TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
96ncı Birleşim
18 Nisan 2012 Çarşamba
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, Manisanın sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
2.- İstanbul
Milletvekili İhsan Özkesin, Kutlu Doğum Haftasına ilişkin
gündem dışı konuşması
3.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, yaşam hakkı ihlallerine
ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandırın, sağlık çalışanlarına
yapılan saldırılara ve Doktor Ersin Arslanın
hayatını kaybetmesine ilişkin açıklaması
2.- Burdur Milletvekili
Ramazan Kerim Özkanın, Burdur ilindeki olumsuz hava koşulları
nedeniyle zarara uğrayan üreticilerin mağduriyetlerinin giderilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
3.- Muğla
Milletvekili Mehmet Erdoğanın, Turizm Haftasına ve
Muğladaki olumsuz hava koşulları nedeniyle zarara uğrayan
üreticilerin mağduriyetlerinin giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
4.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin, sağlık çalışanlarına yapılan
saldırılara ve Doktor Ersin Arslanın hayatını kaybetmesine
ilişkin açıklaması
5.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, deprem sonrası Kütahya
Simavdaki duruma ilişkin açıklaması
6.- Mersin Milletvekili
Ali Özün, sağlık çalışanlarına yapılan
saldırılara ve Doktor Ersin Arslanın hayatını
kaybetmesine ilişkin açıklaması
7.- Manisa Milletvekili
Muzaffer Yurttaşın, Kutlu Doğum Haftasına ve Doktor Ersin
Arslanın uğradığı saldırı sonucu
hayatını kaybetmesine ilişkin açıklaması
8.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplanın, sağlık
çalışanlarına yapılan saldırılara ve Doktor Ersin
Arslanın hayatını kaybetmesine ilişkin
açıklaması
9.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzelin, sağlık
çalışanlarına yapılan saldırılara ve Doktor Ersin
Arslanın hayatını kaybetmesine ilişkin
açıklaması
10.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar
Demirelin, sağlık çalışanlarına yapılan
saldırılara ve Doktor Ersin Arslanın hayatını
kaybetmesine ilişkin açıklaması
11.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, Adana Milletvekili Osman Faruk
Loğoğlu ve arkadaşlarının vermiş olduğu
genel görüşme önergesinin önemine ilişkin açıklaması
12.- Bilecik
Milletvekili Fahrettin Poyrazın, İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın Ceylanpınarla ilgili ifadelerine ilişkin
açıklaması
13.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyrazın
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Adana Milletvekili
Murat Bozlak ve 21 milletvekilinin, Türkiye'de giderek artan
işsizliğin nedenleri ve gerekli çözüm yollarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/246)
2.- Bingöl Milletvekili
İdris Baluken ve 21 milletvekilinin, Diyarbakır ili bütçesinin
onaylanmaması sorununun araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/247)
3.- Aydın
Milletvekili Bülent Tezcan ve 21 milletvekilinin, kamuoyunda "deprem
vergileri" olarak bilinen, 26/11/1999 tarih ve 4481 sayılı
Kanunla ihdas edilen ve daha sonra muhtelif kanunlarla yenilenen vergilerin
nasıl ve nereye harcandığı konusunun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/248)
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Millî Savunma ve İçişleri Komisyonları
üyelerinden oluşan bir heyetin, Kosova Meclisi İçişleri,
Güvenlik ve Kosova Güvenlik Gücü Denetim Komisyonlarının vaki
davetine icabetle Kosovaya resmî bir ziyarette bulunmasına ilişkin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresi (3/843)
2.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Başkanı Cevdet Erdölün, 25 Nisan 2012
tarihinde düzenlenecek 23 Nisan Avrupa Çocuk Parlamentosu etkinliğine
katılmak üzere Brüksele gitmesine ilişkin Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı tezkeresi (3/844)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- BDP Grubunun, 13
Nisan 2012 tarihinde Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve
arkadaşlarının yerel basının
karşılaştığı sorunların
araştırılması amacıyla vermiş olduğu Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 18/4/2012 Çarşamba
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- CHP Grubunun,
17/4/2012 tarihinde Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu ve
arkadaşlarının son dönemlerde Suriye'de meydana gelen
karışıklıklar ile ilgili vermiş olduğu genel
görüşme önergesinin, Genel Kurulun 18/4/2012 Çarşamba günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- AK PARTİ
Grubunun, gündemdeki sıralama ile
Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden
düzenlenmesine ilişkin önerisi
B) Danışma
Kurulu Önerileri
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisinin kuruluşunun 92'nci yıl dönümünün ve Ulusal
Egemenlik ve Çocuk Bayramının kutlanması, günün anlam ve
öneminin belirtilmesi amacıyla Genel Kurulda özel bir görüşme
yapılması için Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23 Nisan 2012 Pazartesi
günü saat 14.00'te toplanmasına; bu toplantıda yapılacak
görüşmelerde siyasi parti grupları başkanlarına ve grubu
bulunmayıp da Mecliste üyesi bulunan siyasi partinin genel
başkanına onar dakika süreyle söz verilmesine ve bu birleşimde
başka konuların görüşülmemesine ilişkin Danışma
Kurulu önerisi
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.- Afet Riski
Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/569) (S. Sayısı:
180)
3.- Orman Köylülerinin
Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman
Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin
Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı
Hakkında Kanun Tasarısı ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın; Orman
Köylülerinin Kalkındırılmaları Hakkında Kanun Teklifi;
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi, Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve Yalova
Milletvekili Muharrem İnce ile 68 Milletvekilinin; 2/B
Barışı Kanunu Teklifi (Orman Sınırları
Dışına Çıkarılan Alanların İdaresi,
Değerlendirilmesi ve Tasarrufu Hakkında Kanun Teklifi); Osmaniye
Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın; Yayla ve
Yaylacılık Kanunu Teklifi ve İçişleri Komisyonu,
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporları (1/563, 2/71,
2/211, 2/417) (S. Sayısı: 198)
4.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Doğan Kubatın; Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Kırklareli Milletvekili
Turgut Dibekin; 5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporları
(2/241, 2/84) (S.Sayısı: 136)
5.- Güneydoğu
Asyada Dostluk ve İşbirliği Andlaşmasını
Değiştiren Üçüncü Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/590) (S. Sayısı: 208)
6.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı
Arasında UNDP-İstanbul Uluslararası Kalkınmada Özel Sektör
Merkezinin (IICPSD) Kuruluşu ile İlgili Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/511) (S. Sayısı: 119)
7.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi
Arasında Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi
Sekretaryasına Dair Evsahibi Ülke Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/582) (S.
Sayısı: 220)
8.- Eşyanın
Sınırlardaki Kontrollerinin Uyumlaştırılmasına
İlişkin Uluslararası Sözleşmenin Uluslararası Karayolu
Taşımacılığına İlişkin Sınır
Geçiş İşlemlerinin Kolaylaştırılması
Başlıklı 8 Numaralı Ekinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/350) (S. Sayısı: 74)
9.- Bozulabilir
Gıda Maddelerinin Uluslararası
Taşımacılığı ve Bu
Taşımacılık Faaliyetinde Kullanılacak Özel Ekipmana
İlişkin Anlaşmaya Katılmamızın Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/415) (S. Sayısı: 77)
10.- Karayolu
Trafiği Konvansiyonu ile Bu Konvansiyonu Tamamlayıcı Avrupa
Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/296)
(S. Sayısı: 139)
11.- Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bilecik Milletvekili
Bahattin Şeker ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay
Vural'ın; Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyraz'ın; Gaziantep
Milletvekili Mehmet Erdoğan ve 13 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu
(1/603, 2/398, 2/402, 2/486) (S.Sayısı: 222)
IX.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Adana Milletvekili
Seyfettin Yılmazın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkanın şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
3.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
X.- OYLAMALAR
1.- Orman Köylülerinin
Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman
Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin
Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı
Hakkında Kanun Tasarısının 12nci maddesinin oylaması
2.- Orman Köylülerinin
Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman
Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin
Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı
Hakkında Kanun Tasarısının tümünün oylaması
3.- Güneydoğu
Asyada Dostluk ve İşbirliği Andlaşmasını
Değiştiren Üçüncü Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
4.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı
Arasında UNDP-İstanbul Uluslararası Kalkınmada Özel Sektör
Merkezinin (IICPSD) Kuruluşu ile İlgili Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
5.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi
Arasında Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi
Sekretaryasına Dair Evsahibi Ülke Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun
Tasarısının oylaması
XI.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
spor uzmanı olarak görev yapan personelin mağduriyetinin
giderilmesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ile
Gençlik ve Spor Bakanından soruları ve Gençlik ve Spor Bakanı
Suat Kılıçın cevabı (7/4702), (7/4779)
2.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun,
çiftçilerin yabancı sermayeli bankalardan kredi kullanımına ve
yapılan haciz işlemlerine ilişkin Maliye Bakanından sorusu
ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacanın cevabı
(7/4744)
3.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Türkiyede
gerçekleştirilecek U-20 Dünya Futbol Şampiyonasına ilişkin
sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıçın cevabı
(7/4785)
4.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
Türk Lirasının yeni simgesine ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Ali Babacanın cevabı (7/4820)
5.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın,
Artvin-Ardanuçta Halkbank şubesi açılmasına ilişkin sorusu
ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacanın cevabı
(7/5167)
6.- Giresun Milletvekili Selahattin
Karaahmetoğlunun, Esnaf ve Sanatkârlar Kredi Kooperatifleri
aracılığı ile kredi kullanımında yüksek faiz
oranı, komisyon ve teminat istenmesinden kaynaklanan mağduriyete
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Ali
Babacanın cevabı (7/5484)
7.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun,
2003-2011 yılları arasında Başbakanlığa tahsis
edilen örtülü ödeneğe ilişkin Başbakandan sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
(7/5594)
8.- İzmir Milletvekili Aytun Çırayın,
Başbakanlığa alınan bir uçağa ilişkin
Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağın cevabı (7/5598)
9.- Bolu Milletvekili Tanju Özcanın, Bakanlar
Kurulu üyeleri tarafından kullanılan özel uçakların maliyeti,
giderleri ve kullanım alanlarına ilişkin Başbakandan sorusu
ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın
cevabı (7/5723)
10.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, Genel
Kurul salonu elektronik sistemine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlamın cevabı (7/6026)
11.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin,
TBMMde görev yapan polis memurlarının çalışma usullerine
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet
Sağlamın cevabı (7/6027)
18 Nisan 2012 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 96ncı Birleşimini açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN Elektronik cihazla
yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre
vereceğim.
Sayın milletvekillerinin oy
düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu
süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda
hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna
rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını
görevli personel aracılığıyla üç dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın
milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz
Manisanın sorunları hakkında söz isteyen Manisa Milletvekili
Sayın Erkan Akçaya aittir.
Buyurun Sayın Akçay. (MHP
sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, her zaman
olduğu gibi, Genel Kurul ilk açıldığında ciddi manada
bir uğultu oluyor. Sayın milletvekilleri, değerli
arkadaşlarım, sohbetlerinize dışarıda devam ederseniz
gerçekten çok sevineceğim.
Buyurun Sayın Akçay.
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
Manisanın sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Manisanın bazı sorunlarını dile getirmek
üzere söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle ifade etmek isterim ki Manisa
hak ettiği kamu yatırımlarını maalesef
alamamaktadır. Manisa tarımsal üretimde Türkiyede 1inciyken
tarımsal yatırımlarda 22nci sıradadır; nüfus
bakımından 13üncü sıradayken eğitim
yatırımlarında 29uncu, sağlık
yatırımlarında 32nci sırada gelmektedir. Yüz ölçümü
bakımından 18inci sıradayken ulaştırma
yatırımlarında 47nci sıradadır.
AKP döneminde yeterince kamu veya özel
yatırım yapılıp istihdam yaratılamadığı
için düne kadar göç alan Manisa, artık, göç vermeye
başlamıştır. Son bir yılda Manisanın nüfusu 40
bin kişi azalmıştır, bu nedenle Manisanın
çıkaracağı milletvekili sayısı da 10dan 9a
düşmüştür. Manisada 2.458 öğretmen açığı vardır
ve ilk ve ortaöğretimde 770 dersliğe ihtiyaç bulunmaktadır.
Celal Bayar Üniversitesinde 200 akademik personel açığı
vardır.
Bornova-Turgutlu-Salihli,
Salihli-Gölmarmara-Akhisar, Soma-Akhisar, Manisa-Akhisar-Balıkesir ve
Kula-Salihli yolu tam on yıldır hâlâ
tamamlanamamıştır. On yılda 124 kilometrelik
Demirci-Salihli yolunun ancak 32 kilometresi tek şerit hâlinde
yapılabilmiştir, geri kalan yerlerin bir kısmının
kamulaştırmaları dahi yapılamamıştır.
Her seçim öncesi söz verilen 400
yataklı Manisa Bölge Hastanesi hâlâ yapılamamıştır ve
sürüncemede kalmıştır. Manisada 30 bine yakın tarihî eser
depolarda bekletilmektedir ve acilen müze yapılmalıdır. Yine,
1.500 dekarlık arsasıyla hazineye intikal ettirilen Akhisar Sigara
Fabrikası hâlâ ekonomiye kazandırılamamıştır.
Sofralık siyah zeytinin yüzde
35i, yeşil zeytinin yüzde 75i Akhisarda üretilmektedir.
Zeytinyağına destekleme primi ödenirken sofralık zeytine
destekleme primi verilmediği için Akhisarlı zeytin üreticileri
destekten mahrumdur. Ziraat Bankasından çiftçilerin ancak yüzde 1i, en
fazla yüzde 2si işletme kredisine ulaşabilmektedir, o da, ekim dikim
döneminde kredi için başvuran çiftçiler bu kredileri zamanında
alamamaktadır. Hükûmetin yanlış tarım politikaları
yüzünden Manisalı çiftçilerimiz zor günler geçirmektedir. 23 bin
çiftçimizin Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerine 894 milyon
Türk lirası borcu vardır ve pek çok çiftçi hakkında da icrai
işlem başlatılmıştır.
Üretimin arttığı
yıllarda üzüm fiyatları düşmektedir. Arz fazlası
olduğunda, bu fazlalılığı alıp stoklayacak bir
mekanizma oluşturulmalı ve çekirdeksiz kuru üzüm mutlaka
desteklenmelidir. 2011 üzüm hasadının gecikmesi, fiyatların geç
açıklanması, olgunlaşmamış üzümlerin ihraç edilmesi ve
ihracat teşvikinin düşük olması nedeniyle sezon
başında 1 lira 10 kuruş olan sofralık üzüm fiyatı 40
kuruşa kadar düşmüştür. Başta Alaşehir ve Sarıgöl
olmak üzere, sofralık üzüm üreticileri mağdur olmuştur.
GAP ve DAP kapsamında 25 ile özel
hayvancılık desteği verilirken, hayvancılık
bakımından 5inci sıradaki Manisaya bu destek verilmemektedir.
Başta Demirci, Selendi, Köprübaşı, Gölmarmara ve Gördesteki
köylerimiz olmak üzere, köylerin büyük çoğunluğunda köy meraları
belirlenmemiştir. Köy meraları acele belirlenip ıslah
çalışmaları yapılmalıdır. Bu gidişle,
neredeyse bölgede hayvancılık bitecektir.
Her seçim öncesi AKP tarafından
Selendiye yüksekokul sözü verilmesine rağmen, seçimden sonra bu vaatler
unutulmaktadır.
Selendide 21 bin metrekarelik olan
alan üzerine inşa edilen 9 bin metrekareli kapalı alanlı tütün
işleme depoları 2009 yılından beri atıl bir
şekilde beklemektedir ve bir an evvel ekonomiye
kazandırılmalıdır.
Yine 2008de Selendi elektrik
şebekelerinin yer altına alınması programa
alınmış ancak 2009 seçimlerinde belediyeyi Milliyetçi Hareket
Partisi kazanınca bu proje iptal edilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla) Soma Termik
Santralindeki baca gazı
filtrelerinin yenilenmemesi nedeniyle, Somada hava kirliliği oranı ve kanser
hastası sayısı dünya standartlarından 4 kat fazladır.
Değerli milletvekilleri, sürem bittiği
için ancak bu kadar ifade edebildim.
Teşekkür ederim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Akçay.
Hükûmet adına Orman ve Su
İşleri Bakanı Sayın Veysel Eroğlu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurun.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın Başkanım, çok değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın
Milletvekilimiz Erkan Akçayın konuşmasına cevap vermek üzere
ben söz aldım.
Özellikle Manisayla alakalı kamu
yatırımlarının az olduğundan bahsetti Sayın
Vekilimiz, yapılmadığından bahsetti ama ben geçen yıl
sonuna kadar olan Manisaya sadece merkezî hükûmetin yaptığı
yatırımları kısaca sizlere arz edeceğim.
2011 yılı sonuna kadar Manisamıza tam 2
milyar 842 milyon 366 bin Türk lirası, bu yılla beraber
yaklaşık 3,2 milyar TLlik yatırım
yapılmıştır ki Manisa diğer illere göre en önde olan
illerden birisidir. Bakın, bunlar arasında,
Bakanlığımız şu ana kadar 420 milyon TLlik
yatırım yaptı Çevre ve Orman Bakanlığı ve Orman
ve Su İşleri Bakanlığı ama bu sene biz Manisada
yatırımlarda hamle yılı ilan ettik. Ben zaten mayıs
ayı içinde giderek orada yeniden temel atacağım,
açılış tarihlerini de ilan edeceğiz.
Bakın, 2003-2011 yılları arasında
tamamlanan tesislerden birkaç örnek vermek istiyorum: Gördes
Barajını tamamladık. Gördes Barajı sadece İzmire
yılda 59,5 milyon metreküp su vermekle kalmayacak, şu anda dev sulama
hatları yapılıyor, aynı zamanda Manisamızda önemli
sulama alanlarını sulayacak. Alaşehir sulamasının
şebekesini tamamen yeniledik. Ayrıca, Alaşehir
sulamasının ikinci kısmı talep edildi, onu da yeniledik.
Kula Göleti ve sulaması tamamlandı. Merkezde Yuntdağı
Köseler Göleti ve sulaması ikmal edildi, tamamen bitirdik. Kırkağaçta
Bakır Göleti ve sulaması talep edilmiş -önemli bir yer,
hakikaten, kavunlarıyla meşhur- orada da Bakır Göleti ve
sulamasını tamamladık. Böylece, 4.490 dekar tarım arazisini
sulamaya açtık.
Ayrıca, Manisada taşkınlarla mücadele
ediyoruz. Şu ana kadar 24 tane dere ıslahını
tamamladık. Bu tesislerle 37.150 dekar alanı tamamen
taşkınlardan koruduk. 4 ilçe, 4 belde, 11 mahalle ve 3 köy,
taşkınlar ve sel baskınlarından korunmuştur.
Ayrıca, vatandaşlarımız 2 tane de köprü talep etti, hatta
ben de DSİye talimat verdim, köprü bizim vazifemiz olmamakla beraber, biz
oraya köprü de inşa ettik, onu da özellikle vurgulamak istiyorum.
Tabii, bunları ben saymak
istemiyorum çünkü çok sayıda var. Ayrıca, inşaatı devam
eden 22 adet büyük projemiz var Sayın Vekilim. Bir kere, bunlardan birisi,
Gördes sol sahil sulaması, Sarıgöl sulaması isale kanalı
tamamlaması. Ayrıca, Gediz yan dereleri ıslahı 4üncü
kısım, 17 tane iş kalemi var burada, 17 kalem. Sarıgöl
Bahadırlar ve Güneydamları Karal Deresi taşkın ve rusubat
kontrol tesisi, Sarıgöl ilçesi Çanakçı Ağıllı dere
ıslahı, Turgutlu ilçesi Karaçalı Deresi ıslahı,
Güneşli Barajı. Bakın, temel attık, açılış
tarih ve saati var, Vekilimi de o tarihte bekliyorum. Kula için içme suyu
problemi vardı, sert su olduğu iddia ediliyordu, şu anda testler
bitti. Kulanın içme suyu şu anda tertemiz, memba suyu gibi, Kula
ilçemize de su veriliyor. Hatta, onun açılışını da
yapamadık, inşallah, bir açılış merasimine
gideceğim. Alaşehir Kavaklıdere Göleti, Gördes
Doğanpınar Göleti, Kırkağaç Aydıncık Göleti,
Kırkağaçta Çaltıcak Göleti, Kulada Bebekli Göleti, Kula
Çelengöz Göleti, Merkezde Pelitalan Göleti, Selendide Ayanlar Göleti.
Ayrıca, Ahmetli ilçe merkezinin Ahmetli Çayı ıslahı,
Bakırçay havzası taşkın koruma tesisi, 2 tane işimiz
var. Taşkın Koruma Tesisi adıyla Gediz havzasında büyük
bir eylem seferberliği yapıyoruz, tam 9 tane iş yapıyoruz.
Kula ilçe merkezi Kurt Deresi ıslahı, Soma ilçe merkezi Bakırçay
ıslahı, bir de Gediz havzasında taşkın rusubat kontrol
olmak üzere 2 tane işimiz de var, bunları tamamlıyoruz.
Ayrıca Manisa için, Sayın Vekilim,
şöyle özel bir çalışma yaptık: Biliyorsunuz, Manisada yer
altı suları kullanılıyor ama bunlar, modern sulama
sistemleri, damlama veyahut yağmurlama olsun diye, Özel İdareye para
aktardık. Manisa Özel İdaresine, biz, geçen yıl sonunda, 4
milyon 400 bin TL ödenek aktardık ama bunun ucu açık; özel idare
projeleri yaptıkça destek vereceğiz, o da kapalı sistem
dediğimiz, borulu, yer altı suyu sulamasını yapacak.
Projesi devam eden 6 tane işimiz var şu anda,
bunlar bittiği anda ihalesi yapılacak. Salihli Yeşilkavak
Barajı -sulama barajı bu- ve bir de Manisa ilinde, GÖL-SU
kapsamında, birinci kısımda 8 göletin projesi
yapılıyor. Ayrıca, ikinci bölge göletlerinde 5 tane gölet,
tekrar, ikinci kısımda 2 gölet olmak üzere çok sayıda gölet var.
Ayrıca Güneşli sulamasının projesi yapılıyor, bir
de Gördes sol sahil sulamasının projesi yapılıyor.
Bunların paraları hazır, projeler bittiği zaman hemen
inşaata başlayacağız.
Planlaması devam eden çok sayıda iş var
ama ben burada bir müjde vermek istiyorum: Manisamıza Bin Günde Bin
Gölet kapsamında -bakın, Sayın Vekilim dikkat edin- tam 45 adet
gölet ve modern sulama tesisini yapacağız. Bunların
hazırlıkları yapıldı. Şimdi 8 tanesi inşa
hâlinde. Bunların, müsaade ederseniz, ismini vereyim ki kayıtlara
girsin. Manisalılar da herhâlde bizi dinliyorlardır. Gördeste
Doğanpınar Göleti, inşaatı devam ediyor;
Kırkağaçta Çaltıcak Göleti, merkezde Pelitalan Göleti,
Kırkağaçta Aydıncık Göleti, Kula Çelengöz Göleti,
Alaşehirde Kavaklıdere Göleti -ve sulamalar dâhil tabii- Selendide
Ayanlar Göleti ve Kulada Bebekli Göletinin, bunların şu anda
inşaatları devam ediyor, inşallah önümüzdeki yıl
bunları tamamen bitireceğiz.
Ayrıca, Bin Günde Bin Gölet çerçevesinde, projesi
devam eden 15 tane gölet ve sulaması var. Alaşehirde Kemaliye Göleti
sulaması, Alaşehirde Örencik Göleti sulaması,
Kırkağaçta Küçükdere Göleti ve sulaması, Kulada Dutluca Göleti
sulaması, Kulada Saraçlar Göleti ve sulaması, Kulada
Yurtbaşı Göleti sulaması, merkez Maldan Sarısu Göleti ve
sulaması; yine, merkezde İlyasçılar Göleti sulaması, Soma
Yağcılı Göleti ve sulaması, merkezde Bağyolu Göleti
sulaması, Alaşehirde Gülpınar Göleti sulaması, gene,
Alaşehirde Toygarlı Göleti sulaması, Kulada Konurca Göleti
sulaması, Somada Çavdır Göleti sulaması, Alaşehirde
Şahyar Göleti sulaması.
Şimdi planlaması biten 5 tane
var, onların da projesini yaptırıyoruz. Bunlar:
1- Saruhanlı Güvenlik Göleti ve
sulaması
2- Gördes Karayağcı Göleti ve
sulaması
3- Demircide Durhasan Göleti ve
sulaması
4- Kırkağaçta Çamlık
Göleti ve sulaması
5- Merkezde Akgedik Göleti ve
sulaması.
Planlaması devam eden 12 tane var,
isterseniz onları da okuyabilirim ama herhâlde bu kadar çok işten siz
de belki de çok
Ama okumak istiyorum ki vatandaşlarımız bizi
dinliyor, çünkü burada okuduklarımız bizim için sözdür, bizim için
senettir.
Planlaması yapılan 12 tane de
gölet ve sulaması var:
Demircide Ayvaalan Göleti
sulaması, Demircide Güveli Göleti sulaması, Demircide Hüdük Göleti
sulaması, Demirci Kılavuzlar Göleti sulaması, Köprübaşı
Döğüşören Göleti ve sulaması, Kulada Emre Göleti sulaması,
Kula Eroğlu Göleti ve sulaması. Benim soyadımla alakası
yok, onun ismi öyle. Merkezde Belen Yenice Göleti ve sulaması, Salihlide
Çaypınar Göleti sulaması, Kırkağaçta Çobanlar Göleti
sulaması, Demircide Alaağaç Göleti ve sulaması,
Alaşehirde Horzum Alayaka Göleti ve sulaması.
İlk incelemesi yapılan da 5
tane var, bunların da isimlerini ben isterseniz veririm.
Yani bakın, şu ana kadar
hakikaten, biz, 2012yi sulama ve baraj, göletlerde Manisada hamle
yılı olarak ilan ettik. Hep beraber zaten bunlar
Daha da talep varsa
onları da yapmak bizim boynumuzun borcudur.
Efendim sadece tabii DSİ
çalışmıyor. Orman Genel Müdürlüğümüz, burada bakın,
2011 yılı sonuna kadar seferberlik kapsamında 807.910 dekar
arazide çalışma yaparak 28 milyon adet fidanı toprakla
buluşturdu. İnşallah bu sene de 127 bin dekar arazide
çalışma yapacağız. Yani neticede Manisada biz 4 tane kent
ormanı, 1 adet bal ormanı, 18 adet orman içi dinlenme yeri kurduk,
onu da özetle belirteyim.
Ayrıca ORKÖY, orada, geçen
yıl sonuna kadar bu yıl 5 kat artırıyoruz- 3.148 aileye 10.292.817 TL ferdî
proje kredisi verdi. Doğa Koruma ve Millî Parklar Genel Müdürlüğümüz
2 adet tabiat parkı ilan etti, bunlardan biri Mesir Tabiat Parkı -Manisanın
hemen yanında ben de açılışa gelmiştim- diğeri
Süreyya Tabiat Parkı. Bir de orada Spil Dağ, çok önemli -burada
herkese duyurmak istiyorum- bilhassa turizm açısından çok önemli.
Spil Dağına giden her hasta iyileşerek dönüyor yani -gerçekten-
Spil Dağ muhteşem bir dağ, muhteşem bir alan. Biz burada
uzun devreli gelişme planını hazırladık, hatta çok
açık bir şekilde ihale ettik. Eğer Manisalılardan, iş
adamlarından, turizmcilerden talep varsa fevkalade memnun oluruz.
Meteoroloji Genel
Müdürlüğümüz, genelde her ile 4-5 tane otomatik meteoroloji ölçüm
istasyonu kuruyor iken Manisada tam 17 adet otomatik meteoroloji ölçüm
istasyonu var. Manisanın hangi ilçesinde? Merkezde, Salihlide,
Alaşehirde, Demircide, Köprübaşında, Akhisarda, Akhisar
meydan, Spil Dağ, Turgutlu, Soma, Gördes, Saruhanlı, Kula,
Gölmarmara, Manisa-Çakmak Orman Bölge Müdürlüğü sahası, Manisa merkez
kent ormanı ve Akhisar da Kavakalanında tam 17 adet otomatik
meteoroloji ölçüm istasyonu var. Yani buradan bir Manisalı benim kardeşimin
-dünyanın neresinde- ister Amerikada, ister Kanada, ister Avrupada,
ister Japonyada olsun İnternete girip o esnada Somada veya
Alaşehirdeki hava durumunu, iklim durumunu, yağış var
mı yok mu, sıcaklığa varıncaya kadar her şeyi
görmesi mümkün.
Ayrıca, ben Çevre
ve Orman Bakanıyken Manisanın ilçelerine çevre açısından
çok büyük destek verdik. Bir defa, katı atık, atık su gibi
altyapı projeleri için belediyelere tamamen hibe olarak
Bakanlığın fonlarından 6.363.578 TL maddi destekte
bulunuldu. Bunlardan 8 tane belde ve ilçeye de, özel
sıkıştırmalı çöp taşıma aracı da
verdiğimizi ben ifade etmek istiyorum.
Şimdi,
Sağlık Bakanlığına gelince: Efendim, Sağlık
Bakanlığımız 238 milyon TL geçen yıl sonuna kadar -bu
sene hariç- Manisaya yatırım yaptı. Bakın 3 tane devlet hastanesi
açtık mı? 40 tane sağlık tesisini hizmete açtık.
Ali ÖZ (Mersin) Hizmete açtık,
hizmete açtık (!) Şiddet gören insanlar ne olacak?
ORMAN VE SU İŞLERİ
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Ancak yeni açılacak yerle ilgili
hatta biz Sağlık Bakanlığımıza dedik ki: Çok
muhteşem bir yer istiyorsanız ormanlık alandan dahi vermeye
hazırız, ne gerekiyorsa sağlık için biz de elimizden gelen
gayreti göstereceğiz Sayın Vekilim. Hep beraber çalışarak
Manisaya ne yapılacaksa birlikte yapalım.
Millî Eğitim
Bakanlığımız, bakın, Manisamıza 2.933 derslik
açmış, 90.051.789 TLlik yatırım yapmış.
Ulaştırma
Bakanlığı
Az önce siz Ulaştırma
Bakanlığından bahsettiniz. Efendim Manisaya ulaşmak bir
meseleydi ama şu anda Manisaya ulaşmak çok kolay. Bakın
ALİM IŞIK (Kütahya) Nereden
kolay Sayın Bakan, Afyondan mı kolay? Kütahyadan gidin
bakalım.
ORMAN VE SU İŞLERİ
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Efendim peki ben gideyim
ALİM IŞIK (Kütahya)
Kütahyadan nasıl kolay?
ORMAN VE SU İŞLERİ
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Şimdi Sayın Vekilim, 274
kilometre
Kütahyayı ben söyledim, tekrar bana Kütahya defterini
açtırma sevgili hemşehrim.
ALİM IŞIK (Kütahya) Kolay
demeyin öyle, Kütahyadan kolay değil.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Devamla) Fahri hemşehriyiz, hem Simavdan
dolayı hem Kütahyadan dolayı fahri hemşehriyiz. Şimdi
Kütahya defterini açtırma bana.
ALİM IŞIK (Kütahya) Biraz
sonra açacağız, biraz sonra açacağız.
ORMAN VE SU İŞLERİ
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Şimdi tam
Şimdi tarımdan bahsetti. Evet
tarım Manisada çok önemli, hakikaten, ben de kabul ediyorum, daha da önem
vermemiz lazım ama Tarım Bakanlığımız da
bakın 2003 yılından günümüze 948 milyon TLlik tarımsal
destek vermiş yani bu hakikaten önemli bir şey. Ayrıca KÖYDES,
BELDES kapsamında bildiğim kadarıyla 80 milyon TL kadar
-takriben söylüyorum onu- KÖYDES köylülere yol, kanalizasyon ve diğer içme
suyu temini maksadıyla KÖYDES ve BELDESte küçük köyler için bu kapsamda yaklaşık
80 milyon TL geçen yıl sonuna kadar para verildi. Ayrıca SUKAP
kapsamında -ben de takip ediyorum- belediyelerin birtakım
altyapı çalışmaları için SUKAP- yaklaşık 650
milyon TL ayrıldı. Manisada da -pek çok; şu anda onun listesini
alamadım ama- Gediz
Eylem Planı çerçevesinde -biliyorsunuz bizim eylem planımız var,
bunu takip ediyoruz- Manisaya da özel bir ayrıcalık Gediz
dolayısıyla yapıldı. Bunu da dikkatlerinize arz etmek
istiyorum.
Efendim, yani özetle
şunu söylüyorum: Manisamız, tabii çok önemli, şehzadeler
şehri, benim de çok sevdiğim bir ilimiz. Dolayısıyla,
buraya yapılacak şeylerde eksik varsa, olabilir, yüzde yüz her
şeyin yapıldığını söylemek mümkün değil ama
yapılanları görmek de lazım. Zaten yaptıklarımız
yapacaklarımızın da teminatı. Bir talep varsa Sayın
Vekilim, bunları birlikte, elbette -ben de bu bölgenin de hizmetkârı
olarak- ne gerekiyorsa yaparız inşallah.
Ben bu duygularla
hepinizi saygıyla selamlıyorum efendim, hürmetlerimi arz ediyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Gündem
dışı ikinci söz, Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle söz
isteyen İstanbul Milletvekili Sayın İhsan Özkese aittir.
Buyurun Sayın
Özkes.
2.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkesin, Kutlu
Doğum Haftasına ilişkin gündem dışı konuşması
İHSAN ÖZKES
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kutlu
Doğum Haftası nedeniyle söz almış bulunuyorum. Sevgili
Peygamberimize gelen yüce dinimiz İslamın temeli tevhittir yani
Allahın birliğidir. Bu nedenledir ki kula kulluk etmek, kula
kulluğa zorlamak, Allahla kul arasına girmek, inancı tartmak,
dini daraltmak şirktir; şirk ise en büyük zulümdür. İman
kalptedir ve kalpteki imanı ancak Allah bilir. İnsanların
kalplerini yarıp bakarcasına inançlarıyla ilgili laf etmek
Müslüman işi değildir. Dünyanın geçici menfaatine göz dikerek
Müslümanlara dinsizlik yaftası vuranlar, kıyamet gününde asıl
kendilerinin hüsranda olduklarını anlayacaklardır.
Sayın
milletvekilleri, bin dört yüz yıl önce Hazreti Muhammed
eleştirilebiliyordu, kendisine görüşünün yanlış
olabileceği söylenebiliyordu. Hazreti Muhammed de bu uyarılara kulak
veriyor, kendi kararından vazgeçip halkın görüşüne tabi
oluyordu. 2012 yılında adında cumhuriyet olan ve demokrasi denilen
bir yönetimde kimseyi dinlemeyen, bildiğini okuyan, istişareye ve
uzlaşıya kapalı bir anlayış nasıl izah
edilebilir? Uzlaşıya, diyaloğa mesafeli duranlar bilmelidir ki
ilahlık iddiasında bulunan Firavun bile istişare ederdi.
Uzlaşının olmadığı bir yönetim istibdaddır,
zulümdür; böyle bir ülkenin insanları da açık hava hapishanesindedir.
Mehmet Akifin dediği gibi Zulmü alkışlayamam, zalimi asla
sevemem. Haksızlık karşısında susanlar dilsiz
şeytandırlar. Hazreti Ömerin dediği gibi Analarının
hür doğurduğu insanlar köleleştirilemez.
Sayın milletvekilleri,
Hazreti Muhammed kral peygamber değil, kul peygamberdi. Yanında
heyecanlanan bir delikanlıya Arkadaş titreme, ben kral değilim,
kurutulmuş et yiyen bir kadının oğluyum. demişti.
Açlıktan karnına taş bağlardı, vücudunda üzerinde
uyuduğu hasırın izleri oluşurdu, yırtılan
elbisesini kendisi dikerek giyerdi. Bugün, Peygamberimizin yediğinden
yemeyen, giydiğinden giymeyen, oturduğu yerde oturmayan ve Peygamber
ahlakından nasibi bulunmayan ama Peygamberi de dilinden düşürmeyenleri
Allah ıslah etsin.
Sayın
milletvekilleri, Hazreti Muhammed, devlet malı bir deveden
aldığı tüy parçasına işaret ederek Bu tüy de devlet
mallarından bir maldır. Aşırılan bir tüy bile devlet
malına hıyanet edenler için kıyamette utançtır ve
ateştir. demiştir. Devlet malını aşıranların
cenaze namazlarını kılmamıştır. Kıyamet
Gününde Allahın, kul hakkına
karışmayacağını söylemiştir. Yetim hakkı
yiyenlerin karınlarına cehennem ateşi doldurdukları
bildirilmiştir. Kul hakkını küçümseyenler Peygamberin yolunda
değil, şeytanın yolundadırlar.
Sayın
milletvekilleri, Kutlu Doğum Haftası etkinliklerine kendilerinden
başkasının katılmasından rahatsızlık
duyanlar var. Burası bizim alanımız, bizim sahamız, siz de
nereden çıktınız dercesine
kızgınlıklarını ortaya koyanlar var. Dinle, imanla,
Peygamberle, Kur'anla ilgili sahayı tekellerinde tutarcasına âdeta
Burası yasak bölge, girilmez. tabelası asmak isteyenler var.
Allahın dinini, Allahın kullarından sakınanlar var.
Peygamberimizin âlemlere rahmet olarak gönderildiğini kabullenemeyenler
var. Âdeta oyuncağı elinden alınacak korkusuyla
hırçınlaşan çocuklar gibi davrananlar bilsinler ki iyinin asıl sahibi yüce Allahtır.
Kutlu Doğum
programlarını siyasi miting havasına dönüştürmek, kâinat ve
ötesi kadar evrensel olan yüce İslamı siyasi partilerin
şemsiyesi altına hapsetmeye çalışmak gaflettir, dalalettir.
Ana teması kardeşlik olan Kutlu Doğum Haftasında dahi kin,
intikam ve ihtiras tohumları ekmeye tam gaz yola devam edenler,
Peygamberimizin Birbirinize kin gütmeyiniz, haset etmeyiniz, yüz
çevirmeyiniz. Ey Allahın kulları, kardeş olunuz. emrine bile
kulak tıkadılar çünkü kulakları vardır, duymazlar; kalpleri
vardır, anlamazlar; gözleri vardır, görmezler.
Sayın milletvekilleri,
kardeşliğin temeli sevmektir, yaratılanı Yaradandan ötürü
sevmektir. Hazreti Alinin dediği gibi, insanları ya dinde
kardeş ya da yaratılışta eş bilmektir. Tüm
canlıları Allahın aile fertleri saymaktır. Diğer bir
deyişle vahdetivücut olabilmektir. Yunus Emre şöyle der: Sevelim,
sevilelim, bu dünya kimseye kalmaz.
Bu duygularla hepinize saygılar
sunuyorum, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Özkes.
Gündem dışı üçüncü söz,
yaşam hakkı ihlalleri hakkında söz isteyen İstanbul
Milletvekili Sayın Mustafa Sezgin Tanrıkuluna aittir.
Buyurun Sayın Tanrıkulu. (CHP
sıralarından alkışlar)
3.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, yaşam hakkı
ihlallerine ilişkin gündem dışı konuşması
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, dün Antepte yaşamını
menfur bir saldırı sonucu yitiren Doktor Ersin Arslanı rahmetle
anıyorum. Tüm ailesine ve tüm hekim camiasına
başsağlığı diliyorum ve sabır diliyorum.
Mecliste Cumhuriyet Halk Partisinin bu
konuda vermiş olduğu bir araştırma önergesi var,
sağlık çalışanlarına yönelik yapılan
saldırıların araştırılması noktasında verilmiş
bir araştırma önergesi var, hatta birden fazla araştırma
önergesi var. Bir an evvel Meclisin bu konu etrafında etraflıca bir
araştırma yapması lazım, bu konuyu gündeme alması
lazım, zira bu sorun sadece bir korumayla geçiştirilecek bir sorun
değil, aynı zamanda bir eğitim sorunu, bir zihniyet sorunu;
Meclisin bir an evvel bu sorunla ilgili olarak bir çalışma
yapması lazım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben yaşam hakkıyla ilgili konuşacaktım,
ancak dün Mecliste değildim, Malatyadaydım ve tutanakları dün
akşam okudum, okuduktan sonra da yaşam hakkıyla ilgili
konuşma yapmayı kendime zül buldum, çünkü artık Türkiye Büyük
Millet Meclisinin ve Türkiye'nin bir insan hakları kategorisi olarak
İdris Naim Şahin sorunu var. Gerçekten tek başına bir
kategori oluşturuyor Sayın Bakan. Yani ben dün bu tutanakları
okurken, insan haklarıyla biraz ilgili olan bir insanın
duyabileceği bir biçimde yüzüm kızardı, utandım bu
tutanaklardan gerçekten. Yani bu Meclisin kürsüsünden bir inancı, bir dini
ve bir halkı nasıl bu şekilde
aşağılarsınız, nasıl yok sayarsınız,
nasıl nefret söylemi içerisinde bu sözleri söylersiniz?
Tutanaklar burada. Özellikle doğu
ve güneydoğudan gelen arkadaşlarımın, Kürtlere yönelik bu
söylem konusunda bir tutum almasını rica ediyorum, Adalet ve
Kalkınma Partisindeki milletvekillerinden özellikle rica ediyorum.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Kürtlere
değil, PKKya yönelik!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Okuyacağım buradan, okuyacağım. Bir daha
okuyacağım, bir daha kayıtlara girsin. Bir daha kayıtlara
girsin.
Bu nefret söylemi çok tehlikeli bir
zihin dünyasını yansıtıyor. Bu sorun, bir gensoruyla
çözülecek bir sorun değildir -üç tane gensoru verildi- bu bir zihniyet
sorunudur. Bu zihniyet sorununu bu Meclis çözmelidir. Böyle bir bakan
Türkiye'de iç işlerini yönetemez. Kendi yurttaşlarını
aşağılayan, bir dini aşağılayan, bir inancı
aşağılayan bir bakanın, Türkiye'de bakanlık
yapmaması lazım, bu Meclisin istifaya davet etmesi lazım. (CHP
ve BDP sıralarından alkışlar) Biz, Sayın Bakanı
Avrupa Parlamentosundan gelen çağrı üzerine mi istifaya davet
edeceğiz?
Yarın öbür gün göreceksiniz,
sizlere sesleniyorum, ilerleme raporunda da bu sözler yer alacak ve Avrupa
Parlamentosundan da bu Parlamentoya yönelik eleştiri gelecek. Nefret
söylemi bütün dünyada kabul edilmiş
suç türüdür, Avrupa ülkelerinin tümünde var ama sadece bizde yok nefret
söylemine ilişkin suç tanımı; sadece bizde yok.
BİLAL UÇAR (Denizli) Hangi
söylem?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
- Okuyacağım, size şimdi başka bir şey
okuyacağım, iyi dinleyin.
Ceza Yasasının 216ncı
maddesi
Bu tutanakları da okuyun. Belki dün burada yoktunuz, sadece
yoklama için geliyorsunuz.
BİLAL UÇAR (Denizli) Hayır,
hayır.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
- İlk önce bunu bir okuyun, tamam mı? Tutanakları okuyun, sonra
da şu maddeyi bir okuyun, 216ncı madde: Halkın sosyal
sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından
farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin
ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse. Kim bu? İdris Naim
Şahin. Aynen bu, tarifi 216ncı maddede. Eğer bu kürsünün
dokunulmazlığı olmasa aleyhine binlerce suç duyurusu gelir bir
halkı, Kürt halkını aşağıladığı
için, bu cumhuriyetin yurttaşlarını aşağıladığı
için, bir inancı, Yezidileri ve Zerdüştleri, o inanca sahip olan
insanları aşağıladığı için. Tabii bu gücü
Sayın Başbakandan alıyor, Başbakan da bunu yaptı
sağda solda. Başbakan yapmasaydı belki kendisi bu gücü
almazdı. Ama bu yeterli değil, bu 216ncı madde yeterli
değil. İnanıyorum ki, bu Meclis bu dönemde bir nefret söylemi
yasası çıkaracaktır, yeni anayasada da İdris Naim
Şahinlerden bu kürsüyü korumak için kürsü dokunulmazlığında
Nefret söylemi hariç diyeceğiz bir daha İdris Naim Şahin
gibiler bu kürsüde hiçbir halkı, hiçbir inancı aşağılamasınlar
diye.
Teşekkür ediyorum. (CHP ve BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Tanrıkulu.
10 arkadaşımıza
60ıncı maddeye göre söz vereceğim.
Sayın Şandır
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandırın, sağlık çalışanlarına
yapılan saldırılara ve Doktor Ersin Arslanın hayatını
kaybetmesine ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Çok
teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Biz de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
olarak başta doktorlar olmak üzere sağlık
çalışanlarına yapılan saldırıları
kınıyoruz. İnsanlara şifa vermek, şifa dağıtmak
için gecesini gündüzüne katan bu insanlara bir acının, bir öfkenin
sonunda, bir yanlış anlamanın sonunda oluşan
saldırıları kabul edebilmek mümkün değil.
Dolayısıyla, bu konuda alınması gereken tedbirlerin
Hükûmetçe alınmasını, Meclisimizin de bizim Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu olarak da verdiğimiz araştırma komisyonu kurulsun
önergesini dikkate alarak, böyle bir komisyon kurup bunun sebeplerinin tespiti,
çözümlerinin, tedbirlerinin de belirlenmesi için bir komisyon
kurulmasını faydalı gördüğümüzü ifade ediyor, teşekkür
ediyorum efendim.
BAŞKAN Sayın Özkan.
2.- Burdur Milletvekili
Ramazan Kerim Özkanın, Burdur ilindeki olumsuz hava koşulları
nedeniyle zarara uğrayan üreticilerin mağduriyetlerinin giderilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün, Ankarada olduğu gibi hava
koşulları Burdur ilinde de aşırı rüzgârdan sonra
fırtınaya dönüşmüştür. Burdur Çeltikçi ilçesi Bağsaray
kasabasında seralar harap olmuş, ağaçlar yıkılmıştır.
Önümüzdeki günlerde hasar tespiti yapılacaktır. Ancak, TARSİM
tarım sigortaları, çiftçilerin yüzde 40 oranında mal
varlığı zarar görürse ödeme yapmaktadır.
Vatandaşlarımız, doğal afetlerde görülen zarar
oranında devlet desteği istemektedir. Bu konuda Hükûmet olarak bir
düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?
Sayın Bakanımız var,
soruna çözüm bulurlarsa memnun olurum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Maalesef ama o size cevap
veremez; kendi kendinize şimdi gelip konuşursunuz.
Sayın Erdoğan.
3.- Muğla
Milletvekili Mehmet Erdoğanın, Turizm Haftasına ve
Muğladaki olumsuz hava koşulları nedeniyle zarara uğrayan
üreticilerin mağduriyetlerinin giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
MEHMET ERDOĞAN (Muğla)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Özellikle, bu hafta Turizm Haftası;
Muğla ilimizdeki turizmcilerimize ve Türkiyenin değişik
yerlerinde turizmden geçimini sağlayanlara verimli, kazançlı bir
turizm sezonu diliyorum.
İkincisi: Şu anda ilimizde
devam etmekte olan şiddetli lodostan dolayı özellikle sera
üreticilerimiz, meyve ve sebze üreticilerimiz ciddi zararlarla karşı
karşıyadır. Çeşitli sebeplerle tarım sigortaları
bunun çoğunu karşılayamamaktadır. Bu konuda Hükûmetin
acilen tedbir almasının faydalı olacağını
şimdiden ileterek gerekli tespitlerin yapılmasının
sağlanmasını talep ediyoruz.
Üçüncüsü: Muğla ilimiz,
teşvik uygulamasında 1inci bölge olarak belirlenmiştir. Bu,
özellikle mermerciler ve tarımsal üretim yapanlarla ilgili olarak herhangi
bir ayrım yapılmadan, Muğlanın her bakımdan
gelişmiş olarak tespit edilmesi ve teşvik uygulamasında
1inci bölge olması, bundan sonra Muğla
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yeniçeri.
4.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin, sağlık çalışanlarına yapılan
saldırılara ve Doktor Ersin Arslanın hayatını
kaybetmesine ilişkin açıklaması
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Son zamanlarda sağlık
mensuplarına karşı saldırılar giderek artmaktadır.
Bu bağlamda, Gaziantepte Doktor Ersin Arslan, hasta yakını
tarafından bıçaklanarak katledildi. Kendisine Cenabıallahtan
rahmet, yakınlarına ise sabır ve
başsağlığı diliyorum. Rahmetli Doktor Ersin Arslana
yapılan saldırıyı da lanetliyorum.
Yaşananlar cehaletin, gafletin
ürünü olsa da son zamanlarda doktorlara karşı yapılan
saldırılarda iktidar yetkililerinin tutumlarının da çok
büyük bir payı vardır. Son zamanlarda sağlık personeline
yapılan saldırılarda doktorların toplum nezdindeki
itibarlarını infaz eden konuşmaların önemli rolü var.
Doktoru âdeta bıçak parasıyla özdeşleştiren açıklama
ve konuşmalar bizzat yetkililer tarafından yapılmaktadır.
Doktorları sadece para ile çalışan insanlar olarak gösteren
konuşmalar da olmaktadır. AK PARTİ İktidarı sağlık
alanında attığı adımları
meşrulaştırmak için sağlık personelini suçlayan bir
tutum içine girmektedir. Sağlık Bakanlığı
hemşire, doktor ya da sağlık personeli ithal etmeyi bir kenara
bırakıp sağlık personelinin güvenliğini ve
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Işık
5.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, deprem sonrası Kütahya
Simavdaki duruma ilişkin açıklaması
ALİM IŞIK (Kütahya)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
19 Mayıs 2011 tarihinden bu yana
devam eden Simav depremi sarsıntıları son üç gündür
vatandaşı ciddi anlamda tedirgin etmektedir, ancak Hükûmetin
kılı dahi kıpırdamamaktadır. On bir aydır hastanesi
yapılmayan bir ilçe şu anda çok büyük bir tehdit altındadır.
Hükûmetin ilgili bakanlıklarını mutlaka bölgedeki depremi
araştıracak bir teknik ekibi derhâl oraya göndermeye ve bu konuya
eğilmeye davet ediyorum.
Ayrıca, söz konusu ilçeyi
diğer illere ve kendi iline bağlayan Kütahya-Gediz-Simav-Manisa yolu,
Simav-Bursa yolu mutlaka programa alınarak derhâl bitirilmelidir.
Hükûmetin harekete geçmesi için Simavın tamamının ölmesi mi
beklenmektedir? Buradan bir kez daha sesleniyorum: Derhâl bölgedeki depremle
ilgilenecek bir ekibin oraya gitmesi gerekiyor.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Öz
6.- Mersin Milletvekili
Ali Özün, sağlık çalışanlarına yapılan
saldırılara ve Doktor Ersin Arslanın hayatını
kaybetmesine ilişkin açıklaması
ALİ ÖZ (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Bugün Türk tıbbının kara
günlerinden biri. Görevi başında dün Gaziantepte
uğradığı saldırı sonucu hayatını
kaybeden hekim arkadaşımız Ersin Arslanı rahmetle
anıyor, kederli ailesine ve sağlık çalışanlarına
başsağlığı diliyorum.
Sözlü ve fiilî şiddetin
artışından, sağlık çalışanlarına sahip
çıkmayan, şiddete karşı mücadelede gerekli desteği
vermeyen iktidarın da sorumlu olduğunu düşünüyorum. Uygulanan
sağlık politikasının hekim ve hastayı nasıl
karşı karşıya getirdiğini artık görmek
gerektiğine inanıyorum. Bu konuda bir komisyon kurma gereği
olduğu açıktır. Tek taraflı haklardan bahsederseniz, hekim
ve sağlık çalışanını yok sayarsanız bu
acı olaylarla karşılaşmanız kaçınılmaz
olacaktır diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Yurttaş
7.- Manisa Milletvekili
Muzaffer Yurttaşın, Kutlu Doğum Haftasına ve Doktor Ersin
Arslanın uğradığı saldırı sonucu
hayatını kaybetmesine ilişkin açıklaması
MUZAFFER YURTTAŞ (Manisa)
Sayın Başkan, âlemlere rahmet olarak gönderilen Sevgili Peygamberimiz
Hazreti Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)in kutlu doğumunun 1.441inci
yılını milletçe birlik, beraberlik ve sevinç içinde
kutlamaktayız. Kutlu Doğum Haftasının kutlanmasındaki
en büyük amaç, yüce dinimiz İslamı ve onun Peygamberi Hazreti
Muhammed (sallalahü aleyhi ve sellem)i iyi anlayıp idrak edebilmektir.
İnsanlığı içinde bulunduğu karanlık dünyadan
kurtarmak, onlara kılavuzluk yaparak yollarını aydınlatmak
üzere ışıklar saçan bir kandil olarak seçilmiş ve
vazifelendirilmiş olan Sevgili Peygamberimiz (sallalahü aleyhi ve sellem)in
dünyayı teşriflerinin kutlandığı Kutlu Doğum
Haftasının saygıdeğer milletimize, İslam âlemine ve
tüm insanlığa barış, sevgi, huzur ve hayırlar
getirmesini dilerim.
Ayrıca, bir sağlık
çalışanı olarak, Gaziantep Avukat Cengiz Gökçek Devlet
Hastanesinde on yedi yaşındaki bir hasta yakını
tarafından menfurca öldürülen göğüs cerrahi uzmanı Doktor Ersin
Arslana Allahtan rahmet, kederli ailesine ve meslektaşımız
eşine sabır ve başsağlığı diliyorum.
BAŞKAN Sayın Kaplan
8.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplanın, sağlık
çalışanlarına yapılan saldırılara ve Doktor Ersin
Arslanın hayatını kaybetmesine ilişkin
açıklaması
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Son zamanlarda sağlık
emekçilerine, doktorlara yönelik saldırıların
arttığını görüyoruz. Gaziantepte yaşamını
yitiren Doktor Ersin Arslana Allahtan rahmet diliyorum, ailesine
başsağlığı diliyorum.
Ancak sağlık sisteminden
kaynaklanan bu sorunları Meclisin mercek altına almasında ve
bütün parti gruplarının bu konuda uzlaşarak, bu konuda
alınacak önlemlerin bir araştırma komisyonu kurulmak suretiyle
ele alınmasında büyük yarar görüyoruz. Çünkü dün bu olayı
konuşurken, bugün sabah İzmirden aldığım bir haberde
benzer bir saldırı olayı yine gündeme geldi, Allahtan
yaşam ihlali yok ama bu saldırılar her gün her yerde
yaşanıyor ve bu konuda Meclisin bir önlem alması
gerektiğini düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tüzel
9.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzelin, sağlık
çalışanlarına yapılan saldırılara ve Doktor Ersin
Arslanın hayatını kaybetmesine ilişkin
açıklaması
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul)
Sayın Başkan, Sağlıkta Dönüşüm Programı ve
paralı sağlık hizmeti yurttaşı mutsuz eden, sağlık
emekçisinin canını alır bir hâldedir. Sağlık
hizmetinden canı yananlar bunun sorumlusu olarak sağlık
emekçisini görmekte, öfkesini, şiddetini hekime, sağlık
emekçisine yöneltmektedir. Ne yazık ki, dün Antepte genç bir uzman hekim
Doktor Ersin Arslan böyle bir hasta yakınının şiddetine
uğrayarak hayatını kaybetmiştir. Sağlık
hizmetlerinin eşit, nitelikli, sağaltıcı, gerektiği
gibi verilmemesinin sorumlusu olarak hekimin görülmesi Hükûmetin kabahatidir.
Sözü alan Hükûmet yetkililerinin sağlık çalışanlarını
aşağılaması ve aksaklıklardan sorumlu göstermeleri, bu
kışkırtmada önemli rol oynamıştır.
Sağlık emekçileri yarın iş bırakacaklardır.
Umarız ki bu tepki halkın da desteğini alarak sağlıklı
yaşam hakkımızın savunulmasını ve Hükûmetin
ayrımcı, paralı, özelleştirmeci sağlık
yaklaşımından vazgeçmesini sağlar. Sağlık
Bakanı da sağlık emekçilerinin ve örgütlerinin
uyarılarına kulak tıkamaktan vazgeçmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Demirel
10.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar
Demirelin, sağlık çalışanlarına yapılan
saldırılara ve Doktor Ersin Arslanın hayatını
kaybetmesine ilişkin açıklaması
RUHSAR DEMİREL (Eskişehir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bütün arkadaşlarımın
ifade ettiği gibi sayın doktor arkadaşımızın
vefatından elbette ki hepimiz üzüntü duyuyoruz ama öncelikle Sayın
Sağlık Bakanının bu olayı Bir şiddet. diye
tanımlamasını şiddetle reddediyorum. Bu bir şiddet
değil, bu bir cinayettir. Sağlık Bakanı bu konudaki
ifadesini düzeltmelidir. Ve bu yalnızca Sağlık
Bakanının yaptığı uygulamalardan değil,
İçişleri Bakanlığının da sağlık
çalışanları başta olmak üzere kamu
çalışanlarının iş güvenliğini
sağlayamamalarından kaynaklı bir problem olup bu konunun bir an
önce Meclis gündemine alınmasını ve bu konuda bir araştırma
komisyonu kurulmasını öneriyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması
Önergeleri
1.- Adana Milletvekili
Murat Bozlak ve 21 milletvekilinin, Türkiye'de giderek artan
işsizliğin nedenleri ve gerekli çözüm yollarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/246)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye'deki giderek artan
işsizliğin nedenleri ve gerekli çözüm yollarının
bulunması hususunda Anayasanın 98 inci ve TBMM İçtüzüğünün
104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
Gerekçe:
Türkiye'de işsizlik sorunu can
yakıcı bir biçimde var olmaya devam etmektedir. Resmî işsizlik
oranları yıllarca yüzde 10'lar seviyesinde yapısal bir özellik
kazanmışken, krizin etkisi ile birlikte yüzde 14-15 düzeylerine
çıkmış durumdadır.
8 Haziran 2010 tarihinde
gerçekleştirilen Ekonomi Koordinasyon Kurulu toplantısında (EKK)
"Ulusal İstihdam Stratejisi" taslağında
işsizliğin yüzde 10'luk kısmının yapısal bir olgu
olduğu kabul edilmektedir. Kısa vadeli amaç konjonktürel etkinin
giderilmesi olarak -ki bu oran yüzde 4'tür- belirlenmiştir.
Bu durum hükûmetin
başarısızlığının itirafı olduğu
kadar krizin teğet geçtiği söyleminin de gerçeklerden ne kadar uzak olduğunun
bir göstergesidir. Hükûmet 2 milyon 200 bin işsizi yapısal işsiz
olarak görmekte; bu durumu âdeta kanıksatmaya çalışmakta; krizin
yarattığı bir olgu olarak açığa çıkan 1 milyon
264 bin işsizi ise dönemsel bir olgu olarak kabul etmektedir.
2010 dönemini Mart dönemi kapsayan
Hanehalkı İşgücü Anketi sonuçlarına göre işsizlik
oranı yüzde 13,7 olmuştur. 2008 yılında ilgili dönemde
yaklaşık 2,5 milyon olan işsiz sayısı, yine, son açıklanan
resmî verilere göre yaklaşık 3,5 milyondur. İşsiz
sayımız 2 yılda yüzde 35 artış göstermiştir.
Geçici bir işte
çalışanların sayısı aynı dönem için 2009
yılında 1 milyon 35 bin iken, 2010 yılında 1 milyon 255 bin
düzeyine ulaşmıştır. Güvencesiz ve geleceğinden endişeli
olan bu kesimin sayısındaki artış ise 220 bindir.
Türkiye'de her 10 kişiden sadece 1'i
geçici bir işte çalıştığı hâlde, işsizlerin
yüzde 31'ini geçici işlerde çalıştığı için
işsiz kalanlar oluşturmaktadır. Bu hâlde olanların
sayısı 1 milyon 83 bindir. İşten çıkarıldığı
için işsiz kalanların toplam içindeki payı azalmakla birlikte hâlâ
653 bin kişi işten atılmış ve iş
bulamamıştır. Yine bu dönemde işten ayrılanların
oranı geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre 346 binden
360 bine yükselmiştir.
TÜİK Hanehalkı
İşgücü Anketi Mart dönemi verilerine göre eksik istihdam
rakamlarında da artış görünmektedir. Buna göre esas işinde
ve diğer işinde/işlerinde toplam olarak 40 saatten daha az süre
çalışmış olan ve 1 saat çalışmış olsa
bile istihdamda sayılanlarla, aynı nedenlerle istihdamda görünen
ancak iş bakanların yani gizli işsizlerin de sayısında
154 bin kişilik artış gerçekleşmiştir.
İşsizlik verilerinin
düşük görünmesinin nedenlerinden biri de, çaresizlik nedeniyle kentten
kırsal alana iş gücündeki kaymadır. Mart 2010 dönemi için
kırdaki istihdam geçen yılın aynı dönemine göre 610 bin
kişi artış göstererek 7 milyon 375 bine
ulaşmıştır.
İşsizlerin arasında 1
yıldan fazladır işsiz olanların sayısında da
artış yaşanmıştır. Geçtiğimiz yıl 820
bin olan kronik işsizlere bu yıl, kriz döneminde işsiz
kalmış 124 bin kişi daha katılmış ve toplam
işsizler arasında kronik işsizlerin oranı yüzde 21'den
yüzde 28'e ulaşmıştır.
Yine 2004 yılında
sayısı 1 milyon 100 bin olan işe başlamaya hazır olup
son 3 aydır çeşitli nedenlerle iş arama kanallarından
birini kullanmayan ve bu nedenle işsiz sayılmayanların
sayısı, 2010 yılının Mart döneminde 2 milyon 225 bin
düzeyindedir.
Tanımlama nedeniyle işsiz
sayılmayan, söz konusu 2 milyon 225 bin işsizi dâhil
ettiğimizde, geniş tanımlı işsizlik oranlarına
ulaşılmaktadır. Bu hesaplamaya göre işsiz sayısı
3 milyon 438 binden 5 milyon 663 bine yükselmekte, işsizlik oranı ise
yüzde 13,7'den yüzde 20,66'ya çıkmaktadır.
Geniş tanımlı
işsizlik verilerine çeşitli nedenlerle tam zamanlı
çalışamayanlardan oluşan, eksik istihdam
sayılarını ilave ettiğimizde, işsiz ve yetersiz
istihdam edilenlerin, toplam istihdama oranı yüzde 25,51'i
bulmaktadır.
1) Murat Bozlak (Adana)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Halil Aksoy (Ağrı)
6) Ayla Akat Ata (Batman)
7) İdris Baluken (Bingöl)
8) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
9) Emine Ayna (Diyarbakır)
10) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
11) Altan Tan (Diyarbakır)
12) Adil Kurt (Hakkâri)
13) Esat Canan (Hakkâri)
14) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
15) Sebahat Tuncel (İstanbul)
16) Mülkiye Birtane (Kars)
17) Erol Dora (Mardin)
18) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
2.- Bingöl Milletvekili
İdris Baluken ve 21 milletvekilinin, Diyarbakır ili bütçesinin
onaylanmaması sorununun araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/247)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Diyarbakır İl Genel
Meclisinin 2011 yılı için oluşturduğu bütçe 68 milyon
TL'dir. Söz konusu bütçe on bir defa valilik oluruna sunulduğunda on
birinde de ret cevabı alınmıştır. Bu durum da
Diyarbakır İl Genel Meclisinin Diyarbakır halkına hizmet
götürmesinde sıkıntılar yaşanmasına neden
olmaktadır. Valilik makamının söz konusu bütçeyi her
defasında reddetmesinin nedeni il genel meclisinin; valilik
makamının kendi hesabına aktarmayı
planladığı 1,8 milyon TL özel bütçe miktarını
azaltması ve bu farkı bütçede yatırımlar kalemine
aktarmasıdır. Bu durum Diyarbakır halkının uzun
süredir hizmet alamamasına sebep olmuştur. Bu durumun
araştırılması varsa yasal sıkıntıların
belirlenmesi ve hizmet yolunun açılması amacıyla
Anayasa'nın 98inci, TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105'inci maddeleri
uyarınca Meclis Araştırması açılmasını arz
ederiz.
Gerekçe:
Diyarbakır İl Genel
Meclisinin hazırlayıp onaya sunduğu bütçeleri valilik
makamı on bir defa reddetmiştir. Bu kadar ret tarihte görülmemiştir.
Valiliğin bütçeyi reddetmesinin temel sebebi kendi makamına
bağlı olan harcamaların düşük bir miktar olarak il genel
meclisi bütçesinde yer almasıdır. Bu bütçe toplam 68 milyon TL'dir.
68 milyonluk bütçeden vali kendi özel kalemi Temsil Ağırlama
Giderleri için talep ettiği pay 1.800 000 TL iken, 1800 yerleşim
biriminin yatırım hizmetleri için önerdiği pay 3 800 000 TL'dir.
Bu durum açıkça valilik makamının hizmet ve yönetişim
alanındaki perspektifini ortaya koymaktadır. Buna ek olarak valilik
makamının yönetim anlayışını ortaya koyan bir
başka örnek de; il genel meclisi bünyesindeki kadın hakları,
kadın-erkek eşitliği ve insan hakları
komisyonlarının bütçelerinde kısıtlamaya gitmek
istemesidir. Aynı valinin bir önceki görev yeri olan Çorum'da ise bütçelerin
hem isim ve numaralandırılması hem de reddedilme durumunun
dayatılmaması ise valinin şahsında düşündürücüdür.
Oysaki bütçenin hazırlanması aşamasında, il özel idaresi
genel sekreteri, millî eğitim
yetkilileri, il özel idaresi daire başkanları ve ilgili kurum
müdürleri ile birlikte çalışılarak AKPli üyelerin de
desteği ile oy birliği ile ortak mutabakat sonucu bütçeye son
şekli verilmesine rağmen vali keyfiyetçi davranarak 5302
sayılı yasanın 15. maddesine istinaden 11. defa yeniden
görüşülmek üzere meclise iade etmektedir. Sürecin bu noktaya gelmesine
sebep olan esas neden 5302 sayılı yasanın 15 maddesinin iptal
edilen fıkrasıdır. Daha önce il genel meclisi tarafından
alınan karar 15. maddeye göre vali tarafından ancak bir kez yeniden
görüşülmek üzere meclise iade edilebiliyordu. İkinci kez meclis kararında
ısrarcı olduğunda vali kararı onaylamak zorundaydı.
Ancak bunu yargıya götürme yetkisine sahipti. 2008'de Anayasa Mahkemesi
tarafından yargıya götürme fıkrası iptal edilince valinin
meclis kararlarını iadesi ucu açık hale gelmiştir. 2005'te
çıkarılan 5302 sayılı yasa uygulamasında bütçe il
genel meclisleri tarafından hazırlanır ve valilik makamları
tarafından onaylanır. Fakat Diyarbakır örneğinde görülen
ise zıt bir uygulamadır.
Türkiye'nin birçok ilinde eğitime
ayrılan %20'lik Kanuni pay Meclis tarafından projelendirilip
isimlendirilirken vali Diyarbakır İl Genel Meclisinin
belirlediği okulları kabul etmeyerek ayrılan ödeneğin Millî
Eğitim karma hesabına aktarılması gerektiğini iddia
etmektedir. Oysa Millî Eğitim 222 sayılı yasanın 76 ve 79
nolu maddelerine bakıldığında durum açıkça ortaya
çıkmaktadır.
Son olarak valilikten gelen bütçe
taslağında yatırıma ayrılan pay Millî Eğitim
dâhil %28 iken, il genel meclisi yaptığı çalışma ile
abartılı cari harcamaları uygun bir seviyeye çekilerek
yatırıma ayrılan payı %50 civarına
çıkarmıştır. (2010 yılı bütçesinde
yatırıma ayrılan pay %56 olup bu oran Sayıştay
müfettişleri tarafından takdirle
karşılanmıştır. Ve artırılarak sürdürülmesi
tavsiye edilmiştir.)
Tüm bu sorunların giderilmesi
açısından Meclis Araştırması açılıp
Diyarbakır halkının hizmet almasının önü
açılmalıdır. Valilik harcamalarının asgari düzeyde
şekillenmesinin ve yatırımların önünün açılması
gerekmektedir. Bunun yanında 15. maddenin iptal edilen fıkrası
yerine yeni bir düzenleme getirilerek bu belirsizliğin önüne geçilmesi
durumu da incelenmelidir. Ayrıca encümen yapısının 6
atanmış ve 5 seçilmiş üyeden oluşması demokrasi ve
sivilleşme acısından incelenmesi gereken bir durumdur. Diyarbakır
halkının uzun süredir hizmet alamaması ve valilik
makamının yasal boşluğu kullanması duruma aciliyet
kazandırmaktadır.
1) İdris Baluken (Bingöl)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat Ata (Batman)
8) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
9) Emine Ayna (Diyarbakır)
10) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
11) Altan Tan (Diyarbakır)
12) Adil Kurt (Hakkâri)
13) Esat Canan (Hakkâri)
14) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
15) Sebahat Tuncel (İstanbul)
16) Mülkiye Birtane (Kars)
17) Erol Dora (Mardin)
18) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
3.- Aydın
Milletvekili Bülent Tezcan ve 21 milletvekilinin, kamuoyunda "deprem
vergileri" olarak bilinen, 26/11/1999 tarih ve 4481 sayılı
Kanunla ihdas edilen ve daha sonra muhtelif kanunlarla yenilenen vergilerin
nasıl ve nereye harcandığı konusunun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/248)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Kamuoyunda "Deprem Vergileri"
olarak bilinen, 26.11.1999 tarih, 4481 sayılı Kanunla ihdas edilen ve
daha sonra muhtelif kanunlarla yenilenen, depremler nedeniyle meydana gelen
kayıpları gidermeye dönük vergilerin nasıl ve nereye
harcandığı konusunda bir Meclis araştırması
açılmasını arz ederiz.
Saygılarımızla.
Gerekçe:
17 Ağustos 1999 ve 12 Kasım 1999 tarihlerinde
Marmara bölgesi ve civarında meydana gelen depremlerin ardından,
depremin yol açtığı ekonomik kayıpları gidermek
amacıyla 26.11.1999 tarih ve 4481 sayılı Kanun
çıkarılmıştır. Bu kanunla Ek Gelir Vergisi, Ek
Kurumlar Vergisi, Ek Emlak Vergisi, Ek Motorlu Taşıtlar Vergisi, Özel İletişim Vergisi ve Özel
İşlem Vergisi ihdas edilmiştir. Bunlardan Özel İşlem
Vergisi 2004 yılına kadar uygulanmış, Özel
İletişim Vergisi de sürekli hâle gelmiştir. Sadece 1999-2004
yılları arasında bu vergilerin toplamının yirmi milyar
liradan fazla olduğu ifade edilmektedir.
Deprem için konulan bu özel vergiler
halktan toplanmış ve devletin gelir hanesine
yazılmıştır. Ancak depreme özel olan bu gelirlerin zamanla
amaç dışı biçimde bütçe açıklarını kapatmaya
yönelik kullanıldığı yolunda tereddütler ortaya
çıkmıştır.
Hal böyle iken, 23 Ekim 2011 tarihinde
meydana gelen Van Depreminin ardından Başbakanlıkça 2011/16
sayılı Genelge çıkarılarak 25 Ekim 2011 tarih 28095
sayılı Resmî Gazetede yayınlanmış ve depremde zarar
gören vatandaşlarımızın yaralarının bir an evvel
sarılması amacıyla yardım kampanyası
başlatılmıştır.
Bu arada
vatandaşlarımızın gönüllü yardımları devam
etmektedir.
1999 yılından bu yana
depremden oluşacak yaraları sarmak amacıyla toplanan vergilerin
miktarının ne olduğu, nasıl ve hangi amaçlar için
kullanıldığı, amaç dışı kullanılıp
kullanılmadığının tespiti için bir Meclis
Araştırma Komisyonunun kurulması ve bu yolla kaynakların
doğru kullanılıp kullanılmadığının
Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından denetlenmesi, amaca
aykırı kullanımın önlenmesi açısından önem
taşımaktadır.
Bu nedenle Meclis
araştırması açılmasını gerekli görüyoruz.
Saygılarımızla.
1) Bülent Tezcan (Aydın)
2) Aykan Erdemir (Bursa)
3) Mahmut Tanal (İstanbul)
4) Muhammet Rıza
Yalçınkaya (Bartın)
5) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
6) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
7) Mehmet Volkan Canalioğlu (Trabzon)
8) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
9) İhsan Özkes (İstanbul)
10)
Gürkut Acar (Antalya)
11) Şafak Pavey (İstanbul)
12) Sedef Küçük (İstanbul)
13) İzzet Çetin (Ankara)
14) Müslim Sarı (İstanbul)
15) Emre Köprülü (Tekirdağ)
16) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul)
17) Ümit Özgümüş (Adana)
18) Uğur Bayraktutan (Artvin)
19) Dilek Akagün Yılmaz (Uşak)
20) Nurettin Demir (Muğla)
21) İlhan Demiröz (Bursa)
22) Ali Özgündüz (İstanbul)
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerine alacak
ve Meclis araştırması açılıp açılmaması
konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım:
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- BDP Grubunun, 13
Nisan 2012 tarihinde Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve
arkadaşlarının yerel basının karşılaştığı
sorunların araştırılması amacıyla vermiş
olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
18/4/2012 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına
ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
18.04.2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu'nun 18.04.2012
Çarşamba günü (Bugün) yaptığı toplantısında,
toplanamadığından Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Hasip
Kaplan
Şırnak
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
13 Nisan 2012 tarihinde,
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve arkadaşları
tarafından (908 sıra nolu), yerel basının
karşılaştığı sorunların
araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin, Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak,
18.04.2012 Çarşamba günlü birleşiminde sunuşlarda okunması
ve görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Barış ve Demokrasi
Partisi Grup önerisinin lehinde, Mersin Milletvekili Sayın Ertuğrul
Kürkcü, Aydın Milletvekili Sayın Bülent Tezcan; aleyhinde,
Eskişehir Milletvekili Sayın Salih Koca, İstanbul Milletvekili
Sayın Tülay Kaynarca.
İlk söz, Barış ve
Demokrasi Partisi grup önerisinin lehinde, Mersin Milletvekili Ertuğrul
Kürkcüye aittir.
Buyurun. (BDP sıralarından
alkışlar)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ(Mersin)
Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; bu önerge, esasen, Türkiyede
demokrasiyle ilgili bir sürecin parçası olarak görülmeli çünkü yerel
medyayla, yerel basınla demokrasi arasında organik bir bağ var.
Türkiyedeki demokrasi kıtlığını dikkatle
değerlendirdiğimizde, aslında, merkeziyetçi idare, merkeziyetçi
hâkimiyet şeklinin kaçınılmaz bir biçimde bir merkeziyetçi
medyanın oluşumuna yol açtığı ve yerel medyanın
bu merkez medyanın bir kopyası, bir prototipi olarak
çalışageldiği görülebilir, görülmelidir.
Aslında, Türkiyede
gazeteciliğin doğuşu da çok büyük ölçüde bir devlet pratiği
olarak ortaya çıkmıştır. Esasen, Türkiyede yayınlanan
ilk gazete Resmî Gazetedir ve Türkiyede cumhuriyet döneminde de kurulan
gazetelerin büyük çoğunluğu, çok büyük ölçüde, ya Millî Mücadeleyi
tanıtmak ya da merkezî hükûmetin politikalarını takdim etmekle
meşgul olmuşlardır. Ancak aradan yüz yıla yakın bir
zaman geçtikten sonra, şimdi yerel medya giderek daha çok Türkiyede bir
demokrasi dinamiği işlevi yüklenebilecekken, merkez medya ve kamu
medyası karşısında son derece güdük bir rol
oynamaktadır; öte yandan, bunun kimi sonuçları da vardır.
Fakat yerel medyanın bir imkân
içerdiğini görmeliyiz. Yerel medya, hem radyolar hem gazeteler hem
televizyonlar olsun
Çünkü Türkiyede 5 bini aşkın devirli yerel
yayın var, bini aşkın yerel radyo ve televizyon var, 200
civarında da ulusal ve bölgesel televizyon var. Bu yerel
yayınların en önemli özellikleri, bunların merkezî finans
kurumlarına, merkez medyaya göre daha az bağımlı
olmalarıdır; bunların yayınlanmaları çok büyük bir
maliyet gerektirmez, kendilerini sürdürmeleri bakımından yeterli kaynağa
ulaşıyor olmaları onların işini görebilir.
Dolayısıyla banka krize girince, bankayla hükûmetin arası
bozulunca, yerel medyanın, 28 Şubatta ve ondan sonra gördüğümüz
gibi, patır kütür çökmesi, sahiplerinin hapishaneyi boylaması, orada
çalışan gazetecilerin işsiz kalması ve aslında o
yayın organlarının büyük finans kuruluşlarının
elinde bir silah olduğunun ortaya çıkması gibi kusurlardan
nispeten bağışık olduklarını söyleyebiliriz.
Yerel medya, eninde sonunda, bölgedeki iş insanlarına, küçük ölçekli
sermayeye şöyle ya da böyle borçludur ama onlardan da
yığınla reklam alacağı vardır,
dolayısıyla genel olarak kendini bu bakımdan
bağımsız kılacak imkânlara, göreli bir
bağımsızlığa çok daha fazla sahiptir.
Ancak bununla birlikte yerel
medyanın kendini sürdürmek ve kendini merkez medyayla kendi bulunduğu
bölgede rekabet edebilir kılmak, bir ilgi odağı hâline gelmek,
kendisini yenilemek, içeriğini zenginleştirmek, içeriğini
çoğulculaştırmak bakımından önemli ölçüde kamu
desteğine ihtiyacı vardır. Yerel medya ne yazık ki Türkiyedeki
mevzuat gereğince bir ticarethane olarak görülmektedir ve bütün
ticarethanelerin tabi kılındıkları her türlü vergi ve sair
mali yükümlülüklerle baş başadırlar, öte yandan basın
organı sayılabilmek için de sahip olmaları gereken şu kadar
sayıda sarı basın kartlı gazeteci
çalıştırmak bakımından son derece büyük
kısıtlarla karşı karşıyadırlar çünkü
sarı basın kartlı gazeteci aslında bugün yaygın medyada
da eser miktarda bulunmaktadır. Genel olarak iş sözleşmeleri 212
sayılı Kanun üzerinden değil genel iş sözleşmeleri
olarak yapıldığından, kıdemli gazeteciler
dışında yani gazeteciliğe 1960larda, 70lerde
başlayanlar dışında bugün Türkiyede sarı basın
kartlı gazeteci de yoktur. Bütün bu nedenlerle, yerel medyanın merkez
medyayla rekabet edebilmesi, yaşar kalabilmesi hem bir yandan bir
demokratik ihtiyaçtır, demokrasi ihtiyacıdır hem de öte yandan
onun kamusal alandan destek görmesi gerekir.
Şimdi, elbette şu soru
sorulabilir: Kamu alanından destek alacaksa bir yayın organı
nasıl olacak da bağımsız kalacaktır? Tabii, bu sorunun
cevabı açık. Bu kamu fonlarının
dağıtımı bakımından, esasen yerel medya meslek
kuruluşlarının yönetici belirleyici rol oynayacağı bir
kurulun da ihdası gerekir, yoksa bugünkü gibi gidecek olursa, Basın
İlan Kurumunun kaynak dağıtımı sürecinde ortaya
çıkan bütün eşitsizlikler bu şart altında da ortaya
çıkabilir. Bu nedenle, yerel medyanın içerdiği demokrasi
imkânlarını göz önünde tutarak, aslında Meclisimizin, yerel
medyanın gelişmesi ve güçlenmesi, çoğulculaşması,
kalitesinin yükselmesi, özgürlük alanlarının genişlemesi, ifade
alanlarının çoğalması, yurttaşlarımızın
her birinin sadece medyanın birer tüketicisi değil aynı zamanda
ona müdahil olan, onun içeriğini belirleme gücüne sahip kılınan
interaktif bir ilişki içerisinde yerel medyayla birlikte dönüşmesini
de sağlamak Meclisin ilgi alanında olmalıdır. Fakat bu
sorunların acaba Meclisimiz farkında mıdır?
Basın-Yayın Genel Müdürlüğünün ilgisi dışında -ki
bu ilgi genellikle ruhsatlandırma, istatistikleme ya da Basın
İlan Kurumunun ilan dağıtması- Türkiyede kamunun yerel
medyayla olumlu bir ilişki içerisinde olduğunu
Kapasite
geliştirme, çalışacak gazetecilerin kalitelerini yükseltme,
iletişim fakültesi mezunlarının yerel medyada
çalışabilir olmasını sağlama bakımından bir
genel ilgiye, kamu ilgisine ihtiyaç olduğu açıktır ancak
bunların hiçbiri ortada yoktur.
İşin doğrusu, bu durumun
anlamını ve değerini bence en iyi bilebilecek durumda olan parti
Adalet ve Kalkınma Partisidir çünkü Tayyip Erdoğanın
İstanbul Belediye Başkanlığı adaylığı
sırasında merkez medya Tayyip Erdoğandan başka herkesi
Belediye Başkanlığına layık görür ve desteklerken
sadece yerel yayınlar Tayyip Erdoğanın Belediye
Başkanı olabileceğini fark etmiş ve onunla böyle bir
ilişki kurmuşlardı. Şimdi, tabii, bunun nimetlerini
tattıktan sonra merkez medyanın bağrına yerleşmek, onu
kontrol altına almak, onunla birlikte bütün medyayı bir çeşit
sustalı maymuna çevirme çabaları, aslında, bu medyanın
içerdiği merkezden uzaklık, yerel demokrasi kapasitesi
bakımından ne kadar büyük bir ihmalle, ne kadar büyük bir
unutkanlık ile malul olunduğunu gösteriyor.
Hükûmet ilgi duysun ya da duymasın, bence Meclis,
yerel medyanın, yerel gazete, radyo ve televizyonların birer
demokrasi dinamiği olduğunu, Türkiyede yurttaşın kendi
sesinin kendisi aracılığıyla topluma duyurulabilmesini
sağlayacak tedbirleri almanın
Sadece bunun değil kamu
medyasının da çok büyük ölçüde yerel katkılara açık hâle
getirilmesi, Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumunun yerel
yayınlarının mümkün olduğu nispette yerel medyanın
imkânlarından beslenmesi, böylelikle yerel medyanın Türkiyede
yurttaşın söz ve ses hakkı sahibi olabildiği, kendi sesini
kitlelere duyurabildiği en önemli merkezlerden biri olması
sağlanabilir.
Doğrusu, gündelik hayattan
siyasete kadar yerel medyanın sahip olduğu kapasiteyi belki de en iyi
açıklayan örneği, bir yerel medya projesi sürdürürken Ordulu bir
yerel radyo yöneticisinden duymuştum. Bir yurttaş, pazarda
ineğini kaybedip, hemen en yakındaki radyoya gelip İneğimi
kaybettim, rengi şudur, boynuzu şöyleydi, kuyruğu böyleydi.
dedikten on beş dakika sonra ineğini bulabilmişti.
O yüzden, sevgili arkadaşlar,
ineğini kaybetmek telafi edilebilir fakat özgürlüğü kaybetmek telafi
edilemez. O yüzden, kendi özgürlüğümüzü seslendirmek, bunu ifade etmek,
bunun için açık mecralara sahip bulunabilmek için, yerel medyanın
desteklenmesi ve güçlenmesi için önerimizi desteklemenizi istiyorum.
Çok teşekkür ederim. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Kürkcü.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu önerisinin aleyhinde ilk söz Eskişehir Milletvekili Sayın Salih
Kocaya aittir.
Buyurun Sayın Koca. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SALİH KOCA (Eskişehir)
Sayın Başkanım, değerli milletvekillerim; ben de sözlerimin
başında, Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle, yüce
milletimizin Kutlu Doğum Haftasını kutluyorum.
Ayrıca, ülkemizde özellikle
İstanbul, Eskişehir, Konya gibi illerimiz başta olmak üzere
fırtına olayları şu anda baş göstermiş durumda.
Bu vesileyle, zarar gören vatandaşlarımıza geçmiş olsun
dileklerimi buradan iletiyor ve bu zararın en hafif bir şekilde
kapatılması konusunu temenni ediyorum.
BDPnin yerel basının
sorunlarıyla ilgili vermiş olduğu araştırma önergesi
aleyhinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Demokrasinin güçlenmesinde, şeffaflık ilkesinin geçerli
olmasında basınımızın önemini kimse yadsıyamaz.
Bu kapsamda, basın ve medyanın halkın sağlıklı
bilgilendirilmesinde üstlendiği görev teşvik edilerek daha da
sürdürülebilir hâle getirilmelidir.
AK PARTİ olarak yerel basınımıza yerelin
bilinmesi açısından önem atfediyoruz. Türkiyede, hepimizin
bildiği gibi, ekonomiden sağlığa, eğitimden
ulaşıma kadar her alanda büyük gelişmeler sağlanıyor.
Elbette gerek yaygın basın gerekse yerel basınımız da
bu anlamda yenileniyor. Çağdaş yayıncılık
anlayışını benimseyen, etik kurallara uygun, objektif
yayın yapan, halkımızın takdirini kazanmaya devam ediyor.
Yerel basınımızın
sorunlarının başında maddi sorunların geldiği
ifade ediliyor. Hükûmetimiz döneminde yasayla yapılan
değişiklikler sonucunda yerel basının maddi yönden
güçlendirilmesi yönünde adımlar atılmış ve yerel
basının çalışmaları bu anlamda
kolaylaştırılmıştır.
Yine, 6112 sayılı Kanun düzenlenirken, yerel ve
bölgesel radyo ve televizyonların sorunları da dikkate alınarak,
reklam gelirleriyle ilgili olarak yüzde 5 olan Üst Kurul payları yüzde 3e
düşürülmüş ve yerel medyamıza sağlanan bu imkânlar bu
şekilde artırılmıştır.
Yine, Basın Kartı Yönetmeliğinde
yapılan bir değişiklikle birlikte, bir defaya mahsus olmak
üzere, ilkokul mezunu arkadaşlarımıza da basın kartı
alması imkânı sağlanmış ve bu anlamda da belirli bir
mağduriyet ortadan kaldırılmıştır.
Ayrıca, Basın İlan Kurumuna katılacak
Anadolu gazetecileri temsilci üye sayısı 1den 3e
çıkarılarak yerel basınımızın bu anlamda temsil
gücü de artırılmış durumdadır.
Yerel medyamızın sesinin tüm dünyaya
duyurulması açısından, TRT Anadolu kanalında
yayınlanan Anadolunun Sesi programı da Hükûmetimizin yerel medyaya
vermiş olduğu önemin bir göstergesidir diye düşünüyorum.
Yerel basınımızın güçlenmesini
önemsiyor ve Hükûmetimizce yapılan bu çalışmaların artarak
devam edeceğini gönül rahatlığıyla ifade ediyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Koca.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu önerisinin lehinde son söz Aydın Milletvekili Sayın Bülent
Tezcana aittir.
Buyurun Sayın Tezcan. (CHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT TEZCAN (Aydın)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi tarafından verilen,
yerel basının sorunlarının incelenmesi,
araştırılması, çözüm önerilerinin araştırılması
konulu Meclis araştırma önergesini görüşüyoruz.
Değerli arkadaşlar, hemen
hemen birçoğumuz, buraya, Parlamento sıralarına gelmeden önce,
şöyle veya böyle, bulunduğumuz bölgede siyaset yaptık. İlçe
örgütlerinde çalıştık, il örgütlerinde çalıştık,
siyasetin belli kesimlerinde görev aldık. Şöyle o günlere dönüp bir
bakalım istiyorum; siyaseti nerede öğrendiğimize bir
bakalım, basınla ilişkilerin nasıl kurulabileceği
konusunda eğitimimizi nereden aldığımıza bir
bakalım.
Bu çerçevede
baktığımızda eminim hepiniz şunu göreceksiniz: Yerel
basınla ilgili birçok şey söyleyebiliriz, yerel basın
hakkında akademik birçok şey söyleyebiliriz, araştırmaya
dayalı birçok şey söyleyebiliriz ama kendi kişisel siyasal
tarihimize dönüp baktığımızda şunu göreceğiz ki
hepimiz, yerel basın siyasetçilerin staj yeridir. Staj
yaptığımız yerlerdir oralar; oralarda siyasetin
stajını yaptık, oralarda basın açıklamasının
nasıl yapılacağını öğrendik, oralarda basın
toplantısının nasıl yapılacağını
öğrendik. Daha bizim sesimizi Türkiye basınına
taşıyacak kadar meşhur isimlere sahip değilken,
bulunduğumuz bölgede bizi tanıtanlar o basın
kahramanlarıydı, yerel basın çalışanlarıydı,
yerel gazetelerdi. Şimdi,
bu Meclis araştırma önergesi önümüze geldiğinde ilk bunu
düşündüm, bu aklıma geldi. Evet, yerel basın, demokrasilerin
yerel unsurlarıdır, yerel anlamda en önemli unsurlarından
birisidir. Bütün sıkıntılarına rağmen, bütün
zorluklarına rağmen çok önemli bir unsurudur demokrasinin, hem yerel
demokrasinin hem de o bölgede genel demokrasiye katkıda bulunma sürecinde
ama hepsinden öte, bizim için, siyasetçiler için çok özel bir önemi
vardır. Yerel basın, yerel siyasetin okuludur arkadaşlar;
siyasetin okuludur, orada öğrendik birçok şeyi. Onun için, hiçbir
şey için olmasa dahi, sırf bu sebeple yerel basına borcumuz var
değerli milletvekili arkadaşlar.
Şimdi, birçok ünlü,
büyük, tanınmış gazetecilere dönüp
baktığınızda önemli bir bölümünün yerel basın
tecrübesi olduğunu görürsünüz. Yerel basın, bir anlamda yerel
demokrasinin unsuruyken, oradaki denetim mekanizmalarının önemli bir
ifade aracıyken, aynı zamanda yaygın medyaya kadro
yetiştiren bir okuldur. Genel medyada, genel basında görev yapan
gazetecilerin ilk eğitim yaptığı, mürekkebi
tanıdığı, kâğıdı
tanıdığı, yazmayı, dili, üslubu okuduğu,
geliştirdiği yerlerdir ve aynı zamanda, hâlâ bugün genel
basının önemli haber kaynaklarından birisidir.
Dikkat edin, çok önemli,
çok ciddi iddiaları, aslında, başlangıçta yerel
basında, o küçücük, zorla çıkarılan gazetelerin köşelerinde
görürsünüz ve bir süre sonra, orada atılan tohum, Türkiyede önemli bir
haber olarak yaygın medyanın gündemine düşer.
Değerli
arkadaşlar, bu zorluklar altında bu kadar ciddi görev yapan yerel
basının sorunlarına hepimiz sahip çıkma konusunda
borçluyuz. Bakın, biraz önce beni tesadüfen, bu konunun görüşüleceğiyle hiç ilgisi
yokken bir yerel gazeteci arkadaşım aradı Aydından.
Gazeteci arkadaşım bir şey sormak için aradı. Orada bir
panel yapılmış, panelde, panele katılan konuşmacı,
milletvekillerinin çok kitap okuyup okumadığı konusunda bir
beyanda bulunmuş; aradı, bunu sordu. Yani biz burada, Parlamentoda
görev yaparken oradaki yerel gazeteci arkadaşımız yerel
siyasetle ilgili Ankarayla Aydın arasında hâlâ köprü olma görevini
sürdürüyor. Bizden beyanat alıyor. Eminim diğer milletvekili
arkadaşlarımızı da aradı, onlardan da beyanat
aldı.
Değerli arkadaşlar, bu
noktada yerel basının bu kahramanları ciddi problemler
içerisindeler. Bakın, yerel gazetelere dönüp bir bakalım. Yerel
gazetelerde, yerel basında aslında patron ve işçi ilişkisi
iç içe geçmiştir. Öyle çok büyük sermaye sahibi gazete patronlarıyla
onların yanında çalışan işçiler çerçevesinde
ayrımın çok yaşandığı yerler değildir; hem
patron hem işçidir aynı zamanda. Vergi borcunu ödemekte zorlanan,
kâğıt parasını ödemekte zorlanan, matbaa giderlerini
ödemekte zorlanan, personel çalıştırma konusunda ciddi zorluklar
yaşayan birçok gazeteci arkadaş tanıyoruz. Seçim dönemleri
yaklaştığında birazcık yüzleri güler, bayram
zamanları birazcık yüzleri güler, yılbaşı
zamanları birazcık yüzleri güler ama onun dışında, o
arkadaşlarımız, günlük geçimlerini sağlamak ve
nafakalarını çıkarmak konusunda dahi ciddi zorluklarla
karşı karşıyadırlar. Çalışanlarının
ücretleri düşüktür, çalıştıranın geliri düşüktür
ve böyle bir açmaz içerisinde, çalışanla çalıştıran,
karşılıklı, birbiriyle hem de hiçbir sektörde belki
görülemeyecek dayanışma örneği göstererek, o gazeteleri her gün
bir sonraki güne yetiştirmeye çalışırlar.
Değerli arkadaşlar,
sigortasız işçi çalıştırmanın, güvencesiz
işçi çalıştırmanın en yaygın olduğu
sektörlerden biridir yerel basın. İcra takipleri, haciz tehdidi altında
en fazla sıkıntı çeken iş sahiplerinden biridir yerel
basın çalışanları ve çalıştıranları.
Değerli
arkadaşlar, ekonomik sorunlar yerel basının çok önemli sorunlarının
başında geliyor ama sadece tabii ki ekonomik sorunlarla
sınırlı kalmıyor yerel basında
çalışanların problemi, ciddi teknik sorunlar var. Özellikle
teknolojinin hızla geliştiği, haber almanın, haber
yaymanın hızla geliştiği ve rekabetin bu süreçte çok
hızlı, çok yoğun biçimde yaşandığı
basın sektöründe, iletişim teknolojilerinin çok hızlı
geliştiği basın sektöründe yerel basının
kısıtlı bütçe imkânlarıyla bu süreçte ayakta kalabilmesi
çok zor. Onları ayakta tutan, gelirlerini garanti altına alan en
önemli kaynak kamu ilanları, kamusal kaynaklar, ilan ve reklam gelirleri.
Eğer bunların dağıtımı sürecinde de adaletli bir
dağıtım sistemi kurmayıp, doğrudan doğruya
siyasal mülahazalara dayalı, yakınlık uzaklık eksenine göre
bir dağıtım mekanizması kurarsanız yerel
basının artık hiç nefes alabilecek hâli kalmaz.
Değerli
arkadaşlar, işletme büyüklüğü açısından
baktığınızda, yerel basın organları,
kuruluşları büyük ölçüde ya esnaf işletmesi boyutundadır ya
da KOBİ kapsamındadır, KOBİ boyutundadır. Bu çerçevede,
yerel basının özel olarak hem ekonomik anlamda hem teknolojik anlamda
teşvik edilmesi, desteklenmesi bir zorunluluktur. Bu -tekrar başta
söylediğim konuya dönüyorum- öncelikle demokrasinin gelişmesi için
bir zorunluluktur, demokrasinin, dördüncü kuvvet dediğimiz
basının yerel anlamda yerel ayağının güçlendirilmesi
için bir zorunluluktur ama hepsinden öte, biz siyasetçilerin ilk siyaset
okulunu okuduğumuz, ilk stajımızı yaptığımız
bölgemizdeki yerel siyaset alanında yerel basına olan borcumuzdan dolayı
bunu yapmak yükümlülüğündeyiz. Bu nedenle, Barış ve Demokrasi
Partisinin yerel basının sorunlarının
araştırılması doğrultusundaki önergesine destek
veriyoruz. Lehine görüş bildiriyorum.
Hepinize teşekkür
ederim.
Saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tezcan.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu önerisinin aleyhinde son söz İstanbul Milletvekili
Sayın Tülay Kaynarcaya aittir.
Buyurun Sayın
Kaynarca. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
TÜLAY KAYNARCA
(İstanbul) Saygıdeğer Başkanım, çok değerli
milletvekillerimiz; BDP grup önerisi aleyhine görüş bildirmek üzere söz
aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle şunu
belirtmek isterim ki yerel basının sorunları vardır ama
sadece maddi sorunlar, maddi destekle çözülebilecek sorunlar değildir
bunlar. Bu sorunların birçoğu yerel basın enflasyonundan
kaynaklanmaktadır. Her mesleğin bağlı bulunduğu bir
meslek örgütü vardır, basın sektöründe de olduğu gibi ancak
diğer mesleklerde bir kişinin o mesleği yapabilmesi için mesleki eğitim mecburiyeti
aranırken, bir meslek odasına kaydı veya meslek kuruluşuna
kaydı zorunluyken -ustalık belgesi gibi, herhangi bir belge
alımı gibi- basında bu tür şartlar asla yoktur.
Gazete
çıkarabilmek, yasal değişikliklerle ve teknolojinin
getirdiği imkânlarla son derece kolaylaşmıştır. Bu
sevinilecek bir durum gibi görünmesine rağmen, aslında beraberinde
birçok sorunu da getirmiştir. Bilgili bilgisiz, yeterli yetersiz,
eğitimli eğitimsiz herkes ama istisnasız herkes, eline
fotoğraf makinesini alıp istediği takdirde bu mesleği icra
edebilmektedir. Bu nedenle yerel gazeteci sayısında altını
çiziyorum- niteliksiz artış olmuş, nitelikli gazeteci
sayısı da üzülerek ifade ediyorum ki azalmıştır. 2
veya 3 gazetenin ancak yeterli olabileceği, maddi olarak kendini ancak geçindirebileceği bir alanda
bakıyoruz ki 20-30a yakın yerel basın gazetesinin olduğu
bir alan. Dolayısıyla bu da bir şekilde yetersiz
olmaktadır, devamında birçok mesleki problemi getirmektedir.
Bir de teknoloji gelişti,
artık İnternet gazeteciliği de var. Bakınız, bu sabah
bir haber sitesini dinliyorum, televizyonda gazete haberlerinden
alıntılar yapıyor. Görüntü itibarıyla vatandaş
gazeteciliği diye bir kavram da oluşmaya başladı. Bir
ilimizdeki görüntüleri kendi şivesiyle ulusal genel bir yayın
organında vatandaş kendi aktarıyor. Bunu uygulayan, anlatan
spiker de bu şekliye veriyor. Yani bir tarafta İnternet
haberciliği, bir tarafta vatandaş gazeteciliği diye
oluşan yeni bir kavram, bir taraftaysa -az önce de ifade ettim- eğitimli
ya da eğitimsiz, bir anda çok ciddi rakamlara ulaşmış yerel
basın artışı. Durum tıpkı özel radyolarda
olduğu noktaya gelmiştir, o da şu: Hatırlarsanız,
yüzlerce radyo bir anda yayına girmişti ve bu yayın
itibarıyla frekans karmaşaları da ortaya çıkmıştı.
Dolayısıyla yerel gazetelerin
birçoğunun künyesine baktığımızda imtiyaz sahibi,
yazı işleri müdürü, haber müdürü gibi akraba isimlerinin de
oluştuğunu görmekteyiz. Yapılacak yasal değişikliklerle
bunun da önüne geçilmesini, yerel gazetelere belirli bir sayıda eleman
çalıştırma, gazete basımıyla ilgili bilgisayar ve
cihazlara sahip olma zorunluluğu getirilmesi, iletişim fakültesi
mezunu veya üniversite mezunu veya ilgili mesleki eğitimi alma şartı,
belli sayıda sigortalı elaman çalıştırma gibi, bunların
sayısı arttırılabilir. Özünde şunu ifade etmeyi
gerekli görüyorum: Yasal statüye kavuşturulmalı bütün bu ifade
ettiklerim ama elbette bununla beraber maddi destek de
sağlanmalıdır, ama bununla ilgili çalışmalar var.
Geriye dönüp
baktığımızda 22 ve 23üncü Dönemde birçok yasal
düzenlemenin yapıldığını ve maddi kaynak
sağlamaya yönelik adımlar atıldığını da
görmekteyiz. Mesela 4734 sayılı Kamu İhale Kanununda 4964
sayılı Yasayla yapılan değişiklikle yerel basına
maddi yönden katkı sağlayabilmek, güçlendirebilmek
hedeflenmiştir, bu İhale Kanunundaki değişiklikle. Yine,
özel radyolar ve özel televizyonlarla ilgili yerel ve bölgesel yayın
yapan, bununla ilgili de 6112 sayılı Kanun düzenlenirken dikkate
alınmış bazı maddeler vardır ki bir tanesi reklam geliriyle
ilgili yüzde 5 üst kurul payının yüzde 3e indirilmesiyle ilgilidir,
yani o bölgesel yayın organlarına destek sağlama
amacını gütmektedir.
Yine, Basın-Yayın ve
Enformasyon Genel Müdürlüğünün kendi bütçesinde, yıllık
bütçesinde yerel basına ciddi katkı sunduğunu da görmekteyiz. Bunlar,
mesleki eğitimle ilgili çalışmalar,
fotoğrafçılık, haber tekniklerini öğretme gibi eğitim
seminerleriyle alakalı.
Bir başkası, Anadoluda
gazetelere haber kaynağı sağlama adına, Anadolunun Sesi,
yine TRT Anadoluyla ilgili yayınlar, kendi seslerini tüm Türkiye'ye
duyurabilme gibi Yine, Basın Kartı Yönetmeliğinde yerel
basın mensuplarının mağduriyetini düzenleyebilme, düzeltebilmeyle
ilgili maddeler gibi. Yani Basın-Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğünün de yine yerel basına ve bölgesel yayın
organlarına yönelik düzenlemeleri mevcuttur.
Değerli arkadaşlar, çok
kıymetli milletvekillerimiz; ben bu duygu ve düşünceleri ifade
ettikten sonra, bugünkü gündemin, Genel Kurul gündeminin yoğunluğuna,
çalışmalarına geçen hafta başladığımız
2/B Yasa Tasarısının tamamlanmasıyla ilgili bugün
yapılacak görüşmelere dikkat çekme nedeniyle, BDP grup önerisi
aleyhine söz belirttiğimi ifade ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Kaynarca.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu önerisini
III.- Y O K L A M A
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE (Yalova) Yoklama
istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Yoklama isteniyor.
Sayın İnce, Sayın
Öztürk, Sayın Soydan, Sayın Köprülü, Sayın Güven, Sayın
Eyidoğan, Sayın Akova, Sayın Orhan, Sayın Tanal, Sayın
Yılmaz, Sayın Acar, Sayın Topal, Sayın Özdemir, Sayın
Karaahmetoğlu, Sayın Tayan, Sayın Köktürk, Sayın
Ağbaba, Sayın Güneş, Sayın Aksünger, Sayın Gümüş,
Sayın Havutça.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum
ve yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.39
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.53
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Tanju
ÖZCAN (Bolu)
---0---
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 96ncı Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN - Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu önerisinin oylanmasından önce yapılan
yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yeniden elektronik cihazla
yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER
(Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
1.- BDP Grubunun, 13
Nisan 2012 tarihinde Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve
arkadaşlarının yerel basının
karşılaştığı sorunların
araştırılması amacıyla vermiş olduğu Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 18/4/2012 Çarşamba
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
2.- CHP Grubunun, 17/4/2012
tarihinde Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu ve
arkadaşlarının son dönemlerde Suriye'de meydana gelen
karışıklıklar ile ilgili vermiş olduğu genel
görüşme önergesinin, Genel Kurulun 18/4/2012 Çarşamba günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
18.04.2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu; 18.04.2012
Çarşamba günü (Bugün) toplanamadığından, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince
Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz
ederim.
Muharrem
İnce
Yalova
Grup
Başkan Vekili
Öneri
Adana Milletvekili Osman Faruk
Loğoğlu ve arkadaşları tarafından, 17.04.2012
tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
"Son dönemlerde Suriye'de meydana gelen
karışıklıklar" ile ilgili verilmiş olan Genel
Görüşme Önergesinin, (4 sıra no.lu) Genel Kurul'un bilgisine sunulmak
üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 18.04.2012
Çarşamba günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu önerisinin lehinde ilk söz, Adana Milletvekili Sayın Faruk
Loğoğluna aittir.
Buyurun Sayın Loğoğlu.
(CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN FARUK LOĞOĞLU (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Suriye konusunda genel görüşme talebimizle ilgili olarak
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Suriye sorunu bugün
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Başkan, çok önemli bir konuyu konuşuyoruz ama
arkadaşların hiç alakası yok. Lütfen uyarır
mısınız. Bakanlar dâhil.
BAŞKAN Evet, Sayın
İnceyi duydunuz sayın milletvekilleri. Uyardığım
zaman da sonra kulak burun boğaz mütehassısına görünmem
gerektiğini söylüyorsunuz. Hiçbirinizi mutlu edemedim şu Mecliste.
Sayın Loğoğlu, buyurun
lütfen.
OSMAN FARUK LOĞOĞLU (Devamla)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar)
Süreyi düzeltin Sayın Başkan.
BAŞKAN Otuz saniye geçti
efendim.
OSMAN FARUK LOĞOĞLU (Devamla)
Suriye sorunu bugün ülkemizin gündeminde en ön sırada ve sürekli yer
alan önemli bir konudur. Ulusal güvenliğimizi, ekonomik ve ticari
çıkarlarımızı, toplumsal hayatımızı
doğrudan etkileyen ve olumsuz etkileri giderek büyüyen bir meseledir.
Ancak bizi bekleyen asıl ve en büyük tehlike ise komşu ülkeyle
savaş tehlikesidir. Bu tehlikenin mutlaka bertaraf edilmesi gerekmektedir.
Türk halkı savaşa karşıdır. Türk halkı Suriye
halkıyla savaşmak değil onlara barış ve istikrar
getirmek istemektedir. İşte, bu nedenle bu hayati mesele
karşısında yüce Meclisimizin halkımız adına
duruşunu belli etmesi lazımdır. Genel görüşme talebimizin
gerçek amacı, Hükûmetin yanlış ve eksik bulduğumuz Suriye
politikasını bu noktada eleştirmek değildir. Bu
eleştirileri yaptık, eleştirmeye de devam edeceğiz. Ancak
buradaki amacımız, Türkiyenin selametini sağlamak, ülkemizi ve
halkımızı sonuçları sadece felaket olabilecek bir
çatışma çizgisinden çıkarmak, barış yolunda
tutmaktır. Yüce Meclisimizin ulusal güvenlik ve
çıkarlarımıza sahip çıktığını gösterme
zamanıdır. Bu doğrultuda, Cumhuriyet Halk Partisi olarak yüce
Meclisimizde temsil edilen bütün siyasi partilerin imzalayacağı bir
ortak deklarasyon önerisi hazırlamış ve Sayın Meclis
Başkanımızın talimatlarıyla gruplara iletmiştik.
Şimdi, önce bu ortak deklarasyon önerimizi okuyacağım, sonra da
gerekçesini sizlerle kısaca paylaşacağım.
Önerinin başlangıcı:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Suriyedeki gelişmeleri dikkat ve artan kaygıyla izlemektedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan
hakları, özgürlükler, fırsat eşitliği ve onurlu
yaşamın evrensel değerler olarak Arap halklarının da
özlem, talep ve hakları olduğu inancıyla kardeş Suriye
halkının yanındadır. Suriyenin,
bağımsızlık, egemenlik, toprak bütünlüğü ve ulusal
birliğinin korunarak Suriye halkının barış ve istikrar
içinde yaşaması ilkesi esastır ve uluslararası toplum bu
esasa göre hareket etmelidir. Dolayısıyla, şiddete son
verilmesi, ülkede normalleşmeye yönelik olarak yönetim ile muhalefet
arasında siyasi bir süreç başlatılması ve muhtaç olan
insanlara yardım sağlanması öncelikli hedefler
olmalıdır. Yurtta sulh, cihanda sulh. ülküsüne bağlı
Türkiye Büyük Millet Meclisi;
1) Bölgemizde yeni bir savaşa yol açacağı
için Suriyeye dışarıdan müdahale edilmesine
karşıdır. Böyle bir girişim Suriyeye barış
getirmeyecektir, tam aksine, çatışmaları derinleştirip
uzatacak ve daha fazla can kaybına yol açacaktır. Savaş
Türkiyeye ve bölgeye felaket getirecektir.
2) Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyini Suriye konusunda uluslararası toplum tarafından
atılacak her türlü adımın tek meşruiyet kaynağı
olarak görmektedir. Uçuşa yasak bölge, tampon bölge ve insani koridorlar
oluşturmak için de Güvenlik Konseyinden yetki almak zorunludur. Bunun
dışındaki oluşumların işlevi Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyinde ortak bir irade oluşmasına katkı
yapmakla sınırlı tutulmalıdır.
3) Bu bağlamda, Güvenlik
Konseyinin 14 Nisan 2012 tarihinde oy birliğiyle aldığı
kararı memnuniyetle karşılamaktadır. Birleşmiş
Milletler Genel Sekreteri ile Arap Liginin Suriye Özel Temsilcisi Kofi
Annanın barış planına destek veren bu karar ateşkesi
denetlemek üzere Suriyeye askerî gözlemciler göndermeyi öngörmektedir. Bunların
bir kısmı Suriyeye varmıştır. Karar, ülkedeki şiddetin bütünüyle
durması için her iki tarafa da çağrı yapmakta ve hem Suriye
makamları hem silahlı muhalif gruplarca yapılan insan
hakları ihlallerini kınamaktadır.
4) Kofi Annanın girişimini
umutla desteklemekte ve planın bütün unsurlarıyla hayata
geçirilmesini istemektedir.
5) Suriyede barış ve
istikrarın sağlanmasına yönelik her girişimin
başarıya ulaşması için yönetime olduğu kadar muhalif
unsurlara da sorumluluk düştüğüne inanmaktadır. Şiddet çözüm yolu değildir. Günün sonunda yine diyalog, müzakere ve
uzlaşma gerekecektir.
6) Suriyenin
içinde bulunduğu derin krizden çıkış yolunun Suriye
halkının özgür iradesiyle belirlenmesi gerektiğini, yönetimin ve
ülkenin geleceğine karar vermek hak ve yetkisinin münhasıran Suriye
halkına ait olduğunu bütün dünyaya önemle hatırlatmaktadır.
Dışarıdan gelecek baskılar Suriyenin iç işlerine
karışmak olacak ve Suriye halkının kendi geleceğini
belirleme hak ve iradesini zedeleyecektir.
7) Bölge gücü ve Suriyeyle yakın
ve yoğun bağları bulunan bir kardeş ve komşu
olması sıfatıyla Türkiyenin
ağırlığını kullanarak ilgili diğer güçleri,
özellikle Suriyenin komşuları ile ülke üzerinde ayrı nüfuzu
olan Rusya Federasyonu ve İranı barış ve istikrar
hedefleri doğrultusunda devreye sokmasının yararlı ve
gerekli olduğunu değerlendirmektedir.
Suriye sadece Türkiyenin meselesi
olmadığı gibi Türkiyenin tek başına çözebileceği
bir mesele de değildir. Türkiye Büyük Millet Meclisi, bölge ülkelerini ve
tüm dünyayı, Suriye halkının meşru beklentilerinin
yanında yer almaya ve onların özgürlük, iyi yönetim, onurlu
yaşam, eşitlik ve adalet taleplerini hayata geçirecek,
barış ve uzlaşıyı teşvik edecek adımlar
atmaya davet eder. Bununla beraber, Suriye yönetimi ile muhalif unsurları
da öncelikle şiddete son vererek ülkelerinin kaderine ortaklaşa sahip
çıkmaya çağırır.
Suriyenin istikrar ve huzura
kavuşması Türkiyenin ulusal güvenliği, bölge barış ve
istikrarının gereğidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Suriye
konusunu yakından izlemeye ve meseleye yapıcı katkılarını
gündeme getirmeye devam edecektir. Bu, önerimizin sonu oluyor.
Şimdi, kısaca, niçin bu ortak
deklarasyonu önerdik? Sayın milletvekilleri, ortak deklarasyon önerimiz
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Suriye konusundaki tutumunu kaydetmek
amacıyla kaleme alınmıştır. Yüce Meclisin bu hayati
konuda devrede olduğunu ve olmak istediğini, olması
gerektiğini göstermektedir.
Deklarasyon, Hükûmetin manevra
sahasını genişletmekte, komşu ülkeye müdahale yönündeki her
türlü baskının bertaraf edilmesi imkânını Hükûmete vermektedir
varsa böyle bir baskı Hükûmet üzerinde. Üstelik önerimizin, Hükûmetin
mevcut politikası çerçevesinde bile karşı
çıkmasını gerektirecek bir unsur içermediğini
düşünmekteyiz.
Bu itibarla, yüce Meclisin bu ortak
deklarasyonla halkımızın kaygılarını gidermesi ve
dünya kamuoyuna net bir mesaj vermesi ülkemizin yüksek
çıkarlarının gereğidir. Bu mümkün olmayacaksa, genel
görüşme talebimizin kabul edilerek o görüşme neticesinde bir bildiri
kabul etmemizin halkımıza karşı borcumuz ve görevimiz
olduğunu değerlendiriyoruz.
Bu düşüncelerle hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Loğoğlu.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisinin aleyhinde ilk söz İstanbul Milletvekili Sayın Levent
Tüzele aittir.
Buyurun Sayın Tüzel.
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bağımsız vekil olmanın bir kaderi,
aslında desteklediğimiz bir önerinin aleyhinde usulen söz
alıyoruz ama elbette Suriyeye dönük emperyalist planlar, müdahale
hazırlıkları, Türkiyeye biçilen rol ve bu konuda elbette Meclis
iradesi, halk iradesi ve buralarda bu konunun konuşulması, bir genel
görüşme konusu yapılması mutlaka gerekiyor.
Bir yıldan bu yana Suriye
konuşuluyor. Kuzey Afrikadan bu tarafa halk hareketlerinin gelip
Suriyede bir özgürlük ve demokrasi arayışına
dayandığı hepimizin bildiği bir gerçek. Ancak bölgede
yerleşmek isteyen emperyalist güçlerin peşine takılan bir
Türkiye yönetimi, AKP Hükûmetinin buradaki politikaları, son derece,
halkımızın, ülkemizin çıkarlarına ters ve bu
tersliği her geçen gün görüyoruz. Annan Planına dahi razı
olmayan, buna karşı çıkan Hükûmet dış politikada
tökezlemiştir ve yalnız kalmıştır ama bütün buna
rağmen iddialarından, ısrarlarından, mevcut rejimi
benimsemediğini
Ve çok açık bir şekilde, en son Çin gezisinde
Sayın Başbakanın NATOyu göreve davet ederek bir müdahale
çağırısında bulunması büyük bir aymazlıktır
diye düşünüyorum.
Önceki gün Hatayda halkla bir
toplantı yaptım ve oradakilerin gözlemlerini de paylaştığımızda,
aslında büyük bir kaygı yaşamaktalar; oradaki
hısımları, dostları, ilişki içerisinde
olduklarıyla geleceklerinden endişe etmekteler. Ortada bir
manipülasyon olduğu çok açık bir gerçek. Psikolojik bir
harekâtın yaratıldığı ve gerçeklerin bizlere
doğru yansıtılmadığı konusunda ciddi
kaygılar ve şüpheler var. En son, mülteci kampında gazeteci
Tayfun Talipoğlunun yapmış olduğu röportaj çok
çarpıcı bilgiler vermiştir bizlere, yani oraya gelen büyük bir
çoğunluğun gerçekte çatışmalardan kaçmadığı,
bir şekilde Türkiye devletinin onlara iş, vatandaşlık, daha
iyi bir yaşam alanı sunmak vaatleriyle, âdeta kandırılarak
o alana getirildikleri söylenmektedir, bu iddialar vardır.
Daha da vahimi, önceki gün yine -Vatan
gazetesinde bir haber olan ve İngiliz Times gazetesinden yapılan bir
alıntı- Türkiye'nin sınırında, Asi Nehrinin bu
tarafında, Kızılay çadırları içerisinde, adı
Özgür Suriye Ordusu olan birtakım gruplarla, halkın desteğini
alıp almadığı belli olmayan ve her an için
karışıklık ve müdahale niyetleri besleyen bu gruplarla
yapılan röportajlar, çekilen görüntüler ve bunların ateşkes
kararına kafası bozularak gidip Suriyede sınır
karakollarına ateş açtıkları bilgileri gazeteye yansımıştır
ve Türkiye devleti, Hükûmeti bu şekilde, Suriye muhaliflerine destek olmak
adına böylesi tehlikeli, emperyalist diplomasiyi
çağrıştıran ama uluslararası hukukla da
bağdaşmayacak çok açık bir uluslararası suç teşkil
eden bir siyaset tarzı izlemektedir. Ne adına? Bölge devleti olmak
adına, büyük devlet olmak adına. Biz artık butik devlet
olmayacakmışız, her yerde namımız, adımız
yürüyecekmiş.
Sayın Başbakan Suriyedeki bu görüntüleri
gördüğünde insanlık ve birtakım vicdan duygularına sahip
oluyor ama bu görüntüleri arayıp bulmak için oralara gitmeye gerek yok, Türkiye'nin
sınırları içerisinde yaşanan görüntülere
Örneğin yeni
yıla iki gün kala yaşanmış Roboski köyündeki bir katliam
hâlâ aydınlatılmış, hâlâ açıklanmış, hâlâ
devlet adına, Hükûmet adına bir yanıt verilmiş,
açıklama getirilmiş durumda değil. Dolayısıyla, bunlar
inandırıcı değil. Türkiye halkından birtakım
şeyleri gizlemek, saklamak doğru değil. Suriyeye, orada
yaşayan Suriye halklarının geleceğine müdahale etmek,
onların kaderlerini belirleme hakkına, kendi yönetimlerini belirleme
hakkına müdahale etmek, onaylanabilecek, kabul edilebilecek bir şey
değil. Asıl tehlikeli olanı tabii ki bölgede Kürt
halkının orada yeni statü edinmiş olmasını -yeni
statüler anayasal vatandaşlık, benzeri gibi şeyler- Türkiye'nin,
kendi meselesi gibi görmesi, kendisi için bir tehdit sayması, bunlar son
derece yanlış politikalar, bunlardan vazgeçilmeli ve tabii ki
Meclisimiz, Hükûmet ne yapmak istiyor, bunu çok iyi bir şekilde görmeli ve
anlamalı.
Ben bu meseleye değindikten sonra
bir başka konuya değinmek istiyorum. Dün burada
yaşadığımız manzaralar, bir zihniyetin, bir hükûmet
politikasının, aslında, İçişleri Bakanı üzerinden
bizlere, kamuoyuna, vekillere yansımasıdır.
Şimdi, ne konuşuldu dün?
Nevroz kutlamalarındaki yaşanan kargaşa ve burada
İçişleri Bakanlığının sorumluluğu, bir
diğer taraftan da, Ankarada gösteri yapmak isteyen, eğitim yasasına,
sendikalar yasasına karşı sesini duyurmak isteyen
sendikaların yürüyüşüne izin verilmemesi ve işte, bildik
görüntüler; gaz bombaları, coplamalar, gözaltılar, tutuklamalar. Diyor
ki İçişleri Bakanı: Bütün bunlardan biz mesul değiliz.
Asıl bu manzaralara sebebiyet verenler gensoru önergesini
bulunan,
düşüncede olan insanlar. diye çok açık, vekiller de hedef
gösterildi.
Şimdi, toplantı, gösteri
yürüyüşleri hakkı anayasal bir hak, yasal düzenlemeleri var ama bu
gösteri hakkı, AKP Hükûmeti ve Bakanın keyfiyetine göre -AKP
eleştirisi varsa, AKP binalarına dönük bir ses duyurma varsa- bu
kesinlikle kabul edilmemekte ve yasakla karşılaşmakta ve hiç
utanmadan, sıkılmadan da kamu emekçilerine, işçi
sendikalarına Meclisi işgal edecekler. diyerek bu yasaklama
kararı veriliyor.
Diğer taraftan nevroz
görüntüleri açısından da, çok açık o manzaraların -yani
ağaç yakıldı, otobüsler yakıldı, işte
şuralar
- bütün bu manzaraların nedeni, aslında,
İçişleri Bakanının, yasal bir hakkı, bir bayram
hakkını fiilen, kendi elindeki yetkileri kötüye kullanarak, bir
genelgeyle, valiliklere gönderdiği genelgeyle yasaklaması, halkı
provoke etmesidir.
Ben Kazlıçeşmedeydim, kimse
zorla, bir baskıyla, Bakanın iddia ettiği gibi bir dayatmayla
oraya gitmiş değildir, herkes kendi ulusal kıyafetlerini
giymiş, kendi gönlünce dileklerini, duygularını paylaşmak
üzere oraya gitmişti, böyle bir görüntü kesinlikle yoktu ama bizim
gördüğümüz bir şey vardı ve basında da yer aldı, polis
araçlarından halka ateş eden manzaralar vardı.
Dolayısıyla, bu istenmeyen manzaraların, bütün bu
tabloların sorumlusu bu yasaklama kararını veren Bakanın
bizatihi kendisiydi. Şimdi, Bakan, bütün bunlardan sonra hâlâ Gaz
bombası zararsızdır. diyebiliyor. Oysaki, o gün, Hacı
Zengin, daha önceki 10 yurttaş gibi benzer şekilde gaz
bombasından etkilenerek kalp krizi geçirmiş ve hayatını
yitirmiştir. Dolayısıyla, onun ölümünde olduğu gibi,
aynı şekilde polis memurunun ölümünde de bu ortamı yaratan, bu
sorumsuzluğu gösteren aslında Hükûmettir.
Şimdi, burada milletvekillerinin nevroz
kutlamalarına dönük halk toplantılarını, yapmış
oldukları halk toplantılarını halkı
kışkırtıcı birtakım toplantılar olarak
sunması Sayın Bakanın son derece büyük bir
aymazlıktır. Yani Bakan istiyor ki buradaki milletvekilleri kendi
istediği tarzda konuşsun ve istediği tarzda konuştuğu
ölçüde siyaset yapma hakkı olsun, bu kabul edilemez.
Biz, dün, ne yazık ki, yine,
Hocalı katliamını kınama mitinginde konuşulan türden
bir konuşma yaptığını gördük ki bu kafa, aslında,
polis kafası. Bu kafayla siyaset yapmak, devlet yönetmek
İşte,
gördüğümüz manzara ortada, halkın duyguları, inancı,
kültürü, ibadeti, kutsal saydığı ne değer varsa hepsi yerle
bir edildi.
Değerli milletvekilleri, bu ülke
laik bir ülke mi değil mi, buna karar verelim. Ben bu ülkenin laik bir
ülke olduğuna inanıyor idim ya da bize böyle söyleniyordu ama burada,
Sayın Bakan, kim inanç sahibi, kim inançsız, kim hangi dinden, bunları
sorgulama hakkını ve bunları aşağılama
hakkını kendinde gördü, bu kabul edilemez.
Bunların
yapıldığı zaman nedir? Sizce son derece değerli olan
Kutlu Doğum Haftası. Ana teması nedir bunun da?
Kardeşliktir. Böyle mi kardeşlik hukuku sağlanacak, böyle mi
vatandaşın hakkı, hukuku korunacak? Bunlar kabul edilebilecek
bir şey değildir. Dolayısıyla, yani Sayın Bakan
Kürtün cebinde para, tarlasında ürün, yaylasında hayvan,
şehrinde fabrika olmamışsa, bütün bunların sorumlusu
-bugünkü BDP milletvekillerini, siyasetçilerini işaret ederek-
sizlersiniz. diyor. Gerçekten insanın inanası gelmiyor. Bütün
bunların olmamasının nedeni özgürlük diyen, ana dilim diyen,
siyaset yapma hakkı diyen Kürtün karşısına savaşla,
topla, tüfekle çıkmaktır. Bütün bu kayıpların
arkasında bu politika vardır. Dolayısıyla, bugün oralara
verilecek teşviklerle bunları gidermek mümkün değildir,
bunları yerine getirmek, sağlamak mümkün değildir. Bu tablonun
neden olduğunu hep birlikte sorgulamalıyız. Böyle bir
zihniyetin, böyle bir politika anlayışının
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (Devamla) -
Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Ama hiç böyle bir
usulümüz yok Sayın Tüzel, gerçekten.
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (Devamla)
Verebilirsiniz aslında, diğer başkan vekili verebiliyor.
BAŞKAN Ama veremem işte.
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (Devamla)
Sözümün son cümleleri
BAŞKAN - Anladım da
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (Devamla)
Tamamlayayım.
BAŞKAN Çok teşekkür
ediyorum. Yapmayın
Yani öyle bir sistemimiz yok.
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (Devamla)
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Size teşekkür
ederim, sağ olun.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisinin lehinde Iğdır Milletvekili Sayın Sinan Oğan.
Buyurunuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
SİNAN OĞAN (Iğdır)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına, Suriye
konusundaki fikirlerimizi arz etmek üzere huzurunuzdayım.
Bundan öncesinde bir hususa
değinmek istiyorum müsaadenizle. Polisimiz dağa
kaldırıldı, kaymakamımız dağa
kaldırıldı, öğretmenimiz dağa
kaldırıldı, Hükûmetin sesi çıkmadı. Maalesef
bugünlerde doktorlarımız da hastanede öldürülmektedir. Hükûmetin bir
an önce bu konuya el atmasını bekliyoruz Meclis olarak ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak.
Değerli milletvekilleri, bugün
Türkiye'nin en önemli gündem maddesi nedir? Sayın Başbakanın
konuşmasına baktığınız zaman, Sayın
Cumhurbaşkanının konuşmasına
baktığınız zaman, Sayın Dışişleri
Bakanının konuşmasına baktığınız zaman
Türkiye'nin en önemli gündem maddesi Suriyedir. Bölgesel gündemin de bir
numaralı maddesi Suriyedir. Peki hâl böyleyken eminim ki siz biraz
sonraki oylamada Suriye konusunun yüce Mecliste görüşülmesine
karşı çıkacaksınız. Eğer Sayın Başbakan
Suriye konusuna bu kadar önem veriyorsa, eğer Sayın
Dışişleri Bakanı Suriye konusuna bu kadar önem veriyorsa,
eğer bu kadar önemliyse ve Cumhurbaşkanımız bu konuda yurt
içinde, yurt dışında demeçler veriyorsa, bu konu niye Mecliste
görüşülmesin? Bu konu Mecliste görüşülürken AKP sıraları
niye bu kadar boş olsun?
Eğer size bakarak karar verecek
olursak, bu demektir ki Suriye konusu önemli bir gündem maddesi değil.
Eğer Suriye konusu önemli bir gündem maddesi değilse biz niye
savaşın eşiğine geldik Suriyeyle? Bu, Amerika için önemli
bir gündem maddesidir. Bu, küresel güçler için önemli bir gündem maddesidir ama
sizin bu hâlinize baktığım zaman görüyorum ki bu, Türkiye için
önemli bir gündem maddesi değil. Zira, biraz sonra, siz bunun gündeme
alınmaması yönünde karar vereceksiniz. Muhalefetten gelen her türlü
kararı reddettiğiniz gibi, bunu da reddedeceksiniz. Muhalefet iyi
şeyi de gündeme getirse, kötü bir şeyi de gündeme getirse, siz
otomatik olarak bunu reddediyorsunuz. Bari Suriye konusunda siz bir önerge
verin, biz destekleyelim, burada, Mecliste Suriye konusunu görüşelim.
Eğer bu, milletin Meclisiyse, millet bizi buraya seçmiş veya sizi
buraya seçmişse, memleketin doğrudan ilgilendiği konuları,
memleketin güvenliğiyle ilgili konuları görüşmemizi istiyorsa,
bu konuyu burada yüce Meclis tarafından ele almak durumundayız, görüşmek
durumundayız. Yok, eğer Biz irademizi sadece Sayın
Başbakanın iki dudağının arasına
bıraktık. diyorsanız -ki görüntü onu göstermektedir- o zaman
yapacak bir şey yok sizin adınıza maalesef.
Suriye meselesi Büyük Orta Doğu
Projesi meselesidir değerli arkadaşlar. Büyük Orta Doğu
Projesinin herhâlde burada detaylarına girmeye gerek yok, birçoğunuz
bir şekilde duymuşsunuzdur. AK PARTİ milletvekilleri de
yakından biliyordur çünkü Sayın Başbakan onun Eş
Başkanıdır, kendi ifadesidir bu.
Büyük Orta Doğu Projesi,
Ilımlı İslam Projesiyle beraber, İslamı
ılımlılaştıran, başka bir formaya sokan bir
projedir ve bu projenin temelindeki asıl hedef İsrailin bölgede
güvenliğini sağlamaktır; bizim 9
vatandaşımızı katleden İsrailin güvenliğini
sağlamaktır, Gazzede Müslümanlara zulmeden İsrailin
güvenliğini sağlamaktır. Eğer amacınız buysa,
amacınız İslam dünyasını bölmek, parçalamak,
İslam dünyasını Batı emperyalizminin ayakları
altına sermekse bu millet buna izin vermez, Türk milleti sizin bunu
yapmanıza izin vermez, bundan emin olunuz. Biz bu filmi çok öncesinde
görmüştük. Arap baharı diye ifade edilen, süslü cümlelerle ifade
edilen konu aslında turuncu devrimlerin bir devamıdır. Turuncu
devrimleri Balkanlarda görmüştük, turuncu devrimleri daha önce Gürcistanda,
daha önce Ukraynada görmüştük. Metotlarının nasıl
olduğunu gayet iyi biliyoruz, turuncu devrimlerin arkasında kimlerin
olduğunu da gayet iyi biliyoruz, Sorosun buradaki rolünü de gayet iyi
biliyoruz ve sizin de bugün Arap devrimlerinin içerisindeki rolünüzü de gayet
iyi biliyoruz.
Tabii, hiç düşündünüz mü, Arap baharının
neticesinde ne olacağını hiç düşündünüz mü? Suriyede
devrimcilik oynuyorsunuz, Suriyede rejim yıkıldıktan sonra
sizin payınıza, bizim payımıza, millet olarak Türk
milletinin payına ne düşecek? Ben ifade edeyim, bugün hep beraber
mücadele ettiğimiz KCK düşecektir, PKKnın silah zoruyla yapmaya
çalıştığı KCK düşecektir bizim
payımıza. Suriyede rejim değişikliği sonrasında
bir Kürt oluşumu ortaya çıkacaktır, Suriyenin toprak bütünlüğü
-bugün Irakta olduğu gibi- tehdit altına girecektir.
Amacınız bu mudur? Irakın bölünmesinden sonra
amacınız Suriyeyi de mi bölmektir? O zaman KCKyla niye mücadele
ediyorsunuz? Beraber çalışıyorsunuz, onlar içeriden, siz
dışarıdan KCKyı gerçekleştirmeye
çalışıyorsunuz. Daha önce de ifade etmiştik, tekrar ifade
ediyorum, elbette ki halkına karşı -kim olursa olsun- silah
kullananları kınayacağız, diktatörizmin her türlüsünü
kınayacağız, darbelerin her türlüsünü
kınayacağız, Arap coğrafyasındaki diktatörleri de
kınayacağız, bugün Türkiyeyi götürmeye çalıştıkları,
sizin götürmeye çalıştığınız sivil
diktatörlüğü de kınayacağız ama bütün bunları yaparken
tekrar tekrar oturup düşünmemiz lazım. Bu işten bizim
payımıza ne düşecek? Suriyede yapmaya
çalıştığınız bu devrim sonrasında
İsrailin temel hedefi olan Büyük Kürdistanı kurma konusunda
nasıl bir gayret içerisinde olduğunu görmüyorsunuz. Hiç olmazsa bu
konuşmaları dikkate alın, hiç olmazsa milletin Meclisteki
iradesine saygılı olun ve bu meseleyi burada enine boyuna
tartışalım. Ne yapılacaksa hep beraber karar verilmesi
lazım, ne yapılacaksa Meclis tarafından karar verilmesi
lazım. Bugün maalesef, Suriyede bir oldubittiyle karşı
karşıya getirilip, savaşın eşiğine, Türk milleti,
Türk devleti getirilmiş durumdadır. Altı ay önce bunu ifade
ediyorduk Bir oldubittiyle karşı karşıya getirilip
savaşa sokulacağız. diyorduk, bugün maalesef, bu konuda, AKP
Hükûmeti epey bir yol almış durumdadır.
Yeri gelmişken şunu ifade
edeyim: Suriyedeki kayıp gazeteciler konusunda da bizim bu konuyu bütün
meselelerin dışında tutup kayıp gazeteciler konusuna da el
atmamız lazım. Nasıl ki PKKnın dağa
kaldırdığı kaymakamı, polisi, öğretmeni
unuttuysanız, Suriyedeki kayıp gazetecileri de unutup Amerika Birleşik
Devletlerinin BOPu gerçekleştireceği bir Truva atına
İslam dünyasında dönüşmemeniz lazım, Türkiyeyi bu kadar
ucuz harcamamanız lazım. Bu işin neticesinde, Ermenistan
İsrail arasına Türkiye'nin Türk dünyasıyla bağını
koparacak bir Kürdistanın kurulması planlanmaktadır. Her
şeyi bir tarafa bırakın, Türk milleti size bir Kürdistan
kurasınız diye yetki vermemiştir. Milliyetçi Hareket Partisi
olarak bizim de buna izin vermeyeceğimizin, her fırsatta, her ortamda
karşınızda olacağımızın bilincinde
olmanızı bir kez daha hatırlatmak istiyorum.
Tabii, bu arada şunu da söylemek
lazım: Van depreminde kışın en soğuk günlerinde
insanlarımız o çadırlarda soğuk altında kalırken
yetiştirilemeyen, onlara, Van depreminde kendi
vatandaşımıza sunamadığımız konteyner
evlerin bugün Suriyeli göçmenlere fazlasıyla sunulduğunu da Türk
milleti görmektedir. Elbette ki Türkiye, Türk devleti büyük bir devlettir, bize
gelenlere kucağımızı açacağız ancak
önceliğimizin her zaman kendi vatandaşlarımız olduğunu
da gözlerden uzak tutmayacağız.
Esad sonrasının ne olacağının da
AKP tarafından oturulup değerlendirilmesi lazım. Biz Esad
sonrası ne olacağını gayet net bir şekilde görüyoruz.
Bunu bir kendinize sorun, bir dakikanızı ayırın, kendinize
sorun. Esadı devirmeye çalışıyorsunuz. Diktatörse kendi
halkı devirsin. Ama Esad sonrasında bölünecek bir Suriyenin
Türkiyeye neye mal olacağının hesabının
kitabının iyi yapılması lazım. Ve bu çerçevede,
nasıl ki Irakta Irak Türkmenlerini unutup Mesut Barzaninin peşine
düştüyseniz, korkarım ki Suriyede de maalesef, Suriye Türklerini
daha bugünden unutmuş durumdasınız. Suriyede bütün bunlar
yaşanırken tek muhatabınız, maalesef ki tek
muhatabınız küresel güçlerin oradaki piyonları olmuştur.
Suriye Türkmenleri, Suriye Türkleri hiçbir şekilde sizin gündeminizde
bulunmamaktadır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Oğan.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin aleyhinde son
söz İstanbul Milletvekili Sayın Metin Külünke aittir.
Buyurun Sayın Külünk. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri en kalbî duygularla
selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisinin aleyhinde söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle dün Antepte menfur bir
saldırıya kurban giden doktor kardeşimizi de bir kere daha rahmetle
anıyorum.
Tabii ki dünya sistemi yeniden yapılanıyor.
Özellikle bu sistemin yapılanmasında bölgemizde gerçekleşen her
hadise başlı başına bir önem ifade ediyor. Aralık
2010da Tunusta başlayan Arap baharı süreci Cebelitarıktan
Hürmüze kadar tüm kuzey Afrika ve Orta Doğu coğrafyasında,
halkların, gecikmiş olarak otokratik ve diktatöryel yönetimlere
karşı demokrasi, özgürlük ve refah taleplerinin yükselmesinin
adı olmuştur.
Tunustan Mısıra, Libyadan
Suriyeye, Yemene kadar tüm bölgede elli altmış yıldır tek
aile ya da bürokratik rejimler altında yaşayan insanlar,
dünyalılaşmak ve de tarihin yeniden parçası olmak adına
bayrak açtılar ve bu uğurda mücadeleleri doğrultusunda kendi
topraklarında şehitler verdiler, bayraklar yükselttiler.
Amaçları, artık kaderlerini kendilerinin çizmesi, birkaç kişinin
dudağından çıkacak söze bakmamaktı ve nihayet
başardılar. Çünkü, bu coğrafyanın da hakkıydı
özgürlük, bu coğrafyanın da hakkıydı demokrasi, bu
coğrafyanın da hakkıydı zenginlik. Dünya refahından bu
coğrafya da hak ettiği payı alma hakkına sahipti.
920 kilometrelik bir
sınırı paylaştığımız komşumuz,
akraba ilişkilerimizin olduğu Suriyede halk, onlarca
yıldır Esad rejiminin zulmü ve baskısı altında
yaşadıktan sonra, özgürlük, demokrasi ve refah talebini meydanlarda
barışçıl bir şekilde gündeme getirdi. Türkiyenin, bu
sürece, halkın taleplerine şüphesiz sessiz kalması mümkün
değildi ve bu uğurda Suriye yönetiminin
KAMER GENÇ (Tunceli) Neye göre?
METİN KÜLÜNK (Devamla)
barışçıl şartlarda Esadın ve de yönetiminin
halkının taleplerine pozitif cevap vermesi için tüm diplomatik
girişimleri gerçekleştirdi. Sayın Başbakanımız ve
de Dışişleri Bakanımızın Esad ile
yaptığı tüm görüşmelerde Halkının taleplerine
ilgisiz kalma, Suriyenin de dünya sisteminin bir parçası olması
yolunda özgürlük,
refah ve de demokrasi yolunda varması gereken hedeflere varması için
atman gereken adımları at. tavsiyesini, halkının
taleplerine ilgisiz kalmayarak Türkiye bunları diplomatik olarak ifade
etti, etmeye de devam ediyor.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Basında ne gün çıktı böyle bir şey? Ne zaman
çıktı? Yalan söylemeyin ya!
METİN KÜLÜNK
(Devamla) Türkiye'nin derdi Suriyeyle
savaşmak değil.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Başbakandan hiç böyle bir şey duymadık biz bir
sene öncesine varıncaya kadar.
METİN KÜLÜNK
(Devamla) Türkiye'nin derdi, Hamada, Humusta, Şamda Suriye
halkının yükselen talebine karşı komşuluk
hakkını gözeterek Suriyedeki diktatörlere Bu halkın
taleplerine ilgisiz kalma, kendini dönüştürmek hakkıdır. Bu,
bizim komşuluk hakkımızdır
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Iraka niye ses çıkarmadınız?
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Üç beş ay öncesine kadar hiç böyle bir şey duymadık
Başbakandan. Metin, üç beş ay öncesine kadar böyle bir şey
duyulmadı!
METİN KÜLÜNK
(Devamla) Dün Suriyeyle ilişkilerimiz diplomatik anlamda gayet
barışçıl bir şekilde devam ediyordu. Sizler de iyi
biliyorsunuz ki, uluslararası ilişkiler dinamiktir.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın)
Üç beş ay öncesine kadar beraber Bakanlar Kurulu toplantısı
yapılıyordu.
METİN KÜLÜNK
(Devamla) Uluslararası ilişkilerde ülkelerin menfaatleri
esastır. Uluslararası
ilişkilerde duygusallık olmaz.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Suriyeyle uluslararası ilişkiler Türkiye'nin menfaatine
mi şimdi?
METİN KÜLÜNK
(Devamla) Uluslararası ilişkilerde sabitlik olmaz. Gazi Mustafa
Kemal Atatürk de Misakımillîyi Lazkiyeden itibaren çizmişti
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Halepi alacak mısınız yani? Halepi alacak
mısınız, Halepi?
METİN KÜLÜNK
(Devamla)
ama döndü, sonra bu ülkede
yeniden bir devlet inşa etmek, bu topraklarda yeniden bir devleti
inşa etmek adına bugünkü mevcut Misakımillî
sınırlarımızı çizdi ve bize bu ülkeyi armağan
etti.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Niye Musulu almadınız? Misakımillî diyorsunuz
METİN KÜLÜNK
(Devamla) Saygıdeğer milletvekilleri, ne var ki Suriyedeki
taleplerin akıbeti otuz yıl önce baba Esadın Hamada, Humusta
yaşattıklarıyla aynıydı; yine şiddet, yine
katliam, yine gözyaşı, yine kan Suriye halkına reva
görülmüştü.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Musulu niye almadınız, Musulu?
METİN KÜLÜNK
(Devamla) Türkiye olarak tarihî, kültürel ve sosyal
yakınlığımız olan, akrabalık
bağımızın olduğu ve uzun bir sınırı
paylaştığımız Suriyeyle ilişkilerimizi
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Iraktaki Türkmenler ne oldu? Akrabamız değil mi?
METİN KÜLÜNK
(Devamla)
bizim için diri tutmak hep önde gelen bir mesele olarak var
olmuştur, var olmaya da devam edecektir. Suriye halkının taleplerine
yüksek sesle Barış içerisinde cevap ver. demeye devam
edeceğiz.
Suriye ne zaman bize
dost elini uzatmışsa ona aynı şekilde
karşılık verdik ama
gerektiğinde
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) -
Kucaklaşmadınız mı Başbakanınızla?
METİN KÜLÜNK (Devamla) -
ne zaman kendi halkına karşı
hasmane tutum takınmış ise de buna karşı da tavizsiz
bir politika izledik, izlemeye de devam edeceğiz. Hama
katliamının olduğu, Humus katliamının olduğu o
günleri hatırlıyorum. O gün Türkiyeyi yönetenler eğer Baba Esada
karşı sesini biraz yükseltebilseydi Hamada ve Humusta binlerce
Suriyeli kardeşimiz o gece rahmete, rahmana belki ermeyebilirdi ama onlar
şehit oldular. Bu nedenle son bir yıla kadar Suriyeyle
uluslararası dinamiklerin bir neticesi olarak Türkiyenin uygulamaya
koyduğu aktif dış politika bağlamında iki ülkenin de
kazançlı çıkacağı ilişkileri Suriye halkının
kazancı olarak hep gördük, hep geliştirdik. Tüm bu ilişkileri
geliştirirken Hamayı unutmadık, Humusu da unutmadık. Bir
daha başka Hamalar yaşanmasın diye biz
politikalarımızı sürdürdük. Türkiyenin demokrasi, özgürlük,
zenginlik eksenli, insan haklarını esas alan duruşu Suriyeyle
olan ilişkilerinin de merkezindeydi. Bizim Suriyede işimiz yok da
Rusyanın ne işi var? Bizim Suriyede ilişkimiz yok da komşu
İranın ne işi var? Bizim Suriyede ilişkimiz yok da taa
Asyadan Çinin ne işi var?
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Metin,
Amerikayı da kat, Amerikayı! Amerikayı katamıyor musun?
METİN KÜLÜNK (Devamla) - Yanı
başımızdaki Suriyenin,
en uzun sınırımızın olduğu Suriyenin meselesi
(Gürültüler)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
METİN KÜLÜNK (Devamla)
bizi
ilgilendirmeyecek de, Sovyetlerin sıcak denizlere inme derdinin merkezine
oturacak da, Çinin Akdenizde var olma iddiasının
karşılığı olacak da, İranın Akdenizde var
olma iddiasının karşılığı olacak da... (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) -
Yapmayın ya! Hangi Rusyadan bahsediyorsun?
METİN KÜLÜNK (Devamla) -
yanı
başımızdaki bu coğrafyadaki kadim medeniyet
geleneğinin varisi olan Türkiye Cumhuriyeti devletinin Suriye diye bir
derdi olmayacak! Bunu siz vicdanınıza, bunu hissiyatınıza
sığdırabiliyor musunuz? Türkiyenin
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) - Çine de savaş açalım Çine! Doğu Türkistanı
unutmayın, Doğu Türkistanı.
METİN KÜLÜNK (Devamla) -
Bakın arkadaşlar, Sovyetlerin sıcak denizlere inme mücadelesini
unutmayın. Tarsusa savaş gemilerini indirmesini unutmayın.
(Gürültüler)
BAŞKAN Muhterem milletvekilleri
METİN KÜLÜNK (Devamla) -
İranın Hürmüzden çıkıp Doğu Akdenize savaş
gemilerini çıkarmasını unutmayın. Çinin yeniden Afrika ve
Orta Doğu politikası doğrultusunda Suriyede var olma mücadelesini
unutmayın.
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Doğu Türkistana da gidelim, Doğu
Türkistana
METİN KÜLÜNK
(Devamla) - Bütün bunlar varken, bizim nerede duracağımızın
kararını Türkiye Cumhuriyeti devletinin menfaatleri
belirlemiştir, bu milletin bekası belirlemiştir. Bu
coğrafyadaki hiçbir meseleye, bugüne kadar olmadığı gibi
bundan sonra da ilgisiz kalmayacağız, kalmamaya da devam
edeceğiz.
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Ermenileri çıkarın Karabağdan,
Ermenileri.
METİN KÜLÜNK
(Devamla) - Türkiyenin demokrasi, özgürlük, zenginlik, insan haklarını
esas alan duruşu, Suriyeyle olan ilişkilerde merkez olmaya devam
edecektir. (MHP ve CHP sıralarından gürültüler)
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Dağlık Karabağdan Ermenileri
çıkarın önce.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, boş yere bağırmayın, insicamını
bozamıyorsunuz Sayın Hatibin.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Bozmaya çalışıyoruz Sayın Başkan, bozamıyoruz!
BAŞKAN
Yapamıyorsunuz, açıldı, daha iyi açıldı.
METİN KÜLÜNK
(Devamla) Bu bağlamda, ne zamanki Esad rejimi kendi halkına silah
doğrultmaktan vazgeçer, Suriyeyi demokrasiyle
tanıştırır, can almaktan vazgeçerse
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) 1 milyon Azeri nerede biliyor musun? Irakta Türkmen
kalmadı.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Libyayı tanıştırdınız,
Mısırı tanıştırdınız, şimdi Suriyeye
geldi sıra, değil mi?
METİN KÜLÜNK
(Devamla) -
Türkiye de bu anlamdaki barışçıl yollardan bu
sürecin dönüşmesine olan katkısını devam ettirecektir.
Türkiyenin Esad
rejimiyle ilişkilerinin temelinden sarsılmasının nedeni,
Suriyede katledilen kardeşlerimizdir, katleden Esad yüzünden bu
ilişkiler zedelenmiştir.
O olaylardan önce,
Sayın Başbakanımız ve Dışişleri
Bakanımız önce iyi ilişkileri kullanarak
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Amerikan askerleri Irakta Müslüman kadınların ırzına
geçerken Amerikan askerine başarılar dilediniz, o neydi?
METİN KÜLÜNK
(Devamla) -
her zaman Suriye yönetimi yetkilileriyle görüşerek bir an
önce demokrasiyle tanış olmasını istemiştir. Bu
doğrultuda, Türkiye önce bölgesel, ardından da Birleşmiş
Milletler nezdinde uluslararası girişimlerde bulunarak Suriyede akan
kanın son bulması için üzerine düşeni yapmıştır,
yapmaya da devam edecektir.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Amerikan askeri Iraklı Müslümanın ırzına geçerken siz
burada zevk aldınız, aynı zevki paylaştınız Amerikan
askeriyle!
METİN KÜLÜNK
(Devamla) - Bir gün, inanıyorum ki, Suriye halkı da demokrasiyle ve
özgürlükle tanışacaktır.
Saygılar sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Külünk.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Amerikan askeriyle aynı zevki paylaştınız Iraklı
Müslüman kadına tecavüz ederken!
BAŞKAN Şimdi
Sayın Külünk yerine oturdu. (MHP sıralarından gürültüler)
Sayın İncenin
bir talebi var, onu dinleyeceğim, bağırırsanız
duyamam.
Sayın Külünkün
böyle daha hızlı bir şekilde açılmasına sebep oldunuz,
devam ettirmeyin.
Buyurun Sayın
İnce.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkan, genel görüşmeyi ve Meclisin bir bildiri
yayınlamasını çok önemsedik. Onun için, konunun önemi nedeniyle,
oylamadan önce, Grup Başkan Vekili olarak sizden kısa bir söz
istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
11.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, Adana Milletvekili Osman Faruk
Loğoğlu ve arkadaşlarının vermiş olduğu
genel görüşme önergesinin önemine ilişkin açıklaması
MUHARREM İNCE
(Yalova) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dün Danışma
Kuruluna Sayın Faruk Loğoğlu gitti grubumuz adına ve bir
bildiriyi tüm siyasi parti gruplarına verdi. Yani bildirinin bir
yaptırımı yok ama bu Mecliste defalarca herhangi bir önemli konu
üzerinde parti grupları anlaşarak bildiri
yayınlamışlardır.
Bizim talebimiz
şudur: 59a göre Hükûmetin gelip burada bilgi vermesi, siyasi parti
gruplarının da onar dakika konuşması gerekliydi, Hükûmet
bunu yapmıyor. E, genel görüşme açtırmak istiyoruz, bunu da
yapmıyor. Meclis devre dışı kalmış. Yani
çocuklarımız askere gidecek mi? Memleket savaşa girecek mi?
Çocuklarımız, bu askerler Suriyeye gidecek mi? Türk Silahlı
Kuvvetleri yurt dışına çıkacak mı? Yabancı
silahlı kuvvetler Türkiyeye gelecek mi? Bütün bunlar Meclisin
işidir, Mecliste bunlar görüşülmüyor.
Yani biz diyoruz ki:
Dışişleri Bakanı gelsin buraya bilgi versin. Bir parmak
işaretiyle gidip fotoğraf çektiriyor ama Büyük Millet Meclisinin
talebine uyarak gelip burada bize bilgi vermiyor.
Değerli
milletvekilleri, Meclisin bildiri yayınlamasından daha doğal ne
olabilir? Burada herkes konuştu, herkes görüşünü söyledi. Şimdi,
biraz sonra yine sizlerin oylarıyla, AKPnin oylarıyla bu genel
görüşme isteği reddedilecek. Hesap verilmelidir. Eğer önemliyse
konu kapalı oturum yapılmalıdır. Biz burada figüran
değiliz. Yani çocuklarına paralı askerlik yaptıranlar,
çocuklarına bedelli askerlik yaptıranlar, çürük raporu alanlar bu
memleketin gariban çocuklarını savaşa gönderecek, bize gelip
bilgi vermeyecek. Bunu kabul etmiyoruz, bu doğru değildir, bu
uygulama doğru değildir. Hükûmeti İç Tüzük 59a göre Meclise
gelip bilgi vermeye davet ediyoruz.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)
VII.- ÖNERİLER
(Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, 17/4/2012
tarihinde Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu ve
arkadaşlarının son dönemlerde Suriye'de meydana gelen
karışıklıklar ile ilgili vermiş olduğu genel
görüşme önergesinin, Genel Kurulun 18/4/2012 Çarşamba günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır...
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan...
BAŞKAN - ...okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
18/04/2012 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından...
SIRRI SAKIK (Muş)
Ben de söz istemiştim, bundan önce istemiştim ama...
BAŞKAN
Hayır, ben... Affedersiniz.
SIRRI SAKIK (Muş)
Estağfurullah.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Şimdi, Sayın Başkan, AKPnin grup önerisi... Bakın, İç Tüzükün 52nci maddesi çok
açık, diyor ki: Bir kanun teklif ve tasarısının kırk
sekiz saat geçmeden önce gündeme alınmasını ilgili komisyon
başkanı ve Hükûmet ister. Bakın, çok açık bu. Yani 52nci
maddeyi okuyun. Dolayısıyla yani bunu defalarca söyledik. Bu AKPli
grup başkan vekilleri hiç mi okuma yazma bilmiyorlar? Efendim, uygulama
böyle. O zaman İç Tüzükün 52nci maddesini kaldırın. Böyle
uygulama olmaz. İç Tüzükün 52nci maddesinde açık hüküm var, diyor
ki: Bir komisyon raporu kırk sekiz saat geçmeden gündeme alınamaz.
Alınabilmesi için komisyon başkanı ve Hükûmet teklif edecek.
Bunlar 52nci maddeye göre değil 49un sekizinci fıkrasına göre
alıyorlar. Sekizinci fıkra ancak gündeme girmiş kanun
tasarı ve teklifleriyle ilgili raporların sırasını
değiştirmesidir.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sıra
almış.
KAMER GENÇ (Tunceli) Evet, sıra
almış ama 52nci madde kırk sekiz saat geçmeden
BAŞKAN Anladım.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ama bunu
uygulayın Sayın Başkanım yani İç Tüzükün açık
hükmü.
BAŞKAN Şimdi, bakın,
artık teamül hâline gelmiş bir konu bu Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ama işleme
koymayın efendim bu öneriyi.
BAŞKAN Ben de sizi dinledim,
tutanaklara da geçti.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ama efendim,
işleme koymayın İç Tüzük hükmüne göre.
BAŞKAN Şimdi, müsaade
ederseniz devam edelim.
Adalet ve Kalkınma
KAMER GENÇ (Tunceli) Ama Sayın
Başkan, nasıl
Yani siz İç Tüzüke bağlı değil
misiniz? İç Tüzük hükmünü okuyun, 52nci maddede eğer başka bir
alternatif varsa... İç Tüzükü eğer rafa kaldırırsanız
o zaman nasıl bu Meclisi yönetirsiniz? Efendim, çok açık seçik. Diyor
ki: İlgili komisyon başkanı veya Hükûmet ister. İlgili
komisyon da Hükûmet de istemediğine göre grup önerisi olarak bunu
işleme koyamazsınız efendim yani çok açık efendim.
AHMET YENİ (Samsun) Sayın
Başkan, kürsüde söz verin.
KAMER GENÇ (Tunceli) Yani okuma
yazması olan herkes bunu bilir. Çok açık efendim yani madde çok
açık.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkanım, bunu daha önce konuştuk,
tartıştık.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Tartışma olur mu? İç Tüzük hükmü açık yahu!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Senin okuma yazman var ama sekizinci
KAMER GENÇ (Tunceli) Şu İç
Tüzükü oku, İç Tüzükü, 52nci maddeyi oku. 49uncu maddeyle ilgisi yok
bunun, o gündeme girmiş ve sıraya girmiş için.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkan, bu konu daha önce de tartışıldı,
üzerinde bir mutabakat yok aslında. İç Tüzük 52ye göre ancak
komisyon burada kırk sekiz saati doldurmadan
BAŞKAN Ben grup başkan
vekillerini arkaya davet ediyorum. Her seferinde aynı şey oluyor.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.43
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.57
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet
Bilal MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 96ncı Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Sayın milletvekilleri, bir
teklifin dağıtımından itibaren kırk sekiz saat
geçmeden gündeme alınmasını içeren grup önerisini İç
Tüzükün 49uncu maddesine göre işleme almak Parlamento teamüllerine
uygundur. Bu uygulama, güçlü bir teamül olarak devam edegelmiştir. Daha
önce, 19/4/2010 ve 31/01/2012 tarihlerinde de bu konuda usul
tartışması açılmış ve uygulamaya devam
edilmiştir.
Öneriyi okutuyorum:
3.- AK PARTİ
Grubunun, gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve
saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 18.4.2012
Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından,
İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına
sunulmasını arz ederim.
Mustafa
Elitaş
Kayseri
AK PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmında bulunan 220, 74, 77 ve 139 sıra sayılı kanun
tasarılarının bu kısmın sırasıyla 7, 8, 9 ve
10 uncu sıralarına ve bastırılarak dağıtılan
222 ve 223 sıra sayılı kanun tasarısı ve teklifinin 48
saat geçmeden Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmının 11 ve 12 nci
sıralarına alınması ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun; 18 Nisan 2012
Çarşamba günkü birleşiminde 222 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar; 222
sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin
bu birleşimde tamamlanamaması halinde 19 Nisan 2012 Perşembe
günkü birleşiminde bu işin görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar çalışmalara devam edilmesi,
Genel Kurulun 18 ve 19 Nisan 2012
Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde gece 24.00'te günlük
programın tamamlanamaması halinde günlük programın
tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi,
Genel Kurulun, 18 Nisan 2012 Çarşamba
günkü birleşiminde 222 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerinin tamamlanması halinde, 19
Nisan 2012 Perşembe günü çalışmaması,
Önerilmiştir.
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu önerisinin lehinde ilk söz, Bursa Milletvekili Sayın Hüseyin
Şahinde.
Buyurun Sayın Şahin. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa)
Sayın Başkanım, çok değerli milletvekili
arkadaşlarım; Adalet ve Kalkınma Partimizin grup önerisinin
lehinde söz almış bulunmaktayım.
Gündemimizin yoğun olması ve
çıkacak kanun tekliflerinin veya Hükûmet tasarılarının
önümüzde çok yoğun bir şekilde milletimiz tarafından
çıkartılması beklenmektedir. Bu yüzden çalışma
saatlerimizin özellikle bu hafta ve önümüzdeki hafta saat 24.00e kadar
uzatılmasını öngören teklifimizin lehinde olduğumuzu
belirtir, hepinizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu önerisinin aleyhinde ilk söz Antalya Milletvekili Sayın
Gürkut Acarda.
Buyurun Sayın Acar. (CHP
sıralarından alkışlar)
GÜRKUT ACAR (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi sevgi
ve saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu
getirilmiş olan teklif, aslında gecikmiş bir teklif ama özünde
bir şeyi değiştirmeyen bir teklif.
Değerli arkadaşlarım,
biz yeni parlamenterleriz. Buraya gelirken Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çalışma düzenini böyle düşünmemiştik, böyle
görmemiştik, böyle hayal etmemiştik. Buradaki çalışma
düzeni aslında tam bir düzensizlik. Burada sabahın 5.45ine kadar
çalışan bir Meclis verimli bir Meclis değildir arkadaşlar,
yapılmış olan çalışmalar verimli çalışmalar
değildir.
Değerli arkadaşlarım,
burada bu teklifle değiştirilen fazla bir şey de yok. Bizim
Meclisin çalışması aslında tamamıyla iktidar
partisinin, hatta iktidar partisini de demiyorum, Sayın
Başbakanın bizatihi talimatlarıyla yürümektedir. Biz burada
sabahlara kadar çalıştırılıyoruz. Burada, herhangi bir
şekilde, bir koltukta uyuklama imkânı bile bulmadan sabahın saat
5.45lerine kadar Mecliste insanlarımız çalışıyor. Bunun
uluslararası anlaşmalarla, insan haklarıyla ve verimlilikle
hiçbir ilgisi yoktur. Bunun yeniden düzenlenmesi, çalışma saatlerinin
sabah saatlerine kaydırılması ve Meclisin yeniden bir
çalışma düzenine sokulması lazım. Tabii, bizim Meclisimizin
çalışma saatlerini düşünürken Türkiyedeki gündemin de
nasıl aktığına bir bakmamız gerekiyor.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiyede birçok olay var ama bunların birçoğu Meclise gelmiyor.
Burada, değerli arkadaşlarım, özellikle Balbay meselesi var,
tutuklu milletvekilleri meselesi var, tutuklu gazeteciler meselesi var, tutuklu
öğrenciler var ve sırf iktidarı eleştirdi diye
üniversiteden atılan 7 bin tane öğrencinin durumu var, bütün
bunların tartışılması ve Meclis gündeminde
görüşülmesi lazım, ancak biz bunları görüşemiyoruz. Ama
bunlardan çok daha önemli bir şey daha var değerli
arkadaşlarım, Türkiyede Meclis gündemi
saptırılmaktadır, gündem saptırması vardır.
Geçtiğimiz günlerde 4+4+
Değerli arkadaşlarım,
öncelikle 4+4+4ün gündeme getirilmesi lazım ve gündemden de
düşürülmemesi lazım. Çünkü bu yasa ile ilköğretim dört yıla
indirilmiştir; eskiden beş yıldı, sonra sekiz yıla
çıktı, sonra AKPnin bu kabulüyle dört yıla indi. Meclis
kararıyla kabul edilmiş bu kanuna göre, kız
çocuklarımıza dört yılı bitirdiğinde
diplomasını vereceğiz. Sonra o kız çocuklarına ne
diyeceğiz arkadaşlar? Diyeceğiz ki: Bu dört yılın
sonunda diplomanı aldın, şimdi evine git, evinde açık
öğretim yoluyla ortaokulu bitir. Arkadaşlar, bunun fiilen
uygulanamayacağı ortadadır ve uygulanamayacaktır. Son
zamanlarda, özellikle dün ve evvelsi gün Sayın Başbakanı ve
Sayın Cumhurbaşkanı reklam spotlarıyla kamu reklamı
olarak televizyonlara çıkıp Kız çocuklarımız okusun.
dediğinde hep bu aklıma geldi. Bir taraftan kız çocukları
okusun diye televizyonlara çıkıyorsunuz, söylüyorsunuz ama bir
taraftan da kız çocuklarının okumasını önlemek için
4+4+4 yasasını getiriyorsunuz.
Benim korkum şudur ki, bu yasayla
geçmişte uygulanmış olanlar bir kez daha uygulanacaktır.
Nedir bu geçmişte uygulanmış olanlar? Eğer iktidar
geçmişte bir kamu kurumunu yeni bir şekle sokmak istiyorsa o kamu
kurumunu tıkamıştır. Yargıtayı
tıkamıştır, Yargıtayda 1,5 milyon dosya
birikmiştir çünkü Yargıtaydaki davaları yürüten hâkimlerden
emekli olanlar olmuştur; uzun bir süre, bir buçuk yıla yakın bu
atamalar yapılmamış ve Yargıtay tıkandıktan
sonra, 1,5 milyon dosya biriktikten sonra Bakınız, yargı
yürümüyor, o hâlde yargı reformu yapalım. diye yargı
bağımlı hâle getirilmiştir. Aynı şey şimdi
bu 4+4+4 yasasında da olabilir diye düşünüyorum. Çünkü ikinci 4te
mutlaka açık öğretim yoluyla evlerde yapılan bu eğitim
yapılamayacak ve o zaman iktidar çıkacak, geçmişte
getirdiği gibi Bunu yerel yönetimlere devredelim, biz bu işi
yapamadık. diyecek.
Değerli arkadaşlarım,
onun da Türkiyede ne anlama geldiğini herkes bilmektedir. Sadece bu
değil, bunun dışında dört adım atmıştır
iktidar. Bir tanesi, Kuran kurslarında on iki olan Kuran kurslarına
gitme yaşını kaldırmıştır, sıfıra
indirmiştir. Değerli arkadaşlarım, bunun
kaldırılması Türkiyede yedi yaşındaki çocukların
hiç pedagojik eğitim görmemiş olan hacıların,
hocaların eline teslim edilmesi demektir ki bu yedi yaşından
itibaren o rahlede eğitim gören insanların daha sonraki
durumlarını yüce Meclisin takdirine bırakıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
ilkokullara Arapça dersi konmuştur. Arapça dersi neden konmuştur diye
ben merak ediyorum. Bu ülkede harf inkılabı, harf devrimi
yapılmıştır, Latin harfleri alınmıştır.
Arapçada sesli harfler yoktur, a, e, ı, o, ü harfleri yoktur.
Olmadığı için de vuruşturmak suretiyle Türkçeye uydurulmak
istenmiştir ama bunun Türkçeye uygun olmadığı yüz yıla
yakın bir süreyle her yerde tartışılmıştır
ve sonuçta da bu kaldırılıp Latin alfabesine geçilmiştir
ama her şeyi geri döndürdüğü gibi AKP bunu da geri döndürmenin yerini
bulmuştur. Şimdi, soldan sağa doğru yazan bir Latin
alfabesi yerine sağdan sola doğru da yazılan bir alfabenin
olduğunu ilkokulda çocukların beyinlerine işleyeceğiz.
Değerli arkadaşlarım,
bunun gibi, ilkokullara seçimlik ders konulması da Türkiyeyi temelinden
yaralayacak bir olaydır çünkü seçen çocuklar, -yedi yaşında,
dokuz yaşındaki çocuklar- onu seçmesini bilmeyeceklerdir.
Babaları seçecektir ama bir süre sonra onu seçenler, din eğitimi
dersini seçenler seçmeyenlere kâfir diye bakacaktır,
babalarını, analarını da kâfirlikle suçlayacaktır ve
bu bölünme, bu dinli-dinsiz ayrımı ta ilkokuldan itibaren gündeme
gelecektir. Bu çok tehlikeli bir çatışmayı beraberinde
getirecektir.
Değerli arkadaşlarım,
işte, beş yaşında, yedi yaşında
çocuklarımızın geleceklerini hiç de iyi görmüyorum ben. Bu
nedenle, bütün bu adımları -dört tane- adımı attıktan
sonra AKP, bu gündemi değiştirmeye, bunları hazmettirmeye,
toplumda zaman kazanmaya, bunları arka plana atmaya
çalışıyor. Bunun
Bakıyoruz, neyi arka plana atmak için ne
getirdi gündeme? Hemen bunların arkasından 12 Eylül davası
açıldı, 12 Eylül tartışmaları
başlatıldı, toplum bununla bir süre meşgul edildi.
Olmadı, arkasından bu sefer Deniz Feneri davası geldi.
Kravatım da gördüğünüz gibi
Deniz Feneri davası AKPnin
yumuşak karnıdır. Onu da Almanyadaki yargıçların ve
mahkemenin kabulünün tam tersine bir şekilde Burada dolandırıcılık
yoktur, örgüt yoktur. diye getirildi ama 3 tane savcısı
değiştirildikten sonra bu getirildi ve arkasından 28 Şubat
davası getirildi, onunla meşgul edildi. Arkasından Mehmet Ağarın
mahkûmiyeti olayı geldi.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiyede gündem saptırılmakta. AKP Türkiye Cumhuriyetini
başka bir devlete dönüştürme, ılımlı İslam
devleti adı altında teokratik bir yapıya dönüştürme
temelini, altyapısını attıktan sonra şimdi bunu
topluma unutturmaya çalışıyor. Unutmayacağız,
unutturmayacağız.
Hepinize saygılar sunarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
İSMAİL AYDIN (Bursa) Rüya
görüyorsun, rüya! Uyan!
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Acar.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
önerisinin lehinde, Kayseri Milletvekili Sayın Mustafa Elitaş.
Buyurun Sayın Elitaş. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Gaziantepte meydana gelen,
bir doktora, sağlık görevlisine, arkadaşımıza
yapılan saldırıyı şiddetle ve nefretle
kınıyorum; ailesine başsağlığı diliyorum,
merhuma Allahtan rahmet diliyorum. Fakat değerli milletvekili
arkadaşlarımız kısa konuşmalarında bu konuyu
intikal ettirirken, böylesine bir meseleyi dile getirirken Hükûmeti ve
Sağlık Bakanlığını sorumlu tutmaları ve bu
konu üzerinden bir siyaset devşirmeye çalışmalarının
da üzücü olduğunu ifade etmek istiyorum.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Muhalefet
mi sorumlu?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Çünkü bu yaşanan olay hepimizin yüreğini
sızlatmıştır. Ama şunu da açıkça söylüyorum ki
eğer milletvekili arkadaşlarımız, siyasi parti
grupları bu konuda kararlı ve ciddilerse, önümüzdeki hafta bu konuyla
ilgili, sağlık çalışanlarının çalışma
ortamları ve onlara yapılan saldırılarla ilgili -salı
günü araştırma komisyonu kurmak üzere- bizim milletvekili
arkadaşlarımız bu konuda araştırma komisyonu
kurulmasıyla ilgili önergelerini hazırlıyorlar. Diğer
siyasi partilerimize de buradan teklif ediyoruz, o konuyla ilgili
araştırma komisyonu kurulması hakkındaki önergelerini
verdikleri takdirde, salı günü biz bu konuyu gündeme alacağız ve
komisyonun kurulmasıyla ilgili meseleyi tartışacağız.
Ama bir konuyu gündeme getirirken, lanetlenecek bir olayı ortaya atarken
Hükûm etimize, Bakanlığımıza karşı yapılan
bu saldırılarda, eleştirilerde kantarın topuzunun
kaçtığını ve haksız olduğu ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bizim
getirdiğimiz Danışma Kurulu önerisinde... Bildiğiniz gibi
geçen haftadan yarım kalan, 2/B yasası diye tanımlanan orman
arazilerinin kullanılmasıyla ilgili yasanın 4üncü maddesini
geçen hafta bitirmiştik. Tamamı 29 madde. İki bölüm hâlinde
görüşeceğiz. Bu kanunun bitmesinden sonra 5 tane uluslararası
sözleşme var. O uluslararası sözleşmelerin görüşmelerine
devam edeceğiz, sonra 222 sıra sayılı Kanun
Tasarısı var. Bu kanun tasarısında 2 tane üniversitemizin
adının değiştirilmesiyle ilgili kanun teklifi var. Buradan
birincisi Bilecikteki üniversitemize Şeyh Edebali Üniversitesi
adının getirilmesi, ikincisi de Gaziantepteki Gazi Kent
Üniversitesinin Hasan Kalyoncu Üniversitesi şeklinde isminin
değiştirilmesini öngörüyoruz.
Siyasi parti gruplarımız
çerçevesinde grup başkan vekillerimizle yaptığımız
konuşmada bugün bu kanunlarının tamamını
bitirebildiğimiz takdirde grup önerimizde de okundu dinlediğiniz
kadarıyla- grup önerimizde de ifade edildiği gibi yarın
çalışmama, bitmediği takdirde perşembe günü bu kanun
tasarısı ve tekliflerini görüşmek üzere Genel Kurulun
çalışmasını istiyoruz.
Değerli milletvekilleri, biraz
önce Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan Sayın
Milletvekilim, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma usul ve
esaslarının bitime kadar olmasıyla ilgili eleştiri
yaptı. Haklı olabilir ama bu eleştiride şunu da ifade
etmesinde gerek vardı ki, biz bu grup önerisini getirirken siyasi parti
grup başkan vekillerimizle hem Danışma Kurulunda, toplanamayan
Danışma Kurulunda, Sayın Meclis Başkanımızın
huzurunda siyasi parti temsilcileriyle bu konuyu paylaştık. Dedik ki:
Bugün bitirebilirsek bugün Genel Kurulu tatil edelim çünkü yaklaşık
30 madde, 35 madde civarında bir kanun tasarısı var,
bunları bitirelim ama grup önerilerinizi getirmeyin. Arkadaşlarımız
da haklı olarak Bizim gündeme getirmeye
çalıştığımız, kamuoyuyla paylaşmak
istediğimiz grup önerilerimiz var; o grup önerilerini Genel Kurulda
tartışacağız, kamuoyunu bununla bilgilendireceğiz.
dediler. O kendi takdirleridir. Bu konuda söyleyeceğim bir şey söz
konusu değil.
Ama bugün aldığımız
karar gereğince, eğer bugün saydığımız 2/B
yasası 25 maddelik kısım, 5 tane uluslararası sözleşme
ki bunun 3 tanesinde mutabıkız, diğerlerini belki atlayabiliriz
ya da görüşebiliriz, 2 tanesi, kırmızı gündemin 5inci ve
6ncı sırasında olan ile 163üncü sıradakini
mutabıkız. İlave ettiğimiz 2 tane daha var. Onlarla da
eğer gruplar konuşmadığı takdirde, bugün 5
uluslararası sözleşmeyi ve üniversitelerin isminin
değiştirilmesiyle ilgili tasarıyı görüştükten sonra
Genel Kurulu kapatacağız, bitmediği takdirde yarın devam
edeceğiz.
Biraz önce konuşan değerli
milletvekili arkadaşımız, bu grup önerisinin aleyhinde
konuşurken 4+4+4 millî eğitim yasasıyla ilgili, hakikaten
vicdanları sızlatan, hiç de olmayan bir meseleyi gündeme getirdi.
Yerimde otururken cevap versem mi vermesem mi diye de düşündüm. Çünkü hiç
alakası olmayan, Türkiyenin yapısını
değiştirmekle ilgili, bazı insanları dinsizlikle suçlamakla
ilgili ifadeleri kullanmaya çalıştı ama milletimizin büyük bir
çoğunluğu
Hatta Kutlu Doğum Haftasında Sayın Kemal
Kılıçdaroğlunun gerçekten takdir ettiğimiz,
beğendiğimiz o konuşmasının paralelinde bizim
örneğimiz ve örnek almamız gereken şahsiyetin, Hazreti
Peygamberimizin hayatı, yaşam tarzı ve ahlakı
olduğuyla ilgili süreci anlattıktan sonra, bizim bu kanun
teklifimizdeki ortaya koyduğumuz 4+4+4 sistemindeki uygulamanın,
Sayın Kılıçdaroğlunun Kutlu Doğum Haftasındaki
söylediği görüşlerle paralel olduğunu da ifade etmek istiyorum.
Açıkçası, başka konularla başka kulvarlara çekmeyle ilgili
düşünceyi burada daha fazlasıyla tartışmak istemiyorum.
Deniz Feneriyle ilgili konu Avrupadaki mahkemelerde görüldü, ne şekilde
olduğu devam ediyor, Türkiye'deki mahkemelerde de devam ediyor. Mahkeme
sürecindeki bir meseleyi temcit pilavı gibi sürekli olarak buraya getirmek
ve
Bu konuda kim varsa, kim ahlaksızlık yapmışsa, kim
yolsuzluk yapmışsa, kim hırsızlık yapmışsa,
AK PARTİlisi, CHPlisi, MHPlisi, BDPlisi, hangi partiden olursa olsun
veya bağımsız olsun ya da partisiz olsun, onları
lanetliyorum ve yargının en iyi şekilde, en ağır
şekilde de ceza vermesini talep ediyorum ama bir meseleyi, siyasette
gündem bulamayıp uzun yıllardır tartışılan bir
meseleyi, Türkiye'de yargı aşamasına gelmiş bir meseleyi
sürekli AK PARTİyle ilişkilendirmeye çalışmak, AK
PARTİyi bu konuda karalamak, çamur atmaya çalışmak
açıkçası yakışıksız bir durumdur diye ifade
ediyorum. Sürekli gündeme geliyor, sürekli sayın bakanlarımız,
Başbakanımız ve bizler bu konunun gerçeğini ifade etmeye
çalışıyoruz. Yargı aşamasında eğer onlara
yargı bir ceza verecekse diyecek bir şeyimiz yok ama bunu AK
PARTİyle ilişkilendirmek büyük bir haksızlıktır,
siyasi etiğin de dışına çıkan bir süreçtir.
Başlangıçta söyleyebilirsiniz ama bunu sürekli olarak gündeme
getirmek ve AK PARTİyi yolsuzluklarla itham etmek açıkçası
biraz da vicdanları sızlatıyor.
Bakın değerli milletvekilleri, dokuz buçuk
yıllık AK PARTİ İktidarı döneminde eğer yolsuzluk
yapılsaydı 6.100 kilometrelik duble yollar 15 bin kilometreye
ulaşır mıydı?
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Yapma!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) AK PARTİ
İktidarından önceki dönemlerde 70 sente muhtaç olunmuş,
başka yerlerden, IMFden, Dünya Bankasından kaynak bulabilmek için,
ekonominin çarkını yürütebilmek için uğraş verildiği
dönemden, bugün, demir yollarını, hızlı trenleri getirebilir
miydik; hastaneleri, 170 bin okulu, derslikleri açabilir miydik;
öğrencilerimizin okulları açıldığı andan itibaren
masalarında kitaplarını bulmasına imkân verebilir miydik;
65 tane üniversite yerine 170e yakın üniversitenin
açılmasını nasıl yapabilirdik Allah aşkına? Bizim
aldığımızda Türkiye Cumhuriyetinin kasası bolluk bir
şekilde değildi ki. Kasanın hâli belli, hazinenin durumu belli,
Merkez Bankasının kaynakları belli, Türkiye'nin borçları
belli. Türkiye, kamu borçlanma gereği yüzde 17lerde olduğu sürede ve
reel faizlerin yüzde 40lara çıktığı bir süreçte
Türkiye'nin yatırım yapma imkânı yokken, bugün güven ve
istikrarla birlikte, dirayetli ve kararlı bir iktidarın başta
olmasıyla birlikte faiz oranlarının aşağıya
düşmesi ve enflasyon canavarının artık konuşulmaz hâle
geldiği bir süreçte Türkiye'nin kaynaklarının
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Yahu,
enflasyonu kaçta aldınız Sayın Elitaş?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
millet için kullanılmaya başladığı
NECATİ ÖZENSOY (Bursa)
Enflasyonu kaçta aldınız, onu söyle.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
bir süreci ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. Bizim
çalıştığımız dönemde, bizim
iktidarımızın olduğu dönemde, biz, kamunun
kaynaklarıyla millete hizmet etmek için gayret gösteriyoruz,
uğraşıyoruz.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Yüzde
28de enflasyonu aldınız, hâlâ iki haneli rakamlarda.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Açıkçası, yapılan bir işle ilgili, yargı
safhasında olan bir meseleyle ilgili AK PARTİ
İktidarını suçlamak haksızlıktır, vicdanları
sızlatan bir durumdur. Değerli milletimiz zaten bu konuyu
değerlendiriyor. Ne zaman seçim olsa ne zaman sandık milletimizin
önüne gitse, sürekli olarak artarak AK PARTİ İktidarına evet
oylarını devam ettiriyor. Yapılan en son anketlerde de görüyoruz
ki AK PARTİye gönül vermiş vatandaşlarımızın
oranı sürekli olarak artmakta.
Bu vesileyle Genel Kurul gündemi
hakkında sizlere bilgi verdim.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Millet
borçlarımı ödeyemem diye korkuyor, öyle korkutuyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Elitaş.
Adalet ve Kalkınma Partisi grup
önerisinin aleyhinde son söz Mersin Milletvekili Sayın Mehmet
Şandıra aittir.
Buyurun Sayın Şandır.
(MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hızla söyleyeyim,
öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bir şekil şartını
yerine getiriyoruz. Gerçekten, iktidar partisinin önerisiyle Meclisimizin,
Genel Kurulumuzun gündemi, çalışma programı her defasında
değişiyor. O değişikliğin konuşulması da,
maalesef, işte bu kadar zaman alıyor.
Tabii bu kürsüye çıkınca
Sayın Elitaş, yine, on dakikayı son saniyesine kadar
konuşuyor ve geriye dönüyor geçmişi suçluyor, kendini anlatabilmek,
övebilmek için de her şeyi, bildiğimiz her şeyi söylüyor.
Dolayısıyla, Meclise ve millete haksızlık oluyor. Bunlar,
ne milletin meselesi ne bu Genel Kurulun meselesi. Meclis, kendi
çalışma programını kendi yöneticileri arasında
yapabilmeli, Danışma Kurulunda kararlaştırılmalı
ama öyle bir şey ki Meclis çalışmaya göre değil,
çalışmamaya göre şekillenmiş bir İç Tüzükümüz var
maalesef.
Şimdi, biliyorsunuz, geçen
haftadan kalma bir Danışma Kurulu kararımız var. Burada hem
görüşeceğimiz konuların sıralaması var hem de
çalışacağımız süreler var. Geçen hafta
kararlaştırdık -ki bir aylık bir süreyi
kararlaştırdık hatta, bir haftalık da değil-
Salı günleri 15.00-20.00, çarşamba ve perşembe günleri de
14.00-20.00 çalışacağız. diye birlikte
kararlaştırdık. Bunu da Sayın Elitaş teklif etti, biz
de Olur, başla göz üstüne. dedik. Ama aradan bir gün, iki gün bile
geçmeden, şimdi bitime kadar, önce 23.00e kadar, sonra da bitime kadar.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Bunları biraz önce birlikte konuştuk, biliyorsunuz Sayın
Şandır.
MEHMET ŞANDIR (Devamla)
Gerekçesini de söyledi, bizimle de mutabakata vardı ama netice
itibarıyla parmakların aklı yok, parmaklara verilen talimat
neyse onun gerçekleşeceğini bildiğimiz için çok fazla da itiraz
etmedik.
Değerli arkadaşlar,
Sayın Elitaşın da kabul ettiği gibi, muhalefet partileri
olarak biz Hükûmetin gündemine itiraz etmiyoruz, takdir onun, millet onu
seçmiş, milletin sorunlarını çözmekle görevli o.
Dolayısıyla gündemi belirleme yetkisi var. Ama bir de milletin gündemi
var. Milletin gündemini de dile getirmek muhalefetin görevi. Çünkü millet oyunu
verdi, iktidar kendi gündemini takip ediyor. Bugün burada
görüştüğümüz konular milletin birincil derecede gündemi değil.
Bakın, buradan sizlere de
telefonlar geliyor. Bugün, bu ev eşyasının haczedilememesiyle
ilgili kanun tasarısı, teklifleri hâlâ komisyonda bekliyor. Milletin,
yani kurbağanın gözü çatladıktan sonra sizin kanun
çıkartmanızın ne anlamı var? Millet evine gidemiyor.
Eşyası haczedilmiş. Yani o çocukların
yaşadığı travmayı yok sayarak, burada keyfekeder,
böyle nutuk atmak adına, bu milletin zamanını çalma
hakkınız var mı?
Sayın Başbakan iki de bir
nutuk atıyor, bakanlarınız nutuk atıyor Şehit
yakınlarına ikinci istihdamı vereceğiz. diye. İki
yıldır konuşuyorsunuz. Geçen gün yine nutuk attı Yirmi
maddelik değişiklik yapıyoruz. diye. Getirin bu kanunu,
milletin gündemi bu. Şehit yakınları geçen gün sizin grubunuzu
da ziyaret etti, yine söz verdiniz ama başka şeyler
konuşuyorsunuz.
Bir başka şey: Yani bu
tutuklu milletvekilleriyle ilgili durum içinize siniyor mu? Bir yılı
dolduruyoruz neredeyse ama milletin iradesiyle seçilmiş milletvekilleri
hâlâ demir parmaklıkların arkasında bekliyorlar. Bunlara bir
çözüm üretmek bu Meclisin, bu Hükûmetin görevi değil mi? Ama bunlar sizin
gündeminizde değil, siz başka işlerle
4/Cliler konusu
On yılı
dolduruyorsunuz neredeyse, kamu çalışanları arasında çok
ciddi bir adaletsizliğin adresi olan bu 4/Clilere, 4/Blilere yani
aynı işi yapmasına rağmen farklı ücrete, farklı
statüye tabi olan insanlara bu muamele zulüm değil mi? Gelin bunu
düzeltelim. Hayır, başka işlerle meşgulsünüz.
Bir başka şey: Bu kanun
hükmündeki kararnameler, Anayasanın amir hükmüdür, hemen Genel Kurula
getirilip görüşülmesi lazım ama bütün ısrarımıza
rağmen getirmiyorsunuz. Yani ülkeyi kanunlarla değil, kanun
hükmündeki kararnamelerle yönetiyorsunuz.
Sayıştay raporları orada
bekliyor, getirmiyorsunuz; Anayasanın amir hükmü var, Genel Kurulda
görüşülmesi lazım, yapmıyorsunuz.
Tekrar söylüyorum: Yani toplumdan,
toplum kesimlerinden öyle özel sorunları olanlar var ki, mesela bu özel
güvenlik görevlilerinin sorunlarını, özlük haklarını
Sayın Bakanın ifadesiyle Bir zulüm yönetimi. diyor, Taşeron
işçilerinin uğradığı muamele, özlük hakları bir
zulüm yönetimi, bu, zulüm yasası. diyor. Sayın Bakan söylüyor bunu,
gelin bunu düzeltelim.
Değerli arkadaşlar,
demokrasimizin ilk adımı olan muhtarların çok ciddi
sorunları var. Geçen gün yine Hükûmetten bir beyanat: Mahalle
muhtarlıklarını kaldıracağız. Binlerce muhtar
nasıl olacağını bilmiyor.
Belediyelerin sorunları var.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Gazetenin yazdığı yanlış şeyleri Hükûmete
söylüyorsunuz.
MEHMET ŞANDIR (Devamla)
Anladım ama sizden kaynaklanıyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Gazete haberleri
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Tekzip edin
o zaman Sayın Elitaş.
MEHMET ŞANDIR (Devamla)
Söylüyorsunuz, sonra da yalanlıyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Genel Başkan Yardımcısı konuyu yalanladı, biz Öyle
bir şey yok. dedik.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Netice
itibarıyla -bakın, tekrar ifade ediyorum- Hükûmetin gündemine uymak
sizin mecburiyetiniz grup başkan vekilleri olarak, eyvallah,
getireceksiniz. Sayın Başbakan birazdan emredebilir bir başka
kanunu buraya getirirsiniz, buna bizim çaremiz yok, sizin de dayanma gücünüz
yok ama milletin gündemini burada konuşmak muhalefetin görevi. Biz de grup
önerileriyle, Danışma Kurulu grup önerileriyle ısrarla onları
buraya getireceğiz ve görüşeceğiz.
Bir başka şey
arkadaşlar, bu Suriye konusu çok önemli. Sayın Metin Külünk burada
heyecanlı bir konuşma yaptı ama talihsiz de bir konuşma
yaptı. Suriyede Rusyanın işi nedir? diye sordu ama
Amerikayı soramadı, Fransayı soramadı. Bizim de itiraz
ettiğimiz hadise bu. Bu coğrafya bizim coğrafyamız. Bu
coğrafyaya, bu coğrafyanın dışından yapılan
müdahalelere taşeronluk yapmak Türkiyeye yakışmaz. İtiraz
ettiğimiz hadise bu ve ısrarla söylüyoruz: Gelin, bu konuda genel
görüşme kapsamından önce Hükûmet bir bilgi versin, neler oluyor?
Gidip Çine bilgi veriyorsunuz, Suudi Arabistana bilgi veriyorsunuz, dağa,
taşa bilgi veriyorsunuz; millete, milletin vekillerine bilgi
vermiyorsunuz. Suriye konusu, Suriyeyle ilgili Türkiye'nin, Hükûmetinizin
politikası, tavrı bana göre Türkiye'nin en önemli gündem maddesi
çünkü geleceği belirleyecek.
Ben Hataylıyım, Mersin Milletvekiliyim.
Size bir şey söyleyeyim: Hatayın doğu hudutlarında PKK
kampları kuruldu devletin bilgisi altında. Yani otuz yıldır
Irakın kuzeyindeki PKK kamplarıyla boğuşan, baş
edemeyen Türkiye'nin önüne, şimdi, uyguladığınız
politikalarla yeni bir bela, yeni bir sorun geliyor. Gelin, bunu
konuşalım. Hükûmet gelsin, burada bilgi versin, bilgilenelim, biz de
endişelerimizi ifade edelim.
Dolayısıyla, AKP Grubunun
getirmiş olduğu bu önerge, bu Danışma Kurulu önerisi
muhtemel yarın değişecektir, üzerinde çok fazla da
konuşmaya gerek yok. Eğer gündemi bitirebilirseniz. diyor
Sayın Elitaş
2/B yasası bana göre çok önemli bir yasa, üzerinde
müzakere etmemiz lazım, yani şekil şartı değil,
müzakere etmemiz lazım. O müzakereyi kısa sürede tamamlarız
umuduna da kapılmamak lazım, acele de etmemek lazım, gerekiyorsa
bir hafta tartışmak lazım. Onun için bu gece hangi saate kadar
çalışırız bilmiyorum ama kabul edilecek AKP önerisiyle
bitime kadar, yani angarya usulü. Ne zaman biter? Belli değil.
Yoruluncaya, yıkılıncaya kadar devam edeceğiz. Size
kolaylıklar diliyorum ama burada olun, yoklamayla, karar yeter
sayısıyla hepinizi burada tutacağız. Bunu da size arz
ederim.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Şandır.
Adalet ve Kalkınma Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının iki tezkeresi vardır, ayrı
ayrı okutup oylarınıza sunacağım.
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Millî Savunma ve İçişleri Komisyonları
üyelerinden oluşan bir heyetin, Kosova Meclisi İçişleri,
Güvenlik ve Kosova Güvenlik Gücü Denetim Komisyonlarının vaki
davetine icabetle Kosovaya resmî bir ziyarette bulunmasına ilişkin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresi (3/843)
18
Nisan 2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Kosova Meclisi İçişleri,
Güvenlik ve Kosova Güvenlik Gücü Denetim komisyonlarının vaki
davetine icabetle, Türkiye Büyük Millet Meclisi Millî Savunma ve
İçişleri Komisyonlarının üyelerinden oluşan heyetin
Kosovaya resmî bir ziyarette bulunması öngörülmektedir.
Söz konusu heyetin anılan davete
katılması hususu, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında Kanunun 6ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun
tasviplerine sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Diğerini okutuyorum:
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkanım, biraz önce AKP Grup Başkan Vekili
2.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Başkanı Cevdet Erdölün, 25 Nisan 2012
tarihinde düzenlenecek 23 Nisan Avrupa Çocuk Parlamentosu etkinliğine
katılmak üzere Brüksele gitmesine ilişkin Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı tezkeresi (3/844)
18
Nisan 2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Başkanı Cevdet Erdölün
BAŞKAN Hiç duymuyorum
KAMER GENÇ (Tunceli) - Müsaade
ederseniz
25 Nisan 2012 tarihinde düzenlenecek
23 Nisan Avrupa Çocuk Parlamentosu
KAMER GENÇ (Tunceli) AKP Grup
Başkan Vekili, yaptığı konuşmasında
etkinliğine katılmak üzere
Brüksele gitmesi
KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, bir
dakika
Kâtip niye okuyor? Bıraksın efendim.
BAŞKAN Bitirsin, sizi
dinleyeceğim, bitirsin.
hususu, 28/3/1990 tarihli ve 3620
sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 9uncu maddesi
uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, biraz önce AKP önerisi üzerinde konuşan Mustafa Elitaş,
bu Deniz Feneriyle ilgili yalan konuşulduğunu, iftira
atıldığını
Hâlbuki çok açık seçik bu
konuları dile getiren benim. Hatta fener taşıyorum biliyorsunuz,
şu kirli feneri taşıyorum. Bakın, bu fener de çok
kirlenmiş. Yani bu fener temiz oluncaya kadar da bunun peşini bırakmayacağım.
Şimdi diyor ki
Ama müsaade
ederseniz, iftira atıyor, bir sataşma var, söz istiyorum efendim.
BAŞKAN Şahsınızla
ilgili hiçbir şey söylemedi, ben çok dikkatle dinledim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim,
hayır, ben yerimden dinledim.
BAŞKAN O zaman tutanakları getirteceğim
çünkü adınız geçmedi.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ama yani bu saatten sonra söz
verin efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkanım, sataşma yok.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır, burada çıkıp
da halkın karşısında yalan şeyler söylüyor.
BAŞKAN Yani bakın, sataşmadan söz alabilmeniz
için şeyleri göreceğim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkanım, bir sataşma yok. Bunu bir temcit pilavı gibi
getirmeyi söylüyor.
KAMER GENÇ (Tunceli) Bakın, Sayın
Başkan, 400 bin euro Almanyadan Tayyip Erdoğanın oğlunun
bacanağının hesabına para gelmiş, daha çok şeyler
var.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Yargı
aşamasında olan bir şeyi burada konuşmanın
KAMER GENÇ (Tunceli) Yani Zekeriya Karamanın
oğluyla Tayyip Erdoğanın oğlu bacanaklar.
BAŞKAN Anladım, anladım, anladım.
KAMER GENÇ (Tunceli) Onun adına 400 bin euro
gelmiş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Böyle bir usul var
mı Sayın Başkan?
KAMER GENÇ (Tunceli) Niye yok efendim? Sen söyledin,
ben de cevap vereceğim.
BAŞKAN Ne yapayım Sayın Elitaş,
yani ne yapalım?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Kamer Bey ne diyorsa
doğrudur.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan,
bakın, iftira attı bize. Yani iftira attı, diyor ki
BAŞKAN Sayın Başkan, böyle bir usul var
mı?
KAMER GENÇ (Tunceli) Deniz Fenerinde 3 tane
savcıyı niye görevden aldınız? Onları tutuklayan
savcıları niye görevden aldınız?
BAŞKAN Sayın Genç, tamamdır.
KAMER GENÇ (Tunceli) Niye hakkında soruşturma
açıyorsunuz? Savcılara görev yaptırmıyorsunuz, hâkimlere
görev yaptırmıyorsunuz.
Sayın Başkanım, bir şey söyleyeyim mi
efendim?
BAŞKAN Anladım Sayın Genç, hepsi de
girdi. Tutanak getirteceğim.
Alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini
görüşmüyoruz, gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Sayın
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Sayın Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Sayın Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Sayın Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Gençin; Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Afet Riski
Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/569) (S. Sayısı:
180)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, Orman Köylülerinin
Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman
Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin
Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanun Tasarısı ile Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Sayın Mehmet
Şandırın; Orman Köylülerinin
Kalkındırılmaları Hakkında Kanun Teklifi; Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet
Akif Hamzaçebi, Ankara Milletvekili Sayın Emine Ülker Tarhan ve Yalova
Milletvekili Sayın Muharrem İnce ile 68 Milletvekilinin; 2/B
Barışı Kanunu Teklifi (Orman Sınırları
Dışına Çıkarılan Alanların İdaresi,
Değerlendirilmesi ve Tasarrufu Hakkında Kanun Teklifi); Osmaniye
Milletvekili Sayın Hasan Hüseyin Türkoğlu ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Sayın Mehmet
Şandırın; Yayla ve Yaylacılık Kanunu Teklifi ve
İçişleri Komisyonu, Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu Raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Orman Köylülerinin
Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman
Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin
Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı
Hakkında Kanun Tasarısı ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın; Orman
Köylülerinin Kalkındırılmaları Hakkında Kanun Teklifi;
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi, Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve Yalova
Milletvekili Muharrem İnce ile 68 Milletvekilinin; 2/B
Barışı Kanunu Teklifi (Orman Sınırları
Dışına Çıkarılan Alanların İdaresi,
Değerlendirilmesi ve Tasarrufu Hakkında Kanun Teklifi); Osmaniye
Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın; Yayla ve
Yaylacılık Kanunu Teklifi ve İçişleri Komisyonu,
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporları (1/563, 2/71,
2/211, 2/417) (S. Sayısı: 198)(X)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
12/4/2012 tarihli 94üncü
Birleşimde, İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülen tasarının birinci bölümünde yer alan 4üncü maddesi
kabul edilmişti.
Şimdi, birinci bölümde yer alan
diğer maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
5inci maddede üç önerge vardır,
sırasıyla okutup işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 sıra
sayılı Orman Köylülerinin kalkınmalarının
desteklenmesi ve Hazine adına orman sınırları
dışına çıkarılan yerlerin değerlendirilmesi ile
Hazineye ait tarım arazilerinin satışı hakkında kanun
tasarısının 5. Maddesinin 2. Fıkrasında yer alan
Orman Genel Müdürlüğü tarafından Devlet ormanı olarak derhal
ağaçlandırılır" ibaresinin Orman Genel Müdürlüğü
tarafından Devlet ormanı olarak bir yıl içinde
ağaçlandırılır. " şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali Öz Mesut
Dedeoğlu Mehmet
Şandır
Mersin Kahramanmaraş Mersin
Seyfettin Yılmaz Emin
Çınar
Adana Kastamonu
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 Sıra
Sayılı Tasarının 5 inci maddesinin (1) numaralı
fıkrasının sonuna "2/A alanlarından ormana
dönüştürülmesi mümkün olan yerler de Orman Genel Müdürlüğünün talebi
üzerine Hazine adına tescil edilerek bu genel müdürlüğe tahsis
edilir. Muhdesat için 2/B alanlarındaki gibi işlem
yapılır" hükmünün eklenmesini arz ve teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Selahattin
Karaahmetoğlu Ramis
Topal
İstanbul Giresun Amasya
R. Kerim Özkan Vahap Seçer İlhan
Demiröz
Burdur Mersin Bursa
Osman Kaptan
Antalya
BAŞKAN Şimdiki önergeyi
okutup işleme alacağım:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
198 sıra sayılı kanun
tasarısının 5'inci maddesinin 3'üncü fıkrasında yer
alan "veya bitişiğinde bulunan" ibaresinin
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İbrahim
Binici Levent
Tüzel Demir
Çelik
Şanlıurfa İstanbul Muş
Sebahat
Tuncel Pervin
Buldan Erol
Dora
İstanbul Iğdır Mardin
Hasip
Kaplan Ayla
Akat
Şırnak Batman
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) Takdire
bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Buyurun Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bu önergemizde orman
köylülerini korumak için bir teklif sunduk, takdir yüce Meclisin.
Ancak, burada bir iki hususu sayın Genel Kurulun
dikkatine sunmak istiyorum. Çünkü milletin iradesi, milletin seçtiği
milletvekilleri ve milletin adına görev yapan milletvekilleriyle ilgili,
dün, İçişleri Bakanı bu kürsüde Milletvekillerini gizlice
dinliyorum. diye itiraf etti, ikrar etti. Suçüstü, cürmümeşhut; bu
kürsüde, bu mikrofonda, canlı yayında yakalandı. Şimdi, bu
suçtur arkadaşlar, ağır bir suçtur, Watergate skandalından
beter bir suçtur. Ya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Yüce
Divana sevki için iddianamesini bu kürsü beyanlarını alarak derhâl
yerine getirmeli ya da Meclis soruşturması açılarak Yüce Divana
sevkinin yapılması lazım bu Bakanın. Evet, yüzde 10 imza
gerekiyor. Bizim Barış ve Demokrasi ve blok milletvekili olarak 30
tane milletvekilimiz var, tutuklu vekillerimiz var; sayımız yetmiyor.
Ana muhalefetin sayısı yetiyor. Meclis soruşturması
açılarak Yüce Divana sevkinin iddianamesinin bu Meclis kürsüsünde
okunması gerekiyor. Bu tarihî konuda bir uyarıda bulundum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Soruşturmaya gerek yok,
kendisi itiraf etti zaten.
HASİP KAPLAN (Devamla) İtiraf etti ama
Mecliste bunun iddianamesini muhalefet partileri yazmak zorundadır.
Yine, bizim Nusaybin Mitanni Kültür Merkezindeki bir
sembolü, tarihimizi, kültürümüzü, binlerce yıllık, çok dilli, çok
kültürlü zenginliğimizi, mozaiğimizi, bir sembolümüzü alarak, burada
İşte bunlar Zerdüşt dini. diye ahkâm kesen bir bakan gördük.
Sayın Bakana soruyorum; Artukoğlu Üniversitesinin Kürt dili bölümüne
bir gitsin aynı sembolü görecektir. Senin üniversitelerinde de aynı
sembol var; tarihin, kültürün, eğitimin olduğu her yerde de bu
semboller var. Hiç kimse bu sembolleri tarihimizden, kültürümüzden alıp
götüremez. Bunu da burada bir hatırlatma olarak yapmak istedim.
Fakat, en vahimi, en berbatı,
gerçekten üzülerek dinlediğim bir olay; bir resim gösterdi burada Bakan,
iki kişi, kim olduğu belli değil. Bir resim ve burada işte
bir domuzu boğazlıyorlar. Bu domuz üzerinden de Hristiyan veya
Müslümanlık dışındaki dinlere özendiriyorlar,
Müslümanlıktan soğutuyorlar. diye bir propaganda yaptı.
Eğer domuz siyasetine gelirse, bu Mecliste en son konuşması
gereken AK PARTİ hükûmetleridir. Niye? diyeceksiniz arkadaşlar; bu
domuz siyasetini burada yapan Bakanın bilgisi olmayabilir ama Tarım
ve Hayvancılık Bakanlığına sorsaydı, AK
PARTİ hükûmetleri döneminde 87 tane domuz çiftliği
kurduklarını kendileri görecekti. Domuz çiftliklerini 87 tane
kurmakla kalmadılar, 1 milyon adet domuz üretimi AK PARTİ hükûmetleri
zamanında yapıldı ve size enteresan olarak bu üretimlerin
yapıldığı sadece yirmi-yirmi beş tane il
sayacağım. Bu illere iyi bakın: Kocaeli, Manisa, Erzincan,
Eskişehir, Kastamonu, Çorum, Isparta, Kayseri, Mersin, Bilecik, Adana,
Denizli, Bursa, Burdur, Afyon. Bunların hiçbirinin içinde
Doğu,
güneydoğuda bir domuz çiftliği yoktur.
Bir halka, özellikle Kürt halkına
din öğretmeye kalkmak, din sömürüsü yapmak
Din üzerinden burada palavra
sıkanların bir gerçeği daha görmesi gerekiyor: Bu
hazırlanan yönetmeliklerde, Meclis komisyonuna verilen dilekçelerde
Tarım Bakanlığının itirafları var. Burada, domuz
çiftliklerini nasıl kurup özendirdiklerini, üniversitelere kaç ton domuz
eti satıldığını açık açık itiraf ediyor.
Bakın, sadece o değil, Tarım ve
Köyişleri Bakanlığı, şu gördüğünüz İngilizce
metinle Avrupa Birliğine rapor vermişti. Bakın, Tarım ve
Orman Bakanlığı AK PARTİnin, şu yönetmelikte 4üncü
madde çiftlik hayvanları içinde domuzu içine almıştır,
kapsama almıştır, özendirmiştir. Yani, inançlarıyla
tezat, yaptıklarıyla tezat, söyledikleriyle tezat, milleti
kandırma politikalarının domuz işletmelerinden nasıl
döndüğünü öğrenmek istiyorlarsa çiğ kırmızı etle
ilgili tamimlerine baksınlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Bakın, kapsam içinde nasıl ki domuz, yaban domuzu ve
diğer hayvanları yine AK PARTİ hükûmetlerinin
resmileştirdiğini görürler. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Şimdi sadece o
değil
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Domuz siyaseti yapmayın arkadaşlar. Domuz siyasetinden
size hayır gelmez. Yalanınız da açığa çıkar,
burada söyledikleriniz de gelir gelir
sizi bulur diyorum, bir daha hatırlatmada bulunuyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 Sıra
Sayılı Tasarının 5 inci maddesinin (1) numaralı
fıkrasının sonuna "2/A alanlarından ormana
dönüştürülmesi mümkün olan yerler de Orman Genel Müdürlüğünün talebi
üzerine Hazine adına tescil edilerek bu genel müdürlüğe tahsis
edilir. Muhdesat için 2/B alanlarındaki gibi işlem
yapılır" hükmünün eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ramazan Kerim Özkan
(Burdur) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Demiröz. (CHP sıralarından
alkışlar)
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 198 sıra sayılı Orman Köylülerinin
Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman
Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin
Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanun Tasarısının 5inci
maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge hakkında söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Kamuoyunda 2/B arazileri olarak bilinen
ve Anayasamızın 169 ve 170inci maddelerinde yer alan tanımla,
31/12/1981 tarihinden önce orman vasfını kaybetmiş olması
nedeniyle orman sınırları dışına
çıkarılmış olan araziler yaklaşık kırk iki
yıldır Türkiye'nin gündeminde.
Devlet ile vatandaşın
kucaklaşması bizim en büyük dileğimiz. Bir dileğimiz ve
teklifimiz de bu tasarının barış yasası olması
ancak tasarının Anayasamızın 169 ve 170inci maddelerine
aykırılık oluşturduğu çünkü 2/B alanlarının
orman köylüsünün kalkındırılması için
kullanılması gerektiği ve satış işlemlerinin
yapılmasının yanlış olduğu kanaati oldukça fazla.
Bu nedenle barış yasası olarak ifade ettiğimiz bu
tasarı orman köylüleri çilesine dönüşmesin diyoruz.
Bunu söylerken komisyonda da ifade
ettiğimiz gibi Anayasanın ilgili maddelerini, öncelik olarak daha geniş
kitleleri ilgilendiren, sorunları çözen bir yasa olsun. 2/B sorununu
çözelim derken orman köylüsü gibi yoksulluğu devletin raporlarına
girmiş, tespit edilmiş, bir zamanlar ORKÖY Genel Müdürlüğü olan
orman köylülerine rayiç bedel diyerek uygulamanın yanlış
olduğunu bir kez daha hatırlatmak isterim.
Bir şey daha hatırlatmak
istiyorum değerli milletvekilleri, rayiç bedelin çok yüksek olduğunun
altını bir kez daha çizmek istiyorum. AKPli arkadaşlar da bunu
gördüğü için rayiç bedelin yüzde 50sinin satış bedeli
olması yönünde önerge verdiler. Hâlbuki biz bu konuda emlak vergisini
dikkate alarak gruplandırma yapılmasını istememize
rağmen kabul edilmedi.
Burada size bir konuya daha
açıklık getirmek istiyorum. Alt komisyonda, arkadaşlar, bu rayiç
bedelinin ifadesi yüzde 70ti. Daha sonra komisyonumuza bu yüzde olarak geldi
ama ben görüyorum ki az önce grup başkan vekilimize gelen önergede
6ncı maddeyle tekrar yüzde 70e çıkarıyorsunuz yani bu kadar
bir tutarsızlığın niçin
olduğunu, bu çiftçilerin bu köylülerin, orman köylülerinin neden düşünülmediğini de bir kez
daha sizlerle paylaşmak istiyorum. Neden bunu ifade ediyorum?
Bursamızda 2.715 parsel sayısında 54 milyon 875 bin metrekare 2/B
alanı var. Burada bu alanların ilgililer tarafından satın
alınabilmesi dileğimizdir. Dilerim rant uğruna bu alanlar
başka maksatla kişi veya kuruluşların eline geçmez. 2/A
uygulamasının zor olacağını 6831 sayılı
Orman Kanununun 2nci maddesinin (a) fıkrasına göre orman
sınırları dışına çıkartılacak yerler
hakkında 1984 yılında çıkan yönetmelik olmasına
rağmen bugüne kadar Sayın Bakanın da komisyonda ifade
ettiği gibi örnek olarak sadece bir köy var yani şunun
altını çizmek istiyoruz: Orman alanı içerisindeki yerleşmiş
köylüleri orman sınırları dışına
çıkarmanın çok zor olduğunu ifade etmek istiyoruz.
Süreci iyi kullanmak anlamında
altını çizmek istediğim bir konu ise orman köylülerinin
kalkındırılması ve desteklenmesi Anayasanın 170inci
maddesine rağmen Çevre ve Şehircilik Bakanlığının
takdirine kaldığını ifade etmek istiyorum. Nedeni şu:
Elde edilecek gelirin büyük bir kısmı Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının bütçesine aktarıldığından
komisyonlarda da ifade ettiğimiz gibi bu Bakanlığın inisiyatifine
kalmıştır. Çevre ve Şehircilik Bakanlığına
verilen yetki bugün MİT Kanunuyla yetkileri donatılan Sayın
Başbakan da bile yoktur. Neden burada Çevre ve Şehircilik
Bakanlığına bu kadar yetki verildiğini de anlamakta zorluk
çekiyorum.
Hepinizi saygıyla ve sevgiyle
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 sıra
sayılı Orman Köylülerinin kalkınmalarının
desteklenmesi ve Hazine adına orman sınırları dışına
çıkarılan yerlerin değerlendirilmesi ile Hazineye ait tarım
arazilerinin satışı hakkında kanun
tasarısının 5. Maddesinin 2. Fıkrasında yer alan
Orman Genel Müdürlüğü tarafından Devlet ormanı olarak derhal
ağaçlandırılır" ibaresinin Orman Genel Müdürlüğü
tarafından Devlet ormanı olarak bir yıl içinde
ağaçlandırılır. " şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Öz (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Öz.(MHP sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZ (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Orman Köylülerinin Kalkınmalarının
Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları
Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile
Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun
Tasarısı üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
görüşlerimi belirtmek üzere söz almış bulunmaktayım. Yüce
Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Orman köylülerinin gelir
seviyesinin yükseltilmesi ve hazine adına orman sınırları
dışına çıkarılan alanların yani 2/B kanununun
değerlendirilmesi hususu, şüphesiz ülkemizin çözüm bekleyen, sosyal
boyutu büyük, önemli konularından birisi olduğu inkâr edilemez bir
gerçektir.
Burada şu soruyu
hep beraber kendimize sormak zorundayız: Bu kanun tasarısıyla
orman köylüleri bu kanundan beklediklerini bulabilecekler mi? En önemlisi, bu
kanun tasarısının orman varlığımızın
artmasına katkısı olacak mı? Bu konularda yeni kanun
tasarısında kesin belirlemeler var mı? Yeni kanun tasarısıyla
ekonomik krizin etkilerini azaltmak için bütçeye kaynak yaratma amacı öne
mi çıkıyor, yoksa yeni rant alanlarının fırsatı
mı ortaya çıkacak?
İlk
uygulamanın başladığı 1974 yılından 2007
yılı sonuna kadar 2/B uygulamalarıyla
Gerekçeye
bakıldığında, orman köylüleri, sembolik olarak değil,
hak ettiği desteklemeyi görecek, refah seviyesi yükselen orman
köylülerinin ormanlar üzerindeki sosyal baskısı sona erecek, 2/A
uygulamalarıyla yerinde kalkınması mümkün olmayan hiçbir köy
yerinde kalmayacak, özel ağaçlandırmaların kredilendirilmesinde
hiçbir sıkıntı kalmayacak, yeni orman alanları kurulması hususunda hiçbir
kaynak sıkıntısı yaşanmayacak, kısacası elde
edilen kaynaklar orman köylümüze ve ormanlarımıza altın çağ
yaşatacak diyesi geliyor insanın. Değerli milletvekilleri, orman
köylülerinin kalkınmalarının desteklenmesi tasarının
ruhu olması gerekirken bu tasarıyla komik bir oranda kaynak aktarmak
suretiyle orman ve orman köylüsüne gereken önem verilmemiştir.
Satış bedellerinin tespitine
yönelik bazı endişelerimiz bulunmaktadır. Bunlardan birisi, yasa
tasarısı ne kadar iyi hazırlanırsa hazırlansın
uygulama iyi olmazsa istenilen amaca ulaşılamayacağı
gerçeğiyle, bu yasanın uygulanmasındaki kritik husus rayiç
bedelinin tespitidir. Rayiç bedelini millî emlak müdürleri veya mal
müdürlerinin başkanlık yaptıkları komisyonlar belirleyecektir.
Geçmiş uygulamalar göstermiştir ki bu idarece belirlenen rayiç
bedeller genelde yüksek olduğundan ihale suretiyle satışa
çıkartılan taşınmazlara çoğu kez alıcı
çıkmamaktadır. Birkaç ihalede alıcı çıkmayan
taşınmazlar için yeniden daha düşük bedel üzerinden rayiç bedel
belirlenerek satışa çıkarılacaktır. Birbirine
sınır ancak ayrı ayrı ilçelere bağlı köylerdeki
taşınmaz rayiçleri bazen 2 kat, 3 kat farklı tespit
edebileceklerdir. Kanunun 6ncı maddesinde idarece tespit edilen
satış bedelini itiraz ve dava konusu yapmaksızın kabul
edenlere satış yapılacağı belirtilmiştir. Öte
yandan İstanbul dâhil birçok yerde emlak vergisi değerleri rayiç
değerin üzerindedir.
Mademki bu düzenleme ülkemizde çok
önemli ve kangren hâline gelmiş önemli bir problemi çözecek olan âdeta
tasfiye niteliğinde bir yasadır, o zaman bu yasanın
uygulanabilirliğinin de çok yüksek olması gerekir. Aksi takdirde bu
yasa belirli yerlerdeki problemi çözecek durumda düzenlenir ise bu problemin
sona ermesi bir tarafa, eskisinden daha karmaşık ve içinden
çıkılamayacak yeni sorunlara yol açabileceğini unutmamak
gerekir.
Şimdi, soruyorum sizlere: Anamur
Ormancık, Bozyazı Dereköy, Aydıncık Karadere, Gülnar Eski
Yörük, Silifke Mağara, Mut Narlıdere, Erdemli Toros, Tarsus Keşli
köyünün bulunduğu yerler gibi köylerde yaşayan
vatandaşımıza atasından, dedesinden beri
kullandığı bu yerleri rayiç değer veya yarı
fiyatıyla satmaya kalkarsanız hüsrana uğrarsınız; Almazlarsa
başka şekilde değerlendiririz. de diyemezsiniz çünkü oralara
başkasının gelip sahip olması, başka bir deyişle
kullanmaya kalkması hukuken mümkün olsa bile fiilî olarak mümkün
değildir. Zira, bu durumda sosyal barışı da
bozarsınız. Onun için, düzenlemede, belirttiğim köylere benzer
alanlardaki bahse konu 2/B alanlarını mutlaka
kullanıcısına vermenin yolunu iyi düşünerek bulmak
zorundayız. Bu alanların hak sahipleri zaten çoğunlukla fakir
orman köylüsüdür. Dolayısıyla, zaten fakir olan bu kesimin
desteklenmesi esprisine uygun olarak sembolik bir bedel belirlenmelidir. Bu
rayiç değerinin yüzde 10 veya yüzde 20si kadar olabilir. Başvuru
bedeli 500 TLye düşürülmeli, vadeli satış süresi de dört
yıl değil on yıl olarak düzenlenmelidir.
2/B arazilerinin
dağılımı incelendiğinde, 216.640 hektarı
kıyı şeridindeki rantı yüksek arazileri
kapsadığı görülmektedir. Bu kapsam dışında kalan,
özellikle orman vasfını yitirmiş araziler çiftçilerimize,
yörenin orman köylüsüne ve kooperatiflerine rayiç bedeli üzerinden kıymet
takdiri yapılarak satılmalıdır diyor, yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Karar
yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
reddedilmiştir.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Efendim,
karar yeter sayısı istemiştik.
BAŞKAN Peki, duymadım ben
onu, şimdi maddede arayacağım.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.54
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.10
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet
Bilal MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 96ncı Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
198 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 5inci maddesinin oylanmasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, maddeyi yeniden
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir,
karar yeter sayısı vardır.
Tasarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet burada.
6ncı madde üzerinde dört önerge
vardır, sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 Sıra
Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının
Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları
Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile
Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun
Tasarısının 6 ncı maddesinin dördüncü
fıkrasının sonunda geçen
"ellisidir." ibaresinin "yetmişidir."
şeklinde, aynı maddenin sekizinci fıkrasının ikinci ve
dördüncü cümlelerinin ise aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Yusuf
Başer Hilmi
Bilgin
Kayseri Yozgat Sivas
İsmail Tamer Muzaffer
Çakar M.
Naci Bostancı
Kayseri Muş Amasya
Murat Yıldırım Mehmet Doğan
Kubat Nureddin
Nebati
Çorum İstanbul İstanbul
Harun Karaca Yaşar
Karayel
İstanbul Kayseri
Satış bedelinin tamamının peşin
ödenmesi hâlinde yüzde yirmi, en az yarısının ödenmesi hâlinde
yüzde on oranında indirim uygulanır ve bu bedeller idarece
yapılan yazılı tebligat tarihinden itibaren en geç üç ay içinde
ödenir."
"Peşinat alınmadan yapılan taksitle
satışlarda ise, satış bedelinin yüzde onu yapılan
yazılı tebligat tarihinden itibaren en geç üç ay içinde, kalanı
ise belediye ve mücavir alan sınırları içinde en fazla üç
yılda altı eşit taksitte, belediye ve mücavir alan
sınırları dışında ise en fazla dört yılda
sekiz eşit taksitte faizsiz olarak ödenir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı
Tasarının 6 ncı maddesinin (4) numaralı
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesi ile (13) numaralı fıkranın madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Akif Hamzaçebi Vahap Seçer İlhan
Demiröz
İstanbul Mersin Bursa
Selahattin Karaahmetoğlu Ramis Topal Ramazan Kerim
Özkan
Giresun Amasya Burdur
Osman
Kaptan
Antalya
"4) Hak sahiplerine doğrudan satılacak
taşınmazlarda aşağıdaki hükümler uygulanır:
a) Belediye
ve mücavir alan sınırları içerisinde olan, üzerinde konut
bulunan taşınmazlar; hak sahibinin satışa konu
taşınmazın bulunduğu büyükşehir belediyesi ve/veya
belediye sınırları içerisinde başkaca konutunun
bulunmaması halinde emlak vergisi değeri üzerinden, diğer hak
sahiplerine rayiç bedel üzerinden satılır.
b)
Belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde olan ve üzerinde
tarım ve hayvancılık amaçlı bina ve tesisler ile sanayi,
ticaret, vb. işyeri amaçlı bina ve tesisler bulunan
taşınmazlar; esnaf ile tarım ve hayvancılık
faaliyetinde bulunanlara emlak vergisi değeri, diğerlerine rayiç
bedel üzerinden satılır.
c) Belediye
ve mücavir alan sınırları dışında bulunan,
münhasıran bahçe ya da tarım veya hayvancılık amacıyla
kullanılan taşınmazlar hak sahiplerine emlak vergi değeri
üzerinden satılır.
d)
Orman köyü sınırları içerisinde bulunan taşınmazlar
orman köylülerine bedelsiz olarak devredilir.
Bu fıkranın (c) ve (d)
bentlerine göre; münhasıran tarım veya hayvancılık
amacıyla kullanıldığı için hak sahiplerine emlak vergi
değeri üzerinden satılan taşınmazlar ile orman köyü
sınırları içerisinde bulunan ve münhasıran yerleşim
veya tarım ya da hayvancılık amacıyla
kullanıldığı için hak sahiplerine bedelsiz olarak
devredilen taşınmazların tapu kütüklerine, satış ve
devir işlemi sırasında, on yıl süreyle satış ve
devir amacı dışında kullanılamayacağı
yönünde şerh konulur."
TBMM BAŞKANLIĞINA
198 sıra sayılı kanun
tasarısının 6 ncı maddesinde yer alan 1 ve 2 nci bendinin
tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Sebahat Tuncel Hasip Kaplan Ayla Akat
Ata
İstanbul Şırnak Batman
Pervin Buldan Erol Dora Abdullah Levent
Tüzel
Iğdır Mardin İstanbul
Demir Çelik
Muş
BAŞKAN Şimdiki önergeyi okutup, işleme
alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 sıra
sayılı "Orman köylülerinin kalkınmalarının
desteklenmesi ve hazine adına orman sınırları
dışına çıkarılan yerlerin değerlendirilmesi ile
hazineye ait tarım arazilerinin satışı"
hakkındaki kanun tasarısının 6. maddesinin 1, 2, 3, 4, 5 ve
8. fıkrasının aşağıdaki gibi düzenlenmesini, 13.
fıkrasının metinden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Mehmet Şandır S. Nevzat Korkmaz Seyfettin
Yılmaz
Mersin Isparta Adana
Erkan Akçay Prof. Dr. Tunca
Toskay Adnan
Şefik Çirkin
Manisa Antalya Hatay
Sadir Durmaz
Yozgat
Madde 6- (1) 2/B alanlarında bulunan
taşınmazlar hakkında bu Kanunun yürürlüğe girdiği
tarihten önce düzenlenen güncelleme listelerine veya kadastro
tutanaklarına ya da kesinleşmiş mahkeme kararlarına göre
oluşturulan tapu kütüklerinin beyanlar hanesine göre; bu
taşınmazların 31/12/2011 tarihinden önce
kullanıcısı ve/veya üzerindeki muhdesatın sahibi olarak
gösterilen kişilerden bu taşınmazları satın almak için
süresi içerisinde ve idarece tespit edilen satış bedelini ödeyenler bu
kanuna göre hak sahibi sayılır. Ancak, hak sahibi sayılanların
bedele itiraz hakları saklıdır.
(2) 2/B alanlarında bulunan
taşınmazlar hakkında bu Kanunun yürürlüğe girdiği
tarihten sonra düzenlenecek güncelleme listelerine veya kadastro
tutanaklarına ya da kesinleşmiş mahkeme kararlarına göre
oluşturulacak tapu kütüklerinin beyanlar hanesine göre; bu
taşınmazların 31/12/2011 tarihinden önce
kullanıcısı ve/veya üzerindeki muhdesatın sahibi olarak
gösterilecek kişilerden bu taşınmazları satın almak için
süresi içerisinde idareye başvuran ve idarece tespit edilen
satış bedelini ödeyenler hak sahibi sayılırlar. Ancak hak
sahibi sayılanların bedele itiraz hakları saklıdır.
(3) Ancak, idare kayıtlara göre
hak sahibi olduğunu belirlediği kişilere yazılı olarak
hak sahibi olduklarını ve başvuru hakları bulunduğunu
bildirir. Yukarıda belirlenen süreler kendilerine tebligat yapılan
kişiler için tebellüğ tarihinden itibaren işlemeye başlar.
(4) Hak sahiplerine yapılacak
doğrudan satışlarda Orman Kanununun 31. madde kapsamına
giren köy mülki hudutları içerisinde satış bedeli, rayiç bedelin
yüzde 15 i, 32. madde kapsamına giren köy mülki hudut içerisinde %25 i,
diğer yerlerde %50 sidir.
(5) Başvuru sahiplerinden
satış bedellerine mahsup edilmek üzere, belediye ve mücavir alan
sınırları içinde olan yerler için bin Türk Lirası dışında
olan yerler için iki yüz Türk Lirası başvuru bedeli alınarak
ilgililer adına emanet hesabına kaydedilir.
(8) Satış bedeli peşin
veya taksitle ödenebilir. Peşin satışlarda satış
bedeline yüzde yirmi indirim uygulanır ve bu bedel idarece yapılan
yazılı tebligat tarihinden itibaren en geç üç ay içinde ödenir.
Tebliğ edilen satış bedeline itiraz hakkı
saklıdır.
BAŞKAN Komisyon
katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor
mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Adana Milletvekili
Sayın Seyfettin Yılmaz, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
SEYFETTİN YILMAZ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, burada Altmış-yetmiş
yıldır kangren hâline gelmiş bir sorunu Mecliste grubu bulunan
üç siyasi partinin ittifakıyla çözmenin mutluluğunu
yaşıyoruz. diye ifade etmiştim daha önceki görüşmelerde.
Evet, Adalet ve Kalkınma Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi
Hareket Partisi olarak bu problemin çözümünde ortak aklı işleterek
milletin beklentileri noktasında bir çalışmanın ve gayretin
içerisine girdik. Fakat burada şunu ifade etmek istiyorum: Şimdi, 2/B
alanları bugünün meselesi değildir. Bu dededen toruna geçmiş
yerleri orman köylüleri yaklaşık altmış-yetmiş
yıldır, elli yıldır, seksen yıldır, otuz
yıldır, kırk yıldır sürüyor, ekiyor ve biçiyor.
Komisyonda alt komisyon kurduk. Alt komisyonun Başkanı Mehmet Erdoğan
ve üyeleri orada ittifak yaptık, yüzde 70i yüzde 50ye çektik. Ana
komisyonda yine ittifakla -AK PARTİnin komisyon üyeleri, MHPnin komisyon
üyeleri ve CHPnin komisyon üyeleri- yüzde 50
Biz bu yüzde 50nin bile yüksek
olduğunu söylerken ne yazık ki Adalet ve Kalkınma Partisinin
Sayın Grup Başkan Vekili Elitaş, Kayseri Milletvekili; yine
Yozgat milletvekili, yine Kayseri milletvekili, yine Kayseri milletvekili
Buralarda 2/B alanları yok. Ben Adana Orman Bölge Müdürlüğü
yaptım, Kayseri vilayeti bana bağlı. Şimdi burada elinizi
vicdanınıza koyun, orman köylülerinin yiyecek ekmeği yok.
İçinizde orman köyünden gelen milletvekilleri var, bire bir konuştum.
Ben kendim de orman köylüsüyüm ve burada belki birçok milletvekilinin kökeni
orman köylüsüdür. Vicdan sahibi milletvekilleriyle bunu yüzde 50ye çekerken
kendi ilinde 2/B olmayan milletvekillerinin imzasıyla bunu yüzde 70e
çıkarıyorsunuz. Bunu nasıl izah edeceksiniz bu köylülere?
Mutlaka ya hazineden ya Maliye Bakanlığından bir talimat geldi.
Bu işler talimatla olmaz. Bakın, Orman Bakanı burada, Orman
Bakanlığının yetkilileri burada. Benim babam orman muhafaza
memuru, orman köylüsü çocuğuyum. Osmaniye milletvekili var, Adana var,
Kastamonu var, bütün orman köylerinin, Muğlasından Mersine kadar
milletvekilleri var. Dağların ardında gecenin on ikisinde,
birinde orman yangını çıktığı zaman orman
teşkilatından önce oraya yetişen orman köylüsüdür. Oradaki
ormanları bugüne kadar koruyanlar orman köylüleridir.
Ben bu teşkilatta şeflik
yaptım, işletme müdürlüğü yaptım, bölge müdürlüğü
yaptım. Emin olun dört gün, beş gün aç, susuz, o dağlarda o
yangınlarla mücadele eden orman köylüleridir. Bugüne kadar oraları
koruyanlar orman köylüleridir. Bakın, gezin, seçim bölgelerinize gidin,
orman köylülerinin ekonomik imkânları zaten yetersiz. Ya Allah
aşkına, şimdi soruyorum bunu: Komisyonda iş birliği
yaptık, görüş birliği yaptık, bu nereden çıktı?
İlinde 2/Bsi olmayan 5-6 milletvekili, başta da Grup Başkan
Vekiliniz olmak üzere imzalayarak yüzde 50yi yüzde 70e çıkarırsanız
bunu gittiğiniz seçim bölgesinde köylülere nasıl izah edeceksiniz?
Buradan soruyorum. Bakın, orman köylerinin yoğun olduğu
milletvekillerine bir daha sesleniyorum: Elinizi vicdanınıza koyun.
Yani yetmiş yıldır dedesinden miras kalmış, dedesinden
miras kalan yeri rayiç bedelinin yüzde 70iyle satacaksınız.
Bakın, bizim önergemiz var. Milliyetçi Hareket Partisi olarak diyoruz ki:
Orman içi köylerde rayiç bedelin yüzde 15i, orman köyü kenarlarında yani
32nci madde kapsamına giren köylerde yüzde 25ine satalım.
Şimdi, siz getiriyorsunuz yüzde 70ine ve cebinde 5 kuruş parası
olmayan
Allah rızası için ya, her hafta ben gidiyorum o köylere
Fekesinden Saimbeylisine, Tufanbeylisine kadar. Aynı şeyi
tarım arazilerinin satışında da getireceksiniz. Yani hem
söyleyeceksiniz, Fakir fukara, garip gureba. diyeceksiniz, tamam mı,
ondan sonra da fakir fukaraya, garip gurebaya dedesinden kalan, atasından
kalan, cebinde çay parası olmayan
Gidin köy kahvesine, bakın,
bunları dinlersiniz. Çay ısmarlayamadığı için
Kahvede
doluşan köylülerle karşı karşıyayız. Bunlar sizin
oy deponuz. Yani vicdanlarınıza sesleniyorum: Birileri talimat
verebilir, birileri Bunu yüzde 70e çıkarın. diyebilir, Grup
Başkan Vekiliniz de getirebilir ama elleriniz kalkarken orman köylülerinden
ve çiftçilerden yana kalksın. Bunun vebalini
taşıyamazsınız. Bunu samimiyetimle söylüyorum. Vicdan
sahibi milletvekilleri, alt komisyonda tartıştık bunu, yüzde
50nin bile yüksek olduğunu söylediler. Ana komisyonda yüzde
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM BAŞKANLIĞINA
198 sıra sayılı kanun
tasarısının 6 ncı maddesinde yer alan 1 ve 2 nci bendinin
tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Erol Dora (Mardin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Dora, buyurun.
EROL DORA (Mardin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 198 sıra sayılı Orman Köylülerinin
Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman
Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin
Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; topluma sayısız yararlar sağlayan ve kamu
yararı gözetilerek yönetilmesi zorunlu olan orman ekosistemleri ülkemizin
en önemli doğal varlıklarından birisidir ve binlerce canlı
organizmanın bir arada yaşadığı ve birbirini
etkilediği bir yaşam birliğidir. Doğal dengeyi herhangi bir
yerinden bozmakla orman ekosistemlerinin sürekliliği de tehlikeye
atılmaktadır. Ülkemizde ne yazık ki orman ekosistemlerinin bu
özelliğini dikkate almayan ormancılık politikaları, orman
ekosistemlerine, orman sayılan yerlere ve devlet
ormancılığı düzenine bireysel, ekonomik ve siyasal
çıkarlarla yaklaşmaktadır.
2/B arazileri
tartışmasına konu olan yerlerin hemen hemen tümü önceleri devlet
ormanı iken, ormansızlaştırılıp işgal
edilmiş yerlerdir. Yasa tasarısı, daha önce de Anayasa Mahkemesi
tarafından Anayasaya aykırı bulunan düzenlemeleri bir kez daha
getirmekte, Anayasanın 169 ve 170inci maddeleri ile Anayasa Mahkemesinin
iptal kararlarına aykırı olarak, devlet ormanı sayılan
yerler ile tarımsal amaçlarla kullanılan ve kullanılabilecek
hazine arazilerinin işgal edilmesini özendirmektedir. Bu amaçla 12 milyon
dönüm arazi ormancılık düzeni dışına
çıkarılmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 470 bin hektarın üzerindeki 2/B arazilerinin yüzde 4,7'si
şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak
bulunduğu yerleşim alanlarıdır. Bu yönü ile yasa
tasarısı 17 bin orman köyünde yaşayan 9 milyon kişiyi
yakından ilgilendirmektedir. Ayrıca, tasarının 5inci maddesinde
uygulamaların devlet ormanları bitişiğindeki köyler
halkını da kapsayacak biçimde yapılması öngörülmüştür.
Bu da çok daha fazla orman köylüsünün mağdur edileceği anlamına
gelmektedir.
Yasa tasarının 2nci
maddesinde getirilen tanımla 2/B arazileri de gecekondu veya kentsel
dönüşüm projeleri uygulanacak alanlar arasına alınmıştır.
Bu projeleri yapabilecek kurumlar arasında Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının yanı sıra TOKİ, ilgili
büyükşehir belediyeleri ve diğer belediyeler sayılmıştır.
Böylelikle iktidara, henüz yapılaşmamış ve tarımsal
amaçlarla da kullanılmayan yaklaşık 3 milyon dönüm 2/B
arazisinde yeni rant alanları yaratma olanağı
sağlanmaktadır.
Sosyal devlet olmanın en büyük
görevlerinden biri yaşanabilir bir çevre için yeni orman
alanlarını oluşturma görevidir ancak tasarının Yeni
orman alanlarının tesisi, Devlet ormanları içinde veya
bitişiğinde bulunan köyler halkının desteklenmesi,
gelirler, harcamalar ve muafiyetler başlığı altındaki
10uncu maddesinde yeni orman alanlarının oluşturulmasına
yönelik hiçbir düzenleme yapılmamıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ilgili meslek odalarının şiddetle
karşı çıktığı (İnşaat Mühendisleri
Odası, Türkiye Ormancılar Kooperatifleri Birliği vesaire) 2/B
arazilerinin işgalcilere ve bu arazilerin rantına el koymak
isteyenlere satılmasını sağlayacak söz konusu yasa
tasarısı, ormanlarımızın daraltılmasına yol
açan eylemleri de özendirebilecektir. Dolayısıyla bu tasarı,
kamusal varlıklarımızın korunması,
artırılması ve geliştirilmesi, sosyal hukuk devletinin
ödünsüz olarak yaşama geçirilmesi ilkelerine aykırıdır
diyor, hepinizi yeniden saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Dora.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı
Tasarının 6 ncı maddesinin (4) numaralı
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesi ile (13) numaralı fıkranın madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Akif Hamzaçebi (İstanbul)
ve arkadaşları
"4) Hak sahiplerine doğrudan satılacak
taşınmazlarda aşağıdaki hükümler uygulanır:
a) Belediye
ve mücavir alan sınırları içerisinde olan, üzerinde konut
bulunan taşınmazlar; hak sahibinin satışa konu
taşınmazın bulunduğu büyükşehir belediyesi ve/veya
belediye sınırları içerisinde başkaca konutunun
bulunmaması halinde emlak vergisi değeri üzerinden, diğer hak
sahiplerine rayiç bedel üzerinden satılır.
b)
Belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde olan ve üzerinde
tarım ve hayvancılık amaçlı bina ve tesisler ile sanayi,
ticaret, vb. işyeri amaçlı bina ve tesisler bulunan
taşınmazlar; esnaf ile tarım ve hayvancılık
faaliyetinde bulunanlara emlak vergisi değeri, diğerlerine rayiç
bedel üzerinden satılır.
c) Belediye
ve mücavir alan sınırları dışında bulunan,
münhasıran bahçe ya da tarım veya hayvancılık amacıyla
kullanılan taşınmazlar hak sahiplerine emlak vergi değeri
üzerinden satılır.
d)
Orman köyü sınırları içerisinde bulunan taşınmazlar
orman köylülerine bedelsiz olarak devredilir.
Bu fıkranın (c) ve (d) bentlerine
göre; münhasıran tarım veya hayvancılık amacıyla
kullanıldığı için hak sahiplerine emlak vergi değeri
üzerinden satılan taşınmazlar ile orman köyü
sınırları içerisinde bulunan ve münhasıran yerleşim
veya tarım ya da hayvancılık amacıyla kullanıldığı
için hak sahiplerine bedelsiz olarak devredilen taşınmazların
tapu kütüklerine, satış ve devir işlemi sırasında, on
yıl süreyle satış ve devir amacı dışında kullanılamayacağı
yönünde şerh konulur."
BAŞKAN Komisyon
katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT
(İstanbul) Katılmıyoruz şu an için.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Sayın Hamzaçebi,
buyurun lütfen. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tasarıya ruhunu veren maddeyi konuşuyoruz. 2/B arazilerinin hangi
bedel üzerinden, hangi şartlarla, hangi taksit süreleriyle, peşin mi
veya taksitli mi olarak satılacağını bu madde düzenliyor.
Hatırlanacaktır, iktidar partisi, daha
doğrusu Hükûmet, Türkiye Büyük Millet Meclisine getirmiş olduğu
ilk tasarıda satış bedelini rayiç bedelin yüzde 70i olarak
öngörmüştü. Daha sonra ilgili Komisyonda yapılan görüşmeler
sonucunda bu bedelin yanlış olduğuna kanaat getirdiler ve
satış bedelini rayiç bedelin yüzde 50si olarak belirlediler.
Şimdi, biraz önce okunan iktidar partisi önergesinden
anlaşılıyor ki yüzde 70ten yüzde 50ye doğru indirim
yönünde atılmış adımdan iktidar partisi vazgeçiyor,
Pişman olduk, biz tekrar bu bedeli yüzde 70e
çıkaracağız. diyor. Bir kere, bu samimiyetle
bağdaşmıyor. Hareket ettiğiniz noktanın
yanlış olduğunu siz de biliyorsunuz, rayiç bedeli esas alıyorsunuz
ama bunu esas almanın yanlış olduğunu görerek Bunun bari
yüzde 70ini alalım. demiştiniz, sonra bunun da yanlış
olduğuna kanaat getirdiniz, onu yüzde 50ye indirdiniz. Şimdi Tekrar
pişman olduk, biz bunu yüzde 70e çekiyoruz. derseniz siz doğrusu bu
işi bilmiyorsunuz demektir, vatandaşın sahada, alanda, köyünde,
şehirde, evinde, dükkânında yaşadığı sorunu
bilmiyorsunuz demektir.
Bizim önergemiz gayet açık ve net. Sorun, iktidar
partisinin ve Hükûmetin konuyu sağlıklı
değerlendirememesinden, vatandaşın durumunu bilmemesinden
kaynaklanmaktadır. Biz diyoruz ki: Orman köylüsüne bu araziler bedelsiz
verilsin. Çünkü orman köylüsü şehirde yaşayan
vatandaşımızdan daha farklı, yüzlerce yıldır bu
araziyi kullanıyor, kendi malı olarak görüyor, atasından, dedesinden
kendisine miras kalan bir varlık olarak görüyor; o hâlde Kendisine
hayvancılığı ve tarımı da teşvik
amacıyla bu arazileri bedelsiz devredelim. diyoruz.
Bu tasarı, 1924 yılında, rahmetli Turgut
Özalın Başbakanlığı döneminde
çıkarılmış olan 2924 sayılı Orman Köylülerinin
Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkında Kanunu da
yürürlükten kaldırıyor. Daha bir iki gün önce, rahmetli Özalın
ölüm yıl dönümü nedeniyle kendisini andık, iktidar partisi, Hükûmet
adına burada çok güzel konuşmalar yapıldı. E, öte taraftan,
onun döneminde yürürlüğe girmiş olan bir kanunu yürürlükten
kaldırırken onun yerine getirdiğiniz bu tasarıda orman
köylüsünü destekleme adına tek bir hüküm getirmiyorsunuz. Bu
tasarıda, 7 milyon orman köylüsünü ilgilendiren, onları destekleyen
tek bir hüküm yoktur; varsa bu konuşmayı keseceğim, bundan
sonraki maddelerde de konuşmayacağım; böyle bir hüküm yok.
Gelirlerin bir bölümü Orman ve Su İşleri Bakanlığına
verilecek, onu da Orman ve Su İşleri Bakanlığı köylüye
verecek. diyorsunuz ama kanunda böyle bir şey yazmıyor. Orman ve Su
İşleri Bakanlığının bu parayı nasıl
kullanacağı meçhul.
Yine, biz, orman köylüsü
dışında, şehirde yapıları olan
vatandaşlarımız için de ikili bir sistem getiriyoruz, diyoruz
ki: Şehirdeki yapıyı konut olarak vatandaşımız
kendisi kullanıyor ise -yani bu binada kendisi yaşıyor ise;
yakınları, aileleri, kiraya verdiği bir dairesi de olabilir,
önemli olan kendisinin bu binada olmasıdır- bu binanın
arsasını kendisine emlak vergi değeri üzerinden verelim ama bu
binayı yatırım amaçlı kullanıyor ise o vatandaş
-yani on iki ay kullanmıyor ise- İstanbul Boğazında oturup
da hafta sonu veya yazın kullanıyor ise buna rayiç bedelden satış yapalım. Gayet
açık, net. Öte taraftan, bu arazilerin bir bölümünü boş olarak elinde
tutan kişiler var. Neden herkese yüzde 70? Yani o adam yatırım
için burayı tutuyor, ona neden rayiç bedel demekten
kaçınıyorsunuz da işsiz vatandaşımızın
ödeyeceği rayiç bedelin yüzde 70iyle o kişiye yine yüzde 70
oranındaki bir bedel ödemede eşitliyorsunuz? Bütün bunlar
haksızlıktır, bunlar doğru değildir.
Bütün İstanbul, bütün Türkiye,
Türkiye'nin altmış sekiz ili bu tasarıyı bekliyor ama biraz
sonra kabul edileceğini tahmin ettiğim iktidar partisi önergesiyle
iktidar partisinin gözünde vatandaşın olmadığı
anlaşılmaktadır. Bunu vatandaşlarımın ve Genel
Kurulun bilgisine sunuyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 Sıra
Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının
Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları
Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile
Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun
Tasarısının 6 ncı maddesinin dördüncü
fıkrasının sonunda geçen "ellisidir." ibaresinin
"yetmişidir." şeklinde, aynı maddenin sekizinci
fıkrasının ikinci ve dördüncü cümlelerinin ise
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa
Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları
Satış bedelinin
tamamının peşin ödenmesi halinde yüzde yirmi, en az
yarısının ödenmesi halinde yüzde on oranında indirim
uygulanır ve bu bedeller idarece yapılan yazılı tebligat
tarihinden itibaren en geç üç ay içinde ödenir."
"Peşinat alınmadan
yapılan taksitle satışlarda ise, satış bedelinin yüzde
onu yapılan yazılı tebligat tarihinden itibaren en geç üç ay
içinde, kalanı ise belediye ve mücavir alan sınırları
içinde en fazla üç yılda altı eşit taksitte, belediye ve mücavir
alan sınırları dışında ise en fazla dört
yılda sekiz eşit taksitte faizsiz olarak ödenir."
BAŞKAN Komisyon
katılıyor mu önergeye?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Elitaş,
buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz alan arkadaşımız AK PARTİ Grup
Başkan Vekili imzasını atmış, Kayseri milletvekilleri
de bu imzayı atmışlar. O bölgede orman yoktur
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Orman
değil, 2/B. Tutanakta var.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Milletvekilimiz 2/B arazisi yoktur
Ben de Orman yoktur. diye
anlamıştım, Sayın Milletvekili düzeltti çünkü Kayseri de
dâhil olmak üzere Orman Bölge Müdürlüğünü yapmış, hemen
şehrimizin içinde.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Ben çok
iyi biliyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Orman köyümüzün olduğunu da biliyordur herhâlde.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana)
Adım adım bilirim,
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Bakın değerli arkadaşlar
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) 2/B var
mı, onu açıkla. 2/B var mı?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Bakın değerli arkadaşlar, 2/B dediğimiz olay, ormanın,
vatandaşın, 75 milyon milletimizin arazilerinin ormanlar kesilerek el
konulması hadisesidir. Doğru mu?
SEYFETTİN YILMAZ (Adana)
Doğrudur, evet. Cevap vereceğim, cevap hakkı doğdu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Şimdi, bu orman arazilerinde 75 milyonun hakkı vardır. 75
milyonun hakkını biz 75 milyona teslim etmek istiyoruz. Bu kanun, ilk
defa 1937 yılında Orman Kanunu çıktığında
öylesine radikal kararlar alınmış ki ormanla yapılan
mücadelede, ormanların kesilmesi insanı müebbet hapse götürecek
şekilde cezaları
Ondan önce serbest bırakılmış
1937 yılında ama 1937 yılındaki serbest bırakma
ormanların talan edilmesiyle karşı karşıya
kalınca 1945 yılında aşırı derecede radikal bir
kanun çıkarılmış, ormanlarla ilgili yapılacak her
türlü düzenleme müebbet hapse götürecek ağır şekilde de
cezalarla cezalandırılmış.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Yok öyle
bir şey.
MEHMET ELİTAŞ (Devamla)
Bakınız, değerli milletvekilleri
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) O
devletleştirme yasası. Yanlış biliyorsunuz devletleştirme
yasası o. Yani yasayı doğru söyleyin.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) O
başka bir şey.
MEHMET ELİTAŞ (Devamla)
Bakın, devletleştirme yasası
Bakın, değerli
milletvekilleri, daha önceki dönemlerde yapılan
yanlışlıklar ortaya konulmuş. Şimdi, dededen kalma
arazi varsa, bu dededen kalma arazilerin zaten tapusu kendininse bedelsiz
olarak veriyoruz. Orman köylüleriyle
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) 2/Byi
yanlış tarif ediyorsunuz ya, Bakan düzeltsin bari.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
2/B yasasının içinde zaten bu, yasanın içinde.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana)
Sayın Başkan, yanlış biliyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Eğer araziler dededen kalma arazilerse, tapusu varsa, Orman Bakanlığı
bunu mahkeme ettiyse, hazine arazileriyle ilgili yapılan düzenleme varsa
-bu düzenleme geçen maddeler içerisinde vardı- bunlar bedelsiz olarak
veriliyor.
ALİ ÖZ (Mersin) Para
lazım. de, çık ya!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Bakın,
değerli milletvekilleri, yapılan arazi -yanlış
hatırlamıyorsam- 400 bin hektar civarında bir arazi bu
kapsamın içerisinde. Orman vasfı içerisinde bulunan, orman
köylülerinin kullanımı içerisinde bulunan arazilerin rayiç bedel
metrekareleri 25 kuruş, 30 kuruş; toplam elde edilecek hasılat
içerisindeki değerin yüzde 2si, yüzde 3ü. Yani yüzde 2lik, yüzde 3lük
kısım orman köylülerimizin kullanımı içerisindeyken
diğer kısım eğer denize nazır bölgelerde ise, emsal
bedelleri çok yüksekse, prim yapan bir yerdeyse, bunu yüzde 50ye düşürüp
rayiç bedelden 75 milyonun faydalanmasını engellemek vicdan sahibi
milletvekillerinin oylarıyla yapılacak bir iş midir?
ALİ ÖZ (Mersin)
Ayırsaydınız o zaman.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana)
Yanlış biliyorsunuz Sayın Elitaş, Hükûmet düzeltsin,
yanlış biliyorsunuz, bilen biri konuşsun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Bakın, değerli milletvekilleri, burada Sayın Milletvekili, Komisyon üyesi
arkadaşlarımızı Vicdan sahibi olarak kullandı;
Hükûmeti yüzde 70i getirerek vicdansız gibi çıktı ama herhâlde
o dil sürçmesidir diye düşünüyorum.
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) Dil sürçmesidir, düzeltirim şimdi.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Grup Başkan Vekili olarak da beni vicdansız ve imza
atan milletvekillerini vicdansız diye ifade etti.
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) Vicdana havale ettim. Düzelteceğim, söz hakkı istiyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Peki, vicdana havale etti.
Benim vicdanım
müsterih, benim vicdanım rahat. Açıkçası, bundan yüzde 70
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) Yok ki senin Kayseride, yani Kayseride yok ki 2/B, senin
vicdanın müsterih olacak tabii.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Rayiç bedelin yüzde 70e düşmesiyle ilgili konuda, yüzde 70in
ödenmesiyle ilgili konuda Millî Emlak Genel Müdürlüğü
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Senin için vicdansız diyorlar Sayın Elitaş!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) ...Türkiyeyi genel olarak değil, karış
karış, birim birim değerlendirerek bu rayiç bedele
ulaştı. Niye? Tüyü bitmedik yetimin hakkı yedirilmesin diye.
Bazı şeylerde
hatalar yok mudur? Olabilir, mükemmeli yapmamız mümkün değil ama
yapılan, rayiç bedelle ilgili Millî Emlak Genel Müdürlüğünün
yaptığı düzenlemenin gerçeğe çok yakın olduğunu,
yatkın olduğunu ifade etmek istiyorum. Buradan elde edilecek gelir
hepimizin olacak.
Yani orman köylüleri
üzerinden siyaset yaparak belirli bölgelerdeki, Türkiyenin rant
kazanmış belirli bölgelerindeki büyük arazilerin başkalarının
eline geçmesine, uygun fiyatlarla, ucuz fiyatlarla eline geçmesine imkân
verecek söylemlerde de bulunmamak gerekir. Siyaseti yaparken 75 milyonun
hakkını değerlendirmek gerekir.
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Orman yapalım oraları, ihya edelim o
zaman.
ALİ ÖZ (Mersin)
Çevre ve Şehircilik Bakanlığına vermeyelim o zaman; orman
yapalım, ağaçlandıralım.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Bir de değerli milletvekilleri, bakın, peşinatla
ilgili bir konu getirdik. Eğer hak sahipleri bunun tamamını
peşin ödedikleri takdirde satış bedelinden yüzde 20 ilaveyle
indirim hakkı alabiliyorlar, yarısını peşin ödedikleri
takdirde satış bedelinin yüzde 10u civarında ilave bir indirim
hakkı alıyorlar.
Bu düzenlemenin,
verdiğimiz önergenin doğru olduğunu ifade ediyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Başkanım
BAŞKAN Şu
önergeyi oylarınıza sunayım.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) Bana sataşma var Sayın Başkanım.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sataşma yok, isim vermedim.
BAŞKAN Tamam
canım.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Buyurun Sayın
Şandır.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Efendim, teknik bir konuda konuyu bilmeyen
arkadaşımız konuştu, yanlış konuştu. Bu
konuyu Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu içerisinde gayet iyi bilen eski
Sayın Genel Müdür var.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, Sayın Şandır bizim
grubumuzla ilgili konuyu
Yani bir siyasi parti grup başkan vekiline
yakışan bir tavır değil.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Şey değil ama doğru konuşmuyor, yanlış
konuşuyor, yanlış bilgi veriyor. Dolayısıyla, bilen
konuşsun.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Efendim, yanlış varsa tutanaklarda zaten o iş.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Meseleyi aydınlatmak
açısından söylüyorum. Vatandaşımız üzülüyor.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Bana
sataşma olduğunu düşünüyorum, söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın
Şandır, sizin söyledikleriniz tutanaklara geçti.
Sayın Yılmaz, ne diyorsunuz
siz?
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Bana
vicdansızlıkla ilgili ve konuyu bilmemekle ilgili iddiaları da
var, onları düzelteceğim müsaade ederseniz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Düzeltti efendim ben konuşurken. Vicdansız değil, Vicdanınıza
sorun. dedim. dedi.
BAŞKAN Şimdi, Sayın
Yılmaz, vicdansız dediğinizi söyledi, ben dikkatle izledim.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Konuyu
bilmemekle suçladı beni Sayın Başkan.
BAŞKAN Bir saniye
Onu
söylüyorum. Sonra siz öyle demediğinizi söyleyince bu defa o onu düzeltti.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Konuyu
bilmemekle suçladı.
BAŞKAN Şimdi, biz bu
işi uzatmayalım. Haydi buyurun, iki dakika size ben klasik olarak
vereyim, siz de lütfen sataşmaya meydan vermeyin.
Buyurun.
IX.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Adana Milletvekili
Seyfettin Yılmazın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
SEYFETTİN YILMAZ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Elitaş
iyi bir siyasetçidir yani onlara bir şey demem ama herkesin uzmanlık
alanında konuşmasında ve kurumları doğru
bilgilendirmesinde fayda var.
Şimdi, Sayın Grup Başkan
Vekili, orman arazileri, buralar nereden çıktı? Buralar nereden
çıktı? Ormanlık alanlardan çıktı.
Anayasamızın amir hükümlerinin, 169 ve 170in
bağlayıcı hükümleri var yani buradan elde edilecek
kaynakların yine ormanlarda kullanılması gerekir. Anayasa
Mahkemesinin kararları var ve bu noktada 170inci madde, Anayasanın
170inci maddesi orman köylülerini koruma altına almış.
Ben şunu söylüyorum: Bakın,
sizin Yahyalı bölgesinde ormanlar daha çok yoğun ve Develinin bir
kısmında daha yoğun. Diğer yerlerde de, Ali
Dağında da sizin Büyükşehir Belediye Başkanıyla
binlerce hektar alanda ağaçlandırma projemiz var, oraları da ağaçlandırmaya
çalışıyoruz, onu da belirteyim. Ama ben şunu söylemek istiyorum:
Bakın, burada birçok, orman köyünden olan milletvekilleri var. Buradaki
köyler şehre saatlerce uzak, evinden çıktığı zaman eli
ormana değiyor, ayağı ormana değiyor. Yıllar
itibarıyla evinden çıktığında
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Alamazsa
ne yapacak?
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla)
Alamazsa ne yapacaksınız? Alamayacak, bakın alamayacak,
göreceksiniz, onu söylüyorum. Kayseride
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla)
Çıksın, cevap versin.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Olur mu? Orada
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla)
Cevaplasın, sorularımız var.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Orman Köylülerinin
Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman
Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin
Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanun Tasarısı ile Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın; Orman Köylülerinin
Kalkındırılmaları Hakkında Kanun Teklifi; Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi, Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve Yalova Milletvekili
Muharrem İnce ile 68 Milletvekilinin; 2/B Barışı Kanunu
Teklifi (Orman Sınırları Dışına
Çıkarılan Alanların İdaresi, Değerlendirilmesi ve
Tasarrufu Hakkında Kanun Teklifi); Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin
Türkoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın; Yayla ve Yaylacılık
Kanunu Teklifi ve İçişleri Komisyonu, Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu Raporları (1/563, 2/71, 2/211, 2/417) (S.
Sayısı: 198) (Devam)
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 7de üç önerge vardır,
sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 Sıra
Sayılı Orman Köylülerinin (2B Arazileri)
Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman
Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin
Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanun Tasarısı'nın 7.
Maddesinin adında ve içeriğinde geçen "2 /A" ibarelerinin
tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
A. Levent Tüzel Demir Çelik Hasip Kaplan
İstanbul Muş Şırnak
Ertuğrul
Kürkcü Erol
Dora
Mersin
Mardin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 Sıra
Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının
Desteklenmesi Ve Hazine Adına Orman Sınırları
Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi
İle Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı
Hakkında Kanun Tasarısının;
2/B belirtmelerinin terkini ve iade
edilecek taşınmazlar" başlıklı;
7'nci maddenin
Cümlesinin;
. Bu taşınmazların
yerine, idarece belirlenen ve ilgililerince itiraz ve dava konusu etmeksizin
kabul edilen rayiç bedelleri ödenebilir veya öncelikle aynı il
sınırları içerisinde rayiç bedellerine uygun
"taşınmazlardan" en az üç yer önerilir. Hak sahibi önerilen
bu üç yerden birini tercih etme hakkına sahiptir. Hak sahibi
tarafından tercih edilen taşınmaz verilir.
şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz
Durmuşali Torlak Kemalettin
Yılmaz Seyfettin
Yılmaz
İstanbul Afyonkarahisar Adana
Lütfü
Türkkan Yusuf
Halaçoğlu Oktay
Öztürk
Kocaeli Kayseri Erzurum
BAŞKAN Şimdiki önergeyi okutup işleme
alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
Olan Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine
Adına Orman Sınırları Dışına
Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım
Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun
Tasarısının 7 nci Maddesinin birinci fıkrasının
sonuna aşağıdaki ibarenin eklenmesi ile Aşağıdaki
Fıkra Eklenmiştir.
(5) 1980
yılı öncesi ilgili komisyonlarda 2 B alanı olarak ilan edilen ve
hâlen konut, bağ-bahçe ve tarım arazisi olarak kullanılan ve
orman adına tescil edilmesi yönünde infaz edilmemiş mahkeme
kararı bulunan alanlar da bu yasa kapsamında hak sahiplerine
satılır. Daha önce yapılan orman kadastrosu
çalışmaları sonucu, orman sınırları
dışında kaldığı için 6831 Sayılı Orman
Kanununun 3302 Sayılı Kanunla değişik 2 nci maddesinin B
bendi uygulaması ile orman sınırı dışına
çıkartılma işlemi yapılmayan, aksine, tapulama
çalışmaları doğrultusunda tapusu verilen, ancak daha sonra
maliye hazinesince açılan dava nedeniyle "orman
sınırları dışında kaldığı halde,
orman bütünlüğünü bozduğu gerekçesi ile" tapuları iptal
edilen taşınmazlar hakkında bu kanunun yürürlüğe girmesine
müteakip en geç altı ay içinde orman sınırları
dışına çıkartma işlemi yapılır ve bu yerler
tapu sahiplerine ücretsiz olarak terkin edilir."
Mehmet Şeker Mahmut Tanal Ali
Sarıbaş
Gaziantep İstanbul Çanakkale
Adnan Keskin Haluk Ahmet
Gümüş Vahap
Seçer
Denizli Balıkesir Mersin
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Akif Hamzaçebi, kim konuşacak?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Ali Sarıbaş.
BAŞKAN
Sayın Sarıbaş, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; 198 sıra sayılı
Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine
Adına Orman Sınırları Dışına
Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım
Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun
Tasarısının 7nci maddesinde değişiklik
yapılması önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Sayın milletvekilleri, gerçekten
şu anda mağdur olan ve uygulanmasında büyük yarar olan bu
maddenin, bu verdiğim teklifin göz önüne alınmasını
özellikle rica ediyorum çünkü burada da -sizlere de
ulaşmıştır, bana da ulaşan- Çanakkalede,
Ayvacıktan tutun başka ilçelerimiz ve tüm orman olan her yerde,
özellikle orman kadastrosu dışında kalan ve özellikle de orman
olmamış, orman vasfını yitirmiş arazileri
insanların satın alması ve kullanırken de tekrar orman
idaresinin bu araziler hakkında orman bütünlüğünü bozuyor
anlamında bir mahkemenin içtihat kararlarına göre
insanlarımızın elinden, köylülerimizin ya da emekli olmuş
insanların tarla ve arsa olarak ellerine aldıkları, para vererek
aldıkları veya köylülerin şimdi bu kendi tapularını
kullandıkları ve orada üretim yaptıkları tarlaların
ellerinden tapularının alınmasıdır.
Şimdi, burada, 2/B ve özellikle de
Türkiyede köylülerimizin mağduriyetini ya da bu konudaki
haklarının verilmesi anlamını taşıyan bu yasa
var. Ama bir taraftan da insanlarımız orman dışına
çıkarılmış, orman vasfını yitirmiş ama tek
suçları gerçekten de orman olarak dikilmeyen ve kendilerinin de, şu
anda köylülerimizin gerçekten içinde çalıştığı ve
üretim yaptığı hâlâ, tapuları hazineye geçmesine
rağmen, burada geçimlerini sağladığı, insanların
tapularının geri verilmesinin bir hak gaspının geriye
verilmesi anlamına geleceğini söylemeye çalışıyorum.
Eğer burada bir hakkı, bir hukuku teslim etmek istiyorsak, eğer
Türkiyede tarım ve ormanla ilgili gerçekten doğru bir
anlayışı sergilemek istiyorsak, buradaki mağdur olan,
ellerinden tapusu alınan ve orman idaresinin de özellikle buraların,
orman vasıflarını tekrar yerine getirmek adına da
ormanın buraya dikim sahalarını tekrar getirmediği bu
bölgelerinin mutlaka bir incelemeyle ve altı ay süre zarfında tekrar
bunların tapularının ücretsiz olarak geriye götürülmesinin, bu
gaspın bence geri verilmesi anlamıdır.
Türkiyede özellikle yiyecek ve tarımın, bu
anlamda köylülerimizin kente göçmesini istemiyorsak, bugün mağdur olan
-burada tapularını gördünüz- gerçekten, Ayvacıktan tutun,
Çanakkalede ve Türkiyede orman olan her yerde, burada davaların
sürdüğü ve geri almak için davaların devam ettiği ve
paraları verilmiş tapuların hazine tarafından bir içtihatla
geri verildiği bu hakkın mutlaka bu yasada değerlendirilmesi
gerekiyor. Çünkü bunu düzeltmezsek, bunu düzeltmediğimiz anda, bu
arazilerin hâlâ orada kalmasını sağlarsak, bir taraftan parayla
satacağımız bu 2/Bde arazilerin geriye dönüşümünü
sağlarken, gelir sağlarken orada, tekrar hazineye verdiğimiz
ormanların içerisinde, vasfı sayılmayan, orman alanı
vasfını yitirmesine rağmen, orada kalan insanların tapularını
gasbediyorsak, burada bir dengesizlik, burada köylülerimiz arasında ya da
mağduriyetleri arasında insanların bu mağduriyetini
gidermemiş sayılırız.
Buradaki tüm milletvekili arkadaşlarımız
gerçekten buradaki haksızlığı gidermek istiyorlarsa bu
kanun tasarısının desteklenmesini istiyorum çünkü o zaman,
gerçekten, tecelli eden, tapularının tekrar geri verilmesi talebiyle
Şu anda Türkiyede binlerce insanın bu konuda, gerçekten,
tapularına el konulmuştur ve burada çok mağduriyet vardır.
Bunların tekrar köylülerimize ve hak sahiplerine
geri verilmesinin bir vicdan sorumluluğu içerisinde olduğumuz
duygusuyla ben Türkiye Büyük Millet Meclisindeki tüm milletvekillerimizin bunu
sağlayacağı inancındayım. Eğer verilmezse bu
kanunun özüne ve ruhuna aykırı hareket etmiş oluruz. Gerçekten,
insanların, mülkün çok önemli olduğu, özel mülkiyetin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ALİ SARIBAŞ (Devamla) Teşekkür ederim.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 Sıra
Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının
Desteklenmesi Ve Hazine Adına Orman Sınırları
Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi
İle Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı
Hakkında Kanun Tasarısının;
2/B belirtmelerinin terkini ve iade
edilecek taşınmazlar" başlıklı;
7'nci maddenin
Cümlesinin;
. Bu taşınmazların
yerine, idarece belirlenen ve ilgililerince itiraz ve dava konusu etmeksizin
kabul edilen rayiç bedelleri ödenebilir veya öncelikle aynı il
sınırları içerisinde rayiç bedellerine uygun
"taşınmazlardan" en az üç yer önerilir. Hak sahibi önerilen
bu üç yerden birini tercih etme hakkına sahiptir. Hak sahibi
tarafından tercih edilen taşınmaz verilir.
şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz
Lütfü
Türkkan (Kocaeli) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Buyurun Sayın
Türkkan. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
CHP Grubu da alkışladı.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Şimdi
AKP Grubu da alkışlar, hep beraber alkışlamış
oluruz.
MUAMMER GÜLER (Mardin) Biz de
alkışlayalım.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Peki,
teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
üyeler; biraz evvel, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili
Sayın Elitaş, bizim orman konusunda çok ciddi deneyimi olan, bilgisi
olan arkadaşımız Seyfettin Yılmazın
konuşmasına istinaden yaptığı konuşmada tüyü
bitmemiş yetim hakkından bahsetti: Biz onları yememek için bu
yüzde 70lerde tutuyoruz. Bana göre, tüyü bitmemiş yetim hakkından
en son bahsedecek olan parti sizsiniz. Bunun kitabı yazılsa, ön sözünü
size yazdırırlar. Gerçekten. Sebebi ne biliyor musunuz? Sayın
Başbakanın deyimiyle ifade ediyorum size: Daha önceki dönemde
bakanlık yapan Sayın Tüzmen nerede? Sayın Pepe nerede?
Sayın Unakıtan nerede? Sayın Enerji Bakanı nerede? Bunlar,
yolsuzluktan dolayı adları birtakım sıkıntılara
karıştı diye biz bunları aday göstermedik. diyen bir
Başbakanımız var mı? Ekonominin kalbine yolsuzluk
yapanları yerleştirmişsiniz siz. Onların da daha sonra farkına varıp
görevden aldığınızı ifade etmişsiniz.
Dolayısıyla Bu tüyü bitmemiş yetim işinden bir geri
durun. diyeceğim öncelikle.
Bu yüzde 70e çıkan
bedellerle ilgili size bir şey söylemek istiyorum. Bu yüzde 70 meselesi
iki açıdan çok sıkıntılı. Bir tanesi, orman köylüsü hakikaten
bunu alamayacak, bunu arada rant getirenler almaya çalışacak. Türkiyedeki
alım gücünün git gide azalması nedeniyle cari açığın
giderilmesinde kaynak olarak görülen bu 2/B orman satışı gerekli
başarıyı yakalayamaz, aynı bedellide olduğu gibi.
Bedellide tahmin edilen 400 binlerdi; normal müracaat ne kadar bilmiyorum şimdi,
yüzde 10u oldu mu? Bunda da aynı sıkıntı olur.
Dolayısıyla maksat hasıl olmayabilir. Diğer taraftan,
hakikaten yetim hakkını birilerine yedirmiş olursunuz, buna alet
olmuş olursunuz. Lütfen bundan geriye durun.
Ben bir başka
konuya geçeceğim. Arkadaşlar Orman konusunu ormana
bırakalım, ormancıya bırakalım. dediler. Ben
Türkiye'nin Suriyeyle ilgili meselesinde bugün Metin Külünkün
yaptığı konuşmaya devam edeceğim.
Bakın, ben size bir
şey söyleyeceğim: El Cezire diye bir televizyon var, dünyada nereye
gittiyse orası karışıyor. Tunusa gitti, Tunus
karıştı; Suriyeye gitti, Suriye karıştı;
Libyaya gitti, Libya karıştı. Zannediyor musunuz siz El Cezire
Türkiyede de bir büro açmadı? İlk büroyu nereye açtı
Türkiyede? Diyarbakıra. Evet, El Cezirenin ilk bürosu
Diyarbakırda.
Şimdi, buradan bir
başka konuya geçeceğim, bir başka derken aslında birbiriyle
bağlantılı ikinci bir konuya daha geçeceğim. Amerika
Birleşik Devletleri tarafından fonlanan iki tane radyo var Arap dünyasına
yönelik yayın yapan; El Hurra ve Sava. El Hurra özgür kadın demek.
Sava da pop müzik yayını yapan haber kanalı ama Arap gençleri
arasında çok ciddi bir şekilde izlenen bir radyo kanalı.
Bu iki radyonun konumuz
El Cezireyle ne ilişkisi var? diyenlere bir şey hatırlatmak
istiyorum: El Cezirenin ve Savanın Ankara temsilcisi aynı
kişi, adresleri de aynı yerde. Türkiyede yabancı servislerin
çöplüğü hâline gelen bu ortamda Suriye gibi bir ülkeye savaş açmak
nereden aklımıza geldi, onu da bilmiyorum.
CELAL ADAN (İstanbul) Açamazlar,
açamazlar!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Böyle bir
şansımızın da olmadığına, ben Sayın
Celal Adana katılıyorum. Türkiye, Amerika Evet demeden, parya
hâline getirdiğiniz bu ülke Suriyeye savaş açamaz. Amerikada bir
başkanlık seçimi var. Bu başkanlık seçimi öncesi
Amerikanın Suriyeye savaş açacağını mümkün
değil düşünemezsiniz ama bütün bunların gündeme gelmesindeki en
önemli neden nedir? İki
haftadır hiç konuşamadığımız petrol zammı,
doğal gaz zammı, elektrik zammını herkes unuttu, millet
daldı Suriyeye, millet daldı -efendime söyleyeyim- diğer
konulara, üstünü örttünüz. Türkiyede fukara fakir yine kaçak elektrik
kullanmaya devam edecek sayenizde.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Sağ olun. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın
Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, Sayın Konuşmacı ismimi hitap ederek
sataştı.
BAŞKAN Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IX.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Nöbet değişiminin ne
olduğunu bilmediği için arkadaşımız herhâlde bu
ifadeyi kullandı.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Başbakanın ifadesi.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) -
Başbakanın ifadesi, Başbakanın
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Diğer bakanların bu şekilde olduğunu ifade ettim.
OKTAY VURAL (İzmir) Tekzip
ediyor, anlaşıldı!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Başbakan
söyledi yani Bu arkadaşlar
yolsuzluğa karışmış. diye ifade etti.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Dinle bir dakika, ne söyleyeceğimi anla.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Başbakanın ifadesi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Sayın Başbakan kimi söylediyse zaten hedefine gitmiştir o
işler. AK PARTİ İktidarı döneminde, biraz önce
anlattım, grup önerimizi ifade ederken de söyledim, dedim ki: Eğer
bu ülkede hırsızlık olsaydı, yolsuzluk olsaydı,
Hükûmet tarafından yapılmış bu işler olsaydı
6.100 kilometrelik duble yollar 15 bin kilometreye çıkmazdı.
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) Ne
alakası var?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Daha oraya
gelmedik!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Otoyollar yapılmazdı, hızlı trenler yapılmazdı.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Üstünü
örtmeye çalışıyorsunuz!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Amerikadan ithal edilmiş bakan getirilmezdi. Amerikadan bakan ithal
ettiniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Onlar
yapılmazdı.
OKTAY VURAL (İzmir) Bir şey
yapmazsan zaten olmaz ki yapacaksın ki olacak!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Şimdi, bu milletin değerleri, bu milletin alın teri millete
hizmet olarak geri geliyor.
OKTAY VURAL (İzmir) Yol
yapacaksın ki yolsuzluk olsun!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Bugün vatandaşımızın yüzde 96sı sağlık
sisteminden faydalanıyor. Bugün 170 bin derslik ilave edilmiş.
Bakın, değerli
milletvekilleri, biraz önce değerli arkadaşımızın
ifade ettiği çok önemli bir konu var. Eğer devlet
çalışsaydı, devleti idare eden hükûmetler
çalışmış olsaydı Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü
çalışır bu milletin tapusu kadastral faaliyetlerle herkese
verilmiş olurdu.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - On
yıldır iktidardasınız, on yıldır.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - AK
PARTİ İktidarına gelene kadar seksen yıllık dönemde
Türkiyenin ancak yüzde 40lık bir kısmı kadastral
çalışmalara tabi tutulmuş. Büyük bir çoğunluğunu biz
yaptık.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) - Gene
yanlış biliyorsun, gene yanlış söylüyorsun Sayın
Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Eğer devlet çalışsaydı zilyetlik kısmına
girmeyecekti mesela genel müdürünün, bölge müdürünün olduğu bir ilde eğer Kayserideki
orman köylerindeki araziler kadastral çalışmalar daha önceden
yapılmış olsaydı o köylüler 1981deki haritada zilyet
değildir diye olmazdı.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) - On
yıldır niye yapmadınız?
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) -
Kayseride bizden önce yapıldı Sayın Elitaş, gene
yanlış bilgi vermişler size.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Şunu söylüyorum Sayın Türkkan:
Siz Türkiyenin gelişmesiyle ilgili bir konuda bir harf olarak yer
alamazsınız ama AK PARTİ
(AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Orman Köylülerinin
Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman
Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin
Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanun Tasarısı ile Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın; Orman Köylülerinin
Kalkındırılmaları Hakkında Kanun Teklifi; Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi, Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve Yalova Milletvekili
Muharrem İnce ile 68 Milletvekilinin; 2/B Barışı Kanunu
Teklifi (Orman Sınırları Dışına
Çıkarılan Alanların İdaresi, Değerlendirilmesi ve
Tasarrufu Hakkında Kanun Teklifi); Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin
Türkoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın; Yayla ve Yaylacılık
Kanunu Teklifi ve İçişleri Komisyonu, Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu Raporları (1/563, 2/71, 2/211, 2/417) (S.
Sayısı: 198) (Devam)
BAŞKAN Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 Sıra
Sayılı Orman Köylülerinin (2B Arazileri)
Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman
Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin
Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı
Hakkında Kanun Tasarısı'nın 7. Maddesinin adında ve
içeriğinde geçen "2 /A" ibarelerinin tasarıdan
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Levent Tüzel
(İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
Sayın Tüzel, buyurun. (BDP
sıralarından alkışlar)
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Evet, bu yasayla birlikte yeni bir
fırsat siyasetinin örneğini hep birlikte yaşıyoruz. Çok
açık bir şekilde mağdur edilmiş ya da işgalci yerine
konulan orman köylülerinin durumuna el uzatmak adına yeniden yağmanın,
rantın, yolsuzluğun önünü açacak bir yasa ve biz bütün halk güçleri
olarak buna karşı mücadele etmemiz gerekir. Ne yazık ki, BDP
dışında muhalefet partileri de bütün bu yasanın
eksiklerine, açıklarına eleştiri getirerek ama desteklemek
beyanında bulunmuşlardır.
Bu yasayla birlikte aslında
Hükûmet eliyle yeni bir insanlık suçu işleniyor demek
yanlış olmayacaktır. Tabii, adı bize her zamanki gibi
şirin gözüküyor yani destek, kalkındırma, bir sahip çıkma
şeklinde ama adı başka, niyeti başka, söz başka,
başlık başka. 17 bin orman köyünde yaşayan 9 milyonu
ilgilendirdiği söylense de aslında bütün ülkenin geleceğini
tehdit etmekte. Çok açık, orman alanları tahrip edilmekte, talan
edilmekte, ekosistem ciddi bir saldırıyla karşı karşıya
bırakılmakta. Bu konuda en çok söz söyleyebilecek emek örgütleri,
meslek örgütleri, orman köylülerinin kooperatifleri, ormanlara sahip çıkma
platformunun dedikleri, eleştirileri, önerileri dikkate
alınmamıştır. Amaç köylüyü desteklemek, yeni orman
alanları oluşturmak değil, bakanlık eliyle yandaş belediye
ve bazı müteahhitleri kalkındırmak, onlara ucuz arsa temin
etmektir.
Şimdi, kamusal
varlıkların satış ve özelleştirilmesinde sıra
orman, tarım arazilerine gelmiştir. Gelirlerin yüzde
90ının Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
tarafından afet işlerinde kullanılacağı, kentsel
dönüşüm içinde değerlendirileceği söylenmektedir ama buna da
güvenmek mümkün değil. Biraz önce Hükûmet partisinden grup başkan
vekili ormanlar üzerinde 75 milyonun hakkını 75 milyona teslim etmek
adına bu çabalar içerisinde olduklarını söylemekte ama
keşke buna inanabilsek. Ne yazık ki böyle bir sicil, böyle bir
geçmiş ortada yok. Dolayısıyla bu yasayla orman işgalleri
ve kıyı yağmacılığı şeklindeki yasa
dışılığa yasallık kazandırılmakta,
âdeta teşvik edilmektedir.
Burada önergeyle birlikte
satış miktarının da
artırıldığını öğreniyoruz. Yoksul orman
köylüsü tarım arazilerini yüzde 70 bedel
karşılığı nasıl satın alacak? Yani bunun
adına destekleme nasıl diyebiliyorsunuz? Aslında, orman köylüleri
için yeni tarım alanları açmak değil, bulundukları
alanlardan, sırf bu satın alamama nedeniyle kovulmaları söz
konusu olacaktır. Düşünebiliyor musunuz, yoksul orman köylüsüyle bu
kıyıları yağmalamış olan lüks işletme, konut
ve ticari işletme sahipleri aynı muameleye tabi tutulacak.
Tabii, bir de bilime ne kadar bu yasada
yer veriliyor, değer veriliyor? Bu da son derece önemli. Bilimsel
gerçekler çarpıtılmakta. Orman mühendisleri örgütleri söylüyor
Yani
yararı olmayan orman alanları diye bir kavram olabilir mi? Yararı
olmayan orman alanları; bundan söz edilemez. Dolayısıyla
tarım yapılması mümkün olan yerin orman
yapılamamasından da söz edilemez. Doğa
düşmanlığı ve rant sevdası el ele olunca, amaç satmak
ve rant olunca her şey mübah. Sayın Bakan burada, daha önceden de
kendisine soru olarak yöneltmiştik, bilim çevrelerine Hükûmet ve bakanlar
eliyle çok açık bir saldırı var. Geçenlerde bir gazeteyi ziyaret
ettiğinde verdiği demeç bunun bir devamı şeklinde. Buna bir
açıklama getirmek gerekir. Yıldız Teknik Üniversitesi
Öğretim Üyesi Profesör Beyza Üstüne
Yani bu insanlar halk adına,
bilim adına ülkenin toprağını, suyunu, deresini, yaşam
alanlarını savunuyorlar, buna uygun açıklamalar yapıyorlar
ama bunlar, işte, enerji şirketlerinin ortaya saldığı
birtakım kişiler olarak iddiada bulunuluyor, tehdit ediliyor,
bilirkişiler kontrol altına alınmak isteniyor.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, istenirse 2/B alanı yeniden orman olarak korunabilir.
Çünkü 410 bin hektar alanın 22 bin hektarı
yapılaşmış durumdadır ama niyet yok ve çok açık,
orman kadastrosu bitmeden de bu yasa çalışması
getirilmiştir. Aslında, bütün yasalarda olduğu gibi
kaptıkaçtı mantığıyla hareket edilmekte, açıkça
rant ve seçim hesaplarıyla hareket edilmektedir. Tarım arazileri
tehdit altındadır. Biz, bütün halkımız, bütün emekçiler bu
yağmaya, bu ranta karşı ülkeye, tarım alanlarına,
ormanlarına sahip çıkmak durumundayız.
Anayasayı delmek âdetten oldu. Bu
yasada da Anayasa delinmektedir, 169, 170inci maddeler ormanların
korunmasına dair. Kanun önündeki eşitlik prensibi delinmektedir.
İdarenin eylem ve işlemlerine karşı dava açma hakkı
ortadan kaldırılmaktadır.
O nedenle, bu yasa geri çekilmelidir
diyorum, saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) Karar
yetersayısı Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Tüzel.
Karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı
vardır, önerge reddedilmiştir.
7nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Muhteremler, kabul ettiniz mi? (AK PARTİ sıralarından
Ettik sesleri) Ettiniz.
Kabul etmeyenler
Edilmiştir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Şimdi, 8inci maddede 4 adet
önerge vardır, sırasıyla okutuyorum -Sayın Genç açısından da
söyleyeyim- en aykırısından yola çıkıp
diğerlerini sırasıyla işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 Sıra
Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının
Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları
Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile
Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun
Tasarısının 8 inci maddesinin ikinci fıkrasının
birinci cümlesinde geçen "talebin intikal tarihinden itibaren en geç on
beş gün içinde" ibaresinin fıkra metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş Yusuf
Başer Ramazan
Can
Kayseri
Yozgat
Kırıkkale
Yaşar
Karayel İsmail
Tamer Muzaffer
Çakar
Kayseri
Kayseri
Muş
M.
Naci Bostancı Mehmet
Doğan Kubat Harun
Karaca
Amasya
İstanbul
İstanbul
Nureddin
Nebati Hilmi
Bilgin
İstanbul
Sivas
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 sıra
sayılı Orman Köylülerinin kalkınmalarının
desteklenmesi ve Hazine adına orman sınırları
dışına çıkarılan yerlerin değerlendirilmesi ile
Hazineye ait tarım arazilerinin satışı hakkında kanun
tasarısının 8. Maddenin 2. Fıkrasında en geç on
beş gün ibaresinin en geç üç ay içinde şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Şandır Mesut
Dedeoğlu Ali
Öz
Mersin Kahramanmaraş
Mersin
Seyfettin Yılmaz Emin Çınar
Adana Kastamonu
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 Sıra
Sayılı Orman Köylülerinin (2B Arazileri)
Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman
Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin
Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanun Tasarısı'nın
"proje Alanlarının Belirlenmesi ve bu Alanda Kalan
Taşınmazların Değerlendirilmesi"ne dair 8. Maddede yer
alan, "TOKİ ve Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı" madde fıkralarından çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
A. Levent Tüzel Hasip Kaplan Ertuğrul
Kürkcü
İstanbul Şırnak
Mersin
Erol Dora Demir
Çelik
Mardin Muş
BAŞKAN Şimdiki önergeyi okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 sıra sayılı
Tasarının 8nci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Vahap Seçer İlhan
Demiröz Selahattin
Karaahmetoğlu
Mersin Bursa
Giresun
Ramis Topal R. Kerim Özkan
Osman
Kaptan
Amasya Burdur
Antalya
Ensar
Öğüt Haluk
Eyidoğan
Ardahan
İstanbul
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Sayın Eyidoğan, buyurun lütfen.
(CHP sıralarından alkışlar)
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 198 sıra sayılı
Kanunun 8inci maddesinin kanundan çıkarılması hakkında
konuşacağım.
Bu kanunda, başka bir kanuna atfen tabii, çok
sayıda bilim ve fen sözcüğü kullanılıyor. Bu kanunda
bilim ve fennin yeri yok, lütfen bu kanundan bilim ve fen sözcüklerini
çıkarınız.
8inci madde 2nci maddedeki proje alanı
tanımı üzerine hazırlanmış bir madde yani kentsel
dönüşüm projeleri üzerine. Proje alanı şöyle
adlandırılıyor: 2/B alanlarını ve proje
bütünlüğünü sağlamak amacıyla gerektiğinde bu
alanların dışında kalan yerleri de kapsayan ve
sınırları Çevre ve Şehircilik Bakanlığı,
Toplu Konut İdaresi Başkanlığı veya ilgili
büyükşehir ya da diğer belediyelerce belirlenen Çevre ve
Şehircilik Bakanlığınca onaylanan gecekondu veya kentsel
dönüşüm projesi uygulanacak alanlar. Yani bu maddede
anlatılanların tarım köylüsünün, orman köylüsünün
kalkınması konusuyla ne alakası var? Hiçbir alakası yok. Bu
kanunun özellikle bu maddesinde üç aktör var: Bakan -Çevre ve Şehircilik
Bakanı- TOKİ veya belediye. Aynı, afet riski altındaki
alanların dönüşümü yasa tasarısında olduğu gibi.
Bakın, 2/B yasasında 27 kez Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı vazediliyor, 3 kez TOKİ söyleniyor, 6 kez de
Orman ve Su İşleri Bakanlığından bahsediliyor. Peki,
afet riski altındaki alanlardaki dönüşüm yasasında ne oluyor?
Orada da 25 kez TOKİden bahsediliyor. Yani şimdi, bu yasanın
özellikle bu maddesinde ve diğer maddelerde niye bu kadar Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı geçiyor? Demek ki bu yasa
taslağı 2/Byi kentsel dönüşüme altlık yapmak için
yazılmış, öyle anlaşılıyor.
Şimdi, bakın, size bir
rapordan, bir kurumun -ciddi bir kurumun- raporundan aktarma
yapacağım, okuyorum: İnşaat sektörünün 2012
yılında gelişim hızını devam ettirmesi için 2/B yasası,
yabancılara mülk satışı ve kentsel dönüşüm projeleri
kritik öneme sahiptir. Bu kritik unsurların devreye girmesi durumunda
içeride inşaat sektöründe hareketliliğin ciddi oranda artması
beklenmelidir, aksi durumda ise inşaat sektörünün 2012 yılında
hız kestiği görülebilir. diyor. Yani 2/B yasası,
yabancılara mülk satışı ve kentsel dönüşüm projeleri
bir araya getiriliyor. Kentsel Dönüşüm Yasası, 2/B yasası ve
diğer, Yabancılara Mülk Satışı Yasası eş,
birbirine paralel gidiyor. Buradan da 2/B yasasının
ağırlıklı olarak ne maksada hizmet ettiği
hakkında bir fikir çıkarabilirsiniz.
Şimdi, kanunda verilen yetkiye
bakınız, madde 8, fıkra 3: Aynı proje alanı için
birden fazla teklif olması hâlinde öncelik sıralaması TOKİ,
büyükşehir belediyeleri ve belediyeler olmak üzere değerlendirme
yapılır. diyor. Durum bu. Yerelde ne kadar demokratik bir madde ve
kanun (!)
Madde 8, fıkra 5te ise, proje
alanı sahibi idareden bahsediliyor. Kim bu idare? TOKİ.
Şimdi, iktidarın amacı
köylüsünü kalkındırmak falan değildir. Orman köylüsü lafı
burada asıl amacı örtmek için bir paravan olarak
kullanılıyor. Amaç, bu arazileri yerli, yabancı yatırımcılara
satıp yapılaşmış yerlerdeki plansız
yapılardan para toplamak. Ülkedeki 2/B satışlarından
hesaplanan para ne kadar? Onların söylediğine göre 26 milyar TL.
Bunun 16 milyarı, yani yüzde 62si yalnızca İstanbulda. Buradan
da anlaşılıyor ki bu yasa, ağırlıklı olarak
büyük kentlerdeki 2/B alanlarına, yapılaşmamış orman
arazilerine yönelik olacak.
Bununla ilgili olarak orman ve
tarım köylüsünü kalkındırma süsü verilen bu yasanın orman
alanlarını haksız şekilde ranta açan 8inci maddesinin geri
çekilmesini istiyoruz.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 Sıra
Sayılı Orman Köylülerinin (2B Arazileri)
Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman
Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin
Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı
Hakkında Kanun Tasarısı'nın "Proje
Alanlarının Belirlenmesi ve Bu Alanda Kalan Taşınmazların
Değerlendirilmesi"ne dair 8. maddede yer alan, "TOKİ ve
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı" madde
fıkralarından çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Demir
Çelik (Muş) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET
ERDOĞAN (Adıyaman) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Buyurun Sayın Çelik.
DEMİR ÇELİK (Muş)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım; 198 sıra sayılı Kanun
Tasarısına ilişkin, partimin ve şahsımın
düşüncelerini ifade etmek için huzurlarınızdayım.
Orman vasfını yitirmiş
alanların terk edilmesi ya da Orman Köylülerinin
Kalkınmalarının başlığını taşıyan
Kanun Tasarısını görüştüğümüzden bu yana ifade etmeye
çalıştığımız şekliyle, aslında
görünürde, mağdur olan bir kesimin, yani köylünün, orman içi köylüsünün
bir kısım sorun ve problemlerini iyileştirme iyi niyetini
hissettiren, o anlamıyla beklentilere cevap olunabileceği duygusunu
yaratan bir girişim. Yıllardır çözüme
kavuşturulamamış, çözülememiş bu sorunun çözülme
adımının atılıyor olması anlaşılır
ancak orman köylüsüne hoş görünerek, 9 milyon civarındaki
mağdurun bir kısım beklentilerini yerine getireceği umudunu
yaratarak yapılmak istenen, tam da bu maddede ifade edilmek istendiği
şekliyle, proje alanı belirlemesiyle uluslararası tröstlere,
finans kurumlarına ve sermayeye kıyılarımızın,
ortak mirasımız diyebileceğimiz değerli alanların
satışına yol açmaktır, imkân vermektir.
Düşünülen şey, yüzyıllardır içinde
bulunduğu orman mekânını ekip biçen, yaşamını
idame ettirmeye çalışan, mağdur dediğimiz bu kesimin
koşullarını iyileştirmek değil. Böyle olmuş
olsaydı, rayiç bedelinin olmaması, bizatihi, karşılıksız
bu alanların orman köylüsüne terkinin düşünülmesi gerekirken rayiç
bedelini yüzde 50de tutmak isteyen muhalefetin anlayışına
rağmen yüzde 70lere çıkaran, o anlamıyla da bu alanların
bu mağdur ve yoksul halk kesimleri tarafından satın
alınamayacağını öngören iktidar, doğası
gereği, öncelikle inisiyatifi Çevre ve Şehircilik
Bakanlığına; yetinmeyip, büyükşehir belediyesine ve
belediyelere; onları da yine merkezî Hükûmetin inisiyatifi dâhilinde
Bakanlar Kurulunun ilgili yönetmeliklerine tabi tutarak şekillendirmek
istemiştir. Buradan da anlaşılacağı üzere, yakın
zamanda güzelim sınırlarımızı turizm adına,
yerleşme adına ya da bir kısım olanak ve imkân sahibi
vatandaşlarımızın yazlık, tatil imkânlarına
sunmak üzere yapılandan farklı olmayacaktır.
O nedenle, hepimizin ortak değeri olan bu
alanların proje alanına dönüştürülmesi gibi bir ibare, her
şeyden önce yapmak istediğimiz ve toplumda iyi niyet temelinde
uyandırdığımız hissiyatın karartılmasına,
yok edilmesine yol açmış olacaktır. Bundan vazgeçmeli ve
hepimizin geleceği olan, ekosistemimizin olmazsa olmazı
noktasında önemli rol ve görev gören bu ormanlar şayet
vasfını yitirmişse bile tarafınızın bunların
nitelikli alanlara dönüştürülmesi yönlü bir çabanın içerisinde
olması gerekirken ve bu işin kendisi bizatihi insani, ahlaki ve etik
bir noktadayken bir şekliyle kötü niyetli insanların yapmak
istediğine alet olmak, onların işlerini kolaylaştıran
bir anlayış içerisinde olmak kabul edilebilir bir durum değildir.
O nedenle, toplumumuzun yüzde 15i civarının işsiz olduğu,
yoksulluğun, sefaletin had safhada olduğu bir noktada satılmak
istenen, satışa sunulacak olan vasfını yitirmiş bu
alanlarda benim mağdur köylümün, mazlum halkımın hiç ama hiçbir
faydası, çıkarı olmayacaktır. Aksine, parası
olanın yani özür diliyorum, düdüğü olanın düdüğünü
çaldığı bir döneme hep beraber imza atmış
olacağız. Bu, bizim halk iradesi olma noktasında
övündüğümüz söylemimizin arkasında durmadığımızın,
onu boşa çıkardığımızın da bir ön
adımı olacaktır.
Buna dur denilmesi dileklerimi
ifade ediyor, bu maddenin kendisinin bir bütün olarak, değilse bile Proje
alanı söyleminden Bizatihi orman köylüsünün
yararlandırılması eksenli bir söyleme dönüştürülerek yeni
şeklinin verilmesi dileklerimle saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
reddedilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
198 sıra sayılı Orman Köylülerinin
Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman
Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin
Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanun Tasarısı'nın 8.
Maddesinin 2. Fıkrasında en geç on beş gün ibaresinin en geç üç
ay içinde şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Seyfettin
Yılmaz (Adana) ve arkadaşları.
BAŞKAN Komisyon
katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET
ERDOĞAN (Adıyaman) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın
Şandır, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle saygılar
sunuyorum.
Değerli arkadaşlar,
televizyonlar kapandı. Artık, burada propaganda yapmak, halka oynamak
imkânı falan yok. Böyle bir şey aklınıza gelmesin diye
söylüyorum, gelmesin efendim. Ama inanınız ki işte 7 milyon
oldukları ifade ediliyor. 21 bin adet orman içi ve kenarı köyü ilzam
eden bir konu. Ayrıca, kamu kaynaklarının kullanılması
açısından 75 milyonu ilgilendiren
Çünkü Sayın
Elitaşın demin ifade ettiği gibi bu arazilerde tüm milletin
hakkı var.
Bir sorunun önemini belirleyen temel
faktörlerden biri yaşadığı süreçtir. Toplumun bu kadar çok
kesimini ilgilendirecek ve bu kadar uzun süre sorun hâline gelecek böyle bir
sorunun çözümünü konuşuyoruz. 7 milyon insanı, bir anlamda 75 milyon
insanı ve tüm Türkiyeyi ilgilendiren ve yaklaşık işte
seksen yıldan bu yana da devam eden, yani Orman Kanununun
çıktığı tarihten bu yana, ormanların
devletleştirilmesi dönemi de dâhil, devletle millet arasında kan
davasına dönüşen, hasım hâline getiren
Sayın Genel
Müdürüm, atıfta bulunuyoruz, kusura bakmayın,
şahsınızı ilzam etmek değil ama iyi bildiğiniz
için size atıfta bulunuyoruz. Bir zamanlar orman suçuyla ilgili yılda
50 bin dosya mahkemelere intikal ederdi. 50 bin insanı, çocuklarıyla,
aileleriyle, yakınlarıyla yüz binlerce insanı ilgilendiren bir
konuya çözüm üretiyoruz.
Değerli arkadaşlar, bu çözüme
daha önce birçok defa teşebbüs edilmiş, siyasi iktidarlar
tarafından gerçekleştirilememiş, üretilememiş. AKP
İktidarı döneminde de teşebbüs edilmiş, olmamış.
Daha önceki dönemde teşebbüs edildi, bir miktar 2/B arazisi
satıldı ama bu satışa imza koyan bürokratların
birçoğu hapse düştü. Yani konu doğru tanzim edilmediği için
hem vatandaşın sorununu çözmedi hem bu konuda irade koyan siyaseti
zora soktu hem de bunu tanzim eden, uygulayan bürokratı zora soktu. Bugün
görüştüğümüz kanun, böyle sıradan, burada sürekli
görüştüğümüz kanunlara benzemez bir kanun. Yani Anayasa
değişikliği kadar önemli bir kanun görüşüyoruz. Öyle
birbirimizle akıl yarışı yapmaya, birbirimize nutuk atmaya
hiç gerek yok. Adına siyaset yaptığımız bu toplumun
bir sorununu çözmek için buradayız ama bu çözümü doğru yapmak
mecburiyetindeyiz değerli arkadaşlar.
Ben komisyonlarda konuştum,
Sayın Bakan davet etti, makamında gittik özel görüşlerimizi de
ifade ettik. Alt komisyonda, çok bilinçli bir şekilde, yani uygulamadan
gelen Sayın Seyfettin Yılmaz katkı vermeye çalıştı,
Sayın Nusret Bayraktar katkı vermeye çalıştı,
Sayın Akif Hamzaçebi, CHP katkı vermeye çalıştı ama
acıyarak söylüyorum, yani içim acıdığı için
söylüyorum, bir ortak aklı üretemedik çünkü muhatabımız olan
siyaset konuyu bilmiyor, bilen de bu heyetin içinde yok. Sayın Bakanı
ilzam etsin diye söylemiyorum. Sayın Bakan siyasi iradesini ortaya
koymuş, bu sorun çözülecek ama önüne gelen metnin üzerinde yürüyor, onun
neyi getirdiğini, ne anlam taşıdığını, hangi
sorunlara sebep olacağını bilebildiğini söyleyebilmesi
mümkün değil, demin Sayın Elitaşın 2/B nutku
attığı gibi bir hadise. Yine üzülerek söylüyorum, bilen de Komisyonda
yok.
Değerli arkadaşlar,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, biz bu kanunun çıkmasına destek
vereceğiz, bir kişinin sorununu çözüyorsa bile onu kazanç
göreceğiz ama bu kanun tam çıkmalı, doğru
çıkmalı; çıkmadığı takdirde, çözdüğü
sorundan daha büyük sorunlara sebep olacak. Bunları burada her maddede
verdiğimiz önergelerle, bilmenin sorumluluğunda gelip sizlere arz
edeceğiz. Takdir sizindir. Bu kanunu doğru çıkartalım,
müzakere yapalım. Değerli milletvekilleri, müzakere yapalım.
Saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Şandır.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
reddedilmiştir.
Son önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 Sıra
Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının
Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları
Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile
Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun
Tasarısının 8 inci maddesinin ikinci fıkrasının
birinci cümlesinde geçen "talebin intikal tarihinden itibaren en geç on
beş gün içinde" ibaresinin fıkra metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET
ERDOĞAN (Adıyaman) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılıyoruz Sayın Başkan.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Hükümetimizin sevk
ettiği Kanun Tasarısında; Tasarının 6 ncı
maddesinde belirtilen hak sahiplerine, hak sahibi olabilmeleri ve doğrudan
satın alma hakkından yararlanabilmeleri için başvuru süresi üç
ay olarak öngörülmüş, bu süreye paralel olarak da, Tasarının 8
inci maddesinde; proje alanlarının teklifi, onaylanması ve bu
alanda kalan taşınmazların ilgili idarelere devri konusunda
düzenleme yapılmıştır.
Ancak, Kanun Tasarısının
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunda yapılan görüşmeleri
sırasında; hak sahiplerinin başvuru süresi, 2/B
çalışması yapılan alanlar için üç aydan altı aya
çıkartılmıştır.
Komisyonda
Tasarıda yapılan bu değişikliklerle; Tasarıda, proje
alanında kalan taşınmazların ilgili idarelere devri
konusunda öngörülen kurgu ve düzen olumsuz yönde etkilenmiş ve Tasarıdan
beklenilen bazı amaçları gerçekleştirmekten
uzaklaşılmıştır.
Açıklanan
sebeplerle, Önerge ile; Tasarının 8 inci maddesinin ikinci
fıkrasının birinci cümlesinde geçen "talebin intikal
tarihinden itibaren en geç on beş gün içinde" ibaresi fıkra
metninden çıkartılmak suretiyle yukarıda belirtilen
sakıncaların giderilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
9uncu maddede iki
önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na
Görüşülmekle olan, 198 sıra
sayılı Orman Köylülerinin kalkınmalarının
desteklenmesi ve Hazine adına orman sınırları
dışına çıkarılan yerlerin değerlendirilmesi ile
Hazineye ait tarım arazilerinin satışı hakkında kanun
tasarısının 9. Maddenin 1. Fıkrasında yer alan Bu
konuyla ilgili davalarda yürütmeyi durdurma ve tedbir kararı
verilemez" ifadesinin çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Şandır Nevzat Korkmaz Mesut
Dedeoğlu
Mersin Isparta Kahramanmaraş
Mehmet Erdoğan Emin
Çınar Seyfettin
Yılmaz
Muğla Kastamonu Adana
BAŞKAN Şimdiki önergeyi
okutup işleme alacağım:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 sıra
sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının
Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları
Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile
Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun
Tasarısının 9 uncu maddesine aşağıdaki (6)
numaralı fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Vahap Seçer Turhan
Tayan
İstanbul Mersin Bursa
Mehmet Ali Ediboğlu Rahmi Aşkın
Türeli
Hatay İzmir
"(6) 6831 sayılı Orman
Kanununun 2 nci maddesi gereğince, Hazine adına orman
sınırları dışına çıkarılan yerlerin
belirlenmesi ve değerlendirilmesi ile Hazineye ait tarım arazilerinin
satışına ilişkin iş ve işlemler
tamamlanıncaya kadar Orman Genel Müdürlüğü ve Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü kadastro komisyonlarında görevli olanlar ile Maliye
Bakanlığı Millî Emlak Genel Müdürlüğü merkez ve taşra
teşkilatı personeline ayda 100 saati geçmemek üzere fazla çalışma
ücreti ödenir."
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET
ERDOĞAN (Adıyaman) Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın Hamzaçebi,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
tasarı yasalaştığı takdirde üç kurum çok büyük bir
iş yükünün altına girecektir. Millî Emlak Genel Müdürlüğü, Orman
Genel Müdürlüğü ve Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, iki yıl
süreyle, 2/B arazileri olsun 2/A arazileri olsun veya hazineye ait tarım
arazileri olsun, bunlarla ilgili satış veya diğer işlemler
nedeniyle çok büyük bir yükün altına girecektir. Bu teşkilatı,
bu kurumları bu kadar büyük bir yükün altına sokarken, kendilerine,
onun karşılığı olarak değerlendirilemeyecek
ölçüde bile olsa bir nakdî ödemenin yapılmasını zorunlu
buluyoruz. Önergemiz bu amaçla, bu kurumların personeline ayda yüz saati
geçmemek üzere, işlemler sonuçlanıncaya kadar -ki kanun bunu iki
yıl olarak öngörmüş- bir fazla mesai ücretinin ödenmesini
öngörmektedir. Gerçekte bu kurumların, özellikle de Millî Emlak Genel
Müdürlüğünün merkez ve taşra teşkilatının
yaşadığı sorunlar bir fazla mesai ücreti ödemesiyle
çözümlenemeyecek kadar veya onunla hafife alınamayacak kadar büyüktür.
Maliye Bakanlığının bugüne kadar,
daha doğrusu, AKP Hükûmetinin kanun hükmünde kararnamelerle
yapmış olduğu düzenlemeye kadar herkese örnek olan örgütlenme
yapısı bugün, maalesef, diğer bakanlıklara, diğer
kurumlara örnek olamayacak bir şekle dönüştürülmüştür. Maliye
Bakanlığının hâlâ bütün kurumlar için örnek olan, örnek
olduğuna inandığım ve hâlâ var olduğuna
inandığım iş ahlakı, iş disiplini gibi
kavramlar yanında örnek olması gereken örgütlenme yapısı,
maalesef, bugün için örnek değildir.
Maliye Bakanlığında teftiş ve denetim
kavramı yok edilmiştir, Maliye Teftiş Kurulu ortadan
kaldırılmıştır. Genel müdürlük düzeyinde Millî Emlak
Genel Müdürlüğü ve Muhasebat Genel Müdürlüğünde kontrolörlük
teşkilatları kaldırılmak suretiyle denetim yok edilmiştir.
Bununla da yetinilmemiş, taşraya uzanılmış ve
taşrada millî emlak denetmenleri ve muhasebe denetmenleri de ortadan
kaldırılmıştır. Bu son derece yanlış bir
uygulamadır.
Bu önerge vesilesiyle bu kadar önemli bir konuyu
değerlendirme imkânımız yok, zaman buna izin vermiyor. Ancak,
şunu söylemek isterim: Hükûmet iki tane kanun hükmünde kararname
çıkardı. Birincisi, 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname,
biraz önce söylediğim, denetmen ve kontrolörlük
teşkilatlarını kaldıran ve bu kurumlarda, bu kurullarda
görev yapan personeli uzman olarak düzenleyen kanun hükmünde kararname;
diğeri de 666 sayılı eşit işe eşit ücret olarak
değerlendirilen veya öyle anılan kararname. Her iki kanun hükmünde
kararname de Maliye Bakanlığının defterdarlık
teşkilatında görev yapan personelini maalesef gözden
çıkarmıştır, onları hak ettiği konuma
taşımamıştır. Merkez teşkilatında maliye
uzmanı adı altında yapılan düzenlemeler, buna
bağlı olarak yapılan özlük hakkı düzenlemeleri
defterdarlık teşkilatından esirgenmiştir. Defterdarlık
teşkilatındaki millî emlak uzmanları, muhasebe uzmanları,
millî emlak denetmenleri, muhasebe denetmenleri, maalesef, ücret yönünden,
özlük hakları yönünden yerinde saymıştır. Merkez
teşkilatında maliye uzmanı olarak düzenlenen bir kısım
uzmanlıklar aşağı yukarı 1.500 TL civarında bir
ücret artışını elde edebilirken, taşra
teşkilatında, defterdarlık teşkilatında, millî emlak
denetmenleri, muhasebe denetmenleri ücret olarak yerinde
saymıştır, bunlara hiçbir şey verilmemiştir.
Bunların sorununu çözmeye yönelik olarak bir önergemiz tasarının
ilerleyen maddelerinde gelecek. Tabii ki komisyon çoğunluğunu
gerektiren düzenlemelerdir, onlarda Komisyonun desteğini talep
edeceğiz. Ancak, bu vesileyle, bu maddede, bu kurumların personeline,
asgari olarak bu tasarının getireceği yükün
karşılığı olmasa dahi, o çekeceği zahmetlerin bir
nebze karşılığı olarak değerlendirilebilecek bir
fazla mesai ücretinin ödenmesini zorunlu görüyoruz. Bu vesileyle bu önergeyi
sizlerin takdirine sunuyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı'na
Görüşülmekle olan, 198 sıra
sayılı Orman Köylülerinin kalkınmalarının
desteklenmesi ve Hazine adına orman sınırları
dışına çıkarılan yerlerin değerlendirilmesi ile
Hazineye ait tarım arazilerinin satışı hakkında kanun
tasarısının 9. Maddenin 1. Fıkrasında yer alan Bu
konuyla ilgili davalarda yürütmeyi durdurma ve tedbir kararı
verilemez" ifadesinin çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Mehmet
Erdoğan (Muğla) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET
ERDOĞAN (Adıyaman) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Sayın Erdoğan,
buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ERDOĞAN
(Muğla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, tabii 2/B
kanunu Meclise gelince aslında Bölgemizdeki, Muğla ilimizdeki birçok
hemşehrimizin 2/Byle ilgili sorunu çözülecek. diye sevindik ama
tasarı şekillendikçe umudumuz, hevesimiz kursağımızda kalmaya başladı. Özellikle biraz
önce verilen önergeyle rayiç bedelin yüzde 50si olarak Komisyonda belirlenen
satış fiyatı yüzde 50den yüzde 70e çıkartıldı.
AKP İktidarı döneminde sürekli fakirleşen gariban köylü
vatandaşlarımızın bu fiyatlarla bu arazileri almaları
maalesef mümkün değil çünkü köylümüz artık, kendi
ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorlanıyor.
Şimdi, Muğla
ilimizde bir başka sorun var. Muğla ilimizin deniz
kıyısına olan sınırları çok fazla, çok güzel
koylarımız var. Bu koylara bakan köylerde 2/Byle ilgili çok ciddi
miktarda araziler var. Duyumlarımıza göre, denizi gören alanlardaki
rayiç bedeller çok yüksek. 100 bin ile 300 bin lira arasında rayiç
bedeller konuşuluyor. Bunlar ne kadar doğrudur, ne kadar
değildir, bugüne kadar çeşitli uyarılarımıza
rağmen yetkililer tarafından gerek Maliye Bakanlığı
gerek Orman Bakanlığı hiçbir açıklama yapmadılar,
insanlar panik hâlinde bekliyorlar.
Şimdi, biz, bu
kanunun 12nci maddesindeki Kıyıya
Şimdi,
arkadaşlar, başlangıçta bu kanun orayı kullanan vatandaşın derdini çözmek
için gündeme geldi ama bu, Muğlayla ilgili sorun, bütün kıyı
bandındaki köylerimizi, koylarımızı ilgilendirecek, bütün
vatandaşlarımızı ilgilendirecek. O yerleri tahsis
ettiğiniz vatandaşlarla orada yaşayan, dededen, babadan o
yerlere, 2/B arazilerine sahip vatandaşlar karşı
karşıya gelecek. Hiç aklımıza gelmeyen sorunlara sebep
olacaksınız yani sorun çözelim derken bu bölgede yaşayan
vatandaşlarımızla bu
arazileri tahsis alacak vatandaşları karşı
karşıya getirip Türkiyede şimdiye kadar devletine, milletine
bağlı olarak yaşamış olan, bu kıyı
bandında hiçbir gün devlete karşı gelmemiş, vergisini
zamanında ödemiş, her işini zamanında yapmış,
devlete karşı mükellefiyetlerinde hiç sorun yaşamamış
bu insanlarla devleti ve oraya gönderdiğiniz yandaşlarınızı
karşı karşıya getireceksiniz.
Vakit varken, şimdiden ben bunu
bir defa, geçen hafta, daha önceki görüşmeler sırasında
uyardım- bu bölgelerdeki fiyatları köylünün alabileceği makul
seviyeye çekin. Eğer bunu çekmezseniz ortaya çıkacak sorunların
hepsinden sorumlusunuz. Şimdi, diyorsunuz ki: Efendim, bu 2/Blerde
yetimin, fakirin fukaranın, herkesin hakkı var, bizim de
hakkımız var.
Arkadaşlar, o bölgelerde, o
koylarda yaşayan insanlar, otuz sene önce, elli sene önce Türkiye'nin en
mahrum yerlerinde yaşıyorlardı, elektrikleri yoktu, yolları
yoktu, suları yoktu, arabaları yoktu, okula gelir giderken onlar çok
daha, bizim diğer köylerimize göre, zor şartlarda gelip
gidiyorlardı. Ben, bu sorunun, tekrar, buradan, zaman geçmeden çözülmesini
talep ediyorum.
Sayın Bakanım, eğer
buraların fiyatları belirlenirken makul seviyede fiyatlar
belirlenmezse, 100 bin lira, 300 bin lira gibi fiyatlar belirlenirse ki
Ben,
geçen hafta bu köylerimizden birisine gittim, Gökbel köyüne gittim. Gökbel
köyündeki vatandaşlarımız Yüzde 50ye göre, peşin ödeme
indirimi de dâhil olmak üzere 80 bin lira ödememiz gerekiyor. Biz,
maliyecilerle gittik görüştük. dediler.
ORMAN VE SU İŞLERİ
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) 100 bin çok büyük bir rakam.
Rakamlarda yanlışlık var. 100 TL olmasın.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) 100 bin
TL diyorum, 100 bin TL, dönümüne. Bunlar açıklanınca ben bunu burada
gelip zatıalinize tekrar göstereceğim. Eğer bu
fiyatlar bu şekilde belirlenirse siz zaten Muğlanın hiçbir köyüne gidemezsiniz Sayın Bakanım.
ORMAN VE SU İŞLERİ
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Ben zaten Muğlaya
geleceğim.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Tamam.
Teşekkür ediyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
reddedilmiştir.
9uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime yarım saat ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.45
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.20
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet
Bilal MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 96ncı Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
Danışma Kurulunun bir önerisi
vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
(Devam)
B) Danışma
Kurulu Önerileri
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisinin kuruluşunun 92'nci yıl dönümünün ve Ulusal
Egemenlik ve Çocuk Bayramının kutlanması, günün anlam ve
öneminin belirtilmesi amacıyla Genel Kurulda özel bir görüşme
yapılması için Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23 Nisan 2012
Pazartesi günü saat 14.00'te toplanmasına; bu toplantıda
yapılacak görüşmelerde siyasi parti grupları
başkanlarına ve grubu bulunmayıp da Mecliste üyesi bulunan
siyasi partinin genel başkanına onar dakika süreyle söz verilmesine
ve bu birleşimde başka konuların görüşülmemesine
ilişkin Danışma Kurulu önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
No: 23 Tarih:
17/04/2012
Türkiye Büyük Millet Meclisinin
kuruluşunun 92'nci yıl dönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk
Bayramının kutlanması, günün anlam ve öneminin belirtilmesi
amacıyla Genel Kurulda özel bir görüşme yapılması için
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23 Nisan 2012 Pazartesi günü saat 14:00'te
toplanması, bu toplantıda yapılacak görüşmelerde siyasi
parti grupları başkanlarına ve grubu bulunmayıp da Mecliste
üyesi bulunan siyasi partinin genel başkanına 10'ar dakika süreyle
söz verilmesi ve bu Birleşimde başka konuların
görüşülmemesinin Genel Kurulun onayına sunulması
Danışma Kurulunca önerilmiştir.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Mustafa
Elitaş Muharrem
İnce
Adalet ve
Kalkınma Partisi Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu
Başkanvekili
Grubu Başkanvekili
Mehmet
Şandır Pervin Buldan
Milliyetçi
Hareket Partisi
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu
Başkanvekili Grubu
Başkanvekili
BAŞKAN Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
198 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Orman Köylülerinin
Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman
Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin
Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanun Tasarısı ile Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın; Orman Köylülerinin Kalkındırılmaları
Hakkında Kanun Teklifi; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Ankara Milletvekili Emine
Ülker Tarhan ve Yalova Milletvekili Muharrem İnce ile 68 Milletvekilinin;
2/B Barışı Kanunu Teklifi (Orman Sınırları
Dışına Çıkarılan Alanların İdaresi,
Değerlendirilmesi ve Tasarrufu Hakkında Kanun Teklifi); Osmaniye
Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın; Yayla ve
Yaylacılık Kanunu Teklifi ve İçişleri Komisyonu,
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporları (1/563, 2/71,
2/211, 2/417) (S. Sayısı: 198) (Devam)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
10uncu madde üzerinde dört önerge
vardır, sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 Sıra
Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının
Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları
Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile
Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun
Tasarısının 10 uncu maddesinin ikinci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa Elitaş Yusuf
Başer Ramazan
Can
Kayseri Yozgat Kırıkkale
Yaşar Karayel İsmail
Tamer Muzaffer
Çakar
Kayseri Kayseri Muş
M. Naci Bostancı Mehmet Doğan
Kubat Harun
Karaca
Amasya İstanbul İstanbul
2) Bu Kanunun uygulamasından elde
edilen gelirlerin yüzde üçünü geçmemek üzere Bakanlar Kurulunca belirlenecek
miktar, genel bütçe gelir ve gider hesaplarıyla
ilişkilendirilmeksizin tahsilini takip eden ay sonuna kadar
yatırım amacıyla kullanılmak üzere Vakıflar Genel
Müdürlüğü muhasebe birimi hesabına ödenir. Kalan tutarın yüzde
doksanını geçmemek üzere Bakanlar Kurulu kararıyla belirlenen
orana karşılık gelen bölümü, ilgili yıl genel bütçesinin
(B) işaretli cetvelinde özel gelir, kalanı ise gelir olarak öngörülür
ve gelir gerçekleşmesine bağlı olarak özel gelir veya gelir
kaydedilir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
198 sıra sayılı kanun
tasarısının
10 uncu maddeye
aşağıdaki bendin eklenmesini,
Orman genel müdürlüğü yeni orman
alanlarının oluşturulması için çalışmalar yapar
ve her yıl 2B arazilerinden elde edilen gelirin en az yüzde ellisi olmak
üzere bütçeyi yeni orman arazilerin oluşturulması için kullanır."
arz ve teklif ederiz.
Abdullah
Levent Tüzel Demir
Çelik Sebahat
Tuncel
İstanbul Muş İstanbul
Pervin
Buldan Ayla
Akat Ata İbrahim
Binici
Iğdır Batman Şanlıurfa
Hasip
Kaplan
Şırnak
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 sıra
sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının
Desteklenmesi ve Hazine adına orman sınırları
dışına çıkarılan yerlerin değerlendirilmesi ile
Hazineye ait tarım arazilerinin satışı hakkında kanun
tasarısının 10. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen
Bu kanun uygulanmasından elde edilen gelirlerin yüzde doksanını
geçmemek üzere" ibaresindeki yüzde doksan yerine yüzde ellisini geçmemek
üzere" değiştirilmesi ve buna bağlı olarak aynı
maddenin 3. Fıkrasında özel gelir olarak tahmin edilen yüzde ellilik
tutar karşılığının Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı bütçesinde afet riski altındaki alanların
dönüştürülmesinde kullanılmak üzere özel olarak öngörülür
şeklinde genel bütçenin (B) işaretli cetvele gelir kaydedilir.
Diğer yüzde ellilik tutar karşılığının ise
Orman Genel Müdürlüğü bütçesinde gerekli ödenek ön görülür şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Seyfettin
Yılmaz Ali Öz Emin Çınar
Adana Mersin Kastamonu
Mesut
Dedeoğlu Mehmet Şandır Sadir Durmaz
Kahramanmaraş Mersin Yozgat
BAŞKAN Şimdiki önergeyi
okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 sıra
sayılı Tasarının Yeni orman alanlarının tesisi,
Devlet ormanlarının içinde veya bitişiğinde bulunan köyler
halkının desteklenmesi, gelirler, harcamalar ve muafiyetler
başlıklı 10. Maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Vahap Seçer İlhan
Demiröz Selahattin
Karaahmetoğlu
Mersin Bursa Giresun
Ramis Topal Ramazan Kerim
Özkan Osman
Kaptan
Amasya Burdur Antalya
Yeni orman alanlarının
tesisi, Devlet ormanları içinde veya bitişiğinde bulunan köyler
halkının desteklenmesi, gelirler, harcamalar ve muafiyetler
Madde 10
1)
Orman Genel Müdürlüğü, Devlet ormanları içinde ve
bitişiğinde oturan köyler halkının geçim seviyesinin
yükseltilmesi için gerekli tedbirleri alır. Bu maksatla sağlanacak
işletme araç ve gereçleri ile gerekli diğer girdiler hibe veya kredi
desteği yolu ile karşılanır.
2)
Bu kanunun uygulanmasından elde edilen gelirler genel bütçenin (B)
işaretli cetveline gelir kaydedilir. Bu gelirlerin;
a) Yüzde
kırkı, orman köylülerinin kalkınması ile orman
alanlarının ıslah/ihyası ve yeni orman
alanlarının oluşturulması
b)
Yüzde otuzu gecekondu bölgeleri ve 2/B arazileri üzerindeki yerleşim
yerlerinin alt yapısının yapılması ve
iyileştirilmesi ile şehirlerdeki yapıların depreme
karşı güçlendirilmesi
c) Yüzde otuzu ise;
hayvancılığın desteklenmesi ile devlet üniversitelerinin
geliştirilmesi ve desteklenmesi
Amacıyla kullanmak üzere,
ayrıldıkları oranlar kadar ilgili idarelerin bütçelerine gerekli
ödenek öngörülür. Bu ödeneklerden belirtilen hizmetlerin yürütülmesi için
gerektiğinde genel bütçe kapsamındaki diğer kamu idarelerine
ödenek, diğer idarelere ise kaynak aktarabilir.
Bu kanun hükümlerinin
uygulanmasında yapılacak satış, tescil, devir, kayıt,
terkin, düzeltme, ifraz, tevhit, cins değişikliği ve ipotek
işlemleri ile bunlara bağlı ve tamamlayıcı nitelikteki
işlemler veraset ve intikal vergisinden, 492 sayılı kanun ile
26/5/1981 tarihli ve 2664 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu
kapsamında alınan harçlardan, bu işlemler nedeniyle düzenlenecek
kağıtlar damga vergisinden ve genel yönetim kapsamındaki kamu
idarelerince alınan ücretlerden muaftır.
BAŞKAN Komisyon
katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET
ERDOĞAN (Adıyaman) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın Özkan,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bakın burada, bu verdiğimiz
önergede adaleti sağlıyoruz, ormandan elde edeceğimiz geliri
paylaştırıyoruz yani bir adalet uygulamak istiyoruz. Sizin
yaptığınız kanunda gelirlerin yüzde 10u Orman ve Su
İşleri Bakanlığına, yüzde 90ı Çevre ve
Şehircilik Bakanlığına veriliyor. Bizse bunu yüzde 40, 30,
30 oranında
Hem orman köylüsünü koruyoruz hem üniversiteleri koruyoruz
hem orman köylüsünün altyapısını oluşturuyoruz, Şehir
ve Çevre Bakanlığını koruyoruz,
hayvancılığı geliştiriyoruz, üniversitelerimize destek
veriyoruz yani adalet sağlıyoruz. Bu önergemiz bunu kapsıyor.
Değerli arkadaşlarım,
zaten şunu söyledim, ben komisyonda da söyledim: Ahmak oğlu verir
malı veresiye, kafesteki kuşu salıverir gelesiye. Kafesteki
kuş bizim. Bu kuş bizim ama bu kuşu biz alıyoruz, Orman
Bakanlığı bu işle iştigal ediyor, ormanları
yıllarca korumuş, çalışmış, eziyetini çekmiş
ama alıyoruz bunu Ben yiyemedim, sen ye kardeşim. deyip Çevre ve
Şehircilik Bakanlığına veriyoruz.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul)
Kentsel dönüşüm yapacaklar.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla)
Kentsel dönüşüm anlamında. Zaten onun bir eli yağda, bir eli
balda. Aydın gibi, dağlarından yağ akıyor,
ovasından bal akıyor. Geliri var, haksız bir rekabet
yapıyor. Geliri yerinde. Yani böyle bir kurumu, niçin bunu koydunuz bunu
anlayabilmiş değiliz.
Değerli arkadaşlarım,
ayrıca Hayvancılığı geliştirelim. diyoruz.
Orman köylüsü zaten fakir. Eskiden ORKÖY vardı onu da kaldırdık.
ORKÖY 4 tane inek verirdi, orman köylüsü onun sütünü sağar,
buzağısını elde eder, buzağısını dana
yapar, besler, beside satar onunla çocuğunun düğününü yapar,
çocuğunun okul harcını çıkarırdı. Onu da mahrum
ediyoruz. En fakir kesim, 7 milyonlardan bahsediyoruz. Bu orman köylüsünü niçin
korumuyoruz?
Rayiç değerle ilgili komisyonda
biz gayet güzel şeyler yaptık, yüzde 70i değil, yüzde 50sini dile
getirdik. Komisyon kabul etti. Bakın, Komisyon Başkanı küstü
gitti, burada yok şu anda. Mehmet Bey oturmuş yanına. Sayın
Bakanımın da içi almıyor bunu.
BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa)
Gelecek, gelecek.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla)
Gelecek de nerede? Biz bunu beraber kararlaştırmadık
değerli arkadaşlarım. Fakat komisyon üyeleri arkadaşlar
-burada fotoğrafını çektim- şurada oturdular, şu
köşede, Ali Babacanı ikna edemediler. Antalya milletvekili,
İstanbul milletvekili, İzmir milletvekili, iktidar milletvekilleri,
Komisyon Başkanı oturdu burada bir saat Ali Babacanla pazarlık
etti.
Ben Tevfik Fikretin bir şiirinin
son iki dörtlüğünü sizlerle paylaşmak istiyorum. Üzerine düşen
alsın bu dörtlüğü:
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı
iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca,
çatlayıncaya kadar yiyin!
Verir zavallı memleket, verir ne
varsa, malını
Vücudunu, hayatını, ümidini,
hayalini
Bütün ferağ-ı halini, olanca
şevk-i balini.
Hemen yutun düşünmeyin
haramını, helalini...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı
iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca,
çatlayıncaya kadar yiyin!
Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın
giderayak!
Yarın bakarsınız söner
bugün çıtırdayan ocak!
Bugünkü mideler kavi, bugünkü çorbalar
sıcak,
Atıştırın,
tıkıştırın, kapış kapış, çanak
çanak...
Yiyin
efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca,
tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
Tevfik
Fikret çok güzel anlatmış. Üstüne, hissesine düşenler alsın
diyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Önergemizin
kabulünü istiyorum değerli arkadaşlarım. Biz, burada, gerçekten adalet
sağlıyoruz. Orman köylüsü korunuyor, orman köylüsünün altyapısı
korunuyor. Şehircilik Bakanlığımız korunuyor,
üniversitelerimiz korunuyor, devlet üniversitelerimiz korunuyor. O bilim
yuvalarına buradan bir ışık yakıyoruz. Ne diyorduk
üniversitelerimizle ilgili? Hamamı var kurnası yok, davulu var
zurnası yok. Bu göndereceğiniz gelir, o üniversitelere hem hamam
olacak hem davul olacak hem zurnası olacak hem kurnası olacak.
Bu
duygularla hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı'na
Görüşülmekte
olan 198 sıra sayılı Orman Köylülerinin
Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine adına orman
sınırları dışına çıkarılan yerlerin
değerlendirilmesi ile Hazineye ait tarım arazilerinin
satışı hakkında kanun tasarısının 10.
maddesinin 2. fıkrasında belirtilen Bu kanun uygulanmasından
elde edilen gelirlerin yüzde doksanını geçmemek üzere"
ibaresindeki "yüzde doksan yerine yüzde ellisini geçmemek üzere"
değiştirilmesi ve buna bağlı olarak aynı maddenin 3.
Fıkrasında özel gelir olarak tahmin edilen yüzde ellilik tutar
karşılığının Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı bütçesinde afet riski altındaki alanların
dönüştürülmesinde kullanılmak üzere özel olarak öngörülür şeklinde
genel bütçenin (B) işaretli cetvele gelir kaydedilir. Diğer yüzde
ellilik tutar karşılığının ise Orman Genel
Müdürlüğü bütçesinde gerekli ödenek ön görülür şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
TARIM,
ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Şandır, buyurun.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli
milletvekilleri, öncelikle saygılar sunuyorum.
Sözümüze
kaldığımız yerden devam etmek istiyorum. Bu kanunun
artık eksikliklerini tamamlamak çok mümkün değil çünkü inat
ediyorsunuz. Bir müzakere değil, bir dayatma içerisindesiniz. Yani
şunun için söylüyorum: Milliyetçi Hareket Partisi bu kanuna destek
vereceğini ilk günden ifade etti, hatta paralel kanun teklifi verdi.
Bildiğim kadarıyla söylüyorum, kendi beyanlarını kendileri
ifade ederler, Cumhuriyet Halk Partisi de bu kanunla ilgili kanun teklifi verdi
ve ilk günden ifade etti ki Biz bunu destekliyoruz. Gerekçemiz de çok
açık, yani yıllara sari ve gerçekten kangren hâline gelen bir sorunun
çözümü noktasında, muhalefet partileri olarak biz engelleyici değil,
destekleyici bir misyon üstleniyoruz, bir anlayış içerisindeyiz.
Ancak eksik çıkmamalı, yani bu uzlaşma heba edilmemeli
değerli milletvekilleri. Her defasında temin edemediğimiz bir
uzlaşmayı, Sayın Bakan, Sayın Hükûmet heba etmemeli, bir
inat uğruna heba etmemeli. Bu kanun eksik çıkıyor.
Bakın
değerli arkadaşlar, bu konuyla ilgili daha önce Anayasa Mahkemesinin
iptal kararları var, ilan edilmiş gerekçeleri var. Nedir o hadise?
Anayasanın 170inci maddesindeki değerlendirme kelimesinin bu
kanunda da anlaşıldığına Anayasa Mahkemesi Anayasaya
aykırıdır diye hüküm koyuyor. Sizin, şimdi, bu
değerlendirme kelimesini açmadan, onu yorumlamadan, onu değiştirmeden
bu kanunun başına Orman köylülerinin kalkındırılmaları
için 2/B arazilerinin değerlendirmesini yazmanız bir şey ifade
etmez çünkü işte bu madde -yani bir anlamda suçüstü yakalanıyorsunuz-
bu arazileri orman köylerinin kalkındırılması için değerlendirmiyor,
başka kaynaklara aktarmak için değerlendiriyorsunuz.
Şimdi,
eğer Anayasa Mahkemesi hukukla hükmedecekse, gerçekten Anayasa Mahkemesi
ise dün öyle, bugün böyle demeyecektir. Dün iptal ettiği gerekçeler
ortadayken -yani değerlendirme kelimesinin satma şeklinde
anlaşılmasını kendi gerekçeleriyle reddetmiştir ve
kanunu iptal etmiştir- şimdi, siz, bu noktada hiçbir şey
olmayacakmış gibi değerlendirme kelimesine dayalı olarak
bir kanun çıkartıyorsunuz ama yaptığınız
değerlendirmede elde ettiğiniz gelirleri, Anayasa 170e tam taban
tabana zıt kullanıyorsunuz. Ne yapıyorsunuz? Buradan
kazanılan paraların yüzde 90ını kentsel dönüşüme
aktarıyorsunuz. Yok böyle bir imkân. Bu Anayasada yok böyle bir imkân
değerli arkadaşlar. Hukuk değişir, Allah kanunu değil
ama hukuku hukukun içinde kalarak değiştirmek gerekir. Eğer
Türkiye bir hukuk devletiyse
Yani ben size söylüyorum: Biz bu kanunu
destekliyoruz ama bu kanun Anayasa Mahkemesine giderse bu gerekçelerle iptal
edilir, gelin bunu düzeltelim. Bir irade beyanı olarak söylüyorum:
Milliyetçi Hareket Partisi 50 milletvekiliyle size destek vermeye hazır,
gelin Anayasanın 170inci maddesindeki değerlendirme kelimesini
doğru tanımlayalım ve bu 2/B sorununu çözelim. Ama bizim bu
uzlaşma beyanımızı da yok sayarak siz Bizim sayısal
çoğunluğumuz var, biz bunu çıkaracağız. derseniz
kanunu kanun dışı yollarla değiştirmiş olursunuz.
Bu doğru değil değerli arkadaşlar. Dolayısıyla,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak söylüyoruz; televizyonlar kapalı, ne
şovundayız ne akıl ne laf yarışındayız ama
eğer ciddi bir iş yapıyorsak, bana göre, cumhuriyet tarihinin en
önemli bir uzlaşmasıyla, böyle, kemikleşen
Biraz sonraki
önergelerde bu kanunun uygulanmasından doğacak muhtemel
sorunları da burada konuşacağız.
Bilmenin
sorumluluğunda, bilginin sorumluluğunda, uygulamadan gelen bir insan
olmanın sorumluluğunda sizleri uyarıyoruz: Doğru iş
yapalım, düzgün iş yapalım. Sürekli olarak bu Meclisi kanun
değişiklikleriyle meşgul etmeye de hakkınız yok,
milletin zamanını çalıyorsunuz. Sürekli,
yaptığınız kanunları henüz daha uygulamaya başlamadan
değiştiriyorsunuz. Türk Ticaret Kanununu birlikte
değiştirdik, şimdi uygulamaya başlamadan önce yeniden
değiştireceksiniz.
Dolayısıyla,
Sayın Bakana, sayın iktidar partisi grubu yönetimine tekrar açık
yüreklilikle teklif ediyorum: Gelin bu kanunu doğru düzgün
çıkaralım, milletin sorunlarını çözelim.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Şandır.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
reddedilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
198 sıra
sayılı kanun tasarısının 10 uncu maddesinin 2 nci
fıkrasında yer alan "yüzde doksanını geçmemek
üzere" ifadesi çıkarılarak "en az yüzde yetmişi olmak
üzere" ifadesinin eklenmesini,
10 uncu maddeye aşağıdaki bendin
eklenmesini,
Orman genel müdürlüğü
yeni orman alanlarının oluşturulması için
çalışmalar yapar ve her yıl 2B arazilerinden elde edilen gelirin
en az yüzde ellisi olmak üzere bütçeyi yeni orman arazilerin
oluşturulması için kullanır."
arz ve teklif ederiz.
Abdullah
Levent Tüzel (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
TARIM,
ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kaplan. (BDP sıralarından alkışlar)
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Teşekkür Sayın Başkan.
Zaten,
Komisyon ve Hükûmet katılsaydı şaşacaktım
arkadaşlar.
Şimdi,
hakikaten, bu 2/B Yasası var ya tam bir orman kanunu! Orman kanunu nedir
biliyor musunuz halk dilinde? Garip bir durum var ya.
Arkadaşlar,
şimdi, bu maddeleri hakikaten okuyor musunuz? Sayın Çevre ve Orman
Bakanı
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) Orman ve Su İşleri Bakanı,
Sayın Vekilim.
HASİP
KAPLAN (Devamla)
madem ormandan sen sorumlusun, ormana bak. Madem siz
sorumlusunuz siz ormana bakın. Eğer Çevre ve Şehircilik
Bakanı orman dikecekse, apartman dikmeyecekse onu Orman Bakanı
yapalım, sizi Çevre ve Kent Bakanı yapalım. Yani bu maddede
ormanı Çevre ve Kentleşme Bakanına veriyorsunuz, böyle bir
şey olur mu arkadaşlar ya?
Bırakın
onu, ormanda tarım da vardır, tarıma elverişli arazi
diyoruz, Tarım, Hayvancılık Bakanı nerede? O da yok.
Hepsini nereye bağlıyorlar? Yap-işlet-devret, TOKİye
bağlanıyor. Adrese bakın, dikkat edin.
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) 3üncü köprü
HASİP
KAPLAN (Devamla) Özelleştirme TOKİye bağlanıyor -dikkat
edin- Afet Yasası, kentsel dönüşüm TOKİye bağlanıyor.
Ormanlar yapılacak, satılacak, parası alınacak,
parasıyla yeni orman yapılacak, Orman Bakanına değil
TOKİye bağlanıyor.
HASAN
HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Suriyeye de TOKİ girsin o zaman!
HASİP
KAPLAN (Devamla) Şimdi, dikkat edin ama arkadaşlar, bu TOKİ
cumhuriyeti midir arkadaşlar ya? TOKİ kime bağlı?
Başbakana.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Para, para, para
HASİP
KAPLAN (Devamla) TOKİ ne? İhale yapamasın
TOKİ yerel
yönetim dinlemez, plan dinlemez, proje dinlemez, yerel yönetimleri dinlemez,
yerel seçilmiş, yerel iktidarları, yerel millî iradeyi tanımaz.
Kim yapar? TOKİ yapar, istediği yere istediği binayı diker,
istediği yerde yapar, ihaleyi de adamına verir, adamını
bulmakta da maharetlidir.
Sevgili
AKPliler, niye bu kadar parayı çok seviyorsunuz, niçin?
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) Bitirdiler!
HASİP
KAPLAN (Devamla) Başbakanın görevi hükûmetin, kabinenin
başı olmaktır. Başbakan niye Hükûmet olarak müteahhitlik
yapıyor, söyler misiniz? Bu kadar bakan var! İşte Orman ve Su
İşleri Bakanı
Bakanlığını yapsın. Ne
işi var Başbakanın TOKİsinin Sayın Bakan Veysel
Beyin alanında? Şimdi, onu anlayalım.
Bakın,
şimdi, burada sapla samanı iyicene
karıştırdınız. İnanın hukuku da
karıştırdınız. Başbakanın görevi bakanlar
komitesine başkanlık etmektir. Başbakan her tarafı
özelleştiriyor, memleketin ihalesini, limanını,
karasularını, akarsularını, dağlarını her
şeyini özelleştiriyor, satıyorsunuz. İyi de kardeşim,
bu TOKİ devlet kurumu değil mi? Siz kamulaştırma mı
yapıyorsunuz, devletleştirme mi yapıyorsunuz? Onu da
yanlış yaparsınız yaparsanız çünkü yapanlar iyi,
doğru yapıyor.
Bakın,
Arjantinde enerji açığı var, bir bakıyor ki enerji
ithalatında petrol şirketleri numara çekiyor, hepsinin yakasına
yapışıyor, millîleştiriyor hepsini. Ondan sonra da hizaya
çekiyor. Enerji politikası dünyada böyle sağlanıyor. Siz ne
yapıyorsunuz? Vatandaşın elindeki ormandan bozma 3
kuruşluk, 3 dönümlük arsasına göz dikiyorsunuz, ona el koyuyorsunuz,
onun da bedelini yüzde 50den 70e çıkarıyorsunuz,
vatandaşın malını gasbediyorsunuz, ecri misil haraç
alıyorsunuz, sonra da verirken üstüne de ceza
yağdırıyorsunuz, diyorsunuz: Alırsınız yüzde
Bunu
bırakın, bu yanlış. Bu akçeli işler, bu paralı
işler kirli işlerdir, rant işleridir. İçinde yolsuzluk
vardır, içinde taşeron vardır, içinde müteahhit vardır.
Başbakan eğer dünya lideri olmak istiyorsa konutla, ihaleyle, rantla,
komisyonla uğraşmaz. Bir ülkenin başbakanı bunların
başını da kendine bağlamaz. Artık TOKİ cumhuriyetidir
bunun adı. Türkiye Cumhuriyetinin ismini TOKİ cumhuriyeti olarak
Niye her şey TOKİye bağlanıyor, sorar
mısınız? Hiç sorgulamıyor musunuz, niye TOKİ? Her
şey TOKİye bağlanıyor. Şimdi, Bakanlıkların
hepsinin yetkisini al, getir TOKİye bağla. Ya, bu TOKİnin
denetimi var mı? Meclis Sayıştay üzerinden yapıyor mu?
Yapamıyor.
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) Yapı denetimi de yok, mali denetimi
de yok.
HASİP
KAPLAN (Devamla) Yapı denetimi yok, bütçe üzerinden denetimi yok, bütçe
kaleminde harcaması yok, alımı denetlenemiyor, satımı
denetlenemiyor. Bu para işleri, akçe işleri kirli işlerdir
arkadaşlar.
Türkiye
TOKİ cumhuriyeti değildir, onu da hatırlatalım tekrar. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
198 Sıra Sayılı Orman
Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine
Adına Orman Sınırları Dışına
Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım
Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun
Tasarısının 10 uncu maddesinin ikinci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa Elitaş
(Kayseri) ve arkadaşları
2)
Bu Kanunun uygulamasından elde edilen gelirlerin yüzde üçünü geçmemek
üzere Bakanlar Kurulunca belirlenecek miktar, genel bütçe gelir ve gider
hesaplarıyla ilişkilendirilmeksizin tahsilini takip eden ay sonuna
kadar yatırım amacıyla kullanılmak üzere Vakıflar
Genel Müdürlüğü muhasebe birimi hesabına ödenir. Kalan tutarın
yüzde doksanını geçmemek üzere Bakanlar Kurulu kararıyla
belirlenen orana karşılık gelen bölümü, ilgili yıl genel
bütçesinin (B) işaretli cetvelinde özel gelir, kalanı ise gelir olarak
öngörülür ve gelir gerçekleşmesine bağlı olarak özel gelir veya
gelir kaydedilir."
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
TARIM,
ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet, katılıyor musunuz?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılıyoruz Sayın Başkan.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önerge
ile; Vakıflar Genel Müdürlüğünün yapmakla yükümlü olduğu kamu
hizmetlerini daha iyi şekilde yerine getirebilmesi için, bu Kanunun
uygulamasından elde edilen gelirlerin yüzde üçünü geçmemek üzere Bakanlar
Kurulunca belirlenecek miktarın, genel bütçe gelir ve gider
hesaplarıyla ilişkilendirilmeksizin tahsilini takip eden ay sonuna
kadar yatırım amacıyla kullanılmak üzere bu Genel
Müdürlüğün muhasebe birimi hesabına ödenmesi öngörülmek suretiyle, bu
Genel Müdürlüğün mali açıdan güçlendirilmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul
edilen önerge çerçevesi içinde madde 10u oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 11de üç adet
önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
198 Sıra Sayılı Orman Köylülerinin
Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman
Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin
Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanun Tasarısının 11 inci
maddesinin on altıncı fıkrasında yer alan "lehine
irtifak hakkı tesis edilmesi" ibaresinden sonra gelmek ve muhafaza
ormanı olması ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş Yusuf
Başer Ramazan
Can
Kayseri Yozgat Kırıkkale
Yaşar
Karayel İsmail
Tamer Muzaffer
Çakar
Kayseri Kayseri Muş
Hilmi
Bilgin Mehmet
Naci Bostancı Mehmet
Doğan Kubat
Sivas Amasya İstanbul
Nureddin Nebati Harun Karaca
İstanbul İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
198 Sıra Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının
Desteklenmesi Ve Hazine Adına Orman Sınırları
Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile
Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısının;
"Diğer
işlemler" başlıklı;
11 inci maddenin
onüçüncü fıkrasının; Hak sahipliğine esas tarihin tespiti
konusunda tereddüt olması halinde hak sahipliği, Tapu ve Kadastro
Genel Müdürlüğünce bildirilen bilgi ve belgelere göre, bunun mümkün
olmaması halinde "başvuru sahipleri tarafından ibraz edilen
kamu kurum ve kuruluşlarınca verilen ya da kamu kurum ve
kuruluşlarına yapılan ödemelere ait belgelere göre" idarece
belirlenir
şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Seyfettin
Yılmaz Ali
Uzunırmak D.
Ali Torlak
Adana Aydın İstanbul
Ali Öz Celal
Adan
Mersin İstanbul
BAŞKAN
Şimdiki önergeyi okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
198 Sıra Sayılı Tasarının 11inci maddesine
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Akif Hamzaçebi Vahap
Seçer İlhan
Demiröz
İstanbul Mersin Bursa
Mehmet
Şeker Haydar
Akar Oğuz
Oyan
Gaziantep Kocaeli İzmir
(11) Bu Kanun
kapsamında yapılan devir ve satışlarda esas alınan
bedel emlak vergisi ve harç matrahlarının tespitinde dikkate
alınmaz. Emlak vergisi değeri harca esas değer olarak kabul
edilir."
BAŞKAN Komisyon
katılıyor musunuz?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor musunuz?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Oyan, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
OĞUZ OYAN
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; niçin
böyle bir önerge? Aslında, esas olan bu rayiç değer meselesiydi ama
rayiç değer konusunda geri adım atılmadığına göre
hiç olmazsa burada özellikle orman köylüsü açısından
bakarsanız, bu kanun kapsamındaki devir ve satışlarda esas
alınan bedeli emlak vergisi değeri olarak alırsanız ödeme
gücü ilkesini dikkate almış olursunuz. Aslında yüzde 70ine,
rayicin yüzde 70ine satarken ödeme ilkesini asla dikkate almıyorsunuz,
zengin, fakir herkese aynı şeyi uyguluyorsunuz. Ama burada ödeme gücü
ilkesinin hiç olmazsa vergi karşısındaki sorumluluk
bakımından, emlak vergisi ve tapu harçları konusunda dikkate
alınmasını öneriyoruz. Umarım bu kadarına razı
olursunuz.
Değerli
arkadaşlarım, bu görüştüğümüz tasarı tamamen
paracı bir tasarıdır, tamamen rantçı bir
yaklaşımla orman köylüsünün sorunlarına sözde çözüm
getirecektir. Biz 2003 yılında 22nci Yasama Döneminde
Anayasanın 169 ve 170inci maddelerinin değişikliğini
burada görüşürken komisyonlardan itibaren üç tane önerge vermiştik.
Bunlardan bir tanesi, orman köylüsüne bu toprakların, arazilerin bedelsiz
devriydi. İkincisi, diğer alanlardan, üzerinde konut, villa, turistik
tesis, vesaire, neyse olmuş olanlardan elde edilecek gelirlerden
kaybedilen alan kadar -o zaman 500 bin hektar deniyordu, şimdi 410 bin
hektar olarak- alanın ağaçlandırılması ikinci
önerimizdi ve üçüncüsü de elde edilen gelirden orman kadastrosunun tamamlanması
idi. Üç tane önerimiz vardı, üçüne de hayır dediniz ve o Anayasa
değişikliği gerçekleşmedi. Şimdi aradan dokuz yıl
geçmiş, karşımıza aynı rantçı, paracı yaklaşımla
çıkıyorsunuz. Yani tek derdiniz, bir, başta bütçe
açıklarını yamamak, ikincisi de yüzde 90ını Çevre ve
Şehircilik Bakanlığına, tabii, TOKİye aktararak
oradan büyük rantlar peşine gitmek. Şimdi, sadece mart ayında
5,5 milyar açık veren bir bütçeden bahsediyoruz. Buradan elde edilecek
gelir, bu yılın, muhtemelen sadece 2012nin bütçe açığını
karşılamaya yetecektir. Yani
bir yılın bütçe açığını orman köylüsünün
sırtına yıkarak karşılamayı düşünüyorsunuz.
Bu, hakka, adalete sığar mı? Bu ne biçim vergi önünde
eşitlik? Anayasanın 73üncü maddesi var, ödeme gücü ilkesi. Nerede
sizin, Adalet ve Kalkınma Partisinin adalet tarafı; tabii nerede
kalkınma tarafı? Bu kanunun adında orman köylülerinin
kalkındırılmasının desteklenmesi var. Bu
tasarıda, Allah aşkına, orman köylülerinin
kalkındırılmasına dönük somut bir şey var mı?
Olsa olsa, o yüzde 10 içinde kaldı ki köy nakilleri, bilmem ne üzerinden
harcanacak şeyler de var, hiçbir somutluk yok. Kaldı ki köylünün
buradaki talebi Buradan elde edilecek gelirle bize, orman köylüsüne de
kalkınmamız için destek sağlanmasın. değil,
sağlanmasını talep etmiyor. Orman köylüsünün talebi gayet basit:
Bu rayiç değer olursa ben bunu satın alamam, dolayısıyla
bunu başkaları, üçüncü şahıslar elimden alır. Yani
onlarca yıldır zilyetlik olarak işlediği alanları
kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bu bir
dolaylı vergi gibidir, ödeme gücü ilkesi hiç dikkate alınmadan ve
rayiç değerleri
Benim bildiğim birçok örnek var. Metrekaresi 10
liradan 80 liraya kadar mesela bir köyün örneği, 10 dönüm tarlası
olan birisi, metrekare üzerinden hesapla 100 milyar ile 800 milyar gibi
ödemeler karşısında, bırakın yüzde 70ini yüzde 10u
deseniz bile, bunu ödeyemeyecek durumda. Yani siz, burada gerçekten orman
köylüsüyle alay ediyorsunuz. Aslında bu, orman köylülerini topraksız
bırakmanın ve onları yeni kentlere göç kervanlarına
katmanın bir aracı olacaktır.
Bu
tasarının bu şekliyle size hayırlı
olmayacağını düşünüyoruz. Dolayısıyla
hayırlı bir iş yapmak istiyorsanız, hiç olmazsa şu
önergeye bir evet deyin, daha sonra da bence tasarıyı geri çekip bu
rayiç bedel meselesini bir daha bir değerlendirin.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı
Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Ve Hazine
Adına Orman Sınırları Dışına
Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi İle Hazineye Ait Tarım
Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun
Tasarısının;
"Diğer işlemler"
başlıklı;
11 inci maddenin on üçüncü fıkrasının; Hak
sahipliğine esas tarihin tespiti konusunda tereddüt olması halinde
hak sahipliği, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce bildirilen bilgi
ve belgelere göre, bunun mümkün olmaması halinde "başvuru
sahipleri tarafından ibraz edilen kamu kurum ve kuruluşlarınca
verilen ya da kamu kurum ve kuruluşlarına yapılan ödemelere ait
belgelere göre" idarece belirlenir.
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
D.
Ali Torlak (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul)
Katılamıyoruz Sayın Başkan?
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Sayın Seyfettin Yılmaz, buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bu kanun
tasarısına başlarken geneli üzerinde konuşma
yaptığımda milletin beklentileri doğrultusunda, kangren
hâline gelmiş bu meseleyi bir anlayış içerisinde, bir iş
birliği içerisinde üç grup olarak çözmenin gayreti içerisinde
olduğumuzu belirttik ve Milliyetçi Hareket Partisi olarak evet oyu
vereceğimizi ifade ettik fakat ısrarla belirtiyoruz: Bakın, bu
kanun tasarısının adı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının
Desteklenmesi ne yazık ki orman köylülerinin kalkınmaları
burada yok.
Şimdi, burası,
bu yerler, ormandan kaybedilen yerler tekrar ormana
kazandırılmalı. Nasıl kazandırılmalı? Yani
buradaki kaynakların, ormanla iç içe yaşayan orman köylülerimizin
kalkındırılması ve orman
varlığımızın artırılmasıyla
ormanlarımızın rehabilitasyonunda kullanılması
gerekiyordu fakat bakıyorum, ardı ardına verilen önergelere,
geneline baktığınızda, orman teşkilatı ve
ormanlarımız bu tasarıda yer almıyor. Şimdi, Sayın
Bakandan bir açıklama da görmedik. Yani kanun tasarısının
sahibi olarak komisyonlardan beri Orman Bakanı geliyor, bugün de Orman
Bakanı burada ama ciddi ve doyurucu bir açıklamayla karşı
karşıya kalmadık. Ben, Sayın Bakandan birtakım
açıklamalar bekliyorum, birtakım sorular sordum.
Şimdi, bakın,
orman teşkilatı yaklaşık yüz yetmiş beş
yıllık geleneğe sahip bir teşkilat. Erozyonla kontrol
noktasında, kumul ağaçlandırılması noktasında,
ormanların korunması noktasında tarihî görevler ifa etti. Bütün
baskılara rağmen, göçlere rağmen, bugün İstanbulun yüzde
50si hâlâ ormanlarla kaplıysa ormancıların özverili
çalışmalarının neticesidir.
CELAL
ADAN (İstanbul) Suyu da ormancılara bağlı, suyu da.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Evet.
Şimdi,
bu bakanlığın adı Orman ve Su İşleri
Bakanlığı ve iştigal alanının yaklaşık
yüzde 75-80i ormanlarla ilgili ama ne yazık ki bu tasarıda
ormanlarımız ve orman köylülerimiz olmadığı gibi, Orman
ve Su İşleri Bakanlığında da ormancı yok.
Şimdi,
ben size soruyorum değerli milletvekilleri: Ormancıların
olmadığı bir yerde, sürdürülebilir ormancılık
politikasını nasıl geliştireceksiniz? Bakanın iyi
niyetine güvenerek, samimiyetine inanarak, defalar kere söyledim, dedim ki: Siz
suda uzman olabilirsiniz ama Allah rızası için, şu ormancıları
değerlendirin yani makamlara getirmek istiyorsanız gene sizin siyasi
görüşünüze yakın insanları getirin ama ormancıları
getirin. Ormancılık katında orman mühendisi yok yani böyle bir
bakanlıkla nereye varabileceğiz değerli milletvekilleri? Nereye
varabileceğiz?
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) TOKİye varacağız.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Ve ondan sonra, bu tasarıda, ormancıların,
ormanların ve orman köylülerinin hakkını savunacak kimseyi ne
yazık ki bulamıyoruz.
Şimdi
bakın, buradan, Sayın Bakanın cevaplandırması için 4-5
tane soruyu art arda sıralayacağım ve cevap bekleyeceğim.
Sayın Bakan, bunları cevaplandırmadığınız
müddetçe, kamuoyunun kafasında soru işaretleri oluşuyor.
Bunları, çıkın, açık yüreklilikle cevaplayın.
Bir
tanesi, geçen konuşmamda söyledim, ormanlara gelir kaydedilirken,
Kemerburgazdaki maden ocaklarında 20-25 trilyon ormanlara gelir
sağlanırken, bunu Büyükşehir Belediyesine verdiniz ve
akrabanız olduğu iddia edilen bir şahıs, soy ismi sizle
aynı, onu da bu toprak dökümünün başına getirdiniz. Peki,
buradan kimler rant sağladı? Bunun cevabını istiyorum
Sayın Bakan.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Vermiyor ki, iki senedir vermiyor.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) İkinci sorum: Gazi yerleşkesiyle ilgili ifade
ettim, bakın
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Kaç puanlık soru?
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Bir saniye dinleyin.
Gazi
yerleşkesiyle ilgili, Plan ve Bütçe Komisyonunda tutanakları
vardır, dedim ki Burayı birilerine mi vereceksiniz, 1inci dereceden
3üncü derece sit alanına çeviriyorsunuz? Cevabı var tutanaklarda,
bakabilirsiniz: Biz, depreme dayanıklılık için burada
birtakım düzenlemeler yapacağız. Evet, şimdi
Daha sonra
da dedi ki Buraya Başbakanlık talip oldu. Doğrudur,
Başbakanlığa veriyorsunuz. Peki, buradan soruyorum: Bu süre
içerisinde Gazi yerleşkesine kaç trilyonluk yatırım
yaptınız? Sayın Elitaş olsaydı hani Biz fakir
fukaranın, garip gurebanın, tüyü bitmemiş yetimin
hakkını koruyorduk. diyordu ya bunun Başbakanlığa
verileceğini bile bile, bu çalışmaların
altyapılarını hazırlarken, yıkılacak olan
binalara niye onlarca trilyonluk harcama yaptınız?
Üçüncü sorum: 16 tane
bölge müdürlüğü açtınız. Sizinle her platformda
tartışmaya hazırım, bir tane haklı gerekçesini
söyleyin. Dikili, kuru şeklinde 16 tane Bakanlık bölge müdürlüğü
açtınız, bir tane açma gerekçenizi ifade edin.
Yine, şu Adalet ve
Kalkınma merkezinin arazisini niye verdiniz? Bir açıklayın da
hem kendi milletvekilleriniz bu konuyu bilsin hem de kamuoyu bu konuyu bilsin.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SEYFETTİN YILMAZ
(Devamla) Yine, Bakanlığınızda müşavirleri 28den
130a çıkardınız, 130a. Bu müşavirler ne iş yapar ve
Türkiye'nin nerelerine gönderiyorsunuz bunları? Bu soruların
cevabını Sayın Bakandan bekliyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yılmaz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
reddedilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
198 Sıra Sayılı Orman Köylülerinin
Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman
Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin
Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanun Tasarısının 11 inci
maddesinin on altıncı fıkrasında yer alan "lehine
irtifak hakkı tesis edilmesi" ibaresinden sonra gelmek üzere ve
muhafaza ormanı olması ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılıyoruz Başkanım.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Fıkrada yer alan
düzenlemeye muhafaza ormanı niteliği de eklenerek fıkranın
tereddüde yer vermeyecek şekilde daha açık olarak yazılması
amaçlanmıştır.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, o kadar süratli okudu ki hiçbir şey
anlamıyoruz efendim. Böyle bir şey olur mu? Yani bunları milletin
gözünden kaçırmak için böyle süratli okunur mu? Biraz doğru dürüst
okusun.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge
çerçevesi içinde madde 11i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 12de üç adet önerge vardır -siz de
biraz yavaş okuyun- sırasıyla okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198
sıra sayılı tasarının 12.nci maddesinin (3).
fıkrasından belediye ve mücavir alan sınırları içinde
bulunan yerler' ibaresinin çıkarılmasını, aynı
fıkradaki 'beş bin metre' ibaresinin bin metre, beş yüz
metreden' ibaresinin de 'yüz metreden' olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Hasan Hüseyin Türkoğlu Seyfettin
Yılmaz Mehmet
Şandır
Osmaniye Adana Mersin
Oktay Öztürk Kemalettin
Yılmaz Erkan
Akçay
Erzurum Afyonkarahisar Manisa
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198
Sıra Sayılı Tasarının 12'nci maddesine
aşağıdaki dokuzuncu fıkranın eklenmesi ile diğer
fıkraların buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Akif Hamzaçebi Mehmet
Şeker Vahap
Seçer
İstanbul Gaziantep Mersin
Haydar
Akar İlhan
Demiröz
Kocaeli Bursa
"(9) Bu Kanuna göre
satılan tarım arazileri on yıl süre ile tarım
dışı amaçlarla kullanılamaz. Bu husus tapu kütüğünün
beyanlar hanesine yazılır. Bu süre sonunda tarım
dışı amaçla kullanım Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığından alınacak izne
tâbidir."
BAŞKAN
Şimdiki önergeyi okutup, işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198
Sıra Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının
Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları
Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile
Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun
Tasarısının 12 nci maddesinin;
a) İkinci
fıkrasının birinci cümlesinin sonunda geçen "ellisidir."
ibaresinin "yetmişidir."
şeklinde değiştirilmesini,
b) Onuncu
fıkrasının başına "Denizli İli, Beyağaç ve Kale İlçeleri
sınırları içerisinde bulunan ve" ibaresinin
eklenmesini ve aynı fıkranın son cümlesinde geçen "bu
taşınmazlardan belediye ve mücavir alan sınırları
dışında bulunanların " ibaresinin "bu taşınmazların" şeklinde
değiştirilmesini,
c) Sonuna aşağıdaki
fıkranın eklenmesini,
arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş Mehmet
Yüksel Nurcan
Dalbudak
Kayseri Denizli Denizli
Bilal
Uçar Nihat
Zeybekci
Denizli Denizli
(12) Mülkiyeti Tarım
İşletmeleri Genel Müdürlüğüne ait olan, hali hazırda gerçek
kişiler tarafından kullanılan Konya İli, Sarayönü
İlçesi, Konuklar Tarım İşletmesi Müdürlüğü ile Adana
İli, Ceyhan İlçesi, Çukurova Tarım İşletmesi
Müdürlüğü uhdesinde bulunan ve işletme bütünlüğünü bozmayan
arazilerin kullanıcıları tarafından; bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde adı
geçen Genel Müdürlüğe başvurulması ve geriye dönük beş
yıllık ecrimisil bedelinin ödenmesi kaydıyla, bu araziler
anılan Genel Müdürlük tarafından belirlenen rayiç bedelin yüzde
yetmişi üzerinden ve bu Kanunda belirtilen satış ve ödeme
şartlarıyla kullanıcılarına doğrudan
satılır. Birden fazla kullanıcısı bulunan ve bu
maddeye göre kullanıcılarına doğrudan satılacak olan
arazilerin ifrazı halinde yüzölçümünün 5403 sayılı Kanunda
belirtilen bölünemez büyüklüğün altına düşmesi durumunda, bu
araziler; 5403 sayılı Kanunda belirtilen bölünemez büyüklüğün
altına düşmemek kaydıyla, diğer
kullanıcıların yazılı olarak muvafakat vermesi
durumunda talep eden kullanıcılarına doğrudan
satılabilir."
BAŞKAN Komisyon
katılıyor musunuz?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okur musunuz?
Gerekçe:
Önerge ile;
a) Tasarının
12 nci maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinin sonunda
geçen ellisidir." ibaresinin "yetmişidir." şeklinde
değiştirilmesi suretiyle, Tasarının Hükümetimizin sevk
ettiği şekliyle korunması amaçlanmıştır.
b) Ayrıca,
Tasarının 12 nci maddesinin onuncu fıkrası kapsamında
kalan taşınmazlar sadece Denizli İli, Beyağaç İlçesine
Çamlık ve Cumhuriyet Mahalleleri ile Pınarönü, Sazak ve
Kızılağaç Köyleri ve Kale İlçesine bağlı
Kayabaşı Köyü sınırları içerisinde kalan
taşınmazları kapsadığından, bu fıkranın
uygulanacağı yerlerin açıkça belirtilmesi amacıyla;
Tasarının 12 nci maddenin onuncu fıkrasının
başına "Denizli İli, Beyağaç ve Kale İlçeleri
sınırları içerisinde bulunan ve" ibaresinin eklenmesi ve
aynı fıkranın son cümlesinde geçen "bu
taşınmazlardan belediye ve mücavir alan sınırları
dışında bulunanların" ibaresinin "bu
taşınmazların" şeklinde değiştirilmesi
amaçlanmıştır.
c) Diğer taraftan,
Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğüne (TİGEM)
bağlı Konya İli, Sarayönü İlçesinde faaliyet gösteren
Konuklar Tarım İşletmesi Müdürlüğünün bulunduğu
bölgede 1950'li yıllarda yapılan kadastro
çalışmalarında bir kısım araziler tapuda TİGEM
adına tescil edilmiş, bir kısım arazilerin ise, kadastro
sırasında yapılan itirazlar nedeniyle tapudaki malik haneleri
açık bırakılmıştır.
Bu arazilerin
bulunduğu köylerdeki gerçek kişiler, arazilerin kendilerine ait
olduğunu belirterek kullanmaya devam etmişler ve TİGEM aleyhine
tapu iptali ve tescil davaları açmışlardır, bu davalar
TİGEM lehine sonuçlanmış, TİGEM'de bu kişiler aleyhine
men'i müdahale ve ecrimisil davaları açmıştır.
Davaların TİGEM lehine sonuçlanmasını müteakip, bu araziler
TİGEM'ce kullanıcıları kişilere kiraya
verilmiştir. Bu durumda olan 157 kişiyle 5 yıllık kira
sözleşmeleri yapılmıştır. TİGEM tarafından
bu arazileri kullanan kişiler aleyhine açılan 238 dava mevcut
bulunmakta ve bu davaların sonucuna göre kira sözleşmeleri
yapılmasına devam edilmektedir.
TİGEM
tarafından, kadastro tespitinden bu güne kadar bahse konu arazileri hiçbir
şekilde fiilen kullanamamış olup, bu araziler halen
vatandaşlarca kullanılmaktadır.
Yine, Adana
İli, Ceyhan İlçesinde faaliyet
gösteren Çukurova Tarım
İşletmesi Müdürlüğünün kullanımında olan 159 ada 1
parsel numaralı arazinin tamamı
Gerek Konuklar
Tarım İşletmesi Müdürlüğü ve gerekse Çukurova Tarım
İşletmesinin yukarıda belirtilen arazilerine TİGEM hiçbir
şekilde fiilen hâkim olamamış, bu araziler komşu köylüler
tarafından uzun yıllardan beri kullanılmaktadır. Bu
araziler adı geçen İşletmelerin bütünlüğünü bozmayan
arazilerdir.
Her iki
İşletmenin sınır komşusu olan köylerde yaşayan ve
gelir düzeyleri düşük olan bu insanların yıllardan beri fiilen
kullanmış oldukları arazilerde kiracı konumuna
düşmeleri sosyal bir sorun olarak değerlendirilmektedir.
TİGEM; Devlet
Üretme Çiftlikleri, Hara ve İnekhanelerin 1983 yılında bir
çatı altında toplanması ile kurulmuş, mülkiyeti bu
kuruluşlara ve Hazineye ait olup da bu kuruluşların
kullanımında bulunan araziler TİGEM'e devredilmiştir. Bu
arazilerin TİGEM adına tapuya tescil edilmesi ve devre muvafakat
edilmesi sürecinde çevre köylülerce kullanılan ve fiili durum olarak
ortaya çıkan her iki İşletmeye ait bu sorun dikkatlerden
kaçmıştır.
TİGEM bu arazileri
fiilen kullanmadığı için bir üretim kaybına
uğramayacağı gibi, köy sakinleri ile de olumlu ilişkiler
içerisinde olacaktır. Yasal anlamda bu arazileri kullananlar lehine bir
hak iktisabı doğmamış olmasına rağmen,
kullandıkları arazilerin Devletçe ellerinden
alındığı yönündeki algılamaları, yasal olmasa
bile hukuki ve sosyal anlamda haklı bir tepki olarak
değerlendirilmelidir.
Açıklanan
sebeplerle, Önerge ile, Tasarının 12 nci maddesinin sonuna eklenen
fıkra ile de; uzun yıllardan bu yana TİGEM'e ait söz konusu
arazileri kullanan kişiler ile TİGEM arasındaki
ihtilafların, TİGEM'in mülkiyetinde olan bu arazilerin bedelini
kullanan kişilerden alarak bu arazilerin kullanıcılarına
doğrudan satılarak sonlandırılması, bu şekilde
anılan arazileri kullanan vatandaşların uzun yıllardan beri
devam eden mağduriyetlerinin önüne geçilmesi ve ayrıca, bu arazilerin
mülkiyet sorunlarının çözüme kavuşturulması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
198 Sıra Sayılı Tasarının 12'nci maddesine
aşağıdaki dokuzuncu fıkranın eklenmesi ile diğer
fıkraların buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
"(9)
Bu Kanuna göre satılan tarım arazileri on yıl süre ile
tarım dışı amaçlarla kullanılamaz. Bu husus tapu
kütüğünün beyanlar hanesine yazılır. Bu süre sonunda tarım
dışı amaçla kullanım Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığından alınacak izne
tâbidir."
M. Akif Hamzaçebi
(İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
TARIM,
ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Kim konuşacak?
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın İlhan Demiröz.
BAŞKAN
Sayın Demiröz, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Vallahi
CHP Grubunun en yüksek alkışladığı kişisiniz.
Buyurun.
Çetele
tutuyorum
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 198 sıra sayılı
Tasarının 12nci maddesinde vermiş olduğumuz önerge
hakkında konuşmak üzere huzurlarınızdayım. Hepinizi
saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, AKP İktidarının, her zaman olduğu gibi,
yasa içerisinde yasayla ilgisi olmayan konuları dâhil etmedeki hünerini
bir kez daha 2/B teklifinin içerisine tarım alanlarının
satışını da koymuş olmasıyla görmekteyiz. Neden
söylüyorum? 2/B kapsamında 410 bin hektar büyüklüğünde arazi
olmasına rağmen hazineye ait tarım arazilerinin, satılacak
tarım arazilerinin miktarı 925 bin hektardır.
Değerli
arkadaşlar, 2/B arazilerinin yapılan çalışmalara göre yalnızca
yüzde 4,7si yapılaşmış, yüzde 33,2si ise tarımsal
amaçlarla kullanılmaktadır. 300 bin hektar arazide ise herhangi bir
amaçla kullanılma durumu söz konusu değildir. Burada neyi ifade etmek
istiyorum? Hazineye ait tarım arazilerinin tasarı gerçekleştiğinde
hak sahibi olacakların ve bu arazileri satın alabileceklerin daha
sonra bu arazileri ne yapacakları bilinmemektedir. Çok daha önemlisi,
satıştan sonra tarım yapıp yapmayacakları konusunda
herhangi bir düzenleme yapılmamıştır. Önergemizdeki
Satıştan sonra on yıl süreyle tarım dışı
amaçlarla kullanılmaz. ibaresinin tapuya konmasını
istiyoruz. Bunu şunun için
istiyoruz değerli arkadaşlar: Bu arazilerin satılması
hâlinde
Zaten satılıyor, Millî Emlak bunları zaten
satıyor. Bu yasaya koymakla bunun bugün çok zor durumda olan
köylülerimizin buraları almama durumunda başkalarının eline
geçecek. En azından hiç olmazsa on yıl süreyle tapuya şerh
koymak suretiyle tarım dışı amaçlarda kullanılmamasını
sağlamamız gerekir. Bunu şunun için söylüyorum: Her gün biz
sanayileşmeyle, kentleşmeyle, işgalle, erozyonla tarım
topraklarını kaybediyoruz. Bir santimetrekare toprağın
oluşum süresindeki yüz binlerce yıl dikkate
alındığında artan nüfus ve gıda ihtiyacı
doğrultusunda tarım alanlarının korunmasının ne
kadar önemli olduğunun altını bir kez daha çizmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, buradan bir başka konuya gelmek istiyorum. Ben Bursada
il genel meclisinde grup başkan vekilliği yaptım. Orada da
arkadaşlarımızla beraber komisyonlarda çalışmalar
yapardık, aynı burada Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonunda olduğu gibi. Biz Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonunda alt komisyonda ve diğer komisyonda bu rayiç bedellerinin
yüksekliğini dikkate alarak bunun yüzde 50 olmasını ifade ettik
ama gelin görün ki siz bu komisyondaki çalışan arkadaşların
emeğine, çalışmalarına hiç saygı gösterilmeden bugün
gelen bir telefon veya gelen bir talimat doğrultusunda bunları tekrar
yüzde 70e çıkarıyorsunuz. O zaman Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonundaki arkadaşlarımızın, bizim
suçumuz ne? Emeğimizin karşılığı bu mu
olmalıydı? Bu arkadaşları hiçe saymak kimin haddine
olduğunu da ifade etmek istiyorum.
Ve devam ediyorum arkadaşlar. Yine
aynı şekilde bu 2/B arazilerinin, benden önceki
arkadaşların da ifade ettiği gibi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığıyla
ilgili olduğunu ifade etmek istiyorum.
Evet,
Kentsel Dönüşüm, Afet yasalarının 9uncu maddesinde ifade
edildiği gibi ne olacak? Bu tarım alanlarında eğer siz
araziyle ilgili, TOKİyle ilgili bir karar aldığınız
zaman, hiçbir zaman Tarım Kanunuyla ilgili, Toprak Koruma Kanunuyla
ilgili, Kıyı Kanunuyla ilgili, Mera Kanunlarıyla ilgili bunlara
itiraz etme şansınız yok. Yani istediğiniz her yerde,
TOKİ istediği tarım alanında, birinci sınıf,
ikinci sınıf, sulanan, sulanmayan diye bakmamak şartıyla istediğini
yapacak. Bu derece, bu şekildeki bir tasarının yanlış
olduğunu, böyle kanun teklifi
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İLHAN
DEMİRÖZ (Devamla) -
kanunlaştığı takdirde
çiftçilerimizin çok sıkıntıya düşeceğini belirtiyor,
hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum. Sağ olun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Demiröz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198
sıra sayılı tasarının 12.nci maddesinin (3).
fıkrasından belediye ve mücavir alan sınırları içinde
bulunan yerler' ibaresinin çıkarılmasını, aynı fıkradaki
'beş bin metre' ibaresinin bin metre, beş yüz metreden' ibaresinin
de 'yüz metreden' olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
TARIM,
ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Akçay, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 198
sıra sayılı Tasarının 12nci maddesi üzerine
verdiğimiz önerge hakkında söz aldım. Muhterem heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, öncelikle ifade etmek istiyorum ki, bu 12nci maddenin
tasarının tümüyle ve 2/B arazileriyle hiçbir alakası yoktur, bu
ayrı bir özel düzenlemedir. Bu madde 4070 sayılı Hazineye Ait
Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunda bazı
değişiklikler yapıyor. 4070 sayılı Kanun 1995
yılından bu yana yürürlükte olan bir kanundur ve şu anda talepte
bulunduğu hâlde işlemleri henüz tamamlanmamış ve süreci
devam eden pek çok talep vardır. 4070 sayılı Kanuna göre, 1995
yılından bu yana yaklaşık 26 bin parça, 306 bin dekar ve
245 milyon lira civarında hazineye ait tarım arazisi
satılmıştır.
Şimdi,
bu 12nci madde ile alıcı bakımından daha iyi
şartlarda satış imkânları getiriliyor. Bu yüzden, ilk
bakışta ve esas olarak, 12nci maddede getirilen düzenlemeleri olumlu
bulmak mümkündür ancak bu defa, eski usulle arazi alanların önemli bir
kısmı kendilerini biraz kandırılmış veya enayi
yerine konulmuş hissine kapılmaktadırlar.
4070
sayılı Kanunun en önemli zaafı, hazine arazilerini kullanan
kişilerin durumlarını iyi tespit edememesi ve arazileri
kullanımın şartlarının dikkate
alınmamasıdır. Bu arazileri atadan, dededen kalma bir
şekilde kullananlar olduğu gibi, yine bir şekilde hazine
adına tescil edilmeden evvel satın alanlar da bulunmaktadır. Bu
arazilerin içinde, tapulama sorunları nedeniyle hazineye intikal edenler
olduğu gibi, ayrıca sayısı azımsanamayacak oranda
cingöz hazine işgalcileri de bulunmaktadır.
Hazineye
ait tarım arazilerini kullananlar içinde hiç toprağı olmayan
yoksul çiftçiler bulunduğu gibi, malı mülkü yerinde
varlıklı kişiler de bulunmaktadır. Aslında, bu
kanunun, yoksul ve ekip dikecek arazisi olmayan muhtaç çiftçiyi gözeten,
belirli miktarda tarım arazisini muhtaç çiftçiye bedelsiz veren bir
uygulamasının olması gerekirdi. Ancak bu düzenlemelerde böyle
bir husus yoktur.
2/B
sorununu çözeyim. derken, hazineye ait tarım arazilerinin
kullanıcılarına satışını yeniden düzenlerken
eşitlik ve adalet ilkelerine uygun hareket etme mecburiyetimiz
vardır, hak ve nefaseti ve insafı gözetmek gerekmektedir.
Herkes
için yüzde 50 rayiç bedel. diyerek eşitliğin
sağlandığını söylemek mümkün değildir. Kaldı
ki biraz önce yine iktidar partisinin verdiği bir önergeyle, yüzde 50
rayiç bedel yüzde 70 rayiç bedel olarak değiştirildi. Demek hâlâ
tereddüt ediliyor ve bunu da fevkalade yanlış buluyoruz. Yani bu, hak
ve nefaseti kullanmayan, muhtaç durumda olan, hiçbir arazisi
olmadığı hâlde hazineye ait tarım arazilerini kullanan
çiftçilerin durumunu hiç dikkate almamaktadır.
Eşitlik,
aynı hukuki konumda olanlara aynı hukuk kurallarının
uygulanmasıdır. Farklı hukuki konumda ise onlara da ona göre
farklı hukuki durumun uygulanması gerekir.
Şimdi,
yürürlükteki 4070 sayılı Kanunla bu getirilen 12nci maddeyi bir
mukayese ettiğimizde şunları görüyoruz: Eski düzenlemede
takdir edilecek bedelin tamamı üzerinden doğrudan
satılabileceği hükmü vardı, şimdiki düzenlemede yüzde 70
üzerinden getiriliyor.
Yine,
4070 sayılı Kanunun 7nci maddesindeki hazineye ait tarım
arazilerini satın alacak kişilerin 2002 tarihinden önce beş
yıl süreyle bu arazileri fiilen kullanma şartı, 12nci maddeyle
üç yıla indiriliyor.
Yine,
4070in 7nci maddesinde
satış yapılabilmesi için
birikmiş kira ve ecri misil borçlarının
asıllarının yüzde 20 fazlasıyla ödenmesi
şarttır. denirken, bu düzenlemeyle
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN
AKÇAY (Devamla) -
ecri misil alınmayacağını ve tahakkuk
eden ecri mislin de terkin edileceğini belirtiyor.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Akçay.
ERKAN
AKÇAY (Devamla) Ben teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, tasarının 12nci maddesinin oylamasının
açık oylama şeklinde yapılmasına dair bir önerge
vardır, önergeyi okutup imza sahiplerini arayacağım:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgili
kanun tasarısının 12nci maddesinin açık oylama
şeklinde yapılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır? Burada.
D.
Ali Torlak? Burada.
Celal
Adan? Burada.
Seyfettin
Yılmaz? Burada.
Kemalettin
Yılmaz? Burada.
Hasan
Hüseyin Türkoğlu? Burada.
Alim
Işık? Burada.
Ali
Öz? Burada.
Murat
Başesgioğlu? Burada.
Necati
Özensoy? Burada.
Sümer
Oral? Burada.
Mustafa
Kalaycı? Burada.
Lütfü
Türkkan? Burada.
Emin
Çınar? Burada.
Faruk
Bal? Burada.
Yusuf
Halaçoğlu? Burada.
Erkan
Akçay? Burada.
Özcan
Yeniçeri? Burada.
Ali
Uzunırmak? Burada.
Mehmet
Erdoğan? Burada.
Cemalettin
Şimşek? Burada.
Açık
oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını
alacağım.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Alınan
karar gereğince açık oylama elektronik cihazla
yapılacaktır.
Oylama
için üç dakika süre vereceğim.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
198 sıra sayılı Kanun Tasarısının 12nci
maddesinin açık oylama sonucu:
Oy
sayısı |
: |
217 |
|
Kabul |
: |
192 |
|
Ret |
: |
25 |
Kâtip Üye Bayram Özçelik Burdur |
Kâtip Üye Muhammet Bilal Macit İstanbul |
Böylece,
madde kabul edilmiştir.
Birinci
bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi
ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci
bölüm 13üncü maddenin 1den 10uncu fıkraya kadar tüm fıkraları
ve geçici madde 1 dâhil 13 ila 16ncı maddeleri kapsamaktadır.
İkinci
bölüm üzerinde gruplar adına söz isteyen, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Osmaniye Milletvekili Sayın Hasan Hüseyin Türkoğlu.
Buyurun
Sayın Türkoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Sayın
Başkan, Türk milletinin saygıdeğer milletvekilleri; 198
sıra sayılı Kanun Tasarısının ikinci bölümü
hakkında Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini arz etmek üzere
huzurlarınızdayım; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Müzakere
ettiğimiz 198 sıra sayılı tasarı arazi
bakımından üç ana unsura sahiptir: Bunlardan birincisi, 6831
sayılı Orman Kanununun 2nci maddesinin (a) ve (b) bentleridir.
Tasarıyla 2/A kapsamındaki araziler Orman Genel Müdürlüğünün
tasarrufuna geçmektedir. Bu araziler orman köylülerinin yerleşmesine
tahsis edilmek istenmektedir. 2/B arazileri ise Maliye Bakanlığı
tasarrufuna geçmekte ve bu Bakanlık tarafından bedeli
karşılığında satışa sunulacaktır.
Orman
Kanununun 2nci maddesinin (b) bendinde 31/12/1981 tarihinden önce bilim ve
fen bakımından orman niteliğini kaybetmiş araziler ile
şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak
bulunduğu yerleşim alanlarının orman
sınırları dışına çıkarılmasını
öngörmektedir. Bu tasarı ile bu alanların öncelikle
kullanıcılarına ve diğer şahıslara rayiç bedelin
yüzde 70i ile satışını mümkün kılmaktadır.
Benzer bir düzenleme, Anayasa Mahkemesi tarafından, hazine adına
orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin
satılamayacağı, imar ve ihya edilerek orman köylülerine tahsis
edilmesi gerekçesiyle bozulmuş idi.
Milliyetçi
Hareket Partisi, tasarının 2/B arazilerine ilişkin bölümünün
eksik ve yanlış yönlerinin giderilmesi hâlinde amaca
ulaşabileceğini düşünmektedir. Anayasanın 169 ve 170inci
maddeleri düzenlenmeden bu tasarının Anayasaya uygun olamayacağı
gerçeğini kabul etmemiz gerekir. Hem Anayasanın 169uncu maddesinin
ikinci fıkrasındaki devlet ormanlarının mülkiyet konusu
olamayacağı hususu hem de 170inci maddenin birinci fıkrasındaki
ilim ve fen bakımından orman olarak muhafazasında yarar görülmeyen
yerlerin ihya edilerek orman köylülerine tahsisi hususu bu tasarıyı
yasalaşması hâlinde sekteye uğratacaktır.
Bu
açıdan, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, hem tasarıya hem de
öncelikle Anayasa değişikliği için iş birliğine
hazır olduğumuzu ve bu tasarının Anayasa
değişikliği ile hedefe ulaşabileceğini, hukuki
olacağını sizlerle paylaşmak isteriz.
Diğer
yandan 2/B arazileri için öngörülen bedel rayiç bedelin yüzde 70idir. Bu oran
rantı yüksek yerler ve rantı yüksek kullanımlar için makul
gelebilir. Örneğin İstanbul gibi bir yerde 2/B arazisine ev
yapmış insanlar arazinin üzerine ev, villa kondurmuşsa bu bedel
makul olabilir ama Çukurova'da, Antalya'da, Mersin'de, Karadeniz'de 2/B
statüsünde bir yeri elli-altmış yıldır narenciye bahçesi,
zeytinlik, fındıklık olarak kullanan, zaten tarım kesiminin
muhatap olduğu sıkıntılara boğulmuş çiftçimiz
için ortaya çıkacak rakamlar ne ödenebilir ne de makul olacaktır. O
zaman bu rayiç bedel oranının, orman köylülerine yapılan
satışta mutlaka aşağılara çekilmesi, yüzde 15-25
seviyelerine indirilmesi hakkaniyetin bir gereği olacaktır. Aksi
hâlde, yıllardır kullandığı 2/B arazisini rayiç
bedelin yüzde 70ini ödeyemeyen köylümüz bu araziyi satın alamaz ve Maliye
Bakanlığı başka bir şahsa satış yapar. Ondan
sonra ortaya çıkacak ihtilafları ve diğer
sıkıntıları yargı çözebilirse çözsün. Yol yakın
ve vakit var iken bu hususu doğru düzgün yapmamız gerekir.
Bu tasarının
getirdiği ikinci düzenleme ise hazineye ait tarım arazilerinin
satışı hususudur. 31/12/2011 tarihi itibarıyla son üç
yıldır hazineye ait tarım arazilerini kiralayan ya da kullanan
hak sahiplerine rayiç bedelin yüzde 70i karşılığında
satış düzenlemesi getirilmektedir. Türk çiftçisi tarihinin en sıkıntılı
dönemini yaşamaktadır. On yıldır uygulanan yanlış
tarım politikaları yüzünden çiftçi ailesi sayısı gittikçe
azalmaktadır. Mazot, gübre, fide, fidan, tohum, ilaç derken dünyanın
en yüksek maliyetiyle tarım yapan bu insanlara, yıllardır
kullandıkları, üretime dâhil ettikleri arazileri rayiç bedelin yüzde
70iyle satacaksınız. Çiftçi zar zor geçimini sağlarken, hatta
kuru soğana muhtaç bırakılmışken bu arazileri bu
orandan alabileceklerini düşünmek saflıktan başka bir şey
olamaz. Rayiç bedel oranının yüzde 70 seviyesinden mutlaka çok daha
aşağılara çekilmesi gerektiğini düşünmekteyiz.
Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; tasarının arazilerle ilgili
getirdiği üçüncü husus, yayla alanlarına ilişkin düzenlemedir.
Türk kültürünün önemli unsurlarından biri olan yaylaya gitme geleneği
yüzyıllardır Anadolu'da görülen, yaşanan,
araştırmalara konu olmuş bir olgudur. Özellikle sıcak
bölgelerde, küresel ısınmayla ve şehir yaşamından,
sıcaktan ve gürültüden kaçmanın elzem olduğu zamanlarda Türk
insanı yaylalara sığınmıştır. Yüksek
yerlerde ve çoğunlukla orman içi, kenarı olan yaylalar yıllar
içinde artan nüfus ve rağbetle beraber bir şehir havasına
bürünmüş yerleşim alanları olmuştur. Senenin belli bir
döneminde kent nüfuslarını aratmayan kalabalığa sahip olan
yaylalara, devlet, sağlık hizmetini, jandarma ile güvenlik hizmetini,
cami ve imam ile din hizmetini, kara yolu, elektrik, su, kanalizasyon ve toplu
taşıma hizmetlerini bile sunmuştur. Ama bir husus bugüne kadar
düzenlenmemiştir, o husus da: Yaylalarda insanların oturduğu
evlerin, kamuya ait bazı tesislerin üzerinde durduğu orman arazileri.
6831 sayılı Orman Kanununun 17nci maddesi ve 93üncü maddesi
çerçevesinde orman arazisi üzerinde saydığım bina ve tesisleri
yapmak suç olarak düzenlenmiştir.
Cumhuriyetin
kuruluşundan önce, Orman Kanununun yürürlüğe girmesinden önce var
olan yaylacılık, yayla evleri suç unsuru hâline gelmiştir. Bu
çerçevede, Karadeniz'de, Egede, Akdenizde on binlerce yayla evi sahibi insan
ise suçlu durumuna düşmüştür.
Sadece
seçim bölgem olan Osmaniye'de merkezde Zorkun, Fenk Kadirli'de Bağdaş,
Elmalı Düziçinde Dumanlı, Mezdağı Hasanbeylide
Almanpınarı gibi yaylalarda en az 30 bin yayla evi hukuki bir
problem teşkil etmektedir. Çözüm makamı olarak müracaat edilen
siyaset kurumu bugüne kadar bu soruna yasal düzenleme anlamında bir
teşebbüste bulunmamıştır.
Sayın
Veysel Eroğlu, Bakan olarak, bir çok yerde olduğu gibi Osmaniye'de de
bu yakınmaların muhatabı olmuştur. Aslında, söz
vermiş olmalarına rağmen, bu tasarının Meclise
gönderilen ilk hâline yayla konusu dâhil edilmemiştir. Grup Başkan
Vekilimiz Sayın Mehmet Şandır ile bu konuda sitemlerimizi
kendilerine iletip hazırlamış olduğumuz yayla ve
yaylacılık kanun teklifimizden bahsettik ve Sayın Bakanın,
Sayın Komisyon Başkanının rızaları ile ilk defa
yaylacılık, yayla alanı gibi konular bu tasarının
13üncü maddesine dâhil edilmiştir. Bu noktada, Sayın Bakan ve
Komisyon Başkanı ile Komisyonun saygıdeğer üyelerine,
bakanlıkların değerli bürokratlarına teşekkürü bir
borç bildiğimi ifade etmek istiyorum.
Ancak,
bu yayla alanları ile ilgili 13üncü maddeye konularak 6831
sayılı Orman Kanununun 17nci maddesine eklenen fıkra, bu
hâliyle sorunu kökten çözen bir düzenleme değildir.
Hazırlamış olduğumuz yayla ve yaylacılık kanunu
teklifinden farklı olarak bu tasarının içindeki düzenleme,
Bakanlar Kurulu kararı ile yayla alanı ilan edilen yerlerdeki
-müsadere edilenler dâhil- tüm bina ve tesisleri Orman Genel Müdürlüğü
demirbaşına almakta, bu bina ve tesislerin
kullanıcılarına, 2886 sayılı Devlet İhale
Kanunu'na göre rayiç bedel üzerinden kiraya verilmesini öngörmektedir. Yani
yaylalarda var olan bina ve tesisler Orman Genel Müdürlüğü envanterine
dâhil olmakta, orman idaresi tarafından bu bina ve tesisler, 2886
sayılı İhale Kanunu mucibince ihale yoluyla kiraya verilmektedir.
Bu düzenleme, bu hâliyle sorunun tam çözümü anlamına gelmemektedir.
Öncelikle, üç-dört nesildir kullanılan yayla evini hiç kimse, orman
idaresine devretmeye ve kiracı olarak orada oturmaya razı
değildir. Üstelik İhale Kanunu çerçevesinde yapılacak ihale
herkese açık olmalıdır, rekabet sağlanmalıdır.
Orman idaresince kiraya verilebilir. hükmü çerçevesinde ihaleyle kiraya
verilen taşınmazların açıklık ve rekabet ilkeleri
çerçevesinde kullanıcısının alacağını hiç
kimse garanti edemez. Aksini yani Kullanıcısına ihale ile vereceğiz,
garanti ederiz. derseniz, bunun adı ihaleye fesattan başka bir
şey olmaz.
Diğer
yandan, orman idaresi ihale yoluyla kiraya verebilir ise bazı bina ve
tesisleri kiraya da vermeyebilir. Bu ayrımı kim, nasıl, neye
göre yapacak? Kiracı ve mal sahibi arasındaki hukuk gereği, bir
gün şartlar değişir ise, idare kiracısını
değiştirmek ister ise ne olacak?
Saygıdeğer
milletvekilleri, mevzuata yeni giren bu düzenlemenin görebildiğim
eksikleri bunlardır. Yayla ve Yaylacılık Kanun Teklifimizde bu
sorunları gideren ibareler var idi. Öncelikle ifade etmeliyim ki
Anayasanın 169uncu maddesi gereği, mülkiyet konusu olamayan orman
arazilerinin yayla alanı ve yayla evine zemin olmasının
imkânı vardır. 2/B arazilerinin satışı kafamızda
ne kadar soru işareti uyandırıyorsa, orman arazisi üzerinde,
4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 826 ve devam eden maddeleri
çerçevesinde, üst hakkı tesis etmek o kadar Anayasaya uygundur.
Bahsettiğim
Medenî Kanun hükümleri mülkiyet söz konusu olmadan irtifak hakkı tesisine
imkân vermekte ve yukarıda bahsettiğim tüm
sıkıntıları ortadan kaldırmaktadır. 13üncü
maddeye ilişkin olarak vereceğimiz önergeyle bu husus hem Anayasaya
hem de vatandaşın isteğine uygun hâle gelecektir. Böylece,
ormanla barışık, ormancıyla barışık tüm
yaylacılar bu Meclise, milletvekillerine, sorunu çözdüğü için
şükran duygularını ifade edeceklerdir. Eğer bu düzenlemeyi
mevcut hâliyle yasalaştırır isek, inanın, yağı,
tuzu, unu karıştırıp pişirmeden servis etmiş
olacağız. Gelin bunu vatandaşa çiğ çiğ, hamur olarak
değil, mis gibi kokan bir kömbe gibi sunalım.
Bu
duygu ve düşüncelerle tasarının hayırlara vesile
olmasını diliyor, Türk milletinin milletvekillerini saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Türkoğlu.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Osman Kaptan.
Buyurun
Sayın Kaptan. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA OSMAN KAPTAN (Antalya) Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 198 sıra
sayılı 2/B Kanun Tasarısının ikinci bölümü üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlarım.
Sayın
milletvekilleri, biz bu 2/Bnin çözümü için son on yıldır mücadele
ediyoruz, kangren olan bu sorun çözülsün diyoruz. 2002 seçimlerinde Cumhuriyet
Halk Partisi de, AKP de 2/B sorununu çözeceğiz. diye halka söz verdik.
2002 seçimleri sonrası CHP olarak biz 2/Blik arazileri ekene, biçene,
üzerine ev yapana, Osmanlıdan beri tapusu olana yani yedi sülalesinden
kalana parasız verelim. dedik. AKP ise Çayın taşıyla
çayın kuşunu vuracağız, buraları 25 milyar dolara
satacağız. dedi mi? Dedi.
2004te
eski Orman Bakanı Osman Pepe, Kepezde boş bir tapuyu göstererek
İşte, bu nedir? Tapu. Burası nedir? Boş. Şimdi senin
adını yazıvereceğiz seçimden sonra. dedi fakat ne hikmetse
bugünlere kadar yazılmadı. Halka da gidip Bu 2/Byi biz
çıkaracaktık ama Cumhuriyet Halk Partisi engel oldu. dendi mi?
Dendi. 2/B sorunu olan vatandaşlar ise Şu sorun çözülsün de isterse paralı
olsun. demek zorunda kaldı. Biz orman köylüsüne Yapmayın, etmeyin,
perişan olursunuz. dedik. Bu paraları ödeyemezsiniz. İktidar
sizi rezil eder, parası olana satar, Hükûmetin dinî, imanı para.
dedik, anlatamadık. Şimdi kimin orman köylüsünü düşündüğü,
kimin parayı düşündüğü ortaya çıktı.
Komisyonda
rayiç bedel yüzde 70ten yüzde 50ye indirilmişti. Sayın Bakan,
şimdi bunun yüzde 70e tekrar çıkarılması da neyin nesidir;
bunu anlamış değiliz. Zaten Yüzde 50yi ödeyemiyoruz. diye
perişan olan köylüler şimdi yüzde 70i nasıl ödeyecekler; ben
bunu anlamış değilim.
Değerli
arkadaşlarım, 2/B konusunda Antalyada Yörükler ayakta. Alanyanın
Değirmendere köyünden ve diğer orman köylerinden, Kemerin
Ulupınarından, Beycikinden, Geyik Pınarından,
velhasıl Kaştan Gazipaşaya kadar Yörükler, Tahtacılar,
Türkmenler, muhtarlar, herkes ayakta, Rayiç bedel yüksek. diye bas bas
bağırıyorlar.
Orman köylüleri,
-geçenlerde buraya geldiler, bugünlerde yine muhtarlar buralarda- sadece
Antalyadan değil, bütün Toroslardan yani Muğladan başlayıp
Antalyadan, Mersinden, Adanadan, Osmaniyeden, Maraştan, Malatyadan
ta Bitlise kadar bütün Toroslardaki köylüler, orman köylüleri bu konudan
şikâyetçi. Onların korkuları yurtlarının, ev
yaptıkları topraklarının ellerinden
alınmasıdır, Bizim buraları parayla alacak gücümüz yok.
diyorlar.
Antalyanın
Değirmendere köyündeki kocası ölmüş, seksen yaşındaki
bir teyzemiz bakın ne diyor: 9 çocuğum var. 2000 yılında
350 liraya 2/Blik yerlerin tapularını alan
komşularımız varken o zaman durduruldu, şimdi 35 bin liraya
satılmak isteniyor. Bu, Allahtan reva mı? Zaten zar zor
geçiniyoruz. 1912 yılına ait Osmanlı tapusu olan Ayşe
Teyzeye saygılar sunuyoruz, ellerinden öpüyoruz. Diyor ki: Benim
Osmanlıdan tapum var.
Peki, sevgili
arkadaşlarım, her şeyde Osmanlı ile övünürken
Osmanlının tapusunu niye kabul etmiyoruz? Yani bunu aklım
almıyor!
Sayın
arkadaşlarım, yine, Alanya Elikesik köyünde 2/Blik arazilerin dönümü
40 ile 120 bin lira arasında. Ne kadar da indirim yapılırsa
yapılsın köylünün alması imkânsız. Orman köylüsüne bedelsiz
verilmesini ya da emlak vergisi değeri üzerinden verilmesini istiyor
oranın köylüleri.
Alanyadaki, Kepezdeki
tapuları iptal olan hemşehrilerimiz yine ayakta.
Sayın
milletvekilleri, Yörükler için, Tahtacılar için, Türkmenler için at,
avrat, silah kadar toprak da önemlidir. Yani dağ, taş, ova demeden
yıllarca göçmüş ve avuç içi kadar bir yeri var, orayı yurt
bulmuş, onun elinden alınmasını istemez
insanlarımız. Yani Senin paran yok, sen burayı alamadın,
bir başkasına satacağım. demek de akla, mantığa
ters gelmektedir. Zaten göçmekten bıkmış olan bu insanlar ölür
de yurdundan vazgeçmez diyoruz. 2/Byi çözeceğiz derken kan
çıkmasına da neden olmayalım.
Sayın
milletvekilleri, Unakıtanın Boğazdaki 2/Blik arazisiyle
Torostaki Yörüklerin 2/Blik arazisi elbette bir tutulmamalıdır.
Üzerine fabrika yapılan, villa yapılan yerle üzerine çadır
kurulan yerler aynı değildir. Sayın arkadaşlarım, Jean
Jacques Rousseau demiş ki: Kim bir toprağı çalıyla
çırpıyla çevirmiş, Burası benimdir. demiş,
orası onun özel mülkiyeti olmuştur. Bizim Yörüklerin
yaptığı bu değil, Jean Jacques Rousseaunun dediği
gibi değil; Yörükler çaresizlikten, mecburiyetten ormana
sığınmışlardır, yoksa ormanı işgal
etmemişlerdir, onlar ormanların devlet kadar sahipleridir,
koruyucularıdır, bekçileridir.
Sayın
Bakan, Toros köylüleri -ben Maliye Bakanının olmasını
isterdim burada çünkü para işi var Sayın Bakanım, siz zaten
veriyorsunuz- vergi kaçakçısı değildir, naylon faturacı hiç
değildir, AKP zengini de değildir; bunların gemileri de yoktur,
Antalyayı mahveden taş ocakları, HESleri, maden ocakları
da yoktur. Yörüklerin eskiden keçileri, koyunları, develeri vardı,
sayenizde onlar da bitti, şimdi de bir avuç içi kadar olan toprakları
da ellerinden alınacak. Bu insanlar zaten zar zor geçiniyor. Toros köylüsü
diyor ki: Biz AKPye oy verdik, bundan sonra ders vereceğiz. Çok öfkeli
durumdalar, benden söylemesi arkadaşlar. Geçenlerde Antalya-Isparta yolunu
kestiklerini herhâlde biliyorsunuz.
Değerli
arkadaşlarım, Yörükün ayranını kabartmayalım,
Yörükün obasını, ocağını söndürmeyelim, yurdunu,
vatanını tekrar kendilerine satmayalım. Yörüklerin velhasıl
kafasının tasını attırmayalım. Atatürk
boşuna dememiş Yörüklerin Toroslarda tek bir çadırında
duman tütüyor, tütmeye de devam ediyorsa Türkiye Cumhuriyeti devleti güvence
altındadır. diye. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
Sayın
arkadaşlar, Yörükler diyor ki: Bizim cumhuriyetimizi, Atatürkümüzü yok sayanları
biz de yok sayarız. Edebali ne demiş? Yaşatalım
insanı ki devlet de yaşasın. Biz, onun için, Torostaki orman
köylülerini yaşatalım ki devlet de yaşasın diyoruz. Olur
mu? diyeceksiniz. Olur. Parasız verelim. diyoruz biz. Olur mu?
diyeceksiniz. Olur. Niye? CHP olmasa one minute dediğiniz İsraile
Suriye sınırındaki
Sayın
arkadaşlarım, orman köylüleri ormanların bekçisidir. Bu
bekçiliğin de bir bedeli olmalıdır. Boğazdaki değil,
kıyıdaki değil, Toroslardaki toprak parasız verilmelidir
veyahut da vergi beyanı üzerinden verilmelidir. Hükûmet zaten KİTleri,
sitleri, okulları sattı, şimdi sıra ormana geldi. Bizim
Antalyada 45 bin hektar yer 2/Blik; bunun üçte 1i tapulu -yani Kepez
bölgesi- geriye kalıyor 30 bin hektar. 30 bin hektarın 26 bin
hektarının kadastrosu yapılmış, hemen satılmaya
hazır, 100 bin, 120 bin, 130 bin ama alacak yok. Efendim, 3 bin hektarının
da kadastro çalışmaları devam ediyor. Yaklaşık 15 bin
hektarı ise kişilerin tapulu malı iken, bir kısmında
tapuların üzerine 2/B şerhi konulmuş, bu kanunla şerhler kaldırılacak,
parasız verilecek diyoruz. Bir kısmında ise tapu iptal
davası açılıp devam eden davalar durdurulacak, onlar için de
iyi. Bir kısmında ise davası bitip hazineye geçen araziler
sahiplerine parasız iade edilecek, Antalya Kepez Mazıdağı
ve Kütükçüde olduğu gibi. Kepezdeki vatandaşlarımızın
yerlerini zamanında satan devlet, tapularını veren devlet,
tapularını iptal ettiren yine devlet! Dahası var, hazine,
kendisine ihaleyle satıp bedelini aldığı tapuların
bile iptal bedeli için davalar açmış, bedelini iade etmeden tapular
iptal edilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
OSMAN KAPTAN (Devamla) -
Vatandaşımızın atalarından kalan kırk-elli
yıllık tapuları iptal edilmiştir.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kaptan.
OSMAN KAPTAN (Devamla)
Teşekkür ediyorum ben de Sayın Başkan.
Arkadaşlar, bu konu
önemli bir konu yani böyle bir kısa zamanda bitirilmemesi gereken ve
sanıyorum, bu 2/B konusu bu Hükûmetin başına bayağı
ciddi sorunlar çıkaracaktır.
Teşekkür ederim,
hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Muş Milletvekili
Sayın Demir Çelik. (BDP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
BDP GRUBU ADINA DEMİR
ÇELİK (Muş) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; hepinizi şahsım ve partim adına saygıyla
selamlıyorum. Görüşülmekte olan 198 sıra sayılı Kanun
Tasarısının ikinci bölümüne ilişkin düşüncelerimi
paylaşmak istiyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; kanun ve yasa değişen toplumsal
dinamiklerin açığa çıkardığı bir kısım
meşru, demokratik talepleri karşılamak için, onların ihtiyacı
olan bir kısım hakların siyaseten
ve hukuken güvence altına alınması için
çıkarılır. Bu anlamıyla, bir: Toplumsal ihtiyaç eksenli
olmalıdır, toplumsal ihtiyaç odaklı olmalıdır.
İki: Evrensel hukukla örtüşen, onunla bizatihi paralellik arz eden,
çelişmeyen bir nitelikte ve özellikte olmalıdır. Bu iki
parametreyle yaklaşacak olursak ya da bu iki parametreyi dikkate alarak
mevcut, var olan, çıkarılmak istenen yasa teklifine ya da kanun
teklifine yaklaştığımızda paradoksu, çelişkiyi,
açmazları görmek mümkündür. Bu anlamıyla da yapılmak istenenin
çok da meşruiyet arz eden bir nitelikte ve özellikte
olmadığı açıktır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Orman Vasfını Yitiren Alanların
Dönüştürülmesi Kanun Tasarısı aslında, risk altındaki
alanların kentsel dönüşüm projesine ya da kanun tasarısı ve
teklifine ön hazırlık mahiyeti ve içeriğini
taşımaktadır. Yani, hepimizin ortak değeri ve malı
olan yani toplumun ve kamunun bizatihi çıkarına dayalı olan bir
alanı bir kısım ilişkilerin odağına oturtmak, ona
hizmet edecek bir anlayışa peşkeş çekmek anlamına
gelebilecek bir yaklaşım görülmektedir.
Bu anlamıyla,
yapılmak istenen ya da getirilmek istenen kanun tasarısına
ilişkin dört ana eksende ya da parametrede, neden karşı
çıktığımızı da ifade etmek istiyorum.Bizim
dışımızdaki üç
siyasal partinin ya da Meclisimizin üç siyasi partisinin üzerinde
uzlaşmaya karar verdiği bir kanunda bizim neden geri
kaldığımızı ifade etmeye
çalışacağım.
Birincisi,
orman dediğiniz şey, insanlık tarihinden çok daha eski,
ekosistemin en temel parametresidir, en temel olgusudur. Orman, bizatihi
hayatın yeniden şekillendirilmesi ve sürdürülmesi için bir
yanıyla oksijen-karbondioksit dengesinin, öbür yanıyla su-hava
sirkülasyonu ve dengesinin ama aynı zamanda
barındırdığı canlı organizmayla bizatihi yeniden
yaşamın şekillendirilmesinin ana kaynağıdır. Hele
hele Türkiye olarak üzerinde
bulunduğumuz enlem ve boylamlar itibarıyla yüzde 80 ormanlık
alan potansiyeline sahipken bugün geldiğimiz yüzde 27ler oranındaki
ormanlık alanlarımızın nitelikleri de göz önünde bulundurulduğunda,
var olanı korumak, yitirdiğimizi kazanmak ve topluma mal edip yeniden
geliştirmek gibi bir sorunla karşı karşıyayız ama
burada yaptığımız, bunu geliştireceğimize, dönüştüreceğimize,
var olanı da yeni kentsel alanlara dönüştürülecek bir kısım
rantiyer mekânlara dönüştürmek istiyoruz. Bu doğru değildir, bu
ahlaki ve insani değildir.
İkincisi: Bu kanun
teklifi hazırlanmadan önce, gerekse de hazırlandıktan sonra ve
Meclise taşınmadan önce, günümüz demokrasisinin temel parametresi
olan diyalog ve müzakere es geçilmiştir. Bilim insanı, meslek
odaları, sendikalar, bu yasadan etkilenecek olan toplum dinamiklerinin
düşünceleri, önermeleri, açmazları, sıkıntıları
göz ardı edilerek, onlara rağmen, otoriter ve merkeziyetçi devlet
anlayışının geçmişte yaptığına benzer
bir algı ve anlayışla, bu toplumu hiçleştiren bir
anlayışla bu soruna yaklaşıldığından
dolayı sıkıntılıdır, o anlamıyla da toplum
ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak bir niteliktedir.
Yarın öbür gün çok daha ciddi düzeyde bir dirençle, bir siyasal sorunla
kendimizi karşı karşıya bulur hâlde olabiliriz ya da yasama
organı faaliyetinin asli işlerinden böylesi palyatif bir
kısım çözümlerle sorunu gündemleştiriyor olmaktan dolayı da
tarih karşısında bizatihi sıkıntılı bir
pozisyon ve durumla karşı karşıya kalabiliriz.
Üçüncüsü: Meclis
açıldığından beri, demokratik ve sivil bir anayasayı
inşa etmek, oluşturmak noktasında Uzlaşma Komisyonuyla yol
almışken ve önümüzdeki birkaç ay içerisinde bunun yazılımı
başlayacakken, 75 milyonu yani bir bütün olarak toplumun tümünü
ilgilendiren bu ve benzeri yasa teklifleri ya da kanunlar, yapmak
istediğimiz anayasanın ruhuna, özüne uyumlu, eş güdümlü,
paralel, onu besleyen, ondan beslenen olmalıdır. Ama biz hem
Demokratik, sivil bir anayasa yapacağız. diyoruz hem toplumun
dinamiklerini hiçleştiren, ötekileştiren, onu sürece katmadan merkezî
otorite olarak önce Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, daha
sonra TOKİ, Bakanlar Kurulu ve Başbakana bağlı ve
bağımlı bir alan, bir mekân oluşturuyoruz. Hani demokratik
anayasa, nerede olacak? Bu demokratik Anayasayla
yaptığımız bu kanun teklifinin uyumu nasıl
sağlanacak? Keza, ortadan kaldırmak istediğimiz, antidemokratik
olduğu noktasında hemfikir olduğumuz darbe Anayasasının
bile 69uncu ve 70inci maddeleri, mevcut yapmak istediğimizle
çelişen, dolayısıyla Anayasa Mahkemesinden geçmişte
olduğu gibi geriye dönmesi mümkün olan bir duruma neden imza atalım?
Bununla
birlikte, bizim, aslında ve üzerinde en çokça durduğumuz,
yıllardır mağdur olan orman içi köylüsü olarak ifade edilen bir
kısım toplum dinamiğinin beklentilerini ve umudunu sömürmeye
dönük, onların beklentilerini yapacakmışız
imajını ve umudunu taşıyarak aslında yapmak
istediğimiz, daha çok kıymet arz eden kıyı
şeritlerimiz, sahil kentlerimiz ve bizatihi uluslararası turizme de
açık alanların bir şekliyle uluslararası finans
kurumlarına ve onların yapmak istediği bir kısım
projelerine ön ayak olmaktır.
Bu
anlamıyla, 9 milyonluk orman içi köylüsünün çıkarının
olmadığı, onların bizatihi işlettiği,
geliştirdiği ve mekân olarak yaşamsal alana
dönüştürdüğü bu alanları yeniden rayiç bedelinin yüzde 70i
üzerinden onlara satmakla mağduru ikinci kez mağdur etmiş
olacağız. Bununla da yetinmeyeceğiz, bağ, bahçe,
fıstıklık, fındıklık, zeytinlik olarak tahsis
edilen ya da belirtilen 2/B alanları, keza, mera, otlak, yaylak olarak
yine bizatihi hayvancılığın ve tarımın
yürütülmesi için önem arz eden bu alanların korunup geliştirilmesi,
bizim olduğu kadar insanlığın da temel ihtiyaçları
olan bir kısım girdilerin hayata geçirilmesi açısından da önem
arz eden alanlardır.
Biz,
vasfını yitiren ormanlık alanların satışına
imza atmış olmakla kalmıyoruz, bu alanların da yani
bağın, bahçenin, fındıklığın,
zeytinliğin, meranın, otlaklığın ve yaylanın da
hazineye devrini ve hazine üzerinden satışını da sağlayarak
hepimizin olan, hepimizin geleceğini ilgilendiren bu alanları yine
sermayenin, yine finansın hizmetine sunmuş, onlara satmış
olmakla geleceğimizi de, geleceğimizin ortak mirası olan alanları
da yitirmiş, kaybetmiş olacağız.
Bu denli önemli bir olgu,
bu denli önemli bir sorun birkaç saate sığdırılamayacak
kadar değerli ve kıymetlidir. Yeniden üzerinde
yoğunlaşıp tartışılmaya muhtaç bir konudur.
Bu duygularla hepinizi
bir kez daha saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Çelik.
AK PARTİ Grubu
adına Osmaniye Milletvekili Sayın Suat Önal.
Buyurun.
AK PARTİ GRUBU
ADINA SUAT ÖNAL (Osmaniye) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Orman Köylülerinin Kalkınmalarının
Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları
Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile
Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun
Tasarısının ikinci bölümü üzerine AK PARTİ Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, üzerinde görüşmekte olduğumuz bu kanun
tasarısı ile devlet ile milletin yıllardır ihtilaflı
olduğu ve kronikleşmiş bir sorun olarak ortada duran önemli bir
konuyu daha çözüme kavuşturmuş olacağız. Kamuoyunda 2/B
yasası olarak da algılanan bu yasa, devlet ile milletin on
yıllardır ihtilaflı olduğu bir alanın düzenlenmesi,
devlet ile milleti barıştırma projesidir.
Yine
bu yasa Millet devlet içindir. anlayışı yerine Devlet millet
içindir. anlayışının bir yansımasıdır.
Artık, vatandaşlarımız, ekip biçtiği,
barındığı, çocuklarına gelecek olarak gördüğü
alanları gönül rahatlığıyla sahiplenebilecektir.
İşte bu nedenle, aziz milletimizin vekilleri olarak, milletimizin
beklentilerine cevap veren ve onların mağduriyetini gidermekle birlikte
kamunun da hakkını gözeten böyle bir yasal düzenlemeyi hep birlikte
Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçirmekle çok önemli bir hizmet
yaptığımızı vurgulayarak halkımıza
karşı sorumluluğumuzu yerine getirmiş olmanın huzurunu
da taşıdığımızı ifade etmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, bilindiği gibi, bu yasa, 31 Aralık 1981 tarihinden
önce orman niteliğini tam olarak kaybetmiş bütün alanların
hazine adına orman sınırları dışına
çıkarılması uygulamasıdır. Yıllardan beri
tartışılan ve sosyal bir sorun olarak karşımıza
çıkan mülkiyet problemi devlet ile vatandaşı olumsuz olarak
karşı karşıya getirmiştir. 2/B
yasalaştığında bu sorun çözülecek, devlet ile 2/B
kapsamında hak sahibi arasındaki ihtilaflar bitecektir.
Bu
yasayla, geçmiş dönemlerden bu yana tapulu mülkü olup, çeşitli
nedenlerle tapusu iptal edilip 2/Bye dönüşen alanlar ve tarım
alanları hak sahiplerine iade edilecektir. Orman ve Su İşleri
Bakanlığı tarafından satılacak 2/B alanların 2
katı kadar ağaçlandırma ve ormanlaştırma
çalışması gerçekleştirilecektir. Yani 2/B yasası,
orman alanının daraltılması değil, tam tersi, orman
özelliğini kaybetmiş alanların hak sahiplerine
satışı karşılığı 2 kat ormanlaştırma
faaliyeti ile orman alanlarının zenginleştirilmesi
işlemidir. Her zaman olduğu gibi insanı siyasetin merkezine
taşıyarak İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.
felsefesiyle hareket eden ve insan odaklı akılcı politikalar
üreten Hükûmetimizin kanun tasarısı olarak Türkiye Büyük Millet
Meclisine taşımış olduğu bu yasa çerçevesinde 2/B
olarak tespit edilen alanların halka satışından elde
edilecek gelirler yine ülkemizin kalkınması ve yeni genç orman
alanlarının oluşturulması için harcanacaktır. Burada
şu hususu da belirtmeliyim ki muhalefet partilerinin de bu toplumsal
problemin çözümü için kanun teklifi vererek bu sorunun çözümüne katkıda
bulunmaları memnun edici bir durumdur.
Değerli
milletvekilleri, 2/B arazilerinin satışıyla elde edilecek
gelirlerin yüzde 10u yeni orman alanlarının
oluşturulmasında ve orman köylülerinin
kalkındırılmasında, kalan yüzde 90ı da ülkemizin
kanayan yarası olan çarpık kentleşmeye karşı tüm
ülkede yapılacak kentsel dönüşüm projeleri ile modern şehirlerin
inşasında kullanılacaktır. Kısaca, büyük bir sosyal
problem çözüme kavuşurken, diğer yandan da elde edilecek kaynakla
ülkemizin orman kapasitesi arttırılıp sağlıklı
konutlar, sağlıklı kentler oluşturulacaktır.
Yine
bu yasanın 13üncü maddesi ile de yaylacılarımızın
yıllardır çözümünü merakla beklediği, kronik bir vaka olarak
ortada duran problemler de çözülmekte ve vatandaşlarımız devlete
karşı suç işliyor olmaktan kurtarılmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, sizin de bildiğiniz gibi, yazın hava
sıcaklığının çok yüksek olduğu birçok bölgemizde
yaylacılık bir kültür olup çok uzun yıllara dayanan bir
geçmişe sahiptir. Ancak bu kültürel yaşam tarzı, keyfiyetten
ziyade, sağlıklı bir yaşam sürdürülebilmesi
açısından bir zorunluluk hâline dönüşmüştür. Özellikle
milletvekili olduğum Osmaniye ilinin de yer aldığı Akdeniz
Bölgesinde yaz mevsiminde sıcaklık zaman zaman gölgede 45 dereceyi
aşmaktadır. Bu sıcaklığa bir de nem eklendiğinde
nefes almak bile zorlaşmakta ve bu mevsimde özellikle yaşlı
nüfusta ölüm olaylarına sık sık rastlanmaktadır. Bu nedenle
insanlar, yıllardır bu sıcaklardan kurtulabilmek için
dağlara, orman içindeki serin yaylalara çıkarak yaz mevsimini
yaylalarda geçirmektedirler. Özellikle Akdeniz havzasında yaşayan
halkın serinlemek için çıktığı bu yaylalar, son
yıllarda yerel orman teşkilatlarının en büyük problemi
hâline gelmiştir. Zira, ülkenin birçok yerinde halkın yaylalık
alanlarda yapmış olduğu meskenler nedeniyle haklarında
Orman Yasasına muhalefetten adli ve cezai işlemler
yapılmış ve verilen çok sayıda müsadere kararı
mevcuttur.
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) İnsanlar bin yıldır yaylaya
çıkıyorlar. Yaylaya da mı çıkmasınlar?
SUAT
ÖNAL (Devamla) - Bakın, ilimiz Osmaniye ile ilgili elimde Osmaniye
Cumhuriyet Başsavcılığının bir istatistiki
verisini sizlerle paylaşmak istiyorum. 6831 sayılı Kanunun
93üncü maddesine muhalefetten, 2010 ve 2011 yılları yoğunluklu
olmak üzere, açılan kamu davası sayısı 1.324 olup, bu kamu
davaları neticesinde 1.205 kişi ceza almıştır. Şu
anda ceza mahkemelerinde bulunan derdest dosya sayısı 119, ceza
mahkemelerinde kesinleşen dosya sayısı 732, Yargıtayda
temyiz aşamasında bulunan dosya sayısı da 465tir. Bu
sadece Osmaniye ilinde olmayıp diğer illerde de benzer
şekildedir.
Ülkemizin
birçok yerinde orman sınırları içinde kalan ve mahkeme konusu
olan meskenlerin oluşturduğu yayla alanlarına devletin kendi
birimleri tarafından yol, su, elektrik, telefon gibi altyapı
hizmetleri yapılmış, cami, sağlık ocağı,
güvenlik hizmetleri gibi sosyal hizmetler de sunulmuştur. Yani devlet
vatandaşlarının ormanlardaki yaylalıklarda yazın
geçici bir süreyle barınmalarını şimdiye kadar zımnen
kabullenmiş, vatandaş da mevcut yasalara göre suç işliyor
olduğunun farkında bile olmamıştır. İşte,
büyük bir sosyal problem olarak mevcudiyetini devam ettiren bu sorunun
Anayasa'nın 169uncu ve 170inci amir hükümleri de dikkate alınarak
çözümü noktasında, 6831 sayılı Kanunun 17nci maddesinin
birinci fıkrası değiştirilerek,
vatandaşlarımıza yaylalardan meşru zeminlerde faydalanma
imkânı getirilmektedir.
Yine,
ayrıca bu yasa ile üniversitelerimizin kampüs alanı
ihtiyaçlarına da çözüm sunulmakta ve bozuk orman alanlarında
üniversitelerin yerleşke kurmasına izin verilerek bu ihtiyaçlar
karşılanabilmektedir.
Halkımız
için çok önem arz eden ve milletimizin duasını almamıza vesile
olacak bu yasanın ülkemize ve milletimize hayırlı
olmasını temenni ediyor, bu sorunun çözümüne vermiş
oldukları kanun teklifiyle katkıda bulunan Cumhuriyet Halk Partisi ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna da ayrıca teşekkür ediyor,
hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şimdi,
Hükûmet adına Orman ve Su İşleri Bakanı Sayın Veysel
Eroğlu, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Milletvekillerinin
yorulduğu anlaşılıyor.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Hayır, yorulmadık.
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Sayın Başkanım, çok kıymetli milletvekilleri; ben de
kısaca 2/B adıyla anılan, mezkûr kanun tasarısı
hakkında görüşlerimi arz etmek üzere söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum efendim.
Efendim,
evvela şunu ifade edeyim: Hakikaten bu kangren olmuş bir mesele. 2/B
kangren olmuş bir mesele ve yıllardan beri bu meseleyi çözmek için
pek çok hükûmet uğraşmış ama çözülememiş. Ben de 2007
yılı sonunda -ağustos ayında- Çevre ve Orman Bakanı
olduğum zaman bu meseleyi çözmek için hemen kolları sıvadım
ancak şunu gördüm: Meseleyi çözmek mümkün değil çünkü kangren
olmuş; tespitler yapılamamış, 2/B alanlarının
sınırları belli değil. Bu alandaki Tapu Kadastro, hazine ve
Milli Emlak adına kadastro ve tescil işlemleri
yapılamamış.
Dolayısıyla,
malum olduğu üzere, Önce bunun altyapısını
hazırlayalım. diye, Tapu Kadastro Kanununda değişiklik
yapılmasına dair bir kanun teklifi getirdik. Hakikaten, şu anda,
Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü, Orman Genel Müdürlüğü ve Milli Emlak
Genel Müdürlüğü yani üç tane bakanlık gece gündüz çalışmak
suretiyle, bu kanun tasarısını Meclise Hükûmet olarak getirdik.
Ben
gruplara da ayrıca teşekkür ediyorum. Bu kanun tasarısı
hazırlanırken burada gerek Sayın Şandırın
gerekse Sayın Hamzaçebinin kendilerinden görüş aldık,
onların özellikle birtakım görüşlerini de kanuna
yansıttık. Ayrıca, desteklerinden dolayı çok teşekkür
ediyorum.
Hakikaten
bu meselenin çözülmesi gerekiyordu ama bu mesele niye çözülmemiş? Sebebi
şu: Bir kere, orman kadastrosu tamamlanmamıştı,
ayrıca, ormanların tapusu yoktu. İlk defa biz, gerçekten gece
gündüz çalışarak şu anda orman kadastrosunun yüzde
90ını tamamladık. Hatta, ormanların tapusunun
alınmasıyla alakalı Tapu Kadastro Genel Müdürlüğümüzle çalışma
yaparak şu ana kadar yaklaşık 13 milyon hektarının
yani yaklaşık olarak yüzde 60ının tapusunu da aldık
ve 2014 yılı sonuna kadar ormanların tamamının tapusu
alınacaktır. diye ben arkadaşlara talimat verdim. Hakikaten bu
yoğun bir çalışma. Düşünün, 2002 yılında yüzde
5inin ancak kadastrosu yapılmış bir durumdan, biz kısa
zamanda, 2014 yılı sonuna kadar ormanların tamamının
tapusunu alacağız. Eğer ormanların tapusu olsaydı,
şu anda 2/B diye bir mesele olmayacaktı. Meselenin özü budur.
Peki,
biz ne yapıyoruz? Bakın, şu anda hakikaten orman
teşkilatımız gece gündüz çalışıyor; ben onlarla
gurur duyuyorum. Bakın, bütün dünyada orman varlığı hem
alan olarak hem de odun serveti dediğimiz servet olarak azalırken,
Türkiyede -bundan gurur duymamız lazım- hem ormanların
alanı hem de odun serveti artmaktadır.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Bendeki kitap tam tersini söylüyor.
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Ben size
mesela şunu vereyim: 1972 yılında orman varlığı
alanı 20,2 milyon hektar iken 2011 yılında 21,6 milyon hektara
ulaşmıştır. Hakikaten bu çok önemlidir ve şu anda
şunu da ifade edeyim: 936 milyon metreküp olan odun serveti bugün, 2010
yılı sonunda 1 milyar 400 milyon metreküpe
ulaşmıştır. Bunlar gerçekten çok önemli.
Malum
olduğu üzere, seferberlik kapsamında büyük çalışmalar
yapıyoruz. Şu ana kadar, 2011 yılı sonuna kadar -dört
yılda hedefimizi aştık- yaklaşık 2 milyon
hektarlık alanda ağaçlandırma ve orman ıslahını
gerçekleştirdik. 2012 yılı sonunda planladığımız
hedef 2,3 milyon hektardı ama -Allaha şükür- 2,3ü de
aşacağız; 2,4 milyon hektarla inşallah hedefimizi
aşmış olacağız. Bunlar çok önemli.
Fidan
üretimi 117 milyon adetten
2011 yılında 519 milyon adet fidan
ürettik ve bu sene arkadaşlara talimat verdim 700 milyon adet fidan
üreteceksiniz. diye. Dile kolay, 700 milyon adet fidan üreteceğiz. Bunu
özellikle belirtmek istiyorum.
Sadece
açık alanları ağaçlandırmıyoruz. Bakın, kara
yollarını ağaçlandırıyoruz.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Mezarlıklar ormanlık alan değil
Sayın Bakan. Mezarlıklar ormanlık alan mı?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Hatta Atatürk
Orman Çiftliğine geçmiş yıllarda da milletvekillerimizin
adına ağaç diktik, bugün de sizlerin adına ağaç diktik.
Efendim,
özellikle
İlk defa, bakın, Ceviz Eylem Planı diye plan yoktu.
Şu anda hedefimiz 13 bin hektarlık alanda, Türkiyede, Ceviz Eylem
Planıyla muazzam bir seferberlik başlattık. Ayrıca badem,
19 bin hektarlık alanda Badem -seferberlik- Eylem Planı
Bunlar daha
önce yoktu.
Ayrıca,
ormanlarda endüstriyel odun üretimi 4 misli arttı. 13,5 milyon metreküp
endüstriyel odun ürettik 2011 yılında. Nereden nereye
Bunun
dışında, odun dışı dediğimiz tıbbi
aromatik bitkiler konusunda hakikaten büyük bir çalışma içindeyiz.
Bakın, 2003 yılında 47,5 milyon dolarlık ihracat
yapılırken 2011 yılında 280 milyon dolara çıktı.
Bunlar yeterli değil. Kent ormanları diye bir mefhum yoktu, 101
tane kent ormanı, 105 tane bal ormanı kurduk. Yani bunlar hakikaten
ormancılık adına gurur duyacağımız
hususlardır.
Ben,
bu arada birkaç soru var, onlar hakkında bilgi vermek istiyorum: Efendim,
özellikle hafriyat döküm alanları için İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanlığına döküm alanı verdiğimize
dair birtakım sorular geldi. Bakın, bu konuda rakamlara lütfen dikkat
edin. Efendim, 1996 ile 2009 yılları arasında toprak döküm
alanları ihale ediliyordu ve bunları firmalar alıp
Neticede,
tam on üç yılda alınan parayı size söylüyorum: On üç yılda
bizim sadece, ihale suretiyle aldığımız, döküm alanlarından
aldığımız miktar 30 milyon 150 bin 292 TL. Ama bunların
ağaçlandırması, diğer hizmetler, bakım, takip
işleri için biz 20 milyon 239 bin 956 TL harcamışız. Net
ele geçen para on üç yılda lütfen bunu dikkatlice takip edin- 9 milyon
910 bin 336 lira. On üç yılda ele geçen para bu. Orman teşkilatı
işi gücü bırakmış, hafriyat dökümü ile
uğraşıyor. Daha sonra zaten Büyükşehir Kanununda -kanun
çıkmış- hafriyat döküm alanlarının takibi,
bunların denetlenmesi işi büyükşehirlere verilmiş. Biz
dedik ki: Zaten bu konuda
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Siz verdiniz Sayın Bakan.
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Müsaade
edin... Müsaade edin...
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Siz verdiniz yani, kim verdi? Verilmiş. derken gökten
zembille inmedi.
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Efendim, müsaade
edin. Ben sizi dinledim.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Ama cevap verin. Orada kimler aldı onu?
Şahısları söyleyin, şahısları.
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Kimlerin
aldığını söyleyeceğim. Müsaade et de
konuşayım. Ben sizi dinledim.
Madencilik
faaliyetlerinin sona ermesi neticesinde idareye teslim edilen veya terk edilen
doğal yapısı bozulmuş orman alanları rehabilite
edilir. Rehabiliteye hazırlık maksadıyla bu alanların orman
yetiştirilmek üzere inşaat, yıkıntı ve hafriyat
atıkları ile doldurularak ağaçlandırılmaya hazır
hâle getirilmesi için büyükşehir mücavir alanlarında büyükşehir
belediyelerine, diğer yerlerde ise il ve ilçe belediyelerine bedel
karşılığında verilir. denmiş.
Peki,
biz ne yapmışız? İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına
bakın şu ana kadar verdiğimiz alanlarla ilgili, daha az bir alan
vermişiz. Biz ihale olarak 9 milyon 919 bin
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Yeğeniniz de o işin başında
mıydı, onu bir açıklayın.
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Bakın,
ayrıca
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Yeğeninizi o işin başına
atadınız mı, atamadınız mı?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) -
daha az
alandan bir yılda çok daha büyük gelir, on üç yıllık gelirin 3
katını biz sadece Büyükşehirden bir yılda
almışız. Kaldı ki sadece İstanbul Büyükşehir
Belediyesine vermiyoruz, talep eden bütün belediyelere veriyoruz.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Kardeşinizin oğlunu o işin başına
getirdiniz mi, getirmediniz mi Sayın Bakan? Türker Eroğlu
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Peki, ben
söyleyeyim: Türker Eroğlu benim yeğenim. On beş yıllık
çevre mühendisi. Orada hafriyat, döküm alanıyla alakası yok.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Şimdi. O zaman? O zaman?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Tamamen çöp
ve tıbbi atık dediğimiz hastane atıklarıyla ilgili
kısmen, bir müdür vekili olarak görev yapıyor. On beş
yıllık çevre mühendisi.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Hayır, Özel Kalemden memuriyete
başlattınız.
BAŞKAN
Sayın Yılmaz, soru-cevap işlemi yapacağız.
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bunu da
dikkatlerinize
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Evet, çok
teşekkür ediyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Hakikat
bu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Karabük
Milletvekili Sayın Osman Kahveci.
Sayın
Kahveci, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OSMAN
KAHVECİ (Karabük) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
198 sıra sayılı orman köylülerinin
kalkınmalarının desteklenmesi ve hazine adına orman
sınırlarının dışına çıkarılan
yerlerin değerlendirilmesi ile ilgili kanun tasarısının
ikinci bölümü üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Otuz
yedi yıllık bir bürokrat, özellikle bu konuların mutfağında
çalışmış birisi olarak ve bir orman köylüsü çocuğu
olarak, gerçekten, 2/Bnin böylesi tartışılarak son sürecinin
yaşanmasından fevkalade mutlu olduğumu ifade etmek istiyorum.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Yüzde 70le satılmasından da memnun musun?
OSMAN
KAHVECİ (Devamla) Evet, orman arazilerinin
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Söyle, onu da alkışlayalım hadi.
Yüzde 70le satılmasından memnun musun?
OSMAN
KAHVECİ (Devamla) Ben onu da açıklayacağım, ona da
geleceğim.
BAŞKAN
Sayın Korkmaz, yapmayın, lütfen. Beş dakikalık süre var.
OSMAN
KAHVECİ (Devamla) Evet, orman azalmalarının
2/B
konuşulurken geneldeki temeli orman azalmalarıdır. Evet, orman
azalmalarının en temel nedeni insandır.
İnsanlarımız, tarım alanı kazanmak ve yerleşmek
için ormanlara müdahale etmişlerdir. Bazı ülkelerde hâlen 2/B
olayı devam etmekteyken ülkemizde 2/B süreci son on yıl içerisinde
bitirilmiş ve ormanlarımız usulsüz müdahalelerden arınarak,
Türkiye, orman varlığını artıran dünyada nadir
ülkelerden birisi hâline gelmiştir. Gerçekten, bu konuda Türk
halkının duyarlılığına ve orman
teşkilatımızın gayretli çalışmalarına ve
aziz milletimize bir kere daha teşekkür ediyoruz.
Evet,
ülkemizde cumhuriyet dönemi öncesinden günümüze kadar gerçekten çeşitli
şekillerde ormanlara müdahale olmuş ve devlet bu müdahalelere
hukuksal bir çözüm bulmak için birçok düzenlemeler yapmıştır.
İlk düzenleme 1937 yılında 3116 sayılı Kanunla
başlamıştır. Bunun arkasından ilk anayasal düzenleme
de 1970 yılında 1961 Anayasasının 131inci maddesinin
değiştirilmesiyle birlikte 2/B konusu Anayasamızda da yer
alarak, buna anayasal bir çözüm başlama süreci de 1970 yılında
başlamış. Arkasından, bu Anayasanın
değişikliğine paralel olarak, 1973 yılında 6831
sayılı Orman Kanununun 2nci maddesi 1744 sayılı Kanunla
değiştirilmek suretiyle, günümüze kadarki, 81 Anayasasına
kadarki gelen süreçte orman dışına çıkartılan yerlerin
hukuksal adı 2nci madde alanları olarak geçmiştir. 1982
Anayasasının değiştirilmesiyle 169 ve 170inci maddelerine
ilave yapılmakla birlikte 2/B süreci yirmi yıl daha ileriye
atılmak suretiyle 31/12/1981 tarihi milat alınmış ve o
tarihten önceki çıkartılan yerlerde 2/B olarak şu anda
konuştuğumuz olay gerçekleşmiştir. Ancak 82
Anayasasında, şu anda konuşmakta olduğumuz kanunda da
bahsedildiği gibi, bir özellik getirilmiştir. Ancak, bir daha
hatırlatalım: 61 Anayasasında ilk defa Orman alanları
daraltılamaz.a istisna getirilmiştir, Orman alanları
daraltılamaz.dan sonra ancak diyerek 2nci madde getirilmiş; 82
Anayasasında nitelik yitirilmeksizin de orman sınırları
dışına çıkarma getirilmiştir. Bizim 6831
sayılı Kanunda 2/A olarak adlandırdığımız
ve bugün konuşmakta olduğumuz 198 sıra sayılı Kanunun
4üncü maddesinde zikredilen olayda bu şekilde tarihsel bir süreç
yaşanmıştır.
Evet, 2/Blerle ilgili,
gerçekten, uzun süre, buradaki muhalefetten milletvekili
arkadaşlarımızla, ormancı arkadaşlarımızla,
sivil toplum örgütleriyle de bu konu birçok kereler konuşulmuş ve
gerçekten, bugün bu kanun tasarısının bu yüce Parlamentoya
muhalefet partilerimizin de konsensüsüyle gelmiş olması ve böylesi
bir anlayış birliği içerisinde bu noktaya gelinmiş
olunmasından fevkalade mutlu olduğumu ifade etmek istiyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Süreniz bitiyor, şu yüzde 70i açıklayın, yüzde
70i.
OSMAN KAHVECİ
(Devamla) Bu kanunda 2/B arazileri
Şu andaki, elimizdeki mevcut duruma
göre 410 bin hektar 2/B arazisi var. Bakın, 2/B arazilerinin yüzde 5i
ilçe, belde ve yerleşim alanı. Ancak, eğer bir kaynaktan
bahsediliyorsa
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
OSMAN KAHVECİ
(Devamla) Yani bu kaynakların en çoğu da bu yüzde 5lik
alanlardır, yaklaşık yüzde 80i bile bu yüzde 5lik alan.
Diğer alanlarda da, gerçekten, kırsal alandaki
vatandaşlarımızın arazileri burada
(AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Vekilim, kuliste mi
açıklayacaksın?
OSMAN
KAHVECİ (Devamla) - Farklı
açıklanan kırsal alan ve orman köylerimizin, kırsal alan ve
orman köylerimizin rayiçlerinin beklenildiği gibi veya söylendiği gibi
olmadığını da ifade etmek istiyorum. Bunu böyle söyleyeyim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Süreniz yetmedi.
OSMAN
KAHVECİ (Devamla) Bu 2/B alanları içerisinde villalar, birçok
yerleşim yerleri, sanayi alanları var.
BAŞKAN
Sayın Kahveci, çok oldu biteli.
OSMAN
KAHVECİ (Devamla) Vakit bitti, bitiremedim, arkadaşların
sorularına cevap veremedim.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Vekilim, kuliste mi
açıklayacaksın bu yüzde 70 işini?
BAŞKAN
Çok teşekkür ederim Sayın Kahveci.
OSMAN
KAHVECİ (Devamla) Kayserideki 2/B alanlarıyla ilgili, Kayserideki
2/B alanları da 3.116 hektardır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Yaa, bu tarafta oturan muhterem milletvekilleri, ben orada kimseyi -bir
şey söyleyeceğim, sizle ilgili değil, hepsiyle ilgili- istiskal
etmiyorum, Oturun. demiyorum, bana kızıyorsunuz, işte öyle
olur.
Teşekkür
ederim size.
Şimdi,
son söz, İstanbul Milletvekili Sayın Durmuş Ali Torlakın.
(MHP sıralarından alkışlar)
Alkış
oranına bakacağım.
Buyurun.
D.
ALİ TORLAK (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun
tasarısının ikinci bölümü üzerine şahsım adına
söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye'nin ilk Orman Yasası 1937 yılında 3116
sayı ile yürürlüğe girdi. Bu yasayla vatandaşlara orman içinden
tapu hakkı tanındı, daha sonra 1945 yılında çıkan
4775 sayılı Kanun ile de tüm ormanlar devletleştirilmiştir.
4775 sayılı Kanun döneminde yapılan kadastro
çalışmalarında, dönem itibarıyla mevcut olmayan teknoloji
ve imkânsızlıklardan kaynaklanan hatalar neticesinde bazı hak
sahiplerinin tarım arazileri orman olarak tescil edildiğinden sorun
bugüne kadar devam etmiştir. Daha sonra da yapılan
çalışmalar ile bu araziler her ne kadar orman dışına
çıkarılsa da hazine üzerine tescil edildiğinden, esas malik olan
vatandaşların birçoğu kendi topraklarında işgalci
konumuna gelmişlerdir.
6831
sayılı Orman Kanunu ile 1956 yılında yeniden ele
alınan orman mevzuatı, 1986'da 3302 sayılı Kanun ile
yapılan değişiklik kapsamında, Kanunun 2nci maddesinin
(b) fıkrasında 1981'den önce orman vasfını kaybetmiş
arazi şeklinde bir tanım getirilerek sorunu çözme yönünde ciddi bir
adım atıldığı görülmektedir. Ancak bu tanım ile
istenen sonuç maalesef alınamamıştır.
Günümüze
gelindiğinde ise, mevzuatlarımızda yer alan ancak uygulama
yeterliliği kalmamış birçok kanun maddesi bulunmaktadır.
Dolayısıyla, görüşmekte olduğumuz bu kanun
tasarısının, az önce bahsettiğim süreçlerde yaşanan
sorunların tekrar yaşanmaması için, Anayasanın 170inci
maddesinde yer alan amaçların gerçekleştirilmesini sağlayacak
yeni uygulama kanunu özelliğinde olması gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, kanun tasarısının geneline
baktığımızda, hakkaniyet ve eşitlik ilkesinin
gözetilmeyerek, köylerdeki arsa, tarla ve bahçe olarak kullanılan 2/B
alanlarının satışı ile şehirlerdeki alanlar
arasında belirgin bir ayrım yapılmamıştır.
Ayrıca, orman içi köylerde yaşayan ve geçimini buralarda kıt
kanaat sağlayan vatandaşlarımızın gelir
durumlarının dikkate alınmadığı görülmektedir.
Bununla birlikte, hak sahipliğini belirleyecek unsurların hiçbir
suistimale yer verilmeyecek şekilde kanun metninde belirtilmemesi birçok
haksız ve yanlış uygulamalara neden olacak sonuçlar
doğuracaktır. Diğer taraftan, hak arama özgürlüğüne
getirilen engeller hukuk devleti ilkesine aykırılık
teşkil etmekte, birçok mağduriyetlere ve anlaşmazlıklara
yol açacak mahiyet taşımaktadır.
Bu tespitlerden
sonra, kanun tasarısı ile ilgili olarak, başta İstanbul'un
Beykoz, Ümraniye, Şile, Çekmeköy, Tuzla, Kartal, Sultanbeyli ilçeleri
olmak üzere, Türkiye'nin dört bir yanında 2/B alanları ıslah
imar planı uygulamalarına konu olmuş ve gecekondu sahiplerine
satılmıştır. Bu uygulamalar yıllarca sürmüştür.
Hatalı olarak orman dışına
çıkarıldığı saptanan yerlerin yeniden orman içine
alınması konusunda sorunlar yaşanmıştır. Bu
kapsamda Orman Genel Müdürlüğü tarafından ülke genelinde
ormanlık alan olarak tespit edilen alanlardan İstanbulda bulunan
kısmının yüzde 90ının tapuya tescili hâlâ
yapılmamıştır. Dolayısıyla orman ve yeşil
alanların varlığının korunması ve
güvenliğinin sağlanması konusunda bu kanun tasarısı
kapsamında ülkemizde ilk önlem alınması gereken il
İstanbuldur.
Değerli
milletvekilleri, İstanbulun her iki yakasında orman alanları
İstanbulun kuzeyinde toplanmıştır. İstanbulda
1950lerden sonra büyük artış gösteren nüfus iç göçle birlikte
ormanları tehdit eder duruma gelmiştir. Bu nedenle,
İstanbuldaki hızlı nüfus artışı ve kırsal
alanlardan kente olan göç nedeniyle ormanlar ve tarım yapılan alanlar
büyük baskı altındadır. On sekiz yıldan bu yana aynı
kadrolar tarafından yönetilen İstanbulda kaçak yapılaşma
nedeniyle ormanlar ve hazine arazileri üzerinde baskı artarak sürerken, bu
baskılara karşı gerekli önlemler alınmayarak ormanlık
alanların yok oluşu âdeta teşvik edilmiştir.
Sayın
Bakanım, vaktimizin çok olmadığını biliyorum ancak
bugün gelen bir faksı sizlerle paylaşmak istiyorum. 1.100 tane orman
köylüsü arkadaşımıza, 2002de mahkeme kararıyla alınan
karar çerçevesinde, bundan bir ay evvel Beykoz Orman İşletmesi
tarafından yerlerinin boşaltılması noktasında bir
tebligat yapılmıştır. Biz buradan o
insanlarımızın adına bu tebligatların en azından
bu kanun çıkıncaya kadar durmasında fayda mütalaa ediyoruz.
Yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Torlak.
Soru-cevap
işlemine geçiyorum.
Sayın
Genç
KAMER
GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biraz
önce kürsüde konuşan Bakan yanlış bilgi verdi. Şimdi, bu
İstanbuldaki Kumburgaz ormanlarının
Eskiden orası maden
sahasıydı, orada madenler çıkarıldıktan sonra -orman
idaresine bağlıydı- buraya toprak dökülüyordu, hafriyat dökülüyordu.
Sonra bu Bakan 2007de Bakan olunca özellikle bir kanun çıkardı,
orayı İstanbul Belediyesine tahsis etti ve o hafriyatlar İstanbul Belediyesi
adına oraya döküldü ve milyar dolar seviyesinde paralar alındı.
O şube
müdürlüğüne de soyismi kendi soyismi olan bir kişi getirdi.
Şimdi,
öğrenmek istiyorum: Biraz önce dedi ki 9 milyon lira biz İstanbul
Belediyesinden aldık.
Bence bu doğru bir
şey değil çünkü kanunla oranın gelirini İstanbul
Belediyesine verdiniz. Şimdiye kadar İstanbul Belediyesi ondan ne
kadar para aldı?
İkincisi, bu daha
önce AKP Genel Merkezinin olduğu yerde
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Tanal
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Teşekkür ederim Başkan.
Sayın Bakan
şöyle bir cümle sarf etti: Türkiye orman bakımından
dünyanın zengin ülkeleri arasındadır.
Benim elimde orman
hukuku var. Orman hukuku ile ilgili burada -bu kitap yeni baskı- orman
zenginliği açısından dünyada biz İrandan, Iraktan,
Suriyeden ilerideyiz, doğru ancak Avrupa ülkelerinin tamamından
gerideyiz. Biraz önce söylediğiniz bu yanlış bilgiyi düzeltir
misiniz? Bu, bir.
İkincisi,
Türkiyede hiç orman alanı olmayan ilimiz var mıdır?
Üçüncüsü, orman
tanımına giren bir yeri orman sınırı dışına
çıkarma yetkisi orman kadastro komisyonuna aittir. Bu anlamda,
İstanbul ili Sultanbeyli ilçesi Hasanpaşa Mahallesini niçin orman
alanı dışına çıkarmadınız?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Türkoğlu
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım,
Adana Aladağ Gökçeköyü mevkisinde Doğansuyu (HES) Hidroelektrik
Santrali Barajı devam etmekte. Bana gelen bir ihbara göre santral
sahası açılmakta, bu sahadan kaynaklanan binlerce metreküp hafriyat
Seyhan Nehrine dökülmektedir. Bu hafriyat içinde patlayıcı madde
artıkları dâhil birçok zararlı materyal bulunmaktadır.
Seyhan Nehri hem
Çukurovanın sulaması hem de çok daha önemlisi, Adana ilinin içme
suyu için kullanılmaktadır. İnsan hayatını
doğrudan ve dolaylı olarak etkileyecek olan bu yasa
dışı durum doğru mudur? Herhangi bir ihbar, inceleme ve
karar söz konusu mudur?
Bir de, dün Meclisten
çıkarken gördüm -size ait olduğunu söylediler- çok güzel bir makam
arabası almışsınız, Allah kaza bela vermesin, 06 RDK
46 plakası. Eğer zatıalinizin kullandığı araç
ise, duyduğuma göre, bu, Almanların en prestijli markası BMWnin
en üst modeli bir araba ve yıllık kirasının 287 bin
lira olduğuna ilişkin çok abartılı bir rakam duydum.
Doğru mudur, değil midir?
BAŞKAN
Sayın Halaman
ALİ
HALAMAN (Adana) Başkanım, ben böyle bir şey
yaptığınız için teşekkür ediyorum
BAŞKAN
Estağfurullah.
ALİ
HALAMAN (Adana) Aslında gündüz Enerji Bakanımız da
buradaydı, Orman Bakanımız da buradaydı. Ben birlikte
yakalayıp bir soru sormak veya bir konuyu açmak istedim ama böyle bir
fırsatı şu an yakalamış olduk.
BAŞKAN
Kusura bakmayın.
ALİ
HALAMAN (Adana) Ben bunun için de teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
İlk ona vermiştik.
ALİ
HALAMAN (Adana) Ben şöyle söylüyorum Sayın Bakanımıza:
Yaptığı hizmetlerden dolayı teşekkür ediyorum.
Kayseriden Adanaya kadar Seyhan Irmağı gidiyor, bir tarafı da
Maraştan geliyor. Adananın üst taraflarında, bu Seyhan
Irmağı üzerinde elli tane HES projesi verildi, yani lisansları
verildi, teslim edildi. Bundan dolayı da birtakımı
işletmeye açıldı, birtakımında kazalar meydana geldi,
12 insanımız Hakkın rahmetine kavuştu, 6sının
ölüsü bulunmadı hâlâ. Siz Çaycumaya gittiniz ama bir türlü o taraflara gelmediniz.
Sorumun birisi bu.
İkincisi:
Saimbeyli diye bir ilçesi var Adananın. Bu Saimbeylinin içinden
Seyhan
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
İkinci sorunuzu bana verirseniz
BAŞKAN
- Sayın Onur
MELDA
ONUR (İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın
Bakan, orman görünce 2/B, su görünce de HES aklınıza geliyor, bu
konuya hiç değinmeyeceğim ama çok güzel süslü laflar ettiniz, bir
sürü rakam dinliyoruz burada da
Aşkalede DSİ göletinin içinde
TEDAŞın trafolarını gördüğümde ben bu
anlatılanlara nasıl güveneceğim? Bu konuyla ilgili ne
yaptınız? 5 kişinin canının hesabını kimden
soracağız? Enerji Bakanlığı Orman
Bakanlığından mı, Orman Bakanlığı Enerji
Bakanlığından mı?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Dinçer
CELAL
DİNÇER (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkanım
.
Sayın
Bakanım, günümüzde hayvan haklarının ne kadar gündemde
olduğunu zatıaliniz çok iyi bilmektedir. Kartal Belediye
Başkanlığı bir hayvan barınağı yapmak
istemektedir. Defalarca orman teşkilatına yaptığı
müracaatlar sırf muhalefet partisinden olduğu için reddedilmektedir.
Kartal Aydos Ormanında ormanlık vasfını kaybetmiş
alanda niçin böyle bir yer tahsis edilmiyor?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Demiröz
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Bakana sormak istiyorum: Bursada 2 bine yakın, daha önce tapu ve kadastro
veya imar mevzuatına göre tapu almış ama daha sonra orman
sınırları içerisinde kaldığı ifade edilerek
tapuları iptal edilmiş vatandaşlarımızın
olduğunu biliyoruz. Acaba, Türkiye genelinde bu rakam ne kadardır?
Bunlar da 2/Bnin dışında kaldığına göre, bu
yasayla bu arkadaşların durumlarının çözülmesi mümkün
müdür? Çünkü Komisyonda kabul edilen yüzde 50yi yüzde 70e çıkaran ve
Komisyonu hiçe sayan bu durumun burada da düzeltilmesi mümkün müdür?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, İstanbulda önemli miktarda 2/B arazisinin önceki hükûmetlerinizde
görev yapan bir Orman Bakanına ait olduğu iddiaları doğru
mudur? Doğru ise ne kadarlık arazi bu Sayın Bakana veya
yakınlarına verilecektir? Bundan bir Orman Bakanı olarak
vicdanınız sızlamakta mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Şandır
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Teşekkür ederim.
Sayın
Bakan, cevabınızın kayda geçmesi amacıyla soruyorum: 4785e
göre devletleştirilen ormanların sahiplerine iadesinde birçok
adaletsizlikler yaşandı, bu kanunda bunu düzeltmediniz. Bunun için
bir düzenleme düşünüyor musunuz?
İkinci
konu: Tapu iptal davaları var. Vatandaşın hiç kusurunun
olmadığı konularda tapuları iptal edildi, şimdi
arazileri de ellerinden alınıyor, bir sürü de ceza yazıyorlar.
Bu konuda 2/B arazisi olup tapusu iptal edilenlere hak sağlıyorsunuz
ama 2/B arazisi olmayan tapu iptal davalarında herhangi bir sonucunuz, bu
kanunda düzenlemeniz yok. Bunlarla ilgili bir düzenleme yapacak
mısınız? Cevabınızın kayda geçmesi için
bunları sordum Sayın Bakan.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Bakan, buyurunuz.
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Önce
Sayın Gençin sorusu vardı. Bir kere şunu özellikle ifade
edeyim: Bu tamamen, büyükşehir belediyelerine, büyükşehir olmayan
yerlerde diğer belediyelere, hatta ilçe belediyelerine hafriyat döküm
alanlarının verilmesi çıkarılan bir kanun neticesinde, bunu
özellikle belirtmek istiyorum. Yani bu kanunda 10 Haziran 2010 tarihinde 5995e
19uncu madde, Maden Kanununun 19uncu maddesine göre veriliyor, bu maksatla
veriyoruz. Sadece İstanbul Büyükşehire değil, talep eden bütün
belediyelere veriyoruz.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Büyük rant orada var.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Şimdi, şunu söyleyeyim: Bakın,
burada, elimde rakamlar var. Ben hatta bazı hususları da tam
açıklayamadım sürem sınırlı olduğu için. Az önce
tekrar söyledim ben. Daha önce, 1996 yılından 2009 yılına,
yani bu kanun çıkıncaya kadar yaklaşık olarak kırk
sekiz adet ihale yapılmış. Yani Bölge Müdürlüğünce
yapılan -İstanbuldan bahsediyorum- ve alan olarak da 72 milyon 788
bin 499 metrekarelik bir alan tahsis edilmiş.
KAMER GENÇ (Tunceli) O
para ormana gidiyor.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Ormana gidiyor tabii.
Bu maksatla,
yaklaşık olarak 30 milyon 150 bin 292 TL ihale edilen işlerden
dolayı para alınmış ama bununla ilgili masraf
yapılmış. Yani bunların takibi, ağaçlandırma
gideri
Bu ağaçlandırmayı onlar yapmamış biz
yapmışız, orman teşkilatı yapmış.
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) Son zamanlarda arttı Sayın Bakan, son zamanlarda.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Ayrıca, bunun dışında
ihaleye verilen alanlarla ilgili denetim ve görevlendirilen elemanlar var,
genel birtakım giderler var. Bütün bunların hesaplarını
arkadaşlar yaptı. Bunların toplam miktarı 20 milyon 239 bin
956 lira, çıktığımız zaman on üç yılda net gelir
9 milyon 910 bin 336 TL, on üç yılda. Hâlbuki biz, Büyükşehire çok
daha az bir alan vermişiz. Verdiğimiz alan 2 milyon 416 bin
Ayrıca, bunun
dışında, belediyenin yapacağı işler var,
bunların beş yıllık bakımı
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Büyükşehir Belediyesi kimlere verdi? Kimler rant
sağladı?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) -
ağaçlandırılması, büyük boylu fidanların dikilmesi de
belediyenin mesuliyetinde, onlar da hariç. Yani burada, geçmişte, orman
teşkilatı işini gücünü bırakmış, hafriyat
peşinde koşmuş. Ben, bunu yasakladım. Şu anda çok daha
para, on üç yılda alınan paranın 3 katını biz
Büyükşehirden bir yılda aldık. Ayrıca, orman
teşkilatı, doğru dürüst işine bakıyor.
İstanbulda ağaçlandırılan
Geçen sene, 2011
yılında, 1 milyon 300 bin adet fidan dikildi. Artık, orman
teşkilatı asli işini yapıyor.
Efendim,
Sayın Tanalın sualine cevap vermek istiyorum.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Neyse, gönderirseniz, bu söylediklerinizle
karşılaştırırız, doğru mu yanlış
mı.
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Ben,
Türkiye'nin orman açısından zengin ülke olduğunu söylemedim.
Özellikle orman varlığının, odun serveti, alan olarak
arttığını, pek çok ülkede orman varlığı
azalırken arttığını söyledim, onu ifade ettim.
Şimdi, tabii ki çok, yüzde 1-2 orman varlığı olan illerimiz
var. Biz, orman teşkilatını güçlendirdik ve bütün bölgelere
şu talimatı verdik: Eskiden orman teşkilatı sadece
ormanlık alanda çalışırken şu anda
ağalandırılacak bütün alanlarda, açık alanlarda, hatta yol
kenarlarında ve hazineye ait arazilerde çalışma yapabiliyor.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Onlar ormanlık alan değil,
mezarlıkları ormanlık alan sayıyorsunuz.
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Hatta,
bazı yerlerde, ıslah edilmesi mümkün olmayan 3üncü sınıf
meraları dahi çıkarıp onları ağaçlandırıyor.
Özetle bunu belirtmek istiyorum.
Sayın
Türkoğlu, HESlerle ilgili, şu ana kadar bana böyle bir ihbar gelmedi
ama onu alayım lütfen, hemen yarın onunla ilgili konuyu takip
edeceğim. Size bu konuda bilgi vereceğim.
Sayın
Halamanın
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Efendim, makam aracı
Makam aracı
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Makam
aracıyla ilgili olarak, ben şu ana kadar
O makam aracı bana ait
değil, benim şu anda
HASAN
HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Çok dedikodu var.
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Tamam,
dedikodu, demek ki günahımı alıyorsunuz. Benim makam aracım
kiralık, çok eski bir araç, onu özellikle belirtmek istiyorum. Hâlâ iki
yıldır
HASAN
HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Yıllık kirası ne kadar?
KAMER
GENÇ (Tunceli) Yıllık kirasını söyle.
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) -
Efendim, şu anda kiralamadık, kiralayınca söyleriz. Şu anda
eski arabayı kullanıyorum.
Ayrıca,
Sayın Türkoğluyla ilgili söyledim.
Sayın
Halamanla ilgili: Efendim, HES projesiyle ilgili yani bakın, şunu
ifade edeyim: Bu HESler Türkiye için olmazsa olmaz, elektriğin
sigortası, kendi millî kaynağımız. Bunların belki otuz
kırk yıl önce tamamlanması lazımdı. Su
akmış, biz bakmışız. Dolayısıyla, bu
HESlerin yapılması lazım ama yanlış yapan olursa
bunları cezalandırıyoruz.
Gelelim, Adanadaki
kazaya: Tabii, üzüldük, orada bir kaza oldu ama özel sektör tarafından
yapılan bir kaza.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa)
Amerikada 400 tane HES kapatıldı ya doğayı tahrip ediyor
diye.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Çaycumada
köprü çöktü. Bu kaza esnasında başka arkadaşlar gitti ama ben
Çaycumaya köprü meselesi dolayısıyla orada -kendim nehir konusunda
uzmanım- minibüsün bulunması konusunda, özellikle akımlardan
istifade ederek yardımcı olmak için gittim ve gittiğimizin hemen
akşamı da minibüs bulundu. Allah onlara rahmet eylesin, yakınlarına
da başsağlığı diliyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sen
o arabaların beyaz olanından mı kiraladın?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın
Onur, efendim, bu HES bize ait diye bu trafo bize ait değil. Yani netice
itibarıyla bu TEDAŞa ait bir şey. TEDAŞ, görevlileri
görevlendirmiş; bir ihmalleri varsa gerekli idari yaptırım
yapılıyor.
MELDA ONUR (İstanbul)
Niye trafolar gölün içinde? Onu anlamadık.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Onu
TEDAŞa soracaksınız, o benimle alakalı değil.
MELDA ONUR (İstanbul)
Nasıl alakalı değil?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Yani orada
göl HESe ait diye bütün suçu HESe yüklemek gibi, böyle bir
yanlışlık olur mu?
MELDA ONUR (İstanbul)
HESe yüklemiyoruz. Bakın, orada bir mühendislik hatası var.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın
Dinçer, hayvan barınağı konusunda, biz yerleşim
alanlarına yakın olmayan, rahatsız edilmeyecek alanları
veriyoruz. Eğer Kartal Belediye Başkanlığı uygun bir
alan talep ederse
Esasen hayvan barınakları konusunda
Büyükşehir Belediyesi topluca bir çözüm bulmak istedi. Esasen biz,
biliyorsunuz, büyükşehirler dışında diğer
belediyelerde hem küpeleme hem kısırlaştırma hem de aşılama
maksadıyla bütün belediyelere -muhalefet belediyeleri de var- talep edilen
bütün destekleri gönderdik. Bu konuda -konuyu inceleyeceğim- bana herhangi
bir talep gelmedi.
BAŞKAN
Toparlayabilirseniz, süreniz doldu.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Hemen
toparlıyorum efendim.
Sayın Demirözün sorusuyla
ilgili olarak, Bursadaki tapularla ilgili
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Diğerlerine, efendim, müsaade ederseniz yazılı olarak cevap
vereceğim.
BAŞKAN
Yazılı olarak verirsiniz.
Teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince, 13üncü maddenin 10
fıkrası ayrı maddeler olarak görüşülecektir.
Madde
13ün, 1inci fıkrasında üç önerge vardır, sırasıyla
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun tasarısının 13. maddesinin 1. fıkrasında
yer alan mahalle ve köylerde muhtarlıkça ibaresinin mahalle
muhtarlığı ve köy muhtarlığı şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Seyfettin
Yılmaz Mehmet
Şandır Nevzat
Korkmaz
Adana Mersin Isparta
Kemalettin
Yılmaz Hasan
Hüseyin Türkoğlu Oktay
Öztürk
Afyonkarahisar Osmaniye Erzurum
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 198 Sıra Sayılı kanun tasarısının 13.
maddesinin birinci fıkrasında yer alan mahalle ve köylerde
muhtarlıkça ibaresinin mahallelerde ve köylerde muhtarlıklarca
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Vahap
Seçer R.
Kerim Özkan İlhan
Demiröz
Mersin Burdur Bursa
Selahattin
Karaahmetoğlu Haluk
Eyidoğan
Giresun İstanbul
BAŞKAN
Şimdiki önergeyi okutup, işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
198
sıra sayılı kanun tasarısının 13üncü maddesinin
1. fıkrasının tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan Hasip
Kaplan Levent
Tüzel
Iğdır Şırnak İstanbul
Demir
Çelik Sebahat
Tuncel İbrahim
Binici
Muş İstanbul Şanlıurfa
Ayla
Akat Sırrı
Süreyya Önder
Batman İstanbul
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
TARIM,
ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Önder, buyurun.
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Burada
öncelikle Türk ırkı aşağılandı Sayın Bakan
tarafından; bir Türk olarak bu nefsime ağır geldi, bunu
düzelterek başlayayım. Su akar Türk bakar, Türkün
alıklığına, aptallığına delalet etmez.
Türkün kadim, tabiatla kurduğu ilişkideki hürmetine, dikkatine ve rikkatine
delalet eder. Onlar sizden daha geri
zekâlı değillerdi. (BDP, CHP ve MHP sıralarından
alkışlar) Su aktığı zaman bunun bir dünya sistemi
olduğunu, bunun çocuklarından miras olduğunu, geleceğe
korunarak bırakılması gereken
bir şey olduğunu bildiği için Türk bakmış. Yani
sizdeki zekâ onda yok mu? Türkü bu şekilde
aşağılıyorsunuz. Halkların
aşağılanması bahsindeki dikkatimizi Türklerde de göstermek
zorundayız.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) Ben
aşağılamadım, öyle bir şey yok. Öyle bir şey
olabilir mi?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(Devamla) Ben konuşmamı
bitireyim Sayın Bakan, sonra cevap verirsiniz.
HES dediğiniz
mesele, bakın, Amerikada bunlar imha ediliyorlar artık. Niye?
Geleceği sabote ediyorlar da o yüzden. HES dediğiniz mesele Sayın
Bakan, yeni bu neoliberal sistem artık dünyada borçlanma tekelini elinde
bulundurmak demektir. Paradigma böyle çalıştığı için
bugün yapılıyor. Yani sizin ihraç malınız, yani
emperyalizmin bu ülkede fonlarını kullanabilme şartı
Bak,
ben buranın köylüsünün önümüzdeki elli yıl bana bu elektriği
kullanıp para ödeyecek, bu borçlanma tekelini ben almışım.
HES budur. Bakın, en basit bir şekilde -halkın
anlamayacağı hiç bir şey yok- budur. Borçlanma tekelini kurup
sistemi bununla pazarlamaktır, ikincisi de bu. HES konusunda da
yanlış bilgilendiriyorsunuz.
Bugün bir mera kanunu geçti. Bir şeyi de yine
kadirşinaslık adına belirtmek istiyorum: Yüzde 50nin yüzde 70e
çıkmasını Komisyonda ben destekledim, Yüzde 170 olsun hatta
dediğimi hatırlıyorum, bunu da belirteyim ama bir istisnayla
Tarım köylüsüne bunu bilabedel verelim, bunun yollarını
arayalım ya da ödeyebileceği kudrete göre bir düzenleme
yapalım. dedim. Bundan Yörüklere siz nasıl hesap verirsiniz, onu siz
düşünün. Yani sizin de seçmeniniz var, MHPnin de, inşallah ileride
bizim de olur.
Şimdi, Yörükler
sizi oraya koymazlar çünkü yüzde 70
Zaten kapalı köy ekonomisi,
onların parayla tanışıklıkları bile yok,
yağı verip tuz alıyor, hâlen böyle bir trampayla
yaşıyorlar. Buna da dikkatinizi çekiyorum.
Bugün bir mera kanunu
geçti, Komisyonda görüşüldü.
Bakın
arkadaşlar, ameller niyetlere göredir, tersi bir diyalektik de geçerlidir.
Hadise şu: Getirilen mera kanununda daha önce sizin düzenlediğiniz,
şimdi revize istediğiniz şey şunu öngörüyor, diyor ki: Yüzde
1 yapılaşma, yüzde 1 taban oturumlu yapılaşma meralarda
yapılabilir. Bir de yabancı dille terimler koymuştunuz, bugün
itiraz ettim, Padok diyor. Padok ne? dedik Hükûmet temsilcisine,
Hayvanların gezinti alanı. dedi. E, hayvanların gezinti alanı
yazın. Çünkü numara o değil. Padok, oralarda özel hipodromlar, özel
at çiftlikleri kurulacak. Numara bu, gullep böyle dönüyor. Adına padok dedi mi, yarın öbür gün özel bir
hipodrom kurulacak oraya, diyecek ki İşte yasada yazıyor. E,
padoku da ben anlamıyorum. Sonra, sağ olsun, Başkan dedi ki
kökeni de Rumcaymış, etimolojik kökeni. Bunda beis görmüyorsunuz,
Kürtçe bir şey dedik mi caz yapıyorsunuz. Bunu da dikkatlerinize
sunuyorum, üç ya da dört.
Şimdi,
merada şunu önerdim, yetimin hakkı için, torunlarınızın
hakkı için ve hırsız var mı yok mu belli olması için
şunu önerdim: Taban yüzde 1 diyorsunuz, Bakanlar Kurulu kararıyla
bu 2 katına çıkarılabilir. diyorsunuz. 100 dönümlük bir yere 1
dönüm yapılaşma. Bu memlekette 1 metreden büyük hayvan yoktur dedim.
Hadi de ki 1 metre de bizden 2 metre, zürafa buralarda yetişmediğine
göre, yarım metre de bizden gelin irtifakı, kat yüksekliğini de
sınırlayalım. Taban oturum alanını yazıyorsunuz
da yasaya niye yüksekliği yazmıyorsunuz? Merayı vereceksiniz,
yarın öbür gün adam diyecek ki, mutasavver hırsızlar diyecek ki
Kardeşim, aha burada bak, gel, yüzde 1ine kurmuşum ama 100 metre
kurmuşum. Ne diyeceksiniz? Yasal mı yasal, ahlaki mi? Haşa!
Onun
için, gelin arkadaşlar, bu konuda, gerçekten, ben bunu değiştirelim
dedim. Kim bağırırsa hırsız odur, kim
bağırırsa hırsız odur. Bunu da tekrar dikkatlerinize
sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, karar yeter sayısı
BAŞKAN
Tamam.
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Karar yeter sayısı
Evet, doğru
söylüyor.
BAŞKAN
Tamam.
Şeddeli
oldu, şeddeli
Karar
yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.55
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 23.08
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 96ncı
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
198
sıra sayılı Kanun Tasarısının 13üncü maddesinin
1inci fıkrası üzerinde İstanbul Milletvekili Sayın
Sırrı Süreyya Önder ve arkadaşlarının önergesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısı arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Tasarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon?
Burada.
Hükûmet?
Burada.
Sayın
Bakan, buyurun.
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Efendim, özellikle HESlerle alakalı bazı iddialarda bulunuldu,
bunlar doğru değil. HESler, bu ülke için özellikle elektriğin
bir sigortası. HESlerin yapılmasının ben geç
kaldığını iddia ettim, iddiam budur ve bu konuda da herkes
müttefiktir. Dolayısıyla, bu HESleri keyif için yapmıyoruz,
Türkiye hakikaten enerjide dışa bağımlı, ülke,
enerjisinin yüzde 73ünü dışarıdan sağlıyor. Cari
açığın aşağı yukarı tamamı enerji
ithalatından kaynaklanıyor. Dolayısıyla, kendi yerli
kaynaklarımızı kullanmamız gerektiğini ifade ediyorum.
Ayrıca,
enerji çeşitliliği, arz güvenliği açısından HESlere
büyük bir zaruret var. Bütün dünyada HESler teşvik ediliyor, hatta
yenilenebilir enerji kaynağı olarak da takdir ediliyor. Bunu arz
etmek istedim.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 198 Sıra Sayılı kanun tasarısının 13.
maddesinin birinci fıkrasında yer alan mahalle ve köylerde
muhtarlıkça ibaresinin mahallelerde ve köylerde muhtarlıklarca
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Vahap Seçer (Mersin)
ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
TARIM,
ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Seçer, buyurun.
VAHAP
SEÇER (Mersin) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
198
sıra sayılı Kanun Tasarısının 13üncü maddesinin
1inci fıkrasına ilişkin verdiğimiz değişiklik
önergesi hakkında söz almış bulunmaktayım.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, buraya çıkan, bu konuyla ilgili
görüş belirten hem iktidar partisine mensup hatip arkadaşlarım,
milletvekili arkadaşlarım hem de Milliyetçi Hareket Partisinden
arkadaşlarım, bu kanun teklifinin, grupların verdiği kanun
teklifinin -Hükûmet tasarısının- bütün grupların
uzlaşmasıyla, konsensüsüyle Parlamentodan geçeceği yönünde
görüş beyan ettiler.
Bu,
komisyona geldiğinde Arkadaş, bu önemli bir konu. dedik.
Nihayetinde, gerçekten toplumun önemli bir kesimini ilgilendiriyor.
Sayın
Başkan, konsantre olamıyorum gecenin bu saatinde. Arkadaşlarım
sürekli konuşuyorlar. Sesimle de ayırttıramadım.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Sayın Hatip konsantre olamıyor.
VAHAP
SEÇER (Devamla) Benim konsantrasyon sorunum var özellikle gecenin geç
saatlerinde.
BAŞKAN
Buyurun.
VAHAP
SEÇER (Devamla) Şimdi, efendim, dedik ki: Bir alt komisyon
oluşturalım. Sayın Bakan da, sayın iktidar partisine mensup
Komisyon üyeleri de, muhalefet partisine mensup milletvekilleri de
yardımcı olsunlar. Anlaşarak, uzlaşarak bu kanun
tasarısını kanunlaştıralım, yüce Parlamentodan
geçirelim. İşte Komisyon Başkanımız burada,
Sayın Orman ve Su İşleri Bakanımız burada. Biz de
dedik ki: Tabii ki muhalefet olarak elimizden geleni yapalım. Orada,
muhalefet olarak, bazı değişiklikler konusunda talepkâr olduk,
tasarıyla ilgili bazı maddeler konusunda görüş beyan ettik ve
netice itibarıyla, hülasa, bu kanun teklifi yüce Parlamentoya geldi. Ve
dedik ki: Biz bu kanun teklifine Evet. oyu kullanacağız. Eksikleri
vardır, gedikleri vardır. Genel Kurulda da bu konuda bu eksikleri, gedikleri
vereceğimiz önergelerle destekleyeceğiz; değişti
değişti, değişmedi ne âlâ. Ama nihayetinde, biz, bu kanun
teklifine Evet. oyu vereceğiz.
Şimdi,
bakıyoruz, komisyonlarda konuşulan, anlaşılan, yapılan
birtakım değişiklikler Parlamentoda Genel Kurul görüşmeleri
sırasında gerisin geri alınıyor yani toplum adına, bu
konuyla muhatap vatandaşlar adına büyük mücadeleler, müzakereler,
tartışmalar sonucu elde ettiğimiz kazanımları tekrar
kaybetmiş oluyoruz, geriye dönüyoruz.
Şimdi,
ben, Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunda görev yapan milletvekili
arkadaşlarıma sesleniyorum: Efelikte kalleşlik olmaz.
Şimdi, orada oturduk, anlaştık, orada konuştuk. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar) Dedik ki: Arkadaş, uygunu
budur. Özellikle bu konunun temel maddelerinden bir tanesi, 2/B
alanlarının satış fiyatlarıdır, satış
bedelleridir. Bu konuda oturduk anlaştık.
Rayiç
bedel yüksek. dendi. Orijinal metinde satış bedeli rayiç bedelin
yüzde 70iydi, o da yüksek bulundu. Arkadaş, sizler
çıktınız önerge verdiniz bu konuda. Biz emlak vergisi üzerinde
durduk, Orman köylüsüne bu alanlar bedava verilsin. dedik. Hayır.
dediniz, O da olmaz. Gittiniz önerge verdiniz, bize de Sizler de bize destek
olunuz muhalefet olarak. dediniz ve biz olduk.
Şimdi,
bakın, yürütme, yasamayı emri altına almış. Komisyonda
görev yapan parlamenter arkadaşlarım yasamayı temsil ediyor,
Sayın Bakan yürütmeyi temsil ediyor. Kusura bakmayın, siz, yürütmenin
iki dudağı arasından çıkacak emirlere göre Evet. veya
Hayır. diyorsunuz. Bu bir parlamentoya yakışmıyor.
Ben
milletvekili arkadaşlarıma söylüyorum ve bundan sonra Komisyona
getireceğiniz herhangi bir yasada ciddi sıkıntılar
yaşatacağız size. Ben sizin yerinizde olsam, Hükûmetin bu
tutumuna karşı Komisyondan istifa ederim arkadaş. Olmaz böyle
bir şey! Siz bizi aldattınız. Biz bunun
karşısında da kalmayacağız, bunun altında da
kalmayacağız. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
Tekrar
söylüyoruz: Yanlış yapıyorsunuz; bu satış bedelleriyle
vatandaşlar bu alanları alamazlar, paraları bunlara yetmez,
gelirleri bunlara yetmez.
Bakın,
Bu tasfiye kanunu. dedik, Bu barış kanunu. dedik, bu ortaya
çıktı ki mali bir kanun. Mesele para toplamak, mesele buradan para
almak ve bunu Çevre ve Şehircilik Bakanlığına pas etmek;
bütün gayenin bu olduğu anlaşılıyor.
Dolayısıyla,
kimse çıkıp burada kandırmasın. Biz sosyal bir meseleyi
çözüyoruz. Sizin bütün meseleniz bu alanları paraya dönüştürmek ve
hazineye gelir elde etmek.
Teşekkür
ediyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun tasarısının 13. maddesinin 1. fıkrasında
yer alan mahalle ve köylerde muhtarlıkça ibaresinin mahalle
muhtarlığı ve köy muhtarlığı şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
S.
Nevzat Korkmaz (Isparta) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Korkmaz, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Biraz
önceki Hatip arkadaş, Komisyonda milletvekilleri arasında
sağlanan mutabakatın satış bedelleriyle alakalı olarak
nasıl Genel Kurulda bozulduğundan bahsetti. Ben de konuşmamda
hak sahibi sayılma ile ilgili görmüş olduğum
noksanlıkları belirtmek istiyorum.
Hak
sahibi sayılmanın üç kriteri var. Nedir bunlar? 2/B
alanlarındaki taşınmazın Aralık 2011 tarihinden önce
kullanıcısı ve/veya üzerindeki muhdesâtın sahibi
olduğu tapu kütüklerinin beyanlar hanesinde gösterilen kişi olmak,
süresi içerisinde idareye başvurmak ve idarece belirlenen satış
bedelini itiraz ve dava konusu etmeksizin kabul etmek. Birinci kriterin
uygulanmasında 2/B alanlarının geçirdiği hukuki süreç
dikkate alındığında, aynı tapu kütüklerinin beyanlar
hanesinde gösterilenler ile yasal hakkı oluşmuş ancak yasal
sürecin özellikleri bakımından beyanlar hanesinde gösterilmeyenler
arasında büyük bir adaletsizlik doğacaktır. Ayrıca, Anayasa
Mahkemesinin 89, 93 ve 2002 tarihli kararları da dikkate
alındığında, başvuranların hak sahibi olup
olmayacakları da son derece tartışmalıdır.
İkinci
kriter ile ilgili olarak şu hususun da dikkate alınması
gerekmektedir: Hak sahiplerinin hak sahibi olduğu, idare tarafından
kayıtlara dayalı olarak bilinmektedir. Devletin kayıtlarına
göre hak sahibi olduğu kesin olan bir kişinin, herhangi bir sebeple
belirlenen süre içerisinde başvuru yapamaması sebebiyle
hakkını kaybetmesine bir hukuk devletinde nasıl rıza
gösterilecektir? Bunun için idari kayıtlara göre hak sahibi olanlara bir
tebligat çıkarmak gerekmez mi? En ücra köy ve mezralarda oturan, özellikle
malul, yaşlı ya da dul hak sahibi
vatandaşlarımızın bu düzenlemeden haberdar
olamayabileceği gibi bir kaygı taşıyorum. Hele hele bu
arazilerin yer altı ya da yer üstü zenginliklerle donanmış ya da
rantı çok yüksek sahalar içerisinde olabileceği
düşünüldüğünde birilerinin şu anda bu arazilere sahip olmak için
kenarda beklediklerini görür gibiyim. Bu işler yapılırken arkada
ciddi haksızlıklar, adaletsizlikler tortusu da bırakmamak
lazım. Ayrıca, bu kişiler için belirlenen başvurma
sürelerinin kişilerin yazılı tebligatı tebellüğ
ettikleri tarihten itibaren başlatılması gerekmektedir. Böyle
bir düzenlemeyle hazinenin vatandaşların haklarına hukuksuz
olarak el koyması da engellenecektir.
Bu
düzenlemedeki sorunlar bundan ibaret değil değerli arkadaşlar.
Başvuru sürelerini düzenleyen diğer maddelerinde de bu sorunlar
kendisini göstermekte. Birinci bölümün 7nci maddesi 1inci
fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde ve 3üncü fıkrasında
hakkın kullanımı hak düşürücü sürelere
bağlanmıştır. Böyle bir haksızlığı ve
hukuksuzluğu gidermek için idarenin kayıtlara göre hak sahibi
olduğu bilinen kişileri yazılı olarak haberdar etmesi,
bildirimde bulunması uygun olacaktır. Üçüncü kriter de, idarece
belirlenen satış bedelini itiraz ve dava konusu etmeksizin kabul
etmektir. Hiçbir hukuk devletinde vatandaşa yasayla böyle bir dayatma
yapılamaz. Bu düzenlemeyle idarenin teklifini kabul etmeyenler
doğrudan satış hakkından yararlanamayacaklar. İdare
Benim teklifimi kabul etmek zorundasın, benim teklifimi kabul etmezsen
itiraz edemez, yargıya gidemezsin. diyor.
Değerli
AKP milletvekilleri, hatırlayınız, 2010 Anayasa referandumunda
Hiçbir idari işlemi yargı denetimi dışında
bırakmıyoruz, uyarma ve kınama cezaları da dâhil. diye
propaganda yaptınız. Bakın, şimdi büyük bir çelişki
içerisindesiniz. Vatandaşların anayasal hak arama hürriyetini
sınırlandırıyorsunuz. Bu kimin haddine düşer,
hakikaten merak ediyorum. Demokrasi ve adalet talebiniz ipleri elinize
geçirinceye kadar mıydı? 13üncü fıkra da aynı, 1inci ve
2nci fıkra gibi idarenin dayatmasını düzenlemektedir. Üç kriter
de tamamen bir dayatmadır.
Tasarı
yasalaşmaya doğru giderken bu hususları sizlerle paylaşmak
ve hak sahipliği açısından bazı
haksızlıkların önüne geçmek için Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına bu uyarıcı konuşmayı yapmayı bir
vazife bildim. Bu uyarılar doğrultusunda gerekli tedbirlerin alınacağı
ümidini muhafaza ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Madde
13/1inci fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın
Halaman, buyurun.
ALİ
HALAMAN (Adana) Başkanım, ben teşekkür ediyorum.
Devamını
söylemek istedim. Adananın ilçesi Saimbeyli. Saimbeylinin bir
Pağnık köyü var, eski adı. Şimdi, bu Pağnık
köyünün yerleşim alanına 2 tane HES yapılıyor. Yani vize
verilmiş, ruhsat verilmiş. Bu köylü bunları dava etmiş,
davayı kazanmış. Şimdi, bu kamulaştırma
adına bu şirket, firma, kim alıyorsa, bunların
hesabına para yatırmış. Biz bu inşaata devam
edeceğiz. demiş. Yürütmenin durdurulmasına rağmen,
mahkemenin reddedilmesine rağmen o köyü oradan kaldırıp
başka yere yerleştirmenin, o güzel köye HES kurmanın ne
anlamı var? Az daha uzağa yapsanız olmaz mı Sayın
Bakanım?
BAŞKAN
Madde 13/2nci fıkrada bir önerge vardır, okutup işleme
alıyorum.
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 198 sıra sayılı kanun tasarısının 13.
maddesinin 2 fıkrasında yer alan bunlara bitişik ibaresinin
bunlarla yan yana şeklinde değiştirilmesi arz ve teklif
ederiz.
Ramazan
Kerim Özkan Celal
Dinçer Haluk
Eyidoğan
Burdur
İstanbul
İstanbul
Kamer
Genç Kemal
Değirmendereli Selahattin
Karaahmetoğlu
Tunceli
Edirne Giresun
BAŞKAN Komisyon
katılıyor mu?
TARIM,
ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılamıyoruz.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Selahattin
Karaahmetoğlu
BAŞKAN Buyurun.
SELAHATTİN
KARAAHMETOĞLU (Giresun) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi partim, şahsım ve
ülkemizin dört bir yanında ayakta kalabilmek için direnen orman köylüleri
adına saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasamız da orman
sınırları dışına çıkarılan yerlerin
orman köylülerince kullanılabileceğini belirtmekte fakat 2/B arazileri,
köylülerin yerleşimi, tarım faaliyetleri için
kullanılamamaktadır. 2011 genel seçimleri öncesi partimizin
Barış Projesi önerisiyle AKPnin Meclise sunduğu teklif
örtüşmüyor. Biçimsel olarak aynı görünüyor, içerik olarak
farklılık gösteriyor. Seçim öncesi AKPnin böyle bir projesi
olmadığını da ayrıca belirtmek isterim.
Hazırladığımız çözüm önerilerindeki
vatandaşın çıkarını esas alan
anlayışımız ile iktidar partisinin bu konuda nasıl
bir rant yaratırım beklentisi, iki partinin temel
farklılığını ortaya koymaktadır.
Orman
köylülerinin kalkındırılma ve desteklenmesi beklentisiyle
satış bedelleri belirlenirken zengin-yoksul ayırımı
gözetilerek bir düzenleme yapılmalıdır. Yoksul orman köylüsü,
ekonomik durumlarından ötürü söz konusu satıştan yararlanamayacaktır.
Hatta kullanmakta olduğu toprakları ekonomik gücü olanlara
kaptırmak zorunda kalacak ve bu, toplumda sosyal sorunlar
yaratacaktır.
Cumhuriyet
Halk Partisi olarak 2/B Barış Projesi adını
verdiğimiz düzenleme ise mülkiyet kavgasına son vermeyi hedeflemektedir.
Bizim Barış Projemiz ile iktidarın tasarısı
arasında ciddi anlayış farkı ortaya çıkmaktadır.
Bizim önerimizde söz konusu yerlerin orman köylülerine bedelsiz olarak
verilmesi öngörülmektedir.
Bu
kanun tasarısıyla orman köylülerinin mahkemeye başvurma
hakkı elinden alınmıştır çünkü bu tasarı,
geçmişteki ve gelecekteki paylaşıma kılıf
hazırlamaktadır. Oysa bizim 12 Haziran seçimleri öncesinde
getirdiğimiz proje, AKPnin getirdiği ranta ve paylaşıma
değil, bir barış projesine dayanmaktadır. Toplu
yerleşimin olmadığı 2/B alanlarını proje
uygulamaları kapsamına sokarak yapılaşmaya açmak
yasanın ruhuyla ters düşmektedir. 2/B alanları ibaresinden
önce toplu yerleşimin olduğu ibaresini ekleme önerimiz Komisyon
çalışmalarında reddedilmiştir. AKPnin önerdiği bu
yasa, sosyal devlet anlayışına, orman köylülerinin anayasal
haklarının korunması ilkesine, 7 milyon
vatandaşımız ile devlet arasında oluşan hukuki
sorunların çözümlenmesi anlayışına uygun bir düzenleme
değildir. Mevcut sorunları çözme yerine yeni rant sağlama
anlayışıyla hazırlanmış düzenleme söz konusudur.
2/B arazileri
satışından elde edilecek gelirler Çevre ve Şehircilik
Bakanlığına, dolayısıyla yüzde 90ı TOKİye,
yüzde 10u da Orman ve Su İşleri Bakanlığına
kalmaktadır. Böylece, yandaş müteahhitlerin yeni işleri, yeni
kazançları teminat altına alınmaktadır. Afet riski
taşıyan alanların kentsel dönüşüm yasasıyla ilgili
yasa teklifi görüşmelerinde 2/B Yasası kesinleşmeden buradan
gelecek gelirlerin TOKİye kaynak olarak sunulması hem yüce Meclisi
hem de milletvekillerini ciddiye almamaktır, yüzde 50 oyun verdiği
şımarıklıkla demokratik davranış biçimlerini
reddetmektir. AKPyi önce yüce Meclise, sonra kendi milletvekillerine,
onları da kendilerine, daha sonra da tüm milletvekillerine saygılı
olmaya davet ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, bizim 2/B Yasasından anladığımız,
imar affı değildir; ormanlarımızın
yağmalanması ve talan edilmesi de değildir; yasa adı
altında orman kanunlarını uygulamak hiç değildir.
Sözlerimi yüce Meclisi
selamlayarak bitiriyorum.
Saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
III.-
YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, yoklama istiyoruz
efendim.
BAŞKAN Yoklama
talebi vardır.
Sayın Hamzaçebi,
Sayın Özkan, Sayın Tunay, Sayın Seçer, Sayın Dinçer,
Sayın Gümüş, Sayın Akar, Sayın Tanal, Sayın Demiröz,
Sayın Genç, Sayın Onur, Sayın Fırat, Sayın Önder, Sayın
Kaleli, Sayın Toprak, Sayın Moroğlu, Sayın Erdoğan, Sayın
Karaahmetoğlu, Sayın Korkmaz, Sayın Yeniçeri.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve
yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Orman Köylülerinin Kalkınmalarının
Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları
Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile
Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun
Tasarısı ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın; Orman Köylülerinin
Kalkındırılmaları Hakkında Kanun Teklifi; Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi, Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve Yalova Milletvekili
Muharrem İnce ile 68 Milletvekilinin; 2/B Barışı Kanunu
Teklifi (Orman Sınırları Dışına
Çıkarılan Alanların İdaresi, Değerlendirilmesi ve
Tasarrufu Hakkında Kanun Teklifi); Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu
ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın; Yayla ve Yaylacılık Kanunu Teklifi ve
İçişleri Komisyonu, Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu Raporları (1/563, 2/71, 2/211, 2/417) (S. Sayısı: 198)
(Devam)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Madde
13/2nci fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde
13/3üncü fıkrada bir önerge vardır, okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 198 sıra sayılı kanun tasarısının 13
maddesinin 3 fıkrasında yer alan Zeminde tespit ve tesis edilir
ibaresinin Zeminlerde tespit ve tesis edilir şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Vahap
Seçer R. Kerim Özkan Celal Dinçer
Mersin Burdur İstanbul
Osman Kaptan Haluk Eyidoğan
Antalya İstanbul
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
TARIM,
ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Seçer, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
VAHAP
SEÇER (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
198
sıra sayılı Kanun Tasarısının 13üncü maddesinin
3üncü fıkrasında verdiğimiz değişiklik önergesi
hakkında söz almış bulunmaktayım.
Değerli
arkadaşlarım, az önce Sayın Bakan Sayın Önderin HESlerle
ilgili eleştirisine cevap verdi. Elbette ki Türkiye enerji
açığını yenilenebilir enerji kaynaklarıyla
karşılamalı, elbette ki Türkiyedeki şu anda rekor
seviyedeki 77 milyar dolarlık cari açığın temel
sebeplerinden bir tanesinin enerji ithalatı olduğunu biliyoruz.
Şimdi,
mesele HESlerde şu: Elbette ki Türkiye'nin hidrolik kaynakları kullanılsın.
Yalnız, bakın, dikkat edin, yaklaşık olarak 2 bin tane HES
lisansı verilmiş. Eli çantalılar, bu işin ticaretini
yapanlar
Bu işte bilim falan filan yok, yani ekolojik dengeymiş, tabiatmış,
can suyu meselesiymiş, işin teknik koşullarını da kimsenin
dikkate aldığı yok. Çevre etki değerlendirme
raporlarıymış, kimsenin bunları dikkate
aldığı yok.
Şimdi,
bakın, HES bölgelerine gidin, ciddi anlamda bir çevre katliamı
görürsünüz, ciddi anlamda bir orman katliamı görürsünüz. Orada inşaat
yapıyor, adam alıyor hafriyatını tarım alanlarına
boşaltıyor, tarım alanlarını rezil ediyor. Daha önce
çıktılar dediler ki: Can suyu diye bir kavram yoktu
Ondan sonra
baktılar ki gerçekten ekolojik dengeye önemli zararlar veriyorlar, belirli
oranlarda can suyu şartı getirdiler. Şimdi onu da
kaldırdılar, bölgesel can suyu tespiti yaptılar. Yani HESlerde,
Allah aşkına bakın kimin eli kimin cebinde oynanıyor,
denetim hak getire. 200den fazla şu anda devam eden HES inşaatı
var, bunları kimler denetliyor, Sayın Bakan da bilmiyor.
Geçenlerde
Adanada Gökdere Köprü Barajında bir kaza meydana geldi. Orada baraj
rezerv alanına su alınmaya başlandı. Tabii ki kontrol
yeterli değil, su depolanmaya başlayınca kapağa baskı
yaptı ve orada çalışan 10 tane işçi kayboldu, bunların
6sının cesedine ulaşıldı, hâlâ 4ünün cesedine
ulaşılmış değil. Bu konuda ne yaptı
Bakanlık? Daha önce bir yönetmelik çıkardı, dedi ki: Bu
denetimleri biz özel şirketlere verelim. Bunu da nasıl yapalım?
Yapıyı yapan müteahhit firmalar kendi denetim firmalarını
kendileri bulsunlar ve denetim firmalarının bedelini kendileri
ödesin. Şimdi, anlayışa bakabilir misiniz: Ben
yapımcı firmayım, beni denetleyecek firmayı kendim
buluyorum ve bedelini kendim ödüyorum. Tabii, sivil toplum örgütleri, meslek
odaları bunu yargıya taşıdı, Danıştay
yürütmeyi durdurdu. Bakanlık yine durmadı, bu konuyla ilgili ikinci
bir yönetmelik çıkarttı yine içeriği bu bağlamda olan. Yine
yargıya gidildi meslek odaları tarafından ve Danıştay
ikinci kez yürütmeyi durdurma kararı aldı. Bugün yapılan baraj
inşaatlarında, bugün yapılan HES inşaatlarında bu
yapıları kimlerin denetlediğini, ben iddia ediyorum,
Bakanlık dahi bilmiyor.
Şimdi,
DSİnin yaptığı inşaatlarda, DSİnin
yaptığı bu projelerde böyle kazalar oluyor mu? Çok şükür
böyle kazalar olmuyor. Sayın Bakanın beyanatı bu. Şimdi,
niçin DSİnin yaptığı projelerde, inşaatlarda bu tip
kazalar olmuyor? Çünkü DSİ ciddi bir kuruluş. Cumhuriyet tarihinde
binlerce insan yetiştirmiş, teknik eleman yetiştirmiş,
mühendis yetiştirmiş, kadrolarında çok değerli
elemanları var. DSİ kamu kuruluşu, DSİnin vahşi bir
kâr etme arzusu da yok özel sektör gibi. Siz özel sektörün vahşi kâr etme
duygusuna ket vurabilir misiniz, gem vurabilir misiniz? Adam orada hesabını
yapar, en fazla, en maksimum kârı nasıl elde eder, öyle projeler
uygulamaya koyar. Kaza olur, bela olur, sağlam inşaat olur, çürük
inşaat olur, onun pek derdinde değildir. Hırsızı
kontrol altında
tutamazsınız, evinizin kapısını açık
bırakırsanız, pencerenizi açık bırakırsanız
bir taraftan girer, oraları kapalı tutarsanız bacadan girer.
Şimdi, siz bu özel
sektörün yaptığı, yapı şirketlerinin, müteahhit
firmaların yaptığı bu inşaatları yeterli derecede
kontrol edemezseniz işte böyle kazalar meydana gelir. Bu konuda DSİnin
en kısa sürede devreye girmesi lazım. Bunlar oyuncak işler
değil, büyük projeler. Bu konuda Bakanlığın daha hassas
davranmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
reddedilmiştir.
Madde 13, (3)üncü
fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 13, (4)üncü
fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 13, (5)inci
fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 13, (6)ncı
fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 13, (7)nci
fıkrada bir önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
198 sıra sayılı Kanun Tasarısının 13. Maddesinin
7. Fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini ve Geçici 10. Maddenin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Hasan
Hüseyin Türkoğlu Seyfettin
Yılmaz Mehmet
Şandır
Osmaniye Adana Mersin
Faruk
Bal Kemalettin
Yılmaz Ali
Uzunırmak
Konya Afyonkarahisar Aydın
(7) 6831
sayılı Kanunun 17 nci maddesinin birinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Devlet
ormanları içinde bu ormanların korunması, istihsal ve imarı
ile alakalı olarak yapılacak her nevi bina ve tesisler müstesna olmak
üzere; otlatma planı yapılan alanlarda yıllık otlatma
suresi dâhilinde hayvanların planlı otlatılmasını
sağlayan, gecelemesini emniyet altına alan ve
dağılmalarını engelleyen geçici çevirmeler şeklinde
düzenlemeler dışında, her çeşit bina, ağıl ve
hayvanların barınmasına mahsus yerler yapılması, tarla
açılması, işlenmesi, ekilmesi ve orman içinde yerleşilmesi
yasaktır. Ancak, devlet ormanlarında 31/12/2011 tarihinden önce toplu
yerleşimin bulunduğu; yaylak ve otlak olarak kullanılan alanlar
içindeki yerler ile yılın belirli dönemlerinde geleneksel
yaylacılık maksadıyla yerleşim yeri olarak kullanılan
alanlar kullanım bütünlüğü de dikkate alınarak Orman Genel
Müdürlüğünce tespit edilir. Tespit edilen bu alanlardan uygun görülenler
Orman ve Su İşleri Bakanlığının teklifi üzerine
Bakanlar Kurulu Kararı ile yayla alanı olarak ilan edilir. İlan
edilen yayla alanlarında 31.12.2011 tarihinden evvel
yapılmış olan her türlü bina ve tesisler mevcut hâliyle vaziyet
planına alınırlar. Yayla alanlarında bulunan bina ve
tesisler Orman Genel Müdürlüğü tarafından tespit edilecek bedel
karşılığında kullanıcılara 4721
Sayılı Türk Medeni Kanununun ilgili maddeleri çerçevesinde üst
hakkı şeklinde tahsis edilirler. Elde edilecek gelir Orman Genel
Müdürlüğü Döner Sermayesine gelir kaydedilir. Yayla alanlarındaki
bina ve tesislerin kullanıcıları orman idaresince tespit edilir,
ilgili kaymakamlık ve muhtarlıkça bir ay süreyle ilan edilir. Bu süre
içinde yapılan itirazlar bir ay içinde orman idaresinde mevcut bilgi ve
belgelere göre, bunun mümkün olmaması hâlinde başvuru sahiplerinin
elindeki bilgi ve belgelere göre sonuçlandırılarak ilgililere
bildirilir. Kullanıcısı tespit edilen bina ve tesisler vaziyet
planına göre kullanıcısına, tespit tarihinden itibaren bir
yıl içinde talebi hâlinde Orman Genel Müdürlüğünce tespit edilen
bedel karşılığında tahsis edilir.
Kullanıcıları tarafından tahsis talebinde bulunulmayan bina
ve tesisler ise yıkılır. Tahsis edilen bina ve tesislere
ilişkin, ilgili kurumlarca orman idaresine bildirilen eksiklerin
tamamlanması yönünde kullanıcıya tebligat yapılarak en geç
bir yıl içinde eksikliğin giderilmesi istenir. Eksikliklerin
giderilmemesi hâlinde yapılan tahsis işlemi iptal edilir. İlgili
zarar ve hukuki sorumluluk kullanıcıya aittir. Yayla alanı
olarak ilan edilen yerlerde orman idaresince nüfus yoğunluğu, yöresel
ihtiyaç ve sosyal problemler dikkate alınarak gerekli her tür ve ölçekte
planlar Orman Genel Müdürlüğünce yapılır veya
yaptırılır. Yapılan bu planlar Orman ve Su İşleri
Bakanlığınca onaylanır. Yayla alanlarında mevcut bina
ve tesislerin kullanıcı tarafından iki yıl içinde planlara
uygun hâle getirilmesi istenir. Aksi hâlde tahsis işlemi iptal edilir.
Yayla alanlarına ilişkin iş ve işlemler yönetmelikle
belirlenir."
Bu
madde çerçevesinde Bakanlar Kurulu Kararıyla yayla alanı olarak ilan
edilen yerlerde bulunan bina ve tesislerden dolayı açılmış
olan davalar açılmamış sayılır."
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılamıyoruz.
Buyurun
Sayın Türkoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
HASAN
HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, Türk milletinin saygıdeğer milletvekilleri;
görüşülmekte olan 198 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 13üncü maddesiyle ilgili olarak vermiş
olduğumuz değişiklik önergesi kapsamında söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu
önergenin çok uzun olduğunu biliyorum. Aslında, bu önergeyle
değiştirmek istediğimiz fıkra tasarının
içerisinde Hükûmet tarafından Meclise getirildiğinde yoktu çünkü
yaylayla ilgili, yayla sorunlarıyla ilgili bu düzenlemeler maalesef bugüne
kadar ele alınmamış ve Anadolunun özellikle sıcak
coğrafyalarında -biraz evvel iktidar partisinin Osmaniye milletvekili
arkadaşımızın da ifade ettiği gibi- yıllardan
beri birikmiş bir sorun idi ve milletvekili olduktan sonra da Osmaniye
ilinde bilhassa, bu hususla ilgili olarak vatandaşların çok
yoğun yakınmalarına muhatap olduk. Bu çerçevede bir kanun
teklifi hazırladık ancak hem Osmaniye kamuoyu hem de Hükûmet
nezdinde, Genel Müdürlük nezdinde yaptığımız
girişimler neticesinde 2/B yasasının içerisinde bu konu
düzenlenecek. Lütfen, bununla ilgili herhangi bir şey yapmayın,
yapmaya ihtiyaç yok. denildi ancak 2/B yasa tasarısı üyesi
olduğum İçişleri Komisyonunda tali olarak ele
alındığında gördük ki bu düzenleme, yayla düzenlemesi
tasarının içerisinde getirilmemiş. Bu sefer, biz, Grup
Başkan Vekilimiz Sayın Mehmet Şandır Beyefendiyle beraber
Orman ve Su İşleri Bakanımızdan rica ettik, sağ
olsunlar anlayış gösterdiler, Komisyon Başkanı da
anlayış gösterdiler ve benim hazırlamış olduğum
yayla ve yaylacılık kanun teklifimiz bir önerge şeklinde
komisyon çalışmaları sırasında bu tasarının
içerisine dâhil edildi. Bu açıdan hem Komisyona hem de Sayın Bakana
teşekkür ediyoruz ancak bu tasarının içerisinde biraz evvel
okunan hâliyle, önergemizin okunan hâliyle bu tasarı gerçekleşmez ise
bu sorun çözülmez çünkü yayla alanları içerisindeki kamuya ait ya da özel
şahıslara ait bina ve tesisler tasarıyla Orman Genel
Müdürlüğü envanterine alınıyor, demirbaşına
kaydediliyor ve vatandaşa ihale yoluyla kiraya verilmek isteniyor. Biz
bunun Medeni Kanun çerçevesinde üst hakkı şeklinde düzenlenmesinin
uygun olacağını düşünüyoruz ve bu konuda bir önerge verdik,
önergemizin mahiyeti bu. Eğer bu şekilde olmaz ise ihale yoluyla
kiraya verecek olan Orman Genel Müdürlüğü düzenlemesi vatandaşın
ihtiyacını gideremeyecek, bunu sizinle paylaşmak
durumundayız. Diğer taraftan, mahkemelerde binlerce dosya var, dava
dosyası. Eğer o dava dosyalarını düşürecek bir
düzenleme yapmaz isek yine sorunu çözmüş olmayız.
Tabii,
bu mülkiyet konusuyla ilgili, Anayasanın 169uncu maddesi çerçevesinde
orman arazilerinin mülkiyet konusu olamayacağı hususu çerçevesinde
yapılan tartışmalar, görüşmeler sırasında bize
hep dendi ki: Efendim, mülkiyet konusunu lütfen getirmeyin, bu, Anayasaya
aykırı. Özellikle, Orman Genel Müdürlüğü bürokrasisi Sayın
Bakanı bu konuda bilgilendiriyorlar ve bir türlü Sayın Bakanı
biz istediğimiz noktaya getiremedik ama bakın, elimde 2634 sayılı
Turizmi Teşvik Yasası var. Bu Yasanın 8inci maddesi şöyle
bir hüküm içeriyor, diyor ki 8inci maddede ki, bu, 5761 sayılı
Kanunla 2008 yılında eklenmiş, düzenlenmiş bir madde,
değiştirilmiş bir madde: Hazine mülkiyetinde yeterli
alanın bulunmadığı durumlarda, 6831 sayılı Orman
Kanununa göre orman sayılan yerlerden, sağlık turizmine yönelik
fizik tedavi tesisleri, termal turizme yönelik jeotermal kaynakları
bulunan yerler, kış turizmi kapsamında pist uzunluğu
yeterli yerler, eko-turizm kapsamında yer alan yerler, golf turizmine
yönelik yerler, kıyıların coğrafi ve fiziksel
yapısı nedeniyle kumsallarından yararlanılacak yerler,
kruvaziyer ve yat gibi deniz turizmine yönelik yerler, uluslararası
yarışmaların yapılabileceği yerler
gibi yerler orman
dahi olsa üst kullanım hakkı çerçevesinde insanlara tahsis ediliyor.
Şimdi, kanunla eğer üst hakkı şeklinde değil de kira
usulüyle yapacak olursanız ortaya şöyle bir tercih çıkıyor
bu işe karar verecek iktidar çoğunluğu olarak sizlere: Golf turizmi
için orman arazilerini turizm yatırımcısına tahsis ediyorsunuz
ama yüzlerce yıldır yayla olarak ev yaptırdığı,
orman arazisinde ev yaptıran vatandaşın bu talebini
reddetmiş oluyorsunuz. Yani aslında bu önergemizi reddetmek suretiyle
küresel sermayeye Evet. ama bu vatanın gerçekten öz evlatlarına
Hayır. demiş olacaksınız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASAN
HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) Bu çerçevede, önergemizin kabulünü
istirham ediyor, Türk milletinin milletvekillerini saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Türkoğlu.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Madde
13 (7)nci fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde
13 (8)inci fıkrada bir önerge vardır, okutup işleme
alıyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 198 Sıra Sayılı Tasarının 13üncü maddesinin
sekizinci fıkrasının Tasarı metninden
çıkarılması ile diğer fıkraların buna göre
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi Mehmet
Ali Susam Celal
Dinçer
İstanbul İzmir İstanbul
İlhan
Demiröz Mahmut
Tanal Haluk
Eyidoğan
Bursa İstanbul İstanbul
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Hükûmet tasarısında olmayan bu madde Komisyon
görüşmeleri sırasında tasarıya eklenmiştir. Bu
maddenin tasarıdan çıkarılmasını öneriyoruz.
Ormanları
korumakla görevli olan bir Sayın Bakanın böyle bir maddeye onay
vermemesi gerekir. Hem ormanları koruma adına burada birçok güzel
cümle söyleyeceksiniz hem de ormanlarda yapılaşmanın yolunu
açacaksınız. Bu nedenle, bu madde tasarıdan mutlaka
çıkarılmalıdır.
Görünüşte
masum bir madde, gerçekte masum olmayan bir maddedir. Bizim Anayasamız,
1982 Anayasası her ne kadar yerden yere vuruluyor ise de güzel hükümlere
sahiptir, bazı güzel hükümleri vardır. Ormanları korumakla
ilgili hükmü bunlardan başlıcasıdır.
Anayasamızın 169uncu maddesi ormanların korunmasını
düzenler, ormanların korunmasında kamu yararı olduğunu
ortaya koyar. Yine, bu çerçevede, Orman Kanununun 17nci maddesi ormanlarda
yapılması zorunlu bulunan bazı kamu tesislerini düzenler,
bunlara hangi şartlarda, nasıl izin verileceğini düzenler.
Örneğin bir ormandan enerji hattı, ulaşım hattı, yol,
petrol boru hattı, doğal gaz hattı, haberleşme hattı
geçecek ise bunda kamu yararı olması nedeniyle ormanlardan
geçişine izin verileceğini düzenler. Bu maddeye, daha sonraları,
devlete ait eğitim, sağlık, spor tesislerinin de ormanlarda
yapılmasında kamu yararı ve zaruret olması hâlinde izin
verileceğini düzenlemesi eklenmiştir. Ama Anayasamızın
169uncu maddesi üstün kamu yararının ormanları korumak
olduğunu düzenler. Anayasa Mahkemesinin çeşitli kararlarına
bakıldığında, en son Turizmi Teşvik Kanununa
ilişkin iptal kararının gerekçelerine
bakıldığında, ormanları koruma yönündeki Anayasa
düzenlemesinin üstün kamu yararına dayandığını, bu
nedenle diğer kamu yararı olan kamu tesislerinin yapımına
ilişkin olarak yapılacak yasamada ormanların
korunmasının öncelikli olduğunu söyler.
Bu madde diyor ki, Orman
Kanununun 17nci maddesine ilave olarak nitelendirebileceğimiz 6831
sayılı Kanunun ek 9uncu maddesine bir hüküm ilave etmek suretiyle,
ormanlarda yükseköğretim kurumlarının, Kredi ve Yurtlar Kurumunun
yükseköğretim kurumlarına ilişkin tesisler ve yurtlar
kurabileceğini düzenliyor. Devlete ait üniversiteleri kapsamına almak
suretiyle böyle bir sınır da çiziyor. Yani o zaman sormak gerekir,
üniversiteler yapıyor ise neden devlete ait üniversiteler? Niye özel
vakıf üniversiteleri burada yok? Asıl eleştiri noktam bu
değil aslında. Yani üniversite yapımında kamu yararı
var ise bu kamu yararı sadece devlete ait üniversitede mi vardır?
Hayır, vakıf üniversitesinde de o zaman kamu yararı vardır.
O zaman, ne yapacaksınız ileride? Bir madde
değişikliği getireceksiniz, diyeceksiniz ki: Vakıf
üniversitelerine de izin verelim. Bunun sınırı yok, bu
genişleyecek. Esas olan, ormanları korumaktır. Üniversite
Türkiye'nin her yerinde, Türkiye coğrafyasının her yerinde
yapılabilir. Bunun için illa ormanı yapılaşmaya açmak
şart değil ama Sayın Bakanda ben buna
şaşırmıyorum. Sayın Bakan, hazineye ait özel
ağaçlandırma alanlarını dahi Orman Kanununun 17nci
maddesindeki yapılaşmalara açan bir yönetmelik düzenlemesi
yapmıştır. Yasaya rağmen, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
kabul etmiş olduğu İmar Kanununa bir madde eklenmesini öngören
o yasaya rağmen hazineye ait özel ağaçlandırma alanları
yapılaşmaya açılmıştır. İmar Kanununa eklenen
madde diyor ki: Hazineye ait özel ağaçlandırma alanları,
projesine göre ağaçlandırıldığı takdirde herhangi
bir şekilde yapılaşma amacıyla imar planına konu
edilemez. Yani, bir üniversite de yapamazsınız orada, okul da
yapamazsınız, çünkü hazine onu ülkenin orman
varlığını artırmak amacıyla kiraya vermiştir
ve bu nedenle ağaçlandırılmıştır. Şimdi,
Sayın Bakanın bu anlayışı, ormanları yok eden,
ormanları feda eden bir anlayıştır.
Maddede
bir hüküm daha var, güya sınır getiriyor, diyor ki: O ormanlık
alanlarda yapılacak bu tesislerle ilgili olarak yapılaşma
alanı ormanlık alanın, tahsise konu alanın yüzde 15ini
geçemez. Ama diyor, Garaj, havuz, otopark vesaire gibi tesisler hariç.
Olağanüstü genişletmiş durumda.
Madde,
ormanları tahrip eden bir maddedir, bu nedenle tasarıdan
çıkarılmasını öneriyoruz.
Teşekkür
ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
reddedilmiştir.
Madde
13 (8)inci fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde
13 (9)uncu fıkrada bir önerge vardır; okutup, işleme
alıyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 198 Sıra Sayılı Tasarının 13üncü maddesinin
dokuzuncu fıkrasının Tasarı metninden
çıkarılması ile diğer fıkraların buna göre
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi R.
Kerim Özkan Celal
Dinçer
İstanbul Burdur İstanbul
Mehmet
Ali Susam İlhan
Demiröz Haluk
Eyidoğan
İzmir Bursa İstanbul
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
TARIM,
ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CELAL DİNÇER (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 198 sıra sayılı kanun teklifinin 13üncü
maddesinin üzerinde vermiş olduğumuz önerge hakkında söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Kanun teklifinin, esasında, anayasa değişikliği
yapılmadan görüşülmesinin biz başından itibaren Anayasaya
aykırı olduğunu
belirtmiş ve bu konudaki çekincemizi dile getirmiştik. Yani bu
hâliyle bu kanun yasalaşırsa Anayasaya aykırı
olacaktır çünkü 1981den sonraki yapılaşmalar veya 1981den
sonra orman alanı dışına çıkarılmış
alanların özel mülkiyete konu edilmesi Anayasamız gereği mümkün
değildir. Bunu defalarca dile getirdik ama söylediklerimizin hiçbirisi
dikkate alınmadı. Birçok madde üzerinde değişiklik
önergeleri verdik, bunlar da dikkate alınmadı.
Şimdi, bu kanunun artık son
maddelerine geldik. Hiç olmazsa bu maddede lütfen elinizi vicdanınıza
koyunuz, bu sakıncalı maddeyi bu tekliften çıkarmamıza
yardımcı olunuz.
13üncü maddenin 9uncu fıkrasındaki
açıkça Anayasaya aykırı olan bu hükmü tekliften
çıkaralım. Niçin? Çünkü bu maddede: Tapuda kişiler adına
kayıtlı iken, orman sınırları içerisinde
kaldığı gerekçesiyle tapuları iptal edilen yerler üzerinde
bulunan ve 31/12/2011 tarihinden önce müsaderesine karar verilen fabrika,
ticarethane niteliğindeki tesisler yirmi dokuz
yıllığına kiraya verilebilecektir.
Anayasamıza göre ormanlarımızda
hiçbir şekilde kalıcı tesisler ve ticarethaneler, fabrikalar
yapılamaz. Orman alanlarında gecelemeye mahsus geçici çevirmeler
dışında her çeşit bina ve ağıl
yapılması bu kanunla yasaklanıyor ama ne yazık ki fabrika
yapılmasına izin veriliyor.
İktidarın
millî servetlerimizi tarumar etme politikası sadece ormanlarla
sınırlı değil. Biraz evvel bir üyemiz, bir milletvekilimiz
dile getirdiler, bugün İçişleri Komisyonunda görüştüğümüz
Mera Kanununda değişiklik öngören kanun tasarısında da
meralarımız kırk dokuz yıllığına,
yanlış duymadınız, kırk dokuz yıllığına
-yabancılar dâhil- parası olanlara kiraya verilebilecektir. Kiraya
verilecek alanlarda metrekare limiti de yoktur. Daha da tehlikelisi, kiraya
verilen bu alanların yüzde 1ine kadar tesis yapılabilecektir yani
düşünün, 200 hektarlık bir merayı kiralayacak bir
şahıs veya şirketler 20 bin metrekarelik bir alana bina
yapabileceklerdir. Bu, Bakanlar Kurulu kararıyla 2 katına kadar
çıkarılabilecektir.
Bu
tesisler, dikkat ediniz, meralara yapılacak bu tesisler kanunda
barınma ihtiyacını karşılamak üzere şeklinde
dercedilmiştir. Büyük bir sakıncadır yani orman
alanlarımızdan sonra meralarımız da peşkeş çekilecektir.
Görüştüğümüz
bu teklifle, Anayasamızın 169 ve 170inci maddelerine
aykırı olarak orman köylülerine hiçbir destek verilmiyor. Hiçbir
destek sağlamayan iktidar, yeni hazırladığı Mera
Kanunundaki değişiklikle de parası olanlara meraları
kiralayarak yeni bir yağma ve rant alanı sağlayacaktır.
Gene köylüler mağdur edilecektir.
Biz
kısaca 2/B diye tabir ettiğimiz bu yasa teklifinden elde edilecek
gelirlerin yurt yapılmasında kullanılmasını ve orman
köylülerinin kalkındırılmasında
kullanılmasını talep etmiştik. İktidar ise elde edilen
gelirleri Çevre ve Şehircilik Bakanlığına devrederek sadece
dostlar alışverişte görsün hesabı işte bu alanlarda
eğitim amaçlı üniversitelerin, devlet üniversitelerinin
yapılmasını müsaade edebilmektedir. Bu teklif ile orman
alanlarına yapılacak binaların tavan alanı da yüzde 15
olarak sınırlanmıştır.
Dikkatinizi
tekrar çekmek istiyorum.
Evet,
söz hakkım bittiği için çok fazla konuşamayacağım. Ama
hâlen İzmir Karaburunda köylülerin çektiği
sıkıntıları da dikkatinize sunmak istiyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Dinçer.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Madde
13 (9)uncu fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde
13 (10)uncu fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde
14te iki önerge vardır, sırasıyla okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 198 Sıra Sayılı Orman Köylülerinin
Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman
Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin
Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanun Tasarısının 14 üncü
maddesinin ikinci fıkrasından sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkranın eklenmesini ve müteakip
fıkraların buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş İsmail
Tamer Yusuf Başer
Kayseri Kayseri Yozgat
Muzaffer
Çakar Ramazan Can Naci Bostancı
Muş Kırıkkale Amasya
Yaşar
Karayel Nureddin Nebati Harun Karaca
Kayseri İstanbul İstanbul
"(3)
2924 sayılı Kanun hükümlerine göre 2/A alanlarına nakline ve
yerleştirilmesine karar verilen ve halen işlemleri devam eden orman
içi veya bitişiği köyler halkına ilişkin iskân
işlemleri, Orman ve Su İşleri ile Çevre ve Şehircilik
Bakanlıklarınca müştereken yürütülür. Bu köyler
halkının yeni iskân edileceği alanda hak sahiplerine verilecek
bina, arsa ve arazilerin bedelleri peşin veya yirmi yıl içinde ve
yıllık eşit taksitlerle faizsiz olarak tahsil edilir. Bu köyler
halkından hak sahibi olanlardan anlaşma yapanların
nakledildikleri Devlet ormanı içinde veya bitişiğinde kalan
taşınmazları ile bunların
karşılığı olarak yerleştirilecekleri yerlerden
kendilerine iskânen verilecek taşınmazların tapudaki devir ve
tescil işlemleri karşılıklı olarak
yapılır."
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
198 Sıra Sayılı Orman
Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve
Hazine Adına Orman
Sınırları
Dışına Çıkarılan Yerlerin
Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanun Tasarısının 14üncü
maddesinin sonuna aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi İlhan
Demiröz Kamer
Genç
İstanbul Bursa Tunceli
Vahap
Seçer Kazım
Kurt
Mersin Eskişehir
Belediye
ve mücavir alan sınırları içerisinde bulunan ve 31/12/1981
tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman vasfını
kaybetmesine rağmen, 6831 sayılı Kanunun 3302 sayılı
Kanunla değişik 2 nci maddesinin (B) bendi uygulaması ile Hazine
adına orman sınırı dışına
çıkartılma işlemi henüz yapılamayan yerlerin orman
kadastrosu ve 6831 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin (B) bendi
uygulaması ile 3402 sayılı Kanunun ek 4 üncü maddesine göre kadastro
çalışması, öncelikle büyükşehir belediyesi olan yerlerden
başlanılmak üzere en geç bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren en geç bir yıl içinde tamamlanır. Bu yerler de, bu
Kanun hükümlerine göre değerlendirilir."
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
TARIM,
ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Hamzaçebi, buyurun.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tasarı, başlangıcından bugüne kadar
oldukça önemli değişikler geçirdi; iktidar partisi ve Hükûmet
tutarlı bir politika izleyemedi, izlemedi. Satış bedeli olarak
rayiç bedelin yüzde 70i olarak öngörülmüş iken, Komisyonda yapılan
görüşmeler sırasında rayiç bedelin yüzde 50si olarak bir
düzeltme yapıldı, Genel Kurulda bundan vazgeçildi, rayiç bedelin
tekrar yüzde 70i olarak bir satış bedeli öngörüldü. Yine beş
yılda on eşit taksitte bedelin ödenmesi imkânı mevcut iken,
belediye sınırları içerisindeki taşınmazlar için üç
yılda altı eşit taksitte ödenmesi düzenlemesi getirildi. Yani
Hükûmet, iktidar partisi komisyonda verdiği sözleri
tutmamıştır. Bu, ayakları üstünde duramamaktır. Yani
bu yakışmıyor. Milyonlarca insanı ilgilendiren bir
tasarıda Bedeli indirdim. diyeceksiniz, sonra Vazgeçtik, bedeli
yükselttik. diyeceksiniz. Böyle bir şeyin kabulü mümkün değil.
İkinci
olarak söyleyeceğim şu: Tasarı, 2/A arazileri, 2/B arazileri ve
hazineye ait tarım arazilerinin satışını düzenliyor.
Ancak öyle mahalleler, öyle ilçeler var ki orman arazileriyle 2/B arazileri iç
içe girmiş durumda. Yani yapılaşma hem 2/B arazisinde olmuş
hem orman arazisinde olmuş. Sultanbeyli ilçesi bunların çok güzel bir
örneğidir. Örneğin, bu ilçemizdeki Hasanpaşa Mahallesinde iki
yapı var, hem ormanlık alanda hem 2/B alanında yapı var.
Mahalledeki sokağın bir tarafı hukuken orman
sayılıyor, öbür tarafı 2/B sayılıyor. Şimdi,
sokağın bir tarafını çözerken öbür tarafını
çözmemek olmaz.
Bu
önergemiz, 31/12/1981 tarihi itibarıyla orman vasfını kaybetmiş
olması nedeniyle şu veya bu şekilde orman sınırı
dışına çıkarılmamış olan bu tip arazilerdeki
yapılaşmanın mülkiyet sorununu çözmeyi hedefliyor. Bu kadar
samimi bir önergedir ama inanıyorum ki Sayın Bakan buna Hayır.
diyecektir, iktidar partisi de Hayır. diyecektir. Neden? Çünkü
halkın yararına bir önergedir, sahada tespit edilmiş olan bir
sorunu çözmeye yönelik olan bir önergedir. Sizin sahayla hiçbir ilginiz yok
kusura bakmayın.
Biz,
İstanbulda, 2/B projesini Beykozda, Sultanbeylide, oralarda
açıkladığımız zaman, Sayın Başbakan
Beykozda bir hastanenin açılışından hareketle Çekmeköy,
Sancaktepe, Sultanbeyliden geçti, bütün buralarda halka hitap etti. Biz dedik
ki: Emlak vergi değerinden vatandaşımıza verelim.
Sayın Başbakan dedi ki: Benim vatandaşım
hanımının kolundaki bileziği satar, bunu alır.
Şimdi, bu tasarı ona dönüşmüştür.
Vatandaşımız hanımının kolundaki bileziği
satacaktır ama gene de bunu almaya güç yetiremeyecektir.
Biz
Sultanbeylide 2/B projesini açıklarken sizin 2/B afişleriniz
Leventte Bağdat Caddesindeki billboardları süslüyordu. Siz, bu
kadar gerçeklerden uzaksınız.
İşte,
size meydan okuyorum: Hadi, bu önergeyi kabul edin, Sultanbeylinin
Hasanpaşa Mahallesinin sorununu çözelim.
Teşekkür
ederim, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler..: Kabul etmeyenler
Önerge
reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 198 Sıra Sayılı Orman Köylülerinin
Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman
Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin
Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı
Hakkında Kanun Tasarısının 14 üncü maddesinin ikinci
fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkranın eklenmesini ve müteakip fıkraların buna göre
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş (Kayseri) ve
arkadaşları
"(3)
2924 sayılı Kanun hükümlerine göre 2/A alanlarına nakline ve
yerleştirilmesine karar verilen ve halen işlemleri devam eden orman
içi veya bitişiği köyler halkına ilişkin iskân
işlemleri, Orman ve Su İşleri ile Çevre ve Şehircilik
Bakanlıklarınca müştereken yürütülür. Bu köyler halkının
yeni iskân edileceği alanda hak sahiplerine verilecek bina, arsa ve arazilerin
bedelleri peşin veya yirmi yıl içinde ve yıllık eşit
taksitlerle faizsiz olarak tahsil edilir. Bu köyler halkından hak sahibi
olanlardan anlaşma yapanların nakledildikleri Devlet ormanı
içinde veya bitişiğinde kalan taşınmazları ile
bunların karşılığı olarak
yerleştirilecekleri yerlerden kendilerine iskânen verilecek
taşınmazların tapudaki devir ve tescil işlemleri
karşılıklı olarak yapılır."
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
TARIM,
ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılıyoruz Başkanım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okuyun:
Gerekçe
Bu
Kanun Tasarısı ile yürürlükten kaldırılan 2924
sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının
Desteklenmesi Hakkında Kanun hükümlerine göre; halen Balıkesir
İli sınırları içerisinde bulunan bir orman içi köyün (köy
halkının) Bursa İli sınırları içerisinde bulunan
bir 2/A alanına nakli ve yerleştirmesi çalışması
yürütülmektedir. 2924 sayılı Kanuna ve bu Kanunun
uygulanmasını göstermek üzere yürürlüğe konulan ikincil mevzuata
göre; bu köyler halkının yeni iskân edileceği alanda hak
sahiplerine verilecek ve borçlandırılacak olan bina, arsa ve
arazilerin bedellerinin peşin veya yirmi yıl içinde ve
yıllık eşit taksitlerle faizsiz olarak tahsil edileceği, bu
köyler halkından hak sahibi olanlardan anlaşma yapanların
nakledildikleri Devlet ormanı içinde veya bitişiğinde kalan
taşınmazları ile bunların
karşılığı olarak yerleştirilecekleri yerlerden
kendilerine iskânen verilecek taşınmazların tapudaki devir ve
tescil işlemlerinin ise karşılıklı olarak
yapılacağı yönünde düzenlemeler bulunmaktadır. Tasarıda;
hâlen devam eden bu nakil ve yerleştirme işlemleri için ayrı bir
düzenleme öngörülmediğinden, bu işlemler de Tasarıyla getirilen
genel düzenlemelere tabi olacak ve dolaysıyla da bu düzenlemeler,
kazanılmış hakları olan
vatandaşlarımızın mağduriyetlerine ve
dolayısıyla haksızlıklara sebebiyet verecek ve bu
çalışmayı akamete uğrayacaktır.
Açıklanan
sebeplerle, önerge ile; 2924 sayılı Kanun hükümlerine göre 2/A
alanlarına nakline ve yerleştirilmesine karar verilen ve halen
işlemleri devam eden orman içi veya bitişiği köyler halkına
ilişkin iskân işlemlerinin Orman ve Su İşleri ile Çevre ve
Şehircilik Bakanlıklarınca müştereken yürütüleceği
öngörülerek bu konuda oluşabilecek tereddütlerin giderilmesi ve
ayrıca, 2924 sayılı Kanunda ve bu Kanunun uygulanmasına
ilişkin ikincil mevzuatta öngörüldüğü gibi; bu köyler halkının
yeni iskân edileceği alanda hak sahiplerine verilecek bina, arsa ve
arazilerin bedellerinin peşin veya yirmi yıl içinde ve
yıllık eşit taksitlerle faizsiz olarak tahsil edilmesine, bu
köyler halkından hak sahibi olanlardan anlaşma yapanların
nakledildikleri Devlet ormanı içinde veya bitişiğinde kalan
taşınmazları ile bunların
karşılığı olarak yerleştirilecekleri yerlerden
kendilerine iskânen verilecek taşınmazların tapudaki devir ve
tescil işlemleri karşılıklı olarak
yapılmasına imkân sağlanması amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde
14ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Geçici
madde 1de bir önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Tasarının Geçici 1 inci maddesine aşağıdaki
fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzeçebi Celal
Dinçer Kemal
Değirmendereli
İstanbul İstanbul Edirne
Kamer
Genç Mustafa
Moroğlu R.
Kerim Özkan
Tunceli İzmir Burdur
(2)
Bu kanun uyarınca kendilerine satış ve devir işlemi
yapılan kişilerin isimleri ile satın aldıkları
taşınmazın yüzölçümü ve satış bedeli satış
ve devir tarihinden itibaren üç ay içerisinde Orman ve Su İşleri
Bakanlığının internet sayfasında bir yıl süre ile
duyurulur.
BAŞKAN Komisyon
katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Genç, buyurunuz.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 198
sıra sayılı Yasa Tasarısının geçici 1inci
maddesiyle ilgili olarak verdiğimiz önerge üzerinde söz almış
bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Önergemiz
şu: Aslında, bu kanunun altında çok rant var, çok şaibe
var. İşte, birtakım önergeler veriliyor bu saatte, kanunlar
komisyonlara geliyor. Ama öteden beri iktidar partisinin, özellikle grup
başkan vekilleri, burada çok böyle rant kapısını açan,
suistimale elverişli hükümler taşıyan, son anlarda korsan
önergeler verirler. Bu önergeleri zaten divan kâtibi de ağzında
yuvarlar, böyle geçer. Biz de bilmiyoruz burada ne geldiğini. Onun için,
diyoruz ki, yani burada verilen önergelerin bir kısmında tabii
iktidar partisi mensupları ve kendilerine yakın kişilere bu
devlet malının daha rahat transfer edilmesini sağlayacak
hükümler getiriyorlar. Ben daha önce de burada konuştum, dedim ki: Bir
hüküm getirelim -yani siz verin bir önergeyi- bu 2/B arazilerini politikacılar
almasın, milletvekilleri almasın. Çünkü buradaki amaç hakikaten
orman köylüsüne, fakir fukaraya öteden beri kullandığı
araziyi vermekse, o zaman o paralelde ve
o şekilde bir kanun çıkarmamız lazım. Ama eğer bunun
amacı o değilse
Bizim gördüğümüz kadarıyla bunun
amacı şu: Devletin, özellikle deniz kıyılarında,
İstanbulda, özellikle Sarıyer ve birçok sahillerde çok zengin 2/B
arazisinden, hatta birçok geçmişte Unakıtanın da
kapattığı söylendiği bir 50 dönümlük, 100 dönümlük
arazilerden bahsedildi, Tayyip Beyin çevresinin kapattığı
birtakım büyük arazilerden bahsedildi. Bunun önüne geçmek için diyoruz ki
şuraya bir hüküm ilave edelim. Diyoruz ki bunları kim
almışsa Orman Bakanlığı bunu İnternet sitesinde
yayınlasın. O zaman kimse diyemez ki ya şunu bu aldı, bu
bunu aldı. Biz de iddia olarak diyemeyiz ki
Hakikaten siz de dediniz ki
Orman köylüsü için bu kanunu çıkarıyoruz. siz de
almamışsınız, dolayısıyla
almadığınıza göre, biz doğrusunu söylemişiz. Ama
bunun esası o değil.
Bakın,
yani, işte KİTlerin özelleştirmesinde görüyoruz. Devletin en
kıymetli mallarını, mülklerini getirip kendi
yandaşlarınıza bedava veriyorsunuz. İstanbulda
yapılan o imar değişikliklerinde ne suistimaller döndüğünü
biliyoruz.
Burada
Orman Bakanı sıfatıyla oturan kişiye sorduk. Eskiden bu
toprak döküm sahaları orman idaresine aitti. Buradan büyük paralar
alıyordu orman idaresi. Buradan aldığı paralar
kanalıyla pekâlâ yeni yeni orman alanları ıslah ediliyordu. Niye
durup dururken, sen buraya Bakan olarak geldikten sonra, bu toprak döküm
sahalarını getirdin İstanbul Büyükşehir Belediyesine verdin
ve Büyükşehir Belediyesinin o şubesinin de başına kendisine
yakın, kendi soy ismini taşıyan birisini getirdin? Bunlara cevap
verilmiyor. Doğru dürüst cevap verilmiyor. Devri iktidarınızda
denetim kaldırıldı arkadaşlar. Ne yapılıyorsa
herkesin yanına kâr kalıyor.
Şimdi,
Söğütözünde 3.600 metrekarelik bir alan vardı. Bu eskiden orman
idaresine ait bir alandı. Daha önce bunu başkası
kullanıyordu ve orman idaresine ait olduğu tespit edilmişti
fakat sonra AKP Genel Merkezi buraya kurulunca, sonra burası Ankara
Belediyesince otopark alanı hâline getirildi. Orman idaresi de buna itiraz
etmedi. Tabii soru soruyoruz. Sorulara da cevap verilmediğine göre
oranın AKP tarafından bedava kullanıldığı
söyleniyor ve bize de bu konuda ciddi bilgiler geldi. Kaç defa sorduk, bize
cevap vermiyorlar. Böyle bir şey olur mu yani şimdi devletin orman
arazisi eskiden başkası tarafından kullanılırken
burası orman arazisidir diye iddiada bulunacaksınız, mahkeme
karar verecek, sonradan bir süre sonra burayı park alanı ilan
edeceksiniz, AKP Genel Merkezi oraya kurulduğu için orada bedava
kullanacak. Bu devlet malını bu kadar çok seviyorsunuz. Yav
yazık birader, yani burada birçok insanın hakkı var. Bu kadar
devlet malını severek bunları ceplere doldurmanın da
insanlara çok fazla hayır getirmeyeceğine inanmanız gerekir.
Bunun için, eğer hakikaten dürüst bir kanun
çıkardığınız iddiasındaysanız bu önergemizi
kabul edin ve diyelim ki burada bu arazileri alanı da Orman
Bakanlığı kendi İnternet sitesinde yayınlasın,
burada görsün herkes; kaç lirayla alındı, kaç dönüm arazi
alındı, kim aldı, Kamer Genç mi aldı, Tayyip Erdoğan
mı aldı, Mustafa Elitaş mı aldı, bunları orada
görsün herkes. Değil mi? Bundan niye çekiniyorsunuz? İşte
şeffaflık budur, dürüstlük de budur. Yani ille
Ne ise şimdi bu
saatte fazla ileri, başka şeyler söylemeyeyim de
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Genç.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Eğer kabul edersiniz bana göre isabetli bir yol
getirmiş oluruz.
Saygılar
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Genç.
Şimdi
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Sayın Başkan, müsaade ederseniz
BAŞKAN
Bir saniye, ederim, buradayız.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Geçici
Madde 1i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi,
Sayın Bakan, buyurun, ne diyorsunuz?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Müsaade
ederseniz, Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; esasen
hak sahipleri ilan ediliyor. Bu araziler artık bize ait değil, Millî
Emlak ve hazineye ait. Dolayısıyla, hazine tarafından kendi
sitelerinde kimlerin aldığı, hak sahiplerinin kimler olduğu
ilan ediliyor; bir.
İkinci
husus, Sayın Başbakanımızın veya
yakınlarının orada herhangi bir şeyi, arazisi yoktur.
2/Bye benim de herhangi bir
KAMER
GENÇ (Tunceli) Görelim işte.
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Benim
veya yakınlarımın da 2/Bye ait arazilerim yoktur. Onu zaten
göreceksiniz.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Görelim oradan.
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Müsaade edin.
İkinci
husus, rayiç bedelle ilgili itirazlar oldu. Buna da açıklık getirmek
istiyorum izninizle. Efendim, Millî Emlak Genel Müdürlüğünce parseller
bazında belirlenmiş olan rayiç bedeller hak sahiplerine bildirilmeden
önce herhangi bir yanlış yapılmaması için
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, neye istinaden söz verdiniz?
BAŞKAN
- Tamam, tamam.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Hayır, söz vermeye hakkınız yok. Önerge
oylandı.
BAŞKAN
Tamam, tamamlıyor. Tamamlıyor.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
tek tek,
bu, Genel Müdürlükçe tekrar tekrar kontrol edilmektedir.
BAŞKAN Tamam
Sayın Bakan.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Bu maksatla
parsellerin koordinatlı verileri ve değerleri coğrafi bilgi
sistemi
(Mikrofon Başkan
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Bakanım, tamam.
Sayın Elitaş, buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, Sayın Milletvekili konuşurken,
Mustafa Elitaşın mı arsası, arazisi vardır
BAŞKAN Yok yok,
öyle demedi.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Burada sataşma yok Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Ve bir de önergelerle ilgili, Grup başkan vekilleri son anda
önerge getiriyorlar, kime hangi menfaatleri temin ettikleri belli olmuyor.
diye ifade etti. Kanunun bu görüşmesi sırasında birileri
BAŞKAN Ha, o
başka ama arazi alınmasıyla ilgili herhangi bir sataşma yok
orada, onu söyleyeyim.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, Grup başkan vekilleri son anda önerge
veriyorlar, bu verdikleri önergelerin kimlere rant
sağladığı belli olmuyor. diye bir ifade etti.
BAŞKAN Buyurun.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
3.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
Tunceli Milletvekili Kamer Gençin şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tutanaklarda
yer alması adına söylüyorum. Şimdi, Konuşmacı burada
Grup başkan vekilleri son anda önergeler veriyor, bu kanunlar da kime
rant temin ediyor bilmiyoruz. diyorlar. Tutanaklarda olması
açısından anında söz almak istedim.
Bakın, benim imzam
olan önergelerde, en son önergede Balıkesir ilindeki bir köy halkının
Bursaya nakliyle ilgili yapılan çalışmaların
hızlandırılmasıyla ilgili bir konu
KAMER GENÇ (Tunceli) Ben
onu kastetmedim ki, başkasını kastettim.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Az önceki, 14üncü maddeyle ilgili önerge.
İki: 6ncı
maddeyle ilgili verdiğimiz önerge de rayiç bedellerin yüzde 50siyle olan
kısmın yüzde 70 olarak ödenmesiyle ilgili bir önerge. Burada
eğer kanun tasarısı Komisyondan geçtiği gibi kabul
edilmiş olsaydı, biz birilerine Yüzde 50yle alın
kardeşim. derken Yüzde 70le almanız lazım. diyoruz, burada
kime rant var? İkincisi: Lehine irtifak hakkı tesis edilmesi ve
muhafaza ormanı olmasıyla ilgili teknik bir düzenlemeyi
yapıyoruz verdiğimiz önergede.
Yine, bir önergede, 50si
olan kısmının 70ine çıkması
Artı, Denizli ili
Beyağaç ve Kale ilçeleri sınırları içerisindeki
bulunanlarla ilgili, oradaki vatandaşlarımızın
sıkıntısı ortaya çıkmış. Denizli
milletvekili arkadaşlarımız geldiler, Bu problemi çözelim.
diye ifade ettiler. Benim Denizlide 1 santimetrekare toprağım yok,
başkalarının var mı bilmiyorum.
İkincisi:
Yine aynı önergede, TİGEMle ilgili, vatandaşın
sıkıntıya düştüğü TİGEM arazisiyle ilgili ecri
misille olan problemi ortaya çıkaran bir önerge.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Niye zamanında vermiyorsunuz, Komisyonda vermiyorsunuz?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Ve yine bu önergelerimizde yüzde 50si
ibaresinin rayiç bedelin yüzde
MAHMUT
TANAL (İstanbul) TİGEMle ilgili Ceylanpınar da var,
Ceylanpınarı da çözün.
TİGEMLe ilgili Ceylanpınar da var.
TARIM,
ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Sayın Başkan, bir düzeltme
yapabilir miyim?
BAŞKAN
Yapmayın Allah aşkına! Şimdi yani bu, öyle bir uzar ki.
Müsaade
Siz de etmiyorum dediniz geçti, gitti, tamam.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Biz önergeleri çektik, siz hâlâ konuşuyorsunuz.
TARIM,
ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Aydınlatacağım.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Orman
Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına
Orman Sınırları Dışına Çıkarılan
Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanun Tasarısı ile Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın; Orman Köylülerinin
Kalkındırılmaları Hakkında Kanun Teklifi; Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi, Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve Yalova Milletvekili
Muharrem İnce ile 68 Milletvekilinin; 2/B Barışı Kanunu Teklifi
(Orman Sınırları Dışına Çıkarılan
Alanların İdaresi, Değerlendirilmesi ve Tasarrufu Hakkında
Kanun Teklifi); Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın;
Yayla ve Yaylacılık Kanunu Teklifi ve İçişleri Komisyonu,
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporları (1/563, 2/71,
2/211, 2/417) (S. Sayısı: 198) (Devam)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, yeni geçici madde ihdasına dair bir önerge
vardır. Malumları olduğu üzere, görüşülmekte olan
tasarı veya teklife konu kanunun komisyon metninde bulunmayan, ancak
tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin
değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla
katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak
görüşme açılacağı İç Tüzükün 87nci maddesinin
dördüncü fıkrası hükmüdür. Bu nedenle, önergeyi okutup komisyona
soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla, 14 üyesi ile
katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme
açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması
hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.
Şimdi
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 198 sıra sayılı Orman Köylülerinin
Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman
Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin
Değerlendirilmesi İle Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanun Tasarısına
aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Akif Hamzaçebi İlhan
Demiröz Haluk
Eyidoğan
İstanbul Bursa İstanbul
Haydar
Akar Vahap
Seçer
Kocaeli Mersin
Geçici
Madde 2- Maliye Bakanlığı Taşra Teşkilatında
Defterdarlık Uzmanlarının aylık net maaşları,
2020 yılına kadar 3.600,00 TL olarak ödenir. Ancak, memur maaş
katsayılarında yapılacak düzenleme neticesinde 2020
yılından önce 3.600,00 TLye ulaşması hâlinde
ulaştığı tarihten itibaren hesaplanacak tutar üzerinden
ödeme yapılır.
BAŞKAN
Komisyonun salt çoğunluğu var mı? 14 kişi var
mıdır arkadaşlar?
TARIM,
ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Yok Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Yok.
Komisyon,
önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz? sorusuna
Hayır. cevabını aldık.
Komisyon
önergeye salt çoğunlukla katılmamış olduğundan
önergeyi işlemden kaldırıyorum.
Madde
15te iki önerge vardır, sırasıyla okutup işleme
alacağım:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 198 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 15.
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirmesini arz
ve teklif ederiz.
Madde
15.- Bu kanun yayımı tarihinden 30 gün sonra yürürlüğe girer.
Vahap
Seçer İlhan
Demiröz Celal
Dinçer
Mersin Bursa İstanbul
Haluk
Ahmet Gümüş Mustafa
Moroğlu
Balıkesir İzmir
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 198 sayılı Kanun Tasarısının yürürlük
başlıklı 15. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasan
Hüseyin Türkoğlu Mehmet
Şandır Seyfettin
Yılmaz
Osmaniye Mersin Adana
Oktay
Öztürk Kemalettin
Yılmaz
Erzurum Afyonkarahisar
Madde 15- (1) Bu Kanun
yayımından 6 ay sonra yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
TARIM,
ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Yılmaz, buyurun.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Kanunun
artık son maddelerine geldik. Ben üzülerek bir şeyi ifade etmek
istiyorum, sizlerle paylaşmak istiyorum. Şimdi, Sayın Bakan
buraya çıktı, on dakika söz aldı. Ben veya Genel Kurul da
sandı ki bu kanun tasarısıyla ormanlarımıza ne
katkı konacak, orman köylülerimize ne katkı konacak, bunun olumlu ve
olumsuz yönlerini eleştirirken bir baktık ki reklamlar
kısmına girdik.
Bakın,
değerli milletvekilleri, Dünyada orman varlığını
artıran ender ülkelerden bir tanesi Türkiyedir. diyoruz fakat burada
kerameti kendimizde bulmamızın çok bir mantığı yok.
Orman varlığımızın artmasının nedeni nüfus
hareketliliği ve sosyal politikalardır. Nedir? İşte,
içimizde Kastamonudan, Boludan, Zonguldaktan, Karabükten ve Anadolunun
çeşitli yerlerinden milletvekillerimiz var. Bu yerlerde daha önceden
nüfusun büyük çoğunluğu köylerde yaşadığı için
ormanlarda açmalar yapmış. Bunlar zaman içerisinde İstanbul,
Ankara gibi büyükşehirlere göç etmişler, bu yerleri terk
etmişler ve bu yerlerde kendiliğinden uçan tohumlar neticesinde
ormanlar oluşmuş.
AHMET
YENİ (Samsun) Kendi kendiliğinden, öyle mi?
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Bu bir realite. Bak, şimdi sen teknik konuyu
bilmiyorsun, orada Orman Genel Müdürü
AHMET
YENİ (Samsun) Kendi kendine mi oluşmuş yani?
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Evet, kendiliğinden oluşuyor. Bak, sen konuyu
bilmiyorsun, bilmediğin konuya yerinden müdahale etme.
AHMET
YENİ (Samsun) Bizim köyde orman var!
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Her şeye müdahale eder o, onun bilmediği şey
yoktur.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Tohumlar uçarak yan tarafta, boş bulduğu yerde
genç fidanlar gelir, fırça gibi gençlikler gelir. Bunları bilmiyorsan
oturduğun yerden cevap vermeyeceksin.
İkincisi,
bakın, bir şey söyleyeceğim
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Bilmediği şey yoktur, her şeyi bilir o!
AHMET
YENİ (Samsun) Samsunda yeni ağaç dikilmiş.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Dinleyin, dinleyin, önce dinlemesini bilin.
Şimdi,
kadastro çalışmaları ve amenajman planları
yapıldıkça orman alanları çıkar. İşte Elitaş
burada, Kayserinin orman alanı, kadastro çalışmaları
yapıldıktan sonra 100 bin hektardan 200 bin hektara çıktı.
Bu yeni bir ağaçlandırma değil, mevcut ormanlar tespit
edilmemiş fakat kadastro çalışmaları yapılınca bu
ortaya çıkıyor, bunlardan da artıyor.
Bir
üçüncüsü de nedir? İşte, yüz yetmiş beş yıllık
geleneğe sahip orman teşkilatının özverili
çalışmalarının neticesinde de ormanlarımızdaki
artıştır. Bunların adını doğru koymak
lazım.
Bakın,
şimdi bir şey ifade edeceğim, aynen Meclis
tutanağından okuyorum, Sayın Bakan çıktı, diyor ki:
Ayrıca 19 bin hektar da badem başlattık, bunlar bizden önce
yoktu. Sayın Bakan, Türkiye'nin diğer taraflarına hiç
gitmeyeceğim; Ankarada -Bakanlık merkezi- şu İmrahora bir
gidin, Kırkkonaklara gidin, Hüseyingaziye gidin, Pursaklara gidin,
orada binlerce hektarlık badem ormanlarını göreceksiniz. 1992de
Ankarada Orman İşletme Şefiyken, benim şeflik yaptığım
dönemde 100 bin, 200 binin üzerinde badem ağacı dikildi yani 1984,
1985lerden itibaren burada yeşil kuşak çerçevesi içerisinde milyonlarca
fidan dikildi. Yani Bizle başlıyor. demişsiniz, size
yanlış bilgi veriliyor. Hatta Söğütözündeki Bakanlığınızın
penceresinden bir bakın, Gazi Orduevinin arkası var, orada badem
ağaçlarını göreceksiniz. Ne zaman dikilmiş? 1983te,
1984te, 1985te, 1990da. Yani sizle başlamıyor, bizle
başlıyor.
Ceviz, aynı
şekilde, gidin, Türkiye ormanlarında -Orman Genel Müdürü burada- bir
sürü görebilirsiniz.
Bal ormanı
Bal
ormanlarıyla ilgili, akasya ağacına kadar Türk
ormancısı milyonlarca ağaç dikti. Türkiyenin çam
balının yüzde 90ı Muğla ormanlarından
karşılanıyor. Yani yeni bir şeyler yapmayı
anlatıyorsunuz, şimdi bunlara gerek yok. Bunları doğru
tespit etmemiz lazım. Türkiyedeki sosyal hareketlilik ormanların
lehine gelişirken bunları doğru tespit edersek doğru sonuca
varırız.
Ben söylediğimde
haklılık payına varıyorum yani Ankarada dizinizin
dibindeki bademleri görmüyorsunuz, yeni bir eylem planı
başlatmış gibi, yeni bir badem seferberliği
başlatmış gibi millete burada anlatıyorsunuz. Ben 1991de
100 binin üzerinde diktim, kayıtlarınızda vardır, bakın.
1982de, 1983te başladı bunlar. İşte, ormancılarla
çalışmazsanız Bakanlık katında bu tür hataları
yapmaya devam edersiniz.
Son olarak şunu
söyleyeceğim: Sayın Bakana hodri meydan çekiyorum. Bakın, biraz
önce Büyükşehir Belediyesi 29 milyon lira ödedi. dedi.
Değerli
milletvekilleri, metreküpü ne kadar biliyor musunuz İstanbulda? Tarife
bedeli -bu, Orman Genel Müdürlüğünün ve Orman Bölge Müdürlüğünün
belirlediği- 30, 40 kuruş. Bu, piyasada bunun 10 ile 20 katı
arasında gidiyor. Yani ne demektir? Eğer sizin rakamlarınıza
göre Orman Genel Müdürlüğüne 29 milyon lira para alınmışsa
demek ki bunun piyasadaki hacmi 300 trilyon ile 600 trilyon
civarıdır. Bu noktada -eğer kendinize güveniyorsanız-
gelin
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SEYFETTİN YILMAZ
(Devamla) -
tarafsız Meclis araştırması yapalım,
hodri meydan, bunları inceleyelim. Var mısın Sayın Bakan,
hodri meydan! Tarafsız Meclis araştırması, buyurun,
kendinize güveniyorsanız. (MHP sıralarından alkışlar)
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Çok cüzi
para
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yılmaz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 198 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 15.
Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Madde
15: Bu kanun yayımı tarihinden 30 gün sonra yürürlüğe girer.
Vahap Seçer (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Seçer, buyurun.
VAHAP SEÇER (Mersin) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
15inci maddede verdiğimiz değişiklik
önergesi hakkında söz aldım. Değerli arkadaşlarım,
görüşmenin sonuna geldik. Bu kanun şahsen benim içime sinmedi,
dolayısıyla bu düzenlemeye evet oyu kullanamayacağız.
Başta bütün grupların ortak fikirlerine hitap eden bir düzenleme
olmuş olsaydı elbette ki bizler de bu kanun tasarısına
evet diyecektik. Bu, şu anlama gelmez: Biz bu meselenin, özellikle bu
tasarının içerisindeki temel sorun olan 2/B meselesinin çözülmesi
taraftarıyız, yalnız bu şekilde değil. Bu tasarı
böylece buradan geçecek, biliyoruz, ama bakın bunun büyük sıkıntıları
olacak. Bu meseleyle ilgili bütün sorunları bu tasarı çözmeyecek.
Tekrar ediyorum: Bu satış bedelleriyle bu araziler gerçek hak
sahipleri tarafından alınamayacak. Tasarının komisyondan
çıktığı hâliyle bugün burada kanunlaşacak hâli
arasında vatandaşın yönünden baktığınız
zaman geriye gidiş var, bunun altını çizerek söylüyorum.
Satış bedeli rayiç bedelin yüzde 50siydi, buraya geldi, yüzde 70i
oldu. Ödeme şekli beş yılda on taksitti, burada üç yılda
altı taksit, dört yılda sekiz taksit şeklinde tekrar
düzenlendi.
Ayrıca pek söz etmedik ama hazineye ait tarım
alanları var, yani üreticilerin üzerinde tarımsal üretim
yaptığı alanlar var, onların da satış bedelleri
2/B alanlarıyla aynı kategoride değerlendirildi.
Arkadaşlar, sosyal sınıflar içerisinde en yoksul kesim
Türkiyede, bir, orman köylüsüdür; iki, tarımsal üretim yapan çiftçi
kesimidir. Dolayısıyla, kimse kusura bakmasın. Burada özellikle
tarımsal üretimin yoğun yapıldığı yerlerden gelen
milletvekili arkadaşlarım var. Üreticiler bu fiyatlarla, hele hele
mal müdürlüklerinin, defterdarlıkların yüksek rayiç bedel tespitiyle
bu arazilerini, yani üzerinde tarımsal faaliyet yaptıkları
hazineye ait arazileri alma şansına sahip değiller.
Dolayısıyla, bunlar daha çok bu hak sahiplerinin değil, rant
sahiplerinin eline geçecek. Buradan uyarmak istiyorum, tutanaklara bu
söylediklerimin geçmesini istiyorum. Umut ediyorum, önümüzdeki süreçte biz
yanılırız, gerçek hak sahipleri, hem 2/B alanlarında hem de
üzerinde tarımsal faaliyet olan hazine arazilerinde hak sahipleri bu
alanları alırlar ama böyle olmayacak, tekrar söylüyorum.
Ayrıca,
çok enteresan bir durum var. Sayın Orman ve Su Bakanı Orman Genel
Müdürlüğü lehine muhalefetin vermiş olduğu tüm önergeleri
reddetti. Bu, gerçekten yaman bir çelişki. Bakın, şimdi, bu
uygulamadan elde edilecek gelirin sadece ve sadece yüzde 10luk kısmı
Orman Genel Müdürlüğüne aktarılacak.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Yüzde 10 da değil, yüzde 3.
VAHAP
SEÇER (Devamla) Sayın Şandır, oraya geleceğim.
Bu
toplam gelirin yüzde 10uyla yeni orman alanları yaratılacak, orman
köylüsü kalkındırılacak, 2/A alanlarının, 2/B
alanlarının en az 2 katı verimsiz ormanlar ihya edilecek vesaire
vesaire. Şimdi, Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olduk. Ne oldu?
Buraya geldi, bu uygulamadan elde edilecek gelirin yüzde 3lük kısmı
da şimdi Vakıflar Genel Müdürlüğüne gidecek. Gerçekten hayret
ediyorum. Yani böyle bir şey olabilir mi? Burada Sayın Orman ve Su
Bakanı kendi Genel Müdürlüğüne, kendine bağlı Genel
Müdürlüğe bu uygulamadan daha çok gelir için uğraşması
gerekirken buna aykırı tavır içerisinde oluyor. Bunu anlamam
mümkün değil.
Ayrıca, umut
ediyorum, bu düzenleme -bütün gruplar emek verdi ama- Anayasa duvarına
çarpmaz, bütün bu emeklerimiz boşa gitmez diyorum, hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Madde 15i
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 16da iki önerge
vardır, sırasıyla okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198
sıra sayılı Tasarının 16. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet
Şandır Hasan
Hüseyin Türkoğlu Seyfettin
Yılmaz
Mersin Osmaniye Adana
Oktay
Öztürk Erkan
Akçay
Erzurum Manisa
Madde 16 - (1) Bu Kanun
hükümlerini Maliye Bakanı yürütür
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Tasarının 16 ncı maddesindeki Bakanlar Kurulu ibaresinin
Orman ve Su İşleri ve Maliye Bakanları olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi Vahap
Seçer Osman
Kaptan
İstanbul Mersin Antalya Selahattin
Karaahmetoğlu İlhan
Demiröz
Giresun Bursa
BAŞKAN Komisyon
katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Hamzaçebi, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tasarının bu son maddesi nedeniyle Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun görüşlerini bir kez daha derli toplu bir şekilde
sizlere sunmak amacıyla kürsüye çıktım.
Tasarının tümüne
ilişkin konuşmamda bir şeyi ifade etmiştim. Bu 2/B
arazilerine ilişkin mülkiyet sorununun çözülmesini Cumhuriyet Halk Partisi
olarak arzu ettiğimizi belirtmiştim. Hükûmetin getirmiş
olduğu tasarı bizim beklentilerimizi karşılamamış
olsa dahi kendi düşüncelerimizi, kendi projemizi bu tasarının
önüne koymayacağımızı, bu şekliyle dahi biz bu
tasarıya destek vereceğimizi ifade ettim.
(AK PARTİ
sıralarından ama sesi)
Hayır, ama diye bir
şey söylemeyeceğim.
Değerli
milletvekilleri, Anayasanın 170inci maddesinde bir değişiklik
yapılması zorunludur. Anayasanın 170inci maddesi, 31/12/1981
tarihi itibarıyla orman özelliğini kaybetmiş olması
nedeniyle orman sınırı dışına
çıkarılmış olan yerlerin ancak ve ancak orman köylüsüne
tahsis edilebileceğini ve onların yararlanması amacıyla
kullanılabileceğini düzenliyor yani satışa izin vermiyor.
Sayın Orman ve Su İşleri Bakanımız diyor ki: Ben,
Anayasanın o hükmünü öyle anlamıyorum, bir engel yok. Önemli olan,
Sayın Bakanın nasıl anladığı değil, benim
nasıl anladığım değil, sizin nasıl anladığınız
değil; önemli olan, bu maddeyi Anayasa Mahkemesi nasıl yorumluyor.
Bugüne kadar açılmış olan davalarda, bu maddenin
satışa izin vermemesi nedeniyle, Anayasa Mahkemesi, eski hükûmetlerin
yapmış olduğu satışa ilişkin bütün düzenlemeleri
iptal etmiştir. Dolayısıyla, bu kanunun sıhhati
açısından, buradan geçmiş olabilir bu kanun, bu gece geçecektir
ama sonrasında Anayasanın 170inci maddesinde bir
değişiklik şarttır. Bunu uzlaşmayla
yapabileceğimizi ifade etmiştim, bir kez daha ifade ediyorum. Gelin,
önümüzdeki hafta, bir uzlaşmayla, bir küçük değişikliği
Anayasanın 170inci maddesine koyalım. Birinci ifade edeceğim
konu budur.
EROL
KAYA (İstanbul) Anayasa Mahkemesi
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Sayın Milletvekili, istiyorsanız
daha sonra gelin, size bunları söyleyeyim. Bakın, bunu yasanın
önüne engel olarak koymayacağımızı ifade ettim.
İkinci
konu, Anayasa Mahkemesine bunu götürme gibi bir düşüncemiz yok. Mademki
Sayın Milletvekili buradan bir söz söyledi. Sonuçta,
düşündüğümüz gibi olmasa dahi bir çözüm üretiyorsa buna engel
olmuyoruz. Anayasa Mahkemesine götürme şeklinde bir düşüncemiz de
kesinlikle yoktur; onu da ifade ediyorum.
Bakın,
tasarıya ne kadar iyi niyetle yaklaştığımızı
söylüyorum ama siz, vatandaşın sorunundan
uzaklaştınız. Bunu, alanda görev yapmış olan, 2/B
arazilerinde yaşayan vatandaşlarımızın
sorunlarını yakinen bilen milletvekili arkadaşlarımız
gayet iyi biliyor. Bunun onların da içine sindiği kanaatinde
değilim. İnanıyorum ki önümüzdeki dönemde siz bu yasada
değişiklikler getireceksiniz buraya. İnşallah
yanılırım, yanılmayı arzu ederim ama
yanılacağımı sanmıyorum. Siz buraya bu yasada
değişiklik yapmak üzere çeşitli kanun tasarıları ve
teklifleri getireceksiniz. İnşallah, bizim dediğimiz noktaya geç
de olsa gelmiş olursunuz.
Orman köylüsünü destekleme
adına hiçbir şey yoktur burada. Orman Köylüsünün Desteklenmesi
Hakkındaki Kanunu yürürlükten kaldırıyorsunuz ama 7 milyon
orman köylüsü için bir cümlelik, bir kelimelik destek düzenlemesi burada
yoktur. Yazıktır, yazıktır; 7 milyon orman köylüsünü bir
kenara koyuyorsunuz.
Sultanbeyli örneğini
verdim, Sultanbeyli bir semboldür. Sancaktepesi vardır, Beykozu
vardır, Anadolusu vardır, İzmiri vardır, Ümraniyesi
vardır, Üsküdarı vardır, Avrupa yakası vardır;
Türkiye'nin 68 ili var, bakın. Bütün bunlara rağmen,
düşündüklerimiz olmamasına rağmen, bu tasarıya engel olucu
bir çalışma yapmadık burada, destek verdik, iyileştirilmesi
yönünde çalışmalar yaptık. Yine de engelleme yönünde hiçbir
çalışmamız olmadı, olmayacaktır ama bu,
tasarının iyi olduğu anlamına gelmeyecektir. Lütfen,
buradan bir ders çıkarın bu akşam. Bu tasarı üzerinde
oturup düşünün, seçim bölgelerinize gittiğinizde vatandaşlarla
konuşun, Doğru mu yaptık? diye onlara sorun;
alacağınız cevabı burada konuşalım.
Hepinize saygılar
sunuyorum.
Tasarı,
eksikliklerine karşın hayırlı olsun diyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198
sıra sayılı Tasarının 16. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
Madde 16 - (1) Bu Kanun
hükümlerini Maliye Bakanı yürütür.
BAŞKAN Komisyon,
katılıyor musunuz?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Şandır.
Hayırlısıyla
bitiriyoruz, hadi bakalım.
Buyurun.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Değerli arkadaşlar, bu kanun Maliyenin kanunu.
Bu kanunu Maliye yürütecek. Hiç heveslenmeyin; Hükûmetin, Orman
Bakanlığının falan hiç ilgisi yok bu kanunla. Bu kanun
bütünüyle Maliyenin kanunu. İnanıyorum ki ormancıların bile
bir müdahalesi olmamıştır. Burada Sayın Bakanın
oturması bu kanunun ormancılarla ilgili olduğunu göstermez, bu
kanun Maliyenin kanunudur. Bu kanun para kanunu. Bu kanun, yani, birtakım
haklı haksız, tabii kamu kaynaklarını haksız yere
kullananların bedelini ödemesini emreden bir kanun, bu yönüyle haklı
bir kanun, bu yönüyle çıkması gereken bir kanun.
Bir
başka yönüyle, yılların getirdiği mülkiyet sorununu
çözdüğü için çıkması gereken bir kanun. Bu anlamda Milliyetçi
Hareket Partisi olarak biz, ilk başından bu yana bir irade
beyanı olarak bu kanunun çıkmasına destek vereceğimizi
ifade ettik. Hatta bu konuyla ilgili Hükûmetin tasarısından çok daha
önce kanun teklifi de verdik, bilerek verdik. Orman Mühendisleri Odasına
hazırlattığımız, bu konuda
çalışmış, mülkiyet şubesinde, dairesinde
çalışmış arkadaşlarımıza
hazırlattığımız, gerçekten bu konuda, yani burada
ismini anmam gereken o Mülkiyet Dairesi Başkanı İsmet
Şenin emeği var bu kanunda. Yani Sayın Bakanın Maliyeye
hazırlattığı kanun, gerçekten birçok eksiklikleriyle ve
sonuçları itibarıyla sorun çözmekten çok daha öte sorun üretecek bir
şekilde çıkıyor. Çok farkında değilsiniz ama
yarın bölgelerinizde seçmenleriniz yakanıza yapışacak,
çözmeyecek sorunu.
Değerli
arkadaşlar, samimiyetle söylüyorum, televizyonlar kapalı, bizi kimse
de dinlemiyor, ama yarın bu ilan edildiğinde, hak sahibi diye ilan
ettiğiniz adam alamayacak bu arazileri. Yıllardır bedel ödemeden
üretim yapıp çoluk çocuğunu beslediği bu toprakları, şimdi
Maliye dikilecek kapısına Ya satın alacaksın ya da ben
burayı başkasına satacağım. diyecek. Yani, milletin
başına bir dert açtınız, farkında değilsiniz.
Yarın bu millet diyecek ki ben satın alamıyorum. Rayiç
değerlerin belirlenmesinde idarenin görevlileri yetkili olacak.
Dolayısıyla bu kanun eksik çıkıyor, yanlış
çıkıyor, sorun çözmekten çok daha öte sorun üreten bir kanun olarak
çıkıyor, sonuçlarından
siz sorumlusunuz, uygulamadan
Yani bu kanunun çıkmasına biz destek
vereceğiz, bizim vereceğimiz destek çıkıp
çıkmamasına engel olmayacak. Sizin oylarınızla bu kanun
çıkacak, siz uygulayacaksınız, sonuçlarından siz
sorumlusunuz. Tutanaklara geçmesi için söylüyorum: Bu kanun çok doğrudan
Anayasaya aykırı bir kanundur. Çok doğrudan söylüyorum,
hukukçular var burada; Adalet Komisyonu Başkanı, Anayasa Komisyonu
Başkanı burada. Yani, 2001
yılında Anayasa Mahkemesinin kararı ortadayken sizin Hükûmetiniz
döneminde çıkartılan kanun da oradan döndü. Dolayısıyla bu
kanun eksikli çıkıyor, yetersiz çıkıyor. Sorun çözücü
değil bu kanun.
Bir başka şey:
Bakın değerli arkadaşlar, kanunlar adaleti temin etmeli. Bir
yerin sorununu çözerken diğer yerin sorununu çözmezse olmaz. Adalet
duygusunu zedelerseniz olmaz.
Şimdi, 4785,
devletleştirme kanunu
Milletin elindeki, hatta köylerin elindeki
ormanları devlet bir gün karar vermiş, Devletleştirdim.
demiş. Gel paranı al.
Ödememiş parasını.
Şimdi, bu arazileri
sahiplerine iade etmek durumundasınız, bunu iade etmeden siz devletle
orman içi köylüsü arasındaki husumeti kaldıramazsınız. Onu
çözmüyor bu kanun, söylüyoruz.
Tapu iptal davası
Kadastro komisyonları çalışmış adama tapusunu
vermiş. O tapunun üzerine gitmiş adam bağ kurmuş, bahçe
kurmuş, ev yapmış. Şimdi, gitmiş ormancı
Burası ormandır. diye tutmuş zaptı, tapusu iptal
edilmiş. Kardeşim yani nasıl devlet bu? Kendi verdiğiniz
tapuya kendiniz saygı göstermemişsiniz. Bu kanun bunu da çözmüyor,
tapu iptal davalarını da çözmüyor. Kadastro yanlış
yapılmış, birçok mahkeme kararı var, Orman Genel
Müdürlüğünün raporları var, gerçekten yanlış. O
yanlış kadastro çalışmalarının üzerine köy
kurulmuş, köy. İstanbul Bahçeköyde böyle koca bir mahalle var;
yanlış kadastrodan, mahkeme kararıyla tespit edilmiş
yanlış kadastrodan dolayı bir mağduriyet var. Bu kanun onu
da çözmüyor.
Dolayısıyla,
değerli arkadaşlar, kanun hayırlı olsun ama
sonuçlarından siz sorumlusunuz. Bu kanun eksik çıkıyor,
yanlış çıkıyor, sorun çözecek değil, sorunu
artıracak şekilde çıkıyor.
Yine
de hayırlı olmasını diliyor, gecenin bu saatinde yüce
Meclise saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Şandır.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Kabul edilmiştir.
BAŞKAN
Kim dedi onu yüksek sesle beni şaşırtmak üzere?
Sayın
Yeniçeri
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, sizi kimse
şaşırtamaz.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Bize göre kabul edilmiştir, bize göre,
şaşırtmak niyetiyle söylemedi.
BAŞKAN
Vallahi Sayın Yeniçeri şaşırttı ama tabii bu iş
bitecek, dışarıda da görüşeceğiz. (AK PARTİ, CHP
ve MHP sıralarından alkışlar)
Evet,
madde 16yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İç
Tüzük 86ya göre oyunun rengini söylemek üzere kanunun lehinde ilk söz Kayseri
Milletvekili Sayın İsmail Tamere aittir.
Buyurun
Sayın Tamer. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Vallahi
kocaman bir alkış oldu gecenin bu saatinde.
Buyurun.
İSMAİL
TAMER (Kayseri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 198 sıra sayılı Kanun
Tasarısının tümü üzerinde lehte konuşmak üzere söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ayrıca
dün bir doktor arkadaşımızın hunharca öldürülmesini de
kınıyor, aileye de başsağlığı diliyorum.
Ülkemizde
yaşanan hızlı sanayileşme ve gelişme sonucu 1961
Anayasasıyla ortaya çıkan, 15/10/1961 tarihinden önce tarım
alanları ve toplu yerleşim alanlarına dönüşen orman
alanlarının orman sınırları dışına
çıkarılması düzenlemesi olmuştu. 1982 Anayasasıyla
170inci maddenin birinci fıkrasındaki düzenlemeyle de orman
sınırları dışına çıkarılan yerlerin ne
şekilde değerlendirileceğine ilişkin düzenlemeler
yapılmıştır. Buna göre 31/12/1981 tarihinden önce bilim ve fen
bakımından orman niteliğini tamamen kaybetmiş yerlerin
değerlendirilmesi, orman içinde veya bitişiğindeki köylerin
kalkındırılması, ormanların bütünlüğünün
korunması, gözetilmesi ve işletilmesi köylülerin devletle iş
birliği arasındaki ilişkinin kurulması, yine bilim-fen
olarak orman olarak muhafaza öngörülmeyen yerlerin tespiti, bunların
devlet eliyle yapılması zorunluluk hâline gelmiştir. Akdeniz,
Ege, Marmara bölgelerinde orman kadastro işlemleri tamamlanmış olup
Hatay ile İstanbul arasında kalan, orman
dışarısına çıkarılan, toplam yüz ölçümü 190 bin
hektar olarak bulunan yerler narenciye, muz, zeytinlik, seracılık,
kısaca tarım alanı olarak kullanılmaya
başlanmıştır. 31/12/1981 tarihinden önce ve bu tarihten
günümüze kadar bilim, teknik, fen bakımından orman niteliğini
kaybetmiş olan tarla, bağ ve zeytinlik 410 bin hektar kadardır.
Bu alanlar on ilâ otuz yıldır hiçbir bedel ödemeden
kullanıcıların tasarrufu altındadırlar, gayrikanuni
olarak da birbirlerine alınıp satılabilmektedir. Ormana geri
dönüşümü mümkün olmayan bu arazilerin çarpık
yapılaşması söz konusudur ve yüksek maliyetler getirmektedir.
Devlet ayrıca vergi almamaktadır. Vatandaşlar arasında ise
uzun süreli ihtilaflar meydana getirmiştir. Tüm bu problemlerin
çözülebilmesi için yeni bir kanuna ihtiyaç vardır. O açıdan bu kanunu
yapmış buluyoruz. Buna göre bu alanların
satılmasını öngören bir rayiç bedel üzerinden satılabilme
hakkı getirilmiştir. Sağlanacak mali kaynak önce nakledilen
orman köylülerine harcanacak, daha sonra yeni ormanların yapılması
sağlanacaktır. Ayrıca hazineye ait tarım arazileri usul ve
esaslar içerisindeki 1995 tarihli 4070 sayılı Hazineye Ait Tarım
Arazilerinin Satışı Hakkındaki Kanunun yürürlükten kaldırılarak
bu arazilerin satışına ilişkin usul ve esasları
yeniden belirlemek amacındadır.
Kanunun
memleketimize hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Elitaş, size teşekkür ederim.
Aleyhte
İstanbul Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu
Yok.
Sayın
Tanal, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim Başkan.
İyi
akşamlar hepinize sayın milletvekilleri.
Değerli
arkadaşlar, Balıkesir ve Konyanın sınırları
içerisinde bulunan TİGEMle ilgili düzenleme yapıldı ama
Şanlıurfadan 10 tane AK PARTİli milletvekili
arkadaşım var, keşke arkadaşlarım, Ceylanpınarda
yaşayan 22 tane köyle ilgili, TİGEMle ilgili düzenlemeyi de
yapmış olsaydınız, bu alkışları
Şanlıurfa Ceylanpınarda yaşayan, TİGEMin içerisinde
bulunan 22 tane köy için de alkışlamış
olsaydınız.
Biraz
önce Sayın Grup Başkan Vekilimiz dedi ki: Gerçekten eksik düzenleme
yaptınız. Evet, gerçekten çok eksik düzenlemeler yaptınız
yani burada Şanlıurfalı vatandaşlarımıza sizin
üvey evlat muamelesi görmeniz doğru bir hadise değil.
Şanlıurfa Ceylanpınar ilçesinde bulunan yirmi iki tane köyde
elektrik yok, yol yok, su yok, okul yok. Sayın Kamer Gençin
taşımış olduğu o deniz feneri değil, el feneriyle
oradaki insanlar akşamları aydınlanıyor yani bu anlamda
Ceylanpınarın gerçekten büyük bir katkıya ihtiyacı var.
Öncelikle yerleşim alanında Balıkesir ve Konya TİGEMle
ilgili yapılan düzenlemeye Ceylanpınarın da ihtiyacı
vardı.
İkinci
bir husus, orman alanlarının dışına
çıkarılan yerlerle alakalı olarak Orman Kadastro Müdürlüğü
Komisyonunun yapmış olduğu tespitler sonucunda ancak 2/B
anlamında orman sınırları dışına
çıkmaktadır. Burada İstanbul ilimizin Sultanbeyli ilçemizin
Hasanpaşa Mahallesinde 392 tane konut var değerli arkadaşlar.
392 konutta toplam yaşayan insan sayısı 7 bin. Bu mahallede
elektrik var, su var, yol var, kaldırım var, ana cadde var, ev
telefonları var ancak burası bugüne kadar hep orman
alanının içerisinde görünmekte. Vatandaş kime güvenip kime
inanması lazım? Vatandaş devlete inanması lazım,
kurumlara inanması lazım.
Sultanbeyli
ilçesi 1987 yılında belediye oldu. 1989 yılından bugüne
kadar, AKPnin devamı niteliğindeki siyasi parti temsilcileri
tarafından belediye başkanlığı olarak idare
edilmiş durumda.
Eğer,
bugün, Sultanbeylinin Hasanpaşa Mahallesi mağdur ediliyor ise sizin
yapmış olduğunuz tatbikat ve uygulamalardan kaynaklanıyor.
Sizi burada Sultanbeyli ilçesine şikâyet ediyorum, Ceylanpınar
ilçesine şikâyet ediyorum; hem Sultanbeylinin hakkını yerine
getirmediniz hem de Ceylanpınarın hakkını yerine
getirmediniz, Ceylanpınarı mağdur ettiniz.
Hepinize
iyi geceler diliyorum. Saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Çok teşekkür ederim Sayın Tanal.
60a
göre söz veriyorum, buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
12.- Bilecik
Milletvekili Fahrettin Poyrazın, İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın Ceylanpınarla ilgili ifadelerine ilişkin
açıklaması
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) Saygıdeğer Başkanım, değerli
arkadaşlar; konuşmacı arkadaşımız, tabii
Ceylanpınar konusunu gündeme getirdi ancak bir hususu
atladığı kanaatindeyim.
Geçtiğimiz
dönem, KİT Komisyonunda TİGEMin hesapları görüşülürken
Ceylanpınar konusu gündeme gelmiş ve KİT Komisyonu üyeleri
iktidarıyla muhalefetiyle bizzat Ceylanpınara gitmiş, inceleme
yapmış ve Ceylanpınara özgü olarak da tüm milletvekili
arkadaşlarımız bir kanun teklifi hazırlayarak Meclis Genel
Kuruluna sunmuşlar ve bu kanun teklifi de tüm partilerimizin oy
birliğiyle Meclis Genel Kurulumuzda kabul edilmiştir. Bunu, sizlerin
ve kamuoyunun bilgisine sunuyorum.
Teşekkür
ediyorum.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Eksik bilgi; doğru bilgiyi vereyim izin verirseniz
hemen.
BAŞKAN
Oturun, size de
Şimdi eşitliği sağlıyorum.
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) Siz yoktunuz o zaman.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Efendim, tutanaklar var. Özür dilerim, okuma özürlü
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) Siz var mıydınız orada?
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Hayır efendim, KİT Komisyonunun üyesiyim ben de.
BAŞKAN
Sayın Akar
Sayın Akar, avukat mısınız? Ben bir
şey
Sayın
Tanal, Oturursanız size bir dakikalık, 60a göre, eşitliği
sağlamak üzere bir adet söz veriyorum. dedim.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim, teşekkür ederim.
BAŞKAN
Hah, tamam.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Ben de söz istiyorum efendim; KİT Komisyonu üyesiyim, ben
de söz istiyorum.
BAŞKAN
O zaman Tanala veremem, size veririm. Öyle olmaz. Aa!
Şaşırdınız iyice. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurun
Sayın Tanal.
13.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Bilecik Milletvekili Fahrettin
Poyrazın bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
AKP temsilcisinin savunması: Efendim, siz o dönem milletvekili
değildiniz. Sorumlu olan bir milletvekilinin önceki tutanakları,
Mecliste önceki yapılan çalışmaları inceleyip okuması
lazım. Onu inceleyen bir kişiyim.
Aynı
zamanda, orayla ilgili -Sayın Canikli burada yok ama- Sayın
Caniklinin, yine onun imzasıyla o dönem bir araştırma önergesi
verilmiş durumda. Orada o kanun çalışmaları
yapılmış ancak her ne kadar evrak üzerinde kanun olmuş olsa
dahi, oradaki 22 tane köy yine mağdur durumda, onların sorunları
çözülmemiş durumda, o kanun hâlen yok, o vatandaş mağdur.
BAŞKAN
Tamam.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) O kanunu çıkarın gösterin. Yani o köylü
mağdur, mağduriyeti aynen devam ediyor.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) Sayın Başkan, bir cümle söyleyeceğim.
BAŞKAN
- Yok, artık yeter. Olmaz, olmaz
KİT Komisyonunda halledin
işinizi. Yok yok
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) Hayır, arkadaşın geçen dönem milletvekili
olmadığı
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan, KİT Komisyonu Başkanı
yanıltıyor. Hâlâ bunu konuşuyoruz orada. Yanıltıyor
burada.
BAŞKAN
- Sizin ikinizi birden dışarıya davet ediyorum; lütfen ikiniz
orada halleşin. Yapmayın Allah aşkına gecenin bu saatinde.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Orman
Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına
Orman Sınırları Dışına Çıkarılan
Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanun Tasarısı ile Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın; Orman Köylülerinin
Kalkındırılmaları Hakkında Kanun Teklifi; Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi, Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve Yalova Milletvekili
Muharrem İnce ile 68 Milletvekilinin; 2/B Barışı Kanunu
Teklifi (Orman Sınırları Dışına
Çıkarılan Alanların İdaresi, Değerlendirilmesi ve
Tasarrufu Hakkında Kanun Teklifi); Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin
Türkoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın; Yayla ve Yaylacılık
Kanunu Teklifi ve İçişleri Komisyonu, Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu Raporları (1/563, 2/71, 2/211, 2/417) (S.
Sayısı: 198) (Devam)
BAŞKAN
- İkinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Tasarının
görüşmeleri tamamlanmıştır.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını
alacağım.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama
için
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Bir
BAŞKAN
İki de değil, bir dakika veriyorum, haydi bakalım.
Bir
dakika süre veriyorum.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
198 sıra sayılı Orman Köylülerinin
Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman
Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin
Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanun Tasarısının açık
oylama sonucu:
Kullanılan
oy sayısı |
: |
256 |
|
Kabul |
: |
249 |
|
Ret |
: |
1 |
|
Çekimser |
:
|
6 |
Kâtip Üye Bayram Özçelik Burdur |
Kâtip Üye Muhammet Bilal Macit İstanbul |
Tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Hayırlı,
uğurlu olsun.
4üncü
sırada yer alan İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Doğan
Kubatın; Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Kırklareli Milletvekili Sayın Turgut Dibekin; 5275 Sayılı
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ve Adalet Komisyonu
raporlarının görüşmelerine başlayacağız.
4.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubatın; Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Kırklareli Milletvekili
Turgut Dibekin; 5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporları
(2/241, 2/84) (S. Sayısı: 136)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 01.04
YEDİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 01.16
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
-----
0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 96ncı
Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
5inci
sırada yer alan Güneydoğu Asyada Dostluk ve İşbirliği
Andlaşmasını Değiştiren Üçüncü Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
5.-
Güneydoğu Asyada Dostluk ve İşbirliği
Andlaşmasını Değiştiren Üçüncü Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/590) (S. Sayısı: 208) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet?
Burada.
Komisyon
raporu 208 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci
maddeyi okutuyorum:
GÜNEYDOĞU ASYADA DOSTLUK VE
İŞBİRLİĞİ ANDLAŞMASINI
DEĞİŞTİREN ÜÇÜNCÜ PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ Uygun
Bulunduğuna Daİr Kanun Tasarısı
MADDE 1- (1) 23 Temmuz 2010 tarihinde Hanoide
imzalanan Güneydoğu Asyada Dostluk ve İşbirliği
Andlaşmasını Değiştiren Üçüncü Protokolün beyan ile
birlikte onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama
için iki dakika süre veriyorum.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Güneydoğu Asyada Dostluk ve İşbirliği
Andlaşmasını Değiştiren Üçüncü Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı |
: |
207 |
|
Kabul |
: |
207 |
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Bayram Özçelik Muhammet Bilal
Macit
Burdur İstanbul
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
6ncı sırada
yer alan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler
Kalkınma Programı Arasında UNDP-İstanbul Uluslararası
Kalkınmada Özel Sektör Merkezinin (IICPSD) Kuruluşu ile İlgili
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
6.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Kalkınma
Programı Arasında UNDP-İstanbul Uluslararası
Kalkınmada Özel Sektör Merkezinin (IICPSD) Kuruluşu ile İlgili
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/511) (S.
Sayısı: 119) (xx)
BAŞKAN Komisyon ve
Hükûmet burada.
Komisyon raporu 119
sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde söz isteyen yok.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER KALKINMA PROGRAMI ARASINDA
UNDP-İSTANBUL ULUSLARARASI KALKINMADA ÖZEL SEKTÖR MERKEZİNİN
(ııcpsd) KURULUŞU İLE İLGİLİ ANLAŞMANIN
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR
KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 11 Mart 2011
tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Arasında
UNDP-İstanbul Uluslararası Kalkınmada Özel Sektör Merkezinin
(IICPSD) Kuruluşu ile İlgili Anlaşmanın onaylanması
uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Diğer
maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
- Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama
için iki dakika süre veriyorum.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Kalkınma
Programı Arasında UNDP-İstanbul Uluslararası
Kalkınmada Özel Sektör Merkezinin (IICPSD) Kuruluşu ile İlgili
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan
oy sayısı |
: |
235 |
|
Kabul |
: |
235 |
Kâtip Üye Bayram Özçelik Burdur |
Kâtip Üye Muhammet Bilal Macit İstanbul |
Tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
7nci sıraya
alınan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği
Konseyi Arasında Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği
Konseyi Sekretaryasına Dair Evsahibi Ülke Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
7.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Türk Dili Konuşan Ülkeler
İşbirliği Konseyi Arasında Türk Dili Konuşan Ülkeler
İşbirliği Konseyi Sekretaryasına Dair Evsahibi Ülke
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/582) (S. Sayısı: 220) (xx)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet?
Burada.
Komisyon
raporu 220 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kayseri
Milletvekili Sayın Yusuf Halaçoğlu.
Buyurun
Sayın Halaçoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
yirmi dakika.
MHP
GRUBU ADINA YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın
milletvekilleri, çok uzun konuşmayacağım, sadece yirmi dakika
konuşacağım.
Şimdi,
tabii, gerçekten birçok tartışmanın falan meydana geldiği
kanunları görüşüyoruz ama
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Bak, uzun konuşanları Başkan
dışarı çağırıyor.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Yok, ben uzun konuşmayacağım, yirmi
dakika konuşacağım.
Türkiye
Cumhuriyetinin Türk cumhuriyetleriyle bağlantılı
gerçekleştirdiği gerçekten çok hayırlı bir
anlaşmayı konuşuyoruz. Çok daha önceden olması gereken bir
anlaşmaydı çünkü aşağı yukarı bağımsızlıklarına
kavuştukları andan itibaren bu cumhuriyetlerle çok yakın
ilişki kuran bir kurumun başkanıydım ve değişik
sahalarda onlarla yaptığımız araştırmalarda
gerçekten böyle bir iş birliği anlaşmasına da şiddetle
ihtiyaç vardı. Nitekim 1994 yılında Türk Dünyası
Araştırmaları Kongresi adıyla bir kongre
düzenlemiştik. Cumhuriyetler daha yeni kurulmuşlardı,
bağımsızlıklarına kavuşmuşlardı, eski
Sovyet rejimi düşünceleri hâlâ hâkimdi, tabii, araştırmalarda da
aynı düşünceler hâkimdi. Bu çerçeve içerisinde yaptığımız
bu Kongrede şunu gördük her şeyden önce: Hangi dilde
anlaşacağız, bu çok önemliydi. İlginçti ki mesela
Kırgızistana gittiğimizde Kırgızistanda
Kırgızca konuşan bilim adamı neredeyse yoktu yani
Kırgız Türkçesiyle konuşan bilim adamı yoktu. Türk
devletlerinin bir araya geldiği bir kongrede İngilizce konuşmak
istemedik, dolayısıyla dedik ki: Türkçe olsun ama gerektiğinde
değişik lehçelerde hiç olmazsa bir çeviri konusu da meydana gelsin.
Ve bu şekilde yaptığımız Kongre sonrasında
şu kararı aldık, dedik ki: Ortak bir Türk tarihi yazalım.
Bu Türk tarihi bütün Türk dünyasında ders kitaplarında da ortak ana
kaynak olsun ve bunun üzerine bir tarih inşa edilsin. Ve iki
yıllık bir uğraşıdan sonra bir tarih yazdık.
Evet, bir tarih yazdık ancak sürekli rejimdeki değişiklikler
sebebiyle yazılan bu tarih bir türlü basılamadı ve sürekli
değiştirildi rejimin gereği olarak, oradaki rejimin
gelişmesine bağlı olarak değişti ve
dolayısıyla elimizde kaldı. Ondan sonra da bu konuda bir
teşebbüste bulunamadık fakat şunu yaptık: Bakın, değerli
milletvekilleri, Türk tarihi diyoruz ama Türk tarihinde gerçekten
bilmediğimiz o kadar çok konu var ki, Türk tarihinin o kadar boş
kalmış alanları var ki hayretler içerisinde
kalırsınız. Şöyle ki: Mesela, hepiniz aşağı
yukarı şunu bilirsiniz: İşte, ilk yazılı
kaynaklarımız Orhun Abideleridir ama öyle değil. Milattan önce
1200 yılına ait Çin Han Hanedanlığı tarihleri var yani
Çin imparatorlarının tuttukları günlükler var. Bu günlüklerde
Hunlarla ilgili pek çok bilgi var. Bunları üç yüz yirmi altı cilt
olarak Türkiyeye getirttik. Eski Çince ile yazıldığı için,
Türkiyede eski Çinceyi bilen insan sayısı çok azdı. Üç ekip
kurduk, bunları çevirtmeye başladık ve hakikaten de, iki cilt
hâlinde -geri kalanını maalesef ben ayrıldığım
için yapamadık- Hun dönemi ile Göktürk dönemini bastık. Gerçekten
ilginç bilgiler vardı burada.
Buna bağlı
olarak da biz dedik ki: Arkeolojik kazılara girişelim. Orta Asyada
en önemli yerleşim yerlerimizden biri Tanrı Dağları
dediğimiz Kırgızistandaki
Oş bölgesinde
aynı arkeolojik kazıyı yaptık. Kırım bölgesinde,
bizim Akkerman dediğimiz yerde ve Kırımın iç
bölümlerinde arkeolojik kazılar yaptık. Buradan elde ettiklerimizden,
hakikaten, Türk tarihinin uçsuz bucaksız ve
araştırılmamış bir konu olduğu sonucu
ortaya çıktı. Yine
(Gürültüler)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) İstemiyorlar.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Ama o zaman birazcık sessiz olursanız daha
memnun olacağım.
TÜLAY
BAKIR (Samsun) Biz sizi dinliyoruz.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Dinlediğinizi biliyorum.
Şimdi,
bunların ötesinde ilginç olan şey şuydu: Çin tarihinde, Chin-Su tarihi denilen tarihte
ilginç bir bilgiye rastladık. Bu bilgi şuydu, şöyle söylüyor
milattan önce 2000 yılına ait bir kayıt: Boylar hâlinde Köymen
dağlarında yaşarlardı. Kışın çok
şiddetli bir soğuk oldu. İçlerinden en büyük oğul bir
ateş yaktı, ısındılar ve hayatta kaldılar. Onu
kendilerine başbuğ seçip, ona Türk unvanını verdiler. Bakın,
Çin tarihlerinde ilk Türk adının geçtiği yıl 2000,
milattan önce 2000 yılı. Nitekim, bu gibi kaynakların,
kayıtların tümünün bir araya getirilmesi, bir sekretarya
kurulması ve bunun Türkiyede olması daha da önemli. Bir
dokümantasyon merkezinin oluşturulması son derece önemli. Çünkü pek
çok dünya arşivinde bilgiler bulunduğu gibi, kitaplar da yer
almaktadır ve bunları bir araya getirdiğimiz takdirde ancak,
böyle bir sekretarya çerçevesinde oluşturulacak bir Türk dünyası
akademisiyle ortak bir metodolojiye ulaşmak ve bu metodolojiyle bu kültür
değerlerini ortaya koymamız mümkün olacaktır.
İkinci
olan bir konu da şuydu: Şimdi, Türk tarihi, gerçekten, Çin
Denizinden başlayan, Japon Denizinden başlayan ama Adriyatik
değil, Atlas Okyanusuna kadar giden, diğer taraftan Afrikada
Somaliye kadar uzanan -bütün Arabistanı içine aldıktan başka-
bir yapıya sahipti. Bunun için bu coğrafyada Türk kültür
varlıkları envanteri çıkarmamız gerekiyordu, yani en eski
dönemlerden en yakın dönemlere kadar oluşturulmuş mimari
yapıların bir envanterinin çıkarılması
lazımdı. Biz bu envantere başladık, Kazakistanda,
Kırgızistanda, Azerbaycanda yapmamızın
dışında, Suriyede, Lübnanda, Mısırda, Tunusta bu
envanteri yaptık, Balkanların aşağı yukarı tümünü
bitirdik ama sonuna ulaşamadık. Düşünebiliyor musunuz ki bu
kadar çok devlet kurmuş, bu kadar zengin bir tarihe sahip bir milletin
ortaya koymuş olduğu kültür varlıklarının hâlâ
envanteri çıkmamıştır, yoktur. Dolayısıyla, böyle
bir sekreteryanın başkanlığında bunun yapılması
hâlinde, gerçekten en eskiye kadar uzanan kültür varlıklarımıza
ulaşmak mümkün olacaktır, elde etmiş olacağız bunu.
Şimdi,
bu çerçeve içerisinde şunları söylemek istiyorum bir de: Değerli
milletvekilleri, Türk tarihi diyoruz, Türk tarihi derken bir şeyi hep
gözden uzak tutuyoruz. Yani Cumhurbaşkanlığı forsunda 16
devlet var, büyük imparatorluklar biliyorsunuz ama bunun içerisinde Safeviler
yok, Memlûk Devleti yok. Bu iki devleti kattığınız zaman,
18 büyük devlet kurmuş bir millet olarak ortaya çıkacağız.
Burada
şunu özellikle belirtmek isterim: Büyük imparatorluklar kuran milletler
ırkçı olamazlar. Niçin olamazlar? İmparatorluk kuramazlar
ırkçı olurlarsa çünkü imparatorluklar millî devlet değildir; çok
milletli, çok dilli, çok kültürlü devletlerdir. Dolayısıyla bütün
bunların tümünü düşünecek olursanız -ki Türk cihan hâkimiyeti
mefkûresinin zaten temelinde de bu yatmaktadır ve bütün dünyayı
yönetmek mefkûresi vardır- böyle bir düşünceye sahip olan milletlerin
-ki hele emperyalist değillerse Türkler gibi- emperyalist olmaları
hâlinde, zaten bugün dünyanın her tarafında Türkçe konuşuluyor
olması lazımdı, neredeyse bütün Balkanların Müslüman
olması lazımdı. Aslında öyle bir şey
olmadığını hepiniz biliyorsunuz. Öyleyse, burada şunu
özellikle belirtmemiz lazım: Türk medeniyeti, Türk kültürü ırkçı
olma imkânını size vermiyor. Dolayısıyla, işte, Ermeni
soykırımı iddiasında bulunanlardan tutun da başka
birtakım, Türkleri emperyalist gösterenlerin hepsinin, aslında bu
anlayış içerisinde bile baksalar tarihimize, Türklerin
soykırımcı olamayacaklarını, dolayısıyla
ırkçı olmadıkları için soykırımcı olamayacaklarını
görmeleri gerekir.
Nitekim,
bakın, Osmanlı Devletinde Dârülaceze dediğimiz bir
kuruluş oluşturulmuş. Dârülaceze yani âcizlerin,
düşkünlerin kapısı. Her dine mensup insanın korunup
gözetildiği bir kuruluş burası ama bunun temeli nereye dayanıyor
biliyor musunuz? Ta Göktürklere kadar dayanıyor. Göktürklerde, Orhun
Abidelerini düşünürseniz, şöyle söyler: Yukarıda mavi gök,
aşağıda yağız yer yaratıldıkta, ikisi
arasında kişioğlu oldu. der, yani İnsan
yaratıldı. der, yani sadece insana vurgu yapar. Onu
Kâşgarlı Mahmudda da görürsünüz, Selçuklularda da görürsünüz,
Şeyh Edebalide de görürsünüz. Hani Ey oğul, insana değer ver
ki devlet yaşasın. diyorsunuz ya siz devlet yaşasın
demiyor orada, Ey oğul, insana değer ver ki devlet yücelsin. diyor
çünkü insana değer verirseniz devlet yücelir, insanlarla yücelir, insan
unsuruyla devlet yücelir, kanunlarla değil. İyi insan
yetiştirmek, liyakat sahibi insan yetiştirmek gerekir.
Nitekim, bizde, Türkiye
Cumhuriyetinde bile olmayan, Osmanlıda olan bir kanundan bahsedeyim.
Fatih döneminde çıkarılmış Teşrifat Kanunu var, yani
şereflendirme anlamında bir kanun var. Bu Kanun, hangi göreve hangi
kişilerin, hangi görevleri yerine getirdikten sonra gelebileceklerini
belirtmiş. Yani şeyhülislam olabilmeniz için bir müftünün getirilmesi
söz konusu değil, Rumeli kazaskeri olmak veya oradan mazûl olmak
mecburiyeti var. Defterdar olmak için yine mesela başhalife olmak
zorunluluğu var. Hâlbuki, bizde ne oluyor, şimdi Türkiyede? Üniversiteden
bir profesör olduğu gibi getirilip müsteşarlığa
oturtuluyor, Başbakanlık Müsteşarlığına. O, onu
öğreninceye kadar en az bir sene geçiyor. Yanlış yapıyor,
doğru yapıyor, bir sürü problemlerle
karşılaşıyor. Hâlbuki, bunun bir kuralı olsa bunlar
olmayacak. İşte, aslında bütün Türk dünyasındaki kültürü
bir araya topladığımızda çok farklı bir yapı
meydana gelecektir.
Evet, burada ben sözlerime
son vereceğim ama şunu özellikle ifade ediyorum: (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Değerli arkadaşlar,
burası Türkiye Cumhuriyeti ve eğer bu ülkenin geleceğini
aydınlık hâle getirmek istiyorsak geçmişimizi iyi bilmek
zorundayız, doğru olarak bilmek zorundayız çünkü geçmişini
iyi bilen milletler, geleceklerinde, düşülen hatalara tekrar düşmeyecektir.
Dolayısıyla, eski sadece eski olduğu için değil, tarih
sadece tarihle övünmek için değil, tecrübe kaynağı olarak
belirlemek için öğretilir ve bunun için ilmi yapılır bunun.
Türk
dünyası, inşallah, ileride Özbekistan ve Türkmenistan da bunun
içerisine katılır, Kıbrıs da bunun içerisine
katılır ve daha geniş bir Türk dünyası, jeopolitik ve
stratejik bir konuma sahip, enerji merkezlerinin tam odak noktası olan,
dünyada geleceği parlak olan bir coğrafyanın mümessilleri olarak
birlik hâline gelir ve dünyada söz sahibi hâline gelir.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Halaçoğlu.
Soru-cevap
işlemine geçiyorum.
Sayın
Tanal, buyurun.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim Başkan.
1)
Sayın Bakan, Ergene Nehri zehir akıyor, ne zaman temizlenecek? Trakya
Ergene havzasında hangi tarihten itibaren Ergene suyu temizlenmiş
olarak tarım sulanacak?
2)
Atatürk Barajının sınırı olan illerde, Adıyaman
ve Şanlıurfa il ve ilçelerinde, pis atık sular
arıtılmadan baraja akıtılmakta. Bu ne zaman temizlenecek ve
bununla ilgili ne gibi önlem alacaksınız?
3)
İstanbulun bazı semtlerinde kontörlü su satılmakta, önce para
tahsil edilmekte, sonra su verilmekte. Bu, yaşam hakkı anlamında
insan hakkının ihlali değil midir?
4)
Şaşal şişelerde satılan sularda periyodik olarak
kontrol yapılıyor mu sağlık açısından? Eğer
yapılıyor ise bunun sonuçları nelerdir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Özkan, buyurun.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, sizi buradan bulmuşken, hafta sonunda Afyonkarahisar Tarım
Fuarındaydım. Orada, Şuhutlu, Çaylı, Bolvadinli,
Dinarlı, Emirdağlı hemşehrilerinizle beraber oldum. Onlar
şu konuyu iletmemi istedi, özellikle besiciler, diyorlar ki: Biz besiyi
16 liraya mal ediyoruz ama şu anda Et ve Balık Kurumu 14 liraya kesim
yapıyor. Her kiloda 2 lira zararımız var. Sayın Bakan bunu
biliyor mu? Ayrıca, beslediğimiz düveleri, dişi hayvanları
7 ile 11 lira arasında kesiyoruz, bunları da 14le 15 lira
arasında mal ediyoruz. Bu konuları Sayın Bakanla
paylaşırsan memnun oluruz. Ben de Mecliste tüm milletvekillerinin
huzurunda hemşehrilerimizin, kayınçılarımın
sorunlarını sizlerle paylaşıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Dinçer
CELAL DİNÇER
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım,
Erzincan-Kemah arasında yapılması planlanan hidroelektrik
santrali ne durumdadır? İhale edilmesine rağmen, üç senedir
hiçbir çalışma yoktur. Bu konuda, iptal edilip edilmediği
konusunda bilgi istiyorum. Arz ederim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Bakan, buyurun.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Efendim,
Ergeneyle ilgili eylem planı yürürlükte şu anda. Tabii, oradaki
belediyeler bu arıtma tesislerini yapamadıkları için biz
yapıyoruz ve -büyük bir eylem planı- şu anda seferberlik hâlinde
Devlet Su İşleri ve SUKAP kapsamında arıtma tesisleri
yapılıyor. Katı atık bertaraf tesisleri, dere
ıslahları, bütün baraj göletler yapılıyor; merak etmeyin.
İkinci husus
Diğer konularda da yazılı olarak cevap vereceğim size.
Sayın Özkan, tamam,
besi ve düveyle ilgili haberleri aldım; hemşehrilerime
iletebilirsiniz.
Sayın Dinçer, size de
Erzincan-Kemah arasındaki HESin son durumunu da yazılı olarak
bildireceğim.
Teşekkür ederim,
sağ olun.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Efendim, zaman var daha, sorularımız var efendim.
BAŞKAN Tabii,
hayhay, buyurun Sayın Tanal. Buyurun, tabii
ÜNAL KACIR (İstanbul)
Tasarıyla ilgili soru sorması lazım ama böyle olmaz ki!
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkanım, bu Çaycumada köprü
yıkılmıştı. Türkiyedeki bu köprülerin hangi süreyle
periyodik olarak denetimi yapılmakta? Bununla ilgili, aynı
şekilde yıkılma tehlikesi olan köprüler var mıdır?
İkinci sorum:
Çaycumadaki köprünün yıkılması nedeniyle devlet kusurludur. Bu
kusur nedeniyle vefat eden vatandaşlarımızın ailesine
Anayasanın 125inci maddesi uyarınca tazminat ödenmesi
gerekmektedir. Bu anlamda tazminat ödemeyi düşünüyor musunuz?
BAŞKAN Sayın
Gümüş, buyurunuz.
HALUK
AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) Teşekkür ederim.
Orta
Asyayla ilgili, en azından Türk dili konuşan ülkelerle ilgili bir
çalışma yapılıyor. Dünyada, özellikle Orta Asyada
ulaşım ağları bittiği zaman, Çinin burasıyla
ilgili birtakım hedefleri var, Orta Asyayla entegre olmak istiyor. Bu
entegrasyon olduktan sonra ne Orta Asya kültürüyle entegrasyonu
düşünebiliriz ne de Uygur meselesiyle ilgili bir entegrasyonu
düşünebiliriz. Türk kültürünün buralarda en azından korunabilmesi
için bir an önce bu bölgeyle ekonomik entegrasyonun ülkemiz ve Karadeniz
ülkeleri açısından gerçekleştirilmesi gerekir. Bu konuyla ilgili
çalışmalar var mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Bakan
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Çaycumada eski
bir köprü yıkıldı. Esasen onun yanına yeni bir köprü
yapılmış ancak o özellikle kullanılmaya devam etmiş.
Ancak, yıkılma sebebine baktığımız zaman,
gerçekten o günlerde büyük bir sel baskını, feyezan neticesinde
yıkıldığı anlaşılıyor. Temelinin
oyulması neticesinde tabyanın çökmesi durumu söz konusu. Tabii,
burada gerekli idari ve cezai yönden tahkikat yapılıyor. Tahkikat
neticesine göre, bir kusur varsa gerekli tazminatlar verilir.
Sayın
Gümüşün Çinle alakalı söylediği hususla ilgili, tabii ki
Dışişleri Bakanlığımız ve
Başbakanlığımız bu konuda çalışma
yapıyor. Yani, özellikle Çinin gelecekte Orta Asyadaki birtakım
emellerini biliyoruz tabii ki. Elbette o konuda birtakım
çalışmalar yapılıyor, onun farkındayız. Bu konuda
zaten, az önce geçen anlaşmaların temelinde de bu yatıyor
biliyorsunuz. Onu da dikkatlerinize arz ediyorum.
HALUK
AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) Sayın Bakanım, Çin Hazar
bölgesine ulaşmış olacak ve dünyanın dengesi tamamen
değişecek.
BAŞKAN
Zamanımız var Sayın Gümüş, girin, açalım, hayhay.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Diğer köprülerle ilgili denetimler de
yapılıyor mu Sayın Bakan?
BAŞKAN
Buyurun.
HALUK
AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) Sayın Bakanım, bu
gerçekleştirildiği zaman Çin Hazar bölgesine Orta Asya üzerinden
ulaşmış olacak ve dünyanın tüm dengeleri
değişecek. Bu konuda bizim hiçbir çalışmamız yok gibi gözüküyor.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Tanal, buyurunuz.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Sayın
Bakanım, yani bu Türkiyedeki diğer köprülerle ilgili denetimler
kimin yetkisinde? Kimin denetlemesi lazım? Periyodik olarak köprülerin
denetlenmesi gerekmiyor mu? O anlamda o soruya cevap verebilirseniz sevinirim
efendim.
BAŞKAN Sayın Halaçoğlu, buyurunuz.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım,
ben bir şeyi merak ediyorum: Beş yüz senelik Osmanlı köprüleri
yıkılmıyor da niye şimdi bizim yaptıklarımız
yıkılıyor? Yani o koca koca köprüler, on altı gözlü, yirmi
gözlü köprüler yıkılmıyor ama yeni yapılan köprülerin hepsi
çöküp gidiyor.
Şimdi, o zaman
bunda bir terslik var. Beş yüz senelik köprü yıkılmıyor,
altmış senelik köprü yıkılıyor, yerle bir oluyor.
Biraz daha dikkatli mühendislik çizgileri çizilse herhâlde daha iyi olacak. Ne
diyorsunuz?
BAŞKAN Sayın Demir
NURETTİN DEMİR
(Muğla) Teşekkür ederim Başkanım.
Sayın Bakanım,
Fethiye Sarayköyde iki grup insana farklı uygulamalar
yapılıyor. Şöyle ki: 2/B arazilerinde evlerini yapanlar
için 5 bin ila 10 bin arasında ceza
kesiliyor, kendi arazisi üzerine ev yapanlara ise bin lira ceza kesiliyor.
Buradaki farklı uygulamaların nedeni sizce nedir? Bu insanların
mağduriyeti giderilecek mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kacır
ÜNAL KACIR
(İstanbul) - Sayın Başkanım, bu aşamada sorulacak
sorular yasanın anlaşılması için sorulur. Gündemin Sözlü
Sorular maddesinde değiliz. Soru soran arkadaşların buna riayet
etmesi, en azından Genel Kurula saygının bir gereğidir.
Arz ederim. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Sayın Onur
MELDA ONUR
(İstanbul) Teşekkür ederim.
Çaycumadaki eski
köprünün patlak olan yüzeyinin asfalt döşenerek
onarıldığının fotoğrafları Çaycuma
Belediyesinin sitesinde var. Bu ne kadar doğru bir onarımdır?
Eski bir köprünün üzerine yüklü araçları sokmak ve üzerini asfalt
döşemekle onardığınızı mı
düşünüyorsunuz? Ayrıca, nehrin aksının
değişmesine dönük birtakım raporlar vardı. Neden dere
ıslah çalışması yerine ikinci bir köprü yapmayı tercih
ettiniz?
BAŞKAN Sayın Tanal, buyurun.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Efendim, AKP temsilcisi biraz önce Konuyla ilgili soru
sorulması. dedi ama bunlar Parlamentonun bir faaliyetidir ve bunlar
halkımızın çok ciddi sorunları. Köprü
halkımızın sorunu ve yıkılan köprü nedeniyle 15 tane
insanımız hayatını kaybetmiş durumda. Yani buna
sabır gösteremeyen bir iktidar anlayışını takdirlerinize
bırakıyorum.
Teşekkür
ederim.
Sayın
Bakan
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Efendim, şunu ifade edeyim: Köprüleri kim yaptıysa o denetliyor.
Esasen Karayollarında genelde köprülerle ilgili birim var, bunlar sürekli
denetliyor. O kadar çok sayıda var ki yani şu anda duble yollar
yapılmasıyla bu sayılar daha da arttı. Karayolları
denetliyor şu anda. Ama tabii ki sadece Türkiyede değil,
dünyanın her yerinde bazen bu şekilde köprü
yıkılmaları olabiliyor. Birtakım felaketler, tabii afetler,
sel baskınları sebebiyle dünyanın her tarafında
yıkıldığını görüyoruz. Denetimi Karayolları
yapıyor.
Eski
köprüyle ilgili durum: Şu anda orada teknik elemanlar tahkikat
yapıyor. Tahkikat neticesine göre karar verilecek. Burada, neden
yıkıldı, sebebi nedir, bunların tamamı inceleniyor.
Ben de bizzat Sayın Binali Yıldırımla beraber oraya
gittim. Hatırlarsanız, geçtiğimiz perşembe günü ben
oradaydım. Hatta bazı arkadaşlar da 2/Bde bulunmadı.
diye tenkit etmişler ama ben, böyle bir görev için orada olduğumu
ifade etmek istiyorum.
Tabii
ki şunu da söylememde fayda var: Sayın Hanımefendinin de ifade
ettiği üzere, orada dere ıslahlarıyla hiçbir alakası yok.
Dere ıslahının yapılıp yapılmamasıyla
alakalı değil köprünün yıkılması, tamamen, orada
feyezan neticesinde, köprü ayaklarının oyulması neticesinde
ayakların çökmesi ve böylece tabliyenin de çökmesi neticesinde böyle bir
kaza ortaya çıkmıştır.
Sayın
Halaçoğluna gelince
Tabii ki köprüler, Osmanlı köprüleri
yıkılmıyor diye bir şey değil, bazı köprüler yıkılıyor
yani.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Hangisi yıkıldı?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Bu,
köprünün statiğine göre, duruma göre, üzerindeki yüklere göre
değişiyor. Tabii, takdir edersin ki şu anda yükler geçmişe
göre çok daha farklı; geçmişte belki tek araba geçiyordu ama şu
anda neredeyse 15-20 tonluk kamyonlar geçiyor. Onu da dikkate almak
gerektiği kanaatimdeyim.
Tekirdağdaki
2/Bdeki rayiçler, kesilen cezalar hakkında bilgim yok. Orasıyla
ilgili net bilgi verirseniz bana yazılı, ben de size yazılı
olarak tam cevap veririm.
Hepinize
çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci
maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE TÜRK DİLİ KONUŞAN
ÜLKELER İŞBİRLİĞİ KONSEYİ ARASINDA TÜRK
DİLİ KONUŞAN ÜLKELER İŞBİRLİĞİ
KONSEYİ SEKRETARYASINA DAİR EVSAHİBİ ÜLKE ANLAŞMASININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞU HAKKINDA KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 27/12/2011 tarihinde Ankarada
imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türk Dili Konuşan Ülkeler
İşbirliği Konseyi Arasında Türk Dili Konuşan Ülkeler
İşbirliği Konseyi Sekretaryasına Dair Evsahibi Ülke
Anlaşmasının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Diğer maddeyi okutuyorum:
MADDE
2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Diğer maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya
tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre vereceğim.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türk Dili Konuşan Ülkeler
İşbirliği Konseyi Arasında Türk Dili Konuşan Ülkeler
İşbirliği Konseyi Sekretaryasına Dair Evsahibi Ülke
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
"Kullanılan
oy sayısı : 244
Kabul
: 244
Kâtip Üye Kâtip Üye
Bayram
Özçelik Muhammet Bilal Macit
Burdur İstanbul
Tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
8inci
sıraya alınan, Eşyanın Sınırlardaki
Kontrollerinin Uyumlaştırılmasına İlişkin
Uluslararası Sözleşmenin Uluslararası Karayolu
Taşımacılığına İlişkin Sınır
Geçiş İşlemlerinin Kolaylaştırılması
Başlıklı 8 Numaralı Ekinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
8.-
Eşyanın Sınırlardaki Kontrollerinin
Uyumlaştırılmasına İlişkin Uluslararası
Sözleşmenin Uluslararası Karayolu
Taşımacılığına İlişkin Sınır
Geçiş İşlemlerinin Kolaylaştırılması
Başlıklı 8 Numaralı Ekinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/350) (S. Sayısı: 74)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
9uncu
sıraya alınan, Bozulabilir Gıda Maddelerinin Uluslararası
Taşımacılığı ve Bu
Taşımacılık Faaliyetinde Kullanılacak Özel Ekipmana
İlişkin Anlaşmaya Katılmamızın Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
9.-
Bozulabilir Gıda Maddelerinin Uluslararası
Taşımacılığı ve Bu
Taşımacılık Faaliyetinde Kullanılacak Özel Ekipmana
İlişkin Anlaşmaya Katılmamızın Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/415) (S. Sayısı: 77)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
10uncu
sıraya alınan, Karayolu Trafiği Konvansiyonu ile Bu Konvansiyonu
Tamamlayıcı Avrupa Anlaşmasına Katılmamızın
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
10.- Karayolu
Trafiği Konvansiyonu ile Bu Konvansiyonu Tamamlayıcı Avrupa
Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/296)
(S. Sayısı: 139)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
11inci
sıraya alınan, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Bilecik Milletvekili Bahattin Şeker ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın; Bilecik Milletvekili Fahrettin
Poyrazın; Gaziantep Milletvekili Mehmet Erdoğan ve 13
Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Milli Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
11.- Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile Bilecik Milletvekili Bahattin Şeker ile
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Bilecik
Milletvekili Fahrettin Poyraz'ın; Gaziantep Milletvekili Mehmet
Erdoğan ve 13 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/603, 2/398, 2/402,
2/486) (S.Sayısı: 222) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet?
Burada.
Komisyon
raporu 222 sıra sayısı ile bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde gruplar adına söz isteyen, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Ankara Milletvekili Sayın Özcan Yeniçeri.
Buyurun
Sayın Yeniçeri. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
yirmi dakikadır.
MHP
GRUBU ADINA ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hiç ısrar etmeyin, çok kısa
konuşacağım, hiç uzatmayacağım. Yani sizin
ısrarınız fazla, beni dinlemek istiyorsunuz ama ben size fazla
konuşmayacağım.
222
sıra sayılı Kanun Tasarısı hakkında Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Söylemiyle
eylemi, düşündüğüyle yaptığı arasında uygunluk,
tutarlılık alametidir. İnsanlar, ancak inandıklarına
başkalarını inandırabilirler. Değerler üzerinden
siyaset de yapılmaz. Ortak değerler müşterek vefayı hak
ederler. Manaları ortak olanların davranışlarının
da ortak olması beklenir. Bir millete mal olmuş, bir kültürün
temsilcisi olmuş ve bir imparatorluğun kuruluş
mayasını mayalamış insanlar her türden saygıya
layıktır. Tarihi, inançları ve değerleri hercümerç
edilmiş, süreklilikleri ve bağlantıları kopmuş
toplumları bir arada tutacak sihirli formül yoktur. Toplumlar, ancak
değerlerini, birikimlerini, deneyimlerini sürekli kılarak
varlıklarını ve birlikteliklerini sürdürebilirler.
İşte,
bugün üzerinde konuştuğumuz Şeyh Edebali gibi bir büyük dava
adamının, büyük bir iman adamının isminin Bilecik
Üniversitesine verilmesi böyle bir bağlantının en somut
işareti olacaktır. Bunu söylemeden geçemeyeceğim, diyor ki
Edebali: Ananı ve atanı say. Bil ki bereket büyüklerle beraberdir.
Bu dünyada inancını kaybedersen yeşilken çorak olur çöllere
dönersin. Ve diyor ki: Şu 3 kişiye yani cahiller arasındaki
âlime, zengin iken fakir düşene ve hatırlı iken
itibarını kaybedene acı. Unutma ki yüksekte yer tutanlar
aşağıdaki kadar emniyetli değillerdir. Herhâlde iktidarda
yer tutanlar muhalefettekiler kadar emniyetli değillerdir demek istiyor.
İşte, eba ecdadımız bunları o günden bugüne bize
vasiyet etmiş. Şeyh Edebali her şeyden önce halkın edebini,
imanını, töresini, sorunlarını içselleştirip
çağlardan çağlara aktaran bir iman adamıdır. Bu yönü
itibarıyla, işte, bunu düşünerek ben de bu Şeyh Edebali
isminin Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi olarak verilmesini teklif
ettim ve bunu reddettiniz, bunu reddettiniz. Şimdi, bunu nasıl
reddettiğinizi kendi kendinize bir sormanızı diliyorum ve bu
önergem Komisyonda AKPli Komisyon üyelerinin oylarıyla reddedildi. Aradan
yirmi gün geçtikten sonra bu arkadaşlarımız, AKPli Komisyon
üyeleri Bilecik Üniversitesinin adının Bilecik Şeyh Edebali
Üniversitesi olarak değiştirilmesini kabul ettiler.
Yirmi
gündeki bu değişikliğinizi kutluyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Muğla Milletvekili Sayın Nurettin Demir konuşacak.
BAŞKAN
Sayın Demir, buyurun lütfen. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA NURETTİN DEMİR (Muğla) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; gecenin bu saatinde sizleri tabii,
sevgiyle, sabırla beklettiğim için teşekkür ediyorum.
Biliyorsunuz,
dün çok elim bir kaza oldu, bir cinayet işlendi. Gaziantepte bir hekim
arkadaşımız yirmi sekiz yaşında maalesef arkadan
bıçaklanarak öldürüldü. Tabii, hekime Allahtan rahmetler diliyorum,
ailesine de, sağlık çalışanlarına da
başsağlığı diliyorum.
Sayın Başkan,
biliyorsunuz bu üniversite isim meselesi oldukça sıkıntılı
geçti. Dört üniversitenin ismi, ya değiştirildi ya da yenilendi.
Bizim Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak ve milletvekilleri olarak Muğla
Üniversitesi için vermiş olduğumuz isim değişikliği
teklifi maalesef Komisyonda dikkate alınmadı. Muğla
Üniversitesi, biliyorsunuz, kampüsü oldukça geniş, Ege Bölgesinin en
güzel üniversitelerinden bir tanesi. 26-27 bin civarında
öğrenci şu anda eğitim görüyor ve Sıtkı Koçman büyük
destekler sağlamış, yaklaşık olarak 80-100 trilyonu bulan
bir desteğiyle gerçekten İzzet Abant Üniversitesinden sonra
BAŞKAN
İzzet Baysal
NURETTİN
DEMİR (Devamla) Evet, Bolu
Yaklaşık
olarak o üniversiteden sonra en büyük kaynağı sağlayan
Sıtkı Koçman maalesef isminin Muğla Üniversitesine verilmesi
konusunda basında ve sürekli istekte bulunmasına rağmen bu
teklifimiz dikkate alınmamıştır. Tabii ki, keşke bu
saygın insanımızın ismini Muğla Üniversitesine de
vermiş olsaydık çok iyi olacaktı.
Ben
bu konuda gerekenin yapılmamasından çok üzgünüm. Hem Komisyonda
teklif olarak verdik hem de burada, Genel Kurulda öneri olarak, teklif olarak
getirmiştik. Muğla Üniversitesinin bu isim değişikliği
maalesef yapılamadı.
Muğla
Üniversitesi, yaklaşık 27 bin civarında öğrencisi var, 10
fakültesi, 12 yüksekokulu olan bir üniversite.
Ben
özellikle eğitim konusundaki son zamanlarda
yaşadıklarımızın, 4+4+
Sayın
milletvekillerim, ben özellikle bu konuya burada değinmek ve özellikle
iktidar partisinin milletvekilleri olarak bu konulara muhalefetin de
tekliflerini dikkate almalarını beklerdim. Konuyu uzatmak
istemiyorum. Bu konuya özellikle burada sizin dikkatinizi çekmek, Meclisin
dikkatini çekmek konusunda söz aldım. Umarım, bundan sonraki
süreçlerde Muğla Üniversitesinin ismine gerçekten bu değerli
insanın adının verilmesi konusundaki
çabalarımızı, devam edecek olan çabalarımızı
Meclisimizin dikkate alacağını düşünerek, beni
dinlediğiniz için teşekkür ediyorum. İyi akşamlar.
(Alkışlar)
BAŞKAN
Soru sormak isteyen var mı? Yok.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci
maddeyi okutuyorum:
YÜKSEKÖĞRETİM
KURUMLARI TEŞKİLATI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK
YAPILMASINA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE
1- 28/3/1983 tarihli ve 2809 sayılı Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununa aşağıdaki ek madde
eklenmiştir.
MEF Üniversitesi
EK MADDE 144- İstanbulda İbrahim
Arıkan Eğitim ve Bilim Araştırmaları Destekleme
Vakfı tarafından 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun
vakıf yükseköğretim kurumlarına ilişkin hükümlerine tabi
olmak üzere, kamu tüzel kişiliğine sahip MEF Üniversitesi adıyla
bir vakıf üniversitesi kurulmuştur.
Bu Üniversite, Rektörlüğe
bağlı olarak;
a) Eğitim Fakültesinden,
b)
Mühendislik ve Mimarlık Fakültesinden,
c)
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinden,
ç) Hukuk Fakültesinden,
d)
Meslek Yüksekokulundan,
e) Fen
Bilimleri Enstitüsünden,
f) Sosyal
Bilimler Enstitüsünden,
oluşur.
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- 2809 sayılı Kanunun ek 86 ncı
maddesinin başlığı ve birinci fıkrasında yer alan
Bilecik Üniversitesi ibareleri Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi
şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde
3ü okutuyorum:
MADDE 3- 2809 sayılı Kanunun ek 107 nci
maddesinin başlığı ve birinci fıkrasında yer alan
Gazikent Üniversitesi ibareleri Hasan Kalyoncu Üniversitesi olarak
değiştirilmiştir.
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 4ü okutuyorum:
MADDE 4- 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu
Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun eki (II) sayılı cetvelin
Yükseköğretim Kurulu, Üniversiteler ve Yüksek Teknoloji Enstitüleri
bölümünün 80 inci sırası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
80) Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde
5i okutuyorum:
MADDE 5- 21/12/2011 tarihli ve 6260 sayılı 2012
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu, 2/9/1983 tarihli ve 78
sayılı Yükseköğretim Kurumları Öğretim
Elemanlarının Kadroları Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
ile 13/12/1983 tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Bilecik Üniversitesine
yapılmış olan atıflar Bilecik Şeyh Edebali
Üniversitesine yapılmış sayılır.
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde
6yı okutuyorum:
MADDE 6- Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde
7yi okutuyorum:
MADDE
7- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Tasarının
tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Allah
hayırlı etsin.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin kuruluşunun 92nci yıl dönümünün ve Ulusal Egemenlik ve
Çocuk Bayramının kutlanmasıyla, günün önem ve
anlamının belirtilmesi amacıyla yapılacak görüşmeler
için 23 Nisan 2012 Pazartesi günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 02.13
(X) 198 S. Sayılı Basmayazı 11/4/2012 tarihli 93üncü Birleşim Tutanağına eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 208 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 119 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 220 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) 222 S.Sayılı Basmayazı Tutanağa eklidir.