyorsa
işte bu bunun bir fırsatıdır ama siz gizli olarak
yargıya talimat vermişseniz, eğer bunu reddederseniz demek ki
gizli siz bu arkadaşların tutuksuz yargılanmasına
karşısınız ve yargıyı da siz etkiliyorsunuz.
Bundan bu anlam çıkar.
O
bakımdan, ben sizlerden rica ediyorum, ilk defa bir rica ediyorum,
vicdanlarınıza sığınıyorum, bu önergemi kabul
edin.
Saygılar
sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Genç.
Sayın
Genç ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Kabul
edilen ortak önerge doğrultusunda 1inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde kabul edilmiştir.
2nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- 5275 sayılı
Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 3- (1) Bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla koşullu
salıverilmelerine bir yıldan az süre kalan;
a) Açık ceza infaz kurumunda bulunan,
b) Kapalı ceza infaz kurumunda bulunup
da açık ceza infaz kurumuna ayrılma şartlarını
taşıyan,
iyi hâlli hükümlülerin talepleri hâlinde,
cezalarının koşullu salıverilme tarihine kadar olan
kısmının denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle
infazına karar verilebilir.
(2) Koşullu salıverilmelerine bir
yıl kala açık ceza infaz kurumuna ayrılma hakkını
kazanan hükümlüler, bu infaz usulünden en fazla altı ay süreyle
yararlanırlar.
(3) Bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarih itibarıyla 105 inci maddenin dördüncü fıkrası hükmüne göre
mahkûmiyet sürelerinin geriye kalan yarısı kamuya yararlı bir
işte çalışmak suretiyle infaz edilmekte olan hükümlüler
hakkında aşağıdaki şekilde işlem
yapılır:
a) Koşullu salıverilme süresini
tamamlamayanların cezalarının infazına 105/A maddesi
hükümleri uyarınca devam olunur.
b) Koşullu salıverilme süresini
tamamlayanların infaz dosyası 107 nci ve 108 inci maddeler
uyarınca işlem yapılmak üzere ilgili mahkemeye gönderilir."
BAŞKAN
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Uğur
Bayraktutan, Artvin Milletvekili.
Buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakika.
CHP
GRUBU ADINA UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Kanun ile Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile
Koruma Kurulları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu hakkında Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime
başlamadan önce, biraz önce konuşmamda da belirttim, hukukçu
milletvekili arkadaşlarım da özellikle söylediler, bugün önemli bir
gün: 5 Nisan Avukatlar Günü. Bütün avukat
meslektaşlarımızın, Türkiyede faal olarak avukatlık
yapan 75 bin civarında avukat arkadaşımız var, hepsinin
Avukatlar Gününü içtenlikle kutluyorum. Avukatların çok ciddi
sorunları var. Özellikle yeni avukatlığa başlayan meslektaşlarımız
çok ciddi sorunlarla karşı karşıya kalıyorlar. Ekonomik
sorunlar ne yazık ki avukatların meslek yaşamının
önünde bir heyula gibi duruyor, bunu aşmakta çok ciddi güçlükler
çekiyorlar. O nedenle, önümüzdeki günlerde Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak
avukatlarla ilgili yasal düzenlemeleri, onların mesleki
koşullarını iyileştirecek gerekli altyapıyı
oluşturacak yasal mevzuatı inşallah sağlarız. Bu
temennimi öncelikle belirtmek istiyorum.
Bunun
dışında, mevcut yasayla ilgili de söyleyeceklerim ve yüce
heyetinizle paylaşacaklarım var. Burada değerli konuşmacı
arkadaşlarım, özellikle Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
konuşma yapan Sayın Ali İhsan Köktürk ayrıntıları
ile bunları paylaştı, ben de birkaç şey söylemek istiyorum.
Burada terminolojik olarak
kısmi aftır veya değildir diye, bu lafların arkasına
sığınmak istemiyoruz. Aldığımız rakamlara
göre, eğer rakamlar yanlış değilse, 130 bin
civarındaki tutuklu ve hükümlüden yaklaşık biraz önce bir
değerli milletvekili de söyledi- 15 bin kişiyi ilgilendiren
kısmi bir afla karşı karşıyayız, 15 bin
civarında kişi muhtemelen tahliye olacak. Bizim grup olarak da
bazı tereddüt ve çekincelerimiz olmakla beraber yasanın geneline bir
diyeceğimiz bulunmamaktadır. Tabii, şunu da düşünmek
lazım: 130 bin civarındaki tutuklu ve hükümlünün olduğu ve
cezaevlerinin ileri derecede dolduğu bir 2012 Türkiyesinde eğer
böyle bir yolu da açarsak -yani bunu da iyi bir düşünmek gerekiyor-
Sayın Bakanım, muhtemelen önümüzdeki günlerde, önümüzdeki
yıllarda da bu şekildeki bir yöntemle sık sık
karşılaşacağız. Bana göre cezaevlerini boşaltmanın
yöntemi bu olmamalıdır ama ne yazık ki Türkiye'nin
gerçeğiyle karşı karşıyayız.
Burada, tabii, bu yasa
yapılıyorken en temel argümanlarından bir tanesi,
cezaevlerindeki mevcut fiilî durumdaki yoğunlukla alakalıdır.
Cezaevlerinde, Sayın Bakanın da belirtmiş olduğu ve Adalet
Bakanlığının istatistiklerine göre, artık yüzde 100
sınırının üzerine çıkmış, yaklaşık
yüzde 110 miktarlarında bir doluluk oranıyla karşı
karşıya kalmaktayız. Özellikle güneydoğuda ve doğudaki
cezaevlerinde bu rakamların daha da arttığı söylenmektedir.
O nedenle bir üzücü tabloyla karşı karşıya
bulunmaktayız değerli arkadaşlarım.
Bunun haricinde, bu
yasayı getirdiğimiz zaman tutuklama süreleriyle ilgili, tutuklamayla
ilgili yani önümüzde bir garabet gibi duran ve sürekli olarak karşılaştığımız
uzun tutukluluk süreleriyle ilgili sorunun da ortadan kalkacağına
ilişkin bir durumla da karşı karşıya
bulunmaktayız. En önemli sorunlarımızdan bir tanesi budur.
Buraya çıkan değerli milletvekilleri, ne yazık ki, uzun
tutukluluk süreleriyle ilgili şikâyetlerini belirttiler, ben de bunlara
katılmak durumundayım.
Bakın,
önümdeki bu rapor biraz önce geldi, sizler dinlemekten bıktınız
bizler anlatmaktan bıkmadık ne yazık ki. Biraz önce milletvekili
arkadaşlarım da söylediler; 8 milletvekili tutuklu, Cumhuriyet Halk
Partisinden de 2 tane milletvekilimiz tutuklu olarak bulunmakta, bunlardan bir
tanesi Sayın Haberal, bir tanesi Sayın Balbay. Haberalı, ben,
Silivriye yapmış olduğum cezaevi ziyaretinde de bizzat
gözlemledim, çok ciddi sağlık sorunlarıyla karşı
karşıya. Burada size bir dramatik tablo çizmek istemiyorum ama elimde
olan bir raporu paylaşmak istiyorum.
Sayın
Bakanım, eğer, burada -sizinle aynı dönem okuduk- Allah korusun,
korkunç bir tabloyla karşı karşıya kalırsak, bir
Adalet Bakanı olarak, kime, ne anlatırsınız diye merak
ediyorum. Yani siz, özel yetkili bir Adalet Bakanı değilsiniz, Adalet
Bakanısınız yani ne anlatabilirsiniz insanlara?
Bakın,
şu raporu -biraz önce Sayın Kamer Genç bahsetti-
vicdanlarınıza seslenerek dinlemenizi istirham ediyorum. Sayın
Haberalla ilgili 31/03/2012 tarihli yirmi dört saatlik holter sonuçlarına
göre diye bahsedilen bir rapor var değerli milletvekilleri: Hastanın
geçirdiği ablasyon işlemine rağmen, nabzının dakikada
150ye ulaştığı, sık sık 17 vuruya kadar varan
supraventriküler taşikardi ve aritmi atakları
yaşadığı, bu süreçte kalp atışlarının
bir buçuk saniye süreyle durakladığı, gün boyunca 868 adet
atriyal erken atım ile 115 adet ventriküler erken atım
saptandığı, buna göre hastanın beta bloker dozunda erken
artış yapılmasına rağmen,
çarpıntılarının hâlen daha devam etmesi nedeniyle
elektrofizyoloji laboratuvarının bulunduğu bir hastanede tetkik
ve tedavilerinin yapılması gerektiği açıkça
belirtilmiştir. Hayati tehlikesinin ileri derecede devam ettiğine
ilişkin hekim raporları var. Buna rağmen, Silivride,
sağlık koşulları çok ciddi olmayan, sadece dinleme
cihazının ötesinde hiçbir kardiyolojik müdahaleye yardımcı
olmayacak sağlık koşullarında tedavisi sürmektedir.
Tutuklama,
bütün çağdaş ceza hukuklarında -bize de üniversiteye
başladığımız zaman hukuk fakültelerinin 1inci
sınıfında, Sayın Bakan size de aynı öğrettiler,
öyle biliyorum- tutuklama bir tedbirdir. Tutuklama, cezalandırma gayesi ve
amacı güden bir yöntem değildir arkadaşlar, bize bunu
öğrettiler. Ne yazık ki Türkiyedeki uygulamalarda
Yirmi beş
yıla yakın uygulamanın içerisinden geliyorum, hukukçuyum. Burada
görmüş olduğumuz bu olay, Türkiyede pratikte, yargılama
tekniklerinde kopyala-kes-yapıştır yöntemiyle karşı
karşıya kaldık, kopyala-kes-yapıştır. Hâkimler
başka bir dosyadaki tutuklama nedenlerini aldılar, eski CMK 104,
şimdiki CMK 100deki tutuklama nedenlerini
kopyala-kes-yapıştır mantığıyla alıp o
taraftan buraya uyguladılar değerli arkadaşlarım. Bu da
nedir? Hani ne diyorduk? Tutuklama bir tedbirdir. Ama bu tedbir, ne yazık
ki, bizde tutuklama bir cezalandırma gayesi güden bir yönteme doğru
girdi.
Tutuklamanın
temel ilkelerinden bir tanesi -100üncü maddedeki özel suçlara girmiyorum, yani
devletin güvenliği aleyhine işlenen cürümleri bir kenara koyuyorum
ama- en klasik yöntemlerden bir tanesi delilleri karartma ve kaçma
şüphesidir. Ne yazık ki yargılamalarda öyle aşamalara
gelmişlerdir ki mütalaa verildiği aşamalarda
-ayrıntısına girmiyorum, biraz sonra Sayın Süha Aldan
bunlardan bahsedecektir- mahkemelerin üç yıllık, dört
yıllık yargılamalarının sonucunda bütün deliller
toplanmış olmasına rağmen veya üç, dört yılda
delilleri, neleri toplamaktadır, bunları merak ediyoruz. Sadece ben
bunları Balyoz soruşturmalarında veya diğer Ergenekon
soruşturmalarında demiyorum, hemen oradan müdahale edersiniz
Başka soruşturmalar da vardır... Türkiye ilginç bir
çelişkiyle karşı karşıyadır.
Bakın,
biz, dün, biraz önce diğer siyasi partilerin temsilcileri de bahsettiler
Darbeyi yapan, darbenin lideri olan, darbenin esas içinde olan insanlarla
alakalı yargılamada tutuklama yöntemine gidilmeden bir yargılama
devam ediyor ama bunun yanında, darbeye teşebbüs eden insanlara
ilişkin dört yıldır ucu açık soruşturmalar, dört
yıldır devam eden tutuklamalar var. Kime, ne anlatacağız
değerli arkadaşlarım?
Her
şeyi bir yana, boş verin, bakın, Sayın Başbakan
MİTle ilgili, kendi mensuplarıyla veya Başbakanlıkla
ilgili görevliler hakkında, herhangi bir şekilde bunun ucu
kendilerine dayandığı zaman hemen MİT Kanunuyla ilgili
değişiklikler yaptı.
Ben
burada Meclis Başkanını da kınıyorum. Meclis
Başkanı görevini yapmamaktadır arkadaşlar. 8 tane
milletvekilinin tutuklu olduğu yerde Meclis Başkanı ne yapar ya,
Allah aşkına, size soruyorum? Hangi işlerle
uğraşır?
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Mahkemeye müdahale mi etsin?
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Devamla) Mahkemeye müdahale filan etmeyecek. Ama nedir, bir
yasal düzenleme yapmayacak mıyız? Yani vicdanen bundan hiç
rahatsız değil misin sen? Siyasal düşüncelerini
paylaşmasanız bile, 8 tane milletvekili eğer burada
değilse, biz hangi işle uğraşacağız değerli
arkadaşlarım? Bir parlamento kendi onurunu, kendi hukukunu, kendi
milletvekillerinin hukukunu koruyamıyorsa vatandaşın hukukunu
nasıl koruyacaktır? Eğer bu sorunun yanıtına,
yatağa yattığınız zaman vicdanen evet
diyorsanız, benim bir milletvekili olarak size söyleyeceğim bir
şey yoktur değerli arkadaşlar. Bakın, ben sizin
vicdanlarınıza sesleniyorum.
Gelinen
noktada bu uygulama doğrudur, yaptığınız işlem
doğrudur Sayın Bakanım, bir şey demiyoruz, eksiklikleri
vardır. Umutla kulağı burada olan insanlar burayı
bekliyorlar bu duvarların arkasında ama lütfen empati yapın,
yarın bir gün -tutuklu milletvekillerini düşünün- ne anlatacaksınız?
Biz
hukukun içerisinden geliyoruz. Siz dediniz ki yanınıza ziyarete
geldiğimiz zaman: 12 Eylül 2010da bir halk oylaması yaptık,
efendim, şunu yaptık, bunu yaptık, Hâkimler Savcılar
şöyle oluştu, 10 bin tane hâkim oy kullandı
Sayın
Bakanım, siz bizi Dikmen dolmuşlarının şoförü mü
zannediyorsunuz? Ben de uygulamanın içerisinden geliyorum, o listelerin
nasıl dağıtıldığını, o
yargının nasıl çökertildiğini biz bilmiyor muyuz
zannediyorsunuz yani. Yani öyle bir tablo anlatıyorsunuz ki, Efendim,
şöyledir böyledir
Buradan
bir kere daha söylüyorum: 12 Eylül 2010 Türkiye için bir kırılma
noktasıdır. Amaç başkaydı, bunun gerekli
dizaynını yaptınız.
Demin
burada bir sayın milletvekili söyledi: Yargıyı arka bahçesi
hâline getirenlere hesap sorduk. Evet, doğru, kendi açınızdan
baktığınız zaman doğru ama şimdi, siz,
yargıyı kendi ön bahçeniz hâline getirdiniz. HSYKyı kendinize
bağlı bir memurlar kulübü hâline getirdiniz. Yargıyı
çökerttiniz. O anlamda size yüklenmiş olan o özel misyon görevini yerine
getirdiniz Sayın Bakan ama tarih bunda sizi affetmeyecektir. Burada,
bakın, bu sözleri Türkiye Büyük Millet Meclisinin tutanaklarına
geçirmek istiyorum. Başka da bir şey söylemek istemiyorum,
inşallah dediklerim sizleri etkilemiştir.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bayraktutan.
Madde
üzerinde başka söz talebi yoktur.
Soru-cevap
için Sayın Genç sisteme girmişler.
Buyurun
Sayın Genç.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, özellikle öğrenmek istiyorum hem
Komisyondan hem Hükûmetten: Milletvekilinin tutuksuz yargılanmasını
engelleyen -şu anki güncel meselede- konu nedir? Açıklasınlar.
Yani bu ne demektir? Bundan önce Efendim, ne yapalım, yargı karar
versin. Yargı karar vermiyorsa biz yargıya müdahale edemeyiz ki.
diyorlardı.
Şimdi
de Parlamentonun yetkisinde bir yasa düzenlemesi yapıyoruz. Bu yasa
düzenlemesinde diyoruz ki: Milletvekili seçilen arkadaşlarımız
tutuksuz yargılansın. Bunların tutuksuz olarak
yargılanmasını hem Komisyondan hem de Hükûmetten istiyorum.
Eğer makul bir açıklama yapamazlarsa o zaman demektir ki bu
milletvekillerinin tutuklu yargılanmasını isteyen bir AKP var,
perde arkasında yargıya bu konuda verilen talimatlar var. Ben bunun
açıklanmasını istiyorum efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Genç.
Sayın
Bakanım
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Sayın Başkanım, devam eden
yargılamalarla ilgili detaylı bilgi vermiyorum ancak Sayın
Gençin sorusuyla ilgili şunu söyleyebilirim: Bu tutuklama
kararını veren ve devam ettiren mahkeme heyetidir.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Karar çıkarıyorsunuz.
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Milletvekillerinin tutuksuz
yargılanmasına ilişkin Parlamento inisiyatif alsın, burada
müdahale etsin. diyorsanız Parlamentonun böyle bir iradesi oluşur
ise onun da yeri burası değildir, burası
KAMER
GENÇ (Tunceli) Neresi?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay)
Ceza infaz Yasası; o, Ceza Usul
Yasasında
KAMER
GENÇ (Tunceli) Bu da infaz işte.
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay)
düzenlenmesi gereken bir husustur.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Hayır efendim, buna engel yok.
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Dolayısıyla, Parlamentonun böyle
bir iradesi oluşsa bile gelecekte bunun doğru düzenleme yeri bu kanun
değildir.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, tam da düzenlemenin yeri burası.
Komisyon da açıklasın efendim.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Komisyon.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Sayın Bakanımızın da belirttiği gibi devam eden
yargılamalar var, bu yargılamaların içine girmemek kaydıyla
bir iki cümle söylemek istiyorum.
Anayasanın
izin verdiği ölçüde milletvekilleri veya başkaları
yargılanabiliyorlar, bunlarda orada belirtilen suçlardan dolayı
yargılama yapmak için dokunulmazlık yok.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Biz yargılanmasın demiyoruz ki.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Şimdi, yargılama yetkisi mahkemede olduğuna göre mahkemenin
gereklerinden olan ve mahkemenin yetkisinde olan tutuklama yetkisinin
mahkemenin elinden alınması yargılamaya da doğrudan
müdahale sayılacağından mahkemenin bu konudaki takdir
hakkını beklemenin en doğru olacağı
düşüncesindeyim.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, bu demektir ki AKP yargıya
talimat veriyor Bu arkadaşları içeride tutun. diye. Artık,
suçüstü yakalandınız. Ama bunun hesabını çok
soracağız sokakta.
BAŞKAN
Tamam, sözleriniz zapta geçti.
Madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile
Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının çerçeve 2 nci maddesiyle 5275 sayılı Ceza
ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanununa eklenmesi
öngörülen geçici 3 üncü maddenin birinci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, ikinci
fıkrasının madde metninden çıkarılmasını ve
diğer fıkralarının teselsül ettirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet
Şandır Hasan
Hüseyin Türkoğlu Ali
Öz
Mersin Osmaniye Mersin
Sinan
Oğan Özcan
Yeniçeri Seyfettin
Yılmaz
Iğdır Ankara Adana
Yusuf
Halaçoğlu
Kayseri
"(1)
Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla koşullu
salıverilmesine bir yıl veya daha az süre kalan hükümlüler ile henüz
ceza infaz kurumuna girmemiş ve bir yıl veya daha az süre ile hüküm
giyenlerin talebi halinde, cezalarının koşullu salıverilme
tarihine kadar olan kısmının denetimli serbestlik tedbiri
uygulanmak suretiyle infazına, infaz hâkimi tarafından karar
verilebilir."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılamıyoruz efendim.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan
düzenleme ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlülere yönelik bir
düzenleme olup, henüz ceza infaz kurumuna girmeyen hükümlüleri yani infaz için
davet edilen yahut hakkında yakalama çıkarılan hükümlüleri
kapsamamaktadır. Önergeyle, ceza süresi itibarıyla bir yıl ve
daha az süreli yahut altı ay ve daha az süreli mahkûmiyet alan
hükümlülerin de bu kanun kapsamında alınması
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
Sayın Şandır ve arkadaşlarının önergesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
2nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
2nci
madde kabul edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
Madde 3- 5275 sayılı Kanunun 105
inci maddesinin dördüncü ve beşinci fıkraları yürürlükten
kaldırılmıştır.
BAŞKAN
3üncü madde üzerinde söz talebi? Yok.
Bir
önerge vardır, onu okutuyorum:
TBMM Sayın
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 3 Maddesi ile düzenlenen 105. Maddesinin
(1) fıkrasında yer alan ücretsiz olarak ibaresinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Hasan
Hüseyin Türkoğlu Emin
Çınar
Konya Osmaniye Kastamonu
Ali
Öz Yusuf
Halaçoğlu
Mersin Kayseri
BAŞKAN
Sayın Komisyon önergeye
katılıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Sayın Bal, buyurun efendim.
FARUK
BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
tekrar saygıyla selamlıyorum.
1inci
maddeyle ilgili olmak üzere önerge gerekçemizi size, sanıyorum, yeteri
kadar izah edemedim. Bu nedenle tekrar huzurunuzdayım.
Mahkûmun ya da tutuklunun
ücretsiz çalıştırılması bir angaryadır
değerli arkadaşlar. Bir angarya olmanın yanı sıra bir
insanlık ihlalidir, alın terine el uzatmaktır, çalışan
insanın mesaisinin karşılığını vermemektir.
Dolayısıyla, bu, sadece anayasa hukuku açısından ya da ceza
infaz rejimi açısından bir
sorun değildir, aynı zamanda insan haklarıyla ilgili bir
sorundur. Hepimiz insan olduğumuza göre bu insan hakkı ihlaliyle
ilgileneceğimizi düşünüyorum ve bunun da birkaç tane hukuki gerekçesini
sizlerle tekrar paylaşmak istiyorum.
Anayasanın 18inci
maddesi angaryayı yasakladıktan sonra, istisna olarak ikinci
fıkrasını da ilave etmiştir. İkinci fıkrada,
tutuklu ve hükümlülerin ücretsiz
çalıştırılmasının mecburi hâle getirildiğini
ya da bunun bir Anayasa hükmü hâline getirildiğini anlamak hukuk
mantığıyla çelişir; aksine, mahkûm ve tutukluların
ücretsiz olarak çalıştırılması istisnasının
devamındaki fıkralara baktığımızda,
devamında sayılan hâllerle bunların bir ilişkisinin
bulunmadığı açıkça görülecektir. Dolayısıyla,
buradan hareketle Anayasanın 90ıncı maddesine ve Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından
kabul edilen uluslararası sözleşmelere baktığımız
takdirde çalıştırılan kişinin hakkını
vermek Türkiye Büyük Millet Meclisinin
görevi olsa gerektir diye düşünüyorum.
Ben size şimdi bu
görevi hatırlattım ama bundan sonra ortaya çıkabilecek
sorunları da hatırlatmak istiyorum. Yarın bir gün, ücretsiz
olarak çalıştırılan tutuklu ve hükümlü, bu
hakkının alınması için ya da bu
çalıştırılması sırasında ortaya çıkan
hukuki bir ihtilaf nedeniyle maruz kalacağı davalarda ya da hukuki
ihtilafın karşı tarafı olan kişilerin hakkına
kavuşamaması, ücretsiz çalıştırılması
nedeniyle hakkını alamaması nedeniyle İnsan Hakları
Mahkemesine gittiğinde Türkiye'nin önünde ciddi ve devasa bir sorunla
karşı karşıya kalacaksınız, o zaman da buna çare
aramaya çalışacaksınız. Ben şimdiden o çareyi size
söylüyorum, takdir yüce heyetindir.
Saygılar.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bal.
Sayın Bal ve
arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
3üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
4üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4- 3/7/2005 tarihli ve
5402 sayılı Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma
Kurulları Kanununun 15 inci maddesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki 15/A maddesi eklenmiştir.
"Elektronik cihazların
kullanılması suretiyle takip
MADDE 15/A- (1) Şüpheli, sanık ve
hükümlülerin toplum içinde izlenmesi, gözetimi ve denetimi elektronik
cihazların kullanılması suretiyle de yerine getirilebilir.
(2) İzleme, gözetim ve denetime
ilişkin esas ve usuller yönetmelikle düzenlenir."
BAŞKAN Madde
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Ömer Süha Aldan,
Muğla Milletvekili.
Sayın Aldan, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÖMER SÜHA
ALDAN (Muğla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tabii, gecenin bu saatinde bu kadar kalabalığa hitap etmek ilginç
oluyor. Sanıyorum herkes yorgun, Bir an önce şu görüşmeler
bitse de seçim bölgesine ya da evimize gitsek. diye düşünüyorsunuz.
Haklısınız ama bazı kaygılarımızı da
dile getirmekte yarar var, millet bu amaçla bize oy verdi.
Çok fazla
konuşmayacağım. Bir başka maddede daha konuşma hakkım
vardı, ondan vazgeçtim ama iki değişiklik önergem var, onlarla
ilgili kısa bir bilgi vereceğim.
Tabii, Avrupada uygulanan
bir yöntemdir bu kelepçe uygulaması, kelepçe
aracılığıyla izleme, gözetim ve denetim yapılabilmesi.
Aslında, bize umut veren bir sözcük var. Bu madde 15/A olarak yasaya
yeni eklenen bir madde, o da şüpheli ve sanık ibarelerini
taşıyor. Acaba uzun vadede şüpheliler ve sanıklar açısından
tutuksuz yargılanma anlamında bir gelişme olur mu? diye umut
taşıyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, bu Meclise geldiğimden bu yana hep
gözlemlediğim bir konu var: Bir tarafta muhalefet tarafı
çıkıyor tutuklu vekillerden bahsediyor, iktidar partisinin ön
sıralarında bulunanlar sürekli tepki gösteriyorlar, arkadakiler ise
hemen -konuyla ilgisiz- önlerindeki bilgisayarlara bakmaya başlıyorlar.
Evet, bu,
sıkıcı bir konu. Belki, artık sıradan hâle gelmeye
başladı ama herkes kendine sadece şu soruyu sorsun: Eğer
Adalet ve Kalkınma Partili bir milletvekili tutuklu olsaydı şu
anda nerede olurdu? Şu anda burada olurdu. Önemli olan nokta budur, önemli
olan ilkedir. Gün gelir devran döner bu sözlerimi çok iyi
anımsarsınız. Önemli olan budur. O insanlar suçlu olabilir,
suçsuz olabilir. Bu konuyu bir kez daha dikkatlerinize özellikle sunmak istiyorum:
Adalet ve Kalkınma Partili biri olsaydı şu anda Meclisteydi ama
şu anda bizim arkadaşlarımız beton kokuyorlar. Sayın
Engin Alan -demin, Kamer Beyle de paylaştım- MHPden milletvekili
seçildi, cumhuriyet savcısı Balyoz adlı bir davada esas
hakkında mütalaasını verdi. Bu, şu anlama gelir:
Artık, toplanacak başka bir kanıt yoktur. Mahkeme de bu
düşüncededir ki savcıya esas hakkında mütalaayı vermek
üzere dosyayı tevdi etmiştir. Savcı da -yirmi gün mü, yedi gün
mü süre içerisinde- 700 küsur sayfalık mütalaasını
vermiştir.
Şimdi, o
kişiyi artık Deliller toplanmamıştır. diye tutuklu
bırakamazsınız ama bu yapılıyor, keza Balyoz
davasında
Hukuk fakültesinde hukuk başlangıcı dersinde
daha birinci sınıfta öğretilir, savunma en kutsal haktır.
Savunma şunu istiyor, diyor ki: Benim savunma tanıklarım var,
bunları dinle. Hayır dinlemem. diyor. Basit bir arazi
davasında bile bilirkişi incelemesi yapılır, bilirkişi
incelemesine taraflar itiraz eder, bir yere birkaç inceleme daha yapılır
ama bu denli önemli, on beş ve yirmi yılla
cezalandırılması istenen kişilerin
yargılandığı bir davada sanıkların ve
avukatlarının bütün talepleri reddediliyor.
Buradan Sayın
Bakanıma şunu sormak isterim: Diyarbakırda, Ankarada ve
İstanbuldaki özel yetkili mahkemelerde görev yapan hâkim ve savcılar
hakkında kaç tane şikâyet oldu, kaç tanesine soruşturma izni
verdi?
Evet, bazen yargıya
bırakıyoruz bazı işleri, İşte yargının
takdiridir efendim. diyoruz ama yargıyı boş
bırakıyoruz. İstediğimiz için boş
bırakıyoruz, işimize geldiği için boş bırakıyoruz.
Size yine bir örnek
vereceğim. Burada gerçi BDPliler kalmadı. KCK davası,
dikkatinizi çekmek isterim bu konuya...
ESAT CANAN (Hakkâri)
Buradayım.
ÖMER SÜHA ALDAN (Devamla)
Var.
KCK davasında
şöyle bir olay var, Kürtçe savunma talepleri var. Evet, oradaki
yargılanan sanıklar devlete kafa tutmak istiyorlar, buna hiç
kuşkum yok, bir tavır koymak istiyorlar, ideolojik bir tavır
koymak istiyorlar ama yine dediğim gibi savunma en temel haklardan bir
tanesidir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Leyla Zana hakkında
bir kararı var ve Ceza Muhakemesinde tercümanla ilgili maddeyi açın,
ilk içtihat budur. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Leyla
Zananın Kürtçe savunmada bulunma talebini reddettiği için savunma
hakkını ihlalden Türkiyeyi mahkûm etmiştir.
Şimdi düşünün
değerli arkadaşlarım, KCKdan 10 bin tane yargılanan
sanık var şu anda. Bunların hepsi de Kürtçe savunma yapmak
istiyorlar, mahkeme de ifadelerini almıyor. Eninde sonunda bu iş
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gidecektir ve Türkiye, milyonlarca,
belki milyarlarca euro tazminata mahkûm edilecektir.
Peki, bu tazminat
parası nereye gidecektir? Bu tazminat parası, evet, orada suçsuz
olarak yargılanan varsa, Güneydoğuda gelir düzeyi de son derece
düşük, o insanların geçim parası olacaktır ama gerçekten
terörist faaliyetler içinde olan, terör örgütü üyesi olanlara ödenecek tazminat
nereye gidecektir? Kandile gidecektir ve bize geri dönecektir.
Şimdi, bunu bir hâkimin bilmemesi mümkün
değil yani dediğim gibi içtihatlı bir ceza muhakemesi
kitabını açtığı zaman bunu görebilir değerli
arkadaşlar. Dolayısıyla, işin bu noktasına da
dikkat çekmek istiyorum. Neden bu hâkimler, acaba bu kişilerin Kürtçe savunmasını
almazlar? İlginç bir anekdotla anlatayım: Ankara 3. Asliye Ceza
Mahkemesinde birkaç sanık çıkıp dediler ki: Biz Kürtçe savunma
yapacağız. Hâkim taleplerini kabul etti. Duruşmaya tercüman çağırdı.
Duruşmaya çağırır çağırmaz sanıklar dediler
ki: Biz Kürtçe bilmiyoruz, Türkçe savunma yapacağız. İşin
bu boyutu da var. Bir de, tabii, umutlanmak istiyoruz. Dediğim gibi bu
yasal düzenlemeyi sonuna kadar destekliyoruz ama keşke buna bir hâkim
kaydıyla böyle bir çekince konsaydı yani bir boşluk bırakılmış.
Bu kelepçe işini kim yapacak? Denetimli serbestlik müdürü mü yoksa bir
yargıç mı? Yarın Anayasa Mahkemesinden, dikkat edin, dönebilir,
böyle bir başvuru dönebilir. O konuda bir muğlaklık var. Yönetmeliğe
atıf yapılmış. Yeni bir uygulamadır. Umarım geliştirilir
diye destekliyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, umutlandığımız bir şey daha
var. Gördüğüm kadarıyla bizim cenahta bir Haşim Kılıç
hayranlığı var. Evet açıklamaları son derece dikkate
değerdir. Lakin bir konuya dikkat çekmek isterim. Acaba bu bir ön alma
olmasın. Haşim Bey böyle şeyleri çok sever çünkü. Bir
bakarsınız, Anayasa Mahkemesi Başkanlığı
seçiminin yenilenmesi sırasında, bir anda Cumhuriyet Halk Partisine
saldırır, bir bakarsınız son derece ılımlı,
demokrat mesajlar verir. Dilerim, Anayasa Mahkemesinin önümüzdeki dönemde
alacağı ve iktidar partisinin işine yarayan birtakım
kararlar nedeniyle Sayın Başkan ön almıyordur, ciddi bir
yaklaşım içindedir diye düşünüyor.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Aldan.
4üncü
madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum.
TBMM Sayın
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 4. Maddesi ile düzenlenen 15/A maddesinin
(2) fıkrasının metinden çıkarılmasını arz
ederiz.
Faruk
Bal Mehmet Şandır Hasan Hüseyin Türkoğlu
Konya Mersin Osmaniye
Emin
Çınar Ali Öz Mesut Dedeoğlu
Kastamonu Mersin Kahramanmaraş
BAŞKAN
Sayın Komisyon?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) - Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH
ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Bal, buyurun.
FARUK BAL (Konya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önergemiz ile izleme,
gözetim ve denetim gibi kişinin özel hâllerini ilgilendiren bir konu
hakkında düzenleme yapılıyor. Bu izleme, gözetim ve denetim bize
yabancı bir iş değil. Bizde telefon dinlemelerin, yasal olmayan
telefon dinlemelerin, teknik takiplerin Türkiyede ne gibi bir sorun
yarattığını hep beraber görüyoruz. Artık bunların
Türkiyede gündemi değiştiren, sansasyonel ve gazete
manşetlerinde birinci haber hâline geldiğini biliyoruz. Her ne kadar
izleme, gözetim ve denetim tutuklular ile ilgili olarak burada
düzenlenmişse de bu açıya, bu noktaya bir temas etmek istedim.
Diğer taraftan da kişinin bu derecede önemli olan izlenmesi,
gözlenmesi ve denetlenmesiyle ilgili işlemi bir yönetmeliğe havale
etmek ne Anayasaya ne de bu hususları düzenleyen insani değerlere ve
demokratik değerlere uymamaktadır, bunun düzenlenmesi gereken yer
kanundur. Bu ancak kanunla düzenlenebilecek
Kişinin özel hâllerini, özel
hayatını ya da kişinin denetimli serbestlik süreci içerisinde
hürriyetinin sınırlandırılabileceği alanı ancak
kanun düzenleyebilir fakat böyle bir mantıkla karşı
karşıyayız ki işi yönetmeliğe havale ediyoruz.
Burada zamanı
değerlendirerek Engin Alan Beyden gelen mektubu sizlerle paylaşmak
istiyorum. Değerli arkadaşlarım, Engin Alan sadece Milliyetçi
Hareket Partisine mensup bir kişi değildir, Türkiye Cumhuriyetinin
bir vatandaşıdır. Onun gibi diğer milletvekilleri de
vardır, Sayın Balbay vardır, Sayın Haberal vardır.
Şimdi elimizi
vicdanımıza koyalım ve beraber düşünelim. Savunma delilleri
olarak gösterilen delillerin nelerden ibaret olduğunu hiç kimse
bilmiyordu, zaten tahkikat gizli olduğu için sanıklar
neyle itham edildiklerini bilemedikleri için savunma delili gösterilemedi.
Gösterilmediği gibi soruşturmayı yapan cumhuriyet
savcısı da sanık hakkındaki hem lehe olan hem aleyhe olan
delilleri toplamak mecburiyetinde, yasal olarak bununla mükellef olmasına
rağmen bu delillerden sadece aleyhe olanları topladı,
dolayısıyla delil toplama aşaması tek yönlü ve gizli bir
şekilde yapıldı. Daha sonra yargılama aşamasına
gelindiğinde, cumhuriyet savcılarının
topladığı delillerde bin altı yüze yakın
üretilmiş ifadeler, üretilmiş, teknik yapıştırma
şeklinde, sehven yerleştirme şeklinde deliller olduğu iddia
edildi. Bu delillerin mahkemece doğruluğunun tahkik edilmesi
gerekirdi, mahkeme böyle bir tahkikatı yapmadı. Savunma delili olarak
mahkeme aşamasında şahitler ortaya konuldu, bilirkişi
raporları istenildi, mahkeme bunları da reddetti ve esas hakkındaki
mütalaa için dosyayı cumhuriyet savcılığına tevdi
etti. Demek ki tek yönlü toplanan deliller ile mahkeme tek yönlü bir karar
vermeye kararlı.
Varsayalım
ki buraya kadar olanı doğru, o takdirde ne olmuş oluyor?
Deliller artık toplanmış oluyor, yani sanıkların
delilleri karartma ihtimali ortadan kalkmış oluyor gelinen durum
itibarıyla. Geriye tutuklama için ne sebep kalıyor deliller
toplandığına göre, karartılamayacağına göre,
hepsi mahkemede olduğuna göre? Kaçma ihtimali. Nereye kaçacak Engin Alan
bırakılırsa? Onun kaçacağı bir başka ülke yok, o
bu ülke için ömrünü vermiş, bu ülkenin birliği, bütünlüğü için
askerlik hayatı boyunca Güneydoğuda hizmet etmiş. Nereye
kaçacak Engin Alan? O zaman tutuklu kalmasını haklı kılan
bir neden var mı? Yok. Buna rağmen tutuklu kalabiliyor ise tek yönlü
bir yargılamayla karşı karşıyayız, yani
Sayın Haşim Kılıçın açıkladığı
gibi, siyasallaştırılmış ya da siyasallaşma
içerisinde farklılaştırılmış bir yargıyla
karşı karşıyayız.
Değerli
arkadaşlarım, Engin Alan bana yazdığı mektupta diyor
ki: Ben suçumu biliyorum, Sayın Başbakan söyledi, Çanakkalede
ayağa kalkmamak. Ben kendim için bir şey istemiyorum, istersem
namerdim. Ben orada bulunan kimsesizlerin sesi olmak istiyorum, sizin de bu
sesi Meclise anlatmanızı istiyorum. Ben de size anlattım,
takdir sizin.
Hepinize
teşekkür ediyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bal.
Sayın
Faruk Bal ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
4üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
5inci
maddeyi okutuyorum:
MADDE
5- 5402
sayılı Kanunun 26 ncı maddesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki 26/A maddesi eklenmiştir. "Müdür ve müdür
yardımcılığına atanma MADDE 26/A- (1) Denetimli
serbestlik müdürlüklerine, en az dört yıllık eğitim veren
fakülte ve yüksekokullardan veya bunlara denkliği Yükseköğretim
Kurulunca kabul edilmiş yurtdışındaki yükseköğretim kurumlarından
mezun olanlar arasından yazılı ve Bakanlıkça yapılacak
mülakat sınav sonucuna göre denetimli serbestlik müdür
yardımcısı atanır. (2) Denetimli serbestlik müdür
yardımcılığı yazılı ve mülakat
sınavı ile denetimli serbestlik müdür
yardımcılarının denetimli serbestlik müdürlüğüne,
denetimli serbestlik müdürlerinin denetimli serbestlik müdür
yardımcılığına atanmalarına ilişkin usul ve
esaslar yönetmelikle düzenlenir."
BAŞKAN
5inci madde üzerinde söz isteyen? Yok.
5inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
5inci
madde kabul edilmiştir.
6ncı
maddeyi okutuyorum:
MADDE 6- 5402
sayılı Kanunun;
1) Adı
"Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanunu",
2) 1 inci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan "denetimli serbestlik ve yardım
merkezleri ile koruma kurullarının" ibaresi "denetimli
serbestlik ve koruma kurullarının",
3) 2 nci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan "Denetimli Serbestlik ve Yardım
Merkezleri ile Koruma Kurulları Danışma Kurulu" ibaresi
"Denetimli Serbestlik Hizmetleri Danışma Kurulu",
"Denetimli Serbestlik ve Yardım Hizmetlerinden Sorumlu Daire
Başkanlığı" ibaresi "Denetimli Serbestlik Daire
Başkanlığı" ve "denetimli serbestlik ve
yardım merkezi şube müdürlükleri" ibaresi "denetimli
serbestlik müdürlükleri",
4) 3 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (c) bendi "Danışma Kurulu: Denetimli
Serbestlik Hizmetleri Danışma Kurulunu", (e) bendi "Daire
Başkanlığı: Denetimli Serbestlik Daire Başkanlığını"
ve (g) bendi "Müdürlük: Denetimli serbestlik müdürlüğünü",
5) 5 inci maddesinin
birinci fıkrasında yer alan "şube müdürlüğünün"
ibaresi "müdürlüğün", ikinci fıkrasında yer alan
"Denetimli serbestlik ve yardım merkezi şube
müdürlüğü" ibaresi "Denetimli serbestlik müdürlüğü",
6) 6 ncı maddesinin
birinci fıkrasında yer alan "Denetimli Serbestlik ve Yardım
Hizmetlerinden Sorumlu Daire Başkanlığı" ibaresi
"Denetimli Serbestlik Daire Başkanlığı", "denetimli
serbestlik ve yardım merkezi şube müdürlüğü" ibaresi
"denetimli serbestlik müdürlüğü" ve ikinci fıkrasında
yer alan "Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma
Kurulları Danışma Kurulu" ibaresi "Denetimli
Serbestlik Hizmetleri Danışma Kurulu",
7) 7 nci
maddesinin birinci fıkrasında yer alan "şube müdürlükleri"
ibaresi "müdürlükler",
8) 9 uncu maddesinin birinci
fıkrasının (a), (c), (e) ve (f) bentlerinde yer alan
"Şube müdürlükleri" ibareleri "Müdürlükler" ve (d)
bendinde yer alan "Şube müdürlükleri" ibaresi
"Müdürlük",
9) İkinci Kısım Üçüncü
Bölüm başlığı ve 10 uncu maddesinin
başlığı "Müdürlük", aynı maddenin birinci
fıkrasında yer alan "şube müdürlüğü" ibareleri
"müdürlük", "şube müdürlüğüne" ibaresi
"müdürlüğe", ikinci fıkrasında yer alan
"Şube müdürlükleri" ibaresi "Müdürlükler", üçüncü
fıkrasında yer alan "Şube müdürlüklerinde bir şube
müdürü" ibaresi "Müdürlüklerde bir müdür", dördüncü
fıkrasında yer alan "Şube müdürlüğüne" ibaresi
"Müdürlüğe", "Şube müdürlüğünden" ibaresi
"Müdürlüklerden", "şube müdürlüğüne" ibaresi
"müdürlüğe",
10) 11 inci maddesinin
başlığı "Müdürlüğün görevleri", aynı
maddenin birinci fıkrasında yer alan "Şube
müdürlüğünün" ibaresi "Müdürlüğün",
11) 12 nci, 13 üncü, 14 üncü ve 15 inci
maddelerinin birinci fıkralarında yer alan "Şube
müdürlüğünün" ibareleri "Müdürlüğün",
12) 16 ncı maddesinin birinci
fıkrasında yer alan "denetimli serbestlik ve yardım merkezi
şube müdürü" ibaresi "denetimli serbestlik müdürü", ikinci
fıkrasında yer alan "şube müdürlüğünce" ibaresi
"müdürlükçe",
13) 17 nci maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendinde yer alan "Şube
müdürlüklerinden" ibaresi "Müdürlüklerden",
14) 18 inci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan "Şube müdürlükleri" ibaresi
"Müdürlükler",
15) 19 uncu maddesinin birinci
fıkrasında yer alan "Denetimli Serbestlik ve Yardım
Merkezleri ile Koruma Kurulları Danışma Kurulu" ibaresi
"Denetimli Serbestlik Hizmetleri Danışma Kurulu" ve ikinci
fıkrasının (r) bendinde yer alan "Denetimli Serbestlik ve
Yardım Hizmetlerinden Sorumlu Daire Başkanı" ibaresi
"Denetimli Serbestlik Daire Başkanı",
16) 20 nci maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendinde yer alan "şube
müdürlükleri" ibaresi "müdürlükler", (c) bendinde yer alan
"Şube müdürlükleri" ibaresi "Müdürlükler",
17) 21 inci maddesinin
başlığı "Müdürlük personelinin özlük
işleri", aynı maddenin birinci fıkrasında yer alan
"Şube müdürlüklerinde" ibaresi "Müdürlüklerde",
18) 23 üncü maddesinin birinci
fıkrasında yer alan "Şube müdürlüklerinin" ibaresi
"Müdürlüklerin",
19) 24 üncü maddesinin birinci
fıkrasında yer alan "Şube müdürlüklerinde" ibaresi
"Müdürlüklerde",
20) 25 inci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan "şube müdürlüklerinin" ibaresi
"müdürlüklerin", üçüncü ve dördüncü fıkralarında yer alan
"şube müdürlüğünün" ibareleri "müdürlüğün",
21) 27 nci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan "şube müdürlükleri" ibaresi
"müdürlükler",
22) Geçici 1 inci maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan "şube müdürü" ibaresi
"müdür", "şube müdürlüklerine" ibaresi
"müdürlüklere",
23) Geçici 2 nci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan "Şube müdürlüklerinin" ibaresi
"Müdürlüklerin",
24) Geçici 3 üncü maddesinin birinci
fıkrasında yer alan "şube müdürlüklerinin" ibaresi
"müdürlüklerin", üçüncü fıkrasında yer alan "şube
müdürlükleri" ibaresi "müdürlükler", "Şube
müdürlüklerinin" ibaresi "Müdürlüklerin", "şube
müdürlüklerine" ibaresi "müdürlüklere",
şeklinde
değiştirilmiştir.
BAŞKAN
6ncı madde üzerinde söz talebi? Yok.
Sayın
Halaman, soru-cevap kısmında söz istemişler.
Buyurun
Sayın Halaman.
ALİ
HALAMAN (Adana) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın
Adalet Bakanına sorum şu: Cezaevlerini boşaltmak için
yapıldığı söyleniyor. On senedir Hükûmet iktidar; ekonomik,
sosyal, kültürel yönden cezaevlerini doldurdular. Şimdi affetmeye mi
çalışıyor?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, buyurun.
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Bu
huzurlarınızda bulunan tasarı cezaevlerini boşaltmak
maksatlı hazırlanmış bir tasarı değildir.
Cezaevlerinden tahliye olması bu tasarının bir sonucudur. 15
bine yakın hükümlü bu tasarı sonucunda denetimli serbestlik
şartlarında cezalarının kalan kısmını toplum
içerisinde infaz edeceklerdir, bu doğru ancak Türkiyede alternatif ceza
infaz yöntemlerini geliştirmek için attığımız bir
adımdır. Daha önce adli kontrol, denetimli serbestlikle ilgili yasal
düzenleme yapılmıştı. Şimdi, onun uygulama
alanını genişleten ve daha fonksiyonel hâle getiren bir
düzenleme için getirilmiştir. Bugün itibarıyla, bu, 15 bin
kişidir ama her yıl yeni insanlar bu limitin içerisine girecekler.
Her yıl ortalama yılda 13 ile 15 bin arasında hükümlü bundan
istifade edecektir, kalıcı bir düzenlemedir ve şimdi elektronik
izleme yöntemiyle adli kontrol tutukluluk süreleri yani yargılanması
henüz başlamamış olan, soruşturma aşamasında olan
kişilerin de istifade etmesini kolaylaştıracaktır
elektronik izleme sistemi ve hükümlüler için de denetimli serbestliği
kolaylaştıracak bir enstrümandır. Bunun da yasal düzenlemesini
yapıyoruz. Dolayısıyla, Türkiyede çağdaş infaz
yöntemlerinden bir tanesinin temeli atılıyor, geliştirilmesi
sağlanıyor.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
6ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
6ncı madde kabul edilmiştir.
Şimdi,
çerçeve 7nci maddeye bağlı geçici 4üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 7- 5402 sayılı
Kanuna aşağıdaki geçici maddeler eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 4- (1) Adalet
Bakanlığının boş memur kadrolarından 3490 adedine
2012 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunundaki sınırlamalara
tabi olmadan atama yapılabilir.
BAŞKAN Madde
üzerinde söz isteyen? Yok.
Soru-cevapta söz talebi
yok.
Geçici 4üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Geçici 5inci maddeyi
okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 5- (1) Diğer
mevzuatta "Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma
Kurulları Kanunu"na yapılmış atıflar
"Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanunu"na, "denetimli serbestlik
ve yardım merkezi şube müdürlüğü" ne
yapılmış atıflar "denetimli serbestlik
müdürlüğü" ne yapılmış sayılır.
BAŞKAN Madde
üzerinde söz isteyen? Yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
7nci maddeye
bağlı geçici 5inci madde kabul edilmiştir.
Geçici 6ncı maddeyi
okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 6- (1) Bu Kanunla
kadroları kaldırılan denetimli serbestlik ve yardım merkezi
şube müdürleri, başka bir işleme gerek kalmaksızın
denetimli serbestlik müdür yardımcılığı
kadrolarına atanmış sayılırlar. Bu madde uyarınca
atanmış sayılan personelin yeni kadrolarına
atanmış sayıldıkları tarih itibarıyla eski
kadrolarına ilişkin olarak en son ayda aldıkları
aylık, ek gösterge, her türlü zam ve tazminatlar, görev tazminatı, ek
ödeme ve benzeri adlarla yapılan her türlü ödemelerin (ilgili
mevzuatı uyarınca fiili çalışmaya bağlı fazla
mesai ücreti hariç) toplam net tutarının (Bu tutar sabit bir
değer olarak esas alınır.); yeni atandıkları kadrolara
ilişkin olarak yapılan aylık, ek gösterge, her türlü zam ve
tazminatlar, görev tazminatı, ek ödeme ve benzeri adlarla yapılan her
türlü ödemelerin (ilgili mevzuatı uyarınca fiili çalışmaya
bağlı fazla mesai ücreti hariç) toplam net tutarından fazla
olması halinde aradaki fark tutarı, herhangi bir vergi ve kesintiye
tabi tutulmaksızın fark kapanıncaya kadar ayrıca tazminat
olarak ödenir. Atanmış sayıldıkları kadro
unvanlarında isteğe bağlı olarak herhangi bir
değişiklik olanlarla, kendi istekleriyle başka kurumlara
atananlara fark tazminatı ödenmesine son verilir."
BAŞKAN
7nci maddeye bağlı geçici 6ncı madde üzerinde bir önerge
vardır.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, kişisel söz istiyorum.
BAŞKAN
Vereceğim 8de.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 207 sıra sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun ile Denetimli Serbestlik ve Yardım
Merkezleri ile Koruma Kurulları Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 7. maddesiyle 5402
Sayılı Yasaya eklenen Geçici 6. Maddenin 1. fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz. 05.04.2012
Ali İhsan Köktürk Ömer
Süha Aldan Mevlüt Dudu Zonguldak Muğla Hatay
Uğur Bayraktutan Kamer
Genç
Artvin Tunceli
"Geçici
Madde 6 - (1) Kanunla kadroları kaldırılan denetimli serbestlik
ve yardım merkezi şube müdürlerinden bu görevi yürütmekte olanlar
eski kadrolarına ait aylık ek gösterge, her türlü zam ve tazminatlar
ile diğer mali hakları devam etmek suretiyle, denetimli serbestlik
müdürü kadrolarına atanmış sayılırlar."
BAŞKAN - Sayın
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Katılamıyoruz
efendim.
BAŞKAN Sayın
Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH
ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Sayın Aldan.
Buyurun
efendim.
ÖMER
SÜHA ALDAN (Muğla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şu anda aslında bir statü değişikliği olmamasına
rağmen, kanunda denetimli serbestlik şube müdürlükleri denetimli
serbestlik müdürlüğüne dönüştürülüyor ama ne yazık ki denetimli
serbestlik şube müdürleri müdür yardımcılığı
statüsünü alıyorlar. Bu, insanların kazanılmış
haklarının bir anlamda ihlali mahiyetinde bir
davranıştır, bu insanlara büyük bir haksızlık söz
konusudur, bu bir.
İkinci:
Bu insanlar yıllardan bu yana denetimli serbestlik konusunda artık
uzmanlaşmış yönetici insanlardır; hukuk fakültesi, siyasal
bilgiler fakültesi, eğitim fakültesi mezunu olan insanlardır.
Bu
düzenlemenin anlamı şudur: Demek ki Adalet Bakanlığı
hâlen 134 tane Türkiyede denetimli serbestlik şube müdürü var ve
bunların 131i görevde, bu 131inden memnun değildir, bunları
değiştirmek istemektedir. Bir nevi ince bir kadrolaşma
harekâtıdır. Hâlbuki, bu insanlar da mevcut iktidar döneminde
işe alınmış insanlardır. Ha, belki şöyle
olabilir: Bu insanların çalışmasından memnuniyet
duyulmamış olabilir, yeni bir kadroyla, yeni bir ruhla işe
başlamak istenmiş olabilir. Ama şunu unutmayalım: Yeniden
sınav açılacak, şube müdürleri işe alınacaklar. Bu
dönem içerisinde şube müdür yardımcıları, yani gelecekte ne
olacaklarını bilmeyen insanlar yönetimde kalacaklar ve birden
görevden alınıp, daha yeni işe girmiş birinin maiyetinde
müdür yardımcısı hâline dönebilirler. Bu devletin bir
geleneği vardır, lütfen bu geleneği bozmayalım. Bu anlamda
önergemizin kabulünü arz ediyorum.
Bir
noktayla kapatayım gecenin bu saatinde. Haydar Akar Eğer bu önergeyi
kabul etmezlerse yeter sayı isteyeceğim. dedi.
Hepinize
saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar )
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aldan.
7nci
maddeye bağlı geçici 6ncı madde üzerindeki önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Geçici
6ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Geçici 6ncı madde kabul edilmiştir.
Çerçeve
7nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
8inci
maddeyi okutuyorum:
MADDE 8- 14/7/1965 tarihli ve
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun (II) Sayılı Ek
Gösterge Cetvelinin "4. BAŞBAKANLIK VE BAKANLIKLARDA" bölümünde
yer alan "Cezaevi Müdürü," ibaresinden sonra gelmek üzere "Denetimli
Serbestlik Müdürü," ibaresi eklenmiştir.
BAŞKAN
8inci madde üzerinde, şahsı adına Sayın Kamer Genç söz
istemiştir.
Buyurun
Sayın Genç. (CHP sıralarından alkışlar )
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 207
sıra sayılı Yasa Tasarısının 8inci maddesi
üzerinde kişisel söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarla
selamlıyorum.
Tabii,
biraz önce bir önerge verdik. 8 tane milletvekili arkadaşımız
tutuklu. Ne deniliyordu: Efendim, ya biz yargıya müdahale etmiyoruz. Ama
hesabına geldiği zaman Şike Kanununda Emine Hanımın
akrabası içeride diye kurtarmak için Şike Kanununu iki günde buradan
çıkardınız.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Bu saatte girme bunlara ya!
KAMER GENÇ (Devamla)
Ondan sonra, Deniz Feneri davasında tam ucu size gelirken, liderlerinize
dokunurken hemen Deniz Feneri savcılarını görevden
aldınız. Ondan sonra, tutuksuz yargılama kararını
veren birçok yargıcın hemen görev yerini değiştirdiniz.
Bizim burada onlarla da ilgisi yok.
Yasa yapma yetkisi var. Yasada ne getiriyoruz? Diyoruz ki, Türkiye Büyük Millet
Meclisi yasama görevini yaparken diyor ki: Şu meslek grubunu,
milletvekilini, halkın temsilcisi, halkın oyuyla seçilmiş gelen
insanları ben Tutuksuz yargıla. diyorum ey yargı, senin
kararına da müdahale etmiyoruz. Ama bunu da reddettiniz, bir şeyi
ispatladınız; bu demektir ki Tayyip Bey bu milletvekillerinin
çıkmasını istemiyor. Bu çok açık ve net tescil edildi
buraya ve siz artık bundan sonra kamuoyunda diyemezsiniz ki: Yahu
yargıdır, ne yapalım, müdahale edemeyiz. Burada açık, net
yasama yetkisini kullanırken dersin ki: Kardeşim, bu gayet normal,
biz Milletvekilinin tutuksuz yargılanması gerekir. diye hüküm
getirdik. Hâkim de mecburdur yasa yetkisine uyar. Demek ki artık bundan
sonra bu savunmanız da kalmaz. Biz yargıya müdahale etmiyoruz.
yolundaki tezinizin de bir gerekçesi kalmadı.
Değerli
milletvekilleri, AKP zamanında öyle zulümler yapılıyor ki
Bakın, tabii, bu kanunla 8 bin küsur kadro, yenilerini alıyorsunuz.
Nasıl atama yapacaklarınız belli zaten, kimleri
getireceğiniz belli oralara.
Bir de sizin zamanınızda
hak yok, hukuk yok, kazanılmış hak yok. Öyle bir yol seçtiniz
ki, dikta rejimlerinde dahi şeytanların başvurmayacağı
yollara başvuruyorsunuz. Ne yapıyorsunuz? Bir kanun hükmünde kararnameyle
veyahut da bir kanunla bir bakanlığı feshediyorsunuz, ondan
sonra yeniden o bakanlığı teşkil ediyorsunuz. Tabii,
bakanlık kanunla feshedildiği için artık onun dava
Orada
müktesep hak
Alınan müdürler olsun, daire müdürleri olsun hem
makamlarından oluyorlar hem de rütbelerinden oluyorlar; dava açma
hakları yok çünkü yasayı kaldırıyorsunuz. Bu büyük bir
dikta rejimi heveslilerinin başvurduğu yol, metot.
Şimdi,
ben anlamıyorum. Yahu, ben, şu sıralarda, bu AKP
sıralarında oturan arkadaşları
Yahu arkadaşlar,
hepimizde de bir vicdan olması lazım, bir hak duygusunun
teşekkül etmesi lazım. Yani insanların kazandıkları
hakları, bir parmak kaldırmakla yok ederek, adaleti yok ederek,
insanların yargıya başvurma yollarını tıkayarak,
insanlara zulüm etmek dünyanın neresinde görülmüştür? Türkiye gibi
bir ülkede, demokratik bir ülkede ama siz yapıyorsunuz kardeşim. Yani
günah değil mi?
Şimdi,
adam gelmiş, müdür olmuş, efendim, kanunla kaldırıyorsun,
ondan sonra, e, ben, kendi adamlarımı getirip atarım buraya.
Yani böyle demokrasi olur mu? Böyle insan hakları olur mu? Böyle, insana,
demokrasiye, hakka, kazanılmış haklara saygısı olan bu
yola başvurur mu? Kanunlar konusunda o kadar
acımasızsınız ki yani size bir şeyin ucu
dokunduğu zaman, hiç acımasız, en gayri adil, en haksız
kanunları burada o kadar gönül rahatlığı içinde çıkarıyorsunuz
ki, öte tarafta, en haklı, en vicdanın reddetmeyeceği konularda
da hiçbir şey tınmadan yine kanunların aksine el
kaldırıyorsunuz. Yahu, böyle bir kitleyle bizim gönül
rahatlığı içinde çalışmamız mümkün değil.
Bakın,
biz, burada size ne kadar müsamaha gösteriyoruz, bakın bu kanunlarda
çıkıp konuşmuyoruz, soru sormuyoruz, çıksın bu
kanunlar diyoruz. Ama ne olur ya, siz de bir vicdan örneğini gösterin
Yahu, biz de arkadaş, işte uzlaşıyoruz. deseniz, Biz de
muhalefetin haklı birtakım taleplerini karşılayalım,
onu biz de kabul edelim
Yahu, hepimiz bu memleketin insanlarıyız
arkadaşlar. Bu memlekette hepimizin müşterek hedefi var. Hepimizin
müşterek hedefi, Türkiye Cumhuriyeti hudutları içinde yaşayan
halkın, huzur, refah içinde yaşamasıdır, hak ve adalet
duygusunun tecelli etmesidir. Ama hakkı ve adaleti yok ediyorsunuz ufak
menfaatleriniz için.
Ben,
otuz senedir burada görev yapıyorum. Bu kürsüde, daha sizin kadar,
taraflı, acımasız, fakiri ezen, devleti talan eden
insanları görmedim. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) - Hakaret etme!
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Hepsi yalan, hepsi yalan!
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Genç.
KAMER
GENÇ (Devamla) Hayret ediyorum,
vallahi hayret ediyorum! İnsanların vicdan taşıması
lazım değerli arkadaşlar. Vicdan taşıyan insanlar bu
yola gitmez.
Ne
oldu, süre bitti mi Sayın Başkan?
BAŞKAN
Bitti.
KAMER
GENÇ (Devamla) Peki. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Genç.
Sayın
milletvekilleri, başka söz talebi yok.
8inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
8inci
madde kabul edilmiştir.
9uncu
maddeyi okutuyorum:
MADDE 9- Ekli (1)
sayılı listede yer alan kadrolar iptal edilerek 190 sayılı
Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I)
sayılı cetvelin Adalet Bakanlığına ait bölümünden
çıkarılmış; denetimli serbestlik hizmetlerinde
kullanılmak üzere ekli (2) sayılı listede yer alan kadrolar
ihdas edilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I)
sayılı cetvelin Adalet Bakanlığına ait bölümüne
eklenmiştir.
BAŞKAN
9uncu madde üzerinde söz talebi yok.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 9uncu madde kabul
edilmiştir.
10uncu
maddeyi okutuyorum:
MADDE 10- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz talebi yok.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
11inci
maddeyi okutuyorum:
MADDE 11- Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
- Madde üzerinde söz talebi yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
Kanunun
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Açık
oylama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Kanun ile Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile
Koruma Kurulları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
|
Kullanılan
oy sayısı |
: |
231 |
|
|
Kabul |
: |
229 |
|
|
Çekimser |
: |
2 |
|
Kâtip Üye Mine Lök Beyaz Diyarbakır |
Kâtip Üye Tanju Özcan Bolu |
Tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Hayırlı,
uğurlu olsun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın
Bakanımızın şimdi bir teşekkür konuşması
olacak.
Buyurun
Sayın Bakanım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
207
sıra sayılı Kanun Tasarımız, iktidar-muhalefet
milletvekillerimizin yoğun bir gayretiyle yasalaştı. Bundan önce
yasalaşan Adli Sicil Kanunundaki değişiklik de gene
Parlamentomuzda bulunan vekillerimizin anlayış birliği
içerisinde yasalaştı.
Gerçekten
bugün yasama faaliyetlerinden ayrı bir keyif aldığımı
ifade etmeyelim ve bu atmosferin oluşmasına katkı sunan tüm
milletvekillerimize teşekkür ediyorum başta muhalefet partilerine,
grup başkan vekillerine ve vekillerine.
Değerli
milletvekilleri, bu saatte bu bir teşekkür konuşması ama ben bu
tasarı üzerinde konuşmadım, uzun da
konuşmayacağım, birkaç dakikada bitireceğim sözlerimi.
Türkiyede ceza infaz kurumlarımızın durumu çok iç
açıcı değil ama bahsedildiği kadar kötü bir tablomuz da
yok. İnfaz yasalarımızı 2005te yeniledik ve her geçen gün
iyiye gidiyoruz.
Şimdi,
2000li yılların başlarında 500ün üzerinde bulunan
cezaevleri şu anda 377ye indirildi ve bugüne kadar 2002-2012
arasında 207 adet ceza infaz kurumu kapatıldı. Bunun yerine 69
tane kampüs şeklinde daha modern infaz şartlarına sahip,
donanıma sahip kurum inşa edildi. Önümüzdeki süreçte, kalan tüm
cezaevleri, yenilenmemiş olanların tamamı 2017ye kadar
yenilenmiş olacak ve 197 ceza infaz kurumunu daha kapatacağız,
yerine yeteri kadarını da inşa ediyoruz ama inşa
ettiğimiz kapattıklarımızdan daha az, kapasite büyüyor
çünkü.
Aynı
şekilde, çocuk ceza infaz şartlarıyla ilgili de önemli
düzenlemeler yapıldı. Ankara Sincan, İstanbul Maltepe hizmette,
İzmir Aliağadaki kampüs bu hafta hizmete girdi, 360 kapasiteli.
Önceki gün, Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonumuzun
ziyaret etmiş olduğu ve milletvekillerimizin de oradaki
şartları görüp takdir ettiği şekilde, daha iyi
şartlarda kurumlar hayata geçiyor. Haziran ayında Ankara Sincanda
çocuk eğitim evimiz hizmete giriyor. Bütün bunlar dört-beş
yıllık planlamanın sonucu bugüne gelen işler.
Türkiyede
tutukluluk, uzun tutukluluk vesaire, bu tartışmalara çok fazla girmek
istemiyorum ancak sizlere bir şey önereceğim, o da Türkiyede
cezaevlerindeki tutuklu, hükümlü sayıları, tutuklu, hükümlü
oranları, doluluk oranları: Bunlara ilişkin olarak,
İngilterede Essex Üniversitesinde kurulmuş bir merkez uzunca bir
süredir çalışmalar yapıyor, Türkiye ve Avrupa ülkelerini
değerlendiren çalışmalar var. Bu çalışmalara
baktığımız zaman, gerçekten Türkiye'nin bulunduğu
tabloyu görmemiz açısından önemli bir imkân sunuyor. O da, şu
anda Türkiyede cezaevlerinde bulunan her 100 kişiden 27,8i tutuklu,
kalanı hükümlü. Bizden daha çok tutuklusu olan -oran itibarıyla-
ülkeler: Yunanistan, Danimarka, Belçika, İsrail, Brezilya, İsviçre.
Bizden daha iyi olanlar: Avusturya, İsveç, Fransa, ABD, İspanya,
Rusya, Almanya, İngiltere. Biz bunların, skalanın
ortasındayız.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Sayı olarak mı, süre olarak mı?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Yani biz elbette bunu bir tatmin
vesilesi olarak görmüyoruz. Daha da bunu düşürmek için elimizden gelen
gayreti gösteriyoruz. Bu bizi tatmin etmez ama baktığımız
zaman ortalama bir yerdeyiz. Bunu bilmemiz açısından ifade ediyorum.
Ülkelerin
nüfusuna göre, her 100 bin kişiden kaç kişi cezaevinde ülkelerde?
Baktığımız zaman Türkiyede 100 bin kişide 175
kişi cezaevinde; İsrail, Brezilya, Rusya, ABD bizden daha olumsuz
noktada, cezaevinde daha fazla insan var ama İngiltere, İspanya
bizimle hemen yakın ama Fransa, Yunanistan, Belçika, Almanya,
İsviçre, Danimarka, İsveç de bizden iyi. Dolayısıyla, biz
hedef olarak bizden daha iyi olan ülkelere doğru bir gayret içerisindeyiz.
Doluluk oranına
gelince: Türkiyede yüzde 106, yüzde 110; yeni açılan
kurumlarımızla bu oran her gün değişiyor. Amerikayla,
Avustralyayla aynı durumdayız. İngiltere, Fransa, Belçika,
Yunanistan, İspanya, Brezilya cezaevlerindeki doluluk oranı
açısından bizden daha sıkıntılı ama Danimarka,
İsveç, Rusya ve İsviçre bizden daha iyi konumda. Burada da daha iyiye
doğru bir gayretimiz var.
Hülasa, bu değerlere
baktığımızda çok kötü bir yerde değiliz, daha iyi
noktaya gitmek için gayret ediyoruz. Alternatif infaz yöntemleri, biraz önce
ifade etmeye çalıştım, modern infazın
enstrümanlarını oluşturmaya gayret ediyoruz. Önümüzdeki dönemde
inanıyorum ki cezaevlerimizdeki tutuklu oranları daha da
düşecek, alternatif infaz yöntemleriyle önemli ölçüde tutuklu ve hükümlüler
cezaevi dışında cezalarını çekebilecekler ve
alternatif uyuşmazlık çözüm yollarıyla da -ki arabuluculuk
Meclise geliyor- inşallah, mahkemelere işler gelmeden önce bir filtre
sistemiyle bütün bunları azaltmaya, yargının iş yükünü
küçültmeye gayret ediyoruz.
Yüksek yargının
iş yükünü de belli ölçüde domine edecek, rahatlatacak tedbirler
alındı. İnşallah, bir buçukla iki yıl içerisinde
Türkiyede uzun yargılamalarla ilgili şikâyetlerimiz en alt düzeye
inecek diyorum. Bu hepimizin problemi, bunu çözmek için birlikte gayret
ediyoruz.
UĞUR BAYRAKTUTAN
(Artvin) Sayın Bakan, kaç kişi yararlanacak bu kanundan?
ADALET BAKANI SADULLAH
ERGİN (Devamla) Bu değişiklikle, bizim öngördüğümüz
rakamlara göre 15 bin civarında kişi bu yıl için -çünkü burada
bir geçici maddemiz de var- ama önümüzdeki senelerde mevcut tablolara
baktığımızda 13-14 bin kişi her yıl -bu
kalıcı bir düzenleme çünkü- bundan istifade edecek.
Ben, Genel Kurula,
değerli muhalefet temsilcilerimize ve milletvekillerimize teşekkür
ediyorum. Bu yasa infaz sistemimize, ülkemize hayırlar getirsin.
Hepinize hayırlı
akşamlar diliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
5inci sırada yer alan, Orman Köylülerinin Kalkınmalarının
Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına
Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım
Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısı ile
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın;
Orman Köylülerinin Kalkındırılmaları Hakkında Kanun
Teklifi; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve
Yalova Milletvekili Muharrem İnce ile 68 Milletvekilinin; 2/B
Barışı Kanunu Teklifi (Orman Sınırları
Dışına Çıkarılan Alanların İdaresi,
Değerlendirilmesi ve Tasarrufu Hakkında Kanun Teklifi); Osmaniye
Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın; Yayla ve
Yaylacılık Kanunu Teklifi ve İçişleri Komisyonu,
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu raporlarının
görüşmesine başlıyoruz.
5.- Orman Köylülerinin Kalkınmalarının
Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları
Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile
Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun
Tasarısı ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın; Orman Köylülerinin
Kalkındırılmaları Hakkında Kanun Teklifi; Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi, Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve Yalova Milletvekili
Muharrem İnce ile 68 Milletvekilinin; 2/B Barışı Kanunu
Teklifi (Orman Sınırları Dışına
Çıkarılan Alanların İdaresi, Değerlendirilmesi ve Tasarrufu
Hakkında Kanun Teklifi); Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu
ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın; Yayla ve Yaylacılık Kanunu Teklifi ve
İçişleri Komisyonu, Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu Raporları (1/563, 2/71, 2/211, 2/417) (S. Sayısı 198)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
6ncı
sırada yer alan, Toplu İş İlişkileri Kanunu
Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
raporlarını görüşmeye başlıyoruz.
6.- Toplu İş İlişkileri Kanunu
Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporları
(1/567) (S. Sayısı 197)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Diğer
işlerde de komisyonun bulunamayacağı
anlaşıldığından, sözlü soru önergeleriyle, alınan
karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek üzere 10 Nisan 2012
Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 21.39