TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
105inci
Birleşim
16
Mayıs 2013 Perşembe
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Batman Milletvekili
Ziver Özdemirin, Batmanın il oluşunun yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Manisa Milletvekili
Hasan Örenin, Manisanın Ahmetli, Alaşehir ve Sarıgöl
ilçelerindeki yoğun dolu yağışı nedeniyle zarar gören
üreticilere ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Bursa Milletvekili
Necati Özensoyun, 18 Mayıs Kırım sürgününün yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Diyarbakır
Milletvekili Cuma İçten ve 21 milletvekilinin, kızamık virüsü
enfeksiyonunun sebep olduğu SSPE hastalığının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/621)
2.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbaba ve 25 milletvekilinin, Emniyet Genel
Müdürlüğü eski Özel Harekât Dairesi Başkanı Behçet Oktay
cinayetinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/622)
3.- Bolu Milletvekili
Tanju Özcan ve 27 milletvekilinin, organ nakillerinde
karşılaşılan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/623)
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının, AK PARTİ Grubu olarak, Regaip
Kandilini kutladıklarına ve Hükûmetin, Manisanın Ahmetli,
Alaşehir ve Sarıgöl ilçelerindeki dolu yağışı
nedeniyle zarar gören üreticilerin yanında olacağına
ilişkin açıklaması
2.- Trabzon
Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlunun, CHP Grubu olarak, Regaip
Kandilini kutladıklarına ilişkin açıklaması
3.- Antalya
Milletvekili Mehmet Günalın, MHP Grubu olarak, Regaip Kandilini
kutladıklarına ilişkin açıklaması
4.- Bingöl Milletvekili
İdris Balukenin, BDP Grubu olarak, Regaip Kandilini kutladıklarına
ilişkin açıklaması
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- BDP Grubunun,
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmının 507nci sırasında yer alan (10/538) açık
bir hak ihlali olan ana dilde eğitim yasağının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması açılmasına dair
önergesinin görüşmelerinin, Genel Kurulun 16 Mayıs 2013 Perşembe
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- MHP Grubunun, kamu
ve özel sektörün borçları ve finansmanı ile ilgili sorunların ve
çözüm önerilerinin tespiti amacıyla 16/5/2013 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 16 Mayıs 2013
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Van Milletvekili
Özdal Üçerin, Sinop Milletvekili Engin Altayın BDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşma sırasında BDP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Aykut Erdoğdunun, Kocaeli Milletvekili Fikri
Işıkın BDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşma sırasında CHP Grup Başkanına ve CHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
3.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının, İstanbul Milletvekili Aykut
Erdoğdunun sataşma nedeniyle yaptığı konuşma
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
4.- İzmir
Milletvekili Aytun Çırayın, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının sataşma nedeniyle yaptığı konuşma
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
5.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının, İzmir Milletvekili Aytun
Çırayın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
6.- İzmir
Milletvekili Aytun Çırayın, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının sataşma nedeniyle yaptığı konuşma
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
7.- Antalya
Milletvekili Mehmet Günalın, Kars Milletvekili Ahmet Arslanın MHP
grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında
Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
IX.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtanenin, kadına
yönelik şiddete ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah
Erginin cevabı (7/18918)
2.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkesin,
Diyanet İşleri Başkanının Afyonkarahisarda
yaptığı bir konuşma ile ilgili bazı iddialara ilişkin
Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağın cevabı (7/19867)
3.- Ankara Milletvekili Mustafa Erdemin,
Ankaranın Kalecik ilçesindeki bir arazi için taş ocağı
açma ruhsatı verilmesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/19937)
4.- Bursa Milletvekili Aykan Erdemirin, din
görevlileri tarafından yerine getirilen cenaze hizmetlerine ve bir din
görevlisinin ifadelerine ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı (7/20169)
5.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurulu
yöneticilerinin özlük hakları ile Kuruma ait lojman ve makam
araçlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (7/20545)
6.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
Bakanlığın merkez ve taşra teşkilatı ile
bağlı birimlerince düzenlenen toplantı ve organizasyonlara
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/20686)
7.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, elektrik
hizmeti ulaştırılmayan yerleşim birimlerine ve
Niğdenin Altunhisar ilçesine bağlı bir köyün elektrik sorununa
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/20687)
8.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, Bakanlık tarafından gerçekleştirilen
denetimlere ve kesilen idari para cezalarına ilişkin sorusu ve Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/20688)
9.- Mersin Milletvekili Ali Özün, Mersinin Tarsus
ilçesinde yaşanan arı ölümleri ile arıcıların
mağduriyetlerine,
- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, İzmirin
Ödemiş ilçesindeki bir köydeki çiftçilerin su taşkınları
sonucu yaşadıkları mağduriyetlere,
- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
Bakanlığın merkez ve taşra teşkilatı ile
bağlı birimlerince düzenlenen toplantı ve organizasyonlara,
Ülkemizde faaliyet gösteren domuz çiftliklerine,
- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın,
Malatya ilinde yaşanan don olayından zarar gören kayısı
üreticilerine,
- Niğde Milletvekili Doğan Şafakın,
Niğde ve Nevşehir illerinde çiftçilerin yaşadığı
sorunlara,
- Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın,
mevsimlik tarım işçilerine,
- Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın,
2002-2013 yılları arasında Bursada istihdam edilen personele,
- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, Bakanlık tarafından gerçekleştirilen
denetimlere ve kesilen idari para cezalarına,
- Muğla Milletvekili Nurettin Demirin, destek
primlerine baz rekolte değerlerinin belirlenmesine,
- Ağrı Milletvekili Halil Aksoyun, Ağrıda
bir mera arazisinin mezarlık alanı olarak tahsis edilmesine,
- Giresun Milletvekili Selahattin
Karaahmetoğlunun sulama ihtiyacı olan tarım arazileri ile
ilgili çalışmalara,
- Hatay Milletvekili Mehmet Ali Ediboğlunun,
İzlandadan alınan deniz ürünlerine,
- Erzurum Milletvekili Oktay Öztürkün, kooperatifler
aracılığıyla satışı yapılan
hayvanların ölümünden kaynaklanan mağduriyetlere,
İlişkin soruları ve Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (7/20698), (7/20699),
(7/20700), (7/20701), (7/20702), (7/20703), (7/20704), (7/20705), (7/20706),
(7/20707), (7/20708), (7/20709), (7/20710), (7/20711)
10.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın,
Bakan Yardımcısına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret
Bakanı Hayati Yazıcının cevabı (7/20718)
11.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, Bakanlık tarafından gerçekleştirilen
denetimlere ve kesilen idari para cezalarına ilişkin sorusu ve
Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu'nun cevabı (7/20873)
12.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, GÜBRETAŞın
hisseleri ile İrandaki Razi Petrochemical Şirketinin
özelleştirilmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (7/20976)
13.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, Çankırıya yönelik proje ve yatırımlara
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/21041)
14.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtanenin,
Karsın Kağızman ilçesinde yapımı devam eden bir HES
Projesinin bir köye verdiği zararlara ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/21042)
15.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtanenin,
Karsın Kağızman ilçesindeki köylerin elektrik sorununa
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/21043)
16.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın,
Şanlıurfanın Siverek ilçesindeki bir köyün trafo sorununa
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/21044)
17.- Bursa Milletvekili Sena Kalelinin, Bayburtun yer
altı zenginlikleri ile ilgili çalışmalara ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/21045)
18.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, Bakanlık tarafından gerçekleştirilen
ihalelere ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin
cevabı (7/21424)
19.- İzmir Milletvekili Aytun Çırayın,
TBMM Ana Bina muhalefet kulusi girişinde bulunan amblemde Türk
bayrağı olmamasına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlamın cevabı (7/21508)
20.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirelin,
sağlık hizmeti veren resmî ve özel kurumlar ile bu kurumların
denetimine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Mehmet
Müezzinoğlu'nun cevabı (7/21713)
21.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, bağlı kurum ve kuruluşların temsil ve
ikram harcamalarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı (7/22190)
22.- Samsun Milletvekili A.Haluk Koçun, 2002-2013
yılları arasında örtülü ödenekten yapılan harcamalara
ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Bekir Bozdağın cevabı (7/22240)
23.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın,
bir siyasi parti grubu müdürünün maaşına ilişkin sorusu ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlamın
cevabı (7/22633)
16
Mayıs 2013 Perşembe
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati:14.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER :Mustafa HAMARAT (Ordu), Muhammet
Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 105inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın
milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz,
Batmanın il olması münasebetiyle söz isteyen Batman Milletvekili
Ziver Özdemire aittir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın Özdemir, buyurun.
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Batman Milletvekili
Ziver Özdemirin, Batmanın il oluşunun yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
ZİVER ÖZDEMİR (Batman)
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Batmanın il
oluşunun yıl dönümü
münasebetiyle gündem dışı söz almış
bulunuyorum.
Tarihî dokusu, doğal
güzelliği, kültürel derinliğiyle Türkiye mozaiğinde nadide yere
sahip memleketimin güzel yürekli insanlarının en kalbî
selamlarını değerli Meclisimize sunuyorum.
Kadim Diclenin beslediği
coğrafyada zengin, tarihî kökleriyle geleceğe gururla yürüyen Batman,
tarihsel duruşuyla âdeta bir doğa harikası. Binlerce
yıllık tarihî geçmişi ve kültür beşiği konumundaki
eşsiz tarihî yapısıyla önemli turizm kentimiz Hasankeyfiyle, on
bin yıllık tarihî geçmişin kültür mozaiği Kozlukuyla,
ihtişamlı Mereto Dağına ev sahipliği yapan,
doğal güzelliği, balı ve ceviziyle meşhur Sasonuyla,
tarihi milattan önce üç binli yıllara kadar uzanan Beşirisiyle,
medeniyetinin temellerinin ilk atıldığı yerlerden
Gercüş ilçesiyle Batman çok kısa zamanda büyük gelişim
göstermiştir. Batman, İluh adlı bir köy iken, 1937
yılında bucak olmuş, 1957 yılında ilçe, 1990
yılında da il olmuştur.
1940 yılında Maden Tetkik
Arama Genel Müdürlüğünün Raman Dağında petrol bulmasıyla
çehresi değişmeye başlayan ve büyük bir gelişim gösteren
Batmanda 1955te belediye teşkilatı kurulmuş, siyah inci petrol
sayesinde ilimiz kısa zamanda bölgenin parlayan yıldızı
hâline gelerek 16 Mayıs 1990da Türkiye'nin 72nci ili olmuştur. Bu
yıl, il oluşunun 23üncü yıl dönümünü kutlayan ilimiz bölgesinin
cazibe merkezi konumunu layıkıyla hak etmekte.
Petrol şehri olmakla temayüz
etmiş ilimiz, sahip olduğu binlerce yıllık tarihiyle
Müslüman, Hristiyan, Yezidi, Ermeni, Süryani gibi birçok medeniyetin eserlerini
bugüne kadar taşımış bir medeniyet şehridir.
2012de binde 18,5 nüfus
artışı hızıyla Batman, Türkiye genelinde en yüksek
nüfus artışı kaydeden 14üncü il. Batman toplamda 320 bin
kişiyle, yani nüfusunun yüzde 60ı 0-24 yaş grubu arasında.
Bu da Batmanın ülkenin en genç nüfusuna sahip 8inci ili
Hükûmetimizin yoğun
desteğiyle sosyal, kültürel, ekonomik alanlarda yapılan
yatırımlar ilimize abıhayat olmuş, yatırımlarla
Batman büyük bir değişim ve dönüşüm süreci
yaşamıştır. Bugün, marka şehir olma yolunda
iddialı bir kent konumunda.
Batmanın 2002 yılında
ihracatı 600 bin dolar iken ithalatı ise 7 milyon dolardı; 2012
yılında ihracatı 83 milyon dolar, ithalatı ise 26 milyon
dolar olmuş.
Batmanda 799 adet petrol kuyusu
bulunmakta. Bölgede, Batmanda çıkan petrol, Türkiyedekinin yüzde 72sini
karşılamaktadır.
Yine projelerimiz var. Batman Çayı
Islahı Projesini devam ettiriyoruz, 2 bin hektar civarında sulu
arazi temin edilecek, 56 milyona mal ediliyor.
50 milyon TLye tamamlanan Türkiye'nin
7nci havalimanından, günlük İstanbul, Ankara, İzmir ve
Antalyaya 7 uçak seferi bulunmaktadır.
Batman, sağlık sektörüyle
ilgili, özel sektörün de çok büyük desteğiyle bölgenin sağlık
merkezi hâline dönüşmüştür.
Dünyaya bağlanan uluslararası
havalimanı, duble yolları, modern okul ve yurtlarıyla büyük bir
metropol olma yolunda emin adımlarla ilerleyen
Batmanımızın, gelecek yıllarda büyükşehir olmaya namzet
bir il olacağına gönülden inanmaktayız.
Batman önümüzdeki yıllarda ülkenin
kalkınmasına paralel olarak gelişim göstererek bu cazibe merkezi
durumunu daha da ileriye götürecektir.
Çözüm süreci adına artık
ilimizde çok güzel şeyler oluyor. Demokratik çözüm süreci, Batmanın
yüreğine âdeta nisan yağmuru misali huzur saçmıştır,
ilimizde huzur ve güvenin sağlanması adına yediden yetmişe
topyekûn bir birlik ve beraberlik havası içinde hâkim olmuştur.
Daha yaşanabilir, mutlu
yarınlar inşa etme adına kamu kurum, kuruluşları,
sivil toplum örgütleri, meslek odalarıyla kanaat önderleri ve
basınıyla birlikte birçok iyi yürekli insanın geceli gündüzlü
çalıştığını bilmenizi isterim. Her doğan
günün daha mutlu yarınlara gebe olacağına olan inancım
tamdır.
Tarihten günümüze ilimizin temeline
harç atıp bugünlere dek gelişip kalkınmasında emeği
geçen herkese şükranlarımı sunuyorum. Bu arada da tüm Türkiye
halkının mübarek kandilini tebrik ediyorum.
Allaha emanet ediyorum sizleri. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündem dışı ikinci söz,
Manisanın Ahmetli, Alaşehir ve Sarıgöl ilçelerindeki yoğun
dolu yağışı nedeniyle üreticilerin zararları
hakkında söz isteyen Manisa Milletvekili Hasan Örene aittir. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- Manisa Milletvekili
Hasan Örenin, Manisanın Ahmetli, Alaşehir ve Sarıgöl
ilçelerindeki yoğun dolu yağışı nedeniyle zarar gören
üreticilere ilişkin gündem dışı konuşması
HASAN ÖREN (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 8 Mayıs Çarşamba günü
doğal afet sonucunda Sarıgöl ilçesinin Yeşiltepe,
Doğuşlar, Yukarıkoçaklar, Sığırtmaçlı,
Tırazlar, Çimentepe, Çanakçı, Bağlıca, Bahadırlar;
Alaşehir ilçesinin Subaşı, Üzümlü, Sobran, Tepeköy, Toygar,
Kemaliye, İsmetiye, Kasaplı, Matarlı, Piyadeler; Salihli ilçesinin
Köseali, Mersindere; Ahmetli ilçesinin Gökkaya, Karaköy, Alahıdır
köylerinde üzüm bağları büyük zarar görmüştür. 30 bin dönüme
yakın üzüm bağında üzüm kalmamış, hasat alınacak
durum ortada yoktur. Eğer Meclis olarak, iktidar olarak bu üzüm
bağlarından zarar gören arkadaşlarımızın
sorunlarına eğilmez isek bu yılki ürünlerinin
dışında, gelecek yılki ürünlerini de kaybetmiş
olacaklardır. 1.500 aileyi kapsayan, zarar gören yurttaşlarımızın
ilçelerdeki ilçe tarım müdürlüklerine başvurmasıyla zarar tespit
çalışmaları yapılmış ve bunlar
tarafımıza ve iktidara teslim edilmiştir.
Biraz sonra sizlere göstereceğim
şu üzüm bağlarından Türkiye yılda 600 milyon dolarlık
ihracat yapmaktadır. Yani dolu vurmadan, afet olmadan önceki üzüm
bağlarının hâli buydu. Bu hâldeki üzüm bağları bu
doğal afet sonucunda, değerli milletvekillerim, bu hâle geldi. Yani
bugün, bu bağların bu yılki ürünlerinin dışında,
gelecek yıl alacakları ürünleri de kayboldu. Bu arkadaşlarımız
eğer yardım görmezler ise, gerçekten biz kendilerinin bu sorunlarına
çözüm bulamaz isek gelecek yıl da üzüm alamayacaklar. Sadece 1.500 aile
olarak düşünmek mümkün değildir, zincirleme, bu aileler eğer
paralarını alamaz ise, yardımcı olamaz isek kesinlikle
gelecek dönemde bir yığın aileyi etkileyecektir.
Sorunun çözümü kolaydır. Bir:
Bankalara olan borçları, tarım kredi kuruluşlarına olan
borçları ertelenebilir. Özel bankalarla ilgili bir çalışma
yapılabilir ama bunun ötesinde, önemli olan, burada, acilen, 30 bin dönüm
araziyle ilgili, dönüm başına en az bin lira para verilerek bu
insanların bugün bu bağlarla ilgili, bu bağların
yaşamını devam ettirmesiyle ilgili çalışmaların
yapılıp harcamaların yapılması gerekli.
Biz Türkiyede ekonomik yönden, sosyal
yönden zor durumda olan birçok yere yardım ediyoruz, kömürler
dağıtıyoruz, makarnalar dağıtıyoruz. Alanlara
helalühoş olsun, yesinler ama o dağıtılan yerler gibi,
şimdi, Sarıgölde, Alaşehirde, Kulada bulunan bu
çiftçilerimize de ya Tarım Fonundan veyahut da Sosyal
Yardımlaşma Fonundan hemen, acilen para dağıtmak
durumundayız ve bu dağıttığımız
paraları da önümüzdeki yıllarda kesilebilecek şekilde verebilir
isek bu bağların sorununu çözmüş oluruz.
Bugün iktidar milletvekilleri de
bölgeye giderek buradaki tespitleri yapmışlardır. Bunun üzerinde
siyaset yapma anlayışımız söz konusu olamaz.
Manisanın 10 milletvekilinin bugün bir arada olup bu sorunu çözmek, bu
kadar zor durumda olan Alaşehirin, Sarıgölün çiftçilerinin
yanında olmak, sorunlarıyla ilgili çözüm bulmak durumundayız.
Cumhuriyet Halk Partisinin milletvekilleri
olarak, çözümün, acilen ilçe tarımlarda yapılan tespitler sonucunda
ailelere nakit yardımın yapılması
Bu yardımı
yapabilecek Başbakanlık örtülü ödeneğinden tutun, Sosyal
Yardımlaşma Fonuna kadar para bulmak mümkündür. Bu para da büyük
paralar değildir. Eğer her dönüm başı bin lira para
verilirse eski parayla 30 trilyon, yeni parayla 30 milyonla bütün ailelerin bu
sorunları çözümlenmiş olur. Sorunu çözümlenen bu bağlarına
ilacını, gübresini, çitini, budağını yapabilen, bu
paraları burada harcayan arkadaşlarımız da gelecek yıl
bu bağlarından üzüm almaya devam ederler. Biraz önce gösterdiğim
şekilde, eğer bu bağlara yardım etmezsek önümüzdeki üç
yıl Manisa çiftçisinin işi çok zordur. Milletvekillerinin sadece
hamasi nutuklar atması değil, gerçekten sonuca yatkın çözümleri
bulması gereklidir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündem dışı üçüncü söz,
18 Mayıs Kırım sürgünü yıl dönümü ile ilgili söz isteyen
Bursa Milletvekili Necati Özensoya aittir. (MHP sıralarından
alkışlar)
3.- Bursa Milletvekili
Necati Özensoyun, 18 Mayıs Kırım sürgününün yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün mübarek Regaip Kandili. Türk
İslam âleminin Regaip Kandilini kutluyorum.
Türk milleti büyük devletler
kurmanın bedelini, acılarını bugüne kadar
yaşayagelmiştir. Tarihte 24 milyon kilometrekareden 780 bin
kilometrekareye düşen hükümranlık alanlarımızda kalan
Türkler, soydaşlarımız, akrabalarımız belli bir
dönemden sonra, gerileme döneminden sonra büyük acılar yaşamışlardır.
İşte bu acılardan biri de, en büyük acılardan biri de 18 Mayıs
1944te Rusların, Kırımda yaşayan Kırım
Türklerine yaptıkları soykırımdır.
Kırım Hanlığı
1783'te Rusya İmparatorluğu tarafından
yıkıldıktan sonra, burada yaşayan
soydaşlarımız, akrabalarımız gerçekten çok büyük
eziyetler çekmişlerdir. İnsanca yaşama isteğinden
başka istekleri olmayan bu soydaşlarımızın, 18
Mayıs 1944te gece yarısı, sabaha karşı evlerinde
yatmakta olan çocukları kaldırılarak zorla, süngülerle
evlerinden çıkartılmış, on dakika içinde evlerini
boşaltmaları istenmiştir. Bunun üzerine evleri
boşaltılan ve vagonlara doldurulan Kırım Türkleri, o uzunca
yolculukta maalesef sürgüne çıkan o nüfusun tam yüzde 46,2sini
kaybetmişler ve Hakkın rahmetine
kavuşmuşlardır.
Bu sürgüne gönderilenlerin
arasında 112.700 çocuktan 60.034ü; 93.200 kadından 40.085i; 32.600
erkekten 12.061i hayatını kaybetmiştir ve bu, insanlık
tarihine de bir acı olarak geçmiştir. Bu sürgüne gönderirken trenlere
göndermeyi unuttukları bir köyde, Arbat isimli bir köydeki
soydaşlarımızı da yine,bir gemiye bindirerek, denize
açıldıktan sonra geminin kapaklarını açarak, onların
şehit olmasına, vefat etmesine vesile olmuşlardır. Yani 18
Mayıs 1944te gerçekten çok büyük acılar
yaşanmıştır.
Tabii, bu sürgün esnasında
altı aylık bir bebek olan Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu
da bulunmaktaydı. Abdülcemil Kırımoğlu, altı
aylıkken ailesinin, kardeşlerinin gördükleri bu esareti bizzat içinde
yaşayan bir insan olarak bu mücadelesini, bu hak arama mücadelesini uzunca
yıllar ve bugüne kadar da sürdürdü. Abdülcemil Kırımoğlu
yıllarca, on altı yılı aşkın, zindanlarda,
çalışma kamplarında geçirdi hayatını. Daha sonra da bu
mücadelesinin sonucunda, bugün Ukraynada bir milletvekili olarak
hayatını devam ettirmekte. Ancak Abdülcemil Kırımoğlu
şunu ifade ediyor: Benim haklı davamın mücadelesinde bir
bebeğin kanının dökülmesine vesile olursam davam
başarıya ulaşsa bile bunu başarı olarak görmem. diyor
Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu.
İşte, bu anlamda bir hak
arama mücadelesi verenlere örnek olan Mustafa Abdülcemil
Kırımoğluna da buradan selamlarımı ve
saygılarımı iletmek istiyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU
(Trabzon) Sayın Başkan, Regaip Kandilimizi kutlayalım müsaade
ederseniz.
BAŞKAN Uygulamamı
biliyorsunuz.
MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU
(Trabzon) Regaip Kandilini kutlamak istedik biz, İslam âleminin Regaip
Kandilini kutlayalım dedik grup olarak.
BAŞKAN Gündem
dışı konuşmada yok efendim.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) Başkanım, biz de Türk-İslam âleminin
BAŞKAN Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, okutuyorum:
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Diyarbakır
Milletvekili Cuma İçten ve 21 milletvekilinin, kızamık virüsü
enfeksiyonunun sebep olduğu SSPE hastalığının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/621)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Kızamık virüsü enfeksiyonun
sebep olduğu merkezi bir sinir sistemi hastalığı olan SSPE
özellikle çocuklarda; nadir de olsa yetişkinlerde görülüyor.
Kızamıktan üç ya da on yıl sonra ortaya çıkan bu
hastalığa tüm bölgelerimizde ve daha çok Doğu ve Güneydoğu
Anadolu Bölgesinde rastlanmaktadır.
Hastalığın neden
olduğu patolojik değişiklikler özellikle tek bir organda,
beyinde gerçekleşmektedir. Hastalarda sırasıyla spastiklik, koma
ve üç ila on iki yıl içinde ölümle sonuçlanan ilerleyici beyin kaybı
görülür. Modern tıpta henüz kesin bir tedavisi olmayan SSPE
hastalığının seyri yavaşlatılabilmektedir.
Bu hastalığa yakalanan
bireylerin evde tedavileri ve bakımlarının yapılabilip
yapılamadığının özürlü grubunda görülüp özürlü
maaşı bağlanıp bağlanmadığının
taşralarda, il ve ilçelerde fizyoterapistler tarafından kaç saatlik
seanslar uygulanacağı ve ilgili uzmanların yeterli derecede olup
olmadığının tespit edilmesi amacıyla Anayasa'nın
98inci ve TBMM İçtüzüğünün 104üncü ve 105inci maddeleri
gereği bir Meclis araştırması açılmasını arz
ederiz.
1) Cuma İçten (Diyarbakır)
2) Ahmet Baha Öğütken (İstanbul)
3) Cem Zorlu (Konya)
4) Yahya Akman (Şanlıurfa)
5) Fatoş Gürkan (Adana)
6) Mehmet Kasım Gülpınar (Şanlıurfa)
7) Faruk Işık (Muş)
8) Metin Külünk (İstanbul)
9) Eşref Taş (Bingöl)
10) Mustafa Bilici (Van)
11) Mehmet Emin Dindar (Şırnak)
12) Hüseyin Şahin (Bursa)
13) Ziver Özdemir (Batman)
14) Fatih Çiftci (Van)
15) Mustafa Şahin (Malatya)
16) Özcan Ulupınar (Zonguldak)
17) Osman Boyraz (İstanbul)
18) Osman Aşkın Bak (İstanbul)
19) Ali Küçükaydın (Adana)
20) Nebi Bozkurt (Mersin)
21) Abdurrahim Akdağ (Mardin)
22) Nureddin Nebati (İstanbul)
Gerekçe:
Kızamık virüsü enfeksiyonunun
sebep olduğu bir merkezî sinir sistemi hastalığıdır.
Az rastlanan ölümcül bir nörolojik hastalık olarak da
tanımlayabiliriz. SSPE, özellikle çocuklarda, nadir de olsa
yetişkinlerde görülebilen, kızamık enfeksiyonundan üç ile on
yıl sonra ortaya çıkabilen bir hastalıktır. Ülkemizde daha
çok Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde rastlanmaktadır.
Yetişkinlerde de görülmekle beraber erkek çocuklarda kız çocuklara
nazaran daha sık rastlanmaktadır.
Bu hastalık, son kırk
yıldır bilimsel literatürde daha kapsamlı bir şekilde yer
almaktadır. Modern tıpta henüz kesin bir tedavisi yok. Ancak
hastalığın seyri yavaşlatılabilmektedir.
SSPE mutlak ölümle sonuçlanan bir
hastalıktır. Hastalar yıllarca yatağa bağlı
kalarak hayatını sürdürmektedir. En azından bu
vatandaşlarımızın ölüme giderken daha kaliteli ve acı
çekmeden yaşamalarını sağlamak devletimizin görevidir.
Öncelikle hastalığın
oluş nedenlerini araştırmalı, ilgili AR-GE
çalışmaları yapılmalı birimler tarafından
dünyadaki gelişmeler takibe alınmalıdır.
Ülkemizde bu hastalığa
yakalanmış çocuklarımızı kayıt altına
almalıyız.
Bu
vatandaşlarımızın evde ve yerinden bakım ve
tedavilerini gerçekleştirmeliyiz.
Bu çocuklarımıza ve ailelere
özürlü maaşı ve bakım hizmetlerine ilişkin maddi destek
verilmesi zaruridir.
SSPE hastası olan aileler oldukça
zor durumdadırlar. Mevcut karamsar tabloyu değiştirmek için çaba
harcamalı ve onlara tutunacak bir umut vermek için vakit yitirmeden
harekete geçmeliyiz. Böyle bir çalışmanın hatta çabanın
olduğunu bilmeleri bile, çocuklarının daha iyi
olacağına inançlarını ve hayata tutunma güçlerini
artıracaktır.
Türkiye genelinde uygulamanın
yapılamadığını ailelerin şikâyetleri üzerine
tespit etmekteyiz. Yapılamama sebebi olarak fizyoterapist eksikliği
olduğu gözlemlenmektedir. Çözüm olacağına
inandığımız özel rehabilitasyonların da bu uygulamaya
katılması, bu hususta gerekli adımların,
çalışmaların yapılması elzemdir.
Tüm bunlar için bir araştırma
grubu kurulmalı ve neticelerine göre bir yapıya gidilmelidir.
Bu bağlamda SSPE
hastalığının araştırılması, kök hücre
uygulamalarına destek verilmesi, evde sağlık hizmetlerinin
(fizik tedavi ve rehabilitasyon) hayata geçirilmesi, tespit edilmesi
amacıyla bir Meclis araştırmasına ihtiyaç
duyulmaktadır.
2.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbaba ve 25 milletvekilinin, Emniyet Genel
Müdürlüğü eski Özel Harekât Dairesi Başkanı Behçet Oktay
cinayetinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/622)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Emniyet Genel Müdürlüğü eski Özel
Harekât Daire Başkanı Behçet Oktay, 25 Şubat 2009 saat 02.00
sıralarında Dikmen Keklikpınarı Mahallesi 50. cadde
üzerinde park hâlindeki aracında, silahla kafasından vurulmuş
halde bulunmuş, kaldırıldığı Gazi Üniversitesi
Hastanesinde hayatını kaybetmiştir. Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığı olaya ilişkin soruşturmada,
olayın, Oktay'ın kendi eylemi sonucu meydana geldiği yani
intihar ettiği gerekçesiyle 20 Nisan 2009'da takipsizlik kararı
vermiştir.
Oktay'la ilgili hazırlanan adli
tıp raporunda Oktay'ın ölümünün intihar olarak kabul edilmesinin
mümkün olmadığı belirtilmiştir. Ankara 4. Sulh Ceza
Mahkemesinin Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumundan Behçet
Oktay'ın ölümüne ilişkin istediği raporda, "Behçet
Oktay'ın çok yüksek alkollü olması nedeniyle intihar ettiği
kabul edilemez." denilmiştir. Otopsi raporuna göre de Oktay'ın
kaburgalarında şiddetli ve hedefli darbeden kaynaklı
kırıklar olduğu, sol eliyle silah kullanan Oktay'ın
sağ şakağından vurulduğu, her iki elinde de barut izi
olduğu belirtilmektedir.
Oktay'ın ailesi, adli tıp ve
otopsi raporlarındaki tespitler ve şüpheli tanık ifadeleri
uyarınca karara itiraz etmiş, Sincan 1. Ağır Ceza
Mahkemesinin takipsizlik kararını kaldırması üzerine dosya
yeniden açılmıştır.
Ankara'daki faili meçhul cinayetlerle
ilgili soruşturma kapsamında tutuklanan eski özel harekâtçı
Ayhan Çarkın'ın Özel Harekât Daire Başkanı Behçet
Oktay'ın eceliyle ölmediğini iddia etmesi, Oktay'ın ölümüyle
ilgili soru işaretlerini tekrar gündeme getirmiştir.
Oktay'ın cep telefonlarından
birinin ölümünden sonra, on saat boyunca koruma altında tutulması
gereken Emniyet Müdürlüğünde değil de Ankara Yenimahalle ve
Altındağ'da bulunduğu anlaşılmıştır.
Ayrıca bu hattan 11 saniyelik bir telefon görüşmesi
yapıldığı tespit edilmiştir. Diğer telefon
hattına ise vefatının ardından bir mesaj geldiği ve bu
mesaja Ankara Emniyet Müdürlüğü binasından cevap verildiği
tespit edilmiştir. Emniyet Müdürlüğünde Oktay'ın telefonundan
mesaj atan kişinin kimliği henüz tespit edilmemiştir. Üstelik
Oktay'ın iki farklı telefonundan yaptığı
görüşmeler telefonlar ailesine teslim edilmeden önce silinmiştir.
Olay yeri inceleme kasetinde
"Silah sesi duydun tamam mı?" denilerek, görgü
tanığı olduğu belirtilen kişiye nasıl ifade
vereceğinin tembih edildiği iddia edilmektedir. Yine aynı kaset
kaydında duyulan bir seste, Doku parçasını sol tarafa mı
koydunuz? denilmesi delil karartması olarak değerlendirilmekte, o
dokunun oraya polis tarafından konulduğu şüphesini
uyandırmaktadır.
Ayrıca, İl Jandarma
Komutanlığı tarafından dönemin Ankara Cumhuriyet
Başsavcı Vekiline gönderilen belgeye göre Behçet Oktay'ın
ölümünden yaklaşık sekiz ay sonra, olayı bildiğini söyleyen
bir kişi, 19 Ekim 2009 günü, Ankara İl Jandarma
Komutanlığının 156 Jandarma İmdat hattını
ankesörlü telefondan aramıştır. İsmini açıklamayan
kişi, Oktay'ın intiharı ile ilgili bilgisinin olduğunu, olay
sırasında gözcülük yaptığını,
anlaştıkları ücretin ödenmediğini söyleyip, ertesi gün
tekrar arayacağını belirterek telefonu kapatmıştır.
Bu olayla ilgili de bugüne kadar bir araştırma
yapılmadığı belirtilmektedir.
Behçet Oktay meslek
yaşantısı başarılar ile dolu bir emniyet yetkilisidir.
Ölümünün üzerindeki sır perdesi hâlen aralanamamıştır.
Yetkililer olayı intihar olarak kapatmak istese de ölüm olayı öncesi
ve sonrasında yaşanılanlar, olayın intihar değil
cinayet olduğunu kanıtlamaktadır. Kamuoyunda emniyet
yetkililerinin kasıtlı bir şekilde ölüm olayının sır
perdesinin aralanmaması için çalıştıkları iddia
edilmektedir.
Behçet Oktay cinayetinin
aydınlatılması, olayın tüm yönleriyle ele alınarak
gerekçelerin ortaya çıkarılabilmesi amacıyla Anayasa'nın
98, İç Tüzükün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.24/2/2012
1) Veli Ağbaba (Malatya)
2) İlhan Demiröz (Bursa)
3) Nurettin Demir (Muğla)
4) Hülya Güven (İzmir)
5) Gürkut Acar (Antalya)
6) Ali Özgündüz (İstanbul)
7) Namık Havutça (Balıkesir)
8) Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
9) Recep Gürkan (Edirne)
10) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
11) İhsan Özkes (İstanbul)
12) Mahmut Tanal (İstanbul)
13) Ali Haydar Öner (Isparta)
14) Mehmet Şeker (Gaziantep)
15) Hasan Akgöl (Hatay)
16) Doğan Şafak (Niğde)
17) Ali Serindağ (Gaziantep)
18) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
19) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
20) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
21) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
22) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
23) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
24) Umut Oran (İstanbul)
25) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
26) Arif Bulut (Antalya)
3.- Bolu Milletvekili
Tanju Özcan ve 27 milletvekilinin, organ nakillerinde
karşılaşılan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/623)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde son günlerde özellikle
Akdeniz ve Hacettepe üniversitelerinde yapılan yüz, kol ve bacak nakilleri
basın ve kamuoyu tarafından yakından takip edilmektedir. Akdeniz
Üniversitesinde yapılan başarılı yüz naklinin
ardından, Hacettepe Üniversitesinde kol ve bacak nakli yapılan hasta
tüm müdahalelere rağmen kurtarılamamıştır.
Yapılan bu nakiller kamuoyunda
soru işaretlerini de beraberinde getirmiştir. Sağlık
Bakanlığı da konunun hassasiyetini göz önüne alarak Nakil Bilim
Kurulunu toplayarak Akdeniz Üniversitesindeki nakiller ile başlayıp
Hacettepe Üniversitesindeki kompozit doku nakilleri ile ilgili sürecin
değerlendirileceği bildirilmiştir.
Türkiye'de yapılan bu nakiller,
ülkemizin nakiller konusunda önemli merkezlerden biri olacağını
göstermektedir. Yapılan bu nakillerin başarı oranının
yüksekliği organ bağışı konusunda çok önemlidir. Organ
bağışında yaşanan sıkıntılar nakillerde
yaşanabilecek sorunlarla daha da sıkıntılı bir noktaya
gelebilir.
Türkiye'de organ nakli için çok
sayıda kişi yeni bir yaşam ümidi ile nakil sırası
beklemektedir. Bu hastalar için uygun organ yeniden yaşam anlamına
gelmektedir. Organ nakil sayıları zamanla artmasına rağmen
hâlâ yeterli seviyelere ulaşmadığından birçok hasta uygun
organ bulamadığından yaşamlarını yitirmektedirler.
Sağlık
Bakanlığı verilerine göre, 2011 yılında 2 bin 850
böbrek nakli yapılmasına karşın 18 bin dolayında
kişinin sıra beklediği belirtilmektedir. Bu veriler
göstermektedir ki ülkemizde organ nakli önemli bir sağlık sorunu
hâline gelmiştir. Halkımızın nakiller konusunda yeterli
bilince sahip olmaması nakiller konusunda sıkıntı
yaşanmasında da etkili olmaktadır.
Kamuoyunda hastanelerin ve
doktorların yeterli donanıma sahip olmadıkları ve
Sağlık Bakanlığının bu konuda yeterli denetimleri
yapmadığı konusunda endişe hâkim olmuştur.
Bu bağlamda, organ nakillerinde
karşılaşılan sorunların detayları ile birlikte
araştırılması ve çözüm önerilerinin belirlenmesi
amacıyla, Anayasanın 98 ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğü'nün 104üncü ve 105inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Tanju Özcan (Bolu)
2) Hülya Güven (İzmir)
3) Gürkut Acar (Antalya)
4) Namık Havutça (Balıkesir)
5) Umut Oran (İstanbul)
6) Veli Ağbaba (Malatya)
7) Nurettin Demir (Muğla)
8) Ayşe Gülsün Bilgehan (Ankara)
9) Ali Özgündüz (İstanbul)
10) Emre Köprülü (Tekirdağ)
11) Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
12) Recep Gürkan (Edirne)
13) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
14) İhsan Özkes (İstanbul)
15) Mahmut Tanal (İstanbul)
16) Ali Haydar Öner (Isparta)
17) Mehmet Şeker (Gaziantep)
18) Hasan Akgöl (Hatay)
19) Doğan Şafak (Niğde)
20) Ali Serindağ (Gaziantep)
21) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
22) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
23) İlhan Demiröz (Bursa)
24) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
25) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
26) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
27) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
28) Arif Bulut (Antalya)
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler, gündemdeki yerlerini alacak
ve Meclis araştırması açılıp açılmaması
konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Sayın Çelik, Sayın
Canalioğlu ve Sayın Özgündüz, gündem dışı
konuşmalarla ilgili benim uygulamam ortada, İç Tüzükün 59uncu
maddesi açık: En fazla üç kişiye verilir. diyor. Bu durum
karşısında benim söz vermem mümkün değil. Sadece uygulamada
grup başkan vekillerine söz veriyoruz. Hangi sayın grup başkan
vekili söz talep ederse onlara veriyoruz.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul)
Efendim, grup adına Volkan Bey şey yapsın.
BAŞKAN Onu bildirirse veririz,
öyle bir talep olmadı. Grup adına istiyorsa veririz.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul)
Sayın Başkan, grup yönetim üyesi olarak grup adına Volkan Bey
kandil kutlaması yapacak.
BAŞKAN Efendim, Sayın Grup
Başkan Vekiliniz söylesin, yetkiyi versin, verelim hanginiz
istiyorsanız.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Yetkili, beyefendidir efendim.
BAŞKAN Sayın Aydın,
buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının, AK PARTİ Grubu olarak, Regaip
Kandilini kutladıklarına ve Hükûmetin, Manisanın Ahmetli,
Alaşehir ve Sarıgöl ilçelerindeki dolu yağışı
nedeniyle zarar gören üreticilerin yanında olacağına
ilişkin açıklaması
AHMET AYDIN (Adıyaman) Çok
teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Rahmet, bereket ve mağfiretin bol olduğu
üç aylar ve bu arada Regaip Kandilini idrak ediyoruz. Mübarek üç ayların
ve Regaip Kandilinin birlik, dirlik, barış, kardeşlik ve huzura
vesile olmasını temenni ediyorum.
Bu arada Manisa ili Ahmetli,
Alaşehir ve Sarıgöl ilçelerinde yoğun dolu yağışı
nedeniyle üreticilerin zarar gördüğünü bizler de duyduk. Sayın
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanımız şu anda
yolda, Manisaya gidiyor. Milletvekillerimiz tabii ki, gerekenleri söylediler,
yapıyorlar. İnşallah, Hükûmetimiz, bugüne kadar tabii ki, zarar
gören çiftçilerin hep yanında olmuştur; yerinde de tespitler yapmak
suretiyle tekrar çiftlçierimizin, üreticilerimizin yanında olacaktır
diye temenni ediyorum, ümit ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Aydın.
Evet, buyurun Sayın Canalioğlu.
2.- Trabzon
Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlunun, CHP Grubu olarak, Regaip
Kandilini kutladıklarına ilişkin açıklaması
MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU (Trabzon)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
CHP Grubu olarak mübarek üç ayların ve Regaip Kandilinin
tüm İslam âlemine ve ülkemize hayırlı olmasını
diliyoruz. Barış, hoşgörü ve sabır içerisinde nice
kandiller geçirmesini yürekten diliyoruz. Barışın, huzurun,
birlik ve beraberliğin perçinleştiği, akan kanların
durdurulduğu ve de Peygamber efendimizin buyurduğu gibi,
insanların birbirlerini sevdiklerini söylediği bir
anlayışla, kardeşlik duyguları içerisinde yüce Meclisimizin
güzel hizmetlere vesile olmasını temenni ediyoruz.
Yüce Türk milletinin kandilleri mübarek olsun.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Canalioğlu.
Sayın Günal
3.- Antalya
Milletvekili Mehmet Günalın, MHP Grubu olarak, Regaip Kandilini
kutladıklarına ilişkin açıklaması
MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, tüm Türk-İslam
âleminin kandilini kutluyoruz. Üç ayların hayırlara vesile
olmasını, hem Müslüman âlemine hem de milletimiz adına
hayırlı sonuçlar getirmesini diliyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Baluken
4.- Bingöl Milletvekili
İdris Balukenin, BDP Grubu olarak, Regaip Kandilini
kutladıklarına ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Biz de Barış ve Demokrasi Partisi Grubu olarak
tüm İslam âleminin mübarek Regaip Kandilini kutluyoruz. Bu mübarek günün
bütün İslam âlemine ve bütün insanlığa barış,
kardeşlik ve huzur getirmesini temenni ediyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- BDP Grubunun,
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmının 507nci sırasında yer alan (10/538) açık
bir hak ihlali olan ana dilde eğitim yasağının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması açılmasına dair
önergesinin görüşmelerinin, Genel Kurulun 16 Mayıs 2013 Perşembe
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
16/5/2013
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 16/5/2013 Perşembe günü
(Bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Pervin
Buldan
Iğdır Grup Başkan
Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırmasına Dair Ön Görüşmelerkısmının
507nci sırasında yer alan (10/538) Açık bir hak ihlali olan
ana dilde eğitim yasağının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergelerin görüşülmesini,
Genel Kurulun 16/5/2013 Perşembe günlü birleşiminde birlikte
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Barış ve
Demokrasi Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Mülkiye Birtane, Kars Milletvekili.
(BDP sıralarından alkışlar)
MÜLKİYE BİRTANE (Kars)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama, son
dönemlerde yaşanan ırkçı saldırılara değinerek
başlamak istiyorum. Benzer olaylar Karsta da yaşanmaktadır.
Karsta bilinçli olarak halkları karşı karşıya
getirmek ve süreci sabote etmek isteyen kesimler tekrar iş
başındadır. Özellikle ırkçı, faşist
grupların kentte huzursuzluk yaratmaya çalıştığı,
devrimci, demokrat, yurtsever öğrencilere saldırılar
düzenledikleri
Ve en son salı gecesi saat 02.30da BDP Kars il
binasına da saldırarak çatışma ve savaştan
beslendiklerini bir kez daha göstermişlerdir. Bu
saldırıları buradan kınıyor ve
halkımızın bu provokasyonlara gelmeyeceğini bu çevrelere
hatırlatmak istiyorum.
Grubumuzun araştırma önergesi
üzerine söz almış bulunuyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 15 Mayıs Kürt Dil Bayramı olarak
kutlanmaktadır. Bu vesileyle görüşmelerini
yaptığımız Kürt Dil Bayramını kutluyorum.
Değerli Kürt halkı, Kürt Dil Bayramınız kutlu olsun.
.(X)
Evet, Kürtçe, sayıları
Türkiyede 20 milyonu, dünyada ise 50 milyonu aşkın Kürt
halkının ana dilidir. Ancak, bu topraklarda doğan, bin
yıllardır bu topraklarda yaşayan Kürtler kendi dillerinde
şarkı söyleyemediler, ağıt yakamadılar, kendi
dillerinde ağlayamadılar ve sevinemediler. Bu süreçleri
yaşadık. Çocuklar okullarda baskı altına
alındılar,
(x) diyen
Kürt çocukları yüzlerine tokat yediler, küçücük elleri cetvel izleriyle
belendi. Okullarda Kürt çocuklarına engelli, geri zekâlı muamelesi
yapıldı. Anneleriyle Kürtçe konuşmaları yasaklandı.
Dilsiz ve sağır edildiler. Ne öğrendiklerini ne kendileri ne de
anne ve babaları bildi. Öylesine bir yok edilişe doğru habersiz,
acımasızca sürüldüler. Ana dilleri unutturulup, kendisine
yabancı, dedeleri, nineleri ile dil bağı
koparılmış bireyler yaratılmaya
çalışıldı. Kürtçe konuşan horlandı,
azarlandı. Kürtçe, temelsiz, uydurulmuş bir dil olarak lanse edilmeye
çalışıldı. En son Kürtçe medeniyet dili midir?
tartışmaları çıkarıldı, Kürtler dilleri ile
birlikte küçümsendi. Ancak, Kürdistanın taşına
toprağına, toprağa kök salmış her ağacın
dalına, yaprağına, çiçeğe, böceğe işlemiş,
kadim bir halkın dili olan Kürtçe, bütün asimilasyoncu,
soykırımcı, inkârcı politikalara, katliamlara,
baskılara rağmen yaşadı. Çocuklar annelerinden sütü Kürtçe
emdi çünkü anneler inadına Kürtçe yaktı ağıtlarını,
gençler
(xx) dediler
silahların gölgesinde. Evet, katledildiler, işkenceden geçirildiler,
(xxx) kelimesi için zindanlara
kapatıldılar ama vazgeçmediler. Kürtçe, medeniyet dilidir; harf
sayısı, alfabesi ve lehçeleriyle bir medeniyet dilidir.
Türkiye farklı halklardan
oluşan bir ülkedir. Bu halklar içinde en kalabalık olanlar Türkler ve
Kürtlerdir. Her halkın kendi kültürü ve ana dili bulunmaktadır ancak
bu halklar içerisinde sadece Türk olanlar kendi ana dilinde eğitim görmek
hakkına sahip sayılmıştır. Türk kimliği,
Türkiyedeki bütün halkları birleştiren ve eşit kılan üst
kimlik olarak empoze edilmiş, Kürt, Laz, Çerkez ve Asuri- Süryani
halkları ve diğer birçok halklar, Türk üst kimliği altında,
yok sayılarak ana dilinde eğitim görme haklarından yoksun
bırakılmışlardır.
Ana dilinde eğitim
hakkının tanınmadığı bu halkların ana
dilleri her alanda olduğu gibi kamusal alanda da
yasaklanmıştır. Ana dilin kamusal alanda
kullanılmasıyla ilgili son zamanlarda çeşitli düzenlemeler
yapılsa da ana dilde eğitimin anayasal güvence altına
alınarak uygulamaya konulmaması hâlinde böylesi düzenlemelerin
göstermelik kalacağı açıktır, çünkü temelden yoksun olarak
kamusal alanda alt düzeyde kullanılması son derece sorunlu bir
düzenleme olacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Kürtler kendi dilleriyle yaşamak için verdikleri
mücadelede ağır bedeller ödediler ancak gelinen aşama
anlamlı ve önemlidir. Bugün burada Kürtçe üzerine tartışma
yürütülmesi, fikirlerimizi söyleyebilmemiz değerlidir. Bundan sonraki
aşama ise Kürtçe dili için pratik adımlar atılması
olmalıdır.
Uluslararası sözleşmelerde
ana dille ilgili tüm çekinceler kaldırılmalıdır.
Türk Dil ve Tarih Kurumunun adı
Anadolu ve Mezopotamya dil tarih ve kültürleri araştırma kurumu
olarak değiştirilmelidir.
Kürtçe üzerine çalışmalar
yapılmalı ve yayınlar hazırlanmalıdır ya da Kürt
dil ve tarih araştırma kurumu adı altında özgün bir kurum
açılarak burada Kürtçe üzerine çalışan, eğitim veren ve
akademik faaliyet yürüten kurum ve kişilerle Kürtçe dili üzerine
çalışmalar bir an önce başlatılmalıdır.
Üzerindeki bütün baskılar
şartsız, koşulsuz kaldırılarak Kürtlerin ana dilinde,
okul öncesi eğitimden başlayarak ilköğretimden üniversite
öğretimine kadar Kürtçe eğitim görmeleri
sağlanmalıdır.
Kürtçeye kamusal alan da
açılmalıdır. Bu ülkede 20 milyonu aşkın Kürt
halkının kendi dilinde hizmet alması
sağlanmalıdır.
Oluşturulacak demokratik bir
anayasa için, partimizin de önerisi olan Devletin resmî dili Türkçedir. Tüm
vatandaşların resmî dili öğrenme görevi ve hakkı
vardır. Türkiye halkının kullandığı diğer
ana diller bölge meclislerinin kararıyla ikinci resmî dil olarak
kullanılabilir. Herkes, özel yaşamında ve kamusal makamlarla olan
ilişkilerinde resmî dilin yanı sıra kendi ana dilini kullanma
hakkına sahiptir. Devlet, ülkenin ortak kültürel mirasını
oluşturan bütün dillere saygı duymak, dilleri korumak, dillerin
kullanılmasını ve gelişmesini sağlamakla yükümlüdür.
ibaresi vazgeçilmez olmalıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ...(x) der
Antti Jalava, yani ana dili insanın vücudu ve derisidir, yabancı bir
dil ise giysileridir. Bunları söküp atabilirsiniz ancak derinizden ve
vücudunuzdan, onlardan vazgeçemezsiniz.
Bu söz ile sözlerime son verirken
hepinizi saygıyla selamlıyorum ve Kürt halkının Kürt Dil
Bayramını bir kez daha kutluyorum. ...(xx)
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Barış ve Demokrasi Partisi
grup önerisi aleyhinde Şuay Alpay, Elâzığ Milletvekili. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ŞUAY ALPAY (Elâzığ)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. BDPnin grup önerisi aleyhine söz
almış bulunuyorum. Öncelikle, Regaip Kandilinin bütün dünyaya, insanlığa
ve İslam dünyasına hayırlar getirmesini diliyorum ve tebrik
ediyorum.
BDPnin grup önerisinde, işte,
çocukların eğitimiyle ilgili birtakım
sıkıntıların yaşandığına dair hususlar
irdelenmek şekliyle bir grup önerisi sunulmuş. Ancak AK
PARTİnin özellikle demokratikleşme yolunda iktidar olduğu
günden beri attığı adımlar bütün kamuoyu tarafından
çok yakın ve dikkatle takip edilmektedir.
Yaklaşımımızın özgürlükçü bir yaklaşım
üzerine oturduğunu bütün kamuoyu yakından bilmekte ve takip
etmektedir çünkü insanı merkeze alan bir anlayışı temsil
ediyoruz. Bu sebeple de yaklaşımımız insanidir ve daha çok
demokrasi, daha çok özgürlük bizim talebimizdir. Kurulduğumuz günden
itibaren, partimizin iktidara geldiği günden itibaren de bu konuda bütün
dünyaca takdirle karşılanan demokratikleşme ve özgürleşme
çabalarını kararlılıkla devam ettirdik ve inşallah
bundan sonra da devam ettireceğiz.
Özellikle BDPnin zaman zaman istismar
konusu yaptığı dil kullanımıyla alakalı, AK
PARTİ olarak biz Türkiyede neredeyse fobi olarak algılanan ve
kimsenin dokunmaya cesaret edemeyeceği konularda çok ciddi
atılımlar yaptık ve hususen de ana dilde öğrenim ve ana
dilde özellikle kullanımla ilgili olarak engellerin
kaldırılması konusunda çok ciddi çalışmalar
yaptık ve özellikle Türkçe dışındaki dillerin kullanımı
açısından, öğrenilmesi ve kullanılmasıyla ilgili
olarak önemli düzenlemeler yaptık. Bunlar çok yakın takip ediliyor.
Bu konuda, ilk defa biz, Türkçe dışında dillerin
kullanılmasıyla ilgili olarak kurslar açtık ve kurslarda Türkçe
dışındaki dillerin ve lehçelerin öğrenilmesiyle ilgili
önemli adımlar attık. Bunlar özel bir mevzuat düzenlemesi
şekliyle bile yapılmadı, daha basit düzenlemelerle hayata
geçirildi.
Özellikle seçimler açısından,
tabii, siyasi tercihlerin kullanılması açısından
insanların kendini daha iyi ifade etmesi belki doğru bir
yaklaşımdı. Biz, Türkçe dışındaki dillerde,
seçimlerde propaganda yapılmasının da önünü açtık. Bu,
özellikle demokrasi ve özgürlükler açısından çok önemli bir
kazanımdır. Buradaki yaklaşımlarımızı bütün
dünyanın çok dikkatli takip ettiğini ve kayda değer
bulduğunu da çok yakın biliyoruz. Bunun ötesinde,
basın-yayın yoluyla siyasi kanaat, düşünce ve fikir hürriyetinin
kullanılması yolunda herkesin istediği fikri ve düşüncesini
yayma noktasında, kanaatini ifade etmesi noktasında Türkçe
dışındaki dillerin kullanılmasıyla ilgili
yasakları yine biz kaldırdık. Bu konuda, bunların önündeki
engelleri biz kaldırdık ve çok cesur adımlar attık.
Hep ifade ettiğimiz şey var.
Bu konuda olmazsa olmaz yaklaşımımız daha fazla özgürlük ve
daha fazla demokrasidir. Bundan hiç vazgeçmedik ve bu konuda
yaptığımız çalışmaları biz de kendimiz
açısından yeterli bulmayıp daha fazla şey yapmayı arzu
ediyoruz.
Kamuoyunda farklı algılar
oluşturulmasına neden oldu ama bizim özelikle savunmayı kutsal
bir hak bildiğimiz yaklaşımdan hareketle ortaya koyduğumuz
bir gerçeklik vardı. Biz savunmayı kutsal bir hak kabul
ettik ve bu sebeple de savunma yapanların, Türkçe dışında,
kendilerini daha iyi ifade edebileceklerini düşündükleri dillerde savunma
yapmaları konusunda çok önemli, inkılap sayılabilecek düzenleme
yaptık. Bunu da özellikle hukuk devleti ilkesi açısından olmazsa
olmaz bir gerçeklik olarak görüyorduk ve bu konuda cesur adım attık.
Bu konuda, kamuoyu bunu çok yakın ve dikkatli takip ediyor ve
yapılması gereken takdiri zaten yapıyor.
Cezaevlerinde
özellikle tutuklu ve hükümlülerin yakınlarıyla görüşmeleri ve
görüşmeler sırasında Türkçe dışında dil
kullanmaları hâlinde özellikle zulme varan uygulamaların
yapıldığını ve bundan da çok ciddi mağduriyetler
oluştuğunu zaten biliyorduk. Bu, ciddi bir sosyal yara olarak ortada
duruyordu ve biz, bu konuda, AK PARTİ olarak, cezaevindeki hükümlü ve
tutukluların yakınlarıyla yaptıkları görüşmede
Türkçe dışındaki dillerin ve lehçelerin
kullanılmasının önünü açtık. Bu çok insani bir
yaklaşımdı. Bunlarla ilgili olarak da çok önemli
açılımlar yaptık ve yine bunu da kendimiz açısından
yeterli görmeyip daha fazla şey yapmayı arzu ediyoruz.
Eğitim
ve öğrenim açısından anayasal bir hak olan ve bunun
gereğini yapma noktasında özellikle üniversitelerimizin
çabalarını yakın takip ediyoruz. Üniversitelerimizde, yakından
bildiğiniz ve takip ettiğiniz gibi, yine Türkçe
dışındaki dil ve lehçelerin araştırılması,
incelenmesiyle ilgili ve geliştirilmesiyle ilgili enstitülerin
açılması, bana göre de ve bütün kamuoyunun yakın takibine göre
de, çok dikkate değer bir yaklaşımdır ve biz, bu konuda,
eğitim ve öğretimin bu şekliyle önünü açmış oluyoruz
ve modern bilimin gereğine uygun olarak bu açılımları
yapıyoruz.
Yaklaşımımız,
tekraren söylüyorum, özgürlük temeli üzerinde bir yaklaşımdır.
İnsanı merkeze alan bir anlayışı temsil
ettiğimizi hep ifade ediyoruz. Daha fazla demokrasi istiyoruz ve Türkiyenin
hukuk devleti olma noktasında çok ciddi adımlar
attığını biliyoruz ve bunu buradan bir defa daha deklare
ediyoruz.
Bundan
hiç kimsenin endişesi olmasın. AK PARTİ,
başkalarının yapmak istediği şeylerden çok daha
fazlasını özgürlükçü temelde yapmıştır ve yapmaya
devam edecektir.
Ben,
bu duygu ve düşüncelerle, BDP grup önerisi aleyhinde olduğumuzu ifade
ediyor, yüce heyetinizi ve Meclisi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, tutanaklara geçmesi
açısından bir şey söylemek istiyorum.
Sayın
hatip konuşması sırasında bu ana dil konusunun BDP
tarafından istismar edildiğini söyledi. Bunu doğru
bulmadığımızı, bu yaklaşımı doğru
bulmadığımızı ifade etmek istiyorum.
Bu
istismar edilecek bir konu değildir, en temel insan hakkı olarak değerlendirilmesi
gereken bir konudur. Sadece Kürtçe değil, bütün ana dillerin önündeki
engellerin kaldırılmasının bu ülkenin zenginliği ve
geleceği açısından çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Öyle
düşündüğümüz için buraya zaten bu konuyu getirdik. Mevcut Anayasa
Uzlaşma Komisyonunda da her siyasi parti bu konu üzerine bir
tartışma yürütüyor. Dolayısıyla, istismar edilen bir durum
yok. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Barış ve Demokrasi Partisi
grup önerisi lehinde söz isteyen Engin Altay, Sinop Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (Sinop) Lehinde mi?
Aleyhinde olması lazım.
Başkanım, aleyhinde efendim.
BAŞKAN Aleyhinde Fikri
Işık, Kocaeli Milletvekili istemiş efendim.
Zaten kürsüde hiç kimse istediği
gibi
Yani lehte isteyip aleyhte, aleyhte isteyip lehte konuşmalar çok
oluyor maalesef.
Buyurun.
ENGİN ALTAY (Sinop) Maalesef
Sayın Başkanım, böyle bir sorunumuz var.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(x)
Şimdi, BDP grup önerisinin
aleyhinde söz aldım. Bizim, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, BDPnin ana
dilde eğitim talebine başından beri tavrımız,
anlayışımız çok nettir. Biz Türkiyede herkesin, bütün
insanların, benim de biraz önce ana dilimden kullandığım
bir cümle gibi, istedikleri şekilde, diledikleri şekilde bu ana
dillerini kullanmaları, gelecek kuşaklara aktarmaları, ana
dilleriyle kültür, müzik, sanat faaliyetleri ve eserleri ortaya
koyabilmelerinden yanayız. Ancak, Türkiyede uzun yıllardır var
olan Kürt sorununun ana dilde eğitime, genel affa, yerel özerkliğe
indirgenmesi, bunlar olmazsa Kürt sorunu çözülemez iddiaları, bu sorunun
çözümüne yönelik değil, çözümsüzlüğün devamına yönelik bir
anlayıştır ve bu sorun, bu kangren, bu ocaklara, evlere
ateş düşüren sorundan kim besleniyorsa onların bu bölgedeki
çıkarlarına hizmet eden bir anlayıştır. Cumhuriyet
Halk Partisi olarak
Hiç şüphe yok ki Türkiyede, özellikle belli bir
bölgede, Kürt kökenli yurttaşlarımıza yönelik olarak, bilhassa
12 Eylül sürecinde, öncesinde ve sonrasındaki on yılda, hiç kimsenin
kabul etmediği, edemeyeceği yaklaşımların,
uygulamaların, ceberut, despot anlayışların,
kıyımların yaşandığı bir vakıa. Ama,
yine hatırlayın, ta 1989da yani 12 Eylülün, daha sürecin devam
ettiği dönemde, Cumhuriyet Halk Partisi, bu sorunla ilgili, Türkiyede,
bütün siyasal hareketler ve partiler içerisinde ilk ciddi tespitlerini ve
önerilerini yapmış bir partidir.
Bu bakımdan, bugün geldiğimiz
noktada dün şikâyet edilen yani 1980de, 1981de, 1982de, 1983te, 1984te,
1985te, 1978de, 1979da şikâyet edilen birçok konunun esasen bir
şekilde çözüme kavuştuğunu da görmek mümkün. Bundan sonrası
için, hiç şüphesiz, atılması gereken adımlar var. Ama
tekrar ediyorum, Bu, bu, bu olmazsa bu sorun devam edecek.
anlayışı, bu sorunun çözümüne yönelik bir yaklaşım
değil, tehdit içeren bir yaklaşım olur.
SIRRI SAKIK (Muş) Yahu, ana dil
talep etmek niye tehdit olsun?
ENGİN ALTAY (Devamla) Nitekim,
eğitim nedir? Niye ana dilde eğitim? Ana dilde sanat değil, ana
dilde kültür değil, ana dilde
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Hepsi, hepsi
ENGİN ALTAY (Devamla) Onlar bir
şekilde var.
Şimdi, şunun için
SIRRI SAKIK (Muş) Yahu, onlar bu
eğitimin devamıdır.
ENGİN ALTAY (Devamla) Hocam, müsaade
et, bir konuşalım. Yakında bizi
konuşturmayacaksınız böyle giderse burada siz zaten.
SIRRI SAKIK (Muş) Konuş,
konuş da, onlar da bunun devamıdır.
ENGİN ALTAY (Devamla)
Şimdi, bir dinle istersen, bir bütününü dinle; geçenki
düştüğünüz hataya düşmeyin burada.
Şimdi, arkadaşlar,
eğitimle ilgili bin tane tanım yapmak mümkün. Nitekim, bugün -biraz
sonra konuşacağız- yükseköğrenimle ilgili bir kanun
gelecek, orada da bunlara değineceğiz. Eğitim devletin
ideolojik aygıtı. diye ders veren bir Millî Eğitim Bakanı
var ama Eğitim bir kültür aktarımıdır. diye de bir
anlayış var. Böyle baktığımız zaman, elbette,
eğitimde insanların eğitim yoluyla ana dillerini
öğrenmelerine, geliştirmelerine -grameriyle, dil bilgisiyle,
edebiyatıyla, yazım diliyle, anlatım diliyle- Cumhuriyet Halk
Partisi bunların hepsine evet diyen, bunları en temel insan
hakkı gören bir partidir. Bizimle arkadaşların
anlaşamadığı konu iki harflik bir konudur. Arkadaşlar
ısrarla ana dilde eğitim diyor, biz de diyoruz ki: Ana dilin
eğitimi. İki tane harf var ama bunun bu kadar büyütülmesini ben bir
hak arayışından, hak iddiasından çok, farklı bir
anlayış olarak yorumluyorum.
Geçenlerde burada tartışmıştık,
bölgede yaşanan birçok sorun, esasen, yürürlükteki mevzuatla birlikte
bölgedeki kimi kamu yöneticilerinin işgüzarlığından
dolayı yaşanmaktadır. Hatırlayın, nitekim bir
sayın milletvekili burada, nevruz dilekçesinde w
yazıldığı için dilekçelerini işleme almayan valiler
olduğunu söylemişti, ben de dedim ki: Gitseydin, o hükûmet
konağında tuvaletten WCyi alıp valinin masasına atsaydın.
Yani burada önemli olan pratikteki günlük uygulamadır, yani gerçekçi olmak
ve objektif olmaktır.
Sayın milletvekilleri, Hükûmet gene yok. Bu
Hükûmetin burada olmaması da ayrıca bu Parlamentoya
yapılabilecek en büyük saygısızlıktır.
ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) Burada Hükûmet ya.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Burada, burada.
ENGİN ALTAY (Devamla) Bir tane bakan orada, ben
Hükûmet sıralarında bakan isterim. Parlamentonun en temel görevi
orayı denetlemektir. Boş koltukları mı denetleyecek
Parlamento?
Şimdi, değerli arkadaşlar, Türkiyede
eğitimin onlarca, yüzlerce sorunu var ama en temel sorunlarından
birisi, Türk millî eğitim sisteminin Türkiyede daha Türkçeyi
öğretiyor olamamasıdır. Bakın, 2009 sonuçları
itibarıyla Türkçe SBS sınavlarında 19 soruda -Türkçe için
söylüyorum- doğru cevap ortalaması 7,2dir. Yani Türkçeyi
öğretemeyen bir millî eğitim sisteminden şimdi yeni ana dillerde
eğitim talep ediliyor. Bu olamaz. Bunun olamamasının,
olmamasının ayrıca değişik gerekçeleri de vardır.
Baktım, süre bitmiş, bunları anlatma imkânım yok ama
şunu söylemek isterim: Türkiyede, bugünkü hâliyle- Doğu ve
Güneydoğuyu söylemiyorum; Trakyadan, Karadenizden, Egeden
bahsediyorum- Türkiyedeki insanların, millî eğitim sistemindeki
öğrencilerin yüzde 50si okuduğunu anlamıyor, ve bir yandan
Millî Eğitim Bakanlığı da şiir ve kitap yasaklamakla
meşgul. Bunu da anlamak mümkün değil. Herkes dilini öğrensin,
kullansın, öğretsin; sanat, kültür, basın- yayın
faaliyetlerini ana diliyle yapsın. Bunun için ana dilin öğretimi yani
ana dilin eğitimi yeterlidir. Bu konuda bir engel yoktur, eksik
vardır. Eksik benim Karadenizde de var, eksik Trakyada da var, eksik
Egede de var, eksik İç Anadoluda da var; bunların giderilmesi
lazım. Nitekim, bu konuda başlatılmış
çalışmalar da var. İşte, enstitüler açılıyor
bazı üniversitelerde. Yani, hakikaten soruyorum, şimdi, ana dilde
eğitime tamam desek şuradan Parlamento olarak, bunun hayata geçmesi
mümkün mü? Otuz seneye ihtiyacınız var ana dilde eğitim
yapabilmeniz için.
Biraz önce konuşan hatip dedi ki:
Yerel meclislerde, bölgesel meclislerde karar alacağız. Durun
bakalım şimdi, ana dilden bölgesel meclise geçtiniz. Önce Türkiyeyi
bir bölelim, bir ayrışalım, ondan sonra onu orada zaten
yaparsınız. Türkiye, bu tehlikeli, asla tasvip etmeyeceğimiz
sürece doğru götürülüyor diye düşünüyorum. Bu ana dil talepleri de
bunların bu süreçle ilgili güya çok masum talepleri olarak gündeme
gelmektedir.
Millî Eğitim
Bakanlığı- konu Millî Eğitim Bakanlığıyla
ilgili olduğu için bugün çok konuşacağız Millî Eğitim
Bakanlığını ama- bu AKP Hükûmetinin en çok bakanı
değişen
Yani 5 bakan değiştiren bir millî eğitim
sistemi orta yerde duruyor. Yemin ederek söylüyorum, inanarak söylüyorum, bir
öğretmen olarak söylüyorum, Hükûmetinizin en büyük sorun alanı
eğitimdir. En başarısız olduğunuz alan, her konuda çok
başarısızsınız ama en başarısız, bu
Hükûmetin en eli ayağı tutulamayan, başarısız
olduğu, teslim aldığından çok çok daha kötü noktalara
getirdiği bir alan bana say deseniz, söyle deseniz, AKPnin eğitim
politikalarını söylerim.
FATMA NUR SERTER (İstanbul)
Aynen.
ENGİN ALTAY (Devamla) Ama bilin
ki bu politikalar, sizin çocuklarınızın ve
torunlarınızın geleceğini de etkileyecek, belirleyecek
politikalardır. Siz burada bu külüstür, kötü, köhne politikalara seyirci
kalarak, göz yumarak aslında kendi çocuklarınızın ve
torunlarınızın geleceğiyle de
oynadığınızın ve onların geleceğini
kararttığınızın, onların gelecekteki
kişiliklerini sosyal yanlarını törpülediğinizin de
farkında değilsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla) Türk
milletine, topluma birçok zarar veriyorsunuz ama en büyük zararı kendi
çocuklarınıza veriyorsunuz, haberiniz olsun.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Sayın Başkan, sayın hatip konuşması
sırasında grubumuz adına konuşan milletvekilinin bölgesel yönetimlerden
bahsederek ülkeyi bölme niyeti olduğunu ifade etti. Bir sataşma oldu
grubumuza, ona cevap vereceğiz.
Van Milletvekili Özdal Bey
konuşacak.
BAŞKAN Sataşma nedeniyle iki dakika söz
veriyorum.
Buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Van Milletvekili
Özdal Üçerin, Sinop Milletvekili Engin Altayın BDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşma sırasında BDP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
ÖZDAL ÜÇER (Van) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri ve Genel Kurulun boş koltukları; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Bölücülük fobisinden kaynaklı, biliyor musunuz ki
Türkiyede okullarda sağlıklı bölme öğretilemiyor. Hep
çarpma, darbetme noktasında genelde çocuklar test edilir -2 kere 2, 4 kere
5, 3 kere 6 test edilir- ama ilköğretim düzeyi 8inci sınıftan
ortaöğretimde 12nci sınıfa kadar öğrencilerin büyük bir
çoğunluğuna bir yalın bölme işlemi sorun, çoğu bilmez
ya da 5in yarısı kaçtır? diye sorduğunuzda
öğrencilerin çoğu pratik cevap veremez. Neden?
Sağlıklı bilimsel eğitim yapılamadığı
için. Bilimsel eğitim yapılabilmesinin temel kriterleri vardır.
Bunun için kişinin mesajı alabilecek nitelikte bir doygunluğa
ulaşması lazım. Siz, eğer ki bir kişinin dilini
bilmiyorsanız kendi dilinde selamlaşmayı bile
gerçekleştiremezsiniz. Matematiği iyi öğrenebilmek, felsefeyi
iyi öğrenebilmek, coğrafyayı iyi öğrenebilmek dile
bağlıdır. Maalesef ki sayın hocamın belirttiği
istatistikler doğru değildir, bütün dünya dillerinde öyledir.
Üniversite düzeyinde, okul düzeyinde gramatik soruların çoğunda
cevapların çoğu yüzde 100 olmaz. İngilizleri İngiliz
diliyle ilgili bir sınav yapın, çoğu 60ı, 70i
geçmeyebilir; Türkler de böyle olabilir, Kürtler de böyle olabilir ama bu
durum, Kürtlerin ya da dünyada Türklerin dışında farklı
dilleri konuşan insanların kendi dillerinde eğitim görme
hakkını engelleyemez. En temel insan haklarından biridir ana
dilinde eğitim hakkı. Resim dersini, müzik dersini, felsefeyi,
Kürtçeyi, Arapçayı, hepsini Kürtçeden doğru öğrenme hakkına
sahiptir.
Artık biz, hiçbir çocuğun Türk
varlığına armağan edilmesini istemiyoruz, başta Kürt
çocukları olmak üzere en çok armağana ihtiyacı olan dünya
çocuklarına armağan vermek istiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) Ana dilde
eğitim hakkı haktır, kimseye armağan edilemez. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın
Başkan, söz alınırken bölgesel parlamentoyla ilgili
söylediğime atıfta bulunularak alındı, ona cevap verilmedi.
Yani, bir önceki hatibin söylediklerini repeat yaptı, bu cevap
olmadı yani.
BAŞKAN Sayın Altay, ben
buraya çıkan hatiplerin ne konuşacağını öğretecek
değilim.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Sayın Başkan, söz hakkı verirseniz o konuyla ilgili de
açıklık getirebiliriz.
BAŞKAN Hayır, sataşma
nedeniyle söz verdim.
MÜLKİYE BİRTANE (Kars)
Cevap verelim Sayın Başkan.
BAŞKAN - O zaman baştan siz
talep edecektiniz Sayın Birtane.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- BDP Grubunun,
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmının 507nci sırasında yer alan (10/538) açık
bir hak ihlali olan ana dilde eğitim yasağının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması açılmasına dair önergesinin
görüşmelerinin, Genel Kurulun 16 Mayıs 2013 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
BAŞKAN Barış ve
Demokrasi Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Fikri Işık. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve
Demokrasi Partisi grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Bu
Meclisi bu vesileyle saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu
akşam Regaip Kandilini idrak edeceğiz. Öncelikle Regaip Kandilinin
bütün ülkemize, milletimize ve İslam âlemine hayırlar getirmesini
temenni ediyorum. İnsanlığın en çok ihtiyaç duyduğu
barışa, huzura ve kardeşliğe vesile olmasını
Cenab-ı Allahtan niyaz ediyorum.
Bir başka nokta da: Geçen hafta
yaşadığımız Reyhanlıdaki o kalleşçe
saldırıyı telin ediyorum. O kalleşçe saldırıda
hayatını kaybeden bütün kardeşlerimize Cenab-ı Allahtan
rahmet diliyorum, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum ve
bütün halkımıza hem başsağlığı hem de büyük
geçmiş olsun diliyorum.
Değerli arkadaşlarım,
eğitim bütün toplumların en önemli ve en öncelikli gündemlerinden bir
tanesidir. Bizim Anayasamızda da ifadesini bulduğu gibi, hiç kimse
eğitim hakkından yoksun bırakılamaz ve eğitimin
herkese ve mümkün olan en ileri ölçüde ücretsiz olması esastır. Bu
eğitim kavramını tartışırken biz ne Türk
çocuğu ne Kürt çocuğu ne Laz çocuğu ne Acem çocuğu ne Arap
çocuğu diye tartışmıyoruz. Bütün Türkiye Cumhuriyetinin
eşit vatandaşlarının çocuklarının en iyi, en
kaliteli, en eşitlikçi
MÜLKİYE BİRTANE (Kars) En
bilimsel
FİKRİ IŞIK (Devamla)
eğitim alması, devletin en önemli ve öncelikli görevlerinden bir
tanesidir. Bu, bizim de bugüne kadar -AK PARTİ iktidarlarından önceki
iktidarlara da belki biraz sonra kısaca değineceğim- belki
üzerinde en çok durduğumuz konulardan bir tanesidir.
Değerli
arkadaşlarım, sadece cumhuriyetle de başlatmamak lazım.
Aslında, tarihin her döneminde eğitim toplumların önemli
gündemlerinden biri oldu ama özellikle son dönemde, Osmanlının
Batı karşısında gerilemeye başlamasından
itibaren, eğitimde ciddi bir arayış içerisine girildi ve o
arayışlar sonunda, 1862 yılında eğitimde yeni bir
sisteme geçiş oldu. O günden bugüne kadar, bütün iktidarlar daha iyi bir
eğitim için gayret gösterdi, çaba harcadı. Burada, cennetmekân
Abdülhamid Hanı özellikle anmak lazım. Türkiyenin modern bir
eğitim sistemine geçişi noktasında çok büyük gayretler gösterdi.
Cumhuriyetimizin kuruluşuyla birlikte, cumhuriyetimizin en önemli
ideallerinden bir tanesi herkes için eğitim oldu. Bununla ilgili büyük
fedakârlıklar yapıldı, büyük çalışmalar
yapıldı, büyük gayret gösterildi. Ondan sonra gelen tüm iktidarlar
eğitimde daha iyi bir şeyler yapmanın gayretinde oldu.
Bu noktada hiçbir iktidarı
Eğitime kayıtsız kaldı, duyarsız kaldı. gibi
bir eleştiriye tabi tutma hakkımız yok. Bu eleştiriler
aynı şekilde AK PARTİ için de geçerli. Biraz önce Engin Altay arkadaşım
bir şey söyledi: AK PARTİde işte en başarılı
Hayır. AK PARTİ eğitim noktasında çok önemli işler
yaptı, çok ciddi adımlar attı, çok önemli reformlar yaptı
ama Yeterli midir? derseniz
Eğer yeterli görürsek
durağanlaşırız, daha iyisini yapmak bizim görevimiz.
Burada, bu yüce çatı altında
belki vurgulamamız gereken en önemli nokta, ana dilde eğitimden daha
önemli bir nokta şu: Eğitimin demokratikleştirilmesi.
Değerli milletvekilleri,
bakın, bu yüce çatı altında, müsaade ederseniz, size bazı
rakamları sunayım ve eğitimin demokratikleşmesinin önemi
üzerinde birkaç cümle edeyim, lütfen, sizin de bu noktayı düşünmenizi
istirham edeyim:
Şu anda Türkiyede eğitimle
ilgili 4 tane önemli mevzuat var, 5inciyi yeni çıkardık. 1inci
mevzuat 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu.
Çıkış tarihi, yürürlüğe giriş tarihi 1961 yani 60
ihtilalinden hemen sonra.
Yürürlükteki 2nci önemli kanun, 1739
sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu. Yürürlüğe giriş
tarihi 1973. Çok büyük oranda 71 muhtırasından sonra
hazırlandı. Profesör İlhan Tekeli Hocanın dediği gibi
daha sonra sivil iktidar döneminde çıktı ama önemli ölçüde
hazırlığı muhtıra dönemi sonrasında
oluşturulan teknokrat hükûmeti zamanında yapıldı.
E, bugün hepimizin muzdarip olduğu
ve değişmesi noktasında ciddi gayret gösterdiğimiz bir
önemli yasa YÖK Yasası, 2547 sayılı YÖK Yasası.
Çıktığı tarih, yürürlüğe girdiği tarih 1981.
Hatta öyle bir garabet var ki YÖK Yasası alındı Anayasaya aynen
derç edildi, 82 Anayasasına dercedildi.
En son, zorunlu eğitimin sekiz yıla
çıkarılması 28 Şubat postmodern darbesinden hemen sonra
yapıldı.
Şimdi, bizim aslında tartışmamız
gereken konu sadece ana dil, şu bu değil; asıl
tartışmamız gereken konu, demokratik bir anlayışla
yepyeni bir eğitim kanunu, eğitim mevzuatını
oluşturmak olmalı.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) On yıl oldu yahu, on
yıl! Bir on yıl daha mı bekleyeceğiz?
FİKRİ IŞIK (Devamla) Bu noktada,
değerli arkadaşlarım, bakın, şu Meclisimizin dilini,
ne olur, biraz daha birbirimizi anlama, birbirimizi dinleme, birbirimize
karşı biraz daha empati yapma üzerine kuralım.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) 4+4+4 komisyonunda
gördük!
FİKRİ IŞIK (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, lütfen, bakın, ben, somut
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) 4+4+4 komisyonunda
gördük, kürsüde dediğiniz gibi değilsiniz siz!
FİKRİ IŞIK (Devamla) Efendim?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) 4+4+4 komisyonundaki
saldırıları yapanların başında siz
vardınız.
FİKRİ IŞIK (Devamla) Şimdi, bakın,
şöyle söyleyeyim: 4+4+4 komisyonunda olanlar milletin gözü önünde oldu.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Kesinlikle, biz de
içindeydik.
FİKRİ IŞIK (Devamla) Eğer, bir
partinin genel başkanı, bütün milletvekillerine mesaj atar da Yurt
dışında dahi olsanız derhâl tüm işinizi gücünüzü
bırakın
AYTUN ÇIRAY (İzmir) İşimiz gücümüz
Meclis! Allah Allah yahu!
FİKRİ IŞIK (Devamla)
130 küsur
milletvekiliyle beraber Millî Eğitim Komisyonunda hazır bulununuz.
derse
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Ne var bunda?
FİKRİ IŞIK (Devamla) Bunun ne
olduğu konusunu ben milletimizin takdirine bırakıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Ne var, bunun neresi
suç?
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Ne var bunda?
FİKRİ IŞIK (Devamla) Değerli
arkadaşlar, ilk defa eğitimde, bakın
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Mesaj atıp Suriyeye mi
gitseydik?
FİKRİ IŞIK (Devamla) Niye rahatsız
olduğunuzu anlamadım, niye rahatsız olduğunuzu
anlamadım.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Hayır, mesaj atıp
Suriyeye mi gitseydik!
FİKRİ IŞIK (Devamla) İlk defa
eğitimde sivil irade önemli bir değişiklik yaptı.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Size yakında mesaj
gelecek Suriyeye gidin.diye.
FİKRİ IŞIK (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, lütfen
4+4+4 çok ciddi bir çalışmanın sonucunda
yüce Meclisin oylarıyla kanunlaştı.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Özgürlüklerin yok
edildiği bir yasa tasarısı. Meclise bir darbeydi o yasa.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Suriye benim millî davam
değil, Suriye Türk milletinin davası değildir, Suriye AKPnin
davasıdır.
FİKRİ IŞIK (Devamla) Verilen kabul
oyuyla verilen ret oyu arasındaki farklara da bakarsanız yüce
Meclisin de, halkımızın da bu noktada 4+4+4ün ne kadar
arkasında olduğunu görürsünüz.
Sadece, burada, birkaç noktanın özellikle
altını çizmek istiyorum. Değerli arkadaşlar, dünyada
tartışılan iki temel kavram var. Bunlardan bir tanesi, ana dilin
öğrenilmesi ve öğretilmesi. Bu, Türkiye Cumhuriyeti
açısından da son derece hassas bir şeydir. Biz AK PARTİ
olarak
Türkiye Cumhuriyeti ana dilin öğrenilmesinde ve
öğretilmesinde hiçbir engel bırakmamalı, her türlü engeli
ortadan kaldırmalıdır. Bunun, ana dilin öğrenilmesi ve
öğretilmesinde, ana dilin öğrenilmesi ve öğretilmesinde
değerli arkadaşlar, Türkiye, bir dönem çok ciddi sorunlar
yaşadı mı? Yaşadı. Bu ülkede bir dönem Kürtçe resmen
yasaklandı. Rahmetli Özal yasağı kaldırdı. Kürtçeyle
ilgili Ben çocuğuma Kürtçe öğretmek istiyorum. diyen
vatandaşlarımızın bu imkânı yoktu ama özellikle
Türkiyenin demokratikleşme süreciyle birlikte, özellikle AK PARTİ
iktidarında biz, buradaki o ret, inkâr ve asimilasyon politikalarının
tamamını ortadan kaldırdık, ana dilin öğretilmesiyle
ilgili kursların açılmasına müsaade ettik. Biraz önce Şuay
Bey özellikle ifade etti. Daha sonra, herkesin, özellikle Kürtçe yayının
önündeki tüm engelleri kaldırdık, özel televizyon ve radyo
kurmanın önündeki engelleri kaldırdık. Daha sonra,
üniversitelerde Kürtçenin öğrenildiği ve öğretildiği
bölümler ve kürsüler kurduk. En son
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Siz
kaldırmadınız, 57nci Hükûmet dönemindekiAnayasa
değişikliğinde kalktı. Her konuda yalan söylüyorsunuz!
FİKRİ IŞIK (Devamla)
Ya Sayın Vekilim, Sayın Vekilim, yakışıyor mu?
Yakışıyor mu?
AYTUN ÇIRAY (İzmir) 57nci
Hükûmet döneminde Anayasa değişikliği yapıldı.
FİKRİ IŞIK (Devamla)
Her noktada, değerli arkadaşlar, özellikle seçmeli Kürtçe dersiyle
yavrularımızın eğitim sistemi içerisinde ana dillerini en
iyi şekilde öğrenmelerine yönelik bir adım attık.
Süremin sonuna geldim. Değerli
arkadaşlarım, bu ana dilde eğitim konusu dünyada çok
tartışmalı bir konu, ciddi tartışılan bir konu.
Şu konjonktürde böyle bir tartışmanın, o konunun en güzel
şekilde anlaşılmasından ziyade, sembollerin üzerinden bir
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FİKRİ IŞIK (Devamla) -
çatışmanın yolunu açacağı gerekçesiyle, biz, BDP
Grubu önerisinin aleyhinde olduğumuzu ifade ediyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN Sayın Tarhan,
buyurun.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara)
Sayın Başkanım, sayın hatip, Genel
Başkanımız, Grup Başkanımız üzerinden grubumuza
sataşmıştır, çok açık ve net.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Ne dedim de sataştım?
BAŞKAN Buyurun Sayın
Tarhan, iki dakika söz veriyorum.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara)
Grubumuz adına Aykut Erdoğdu konuşacaklar.
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- İstanbul
Milletvekili Aykut Erdoğdunun, Kocaeli Milletvekili Fikri
Işıkın BDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşma sırasında CHP Grup Başkanına ve CHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce hatip, Genel Başkanımızın
veya grubumuzun attığı bir mesajı suçmuş gibi
göstermeye çalışarak grubumuza sataşmıştır.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Yani attığınızı kabul ediyorsunuz.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) 4+4+4 yasası
gibi önemli bir yasada bütün milletvekillerinin Komisyonda hazır
bulunması özlenen ve aranan bir şeydir. Bunu suç olarak göstermeye
çalışmanız, sizin yasama zihniyetinizden kaynaklanıyor.
4+4+4 yasasında on yıldır arayıp
bulamadığınız darbeyi yaptınız. Orada, fiilen,
Meclis İçtüzüğündeki muhalefet milletvekillerinin bütün haklarını
yediniz. Mecliste fiilî darbe yaptınız, konuşma
haklarımız elimizden alındı. Salona giremedik değerli
arkadaşlar. Bunun adı darbedir, bunun adı Meclise yapılan
bir darbedir ve 4+4+4 yasasıyla birlikte Türkiye'de laik eğitim
sisteminin temeline dinamit koyulmuştur. 4+4+4 yasası budur.
AKP milletvekillerince biz salona
girerken Roma ordusunun savunma taktikleriyle bir hilal biçimine
alındığımızı gördük, orada
yaşadıklarımızı biliyoruz. Bu, bir demokrasi
ayıbıdır değerli arkadaşlar.
Diğer meseleye gelince, sürekli
Kürt meselesi üzerinden partimizi yıpratmaya çalışanlar şunu
bilsinler ki 1950 yılından beri bu ülkeyi sağ iktidarlar
yönetmiştir. 1950 yılından beri olanları hepimiz biliyoruz,
partimizin tarihî duruşunu biliyoruz.
Biz, ülkemizin birliğini,
beraberliğini ve kardeşliğini korumak için elimizden gelen bütün
çabaları gösteriyoruz.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum, hoşça kalın. (CHP sıralarından
alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın Aydın.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Efendim,
hatip On yıldır yapamadığınız darbeyi
yaptınız. diye böyle bir ifadeyle ithamda bulundu. Cevap vermek
istiyorum.
BAŞKAN Sayın Aydın,
sataşma nedeniyle iki dakika... (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Lütfen, yeni bir sataşmaya
mahal vermeyelim, Sayın Aydın.
3.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının, İstanbul Milletvekili Aykut
Erdoğdunun sataşma nedeniyle yaptığı konuşma
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütün kamuoyu da bütün
millet de biliyor ki bugüne kadar darbelerle yüzleşen, darbeleri tersine
çeviren ve bir daha bu ülkede darbeden bahsedilmeyecek bütün düzenlemeler bu AK
PARTİ döneminde yapılmıştır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Evet, 4+4+4te gördük!
AHMET AYDIN (Devamla) - Biz, o gün,
özellikle, 2010 referandumunda da, burada da Anayasa
değişikliğini getirdiğimizde,bu Anayasa
değişikliği yapıldığı zaman darbeciler yargılanacak dediğimizde
de gene Halkı aldatıyorsunuz. diyen sizdiniz.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Ahmet Bey, yargılandı mı darbeciler?
AHMET AYDIN (Devamla) - Peki,
halkı aldatan biz mi olduk, siz mi oldunuz?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Yargılandı mı Kenan Evren, onu söyleyin siz.
ŞUAY ALPAY (Elâzığ)
Yargılanıyor tabii.
AHMET AYDIN (Devamla) - Biz mi olduk siz mi
oldunuz?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Kenan Evrenin ifadesini alabildiniz mi, onu söyleyin siz.
AHMET AYDIN (Devamla) - Kenan Evren
yargılanıyor mu? Yargılanıyor.
TURGAY DEVELİ (Adana9 Sizin
yaptığınız darbe de yargılanacak.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Ya
bırakın Allah aşkına! Kimi aldatıyorsunuz ya!
AHMET AYDIN (Devamla) - Bugün, burada
ilk defa bu Meclis çatısı altında Darbeleri Araştırma
Komisyonu kuruldu.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
- Nasıl yargılanıyor?
İfadesini alamadınız. Yargılanırsa isimleri verir. 80
ihtilalindeki iş birlikçilerin ismini verir diye korkuyorsunuz.
AHMET
AYDIN (Devamla) - Bugün, bu ülkede
bugüne kadar yapılan bütün darbeler yargılanabiliyor ve
dolayısıyla bu millet
Sizler,
özellikle alkışlanması gereken bir noktada kalkıp bizi
darbecilikle suçlayamazsınız.
VELİ AĞBABA (Malatya) Kenan
Evren sizinle gurur duyuyor!
AHMET AYDIN (Devamla) - Bugüne kadar
darbelere karşı yaptığımız tüm girişimlerde
de darbe yanlısı gibi sizler davrandınız ve size
rağmen biz bunu yaptık, size rağmen biz yaptık.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Hayatımız boyunca darbe yanlısı olmadık.
AHMET AYDIN (Devamla) - Bugün,
Ergenekon, Balyoz davası varsa ve Silivriyi yol edense yine sizlersiniz,
sizlersiniz.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Silivride hukuksuzluk var. Her hukuksuzluğun
karşısındayız.
AHMET AYDIN (Devamla) - Yine sizlersiniz.
Değerli arkadaşlar, o gün
4+4+4le ilgili bu milletin
değerlerine ilişkin bir yasa görüşülürken selobantları atan
sizsiniz, burada kürsüleri işgal eden, darbe yapmaya çalışan ama
beceremeyen gene sizsiniz. Kusura bakmayın.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Sizin İç Tüzük teşebbüsünüz darbeydi, biz meşru müdafaa
hakkı kullandık.
AHMET AYDIN (Devamla) - Türkiyede
bundan sonra darbe yapılamayacaktır. CHP zihniyeti, tek parti
zihniyeti artık bundan sonra asla ve asla iktidara gelemeyecektir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) O
tek parti bu vatanı kurtarmıştır. Bugün olduğun o
kürsüde tek parti sayesinde konuşuyorsun.
AHMET AYDIN (Devamla) - Siz böyle
yaptığınız müddetçe AK PARTİ iktidar olmaya devam edecektir
diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) O
insanların aziz hatırasına hakaret edemezsiniz!
BAŞKAN Teşekkür ederim.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara)
Sayın Başkan
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) O
mücadeleyi hep beraber yaptık.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Hep beraber yaptık ama o tek partide o zaman hepimiz vardık. Her gün
tek partiye hakaret ediyorsunuz.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen bir sakin olalım. Sayın Tarhan
konuşacak.
Buyurun Sayın Tarhan.
ÖZDAL ÜÇER (Van) Sayın
Başkan
BAŞKAN Bir saniye Sayın
Milletvekilim. Bir oturun lütfen, kimse kaçmıyor, size de vereceğiz,
şu meseleyi çözelim ondan sonra.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) Sayın
Başkanım, hatip Cumhuriyet Halk Partisini darbeci olarak
nitelendirmiştir. Açık bir sataşma. Grubumuz adına Aytun
Çıray konuşacak.
BAŞKAN Sataşma nedeniyle,
iki dakika
Sayın Çıray, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) O
karanfil de ne?
4.- İzmir
Milletvekili Aytun Çırayın, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının sataşma nedeniyle yaptığı konuşma
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Önce bu
karanfili sorduğunuz için söyleyeyim: Bu karanfil Suriye
savaşına karşı çıktığımı göstermek
için takılmıştır çünkü Suriye savaşı Türkiye'nin
millî davası değildir ve o savaşa karşıyız
arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, siz
darbelerden mi söz ediyorsunuz? Bakın, ben size
yaptığınız hem de sizin oylarınızla
yaptığınız bir darbeden söz edeyim. Siz, burada,
oylarınızla Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gülün bir
daha seçilmemesini sağlayacak kanunu çıkartarak 27 Nisanın
başaramadığını başarmış darbecilersiniz.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler, CHP sıralarından
alkışlar) Tamam mı?
Sizin Başbakanınız
Kenan Evrenin yanına orduevine arka taraftan girerek Ah, Kenan
Paşa, keşke ben senin zamanında başbakan olsaydım bu
ülkeyi nasıl yönetirdik. diyen Başbakan sizin
Başbakanınız. Tamam mı?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa)
Çakma CHPli seni. Çakma CHPlisin sen!
AYTUN ÇIRAY (Devamla) - Siz darbe
görmezsiniz. Bu ülkede darbeyi kimler görür biliyor musunuz? Bu ülkede darbeyi
Kıbrısta dünyaya karşı çıkarak Türkiyenin
haklarını savunanlar darbeye maruz kalır. Bu ülkede darbe
kimlere yapılır biliyor musunuz? Afyon ekimine direnen
başbakanlara darbe yapılır. Bu ülkede darbe kimlere
yapılır biliyor musunuz? Rusyadan kredi alıp tavukçuluk
yapmaktan vazgeçip bu ülkeyi sanayileştirmek isteyen başbakanlara
darbe yapılır. Yoksa, on beş günde bir Amerikaya gidip yağ
çeken başbakanlara bu ülkede darbe olmaz.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Bütün darbelerden sonra niye hep CHP iktidar oldu?
AYTUN ÇIRAY (Devamla) - Darbeci
sizsiniz ve bu darbeyi Cumhurbaşkanına yaptınız, darbeyi
kanunla çıkardınız. (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ÖZDAL ÜÇER (Van) Sayın
Başkan bizi
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın Üçer
sırada bekliyor Sayın Aydın. İsterseniz, Sayın Üçeri
bir dinleyelim.
Evet, Sayın Üçer, buyurun.
ÖZDAL ÜÇER (Van) Üç önceki hatibin
bizim önergemizle ilgili gerçekleri yansıtmayan konuşmasıyla
ilgili Meclisi bilgilendirmek amacıyla söz talebinde bulundum.
BAŞKAN Ama siz de söylediniz, üç
hatip konuşmuş ondan sonra zaten. Ne söyleyerek gerçekleri söylemedi
Sayın Üçer?
ÖZDAL ÜÇER (Van) Bütün siyasal
engellerin kaldırıldığına dair bir söylemde bulundu.
Bunun böyle olmadığını bilgilendirmek amacıyla
BAŞKAN Hatiplerin
konuşmasına da müdahil olacak değiliz canım.
PERVİN BULDAN (Iğdır)
İki dakika Sayın Başkan.
BAŞKAN Hayır,
sataşmayla ilgili herhangi bir şey yok, söz konusu değil yani.
ÖZDAL ÜÇER (Van) Sataşma
değil, ben Meclisi bilgilendirme talebinde bulundum, bunun böyle
olmadığını
BAŞKAN Lütfen, sataşma
görmüyorum yani
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Tutanaklara geçmesi açısından Sayın Başkan.
BAŞKAN Evet, teşekkür
ediyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Karar yeter
sayısı istiyoruz.
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Buradan söyleyecek.
BAŞKAN Söylesin
söyleyeceğini.
ÖZDAL ÜÇER (Van) Söyleyeceğiz de
mikrofonu açsanız
BAŞKAN Girmediniz ki, buyurun
söyleyin, tutanaklara geçiyor Sayın Üçer söyledikleriniz.
ÖZDAL ÜÇER (Van) Mikrofonun
açılmasını istemek çok mu böyle şey
BAŞKAN Hayır, suç falan
değil, yani suç diyen olmadı ki size
Oradaki konuşan her hatip o
şekilde konuşuyor, isterseniz mikrofonunuzu da açarız yani.
Tutanaklara geçiyor, buyurun.
ÖZDAL ÜÇER (Van) Yani, bu ülkede,
Anayasa gereği, vatandaşlık bağıyla bağlı
olan herkes Türk kabul ediliyor ve 42nci maddesi gereği, ana dilin
dışında, Türkçenin dışında hiçbir dilde
eğitim hakkı tanınmıyor. Bunların hepsi yasal
engeldir. Türkiye'de demokratik bir yaşamın tesis edilebilmesi için
başta bu Anayasanın değişmesi ve eğitimle ilgili
kanunların tümünün değişmesi, çocuk hakları çerçevesinde,
eğitim hakları çerçevesinde, demokrasinin tüm toplumsal yaşam
hakları çerçevesinde düzenlenmesi gerekiyor. Sayın hatip Hükûmeti
döneminde bütün yasal engellerin kaldırıldığından
bahsediyor. Ana dilde eğitim bu ülkede yasaktır
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Üçer.
Tutanaklara geçti efendim.
Evet, Sayın Aydın, buyurun.
ÖZDAL ÜÇER (Van)
bu ülkede Kürt olan
çocuklara, Çerkez olan çocuklara Türk'üm, doğruyum. diye yemin
ettiriliyor ve onların varlığı Türk
varlığına armağan ediliyor. Bu bir faşizmdir.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Başkanım, konuşmacı ısrarla darbeci
olduğumuzu ve bizim darbe yaptığımızı ifade etti.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Sayın
Başkanım, aynı şeyi söylüyorlar ya!
Aynı şeyi siz de söylediniz
Sayın Aydın.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Suriyede
de haksız olan birtakım
BAŞKAN Ee, bu ne zamana kadar
sürecek ki Sayın Aydın, yani karşılıklı o zaman
Lütfen ya
Buyurun Sayın Aydın, iki
dakika söz veriyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya) Sayın
Başkanım, böyle bir şey olur mu ya?
BAŞKAN Buyurun, buraya buyurun
Sayın Günal
MEHMET GÜNAL (Antalya) Sayın
Başkanım, burası böyle karşılıklı şey
yeri mi? Az önce kendisi de söyledi. Akşama kadar sataşma mı
dinleyeceğiz?
BAŞKAN Buyurun yani siz de
söyleyin, buyurun.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Allah Allah!
BAŞKAN Lütfen, yani şu
tarzınıza bakın
5.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının, İzmir Milletvekili Aytun
Çırayın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
AHMET AYDIN (Adıyaman) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım. Değerli arkadaşlar, bu
ülkede, Türkiye'de artık AK PARTİyle birlikte darbeler de,
darbeciler de tarihe karışmıştır.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Aynı
şeyi söylüyor, yeni bir şey söyle!
AHMET AYDIN (Devamla)
Dolayısıyla, artık, bu ülkede CHPnin iktidar olma
şansı da kalmamıştır, çünkü her darbe sonrası
ancak iktidara gelebilmiştir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Ona halk karar verir, ona sen karar veremezsin!
AHMET AYDIN (Devamla)
Egemenliğin kayıtsız şartsız millette olduğu,
millî iradenin güçlü olduğu ve millî iradenin olmazsa olmaz olduğu bu
dönemde, artık CHPnin iktidar olma şansı yoktur.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Buna halk karar
verir, sen karar veremezsin!
AHMET AYDIN (Devamla) Gelelim Suriyeyle
ilişkilere. Değerli arkadaşlar, ya hiç olmazsa bir dış
meselede, millî bir meselede bir birliktelik sağlamanız gerekmez
miydi ya?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Ya bu kadar
yanlışta nasıl birlikte olalım?
AHMET AYDIN (Devamla) Hiçbir birliktelik
sağlamanız gerekmez mi? Bakın, Avrupayı ağlama
duvarına çevirdiniz, en son Avrupa sizi de ağlattı. Bakın,
sizi de ağlattı. Buna değinmek istemezdim.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Biz de İranda
olanlara değinmek istemiyoruz. İrana Başbakan gittiğinde
bizim de yüreğimiz sızladı.
AHMET AYDIN (Devamla) Bakın, değerli
arkadaşlar, sizin sosyalist Grup Başkanınız neler ifade
etti.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ya, olabilir, seni ne ilgilendirir
bu ya? Bu seni ne ilgilendirir Ahmet?
AHMET AYDIN (Devamla) Ben bir AK PARTİ
milletvekili olarak, bu ülkede iktidar partisi grup başkan vekili olarak
emin olun CHPnin düştüğü duruma üzüldüm.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Biz de İranda
üzüldük. Tahranda Başbakanı beklettiler ya biz de ona üzüldük Ahmet
Bey.
AHMET AYDIN (Devamla) Bu bir acziyettir, siyasi acziyettir.
Bir proje üretemezsiniz, siyaseten bir varlık gösteremezsiniz, olan her
şeyi inkâr edersiniz, bir proje getirmezsiniz, öneri getirmezsiniz. Sadece
işiniz gidip Türkiyeyi
MUHARREM IŞIK (Erzincan) Hangi projeyi kabul
etmedik?
AHMET AYDIN (Devamla)
Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanının yönetimini dışarıya suçlamak, yalan
yanlış bilgilerle Türkiyeyi küçültmek midir? Bir ana muhalefetin
görevi bu mu olmalıdır? Yazık değil mi ya?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) İktidarın
görevi mi o? 2000den 2010 yılına kadar Avrupa Birliğine
şikâyet ettiniz.
AHMET AYDIN (Devamla) Ana muhalefetin düştüğü
durumdan dolayı hakikaten üzüldüm. Bu durum yakışmıyor,
Türkiyenin ana muhalefetine yakışmıyor.
Evet, sizin bu durumunuz bizi sürekli iktidar yapabilir,
AK PARTİ için işe yarayabilir
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Ya, on
yıllık partisin be kardeşim, kökün ne senin ya?
TURGAY DEVELİ (Adana) - Senin Başbakanın
ikna odasında, ayıp ayıp!
AHMET AYDIN (Devamla)
ama bu ülke için zarardır, bu
muhalefet bu ülke için zarardır.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Bak, geleceğe
böyle ipotek koymak gerçekten kibirdir, kibirdir Ahmet Bey, kibirdir. Bu
halkın iradesine ipotek koymayın.
TURGAY DEVELİ (Adana) - Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı
ikna odasında şu anda!
AHMET AYDIN (Devamla) Lütfen değerli
arkadaşlar, biraz siyaset üretin, biraz proje geliştirin, bu ülkenin,
bu milletin beklentilerine uygun siyaset yapın, millete
sırtınızı dönmeyin, millet için çalışın
diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa)
Çalışın, çalışın.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Sayın Başkan,
Değerli Grup Başkan Vekili Cumhuriyet Halk Partisinin
dışarıda Sayın Başbakanı şikâyet
ettiğini söyleyerek doğru olmayan beyanda bulunmuştur. Bu
beyanı düzeltmek istiyorum.
BAŞKAN Evet, iki dakika söz veriyorum, buyurun
Sayın Çıray. (CHP sıralarından alkışlar)
Lütfen yeni bir sataşmaya mahal vermeyelim.
6.- İzmir
Milletvekili Aytun Çırayın, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının sataşma nedeniyle yaptığı konuşma
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Şimdi, hâlâ siz
Reyhanlı olayının farkında değilsiniz,
anlaşılıyor. Reyhanlı olayı bir Goben ve Breslav
olayıdır. Türkiyeyi savaşı sokmak için sizin
getirdiğiniz yanlış dış politikanın, stratejik
şarlatanlık politikasının ve stratejik bataklık
politikasının Türkiyeye getirdiği ve 51 cana mal olduğu
bir hadisedir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan,
ikaz edin, şarlatanlık diyemez efendim, sözlerine dikkat etsin.
BAŞKAN Ne yapayım, susturayım mı
Sayın Aydın? Yani ne yapmam gerekir, onu söyleyin de yapalım.
AYTUN ÇIRAY (Devamla) Şimdi, bir
yandan
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa)
Esadla ilgili bir şey söyle.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Başkanım, tutanaklara bakın.
VELİ AĞBABA (Malatya)
İşte demokrasi!
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Şarlatanlık ifadesini kullandı.
BAŞKAN Yani benim hatibe ne
yapmam gerekir, onu söyleyin bana.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
İfadesini düzeltmesini istiyorum.
VELİ AĞBABA (Malatya)
Demokratlara bak, demokratlara!
BAŞKAN Hatiplerin
konuşmasını ben yazıp veremem ellerine yani!
AYTUN ÇIRAY (Devamla) Değerli
darbesavarlar, size bir şey söylemek istiyorum. Bakın, size bir
yazı okuyacağım: 12 Eylül memleketin birlik ve beraberliği
için yapılan bir harekâttır. Bakın, bu yazıyı iyi
dinleyin. Felsefesi, Türkiyeyi çıkmaz sokaktan kurtarmak,
yozlaşmış demokrasiyi yeniden kurarak iktidarı en kısa
zamanda milletin temsilcilerine devretmektir. 12 Eylül felsefesinde millî irade
düşmanlığı yoktur. Bu satırların yazarı
kim? Bu satırların yazarı Nazlı Ilıcak, sizin
yandaşınız. (AK PARTİ sıralarından Hadi oradan!
sesleri, gürültüler)
YUSUF BAŞER (Yozgat) Hadi be!
AYTUN ÇIRAY (Devamla) Siz
istediğiniz yazarı hapse atıyorsunuz, istediğiniz
yazarı darbecilikle suçluyorsunuz.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa)
Kemal Ilıcak kim, Kemal Ilıcak?
AYTUN ÇIRAY (Devamla) Siz
Balbayı, kaç yıldır, neden yattığını
bilmeden tutuyorsunuz.
ŞUAY ALPAY (Elâzığ)
Referansına baksana! Yani böyle referans mı olur? Bir siyasi referans
böyle mi olur? Başka referans göster bize. Başka bir şey söyle.
AYTUN ÇIRAY (Devamla) Daha dur, bitmedi,
sabredin.
Diyor ki bir başka
yazarınız, yandaşınız: 12 Eylül kalıcı bir
rejim olarak değil, yangını söndürmeyi amaçlayan bir harekât
olarak geldi, amacına ulaştı. Ama şimdi yok. Ve 12 Eylülü
destekleyen diğer bu yazıyı yazan arkadaşınız
kim? Mehmet Barlas. Eğer onlarla beraber demokrasiyi savunuyorsanız,
sizin demokrasiniz, darbeci demokrasiniz size hayırlı olsun
arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
ŞUAY ALPAY (Elâzığ)
CHPnin tarihine bakın, yakın tarihine, uzak tarihine.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Başka sataşma nedeniyle talep
var mı? Buyurun Sayın Aydın.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Başkan, efendim, ben sataşmaya cevap vermeyeceğim.
Ancak, grupların ortak almış olduğu deklarasyona göre
Siyasi şarlatanlık gibi çok edep dışı bir ifade
kullanmıştır. Bundan dolayı özür dilemesini istiyorum,
aynen iade ediyorum. Bütün grupların aslında buna tepki göstermesi
lazım. Eleştiri olur, en ağır, en sert şekilde
eleştiriye açığız ama hakareti asla kabul etmiyoruz. Bunun
tutanaklara geçmesini istiyorum.
BAŞKAN Tutanaklara geçti
efendim.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın
Baluken.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Sayın Başkan, tartışma mevcut gündeminin
dışına doğru ilerliyor.
BAŞKAN Konu bitti efendim,
sizin
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Biz
burada ana dilde eğitimle ilgili önergeyi getirdik ama
BAŞKAN Tamam,
oylayacağız şimdi, konuştunuz, oylayacağız.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Suriyeden, Reyhanlıdan, CHPnin politikalarından AKPnin politikalarına
gitti.
Halkımız bizden, Meclisteki
siyasi partiler ana dilde eğitimle ilgili nasıl bir tavır
gösterecekler, bunu bekliyor. Dolayısıyla, bunu oylamanızı
bekliyoruz.
BAŞKAN Konuşmacılar
konuştu, hatipler o konudaki fikirlerini
2 kişi lehte, 2 kişi
de aleyhte olmak üzere fikirlerini belirttiler.
VII.- ÖNERİLER
(Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
1.- BDP Grubunun,
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmının 507nci sırasında yer alan (10/538) açık
bir hak ihlali olan ana dilde eğitim yasağının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması açılmasına dair
önergesinin görüşmelerinin, Genel Kurulun 16 Mayıs 2013 Perşembe
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Evet, Barış ve
Demokrasi Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Karar yeter
sayısı
Sayın Başkan, karar yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter
sayısı arayacağım.
KAMER GENÇ (Tunceli) Karar yeter
sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Sayın Genç,
anlamanız için nasıl söylememiz gerekir?
Arayacağımızı söyledik zaten.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sen orayı
çok taraflı yönetiyorsun.
BAŞKAN Nasıl söylememiz
gerekiyorsa yazıp gönderir misiniz oradan efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Neyse ben
seninle konuşacağım, sen merak etme. Sen karar yeter
sayısını iste.
BAŞKAN Siz yazıp gönderin,
biz sizin yazıp gönderdiğiniz gibi okuyalım buradan efendim.
Evet, karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kâtip üyeler arasında
uyuşmazlık olduğu için elektronik cihazla oylama
yapacağız.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur. Birleşime on dakika
ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.31
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati:15.41
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER :Mustafa HAMARAT (Ordu), Muhammet
Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105inci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş önerisinin
oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, öneriyi yeniden
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Kamer
Genç yok Sayın Başkanım, isteyen arkadaş yok,
kayıtlara geçsin.
BAŞKAN Elektronik cihazla oylama
yapacağım.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın Kahveci?
Sayın Atalay?
Sayın Yazıcı?
Sayın Çelik? Burada.
BÜLENT TURAN (İstanbul)
İsteyenin kendisi yok Sayın Başkan, Kamer Gençin kendisi yok.
BAŞKAN - Evet, karar yeter
sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım:
2.- MHP Grubunun, kamu
ve özel sektörün borçları ve finansmanı ile ilgili sorunların ve
çözüm önerilerinin tespiti amacıyla 16/5/2013 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 16 Mayıs 2013
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
16/05/2013
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 16/05/2013
Perşembe günü (bugün) yaptığı toplantısında
siyasi parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mehmet
Şandır
Mersin
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
16 Mayıs 2013 tarih, 13082
sayı ile TBMM Başkanlığına vermiş olduğumuz
Türkiyenin kamu ve özel sektör borcu katlanarak artmaktadır. Kamu ve
özel sektörün borçları ve finansmanı ile ilgili sorunların ve
çözüm önerilerinin tespiti amacıyla verdiğimiz Meclis
araştırma önergemizin 16/05/2013 Perşembe günü (bugün) Genel
Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket
Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Mehmet Günal, Antalya Milletvekili.
(MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Teşekkürler.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, tüm Türk-İslam âleminin
Regaip Kandilini hayırlara vesile olması temennisiyle kutluyorum.
Aynı zamanda, içinde bulunduğumuz üç ayların da
hayırlı uğurlu olmasını, milletimize ve Türk-İslam
âlemine hayırlar getirmesini temenni ediyorum.
Değerli arkadaşlar, önceki
gün, 14 Mayısta -dün gazetelere- Sayın Babacan yok diye
söyleyecektim ama kendisi de gelmiş buraya- düğmeye basarak IMFye
son borcumuzu ödedik. diye bir şov gerçekleştirmişsiniz.
Sayın Başbakan da grup toplantısında daha önce hep söylüyordu
ama salı günü tekraren bu hususlara kısa bir açıklık
getirerek yine demiş ki: IMFye borcumuzu ödedik,
sıfırladık, kapattık. Arkasından da Değerli
kardeşim, Biz milliyetçiyiz, biz şöyleyiz, biz böyleyiz. Demeyin.
Bahçeli, IMFye borçlanan kim? Siz neyi ödediniz, IMFye neyi ödediniz? diyor.
Şimdi, ben, size, öncelikle bu
işin aslı, esası nedir
Yanlış olduğunu defalarca
söyledim, Sayın danışmanları gözden geçirin. dedim,
Sayın Babacana da ilgili bakanlara da bire bir
konuşmalarımızda, komisyonda, Genel Kurulda söyledim. Ya, burada
doğru olan bir tek şey var, o da IMFye borcumuzun 14 Mayıs
itibarıyla bitmesi. Peki, geri tarafı ne kadar doğru, onlara
beraberce bakalım.
Şimdi, siz iktidara ne zaman
geldiniz? 2002nin Kasım ayında. 2003 yılında alınan
borç
Yani kullanımları söylüyorum, bakın, kimin
aldığını, ödüyormuşsunuz, ona göre önce bir analizini
yapalım. 2003 yılında 1,8; 2004 yılında 1,2 yani iki
yılda bizim yaptığımız anlaşmalardan kalan 3
milyar borç almışsınız. Sonra, hani bu övündüğünüz,
IMFye borcu sıfırladık. dediğiniz yerde, kendi
yaptığınız anlaşma, 2005 yılı Mayıs
ayı, kim iktidarda? Adalet ve Kalkınma Partisi. Ne kadar borç
almışsınız? Tam 10 milyar dolar. Yani, 2005ten
başlayarak 2008e kadar bu kullanımlar devam etmiş. Yani, sizin
şu anda ödediğiniz ve bitirdiğiniz borç 57nci Hükûmetin borcu
değil, Adalet ve Kalkınma Partisinin 2005 yılında
yaptığı 10 milyar, artı bizim
yaptığımız anlaşmadan kalan, 2003 ve 2004te
sizin kullandığınız,
Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinin kullandığı 3
milyarla beraber 13 milyar dolar kendi aldığınız borcu
ödemişsiniz, birinci gerçek bu.
Şimdi,
1947den beri IMFye üyeyiz. diye söylemiş Sayın Başbakan;
doğru, helal. 19 tane stand-by yapılmış, sonuncusu da sizin
2005 Mayısında yaptığınız. Biz geldiğimiz
zaman da IMFye borç vardı, ondan önceki hükûmet geldiği zaman da bir
öncekine borcu vardı. Dolayısıyla hiçbir hükûmetin -Türkiye
Cumhuriyeti devleti- sadece IMFye değil bütün uluslararası
kuruluşlara, kimden borç aldıysa Ödemiyorum. deme şansı
yoktur birincisi çünkü bu borç kamu borcudur, devletin borcudur, bu borç zaten
ödenecek. Nasıl ki biz önceki hükûmetinkini ödedik, Allahın izniyle
62nci Hükûmeti kurup Milliyetçi Hareket Partisi iktidar olduğu zaman
sizden kalan borçları da ödeyeceğiz. Ama borç sadece IMFye olan borç
değil değerli arkadaşlar, bakalım ne
yapmışsınız bunun dışında.
IMFye
borç bitti, güzel. Peki, diğer borçlar ne oldu? Yani kamunun borcunda
sadece oranı kullanarak Efendim, biz şu noktaya getirdik. diyerek,
orada da birtakım sihirbazlık numaralarıyla işsizlik
sigortasının varlıklarını dahi toptan borç stokundan
düşerek -sadece oranını kullanıyorsunuz- burada da milleti
yanıltıyorsunuz. Kamu borcumuz aynı şekilde artmaya devam
etmiş. Sadece iç borç değil, dış borç da aynı
şekilde artmaya devam etmiş, âdeta katlanarak gitmiş değerli
arkadaşlar. Peki, öbür tarafta, yabancı borç sadece IMFye mi?
Hayır, yabancı bankalara hem yurt içinde ihraç ettiğimiz
tahvillerden yabancıların aldığı var hem yurt
dışına ihraç ettiğimiz tahviller var. Baktığınız
zaman, yurt dışında yerleşiklerin elinde bulunan iç borcun
içerisinde de 25 milyar dolar civarında yine yurt dışında
yerleşiklerin elinde olan tahviller var. Bunu dış borcun üzerine
eklediğiniz zaman yine kamunun dış borcu da sizin rakamlarda
verdiğiniz gibi değil.
Şimdi
nereye gelmiş? Önce dış borcu söyleyelim: 65 milyardan 103
milyar dolara gelmiş. Bakın, sadece IMF'ye ödedik. dediğiniz
23,5 milyarı söylüyorsunuz ama üzerine eklemiş olduğunuz, 2
mislinden fazlaya çıkmış olan borçtan bahsetmiyorsunuz.
Öbür taraftan, iç borç
stokuna bakıyoruz, 155 milyar TLden 408 milyara çıkmış
yani 2 mislinden fazla bir artışı görüyorsunuz. Peki bu
borçları nereye kullandınız? Sadece borcun artması
değil, bir de nereye kullandığınıza bakın.
Bunun üzerine,
değerli arkadaşlar, özel sektörün borcunu
artırmışsınız yani rekor düzeyde bir artış
var, katlanarak gidiyor. Şimdi, toplam dış borç stoku 129
milyardan 337 milyar dolara çıkmış. Sizce bu önemsiz mi? Sadece
IMFnin borcunu ödedik, her şey bitti mi? Hele hele, bunun içerisinde 111
milyar doları finans kesiminin, 114 milyarı da reel kesimin yani özel
sektörün bizatihi üretim için almış olduğu borçlar.
Kısa vadelisine
baktığımız zaman daha vahim bir sonuç var. Kısa vadeli
özel sektör borcu 11 milyardan 89 milyar dolara çıkmış yani
ciddi anlamda bir kur riskiyle Türk özel sektörü karşı
karşıya.
AKP Hükûmeti ne
yapmış? Özelleştirme gelirleri var mı özelleştirdik
diye zaman zaman övündüğünüz? Var. Varlık barışı diye
ortaya koyduğunuz hedefe ulaşmasa da belli ölçülerde bir defalık
gelirler var mı? Var. Peki, bu borçlardaki, dış borçtaki 337
milyar dolara çıkış, iç borcun 408 milyar TLye
çıkması
Nereye gitti bu paralar? Yani, öyle bir hâle gelmiş ki
borçla üretimi finanse eder hâle gelmişiz.
Geçen yılın
büyüme analizine bakın; tüketim kalemine baktığınız
zaman büyümenin büyük ölçüde özel sektörün tüketimine
dayandığını, ithalatın da yine önemli bir
kısmının tüketim malı olduğunu göreceksiniz.
Peki, bu özel sektörün
borcu, devletin borcu artmış, başka ne olmuş? Aynı
zamanda, vatandaşların borçları da kanatlanmış. Ötekilere
katlanmış diyordum ama burada kanatlanıp uçan bir tablo var.
Vatandaşın borcu tam 43 kat artış göstermiş on
yıl içerisinde değerli arkadaşlar. Öyle vahim bir durum var ki 6,6 milyar
TLden hani Nereden nereye? diyorsunuz ya sürekli olarak, bunları da
bilgilerinize sunmuş olalım- 283 milyar TLye ulaşmış.
Yani, tüketicilerin bankalara tüketici kredisi ve kredi kartı borcu
6,6dan 283e çıkmış; vatandaş borç batağına
girmiş. Şimdi, bu mudur sizin övündüğünüz borç tablosu, ben
anlayamıyorum. Gerçekten de, siz bir taraftan Kamunun riskini
artırmadık. diyorsunuz ki öbür taraftan bakınca 103 milyar
dolara çıkmış; artı, demin söylediğim gibi, 25 milyar
dolara yaklaşan, yabancıların elindeki tahviller var -bunun
üzerine 168 milyar dolara varan sıcak para var; sıcak para da,
aynı zamanda, aslında, çıktığı zaman sizin bir
yükümlülüğünüz- hâlâ diyorsunuz ki Sayın Bakan -biz burada bayram
ediyoruz, düğmeye basıyoruz- Borcu sıfırladık. E,
öbür borçlar ne olacak, onları ödemeyecek miyiz?
Dolayısıyla, burada milleti aldatmaktan
vazgeçmemiz gerekiyor değerli arkadaşlar ve dönüp dönüp, ondan sonra
da Kamu bankalarına şunu yaptık, rezervleri
artırdık. diye yanıltmayalım. Kamu bankalarının
görev zararlarını da 57nci Hükûmet tasfiye etti, bankaları
operasyonel olarak, finansal olarak yeniden yapılandırdı.
Yapılması gereken bir şey varsa, sayın bakanlar ve
Sayın Başbakanın söylemesi gereken O krizden sonra Türkiyede
finansal istikrarı sağlamlaştırıcı önlemler
alınmıştır, bankalar reforme edilmiştir ama yeni
şartlarda almamız gereken yollar var. Gelin, şu yapısal
önlemleri de alalım. demektir. Biz de size, bu konuda günün
şartlarına göre alınması gereken önlemler varsa Milliyetçi
Hareket Partisi olarak her zaman üretim ekonomisine geçişi
sağlayacak, dışarıya
bağımlılığı azaltacak,
borçlarımızın bağımlılığını
azaltıp, vadesini uzatıp maliyetini düşürecek birtakım
çalışmalar yapalım diyoruz ama maalesef sanal
tartışmalarla, kısır çekişmelerle gündem böyle devam
ediyor. İnşallah bu söylediklerimizi dikkate
alırsınız, sadece IMFye borcun ödenmesiyle sorunun
bitmediğini görür, diğer borçlarımızın; özel sektörün,
kamunun ve vatandaşın borçlarının da kademeli olarak
azaltılarak sürdürülebilir düzeye getirilmesi gerektiğini kabul
edersiniz ve yapısal önlemleri alırsınız.
Biz buradan yapıcı, yol gösterici,
uzlaşmacı muhalefet anlayışı çerçevesinde,
alınacak yapısal önlemlere destek olacağımızı ama
milletin gözünün boyanmasını da doğru bulmadığımızı
söylüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi
aleyhinde söz isteyen, Ahmet Arslan, Kars Milletvekili.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AHMET ARSLAN (Kars) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben de bugün idrak ettiğimiz
Regaip Kandilinin insanımıza, ülkemize, İslam âlemine
hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın hatip IMF borç stokunun
sıfırlanmasının niye bayram hâlinde kutlandığını
ifade ettiler. Ben de dilim döndüğünce, kendi
yaşadıklarımdan örnekler vererek cevaplamaya
çalışayım. AK PARTİ iktidarı olarak, biz, hükûmeti
devraldığımızda yaklaşık 24 milyar dolar IMFye
borcumuz vardı. Doğrudur, 2005 yılında biz 10 milyar dolar
daha borç aldık. Ancak bir şeyi atlamamak lazım, borç yönetimi
demek, ödediğiniz borçtan daha az borçlanmak dolayısıyla borç
stokunuzu düşürmek yani borç çevirme oranını yüzde 100ün
altında tutmak demektir. İşte AK PARTİ iktidarları
bunu yapmıştır ve dolayısıyla 14 Mayısı bu
anlamda milat ilan etmiştir. Tabii ki sadece IMFden borçlanmıyoruz,
eurobond aracılığıyla sermaye piyasasından
borçlanıyoruz. Yine, yatırımların yapılabilmesi
adına yatırım finansmanı anlamında borçlanma
gerçekleştiriyoruz.
Genel yönetim borç stoku diye bir
ifade var. Neden var? Bütün ülkelerin kabul ettiği bir metodoloji var: Siz
o ülkelerin metodolojisiyle hareket etmelisiniz ki bütçeleriniz,
borçlanmanız, gelişmeniz, büyümeniz diğerleriyle
kıyaslanabilir olsun çünkü herhangi bir akademisyen veya herhangi bir
yatırımcı ya da uluslararası herhangi bir istatistik kurumu
sadece bir kesimin borcunu alarak buradan hareketle sizin ülkenizin
borçlanmasını veya borçlanabilirlik durumunu tespit etmez, genel
yönetim borç stokundan hareketle sizin ülkenizin durumunu ortaya koyar.
İşte, biz iktidarı devraldığımızda kamu borç
stokunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 74tü. Bugün, kamu
borç stokunun 2012 sonu itibarıyla gayrisafi yurt içi hasılaya
oranı yüzde 36,1dir, yarı yarıya neredeyse.
Dolayısıyla, tek başına kıyaslama yapmak doğru
değil dedim. Avrupa Birliğinin 25 ülkesinin ortalaması yüzde
85tir değerli milletvekilleri.
IMFye borçlanmak demek ne demektir
diğerlerinden farklı olarak, onu da size arz edeyim. IMFye
borçlanmak demek, IMFnin istediği şartlara boyun eğmek,
onların şartlarını kabul etmek, onların
gönderdiği bakanın ekonominizi yönetmesine izin vermeniz demek, yine,
o gün için, birilerine ya da bankalara bu paraları aktarmak demek. Hangi
bankalara? Şahısların bankalarına ya da kamu zararı
adı altında kamu bankalarını
borçlandırdığınız borçlara aktarılması
demek. Hâlbuki, AK PARTİ hükûmetleri ne yapmış? Arada belki
borçlanmış ancak IMFnin bu boyunduruğundan kurtulmuş; tam
tersine, IMFde söz sahibi hâline gelmiş ve çok daha önemlisi, ülkenin
refahı için, insanının refahı için, yatırım
yapmak için, ülkenin büyümesi ve kalkınması için bu paraları
kullanmış, kullanmaya devam etmiş.
Yine, özel sektör borçları
özellikle gündeme getiriliyor. Değerli milletvekilleri, özel sektörün
borçlanabilmesi ülkenizin kredibilitesiyle, ülkenizin geleceğine
güvenilmesiyle doğrudan ilişkilidir. Eğer, kredi temin edenler,
finans kuruluşları sizin ülkenizin geleceğine, sizin ülkenizin
finans sisteminin sağlıklı olmasına, özel sektörünüzün güçlülüğüne
güvenirse onları destekler, bu kadar para verir.
Yine, kamu borcunun uzun vadede
artması, reel faizin artması, ekonomik olarak küçülme, bütçe
dengelerinin bozulması veya disiplinsizlik, özellikle Efendim, kamu borç
yükü artıyor. ya da Toplam borç yükü artıyor, ülke kötüye gidiyor.
şeklinde yorumlanabilir. Hâlbuki, AK PARTİ dönemlerinde ne
olmuş? Reel faiz düşmüş, hatta negatife dönmüş; büyüme
hızı yüzde 4 olmuş -potansiyeli yüzde 4 ile yüzde 5- reel
faizler -zaten
söylemiştim- sıfır, hatta belki negatif; faiz
dışı fazla veriyoruz. Hiçbir dönemde olmayan bütçe disiplini
şu an söz konusu. İşte bunlar olduğunda, kamu borcunun uzun
vadede artması değil; tam tersine, Türkiye Cumhuriyeti için AK
PARTİ dönemlerinde azalması demek.
Yine, gerekçeye baktığımda,
yap-işlet-devret projelerinden dolayı bir borçlanmadan bahsediliyor.
Yap-işlet-devretlerdeki borçlanma koşullu yükümlülük olup borç
stokunda gözükmez. Nedeni de şudur: Eğer ülkenizin geleceğine
birileri güveniyorsa gelir, yatırım yapar; ister sosyal sorumluluk
kapsamında ister katma değer oluşturmak adına o proje
hayata geçer dört sene, beş sene sonra ve o katma değer oluşur.
O sosyal sorumluluk çerçevesinde siz insanınıza hizmet verirsiniz, yirmi
yıl boyunca da gelir getirdiği gibi onun finansmanının geri
dönüşü sağlanmış olur.
Tüketici kredileri
Tabii, şuna bakmak lazım:
Kişi başı millî gelir kaç idi, bugün kaç? İnsanlar
eğer 3,5-4 misli gelire sahipse, eğer geleceğine güveniyorsa,
ülkesinin geleceğine güveniyorsa tabii ki tüketici kredisi de çeker,
borçlanır da. Niye? Büyüyen bir ekonomiye sahibiz, genç bir nüfusa sahibiz
-demografik yapı- buna göre, yatırım ihtiyacı var, tüketim
ihtiyacı böyle şekilleniyor; velhasılıkelam geleceğe
güven var. Hâl böyle olunca hanehalkı yükümlülüğü oranı
dediğimiz rakam avro bölgesi ülkelerinde yaklaşık yüzde 65;
Türkiyede, doğrudur, geçmişe göre yükselmiştir, yüzde 20ye
gelmiştir ancak avro bölgesiyle kıyasladığınızda
üçte 1in de altında ve özellikle baştan söylediğim gibi,
insanların geleceğine olan güveninden kaynaklı, hanehalkı
yükümlülüğü artmak durumundadır, artacaktır; başka türlü
büyüyemezsiniz, başka türlü insanınız geleceğe güvenle
bakamaz.
Geçmişten birkaç örnek vereyim:
Kamu yatırımları, geçmişte yatırım
programlarına konuluyordu, ancak ödenek olmadığı için on
beş yıl, yirmi yıl süren yatırımlar oluyordu. Ne
oluyordu? Benim, geldiğim kurumda olduğu gibi, denize taş
atıyordunuz ödenek olmadığı için, üstüne yeni taş
koyamadığınız için attığınız
taşın da yarısı gidiyordu, ertesi sene tekrar, tekrar,
tekrar aynı yatırımı yapmak durumunda kalıyordunuz.
Hâlbuki bugün öyle mi? Bugün en büyük projeler bile üç buçuk dört yılda,
dört buçuk yılda bitiyor.
Yine, bir örnek vereyim: Benim
geldiğim genel müdürlük, yatırımcı bir genel müdürlüktür
değerli milletvekilleri. O dönemde yatırımcı genel müdürlük
bir buçuk yıl hiçbir yatırım yapmadığı için genel
müdürü yılın bürokratı seçilmiştir, âdeta varlık
sebebini inkâr etmiştir. İşte öyle kurumlardan bugün
yaşadığımız kurumlara geldik. Bugün yüzlerce
yatırım yapan kurumlara geldik. Nasıl geldik? Siz, kamu borç
yönetiminizle, bütçe disiplininizle hareket ederseniz böyle gelirsiniz.
Yine, bir örnek daha vereyim:
Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu Projesi bölgemiz için önemli, ülkemiz için önemli.
Bu proje, o dönemde ihale edilmek istenmiş ancak finansmanı
sağlanamadığı için ihalesi iptal edilmiş. Hâlbuki
şimdi öyle değil. Şimdi, inşaat devam ediyor ve özellikle
kendi bütçemizle devam ediyor, dışarıdan borç bularak da
değil. Hâl böyle olunca Türkiyenin her yerinde yatırımlar
yapılıyor, Türkiye her yerde büyüyor, gelişiyor,
kalkınıyor, insanının refahını düşünen
iktidarlar durumuna düşüyoruz ve hâl böyle olunca Karsta kara
yolları birçok yerde bölünmüş
yol hâline geliyor, sıcak asfalt hâline geliyor. Karsta havaalanı
terminali yapılıyor. 50 milyon Türk liralık bir
yatırım yapılıyor. 200 bin liralık bir terminal, 2
milyon yolcu/yıl kapasitesine geliyor.
Hâl böyle olunca Karsta ve ilçelerinin
hepsinde hastaneler yapılıyor, yeni hastaneler yapılıyor.
Hâl böyle olunca Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu Projesine, siz, sadece bir projeye
Türkiye Cumhuriyeti hükûmetleri olarak 1 milyar lira para alabiliyorsunuz ve
demir yollarını tekrar bu ülkenin âdeta politikası hâline
getiriyorsunuz. Havacılıkta insanımızı uçuruyorsunuz. Hâl
böyle olunca kara yollarında 6 bin kilometre bölünmüş yolu 22-23 bin
kilometreye getiriyorsunuz. İşte borçlanma bu, disiplin bu.
Ben emeği geçen herkese
teşekkür ediyorum, sizlere saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Günal.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Sayın
Başkan, Sayın Arslan konuşması sırasında benim
konuşmama cevaben, 57nci Hükûmet döneminde bankalardan birilerine para
aktardığımızı, dövizlerin verildiğini
söylemiştir, gerçeğe aykırı. Kısa bir açıklamayla
düzeltmek istiyorum.
BAŞKAN Düzeltme diye bir
şeyimiz yok Sayın Günal.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Yok, yani
sataşmıştır diyorum. Kısa bir açıklama
yapayım.
BAŞKAN Yerinizden mi, kürsüden mi
Sayın Günal?
MEHMET GÜNAL (Antalya) Müsaade
ederseniz
BAŞKAN Sataşma nedeniyle
iki dakika söz veriyorum.
Buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
7.- Antalya
Milletvekili Mehmet Günalın, Kars Milletvekili Ahmet Arslanın MHP
grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında
Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Arslan arada dedi ki,
dikkatle dinledim: Hangi bankalara, neler aktarıldı, dövizler
satıldı
Ben kısaca şunu söylemek istiyorum: İçinde
bulunduğunuz Adalet ve Kalkınma Partisi Sayın Salih Kapusuzun
Başkanlığında 2003 yılında bir
araştırma komisyonu kurmuş ve bütün bu meseleleri
incelemiştir. Eğer takip edip bulmadıysanız bunun siyasi
sorumluluğu ve hukuki sorumluluğu sizlere aittir. Milliyetçi Hareket
Partisinin ortağı olduğu 57nci Hükûmet; tam tersine, kamu
bankalarının geçmişten bugüne biriken görev
zararlarını tasfiye etmiş, bir daha görev zararları
verilmemesi için hukuki düzenleme yapmış, Merkez Bankasının
da kamu bankalarına ve hazineye verdiği avanslarla ilgili hukuki
düzenleme yapmıştır Sayın Arslan. Ek bilgi olarak aktarmak
istedim. O bankaların hangi bankalar olduğu da o araştırma
komisyonunda yazıyor. 1inci sırada olan bir yabancı bankaydı.
Tespit yapıldı, isterseniz fotokopileri bende var. Bütün alanlarda
1.130 küsur sayfalık bir araştırma komisyonu raporu var,
Meclisin kütüphanesinden alabilirsiniz. Siz onların üzerine
gitmediğiniz gibi, onları yapmadığınız gibi,
gelir gelmez, bir ay sonra Adalet ve Kalkınma Partisi Maliye
Bakanlığının ilk icraatlarından birisi, 20
Aralıkta Gelirler Genel Müdürünün yazısıyla o suçlamış
olduğunuz bankanın 3 milyar dolara yaklaştığı
söylenen borçlarını bir muktezayla silmiş oldunuz. Milliyetçi
Hareket Partisinin sorumlu olduğu alanlarda daha sonra da
araştırmalar yapıldı, soruşturmalar yapıldı.
Olsaydı zaten siz şimdiye kadar bunları bulurdunuz. Dediğim
gibi, isterseniz, o araştırma komisyonu raporunda hem
bankacılıkla ilgili hem Merkez Bankasıyla ilgili yapılan
bütün işlemlerle ilgili uzunca soruşturmalar var. Buradan tekraren
belirtmek istedim. Eğer öyle bir şey ararsanız, sadece
iktidarınız döneminde Sabah ve ATV alışverişinde
verilen krediye bakarsanız
Hiçbir gerekçesi, güvencesi olmadan, isme
dayanarak yani bir ipotek dahi alınmadan nasıl kredi
verildiğinin bu dönemde daha canlı örneklerini gördük diyor,
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
VII.- ÖNERİLER
(Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
2.- MHP Grubunun, kamu
ve özel sektörün borçları ve finansmanı ile ilgili sorunların ve
çözüm önerilerinin tespiti amacıyla 16/5/2013 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 16 Mayıs 2013
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Milliyetçi Hareket
Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Rahmi Aşkın Türeli,
İzmir Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi
Hareket Partisinin grup önerisi üzerine Cumhuriyet Halk Partisinin
görüşlerini belirtmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben konuşmaya başlamadan,
öncelikle, Hatay Reyhanlıdaki patlamalarda hayatını kaybeden
insanlarımıza Allahtan rahmet, yakınlarına
başsağlığı diliyorum ve hastanelerde yaralı olan
vatandaşlarımıza da acil şifalar diliyorum. Bu konunun, bu
durumun da aslında Hükûmetin dış politikasını yeniden
gözden geçirmesi için bir vesile olmasını diliyorum. Çünkü ben de
Reyhanlıya giden heyetteydim ve Reyhanlıda
yaşadıklarımız anlatılabilecek gibi şeyler
değildi. Bu açıdan, bir an önce sorumluların, gerçek
sorumluların yakalanmasına ihtiyaç vardır diyorum.
Şimdi, buraya, ülkemizin IMFye
olan borçlarını ve aynı zamanda da Türkiyenin dış
borç stokunu konuşmak üzere gelmiş bulunuyorum.
Şimdi, tabii, değerli
milletvekilleri, borç bir neden değildir, bir sonuçtur, ülkede uygulanan
ekonomik ve sosyal politikaların ortaya çıkardığı bir
sonuçtur. Borcu iç borç ve dış borç olarak iki kapsamda inceleriz.
Tabii, bunların ortaya çıkış nedenleri, dinamikleri ve
ekonomide yarattığı etkiler birbirinden farklıdır.
İç borçlar sonuçta ekonomi içindeki insanlara olan borçlardır.
Ekonomi içindeki fiyat hadleri, faiz oranları bu borçların
hızlı bir biçimde değişmesine, azalmasına ya da
artmasına neden olabilir. Ama dış borçlar öyle değildir, çok
daha köklüdür, temel nedenleri vardır ve esas itibarıyla da bir
ülkenin yabancı ülkelerle olan alışverişlerini yani onlara
sattıkları mal ve hizmetlerle onlardan aldıkları mal ve
hizmetler arasındaki farka yani cari işlemler açığına
direkt olarak atıf yapar. Eğer bir ülke açık veriyorsa o zaman
ne olur? Onun dış borç stoku hızlı bir biçimde artar.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, Türkiye ekonomisinin temel problemi şudur: Türkiye
ekonomisinde üçüz açık vardır. Yani şu demektir bu: Hem kamu
sektörü açık vermektedir hem özel sektör açık vermektedir hem de
ekonomi dış açık yani cari işlemler açığı
vermektedir. Bunun sonucunda da ekonomi içinde borcu olmayan hiçbir ekonomik
aktörün kalmadığını görmekteyiz.
Şimdi, tabii, Hükûmet IMF
borçlarının azalmasıyla, en sonunda
sıfırlanmasıyla övünüyor. Gerçekten de iki gün öncesi
itibarıyla IMFye olan borçlar bitmiş durumda. Şimdi, tabii,
IMFye olan borçlar, Türkiyenin toplam dış borcunun küçük bir
kısmını oluşturmaktadır.
Bakın, 2002 yılı
rakamlarıyla isterseniz vereyim: 2002 yılında Türkiyenin IMFye
olan borcu 23,5 milyar dolardır ama aynı dönemde Türkiyenin toplam
dış borç stoku 130 milyar dolardır. Yani IMF borcunun payı
sadece yüzde 18dir. Ama onun sonucunda, bugün itibarıyla
geldiğimizde, IMF borcu bitmiştir ama Türkiyenin dış borcu
130 milyar dolardan 337 milyar dolara çıkmıştır.
Şimdi, bakın, değerli
arkadaşlar, AKP olarak, Hükûmet olarak sıklıkla
yaptığınız bir kıyaslama var. Türkiyenin 1923ten
2002ye kadar olan dönemiyle kendi döneminizi, on yılı, kıyaslıyorsunuz.
Ben de burada bir kıyaslama yapayım, vatandaşlarımız,
izleyicilerimiz de bunu öğrensinler: Türkiye Cumhuriyetinde 1923ten 2002
yılına kadar yapılan toplam dış borç 130 milyar
dolardır ve bu dış borcun içinde, Türkiye Cumhuriyetinin, yeni
kurulan Türkiye Cumhuriyetinin Osmanlı İmparatorluğundan devraldığı
borçlar vardır ve Türkiye Cumhuriyeti 1954 yılına kadar bu
borçları ödemiştir. Onun dışında, kurulan kamu
iktisadi teşebbüsleri vardır, Etibanklar vardır, Sümerbanklar
vardır, şeker fabrikaları vardır, Demiryolları
vardır, aklınıza gelen bütün KİTler, 50ye yakın kamu
iktisadi teşebbüsü bu dönemde kurulmuştur ve toplam yapılan
dış borç 130 milyar dolardır. Peki, AKP döneminde, on
yıllık dönemde ne olmuştur? O borç, 130 milyar dolar olan borç,
on yılda 207 milyar dolar artmış ve 337 milyar dolara çıkmıştır
ve bu, aynı dönemde 38 milyar dolarlık özelleştirme
yapılmasına rağmen olmuştur. Yani, Türkiye Cumhuriyetinin
seksen yılda yaptığı, bütün o kamu iktisadi teşebbüslerini,
yatırımları, hepsini sattınız özelleştirdiniz;
ona rağmen, Türkiye Cumhuriyetinin borcunu 2,5 kat katladınız.
Şimdi, bunun neresi doğru bir performanstır, neresi
başarılıdır bunu anlamakta açıkçası ciddi biçimde
zorluk çekiyoruz.
Diğer taraftan, 337 milyar dolar
borcun üçte 2si özel sektör borcudur. Özel sektörü de ikiye ayırdığımızda
finansal kuruluşlar ve reel kuruluşlar diye, yüzde 50den
fazlasını özel sektör borcunun içinde reel sektörün
oluşturduğunu görüyoruz. Bu, AKP hükûmetlerinin
uyguladığı ekonomik politikaların doğrudan bir
sonucudur. Dışarıdan gelen sıcak paraya, kısa vadeli
sermeye hareketlerine dayalı bir büyüme modelinin Türkiyeyi
getirdiği noktadır; bunun sonucunda, Türkiye ekonomisinde cari
işlemler açığı hızlı bir biçimde
artmıştır.
Bakın, bir rakam daha vereyim:
2002 yılında cari işlemler açığı 0,6 milyar
dolardır yani 1 milyar doların altındadır ama hepimiz çok
iyi biliyoruz ki bu rakam 2011 yılında 75 milyar dolara
çıkmıştır. İşte 2012 yılı, tabii bir
daralma dönemi olduğu için, büyüme hızının
yavaşladığı bir dönem olduğu için 47 milyar dolarda
kalmıştır. Aslında tabii rakamlar daha fazlaydı ama
biliyorsunuz turizm istatistiklerinde değişiklik yapıldı
değerli arkadaşlar, ona
dayalı olarak 2 milyar dolara yakın cari işlemler
açığımız azaldı. Diğer taraftan, bu
borçların içinde kısa vadeli dış borçların payı
ciddi bir büyüklük arz etmektedir, yaklaşık üçte 1ini kısa
vadeli dış borçlar oluşturmaktadır.
Şimdi bakın, gene Hükûmetin
sıklıkla övündüğü bir konu var, Merkez Bankası döviz
rezervleriyle, altın dâhil rezervlerle övünülüyor. İşte Biz
geldiğimizde Merkez Bankası rezervleri şuydu, biz aldık
onu, şuradan şuraya çektik. İyi de, değerli
arkadaşlar, bu bir varlıktır. Bir kere, bu, sonuçta sizin
paranız değil, bir yerden, dışarıdan gelen bir
paradır, bunun maliyeti vardır, maliyetsiz bir para değildir.
Bir kere bunu öncelikle bilelim.
İkinci konu da şudur: Bu bir
varlıksa buna yükümlülüklerle beraber bakmak gerekir, tek başına
bir şey ifade etmez. Nedir oradaki yükümlülük? Merkez Bankası
rezervlerinin, altın dâhil rezervlerin kısa vadeli dış
borçları karşılama oranına bakacaksınız. Yani
ekonomide kısa vadeli dış borç derken bir yıldan az
vadesi olan borçları kastediyoruz, buna baktığınızda
Türkiye ekonomisinde, altın dâhil, Merkez Bankası rezervlerinin
kısa vadeli dış borçları karşılama oranı
yüzde 100lerin altındadır. Yani bir taraftan cari işlemler
açığı veriyorsunuz, diğer taraftan da borçlar var ödemeniz
gereken, sonuçta ödeyeceksiniz onları, belki yeniden borç
alacaksınız ama o borçları çevirmek zorundasınız.
Böyle bir yapının içinde o zaman Merkez Bankası rezervleriyle
övünmek diye bir şey söz konusu olamaz.
Biraz önce Sayın Arslan
konuştu. Ben aslında girmeyi düşünmüyordum kamu
yatırımlarına. Kendisine teşekkür ediyorum. Kamu
yatırımları, işte, bizim dönemimizde, AKP döneminde
artmıştır. dedi. Ben bir rakam vereyim değerli
arkadaşlar: Kamu sabit sermaye yatırımlarının millî
gelir içindeki payı 2002 yılında yüzde 4,9du, 2011
yılında yüzde 4,1e düşmüştür. 2012 yılı
rakamları henüz gerçekleşmedi ama onun da yüzde 4,2, yüzde 4,3ler
civarında olacağını tahmin ediyoruz. Bu açıdan
baktığımızda, kamu yatırımlarında ciddi bir
azalma vardır.
Diğer taraftan -gene ben
girmeyecektim, teşekkür ediyorum kendisine- yap-işlet-devretle esas
ifadesini bulan kamu-özel ortaklık modeline girdi. Gerçekten de bu model
çok ciddi koşullu yükümlülükler yaratmaktadır. Büyük projelere, çok
büyük projelere -ulaştırma, enerji, şimdi, en son eğitim ve
sağlık da bu kapsama alınmıştır- hazine garanti
vermektedir değerli milletvekilleri. Ve o süreler içinde, işletme süreleri
içinde ya da kiralama süreleri içinde herhangi bir nedenle işletici o borcu
ödeyemediği zaman bu borçlar hazine tarafından devralınmaktadır.
Bunun adı koşullu yükümlülüktür; eğer bu koşullar
gerçekleşirse, işte, o zaman bunlar da Türkiye ekonomisinin borç
hanesine yazılacaktır. Böyle bir anlayış, böyle bir
şey söz konusu olabilir mi? Neden böyle bir riske atıyorsunuz Türkiye
Cumhuriyetini?
Bakın, iktisatta maliye
yazınında bir kuşaklar arası bütçeleme
yaklaşımı vardır. Bütçe yaparken bütçenin yalnızca
bugünkü sonuçlarını, kısa vadeli sonuçlarını
düşünmezsiniz. Onların orta, uzun vadede ne getireceğini,
gelecek kuşaklara neleri bırakacağını, bir yük getirip
getirmediğini de hesaplamak zorundasınız ama ne yazık ki
böyle bir anlayıştan Hükûmet son derece uzaktır. O yüzden IMF
borçları azalıyor. ifadeleri hiçbir şekilde Türkiye'nin toplam
dış borç stoku açısından bakıldığında
Türkiye'nin kırılganlığını azaltan bir nokta
değildir, buna işaret etmemektedir, tam tersine Türkiye'nin
kırılganlıkları artmaktadır.
Bu nedenlerle MHPnin grup önerisi
lehine oy vereceğimizi belirtiyorum.
Yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi
aleyhinde söz isteyen Mustafa Gökhan
Gülşen, Kastamonu Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA GÖKHAN GÜLŞEN (Kastamonu)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisi aleyhine söz aldım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle bu gece idrak edeceğimiz
Regaip Kandilinin milletimize ve İslam âlemine hayırlar getirmesini,
hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Değerli arkadaşlar, benden
önce söz alan Kars Milletvekilimiz Ahmet Arslan hem borç stokuyla ilgili hem
ekonominin gidişiyle ilgili bilgiler verdi ama sonrasında
yapılan açıklamalarda farklı, çelişkili ifadeler
kullanıldı. Ben rakamlarla ve örneklerle bunu izah etmeye
çalışacağım.
Mutlaka, hemfikir olduğumuz konu,
borç stokunun dünya ekonomisini tehdit ettiği, ülkelerin ekonomilerini
tehdit ettiği konusunda hemfikiriz ancak Türkiye borç stokunun Türkiye
ekonomisini tehdit ettiği konusunda veya borç stokumuzda, daha
doğrusu borç yükümüzde kötüye bir gidiş olduğu konusunda
hemfikir değiliz. 2002 yılında Türkiye'nin borç yükü yani
gayrisafi yurt içi hasılamızın borcumuza oranı yüzde 74ler
oranındaydı. Bugün ise 2012 yılı sonu itibarıyla Türkiyenin
borç yükü yüzde 36 düzeyinde. Tabii ki bu kamu borç yükü. Borcun
miktarının yanında vadesinin de çok önemli olduğunu
düşünüyoruz, bunu herkes biliyor, ekonomiden anlayan herkes bunu ifade
ediyor. 2002 yılında kamunun ortalama nakit borçlanma vadesi 9,4 ay
idi, 2012 yılı sonu itibarıyla kamunun ortalama nakit borçlanma
vadesi 61 aya kadar çıkmıştır.
Yine, bizden önce, benden önce söz alan
Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilimiz
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Bir de şunu bir açıklarsanız, kısa vadeli borçların
döviz rezervine oranını söylerseniz iyi olur.
MUSTAFA GÖKHAN GÜLŞEN (Devamla) -
Onu da anlatacağım.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Eczacılara
da anlat!
MUSTAFA GÖKHAN GÜLŞEN (Devamla)
Eczacı anlıyor, anlıyor; soruyoruz, öğreniyoruz Haydar Bey.
Benden önce söz alan değerli
milletvekilimiz, dış borcumuzun hazinede bulunan paramızla
karşılanmadığını ve kısa vadeli
borçların çevrilemediği söyledi. Oysa, net dış borcumuz
geçtiğimiz yıl itibarıyla sıfırlanmış, bu
yılsa 26 milyar dolar artıya geçmiş durumdayız.
Özel sektör borçlarından
bahsedildi. Özel sektör borçları 2002 yılında 43 milyar dolar
düzeyindeydi, bugün 226 milyar dolara kadar arttığı ifade edildi
ama aynı dönemde ihracatımızda da çok ciddi bir artış
oldu, 36 milyar dolarlık ihracatımız 153 milyar dolar seviyesine
kadar çıktı. Ayrıca, hatırlarsak 2002
yıllarını, Türkiyenin 1 milyar dolar için IMF
kapılarında beklediği, şartlar sürülen yılları
hatırlarsak özel sektörümüzün 226 milyar dolar borç verilecek kadar
güvenilir hâle gelmesi Türkiyenin itibarının nerelere geldiğini
çok daha güzel ifade etmekte ve göstermektedir.
Kredi kartı borçları, daha
doğrusu tüketici borçlarının arttığıyla ilgili
yine değerli milletvekillerimizin ifadeleri ve iddiaları oldu. Toplam
tüketici kredisinin gayrisafi yurt içi hasılaya oranı Türkiye
Cumhuriyeti devletinde yüzde 20ler düzeyindedir. Bu oran Avrupa Birliği
ülkeleri içinde en iyi orandır. Ayrıca kredilerin geri dönüş
yüzdesi yüzde 97 seviyelerindedir.
Anlattığım bu
sebeplerle, Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisine
katılmadığımızı ifade ediyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisini
oylarınıza sunacağım
III. - YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) -
Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Yoklama talebi var,
yerine getireceğim.
Sayın Tarhan, Sayın
Çıray, Sayın Aygün, Sayın Serindağ, Sayın Türeli,
Sayın Sarı, Sayın Özgümüş, Sayın Köktürk, Sayın
Güler, Sayın Serter, Sayın Öner, Sayın Işık,
Sayın Kurt, Sayın Şeker, Sayın Develi, Sayın Öztürk,
Sayın Aldan, Sayın Şafak, Sayın Akar ve Sayın
Erdoğdu.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.26
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati:16.35
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER : Mustafa HAMARAT (Ordu), Muhammet
Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
III. - YOKLAMA
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş önerisinin oylanmasından önce yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
yeniden elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama
için iki dakika süre veriyorum, yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, yapılan ikinci yoklamada da toplantı yeter
sayısı olmadığı için, alınan karar gereğince,
özel gündeme alınan (11/27) esas numaralı Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan hakkında bir gensoru açılmasına ilişkin önerge
ile (9/2) esas numaralı Başbakan Yardımcısı Beşir
Atalay hakkında bir Meclis soruşturması açılmasına
ilişkin önergenin görüşmelerini yapmak için 20 Mayıs 2013
Pazartesi günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 16.40
(X) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(xx) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(xxx) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(xx) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.