TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
97nci
Birleşim
23
Nisan 2012 Pazartesi
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli
İşler
1.-
Cumhurbaşkanı Abdullah Gülün Genel Kurulu teşrifleri
IV.- ÖZEL GÜNDEM
A) 23 Nisan
Görüşmeleri
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisinin kuruluşunun 92nci yıl dönümünün ve Ulusal
Egemenlik ve Çocuk Bayramının kutlanması, günün önem ve
anlamının belirtilmesi görüşmeleri
V.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Tekirdağ Milletvekili Bülent Belenin,
Demokratik Toplum Kongresine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah
Erginin cevabı (7/3939)
2.- Uşak Milletvekili Dilek Akagün
Yılmazın, Başbakan Yardımcısına suikast
iddiasıyla açılan soruşturmanın akıbetine ilişkin
sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Erginin cevabı (7/3942)
3.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın,
cezaevleri ile cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülerden alınan bedellere
ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Erginin cevabı
(7/3945)
4.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceerin, 2004
yılında Sakarya Pamukovada meydana gelen tren kazasına
ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Erginin cevabı
(7/3953)
5.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin,
HSYKnın bir yargıca vermiş olduğu cezaya ilişkin
sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Erginin cevabı (7/4197)
6.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydarın,
tutuklu gazetecilerin koğuş değişikliğine ilişkin
sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Erginin cevabı (7/4308)
7.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydarın,
Ergenekon davasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah
Erginin cevabı (7/4502)
8.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkesin,
açtığı ve kazandığı tazminat davalarına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Erginin
cevabı (7/4653)
9.- Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkinin,
yatırımlara tahsis edilen kamu taşınmazlarına
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin
cevabı (7/4903)
10.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın,
Nilüfer ilçesindeki Devlet arazilerinin kiralanması ile ilgili bazı
iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/5156)
11.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın,
Diyanet İşleri Başkanlığının 2007-2011
dönemi yıllık bütçelerine ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı (7/5172)
12.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, Bakanlıkta ve bağlı
kuruluşlarında şehit yakınları ve malûller için
ayrılan kadrolara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı
İdris Naim Şahinin cevabı
(7/5272)
13.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, Bakanlığa bağlı kurumlarda kadın
yönetici atamasına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/5389)
14.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi
Baydarın, çam ağaçlarına zarar veren beyaz kese böceğiyle
mücadeleye ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı (7/5556)
15.- Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret
Akovanın, Balyada bir maden şirketinin zehirli atıkları
çevreye bıraktığı iddiasına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın
cevabı (7/5721)
23 Nisan 2012 Pazartesi
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Cemil ÇİÇEK
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza
YALÇINKAYA (Bartın), Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ)
-----0----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 97nci Birleşimini
açıyorum.
Şimdi İstiklal
Marşımız okunacaktır.
(İstiklal Marşı)
III.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Çeşitli İşler
1.- Cumhurbaşkanı Abdullah Gülün Genel Kurulu teşrifleri
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Sayın Cumhurbaşkanımız dinleyici
locasındaki yerlerini alarak yüce Meclisimizi
onurlandırmışlardır. Kendilerine Meclisimiz adına
Hoş geldiniz. diyorum. (AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu
sıralarından alkışlar)
IV.- ÖZEL GÜNDEM
A) 23 Nisan
Görüşmeleri
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisinin kuruluşunun 92nci yıl dönümünün ve Ulusal
Egemenlik ve Çocuk Bayramının kutlanması, günün önem ve
anlamının belirtilmesi görüşmeleri
BAŞKAN Gündemimize göre, Genel
Kurulun 18 Nisan 2012 tarihli 96ncı Birleşiminde alınan karar
uyarınca, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 92nci yıl
dönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının kutlanması
ile günün önem ve anlamının belirtilmesi amacıyla
yapacağımız görüşmelere başlıyoruz.
Saygıdeğer milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışının 92nci
yıl dönümü olan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını büyük bir
coşku ve heyecanla kutluyoruz. Meclisimiz doksan iki yıldır
ülkemizin geleceği ve milletimizin istikbali için millî iradenin merkezi
olarak çalışmaktadır. Bugüne kadar elde ettiğimiz
başarılarda bu yüce çatı altında görev yapmış ve
yapmakta olan değerli milletvekillerinin çabası ve katkısı
çok büyüktür. İşte, doksan iki yıl önce bugün zor şartlarda
açılan Meclisimiz bağımsızlığımızı
gerçekleştirmiş ve cumhuriyetimizi kurmuştur. Türkiye Büyük
Millet Meclisi, imparatorluğun yıkıntılarından kurum
ve kuruluşlarıyla çağdaş bir devlet
çıkarmıştır. O yıllarda yurdumuzun birçok yeri
işgal edilmiş, orduları dağıtılmış ve memleket
bilfiil işgal edilmiştir fakat milletimizin gönlündeki
bağımsızlık ve vatan aşkı ve büyük millet bilinci
canlı ve diri olarak her zaman yaşamış ve bugün de
yaşamaktadır.
Anadoluda yapılan seçimlerin
ardından zor şartlar altında Ankaraya gelen milletvekillerinin
katılımlarıyla 23 Nisan 1920de Meclisimiz
açılmıştır. O gün en yaşlı üye
sıfatıyla Meclisi açan Şerif Bey şöyle demiştir: Bu
yüce Meclisin en yaşlı üyesi kimliğiyle ve Allahın
yardımıyla ulusumuzun iç ve dış tam
bağımsızlık yazgısının sorumluluğunu
doğrudan doğruya yüklenip kendisini yönetmeye
başladığını bütün cihana duyurarak Büyük Millet
Meclisini açıyorum. Böylesi heyecanlarla, umutlarla ve dualarla
açılan Meclisimiz millî mücadelemizi başarıyla yürütmüş ve
bağımsızlığımızı kazandırmıştır.
Alnının akıyla dünyadaki tek gazi Meclis olmuştur. O nedenle, bu Meclis gazi Meclistir,
bu Meclis şanlı bir Meclistir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi doksan iki
yıllık süreçte de üzerine düşen tarihî sorumluluğun
gereğini yapmakta her zaman büyük çaba içerisinde olmuştur. Millî
menfaatlerimizi ve onurumuzu gözetmenin, ülkemizin gelişip
kalkınması ve Mustafa Kemal Atatürkün işaret ettiği
muasır medeniyet düzeyinin üzerine çıkması çabası
içerisinde olmuştur. Böylesine şanlı ve onurlu bir geçmişe
sahip olan Mecliste görev yapmış olmak hepimizin haklı
gururudur.
Değerli milletvekilleri, doksan
iki yıl önce Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışı,
millî egemenliğin vazgeçilmezliğinin ve millî iradenin
üstünlüğünün ifadesidir. Millî iradenin üstünlüğü bizim için
devredilemez ve asla vazgeçilemez. Millî egemenlik bizim millî mücadelemizin
ruhunda gizlidir. Millî mücadelemiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk
önderliğinde bir halk hareketidir. Milletimiz düşmanı yurttan
kovmuş ve kendi cumhuriyetini ve demokrasisini kurmuştur. Cumhuriyet
ve demokrasi bizim en büyük kazanımlarımızdır. Bunları
bize armağan edenlere şükran borçluyuz.
Millî iradenin üstünlüğü aynı
zamanda demokrasinin de gücüdür. Millî egemenlik demokrasiyle
anlamlıdır. Halk iradesinin çiğnenmesi ve kesintiye
uğraması en büyük zararı demokrasiye ve millete vermektedir.
Millî egemenliği çiğnetmemek, Meclisin hukukunu ve milletin
egemenliğini korumak temel görevimizdir. Millî iradeye yönelik
girişimlerin bu ülkenin kuruluş felsefesine ve halkın iradesine
yönelik girişimler olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.
Çok partili hayat, işleyen bir
demokratik sistem, burada tecessüm eden millî irade bizim en büyük
kazancımızdır. Bunu korumak ve demokrasimizi geliştirmek
hepimizin ortak sorumluluğudur. Yaşadığımız ve
yaşamakta olduğumuz acı tecrübelerden sonra bunu hepimiz tam bir
samimiyetle kabul etmeliyiz.
Değerli milletvekilleri, Birinci
Meclisin saygın üyeleri zor koşullarda verilen mücadelenin
ardından cumhuriyetimizi kurmuşlardır. Bunu daha ileriye götürmek,
demokrasi ve insan hakları standardını geliştirmek ve
çağdaş bir cumhuriyet hâline getirmek için yoğun bir çaba
içerisindeyiz.
Hızlı bir değişim
sürecinde olduğumuz açıktır. Yeni dönemler yeni sorunlar ortaya
çıkarmaktadır. Her geçen gün yeni sorunlarla
karşılaşmaktayız. Çok değişik sebeplerden ve
yargılama süreciyle ilgili sıkıntılardan dolayı olsa
da bugün bir temsil sorunu yaşamaktayız. Konunun tüm yönleriyle
değerlendirilerek birlikte bir çözüme kavuşturulması
gerekmektedir. Bu sorunun sebepleri ve kaynakları farklı da olsa bedelini
siyaset kurumu ve bizler ödemekteyiz. Bunca sorunumuz varken bir de bu
sorumlulukla karşı karşıyayız.
Saygıdeğer milletvekilleri,
teknolojik gelişmelere, sosyolojik değişimlere, üretim
ilişkilerine ve bilgi üretimine göre dünya yeniden şekillenmekte ve
hayat yeniden kurulmaktadır. Modern dünya ile entegre olmaya
çalışan Türkiye ise bu gelişmelerin içerisinde hızlı
bir ekonomik, siyasi ve kültürel değişim sürecindedir. Bugün
farklı kültürel iklim ve ilişkiler içerisinde genç bir nüfus
yetişmektedir, ülkemizin ise tarihî ve kültürel olarak büyük potansiyeli
bulunmaktadır. Doğu ile Batının ortasında, geleneksel
özellikleri yanında modernleşmeye çalışan bir ülkedir.
Farklı kültürel geleneklere sahip, Doğu medeniyetinin de Batı
medeniyetinin de özelliklerini bünyesinde barındıran belki de
dünyadaki tek ülkedir. Her şeyden önce bir imparatorluk vârisiyiz. Bununla
birlikte, cumhuriyetle büyük bir modernleşme, yenilenme ve reform
sürecinde olduğumuz, yeni kurumlar, kuruluşlara sahip olduğumuz
da göz ardı edilemez; bu, devam eden, sürekli kendisini geliştiren
modernleşmeyi ileri aşamalara taşıyan bir süreçtir.
Demokrasimizi geliştirmeye
çalışıyoruz. Demokrasi eksikliği temel bir toplumsal
noksanlık olarak sorunlara yol açmaktadır. Demokrasi günümüz
dünyasında, artık, ekmek kadar, su kadar gerekli bir ihtiyaçtır.
Bugün Orta Doğuda yaşanan gelişmelere bakarak demokrasinin ne
kadar büyük bir nimet olduğunu görüyoruz. Bununla birlikte, demokrasinin
bugünden yarına gelmediğini, süreç içerisinde kendisini
geliştirdiğini, kurum ve kurallarını
oluşturduğunu ve bunu bir kültüre dönüştürdüğünü görüyoruz,
bizim için bu süreç Senedi İttifakla başlayan yaklaşık iki
asırlık bir süreçtir. Demokrasimiz kesintilerle ve sorunlarla
uğraşarak bugüne kadar gelmiştir, bu süreçte çok da
kayıplarımız olmuştur fakat demokrasi çabamızdan,
özgür ve kalkınmış bir ülke olma hedefinden hiç
şaşmadık, yeni kayıplar da artık istemiyoruz.
Demokrasimiz konusunda herkese büyük
sorumluluk düşmektedir, en başta da bizlere yani siz
saygıdeğer milletvekillerine düşmektedir. Tutumları,
davranışları, ortaya koydukları söz ve fiilleriyle
milletvekili sıfat ve sorumluluğuyla bağdaşmayan
olumsuzluklardan hepimiz kaçınmalıyız. Bunları
değerlendirecek ve kurala bağlayacak bir siyasi etik kuruluna ihtiyaç
olduğu çok açıktır. Ümit ederim ki bunu kısa sürede, bu
dönem gerçekleştirebiliriz. Bu konuda hepimizin ortak çabasına
ihtiyaç var. Hepimiz, işimizi daha iyi yapmaya ve daha sorumlu davranmaya
mecburuz. Ülkemizin ve demokrasimizin geleceğini ve
çocuklarımızın yaşamını günlük siyasi
kaygılar ötesinde planlamak ve düşünmek gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, demokrasi
bir mücadelenin eseridir, aklın, bilimin ve özgürlüğün zaferidir.
Bunun nasıl daha ileri götürüleceği, olgun ve iyi işleyen bir
sisteme dönüştürülebileceği ortak akılla, diyalogla ve
demokratik rekabetle olabilecektir. Demokrasi, konuşabilmenin ve birbirini
anlayabilmenin uygun zeminini ve fırsatlarını sunmaktadır.
Toplumsal sorunların sürekli olacağı açıktır, bilim ve
akıl ise bunu çözebilmenin yöntemlerini sunmakta, demokrasi buna uygun
zeminler hazırlamaktadır. Tartışma ve diyalog zeminlerini
tahrip etmeden, konuşma ve diyaloğu bir kültür hâline getirerek
sorunlarımızı çözebiliriz. Bunun elbette ki en uygun zemini
Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi millî iradenin
temsil merkezi ve sorunların çözüm yeridir, bütün kesimlerin
umutlarının olduğu ve gözlerini çevirdiği yerdir. Bu zemini
tahrip etmemek, burasının verimliliğini ve işlerliğini
korumak hepimizin sorumluluğudur.
Saygıdeğer milletvekilleri,
Meclisimizin açılışının 92nci yıl dönümünü kutlarken,
Meclisinin açılışının yıl dönümünü çocuklara
bayram olarak armağan eden bir ülke olmanın da onurunu
yaşıyoruz. Çocuklarımızın milletimizin ideallerine
sahip çıkarak daha iyiyi, başarıyı, kaliteyi ve özgür
Türkiyeyi düşleyerek yetişmelerini istiyoruz, onların millî
egemenlik ruhuyla büyümelerini istiyoruz, daha demokratik, özgür
yarınları inşa etmelerini istiyoruz. Biz, onlara daha demokratik
bir ülke bırakmak zorundayız. Kavgaların hâkim olduğu,
sürekli sorunlar çıkaran bir demokrasiyi çocuklarımız hak
etmemektedir.
Değerli milletvekilleri,
çocuklarımıza bırakacağımız en önemli
emanetlerden biri yeni anayasa ve özgür bir Türkiyedir. Yeni anayasa
milletimize ve çocuklarımıza karşı borcumuzdur. Bugün dünya
ve Türkiye değişmiştir, bizim koşullarımız ve
demokrasi standartlarımız da değişmektedir ve
değişmek mecburiyetindedir. Yeni anayasa bizim için yeni bir sayfa,
yeni bir Türkiyedir. Yeni anayasa, geçmişimizle ve aynı zamanda
geleceğimizle bir yüzleşmedir, yanlışlarımızla,
eksikliklerimizle bir muhasebedir, meşru bir zeminde, Meclis ikliminde bir
toplumsal sözleşme metni çıkarma çabasıdır. Milletin
temsilcileri millet adına demokratik bir anayasa yapacaklardır.
Siyaset kurumu sivil toplum örgütleriyle, toplumsal aktörlerle birlikte diyalog
içerisinde bir anayasa yapmak durumundadır. Yeni anayasa
yapamadığımız takdirde çok şey kaybedeceğimizin
hep beraber farkında olmamız gerekmektedir. Gelinen noktada, ortaya
konulan iradelerden ve toplumumuzun bu yöndeki büyük beklentisi ile milletimize
yakışan, temel hak ve özgürlükleri koruyan, geliştiren ve
demokrasimizin standardını yükselten daha çağdaş bir
anayasaya kavuşacağımıza inanıyorum.
Meclisimizin açılışının 92nci
yıl dönümünde başta Millî Mücadelemizin Önderi ve ilk Meclis
Başkanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürkü ve Birinci Meclisimizin
kahraman milletvekillerini ve o günden bugüne bu çatı altında görev
yapan tüm milletvekillerimizi, Millî Mücadelemizin tüm gazi ve
şehitlerini, ebediyete intikal eden parlamenterlerimizi saygı ve
şükranla anıyorum.
Tüm milletimizin ve çocuklarımızın Ulusal
Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutluyorum. (Alkışlar)
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde temsil edilen siyasi parti gruplarının grup
başkanlarına ve grubu bulunmayıp da Mecliste üyesi bulunan
siyasi partilerin genel başkanlarına onar dakika süreyle söz
verilmesi kararlaştırılmış idi.
Şimdi, söz talep edenleri sırasıyla
okuyorum: Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı ve Meclis
Grubu Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Cumhuriyet Halk
Partisi Genel Başkanı ve Meclis Grubu Başkanı Sayın
Kemal Kılıçdaroğlu, Milliyetçi Hareket Partisi Genel
Başkanı ve Meclis Grubu Başkanı Sayın Devlet Bahçeli.
İlk söz, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel
Başkanı ve Meclis Grubu Başkanı Sayın Recep Tayyip
Erdoğanındır. (AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu
sıralarından ayakta alkışlar)
Buyurun Sayın Erdoğan.
ADALET VE KALKINMA PARTİSİ
GENEL BAŞKANI VE MECLİS GRUBU BAŞKANI RECEP TAYYİP
ERDOĞAN (İstanbul) Sayın Cumhurbaşkanım, Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; heyetinizi saygıyla selamlıyor,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 92nci kuruluş yıl dönümünü,
Türkiyenin ve dünyanın tüm çocuklarının Ulusal Egemenlik ve
Çocuk Bayramını en samimi duygularımla kutluyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin ilk
Başkanı olan Gazi Mustafa Kemali, Kurtuluş
Savaşımızı sevk ve idare eden ilk Meclisteki tüm
milletvekillerini bu vesileyle bir kez daha rahmetle ve minnetle yâd ediyorum.
23 Nisan 1920den bugüne Türkiyenin istiklali, istikbali ve hürriyeti için
emek sarf etmiş, ter dökmüş, bu çatı altında millet için
hizmet üretmiş tüm parlamenterlere ülkem, milletim adına
şükranlarımı sunuyorum.
Bu anlamlı günde, Ulustaki tarihî
binada, Meclisin ilk celsesinde yapılan ilk konuşmayı da güzel
bir hatıra olarak dikkatlerinize bir kelamıkibar olması sebebiyle,
az önce Değerli Başkan ifade ettiler, ben de ifade edeceğim. Bu
Büyük Millet Meclisinin ilk Geçici Başkanı Sinop Mebusu Şerif
Bey, 23 Nisan 1920deki ilk oturumda, ilk konuşmada şunları
ifade etmişti: Tam bağımsızlık ile yaşamak kesin
azminde olan, ezelden beri hür ve bağımsız milletimiz esareti
şiddetle ve katiyetle reddetmiş ve derhâl vekillerini toplayarak
Meclisi âlinizi vücuda getirmiştir. Bu yüce Meclisin, Allahın
yardımıyla milletimizin içeride ve dışarıda tam
bağımsızlığı dâhilinde mukadderatını
bizzat deruhte ve idare etmeye başladığını bütün
cihana ilan ediyor, Geçici Başkan sıfatıyla Büyük Millet
Meclisini açıyorum.
Evet, 23 Nisan 1920de, Türkiyeye
olduğu kadar tüm dünyaya da Ankarada Büyük Millet Meclisinin
açıldığı duyurulmuş, o tarihten itibaren de Türkiye
Büyük Millet Meclisi bu ülkenin ve bu milletin tam
bağımsızlığının zemini olmuştur.
İlk Meclis, tıpkı bugün olduğu gibi,
Türkiye'nin tüm renklerini, tüm dokularını, tüm
farklılıklarını tek bir ruh, tek bir ideal, tek bir
çatı altında toplamıştır. Bu ülke üzerinde
yaşayan, varlığını idame ettiren, bu topraklar
üzerinde nefes alıp veren her bir ferdi temsilen ilk Mecliste diline,
etnik kökenine, mezhebine bakılmaksızın bir ortak heyecan
oluşturulmuştur. Şunu altını çizerek ifade etmek
durumundayım: Kurtuluş Savaşımızı sevk ve idare
eden, Kurtuluş Savaşımızı zaferle sonuçlandıran
ilk Meclis, hiç kuşkusuz, başarısını herkesi
kucaklayan, herkesi aynı heyecan etrafında toplayan
yapısından almıştır. İlk Meclis, Türkiye
Cumhuriyetinin kuruluş tablosunu ve kuruluş felsefesini,
tartışmaya mahal bırakmayacak derecede ortaya koyan bir Meclistir.
Cumhuriyetimizi kuran, dünyaya varlığımızı ilan eden,
o cumhuriyeti büyüten güç, işte o ilk Meclisteki ruh ve heyecandır.
Doksan iki yıllık süreçte zaman zaman Meclisin
iradesi ortadan kaldırılmış, millî irade kesintiye
uğratılmış, zaman zaman hâkimiyetimilliye ve siyasi
iktidarlar baskı altına alınmak istenmiştir. Ancak,
şunu çok büyük bir memnuniyetle ifade etmeliyim ki tıpkı 23
Nisan 1920de olduğu gibi, bugün bu yüce Meclis, millet iradesini,
demokrasiyi en güçlü şekilde savunan bir yapıya
kavuşmuştur. Bu Meclis, darbelerle yüzleşen, darbeleri
sorgulayan, darbelerle artık hesaplaşan bir Meclistir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bu Meclis, iradesine,
işleyişine, ruhuna yönelik her türlü saldırıya göğüs
gerecek, millet iradesini namusu bilerek koruyup kollayacak bir Meclistir.
Gücünü milletten alan, milletimiz kadar güçlü olan bu Meclis, yürütme ve
yargı erkleriyle birlikte doksan iki yıl önce olduğu gibi bugün
de tam istiklalimizin ve aydınlık istikbalimizin
teminatıdır.
Burada şu hususu özellikle
vurgulamak istiyorum: Ankarada Ulustaki tarihî binada, 23 Nisan 1920de Büyük
Millet Meclisi, İstanbulun, yani dönemin hükûmet ve Meclisinin
çalıştığı merkezin işgali üzerine
toplanmıştır. Büyük Millet Meclisi ülkenin ve milletin istiklali
için teşekkül etmiştir. Meclise yönelik her türlü girişim ve
müdahale, hiç kuşkusuz bu ülkenin istiklaline yönelik bir girişim ve
müdahale anlamına gelecektir. Türkiye Büyük Millet Meclisini yok saymaya
yönelik her girişim, istiklalimizi hedef alan, istikbalimizi karartan bir
anlam taşıyacaktır. İstanbulu ve Türkiyenin diğer
şehirlerini istila edenler Büyük Millet Meclisi ve aziz milletimizden
nasıl cevabını aldılarsa, millî iradeye ve demokratik
rejime kastedenler de er ya da geç Meclisten, milletten ve yargıdan
gereken cevabı alacaktır ve almaktadır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Bizler, içinde bulunduğumuz süre
içinde bu Meclise yönelik hiçbir müdahaleye ve müdahale planına göz
yummadık, müsamaha göstermedik. İnanıyorum ki bizden sonra
gelenler, çocuklarımız ve gençlerimiz de aynen bizim gibi, Meclisin
büyüklüğüne halel getirmeyecek, geçmişte talihsizce
yaşandığı gibi Meclise müdahale edilmesine göz
yummayacaklardır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi, aynı zamanda, millet olarak
bir arada yaşama azim ve kararlılığımızın
teminatıdır. Türkiye Büyük Millet Meclisi, bir inanç veya mezhep
grubunun, bir etnik kökenin temsilcisi değil, Türkiye Cumhuriyeti
sınırları içerisinde yaşayan 75 milyonun temsilcisidir.
İlk Mecliste ortaya
konulan manzara ve felsefe son derece açıktır. Bu ülkenin her bir
ferdi, her türlü farklılığıyla beraber bu ülkenin
tartışmasız şekilde birinci sınıf
vatandaşıdır. Esasen, bugünümüzü olduğu kadar istikbalimizi
de teminat altına alacak anlayış işte budur. Yüzyıllar
boyunca aynı topraklarda bir arada yaşayan toplum kesimleri
arasında ayrışmayı veya
ayrımcılığı körüklemek, bunu tahrik etmek, Meclisin
ruhuna olduğu kadar milletin kardeşliğine ve hassasiyetlerine de
kastetmek anlamını taşır.
Vatanımıza ve
milletimize yönelik her türlü terör faaliyetini, birlik ve
kardeşliğimize yönelik her türlü fitne girişimini istiklalimize
yönelik saldırı olarak görür, ne pahasına olursa olsun
savunuruz. Ancak, milletin fertleri arasında, bölgeler, şehirler
arasında farklı muameleyi de aynı şekilde şiddetle
reddederiz.
Bu topraklar üzerinde
nifak tohumları yeşertmek isteyenler bilsinler ki ektikleri tohum
hiçbir zaman filize dönmeyecek, dönemeyecektir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bu topraklar üzerinde hesabı
olan çevrelere maşalık yapanlar kirli emellerine asla
ulaşamayacaklardır. Sorunlarımızı çözerek,
ihtiyaçları karşılayarak, kardeşliğimizi daha da
yücelterek geleceğe hep birlikte yürümeye devam edeceğiz. Demokratik
siyaseti her türlü sorunun çözüm zemini olarak görerek güçlendirmeye, diyalog
ve uzlaşı kültürünü geliştirmeye devam edeceğiz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi, dünyanın tüm
ülkelerine, tüm milletlerine karşı samimi ve dostane bir
yaklaşım içindedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi, tıpkı bu
aziz millet gibi, dostu için dost, düşmanı için ise bir azamettir. Başta komşularımız
olmak üzere bölgemizde ve dünyada, barıştan, huzur ve istikrardan, dayanışma ve
paylaşmadan başka hiçbir emelimizin olmadığını
dostumuz da, düşmanımız da çok iyi bilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ADALET VE KALKINMA PARTİSİ
GENEL BAŞKANI VE MECLİS GRUBU BAŞKANI RECEP TAYYİP
ERDOĞAN (Devamla) - Dış politikamız elbette ki
barış temeli üzerine inşa edilmiştir. Kendi halkına
zulmeden, kardeşlerimize kasteden, halklara baskı uygulayan,
özgürlükleri kısıtlayan hiçbir yönetime karşı sessiz ve
tepkisiz kalamayacağımız da açıktır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Türkiye Cumhuriyeti ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi, kendi ulusal menfaatlerini en yüksek hassasiyetle korumakla
birlikte, vicdani, insani ve evrensel değerleri her türlü siyasi
hesabın üzerinde tutar. Hiçbir ülkenin toprağında gözümüzün
olmadığını, hiçbir ülkenin iç işlerine
karışmayacağımızı herkes çok iyi bilmelidir.
Yine barış adına, vicdan
ve insani değerler adına, kardeş halklara yapılan
saldırılara ve zulümlere de sessiz kalmayacağımız,
tepkisiz kalmayacağımız, aynı şekilde, bilinmelidir.
Son dokuz buçuk yılda
yaklaşık 3 kat büyüttüğümüz, rekor seviyede büyüme
hızını yakaladığımız, her alanda
yatırımları
yoğunlaştırdığımız ülkemizi el birliğiyle
daha da büyütmeye ve yüceltmeye devam edeceğiz. Güçlü ekonomisiyle, aktif
ve barışçıl dış politikasıyla, kardeşlik,
huzur, istikrar ve güvenlik içindeki aziz milletimizin, Türkiye'nin sembolü
olan ay yıldızlı bayrağımız inşallah daha
bir onurla, daha bir gururla, şanla ve şerefle dalgalanmaya devam
edecektir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Çocuklarımıza çok daha parlak
bir gelecek emanet etmenin kararlılığı içinde
olduğumuzu, bu hedef peşinde umut yüklü olduğumuzu vurgulayarak
sözlerimi bitirmek istiyorum. Gazi Mustafa Kemal başta olmak üzere bütün
istiklal kahramanlarımızı, şehit ve gazilerimizi, bu Mecliste
görev yapmış bütün siyasetçilerimizi rahmetle, şükranla yâd
ediyorum. Tüm çocuklarımızın, tüm dünya çocuklarının
Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutluyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyor, teşekkür ediyorum. (AK PARTİ ve
Bakanlar Kurulu sıralarından ayakta alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Erdoğan.
Söz sırası, Cumhuriyet Halk
Partisi Genel Başkanı ve Meclis Grubu Başkanı Sayın
Kemal Kılıçdaroğluna aittir. (CHP sıralarından ayakta
alkışlar)
Buyurun Sayın
Kılıçdaroğlu.
CUMHURİYET HALK PARTİSİ
GENEL BAŞKANI VE MECLİS GRUBU BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Başkan;
sözlerime başlarken hepinizi şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 92nci
kuruluş yıl dönümü bu büyük ulus bayramını yürekten
kutluyorum. Sokaklarda, meydanlarda, radyo ve televizyonları
başında Parlamentosuyla bu onuru paylaşan halkımıza en
derin saygılarımı sunuyorum. Başta Gazi Mustafa Kemal
Atatürk olmak üzere Birinci Meclisin bütün üyelerini minnet ve rahmetle
anıyor, bu çatı altında millete hizmet edenlerin anısı
önünde saygıyla duruyorum.
Bir üyesi olmaktan hepimizin gurur
duyduğu bu Meclis Hâkimiyet milletindir.
haykırışıyla yola çıkanların kurduğu bir
Meclistir. Bu Meclis düzenleyici bir dış iradeyle değil,
doğrudan milletin iradesiyle kendisini kurmuş bir Meclistir. Bir
başka ifadeyle Türkiye Büyük Millet Meclisi halkın iradesinin
somutlaşmış hâli olarak ortaya çıkmıştır. Bu
Meclis vatan sınırlarını belirleyen Meclistir. Vatanın
işgalini sonlandıran ve bağımsızlık
savaşını veren, kazanan bir Meclistir. Bu Meclis sahip
olduğu temsil kabiliyetiyle farklılıkları millî bir senteze
dönüştüren Meclistir. Hiç şüphesiz ki bu Meclis devrimci bir Meclistir. Yani
devletin şekli ve yönüne karar veren, o yönelişin gerektirdiği
devrimleri birbiri ardına yapan ve hayata geçiren Meclistir. Cumhuriyet
devrimi, son tahlilde, bu Meclisin eseridir.
Herkesin dikkatini
çekmek isterim ki, 20nci yüzyılın başlarında yapılan
diğer bütün devrimler tarihe karıştığı hâlde,
Türkiye Cumhuriyeti devrimi tarih yazmaya devam etmektedir. (CHP
sıralarından alkışlar) Bunun temel nedeni, bu Meclisin
hâkimiyeti milliye prensibine sadık kalmasıdır. Devrimlerin
doğası gereği uygulamada zaman zaman yaşanan bazı
acılar bu gerçeği değiştirmez. Değişimin ve
dönüşümün her zaman bir maliyeti vardır. Kabul etmek gerekir ki
Türkiye Cumhuriyeti devrimi bu maliyeti en düşük düzeyde tutmayı
başarmıştır. Yakın tarihimize ilişkin bu detay
dikkatle not edilmeli ve değerlendirilmelidir.
Tarihi bir siyasi
husumet devşirilecek bir alan olarak görenler bilmelidirler ki, cumhuriyet
devrimiyle bu millet arasında bir siyasi kan davası hiçbir zaman
olmamıştır ve bundan sonra da olmayacaktır. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bizim bir toplu sözleşmemiz
var mı? Bu sorunun yanıtı bizim için çok açıktır:
Evet, bizim bir toplum sözleşmemiz vardır. O sözleşme,
değerli milletvekilleri, karşınızdaki duvarda
yazılıdır: Egemenlik kayıtsız şartsız
milletindir. İşte bizim toplum sözleşmemiz budur. (CHP ve
Bakanlar Kurulu sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Egemenlik milletindir. tezini bir felsefi
kavram olarak, ister siyasi bir manifesto olarak alalım, bu tez
insanlığa en büyük zihnî sıçramalarından birini
yaşatmıştır. Bu öylesine üretken bir kavramdır ki
çağdaş uygarlığın bütün kazanımları bu
kavramdan doğmuştur ya da üretilmiştir denebilir.
Çağdaş özgürlükler, insan hakları, hukukun üstünlüğü, akılcılık
ve demokrasi gibi, çağdaş uygarlığın olmazsa
olmazlarını oluşturan bütün kavram ve kurumlar
varlığını bu iki kelimeden oluşan manifestoya
borçludur. Bu aynı zamanda öylesine objektif ve gerçekçi bir
meşruiyet kaynağıdır ki millet egemenliğine dayanmayan
bütün devletler ve rejimler kahredici bir meşruiyet krizine
savrulmuşlardır.
Bizim
açımızdansa Egemenlik milletindir. kavramı ontolojik bir anlam
ifade eder. Öyle ki, çağdaş Türkiyeyi, onun bütün
kazanımlarını, bugün ulaştığı düzeyi ve
gelecek tasarımını millet egemenliğinden
bağımsız tanımak ve tanımlamak mümkün değildir.
Daha yolun
başında dile getirilen Egemenlik milletindir.
haykırışı hem işgale karşı millî bir itiraz
hem de işgalcilere karşı topyekûn direnme iradesi olarak ortaya
çıkmıştır.
Egemenlik milletindir.
haykırışı hem zafere ve kurtuluşa olan inancın
parolası hem de zaferden sonra büyük devrimin, modern Türkiye'nin hangi
temelde şekilleneceğinin habercisidir. Kurucu iradeyi formatlayan
temel ilke budur.
Türkiye Cumhuriyetinin
kurucuları kuruluşun hemen ardından demokrasi denemelerine
girişmişlerse, birtakım hak ve özgürlükleri tanımakta
Kıta Avrupasının bile önüne geçmişlerse, genç cumhuriyeti
henüz yirmi altı yaşındayken ve hiçbir zorlama olmadan çok
partili demokrasiyle buluşturmuşlarsa bunun temel sebebi millet
hâkimiyetine duyulan samimi inançtır.
Değerli
milletvekilleri, cumhuriyet devrimini çağdaşı diğer
devrimlerden ayıran en temel özellik, altını çizerek ifade
edeyim ki, her şeye rağmen halkın iradesinin gözetilmiş
olmasıdır. Bu çok özel şartlarda ortaya çıkan birtakım
uygulamaları bugünün rahatlığında yargılayanlar dönüp
bir de dünyadaki diğer devrimlere bakmalıdırlar.
Egemenliğin halka devriminin Avrupaya maliyeti iki dünya
savaşıdır. Sosyalist devrimin Sovyet halklarına maliyeti 20 milyonun üstünde insan
kaybıdır. Örnekleri çoğaltabiliriz. Tarihin analitik bir
eleştiriye tabi tutulması başka bir şeydir -ki bunu
tarihçiler zaten yapıyor- ön yargılı bir yorumla tarihten
husumet devşirmek başka bir şeydir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Egemenlik ulusundur. kavramı statik bir durumu ifade etmez,
bu, ucu açık bir kavramdır. Egemenliği millete vermek her
dönemde karşı karşıya olduğumuz bir sorunsaldır.
Egemenlik hangi ölçüde milletin elindedir? Bu soru her dönem muhatap
olacağımız bir sorudur ve bu ülkeyi yöneten herkes bu sorunun
muhatabı olacaktır. Biz nasıl bizden öncekileri
yargılıyorsak bizden sonrakiler de bizi yargılayacaklardır
hem de aynı soru ve sorundan dolayı. Biz bunu garipsemiyoruz ve bizi
çağdaş uygarlığa taşıyacak dinamiğin bu
olduğunu düşünüyoruz. Unutmamalıyız ki geçmişi de yargılasanız
sağlıklı bir yargılama, yönü geleceğe dönük
olanıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu Meclisin çatısı altında altını
özenle çizmemiz gereken bir sorunumuz daha var. Halkın iradesiyle seçilen
milletvekillerinin hâlâ tutuklu olmaları, onların yasama görevini
yapamamaları bir demokrasi ayıbı olarak
karşımızda durmaktadır. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sözlerimi sonlandırmadan,
geçtiğimiz 23 Nisanda da değindiğim bir başka konunun
altını çizmek istiyorum. 23 Nisan, milletimizin parlamenter sisteme
olan inancının sembolü olan bir tarihtir. 23 Nisan, bu milletin bir
Meclisle yönetilmek için gösterdiği cesaretin ve inadın simgesidir.
Kurtuluş Savaşını yürüten, cumhuriyeti kuran hep bu
Meclistir. Osmanlıda ilk kurulan Meclisi Mebusandan bu yana bu Meclisin
sesinden rahatsız olanlar olmuştur. Bu Meclisin yani yasamanın
sesini kısmak isteyenlerin, onun yerine yürütmenin iradesini koymak
isteyenlerin bilmesi gereken bir noktanın altını hep beraber
çizmeliyiz. Bu Meclis, bu halk ne istibdada ne işgalcilere ne ara
dönemlere boyun eğmemiş, hep
sonunda yetkilerini yeniden kazanmıştır. Türkiye Cumhuriyetinin
demokratikleşme tarihi bu Meclisin yetkilerini savunma ve genişletme
tarihidir. Bugün dahi bu yüce Meclisin yetkilerine göz dikenler bu hususu hiçbir
zaman akıllarından çıkarmasınlar.
Sayın milletvekilleri, 23 Nisan aynı zamanda
hukukun üstünlüğünün simgeleştiği bir tarihtir. Kurtuluş
Savaşını verenler, bu cumhuriyeti kuranlar o zor şartlar
altında dahi savaşımlarını hukuk içinde yönetme
iradesini göstermişlerdir. Kurtuluş Savaşı bu Meclisin
çıkardığı yasalar çerçevesinde yürütülmüştür.
Cumhuriyeti kuranlar ellerinde neredeyse sınırsız güç varken
dahi bu Meclisin iktidara getirdiği sınırlamalardan
kaçınmamışlardır. Bu anlayış, güçler
ayrılığının
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CUMHURİYET HALK PARTİSİ GENEL BAŞKANI VE
MECLİS GRUBU BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) -
yani
çağdaş demokrasinin olmazsa olmazıdır. İktidar
kudretinin Meclis ile hukuk ile tam ve bağımsız yargı ile
sınırlandırılması hem cumhuriyetin doğal
evriminin hem de günümüz demokrasi anlayışının
kaçınılmaz sonucudur. 23 Nisan, bu değerlere bu demokratik
ideallere sahip çıkma günüdür.
Değerli milletvekilleri, biz ne dersek diyelim,
halkımız engin bir sağduyuyla elindeki değerleri biliyor.
Gururla ifade etmeliyim ki, hangi dönemde kim, ne tür sapmalara neden olursa
olsun cumhuriyet devrimi daima doğru istikamette yürümüştür ve
yürümeye de devam edecektir. Elbette ki, Türkiye'nin temel yönelişi doğrudur
ve elbette ki, Türkiye'nin bugünü dününden, yarını da bugününden
farklı olacaktır ve elbette ki, Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar
kalacaktır.
Bu özgüvenle, bayramınızı bir kez daha
kutluyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından ayakta
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kılıçdaroğlu.
Söz sırası, Milliyetçi Hareket Partisi Genel
Başkanı ve Meclis Grubu Başkanı Sayın Devlet Bahçelinindir.
Buyurun Sayın Bahçeli. (MHP sıralarından
ayakta alkışlar)
MİLLİYETÇİ HAREKET
PARTİSİ GENEL BAŞKANI VE MECLİS GRUBU BAŞKANI DEVLET
BAHÇELİ (Osmaniye) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
üyesi olmaktan gurur duyduğumuz ve bağrında şerefle millet
vekâletini taşıdığımız Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 92nci kuruluş yıl dönümünü kutluyoruz ve hayranlıkla
idrak ediyoruz.
Konuşmamın hemen
başında sizleri, ekran başında bizleri izleyen temsil
yetkisini taşıdığımız aziz
vatandaşlarımızı, geleceğimizin güvencesi sevgili
çocuklarımızı şahsım ve parti grubum adına sevgi
ve saygılarımla selamlıyorum.
İftihar edilecek bir
adanmışlığa eşlik eden derin manevi hassasiyet
içerisinde bir cuma günü dualarla, kurbanlarla, Kuran-ı Kerim ve Buhari
Şerif tilavetleriyle açılan Büyük Millet Meclisi Türk milletinin
20nci yüzyıldaki en önemli adımı ve eseridir.
En yaşlı üye
sıfatıyla Meclisin ilk toplantısını idare eden ve
açılış konuşmasını yapan Sinop Mebusu Şeref
Beyin de vurguladığı gibi Türk milleti esaret vaziyetini
şiddetle ve kesin olarak reddederek, vekillerini Ankarada
toplamış ve kendi kaderine bizatihi kendisinin yön vereceğini
ilan etmiştir.
Sömürgeci güçlerin mütecaviz
eğilimleri, acımasız davranışları, kanlı
saldırıları, cinayetleri ve insanlıkla zerre kadar
bağdaşmayan niyetleri Büyük Millet Meclisinin heybeti ve haşmeti
karşısında gerilemiş ve geldiği gibi de gitmek zorunda
kalmıştır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, her
şeyden evvel, bağımsızlığa duyulan
bağlılığın, esarete gösterilen tepkinin ve millet
egemenliğine karşı vazgeçilmez sadakatin adı ve tanımıdır.
Millî varlığın mukaddes bir bütün olduğunun ispatı,
parçalanamaz ve el uzatılamaz bir değer olarak
bayraklaştığının teyit ve temini, çatısı
altında bulunduğumuz kutlu Meclisimizin başarısıyla ve
garantisiyle cihana duyurulmuştur. Fedakârlık burada zirveye
tırmanmış, vatan ve millet sevgisi buradan özgürlük
kıvılcımını tutuşturmuştur. Anadolunun
ortasında o dönemin zor şartları altında hilalin cihana
meydan okuması, Türk milletinin hayat ve varlık haklarına sahip
çıkması şüphesiz Büyük Millet Meclisinin üstün kabiliyeti ve
mücadele azmiyle gerçekleşmiştir. Biliyor ve inanıyoruz ki
milletimizin ruh hâli, taşıdığı yüksek erdemler, sahip
olduğu mizaç ve karakteri Türkiye Büyük Millet Meclisinin
doğasında başlıca faktörler arasında yer almıştır.
23 Nisan 1920 tarihi, Ankaranın
çorak ve bataklık yaylasında yeni bir umudun, yeni bir
başlangıcın ve yeniden ayağa kalkışın
müjdesi ve emperyalizmin vatan topraklarında
barınamayacağının kararlılık duyurusu
olmuştur. Büyük Millet Meclisi bir yanda cepheleri yönetirken öte yanda
bağımsız ve onurlu yaşamanın esaslarını
belirlemiş, bu uğurda ne gerekiyorsa da yapmıştır. Bu
Mecliste millî vicdanın geleceğe ait bütün arzu ve beklentileri bir
araya gelmiş, cumhuriyetimiz bu ortam içinde yeşermiş ve
filizlenmiştir. Aynı anda hem savaşan hem de meşruiyet
çizgisinden ayrılmayarak demokrasiyi kendisine pusula ve millet iradesini
tek güç kaynağı olarak tayin eden böylesi demokratik müessese
yapısına o zamanki şartlar altında tesadüf etmek bir iki
istisna dışında neredeyse imkânsızdır. En
karanlık günlerde sarsılmak ve zaafa düşmek üzere olan millî
iman buradaki inanç ve iddiayla canlanmış, nihayetinde de Ulustaki
taş binada somutlaşan millet iradesinin rehberliğiyle zafer
şafağı İzmirde sökmüştür. Zalimler, hainler, iş
birlikçiler ve işgalciler ülkemizden kovuluncaya kadar Büyük Millet
Meclisi teyakkuz hâlini korumuş ve kutsallarımıza musallat
olanlara karşı göğsünü siper etmiştir. Mütevazı,
yarı karanlık, dar bir bina ve salonda, milletimizi hedefine alan
tarihin en ağır felaketi, zulmü, baskısı, tahakkümü,
esirlik ve aşağılık duygusu parlak bir karşı
koyuşla etkisiz hâle getirilmiştir. Kimi zaman kenarları avizeli
gaz lambası, kimi zaman da mum ışığı altında
sabahlara kadar süren ateşli ve gergin görüşmelerde Türk milletinin
tarihine yeni bir şeref sayfası kendisi küçük ama sonuçları
tarih kadar büyük Ulustaki millet eserinde açılmıştır. Bu
nedenledir ki, Büyük Millet Meclisi, 1918de yenilmiş, yorulmuş,
hırpalanmış bir hâlde bulunan Türk milletini 1923te muzaffer
yapmış ve geleceği üzerinde hiçbir emel ve kirli niyetin müdahil
olamayacağını göstermiştir. Büyük Millet Meclisi
Malazgirtin emanetini yere düşürmemiş, binlerce yıllık
haysiyet ve itibarımızı lekeletmemiş, Türk milletinin
gidecek, sığınacak veya vazgeçecek bir yurdu
olmadığını gerek irfanıyla gerek hamiyetiyle gerekse
de tutkusuyla ortaya koymuştur.
Tarih gazi Meclisimizin bu
muhteşem ve hayranlık uyandıran ulvi vasfını her
fırsatta gösterecek ve millî yürekler her şart altında bunu
hayırla yâd edecektir. Bu itibarla, sahibi olduğumuz bu millî değerin
sırrına ve manasına her anlamda nüfuz etmek ve samimiyetle de
yüceltmek hepimizin en temel görevleri arasında olduğu gibi,
aynı zamanda da millî bir vecibedir. Egemenliğin yegâne ve mutlak
sahibi Türk milletinin temsilcileri olarak sorumluluklarımızın
farkında olmalıyız ve üstlendiğimiz millî vazifeyi
yıpratmadan ve yaralamadan ileriye taşımalıyız. Millet
egemenliğini yanlış yorumlayarak kişisel heves ve
hedeflerine meşruluk kılıfı geçirmeye uğraşanlar,
dünün mana ve öneminden kendi hislerine düşen payı almakta direnenler,
küresel plan ve senaryolara sözcülük yapanlar Meclisimizin muhterem
hatıralarından ders çıkarmalıdır. Dün
vatanımızı tasfiyeyle uğraşan sömürgeciliğin icra
memurlarına bugün dayanak ve destek olarak komşu
coğrafyaların kaos ve karmaşaya girmesini ısrarla
arzulayanlar ve Batının bölünme senaryolarını Müslüman
âlemine kabul ettirmeye çalışanlar elbette iyi niyetli ve dürüst
olmayanlardır. (MHP sıralarından alkışlar) Türk
milletini cephelerde yenemeyenlere, birliğini gizli anlaşmalarla
bozamayanlara ve bu coğrafyadaki mevcudiyetini ne yaptılarsa yok
edemeyenlere bugün güvenip teslim olmak kısa vadede
muhataplarının iktidarını güvenceye alsa da uzun vadede
ortaya çıkacak vebalden asla kurtaramayacaktır. Kardeşlik
bağlarımızı koparmak isteyenlere verilen her taviz, millet
hâkimiyetini zedelemeye dönük her boyun eğme, tarihimizi çarpıtmaya
cüret edenlere gösterilen her müsamaha önünde sonunda yıkımı ve
çözülmeyi sağlayacaktır ki buna bizim izin vermemiz, göz
yummamız asla söz konusu olmayacaktır.
Muhterem milletvekilleri, kolay
zahmetsizdir ve bununla birlikte ömrü de kısadır, zor ve
meşakkatli olan ise doğruya, hakka bütünüyle bağlanmak, millî
ilke ve inançların çizdiği yoldan ayrılmamaktır. Milletimiz
vasiliği, vesayeti ve her türlü dayatmayı reddettiğini doksan
iki yıl önce göstermiş, kolayı, basiti ve bedelsiz
mutluluğa ulaşmayı elinin tersiyle itmiştir;
kanını, canını, emeğini ve her türlü
imkânını bağımsız yaşayabilmek amacıyla
seferber etmiştir. Bunu yaparken de seçtiği temsilcileri eliyle bütün
kuvvetini bu demokrasi yuvasında toplamış, fert ve zümre
egemenliğini geri dönmemek üzere tarihin karanlıklarına
göndermiştir.
Türk milleti, tam doksan iki yıl
önce demokraside karar kılmış, iradesinin her şeyin önünde
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MİLLİYETÇİ HAREKET
PARTİSİ GENEL BAŞKANI VE MECLİS GRUBU BAŞKANI DEVLET
BAHÇELİ (Devamla)
ve üstünde olduğunu haykırmış,
bunun dışındaki her yön ve tercihe kapalı olduğunu
açıklıkla ispat etmiştir. Bu nedenle, ihtilal girişimleri,
darbe düşünceleri veya demokrasinin anlamını
bulanıklaştıracak fikir ve siyaset uygulamaları gazi
Meclisimizin birikim ve kazanımlarına saygısızlık,
tahammülsüzlük ve inkârcılık anlamına gelecektir.
Geçmişin olağanüstü
şartlarında bile açık ve çalışır bir vaziyette
bulunan Türkiye Büyük Millet Meclisinin ruhunu incitecek, yetkilerini
gasbedecek ve varlığını ortadan kaldıracak tavır
ve yönelişleri masum görmek hiçbir şart altında
düşünülemeyecektir.
Demokrasinin geriye gitmesi, yapboz
tahtasına çevrilmesi, sivil ve askerî zorlamalarla
aşındırılması en başta büyük milletimizin
emanetine aykırılık teşkil edecektir. Bu hâliyle
demokrasiyi kökleştirmek, derinlik kazandırarak teminat altına
almak büyük bir ehemmiyet arz etmektedir. Bunun için de ilk defa sivil
nitelikli yeni bir anayasa yapım süreci önemlidir ve sonuca ermesi bizim
açımızdan elzemdir.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Değerli Başkanının kararlı, samimi ve gayretli
çalışmalarıyla yürüyen Anayasa Uzlaşma Komisyonu temsil
edilen partilerin oy oranlarına bakılmaksızın verilecek
katkı ve çabayla amacına ulaşmalıdır. Türk milleti hak
ettiği yeni anayasaya gelecek yıl kutlayacağımız
Türkiye Büyük Millet Meclisinin doksan üçüncü yıl dönümüne kadar mutlaka
kavuşmalı ve artık bu konu etrafında yapılan
tartışmalar da uzlaşmayla ve olgunlukla bitirilmelidir.
Önümüzdeki tarihî fırsat
şahsi ve ideolojik çekişmelere kurban edilmemeli, siyasi hırslar
belirlenen ilkelerin önüne geçmemelidir. Parti olarak biz bu sürecin olumlu bir
şekilde yürümesi ve yeni bir anayasa hazırlanması konusunda
elimizi taşın altına koymaya varız ve bunda da son derece
kararlıyız.
Değerli milletvekilleri,
milletimiz kendisi olarak kalabilmek için düne, yaşamak, ümitlenmek,
değişmek ve ilerlemek için ise yarına muhtaçtır. Biz bu
coğrafya üzerinde aynı dili konuşan, aynı geleneklere ve
inançlara göre yaşayan, ortak çıkarlara ve bu çıkarlara
bağlı olarak gayeleri olan büyük bir aile olarak bin yıldır
dinamik, dimdik ayaktayız ve olmaya da devam edeceğiz.
Bu kapsamda, Türkiye Büyük Millet
Meclisi, milletimizin bütünüyle birlikte yaşamasının
teminatı ve güvencesidir, bin yıllık kardeşliğin ileri
ve son merhalesidir. Meclisin mukaddes ruhunu bölünmeye ve ayrılmaya alet
etmeyi aklından geçirenlere hatırlatırım ki,
yanlış, hesap, yine buradaki büyük millet kuvvetinden dönecektir.
Milletimizin vicdan ve dimağı bölünmeye geçit vermeyecektir. Sözde
kimlik arayışında olanlar aradıkları ortam ve zemini
bulamayacaklardır. Kavgayla değil barışla, çatışmayla
değil uzlaşmayla, küslükle değil kucaklaşmayla, fitneyle
değil kavuşmayla her meselemizin üstesinden geliriz ve her mihneti,
dün olduğu gibi bugün de aşarız; inancım ve ümidim bu
şekildedir.
Milletimizin egemenlik yetkilerini
doğrudan doğruya eline aldığı 23 Nisan tarihi,
aynı zamanda sevgili çocuklarımız için de bayram olarak
kutlanmaktadır. Bu vesileyle, bütün çocuklarımızın
bayramını kutluyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle,
egemenliğin aziz milletimiz tarafından kullanılmaya
başlandığı 23 Nisan 1920 tarihinin 92nci yıl
dönümünün, yeni bir doğruluşa aracılık etmesini temenni
ediyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisini bize
emanet eden başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm kurucu
kahramanları ve vatanımızın selameti için
canlarını seve seve ortaya koyan muhterem şehitlerimizi rahmet
ve minnetle anıyorum. Cenabıallah hepsinden razı olsun,
kabirleri nur dolsun.
Konuşmama son verirken,
ekranları başında bizi izleyen aziz milletimizi ve muhterem
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından ayakta alkışlar, AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Bahçeli.
Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 92nci yıl dönümünün ve Ulusal
Egemenlik ve Çocuk Bayramının kutlanması ve günün önem ve
anlamının belirtilmesi amacıyla yapılan konuşmalar
tamamlanmıştır.
Sözlü soru önergeleriyle, alınan
karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleriyle komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için 24 Nisan 2012
Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 14.56