TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
101inci
Birleşim
8
Mayıs 2013 Çarşamba
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Malatya
Milletvekili Ömer Faruk Özün, Vakıflar Haftasına ilişkin
gündem dışı konuşması ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
2.- İzmir
Milletvekili Erdal Aksüngerin, İzmir ili Gaziemir ilçesinin Sarnıç
beldesinde 2/B yasası nedeniyle mağdur olan vatandaşların
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Mersin Milletvekili
Ali Özün, sağlık çalışanlarının sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibekin, Kırklarelinin Lüleburgaz ilçesinde faaliyet
gösteren Plasko Plastik Fabrikasında sendikaya üye oldukları için
işten çıkarılan işçilerin durumuna ilişkin
açıklaması
2.- Kocaeli
Milletvekili Mehmet Hilal Kaplanın, İş
Sağlığı ve İş Güvenliği Haftasına ve
TÜPRAŞ İzmit Rafinerisinde bir vananın arızalanması
neticesinde yaşanan gaz sızıntısı olayına
ilişkin açıklaması
3.- Osmaniye
Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlunun, PKKnın
silahlarının gölgesinde ve tehditleri altında bir anayasa
yapımı süreci yaşandığına ve bu duruma rıza
göstermeyeceklerine ilişkin açıklaması
4.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğütün, Anadolu Ajansının giderek
Hükûmetin sesi olmaya başladığına ve halkın
ajansı olduğunu anlaması gerektiğine ilişkin
açıklaması
5.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin, Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Ethem
Kurişin görev yerinin değiştirilmesiyle ilgili iddialara
ilişkin açıklaması
6.- Çorum Milletvekili
Tufan Kösenin, Alevi yurttaşların evlerinin işaretlenmesi
olaylarına ve Hükûmeti bu konuda acilen önlem almaya davet ettiğine
ilişkin açıklaması
7.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, Yozgatın Sarıkaya ilçesi
Yoncalık mevkisinde cami olması şartıyla
bağışlanan bir taşınmazın turistik bir otele
dönüştürüldüğüne ve bu konuda duyarlılık gösterilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
8.- Bursa Milletvekili
İlhan Demirözün, Bursaspor Kulübü Başkanı İbrahim
Yazıcıya Allahtan rahmet, ailesi ve Bursaspor camiasına
başsağlığı dilediğine ilişkin
açıklaması
9.- Adana Milletvekili
Muharrem Varlının, Adanada mevsim normallerinin çok üstündeki
sıcaklar nedeniyle ürünlerde meydana gelen zararların tespit edilmesi
ve çiftçilerin mağduriyetlerinin giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
10.- Bingöl
Milletvekili İdris Balukenin, Dersim Laç Deresi mevkisinde bulunan
mağaralarda ortaya çıkan toplu mezarlarla ilgili bir
çalışma yapılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
11.- İstanbul
Milletvekili İhsan Özkesin, Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın gündem dışı konuşmaya
cevabındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
12.- Tekirdağ
Milletvekili Emre Köprülünün, Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlunun
CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
13.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, Tekirdağ Milletvekili Emre
Köprülü ve arkadaşlarının verdiği Meclis
araştırması önergesindeki bir cümleye ilişkin
açıklaması
14.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Bulgaristandaki Hak ve Özgürlükler
Partisi Genel Başkanı Ahmet Doğanın iddialarına
ilişkin açıklaması
15.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, İstanbul Milletvekili Mehmet
Akif Hamzaçebinin yaptığı açıklamaya ilişkin
açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru ve 19 milletvekilinin, Tokat ilindeki çiftçilerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/609)
2.- İstanbul
Milletvekili Umut Oran ve 23 milletvekilinin, AB ile müzakere sürecinde
Yargı ve Temel Haklar başlıklı 23üncü fasıl ile
Adalet, Özgürlük ve Güvenlik başlıklı 24üncü faslın
açılmamasının nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/610)
3.- Gaziantep
Milletvekili Mehmet Şeker ve 24 milletvekilinin, performansa dayalı
ek ödeme sisteminin yanlışlıklarının ve performans
sisteminin dayanması gereken parametrelerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/611)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- BDP Grubunun,
cezaevlerindeki ağır hasta mahkûmların durumlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla verilen (10/548) esas numaralı Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergenin görüşmelerinin, Genel Kurulun
8 Mayıs 2013 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- MHP Grubunun,
Çukurova bölgesindeki mısır üreticilerinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
(10/449) ve Çukurova bölgesindeki pamuk üreticilerinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
(10/462) amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması
önergelerinin, Genel Kurulun 8 Mayıs 2013 Çarşamba günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun,
Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü ve 21 milletvekili tarafından
12/5/2013 tarihinde Bulgaristan'da yapılacak seçimlerde bir siyasi partiyi
destekleyen faaliyetlerde bulunan mülki idare amirlerinin faaliyetlerinin
araştırılması ve gerekli önlemlerin alınması
amacıyla 8/5/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun 8 Mayıs 2013 Çarşamba günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, Tekirdağ Milletvekili Emre
Köprülünün CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
2.- Tekirdağ
Milletvekili Emre Köprülünün, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın yaptığı açıklama sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
4.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, İstanbul Milletvekili Mehmet
Akif Hamzaçebinin sataşma nedeniyle yaptığı konuşma
sırasında AK PARTİ Grup Başkanına sataşması
nedeniyle konuşması
5.- Bingöl Milletvekili
İdris Balukenin, Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmazın
görüşülen kanun tasarısının ikinci bölümü üzerinde
şahsı adına yaptığı konuşma
sırasında Barış ve Demokrasi Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
IX.- SEÇİMLER
A) Komisyonlara Üye
Seçimi
1.- Toplumsal
barış yollarının araştırılması ve çözüm
sürecinin değerlendirilmesi amacıyla kurulan (10/576, 577, 578) esas
numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna üye seçimi
X.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.- Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısı
ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu Raporu (1/751) (S. Sayısı: 452)
4.- Petrol Kanunu
Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporu (1/725) (S. Sayısı: 450)
XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, yatırımlarla ilgili bir
Başbakanlık genelgesine ilişkin Başbakandan sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
(7/19145)
2.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmakın,
yatırımlarla ilgili bir Başbakanlık genelgesine
ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Bekir Bozdağın cevabı (7/19148)
3.- Antalya Milletvekili Arif Bulutun, kamuya ait
taşınmazların tahsisi ile ilgili genelgeye ilişkin
Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağın cevabı (7/19153)
4.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, personele yönelik kurslara ilişkin sorusu ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlamın cevabı
(7/20515)
5.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
kamu kurum ve kuruluşlarına ait taşınmazlar hakkındaki
tasarruflar için öngörülen izin süreci ile ilgili mağduriyetlere
ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Bekir Bozdağın cevabı (7/20586)
8
Mayıs 2013 Çarşamba
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.03
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER : Tanju ÖZCAN (Bolu), Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101inci Birleşimini
açıyorum.
III.-
YOKLAMA
BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayısı yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 14.07
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.19
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER : Tanju ÖZCAN (Bolu), Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101inci Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Açılışta
yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın
milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Konuşma süreleri beşer
dakikadır. Hükûmet bu konuşmalara cevap verebilir, Hükûmetin süresi
yirmi dakikadır.
Gündem dışı ilk söz,
Vakıflar Haftası münasebetiyle söz isteyen Malatya Milletvekili
Sayın Ömer Faruk Öze aittir.
Buyurun Sayın Öz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Malatya Milletvekili
Ömer Faruk Özün, Vakıflar Haftasına ilişkin gündem
dışı konuşması ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Vakıflar Haftası nedeniyle
gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Vakıf olgusu, hayır ve
yardımseverlik kavramını şahsi bir iş olmaktan
çıkartıp kurumsal bir yapıya dönüştürmedir. Vakıfta
farklı işleyişler olsa da esas amaç, Allah rızası için
yardım etme, hayırla yâd edilme ve ebediyete kadar adın
saklı kalmasıdır. Daha açık belirtmek gerekirse,
vakıf, şahsın taşınır veya taşınmaz
malını, Allah rızası için, hayır duygusu ve insan
sevgisiyle, bir karşılık beklemeksizin, ebediyen hizmetin devam
edebilmesi için şahsi mülkiyetinden çıkartıp kamuya
bağışlamasıdır.
Vakıflar -etkileri faaliyet
gösterdikleri coğrafyalarla sınırlı kalmıyor- uzun
yıllardır bütün dünyayı saran medeniyetimizin değerleridirler.
Osmanlı Döneminde altyapıdan şehirciliğe, çevreden
sağlığa, ekonomiden ticarete birçok alanda işler
vakıflar eliyle yürütülmekteydi. Daha açık bir deyişle, adalet,
dış işleri ve güvenlik hizmetlerinin haricinde birçok iş
vakıflar eliyle yürütülmekteydi.
Yine Osmanlıda,
vakıfların bin dört yüz küsur kadarının hanımlar
tarafından kurulmuş olması, hanımlar tarafından
kurulmuş olan bu vakıfların değişik hizmetlerde
bulunmuş olması takdire şayan bir uygulamadır. Bunlardan
bir tanesi, kendi adıyla kurulmuş olan, Bezmiâlem Valide Sultan
Hanımefendi Annemizin kendi şahsi parasıyla, kendi şahsi
gelirleriyle kurdurmuş olduğu Vakıf Gureba Hastanesi ve
yanındaki cami ve çeşmesidir. Bu Vakıf Gureba Hastanesi,
kurulduğu günden bugüne kadar garip gurebanın sağlık
hizmetleri almasında çok önemli bir görev görmüştür. Bugün de
aynı Vakıf Gureba Hastanesi, Bezmiâlem Valide Sultan Üniversitesi
Hastanesi olarak garip gurebaya, ihtiyaç sahiplerine hizmet vermeye devam
etmektedir.
Vakıflar Genel Müdürlüğü
ecdat yadigârı eserleri, geçmişten aldığımız
eserleri geleceğe, gelecek nesillere daha sağlam, daha iyi bir
yapıda ulaştırmak için çok önemli gayretler sarf etmiştir.
İşte bu çerçevede, yaklaşık 3.700 civarında vakıf
gayrimenkulünün, vakıf eserinin restorasyonu
tamamlanmıştır. Bu restorasyon içerisinde İstanbulda ve
ülkemizin birçok yerinde çok önemli eserler mevcuttur. Yine, bu restorasyonu
tamamlanan eserler arasında, seçim bölgem olan Malatyada da Battalgazide
Ulu Cami, kervansaray, Taşhan, Bedesten gibi birçok tarihî eserin
restorasyonları yapılmış, bu restorasyonlar
karşılığında yaklaşık 26 milyon lira harcama
yapılmıştır.
Yıllar boyunca atıl kalan ve
birileri tarafından işgal edilmiş olan birçok vakıf eseri,
tekrar aslına uygun olarak veya katma değer getirecek
yatırımlarla, bunların üzerinde alışveriş merkezleri,
beş yıldızlı oteller ve birçok gelir getirici eser
yapılarak, gelirleri yine vakfedenin vakfiyesi doğrultusunda o
vakfın hesabında toplanarak, yine vakıf eserlerinin restorasyonu
ve bakımı, yine vakıfların vakfiyesinde belirtilen
hayır işlerinin yerine getirilmesinde
kullanılmıştır, kullanılmaya devam etmektedir.
Tabii, burada şunu belirtmek
gerekiyor: Vatanseverlik, ecdada saygı, ecdadın
bırakmış olduğu eserlere ve vakıflara sahip
çıkmakla mümkündür.
AK PARTİ hükûmetleri iktidara
geldiği günden bugüne kadar vakıf eserlerine sahip çıkmıştır,
vakıfların vakıf hassasiyeti noktasında yürütülmesi
noktasında önemli gayret sarf etmişlerdir. İşte, bu hafta
da Vakıflar Genel Müdürlüğümüz, Vakıf Haftası münasebetiyle,
vakıf medeniyeti ve şehircilik anlamında birçok faaliyet
yapmaktadır. Bu faaliyetler içerisinde birçok panel, çalıştay
yapılmaktadır. Burada vakıf hassasiyetini, vakıf şuurunu,
yaşadığımızı ve bizden sonraki nesillere de
vakıf hassasiyetinin ve vakıfların geleceğe aynı
hassasiyetle gitmesi noktasında bütün milletvekillerimizin gerekli
hassasiyeti gösterdiğini ve bundan sonra da göstereceğini belirtmek
istiyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Öz.
Gündem dışı ikinci söz,
İzmir Gaziemir ilçesi Sarnıç bölgesinde 2/B yasası nedeniyle
mağdur olan vatandaşların sorunları hakkında söz
isteyen İzmir Milletvekili Sayın Erdal Aksüngere aittir.
Buyurun Sayın Aksünger. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- İzmir Milletvekili
Erdal Aksüngerin, İzmir ili Gaziemir ilçesinin Sarnıç beldesinde 2/B
yasası nedeniyle mağdur olan vatandaşların sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
ERDAL AKSÜNGER (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Gaziemir Sarnıç bölgesinde klasik,
bildiğimiz 2/B olmayan bir sorunla ilgili söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla tekrar selamlıyorum.
Gaziemir Sarnıç bölgesinde 2.500
parseli ilgilendiren çok önemli bir sorunla karşı karşıya
Gaziemirdeki insanlar ama bu sorun, hukuksal veya yasaya bağlı bir
sorun değil, bürokrasinin hukuk üzerinde salladığı baltayla
ilgili bir sorun.
Sarnıçta 6831 sayılı
Yasanın 2/B maddesi kapsamında 2.500 parseli kullanan hak
sahiplerinin 6292 sayılı Yasa hükmünden yararlanmaları, Tapu
Kadastro Genel Müdürlüğünün son gün yazdığı bir
yazıyla engellenmiştir. Nedir buradaki sorun? 1948de ve ondan önceki
zabıt kayıtlarıyla ilgili bu madde, bu yasa gündeme
geldiğinde bir gece yarısı bir 7nci maddeyi getirip bu
yasanın içine gömen AKPde bir lobinin bastırdığı bir
hikâyedir bu. O bölgede, 1948den sonra 2/B dâhilinden çıkıp hazineye
devrolan ve Orman Genel Müdürlüğünün açtığı davalarla
kazandığı ve Orman Genel Müdürlüğünün hazineye
kaydını yaptırdığı bütün bu 2.500 parsel üzerinde
bir çıkar grubunun hak iddiasıyla ilgili vatandaşın
mağduriyeti konusudur. Bakın, aynı Tapu Kadastro Genel Müdürü
Bu iş çıkmadan önce bu yerde hak iddia eden -ismini vermekte de
sakınca duymuyorum- Cevahir Holding ve etrafındaki bazı
arkadaşlarıyla birlikte Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü üzerinde
kurduğu tahakkümün eseridir. Yıllardır orada yaşayan, hâlâ
üzerinde evleri bulunan, 2.500 parselde 20 bine yakın insanın evlerinden barklarından
edilmesiyle ilgili, hukukun üzerine bürokrasinin salladığı bir
baltadır bu. Aynı Tapu Kadastro, bu konuya yazıyı yazmadan
bir ay önce Cevahir Holdingde bütün Tapu Kadastronun müdürlüklerini
toplayıp bir toplantı yapıyor. Arkadan, bir hafta geçtikten
sonra
Ki bu Tapu Kadastro bu yasadan dolayı bu bölgedeki insanlara
yazıları yazıyor, Tapu Kadastro müdürlerine yazı
yazıyor, İzmirdekine. Diyor ki İzmirdeki: Evet, buradaki
2/Byle ilgili konu, vatandaşların başvurularını
yaptıktan sonra olacak davaların görülmesi meselesidir. Aynı
adam bu toplantıdan sonra, Cevahir Holdingdeki toplantıdan sonra
tekrar bir daha görüş istendiğinde, tam tersine, bu 2/Byle ilgili
konuda başvuruların alınmamasıyla ilgili görüş beyan
ediyor. Aynı adamdan bahsediyorum. Bu, şu demektir: Burada o 7nci
maddeyi bir gece yarısı buraya getiren kimse, hangi milletvekiliyse,
kimler getirdiyse, çok açık söylüyorum, bu bir lobinin eseridir.
Milyarlarca dolarlık arazilerin gasbedilmesinin, hukuka aykırı
davranılmasının gerçekten yaşandığı bir
hunharlıktır.
Konu, daha sonrasında,
gelişim sürecine baktığınızda, 1989da oraya göç eden
Bulgaristan göçmeni vatandaşlarımızın, orada bir vesileyle
satın aldıkları, ellerinde tapuları olan
vatandaşların da olduğu bir konudur. Bu yasanın 7nci
maddesine koydukları bir maddeyle diyorlar ki: Devletin, Yargıtayın
iptal ettiği bu zabıt kayıtlarının tekrar, yeniden
görüşülmesi
Bu ne demek? Vatandaşların elinden 2/B hakkı
olan konuların alınıp bir çıkar grubuna peşkeş
çekilmesi demektir. Bunu çok açık ve net söylüyorum. Biz bu konuyu
siyasallaştırmayalım diye AKPli milletvekili arkadaşlarla
da oturduk konuştuk, bir sonuca ulaşamadık. Sayın Çevre ve
Şehircilik Bakanıyla bu konuyu konuştuk. Randevu bile vermedi
insanlara bu konuyla ilgili. Tapu ve Kadastro Genel Müdürü, bir yazıyla,
bir gün önce, bütün vatandaşların, oradaki 2.500 parselin bütün
hakkını gasbetmiştir. Bu konunun bir vesileyle hukuka
bırakılması, bu vatandaşların başvuru
haklarının alınması hepimizin talebidir. Eğer bu
yapılmazsa yani yargıya teslim edilmezse konu, sonuna kadar bu
kürsüden gelip diğer belgelerin hepsini de açıklamak bizim namus
borcumuzdur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ERDAL AKSÜNGER (Devamla) Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Aksünger.
Gündem dışı üçüncü söz,
sağlık çalışanlarının sorunları
hakkında söz isteyen Mersin Milletvekili Sayın Ali Öze aittir.
Buyurun Sayın Öz. (MHP
sıralarından alkışlar)
3.- Mersin Milletvekili
Ali Özün, sağlık çalışanlarının sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
ALİ ÖZ (Mersin) Teşekkür
ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sağlık çalışanlarının
çalışma hayatında yaşamış olduğu sorunlarla
alakalı gündem dışı söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi,
iktidar olduğu dönemden bugüne kadar, sürekli sağlık
alanında yapmış olduğu iyiliklerin, sağlıktaki
dönüşüm programının ne kadar başarılı
olduğunu her platformda ifade etmekte. Ancak, sizi bu başarıya
götüren yolda, özellikle sağlık çalışanlarının
vermiş olduğu o büyük emeğe bu başarı oranında
saygı gösterdiğinizi, bunların hak ettiklerini söylemek maalesef
mümkün değil. Bugün, işe bir başka boyuttan bakmak lazım.
Bugün için, hekimlerin yüzde 78i şiddet mağduru, genelde
sağlık çalışanlarının yüzde 62si fiziki ve sözlü
şiddete maruz kalmış. Sağlık
çalışanları amirlerinin uygulamasından rahatsız;
bunların oranı yüzde 68. Yüzde 30u çalıştıkları
kurumlarda amirlerinin ayrım yaptığını, yüzde 21i
keyfiyetine göre yönetim gösterdiklerini, yüzde 17si psikolojik baskı
uyguladıklarını düşünmektedir. Yüzde 25i de amirlerinin
hoşgörülü; maalesef, yüzde 7si de adaletli olduğunu
düşünmektedir.
Toplumun her katmanında giderek
güven ortamını kaybettiğimiz, özellikle de adalet mefhumunun
günden güne kaybedilmiş olduğu durumda, maalesef, sağlık
çalışanları da kendi üzerlerine düşeni fazlasıyla
almışlardır. Çalışanların çoğu, sunulan
hizmetlerden memnuniyetsizdir. Sağlık çalışanlarına
sorduğunuz zaman, onlar bile, kendilerinin vatandaşa sunmuş
olduğu hizmetin kalitesinin yeterli olmadığını ifade
etmektedir. Sağlık çalışanlarının çeşitli
endişeleri bulunmaktadır. Yüzde 23,2si çocuklarına iyi bir
gelecek hazırlayamamaktan, yüzde 22,5u baskı, dayatma, sürgün ve
soruşturmalara maruz kalmaktan şikâyetçidir. Yüzde 22,4ü amirleriyle
sorun yaşamaktan dolayı endişelidir. Sağlık
çalışanlarının yüzde 63ü son beş yılda
çalışma şartlarının gerilediğini ifade etmektedir,
yüzde 24ü bir değişim olmadığını, sadece yüzde
13ü ise iyileşme olduğunu ifade etmektedir. Sağlık
çalışanlarının ekonomik durumu ise değişken ve
memnuniyetsizlik ifadeleriyle doludur.
Özellikle, daha önce de vermiş
olduğumuz kanun teklifleri olmasına rağmen, 14 Mart Tıp
Bayramı münasebetiyle Bakan yerine konuşan Sayın
Bozdağın da sağlık çalışanlarının
gerçekten çok özverili bir çalışma ortamı içerisinde
olduklarını ifade etmiş olmasına rağmen, bunların
bazı haklarının iadesi noktasındaki tekliflerimize
kulaklarını kapatmışlardır. Emekli olan sağlık
çalışanlarının, özellikle hekimlerin almış
olduğu maaşı hepinizin iyi bilmesi lazım. 1.500-1.600 TL
ile geçinmek zorunda olan bu insanların emekli maaşları mutlaka
düzeltilmelidir. Sağlık çalışanlarına yıpranma
payı verilmelidir. Döner sermaye uygulaması yeniden gözden
geçirilmeli, döner sermaye dağıtımına bir standart ve
adalet getirilmelidir. Özellikle, hekim istihdamının zor olduğu
yerlerde görev yapan, Aynı branşta çalışan hekimler çok
daha az döner sermaye almaktadırlar. Örneğin, Mersinin Anamur,
Bozyazı, Gülnar, Silifke gibi ilçelerinde merkezde çalışan bir
hekimle karşılaştırdığınız zaman, ücra
yerlerde çalışan insanların almış olduğu döner
sermaye geliri çok daha azdır.
Yine, tıp fakültelerinin
sayısını artırarak Türkiyenin ihtiyacı olan doktor
sayısını artırmak için mücadele etmek doğru ancak
nitelikli bir sağlık hizmeti verecek olan -eğitimine önem
vererek- hekim yetiştirilmesinin eksikliği gün gibi ortadadır.
Değerli arkadaşlar, son
olarak, 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile özellikle merkez ve
taşra teşkilatında yapılan ve hastane müdürü,
sağlık müdür yardımcısı, şube müdürü
kadrolarında istihdam edilmiş olan yaklaşık 2.700 kişi
size dua değil beddua etmektedir, bundan mutlaka haberinizin
olmasını istiyorum. Örneğin, taşrada otuz yıl hizmeti
olan bir müdürün maaşı bugün için yaklaşık bin TL
gerilemiştir. Bu çalışanların maaşları
dondurulmuştur, böyle bir uygulama Türkiye Cumhuriyeti devleti tarihinde
bir ilktir. Yeni alınan araştırmacılar aynı
maaşı alıncaya kadar, bu süre zarfında bunların
maaşlarını dondurmak bir hak ve adalet değildir; bu âdeta
bir zulümdür, bu zulümden vazgeçmeniz gerekmektedir.
Yine, sağlık hizmeti
bölümlerinden mezun olanlar, yeni yapılan genelgeyle, kanun hükmünde
kararnameyle tamamen kadro dışı
bırakılmışlardır. Benzer araştırmacı ve
unvan atamaları, Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı ve Millî Eğitim Bakanlığında da
uygulamaları sergilenmiş, onlar hiçbir özlük ve ekonomik kayıplarına
muhatap olmamışlardır. Ancak, sağlık
çalışanlarına bu ayırıcılıklı
tavrınızın doğru olmadığını ve bunun
yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyor, yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Öz.
Gündem dışı
konuşmalara Başbakan Yardımcımız Sayın Bülent
Arınç cevap verecektir.
Sayın Arınç, buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
1.- Malatya
Milletvekili Ömer Faruk Özün, Vakıflar Haftasına ilişkin
gündem dışı konuşması ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (Devam)
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ
(Bursa) Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Gündem dışı
konuşmalarda Malatya Milletvekilimiz Ömer Faruk Öz Vakıflar
Haftası dolayısıyla düşüncelerini ifade ettiler, diğer
arkadaşlarımız da farklı konularda konuşmalar
yaptılar. Öncelikle, Vakıflar Haftası münasebetiyle duygu ve
düşüncelerini paylaşan Sayın Öze teşekkür ediyorum.
Kendisinin, Vakıflar Genel Müdürlüğümüzün de bir mensubu olarak
geçmişte başarılı çalışmaları olmuştu.
Bu hizmetler sebebiyle de kendilerine teşekkür ediyorum.
Gerçekten, pazartesi
günü Türkiye Büyük Millet Meclisi tören salonunda Vakıflar
Haftamızın açılış törenini yapmıştık.
Burada, sadece konuşmalar değil, bu sene vakıf ve şehir
teması çerçevesinde pek çok ilmî toplantıların da
yapılacağı, vakıflara sponsor olarak katkıda bulunan
değerli şahsiyetlere verilen ödüllerle birlikte, vakıfların
yurtlarında okuyan başarılı öğrencilerimizin
takdimleri de yapılmıştı. Bu, bir hafta boyunca devam edecektir
ve 25 bölge müdürlüğümüz kendi bölgelerinde de Vakıflar
Haftasını çeşitli etkinliklerle kutlamaktadırlar.
Bu sene şehircilik
perspektifiyle vakıf medeniyetine bakmak istedik. Özellikle son
yıllarda, kısmen TOKİ, kısmen de özel çabalarla
şehirleşme konusunda yeni atılımlar, yeni modeller
içerisindeyiz. Bu vizyona tarihî bir perspektif olarak bakmak istedik.
Şüphesiz, tüm hizmetlerin içerisinde az çok fakat mutlak bir şekilde
yer işgal eden vakıflar, şehirlerin genel fonksiyonları
olarak nitelendirilen iktisadi, idari, siyasi ve kültürel açıdan pek çok
hizmetlerle değerlendirilmesi gereken bir konudur.
Günümüzde
şehirleşmeyle ilgili konulara şehir ve şehircilik
kavramlarıyla yaklaşılıyor. Oysa, şehirleşme ve
toplum arasındaki ilişkiyi kuran temel kavram kültür ve medeniyet
anlayışıdır. Vakıf konusunun bir medeniyet hâline
dönüştüğü Osmanlı Döneminde şehir kavramından çok
mahalle kavramı ön plana çıkmıştır.
Şehirleşmelerin, şehirlerin gelişimi daha çok mahalleler
çevresinde olmuştur. Daha sonra vakıflar eliyle kurulmuş ticaret
merkezleri, bedestenler, kervansaraylar da yine şehirleri oluşturan,
daha da ilerisinde şehirlere kimlik katan yapılardır. Vakıf
öyle bir medeniyet oluşturmuş ki. fakirlerin parasız
yıkandığı hamamlardan, sebillerde buzlu su, hatta
şerbet dağıtılmasına kadar sayısız hizmetler verilmiştir.
Şehirlerin imar edilmesine yol açan yol, kaldırım ve köprü
yapımını sağlayan onlarca vakıf kurulmuştur.
Vakıf şuurunun derinliklerini yansıtan en güzel örneklerden birisi
de vakıf geliri ile kandil ve yağ alarak kandilciler marifetiyle
sokakların aydınlatılmasıdır. Sokakların
temizlenmesi için kurulan vakıflar, sokak bekçilerinin ücretlerini ödeyen
vakıflar da ecdadın hassasiyetine örnektir.
Diğer taraftan, şehirler arası
ulaşımın temini için sayısız yol, köprü, fener ve
kalelerin inşası, büyük ticaret yolları üzerindeki konak
yerlerinin, kervansarayların tesisi vakıflar sayesinde
gerçekleşmiş ve tüm bakım masrafları da vakıf gelirlerinden
sağlanmıştır. Bütün bunların yapımı, tüccar
ve hacıların seyahatini kolaylaştırmak, yol emniyetini
temin etmek, yolcuları barındırmak ve doyurmak içindir. Mesela,
bir Selçuklu hanının vakfiyesinde hana gelen her sınıf ve
her dinden yolculara yiyecek, ayakkabı ve hayvan yeminin verilmesi
şart kılınmıştır. Bu örnek vakıf
medeniyetimizin geniş bir hoşgörü ve vizyona sahip olduğunun da
en önemli göstergesidir. Yollar üzerinde veya şehirlerde kurulmuş
olan han veya kervansaraylar, ortası avlu ve çevresi geniş kerevetlerle
çevrili, etrafı bir nevi surla koruma altına alınmış
yerlerdir. Bu tesisler sayesinde misafirlerin ve tüccarların emniyet
içinde seyahat etmeleri sağlanmıştır, ticari hayatın
canlanmasında önemli bir rol oynamıştır.
Eski şehirlerde umumiyetle vakıflar yoluyla
hizmetler gerçekleştirilmiştir, bugün belediyelerin
yaptığı pek çok hizmetler. Bunların başında
şehirlerin su ihtiyacının temini de gelmekteydi. Bu gaye için
vakıf kurmak suretiyle su bentleri, kuyular, çeşmeler inşa
edilmiş ve yazın soğuk su dağıtılması
maksadıyla sebiller yapılmıştır. Sebillerin suyunu
soğutmak için bazı vakıflar buzluklar tesis ederken,
diğerleri vakfiyelerinde bu iş için uzak yerlerden bile kar
getirilmesini hükme bağlamıştır.
Bütün bu konular tarihî, sosyal, kültürel, teknik
boyutlarıyla ele alınarak bir hafta boyunca sempozyum ve diğer
çalışmalarla enine boyuna tartışılacaktır.
Değerli arkadaşlar, özetle,
Vakıflar Genel Müdürlüğümüzün son yıllarda takdire şayan
hizmetlerinin bulunduğunu biliyoruz. Genel Müdürlüğümüz son on
yılda ülkemiz ekonomisine 2 milyar 600 milyon liralık
yatırım yapmış ve bununla 70 bin kişiye de istihdam
sağlamıştır. 2003 ve 2012 yılları arasında
ülkemiz genelinde il ve bölge ayrımı yapılmaksızın
3.750 vakıf eserin onarımı tamamlanmıştır. Genel
Müdürlüğümüz ecdadımızın emanetlerine sahip çıkma
gayretini hakkıyla ortaya koymaktadır. Bu çabaları sebebiyle
Vakıflar Genel Müdürlüğümüzün tüm personeline ve vakıf
eserlerine sahip çıkan tüm milletimize teşekkür borcumuz
olduğuna inanıyorum. Bu bir heyecan işidir, hizmet etme
şuuru, sahiplenme işidir. Bu düşünceyle, emeği geçenlere
her zaman teşekkürlerimizi ifade ediyoruz.
Sayın milletvekilleri,
vakıflar konusu, yani yüzyıllar boyunca ecdadımızdan
bizlere intikal eden hayır ve hizmet işleri bir ibadet şuuruyla
bugüne kadar gelmiş ve bu eserlerin korunmasına, restorasyonuna,
onarımına büyük gayretler sarf edilmiştir.
Meclisimiz içerisinde tüm siyasi
partilerin ve milletvekillerinin vakıflara sıcak bir duyguyla
baktığını, bu emanetleri koruma noktasında kendilerini
görevli bildiklerini, Vakıflar Genel Müdürlüğümüzün bütçesi ve bu
bütçenin kullanımı konusunda da hassasiyetle
davrandıklarını biliyorum. Bütçe Plan Komisyonundan
başlayarak Genel Müdürlüğümüzün bütçesinin konuşulduğu ve
hatta herkesin kendi bölgesinden restorasyona ihtiyaç duyulan eserlerin tarafımıza
bildirilmek suretiyle takiplerinin yapıldığını da
samimiyetle müşahede ediyorum. Bu fevkalade önemlidir, bu gayretin devam
etmesini, bizlere bu konuda yön gösterilmesini, yol gösterilmesini, haklı
eleştirilerle belki ihmal ettiğimiz konuların da gündeme
getirilmesini samimiyetle arzu ediyorum.
Sayın Başbakanımız
dün grup toplantısında, ben de pazartesi günü hafta münasebetiyle
yaptığımız toplantıda ifade etmiştim, önemli bir
çalışma herhâlde önümüzdeki günlerde Meclisimizin komisyonlarında
görüşülecektir. O da şudur: Belli dönemlerde
dağıtılmış veya dağılmasına karar
verilmiş olan vakıfların belli bir prosedür içerisinde yine eski
kurucuları tarafından
ortaya
konulması, kanunen tescil edilmesi ve bunlardan gayrimenkulleri
Vakıflar Genel Müdürlüğüne intikal edenler varsa -ki vardır
tespitlerimize göre- bunların da bu vakıflara tekrar iadesi konusunda
bir maddelik bir değişiklik tasarımız önümüzdeki günlerde
Meclisimize gelecektir.
Bir de bugüne kadar
sıkıntısı ve şikâyeti duyulan bir konuyu çözememiştik.
O da şudur: Kiraya verilen veya tahsis edilen mazbut vakıf
taşınmaz malların sigortalandırılması konusuydu.
Maalesef, bazı sigorta şirketleri bu eserlerin sigorta edilmesinden
imtina ediyorlardı. Belki yıkılmaları,
yakılmaları veya bir şekilde ortadan
kaldırılmaları sebebiyle sigorta primlerinin yüksek
olacağı konusunda böyle bir imtina etmeyle karşı
karşıyaydık. Yine, getirdiğimiz bir maddeyle
Maddeyi aynen
okumak istiyorum: Kiraya verilen veya tahsis edilen Genel Müdürlük ve mazbut
vakıf taşınmaz malların, yangın,
hırsızlık ve doğal afetlere karşı,
kullananları tarafından Genel Müdürlük adına sigortalanması
zorunludur. Bu sigorta işlemlerinde bedel Çevre ve Şehircilik Bakanlığının
mimarlık ve mühendislik hizmet bedellerinin hesabında kullanılan
yapı yaklaşık birim maliyetleri 5inci sınıf D grubu
yapılar birim fiyatı ile taşınmazda yer alan
taşınırların devri dikkate alınarak Genel Müdürlükçe
belirlenir. Teknik bir düzenleme yaparak, bunların sigortalanması
konusunda bir mecburiyet getiriyoruz. Şüphesiz, komisyon görüşmeleri
ve Genel Kurul gündemi içerisinde -Genel Kurul kendi gündemine hâkim olarak-
istedikleri değişiklikleri de yapmak suretiyle vakıfların
bu eksiğini de gidermiş olacağız.
Değerli arkadaşlarım,
dün Genel Kurulda bir tartışma yaşandı, izin verirseniz
birkaç cümleyle de o tartışmaya temas etmek istiyorum. İstanbul
Milletvekili İhsan Özkes ve arkadaşları bir Meclis
araştırma komisyonu açılmasıyla ilgili bir teklifte
bulunmuşlar. Ben de konuyu, doğrusu, bulunduğum yerden,
ekranlardan takip ettim. Tartışma o kadar farklı bir noktaya
geldi ki asıl unutuldu ve istenmeyen, arzu edilmeyen konuşmalar da
yapıldı. Dolayısıyla, izninizle, birkaç cümleyle bu konuyu
tekrar bilgilerinize sunmak istiyorum.
Bir defa, İhsan Özkes ve
arkadaşlarının bu konuda bir Meclis araştırması
talebi bence yerinde bir taleptir. Şu açıdan: Çünkü, gerekçesini
okudum, gerekçesi hemen hemen 1,5 sayfa ve ta bidayetten itibaren mahkeme
kararlarıyla bu işin ne şekil aldığını
arkadaşlarımız yazmışlar. Yani konuyu gündeme getirme
açısından arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum ama
bence bu bir Meclis araştırma komisyonunun görevi değildir,
çünkü gerekçesine baktığımız zaman, esasen safahatı
fazlasıyla burada görmek mümkün. Konu üzerinde verilmiş mahkeme
kararları var, bu mahkeme kararlarını dikkate alarak bir yasal
düzenleme yapılabilirse
Bunun teklifinde bulunmak gerekirdi diye
düşündüm.
Şimdi burada ifade edilen konular,
belki dün komisyon kurulması için imza veren
arkadaşlarımızdan Sayın Özkesin dile getirdiği, buna
karşılık diğer arkadaşlarımızın da
konuyu açıklama gayretleriyle bir nebze anlatıldı. Mesele
şudur çok basit olarak: Mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait
yerlerde ikamet eden din görevlilerinin buralarda kira
karşılığı kalmaları veya kira ödemiyorlarsa
kendilerinden ecrimisil istenmesine yönelik bir taleptir. Bu talep çok yeni de
değildir, eskiden bu yana devam ediyor. Biz kira almaya devam ediyoruz,
ecrimisil davalarını da açıyoruz. Şu sebeple: Değerli arkadaşlar, vakıflar
konusuna bakarken Millî Emlakin sahibi olduğu diğer gayrimenkuller
sadedinde düşünmemek gerekir. Bu işin bir özelliği var, çünkü
vakıf konusu vakıfların anayasası tabir edilen
vakfiyelere dikkat edilmek suretiyle takip edilmelidir. Yani bir vakfın
kurulmasında
Sizler yeni vakıflar kurabilirsiniz, geçmişten
kalan mazbut vakıflar var, yine kişiler tarafından yönetilen
mülhak vakıflar var, yine cemaat vakıfları var; bunların
her birisinin anayasası kendisinin vakfiyesidir. Bu vakfiyede neyi amaçladığını,
bu amaca uymak için neler yapılması gerektiğini yazarlar,
halefiyyet yoluyla intikal eder. Mahkemeler de bu vakfiyeleri doğru,
yerinde, haklı kabul ederlerse bu vakfiyelere uymak da önemlidir. Hatta
dinî bakımdan derler ki: Şartı vakıf -vakfın şartı-
nass gibidir. Yani dinî inanca sahip
insanlar açısından uyulması mutlak ve mecburi olan
kurallardır. Şüphesiz, laik bir ülkede
yaşadığımızın bilinci içindeyiz ama her
vakfın bir vakfiyesi varsa, o vakfı vakfiyesine uygun kullanmak ve
yönetmek gerekiyor.
Bakınız, bu vakfiyeler bizim
için önemlidir, bir. İkincisi, yürürlükteki mevzuata yani Vakıflar
Kanununa da bakmamız gerekir. Vakıflar Kanunu bu vakfiyelerin ne
şekilde yürürlükte olacağını da gayet güzel bir
şekilde, dikkatle ortaya koymuş. Bize bu talepler geldikçe, biz bu
konular üzerinde ilgililere, daha çok Diyanet İşleri
Başkanlığına ve bu konudan mağdur olduğunu iddia
eden din görevlilerine durumu çok açık bildirdik. Ancak, bu
bildirimlerimize karşılık onlar, ödedikleri kiradan veya
ödemedikleri işgalden dolayı para vermek istemediklerini ifade ederek
bunların parasız hâle getirilmesi talebinde bulundular. Kendileri
açısından haklı bir talep olabilir ama biz bunlara hep ret
cevabı verdik. Hatta, işin garibi, Diyanet İşleri
Başkanlığımızın kendisine bağlı
olduğu Sayın Bakanımız Bekir Bozdağ, Başbakan
Yardımcımız, bir kanun teklifi hazırlayarak bize uygunluk
açısından gönderdi. Biz, Vakıflar Genel Müdürlüğü olarak,
hazırlanan kanun teklifinin uygun olmadığına karar verdik.
Yani kendi Başbakan Yardımcımızın uygun bularak bize
gönderdiği kanun teklifini biz Uygun değildir. düşüncesiyle
kendisine iade ettik.
Dün belki bu konu görüşülmedi ama
bilginize sunmak bakımından bir iki önemli ayrıntıyı
dikkatlerinize sunmak istiyorum. Şimdi, biz, bu talepler
karşısında ve en son
Sayın Özkes, buyurun lütfen.
Sizden bahsediyordum, dünkü araştırma komisyonu teklifinizden.
Değerli arkadaşlarım, bu
konuda en son gelen teklife olumsuz cevap vermemiz Vakıflar Meclisimizin
kararıyla oldu. Kısaca şöyle kararımız: Daha evvelki
şu tarihli, şu tarihli, şu tarihli kararların
gereğince, bir, herhangi bir vakfiyede -yani bir cami kurulmuş,
çevresine başka şeyler yapılmış, onun vakfiyesinde- şurası
da meşruta olarak kullanılacaktır denen bir yer varsa yani o
vakfiyede meşrutahane bulunması hâlinde, bir hüküm varsa vakfiye
şartlarına uyacağız. Meşrutayı kim
kullanıyorsa, içinde kim oturuyorsa herhangi bir bedel ödemeyecek çünkü
vakfiyenin kendisi esasen bunu öngörmüş.
Vakfiyelerde meşrutahane olarak
kullanılacağına dair hüküm varsa ancak
yıkılmışsa, sonradan özel veya tüzel kişiler
tarafından aynı yere yapılan ve meşrutahane olarak şu
anda kullanılan binalar varsa -yani meşrutahane olarak
kullanılması gereken bir yer gösterilmiş vakfiyede ama
yıkılmış, sonra orada özel veya tüzel kişiler bir yer
yapmışlar, meşrutahane olarak kullanılıyor- o takdirde
bu yapılan, sonradan yapılan meşrutanın da yine vakfiye
şartlarına uygun olarak kullanılacağı hükme
bağlanıyor. Yalnız, bu meşrutada o caminin imam ve
müezzininin oturmaması hâlinde, Vakıflar bölge müdürlüğü
komisyonlarınca belirlenecek bedel üzerinden, vakfiye şartları
doğrultusunda kullanılmak üzere, tahsisle ilgili mevzuat hükümlerine
göre, öncelikli olarak Diyanet İşleri Başkanlığı
olmak üzere, diğer kamu kurum ve kuruluşlarına tahsis edilmesi
veya tüzel kişiliğe tahsis etmişsek onarımlarının
da onlar tarafından yapılması
Yani bir cami var, imam ve
müezzinine meşruta olarak bir yer ayrılmış fakat onlar
orada oturmuyorlar. Oturmuyorlarsa, başka camilerin imam ve müezzinleri
1inci sırada olmak üzere başka kurumlara da tahsis edilebilir diye
hükmümüz var.
Şimdi, hayrat vakıflar ve
akar vakıflar bizde farklıdır. Akar, kira getirmesi suretiyle
vakfın temadisine yani devam etmesine yarayan vakıflardır.
Vakfın hayrat nevinden olan arsa ve arazilerinin üzerine özel ve tüzel
kişiler tarafından bizim idaremizin izni olmaksızın
meşruta olarak yapılan binaların idare tarafından değerlendirilmesi
veya tahsis hükümlerine göre, yine öncelikli olarak Diyanet İşleri
Başkanlığı olmak üzere, diğer kamu kurum ve
kuruluşlarına ilgili mevzuat hükümlerine göre tahsis edilmesidir.
Vakfın -bu farklı- akar nevinden arsa ve arazileri üzerine yapılmış
meşrutahane nitelikli binalarının ise 2886 sayılı Kanun
kapsamında kiraya verilmesine karar verilmiştir. Yani öncelikler o
camilerin imam ve müezzinlerine olmak suretiyle, hayrat ve akar cinsinden
vakıflarda ve vakfın
vakfiyelerinde bu hükmün bulunup bulunmamasına göre nasıl
davranılacağı konusu Vakıflar Meclisimizin geçmiş
örneklerine de bakarak aldığı bir karardır. Bu
kararımız da 25 Nisan 2013 tarihinde Başbakan
Yardımcılığına yani Diyaneti temsil eden Başbakan
Yardımcılığına bildirilmiş ve gönderilen kanun
teklifinin bu şartları taşımadığı için kabul
edilemeyeceği kendilerine duyurulmuştur.
Değerli arkadaşlarım,
basit olarak şu söylenebilir: Yani, bu yerlerde imam ve müezzinler hiçbir
kira vermeksizin otursunlar. Bu güzel bir şey ama bu, vakfiyelere ve bizim
mevzuatımıza uygun değil. Dolayısıyla, vakfiyede ve
mevzuatta uygun bulunmayan bir şeyi Canım, bunlar imam ve
müezzinlerdir, yani otursalar ne olacak. diyemeyiz. Hiç kimse kusura
bakmasın. Onlar da devletin memurlarıdır, kendi teşkilat
kanunlarına tabidirler,. haklarındaki özlük hakları vesaireler
de üçbeş yıl evvel yapılan düzenlemelerle en iyi noktaya da
çıkarılmıştır.
Şu sözümü de söylemek istiyorum,
bunu ifade etmek istemezdim: Şu ana kadar bizim bu şekilde ecrimisil
uygulamak istediğimiz veya kira almak istediğimiz din
görevlilerimizden alınan kira bedelleri 50 ile 160 lira arasında
değişmektedir. 50 ve 160 lira arasında bir kira bedelinin
ısrarla verilmek istenmemesini ben takdirlerinize sunmak istiyorum.
Vakıflar Haftası
dolayısıyla bu konuyu da belki izah etmek zorunda
kaldığım için özür diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Arınç.
Şimdi, soru sormak üzere sisteme
giren arkadaşlarımıza sırasıyla söz vereceğim.
Birinci sırada Sayın Dibek,
buyurun efendim.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibekin, Kırklarelinin Lüleburgaz ilçesinde faaliyet
gösteren Plasko Plastik Fabrikasında sendikaya üye oldukları için
işten çıkarılan işçilerin durumuna ilişkin
açıklaması
TURGUT DİBEK (Kırklareli)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, ilim
olan Kırklarelinin Lüleburgaz ilçesinde faaliyet gösteren bir fabrika
var, Plasko Plastik isimli fabrika. Bu fabrikada çalışan
işçilerin bir kısmı, 60ı geçtiğimiz günlerde TÜRK-İŞe
bağlı PETROL-İŞe üye olmuşlar yani sendikalaşmışlar.
Ama gelin görün ki Türkiyede, maalesef, gelinen noktada sendikaya üye olmak,
kayıt olmak işsiz kalmakla eş anlam taşıyor
artık, o noktaya geldik. Bu arkadaşlarımızdan 4ü cuma
günü, 23ü de bugün işveren tarafından işten çıkarılmış.
Daha bir hafta önce biz 1 Mayısı yani işçinin ve emeğin
bayramını kutladık. Buradan Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığına, bürokratlara, Bakanımıza sesleniyorum: Bu
işçilerimiz şu anda işsizdirler, ekmeklerini kaybetmişler.
Bir kabahatleri de yok; yasal, bırakın yasalı, anayasal
haklarını kullanmışlar yani örgütlenme haklarını,
sendikaya üye olma haklarını kullanmışlar. Ben
Bakanlığın mutlaka bu konuyla ilgilenmesini talep ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Dibek.
Sayın Hilal Kaplan
2.- Kocaeli
Milletvekili Mehmet Hilal Kaplanın, İş
Sağlığı ve İş Güvenliği Haftasına ve
TÜPRAŞ İzmit Rafinerisinde bir vananın arızalanması
neticesinde yaşanan gaz sızıntısı olayına
ilişkin açıklaması
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Kocaeli
ilimizde, iki gün önce, çok şiddetli bir gaz kokusuyla yaklaşık
beş altı saat süren bir süreç içerisinde, okulların
boşaltılmasına kadar giden talihsiz bir olay yaşandı.
Bu hafta İş Sağlığı ve İş
Güvenliği Haftası. Tedbirlerin alınması gerektiği
yönünde, öteden beri, Kocaelinin sanayi kenti olması nedeniyle bu
tehlikelerin yaşandığını defalarca ifade ettik.
Sızıntının, on-line sistemle il çevre müdürlüğü
tarafından yedi gün yirmi dört saat izlendiği bir dönemde, bir gün
sonra fark edilmesi asıl düşündürücü olan noktadır.
TÜPRAŞın İzmit Rafinerisinde bir vananın
arızalanması neticesindeki bu hadisenin daha büyük felaketlere neden
olabileceğini göz önünde bulundurarak herkesi bu konuda, İş
Sağlığı ve İş Güvenliği Haftasında, daha
duyarlı olmaya davet ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Kaplan.
Sayın Türkoğlu
3.- Osmaniye
Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlunun, PKKnın
silahlarının gölgesinde ve tehditleri altında bir anayasa
yapımı süreci yaşandığına ve bu duruma rıza
göstermeyeceklerine ilişkin açıklaması
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
25 Nisanda Kandilden yapılan
bildiriyle, geri çekileceği iddia edilen terör örgütü mensubu eli
kanlı katiller bugün, katlettiği vatandaşlarımızın
ve şehit ettiği korucu asker ve polislerimizin gözleri önünde
Kandildeki inlerine gidecekler imiş; yine 25 Nisandaki bildiriye göre,
orada ellerinde silahla devletimizin ve Meclisimizin anayasa
yapımını takip edeceklermiş. 12 Eylül darbecilerinin
yaptığı Anayasaya, halkın yüzde 93ü evet demiş
olmasına, 20 seferde 140a
yakın maddesinin değişmiş olmasına rağmen,
cuntacılar tarafından ve silahların gölgesinde
yapıldığı için rıza göstermiyoruz. Bugün ise
PKKlıların silahlarının gölgesi, tehditleri altında
bir anayasa yapımından bahsedilmektedir. Tabii ki bu durum,
darbecilerin anayasa yapmasından çok daha kötüdür. Bu duruma da rıza
göstermeyeceğimizi ifade ve ilan etmek istiyorum. Hükûmeti de bu konuda
aklıselime davet ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Türkoğlu.
Sayın Öğüt
4.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğütün, Anadolu Ajansının giderek
Hükûmetin sesi olmaya başladığına ve halkın
ajansı olduğunu anlaması gerektiğine ilişkin
açıklaması
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT
(İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Kurtuluş Savaşı
esnasında çok büyük bir görev yapan Anadolu Ajansı, maalesef, giderek
Hükûmetin sesi olmaya başlamıştır, hatta, daha da ileri
giderek Sayın Arınçın bizzat Twitterı olmuştur.
Altı gün önce, Arınçın adını kullanmadan, Genel
Başkanımız için kendi fikirleriymiş gibi uygunsuz bir tweet
atmıştır. Ancak, tweet açılınca Arınçın
konuşmasının olduğu anlaşılmıştır.
Anadolu Ajansı haddini bilmelidir, sorumlular mutlaka
uyarılmalıdır. Anadolu Ajansı gerçek görevini, halkın
ajansı olduğunu anlamalıdır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Öğüt.
Sayın Yeniçeri
5.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin, Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Ethem
Kurişin görev yerinin değiştirilmesiyle ilgili iddialara
ilişkin açıklaması
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ankara Cumhuriyet
Başsavcısı Ethem Kurişin bir süre önce Ankaradaki
görevinden alınarak Antalyaya gönderildiği basına düştü.
Kurişin yürüttüğü bir soruşturma nedeniyle görevinden alındığı
iddia ediliyor. Kurişin Başbakan Erdoğan, MİT
Müsteşarı Hakan Fidan ve zamanın İçişleri Bakanı
Beşir Atalay hakkında KCKyı kurmak ve yönetmek
iddialarını içeren bir soruşturma başlattığı
ve bu nedenle görev yerinin değiştirildiği iddiaları var.
Başbakan Erdoğan, Fidan ve Atalayın Kurişin
soruşturmasında şüpheli olarak isimlerinin geçtiği ifade
ediliyor. Savcı Kuriş, Oslo müzakereleri ve bazı başka
belgelere dayanarak PKKdan KCKya geçiş sürecinin bir uzlaşmayla
oluşturulduğunu düşünüyor. Savcı, bu nedenle, KCKyı
kuran kişiler olarak Başbakan Erdoğan, Bakan Atalay ve Hakan
Fidan hakkında soruşturma başlatmış. Bundan
MİTin ve Başbakanın haberi olunca Kurişin görevden el
çektirildiği iddia edilmektedir. İddialar vahim ve
düşündürücüdür. İlgililer olan bitenler hususunda kamuoyunu derhâl
aydınlatmalıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Yeniçeri.
Sayın Köse
6.- Çorum Milletvekili
Tufan Kösenin, Alevi yurttaşların evlerinin işaretlenmesi
olaylarına ve Hükûmeti bu konuda acilen önlem almaya davet ettiğine
ilişkin açıklaması
TUFAN KÖSE (Çorum) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Alevi
düşmanlığı hızla yayılmaktadır. Şubat
2012de Adıyamanda Alevi yurttaşların evleri
işaretlenmiştir. Bir ay sonra İzmir Bucada, daha sonra Gaziantepin
Şahinbey ilçesinde, Ağustos 2012de Kartalda, yine Alevi
yurttaşlarımızın evleri işaretlenmiş, Pir Sultan
Abdal Kültür Derneği Cemevi de kundaklanmaya
çalışılmıştır. Yine, 29 Aralık 2012de
İstanbul Okmeydanında, son olarak da İstanbul Maltepede Alevi
yurttaşlarımızın evleri işaretlenmiş ve
kırmızı kalemle ölüm yazılmıştır. Bu
olayları münferit olaylar olarak
nitelendirmek artık mümkün değildir. Bu olaylar Hükûmetin
duyarsızlığı ve Alevilere,
Alevi inancına olan arızalı bakış
açısından kaynaklanmaktadır. Olayların devam etmesi ise
örgütlü bir yapının varlığını ve tehdidin
büyüdüğünü göstermektedir. Hükûmeti bu konuda acilen önlem almaya davet
ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Köse.
Sayın Tanal, geçmiş olsun bu
arada.
7.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, Yozgatın Sarıkaya ilçesi
Yoncalık mevkisinde cami olması şartıyla
bağışlanan bir taşınmazın turistik bir otele
dönüştürüldüğüne ve bu konuda duyarlılık gösterilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Çok
teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınç Bey bize Vakıflar Haftası
nedeniyle bilgi verdiler, kendisine teşekkür ederim.
Yozgat ilimiz Sarıkaya ilçesi
Yoncalık mevkisinde bulunan 2 bin metrekare arsalı bir
taşınmazı maliki, işbu yerin cami olması
şartıyla bağışlamıştır ancak cami yapma
şartıyla bağışlanan Sarıkaya ilçesindeki
Yoncalık mevkisindeki yer turistik bir otele dönüştürülmüştür.
Bağışlayan kişi vefat etmiştir ve bu şekildeki
iyi niyetli insanlarımızın bağışlama iradesinin
tam tersine, caminin yapılması yerine turistik amaçlı bir otelin
açılması üzüntü vericidir.
Vakıflar Haftası olması
nedeniyle, bu konuya duyarlılık gösterilmesini arz eder,
saygılarımı sunarım.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Tanal.
Sayın Demiröz
8.- Bursa Milletvekili
İlhan Demirözün, Bursaspor Kulübü Başkanı İbrahim
Yazıcıya Allahtan rahmet, ailesi ve Bursaspor camiasına
başsağlığı dilediğine ilişkin
açıklaması
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bursamızın sevgili iş
adamı Bursaspor Kulübü Başkanımız Sayın İbrahim
Yazıcı dün aramızdan ayrıldı, vefatını derin
bir üzüntüyle haber aldık. Bursa ve Bursaspor sevgisinin peşinden koşan
Sayın Yazıcı, Bursaspora çok büyük başarılar
yaşatmış, şampiyonluk tattırmış ve Türk
futbol tarihine damga vurmuştur.
Bursa ve Muğla milletvekilliği de yapmış olan
Sayın Yazıcı, sakin kişiliği ve özverili
yapısıyla hem spora hem de Bursamıza yaptığı
hizmetleriyle sevgiyle anılacaktır. Çok erken zamanda
kaybettiğimiz Değerli Başkanımız İbrahim
Yazıcıya Allahtan rahmet, başta ailesi olmak üzere tüm Bursa
kentine, Bursaspor camiamıza ve tüm sevenlerine
başsağlığı ve sabırlar diliyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Demiröz.
Sayın Varlı
9.- Adana Milletvekili
Muharrem Varlının, Adanada mevsim normallerinin çok üstündeki
sıcaklar nedeniyle ürünlerde meydana gelen zararların tespit edilmesi
ve çiftçilerin mağduriyetlerinin giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
MUHARREM VARLI (Adana) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Adanada, son yılların mevsim
normallerinin çok üstünde aşırı bir sıcakla karşı
karşıyayız. Buğdaylar birdenbire olgunlaşmaya ve verim
kaybıyla olgunlaşmaya başladı. Aynı zamanda narenciye
üreticilerinden de aşırı derecede şikâyet almaya
başladık. Hükûmetin bir an önce bu konuda il tarım
müdürlüğünü uyararak zarar tespiti yaptırmasını istiyoruz
çünkü narenciye üreticileri açan çiçeklerin döküldüğünü,
aşırı sıcaktan tutan meyvelerin döküldüğünü ve şu
anda ağaçların meyvesiz bir hâlde kaldığını
belirtiyorlar. Buğdaylarda da müthiş bir verim kaybı
olacağına inanıyorum. Tarım il müdürlüğünün bu konuda
bir an önce tespitlerde bulunarak çiftçilerimizin mağduriyetinin
giderilmesini istiyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Varlı.
Sayın Baluken
10.- Bingöl Milletvekili
İdris Balukenin, Dersim Laç Deresi mevkisinde bulunan mağaralarda
ortaya çıkan toplu mezarlarla ilgili bir çalışma
yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Birkaç gündür, Dersimde Laç Deresi
mevkisinde bulunan mağaralarda toplu katliamlara ait olduğu
belirtilen toplu mezarlar ve kemikler bulunmuştur. Bölgedeki Dersimlilerin
ifadesine bakıldığında, 500 kişiye ait olan toplu
mezarların olduğu bir bölgeden bahsediyoruz. O bölgede
yaşamını yitirenlerin çocuklarının ve
torunlarının çabalarıyla ortaya çıkan bu toplu mezarlarla
ilgili hem kamuoyunda hem Hükûmette hem de Mecliste bir
duyarsızlığın olduğunu belirtmek istiyoruz. Bu duyarsızlığın
hiçbir şekilde kabul edilemez olduğunu, hem bizim hem de Dersim
halkının beklentisini, bu toplu mezarlarla ilgili bir an önce
kamuoyunu aydınlatacak ve belki de Dersim katliamına
ışık tutacak açıklamaların yapılması
gerektiğini ifade etmek istiyorum.
Özellikle, Sayın
Başbakanın Dersim olaylarıyla ilgili Dersim halkından özür
dilenmesi gerektiğini belirten açıklamasını
hatırlatarak bu toplu mezarlarla
ilgili, bir an önce, hem Hükûmetten hem Sayın Başbakandan bir
çalışma planlaması beklediğimizi ifade etmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Mecliste de İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun bir an
önce Dersime giderek bu toplu mezarlarla ilgili bir çalışma
başlatması gerektiğini ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Baluken.
Sayın Özkes
11.- İstanbul
Milletvekili İhsan Özkesin, Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın gündem dışı konuşmaya
cevabındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
İHSAN ÖZKES (İstanbul)
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Biraz önce, Sayın Başbakan
Yardımcımız Bülent Arınç Beyin -ben yoktum, bana hemen
haber verdiler- ecrimisille alakalı söylediklerini,
konuştuklarını bildirdiler.
Bu arada, tam duymadım ama
Keşke kanun teklifi verilse daha iyi olurdu. gibi bir cümlesi olmuş
galiba Sayın Bakanımın. Sanıyorum bir bilgi eksikliği
var. Ben, bir yıl önce bu konuda bir kanun teklifi verdim. Zaten, dünkü
konuşmamda da kanun teklifinin Genel Kurula inmemesi nedeniyle
araştırma önergesi verme durumunda kaldığımı da
konuşmamda belirtmiştim. Biraz sonra, Sayın Arınça bu
kanun teklifinin bir suretini de takdim edeceğim.
Şimdi, kendisine teşekkür
ediyorum çünkü bu ecrimisil konusunda gerçekten çok zor durumda kalan -sayılı
da olsa- din görevlileri var. Bunun en bariz örneği, benim de müftülük
yapmış olduğum Üsküdarda bir din görevlisi şu anda, 17 bin
TL kadar bir ecrimisil ödemekle karşı karşıya.
Teşekkür ediyorum, sağ olun.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Özkes.
Gündem dışı
konuşmalar bitmiştir.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum.
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru ve 19 milletvekilinin, Tokat ilindeki çiftçilerin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/609)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Tokat ilindeki çiftçilerin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
tedbirler konusunda Anayasanın 98inci, İç Tüzükün 104 ve 105inci
maddeleri gereğince Meclis araştırması
yapılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Reşat Doğru (Tokat)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Alim Işık (Kütahya)
4) Münir Kutluata (Sakarya)
5) Ruhsar Demirel (Eskişehir)
6) Necati Özensoy (Bursa)
7) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
8) Erkan Akçay (Manisa)
9) Sümer Oral (Manisa)
10) Ali Uzunırmak (Aydın)
11) D. Ali Torlak (İstanbul)
12) Muharrem Varlı (Adana)
13) Özcan Yeniçeri (Ankara)
14) S. Nevzat Korkmaz (Isparta)
15) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
16) Ali Öz (Mersin)
17) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
18) Emin Çınar (Kastamonu)
19) Adnan Şefik Çirkin (Hatay)
20) Mehmet Günal (Antalya)
Gerekçe:
Ülkemizin genelinde olduğu gibi,
Tokat ilinde tarım yapmaya çalışan çiftçimizin durumu her geçen
gün daha da zorlaştığından tarım yapamaz duruma
gelmiştir. Tarımsal alanda kullanılan tohum, gübre, mazot ve
zirai mücadele ilaçlarının maliyetlerinin her geçen gün yükselmesi,
aynı şekilde, zor şartlar altında ürettiği ürünün
değerinin yıldan yıla düşmesi de çiftçimizi ekonomik olarak
çok zor durumda bırakmış, artık tarlasını ekemez
hâle getirmiştir. Bu durum, Tokat ilinin genelinde göçleri
artırmıştır.
Çiftçinin ürettiği ürünleri para
etmediği için, esnafa ve bankalara olan borçlarını ödeyemez hâle
gelmişlerdir. Tarıma dayalı ekonomi ile ayakta duran ilimizde bu
durumdan çiftçinin yanında esnaf da etkilenmektedir.
İlimizde Tekel Sigara
Fabrikasının kapatılması ve özellikle sanayi ürünlerine
konulan kota sistemi çiftçimizin âdeta elini kolunu
bağlamıştır. Bu durum, tabandan tavana tüm üretim ve
tüketim sektörlerimizi etkilemektedir. Bu sıkıntılar
birleştiğinde, neredeyse borcu olmayan çiftçi
bırakmamıştır.
Bütün bunlara ilaveten geçmiş
yıllarda olduğu gibi, 2010-2011 yılı çiftçilerimiz için bol
kazançlı, bereketli bir yıl olarak geçmemiştir. Önce dolu afeti,
daha sonra aşırı sıcaklardan dolayı ürünlerini
kaybetmişlerdir.
Erbaa ilçesi Karayaka, Çalkara, Üzümlü
çiftçileri, ürünlerinin para yapmaması sebebiyle buğday, soğan,
karpuz üretiminden neredeyse vazgeçecek konuma gelmişlerdir. Zile
çiftçileri buğdaydan zarar etmişlerdir. TMO'si çiftçiye yeterli
desteği göstermemiş, üretici çok ucuz fiyata ürününü elden
çıkarmıştır. Kazova ve Artova Ovası çiftçileri gelecek
yıllarla ilgili ne yapacakları, ne ekip dikecekleri kaygısı
içerisindedirler.
Bu şekilde devam etmesi hâlinde,
çiftçilerimizi çok zor bir gelecek beklemektedir çünkü ürettiği ürün,
yaptığı masrafı karşılayamaz duruma
gelmiştir. Bu durum, işsizliğe çare aranırken giderek artan
işsizler ordusuna yenilerini ekleyerek ve büyük şehirlere en fazla
göç veren iller arasına girmiştir. 2007 seçimlerinde 7 milletvekili
iken 2011 seçimlerinde 5 milletvekiline düşmüştür.
Konunun Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından araştırılması, hem ilimizde hem de ülke
genelinde bu durumda olan çiftçilerimizin durumunun düzeltilmesi
açısından yararlı olacaktır.
Araştırma önergemiz bu amaçla
hazırlanmıştır.
2.- İstanbul
Milletvekili Umut Oran ve 23 milletvekilinin, AB ile müzakere sürecinde
Yargı ve Temel Haklar başlıklı 23üncü fasıl ile
Adalet, Özgürlük ve Güvenlik başlıklı 24üncü faslın
açılmamasının nedenlerinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/610)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
AB ile tam üyelik müzakere süreci
çeşitli eksiklikler ve AB üyesi kimi ülkelerin uyguladığı
blokajlar sebebiyle durma noktasına gelmiş, bizimle aynı tarihte
müzakere sürecine başlayan Hırvatistan tam üyelik hakkını
kazanmışken ne yazık ki Türkiye kapatılması gereken 33
fasıldan ancak 1ini kapatarak bu durumu izlemek zorunda
kalmıştır.
Kuşkusuz, hem Avrupa Birliği
üyelik sürecinin hem de ülkemizdeki demokrasinin gelişmesi,
toplumsallaşması ve ilerlemesi açısından en önemli
hususlardan biri bağımsız, demokratik, adil yargının
varlığıdır.
Bu kapsamda, Yargı ve Temel
Haklar başlıklı 23üncü fasıl ile Adalet, Özgürlük ve
Güvenlik başlıklı 24üncü faslın üyelik müzakere sürecinde
açılmasının çok boyutlu faydalar sağlayacağı
görülmektedir. Bu faydalardan en büyüğü, Türkiye'de şu an uzun
tutukluluk süreleri, soruşturmanın gizliliği ve masumiyet
karinesi gibi ilkelerin sistematik ihlalleri, adil yargılanma
hakkını ihlal eden kararların çokluğu ve
sıklığı ile toplumda bir ihtiyaç olarak ortaya çıkan
yargı reformunun demokratik, evrensel ilkelere uygun bir şekilde
gerçekleştirilmesi olacaktır.
Ne yazık ki bugün, ülkemizde
yargının bağımsızlığı kuşku
altına düşmüş, özel yetkili mahkemelerin uygulamaları hem
ulusal hem uluslararası toplumda birçok tepki doğurmuş,
toplumsal gerginlikleri ve uyuşmazlıkları çözmesi gereken
yargı sistemi bir uzlaşmazlık ve gerginlik yaratma
noktasına dönüşmüştür. Bütün bunların çağdaş,
demokratik bir topluma yakıştığını söylemek
mümkün olmadığı gibi, bu sorunların çözümü noktasında
da siyasetin atması gereken adımlar bugüne kadar
atılamamıştır.
Bu sebeplerle, AB müzakerelerinde
açılması gereken 23 ve 24 numaralı fasılların neden
açılmadığının tespiti, bu fasılların
açılması için Türkiye'nin üstüne hangi görevlerin
düştüğünün belirlenmesi, yargı sistemindeki
aksaklıkların tespiti ile giderilmesi amacıyla Anayasa'nın
98 ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü 104 ve 105inci maddeleri
gereğince Meclis araştırılması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1) Umut Oran (İstanbul)
2) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
3) Süleyman Çelebi (İstanbul)
4) İzzet Çetin (Ankara)
5) Musa Çam (İzmir)
6) Candan Yüceer (Tekirdağ)
7) Veli Ağbaba (Malatya)
8) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
9) Hülya Güven (İzmir)
10) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
11) Mahmut Tanal (İstanbul)
12) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
13) Nurettin Demir (Muğla)
14) Ayşe Gülsün Bilgehan (Ankara)
15) Gürkut Acar (Antalya)
16) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
17) Namık Havutça (Balıkesir)
18) Ali Özgündüz (İstanbul)
19) Emre Köprülü (Tekirdağ)
20) Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
21) Recep Gürkan (Edirne)
22) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
23) İhsan Özkes (İstanbul)
24) Ali Haydar Öner (Isparta)
3.- Gaziantep
Milletvekili Mehmet Şeker ve 24 milletvekilinin, performansa dayalı
ek ödeme sisteminin yanlışlıklarının ve performans
sisteminin dayanması gereken parametrelerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/611)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Sağlıkta Dönüşüm
Programı kapsamında uygulamaya konulan Performans Sistemi,
yarattığı adaletsizlik nedeniyle doktorlar, sağlık
çalışanları ve hastalar açısından geri dönüşü olanaksız
hatalara yol açmaktadır.
Bu nedenle, performansa dayalı ek
ödeme sisteminin yanlışlıklarının ve neden olduğu
adaletsizliğin giderilmesi, performans sisteminin dayanması gereken
parametrelerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98'inci, TBMM
İçtüzüğü'nün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılması hususunda gereğini
saygılarımızla arz ederiz.
1) Mehmet Şeker (Gaziantep)
2) Rahmi Aşkın Türeli (İzmir)
3) Musa Çam (İzmir)
4) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
5) İzzet Çetin (Ankara)
6) Candan Yüceer (Tekirdağ)
7) Süleyman Çelebi (İstanbul)
8) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
9) Mahmut Tanal (İstanbul)
10) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
11) Veli Ağbaba (Malatya)
12) Hülya Güven (İzmir)
13) Ali Özgündüz (İstanbul)
14) Nurettin Demir (Muğla)
15) Ayşe Gülsün Bilgehan (Ankara)
16) Gürkut Acar (Antalya)
17) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
18) Namık Havutça (Balıkesir)
19) Emre Köprülü (Tekirdağ)
20) Mehmet S. Kesimoğlu
(Kırklareli)
21) Recep Gürkan (Edirne)
22) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
23) İhsan Özkes (İstanbul)
24) Ali Haydar Öner (Isparta)
25) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
Gerekçe:
Sağlık
Bakanlığı tarafından 1 Mart 2011 tarihinde yayınlanan
ve Ocak 2012'de uygulanmaya başlanan Sağlıkta Performans ve Kalite
Yönergesi, hâlihazırda pek çok eleştiriye maruz kalan performans
sisteminin yanlışlarını ve çıkmaz
sokaklarını bir kez daha gözler önüne sermiştir.
Dünyanın pek çok yerinde, çok
farklı alanlarda uygulanan performans sisteminin amacı,
başarılı ile başarısızı, iyi
çalışan ile çalışmayanı ayırmak, böylece
başarıyı ve yüksek performansı ödüllendirmektir. Ancak, tüm
yönleriyle planlanmadığı, kurgulanmadığı ve iyi
uygulanmadığı zaman sistemin bizzat kendisinin problem
yarattığı ve büyük haksızlıklara yol açtığı
da bilinen bir gerçektir. Şu anda, ülkemizde sağlık
alanında uygulanan performans sisteminde yaşananlar da bu durumun en
açık örneğidir.
Sağlıkta Performans ve Kalite
Yönergesi uygulaması ile birlikte hastanelere verilen kurum performans ve
birim performans puanları sonucu hastanelerin aldığı
puanlar, doktorların ve sağlık
çalışanlarının döner sermayeden alacağı payı
belirleyen en önemli faktör olmaktadır. Bu durum, performansa dayalı
ek ödeme sisteminin adaletsizliğinin başlıca nedenidir.
Öncelikle, il kalite ve performans heyetinin yorumuna, insafına
bırakılan bu puanlama sistemi ile sağlık
çalışanlarının ekonomik gücü zayıflatılmakta,
motivasyonları yok edilmektedir. Nihayetinde sağlık
çalışanları arasındaki çalışma
barışı bozulmaktadır.
Bu durumun en çarpıcı
örneği geçtiğimiz ay Gaziantep'te yaşanmıştır.
Gaziantep'in sağlık hizmeti yükünün yüzde 70'ini omuzlayan; sadece
Gaziantep'in değil, bölgenin de an çok hasta alan, en çok ameliyat yapan, bünyesinde
en fazla branşı bulunduran hastaneleri olan Avukat Cengiz Gökçek ve
25 Aralık devlet hastaneleri binanın eski olması, mimarisi gibi
nedenlerle, daha az hizmet veren "binası yeni" hastanelerden
daha düşük puan almış dolayısıyla, kalifiye ve fedakâr
çalışanlarının döner sermayeden aldıkları pay
kesintiye uğrayacaktır.
Bu durum, sadece Gaziantep'te
değil Türkiye'nin dört bir yanında yaşanmakta ve her geçen gün
sisteme olan tepki artmaktadır. Doktorlar ve sağlık
çalışanlarının emekleri, ne devlet tarafından
yapılan binalar ne de hükümetin atadığı yöneticilerin
zafiyetleri nedeniyle gasbedilemez. Sağlık
çalışanlarının çalışma şevkini kıran,
emeklerini gasbeden, sağlık hizmetlerini sekteye uğratan,
yanlı ve subjektif bir şekilde belirlenen hastane hizmet kalite
puanı uygulamasına ivedilikle müdahale edilmesi gerekmektedir. Kendi
sistemini sahiplenmek adına, olaya duygusal yaklaşarak tepkileri ve
yaşanan adaletsizliği görmezden gelen Sağlık
Bakanlığının bu hâliyle soruna çözüm getiremeyeceği
açıktır. Dolayısıyla, bu sorun Meclis çatısı
altında kurulacak bir araştırma komisyonu ile tüm yönleriyle ele
alınmalı ve çözüme kavuşturulmalıdır. Aksi takdirde,
adaletsiz ve yetersiz ücretler nedeniyle 2 bin doktorun aynı anda
istifasına ve sağlıkta olağanüstü hâl uygulamasına
sahne olan Slovakya örneğinin benzeri ülkemizde yaşanacaktır.
Yukarıda sayılan nedenlerle,
performansa dayalı ek ödeme sisteminin
yanlışlıklarının ve neden olduğu
adaletsizliğin giderilmesi, performans sisteminin dayanması gereken
parametrelerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98'inci, TBMM
İçtüzüğü'nün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılması gerekmektedir.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergeler bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler, gündemdeki yerlerini alacak
ve Meclis araştırması açılıp açılmaması
konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Şimdi, Barış ve
Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- BDP Grubunun,
cezaevlerindeki ağır hasta mahkûmların durumlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla verilen (10/548) esas numaralı Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergenin görüşmelerinin, Genel Kurulun
8 Mayıs 2013 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
08/05/2013
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 08/05/2013
Çarşamba günü (Bugün) yaptığı toplantısında
siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İç Tüzükün 19uncu
maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
İdris Baluken
Bingöl
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin
Genel Görüşme ve Meclis Araştırmasına Dair Öngörüşmeler
kısmının 517inci sırasında yer alan (10/548) cezaevlerindeki
ağır hasta mahkûmların durumlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergelerin görüşülmesini, Genel Kurulun 08/05/2013
Çarşamba günlü birleşiminde birlikte yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu önerisi üzerinde lehinde, olmak suretiyle, ilk
konuşmacı Sayın Nurettin Demir, Muğla Milletvekili.
Sayın Demir, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
NURETTİN DEMİR (Muğla)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; BDPnin cezaevlerinde
ağır hasta durumda bulunan mahkûmların hastalık
durumlarının ve derecelerinin göz önünde bulundurularak durumlarının
tespiti ve salıverilmelerinin önündeki engellerin
kaldırılması amacıyla verdiği Meclis
araştırması önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Öncelikle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, gerçekten
çok yerinde bir araştırma önergesi. Bu nedenle, ben, bu önergenin
mutlaka milletvekillerimiz ve Meclis tarafından
değerlendirileceğine inanıyorum.
Tabii, sözüme başlamadan önce,
daha önceki Milletvekilimiz, Muğla Milletvekili İbrahim
Yazıcının özellikle bölgemizde, Bursada ve Bursaspora
yapmış olduğu büyük katkılar nedeniyle kendisine ve
ailesine teşekkür ediyorum, rahmetle anıyorum, mekânı cennet
olsun. Genç yaşta kaybettiğimiz bu değerli kardeşimizin,
milletvekilimizin ailesine sabırlar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, özellikle
1 Mayısta ülkemizin yaşamış olduğu
sıkıntılar, ülkemize karşı giydirilen bu
ayıbın nedeni olan Adalet ve Kalkınma Partisi
iktidarını kınıyorum. Başbakan, İçişleri
Bakanı ve özellikle Valinin orantısız güç kullanarak kendi
insanlarına bu kadar hunharca işkence etmesini de burada bir kez daha
kınamakta sakınca görmüyorum.
Sevgili dostlar, tabii ki işler
çok yoğun, çok yoğun bir şekilde gündemleri takip ediyorsunuz
ama ülkemizde de gerçekten çok ilginç olaylar oluyor. İzmirde bir mahkeme
süreci yaşanıyor şu anda, fuhuş ve askerî casusluk
olayı. Öyle ilginç bir dava ki gerçekten yakinen izlemenizi ve ibret almanızı
öneririm. Sevgili dostlar, sanal bir suç işlenmiş ve sanal bir dava
görülüyor. Ülkenin kaynaklarının, ülkenin imkânlarının bu şekilde
hoyratça harcanması gerçekten üzüntü verici bir olay ve bir koordinatör
düşünün ki 375 kişilik bir davada koordinatör hiç kimseyi
tanımıyor. Böyle bir şey olur mu arkadaşlar?
Özellikle, iki yıldır
Meclisten uzak kalan başta Milletvekilimiz Mustafa Balbay, Mehmet Haberal
ve diğer milletvekillerimizin, Meclisimizin dört yıllık
süresinin yarısının bittiği bir süreçte, bir an önce
özgürlüklerine kavuşması, Meclise gelip yasal görevlerini
yapması en büyük dileğimdir. İktidarın artık timsah
gözyaşlarını dökmekten uzaklaşarak bu konuya da hep
birlikte çözmeliyiz. Ben, gerçekten bunun utancını çok
fazlasıyla yaşıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisinin Cezaevleri
İnceleme ve İzleme Komisyonu üyeleri olarak Malatya Milletvekilimiz
Veli Ağbaba, Manisa Milletvekilimiz Özgür Özel ile birlikte bugüne kadar
50 cezaevi kampüsü olmak üzere yaklaşık 110a yakın cezaevi
ziyareti gerçekleştirdik ve bin dolayında da mahkûmla görüştük,
gördük ve bunun sonucunda bir rapor hazırladık. Eğer bu raporu
okursanız Türkiye'nin cezaevlerindeki yaşanan olayları çok yakinen
göreceğinizi, mutlaka -vicdani olarak- büyük bir vicdan muhasebesini
yapacağınızı düşünüyorum. Hasta mahkûmların
raporunu mutlaka okumanızı öneririm.
Adalet ve Kalkınma Partisi,
sağlık çalışanları başta olmak üzere, tüm
çalışanların görev yerleri, nöbetleri ve
çalıştığı birimleri sendikal, din, dil, ırk,
siyasi parti gibi tercihlerine göre belirlerken, yandaşlarını
kayırırken biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu ziyaretlerimizde
kimseyi ayırmadık, hiçbir ayrımcılık yapmadan herkesi
ziyaret ettik, herkesin sorunlarını dile getirmeye
çalıştık. Bizim tek önceliğimiz insandır, mahkûmlar da
insandır, dolayısıyla mahkûmların insan hakları bizim
için öncelikli gelir.
Geçen hafta, Tekirdağ Cezaevinde
açlık grevindeki tutuklu ve mahkûmları ziyaret ettik. Tam otuz
altı gün açlık grevi çektikten sonra nihayet Hükûmet konuya
eğildi ve dokuz istekten bir kısmının giderilmesi konusunda
adımlar attı.
Milletvekili arkadaşlarım
Süleyman Çelebi, Özgür Özel ve Veli Ağbabayla birlikte gittiğimiz
Tekirdağda ilginç bir şey yaşadık sevgili dostlar.
Süleyman Çelebi kardeşimiz içeri girerken, çubuk vardı,
ayağında platin vardı, ötüyordu. Mecburen kontrol edildi.
İlginçtir, içeriye girip sorduğumuzda, bir vatandaşın
ayağında platin olduğu için her çıkışında,
hücresinden çıkışta çıplak arama yapılıyor. Böyle
bir şey olur mu arkadaşlar? Yani, böyle bir gaddarlık, bu kadar,
böyle bir zulüm olur mu? Milletvekilimiz de tabii ki doğal olarak orada,
yönetmelik gereği olarak kontrolden geçti. Tabii ki çıplak arama
olarak değil ama cihazdan tekrar tekrar kontrol olmak durumunda
kaldı.
İnsan hakları
açısından cezaevinde yatan kişilere uygulanması gereken tek
ceza, seyahat ve özgürce yer değiştirme haklarının
kısıtlanmasıdır, diğer tüm gereksinimleri eşit,
yeterli ve gerektiği gibi karşılanmalıdır. Ancak on
iki yıldan beri ülkeyi yöneten AKP, cezaevlerini işkence evlerine
çevirmiştir maalesef. Hasta ve tutuklu haklarında tıbbi etik de
yok sayılarak Adalet, İçişleri ve Sağlık
Bakanlığı arasında keyfî bir şekilde düzenlenen üçlü
protokol, bugüne kadar sağlık hakkının engellenmesine yol
açan bir dizi olumsuzluğun kaynağı oldu ve olmaya devam
etmektedir.
Meclis tarihinde bir ilke imza atarak,
Cumhuriyet Halk Partisinin Cezaevleri İnceleme ve İzleme Komisyonu
olarak hazırladığımız Hasta Mahpus Raporuyla
cezaevlerindeki içler acısı durumu ortaya koyduk. Tutuklu ve hükümlü
sayısı Kilis, Tunceli, Ardahan, Bayburtun nüfusundan fazladır.
2000-2011 yılları arasında hapishanelerde 2.024 kişi
hayatını kaybetmiştir. Bu mahpuslardan bine yakını yeterli
sağlık hizmeti alamadığı için hayatını
kaybetmiştir. Peki, insanların kendi evinde, kendi sevdikleriyle,
onların ellerine tutunarak ölme hakkı yok mudur? Nedir bu kadar insan
haklarına aykırı tutumumuz? Aynı yıllar içinde intihar
eden mahpus sayısı 432dir. Cezaevlerinde gerçekleşen ölüm
sayısı 2012 yılı itibarıyla 73tür. Bu rakamlar
cezaevi gerçeğini gözler önüne sermektedir.
Cezaevleri hastalık üreten
mekânlar hâline gelmiştir. Fiziki durum
Sular akmıyor
arkadaşlar, su
Yani, bizim ülkemizde su mu yok? Gittiğimiz
cezaevinde maalesef çeşmeler kopuk. Bir hafta hatta, haftada iki kere su
geliyor, o da ancak belki ihtiyacını görüyor. Suyun
olmadığı yerde hastalık olmaz mı? Yani, suyu niye
insanlardan esirgiyoruz, su bir işkence nedeni midir? Hastaların
yüzde 54ünden fazlası 1den fazla hastalığa sahiptir. Sindirim
sistemi hastalıkları, kalp hastalıkları, kanser ve her 4
mahpustan 3ünün gözleri rahatsızdır. Kimi hastalar sedyeye kelepçeli
şekilde ameliyat edilirken kimilerine denetsiz şekilde kanser yapan
ilaçlar veriliyor.
Özellikle Mete Diş, testis kanseri sevgili
arkadaşlar, doksan gün oldu, bir buçuk aydır adli tıptan rapor
bekliyor. Adli tıp neyi bekliyor, neyi inceler ben de bilmiyorum. Ben
doktorum, bir buçuk ay niye bekler arkadaşlar? Bu kadar siyasi, bu kadar
yandaş bir kurum olabilir mi ki? Artık bu kurumun mutlaka bir
düzeltilmesi gerekiyor.
Ben özellikle bu hapishanelerdeki
sorunların giderilmesi için hasta, tutuklu ve mahkûmlarla ilgili ayrı
yapılanmaya gidilmelidir diyor, saygılar sunuyorum. (CHP ve BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Demir.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu önerisi üzerinde, aleyhinde olmak üzere, ikinci konuşmacı
İsmail Aydın, Bursa Milletvekili.
Buyurun Sayın Aydın. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İSMAİL
AYDIN (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; BDP
Grubunun Meclis araştırması önergesi aleyhinde AK PARTİ
adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerimin
hemen başında, şampiyon Bursasporumuzun aramızdan çok genç
yaşta ayrılan çok kıymetli başkanına Cenab-ı
Allahtan rahmet diliyorum. Yine, Meclisimizin 20 ve 21inci Dönem Milletvekili
Değerli İbrahim Yazıcıya, bu erken yaşta
ayrılması nedeniyle, Bursamıza, özellikle spor camiasına
koyduğu katkıdan dolayı teşekkür ediyor, rahmetlerimizi
sunuyor, ailesine ve Bursa kamuoyuna taziyelerimizi bildiriyorum.
Değerli
arkadaşlar, az önceki değerli konuşmacı, özellikle 1
Mayıs olaylarını gerekçe göstererek, buradan, 1 Mayısta
görev yapan çok kıymetli devlet memurlarına, polislerimize
birtakım ifadelerde bulundu. Kısaca şunu ifade etmek istiyorum:
AK PARTİ iktidarından önce bu ülkede 1 Mayıslar kabustu, 1
Mayısta yaşanan olaylar
Hatta özellikle 80 öncesinde olaylar
neticesinde verilen şehitler ya da ölümlerle anılan 1 Mayıstan,
AK PARTİ dönemiyle beraber, bayram havasında kutlanan ve resmî tatil
ilan edilen 1 Mayısa geldik.
Özellikle
70lerde, 78lerde, 90larda birçok kez hükûmete gelen ya da hükûmet ortakları
olan hiçbir iktidarın ya da sayın konuşmacının mensubu
olduğu partinin iktidarlarında 1 Mayısı bayram yapmak, 1
Mayısı resmî tatil yapmak hiçbir zaman akıllarına gelmedi.
Ama, AK PARTİ döneminde, AK PARTİ iktidarıyla beraber,
artık işçinin alın terinin resmî bayramı ilan ettik ve
öncelikle, bir önceki yılki 1 Mayıs -hepimizin malumu- işçilerle
beraber halaylarla bayram havasında kutlandı. Ama, bu yıl,
özellikle talep edilen bölgede yoğun bir inşaat faaliyetinin
olması nedeniyle, hiçbir şekilde gösteri ve yürüyüş
yapılamayacak bir alan olması hasebiyle burada gösteri
yapılması yasaklanmasına rağmen ve ortam müsait
olmamasına rağmen, birkaç sendika ağasının dayatmasıyla, maalesef, istenmeyen
görüntüler, istenmeyen olaylar olmuştur. Burada, canını
dişine takarak görev yapan çok kıymetli devlet memurlarını
rencide etmek ya da gerçekten görevlerini yapmaları nedeniyle bu
olayları engelleyen kıymetli devlet memurlarını bu kadar
eleştirmek doğru değildir. Burada eleştirilecek bir husus
varsa o da sendika ağalığıdır, sendikaların
dayatmasıdır. Eğer gerçekten 1 Mayısı bayram
havasında, gerçekten 1 Mayısı emek ve alın terinin
bayramı olarak kutlamak istiyorsak meydanlar
1 Mayıs nedeniyle,
tatil olması nedeniyle meydanlar da işçi
arkadaşlarımıza ve değerli emekçilerimize
açılmıştı. Gerçekten bayram havasında kutlayan
sendikalarımız da mevcuttu. Bu nedenle, özellikle Taksimdeki
olayları gerekçe göstererek burada devlet görevlilerini suçlamak izana,
akla aykırıdır diyorum. Bu vesileyle, ben tekrar BDP Grubunun
önergesine dönmek istiyorum.
Kıymetli arkadaşlar, AK
PARTİ iktidarı gelene kadarki hâkim yaklaşım, bizatihi
farklılıkların problem olarak algılanması,
dolayısıyla ya inkâr veya bertaraf edilmesi şeklinde tecelli etmiştir.
Bugün ise Hükûmetimiz, bu topraklarda yaşayan herkese temel hak ve
özgürlüklerin eksiksiz verilmesi gereğine inanmakta ve bu inançla birçok
yasal düzenlemeler yapmaktadır. AK PARTİ döneminde yapılan
düzenlemeler daha demokratik bir ülke hayalimizi gerçekleştirmeye
doğru attığımız önemli adımlardandır.
Değerli milletvekilleri, son
olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 24 Ocak 2013 tarihli oturumunda kabul
edilen 6411 sayılı Kanun
İnfaz Kanununun 116ncı
maddesi gereğince, hükümlüler hakkında düzenlemelerden tutukluluk
hâliyle uzlaşır nitelikte olanları tutuklular hakkında da
uygulanabileceğinden, bahsedilen değişiklik sadece hükümlüler
lehine değil, aynı durumdaki tutuklular lehine de sonuç doğurmaktadır.
Nitekim, hakkında mahkûmiyet hükmü verilmesine karşın temyiz
süreci devam eden kamuoyunun yakından izlediği bir davanın
sanığı, ağır sağlık sorunları sebebiyle
mahkemece bu düzenleme gereğince tahliye edilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun
2 Temmuz 2012 tarihli oturumunda kabul edilen 6352 sayılı Kanun,
tutuklama konusunda önemli yenilikler getirmiştir. Bununla birlikte, 24
Ocak 2013 tarihli oturumunda kabul edilen 6411 sayılı Kanun
31 Mart 2013 tarihinde Resmî Gazetede
yayımlanarak yürürlüğe giren 6411 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanundan yararlanmak
isteyen hükümlü ve tutuklular hakkında yapılan işlemler şu
şekildedir:
İlgili yasalardan faydalanmak
isteyen hükümlü ve tutukluların dilekçesine istinaden yerel
sağlık kuruluşlarına sevkleri gerçekleştirilmektedir.
Hastanelerin sağlık kurullarınca hasta olduklarına dair
rapor verilerek Adli Tıp Kurumuna sevk edilenlerin dosyaları
hazırlanarak Adli Tıp Kurumuna gönderilmektedir. Gönderilen
dosyalardan Adli Tıp Kurumunca verilen randevu tarihlerine göre hükümlü ve
tutuklular Adli Tıp Kurumuna sevk edilmektedir.
Bu kapsamda Adli Tıp Kurumuna gönderilen toplam dosya sayısı
816dır. Bunlardan 371 dosyaya rapor düzenlenmiş, 445 dosyanın
işlemleri ise hâlen devam etmektedir. Karara bağlanan 371 dosyadan 75
dosyada cezanın infazının tehirine karar verilmiş, 161
dosyanın cezanın infazının tehiri talebi
reddedilmiştir. 3 dosyanın ise af talebi kabul edilmiştir. 96
dosyanın af talebi reddedilmiştir. 19 dosyanın hastane
şartlarında tedavisine devam edilmesine karar verilmiştir. 20
dosyanın ise rehabilitasyon merkezlerinde takip edilmesine karar
verilmiştir. İşlemleri devam eden 445 dosyanın bir
kısmının raporları hazırlanma
aşamasındadır, bir kısmının ise randevu tarihine
göre sevk işlemlerinin gerçekleşmesi beklenmektedir.
Yapılan bu yeni düzenlemeler ile 5275
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanunun 16ncı maddesinde düzenlenen hapis cezasının
infazının hastalık nedeni ile ertelenmesi hâlleri yeni bir
erteleme nedeni olarak getirilmiştir. Kıymetli arkadaşlar,
özellikle yapılan bu son düzenlemeler ile cezaevinde hasta bulunan,
özellikle hastalık şartları nedeniyle hükümlü ve
tutukluların tek başına cezaevi şartlarında
tedavilerinin gerçekleşmemesi ya da yaşamlarını bu
şekilde sürdürebilmelerinin mümkün olmaması durumunda, zaten mevcut
yasalarımız bu hasta arkadaşlarımızın
cezalarının ertelenmesine olanak vermektedir. Bu nedenle, BDP
Grubunun araştırma önergesi yerinde değildir.
AK PARTİ iktidarları döneminde, özellikle
toplumun her kategorisinde ortaya çıkan problemlerin çözümü
noktasında, bugün el birliğiyle Meclis çatısı altında
birçok düzenlemeler yaptık. Özellikle tutuklu hastaların ve hükümlü
hastaların sağlıklarına kavuşuncaya kadar tutukluluk
ve hükümlülük sürelerinin ertelenmesi de olanak dâhilinde olduğu için,
Meclisimizin de gündeminin çok yoğun olması hasebiyle, bu konularda
özellikle İnsan Hakları Komisyonumuzda da çalışmalar
yapıldığı için BDP grup önerisi aleyhinde olduğumuzu
belirtiyor, bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Aydın.
Şimdi, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
önerisi üzerinde, lehinde olmak suretiyle, Şanlıurfa Milletvekili
Sayın İbrahim Binici.
Sayın Binici, buyurun. (BDP sıralarından
alkışlar)
İBRAHİM BİNİCİ
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
verdiğimiz önerge üzerine Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli vekillerim, cezaevleri
Türkiye genelinde yaşanmakta olan hak ihlallerinin âdeta kalesi durumuna
dönüşmüştür. Cezaevlerinde yükselen çığlıklara
ısrarla kulaklarını tıkamaya devam eden Hükûmetten cesaret
alan idarecilerin haksız, hukuksuz ve keyfî tutumları olanca
hızıyla devam etmektedir. Hiç kuşkusuz, bugün cezaevlerimizde
yaşanan sorunlarımızın başında, hasta
mahpusların içinde bulunduğu durum ve çaresizliği
karşısında Hükûmetin takındığı
duyarsızlık ve aynı zamanda vicdansızlık gelmektedir.
Değerli milletvekilleri,
Parlamentoya adım attığımız günden bu yana,
bıkmadan usanmadan, cezaevlerinde bulunan hasta mahpusların
yaşadığı sorunlara dikkat çekmeye çalıştık
ve bu doğrultuda raporlar hazırladık. Cezaevlerini tek tek
dolaşarak hazırladığımız raporları,
başta Hükûmet yetkilileri olmak üzere, çeşitli kurum ve
kuruluşlarla paylaştık. Cezaevlerinde yaşanan
sorunları, çözüm yeri olarak gördüğümüz bu çatı altında
verdiğimiz önergeler ve tekliflerle defalarca dile getirdik ancak
verdiğimiz önergeler her seferinde AKP üyelerinin oylarıyla maalesef
reddedildi.
Değerli milletvekilleri,
İnsan Hakları Derneği tarafından ocak ayında
hazırlanan son rapor, cezaevlerinde yaşanmakta olan sorunun ne kadar
devasa bir hâl aldığını göstermesi açısından son
derece çarpıcı bilgiler ihtiva etmektedir. Kamuoyunun bilgisine ve
gerekli mercilere de sunulan bu raporlara göre, cezaevlerinde 413
ağır hastanın bulunduğu tespit edilmiştir.
Ağır hasta durumunda olan bu kişilerden 122 tane
arkadaşımızın artık ölüm sınırında
olduğu ve bir an önce tahliye edilmesi gerektiği raporda dile getirilmiştir.
Yine, raporda yer alan bilgilere göre, ikinci tehlikeli grubu oluşturan ve
çok ciddi tedavi edilmesi gerektiği için tahliye edilmesi gereken hasta
mahpusların sayısı 108 kişidir. Geri kalan hastalardan
115inin cezaevi koşullarında tedavisinin mümkün
olmadığı, 68inin ise çeşitli hastalıkları olan
hasta mahpuslardan oluştuğu ifade edilmektedir.
İnsan Hakları Derneğinin
açıkladığı rapora göre, bu sorunun cezaevleri
açısından artık ertelenemeyecek, bir an önce çözülmesi gereken bir
sorun hâline geldiği ısrarla vurgulanmaktadır. Ancak,
yaşanmakta olan tüm bu olumsuzluklara rağmen Adalet
Bakanlığı ve ilgili kurumlar âdeta kör ve
sağırları oynamakta, cezaevlerini güllük gülistanlık olarak
göstermeye devam etmektedirler.
Sayın milletvekilleri,
sayısını artık unuttuğumuz yargı paketleriyle
kamuoyunun umutlarıyla oynamaya devam eden Hükûmetin
yaptığı bu düzenlemeler, sorunu çözmek için yeterli
olmamıştır. Nitekim, Hükûmet kanadından cezaevlerinde
yaşanmakta olan insanlık dramına çözüm olacağı ifade
edilen 6411 sayılı Kanun yasalaşarak yürürlüğü girmesine
rağmen, bu konuda kat edilen yol bir arpanın boyunu geçmemiştir.
Bilindiği üzere, 6411 sayılı Yasanın Genel Kurulda
görüşülmesi esnasında bu yasanın yetersizliği ve sorunlara
kalıcı çözümler getirmeyeceğini defalarca dile getirmiştik
ama üzülerek belirtiyoruz ki Hükûmetin yaklaşımı ve yasanın
çıkmasıyla umutlar suya düşmüştür ve nihayetinde,
cezaevlerinden ölüm haberleri gelmeye devam etmiştir.
Cezaevlerinden bir bir ölüm haberleri
geliyor. 8 Şubat tarihinde akciğer kanseri Şehabettin Yücel, 21
Mart tarihinde gırtlak kanseri Hacı Nasır ve daha dün de
İrfan Eskibağ cezaevlerinin son kurbanları oldular. Yani,
neredeyse haftada 1 ölümle karşılaştığımız
cezaevlerini, AKP Hükûmeti, neredeyse güllük gülistanlık diye
sergilemektedir önümüze.
Cezaevlerinin kurbanı diyoruz
çünkü bu insanlar, hiç değilse son nefeslerini ailelerinin yanında
verme hakkına sahiptiler. Adalet Bakanlığı ve Adli Tıp
Kurumu sorumludur diyoruz çünkü en basit sağlık taramasında dahi
cezaevinde kalma koşulları olmadığı tespit
edilebilecek bu hastaların ısrarla cezaevlerinde tutulmaları
inadına anlam veremiyoruz.
Değerli arkadaşlar, elimdeki
bu tabloda, 413 ağır hasta, bunun 82si ölümcül sınırda
Bu
tablodan size bunlardan birkaçını söyleyeceğim.
Abdulsamet Çelik, MDS kan kanseri. 2007
yılında, kemik iliğine bağlı bir çeşit kanser
olan myelodisplastik sendrom (MDS) hastalığı tanısı
konuldu. Rahatsızlığı nedeniyle sürekli kan ve kan ürünleri
nakline ihtiyaç duymaktadır. Böyle bir insanı cezaevinde tutuyorsunuz
ve cezaevlerini güllük gülistanlık göstermeye de devam ediyorsunuz.
Yine, bunların içinde en
ağır olanı, örneğin Halil Güneş, hastanın
belirttiği yakınma ve tetkik sonuçları raporları göz önüne
alınarak yapılan değerlendirme sonucu, 2002-2003
yılları arasında osteosarkom tanısı ile opere
edilmiş ve radyoterapi uygulanmaya devam ediliyor.
Yine, İmam Çelikdemir
hafızasını yitirmiş. Bir insanda hafıza yoksa,
tanı yoksa bu insanın cezaevinde kalma ehliyeti doğru
değildir. Hafızasını yitirmiş,
arkadaşlarının yardımıyla cezaevinde
hayatını idame ettirebiliyor, yardım almadan -affedersiniz-
tuvalete bile gidemiyor, kendisine yemek verilmediği takdirde haftalarca
aç kalabiliyor. 2 yaşındaki bir çocuğun hafızasına
bile sahip değildir. Dolayısıyla, bu tür hastalıkları
da dikkate almadığımız takdirde, gerçekten vicdanen
evimizde nasıl rahat yatabiliyoruz, bunu sormak istiyorum.
Yine, bu hastalar içerisinde İnan
Gök, İnayet Mete, İrfan Eskibağ -yaşamını yitirdi zaten,
iki gün önce sayenizde yaşamını yitirdi- İsa Yağbasan,
İslam Tüner, İsmet Aslan, İsmet Demir, İzzetin Tekman,
İsmet Çardak, Kemal Gömi; saya saya bitiremiyoruz.
Dolayısıyla, bu konuda biraz
daha duyarlı olmanızı diliyor, önergemize destek
sunmanızı insanlık adına bekliyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Binici.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu önerisi üzerinde son konuşmacı, aleyhinde olmak üzere Ali
Aşlık, İzmir Milletvekili.
Buyurun Sayın Aşlık. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ AŞLIK (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisi üzerine şahsım
adına söz almış bulunuyorum.
AK PARTİ iktidara geldiğinden
bu yana, her konuda olduğu gibi cezaevlerinde de çok ciddi anlamda
iyileştirmeler yapılmış, sadece fiziki şartların
iyileştirilmesiyle kalınmamış, bu konuyla alakalı
yasal düzenlemeler de yapılmıştır. Daha önceki konuşmacı
arkadaşımızın da ifade ettiği gibi, hastalık
durumunda -adli tıp raporuyla- iyileşinceye kadar tahliyesi konusunda
rapor alınabileceği de yasal düzenlemeyle kayıt altına
alınmıştır.
Eğer Meclis olarak biz görevimizi
yapmışsak ve uygulamada bazı sıkıntılar,
bazı sorunlar yaşanıyorsa sorunun nereden
kaynaklandığını tartışıp onun üzerine
gitmemiz lazım. Eğer adli tıp, önüne gelen istekleri
hızlı bir şekilde yerine getiremiyorsa, orada görev yapanlar
doktorlardır, yeminlerine uygun hareket etmiyorlar demektir. O zaman,
Türkiye Tabipler Birliği niye sesini çıkarmıyor veya bu işlerin
üzerine niye gitmiyor? Niye bu konuyla alakalı -o doktor olduğuna
göre- kendi meslek kuralları gereğince onlara gerekli müeyyideler
uygulanmıyor?
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Adli
tıp Adalet Bakanlığına bağlı.
ALİ AŞLIK (Devamla) Yani,
dolayısıyla, değerli arkadaşlar, AK PARTİ iktidara
geldiğinde ilkokula başlayan bir çocuk bugün daha liseyi bitirmedi; daha
liseyi bitirecek, üniversiteyi bitirecek, hayata atılacak, doktor olacak,
uzman olacak ve bu millete hizmet edecek. Dolayısıyla, biz fiziki
şartları düzenlesek de, yasal düzenlemeleri yapsak da eğitimden
kaynaklanan, bugüne kadar tek tip insan yetiştirmeden kaynaklanan sorunlar
maalesef çoğu zaman karşımıza çıkmaktadır. Bunu
çok doğru bir şekilde tartışmamız lazım, bunu
doğru mecrada tartışmamız lazım.
Bu sorun, eğitim sorunudur
aynı zamanda. Eğitim konusu çok daha derinlemesine ele
alınıp, insana insanca değer verecek insanlar yetiştirecek
yapının tekrar tekrar gözden geçirilmesi gerekir. Biz 4+4+4le AK
PARTİ olarak buna el attık. Siz burada, sabahlara kadar komisyonlarda
bizi engellemeye çalıştınız.
Bu sorun diye gördüklerinizin
birçoğu eğitimden kaynaklanan sıkıntılar
arkadaşlar. Yasal engel var mı bu arkadaşların, hasta
olanların dışarı çıkması için? Yok. O zaman niye
meseleyi doğru mecrada tartışmıyoruz? Bundan sonra
Türkiyeyi daha ileriye taşımak adına, Türkiyenin çok daha
güçlü olması adına sorunları yerli yerinde
tartışmamız lazım. Onun için, biz yasal düzenlemeyi
yaptık AK PARTİ olarak, Meclis olarak görevimizi yaptık. Bundan
sonra uygulamadaki sorunlarda eğer görevde ihmal varsa suç duyurusunda
bulunmak lazım, kim etkileniyorsa suç duyurusunda bulunmak lazım,
sivil toplum örgütlerinin meselelerin üzerine gitmesi lazım ve Türkiyenin
fiziki şartlarını düzelten ve yasal düzenlemelerle buna
yardımcı olan bir Meclis olarak biz sivil toplum örgütleriyle,
diğer birimleriyle daha yaşanılır bir Türkiye yapmak
adına hep beraber el ele vermemiz lazım. Onun için, mademki biz
görevimizi yaptık BDPnin grup önerisine karşı şahsım
adına aleyhte oy kullanacağımı ifade ediyor, saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Aşlık.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurun efendim.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Tutanaklara geçmesi
açısından bir duruma açıklık getirmek istiyorum.
BAŞKAN Buradan o zaman,
tutanaklara
Açayım, buradan.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Şimdi
BAŞKAN - Bunu âdet edinmeyelim
Sayın Baluken. Yani, siz bir
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Ama,
hayır, Genel Kurul yanlış bilgilendiriliyor.
BAŞKAN Bir saniye efendim, müsaade
eder misiniz.
Bir önerge veriyorsunuz. Bu önergenin
lehinde konuşan var, aleyhinde konuşan var. Her aleyhinde
konuşana cevap verirseniz sistem işlemiyor.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Genel Kurulu yanlış bilgilendirme var.
BAŞKAN Efendim, yanlış
bilgilendirme her zaman var. İnsanlar tezlerini savunuyorlar
bildiğiniz gibi, söylenen her şeyin doğru olduğundan
değil.
Bu defa vereyim ama bunu âdet hâline
getirmeyelim.
Lütfen, buyurun.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Kürsüye gitmeye gerek yok. Tutanaklara geçmesi açısından bir duruma
açıklık getirmek istiyorum. Hem önergemizin amacı da
anlaşılmış olur.
BAŞKAN Buyurun o zaman, tamam.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Şimdi, Adli Tıp Kurumu TTBye bağlı, Türk Tabipleri
Birliğine bağlık bir kurum değil, Adalet
Bakanlığına bağlı bir kurum. Orada bürokratik
işlemlerde engel varsa -ki büyük engeller orada çıkıyor- Adalet
Bakanlığının gereğini yapması gerekiyor. Bugüne
kadar bu konuda duyarsızlık yaşandığı için hasta
tutsaklar bir bir cezaevlerinde yaşamlarını yitiriyorlar. AK
PARTİnin getirmiş olduğu yasal düzenlemeler de de biz o zaman
şunu söylemiştik: Sadece Adli Tip Kurumuna bu yetkiyi vermek
doğru değil, tam teşekküllü üniversite hastanelerinin,
Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerin de bu
konuyla ilgili, bir hastanın kendi ihtiyaçlarını
karşılayıp karşılamamasıyla ilgili heyet raporu
verme yetkisi olsun, Bu şekilde sorun çözülsün.
Şimdi, AK PARTİ Grubunda da
hekim arkadaşlarımız var. Hep beraber bir komisyon kuralım,
bu hastaların sağlık durumlarıyla ilgili bir
araştırma yapalım, aksaklıkları da giderecek
şekilde böyle bir mekanizma kuralım diye bir önerge getirdik. Bununla
ilgili bilgilendirmek istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Buyurun efendim.
NURETTİN DEMİR (Muğla)
Sayın Başkan, ben de özellikle, iktidar partisinin sorumluluğu
TTB gibi yüce bir kuruma atmaya çalışmasını
kınıyorum çünkü adli tıbbın TTByle hiçbir
bağlantısı yok.
Dolayısıyla, adli tıp
gerçekten sorumluluğunu yerine getirmeyen, siyasi ve taraflı bir
kurum hâline gelmiştir. İnsanlar ölüyor, aylar geçiyor ama bir rapor
meselesini çözemiyorlar. Eğer işleri çoksa üniversiteler var, üst
kurumlar var, bunları görevlendirmek lazım. İşte, bunun
için bu araştırma önergesine milletvekillerimizin olur vermesi
lazım ki kimdeyse sorumluluk ortaya çıksın.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Demir.
Sözleriniz zapta geçti.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisini
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım.
Öneriyi kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
16.02
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.13
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER : Tanju ÖZCAN (Bolu), Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101inci Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu önerisinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi, öneriyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Öneriyi kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, öneri kabul
edilmemiştir.
Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre vermiş olduğu bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım:
2.- MHP Grubunun,
Çukurova bölgesindeki mısır üreticilerinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
(10/449) ve Çukurova bölgesindeki pamuk üreticilerinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
(10/462) amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması
önergelerinin, Genel Kurulun 8 Mayıs 2013 Çarşamba günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 08/05/2013
Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantısında,
siyasi parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisini İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Oktay Vural
İzmir
MHP Grup Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin
Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına
Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan (10/449) esas
numaralı, "Çukurova bölgesindeki mısır üreticilerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi" ve (10/462) esas numaralı "Çukurova
bölgesindeki pamuk üreticilerinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi" amacıyla verdiğimiz Meclis araştırma
önergelerimizin 08/05/2013 Çarşamba günü (bugün) Genel Kurulda okunarak
görüşmelerinin bugünkü Birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket
Partisi grup önerisi üzerinde, lehinde olmak suretiyle ilk konuşmacı
Adana Milletvekili Sayın Muharrem Varlı.
Sayın Varlı, Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MUHARREM VARLI (Adana) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; pamuk üreticileri ve mısır
üreticilerinin problemlerini araştırmak adına vermiş
olduğumuz önerge üzerinde söz aldım. Bu vesileyle hem sizleri hem de
televizyonları başında bizleri izleyen değerli
halkımızı saygıyla selamlıyorum.
Burada birçok defa gündeme getirmemize
rağmen hiç dikkate alınmadı ama biz söylemekten
bıkmayacağız, usanmayacağız, her defasında
çiftçilerimizin problemlerini ve sıkıntılarını dile
getirmeye çalışacağız. Uyarsınız veya
uymazsınız, yaparsınız veya yapmazsınız, bu sizin
bileceğiniz bir şey ama çiftçilerimiz ne yazık ki çok büyük
sıkıntı içerisindeler. Ben de bir çiftçi olarak bu
sıkıntıları dile getirmekle yükümlü addediyorum
kendimi. Tabii, burada bunları
söylerken benim biraz sonra dile getireceklerimi, toprağı çiçek
saksısından başka yerde görmeyen veya hobi bahçesinden başka
yerde toprak tanımayanların benim bu söyleyeceklerimi anlaması
mümkün değil. Ben, toprağın içerisinde büyüyen, bizzat tarla
ekip diken bir çiftçi kardeşiniz olarak bu sözlerimi sizlerle ve
değerli milletimizle paylaşıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bugün, pamuk üreticileri çok büyük sıkıntı içerisindeler. Kütlü
Pamuğun fiyatı şu anda 1,1 lira yani eski parayla 1 milyon 100
bin lira. Siz her defasında söylüyorsunuz ya işte biz şu kadar
prim veriyoruz, bu kadar destek veriyoruz diye. Vermiş olduğunuz destekle
beraber pamuğun fiyatı 1,6
lira yani eski parayla 1 milyon 600 bin lira. Pamuğun kilograma
masrafı zaten 1 milyon 600 bin lira ile 1 milyon 700 bin lira
arasında. Dolayısıyla, çiftçinin bu maliyetle para
kazanması, sizin vermiş olduğunuz desteklerle ve şu anki
ürün fiyatıyla para kazanması mümkün gözükmüyor.
Dolayısıyla da çiftçi pamuk ekmekten vazgeçmiş durumda.
Türkiye'nin 4 milyon ton, 4,5 milyon ton pamuğa ihtiyacı varken ne
yazık ki üretebildiğimiz pamuk 1,5 milyon ton civarında. Neden?
Çünkü çiftçi para kazanamadığı için pamuk ekmiyor. Ee, ne
yapıyoruz? ABDnin çiftçisini zengin yapıyoruz, Yunanistanın
çiftçisini zengin yapıyoruz, oradan ha bire ithal pamuk getiriyoruz.
Bugün, iplikçilerimize bakın, onlar da kendilerine göre haklılar
çünkü onlar en ucuza mal etmek zorundalar, en iyi şekilde para kazanmak
zorundalar. Bakın, Türkiye'nin iç piyasasından doğru düzgün
pamuk alan insan yok. Neden? Çünkü ithal pamuk daha uygun geliyor, daha
hesaplı geliyor ama Hükûmet olarak ne yazık ki
Dört yıl geçen dönem,
iki yıl da bu dönemden olmak üzere altı yıldan beridir bunu
haykıra haykıra söylüyorum ama bu kulağınızdan giriyor
öbür kulağınızdan çıkıyor. Dolayısıyla,
pamuk üreticisi ve çiftçimiz mağdur ama ABDnin, Yunanistanın pamuk
üreticisi, çiftçisi bizim ödediğimiz vergilerle ithal ettiğimiz
pamuktan para kazanıyor, bizim çiftçimiz de pamuk ekmekten vazgeçiyor.
Niye? Çünkü para kazanamıyor, çoluğunun çocuğunun
rızkını çıkartamıyor.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, devri iktidarınızda mazot yüzde 400 zamlanırken,
gübre yüzde 400 zamlanırken pamuk hâlâ aynı fiyatta sayıyor, hiç
değişen bir şey yok. 2002deki pamuğun fiyatı neyse
bugünkü kütlü pamuğun fiyatı da o ama mazota yüzde 400, gübreye yüzde
400 zam yaptınız. Çiftçinin en ağır maliyeti zaten bunlar.
Tarım krediye bakıyorsunuz, tarım kredi çiftçiye ucuz gübre
vermesi gereken bir kuruluş olması gerekirken şu anda serbest
piyasanın üzerinde çiftçiye gübre veriyor. Değerli
arkadaşlarım, biz bu çiftçiyi nasıl koruyacağız, bu
çiftçinin üretmesini nasıl sağlayacağız? Yani çiftçiyi
üretimden vazgeçirtirsek elimize ne geçecek?
Şimdi, önümüzde çok büyük bir
tehlike daha var. Hükûmet şu anda, nişasta ve glikoz üreten sanayi
tesislerine dışarıdan mısır ithal etme
serbestliği verdi. İhracat karşılığında ithalatı
serbest bıraktı. Şimdi, nişasta üreticileri ucuz fiyatla,
eski parayla söylüyorum 520 bin lira veya 52 kuruşa
dışarıdan mısır getiriyorlar ve güya, ihracat yapma
karşılığında getiriyorlar ama şu anda bu
mısırı iç piyasaya veriyorlar. Hem kanatlı havyan yemi üreten
hem de büyükbaş hayvan yemi üreten yem fabrikalarına satıyorlar.
Daha da ileriye giderek, almış oldukları ithalat belgesini,
tonunu 30 ila 60 lira arasında değişen rakamlarla ihtiyaç
sahiplerine satıyorlar. Şimdi, şu anda yem fabrikaları
mısırla doluyor, nişasta fabrikaları mısırla
doluyor, çiftçinin mısırını alan zaten bu fabrikalar, bunun
haricinde çiftçinin mısırını alan başka bir yer yok.
Türkiyenin 5 milyon ton civarında mısıra ihtiyacı var.
Zaten çiftçimiz bu 5 milyon ton mısırı üretiyor ama siz ithalatla
iç piyasayı ve ihtiyacı olanları doyurursanız, temmuzun
15inde, bilemediniz temmuzun 30unda mısır hasadı
başlayacak, çiftçimiz bu mısırı nereye satacak? Kim alacak
bu mısırı?
Geçen sene bir önceki yılın
altında bir fiyatla mısır satıldı. Yani bir önceki
yıl 600 bin lira, yeni rakamla 60 kuruş fiyat bulurken geçen yıl
55 kuruşa satıldı mısır. Şimdi, eğer böyle
giderse, Hükûmet bir tedbir almazsa, ne yazık ki bu yıl belki
çiftçimiz o fiyatı da bulamayacak.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, buradan haykırıyorum, lütfen bu sözlerime kulak verin:
Bir an önce ithal mısırın Türkiye'ye gelmesini engellemeniz
lazım, yoksa çiftçi kendi malını satacak kimseyi bulamayacak
dolayısıyla mısırdan da zarar edecek. Zaten
pamukçuluğu bitirdiniz, bari mısır ekenleri öldürmeyin, bari
mısır ekenler yaşasın, bari onlar üç beş kuruş
para kazansınlar da ekmeye, dikmeye devam etsinler.
Değerli arkadaşlarım,
lütfen, rica ediyorum, Tarım Bakanı eğer dinliyorsa lütfen bunu
dikkate alsın.
Çözüm
Her defasında diyorsunuz ki
çözüm. Çözüm şu: İthalatı fon koyarak engelleyin. Şu anda
ihracata karşılık ithalatı fonsuz serbest
bıraktınız. Fon koyarak bu ithalatı engellemeniz
lazım, yoksa iç piyasa doyacak, yem fabrikaları doyacak nişasta
fabrikaları doyacak, dolayısıyla çiftçi ürettiğini
satamayacak hâle gelecek.
Bakın, daha önce buğdayla
alakalı bu tehlikeyi söyledim, dikkate almadınız; pamukla
alakalı bu tehlikeyi söyledim, dikkate almadınız ama şimdi
mısırla alakalı aynı tehlikeyle karşı
karşıyayız ve söylediklerimin hepsinde de ben haklı
çıktım, inşallah mısırda ben haklı çıkmam,
yanılırım.
Hükûmete buradan önemle rica ediyorum: Lütfen,
şu anda gelen ithal mısırı durdurun. Eğer bu ithal
mısırı durdurmazsanız üretici mısırını
satacak kimseyi bulamayacak değerli arkadaşlarım, onun için de
zarar edecek. Zarar eden üreticinin de hiç kimseye faydası olma; bu ülkeye
de faydası olmaz, ailesine de faydası olmaz; kendisine de
faydası olmaz, Ondan sonra isyankâr bir toplum hâline getireceksiniz
insanlarımızı. Lütfen, lütfen bunu dikkate alın.
Bakın, birkaç yıl öncesine
kadar mısır üreticileri, geçen yıla kadar yer
fıstığı üreticileri üç beş kuruş para
kazandılar. Şimdi ne yaptınız? Çinden yer
fıstığı ithal ediyorsunuz. Yani biz hadi ki mazotta,
petrolde dışa bağımlıyız, doğal gazda
dışa bağımlıyız, elimizde yok, ithal ediyoruz. Peki
kardeşim, bizim ürettiğimiz malları niye ithal ediyoruz ya?
Neden önüne geçmiyorsunuz bunun, niye engellemiyorsunuz? Yani çiftçi
üretemesin, çiftçi toprağını satsın diye mi
uğraşıyorsunuz? Ya, çiftçiye bu kadar düşmanlık niye?
Değerli arkadaşlarım,
bakın, biz bu ithalat ekonomisiyle bu ülkeye hiçbir şey
kazandıramayız, insanlarımıza hiçbir şey
kazandıramayız. Aksine, üretim yapan insanlarımızın
şevkini kırarız, onların üretim yapmasını da
engelleriz. Dolayısıyla, üretim yapan, alın teriyle para
kazanmaya çalışan çiftçilerimizi desteklemek mecburiyetindeyiz. Biz
bu desteği vermezsek çiftçimiz ekmekten, dikmekten vazgeçer
dolayısıyla da üretemeyen ve üretemediği için de hep dışarıya
bağımlı kalan bir ülke hâline geliriz.
Şimdi -yine prim destekleriyle
alakalı- çiftçinin her zaman mayıs ayında almış
olduğu prim desteklerinin bu yıl bir ay gecikeceği
iddiaları var. Bunun sebebi de uydudan alan tespitiyle alakalı bir
çalışma yapılıyormuş. Doğru bir
çalışma, insanların sahtekârlık yapmasını
engelleyecek bir çalışma, bunu destekliyorum ama eğer bu bir
ayı geçerse çiftçimiz çok mağdur olur, çiftçimiz mağdur
olduğu gibi çiftçimizin alışveriş yaptığı,
gübre aldığı, mazot aldığı, ilaç
aldığı tüccar da, esnaf da mağdur olur. Dolayısıyla,
bu konuyu da Hükûmetin bir an önce dikkate alarak değerlendirmesi
lazım. Mayıs ayı çiftçinin en çok ihtiyaç duyduğu dönemdir.
Bu, haziran ayına sarkacak. deniliyor. Hadi belki bir ay bekleyebilir
ama bu bir ayı geçerse, iki ay, üç ay gibi bir zaman alırsa o zaman
çiftçimiz en büyük mağduriyeti yaşar. Dolayısıyla,
çiftçimizle alakalı iş yapan insanlarımız da bu konuda çok
büyük mağduriyet yaşar.
Ben bu önergemize destek
vereceğinize inanıyorum. Burada çiftçi kardeşlerimiz de var.
İnşallah oy birliğiyle bu araştırma önergesini kabul
ederiz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Varlı.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
önerisi üzerinde ikinci konuşmacı Sayın Mehmet Şükrü
Erdinç, Adana Milletvekili, aleyhinde olmak üzere. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim,
üzerinde mi, aleyhinde mi?
BAŞKAN Aleyhinde efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Üzerinde
değil yani aleyhinde.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket
Partisi Grubunun grup önerisi aleyhine söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, pamuk ve
mısır ülkemiz tarımı açısından ve ülkemiz
ekonomisi açısından önemli iki üründen biridir. Bu öneminden
hareketle, AK PARTİ iktidarı, geldiği günden bu yana pamuk ve
mısır için gerekli çalışmaları yapmış ve
yapmaya da devam etmektedir. AK PARTİ iktidarının ilk
yıllarında 5 milyon dekar alandan 2 milyon 100 bin ton
mısır elde edilirken bugüne kadar yapılan nitelikli
çalışmalar sonucunda 2012 yılı sonu itibarıyla
mısır üretim alanı 6 milyon 226 bin dekara, üretim ise 4 milyon
600 bin tona çıkmıştır. Daha önce dekar başına
Değerli milletvekilleri,
mısır önceki yıllarda sadece belli bölgelere sari bir ürün iken
bugün AK PARTİ hükûmetlerinin yapmış olduğu
çalışmalar neticesinde, ülkemizin birçok bölgesinde
yetiştirilebilir bir duruma gelmiştir. Tabii, ülkemizin birçok
bölgesinde yetiştirilebilir duruma gelmiş olan mısır üretim
miktarımız, yurt içi tüketimimizi de hemen hemen
karşılayabilecek bir düzeye ulaşmıştır. TÜİK
verilerine göre ülkemizin yıllık mısır tüketimi 4,5-5
milyon tondur. Ürettiğimiz mısırın tamamı yurt
içerisinde tüketilmekte olup yüzde 75i yem sanayisinde, yüzde 15i glikoz,
nişasta ve yağ sanayisinde, yüzde 2si taze olarak, yüzde 6sı
yöresel kullanımda ve yüzde 2si de diğer alanlarda
kullanılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, AK
PARTİ hükûmetlerinden önce Toprak Mahsulleri Ofisi eliyle yapılmakta
olan alımlar için ürün fiyatları belirlenmekte idi. AK PARTİ ile
bu sistem değiştirildi. Bunun yerine artık müdahale
fiyatları uygulanmaktadır. Çiftçimizin, bu sayede, ekmiş
olduğu ürünleri daha iyi bir fiyata piyasa koşulları içerisinde
satmasının önü açılmış, ürünün piyasa fiyatları
altına düşmesi durumunda da müdahale fiyatı açıklanarak
üreticinin zarar etmesinin önüne geçilmiştir.
Dane mısırın fiyat ve
maliyet verilerinde de önemli değişiklikler vardır. 2002
yılında mısırın kilogram maliyeti 0,249 TL iken
satış fiyatı 0,25 TL idi. 2012 yılı sonu
itibarıyla maliyet 0,449 TLye, satış fiyatı da 0,58 TLye
yükselmiştir. Bu rakamlara prim desteği dâhil değildir. Bugün
mısır üreticisine verilen prim desteği maliyetin yüzde 13ünü
karşılamaktadır. 2013 yılı tahminî maliyetinin ise
kilogram başına 0,489 TL olacağı beklenmektedir.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde
GDOlu ürünlerle ilgili işlemler Biyogüvenlik Kanunu ve bu Kanun
çerçevesinde çıkarılmış yönetmelikle düzenlenmektedir.
Biyogüvenlik Kanunu AK PARTİ iktidarı döneminde, 2010
yılında çıkarılmıştır. Bu çerçevede,
ülkemizde tüm GDOlu ürünlerin üretimi yasaktır. Biyogüvenlik Kurulu
tarafından gıda amaçlı GDOlu ürün ithaline asla izin verilmemektedir.
Bugün ülkemizde, bulaşık dahi olsa, GDOlu ürün ithali mümkün
değildir.
Değerli milletvekilleri, Çukurova
bölgemizde ürün çeşitliliği günden güne artmaktadır. Tarım
havzaları sisteminin uygulanmaya başlaması, Çukurovada
tarıma dayalı sanayinin gelişmesi, ihracat oranlarının
özellikle yaş sebze ve meyve yönünden artması, sulanabilir
alanların yeni yapılan barajlarla ve özellikle yıllarca
bitirilemeyen Yedigöze Barajının sulama hayatına geçmesiyle
çiftçilerimiz, Çukurovada artık katma değeri yüksek ürünler
yetiştirmeye yönelmektedir.
2012 yılı itibarıyla
Adana ilimizde 792.289 dekar alanda mısır ekimi
yapılmış ve bu alandan 682.462 ton mısır elde
edilmiştir. Tabii, bunun yanında pamuk üretiminde de gerçekten çok
iyi bir durumdayız. Türkiye, dünya pamuk üretiminde Çin, Hindistan, ABD,
Pakistan, Brezilya, Avustralya ve Özbekistanın ardından 8inci
sıradadır; pamuk tüketiminde ise Çin, Hindistan ve Pakistanın
ardından 4üncü sıradadır; pamuk veriminde dünyada Avustralya ve
İsrailin ardından 3üncü sıradadır. Tabii, ülkemizin pamuk
ekim alanlarının genişlemesi ve özellikle tekstil sektörünün
gelişmesiyle pamuk daha çok ihtiyaç duyulur bir ürün hâline gelmektedir.
Pamuk alanında daha önce yine Milliyetçi Hareket Partisinin 28 Kasım
tarihinde vermiş olduğu grup önerisi aleyhine yine söz
almıştım, orada da bu konuda gerekli açıklamalarda
bulunmuştum.
Değerli milletvekilleri, AK
PARTİ, iktidara geldiği günden bu yana tarım alanında
çiftçimizin içinde bulunduğu sıkıntıları ortadan
kaldırmak için çok önemli çalışmalar yapmıştır.
Bu çerçevede, çiftçimizin tarım alanında ekonomik desteklerden daha
fazla faydalanmasını sağlamak için Ziraat Bankası nezdinde
önemli çalışmalar yapılmıştır. Ziraat
Bankası 2002 yılında 28 bin çiftçiye 227 milyon lira kredi
vermişken 2012 yılında 960 bin çiftçimize 19 milyar lira kredi
aktarmıştır. Çiftçimizin Ziraat Bankasından
kullandığı faiz oranları, AK PARTİ
iktidarlarından önce yüzde 59lardayken bugün bu oranlar yüzde
sıfır ila yüzde 9 arasında değişmektedir ve dün de
Sayın Başbakanımızın grup toplantımızda
açıklamış olduğu üzere, çiftçimize kredi faiz oranları
yüzde 1 puan daha düşürülerek yüzde 9 olan 8e, yüzde 5 olan 4e,
sıfır olan da aynen devam edecek şekilde yeniden
düzenlenmiştir.
Değerli
milletvekilleri, AK PARTİ, ufuk çizgisi olan 2023e doğru ilerlerken
dünyada tarımsal ekonomik büyüklükte ilk 5 arasında yer almak,
tarımsal gayrisafi yurt içi hasılasını 150 milyar dolara
çıkarmak, tarımsal ihracatı 40 milyar doların üzerine
çıkarmak için bir hedef ortaya koymuştur. Bu çerçevede ülkemiz için,
milletimiz için, çiftçimiz için çalışmalarımız durmadan
devam etmektedir.
Değerli milletvekilleri,
gündemimizin yoğunluğu sebebiyle Milliyetçi Hareket Partisi grup
önerisinin aleyhinde olacağımızı belirtir, Genel Kurulu
saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Grup önerisi üzerinde
üçüncü konuşmacı, lehinde olmak suretiyle Hasan Akgöl, Hatay
Milletvekili.
Buyurun Sayın Akgöl. (CHP
sıralarından alkışlar)
HASAN AKGÖL (Hatay) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi grup
önerisi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini
açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlarım.
Deminki AKPli hatip
arkadaşımız herhâlde Türk çiftçisinin yanında yer
almıyor. Rakamsal değerleri almış, açıklama yapmadan,
köylünün yanında olmadan hangi değerleri açıkladı ben de
onu anlamıyorum. Ülkemizde bir defa pamuk üretimine hiç geçmedi. Pamuk
üretiminde 8inci sıradaymışız!
Arkadaşlar, bu ülkede pamuk
üretimi ihtiyacımızın yüzde 30unu karşılamakta yani
ihtiyacımızın yüzde 70ini dışarıdan ithal eder
durumdayız. On yıl önce 964 bin ton pamuk ithal ederken şu an
475 bin ton
Artmış mı, bundan niye bahsetmiyorlar? Tekstil
ihracatçısı bir ülkeyiz ama tekstilin en önemli ham maddesi olan
pamuğu ithal eder durumdayız. Çukurova, Amik, Harran pamuk üretimi
için elverişli değil mi, biz bu pamuğu burada niye üretmiyoruz?
Fakat, uygulanan yanlış tarım politikaları pamuk üreticisini
pamuk ekemez hâle getirdi.
Demin, Muharrem
arkadaşımın söylediği gibi bizim çok şey
istediğimiz yok, ithal pamuğa fon koyun, içerideki, iç piyasadaki
pamuk bitsin, ondan sonra fonu kaldırın; rekabet
şansımız doğsun. Efendim, serbest piyasa var. Ya, serbest
piyasa var da sen serbest piyasa şartlarını oluşturabiliyor
musun? Eşit şartlarda mal üretebiliyor muyuz? Ben mazotu 4 liraya
yakarken yurt dışında üretim yapan adam 1 liraya yakmakta; ben
gübreyi 1,5 liraya alırken dışarıdaki adam 50 kuruşa
almakta; benim sulama maliyetim dönüme 200 bin lira iken
dışarıdaki adamın maliyeti sıfır. Ondan sonra
diyorsun ki bana: Serbest piyasa var, eşit şartlarda rekabet yapman
lazım. Önce rekabet şartını hazırla, ondan sonra...
Bunun çözümü mü? Bizim hükûmet
programımızda vardı, seçim programımızda vardı,
dedik ki: Mazot, gübre ve tohumdaki ÖTVyi kaldırıp, 1 liraya
vereceğiz. Yok efendim, veremezsiniz. Peki, gariban(!) gemi filosu
olana 1.200 liraya veriyorsunuz da zengin, durumu iyi, ağa, köylü Mehmet
Ağaya niye 4 liraya veriyorsunuz? Çünkü, o gemi filosu olan gariban,
zavallı(!) onun bir gemi daha alması lazım ama bizim çiftçi
ağa, 10 dönüm tarlasını daha satması lazım. Uçak
filosu olan, özel uçağı olan adama 1 liraya mazotu veriyorsunuz da
benim ağa çiftçime, beyefendi çiftçime niye vermiyorsunuz? E benim çiftçim
ağa, beyefendi, kaldırır bu yükü ama öbür taraftaki uçak filosu
olan adam gariban(!) onun bir uçak daha alması lazım, onu biraz daha
desteklememiz lazım. Bizim söylediğimiz bu: Girdilerin
düşürülmesi gerekir ve dış piyasayla serbest piyasanın oluşması
gerekir.
Destekleme
Bu çiftçi, destekleme
istemiyor arkadaşlar; desteklemeyi kökten kaldırın. Bu çiftçi,
malının değerini istiyor. Siz, bu malın değerini
verin, desteklemeyi vermeyin. Bugün, Amik Ovasında, Reyhanlıda,
Hatayda, gidin, araştırma yapın. Çiftçi pamuğunu 2 liraya
satsın, sizin vereceğiniz desteklemeye ihtiyacı yok.
Arttırdığın 3 kuruş desteklemeye, dilenci gibi
ihtiyacı yok. Onu da verirken zaten burnumuzdan fitil fitil
getiriyorsunuz. Bugün Mayısın 8i olmuş, daha buğday
desteklemeleri yeni alınıyor.
Efendim, TÜİK yapıyor. Uydudan efendim, uydudan tespit
yapacak. Ya, uydudan tespit, arazinin eğimini meyimini, şusunu
busunu ölçer ama benim arazimi nasıl suladığımı nereden
bilir o? Benim yerime karar veremez. Orayı en güzel oranın tarım
ilçe müdürlüğü bilir, onlar işin hakkını verir.
Zirai krediler, efendim, dün
Başbakan açıklıyor: Zirai kredilerini 1 puan
düşürmüşüz. Peki, devletin bankası, kendi çiftçisinden yüzde 2
komisyon nasıl alır? Verdiği desteklemeden yüzde 4 komisyon
nasıl alır? Sen krediyi düşürme, alacağın komisyonu
kes. Krediden alacağın faizi düşürme, ödediğin prim
desteklemelerinden aldığın komisyonu kes. Bu çiftçinin sizin
vereceğiniz zekâta, fitreye ihtiyacı yok.
Bakın, bu iktidar döneminde
ağalık tekrar fırladı arkadaşlar. Eskiden ben bir köye
gittiğimde köy 100 haneli ise bunun 80 tanesi çiftçilik yapardı şimdi,
o köye gittiğimde, bunun 20 tanesi çiftçilik yapmakta. Gerisi nerede?
Mevcut elindeki araziyle geçinemediği için ya satmak yada icara vermek
zorunda kaldı. Kime? Büyük arazi ekene. Yani, 20 dönüm, 30 dönüm, 50 dönüm
eken çiftçi kalmadı bu memlekette; 3 bin dönüm, 4 bin dönüm, 5 bin dönüm
eken insanlar kaldı. O, 20 dönüm, 30 dönüm, 40 dönüm arazisi olan vatandaşlarımız,
bu, ellerindeki malı onlara verip onların yanında ırgat
olarak çalışmaya başladı. Bu ağalık sistemi
değil midir? Hani sosyal demokrasi, hani sosyal adalet?
Bakın, biz, burada, klimalı
odalarda, turuncu koltuklarda çok rahat oturuyoruz şu anda.
Dışarıda hava 35 derece.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Odalarda
klima yok.
HASAN AKGÖL (Devamla) -
Odalarınıza da takılır merak etmeyin, odanıza da
takılır. Yani çok mu eksik kaldınız odadaki klimadan?
RECEP ÖZEL (Isparta) Sen başka
bir yerde mi milletvekilliği yapıyorsun?
HASAN AKGÖL (Devamla) - Ben çiftçiyim,
ben bu işin içinden gelmeyim.
RECEP ÖZEL (Isparta) Sen bu
koltuklarda oturmuyor musun?
HASAN AKGÖL (Devamla) Gidin, şu
anda, insanlar, 35 derecede arazide nasıl pamuk ekiyor, nasıl
mısır ekiyor, nasıl alın terini oraya döküyor; bir
çocuğu gibi o pamuğunu, mısırını büyütüyor
Siz,
bunu anlar mısınız? Anlamazsınız. Ama burada çiftçilik
yapan, çiftçiliğe bağlı yan ürünlerle geçinen,
ziraatçılığıyla, fabrikasıyla geçinen bir sürü
arkadaşımız var. Niye vurdumduymaz davranıyorsunuz
arkadaşlar? Her birimiz 80 bin oy alarak geldik buraya. Kimin
hakkını savunmak için geldik? Bu çiftçinin, köylünün
hakkını savunmak için geldik. Niye bunu görmezlikten geliyorsunuz?
Bir pamuk, bir mısır nasıl yetişir biliyor musunuz? Evdeki
çocuktan daha özverili yetişir. Ben bunu geçen de söylüyordum, şimdi
de söylüyorum. Bir aile babası, çocuğu rahatsızlanır, gidip
ilacını almaz ama pamuğuna ilaç lazım olduğu zaman
gider faiziyle o ilacı alır. Niye? Düzgün pamuğunu
yetiştirebilsin, düzgün mısırını yetiştirebilsin
diye. Ha, o zaman, bu alın terinin, bu köylünün alın terinin
hakkını vermek lazım değil mi?
Bakın,
arkadaşlar, mısır diyoruz. Demin arkadaşlarımız
mısırı anlattılar. Efendim, AKPli milletvekili
arkadaşımız üzerine basa basa, mısırda ekim
alanlarımızın, üretim alanlarımızın
arttığını ifade ediyor. Aslında özrü kabahatinden
büyük. Doğru, mısırdaki üretim alanı ve üretim miktarı
arttı. Niye arttı? Pamuk ekim alanı düştüğü için
arttı, diğer ekim alanları düştüğü için arttı,
insanlar ekime para harcayamadıkları için arttı. Yani bu Hükûmet
şuna karar versin: Köydeki çiftçi ne yapsın, ne eksin? Bizim yerimize
otursun, karar versin. De ki: Kardeşim, sen pamuk mu ekeceksin,
mısır mı ekeceksin, yonca mı ekeceksin? Bu çiftçi o kadar
kararsız kaldı ki
Esrar mı eksin? Ne yapsın yani? Para
kazanmak için esrar mı eksin? O kadar zor durumda.
Bakın,
köylerde çiftçilik yapan adam kalmadı arkadaşlar,
ırgatlığa döndü işler.
İHSAN
ŞENER (Ordu) Hiçbir çiftçinin aklına o gelmez.
HASAN
AKGÖL (Devamla) Siz getiriyorsunuz, siz getiriyorsunuz onu.
İHSAN
ŞENER (Ordu) Hayır.
HASAN
AKGÖL (Devamla) Benim çiftçim namusludur.
İHSAN ŞENER
(Ordu) - Çiftçileri töhmet altında bırakmayın.
HASAN AKGÖL (Devamla)
Benim çiftçim namusludur, namusludur.
İHSAN ŞENER
(Ordu) Aklına gelmez onun için o.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Esrar nereden çıktı ya?
HASAN AKGÖL (Devamla)
Irgatlığını yapar
İHSAN ŞENER
(Ordu) Esrar nereden çıktı?
HASAN AKGÖL (Devamla)
Esrar nereden çıktı? Siz bu çiftçiyi bu hâle getirirseniz her
şey
İHSAN ŞENER
(Ordu) Yapmayın böyle!
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Bunlar çiftçilikten anlamaz, anlamaz!
HASAN AKGÖL (Devamla)
Siz diyorsunuz bunu ek çiftçiye.
RECEP ÖZEL (Isparta)
Çiftçiye esrar ek diyorsun, ayıp!
HASAN
AKGÖL (Devamla) Ayıp ya, size ayıp! Çiftçi bu hâle gelmez
arkadaşlar. Çiftçiye sahip çıkacaksınız. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Bu memleketin yüzde 65i çiftçilikle,
alın teriyle geçinen adamlar. Bu çiftçiye sahip
çıkacaksınız. Bu çiftçiye sahip çıkmazsanız buna
bağlı esnafı da bitirirsiniz, buna bağlı sanayiyi de
bitirirsiniz.
RECEP ÖZEL (Isparta)
Çiftçiye hakaret ediyorsunuz.
HASAN AKGÖL (Devamla)
Bu ülke tarım ülkesi, bu ülkedeki çiftçiye sahip çıkmak
zorundasınız.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Çiftçilerden özür dile, özür.
RECEP ÖZEL (Isparta)
Çiftçileri eroinci mi yapıyorsun?
HASAN AKGÖL (Devamla) Çıkıp
da 3 kuruş prim arttırmayla, 3 kuruş şunu yapmakla,
çiftçiyi dilenci hâle getirmekle çiftçiyi
kalkındırdığınızı zannedemezsiniz. (CHP
sıralarından alkışlar)
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Çiftçilerden özür dileyin.
HASAN AKGÖL (Devamla)
Ben çiftçiyim, bu işin içinden geldim, tamam mı? Ben çiftçiyim,
çiftçiden özür dilemiyorum.
RECEP ÖZEL (Isparta)
Çiftçilerden özür dileyin.
HASAN AKGÖL (Devamla)
Çiftçiyi siz o hâle getirdiniz.
İHSAN ŞENER
(Ordu) Çiftçilerden özür dileyin. Çok yanlış şeyler
söylüyorsun.
HASAN AKGÖL (Devamla)
O hâle getirdiniz ki çiftçiyi esrar ekmeyi düşünecek hâle getirdiniz siz.
Ha, tamam mı?
BAŞKAN
Arkadaşlar, dinleyelim. Lütfen...
RECEP ÖZEL (Isparta)
Çiftçiden özür dile.
HASAN AKGÖL (Devamla)
Ben çiftçiyim, ben kendimden mi özür dileyeceğim? Ben eskiden köyüme
gittiğimde pamuğumdan zevk alırdım, o pamuğu
seyrederken alın terimin karşılığını
alacağım diye düşünürdüm, şimdi, köyüme gidip pamuk
tarlasına girmek istemiyorum, biliyor musunuz? Pamuk tarlasına gitmek
istemiyorum. Buna hakkınız yok.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İHSAN ŞENER
(Ordu) Bence o sözü geri al.
RECEP ÖZEL (Isparta) O
sözü geri al, o sözü geri al.
HASAN AKGÖL (Devamla)
Bu emeğin karşılığını vermek
zorundasınız. Buna hakkınız yok.
İHSAN ŞENER
(Ordu) Yanlış şeyler söylüyorsun.
HASAN AKGÖL (Devamla)
Milliyetçi Hareket Partili arkadaşlarımın bu araştırma
önergesine destek vereceğimizi söylüyor, hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Ordu)
Çiftçi ile esrarı yan yana getirebildin ya!
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Akgöl.
Grup önerisi üzerinde
son konuşmacı, aleyhinde olmak üzere, Hüseyin Şahin, Bursa
Milletvekili.
Sayın Şahin,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN
ŞAHİN (Bursa) Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlar; ben de hepinize hayırlı günler dileyerek sözlerime
başlamak istiyorum.
Milliyetçi Hareket
Partisinin grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunmaktayım ama
öncelikle, dün bizim Bursaspor Kulübü Başkanımız Sayın
İbrahim Yazıcı Bey hayatını kaybetti. Aynı
zamanda, 20nci Dönem Bursa, 21nci Dönem Muğla milletvekilliği
yapmıştı kendisi. Dolayısıyla, bizim Parlamentoda
ülkemize hizmet etme şerefine nail olmuş ve hizmet ederek de onurlu
bir yer edinmiş olan Sayın Milletvekilimize ve Kulüp
Başkanımıza ben buradan Allahtan rahmet diliyorum. Ayrıca,
kederli ailesine ve Bursalı çok değerli sporsever hemşehrilerime
de başsağlığı diliyorum. Aynı zamanda da
Türkiye'de de futbola çok büyük hizmetleri geçmişti, Türk futbol
camiasına da başsağlığı dileklerimi iletiyorum.
Sevgili arkadaşlar, mısırla ilgili bölümde
çok değerli arkadaşım Şükrü Erdinç Bey değerli
açıklamalarda bulundu ama pamukla ilgili benden önce çıkan
milletvekili arkadaşım biraz ajitasyonla, biraz da işin
içerisine uyuşturucu katarak birtakım şeyler söyledi. Ama, biz
Türk çiftçisini, Türk üreticisini, Türk köylüsünü asla ve asla esrarla yan yana
getiremeyiz. Esrar üretmeyi düşünecek kadar bizim çiftçimiz asla ve asla
alçalmaz ve bu konuda kendine duyarlıdır, kendine yeterlidir, her
şeyden de önce kanaat sahibidir.
Burada birtakım rakamlar vermek istiyorum: Türkiye,
dünya pamuk üretiminde hatırı sayılır ülkelerin
arasında 8inci sırada yer almaktadır, yine pamuk tüketiminde de
4üncü sırada yer almaktadır, pamuğun verimliliğinde ise
3üncü sırada yer almaktadır. Pamuk üretimiyle ilgili alanlar belli
oranda daralsa dahi pamuk üretimindeki verimliliğimiz artmış.
Dolayısıyla, ülkemizde AK PARTİ hükûmetlerinin özellikle sulu
tarıma geçişle ilgili ziraatçılarımıza
yapmış olduğu desteklerinin ve sulama hizmetlerinin Devlet Su
İşleri kanalıyla verilmesinden sonra ürün verimliliği
artmış, alan daralmasına rağmen ürün verimliliğinde
metrekare bazında, dekar bazında ciddi oranda üretim
artışı gözlenmektedir.
Sevgili arkadaşlar, yine Türk çiftçimize 10 milyar
lira gibi destek veren AK PARTİ Hükûmeti, pamuk üreticisine de
çeşitli destekler vermektedir. Bunlardan -biraz da
karşılaştırmalı olacak ama- kütlü pamuk prim
desteği kilogram başına 2002 yılında, sertifikalı
olanda, 9,35 kuruş iken, 2013 yılı için 50 kuruş olarak
gerçekleşmiştir; aradaki farkı varın siz hesaplayın, 5
katı. Kütlü pamuk destekleme ödemeleri ise 2002 yılında 140
milyon Türk lirası iken, bugün, geçen yıl ödediğimiz destek 1
milyar 124 milyon liraya ulaşmıştır. Burada bir rakam daha
vermek istiyorum: 2002 yılında Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti bütçesinden
sadece yatırıma ayrılan para 10 milyar Türk lirası iken, AK
PARTİ Hükûmeti 2013 yılı için sadece çiftçisine 10 milyar Türk
lirası destek vermektedir arkadaşlar. Dolayısıyla, aradaki,
çiftçimize verdiğimiz değeri ve çiftçimize vermiş olduğumuz
desteği kıyaslamanızı istirham ediyorum.
Tabii, pamuk, tekstil ürünlerinin
ihracatının artmasından dolayı, tekstil sanayisinin
Türkiyede çok gelişmiş olmasından dolayı ve tekstil
sanayimiz de üretimde pamuk kullanmasından dolayı ithalatla beslenmek
durumunda kalmıştır. Bakınız, burada ilginç bir rakam
var: 2002 yılında ithalatımız 549 bin ton lif pamuk, buna
karşılık tekstil ürünleri ihracatımız 4,5 milyar
dolar. Elimizde geçen yılki rakamlar var, 2013 yılı
rakamları önümüzde henüz yok. Bakınız, 2002 yılında
549 bin ton lif pamuk ithalatı yapılırken 2012 yılında
yapılan ithalat 618 bin ton. Yaklaşık yüzde 10luk bir
artış var pamuk ithalatında fakat ihracatta
artışımız 1,5 katına yakın; 11,7 milyar dolar.
Dolayısıyla, buradan görüyoruz ki ithal ettiğimiz ürünleri de
endüstriyel hâle getirerek, katma değer oluşturarak ülkemize
artı değer bıraktırmak için hem üreticimiz, sanayicimiz hem
de tarım çiftçimiz kazanmaktadır.
Sevgili arkadaşlar, pamukta
sertifikalı tohum kullanımı konusunda da 2002 yılında
pamuk tohumu ihtiyacımızın yüzde 70ini yurt içi tohumluk
üretimden karşılarken, 2011 yılında
ihtiyacımızın tamamını yurt içinden
karşılamışız. Yani, pamuk tohumu
ihtiyacımızın on yıllık süreç içerisinde
ithalatını sıfırlamışız, yerli tohum
üretimine önem verir duruma gelmişiz. Sağlanan desteklerle pamuk
üretiminde sertifikalı tohumluk kullanım oranı 2002
yılında yaklaşık yüzde 45 civarındayken 2011
yılında yaklaşık yüzde 85in üzerine
çıkmıştır.
Ben buradan Büyük Atatürkün sözüyle
veda etmek istiyorum: Köylü milletin efendisidir. Hepimiz köyden geldik,
hepimizin ceddinde, babasında, dedesinde bir köylülük vardır.
Oralardan şehirlere göç ettik, sonradan şehirli olduk ama
sanayileşerek, endüstrileşerek ülkemizin muasır medeniyetler,
milletler seviyesinde yer alması için de elimizden gelen gayreti
gösteriyoruz.
İnşallah, AK PARTİ
Hükûmetinin her alanda yapmış olduğu destekleme
çalışmalarıyla, öngörülü politikalarıyla ülkemiz 2023
yılı hedefleri içerisinde dünyanın 10 büyük ekonomisi içerisinde
yer alacak. Kısmet olursa da inşallah, ömrümüz varsa hep beraber
görürüz, millî gelirimizin 25 bin dolara çıktığını,
zenginleşen insanımızın ekonomik zenginleşmesine
paralel olarak kalkındığını, birçok yönden sosyal
olarak, kültürel olarak, sportif olarak nerelere geldiğini de görmüş
olacağız.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi
selamlıyor, Milliyetçi Hareket
Partisinin önerisinin aleyhinde olduğumuzu belirtiyor,
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Şahin.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Şimdi, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu önerisini
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım.
Öneriyi kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kâtip üyeler arasında
anlaşmazlık var. Elektronik cihazla oylama yapacağım.
İki dakika süre veriyorum ve
oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.54
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 17.07
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER : Tanju ÖZCAN (Bolu), Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101inci birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
önerisinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi, öneriyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Öneriyi kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı
vardır.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır; okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
3.- CHP Grubunun,
Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü ve 21 milletvekili tarafından
12/5/2013 tarihinde Bulgaristan'da yapılacak seçimlerde bir siyasi partiyi
destekleyen faaliyetlerde bulunan mülki idare amirlerinin faaliyetlerinin
araştırılması ve gerekli önlemlerin alınması
amacıyla 8/5/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun 8 Mayıs 2013 Çarşamba günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun, 08/05/2013
Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantısında,
siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Mehmet Akif Hamzaçebi
İstanbul
CHP Grup Başkan Vekili
Öneri:
Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü
ve 21 milletvekili tarafından 08/05/2013 tarihinde, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına "12 Mayıs 2013 tarihinde
Bulgaristan'da yapılacak seçimlerde bir siyasi partiyi destekleyen
faaliyetlerde bulunan mülki idare amirlerinin faaliyetlerinin
araştırılması ve gerekli önlemlerin
alınması" amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırma önergesinin (900 sıra no.lu), Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 08/05/2013
Çarşamba günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu önerisi üzerinde, lehte olmak suretiyle Tekirdağ Milletvekili
Sayın Emre Köprülü.
Sayın Köprülü, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; komşumuz
Bulgaristanda 12 Mayısta yani bu pazar günü genel seçim olacak. Söz
konusu seçimlerle ilgili AKP Hükûmetinin almış olduğu rol
üzerine, biraz önce okunan grup önerimiz kapsamında söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygılarımla selamlarım.
Sayın milletvekilleri,
bilindiği üzere, ülkemizde çifte vatandaşlık hakkına sahip
yurttaşlarımızdan yaklaşık 100 bini aşkın
kişi pazar günü yapılacak olan Bulgaristan seçimlerinde oy kullanacak.
Bizim Cumhuriyet Halk Partisi olarak arzumuz, bu seçimlerin Bulgaristanda
yaşayan soydaşlarımızın birliğine,
kardeşliğine katkı yapması, yaşanan
sıkıntılara çözüm getirecek sonucun ortaya çıkmasıdır.
Bizim tüm arzumuz ve beklentimiz budur. Yalnız, somut delillerle
ortadadır ki AKP maalesef ki bu idealde ve amaçta değildir. AKPnin
Türkiyede uygulamak istediği bölmeye, ayrıştırmaya yönelik
politikasının bir benzeri de bu seçimlerde Bulgaristan
vatandaşı soydaşlarımız için uygulanmaktadır.
Geçmişin ortak acılarının bir araya getirdiği
insanlar, AKPnin şahsi hırsı ve yıkmak istediği
kavramlar nedeniyle ayrıştırılmaya, parçalanmaya
çalışılmaktadır. AKP, Türkiyeyi ana vatanları olarak
gören soydaşlarımıza karşı -açık olarak
söylüyorum ki- ihanet içindedir.
Türkiye Cumhuriyeti hükûmetinin
görevleri, genel anlamda -açık olarak kanunlarla ve hukukla da bellidir
ki- seçimlerin sağlıklı bir biçimde yürütülmesi, demokrasinin
tam anlamıyla uygulanması, partiler arasındaki eşit
propaganda koşullarının sağlanmasıdır. Özel
olarak da, az önce de söylediğimiz gibi,
soydaşlarımızın sıkıntılarının
giderilmesine ve çözüme kavuşturulmasına yönelik politikalardır.
Görev ve amaç budur. Bu da olmak zorundadır.
Peki, gerçekler ne, uygulamalar ne?
Değerli milletvekilleri, gerçek olan ihanet, uygulama ise tam bir
rezalettir. Neden bunu böyle söylüyorum? Bakın, örneklerle anlatayım.
19 Ocak 2013 tarihi, çoğunluğunu Türklerin oluşturduğu Hak
ve Özgürlükler Hareketinin kurultayının yapıldığı
tarih. Genel Başkanları eski, Genel Başkanları, Ahmet
Doğanın bir konuşması, diyor ki
Hak ve Özgürlükler
Partisi Bulgaristanın 3üncü büyük partisi, 37 milletvekili var, birçok
belediye başkanlığına sahip. Diyor ki Bulgaristandaki Türk
partisinin Türk Genel Başkanı
İyi dinlemek lazım.
İyi dinleyin. diyorum çünkü AKPnin hiçbir temsilcisinin
olmadığı kurultaydan bahsediyorum. Bulgaristan
Başbakanı için, Bulgaristan Başbakanının
Bulgaristanda sanal bir Türk tehdidi yarattığını söylüyor,
toplumda demokrasiyi rafa kaldırıp Türk
düşmanlığı yarattığını söylüyor.
Dahası, Türk düşmanlığı yaratmaya çalışan
Bulgar Başbakanının Ankaradaki meslektaşını
aradığını ve kendisine bu konuda yardımcı
olmasını istediğini söylüyor ve devamında Maalesef
Ankaradaki meslektaşı da kendisine olumlu yanıt verdi. diyor.
Ne diyor biliyor musunuz Recep Tayyip Erdoğan için: Recep Tayyip
Erdoğan, Türk soydaşlarının aleyhine, Bulgaristanda Türk
düşmanlığı yaratmaya çalışan Bulgar
Başbakanıyla iş birliği içindedir. diyor. İşte,
gerçek olan bu.
Devamında başka bir somut
olaydan da bahsedelim: AKPnin Hükûmet olarak demokrasiyi savunması,
seçimlerin tarafsız bir şekilde yürütülmesini temin etmesi
gerekirken, bu onun için bir zorunluluk ve sorumluluk olmasına
rağmen, AKP seçimlerde bir siyasi partiyi destekler nitelikte tam bir
karar almış durumdadır. Milletvekilleri toplantılar
düzenlemekte, bu toplantılarda, oy kullanacak
yurttaşlarımızın yeni kurulan Hürriyet ve Şeref
Partisine oy vermelerini açık olarak istemektedir. Bir siyasi partinin bu
derece sürece müdahil olması, Bulgaristandaki soydaşlarımızın
arasına ayrım sokması, nifak sokması bu davaya
yapılacak en büyük ihanettir ve açık olarak söylüyorum, bu ihanetin
kaynağı da AKP Hükûmetinin ta kendisidir.
Şimdi, iş artık öyle bir
noktaya kadar gelmiş ki AKP, bırakalım kendi milletvekillerini, devletin
kaymakamlarını, devletin valilerini bile bu iş için kullanmaya
başlamış. Birçok yerde kaymakamlar, devlet görevlileri AKPnin
desteklediği parti için oy toplamaya çıkmışlar. Somut bir
örnek vereceğim: Bu nasıl bir görev ve vazife aşkıysa
Görev, vazife derken devlete olan görevden bahsetmiyorum; devlete değil,
AKPye olan vazife aşkından bahsediyorum. Gizli de değil, her
şey aleni. Tekirdağ ilinin Çorlu ilçesinin Kaymakamı
-yaklaşık 10 bin çifte vatandaşın oy kullanması
beklenen bir ilçe- gazetelere yaptığı açıklamada diyor ki:
Devletimiz bir karar almış. Devletimiz Bulgaristanda yapılacak
seçimlerde Hürriyet ve Şeref Halk Partisini destekliyor. Hızını alamayan
Kaymakam, ilçedeki bütün muhtarları, belde belediye
başkanlarını topluyor ve diyor ki: Devletimiz karar aldı.
Bu parti için çalışın. Muhtarlıklara bu partinin
afişlerini asın. Dahası Herkes bu partiye oy versin. diyor.
İnsanlar nüfus müdürlüklerine gidiyorlar oy kullanma belgelerini almak için,
görevlendirilen memurlar vatandaşlara Hangi siyasi partiye oy
vereceğinizi biliyor musunuz? diye soruyor.
Şimdi, böyle bir uygulama olabilir
mi? Bu rezilliktir. Bu rezilliği hiç kimsenin bu ülkeye yaşatmaya da
hakkı yoktur. Kaymakamın görevi, yalnız, seçimin
sağlıklı bir biçimde yürümesini sağlamaktır,
vatandaşın oy tercihini etkilemek değildir. Sonra, başka
bir devletin iç işlerine karışmaya kimin ne hakkı var?
Kaymakamlar kendilerinde nasıl bu hakkı bulur? Kim bu kararı
almış? Kaymakam diyor ki: Devletimiz bu kararı
almış.
Şimdi, Hükûmetten bir bakan ya da
Hükûmeti temsil edecek biri açık olarak buna cevap vermeli. Bu devletin
kaymakamı propaganda yapıyor ve Devlet karar aldı. diyor.
Hükûmetin bir yetkilisi çıksın bu kürsüye, desin ki: Biz böyle bir
karar aldık. ya da Almadık. açık olarak. Hükûmetin bu konuda
sessiz kalması kabul edilemez. Kaymakamların sözleri çok ciddi, somut
örnekler taşıyor.
Şimdi, dahası da var. Öyle
bir noktaya gelmiş ki Hükûmet, sanki dış politika konusunda
bütün işleri halletmiş, Suriye batağından
çıkmış, Suriyedeki sorunları çözmüş. Sıra
gelmiş Bulgaristandaki problemleri halletmeye mi?
Allah aşkına,
Bulgaristandaki seçimlere müdahale etmeyin. Soydaşlar hangi partiye oy
vereceklerini bilirler. Bu, AKPnin telkiniyle, yönlendirmesiyle olacak
işler değildir. Anlıyoruz ki soydaşların desteklenmesi
yerine AKP onları bölmeyi, parçalamayı, aralarına nifak
sokmayı, birkaç partiye onları ayırmayı seçmiş. Ama bu
bizi şaşırtmıyor. Neden şaşırtmıyor?
Çünkü bir siyasi partiyi temsil eden, özellikle AKPyi temsil eden biri bir
şey söylüyorsa bunun aksinin çıkacağını bizim tahmin
etmemiz lazım. Neden bunu böyle söylüyorum? Çok değil, birkaç ay önce
Bülent Arınç bu kürsüye çıkmış, Bulgaristanla ilgili AKP
Hükûmetinin tavrını söylemiş ama Bizi
şaşırtmasın. dedim ya, tam tersi çıkmış. Ne
demiş, biliyor musunuz 22 Ocak 2013 tarihinde? Mecliste konuşuyor,
Bulgaristandaki Türk partilerine ve onların çalışmalarına
biz eşit mesafedeyiz. Onların birlik ve bütünlük içerisinde
olmaları bizim temennimizdir. Biz -isim de veriyor- Ruşen
Rızaya da Lütfi Mestana da Kasım Dala da eşit mesafedeyiz,
hepsini severiz. diyor. Ama görüyoruz ki AKPnin talimatıyla
aralarını bölmek, parçalamak için her türlü işlem meşru
sayılıyor.
Şimdi, sayın milletvekilleri,
şunu da hatırlatmak zorundayım: Bir devlet başka bir
devletin iç işlerine karışmamalıdır, Türkiye
Cumhuriyeti başka bir devletin iç işlerine
karışmamalıdır; nasıl kendi iç işlerine
karışılmaması gerekli ise. Ancak, bir örnek vereyim bugün
yapılanlarla alakalı. Biliyorsunuz, artık yurt dışında
yaşayan vatandaşlarımız, soydaşlarımız da oy
kullanacaklar. Siz şunu kabul edebilir misiniz; örnek vereyim, Almanyada
oy kullanılacağı zaman Alman makamlarının şu
siyasi parti, bu siyasi parti yönlendirmeleri sizi rahatsız etmez mi?
Devlet, hayal gücüyle ya da kanun, kural tanımadan yönetilemez. Biz, bu
ülkedeki görevlilere hukuka ve devletin teamüllerine uymak zorunda
olduklarının hatırlatılmasını temenni ediyoruz ve
grup önerimize de destek istiyoruz.
Saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Köprülü.
Grup önerisi üzerinde ikinci
konuşmacı, aleyhinde olmak suretiyle, Diyarbakır Milletvekili
Sayın Altan Tan.
Sayın Tan, buyurun. (BDP
sıralarından alkışlar)
ALTAN TAN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 12 Mayıs 2013
tarihinde yani bu hafta sonu Bulgaristanda seçimler yapılıyor ve
şu an tartıştığımız konu da şu: Türkiye
devleti adına birileri Bulgaristan seçimlerine müdahale ediyor ve Bulgaristan
vatandaşı olan Türklerin, özellikle de Türkiyede oturanların
belli bir partiye oy vermesi için
faaliyet yürütüyor.
Şimdi, bunu iki ana
başlık altında değerlendirebiliriz: Birincisi çok klasik
bir ibare; işte, kimse kimsenin iç işlerine
karışmasın, Türkiye de Bulgaristan da dâhil başka
devletlerin iç işlerine karışmasın. Bunu dönem dönem
Türkiye Cumhuriyetinin en yetkili ağızlarından,
Cumhurbaşkanı, Başbakan, Meclis Başkanları, Başbakan
yardımcılarının ağzından da duyuyoruz ama hemen
arkasından da şu savunma geliyor. Efendim, deniliyor ki: Bu kitapta
böyle yazıyor ama dünya siyasetinde herkes bir başkasının
işine karışıyor, dolayısıyla biz de
karışırız.
Şimdi Biz de
karışırız dediğiniz vakit bir şeyi de kabul
etmeniz lazım eğer bunu meşru bir hak olarak görüyorsanız,
o hâlde bir başkalarının da sizin iç işlerinize
karışmasından şikâyet etmemeniz gerekir; birincisi bu.
İkinci bir önemli nokta şu: Devlet veya Hükûmet bir karar aldı,
dış politikada açık veya gizli bir angajman içine girdi. Bunu
nasıl alacak, bunun kuralları ne, bunun mercisi ne? Devlet adına
kim hareket edecek? Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanı
veya Özel Harp Dairesi Başkanı veya Özel Kuvvetler Dairesi kendi
başına böyle bir karar alabilecek mi? Amerika Birleşik
Devletlerinde bile bugün dünyanın siyasal eylemlerinden ve
operasyonlarından dolayı sıkça suçladığı
İsrailde bile bunlar belli bir mekanizma içerisinde cereyan ediyor; ya
kongreden geçiyor ya meclisten geçiyor ya hükûmet, bunu ana muhalefet partisi
veya diğer muhalefet partileriyle bir şekilde görüşüyor Dünyanın
birçok ülkesinde bu operasyonlar, bu ilişkiler, yine, belli bir nizam ve
düzen içerisinde gerçekleşiyor.
Şimdi, soruyoruz: Birincisi,
Hükûmet, böyle bir kararı neye istinaden aldı? Kime
danıştı? Meclisi bilgilendirdi mi? En azından ana muhalefet
partisi başta olmak üzere diğer muhalefet partilerinin
sorumlularıyla, genel başkanlarıyla, yetkilileriyle bir
şeyi paylaştı mı? Eğer bunların hiçbirisini
yapmadıysa kendi başına, tek başına Ben
istediğimi yaparım. politikaları nereye götürür? Felakete
götürür, felaket olmasa bile bir yerde küçük düşürülmeye ve trajikomik
hâllere düşürür. İşte, bu hâllerden birisi Irakta
başına geldi Türkiye Cumhuriyeti devletinin.
Yine, Ankarada Sayın Başbakanla Sayın
Dışişleri Bakanı kafa kafaya verdiler, dediler ki: Biz, bu
Irakı kendi kafamıza göre yöneteceğiz. E, ne yapalım?
Tarık Haşimiyi Iraka başbakan yapalım. Ondan sonra da
Bağdata oturtalım. Bağdat bizim çiftliğimiz olur. Ne oldu
yani sonunda ne oldu? İşte, Tarık Haşimi, Bağdatta
bırakınız oturup da Bağdata hükmetmeyi, Bağdata
giremeyecek bir hâle geldi. Aynı şey Suriyede yaşandı. Yine,
Ben, Katar sermayesiyle, Suudi Arabistan sermayesiyle El Kaideyi,
Talibanı, El Nusrayı Halepe sokayım, Şama sokayım,
ondan sonra da bildiğim politikaları uygulayayım, Suriyeyi de
ben yöneteyim... Ne oldu sevgili
arkadaşlar? İşte tablo ortada. Gazzeye gideyim. Gazzeye neye
gidiyorsun? Ya İsraille anlaşarak o ambargoyu delmek üzere
anlaşmalı bir barış için gidersin Gazzeye veya
İsraile rağmen bir tavır koyarak, ambargoyu delerek gerekirse
kavga etmeye gidersin. Barış için gidemiyorsun, kavga etmek için
gidemiyorsun. Peki, neye gidiyorsun? Ben Yozgata, Çoruma, Kayseriye, Konyaya,
Erzuruma diyeyim ki: Ben kahramanlık yaptım. onlar da eğer -avamî
tabiriyle- yerlerse bundan siyasette bir oy devşireyim.
Değerli arkadaşlarım, bu
şekilde dış politika olmaz, bunu defalarca söyledik burada.
Evet, Türkiye Cumhuriyeti büyük bir devlettir. Evet, Türkiye Cumhuriyeti
reddimiras yapamaz. Bana sorarsanız, beni de, sizi de, hepinizi de Suriye
de ilgilendirir, Çeçenistan da ilgilendirir, Bulgaristan da ilgilendirir, Bosna
da, Yunanistan da, Orta Asya da, Orta Doğu da, Kudüs de, Bağdat da,
Erbil de her yer bizi ilgilendirir. Tarihî mirasımız var,
geçmişimiz var, akrabalıklarımız var, kültürel
birliğimiz var. Ama nasıl ilgilendirir? Babamızın
çiftliği gibi de ilgilendirmez. Dünyada geçerli olan kaideler, kurallar,
uluslararası hükümler var; bir. İkincisi de, yapılacak
politikanın bir millî anlaşmayla, uzlaşmayla, muhalefetiyle
iktidarıyla, bütün siyasi partileriyle bir ortak irade hâline getirilme
mecburiyeti var. Yoksa biraz evvel saydığım örneklere ilaveten
150 bin Kıbrıslı Türkün bile kalmadığı
Kıbrıstaki acınacak duruma düşersiniz. Kırk yıl,
otuz dokuz yıl oldu, kırkıncı yıla girdi, kırk
yıl boyunca Kıbrısa yatırım yaparsınız, her
sene eski parayla şu kadar katrilyon veya şu kadar milyar dolar para
aktarırsınız; bir fuhuş merkezi, bir kumarhane merkezi, bir
kara para ve bankaların offshore merkezinden öteye bir şey elinizde
kalmaz dönüp baktığınız vakit. Onun için bu dış
politikanın Irakla, Suriyeyle, Çeçenistanla, Kafkaslarla, Balkanlarla,
Kuzey Afrikayla, Orta Doğuyla, Gazzeyle ilgilenmenin bir siyasal
felsefesinin olması lazım, bir realitesinin olması lazım,
dünyadaki genelgeçer uluslararası prensiplerle uyumlu olması
lazım ve bunların hepsinden de önemlisi bu Meclisin bilgisi ve ittifakı
dâhilinde olması lazım.
Ben, Bulgaristandaki Türk
kardeşlerimize de buradan sesleniyorum: Aman, iktidar kimi desteklediyse
evi yıkıldı, evi yıkıldı. Tarık
Haşimiye sorun, Suriyedekilere sorun, Gazzedekilere sorun, bakın
bu arkadaşlar kiminle ilgilenmeye kalktıysa adamların durumu çok
daha kötüye gitti.
Dolayısıyla, buradan
hareketle bir şey daha söylemek istiyorum: Bir de Bulgaristan
vatandaşı Türklerin oy kullanmasıyla ilgileniyorsunuz. Peki, bu
kadar senedir, bu cumhuriyet kurulalı doksan sene oldu, Büyük Millet Meclisi
açılalı doksan üç sene oldu hâlâ bizim Türkiye dışında
5 milyonun üzerinde vatandaşımız var ve bunlar oy
kullanamıyorlar. Bir Bulgaristan bile, daha dün eleştirdiğiniz,
küçümsediğiniz Bulgaristan bile demokrasisini belli bir standarda getirip
ülke dışındaki yurttaşlarına oy
kullandırabilirken, biz hâlâ Almanyada yaşayan 3 milyon
vatandaşımıza oy kullandıramıyoruz. Peki, bu konuda
Hükûmet neler yaptı? Bu konuda ne gibi hazırlıkları var?
İşte, önümüzde çok kısa bir müddet sonra, belki bir buçuk sene
sonra, iki sene sonra bir milletvekilliği seçimi var, daha önce bir
cumhurbaşkanlığı seçimi var ama 5 milyon
yurttaşımız bu konuda bir irade beyanında bulanamayacak.
Siz bunları seçimlere bir ay kala mı organize edeceksiniz, on
beş gün kala mı organize edeceksiniz? Yani bugün Bulgaristan, Irak,
Suriye seçimlerinden önce bu mevzularla ilgilenme mecburiyeti vardır.
Bulgaristan meselesi
açılmışken de bir mevzuya daha parmak basayım:
İktidarın sıkça dile getirdiği bir şey var: Biz,
bölgesel milliyetçilik peşinde değiliz, dinî milliyetçilik, etnik
milliyetçilik peşinde değiliz. diyor. Soru önergesiyle sordum,
İçişleri Bakanlığından resmî cevap geldi. Mübadele
rakamları hariç
Mübadelede biliyorsunuz Balkanlardan 1,5 milyona
yakın Türk asıllı veya Müslüman -Boşnak da olabilir,
Arnavut da olabilir- vatandaşlarımız bir şekilde Türkiye
Cumhuriyetine geldiler ama ondan sonra, mübadelenin dışında
Türkiye Cumhuriyeti birçok kesime vatandaşlık verdi. Daha önce
Bulgaristan vatandaşı olan 100 bin kişiye vatandaşlık
verirken Suriye vatandaşları içerisinde vatandaşlık
verdiği rakam 6 bin. İşte, hangi milliyetçiliğin
yapıldığı da yine burada ortada. Devlet idarecilerini
ciddiyete davet ediyoruz, Bulgaristandaki Türk kardeşlerimize de
başarılar ve özgür bir yaşam temenni ediyoruz.
Saygılarımla. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Tan.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi lehinde olmak üzere, üçüncü
konuşmacı Bursa Milletvekili Sayın Necati Özensoy.
Buyurun Sayın Özensoy. (MHP
sıralarından alkışlar)
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin
vermiş olduğu araştırma önergesiyle ilgili Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, Türkiye Cumhuriyeti, öncelikle
Osmanlının küllerinden meydana gelmiş bir devlet. Böyle olunca
Osmanlının gerileme döneminde özellikle 93 Harbi diye anılan
1877-1878deki Osmanlı-Rus Savaşında yoğun bir
şekilde başlayan göç ta 1989a kadar devam etmiş ve Türkiye
âdeta Osmanlının coğrafyasının bir modeli olmuş.
Özellikle Bursa -benim bölgem olan, Milletvekili olduğum il olan- bunu çok
daha ayrıntılı bir şekilde yansıtıyor.
Bursanın demografik yapısına baktığımızda,
Balkanlardan göç eden başta olmak üzere Rumeliden, Batı Trakyadan,
Kafkaslardan, Anadolunun birçok yerinden gelmiş
soydaşlarımız, vatandaşlarımız yaşıyor
Bursada. Hâl böyle olunca, Türkiye'nin dışında nerede bir Türk
varsa onun derdi bizim derdimiz, onun sevinci bizim sevincimiz hâline
gelmelidir çünkü acılarımız geçmişte bir, sevinçlerimiz
geçmişte bir olmuş ve hâlen daha akrabalarımızın
olduğu, akrabalık bağlarımızın da olduğu
insanların yaşadığı hinterlantlar buralar.
Dolayısıyla buralarla ilgili bir siyaset ortaya konulacağı
zaman biraz daha dikkatli, biraz daha akılcı siyasetler üretilmeli ve
hatta bunu bir Hükûmet politikası değil, partilerüstü hâle getirerek
burada Meclisin de mutabakatıyla bu politikalar yürütülmeli. Elbette
geldiğimiz, dünyanın geldiği bir noktada birtakım
başka ülkelerin iç işlerine direkt müdahale şeklinde değil
ama onlarla dostluk ilişkileri içerisinde, onlarla bu anlamda bu köprüleri
kuracak, oradaki insanlarımızın da refah seviyesinin yükselmesi,
daha insanca yaşamalarını temin etmek adına Türkiye
Cumhuriyeti devleti olarak ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin en büyük, en
yüksek organı olan Meclisin de bu konuda çok dikkatli politikalar,
siyasetler ortaya koyması gerekmektedir.
Geçmişte bu bölgelerde çok büyük
acılar yaşandı, hatta çok yakın tarihlerimizde çok büyük
acılar yaşandı. Türkiye Cumhuriyeti devletiyle ilgili birçok
ülke -veya birçok güruh diyelim- hesap sormaya kalkıyor, işte,
soykırımdan bahsediyor. Dünya tarihine
baktığımızda Türkler kadar soykırıma
uğrayan, acı çeken bir millet var mıdır acaba?
İşte 1944. 18 Mayıs geliyor. 1944ün o sürgün
yıllarında yüz binlerce soydaşımızı, hiçbir suçu
olmadığı hâlde, hiçbir hak istemedikleri hâlde, tren
vagonlarına doldurarak, âdeta hayvan gibi üst üste doldurarak yollarda
yarısının vefat etmesine vesile olduğu yılları
çabuk unuttuk. En son 89 göçünün vesile olmasına geldiğimizde o yıllarda
Bulgaristandaki soydaşlarımıza Siz Türk değilsiniz,
Müslüman Bulgarsınız, bunun için adlarınızı
değiştireceksiniz. diye zorla, silah zoruyla, kafalarına silah
dayayarak bunları yaptırmışlar, karşı
çıkanları da Belenede çalışma kamplarına
göndermişler ve bu yaşananların tarihi de çok değil, daha
yirmi üç, yirmi dört sene öncesinde yaşanan olaylardan bahsediyorum.
Şimdi, böyle acıların yaşandığı,
kalplerimizin bir atması gereken bu yerlerde böyle ulu orta politikalarla,
ulu orta siyasetlerle orada yaşayan soydaşlarımıza ne
verebiliriz veya o ülkelerle dostluk köprülerini bu şekilde nasıl
daha da güçlendirebiliriz? Evet, maalesef, bunu, ben Bursa milletvekili olarak,
Bursada yaşayan soydaşlarımızın özellikle genel
merkezi olan BAL-GÖÇteki yetkililere, diğer derneklere ne şekilde
baskılar yapıldığını, onlara neler
söylendiğini cümle cümle biliyorum. Bunu söyleyenler de maalesef...
İşte burada ifade edildiği gibi, kaymakam bazında, hatta
valilik bazında resmen onları toplayarak, tehditler ederek,
seslerinin kesilmesini isteyerek, hatta tam tersine başka bir partiyi
desteklemelerini isteyerek baskı altına alınmaktalar.
Şimdi, bakın, buradan kürsüye
çıkan hatipler her zaman ifade ediyorlar, hele hele Adalet ve
Kalkınma Partisi hatipleri diyorlar ki: Halka rağmen bir şey
olmaz. Biz halka rağmen bir şey yapmayız. Bakın, işte
halk bize yüzde 50 oy verdi. Peki, halkın iradesine, Türkiye Cumhuriyeti
devletinde çifte vatandaş olan Bulgaristanda oy kullanacak olan
insanların iradesine niye saygı göstermiyorsunuz? Yani onlar,
Bulgaristandaki gelişmeleri yakından takip etmiyorlar mı?
Geçmişte o acıları yaşayanlar o insanlar değil mi? Siz
nereden bileceksiniz yarınlarda orada birtakım yanlış
politikalarla o insanların yine birtakım yanlışların
içerisine düşerek acılar çekmeyeceğini? Nasıl böyle bir
kumar oynarsınız? Hangi yetkiyle bunları yaparsınız?
Bakın, Bursada yaşayan
soydaşlar için söylüyorum: Son derece rahatsızlar, artık şahsiyetsizleştirmek noktasında bile baskılar var. BAL-GÖÇün veya Bulgaristandan
gelen diğer soydaşlarımızın kurduğu derneklerin
başındaki insanların hepsinin aklı başında
olduğunu, profesör, doçent, öğretmen vesaire, okumuş
yazmış, bu acıları çeken insanlar olduğunu
bildiğimiz hâlde niye bu baskılar yapılıyor?
Lütfen, oradaki seçimlerle
alakalı, orada insanların geleceğini belirlemek adına
sandığa gittiğinde o sandıktaki iradeye Adalet ve
Kalkınma Partisi müdahale etmesin ve biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak
da önümüzdeki hafta yapılacak olan bu seçimlerde kurulan sandıklarda,
sandıkların çevresinde eğer bu müdahalelere şahit olursak,
bizim tepkimiz de çok daha farklı olacaktır. Bunu da buradan ilan
etmek istiyorum.
Türkiye
Cumhuriyeti devleti artık korku devleti hâline geldi. Sanayiciler, iş
adamları korkar hâle geldi, esnaf korkar hâle geldi. Korkmayan yok. Bu
zulüm nereye kadar gidecek? Peygamber Efendimiz demiyor mu Ayrılıkta
azap, birlikte rahmet vardır. diye? Niye Bulgaristandaki
soydaşlarımızın oylarını bölmeye, parçalamaya
çalışıyoruz?
Değerli
milletvekilleri, buna bir son vermek üzere de bu önergeyi de kabul etmeniz
dileğiyle hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özensoy.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu önerisi üzerinde son konuşmacı Bursa Milletvekili
Hakan Çavuşoğlu, aleyhinde olmak şartıyla.
Buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlarım.
Sayın
milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi, hafta sonu Bulgaristanda
yapılacak olan erken genel seçimlerden yola çıkarak, Tekirdağ
Çorlu ilçesi Kaymakamı tarafından sarf edildiği iddia olunan bir
kısım sözleri de gerekçesine dercederek, Hükûmetimizi başka
ülkelerin iç işlerine karışmakla itham etmektedir.
Sayın
milletvekilleri, bildiğiniz gibi Bulgaristanda yapılacak seçimlerle
ilgili olarak ülkemizde yaşayan Bulgaristan vatandaşı
soydaşlarımızın oy kullanabilmesi için Türkiyede
sandıklar oluşturulmakta ve oy kullanmaları
sağlanmaktadır. Nitekim Tekirdağ ilimiz ve Çorluda da bu
sandıklar oluşturulacaktır. Bu nedenle, bu bölgede ve
başkaca bölgelerde mülki idare amirlerimizin, Bulgaristan seçimlerinde oy
kullanma hakkına sahip olan soydaşlarımızla ilgili olarak
seçimlerin sağlıklı yürütülmesi, sandık güvenliğinin
sağlanması gibi hususlarda hassasiyet içinde olması tabiidir.
Kaldı ki Bulgaristan Hükûmeti de bu amaçla Dışişleri
Bakanlığımıza izin için başvuruda bulunmuş,
Dışişleri Bakanlığımız tarafından da bu
başvuru 26 Mart 2013 tarihinde olumlu olarak yanıtlanmıştır.
Nitekim bu izin neticesinde, Bulgaristan Merkez Seçim Komisyonu kararıyla
Türkiyenin değişik illerinde 86 seçim sandığı
oluşturulmuştur. Öte yandan, Bulgaristan Hükûmetinin Türkiyedeki büyükelçilik
ve konsolosluk temsilcileri bölge mülki idare amirlerini ziyaret ederek, bu
sandıklarda oy kullanacak Bulgaristan vatandaşlarının rahat
oy kullanabilmesi ve sandık güvenliğinin sağlanması gibi
hususlarda yardımcı olunmasını istemişlerdir. Sonuç
olarak, bölgede görev yapan mülki idare amirlerimiz Bulgaristan Hükûmeti ile
iş birliği içerisinde gerekli tedbirleri almaktadır, öneri
konusu yapılan olayın özü de bundan ibarettir.
Sayın milletvekilleri, hâl böyle
olmakla birlikte Hükûmetimizi Bulgaristanın iç işlerine
karışmakla itham edip zan altında bırakarak AK PARTİ
ve Hükûmete karşı bir muhalefet alanı oluşturmak
soydaşlarımızın faydasına olmayacağı gibi
CHPye de bir yarar getirmeyecektir. Konu, dış politika ya da bütün
partilerin ortak değeri olan soydaşlarımız olduğunda,
atılacak adımların, sarf edilecek sözlerin titizlikle
atılması ve seçilmesi gerekmektedir. Bu Meclis çatısı
altında bulunan hiçbir partinin, başka ülkelerde yaşayan
soydaşlarımızın tüm haklarına kavuşmuş
olarak refah ve huzur içinde yaşamalarından başka bir şey
düşünmeyeceği şüphesizdir. Biz gerek Balkanlarda gerek
Kafkaslarda ya da dünyanın her neresinde olursa olsun tüm
soydaşlarımızı, yaşadıkları ülkelerle
Türkiyeyi yaklaştıran insani ve kültürel bir köprü olarak
değerlendiriyor ve onları eşit haklara sahip vatandaşlar
olarak görmeyi arzu ediyoruz. Bunun için de
soydaşlarımızın, bulundukları ülkelerde
barış içinde ve en yüksek demokratik katılımla siyasi
hayata katılmaları Hükûmetimizin temel öncelikleri arasında yer
almaktadır.
Sayın milletvekilleri, bu kürsüden
bu öneriyi vererek, Hükûmetimizi başka ülkelerin iç işlerine
karışmakla itham eden CHPli arkadaşlarıma seslenmek
istiyorum: Değerli arkadaşlar, mevzu
soydaşlarımızın hak, hukuk ve refahı olduğunda
kimse bizden objektif olmamızı beklememelidir. Bizim yerimiz elbette
soydaşlarımızın yanı olacaktır. Önceki hükûmetler
döneminin dış politika parametreleriyle hareket edip içe kapanarak
yanı başımızda olup bitenlere ve
soydaşlarımızın sıkıntılarına seyirci
kalmamız mümkün değildir.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Bölerek
mi yapacaksınız?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla)
Bugün, demokrasilerde partiler kurulabilir, herkes eşit şartlar
altında mücadeleye girişebilir; bu, demokrasinin en temel
şartlarından bir tanesidir. Bir parti kurulmuşsa, bizim Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti olarak bu partiye Kurulmayın. mı dememiz
gerekiyor?
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Taraf
olmayacaksın, taraf!
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Taraf
oluyorsun.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla)
Bugün soydaşlarımızın azınlık olarak
yaşadığı devletlerin yöneticileri Türkiyenin
soydaşlara yönelik her türlü girişimine kendilerinin iç işlerine
karışıldığı iddiasıyla
karşılık vermektedirler. Nasıl olur da ana muhalefet
partisi de soydaşlarımızla ilgili olarak bu ülkelerin
argümanlarıyla örtüşecek şekilde bir retorikle karşı
çıkmaktadır?
Sayın milletvekilleri, biraz önce
de ifade ettiğim gibi, Türkiye soydaşlarımızın
bulundukları ülkelerde gerçekleştirilen seçimlere azami derecede
katılımı sağlamalarını özendirecek bir
yaklaşım içerisinde olmuştur. Bu, sadece hükûmetlerimiz
döneminde değil, AK PARTİ iktidarından önceki hükûmetler
döneminde de aynı yaklaşım sergilenmiştir. Örneğin,
Bursada bir Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili oy kullanmak üzere yola
çıkan soydaşlarımızın otobüsüne de binip bu minvalde
konuşmalar gerçekleştirmiştir. Bu, yazılı ve görsel
medyada yayınlanmıştır. Yine, yirmi üç yıldan bu yana
yaklaşım bu olmakla birlikte neden bu grup önerisi verilmiştir,
anlamak mümkün değildir.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa)
Kaymakamları alet ettiniz, kaymakamları!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla)
Değerli arkadaşlar, Türkiyenin devlet politikası bellidir.
Bizim nerede bir soydaşımız varsa biz orada bulunmayı
kendimize bir görev addediyoruz.
Bakınız, bu bölgelerin
insanları, soydaşlarımız, akraba topluluklarımız
yıllarca görmezden gelindi, sorunları çözülme noktasında hiçbir
adım atılmadı. Ben size birkaç örnek vermek istiyorum. Ben, o
bölgede yaşamış, büyümüş ve o bölgede bulunmuş bir
kardeşiniz olarak size sesleniyorum: Bu ülkeye gelen kardeşlerimize,
orada yaşamış oldukları sıkıntılar
karşılığında buraya gelen kardeşlerimize
yıllarca burada ikamet tezkeresi verilmedi. Üç ay süreyle sürekli maaile,
dörder, beşer kişilik olarak, 75 lira harç ödemek suretiyle
giriş çıkış yaptılar, gümrükten mühürlerini vurdurup
döndüler. O zaman nerelerdeydiniz? Neden bunları yapmadınız? (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Size bir şey sormak istiyorum: 1989
yılında göçe maruz kalan soydaşlarımız buraya
geldiklerinde Bulgaristanda yapmış oldukları bütün
çalışmaları bertaraf edildi, yok sayıldı ve buraya
geldiler. Siz neden bunların oradaki çalışmalarına
-borçlanmak suretiyle- yasa çıkarmadınız?
MAHMUT TANAL (İstanbul) O dönem askerî darbe
Cumhuriyet Halk Partisini kapatmıştı, senin bilgin yetersiz o
konuda.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Siz 91
yılında SHP-DYP Hükûmeti döneminde hükûmet ortağı
değil miydiniz?
Değerli arkadaşlar, 2002den sonra
hiçbir şey eskisi gibi değil. Bakınız, bugün Balkanlarda,
Kafkaslarda, dünyanın her neresinde olursa olsun yaşayan bütün
soydaşlarımız göğsü dik, başı dik bir
şekilde, yere sağlam basarak, güçlü basarak yürümeye devam ediyorlar.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Öyleydi de size
kadar öyleydi.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Çünkü arkalarında
ana vatan olarak gördükleri Türkiye ve onun bir hükûmeti var.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Hangi problemi
çözdünüz Hakan Kardeşim, onu söyle, yuvarlak konuşma!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Sevgili
kardeşlerim, size şunu söylemek istiyorum: TİKA bugün yılda
2 milyar dolarlık yatırım yapıyor
soydaşlarımıza ve akraba topluluklarımıza. Yurtdışı
Türkler ve Akraba Topluluklarını bizim Hükûmetimiz kurdu.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Ayıp,
ayıp! TİKAyı kim kurdu, TİKAyı?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Yunus Emre
Enstitüsü bugün o bölgelerde soydaşlarımızın da
dışında o bölge insanlarının, yabancıların
Türkçe öğrenmesine vesile oluyor.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Dış
Türklerden sorumlu bakanlık vardı, bakanlığı
kaldırdınız.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Değerli
kardeşlerim, bakınız, soydaşlarımız göçe maruz
kaldıktan sonra Türkiyeye geldiklerinde kendilerinden kendilerine bir
ikametgâh tesis edileceği noktasında paralar toplandı ama daha
sonra bunlar verilmedi, gerçekleştirilmedi. Peki, siz yıllar boyu
neden bu paraları iade etmediniz? Bizim Hükûmetimiz iade etti. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Sevgili arkadaşlar, ben bu duygu ve
düşüncelerle, dış politika veyahut da soydaşlar üzerinden
bir muhalefet zemini oluşturmanın Türkiyeye de,
soydaşlarımıza da, hele hele ana muhalefete de hiçbir fayda getirmeyeceğini
söylemek istiyorum. Bu duygu ve düşüncelerle öneriye karşı
olduğumuzu belirtiyor, hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Çavuşoğlu.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurun efendim.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Sayın
Başkanım, sayın hatip az önce bazı konuşmalarında
hem Meclise hem de televizyonları başında bizi izleyen Türk
halkına yanlış bilgiler vermiştir. Bunları somut
delillerle çürütmek isterim, gerçeği açıklamak isterim.
BAŞKAN Sayın Köprülü,
şimdi, bir önerge veriliyor, lehte ve aleyhte konuşmalar oluyor.
Herkes de kendi söylediğinin doğru olduğunu iddia ediyor. Bunun
bir ölçüsü yok, kusura bakmayın. Şimdi açıklamanız gereken
bir şey varsa oradan lütfen bir açıklama yapın ve bitirelim.
Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, müsaade eder misiniz?
BAŞKAN Bir dakika Sayın
Başkanım, şu açıklamayı yapsın, bir saniye.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkanım, o konuyla ilgili.
BAŞKAN Hayır,
açıklamasını söyledim, rica ediyorum, yapsın, ondan sonra
size söz vereceğim.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
12.- Tekirdağ
Milletvekili Emre Köprülünün, Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlunun
CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın hatip az önce Çorlu
Kaymakamıyla ilgili Seçimlerin selametini yürütmek bakımından
yapılan bir toplantı. demiştir. Herhâlde kendisi konuyu
araştırmışsa görecektir -ki elinde gazete haberleri vardır-
Kaymakam, açıklamasında açık olarak diyor ki: Devletimiz
Hürriyet ve Şeref Halk Partisini destekliyor. Bugüne kadar bu partiyi
desteklemiştik ama bundan sonra bu partiyi destekleyeceğiz.
Devletimiz bu doğrultuda karar aldı. Ben de Hükûmeti, devleti temsil
eden Kaymakamın bu doğrultuda yaptığı açıklama
gereğince şunu soruyorum: Hükûmetin bir temsilcisi çıksın,
konuşsun, Mecliste bir karar alınmadı. Bakanlar Kurulunda böyle
bir karar mı aldılar? Bunu bir anlatsınlar bize.
BAŞKAN Teşekkür ederim
efendim.
Sayın Başkan, buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkanım, biraz önce hatip konuşurken cümlelerinin
arasında AK PARTİ iktidarı ve Hükûmet ihanet içindedir. diye
bir söylemi de kullandı. İzin verirseniz ona cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın
Başkanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Efendim,
bize niye burada verdiniz?
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, Tekirdağ Milletvekili Emre
Köprülünün CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında
Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Milletvekili, siz düzeltmek için söz hakkı aldınız,
ben sataşmaya cevap veriyorum.
Bakınız, değerli
milletvekilleri, Hakan Çavuşoğlu kardeşimiz yurt
dışında yaşayan Türk dünyasının geldiği
noktayla ilgili özet bilgiler vermeye çalıştı. On dakikaya
sığmayacak, on yılda yapılan işler; on dakikada
değil, yüz saatte de anlatılmayacak işler yapıldı.
Yurt dışını gezdiğinizde, gördüğünüzde
başı öne eğilmiş vatandaşların Türk
olduğunu, Türk olmaktan korktukları bir süreçte; başları
dik gezen, Türk olduklarını, Türkiye Cumhuriyeti devletinin
vatandaşı olduklarını gururla ifade eden bir Türk
topluluğuyla karşı karşıya kaldınız.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Bir daha tekrar etsene onu, o
çok güzel oldu, bir daha söyle Türk olduklarını.
BAŞKAN Lütfen dinleyelim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bir taraftan Türk
dünyasından bir taraftan Balkanlardan, Avrupadan, dünyanın neresinde
olursa olsun, hangi ülkesinde bulunursa bulunsun bir Türkün
başının dik gezmesine vesile olan Türkiye Cumhuriyeti hükûmetine
herkes şükranlarını ifade ediyor.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) Ya TCleri
kaldırıyorsunuz, TCleri.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Yani bunu
dışarıdakiler çok iyi anlıyor da sizin anlamanız
mümkün değil.
Araştırma önergesinin 1inci
sayfasının son paragrafında bir cümle var, onu sizlerle
paylaşıyorum: Yıllardır yaşadıkları
ülkelerde siyasi baskı ve saldırılara maruz kalan, etnisiteyi,
inanç farklılıklarını körükleyen politikaların kurbanı
olan soydaşlarımız, bugün her zamankinden daha çok birlik ve
beraberliğe ihtiyaç duymaktadır. Bakınız, sanki burada
konuşan Milletvekili Bulgaristan Parlamentosunun temsilcisi, savunucusu
gibi konuşuyor. Türk milletinin, 7 milyon Bulgar nüfusu içerisindeki 1,5
milyon Müslümanın birlikte hareket etmesini savunması gerekirken,
Bulgaristanın iç işlerine karışıyorsunuz. diye
Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden Bulgar makamlarına mesaj vermeye
çalışmaktadır. Olmayan bir şeyi varmış gibi
burada iddia etmeye çalışmak Türkiye Büyük Millet Meclisi
üyeliğine yakışmaz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Sayın Başkan,
açık olarak sayın hatip şahsıma, şahsımın
imzaladığı araştırma önergesine karşı bana
sataşmıştır, tarafınızdan söz istiyorum.
Bulgaristan Parlamentosunun temsilcisi. dedi bana Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Köprülü vereyim de aleyhinde
olduğuna göre tabii size sataşacak, buyurun, bunun sonu yok ki.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) İzin vermeyeceksiniz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Efendim, izin veriyorum, buyurun ama burada
keselim artık, rica edeyim.
2.- Tekirdağ
Milletvekili Emre Köprülünün, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Şimdi, ben açık söyleyeyim, ben Türk
Parlamentosunun, Türk halkının seçtiği, Türkiye
topraklarında görev yapan bir milletvekiliyim ve sadece bu halkın
menfaatleri, beni seçen milletin menfaatleri için hareket ederim, başka da
bir amacım yoktur ama açık olarak şunu söyleyeyim: AKPnin
politikalarının kime hizmet ettiği, kim için bu
politikalarının ortaya konulduğu
noktasında da hem bende hem millette de ciddi
şüpheler vardır. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, bakın, açık
olarak ben şunu söylüyorum, diyorum ki: Burada, siz, taraf oluyorsunuz.
Taraf olmak size yakışabilir ama devleti temsil eden kaymakamlara
yakışmaz. Eğer, bir kaymakam taraf olmuş, bir parti için oy
istiyorsa ve siz de bu kaymakama gereğini yapmıyorsanız, bu
kaymakamın bu noktadaki çalışmaları için fırsat
veriyorsanız, o zaman siz demokrasiyi temsil etmiyorsunuzdur, o zaman siz
insanların iradesine, seçimlere yönelik hür iradelerinin ortaya
çıkmasına hizmet etmiyorsunuzdur. Bu, bu kadar açık ve netken
bunu alıp farklı bir çalışma alanının içerisine
çekmek doğru değildir.
Bakın, ben oradan söyledim. Ne
demiş? Devletimiz, Hürriyet ve Şeref Partisini destekliyor.
demiş. Bunu neye dayanarak söylemiş?
HALUK EYİDOĞAN
(İstanbul) Talimata
EMRE KÖPRÜLÜ (Devamla) Neye dayanarak
söylemiş bunu?
HALUK EYİDOĞAN
(İstanbul) Talimata
Talimata
EMRE KÖPRÜLÜ (Devamla) Böyle bir
karar mı alınmış? Mecliste bu konu
tartışılmış mı?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa)
Bunun sorumlusu İçişleri Bakanı. Sana cevap verecek, bekle.
EMRE KÖPRÜLÜ (Devamla) Ya, beni ilgilendirmez.
Kaymakam hâlen daha faaliyetlerini yürütüyor, bürokratlar hâlen daha
faaliyetlerini yürütüyor; siz bunun önünü açıyorsunuz.
Dolayısıyla, sizin iradeniz, sizin salt kendi iradeniz milletin
iradesi olamaz. Milletin iradesi olarak tescil edilmesi için Meclisten bu konunun
geçmesi gerekir.
Ben, yüce Meclisi,
saygılarımla bir kez daha selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Köprülü.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
13.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, Tekirdağ Milletvekili Emre
Köprülü ve arkadaşlarının verdiği Meclis
araştırması önergesindeki bir cümleye ilişkin
açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, bakın, cümle ne diyor, çok doğru bir tespit
yapmış Sayın Milletvekili: Yıllardır,
yaşadıkları ülkelerde siyasi baskı ve saldırılara
maruz kalan, etnisiteyi, inanç farklılıklarını körükleyen
politikalar karşısında sessiz durmayalım. demesi
gerekirken Boynumuzu bükelim. diyor.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Ne
alakası var ya!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) O
kadar güzel bir cümle kullanmış ki
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Ne
alakası var ya!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
İşte, bugün, Türkiye Cumhuriyeti devleti, ilk defa -dünyanın
hangi noktasında olursa olsun- yaşayan bir Türkün hakkını
kullanmak için elinden gelen gayreti başı dik şekilde yaparken
bizim bu politikalarımızı eleştirmek açıkçası çok
üzücü bir durumdur.
Saygılarımı sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Zabıtlara geçti
Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun efendim.
14.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Bulgaristandaki Hak ve Özgürlükler
Partisi Genel Başkanı Ahmet Doğanın iddialarına
ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Ben de bir katkı yapmak istiyorum Sayın Elitaş
gibi.
Sayın Emre Köprülü ciddi bir
iddiayı dile getirdi. Bulgaristandaki Hak ve Özgürlükler Partisinin
kongresinde, partinin Genel Başkanı Sayın Ahmet Doğan ciddi
bir iddiada bulunuyor, Bulgaristan Başbakanı Borisov Türk
kimliğini silmek amacıyla, oradaki Türk kimliğini silmek amacıyla
Türkiyedeki meslektaşından yardım istemiş. Türkiyedeki
meslektaşı da buna olumlu cevap vermiş. İşin
esası budur. Eğer bu iddia doğru ise, o kaymakamın
açıklamasını bu çerçevede alıp değerlendirmek
lazım. Maalesef, konuşmacılar, AK PARTİ
konuşmacıları bu konuya hiç değinmediler.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler,
zabıtlara geçti.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan
BAŞKAN Efendim
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkanım, Sayın Hamzaçebi bir sır perdesi
içerisinde farklı şeyler ifade etmeye çalışıyor. O
konuyla ilgili Hakan Çavuşoğlu Bey kısa açıklama
yapacaktır.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Efendim, hayır, sataşma yok.
BAŞKAN Efendim, şimdi
MEHMET GÜNAL (Antalya) Bu şeye
döndü Sayın Başkanım, sana açıklama, buna açıklama,
olur mu? Elitaş oradan her şeyi açıklasın.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Efendim, olur mu, sataşma
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Cümlede sataşma yok.
BAŞKAN Efendim, bir saniye, bir
saniye
Bu, böyle horoz dövüşü gibi de olmaz.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Aynen öyle.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye, rica edeyim.
Şimdi, bir iddiada bulunuluyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, ama iddia, çok vahim bir iddia.
BAŞKAN Kaymakam bir bildirim
yolluyor, böyle bir şeyin de olmaması lazım, onlar da onu
söylüyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
İddia çok büyük Sayın Başkan.
BAŞKAN Şimdi,
arkadaşımızın aklıyla ilgili bir şey söylemedi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, müsaade eder misiniz?
BAŞKAN Siz cevap verecekseniz
Grup Başkan Vekili olarak, buyurun, siz verin.
Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Peki.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Her seferinde
cevap olur mu Başkanım? Gündem duruyor. Yani, böyle Sayın
Elitaş her istediğinde söz isteyecekse olmaz. Konuştu zaten.
BAŞKAN Burada bitirelim bu
işi, tamam, haklısınız. Lütfen, lütfen
15.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, İstanbul Milletvekili Mehmet
Akif Hamzaçebinin yaptığı açıklamaya ilişkin
açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, değerli milletvekillerim; Sayın Hamzaçebi
açık ve net söylemeliydi ama tırnak içinde bir şeyleri
söyleyerek kafalar içerisinde istifham yaratmaya hakkı yoktur. Bulgar
Başbakanı Türk meslektaşıyla görüşmüş, Türk
kimliğini silme şeklinde bir anlaşma içinde bulunduğunu
ifade etmiştir.
Bakın, 1989 yılında,
Sayın Hakan Çavuşoğlunun anlattığı gibi,
rahmetli Özalın Cumhurbaşkanı olduğu dönemde veya
Başbakan olduğu dönemde, Bulgaristandan 300 bin
soydaşımız Türkiyeye göçe zorlandığında,
isimleri, inanç haneleri değiştirildiği dönemde rahmetli Özal
dirençle onlarla mücadele etmiştir. Şu anda Türkiyedeki basiretli
Hükûmet, basiretli devlet belli bir noktaya gelmiş, dünyada artık
egemen olmuş; bölgesel güç olmaktan küresel etkileri ortaya
çıkmış bir hükûmetin, Türkiye Cumhuriyeti devletinin
soydaşlarıyla ilgili, dinini değiştirmek, ismini
değiştirmek gibi, hiç kimse aklının ucuna getiremez hâle
gelmiş. Bundan önceki dönemlerde soydaşlarımızın
adını değiştirerek,dinlerinin hanesini değiştirerek kimliksiz hâle
getirmeye çalışırken suskun ve sessiz kalanlar, rahmetli Özalı,
300 bin soydaşımızı Türkiyeye davet ettiği dönemde
Biz bunları nerede barındıracağız? diye
eleştirmeye çalışanlar, bugün Bulgaristandaki, Bulgar
devletinin, 1,5 milyon -yüzde 20ye
yakın- Müslüman camianın, Müslüman topluluğun birlikte hareket
etmesi için gayret göstermeleri, bunları savunmaları gerekirken,
Bulgar parlamenterlerine veya Bulgar siyasetçilerine yardım olmak
adına, sanki burada gerçekmiş gibi ki Bakanlıktan bunu
yazılı soru önergesi olarak sordunuz, Bakanlık size bunun
cevabını verecek- ama Bulgar insanının kafasını
karıştırmak için, Bulgar devletinin bizimle ilgili
düşüncelerini farklı noktaya döndürmek için seçimlerden önce böyle
bir açıklama yapmak, herhâlde kimin ihanet içinde olduğunun en
açık, net delilidir, göstergesidir.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, açıkça
sataşmıştır. Bulgar politikacılarına, Bulgar
siyasetçilerine yardımcı olmak amacıyla bizim
konuştuğumuzu ifade eden bir konuşma yapmıştır
efendim. Söz istiyorum.
BAŞKAN Şimdi, Sayın
Hamzaçebi, şöyle bağlayabilir miyim müsaade ederseniz.
Hiçbir Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ve
bu Mecliste grubu bulunan hiçbir siyasi parti, oradaki
soydaşlarımızın birbirine düşmesinin de menfaatlerinin
aleyhine de en ufak bir harekette bulunmaz. Biz bunu Meclis olarak burada
böylece tescil edelim, siz de müsaade ederseniz, bunu böyle bırakalım
artık.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Efendim, hayır
BAŞKAN - Hayır. Yani
artık, müsaade ederseniz, bırakalım.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) -
Niye söz vermiyorsunuz Sayın Başkan?
ALTAN TAN (Diyarbakır) Taraf tutuyorsunuz.
BAŞKAN Ben sizin
adınıza söyledim Her iki taraf için de böyle bir şey mevzubahis
olamaz. diye. Öyle bir şey varsa Hükûmete sorulur, cevabı
alınır, ona göre tartışılır.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN - O da bir iddia;neticede o
da bir iddia. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanının böyle bir
şey yapacağına, burada inanan herhangi bir milletvekili
olduğunu da zannetmiyorum. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
Kusura bakmayın, böyle bitirelim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan
BÜLENT TURAN (İstanbul) Konuya
geçelim Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Bir saniye efendim.
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Siz Sayın Elitaşa hangi hakla söz verdiyseniz
aynı hakka ben de sahibim, ben de söz istiyorum.
BAŞKAN Tamam, aynı hakla
söz veriyorum ama bunu kabul ederek buyuracaksınız. (CHP
sıralarından gürültüler)
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Böyle
bir usul var mı?
BAŞKAN - Bir saniye efendim.
Yani bir dedikodu üzerine bunu
sürdüremeyiz.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Böyle
bir usul var mı?
BAŞKAN - Bu sorulur, cevap
alınır, sonra tartışılır; onu demek istiyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurun.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Biz Başbakanın böyle bir şeyini kabul edeceğiz, niye böyle
bir şey söylüyorsun da
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, o zaman sizden rica ediyorum,
Sayın Elitaşa da Bu Parlamentoda Cumhuriyet Halk Partisi Grubunda
Bulgar siyasetçiye yardım amacıyla konuşacak hiç kimse yoktur. uyarısını
yapın.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ihanet içindedir. diyeni söyledin mi sen?
BAŞKAN İşte onu
söyledim Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Yapmadınız, oraya yapmadınız.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ihanet içindedir. diyeni düzeltin Sayın Hamzaçebi.
BAŞKAN - Ben Sayın
Elitaşın da buna inandığını zannetmiyorum, sizin
de. Dolayısıyla, burada böyle bağlayalım lütfen.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Vali, kaymakam, devlet, Hükûmet ihanet içindedir. diyeni düzeltin o zaman siz
önce.
BAŞKAN Lütfen
Lütfen
Lütfen
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın yaptığı açıklama sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Sayın Emre Köprülü Trakyadaki çalışmaları
sırasında tanık olduğu bir olayı Türkiye Büyük Millet
Meclisi kürsüsüne getirmiştir. Konu bundan ibarettir. Getirdiği
konulardan, getirdiği iddialardan birisi şudur: Bulgaristandaki Hak
ve Özgürlükler Partisinin kongresinde o partinin Genel Başkanı Ahmet
Doğan bir iddiada bulunuyor. Bu iddiayı aktardı, ben de demin
onu söyledim. Bulgar Başbakanı Boyko Borisov Bulgaristandaki Türk
kimliğini yok etmek, silmek amacıyla Türk meslektaşından
yardım istemiş, kimse bu Türk meslektaşı
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Ahmet
Doğan söylüyor bunu.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) Ahmet Doğanın iddiası. Türk meslektaşı da
buna olumlu cevap vermiş. Böyle bir iddiayı dile getiriyor Sayın
Ahmet Doğan. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İSMAİL AYDIN (Bursa)
Borisovun sözcüsü müsün sen?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) Bakın, böyle bir iddiayı dile getiriyor.
İSMAİL AYDIN (Bursa)
Borisovun sözcüsü müsün?
BAŞKAN Bir dakika
Bir dakika
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) Ve akabinde orada rastladığı bir kaymakamın
açıklamasını burada dile getiriyor. Dile getiren bu
arkadaşımızı, bu konuşmacı arkadaşlarımızı
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili bir garip şekilde
bir suçlamayla karşılamaya çalışıyor; Bulgar
siyasetçilere yardımcı olmak amacıyla. Kaymakamın demecini
esas alırsak Bulgaristanda Boyko Borisovun söylediği iddia edilen o
anlayışa yardımcı olan bir konuşmayı sizler
yapıyorsunuz, Adalet ve Kalkınma Partisi yapıyor.
İSMAİL AYDIN (Bursa)
Borisovun sözcüsü müsünüz?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) Tam tersine, o açıklamayı yalanlayamıyorsunuz.
Bulgaristanda şu partiyi değil, şunu destekleyin. yani
Türkleri orada bölelim anlamına gelen bir konuşmadır bu.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Bakınız, Sayın Hamzaçebi, Bulgaristandaki bir siyasi parti
genel başkanının, herhangi biriyle, bir mekânda, bir zeminde
-kiminle konuştuğunu o anda anlayamadım- (CHP
sıralarından kongrede sesleri) kongrede yaptığı
konuşmada, Bulgaristan Başbakanıyla Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanının gizli bir anlaşma içinde olduğunu ifade
etti, buna cevap vermek istiyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Ben meslektaş dedim, siz Başbakan olarak mı
anladınız?
BAŞKAN Böyle bir şey
olamaz!
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
Açıklasın.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Bu işin
iyice şeyi kaçıyor. Böyle Buyur, buyur sabaha kadar bunları
mı izleyeceğiz Başkanım? Böyle bir şey var mı ya?
4.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, İstanbul Milletvekili Mehmet
Akif Hamzaçebinin sataşma nedeniyle yaptığı konuşma
sırasında AK PARTİ Grup Başkanına sataşması
nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, Sayın Hamzaçebi, açık ve net söyleyeceksiniz.
Meslektaş derken, Bulgaristan Başbakanının
mesleğinin ne olduğunu bilmiyorum, mevkidaşı deseydiniz
daha açık ve net olurdu.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Ben söyleneni aktardım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Bakın Sayın Hamzaçebi, Bulgaristan Başbakanıyla Türkiye
Cumhuriyeti Başbakanının, seçim içerisine girmiş iki Türk
siyasi partinin birbiriyle rekabet içerisinde bulunduğu ortamda
onların parti kongresinde yaptıkları bir hamasi nutku burada
kalkıp Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünde söylemek haksızlıktır,
sizin gibi bürokrasiden gelmiş bir milletvekiline yakışmayan bir
durumdur.
Bakın, milletvekilinize
cevabı niye verdim? Dedi ki, az önceki söylediğim,
katıldığım son paragraftaki cümlelere
Yıllardır
özellikle Bulgaristanda adı silinmiş, dini
değiştirilmiş, dili bitmiş, kimliksiz hâle getirilmeye
çalışılan soydaşlarımızla ilgili yapılan
mücadele konusunda hiç ağzını açmazken, Hükûmetin burada birlik,
beraberlik içerisinde bulunmasını ve bu etnisiteyle ilgili ve
soydaşlarımızın maruz kaldığı zulümle ilgili
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin yaptığı faaliyetleri
desteklemek, Bulgaristanda yaşayan soydaşlarımızın
ikiye, üçe bölünerek güçlerini parçalamak yerindeki pozisyonu eleştirmesi
gerekirken
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Onu
eleştirdik zaten, yaptığımız o.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Türkiye Cumhuriyeti devletini ve Hükûmetini ihanet içerisinde ifade etmeye
çalışmıştır.
Bizim, milletvekilleri olarak şunu
söylememiz lazım: Nerede bir Türk yaşıyorsa, Almanyada,
Amerikada, Japonyada, Fransada, Avusturyada, nerede yaşıyorsa,
eğer onlar seçimlere katılıyorlarsa birlik olsun diyoruz.
Sayın Başbakan gittiği
ülkelerde Asimile olmayın, entegre olun. diyor. Siyasete müdahale
etmeye başlayın. diyor. Almanyada da söylüyor bunu. Almanyada
miting yapıyor 15 bin, 20 bin kişiyle. Eskiden Almanya Şansölyesiyle
konuşabilmek için lobiler araya girerdi ama şimdi Sayın
Başbakan 15 bin, 20 bin kişiyle propaganda yapıp Asimile
olmayın ama entegre olun
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Niye? Türk Dünyasının oradada lobileri, gücü olsun diye ifade ediyor.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Elitaş.
III.-Y O K L A M A
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Yoklama istiyorsunuz.
Hayhay efendim.
Şimdi isimleri tespit edelim:
Sayın Hamzaçebi, Sayın Eyidoğan, Sayın Ayaydın,
Sayın Şeker, Sayın Yıldız, Sayın Gök, Sayın
Tanal, Sayın Köse, Sayın Acar, Sayın Karaahmetoğlu,
Sayın Genç, Sayın Gürkan, Sayın Köprülü, Sayın Cihaner,
Sayın Aksünger, Sayın Serindağ, Sayın Öz, Sayın Güven,
Sayın Kaleli, Sayın Korutürk.
Değerli arkadaşlarım,
yoklama yapacağız.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum
ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı
yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER
(Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun,
Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü ve 21 milletvekili tarafından
12/5/2013 tarihinde Bulgaristan'da yapılacak seçimlerde bir siyasi partiyi
destekleyen faaliyetlerde bulunan mülki idare amirlerinin faaliyetlerinin
araştırılması ve gerekli önlemlerin alınması
amacıyla 8/5/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
8 Mayıs 2013 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, gündemin
"Seçim" kısmına geçiyoruz.
IX.- SEÇİMLER
A) Komisyonlara Üye
Seçimi
1.- Toplumsal
barış yollarının araştırılması ve çözüm
sürecinin değerlendirilmesi amacıyla kurulan (10/576, 577, 578) esas
numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna üye seçimi
BAŞKAN -
Şimdi, toplumsal barış yollarının araştırılması
ve çözüm sürecinin değerlendirilmesi amacıyla kurulan (10/576, 577,
578) esas numaralı Meclis Araştırması komisyonu
üyeliklerine seçim yapacağız.
OKTAY VURAL
(İzmir) PKK komisyonu!
(MHP
milletvekilleri Genel Kurul salonunu terk etti)
BAŞKAN -
Siyasi parti gruplarınca gösterilen adayların listesi
bastırılıp sayın üyelere
dağıtılmıştır.
Şimdi,
listeyi okutup oylarınıza sunacağım.
Toplumsal Barış
Yollarının Araştırılması ve Çözüm Sürecinin Değerlendirilmesi Amacıyla
Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu
Üyelikleri Aday Listesi (10/576, 577,
578)
Adı
Soyadı Seçim Çevresi
Fatoş Gürkan Adana
Mehmet Metiner Adıyaman
Halil Ürün Afyonkarahisar
Mehmet Naci
Bostancı Amasya
Yalçın
Akdoğan Ankara
Ziver Özdemir Batman
İdris
Şahin Çankırı
Mehmet S.
Hamzaoğulları Diyarbakır
Abdulkerim Gök Şanlıurfa
Fatih Çiftçi Van
KÂTİP ÜYE TANJU ÖZCAN (Bolu) - Bunlar AKPnin
adayları. (AK PARTİ sıralarından AK PARTİ, AK
PARTİ sesleri)
BDP
Hüsamettin Zenderlioğlu Bitlis
AHMET AYDIN (Adıyaman) AKP
diye bir parti yok, AK PARTİ!
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Orada ne yazıyor?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, divan kâtiplerinin görevi, ne yazıyorsa onu
okumaktır. Eğer içine sinmiyorsa geçer bu tarafa, diğer
arkadaşımız okur. Eğer orada AKP diye yazıyorsa
okumak hakkı ama ne yazıyorsa onu okumak görevidir. Lütfen Divan Kâtibini
uyarınız ve tekrar okusun Sayın Başkan. Sayın
Başkan, tekrar okusun. Sayın Başkan, oradaki metin size gelen
metinle farklı.
ABDULLAH ÇALIŞKAN
(Kırşehir) Okuyamıyorsan bırak!
BÜLENT TURAN (İstanbul)
Okuyamıyorsan başkasına bırak! Tanju!
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Okuma yazma bilmiyorsan başkasına bırak!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan
ŞUAY ALPAY (Elâzığ)
Bunlar ne demek Başkanım? Bunlar diyor, Bunlar AKPnin
Toplumsal Barış
Yollarının Araştırılması ve Çözüm Sürecinin
Değerlendirilmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması
Komisyonu
Üyelikleri Aday Listesi (10/576, 577,
578)
Adı
Soyadı Seçim
Çevresi
Adalet ve Kalkınma Partisi (10)
Fatoş
Gürkan Adana
Mehmet
Metiner Adıyaman
Halil
Ürün Afyonkarahisar
Mehmet
Naci Bostancı Amasya
Yalçın
Akdoğan Ankara
Ziver
Özdemir Batman
İdris
Şahin Çankırı
Mehmet
S. Hamzaoğulları Diyarbakır
Abdulkerim Gök Şanlıurfa
Fatih
Çiftçi Van
Barış ve Demokrasi Partisi
(1)
Hüsamettin Zenderlioğlu Bitlis
BAŞKAN Okunan listeyi kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Liste kabul edilmiştir.
Meclis araştırması
komisyonuna seçilmiş bulunan sayın üyelerin, 08/05/2013 Çarşamba
günü (bugün), saat 19.00da Halkla İlişkiler Binası B- Blok
2nci kat 4üncü Bankoda bulunan Meclis araştırması
komisyonları toplantı salonunda toplanarak başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip seçimini yapmalarını rica ediyorum.
Komisyonun toplantı yer ve saati
ayrıca plazma ekranda ilan edilmiştir.
Alınan karar gereğince sözlü
soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına
geçiyoruz.
Birinci sırada yer alan, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
X.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
İkinci sırada yer alan,
Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Üçüncü sırada yer alan, Posta Hizmetleri
Kanunu Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Posta
Hizmetleri Kanunu Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/751) (S.
Sayısı: 452)
(*)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
Dünkü birleşimde, İç Tüzükün
91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının
birinci bölümünde yer alan 15inci maddesi kabul edilmişti.
Şimdi, 16ncı maddesi
üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 452 Sıra
Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 16ncı
maddesinin 3üncü fıkrasında yer alan "veya masrafları
evrensel posta hizmeti gelirlerinden karşılanmak üzere
bağımsız denetçiler tarafından denetlenmesini
sağlar" ibaresinin çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
D.Ali Torlak Zühal Topcu Ali Halaman
İstanbul Ankara Adana
Mehmet Günal Mesut Dedeoğlu Necati Özensoy
Antalya
Kahramanmaraş Bursa
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/751 Esas numaralı (SS 452) Posta
Hizmetleri Kanunu Tasarısının 16ncı maddesinin (3)
numaralı fıkrasının aşağıdaki şekilde
düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
(3) Bakanlık, net maliyetin
gerçekleşip gerçekleşmediğine dair evrensel posta hizmet
yükümlüsünü ve evrensel posta hizmet sağlayıcısını
denetler, evrensel posta hizmetinin net maliyetini onaylar ve gerçekleşen
net maliyeti öder.
İlhan Demiröz Haluk Eyidoğan Haydar Akar
Bursa İstanbul Kocaeli
İdris Yıldız Sakine Öz Doğan Şafak
Ordu Manisa Niğde
BAŞKAN Sayın Komisyon,
okunan önergeye katılıyor musunuz?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OYA ERONAT (DİYARBAKIR) -
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sakine Öz, Manisa
Milletvekili.
Sayın Öz, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
SAKİNE ÖZ (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Posta Hizmetleri Kanunu
Tasarısının 16ncı maddesi üzerine söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
tasarıda, görüşmeler ilerledikçe açık hukuksuzluğu, ileride
kurumlar arasında derin uçurumlar yaratacak yetki
çatışmalarının tohumunu, emekçiyi ve kamu hizmetini hiçe
sayan özelleştirme takıntısını, kamu eliyle yeni
zenginler doğuracak şirketleşme sevdasını daha
açık anlıyoruz.
Bu tasarının 16ncı
maddesi ise yeni bir alanı, evrensel posta hizmeti yükümlülüklerini bize
tanıtıyor. Buna göre, evrensel posta hizmeti bir posta hizmetinin
coğrafi alan farkı gözetmeksizin ülke sınırları
içerisinde her yere uygun ücretlerle yayılmasını içermektedir.
Evrensel posta hizmetinin net maliyeti, evrensel posta hizmet yükümlüsü ya da
sağlayıcısının hizmetleri evrensel posta hizmeti
kapsamında karşılamadığı zaman ile evrensel posta
hizmet yükümlüsü ya da sağlayıcısı olarak
karşıladığı zamandaki net maliyetleri arasındaki
farkı esas alarak hesaplanmaktadır.
Değişiklik önergesi
verdiğimiz (3)üncü fıkra ise evrensel posta hizmetinin net
maliyeti denen tutarın kimler tarafından denetleneceğini,
ödemenin hangi kurum tarafından yapılacağını
düzenliyor.
Değerli milletvekilleri, biz
değişiklik önergemizde net maliyet hesabının denetlenmesi
konusunda bağımsız firmaların değil sadece
Bakanlığın yetkili olmasını, evrensel posta hizmeti
gelir ve giderlerinin kamuda kalmasını öneriyoruz. Evrensel posta
hizmetlerinin net maliyetinin gerçekleşip gerçekleşmediğinin
denetimi sürecinde maliyetin olabildiğince düşük tutulmasına ve
denetimin şeffaflığına dikkat edilmeli, denetim üzerinden
yeni rant alanlarına fırsat yaratılmamasına özen
gösterilmelidir demekteyiz.
Önümüzdeki tasarıda evrensel posta
hizmetinin net maliyetinin denetim yetkisi hem Bakanlığa hem de
bağımsız denetçilere tanınmıştır. Denetimin
Bakanlık tarafından bağımsız denetçilere
yaptırılması hâlinde masrafların evrensel posta hizmetleri
gelirinden karşılanacağı belirtilmiş ancak hangi
hâllerde bağımsız denetçilere denetim
yaptırılacağı, hangi hâllerde Bakanlığın
bizzat denetim gerçekleştireceği açıkça belirtilmemiştir. Maliyet
denetimi gibi önemli bir alan yasada ayrıntılı düzenlenmeyerek
ucu açık biçimde Bakanlığın takdirine
bırakılmıştır. Oysa, nitelikli bir yasanın hiçbir
şüpheye yer bırakmayarak hangi hâllerde Bakanlığın,
hangi hâllerde denetim firmalarının inceleme yapacağını
açıklığa kavuşturması gerekir. Aksi hâlde, yüklü
miktarda net maliyet tutarlarının kamu denetiminden uzak
tutulduğu iddiaları ağırlık kazanabilir.
Bağımsız denetim firmalarına yeni rant alanları
açıldığına dair yorumlar devlet ciddiyetini sarsabilir.
Sayın milletvekilleri, yasa
tasarısı, maliyet denetiminde özel sektöre herhangi bir
sınır koymadığından tüm maliyet denetimi sürecinin
bağımsız denetçilere yaptırılmasına, Bakanlığın
denetim birimlerinin devre dışı bırakılmasına
gidebilecek yolu açık tutmaktadır. Tasarının 16ncı
maddesinin (3)üncü fıkrası denetim açısından dört temel
unsuru içermektedir. Öncelikle, bağımsız denetçilerin
yapacakları denetimlerin objektifliği
tartışılmalıdır. Bakanlığın hangi
denetimde devreye gireceği, hangisinde net maliyet denetimini
bağımsız firmaların yapabileceği belirsizdir.
Bağımsız denetim firmalarının raporlarına
karşı işletilecek yol ve itiraz usulleri kanunda açıkça
yazılmamıştır. Denetimin hangi hâllerde
bağımsız denetimcilere yaptırılacağı
muğlaktır. Bakanlık isterse tüm maliyet denetim
dosyalarını bu firmalara aktarabilir. Net maliyet
hesaplamasının kontrolünü yapacak bağımsız
denetçilerin belirlenmesinde gözetilecek kıstaslar kanun
tasarısında anlaşılmamaktadır. Net maliyet
tutarlarının gerçekleşip gerçekleşmediğini
belirleyecek bağımsız denetçilere ödenecek bedeller evrensel
posta hizmetleri gelirlerinden karşılanacaktır.
Peki, denetim firmalarına daha
fazla iş verilmesi hâlinde bu gelir kalemi giderleri
karşılayabilecek midir? Bakanlık, yasadaki boşluktan
hareketle denetim işlerini belli firmalara yaptırmaya kalkarsa, bu
gelir kaleminin yeni bir yandaş rant alanına dönüşmesi tehlikesi
açıktır. Biz yeterince uyarılarımızı
yapalım, gerekli görüşleri siz belirtirsiniz.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Öz.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 452 sıra
sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 16ncı
maddesinin 3üncü fıkrasında yer alan "veya masrafları
evrensel posta hizmeti gelirlerinden karşılanmak üzere
bağımsız denetçiler tarafından denetlenmesini
sağlar" ibaresinin çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
D. Ali Torlak (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OYA ERONAT (Diyarbakır)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) Katılmıyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Mesut Dedeoğlu
BAŞKAN Sayın Dedeoğlu,
buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MESUT DEDEOĞLU
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
452 sıra sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporunun
16ncı maddesi üzerine vermiş olduğumuz değişiklik
önergesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
hazırlanan kanun tasarısıyla PTT, Türk Ticaret Kanununun
kuruluş ve tescil hükümleri dışında özel hukuk hükümlerine
tabi olarak PTT AŞ unvanıyla yeni bir ticari şirket
niteliğinde bir şirket kurulmak istenilmektedir. Yaklaşık
iki asırdır Türk milletine hizmet eden PTT Genel Müdürlüğü bu
yasayla tarih olacaktır.
Kamu hizmeti yapan posta hizmetlerinin
özel hukuk hükümlerine tabi bir kuruluş şekliyle yeni bir şirket
adı altında yeniden düzenlenmesi de Anayasaya
aykırıdır.
PTT AŞ tasarısı uzun
vadede özelleştirilmesinin altyapısını
oluşturmaktadır. Kurum bu şekilde altüst edilerek vatandaşa
devlet tarafından sunulan ucuz hizmetler pahalanacak veya yok
olacaktır. Anonim şirket yapmak yerine PTT yeniden
yapılandırılarak pek çok alanda yaşanan
sıkıntılar ve çalışma şartları iyileştirilebilir.
Özellikle dağıtıcı sıkıntısı had
safhaya ulaşmıştır. Kuruma uzun zamandır
dağıtıcı alınmamıştır. PTT anonim
şirket yapılacak diye uzun süre hizmet alımı da
yapılamamıştır. Bu nedenle, kurumda personelin büyük bölümü
yıllık izinlerini dahi kullanamamışlardır. Türkiye
genelinde PTTde oluşan bu sıkıntıların
aynısı Kahramanmaraşta da mevcuttur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Anayasanın 128inci maddesinde kamunun asli ve sürekli
hizmetleri kamu çalışanları eliyle yapılır
denilmektedir. Ayrıca Posta Kanununda PTTnin yapmış
olduğu işler sadece postacılar eliyle yapılır
denilmektedir. Buna rağmen, kurumun yapmış olduğu
işlerin büyük kısmı taşeronlar tarafından
yapılmaktadır. Yetersiz personel nedeniyle PTT hizmetleri ve
dağıtım merkezinde çok güç şartlarda ve tatil günlerinde
dahi çalışılmaktadır. Bu konuda personel çok büyük bir
özveride bulunmaktadır. Yüksek Planlama Kurulunun tavan ve taban
sınırlaması koyması yüzünden PTT personelinin
maaşlarında artış yapılamamıştır.
Eşit işe eşit ücret uygulamasında, yaz-kış
demeden haftanın altı günü, senelik iznini bile kullanmadan
çalışmak zorunda kalan dağıtıcılar da
unutulmuştur. Personel yetersizliği sebebiyle PTT
çalışanları millî ve dinî bayramlarda bile neredeyse izin
kullanamaz hâle gelmişlerdir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kurumun en temel hizmetlerinden birisini yerine getiren PTT
dağıtıcılarının kurum tarafından görevde
yükselmeleri de engellenmiş durumdadır. Dağıtıcı
personeline verilen kıyafetlerle ilgili 2005 yılında yapılan
değişiklikten sonra kıyafetlerle ilgili hep sorunlar
yaşanmıştır. Ayrıca, kurumda, Kamu Görevlileri Hakem
Kurulu kararına rağmen, çalışan personele yemek
yardımı da yapılmamaktadır. Kaldı ki çok sayıda
başmüdürlüğümüzde bu hizmetler kaldırılmış,
yemekhane ve kantin hizmetleri de yapılmamaktadır. Özellikle tebligat
ve başmüdürlük malzeme servisinde çalışan personele mali
sorumluluk tazminatı verilmesi konusunda da söz verilmesine rağmen
bir çalışma yapılamamış, bir iyileştirme söz
konusu olmamıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; PTTnin AŞ olması sebebiyle hem vatandaşlar
hem de çalışanlar mağdur olacaklar, perişan
olacaklardır. Ayrıca, bu uygulamayla kurumda özelleştirmenin de
yolu maalesef ki açılacaktır. Temenni ediyoruz ki bu uygulamadan vazgeçilir.
Bu vesileyle yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Dedeoğlu.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
16ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
16ncı
madde kabul edilmiştir.
17nci madde üzerinde iki önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/751 Esas numaralı (SS 452) Posta
Hizmetleri Kanunu Tasarısının 17 nci maddesinin (1) numaralı
fıkrasının (b) bendinin Tarifeler, şeklinde başlayan
ilk tümcesinde, Tarifeler,
ibaresinden sonra gelmek üzere
gerektiğinde ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İlhan
Demiröz Haluk
Eyidoğan Haydar
Akar
Bursa İstanbul
Kocaeli
İdris
Yıldız Sakine
Öz Doğan
Şafak
Ordu
Manisa Niğde
Tufan
Köse
Çorum
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 452 Sıra
Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 17 nci
maddesinin 1inci fıkrasının b bendinde yer alan Tarifeler,
ibaresinden sonra gelmek üzere hizmet sağlayıcılar
tarafından tekel oluşturacak mahiyette belirlenen tarifeler nedeniyle
gerektiğinde ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
D.
Ali Torlak Ali
Halaman Zühal
Topcu
İstanbul Adana Ankara
Necati
Özensoy Mehmet
Günal
Bursa Antalya
BAŞKAN Komisyon son okunan
önergeye katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ OYA ERONAT
(Diyarbakır) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Buyurun Sayın Günal (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, önemli
bir kanun görüşüyoruz ama televizyonun kapanma saati olan yediye
doğru ancak başlayabildik. Sağ olsun,
arkadaşlarımız karşılıklı bir şekilde
kayıkçı kavgasıyla burayı işgal ediyorlar. Şu
anda da biraz sonra yine ara vereceğiz. Sayın Başkanın da
takdirlerine sunuyorum. Böyle her seferinde özellikle iktidar partisi grup
başkan vekillerinin çıkıp konuşmasını ben
yadırgıyorum çünkü yasama faaliyetine sıra gelmiyor, milletin
gözünden uzak yapıyoruz.
Dün sorduğum bazı sorular
vardı. Sayın Genel Müdür burada, bakan değişti. Bu
tasarının amacı ne? Milletin huzurunda soruyorum yani buraya
yazmışınız amacı ne derken şunu söylüyorum: Özel
bir şekilde yapılmasının, anonim şirket
olmasının, yarın bazı şeylerin özel sektöre
yaptırılacak olmasının amacı nedir? Türkiye
Cumhuriyeti Posta Telgraf
Şimdi telefonu kalktı. Bu işletmenin,
PTTnin, bu şartlarda görevini yerine getirmesi mümkün değil mi?
Eğer öyleyse kaç yıldır niye böyle bir kanun getirmediniz diye
sordum. Şimdi, örnek de verdim. Birazdan belki bölümde, sorularda cevap
verebilir Sayın Bakan. Dünyada 4 tane ülkede özel sektör eliyle
yapılıyor dedim; bir tanesi de geriye
kamulaştırmış, Arjantin.
Sayın Bakanım,
çalışanlarla ilgili hiçbir husus dikkate alınmamış.
Ortada diğer özelleştirme uygulamalarında olduğu gibi
herhangi bir şey yok. Yarın özelleştirildiği zaman da arada
bir geçiş hükmüyle Özelleştirme Kanununa tabi olacak ama bugün
dışarıda çalışanlar gösteri yapıyordu.
Arkadaşlarımızı fazla ilgilendirmiyor ama PTT
çalışanları, TÜRK HABER-SEN mensupları, bugün Meclis
dışarısındaydı. Diğer sendika yöneticilerinin de
daha önce açıklamalarını, tavırlarını gördük.
Bunların hiçbirisi dikkate alınmıyor.
Tabii, bu arada biz söylüyoruz ama sayın
bakanların birisi gelip diğeri gidiyor. Onların da konuya
intikal etmeleri zaten mümkün değil yani nöbetçi bakan olarak geliyorlar,
ilgili Bakanımız hâlâ yok. Bunun sorumlusu kim olacak, yarın bu
çalışanların hakkını kim koruyacak? Öyle bir madde
getirmişiz ki Hakları saklı kalmak kaydıyla
çalışmaya devam edecekler. diyor. Peki, unvan yükselmesi var
mı? Yok.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Var, var.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Sayın
Bakanım, soruları arkadaşlar not alıyor mu bilmiyorum ama
komisyon görüşmesi devam ediyor herhâlde. Sayın Müsteşar da
bakamıyor fazla önemsemedikleri için.
OKTAY VURAL (İzmir) Asıl
Bakan geldi, dinlemiyor o.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Ha, yani siz
mi not alıyordunuz Sayın Bakanım? Orası çünkü biraz
görüşme yerine dönmüş. Biz buradan konuşuyoruz, soruları
kim cevaplayacak bilmiyorum.
Şimdi çalışmaya devam
edecek diyor, unvan yükselmesi yok. Peki, sonrasında ikramiyeden
faydalanacaklar mı sözleşmeyi imzalamayanlar? Hayır. Bunu daha
önce başka örneklerde yaşadık. Peki, bunların hâli ne
olacak? Yarın, sözleşmeli statüye geçenler bu iş güvencesinden
yoksun. Yani buradaki personel rejimi bir garabet, kalanlarınki bir
ayrı, yeni gelenlerinki bir ayrı olacak, emekli olanlarınki bir
ayrı olacak. Böyle bir garip durum var, çalışanlar
açısından gerçekten sıkıntılı bir durum var.
Artı, bir de demin söylediğim
konu önemli. Anayasal olarak herkesin haber alma, haberleşme,
iletişim kurma hakkı var.
Değerli arkadaşlar, Türkiye
Cumhuriyeti çatısı altında, yasal olmayan dinlemelerle ilgili
komisyonun kurulduğu bir ortamda
Şimdi ben merak ediyorum Er
mektubu, görülmüştür dediği gibi özel sektör bu bizim
mektuplarımızı taşımaya başlayınca
kargoları vermişler çünkü bir kısmını
yılbaşından itibaren özel şirketlere- o zaman bunun da bir
güvenliği kalmayacak. Özel telefon, GSM şirketlerinin daha önce
başka ülkelerdeki skandallarını hepiniz duydunuz. Peki,
nasıl olacak? Anayasal olarak haberleşme özgürlüğümüz teminat
altına alınmışken, zaten bütün cep telefonları
dinlenirken şimdi bunları da mı özel sektöre teslim edeceğiz?
Nerede kaldı? Bakın, diyorum, varsa bir örnek söyleyin. 160 küsur
tane üyesi var bu birliğin, 4 ülke hariç Avrupa Birliğine uyum
diye koymuşsunuz ya onun için tekrar soruyorum- özel sektöre
devretmiş başka bir ülke yok diyor İnternetten
yaptığımız araştırma. Yani hangi akılla biz
şimdi bunu özelleştireceğiz?
Peki, neden AŞ yapıyorsunuz?
Aynısı İLBANKta geldi, aynısı diğer bankalarda
geldi, aynısını daha iki ay olmadı- SPKda adını
Borsa İstanbul koydunuz -yüzde 49u devletin- kamu adına özel
imtiyaz dahi almadan verdiniz, burada bağırdık. Yarın
gideceği yeri görüyoruz çünkü yapmış olduğunuz uygulamalar
var. Dolayısıyla, bu yoldan dönmek lazım, bu genel olarak amaca
aykırıdır. Ama madem yapıyorsunuz,
çalışanların hakkını en azından mağdur
etmeden ve haberleşme özgürlüğünü teminat altına alarak
bazı hususları düzenlemek gerekir diye düşünüyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Günal.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/751 Esas numaralı (SS 452) Posta
Hizmetleri Kanunu Tasarısının 17 nci maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (b) bendinin Tarifeler, şeklinde
başlayan ilk tümcesinde, Tarifeler,
ibaresinden sonra gelmek üzere
gerektiğinde ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Tufan Köse (Çorum) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ OYA ERONAT (Diyarbakır)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Tufan Köse, Çorum.
Sayın Köse, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
TUFAN KÖSE (Çorum) Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri; bugün burada yüz yetmiş üç yıllık
bir kuruluşun, tarihî bir kuruluşun özelleştirilmesindeki ilk
aşama üzerinde konuşuyoruz, konuşacağız ama ben ondan
önce, az evvel AKPli grup başkan vekilinin Bulgaristanda yaşanan
bir hadiseyle ilgili toplumumuzu, ülkemizi yanıltıcı
verdiği bilgileri düzeltmek istiyorum burada, düzeltme hakkını
kullanacağım partim adına.
Şimdi, sanki -öyle bir izlenim
bırakıldı ki- Bulgaristanda Türklerin örgütlendiği,
iktidarda da olduğu hiçbir parti yok, Haklar ve Özgürlükler Partisi yok da
sıfırdan yeni bir parti kuruluyor ve biz buradan o partiye destek
veriyoruz. Yok böyle bir şey. Orada Hak ve Özgürlükler Partisi var, sekiz
yıldır iktidarda. Bir Genel Başkanı var, Ahmet Doğan.
Oradaki Türklerin arasına da nifak sokmak üzere, ikilik yaratmak üzere bir
parti kuruluyor. Herhâlde yakında Ahmet Doğanın adı da
Ehmet Doğan olursa hiç şaşırmayalım.
Değerli arkadaşlarım, şimdi,
hazır, Bakan da buradayken şu soruları öncelikle sormak
istiyorum: Bu, Türk Hava Yollarında grev yasağı dedikodusu söz
konusu. Nedir bunun aslı? Yani, Türk Hava Yollarında grev olamaz
mı? Lufthansada bile oluyor da. Dünyanın her ülkesindeki hava yolu
şirketlerinde olabiliyor. Hak arama mücadelesinin bir aracı
değil mi, anayasal bir güvence değil midir de grev yasağı
gündeme getiriliyor sürekli Bakanlar Kurulunuz tarafından?
Yine, Türk Hava Yollarında
işten çıkarılanların işe iade davalarının
bir kısmı kazanıldığı hâlde hukuka
saygılı bir hukuk devletinde olması gereken diğer işe
iade davalarının sonucu beklenmeksizin tamamının işe
alınması gerekirken bu yola gidilmiyor. Bunun sebebini de merak
ediyoruz.
Sonra, Türk Hava Yollarında
konuşulan, hosteslerin rujunun parlaklığı, rengi;
kıyafetlerinin, eteklerinin diz boyu konuşuluyor. Bunları da ben
çok yadırgıyorum ve garipsediğimi söylemek istiyorum. Yine,
alkol yasağıyla anılan da bir Türk Hava Yolları
istemiyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
serbestleşme ve rekabet istihdam üzerinde olumlu bir etki yaratmıyor.
Bu, Avrupa Birliği raporlarına da yansımış. Bu kanunun
amacını da Hükûmetiniz
Serbestleşme ve rekabeti yaratmak üzere
bu kanunu çıkartıyoruz. diyorsunuz. Ancak bu kanunla yapılan
hem istihdamda artırıcı bir etki yapmıyor hem de o kurumda
çalışan işçilerin, çalışanların gerek devlet
memuru çalışanlarının gerek sözleşmeli çalışanların
gerekse taşeron olarak, taşeron şirketinde çalışan 37
bine yakın işçinin bütün hakları, işçilik hakları
ellerinden alınmaya çalışılıyor. Maalesef, yasal tekel
hakkı tanınan posta hizmetleri de dâhil olmak üzere bütün
faaliyetlerini taşeron şirketlere vermek üzere böyle bir yasayı
çıkartıyorsunuz.
On bir yıllık
iktidarınız boyunca, çalışanların elinden birçok
hakkı alındı. On bir yıllık iktidarınız
boyunca, taşeronlaşma ülkemizde 5 kat arttı, sayısı
1,5 milyona çıktı. Başka neler yaptınız bu anlamda?
Hemen onlardan bahsetmek istiyorum: On bir yıllık
iktidarınız boyunca, asgari ücretle çalışan -az evvel başı
dik demiştiniz- yani 2013ün ilk yarısı için 773 bin lira alan
10 milyon insan yarattınız. Bununla da yetinmediniz -asgari ücret
diyebiliriz biz buna, yani az olan ücret, ortalama ücret bunun çok
dışında diyebiliriz ama- ortalama ücreti de maalesef asgari
ücretin 1,4üne gerilettiniz. Yani, ülkemizde insanlarımızı
yoksullukta eşitliyorsunuz.
Peki, bu asgari ücretle
çalışan işçilerimiz iş verimi sağlayabiliyorlar
mı? Ülkemizde son on bir yılda ne kadar iş kazası
olmuş? Bu iş kazalarında kaç kişi hayatını
yitirmiş bunun farkında mısınız? Örneğin, 2012
yılında iş kazalarında toplamda 1.100 kişi
hayatını kaybetmiş yani terörden şehit olan güvenlik görevlilerimizin,
vatandaşlarımızın sayısından
fazlasını biz iş
kazalarında kaybetmişiz sizin uyguladığınız
iş ve sosyal güvenlik politikalarının bir sonucu olarak.
Peki, bu iş cinayetlerinde
dünyanın ve Avrupanın neresindeyiz? Avrupada 1inci, dünyada
3üncüyüz. Yani iktidarınız boyunca kuralsız çalışmak
bir kural hâline getirilmiş, taşeronlaşmak bir kural hâline
getirilmiş, sendikasızlaştırma, grev yasakları bir
kural hâline getirilmiş. Hele, gündemdeki özel işçi bulma
büroları da hayata geçirilecek olursa Türkiyedeki iş
yaşamı, yoksulların, Türk insanının
köleleştirildiği, güvencesiz çalıştırıldığı
bir zemin hâline getirilecek. Biz bu yasanın da bu amaca hizmet
ettiğini, toplamda 37 bin çalışanın, güvenceli
çalışan 27 bininin de taşeron şirketler yoluyla iş
güvencesiz çalıştırılacağını, düşük
ücretle çalıştırılacağını, az kazanan yoksul
halkımıza bir 27 bin kişinin daha ekleneceğini söylüyoruz.
Hepinizi bu vesileyle saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
17nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
17nci madde kabul edilmiştir.
18inci madde üzerinde üç önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 452 Sıra
Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 18 inci
maddesinin 1'inci fıkrasında yer alan "saklı kalmak
kaydıyla," ibaresinden sonra gelmek üzere "Rekabet Kurumu ile
yapılacak yetkilendirme protokolü kapsamında" ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
D. Ali Torlak Ali Halaman Zühal
Topcu
İstanbul Adana Ankara
Alim Işık S. Nevzat
Korkmaz Necati
Özensoy
Kütahya Isparta Bursa
Mehmet Günal
Antalya
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/751 Esas numaralı Posta
Hizmetleri Kanunu Tasarısının 18 inci maddesinin (1)
numaralı fıkrasının aşağıdaki şekilde
düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
(1) Posta sektöründeki rekabete
aykırı davranış ve uygulamaları resen veya
şikâyet üzerine incelemeye, soruşturmaya ve rekabetin tesisine
yönelik gerekli gördüğü tedbirleri almaya, görev alanına giren
konularda bilgi ve belgelerin sağlanmasını talep etmeye, 4054
Sayılı Kanun hükümleri uyarınca, Rekabet Kurumu
yetkilidir."
Haluk Eyidoğan İlhan
Demiröz Haydar
Akar
İstanbul Bursa Kocaeli
İdris Yıldız Sakine
Öz Doğan
Şafak
Ordu Manisa Niğde
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
452 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının 18. Maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Sebahat
Tuncel Pervin
Buldan
Bingöl İstanbul Iğdır
Nazmi Gür Altan
Tan
Van Diyarbakır
BAŞKAN Komisyon, son okunan
önergeye katılıyor musunuz?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ OYA ERONAT
(Diyarbakır) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Baluken,
buyurun.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Kanunla ilgili hem tümü üzerine
görüşmelerimizi hem birinci bölüm üzerine görüşmelerimizi ifade
etmiştik. Önergelerimizi buraya getiriyoruz, her zaman olduğu gibi
sayısal çoğunlukla kabul etmiyorsunuz. Birazdan hem önergeler üzerine
hem ikinci bölüm üzerine, kanun üzerine görüşlerimizi ifade etmeye devam
edeceğiz. Ancak ben bu önerge vesilesiyle yereldeki birkaç sorunumuzu
Genel Kurulla paylaşmak istiyorum.
Bu sorunlarımız Bingöl
Üniversitesindeki Rektörün aile şirketi mantığıyla
yönettiği bir üniversitedeki sorunlardır. Uzun süredir Bingöl Üniversitesinde
Rektörün tutumundan kaynaklanan çok ciddi sorunlar ve sıkıntılar
yaşanıyor. Biliyorsunuz, bir sistemle ilgili AK PARTİnin
tartışmaya açtığı bir idari sistem modeli var. Bunun
içerisinde bir partili cumhurbaşkanı tartışması da
yaşanıyor. Anladığımız kadarıyla, bu,
partili cumhurbaşkanı sisteminden önce üniversitelerde partili rektör
sistemine geçilmiş durumda ve bunun da en bariz örneğini Bingölde
yaşıyoruz. Bingölde Bingöl Üniversitesinin Rektörü bir siyasi
partinin il başkanı gibi üniversiteyi yönetiyor. Demokratik, özerk,
bilimsel, tartışmaya açık, farklı fikirlerin
yaşatıldığı kurumlar olması gereken üniversiteler,
bir rektörün, siyasi hesaplarla bir siyasi partiye göz kırpması
neticesinde, tam olarak yaşanamaz bir ortam hâline gelmiş durumda. Bu
Bingöl üniversitesindeki son uygulaması, demokrat, devrimci, yurtsever
öğrencilerin bir öğrenci kulübü açmak üzere defalarca
yapmış oldukları yazılı başvuruya tekrar hiçbir
gerekçe göstermeden, Ret cevabı vermesiyle başladı.
Farklı fikirlerin başvurularını kabul eden
anlayış, bu öğrencilerin başvurusunu kabul etmediği
için iki gündür öğrenciler gece gündüz demeden Bingöl Üniversitesinde
oturma eylemi yaptılar ve dün gece saatlerinde, yapılan
girişimlerle, bu oturma eylemi son buldu ancak rektörün uygulamaları bir siyasi
düşünceyi tamamen ötekileştirerek kin ve nefretle hareket edecek
şekilde devam ediyor.
Bakın, bu rektörün
yapmış olduğu bir açıklamanın birkaç
paragrafını size söyleyeceğim. Başından sonuna kadar
iktidar partisini öven bir açıklama. Sonrasında da şöyle diyor.
Son birkaç günde Bingöl basınına düştü. BDPye yasal
uzantısı diyoruz. Mecliste gidin bunlarla çözün. diyorlar. Bu
mümkün değildir. Başbakanın uyguladığı yöntem son
derece mantıklı ve akılcı bir yöntem. Yani Öcalan BDP
otur dediği zaman oturuyor, kalk dediği zaman kalkıyor. Bu
işin başındaki şahıs, şu anda İmralıda
yatan şahıstır. BDP ile bu işi çözmek mümkün
değildir. vesaire.
Bu insan, AK PARTİ Bingöl İl
Başkanı değil, Bingöl Üniversitesinin sözde rektörü. Bu, sadece
partili rektör değil, aynı zamanda provokatör rektör, Bingölün
barışını, Bingölün huzurunu bozmaya çalışan,
Bingölde öğrenciler arasındaki çatışmayı
artırmaya çalışan provokatör bir rektör. Barış ve Demokrasi
Partisi, Bingölde bu rektörün düzeyine inme tenezzülünü asla göstermez. Buna
karşı demokratik tepkisellikler başlarsa bu rektör
bırakın üniversiteyi, evden dışarı çıkamayacak
hâle gelir. O nedenle, bu rektöre kendi işini hatırlatın.
Bingölde AK PARTİ İl Başkanı var, AK PARTİli
milletvekilleri var. AK PARTİnin bunun propagandalarına
ihtiyacı yok diye düşünüyoruz.
Bakın, bu rektör, Bingöl
Üniversitesini aile şirketi şeklinde yönetiyor. Gıyasettin
Baydaş, Rektör; Rektör Yardımcısı Burhanettin Baydaş.
Aynı soyadlı 6 kişi: Abdulvahap Baydaş, İktisadi
İdari Bilimler; Fatma Baydaş, Fen Edebiyat Fakültesi; Mahmut
Baydaş, Bingöl Meslek Yüksekokulu; Zeynep Baydaş, Fen Edebiyat
Fakültesi öğretim görevlileri. Bunlar bizim tespit ettiklerimiz. Aile
şirketi mantığıyla üniversiteyi yöneten bir anlayışla
karşı karşıyayız.
Basın açıklaması yaptılar
diye yargının haklarında karar vermediği,
yargının herhangi bir soruşturma açmadığı
üniversite öğrencilerine tam altı ay okuldan uzaklaştırma
cezası verdi. 80 öğrenciyi bu şekilde mağdur eden bir
anlayışla, bir faşizan anlayışla karşı
karşıyayız. Zazaca kürsüsüne öğrenci alımları
yapılırken, bir cemaatin referansı dışındaki
hiçbir kimseyi bugüne kadar üniversiteye almadı. YÖK Başkanıyla
yaptığımız görüşmeler ve konuyu
gündemleştirmemizden sonra, kamuoyunda oluşan tepkilerden
dolayı, son alımlarda birkaç farklı fikirdeki kişiye
şans tanıdı ama ondan öncesi bir cemaatin referansı
olmadan
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla) -
...Bingöl Üniversitesinde çalışmanız, herhangi bir şekilde
bilimsel bir çalışma içerisine girmeniz mümkün değil. Böylesine
ayrımcı yaklaşan, öğrenciler arasında
çatışmayı artırmaya çalışan bir rektörle ilgili
iktidar partisini daha zaman erkenken şimdiden uyarıyoruz. Kendisine,
Bingöldeki çalışmalarıyla ilgili AK PARTİnin
ihtiyacı olmadığını belirtin. özellikle yine
gönüllüyse de rektörlükten istifa edip il başkanlığına
müracaat etsin.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Baluken,
teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/751 Esas numaralı Posta
Hizmetleri Kanunu Tasarısının 18 inci maddesinin (1)
numaralı fıkrasının aşağıdaki şekilde
düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
(1) Posta sektöründeki rekabete
aykırı davranış ve uygulamaları resen veya
şikayet üzerine incelemeye, soruşturmaya ve rekabetin tesisine
yönelik gerekli gördüğü tedbirleri almaya, görev alanına giren
konularda bilgi ve belgelerin sağlanmasını talep etmeye, 4054
Sayılı Kanun hükümleri uyarınca, Rekabet Kurumu
yetkilidir."
Haluk
Eyidoğan (İstanbul) ve Arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
musunuz?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ OYA ERONAT (Diyarbakır) - Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sakine Öz, Manisa.
Buyurun Sayın Öz. (CHP
sıralarından alkışlar)
SAKİNE ÖZ (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 18inci madde üzerinde söz
aldım. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, posta
hizmetleri alanındaki rekabet hükümlerini düzenleyen bu madde, 4üncü
maddede tartıştığımız rekabete ilişkin
sorunların devamı niteliğindedir. 4üncü maddedeki
uyarımızı yineliyoruz. Rekabet Kurumunun yetkisindeki bir alana
hukuka aykırı biçimde Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumunu dahil ediyorsunuz. Herhangi bir rekabete aykırılık
durumunda hem Rekabet Kurumu hem de Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumu aynı anda devreye girerse ne olacak, hiç düşündünüz mü? Siz,
devlet kurumları arasında yoktan yere ikilik, çatışma
çıkarmak üzeresiniz. Diyor, bizleri dinlemiyoruz. Rekabetin
Korunması Hakkında Kanunda, Rekabet Kurumuna Posta hizmeti
alanına giremezsin, bu bölgede inceleme yapmak sana yasak. deniyor, siz
bunlara engel olmuyorsunuz.
Sayın Bakan, Sayın Komisyon
Başkanı; Rekabet Kurumu bürokratlarını komisyon
toplantısında konuşmak istemelerine rağmen
konuşturmadınız ve daha sonra yanınıza
çağırarak ne söylediniz? Bunları bir önceki maddede, 4üncü
maddede sizlere sormuştum ama yanıtını hâlâ alabilmiş
durumda değilim. İş çığırından çıkmadan,
uzlaşmazlıklar artmadan, yol yakınken Genel Kurulda bu
yanlıştan dönün ve devletteki yetki karmaşasına bir son
verin. Biz, önergemizle tam bu yanlışlıktan dönülmesi için bir
ara çözüm yolunu size öneriyoruz.
Sayın milletvekilleri, Rekabetin
Korunması Hakkında Kanunda zaten düzenlenmiş olan genel
kapsamlı yetki ve görevlerin Rekabet Kurumunu posta hizmetleri
alanında da yetkili kılacağı açıktır. 4054
sayılı Kanun, Rekabet Kurumuna rekabetle ilgili genel yetki
tanıyarak alanı belirlemiştir. Bu tasarıyla, Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumuna da posta hizmetlerindeki rekabete
aykırı davranış ve uygulamalar hakkında inceleme,
soruşturma, tedbir alma, bilgi ve belge talep etme yetkisinin
tanınması, Rekabet Kurumu ile Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumu arasında farklı uygulamaların doğmasına
ortam hazırlayacaktır. Ayrıca, tasarının ilgili maddesi,
bir itiraz hâlinde, rekabet ihlali konusundaki incelemeyi hangi kurumun daha
önce yapabileceğini, hangi kurumun kararının geçerli
sayılabileceğini net biçimde düzenlememiş, kurumlar arası
olası uyuşmazlıklar için çözüm yerini belirlememiştir. Bu
nedenlerle posta sektöründeki rekabete aykırı davranış ve
uygulamaları resen veya şikâyet üzerine incelemeye, soruşturmaya
ve rekabetin tesisine yönelik gerekli gördüğü tedbirleri almaya, görev
alanına giren konularla bilgi ve belgelerin sağlanmasını
talep etmeye tek yetkili kurumun Rekabet Kurumu olması gerekmektedir.
Posta hizmetlerindeki rekabeti mevcut hukuk yapısında devletin
önceden oturmuş kurumlarında inceletmek yerine Ulaştırma
Bakanının daha rahat müdahale edebileceği, arka bahçesine
dönüştürebileceği kurumlara aktarmak son derece
yanlıştır.
Sayın milletvekilleri, sadece
posta hizmetlerinde değil, piyasalara dair rekabet şartlarında
bir uyumsuzluk doğduğunda genel yetkilendirilmiş kurum Rekabet
Kurumudur. Rekabet Kurumu aslında herhangi bir yeni tartışmaya
gerek bırakmadan yargı kararlarıyla ortaya koyduğu gibi
rekabete ilişkin konuların genel yetkilisidir. O hâlde bu ısrar
nedendir? PTT Yasa Tasarısında sözüm ona posta hizmetindeki
bazı alanlarda tekel olmaktan çıkarılıyor, PTT
şirketleştiriliyor. Bu alanda diğer şirketlerle rekabet
etmesi isteniyor. Ancak Hükûmet, Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumuna tanıdığı göstermelik yetkilerle belli bir
alanın tamamının çerçevesini çiziyor, nerede, nasıl hareket
edeceğine dair katı hükümler getiriyor. Perde arkasına
Ulaştırma Bakanı geçiyor, tüm yetki onda toplanıyor,
İletişim Kurumunun özerkliği sözde kalıyor. Posta
hizmetleri piyasasının tarafsız ve etkin işleyeceğini
iddia eden Hükûmet, hem yetki belgesi verilmesinin çerçevesini çiziyor hem de
Rekabet Kurumunu süreçten dışlıyor.
Sayın milletvekilleri, işte
böyle bir yasada Biz bu oyunda yokuz. diyoruz ve sizlere bu Posta
Yasasını kabul etmemenizi öneriyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Öz.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 452 sıra
sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 18inci
maddesinin 1'inci fıkrasında yer alan "saklı kalmak
kaydıyla," ibaresinden sonra gelmek üzere "Rekabet Kurumu ile
yapılacak yetkilendirme protokolü kapsamında" ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Alim
Işık (Kütahya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon, önergeye
katılıyor musunuz?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ OYA ERONAT
(Diyarbakır) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Alim
Işık, Kütahya.
Buyurun Sayın Işık. (MHP
sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz 452 sıra sayılı Posta Hizmetleri Kanunu
Tasarısının 18inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz
önerge hakkında söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum.
Tabii ki bu tasarının, yüz
yetmiş üç yıllık bir kurumun nasıl özelleştirilmesi
yönünde önünün açıldığına yönelik düzenlemeleri
içerdiğini benden önceki değerli konuşmacılar
aktardılar. Ancak bu madde, rekabetin sağlanmasıyla ilgili bir
madde olmasına rağmen Rekabet Kurumunun bu madde içerisinde yer
alamaması gerçekten düşündürücüdür ve Meclis adına iyi bir
gelişme değildir. Dolayısıyla, önergemiz, söz konusu
maddede Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu ile Rekabet Kurumu
arasında yapılacak bir protokol çerçevesinde rekabetin
sağlanmasını öngören bir düzenleme yer almaktadır.
Dolayısıyla, Sayın Bakanın bu önergeye
katılmamış olmasını anlayabilmiş değilim.
Umarım yüce Meclis bu konuyu yeniden değerlendirecektir.
Değerli milletvekilleri, PTT
çalışanlarının ciddi sorunlarının olduğu ve
özellikle de bu tasarıyla artık bu sorunların kökten
çözüleceği ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla,
AŞ olduktan sonra özelleşecek olan bu değerli kurum,
çalışanlarıyla birlikte sorunları komple çözmüş
olacaktır; nitekim önceki özelleştirme örneklerinde olduğu gibi.
Dolayısıyla, burada konuşulanları ciddi anlamda
değerlendirmek ve yapılan önerileri ve katkıları mutlaka
dikkate almak gerektiğini düşünüyorum.
Şimdi, Sayın Bakana
vermiş olduğumuz bir soru önergesine verdiği cevap üzerinden
sizlere bir değerlendirmeyi sunmak istiyorum ve Sayın Bakanın
ili olması nedeniyle de örneğin çarpıcı olduğunu
düşünüyorum.
2012 yılı verilerine göre
Erzincan ilinin yaklaşık 225 bin nüfusuna karşılık PTT
çalışanlarının toplam sayısı 221 kişi. Benim
ilim Kütahyanın da 575 bin nüfusuna karşılık gelen PTT çalışanları
sayısı da 222; yani PTT çalışanları eşit, nüfus 2
katından fazla. Ne kadar adil bir PTT çalışanı
dağıtımının olduğunu bu örnek herhâlde gösteriyor(!)
Yani 1 PTT çalışanı başına Erzincanda
yaklaşık 1.018 kişiye hizmet verilirken, Kütahyada bu hizmet
2.650 kişiye verilmiş.
Sayın Bakanım, bu durum
şimdiye kadar bu kurumun ne kadar keyfî yönetildiğinin ve
kayırmacı bir anlayışla yönetildiğinin çok bariz bir
örneğidir. Diğer iller için de çok çarpıcı değerler
var, onlar için vaktimi harcamak istemiyorum ama bu konu bile bu kurumun ne
kadar keyfî yönetildiğinin bir göstergesidir.
Yine son beş yılda, 2007 ve
2011 yılları arasında PTTye yaklaşık 5.500
kişinin yeni ataması yapılmış veya naklen ataması
yapılmış. Hâlen yaş ortalaması 43 yaş civarında,
yani ihtiyar diyebileceğimiz ve orta yaşın üzerine
çıkmış bir çalışan kadrosuyla bugüne kadar millete bu
hizmetin doğru verilemediğinin veya hak ettiği şekilde
hizmetin verilemediğinin önemli sayısal göstergeleri bunlar. Hâlen 27
bin dolayında çalışanı olan bu kurumun yarınının
ne olacağını gerçekten çalışanlar merak etmekteler ve
buradan çıkacak düzenlemeyi de dört gözle beklemektedirler.
Değerli milletvekilleri, bu
kurumda birçok çalışan yıllık iznini dahi
kullanamıyor. Birçok ilde çalışan sayısı yetersiz. Biraz önce
coğrafyadaki farklılığı da dikkate almadım, sadece
nüfusu dikkate alıyorum. Erzincan ile Kütahyanın coğrafi
büyüklüğünü de dikkate aldığımız zaman iki il
arasındaki hizmet anlayışının ne kadar farklı
olduğunu bu rakamlarla açıklamak mümkün. Diğer taraftan, yeni
personel takviyesi son yıllarda bazı illere hiç
yapılmamış, bazı illere çok ciddi personel alımı
gerçekleştirilmiş. Diğer taraftan, birçok
çalışanın soruşturma geçirdiği ve amirler
tarafından ciddi anlamda mobbinge yani psikolojik tacize
uğradığı da bir gerçek.
Şimdi, bu şartlarda bu
düzenlemenin sorunları çözemeyeceği, aksine, yeni sorunları
Türkiyenin gündemine tekrar getireceği bir gerçektir.
Bu duygu ve düşüncelerle,
önergemize desteğinizi bekliyor, tekrar saygılarımı
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Işık.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
18inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
18inci madde kabul
edilmiştir.
19uncu madde üzerine üç önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 452 Sıra
Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 19uncu
maddesinin 3'üncü fıkrasında yer alan "beş yüz
katı" ibaresinin "bin katı" olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
D.Ali Torlak Ali
Halaman Zühal
Topcu
İstanbul Adana Ankara
Necati Özensoy Mehmet Günal
Bursa Antalya
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 452 Sıra
Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 19uncu
maddesinin (1)inci fıkrasında gerekli tedbirleri almaya ibaresinden
sonra gelmek üzere ilgili yönetmelikleri çıkartmaya ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mahmut Tanal Kadir Gökmen
Öğüt Tufan
Köse
İstanbul İstanbul
Çorum
Haluk Eyidoğan Selahattin
Karaahmetoğlu Ramis
Topal
İstanbul Giresun
Amasya
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
452 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının 19. Maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Pervin
Buldan Hasip
Kaplan
Bingöl Iğdır Şırnak
Altan
Tan Mülkiye
Birtane Nazmi
Gür
Diyarbakır Kars Van
BAŞKAN Komisyon, son okunan
önergeye katılıyor musunuz?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ OYA ERONAT
(Diyarbakır) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Altan Tan.
Sayın Tan, buyurun. (BDP
sıralarından alkışlar)
ALTAN TAN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 452 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 19uncu maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasıyla ilgili
huzurlarınıza gelmiş bulunmaktayım.
Değerli arkadaşlar,
göndericiler, postanın kabulü yasak olan bir maddeyi göndermeleri
durumunda gönderi ücretinin 500 katı tutarında cezaya muhatap
olacaklardır. Taslakta, uygulanacak ceza oldukça ağır bir
yaptırımdır. Yine aynı maddede, uygulanacak idari para
cezalarına ve diğer idari tedbirlere ilişkin hususların BTK
tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceği
belirtilmiştir. Oysaki cezayı gerektiren fiiller ile ceza
tutarlarının tamamen kanun içerisinde yer alması gerekmektedir.
Bu nedenle biz Barış ve Demokrasi Partisi olarak maddenin tasarı
metninden çıkarılmasını düşünmekteyiz. Bu konudaki
fikirlerimi de sizlere arz etmiş bulunmaktayım.
Değerli arkadaşlar, bu
cezalar ve yaptırımlarla ilgili keyfîlik maalesef bu iktidar
döneminde de devam etmektedir. Bunun en önemli örneklerinden birisi de
İstanbulun genelinde uygulanan imar uygulamalarıdır ve
ayrıyeten İstanbul Esenyurt Belediyesindeki skandallardır.
Biliyorsunuz, bu mevzu o kadar dallanıp budaklandı ki binlerce, hatta
bir müddet sonra on binlerce insan İstanbuldaki yolları kesip,
trafiği kapatıp bu tepkilerini ancak Ankaraya, Meclise, Hükûmete, İstanbul
Büyükşehir Belediyesine bu şekilde duyurma ihtiyacını
hissettiler. Ne oldu? Peki, bu insanların bu kadar tepkili
olmalarının sebepleri ne?
Değerli arkadaşlar, bugün,
İstanbuldaki imar skandalları ve rezaletleri öyle bir noktaya geldi
ki, artık Başbakan bile, bir müddet sonra bir numaralı sorumlu
olarak kendisinin hedef tahtasına oturtulacağını
gördüğünden dolayı tepkisini ortaya koymak mecburiyetinde kaldı.
Nereden başlayalım? Çamlıcadan mı, Ümraniyeden mi,
İçerenköyden mi, Avcılardan mı, Bağcılardan
mı, Fatihten mi, Zeytinburnundan mı? Cidden
şaşırmış durumdayız. Dünyanın hiçbir yerinde
görülmeyecek derecede emsaller 9, 10, 11 seviyelerine kadar çıktı.
Bugün dünya ortalaması, kabul edilebilir konutta emsal 1,5-1,75 civarındadır
ve Zeytinburnu sahillerini süsleyen, sözde süsleyen ama bütün bin beş yüz
yıllık Ayasofyanın bile siluetini gölgeleyen üç bina ve bunun
ötesinde yine Mimar Sinanın muhteşem eseri Süleymaniye Camiinin
siluetini gölgeleyen yeni Haliç Köprüsü ve yine aynı şekilde İstanbulun
bütün görsel manzarasını kirleten Çamlıcadaki yeni
yapılanmalar, rezidanslar ve aynı şekilde Maslakla
Şişli, Sarıyer Belediyesi arasında neredeyse savaşa
sebebiyet veren yolsuzluklar bunların sadece birkaç tanesi.
Değerli arkadaşlar, bir de
işin daha da ilginç bir yanı var. Esenyurt Belediyesi verdiği
ruhsatları, inşaatı başlanan ve satılan binaların
kat adetlerini, bu şiddetli tepkilerden sonra, bazı
inşaatların başlamasından neredeyse bir yıl sonra
iptal etti. Bir ayrı skandal da orada ortaya çıktı. Daire
satın alan, tapusunu cebine koyan insanların önemli bir
kısmı, şu an, bu binaları yapan müteahhitlerle neredeyse
kanlı bıçaklı duruma geldi ve bundan daha da ilginç bir
yanı, Sayın Başbakan sanki bunların hiçbirinden haberi
yokmuş gibi, 1994ten itibaren İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını
yapan ve İstanbulu yöneten kendisi ve mensup olduğu siyasi partiler
değilmiş gibi, özellikle de son on bir yılda tamamen kendi
kontrolünde değilmiş gibi bu yönetimler, çıkıp Vah vah
vah, nasıl bunlar oldu, bu kadar da olmaz! demeye başladı.
Değerli arkadaşlar, bu
iktidarın en büyük skandalı İstanbuldur. Bununla ilgili,
inşallah, verdiğimiz Meclis araştırma önergesi buraya gelir
ve doğru düzgün konuşuruz.
Saygılar sunarım. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Tan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 452 Sıra
Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 19uncu
maddesinin (1)inci fıkrasında gerekli tedbirleri almaya
ibaresinden sonra gelmek üzere ilgili yönetmelikleri çıkarmaya
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mahmut Tanal (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon, önergeye
katılıyor musunuz?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ OYA ERONAT
(Diyarbakır) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALI YILDIRIM
(İzmir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Öğüt,
İstanbul.
Buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 452
sıra sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısıyla
ilgili söz almış bulunuyorum.
Bu kanunun olanca tepkiye ve
karşı çıkmamıza rağmen gündeme getirilmesinin tek bir
amacı vardır; birçok kamu kurum ve kuruluşunda yapılmak
istendiği gibi, PTTnin sermayeye peşkeş çekilmesi vardır.
Bunun içindir ki gerekli olan yasal altyapı oluşturulmuş ve
bugün bizlere dayatılmak istenmektedir. Yasa hazırlanırken ne
PTT çalışanlarının görüş ve önerileri dikkate
alınmıştır ne de ilgili sendikaların çekinceleri
dinlenmiştir. En az kurum kadar personeli de yakından ilgilendiren
böylesi hayati bir yasa taslağı hazırlanırken sendikalar ve
derneklerden görüş alınmaması düşündürücüdür.
PTT Genel Müdürlüğünün öncelikle
AŞ yapılarak arkasından özelleştirilmesini
sağlamayı hedefleyen yasa tasarısı PTTnin talan
fermanı demektir. Eğitim, sağlık, haberleşme gibi
temel kamu hizmetlerini ticaretleştiren AKP, şimdi de haberleşmeye
el atmıştır. Haberleşme hakkı, anayasal
güvence altında olan bir haktır. Tasarıyla bu temel hak
halkımızın elinden alınacak, aynı TELEKOM'da
olduğu gibi hizmet kalitesi düşecek, ucuz hizmet almak bir yana daha
da pahalılaşmasına yol açacaktır, ülkenin birçok
noktasında hizmet almak dâhi mümkün olmayacaktır. Anonim şirkete
dönüştürülmüş PTT, emekçilerine iş güvencesiz
çalışmayı ve kazanılmış haklarından
vazgeçmeyi dayatacak ve birçok şubesini kâr etmediği bahanesiyle
kapatacaktır.
Bakınız,
Dünya Posta Birliği üyesi 192 ülkenin posta idarelerinin çoğu kamu
kuruluşudur. Özelleşmiş posta idarelerinden biri olan Arjantin
Posta İdaresi kısa süre önce yeniden devletin eline geçmiştir.
Bazı
yandaş sendika temsilcileri, tasarıyla, posta
dağıtıcılarının sosyoekonomik ve özlük
haklarının iyileştirilmesine yönelik Hükûmetten söz
aldıklarını söylemektedir. Bu aldatmacaya kanmamak gerekir, zira
bu uzun vadeli projenin ilk adımları şubat ayında hayata
geçirilmiştir.
PTT
Genel Müdürlüğü dağıtım ve kargo hizmetleri için 20 bölgede
ihale yapmış ve acele posta servisi, taahhütlü mektup ve kargo gibi
hizmetler yirmi dokuz aylığına taşeron şirketlere
verilmiştir. Ne var ki kısa zaman içinde bile
sıkıntının ne denli büyük olduğu ortaya
çıkmıştır.
Köprü
ihalesinde yaşananları bir kez daha hatırlatalım:
"Satamazsınız." dedik, "Satarız." dediniz.
"Ucuz veriyorsunuz, bu fiyat vatana ihanettir." dedik, bizzat Maliye
Bakanı karşı çıktı. Peki ne oldu? Biz dediğimizde
karşı çıkanlar sonra bir bir sözümüze geldi. Başbakan
ihaleyi iptal etti, "Vatana ihanet olurdu." dedi. Şimdi
yapılan da aynısıdır. PTT ihaleleri için de aynı
şeyi söyledik. Tıpkı o zaman olduğu gibi burada da
dinlemiyorsunuz.
Tecrübesiz
ellere verilen hizmet, hizmet olmaktan çıktı;
dağıtımlar aksadı, kargolar ulaşmadı. Hem
vatandaş hem de işçi mağdur duruma düştü. İhaleler
iş yapanlara değil, menfaat doğrultusunda verildi. Şimdi
ise taşeron işçiler işveren tarafından tehdit yoluyla
çalıştırılmakta, sorunlarını anlatacak yetkili
bulamamakta, ücretleri ya geç ödenmekte ya da hiç ödenmemektedir.
PTT'de
bugün itibarıyla yaklaşık 10 bin taşeron işçi
bulunmaktadır. Bu işçilerin büyük çoğunluğu yasal mesainin
üzerinde çalışmakta ve fazla mesai almamaktadır. Bazı
işçiler iki buçuk aydır maaş alamadıklarını
bizzat tarafıma iletmişlerdir. 11 ilde kargo işçileri iki
aydır maaş ve sigorta yüzü görmemektedir. Birçok yerde kargo
çalışanı taşeron işçiler kendi araçlarıyla
dağıtım yapmakta ve sırf hizmet aksamasın diye
yakıt parasını dahi kendi cebinden ödemektedirler.
PTT çalışanlarında ise
şu anda haklı bir tedirginlik vardır. PTTnin AŞye
dönüştürülmesinin ardından, PTTye personel alımı,
işten çıkarılma, tayin, terfi, ücretlerin belirlenmesi,
çalışma saatlerinin belirlenmesi gibi konulardaki yetkiler
şirket yönetimine verilecektir. Böyle bir yetki çalışma
yaşamındaki mevcut sorunların daha da artmasına yol
açacaktır, mevcut kazanımların dahi gerisine düşülecektir.
Ayrıca, tasarıda şu anda kurumda çalışan personelin
başka bir kurum ve kuruluşa nakledilmesi ile ilgili herhangi bir hak
ve olanak ile ilgili düzenleme de bulunmamaktadır. Oysaki TELEKOM
örneğinde bile personel havuz sistemi oluşturulmuş ve böylelikle
personelin başka kurumlara geçişi sağlanmıştır.
Değerli milletvekilleri, bu
tasarı özetle üç vahim sonuç doğuracaktır: Uzun vadede
özelleştirme amacına hizmet edecektir, verilen kamu hizmeti
ticarileşerek pahalılaşacaktır, PTT emekçilerine güvencesiz
çalışmayı ve kazanılmış haklarından
vazgeçmeyi dayatacaktır. Bir kez daha söylüyoruz: Gelin, henüz vakit
varken bu tasarıdan vazgeçin. Vatandaşın elinden haberleşme
hakkını almayın. Çalışanların günahına
girmeyin. PTT halkındır; halkın kalmalıdır.
İşçi düşmanı
AKPnin Türk Hava Yolları çalışanlarını tehdit
etmesini, 1 Mayısta yaptığı şiddeti buradan bir kez
daha kınıyorum.
Hepinize iyi akşamlar.
Saygılar sunarım. Sağ olun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Öğüt.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter
sayısını arayacağım, önergeyi oylarınıza
sunacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı yoktur.
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.14
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 19.23
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER : Tanju ÖZCAN (Bolu), Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101inci Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
452 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 19uncu maddesi üzerinde verilen İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt ve arkadaşlarının
önergesinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi, önergeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı
vardır.
Şimdi, bir sonraki önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 452 Sıra
Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 19 uncu
maddesinin 3'üncü fıkrasında yer alan "beş yüz
katı" ibaresinin "bin katı" olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Günal (Antalya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon, önergeye
katılıyor musunuz?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ OYA ERONAT
(Diyarbakır) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Gerekçe
Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okuyun lütfen.
Gerekçe:
Tasarıdaki şekliyle kabulü
yasak olan maddeleri postayla gönderenler ile 7 nci madde hükümlerine
aykırı hareket edenlere uygulanacak ceza oranının
caydırıcılığı yeterli değildir. O nedenle
madde metninde yer alan cezai müeyyide oranının yüksek olması
daha yerinde olacaktır ve yasak olan gönderilerin postayla gönderilmesine
caydırıcılık getirecektir. Önerge bu amaçla
verilmiştir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
19uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
19uncu madde kabul edilmiştir.
20nci madde üzerinde iki önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/751 Esas numaralı (SS 452) Posta
Hizmetleri Kanunu Tasarısının 20 nci maddesinin (1)
numaralı fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
(1) Kurumun her türlü idari karar, eylem
ve işlemlerine karşı yetkili idare mahkemesinde dava
açılabilir. Kurum karar ve işlemlerine karşı açılan
her türlü dava öncelikli işlerden sayılır.
Haydar Akar İdris
Yıldız Haluk
Eyidoğan
Kocaeli Ordu İstanbul
Sakine Öz Doğan
Şafak Mahmut
Tanal
Manisa Niğde İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 452 Sıra Sayılı
Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 20nci maddesinin 1inci
fıkrasının birinci cümlesinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
D. Ali Torlak Ali Halaman Zühal
Topcu
İstanbul Adana Ankara
Mehmet Günal Necati Özensoy
Antalya Bursa
BAŞKAN Komisyon, son okunan
önergeye katılıyor musunuz?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ OYA ERONAT
(Diyarbakır) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özensoy. (MHP
sıralarından alkışlar)
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 452 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 20nci maddesi üzerine
verdiğimiz önerge ile ilgili söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Daha önceki konuşmalarımda, her
çıktığımda ifade ettim; PTT çalışanları bu
kanundan ciddi anlamda rahatsızlar. Bunun üzerine sendikacı
arkadaşlar, TÜRK HABER-SEN Bursa Şubesi Başkanı Orhan
Avcı ve Yönetim Kurulu üyeleri perşembe günü Bursadan yola
çıkarak Ankaraya geldiler. Bugün de sabah on bir civarında Meclis
önünde bir basın toplantısıyla dileklerini ilettiler,
isteklerini ilettiler. Oradan yola çıkıştan buraya kadar da,
yollarda da ifade ettikleri, Meclisin önünde de ifade ettikleri talepleri iki
madde üzerinde. Birisi PTTnin AŞ olmaması, bir diğeri de
yıpranma paylarının, hakları olan yıpranma
paylarının verilmesi. Tabii, PTTnin AŞ olmasıyla ilgili,
istenmemesinin gerekçesini burada çıkan hatipler ve PTT
çalışanları Özelleştirmenin önü
açıldığı için diye ifade ediyorlar ama Sayın Bakana, Sayın
Genel Müdüre sorduğumuzda, Sayın Bakan ve Sayın Genel Müdür
PTTyi özelleştirmeyeceklerini ifade ediyorlar, PTTnin daha iyi
çalışma şartlarında olması için bunların
yapıldığını ifade ediyorlar.
Bakın, bizde bazı yörelerde
gelenekler vardır. Evde gelinlik çağına gelen kız varsa o
evin kapısına, bacasına, bir yerlerine belli simgeler
asılır veya damatlık yaşa gelen bir erkek evladı varsa
aynı şekilde de o evde Damatlık yaşa gelmiş bir erkek
evlat var. anlamında belli simgeler takılır. Şimdi, bugüne
kadar gördüğümüz uygulamalarda kamu kurumlarından anonim şirket
olup da özelleştirilmeyene rastlamadık. Yani bu kanun
çıktıktan sonra PTTnin kapısına biz diyeceğiz ki:
Özelleştirmeye hazır bir kurumumuz var. Dolayısıyla,
bunun AŞ olması özelleştirmenin önünü açacak.
Tabii, PTT aslında ciddi anlamda
özel sektörle de iç içe işler yapıyor. Hizmet satın almanın
yanında bankacılık işlemlerini, özellikle -işte, bu
çok konuşulduğu için söylüyorum- Çalık Grubuyla, Aktif Bank
aracılığıyla epeyce hacimli işleri yapıyor.
Oradaki alınan komisyonlarda vesairelerde hep sıkıntılardan
bahsedildi. Yine, işte, UPT işlemlerini artırmak için, ne
hikmetse, PTT iş yerlerinden vatandaşların herhangi bir nedenle
vergi dairelerine, icra müdürlüklerine, mahkeme vesaire kamu kurumlarına
gönderecekleri posta havaleleriyle ilgili, kurumların posta çeki
hesapları işlemi yapmaları yerine, bizzat Parasal, Posta Daire Başkanı
imzalı tebliğlerle vatandaşın yukarıda ismi
sayılan kurumlara yapacağı havalelerin UPT olarak gönderilmesi
için personele baskı yapılıyor.Değerli milletvekilleri, bu
tür yanlış uygulamalardan da PTTnin bir an önce vazgeçmesi
lazım.
Ben, hani bunu hep sık gündeme
geliyor, getirmek istemiyorum ama Başbakanın da damadının
genel müdür olduğu bu kurum... Bakın, 2006 sonundan bugüne kadar
Türkiyedeki bankaların aktifleri 2,5 kat artarken bu Aktif Bankın
aktifleri dört yılda 45 kat büyümüş yani neredeyse Guinness rekorlarına
girecek bir seviyeye ulaşmış.
Sayın Bakan, bir an önce bu tür
uygulamaları değil de çalışanların o
haklarını bir an önce vermenizi temenni ediyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Özensoy.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/751 Esas numaralı (SS 452) Posta
Hizmetleri Kanunu Tasarısının 20 nci maddesinin (1)
numaralı fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
(1) Kurumun her türlü idari karar,
eylem ve işlemlerine karşı yetkili idare mahkemesinde dava
açılabilir. Kurum karar ve işlemlerine karşı açılan
her türlü dava öncelikli işlerden sayılır.
Mahmut
Tanal (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Sayın Komisyon,
önergeye katılıyor musunuz?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ OYA ERONAT
(Diyarbakır) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Tanal,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkan teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Tabii önümüzdeki 452 sıra
sayılı Tasarı PTT hizmetleriyle ilgili Ancak,
yılbaşı nedeniyle, Silivri Cezaevinde tutuklu bulunan İzmir
Milletvekilimiz Mustafa Balbay, Zonguldak Milletvekilimiz Sayın Haberal ve
Genelkurmay Başkanına yılbaşı kartını gönderdim.
Adres aynen şu şekilde Sayın Bakan. Ulaştırma
Bakanı olmanız nedeniyle -ve aynı zamanda, müsteşarın
da- bu konuda tabii ki cevap vermeniz gerekiyor. Silivri Cezaevindeki aynen
adres şu: İsim yazdıktan sonra, Silivri Cezaevi,
Silivri/İstanbul. Bu mektuplar olduğu gibi geri geliyor. Geri
gelmesindeki sebep, adres yetersizliğinden dolayı iade ediliyor.
Şimdi ben soruyorum Sayın
Bakana ve Sayın Hükûmete: İmralı Cezaevinden Kandile adres
yazılmadan mektup gidiyor ve Kandilden İmralıya adres
yazılmadan mektup teslim ediliyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bravo ya!
MAHMUT TANAL (Devamla) Türkiye Büyük
Millet Meclisinde görev yapan Mahmut Tanal olarak benim mektubumun adresi mi
açık ve net, şeffaf Sayın Bakan, bu gönderilen adres mi
açık ve net, şeffaf?
HALUK EYİDOĞAN
(İstanbul) Özel ulak!
MAHMUT TANAL (Devamla) Bu
açıdan, hem haberleşme özgürlüğü açısından, bir
milletvekilinin haberleşme özgürlüğü, PTT hizmetleri bu şekilde
kısıtlanmış oluyor hem de içeride bulunan tutukluların
dışarıyla haberleşme özgürlüğü ihlal ediliyor yani
tabii ki bu tasarı geçtiği zaman, herhâlde gelebilecek olan
felaketler farklı olur.
Evet, özelleştirme derken
özelleştirmenin esas amacı nedir? Özelleştirmedeki amaca, kamu
hizmetinde kâr, iktisadi kâr getirir amacıyla bakmamak lazım. Kamu
hizmetinde eğer zarar da edilmiş olursa kamu hizmetinin meccanilik
ilkesi uyarınca bunun yerine getirilmesi lazım.
Özelleştirmelerdeki sebeplerden:
1) İstihdamı yaratmak. Burada
istihdam yaratılacak bir alan var mıdır?
2) Vergi toplanmasını
arttırmak. Burada, vergi zaten yeteri kadar toplanabiliyor.
3) Kayıt dışı
çalışmayı engellemek, verimi arttırmak.
Baktığımız zaman,
gerçekten, bu hadisede PTT işletmesi, evet, istihdam alanını
zaten yaratmış durumda vergi haddinden fazla orada toplanıyor,
bir kayıt dışılığı yok. Buradaki amaçlardan
bir tanesi de eğer istihdam alanı yaratmaksa, bugüne kadarki
özelleştirmelerin tamamına baktığınız zaman,
Türkiyedeki uygulamalarda özelleştirmelerin çoğu zaten arsa
fiyatına gidiyor ve o istihdam alanları kapatılıyor, vergi
de toplanmıyor, gelir artışı da olmuyor. Bu açıdan,
gerçekten sıkıntılı bir olay yaşıyoruz.
Burada, bu tasarıda esas can
alıcı nokta, Türk Ticaret Kanununun özel hükümlerine tabi
tuttuğumuz zaman
Ticaret Kanununun getirmiş olduğu hükümlerden
bir tanesi de iflas hükümleri. İşlemlerin ticari anlamda olması
sebebiyle, vatandaşa getirilebilecek olan bir güvence de yok yani bu
güvenceden de yoksun olmuş olacak. (2)nci fıkrada getirmiş
olduğunuz teminattan, harçtan muaf ilkesi
Anayasamızın
10uncu maddesi uyarınca Tüm kişi, kurum ve kuruluşlar
eşittir. diyoruz. (2)nci fıkrada, bu teminattan ve bu harçtan muafiyet
getirilmesi eşitlik ilkesinin de ihlali anlamına gelecek ki gerçekten
kabul edilebilir bir durum değil.
Burada, bunun Türk Ticaret Kanununa
tabi olmasının getirebileceği başka bir dezavantaj: İflas
etmesi bu şirketin veya iflasın erteleme kararının
alınması üçüncü şahısları da mağdur edecektir ki
bu da kabul edilir bir durum değildir. Bugüne kadar, zaten
özelleştirilen kurum ve kuruluşların çoğu özelleştirme
amacının dışına çıkmıştır,
özelleştirme amacının hiçbirisi gerçekleşmemiştir ve
bu anlamda, bu tasarı gerçekten hukuk devletinde olması gereken amaca
hizmet etmemektedir.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Tanal.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
20nci maddeyi
oylarınızı sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
20nci
madde kabul edilmiştir.
Böylece birinci bölümdeki maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır.
Saat 20.30a kadar yemek molası veriyorum.
Oturumu kapatıyorum.
Kapanma Saati:
19.38
ALTINCI OTURUM
Açılma
Saati: 20.34
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Tanju ÖZCAN (Bolu), Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101inci Birleşiminin
Altıncı Oturumunu açıyorum.
452
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
devam edeceğiz.
Komisyon?
Yerinde.
Hükûmet?
Yerinde.
Şimdi
ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci
bölüm 31inci maddenin (1)inci, (2)nci, (3)üncü, (4)üncü
fıkraları ile geçici 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9 ve 10uncu maddeler
dâhil 21 ila 33üncü maddeleri kapsamaktadır.
İkinci
bölüm üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Haydar
Akar, Kocaeli Milletvekili.
Sayın
Akar, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; PTTnin
serbestleştirilmesi kanununa devam ediyoruz. Daha önceki
konuşmalarımızda açıklamıştık, yeni bir
kavram getirdik serbestleştirme. TCDDyle başladık, PTTyle
devam ediyoruz. Aslında bu yeni kavram bir kandırmaca. Tabii bunun
sonucunda bir özelleştirme hikâyesini hep beraber
yaşayacağız diye düşünüyorum.
Tabii, PTTye
baktığınızda, 1840 yılında kurulan ve marka
olmuş bir kuruluş. PTT deyince, aklımıza, o tarihten bu
yana hizmet eden, vatandaşla iletişimimizi sağlayan, her türlü
problemlerimizi bir başkasına iletebildiğimiz,
kartımızı veya mektuplarımızı iletebildiğimiz
kuruluştu ama zaman içerisinde kendisini geliştirdi bu kuruluş,
bugünlere geldi. Bir markaydı, Tsini yolda bıraktı.
Sayın Bakan, siz dün yoktunuz
burada, geçmiş olsun diyeyim bu arada. Şöyle bir şey söyledim,
arkanızdan konuşmak gibi olmasın, tekrarlayayım
söylediğimi: Telefonu sattınız, Devlet Demir Yollarını
serbestleştirdiniz, yakında özelleştirirsiniz,
satarsınız. PTTyi de yolluyorsunuz, size yapacak fazla bir iş
kalmadı. Şimdi üçüncü dönem milletvekilliği de bitiyor,
İzmirde de ekmek yok. Aslında çalışkan bir
bakansınız, bundan sonra ne yapacağınızı merak
ediyorum. diye bir soru sordum. Yoktunuz burada, bu cevabı alamadım.
Umarım bundan sonra başka bir iş kolu bulursunuz diye
düşünüyorum.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) İnşallah, yardımcı olun.
HAYDAR AKAR (Devamla)
İnşallah.
PTT, dediğimiz gibi, 1840
yılından bu yana kurulmuş büyük bir dev. Yani, bugün aile
şirketleri diye anılan büyük şirketler ve vergi rekortmeni olan
şirketlerden bile büyük istihdam alanına sahip, yaklaşık 37
bin kişinin çalıştığı bir kurum. 1.089 memur, 27.317
sözleşmeli, 8.644 taşeron, 789 daimi işçi, sadece 789. On bir
yılda getirdiğiniz PTT noktası; 789 daimi işçi, 8 bin
taşeron. Tüm Türkiyeyi taşeron yaptınız. Devlet Demir
Yolları, PTT, başka sattığınız kurumlar,
satmadığınız kurumlar, herkesi bir taşeronlaştırdınız.
Ancak, PTT bir tekel, tabii bunu serbestleştirirken, özelleştirirken,
tüm özelleştirmelerde dediğiniz gibi ne yapmaya
çalışıyorsunuz? Serbest rekabete açıyoruz, o tekeli dağıtıyoruz,
kırıyoruz ve tekeli dağıtma sonucunda da serbest rekabet
sonucunda fiyatlar düşecek, halk daha iyi hizmet ve kaliteli hizmet
alacak. diyorsunuz ama bu kanunla yapmak istediğiniz şey, PTTdeki
tekeli biraz daha artırarak özelleştirmek yani bir süre sonra
sattığınızda, aynı TELEKOMda olduğu gibi tekelin
dışına çıkmayacak, PTT olduğu gibi bir tekel olacak ve
özel şahısların elinde olacak.
Şimdi, tekelleşme ve
kartelleşme Anayasanın 167nci maddesine göre devlet tarafından
önlenmesi gereken bir durum ama tam burada devlet kendisi tekelleşmeyi
yapıyor, tekel olduğu belli başlı konulara birkaç konu daha
ilave ediyor bu getirilen kanunla. Tabii bu doğru değil, 167nci
maddeye göre, bunun, eğer özelleştirilecekse de tekel durumundan
kurtulması lazım, serbest rekabete açılması lazım.
Serbestleştirmenin getirdiği
istihdamdaki sıkıntıları, serbestleştirmenin veya
özelleştirmenin getirdiği problemleri, kalitesizliği birçok
arkadaşım ve ben daha önceki konuşmalarımızda
anlattık ama PTT de bugün 4 ana başlık altında hizmet
veriyor. Bir tanesi lojistik yani kargo taşımacılığı
yapıyor. Telgraf işletmeciliği yapıyor, çok
kullanılmıyor bugünlerde telgraf. Bu 2 başlıktan zarar
ediyor PTT. Bunun yanında 2 başlık daha var:
Bankacılık ve posta. Posta asli görevi de, bankacılık ne
oluyor? Şimdi, onu söyleyeceğiz biraz sonra bankacılığın
niye yapıldığını yani niçin PTT bankacılık
Yani, kendi işlevsel işlerini, ana, asli görevlerini yerine
getiremiyor, onlardan zarar ediyor ama başka alanlara kaymış,
onları yapmaya çalışıyor. Buna bir de otomasyon
eklenmiş. Yahu, ben yıllardır bu işle meşgulüm,
PTTnin otomasyonla ne işi olur onu anlamış değilim ama onu
da söyleyeceğiz biraz sonra, niçin bir de otomasyonu eklediklerini hep
beraber burada değerlendireceğiz.
Şimdi, birçok insan diyor ki: Siz
serbestleştirme yaparken, özelleştirme yaparken kurumun içini
boşaltıyorsunuz. Hayır, aslında kurumun içini
dolduruyorsunuz. Büyük yatırımlar yapıyorsunuz, ondan sonra da,
onu allayıp pullayıp süsledikten sonra da satmaya
çalışıyorsunuz. Bunda da öyle oluyor. Yaklaşık sekiz
yılda, dokuz yılda 640 milyon TL PTTye yatırım
yapılmış. 640 milyon TL
Peki, bu kurum zarar mı ediyor?
Hayır, bu kurum zarar etmiyor. 2010 yılında 143 milyon -143
trilyon eski parayla, anlaşılır olsun diye söylüyorum- 2011de
de 174 milyon kâr ediyor. Ne istiyorsunuz bu kurumdan? Niye satmaya
çalışıyorsunuz? Niye? Söyleyeyim ben size: Tüm
serbestleştirme ve özelleştirmelerde yaptığınız
gibi, bütçe açığınızı kapatmak için, yeni bir
yatırım yapmak için değil. Her yıl bütçede verdiğiniz
açığı devletin kamu kurum ve kuruluşlarını satarak
karşılıyorsunuz.
Şimdi, tabii, şirketin asli işi olan
posta, telgraf ve kargo işini bırakmış bankacılık
ve otomasyona soyunmuş olduğunu söyledik. PTTnin yaklaşık
4.300 tane şubesi var, 4.300 tane şubesi. Bakın, bu
şubelerde insanların son günlerde şikâyetleri artmış.
Niye biliyor musunuz? PTT asli görevi olan işleri bırakmış
başka işlerle uğraşıyor. Para transfer işiyle
uğraşıyor, emeklilere kredi sağlamakla
uğraşıyor ya da bir bankanın kartlarını
pazarlamakla uğraşıyor.
Şimdi, evet, birçok şeyi satıyor PTT.
Bırakmış kendi asli işlevini. Şimdi, para transfer
işine bakıyoruz, para transfer işini bir bankayla
anlaşmış. Bankanın bir tane şubesi yok. Öyle güzel bir
şey ki 4.400 tane şube emrinde. Biliyor musunuz bu hangi banka? Aktif
Bank. Aktif Bank hangi gruba ait? Yani, Çalık Grubuna ait, açık ve
net söyleyeyim. PTT bununla anlaşmış, bankacılık para
transferini bunun üzerinden yapıyor.
Bu da yetmiyor, PTT başka bir şey daha
yapıyor; çalışanlarına ve kendilerinden maaş alan
emeklilere kredi sağlıyor, krediye aracılık yapıyor.
Diyor ki: Ben bu krediye aracılık yapıyorum ama bu
aracılıktan da 6 milyon TL para kazandım. ama banka 770 milyon
kredi veriyor. Kim biliyor musunuz bu banka? Aktif Bank. Nereye bağlı?
Çalık Grubuna bağlı. Yalnız bu banka değil ha.
Şimdi diyebilirsiniz ki: Haydar Akar sadece bir bankayı öne
çıkartıyor. İki bankayla anlaşmışlar
arkadaşlar. Bir de Citybankla anlaşmışlar ama 7 bin TL
civarında bir kredi hacmi var. Öbüründe 770 milyon TL kredi hacmi var.
Şimdi, dedik ya, gelişen teknolojiye PTT ayak
uydurmuş. Diyor ki: Teknoloji var, artık postayı
yazmayın. diyor, Elle yazıp yollamayın. diyor. Ben bir deneyeyim
dedim. Hibrit mail diyorlar buna. Hibrit mail ne biliyor musunuz
arkadaşlar? Burada bir word dokümanı hazırlıyorsunuz. Bir
yere toplu yollayacaksınız bunu. Diyorlar ki: Bunu scan edin şu
formatta yollayın bize. Yolluyorsunuz. Ben yaptım, denedim bunu, 550
tane muhtara yollamaya çalıştım, üç gün burada beceremediler bu
işi. Ben üç gün sonra kente gittiğimde kutunun içinde benim bütün
şeylerimi buldum. Tam bir hafta sonra, pardon, üç gün sonra kente gittim
ama bir hafta sonra bulabildim çünkü hiçbir muhtara
ulaşmamıştı. Bunun için harcanan para ne biliyor musunuz?
132 milyon lira. Bu 132 milyon lira nedir? 132 trilyon lira. Neymiş?
Hibrit mailmiş. Buradan yazacaksınız
yolladığınız yere, orada serverdan çıkacak, printerdan
alacaklar, onlar zarflayacaklar, otomatik etiketleyecekler, adresleyecekler ve
vatandaşa ulaşacak. 132 milyon lira
2 tane teklif
almışlar. Kimden almışlar? Yıldız Holdinge
bağlı 2 şirketten almışlar. Kim bu Yıldız
Holding? Ülker Grubu. 2 tane teklif
Şimdi, bir de otomasyona soyundu bizim
genel müdürümüz. Dedi ki: Bıraksın bilişimciler bütün işi.
PTT olarak biz bu otomasyon işini gerçekleştiririz. KGS var. Bir de
ne vardı daha önce? OGS vardı. Bir de HGS getirdiler,
Hızlı Geçiş Sistemi diye. Niye yaptınız bunu? Daha
hızlı geçsin diye. Doğru. OGSden farkı ne? İkisi de
tagle çalışıyor. Birini cama
yapıştırıyorsunuz, biri de bir şey içinde
Bunlara
akıllı tag diyorlar. İkisini aynı anda çalıştırmayı
başaramadılar. İzmirde deniyorlar. 22 milyon dolar para
harcadılar bu işe. Yahu, zaten OGSm var, bir daha niye
Hızlı Geçiş Sistemi adı altında tagle
uğraşıyorsun, başka bir şeyle
uğraşıyorsun? Cama yapıştırıyorsun, cam
kırıldığı zaman bir daha değiştiriyorsun,
bir ton iş çıkartıyorsun Tabii bütün bunları
yapıyorsun, ondan sonra da gelelim
Ondan sonra da diyorsunuz ki: Bu
şirketi, bu kadar yatırım yaptıktan sonra, bu kadar para
harcadıktan sonra ve 2010da, 2011de kâr ettikten sonra da Hadi
serbestleştirelim, daha sonra da bunu paketleyelim. Ben aslında bu
paketleme sonucu 4 ana başlık altında saydığım
başlıkların kimlere verileceğini burada söylemek isterim
ama söylemeyeyim bunları. Onlar da aşağı yukarı
bellidir diyorum.
Bir başka boyutu: Ben Kocaeli milletvekiliyim.
PTTden de şikâyetçiyim. Niye şikâyetçiyim? Genel müdürü tam bir sene
evvel aradım, Kefken bölgemizde PTT şubesine ihtiyaç var. Yazın
nüfus 40 bin oluyor. dedim. Sayın Vekilim,
araştıracağım, döneceğim. dedi. Acısuyu
söyledim. Bir beldeydi, kaldırdınız belediyeyi, orayı
söyledim. Onu da dönüp bir yıl evvel söyledim size Sayın Genel Müdür,
Dönüp size bilgi vereceğim. dediniz, hâlen bekliyorum bana bilgi
vereceksiniz, hâlen bekliyorum bilgi vereceksiniz diye. Umarım bir gün
bana bu bilgiyi verirsiniz.
Bir de bıraktınız bütün
işi gücü, özelleştirdiğiniz kurumların
faturalarını tahsil ediyorsunuz vatandaştan 1 lira alarak. Niye
alıyorsunuz bu parayı? Özelleştirirken o kurumları Ya, sen
veznelerini kaldıracaksın, senin paralarını ben
vatandaştan tahsil ederim, işlem başına da 1 lira
alırım. mı dedi?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HAYDAR AKAR (Devamla)
Özelleştirirken bu fiyatları mı verdiler bu insanlar insan
tasarrufu yapmak veya işte, zamandan, mekândan tasarruf etmek için? Hepsi
bunların içindeydi. Siz niye üstlendiniz bu vatandaştan paraları
tahsil ediyorsunuz, bu faturaları diyorum.
Hepinize saygılar sunuyor,
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Akar.
Gruplar adına ikinci
konuşmacı Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Antalya
Milletvekili Sayın Mehmet Günal.
Sayın Günal, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, biz bize
kaldık. Arkadaşlarımızın bir kısmı da henüz
aradan dönemedi, kendi kendimize bir kanun çıkarıyoruz. Az önce de
söyledim
RECEP ÖZEL (Isparta) Tutanaklara
geçiyor.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Tabii, senin
söylediklerin de geçiyor, tarih oluyor onların hepsi. Sayın
Elitaş, özellikle de size söylüyorum, aşağı yukarı
bunun
Sataşma diye şimdi söz alabilirsin, her taraf kapalı,
istediğin kadar Başkan verebilir de, Meclisin yasama faaliyetlerinin
kamunun önünde olmasını engelleyenlerden biri de sizsiniz. O da
tutanaklara geçti. Tam dört defa üst üste tebrik ediyorum- söz alarak bu
saatlerde bizim sadece birkaç tane ilgili veya mecburiyetten kalan
arkadaşımıza konuşmamızı
sağladığınız için. Oysa bunlar çok önemli şeyler.
Demin, bazı sorular sorduk Sayın Bakana, dün akşam sorduk.
Burada bütün arkadaşlarımız, maddelerde konuşanlar,
bazı şeyler söylediler.
Tabii ki, bütün
kurumlarımızın gerekli düzenlemelerinin yapılması,
daha etkin çalışması için düzenleme gerekiyorsa
yapılması hepimizin arzusu. Onun için söylüyorum zaten, yapmamız
gereken yasama çalışmaları yerine gereksiz birtakım
şeylerle burayı işgal ederek ondan sonrasında da gece
yarısı belli bir saate kadar zorlamayla geçiriyoruz. Az önce
yukarıda, Komisyonda Sayın Faruk Çelike yeniden sordum: Siz
Çalışma Bakanısınız, milletvekilleri insan mı değil
mi? dedim, güldü. İnsan hakları var mı? Var. ILOyu siz
imzaladınız mı? İmzaladınız. Biz dün saat birden
sonra çıktık. Şimdi, bunun nedeni de işte sizin
dayatmacı tutumunuz değerli arkadaşlar. Eğer kanun
çıkacaksa bunun önceden belli ölçüde görüşülüp
olgunlaştıktan sonra gelmesi lazım. Mesela, bu kanun
tasarısının neyini konuşuyoruz? Özerkleştiriliyor mu,
özelleştiriliyor mu diye konuşuyoruz, yani yapısal olarak, mali
boyutunu konuşuyoruz. Dün Sayın Bakan yoktu burada. 2008den beri
Sayıştay diyor ki: Muhasebe, finansman şubesi, malzeme daire
başkanlığı -neyse- hiçbiri denetlenmemiş. Şimdi,
finansmanını konuşuyoruz.
İki: Ne sordum? Personelle ilgili
özlük hakları ne olacak? Teşvik verilecek, bilmem şu kadar.
Peki, neymiş bu? Parayla ilgili, bütçeyle ilgili ama Plan ve Bütçe
Komisyonuna gelmedi. Onun için, bunların önceden görüşülmesi, gerekli
komisyonların, gerekli kurumların, hatta sendikaların
görüşü alındıktan sonra personelle ilgili çalışmaların
yapılması gerekiyordu. Bölümden sonra Sayın Bakan cevap verirse,
sorduğumuz sorular da vardı, bizatihi onu da sorarız ama.
Sayın Bakanım, bir defa daha
uyarmayı görev biliyorum siz buradayken, dün başka bir
bakanımız vardı, bürokrat arkadaşlarımız not
almıştır ama. Özellikle, ben, bu PTT Bank hikâyesini pek
sağlıklı bulmuyorum. Yani diğer, personel konusunda yine
özelleştirme olduğu zaman Normal yaparız, havuza koyarız.
diyebilirsiniz, Sonra çözülür, şimdilik özelleştirmiyoruz.
diyebilirsiniz ama PTT Bank hâlen daha benim anlamadığım bir
kavram. PTT, banka mı? Bankacılık hizmetlerini nasıl
veriyor? Yaptığı sözleşmeleri onlarla neye göre
yapıyor? Hangi bankayla yapıyor, hangi bankayla yapmayabiliyor?
Türkiyede faaliyette bulunan bütün bankalar isterse bunlarla banka hizmetleri
sunma anlaşması yapıyor mu? PTT Bank tabelası, izin, izin
öncesi, izin sonrası; bu işlemler nasıl oluyor? Yani, izin
olmadan, nasıl, banka işlemi yapar gibi adına banka diyoruz,
sonrasında da çıkan şeylerde uyduruyoruz? PTTnin işi
bankacılık işi değil dedim çünkü Ziraat Bankası
duruyor, Halk Bankası duruyor, Özelleştireceğiz. diyorsunuz.
İşte efendim, Vakıfbankın payını,
Vakıflarınkini hazine alıp satacak. diyorsunuz, öbür taraftan,
PTT bank
Nasıl yani bank? Ne veriyor? Efendim, orada uydurmuşuz bir
şey, Bankacılıktan da dolaylı bir izin
almışız baskıyla. Şu, şu hizmetleri yapacak,
diğer bankacılık hizmetlerini yapmayacak. İyi de banka
adına yapıyorsunuz zaten ama sizin göreviniz bankacılık
mı, posta hizmetleri mi? Yani bütün kurumları özelleştirirken
diyorsunuz ki: Devlet eliyle yapılmıyor. Yahu, niye giriyorsun o
işlere, senin işin değil ki! Bankacılık zaten
özelleşmiş, istiyorsa oralarda Ziraat Bankası da var, onun için
bir uyarıda bulunmuştum.
Sayın Bakan, dün, Western
Unionla ilgili -örnek olarak söyledim, şirket adı olarak
söylemiyorum- havale sisteminin, dünyada kara para aklamanın önemli
araçlarından biri olduğunu ben yurt dışında
milletvekili olmadan önce de yaptığım bir ortak, Türkiyeyle
Almanyanın yaptığı workshop sırasında teknik
yetkililerden öğrendim ve hâlen de bu sistemin
kullanıldığını biliyorum. Dolayısıyla,
PTTnin bu kadar çok şubecilik yapmasını, şubesi olmayan
bankalar yerine şubecilik yapmasını, hatta Türkiyede 5-6 şubesi
olan, 10u bulmayan bir bankanın kârında ne kadar payı
olduğunu da merak ediyorum açıkçası. Bizim işimiz
değil bu, bırakın bunu. Hem özerkleştiriyorsunuz, neredeyse
özelleştirmeye hazırlıyoruz İller Bankası gibi ama
hâlen daha bazı hizmetleri biz verelim diye bakıyorsunuz.
Bırakın başkalarının işini yapmayı,
düzenleme yapın. Telekomünikasyon Kurumuna yetki veriyorsunuz,
bunları düzenleyelim varsa bir şey denetleyelim. Ama BDDKnın
izin vermediği Sen bankacılık yapamazsın. dediği
yerde kulağımızı tersinden gösterip biz onların
adına gişe işlemleri yapalım! Niye yapalım, ne
kadarını yapıyorsunuz? Yani Antalyayla ilgili
Sayıştayın şeyi vardı. Şimdi, arkadaşlar
bana resim gösterdiler. Bakın, şöyle size de göstereyim. Bu, PTTnin
gişelerini gösteriyor Sayın Bakanım. Yani çok güzel
yapılmış, sorun yok ama başta 2 tanesi var normal
çalışma saatinde çekilmiş- yani 2-3 tanesinde var. Bu tarafta
8-10 tanesi boş, bir şey yok yani. 2 tane ayrı açıdan
şey gönderdiler, sizlerin de dikkatine. Ha, şunu söylüyorum. Olan yer
var, olmayan yer var, fazla olan yer var. Hatta eleştirmişler,
Bunlar eskidi. dedikleri de var. Sayın Genel Müdürüm biliyor çünkü
Sayıştay raporuna da girmiş. Onların yerine işte
Merkezden yer bulun. falan diyorlar da, benim derdim o değil. Ben, esas
itibarıyla PTTnin bu kadar ayrı hizmetlere girmesini, bankacılık
işlemleri yapmasını doğru bulmuyorum. Efendim, öbür
fonksiyonlarımız kalmadı. E, bir taraftan kargo
işlemlerini, taşıma işlemlerini özel sektöre outsource
ediyorsunuz, beri taraftan Bankaların adına biz bankacılık
yapıyoruz. Ben bunu anlamıyorum. Yani PTTnin amacı kâr etmek
mi, bir özel sektör olarak birilerinin işini görerek kâr etmek mi yoksa
Anayasada bize verilmiş olan demin belirttiğim- haberleşme
hakkımızın, iletişim hakkımızın sağlanması
için bir kamu görevi görmek mi? Onun için, gelin bunu yeniden
Hani Ne
yapıyorsunuz? Amacımız ne, ne yapmaya
çalışıyoruz? diye en başta sormuştum. Onun için,
kaygımız bundan. İşimiz, üzerimize vazife olmayan şeyi
kendimiz üstlenip işimizi çoğaltmaya çalışmayalım. Bir
taraftan etkinlik diyorsunuz, bir taraftan Tekelleşmeyi önleyelim.
Güzel ama öbür taraftan, başka işlemleri yeniden
kamulaştırıyoruz, başka işleri yapıyoruz. O
zaman, bizim işimiz bu değil. İsteyen banka gider, istediği
yerde şubesini kurar. Şubesi olmayan banka, Ziraat
Bankasının yaygın ağı var, gider orada muhabirlik
anlaşması yapar, kendisi yapar. PTTnin görevi bankacılık
yapmak değil. PTTnin görevi gidip sadece tahsilatçılıkla
fatura
Diyecek ki şimdi: Ben ondan para kazanıyorum. Ya, birinci
görevin senin para kazanmak değil ki. PTT olarak, bir ticari
işletmeye işini dönüştürüyorsun, Ticaret Kanununa göre para
kazanacağım. O zaman sürekli olarak her konuda kamu, şirket
kurabilir, para kazanacak bir sürü alan var. Yani sattıklarımızın
yerine de kendimiz yeniden devlet tekeli kurabiliriz, yaparız düzenlemeyi.
Avrupa Birliği falan diye de -maalesef, dün belirttim- bize gerekçede
bunu söylüyorsunuz, işte
tekelleşme kalkıyormuş. Bir taraftan, o tekelleşmeyi kaldırırken
özel tekel yaratıyoruz. Rekabet hukukuna aykırı, Anayasaya
aykırı, BDDKnın normal düzenlemesine aykırı,
dolaylı olarak bir izin sonradan alınmış, böyle istisnai
bir şey, tırnak içerisinde.
Dolayısıyla, gelin,
bunları, az önce belirtmiş olduğum, personelin
sıkıntılarını da giderecek şekilde yeniden
düzenleyelim. Aceleyle Biz yaptık, oldu. mantığıyla
geliyorsunuz. Yukarıda bir tane daha torba görüşüyoruz. Şu anda
arkadaşlarımız Plan ve Bütçe Komisyonunda. 12 madde olarak
geldi,
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Günal.
Gruplar adına üçüncü
konuşmacı, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına
Mardin Milletvekili Sayın Erol Dora.
Sayın Dora, buyurun. (BDP
sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 452 sıra
sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının ikinci
bölümü üzerine Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış
bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 23 Ekimde
174üncü kuruluş yılını kutlayacak olan Posta ve Telgraf
Teşkilatı Genel Müdürlüğü, 40 bin çalışanı, 4
binden fazla iş yeri ve 200ün üzerinde işlem çeşidiyle hizmet
veren bir kamu iktisadi kuruluşudur. 1994 yılına kadar Türk TELEKOMu
da bünyesinde barındıran PTT, 4000 sayılı Yasayla iki
ayrı genel müdürlük olarak yeniden
yapılandırılmış, Türk TELEKOMun yüzde 55 hissesi 2005
yılında 21 yıllığına Lübnan asıllı Oger
TELEKOMa devredilmiştir.
AK PARTİ Hükûmetinin kamu
kurumlarına yönelik özelleştirme politikalarından PTT de
etkilenmektedir. PTTnin daha önceleri kurum kaynakları ve personeli
tarafından verilen hizmetlerin önemli bir kısmı artık hizmet
satın alma yöntemiyle yapılmaktadır. Posta tekeli
dışında kalan; gönderilerin ayrımı,
dağıtımı, taşınması, güvenlik, temizlik,
kargo, koli kabul ve dağıtımı ile diğer hizmetlerinde
kullanılan kurum araçlarının yerine filo kiralanması,
hizmet satın alınması yöntemi ile gerçekleştirilen kurum
hizmetlerinden bazılarıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün görüşmekte olduğumuz, PTTnin
özelleştirilmesi anlamına gelen 452 sıra sayılı Kanun
Tasarısı ile PTT anonim bir şirkete dönüştürülmek istenmekte
ve asıl amacı olan kamuya hizmet mantığından
uzaklaştırılmak istenmektedir. PTTnin piyasa
koşullarına ve rekabete açılması Türk Ticaret Kanununa
bağlı ve piyasa ekonomisine göre yeniden
yapılandırılarak anonim şirkete dönüştürülmek
istenmesindeki amaç PTTnin özelleştirilmesidir. Nitekim Özelleştirme
İdaresi Başkanlığının açıklamaları da
bu doğrultudadır. PTTnin oldukça kârlı bir kuruluş
olması özelleştirmeye yönelik çalışmaların nedenini
oldukça açık bir şekilde göstermektedir.
PTT 2003 yılı sonunda 22
milyon 891 bin TL olan kârını sekiz yıl içinde, 2011
yılı sonunda 174 milyon 39 bin TLye çıkarmıştır.
Ayrıca, ülkemizde dünya ekonomik krizinin etkilerinin görülmeye
başlandığı 2008 yılında 377 milyon 292 bin TL kâr
elde ederken ekonomik küçülme yaşadığımız 2009
yılında kârını 230 milyon TLde gerçekleştirme
başarısını göstermiştir.
Teknolojik gelişmeler ve
İnternetin yaygınlaşması posta işlemlerinin
düşeceğini düşündürse de sektöre dair yapılan
değerlendirmelerde, İnternet ile ortaya çıkan e-ticaret
uygulamalarının lojistik hizmet kapsamında posta
işlemlerini önemli bir noktaya taşıyacağını
ortaya koymaktadır. Böyle bir durumda PTTnin önümüzdeki yıllarda
kârlılığında artış beklenmektedir. PTTnin
kârlılığındaki artış yatırımlarına
da yansımakta, 2004-2011 yıllarında toplam
yatırımları 617,5 milyon TL, 2012 yılı
yatırım ödeneği de 140 milyon TLdir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; PTTnin kamu iktisadi teşebbüsü statüsünden
çıkarılıp Türk Ticaret Kanununa uygun olarak bir anonim
şirkete dönüştürülüp özelleştirilmesi en çok çalışanları
etkileyecektir. Tasarıda yer alan 29uncu maddenin (2)nci
fıkrası PTT hizmetleri ile ilgili olarak herhangi bir talepte
bulunmak ve PTTnin sorumlu olduğu hâllerde dava etme hakkı o
hizmetten yararlanana aittir. diyerek sendikaların ve sivil toplum
örgütlerinin bilgi edinme haklarını ellerinden almaktadır.
Öncelikle, PTTde örgütlü
sendikaların dolayısıyla çalışanların görüş
ve önerilerine başvurulmaksızın kapalı kapılar
ardında hazırlandığından tasarının
meşruiyet sorunu bulunmaktadır. Bir kamu kurumunun
özelleştirilmesinin yolunu açarak çalışanların ve aynı
zamanda halkın kazanımlarını ortadan kaldıran bir
tasarının bu yöntemle hazırlanmasını kabul emek mümkün
değildir.
Kanun tasarısının
Yönetim Kurulu başlıklı 25inci maddesinin (3) numaralı fıkrasının (e)
bendinde Yönetim Kuruluna Faaliyet ve hizmet alanlarına ilişkin
olarak gerçek ve tüzel kişilerle sözleşmeler imzalanması veya
ortaklıklar kurulmasına, postaların ayrım ve
dağıtım işleri için hizmet satın alınmasına
karar vermek. yetkisi vermektedir. Bu bağlamda PTT, faaliyet ve hizmet alanlarına ilişkin
sözleşmeler imzalayarak yasal tekel hakkı tanınan posta hizmeti
dâhil tüm faaliyetlerini taşeron firmalara yaptırabilecek,
kârlılığını asgari ücretle çalışan
taşeron firma işçilerinin sömürüsü üzerinden sağlayacaktır.
PTTnin anonim şirkete
dönüştürülmesinden sonra PTTye personel alımı, işten
çıkarılma, tayin, terfi ücretlerinin belirlenmesi, çalışma
koşullarının ve saatlerinin belirlenmesi gibi yetkiler şirket
yönetimine verilmektedir. Oysa bir kamu kuruluşunda istihdam edilen
personelin ne şekilde işe alınacağı, çalışma
koşulları ve ücretleri yasalarla düzenlenmiştir.
Posta Hizmetleri Yasa
Tasarısında mevcut yasalarda olmayan yetkiler PTT AŞ Yönetim
Kuruluna verilecektir. Böylesi bir yetkinin, çalışma
yaşamındaki mevcut sorunların daha da artmasına yol
açacağı kesindir; hatta, mevcut kazanımların bile geriye
düşme tehlikesi hayli yüksektir. İş güvencesi, örgütlenme, çalışma
saatlerinin belirlenmesi, işe alınma, işten
çıkartılma, emeklilik, mali ve sosyal haklar gibi pek çok konuda
yönetim kurulu mevcut yasal düzenlemelerden bağımsız,
olağanüstü yetkilendirilmek istenmektedir. Eğer tasarı mevcut
hâliyle yasalaşır ve uygulanırsa diğer kamu
kurumlarına da örnek oluşturacaktır.
Değerli milletvekilleri, PTTnin
istihdam yapısına baktığımızda
çalışanların ana gövdesini 399 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameye tabi sözleşmeli personel oluşturmaktadır. 657
sayılı Devlet Memurları Kanununa göre istihdam edilen müdür ve
daha üst düzeydeki yönetici konumundaki personel iken işçi statüsünde
çalışanların sayısı her geçen gün azalmaktadır.
AK PARTİ Hükûmetinin iktidara
geldiği 2002 yılında hizmet satın alma yöntemiyle
taşeron firmalar tarafından çalıştırılan firma
elemanı sayısı 2.001 iken 2011 yılı sonunda 8.644e
ulaşmıştır. 2011 yılında, istihdam edilenlere
bakıldığında, toplam 1.868 kişinin yarısına
yakını posta dağıtımı, temizlik, kargo,
motosikletli eleman, özel güvenlik görevlisi alanlarında hizmet satın
alma yöntemiyle istihdam edilenlerden oluşmaktadır. Bu eğilim,
AK PARTİ Hükûmeti döneminde kamu kuruluşlarında
taşeronlaşmanın yaygınlaştığını
göstermektedir.
Yasa tasarısının 27nci
maddesinin (1)inci fıkrasında belirtildiği üzere PTT
personeli, 657 sayılı Kanun ve diğer kanunların
sözleşmeli personel hakkındaki hükümlerine tabi olmaksızın
idari hizmet sözleşmesiyle istihdam edilir. denilerek tüm
çalışanlar güvencesiz hâle getirilmek istenmektedir. Ayrıca,
KPSS ile alınacak personelin de tüm hakları Bakanlar Kurulu
kararı ile yürürlüğe konulan yönetmelikle düzenlenecektir.
Diğer yandan, idari hizmet
sözleşmesiyle güvencesiz olarak istihdam edilen sözleşmeli personel,
buna rağmen, tasarının 29uncu maddesinin (1)inci
fıkrası uyarınca her türlü suçlarından dolayı kamu
görevlisi gibi cezalandırılacaklardır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı ile
yaklaşık 30 bin kadrolu çalışan ve 15 bin taşeron
firma çalışanının sorunları başta olmak üzere,
kurumun yönetim yapısı ve işleyişinin yeniden
yapılandırılması gerekmektedir. Yürüttüğü hizmet
açısından stratejik bir konuma sahip olan PTTnin,
çalışanların örgütlü olduğu sendikaların aktif biçimde
yer alacağı bir komisyon tarafından ve katılımcı
bir süreç işletilerek yeniden yapılandırılması için
çalışma yapılması gerekmektedir. Bu hâliyle yasa
tasarısının emekçiler ve toplum nezdinde bir meşruiyeti
olmayacaktır.
Bu duyguyla, tekrar, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Dora.
Sayın milletvekilleri, gruplar
adına başka söz isteği? Yok.
Şahısları adına
Isparta Milletvekili Sayın Süleyman Nevzat Korkmaz.
Sayın Korkmaz, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısı
üzerinde şahsi görüşlerimi ifade etmek üzere söz aldım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, kanunun
genel gerekçesine baktığımız zaman bu düzenlemenin
aynı zamanda millî güvenlik ihtiyaçları için
yapıldığı ifade edilmekte. Millî güvenliği terör
örgütünün insafına, vicdanına bırakmış AKP, herhâlde
gece rüyasında korkulu düş görmüş olmalı ki aklına
millî güvenlik gelmiş, kanunun gerekçesine sıkıştırıvermiş.
Hepiniz biliyorsunuz posta
işletmesi ne yapar; Mektup, tebrik, telgraf gibi posta gönderilerinin
ilgililerine ulaştırılmasını temin eder.
Haberleşme hürriyetinin sınırlarını maalesef
Anayasamız değil de AKP Hükûmeti tayin ediyor.
Seçim zamanlarında ortalıkta İnternet
üzerinden CD'ler, kasetler yayınlanıyor. İnsanların özel
hayatlarıyla alakalı telefon görüşmeleri, mektupları
basında boy boy yer alıyor. Bu gidişata bırakın Dur.
denilmesini, bizzat Başbakan tarafından meydan meydan
dillendiriliyor, gülerek "Bunlar özel hayat sayılmaz." deniyor.
Ama kendi odasında bir böcek bulundu diye hemen Meclisi topluyor ve bir
araştırma komisyonu kurduruyor. Anlayacağınız,
ülkemizde sadece AKP için, AKP yöneticileri için var haberleşme hürriyeti.
Değerli milletvekilleri, posta
işletmesinin serbest piyasa ve rekabete açılması hususu zaten
birkaç ay önce gerçekleştirildi bile. İmralı'dan Kandil'e ve
diğer terör yuvalarına gönderilen mektupları PTT mi
dağıttı? Hayır. PTT, bu konudaki yetkisini,
anlaşıldığı kadarıyla, Barış ve
Demokrasi Partisine devretmiş. Hükûmetin özel onayıyla BDP bu
işi götürüyor zaten. Gitti PTT, geldi BDP. Bu imtiyazı onlara kim
verdi? Milletimizin tertemiz oyları ile iktidara gelmiş, ondan sonra
da PKK ile pazarlığa oturmuş AKP. Tüm kurumların
altını oyan bir Hükûmet var, bir de Posta işletmesini yeniden
düzenleniyorum. diye Meclise getirilen bir tasarı var. Hangi kurumu
iyileştirdiniz de PTT kaldı? Hangi reformunuzun arkasından
kadrolaşma, kayırma ve rant paylaşımı
çıkmadı? Sayın Başbakan, Türk milliyetçilerine
ağız dolusu hakaretler edeceğine, çivileri yerinden
çıkmış, şakulü kaymış devlet idaresiyle
meşgul olsa daha iyi olmaz mı? Yok, onun bir tek hedefi var: Bu
ülkeye başkan olmak. Ülke batmış, çıkmış, yan
yatmış, yere batmış umurunda değil, başkan olmak
için her şeyi yapıyor, hayır şer demeden tüm ittifaklara
kapı aralıyor. Ondan sonrası tufan! Kendi yol
arkadaşlarına bile Üç dönem size yeter. diyen Sayın
Başbakana Sana yetmez mi? diye soran yok.
Değerli milletvekilleri, posta
gönderilerinin dağıtım işini BDP'ye devretti ya, peki
haberleşme güvenliği ne olacak? Görüyoruz, AKP mühürlü PKK
mektupları büyük bir itina ile terörist muhataplarına
ulaştırılıyor. Ne yazılıyor çiziliyor, sadece
Başbakan ve Öcalan biliyor satır aralarını ve bu milleti
nasıl bir ufkun beklediğini çünkü Başbakanın Kan
dökülmesin, analar ağlamasın. nakaratından başka millete
söylediği bir şey yok. Ancak, BDP postacıları zaman zaman
bu gizliliği ihlal edip mektupların halka sızmasına da
sebep olabiliyorlar. Bu mektuplar bir anda basına servis
yapılıveriyor. Suçlu her yerde olduğu gibi çaycılar,
temizlikçiler. Ucu yanmış terörist mektuplarının
sızdırılmadan, güvenlik içinde ulaştırılması
elbette AKP için son derece önemli çünkü hem Başbakanın hem de AKP
politikalarının cilası dökülüyor, foyaları ortaya
çıkıyor. Kederinden şarkılar söylüyor Yine
yakmış yar mektubun ucunu. diye. Devletin posta işletmesini
düzenlerken, AKP, İmralı-Kandil arasındaki
mektuplaşmanın nasıl daha güvenli bir şekilde
yapılacağını da düşünmüştür herhâlde diyor, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Korkmaz.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Sayın Başkan, sayın hatip konuşması
sırasında partimize postacı demekle sataşmada
bulunmuştur, söz istiyorum.
BAŞKAN Peki. İki dakika
içinde lütfen.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Siz
de bugün söz vermemek için bayağı diretiyorsunuz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Verdik ya yani.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Yani,
burada sataşma olduğu için söz hakkı istiyoruz.
BAŞKAN - Bizde iki dakika, usulde
o ve verdik.
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
5.- Bingöl Milletvekili
İdris Balukenin, Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmazın
görüşülen kanun tasarısının ikinci bölümü üzerinde
şahsı adına yaptığı konuşma
sırasında Barış ve Demokrasi Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; demin burada
konuşmakta olan sayın hatip bir milletvekiline yakışmayacak
şekilde, bir siyasi parti sözcüsüne yakışmayacak şekilde
suçlamalarda bulunuyor. Burada yürüyen bir süreç var. Bu süreçle ilgili emek
harcayan siyasi partiler ve siyasetçiler var. Süreçle ilgili fikir
anlamında eleştiride bulunabilirsiniz,
katılmadığınız noktaları bu kürsüde gelip
halkımıza anlatabilirsiniz, ona alternatif olan çözüm önerilerinizi
sunabilirsiniz. Biz Barış ve Demokrasi Partisi olarak, bugüne kadar
bu kürsüde ne söylediysek onun gereklerini yerine getiriyoruz. Bizim
açımızdan BDPnin Kürt sorununun çözümünde taraf olduğuyla
ilgili durum nettir, halkımız açısından da nettir. Kürt
sorununun çözümünde -Barış ve Demokrasi Partisinin- hangi alanda
katkı sunmaya ihtiyaç varsa biz o konuda katkı sunmaya
hazırız, açığız. Sizin postacı demeniz,
farklı hakaretlerde bulunmanız hiçbir şekilde bizim herhangi bir
faaliyetimizi küçültmez, onun kararını da halk verir. Şunu da
söyleyeyim: Postacılık yapmak da, barışın
hamallığını yapmak da bizim için onurdur. Neticede, yürüyen
süreç akan kanı durdurmuştur, üç aydır bu ülkede, bu
coğrafyada gençler toprağa düşmüyor. Ancak BDPnin rolünü merak
ediyorsanız tekrar söyleyelim: BDP, Kürt sorununun çözümünde bugüne kadar
Mecliste en fazla çalışma yapan, en fazla gündem yaratmaya
çalışan, bunun için en fazla bedel ödeyen ve doğalında da
bu işin tarafı olan siyasi bir partidir. Buraya gelirken varsa
farklı bir yol, yöntem, varsa farklı bir çözüm projesi onu
tartışırsanız, onu halka anlatırsanız daha
doğru bir şey yapmış olursunuz.
Önümüzdeki dönemde de bu geri çekilme
sürecinin selametle yürütülmesi açısından biz üzerimize düşen
her şeyi yaparız, tek bir gencin canını kaybetmemesi, tek
bir gencin kanının akmaması bizim için her şeyden
önemlidir. Yasal ve anayasal düzeyde de gerekli olan
çalışmaların tamamında da aktif olarak
bulunacağız.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Baluken.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, hatibin postacılıkla ilgili ifadesini kullandı
sataşmadan dolayı, dolayısıyla cevap veren de
Postacılık yaparız. diye ifade etti. Dolayısıyla,
demek ki hatibin bir sataşması söz konusu değil, yapılan
bir görevi hatırlatma söz konusuydu dolayısıyla bunu ifade etmek
istedim.
BAŞKAN Zapta geçti.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Sayın Başkan, benim söylediğim şeyler gayet
açıktır, Barış ve Demokrasi Partisinin görevini
tanımladım. Bunu anlamayla ilgili bir problem varsa ona söyleyecek
bir şey yok.
BAŞKAN O ayrı bir konu.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Korkmaz,
buyurun.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Sayın Başkan, Postacılık yapıyor. diye bize
hakarette bulundu." dedi. Bir kere postacılık bir hakaret
değil, kaldı ki mektup taşıma işini yapanlara da
postacı denir. Bunun altını çizmek istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Zapta geçti
söyledikleriniz. Teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar,
şahısları adına Sayın Turgay Develi, Adana
Milletvekili.
Sayın Develi, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
X.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısı
ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu Raporu (1/751) (S. Sayısı: 452) (Devam)
TURGAY DEVELİ (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; cumartesi günü başlayacak
mübarek üç ayların İslam âlemine hayırlı, uğurlu
olmasını diliyorum ve edilen duaların da kabul edilmesini
diliyorum.
Bu yasa tasarısı 1873
yılında II. Abdülhamit ile başlayan Düyun-ı Umumiyenin ve
daha sonra gelen kapitülasyonların günümüzdeki versiyonu değerli
arkadaşlar. Biliyorsunuz Düyun-ı Umumiye Genel Borçlar İdaresi
demek. O dönem, ll. Abdülhamit döneminde başlayan borç alma ve
kapitülasyonlara kadar giden süreç şimdi Sayın Recep Tayyip
Erdoğanın Başbakanlığında yeni bir döneme
tekabül ediyor yani gitti II. Abdülhamit, geldi Recep Tayyip Erdoğan.
Bu süreç, Türkiye'nin doksan
yıllık cumhuriyet döneminde -Sayın Bakanın daha önceki,
Devlet Demiryollarıyla ilgili konuşmasında da söylediği
gibi- bağımsızlığımızın nişanesi
bütün kurumların, Devlet Demiryollarının, TEDAŞın, SEKAnın,
TEKin, limanların,
bağımsızlığımızın nişanesi
kurumların tamamının içinin boşaltılarak küresel
finansın hizmetine sunulmasından başka hiçbir anlam ifade
etmiyor.
Sayın Başbakan geçen gün grup
toplantısında 28 bin olan kredi sayısını 958 bine
çıkardık. diyerek, bankaların verdiği borçla övünen bir
ekonomiyi, sanki ekonomi mükemmel hâle gelmiş, finans çok büyümüş
gibi anlatmaya çalışıyor. Buradan Mecliste bulunan herkese
soruyorum: Komşusundan borç alan bir insanın ekonomik durumu iyi mi
olur, kötü mü olur?
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Borç kalmadı IMFye.
TURGAY DEVELİ (Devamla) Demek ki
bu ülke 2002den bu yana borcu artan bir ülke hâline gelmiş. Evet, dün de
grup başkan vekilimiz söyledi, en son 2005 yılında IMFden para
alan, 10 milyar borç alan ve bunun 17 Mayısta son dilimini ödeyecek olan
sizin partiniz. Sizin aldığınız borcu siz kapatıyorsunuz
ama bu ülkede o günden bugüne kadar 334 milyar lira dış borç
alınmış, 334 milyar lira. 150 milyar liradan fazla iç borç var.
Şimdi, bugün rakamlar yayınladı, 2011 yılında
bankalarımızın sendikasyon kredisiyle dışarıdan
aldıkları borç miktarı 130 milyar dolar, siz de diyorsunuz ki
IMFye borcumuz bitti. Bu kurumlar, cumhuriyetin nişanesi bu kurumlar,
küresel sermayeye peşkeş çekilmek için teker teker
satılıyor. Sizler de bununla En çok bizim dönemimizde
özelleştirme yapıldı. diyerek övünüyorsunuz.
Tarih sizi yargılayacak, AK
PARTİ iktidarı bir gün yurttaşlarımızın temsil
iradesini size devretmemesiyle beraber bittiği andan itibaren
bunların hesabını teker teker soracak. Bir ülke, bir cumhuriyet
ancak bu şekilde batırılabilir.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Borcun millî gelire oranı ne?
TURGAY DEVELİ (Devamla)
Kapitülasyonlardan çok daha ağır hükümlerin
uygulandığı, Düyun-ı Umumiyeden çok daha ağır
şartların uygulandığı bugünün Türkiyesinde halk bunun
hesabını sorar arkadaşlar.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Halk sordu, halk hesabı soruyor!
AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun)
7 kere sordu!
TURGAY DEVELİ (Devamla) Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Borcun millî gelire oranı ne?
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Develi.
İkinci bölüm üzerindeki
konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi, sisteme giren
arkadaşlarımızla soru-cevap işlemi yapacağız.
Sayın Akar
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın
Bakan, Kocaeli ili, tahakkuk eden vergide 2nci sırada, ödemede 1inci
sırada, devletten kamu yatırımı olarak
aldığı payda da 81 il içinde 79uncu sırada.
Ankara ve İstanbul belediye
başkanlarının beceriksizlikleri sonucu gerçekleştiremedikleri
metro inşaatını devraldınız. Bizim Belediye
Başkanının da beceriksizliği Avrupanın en borçlu
belediyesi hâline dönüştürdü Kocaeli Büyükşehir Belediyesini ve
müthiş bir trafik problemimiz var.
Siz Ulaştırma
Bakanlığı olarak Kocaelide bir yatırım yapmayı
planlıyor musunuz veya mevcut yatırımlarınız var da
biz mi bilmiyoruz? Ne yapmayı düşünüyorsunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Akar.
Sayın Öz
SAKİNE ÖZ (Manisa) Sayın
Başkan, Sayın Bakan; posta hizmetinde çalışan kamu
emekçileri, dağıtıcı, gişe memuru, veznedarlar
işe başladıklarında zorunlu olarak üye oldukları Kefalet
Sandığı adına kesilen kesintilerinin geri ödenmesi
aşamasında bir yıllık olanlarla on yıllık olanlar
ya da daha çok olanlara aynı miktarda ödenti, geriye ödemelerinin
yapıldığı söylenmektedir. Bu sorunun giderilmesi, bununla
ilgili mağduriyetin giderilmesiyle ilgili
çalışmalarınız var mıdır?
Çalışanların bu konudaki yaşadıkları
mağduriyeti giderecek misiniz?
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Öz.
Sayın Serindağ
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, muhtelif defalar sordum, Ankara Aksaray-
Tarsus- Mersin-Adana- Gaziantep hattı en çok yolcu kapasitesi olan bir
hattır. Oraya yüksek hızlı tren ulaşımının
sağlanamamasının nedeni nedir? Sayın Başbakan
Gaziantepi doğu illerine örnek gösterdiğine göre siz bu sözden
hareketle yüksek hızlı trenin oraya gitmesini düşünüyor musunuz?
Demin Sayın Akarın söylediği gibi, Ankara, İstanbul
metrolarını devraldığınıza göre, daha doğrusu
Ankara metrosunu devraldığınıza göre Gaziantepte metro
yapımını düşünüyor musunuz? Çünkü Gaziantep önemli bir
ulaştırma ve trafik sorunuyla karşı karşıya. Bu
konuda lütfen bizi bilgilendirirseniz sevinirim.
İkinci sorum: Geçen defa gene sormuştum, hafta
sonu Gaziantepten geldim, Ereğli kavşağından Konya
kavşağına kadar, Kulu kavşağına kadar olan
bölünmüş yolun sürekli sökülüp takılmasının nedeni nedir?
Konuyu incelediniz mi, müfettiş görevlendirdiniz mi?
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Serindağ.
Sayın Uzunırmak
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, birinci sorum bir adaleti
gerçekleştirmek için. Şimdi, muhtarlara birtakım tebligatlar
gidiyor, vatandaş evde bulunamayınca muhtara
bırakılıyor ama bu tebligat ücretini PTT tahsil ediyor, oysaki
muhtar tebligatı ulaştırıyor vatandaşa.
Dolayısıyla, muhtarlara cüzi bir miktarın
bırakılması adil olmaz mı?
İkinci sorum: Burada sizin 28/04te bir demeciniz
var -tırnak içinde- sizin cümleniz: Bize diyorlar ki Siz bu terör örgütüyle
neyin pazarlığını yaptınız? Biz 4T
pazarlığını yaptık; tek vatan, tek millet, tek devlet,
tek bayrak, Al yıldızlı bayrağımız hepimize
yeter.
1) Bunları cidden pazarlık masasına
getirdiniz mi?
2) Kurtardıklarınız bunlar ise
verdikleriniz neler?
Çok ciddi bir konu ve lütfen cevaplamanızı
istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Uzunırmak.
Sayın Eyidoğan
HALUK EYİDOĞAN
(İstanbul) Teşekkür ederim Başkan.
Sayın Bakanım, bir ara PTT
büroları, PTT şubeleri sık sık soyuluyordu. Herhâlde banka
olarak düşündüğümüz zaman şubelerin bir kısmını,
Türkiyede en çok soyulan banka şubeleri durumu hasıl olmuştur
diye düşünüyorum. PTT bankacılığa başladıktan
sonra ne kadar soygun oldu? Bu soygunlarda ne kadar para çalındı?
Bununla ilgili ne tür önlemler aldınız? Soygunların
sayısı artıyor mu, azalıyor mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Eyidoğan.
Sayın Işık
ALİM IŞIK (Kütahya)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, PTT
memurlarının aynı düzeyde maaş alan diğer memurlara
göre 8 kata kadar varan vergi fazlalığı olduğu
iddiaları doğru mudur? Doğruysa bunun düzeltilmesi konusunda
Bakanlığınızın bir çalışması var
mıdır?
İkincisi de, PTT
çalışanı başına düşen nüfus değerleri
dikkate alındığında PTT çalışanlarının
ülkemizdeki dağılımında çok ciddi çarpıklıklar
vardır. Bu konuda Bakanlığınız bir çalışma
yapmış mıdır? Yaptıysa bu
çarpıklıkların giderilmesi konusunu nasıl
değerlendiriyorsunuz? Bu kanundan sonra özelleştirme süreci
geldiğinde PTT çalışanlarının durumu ne olacak? Buna
yönelik hangi tedbirleri aldınız veya almaktasınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Işık.
Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Efendim, tabii, devletin bütün
kurumları Tayyip Erdoğanın lehine çalışıyor
Devlet Demiryollarına bir travers alınıyor, fabrikaları
var, stop ettiriliyor fakat Tayyip Erdoğanın dünürüne travers
fabrikası kuruluyor, oradan alınıyor.
Çalık Grubu bir Aktif Bank
kurmuş, orada PTT kanalıyla yapılan havalelerden Aktif Bank para
alıyor. Burada bunlara sağlanan menfaatlerin kaynağı ne?
Bir gün havaalanına gittim.
Şimdi Solfasolda havaalanı, eskiden düz bir yol geliyordu,
şimdi bir tünel yapmış ve o kadar virajlı bir yol
yapmışlar ki kara yollarının o güzergâhını
değiştiren nedir? Birkaç tane menfaatçi şebekesine büyük menfaat
sağlamak üzere o kadar virajlı bir yol yapmak kaça mal oldu?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Hangi havaalanı?
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Protokol yolu, yeni yapılan protokol yolu.
KAMER GENÇ (Tunceli) Karayolları
yaptı onu. Tünel yaptınız. O tünelin, o yolun maliyeti kaç
liradır? Hâlbuki daha, devamlı, böyle, düz bir yoldu,. şimdi
virajlı yapmışsınız. Orada her an için tehlikeler
olabilir. O yolun maliyeti kaç liradır? Ben onu öğrenmek istiyorum.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Genç.
Sayın Demir...
NURETTİN DEMİR (Muğla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Şanlıurfa-Halfeti-Bozova-Yaylak arasında çok işlek bir yol
var ama maalesef yıllardır köstebekler dahi orada artık
yaşama durumunda değiller. Araçlar geçemiyor, insanlar perişan.
Araçlar büyük bir hasar görüyor. Geçtiğimiz haftalarda yöre halkı ve
taşıyıcılar bu yolu tıkadılar, kapattılar ve
protesto ettiler. İki kere ihalesi iptal edilen bu yolun
yapılması için Hükûmetiniz bir önlem alıyor mu?
İkinci sorum: Özellikle muhtarlar
bu tebligat konusunda çok büyük sıkıntı çekiyorlar,
soruşturmalardan geçiyorlar. Muhtarları rahatlatacak bir çözüm
öneriniz var mı, düşünceniz var mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Bakan, buyurun.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, kusura
bakmayın, biraz sesimde arıza var, bir rahatsızlık
geçiriyorum.
Sayın Akar, Kocaeliyle ilgili
Vergide Kocaeli ilk sıralarda geliyor. Buraya ne gibi hizmetler
yapılıyor? diye bir soru sordu. Kocaeliye yapılan hizmetleri
doğrusu siz de yakından biliyorsunuz. Yüksek Hızlı Tren
Projesi Kocaeliden geçiyor. Mevcut iki hat, üç hatta
çıkarılıyor ve hat tamamen yenileniyor. Bildiğiniz gibi E-5
yolunu 2x2 olarak yeniden, tamamen yaptık. TEMde var olan
sıkışıklığı gidermek için burada
genişletme yaptık. Ayrıca, İstanbul-İzmit-İzmir
otoyolu da yine Kocaeli-İstanbul arasındaki en yoğun trafiğin
olduğu bölgeye hizmet edecek bir yoldur, 3üncü köprü ve daha sonraki
yıllarda devam edecek. İzmitin kuzeyinden geçecek yol da İzmit
ve Kocaelideki trafik sıkışıklığını
asgari düzeye indirmiş olacaktır.
Sayın Öz, posta
çalışanlarıyla ilgili geri ödemelere ilişkin bir soru
sordunuz. Kefalet Sandığıyla ilgili personelden kesilen
miktarın tamamı o güne kadar birikmiş faizleriyle birlikte
ödenmiştir. Bu miktarın yüzde 30u hazineye, geri kalan
kısmı da tamamen PTT çalışanlarına ödenmiştir.
Sayın Serindağ, daha önce de
bu soruya cevap verdim, 2023 hedeflerimiz arasında
Ankara-Tarsus-Mersin-Gaziantep-Adana güzergâhı Yüksek Hızlı Tren Programında mevcuttur. Bu
çerçevede proje ve etüt çalışmaları devam etmektedir.
Ereğli-Kulu arasındaki yol
maalesef geçmiş yıllarda yapıldı ancak malzemede
yaşanan sıkıntılardan dolayı tekrar yapmak zorunda
kaldık. Bu konuda yüklenici firmaya yönelik de gerekli
çalışmalar
Yani yüklenici firmanın garantisinde
değiştirilme işlemleri yapılmaktadır.
Sayın Uzunırmak, tebligat
muhtarlara bırakılıyor, muhtarlar tarafından
yapılıyor, doğru. Ücreti de PTT alıyor, bu da
doğrudur. Bu konuda tabii, muhtarların bu hizmetten
ayrı bir ücret alması için bir düzenleme ihtiyacı var.
Muhtarlarla ilgili Hükûmetimiz bir çalışma içerisindedir. Bu kapsamda
dikkate alınabilir.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Bakan, burada bir düzenleme yapalım,
bir önerge verelim, halledelim, ne olacak.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Şimdi, aslında, PTT götürüyor muhtara toptan
bırakıyor, muhtar tebligat görevini üstleniyor. Orada
muhtarların asıl talebi para değil, bu tebligatla ilgili
yaşanan hukuki sorunlarda muhtarlar sıkıntı
yaşıyorlar. Bunun düzeltilmesini yani devlet memuruna uygulanan
usullerin muhtarlar kendilerine de uygulanmasını istiyorlar cezai
yönden. Bu konu muhtarlarla ilgili kanunda ele alınacak.
4T
konusu, Sayın Uzunırmak, benim söylediğim açıktır. O
konuşmanın ön tarafına arka tarafına bakarsanız orada
çok net görülecektir. Biz hiçbir pazarlık hiç kimseyle yapmadık.
İlla bir pazarlık yaptık diye düşünülüyorsa 4T
pazarlığı yaptık. dedim. Bugün de aynı şeyi
söylüyorum. Tek devlet, tek millet, tek bayrak ve tek vatan. Bunlar hepimizin
vazgeçemeyeceği en önemli ilkelerimizdir. Bunlar pazarlık konusu
olmaz, hiçbir şekilde de olmamıştır. Benim söylediğim
budur. Basit bir cinastır. Yani edebiyatta cinas diye bir sanat var, ona
bakılırsa söylediğimin ne anlama geleceği dahi iyi
anlaşılabilir.
Sayın
Eyidoğan, PTT şubelerindeki soygunlarla ilgili istatistiklerde
değişim şu şekildedir: Özellikle 2005 ve 2007
yıllarında artış olmuş ancak alınan önlemlerle
-mesela 2013te 10 olarak gerçekleşmiş, 2012de 16ymış-
gittikçe azalan bir seyir
var. Bu da soygun olaylarındaki para miktarları: 2012
yılında 135 bin lira, en yüksek 2006da 956 bin lira olarak tahakkuk
etmiş ama bunlar sigortalı olduğu için kurumun burada bir
kaybı söz konusu olmamış.
Sayın Işık, PTT
çalışanlarıyla ilgili Kayıpları olacak mı? diye
bir soru sordunuz. Bu yasal düzenlemeyle PTT çalışanlarının
herhangi bir maddi kaybı veya kadrolarında, çalışma
şartlarında veya terfilerinde herhangi bir değişiklik yok.
Personel hakları aynı şekilde korunacaktır, onun
bilinmesini istiyorum.
Sayın Işıkın
diğer bir sorusu da
Bu yeni düzenlemede 399 sayılı KHK
doğrultusunda sözleşmeli çalışan personelin ücreti YPK
tarafından brüt olarak belirlendiğinden vergiler de belirlenen oranlarda
brüt olarak kesilmektedir.
Sayın Genç
Açıkçası
Sayın Gençin sorusu biraz daha uzun, ben buna en iyisi yazılı
cevap vereyim. Birtakım iddialarda bulundunuz, bunların
cevabını yazılı olarak vermek istiyorum.
Sayın Demir
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Bakanım.
Süremiz doldu, diğerlerini
yazılı olarak bildireceksiniz herhâlde.
Sayın milletvekilleri, ikinci
bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümde yer alan
maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan
sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
21inci madde üzerinde üç önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 452 Sıra
Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 21.
Maddesinin 2 ve 3'üncü fıkralarının madde metninden
çıkarılmasını, 1'inci fıkrasının ise
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
D. Ali Torlak Mehmet Günal Alim
Işık
İstanbul Antalya Kütahya
Zühal
Topcu Necati
Özensoy Ali
Halaman
Ankara Bursa Adana
(1) Bu Kanun ile Tarafsız bir kamu
tüzel kişiliğine sahip Posta ve Telgraf Teşkilatı
kurulmuştur. Kısa adı PTT'dir. Merkezi Ankara'dadır.
Bu Kanundaki özel hükümler ile
düzenlenen hususlar dışında kalan konularda PTT hakkında
233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname kapsamında kamu iktisadi kuruluşlarına
uygulanan genel hükümler uygulanır.
Posta ve Telgraf Teşkilatı
Kurumu Hükümet ile ilişkilerini Ulaştırma Denizcilik ve
Haberleşme Bakanı aracılığıyla yürütür.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/751 Esas numaralı (SS 452) Posta
Hizmetleri Kanunu Tasarısının 21 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
"Kuruluş
MADDE 21- (1) Bu Kanunun 5 inci
maddesinde belirtilen "Posta hizmetleri"ni evrensel posta hizmeti
ilkelerine göre kaliteli, sürekli, tüm kullanıcılar için
karşılanabilir bir ücretle, rekabetçi piyasa koşullarında
etkililik, verimlilik ve karlılık ilkelerine göre; 6 ncı
maddesinde belirtilen "Posta tekeli" hizmetlerini ise evrensel posta
hizmeti ilkeleri bağlamında ekonomik ve sosyal gereklere uygun olarak
etkililik, ekonomiklik ve verimlilik ilkeleri doğrultusunda yürütmek üzere
Bakanlar Kurulu kararıyla PTT rumuzlu tüzel kişiliğe sahip Posta
ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü kurulur.
(2) PTT,
Bu Kanun ve 8/6/1984 tarihli ve 233 sayılı Kamu İktisadi
Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile saklı tutulan
hususlar dışında özel hukuk hükümlerine tabidir. PTT,
faaliyetlerini yürütmek üzere, bağlı ortaklık şeklinde
anonim şirket kurabilir. Tekelinde olan hizmetler dışındaki
faaliyetlerini bu şirketler eliyle yürütebilir.
(3)
PTT'nin sermayesinin tamamı Hazineye aittir. Hazine
Müsteşarlığının mülkiyet hakkı ile kâr payı
hakkı saklı kalmak üzere ve kamunun pay sahipliğinden
kaynaklanan bütün mali hakları Hazine Müsteşarlığında
kalmak kaydıyla Hazine Müsteşarlığının PTT'deki
pay sahipliğine dayanan oy, yönetim, temsil, denetim gibi hak ve yetkileri
Bakanlık tarafından kullanılır. Bu hak ve yetkilerin
kullanımına ilişkin her türlü mali ve hukuki sorumluluk
Bakanlığa aittir.
(4) PTT,
Bakanlık tarafından ana statünün hazırlanmasıyla faaliyete
başlar.
(5)
16/7/1965 tarihli ve 697 sayılı Ulaştırma ve
Haberleşme Hizmetlerinin Olağanüstü Hallerde ve Savaşta Ne
Suretle Yürütüleceğine Dair Kanun ile sıkıyönetim ve seferberlik
hallerinde posta hizmetlerinin yürütülmesine ilişkin özel kanunların
hükümleri saklıdır."
Haydar Akar İdris
Yıldız Haluk
Eyidoğan
Kocaeli Ordu İstanbul
Doğan Şafak Sakine Öz Haluk Ahmet
Gümüş
Niğde Manisa Balıkesir
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
452 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının 21. Maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Nazmi Gür Pervin
Buldan
Bingöl Van Iğdır
Mülkiye Birtane Altan Tan
Kars Diyarbakır
BAŞKAN Komisyon, son okunan önergeye
katılıyor musunuz?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TÜLAY SELAMOĞLU (Ankara) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu madde ile PTT
anonim şirkete dönüştürülecektir. Böylece kısa vadede
taşeronlaştırma ve ilerisi için de PTT'nin etkin kamu hizmeti
sunmasına rağmen özelleştirme amacına hizmet edilmiş
olacaktır. Bu temel bir kamusal hizmet olan PTT hizmetlerinin
ticarileştirilmesine ve halkın pahalı biçimde hizmetlere
ulaşmasına yol açacaktır.
PTT A.Ş. ile
uygulanmak istenilen model "Devlet Sermayeli Özel Şirket"
modelidir.
PTT'nin
A.Ş.'ye dönüştürülmesinden sonra PTT'ye personel alımı,
işten çıkarılma, tayin, terfi, ücretlerin belirlenmesi,
çalışma koşullarının ve saatlerinin belirlenmesi gibi
konularda yetkilerin şirket yönetimine verileceği ifade edildi. Oysa
bir kamu kuruluşunda istihdam edilen personelin ne şekilde işe
alınacağı, çalışma koşulları ve ücretleri
yasalarla düzenlenmiştir.
PTT, en ücra
köşedeki köylere kadar dahi hizmet götürebilmektedir, oysaki özel sektör
kârlı bulmamaktadır. PTT'nin piyasa mantığına göre
yeniden şekillenmesi durumunda bu tür hizmetler vatandaşlara daha
pahalıya mal olacaktır.
Dünyada hizmet
vermekte olan Dünya Posta Birliği (UPU) üyesi 192 ülkenin posta
idarelerine bakıldığında çoğunun kamu kuruluşu ve
kamu şirketi statüsünde olduğu görülmektedir.
PTT,
2003 yılı sonunda 22 milyon 891 bin TL olan kârını 8
yıl içinde 2011 yılı sonunda 174 milyon 39 bin TL'ye
çıkarmıştır. Ayrıca ülkemizde dünya ekonomik krizinin
etkilerinin görülmeye başlandığı 2008 yılında 377
milyon 292 bin TL kâr elde ederken ekonomik küçülme
yaşadığımız 2009 yılında kârını
230 milyon TL'de gerçekleştirme başarısını
göstermiştir. Posta sektörü teknolojik gelişmelerden önemli ölçüde
etkilenmektedir. Genel kanı artık İnternetin yaygınlaştığı
bir dünyada posta işlerinin düşeceği yönündedir. Aksine
gelişen teknoloji posta hizmetlerini çeşitlendirmekte ve
yaygınlaşmasını sağlamaktadır. Sektöre dair yapılan
değerlendirmelerde İnternet ile ortaya çıkan e-ticaret
uygulaması lojistik hizmetler kapsamında posta işlemlerini
önemli bir noktaya taşıyacağı beklenmektedir. Böyle bir
durumda PTT'nin önümüzdeki yıllarda karlılığında
artış beklenmektedir. PTT'nin karlılığındaki
artış yatırımlarına da yansımakta 2004-2011
yıllarında toplam yatırımları 617,5 milyon TL, 2012
yılı yatırım ödeneği de 140 milyon TL'dir.
Böylesine kazançlı ve kamu
yararına çalışan bir teşkilatın
özelleştirilmesinin önü açılmamalıdır.
Bu nedenle maddenin tasarı
metninde çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/751 Esas numaralı (SS 452) Posta
Hizmetleri Kanunu Tasarısının 21 nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
"Kuruluş
MADDE 21 - (1) Bu Kanunun 5 nci maddesinde
belirtilen "Posta hizmetlerini evrensel posta hizmeti ilkelerine göre
kaliteli, sürekli, tüm kullanıcılar için karşılanabilir bir
ücretle, rekabetçi piyasa koşullarında etkililik, verimlilik ve
karlılık ilkelerine göre; 6 ncı maddesinde belirtilen
"Posta tekeli" hizmetlerini ise evrensel posta hizmeti ilkeleri
bağlamında ekonomik ve sosyal gereklere uygun olarak etkililik,
ekonomiklik ve verimlilik ilkeleri doğrultusunda yürütmek üzere Bakanlar
Kurulu kararıyla PTT rumuzlu tüzel kişiliğe sahip Posta ve
Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü kurulur.
(2) PTT,
Bu Kanun ve 8/6/1984 tarihli ve 233 sayılı Kamu İktisadi
Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile saklı tutulan
hususlar dışında özel hukuk hükümlerine tabidir. PTT,
faaliyetlerini yürütmek üzere, bağlı ortaklık şeklinde
anonim şirket kurabilir. Tekelinde olan hizmetler dışındaki
faaliyetlerini bu şirketler eliyle yürütebilir.
(3) PTT'nin
sermayesinin tamamı Hazineye aittir. Hazine
Müsteşarlığının mülkiyet hakkı ile kâr payı
hakkı saklı kalmak üzere ve kamunun pay sahipliğinden
kaynaklanan bütün mali hakları Hazine Müsteşarlığında
kalmak kaydıyla Hazine Müsteşarlığının PTT'deki
pay sahipliğine dayanan oy, yönetim, temsil, denetim gibi hak ve yetkileri
Bakanlık tarafından kullanılır. Bu hak ve yetkilerin
kullanımına ilişkin her türlü mali ve hukuki sorumluluk
Bakanlığa aittir.
(4) PTT,
Bakanlık tarafından ana statünün hazırlanmasıyla faaliyete
başlar.
(5)
16/7/1965 tarihli ve 697 sayılı Ulaştırma ve
Haberleşme Hizmetlerinin Olağanüstü Hallerde ve Savaşta Ne
Suretle Yürütüleceğine Dair Kanun ile sıkıyönetim ve seferberlik
hallerinde posta hizmetlerinin yürütülmesine ilişkin özel kanunların
hükümleri saklıdır. "
Haluk
Eyidoğan (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon okunan önergeye
katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TÜLAY SELAMOĞLU (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Buyurun Sayın
Gümüş. (CHP sıralarından alkışlar)
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir)
Sayın Başkan, Sayın Bakanım, sayın milletvekilleri;
Hükûmetin icraatlarını ben bu Mecliste büyük bir
şaşkınlık, aslında biraz da ülkem adına utanarak
izliyorum. Hükûmetin anlama yani idrak kapasitesi kuşkuludur. Demokrasi
diyoruz, Biz çoğunluğuz, demokrasi biziz. diyorsunuz. Demokrasi,
azınlık olanın görüşleri ve çıkarları hesap
edilmezse olmaz. diyoruz, o zaman ulus devlete yönelik girişim ve
yorumlar yapıyorsunuz. Biz ne diyoruz, siz ne anlıyorsunuz.
Açılım diyorsunuz,
Açılım var ama ne olduğu konuşulmaz, halktan gizlenir.
diyorsunuz. PKKya açılıyorsunuz, halka kapanıyorsunuz. Türk
devletinin geleceğini Türk halkından gizleyeceğiz. diyorsunuz
ve gerçekten de gizliyorsunuz. Ülkenin geleceğini başkalarıyla
görüşüyorsunuz. Halk ve muhalefet, gideceğiniz hedefi PKKdan ve
yabancılardan öğreniyor. Türk milleti sizin sayenizde geleceği
hakkında karar veremeyen bir millet olmuştur.
Bakın, işte bu tasarıda
serbest piyasa ekonomisi diyorsunuz. Sadece devletin elinde olan tekel ve
imtiyaz haklarını dahi özel sektöre devredebiliyorsunuz. Bu
nasıl bir anlayıştır? Devlet mekanizması sizin
döneminizde bozulmuş ve eşi olmayan, benzeri olmayan bir ucubeye
dönüştürülmüştür. Serbest piyasayı size öneren
gelişmiş ülkelerin yöneticileri eminim sizleri ibretle
izlemektedirler.
Serbest piyasa, Devlet
malını sat, borcunu böyle öde. demek değildir. Bunun da bir
mantığı vardır. Serbest piyasa mantığı
şöyle der: Rekabet için eşit ve uygun şartları yarat ki
verimlilik artsın, ekonomi dinamik olsun.
Bakın, siz ne yapıyorsunuz bu
yasa tasarısında: PTTnin Tsi Türk TELEKOM olarak
ayrıldıktan sonra, geriye kalan telgraf ve posta hizmetlerini yerine
getiren PTT, anonim şirketi hâline getiriliyor. Bunu yaparken PTTnin
mevcut tekel alanı genişletiliyor. Bir yandan PTTyi özel şirket
hâline getiriyorsunuz, diğer yandan sahip olacağı tekel
alanını genişletiyorsunuz. Tabii ki anlıyoruz, nihai
hedefiniz PTTyi satmaktır ama kısacası, bu iş böyle
yapılmaz, hem özelleştirme ve hem de tekelleşme olmaz.
Yapılan, Anayasa'ya aykırıdır arkadaşlar.
Anayasa'ya göre ve 233 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameye göre, kamu hizmeti niteliği ağır
basan tekel niteliğindeki mal ve hizmetlerin, kamu kuruluşları
eliyle ve kamu hizmetlerine ilişkin usul ve esaslara göre yürütülmesi
gerekir.
Hukukumuzda, yasayla kurulabilen
tekellerin, devlet veya kamu hukukuna tabi kamu tüzel kişileri adına
oluşturulması mutlak zorunluluktur. Özel hukukta gerçek veya tüzel
kişiler lehine tekel oluşturulamaz olduğu, yasayla
açıktır. Bu yüzden, Anayasa'nın 167nci maddesinde, devlete,
piyasalarda fiilî veya anlaşma sonucu doğacak tekelleşmeye ve
kartelleşmeye engel olma yetkisi ve görevi verilmiştir.
Tekeller, kamu yararına konularda
aynı maksatla oluşturulabilmekte ve iki yolla yürütülebilmektedir:
Asıl yol, tekellerin kamu kuruluşlarınca işletilmesidir.
İkinci yol, kamu tüzel kişileri adına oluşturulan tekele
ilişkin imtiyaz hakkının, gerçek veya özel hukuk tüzel
kişilerine sözleşmeyle devridir. Ancak, yasayla oluşturulacak
posta tekelinin, Anayasa ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye
göre, KİT eliyle veya tekel hakkını kullanacak kamu
şirketinin kamu hukukuna tabi KİT şeklinde kurulması zorunluluktur.
21inci maddede kurulmak istenen Posta Telgraf Anonim Şirketinin sermayesi
kamunun olsa bile, herhangi bir özel şirket kişisi adına yasayla
tekel oluşturulması Anayasanın 10uncu maddesindeki yasa
önündeki eşitlik ilkesi ile 47 ve 167nci maddelerine açıkça
aykırıdır; yaptığınız iş Anayasaya aykırıdır
ve Anayasa Mahkemesinden dönmelidir.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Gümüş.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın
Başkan, karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını
da arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
21.48
YEDİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 21.57
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER : Tanju ÖZCAN (Bolu), Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101inci Birleşiminin
Yedinci Oturumunu açıyorum.
Tasarının 21inci maddesi
üzerinde verilen Balıkesir Milletvekili Haluk Ahmet Gümüş ve
arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
452 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Hükûmet? Burada.
Komisyon? Burada.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 452 Sıra
Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 21.
Maddesinin 2 ve 3'üncü fıkralarının madde metninden
çıkarılmasını, 1'inci fıkrasının ise
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
D.
Ali Torlak (İstanbul) ve arkadaşları
(1) Bu Kanun ile Tarafsız bir kamu
tüzel kişiliğine sahip Posta ve Telgraf Teşkilatı
kurulmuştur. Kısa adı PTT'dir. Merkezi Ankara'dadır.
Bu Kanundaki özel hükümler ile
düzenlenen hususlar dışında kalan konularda PTT hakkında
233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname kapsamında kamu iktisadi kuruluşlarına
uygulanan genel hükümler uygulanır.
Posta ve Telgraf Teşkilatı
Kurumu Hükümet ile ilişkilerini Ulaştırma Denizcilik ve
Haberleşme Bakanı aracılığıyla yürütür.
BAŞKAN Komisyon okunan önergeye
katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ OYA ERONAT (Diyarbakır)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
OKTAY VURAL (İzmir) Erkan Akçay.
BAŞKAN Sayın Erkan Akçay, Manisa
Milletvekili.
Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 452 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 22nci maddesi üzerine verdiğimiz önerge
hakkında söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tasarının 22nci maddesi PTTnin faaliyet
konuları ve niteliklerini düzenlemektedir. Bu madde için verdiğimiz
önergeyle eklenen (6)ncı fıkrada posta
dağıtıcılarının resmî idareler, belediyeler ve
ortaklıklar tarafından verilen toplu taşıma araçlarından
ücretsiz faydalanması konusu düzenlenmektedir. Bu düzenlemeyle, ülkemizin
en önemli kamu hizmetlerinden birisi olan posta hizmetlerini yerine
getirenlerin mağduriyetlerinin önüne geçilmesi amaçlanmaktadır çünkü
Posta çalışanları günün çalışma saatlerinin çok büyük
bir kısmını bu araçlarda geçirmektedir.
Değerli milletvekilleri, yüz
yetmiş üç yıldır Türk milletine başarıyla ve gururla
hizmet eden PTT, bankacılık ve kargo hizmetleriyle birlikte
vatandaşa yaklaşık 170 çeşit hizmet vermektedir. PTT
çalışanları bu hizmetleri canla başla çalışarak
yerine getirmektedir.
Ülkemize yakın nüfusa sahip
ülkelerde PTT hizmetleri bizdekinin yaklaşık 6 katı personel ile
yerine getirilmektedir. Bu duruma rağmen PTT personeli
kurumlarını ülkemizin en verimli kurumlarından birisi hâline
getirmiştir. Ancak AKPnin kara sevdaya dönüşen özelleştirme
düşkünlüğü PTTnin de üstüne bir karabasan gibi çökmüştür.
AKPnin özelleştirme uygulamaları, onun
anlayışının ekonomik yansımasının bir
aracıdır.
AKP, Türk milletinin alın teriyle
ayağa kaldırıp ülkemizin yüz akı hâline getirdiği
kurumları âdeta tarumar etmektedir. 2003-2012 arasında
özelleştirme geliri 38 milyar doları bulmuştur. Babalar gibi
satarım ifadesiyle vücut bulan bu özelleştirme sevdası yeni bir
mevzi peşindedir. Bugün görüştüğümüz kanun tasarısıyla
Türkiyenin en önemli kamu hizmetlerinden birini yerine getiren PTTnin
özelleştirilmesinin önü açılmaktadır.
Tasarının gerekçesinde,
AKPnin daha önceki özelleştirme uygulamalarında da duyduğumuz hizmetin
iyileştirilmesi, serbestleştirilmesi gibi ifadelere yer
verilmektedir.
Sayın Ulaştırma
Bakanı, bu anlayışı ekim 2011de şu şekilde ifade
etmiştir: Yapacağımız iş PTTnin
özelleştirilmesi değil, PTTnin tekel hakkının kademeli
olarak kaldırılması demiştir ve bu sözlerle bu
iddiaları bertaraf etmeye çalışsa da anonim şirket olarak
yapılandırmak PTTyi özelleştirmenin ilk
adımıdır.
Ülkemizde posta hizmetleri bir kamu
hizmeti olarak değerlendirilmelidir. Dolayısıyla, PTTnin hizmet
alanını oluşturan faaliyetlerin de bu çerçevede bir tekel olarak
değerlendirilmesi doğrudur. Sayın Bakan biraz evvel ifade
ettiğim açıklamasında PTTnin tekel konumundan
rahatsızlığını dile getirmekte ancak bir taraftan da
bu tasarıda şirkete dönüşmesine rağmen bu tekel durumunun devam
ettiğini görüyoruz.
Fiiliyatta PTTnin tekel konumu pul
basımı ve tebligat ile sınırlı kalmaktadır.
Üstelik tebligat hizmeti de personel sayısının yetersizliği
nedeniyle taşeron firma çalışanlarına yaptırılmaktadır.
PTTnin diğer, bankacılık, havale, kargo, kurye gibi alanlarda
yaptığı hizmetler ise hâlihazırda özel sektörle paralel
olarak verilmektedir. Görüleceği üzere, PTTnin herhangi bir tekel durumu,
konumu da kalmamıştır.
Değerli milletvekilleri,
Şubat 2013te kayıtlı posta yani taahhütlü ve iadeli taahhütlü
mektup, APS ve kargo dağıtımı hususu, konusunda hiçbir
tecrübesi olmayan bazı şirketlere verilmiştir.
Vatandaşlarımız devlet kurumu diyerek kayıtlı posta ve
kargolarını PTTye vermişlerdir ancak posta
dağıtımı konusunda hiçbir tecrübesi olmayan bu firmalar
binlerce gönderiyi alıcısına
ulaştıramamıştır. Bu dağıtım
firmaları PTTye gönderileri iade ederek dağıtım
işinden çekilmiş ya da el çektirilmiştir ancak bu süreçte
vatandaşlar mağdur olmuş, PTTnin imajı zedelenmiştir.
Şubat 2013ten sonra PTTnin kârında yüzde 35e varan oranda azalma
meydana gelmiştir.
Bu düşüncelerle, önergemizi
desteklemenizi bekler, hepinize saygılar sunarım.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Akçay.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
21inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 21inci madde kabul
edilmiştir.
22nci madde üzerinde dört önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 452 sıra sayılı
Posta Hizmetleri Kanun Tasarısının 22 nci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan "parasal posta hizmeti" ibaresinden
sonra gelmek üzere "ödeme hizmeti sunma" ifadesinin eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
Mahir
Ünal Recep
Özel Akif
Çağatay Kılıç
Kahramanmaraş Isparta Samsun
Mustafa
Gökhan Gülşen Ramazan
Can
Kastamonu Kırıkkale
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
(1/751) esas numaralı Posta
Hizmetleri Kanunu Tasarısının 22 nci maddesinin (1) ve (3)
numaralı fıkralarındaki "esas sözleşmesinde" ibaresinin
"ana statüsünde" şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Haydar
Akar İdris
Yıldız Haluk
Eyidoğan
Kocaeli Ordu İstanbul
Sakine
Öz Doğan
Şafak Turgay
Develi
Manisa Niğde Adana
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 452 Sıra
Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 22.
Maddesinin 1'inci fıkrasının sonunda yer alan "tebligat ve
telgraf hizmetine ilişkin faaliyetler ile" ibaresinden sonra gelen
"esas sözleşmesinde" ibaresinin "ana statüsünde"
olarak değiştirilmesini, 3'üncü fıkrasının madde
metninden çıkarılmasını ve aşağıdaki
fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
D.
Ali Torlak Ali
Halaman Zühal
Topçu
İstanbul Adana Ankara
Mehmet
Günal Necati
Özensoy Erkan
Akçay
Antalya Bursa Manisa
(5) PTT bünyesinde 657 sayılı
kanuna ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (II)
sayılı cetvele tabi olarak çalışanlar ile PTT'de idari
hizmet sözleşmesi ile istihdam edilenlerden; şehir içinde
postayı yerinde kabul eden ve dağıtımını yapanlar
resmi idareler, belediyeler ve ortaklıklar tarafından alınan
yolculuk ücretlerini ve bu ücretlere zammolunan vergi ve resimleri vermekten
muaftırlar. PTT'nin kendi taşıtları da özel idare ve
belediyelerce alınan resimlerden muaftır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
452 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının 22. Maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Sırrı
Süreyya Önder Pervin
Buldan
Bingöl İstanbul Iğdır
Nursel Aydoğan Altan Tan
Diyarbakır Diyarbakır
BAŞKAN Son okunan önergeye
katılıyor musunuz Sayın Komisyon?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ OYA ERONAT
(Diyarbakır) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kurulan PTT anonim şirketi
KİK iken devletten aldığı "Bankacılık
kanununa tabi olmaksızın bankalara destek hizmeti vermek"
ayrıcalığını şirket olduktan sonra kullanılabilecek
bu durum o şirketin ilerideki sahiplerinin bankacılık sektörünün
tamamına hükmetmesini ve yönlendirmesini sağlayacaktır.
Bu nedenle maddenin tasarı
metninde çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 452 Sıra
Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 22.
Maddesinin 1'inci fıkrasının sonunda yer alan "tebligat ve
telgraf hizmetine ilişkin faaliyetler ile" ibaresinden sonra gelen
"esas sözleşmesinde" ibaresinin "ana statüsünde"
olarak değiştirilmesini, 3'üncü fıkrasının madde
metninden çıkarılmasını ve aşağıdaki
fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
(5) PTT bünyesinde 657
sayılı kanuna ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki
(II) sayılı cetvele tabi olarak çalışanlar ile PTT'de idari
hizmet sözleşmesi ile istihdam edilenlerden; şehir içinde
postayı yerinde kabul eden ve dağıtımını yapanlar
resmi idareler, belediyeler ve ortaklıklar tarafından alınan
yolculuk ücretlerini ve bu ücretlere zammolunan vergi ve resimleri vermekten
muaftırlar. PTT'nin kendi taşıtları da özel idare ve
belediyelerce alınan resimlerden muaftır.
BAŞKAN Komisyon, okunan önergeye
katılıyor musunuz?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ OYA ERONAT
(Diyarbakır) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Sayın Vural, kim
konuşacak?
OKTAY VURAL (İzmir) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Teklif ile tasarının 31'inci
maddesinin (1)'inci fıkrası ile yürürlükten kaldırılan 5584
sayılı Posta Kanunu'nun 13'üncü maddesinde yer alan, posta
dağıtıcılarının, resmi idareler, belediyeler ve
ortaklıklar tarafından verilen toplu taşıma araçlarından
ücretsiz faydalanması hükmünün yürürlüğüne devam edilmesi ve posta
dağıtanların yaz, kış, yağmur, çamur, sıcak
demeden, bayramlarda ve resmi tatillerde ülkemizin en önemli kamu
hizmetlerinden olan posta hizmetlerini ifa edenlerin mağduriyetlerinin
önüne geçilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/751 Esas numaralı Posta
Hizmetleri Kanunu Tasarısının 22 nci maddesinin (1) ve (3)
numaralı fıkralarındaki "esas sözleşmesinde"
ibaresinin "ana statüsünde" şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Turgay
Develi (Adana) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ OYA ERONAT
(Diyarbakır) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Buyurun Sayın
Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; PTT
devasa ve çok tarihî bir kurum. Türkiye Cumhuriyetinin çok temel
kurumlarından birisi ancak zaman içerisinde PTT ne kadar atılım
yapmaya çalışmış olsa da birtakım çağdaş
gelişmelerin, teknolojinin gerisinde kalmış olan bir kurum.
Fedakâr personeli var fakat yönetim yanlışlıkları PTTnin
temel birtakım hizmetlerinin aksamasına neden olmaktadır.
Başımdan geçen iki olayı
size anlatacağım.
Birincisi: İstanbuldan bana bir
yakınım bir evrak gönderdi, bu evrak bana tam on yedi günde
ulaştı; İstanbuldan Ankaraya Türkiye Büyük Millet Meclisine
PTT bunu tam on yedinci günde teslim etti.
İkincisi: Yine, bir bankanın
bana gönderdiği aylık normal ekstre yine, iki haftayı
aşkın bir zamanda bana ulaştı. Bunu, o zaman Sayın
Genel Müdüre ilettim ama hiçbir sonuç çıkmadı. Bu hizmetlerde o
günden bugüne bir iyileşme olmuş mudur bilemiyorum.
İnşallah olmuştur, olmasını temenni ederim.
Şimdi, bu maddede PTTnin görev
alanı genişliyor. Tasarı, posta tekelini PTT AŞye veriyor
ve bu tekel alanını genişletme yönünde de Ulaştırma
Bakanlığına yetki verici düzenlemeler yapıyor yani PTT
Ulaştırma Bakanlığının görev vermesi hâlinde çok
daha fazla bir alanı, hizmet alanını tekeline alacak. Bu tekelin
özel hukuk hükümlerine tabi bir şirkete verilmesinin Anayasaya
aykırılığını dün burada konuşmamda
açıkladım. Ancak, burada bir adım daha atılıyor. Bizim
önergemizden sonra iktidar partisinin önergesi okunacak, PTT ödeme hizmeti
sağlayıcısı olma konusunda da bir yetki almak istiyor,
tasarıda yok. Bir adım daha ileri gidiyor, bütün para havalelerini
yapabilecek, bankalara destek hizmeti verebilecek. Bunları yaparken
Bankacılık Kanununun denetim hükümlerinden muaf olacak; yetmiyor
Ben bir de ödeme hizmeti sağlayıcısı olayım. diyor.
Neden? Başbakanlıkta bir kanun tasarısı taslağı
hazırlanmış, o tasarı taslağında PTTye böyle bir
yetki verilmesi öngörülmüş. Değerli milletvekilleri, bir tasarı
taslağına bir şey konuldu diye yasama organı, Türkiye Büyük
Millet Meclisi kanun yapmaz, yapamaz. Bu, yasama organına, Türkiye Büyük
Millet Meclisine saygısızlıktır. İktidar partisi
önergesinin imza sahiplerinin bu bilgiye ne kadar sahip olduklarını
bilemiyorum.
PTTye çağrım şudur:
Gel, önce temel hizmetlerini yap, şu mektupları zamanında
sahiplerine ulaştır. Kargo şirketlerinin önünü açalım.
derken vatandaş mektuplarını PTTye vermekten vazgeçmesin. PTT
temel hizmetlerinden geri kalsın da kargo şirketleri daha iyi çalışsın
piyasada. şeklinde bir anlayış var PTTde. Bu anlayışı
reddediyorum. İktidar partisinin PTTye vermek istediği bu yetkiyi de
doğru bulmadığımızı ifade ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Hamzaçebi.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 452 Sıra
Sayılı Posta Hizmetleri Kanun Tasarısının 22 nci
maddesinin birinci fıkrasında yer alan "parasal posta hizmeti"
ibaresinden sonra gelmek üzere "ödeme hizmeti sunma" ifadesinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mahir Ünal (Kahramanmaraş) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ OYA ERONAT
(Diyarbakır) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) Katılıyoruz.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
PTT'nin hâlihazırda sürdürmekte
olduğu ödeme hizmeti ve tahsilât işlemlerine devam edebilmesi,
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından hazırlanarak
Başbakanlığa sunulan "Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat
Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları
Hakkında Kanun Tasarısı Taslağının" "Ödeme
hizmeti sağlayıcısı" başlıklı 13 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendine göre ayrı bir
kanun ile ödeme hizmeti sunma konusunda yetkilendirilmesi koşuluna
bağlandığından bu önerge
hazırlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda
22nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
22nci madde kabul edilmiştir.
23üncü madde üzerinde aynı
mahiyette iki önerge vardır. Önergeleri okutacağım ve birlikte
işleme alacağım. Talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı
ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi, aynı mahiyetteki
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/751 Esas numaralı (SS 452) Posta
Hizmetleri Kanunu Tasarısının 23 ncü maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (a) bendinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Haydar
Akar İdris
Yıldız
Haluk Eyidoğan
Kocaeli Ordu İstanbul
Sakine
Öz Doğan
Şafak
Manisa Niğde
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 452 Sıra
Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 23.
Maddesinin
D. Ali Torlak Ali
Halaman Zühal
Topcu
İstanbul Adana Ankara
Mehmet Günal Özcan
Yeniçeri Necati
Özensoy
Antalya Ankara Bursa
BAŞKAN Komisyon aynı
mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ OYA ERONAT
(Diyarbakır) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Özcan Yeniçeri, Ankara
OKTAY VURAL (İzmir) Gerekçe...
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Tasarı maddesinin "a"
bendinde yer alan "Genel Kurul" a 24, 25 ve 26'ncı maddelerinde
Yönetim Kurulunu ibra, Yönetim Kurulunu ve Genel Müdürü atama yetkisi
verilirken, Genel Kurulun nasıl ve kimlerden oluşacağı
hakkında hiçbir bilgi bulunmamaktadır.
Diğer taraftan Kamu İktisadi
Teşebbüslerine haiz özerk ve tarafsız bir kurum olarak
teşkilatlanması gerektiği düşünüldüğünden 23'üncü
maddenin
BAŞKAN Sayın Turgay Develi,
Adana.
Buyurun Sayın Develi. (CHP
sıralarından alkışlar)
TURGAY DEVELİ (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ verilen görevi yerine
getiriyor. Biz ne söylersek söyleyelim, duymayacaklar, görmeyecekler ve
konuşmayacaklar; bu tasarıyı yasalaştıracaklar.
İşçiler meydanlarda, bugün HABER-SEN üyesi işçiler KESKe
bağlı, KAMU-SENe bağlı işçiler PTT
halkındır, satılamaz. diye sokaklarda yürüyorlar,
barikatları aşıyorlar ama işçileri de dinlemiyorsunuz.
İşçileri köleleştirerek, taşeronlaştırarak,
küresel sermayeye hizmet eden taşeron parti olarak Türkiye Cumhuriyetini
de taşeronlaştırıyorsunuz. Bu günlerin sonu gelecek.
Şimdi burada Adanayla ilgili çok
önemli bir konuyu Sayın Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktar buradayken dile getirmek istiyorum: Adanada şehir stadyumunun
dört bir tarafına ancak diktatörlüklerde görülebilecek bir şekilde
TOKİ tarafından yapılacak stadyumun duyurusunu astılar. Bir
tarafta Sayın Başbakanın fotoğrafı, bir tarafta Spor
Bakanının fotoğrafı, bir tarafta Sayın Şehircilik
Bakanının fotoğrafı. Zannedersiniz ki AK PARTİ
Adanaya ulufe dağıtıyor. Hâlbuki, yapılan çok basit,
kârlı bir işlem. Adananın en iyi yerinde bulunan,
Adananın en değerli yerinde bulunan 5 Ocak Stadyumunun
karşılığında TOKİ bir stadyum yapacak ama
protokole göre karşılığında aldığı
stadyum yeri yapılacak stadyumun 2 katı değerinde ve şehir
merkezinde, apartmanların yoğun olduğu bir merkezde, kent
yaşamının yoğun olduğu bir merkezde, sıfır
yeşil alanlı, kütle yoğunluklu imar verilerek, belediyenin
itirazına rağmen, TOKİ orada çok ciddi bir şehircilik
cinayeti işlemek için Ankaradan imar planı yaptı. Buna itiraz
ediyoruz, buna isyan ediyoruz Adanalılar olarak ama AK PARTİnin
bakanları, milletvekilleri ve Sayın Başbakan bunu duymuyor.
Buradan huzurunuzda, Adanadan seçilen hemşehrilerimiz, AK PARTİli
milletvekillerine de sesleniyorum: Bu cinayete ortak olmayın; Sayın
Bakana, Sayın Başbakana uyarıda bulunun. Adananın
yeşil alanlarının, Adananın oksijen alabileceği tek
alan olan şehir stadyumunun yerinin kütle yoğunluklu AVM iş
merkezine çevrilmesine izin vermeyin. Yazıktır, günahtır!
Adananın kaynakları kıt. Sizin iktidarınız döneminde
Adana ekonomik büyüklükte 4üncü sıradan 51inci sıraya geriledi. geri
ödenmeyen kredi kartlarının listesinde Adana 2nci sırada. Adana
Türkiyedeki işsizlikte 1inci sırada. Yapmayın, etmeyin,
Adanaya bir darbe daha vurmayın. Bu AVM merkezi
yapıldığı zaman Adanadaki bütün esnaf yok olma
tehlikesiyle karşı karşıya kalacak. Adana oksijensiz
kalacak. Fotoğraflarınızı asarak, diktatörler gibi,
şehir stadyumunda, sanki iyi bir şey yapıyormuşsunuz gibi
reklam yaparak bunu Adanalılara yutturamayacaksınız.
İkinci bir olay daha var: Adanada Çukurova
bölgesinde erkenci buğday hasadı başladı, mevsim
normallerinin önüne çekildi. Kilo başına yapılan 6,75 kuruş
masraf karşılığında Adana çiftçisi şimdi 7,5-8
lira kilo başına ücret bekliyor. Bunu bir an önce
açıklayın. Eğer bugün yarın açıklanmazsa Çukurova
çiftçisi, ÇKSye kayıtlı 38 bin çiftçi, yüz binlerce aile tefecinin eline
düşecek. Tefecilerin kazanmasını istemiyorsanız,
Adanalıların kazanmasını istiyorsanız bir an önce
buğday taban fiyatının açıklanması gerekiyor.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.(CHP
Sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Develi.
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
23üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
23üncü madde kabul edilmiştir.
24üncü madde üzerinde iki önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 452 Sıra
Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 24.
Maddesine aşağıdaki fıkranın 1. fıkra olarak
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
S. Nevzat
Korkmaz D.
Ali Torlak Ali
Halaman
Isparta İstanbul Adana
Necati
Özensoy Zühal
Topcu Mehmet
Günal
Bursa
Ankara Antalya
(1) Genel Kurul, Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanının veya görevlendireceği
bir yetkilinin başkanlığında;
a) Sayıştay
Başkanlığı, Milli Savunma Bakanlığı,
İçişleri Bakanlığı, Maliye Bakanlığı,
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Kalkınma
Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, Türkiye
İş Kurumu Genel Müdürlüğü tarafından görevlendirilecek
birer temsilciden,
b) Genel Müdür, Genel Müdür
Yardımcıları,
c) En fazla üyeye sahip ilk üç kamu
görevlileri sendikası konfederasyonları tarafından üye
sayılarına orantılı olarak belirlenen 9 temsilciden
oluşur.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
1/751 Esas numaralı (SS 452) Posta
Hizmetleri Kanunu Tasarısı'nın 24'üncü Maddesinin tasarı metninden
çıkartılmasını arz ve talep ederiz.
Haydar
Akar İdris
Yıldız Haluk
Eyidoğan
Kocaeli
Ordu İstanbul
Sakine
Öz Ali
Serindağ Doğan
Şafak
Manisa Gaziantep Niğde
BAŞKAN Komisyon son önergeye
katılıyor musunuz?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ OYA ERONAT
(Diyarbakır) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Sayın Serindağ,
Gaziantep.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 452 sıra
sayılı Tasarının 24üncü maddesiyle ilgili verilen bir
önerge üzerine söz almış bulunuyorum.
Sayın milletvekilleri, PTT tarihî
geçmişi çok eskilere dayanan bir kurumdur, yüz yetmiş üç
yıllık bir kurumdur ve geçmişte de çok önemli hizmetler
görmüştür. Bilhassa Kurtuluş Savaşında PTTnin
yaptığı hizmeti bizim unutmamız mümkün değildir. O
nedenle PTTyle ilgili düzenlemeler yapılırken bu tarihî
geçmişine uygun ve geçmişte yaptığı görevlere uygun
düzenlemelerin yapılması lazım.
Siz ne yapıyorsunuz? PTTyi bir
anonim şirkete dönüştürüyorsunuz. Anonim şirkete
dönüştürürken de Anayasaya bazı aykırılıklar
getiriyorsunuz. Ne yapıyorsunuz? Kanunla PTTnin kullanacağı
tekel yetkisi veriyorsunuz PTTye. Oysa getirilen bu tasarıyla bir anonim
şirkete dönüştürülüyor yani
özel hukuk tüzel kişisi oluyor. Siz, özel hukuk tüzel kişisine tekel
yetkisi veremezsiniz. Bunu telafi etmek için ne yapıyorsunuz? Bunu telafi
etmek için devreye başka bir kurumu sokuyorsunuz. Hangi kurumu
sokuyorsunuz? Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunu devreye
sokuyorsunuz. Bunun sebebi nedir? Bunun sebebi, PTTyi özelleştirme
altyapısını hazırlamaktır.
Bugüne kadar biz çok söyledik
-özelleştirmeye karşı değiliz ama- özelleştirmeyle
ilgili yapılan düzenlemede yeni teknoloji gelmeli, istihdam artmalı,
verimlilik artmalı; bunların hiçbirini getirmiyorsunuz, geçmişte
bunu gördük. ORÜS diye bir müessese vardı. Var mı? Yerinde yeller
esiyor. Eski Orman Genel Müdürü burada, bilir onu. Peki, nerede? Onun yerinde
yeller esiyor. Ne oldu? Özelleşti, bitti. İşte, biz bu tür
özelleştirmeye karşıyız. Siz ne yapıyorsunuz?
Bazı şeyleri gizlemeye çalışıyorsunuz demin de
söylediğim gibi. Başka nerede yapıyorsunuz? Aynen, Akçakalede
olduğu gibi.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi sizin dikkatinize bir konuyu getireceğim: Geçen hafta
perşembe günü 2 Mayısta Akçakale Hudut Kapısında, kara
hudut kapısında vahim bir olay oldu, belki pek çoğunuzun haberi
yoktur, pek çoğunuzun belki haberi olmamıştır; basın
bunun üzerinde maalesef durmadı, Hükûmet sanki orada böyle bir olay
meydana gelmemiş gibi sessizlikle geçiştirdi, âdeta görmezlikten
gelindi, unutturulmak istendi. Ben bilgilerinizi kısaca tazelemek istiyorum.
O gün ne oldu biliyor musunuz? Sizin desteklediğiniz,
silahlandırdığınız, her türlü lojistik desteği
verdiğiniz, o Suriye muhalifleri dediğiniz gruplar bizim kara hudut
kapımıza saldırdılar, 1 polisimizi şehit ettiler, 3
polisimizi yaraladılar, 4 askerimizi yaraladılar, sivil
vatandaşlarımızı yaraladılar,
bayrağımızı yaktılar. Hiçbirinizin sesi
çıkmadı. Sayın Bakan ben bunu çok ayıplıyorum. Bu,
Türkiyenin egemenlik hakkına bir müdahaledir. Kimse bundan söz etmedi.
Hükûmetiniz bunun üzerinde yeteri kadar durmadı. Bunu
ayıplıyorum, bunu ayıplıyorum!
Sizin politikanız iflas etti.
Sizin Sayın Genel Başkanınız, Sayın Başbakan,
Kızılcahamamda Suriyeyle ilgili olarak esip gürlerken İsrail
jetleri Suriyeyi bombalıyordu. Buna vicdanınız nasıl
elverir? Sayın Başbakan, âdeta Haçlı ordularını
Suriyeye müdahale etmeye çağırıyor. Siz bunu içinize
sindirebiliyor musunuz?
Bakın, Kerry ve Lavrov bile bir
mutabakat metni hazırladılar. Ne diyorlar?
Aşırılıkların güç kazanmasına engel
olunmalıdır. diyor. Sizin orada da politikanız iflas etti.
Amerikadan bile artık ayrılmak durumunda kaldınız. Daha
doğrusu, Amerika sizin görüşlerinize artık itibar etmez duruma
geldi.
RECEP ÖZEL (Isparta) Önergede ne
vardı Sayın Valim?
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Artık itibar etmez duruma geldi. Siz şimdi, Türkiyeyi nereye
götürmek istiyorsunuz? Siz Türkiyeyi ateş çemberinin içine
atıyorsunuz, Türkiyeyi Orta Doğu bataklığına
atıyorsunuz. Türkiyeyi hiç de hak etmediği bir yere götürüyorsunuz.
RECEP ÖZEL (Isparta) Türkiyeyi hak ettiği
yere götürüyoruz.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Türkiyeyi bugüne kadar Orta Doğunun en büyük gücü olmaktan
çıkarıyorsunuz, Türkiyeyi şamar oğlanına
döndürüyorsunuz. Buna hakkınız yok. Ne oldu? Orada sizin
beslediğiniz bir grup geliyor, bizim egemenlik hakkımıza
müdahale ediyor ve polisimizi şehit ediyor sizin sesiniz
çıkmıyor. Sizi ayıplıyorum!
Yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) Kimseyi
ayıplama gibi bir hakkın yok senin. Biz de seni
ayıplıyoruz.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Serindağ.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 452 Sıra
Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 24.
Maddesine aşağıdaki fıkranın 1. fıkra olarak
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
S. Nevzat
Korkmaz (Isparta) ve arkadaşları
(1) Genel Kurul, Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanının veya görevlendireceği
bir yetkilinin başkanlığında;
a) Sayıştay
Başkanlığı, Milli Savunma Bakanlığı,
İçişleri Bakanlığı, Maliye Bakanlığı,
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Kalkınma
Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, Türkiye
İş Kurumu Genel Müdürlüğü tarafından görevlendirilecek
birer temsilciden,
b) Genel Müdür, Genel Müdür
Yardımcıları,
c) En fazla üyeye sahip ilk üç kamu
görevlileri sendikası konfederasyonları tarafından üye
sayılarına orantılı olarak belirlenen 9 temsilciden
oluşur.
BAŞKAN Okunan önergeye
katılıyor musunuz Komisyon?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ OYA ERONAT
(Diyarbakır) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Vural,
gerekçeyi mi okutalım?
OKTAY VURAL (İzmir) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Değişiklik istenen
tasarı metninde sadece PTT Genel Kurulu ismen belirtilmiş, genel
kurulun nasıl teşekkül ettirileceğine, hangi usul ve esaslar
dâhilinde görev yapacağına dair bir hüküm madde metninde yer almamıştır.
Tasarı metninde belirtilen hususlara yer verilmemesi önemli bir
eksikliktir. Teklif ile bu eksikliğin giderilerek oluşabilecek bir
hukuki boşluğun giderilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
24üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
24üncü madde kabul
edilmiştir.
25inci madde üzerinde iki önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 452 Sıra
Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 25.
Maddesinin 1'inci fıkrasının 1'inci paragrafı ile 3'üncü
fıkrasının 2nci paragrafının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini, 6ncı fıkranın madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
D.
Ali Torlak Ali
Halaman Zühal
Topcu
İstanbul Adana Ankara
Necati
Özensoy Mehmet
Günal
Bursa
Antalya
(1) Yönetim Kurulu, Genel Müdür dahil
yedi üyeden oluşur. Üç üye Bakanın, bir üye Hazine
Müsteşarlığının bağlı olduğu
Bakanın teklif ettiği adaylar arasından, birer üye de en çok
üyeye sahip üç kamu görevlileri sendikalarının teklif ettiği
3'er aday arasından Genel Kurul tarafından atanır.
(3) Yönetim Kurulu 233
sayılı KHK ve PTT'nin ana statüsünde yer alan yetkiler ile Genel
Kurul tarafından verilen yetkilerin yanı sıra
aşağıdaki yetkileri kullanır ve görevleri yerine getirir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/751 Esas numaralı (SS 452) Posta
Hizmetleri Kanunu Tasarısının 25 nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
"Yönetim Kurulu
MADDE 25- (1) Yönetim kurulu bir
başkan ve beş üyeden oluşur. Genel müdür yönetim kurulu
başkanıdır ve Bakanın teklifi üzerine ortak karar ile
atanır. Yönetim kurulu üyelerinden ikisi Bakanın, biri Hazine Müsteşarlığının
bağlı olduğu Bakanın, ikisi ise kuruluş genel müdür
yardımcıları arasından Bakanın teklifi üzerine ortak
kararla atanır.
(2)
Yönetim Kurulu üyeliklerine atanacakların 14/71965 tarihli ve 657
sayılı Devlet Memurları Kanununa göre Devlet memurluğuna
atanabilme genel şartlarına sahip, yükseköğrenim
yapmış ve PTT'nin faaliyet alanı ile ilgili idari ve mesleki
uzmanlığa sahip olmaları şarttır. Ancak, Bakanın
teklifi üzerine atanan üyelerden birinde idari ve mesleki uzmanlığa
sahip olma şartı aranmaz. Yönetim kurulu üyelerinin görev süresi üç
yıldır. Görev süresi sona erenler tekrar atanabilir.
(3) Yönetim
Kurulu karar organı olup, PTT'yi idare, ilzam ve idari ve adli merciler
nezdinde temsil eder ve PTT'nin temsil ve idaresinden Bakana karşı
sorumludur. Yönetim Kurulu 233 sayılı KHK ve Ana Statüsünde verilen
yetkilerin yanı sıra aşağıdaki yetkileri kullanır
ve görevleri yerine getirir.
a)
İşyerlerinde kabul edilen gönderilerin kabul ve teslim
şartları ile ödeme esaslarını belirlemek.
b)
Sunulan tüm hizmetlerin ücretlerini ve ödeme esaslarını belirlemek.
c)
Yurtiçinde ve yurtdışında lüzum göreceği yerde işyeri
açılmasına, kapatılmasına ve faaliyet alanıyla ilgili
uluslararası oluşumlara katılmaya karar vermek.
ç) Pul
satıcılıkları ve acentelik hizmetlerinin
karşılığında alınacak komisyon veya diğer
ödemeleri belirlemek.
d) Posta
pulları, posta kartları ile ilk ve özel gün zarfları
bastırmaya ve satışa çıkarmaya karar vermek.
e)
Faaliyet ve hizmet alanlarıyla ilgili Anonim Ortaklıklar
kurulmasına, gerçek veya tüzel kişilerle sözleşmeler
imzalanmasına ve postaların ayrım işlemleri için hizmet
satın alınmasına karar vermek.
f) PTT'nin
daha etkin ve verimli çalışması için personel ücreti ve
diğer hususlarda performans kriter ve göstergeleri belirlemek.
g)
PTT'nin stratejik planını, performans programını, bütçesini
ve faaliyet raporunu hazırlamak ve kuruluş bütçesini Bakanlık
ile Kalkınma Bakanlığı ve Hazine
Müsteşarlığına sunmak.
ğ) Faaliyetlerin etkin, verimli ve
ekonomik bir şekilde yürütülebilmesi için gerekli organizasyonu ve çalışma
usullerini tespit etmek ve Genel Müdürlükçe hazırlanan yönetmelik ve
yönergeleri onaylamak.
(4) Yönetim
Kurulu sınırlarını açıkça belirlemek
şartıyla yetkilerinden bir kısmını Genel Müdüre
devredebilir. Ancak, yetki devri Yönetim Kurulunun sorumluluğunu ortadan
kaldırmaz.
(5)
PTT Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu üyelerinin görevleri sebebiyle
işledikleri suçlardan dolayı yargılanmaları, Bakanın
iznine bağlı olup, bu konuda 2/12/1999 tarihli ve 4483
sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması
Hakkında Kanun hükümleri uygulanır. "
Haluk Eyidoğan Haydar Akar İdris
Yıldız
İstanbul Kocaeli Ordu
Namuk Havutça Sakine Öz Doğan
Şafak
Balıkesir Manisa Niğde
BAŞKAN Son okunan önergeye
katılıyor musunuz Komisyon?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ OYA ERONAT
(Diyarbakır) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Namık Havukça,
Balıkesir, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 452 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 25inci maddesinde değişiklik yapılmasını
öngören önergemiz üzerinde söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, dün
Türkiye Büyük Millet Meclisinde Bandırma Şeker Piliç mağduru
işçiler vardı. Biz buradan, bu kürsüden bir yıl önce
Balıkesirde beyaz et sektöründe sorunlar olduğunu, eğer önlem
alınmazsa iflasların kaçınılmaz olacağını
ifade ettik. Ancak ne yazık ki sesimiz buradan yeterince duyulmadı ki
bölgede, sektörde iflaslar art arda gelmeye başladı. Önce Şeker
Piliçte iflas yaşandı, tam 1.200 işçi kardeşimiz
ekmeğinden, aşından oldu. Bu insanlar şu anda işsiz
durumda ve ne yazık ki eften püften gerekçelerle Çalışma ve
İŞKURun mazeretleriyle işsizlik ödeneği bile
alamamaktadırlar. Üniversitede okuyan çocuklarına ekmek
getirememektedirler, harçlık verememektedirler. Ben, buradan
Çalışma Bakanına ve Ekonomi Bakanına seslenmek istiyorum:
Türkiyede çok önemli bir istihdam yaratan ve Balıkesir olarak beyaz etin
yüzde 25ini üreten bir iliz ve bölgede 20 bin insan karnını bundan
doyuruyor. Bu işçilerin ekmeğine, aşına eğer biraz
saygınız varsa onlara, derhâl oraya müdahale ederek Hükûmetin gereken
desteği acilen vermesi gerekiyor.
Değerli milletvekilleri, AKP
döneminin en önemli klasiği belki de emek dünyasında
yarattığı tahribattır. Bakın, siz iktidara
geldiğinizde Türkiye'deki sendikalı işçi sayısı 2
milyon 650 bindi, bugün Türkiye'deki sendikalı işçi sayısı
sadece 650 bin ve Türkiye'de
yaşayan emek dünyasında 4/C, 4/B, sözleşmeli istihdam,
taşeron istihdam diye diye emek dünyasında tam bir emek köle cenneti
yarattınız. Böyle bir Türkiye'de sosyal devletten, sosyal adaletten
söz edilebilir mi? Belediyede çalışan, taşeronda
çalışan işçi kardeşimiz asgari ücret alıyor ama asli
kadroda bulunan onun iki katı maaş alıyor. Böyle bir adalet,
adı Adalet ve Kalkınma Partisi olan bir siyasi partinin adalet
anlayışıyla hangi ölçüde örtüşüyor? Böyle bir adalet
dünyanın neresinde var?
Değerli milletvekilleri, eğer
biraz vicdan varsa, biraz emeğe saygı varsa Türkiye'nin bu tablosu
karşısında gerçekten adaletin gözlerinin kör olması
lazım. Ne yazık ki şimdi de PTT yasasıyla getirmeye
çalıştığınız tam tamına da bu. Yani, o
fabrikalara baktığınızda dolar mı görüyor sizin
gözleriniz? Yani böylesine mi iş adamları gözleri dönmüş bir
şekilde saldırıyor?
Yine, işçiler ayakta, PTT
çalışanları ayakta, sokaklarda ve bunu görüyorlar. Bakın,
27.317 sözleşmeli personeli, 789 işçiyi, 8.644 taşeron firma
işçisini, toplam 37.819 çalışanı köle yapmak için gayret
ediyorsunuz, bu tasarının amacı bu. Diğer
yaptıklarınız gibi, iktidarda kaldığınız on
bir yıl boyunca güvenceli iş kapsamındaki çalışan
sayısını azaltacak pek çok kanunu Meclisten geçirdiniz. İlk
iş olarak İş Kanununu değiştiren AKP, esnek
çalışma biçimlerini, iş mevzuatımızı aldı,
iş güvencesi kapsamındaki iş yerlerini 30 ve daha fazla
çalışanı bulunan iş yerleri olarak değiştirerek
çalışanların yüzde 90ını iş güvencesi
kapsamı dışında bıraktı. AKP kamudaki pek çok
asıl görev kapsamındaki işleri, 4/Bli, 4/Cli, geçici personel,
özel kanunlara göre sözleşmeli personel
Yani AKP döneminde gerçekten
taşeronlaşma tam 5 kat artarak 1,5 milyona ulaştı. Türkiye
artık, emek dünyasında taşeron şekilde yönetiliyor.
Bu rakamlar bizim uydurduğumuz
rakamlar değil; işçi sendikalarının, ILO
sözleşmelerinin ortaya koyduğu rakamlar. Burada, bu tasarıyla
yapılmak istenen tam tamına da
Yine, bu çerçevede en ağır
darbeyi emek dünyası ve çalışanları yiyecek. O nedenle,
gelin, tasarının bu bölümünü bizim verdiğimiz önergeyle
değiştirerek, kabul ederek bir nebze de olsa bu hataların, bu
kusurların önüne geçelim diyorum ve yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Havutça.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 452 Sıra Sayılı
Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 25. Maddesinin 1'inci
fıkrasının 1'inci paragrafı ile 3'üncü
fıkrasının 2nci paragrafının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini, 6ncı fıkranın madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
D.
Ali Torlak (İstanbul) ve arkadaşları
(1) Yönetim Kurulu, Genel Müdür dahil
yedi üyeden oluşur. Üç üye Bakanın, bir üye Hazine
Müsteşarlığının bağlı olduğu
Bakanın teklif ettiği adaylar arasından, birer üye de en çok
üyeye sahip üç kamu görevlileri sendikalarının teklif ettiği
3'er aday arasından Genel Kurul tarafından atanır.
(3) Yönetim Kurulu 233
sayılı KHK ve PTT'nin ana statüsünde yer alan yetkiler ile Genel
Kurul tarafından verilen yetkilerin yanı sıra
aşağıdaki yetkileri kullanır ve görevleri yerine getirir.
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ OYA ERONAT
(Diyarbakır) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) Katılamıyoruz.
D. ALİ TORLAK (İstanbul)
Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
151 sayılı İLO
Sözleşmesinin 7. maddesinde "kamu görevlileri ve kamu makamları
arasında çalışma koşullarının görüşülmesine
olanak veren yöntemlerin ve kamu görevlileri temsilcilerinin anılan
koşulların belirlenmesine katılmalarını sağlayan
başka her türlü yöntemin en geniş biçimde geliştirilmesi ve
kullanılmasının teşviki için gerektiğinde ulusal
koşullara uygun önlemler alınacaktır, şeklindeki
düzenlemeye uygun yöntemlerle belirlenecektir" hükmüne yer verilmiştir. "Yasalar,
bu sözleşme ile öngörülen güvencelere zarar verici nitelikte olamaz veya
zarar verici şekilde uygulanamaz."
Yine anılan sözleşmenin
Örgütlenme Hakkının Korunması başlıklı 11.
Maddesinde "Hakkında bu sözleşmenin yürürlükte bulunduğu
Uluslararası Çalışma Örgütünün her üyesi,
çalışanların ve işverenlerin örgütlenme hakkını
serbestçe kullanmasını sağlamak amacıyla gerekli ve uygun
bütün önlemleri almakla yükümlüdür." Hükümlerini
taşımaktadır. Bütün bu uluslararası kurallar T.B.M.M tarafından
çıkarılan kanunlarla da uygun bulunmuştur.
İç hukuk hâline gelen
uluslararası sözleşmelerde açıkça işaret edildiği
üzere; çalışanları temsil ve sorunlarını çözüm
noktasında sendikaların çeşitli kurul ve kurumlarda temsilci
bulundurması hukuken gereklilik arz etmektedir. Ayrıca PTT Genel
Müdürü ve Yönetim Kurulu üyelerinin görevleri sebebiyle işledikleri
suçlardan dolayı yargılanmalarının, ilgili Bakanın
iznine bağlı olması; 6102 sayılı Kanuna
aykırılık teşkil etmektedir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
25inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
26ncı madde üzerinde iki önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 452 Sıra Sayılı
Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 26. Maddesinin 2 ve 3üncü
fıkralarının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
D.
Ali Torlak Ali
Halaman Zühal
Topcu
İstanbul Adana Ankara
Necati
Özensoy Mehmet
Günal
Bursa Antalya
(2) Genel Müdürlüğün
teşkilat yapısı ve hizmet birimleri PTT ana statüsünde
düzenlenir."
(3) Genel Müdür, Ulaştırma
Denizcilik ve Haberleşme Bakanı tarafından atanır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/751 Esas numaralı (SS 452) Posta
Hizmetleri Kanunu Tasarısının 26 ncı maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
"Genel Müdürlük
MADDE 26- (1) Genel Müdürlük; Genel
Müdür Yardımcıları ve hizmet birimlerinden oluşur.
(2) Genel
Müdürlüğün teşkilat yapısı ve hizmet birimleri Ana
Statüsünde düzenlenir.
(3)
Genel Müdür, Yönetim Kurulunun devredilemeyeceğini belirterek verdiği
yetkiler hariç, sınırlarını açıkça belirlemek
şartıyla, yetkilerinden bir kısmını astlarına
devredebilir. Ancak, yetki devri Genel Müdürün sorumluluğunu ortadan
kaldırmaz. "
İlhan Demiröz Haydar Akar İdris
Yıldız
Bursa Kocaeli
Ordu
Haluk Eyidoğan Sakine Öz Doğan
Şafak
İstanbul Manisa Niğde
Erdal Aksünger
İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ OYA ERONAT (Diyarbakır)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Kim konuşacak?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Erdal Aksünger.
BAŞKAN Sayın Aksünger, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
ERDAL AKSÜNGER (İzmir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Millî Eğitim
Bakanlığıyla ilgili çok önemli bir konuyu gündeme getirmek
istiyorum. Bu arada, devlet gelir elde etsin diye özelleştirmeler
yapıyorsunuz, paraları alıp çarçur ettiğinizin belgesi olan
bir konuyu söylemek istiyorum: Şimdi, Türkiyede 2004-2005
yılında her 8 derslik olan okula 1 tane bilişim
sınıfı yapıldı. Bu bilişim
sınıflarından bugün 32 bin tane var. FATİH Projesi
çerçevesinde bu okullara bilişim sınıflarıyla ilgili
öğretmen tayini yapmıyorsunuz, şimdi kurs açma kararı
vermişsiniz. Bunlara ek ders olarak da, ücret olarak 800 TL de her birine
ayda para verilecekmiş. Şimdi, arkadaşlar, 32 bin tane
sınıfın bu devlete maliyeti sekiz yılda 5 milyar
doların üzerinde bir rakamdır. Bugün eğer 77 tane üniversitede
bilişim sınıfları açtıysanız, bilişim
öğretmenliği ile ilgili formasyon dersleri vermeye başlayıp
buralardan bilişim öğretmenleri mezun etmeye
başlamışsınız ve bu öğretmen sayısı
bugün 10 binin üzerinde ise bu çocuklarla ilgili herhangi bir düşünceniz
yok, içerideki mevcut öğretmenlere kurs parası ödeyerek, aylık
da 800 TL para vererek yeniden gerçek bir katliama imza atıyorsunuz.
Neden? Bu sınıflar ne oldu biliyor musunuz? 32 bin tane
sınıf, bunların hepsi İnternet kafe gibi kullanılmaya
başlandı arkadaşlar ve bunların son üç yılda hiçbir
işlevleri kalmadı. Bugün PTTyi özelleştiriyorsunuz,
özelleştireceksiniz; devletin kasasına para koymaya
çalışıyorsunuz. Ne olacak bu sınıflar, bilişim
sınıfları? Bu öğretmenlere ne olacak? 10 bin tane
atanmayı bekleyen bilgi teknolojileri sınıf öğretmenleri
var, bekliyorlar ki bir norm kadro açılsın diye. Son açılan 40
bin öğretmen atamasında 313 tane öğretmen atadınız
bilişim sınıflarıyla ilgili. FATİH Projesi
çerçevesinde işi değiştirdiniz bu sefer, bilgi teknolojileriyle
ilgili öğretmenleri bundan sonraki süreçte ne yapacakları belli
olmayan bir sürece götürdünüz. Çünkü 4+4+4 getirildiğinde bilişim
dersleri 4üncü ve 5inci sınıflardan itibaren seçmeli hâle
getirildi, ondan öncesinde kaldırıldı. Neyle çapraz
yaptınız bu işi? Seçmeli olarak bilişim
sınıflarını Hazreti Muhammedin Hayatı ile
Kur'an-ı Kerim dersleri ile seçmeli bir hâle getirdiniz. Ya, böyle bir
ahlaki durum olabilir mi? Peki, 2004-2005 yılından itibaren 77
üniversitede bununla ilgili niye bölümler açtınız o zaman?
Açtıysanız 32 bin tane bilişim sınıfını niye
yaptınız? Niye 5 milyar dolar para harcadınız?
Hadi onları kenara
bıraktık, hadi onlara diyelim ki, dedik ki: Ya, bu hata oldu bir
vesileyle. Hatadan dönmek diye bir şey de erdemliktir. Beş
yılda 3 tane Millî Eğitim Bakanı değişti. Bu yeni
gelen Millî Eğitim Bakanıyla ilgili aslında bir sürü çevreden de
çok olumlu tepkiler aldığını düşünüyorum arada bir ama
baktım ki o da işi bilmiyor. Niye işi bilmiyor? Bu ek ders
ücretleriyle birlikte ortaya koyduğunuz, eğiteceğiniz
öğretmenlerin asli işi bu değil. Bir sürü insana bununla ilgili
hedef gösterdiniz, Size meslek kazandıracağız, geleceğin
mesleği. dediniz. Şu anda, mevcutta okullardaki bilişim
teknolojileri öğretmenleri ne iş yapıyor biliyor musunuz? Teknik
servis elemanlığı yapıyorlar hepsi. Dışarıda
da 10 bin öğretmen bekliyor ama hâlâ mezun olan öğretmen
kadroları geliyor çığ gibi.
MUSA ÇAM (İzmir) Bakan geldi.
ERDAL AKSÜNGER (Devamla) Sayın
Bakan da gelmişken... Kendisi burada. Daha önce bu konuyu zaten kendisiyle
de konuşmuştuk. Sayın Bakanım, bilişim
teknolojileriyle ilgili yaptığınız bu yeni kurs meselesinin
çok ciddi bir hata olduğunu söylüyorum. Dışarıda bekleyen
bilgi teknolojileri öğretmenleriyle ilgili 10 bin çocuk kadro bekliyor.
Buna rağmen içeride buna adam hazırlamaya
çalışıyorsunuz. Bu çocukları niye yetiştirdiniz o
zaman? 77 tane üniversitede hâlâ eğitim alıp mezun olan çocuklar var.
Bunlar nerede bu mesleklerini icra edecekler? 5 milyar dolar da para
harcandı, 32 bin tane sınıf oluşturuldu. Bu
sınıflar ne hâlde biliyor musunuz? İnşallah bu
söylediklerimizi pozitif muhalefet olarak algılarsınız,
inşallah bununla ilgili bir çözüm üretirsiniz. Ya da bu çocukları
mezun ettirmeyin artık. Çünkü nerede bu çocuklar öğretmenliğini
icra edecekler? Bu 5 milyar doların hesabını kim verecek bundan
sonra? Bu okulların hepsi ölecekler çünkü teknoloji kiralıktır,
satılık değildir. Bunu herkesin aklına yazması
lazım.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Aksünger.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 452 Sıra
Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 26.
Maddesinin 2 ve 3üncü fıkralarının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
D.Ali
Torlak (İstanbul) ve arkadaşları
(2) Genel Müdürlüğün
teşkilat yapısı ve hizmet birimleri PTT ana statüsünde
düzenlenir."
(3) Genel Müdür, Ulaştırma
Denizcilik ve Haberleşme Bakanı tarafından atanır.
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor musunuz?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ OYA ERONAT
(Diyarbakır) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) Katılmıyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) Gerekçe.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe
PTT'nin teşkilat yapısı
ve hizmet birimlerinin 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye göre
düzenlenmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
26ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
26ncı madde kabul edilmiştir.
27nci madde üzerinde üç önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 452 Sıra
Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 27'nci
maddesinin (1), (2), (3) ve (5) inci fıkralarının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve talep
ederiz.
D.
Ali Torlak Ali
Halaman Zühal
Topcu
İstanbul
Adana
Ankara
Mehmet
Günal Necati
Özensoy
Antalya
Bursa
(1) PTT Personeli, 657
sayılı kanun, 399 sayılı KHK ve bu kanun kapsamında
çıkarılan ve sözleşmeli olarak
çalıştırılmayı düzenleyen mevzuat hükümlerine göre
istihdam edilir.
(2) "Kurum personelinin işe
alınma, unvan, sayı, atama görevlendirme, eğitim, terfi, görevde
yükselme, disiplin, izin, görevden alma, sözleşmeli olanların
sözleşmelerinin yenilenmesi veya yenilenmemesine ilişkin hususlar
bağlı bulundukları kanun hükümlerine göre, Bakanlar Kurulu kararı
ile yürürlüğe konulan yönetmelikle düzenlenir. Kurum personelinin kariyer
ve liyakat ölçülerine göre, görevde yükselmelerinde kadrolu personel ile
sözleşmeli personel arasında farklılık yaratılamaz,
bir ayrım yapılamaz.
(3) Sözleşmeli personelin
aylık ücret, ikramiye ve diğer mali ve sosyal hakları ile
sözleşme esasları Yönetim Kurulunca belirlenir. Ancak, avukat vekâlet
ücreti hariç, aylık ücret, her türlü sosyal yardım, zam, tazminat,
ödenek ve diğer adlar altında yapılan bütün ödemelerin
aylık ortalaması, Yüksek Planlama Kurulunca PTT için tespit edilen
üst sınırı aşamaz.
Kurum personelinin aylık ücret,
ikramiye ve diğer mali ve sosyal hakları ile sözleşme
esasları, Genel Müdürün teklifi ve Yönetim Kurulunun kararı ile
belirlenir. Yönetim Kurulunca belirlenen; aylık ücret, Yüksek Planlama Kurulunca
PTT için tespit edilecek üst sının aşamaz. Belirtilen hükümle
ilgili toplu sözleşme hükümleri saklıdır.
(5) Sözleşmeli personel, sosyal
güvenlikleri bakımından 5510 sayılı Kanunun 4 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi hükümlerine tabidir. Bu
personele, 399 sayılı Kanunun II sayılı cetvelinde istihdam
edilenlere ilişkin usul ve esaslar çerçevesinde iş sonu
tazminatı ödenir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/751 Esas numaralı (SS 452) Posta
Hizmetleri Kanunu Tasarısının 27 nci maddesi madde
başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"İstihdam şekilleri
MADDE 27- (1) PTT'de hizmetler
memurlar, sözleşmeli personel ve işçiler eliyle yürütülür.
(2) PTT
ve bağlı ortaklıklarında, sermayenin verimlilik, etkinlik,
ekonomiklik ve kârlılığını doğrudan doğruya
etkileyebilecek karar alma, alınan kararları uygulatma ve
uygulamayı denetleme yetkisi verilmiş asli ve sürekli görevler genel
idare esaslarına göre yürütülür. PTT ve bağlı
ortaklıklarının genel idare esaslarına göre yürütülmesi
gereken asli ve sürekli görevleri; genel müdür, genel müdür
yardımcısı, rehberlik ve teftiş kurulu başkanı,
daire başkanı, şube müdürü, müfettiş ve müfettiş
yardımcıları ile memurlardır. Bunlar hakkında, bu
Kanunda hüküm bulunmayan hallerde 22/1/1990 tarihli ve 399 sayılı
Kamu İktisadi Teşebbüsleri Personel Rejiminin Düzenlenmesi ve 233
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Yürürlükten
Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ile 657
sayılı Devlet Memurları Kanunu uygulanır.
(3)
(2) numaralı fıkra dışında kalan sözleşmeli
personel, PTT ve bağlı ortaklıklarının genel idare
esasları dışında yürüttükleri ilerde 399 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede belirtilen hukuki esaslar çerçevesinde aktedilecek
sözleşme ile çalıştırılan ve işçi statüsünde
olmayan personeldir. Bunlar işin niteliğine göre yılın veya
günün belirli sürelerini kapsamak üzere kısmi zamanlı da istihdam
edilebilir.
(4)
Sözleşmeli statüde istihdam edilecek personele ait pozisyonların
unvan ve sayıları Bakanlar Kurulu Kararı ile tespit edilir.
Sözleşmeli personel ile akdedilecek sözleşmeler Devlet Personel
Başkanlığınca hazırlanan yönetmelikte tespit edilen
tip sözleşme çerçevesinde ve takvim yılı itibariyle
yıllık olarak düzenlenir. Sözleşmeli personelin 657
sayılı Devlet Memurları Kanununa göre Devlet memurluğuna
atanabilme genel şartlarına sahip olmaları ve Kamu Personeli
Seçme Sınavında başarılı olanlar arasından
başarı sırasına göre atanmaları zorunludur.
Sözleşmeli statüde istihdam edilecek personel, sosyal güvenlik
hakları bakımından 5510 sayılı Kanunun 4 ncü
maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendi hükümlerine
tabidir. Sözleşmeli personel, Anayasada ve özel kanununda belirtilen hükümler
uyarınca sendikalar ve üst kuruluşlar kurabilir ve bunlara üye
olabilir.
(5) İşçiler,
22/05/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu hükümlerine
tabidir. "
Haydar
Akar İdris
Yıldız Haluk
Eyidoğan
Kocaeli
Ordu
İstanbul
Sakine
Öz Musa
Çam Doğan
Şafak
Manisa
İzmir
Niğde
Aykut Erdoğdu
İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
452
Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 27. Maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Esat Canan Pervin Buldan
Bingöl Hakkâri
Iğdır
Demir Çelik Altan Tan
Muş Diyarbakır
BAŞKAN
Sayın Komisyon, son okunan önergeye katılıyor musunuz?
BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ OYA ERONAT (Diyarbakır) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okuyun lütfen.
Gerekçe:
Maddenin
1. Fıkrası ile tüm PTT personelinin idari hizmet sözleşmesi ile
çalışması öngörüldüğünden, esnek ve kuralsız
çalışmanın yaygınlaştırılmakta, iş
güvencesi ortadan kaldırılmakta, personelin emekli olabilmesi güç
şartlara bağlanmaktadır.
Bu
nedenle maddenin tasarı metninden çıkarılması
gerekmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/751 Esas numaralı (SS 452) Posta Hizmetleri Kanunu
Tasarısının 27 nci maddesi madde başlığı ile
birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
"İstihdam şekilleri
MADDE 27- (1) PTT'de hizmetler memurlar,
sözleşmeli personel ve işçiler eliyle yürütülür.
(2) PTT
ve bağlı ortaklıklarında, sermayenin verimlilik, etkinlik,
ekonomiklik ve kârlılığını doğrudan doğruya
etkileyebilecek karar alma, alınan kararları uygulatma ve
uygulamayı denetleme yetkisi verilmiş asli ve sürekli görevler genel
idare esaslarına göre yürütülür. PTT ve bağlı
ortaklıklarının genel idare esaslarına göre yürütülmesi
gereken asli ve sürekli görevleri; genel müdür, genel müdür yardımcısı,
rehberlik ve teftiş kurulu başkanı, daire başkanı,
şube müdürü, müfettiş ve müfettiş yardımcıları
ile memurlardır. Bunlar hakkında, bu Kanunda hüküm bulunmayan
hallerde 22/1/1990 tarihli ve 399 sayılı Kamu İktisadi
Teşebbüsleri Personel Rejiminin Düzenlenmesi ve 233 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Yürürlükten
Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ile 657
sayılı Devlet Memurları Kanunu uygulanır.
(3)
(2) numaralı fıkra dışında kalan sözleşmeli
personel, PTT ve bağlı ortaklıklarının genel idare
esasları dışında yürüttükleri ilerde 399 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede belirtilen hukuki esaslar çerçevesinde aktedilecek
sözleşme ile çalıştırılan ve işçi statüsünde
olmayan personeldir. Bunlar işin niteliğine göre yılın veya
günün belirli sürelerini kapsamak üzere kısmi zamanlı da istihdam
edilebilir.
(4)
Sözleşmeli statüde istihdam edilecek personele ait pozisyonların
unvan ve sayıları Bakanlar Kurulu Kararı ile tespit edilir.
Sözleşmeli personel ile akdedilecek sözleşmeler Devlet Personel
Başkanlığınca hazırlanan yönetmelikte tespit edilen
tip sözleşme çerçevesinde ve takvim yılı itibariyle
yıllık olarak düzenlenir. Sözleşmeli personelin 657
sayılı Devlet Memurları Kanununa göre Devlet memurluğuna
atanabilme genel şartlarına sahip olmaları ve Kamu Personeli
Seçme Sınavında başarılı olanlar arasından
başarı sırasına göre atanmaları zorunludur.
Sözleşmeli statüde istihdam edilecek personel, sosyal güvenlik
hakları bakımından 5510 sayılı Kanunun 4 ncü
maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendi hükümlerine
tabidir. Sözleşmeli personel, Anayasada ve özel kanununda belirtilen
hükümler uyarınca sendikalar ve üst kuruluşlar kurabilir ve bunlara
üye olabilir.
(5) İşçiler,
22/05/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu hükümlerine
tabidir."
Aykut
Erdoğdu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon, önergeye
katılıyor musunuz?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ OYA ERONAT
(Diyarbakır) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Katılmıyoruz.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul)
Aykut Erdoğdu
BAŞKAN Aykut Erdoğdu,
İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Erdoğdu. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 452 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 27nci maddesi üzerinde söz
almış bulunmaktayım.
Maşallah, kanun devam ederken
metro istasyonu gibi, bakanlar gelip gelip gidiyorlar. Hepsi de yani beş
dakika oturan, üç dakika oturan
Anlayamıyorum Ulaştırma
Bakanlığıyla alakalı bu kadar önemli bir konuda
Ulaştırma Bakanımızın daha önemli ne işi var ki
Millî Eğitim Bakanımız buraya geliyor?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ OYA ERONAT
(Diyarbakır) Hasta
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) Hasta
mı? Geçmiş olsun efendim o zaman.
Vallahi, şimdi, tabii, biz de,
gelen bakanlara göre
Geçmiş olsun diyorum ama sonuçta eğer hastaysa
kanunu erteleyebilirdik ama biz, tabii, yetişmeye
çalıştığımız için, o insani durumu anlıyorum
ama gereği de
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Efendim, laf atmanın da bir
kalitesi vardır, rica ediyorum. Bir şey söylemedim. Devam edeyim ben.
Şimdi, biraz önce burada
Sayın Ali Babacan oturuyordu. Bu madde de personelle ilgili. Değerli
arkadaşlar, kamu iktisadi teşebbüsleri sermayesi hazineye aittir ve
hazine yönetir. Kamu iktisadi teşebbüslerindeki personele de son dönemde
ne yazık ki zulüm, hazine eliyle yapılmaktadır. Sayın Ali
Babacanın bilmesi gereken bu. Bir kamu finansmanı kararnamesi var.
Bu kamu finansmanı kararnamesi de diyor ki: Ayrılan personelin yüzde
10u kadar işe alabilirsiniz. Mesela, 150 kişi işten
ayrılıyor, 15 kişi almak zorunda kalıyor ve bir süre sonra
personel alınamadığı için de taşeronlaşma
başlıyor, hazine eliyle taşeronlaşma başlatılıyor
ve sendikalı kamu işçisi yerine taşeron zulmü kurumlarda devam
ediyor.
Peki, kurumlara böyle iyi tavsiyelerde
bulunan Hazine Müsteşarlığı iyi bir hâlde mi? Eskiden çok
iyi bir hâldeydi, Türkiyenin en saygın kurumlarından biriydi,
Sayın Ali Babacan tarafından bu Hazine Müsteşarlığı
perişan edildi değerli arkadaşlar. Şöyle anlatayım ben
size: IMF ve Dünya Bankasının Guvernörler Kurulu toplantısı
Türkiyede yapılacaktı. Hani biz bu IMFe borcu bitirdik. diyoruz
ya, bu IMF ve Dünya Bankası guvernörlerinin Türkiyede yapacağı
toplantı için binlerce bilgisayar alındı, binlerce
yazıcı alındı, binlerce fotokopi makinesi alındı.
Hazine Müsteşarlığı tarafından alındı.
Hangi ihale usulüyle alındı? Bütçesi nerededir? diye Ali Babacana
bir yıldır sordum, Ali Babacan bir yıldır cevap veremiyor.
Peki, bu yapılırken nerede yapıldı?
Harbiye Kongre Merkezinde yapıldı. Nasıl yapıldı?
Davetiye usulü ihaleyle yapıldı. Neden böyle? denildi, Efendim,
çok acelesi var bu işin. denildi. 2004 yılından beri biliyoruz
ki IMF ve Dünya Bankası Guvernörler Kurulu toplantısı Türkiyede
yapılacak. Açık ihaleyle davetiye usulü ihale arasında en fazla
üç hafta fark var. Beş senedir bildikleri konuyu, sırf belirledikleri
firmayı davet edebilmek için pazarlık usulü yaptılar. Peki, bunu
yaparken nasıl yaptılar? İhaleye çıktılar, tek teklif
var, 207 milyon lira. Tek teklif ve 207 milyon lira öyle bir bina için
fahiş bir para. Bu yetmedi, ihale devam ederken yüzde 20 iş
artışı verdiler. Yetmedi, fiyat artışı verdiler.
Yetmedi, çevresini aydınlatmaya, bir tane binanın aydınlatma
ihalesine çıktılar, 29 milyon lira para verdiler. Yetmedi,
buranın mobilyası için 5 milyon lira para harcadılar. Bu
ihalelerin hepsi davetiye usulü, bütün ihaleler davetiye usulü. Sadece burada
kalmadı, Sütlüce Kongre Merkezi için de aynı iş
yapıldı.
Şimdi, Şişlide, en güzel yerinde, üzerine
300, 400 trilyon para harcıyorsunuz, 1 milyar dolarlık yerde bir bina
ortaya çıkıyor. Bu sefer kiralama ihalesi yapıldı yine
kapalı kapılar arkasında. Yapımcı firma davet
ediliyor. Düşünün ki 1 milyar dolarlık bir binayı
kiralıyorsunuz. Arkadaşlar, ayda 60 bin lira artı KDVyle
burayı yapımcısına kiraladılar. 1 milyar dolara bina
yapıyorsunuz, 60 bin lira artı KDVye -yine kapalı kapılar
arkasında- yapımcı firmaya kiralıyorsunuz ve bunu niye
yapıyorsunuz? IMF ve Dünya Bankası guvernörleri gelecekmiş. Biz
müstemleke bir memleket miyiz? Bizim kaynaklarımız bu kadar bol mudur
ki biz IMF ve -bilmem- Dünya Bankasının dört bir tarafından
gelen insanlara hovardalık yaparak böyle, parayı harcayalım?
Şimdi, bu Hazine Müsteşarlığı,
bütün bu işlerin talimatını veren, bilen, uygulayan Hazine
Müsteşarı dönüp PTT işçileri üzerinden tasarruf edecek. Siz
bunun üzerinden serbestleşme yapacaksınız. Madem bu kadar
serbestleşmeyi seviyorsunuz TOKİde niye sosyalizmdesiniz? TOKİ,
serbest rekabetin olacağı -inşaat, konut- yerde sosyalizm var,
gariban kamu işçilerinin olduğu PTTde, altyapı sektöründe siz
liberalizasyon yapıyorsunuz. Biraz tutarlılık
Ama bu
tutarsızlık işçilerin ahını almanıza yol
açıyor.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 452 Sıra
Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 27'nci maddesinin
(1), (2), (3) ve (5) inci fıkralarının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
D. Ali
Torlak (İstanbul) ve arkadaşları
(1) PTT Personeli, 657
sayılı kanun, 399 sayılı KHK ve bu kanun kapsamında
çıkarılan ve sözleşmeli olarak çalıştırılmayı
düzenleyen mevzuat hükümlerine göre istihdam edilir.
(2) "Kurum personelinin işe
alınma, unvan, sayı, atama görevlendirme, eğitim, terfi, görevde
yükselme, disiplin, izin, görevden alma, sözleşmeli olanların
sözleşmelerinin yenilenmesi veya yenilenmemesine ilişkin hususlar
bağlı bulundukları kanun hükümlerine göre, Bakanlar Kurulu
kararı ile yürürlüğe konulan yönetmelikle düzenlenir. Kurum
personelinin kariyer ve liyakat ölçülerine göre, görevde yükselmelerinde kadrolu
personel ile sözleşmeli personel arasında farklılık
yaratılamaz, bir ayrım yapılamaz.
(3) Sözleşmeli personelin
aylık ücret, ikramiye ve diğer mali ve sosyal hakları ile
sözleşme esasları Yönetim Kurulunca belirlenir. Ancak, avukat vekâlet
ücreti hariç, aylık ücret, her türlü sosyal yardım, zam, tazminat,
ödenek ve diğer adlar altında yapılan bütün ödemelerin
aylık ortalaması, Yüksek Planlama Kurulunca PTT için tespit edilen
üst sınırı aşamaz.
Kurum personelinin aylık ücret,
ikramiye ve diğer mali ve sosyal hakları ile sözleşme esasları,
Genel Müdürün teklifi ve Yönetim Kurulunun kararı ile belirlenir. Yönetim
Kurulunca belirlenen; aylık ücret, Yüksek Planlama Kurulunca PTT için
tespit edilecek üst sınırı aşamaz. Belirtilen hükümle
ilgili toplu sözleşme hükümleri saklıdır.
(5) Sözleşmeli personel, sosyal
güvenlikleri bakımından 5510 sayılı Kanunun 4 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi hükümlerine tabidir. Bu
personele, 399 sayılı Kanunun II sayılı cetvelinde istihdam
edilenlere ilişkin usul ve esaslar çerçevesinde iş sonu tazminatı
ödenir.
BAŞKAN Sayın Komisyon,
katılıyor musunuz önergeye?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ OYA ERONAT
(Diyarbakır) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçe lütfen.
Gerekçe:
Kurumda istihdam edilen personeller
arasında mali ve sosyal haklar bakımından ayrım
yapılmaması, hakkaniyet ölçülerine riayet edilmesi ve mevcut istihdam
yapısının devamı amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
27nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
27nci madde kabul edilmiştir.
28inci madde üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 452 Sıra
Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 28.
Maddesinin 1inci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
D. Ali Torlak Ali Halaman Zühal Topcu
İstanbul Adana Ankara
Necati Özensoy Mehmet Günal
Bursa Antalya
(1) PTTnin faaliyetlerine
ilişkin ücretlerin tam ve peşin olarak alınması
esastır. Ancak, Yönetim Kurulu gerekli gördüğü takdirde en fazla 2
aydan 6 aya kadar taksitler halinde farklı ödeme esasları
belirleyebilir.
BAŞKAN Sayın Komisyon,
önergeye katılıyor musunuz?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ OYA ERONAT
(Diyarbakır) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
OKTAY VURAL (İzmir) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçe
Gerekçe:
Tasarıda Yönetim Kuruluna
geniş yetkiler verilmiştir. Yönetim Kurulunun bu geniş
yetkilerini, siyasi baskıyla farklı göndericilere farklı ödeme
süreleri belirlemesi ihtimal dahilindedir. O nedenle bu ihtimali ortadan
kaldırmak için makul bir sürenin madde metnine konarak yasal hüküm
altına alınması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
28inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
28inci madde kabul
edilmiştir.
29uncu madde üzerinde iki önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 452 Sıra
Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 29uncu
Maddesinin 4üncü fıkrasının birinci cümlesinde yer alan iki
yıl ibaresinin 10 yıl olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
D. Ali Torlak Ali Halaman Zühal Topcu
İstanbul Adana Ankara
Mehmet Günal Mustafa Erdem
Antalya Ankara
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
452 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının 29. Maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Adil
Kurt Pervin
Buldan
Bingöl Hakkâri Iğdır
Ayla
Akat Ata Altan Tan
Batman Diyarbakır
BAŞKAN Komisyon, önergeye
katılıyor musunuz?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ OYA ERONAT
(Diyarbakır) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
İdari hizmet sözleşmesi ile
güvencesiz olarak istihdam edilen sözleşmeli personel, tasarının
bu maddesi ile her türlü suçlarından dolayı kamu görevlisi gibi
cezalandırılmaktadır.
Ayrıca PTT hizmetleri ile ilgili
olarak herhangi bir talepte bulunmak ve PTTnin sorumlu olduğu hâllerde
dava etme hakkı o hizmetten yararlanana aittir ibaresi sendikaların
ve sivil toplum örgütlerinin bilgi edinme haklarını ellerinden
almaktadır.
Bu nedenle maddenin tasarı
metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 452 Sıra
Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 29 uncu
Maddesinin 4üncü fıkrasının birinci cümlesinde yer alan iki
yıl ibaresinin 10 yıl olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
D. Ali Torlak (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon, önergeye
katılıyor musunuz?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ OYA ERONAT
(Diyarbakır) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
D. ALİ TORLAK (İstanbul)
Gerekçe
BAŞKAN Gerekçe
Gerekçe:
Teklif ile 6102 sayılı Yeni
Türk Ticaret Kanunu hükümlerine paralellik oluşturması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
29uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
29uncu madde kabul
edilmiştir.
30uncu madde üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 452 Sıra
Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 30 uncu
Maddesinin 1inci fıkrasında yer alan
posta işlerinde ibaresinin posta hizmetlerinde olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
D.Ali
Torlak Ali
Halaman Zühal
Topcu
İstanbul Adana Ankara
Mustafa
Erdem Mehmet Günal
Ankara Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ OYA ERONAT
(Diyarbakır) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçe
Gerekçe:
Teklif ile kanunun 3 üncü maddesinde
yer alan tanımlar ile paralellik oluşturması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
30uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
30uncu madde kabul
edilmiştir.
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 23.12
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 23.14
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER : Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Tanju
ÖZCAN (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101inci Birleşiminin Sekizinci
Oturumunu açıyorum.
452 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada yer alan, Türk
Petrol Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
4.- Petrol Kanunu
Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporu (1/725) (S. Sayısı: 450)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonun
bulunmayacağı anlaşıldığından, kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek üzere 9 Mayıs 2013 Perşembe günü, alınan
karar gereğince saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 23.15