TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
100üncü
Birleşim
7
Mayıs 2013 Salı
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Eskişehir Milletvekili
Salih Kocanın, Eskişehir Uluslararası Yunus Emre Kültür ve
Sanat Haftası kutlamaları ve etkinliklerine ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Mersin Milletvekili
Ali Rıza Öztürkün, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin
İnanın idam edilişlerinin 41inci yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakıkın, Dersim katliamına ve
Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ile Hüseyin İnanın idam
edilişlerinin 41inci yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili
Kadir Gökmen Öğütün, İstanbulda 1 Mayıs kutlamalarında ve
Deniz Gezmiş ile arkadaşlarının 6ncı Filoyu denize
döktüğü yer olan Dolmabahçeye yapılan yürüyüşte yaşanan
olaylara ilişkin açıklaması
2.- Iğdır
Milletvekili Sinan Oğanın, açık öğretim fakültesi
öğrencilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması
3.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbabanın, Malatya Kürecikte kurulan üsse ve
Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmazın bu üsle ilgili
açıklamalarına ilişkin açıklaması
4.- Adana Milletvekili
Muharrem Varlının, Hükûmetin mısır ithalatını
bir an önce durdurması gerektiğine ilişkin açıklaması
5.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin, AKP Hükûmetinin mültecilerle ve Suriyeyle ilgili
politikasının yanlış olduğuna ve bunu yeniden gözden
geçirmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
6.- Osmaniye
Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlunun, açık öğretim fakültesi
öğrencilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması
7.- Giresun
Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlunun, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan
ve Hüseyin İnanın idam edilişlerinin 41inci yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
8.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandırın, MHP Grubu olarak, Bursaspor Kulübü
Başkanı İbrahim Yazıcıya Allahtan rahmet
dilediklerine ve Yunus Emre Kültür ve Sanat Haftasına ilişkin
açıklaması
9.- Bingöl Milletvekili
İdris Balukenin, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ile Hüseyin
İnanın idam edilişlerinin 41inci yıl dönümüne ve Dersim
katliamına ilişkin açıklaması
10.- İstanbul
Milletvekili Aykut Erdoğdunun, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ile Hüseyin
İnanın idam edilişlerinin 41inci yıl dönümüne ve
halkı için ölen bütün devrim şehitlerini saygıyla
andığına ilişkin açıklaması
11.- Bingöl
Milletvekili İdris Balukenin, Kastamonu Milletvekili Mustafa Gökhan
Gülşenin BDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma
sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
12.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, İstanbul Milletvekili Bülent
Turanın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma
sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
13.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, Mersin Milletvekili Ali Rıza
Öztürkün açıklaması sırasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
14.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın açıklaması sırasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa Konseyi
Parlamenter Meclisi (AKPM) Başkanı Jean-Claude Mignon'un beraberinde
bir heyet ile birlikte ülkemizi ziyaret etmesinin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanının 30/4/2013 tarih ve 48 sayılı
Kararı ile uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/1209)
2.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa Birliği
Konseyi İrlanda Başkanlığı tarafından 12-13
Mayıs 2013 tarihlerinde İrlanda'nın başkenti Dublinde düzenlenecek
olan Parlamento Çevre ve Enerji Komisyonları Başkanları
Toplantısına katılması Genel Kurulun 30/4/2013 tarihli
98'inci Birleşiminde kabul edilen heyeti oluşturmak üzere AK
PARTİ Grubunun bildirmiş olduğu isme ilişkin tezkeresi
(3/1210)
3.- (10/74, 471, 472,
473, 474, 475) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu
Başkanlığının süre uzatımına ilişkin
tezkeresi (3/1211)
4.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, Türk-Amerikan Dernekleri
Federasyonu tarafından 16-18 Mayıs 2013 tarihlerinde ABD'nin New York
şehrinde düzenlenecek olan 32nci Türk Günü etkinliklerine
katılım sağlanması hususuna ilişkin tezkeresi
(3/1212).
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Bursa Milletvekili
Necati Özensoy ve 19 milletvekilinin, ülkemizde enerji sektörünün sorunlarının
araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/606)
2.- Adıyaman
Milletvekili Salih Fırat ve 28 milletvekilinin, Güneydoğu Anadolu
Projesi'nin ekonomik kalkınma, sosyal gelişme ve temel altyapı
yatırımlarının bölgeye ne gibi yansımaları
olduğunun ve projelerin gerçekleştirilme oranlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/607)
3.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru ve 19 milletvekilinin, ülkemizde organ nakillerinde ve
organ bağışında yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/608)
C) Önergeler
1.- Kırklareli
Milletvekili Mehmet S. Kesimoğlunun (2/666) esas numaralı Polis
Vazife ve Salahiyet Kanununun İki Maddesinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/110)
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- BDP Grubunun, TSK'da yaşanan şüpheli
asker ölümlerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/445) esas
numaralı Meclis araştırması önergesinin görüşmelerinin
Genel Kurulun 7 Mayıs 2013 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- MHP Grubunun, aile kurumumuzun güçlendirilmesi
için, ülkemizde meydana gelen, birçok ailenin dağılması ve
çocuklarımızın mağdur olmasına neden olan boşanma
olaylarının ve sebeplerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilen Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun 7 Mayıs 2013
Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili İhsan
Özkes ve 21 milletvekili tarafından Vakıflar Genel Müdürlüğüne
ait yerlerde ikamet eden din görevlilerine açılan ecrimisil
davalarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla 13/4/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun 7 Mayıs 2013
Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önergesi
4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun
çalışma saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden
düzenlenmesine; 7, 14, 21 ve 28 Mayıs 2013 Salı günkü
birleşimlerinde bir saat sözlü soruların görüşülmesini müteakip
diğer denetim konularının görüşülmeyerek gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmında yer alan işlerin görüşülmesine; 8, 15, 22 ve 29
Mayıs 2013 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü soruların
görüşülmemesine; 450 sıra sayılı Kanun
Tasarısının İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkesin,
Malatya Milletvekili Ömer Faruk Özün CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşma sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Malatya Milletvekili Ömer Faruk Özün,
İstanbul Milletvekili İhsan Özkesin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşma sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
3.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürkün,
İstanbul Milletvekili Bülent Turanın CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşma sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
4.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkesin,
İstanbul Milletvekili Bülent Turanın CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşma sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
5.- İstanbul Milletvekili Bülent Turanın,
İstanbul Milletvekili İhsan Özkesin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşma sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
6.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkesin,
İstanbul Milletvekili Bülent Turanın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşma sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
7.- İstanbul Milletvekili Bülent Turanın,
İstanbul Milletvekili İhsan Özkesin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşma sırasında şahsına
tekraren sataşması nedeniyle konuşması
8.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın AK PARTİ grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşma sırasında AK PARTİ
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
9.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşma sırasında CHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
10.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşma sırasında Adalet ve Kalkınma
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
11.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşma sırasında Cumhuriyet
Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
12.- Bingöl Milletvekili İdris Balukenin, Malatya
Milletvekili Veli Ağbabanın AK PARTİ grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşma sırasında Barış ve
Demokrasi Partisine sataşması nedeniyle konuşması
13.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşma sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
14.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın görüşülen kanun tasarısının 8inci
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşma
sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
VIII.- SÖZLÜ SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, Posofa
bağlı bir köyün dere yatağına köprü yapılmasına
ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/80) ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
2.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, enflasyon oranlarının
hesaplanması yöntemine ilişkin sözlü soru önergesi (6/305) ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
3.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahanda kamu yatırımları
için ayrılan ödenek miktarının artırılmasına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/500) ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmazın cevabı
4.- Ankara Milletvekili
Zühal Topcunun, Bakanlıkta ve Bakanlığa bağlı kurum
ve kuruluşlarda özürlü personel istihdamına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/633) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın
cevabı
5.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, sebze ve meyve ithalatına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/775) ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
6.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, tatlı su
balıkçılığının desteklenmesine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/947) ve Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmazın cevabı
7.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, gübre üretimi, ithalatı ve
ihracatına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/954) ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
8.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, Et ve Balık kurumunun faaliyetlerine
yönelik ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1028) ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
9.- Adana Milletvekili
Ali Halamanın, Adana ili ve ilçelerinde yürütülen proje ve
yatırımlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/1143) ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
10.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, engelli vatandaşların
ihtiyaçlarının Devlet tarafından karşılanması
için yapılan çalışmalara ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/1149) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın
cevabı
11.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, sigara
kaçakçılığının önlenmesine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1180) ve Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmazın cevabı
12.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, Hak-İşin işsizlik
konusunda yaptığı açıklamalara ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1182) ve Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmazın cevabı
13.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, zeytin üreticilerinin desteklenmesi ve
zeytinyağı fiyatlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/1183) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
14.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, işsizlik sigortası fonundan
yararlanma koşullarının kolaylaştırılmasına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1188) ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
15.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, fındık
kaçakçılığının önlenmesine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1190) ve Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmazın cevabı
16.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, asgari ücretin yeniden belirlenmesine
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1191) ve Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmazın cevabı
17.- Adana Milletvekili
Ali Halamanın, TÜİKte çalışan 4-Cli personele
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1449) ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmazın cevabı
18.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahanın kalkınması için
başta hayvancılık ve eğitim olmak üzere Devlet
yatırımlarının artırılması ihtiyacına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1640) ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmazın cevabı
19.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, Dışişleri
Bakanlığında görev yapan sözleşmeli personelin özlük
haklarından kaynaklanan mağduriyetlerine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1762) ve Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmazın cevabı
20.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, HESlerde yaşanan iş
kazalarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1771) ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
21.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, iş adamlarının yurt
dışına, vizesiz seyahat edilebilmelerine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1832) ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmazın cevabı
22.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, TÜİK tarafından açıklanan
verilerin güvenilirliğine ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/1834) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
23.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, hane halkı sağlık
araştırmalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1917) ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
24.- Gaziantep
Milletvekili Mehmet Şeker'in, Bakanlığın kurumsal
kimliğinin oluşturulmasına yönelik harcamalara ilişkin
sözlü soru önergesi (6/1953) ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmazın cevabı
25.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, engellilerle ilgili mevzuat
kapsamında yapılması gereken düzenlemelerin denetimine
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1986) ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
26- İzmir
Milletvekili Rahmi Aşkın Türelinin, İşsizlik
Sigortası Fonundan yapılan ödemelere ilişkin sözlü soru önergesi
(6/2034) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
27- İzmir
Milletvekili Rahmi Aşkın Türelinin, gelir yöntemiyle milli gelir
hesaplanmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2035) ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
28.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Van ilinin bazı sorunlarına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2079) ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
29.- Giresun
Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlunun, Suriyedeki olaylara
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2150) ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
30.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, SODES Projesi kapsamında finanse edilen
sportif projelere ilişkin sözlü soru önergesi (6/2320) ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
31.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, kalkınma öncelikli illerde görev yapan
Devlet memurlarına daha yüksek ücret ödenmesi talebine ilişkin sözlü
soru önergesi (6/2532) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın
cevabı
32.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, huzurevlerinde çalışan
yaşlı bakım elemanı sayısına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2653) ve Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmazın cevabı
33.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçerinin, 2012 yılında Ankaraya yapılan
yatırımlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/2730) ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
34.- Adana Milletvekili
Ali Halamanın, açlık ve yoksulluk sınırı verilerine
ilişkin sözlü soru önergesi (6/2793) ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmazın cevabı
35.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğrunun, Tokattan göçün önlenmesine yönelik
çalışmalara ve diğer illerden Tokata yapılan göçe
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2833) ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
36.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, GAP kapsamındaki yatırımlara ve
bölgeden göçlere ilişkin sözlü soru önergesi (6/3107) ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
37.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, GAP kapsamındaki desteklere ve
yabancılara yapılan taşınmaz satışlarına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/3108) ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmazın cevabı
38.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, GAPa aktarılan bütçeye ve GAP
kapsamında toprak mülkiyeti konusundaki değişikliklere
ilişkin sözlü soru önergesi (6/3109) ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmazın cevabı
39.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, GAP kapsamındaki yatırım ve
çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/3110) ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
40.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Karadenize kıyısı olan
ülkelerle entegrasyon imkanlarına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/3118) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
41.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, ülkemizin uluslararası rekabet gücüne ve
kalkınma ajanslarının katkılarına ilişkin sözlü
soru önergesi (6/3119) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın
cevabı
42.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, kalkınma ajanslarının
kısa, orta ve uzun vadeli programlarına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/3120) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın
cevabı
43.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükatamanın, Bakanlık istisnai kadrolarına
yapılan atamalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/3159) ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
44.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, ülkelerarası ekonomi birliklerine ve
SERKA Kalkınma Ajansına ilişkin sözlü soru önergesi (6/3209) ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
45.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Doğu illerinin teşvik edilmesine
ilişkin sözlü soru önergesi (6/3331) ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmazın cevabı
46.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bölgesel fuarların ve ulusal
fuarların uluslararası bir yapıya dönüştürülmesine
ilişkin sözlü soru önergesi (6/3370) ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmazın cevabı
47.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükatamanın, tanıtım faaliyeti giderlerine
ilişkin sözlü soru önergesi (6/3477) ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmazın cevabı
48.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükatamanın, engelli istihdamına ilişkin sözlü
soru önergesi (6/3478) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın
cevabı
49.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükatamanın, özel şahıslardan kiralanan
taşınmazlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/3479) ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
50.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükatamanın, Bakan Yardımcısına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/3483) ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmazın cevabı
51.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükatamanın, Bakanlık hizmet binalarındaki
yenileme çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/3490)
ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
52.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükatamanın, Bakanlık tarafından kiralanan
araçlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/3492) ve Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmazın cevabı
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.- Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Posta Hizmetleri
Kanunu Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/751) (S. Sayısı:
452)
X.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, bağlı kurum ve kuruluşlar tarafından
gerçekleştirilen proje ve yatırımlara ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
(7/18040)
2.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, Adıyamana yönelik proje ve yatırımlara
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağın cevabı (7/18614)
3.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, Diyarbakıra yönelik proje ve yatırımlara
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağın cevabı (7/18865)
4.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın,
promosyon ödemesi ile ilgili yapılan sözleşmeye ilişkin sorusu
ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın
cevabı (7/18909)
5.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın, süt
bankası kurulacağı iddialarına ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
(7/18911)
6.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın,
Şanlıurfanın Ceylanpınar ilçesinde yapılaşma
sorununa ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (7/18966)
7.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın,
promosyon ödemesi ile ilgili yapılan sözleşmeye ilişkin sorusu
ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmazın cevabı
(7/19040)
8.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, 2010-2013 yılları
arasında Rizeye yapılan yatırımlara ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
(7/19171)
9.- Tekirdağ
Milletvekili Bülent Belenin, Ankarada bir camiye yapılan eklentilere
ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Bekir Bozdağın cevabı (7/19350)
10.- Mersin Milletvekili
Ali Özün, süt bankası uygulamasına ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
(7/19899)
11.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, istihdam edilen personel
sayısı ile personelin sendikal örgütlenmesine ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
(7/19900)
12.- Antalya
Milletvekili Arif Bulutun, enerji fiyatlarındaki indirimlerin
tüketicilere yansıtılmamasına ve Akdeniz EDAŞın
özelleştirme ihalesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/19951)
13.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, istihdam edilen personel
sayısı ile personelin sendikal örgütlenmesine ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/19952)
14.- Muş
Milletvekili Demir Çelikin, termik santrallerin çevreye verdiği zararlara
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/19953)
15.- Ankara Milletvekili
Levent Gökün, AVM projelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Gümrük
ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcının cevabı (7/20112)
16.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Abdullah Öcalan ile yapılan
görüşmelerde yer aldığı iddia edilen ifadelere ve PKK terör
örgütü ile yürütülen müzakerelere ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Bülent Arınç),
Abdullah Öcalan ile
yapılan görüşmelerde yer aldığı iddia edilen ifadelere
ve PKK terör örgütü ile yürütülen müzakerelere ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan),
Abdullah Öcalan ile
yapılan görüşmelerde yer aldığı iddia edilen ifadelere
ve PKK terör örgütü ile yürütülen müzakerelere ilişkin,
Abdullah Öcalan ile
yapılan görüşmelerde yer aldığı iddia edilen ifadelere
ve PKK terör örgütü ile yürütülen müzakerelere ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Bekir Bozdağ),
Abdullah Öcalan ile
yapılan görüşmelerde yer aldığı iddia edilen ifadelere
ve PKK terör örgütü ile yürütülen müzakerelere ilişkin Adalet
Bakanından,
Abdullah Öcalan ile
yapılan görüşmelerde yer aldığı iddia edilen ifadelere
ve PKK terör örgütü ile yürütülen müzakerelere ilişkin Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanından,
Abdullah Öcalan ile
yapılan görüşmelerde yer aldığı iddia edilen ifadelere
ve PKK terör örgütü ile yürütülen müzakerelere ilişkin Avrupa Birliği
Bakanından,
Abdullah Öcalan ile
yapılan görüşmelerde yer aldığı iddia edilen ifadelere
ve PKK terör örgütü ile yürütülen müzakerelere ilişkin Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanından,
Abdullah Öcalan ile
yapılan görüşmelerde yer aldığı iddia edilen ifadelere
ve PKK terör örgütü ile yürütülen müzakerelere ilişkin Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanından,
Abdullah Öcalan ile
yapılan görüşmelerde yer aldığı iddia edilen ifadelere
ve PKK terör örgütü ile yürütülen müzakerelere ilişkin Çevre ve
Şehircilik Bakanından,
Abdullah Öcalan ile
yapılan görüşmelerde yer aldığı iddia edilen ifadelere
ve PKK terör örgütü ile yürütülen müzakerelere ilişkin
Dışişleri Bakanından,
Abdullah Öcalan ile
yapılan görüşmelerde yer aldığı iddia edilen ifadelere
ve PKK terör örgütü ile yürütülen müzakerelere ilişkin Ekonomi
Bakanından,
Abdullah Öcalan ile
yapılan görüşmelerde yer aldığı iddia edilen ifadelere
ve PKK terör örgütü ile yürütülen müzakerelere ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından,
Abdullah Öcalan ile
yapılan görüşmelerde yer aldığı iddia edilen ifadelere
ve PKK terör örgütü ile yürütülen müzakerelere ilişkin Gençlik ve Spor
Bakanından,
Abdullah Öcalan ile
yapılan görüşmelerde yer aldığı iddia edilen ifadelere
ve PKK terör örgütü ile yürütülen müzakerelerin Bakanlık
çalışmalarına etkilerine ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından,
Abdullah Öcalan ile
yapılan görüşmelerde yer aldığı iddia edilen ifadelere
ve PKK terör örgütü ile yürütülen müzakerelere ilişkin Gümrük ve Ticaret
Bakanından,
Abdullah Öcalan ile
yapılan görüşmelerde yer aldığı iddia edilen ifadelere
ve PKK terör örgütü ile yürütülen müzakerelerin Bakanlık
çalışmalarına etkilerine ilişkin İçişleri
Bakanından,
Abdullah Öcalan ile
yapılan görüşmelerde yer aldığı iddia edilen ifadelere
ve PKK terör örgütü ile yürütülen müzakerelerin Bakanlık
çalışmalarına etkilerine ilişkin Kalkınma
Bakanından,
Abdullah Öcalan ile
yapılan görüşmelerde yer aldığı iddia edilen ifadelere
ve PKK terör örgütü ile yürütülen müzakerelerin Bakanlık
çalışmalarına etkilerine ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından,
Abdullah Öcalan ile
yapılan görüşmelerde yer aldığı iddia edilen ifadelere
ve PKK terör örgütü ile yürütülen müzakerelerin Bakanlık
çalışmalarına etkilerine ilişkin Maliye Bakanından,
Abdullah Öcalan ile
yapılan görüşmelerde yer aldığı iddia edilen ifadelere
ve PKK terör örgütü ile yürütülen müzakerelerin Bakanlık
çalışmalarına etkilerine ilişkin Millî Eğitim
Bakanından,
Abdullah Öcalan ile
yapılan görüşmelerde yer aldığı iddia edilen ifadelere
ve PKK terör örgütü ile yürütülen müzakerelerin Bakanlık
çalışmalarına etkilerine ilişkin Millî Savunma
Bakanından,
Abdullah Öcalan ile
yapılan görüşmelerde yer aldığı iddia edilen ifadelere
ve PKK terör örgütü ile yürütülen müzakerelerin Bakanlık
çalışmalarına etkilerine ilişkin Orman ve Su
İşleri Bakanından,
Abdullah Öcalan ile
yapılan görüşmelerde yer aldığı iddia edilen ifadelere
ve PKK terör örgütü ile yürütülen müzakerelerin Bakanlık
çalışmalarına etkilerine ilişkin Sağlık
Bakanından,
Abdullah Öcalan ile
yapılan görüşmelerde yer aldığı iddia edilen ifadelere
ve PKK terör örgütü ile yürütülen müzakerelerin Bakanlık
çalışmalarına etkilerine ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından,
Soruları ve
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalayın cevabı
(7/20150), (7/20155), (7/20163), (7/20170), (7/20187), (7/20200), (7/20207),
(7/20211), (7/20226), (7/20239) Ek cevap (7/20251), (7/20256), (7/20264),
(7/20276), (7/20292), (7/20305), (7/20366), (7/20397), (7/20402), (7/20411),
(7/20434), (7/20460), (7/20472) Ek cevap (7/20486), (7/20506)
17.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Vana yönelik proje ve
yatırımlara ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı (7/20174)
18.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin, Gümüşhanenin bir köyünde yaptırılan bir okula
ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktarın cevabı (7/20238)
19.- Antalya
Milletvekili Yıldıray Sapanın, esnaf bölge birlikleri ve esnaf
kefalet ve kredi kooperatifleri ile ilgili iddialara ilişkin sorusu ve
Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcının cevabı
(7/20300)
20.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin, kadınların ticari hayata
katılımına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı
Hayati Yazıcının cevabı (7/20303)
21.- Denizli
Milletvekili Emin Haluk Ayhanın, Bakanlık personeline ilişkin
sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcının
cevabı (7/20306)
22.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükatamanın, 2002 yılından itibaren Bursaya veya
Bursadan tayin edilen personele ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret
Bakanı Hayati Yazıcının cevabı (7/20307)
23.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, yurt dışı
görevlendirmelere ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/20470)
24.- Antalya
Milletvekili Arif Bulutun, orman yangınlarıyla mücadele
kapsamındaki çalışmalara ilişkin sorusu ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/20471)
25.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Abdullah Öcalan ile yapılan
görüşmelerde yer aldığı iddia edilen ifadelere ve PKK terör
örgütü ile yürütülen müzakerelerin Bakanlık çalışmalarına
etkilerine ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı (7/20472)
26.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükatamanın, Bakanlığa bağlı birimlerde
çalışan taşeron işçilere ilişkin sorusu ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/20475)
27.- İstanbul
Milletvekili Melda Onurun, Antalyanın Finike bölgesinde faaliyet
gösteren taş ocaklarına ilişkin sorusu ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/20476)
28.- Kütahya Milletvekili
Alim Işıkın, Bakanlığın merkez ve taşra
teşkilatı ile bağlı birimlerince düzenlenen toplantı
ve organizasyonlara ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayanın cevabı (7/20681)
29.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, Bakanlık tarafından
gerçekleştirilen denetimlere ve kesilen idari para cezalarına
ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın
cevabı (7/20682)
30.- İstanbul
Milletvekili İhsan Özkesin, Diyanet İşleri
Başkanlığı tarafından yaptırılan bir ankete ilişkin
Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağın cevabı (7/20983)
31.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Çankırıya yönelik
proje ve yatırımlara ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı (7/20993)
32.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Çankırıya yönelik
proje ve yatırımlara ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı
Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı (7/21036)
33.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin, perdecilik sektörüne verilen destek ve teşviklere
ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın
cevabı (7/21037)
34.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin, 2008-2013 yılları arasında mermer üretici
ile ihracatçılarına verilen destek ve teşviklere ilişkin
sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı
(7/21038)
35.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin, TURQUALITY Projesine ve yapılan harcamalara
ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın
cevabı (7/21039)
36.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın, Türkiye ile İsrail arasındaki dış ticaret
hacmine ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayanın cevabı (7/21040)
37.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükatamanın, Bakanlığın hizmet binalarında
yapılan yenileme çalışmalarına ilişkin sorusu ve
Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı (7/21310)
38.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükatamanın, Bakanlık tarafından düzenlenen yurt
dışı gezilerine ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı
Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı (7/21311)
39.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükatamanın, tanıtım faaliyeti giderlerine
ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın
cevabı (7/21312)
40.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükatamanın, olası bir depremin olumsuz etkilerinden
korunmak için alınan önlemlere ve hizmet binalarının depreme
dayanıklılığına ilişkin sorusu ve Ekonomi
Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı (7/21313)
41.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükatamanın, Bakan Yardımcısına ilişkin
sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı
(7/21314)
42.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükatamanın, özel şahıslardan kiralanan
taşınmazlara ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayanın cevabı (7/21315)
43.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükatamanın, engelli personele yönelik çalışmalara
ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın
cevabı (7/21316)
44.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükatamanın, engelli istihdamına ilişkin sorusu ve Ekonomi
Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı (7/21317)
45.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükatamanın, özel şahıslardan kiralanan araçlara ilişkin
sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı
(7/21318)
46.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Bakanlık personelinin psikolojik
taciz (mobbing) şikayetlerine ve yapılan işlemlere ilişkin
sorusu ve Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayanın cevabı (7/21320)
47.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin, 2008-2013 yılları arasında
uğranılan siber saldırılara ilişkin sorusu ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlamın cevabı
(7/21510)
48.- Kastamonu
Milletvekili Emin Çınarın, Kastamonuda serbest bölge
açılmasına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayanın cevabı (7/21603)
49.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükatamanın, Bursadaki bağlı kurum ve
kuruluşlara yapılan açıktan personel atamalarına
ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın
cevabı (7/21604)
50.- Erzincan
Milletvekili Muharrem Işıkın, TBMM Kampüsü içinde görüldükleri
iddia edilen iki kişiye ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlamın cevabı (7/22182)
07 Mayıs 2013 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet
SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER : Mine
LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 100üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı
vardır, gündeme geçiyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç sayın
milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Konuşma süreleri beşer
dakikadır, Hükûmet bunları cevaplandırabilir, süresi yirmi
dakikadır.
Gündem dışı ilk söz,
Eskişehir Uluslararası Yunus Emre Kültür ve Sanat Haftası
kutlamaları, etkinlikleri münasebetiyle söz isteyen Eskişehir
Milletvekili Salih Kocaya aittir.
Buyurun Sayın Koca. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Eskişehir Milletvekili Salih Kocanın,
Eskişehir Uluslararası Yunus Emre Kültür ve Sanat Haftası
kutlamaları ve etkinliklerine ilişkin gündem dışı
konuşması
SALİH KOCA (Eskişehir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anadolu, farklı
kültürleri, inançları, ırkları, konuşulan dilleri,
aslından uzaklaştırmadan bir arada yaşatmış ve bu
medeni vasfını her zaman devam ettirmiş uygarlıkların
diyarıdır.
Pek çok medeniyete ev sahipliği
yapmış olan bu coğrafya, kadim kültürlerin nesilden nesile
aktarılmasıyla dünyanın kültür merkezlerinden biri hâline
gelmiş ve o kültürlerin damıtılarak geleceğe
aktarılması neticesinde elde edilen sevgi ve barış
medeniyetimizin remzi olarak Anadolu adıyla isimlendirilmiştir. Bu
ev sahipliğinin manevi temsilcileri, evrensel mesajla şekillenen
sevgi ve barış medeniyetini yüzyıllarca ileriye
taşımışlardır.
Bu manevi temsilcilerden birisi de
Eskişehirin Sarıköyünden çıkan bizim Yunustur. Saf ve duru
bir ifadeyle İslamın ahlak anlayışını anlatan
Yunus, sevginin ve barışın şairidir. İnsanlık
tarihinin en güzel değerlerinden biri olan Yunus, sadece
yaşadığı çağı değil, bütün çağları
etkilemiştir. Yunus, sevgi ve barış söylemiyle insani değerleri
yeniden inşa etme anlayışının en güçlü
mimarlarından biri olmuştur. Yunus mutfağında insan, sevgi
terkibiyle terbiye olur ve tekâmül ocağında pişer. Yunusun
sevgi terkibi, İslam membasından sulanmış, tasavvuf imbiğinden
geçmiş, ilim ateşinde dem bulmuş, şiirsel bir anlatım
ile tatlandırılmıştır. Böylece, her yüzyıla hitap
eden ve evrensel bir mesaj hâlini almıştır.
Yunusun şiirleri ile gönüllerde
oluşturduğu huzur iklimi, bu felsefenin hayatın her
alanında etkili olması gerektiğini bizlere gösteriyor. Bu
nedenle, Yunus felsefesinin eğitimcilerimiz tarafından nesillerimize
okullarda ders olarak anlatılması, geleceğimizin
sağlıklı bir şekilde inşa edilmesi açısından
önemlidir.
Tüm çağlara hitap eden bizim Yunus
Biz kimseye kin tutmayız/ Kamu âlem birdir bize. dizeleriyle
eşitlik ilkesini; Yaratılanı hoş gör, Yaradandan ötürü.
dizesiyle tevazu ve hoşgörüyü; Gelin tanış olalım/
İşi kolay kılalım/ Sevelim sevilelim/ Dünya kimseye
kalmaz. dizeleriyle de birliği, beraberliği, kardeşliği ve
barışı anlatmıştır.
2013 Yılı Türk Dünyası
Kültür Başkenti olan Eskişehir; Yunus Emre, Nasreddin Hoca, Şeyh
Şucaeddin-i Veli, Seyit Battal Gazi, Mahmud Hüdayi gibi gönül erlerini
yetiştirerek manevi iklimi en güçlü kaynaklardan beslemiş bir ilim ve
irfan yurdudur.
Eskişehir Osmanlıdan bu yana
Kırımdan, Kafkaslardan ve Balkanlardan göç etmiş
soydaşlarımızı bağrına basarak aynı zamanda
sevgi ve hoşgörünün başkenti olmuştur. Eskişehirliler
olarak barış ve sevginin sözcüsü Yunus gibi bir değerimizin içimizden
çıkmasından dolayı gurur duyuyoruz. Yunusu anlamak, onun
felsefesini yaşamak ve bu felsefenin yaşanmasını
sağlamak, bu topraklarda yaşayan herkesin görevidir. Bu amaçla, son
yıllarda Eskişehir Valiliğimizin öncülüğünde aktiviteler
gerçekleştiriyoruz. Yunusun ve felsefesinin tüm dünyaya
tanıtılması amacıyla her yıl mayıs ayının
ilk haftasını Uluslararası Eskişehir Yunus Emre Kültür ve
Sanat Haftası olarak kutluyoruz. Bu yıl da 3-11 Mayıs tarihleri
arasında gerçekleşen etkinlikler Yunusun, Mevlânânın ve Hacı
Bayram Velinin torunlarının bir araya gelmesiyle daha bir anlamlı
oldu. Çünkü bu sene, Anadolunun bu üç manevi önderinin medfun olduğu
başkentler birbirine daha
güçlü bağlandı. Bu vesileyle, bu üç başkentin birbirine yüksek
hızlı trenle bağlanmasında öncülük eden başta
Sayın Başbakanımıza ve bakanlarımıza
şükranlarımızı sunuyoruz.
Yunusun
hoşgörü ve sevgi diyarı olan 2013 Türk Dünyası Kültür
Başkenti Eskişehirimize siz değerli milletvekillerimizi ve
halkımızı davet ediyoruz.
Sözlerimi
sevginin şairi Yunustan şu dizelerle bitirmek istiyorum:
Söz ola
kese savaşı,
Söz ola
kestire başı,
Söz ola
ağulu aşı,
Yağ ile
bal ede bir söz.
Bu
duygularla sözlerime son veriyor, yüce heyetinizi saygı ve sevgiyle
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Koca.
Gündem
dışı ikinci söz, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin
İnanın idam edilişlerinin 41inci yıl dönümü münasebetiyle
söz isteyen Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürke aittir.
Buyurun
Sayın Öztürk. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Mersin Milletvekili
Ali Rıza Öztürkün, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin
İnanın idam edilişlerinin 41inci yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bugün 7 Mayıs, dün 6 Mayıstı. Bundan kırk bir yıl bir
gün önce, 6 Mayıs 1972de, 1968 devrimci kuşağının
önderlerinden Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan bir
şafak vakti, alacakaranlıkta, hukuksuz bir şekilde idam
sehpasına çekilerek idam edildiler. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve
Hüseyin İnan ne yapmış da idam cezasını hak
etmişlerdi? O tarihte bu Mecliste yapılan görüşmelerde kimi
milletvekilleri bu olayı bir vatan kurtarma mücadelesi olarak
görmüşler ve Deniz Gezmişin, Yusuf Aslanın ve Hüseyin
İnanın idamı doğrultusunda oy kullanmışlardır.
Değerli
arkadaşlarım, oysa, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin
İnanın gerçekten amaçlarının ne olduğunu doğrudan
kendi ağızlarından dinlemekte yarar vardır:
Yaptıklarımızın haklı olduğuna inanıyorum,
hâlen de bu inancı taşıyorum. Türkiye'nin
bağımsızlığından başka bir şey
istemedik ve bu sebeple Amerikan emperyalizmine ve iş birlikçilerine
karşı mücadele verdik. Bundan dolayı, ölümden korkmuyoruz. Onu
ancak iş birlikçileri düşünsün ve ancak onlar kendi canının telaşına
düşsün. Ve ben 24 yaşındayken kendimi Türkiye'nin
bağımsızlığına armağan etmekten onur
duyuyorum. Biz şahsi hiçbir çıkar gözetmeden,
halkımızın bağımsızlığı ve
mutluluğu için savaştık. Ben Amerikan emperyalizmine, Sovyet
revizyonizmine, Romen soytarılığına, Bulgar
dalkavukluğuna karşı bir Türk devrimcisiyim.
Gerçekten, Deniz
Gezmiş o savunmasında Ben silahımı halka ve orduya
karşı kullanmadım ancak vatan hainlerine karşı
kullanmak maksadıyla taşıdım. Halka ve orduya
karşı silah kullanırım. şeklinde beyanda da
bulunmadım. demiştir.
Değerli
milletvekilleri, Deniz Gezmiş o savunmasında Türkiye'nin
bağımsızlığından başka bir şey
istemedik ve hayatımızı bu yola koyduk,
varlığımızı Türkiye adına armağan ettik.
Bunun aksini iddia edenler vatan hainidir. demiştir.
Gerçekten, Deniz
Gezmiş ve arkadaşları, emperyalizmin ve iş birlikçilerinin
bu ülkeden sökülüp atılacağına, Türkiye'nin
bağımsızlığına kavuşacağına, tam
demokratik bir Türkiye oluşacağına, bir gün bu ülkede sömürüsüz
bir toplum yani sosyalizmin oluşacağına, insanların
eşit, özgür yaşayacaklarına inanıyorlardı ve bu inançla
mücadele etmişlerdir. Tarihte yaşam öykülerini okuduğumuz pek
çok devrimci gibi Denizlerin, Yusufların ve İnanların ölümü göze
almalarını sağlayan işte bu inanç ve mücadele gücüydü. Biz
Deniz Gezmişlerin inançlarını şu cümlelerle de görebiliriz,
büyük ozan Nazım Hikmet diyor ki:
Ölüm
bir ipte sallanan
bir ölü.
Bu ölüme bir türlü
razı olmuyor
gönlüm.
Fakat
emin ol ki
sevgili;
zavallı bir
çingenenin
kıllı,
siyah bir örümceğe benzeyen eli
geçirecekse
eğer
ipi
boğazıma,
mavi gözlerimde
korkuyu görmek için
boşuna
bakacaklar
Nâzım'a!
Ben,
alacakaranlığında
son sabahımın
dostlarımı
ve seni göreceğim,
ve yalnız
yarı
kalmış bir şarkının acısını
toprağa
götüreceğim...
İşte, bu
68 kuşağının devrimcileri de Nazımın bu şiirinde
söylediği gibi korkusuzca darağaçlarına çıktılar ve o
günün faşist diktatörleri Deniz Gezmişin, Yusuf Aslanın ve
Hüseyin İnanın gözünde korkuyu görebilmek için boşuna
baktılar. Yusuf Aslan idam sehpasına giderken söylediği şu
sözler onların bu davaya ne kadar inandığının somut
göstergesidir: Ben ülkemin bağımsızlığı ve
halkımın mutluluğu için şerefimle bir defa ölüyorum.
Sizler, bizi asanlar şerefsizliğinizle her gün öleceksiniz. Biz
halkımızın hizmetindeyiz, sizler Amerikanın
hizmetindesiniz. Yaşasın devrimciler, kahrolsun faşizm! diye
idam sehpasına korkusuzca çıkmıştır. (CHP
sıralarından alkışlar)
Evet, aradan
kırk bir yıl geçmiştir. Denizleri asanlar, Yusufları
asanlar, bunlar korkularıyla, şerefsizliğiyle,
onursuzluklarıyla her gün ölmektedirler ama Denizler herkesin, 76 milyon
Türk vatandaşının yüreğinde, kalbinde
yaşamaktadır.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
Gündem
dışı üçüncü söz, Dersim katliamı ve Deniz Gezmiş ve
arkadaşlarının ölüm yıl dönümleri münasebetiyle söz isteyen,
Muş Milletvekili Sayın Sırrı Sakıka aittir.
Buyurun Sayın
Sakık. (BDP sıralarından alkışlar)
3.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakıkın, Dersim katliamına ve
Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ile Hüseyin İnanın idam
edilişlerinin 41inci yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, bugün, ne
yazık ki tarihimizde acı dolu günler vardır. Daha 4 Mayısta
Dersimin 76ncı yıl dönümüydü; katliamın,
soykırımın yıl dönümüydü. Dün de Deniz, Yusuf ve Hüseyinin
ölüm yıl dönümüydü. Denizler, Hüseyinler, Yusuflar darağacına
giderken bugünkü Türkiyenin konuştuğu Yaşasın halkların,
Kürt ve Türk halkının kardeşliği. diyordu. Sadece bir Türk
devrimcisi değildi, Türkiyede yaşayan bütün halkların ortak bir
devrimcisiydi ve halklar için mücadele eden 3 yiğitti. Burada
konuşurken onların ruhunu incitecek sözler, sözcükler
söylenmemelidir. Onlar çünkü bedenlerini bu halkların özgürlüğü için
feda eden yiğitlerdi.
Yıl 1969,
İstanbulda köprü yapılıyordu ama onlar, İstanbul köprüsüne
misilleme olarak, Hakkâriye kadar giden Deniz Gezmişler, Mahirler,
Ömerler orada, Zap Suyunda halkların kardeşlik köprüsünü inşa
eden yiğit devrimcilerdi, biz Denizleri böyle biliriz.
Denizler,
işte bugün konuşulan, tartışılan Kürt sorununun
çözümüyle ilgili, aslında darağacında Yaşasın Kürt ve
Türk halklarının kardeşliği. deyip işte, aradan
kırk bir yıl geçmiş, bugün o ruhu hep birlikte burada hayata
geçirmek için çaba sarf ediyoruz ama o gün Denizin yol arkadaşı olup
ve bugün Denizlerin ruhuna ters gelen söylemleri seslendirenler,
ulusalcılık yapıp Denizler adına, Denizin, Yusufun ve
Hüseyinin ruhunu incitirler.
Evet, tarihimizde
acı dolu günler vardır. Yetmiş altı yıl önce bir
soykırım, bir katliamla Dersimde, oradaki yaşayan halklar,
orada yaşayan Kürtler bir soykırımla karşı
karşıya kaldılar. Yediden yetmişe, çoluğuyla çocuğuyla
süngüyle, zehirli gazlarla katledildiler. O gün o katliamı
gerçekleştirenlerin adı ne olursa olsun, siyasal kimliği ne
olursa olsun, Almanyada Hitlerin Yahudilere uyguladığı
soykırım ne ise ve Yahudiler onlarla ilgili, yani Hitlerle ilgili ne
hissediyorsa Dersim katliamını gerçekleştirenlerle ilgili de biz
Kürtler, Dersimliler aynı şeyi hissediyoruz; kimliği ne olursa
olsun ama biz tarihe takılıp kalacağımıza tarihteki
yaralarımızı hep birlikte sarmalıyız. Denizin ruhu
öyle şad olur, Hüseyinin ruhu öyle şad olur ve Seyit Rızanın
ruhu öyle şad olur.
Bakın,
Dersimde katliam yaşandı, aradan yetmiş altı yıl
geçti, iki gün önce Dersimin vadilerinde ve Dersimin mağaralarında
hâlâ topluca katledilen insanların kemikleriyle yüz yüzeyiz. Onun için
tarih hepimize önemli sorumluluklar yüklüyor iktidarı muhalefetiyle. Gelip
Dersimin yaralarını saracağız, Dersimin adını
iade edeceğiz. Buradan çıkıp kuru bir özürle bu iş olmaz.
Yani bir acemi cerrah gibi neşter atıp yaraları eğer
dikemiyorsak sorunu çözemeyiz. Dersimde hâlâ Şeyh Sait Efendi ile Seyit
Rızanın mezarları bilinmiyor. Eğer sorunu çözeceksek ilk
önce onların mezarlarını bulmalıyız. Dersimin isminin
iadesi için derhâl, iktidar ve muhalefet partileri bir an önce bunu iade
edebilmeliyiz ve Dersimle yüzleşmek için, Denizin ruhuyla yüzleşmek
için bugünkü barış projesine bir bütün olarak destek
sunmalıyız. Eğer bunu sağlayabilirsek Denizin ruhu, Seyit
Rızanın ruhu ve Şeyh Sait Efendinin ruhu da böyle şad
olur ve gerçek devrimcilerin ruhu böyle huzur bulabilir. Ama bir taraftan devrimci
bir ruha sahip olup, bir taraftan da bugünkü barış sürecine
karşı direnç göstermek bu ruhlara karşı yapılabilecek
en büyük haksızlıktır.
Ben de o günün
devrimcilerini minnetle yâd ediyorum. Onlara büyük bir
hayranlığımız vardı ve hâlen devam ediyor ve bu ülkede
onların darağacında seslendirdiği Yaşasın
halkların kardeşliği! şiarını hep birlikte
hayata geçirebilirsek hepimiz yaşayabileceğimiz ülkenin temellerini
atmış oluruz.
Bu duygularla
hepinize teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Sakık.
Sisteme giren
arkadaşlarımıza birer dakika söz vereceğim
sırasıyla.
Sayın
Öğüt
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğütün, İstanbulda 1 Mayıs
kutlamalarında ve Deniz Gezmiş ile arkadaşlarının
6ncı Filoyu denize döktüğü yer olan Dolmabahçeye yapılan
yürüyüşte yaşanan olaylara ilişkin açıklaması
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
İstanbuldaki
1 Mayıs olayları tüm dünyanın tanıklık ettiği bir
rezalete dönüşmüştür. Bunun tek sorumlusu her durum ve fırsatta
işçisini, emekçisini ezmeye çalışan AKPdir. Fevkalade
orantılı müdahale neticesinde yüzlerce kişi
yaralanmış, kalp krizi geçirmiş, sadece kamuoyuna
yansıdığı kadarıyla bir kişi görme yetisini
yitirmiş, bir diğeri de beyin ameliyatı geçirmiştir. İstanbulda
fevkalade orantılı müdahalenin bilançosu budur. Görevi emniyeti
sağlamak olan polisler çoluk çocuk, genç yaşlı bir yana,
hastaneleri, CHP otobüsünü gaz yağmuruna tutmuştur. Tam
bağımsızlık dedikleri için alçakça idam edilen Deniz
Gezmiş ve arkadaşlarının 6ncı Filoyu denize
döktüğü Dolmabahçeye yapılmak istenen yürüyüşte polisin sert
müdahalesi sonucu çok sayıda genç, biber gazı, tazyikli su ve copa
maruz kalmıştır. Bu iktidar ki Denizin yolundaki gençlere dahi
tahammül edememektedir. Valinin marjinal gruplar olarak nitelendirdiği,
Başbakanın militan diye adlandırdığı bu ülkenin
işçileri, emekçileri ve onların örgütlü mücadelesine destek veren
milyonlardır. Yaşasın tam bağımsız Türkiye.
Taksim 1 Mayıs alanıdır, aynen öyle kalmaya devam edecektir.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Öğüt.
Sayın
Oğan
2.- Iğdır
Milletvekili Sinan Oğanın, açık öğretim fakültesi
öğrencilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi,
efendim, ülkemizin maalesef başına gelebilecek en kötü şey geldi
ve bir önceki Millî Eğitim Bakanı eğitim sistemini altüst etti.
Çok şükür ki ülke, öğretmenler, öğrenciler ve eğitim camiası
önceki Sayın Millî Eğitim Bakanından kurtuldu ama açık
öğretim fakültesi öğrencilerinin sorunları daha bitmiş
değil.
Geçenlerde
yeni Eğitim Bakanımıza soruyu sorduk ama cevabını
alamadık. Buradan Genel Kurulun huzurunda tekrar soruyorum: Bütün
öğrencilere tanınan bütünleme hakkı açık öğretim
fakültesi öğrencilerine neden tanınmıyor? Muafiyet ve formasyon
hakkı açık öğretim fakültesi öğrencilerine neden
verilmiyor? Türkiyede açık öğretim fakültesi öğrencilerine bu
Anayasaya göre fırsat eşitliğinden alması gereken
hakkı neden tanımıyor? Çok şükür ki yeni bir Millî
Eğitim Bakanı var öncesinden kurtulduk- yeni Millî Eğitim
Bakanından bunun cevaplarını bekliyoruz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Oğan.
Sayın
Ağbaba
3.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbabanın, Malatya Kürecikte kurulan üsse ve
Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmazın bu üsle ilgili
açıklamalarına ilişkin açıklaması
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Malatya Kürecikte kurulan İsraili korumaya yönelik füze kalkanı
Amerika Birleşik Devletleri tarafından kurulmuştu, tepki
gelmesinden korkulduğu için NATO çarşafına
dolanmıştı. Ben bu gerçeği defalarca söyledim. Bunun bir
ABD üssü olduğunu, ABD tarafından kurulduğunu, temel
amacının ise İsraili korumaya yönelik olduğunu söyledim,
maalesef beni yalanladılar. Yalancının mumu yatsıya kadar
yanarmış. Bugün, Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz
bunu itiraf etti. Kendisine teşekkür ediyorum hiç olmazsa bu yalanı
ortaya çıkardığı için. Burası bir ABD üssüdür, ABD tarafından
kurulmuştur, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminden kaçırılmıştır,
anayasal suç işlenmiştir. Bunun takipçisi
olacağımızı Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilmesini
istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Ağbaba.
Sayın
Varlı
4.- Adana Milletvekili
Muharrem Varlının, Hükûmetin mısır ithalatını
bir an önce durdurması gerektiğine ilişkin açıklaması
MUHARREM VARLI
(Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Aracılığınızla
Hükûmeti uyarmak istiyorum.
Erken
mısırlar ekildi; ağustos sonu, eylül 15 itibarıyla da
biçilecek. Hâlâ, glikoz ve nişasta üreten sanayi tesislerine
mısır ithalatı serbest, ihracat yapmak kaydıyla
dışarıdan mısır ithalatı serbest ancak bu sanayi
tesisleri ihracata gönderdiklerinin en az 5 mislini iç piyasada tüketmek
kaydıyla mısır ithal ediyorlar. Bu da iç piyasanın
doyması anlamına geliyor. Yani, çiftçi hasada girdiği zaman,
mısır hasadına girdiği zaman iç piyasa doymuş olacak.
Dolayısıyla, çiftçinin malı elinde kalmış olacak.
Lütfen bu konuda Hükûmet olarak bir girişimde bulunun ve mısır
ithalatını bir an önce durdurun. Buğdayı bitirdiniz,
pamuğu bitirdiniz, bari mısır üreticileri ayakta kalsın.
Allah aşkına, eğer çiftçiye, üreten insana birazcık
saygınız varsa, birazcık onları düşünüyorsanız
lütfen bu konuda bir çare üretin.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Varlı.
Sayın
Yeniçeri
5.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin, AKP Hükûmetinin mültecilerle ve Suriyeyle ilgili
politikasının yanlış olduğuna ve bunu yeniden gözden
geçirmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Akçakale Gümrük
Kapısında Özgür Suriye Ordusu polisimizi şehit etmiştir.
Hatay Reyhanlıda Özgür Suriye Ordusu militanlarınca Türk
Bayrağı yakılmıştır. Bölgede hemen her gün
mültecilerle ilgili olarak onlarca olay yaşanmaktadır. Yaşanan
olaylar, Türkiyedeki mülteci sorununun siyasetten daha çok sosyolojik bir
boyut kazandığını göstermektedir. AKP Hükûmetinin hem
mülteci hem de Suriye politikası yanlıştır. AKP iktidarının
Beşar Esad düşmanlığını giderek Suriye
düşmanlığına, İsrail dostluğuna
dönüştürdüğü ortaya çıkmıştır. AKPnin Suriye
düşmanlığı yalnızca İsrailin elini
güçlendirmektedir. AKP, Müslüman ve komşu ülkeler arasında
kalıcı düşmanlık yaratacak politikalardan süratle
vazgeçmelidir. Komşuya düşman, düşmana komşu
politikası izlenemez. İsrail Suriyede yeni kazanımlar
peşindedir. Dış politikada rotası ve ilkesi olmayan AKP
Hükûmetini uyanık olma, Suriye politikasını yeniden gözden
geçirme konusunda bir kez daha uyarıyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Yeniçeri.
Sayın
Türkoğlu
6.- Osmaniye
Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlunun, açık öğretim fakültesi
öğrencilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, eğitimdeki en önemli fırsatlardan birisi,
üniversitelileşme noktasında, açık öğretim fakülteleri.
Açık öğretim fakülteleri ister birinci üniversite olsun, ister ikinci
ya da üçüncü üniversite olsun, yüz binlerce gencimizin üniversite mezunu
olması açısından önemli bir fırsat ve bu fırsatı
değerlendiren öğrencilerimizden dolayı zaman zaman
üniversitelileşme oranları içerisinde açık öğretim fakülteliler
de sayılmakta, ancak, diğer üniversitelerde yaşanan bazı
kolaylıkların bu üniversitedeki, açık öğretim fakültesinde
okuyanlara tanınmadığını görüyoruz. Örneğin
bunlar, diğer fakültelerden mezun olanlar gibi, diplomaları
açısından birinci sınıf bir diploma olarak
değerlendirilmemektedirler.
Diğer
taraftan, geçen, Millî Eğitim Bakanına söyledik ama cevap
alamadık. Bu çocukların ders kitaplarının kayıtta ya
da sınavlardan üç ay önce verilmesi gerekirken, maalesef, sınavlara
bir hafta kala kitaplarına kavuşabilmekte, bunlar da ciddi
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Türkoğlu.
Sayın
Karaahmetoğlu
7.- Giresun
Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlunun, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan
ve Hüseyin İnanın idam edilişlerinin 41inci yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
SELAHATTİN
KARAAHMETOĞLU (Giresun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Deniz Gezmiş,
Yusuf Aslan ve Hüseyin İnanın idam edilişlerinin 41inci
yılı. Onlar bağımsızlık için, ülkemizin
bağımsızlığı için ve halkımızın
mutluluğu için ölümü göze aldılar.
Ölenler
dövüşerek öldüler, güneşe gömüldüler.
Vaktimiz yok
onların matemini tutmaya!
Akın var,
güneşe akın!
Güneşi
zaptedeceğiz, güneşin zaptı yakın!
Saygıyla
anıyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Karaahmetoğlu.
Sayın
Şandır
8.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandırın, MHP Grubu olarak, Bursaspor Kulübü
Başkanı İbrahim Yazıcıya Allahtan rahmet
dilediklerine ve Yunus Emre Kültür ve Sanat Haftasına ilişkin
açıklaması
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Çok teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, öncelikle, Bursaspor Kulübünün Başkanı Sayın
İbrahim Yazıcının Hakkın rahmetine yürüdüğünü
biraz önce öğrenmiş bulunuyoruz. Grubumuz olarak, Meclisimiz olarak,
merhuma rahmetler diliyorum; Bursaspor camiasına başsağlığı
diliyorum.
İkinci
olarak, Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz de Yunus Emrenin
anıldığı bugünleri şükranla yâd ediyoruz, Yunus
Emreye rahmetler diliyoruz. Yunus Emre insan olmanın anlamını,
kardeşlik duygusunun önemini Türkçe söyleyen, bugünün dünyasında kaos
içerisindeki insanlığa huzuru, kardeşliği, sevgiyi Türkçe
dillendiren çok değerli bir gönül insanı, bir tasavvuf insanı.
İnsan sevgisini Allah sevgisi seviyesine çıkartan, günümüz
değerlerini bundan yedi yüz, sekiz yüz yıl önce insanlığa
sunan, gerçekten çok değerli bir Türk evladı. Anadoluda Türk
birliğini sağlayan, Türkçeyi bir millet dili hâline getiren önemli
bir değerimiz.
Milliyetçi Hareket
Partisi olarak bugünü anıyoruz, şükranlarımızı
sunuyoruz Yunus Emreye ve onun yolundan gidenlere, rahmetler diliyoruz
efendim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Şandır.
Sayın
Baluken
9.- Bingöl Milletvekili
İdris Balukenin, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ile Hüseyin
İnanın idam edilişlerinin 41inci yıl dönümüne ve Dersim
katliamına ilişkin açıklaması
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
6 Mayıs 1972de
katledilen Türkiye devrimci gençlik
hareketinin liderleri Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin
İnanı bizler de büyük bir saygıyla anıyoruz.
3 fidanı
katledildikleri 41inci yılında özlemle
andığımızı tekrar ifade etmek istiyoruz. Onlardan
aldığımız mücadeleyi ve direniş mirasını
kararlılıkla sürdüreceğimizi ifade ediyoruz. Denizleri idama
götüren zihniyetle yüzleşilmesi gerektiğinin sözünü burada tekrar tüm
halklarımıza veriyoruz. Tarihimize kara leke olarak geçen bu idamlar
tarihinin utancını kaldırma görevinin de bu Mecliste
olduğunu hatırlatmak istiyoruz.
Diğer
taraftan, 4 Mayıs 1937 tarihi, Dersim soykırımının
Bakanlar Kurulunda kararlaştırıldığı bir
tarihtir. Dersimi bir çıban olarak görüp neşter atılması
gereken bir olay, olgu olarak değerlendiren zihniyeti
kınadığımızı vurgulamak istiyorum. Özellikle
birkaç gün içerisinde Laç Deresi mağaralarında ortaya çıkan
insan kemiklerinin, soykırımdan kalma insan kemiklerinin Dersim
katliamıyla yüzleşmenin ne kadar acil ve elzem olduğunu ortaya
koyduğunu düşünüyoruz. Başta Dersim adının iadesi
olmak üzere Dersim halkından özür dilenmesi, Dersim kayıp
kızlarının akıbetiyle ilgili arşivlerin
açılması ve Seyit Rıza ve arkadaşlarının
mezarlarının Dersim halkına verilmesinin bu Meclisin önündeki
önemli gündemlerden ve görevlerden biri olduğunu düşünüyoruz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Baluken.
Sayın
Erdoğdu
10.- İstanbul
Milletvekili Aykut Erdoğdunun, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ile Hüseyin
İnanın idam edilişlerinin 41inci yıl dönümüne ve
halkı için ölen bütün devrim şehitlerini saygıyla
andığına ilişkin açıklaması
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Sayın Başkan, mayıs ayı yurtseverler için
bir yas ayıdır. Bundan kırk bir yıl önce Deniz Gezmiş,
Yusuf Aslan ve Hüseyin İnanın haksız olarak katledildikleri
yılın kırk birinci yılını matemle andık;
onları saygı, sevgi ve özlemle anıyoruz. Deniz Babanın
idam sehpasında söyledikleri bizim için şiardır,
Yaşasın halkların kardeşliği, yaşasın tam
bağımsız Türkiye. bizim için şiardır. Ben bu
vesileyle Sinan Cemgil, Ulaş Bardakçı, Mahir Çayan, Alpaslan
Özdoğan gibi halkı için ölen devrim şehitlerini de saygıyla
anıyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Erdoğdu.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Sayın
milletvekilleri, Kalkınma Bakanı Sayın Cevdet Yılmaz
gündemin sözlü sorular kısmının 1, 51, 113, 140, 186, 260, 261,
277, 333, 338, 362, 364, 365, 367, 368, 369, 546, 673, 771, 778, 830, 832, 896,
929, 959, 1006, 1007, 1046, 1109, 1253, 1448, 1558, 1628, 1680, 1716, 1971,
1972, 1973, 1974, 1982, 1983, 1984, 2021, 2071, 2191, 2230, 2335, 2336, 2337,
2341, 2348 ve 2350nci sıralarında yer alan önergeleri birlikte
cevaplandırmak istemişlerdir.
Sayın
Bakanın bu istemini sırası geldiğinde yerine
getireceğim.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının iki tezkeresi
vardır, okutup bilgilerinize sunacağım:
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi
(AKPM) Başkanı Jean-Claude Mignon'un beraberinde bir heyet ile
birlikte ülkemizi ziyaret etmesinin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanının 30/4/2013 tarih ve 48 sayılı
Kararı ile uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/1209)
07/05/2013
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kuruluna
Avrupa Konseyi
Parlamenter Meclisi (AKPM) Başkanı Jean-Claude Mignon'un beraberinde
bir heyet ile birlikte ülkemizi ziyaret etmesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanının 30 Nisan 2013 tarih ve 48
sayılı Kararı ile uygun bulunmuştur.
Söz konusu heyetin
ülkemizi ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı
Kanunun 7nci maddesi gereğince Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
2.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa Birliği
Konseyi İrlanda Başkanlığı tarafından 12-13
Mayıs 2013 tarihlerinde İrlanda'nın başkenti Dublinde
düzenlenecek olan Parlamento Çevre ve Enerji Komisyonları
Başkanları Toplantısına katılması Genel Kurulun
30/4/2013 tarihli 98'inci Birleşiminde kabul edilen heyeti oluşturmak
üzere AK PARTİ Grubunun bildirmiş olduğu isme ilişkin
tezkeresi (3/1210)
06/05/2013
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kuruluna
Avrupa
Birliği Konseyi İrlanda Başkanlığı
tarafından 12-13 Mayıs 2013 tarihlerinde İrlanda'nın
başkenti Dublin'de düzenlenecek olan Parlamento Çevre ve Enerji
Komisyonları Başkanları Toplantısına
katılım sağlanması hususu, Genel Kurulun 30 Nisan 2013
tarihli 98'inci Birleşiminde kabul edilmiştir.
28/3/1990 tarihli
ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 2'nci maddesi
uyarınca toplantıya katılmak üzere Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubunun bildirmiş olduğu isim Genel Kurulun bilgilerine
sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Muzaffer
Çakar Muş
Milletvekili
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, okutuyorum:
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Bursa Milletvekili
Necati Özensoy ve 19 milletvekilinin, ülkemizde enerji sektörünün
sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/606)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizde
yaşanan enerji sektörünün sorunlarının
araştırılarak gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla,
Anayasanın 98inci ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddesi
uyarınca Meclis araştırması açılmasını
saygılarımla arz ve talep ederiz.
1) Necati Özensoy (Bursa)
2) Faruk Bal (Konya)
3) Oktay Vural (İzmir)
4) Lütfü Türkkan (Kocaeli)
5) Ali
Uzunırmak (Aydın)
6) Atila Kaya (İstanbul)
7) Ahmet Duran
Bulut (Balıkesir)
8) Emin Haluk
Ayhan (Denizli)
9) Enver Erdem (Elâzığ)
10) Özcan Yeniçeri
(Ankara)
11) Reşat
Doğru (Tokat)
12) Bülent Belen (Tekirdağ)
13) Kemalettin
Yılmaz (Afyonkarahisar)
14) Hasan Hüseyin
Türkoğlu (Osmaniye)
15) Mehmet Günal (Antalya)
16) Yusuf
Halaçoğlu (Kayseri)
17) Muharrem
Varlı (Adana)
18) Ali Halaman (Adana)
19) S. Nevzat
Korkmaz (Isparta)
20) Ali Öz (Mersin)
Gerekçe:
Bütün dünyada
olduğu gibi ülkemizde de enerji en temel ihtiyaçlardan biri olma
özelliğini korumaktadır. Bu ihtiyacın
karşılanmasında verimlilik, süreklilik ve ekolojik olması
önemlidir.
Giderek artan
enerji ihtiyacının karşılanması mevcut projeler ve
yatırımlarla yeterli olmadığı
anlaşılmaktadır.
Ülkemizde
kalkınmayı sürdürebilmemiz için doğru bir enerji
politikasına ihtiyaç vardır.
TEİAŞ'ın
yaptığı elektrik enerjisi projeksiyon çalışmasına
göre ülkemizde enerji açığı 2015 yılı itibarıyla
başlamakta, mevcut projelerin de gerçekleşmesi hâlinde bile giderek
artan ihtiyaç karşılanamamaktadır. Enerji açığı
hızla artmaktadır.
Doğal gaz
fiyatları petrole bağlı olarak sürekli yükselmekte, son
yıllarda sanayi ve enerji üretiminin de doğal gaza
bağımlılığı düşünüldüğünde
sıkıntılar giderek büyümektedir.
Sanayi
kuruluşları, başta Bursa olmak üzere enerji girdi maliyetlerinin
yüksekliğinden dolayı üretimlerini durdurmak tehlikesiyle
karşı karşıya kalmaktadırlar.
Enerji koridorunda
bulunan kömür işletmeleri, doğal gaz tedarikçisi BOTAŞ, TPAO,
elektrik üreticisi EÜAŞ, TETAŞ gibi kurumlar KİT olma
özelliği ve farklı nedenlerden dolayı verimli üretim
yapamamaktadır.
Elektrik alım
garantisi ile alım ve satım yapan TETAŞ'ın YİD ve
Yİ'lerden ortalama maliyetin üzerinde alım yaptığı
bilinmektedir.
HES ve rüzgâr
santralleri yapmak üzere lisans alan ve proje sahibi olan birçok firmanın
çantacı tabir edilen konumda olduğu, projeleri pazarlayan
aracıların oluştuğu görülmektedir. Gerçek
girişimcilerin önü tıkanarak haksız kazançlar elde edilmektedir.
Bu uygulamalar
enerji yatırımlarının önünü tıkayarak
hızını da azaltmaktadır.
2005
yılında 5346 sayılı "Yenilenebilir Enerji
Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı
Kullanımına İlişkin Kanun" ve 2010 yılında
6094 sayılı "Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının
Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun" TBMM'de
kabul edilmiş olmasına rağmen uygulamalarda aksaklıklar
olduğu gözlemlenmektedir.
Fosil
yakıtların giderek azalması ve ekolojik olmaması nedeniyle
ülkemizde var olan ve hâlâ kullanıma alınmayan çok sayıda
yenilenebilir kaynaklar bulunmaktadır.
Mevcut
aktarımların verimli kullanılmadığı ve yeni
enerji kaynaklarının da yeterli hızda hayata
geçirilmediğini düşünerek ve enerjinin ülkemiz için en önemli
strateji olması gerektiğinden hareketle yukarıda
belirttiğimiz sorunların ve tedbirlerin ele alınacağı
yüce Meclisimizce bir Meclis araştırması
açılmasının yerinde olacağı kanaatindeyiz.
2.- Adıyaman
Milletvekili Salih Fırat ve 28 milletvekilinin, Güneydoğu Anadolu
Projesi'nin ekonomik kalkınma, sosyal gelişme ve temel altyapı
yatırımlarının bölgeye ne gibi yansımaları olduğunun
ve projelerin gerçekleştirilme oranlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/607)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Güneydoğu
Anadolu Projesi'nin ekonomik kalkınma, sosyal gelişme ve başta
sulama olmak üzere temel altyapı yatırımlarının
bölgeye ne gibi yansımaları olduğu ve projelerin
gerçekleştirilme oranı hakkında Anayasa'nın 98inci ve TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddesi uyarınca
araştırma açılmasını saygılarımla arz ve
talep ederiz. 28.02.2012
1) Salih
Fırat (Adıyaman)
2) Hasan Ören (Manisa)
3) Ferit Mevlüt
Aslanoğlu (İstanbul)
4) Erdal Aksünger (İzmir)
5) Sakine Öz (Manisa)
6) Hüseyin Aygün (Tunceli)
7) Engin Altay (Sinop)
8) Aydın
Ağan Ayaydın (İstanbul)
9) Candan Yüceer (Tekirdağ)
10) Ercan Cengiz (İstanbul)
11) Özgür Özel (Manisa)
12) Ensar
Öğüt (Ardahan)
13) Muharrem
Işık (Erzincan)
14) Malik Ecder
Özdemir (Sivas)
15) Mehmet Hilal
Kaplan (Kocaeli)
16) Süleyman
Çelebi (İstanbul)
17) Haluk
Eyidoğan (İstanbul)
18) Aytuğ
Atıcı (Mersin)
19) Emre Köprülü (Tekirdağ)
20) Ali Özgündüz (İstanbul)
21) Sena Kaleli (Bursa)
22) Mehmet Volkan
Canalioğlu (Trabzon)
23) Ömer Süha
Aldan (Muğla)
24) İlhan
Demiröz (Bursa)
25) Veli
Ağbaba (Malatya)
26) Engin Özkoç (Sakarya)
27) Uğur
Bayraktutan (Artvin)
28) Ayşe
Nedret Akova (Balıkesir)
29) Nurettin Demir (Muğla)
Gerekçe:
GAP, 9 ilin
(Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Mardin, Siirt,
Şanlıurfa ve Şırnak) yer aldığı
Güneydoğu Anadolu Bölgesinde uygulanmaktadır. GAP kapsamındaki
illerin arazi ve nüfus büyüklüğü, Türkiye'nin ortalama yüzde 10'u
civarındadır.
GAP,
başlangıçta bölgenin su ve toprak kaynaklarının
geliştirilmesine dayanan bir program olarak ele alınmış,
Fırat ve Dicle Havzası'nda sulama ve hidroelektrik enerji üretimine
yönelik 22 baraj, 19 hidroelektrik santrali ve sulama
yatırımları öngörülmüştür.
1989
yılında hazırlanan Master Plan ve 2002 yılında
yapılan revizyon ile tarım, sanayi, ulaştırma, eğitim,
sağlık, kırsal ve kentsel altyapı
yatırımlarını da içine alan GAP, çok sektörlü, sürdürülebilir
insani kalkınmaya dayalı entegre bir bölgesel kalkınma projesi
hâline gelmiştir.
GAP Eylem
Planına (2008-2012) göre 2008 yılında, GAP kapsamında
bölgede gerçekleştirilen bütün yatırımlar ve yaşanan
gelişmeler gözden geçirilmiş, Güneydoğu Anadolu Projesi'nin
ekonomik kalkınma, sosyal gelişme ve başta sulama olmak üzere
temel altyapı yatırımlarının
hızlandırılarak büyük bir bölümünün 2012 yılı sonuna
kadar tamamlanması kararı alınmıştır.
GAP Eylem
Planı kapsamında dört stratejik gelişme ekseni vardır:
I. Ekonomik
Kalkınmanın Gerçekleştirilmesi
II. Sosyal
Gelişmenin Sağlanması
III.
Altyapının Geliştirilmesi
IV. Kurumsal
Kapasitenin Geliştirilmesi
Bu eksenler
altında 73 ana eylem bulunmaktadır. Ana eylemler çerçevesinde yer
alan proje ve faaliyetlerin sayısı ise 300ün üzerindedir.
1990-2007 dönemi
itibarıyla GAP'a kamu yatırım kaynaklarından yılda
ortalama yüzde 7,0 düzeyinde pay ayrılmıştır. 2008
yılı başında GAP yatırımları için 1,06
milyar TL kaynak tahsis edilmiştir. GAP Eylem Planı'nın
uygulamaya başlanmasıyla birlikte kurumlara aktarılan 1 milyar
TL de ek ödenek ile yıllık yatırım tutarı 2
katına yükseltilmiş, GAP yatırımlarının toplam
kamu yatırımları içindeki payı da ilk kez yüzde 10'un
üzerine çıkarak yüzde 12 olmuştur. 2009 yılında 3,1 milyar
TL ile bu oran yüzde 14,4'e yükselmiştir.
Yukarıda
sunduğumuz veriler göz önüne alındığında, bu kadar
yatırım yapılmasına rağmen yörede işsizliğin
ve göçün düşmediği, Güneydoğu Anadolu Projesi'nin de 2012
yılının sonuna kadar bitirileceği öngörüsünün
gerçekleşemeyeceği görülmektedir.
Güneydoğu
Anadolu Projesi'nin ekonomik kalkınma, sosyal gelişme ve başta
sulama olmak üzere temel altyapı yatırımlarının
bölgeye ne gibi yansımaları olduğu ve projelerin
gerçekleştirilme oranı hakkında Anayasa'nın 98inci ve TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddesi uyarınca
araştırma açılmasını arz ve talep ederiz.
3.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru ve 19 milletvekilinin, ülkemizde organ nakillerinde ve
organ bağışında yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/608)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizde organ
nakillerinde ve organ bağışındaki sorunların
araştırılarak alınması gereken tedbirler konusunda
Anayasanın 98inci, İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması yapılmasını arz
ve teklif ederiz.
1) Reşat
Doğru (Tokat)
2) Mehmet
Şandır (Mersin)
3) Münir Kutluata (Sakarya)
4) D. Ali Torlak (İstanbul)
5) Ruhsar Demirel (Eskişehir)
6) Mehmet Günal (Antalya)
7) Necati Özensoy (Bursa)
8) Erkan Akçay (Manisa)
9) Sümer Oral (Manisa)
10) Ali
Uzunırmak (Aydın)
11) Emin Haluk
Ayhan (Denizli)
12) Özcan Yeniçeri
(Ankara)
13) Hasan Hüseyin
Türkoğlu (Osmaniye)
14) S. Nevzat
Korkmaz (Isparta)
15) Adnan
Şefik Çirkin (Hatay)
16) Muharrem
Varlı (Adana)
17) Ali Öz (Mersin)
18) Emin
Çınar (Kastamonu)
19) Kemalettin
Yılmaz (Afyonkarahisar)
20) Alim
Işık (Kütahya)
Gerekçe:
Organ nakli;
vücutta görevini yapamayan bir organın yerine canlı bir vericiden
veya ölüden alınan sağlam ve aynı görevi üstlenecek bir
organın nakledilmesi işlemidir.
Organ
bağışı ise, bir kişinin hayatta iken serbest iradesi
ile tıbben yaşamı sona erdikten sonra doku ve
organlarının başka hastaların tedavisi için
kullanılmasına izin vermesi ve bunu belgelendirmesidir.
Tıp 20nci
yüzyıla gelene kadar pek çok değişim ve gelişme
göstermiştir. Uygulamalar sırasında pek çok da olağanüstü
hâllere tanık olundu. Ama artık bir konu çok iyi bilinmektedir; o da
yaşam ve ölümün ne olduğu. Ölüm konusunda artık bir tereddüt
taşımıyoruz. Hele de bazı testler yapıldıktan
sonra ölümün kesinliği kuşku götürmez bir gerçektir.
Defnettiğimiz bir insan ne kadar ölüyse beyin ölümü gelişmiş bir
insan da o kadar ölüdür. Bugüne dek, ölmüş, defnettiğimiz bir
insanın yaşama geri dönmesi gibi bir mucize nasıl
gerçekleşmediyse, bundan sonra da böyle bir mucize gerçekleşemez.
Tıpta mucizelerin gerçekleştiği pek çok alan olmasına rağmen
ne yazık ki ölüm bunlardan birisi değildir. Bugüne kadar basında
bazı spekülasyonlara zaman zaman rastlanmasına rağmen hiçbir
beyin ölümü ve ölüm vakasının yaşama dönmesi söz konusu
olmamıştır.
İyilik
yapmanın belki de en açık karşılığıdır
organ bağışı yapmak. Yaşamımızda,
davranışlarımızı yönlendiren ilkelerin içinde en
önemlilerinden birisi belli bir yarar ummaktır. İyilik yaparken bile
bir yanımızla bu iyiliğin bize bir şekilde dönmesini
umarız. Yaptığımız iyilikten
karşımızdakinin ve diğer insanların bir şekilde
haberdar olması ve bize borçlu hissetmesi karşı konulamaz bir
istektir. Oysaki bir davranışın tam anlamıyla iyilik
sayılabilmesi için hiçbir şekilde
karşılığının olmaması ve habersiz
olması gerekir.
Ülkemizde,
yakınını kaybedip organ bağışı ile ilgili
soruyla karşılaşan insanlardan neredeyse yarısı
yakınlarının organlarını bağışlama
cesaretini ve olgunluğunu göstermişlerdir. Bu durum, her konuda
başta giden ABDnin bile organ bağış oranının
üzerindedir.
Bu, bizim
insanımızın sağduyusunu ve yüreğini en
açıklıkla ortaya koyan bir değerdir. Ülkemizde asıl
yetersizliğin beyin ölümlerinin tespiti konusunda olduğunu artık
anlamış bulunmaktayız.
Organ
bağışı konusunun bir diğer yönü ise sosyoekonomik
düzeyi düşük kesimde bağış oranlarının çok daha yüksek
oranda gerçekleşmiş olması. Hiçbir maddi çıkar
olmamasına karşın böyle bir sonucun ortaya çıkması da
hayli ilginçtir. "Acaba ekonomik yönden iyi durumda olup daha yüksek
eğitim imkânları buldukça insanlıktan
uzaklaşılıyor mu?" sorusu ister istemez insanların
aklına geliyor.
İnanıyoruz
ki güven ve bilgilenme sorunu halledilebilirse ülkemiz dünyada organ
bağışı konusunda en gelişmiş ülke olacaktır.
Diğer bir
gerçek de ülkemiz sağlık çalışanlarının bu konuda
tam bilgi sahibi olmamalarıdır. Ülkemizin, kadavradan organ
bağışı ve nakli konusunda en zayıf noktası ne
yazık ki bu. Bugüne kadar tıp ve sağlık personeli
eğitiminde teknik unsurları ön plana çıkarıp sosyal yönden
yeterli bilgilenmenin sağlanamamış olması bunun en önemli
nedeni. Bir şekilde organ nakli merkezlerinde çalışmış
olanlar dışında, beyin ölümü tespitlerinin önemini
kavramış ve bu konuda hassasiyet gösteren hekim sayısı ne
yazık ki çok az. Doktorlar karşılarında görmedikleri ve
kendi takipleri altında olmayan bir hastanın yaşamı
konusunda henüz yeterli duyarlılığı göstermekten uzaklar.
Bu nedenle çalışmaların ve eğitim programlarının
ilk basamağında halktan önce sağlık
çalışanları yer almalıdır.
Son günlerde
görsel medyadan da takip ettiğimiz üzere, dünyada ilk kez yapılan 4
uzvun bir anda nakledilmesi ve alıcının hayatını
kaybetmesi doktorlar arasında da polemiğe neden olmuştur. Bu
gibi durumlarda polemiğin önlenmesi için konunun uzmanlarından
oluşan komisyonların da bir an önce kurulması gerekmektedir.
Konunun TBMM
tarafından da araştırılması organ nakli ve organ
bağışı konusunda ülkemizi ve halkımızı çok
daha iyi yerlere getirecektir.
Önergemiz bu
amaçla hazırlanmıştır.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Haberleşme
Özgürlüğüne ve Özel Hayatın Gizliliğine Yönelik İhlallerin
Tespiti ve Önlenmesine İlişkin Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla
Kurulan (10/74, 471, 472, 473, 474, 475) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonu Başkanlığının
Komisyonun görev süresinin uzatılmasına dair bir tezkeresi
vardır, okutuyorum:
A)
Tezkereler (Devam)
3.- (10/74, 471, 472, 473, 474, 475) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonu Başkanlığının
süre uzatımına ilişkin tezkeresi (3/1211)
03/05/2013
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
12/02/2013
tarihinde çalışmalarına başlayan Komisyonumuzun, 02/05/2013
tarihli toplantısında aldığı karar gereğince
görev süresinin Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 105inci
maddesinin ikinci fıkrası uyarınca 12/05/2013 tarihinden
itibaren bir ay uzatılması hususunda gereğini
saygılarımla arz ederim.
Yusuf
Başer
Yozgat
Komisyon Başkan Vekili
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, İç Tüzükün 105inci maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan Araştırmasını üç ay içinde
bitiremeyen komisyona bir aylık kesin süre verilir. hükmü gereğince
Komisyona bir aylık ek süre verilmiştir.
Şimdi,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir
tezkeresi vardır; okutup oylarınıza sunacağım:
4.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, Türk-Amerikan Dernekleri
Federasyonu tarafından 16-18 Mayıs 2013 tarihlerinde ABD'nin New York
şehrinde düzenlenecek olan 32nci Türk Günü etkinliklerine
katılım sağlanması hususuna ilişkin tezkeresi
(3/1212).
29/04/2013
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türk Amerikan
Dernekleri Federasyonu tarafından 16-18 Mayıs 2013 tarihlerinde
ABD'nin New York şehrinde 32. Türk Günü etkinlikleri düzenlenecektir.
Söz konusu
etkinliklere katılım sağlanması hususu, 28/3/1990 tarihli
ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 6'ncı maddesi
uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Çemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Tezkereyi kabul edenler
Etmeyenler
Tezkere kabul edilmiştir.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım:
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- BDP Grubunun, TSK'da yaşanan şüpheli
asker ölümlerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/445) esas
numaralı Meclis araştırması önergesinin görüşmelerinin
Genel Kurulun 7 Mayıs 2013 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
7/05/2013
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 07/05/2013
Salı günü (Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi
parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
İdris
Baluken
Bingöl
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin
Genel Görüşme ve Meclis Araştırmasına Dair Ön
Görüşmeler Kısmının 418inci sırasında yer alan
10/445 "TSK'da yaşanan şüpheli asker ölümlerinin"
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına
ilişkin önergelerin görüşülmesini, Genel Kurulun 07/05/2013 Salı
günlü birleşiminde birlikte yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Grup önerisi üzerinde
lehinde olmak suretiyle ilk söz Abdullah Levent Tüzel, İstanbul
Milletvekili.
Sayın Tüzel buyurun. (BDP
sıralarından alkışlar)
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Önergemizde, kışlada
şüpheli asker ölümleri diye kamuoyunun
tartıştığı konuda bir Meclis
araştırması ve bir komisyon kurulması talebimiz var. Bu
konu hem Türkiye'de barışın tesis edilmesine dönük
konuştuğumuz süreç açısından hem de Hükûmetin yeniden
gündeme aldığını söylediği askerlik süresinin
kısaltılmasının konuşulduğu bugün
açısından son derece önem kazanmıştır.
Bugün, yine bu şekilde
evlatları ölen ailelerden bir kısmı Mecliste grup
toplantısına katıldılar. En son 6 Martta 20yi
aşkın asker ailesi, grubu ziyaret ederek ve birlikte basın
toplantısı yaparak bu yöndeki taleplerini de dile getirdiler. Ancak
ben, bu konuya girmeden önce, bugün yaşadığımız ve
İstanbulda özellikle, Türkiyenin emekçilerinin, Türkiye
halklarının değerli evlatları Deniz Gezmiş, Yusuf
Aslan ve Hüseyin İnanın ölüm yıl dönümlerinde her yerde
yapılan anma etkinlikleri ve bunun karşısında Hükûmetin
tutumunu bir kez daha sizlerle birlikte paylaşmak istiyorum.
Bildiğiniz
gibi kırk bir yıl boyunca, 70li yıllarda 68 gençliğinin
önderlerinden olan, antifaşist-antiemperyalist mücadelenin
üniversitelerde, iş yerlerinde, köylük alanlarda temsilcileri olan,
ülkenin bağımsızlık ve yurtseverlik mücadelesinin simge
isimleri olmuş bu gençlik önderleri haksız bir şekilde idamla
katledildiler ve o zamandan bugüne Türkiyenin her yerinde Denizlerin izinden
gidenler, Denizlerin ismini evlatlarına, çocuklarına verenler
onları saygıyla sevgiyle andılar, bağırlarına
bastılar. Dün İstanbulda, yine aynı şekilde Denizleri
anmak isteyen gençler, Başbakanın talimatıyla ve İstanbul
Valiliğinin emirleriyle İstiklal Caddesinin yasaklanması
nedeniyle, aynı şekilde gaz bombalarıyla susturulmak,
bastırılmak ve eylemleri engellenmek istendi. Oysaki 70li
yıllarda ibret olsun diye Denizleri asan, gençliğin mücadelesini,
emekçi halkların mücadelesini bastırmak isteyen devlet
anlayışı, aradan geçen bunca zaman sonra aynı şekilde
iktidardaydı. Bizzat Hükûmetin ileri demokrasi söylemleri adı
altında, 6 Mayıs günü, onun öncesinde 1 Mayıs günü
sokakları gazlayarak, sadece gaz bombalarıyla değil, aynı
şekilde her biri emekçi çocuğu olan Dilanları, Zeynepleri,
İbrahimleri, Serdalları kafalarından gaz fişekleriyle âdeta
öldürmeye kastederek bu gençlik yakarışlarını, gençlik
isteklerini boğmaya, bastırmaya çalışmıştır.
İşte AKP Hükûmetinin ve bugünkü devlet
anlayışının demokrasi yaklaşımı, bugün, hak
ve özgürlükler için; bilimsel eğitim için, cezaevlerinde siyasi
nedenlerle, görüşleri nedeniyle tutuklanmışların
salıverilmesi için; emeği için, ülkedeki barış ve
kardeşlik için alanlara çıkan insanlara reva görülen
davranış, Hükûmet tutumu budur. Bu tutum Başbakanın iki
dudağının arasından çıkmıştır ve
İstanbul Valisi temel hak ve özgürlüklerin başında gelen gösteri
hakkını, ifade özgürlüğünü, örgütlenme hakkını bu
şekilde keyfince ortadan kaldırmıştır. Yani aradan
geçen kırk bir yıl boyunca aslında egemenler açısından
hiçbir şey değişmemiştir. Ama bu ülkede aynı
şekilde, yine emekçi sınıflar sömürülmektedir; işsizlik,
yoksulluk had safhadadır.
Üniversitelerde
bilim dışarıya gitmiştir. Üniversiteler sermayenin
hizmetinde birer ticarethaneye dönüşmüştür. Üniversitelerde
mistisizm, din örgütlenmesi alıp başını gitmiştir ve
gençliğin demokratik üniversite, bilimsel, özerk üniversite talepleri
aynı şekilde devlet terörüyle bastırılmaya
çalışılmaktadır. 2013 Türkiyesindeki gelinen manzara
budur.
Değerli
milletvekilleri, Hükûmet ve İstanbul Valiliği 1 Mayıstaki bu
yasakçılığı ve devlet terörünü bir şekilde izah
etmelidir. Binlerce polisin İstanbula yığılması
Biz
soruyoruz: Bunlar için emekçilerin bütçesinden ne kadar para
harcanmıştır? İşçilerin, emekçilerin uluslararası
dayanışma, mücadele, birlik günü olan, aynı zamanda resmî bir
tatil olan 1 Mayıs, nasıl emekçilere, gençlere özgürlük,
bağımsızlık, kardeşlik diyerek yurtseverce
duygularını ifade edenlere yasaklanmıştır ve sadece
yasaklanmayla da kalmayıp işte bu şekilde gençlerin ölümlerine
ve ağır yaralanmalarına yol açacak şekilde bir saldırganlık
gerçekleştirilmiştir. Ama biz bunları tarihimizden biliyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti tarihi, aslında, bu doksan küsur yıllık
tarih tam anlamıyla bir katliamlar tarihidir. Tekleştirmenin,
Müslümanlaştırmanın, Türkleştirmenin ve bütün bu
eşitsizlikleri korumanın tarihi olarak, işte onlardan bir
tanesine yine 4 Mayıs 37 tarihindeki Dersim Tertele diye geçen
Dersim katliamının aradan geçen bunca zaman sonra hâlâ izleri
sorgulanmaktadır, hâlâ bunların nedenleri, niçinleri ve hesabı
sorulmaktadır.
Evet, bu, sadece basit bir özür olarak geçmemeli. Türkiye
Cumhuriyeti eğer gerçekten demokrasiyi inşa edecekse, gerçekten
toplumsal eşitsizlikleri giderecekse, haklar, inançlar, kimlikler
üzerinde, etnisiteler üzerindeki ayrımcılık son bulacaksa, bu
tarihle, bu acımasız katliamlarla olan tarihle mutlaka
yüzleşilmelidir.
İşte, bu yüzleşmenin bir gereği
olarak da bugün, Millî Savunma Bakanlığının ve İnsan
Hakları Komisyonunun verilerine göre on yılda sayısı 961i
bulan ve her geçen gün yenileri beklenen kışladaki şüpheli asker
ölümleri de mutlaka sorgulanmalı, mutlaka aydınlatılmalı ve
bu ailelere bir yanıt verilmelidir.
Biz, öncelikle, bu acılı ailelere
başsağlığı diliyoruz ve başkaca bir ölüm
olmamasını diliyoruz. Özellikle ülkemizin girmiş olduğu bu
yeni çatışmasızlık süreci zannederim ki ailelere,
çocukları evlatları askerde olan ailelere yeni bir umut
ışığı yaratmıştır ama bunun
kalıcı olması çok önemli. Kalıcı olması önemli ve
bugün halklar arası bir savaşın, çatışmanın
giderek bir toplumsal barışa, eşitliğe,
kardeşliğe, ortak demokrasi kültürüne, dillere, inançlara
saygıya dönüşmesi için Hükûmetin de, Meclisin de önünde acil
yapması gereken tedbirler, alınması gereken tedbirler
vardır.
En son ölümlerden bir tanesi Karsta olmuştur. 24
Nisanda, bu Ermeni tehcirinin yıldönümünde, sanki ona nazire
yapılırcasına, Ermeni Er Sevag Balıkçının
arkadaşı tarafından öldürülmesinin de üzeri kapatılmıştır.
Yine, 21 Şubat tarihinde, bu yılın 21
Şubatında Darıcada Emek Partisinin ilçe yöneticisi olan Mazlum
Aksu, Mardinli bir ailenin çocuğu olan Mazlum Aksu da benzer şekilde
şüpheli asker ölümü olarak kayıtlara geçmiştir. Bunlar son
örnekleridir ama gerçekten son
olması için aileleri dinlemek ve onların taleplerine yanıt
vermek gerekiyor. Aileler ne istiyor? Aileler öncelikle bu
soruşturmaların, güven ortamını ortadan kaldıracak
askerî mahkemelerde değil, sivil mahkemelerde yapılmasını
istiyor. Ve gerçekten İnsan Hakları Komisyonunun bir alt komisyonu
olarak bu konudaki bütün şüpheli ölümleri soruşturacak bir
incelemenin ve görevlendirmenin yapılması ama sadece askerlik
süresinin kısaltılması değil, milyonlarca lira emekçinin
bütçesinin bu savunma sanayisi ve askerlik ortamına, savaş sanayisine
ayrılması değil, gerçekten zorunlu askerliğin
yasalarımızdan, Anayasadan çıkartılması, bütün
çağdaş, medeni ülkelerde olduğu gibi vicdani ret
hakkının tanınması, ölmek, öldürmek istemeyen gençler için
zorunlu tutulan bu askerlik hizmetinin artık ortadan kaldırılması
gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, geçen zaman içerisinde Meclisten çıkan Türk Silahlı
Kuvvetleri askerî disiplin yasası da, bizleri Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinde zor duruma düşüren hükümler nedeniyle
yapılmış bu düzenlemelerin de kışlada asker ölümlerini
önleyecek içerikte bir düzenleme olmadığı ortadır. Türk
Silahlı Kuvvetlerinin kendi yapısı başlı
başına antidemokratiktir ve sadece savaş ortamı değil,
sadece toplumsal eşitsizliklerin, kimlik eşitsizliğinin, inanç
eşitsizliğinin yol açtığı haksızlıklar ve
psikolojik sorunlar değil, aynı zamanda ordunun yapısı da
bu intiharlara ve şüpheli ölümlere yol açmaktadır. Bunlar Meclisimiz
tarafından ciddi bir şekilde soruşturulmalı ve masaya
yatırılmalı. Bu konuda grubumuzun Meclis
araştırması önergesini onaylarınıza ve kabulünüze
sunuyorum.
Teşekkür
ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Tüzel.
İkinci
konuşmacı, aleyhinde olmak üzere İstanbul Milletvekili
Sayın Şirin Ünal.
Buyurun Sayın
Ünal. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ŞİRİN
ÜNAL (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisi hakkında söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Askerlik hizmeti,
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 72nci maddesi gereğince her
Türk'ün hem hakkı hem de ödevidir. Askerlik hizmetinin nasıl yerine
getirileceği, Anayasamıza göre, ilgili kanunlarca düzenlenir. Bu
kapsamda, askerlik hizmeti, 1111 sayılı Askerlik Kanunu ile 1076 sayılı Yedek Subay ve
Yedek Askerî Memurlar Kanunu gereğince
icra edilmektedir.
Askerlik hizmet
çeşitlerine şöyle bir göz attığımızda
karşımıza üç ana yapı çıkmaktadır. Bunlardan
birincisi, kısa dönem hizmet için askere alınanlar: Yedek subay
adayı statüsüne ayrılmayan kısa dönem statüsündeki yükümlülerin
hizmet süresi, 1111 sayılı Askerlik Kanununun 5inci maddesi
gereği, yedek subay adayı olarak ayrılanların hizmet
süresinin yani on iki ayın yarısı kadar, altı ay olarak
belirlenmiştir. Bu altı aylık sürenin yaklaşık bir
ayı acemi eğitiminde geçmekte ve on iki günü de izin olarak
kullanılmaktadır.
İkinci asker
yükümlülerimiz, yedek subay kategorisinde vatani görevini yapan
kardeşlerimizin durumudur. Bu dört yıl veya daha fazla süreli
fakülte, akademi, yüksekokul ve enstitüler ile Yükseköğretim Kurulu
Başkanlığınca bunların dengi olduğu kabul edilen
yurt dışı öğrenim kurumlarını bitirenler ile Türk
Silahlı Kuvvetleri Sağlık Yeteneği Yönetmeliğine göre
askerliğe elverişli olanlar arasından Türk Silahlı
Kuvvetlerinin ihtiyacı kadar yedek subay adayı, 1076 sayılı
Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kanununun 3üncü maddesi
esaslarına göre belirleniyor.
Yedek
subayların hizmet süresi, 1076 sayılı Yedek Subaylar ve Yedek
Askerî Memurlar Kanununun 3üncü maddesi ve ayrıca, 23 Haziran 2003
tarihli ve 5795 sayılı Bakanlar Kurulu kararı gereği, on
iki ay olarak belirlenmiştir. Tüm yedek subaylarımızın otuz
günlük de izin hakkı bulunmaktadır. Buna göre, on iki ayın
karışık sınıf yedek subaylar için üç ayı,
sağlık sınıfı ile ihtiyaç fazlası
olduklarından Millî Eğitim Bakanlığı emrine
öğretmen olarak verilen yedek subaylar için ise bir ayı
sınıf okullarında yedek subay eğitiminde geçmektedir.
Grup önerisine
konu olan en son, kapsam ise on beş ay er veya erbaş olarak hizmet
süresini tamamlayan askerlerimizle ilgili olan konudur. Yoklaması
yapılanların tertip edilecekleri kuvvet komutanlıkları,
Askeralma Dairesi Başkanlığınca bilgisayar ortamında
şifreli kayıtlar üzerinden rastgele erişim sistemiyle;
sınıfları, branşları ve eğitim merkezleri ile
celp grupları ise ayrılmış bulundukları kuvvet
komutanlıkları, Jandarma Genel Komutanlığıyla Sahil
Güvenlik Komutanlığınca bilgisayar ortamında rastgele
olarak belirlenmektedir.
Erbaş ve er statüsündeki yükümlüler yılda 4
celp 8 grup olmak üzere silahaltına alınmaktadır. Erbaş ve
er statüsünde sevk edilen yükümlülerin hizmet süresi on beş aydır.
Yine, bu kardeşlerimizin de bir ila üç ayı acemi eğitiminde
geçiyor, otuz günlük de yasal izin süreleri var.
Dört yıl ve daha fazla süreli yüksekokul
mezunlarının askerlik hizmet süreleri, biraz önce ifade ettiğim
gibi, 1076 sayılı Yedek Subay ve Yedek Askerî Memurlar Kanunuyla
düzenlenmiştir. Bunlardan yedek subay olanların hizmet süreleri,
biraz önce ifade ettiğim gibi, on iki ay; kısa dönem
erbaşların ise altı aydır. Dört yıldan daha az süreli
yüksekokul mezunları ise 1111 sayılı Askerlik Kanununa
tabidirler ve askerlik hizmet süreleri on beş aydır.
Değerli milletvekilleri, biraz önce BDPli
vekilimizin arz ettiği, bu şüpheli asker ölümleriyle ilgili olarak
ben müsaadelerinizle size Türk Silahlı Kuvvetlerinde bu konuyla ilgili
olarak yürütülen 13 adımlık bir prosedürü okuyarak arz etmek
istiyorum:
Türk Silahlı Kuvvetlerinde meydana gelen her türlü
vefat olaylarında, mutlaka, sorumluluk sahasına göre yetkili askerî
savcılar tarafından adli soruşturma yapılmakta, akılda
herhangi bir şüphe kalmaması için üstün gayret sarf edilmektedir.
Olayın vuku bulması ile birlikte askerî
savcı, olay yeri inceleme ekibi ile birlikte olay bölgesine süratle
intikal etmektedir. Askerî savcının, olay bölgesine herhangi bir sebeple gidememesi durumunda
inceleme ve soruşturma o bölgedeki cumhuriyet savcısı
tarafından yapılmaktadır. Olay inceleme ekibi,
savcının talimatları doğrultusunda tüm delilleri
toplamaktadır. Savcılar olay yerinde ilk incelemelerini detaylı
olarak yapmakta, tüm deliller itina ile toplanmaktadır. İnceleme
sürecinde olayla ilgili bütün tanıklar ve ilgisi olduğu
değerlendirilen tüm personelin ifadesi alınmaktadır.
Gerektiğinde kriminal inceleme için deliller kriminal
laboratuvarlarına ve Adli Tıp Kurumuna gönderilmektedir. Savcı
bütün ihtimalleri değerlendirerek vefat ile ilgili, akıllarda hiçbir
soru işareti kalmaması için otopsi yaptırmaktadır.
Otopsi, biri adli tıp, diğeri patoloji
uzmanı iki hekim tarafından yapılmaktadır. Otopsi raporu,
kriminal inceleme sonuçları ve tanık ifadeleri en ince detayına
kadar incelenmekte ve sonuca göre, ölüm olayıyla ilgili sorumluluğu
bulunan tespit edilirse sorumlu hakkında dava açılıp
açılmamasına karar verilmektedir.
Savcı, bütün
soruşturmayı Ceza Muhakemeleri Kanununun 157nci maddesi
gereğince gizlilik içerisinde yürütmektedir. Savcı, eldeki bilgi ve
belgelerin incelemesini yapmakta, olayın meydana geliş şeklini
ortaya çıkarmakta, gerekli gördüğü kişilerin ifadesini almakta
ve daha sonra dava açılmasına karar vermektedir. Dava
açılmasını gerekli gördüğü takdirde iddianame tanzim
etmektedir; kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesi
durumunda ise bu husus aileye bildirilmektedir ancak bazı hâllerde bu
karardan sonra da bilgi, belge temin edilmesi hâlinde, soruşturma tekrar
başlatılarak genişletilmekte ve devam ettirilmektedir.
Kovuşturmaya yer olmadığı kararına itiraz edilmesi
durumunda, soruşturma dosyası itirazı inceleyecek en yakın
askerî mahkemeye gönderilmektedir. Askerî mahkeme, itirazın yerinde ve
haklı olduğuna kanaat getirir ve kamu davası
açılmasının gerekli olduğuna karar verirse, askerî
savcı tarafından kamu davası açılmaktadır;
itirazın yerinde olmadığı sonucuna varılması
durumunda ise itiraz reddedilmekte ancak yeni olay ve yeni deliller ortaya
çıkması hâlinde kamu davası açılabilmektedir.
Türk Silahlı
Kuvvetleri, insan hayatına mal olacak kaza ve olaylar ile
disiplinsizlikleri önceden tespit etmeye ve önlemeye yönelik olarak
uyguladığı çeşitli tedbirlerle silah ve mühimmatların
kontrolü, nöbet esasları ve benzeri hususlarda eğitim faaliyetleri
yanında, tüm dünyada artan intihar vakalarının
azaltılması için gayret sarf etmekte, özellikle, sorumlu personelin
önceden tespiti ve koruyucu ruh sağlığı hizmetine
ilişkin tedbirleri hassasiyetle uygulamaktadır.
Vefat eden
personelin kötü muameleye maruz kalması, içinde bulundukları ortam
sebebiyle böyle bir eylemi gerçekleştirmiş olması ve etnik
kimliğini vurgulayan çıkarımlar, herhangi bir
araştırma ve bilimsellikten uzaktır. Meydana gelen her türlü
intihar vakası, öncesinden başlamak üzere adli ve idari yönden
soruşturulmakta, herhangi bir kusur ve ihmali tespit edilenler
hakkında gerekli yasal işlemler yapılmaktadır.
Yalnızca
intihar olaylarında değil, ölümle sonuçlanan tüm olaylarda, yukarıda
bahsedildiği gibi, savcılık tarafından adli soruşturma
mutlaka yapılmakta, olay bütün yönleriyle incelenmekte, varsa sorumlular
hakkında yasal işlem gerçekleştirilmektedir. Bugüne kadar
kayıtlarımızda adli ve idari yönden tahkikatı
yapılmamış, ölümü şüpheli olan bir vaka
bulunmamaktadır. Ayrıca, ailenin verilen bilgiler
dışında belge talep etmesi hâlinde otopsi raporu gibi- adli
soruşturmanın yapıldığı makamın
iletişim bilgileri de verilmektedir.
Sayın
milletvekilleri, Türk Silahlı Kuvvetlerindeki uygulamamızı
detaylı olarak sizlere arz etmeye çalıştım. BDP grup
önerisine katılamadığımızı belirtiyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Ünal.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, tutanaklara geçmesi
açısından bir hususu belirtmek istiyorum: Şimdi, tabii, biz bu
önergeyi vererek Türk Silahlı Kuvvetlerinin mevzuatının
yeterliğiyle ilgili bir tartışma açmak istemiyoruz. Sayın
Hatip Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu konuyla ilgili mevzuatını
okudu. Bununla ilgili herhangi bir talebimiz yok. Bizim söylediğimiz
şey şudur: Askerî mahkemeler, kışla içerisinde yaşanan
şüpheli asker ölümlerine gerekli, yeterli duyarlılığı
göstermemişlerdir. Sürekli olarak bütün bu şüpheli asker ölümlerine maskelemeyle
yaklaşan bir anlayış vardır. Bir emir-komuta zinciri
içerisindeki bu askerî mahkeme uygulamalarının bu soruna çözüm
getirmeyeceğine inanıyoruz, sivil mahkemelerde görülmesi
gerektiğini söylüyoruz ve şüpheli bir durum olduğu, son on
yılda bine yakın askerimizin bu şekilde yaşamı söz
konusu olduğu için Meclisin bu konuda bir araştırma komisyonu
kurmasını öneriyoruz. Sayın Hatip konuşurken sanki biz
mevzuatı bilmiyormuşuz gibi bize mevzuatı okudu. Doğru
anlaşılması açısından kayıtlara geçmesini istiyoruz.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sözleriniz
zabıtlara geçti.
Şimdi, öneri
üzerinde üçüncü konuşmacı, lehinde olmak suretiyle Muharrem
Işık, Erzincan Milletvekili.
Buyurun Sayın
Işık. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHARREM IŞIK
(Erzincan) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; grup önerisi
lehinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Tabii, ben,
sözlerime başlamadan önce, intihar eden Erzincanlı bir
arkadaşımızın durumunu anlatarak
başlayacağım: Diyarbakır Hani ilçesinde görev yapan 29 yaşındaki
hemşehrim Piyade Üsteğmen Yaşar Karaağaç, 8 Şubat
2013te -geldiği izinden ayrılarak- Diyarbakıra gitti.
Diyarbakırda toplama kampında bir gün kaldı, orada kalmak için
durdu daha doğrusu. Daha sonra, ailesi haber alamayınca Hani
ilçesindeki birliğini aradılar ve ilçeye gelmediği söylendi.
Arama sonucu, kapının kırıldığı ya da güzel
bir şekilde açıldığı söylenerek intihar ettiği
yönünde haber verildi.
Şimdi,
burada, önce, yer olarak hemen resepsiyonun iki oda öbür tarafında olan
bir odada tek el ateş ederek kendini öldürdüğü söyleniyor
arkadaşımızın ve on saat orada beklediği söyleniyor.
Hiç kimse duymuyor. Diyarbakır gibi yerde -ki, o zaman terörün
şiddetli olduğu bir dönemdi- askerlerin dışarı
çıkmadığı, genelde hepsinin orada beklediği, toplama
kampında bekletildiği bir zamanda hiç kimse bu silah sesini duymuyor
ne hikmetse ve on saat sonra da haberleri oluyor.
Şimdi,
Yaşar Karaağaç fakir bir ailenin çocuğuydu, babası binbir
zorlukla bunu okuttu. Babası şöyle diyor: Dağda bekçilik
yaptım, çocuklarımı yetiştirmek için her şeyi
yaptım, sevgilerini kazandım, sevgi verdim, doğruluk verdim;
milletine, vatanına faydalı olsunlar diye uğraştım.
Öyle an oldu ki komşularımdan para aldım, onları okula
gönderdim. Şu anda, ben, dönüp onların yanına yatmak istiyorum.
Annesi de bağırıyor, diyor ki: Yavrularımı yediler,
dayanamıyorum, filizimi kopardılar.
Şimdi,
anne-babasının orada iddia ettikleri nokta şu: Diyorlar ki 2
tane uzman çavuş varmış. Şimdi, tabii, diyeceksiniz ki
uzman çavuş, üsteğmene nasıl şey yapar? Uzman
çavuşların sürekli arkadaşımızı rahatsız
ettiği söyleniyor, sürekli bu anlatılıyor, çocuk da söylüyor,
rahmetlik devamlı anlatıyor ama bir türlü sonuç alınamıyor
çünkü
Hatta istifa noktasına geldiği düşünülüyor ama
paraları olmadığı için, maddi durumları iyi
olmadığı için, en azından on seneyi tamamlamayı
beklediği için çocuk istifa da edemedi ve şu anda, maalesef hiçbir
sonuç da alınmadı. Biraz önce, hatip, sayın
komutanımız burada şu ana kadarki incelemenin hiçbirinden bir
şey çıkmadığını söylüyor, en azından biz de
bunu söylüyoruz, hiçbir sonuç çıkmıyor ne yazık ki, hepsinin
üzeri kapatılıyor resmen.
Daha önce, burada,
ben kendim olsun, diğer milletvekili arkadaşlarımız olsun,
soru önergeleri vermişler. Ben verdiğim soru önergesinde birçok soru
sormuşum, işte intihar edenlerin nereli olduğu, hangi nüfusa
kayıtlı olduğu, psikolojik sorunları var mı yok mu, bu
yönde çalışma yapılmasını istemişim. Bana verilen
cevap: Vefat eden personelin etnik kimliğine veya inancına
ilişkin bir sınıflandırma yapılmamaktadır. Ben
onu sormuyorum ki, ben nereli olduklarını soruyorum, hangi
memleketliler? Askere geldiğinde yapılan ilk mülakat veya daha
sonraki işlemler esnasında, askere gelmeden önce madde kullanımı
hikâyesi bulunan bütün erbaş, erler rehberlik danışma merkezi
sürecine alınmakta, askerî hastaneye sevk edilmekte, tedavi
görmektedirler. Bu şekilde cevap veriyorlar, tabii, bunun da doğru
olmadığını biliyoruz.
Diğer bir
arkadaşımızın verdiği soru önergesine, Levent Tüzel
Beyin verdiği soru önergesine verilen cevapta, yapılan
araştırmalar sonucu intiharların büyük bir
çoğunluğunun ruhi bunalım sonucu gerçekleştiği, bunun
dışında ailevi problemler, sağlık sorunları,
maddi yetersizlik, istediği ile evlenememe gibi sebeplerden dolayı
olduğu söyleniyor. Ayrıca, buraya bir madde daha eklemişler:
Askerliğe elverişli olarak askerlik şubelerine sevk edilen tüm
personele eğitim birliklerine katılışlarında
kayıt-kabul, muayene ile değerlendirme anketi uygulanmakta, uzman
personel ile doktor tarafından her hükümlü ile tek tek görüşülmekte,
anketten elde edilen sonuçlar ve bire bir yapılan görüşmelerde
sorumlu olduğu belirlenen personel, rehberlik danışma
merkezlerinde görüşmeye alınmakta ve sonuç için takip edilmektedir.
Ben dört sene boyunca askerlik şubesinde asker muayenesi yaptım sivil
hekim olarak, hiç böyle bir şey yapmadık. O zaman gerçi sünnet
muayenesi yoktu, o da kaldırıldı ama ondan önce bir tek sünnet
olup olmadığına bakılıyordu. Diğer konularla
ilgili gelenlerin eğer elinde bir raporu varsa orada hiç ciddiye
alınmadan, direkt Geç. diye gönderiliyordu sert bir şekilde ama
elinde bir raporu varsa, hastalık durumu varsa onların belli
merkezlere gönderilip orada rapor almaları sağlanıyordu ama
hiçbiri için, öyle dediğimiz gibi Psikolojik sorunlarından
dolayı, psikolojik sorunları olduğu için, ilaç
bağımlısı olduğu için bunları araştıralım,
inceleyelim. diye bir çalışma yapılmadığını
hepimiz biliyoruz.
Biraz önce
dediğim gibi, sayın hatip dedi ki: Şu ana kadar alınan bir
sonuç yok. Zaten bizim derdimiz de bu, niye sonuç alınmıyor?
Genelkurmay inceleme yapıyor, İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu inceleme yapıyor ama hiçbir sonuç alınmıyor ne
hikmetse.
Bu askerlerle
ilgili, askere kötü muamele yapılmasıyla ilgili bir İnternet
sitesi kurulmuş. Buraya gelen şikâyetlerden çıkan şeylerin
sonucu şu: Yüzde 48i Hakaretten dolayı; biz hakaret görüyoruz.,
yüzde 39u Dayak yiyoruz., yüzde 16sı Aşırı fiziksel
aktiviteden dolayı intiharlara gidiyoruz. diyor; yüzde 15i yeterli
sağlık hizmeti alamamaktan şikâyetçi; yüzde 13ü tehditten,
yüzde 9u orantısız cezalardan, yüzde 5i şahsi sicil,
kovuşturmadan, uykusuz bırakılmaktan ve devrecilikten
bahsediyor.
Tabii, burada bunlar
tasniflenmiş ama maalesef şu anda askeriyede ya da Hükûmetin elinde
ya da işte Millî Savunma Bakanlığında bununla ilgili bir
çalışma yok. Bunlar tamamen diyorlar ki: Siz geldiniz, ruhsal
sağlığınız bozuktu ya da ilaç
bağımlısısınız ya da istediğiniz
kızı size vermedikleri için bunalıma girdiniz ve burada intihar
ettiniz. Başka hiçbir sonuç bulunmuyor.
İşte,
Yaşar Karaağaç arkadaşım rahmetli- Erzincana izne
geliyor, Erzincanda nişanını yapıyorlar, İzmire
gidiyorlar, İzmirde ağustos ayına düğün salonunu
kiralıyorlar ve o zaman da evlenecek ama ne hikmetse, görev yerine
döndükten sonra, bu kadar cıvıl cıvıl bir çocuk orada
intihar ediyor.
Demek ki bazı
şeylerin altında illaki ruhsal sorun aramamak lazım, oradaki
baskıları sorgulamak lazım.
Şimdi tabii,
buradaki soruşturmaların kesinlikle gizli
yapıldığı söyleniyor. Zaten gizli yapılması da
tam bir muamma. Niye gizli yapılıyor? Yani ne varsa, bu,
açığa çıksın.
Şimdi, adli
tıp uzmanı veya patoloji uzmanı tarafından otopsi
yapıldığı söyleniyor. Türkiyedeki adli tıp
uzmanının sayısı belli. Ben pratisyen hekim olarak, en az
abartmıyorum- 250-300 tane otopsi yapmış kişiyim. Dolayısıyla, bunda illaki
uzmanlık aranacak diye bir şart yok. Her önüne gelen savcı,
istediği hekimi çağırıp istediği hekime otopsi
yaptırabilir. Bunda hiçbir sakınca, hiçbir engelleme yoktur ki, bu da
zaten yasalarda mevcut.
Tabii, ne kadar
inanılır ne kadar inanılmaz bilmiyoruz ama özellikle Taraf
gazetesinin yayınladığı yazılar vardı. Bu
yazılarda özellikle emekli subayların söylediği bazı
şeyler var. Diyor ki bir tanesi: Genelkurmay, astsubaylarla ilgili çalışma yaptı.
Yapılan bu çalışmanın sonunda astsubayların TSKya
aidiyet duygularının ciddi bir şekilde azalması sonucu
çıktı. İkinci olay ise her yıl ocak ayında TSK
Dayanışma Vakfına üye olunmasıyla ilgili durumdu.
Personelin yüzde 90ının bu vakfa bu yıl üye olmadığı
Bunlar ciddi veriler. Astsubaylar kendilerine uygulanan ötekileştirmeden
ve mobbingden dolayı artık aidiyetlerini kaybetmişler. Zaten
kaç tane astsubayın da intihar ettiğini basında görüyoruz.
Ayrıca, bu konuda subayların da açıklamaları var. Subaylar,
özellikle, bilmiyorum artık Hükûmet düşmanı mı, askeriye
düşmanı mı, onu bilemiyorum ama açıklamalarında
askeriyede olan bu intiharların birçoğunun intihar
olmadığının saklandığı yönünde
açıklamalarda bulundular. Bu da herhâlde bir yerlerde okunmuştur.
Şimdi, ben
son olarak şunları söyleyeceğim: Tabii, verilen her önergede olduğu
gibi bu önergede de hemen baştan reddi açıkladınız çünkü
önemli konularınız var, önemli yasalar gelecek, bu, önemli bir konu
değil! Birkaç asker orada hayatından olmuş,
dolayısıyla da bunu önemsemenin bir anlamı yok! Hele üstelik bir
de Genelkurmay bunu inceliyorsa kendi içinde ve de İnsan Hakları
Komisyonu da incelemişse her şey bitmiştir. Burada, işte,
verdiğiniz değer ortaya çıkmış oluyor.
Tabii, şu
var: Askeri kelle, vatandaşı köle, öğrenciyi, işçiyi,
memuru terörist olarak gören zihniyetin, asker intiharlarını
incelemesini, bunu dikkate almasını beklemiyorum zaten. Ayrıca,
kendi yakınlarına çürük raporu alarak askerlik
yaptırmayanlardan, askerlik yapsa bile özel muamele görenlerden de ben
bunu beklemiyorum. Kindar gençlik isteyenlerin askerlere, intihar eden ya da
intihar süsü olarak gelen -ki benim görüşüme göre- üç beş kelleye
ayıracakları zamanlarının olmadığını da
düşünmüyorum. Toplumu kutuplaştıran, durmadan söylemler yapan
insanların, Barış ortamını getireceğiz. diyenlerin,
bu konuda ciddi adımlar atacağına inanmıyorum.
Dolayısıyla, Uludere kürtajdır. diyen -bunu da söyleyeyim
bari- zihniyetin ve ne olduysa, son zamanda bu katliamı unutanların
da Askerde intihar edenlerde psikolojik bozukluk var. diye
yaftalayacağını ve buna destek vermeyeceklerini biliyorum ama
şunu da söyleyeyim: Bu sefer en azından, bu konuda, Recep
arkadaşımızı ya da Ramazan arkadaşımızı
çıkarıp Bu konu önemli değil demediniz, en azından yine
on dakikanızı ayırdınız. Ama dediğim gibi, önemli
olan, bunu araştırmak, ciddi bir şekilde bulmaktır. Ne
kadar ciddiye alırsınız bilmiyoruz ama, tabii, bu önerge BDPnin
önergesiydi, bizim önergelerimiz de var, haddinden fazla var hem de, biz de
bunları, günü geldiği zaman tekrar getirip, durmadan kamuoyunun önüne
getireceğiz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Işık.
Önerge üzerinde
son konuşmacı, aleyhinde olmak üzere Kastamonu Milletvekili
Sayın Mustafa Gökhan Gülşen.
Buyurun Sayın
Gülşen. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA GÖKHAN
GÜLŞEN (Kastamonu) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; BDP grup önerisi aleyhine söz aldım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, BDP grup önerisiyle ilgili teferruatlı
açıklamayı İstanbul Milletvekilimiz Sayın Şirin Ünal
yapmıştır, ancak bu arada geçen bir iki konuya da değinmek
istiyorum.
Özetle, Türk
Silahlı Kuvvetlerinde intihar, kaza, kaza kurşunu gibi sebeplerle
meydana gelen her türlü vefat olayı, askerî savcılıklarca her
yönüyle soruşturulmaktadır. Bu soruşturmalar neticesinde
gerçeğin herhangi bir şüpheye mahal bırakmayacak şekilde
ortaya çıkması için de büyük bir özen gösterilmektedir.
İddiaların aksine, şüpheye mahal bırakmayacak şekilde
gerçeğin ortaya çıkması için özen gösterilmektedir.
Hayatını
kaybeden askerlerin büyük bölümünün belli bir etnik kökenden geldiği
iddiası vardır gerekçede, oysa bu, dayanağı olmayan bir
ifadedir; buna katılmadığımızı özellikle ifade
etmek istiyorum.
Ayrıca,
özellikle intihar konularıyla ilgili, Genelkurmayın çalışmaları
devam etmektedir. Bu kapsamda Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde rehberlik
danışma merkezleri ve psikolojik danışmanların
sayısı artırılmıştır, bunun neticesinde son
on yılda yarı yarıya bir azalma
sağlanmıştır.
Elbette bu konu
önemlidir, elbette insan hayatının söz konusu olduğu her yer,
her konu son derece önemlidir. Bu konunun önemine binaen zaten Genelkurmay
Başkanlığı hassasiyetle konunun üzerinde durmaktadır,
aslı itibarıyla da onların görevidir. Askerî
savcılıklarca da bu konudaki her şey teferruatlı
incelenmektedir.
Bu sebeple, BDP
grup önerisine katılmadığımızı ifade ediyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, sayın hatip
konuşmasında önergenin gerekçesinde dayanağı olmayan
bazı iddiaların olduğunu söyledi. Açıklama yapmak
istiyorum.
BAŞKAN
Normal değil mi yani bu, her eleştiriye siz tekrar mı cevap
vereceksiniz? Aleyhinde konuşacağım. dediğine göre
aleyhinde şeyler söyleyecek Sayın Baluken.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Hayır ama şimdi, dayanağı olmayan bir
iddiayı Genel Kurulun gündemine getirerek Genel Kurulu oyalamak istemeyiz.
Buna bir açıklama getirmek isterim.
BAŞKAN
Peki, buyurun, iki dakika.
Ama bu, usulden
değil yani size söyleyeyim.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Hayır, söylediğimizi Genel Kurula farklı bir
şekilde yansıttığı için açıklama ihtiyacı
var Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
11.- Bingöl
Milletvekili İdris Balukenin, Kastamonu Milletvekili Mustafa Gökhan
Gülşenin BDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma
sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Evet, teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bu konu gerçekten
son derece hassas ve ailelerin de beklentisinin olduğu bir konu ama ona
rağmen, maalesef büyük bir duyarsızlık gördüm iktidar
partisinde.
Son on yılda
bine yakın asker bu şekilde yaşamını yitirmiş.
Bakın, size sadece kendi seçim bölgemden bir olayı
anlatacağım. Sezer Altındağın, Temmuz 2012de,
Bingölün Sancak beldesine cenazesi getirildi; Erganide mayına
bastığı gerekçesiyle. Cenazeyi getiren ekip aileye verip geri
döndü. Ailenin, ısrarlarıyla defalarca direnmesine rağmen, son
bir kez çocuğunu görme ısrarıyla babanın cenazeye
bakması ve Mayına bastı. denilen askerin alnında tek bir
kurşunla cinayete kurban gittiği görüldü.
Kürt etnisiteden
gelme işini söyleyelim. Gelin, araştıralım yani
kışla içerisindeki bu cinayetlerin yüzde 90ının Kürt ve
Alevi olduğunu göreceksiniz. Olmasa bile önemli değil, bunu ortaya
çıkarmak zaten Meclisin görevi.
MUSTAFA GÖKHAN
GÜLŞEN (Kastamonu) Bir dayanağınız var mı?
Dayanağı var mı böyle bir iddianın?
Yazmışsınız oraya
İDRİS
BALUKEN (Devamla) Bakın, bugün Meclise Antalyadan gelen Oktay Can,
oğlunun resimleriyle geldi ama ahlaki olarak, etik olarak o resimleri
buraya getiremediğimiz için, buraya getirmeyi doğru
bulmadığımız için sözle ifade edeyim: İntihar etti
denilen silah emniyette yani hiç emniyeti bile açılmamış silahla
intihar ettiği söyleniyor. Kafada iki tane giriş deliği var,
aileye teslim edilirken bir giriş deliğine estetik operasyon
yapılmış ve bir giriş deliği
kapatılmış.
Şimdi, bu kadar şüpheli
cinayetlerin olduğu bir yerde, böyle Gerekçesi dayanaktan yoksun. falan
demeyin. Eğer bu konuda hassasiyetiniz varsa, Meclisin bir
araştırma komisyonu kurmasını destekleyin, hep beraber
inceleyelim. Bizim söylediklerimiz dayanaksızsa ortaya çıkan raporu
gelir, Genel Kurulda birlikte paylaşırız.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Baluken.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- BDP Grubunun, TSK'da yaşanan şüpheli
asker ölümlerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/445) esas
numaralı Meclis araştırması önergesinin görüşmelerinin
Genel Kurulun 7 Mayıs 2013 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu önerisini
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım.
Öneriyi kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.26
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.39
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet
SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER : Mine
LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 100üncü Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş önerisinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi öneriyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısını arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı
vardır.
Şimdi
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
2.- MHP Grubunun, aile kurumumuzun güçlendirilmesi
için, ülkemizde meydana gelen, birçok ailenin dağılması ve
çocuklarımızın mağdur olmasına neden olan boşanma
olaylarının ve sebeplerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilen Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun 7 Mayıs 2013
Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Tarih:
7/5/2013
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 7/5/2013 Salı günü (bugün) yaptığı
toplantısında siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Oktay
Vural
İzmir
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
1 Haziran 2012
tarih ve 5354 sayı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Aile kurumumuzun güçlendirilmesi için,
ülkemizde meydana gelen, birçok ailenin dağılması ve
çocuklarımızın mağdur olmasına neden olan boşanma
olaylarının ve sebeplerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
verdiğimiz Meclis araştırması önergemizin 7/5/2013
Salı günü (bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisi üzerinde, lehinde olmak suretiyle
Sayın Süleyman Nevzat Korkmaz, Isparta Milletvekili.
Sayın
Korkmaz, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aile
kurumumuzun güçlendirilmesi için, ülkemizde vuku bulan ve birçok yuvanın
dağılmasına, aile kurumunun yıpratılmasına neden
olan ve böylece çocuklarımızın mağduriyetine yol açan
boşanma olaylarının ve sebeplerinin araştırılarak
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Milliyetçi
Hareket Partisi olarak verdiğimiz Meclis araştırması
önergesi üzerine söz aldım. Yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum.
Sözlerimin
başında, ebedî hayata uğurlanan Bursaspor Başkanı
Sayın İbrahim Yazıcı Beyefendiye Milliyetçi Hareket
Partisi olarak Allahtan rahmet, ailesine, Bursaspor camiasına, Türk spor
dünyasına ve aziz Bursalılara başsağlığı
diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, evlilik kurumu hem inancımız hem de millî kültürümüz
açısından mübarektir, korunması gerekir, üzerine titrenmesi
gerekir. Anayasanın 41inci maddesi Aile Türk toplumunun temeli
dedikten sonra, 2001de Milliyetçi Hareket Partisinin de içinde bulunduğu
57nci Hükûmet zamanında aile kurumunun eşler arasında
eşitliğe dayandığı ifade edilmiştir. Devlet,
ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların
korunmasıyla ilgili tedbirleri almak zorundadır.
Bugün, maalesef,
siyasi hayatımızın toz dumana çevrilmiş olması
yüzünden, toplumu ayakta tutan aile kurumunun güçlendirilmesiyle ilgili
tedbirlerin alınabildiğini söylememiz güçtür. Koca koca laflar etmek,
önündeki ormana bakarken ayağının dibindeki çalıya
takılıp kalmak böyle bir şey olsa gerek. Burada fazlaca bir
istismar sahası olmadığından, Hükûmetin görmemezlikten
geldiği alanlardan birisidir yaşadıklarımız ve
maalesef bu olup bitenler. Elbette, bunun sosyal, kültürel ve ekonomik
nedenleri vardır.
Boşanma
oranlarında çok büyük bir yükselme görüyoruz. Elbette, evlilik kadar, eşler
arasında bir anlaşma olmuyor ve bir arada yaşama imkânı
kalmıyorsa boşanmak da doğal
karşılanmalıdır. Buradaki doğallık sözcüğü,
tabiatıyla, içinde huzur ve keder barındırmaktadır.
Evlilik, kavuşmak, boşanmak, ayrılık ve hicran demektir.
Tek tek olayların üzerine çıkıp daha genelden bakarsak,
ağaç dallarından bir yaprağın düşmesi gibidir aile
kurumunun yıkılması, yuvanın bozulması. Çünkü, artan
boşanma olayları ailenin yıkılmasına, on binlerce
çocuğun anne veya baba sevgisinden mahrum kalmasına ve neticede,
çocuklarımızda tamiri, telafisi mümkün olmayan tahribatlara neden
olmaktadır. Kimi zaman da yuvasız kalan, ortalıkta kalan
çocukları devletin kurumlarında yetiştirmek gibi, hakikatte
hüzünlü bir sonla karşılaşılmaktadır. Aile
ortamının sıcaklığından uzak kalan bu yavrularımızın
sorunları ise katlanarak artmaktadır. Bireysel gelişimlerinde
sıkıntılar ortaya çıkmakta, topluma entegre olamama gibi,
topluma yabancılaşma gibi sair problemlerle karşı
karşıya kalmaktadırlar.
Değerli
milletvekilleri, boşanma olayları elbette tek tek incelenmeli ve ona
göre bir değerlendirme yapılmalıdır ancak bu olayların
toplumsal etkenler ya da hızlandırıcılarla ivme
kazandığı da bir gerçektir. Hızlı kentleşme,
apartman hayatında birbirini tanımayan komşular, geleneksel aile
yapısından çekirdek aile yapısına geçiş, yüz yüze
ilişkilerin ortadan kalkması gibi sosyal etkenler vardır.
Özellikle görsel medyanın Türk kültür hayatında
yaşattığı dejenerasyon ve depremler, inanç ve kültür
yapımızla bağdaşmayan hususların âdeta
olağanlaştırılması sosyal nedenleri tetikleyen en
önemli unsurdur diye düşünüyorum.
Ekonomik nedenler vardır
aile kurumunun yıpranmasının nedenleri arasında. Parayla
saadet olmaz. demişler ama geçim sıkıntısı,
işsizlik, parasızlık yahut nafakayı temin etmek üzere
eşlerin birbirini dahi göremez hâle gelişlerine yol açan iş
hayatındaki aşırı yoğunlukları zikredebiliriz bu
nedenleri sayarken.
Mutfak giderleri
artmıştır. Şubat 2013te mutfak harcamasındaki
artışlar bir önceki yıla göre yıllık enflasyon
artışından daha fazla olmuştur. Zorunlu gıda
maddelerindeki artışı da dikkate alırsanız bu rakamlar
çok çok yüksektir ancak çalışanların ücretindeki
artışlar aynı oranlarda artmadığı için mutfakta
üç beş yıldır yaşanan yangın bir tabii afete
dönüşmüştür.
Mutfak
harcamalarının yanında, kira, yakacak, giyim, ulaşım,
sağlık, eğitim gibi zorunlu diğer harcamaları da
eklerseniz ocaklardaki mali sıkıntılardan kaynaklanan stres ve
öfke patlamasının âdeta grizu patlaması gibi yuvaları
darmadağın ettiğini görüyoruz.
Devletin
belirlediği asgari ücret mutfak harcamalarına dahi yetmemektedir. 980
liradır asgari ücret, yoksulluk sınırı ise bunun neredeyse
2,5 katıdır yani 2.477 lira. Çok hesap bilen Sayın Hükûmet,
Sayın Başbakan, gel de çık bakalım şu işin,
şu hesabın içerisinden.
Değerli
milletvekilleri, 2011 yılında evlenen çiftlerin sayısı 592
bin boşanan çiftlerin sayısı bir önceki yıla göre yüzde 1,3
artarak 120.117 olmuştur yani evlenen her 5 kişiden 1i
boşanmıştır. 2012de evlenmelere, boşanmalara
baktığımızda ise bu sorunun daha da vahim bir hâl
almış olduğunu görüyoruz. Evlenme oranı yüzde 1,9
artışla 603.751dir, boşanma oranı ise neredeyse 2
katı bir artışla yüzde 3leri geçmiştir.
Boşanmaların en yüksek olduğu bölge ise, garip bir çelişki
gibi görünse de, okuryazarlık oranının, şehirleşme
oranının en yüksek olduğu bölge olan Ege Bölgesidir, Marmara
Bölgesidir, yani Türkiyenin batı bölgesidir. Boşanmadaki bu yüksek
oranlar, maalesef, aile yapısının zayıflamış
olması ile itham ettiğimiz Batı Avrupanın yirmi yıl
önceki rakamlarıdır. Bu ne demektir? Yirmi yıl sonra, geleneksel
aile yapısının çözüldüğü, insanların
yalnızlaştığı, vurdumduymazlaştığı
ve içinde yaşadığı cemiyete
yabancılaştığı bir toplum bizi bekliyor demektir.
Bugünden bu hazin sonun emarelerini görmeyenimiz var mı değerli
milletvekilleri?
Sorunlar bu kadar
da değil. Boşanma olayları ile doğrudan ya da dolaylı
olarak alakalı ve sebep-sonuç ilişkisi olan sokakta yaşayan
çocuklar, çocuk işçiliği, kadın ve çocuklara yönelik aile içi
şiddet, alkol ve uyuşturucu
bağımlılığı, çocuk suçluluğu
oranlarının artması ve gençlik sorunları gibi hususlar
üzerine de detaylı araştırmalar yapılması toplumsal
sorunlara çare üretme yeri olan, millet iradesinin tecelligâhı Türkiye
Büyük Millet Meclisinin görevi değil midir? Sorunlara yönelik çözüm
tedbirleri üretme gibi bir sorumluluğu yok mudur bu Parlamentonun? Belki
müdahale edilebilecek değişkenler sınırlıdır,
belki bu meseleyi tarafların istediği ölçüde, tamamıyla çözüme
kavuşturmak zordur ama Hiç olmazsa bir deniz
yıldızını kurtaramaz mıyım? diyen
şahsın sorumluluğu ile hareket edilmesini, çok yönlü, çok
boyutlu bu meseleye Milliyetçi Hareket Partisi olarak eğilinmesini ve
araştırılmasını öneriyor ve bekliyoruz. Ailevi
sıkıntıların çözümünün aslında toplumsal
çatışmaları da azaltan bir etkisi olduğunu düşünüyor,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, aile sorunları ve boşanmalarla
ilgili bir araştırma komisyonu kurulmasını yüce Meclise
teklif ediyoruz. Bu siyaset üstü teklifimizin -eminim ki- diğer siyasi
partilerce de makul karşılandığını görmek
istiyoruz.
Teklifimizin
kabulü dileklerimle, sözlerimin sonunda, aziz milletimizin önümüzdeki pazar
günü kutlanacak Anneler Gününü tebrik ediyorum. Başta şehit
analarımız olmak üzere, yüce Türk milletinin mübarek annelerinin
ellerinden öpüyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu önerisi üzerinde, aleyhinde olmak üzere ikinci
konuşmacı Sayın Tülay Selamoğlu, Ankara Milletvekili.
Sayın
Selamoğlu, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
TÜLAY
SELAMOĞLU (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekillerimiz; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Aile kurumunun
güçlenmesi, boşanma olaylarının ve sebeplerinin
araştırılarak gereken tedbirlerin alınması
amacıyla araştırma açılmasıyla ilgili önerge MHP
tarafından verildi, bu konuda aleyhte söz almış bulunuyorum.
Aile kurumuyla
ilgili şunu söyleyebiliriz: Özellikle biz AK PARTİ Grubu olarak
aileye önem veriyoruz. Bunun önemli olduğunu da kurduğumuz bir
bakanlıkla ispat ettik. Nedir bu bakanlık? Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı.
Şimdi, bu
çalışmalar içerisinde
MHPnin bu duyarlılığına
çok teşekkür ediyorum ama yapılan çalışmaların da ne
olduğunu göstermek, anlatmak istiyorum.
Aile bizim için
önemli çünkü bizim toplumumuzun en büyük değeridir. Bizim
inancımız bize şunu öğretir zaten: Dünyaya Adem ile Havva
aile olarak inmiştir, tek, birey olarak inmemiştir ve
insanlığın temelini oluşturan ailedir.
Peki, biz bununla
ilgili yaşanılan sorunları görüyor muyuz? Gerçekten görüyoruz.
Özellikle şehirleşme sürecinde kentlerin hızla nüfusunun
artması sonucunda ailelerde yaşanan sıkıntıları
görüyoruz. Bununla ilgili özellikle Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığımızın yaptığı çeşitli
çalıştaylar sonucunda bazı çalışmalar
yapılıyor, uygulamalar başladı. Ama Meclisin de
yaptığı bir çalışma var, onu biliyoruz. Büyük
ihtimalle kasım ya da aralık ayında, alt komisyon
çalışması olarak, Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonunun altında boşanmayla ilgili alt
komisyon çalışmaları başlıyor. Bu süreç içerisinde
peki yapılanlar neler? Aile önemli mi, evlilik kurumu önemli mi? Gerçekten
önemli. Biz, tanımlanırken, Türk aile tipinde, büyük aile olarak
tanımlanıyoruz, ona alışmıştık ama
şehirleşmenin sonucunda aile bireyleri azaldı ve küçük aileler
hâline dönüştürdük. Bu çekirdek aile gerçekten çok ufaldı ve biz
geçmişimizde şunu biliyoruz: Geçmişte küçük evlerde büyük
aileler olarak yaşardık ama şimdi büyük evlerde küçük aileler
olarak yaşıyoruz ve bu birçok sıkıntıyı da
beraberinde getiriyor.
Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığımız, özellikle aile kurumunun ilk
kurulma aşamasında ya da sonra, devam ettiği sürece ya da
aileler bu süreci bitirmek istediklerinde farklı uygulamalar,
çalışmalar yapıyor, rehberlik ve danışmanlık
hizmetleri veriyor. Evliliğe başlarken denilen süreçte evlilik
öncesi eğitim programları var Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı tarafından yapılan. Bu programı
gerçekleştirmek için de Türk Belediyeler Birliğiyle yapılan
protokolle Evlilik Öncesi Eğitim Programının ülke genelinde tüm
belediyeler tarafından uygulanarak
yaygınlaştırılması faaliyetleri organize edildi. Bunun
için 81 ilde eğitici eğitimleri tamamlandı. Eğitimler
sadece evlenmek üzere gelen çiftlere değil, silah altındaki er ve
erbaşlara, polis okulları ve üniversitelerin son sınıf
öğrencilerine de verilmektedir. Bu eğitimlerin amacı: Evlilik
yuvasını kuracak, aile oluşturacak niyette olan grupların
bu sistemin içerisinde yaşayacakları sorunlar, kriz yönetimi, sevgi,
saygı ve insanlık değerleri üzerinde yapılan eğitimler
oldu. 2 bin kişi evlilik öncesi eğitim eğiticisi olarak yetiştirildi
ve eğitimlerde bugüne kadar toplam 22 bin kişiye
ulaşıldı. Evlilik Öncesi Eğitim Programı ile evlilik
çağına gelmiş ve aile kurmak amacıyla bir araya gelen
çiftlerin evlilik hayatına hazırlanmaları amaçlandı.
Evlilik Öncesi Eğitim Programı, evlilik öncesi süreçte çiftlerin
birbirlerini iyi tanıması, evlilikle ilgili gerçekçi beklentiler
oluşturabilmeleri amacıyla etkili iletişim kurma
yollarını ve olası sorunlarla nasıl baş edeceklerini
öğrendikleri bir program olup çiftlere evliliğe iyi bir başlangıç
yapabilme fırsatı vermekte.
Ama ikinci bir
süreç var: Aile eğitim programları. Yine, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı, bu programda, özellikle anne ve babalar başta
olmak üzere, ailelere kendi içinde sorun çözme kapasitesini kazandırmak
amacıyla ve ailelerin ihtiyaçları doğrultusunda üç
yıllık bir çalışmanın ürünü olarak
hazırlanmış, eğitim-iletişim, sağlık, hukuk,
medya ve iktisat alanlarında olmak üzere beş alanda yirmi üç modülden
oluşan aile eğitim programlarını
yaygınlaştırma faaliyetlerini sürdürüyor. Şimdiye kadar,
yaygınlaştırma faaliyetleri kapsamında, ülke genelinde bu
eğitimleri organize edecek 184 formatör, 11 ilimizde eğitimleri
verecek 450'yi aşkın eğitici yetiştirildi.
Sponsorlarımız vasıtasıyla, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığına destek veren sponsorlar vasıtasıyla 115
bin kitap basılarak dağıtıldı. 2013 yılı
içerisinde bu kitaplar illerimizde açılacak eğitimlerle
vatandaşlarımıza dağıtılacaktır. 2018
yılına kadar 500 formatör, 5 bin eğitici yetiştirerek 6
milyon vatandaşımıza bu eğitimleri
ulaştırmayı amaçlıyoruz. 2013ün ilk dört ayında 10
binin üzerinde vatandaşımıza ulaştık. Programın
temel yaklaşımı, önleyicilik, bilgilendiricilik ve
eğiticilik yönü ön planda olan aile yaşamı eğitimi. Sorun,
tedavi veya kriz odaklı değil, vizyon odaklı eğitimler
veriliyor bu kapsamda. Ama aileler eğer bu boşanma süreci
dediğimiz aileyi bozma sürecine girmişlerse üçüncü bir
danışmanlık sistemi var, yine Bakanlığımız
tarafından uygulanıyor. Bu, pilot olarak 5 ilde
başlatıldı. Ankara, Kırıkkale, Burdur, İzmir ve
Karabük pilot iller olarak seçildi ve bu sorunların çözümü üzerine aileye
destek ve aile danışmanlık hizmetleri başladı. Bu
hizmet merkezlerinde görev yapan danışmanlara, boşanma aşamasında
olan çiftlere danışmanlık hizmeti konusunda beceri ve bilgi
kazandırmaya yönelik hizmet içi eğitimler verildi.
2012
yılının son üç ayında başlayan pilot uygulama süreci
devam ederken, danışmanlara yönelik daha kapsamlı bir
eğitim programı hazırlandı. Aile mahkemeleri ile iş
birliği içinde, mahkemelere başvuran çiftlere boşanma süreci
danışmanlığı hizmetinin verilmesi ülke genelinde
yaygınlaştırıldı. 2013 yılı içinde
gerçekleştirilecek olan bu süreçte, tamamlanacak olan bu pilot
çalışma süresince 450 aileye danışmanlık hizmeti
verilerek 75 ailenin evliliklerinin devamı yönünde karar alması
sağlandı. Programın ülke genelinde
yaygınlaşmasına yönelik çalışmalar devam ediyor.
Boşanma
süreci danışmanlığı hizmeti de boşanma öncesi
danışmanlık, eğer boşanma kararı
netleşmişse boşanma sürecinde destek ve danışmanlık
hizmetleri ve boşanmanın sonrasında da -eğer
gerçekleşiyorsa- destek ve danışmanlık
çalışmaları olarak üç başlık altında ve modül
çalışmalarla yapılıyor.
Biz aileye önem
veriyoruz, bu toplumun temelinde aile olduğunu biliyoruz ama, özellikle,
amacımız ailelerin boşanmasına engel olmak. Her türlü
sosyal danışmanlık hizmeti veriliyor. Bu süreç, biliyorsunuz,
son dört yılda başladı, bununla ilgili çalıştaylar
yapıldı. Özellikle, Milliyetçi Hareket Partisinin
duyarlılığına teşekkür ediyoruz ama bu çalışmaların
zaten yapıldığını, çalıştayların
tamamlandığını, uygulamaların -bazı noktalarda
pilot ama- 2013ün sonunda tüm ülkede gerçekleşeceğini bildirerek
herkese sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Bu araştırma
önergesi konusunda da çalışmalar başladığı ve devam
ettiği için aleyhte söz almış bulunuyorum.
Saygılar. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Selamoğlu.
Milliyetçi Hareket
Partisi grup önerisi üzerinde üçüncü konuşmacı, lehinde olmak
suretiyle, İstanbul Milletvekili Sayın Sedef Küçük.
Sayın Küçük,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
SEDEF KÜÇÜK
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi lehinde söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, toplumsal yapı farklılaştıkça ve
dönüştükçe aile kurumu da farklılaşmakta ve dönüşmektedir.
Bildiğiniz gibi, toplumsal kurumlardaki değişimler temelde
ekonomik dönüşümlerin sonucudur. Kuşkusuz, kültür, din, gelenek gibi
toplumsal yapılar da bu değişimlerde önemli faktörlerdir. Bütün
bunların hızları ve yoğunlukları farklı olsa da
karşılıklı etkileşim içinde oldukları
söylenebilir. Ancak, ekonomik yapıda meydana gelen dönüşümler
toplumsal kurumların değişmesinde temel itici güçtür. Aile
yapısı, ekonomik sıkıntıların doğrudan
yansıdığı temel toplumsal kurumdur. Eğer geçiminizi
sağlayamıyorsanız, eğer çocuklarınıza mutlu bir
gelecek vadedemiyorsanız eğer yarınınızdan
kuşkunuz varsa, kendinizi ve ailenizi güven içinde hissedemiyorsanız,
eğer umudunuz her geçen gün azalıyorsa aile yapısını
ayakta tutmanız imkânsız hâle geliyor demektir. İşte,
Türkiyede de olan bundan ibarettir. Uygulanan neoliberal politikaların bu
sonucu doğurması da kaçınılmazdır.
Bakınız,
TÜİKin 2012 Eylül ayında yayımladığı Gelir ve
Yaşam Koşulları Araştırmasına göre, en yüksek
gelire sahip yüzde 20lik kesimin toplam gelirden aldığı pay
yüzde 46,7 iken, en düşük gelire sahip ilk gruptakilerin toplam gelirden
aldığı pay sadece yüzde 5,8dir. Aynı araştırmaya
göre, nüfusun yüzde 16,1i yoksulluk sınırının
altındadır ve sürekli yoksulluk riski altında bulunanların
oranı da yüzde 18,5tir. Bu rakamlar bize bir gerçeği göstermektedir:
Toplumsal yapı özellikle son yıllarda ağır bir
sarsıntı geçirmektedir. Böyle adaletsiz bir gelir
dağılımının olduğu bir ülkeyi de sorunsuz saymak
mümkün değildir. Hane halkının bankalara kredi ve kredi
kartı borcu 2002-2012 yılları arasında 74 kat
artmıştır. 2003te 12,8 milyar lira olan tüketici kredileri
179,8 milyar liraya, 4,4 milyar lira olan kredi kartı borcu ise 66,9
milyar liraya ulaşmıştır. Bu rakamlar, üretmeyen, istihdam
yaratmayan, yalnızca iç tüketimin körüklenmesiyle ayakta duran bir ekonomi
politikasının doğal sonucudur. Değerli milletvekilleri, bu
borç rakamları yalnızca ekonomiye ilişkin değildir, bu
borçlar, bu rakamlar hayata da ilişkindir. Bu rakamlar, cenneti dünyada
bulmak için yola çıkıp cinneti bulmanın ifadesidir.
Değerli
milletvekilleri, boşanma sayılarındaki artış kriz
dönemlerini takip eden yıllarda yoğunluğunu
artırmaktadır. Krizin etkilerinin can yakıcı olarak
hissedildiği 2001 yılı, son on iki yılın en çok
boşanma sayısı olan 145.700 ile zirve yapmıştır.
2003-2004 yıllarında 96 bin civarında gerçekleşen
boşanmalar, yine krizin hissedildiği 2009 yılında 117.410a
ulaşmıştır. Yani, ekonomik krizlerle boşanma
sayıları arasında açık bir paralellik vardır ve
önümüzdeki dönem, ekonomik anlamda sıkıntılara gebe bir dönemdir
çünkü büyüme oranları düşmektedir, işsizlik artma
eğilimindedir, hane halkı borçluluğu büyümektedir ve maalesef,
bu açık göstergeler, önümüzdeki dönemde de bir krizin göstergeleridir.
Aile kurumunun
değişimini, geleneksel ailenin çözülüşünü, kentleşmeyi,
toplumsal değerlerin farklılaşmasını yalnızca
Türkiyede değil, ekonomik dönüşüm geçiren her toplumda, az ya da
çok, hızlı ya da yavaş, gözlemlemek mümkündür ancak ülkemizde bu
dönüşüm sancılı olmaktadır. Aile yapısının
değişiminde ve boşanma sayılarındaki yükselişte,
ekonomideki değişimin yanı sıra, geleneksel ailenin
çözülüşünün, gelir dağılımı bozukluğunun,
göçlerin ve hızlı kentleşmenin etkileri de söz konusudur.
İnsanları
doğdukları yerde doyurmayı başaramazsanız, kentlere
yığınlar hâlinde göçler olması
kaçınılmazdır. Ülkemizde, tarımdan geçinen nüfus her geçen
gün gelir kaybına uğramaktadır. Bunun yaratacağı
sorunları görmezden gelirseniz, yalnızca boşanma
sayılarındaki artışla karşı karşıya
kalmazsınız, aynı zamanda toplumsal bir çözülüşe, toplumsal
bir patlamaya da yol açarsınız. Elbette, bunu önlemek mümkündür.
İnsanların doğdukları yerde doymalarını
sağlayacak, onları Dünya Ticaret Örgütü programlarına kurban
etmeyecek politikalar uygulamakla bu tehlikenin önüne geçmek mümkündür ancak
şu an uygulanan ekonomik politikalar, bu konuda hiç umut vermemektedir.
Değerli
milletvekilleri, bozulmakta olan yalnızca ekonomik durum değildir;
basın özgürlüğünden hak ve özgürlüklerin kullanımına kadar
her alanda bir bozulma, bir gerileme yaşanmaktadır. Bu durum, temel
hak ve özgürlüklerin kullanımında yaşanan gerilemeler, ABD
Dışişleri Bakanlığının son İnsan
Hakları Raporunda da yer almıştır. Raporda Yasalar,
toplanma özgürlüğünü güvence altına almaktadır. Bununla birlikte
Hükûmet, seçici bir şekilde, belli tarihler ya da mekânlarla
sınırlamış ve özellikle Hükûmeti eleştiren bir nitelik
taşıyorsa ya da hassas konularla ilgiliyse gösterileri peşinen
yasaklama yoluna gitmiştir. denilmektedir. Son 1 Mayıs
olaylarında da yaşananlar bu durumu kanıtlamaktadır.
Görünen odur ki
muhalif hiçbir sese tahammül yoktur. Bu tahammülsüzlük hayatın her
alanına sirayet etmektedir. Hükûmetin uygulamalarını
beğenmeyenler, eleştirenler, bir anda demokrasi düşmanı
diye damgalanmaktadır. Hükûmetten farklı düşünenler, farklı
bakış açısına sahip olanlar barış
düşmanı ilan edilmektedir. Asıl bu anlayış, bu
tahammülsüzlük toplumsal barışı tehdit etmektedir, artık
bunu görmek lazımdır. Özgürlükler, özellikle ifade özgürlüğü,
yalnızca Adalet ve Kalkınma Partisi gibi düşünenler için
değil, hepimiz içindir. Elbette farklı düşüneceğiz, elbette
farklılıklarımızı ifade edeceğiz, kimse bu
farklılıklardan korkmamalıdır, kimse kimseyi
farklılıklarla korkutmamalıdır.
Değerli milletvekilleri,
ülkemizi yönetenlerin bu farklı düşüncelere tahammül edemeyen
bakış açısı, kullanılan bu ötekileştirici dil,
toplumsal hayatımızın her alanına, sokağa, hatta aile
yaşantımıza bile yansımaktadır. Bu dil, ekonomik
sorunlarla da birleştiği zaman, toplumumuzu, aile
yaşantılarımızı bir hoşgörüsüzlük atmosferine
sokmaktadır, artık bunu görmemiz lazımdır. Bu nedenle,
hoşgörüsüzlük kimden gelirse gelsin karşı çıkmamız
gerekmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; her sorun aşılabilir,
ekonomik durum da düzelebilir, boşanma sayıları makul hâle
getirilebilir, bütün bunlarla başa çıkabiliriz ama
hoşgörüsüzlükle başa çıkamayız. Bizi bir arada tutan, bizi
çoğaltan, bizi biz yapan şey, birbirimize duyduğumuz saygı
ve bizim gibi düşünmeyenlere göstereceğimiz hoşgörüdür diyor,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Küçük.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu önerisi üzerinde, aleyhinde olmak üzere, son konuşmacı
Bolu Milletvekili Sayın Ali Ercoşkun.
Sayın
Ercoşkun, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALİ
ERCOŞKUN (Bolu) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grup
önerisi aleyhine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Tabii, bugün,
haftanın ilk gününde, gene BDP ve akabinde de MHPnin grup önerileriyle
devam ediyoruz.
Sonuçta,
hazırlanmış olan grup önerisine saygımız var. Muhakkak
ki kendileri açısından önemli gördükleri bir konuyu gündeme getirmek
amacıyla bir grup önerisi hazırladılar ve Genel Kurulun
takdirine sundular. Fakat, bildiğiniz gibi, daha önce almış
olduğumuz karar gereği, bugün, Sayın Bakanımız Cevdet
Yılmazın bir saatlik bir soru-cevap çalışması olacak.
Akabinde de geçtiğimiz hafta başladığımız
-kısaca- PTTyle alakalı kanunla ilgili
çalışmalarımıza devam edeceğiz.
O yüzden, Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisini saygıyla
karşıladığımızı belirtir ama aleyhinde
olacağımızı Genel Kurulun takdirine sunar, bu vesileyle
hepinizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ercoşkun.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan, karar yetersayısı
BAŞKAN
Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisini oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım.
Öneriyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yetersayısı yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.11
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.30
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet
SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER : Mine
LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Tanju ÖZCAN (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 100üncü Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş
önerisinin oylanmasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi öneriyi yeniden oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir, karar yeter
sayısı vardır.
Şimdi
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili İhsan
Özkes ve 21 milletvekili tarafından Vakıflar Genel Müdürlüğüne
ait yerlerde ikamet eden din görevlilerine açılan ecrimisil
davalarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla 13/4/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun 7 Mayıs 2013 Salı
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önergesi
7/5/2013
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 7/5/2013 Salı günü (Bugün) yaptığı
toplantısında siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Mehmet
Akif Hamzaçebi
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul
Milletvekili İhsan Özkes ve 21 milletvekili tarafından 13/04/2012
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait yerlerde ikamet eden din görevlilerine
açılan ecrimisil davalarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırma önergesinin (355 sıra no.lu) Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak
7/5/2013 Salı günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi lehinde ilk konuşmacı
Sayın İhsan Özkes, İstanbul Milletvekili.
Buyurun
Sayın Özkes. (CHP sıralarından alkışlar)
İHSAN
ÖZKES (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi
hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, Diyanet İşleri
Başkanlığının kullanım hakkı çerçevesinde
cami lojmanlarında ikamet eden din görevlilerine, Vakıflar Genel
Müdürlüğü, toplamda yüz binlerce lira borç tahakkuk ettirerek ecrimisil
davaları açmaktadır. Diyanet İşleri
Başkanlığı altı dükkân, üstü cami ibadethanelerden
milyonlarca lira gelir elde ederken, minareleri GSM şirketlerine
kiralarken Vakıflar Genel Müdürlüğü de ezan okuyan müezzinden, namaz
kıldıran imamdan para toplamaya çalışmaktadır.
Kiliselerin ve havraların elektrik paraları için gizli emirler
gönderen Diyanet İşleri Başkanlığı, camilerde yaşanan
bu sıkıntılara ilgisiz kalmakta, mağdur olan personeli için
parmağını dahi kıpırdatmamaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Kutlu Doğum Haftasının bu yılki
teması, bildiğiniz gibi, insanlık onurudur. Diyanet, kendi
personelinin onurunu zedeleyen bu davalara âdeta seyirci kalmaktadır.
Onurlu din görevlilerimizi ne kendilerinin sokakta bırakılması
ne de binlerce liralık borç tahakkuku yıkamamıştır
ancak onları inciten tek nokta, yıllardır görev
yaptıkları camilerde devlet tarafından işgalci olarak
adlandırılmalarıdır. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin cami
meşrutahanelerinden kira istenemeyeceği yönündeki kararına
rağmen, mahkemelerde farklı kararlar çıkması yüzlerce din
görevlisini zor durumda bırakmaktadır. 22 Ağustos 2001
tarihinde, Vakıflar Genel Müdürlüğünce Meşrutanın, vakfiye
şartlarına uygun olarak kullanılmasına şeklinde oy
birliğiyle karar alınmasına karşın, din görevlileri
aleyhine açılan ecrimisil davaları hâlen devam etmektedir. Fatih 1.
Sulh Hukuk Mahkemesi, Vakıflar Genel Meclisinin 22/8/2001 tarihli
kararının davalıların meşrutalarda oturmasına
muvafakat niteliğinde olduğuna, bu nedenle haksız işgal
sonucu talep edilen ecrimisle karar vermeye olanak bulunmadığına
hükmetmiştir.
Sayın
milletvekilleri, tarihî camilerin avlularındaki meşrutalar hayır
sahibi ecdadımız tarafından camilerle birlikte
yapılmışlardır. Bu meşrutalarda imam-hatipli müezzin
kayyum olarak din hizmeti veren din görevlileri ikamet etmektedirler. Bu yerler
genellikle bakımsızdırlar. Din görevlileri ya kendi
imkânlarıyla veya cami cemaatinin yardımlarıyla buraları
tamir ederek günümüze kadar gelmelerini sağlamaktadırlar. Tarihî
camilerin çevresi genellikle meskûn mahal değildir. Din görevlileri camiyi
ve çevresini gece gündüz hırsızdan, hayduttan, tinerciden, her türlü
olumsuzluklardan korumaktadırlar. Sabahın çok erken saatlerinde
göreve başlayıp gecenin geç saatlerine kadar görevlerine devam eden
din görevlilerinin sabah ve yatsı namazları vakitlerinde görev
yerlerinde olmaları ancak cami yanındaki lojmanlarda
oturmalarıyla mümkündür.
Sayın
milletvekilleri, mülkiyeti vakıflara ait olan tarihî camilerin
meşrutalarında ikamet eden din görevlilerinden ücret
alınmaması için, bir yıl kadar önce kanun teklifini verdim.
Bunun bir an önce görüşülmesini diliyorum.
İçinde
bulunduğumuz hafta Vakıflar Haftasıdır. Ne
acıdır ki bu haftada, ecrimisil davalarından büyük
meblağlarda para ödemeye mahkûm olan din görevlileri hüzünlüdür, aileleri
de perişandır.
Vakıflara ait
gayrimenkullerde iki statü vardır. Camiler gibi ibadethaneler
hayrattır, dükkân ve iş hanı gibi gelir getiren yerler ise
akardır. Cami meşrutalarının din görevlilerinin ikameti
için ayrılan yerler olması sebebiyle, gelir getiren akar olarak
değerlendirilmesi yanlıştır ve amacına da uygun
değildir. Vakıflar Genel Müdürlüğü, din görevlilerine reva
gördüğü bu işgalci bakışından vazgeçmeli ve
açtığı icra davalarını geri çekmelidir. Zira, bu
davalarla din görevlileri ve aileleri mağdur olmaktadır, belirlenen
ecrimisil meblağlarını ödememeleri durumunda tahliye
edilecekleri tehdidiyle karşı karşıya kalmaktadırlar.
Din görevlilerinin lojmanlardan tahliye edilerek bu lojmanların başka
kurumlara veya kişilere kiraya verilmesi kamuoyunda güven kaybına yol
açmaktadır.
Sayın
milletvekilleri, hayır sahibi, vakfeden, camiyi yaparken camiye hizmet
verecek hocaların oturması için meşrutayı da ihmal
etmemiştir. Bakımını, onarımını ya
hocanın kendisi ya da dernek veya cemaat yapıyor. Kaldı ki
caminin gece gündüz korunması için hocanın burada oturması
zorunludur. Ayrıca, bu meşrutaların tahsisini görev
yaptıkları yerin müftülüğü yapmakta ve hiçbir din görevlisi
müftülüğün onayını almadan bu yerlerde ikamet etmemektedir.
Din görevlisi
olmasına rağmen camilerin ve müştemilatının
temizliğini sağlayan, bakım ve onarımını yapan,
bayram tatili ve hafta tatilini kullanmadan vatandaşlarımıza din
hizmeti veren bu görevlilerin işgalci olarak görülmesi devletin bir
ayıbıdır. Hocalara yapılan bu zulüm
kaldırılmalıdır. Vakıflar geçmiş
yılların ecrimislini hem de faiziyle ve mahkeme masraflarıyla
hoca efendilerden istiyor. Din görevlilerinin ödeme güçlerini aşan ve
hayatlarını zehir eden bu uygulamaya acilen son verilmelidir.
Sayın
milletvekilleri, içinde zerre kadar imanı olan, İsrailin
Müslümanlara attığı bombayı Allahın nusreti olarak
göremez. İçinde zerre kadar imanı olan kimse, İsrailin
attığı bombalarla canlarını veren Müslüman çoluk
çocuğun feryadından zevk alamaz.
Sayın
milletvekilleri, Allaha zerre kadar imanı olan, Müslümanlara
karşı İsraille birlikte hareket etmez. Yine, Allaha zerre
kadar inancı olan, Allahın ayetlerini keyfine göre tefsir etmez.
Zerre kadar inancı olan, Kur'an ayetlerini dış güçlerin emrine
uyarlamaya çalışmaz. Değerli milletvekilleri, içinde zerre kadar
imanı olan, Allaha kulluğu bırakıp da dış
güçlerin uşağı asla olmaz.
Değerli
milletvekilleri, Allah, sevgili Peygamberimizin ciğerparesi Hazreti
Hüseyini hunharca şehit eden Yezide de, dış güçlerle birlikte
olup İslam dünyasını kan gölüne çeviren zamanımız
yezit temsilcilerine de lanet etsin.
Din görevlilerinin
mağdur olduğu, mahrum olduğu, eziyet gördüğü bu ecrimisil
davalarının araştırılması için kabul
oylarınızı bekliyorum.
Hepinize
saygılar sevgiler sunuyorum. Sağ olun, var olun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Özkes.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu önerisi üzerinde aleyhinde olmak suretiyle Malatya Milletvekili
Sayın Ömer Faruk Öz.
Sayın Öz,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP
tarafından Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait meşrutalarla
ilgili ecrimisiller noktasında araştırma önergesi verilmesiyle ilgili
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Vakıflar
Genel Müdürlüğünün idare ettiği gayrimenkullerin hayrat ve akar diye
ikiye ayrıldığı herkesin malumudur. Akar ve hayrat dengesi
vakfın yaşaması için şarttır. Vakfeden, bir
vakfın yaşayabilmesi için bu dengeye azami hassasiyet
göstermiştir. Eğer, bir vakfın akarı olmazsa yani
hayır şartlarını yerine getirecek derecede bir düzeyde
geliri olmazsa vakfın yaşama imkânı da yoktur. Bu durum
hayratın yani hayır için ayrılmış unsurların
devam etmesini engeller. Hayratı olmayan veya devam etmeyen bir vakıf
düşünülemeyeceğine göre, öncelikli olarak akarını
yaşatacağız ki hayratı da yaşasın. Bu nedenle, bu
dengeyi yöneticiler ve vakıf mütevellileri mutlaka gözetmeli ve buna göre davranmalıdırlar.
Bu durum vakfedenin yöneticiler üzerindeki hakkıdır. Vakfedenin
iradesine uygun davranmak her yöneticinin yapması gereken bir
davranıştır. Aksi takdirde, emanet edileni, emanet edenin
rızasına aykırı kullanmış oluruz ki bu durum
büyük bir vebaldir.
Önergede
belirtilen meşrutaları 3 kategoride sıralayabiliriz:
1) Vakfiyesinde meşruta
yazan, meşruta bulanan yerlerle ilgili zaten bir sıkıntı
bulunmamakta, buradan cami görevlilerimiz ücretsiz olarak istifade
etmektedirler.
2) Vakfiyesinde meşruta
olmasına rağmen bilahare yıkılmış, cemaat
tarafından yapılmış olan yerler var. Ki doğrudur, 1999
yılından 2004lü yıllara kadar bunlardan bedel
alınmıştır, 2004 yılından itibaren de buradan
artık kira alınmamaktadır.
3üncüsü, hayrat
veya akar bir yer üzerinde cemaat tarafından yapılmış olan
meşrutalar vardır. Hayrat bir yere eğer vakfiyesinde
olmadığı hâlde, bir meşruta yapılmışsa
buradan Kamu Konutları Yönetmeliği çerçevesinde sembolik bir lojman
bedeli alınmaktadır. Akar bir yerin üzerine yapılmış
ise bu rayiç bedel üzerinden hesaplanmış olsa dahi, şimdiye
kadar ödenen, alınan bedeller, normal kira bedellerinin üzerine
çıkmamıştır. Bu süreçte vakfiyesinde
olmadığı hâlde hayrat veya akar üzerine yapılan yerlerle
ilgili kira bedellerinin ödenmesi gayet tabiidir. Bunun en doğal
örneği de Diyanet Vakfı tarafından yönetilen yerlerdeki
meşrutalardan da Kamu Konutları Yönetmeliği çerçevesinde lojman
bedeli alınmaktadır. Bunu da böyle algılamak gerekiyor. Bu
meşrutaları kullanan imam, müezzin veya müftülük görevlileri burada
otururlar ve oturdukları süre içerisinde kiranın bir
kısmını verirler veya vermezler ve bu arada, bu imamın
tayini çıkar, ayrılır veya emekli olur, yerine gelen din
görevlisi kardeşimiz de belli bir
süre bu kirayı ödemediği zaman belli bir kira tahakkuk eder.
Bunlarla ilgili, geçtiğimiz yıllarda 4916 ve 6111 sayılı
Kanunla düzenlemeler yapıldı ama din görevlilerimiz bundan istifade
noktasında müracaatta bulunmadılar. Ki şunu belirteyim: Bu çok
az sayıda bir din görevlimizi ilgilendiren bir konudur. Din
görevlilerimize AK PARTİ iktidarının nasıl sahip
çıktığı din görevlilerimiz tarafından zaten
bilinmektedir.
Vakıflar
Genel Müdürlüğü, vakfedenlerden emanet aldığı
vakıflarla ilgili olarak bilhassa meşrutalar noktasında
oluşacak sorumluluğu gidermek için bir sistem
oluşturmuştur. Bana göre de bizler açısından önerilecek
sistem de bu olmalıdır. Hiçbir din görevlisi aleyhine mağduriyet
oluşturacak mahiyette, vakfedenin rızasına uymayan bir uygulama
söz konusu değildir. Eğer bu sistem dışına çıkılırsa
bu kez, vakfedenin rızasına aykırı
davranılmış olur ki asıl sorgulanması gereken ve
sorumluluk taşınması gereken alan da budur.
Bu
nedenle, sözlerimin başında da ifade ettiğim gibi, vakfedenin
akar ve hayrat dengesine azami hassasiyet göstererek
vakıflarımızı ve vakıf alanlarımızı
korumalıyız. Sadece cami alanlarında değil, bütün alanlarda
bu hassasiyeti göstermediğimiz takdirde korkarım ki vakıf
gayrimenkullerimiz işgale uğrar. Zaten bu hassasiyetin gösterilmemesi
nedeniyle cumhuriyetin ilk yıllarından bu yana, gerek planlı
gerekse de plansız, vakıf gayrimenkulleri işgale tabi
tutulmuştur. Her alanda olduğu gibi bu alanda da yapılan
yanlış uygulamaları düzeltmek, iyileştirmek ve vakfedenin
rızasına uygun hâle getirmek de AK PARTİ iktidarına nasip
olmuştur. 2004 yılında çıkarılan kanunla vakıf
yerleri işgal altından arındırılmış ve
vakıflar lehine muazzam bir gelir kapısı
açılmıştır.
2002
yılında Vakıflar Genel Müdürlüğünün geliri -dikkatinizi
çekiyorum sayın milletvekillerimiz- 30 milyon TL idi. Enflasyon
oranında hiçbir artış olmamasına rağmen, 2012
yılında Vakıfların geliri 350 milyon liraya
çıkmıştır, yaklaşık 12 katı. Bu rakama
ulaşabilmek için eldeki gayrimenkuller en verimli şekilde
yatırıma dönüştürülmüş ve işgalden
arındırılmıştır. Bu başarı, vakfedenin
iradesine gösterilen ihlaslı samimiyetin sonucudur. Vakıf
yöneticileri ve aynı zamanda vakıf kullanıcıları bu
samimiyeti göstermedikleri takdirde korkarım ki vakfın manevi
sorumluluğundan kaçamayacaklardır. Bu hassasiyet sadece gelir getirmek
noktasında kalmamalı, aynı zamanda hayır
şartlarının yerine getirilmesinde de gösterilmelidir. Bu
çerçevede, Vakıflar 2002 yılından bugüne kadar 3.750 vakıf
eserinin restorasyonunu tamamlamıştır ve bununla da
kalmamış, 5 bin muhtaç aileye maaş, 15 bin öğrenciye burs
ve 20 bin aileye de gıda yardımı yapmıştır.
Hülasa olarak,
Meclis araştırması yapılması istenen konu çerçevesinde
şunu ifade etmek mümkündür: Vakıflar Genel Müdürlüğü, bütün
konularda olduğu gibi meşruta konusunda da vakfedenin iradesine azami
hassasiyet göstermektedir. Bütün bunlara rağmen, bu sistem içerisinde
mağduriyete uğramış din görevlilerimiz varsa bunların
mağduriyetinin giderilmesi de Vakıflar Genel Müdürlüğünün
sorumluluğu içerisindedir; bunun için azami gayret gösteriyor ve bundan sonra
da gösterecektir.
Bu nedenle,
sözlerime son verirken verilen Meclis araştırması önergesine
karşı olduğumuzu bu vesileyle tekrar ediyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öz.
İHSAN ÖZKES
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi üzerinde üçüncü konuşmacı
İHSAN ÖZKES
(İstanbul) Sayın Başkanım, lütfen
BAŞKAN
Buyurun.
İHSAN ÖZKES
(İstanbul) Anlattıklarıma sayın konuşmacı
yanlış anlam yükledi. Dolayısıyla düzeltmem lazım.
İstirham ediyorum.
ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) Gayet doğru anlam yükledim.
BAŞKAN
Sizin anlattıklarınıza yanlış anlam
Nasıl bir
yanlış anlam yükledi ben anlayamadım.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Öyle bir şey var mı? Yanlış anlam yüklendi diye
cevap verme var mı?
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Olur mu ya, sabahleyin verdi demin Sayın Başkan.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Farklı anlamlara gelecek şekilde
BAŞKAN Her
zaman verilecek anlamına gelmiyor o yani.
Buyurun Sayın
Özkes neyse bir dakika içerisinde.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN
Tamam, söylesin.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN
Söylesin efendim, bir dakika, neymiş görelim.
Buyurun.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkesin,
Malatya Milletvekili Ömer Faruk Özün CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşma sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
İHSAN ÖZKES
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sayın konuşmacı öyle konuştu ki imamları sanki hak
hukuk yiyen
RECEP ÖZEL
(Isparta) Öyle bir şey demedi ki ya!
ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) Demedim.
İHSAN ÖZKES
(Devamla)
vakfedenin vakfiyesine uymayan kimseler olarak âdeta
tanıtmaya çalıştı.
Allahın
ayetiyle sabittir ki Allahtan en çok korkanlar ilim adamlarıdır,
sizler değilsiniz.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, bakınız
RECEP ÖZEL
(Isparta) Sen nereden biliyorsun onu? Senin öyle bir yetkin var mı?
İHSAN ÖZKES
(Devamla) Bakınız, bir hoca ne diyor biliyor musunuz? Eski imama
dava açıldı, eski imam vefat etti, kurtuldu. Şimdi benden
istiyorlar. diyor. Bir din görevlisi de şöyle diyor: Mahkeme aleyhime
sonuçlandı. Avukat masrafları hariç 17 bin lira ödemeye mahkûm oldum.
Eşim Parkinson hastası, oğlum askerde, kızım
üniversitede okuyor. Çok zor durumdayım.
Şimdi,
vakıfların ecrimisil davasını açtığı hoca
efendilerin bir kısmı karşı dava açıyor.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
İHSAN ÖZKES
(Devamla) Bu karşı dava açanların çoğu kazanıyor.
İmamları karşı dava açmaması için Vakıflar tehdit
ediyor. Elimde belgeleri var. Açarsanız sizi perişan ederim. diyor.
Dolayısıyla imamları hak hukuk yiyen insanlar olarak takdim
edemezsiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL
(Isparta) Öyle takdim etmedik ki ya!
BAŞKAN Sayın
Özkes, teşekkür ediyorum.
Şimdi
ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) Sayın Başkanım, düzeltme yapmam gerekiyor.
BAŞKAN
Efendim?
ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) Türkiyede görev yapan yüz binlerce din görevlimiz hakkında
olumsuz bir kanaatte olduğumu belirtmiştir. Düzeltme yapmak
istiyorum, söz istiyorum.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Çok yanlış yükleme yaptı.
BAŞKAN Buyurun, bir dakika içinde siz de bitirin
lütfen.
2.- Malatya Milletvekili Ömer Faruk Özün,
İstanbul Milletvekili İhsan Özkesin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşma sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; din görevlilerine AK PARTİ iktidarı
kadar sahip çıkan, onların hak ettiği değerde ücret
almasını sağlayan başka bir iktidar söz konusu
olmamıştır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Burada, elmayla
armudu karıştırmamak gerekiyor. Vakıftan bahsediyoruz.
Vakıf gayrimenkulleri hayrattır, akardır. Vakfın yönetimini
kanunlarla değil, vakfedenin vakfiyesinde belirttiği şartlara
uygun olarak yönetmek zorundayız. Vakfeden vakfiyesinde eğer
Meşruta var. demişse biz ondan bir bedel almıyoruz,
meşruta varsa almıyoruz ama vakfedenin vakfiyesinde bu caminin
bahçesi millet gelsin, dinlensin, istirahat etsin diye
ayrılmışsa o vakfiyeye aykırı olarak biz ne yapıyoruz?
Oraya gelip ev yapıyoruz, ondan kira almamaya çalışıyoruz.
Bu noktada, hak hukuk noktasında buraya yapanın imam olması veya
normal bir vatandaş olması ayırt edilmemesi gereken bir konudur.
Bu konuda imam kardeşlerimizi, din görevlilerimizi zan altında
bırakmamak gerekiyor ve bu değerli konuşmacının belirttiği
de çok az sayıda olan bir olaydır. Bu da 1999 yılında
başlamıştır, 2004 yılında da bu Meclis
kararı iptal edilmiştir.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
İHSAN ÖZKES
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özkes, rica ediyorum, burada
bitsin.
İHSAN ÖZKES
(İstanbul) Sayın Başkan,
bakın, samimi söylüyorum
BAŞKAN Lehinde olmak üzere Enver Erdem,
Elâzığ Milletvekili.
Buyurun Sayın
Erdem.
İHSAN ÖZKES
(İstanbul) Rica ediyorum Sayın Başkan
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ya, bir fikrini söylesin canım.
OKTAY VURAL
(İzmir) Tutanaklara girmesi açısından söyleyecek.
BAŞKAN Efendim, bu tartışmaya lütfen devam
etmeyelim rica ediyorum. Bir dakika dediniz, karşılıklı
konuşuldu bitti.
Buyurun Sayın
Erdem.
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Burdur) Tartışma değil canım, bir tespit.
İHSAN ÖZKES
(İstanbul) Olmuyor Sayın Başkan.
BAŞKAN Rica edeyim, rica edeyim
Size de bir dakika
verdim, ona da.
Buyurun Sayın
Erdem.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili İhsan
Özkes ve 21 milletvekili tarafından Vakıflar Genel Müdürlüğüne
ait yerlerde ikamet eden din görevlilerine açılan ecrimisil
davalarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla 13/4/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun 7 Mayıs 2013
Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önergesi (Devam)
ENVER ERDEM
(Elâzığ) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait yerlerde ikamet eden din
görevlilerine açılan ecrimisil davalarının
araştırılarak davaya konu olan anlaşmazlıkların
ortadan kaldırılmasına yönelik tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla Cumhuriyet Halk Partisi tarafından verilmiş olan
araştırma önergesinin üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına
söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait olan,
kullanımı Diyanet İşleri Başkanlığına
ait olan camilerimizin müştemilatlarında genel olarak din görevlisi
personeli ikamet etmektedir. Bu müştemilatların tamamı, cami
görevlilerinin ikamet etmesi için, cami cemaatleri tarafından
yaptırılmıştır. Görevi din görevlisi olan, amacı
sadece beş vakit namaz kıldırmak olmayıp bulunduğu
mahaldeki vatandaşlarımızı dinî ve ahlaki konularda
aydınlatmak, dinî bilgilerini sağlam kaynaklarla, gerçek bilgilerle
tamamlamak olan ve bu göreve atanırken çeşitli sınavlardan ve
eğitimlerden geçirilen Türkiye Cumhuriyeti devletinin resmî din görevlisi
olarak görev yapan imamlarımızın ve müezzinlerimizin,
Vakıflar Genel Müdürlüğü yetkililerince ikamet etmekte oldukları
cami müştemilatlarında işgalci olarak ilan edilmiş
olmasını kabul edebilmek mümkün değildir. Diyanet
İşleri Başkanlığının hiçbir birimine cami
müştemilatlarının kullanımı, kimlerin ikamet etmekte
olduğu ile alakalı hiçbir görüş sorulmadan Vakıflar Genel
Müdürlüğü tarafından imam ve müezzinlerimizin işgalci olarak
tespit edilerek ecrimisil tahakkuk ettirilmesi, yine, ecrimisli ödemeyen
görevlilerle alakalı davalar açılması, davaları kaybeden
görevlilerin icralık olmaları ve tahliye kararları ile
karşı karşıya kalmaları da kabul edilebilecek bir
durum değildir. Ayrıca, Vakıflar bölge müdürlükleri
tarafından bazı cami meşrutalarının vatandaşa
kiraya verilmesi veya kat karşılığı ihaleye
çıkarılması uygulaması da kabul edilecek bir durum olmamaktadır.
Vakıf
mallarının statülerine bakılmaksızın, akar veya hayrat
olduğu göz önünde bulundurulmadan bu işlemlerin yapılması,
huzursuzlukları ve yanlışlıkları beraberinde
getirecektir. Kuran kursu olarak veya müftülük hizmet binası olarak
kullanılan cami alanı içerisindeki yapılara kira tahakkuk
ettiren AKP Hükûmetinin camilerden ne zaman kira almaya
başlayacağı da doğrusu merak konusudur. Gerçi, cami
odalarının ve yıkılan cami yerlerinin üzerinde bulunan
otopark ve eğlence mekânı gibi kullanılan yerlerin kiraya
verildiğini basından zaman zaman duymaktayız.
Değerli
milletvekilleri, 6/1/1999 tarih ve 1089/16 sayılı Vakıflar Genel
Meclisi kararıyla cami meşrutalarının
kullanımıyla ilgili düzenlemeleri içeren bu uygulama, son on dört
yıl içerisinde çok sayıda din görevlisini çok yüksek ecrimisil
bedelleri, kira bedelleri, tahliyelerle, davalarla, sıkıntılarla
karşı karşıya getirmiştir. 22/8/2001 tarihinde,
Vakıflar Genel Müdürlüğünce, 1999 tarihli Vakıflar Genel Meclisi
kararının 2/a maddesi Meşrutanın, vakfiye
şartlarına uygun olarak kullanılması şeklinde
değiştirilerek cami imam ve müezzinlerine yönelik açılan
davaların kaldırılması amaçlanmış olmasına
ve bu düzenlemeye dayanılarak Fatih 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2010/343
esas ve 2011/728 no.lu Kararı ile Vakıflar Genel Meclisinin 28/8/2001
tarihli kararının davalıların meşrutalarda
oturmasına muvafakat niteliğinde olduğuna, bu nedenle
haksız işgal sonucu talep edilen ecrimisil ile karar vermeye olanak
bulunmadığına hükmetmiş olmasına rağmen, bu sorun
hâlâ devam etmektedir. Yine, aynı bağlamda, Yargıtay 4. Hukuk
Dairesinin 1966 tarihinde vermiş olduğu cami
meşrutalarından kira istenemeyeceğine ilişkin kararı
olmasına rağmen, bu sorunlar yine aynı şekilde devam
etmektedir.
Yani, biraz önceki
değerli konuşmacılardan AK PARTİyi temsilen konuşan
sayın vekilimizin söylediği ifadeye bizler de katılıyoruz.
Yani, vakıfların gelirlerinin yükseltilmesi için
akarlarının mutlaka rayiç bedeller üzerinden kiraya verilmesi hususu
elbette önem arz etmektedir. Zaten bu gelirlerdeki artışlar da
buradaki yanlışlıkların düzeltilmesinden ibarettir, yoksa
oradaki meşrutalardan veyahut da imamların, müezzinlerin, Kuran
kursu hocalarının içinde oturdukları bu müştemilatlardan
elde edilen gelirlerle vakıfların gelirleri 30 milyon liradan 350
milyon liraya çıkmamıştır, bunu da vurgulamak
gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, devlet, sorun çözen devlettir. Devlet
vatandaşlarıyla ve kamu görevlileriyle ilgili konularda
sorunları öngören, hatta bu sorunlar ortaya çıktıktan sonra bu
sorunları halleden bir yapıdır, kavramdır. Yoksa,
çıkarmış olduğu bir düzenlemeyle çok sayıda kamu
görevlisini mahkemelerde davalı hâle getiren, süründüren bir devlet
mantığı doğru bir yaklaşım değildir. Değerli
milletvekilleri, özellikle AK PARTİ milletvekillerine sesleniyorum, bu
imamlarımızın, müezzinlerimizin -yani size de siyasi açıdan
sürekli destek olmuş olan bu kamu görevlilerinin- bu sorunlarını
ortadan kaldırmak için bu araştırma önergesi verilmiş, bu
araştırma önergesine, gelin, destek verin. Hep beraber bu sorunu
Sorun
varsa, Sorun yok. diyorsanız zaten araştırma sonucunda bunlar
ortaya çıkacak ve bir sorun olmadığı tespit edilecektir.
Dolayısıyla, görevleri sadece dinî hizmetler yapmak olan bu
insanların kendi dertlerinin dışında başka konularla
meşgul edilmemesi adına bu önergenin kabul edilmesi gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bu vesileyle, ben, din hizmetlerinde çalışan
imamlarımızın, müezzinlerimizin, Kuran kursu
hocalarımızın, vaizlerimizin bir kısım
sorunlarıyla ilgili de bazı hususlara temas ederek
konuşmamı tamamlamak istiyorum.
Öncelikli olarak,
imamlar, müezzinler diğer kamu görevlilerinde olduğu gibi günlük
sekiz saat çalışma gibi bir durumla karşı karşıya
değillerdir, günde en az on sekiz saat çalışmak mecburiyetinde
olan son derece vefakâr ve cefakâr görev yapan bir kesimdir. Yine,
haftalık tatil günleri, resmî tatilleri olmayan bir kesimden bahsediyoruz.
Şimdi, bu kesimdeki kamu görevlileri hac, umre ve yurt dışı
görevlendirmelerinde adaletli bir sistem talep ediyorlar yani her sene bir
kısım insanlar tarafından veya siyasi olarak kayırılan
kamu görevlilerinin hacca ve umreye gittiği bir yöntemden öte daha
objektif kriterlerle hacca ve umreye, yurt dışına
görevlendirilecek personelin tespit edilmesini istiyorlar.
Yine, bu
haftalık izinlerini kullanma konusunda müftülüklerin bir kısım
yerlerde değişik uygulamaları ve sıkıntıları
var, bunların ortadan kaldırılmasını istiyorlar.
Köylerde uzun
süredir görev yapan ve çocuklarının eğitim durumu sebebiyle
aileleri parçalanmış olan din görevlilerinin bu sorunlarını
ortadan kaldırmak amacıyla bunların tayin sorunlarının
halledilmesini istiyorlar.
Yine, yer
değiştirme taleplerini başka yere başvurulmadan yani siyasi
birtakım kriterler, vesaireler kullanılmadan, ihtiyacı
olanların tayinleriyle ilgili kolaylıkların
sağlanmasını istiyorlar.
Lojmanı
olmayan imamlar, müezzinler ve Kuran kursu hocaları,
lojmanlarının tamamlanmasıyla alakalı talepleri var,
bunların hallolmasını istiyorlar.
4/B
sözleşmeli personel alımından vazgeçilerek bunların kadroya
atanmasını istiyorlar.
Dört
yıllık İlahiyatı Tamamlama Programına
sınavsız geçiş istiyorlar.
3000 ek gösterge
uygulamasından, bütün çalışanların bundan
faydalanmasını istiyorlar.
Personel
arasında, özellikle yani bizim kendilerine çok büyük itibar ettiğimiz
din hizmetleri kesiminde çalışan kamu görevlilerine kesinlikle siyasi
konuda herhangi bir baskı yapılmamasını; bunların
tayinleri, terfileri, vesaire gibi konularda da bunların göz önünde
bulundurulmamasını istiyorlar.
Dolayısıyla,
değerli milletvekilleri, bu önergeye, gelin, hep beraber Evet. diyerek
imamlarımızın karşı karşıya kalmaması
gereken bu sorunu el birliğiyle ortadan kaldıralım diyorum.
Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Erdem.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu önerisi üzerinde, aleyhinde olmak üzere son konuşmacı
Sayın Bülent Turan, İstanbul Milletvekili.
Sayın Turan,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP
grup önerisi aleyhinde söz aldım, ben de hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Konuyla ilgili
ayrıntılı cevabı az önce Malatya Milletvekilimiz Sayın
Ömer Faruk Öz Bey verdiler, Vakıflar bize emanettir ve emanetin
gereği yapılacak. dediler. Kaldı ki imamlar bizi bilirler,
imamlar grup önerisi sahiplerini bilirler, o yüzden ben konuyu fazla
açmayacağım.
Fakat Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün tarihe not düşme
adına, bir hususun altını çizme adına zikretmek istiyorum:
Dün, bu ülkenin tarihinde utanç yıl dönümü diye ifade edilen günlerden
bir tanesiydi. Dün hepimizin gündem yaptığı, özellikle CHPli
milletvekillerimizin konuştuğu Deniz Gezmişin ve
arkadaşlarının idam yıl dönümüydü. Ben, öncelikle, bu
siyasi tarihimizde şimdiye kadar gündeme gelen, değişik darbe
dönemlerinden sonra hukuka aykırı yargılamalarla bedel ödeyen
kim varsa Allahtan rahmet diliyorum. Bu konuda siyasetin ne kadar kusuru varsa
bununla ilgili mahcubiyetimi ifade etmek istiyorum. 28 Şubatta darbe
sonrası yargılamalarda büyük bedeller ödendi, büyük
sıkıntılar yaşandı. 80 darbesinden sonra bu ülkenin
evlatları sağcı-solcu diye büyük bedeller ödedi. Daha önceki
döneme baktığımızda 71 muhtırasından sonra Deniz
Gezmiş ve arkadaşları başta olmak üzere bir sürü genç insan
bu ülkede bedel ödedi, bunlar bizim mahcubiyetlerimiz. Dönüp arkaya
baktığımızda üzüldüğümüz, ders
aldığımız, keşke böyle olmasaydı.
dediğimiz birçok iş var ama son on yıldan beri, elimizden
geldiği kadar, hukuk reformlarıyla, yargı reformlarıyla Bir
daha böyle şeyler olmasın. diye çetecilere karşı,
darbecilere karşı yaklaşımımızla ciddi
adımlar attık.
Ben bugün bir
hususu daha belirgin hâle getirmek için, altını çizmek için bir
konudan bahsetmek istiyorum: Bugün, şahsı adına söz alan CHPli
arkadaşlarımız, Deniz Gezmiş ve arkadaşları
gerekçesiyle yaptıkları konuşmalarda, onların emperyalizme
karşı olduklarından, bağımsızlık
istediklerinden yola çıkarak Ben ülkemin
bağımsızlığı ve halkımın mutluluğu
için şerefimle bir defa ölüyorum; sizler, bizi asanlar
şerefsizliğinizle her gün öleceksiniz. gibi iddialı cümlelerle
konuşmalarını tamamladılar. Ben, düne kadar, Deniz
Gezmişi asan insanların -tırnak içerisinde- sağcı,
muhafazakâr insanlar olduğu zannıyla hep konuyu böyle
değerlendirirdim. Fakat, bu konuşmalardan sonra, artık
milletvekiliyiz, sözümüz birçok şeyi bağlar deyip o zamanı bir
araştırdım, o zamanın tutanaklarını bir elime
aldım, bir vahim tabloyla karşılaştım. Değerli
arkadaşlar, Deniz Gezmişin ve arkadaşlarının -Deniz
Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnanın- ölüm cezalarının
yerine getirilmesine dair kanun tasarısı var elimde, resmî belge.
Şu belgede, çok üzülerek, Denizler ölmez. diye miting yapan, cenazesine
gidip nümayiş yapan, her gün bu konuyu gündeme getiren
arkadaşlarımızın hassasiyetini eski
arkadaşlarının, eski vekillerinin
paylaşmadığını gördüm. Keşke sizden önceki
vekilleriniz de, arkadaşlarınız da sizin kadar hassas
olsalardı da, sizin kadar bu konulara dikkat etselerdi de, sizin kadar bu
ülkenin bağımsızlığı için kavga ettiğini
iddia eden gençlere sahip çıksalardı da o insanlar
asılmasalardı. Elimdeki belgede o gün Deniz Gezmişin ve
arkadaşlarının asılmasına ilişkin kanun
tasarısında 30a yakın CHPlinin idama Evet. dediği var.
Bunlar resmî tutanaklar.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Kim onlar?
BÜLENT TURAN
(Devamla) Kimler olduğunu merak edenlere; şu resmî belgenin
içerisindeki sarı çizilmiş olanlar CHPli arkadaşlar.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) 100ü de kaçmış zaten. 100ü de oy
kullanmamış.
BÜLENT TURAN
(Devamla) Bir daha diyorum, kötü bir şey söylemiyorum, söylediğim
şey şu: Siz hassassınız, gereğini yapıyorsunuz
ama keşke bu demokratik tavrı, keşke bu hukuki tavrı daha
önceki CHPli vekiller de, 70teki vekiller de sizin gibi
paylaşsalardı da, 30 tane eksik kalan oy CHP üzerinden
tamamlanmasaydı da bugün Deniz Gezmişler yaşıyor
olsalardı.
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Toplam oy kaç, toplam oy? Oy
toplamını söyle de öğrenelim.
BÜLENT TURAN
(Devamla) Ben tarihî bir gerçeği hatırlatmak için söyledim.
Yoklama kaçtı? diyen arkadaşların hepsine belgesini veririm. O
zaman 450 tane milletvekili var, 144 tane CHPli milletvekili var, 30a
yakını Evet, asılsın. oyu veriyor, 2 tanesi çekimser
kalıyor, diğerleri de katılmıyorlar. Oysa 30 tanesi Evet.
demese, katılmayanlar katılıyor olsa içeriye bugün Deniz
Gezmişler herhâlde, belki aranızda olacaklardı.
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Kaç kişi katılmış?
BÜLENT TURAN
(Devamla) O yüzden bir daha söylüyorum: Hassasiyetiniz, hassasiyetimiz. Hiç
sataşmaya imkân vermedim, dikkat ettim. Bir daha söylüyorum: O zamanki
vekilleriniz de sizin kadar hassas, sizin kadar demokrat, sizin kadar darbelere
karşıymış gibi yapsalardı da keşke bugün
-samimiyetle söylüyorum- hiç bu ülkenin idamla ilgili kara bir tablosu
olmasaydı. Fakat bir daha söylüyorum. Dostoyevskinin bir sözü var: Ya
hatalarınızla yüzleşirsiniz ya da hatalarınızla
yüzsüzleşirsiniz. diyor. Ben bugünkü konuşmaları bir
yüzleşme olarak alıyorum, bir özür olarak kabul etmek istiyorum, bir
sataşmaya mahal vermemek için bunları söylüyorum. CHPnin de gelinen
tarihte bundan sonra darbecilere karşı olacağını,
hukukun yanında olacağını, Deniz Gezmişlerin veya
başka görüşteki insanların asılmasına oy vermeyeceğini
ümit ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Turan.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Şimdi, sayın konuşmacı
Sayın Ali Rıza Öztürkün yapmış olduğu konuşmaya
atfen bazı değerlendirmeler yaparak Cumhuriyet Halk Partisine
sataşmada bulunmuştur, o nedenle söz istiyoruz efendim. Sayın
Ali Rıza Öztürk konuşacak.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Ben isim vermedim Sayın Başkanım, tebrik ettim
hatta.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Öztürk.
İki dakika lütfen.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
3.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürkün,
İstanbul Milletvekili Bülent Turanın CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşma sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Deniz
Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnanın idamlarına
ilişkin, idam kararlarının yürürlüğe konulmasına
ilişkin kanunla ilgili arkadaşımız açıklamada bulundu.
Şimdi,
biliyorsunuz, mahkemelerin verdiği idam kararları Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşülür ve oylanır. O tarihte de
Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnana ilişkin idam
kararları Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşülüyor.
24 Nisan 1972 tarihli tutanaklar
Mesela, Nuri Erdoğan -hangi partiye
mensup olduğunu bilmiyorum ama muhtemelen Adalet Partisinden o tarihte-
diyor ki: O zaman, eğer bunlar, sadece bir rejim
değişikliği istiyor idiyseler o zaman bunları affetmek
mümkün olabilirdi ancak, onlar, bir milleti öldürmek kastıyla hareket
etmektedirler. Bu, bir kin, nefret, intikam hissinin tezahürü değildir;
bu, bir vatan kurtarma mücadelesidir. Herkes tartışıyor.
İsmet
İnönü, Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanı -ben onun
dışında bazı münferit milletvekillerinin ne dediğini
bilmiyorum ama- bu kürsüye geliyor, diyor ki: Bu gençlerin işlediği
suçun cezası idam değildir. Hatta o tutanak şimdi gelecek.
bende vardı, onu şeye gönderdim. Necdet Uğur o zaman
Cumhuriyet Halk Partisi adına kürsüye çıkıyor: Yüce Meclis bir
mahkeme gibi karar vermiyor. Yüce Meclis bir başka açıdan karar
veriyor. Bir toplumun geleceği açısından karar veriyor.
Şimdi böyle düşünürsek on sene sonra, yirmi
sene sonra bu toplumdaki bizim yerimizde oturacaklar eğer bir başka
türlü bakacaklarsa bu olaylara, onların elinden niçin bu hakkı
alıyoruz da birtakım insanları ölüm cezasına gönderiyoruz?
Bırakalım onlar da bir baksınlar. (Adalet Partisi
sıralarından gürültüler)
Nihat Erimin dedikleri var, Muammer Ertenin dedikleri
var ama Cumhuriyet Halk Partisinin o tarihteki, İsmet İnönünün de
açık seçik, hiçbir duraksamaya, kuşkuya yer bırakmayacak
şekilde Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnanın
idamlarına bu kürsüden karşı çıktığı
gerçeği vardır.
Bunu bilgilerinize sunmak istedim.
Arkadaşımız genç olduğu için tarihi yeteri kadar
okumamış diye düşünüyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Öztürk.
İHSAN ÖZKES (İstanbul) Sayın
Başkan, konuşmacı arkadaş İmamların kendilerini
de tanıdığını, grup önerisi veren bizleri de
tanıdığını söyledi.
ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) Tamam. Ne var?
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) Ne biçim
bakıyorsun!
BAŞKAN Evet, lütfen
Buyurun Sayın Özkes.
İHSAN ÖZKES (İstanbul) Dolayısıyla
BÜLENT TURAN (İstanbul) Sayın
Başkanım, düzelteyim, Tanımıyorlar. Öyle mi diyeyim yani?
BAŞKAN Efendim, ne söyleyecekseniz söyleyin zapta
geçsin. Bu konuda konuşmalar bitti, kusura bakmayın. Size verdim daha
evvel, tekzip edeceğiniz konu
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, sayın konuşmacı, kürsüden Bizim din
karşısında, cami karşısında, imam
karşısındaki tutumumuzu halk bilir, önerge sahibini de bilir.
Yani inandırıcı olan biziz, önerge sahibinin hiçbir
inandırıcılığı yoktur. Gerçek dışı
şeyler söylüyor. anlamında Sayın Özkesin söylediklerini bir
başka anlama gelecek şekilde orada bir değerlendirme yaptı.
Sayın Özkes de bu değerlendirme nedeniyle sataşma hakkını
kullanarak söz istiyor efendim.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Demokratik bir kültür var,
söylemeyecek miyiz Sayın Başkan?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, sayın konuşmacı önerge sahibinin ifade ettiği
bir söze karşılık İlim adamları Allahtan en çok
korkandır. Sizin korktuğunuz şüpheli. anlamına gelecek bir
ifade kullandı.
İHSAN ÖZKES (İstanbul) Ben demiyorum onu,
Allah söylüyor!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Bir din görevlisinin siz diye işaret etmesi
yakışıksız bir şeydir. Özellikle din görevlileri
şunu bilmelidir ki
Hiç kimsenin imanı konusunda hiçbir kulun
hükmetme hakkının olmadığını en iyi din
görevlileri bilmelidir. Bakınız, bizim konuşmacı
arkadaşımız Önerge sahibini de biliyor, önergeye
karşı çıkanların da ne olduğunu, inancını
biliyor. dedi. Hakem olarak milleti gösterdi. Bunda alınacak, gücenecek
ne var? Millet değerlendirecek, bakacak, sandıkta bu konuyla ilgili
eğer kanaatini oluşturmak istiyorsa
Hakem millettir. Bunda itiraz
edecek, sataşma, ne var?
BÜLENT
TURAN (İstanbul) Asla yok Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Hamzaçebi, ne dersiniz?
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Efendim, bu ayrı bir
tartışma konusu. Şimdi, Sayın Özkese Sayın Turan
açıkça bir sataşmada bulundu. Yani İslamiyet deyince biz akla
geliriz, sen değil. anlamında bir değerlendirme yaptı.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) Yok Sayın Başkanım. Ne alakası var?
BAŞKAN
Sayın Hamzaçebi, şimdi, sadece Bizi de bilirler, önerge
sahiplerini de bilirler. dedi. Önerge sahibi derken, zaten Cumhuriyet Halk
Partisi. Siz de ona cevap verdiniz, zapta da geçti. Müsaade ederseniz devam
edelim.
İHSAN
ÖZKES (İstanbul) Şimdi, efendim, bakınız
BAŞKAN
- Sayın Özkes, rica ediyorum.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, lütfen
BÜLENT
TURAN (İstanbul) Söz verirseniz ben de isterim Sayın Başkan,
öyle bir sataşmam yok.
İHSAN
ÖZKES (İstanbul) Rica ediyorum, burada ciddi şekilde
BAŞKAN
Efendim, bakın zabıtları getiririm. Sizin söyledikleriniz var,
daha da büyük tartışma yaratır.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) Çok daha fazla var.
BAŞKAN
- Zabıtları getiririm. Yani, işte, konunun dışına
çıkarak söyledikleriniz var. Bence burada bırakalım.
ÖMER
FARUK ÖZ (Malatya) Nereden biliyorsa!
İHSAN
ÖZKES (İstanbul) Ben söylemiyorum, Allah söylüyor ya. (AK PARTİ
sıralarından Bırak Allah aşkına! sesleri)
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Germeyin Meclisi.
BAŞKAN
Size ne oluyor, size? Bakınız, Grup Başkan Vekiliniz
konuşuyor. Benim bir şey gerdiğim yok. Ben sadece
yatıştırmaya çalışıyorum. Daha da zaman
istiyorsanız veririm, bununla alakası yok. Yalnız, siz müdahale
etmeyin. Kendi Grup Başkan Vekiliniz konuşurken sizin müdahaleniz hiç
olmuyor.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Tamam efendim.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Hamzaçebi.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, şimdi,
bence bu tartışmayı uzatmaya hiç gerek yok. Bu sizin
takdirinizde olan bir konudur. Sayın Özkese bir sataşma olduğu
izlenimindeyim ben de, kanaatim budur. Sayın Özkes de bu kanaatte.
İzin verin açıklamasını yapsın efendim.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) Sayın Başkan, ben de o zaman söz isterim
çünkü önerge sahibini tanıyorlar. Ne var bunda? Öyle şey olur mu?
BAŞKAN
Bir saniye efendim.
Sayın
Hamzaçebi, samimi olarak ben, sataşma olmadığı
kanaatindeyim ama karşılıklı birer dakika söz
vereceğim.
Buyurun
Sayın Özkes. (CHP sıralarından alkışlar)
4.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkesin,
İstanbul Milletvekili Bülent Turanın CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşma sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
İHSAN
ÖZKES (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmacı
arkadaş Din adamları sizleri de tanırlar önerge sahipleri
olarak, bizleri de tanırlar dolayısıyla bu konuda hiç
konuşmaya gerek yok. dedi ve başka konuya geçti.
Şimdi, önerge
sahiplerinden birisi de benim. Ben emekli bir müftüyüm ve emekli bir müftü
olmaktan dolayı da Allaha şükrediyorum, Cumhuriyet Halk Partisinde
bir milletvekili olmaktan dolayı da Allaha şükrediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar) En azından kul hakkı
yemeyen bir partideyim. (AK PARTİ sıralarından Allah, Allah!
sesleri)
ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) İSKİ, İSKİ
BAŞKAN
Dinleyelim arkadaşlar.
İHSAN ÖZKES
(Devamla) Şimdi, bir diğer konu, vakfedenler, üç yüz yıl önce,
beş yüz yıl önce camiyi yaptıranlar AKP iktidarı para kazansın.
diye mi yaptırdı?
RECEP ÖZEL (Isparta)
İktidar para kazanıyor. Ne demek yahu?
İHSAN ÖZKES
(Devamla) - Caminin lojmanını Siz para kazanasınız. diye
mi yaptırdı vakfedenler?
ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) Sayın Vekil, o gelen paralar ilgili vakıf hesabına
giriyor.
İHSAN ÖZKES
(Devamla) - O caminin avlusunda olan bir lojmandan para
alamazsınız. diyoruz çünkü vakıflar oraya bir kuruş
harcamıyor. İmam, ya kendi cebinden harcıyor ya dernek
yapıyor ya da cemaat ödüyor.
ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) O para ilgili vakfın hesabına giriyor,
başkasının hesabına girmiyor.
İHSAN ÖZKES
(Devamla) - Yani siz biliyorsunuz da imamlar bilmiyor mu?
ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) Bilmiyorsanız ıslah etsin. Allah seni ıslah etsin.
İHSAN ÖZKES
(Devamla) - Paraya gelince siz biliyorsunuz. İmamları bile para
olarak görüyorsunuz yahu! Allahtan korkun, Allahtan.
BAŞKAN Daha
sakin, daha sakin lütfen
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Müftü efendi, sana yakışmıyor bu
işler.
ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) İstismar etme! Dini istismar etme.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sana yakışmıyor bu işler müftü
efendi.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Özkes.
ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) Hiç yakışmıyor.
BAŞKAN -
Sayın Öz, lütfen, lüften
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) İftiracılık müftüye
yakışmaz. İftira ediyorsun. Müftü efendi, iftira ediyorsun.
Yakışmıyor sana bu iş.
BAŞKAN -
Sayın Özkes, lütfen
İHSAN ÖZKES
(Devamla) Allahtan korkun. diyorum ya, imamları niye suçluyorsunuz?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Ben sana tavsiye ediyorum, Allahtan kork.
BAŞKAN
Lütfen
Lütfen
İHSAN ÖZKES
(Devamla) - İmamları hak hukuk yiyen insan olarak nasıl
gösterirsiniz? Hak hukuk bilmez olarak nasıl gösterirsiniz? Kim iftira
ediyor? Siz mi ben mi? (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sen iftira ediyorsun! Kürsüden iftira ediyorsun sen!
ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) Yalan söylüyorsun! Müslümanlıkta yalan olmaz.
BAŞKAN
Sayın Özkes, teşekkür ediyorum.
Sayın Turan,
buyurun
Bir dakika...
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Nedir? Cevap mı vereceksiniz?
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Sayın Başkan, sataşmam olmadığı
hâlde cevap verdi.
BAŞKAN
Peki, burada bırakalım.
Buyurun.
ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) İmanla yalan bir arada olmaz.
İHSAN ÖZKES
(İstanbul) Evet, aynen öyle, aynen öyle!
BAŞKAN
Lütfen, lütfen Sayın Özkes
Arkadaşlar, lütfen
5.- İstanbul Milletvekili Bülent Turanın,
İstanbul Milletvekili İhsan Özkesin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşma sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
BÜLENT TURAN (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; öncelikle, az önceki
konuşmamda Deniz Gezmişle ilgili bilgileri, belgeleri verdim.
Sayın eski müftü, CHP milletvekili arkadaşımızın niye
alındığını, niye cevap hakkı
aldığını, sizin de niye verdiğinizi anlamadım.
Söylediğim
şuydu: Grup önerisiyle ilgili tarafları, aleyhte olanları da
yani bizleri de, lehte olanları da millet biliyor. dedim. Bu aynen -çok
özür diliyorum- hava nemli, ördek meselesi. Böyle şey olabilir mi ya?
Niye söz aldınız siz, anlamadım. Bu bir. Fakat söz aldıktan
sonra cevap hakkım doğdu, o da şu: Az önce sayın müftü dedi
ki: Arkadaş, CHPli olduğum için Allaha hamdediyorum.
İHSAN ÖZKES
(İstanbul) Nasıl?
BÜLENT TURAN
(Devamla) Ben de söylüyorum, diyorum ki: Allaha hamdolsun ki, defaatle AK
PARTİye başvurmuş olmasına rağmen aday yapmayarak
doğru iş yaptığımızdan dolayı Allaha
hamdediyorum.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili İhsan
Özkes ve 21 milletvekili tarafından Vakıflar Genel Müdürlüğüne
ait yerlerde ikamet eden din görevlilerine açılan ecrimisil
davalarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla 13/4/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun 7 Mayıs 2013
Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önergesi (Devam)
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Karar yeter sayısı arayacağım.
Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisini kabul edenler
Kabul etmeyenler
RECEP ÖZEL
(Isparta) Var efendim, elektronik yapalım.
BAŞKAN
Efendim, bir saniye
Kâtip üyeler
arasında anlaşmazlık var, elektronik cihazla yoklama
yapacağım.
Buyurun.
İHSAN ÖZKES
(İstanbul) Sayın Başkanım
BAŞKAN
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylamaya başlandı)
İHSAN ÖZKES
(İstanbul) Sayın Başkanım, rica ediyorum
BAŞKAN
Bağırmayın, yerinize
İHSAN ÖZKES
(İstanbul) Bak, rica ediyorum Sayın Başkanım
Beni
AKPden aday olmakla suçladı arkadaş.
BAŞKAN
Lütfen
Lütfen
Sayın Özkes, rica ediyorum, bağırarak yapmayın.
İHSAN ÖZKES
(İstanbul) Rica ederim
BAŞKAN
Başka bir zamanda açıklayın.
Buyurun.
İHSAN ÖZKES
(İstanbul) Sayın Başkanım, ben AKPden aday olmaktan
Allaha sığınırım! Rica ederim
BAŞKAN
Zapta geçti, zapta geçti söyledikleriniz.
İHSAN ÖZKES (İstanbul)
Böyle bir ithamı kesinlikle kabul edemem!
BAŞKAN
Zapta geçti, söyledikleriniz zapta geçti.
Buyurun Sayın
Özkes.
İHSAN ÖZKES
(İstanbul) Bir dakika
Sayın Başkanım, rica ediyorum
Ben
AKPden aday olduysam şerefsizim, bunu ispat etmeyen de şerefsizdir!
Böyle yok! Sayın Başkanım, rica ediyorum
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
AKPden aday
olmaktan Allaha sığınırım! Ben o kadar şerefsiz
olmadım!
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) - Ne bu terbiyesizlik ediyor ya Başkan!
İSMAİL
AYDIN (Bursa) - Ne biçim konuşuyorsun!
İHSAN ÖZKES
(İstanbul) Kim diyor ya? Hangi şerefsiz der bunu! Hangi
şerefsiz der ya! Konuşma be!
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Hocam, tamam
Söz verecek
BAŞKAN Söz
vereceğim, oylamadan sonra vereceğim. Geçin, geçin, oylamadan sonra
vereceğim.
(Elektronik
cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge
reddedilmiştir.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, siz yoklamaya sunduğunuzu ifade
ettiniz. Tutanaklarda yoklama aradığınızı ifade
ettiniz. Yoklamaya sunuyorum. dediniz.
BAŞKAN
Evet, yoklama yaptım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Oylamaya sunuyorum. dedi. Başkanım,
oylama yaptınız. Dil sürçmesi oldu ya.
OKTAY VURAL
(İzmir) O zaman toplantı yeter sayısı olup
olmadığını
Var mı? Var mı efendim toplantı
yeter sayısı?
BAŞKAN
İşari oylamayı elektronik cihazla yapacağım. dedim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ama yoklamaya sundunuz siz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hayır, yoklamaya sunamaz ya. Dil sürçmesi
olmuştur.
OKTAY VURAL
(İzmir) Siz yoklama dediniz efendim. Resen yoklama yapabilirsiniz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Resen yapamazsınız Sayın
Başkan. Resen yoklama yapamaz, açılışta yapabilir.
BAŞKAN Efendim,
işari oylamaydı zaten, sonucu da açıkladım.
OKTAY VURAL (İzmir)- Her zama yapabilir. Karar
düzeltme olmadan
BAŞKAN - Bir
dakika.
Tekrar mı
oylamamı istiyorsunuz?
OKTAY VURAL
(İzmir) Hayır, siz yoklamaya sundunuz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hayır efendim, yoklamaya
sunmadınız.
BAŞKAN
Efendim, sehven onu söylemiş olabilirim ama zaten işari oylama
tekrarlandı kâtipler anlaşmazlığa düştüğü için.
OKTAY VURAL
(İzmir) Hayır, yoklama dediniz de o bakımdan.
BAŞKAN
Efendim olabilir, insan hâli, yanlışlıkla söylemiş
olabilirim ama oylamada zaten yeterli sayı olmadığı
Oylamaya sundum, Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık olduğu
için işari oylama yerine cihazla oylama yapacağım, cihazla yoklama
yapacağım. dedim. Zaten daha evvel oylamaya sundum, anlaşamadıkları
için cihazla yaptım.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Karar yeter sayısı için istediniz Sayın
Başkan.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Tutanaklara geçti efendim.
BAŞKAN -
Evet, Karar yeter sayısı vardır. dedim ve Kabul
edilmemiştir. dedim.
Efendim, on dakika
ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.26
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.37
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet
SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER : Mine
LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Tanju ÖZCAN (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 100üncü Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubunun önerisine gelmeden önce, Sayın İhsan Beye söz
vereceğim.
Lütfen, çok rica
ediyorum, iki dakika içinde, yeni bir tartışmaya da meydan
vermeden...
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
6.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkesin,
İstanbul Milletvekili Bülent Turanın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşma sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
İHSAN ÖZKES
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hayatım boyunca şerefimle, izzetimle, namusumla yaşamaya
çalıştım ve hayatım boyunca yalan söylemedim, kimseye de
iftira etmedim. Bugün, hayatımın en büyük iftirasıyla
karşı karşıya kaldım. Böyle bir zulüm, böyle bir
iftira gerçekten çok sarsıcı ve çok vahim bir durumdur.
Ben, Üsküdar
müftüsüyken tüm Üsküdarlılar bilir- 1999 yılında Demokratik Sol
Partiden Üsküdar belediye başkan adayı oldum ve seçimlere girdim,
2002de de Cumhuriyet Halk Partisine üye oldum ve aday adayı oldum,
neticede de milletvekili oldum.
Şimdi,
bakınız, arkadaşımız şöyle diyor: Ben de
söylüyorum ki, diyorum ki: Allaha hamdolsun ki, defaten AK PARTİye
başvurmuş olmasına rağmen aday yapmayarak doğru
iş yaptığımızdan dolayı Allaha hamdediyorum.
AKPnin
kapısından içeriye girmişsem bu dünyanın en namussuzu
benim.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Giremezsin zaten!
SONER AKSOY
(Kütahya) Herkes layık olduğunu bulur.
İHSAN ÖZKES
(Devamla) Ama bunu da -benim AKPye müracaat ettiğimi, hem de defaten
müracaat ettiğimi- söyleyen eğer ispat etmezse namus yoksunudur,
şeref yoksunudur. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Lütfen! Lütfen!
İHSAN ÖZKES
(Devamla) Böyle bir iftira kesinlikle olamaz ve kesinlikle kabul edilemez.
Eğer, ben, AKPnin kapısından içeri girmişsem ve aday
olmuşsam, adaylık için müracaat etmişsem, bugün
milletvekilliğini bırakmazsam namerdim.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Özkes, teşekkür ediyorum.
İHSAN ÖZKES
(Devamla) Sen de, bunu söyleyen, ispat etmezsen, milletvekilliğini de
bırakmazsan şeref yoksunusun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Özkes, teşekkür ederim.
İHSAN ÖZKES
(Devamla) Böyle bir iftira kesinlikle kabul edilemez.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkanım, bakın,
Sayın Milletvekili burada konuşurken sataşmaya cevap vermek
üzere konuştu. Herkes her siyasi partiden aday da olabilir, adaylık
müracaatı da yapabilir. (CHP sıralarından gürültüler)
İHSAN ÖZKES
(Devamla) İftira kesinlikle. AK PARTİden aday olmaktan Allaha
sığınırım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Bırak sen
Herkes Allaha
sığınıyor. Sen sık sık da Allaha
sığınıyorsun. Bak, Allaha çok
sığınıyorsun
İHSAN ÖZKES
(Devamla) Evet.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Hep hatalar
yapıyorsun, hep yanlışlar yapıyorsun, sürekli Allaha
sığınıyorsun.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Haydi oradan canım sende! Nereden biliyorsun hata
yaptığını!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Ama Allahın yüce adaleti sana herhâlde orada
gerekli dersi verecektir.
Bakın
Değerli Başkanım, şeref yoksunu gibi, haysiyet yoksunu
gibi, onur yoksunu gibi meseleleri söylemek hiçbir milletvekiline
yakışmaz. Burada milletvekili arkadaşımız AK PARTİden aday
olmadığı için Allaha hamdediyorum, şükrediyorum. diyor.
Senin gibi birisi AK PARTİye yakışmadığı için
Allaha hamdediyorum. diyor. Bunda alınacak, gücenecek veya başka
söylenecek ne var Sayın Başkan?
İHSAN ÖZKES
(Devamla) Kim müracaat etmiş defaatle?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Ama şeref yoksunu demek
haksızlıktır, bir müftüye, bir din adamına
yakışmaz.
İHSAN ÖZKES
(Devamla) Defaten müracaat eden eğer ben isem ben milletvekilliğini
bırakıyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Ya, hamdediyoruz, sen iyi ki bizden
olmamışsın. Ne güzel, iyi bir şey yapmışsın.
İHSAN ÖZKES
(Devamla) Sizin gibi müfteri, sizin gibi iftiracıların yanında
ne işim var!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Ne kadar güzel
Ne kadar güzel olmuş! Herkes
bizi de biliyor seni de biliyor.
BAŞKAN
Sayın Özkes, tamam, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Sayın Başkan, sataşmadan, hakaretten ötürü söz
istiyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Şeref yoksunu, haysiyet yoksunu. dedi ama
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Değerli arkadaşlarım, bir saniye
Sayın Turan,
lütfen, bu konuyu burada kapatalım.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) İzin verin, kapatayım.
BAŞKAN - Siz de bir dakika içerisinde ne
söyleyecekseniz söyleyin hakaret etmeksizin ve tekrar bir sataşmaya meydan vermeksizin.
MUZAFFER
YURTTAŞ (Manisa) İki dakika olacak Sayın Başkan. Adaletli
olun.
7.- İstanbul Milletvekili Bülent Turanın,
İstanbul Milletvekili İhsan Özkesin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşma sırasında şahsına
tekraren sataşması nedeniyle konuşması
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; iki
yıldan beri burada vekilim, beni tanıyan tanır, bilen bilir.
Kimseye hakaret etme kastım yok, bilmeden söylediğim bir söz yok
fakat şaşırdığım şu ki: Ben garip bir
tartışmanın içerisinde buldum kendimi. Ben buraya Deniz
Gezmişe olan hassasiyetinize teşekkür etmeye çıktım, Eski
CHPlilerin 30 tanesi de keşke sizin gibi kıymetli, sizin gibi makul
yaklaşsaydı da bu olmasaydı. dedim. Deniz Gezmişi
kapatmak için bir taktikse tebrik ediyorum, harika bir taktik fakat ben müftü beyi
İl Başkan Yardımcılığı dönemimden,
Üsküdardan da, Beyoğlundan da tanıyorum, herkesi tanıyorum
Bu
bir suç değil ya! Bu kadar küfür etmek, hakaret etmek, bir defa bir din
adamına yakışmaz her şeyden önce. (CHP
sıralarından gürültüler) Bu üslubu aynen iade ediyorum.
Bir daha söylüyorum,
benim söz alma gerekçem ne müftü beydir ne başka bir şeydir.
Üzüldüğüm, bu ülkede idama vesile olan 30 tane CHPlinin
kınanmasıdır.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın
milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Öztürk
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Şimdi, açıklama yapmama rağmen, sayın
hatip Denizlerle ilgili Cumhuriyet Halk Partisinin geçmişteki
(AK
PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Arkadaşlar, söylediğinizi anlayamıyorum, bir saniye
susarsanız
Buyurun Sayın
Öztürk.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkanım, şimdi Denizlerin
idamıyla ilgili, sayın hatip, konuşmalarından sonra
açıklama yapmama rağmen tatmin olmamış olacak ki yine
aynı konuyu söyledi.
Elimde Türkiye
Büyük Millet Meclisinin tutanağı var İsmet İnönüyle
ilgili, onu açıklamak istiyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Tutanaklar zaten kayıtlarda mevcut Sayın
Başkan, tarihini verdi!
BAŞKAN
Sayın Öztürk, biraz önce Sayın İnönünün
konuşmasını söylediniz, değil mi?
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Evet.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Nisan
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) İzin verir misin Sayın Başkan
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Ama şu anda yaptığın usule
uygun değil.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Onu Başkan takdir edecek.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Usulü senden mi öğreneceğim ya!
BAŞKAN
Şimdi, Sayın Öztürk
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Öğrenirsin, ne var yani! Ne var,
öğrenebilirsin! Ben de senden öğrenebilirim, siz de Mustafa
Elitaştan öğrenebilirsiniz! Bunda ayıp bir şey mi var?
BAŞKAN
Şimdi, Sayın Öztürk, siz o zamanki Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
Başkanının, Sayın İnönünün -müteveffa- zaten bu
işte ne söylediğini burada izah ettiniz, buna ilave mi bir şey
söyleyeceksiniz?
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Evet, ama ondan sonra sayın hatip
arkadaşımız tekrar çıktı, aynı yanlış
bilgiyi tekrar yineledi.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Yanlış bilgi filan yok!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, bilgilerin hepsi
doğru!
BAŞKAN
Hayır, bir 30 kişi oy vermedi. dedi o kadar, o mu?
Cumhuriyet Halk
Partisinden de oy verenler oldu. dedi, onu mu tekzip edeceksiniz?
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Hayır, oy veren yok efendim.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Yapmayın Sayın Başkan
BAŞKAN Ha,
yok diyorsunuz siz de
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Evet, yok efendim
BAŞKAN
Tamam, bir dakika içinde siz de Oy veren yok. deyin ve bu işi
kapatalım. (CHP sıralarından alkışlar)
IV.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
12.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, İstanbul Milletvekili Bülent
Turanın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma
sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
elimdeki tutanak 24/04/1972 tarihli Türkiye Büyük Millet Meclisi Tutanak
Dergisi. Burada, Demokrat Parti Grubu adına konuşma
yapıldıktan sonra, idamların oylanması konusunda kabul
yönünde oy verilmesi istenildikten sonra CHP Grubu adına İsmet
İnönü çıkıyor. İsmet İnönü diyor ki, açıkça
söylüyorum: Bunlar, suçlarının karşılığı
olan cezaları görmelidirler; bu cezaları göreceklerdir. Bu cezalar
hususunda özel bir kanaatimiz var. O da Siyasi suçlardan dolayı idam
cezası yapılmasın. davasındayız. Siyasi suçlardan
dolayı idam cezası yapılmaması, Büyük Meclisce kabul
olunursa evvelâ bunun kanunu çıkarılmak lazımdır
Şimdi, siyasi suçlardan dolayı Kapital Ceza dediğimiz idam
cezası yapılmaması için, bugün harekete geçmiş
değiliz. Demokratlardan idama mahkûm olanların, idam cezası
görmemeleri için ilk gününden, o zamanki askerî idareye var gücümüzle
çalıştık. Var gücümüzle çalıştık, neticeyi
alamadık. Nasıl; ondan sonra, güya biz o siyasi idamları
istemişiz; yahut onlar yapılmasın diye
uğraşmamışız, uğraşmışız gibi
aleyhimize siyasi propagandalar yapıldı. Siyasi seçimlerde tez olarak
aleyhimize işlendi. Bunları tekrar hatırlatıp, arkadaşlarımızı
herhangi bir surette münakaşaya tahrik etmek istemem.
Değerli
arkadaşlar, bu oylamadan -bu oylama aynı gün olmuyor zaten- sonra da
Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinin bir kısmı Genel Kurulda
oylamaya katılmıyor, diğerleri, katılanlar da ret oyu
kullanıyor; Adalet Partisi ile Demokrat Parti kabul ediyor.
Şimdi,
bunları, geçmişi bırakalım, benim elimde ölüm
cezalarının yani idam cezalarının Türkiye Büyük Millet
Meclisinde yürürlüğe konulmasına ilişkin kanunların
kaldırılmasına dair kanun teklifi var. Deniz Gezmiş, Yusuf
Aslan ve Hüseyin İnanın idam edilişlerine
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) -
ilişkin kanunun yürürlükten
kaldırılması için aynı şekilde
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) - O başka bir şey Ali Rıza, o
başka bir şey.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla)
gelin, bu kanun teklifini hep beraber çıkartalım,
bu idam cezasının da mesnetsiz olduğunu tespit edelim. (CHP
sıralarından alkışlar)
13.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, Mersin Milletvekili Ali Rıza
Öztürkün açıklaması sırasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, bakın, sayın
milletvekili dedi ki: Cumhuriyet Halk Partisinden idama evet diyen hiç kimse
yok. Elimdeki tutanak, 24 Nisan 1972: Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve
Hüseyin İnanın Ölüm Cezalarının Yerine Getirilmesine Dair
Kanun Tasarısına verilen oyların sonucu: Üye sayısı:
450. Oy verenler: 323. Kabul edenler: 273. Reddedenler: 48. Çekimserler: 2. Oya
katılmayanlar: 118. Açık üyelikler:
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Niye katılmadınız o zaman?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Ben CHPlilerin kim olduğunu bilmiyorum
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Ya, katılmamak başka şey, oy vermek
başka şey.
BAŞKAN Bir
dakika. Lütfen
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri)
ama kabul edenler içerisinde, mesela, çok iyi
bildiğim
(AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Arkadaşlar, tamam. Lütfen, lütfen, lütfen
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Bu kadar demagojiye gerek yok ki!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, kabul edenler
arasında, kabul edenler
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) Dil oyunu yapıyorlar.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Saymışlar: Adana Milletvekili,
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreteri olduğunu bildiğimiz, mesela,
Kemal Satır evet diyenler arasında. Mesela, meşhurlardan, Ali
İhsan Göğüş evet diyenler arasında. Mustafa Kemal
Çilesiz, Nurettin Özdemir Gümüşhane Milletvekili, bunun gibi
milletvekilleri oy vermiş. Arkadaşımız diyor ki:
Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerinden 30 tanesi bu oylamaya
katılmış. Yani burada alınacak, gücenecek ne var, yine
anlayamıyorum. Ama sayın milletvekili buradan kürsüye çıkarken
Hiçbir Cumhuriyet Halk Partili milletvekili evet dememiştir. diyor ve
tutanaklarla yanlış bilgi veriyor, düzeltmek adına
Sayın
Kemal Satır herhâlde o günlerde Cumhuriyet Halk Partiliydi.
Bilginize
sunuyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, şimdi, bakın
BAŞKAN
Değerli arkadaşlarım, şimdi, buna ne kadar devam
edeceğiz? Ne o zaman ki oylama bugünkü partileri bağlar
İkiniz
de söyleyeceklerinizi söylediniz ve zabıtlara geçti.
Buyurun Sayın
Öztürk.
14.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın açıklaması sırasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, şimdi, bu tutanakta
Bir kere,
oylama 24 Nisanda değil, o şey ayrı. Burada, İsmet
Paşanın yaptığı konuşmada, zaten çok açık
bir şekilde İsmet Paşa diyor ki bu konuyla ilgili: Vicdan
meselesidir. Biz insanların vicdanına bırakıyoruz. Grup
kararı almadık. Ve İsmet Paşa o tarihte -hatırlarsa
Sayın Grup Başkan Vekili de- 12 Mart Hükûmetine bakan vermeyi savunan
bir genel başkandı. O nedenle zaten Ecevit ve arkadaşları
karşı çıktı. İsmet Paşa genel başkan olarak
bu kürsüye çıkıyor. Bu idam cezalarını tasvip
etmediğimizi açık ve net olarak söylüyor. Bunun
dışındaki münferit
Bazı milletvekillerinin verip
vermediği değil, katılmamışlar zaten, o belli.
BAŞKAN
Doğru, doğru.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Daha beter. Keşke katılsaydı! (AK
PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Tamam
efendim. Zabıtlara geçti. Lütfen, lütfen
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, oylamaya katılmayanların
sayısı ret verenlerin 2 katı, münferit falan değil yani.
(AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Evet, arkadaşlar, tamam, tamam, teşekkür ediyorum.
Sayın Öztürk,
teşekkürler.
Şimdi, Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu önerisini okutuyorum:
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun
çalışma saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine;
7, 14, 21 ve 28 Mayıs 2013 Salı günkü birleşimlerinde bir saat
sözlü soruların görüşülmesini müteakip diğer denetim
konularının görüşülmeyerek gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmında yer alan işlerin görüşülmesine; 8, 15, 22 ve 29
Mayıs 2013 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü soruların
görüşülmemesine; 450 sıra sayılı Kanun
Tasarısının İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 07/05/2013 Salı günü (bugün) yaptığı
toplantıda siyasi parti grupları arasında oybirliği
sağlanamadığından, İç Tüzükün 19 uncu maddesi
gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Mustafa Elitaş
Kayseri
AK PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmında bulunan 450, 315, 230, 414, 211, 210,
209, 133, 121, 117, 351, 380, 386, 324, 416, 434, 354, 415, 51, 62, 214, 433,
340, 308, 392, 254, 256, 422, 425, 253 ve 202 sıra sayılı kanun
tasarılarının bu kısmın 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12,
13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32,
33 ve 34 üncü sıralarına alınması ve diğer
işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi;
Genel Kurulun;
7, 14, 21 ve 28 Mayıs 2013 Salı günkü
birleşimlerinde bir saat Sözlü Soruların görüşülmesini müteakip
diğer denetim konularının görüşülmeyerek Gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmında yer alan işlerin
görüşülmesi;
8, 15, 22 ve 29 Mayıs 2013 Çarşamba
günkü birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesi;
7 Mayıs 2013 Salı günkü (bugün)
birleşiminde 452 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
8 Mayıs 2013 Çarşamba günkü
birleşiminde 414 Sıra Sayılı Kanun Tasarısına
kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
9 Mayıs 2013 Perşembe günkü
birleşiminde 51 Sıra Sayılı Kanun Tasarısına
kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
Yukarıda
belirtilen birleşimlerde gece 24:00'de günlük programın
tamamlanamaması hâlinde günlük programın tamamlanmasına kadar,
çalışmalarına
devam etmesi;
14 Mayıs 2013
Salı günkü birleşiminde 15.00-23.00;
15 ve 16 Mayıs 2013 Çarşamba ve
Perşembe günkü birleşimlerinde 14.0023.00 saatleri arasında;
21 ve 28
Mayıs 2013 Salı günkü birleşimlerinde 15.00-20.00 saatleri
arasında;
22, 23, 29 ve 30
Mayıs 2013 Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde
14.00-20.00 saatleri arasında çalışmalarını
sürdürmesi;
450 sıra
sayılı Kanun Tasarısının İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki
cetveldeki şekliyle olması,
önerilmiştir.
450 Sıra Sayılı
Türk Petrol Kanunu Tasarısı (1/725) |
||
BÖLÜMLER |
BÖLÜM MADDELERİ |
BÖLÜMDEKİ MADDE SAYISI |
1. BÖLÜM |
1 ila 20nci maddeler |
20 |
2. BÖLÜM |
21 ila 29uncu maddeler (27nci maddenin birinci
fıkrasının (a) ve (b) bentleri, ikinci, üçüncü, dördüncü ve
beşinci fıkraları ile geçici 1, 2, 3 ve 4üncü maddeler dâhil) |
18 |
TOPLAM MADDE SAYISI |
38 |
BAŞKAN
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisi üzerinde, lehinde olmak
suretiyle, Isparta Milletvekili Sayın Recep Özel.
Sayın Özel,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL
(Isparta) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Grubumuzun,
Danışma Kurulunda oy birliği
sağlanamadığından dolayı grup önerisi olarak
getirmiş olduğu, bu haftaki ve bu ay içerisindeki çalışma
saatlerinin belirlenmesine yönelik grup önerisi lehinde söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Biraz önceki
konuşmalarda herhâlde gruplar olarak, partiler olarak birbirimize biraz
daha
Geçen hafta burada Meclis Başkanlığımızın
ve 4 grup başkan vekilimizin imzalamış olduğu, siyasetin
her zaman konuşma dilini güzelleştirme anlamına herhâlde uygun
konuşmadığımızı, özellikle buna da bir emekli
müftünün de alet olmasını pek hoş
karşılamadığımızı
Bir yanlış
bilgi olabilir, eksik bilgi olabilir. Bunun burada telafisi hakaret ederek, onu
olmadık, dinden çıkarma noktasına da
Burada hiç kimsenin elinde
dinî hassasiyetleri ölçen bir terazi yok. Sizin dininiz size, bizim dinimiz
bize. Herkes dininden kendisi sorumludur. Onun için kimsenin
VELİ
AĞBABA (Malatya) Bu nasıl laf Recep Özel, bu nasıl laf?
RECEP ÖZEL
(Devamla) Evet, bu öyle bir laf. Sizin dininiz size, bizim dinimiz bize;
herkesin dini kendisine aittir. Ondan dolayı burada dini
değerlerimizi, ölçülerimizi ölçecek biçecek kimsenin elinde bir terazi
yok. Ondan dolayı bir kişinin (a) partisinden, (b) partisinden, (c)
partisinden gönlünden adaylık geçmiş olabilir, Ah keşke ben de
o partiden aday olsaydım. diyebilir ama müracaat ettiği parti
vardır, etmediği parti vardır; bunlar siyasi hayatın
olağan şeyleri. Bundan dolayı da birbirimize
yaralayıcı, bereleyici, kırılgan laflar etmemize de bu
anlamda gerek yoktur diye düşünüyorum.
Biraz önce,
Sayın Özkes de imamların bu cami avlularındaki yerlerde
paralı
Vakıf hukukunun, vakfın amacının, vakfı
kuran iradenin bir ömür boyu devam etmesi gerektiği noktasında
vakıf hassasiyeti olan bir kişinin burada o konuşmayı
yapmaması gerekiyordu. Onu da o hassasiyette bulunmaya davet ediyorum.
Bugünkü grup
önerimizle Petrol Kanunu Tasarısını gündemin ön
sıralarına çekiyoruz, Hükûmetimizin bizlerden talep etmiş
olduğu uluslararası anlaşmaları ön sıraya çekiyoruz.
Çalışma saatlerimizi de mayıs ayı içerisinde salı
günleri 15.00-20.00 arası, çarşamba ve perşembe günleri de
14.00-20.00 arası, yalnız önümüzdeki hafta salı günü saat
15.00-23.00, perşembe ve çarşamba günü de 14.00-23.00 olarak
belirlemiş bulunuyoruz.
Petrol Kanununu
da -inşallah- temel kanun olarak öneriyoruz. Bugün bir saat sözlü
sorulardan sonra -inşallah- Posta Kanununun bitimine kadar, bitmezse
yarın bunun devamı ve iki tane uluslararası sözleşmeyi,
perşembe günü de 15 kadar uluslararası sözleşmeyi görüşüp
bu haftaki çalışmamızı tamamlamak istiyoruz.
İnşallah, güzel bir hafta, güzel bir çalışma olur diyoruz. Milletvekilinin
onuruna, saygınlığına yakışır bir
şekilde bu kürsüyü kullanmayı Allah hepimize nasip etsin diyor,
saygılar sunuyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Özel, teşekkür ediyorum.
İkinci
konuşmacı, aleyhinde olmak üzere Mersin Milletvekili Sayın
Mehmet Şandır.
Buyurun Sayın Şandır. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Muhtemelen dünyanın hiçbir ülkesinde kendi gündemini
belirlemek için dört saat tartışan ne bir kurul vardır ne bir
heyet vardır ne de bir kurum vardır.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Doğru, çok doğru.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) - Ama Doğru. dediğiniz hadisenin sorumluluğu da size
ait.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Aynen öyle, doğru.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) - Çünkü, bu uzlaşmayı temin ederek, bu Genel Kurulun
çalışmalarını, çalışma programını
muhalefetle beraber belirlemek ve kabul etmek sizin sorumluğunuzda,
iktidar grubu olarak ama ne yazık ki böyle.
Değerli
arkadaşlar, biz, bu grup önerilerini, milletin gündemini dile getirmek, bu
Genel Kurulda, Meclisin kürsüsünde dile getirmek için bir fırsat olarak
değerlendiriyoruz. Ama ne yazık ki şimdi TRTnin engeline
takılıyoruz, milletin gündemini yine milletin huzuruna getirememek
gibi bir sonucumuz da var.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu, tabii, Hükûmetin grubu olması
dolayısıyla gene Meclisin gündemini belirlemek yetkisine,
hakkına sahip çünkü ülkeyi yönetme sorumluluğu kendilerine ait. Ama
bu konuda, yılların deneyimiyle on yılını dolduran bir
grup olarak, her defasında ifade ettiğimizi bir daha söylemek
istiyorum. Sayın Elitaş buraya bakıyor ama bakın, geçen hafta,
Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisinin belirlediği program
elimde. Bu hafta için diyorsunuz ki: 7 Mayıs 2013 Salı günkü birleşimde
15.00 ila 20.00 saatleri arasında çalışalım. Ama
şimdi getirdiğiniz öneriyle Bitime kadar çalışalım.
diyorsunuz. Geçen hafta hangi kanunları öne
çıkartacağınızı belirliyorsunuz, bu hafta kaç tane
bilemedim, sayamadım, muhtemelen 30 tane kanunu tekrar öne almaya
çalışıyorsunuz. Milletin aklıyla alay eder gibi, Genel
Kurulun, sayın milletvekillerinin aklıyla alay eder gibi, önümüzdeki
haftayı -bu hafta bitime kadar- yani bu angarya usulünü yine bir dayatma
üslubuyla getiriyorsunuz. Önümüzdeki haftaya lütfediyorsunuz, Saat 23.00e
kadar çalışalım. diyorsunuz. Fakat bir sonraki haftada, yine milletin
aklıyla alay eder gibi Saat 20.00ye kadar çalışalım.
diyorsunuz. Biz de biliyoruz ki onu tekrar değiştireceksiniz, bitime
kadar usulünü gene getireceksiniz.
Değerli
arkadaşlar, kendimize saygının gereği, bu kuruma
saygının gereği, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ruhunun,
misyonunun gereği biraz ciddiyet, lütfen biraz ciddiyet. Böyle kendi
kararıyla bu kadar oynayan bir kurul, bir grup, bir anlayış
nasıl kabul edilebilinir? Her defasında bunu söylemiş olmamıza
rağmen Biz yaptık oldu. Bizim yaptığımız
doğru. anlayışının, bir yerlere bakılırsa
bir anlamı vardır, bir tanımı vardır.
Değerli
arkadaşlar, ben, Sayın Başbakan
Yardımcısının, Sayın Bakanın ve iktidar partisi
grubunun yöneticilerinin burada bulunmasını da fırsat bilerek
size milletin gündeminden başlıklar sunmak istiyorum.
Tabii ki işte
uluslararası sözleşmeleri getireceksiniz, tabii ki işte
bazı kurumları özelleştirebilmek için hukuk getireceksiniz yani
kendi anlayışınız ve programınız
doğrultusunda buraya bir karar, bir program getireceksiniz ama bir de
milletin gündemi var, milletin gündemindeki olaylar var. Bunları da
muhalefet partileri olarak bizler huzurunuza getiriyoruz; olmadık laflar,
dünyanın lafını söylüyorsunuz.
Bakın, değerli
arkadaşlar, bugün bir arkadaşımız ifade etti:
Mısır üreticileri mısırı ektiler, birkaç ay sonra da
hasat edecekler. Ama şimdiden inanınız ki Çukurova çiftçisi tir
tir titriyor. Niye? Çünkü mısır ithalatçılarına hâlâ ruhsat
veriyorsunuz. Türkiye mısır doldu. Üretilen mısırı bu
üretici kime satacak, kaça satacak? Şuna bir tedbir geliştirin ey
Hükûmet, buradasınız, Kalkınma Bakanımız da burada.
Pamuk primleri,
yağlı tohum primleri gecikti ve söz vermiş olmanıza
rağmen gecikti. Hâlbuki üretici, çiftçi, verdiğiniz söze dayalı
olarak program yaptı, borçlandı, söz verdi. Hâlbuki şimdiden bir
ay gecikti. Daha ne kadar sonra ödeneceği de belli değil. Niye?
Anlaşılıyor ki hazinede nakit paranız yok.
Bir
başka konu değerli arkadaşlar, 2/B konusu. 2/B meselesinin
gündeme geldiği her ilde kıyamet kopmaktadır değerli
milletvekilleri, her biriniz için geçerli bu. Henüz daha rahat olanlar illerinde
2/Bnin rayiç bedelleri açıklamayan illerdir.
Açıklandığında siz de göreceksiniz. Mersinde bazı
ilçelerde açıklandı, samimiyetle söyleyeyim, eylem yapmalarına
muhalefet partisi olarak biz engel olduk, trafiği keseceklerdi. 1 dönüm
2/B arazisi için 400 bin lira rayiç bedel biçilir mi? Bunu bu çiftçi, bu köylü
nasıl alsın? Kendi elinizle kör kuyuya bir taş
attınız, şimdi çıkartabilmek için üç defa oldu kanun
çıkartıyorsunuz, daha on üç defa da kanun çıkartsanız bu
kör kuyudan çıkamayacaksınız. 2/B Yasası, 2/B
uygulaması bir zulüm yasasıdır; çiftçimize, köylümüze, elinin
emeğiyle geçinen insanımıza karşı AKP iktidarının
bir zulmü olmuştur. Ama bu konuyla ilgili yine
kulağınızın üzerine yattınız, Hükümet olarak bir
gündem olarak bu Meclise getirmiyorsunuz.
Bir
başka husus: Bu çiftçilerin sorunlarını yarın biz grup
önerisi olarak Genel Kurula getireceğiz. Adana Milletvekilimiz Sayın
Muharrem Varlı da burada bu işin detayını size anlatacak.
Ümit ederim ki vicdana gelirsiniz, bir şeyler yapmak gereğini
duyarsınız.
Bir
başka konu: Değerli arkadaşlar, yetki aldınız, kanun
hükmünde kararnameler çıkarttınız ama
çıkarttığınız kanun hükmünde kararnameyle işin
dengesini, düzenini bozdunuz. Bakın,
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığında,
Millî Eğitim Bakanlığında çıkarttığınız
kanun hükmündeki kararnameyle çalışanların özlük
haklarını bir düzene bağladınız, aynı yetkiyle
Sağlık Bakanlığında çıkarttığınız
kanun hükmünde kararnameyle düzeni altüst ettiniz. Bir kısmının
özlük haklarını korudunuz, bir kısmının özlük
haklarını geriye götürdünüz. İki yıldır
bağırıyor Sağlık Bakanlığının
çalışanları: Burada bir adaletsizlik var -rakamları var- bunu
düzeltin. diyor. İşte Hükûmet burada, Sayın Genel Başkan
Yardımcımız burada. Bana ulaşan metni size de sunabilirim,
örnekleriyle var. Bir zulüm var değerli arkadaşlar. Devlet, eğer
uygulamalarında adalet duygusunu geliştirirse meşru olur yoksa
gayrimeşru olur. Devlet milletten aldığı yetkiyi
kullanırken eğer adaletli davranmıyorsa, eşit
davranmıyorsa o devlet zulüm devleti olur. Bugün Sağlık
Bakanlığında çıkarttığınız kanun
hükmündeki kararnameyle uyguladığınız personel rejimi bir
zulüm yaratmaktadır. Bu konuyu da yarın bizim bir milletvekilimiz
Sayın Ali Öz gündem dışı tekrar gündeme getirecek. Ama,
lütfen, bunlar muhalefetin şovu değil, muhalefetin muhalefet yapmak
arzusuyla buraya getirdiği konular değil, ülkemizin ve
insanımızın yaşadığı
sıkıntılar. Bunlara bir tedbir getirmemiz lazım.
Milletin
gündeminde daha birçok konu var. Benim memleketim olan Hatayda, Gaziantepte,
Şanlıurfada Suriye olaylarından dolayı bir hadise
yaşanıyor değerli bakanlar; kaçakçılık
dolayısıyla. Hataydaki çiftçinin, Gaziantepteki,
Şanlıurfadaki çiftçinin ürünleri payimal oldu.
Dolayısıyla, Hükûmetin gündemini belirlemek için sayısal
gücünüzü kullanarak burada ikide bir program değiştirebilirsiniz ama
milletin gündemi sizin de sorumluluğunuzdur. Bunları arz etmek için söz
aldım.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) - Getirdiğiniz programın aleyhinde söz aldım,
yaptığınızın doğru olmadığını
tekrar ifade ediyorum.
Teşekkür
ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Şandır.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu önerisi üzerinde lehinde olmak suretiyle Sayın
İdris Baluken, Bingöl Milletvekili.
Buyurun Sayın
Baluken. (BDP sıralarından alkışlar)
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Her ne kadar
önerinin lehinde söz aldığımız yazılsa da önerinin
aleyhine konuşacağız çünkü AK PARTİnin buraya
getirmiş olduğu gündemin halkın gündemiyle doğrudan çok
ilişkili olduğunu düşünmüyoruz. Şu anda halkın
gündeminde çok daha farklı, çok daha acil çözüm bekleyen sorunlar var ama
biz durmadan sermayeye, özel sektöre rant alanı açan, emekçinin aleyhine
olan yasal düzenlemeleri iktidar partisinin buraya getirmesi neticesinde Meclis
gündemini meşgul etmek durumunda kalıyoruz.
Özellikle, bu
haftanın ve bence uzun süredir, son bir aydır bu Meclisin en önemli
gündemlerinden birinin hasta tutukluların yaşamış
olduğu insanlık dramının olması gerekiyor. Neredeyse
son bir ayda basın açıklamasından sokaktaki eyleme kadar, Meclis
kürsüsünden Hükûmet yetkilileriyle, Adalet Bakanlığıyla
yapmış olduğumuz görüşmelere kadar bu konuda
yaşanmış olan dramı dile getirmemize rağmen, bu konuda
her gün siyasetin, iktidar partisinin insanlığının demir
kapılar ardında, beton duvarlar ardında yok olduğunu
belirtmemize rağmen hiçbir çözüm üretilmiyor, çaresiz insanlar,
sağlık problemi yaşayan tutsaklar bir bir dört duvar
arasında ölmeye devam ediyorlar. Bakın, en son Sincan Cezaevinde
yaklaşık son bir aydır 2 hasta tutuklu için Adalet Bakanlığı
yetkilileriyle görüşüyoruz. Biri İrfan Eskibağ, diğeri
Abdülsamet Çelik. İrfan Eskibağ, zamanında teşhis
edilmediği için, son dönemde sarılıkla hastaneye
kaldırıldığı için ilerlemiş pankreas kanseri
teşhisi alıyor. İlerlemiş pankreas kanseri teşhisi
aldıktan sonra zaten tıbbın bütün imkânları çaresiz
kalıyor, yetersiz kalıyor. Bu teşhisten sonra hastaya yönelik
yapılan bütün tedavi girişimlerinde aksaklıklar var. Bütün
tedavi girişimleri zaten herhangi bir sonuç vermiyor ve hasta giderek,
eriyen bedeniyle kendi ihtiyaçlarını karşılayamaz duruma; bilincini,
şuurunu yitirmiş durumda ölümü bekleyen bir duruma geliyor. Bir
aydır İrfan Eskibağ kişisel ihtiyaçlarını karşılayamadığı
için
Dört duvar arasında eriyen İrfan Eskibağın bedeniyle
beraber sizin vicdanınızdır. Düşündüğümüz için bu
hastanın en azından son günlerini, son saatlerini kendi ailesinin
yanında, kendi sevdiklerinin yanında geçirmesini talep ediyoruz.
Gereken
yapılmadı, bugüne kadar gösterilmiş olan duyarsızlık
maalesef büyük bir vicdansızlıkla beraber devam ettirildi ve
İrfan Eskibağ bu akşam yaşamını yitirdi.
Şimdi Abdülsamet Çelik için aynı süreç işliyor. Abdülsamet Çelik
de Myelodisplastik sendrom dediğimiz bir sendromun lösemiye
transformasyon göstermiş bir formundan muzdarip durumda. Şu anda
aynı süreç Abdülsamet Çelik için işliyor.
Yani, bu
hastaların sadece daha iyi bir bakım almaları için, son
dönemlerinde hiç olmazsa, az da olsa bir moral bulmaları için göstermemiz
gereken bir insanlık erdemini gösterememe neticesinde
-sağlıklı insanın zaten hastalandığı cezaevi
koşullarında- bu hastaların ölümüne neden olan bir iktidar
anlayışıyla, bir iktidar partisiyle karşı
karşıyayız.
Bundan birkaç gün
önce İrfan Eskibağı ziyaret etmek için Sincan Cezaevine
gittim. Oradaki tutsakların, tutuklu arkadaşlarımızın
sorunlarını öğrenmek için yapmış olduğum
görüşmeden sonra, Sincandaki cezaevi kampüsünde bulunan hastaneye -hekim
olmam nedeniyle- bir hastayı göreyim, belki bir iki
dakikalığına da olsa terminal dönemde olan bir hastaya bir moral
veririm beklentisiyle gittim. Bir milletvekili, hekim olan bir milletvekili bir
hasta ziyaretine gidiyor, neredeyse tamamı bir cumhuriyet hâline
gelmiş cezaevi yönetimi çaresiz, yatalak durumda olan, kendi
ihtiyacını karşılayamayan bir hastanın elini tutma
hakkını bir hekimden, bir milletvekilinden almayı, gasbetmeyi ne
hikmetse kendi üzerine vazife görüyor. Böyle bir anlayışla
karşı karşıyayız.
Şimdi, orada
biz İrfan Eskibağı, bugün yaşamını yitirmiş
olan arkadaşımızı ziyaret edip elini tutmuş
olsaydık bu ülke mi bölünecekti? Cezaevleriyle ilgili bugüne kadar
göstermiş olduğunuz duyarsızlığı hadi bir kenara
bırakıyoruz, sadece, bir hastaya moral vermeyle ilgili bir
kararı verme erdemini göstermiş olsaydınız bu ülkede bir
şeyler elden mi gidecekti? Bu kadar vicdanı
taşlaşmış, görmeyen, kulakları sağır bir anlayışla
hükûmetin bir ülkeyi yönetmesi mümkün değildir.
Şu anda
cezaevinde sırasını bekleyen 122 ağır hasta var. 108i
acil tedavi gerektiriyor ve bunlardan 50si konuşmuş olduğumuz
saat içerisinde de, her an, her dakika içerisinde yaşamlarını
yitirebilirler. Toplam hasta sayısı 411. Bu Hükûmet kaç
yıldır iktidarda olmasına rağmen -411 hasta tutukluyla
ilgili- bu insanları bürokratik birtakım saçmalıklardan
kurtarıp son dönemlerde tedavi süreçlerini ailelerinin yanında
geçirmelerini sağlayan bir yasal düzenlemeyi yapamadı. Burada ana
dilde savunmayla ilgili yasa görüşülürken kamuoyuna hem Adalet
Bakanlığı hem de Hükûmet yetkilileri çıkıp Biz hasta
tutuklularla ilgili bir düzenleme yaptık. Durumu ağır olan hasta
tutukluları bir an önce ailelerine kavuşturacağız, serbest
bırakacağız. propagandası yaptılar. Külliyen yalan.
Orada yapılan düzenlemede bu bürokratik işlemlerin tamamı daha
fazla birtakım süzgeçlere tabi tutuldu. Burada görüşülürken biz
şunu dedik: Bu ülkede üniversite hastaneleri var, Sağlık Bakanlığına
bağlı hastaneler var, tam teşekküllü sağlık
kurumları var. Bu ülkede devlet yönetimi kendi hastanesine güvenmeyecekse
neye güvenecek? Tam teşekküllü hastanelerden alınan sağlık
raporlarını yeterli olarak kabul edin, bu hastalarla ilgili adli
tıp gibi, cezaevlerini mezarlık hâline getirmiş, her
uygulamasında insanları ölüme gönderen bir kurumu baypas edelim, hiç
olmazsa bu dramı biraz azaltalım önerimizi reddettiniz. Getirmiş
olduğumuz düzenlemede Adli Tıp Kurumu rapor verse bile
savcının Bu tutuklu ya da hükümlü topluma zararlı
değildir. şeklinde bir rapor verme şartını
getirdiniz. O verse bile Adalet Bakanlığının buna onay
verme şartını getirdiniz. Böyle olduğu için de cezaevlerinde
her gün hasta tutuklu arkadaşlarımızla ilgili dramlar
yaşanıyor.
Bakın, geçen
yıl Sincan Cezaevine gittiğimde, yine tedavi amacıyla Erzurum
Cezaevinden Sincana getirilmiş Burhan Kartal iki gün önce anjiyo
olmuş. Hâlâ anjiyo yerinde ara ara kanaması olan bir hasta. Bu hasta
Sincan Cezaevine tedavi amacıyla Ankarada şartlar daha iyi. diye
gönderiliyor. Sincan Cezaevine alınırken bu hastaya çıplak arama
dayatılıyor. Hasta olduğu yetmiyor, onuru ayaklar altına
alınmaya çalışılıyor. Çırılçıplak seni
arayacağız. diyorlar ve o sağlık durumuyla bu uygulamaya
karşı çıktığı için kendisine A takımı
diyen bir işkence takımı tarafından saatlerce bu hasta
tutuklu, anjiyo yeri kanayan bu hasta tutuklu işkenceye tabi tutuluyor.
Düşünün, Erzurumdan buraya tedavi amacıyla getirilmiş, biz
görüştüğümüzde hastanın her tarafında morluklar, ekimozlar,
hematomlar vardı. Şimdi, böylesi bir durumu, böylesi bir
uygulamayı kabul etmek mümkün müdür? Halkın gerçek gündemi budur.
Burada önümde bir liste var. Akciğer kanserinden gırtlak kanserine
kadar, kan kanserinden tüberküloza -vereme- kadar, kas
hastalığına kadar, aylarca yemek yemese bile yemek
yemediğini hatırlayamayacak durumda ağır beyin problemi
yaşayan hastalara kadar bir liste var. Ayıptır, bu liste sizin
ayıbınızdır. İrfan Eskibağı bu gece
kaybettik, bu akşam kaybettik ama bu ayıbı kaldırmayla
ilgili artık birazcık vicdanlarınızı harekete
geçirmeye çağırıyorum. Özellikle Adalet
Bakanlığının bu konuda bir an önce mevcut engelleri ortadan
kaldırarak bu hasta tutukluların tahliyesiyle ilgili,
özgürlüğüyle ilgili bir düzenleme yapmasını bekliyoruz,
halkımız bunu bekliyor.
Bu duygularla
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Baluken.
Grup önerisi
üzerinde son konuşmacı, aleyhinde olmak üzere Malatya Milletvekili
Sayın Veli Ağbaba.
Sayın
Ağbaba, buyurun.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, Meclisi
çalıştırmak iktidarın görevidir ama köle gibi
çalıştırmak, maalesef, hem milletvekillerine, özellikle de
burada Meclis çalışanlarına köle gibi bakmak da doğru bir
şey değildir. Bu bile AKP iktidarının işçiye, emekçiye
nasıl baktığının en açık göstergesidir.
Değerli
arkadaşlar, ben bir konuya değinerek sözlerime başlamak
istiyorum. Grup konuşmalarında -muhalefet partisi olduğunu
unutup- iktidarı eleştirmek yerine iktidarı bırakıp
ana muhalefet partisini eleştiren muhalefet partilerine bir
hatırlatma yapmak isterim. Seçildiğimiz günden beri Manisa
Milletvekilimiz Özgür Özel, Muğla Milletvekilimiz Nurettin Demir ile
birlikte 50den fazla cezaevi -yaklaşık 110a yakın cezaevi-
ziyareti yaptık. Hiç ayırmadan herkese gittik, hiç ayırmadan.
Bakın, Bakırköy Cezaevinde, iki gözü görmeyen, tek isteği kaymaz
bir terlik olan Hediye Aksoyu da ziyaret eden, onları gündeme getiren
parti Cumhuriyet Halk Partisidir, Urfadan milletvekili seçilip haksızca
Urfa Cezaevinde tutulan İbrahim Ayhanın da yangın
esnasında yanında bulunan parti Cumhuriyet Halk Partisidir. Size
hatırlatmak isterim, hiç ayırmadan herkesi ziyaret ettik. Ama
marifet
Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey olmaz: Muhalefete
muhalefet edilerek muhalefet yapılmaz arkadaşlar. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Muhalefete
muhalefet edilerek muhalefet yapılmaz. Eğer muhalefet
yapacaksanız iktidar burada, AKP burada. On iki yıldan beri ülkeyi
yöneten, cezaevlerini eza evlerine çeviren, hiç ayırmadan işkence
yapan, bunlara göz yuman, Pozantıdaki çocuklara tecavüz edilmesine göz
yuman iktidar burada arkadaşlar.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) İktidarı da eleştiriyoruz Veli Bey.
VELİ
AĞBABA (Devamla) Onun için, grup toplantılarında grup
başkan vekillerine ve parti başkanlarına hatırlatmak
isterim.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Savaş ısrarcısı kim olursa onları
eleştiririz, o konuda rahat olun. Kim savaş isterse onu da
eleştiririz.
VELİ
AĞBABA (Devamla) İlk kez, bakın, ilk kez bu Mecliste hasta
tutuklu diye bir rapor
yazıldı Sayın Başkan. Bu konuyu da dikkatlerinize sunuyorum
yani bunu da bir milletvekili olarak, bu konuda emek vermiş bir
milletvekili olarak sizlere hatırlatıyorum.
Değerli
arkadaşlar, geçtiğimiz hafta 1 Mayısta Taksimde
yaşatılan terörü kınıyorum. Taksimi söke söke, bedel
ödeyerek alan ve Yine Taksim emekçilerin olacak. diyen emekçilerin üzerine
TOMAlarla, gaz bombalarıyla saldıranları kınıyorum.
Bir buçuk yıldan beri hak mücadelesi veren Hey Tekstil işçisinin 17
yaşındaki kızının kafasını gaz
bombasıyla kıranları, atanamayan öğretmenlerden biri olan
Meral Dönmezi gaz bombasıyla yaralayanları, Cumhuriyet Halk
Partililerin, sendikaların, emekçilerin ve diğer partililerin ve daha
birçok yurttaşımızın hastaneye
kaldırılmasına sebep olanları, Fevkalade
orantılı ve dengeli bir mücadele gerçekleştirdik. diyen
İstanbul Valisini ve kendi halkına uyguladığı bu zulüm
yüzünden iktidarı bir kez daha kınıyorum.
Değerli
arkadaşlar, İstanbul Valisinin yaptığı açık.
Bunun adına ne diyorlar? Führere doğru çalışmak. Ne
demek yani? Vali diyor ki: Ben böyle davranayım, bu göstericilerin
kafasını kırayım, gaza boğayım, coplayayım,
susturayım, tutuklayayım çünkü Führerim böyle yapmamı isterdi.
Onun düşünceleri, onun fikirleri bunu yapmamı gerektirir. diyor.
İşte, bu, Führere doğru çalışmak.
Yani Führer rejimi
öyle bir rejimdir ki tüm bürokratlar, iş adamları Führeri örnek
alır, ona yaranmaya çalışır. Nasıl mı?
Değerli milletvelleri, Führer Batsın sizin gazeteciliğiniz.
der, medya patronları gider gazetecileri işten atar. Örnek mi
istersiniz? Daha düne kadar Hasan Ağabey dediği Hasan Cemal, Can
Dündar, Nuray Mert, Uğur Dündar. Şimdi, yeni dönemde bir de Führerin
gazetecileri ortaya çıktı. Bunların görevi de
Başbakanın, Führerin her yaptığı şeyi onaylamak,
ona zemin oluşturmak. Führer Batsın sizin gazeteciliğiniz.
der, muhalif medyada çalışanlar tutuklanır, cezaevine
gönderilir. Türkiyenin en etkili gazetecileri sadece ve sadece gazetecilik
yaptıkları için cezaevine atılır, yargılanır.
Örnek mi istersiniz? Mustafa Balbay, Soner Yalçın, Ahmet Şık,
Hikmet Çiçek.
Führer
Bunların öğrencilikle alakası yok. der, 5 bin polis ile ODTÜ
basılır, öğrencilerin kafası kırılır. Führer
Bunların öğrencilikle alakası yoktur. der, okul yöneticileri
-tırnak içerisinde- rektörler öğrencilere disiplin
soruşturması açar, mahkeme ceza vermeden rektörler öğrencileri
cezaevinden atarlar. Örnek mi istersiniz? Diyarbakır Dicle Üniversitesi.
Örnek mi istersiniz? Ankara Üniversitesi. Örnek mi istersiniz? Hacettepe
Üniversitesi.
Değerli
arkadaşlar, Führer Onlar sendikacı değil. der, bürokratlar
gider sendikacıları gaza boğar, cezaevine gönderir ve bu dönemde
Türkiyenin en büyük sendikacılarının yattığı bir
cezaevi hâline gelir Türkiye. Führer demokratik haklarını
kullananlara Kadın mı kız mı belli değil. Der, polis
gider müdahale eder, o kadının kalçasını kırar ve o,
kalçasını kıran insan hakkında hiçbir soruşturma
açılmaz. İşte Führere doğru çalışmak, işte
Führer rejiminin bürokratı olmak böyle bir şey.
Değerli
milletvekilleri, Führer Eyleme izin vermeyin. der, illerde görev yapan
emniyet müdürleri, valiler Anayasayı hiçe sayarak, insanların
seyahat özgürlüklerini ellerinden alarak eyleme gitmelerini önlerler. Daha
geçen yıl yaşadığımız 4+4+4, Cumhuriyet Halk
Partisi dışında bütün partilerin desteklemiş olduğu
bir yasayı protesto etmek isteyen öğretmenlerin, öğrencilerin
illerinden çıkmalarına izin verilmedi, kimi otobüste ceset
torbası arandı, kimi otobüste Atatürk resmi, Türk Bayrağı
arandı, gelenler ise maalesef, Kızılayın meydanında
coplanarak, gazlanarak dağıtılmaya
çalışıldı.
Değerli
milletvekilleri, işte bugün ülkemizde Führere doğru
çalışan bürokratlar, gazeteciler, iş adamları ve
yöneticiler var, maalesef siyasetçiler de var. Bunlar bir zihniyet inşa
ediyorlar. İşte biz de, demokrasiye inanan, her koşulda demokrasiyi
savunan, insan haklarını savunan milletvekilleri de bu zihniyete
karşı mücadele ediyoruz.
Değerli
arkadaşlar, Vali diyor ki: Uçurum kenarında eylem mi
yapılır? Bakın daha dün,
pazar akşamı, sarı kırmızı formayı giyerek
binlerce Galatasaray taraftarı Taksimde kutlama yaptı. Hiç duydunuz
mu 1 kişinin çukura düştüğünü? Hiç duydunuz mu çukura düşen
insanları? Hayır. Peki, bahane ettiğiniz o çukurlara kimler
düştü? O çukurlara değerli arkadaşlar, İstanbul Valisi
düştü, o çukurlara iktidar düştü, Taksimin çukurlarına bu
yasakları destekleyen, bu yasaklarla ilgili yazılar yazan sözde
gazeteciler düştü.
Değerli
arkadaşlar, önce çukuru bahane ettiniz ama şimdi Başbakan yeni
büyük bir meydan yapıp, Taksimde bundan sonra gösteriye izin
verilmeyeceğini söyledi. Gerçek niyet açığa çıktı.
Daha geçen hafta, sadece ve sadece bu sene yasaklıyordunuz. Biz bunun
Taksimi ebediyen yasaklamak olduğunu söylüyorduk. Şimdi 1 milyon
kişilik yeni meydan yapılıyormuş Yenikapıya.
Değerli
arkadaşlar, 1 milyon kişilik, denizin kıyısında,
kimsenin bir yere kaçamayacağı, herkesin kameraya
alınacağı, muhaliflerin otomatik olarak fişleme sistemine
tabi tutulacağı bir yer işte orası. Orası hatta
kişiye özel ya da toptan gazlama tertibatlarının
kurulacağı bir meydan.
Değerli arkadaşlar,
niyet ortada, niyet ortada, her şeyi tayin eden Führer şimdi
muhalefetin nerede eylem yapacağını, nerede muhalefet
yapacağını da tayin etmeye çalışıyor. Belki
düşünmemişsinizdir o meydanla ilgili ne isim verelim diye. Biz
düşündük. Bence, değerli milletvekillerim, semtin adı yeni
biber olsun, meydanın adı da gazlı çeşme olsun. Böylece
uslu çocuklar Kazlıçeşmeye, yaramaz çocuklar da gazlı
çeşmeye giderler. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlar, bu kürsüden defalarca söyledim, Boynuz kulağı
geçti, Kenan Evren sizinle gurur duyuyor. dedim. Kenan Evren sizinle gurur
duyuyor. Değerli arkadaşlar, niye gurur duyuyor? Bakın,
Türkiyedeki demokrasinin geldiği noktayı kendimizden örnek vererek
açıklamak istiyorum. Ben ve arkadaşlarım Sayın Özgür Özel,
Nurettin Demir, bizler tüm dünyada örnek parlamenterleriz maalesef. Niye?
Bizler dünyada en çok tutuklu milletvekili ziyaret eden milletvekilleriyiz,
dünya parlamentoların örneğimiz yok. Bizler dünyada en çok tutuklu
gazeteci ziyaret eden milletvekiliyiz. Bizler dünyada en çok tutuklu avukat
ziyaret eden milletvekiliyiz. Bizler -maalesef, geçen ay da o unvanı
aldık- dünyada en çok tutuklu sendikacıyı ziyaret eden
milletvekiliyiz ve bizler dünyada en çok tutuklu siyasetçiyi ziyaret eden
milletvekilleriyiz. Türkiyedeki durum bizim geldiğimiz noktayla,
kırdığımız rekorlarla ölçülebilir.
Ben beni
dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Ağbaba.
Buyurun Sayın
Başkan.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hatip konuşmasını yaparken
baştan sona Führer Führer diye bir şeyler ifade etti. Öyle tahmin
ediyorum ki, herhâlde AK PARTİ Grubuna atfen bunu söyledi. İzin verirseniz
o konuya cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Başkan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İki dakika
içinde lütfen.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
8.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın AK PARTİ grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşma sırasında AK PARTİ
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna herhâlde ifade ederek,
dönerek Führer, Führer diye ifade etti. Bildiğimiz kadarıyla Führer
Alman Nazi Partisinin Başkanı, Almanyanın Başbakanı
Hitler adına kullanılmış bir söz. İtalyada
faşistlerin başına Duce denir, Almanyada Führer denir. Ama
AK PARTİnin yetiştiği felsefe, inanç ortamında önderlik,
liderlik diye bir şey yoktur. Bizim bir tek Genel
Başkanımız vardır, o da milletin iradesiyle, sandıkta
yüzde 50 oyla her seferinde daha da yükselerek gelen AK PARTİnin Genel
Başkanıdır.
Dervişin
fikri neyse zikri odur. derler. Geçmişini, tarihini incelediği zaman
hep Führerlerle yaşamış, hep önderlerle yaşamış,
hep Ducelerle büyümüş
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Millî Şeflerle, Millî Şeflerle
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla)
Führerlere, Hitlerlere övgüler dizmiş bir
siyasi partinin temsilcisinin de bugünkü uygulamaları eleştirirken
geçmişte yaşadığı şuuraltının
tezahüründen başka bir şey olamaz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Bakın
işkenceler diye ifade ediyor. Bugüne kadar bu memlekette
işkencelerle mücadele eden tek parti Adalet ve Kalkınma Partisidir.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Hadi oradan, hadi oradan!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bugüne kadar çocuk yuvalarında
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Cezaevlerinde var, cezaevlerinde...
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla)
başka yerlerde çocuk istismarıyla
ilgili yasal düzenlemeyi yapan tek parti Adalet ve Kalkınma Partisidir.
1977 yılında 1 Mayıs katliamı olduğunda
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Çatır çatır cezaevinde işkence var, çatır
çatır! Çıplak arama var, çıplak arama!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Otuz yıl 1 Mayıs katliamının
olduğu Taksim Meydanını hiçbir zaman işçilere açamayan ve
İşçi Bayramını ortadan kaldıran
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Söke söke aldı işçi sınıfı o hakkı,
söke söke!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla)
Emek ve Dayanışma Bayramını
yapan Adalet ve Kalkınma Partisidir.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Senin Führerin verdi diye almadı o hakkı, söke söke
aldı, söke söke!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) 12 Eylül faşisti, 12 Eylül darbecisi Kenan
Evreni yargılamak için 15inci maddeyi kaldıran Adalet ve
Kalkınma Partisidir ama o anayasa değişikliğine oy veren
sizsiniz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Siz lütfetmediniz onu.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Hayır oyunu veren sizsiniz. Kenan Evren
kiminle yoldaş... (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VELİ
AĞBABA (Malatya) Oy veren burada, yüzde 95 burada!
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Yüzde 95 burada, yüzde 95!
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Hamzaçebi.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Başbakanın sandığından 1 tane Hayır
çıktı. Soru önergesi verdim, cevap vermiyor.
BAŞKAN
Lütfen, lütfen
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Başbakanla eşinin oy kullandığı
sandıktan 1 Hayır çıktı, birinden biri Evet
vermiş.
BAŞKAN
Buyurun.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, sayın konuşmacı
Sayın Elitaş konuşmasında Cumhuriyet Halk Partisinin
tarihine gitmek suretiyle bazı değerlendirmeler yaparak Cumhuriyet
Halk Partisi Grubuna sataşmada bulunmuştur. Söz istiyorum efendim.
BAŞKAN
Buyurun efendim.
Yeni bir
sataşma olmasın lütfen.
İki dakika
içinde siz de toparlayın.
9.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşma sırasında CHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bizim tarihimizde, Cumhuriyet Halk Partisinin tarihinde, hatta
Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetlerine kadar, Sayın Recep Tayyip
Erdoğana kadar, onun Başbakanlığına kadar hiçbir
cumhuriyet hükûmeti döneminde hiçbir başbakan, hangi inşaatın
kaç kat olacağına karar vermemiştir. Hiçbir başbakan,
Süleymaniye, Sultanahmet, Ayasofya minarelerinin arasına dikilecek olan
gökdelenin kaç kat olacağına karışmamıştır.
Hiçbir başbakan, o camileri, o olağanüstü görüntüyü ranta feda
etmemiştir.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) - Üçüncü köprünün yeri
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) - Hiçbir başbakan, Doğu Anadoluda, Karsta
veya bir başka ilde dikilen bir heykele karışma cesaretini
kendinde görmemiştir. Hiçbir başbakan, Taksimde Topçu
Kışlası yerine alışveriş merkezi yapma cesaretini
gösterememiştir. Sizin on bir yıllık tarihiniz, bir kirlilik
tarihidir. Siz şimdi iki yıl Taksimi 1 Mayıs gösterilerine
açtınız
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Uçuk çıktı, uçuk çıktı!
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) -
sonra bundan rahatsız oldunuz çünkü sizin
kültürünüzde demokrasi yok, özgürlükler yok. Toplantı ve gösteri
yürüyüşleri hakkı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
kararlarına göre, aynı zamanda mekân belirleme hakkını da o
hakkı talep eden, o hakkın sahibi olan kişilere vermektedir. 1
Mayısın tarihsel önemi ve Taksim Meydanının 1 Mayıs
1977de bir katliama sahne olmuş olması, göstericilere 1
Mayısı Taksimde kutlama hakkını vermektedir, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi kararları bunu söylüyor. Siz
uluslararası hukuka aykırı hareket ediyorsunuz
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) -
çünkü siz özgürlükten yana bir hükûmet
anlayışına sahip değilsiniz.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Hamzaçebi.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) - Hiçbir başbakan yedi seçim üst üste
kazanmamıştır.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkanım,
tartışmayı uzatmak istemiyorum.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) - Ekleme yapacak, üçüncü köprünün de yerine Başbakan karar verdi,
onu hatırlatacak.
BAŞKAN Bir
saniye
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, paraziti bir
susturursanız bir şeyler söyleyeceğim.
BAŞKAN
Lütfen
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkanım,
tartışmayı büyütmek istemiyorum...
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) - Zararlı çıkarsınız.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Yok, büyütebiliriz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) -
ama Sayın Hamzaçebi konuşmasında
Sizin tarihiniz kirliliklerle doludur. gibi bir ifade kullandı.
İzin verirseniz cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN -
Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VELİ
AĞBABA (Malatya) - Bu Muhteşem Yüzyılın senaryosunu kim
yazıyor?
10.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşma sırasında Adalet ve Kalkınma
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AK PARTİ on yıldır iktidarda. AK PARTİ, bu
milletin anasının ak sütü gibi kazançlarından, terlerinden elde
ettiği gelirleri, yine, millete hizmet olarak geri döndürdü.
Bakın, basit
örnekler: Cumhuriyet tarihi döneminde yetmiş dokuz yılda yapılan
duble yol
HALUK EYİDOĞAN
(İstanbul) - Yedi düvelin
yabancı arabası geziyor, yerli araba gezmiyor.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) IMFnin kapısından kaynak
bulamadığından dolayı dışarıdan ithal edilen
bakanlar, AK PARTİ iktidarından önce ama üç gün sonra, yedi gün sonra
IMFyle bütün ilişkilerini kesecek, IMFye borç para veren Türkiye, AK
PARTİ iktidarı döneminde. Allah aşkına, düşünebiliyor
musunuz?
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) - IMFye borcu
kapattın, başka yere 100 katı borç yaptın.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Bu ülkede yolsuzluk olsa, bu ülkede
hırsızlık olsa, bu ülkede peşkeş olsa
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) - Yine single çalıyorsun. Bir bu şarkıyı
biliyorsun. Hep aynı şarkı...
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Özgür, parazit yapma, Özgür
Parazit yapma,
parazit yapıyorsun.
Bu ülkede
hırsızlık olsa, yolsuzluk olsa IMFye borç verebilecek duruma
nasıl gelirdi?
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) - Borcu borçla
ödüyorsunuz Sayın Elitaş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Seksen yılda bu ülkenin meseleleri basit
meselelerle tartışılırken, Führerler, Duceler, önderler ve İstiklal
Mahkemeleriyle bu memleketin değerleri yok edilmeye
çalışırken AK PARTİ iktidarı döneminde darbelerle,
darbecilerle hesaplaşılmaya başlanmış.
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) - Özel yetkili mahkemeler kuruldu.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) - Sivil darbe
yapıyorsunuz, sadece apoletleriniz yok.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Tekrar ediyorum: Anayasanın geçici 15inci maddesiyle ilgili
Anayasa değişikliği teklifi ortadan kalksın derken, buradan,
Kenan Evren gelse sizin gibi savunamazdı. Onun için, Kenan Evrenle,
Sayın Ağbaba, kimin yoldaş olduğunu, kimin arkadaş,
kimin kardeş olduğunu eğer tutanaklara bakarsan o zaman
açık ve net bir şekilde görürsün. Kenan Evren yatıp kalkıp
size dua edecekti ama AK PARTİnin milletvekilleri, duyarlı, şuurlu
milletvekilleri ve yüzde 58, halkımız, Kenan Evrenin
yargılanmasına evet oyu verdi ve o, kirli bir tarihten, kirli bir
geçmişten kurtarılmış oldu.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) - Yüzde 98i de oy verdi ama.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Adalet ve Kalkınma Partisi kirlidir. diye
düşünmek ancak kirin kendi
ellerinde kalmasına sebebiyet verecektir.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, Sayın Elitaş
konuşmasında bizim, Anayasanın geçici 15inci maddesine
ilişkin olarak Parlamentoda izlediğimiz politikanın tam tersine
bir açıklama yaptı, grubumuzun o zaman izlediği politikayı
farklı bir şekilde tarif etti. Bu nedenle söz istiyorum efendim.
BAŞKAN Bu
defa birer dakika yapıp bitirelim.
Buyurun.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Ama Sayın Başkan, lütfen
BAŞKAN Ama
böyle süremez yani, müsaade ederseniz.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Sadece orasını açıklamak üzere bir dakika.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, iki dakika
BAŞKAN
Peki, iki dakika da öbür taraf, nereye kadar gideceğiz Sayın
Hamzaçebi?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, pazarlık olmaz, siz
ne derseniz o olur.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) İç Tüzükün gereğini
yapacağız.
BAŞKAN Ama
güzel de yani bunun sonu yok, konuyla da ilgisi olmayan mevzulara girdik. Lütfen,
bitirelim yani.
11.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşma sırasında Cumhuriyet
Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Anayasanın geçici 15inci maddesinin 12 Eylül darbesini
gerçekleştirenlere sağlamış olduğu korumanın kaldırılmasına
ilişkin madde düzenlemesi Cumhuriyet Halk Partisinin önerisidir. Önce bunu
tespit edelim.
İkincisi
şudur: Sadece o maddenin kaldırılmış olması 12
Eylül darbesini gerçekleştirmiş olanların
yargılanmasını sağlamaya yetmeyeceği düşüncesiyle
Cumhuriyet Halk Partisi ilave bir madde önerisi yapmıştır, ilave
madde önerisi Adalet ve Kalkınma Partisinin oylarıyla
reddedilmiştir.
İkinci olarak
şunu da söyleyeyim: Evet, birkaç gün sonra Türkiye'nin IMFye olan borcu
sona erecek, AKP Hükûmeti 2005 yılında IMFden aldığı
10 milyar dolar borcun son taksitini ödeyecek yani kendi
aldığınız borcu sona erdirmiş olacaksınız.
Bunun övünülecek bir yanı varsa övünün. (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Nazar etme ne olur, çalış senin de olur.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Hamzaçebi.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan
BAŞKAN
Baluken, rica ederim yani burada bırakalım, lütfen.
Adalet ve
Kalkınma
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, söz istemiştim cevap vermediniz.
BAŞKAN
Efendim.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkanım, oylamadan sonra söz
verin.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, biz cevap vermedik ki. Söz
istemiştik sayın hatip konuşurken.
BAŞKAN
Evet, buyurun, daha evvel söz istemiştiniz, tamam.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkanım, Genel Kurul saat
20.00de kapanacak, oyladıktan sonra söz verin değerli
milletvekillerine.
BAŞKAN Daha
evvel söz istemişti Sayın Başkanım, sonra.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan, Sayın Grup Başkan
Vekili de benim ismimi vererek sataşmada bulundu.
BAŞKAN
Lütfen, isim söylemekle hemen cevaba
Lütfen yerinize oturun.
Buyurun Sayın
Baluken.
12.- Bingöl Milletvekili İdris Balukenin, Malatya
Milletvekili Veli Ağbabanın AK PARTİ grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşma sırasında Barış ve
Demokrasi Partisine sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, CHPli milletvekili arkadaş
burada konuşurken muhalefet partisinin sadece ana muhalefeti
eleştirdiğini, iktidar partisini eleştirmediğini söyledi.
Şimdi, biz, tabii, eleştiriyi Başbakana laf yetiştirmek
olarak algılamıyoruz. Eğer, AK PARTİye yönelik
eleştirilerimizi merak ediyorsanız sokaklara, meydanlara, zindanlara,
mezarlıklara bakın. Sizin bahsettiğiniz konularda AK
PARTİyi eleştirme, AK PARTİnin politikalarını
boşa çıkarma noktasında siyaset üretmenin bütün bedellerini
Barış ve Demokrasi Partisi hiç çekinmeden ödemiştir ve ödemeye
de devam eder. Ancak, bugün içerisinde bulunduğumuz doksan
yıllık bir sorunu çözmeyle ilgili, yeni bir süreçle ilgili, maalesef,
sizin tutumunuz iktidar partisinin, AK PARTİnin tutumunun çok çok
gerisindedir. Sizin bahsettiğiniz savaş politikalarının
tamamını AK PARTİ sağ olsun layıkıyla yerine
getirdi. Askerî operasyonlar, siyasi operasyonlar, tecrit, bütün bunların
hepsini en şiddetli bir şekilde yaptı ama sonuç
alınamayacağını görünce müzakere ve diyaloğa geldi.
Şimdi, siz hâlâ savaş ısrarında bulunursanız, müzakere
ve diyaloğu ıskalarsanız o zaman biz bunu eleştiririz.
Dersimdeki Laç
Deresinde kemikler çıkınca o dönemin iktidarı kimse biz onu
eleştiririz; Deniz Gezmişler idam edildiğinde buradaki sandalye
sayısından daha fazla milletvekili dışarı
çıkmışsa, kaçmışsa sorumluluktan, biz bunu
eleştiririz. Bununla ilgili kendi seçim bölgemde size Çaytepe köyü ve Guev
köyünde yapılan katliamları söyleyeyim: 1925yılında 7den
70e 80 kişinin ahırlara, evlere doldurularak canlı canlı
yakıldığı politikaların sahibi kimse bunu
eleştiririz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı.)
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Ortak tarihimiz kardeşim, o senin milletvekillerinin dedesi o
zaman Parlamentoda.
İDRİS
BALUKEN (Devamla) Bizim açımızdan, siyasetin halkımız
lehine yapılması gerektiği süreci kim işletiyorsa onunla
ilgili bir yapıcı rol oynamak önceliklidir ama kim yanlış
yapıyorsa muhalefet, iktidar olduğuna bakmadan eleştirmek
boynumuzun borcudur.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Baluken.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Ağbaba.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Elitaş Kenan Evrenin
yoldaşları. dedi. Bu, benim için kabul edilemez bir suçlamadır,
cevap vermek zorundayım. Sayın Elitaş CHPlilerin
yoldaşıdır. dedi, ona cevap vermek zorundayım.
BAŞKAN Siz
de Kenan Evrenin yandaşı. dediniz.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Ondan söz verdin sende!
BAŞKAN Siz,
bir dakika susar mısınız lütfen!
Buyurun, bir dakika
içerisinde neler söyleyecekseniz
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, oylamayı yapın
sabaha kadar konuşalım!
BAŞKAN
Oylamayı yapacağız
Sayın
Ağbaba, lütfen, bir dakika içinde olabilirse
13.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşma sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bu resme bir bakın, Kenan Evrenin yoldaşı kim? Bakın,
Kenan Evrenin elinde puro, buradaki Sayın Başbakanın yüzüne
puro üfleyerek Sayın Başbakan, bir talimatınız var
mı? diyor.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Düğmeler nasıl, düğmeler?
VELİ
AĞBABA (Devamla) Düğmeler, üç düğme ilikli. Burada, bakın
istiyorsanız, görmek istiyorsanız Sayın Başbakanın
resmi bu. Sayın Başbakan
Kenan Evren puro içiyor, ağzında
puro, üflüyor. Bu, Başbakan, Sayın Başbakan.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) O, o zamandı!
VELİ
AĞBABA (Devamla) Şimdi, ben bazı rakamlar veriyorum, diyorum
ki: 12 Eylülde 31 gazeteci var tutuklu, şimdi 72 tane gazeteci var. Daha
önce, değerli arkadaşlar, 31 gazeteci içeride
Bakın,
uygulamalara bakın
Muhteşem Yüzyıl dizisinin senaryosuna,
insanların içeceği meşrubata -örneğin millî içki ayran
dedi; şimdi, millî sebze, millî sanatçı, bunlar yayılacak
herhâlde, millî vekil. Bunların hepsi gerçek- her şeye karar veren
bir Başbakan var. Cumhurbaşkanını seçen Başbakan,
milletvekillerini seçen Başbakan, bakanları seçen Başbakan,
sizleri seçen Başbakan
Ee, Kenan Evren sizin kadar değildi. Kenan Evren
5 kişiydi, Başbakan 1 kişi. (CHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi,
arkadaşlar
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Onu bir sayın bakanlara da göster, sayın bakanlara da
göster!
VELİ
AĞBABA (Devamla) Evet, sayın bakanlara da göstereyim burada; yani
durum budur!
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Ağbaba, teşekkür ediyorum.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun
çalışma saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden
düzenlenmesine; 7, 14, 21 ve 28 Mayıs 2013 Salı günkü
birleşimlerinde bir saat sözlü soruların görüşülmesini müteakip
diğer denetim konularının görüşülmeyerek gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmında yer alan işlerin
görüşülmesine; 8, 15, 22 ve 29 Mayıs 2013 Çarşamba günkü
birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesine; 450 sıra
sayılı Kanun Tasarısının İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN
Sayın
milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmiştir.
Saat 20.30a kadar
ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.44
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.35
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet
SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER : Mine
LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 100üncü Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
İç
Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme
alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım:
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C) Önergeler
1.- Kırklareli
Milletvekili Mehmet S. Kesimoğlunun (2/666) esas numaralı Polis
Vazife ve Salahiyet Kanununun İki Maddesinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/110)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
(2/666) Esas
Numaralı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununun İki Maddesinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifimin doğrudan
Genel Kurul gündemine alınması için İç Tüzükün 37nci maddesi
uyarınca işlem yapılmasını arz ve rica ederim. 2/5/2013
Mehmet
S. Kesimoğlu
Kırklareli
BAŞKAN Teklif sahibi Kırklareli
Milletvekili Sayın Mehmet Siyam Kesimoğluna söz veriyorum.
Sayın Kesimoğlu buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET S. KESİMOĞLU
(Kırklareli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3
Haziran 2012 tarihinde (2/666) sayıyla vermiş olduğum kanun
teklifinin İç Tüzükümüzün 37nci maddesine göre doğrudan Genel
Kurulda görüşülmesi için vermiş olduğum önerge
doğrultusunda söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
şahsım ve grubum adına sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün, bu
kürsüde dile getiren arkadaşlarım gibi ben de hayatlarının
baharında tam bağımsız Türkiye için yaşama veda eden
üç fidanı anma gününde kendilerini saygıyla, sevgiyle ve
şükranla anmak istiyorum.
Sözlerimin başlangıcında
yine paylaşmak istediğim bir nokta: 1 Mayısta, Taksimde
emeğin bayramında fevkalade orantılı güç
kullanılması karşısında kafası yarılan,
gözünü kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya
bırakılan, yoğun bakımda olan ve İstanbul Valisi
Sayın Mutlunun değerlendirmesine göre de marjinal ve militanlara
geçmiş olsun demek istiyorum. Bu vesileyle de biber gazından bugüne
kadar yaşamını yitirenlerin ailelerine tekrar
başsağlığı diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, bildiğiniz gibi, kolluk gücümüz olan polis yasalardan
kaynaklanan zor kullanma gücüne sahiptir. Bu zor kullanma yetkisi de
aşamalıdır; bedenî güç, maddi güç ve sonunda da silah
kullanılmasına ilişkin bir güçtür. Mevzuat böyle ama her yerde
biber gazının kullanıldığını görmekten dolayı
büyük üzüntü içerisinde olduğumu ve olduğumuzu ifade etmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, sizlere birkaç resim göstermek istiyorum. Bu görüntüler 1
Mayısta Taksim Meydanında çekildi, bir kurtuluş bayramında
temsilî düşman kuvvetleriyle ilgili bir fotoğraf değil.
Emeğiyle yaşama tutunmaya çalışan ve demokratik hakkını
kullanmak isteyen işçilere karşı biber gazı
uygulanmasının fotoğrafları.
Bir başka
fotoğrafı sizlerle paylaşmak istiyorum. Bakın, burada
kolluk gücümüz olan polis, vatandaşlara, emekçilere -kaldı ki
kendileri de emekçi olan polislerimiz- vatandaşlarımızın üç
adım ötesinden biber gazı sıkıyorlar; bir metre geriden
biber gazı sıkıyorlar kafalarına, gözlerine. Sayın
milletvekilleri, bu sıkılanlar deodorant ya da parfüm değil;
bunlar silah, kimyasal silah, öldürücü silahlar bunlar. Bakın, bundan
değerli basın mensupları da nasibini almış durumdalar.
Onlar biber gazının etkisinden korunmak için 250 liralık gaz
maskesiyle görev yapmaya çalışıyorlar.
Yine bir
başka görüntü; sadece bir vatandaşımızı görebiliyoruz
biber gazının içerisinde ve özellikle şunu paylaşmak
istiyorum, 2004 yılında
Bakın, bu kadar yakından
-büyütemedim, dağılıyor görüntü- başına, gözlerine
biber gazı sıkılıyor yurttaşımızın,
ödül alan bir fotoğraf. Bu da bugün hâlâ yoğun bakımda olan
Dilan Alpe polisin çok yakın mesafeden uyguladığı biber
gazıyla ilgili fotoğraf.
Değerli
milletvekilleri, bugün getirmiş olduğum bu teklif, işte bu
sahnelerin bir daha yaşanmamasıyla ilgili bir teklif. Benim önerim
son derece basit: Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda küçük bir
değişiklik. Biraz önce ifade ettiğim gibi, zor kullanma
yetkisinin ikinci aşamasında olan maddi güç, biber gazının,
daha doğrusu kanundaki adıyla göz yaşartıcı gazlar ve
tozların bu maddi güç aşamasından alınıp silahın
kullanıldığı aşamaya getirilmesiyle ilgili bir kanun
teklifi. Kullanım koşullarını daraltıp, kullanım
alanını daraltıp silah kullanımıyla eşit hâle
getirmek. Taksimde bunları yaşadık, hatta milletvekili
arkadaşlarımız bizzat kendileri yaşadılar. Bunlar
demokrasi adına, Türk demokrasisi adına ayıp. Gelin, hep
birlikte bu kanun teklifine destek verin, Türkiyeyi bu demokrasi
ayıbından birlikte kurtaralım.
17
yaşında bir lise öğrencisi, Dilan Alp, biraz önce gösterdim. 27
yaşında, atanamayan öğretmen Meral Dönmez. Bu görüntüler
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Evet, süreniz doldu efendim.
Teşekkür
ediyorum Sayın Kesimoğlu. (CHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi, Edirne
Milletvekili Sayın Recep Gürkan.
Sayın Gürkan,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
RECEP GÜRKAN
(Edirne) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; (2/666)
sayılı Kanun Teklifi üzerinde İç Tüzükün 37nci maddesine göre
söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye demokrasisi, Anayasası, insan hak ve
özgürlükleri, hepsinden de önemlisi insanlık, 1 Mayısta
İstanbul'da büyük yara aldı.
Giderek tek adam
rejimine ve polis devletine dönüştürülmeye çalışılan
Türkiye, tüm dünyanın şenliklerle kutladığı 1
Mayısı 2'si komada 7 yaralı, yüzlerce tutuklu ve gözaltında
işçi, öğrenci, siyasetçiyle geçirdi.
Hükûmet ve
Başbakan, Başbakanın valileri, 1 Mayısta ne yazık ki
ülkemizi âdeta yangın yerine çevirdiler. 1977'deki 1 Mayıs
katliamından bu yana Türkiye'de simge alanlardan birisi hâline gelen Taksimde
1 Mayısı kutlamak isteyen insanlarımıza, işçilerimize,
sendikacılarımıza uygulanan polis şiddeti,
orantısız güç tüm dünyanın gözleri önünde Türkiye'yi bir kez
daha en geri demokrasiler sıralamasında zirveye çıkarttı.
Bir öğretmen
adayı genç kızımız ve lise öğrencisi bir
kızımız polisin attığı gaz bombalarının
isabet etmesiyle komadalar ve hâlen hayati tehlikeyi atlatmaya
çalışıyorlar.
Bütün
dünyanın her yıl açıklanan basın özgürlüğü, ifade
özgürlüğü değerlendirmelerini merakla beklediği
bağımsız sivil toplum kuruluşu Freedom House'un 2013 Dünya
Basın Özgürlüğü Raporu'nda Türkiye daha da geriledi.
Düşünce ve
ifade özgürlüğünün genişletilmesi, bu konudaki
kısıtlayıcı yasaların ayıklanması
konusundaki önerilerimize AKP hep suskun kalmayı sürdürüyor.
Son olarak,
Freedom House'un açıkladığı Basın Özgürlüğü
Raporu ülkemiz adına kaygı ve utanç verici, neredeyse en gerici
diktatörlüklerin de gerisine düşmüş durumdayız.
Türkiye,
geçtiğimiz yıl, 2012 raporunda 55 puanla 117nci sırada iken bu
yıl 56 puanla 120nci sırayı Kongo, Fiji, Liberya ve
Seyşeller ile paylaştı. 2011 yılında açıklanan
raporda ise, Türkiye, 54 puan ile yine 117nci sıradaydı.
Raporda, Türkiye,
"kısmi özgür" ülkeler sınıfında yer alıyor.
Bu, ülkemiz, demokrasimiz, insanlarımız adına onur
kırıcı, küçük düşürücü. Ancak Hükûmetin böyle bir
utancının, böyle bir kaygısının
olmadığını maalesef görüyoruz. Türkiye bunu hak etmiyor
değerli milletvekilleri. Dünyada böyle görülmeyi, böyle algılanmayı
ülkemiz adına büyük kayıp olarak görmeliyiz.
Raporda, Türkiye
"dünyada en çok gazeteciyi hapseden ülke" olarak
tanımlanıyor. Rapora göre tutuklanma tehdidi, Türkiye'deki
gazetecilerin özgürce hareket etme ve iş yapma imkânlarını
kısıtlaması, endişe verici bir nokta olarak
değerlendiriliyor.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye, son on iki yılda 21 milyon 269 bin dolarlık
yani yaklaşık 40 milyon TLlik 628 ton biber gazı ve göz
yaşartıcı sprey ithal etti. Hep AKP milletvekilleri yıllara
göre rakamlar verir ya, ben de size bir rakam vereyim: AKP iktidarından
önce yani 2001de bu rakam sadece 13 ton. Bu 628 tonun 615 tonu sizin
iktidarınıza ait, sizin iktidarınızın marifeti.
Bütün soru
önergelerine rağmen, AKP Hükûmeti ticari sır gerekçesiyle biber
gazı ithalatını kimin yaptığını
açıklamıyor. Hükûmet, biber gazının zehirli ve ölüm nedeni
olmadığını ileri sürse de Türkiyede ve dünyada
sağlık örgütleri bunun tersini söylüyor. Biber gazı öldürüyor ve
insan sağlığını gerçekten olumsuz şekilde
etkiliyor. Bir taraftan gazın kendisi, bir taraftan o gazın
çekirdeği dediğimiz, kovanı dediğimiz kısmı;
artık kısmetinize hangisi gelirse; gaz mı gelir, kovan mı
gelir belli değil.
Bu kanun
teklifinin içerdiği düzenlemelerle beraber düşünce, gösteri ve
örgütlenme özgürlüğü tanınsaydı halkın vergileriyle
alınan 40 trilyon yani 40 milyon TL ölümcül ve tehlikeli biber gazına
değil, belki de yoksulluğu yenmek için, o yalın ayak ilkokula
giden çocuklarımızın ayaklarına ayakkabı almak için
kullanılacaktı.
Bu kanun
teklifini destekleyin. diyeceğiz ama yine AKP Grubunun
desteklemeyeceğini de biliyoruz.
Şunu hiç
kimse aklından çıkarmasın ki zulmedenler bir gün zulmün en
büyüklerine maruz kalırlar.
Hepinize
saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Gürkan.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım.
Önergeyi kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
On dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 20.48
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 21.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet
SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER : Mine
LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 100üncü Birleşiminin
Altıncı Oturumunu açıyorum.
Kırklareli
Milletvekili Mehmet Siyam Kesimoğlunun İç Tüzükün 37nci maddesine
göre doğrudan gündeme alınma önergesinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım: Önergeyi kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Gündemin Sözlü
Sorular kısmına geçiyoruz.
VIII.-
SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI(x)
1.-
Ardahan Milletvekili
Ensar Öğütün, Posofa bağlı bir köyün dere yatağına
köprü yapılmasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü
soru önergesi (6/80) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın
cevabı
2.-
Kütahya Milletvekili Alim Işıkın, enflasyon
oranlarının hesaplanması yöntemine ilişkin sözlü soru
önergesi (6/305) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın
cevabı
3.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahanda kamu
yatırımları için ayrılan ödenek miktarının
artırılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/500) ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
4.-
Ankara Milletvekili Zühal Topcunun, Bakanlıkta ve Bakanlığa
bağlı kurum ve kuruluşlarda özürlü personel istihdamına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/633) ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmazın cevabı
5.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, sebze ve meyve
ithalatına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/775) ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
6.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, tatlı su
balıkçılığının desteklenmesine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/947) ve Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmazın cevabı
7.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, gübre üretimi,
ithalatı ve ihracatına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/954) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın
cevabı
8.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, Et ve Balık
kurumunun faaliyetlerine yönelik ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/1028) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın
cevabı
9.-
Adana Milletvekili Ali Halamanın, Adana ili ve ilçelerinde yürütülen
proje ve yatırımlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/1143) ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
10.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, engelli
vatandaşların ihtiyaçlarının Devlet tarafından
karşılanması için yapılan çalışmalara
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1149) ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
11.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, sigara
kaçakçılığının önlenmesine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1180) ve Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmazın cevabı
12.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, Hak-İşin
işsizlik konusunda yaptığı açıklamalara ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1182) ve Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmazın cevabı
13.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, zeytin üreticilerinin
desteklenmesi ve zeytinyağı fiyatlarına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1183) ve Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmazın cevabı
14.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, işsizlik
sigortası fonundan yararlanma koşullarının
kolaylaştırılmasına ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/1188) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın
cevabı
15.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, fındık
kaçakçılığının önlenmesine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1190) ve Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmazın cevabı
16.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, asgari ücretin yeniden
belirlenmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1191) ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
17.-
Adana Milletvekili Ali Halamanın, TÜİKte çalışan 4-Cli
personele ilişkin sözlü soru önergesi (6/1449) ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
18.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahanın kalkınması
için başta hayvancılık ve eğitim olmak üzere Devlet
yatırımlarının artırılması ihtiyacına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1640) ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmazın cevabı
19.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlunun,
Dışişleri Bakanlığında görev yapan
sözleşmeli personelin özlük haklarından kaynaklanan
mağduriyetlerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/1762) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
20.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, HESlerde yaşanan
iş kazalarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/1771) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
21.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, iş
adamlarının yurt dışına, vizesiz seyahat
edilebilmelerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1832) ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
22.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, TÜİK
tarafından açıklanan verilerin güvenilirliğine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1834) ve Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmazın cevabı
23.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, hane halkı sağlık
araştırmalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1917) ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
24.-
Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker'in, Bakanlığın kurumsal
kimliğinin oluşturulmasına yönelik harcamalara ilişkin
sözlü soru önergesi (6/1953) ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmazın cevabı
25.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, engellilerle ilgili
mevzuat kapsamında yapılması gereken düzenlemelerin denetimine
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1986) ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
26-
İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türelinin, İşsizlik
Sigortası Fonundan yapılan ödemelere ilişkin sözlü soru önergesi
(6/2034) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
27-
İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türelinin, gelir yöntemiyle
milli gelir hesaplanmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2035) ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
28.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, Van ilinin bazı sorunlarına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2079) ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
29.-
Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlunun, Suriyedeki olaylara
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2150) ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
30.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, SODES Projesi kapsamında finanse
edilen sportif projelere ilişkin sözlü soru önergesi (6/2320) ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
31.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, kalkınma öncelikli illerde görev
yapan Devlet memurlarına daha yüksek ücret ödenmesi talebine ilişkin
sözlü soru önergesi (6/2532) ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmazın cevabı
32.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, huzurevlerinde
çalışan yaşlı bakım elemanı sayısına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2653) ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
33.-
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, 2012 yılında Ankaraya
yapılan yatırımlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/2730) ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
34.-
Adana Milletvekili Ali Halamanın, açlık ve yoksulluk
sınırı verilerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/2793) ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
35.-
Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, Tokattan göçün önlenmesine
yönelik çalışmalara ve diğer illerden Tokata yapılan göçe
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2833) ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
36.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, GAP kapsamındaki
yatırımlara ve bölgeden göçlere ilişkin sözlü soru önergesi
(6/3107) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
37.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, GAP kapsamındaki desteklere ve
yabancılara yapılan taşınmaz satışlarına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/3108) ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmazın cevabı
38.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, GAPa aktarılan bütçeye ve GAP
kapsamında toprak mülkiyeti konusundaki değişikliklere
ilişkin sözlü soru önergesi (6/3109) ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmazın cevabı
39.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, GAP kapsamındaki
yatırım ve çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi
(6/3110) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
40.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, Karadenize kıyısı olan
ülkelerle entegrasyon imkanlarına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/3118) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
41.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, ülkemizin uluslararası rekabet
gücüne ve kalkınma ajanslarının katkılarına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/3119) ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmazın cevabı
42.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, kalkınma ajanslarının
kısa, orta ve uzun vadeli programlarına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/3120) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın
cevabı
43.-
Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın, Bakanlık istisnai
kadrolarına yapılan atamalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/3159)
ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
44.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, ülkelerarası ekonomi birliklerine
ve SERKA Kalkınma Ajansına ilişkin sözlü soru önergesi (6/3209)
ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
45.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, Doğu illerinin teşvik
edilmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/3331) ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
46.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, bölgesel fuarların ve ulusal
fuarların uluslararası bir yapıya dönüştürülmesine
ilişkin sözlü soru önergesi (6/3370) ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmazın cevabı
47.-
Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın, tanıtım faaliyeti
giderlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/3477) ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
48.-
Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın, engelli istihdamına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/3478) ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmazın cevabı
49.-
Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın, özel şahıslardan
kiralanan taşınmazlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/3479) ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
50.-
Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın, Bakan
Yardımcısına ilişkin sözlü soru önergesi (6/3483) ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
51.-
Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın, Bakanlık hizmet
binalarındaki yenileme çalışmalarına ilişkin sözlü
soru önergesi (6/3490) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın
cevabı
52.-
Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın, Bakanlık
tarafından kiralanan araçlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/3492) ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, sunuşlar bölümünde belirttiğim üzere,
birlikte cevaplandırmak istediği sözlü soru önergelerini cevaplamak
için Kalkınma Bakanı Sayın Cevdet Yılmazı kürsüye
davet ediyorum.
Buyurun Sayın
Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
değerli vekillerimiz tarafından yönlendirilen sözlü soru önergelerini
cevaplamak üzere karşınızdayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Aslında, 52
tane soru var. Bunların büyük bir kısmına daha önceden
yazılı cevap verilmiş durumda. 60 dakika ve 52 soru dengesini
düşündüğümüzde, olabildiğince bu cevapları özetleyerek,
kısa kısa aktararak 52 soruyu da bu süre içinde cevaplamaya
çalışacağım.
İlk olarak,
Ardahan Milletvekili Sayın Ensar Öğütün yönelttiği (6/80) esas
numaralı soruya cevap vermek istiyorum. Ardahan ili Posof ilçesi Kaleönü
köyüne ait bağlantı yolu için ihtiyaç duyulan köprü konusunda bir
soru yöneltmişti Değerli Vekilimiz. Burada, proje, KÖYDES
kapsamında yapılıp, tamamlanıp hizmete
açılmıştır. Ayrıca Posof ilçesi Çakırkoç köyü
kanalizasyon sorunuyla ilgili olarak da ilgili yönetmelik çerçevesinde köyde
lağım mecrası mümkün olmadığı ve arıtma
tesisi bulunmadığından ferdî foseptik uygulaması ile çözüm
bulunmuştur.
(6/2079) esas
numaralı, yine Sayın Ensar Öğüt tarafından yöneltilen,
Vanla ilgili, Vanda göçün önüne geçilmesi, çarpık kentleşme,
depreme dayanıklı konut gibi kapsamlı konuları içeren soru
önergesine baktığımızda şunu söylemek isterim. Buna
çok detaylı bir yazılı cevap gönderdik aslında fakat bir
tek şunu vurgulamak isterim: Bugün Van, geçirdiği depremden sonra
nüfusu artmış, birçok altyapı meselesi çözülmüş ve
hızlı bir şekilde toparlanmış bir ilimizdir. Deprem
öncesinin üstünde bir nüfusu söz konusu. Dolayısıyla, göçü tersine
çevirdiğimizi rahatlıkla söyleyebilirim.
SUKAP
kapsamında belediyelerin altyapılarını yapıyoruz.
DSİ, yine,
Van içme suyuyla ilgili projesini yürütüyor. Erciş Belediyemizde AB
destekli projeler yürütüyoruz. Yine, Van Ergil II. Merhale Sulama Projesi,
Erciş Pay Sulama Projesi devam ediyor.
Çok sayıda
yol projemiz, duble yol projemiz, Van bölgemizde yine, tamamlanmış
veya inşa hâlinde.
Sosyal destek
projelerimiz SODESi uyguluyoruz. Sadece Vanda geçtiğimiz üç yıl
içinde 31,4 milyon lirayla 222 adet proje uyguladık. Depreme dönük olarak
da özel projeler hayata geçirdik.
Yine, Van, Bitlis,
Hakkâri ve Muş illerini kapsayan Doğu Anadolu Kalkınma
Ajansımız kanalıyla da çok sayıda kalkınma projesine
destek oluyoruz.
İŞKUR
kanalıyla, yine, meslek edindirme kursları ve toplum yararına
çalışma programları uyguluyoruz.
Ayrıca, AFAD
kanalıyla on binlerce konutu çok kısa sürede inşa edip
Vanlı hemşehrilerimizin, insanımızın hizmetine sunduk.
Yine, (6/2833)
esas numaralı, Sayın Reşat Doğru, Tokat Milletvekilinin
yönlendirdiği soru söz konusu. Buna da, aslında, yazılı bir
cevap verildi. Detaylarına inmeden sadece şunu söyleyebilirim: Tokat
ilimiz, verdiği göç yanında göç de alan bir ilimiz. 2011de 608.299
kişilik bir nüfusa tekabül ediyor. Burada, işsizlik konusunda
özellikle, Türkiye ortalamasının altında bir işsizliğe
sahip olduğunu TÜİK çalışmalarıyla tespit ediyoruz.
Buna rağmen Tokat ilimizde de, yine, çok güçlü bir şekilde aktif
iş gücü programlarımızı uyguluyoruz ve buna binlerce
insanımız katılmış durumda.
Kamu
yatırımlarında da önemli kaynaklar tahsis etmiş
durumdayız, sadece 2013 yılında ve sadece ayırt edebildiğimiz
projelere baktığımızda. Çünkü bazı projeler global
projeler, il bazında ayıramıyoruz. Ayırabildiğimiz
projelere baktığımızda, Tokat ilinde toplam 1,3 milyar
liralık bir proje stoku söz konusu. Kümülatif harcaması 485 milyon,
2013 yılı ödeneği de yaklaşık 74 milyon. Çok
sayıda projemizi yürütüyoruz.
Teşvik
kapsamında da yine, Tokat ilimiz, beşinci bölge teşviklerinden
istifade ediyor ve bu kapsamda da yine Orta Karadeniz Kalkınma
Ajansımız (OKA) tarafından da Tokat ilimize desteklerimiz söz
konusu.
Kahramanmaraş
Milletvekili Sayın Mesut Dedeoğlunun (6/1149) esas numaralı
sorusu, engelli vatandaşlarımızın ortez, protez ve
tekerlekli sandalye gibi ihtiyaçlarına dönük bir soru. Öncelikle şunu
söylemek isterim: Engelli vatandaşlara yönelik hizmetleri hak eksenli bir
bakış açısıyla yürüterek sosyal devlet ilkesinin
gereklerini yerine getirmeye çalışıyoruz. Bu konuda, engelli
vatandaşlarımızın tekerlekli sandalye
ihtiyaçlarının giderilmesine yönelik kapsamlı destekler
veriyoruz. Buna rağmen bu konuda çeşitli sivil toplum
kuruluşlarınca kampanyalar düzenlenebiliyor. Bunlar da olumsuz
hususlar değil şüphesiz, sivil toplum kuruluşlarının
bu konulardaki hassasiyetini göstermiş oluyor. Ama şunu özellikle belirtmek
isterim: Devlet olarak da biz üzerimize düşeni yapıyoruz.
Ayrıca,
yazılı cevapta da ayrıntılı bir şekilde
belirtildiği üzere, SGK, yeşil kart ve Sosyal Yardımlaşma
ve Dayanışmayı Teşvik Fonu kapsamında da bu
ihtiyaçları karşılıyoruz muhatabımızın
konumuna göre.
Ayrıca, yine
ortez ve protezde SGK tebliğlerinin üzerinde fiyatlarda fark veya
katkı payı olabiliyor ancak bunun istisnalarını da kanunla
düzenlemiş durumdayız. İş kazası, meslek
hastalıkları, askerî tatbikat ve manevralar, harp malulleri, terörle
mücadele (TMK) kapsamında aylık alanlar, vazife malulleri istisna
kapsamına giren kesimler.
Yine Sayın
Mesut Dedeoğlunun, (6/1986) esas numaralı, kurum ve
kuruluşlarda, belediyelerde engelliler kanunu kapsamındaki sorusuna
şunu söyleyebilirim: Bu konuda 5378 sayılı Kanunun 2nci ve
3üncü maddelerinde yedi yıl ibaresi, sekiz yıla
çıkarıldı biliyorsunuz. Bu konuda yükümlülüklerin yerine
getirilmesi konusunda bir yıllık bir ilave süre
sağlanmış durumda. Tabii, bu konuda bütün yerel yönetimlerimizin
titizliğini, hassasiyetini bekliyoruz.
Ayrıca yine
Sayın Mesut Dedeoğlunun (6/2653) esas numaralı, Huzurevi
Yaşlı Bakım Merkezleri Yönetmeliğine göre huzurevinde her
10 yaşlı için 1 yaşlı bakım elemanı
çalıştırılması zorunluluğuna ilişkin sorusu
var. Bu konuda da şunu söyleyebilirim: Ocak 2003 itibarıyla 9.840
kapasiteli 167 adet özel huzurevi bulunmakta, burada da hâlen 6.876
yaşlımız bakım altındadır. Bu
yaşlılarımıza yaklaşık 855 bakım
elemanı hizmet vermektedir. Oranladığımız zaman yüzde
12,4e denk geliyor ama ferdî olarak herhangi bir yerde bir suistimal, bir
farklı uygulama söz konusuysa onu da mutlaka
Bakanlığımıza iletmenizi bekliyoruz.
Diğer
taraftan yine Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mesut
Dedeoğlunun (6/1182) esas numaralı önergesinde, HAK-İŞin
iş yaratan, girişimciliği geliştiren mesleki eğitim ve
yaşam boyu öğrenmeyi ön planda tutan yeni politikalarının
uygulanması yönünde talep dile getiriliyor. Bu konuda şunu özellikle
belirtmek isterim: Hükûmetimiz bütün politikalarının odağına
istihdamı koymuş durumda ve gerçekten gerek ekonomik büyümeyle gerek
aktif iş gücü programlarımızla, diğer politikalarımızla,
KOBİ politikasından bölgesel politikaya, sosyal politikaya kadar
bütün politikalarımızın bir unsuru olarak istihdamı ele
alıyoruz. 2008 yılından başlamak üzere 4 ayrı istihdam
paketi ilan ettik, çeşitli prim indirimleri ve teşvikler getirdik,
istihdam üzerindeki yükleri azalttık, işsizlik ödeneği
miktarında artış sağladık ve kısa
çalışma ödeneğini işler hâle getirdik,
kadınların, engellilerin ve gençlerin istihdamına dönük ve yine
AR-GE personelinin istihdamına dönük önemli düzenlemeler yaptık. Bu
konuda daha detaylı bilgi yazılı olarak da ifade edilebilir.
Burada gerçekten
bir başarı görüyoruz ve sonuçlardan da bu anlaşılabilir.
2009 yılında krizin pik yaptığı noktadan bugüne
baktığımızda 4 milyonun üzerinde bir istihdam
artışı görüyoruz. İş gücüne katılım
oranı: istihdam oranı artarken işsizliğin
azaldığını tespit ediyoruz, yüzde 14lerden yüzde 9
küsurlara gerilemiş bir işsizlik söz konusu. Küresel ortamda, birçok
ülkede işsizlik artarken, iş gücüne katılma oranları
düştüğü hâlde işsizlikleri artarken, Türkiye bu alanda çok büyük
bir başarıyı ortaya koymuş durumda.
Yine,
Kahramanmaraş Milletvekilimiz Sayın Mesut Dedeoğlunun (6/1188)
esas numaralı, İşsizlik Sigortası Fonunun amaca uygun
kullanımına ilişkin bir sorusu var. Burada, bizim için esas
olan, tabii, kanunda yazan amaca uygun bir şekilde bu fonun
kullanılması. Burada da kanuna baktığınız zaman, Sadece
insanlar işsiz kalınca onlara kaynak aktarın. diyen bir kanun
yok karşımızda; tam aksine, Bir taraftan bunu yapın ama
bir taraftan da esas olarak işsizliği azaltın, işsizliği
azaltmaya dönük aktif programlara destek olun, işsizliği azaltmaya
dönük yatırımlara, altyapıya destek olun. diyen bir kanunumuz
var ve bu kanun çerçevesinde de bu fonlarımızı
kullanıyoruz, her geçen yıl da aslında fonumuzun
arttığını, geliştiğini de görüyoruz bir taraftan.
Burada esas olan, İnsanlar işsiz kalsın da ona para vereyim.
gibi bir mantık olmamalı; esas olan, İnsanları nasıl
işsiz duruma düşürmeyiz, bunun yollarını nasıl
buluruz? diye bakmak olmalı diye düşünüyoruz.
Yine,
Kahramanmaraş Milletvekilimiz Sayın Mesut Dedeoğlunun (6/1191)
esas numaralı, asgari ücretle ilgili konularda yönlendirdiği bir
sorusu var. Burada, tabii, Anayasanın 55inci, 4857 sayılı
İş Kanununun 39uncu maddelerinde ve Asgari Ücret Yönetmeliğinde
belirtilen hükümler çerçevesinde bu belirlemeleri yapıyoruz.
Son duruma
baktığımız zaman; 2013 yılında 8,7 oranına
isabet eden bir artış söz konusu. Yine, asgari ücretli
sayısına baktığımız zaman; Sosyal Güvenlik
Kurumuna 2012 Aralık ayı itibarıyla prime esas günlük kazanç alt
sınırı üzerinden yani 31,35 TL üzerinden 5510 sayılı
Kanunun 4üncü maddesinin 1inci fıkrasının (a) bendi
kapsamında 4 milyon 972 bin 590 sigortalının bildirim yaptığını
görüyoruz. Bu, tabii, prime esas yapılan bildirim, gerçek
maaşların ne olduğunu tam olarak tespit etmek her zaman mümkün
değil.
Yine, Sayın Mesut
Dedeoğlunun (6/1834) esas numaralı şöyle bir sorusu var:
İşçi ve memur konfederasyonları ile TÜİKin
açıkladığı açlık ve yoksulluk sınırı
niçin birbirini tutmuyor? şeklinde. Buna kapsamlı bir
yazılı cevap vermiş durumdayız. Esas itibarıyla,
TÜİK, enflasyon oranlarını uluslararası kavram ve
yöntemleri kullanarak hesaplıyor. 2012 yılını örnek
gösterecek olursak 444 üründe, 1.169 ürün çeşidi kapsamında, 27.500
iş yeri ve 4.176 konuttan her ay yaklaşık 375 bin fiyat
derlenerek bu hesaplar gerçekleştiriliyor. Sepeti de her sene hanehalkı
bütçe anketine göre yeniliyoruz.
Diğer taraftan,
yoksulluk araştırmamızı da yine uluslararası
standartlarda gerçekleştiriyoruz. Burada, esas itibarıyla,
uluslararası literatürde standart tanımları olan açlık
sınırı ve yoksulluk sınırı gibi teknik
terimler ile refah düzeyi ve asgari geçim düzeyi, rahat yaşam sürme
gibi kavramlar aynı anlama gelmemektedir, bazen bunlar
karıştırılabiliyor. TÜİKin hesapladığı
uluslararası standartlar da bu rakamlardır. Yani hesap yöntemi,
metodoloji, kapsam ve tanımlar değiştiği için doğal
olarak sonuçlar da değişiyor. Fakat şunu özellikle bu vesileyle
de belirtmek isterim: Bundan on yıl önce yoksulluğu
hesapladığımızda 4,3 doların altında
harcaması olan nüfusumuz yüzde 30lardeyken, 66 milyonluk bir nüfusumuz
içinde 20 milyonun üzerinde bu anlamda mutlak yoksul varken, en son
hesaplamalarımızda bu, yüzde 2,8e kadar gerilemiş durumda. 76
milyon nüfus içinde 2 milyonu biraz aşan bir yoksul sayımız söz
konusu. Tabii, hedefimiz, bu mutlak yoksulluğu ortadan kaldırmak ve
bütün gelişmiş ülkelerin yaptığı gibi, artık
sadece nispi yoksullukla, bir ortalamaya göre yoksulluk durumuyla mücadele
etmek.
Kahramanmaraş
Milletvekili Sayın Mesut Dedeoğlunun (6/1762) esas numaralı
sorusunda, Dışişleri Bakanlığımızın
merkezde ve yurt dışındaki sözleşmeli personeline
ilişkin sorular söz konusu. Yazılı cevabı detaylı bir
şekilde verilmiş durumda. Bu konuda ilgili bakanlığımız,
Maliye gibi bakanlıklar ile Devlet Personelle birlikte maksimum düzeyde,
bu ücretlerin, özlük haklarının düzenlenmesi konusunda gayret sarf
etmektedir. Yazıda da bunlar ifade edilmiş durumda.
Yine,
Sayın Mesut Dedeoğlu, Kahramanmaraş Milletvekilimizin (6/1832)
esas numaralı soru önergesinde yurt dışı vize konusu
gündeme getirilmektedir. Bu konuda Hükûmetimiz çok çeşitli ülkelerle vize
muafiyeti anlaşması akdetmiş durumda. Ayrıca, Avrupa
Birliğiyle de bu konuda çok yoğun müzakereler sürdürüyoruz. Avrupa
Birliğiyle aslında gümrük birliğini 90lı yıllarda
akdederken maalesef bu konularda yeterli hassasiyet gösterilmediği için,
bugün serbest ticaret anlaşmalarında da vize konularında da
sıkıntılar yaşamaya devam ediyoruz. Burada Türkiye'nin çok
açık bir haklılığı söz konusu. Gümrük birliği
yaptığınız, tam üyelik müzakereleri
yaptığınız bir topluluğa vizeyle gidiyor olmanız
tabii ki kabul edilebilir bir durum değil. Bunu ortadan kaldırabilmek
için ciddi bir şekilde müzakereler yürütülüyor, geri kabul anlaşmaları
konusunda çalışmalar yürütülüyor. Umarız, bu konularda
önümüzdeki dönemde sonuç alırız. Hep birlikte gayret etmemiz
gerekiyor.
Diğer
taraftan, bireysel şikâyetlerle ilgili, konsolosluklarımız
ilgili ülkeler nezdinde girişimlerde bulunuyorlar.
Yine, Suriye
meselesiyle ilgili (6/2150) esas numaralı, Sayın Selahattin
Karaahmetoğlunun, Giresun Milletvekilimizin bir sorusu var. Burada yine
iletilen yazılı bir cevap söz konusu. Ben sadece özet olarak
şunu söylemek istiyorum: Türkiye Cumhuriyeti buradaki sorunu çıkaran
ülke değil. Sorunu çıkaran, kendi halkıyla çatışan,
kavgalı olan, evrensel standartlarda bir yönetim
anlayışını hayata geçirmek yerine halkına silah
çeviren ve halkını bu büyük acılarla karşı
karşıya getiren Suriye yönetimi. Bu konuda ülkemiz tarihî
duruşunu sergiliyor. Bu tür anlar tarihî anlardır. Üzerinden on
yıl, elli yıl geçtikten sonra dönüp tekrar bakılacak
anlardır. Türkiye burada hem
ilkeli hem insani duruşunu sergiliyor.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Doğru bilgi ver, verdiğin bilgilerin hepsi
yanlış.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) - Burada bizim amacımız, etnik köken, din ve
mezhep ayrımı yapmaksızın tüm Suriye
vatandaşlarının temel hak ve özgürlüklerinin, eşitlik
temelinde anayasal güvence altına alındığı hür ve
demokratik bir sistemin tesis edilmesi. Bizim politikamız gayet açık.
Yine, Sayın
Mesut Dedeoğlunun (6/775) esas numaralı, Türkiye'nin meyve ve sebze
ithal ettiğine ilişkin soru önergesi var. Burada da şunu
özellikle vurgulamak isterim: Meyve ve sebze konusunda Tarım
Bakanlığımız kanalıyla çok etkili politikalar
uyguladık ve bu konuda önemli gelişmeler sağlandı. Türkiye,
yaş meyve-sebzenin gerek üretimi gerekse ihracatında dünyada ilk
sıralarda yer alan bir ülkedir. Yaş meyve-sebze üretici birlikleri
verilerine göre ülkemizin sebze-meyve ihracat miktarı, son dokuz
yılda yüzde 100 artarak 2002 yılında 1,6 milyon tondan, 2011
yılında 3,2 milyon tona yükselmiştir. Yine, ihracat değeri
yüzde 369 artarak 2002 yılında 532 milyon dolardan, 2011
yılında 2,5 milyar dolara yükselmiştir. Bu rakamlar, bu
sektörlerimizde gayet başarılı bir politikanın
izlendiğini gösteriyor.
Yine,
Kahramanmaraş Milletvekilimiz Sayın Mesut Dedeoğlunun (6/947)
esas numaralı, tatlısu balığı üretimi destekleriyle
ilgili sorusu var. Bu konuda da yine dünyada FAO verilerine göre, en
hızlı büyüyen 3üncü ülke olduğumuz ortaya çıkıyor. Bu
gayet olumlu bir gelişme. 2003 yılında su ürünleri ilk kez bizim
dönemimizde destekleme kapsamına alınmıştır ve geçen
süre içinde çok ciddi oranlarda destekler sağlanmış durumda.
Bunun bir sonucu olarak 25 Avrupa Birliği ülkesi arasında su ürünleri
yetiştiriciliği üretiminde 5inci sıraya gelmiş
durumdayız; 2010 itibarıyla söylüyorum. Alabalık üretiminde AB
ülkeleri arasında 1inci sıraya yükselmiş durumdayız.
Ayrıca, GFCM-FAO
tarafından yapılan bir çalışmada, ülkemizin Avrupa çipura,
levrek pazarında yüzde 25lik pazara ulaştığı
belirtiliyor. Bu hızlı gelişmeyle ihracata da bunun
yansıdığını görüyoruz ve gerçekten güzel rakamlar var.
Burada yine Tarım Bakanlığımız tarafından
2001-2011 yılları arasında doğal göl, baraj gölü,
nehirlerimiz ve göletlerimiz olmak üzere ülke genelinde toplam 3.425
tatlısu kaynağına 59 milyon adet balık yavrusu
bırakılmıştır.
Sayın Mesut
Dedeoğlunun (6/954) esas numaralı soru önergesinde azotlu ve
fosfatlı mineral veya kimyasal gübre üretimine ilişkin bir soru
yöneltilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizin 2008 yılı gübre üretimi 2 milyon 878 bin
iken 2011 yılı sonunda yüzde 30 artışla 3 milyon 749 bin
tona ulaşmıştır. Gübre ithalatımız 2009-2011
döneminde yüzde 25 oranında gerilemiş, gübre ihracatımız
ise 2009 yılında 220.684 ton iken 2011 yılında yüzde 146
artışla 543.242 tona yükselmiştir. Gübre desteği 2005
yılında ilk kez doğrudan çiftçiye ödenmeye başlanmış,
2005-2011 döneminde toplam 2 milyar 793 milyon TL gübre desteği verilerek
çiftçimizin gübre maliyetinin ortalama yüzde 15i bu desteklerle
karşılanmıştır.
Yine,
Kahramanmaraş Milletvekilimiz Sayın Mesut Dedeoğlunun (6/1028)
esas numaralı sorusunda ithal et işi ve et fiyatları konusunda
ve yine balık konusunda soruları söz konusu. Et fiyatlarında
geçici olarak, iç pazarda yükselen fiyatların dengelenmesi amacıyla
tüketicilerin alım gücüne uygun seviyelere indirilmesi hedeflenerek bir
ithal müsaadesi verilmiştir. Ancak piyasanın arzu edilen
doğrultuda gelişmesi sonucunda, bu ihtiyaç ortadan kalkınca da
ithalat da fiilen durdurulmuş vaziyettedir, yani şu anda böyle bir
sorun söz konusu değil.
Yine, balık
konusunda Et Balık Kurumumuz bir görev ifa ediyor. Biliyorsunuz, Et ve Süt
Kurumuna dönüştü bu kurumumuz, bir taraftan et kapsamında hem
kırmızı etle hem su ürünleriyle ilgilenecek, diğer taraftan
da süt konusuyla ilgilenecek. Burada artık biz, Et Balık Kurumumuzu
sadece ticari bir işletme olarak görmüyoruz, piyasada piyasa düzenleyici
rolü olan, bu ürünlerde tüketiciyle üretici arasındaki dengeyi gözeten bir
kurum olarak da algılıyoruz.
Yine, Sayın
Mesut Dedeoğlunun (6/1183) esas numaralı soru önergesinde zeytin
üreticilerine destek konusu gündeme getiriliyor. Ülkemiz, yıllara göre
değişmekle birlikte, sofralık zeytin üretiminde dünyada 2nci,
yağlık zeytin ve zeytinyağı üretiminde ise dünyada 4üncü
sırada yer alıyor. Bu konuda sağladığımız
desteklere baktığımız zaman, 2010 yılı ürünü zeytinyağına
30 kuruş/kilogram, 2011 yılı için 50 kuruş/kilogram ödeme
söz konusu. 2013 yılı için de -henüz hayata geçmedi ama- 70
kuruş/kilogram yönünde bir çalışma söz konusu, prosedürler
tamamlanınca inşallah bu da hayata geçirilmiş olacak.
Dolayısıyla, çok ciddi bir destek sağlıyoruz. Biliyorsunuz,
özellikle Avrupa Birliği kurallarında bu konularda önemli
kısıtlayıcı hükümler söz konusu ama Türkiye, Avrupa
Birliği üyesi olmadan önce bu alanda altyapısını son derece
güçlendirmiş durumda.
Yine,
Kahramanmaraş Milletvekilimiz Sayın Mesut Dedeoğlunun (6/1190)
esas numaralı fındık kaçakçılığı konusundaki
soru önergesi var. Burada, 5607 sayılı Kaçakçılıkla
Mücadele Kanununa aykırı olarak ülkemize girmiş olan gıda
ürünü tespit edildiğinde -hangi ürün olursa olsun- cumhuriyet
savcılarına suç duyurusunda bulunulmaktadır. Bu kapsamda, ülke
genelinde 2010-2011 yıllarında fındık
kaçakçılığı olayı tespit edilememiştir. Sadece
Gürcistandan değil, tüm komşu ülkelerden Türkiyeye açılan
hudut kapılarında her türlü eşya kaçakçılığıyla
mücadele faaliyetleri Gümrük ve Ticaret Bakanlığımız
tarafından etkin bir şekilde yürütülmektedir.
Diğer
taraftan, (6/1180) esas numaralı soru önergesinde, yine,
Kahramanmaraş Milletvekilimiz Sayın Mesut Dedeoğlu sigara
kaçakçılığı konusundaki çalışmaları gündeme
getirmiş. Bu konuda da yine, ilgili makamlarımızın
koordinasyonu içinde etkin bir şekilde çalışmalar yürütülüyor.
Çalışmaların etkinliğini artırmak babında,
2011-2013 Tütün ve Tütün Mamulleri Kaçakçılığı ile Mücadele
Eylem Planı 2010 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanarak
yürürlüğe girdi ve bu eylem planı etkin bir şekilde
uygulanıyor. Yine, Gümrük ve Ticaret Bakanlığımız,
x-ray tarama sistemleri, bagaj x-ray tarama sistemleri, dedektör köpekler,
transit sigara ve tütün taşımalarında araç takip sistemleri gibi
yöntemlerle bu konuda etkili bir şekilde mücadelesini yürütüyor. Yakalanan
ürünler ile ilgili olarak da 5607 sayılı Kaçakçılıkla
Mücadele Kanunu ve 4733 sayılı Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme
Kurumu Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun çerçevesinde işlem
yapılmaktadır.
Yine, Sayın
Mesut Dedeoğlunun (6/1771) esas numaralı soru önergesinde
HESlerdeki kazalar gündeme getiriliyor. HES inşaatları arttıkça,
gerçekten kazalarda da bir artış olduğunu görüyoruz. Bununla en
etkili bir şekilde mücadele etmek için de her türlü gayreti sarf ediyoruz.
Bir taraftan kamunun denetimini artırmış durumdayız,
diğer taraftan, tabii, mutlaka, müteahhit firmalardan
çalışanlara, işte şantiye şeflerine kadar herkesin bu
konuda daha hassas olması gerekiyor.
Değerli
milletvekilleri, sözlü soru önergelerimize devam ediyorum.
Sayın Rahmi Aşkın
Türelinin (6/2035) esas numaralı soru önergesine
baktığınız zaman, bu üretim faktörleriyle ilgili millî
gelir hesaplarımızı sormuş sayın milletvekilimiz. Bu
konuyla ilgili alt veri setinin 2013 yılı sonuna kadar gelir
yöntemiyle güncellenmesini hedefliyoruz. Daha önce yazılı
cevabımızda daha erken yapacağımızı
söylemiştik ama maalesef onu tam istediğimiz zamanda
gerçekleştiremiyoruz. Bu anlamda, cevabımızı da
güncellemiş oluyorum. 2013 yılı sonuna kadar bu hesapları
TÜİK olarak yapmaya gayret ediyoruz.
Yine, Kütahya
Milletvekilimiz Sayın Alim Işıkın (6/305) esas
numaralı soru önergesinde enflasyon hesaplamaları ile ilgili
soruları söz konusu. Burada tabii, çok detaylı listeler içeren bir
yazılı cevap gönderdik. Esas itibarıyla enflasyon oranları
sepetlerde kapsanan mal ve hizmetlerle yürütülüyor ve onları da biz ekine
koyup gönderdik değerli milletvekilimize. TÜFE sepetinde kapsanacak
ürünler hanehalkları ile sürekli yapılan hanehalkı bütçe anketi
sonuçlarına dayalı olarak tespit ediliyor ve sık kullanılan
ve sürekli fiyatları artan ürünlerin kapsanmaması diye bir sorun söz
konusu değil. Yine, sepetlerin kapsadığı mal ve hizmetler
her yıl aralık ayı itibarıyla değerlendirilerek bir
sonraki yılın başından itibaren güncel bir yapıda
kullanılıyor. Enflasyon oranları gerçekçi bir yapıya
dayanılarak hesaplanmaktadır. Ancak, bununla birlikte, her hesapta
olduğu gibi bu hesapta da eleştiriye konu şeyler olabilir. Daha
da ileriye nasıl gideriz diye her zaman için elbette
tartışmamızda da fayda var diye düşünüyorum.
Yine, Adana
Milletvekilimiz Sayın Ali Halamanın (6/2793) esas numaralı
önergesine detaylı bir yazılı cevap verdik. Bu da yine,
aslında, daha önce cevap vermeye çalıştığım
işçi ve memur konfederasyonlarıyla TÜİK arasındaki
farklılık. Az önce de arz ettiğim gibi, hesap yöntemi
farklı, veri kaynağı farklı, günlük kalori gereksinimi
hesapları farklı, mal sepeti ve fiyatlar farklı, gerçek
hanehalkı büyüklüğünü hesaplama yöntemi farklı, yoksulluk
sınırının elde edilmesi için gıda dışı
harcama payının hesaplanması farklı ve bütün bu
farklılıklardan dolayı, doğal olarak, sonuçlar da
farklı çıkmaktadır.
Yine, memurlarla
ilgili ücret endekslerinden bahsediliyor. Burada net maaşları, devlet
memurlarının maaşlarını endekslediğimiz zaman
2003-2012 döneminde birikimli enflasyonun yüzde 146,6 olduğunu görüyoruz.
Bu dokuz yılda reel olarak memur maaşlarında yüzde 46,6
oranında bir artış sağlanması söz konusu.
Dolayısıyla, yüzde 50ye yakın bir refah
artışının, enflasyonun üzerinde bir maaş
artışının olduğunu tespit ediyoruz. Ücreti reel olarak
azalan bir tek kesim var değerli milletvekilleri, o da yüksek düzeyli
bürokratlar. Onun dışında, bütün kesimlerin
maaşlarında reel olarak artışlar olduğunu görüyoruz.
İzmir
Milletvekilimiz Sayın Rahmi Aşkın Türelinin (6/2034) esas
numaralı soru önergesinde işsizlik ödeneğiyle ilgili hesaplar
soruluyor. Burada da yine detaylı bir cevap gönderdik ama şunu
söyleyeyim: 2002-2012 arasında 3 milyon 306 bin 549 kişi işsizlik
ödeneğine başvurmuş, 2 milyon 604 bin 670 kişi ödeneği
almaya hak kazanmış ve bu kişilere toplam 5 milyar TLnin
üzerinde de ödeme yapılmıştır. Burada, tabii, ayrıca,
İşsizlik Sigortası Fonundan yatırım amaçlı ve
aktif iş gücü amaçlı programlara da kaynak
aktarılmıştır. Bu kaynakların tutarı da 10,8
milyar düzeyindedir. Bu, tabii, sadece GAP için değil -bu bazen
yanlış anlaşılıyor- GAP, DAP, KOP, DOKAP, diğer
bölgesel programlar ve altyapı programları için. Esas
itibarıyla, uygun yatırım ortamı sağlayan önemli
yatırım projelerimizde de bunlar kullanılmıştır.
Sonuçta da bir sonuç elde ettiğimizi de görüyoruz. Bakın, Haziran
2009da istihdam 21 milyon 947 binken Haziran 2012de 25 milyon 577 bine
çıkmış, 3 milyon 630 bin kişi artmış. Demek ki
biz bu programları etkili bir şekilde hayata geçirmişiz.
Yine,
Ardahan Milletvekilimiz Sayın Ensar Öğütün (6/2532) esas
numaralı soru önergesinde kalkınmada öncelikli yörelerdeki devlet
memurlarının maaş, ücret farklarıyla ilgili hususlar dile
getirilmiş. Ayrıntılı bir cevap gönderdik. Belli
düzenlemelerimiz var bu alanda ancak bunlarla ilgili tabii ki ilave
tartışmalar da yapılabilir. Şu anda, belli kanunlarda,
belli kesimlere dönük düzenlemelerimiz söz konusu.
Adana
Milletvekilimiz Sayın Ali Halamanın (6/1449) esas numaralı soru
önergesi TÜİKte çalışan 4/Cli personelle ilgili. Kısaca
söyleyecek olursak, bunların durumlarında son yıllarda önemli
iyileşmeler sağlanmış durumda, giderek de bu
iyileşmenin daha iyi yönde geliştiğini görüyoruz.
Yine,
Ankara Milletvekili Sayın Zühal Topcunun -28 Aralık 2011 tarihinde
yazılı olarak cevapladığımız aslında-
(6/633) sayılı soru önergesi engelli personel istihdamına
yönelik. Bu konudaki çalışmalarımızı mevzuat
çerçevesinde devam ettiriyoruz.
Yine,
Ardahan Milletvekilimiz Ensar Öğütün (6/1917) esas numaralı soru
önergesi: Burada, veri hazırlama takvimiyle ilgili bir soru vardı.
Veri uygulama takviminde de ilan edildiği üzere, 25 Nisan 2013 tarihinde,
sağlıkla ilgili hanehalkı sağlık
araştırmalarımızı yayınlamış
durumdayız. Bunun tarihini sormuştu milletvekilimiz, bunu
yayınlamış durumdayız.
Yine Ardahan
Milletvekili Sayın Ensar Öğüt (6/2320) esas numaralı soru
önergesinde Bu köylere SODESi kullandırıyor musunuz? diye soruyor
özet olarak. SODESle ilgili şunu söyleyeyim: 2008-2012 döneminde Sosyal
Destek Programımıza 674 milyon lira tahsis ettik, 5.792 projeye
destek olduk. İl merkezleriyle birlikte bazı ilçe, belde merkezleri
ve köylerde de projelerimizi uyguluyoruz. Bu kapsamda 1.971 spor kursu düzenledik
ve 117.862 kursiyer yararlandı. 3.337 adet kültür merkezi, semt
sahası, çocuk parkı, spor merkezi oluşturduk ve özellikle de dar
gelirlilere dönük bölgelerde 1 milyon 174 bin 776 kişi bunlardan
yararlandı. Yine, kültür sanat ve spor etkinliklerine 2 milyona yakın
insanımız katıldı. Yüz binlerce kişiye spor
kıyafeti ve malzemesi dağıtıldı, imkânı
kısıtlı insanlara. Bunlar sadece 2008-2011 döneminde SODESle
gerçekleştirdiğimiz bazı hizmetler.
Yine Ardahan
Milletvekilimiz Sayın Ensar Öğütün (6/500) esas numaralı soru
önergesinde Ardahan yatırımları soruluyor. Bu konuya da yine
ayrıntılı cevap yazılı olarak gönderildi. Bu konuda,
Ardahan iliyle ilgili olarak gerçekten önemli yatırımlar gerçekleştiriyoruz.
Sadece üniversitesine bile baktığımızda ne kadar büyük
destekler olduğunu görebiliriz.
Bir izleyen soru
önergesi de benzer mahiyette, (6/1640) esas numaralı soru önergesinde de
yine Ardahan yatırımları soruluyor. Buraya
baktığınızda, DAP kapsamında 50 baş ve üzeri
hayvancılık tesislerine destekler sağladık,
yaklaşık 3,6 milyon. Yine, Uluslararası Tarımsal
Kalkınma Fonu (IFAD) kapsamında Artvin, Kars ve Ardahan illerini
kapsayan bir projeyi uyguluyoruz.
Diğer
taraftan, yine, üniversiteden az önce bahsetmiştim. Bakın, Ardahan
Üniversitemize 2013 yılında sadece üniversitenin bir yıllık
yatırımı için tahsis ettiğimiz ödenek 21 milyon 800 bin TL.
Geçmişte, yine, doğal gaz vesaire eksik kalan birtakım
altyapı ihtiyaçları vardı. Onun için de yine yıl içinde 5
milyon lira ek ödenek tahsis etmiş durumdayız. Bu da bu rakama dâhil
değil. Geçtiğimiz yıllarda da yine önemli yatırımlar
yaptık. Burada, Serhat Kalkınma Ajansımız kanalıyla
proje destekleri, İŞKUR kanalıyla destekler, Tarım Bakanlığımızın
fonları, KOSGEB kanalıyla, bütün değişik kanallarla
Ardahanın gelişmesi, kalkınması için çaba sarf ediyoruz.
Yine, Ankara
ilinin yatırımlarıyla ilgili Sayın Özcan Yeniçerinin
(6/2730) esas numaralı soru önergesi söz konusu. Ankaraya da gerçekten
çok önemli yatırımlar yapıyoruz. 2012 yılı
itibarıyla Ankara ili yatırımlarının proje
toplamı 12,2 milyar TL -eski parayla 12,2 katrilyon- ve bu projelere
tahsis edilen ödenek yaklaşık 3,6 milyar lira. Buna ilave olarak,
muhtelif iller kapsamındaki projelerini de
aldığımızda, 7 milyar lirayı aşan bir ödenek
tahsisi, proje toplamı söz konusu ve bunlara da 1,1 milyarı aşan
bir tahsisat söz konusu.
Ankara ilinde
gerçekten önemli projeler yürütülüyor. Biz Ankaraya sadece bir başkent
olarak bakmıyoruz, aynı zamanda ekonomimizin de önemli merkezlerinden
biri olarak bakıyoruz. Ben de doğrusu geçtiğimiz yıllarda
organize sanayi bölgelerini, iş dünyasıyla ilgili
çalışmaları yakından takip ettim. Ankara Kalkınma
Ajansını kurduk. Ajansımız kanalıyla da yine
çeşitli destekler sağlıyoruz, analizler yapıyoruz çünkü Ankara
aynı zamanda büyük bir ekonomik güç. Burada Ankara ili projelerinin
listesini yazılı olarak göndermiştik. Takdir edersiniz ki tek
tek okumamız mümkün değil. Çok sayıda projeyi
gerçekleştiriyoruz.
Adana
Milletvekilimiz Sayın Ali Halamanın (6/1143) esas numaralı soru
önergesinde ise Adana ili yatırımları soruluyor. Bu konuda, Kalkınma
Bakanlığının doğrudan faaliyetleri kapsamında
Çukurova Kalkınma Ajansına sadece 2008-2011 döneminde 36 milyon
liralık bir destek verdik ve bununla 98,5 milyon liralık bir
yatırımı harekete geçirdik 2011 yılı sonu
itibarıyla. Bu çalışmalar, tabii, devam etti. Yazılı
cevap verdiğimiz tarih itibarıyla bu rakamlar.
Ayrıca,
Çukurova Bölge Planımızı hazırladık. Yenisini de,
daha nitelikli bir planı da hazırlama çalışmaları
içindeyiz. Toroslarda Doğa Turizmi konulu çalıştay
yaptık. Ayakkabı İmalatı Sektörel Araştırma
Raporu hazırladık. Çukurova bölgesinde göç olgusunu
araştırıyoruz. Narenciyeyi, kimya sektörünü, enerjiyi,
lojistiği, tekstili, hazır giyimi, kuluçka merkezlerini, yine,
çeşitli raporlarımızla, araştırmalarımızla
daha detaylı hâle getiriyoruz. Baktığınız zaman, Adana
bölgemize gerçekten önemli miktarda yatırımlar tahsis etmiş
durumdayız ve buna da devam edeceğiz.
Diğer yandan,
SODES dediğimiz Sosyal Destek Programımızı Adanada da uyguluyoruz.
2011 yılı SODES uygulamaları kapsamında 40 tane projeye 4
milyonluk bir destek sağladık. Çok göç alan bir ilimiz. Sosyal
hayatını zenginleştirme ve geliştirme anlamında bu
destekleri Adana ilimize sağlıyoruz. Buradan da şunu söyleyeyim:
Bu SODES projeleri arasında düzenlediğimiz bir yarışmada 1inci
olan da Adanadan gelen bir projemiz oldu.
Yine, çok
çeşitli proje isimlerini liste hâlinde göndermiş durumdayız.
Bunları tek tek sayıp vaktinizi almak istemiyorum.
Gaziantep
Milletvekilimiz Sayın Mehmet Şeker (6/1953) esas numaralı soru
önergesinde amblem ve logo konusunda soru yönlendiriyor. Bu konularda, kayda
değer bir harcama yapmadık Bakanlık olarak. 19.711 liralık
bir ödeme, başka bazı ödemelerle birlikte toplam 45.224 TLlik
Bakanlık olarak bir harcamamız sadece söz konusu.
Diğer yandan,
devam edecek olursam, Sayın İsmet Büyükataman, Bursa
Milletvekilimizin (6/3478) esas numaralı sözlü önergesinde engelli
Özürlü
diye sorulmuş ama artık hep engelli diyeceğiz herhâlde, kanunu
da çıkardık. Engelli Memur Seçme Sınavı sonuçlarına
göre 2013 Mart ayında 11 engelli personeli
Bakanlığımıza yerleştirdik. 2 personel
başladı. Peyderpey başlıyorlar, diğerlerinin de atama
işlemleri devam ediyor. Şu an itibarıyla 3 engelli kadromuz
boş durumda.
(6/3483) esas
numaralı, yine Sayın İsmet Büyükataman, Bursa Milletvekilimizin
Bakan Yardımcımızın atanmasıyla ilgili soru önergesi
var. Burada da şunu söyleyeyim:
Bakan Yardımcımız Sayın Mehmet Ceylan,
eğitimiyle, kalkınma ve planlama konusunda Devlet Planlamada önceden
sahip olduğu tecrübeyle, belediye
başkanlığı ve iki dönem milletvekilliğiyle önemli
birikimlere sahip bir arkadaşımız ve bizim de gerçekten çok
verimli bir mesai arkadaşımız şu anda. Görevlerden de
ihtiyaç duyulan alanlarda görevlendiriyoruz. Bakan olarak, önemli oranda
yükümüzü aldığını burada ifade edebilirim.
Uluslararası toplantılardan bölgesel programlara kadar çok
çeşitli konularda Bakan Yardımcımız Bakanlığa
hizmet etmektedir.
Yine Sayın
İsmet Büyükataman, Bursa Milletvekilimizin (6/3159) esas numaralı
soru önergesinde Bakanlığın kadrolarına ilişkin
sorular soruluyor. Bakanlığımızda istisnai kadrolara 1 Özel
Kalem Müdürü, 7 Bakanlık müşaviri ve 1 Basın Halkla
İlişkiler Müşaviri olmak üzere toplam 9 kişi
atanmıştır. Bu kadrolarda memurluğa atanan personel
bulunmamaktadır.
Yine İsmet
Büyükatamanın (6/3477) esas numaralı soru önergesi tanıtım
faaliyetleriyle ilgili, ilan ve tanıtım faaliyetleri konusunda
Kalkınma Bakanlığının harcamaları soruluyor. Bu
konuda herhangi bir harcamamız söz konusu değil 2011-2013 döneminde.
Yine Sayın
İsmet Büyükatamanın (6/3479) esas numaralı soru önergesi,
(6/3490) esas numaralı soru önergesi, ayrıca (6/3492) esas
numaralı soru önergesi var. Bunları sırayla cevaplayacak olursak,
(6/3479) esas numaralı soru önergesine şunu söyleyebilirim: Özel
şahıslardan kiralanan taşınmazımız Bakanlık
olarak bulunmamaktadır.
(6/3490) esas
numaralı soru önergesine karşılık olarak: Dış
cephe yenilemesi yapmadık Bakanlığımızda. Diğer,
tefrişat, çeşitli başka harcamalarımız
bulunmaktadır ama dış cephe yenilemesi yapmadık.
(6/3492) esas
numaralı soru önergesine cevap olarak da şunu söyleyebilirim:
2011-2013 yılları arasında Bakanlığımızda 20
araç kiralanmıştır.
Yine, Ensar
Öğüt Milletvekilimizin, Ardahan Milletvekilimizin (6/3110) esas
numaralı soru önergesinde GAP bölgesinde sulu tarıma geçmek
amacıyla başlatılan projeler soruluyor. GAP bölgesinde çok
sayıda sulama projemiz var. Batman sol ve sağ sahil sulamaları,
Kralkızı-Dicle cazibe, Kayacık, Kralkızı-Dicle I. ve II.
Merhale, Suruç I. Merhale, Mardin- Ceylânpınar, Batman sol sahil,
Kayacık Barajı, yine, Adıyamanda planlamaları bitmek üzere
olan Koçali Barajı, Bozova pompaj sulamaları, yine
Kralkızı-Diclede çeşitli başka
çalışmalarımız, Mardin-Ceylânpınar ovaları sulamaları,
Çetintepe Barajı, Silvan Barajı -ki çok büyük, Atatürk
Barajından sonra ikinci büyük sulama barajımız, onu da
başlattık ve hızlı bir şekilde yürüyor
çalışmalar- TİGEM tarafından yapılan
çalışmalar, yine, sulamaya dönük daha etkili toplulaştırma projeleri
2 milyon
hektarın üzerinde toplulaştırma yürütüyoruz. Yine, geçmişte
olan hatalar yapılmasın diye iki büyük tedbir öngörüyoruz, tuzlanma
olmasın, vahşi sulama olmasın diye: Birincisi, artık hep
tarla içinde kapalı sistem projeler kullanıyoruz, açık sisteme
müsaade etmiyoruz; ikincisi, çiftçi eğitimiyle ilgili, yine, GAP Bölge
İdaremiz ve Tarım Bakanlığımız, DSİ, hep
birlikte yeni bir tarımsal yayım modelini de GAP bölgemizde hayata
geçiriyoruz. Organik tarımla ilgili, yine, hayvancılıkla ilgili
çok çeşitli çalışmalar yürütüyoruz.
Sayın Ensar
Öğütün, Ardahan Milletvekilimizin (6/3109) esas numaralı soru
önergesinde ise işsizlerle ilgili yine İşsizlik Fonundan GAPa
ayrılan paralar ifade ediliyor. Az önce de ifade ettim, GAPa
ayırdığımız paralar veya GAP gibi diğer
projelere
Sadece GAP değil, belki öyle sembolleşti, basında da
öyle geçti ama esas itibarıyla, bütün bölgesel programlara ve
istihdamı artırıcı, yatırım ortamını
geliştirici altyapı projelerine bu kaynaklardan destek olduk.
Şimdi, artık, 2013te kullanmıyoruz biliyorsunuz. 2012
yılına kadar bu söz konusuydu ve gerçekten de başarılı
oldu bu programlarımız. İnsanlar işsiz kalsın da para
verelim. mantığı yerine Onlara daha fazla iş imkânı
oluşturalım. mantığıyla hareket ettik ve bu mantığın
da son yıllarda başarılı olduğunu, 4 milyondan fazla
istihdam oluştuğunu görüyoruz Türkiye genelinde. GAP bölgesinde ise
son beş yılda 400 binden fazla yeni istihdam oluştuğunu
görüyoruz. İşte bizim arzu ettiğimiz de bu tür sonuçlar.
Herhâlde bunu hepimiz arzu ederiz diye düşünüyorum.
Yine Sayın
Ensar Öğüt, Ardahan Milletvekilinin (6/3107) esas numaralı soru
önergesinde GAPta uygulanan projelere rağmen niye göç azalmıyor?
veya Niye göç bitmiyor? gibi bir soru var. Az önce bahsettiğim gibi, istihdamda
çok ciddi artış sağladık, 400 binin üzerinde. Yüzde 17,4
olan işsizlik oranı -2009da GAP bölgesinde işsizlik yüzde
17,4tü- 2011 yılında yüzde 11,7ye kadar geriledi. Yine göç
hızına baktığımız zaman, 2007 yılında
binde eksi 7,6 olan GAP bölgesinin net göç hızı 2011
yılında eksi 4,1e kadar geriledi yani göç hâlen devam ediyor ama göç
hızında ciddi bir düşüş söz konusu. Bu da aslında
programlarımızın başarılı olduğunu
gösteriyor. Önümüzdeki dönemde huzur, güven ortamının
pekişmesiyle, teşvik politikalarımızın daha etkili
hâle gelmesiyle, inşallah, ben yürekten inanıyorum ki bu bölgemize
tersine göçü de göreceğiz hep birlikte. Bu amaçla çok sayıda sulama
projesi, toplulaştırma projesi, diğer projeler yürütüyoruz.
Bunların detaylarına bu vakit sınırı içinde takdir
edersiniz ki giremiyoruz.
Yine Sayın
Ensar Öğüt, Ardahan Milletvekilimizin (6/3331) esas numaralı
sorusunda gelir ve kurumlar vergisinde bölgede indirim konusu gündeme
getiriliyor. Bu konuda, biliyorsunuz, son teşvik kararnamemizde 6 tane bölge
belirledik ve 6ncı bölgede gerçekten çok önemli teşvikler
Doğu
Anadolu illerimizin önemli bir kısmı da zaten bu kapsama giriyor,
Ardahan dâhil olmak üzere 6ncı bölge ve en ileri düzeyde bu illerimize
teşvik sağlıyoruz. Gelir vergisinde, kurumlar vergisinde ciddi
destekler sağlıyoruz ve dediğim gibi, geçmişte hiç olmayan
bazı destekleri de bu dönemde gündeme getirdik. İnşallah, bunlar
daha etkili hâle gelecek. Şu ana kadar, baktığımızda,
ilk üç ayda, Doğu, Güneydoğu illerine
baktığımızda, daha doğrusu 6ncı bölge illerine
baktığımızda 2013ün ilk üç ayında sabit sermaye
yatırım tutarı -teşvik belgelerinden bahsediyorum- özel
sektörün sabit sermaye yatırım tutarı yüzde 199, yaklaşık
yüzde 200 artmış durumda. Türkiye ortalaması yüzde 100 artarken,
bu bölgelerimizin ortalaması yüzde 200 artmış durumda. Bu,
tabii, önümüzdeki dönemde sahaya yansıyacak ve inşallah, sadece kamu
yatırımlarıyla değil
Zaten sadece kamu
yatırımlarıyla bir bölgenin kalkınması mümkün
değil, özel sektörle birlikte olursa bu anlamlı. Bu önümüzde ki
süreçte ben bunun çok daha fazla ivmeleneceğine ve bu bölgelerimizin
ülkemize yük olan değil ülkemize omuz veren bölgeler hâline
geleceğine, 2023 vizyonumuzu gerçekleştirme konusunda daha fazla
katkıda bulunan bölgeler hâline geleceğine kamusuyla özeliyle, buna
yürekten inanıyorum.
Yine Sayın
Ensar Öğütün, Ardahan Milletvekilimizin (6/3120) esas numaralı soru
önergesinde kalkınma ajanslarımızla, SERKA, Serhat Kalkınma
Ajansımızla ilgili soruları var. Burada Serhat Kalkınma
Ajansımız 2010-2013 döneminde kendi bölgesiyle ilgili olarak önemli
çalışmalar yürüttü. TRA2 Bölgesinde yaşam kalitesinin
yükseltilmesi, tarım ve hayvancılıkta verimliliğin ve katma
değerin arttırılması, turizm potansiyelinin harekete
geçirilmesi ve markalaştırılması, işletmelerde rekabet
edebilirliğin artırılması eksenlerine dayalı bir plan
hazırladı ve bunları da hayata geçirmek yolunda bir taraftan
mali destek programları uyguluyor, bir taraftan da bölgeye özel sektörü
çekmek için tanıtım gayretlerini devam ettiriyor.
Ajanslar, her
şeyi yapmak durumunda olan kurumlar değil. Ajansları biz biraz
da bilgi kurumu olarak görüyoruz. Maalesef, biraz, kamuoyunda sadece hibe
programlarıyla ön plana çıkıyor fakat ajanslar için bizim esas
gördüğümüz misyon, içinde bulunduğu bölgeyi iyi analiz etmesi, bilgi
üretmesi. Biz, bilgiye dayalı bir kalkınma sürecinden yanayız.
Dolayısıyla, ne kadar çok analiz yaparsa ajanslarımız,
içinde bulundukları bölgenin sektörleriyle ilgili, fırsatlarıyla,
potansiyelleriyle ilgili ne kadar çok çalışma üretirlerse
kalkınma sürecine de o kadar destek olmuş olurlar. Ben zaman zaman
şunu benzeterek söylüyorum: Kendimizden örnek verelim. Nefsini
tanımayan nefsini düzeltemez, geliştiremez; kendi nefsini bilen ancak
nefsini düzeltir. Bu kalkınmada da aynı şey geçerli. Bir yöreyi
iyi analiz ederseniz, iyi tanırsanız geliştirebilirsiniz, daha
iyiye götürebilirsiniz. Biz, sadece Ankarada oturarak -Türkiye büyük bir ülke-
her tarafın potansiyelini analiz edemeyiz. Burada mutlaka her yöremizde
bir akıl olması lazım, her yöremizde bilgi üreten yapılar
olması lazım. İşte, bizim kalkınma ajanslarında
asıl ortaya koyduğumuz misyon bu. Bunun sonuçlarını
inşallah zamanla daha iyi göreceğiz çünkü Türkiye, hızlı
gelişmek zorunda olan bir ülke ve bütün yöreleriyle topyekûn
kalkınmayı, kapsayıcı kalkınmayı
gerçekleştirmek zorunda olan bir ülke. Birkaç ilimizin potansiyeliyle bunu
yapamayız, bütün illerimizin, bütün yörelerimizin enerjisiyle bunu
gerçekleştirebiliriz, 2023ü hayata geçirebiliriz. İşte,
kalkınma ajanslarından bizim asıl beklentimiz bu. Bu nedenle,
ben, doğrusu, ajanslarda en fazla uzman personeli önemsiyorum. Nitelikli,
projeden anlayan, dil bilen, yatırımcıya yardımcı
olabilecek, perspektif verebilecek ciddi bir uzman kadrosu oluşturduk.
Tabii, bir günde bu uzmanlık olmuyor. Belki üç yıl sonra, beş
yıl sonra bunun meyvelerini, uzmanlık ve bilgi birikimi
anlamında daha iyi göreceğiz diye inanıyorum.
Ardahan
Milletvekilimiz Sayın Ensar Öğütün (6/3119) esas numaralı soru
önergesi yine SERKAyla ilgili. Burada, yine Serhat Kalkınma
Ajansımız beşeri sermayenin geliştirilmesine yönelik destek
programları üzerinde çalışıyor. Şunu da belirteyim:
Eskiden AB fonlarının bir kısmı iyi proje
hazırlayamadığımız için geri giderdi. Biz
kalkınma ajanslarımıza biraz da bu misyonu verdik, İyi
projeler üretin ve bu uluslararası fonları da bölgenize çekin. dedik
ve gerçekten başarılı çalışmalar yapıyor
ajanslarımız. Birçok ajansımız, sadece bizim
verdiğimiz fonlarla değil, uluslararası fonları da
bölgelerine çekecek, yatırımcıyı da çekecek kalkınma
sürecine destek oluyorlar. Serhat Ajansımız da bu yönde AB
projeleriyle de yine ilgileniyor. Fakat, esas itibarıyla, tabii, görevi,
dediğim gibi bilgi üretmek, analiz üretmek, bilgi temelli bir
kalkınma stratejisi oluşturmak ve bütün yerel aktörlerle, yerel
dinamikleri de harekete geçirerek bunu gerçekleştirmek. Bu yönde de
gayretlerimize devam ediyoruz.
Yine Sayın
Ensar Öğütün (6/3209) esas numaralı soru önergesinde Sırbistan,
Makedonya, Karadağ, Arnavutluk, Bosna-Hersek gibi ülkelerle ilişkimiz
gündeme getiriliyor.
Şunu
belirtelim: Ticaret konusunda Türkiye, Makedonya, Karadağ, Arnavutluk ve
Bosna-Hersek ile yürürlükte olan serbest ticaret anlaşmalarına
sahiptir. TİKA kanalıyla da çok sayıda kültürel projeyi bu
bölgelerde hayata geçiriyoruz. SERKA kendi alanıyla ilgili, Serhat
Ajansımız da yine, dış ticareti geliştirmek,
komşu ülkelerle iş ortamı hakkında işletmeleri
bilgilendirmek amacıyla toplantılar düzenlemekte, yayınlar
yapmaktadır. Bunun da altını bir Kalkınma Bakanı
olarak çizmek isterim.
Bölgesel
gelişme politikaları komşu ülkelerle ticaretten
bağımsız ele alınamaz. Diğer türlüsü çok suni bir
gelişme olur. Tarihte Erzurumu, Vanı, Trabzonu bu noktalara
getiren, baktığınız zaman uluslararası ticaret. Bizim,
mutlaka, Asyaya kayan üretim yapısını da dikkate alarak,
komşu ülkelerimiz başta olmak üzere pazarımızı
çeşitlendirmemiz, Kafkaslarla, Asyayla, Orta Doğuyla, Kuzey
Afrikayla ticaret kanallarını elimizden gelen maksimum düzeyde
artırmamız lazım. Asıl bölgesel gelişmenin en önemli
dinamiklerinden birini bunun oluşturduğunu hepimiz biliyoruz.
Yine Ardahan
Milletvekilimiz Ensar Öğütün (6/3118) esas numaralı soru önergesinde
Karadeniz Ekonomik İşbirliği ülkeleriyle ticaretimiz
sorulmuş.
Hemen bir rakam
söyleyeyim, bu nereden nereye geldiğimizi gösteriyor. 2002
yılında bu ülkelerle 10,1 milyar ABD doları ticaret hacmimiz söz
konusu iken, 2012de 60,3 milyar dolara çıkmış yani
aşağı yukarı 6 kat artmış.
İhracatımızın bu dönemde 4 kat
arttığını düşünürseniz nispi payının
arttığını görürsünüz. Bu küresel kriz ortamında
Avrupadaki krizden nispi olarak az etkilenmemizin altında da bu
politikamız yatıyor esasında. Biz, ihraç
pazarlarımızı çeşitlendirdik ve Türkiye'nin riskini
azalttık. Son on yılda komşu ülkeler başta olmak üzere ihraç
pazarlarımızı çeşitlendirmeseydik, bugün, Avrupada
yaşanan kriz bizi çok daha derinden etkileyecekti. Çok şükür, bu
politikamız bu kriz ortamında gerçekten çok güzel sonuçlar veriyor.
Dünyadaki talep daralmasına rağmen Türkiye ihracatı geçen
yıl 152,5 milyar doları buldu ve artmaya da devam ediyor.
Yine Sayın
Ensar Öğütün (6/3108) esas numaralı soru önergesi GAP bölgesiyle
ilgili. GAP bölgesindeki konulara baktığımız zaman,
hayvancılık destekleri yapıyoruz, yeni teşvik sistemi
kapsamında OSBlerin altyapısını geliştiriyoruz.
Gerçekten, az önce söylediğim gibi, yeni teşvik sistemimiz nispi
huzur ortamında çok ciddi bir hareketlilik gösteriyor. İnşallah,
bunun pekişmesiyle, çok daha güçlü bir şekilde burada özel sektör
yatırımlarını hep birlikte göreceğiz. Çünkü, şunu
kabul edelim, terörün olduğu ortamda kamu ısrarla, inatla
yatırımını yapıyor, çok şükür.
Şantiyelerimize de saldırı olsa, sıkıntılar da
yaşasak, biz dönüp yatırımlarımıza devam ediyoruz ama
takdir edersiniz ki huzurun olmadığı yerde, özel sektör
yatırımlarına ne kadar teşvik verirseniz verin, bunlar
büyük oranda kâğıt üzerinde kalıyor; yine bir gelişme var
ama potansiyele göre çok çok düşük seviyede kalıyor. Şimdi yeni
teşvik politikalarımız bu huzur ortamında çok daha etkili
bir hâle gelecek inşallah ve turizmden sanayiye, ticarete bu
bölgelerimizin katma değerinin çok daha yükseldiğini göreceğiz
inşallah çünkü uzun bir süredir kullanılmamış bir
potansiyel var.
Buradan ben biraz
büyük sermayeye de çağrıda bulunmak istiyorum. Bakın, ekonomide
şöyle bir genel kural vardır: Sermaye, kıt olduğu yerde
daha fazla getiri elde eder. Bu bölgelerimize bu büyük sermaye
kuruluşları gelsinler. Ben iki konuda biraz muzdaribim doğrusu
büyük sermayeden; birisi araştırma geliştirme harcamaları,
ikincisi de nispi olarak geri kalmış yörelerimize
yaptıkları yatırımlar. Her iki konuda da, tabiri caizse,
büyük sermaye kuruluşlarımız çuvallıyorlar. Kamunun sadece
bu işleri yapmasıyla olmaz. Büyük sermaye kuruluşlarından
hayırseverlik beklemiyoruz; gitsinler biraz analiz yapsınlar,
fırsatları analiz etsinler. Gerçekten, kârlı olarak
yapılabilecek çok sayıda proje var bu bölgelerimizde. Az önce
söylediğim gibi, sermayenin kıt olmasından dolayı getirisi
de çok yüksek. Ama, biraz imaj meselesi, biraz fazla emek harcamama, daha
alışılageldik bir şeyi sürdürme gibi sebeplerle herhâlde
yeterince yatırım yapılmıyor bu bölgelere. Bundan sonraki
süreçte, büyük sermaye gruplarından da doğuya, güneydoğuya,
Doğu Karadenize, Orta Anadolunun belli kesimlerine daha fazla
yatırım yapmalarını bekliyorum.
Yine Sayın
Ensar Öğüt, Ardahan Milletvekilimizin (6/3370) esas numaralı soru
önergesi İstanbulla ilgili, bu fuar alanlarıyla ilgili konular.
Burada, söz konusu ihracat hedefleri belirleniyor ve burada fuarların
önemine işaret ediliyor.
İhracat
hedeflerimizin geliştirilmesi için ihracatçılarımızın
yurt dışı fuarlara katılımı ve yurt içi
fuarların geliştirilerek uluslararası fuarlara dönüşmesi
hiç şüphesiz ki büyük önem taşıyor. Bu kapsamda, İzmirin
EXPO 2020 adaylığı Hükûmetimizin bu alana verdiği önemin
açık bir göstergesi. Bu konuda Hükûmet düzeyinde, en yüksek düzeyde destek
sağlıyoruz ve hep birlikte, büyük bir gayretle yürütüyoruz bu
çabalarımızı.
Yine, 2009/5
sayılı Yurt Dışında Gerçekleştirilen Fuar
Katılımlarının Desteklenmesine İlişkin
Tebliğimiz söz konusu. Ayrıca, 1995/7 sayılı Tebliğ
kapsamında da uluslararası nitelikteki yurt içi ihtisas
fuarlarını destekliyoruz.
Diğer yandan,
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği kanalıyla da çeşitli
çalışmalar yürütülüyor.
Ben, bir dakika da
artırarak 52 soruya bu şekilde, kısa kısa da olsa cevap
vermiş oldum. İlave bilgi talep eden vekillerimiz olursa
yazılı olarak veya başka kanallarla da bilgi arz etmeye
hazır olduğumuzu belirtir, heyetinizi saygıyla selamlarım.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bakan.
Sayın
Dedeoğlu sisteme girmiş. Bir açıklamanız mı var?
Kısa bir açıklama yapabilirsiniz.
Buyurun.
MESUT
DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın
Bakanım, 2013 yılı için asgari ücretliye ve emekliye günlük 1
lira zam uygun gördünüz. 2014 yılında da aynı, günlük 1
lirayı mı düşünüyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Ben de vardım efendim, en baştan
vardım.
BAŞKAN - Soru
soran arkadaşların, cevaplarıyla ilgili açıklama
hakları var.
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) İçinde vardı sorum.
BAŞKAN -
Bugünkü açıklamada sizin yok efendim.
Teşekkür
ederim Sayın Bakan.
Bir şey
söyleyecek misiniz Sayın Dedeoğluyla ilgili?
Buyurun.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Net asgari ücret 2002 yılında 184 lira iken,
2013 Ocak ayında 773 liraya yükselmiş durumda. nominal
artış yüzde 320, reel artış yüzde 66.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Çok artırmışsın Sayın Bakan! Bravo! (CHP
sıralarından alkışlar!)
MUSA ÇAM
(İzmir) 2010dan, Sayın Bakan 2010-2011 ile mukayese yap
bakalım, ne?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Burada, tabii
Şimdi, son
artışımızı da biliyorsunuz az önce arz ettim, yüzde
8in üzerinde bir artış söz konusu. Artık o eski enflasyonlar
yok. Türkiye gerçekten fiyat istikrarını sağlamış
istikrarlı bir ülke, Finansal istikrarıyla, fiyat istikrarıyla. Bu
enflasyon oranlarını düşündüğünüz zaman yine reel
enflasyonun üzerinde bir artış söz konusu.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bakan.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Millî geliri 3e katladık. diyorsunuz, hakkını
verin o zaman.
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) 2003de mazot neydi, şimdi mazot ne?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Yüzde 66 reel artış var.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) O zaman, millî geliri de yüzde 60 artırdık deseniz ya!
Millî geliri 3e katladık diyorsunuz.
OKTAY VURAL
(İzmir) 3e katladık, doğru değil.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Madem yüzde 60 veriyorsunuz, bu nasıl çelişkidir.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Keşke siz de bu reel artışları
verebilseydiniz, keşke siz de bu reel artışları
verebilseydiniz.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Kendinizle tenakuza düşüyorsunuz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Zaten 3 kat artığı da yalan çünkü yüzde 42
artı zaten sabit fiyatlarda.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) O da yalan çünkü.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) O zaman, birbirinizle tenakuza düştünüz. Yani siz
Artı, niye asgari ücret artmadı diyorsunuz. Eğer yüzde 40 ise o
zaman onun üzerinde artırmışız demektir.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) 3 kat artı mı artmadı mı siz onu söyleyin.
OKTAY VURAL
(İzmir) Nerede artı?
BAŞKAN
Tamam, teşekkürler efendim.
Sayın Bakan,
lütfen
Diğerlerine yazılı cevap vereceksiniz.
Teşekkür
ediyorum. Süre tamam.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Bakan, ne dediğinin farkında değilsin sen
ya! 3 kat arttıysa hakkını ver o zaman!
BAŞKAN
Sayın Korkmaz
Sayın Korkmaz
Teşekkürler.
Alınan karar
gereğince, diğer denetim konularını görüşmüyor ve
gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada
yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan Devlet Sırrı Kanunu
Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, Posta Hizmetleri Kanunu
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Posta Hizmetleri
Kanunu Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/751) (S. Sayısı:
452)(X)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
2/5/2013 tarihli ve 99uncu
Birleşimde İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülen tasarının birinci bölümünde yer alan 4üncü maddesi
kabul edilmişti.
Şimdi, 5inci madde üzerinde iki
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 452 Sıra
Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 5 inci
maddesinin 1'inci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
D.
Ali Torlak Ali
Halaman Zühal
Topcu
İstanbul Adana Ankara
Yusuf
Halaçoğlu Necati
Özensoy Mehmet
Günal
Kayseri Bursa Antalya
MADDE 5-(1) Posta gönderilerinin
kabulü, toplanması, işlenmesi, sevki, dağıtımı ve
teslimini kapsayan posta hizmetleri, bu Kanun hükümlerine göre faaliyet
gösteren PTT ve diğer hizmet sağlayıcıları
tarafından yerine getirilir.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/751 Esas numaralı (SS452) Posta
Hizmetleri Kanunu Tasarısı'nın 5'inci Maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını ve talep ederiz.
İlhan
Demiröz Haydar
Akar İdris
Yıldız
Bursa Kocaeli Ordu
Haluk
Eyidoğan Aykut
Erdoğdu Sakine
Öz
İstanbul İstanbul Manisa
Doğan
Şafak
Niğde
BAŞKAN Sayın Komisyon, son
okunan önergeye katılıyor musunuz?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE
(İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Haydar Akar...
BAŞKAN Sayın Akar, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine bir
özelleştirme hikâyesiyle karşı karşıyayız. Tabii,
yeni bir moda çıktı, özelleştirme adına serbestleştirme
demeye başladık ama bu serbestleştirmeyle de kurumları
özelleştirmeye hazırlıyoruz ve bu kurumları daha sonra
parçalayarak satmaya başlıyoruz. Hepinizin bildiği gibi, PTTnin
Tsi daha önce satılmıştı ve bugün de bu geri kalan
kısmını satışa hazırlamak için el birliği
yapmış, burada kanunları sırayla çıkartıyoruz.
Geçen hafta, yine Devlet Demiryollarını serbestleştirdik; çok
uzak değil, yakında satışı da gündeme gelir.
Şimdi, tabii
ki liberal ekonomiyi savunuyorsunuz. Liberal ekonomiyi savunduğunuzda,
devletin işletmeci olarak vatandaşın karşısında
bulunmasına veya bir sanayi kuruluşunu, farklı
kuruluşları işletmesine karşısınız. Her
şeyi özel sektöre devredip özelleştirerek bu işleri kurtarmaya
çalışıyorsunuz. Aslında, Ulaştırma Bakanı
burada olsaydı ona söyleyecek bir çift lafım vardı. Devlet
Demiryollarını serbestleştirdi, yakında satacak, PTTyi
serbestleştirdi, yakında onu da yolcu edecek, TELEKOMu zaten yolcu
etti, Ulaştırma Bakanına bir iş kalmadı, çok fazla bir
iş kalmadı, zaten üçüncü dönemiydi Ulaştırma
Bakanının. Bir İzmir diye düşünülüyor ama İzmirde de
ekmek yok, bakalım ne yapacak? Aslında, çalışkan bir Bakandı,
bundan sonra ne iş yapacak, çok merak ediyorum. İzmirden de ekmek
çıkmaz ona, bakalım ne olacak, diye düşünüyorum.
AHMET ARSLAN
(Kars) Ulaştırma Bakanlığı her zaman yapacak büyük
proje bulur, merak etme.
HAYDAR AKAR
(Devamla) Siz yine anlayamadınız, söylediğimi dinlemiyorsunuz
çünkü.
Şimdi,
liberalleşme ve serbestleştirme, özelleştirmeyle beraber, her
şeyin Türkiyede iyi olacağını düşünüyordunuz. Devlet
Demiryolları konuşmasının bir kısmında,
bunların ne kadar iyiye gitmediğini, kötü olduğunu,
insanları ne kadar yoksullaştırdığını,
örgütlenmeden yoksun bıraktığını
anlatmıştım. Şimdi, yine, tekel hâline dönüştürülmesini
veya tekeli ortadan kaldırma olarak yorumluyorsunuz özelleştirmeyi,
serbestleştirmeyi ama tam bu kanunda, tekel hâline dönüştürmeyi biraz
daha destekliyorsunuz. Zaten PTT bir tekeldi ama yeni yeni ilave maddelerle,
PTTyi daha kesin bir tekel hâline dönüştürdünüz. Aslında,
kartelleşme ve tekelleşmeyi
Anayasanın 167nci maddesi devleti
görevlendirmiş. Ne diyor? Kartelleşme ve tekelleşmenin önüne
geçmelisiniz. diyor. Şimdi, tekelleşme burada var mı? Var ve bu
kanunla beraber de yeni yeni ilaveler getiriyorsunuz Türkiye'ye ait
tekelleşmede.
Özelleştirmeyle
beraber savunduğunuz başka bir tez de rekabete açıyorsunuz.
Peki, rekabet var mı bu kanunda? Hayır, rekabet yok, tamamen
tekelleşme var.
Ve yine,
özelleştirmeyle beraber kaliteli hizmetin geleceğini söylüyorsunuz. Kaliteli
hizmet geliyor mu? Çeşitli örneklerde gördüğümüz gibi, yine daha
önceki özelleştirme ve serbestleştirme örneklerinde verdiğimiz
gibi, kaliteli hizmet de yok. Nasıl yok kaliteli hizmet? Çünkü,
örneğin Elektrik dağıtım şirketleriyle
vatandaşın elektrik kesintisini azaltacağız. diyorsunuz
ama Enerji Bakanlığından aldığım verilerde
özelleştirilen tüm elektrik dağıtım şirketlerinin
kesintilerinin, kesinti rakamlarının arttığını
görüyoruz. Demek ki kalite de gelmiyor, elektrik kesintisi sonucu
vatandaşlar mağdur oluyorlar.
Peki istihdam
diyoruz, istihdam artıyor mu bununla beraber? Hayır, istihdam da
artmıyor bu özelleştirme ve serbestleştirmeyle beraber.
Şeker Piliçin
işten atılan işçileri geldi bugün, 50 tane temsilcisi geldi
sendikacılarla beraber. Yaklaşık 1.200-1.300 işçi var. Ya,
arkadaşlar iki yıldır bu Mecliste görev yapıyoruz ama
işçinin lehine -yani sermayenin dışında- bir tane kanun
çıkartmadık. Bugün, işten atılan işçiye altı
aylık bir işsizlik parası veriyoruz, daha sonra da onu kaderine
terk ediyoruz; çoluğuyla çocuğuyla, yaşamıyla kaderine terk
ediyoruz ve yaşa diyoruz. Yani, 1.300 kişi Şeker Piliçten
bugün geldi ve bu kapıda, Meclisin kapısında Açız,
çocuklarımıza verecek ekmek parası yok. diye
bağırıyorlardı. Devlet olarak bu düzenlemeleri
yapmamız gerekirken biz, sadece düzenlemeleri bütçe
açığını kapatmak ya da birtakım sermaye
gruplarına daha çok finans aktarabilmek için yapıyoruz.
Söyleyebilir
misiniz bu kürsüden gelip de Sayın Bakan? Biraz evvel konuştunuz
İki yıl boyunca takip ediyoruz ama tabii önceki dönemleri bilemem-
burada, bu Mecliste vatandaşın lehine bir kanun çıkardık.
diyebilir misiniz? 2/B'yi söyleyebilir misiniz? İntibak yasasını
söyleyebilir misiniz? Bunların
detayını açtığımızda, İntibak yasasının,
2/B yasasının, Bedelli askerlik yasasının vatandaşa
hangi katkıları olduğunu burada söyleyebilir misiniz?
Söyleyemezsiniz. Söylersiniz, her zaman yaptığınız gibi
birçok şey anlatırsınız ama içinin boş olduğunu
sokağa çıktığınızda görürsünüz diyorum,
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter
sayısını da arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Beş dakika
ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 22.13
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.24
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet
SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER : Mine
LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 100üncü Birleşiminin Yedinci
Oturumunu açıyorum.
452
sıra sayılı Kanun Tasarısının 5inci maddesi
üzerinde Kocaeli Milletvekili Haydar Akar ve arkadaşlarının
önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi,
önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter
sayısı vardır.
Tasarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon
yerinde.
Hükûmet
yerinde.
5inci madde
üzerindeki öteki önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 452 sıra sayılı Posta Hizmetleri Kanunu
Tasarısının 5inci maddesinin 1inci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Yusuf
Halaçoğlu (Kayseri) ve arkadaşları
MADDE 5- (1) Posta
gönderilerinin kabulü, toplanması, işlenmesi, sevki,
dağıtımı ve teslimini kapsayan posta hizmetleri, bu Kanun
hükümlerine göre faaliyet gösteren PTT ve diğer hizmet
sağlayıcıları tarafından yerine getirilir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI
İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Halaçoğlu, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; posta hizmetleri Osmanlılarda 1834 yılında
modern şekilde ilk defa kuruldu, 1939da da tam anlamıyla, bugünkü anlamıyla
posta teşkilatı oluşturuldu. Ondan önceki dönemlerde,
Osmanlı Devleti, hepiniz biliyorsunuz ki 23 milyon kilometrekarelik bir
alanda telgraf olmadan, uçak olmadan, telefon olmadan haberlerini en iyi
şekilde taşraya kadar, en uç, ücra köşelere kadar
uzatmıştı ve oradan gelen haberler de aynı şekilde
İstanbula gelmişti, bunu en iyi bir şekilde yerine getirdi.
Aslında,
hepiniz şunu iyi bilirsiniz ki mesela Kanuni Sultan Süleyman 200 bin
kişilik orduyla Viyana önlerine kadar gitti. denir. Pekâlâ, 200 bin
kişilik orduyla oraya gittiğinizi düşünün ve bu ordu içerisinde
130 bin ila 140 bin süvari vardır, at vardır ve üzerinde de insan
vardır. 130 bin atın su ihtiyacını nasıl
karşılayacağınızı bir düşünürseniz veya o
200 bin insanın su ihtiyacını, yiyecek ihtiyacını
nasıl karşılayacağınızı düşünürseniz,
aslında, Osmanlı Devletinin gerçek büyüklüğünü ancak o zaman
anlarsınız. İşte, Osmanlı Devletinde
ulaştırma ve haberleşme teşkilatı böylesine sistemli
bir şekilde kurulmuştu ve devletin büyük devlet olmasındaki en
büyük pay bunlara bağlanmıştı. Dolayısıyla,
haberleşme teşkilatı gibi birtakım kuruluşların
devletlerin olmazsa olmazı olduğu aşikârdır.
Dolayısıyla, bazı kurumlar vardır ki bunların
özelleştirilmemesi gerekir. Ancak, bugün bu özelleştirilen kurumumuz,
tarihi çok eskilere kadar uzanan kurumumuz şöyle düşünün: 1862
yılında, ilk defa posta pulunun kullanıldığı bir
dönemi yaşamıştır. Yine, 1854te ilk defa telgraf
kullanılmaya başlanmıştır ki bu Avrupadan pek geri
bir zaman da değildir; 1841de İngilterede, 1844te de Fransada
kullanıldığını göz önüne alırsanız, 1854te
de Osmanlı Devletinde kullanılmış ve haberleşme
sisteminde en önemli görevlerden birini yerine getirmiştir. Mesela,
Birinci Dünya Savaşında dört cephede savaşan ordunun birbiriyle
haberleşmesinde de posta işleri, PTT dediğimiz posta telgraf
idaresi en önemli görevi yerine getirmiştir. Dolayısıyla, bir
şekilde, görevlerini nostaljik de olsa yerine getiren şu anki posta
teşkilatının benim -düşünceme göre- özelleştirilmemesi
gereken önemli kurumlardan biri olduğunu düşünüyorum. Bunu her ne
kadar liberal ekonomi içerisinde de düşünüyor olsanız, posta
teşkilatının bir şekilde kılık
değiştirerek değişik, taşımacılıkta yer
almış olması -onu tarihindeki gerçek yerine oturtması açısından-
devlete de büyük bir yük olmadığını göz önüne alacak
olursanız, bu şekilde değerlendirilmesinde büyük bir yarar
vardır.
Değerli
milletvekilleri, Türk Telekomünikasyonun gündeme geldiği ve
özelleştirildiği bir dönemde posta teşkilatının hiç
olmazsa bir şekilde özelleştirilmemesi, birinci derecede, bana göre,
tarihe bağlılık açısından da önem taşıyor.
Bu sözlerimle
hepinize saygılar sunuyorum. Teşkilatla ilgili alınan
kararların da hayırlı olmasını diliyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Halaçoğlu. (MHP sıralarından
alkışlar)
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
5inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
5inci madde
kabul edilmiştir.
6ncı madde
üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 452 Sıra Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu
Tasarısının 6 ncı maddesinin 3'üncü fıkrasında
yer alan "on katı" ibaresinin "yüz katı" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
D.
Ali Torlak Ali
Halaman Zühal
Topcu
İstanbul Adana Ankara
Mehmet
Günal Necati
Özensoy
Antalya Bursa
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/751 Esas numaralı (SS 452) Posta
Hizmetleri Kanunu Tasarısının 6 ncı maddesinin
aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
"Posta tekeli
MADDE 6 - (1) Aşağıdaki
hizmetler PTT'nin tekelindedir:
a) Ağırlığı ve
hacmi ne olursa olsun yurtiçi ve yurtdışı açık veya
kapalı mektuplar ile üzerinde veya içeriğinde haberleşme
mahiyetinde yazı bulunan haberleşme gönderilerinin ve kredi
kartları ile hesap ekstrelerinin kabulü, toplanması, işlenmesi,
sevki, dağıtımı ve teslimi.
b) 4/1/1961 tarihli ve 213
sayılı Vergi Usul Kanununun elektronik tebliğe ilişkin
hükümleri saklı kalmak kaydıyla, 7201 sayılı Tebligat
Kanunu ve diğer kanunlar kapsamındaki elektronik ortam dâhil her
türlü tebligatın kabulü, toplanması, işlenmesi, sevki,
dağıtımı ve teslimi.
c) Barışta Türk Silahlı
Kuvvetlerinin posta hizmetleri.
ç) Postada alınacak ücretleri
gösteren posta pulları, kişisel pul ve anma pulları, posta
kartları ve ilk gün zarflarının bastırılıp
satışa çıkarılması.
(2) Paket, koli, kargo, gazete, dergi,
reklam, tanıtım, broşür gibi her türlü posta gönderilerinin
içine açık olsa dahi mektup veya bu mahiyette haberleşmeye
ilişkin kağıt ve belgeler ile bunların içlerine, zarf ve
kuşakları üzerine haberleşmeye ait işaretler ve
yazılar konulması posta tekelinin ihlali sayılır.
(3) Posta tekelini ihlal edenler, bu
ihlal kapsamındaki gönderiler için PTT tarafından belirlenen posta
ücretinin on katı tutarında meblağı PTT'ye tazminat olarak
ödemekle yükümlüdür. Bu tazminat PTT'ye gelir kaydedilir. Bu kapsamda tespit
edilen gönderiler PTT tarafından gecikmeksizin alıcısına
sevk edilir. Posta tekeli ihlali hakkındaki yaptırımlara
ilişkin diğer mevzuat hükümleri saklıdır."
Mehmet Akif Hamzaçebi
İlhan Demiröz Haydar Akar
İstanbul
Bursa Kocaeli
Haluk Eyidoğan İdris Yıldız Sakine Öz Erdal
Aksünger
İstanbul Ordu
Manisa İzmir
Doğan Şafak
Niğde
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
452 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının 6. Maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Pervin
Buldan Hasip
Kaplan
Bingöl Iğdır Şırnak
Mülkiye Birtane Esat Canan
Kars Hakkâri
BAŞKAN
Komisyon son okunan önergeye katılıyor musunuz?
BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI
İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutalım.
Gerekçe:
AB
mevzuatında (Posta direktifleri I, II, III) posta tekeli kademeli olarak
kaldırılmıştır. Ancak I. Direktiften itibaren posta
tekeli için net ağırlık ve ücret
tanımlanmıştır. Nitekim I. Direktifte sınır,
ağırlığı 350 gramın altında ve ücreti en
düşük ağırlıkta ve en hızlı standart kategorideki
yurtiçi posta gönderileri tariflerinin beş katına kadar olarak tespit
edilmiş. II. Direktifte sınırlar
İlki 1982
yılında faaliyete geçen kargo/kurye şirketleri, 27 yıldan
bu yana hiçbir gram ya da fiyat sınırlamasına maruz
kalmaksızın, çalışabilmiştir. Yani Türkiye'de posta
tekeli fiilen 27 yıl önce kaldırılmıştır.
Yasa ile
özelleştirmenin önünün açılacağı düşünüldüğünde,
getirilecek herhangi bir ölçüde tekel sınırı ile mevcut serbest
rekabet ortamından geriye gidilmiş olacaktır.
AB ülkelerinde
31/12/2012'den itibaren posta tekeli tamamen
sıfırlanmıştır.
Bu nedenle
maddenin tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Bir sonraki
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/751 Esas
numaralı (SS 452) Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 6
ncı maddesinin aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ve
teklif ederiz.
"Posta tekeli
MADDE 6- (1)
Aşağıdaki hizmetler PTT'nin tekelindedir:
a) Ağırlığı ve hacmi ne
olursa olsun yurtiçi ve yurtdışı açık veya kapalı
mektuplar ile üzerinde veya içeriğinde haberleşme mahiyetinde
yazı bulunan haberleşme gönderilerinin ve kredi kartları ile
hesap ekstrelerinin kabulü, toplanması, işlenmesi, sevki,
dağıtımı ve teslimi.
b) 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi
Usul Kanununun elektronik tebliğe ilişkin hükümleri saklı kalmak
kaydıyla, 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve diğer kanunlar
kapsamındaki elektronik ortam dahil her türlü tebligatın kabulü,
toplanması, işlenmesi, sevki, dağıtımı ve
teslimi.
c) Barışta Türk Silahlı
Kuvvetlerinin posta hizmetleri.
ç) Postada alınacak ücretleri
gösteren posta pulları, kişisel pul ve anma pulları, posta
kartları ve ilk gün zarflarının bastırılıp
satışa çıkarılması.
(2) Paket, koli, kargo, gazete, dergi,
reklam, tanıtım, broşür gibi her türlü posta gönderilerinin
içine açık olsa dahi mektup veya bu mahiyette haberleşmeye
ilişkin kağıt ve belgeler ile bunların içlerine, zarf ve
kuşakları üzerine haberleşmeye ait işaretler ve
yazılar konulması posta tekelinin ihlali sayılır.
(3) Posta tekelini ihlal edenler, bu
ihlal kapsamındaki gönderiler için PTT tarafından belirlenen posta
ücretinin on katı tutarında meblağı PTT'ye tazminat olarak
ödemekle yükümlüdür. Bu tazminat PTT'ye gelir kaydedilir. Bu kapsamda tespit
edilen gönderiler PTT tarafından gecikmeksizin alıcısına
sevk edilir. Posta tekeli ihlali hakkındaki yaptırımlara ilişkin
diğer mevzuat hükümleri saklıdır."
Erdal
Aksünger (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor musunuz?
BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI
İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Hamzaçebi, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarıyla Hükûmet, PTT kurumunu
yeni bir yapıya kavuşturmayı istemektedir. Ancak, yeni
yapıya kavuşturayım derken fahiş hatalar
yapılmaktadır, Anayasaya aykırı düzenlemeler
yapılmaktadır. Çok dikkatle bir kanun tasarısı
hazırladık. diyecektir belki Hükûmet ama beni dikkatle dinlerlerse
ne kadar büyük hatalar yaptıklarını göreceklerdir.
Tasarının
bu maddesiyle posta tekeli tanımlanmakta ve 5584 sayılı
Kanundaki tekel alanı genişletilmektedir. Bu genişletme, Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumunun teklifi üzerine,
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığının yapacağı düzenlemeyle
olmaktadır. Yani, Bakanlık, posta tekelinin kapsamına PTTnin
sunmuş olduğu birtakım hizmetleri de alma yetkisine sahiptir.
Bir yandan tekel kapsamı genişletilirken öte yandan bu tekel
Anayasaya aykırı bir şekilde özel hukuk hükümlerine tabi bir
şirkete verilmektedir.
Tasarının
21inci maddesiyle PTT AŞ kurulmaktadır. Tasarının 21inci
maddesine göre kurulan PTT AŞ, bu kanun ile -yani görüşmekte
olduğumuz tasarının kanunlaşması hâlindeki kanunu tarif
ediyor- 6102 sayılı Kanunun hükümleri dışında özel
hukuk hükümlerine tabi olacaktır. Oysa, sermayesinin tamamı hazineye
ait olan bu şirketin, 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname
hükümlerine tabi olması gerekir; bu kanunda hüküm bulunmayan hâllerde, Türk
Ticaret Kanununun kuruluşuna ilişkin, şirketlerin
kuruluşuna ilişkin konularda hüküm bulunamayan hâllerde, 233
sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun
Hükmündeki Kararname hükümlerine tabi olması gerekir.
233
sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname, KİTleri, kamu iktisadi teşebbüslerini 2 gruba
ayırır: İktisadi devlet teşekkülleri ve kamu iktisadi
kuruluşları.
İktisadi
devlet teşekkülleri, iktisadi alanda ticari esaslara göre faaliyet
göstermek amacıyla kurulur; bunlar, arzu edilirse anonim şirket
şeklinde de kurulabilir.
Kamu iktisadi
teşebbüsleri ise tekel mahiyetindeki hizmetleri üretmek üzere,
vatandaşa sunmak üzere kurulur. Yani, tekel hizmetini, posta tekelini,
posta tekeli kapsamındaki hizmetleri üretmek üzere kurulan PTT AŞ,
mevzuatımıza göre, Anayasaya göre kamu iktisadi kuruluşu olarak
kurulması gerekirken bırakalım kamu iktisadi kuruluşunu,
iktisadi devlet teşekkülü olarak da kurulmasından vazgeçiliyor, özel
hukuk hükümlerine tabi bir anonim şirket olarak kurulması
öngörülüyor. Bu, açık bir şekilde Anayasaya
aykırıdır. Böyle bir düzenlemeyi yaparken Anayasaya
aykırı bir düzenlemeye yer vermeyi son derece sakıncalı
buluyorum. Anayasamızın 167nci maddesi, devlete ayrıca
piyasalardaki kartelleşmeyi, tekelleşmeyi önleme görevini
vermektedir. Bu maddeye de aykırıdır. Tekel mahiyetindeki
hizmetler imtiyaz sözleşmeleriyle özel şirketlere devredilebilir. Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumu ile PTT AŞ arasındaki
imzalanması düşünülen sözleşme, imtiyazın devri
sözleşmesi değil bir görev sözleşmesidir. Çünkü, bu
tasarıda yer alan hükümlere göre posta tekelinin sahibi Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumu değil PTT AŞdir, özel
hukuk hükümlerine göre faaliyet gösterecek olan PTT AŞdir. Onun
sermayesinin tamamının hazineye ait olması, onun kamu iktisadi
kuruluşu veya bir kamu tüzel kişisi olmasını gerektirmiyor.
Düzenleme
aykırıdır. Gelin, bizim önergemizi kabul edelim, bu
aykırılığı giderelim.
Teşekkür ederim.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Hamzaçebi.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
452 Sıra Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu
Tasarısının 6 ncı maddesinin 3üncü fıkrasında
yer alan on katı ibaresinin yüz katı olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
D. Ali Torlak (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR,
ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS
GÜLLÜCE (İstanbul) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET
YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın
Özensoy, buyurun.
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; verdiğimiz
önergeyle ilgili söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, verdiğimiz
önergeler dikkate alınmıyor, hâlbuki PTTnin
yaptırımıyla alakalı. Yani, bir posta bedelinin 10
katı cezai müeyyidenin yaptırımı ne ola ki? Onun için 100
katı olsun. dedik. Herhâlde Bakan bakmamıştır bile ne
yazdığına çünkü sonuç itibarıyla iktidar partisinden
gelmiyor bu önerge.
Tabii, perşembe
günü kanun görüşülmeye başladığında, ben, Bursadaki
PTT çalışanları, sendika temsilcisi arkadaş başta
olmak üzere, yürüyerek Ankaraya yola çıkmışlardı
demiştim. Bugün itibarıyla da o arkadaşlar, gerçekten yürüyerek,
inanın 370 kilometreyi yürüyerek tabanları şişerek hatta
ayaklarında ödem oluşarak Ankaraya vardılar. O zaman da ifade
ettim, iki istekleri var:
Birisi,
PTTnin AŞ olmaması. Yani, AŞ olmasından kasıt da
elbette özelleştirileceği anlaşıldığı için.
Sayın Bakan ve Genel Müdür Özelleştirilmeyecek. diyor ama bugüne
kadar hangi AŞ oluştuysa gördük ki özelleştirildi. Yani, bu
niyetle falan da olmuyor sonuç itibarıyla.
Bir de
yıpranma paylarının verilmesi. Bakın, sokakta bir anket
yapalım PTT deyince aklınıza ne geliyor? diye. Kesinlikle,
her hâlde ilk sırada postacı çıkar. Yani, postacı
şarkılarda bugüne kadar gelmiş, filmlerde gelmiş. Dolayısıyla,
postacı, belki de emek harcayan insanların içerisinde,
çalışan insanların içerisinde fiziken en fazla yorulanlardan bir
tanesi. Dolayısıyla, gerçekten yıpranan bu insanların
yıpranma paylarını niye Meclis olarak vermiyoruz, bunu da
anlamak mümkün değil.
Tabii, çalışanlara
yıpranma payını vermiyoruz ama -perşembe günü de söyledim-
238 trilyon liralarına el koyuyoruz. 18 trilyonlarını
dağıtıp göstermelik, işte, yüzde 30unu Maliyeye veriyor,
gerisini de PTTnin iyileştirilmesi için harcıyor Hükûmet. Bunun
yanında, bu iyileştirmeler yapılırken yalnız hovardaca
harcamalar yapılıyor.
Bakın,
hovardaca derken size örneklerini söyleyeceğim, boş söylemiyorum.
Kullanılmayan posta kutuları. Bakın, burada resimde
görüldüğü gibi, caddelerde, belki sizin de ne olduğunu fark etmeden
geçtiğiniz plastik posta kutuları var. Tanesi tam 1.650 liradan 15 bin adet
alınmış. Bakın, şu anda o posta kutularının
içerisinden çöp, kâğıt veya -geri dönüşüm kutusu zannedilip-
birtakım şeyler çıkıyor. Sayın Genel Müdür Gerçekten,
o caddelere konulan posta kutularından beklenildiği gibi posta
hizmetleri yapılıyor. desin, ben çıkıp bir dahaki maddede
özür dileyeceğim çünkü çıkmıyor, biliyorum.
Bunun
dışında, yine 1.500 dolara alınan el terminallerinden -bu
yazılımlar da bu el terminallerinde- 12 bin tane
alınmış ve yazılımı uygun olmadığı
için de 3-4 kez 200-300 dolar harcanarak bu yazılımlar tekrar gözden
geçirilmiş ve bu paralar bu şekilde heba edilmiş.
Yine, Cihet
iyileştirme, dağıtıcıları izleme, dinleme
cihazı alınmış. Bunlar piyasadan 300-400 liraya temin
edilebilecek hâldeyken bile 600 liraya mal olmuş, bir de rakam 13 bin
adet.
Bakın, PTT,
ifade ettiğim gibi, çalışanlarının durumunu, üstelik
hakkı olanların durumunu iyileştirmekte cimrilik yapıyor
ama işte birilerinden, yandaşlarından vesaire işe yaramayan
şeyleri alarak, böyle hovardaca harcamalarla üstelik o
çalışanların sandıktaki paralarına el koyarak
hovardalık yapıyor. Bunu da buradan böyle ifade etmek istedim.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
6ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 6ncı
madde kabul edilmiştir.
7nci madde
üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/751 Esas
numaralı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 7 nci
maddesinin 1 inci fıkrasında ki Hizmet
sağlayıcıları ifadesinin Yetkilendirilmiş hizmet
sağlayıcıları olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
İlhan Demiröz Haydar Akar İdris
Yıldız
Bursa Kocaeli
Ordu
Haluk Eyidoğan Turgay Develi Doğan
Şafak
İstanbul Adana
Niğde
Sakine Öz
Manisa
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 452 Sıra Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının
7 nci maddesinin 3üncü fıkrasında yer alan ve içeriği
araştırılamaz ibaresinin
, içeriği
araştırılamaz ve okunamaz olarak değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
D. Ali Torlak Ali Halaman Zühal Topcu
İstanbul Adana
Ankara
Alim Işık Adnan
Şefik Çirkin Mehmet
Günal
Kütahya Hatay
Antalya
Necati Özensoy
Bursa
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
452
Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 7. Maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Pervin
Buldan Hasip
Kaplan
Bingöl
Iğdır
Şırnak
Halil
Aksoy Mülkiye
Birtane
Ağrı
Kars
BAŞKAN Sayın Komisyon son okunan önergeye
katılıyor musunuz?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM
KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul)
Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutalım:
Gerekçe:
Posta gönderilerinin kanunla yetkili
kılınan merciler tarafından alıkonulması tasarı
ile öngörülmüştür. Bu ifade açık değildir. Hem kimlerin yetkili
kılındığının detaylı belirtilmesi hem de
içeriği araştırılacak postalarının
tanımı açıkça yapılmalıdır.
Bu nedenle maddenin tasarı
metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 452 Sıra
Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 7 nci
maddesinin 3üncü fıkrasında yer alan ve içeriği
araştırılamaz ibaresinin
, içeriği
araştırılamaz ve okunamaz olarak değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Adnan Şefik Çirkin (Hatay) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon, önergeye
katılıyor musunuz?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM
KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul)
Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Çirkin,
buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN
(Hatay) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 452 sıra sayılı Posta
Hizmetleri Kanunu Tasarısının 7nci maddesinin (3)üncü
fıkrasında içeriği araştırılamaz ibaresinin
içeriği araştırılamaz ve okunamaz olarak
değiştirilmesini teklif etmemizin sebebi, bunun anayasal güvence
altına alınmak suretiyle manasının kuvvetlendirilmesidir.
Sayın
milletvekilleri, iletişim güvenliği çok önemlidir. Yani,
iletişim güvenliği sağlanmadan ülkemizde, bir ülkede bir
meselenin tartışılıp sağlıklı bir neticeye
kavuşturulması namümkündür. Hangi fikir adamı, hangi
milletvekili, hangi bürokrat birisiyle telefonla konuşurken, örneğin
iletişim kurarken, bir mesele hakkında bir fikir beyan ederken
dinlenilmediğinden emin olabiliyor? Sayın Başbakanın dahi Dinleniyorum,
dinlendim. dediği, bu konuda soruşturmaların
açıldığı bir ortamda Türkiyede ne Anayasa
değişiklikleri ne bugün sözde, Hükûmetin çözüm, bizim de çözülme
olarak adlandırdığımız süreç sağlıklı
bir şekilde tartışılabilir ve bir neticeye kavuşturulabilir,
bunun mümkünü yok. Yani, bu ülkede herhangi bir konuda birisinden fikir
alınmak maksadıyla kalkıp hele, mesela, bu çözüm süreci, çözülme
süreciyle ilgili bir fikir beyan etmeye, bir fikir sormaya kalksanız, siz
milletvekili dahi olsanız karşınızdaki size
sağlıklı cevap veremiyor. Hükûmetin en baştaki
görevlerinden biri budur, bunu sağlamak da hükûmetlerin görevidir. Evet,
geçmişte de böyle hadiseler olmuştur, bu sadece bu Hükûmetin döneminde
olan bir mesele değildir. İletişim güvenliği sadece bu
Hükûmetin döneminde zedelenmemiştir ama en ağır zedelenmenin
olduğu, kasetlerin, şunların bunların, hatta montajlı
ses kasetlerinin havada uçuştuğu dönem, maalesef, bu dönemdir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hazır fırsat
bulmuşken dün gece Hatay ilinin Reyhanlı ilçesinde -ki benim
ilçemdir- gelişen olaylar hakkında da düşüncelerimi sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Hükûmetin öteden
beri Suriye konusundaki yanlış politikalarının sonunda bir
yerde duvara toslayacağını, bir yerde
takılacağını biz defalarca ifade etmiştik. Bugün
burada ifade ediyorum, emin olun ki bugünler iyi günler. Nüfusu 80 bin
civarında olan Reyhanlının içerisinde 30 bin Suriyeli olursa,
bunların ne idüğü, ne yaptığı belli olmazsa, Reyhanlıda
vatandaşlarımız birçok sıkıntıya bunlar yüzünden
düşerse işte sonunda olacak olan da budur. Asla, gerçekten muhtaç
olan din kardeşimizin, komşu ülkenin evlatları olan, gerçekten
sığınmacı durumunda olan insanların devletimiz,
Hükûmetimiz tarafından bakılmasına karşı değiliz;
bu zaruridir, mecburiyettir. Ancak dünkü müessif olay, ifadeye göre
bayrağımıza yapılan bir hakaret, bu doğru da
olmayabilir -bunu bırakalım bir kenara- ama vatandaşın bir
anda buna inanıp gösterdiği reaksiyon, bu Hükûmete ve sizlere önemli
bir ikaz olmalıdır. Buradan ifade ediyoruz, durum kötü, her an bir
patlamaya yol açabilir, belki dünkü dedikodu olabilir ama bir gerçek var ki
Urfada bayrağımız da indirildi, polisimiz de şehit edildi.
Biz, bunların, muhalif adı altında hükûmetle
savaşanların önemli bir bölümünün çapulcu olduğunu, yarın
bu silahın bize döneceğini defalarca söyledik, işte döndü.
Umarım Hükûmet aklını başına alır ve Suriye
politikasını da yeniden gözden geçirmeye başlar.
Çok teşekkür
ediyorum, saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Çirkin.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Bir sonraki
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/751 Esas
numaralı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 7 nci
maddesinin 1 inci fıkrasında ki Hizmet
sağlayıcıları ifadesinin Yetkilendirilmiş hizmet
sağlayıcıları olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Turgay Develi (Adana) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor musunuz?
BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI
İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Develi, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
TURGAY DEVELİ
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanunun
yasalaşmaması için köle yasasına karşı direnen
sendikaları ve işçileri buradan selamlıyorum.
Kamu iktisadi
teşebbüsü olan PTTnin, özelleştirilmesinin önünü açan bu serbestleştirme
yasasına konu olan PTTnin, KİT Komisyonunda denetimini
yapıyoruz. Yaptığımız denetimler sırasında
gördüğümüz, teftiş kurulunun ve kanununu değiştirmeye
çalıştığınız Sayıştayın
yaptığı tespitlerden birkaç tanesini sizlere hatırlatmak
istiyorum.
Değerli AK
PARTİli milletvekilleri, özellikle, sizlerin bunu dinlemesini istiyorum
çünkü yarın, seçim bölgelerinizde bunların hepsi işçiler
tarafından karşınıza çıkarılacak.
Sevgili
yurttaşlarımız, AK PARTİnin, AK PARTİ
bürokratlarının PTTyi nasıl fütursuzca, keyiflerine göre
kullandıklarını, hiçbir denetime tabi olmaksızın
hazinenin parasını, devletin parasını
kullandıklarını ve hiçbir hesap vermediklerini
Sayıştayın yaptığı tespitlerle şimdi sizlere
anlatacağım.
Sayıştay
denetçileri, PTTnin Genel Müdürümüz burada- 2009, 2010, 2011, 2012
yıllarında -2013e geldik- değerli milletvekilleri, Malzeme
Dairesi Başkanlığının, Muhasebe ve Finansman Dairesi
Başkanlığının hesaplarının teftiş
edilmediğini tespit etmişler. Düşünebiliyor musunuz, 37 bin
kişinin çalıştığı, sadece 2008 ile 2011
yılları arasında 5 milyar lira yatırım yapılan,
şimdi de görüştüğümüz kanunla özelleştirilmesine kanun
hazırlanılan PTTnin tam dört yıldan bu yana muhasebesi,
Finansman Dairesi Başkanlığı ve Malzeme Dairesi
Başkanlığı denetlenmiyor arkadaşlar. Bu ne demek?
Hazinenin, 75 milyon yurttaşın, hepimizin bütçesi olan PTTnin
kullandığı para, muhasebesi, kaynakları ve Malzeme Dairesi
Başkanlığının yaptığı harcamalar hiçbir
denetime tabi tutulmamış, teftiş kurulu hiçbir evrakı
incelememiş. Bunu KİT Komisyonunda sorduk Neden böyle? diye, bize
cevap geldi 2013 yılında denetleyeceğiz. diye. E, şimdi, şirket
de satılacak, özelleşiyor. Ne olacak bundan önceki denetlenmemiş
hesaplar? Bunun hesabını kim verecek? Bu devletin, bu milletin
parasının hesabını bir genel müdürün, yönetim kurulu
üyelerinin insafına mı terk edeceğiz? Sadece bu kadar
değil.
PTTde
çok ilginç bir muhasebe işlemi daha yapılmış değerli
milletvekilleri. Danıştay ısrarla ve inatla Şu kalem
üzerinden harcamalarınızı yapın. demesine rağmen, o
kalem üzerinden değil, başka bir muhasebe işlemi üzerinden 34
milyon lira para harcanmış Çeşitli Giderler altında.
Keyfiyete bakın. Bu milletin parasını keyfî olarak
harcamışlar. Bir kalemdeki para 34 milyon lira. Diğer
paraların hiçbirinin teftişi yapılmamış, izi
sürülmemiş. Şimdi, bu şirket de serbestleştirme adı
altında özelleştirilerek geçmişteki dört yıl sorulamayan
hesaplar bir anlamda buharlaştırılmaya
çalışılıyor. Bu, vicdanlarınıza
sığıyor mu?
AHMET ARSLAN
(Kars) Yasal mecburiyet beş yıl.
TURGAY DEVELİ
(Devamla) Yasal mecburiyet beş yıl. Beş yıldan sonra,
aynı TEDAŞta yaptığınız gibi denetimi özel
sektöre devredersiniz, siz de kurtulursunuz, milleti de
kandırmış olursunuz.
Biraz sonra devam
edeceğim.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Develi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Evet, önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım.
Önergeyi kabul
edenler
Kabul etmeyenler
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Yok, yok
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Var, var Sayın Başkan.
Eğer tereddüdünüz
varsa elektronik yapın.
BAŞKAN Elektronik
cihazla oylama yapacağız ve iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge
kabul edilmemiştir.
Şimdi 7nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 7nci madde kabul edilmiştir.
8inci madde
üzerinde dört önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Posta Hizmetleri Kanun Tasarısının 8 inci maddesinin
birinci fıkrasında yer alan
vergi, harç
ibaresinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş İsmail Tamer Mustafa Gökhan Gülşen
Kayseri Kayseri Kastamonu
Osman Kahveci Şirin Ünal Recep Özel
Karabük İstanbul Isparta
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 452 Sıra Sayılı
Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 8 inci maddesinin (1) inci
fıkrasında yer alan alınan ibaresinin tahsil edilen olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Namık Havutça Haluk Eyidoğan Ali İhsan Köktürk
Balıkesir İstanbul Zonguldak
Mehmet S. Kesimoğlu Erdal
Aksünger
Kırklareli İzmir
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 452 Sıra Sayılı
Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 8 inci maddesinin 1inci
fıkrasının birinci cümlesinden sonra Eksik ya da fazlaya
ilişkin gecikme cezası uygulanmaz. cümlesinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
D. Ali Torlak Ali Halaman Zühal Topcu
İstanbul Adana Ankara
Mehmet Günal Kemalettin Yılmaz Necati Özensoy
Antalya Afyonkarahisar Bursa
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
452 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının 8. Maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Pervin
Buldan Hasip
Kaplan
Bingöl Iğdır Şırnak
Nursel
Aydoğan Mülkiye
Birtane
Diyarbakır Kars
BAŞKAN Komisyon son okunan
önergeye katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE
(İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okuyun lütfen.
Gerekçe:
Eksik alınan paraların tahsil
edilmesi işlemi ekstra bir iş yükü ve süreç gerektirmektedir. Tahsil
edilecek parada optimal bir değer belirlenmez ise tahsil süreci kamunun
aleyhine olacaktır. Bu açıdan optimal meblağın
hesaplanıp, tasarıda belirtilmesi gerekmektedir.
Bu nedenle maddenin tasarı
metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 452 Sıra Sayılı
Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 8 inci maddesinin 1inci
fıkrasının birinci cümlesinden sonra Eksik ya da fazlaya
ilişkin gecikme cezası uygulanmaz. cümlesinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Kemalettin
Yılmaz (Afyonkarahisar) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE
(İstanbul) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim konuşacak?
OKTAY VURAL (İzmir) Kemalettin
Yılmaz
BAŞKAN Kemalettin Yılmaz
Sayın Yılmaz, buyurun
efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 452 sıra
sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 8inci
maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz değişiklik önergesi
üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
AKP Hükûmetinin klasiklerinden birini
daha yaşamaya devam ediyoruz. Özerkleştirme adına, kendilerine
AKPnin gizli çiftliklerini kurmaya devam ediyorlar. 1840 yılında
Posta Nezareti olarak kurulan, Osmanlı İmparatorluğunda ve
Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunda büyük vazifeleri yerine getirmiş
millî bir kurumu daha sermayenin ve patronların düzenine geçiş
yaptırıyorlar.
Yüz yetmiş üç yıllık
tarihi olan ulu çınar PTTyi AŞ statüsüne alıyorsunuz. Yani
özerk yönetim adına AK PTT AŞyi kurmayı hedefliyorsunuz.
Yıllardır Yapılandırıyoruz. diyerek PTTnin her
bölümünü iş bilmeyen taşerona, yandaş şirketlere
peşkeş çekiyorsunuz. PTT temizlikten güvenliğe,
dağıtımdan kargoya her bölümünde onlarca taşeron
şirketle çalışan ve millete para kazandırırken ihaleyle
verdiği işi kendi kadrolu personeline yaptırmaya devam eden bir
devlet kurumu olarak var şu anda. Birileri milyonlarca lira para
kazanırken sen kendi kadrolu personelini bankacı yaptın,
postacı yaptın, dağıtıcı yaptın, kargocu
yaptın. Bu çalışmayı yaparken de yıllardır kuruma
emek vermiş postacıyı, dağıtıcıyı,
memuru hiçe saymaya devam ediyorsunuz, onların haklarını âdeta
gasbediyorsunuz. Tabiri caizse, mevcut personele İşine gelirse
çalış, işine gelmezse seni bir kuruma sözleşmeli olarak
verirler, orada ne hâlin varsa gör. diyorsunuz. Bu, ne kurum kültürüne ne de
devlet ahlakına yakışan bir tutumdur. Ülkenin ekonomisini
getirdiğiniz hâl nedeniyle postacıyı, halkın gözünde, kara
haber veren, icra bildirisi dağıtan, borç ekstresi getiren kamu
görevlisi hâline getirdiniz. Şimdi ise Yeter, sizinle işimiz bitti,
biz bütün işi kafamıza göre eleman alır ona göre
yaptırırız, o olmazsa taşerona yaptırırız.
demek için eksik olan yetkiyi yani özerkliği almaya
çalışıyorsunuz.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyetinin hangi millî kurumu
özelleştirildiyse olan onun müşterilerine olmuştur.
TEDAŞın özelleştirilmesi, PETKİMin satılmasında
müşterileri zarar görmüştür. Türk TELEKOM satıldı olan
müşterilerine oldu, binlerce vatandaş sıkıntı içinde,
bu kurumun eziyetine maruz kalıyor. Ülkedeki telekomünikasyon yabancı
sermayenin elinde, vatandaş ise sermayenin gözünde âdeta yolunacak kaz.
İnternetinden telefonuna herkese zulüm eden bir kurum hâline getirdiniz TELEKOMu.
PTT de aynı duruma düşürülecek, anonim şirket yapılıp
özelleştirmenin yolu açılacak, yarın vatandaşın
pastasından çok ciddi kayıplar olacak. Telgrafından
postasına kadar her işinde, kamu kurumu olmayan PTT tarafından
verilen hizmetlerde ciddi mağduriyetler yaşanacaktır.
Anayasanın
22nci maddesinde, vatandaşlara verilen Haberleşme hürriyeti
başlıklı maddenin, devlet tarafından sağlanması
gereken hizmetlerden kaynaklanan vatandaşın anayasal hakları da
gaspedilmiş olacaktır. PTTnin telefon hizmeti, bir oldubittiyle, kâr
ettiği hâlde âdeta peşkeş çekildi. Sırada ise PTTnin son
kalan kısımlarını AŞ yaparak özelleştirmenin
yolunu açmaktasınız. Dünyanın birçok ülkesinde petrol, iletişim,
posta hizmetleri millî olarak korunurken, hatta, bazı ülkeler tekrar
millîleştirirken bizdeki bu heves nedir, anlamak mümkün değil.
Yarın PTTyi de iktidarınıza yakın bir yabancı sermaye
grubuna satarsanız -ki bundan hiç şüphe yok- ama dikkat edin ki bir
şarkı var Bak, postacı geliyor, selam veriyor/Herkes ona
bakıyor, merak ediyor. diye. Bu şarkının yerine Gelme
postacı, gelme kapıma/Ne bir mektup, ne bir haber getirme bana.
şarkısını söylemek zorunda kalırsınız.
Değerli
milletvekilleri, genel olarak baktığımızda ise az ve
nitelikli personeliyle hizmet veren, yıllık yaklaşık 200
milyon lira civarında kâr eden PTTnin özelleştirmesinin temelleri
atılacak bu yasadan derhâl vazgeçilmelidir. PTT özerkleşecekse bile
özerk yönetimini sağlayacak yasa çıkarılarak yeniden çağa
uygun, hizmet ve ürünlerini modernize eden kamu kurumu olarak, hatta, ikinci
Tsinin yanına tekrar telefonu da ekleyerek posta, telgraf, telefon
teşkilatı olarak hizmet vermeye devam ettirilmelidir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Karar yeter sayısını arayacağım.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Var var; Sayın Başkan, var.
BAŞKAN
Evet, karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Bir sonraki
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 452 Sıra Sayılı
Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 8 inci maddesinin (1) inci
fıkrasında yer alan alınan ibaresinin tahsil edilen olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Haluk Eyidoğan
(İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
katılıyor mu önergeye?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE
(İstanbul) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim konuşacak?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Turgay Develi.
BAŞKAN Sayın Develi,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
TURGAY DEVELİ
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanunlar,
TEDAŞın satılması, Devlet Demiryollarının
özelleştirilmesi için önünün açılması, TEKin
satılması, SEKAnın satılması, bütün bunlar Adalet ve
Kalkınma Partisinin mecburen çıkartmak zorunda kaldığı
yasalar. Küresel finansın siyaseten cariyeliğini yapan AK PARTİ
ya bu yasaları çıkaracak Türkiyeyi küresel finansın hizmetine
sunacak ya da iktidardan o gün alaşağı edilecek. Başka
şansı yok, mecbursunuz, burada oturan milletvekillerinin hiçbirisinin
bu yasalara içinden gelmese bile Hayır. deme şansı yok.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Nereden biliyorsun?
TURGAY DEVELİ
(Devamla) Çünkü bu görevle iktidara getirildiniz siz. Siz bu görevle iktidara
getirilince sizin bu fütursuzluğunuzdan cesaret alan bürokratlar da kendi
bildikleri gibi şirketleri, kurumları yönetiyorlar.
Bir örnek daha
size: PTT, 2012 yılında çeşitli hizmetleri almak için ihaleye
çıktı, ihaleler yapıldı; posta dağıtım
ihaleleri, kargo dağıtım ihaleleri. Aradan üç ay geçti, beş
ay geçti, devrettiği, ihaleyi verdiği şirketler işleri
yapamayınca işler PTTnin kadrolu işçilerine
yaptırılmaya başlandı. Bunun üzerine, arkadaşlar,
değerli milletvekilleri, paramızın nasıl çarçur
edildiğini, nasıl iğdiş edildiğini, ne kadar
niteliksiz şekilde yönetildiğinizi anlamanız için dikkatle
dinlemenizi istiyorum, yönetim kurulu bu şirketlere, bölge müdürlüklerine
talimat yazarak cezai işlem uygulanması talimatını verdi.
Öyle ya, ihale yapılmış, iş yeri teslimi yapılmış,
işler yapılmayınca yüklenici firmaya sözleşme gereği
ceza uygulanması gerekiyor. Tam ceza uygulanmasına
başlanırken ne hikmetse PTT Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu
Başkanı imzasıyla Bu işlerde biz altyapıyı
hazırlamadan ihaleye çıktığımız için hata
bizdedir. denilerek ceza işlemi yapılması talimatı veren
genelgenin iptal edilmesini istediler. Bunu komisyonda sorduk, Madem ihaleye
çıkmak için hazır değildiniz niye ihaleye
çıktınız? İhaleye çıktınız, işi teslim
ettiniz, madem altyapı uygun değildi firma neden işi kabul etti?
Üç ay boyunca iş yapılamadı, sözleşmeden doğan hak
gereği bu şirketlerin ceza ödemeleri gerekiyordu, neden bunu daha
sonra iptal ettiniz? Burada kamunun, PTTnin kaç lira zararı var?
İş yapmayan firmaya kaç lira para ödendi? Bunları bize verin,
açıklayın. dedik Sayın Bakanın huzurunda, üst komisyon
toplantısında. Sayın Bakan talimat verdi Genel Müdüre, Verin.
Ben de bilmiyorum bu detayları. dedi. Biz de umutla bekledik, acaba PTT
Genel Müdürü, yönetim kurulu nasıl bir işlem tesis etmiş, hangi
yanlışları yapmış, kaç lira ceza ödenmesi gerekirken
ne kadar para üste ödemiş. Gelen cevap hiçbir rakamı ihtiva etmiyordu
arkadaşlar. Yine, devletin ne kadar zarara
uğratıldığı bir milletvekilinden, bir parti grubundan,
siz değerli milletvekillerinden gizlendi.
Şimdi
huzurunuzda bir daha soruyorum: Bu firmalara ne kadar para ödendi? Devletin
iş bilmez bürokratlarının yaptığı hatadan
dolayı, işlerini iyi yapamayan bürokratlardan dolayı bu milletin
kaç lira parası iş yapmadığı hâlde müteahhit firmalara
ödendi? Niye bunu açıklamaktan kaçınıyorsunuz? Niye? Sebep ne?
Bu millete gerçekleri anlatacağız. Yüreğiniz varsa,
yaptığınız bir yanlış yoksa bu rakamları
açıklayın, hep beraber öğrenelim.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Bir sonraki
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Posta Hizmetleri Kanun Tasarısının 8 inci maddesinin
birinci fıkrasında yer alan
vergi, harç
ibaresinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI
İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) Takdire bırakıyoruz
efendim.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Elitaş.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Katıldılar, bir şey yok.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Katılamaz, Komisyonun katılması
gerekir biliyorsunuz.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Katıldı Komisyon da.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Komisyon katılamaz, Komisyon takdire
bırakır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Biraz önce burada
konuşan milletvekili arkadaşımız ya akşamın bu
saatinde ne söylediğinin farkında değil
Çünkü, söylediği
sözü umuyorum, diliyorum geri alacaktır. Küresel sermayenin cariyesi ne
demek?
TURGAY DEVELİ
(Adana) - Siyaseten cariyesi.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Siyaseten
de cariyesi olmaz, başka şekilde de olmaz.
TURGAY DEVELİ
(Adana) Olur, yaptığınız o.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Bu, terbiye sınırlarını
aşan bir deyimdir, terbiye sınırlarını aşan bir
deyimdir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
TURGAY DEVELİ
(Adana) Terbiyesizlik değil. Sizin yaptığınız
siyaseten cariyelik. Söylenen her şeyi yapıyorsunuz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Hiç kimsenin orada, burada bu
haksızlığı, terbiyesizliği yapma hakkı yoktur.
TURGAY DEVELİ
(Adana) Bırakın bu işleri!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Sen kimin cariyesisin?
TURGAY DEVELİ
(Adana) Ben Türk milletinin... Sen emperyalizmin cariyeliğini
yapıyorsun, siyaseten cariye
Bu kurumları niye satıyorsunuz?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Ben Türk
milletinin hizmetkârıyım, ben Türk milletinin hadimiyim diye ortaya
çıktım, hiç kimsenin cariyesi
TURGAY DEVELİ
(Adana) Bırakın bu işleri! Bırak bu işleri!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Otur yerine
Otur yerine
Bakın
değerli milletvekilleri, her türlü eleştiriyi sindiririz, hazmederiz
ama hiç kimse, burada, birilerini farklı bir şekilde itham etme
hakkına sahip değildir. Cariye ne demek?
TURGAY DEVELİ
(Adana) Her denileni yapan demek.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) -
Erkeğe hizmet eden kadın demektir. Ayıptır, utan!
TURGAY DEVELİ
(Adana) Siyaseten cariyelik Her denileni yapan demek.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bu yaptığınız iş
yanlış demektir. Cariye Alıp satılan emtia demektir.
TURGAY DEVELİ
(Adana) Aklınıza kadından başka bir şey gelmiyor ki.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Otur yerine, otur!
Cariye Alıp
satılan emtia demektir.
BAŞKAN
Lütfen arkadaşlar
Lütfen
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) On yıldır, on bir yıldır bu
millete hizmet ediyoruz, bu millete hizmet etmek için gayret gösteriyoruz.
Yaptığımız iş ortada, icraatlarımız da
ortada. Sanki milletin aklı yok, küresel sermayeye satılmış
bir AK PARTİ iktidarı ama kendisi hiçbir şey yapmamış,
bu memleketin dertleriyle, milletin problemleriyle ilgilenmeyen bir Cumhuriyet
Halk Partisi sandığın karşısına çıkıyor,
her seferinde de neticeyi alıyor.
TURGAY DEVELİ
(Adana) Görüşeceğiz, görüşeceğiz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bu memleketin sizi altmış
yıldır iktidara getirmemesinin sebebi bu. Anca söylüyorsunuz, hakaret
ediyorsunuz, iftira ediyorsunuz ama millet geliyor, sandıkta size her
seferinde dersini veriyor.
TURGAY DEVELİ
(Adana) Sorduğum sorulara cevap ver.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) O soruya yazılı olarak cevap verilir ama
sorduğun soruyu edepli ve adaplı sorduğun sürece; eğer
İç Tüzük kendisine yetki veriyorsa, Başkan da izin veriyorsa bakan o
konuyla ilgili cevap verir.
Söyleyin
bakalım sayın milletvekilleri, hangi kanunun ne olduğunu
bilmiyorsunuz. Vicdanınız varsa, yüreğiniz varsa
Senin yürek
ölçün ne? Burada konuşarak, gelip de Şöyle şöyle yüreğin
var mı? diye... Haydi, biri de çıkıp karşına Gel
bakalım, yürekleri tartalım. derse ne diyeceksin? (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Değerli
milletvekilleri, gecenin bu saatinde konuşmalarımıza dikkat
edelim, ölçülü olalım. Eleştiriye açık olduğumuzu ifade
ediyoruz, her türlü eleştiriye açık olduğumuzu ifade ediyoruz,
Hakaret olmadığı sürece, iftira olmadığı sürece,
içinde küfür olmadığı sürece bu eleştirileri herkes
yapabilir. diyoruz ama burada kalkıp da tahrik etmenin, milletvekili
arkadaşlarımızın sakin bir şekilde dinlemesini
kullanıp da kürsünün şehvetine, sözün şehvetine
kapılıp lafın nereye gideceğini herkes bilmeli. Onun için
bu yasayla ilgili
TURGAY DEVELİ
(Adana) Başkan, on beş dakika mı verdiniz söz
hakkını?
BAŞKAN Anlamadım
efendim.
TURGAY DEVELİ
(Adana) On beş dakika mı verdiniz söz hakkını?
BAŞKAN
Önergesi var, beş dakika konuşabilir Sayın Develi.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Evet, şimdi anlaşıldı,
beş dakikayı on beş dakika da görüyor. Ne diyelim artık?
Başka bir şey diyemiyorum.
Bakınız,
değerli milletvekilleri, yaptığımız yasaları
anlatırsınız, ifade edersiniz, Şurada yanlış
yaptınız, burada yanlış yaptınız. dersiniz. Vatandaş
izliyor, tutanakları okuyor, yarın basın toplantısı
yaparsınız, bunu değerlendirirsiniz, millete bizi şikâyet
edersiniz. Millete yaptığınız şikâyetlerde, eğer
milletin dilinden anlıyorsanız, onların gönlüne
girebiliyorsanız millet bir sene sonraki yapılacak seçimlerde sizi
destekler, mahallî idareler seçimlerinde AK PARTİ iktidarına dersini
verir. 2015 yılındaki yapılacak milletvekilliği
seçimlerinde de gelir, yine dersini verir ama siz, iftiradan başka bir
şey bilmediğinizden dolayı
TURGAY DEVELİ
(Adana) Ne iftirası arkadaş ya, ne iftirası!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla)
yalan meseleleri ifade ettiğinizden
dolayı ve burada milletvekillerine de hakaret ettiğinizden
dolayı, kusura bakmayın, bu millet altmış yıldır
iktidarı vermediği gibi
TURGAY DEVELİ
(Adana) Demagojiyi bırak.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla)
2023te de, 2053te de, 2071de de AK
PARTİyi ve AK PARTİ zihniyetini iktidara getirecektir, bunu kimse
engelleyemeyecektir.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Elitaş Sayın Develinin
açıklamasına cevap verirken Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna
sataşmada bulunmuştur, söz istiyorum efendim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Cevap vermedim, önerge adına konuştum.
BAŞKAN
Buyurun efendim, iki dakika içinde, lütfen yeni bir sataşmaya meydan
vermeden. (CHP sıralarından alkışlar)
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
14.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaşın görüşülen kanun tasarısının
8inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşma
sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; eleştiri yaparken zaman zaman maksadı aşan
kelimeler kullanılabilir. Elbette, kullanmamak daha doğrudur ama
Sayın Develinin yapmış olduğu bir siyasi eleştiridir,
hakaret kastıyla herhangi bir kelime kullanmamıştır. Ama o
kelime farklı da yorumlanabilir, Sayın Elitaşın
söylediği anlama da alınabilir ama Sayın Develi o anlamda, o
kasıtla bir şey söylememiştir. Ancak, Sayın Elitaş bu
kelimeyi ele alıp eleştiri yaparken kendisi çok daha ağır eleştiriler,
çok daha ağır cümleler kullandı.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Mesela?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Ben, o zaman Sayın Develinin cümlesini
şöyle düzeltip size yöneltiyorum: Cari açık sizin Hükûmetinizin
uluslararası sermayeye verdiği rüşvettir.
İtirazınız var mı?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Var.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Hayır, olamaz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Hamzaçebi
Lütfen Sayın Hamzaçebi
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) İtirazınız yok, sesiniz
çıkmıyor çünkü bu cümleyi sizin genel başkan
yardımcınız söyledi. Evet, sizin bir genel başkan
yardımcınız, AK PARTİ hükûmetlerinin on yıldır
verdiği cari açığı AK PARTİ hükûmetlerinin
uluslararası sermayeye verdiği rüşvet olarak
tanımladı. Yani, siz, sizin genel başkan
yardımcınınız ifadesine göre uluslararası sermayeye
rüşvet vererek ayakta kalıyorsunuz.
YUNUS KILIÇ (Kars)
Ne alakası var?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) - Evet,
Sayın Develinin cümlesini ben böyle anladım. Ben, hakaret
kastıyla bir şey anlamadım.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Anlayış çok farklı, doğru
söylüyorsun anlayış çok farklı!
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Posta Hizmetleri
Kanunu Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/751) (S. Sayısı:
452) (Devam)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda 8inci maddeyi oylarınıza sunuyorum
OKTAY VURAL
(İzmir) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Evet, 8inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
8inci madde kabul edilmiştir, karar yeter sayısı
vardır.
OKTAY VURAL
(İzmir) Var mı?
BAŞKAN Yeni
madde ihdasıyla ilgili bir önerge vardır, okutuyorum:
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, var mı gerçekten? 97 kişi saydık
BAŞKAN Bana
verilen bilgi o.
MEHMET GÜNAL
(Antalya)
BAŞKAN
Buyurun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/751 esas
numaralı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 8 inci
maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki 9 uncu maddenin
eklenmesini ve mevcut maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif
ederiz.
"Posta
yoluyla gönderilmesi yasak maddeler
MADDE 9- (1)
Aşağıda gösterilen maddelerin posta yoluyla gönderilmesi
yasaktır:
a) Doğası ve mahiyeti veya
ambalajı dolayısıyla kişileri tehlikeye düşürebilecek,
posta maddelerini kirletebilecek veya bozabilecek, parlayıp
alevlenebilecek veya patlayabilecek ve bunlara benzer tehlikeli maddeler.
b) Tıbbi veya fenni amaçla gönderildikleri
ve göndericilerinin bu gibi gönderilere izinli bulundukları resmî
belgelerle belirtilenler hariç, afyon, morfin, kokain ve benzeri başka
uyuşturucu maddeler.
c) Üzerlerinde
hakaret veya tezyif edici adresler veya yasak lakap, unvan ve deyimler
yazılı maddeler.
ç) Üzerlerinde
genel adap ve töreye uymayan ve güvenliği bozucu ve bir suç
işlenmesini teşvik edici işaret, resim ve yazılar
taşıyan maddeler.
d) Kanun, tüzük, karar ve yönetmeliklerle
alınması, satılması, taşınması veya elden
ele geçmesi yasak edilen her türlü maddeler.
e) Canlı ve kurutulmuş veya muhafaza
edilmiş olanlar dışındaki cansız hayvanlar ile
arı, ipek böceği ve sülüklerle Sağlık
Bakanlığı ile Gıda Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı tarafından gönderilmesine izin verilen ve
tehlikeleri önlenmiş bulunan canlı böcekler hariç diğer
böcekler.
f) Haberleşme gönderileri içine posta
pulları, posta bonoları, banknot, kâğıt para veya elinde
bulunduranın faydalanabileceği her türlü değerli
kâğıtlar konulması.
g) Değerli
koli veya kutulardan başka posta gönderileriyle madeni paralar ve
işlenmiş veya işlenmemiş platin; altın, gümüş ile
değerli taşlar ve mücevherler ve bu gibi değerli maddeler
gönderilmesi.
İlhan
Demiröz Haydar
Akar İdris
Yıldız
Bursa
Kocaeli
Ordu
Haluk
Eyidoğan Sakine
Öz Doğan
Şafak
İstanbul
Manisa Niğde
Turgay
Develi
Adana
BAŞKAN
Şimdi Komisyona soracağım, Komisyon önergeye salt
çoğunlukla, 14 üyeyle katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde
olarak görüşme açacağım; Komisyonun salt çoğunlukla
katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden
kaldıracağım.
Şimdi
Komisyona soruyorum: Önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?
BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI
İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) Çoğunluğumuz
olmadığı için katılamıyoruz efendim.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Davet etmeniz lazım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Davet diye bir şey yok. Sayın
Başkan davetiye mi çıkaracak herkese. Gelir Komisyon üyesi, gider
oraya.
BAŞKAN
Evet, davet edebilirsiniz.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Yani usul böyle.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, usulde davet diye bir şey
yoktur, Komisyon oraya oturursa olur.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Gerek yok, gerek yok davete.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, davete gerek yok, Komisyon
oraya gider oturur.
BAŞKAN
Komisyon
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Önergeyi duydular.
BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI
İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) Davete gerek yok efendim.
BAŞKAN Salt
çoğunluğunuz olmadığı için katılamıyorsunuz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Efendim, böyle bir usul yok. Sayın
Başkanım, yeni bir usul çıkarmayalım.
BAŞKAN
Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmamış
olduğundan önergeyi işlemden kaldırıyorum.
Şimdi 9uncu
madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 452 Sıra Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu
Tasarısının 9 uncu maddesinin 7nci fıkrasında yer
alan "usul ve esaslara göre" ibaresinden sonra gelmek üzere "en
fazla üç kez yazılı olarak uyarılır. Mevzuata
aykırı uygulamaların devamı halinde" ibaresinin
cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
D.
Ali Torlak Ali
Halaman Zühal
Topcu
İstanbul
Adana Ankara
Necati
Özensoy Mehmet
Günal Cemalettin
Şimşek
Bursa
Antalya
Samsun
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
1/751 Esas
numaralı (SS 452) Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 9 uncu
maddesinin (3) numaralı fıkrasının, "PTT'nin söz
konusu yetkiye ilişkin hak ve yükümlülükleri Kurum ile imzalanacak görev
sözleşmesi ile belirlenir. Bu sözleşme damga vergisi ve harçtan
müstesnadır. " şeklindeki ikinci ve üçüncü tümceleri ile (6)
numaralı fıkrasındaki "...veya milli güvenlik, kamu düzeni
ve genel sağlık gerekçeleri ile..." ibaresinin ve (8)
numaralı fıkrasının madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İlhan
Demiröz Haydar
Akar İdris
Yıldız
Bursa
Kocaeli
Ordu
Haluk
Eyidoğan Sakine
Öz Doğan
Şafak
İstanbul
Manisa Niğde
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
452 Sıra Sayılı
Kanun Tasarısının 9. Maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Pervin
Buldan Hasip
Kaplan
Bingöl Iğdır Şırnak
Adil
Zozani Mülkiye
Birtane
Hakkâri Kars
BAŞKAN Komisyon, son önergeye
katılıyor musunuz?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE
(İstanbul) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okuyun lütfen.
Gerekçe:
PTT bir yandan Anonim Şirketi
statüsüne kavuşurken diğer yandan, yetki belgesi yerine görev
sözleşmesi imzalamaktadır. Bu anonim şirket statüsündeki bir
şirkete imtiyaz verilmesi anlamına gelmektedir.
Aynı zamanda yetkilendirmenin,
millî güvenlik, kamu düzeni ve sağlık gibi son derece geniş ve
yoruma açık gerekçeler ile reddedilebilmesine olanak sağlanması
keyfîlik yaratma riski taşımaktadır. Bu eşitlik ilkesine
aykırılık teşkil etmektedir.
Bu nedenle maddenin tasarı
metninden çıkarılması gerekmektedir.
OKTAY VURAL (İzmir) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısını arayacağım.
RECEP ÖZEL (Isparta) Var efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, elektronik yapın.
BAŞKAN Önerge kabul
edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/751 Esas numaralı (SS 452) Posta
Hizmetleri Kanunu Tasarısının 9 ncu maddesinin (3) numaralı
fıkrasının, "PTT'nin söz konusu yetkiye ilişkin hak ve
yükümlülükleri Kurum ile imzalanacak görev sözleşmesi ile belirlenir. Bu
sözleşme damga vergisi ve harçtan müstesnadır." şeklindeki
ikinci ve üçüncü tümceleri ile (6) numaralı fıkrasındaki
"... veya milli güvenlik, kamu düzeni ve genel sağlık
gerekçeleri ile..." ibaresinin ve (8) numaralı
fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
İdris
Yıldız (Ordu) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon, önergeye
katılıyor musunuz?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE
(İstanbul) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın İdris
Yıldız, Ordu.
Sayın Yıldız, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
İDRİS YILDIZ (Ordu)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Posta Hizmetleri Kanunu
Tasarısının 9uncu maddesi üzerine söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, bundan sonra karar yeter sayısı isteyeceğim de
kâtip üyeler bir sayarlarsa şimdiden.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Saati düzeltin
saati.
İDRİS YILDIZ (Devamla)
Değerli milletvekilleri, öncelikle bir konudan bahsederek bir konuya
dikkatinizi çekmek istiyorum. Adalet ve Kalkınma Partisinin
Kızılcahamam kampının cumartesi günü akşamı Sayın
Başbakan MİT-PKK görüşmeleriyle ilgili bir açıklamada
bulundu. MİTin yetki, görev, sorumluluklarını hepimiz
biliyoruz. Tabii ki MİTin PKKyla, bir başka kurumla, başka
koşullarda, başka şartlarda, hangi görüşmeleri
yapacağını, görev, yetki ve sorumluluk alanlarını
onlar da biliyorlar ama Sayın Başbakanın yaptığı
açıklamayı özenle ve dikkatle dinledim. Sayın Başbakan,
sadece bu Hükûmet döneminde MİT-PKK görüşmelerinin
olmadığını, MİT-PKK görüşmelerinin merhum Özal
döneminde, merhum Erbakan döneminde, hatta ki kendi ifadesi böyle- 56ncı
ve 57nci Hükûmet döneminde de olduğunu ifade etti. Tabii ki MİTin
PKKyla görüşmesini ben de doğal buluyorum, görev, yetki ve
sorumluluk alanları içinde buluyorum ama Sayın Başbakanın
bu hitabetinde merhum Özalla merhum Erbakan arasındaki Sayın
Yıldırım Akbulutun, Sayın Mesut Yılmazın,
9uncu Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demirelin ve Tansu
Çillerin atlanılmasını, yine 56ncı ve 57nci Hükûmetin
Başbakanı olan Sayın Ecevitin, merhum Ecevitin burada ifade
edilmemesini, gerçekten, hayretle ve ibretle izledim. Hayret ettiğim,
ibret ettiğim konu şu: Barış sürecinden, çözüm sürecinden
bahsediyoruz. Barışın bu ülke için ne kadar önemli, ne kadar
değerli olduğunu Sayın Başbakan da muhalefet partisi genel
başkanı Sayın Kılıçdaroğlu ve diğer siyasiler
de, hep beraber söylüyoruz, bununla ülkede bir seferberlik ilan ettiğimizi
ifade ediyoruz ama Sayın Başbakan daha barış sözcüğünü
ağzına almışken aradaki başbakanları, merhum
Sayın Ecevitin
Ki ben gerçekten rahmet diliyorum Sayın Özala da Sayın
Erbakana da Sayın Ecevite de ama yaşayanlara da uzun ömürler
diliyorum. Biz bu Meclis çatısı altında, gazi Meclis
çatısı altında olanlar birlikte barışı
konuşamıyorsak, bu ülkeyi temsil eden hepimizin başbakanı
Sayın Başbakan diğerlerini farklı görerek ifade etmiyorsa
bu barışı nasıl sağlayacağımızı
hepinizin takdirine bırakıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, kanun tasarısıyla ilgili
Posta sektörünün
serbestleştirilmesi ve sektörün düzenlenme ihtiyacı Türkiye'nin
Avrupa Birliği üyelik süreci bağlamında gündeme gelmiş,
Avrupa Birliği Türkiye'den sektörün Avrupa standartlarına göre
düzenlenmesini istemiştir. Avrupa Birliğinin bizden bir
çırpıda gerçekleştirmemizi istediği bu konuda ne gibi
aşamalardan geçtiğini ve Avrupa Birliği iç marketinin
yürütülmesinde karşılaştığı problemlerden
bahsetmek istiyorum.
Avrupa
Birliği, posta sektörünü serbestleştirerek posta hizmetinde iç
pazarı bütünleştirmek, uygun bir düzenleyici yapı ile Avrupa
Birliği düzeyinde tüm vatandaşların alım gücüne uygun
ücretlerle etkin, güvenilir ve kaliteli posta hizmeti sunulmasını
sağlamayı amaçlamıştır. Ancak, Avrupa Birliği
Komisyonu tüm üye ülkelerde posta sektörünün 2009 yılına kadar
özelleştirilmesini hedeflemiş olmasına rağmen, Fransa,
Belçika ve Lüksemburg'da tekelci posta hizmet sağlayıcılarının
öncülük ettiği serbestleştirmenin geciktirilmesi için
başlatılan kampanya İtalya, İspanya, Yunanistan, Polonya,
Macaristan ve daha birçok üye ülkenin hizmet
sağlayıcılarından olduğu kadar Avrupa Parlamentosunun
birçok üyesi tarafından da destek görmüştür.
Buna rağmen,
serbestleştirmenin başlamış olduğu ya da tamamlanmakta
olduğu Almanya, İsveç, Hollanda ve İngiltere'de posta hizmeti
sağlayıcıları Avrupa Birliği ülkelerinin bu işi 2009
yılına kadar sonuçlandırma hedefine pek fazla kulak asmamışlardır.
Posta
çalışanları da hızlı özelleştirmenin kamu
görevlilerini tahrip edeceği ve büyük oranda işten çıkarmalarla
sonuçlanarak müşteriye daha zayıf hizmet sağlanacağı
korkuları arasında
amaçlarının
"Avrupa'da evrensel posta hizmetini korumak" olduğunu
belirterek Avrupa genelinde toplu greve gitmişlerdir.
Bütün
bunların sonunda Avrupa Parlamentosu Ulaştırma Komitesi Avrupa
postalarının 2011 yılına kadar
serbestleştirilmesindeki gecikmeyi ezici bir çoğunlukla kabul
etmiştir. Konseyde süren tartışmalar Fransa ve Almanya
arasında kutuplaşmaya sebep olmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Yıldız, teşekkür ediyorum.
İDRİS
YILDIZ (Devamla) Sayın Başkan, sürede bir şey
BAŞKAN
Vakti tam tersine bir buçuk dakika da fazla verdim.
İDRİS
YILDIZ (Devamla) Hayır Sayın Başkan.
BAŞKAN
Verdik efendim, evet. Başlangıçta olmuştu. Fazlasıyla
Buyurun.
İDRİS
YILDIZ (Devamla) Peki. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Çok teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Tamam, karar yeter sayısını da arayacağım.
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Son önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 452 Sıra Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu
Tasarısının 9uncu maddesinin (7) nci fıkrasında yer
alan "usul ve esaslara göre" ibaresinden sonra gelmek üzere "en
fazla üç kez yazılı olarak uyarılır. Mevzuata
aykırı uygulamaların devamı hâlinde" ibaresinin,
cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
D. Ali Torlak (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu önergeye?
BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI
İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Cemalettin Şimşek, Samsun.
Buyurun Sayın
Şimşek.
CEMALETTİN
ŞİMŞEK (Samsun) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 452 sıra sayılı Posta
Hizmetleri Kanunu Tasarısının 9uncu maddesiyle ilgili olarak
vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerine söz
aldım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, maddeyle posta hizmeti verilebilmesi veya bunun için gerekli
altyapının kurulup işletilebilmesi için Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumu tarafından yetkilendirme ve işletme usul ve
esasları belirlenmektedir.
Maddenin (7)nci
fıkrasında ise yetki belgesi hizmet sağlayıcının
faaliyetlerinin mevzuata aykırılık durumunda kurum
tarafından ne şekilde iptal edileceğini düzenlemektedir.
Değişiklik önergesiyle şirketlerin mevzuata aykırı
iş ve eylemleriyle ilgili olarak önce uyarılması ve sonra
uyarılara rağmen devamında ise yetki belgesinin iptali
öngörülmektedir. İnşallah, bu değişiklik önergemize
katılırsınız.
Değerli
milletvekilleri, şimdi, burada devlet böylece posta hizmetlerini de
piyasalaştırarak bir yükü daha üzerinden atıyor, ancak devlet
bir anlamda bu kuruluşların yükünü üzerinden atarken, bunların
bütün yükünü vatandaşın üzerine yıkmaktadır. Bu tamamen
Altta kalanın canı çıksın. politikasıdır.
Devlet piyasalaşırken ve liberalleşirken sosyal devlet olma
özelliğinden uzaklaşmaktadır.
Evet, bu yasaya
gerekçe gösterilirken, devlete rekabete dayalı politikalar oluşturmak
çağdaş bir yaklaşım gibi gözükmektedir, ancak bu anlamda
çıkarılan her yasa hizmet bedellerini artırıp
vatandaşa yeni yükler getirmektedir maalesef.
Değerli
milletvekilleri, ben geçen hafta Samsundaydım, köylü, esnaf, asgari
ücretli, işçi, memur ve emekli, her kesimden insanlarla görüşme
fırsatı buldum. Maalesef, köylü ürettiği ürünü maliyetine
satamamakta, dolayısıyla tarlasını ekmekten vazgeçmektedir.
Esnaf bitmiş, piyasalar durgun, gerçekten siftah etmeden
dükkânını kapatan esnaflarımız vardır. Esnaf kefalete
ve bankalara olan borçlarını artık ödeyemez duruma gelmişler.
Asgari ücretli kıpırdayamaz hâle gelmiş, ne yapacağını
şaşırmış durumdadır. Emeklilerin durumuysa
hepimizce malumdur. Emekliler kendini geçindiremezken, bir de ülkemizdeki
işsizlik nedeniyle üniversite mezunu, evli, işsiz oğluna bakmak
gibi bir yükümlülüğün altında ezilmektedir.
Bakınız,
siz burada 2/B yasasını çıkarıyorsunuz, devlete para
kazandıracaksınız, ancak Samsunda görüştüğüm 2/B
arazisi olan köylüler Bunu ödeme gücümüz yok. diye feryat ediyorlar, ama
burada siz devletin kasasına ne kadar para gireceğini hesap
ediyorsunuz. Buralardan kazandığınız paraların bir
kısmını vatandaşa sadaka gibi dağıtarak
milletimizi köle yapmaktasınız. Sosyal yardım adı
altında, bir kısmı da Avrupa Birliği müktesebatıyla
ilgili çıkardığınız bu sadaka dağıtma
yasaları çerçevesinde vatandaşlara yaptığınız bu
sosyal yardımları gün geçtikçe zorlaştırıyor, bu
konuda da âdeta vatandaşa zulüm çektiriyorsunuz.
Bakınız,
elimde gördüğünüz gibi şimdi size takdim edeceğim bir rapor var.
Bu, bir devlet hastanesinden bakım ücreti alabilmek için
çıkarılmış bir rapor değerli arkadaşlar. Bu
raporda tanımlanmış birçok hastalığı olan bir
vatandaş örneğin senil nükleer kataraktı, esansiyel tremoru,
mide malign neoplazmı, üriner inkontinansı, işitme kaybı ve
kalça artrozuyla beraber yüzde 97 sakatlık raporu almış ancak
yüzde 97 sakat olmasına rağmen Hükûmetin yeni koyduğu kriterlere
göre maalesef ağır özürlü değil, dolayısıyla
bakıma muhtaç değil. Böyle bir şey olabilir mi? Yüzde 97 özürlü
çıkıyor vatandaşımız ama yeni kriterler nedeniyle
maalesef kendisi bakıma muhtaç raporundan dolayı bakım
ücretinden faydalanamıyor.
Değerli
arkadaşlar, AKP her icraatında olduğu gibi burada da
vatandaşlarımızı hastane hastane dolaştırarak
süründürür. Evet, sen yüzde 97 özürlüsün ama bakım hakkından
yararlanamazsın. diyerek vatandaşlarımızla dalga geçmektedir.
Eğer yüzde 97 sakatlığı olan vatandaşımız
bakım yardımından istifade edemeyecekse peki kim edecek? Bu
vatandaşımız verilen rapora itiraz edecek ancak bu sefer
Ankaraya sevk ederlerse, bir taraftan gelmek için parayı nasıl
tedarik edeceğini düşünürken
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
CEMALETTİN
ŞİMŞEK (Devamla) -
diğer taraftan da bu vaziyetteki
hastayı Ankaraya nasıl getireceğini düşünmektedir.
Daha
söyleyeceğim çok şeyler vardı ama zamanım dolduğu
için
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Şimşek.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
9uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 9uncu
madde kabul edilmiştir.
10uncu madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/751 Esas
numaralı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 10uncu
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
İlhan
Demiröz Haluk
Eyidoğan Haydar
Akar
Bursa İstanbul Kocaeli
İdris
Yıldız Erdal
Aksünger Sakine
Öz
Ordu İzmir
Manisa
Doğan
Şafak
Niğde
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI
İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Aksünger, buyurun.
ERDAL AKSÜNGER
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Her şeyden
önce, bugün kaybettiğimiz çok değerli Bursaspor Başkanı
İbrahim Yazıcıya Allahtan rahmet diliyorum. Spor
camiasının ve Bursaspor camiasının başı sağ
olsun diyorum. Çok önemli bir dostumuzu kaybettik.
Şimdi, Posta
Kanunuyla ilgili özellikle özelleştirme konusunda belirttiğim gibi
Dünyada aslında çok önemli bir sektörün tam tepesinde oturan, çok önemli
bir markanın üzerinde konuşuyoruz, yüz yetmiş üç
yıllık bir marka. Dünyada marka değerleri yükseliyor. Dijital
sektörün gelişmesi, bütün ticaretin aslında dijital platforma
oturmasından sonra bence en önemli sektörlerden bir tanesi lojistik
sektörü. Gördüğümüz gibi 2000den sonra bütün dünyadaki lojistik sektöründeki
firmalar 10-15 kat büyüdüler, borsalarda çok büyük gelirler elde ettiler ve
gerçekten geldikleri nokta
Türkiyede de öyle. Dışarıdan gelen
bütün firmaların çoğu, ilk talepte bulundukları
şirketlerden -belki marka olarak söylemek yanlış olabilir ama- 2
tane büyük markayı satın aldılar, çok önemli yerlere getirdiler.
Bunu neden söylüyorum? Önümüzdeki süreç, bir vesileyle, on yıl içerisinde
5 kişilik bir firmanın İnternet üzerinde 5 milyar dolarlık
ciro yapacağı bir sürece doğru gidiyor. Bunu ben söylemiyorum, dünyanın
önde gelen, çok önemli kuruluşlarının tepesindeki CEOlar
söylüyor. Ama bekleyen tehlike ne? Bununla birlikte aradaki hizmetlerin yani
iş gücü ihtiyacı olan hizmetlerin hepsini, görünen o ki yavaş
yavaş yok edecek. Yani bu yeni emek-sermaye düzeninde aradaki bütün
emekçileri yok edecek. Ama bu arada gelişen sektörler var. Lojistik
sektörü onlardan bir tanesi. Daha önce TELEKOMu bir vesileyle içerisinden
çıkarıp ne yaptıklarını hepimiz biliyoruz.
İşte, daha önce de söyledik burada. O günden bugüne, siz orayı
özelleştirdiğinizden bugüne 84 milyar dolar ciro yapan bir
şirket oldu. Peki, ne oldu? Geri kalanını, posaları
ayıkladılar, devletin değişik kurumlarına pas ettiler
orada çalışan insanları. 11 milyar dolar da yatırım
yapacağını iddia eden TELEKOM'u satın alan şirket
hiçbir şey yapmadı, her şeyin tepesine o oturdu. Peki, bugün
yine PTTyle ilgili getirdiğiniz noktada şunu söyleyeyim: Kamu
hizmeti yapmak üzere bundan sonraki hizmetlerin de
ucuzlayacağını söylüyorsunuz. TELEKOMda öyle olmadı, TELEKOM
bugün dünyanın en pahalı İnternetini satıyor. İDOyu (İstanbul
Deniz Otobüsleri) sattınız, bir dönem terör estirdi ortalıkta,
400 liraya karşıdan karşıya adam taşımaya
başladı. Sonra o kadar çok büyük tepki oldu ki düzenlemeye gidilmek
zorunda kaldı. Bu arada adam aldı da burayı, yirmi
yıllığına, on yıllığına aldı da
adam ne yaptı? Sizin düşündüğünüzün 10 katı gelir elde
edebilecek şekilde ticarethaneler açtı içinde. Kardeşim, ben
tamamen özelleştirme karşıtı bir adamım zaten. Özel
sektörde çok önemli firmaları kurduğuma, buna rağmen söylüyorum bunu.
Niye söylüyorum? Gelecekte, görünen o ki, iş tehlikeye gidiyor. Bu
kurumları bir daha kuramazsınız. Satarsınız on
yıl, on beş yıl. Bir daha bu kurumları kuramayacağınız
gibi, bu ülkede çok ciddi şekilde istihdam sorunlarına çare
bulamazsınız.
Bakın, PTTyi
verimli hâle getirmek istiyorsanız şöyle aklıselim birkaç kelime
söyleyeyim: Ya, bu kadar lojistik firmaları var. Adamlar kapılarda,
pencerede yatıp pazarlama, marketing yapıyorlar. En kötü ihtimalle
çok değerli olduğuna inandığım el
yazısını transfer ediyorlar mesela. Sizin de aklınıza
gelebilir bunlar, oturup da değerlendirebilirsiniz.
Bir de benim
anlamadığım bunu BTKya niye vermişler? Acaba başka
bir kurumda akıllı adam bulamadılar da BTKdaki insanlara
Gelin, bunu düzenleyin. mi dediler? Burada da bir çelişki var, neden
BTK, ne alakası var BTKyla bu konunun? Uzaktan yakından bence bir
alakası yok. Görünen o ki, şu var süreç itibarıyla: PTT, bir
vesileyle, marka değerinin çok çok altında satılacak, belli
yani, görünen o. Ama şunu yapmayı bir deneseniz ne güzel olacak: Ya,
alın bunu verimli bir şirket hâline döndürün. Türkiye'nin her yerinde
böyle bir kurum yok, dünyada böyle kurumlar yok. DHL, TNT gibi şirketlerin
de yüzde 50si zaten devletin elinde duruyor, yıllardır o
bildiğiniz şirketler. Dünya devlerinin yüzde 50si devletin zaten. Ne
yapıyor ona bir bakın, onu uygulamaya çalışın
arkadaşlar. Burada çok ciddi yanlışlar yapılıyor
bence.
Ben bir an önce bu
tür yanlışlardan, bundan sonra gelecek yanlıştan da imtina
etmeniz dileğiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
10uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
10uncu madde
kabul edilmiştir.
11inci madde
üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 452 Sıra Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu
Tasarısının 11 inci maddesinin 1inci fıkrasında yer
alan bince 5ini ibaresinin binde 3ünü olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
D. Ali Torlak Ali
Halaman Zuhal
Topcu
İstanbul Adana
Ankara
Mehmet Günal Necati Özensoy
Antalya Bursa
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/751 Esas
numaralı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 11 nci
maddesinin madde başlığı ile (1), (2) ve (3) numaralı
fıkralarında geçen "idari ücret" ibarelerinin "idari
hizmet bedeli" şeklinde, (1) numaralı fıkrasının
birinci tümcesindeki "binde 5'ini" ibaresinin ise, "binde
3'ünü" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İlhan Demiröz Haydar
Akar Haluk
Eyidoğan
Bursa Kocaeli İstanbul
Sakine Öz Doğan
Şafak İdris
Yıldız
Manisa Niğde Ordu
Mehmet
Hilal Kaplan
Kocaeli
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
452 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının 11. maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Pervin
Buldan Hasip
Kaplan
Bingöl Iğdır Şırnak
İbrahim Binici Mülkiye Birtane
Şanlıurfa Kars
BAŞKAN Sayın
Komisyon, son okunan önergeye katılıyor musunuz?
BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI
İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçeyi okuyun lütfen.
Gerekçe:
İktidar,
özelleştirmede sınır tanımama
anlayışını gerçekleştirilen yasama faaliyetlerinin
tümünde sergilemektedir. 11. maddede hükümet özelleştirme
mantığı ile dahi çelişmektedir. Madde ile kamu eliyle
yapılması gereken posta hizmetlerinin özelleştirmenin ötesine
geçilerek hem kamunun gücü yok edilmekte hem de iktidarın özel sektör üzerindeki
baskısı arttırılmaktadır. Hem kamu yararına
aykırı olan hem de idari ücretlerle özel sektörü dahi baskı
altında tutacaktır.
Bu nedenle
maddenin tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Bir sonraki
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/751 Esas
numaralı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 11 nci
maddesinin madde başlığı ile (1), (2) ve (3) numaralı
fıkralarında geçen "idari ücret" ibarelerinin "idari
hizmet bedeli" şeklinde, (1) numaralı fıkrasının
birinci tümcesindeki "binde 5'ini" ibaresinin ise, "binde
3'ünü" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Haluk Eyidoğan
(İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN
Önergeye katılıyor musunuz Sayın Komisyon?
BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI
İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Kaplan, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET HİLAL
KAPLAN (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyetinizi ve tutuklu tüm milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Bu yasa
tasarısı, yüz yetmiş üç yıllık PTTnin yeniden
yapılandırılması gerekçesiyle kurumu tasfiye etme ve özel
sektöre pazarlama yasasıdır. Adalet ve Kalkınma Partisi bir
kurumu özelleştirmeye karar verdiğinde bakın nasıl
davrandığını sizle paylaşmak istiyorum. Öncelikle,
özelleştirmeyi düşündüğü kuruma uzun vadeli yatırım
yapmıyor, sonra kurumun fiziki durumunu ve hizmet sunumunu kendi kaderine
terk ediyor. Hatta, bu arada kuruma kendi yandaşlarını alarak
kadroların şişirilmesine neden oluyor. Sonradan dönüp şunu
söylüyor: Bakın, bu kurum devletin sırtında bir kambur, bu
kurum hantal, hizmet kalitesi yetersiz, rekabetçi değil. diyor.
Dolayısıyla, âdeta kamu sisteminin beceriksizliğine indirgeyecek
bir algıyla kamuoyu oluşturmayı başarıyor. O hâlde ne
yapalım? diyor. Peşinen, arkasından diyor ki: Rekabeti ve
verimliliği artırma gerekçesiyle bu kurumu özelleştirelim.
1995te PTTyi
bölerek Türk TELEKOM AŞyi kurdunuz. 2005te de bu kurumu, birkaç
yıllığına, kâr karşılığında
piyasaya sattınız hatta Türkiyeyi bu nedenle gerek telefon gerek
Internet alanında dünyadaki en pahalı sistemi uygulayan ülkelerden
biri konumuna getirdiniz. Hükûmetiniz benzer özelleştirmeleri birçok kez
tekrarladı. Bunu TEKELde, PETKİMde, Türk TELEKOMda
başardı ve yaptığınızı paylaşmak
istiyorum: Özelleştirme yaptığınız bu kurumlarda çalışanların
özlük hakları kısıtlandı. Eleman fazlalığı
gerekçesiyle işten atılmalar yaşandı. Çalışanlar
zorla emekliliğe sevk edildi. Uzun çalışma saatleri getirilerek
güvencesiz çalışma ortamı yapıldı. Hizmeti daha ucuza
mal etme bahanesiyle de taşeronlaşmaya neden oldu. Şimdi,
sıkılmadan bunun adına özelleştirme değil,
serbestleştirme, iyileştirme, düzenleme diyorsunuz.
Bakın,
Sayın Bakanım, size bir soru sormak istiyorum: Oluşturmaya çalıştığınız
bu PTT AŞnin personeli hangi statüde, siz bana yanıt verebiliyor
musunuz, kamuoyunu bilgilendirebiliyor musunuz? 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununa bağlı değiller 399 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamedeki sözleşmeli personele bağlı
değiller, 4857 sayılı İş Kanununa kısmen tabi
değiller. Peki, soruyorum: Hangi statüye tabiler? Siz bir taraftan
diyorsunuz ki: Biz, işçilerin ve çalışanların kendi
alanlarında, sendikalarda, önündeki engelleri kaldırıyoruz ve
örgütlenmelerine izin veriyoruz. Soruyorum size Sayın Bakanım: PTT
çalışanları hangi sendikada örgütlenme hakkını
bulacaklar? Devlet memurları sendikasında mı, işçi
sendikasında mı, yoksa belirsizliğini koruyacak mı?
Bakın, bu
noktada yüzlerce şikâyet var. Devlet memurluğuna girecek olan arkadaşlarımız,
yurttaşlarımız KPSS sınavına giriyor. KPSSden sonra
şöyle bir durum var: Bu PTT uygulamasında bu yasa gerçekleşirse
sizin idari hizmet sözleşmesi dediğiniz, hiçbir yasada olmayan,
Anayasaya aykırı bir temelde oluşturduğunuz bir noktada,
personelin KPSS sınavını kazanmış olsa dahi başka
bir kuruma geçişi mümkün değil. Hâlbuki adliyede ya da herhangi bir
kurumda KPSS ile kazanılan
bir hakla başka bir kuruma geçiş hakkını elde ettiği
hâlde, sizde bu hak yeni oluşturacağınız yasada mümkün değil.
Diyorsunuz ki bir
taraftan: Örgütlenme üzerindeki baskıları kaldırıyoruz,
herkes istediği sendikaya üye olsun. Geçen hafta sonu İzmitte
Pakmaya işçileriyle beraberdik. Pakmaya Türkiyede tekel, bu konuda
başka bir üretici firma yok. Sendikalı olmaları gerekçesiyle 14
tane çalışan kapının önüne kondu. Ne devlet yetkilileri ne
Bakanlığınız ne Çalışma Bakanlığı
ne ilgili bürokratlar, bir tanesi uzlaşma zeminini aramıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET HİLAL KAPLAN
(Devamla) 14 tane yurttaşımızın, çalışanın
sendikal haklarının elinden alınmasını, kapı
önüne konulmasını içinize sindiriyor musunuz?
Hepinize saygılar
sunuyor, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
452 Sıra Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu
Tasarısının 11 inci maddesinin 1inci fıkrasında yer
alan binde 5ini ibaresinin binde 3ünü olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
D. Ali Torlak (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR,
ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS
GÜLLÜCE (İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın
Hükûmet?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın
Günal, buyurun efendim.
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, gecenin bu saatinde hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben baştan bir
şeyi merak ediyorum, Sayın Bakan vekâleten geldi ama yine de Hükûmeti
temsilen söyleyebilir: Sayın Genel Müdür ben bildim bileli Genel Müdür.
Sayın Tural bu mevcut kanunla neyi yapamadı da siz anonim şirket
yapıyorsunuz? Efendim, burada gerekçeye baktım; böyle bir sürü
çağdaş, bilmem ne, falan filan
Yani adı anonim şirket
olmayınca PTT yapamadı mı hizmetleri? Yani öyle bir gerekçe var
ki işin içerisinde, bakıyorsun, işte yok Avrupa Birliği
Avrupa Birliği mi kaldı? Allah rızası için yani lütfen
bizlere doğru dürüst deyin ki: Kardeşim, biz bunu da
özelleştiriyoruz, dolaylı olarak böyle yapıyoruz, bir sonraki
aşamada yapacağız. deyin,
bizi de kurtarın ya, Allah rızası için. Avrupa
Birliği diyorsunuz. Hangi ülke var Sayın Genel Müdür, Sayın
Bakan bilmiyor olabilir? Dört tane ülke var. Avrupa Birliği üyesi olmayan
Arjantin de geriye dönmüş kamulaştırmış PTT hizmetini.
Yani ne yapmaya çalışıyorsunuz? Şu anda PTT hizmet vermiyor
mu arkadaşlar, mevcut kanunla PTT hizmet veremiyor mu? O Genel Müdürü o
zaman kaç senedir, veremiyorsa niye tutuyorsunuz?
İLHAN
ŞENER (Ordu) Daha iyi veriyor.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Ya, nasıl daha iyi veriyor? Diyorum, bak, söyle. Avrupa
Birliğine uyum diyorsun, iki tane Avrupa Birliği ülkesi var, onlarda da
tam bizimki gibi değil. Arjantin geri almış, tekrar
kamulaştırmış diyorum. Bildiğin varsa anlat, kim daha
iyi veriyorsa
Öyle oradan konuşmayacaksın. Ben buradan bakarak
söylüyorum. Burada, Uluslararası Posta Birliğinin üyesi olan
ülkelerin sayısı belli. Bunların içerisinden kaç tanesi burada
özel sektör olarak yapıyor? 160tan fazla ülke var bildiğim
kadarıyla. Bunun hiç birisinde, bu söylediğim dört ülke
dışında posta hizmetlerinin özel sektör tarafından
verildiği yok. Dolayısıyla, şimdi, gelin burada birbirimizi
kandırmayalım arkadaşlar. Burada PTT kendisiyle ilgili olmayan
işlerle uğraşıyor. E, bırakın, zaten hem
özelleştireceğiz diyorsunuz. Şimdi, bakın, burada bir tezat
var arkadaşlar. 2003 yılında, Sayın Genel Müdürden önce,
PTT Bank diye bir tabela yaptı genel müdür. Ya, ortada izin yok,
BDDKnın izni yok, Böyle bir şey yapamazsın. dedi, yeniden bir
daha başvurdunuz. Baskıyla, zulümle bir ara formül, hülle formül
buldunuz. O da neydi? Efendim, bankacılık yapmasın ama adı
banka olarak dursun. Sonra -bir süre sonra burada kanunu zorla, madde geçirdik
araya- bankalara acentelik yapsın gibi oldu. Ya, şimdi bir taraftan
bankaları özelleştireceğiz diye söylüyorsunuz, bugün Sayın
Başbakan söylüyor, arada bir Sayın Arınçın tabiriyle
57nci Hükûmete çakmak için söylüyor ama eksik bilgi, yanlış bilgi.
Daha fazlasını söylemiyorum, bir sonraki aşaması
ağır olabilir. E, şimdi bunların hepsini özelleştirme
havuzunun içine alıyorsunuz, öbür taraftan PTT bankacılık
yapsın
Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu ya! Böyle bir şey olur mu?
Gelmiş,
şimdi bakıyorum burada -ben merak ediyorum Sayın Bakanım,
eğer arkadaşlar cevap verebilirlerse- 2010 yılında 6,3;
2011de 7,5 milyon civarında
komisyon geliri. Western Union hizmetlerinden alınmış yani
normal havale işi. Şimdi, bankacılık ayrı bir iş;
bu kargo, posta, telgraf hizmetleri başka bir iş arkadaşlar. Bir
de sizi uyarıyorum, Sayın Genel Müdürü de uyarıyorum çünkü
2008den 2011e kadar Muhasebe ve Finansman Dairesi teftiş edilmemiş,
2012de var mı, bilmiyorum, Genel Müdürlüğün bütün finansal
hesaplarının olduğu birimler teftiş geçirmemiş.
Bir tane daha soru
soruyorum: Western Union denen havale sistemi, dünyada kara para
aklamanın en fazla yapıldığı yöntemdir -buradan önceki
ay kanun geçirdik biliyorsunuz terörün finansmanıyla ilgili- takibi en zor
olan, bireyden bireye yapılan küçük çaptaki havaleler yapılır.
Körfez ülkelerinde havala diyorlar bizdeki havalenin
karşılığı. Şimdi, her işe öyle balıklama
atlamayacaksınız, elemanınız yok, yetenekli, bu işi
yapabilecek nitelikte adam yok. Şimdi, burada getirdiğimiz kanunla da
bunları garabet bir modele oturtuyoruz. Yani memur desen değil,
işçi desen değil, sözleşmeli desen değil; bir yönden birine
bağlı, diğer yönden öbürüne bağlı, Mevcutları
teşvik edip emekli edelim
Peki, ne yapmaya
çalışıyorsunuz, gerçekten ben anlamıyorum. Yani, varsa
doğrudan Borsa İstanbul AŞde yaptığınız
gibi getirin o zaman, Verdik özel sektöre. deyin, uğraştırmayın
bizi de. O zaman sorumluluğunu da üstlenirsiniz, faturasını da
ödersiniz arkadaşlar.
Dolayısıyla,
kulağımızı yukarıdan göstermeyelim. Postanın
yapacağı hizmetler bellidir, dünyanın birçok ülkesinde de hâlâ,
4 ülke hariç, kamu eliyle sürdürülmektedir, anonim şirket olmasa da adı
ne olursa olsun geleneksel hizmetlerini devlet eliyle sürdürmesi gerekir diyor,
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Günal, teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
11inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 11inci
madde kabul edilmiştir.
12nci madde
üzerinde üç önerge vardır, ikisi aynı mahiyettedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 452 Sıra Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu
Tasarısının 12 inci maddesinin 1inci fıkrasının
"ç" bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
D.
Ali Torlak Ali
Halaman Zühal
Topcu
İstanbul Adana Ankara
Necati
Özensoy Mehmet
Günal Cemalettin
Şimşek
Bursa Antalya Samsun
ç) Yetki Belgesi
sahibi bir tüzel kişinin sermayesinin yüzde on (halka açık
şirketlerde yüzde beş) veya daha fazlasını temsil eden
payların, doğrudan veya dolaylı olarak bir gerçek veya tüzel
kişi tarafından edinilmesi ile bir ortağa ait payların
tüzel kişilik sermayesinin yüzde onunu aşması sonucunu veren pay
edinimleri ve/veya bir ortağa ait payların yukarıdaki
oranların altına düşmesi veya yukarıda belirlenen pay
edinimlerinden bağımsız olarak tüzel kişinin ortaklık
yapısında kontrolün değişmesi sonucunu veren pay devirleri
her defasında kurum onayına tabidir.
"Bu hüküm oy
hakkı edinilmesi halinde de geçerlidir."
"Hisse devri
söz konusu olmasa dahi, mevcut hisseler üzerinde imtiyaz tesisi veya
imtiyazın kaldırılması da, birinci fıkrada öngörülen
oransal sınırlara bakılmaksızın onaya tabidir."
"Kurum, onay
için gerekli inceleme ve değerlendirme sırasında ihtiyaç
duyacağı ilave bilgi ve belgeleri hisse devrine taraf olan gerçek
veya tüzel kişilerden isteyebilir."
BAŞKAN
Şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette
bulunduğundan, önergeleri birlikte işleme alacağım.
Talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim
veya gerekçelerini okuyacağım.
Şimdi
aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/751 Esas numaralı (SS 452) Posta Hizmetleri
Kanunu Tasarısının 12 nci maddesinin kanun metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Aykut Erdoğdu Haluk
Eyidoğan Turgay
Develi
İstanbul İstanbul
Adana
Turgut Dibek Tufan
Köse
Kırklareli Çorum
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
İdris Baluken Pervin
Buldan Hasip
Kaplan
Bingöl Iğdır
Şırnak
Sırrı Süreyya Önder Mülkiye Birtane
İstanbul Kars
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergelere -son okunan- katılıyor musunuz
Sayın Komisyon?
BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI
İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Birinin gerekçesini okutalım.
Gerekçe:
Getirilen yasa
tasarısının amacı taşeronlaşma ve
özelleştirme amacına hizmet etmektedir. Temel kamusal hizmet olan
posta hizmetlerinin piyasaya sunulacak olması tıpkı elektrik
dağıtım hizmetlerinde olduğu yurttaşın hizmet alımında
yüksek maliyetlerle karşılaşmasına neden olacaktır.
Aynı şekilde çalışan için büyük kayıpları
beraberinde getirecektir. Zaten emekçinin, çalışanın
kısıtlı haklara sahip olduğu bir ortamda yeni bir
özelleştirme beraberinde iş güvenliği sorunu,
kazanılmış hakların kaybedilmesini gündeme getirecektir.
Bu nedenle maddenin
tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN
Sayın Akar, siz mi konuşacaksınız?
Sayın Akar,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
özelleştirme, serbestleştirme, devam ediyoruz. Biraz evvelki
konuşmamda özelleştirmelerden beklenenlerin neler olduğunu
kısaca açıklamaya çalıştım. İşte, ne dedik?
Tekeli ortadan kaldırma, rekabeti artırma, kaliteli hizmet ve
istihdam dedik ve bu arada da istihdamdan örnek verirken de Şeker Piliçte
çalışanların başlarına neler geldiğini
kısaca anlatmaya çalıştım.
Tabii, benim
kentim bir işçi yoğun kent, yani Türkiyenin sanayi başkenti ve
ağır iş kollarında binlerce işçi
çalışıyor. Biraz evvel, yine Kocaeli milletvekili
arkadaşımız burada Pakmayadan örnek verdi. Evet, Pakmaya
Türkiyede 3 tane maya tesisi olan, kuru ve yaş maya üreten, dünyada da 3
şirketten bir tanesi. Yaklaşık 120 ülkeye ihracat yapıyor.
Bu Pakmayada ne zaman bir örgütlenme çalışması yapılsa bu
çalışma sonucunda, işveren bu çalışma yapan
arkadaşları kapının önüne koyuyor. Bundan on sene önce de
böyleydi, yirmi sene önce de böyle ve bugün de aynı problemler
yaşanıyor. Örgütlenme önündeki bu problemleri bu Meclis yirmi senedir
ortadan kaldıramadı, on senedir ortadan kaldıramadı. 12
Eylülde yapmış olduğunuz çift sendika hakkı referandumu
bile ortadan kaldıramadı çünkü çıkarmış olduğunuz
bütün yasalar sermayeden ve işverenden yana yasalar. Bir tane, iş
hakkını, emeği savunan, onların emeklerini garanti
altına alan bir yasa bu Meclis kürsüsünden, bu Meclisten geçmedi.
Bakın
şimdi, Kocaelide 6 kişiyi, İzmirde 4 kişiyi, yine bir
başka fabrikasında 4 kişiyi örgütlenme çalışması
yapıyor diye kapının önüne koydu. İşveren bunları
yaparken ben burada Çalışma Bakanından bir şey talep ettim,
yine bu kürsüden konuşma yaparken o talebimi de Çalışma
Bakanı yerine getireceğini söyledi. Evet, Çalışma
Bakanı bu şirkete bir müfettiş yolladı arkadaşlar. Bu
şirkete yolladığı müfettiş orada
yaptığı görüşmede işverenin tayin etmiş
olduğu vatandaşlarla görüştü. İşveren ne yapıyor
biliyor musunuz? Baba oğul aynı fabrikada çalışıyorsa
babaya diyor ki: Oğlun sakın örgütlenme çalışmasına
katılmasın. Sen de dâhil oğlunu da işten atarım. Eğer bir
işçi referans olmuşsa, yeğenini, kardeşini,
akrabasını iş yerine aldırmışsa işveren
çağırıyor, Gel buraya. Kardeşini de atarım,
yeğenini de atarım, seni de işten atarım. diyor. Niye?
Örgütlenme çalışması yaptığı için, sendikal
hakları istediği için. Bununla da bitmiyor. Orada ona destek olan,
işverene destek olan işçilere hiç olmamış, tarihinde
olmamış şeyler yapıyor; ikramiye veriyor, iki altın
veriyor, kömür veriyor.
Şimdi,
Çalışma Bakanına -yok burada ama herhâlde sesimi duyar- buradan
bir kez daha soruyorum: Yolladığın bir müfettişe sor Allah
aşkına. İşten atılan, bir aydır kapıda yatan
bu işçilerle görüşmüş mü ya da örgütlenme
çalışması yapan sendika temsilcileriyle veya sendikanın
orada görevlendirmiş olduğu arkadaşlarla görüşmüş mü
diye bir sor.
Buradan bir
sitemim de Büyükşehir Belediyesine. Biliyor musunuz, o işten atılan
vatandaşlar fabrikanın önündeki Büyükşehir Belediyesinin
otobüsler için kullanmış olduğu duraklarda kalıyordu ve
Büyükşehir Belediyesi o durağı oradan söktü. İşveren,
otoparkını kapattı. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi otobüs
durağını yerinden söktü bu vatandaşlar hak aramasın
diye. Türkiye'nin geldiği nokta bu.
Peki,
özelleştiriyoruz; PTTyi özelleştirdik, Devlet
Demiryollarını özelleştirdik, TÜPRAŞı
özelleştirdik, TELEKOMu özelleştirdik -sayıyorum sıradan-
elektrik dağıtım şirketlerini özelleştirdik.
Sayısız şeyi sattınız, özelleştirdiniz. 40 milyar
dolarlık özelleştirme yaptınız, bununla da övünüyorsunuz.
Şimdi size soruyorum: 40 milyar dolarla, bundan sonraki dönem Biz de
yaptık, bunu da özelleştiriyoruz. diyebileceğiniz bir
yatırım var mı? Maalesef yok.
Şimdi, bunun
sonucunda ülkeyi getirdiğiniz durumda ne var? İşsizlik var.
Bakıyorsunuz, üniversite mezunlarında işsizlik oranı Avrupa
rekoru kırıyor. Ayrıca, üniversite mezunu
dışındaki insanlardaki işsizlik oranı çok yüksek ama
başka bir problem var benim kentimde; işten atılanlar problemi
var. Belli yaşa geldikten sonra, 40-45 yaşına geldikten sonra
özel sektör o verimi alamadığı için, performansı
alamadığı için işten çıkartılıyor bu
insanlar. Emekliliğe daha on senesi, on beş senesi var.
Aldığı altı aylık işsizlik sigortasıyla
geçinmeye çalışıyor. Daha sonra da hiçbir işveren bu
yaşı geçmiş, 40-45 yaşındaki insanları kabul
etmiyor arkadaşlar. Bu insanlar evlerine ekmek getiremiyorlar, sosyal
destekleme fonundan yararlanamıyorlar, hastanelerden hizmet
alamıyorlar. Bununla ilgili bir yasa önergesi verdim, gününü
doldurmuş yaşı bekleyenlerle ilgili. Umarım bu yasa
teklifine destek olursunuz, bu insanların mağduriyetini gideririz
diyorum.
Sevgiler,
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Akar.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 452 Sıra Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu
Tasarısının 12 inci maddesinin
Cemalettin Şimşek (Samsun) ve
arkadaşları
MADDE 12- (1)
ç) Yetki Belgesi
sahibi bir tüzel kişinin sermayesinin yüzde on (halka açık
şirketlerde yüzde beş) veya daha fazlasını temsil eden
payların, doğrudan veya dolaylı olarak bir gerçek veya tüzel
kişi tarafından edinilmesi ile bir ortağa ait payların
tüzel kişilik sermayesinin yüzde onunu aşması sonucunu veren pay
edinimleri ve/veya bir ortağa ait payların yukarıdaki
oranların altına düşmesi veya yukarıda belirlenen pay
edinimlerinden bağımsız olarak tüzel kişinin ortaklık
yapısında kontrolün değişmesi sonucunu veren pay devirleri
her defasında kurum onayına tabidir.
Bu hüküm oy
hakkı edinilmesi halinde de geçerlidir.
Hisse devri söz
konusu olmasa dahi, mevcut hisseler üzerinde imtiyaz tesisi veya imtiyazın
kaldırılması da, birinci fıkrada öngörülen oransal
sınırlara bakılmaksızın onaya tabidir.
Kurum, onay için
gerekli inceleme ve değerlendirme sırasında ihtiyaç
duyacağı ilave bilgi ve belgeleri hisse devrine taraf olan gerçek
veya tüzel kişilerden isteyebilir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor musunuz?
BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS
GÜLLÜCE (İstanbul) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz Başkan.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Sayın Şimşek, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
CEMALETTİN
ŞİMŞEK (Samsun) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biraz evvel ifade etmek istediğimi tam ifade edemeden
burada sürem dolmuştu. Onun için, tekrar söz aldım bu maddeyle ilgili
olarak. Bu vesileyle tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
esas ifade etmek istediğim şey şuydu biraz evvel: Biz, bu
yasaları çıkarırken vatandaşlarımızın bu
çıkardığımız yasalardan nasıl etkilendiği,
bunların bir hayat pahalılığı olarak mı
vatandaşımıza yansıdığı, yoksa hayatın
ağırlıklarını üzerinden aldığı mı
şeklindedir diye bunlara bakmamız lazım ama tamamen buradaki tüm
yasaları çıkarırken bu hizmetleri piyasalaştırarak
halkın, vatandaşın üzerine bir yük olarak gönderiyor isek
eğer Burada bir eksiklik ve bir yanlışlık vardır.
demek istiyorum ve bu piyasalaşan ekonomi sonucunda her çıkan yasa,
her çıkardığımız yasa vatandaşa bir mali külfet
olarak gitmektedir. Devlet de o zaman sosyal devlet olma özelliğinden
maalesef uzaklaşmaktadır. Bakın, burada
çıkardığımız 2/B Yasası var. Biz, devlete para
kazandıracağız diye çıkardık bunu. Ben biraz evvel de
belirttiğim gibi, vatandaşlar bunu gerçekten ödeyecek durumda
değiller. Herkes boşu boşuna yürüyüşler, vesaireler
yapmıyor. O bakımdan, bu yasaları değerlendirerek,
piyasalaştırırken onların da, vatandaşın da bu
durumunu göz önünde bulundurmamız gerekir diye düşünüyorum.
Biliyorsunuz,
Özelleştirme Yasası 1987 yılında rahmetli Özalın
döneminde çıkarıldı ancak 2002 yılına, AKP iktidara
gelinceye kadar özelleştirmeden devletin geliri 8 milyar dolar civarındaydı.
Zannediyorum, 2002-2013 arasında bu özelleştirme geliri 50 milyar
dolarlara yaklaştı. Bu, sadece bu yasaları çıkartarak bu
özelleştirme yasalarıyla beraber elde edilen gelir neticesinde
Bunların vatandaşa hepsinin bir yük olarak döndüğünü
düşünüyorum.
Bir
de şunu ifade etmek istiyorum: Başta Sayın Başbakan olmak
üzere, biraz evvel sayın grup başkan vekili de ifade ettiler, Biz
çok oy aldık. Dolayısıyla, on yıldır da
iktidardayız, millete de çok güzel hizmet götürüyoruz. Muhalefete ne
oluyor, niçin bize itiraz ediyor, önergeler veriyor? vesaire bir tavır,
anlayış var burada. Her zaman bu karşımıza
çıkıyor. Sayın Başbakan bunları söylerken
geçmişteki hükûmetleri de yanlış yaptıkları konusunda,
kurulmuş cumhuriyet hükûmetlerini de yanlış yaptıkları
konusunda acımasızca eleştirmektedir. Ama ben Sayın
Başbakana ve AKPli milletvekili, grup başkan vekili
arkadaşımıza da şunu hatırlatmak istiyorum, şunu
bilmemiz lazım: Burada kurulmuş olan hükûmetlerin, iktidarların
hepsi çok oy alarak gelmişlerdir yani iktidarı hak ederek
gelmişlerdir. Demokrasilerde başka türlü iktidar olmak yoktur. Madem
ki -Sayın Başbakanın ağzıyla söylüyorum- onlar
yanlış yaptıları, eksik yaptıkları için ülke geri
kaldı, işleri beceremediler, böyle bir ihtimal AKP için yok mu? Yani,
çok oy almak iktidar olmak için yeterli ama doğru işler yapmak için
yeterli mi? Burası tartışılmıyor hiç. Bunu
tartışmamız lazım diye düşünüyorum. AKPli
arkadaşlarıma, Sayın Başbakana buradan bunu
hatırlatmak istiyorum.
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) Millet biliyor, her seferinde oy veriyor.
CEMALETTİN
ŞİMŞEK (Devamla) Efendim, anlayamadım?
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) Bu millet tartışıyor, her seferinde de oyunu
veriyor.
CEMALETTİN
ŞİMŞEK (Devamla) Onları da tartıştı da oy
verdiydi efendim. Onlar da iktidar olurken burada, hükûmet olurken
tartışıldı, edildi ve neticede çok oy alan hükûmet etme
hakkını, iktidar olma hakkını elde ediyor ama eğer
iktidar olanlar hep doğru yapmış olsalardı, çok oy alanlar
hep doğru yapmış olsalardı ülke bu durumda olmazdı.
Benim ifade etmeye çalıştığım şey bu. Onun için
bunu biraz göz önünde bulundurun. Bir kendinizi check edin.
Dolayısıyla da muhalefetten gelen eleştirilere biraz daha kulak
verin diye söylemek istiyorum.
Benim
söyleyeceklerim bundan ibaretti. Hepinize saygılar sunarım.
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Şimşek.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Karar yeter sayısı istiyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Geçti artık, arasında olmaz.
BAŞKAN
Kabul etmeyenler
MEHMET GÜNAL
(Antalya) 55 kişi var Sayın Başkanım, buna da Var.
derlerse
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hayır, Sayın Başkan, oylamaya
geçtikten sonra olmaz bu iş.
BAŞKAN Geç
kaldınız yalnız.
Önerge kabul
edilmemiştir.
12nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Sayın Başkan, bakın, madde görüşülürken Karar
yeter sayısı istiyorum. dedim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Olmaz öyle.
BAŞKAN
Görüşülürken değil efendim.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Şimdi tekrar kaldırıp, siz sorduğunuz zaman
BAŞKAN
Kabul edenler
dedim, oylandıktan sonra söylediniz.
İstiyorsanız maddeyi oylarken yaparız.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Bakın, siz sorduğunuz zaman, ben burada daha oylama
yapılırken 55 kişinin olduğunu
BAŞKAN Sayın
Günal, bir saniye.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) 55 kişi vardı.
BAŞKAN Bir
saniye efendim. İlk önce dinle. 55i biz de görüyoruz 3 kişi.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Karar yeter sayısı dedim mi?
BAŞKAN
Demediniz, Kabul edenler
den sonra dediniz.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Sorun arkadaşlara.
BAŞKAN
Soralım efendim.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Mustafa Elitaş demeyecek, ben diyeceğim, ben.
BAŞKAN
Kabul edenler
den sonra dediniz.
Şimdi
maddenin oylamasında karar yeter sayısını isteyeceğim.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Ben
diyeceğim, Mustafa Elitaşa bakma. Ben diyorum Karar yeter
sayısı diye.
BAŞKAN Kimseye
baktığım yok benim. Ben burada görevimi yapıyorum, kimseye
baktığım yok.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Bak buraya
sor, sor bakalım demiş miyim.
BAŞKAN Efendim bir saniye
Sayın Günal, bir saniye
Ben kabul edenler dedikten sonra siz karar
yeter sayısı dediniz. Ama şimdi, maddenin oylamasında
karar yeter sayısı arayın. Bunda bir şey yok. Celallenecek
bir şey de yok.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Tamam, çağırın hepsini bakalım. Böyle
peşin hükümlü olmayın. Elitaşa bakmayın, bize bakın,
bize!
BAŞKAN
Efendim, 12nci maddeyi oylarınıza sunuyorum ve karar yeter
sayısını arayacağım:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Kaç kişi var, söyle bakayım! Söyle kaç kişi var? Kaç
kişi var, söyle bakalım!
BAŞKAN
Madde kabul edilmiştir. (MHP sıralarından gürültüler)
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Söyle, kaç kişi var? Söyle!
BAŞKAN
13üncü maddenin üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Kaç kişi var kâtip üyeler, söyleyin bakalım?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) 150 kişi var. Sana ne! (AK PARTİ ve MHP
sıralarından gürültüler)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/751 Esas
numaralı (SS 452) Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 13
üncü maddesinin kanun metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Aykut Erdoğdu Haluk
Eyidoğan Turgay
Develi
İstanbul İstanbul Adana
Turgut Dibek Tufan Köse
Kırklareli Çorum
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Bir daha sayın, bir daha sayın bakalım. Varsa
istifamı vereceğim sana.
BAŞKAN
Sayın Günal
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Say şimdi, say. İstifamı verip
çıkacağım ya, say! 55ti, oldu 75. Ne var yani?
BAŞKAN
İstifaya da gerek yok. Burada insanlar sayıyor ve peki dedik.
Oturun efendim.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Ayıp, ayıp! Bu kadar olmaz.
BAŞKAN
Lütfen Sayın Günal
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Gelin o zaman. Oturmayın orada, gelin, sıraya oturun. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Bir
saniye arkadaşlar
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Otur buraya, dinle o zaman.
BAŞKAN Sayın Günal, rica edeyim, bir saniye
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, siz devam edin.
BAŞKAN Arkadaşlar, sakin olun, sakin olun.
(AK PARTİ ve MHP sıralarından gürültüler) Lütfen
Lütfen
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Meclisin huzurunu bozuyorsunuz Sayın Başkan. Buna hiç
gerek yok. Meclisi geren sizsiniz. Buna hiç gerek yok.
BAŞKAN Benimle ilgisi yok, herkes burada
bakıyor.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) 2 tane burada kâtip üye var, ikisi de duruyor burada.
BAŞKAN Komisyon, önergeyi kabul ediyor musunuz
efendim?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE
(İstanbul) Kabul etmiyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Kabul etmiyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Kimindi önerge?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Haydar Akar
BAŞKAN Sayın Akar, buyurun
MEHMET GÜNAL (Antalya) Böyle
ayıp ya! 2 tane kâtip üye oraya oturmuş, bakıyor: Var.
BAŞKAN Ya, etmeyin şunu ya,
etmeyin şunu ya.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Kaç tane var?
55i saydım da ben, giren 10 kişi, 75 olsun, hadi 10 da ben koydum
üstüne senin için.
BAŞKAN - Etmeyin şunu.
Yapmayın, yapmayın ya!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kaldığımız
yerden
MEHMET GÜNAL (Antalya) Ayıp!
Böyle olmaz yani.
BAŞKAN Ayıp olan bir
şey yok.
Buyurun.
HAYDAR AKAR (Devamla)
devam
ediyoruz.
Özelleştirmenin bu ülkeye
getirmiş olduğu faydaları tek tek sayıyoruz. Şimdi
sıra geldi yoksulluğa.
Yoksulluk deyince şunu
hatırlatmak istiyorum size: Başbakan bir konuşmasında,
sosyal yardımları yani kömür ve makarna yardımını 16
kat artırdığını ifade etti. Yani gelinen on bir
yıllık AKP iktidarı döneminde yoksul sayısının ve
yardıma muhtaç sayısının ne kadar kat
arttığını Başbakanın ağzından çok
rahatlıkla dinleyebiliriz.
Ama ben size bunu
örnek vermeyeceğim. Ben size geçen hafta 16 milletvekiliyle
gittiğimiz Urfa gezisini anlatmak istiyorum. 13 tane AKP milletvekili, 2
CHP ve 1 MHP milletvekili Urfa Ceylânpınar yani TİGEM arazilerine bir
gezi düzenledik KİT Komisyonu olarak. Bu gezide, oradaki göçerlerin
problemini çözmek ve problemlerini yerinde anlayabilmek için oraya gittik.
Şimdi, sevgili
arkadaşlar, Şanlıurfa, evet; Şanlıurfaya
baktığımızda, müthiş arazileri olan ve tarımla
uğraşan insanların yaşadığı bir alan.
Yalnız, göçerler bu TİGEM arazisinde yaşıyorlar, 1 milyon
750 bin dönümlük bir arazide yaşıyorlar. Yaklaşık 23 tane
köy var. Bu 23 tane köyün birine gittik. Arkadaşlarım burada. Tam iki
buçuk saatte 70 kilometrelik bir yolu
Yaklaşık bir karış
toz içerisinde ulaşabildik köye. Köye
ulaştığımızda, bu köyde cami yok. En çok onunla
ilgilendiğiniz için ondan başladım öncelikli olarak.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Hadi, bir cami yap oraya.
HAYDAR AKAR
(Devamla) Okul da yok, ev de yok.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Hadi okul da yap.
HAYDAR AKAR
(Devamla) Hayvanların barınacağı alan da yok ve su da
yok, elektrik de yok. Bizim gittiğimiz köyde bu yok. Ama 23 köyün yüzde 70inde,
yüzde 80inde böyle.
Çocuklar
yalvarıyorlar, Biz insan olmak istiyoruz. diyorlar, Biz okumak
istiyoruz. diyorlar, Biz devlete hizmet etmek istiyoruz. diyorlar. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
Lütfen sözümü
kesmeyin, dinleyin, Türkiyenin geldiği hâli anlayın. Burada, 23
köyde 660 hane yaşıyor, tespit edilen 660 hane ve bu 660 hanede 4.500
kişi yaşıyor. 4.500 kişi hayvancılıkla geçiniyor
bu TİGEM arazisinde.
Sizden gidip
orayı görmenizi istiyorum. Hani diyorsunuz ya Yurt dışında
yardımda bulunduk. Şunları yaptık, bunları
yaptık. Gidin, o insanları bulun ve onlara yardımda bulunun.
2007 yılında söz vermişsiniz Arazi vereceğiz. diye ve
demişsiniz ki: Eğer bu seçimlerde AKPye oy çıkarsa
-vatandaş öyle anlatıyor, full oy çıkmış bu 23 köyde-
size arazi vereceğiz. 2013 yılında gittik ve bu arazilerin
verilmediğini gördük. Hep beraber gördük, arkadaşlarım da
burada. Beni, farklı söylüyorsam doğrulayabilirler. Türkiyeyi
getirdiğiniz nokta bu, yoksulluk bu.
İşsizliklerden
bahsediyorduk. Biraz evvel dedim ki: Üniversite işsizleri, daha sonra da
işten atılan insanların Türkiyedeki açlık sorunu,
Türkiyedeki geçinememe sorunu.
Arkadaşlar,
en büyük sorunlardan bir tanesi de taşeron problemi.
İktidarınız döneminde taşeron problemi had safhaya ulaşmıştır.
Bakın, PTTde de 37 bin kişi çalışıyor -Genel Müdür
gitti- 37 bin kişinin 8 bini taşeron, 23 bin kişi de
sözleşmeli çalışıyor. Benim kentim -dedim ya- sanayi kenti.
Benim kentimde çalışan insanlar, PETKİMde, TÜPRAŞta
çalışan insanlar refah seviyesinde, Hükûmetin ve TÜİKin
belirlemiş olduğu açlık sınırı üzerinde
yaşıyorlardı geçmişte yani refah bir hayat
yaşıyorlardı. Babalarının dedelerinin emekli
olduğu fabrikalarda şimdi çocukları 774 liraya taşeron
işçisi olarak çalışıyor. Biliyor musunuz, babalar, dedeler
ne yapıyor benim kentimde? Babalar, dedeler benim kentimde taksi
duraklarında taksi şoförü olarak çalışıyorlar. Gidip
sorduğumda Niye burada çalışıyorsunuz? dediğimde,
zannetmeyin ki Amerikalı, Alman emekli gibi Hawaii adasına gidiyorlar
ya da Türkiyedeki bir tatil beldesine gidip, rahat bir ay, geçimlerini
sağlayıp güzel bir tatil yapıyorlar. Bunlar, taksi
duraklarında, çocuklarına bakabilmek, onların ev
kiralarını ödeyebilmek için çalışıyorlar,
torunlarına bakabilmek için çalışıyorlar; bunu görün
arkadaşlar. Evet, bu millet size oy veriyor, yüzde 52 oy veriyor ama
millet önceliğini unutmuş, unutturmuşsunuz millete
önceliğini. Bu millet önceliğini hatırladığı
zaman size gereken cezayı verecektir, bundan hiç kuşkum yok.
Bu, Kocaelide
yaşanan bir durum, ki Kocaelini Türkiye'nin sanayi başkenti olarak
adlandırıyoruz. Ya, Türkiye'nin öbür illerindeki durum, işsizlik
oranı
Tarımla uğraşan insanların traktörlerindeki
boş mazot depolarını görüyor musunuz? Tarımdan çıkan
alanların sayısını ve kaç dönüm olduğunu biliyor
musunuz arkadaşlar? Bunları lütfen irdeleyin, bu insanların
problemlerine çözüm bulun diyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Akar.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
13üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
13üncü madde
kabul edilmiştir.
14üncü madde
üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 452 Sıra Sayılı Posta Hizmetleri Kanun
Tasarısının 14 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer
alan Kurumun önerisi ve Bakanlığın teklifi ibaresinin Kurumun
görüşlerini alarak Bakanlıkça yapılacak teklif şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ahmet
Aydın Ahmet
Arslan Şirin
Ünal
Adıyaman Kars İstanbul
Cahit
Bağcı Hakan
Çavuşoğlu
Çorum Bursa
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 452 Sıra
Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 14 üncü
maddesinin
D.
Ali Torlak Ali
Halaman Zühal
Topcu
İstanbul Adana Ankara
Mehmet
Günal Necati
Özensoy
Antalya Bursa
(3) Görme
engellilere özgü gönderiler her türlü posta ücretinden muaftır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/751 Esas
numaralı (SS 452) Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 14
üncü maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Aykut
Erdoğdu Turgay
Develi Haluk
Eyidoğan
İstanbul Adana İstanbul
Turgut
Dibek Tufan
Köse
Kırklareli Çorum
BAŞKAN
Komisyon, son okunan önergeye katılıyor musunuz?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE
(İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Kim
konuşacak Sayın Hamzaçebi?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi lütfen
Gerekçe:
14 üncü maddede a
fıkrasında yer alan 1 (BİR) kg ibaresinin
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Bir sonraki
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 452 Sıra
Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 14 üncü
maddesinin
D. Ali Torlak (İstanbul) ve arkadaşları
(3) Görme
engellilere özgü gönderiler her türlü posta ücretinden muaftır.
BAŞKAN
Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE
(İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Kim
konuşacak?
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Sayın Özensoy.
BAŞKAN
Sayın Özensoy, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
6ncı
maddedeki önerge üzerine konuşmamızdaki bazı rakamları
Sayın Genel Müdür düzeltti, teşekkür ediyorum. Yani böyle ilgi,
alakayla
Ama tabii bunların hiçbirini inkâr etmedim ama rakamlarda ufak
tefek yanlışlıklar var, bunları da yazılı olarak
verdi. Önce teşekkür ederek başlayayım. Ama şimdi, bu
söylediklerimde de lütfen bir yanlışlık, bir fazlalık varsa
bunları da düzeltsinler.
Bakın, bunu
ben soru önergesi olarak vermişim, yazılı soru önergesi, hem de
17/10/2011 tarihinde vermişim. Bir buçuk sene geçmiş aradan ama bana
hâlâ bu yazılı soru önergesinin cevabı gelmedi. Bu soru
önergesinde yine bu yanlışlıklarla ilgili, fazla ödemelerle
ilgili bir konuyu, özellikle araç kiralamasıyla ilgili konuyu
sormuşum.
1.100 araç
operasyonel kiralama yöntemiyle, iktidara yakınlığıyla
bilinen ve 409 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Tebliği'ne göre 30/6/2011
tarihi itibarıyla ödenmemiş ve toplam miktarı 1 milyon TL'yi
aşan, hatta çok daha yukarılarda olan, vergi borçluları
listesinde 28inci sırada olan Özdicle Gıda Sanayi ve Ticaret
AŞ'den üç yıllığına kiralanmıştır. Önceki
durumda, taşeron firma eliyle PTT, yakıt ve şoför dâhil günlük
65 TL ile 79 TL arası, aylık yaklaşık 1.500 ila 1.700 TL
ödenmekteydi.
Kiralık filo
araçlarını PTT personeli kullanmaktadır şu anda. Kurum
çalışanı memur, şef, veznedar ve müdürler ile dağıtıcılar
asli görevlerini yapmayarak 657 sayılı Yasada belirtilmesine
rağmen unvanları dışında bir işte
çalıştırılarak bu araçları çalıştırma
adına iş gücü kaybına neden olurken devlete maliyeti 2.800 ila
3.500 TL arasında olan personel sadece şoförlük yapmaktadır.
Buna göre, PTT Genel Müdürlüğü
Özdicle Gıda Sanayi ve Ticaret AŞ
adına Ford Otosan firmasına teminat gösterdi mi? Yani daha
doğrusu PTT göstermediyse de o firma bu işi teminat olarak gösterdi.
Bu araçlar için şoför olarak PTT personeli kullanılıyor iken ve
yakıt gideri PTT tarafından karşılanıyor iken neden
Özdicle Gıda Sanayi ve Ticaret AŞ aracılığında
kiralamaya gidilmiştir? Parayı ödeyen PTT. İletici firmadan
filoyu satın alacak kadar taksit ödenmesine rağmen niye PTT bu filoyu
satın almamıştır?
Yine 657
sayılı Devlet Memurları Kanununun 45inci maddesine göre,
Hiçbir memur, sınıfının dışında ve
sınıfının içindeki derecesinin altında bir derecenin
görevinde çalıştırılamaz. hükmü mevcutken hangi yasal
dayanakla memur, şef, veznedar, müdür gibi dağıtıcılar
şoför olarak çalıştırılmaktadır? Burada PTTnin
kârı nedir, Özdicle Gıda ve Ticaret Sanayinin avantajı nedir
diye soru önergesi vermişim. Yani, burada ciddi anlamda vergi yüzsüzler
listesinde olan bir firmaya ihale verildiğini ifade ediyorum yani bu bir
yolsuzluktur ama buna cevap gelmiyor. Üstelik verilen ihale
miktarlarını söylüyorum açık açık yani buradaki
rakamları ifade etmeme rağmen, bu soru önergesine, bana cevap
gelmedi. Şimdi ben bu soru önergesini burada tekrar ediyorum: Bu Özdicleyi
-o PTTnin- yine KİT Komisyonunda soru olarak sorduğumda, verilen
cevapta yüzsüzler listesinde olmadığı ifade edildi ama ben onun
belgesini de getirip PTTye vermeye hazırım. Böyle bir durumda,
üstelik bu firma seçim öncesi tam mayıs ayında, 2011in Mayıs
ayında Sayın Ulaştırma Bakanının bulunduğu
bölgeye Türkiye genelindeki bütün dağıtım araçları, filo
oraya getirilerek oradan gösteri yani bir seçim aleti edilerek bu konu ondan
sonra şoförlerle tekrar alanlarına gönderildi, üstelik yolda da
kazalar oldu ve bu kazaları da kullanan memurlardan talep ettiler.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Evet,
anlaşmazlık var, elektronik cihazla yapacağız
oylamayı.
İki dakika
süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN -
Karar yeter sayısı vardır.
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 452 Sıra Sayılı Posta Hizmetleri Kanun
Tasarısının 14 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer
alan Kurumun önerisi ve Bakanlığın teklifi ibaresinin Kurumun
görüşlerini alarak Bakanlıkça yapılacak teklif şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ahmet Aydın (Adıyaman) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon
BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI
İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) Takdire bırakıyoruz
efendim.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Bu
değişiklik ile evrensel posta hizmeti kapsamının
belirlenmesinde Bakanlığın teklifinden önce kurumun önerisinden
ziyade görüşlerinin alınması amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda 14üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 14üncü madde kabul edilmiştir.
15inci madde
üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/751 Esas
numaralı (SS 452) Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 15
inci maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinde yer
alan
yüzde 2si
ibaresinin,
yüzde 1i
şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İlhan
Demiröz Haluk
Eyidoğan Haydar
Akar
Bursa İstanbul Kocaeli
İdris
Yıldız Sakine
Öz Erdal
Aksünger
Ordu Manisa İzmir
Doğan
Şafak
Niğde
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 452 Sıra Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu
Tasarısının 15 inci maddesinin 1inci fıkrasında yer
alan ve tahsil ibaresinin ve tahsili olarak değiştirilmesini,
1inci fıkrasının a bendinde yer alan yüzde 2si ibaresinin
yüzde 1i olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
D.
Ali Torlak Ali
Halaman Zühal
Topcu
İstanbul Adana Ankara
Özcan
Yeniçeri Necati
Özensoy Mehmet
Günal
Ankara Bursa Antalya
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor musunuz?
BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI
İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Yeniçeri, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tabii, şimdi, yani Yüksek sesle konuşuyorsunuz.
diyorsunuz. Konuşmasak uyuyacaksınız. Onun için
uyaracağım sizi.
Şimdi,
aslında tepeden tırnağa hangi ihtiyaçtan
kaynaklandığı ve PTTye ne yapmak istendiği konusunda
öncelikle bir temel düşünceyi ortaya koymak lazım çünkü
çıkış yeriniz yanlışsa varış yeriniz de
yanlış olacaktır.
Bu PTTnin
nesinden rahatsızlık duydunuz? Bu PTTnin önce Tsini
sattınız; sonra, ona ilaveler yaptınız; sonra,
değişik boyutlara götürüp indirgediniz. Şimdi, madem öyleydi
Bunu kendi hâli içerisinde, kendi yapısı içerisinde devam ettirmek
mümkün iken bunu tutup şu anda yeni bir yasa tasarısıyla
başka bir boyuta, başka bir hukuki kimliğe
kavuşturmanın manası ne? sorusunu sormak lazım ve bunun
cevabını istemek lazım. Eğer, madem, o kadar elzemdi de on
iki senedir niye beklediniz? sorusunu da bunun arkasından sormak
lazım. Madem gerekliydi, zorunluydu, etkinlikti,
kârlılıktı, rasyonaliteydi, bütün bunları
gerçekleştirmek istiyordunuz o zaman neden daha önce bunu
yapmadınız da bugüne kadar beklediniz; on iki senedir rasyonel,
akılcı olmayan, etkin olmayan, verimsiz olmayan bir şekilde
çalışmasına izin verdiniz? Soru bu Sayın Bakan.
Şimdi,
aslında iktidar PTTyi şirketleştiren bu yasayı getirirken
çalışanların ve tarafların, konuyla ilgili diğer
sendikal ve sivil toplum kuruluşlarının görüşlerine itibar
etmemiştir. Demokrasi budur işte, katılımcılık
varsa demokrasi vardır, yönetimin içerisinde çalışanlar varsa
demokrasi vardır. Siz, sendikaya sormadıysanız, onun görüş
ve düşüncelerine itibar etmediyseniz demokrasi yoktur; o, laf
demokrasisidir, sözde demokrasi var demektir. Onun için, sizi gerçekten demokrat
gibi davranmaya, bu şekilde değil de endüstriyel demokrasi
dediğimiz, çalışanları işin içerisine katarak,
onların görüşlerine itibar ederek devreye sokmanızın
gerektiğinin de altını çizmek istiyorum.
AKP her konuda
olduğu gibi çalışanlara kaderlerini ilgilendiren hususlarda bile
söz hakkı tanımıyor. Tepeden inme bir yasayla çalışanlar
karşı karşıya bırakılmıştır ve bu
yasa bu yönü itibarıyla bir dayatmadır. Bu kanunla PTT gidecek, özel
hukuk hükümlerine tabi PTT anonim şirketi gelecektir. Bu durum, birçok
sosyal sorunu da gündeme getirmiş olacaktır. Bu süreç bir
taşeronlaştırma ve doğal olarak özelleştirmeyle
sonuçlanacak bir konumu karşımıza çıkaracaktır.
Tasarı bu
hâliyle kanunlaşırsa iş güvencesi olmayan çalışanlar
ordusu yaratacaktır. Kim ne derse desin, çalışanlar,
kazanılmış haklarını da büyük ölçüde kaybedeceklerdir.
Çalışanların geleceği yöneticilerin, daha çok da
siyasilerin iki dudağının arasına yerleşmiş
olacaktır. Kadrolu personel dönemi sona erecek, sözleşmeli personel
dönemi başlayacaktır. Çalışanlar emekli olmaları için
teşvik edilecek ve kurumdan ayrılmaları için de türlü çeşit
baskılar devreye sokulacaktır. Ayrılanların yerine yeni
şirketin değil, AKPnin ihtiyaçlarına uygun elemanlar
gelecektir. Sonuçta çalışanlar, güvencesi olmayan sözleşmeli
istihdam sistemine geçirilecektir.
AKP iktidarının
temel özelliği vatandaşın hayatının her
alanını paraya çevirmesidir; bayağı
başarılısınız, kutluyorum. AKP zihniyetine göre insan
da dâhil -tırnak içerisinde- her şeyin ölçüsü paradır.
Bedelliyle askerliği, HESlerle yer üstü sularını, sayaçlarla
yer altı sularını, 2/Byle vatandaşın
kullandığı arazileri paraya çevirdiniz.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Hocam, siz de bedelli askerlik çıkardınız MHP
döneminde.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) - Akla gelen her şeyi paraya çeviren AKP, çok
uluslu şirketler lehine, yurttaşlar aleyhine bir düzenlemeyle bizi
karşı karşıya bırakmıştır. PTTyi
şirketleştiren bu tasarı da böyle bir süreci işaret
etmektedir.
AKP iktidarı Cumhuriyet
Döneminin kurum ve kuruluşlarını satmakta çok büyük bir
iştah ve şehvet duymaktadır; bu, işin başka bir
yanı. Yerli, yabancı demeden, stratejik, hayati önemine bakmadan
tarihî kuruluşlar birkaç yıllık geliri
karşılığında haraç mezat elden
çıkarılmaktadır. İki asırdır bu millete kaliteli,
hızlı, sürekli hizmet veren PTT, özerk bir yapıya
kavuşturularak yönetimi rasyonelleştirilecek yerde
özelleştirilmiştir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) Şimdi Daha verimli, etkin ve kârlı
bir kuruluş hâline getiriyoruz. diyerek tarihî kurumlar birer birer elden
çıkarılmıştır.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Başkan sesi aç, Başkan!
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) - Bunun için kurumların önce yapısı
değiştiriliyor.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hocam vakit bitti yazılı ver,
yazılı.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) Sen yirmi dakika borçlusun bana.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Tamam doğru. Sayın Başkanım,
doğru, Hocam alacaklı.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) - Sonrasında ise; özel sektörle rekabet
edemiyor, zarar ediyor diyerek yandaş şirketlere
satışın alt yapısını oluşturan bir süreç
başlatılıyor.
Halbuki, kurumlar
da toplumlar gibi gelişerek devam ederler, devam ederek de
gelişirler.
Kuruluşların
doğaları yoktur, tarihleri vardır. AKP'nin tarihsiz ve
hafızasız uygulamalarından PTT de nasibini
almıştır. Tarihsizlik aynı zamanda talihsizliktir. (AK
PARTİ, CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
Sürekli
değiştiriyorsunuz, sürekli dönüştürüyorsunuz; bir
değişen değişmeyene göre değişir ya da
dönüşür. Ya Troçki gibisiniz, bir şey getirir gibi sürekli bugün
getirdiğinizin yarın tersini getiriyorsunuz.
Hepinize
saygılar sunuyorum (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Son önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/751 Esas
numaralı (SS 452) Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 15inci
maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinde yer alan
yüzde 2si ibaresinin
yüzde 1i
şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Haydar
Akar (Kocaeli) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor musunuz?
BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI
İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Hizmet
sağlayıcıları tarafından Bakanlığa ödenecek
"evrensel posta hizmeti gelirinin, hizmet
sağlayıcılarının gelir tablosunun net
satışlar kısmında belirtilen tutardan şirketin posta
hizmetlerinden elde ettiği net satış hasılatına isabet
eden miktarın yüzde 2'si olması, oldukça yüksek bir meblağa
karşılık gelmektedir.
Evrensel posta
hizmeti geliri, toplumun ekonomik ve sosyal açıdan korunmaya muhtaç
kesimlerinin posta hizmetlerinin, evrensel posta hizmeti kapsamında
bedelsiz veya düşük bedeller karşılığında
verilmesinin maliyetinin karşılanması amacıyla
alınacaktır.
Anılan
hizmetler, 5584 sayılı Posta Kanunun 22nci maddesinde, askeri
okullar, öksüz yatılı okulları ve Darüşşafaka
öğrencileri ile onbaşıya kadar asker ve jandarma
eratının gönderecekleri 100 grama kadar ağırlıktaki
yurt içi adi mektup ve kartlarla aile ve akrabaları tarafından sözü
geçen öğrenci ve erata gönderilecek aynı ağırlığa
kadar olan adi mektup ve kartlar ile Sağlık
Bakanlığından gönderilip doktorlar tarafından doldurularak
postaya verilen ve bulaşıcı hastalıkları bildiren adi
kartların posta bedelinin binde beşi oranında
alınacağı; tenzilatlı gönderilere ait tutarın her
beş yılda bir PTT idaresince tespit edilerek yıllık
miktarlarının her yıl başında ilgili Bakanlıklar
bütçelerinden PTT'ye ödeneceği şeklinde
kurallaştırılmıştı.
Kanun
Tasarısında ise, evrensel posta hizmetleri kapsamına konu olacak
posta gönderileri iki kilograma çıkarılarak kapsamına yirmi
kilograma kadar olan koli ve kargolar ile basılmış
kağıt ve görme özürlülere özgü yazılar da alınmakta; ancak
bu kapsamdaki gönderilerden toplumun ekonomik ve sosyal korunmaya muhtaç hangi
kesimlerinin yararlanacağı hususu açık tutularak Kurumun
düzenleyici işlemine bırakılırken, finansmanının
da sektörde faaliyet gösteren firmalardan alınması öngörülmektedir.
Sektörde faaliyet
gösteren firmalar ise ortalama yüzde 10 karlılıkla
çalışmakta ve hatta PTT koli ve kargo hizmetlerinden 2009
yılından itibaren yüzde 86'lar düzeyinde zarar etmektedir. Hizmet
sağlayıcılarının posta hizmetlerinden elde ettiği
net satış hasılatına isabet eden miktarın yüzde 2'si
oranında ödeyecekleri evrensel posta hizmeti geliri ise,
karlılığını korumak isteyen firmaların posta
hizmeti fiyatlarını yaklaşık yüzde 25 oranında
yükseltmelerine yol açmaktadır. Başka bir anlatımla,
firmaların posta hizmetlerinden elde ettiği net satış
hasılatının yüzde 2'si oranında ödeyeceği evrensel
posta hizmeti geliri, posta hizmeti fiyatlarının yaklaşık
%25 oranında yükselerek tüketicilerin istismarıyla sonuçlanmaktadır.
Bu itibarla,
evrensel posta hizmeti geliri oranının "yüzde 1'i" olarak
değiştirilmesi, hem evrensel posta hizmeti kapsamında bedelsiz
veya düşük bedelli karşılanacak korunmaya muhtaç kesimlerin
rasyonel belirlenmesini, hem de posta hizmeti kullanıcısı tüketicilerin
ekonomik istismarlarının ve dolayısıyla refah
kayıplarının daha az olmasını sağlayacaktır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
15inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
15inci madde
kabul edilmiştir.
Beş dakika
ara veriyorum efendim.
Kapanma Saati: 00.47
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 00.49
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet
SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER : Mine
LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 100üncü Birleşiminin Sekizinci
Oturumunu açıyorum.
452
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
Alınan
karar gereğince kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek üzere 8 Mayıs
2013 Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 00.51