20 Mayıs 2013
Pazartesi
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
14.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP
ÜYELER : Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Mustafa HAMARAT (Ordu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 106ncı Birleşimini açıyorum.
III. Y O K L A M
A
BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce iki sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, 19 Mayıs
Atatürkü Anma Gençlik ve Spor Bayramı nedeniyle söz isteyen Ankara
Milletvekili Levent Göke aittir. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın milletvekilleri, lütfen sessiz olalım, sayın
milletvekilimizi daha iyi duyabiliriz.
Buyurunuz efendim.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, 19 Mayıs Atatürkü Anma, Gençlik ve Spor Bayramına ilişkin gündem dışı konuşması ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıçın cevabı
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, dün, 19 Mayıs 1919da
başlayan büyük yolculuğun 94üncü yıl dönümünü kutladık. 19
Mayıs 1919 Atatürkü Anma Gençlik ve Spor Bayramı etkinliklerinde
bütün yurttaşlarımız tüm Türkiyede Mustafa Kemal Atatürke olan
minnettarlığını bir kez daha ifade etti.
Bayramımızın adı Atatürkü Anma Gençlik ve Spor
Bayramı ama gerçekten Atatürkü anlayabiliyor ve onun adını
layık olacak şekilde anabiliyor muyuz değerli
arkadaşlarım?
19 Mayıs 1919 bağımsız ve modern
Türkiye'nin bir kuruluş tarihidir. 19 Mayıs, aynı zamanda
Atatürkün Benim doğum tarihim 19 Mayıs 1919dur. dediği bir
tarihtir. 19 Mayıs, bütün tarihsel gelişmelere açılan, onlara
öncülük eden büyük bir dönüşümün ve değişimin bir
adıdır. 19 Mayıs olmasa kurtuluş olmazdı. 19
Mayıs olmasa kuruluş olmazdı. 19 Mayıs olmasa işgale
karşı başkaldırı mümkün olmazdı. 19 Mayıs
olmasa Meclis olmazdı, sizler burada olamazdınız. 19 Mayıs
olmasa 29 Ekim olmazdı, cumhuriyet olmazdı, çok partili demokrasi
olmazdı. 19 Mayıs olmasa laiklik olmazdı. 19 Mayıs olmasa
tam bağımsızlık söz konusu olmazdı. 19 Mayıs
olmasa Yurtta sulh, cihanda sulh. diyemezdik.
Değerli milletvekilleri, bugün dünden bugüne gelen
gelişim içerisinde Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarını
bir kez daha minnetle anıyoruz. Ama kimilerimiz coşkuyla anarken
kimilerimiz de Atatürkün adını silmek için olağanüstü bir
uğraş veriyor.
Türkiyemizin kurulduğu andan itibaren Mustafa Kemal
önderliğinde kurulan Türkiyede sanayi kuruluşlarını, tüm
Türkiyenin gelir kaynaklarını satan bir iktidarla karşı
karşıyayız. Atatürk Orman Çiftliğini -Atatürkün bize miras
bıraktığı Orman Çiftliğini- talan eden bir iktidarla
karşı karşıyayız. Atatürkün mirasını
çiğneyerek Atatürke karşı büyük bir
saygısızlığı gerçekleştiren iktidarla
karşı karşıyayız. Atatürkün adını her
yerden silmek isteyen bir iktidarla karşı karşıyayız.
Yurtta sulh, cihanda sulh ilkesinin yanında, bütün dış
ülkelerde, dış komşularımızla olan ilişkilerini
artık sorunlara dönüştürmüş, onlara silah ihraç eden ve
onların iç işlerine müdahale eden bir iktidarla karşı
karşıyayız.
Değerli milletvekilleri, 19 Mayıs tarihi
Türkiyenin aydınlanma tarihidir. Bu tarihin içerisinde modern demokrasi
vardır, laiklik vardır, halk egemenliği vardır.
Mustafa Kemal ve arkadaşları ümmet olan bir
toplumdan yurttaş yaratmışlardır. Şimdi
geldiğimiz noktada yurttaşı tekrar ümmet hâline getirmeye
çalışan bir iktidarla karşı karşıyayız.
Sizlerin Atatürkü anlamasını beklemiyoruz ama Atatürkün
yaptığı bütün ilkelere saygı göstermenizi beklemek tüm
Türkiye olarak hepimizin beklentisidir. Atatürk adından niçin
korkuyorsunuz, onu niçin silmeye kalkıyorsunuz?
Dün yürüyüş yapan topluluklar arasında bir tek
iktidar mensubunu dahi göremedik. Yerköyde yapılan bir kutlamada kaymakam
mikrofonun sesinin cızırtı yapması üzerine Benden bu kadar.
Siz ne biliyorsanız, yapın. diyecek kadar cüretkâr olmuştur.
Atatürkün
adını taşıyan, Türkiye Cumhuriyeti devletinin
adını taşıyan bütün insanlarımıza
karşı, Atatürke karşı saldırılar her yerde
artıyor.
Millî Eğitim
Bakanlığının görüş ve önerilerinden, Atatürk
milliyetçiliği ilkesi etrafında gençleri yetiştirmeyi bir bir
çıkartıyorsunuz. Atatürk adı müfredatlardan çıkıyor.
Böylesine bir
dönemde 19 Mayısı kutluyoruz. Böylesi bir dönemde Atatürkün
adını silmek isteyen tüm zihniyetlere karşı Türk
gençliği ve Türk ulusu kararlı bir şekilde ayakta mutlaka
olacaktır. Atatürkün adını dünya silememiştir,
iktidarın silmesi söz konusu bile değildir.
Mustafa Kemal
Atatürk ve arkadaşlarını bir kez daha minnetle anıyor,
hepsini saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Gök.
Gündem
dışı ikinci söz, aynı konuda söz isteyen İzmir
Milletvekili Oktay Vurala aittir.
Buyurunuz
Sayın Vural. (MHP sıralarından alkışlar)
2.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, 19 Mayıs Atatürkü Anma, Gençlik ve Spor Bayramına ilişkin gündem dışı konuşması ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıçın cevabı
OKTAY VURAL
(İzmir) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; 19 Mayıs Atatürkü Anma,
Gençlik ve Spor Bayramı münasebetiyle gündem dışı söz
almış bulunmaktayım. Hepinize saygılarımı arz
ediyorum.
Evet, bundan tam doksan
dört yıl önce Gazi Mustafa Kemal Atatürkün 19 Mayıs 1919 tarihinde
Samsuna çıkması ve Millî Mücadele ateşini yakmasının
bir yıl dönümünü yaşıyoruz.
19 Mayıs,
aslında bir millî ruhun şahlanışı, millî
uyanışın adı olmuştur. Türk milletinin istiklaline ve
istikbaline sahip çıkmasını, millî iradeyle ve millî mücadeleyle
sahip çıkma kararının verildiği gündür 19 Mayıs.
Milletimizin tüm
onur ve asaletiyle, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürkün önderliğinde Millî
Mücadele kahramanlarıyla birlikte tarih sahnesinde bir defa daha şaha
kalkışının başlangıcıdır 19 Mayıs.
19 Mayıs,
sadece Türk millî kurtuluş hareketinin başlangıcı
değil, yeni Türk devletinin de çağdaş değerlerle milletler
ailesi içerisinde yerini almasının adıdır. Türk milletinin
bağımsızlığını ve hayat haklarını
gasp ve imha etmeye kalkışan mihraklar için 19 Mayıs, hüsran
ve mağlubiyetle bitecek sürecin ilk adımı ve ilk hareketidir. 19
Mayıs, aynı zamanda gençlik, gençlik ise gelecek demektir. Türk
genci, Türk istiklali ve Türkiye Cumhuriyetinin yılmaz bekçisi, bugün ve
yarınların tek ve en büyük güvencesi gençler için de 19
Mayısın ayrı bir anlamı bulunmaktadır. Bu nedenle her
yıl 19 Mayıslar, geleceğimiz olan gençlerin coşkusuyla ve
haklı gururuyla kutlanmaktadır.
O gün Samsundan
yola çıkan millî mücadele fikri, Amasyada milletin azim ve kararı
hâline gelmiş, Erzurumda Bir bütündür, bölünemez. şiarıyla
birleşmiş, Sivasta her türlü manda ve himayeyi reddederek Ankarada
Büyük Millet Meclisini kurmuştur.19 Mayıs, yedi düvele
karşı amansız bir
mücadele sonrası oluşturulan cumhuriyetin, bağımsızlık,
egemenlik ve özgürlük değerlerinin hayata geçirilmesine dönük ilk yeminin
edildiği gündür. Hiç şüphesiz 19 Mayıs, zulme boyun
eğmeyen, zalime diz çökmeyen, esarete ön iliklemeyen, teslimiyete prim
vermeyen, Türk milletinin ve sinesinden yetiştirdiği milliyetçi
kahramanların eseri ve emanetidir. 19 Mayıs, emperyalizmin zincirine,
zindanına ve zulmetine karşı; hakkın, hidayetin,
meşruiyetin, ahlakın, inancın ve mübarek bir direncin en
kalıcı ve en kesif cevabıdır. Hiçbir zaman tutsak
yaşamamış, bağımlı ve güdümlü hâlde
bulunmamış Türk milleti, kendi kaderine bizzat kendisi sahip
çıkarak destansı bir itiraz ve doğruluşla yedi düvelin
karşısına dikilmiştir. Ne hazindir ki bu hayranlık
verici mücadele ruhunu sorgulamaya, silikleştirmeye, sulandırmaya
çalışanlar doksan dört yıl önceki işgalci heveslerle
aynı kareye düştüklerini göremeyecek kadar gerçeklerden
kopmuşlardır. Millî bayramları kutlama konusunda sudan bahaneler
üretmenin yanı sıra, yapay nitelikli zorluk ve engel çıkaranlar,
en başta Türk milletinin tarihî miraslarını önemsiz ve
sıradan görecek kadar da ölçüyü kaçırdıklarını iyi
bilmelidirler. Her zaman köleliği reddeden, âcizliği ve
baskıyı kabullenmeyen aziz milletimizin 19 Mayısın derin
manasına ve mesajına sahip çıkarak fitneyi ve bölünmeyi
kılavuz olarak seçenlere fırsat tanımayacağına
inanıyorum. Doksan dört yıl önceki tehdit ve tehlikelerin bir
benzerine şahit olduğumuz
bugünlerde Türk gençliğinin de duyarlı, hassas, uyanık ve
sorumlu hareket edeceğine itimadımız ve ümidimiz tamdır.
Bu düşüncelerle, Mustafa Kemal Atatürkün
cumhuriyeti emanet ettiği gençlerin ve Türk milletinin 19 Mayıs
Atatürkü Anma Gençlik ve Spor Bayramını kutluyor, başta Gazi
Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, Millî Mücadele Döneminin tüm
kahramanlarına ve aziz şehitlerimize Cenab-ı Allahtan rahmet
diliyor, hepsini minnet ve şükranla yâd ediyorum. Allah onlardan razı
olsun, mekânları cennet olsun.
Saygılarımla. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Vural.
Hükûmet adına Gençlik ve Spor Bakanı Suat
Kılıç.
Buyurunuz Sayın Kılıç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun)
Sayın Başkan, çok saygıdeğer milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Atatürkü Anma Gençlik ve Spor Bayramımız
kutlu olsun. Bayram pazar günüydü ama etkileri bugün de, yarın da,
önümüzdeki günlerde de devam edecek. Bir hafta öncesinden andık Atatürkü
Anma Gençlik ve Spor Bayramını, Gençlik Haftası boyunca
kutlamalarımıza devam ettik. İnşallah, bu şuur, bu
coşku, bu heyecan dalga dalga Türkiyenin her tarafında önümüzdeki günlerde
de etkisini hissettirmeye devam edecek.
Öncelikle, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çok
değerli üyelerine Atatürkü Anma Gençlik ve Spor Bayramına
gösterdikleri alakadan ve gündem dışı söz alarak milletimizin
Gençlik ve Spor Bayramını tebrik ettiklerinden dolayı yürekten
teşekkür ediyorum.
Çok saygıdeğer milletvekilleri, bayram birlik
vesilesidir; bayram, birliğimizi teyit etme vesilesidir; bayram, bir olma,
birlik olma ve birlikte hareket etme vesilesidir. Anadolunun erenlerinden
Hacı Bektaş Velinin buyurduğu gibi bayramlar bir olmak, iri
olmak, diri olmak vesilesidir. Bayram coşkusu, birlikte kutlandıkça
günden güne artacaktır. Bayram heyecanı, birlikte hareket
edilebildikçe, bayramı bayram yapan değerleri birlikte telaffuz edip
birlikte yaşatabildiğimiz müddetçe günden güne artmaya, dalga dalga
yayılmaya devam edecektir.
En sonda söylenmesi gereken sözü ben aslında
sözlerin en başında ifade edeyim: Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu
Gazi Mustafa Kemal Atatürkü, onun gençliğimize armağan ettiği
Atatürkü Anma Gençlik ve Spor Bayramından ayrı düşünebilmek
mümkün değildir. Atatürksüz bir millî bayram tahayyül etmek, tasavvur
etmek, dizayn etmek ve gerçekleştirmek mümkün değildir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Bir şeyi daha ifade etmek isterim: Cumhuriyetimizin
kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürkü Türkiye Cumhuriyetinden, Türkiye
Cumhuriyetini de Gazi Mustafa Kemal Atatürkten ayrı düşünebilmek,
ayrı değerlendirmek, ayırabilmek mümkün değildir. Bu yönde
bir çabanın, iktidarıyla muhalefetiyle, Parlamentoda temsil
edileniyle edilemeyeniyle, herhangi bir siyasi camia tarafından
yaşatılacağına zaten ihtimal vermiyorum. Bu toplum, bu
coğrafya her türlü fitne fesat tohumunu çürüttüğü gibi, Atatürkle
Türkiye Cumhuriyeti arasına, Atatürkle Türk milleti arasına ekilmek
istenen fitne fesat tohumlarını, ayrılık
tohumlarını da çürütmeye muvaffak olacaktır.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) İnşallah,
inşallah!
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Bu
coğrafya bugün her zaman olduğundan çok daha fazla birliğe
muhtaçtır, beraberliğe muhtaçtır, dayanışmaya muhtaçtır,
kol kola girmeye muhtaçtır. Hayata baktığımız pencere
hangi pencere olursa olsun, siyasetimizi dizayn eden felsefi görüş,
ideolojik yaklaşım ne olursa olsun bayram günlerinin millî coşku
ve heyecanı söz konusu olduğunda hepimizin aynı türküyü söyleyebilmesi
lazım. Zira, vatan bir, devlet bir, millet bir, bayrak bir olduğuna
göre, bunun ötesinde bir duyguyu düşünmek, tahayyül etmek, tasavvur etmek
söz konusu bile değildir.
Muhalefetin eleştirisi var, bayram
kutlamalarının formatı değiştiğinden dolayı
ama bir yandan da öz eleştiri yapmak lazım, bayramın bugünkü
kutlama biçimine yoğunlaşmak lazım. Dün biz gençlerimizle
beraberdik. On binlerce üniversiteli ve liseli gencimizle birlikte
Anıtkabire çıktık, Atatürkün manevi huzurunda saygı
duruşumuzu gerçekleştirdik, sonra o gençlerimizle birlikte bayram
kutlamalarına devam ettik. Türkiyenin dört bir yanında bayram
kutlamaları farklı bir coşku ve heyecana tanıklık
etti. Seksen bir ilimizde, istisnasız tamamında ay
yıldızlı al bayraklarımızla on binlerce genç
sokaklarda, meydanlarda, okullarda, salonlarda, alışveriş
merkezlerinde, sportif etkinliklerde bayramın heyecanını
milletimizin iliklerine kadar hissetmesini sağladılar. Gerçekten
ortaya çok büyük bir enerji çıktı. Bu enerjilerin toplamında iyi
bir sinerjiye ulaştığımız kanaatindeyim. Eskiden
bayram kutlamalarında resmî geçitler olurdu, adına geçit resmi
dediğimiz, kamu araçları geçerdi. Tankın olmadığı
yerde, top arabasının olmadığı yerde belediyelerin
yeni alınan çöp kamyonları, yeni alınan zabıta
arabaları, sağlık teşkilatına yeni dâhil olan
ambülansların geçidi ile bir bayram kutlamasının Türk milletinin
heyecanına, arzusuna, arayışına uygun bir bayram
olduğunu biz doğrusu bugüne kadar düşünemedik.
Çok değerli milletvekilleri, bayramı sembolik düzeye
indirgememek lazım; bayramı sembollerden almak,
yaşatılması gereken sembolleriyle birlikte telaffuz edilmesi
gereken fikirlerle donatmak lazımdır. 19 Mayıs 1919da ne oldu?
19 Mayıs 1919da yaşanan tarihî hadise yaşanmasaydı bugün
ne olurduk, nerede olurduk, ne şekilde olurduk? Eğer biz gençlerimize
bunları konuşturamayacaksak, bunları
tartıştıramayacaksak, bunların toplumsal zeminde ve
özellikle genç kitlelerde anlaşılmasını sağlayamayacaksak
bayram bugün olur, yarın olur ama öbür gün tartışmaya açık
olur. Bu toplumun manevi değerlerinin yok edilmesine fırsat vermemek
lazım. Ben bu duyarlılığı başka zeminlerde,
başka zamanlarda da topyekûn ortaya koymamız gerektiğine
inananlardanım. Yakın zamanda Çanakkale Harbinde Seyit
Onbaşı var mıydı, yok muydu? tartışması
yapıldı bu ülkede. Bir insan bedeniyle 200 küsur kiloluk top
mermisini kaldırıp onu topun namlusuna sürmek mümkün müdür değil
midir? tartışması yapıldı bu ülkede. O günlerde de bu
tepkiyi beraberce ortaya koymamız lazımdı. Biz tepkimizi koyduk,
reaksiyonumuzu gösterdik. Bu topraklar Seyit Onbaşılarla vatan, bu
topraklar Ulubatlı Hasanlarla vatan. Bugün Seyit Onbaşıyı
tartıştırırsak yarın Ulubatlı Hasanı
tartışmaya açacaklar, bir başka gün Sultan Mehmet, Fatih
miydi? tartışmasını açacaklar. Bir başka gün belki,
Mustafa Kemal Atatürk Samsuna çıkmış mıydı,
çıkmamış mıydı? İstiklal Harbi hangi zeminde,
hangi boyutta cereyan etmişti? tartışmasıyla devam edecekler.
Ruh kökümüze
inmemiz lazım ruh; mana kökümüze inmemiz lazım. Mazisi olmayanın
atisi olmaz. Geçmişe inmemiz lazım. Geçmiş yüzyılı
anlamayan nesillerle gelecek yüzyılı inşa edebilmemiz,
saygıdeğer milletvekilleri, mümkün değildir. Biz, her zaman her
zeminde ifade ettik: Kökleri mazide olan atiyi temsil ediyoruz. Geçmişten
gücümüzü, geçmişten enerjimizi, kaynağımızı alarak
dallarımızı, kollarımızı, geleceğin
aydınlık Türkiyesini inşa etmek üzere gökyüzüne doğru
uzatıyoruz. Ama nesillerin bunu idrak etmesi lazım. Nesillerin Mehmet
Akif Ersoyu da unutmaması lazım, nesillerin İstiklal Marşını
unutmamak için onun Safahat eserini de unutmaması lazım. Bugün,
maalesef, elli yıl önce yetmiş beş yıl önce
konuştuğumuz Türkçeyi bu ülkede eski Türkçe olarak
adlandıranlar var;
bugün, maalesef,
Atatürkün Nutukunun Türkçesini eski Türkçe olarak adlandıranlar var.
Bugün, Safahatı anlamayan, Nutuku anlamayan nesiller, emin olun çeyrek
yüzyıl sonra bağımsızlığımızın ve
özgürlüğümüzün eşsiz dizeleri olan İstiklal Marşının
mısralarını da anlamaz hâle gelecekler. Buna göz yumamayız,
buna rıza gösteremeyiz.
Stadyumlardaki
geçit resimlerinden, stadyumlarda açılan pankart ve dövizlerden çok daha
önemli olan, 19 Mayıs ruhunu, heyecanını ve 19 Mayısın
akabinde gelişen, gerçekleşen tarihsel önemli olayları
gençlerimizle birlikte konuşmak, paylaşmak, anlamak ve
anlaşmaktır.
Çok saygıdeğer milletvekilleri, İç
Tüzükten doğan hakkımızı Hükûmet adına kullanmak
üzere burada bulunuyorum. Paylaştığım görüşler Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmetinin görüşleridir. Şunu bilmenizi isterim:
Eğer Çanakkale Harbi olmasaydı, 1915te Çanakkale geçilmez
kılınmasaydı
-kuvvetle muhtemeldir- 19 Mayıs 1919da, Bandırma Vapuru, Gazi
Mustafa Kemal ve refakatindeki 19 kişiyle birlikte Samsun Tütün İskelesine
yanaşamayacaktı. Eğer 19 Mayıs 1919da Mustafa Kemal ve
arkadaşları Samsun Tütün İskelesine çıkmış
olmasalardı, dalga dalga büyüyen heyecanla kurtuluş ve kuruluş
mücadelesi Samsundan başlamış olmasaydı -yine kuvvetle muhtemeldir ki- akabinde
Amasya, Sivas, Erzurum kongreleri yapılamayacaktı; sonrasında,
23 Nisan 1920de, Ankarada Türkiye Büyük Millet Meclisi toplanamayacaktı,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin riyasetinde ve kumandasında büyük
Kurtuluş Savaşı gerçekleşmeyecek, 30 Ağustos zaferine
erişilemeyecek, 9 Eylülde işgalci kuvvetler İzmirden Egenin
sularına süpürülemeyecekti. 19 Mayıs 1919da Gazi Mustafa Kemal
Samsuna çıkmış olmasaydı -çok büyük olasılıkla-
İzmirde ayaklar altına alınan ay yıldızlı al
bayrağımız, sonsuza kadar kalmak üzere gönderdeki yerine
çekilemeyecekti.
Değerli milletvekilleri, bu duygular, bu toplumun,
bu ülkenin, bu milletin müşterek duygularıdır. Bayramda
ayrışmak değil, bayramda birleşmek lazım; bayramda
ayrı ayrı yürümek değil, bayramda kol kola girmek lazım;
bayramda Atatürkün huzuruna ayrı ayrı çıkmak değil,
birlikte çıkmak ve manevi huzurda ruhunu, vicdanını ebediyen
istirahatgâhında huzurlu kılmak lazımdır. Biz bu
coşkuyla hareket ettik, biz bu duygularla hareket ettik. Trabzonun
horonuna Diyarbakırın halayı karıştı,
Şanlıurfanın zılgıtlarıyla Egenin zeybekleri
oyunda birleşti. Bu heyecan dün bu ülkede yaşandı, dalga dalga
yaşandı ve ben şuna inanıyorum: Karadenizden dalga dalga
heyecan Türkiye'nin kuzeyinden güneyine ulaştı, batısından
doğusuna ulaştı; dalga dalga bu heyecan sonrasında bayrak
bayrak doğudan, güneydoğudan Anadolunun kuzeyine, Egesine,
Marmarasına, Trakyasına uzandı. Bu coşku bizim
coşkumuz, bu heyecan bizim heyecanımız. 81 vilayette
yaşayan bütün gençleri bayram vesilesiyle kardeş oldukları
gerçeğinde birleştirmek lazım. Bu bayram daha da gururluyuz, bu
bayram daha da mutluyuz, bu bayram coşkumuz daha da kuvvetli.
Kutlamalarda da ifade ettim, Atatürkün Türkiyesi, bugün
2020 olimpiyat oyunlarının İstanbul markasıyla en kuvvetli
adayıdır. Atatürk cumhuriyeti kurarken Düyun-ı Umumiyle (Borçlar
İdaresiyle) yönetimi devralmıştı. Atatürkün Türkiyesi,
bugün IMFe olan borçların son taksitini de ödeyen ve özgürlüğü
borçsuzlukta arayan bir Türkiye hâline gelmiştir. Bu, bizim gurur
duymamız gereken bir tablodur; bu, bizim coşkuyla
karşılamamız gereken bir tablodur.
ALİM IŞIK (Kütahya) Diğer borçları
da açıkla, diğer borçları da!
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla)
Atatürkün Türkiyesi, bugün farklılıklara tahammülünü daha da
geliştiren, demokrasiyi daha da içselleştiren, özgürlükleri daha da
kuvvetlendiren, hukukun üstünlüğüne daha da fazla inanan insanların
yönettiği, yaşadığı, paylaştığı
bir Türkiyedir.
Atatürkün cümlesi Türkiye Büyük Millet Meclisinin
duvarında. Eğer 19 Mayıs 1919 olmasaydı, Samsundan
Kurtuluş Harbi başlamasaydı, Hâkimiyet bilakayduşart
milletindir. cümlesi bu duvardaki yerini alamayacaktı. O gün,
egemenliğin kayıtsız, şartsız millet iradesine teslim
edildiği gündür. Diyarbakırıyla, Hakkârisiyle, Vanıyla,
Rizesiyle, Trabzonuyla, Samsunuyla, Kayserisiyle, Sivasıyla,
Muğlasıyla, Mersiniyle, Antalyasıyla, Konyasıyla,
Edirnesiyle, Tekirdağıyla, Çanakkalesiyle, İstanbuluyla ve
elbette ki Ankarasıyla 81 vilayetimizin, 76 milyon kardeşimizin,
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin dün bayram kutlamalarına
rengârenk kıyafetleri, millî giysileri içinde büyük heyecan katan 25 Türk
soyuna mensup ülkeden gelen kardeşlerimizin ve onların temsil
ettiği halkların ve Anadoludan verilen evrensel mesajla Yurtta
sulh, cihanda sulh prensibiyle huzur duyan bütün dünya gençlerinin 19
Mayıs Atatürkü Anma Gençlik ve Spor Bayramı kutlu olsun.
Sizleri saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Kılıç.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Bayram ancak bu kadar
güzel anlatılır.
BAŞKAN Sayın Bayraktutan
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın, 19 Mayıs Atatürkü Anma, Gençlik ve Spor Bayramını kutladığına, Yüce Önder Mustafa Kemal Atatürkü, silah arkadaşlarını ve bütün şehitleri saygıyla andığına ve tutuklu milletvekillerine ilişkin açıklaması
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Ben de sözlerimin başında, 19 Mayıs
Atatürkü Anma, Gençlik ve Spor Bayramını büyük bir coşkuyla
kutluyorum.
Dün ülkemizin her tarafında Türk bayraklarıyla
bütün yurttaşlarımız sokaklara çıkarak bu büyük
bayramı büyük bir coşkuyla kutladılar. Ben bu vesileyle, bu
bayramın gerçekleşmesinde, bugün bu güzel günleri
yaşamamızda en büyük pay sahibi olan Yüce Önderimiz Mustafa Kemal
Atatürkü ve silah arkadaşlarını, bütün şehitlerimizi
saygıyla anıyorum, kendilerine şükran duygularımı
ifade ediyorum.
Bunun dışında, cuma günü de İstanbul
Silivride Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekilimiz Sayın Mehmet
Haberalın savunmasını izledik, cezaevinde Milletvekilimiz
Mustafa Balbayı ziyaret ettik. Milletvekillerimiz ne yazık ki çok
kötü durumdalar. Gelinen noktada, tutukluluğun artık bir ezaya
dönüşmüş olması, bir cezaya dönüşmüş olması
sonucunda, tutuklamadan dolayı beklenen bütün gayenin
gerçekleşmiş olmasına rağmen içinde bulundukları durum
vahamet noktasındadır. Yargıya olan güven ne yazık ki
kaybolmuş bir noktadadır.
Dünyanın hiçbir yerinde tutuklu milletvekillerinin
olmadığı bir tabloyla karşı karşıyayız.
Türkiye bu konuda da ne yazık ki bir vahamet noktasındadır. Bu
nedenle, Türkiye Büyük Millet Meclisinde görev yapan milletvekillerinin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Bayraktutan.
Sayın Genç
2.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, 19 Mayıs Atatürkü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı kutlamalarına ilişkin açıklaması
KAMER GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, ben dün Samsundaydım; orada
dört saat yürüdük 19 Mayıs 1919 Atatürkü Anma, Gençlik ve Spor
Bayramını kutlamak için.
Biraz önce burada konuşan Hükûmet sözcüsünün
dediğiyle uygulamalar tamamen ters. Bu milletin millî değerlerini,
Millî Mücadeledeki heyecanını yok etmek için maalesef bugünkü
Hükûmet planlı bir uygulama yapmaktadır. Birçok yerde 19 Mayıs
kutlaması yasaklanmış. Ben orada CHP il teşkilatına
gittim, orada ilçelerden gelen kişiler Efendim, bize 19 Mayısı
kutlayamazsınız, çelenk koyamazsınız dediler. diyorlar.
Birçok yerde, kaymakamlar ve hiçbir kimse bu anma törenlerine
katılmıyor. Bu işler her geçen sene daha da unutturulmaya
çalışılıyor. İşte, 30 Ağustos kutlamaları
engelleniyor, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamaları engelleniyor.
Bütün mesele, işte, kendi kafalarına göre
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Genç.
Sayın Özcan
3.- Bolu Milletvekili Tanju Özcanın, Hükûmetin, halkın millî bayramlara katılmaması yönünde valilere verdiği sözlü bir talimatının olup olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
TANJU ÖZCAN (Bolu) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, az önce Sayın Bakanı
dinlerken sanki farklı bir ülkenin Gençlik ve Spor Bakanı
konuşuyormuş izlenimini edindim. Sayın Bakan herhâlde Türkiyede
olanların farkında değil. Kol kola yürümekten bahsediyor ama ben
size sadece Boluda olan bir şeyden bahsetmek istiyorum. Günler öncesinden
Valiliğe müracaat ettik bir fener alayı düzenlemek için. Aynı
tarihe, sırf bizim, vatandaşlarla birlikte yürümemizin önüne
geçebilmek için, engelleyebilmek için Valilik farklı bir program koydu
aynı güzergâhlar üzerine. Şimdi Sayın Bakana ben buradan sormak
istiyorum aracılığınızla: Böyle bir uygulamanın
doğru olduğunu düşünüyor mu Sayın Bakan? Sayın Valiyi
bu konuda uyarmayı düşünüyor mu? Halkın bayramlara
katılmasının, kutlamalara katılmasının önünde bir
engel olmalı mıdır valiler? Hükûmetin halkın bu bayramlara
katılmaması yönünde valilere verdiği sözlü bir talimat mı
var? Bunun cevabını da merak ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özcan.
Sayın Acar
4.- Antalya Milletvekili Gürkut Acarın, Anayasa Mahkemesi Başkanının bazı sözlerine ilişkin açıklaması
GÜRKUT ACAR (Antalya) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın AKP sözcüsünü dinlerken sanki bir başka
dünyada yaşıyormuş gibi olduk. Tüm uygulamaları AKPnin, 19
Mayıs ruhuna, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş felsefesine
aykırıdır.
Bu devam ederken bir yandan da Anayasa Mahkemesi
Başkanımızın dün Laiklik adı altında
maskaralıklar ortaya çıktı. sözleri gerçekten bize Türkiye
Cumhuriyeti'nde mi yaşıyoruz? diye sordurmuştur.
Başında bulunduğu Anayasa Mahkemesinin kırk iki
yıllık kökleşmiş içtihatlarını çiğneyerek
safsata örneklerle halkın laik sisteme olan güvenini yıkmaya
çalışması nedeniyle Haşim Kılıçı buradan
şiddetle kınıyorum. Hiçbir Anayasa Mahkemesi
yargıcının, kendisini adam eden, kendisini yargıç eden
Türkiye Cumhuriyetinin canına okuyacak böyle bir sapkınlığa
hakkı yoktur. Haşim Kılıç hukukçu
olmadığını, olamayacağını böylece
açıkça ortaya koyduğu için Anayasa Mahkemesi
Başkanlığından derhâl istifa etmelidir.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Acar.
Sayın Yeni
5.- Samsun Milletvekili Ahmet Yeninin, Samsunda yapılan 19 Mayıs Atatürkü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı kutlamalarına ilişkin açıklaması
AHMET YENİ (Samsun) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; dün Samsunumuzda muhteşem bir 19 Mayıs
kutlaması yaptık. Sabah çelenk koyma merasimiyle başlayan bu
kutlama, akşama kadar halkımızla, milletimizle beraber devam
etti. Cumhuriyet Meydanında çok muhteşem kutlamalar yaptık.
Ancak, ülkemizin birçok yerinden, Üsküdardan Antalyasına kadar, Samsuna
gelip de alternatif yürüyüş adı altında yürüyüş yapan
arkadaşlarımız da, kendilerine gösterilen güzergâhta o
yürüyüşü yapmışlardır. Biz Samsunda akşama kadar
oralardaydık, herhangi bir problem yaşanmadığını
ve halkımızla birlikte 19 Mayıs Gençlik ve Spor
Bayramını muhteşem bir şekilde
kutladığımızı ifade etmek istiyorum.
Dün Samsuna gelen milletvekillerimize de hoş geldin
deme fırsatı bulamadık çünkü bizim kendi alanımızdaki
kutlamalar çok güzel devam etti. 19 Mayıs Gençlik ve Spor
Bayramınızı da ben Samsun Milletvekili olarak tekrar tebrik
ediyorum, kutluyorum. İnşallah gelişerek bu şekilde halkla
beraber devam edecektir.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Yeni.
Sayın Işık
6.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın, 19 Mayıs Atatürkü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı kutlamalarına ve bu kutlamalara bilinçli olarak katılmayan yöneticileri kınadığına ilişkin açıklaması
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
19 Mayıs Atatürkü Anma Gençlik ve Spor Bayramı
kutlamalarının birçok ilimizde son derece sönük ve sembolik
kutlamalarla geçiştirildiğini, yine birçok il ve ilçemizde
yapılan kutlamalara maalesef bu ülkenin valilerinin,
kaymakamlarının ve özellikle de AKPli belediye
başkanlarının katılmadığını özellikle
Sayın Bakana buradan ifade etmek istiyorum. Bu kutlamalara bilinçli olarak
katılmayan yöneticileri de kınadığımı ifade etmek
istiyorum.
Bakanın burada yapmış olduğu
konuşma sadece günü kurtarmaya yönelik bir konuşmadır.
Vatandaşlarımız bu kutlamalardan son derece rahatsız
olmuştur. Hükûmeti bu konuda daha ciddi önlemler almaya ve gereğini
yapmaya davet ediyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Işık.
Sayın Özkan
7.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkanın, 19 Mayıs Atatürkü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı kutlamalarında ayrıştırma yapılmaması gerektiğine ve bu bayramın hep beraber kutlanmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Stadyumlarda, statlarda Atatürkü Anma, Gençlik ve Spor
Bayramının engellenmiş olması -sayın bakanlarım,
sizleri uyarıyorum- Türkiyede bir ayrışmaya neden oluyor, bir
ayrışma söz konusu. Ben iki bayrama da katıldım; bir tarafta
birileri, bir tarafta birileri. İnsanları ötekileştirmememiz
gerekiyor. Çocuklarımız Burdurda stadyumun
Biz valilik önünde küçük
bir yerde kutlama yaptık, o çocuklar ağladılar. Protokol
bizleri izlemedi, judocular izlenmedi, sporcular izlenmedi. Türkiyenin
1incisi olan, Bursadan gençlerimiz geldi, jimnastik gösterisi yaptılar.
Bu güzelliği sadece orada 300 kişi gördük. Stadyumda yapmış
olsaydık belki on binler görecekti, Türkiye görecekti. Yani bu
ayrışmayı yapmama adına, bu işten vazgeçmenizi,
stadyumlarda ve alanlarda bu bayramın hep beraber kutlanmasını
talep ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özkan.
Sayın Çelebi
8.- İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebinin, İstanbulda yapılan 19 Mayıs Atatürkü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı kutlamalarına ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Şimdi, Sayın Başkan, Sayın Bakan
birlikten, kardeşlikten, dayanışmadan, bayramlarda özellikle
birlikte empati yapmaktan bahsetti ama bunu, ne yazık ki, bu bayram
süreçlerinin hiçbirinde göremiyoruz ve
ayrıştırılmış noktada olduğumuzu her yerde
de yaşıyoruz. Mesela dün İstanbul gibi bir ilde, İstanbul
ilindeki anmada vekâleten birilerinin katıldığı, hiç dikkate
alınmayan, özü itibarıyla, ruhu itibarıyla kaybettirilen bir
anmayı
İstanbulda dün il merkezinde Atatürk anıtına kimin
çelenk koyduğunu Sayın Bakan araştırırsa iyi olur.
Ayrıca, şöyle bir cümle başlıyor hem
kaymakamlardan hem belediye başkanlarından: Mehmetçik
Bu
mücadeleleri veren bir Mehmetçikten bahsediliyor. Tabii, Mehmetçikin bu
işteki faktörü, rolü önemlidir ama Atatürkle ilgili bir beyanları
yok. Atatürkün önderliğini unutturan, onu yok eden bir
anlayışın egemen kılındığını
burada belirtmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Çelebi.
Sayın Ekşi
9.- İstanbul Milletvekili Osman Oktay Ekşinin, 19 Mayıs Atatürkü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı kutlamalarına ve işsiz gazetecilerin durumuna ilişkin açıklaması
OSMAN OKTAY EKŞİ (İstanbul) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, arzım şu idi: Bugünkü
tablo halkımızın 19 Mayıs Gençlik ve Spor
Bayramını coşkuyla kutlamaya her zaman hazır olduğunu
gösteriyor, bu ortak bir gerçek. Ama, bugün Türkiyeyi idare eden siyasi
iktidarın, maalesef, bu konuya kelimelerde, cümlelerde belki
katılıyormuş gibi görünmesine rağmen, içtenlikle onun
yanında olduğunu söylemek mümkün değil. Bunun da bir
kanıtı olarak Sayın Başbakanın 19 Mayıs
Bayramı dâhil, millî bayramlarda -ki, dün de, 19 Mayısta da zaten
Türkiye dışındaydı- buradan uzak olmaya özel bir itina
gösterdiğini düşünür hâle geldik. Bunun çok ciddi bir
yanlış olduğunu ve siyasi iktidarın niyetini
gösterdiğini belirtmek istiyorum.
İkinci nokta: Sayın Başbakan
Yardımcısının burada bulunduğuna değinerek Bugün
medya dünyasında en az 500 kişi -veya 500 kadar gazeteci- işsiz
durumdadır. dedim. Sayın Başbakan
Yardımcımızın Amerika Birleşik Devletlerinde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Ekşi.
Son olarak, Sayın Uzunırmak
10.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmakın, yapılan uygulamalarla söylenilenlerin paralel olması ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin yanıltılmaması gerektiğine ilişkin açıklaması
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, bir insan yalan söyler, söylediği yalanın yalan
olduğunu kendisi bilir, çok zararı olmaz ama karşıdaki
inanır ve kendisi de yalanın yalan olmadığına
inanırsa o, topluma yönelmiş bir tehdit olur. Bugün Hükûmetin
uygulamalarıyla bazı arkadaşlarımızın
konuşmalarına baktığımızda, münafıklık
alametlerinin en büyükleri gösterilmektedir. Dolayısıyla, bu yol Türk
milletinin birliğine, bütünlüğüne vurulmuş en büyük darbedir
aslında. Dolayısıyla, herkes yaptığı uygulamayla
söylediklerinin paralel olması gerektiğini hatırlamalı ve
Türkiye Büyük Millet Meclisini yanıltmaya kalkmamalıdır. Buradan
ders çıkartmak gerekir ve millet geleceğine -mutlaka ki- doğru,
dürüst, içselleştirilmiş konuşmalarla Türkiye Büyük Millet
Meclisinde yön verilmeye çalışılmalıdır.
Teşekkür
ediyorum, saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Uzunırmak.
Sayın
Gümüş
11.- Balıkesir Milletvekili Haluk Ahmet Gümüşün, millî bayramlarda çelenk koymak için bildirim yapılması gerektiğine dair uygulamaya ilişkin açıklaması
HALUK AHMET
GÜMÜŞ (Balıkesir) Teşekkür ederim.
Bu, bayramlarda
çelenk koyma meselesini ben yine hatırlatmak istiyorum.
Bir ana muhalefet
partisinin herhangi bir şubesinin bayramdan önce, bayramda çelenk
koyması için bildirim yapmasına ne gerek vardır? Neyi
amaçlamaktadır bu? Bu saçma bir uygulamadır ve art niyetli bir
uygulamadır. Hiç iyi olarak algılanmamaktadır. Sizi
vatandaşa şikâyet ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Gümüş.
Buyurunuz
Sayın Kılıç.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sataşmadan dolayı mı verdiniz efendim?
12.- Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıçın, 19 Mayıs Atatürkü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı kutlamalarıyla ilgili eleştiri ve sorulara ilişkin açıklaması
GENÇLİK VE
SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan, çok
saygıdeğer milletvekilleri; eleştiri ve sorular nedeniyle tekrar
söz alma ihtiyacı söz konusu oldu.
OKTAY VURAL
(İzmir) - Sataşma münasebetiyle mi verdiniz?
GENÇLİK VE
SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Sataşma değil, eleştiri ve
sorular nedeniyle. Doğrudan yöneltilmiş sorular var.
Heyetinizi tekrar
saygıyla selamlıyorum.
Çok
saygıdeğer milletvekilleri, birbirimizi samimiyet testine tabi
tutamamayız. Birbirimizi samimiyet testine tabi tutmanın lüzumu da
yoktur. Türkiye Cumhuriyetini siz seversiniz başkaları sevmezse
bundan Türkiye Cumhuriyeti bir şey kazanmaz. Türk milletini siz seversiniz
başkaları sevmezse bundan Türk milleti bir şey kazanmaz.
Atatürkü siz seversiniz başkaları sevmezse bundan Atatürk hiçbir
şey kazanmaz. Türkiye Cumhuriyetini, Türk milletini, Atatürkü, topyekûn
76 milyon insanımızı, hepimiz aynı hissiyatla, aynı
coşkuyla, aynı samimiyetle seversek ve bu samimiyete de hepimiz
inanır, iman edersek o takdirde bundan Türkiye de, Türk milleti de,
Atatürk de çok şey kazanır.
Evvela bu münafıklık ithamını iade
ediyorum, söylenmemiş kabul ediyorum. Başkanımız uygun
görürse tutanaklardan da çıkarılmasını arz ve talep
ediyorum. Bu tür yaklaşımlar doğru değil. Kimsenin kimseyi
bu gibi konularda samimiyet testine tutmaya hakkı da yoktur, yetkisi de
yoktur, böyle bir kelime kullanmak kimsenin de haddine değildir. Herkesin
bu konuda birbirinin samimiyetine inanması lazım. Birbirimizin
samimiyetine, millî ve manevi meseleler mevzubahis olduğunda, inanmak
mecburiyetindeyiz. İnanırsak daha kuvvetli oluruz.
İnanırsak daha güçlü oluruz. İnanırsak dâhilî ve haricî
menfi cereyanlara karşı güçlerimizi daha fazla ve daha rahat biçimde
mobilize etme imkânına sahip oluruz.
Çok saygıdeğer milletvekilleri, eğer
bayram kutlamaları sırasında, idari bazı tasarruflar
anında hoş olmayan bazı durumlar yaşandıysa, birkaç
sene içerisinde, inanıyorum ki bunlar düzene girer ama Hükûmetin bu yönde
bir emri, bir talimatı, bir genelgesi var mıdır gibi bir
yaklaşım varsa doğrusu buna hiç lüzum yok. Dediğim gibi,
birlikte yürümeliyiz, birlikte coşmalıyız, birlikte
eğlenmeliyiz. Dışarıdan bakanlar, bizi, millî günlerde bile
birbirine düşmüş hâlde görmemeli. Dışarıdan bakanlar,
bizim, millî bayramları bile siyasi istismar meselesi hâline
getirdiğimizi düşünmemeli.
Bu coşku, bu heyecan dalga dalga büyüyecek.
Stadyumlardan çıktı ama salonlarda, meydanlarda, caddelerde,
sahillerde, yürüyüş yollarında, Türkiye'nin her tarafında
gerçekten çok büyük bir coşku var.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ne coşkusu ya!
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Sizden
istirhamım benim şudur: Ajansların geçtiği fotoğrafları,
birkaç gün sonra, bugünün hissiyatını terk ettikten sonra bir
alın, bir gözden geçirin. Herkesin katılma imkânı doğdu.
Sivil toplum örgütlerinin katılma imkânı doğdu. Belediyelerin
katılma imkânı doğdu. Bayramımız bayram oldu.
Tekrar bayramımızı tebrik ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) Gaz yiyenlere
ne diyorsunuz Sayın Bakan?
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Kılıç.
Buyurunuz Sayın Uzunırmak.
13.- Aydın Milletvekili Ali
Uzunırmakın, yapılan uygulamalarla söylenilenlerin paralel
olması ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin yanıltılmaması
gerektiğine ilişkin tekraren açıklaması
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Benim dile
getirdiğim konu, Atatürkü sevme sınaması değildir. Benim
dile getirdiğim konu, hatiplerin veya Hükûmet uygulamalarının,
söyledikleriyle yaptıklarının farklılık arz etmesi.
Eğer 19 Mayıs ruhunu ve millî mücadele ruhunu Hükûmet tam
kavradı ise, tam bağımsızlıktan, vatanın ve
milletin bölünmez bütünlüğünden, egemenliğin kayıtsız
şartsız millete ait olduğundan bahsediyorlarsa bugünkü
uygulamaları bu uygulamalar değildir, savundukları bunlar
değildir, kamuoyunda cereyan edenler bunlar değildir. Burada tekrar
ifade ediyorum, çekinmeden Türkiye Büyük Millet Meclisinin huzurunda ifade
ediyorum: Münafıklık alametleri vardır, kim alınıyorsa
alınsın üstüne.
MEVLÜT AKGÜN
(Karaman) Münafık sensin!
AHMET YENİ
(Samsun) Münafıklık alametleri sende var be!
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Uzunırmak.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır. Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Bolu Milletvekili Tanju Özcan ve 24 milletvekilinin, patates üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/624)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Patates, ana
vatanı Güney Amerika olan bir bitkidir. Ülkemize yaklaşık yüz
elli yıl kadar önce Kafkaslardan ve batı bölgelerimize ise Avrupa'dan
gelmiştir. Bugün, yurdumuzun hemen her yerinde, özellikle Doğu ve
Orta Anadolu'da yaygın olarak üretilmektedir. Çeşitli iklim
koşullarına kolaylıkla adapte olabildiği gibi,
dünyanın pek çok bölgesinde ekonomik olarak yetiştirilebilmektedir.
Yumruları,
nişasta hâlinde karbonhidrat, protein, çeşitli vitaminler başta
olmak üzere önemli besin maddeleri içermektedir. Tahıllardan sonra insan
beslenmesinde önemli bir paya sahiptir. Ucuzluğu, birim alandan fazla
verim sağlanması, besin değerinin yüksek oluşu, sindirim
kolaylığı, çeşitli şekillerde kullanılması
ve her çeşit iklimde yetişmesi sebebiyle bugün hemen hemen bütün
dünya ülkeleri tarafından da yetiştirilmekte ve tüketilmektedir.
Patates, iklim
şartlarına çabuk uyum sağlaması nedeniyle dünyanın
hemen hemen yer yerinde yetişebilmektedir. TÜİK verilerine göre bu
yıl Türkiye'de 4,6 milyon ton patates üretimi yapılması
beklenmektedir.
Bolu ilimizde
patates üretimi bakımından 2010 yılı itibarıyla 89 bin
hektar alanda yaklaşık 310 bin ton üretim yapılmaktadır.
Bolu, Türkiye'de patates üretimi yapılan Niğde, Nevşehir,
Afyonkarahisar'la birlikte en çok üretim yapılan iller arasında yer
almaktadır.
Bilindiği
gibi, 01/12/2011 tarihinde Bitki Pasaportu Yönetmeliği yürürlüğe
girmiştir. Bu yönetmelikle çiftçilerimizi kayıt altına almak ve
vergi sisteminin içine sokmak amaçlanmaktadır. Yönetmelikte ayrıca,
yemeklik patates üretiminin üç yılda bir, tohumluk patates üretiminin de
dört yılda bir dikimi öngörülmektedir. Bu da demektir ki, 2015 yılına
kadar patates üreticisi patatesten 1 kuruşluk gelir elde edemeyecektir.
Geçimini patates
üretiminden sağlayan çiftçilerimize, zaten girdi masraflarının
oldukça fazla olmasının yanında bir de bu yönetmelikle darbe
vurulmuştur. Çiftçiler borçları dolayısıyla ürününü
değerinin altında satmakta, bu da fiyatlarda kırılmalara
yol açmaktadır.
Yine üreticilerimiz açısından önemli bir sorun,
üretim maliyetlerinin yüksekliğidir. Patates üretim maliyetini artıran önemli unsurlardan biri sulamada
kullanılan elektrik fiyatının yüksek olmasıdır. Bu
konuya kalıcı çözüm henüz getirilememiştir.
Depolama konusu da üreticimiz açısından önemli
bir sorun olmaya devam etmektedir. Ülkemizde eylül-ekim aylarında ürün
miktarı en üst seviyeye ulaşmaktadır. Bünyesinde yüzde 70-80
oranında su ihtiva eden patatesin özel koşullarda depolanması
gerekmektedir. Yetersiz ve ilkel şartlarda patatesini depolamak istemeyen
üretici ise, ürününü düşük fiyatla elden çıkarmak zorunda
kalmaktadır. Üreticinin bu konudaki mağduriyeti artarak devam
etmektedir
Genelinde ülkemizde, özelinde ise Bolu ilimizde üretimi
yapılan patates bitkisinin sorunlarının ortaya konulması,
yaşanan sıkıntılara son vermek için hangi önlemlerin
alınabileceği ve çiftçilerimizin sorunlarının giderilmesi
yolunda yapılacak çalışmaların oluşturulabilmesi için,
Anayasanın 98'inci, İç Tüzükün 104 ve 105'inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılması
saygılarımla arz ederim.
1) Tanju Özcan (Bolu)
2) Doğan Şafak (Niğde)
3) Ali Özgündüz (İstanbul)
4) Emre Köprülü (Tekirdağ)
5) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
6) Recep Gürkan (Edirne)
7) Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
8) İhsan Özkes (İstanbul)
9) Mahmut Tanal (İstanbul)
10) Ali Haydar Öner (Isparta)
11) Mehmet Şeker (Gaziantep)
12) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
13) Ali Serindağ (Gaziantep)
14) Namık Havutça (Balıkesir)
15) Hasan Akgöl (Hatay)
16) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
17) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
18) Gürkut Acar (Antalya)
19) İlhan Demiröz (Bursa)
20) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
21) Veli Ağbaba (Malatya)
22) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
23) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
24) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
25) Arif Bulut (Antalya)
2.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu ve 22 milletvekilinin, kolluk güçlerinin sosyal, psikolojik, ekonomik ve mesleki sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/625)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
İnsanların sağlıklı ve huzurlu
bir hayat geçirebilmelerinin önemli etkenlerinden birisinin de sosyoekonomik
faktör olduğu göz ardı edilemez bir gerçektir. Toplumun mutlu bir
şekilde ve huzur içerisinde yaşaması bireylerin mutluluğu
ile bire bir ilişkilidir.
Toplumun huzurunun sağlanmasında ve
korunmasında önemli unsurlarından birisinin de kolluk güçlerinin
varlığı ve onların başarılı
çalışmalarıdır. Ancak toplumun huzurunu sağlamakla
görevli kolluk güçlerini mensuplarının da toplumu oluşturan diğer
insanlar gibi maddi, manevi, insani kaygıları ve sorunları
bulunmaktadır. Kolluk güçlerini oluşturan Emniyet Genel
Müdürlüğü mensupları ve Jandarma Genel komutanlığı
mensuplarının mesleki yıpranma payları diğer birçok
meslek mensuplarına göre daha fazladır. Mesleklerinin kendilerine
yüklediği sorunlar çoğu zaman bilinçaltlarında birikerek patlama
noktasına getirdiği çok defa yaşanan üzücü olaylarla sabittir.
"Psikolojik ve sosyal bir varlık" olan kolluk güçlerimizin birey
sağlıklarının, psikolojik ve ekonomik sorunlarından
arındırılmaları için kolluk güçlerinin sosyoekonomik
yaşam kalitelerine dönük, soysal, psikolojik, ekonomik ve mesleki
sorunlarının araştırılması ve çözümü için
Anayasanın 98inci ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105inci
maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını saygılarımla arz ederim.
Gerekçe:
Toplumun huzurundan sorumlu olan kolluk güçleri
içerisindeki emniyet mensupları ve jandarma mensuplarının
mesleki yıpranma payları diğer bir çok meslek
kuruluşlarının mensuplarına göre daha fazladır.
Devamlı suça ve suçluya karşı uyanık
olması gereken kolluk kuvvetleri mensuplarının da diğer
insanlar gibi maddi, manevi, insani kaygıları ve sorunları
bulunmaktadır. Ayrıca bu yaşadıkları sorunların
yanında bir de ağır mesleki sorunları yaşamaktadırlar.
Mesleklerinin kendilerine yüklediği ve çok zaman bilinçaltının
gerisinde birikerek patlama noktasına geldikleri çok defa
yaşanmış olaylarla sabittir. İnsan "psikolojik ve
sosyal bir varlık " olarak tanımlanır.
Kolluk kuvvetleri daha mesleki hayatlarına
başlamadan, eğitim gördükleri mesleki okullara alınma
aşamasında, bedensel ve millî eğitim müfredatlarında yer
alan konulardan oluşan sınavlar vererek mesleki okullarına
girmektedirler. Böylelikle daha meslek hayatlarına yönelik eğitim
alacakları okullarına girerken psikolojik testlerden ve
ölçümlemelerden uzak bir şekilde meslek hayatlarına
başlamaktadırlar.
Sonraki meslek hayatlarında üst üste gelen
problemler karşısında depresyon ve benzeri
rahatsızlıklar yaşanmaya başlamaktadırlar. Bu
rahatsızlıklara ek olarak hayatın olağan
akışı istikametindeki olaylar da ruh hâllerini olumsuz
etkilemeye devam etmektedir. Gerek ailelerinde yaşadıkları
sorunlar gerekse diğer sosyal sorunlara bir de ağır
çalışma tempoları üzerlerine eklendiğinde, kolluk güçleri ağır
baskılar altında görevlerini ifa etmeye
çalışmaktadırlar.
Ağır mesai şartları, özlük
haklarındaki yetersizlikler ve mesleklerini ifa ederken
karşılaştıkları vahim olaylar polis ve
jandarmanın sosyal ve psikolojik üzerlerindeki en önemli baskı
unsurlarıdır.
Çoğu insanın hayatlarında hiç
karşılaşmadığı ya da nadiren şahit
oldukları olaylarla kolluk güçleri her gün muhatap olmak zorundadır. İnsan
psikolojisinin çoğu zaman kaldıramayacağı olaylar, kolluk
kuvvetleri açısından mesleki olağanlık arz etmektedir. Bu
olaylar yüzündendir ki kolluk güçleri mensuplarının hayata
bakışları diğer insanlarınkinden farklı olarak
şüphe ve kuşku ile gelişmektedir.
Kolluk güçlerimizin psikolojik sorunlardan
arındırılması, toplumsal ve diğer suç olaylarına
müdahalede daha soğukkanlı ve sakin hareket etmeleri
bakımından, kolluk güçlerinin benzer meslek grupları ile
sorunlarının karşılaştırılarak sosyal,
ekonomik sorunlarının ve mesleki sorunlarının
araştırılması ve çözüm yollarının tespiti ve
çözümü önem arz etmektedir.
1) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
2) Namık Havutça (Balıkesir)
3) Ali Özgündüz (İstanbul)
4) Emre Köprülü (Tekirdağ)
5) Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
6) Recep Gürkan (Edirne)
7) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
8) İhsan Özkes (İstanbul)
9) Mahmut Tanal (İstanbul)
10) Gürkut Acar (Antalya)
11) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
12) Ali Haydar Öner (Isparta)
13) Mehmet Şeker (Gaziantep)
14) Hasan Akgöl (Hatay)
15) Ali Serindağ (Gaziantep)
16) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
17) İlhan Demiröz (Bursa)
18) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
19) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
20) Veli Ağbaba (Malatya)
21) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
22) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
23) Arif Bulut (Antalya)
3.- Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu ve 21 milletvekilinin, Adana Kozanda meydana gelen Gökdere Köprü Barajı Derivasyon Tüneli kapağının patlaması olayının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/626)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Adana'nın Kozan ilçesi Ergenuşağı köyüne
Saygılarımızla.
Gerekçe:
24 Şubat 2012'de Adana'nın Kozan ilçesi
Ergenuşağı köyüne
İnşaatına 2009 yılında
başlanan ve 2012 yılında üretime açılması beklenen
Gökdere Köprü Barajındaki patlama sırasında barajda 80 milyon
metreküp su bulunduğu ve patlamanın ardından Göksu
yatağına saniyede 6 bin metreküp su aktığı
belirlenmiştir. Bu, saniyede 6 ton, bir dakikada ise 3.600 ton su
demektir. Bu rakamlar facianın boyutunu göstermesi açısından
dikkat çekicidir.
Hayatını kaybeden işçilerin ailelerince
baraj kapağındaki çatlakların olaydan çok önce fark
edildiği buna karşın çatlakları kapatmak için herhangi bir
önlem alınmadığı iddia edilmektedir. Dahası, iddialar
arasında çatlaklar nedeniyle baraj kapaklarının
açıldığı, kapakların altında oluşan
boşluğun ise kum torbalarıyla kapatılmaya
çalışıldığı ifadeleri de bulunmaktadır.
Özellikle belirtmek gerekirse proje, imalat, denetim ve
güvenlik süreçlerinde görevlilerin ve anılan işleri üstlenmiş
firma ve makamların kasıt derecesinde:
1) Proje kusuru;
2) İmalat kusuru;
3) Denetim kusuru;
4) Güvenlik kusuru
ve olay aydınlandığında diğer hususlarda ortaya
çıkacak daha birçok kusuru vardır.
Bu veriler ışığında olaya
bakıldığında, özel bir şirkete ait olan Gökdere Köprü
Barajı inşaatında gerekli denetlemelerin
yapılmadığına dair ciddi soru işaretleri oluşmuş,
buna karşın ilgili Bakanlıktan soru işaretlerini giderecek
bir açıklama yapılmamıştır. Orman ve Su
İşleri Bakanlığı Su Yapıları Denetim
Hizmetleri Yönetmeliği'nin Danıştay tarafından
durdurulması nedeniyle gerekli denetlemelerin
yapılamadığına işaret etmiştir.
Bu açıklama, hukuk bilincinden uzak, gayriciddi bir
yaklaşım arz etmiş, kuşkuları artırıcı
etki yapmıştır. Bilindiği gibi yönetmelikler idare
tarafından kanuna uygun biçimde hazırlanır. Aslolan
yasadır. Yönetmeliğin Danıştay tarafından iptali yasa
hükmünün verdiği görev ve sorumlulukların yerine getirilmemesine
gerekçe oluşturamaz.
Bu durumu saptayan Türk Mühendis ve Mimar Odaları
Birliği (TMMOB) de söz konusu yönetmeliğe ilişkin yürütmeyi
durdurma kararıyla DSİnin yasayla kendisine verilen denetleme
yetkisini kullanmasına engel olmadığını
belirtmiş, 6200 sayılı Yasa yürürlükte olduğu sürece
DSİnin su yapılarını denetlemekle yükümlü olduğunu
açıklamıştır. TMMOBa göre Gökdere Köprü Barajındaki
facianın nedeni söz konusu yönetmeliğin iptal edilmesi ile doğan
hukuksal bir boşluk değil, DSİnin asli görevleri içerisinde yer
alan denetleme görevini yerine getirmemiş olmasıdır.
Adana İnşaat Mühendisleri Odasının ön
raporuna göre baraj inşaatı tamamlanmadan gövdede su tutulmaya
başlanması, bu ara barajın mansap kısmında ve tünelde
işçilerin çalışmaya devam etmesi ve yeterli güvenlik
tedbirlerinin alınmaması kaza anında işçi
kayıplarını ciddi boyutlara taşımıştır.
Raporda, mekanik tünel kapağını destekleyen betonarme
yapıda kopmalar görüldüğü ve kapak arkası tıkaç betonlarının
yapılmamış olduğu belirtilmiştir.
Bu bilgilere ek olarak, baraj inşaatı
başlarken çevre örgütlerinin ve sivil toplum kuruluşlarının
görüşleri görmezden gelinmiş, olayın sosyolojik boyutları
başından beri ihmal edilmiştir. Baraj yapılırken
doğal hayatın dengesi gözetilmemiş, ormanlık bir alan yok
edilmiştir.
Gökdere Köprü Barajı'ndaki patlamayla ilgili olarak
yakınlarını kaybedenlerin ve sivil toplum
kuruluşlarının soruları cevapsız kalmaktadır.
Hâlen 3 kişi dışında ölen çok sayıda işçinin
cesedi bulunamamıştır. 3 cesedin bulunmasından sonra arama
çalışmalarının hızını yitirdiği de
gelen iddialar arasındadır. Bu nedenle olayın
araştırılarak özel ve kamusal alanda ihmali olanların
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98inci ve İç Tüzükün 104 ve
105inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması
açılması hayati bir önem arz etmektedir.
1) Osman Faruk Loğoğlu (Adana)
2) Ali Demirçalı (Adana)
3) İlhan Demiröz (Bursa)
4) Vahap Seçer (Mersin)
5) Mehmet Şeker (Gaziantep)
6) Hasan Akgöl (Hatay)
7) Doğan Şafak (Niğde)
8) Ali Serindağ (Gaziantep)
9) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
10) Recep Gürkan (Edirne)
11) Gürkut Acar (Antalya)
12) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
13) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
14) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
15) İhsan Özkes (İstanbul)
16) Veli Ağbaba (Malatya)
17) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
18) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
19) Ali Haydar Öner (Isparta)
20) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
21) Arif Bulut (Antalya)
22) Namık Havutça (Balıkesir)
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Gensoru önergesinin geri alınmasına
ilişkin bir önerge vardır, okutuyorum:
B) Önergeler
1.- Ankara Milletvekili Levent Gök ve 47 milletvekilinin, Başkent Doğalgaz Dağıtım Anonim Şirketinin değerinin çok altında bir ihale bedeli ile özelleştirilmesini onaylayarak kamuyu zarara uğrattığı iddiasıyla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkındaki (11/27) esas numaralı gensoru önergesinden imzasını geri çektiğine ilişkin önergesi (4/112)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
(11/27) esas numaralı Ankara Milletvekili Levent Gök ve 47 milletvekilinin Başkent Doğalgaz Dağıtım Anonim Şirketinin Değerinin Çok Altında Bir İhale Bedeli ile Özelleştirilmesini Onaylayarak Kamuyu Zarara Uğrattığı İddiasıyla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Hakkında Bir Gensoru Açılmasına İlişkin Önergeden imzalarımızı geri çekiyoruz.
1) Levent Gök (Ankara)
2) Musa Çam (İzmir)
3) Müslim Sarı (İstanbul)
4) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
5) Erdal Aksünger (İzmir)
6) Aytun Çıray (İzmir)
7) Aytuğ Atıcı (Mersin)
8) Sedef Küçük (İstanbul)
9) İlhan Cihaner (Denizli)
10) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul)
11) Kamer Genç (Tunceli)
12) Sinan Aydın Aygün (Ankara)
13) Sakine Öz (Manisa)
14) Haydar Akar (Kocaeli)
15) Ali Özgündüz (İstanbul)
16) Ali Demirçalı (Adana)
17) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
18) Oğuz Oyan (İzmir)
19) Süleyman Çelebi (İstanbul)
20) Ömer Süha Aldan (Muğla)
21) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
22) İlhan Demiröz (Bursa)
23) Hüseyin Aygün (Tunceli)
24) Celal Dinçer (İstanbul)
25) Muharrem Işık (Erzincan)
26) Turgay Develi (Adana)
27) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
28) Mevlüt Dudu (Hatay)
29) Dilek Akagün Yılmaz (Uşak)
30) Haluk Ahmet Gümüş (Balıkesir)
31) Doğan Şafak (Niğde)
32) Candan Yüceer (Tekirdağ)
33) Uğur Bayraktutan (Artvin)
34) Kazım Kurt (Eskişehir)
35) Hasan Akgöl (Hatay)
36) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
37) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
38) Vahap Seçer (Mersin)
39) Selahattin Karaahmetoğlu (Giresun)
40) Aykan Erdemir (Bursa)
41) Namık Havutça (Balıkesir)
42) Ahmet Toptaş (Afyonkarahisar)
43) Ensar Öğüt (Ardahan)
44) Haluk Eyidoğan (İstanbul)
45) Refik Eryılmaz (Hatay)
46) Mehmet Ali Susam (İzmir)
47) Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
48) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
BAŞKAN Gensoru önergesi geri verilmiş ve
gündemden çıkarılmıştır.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.01
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati:
15.13
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP
ÜYELER : Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Mustafa HAMARAT (Ordu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 106ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Gündemin Özel Gündemde Yer Alacak İşler
kısmına geçiyoruz.
Bu kısmın birinci sırasında yer alan,
(11/27) esas numaralı Gensoru Önergesi geri alınıp gündemden
çıkartıldığından, şimdi bu kısmın
ikinci sırasında yer alan, Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet
Toptaş ve 63 milletvekilinin Vanda 23/10/2011 tarihinde meydana gelen
depremden sonra 9/11/2011 tarihinde meydana gelen diğer depreme kadar
bazı binalarda hasar tespiti yaptırılmadığı,
halkın deprem bakımından riskli binalara girmemesi yönünde
uyarılmadığı, ildeki kamuya açık binalarla ilgili
gerekli tedbirlerin alınmadığı ve bu eylemlerin 5237
sayılı Türk Ceza Kanununun 257nci maddesine uyduğu
iddiasıyla Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay hakkında
bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin (9/2) esas
numaralı Önergesi üzerindeki görüşmelere başlıyoruz.
VII.- MECLİS SORUŞTURMASI
A) Ön Görüşmeler
1.- Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet Toptaş ve 63 milletvekilinin, Vanda 23/10/2011 tarihinde meydana gelen depremden sonra 9/11/2011 tarihinde meydana gelen diğer depreme kadar bazı binalarda hasar tespiti yaptırılmadığı, halkın deprem bakımından riskli binalara girmemesi yönünde uyarılmadığı, ildeki kamuya açık binalarla ilgili gerekli tedbirlerin alınmadığı ve bu eylemlerin 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 257nci maddesine uyduğu iddiasıyla Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/2)
BAŞKAN - Meclis soruşturması önergesi,
Genel Kurulun 9/5/2013 tarihli 102nci Birleşiminde okunmuş ve
bastırılarak sayın üyelere dağıtılmıştır.
Bu nedenle soruşturma önergesini tekrar okutmuyorum.
Bu görüşmede, sırasıyla önergeyi
verenlerden ilk imza sahibine veya onun göstereceği bir diğer imza
sahibine, şahısları adına üç üyeye ve son olarak da
hakkında soruşturma açılması istenmiş bulunan Bakana
söz verilecektir. Konuşma süreleri onar dakikadır.
Şimdi, söz alan sayın milletvekillerinin
isimlerini okuyorum: Önerge sahibi olarak Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet
Toptaş, şahısları adına İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal, Kütahya Milletvekili Alim Işık, Van Milletvekili
Mustafa Bilici; hakkında Meclis soruşturması açılması
istenen Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay.
Şimdi ilk
söz, önerge sahibi olarak, Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet Toptaşa
aittir.
Buyurunuz
Sayın Toptaş. (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Van
ilimizde 23 Ekim 2011 tarihinde meydana gelen depremden sonra 9 Kasım 2011
tarihinde meydana gelen ikinci depreme kadar gerekli önlemlerin
alınmaması sonucu birçok yurttaşımızın ölmesi
nedeniyle ihmali bulunduğunu düşündüğümüz Başbakan
Yardımcısı Beşir Atalay hakkında Meclis
soruşturması talebimiz vardır. Bununla ilgili söz
almış bulunmaktayım. Ancak öncelikle, dün idrak ettiğimiz,
19 Mayısın 94üncü yılında Atatürkü Anma Gençlik ve Spor
Bayramımızı kutlamaya vesile buldum. 19 Mayısta Samsuna
çıkarak bize bu günleri bahşeden Mustafa Kemal Atatürkü
saygıyla anıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bildiğiniz gibi, 23 Ekim 2011 günü Van ilinde 7,1
şiddetinde deprem meydana gelmişti. Onlarca
insanımızın ölümüne yol açan bu deprem duyulur duyulmaz bütün
ülke derin bir yasa bürünürken bir yandan da Vanda yaşayan felaketzede
yurttaşlarımıza yardım seferberliği
başlatmıştı. Türk halkı, kurtarma ekipleri,
doktorları, hemşireleri, mühendisleri, acil yardım ekipleriyle
Vana akmaya başlarken tüm Anadolu depremzedelerin gerek duyabileceği
yiyecek, giyecek, ısıtma araçları sevk etmeye seferber
olmuştu. Yine, Vanı yeniden inşa etmek için nakdî yardım
kampanyaları başlatılmıştı. Yine, bu cümleden
olarak, birçok sivil toplum örgütüyle birlikte felaketin
yıkımlarını azaltmak için Vana gidip hasar tespitlerine
teknik destek vermek istediklerini, bu amaçla mimar ve mühendis
gönderebileceklerini Van Valisine ileten Türkiye Mimar Mühendis Odaları
Birliği Başkanına yanıt bile verilmemiştir. Yine,
İnşaat Mühendisleri Odası Van Şube Başkanı hasar
tespiti çalışmasına destek verme talebinde bulunmuş, Valilik
bu talebi de reddetmiştir.
Bir taraftan bunlar yaşanırken diğer
taraftan kurtarma çalışmaları devam ediyor, her kurtulan can
için bütün ülke buruk bir sevinç yaşıyor, enkaz altından yeni
kurtulanların görüntülerini izlemek için televizyonları
başından ayrılmıyorlardı. Van artçı depremlerle
sarsılıyor, ağır hasar gören binalar bu artçı
depremlerle yıkılıyor, hasarlı binalarda hasarlı
yerler, çatlaklar daha da derinleşiyor, Van halkı evlerine girip
giremeyeceğini bilmiyor, çaresiz, dualar ediyor, çağrılar
yapıyor, bekliyordu. Peki, bu sırada, devlet ne yapıyordu? Bir
taraftan kurtarma ekipleri harekete geçip enkazdan can kurtarmaya
çalışırken diğer yandan yaralıları hastanelere
taşımaya, depremzedelere sıcak çorba vermeye
çalışıyor, daha birçok şey yapıyor, yapmalı tabii
ki çünkü devlet denilen kurum, o gün Vanda bunun için var. Artçı
depremler devam ediyor, yaralar sarılmaya çalışılıyor
ama yetmiyor. Yetmediği şuradan belli ki: Birinci depremden on
altı gün sonra, 9 Kasım 2011 günü 5,7 büyüklüğünde bir deprem
daha meydana geliyor. Bu depremde 2si otel, 18 bina çöküyor ve göz göre göre
39 insan hayatını kaybediyor. Göz göre göre hayatını
kaybeden 39 canın ilk sorumlusu yeterli tedbirleri almayan devletin Van
Valisidir. Şöyle ki: İl İdaresi Kanununun 9uncu maddesine,
İl Özel İdaresi Kanununun 30uncu maddesine, İmar Kanununun
39uncu maddesine, Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla
Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanunun 4 ve
13üncü maddelerine göre, Afetlere İlişkin Acil Yardım Teşkilatı
ve Planlama Esaslarına Dair Yönetmelikin 4 ve 6ncı maddelerine,
AFAD kanununun 18inci maddesine göre, vali sorumludur.
Van Valisi, yasal düzenlemelerle kendisine yüklenen bu
görevleri tam olarak yerine getirmeyerek birinci depremden on altı gün
sonra insanların nerelerde barınacağını belirlememek,
insanların barınacağı veya barınmayacağı
tehlikeli yerleri ayırt etmemek, hasar tespiti yapmamak, bu konuda
halkı uyarmamak, ilk depremden sonra nerelerin tehlikeli olduğunu
söylemeyerek halkı uyarmamak; bu bağlamda, Bayram Otel ve diğer
yıkılan binalarda barınılmayacağını
bildirmeyerek, bu insanların hayatının kaybolmasına neden
olmuştur. Açıkça, valinin buradaki durumu, bir ceza içeren fiilî
suçtur.
Bununla beraber, Van Valisinin, yasaların
yüklediği görevleri yapmadığı gibi, Vanın çok riskli
bir bölge olduğu bilim adamları ve mühendislerce ifade edilmesine
rağmen, bir ulusal TV yayınında, otellerin güvenli
olduğunu, otellerde kalınabileceğini söyleyerek gösterdiği
basiretsizliğin bir yaptırımı olması gerekmez mi diye
düşünüyoruz. Valinin yanında, AFAD yetkililerinin de ikinci depremde
yıkılan binalarda ve 24 kişinin yaşamını
yitirdiği Bayram Otelde hasar tespiti yapmamış olmaları,
buranın hasarlı olmasına rağmen hayatını
kaybedenlerin burada kalmaları sonucu hayatlarını
kaybetmelerinden sorumlu olmaları gerekir.
Bunların yanında, bir de Çevre ve
Şehircilik Bakanımız Erdoğan Bayraktar var ki birinci
depremden altı gün sonra yani Vandaki o ilk büyük yıkımdan
altı gün sonra aynen şunu söylüyor: Büyük depremin olduğu yerde
bir daha deprem olmaz. Bugün, Van merkez ve Erciş en güvenilir bölgedir çünkü fay
hattı kırılmıştır, enerjisini
boşaltmıştır. Ağır hasarlı binalara
girilmesin, yıkık binalara yaklaşılmasın, bunun
dışındaki binalara girilebilir. diyor. Bu beyandan on gün sonra
o binalara giren 39 insanı kaybediyoruz.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Sayın Beşir Atalay deprem
zamanında AFADdan sorumludur, kriz koordinasyonundan sorumlu
Başbakan Yardımcısıdır. Yukarıda
anlattığım tüm ihmal ve kusurlardan müteselsilen sorumludur ve
bu sorumluluğun soruşturulması gerektiğine inanıyoruz.
Değerli
arkadaşlar, Van depreminde yıkılan Bayram Oteliyle ilgili
açılan bir davada, iddianamede 24 ölen insanımızın
adı, bir tek sanık sandalyesinde Tevfik Bayramın adı
geçmektedir. Yani bu kadar ihmalden sonra, bu kadar sorumsuzluktan sonra bir
tek kamu görevlisi hakkında bugüne kadar dava açılmamış ve
bu kamu görevlilerine de görevlerini yapmadıkları biline biline bir
tek dava açılmamıştır. Bu nedenle, Sayın Bakan
hakkında bu soruşturma açılırsa hiç olmazsa diğer kamu
görevlilerinin de eylemleri ortaya çıkmış olur.
Değerli
arkadaşlar, bir İtalyan mahkemesinin kararını
okuyacağım, kararından bahsedeceğim size.
İtalyanın bir bölgesinde bir deprem oldu, diyor ki kararda:
Altı aydır devam eden artçılara rağmen bölge halkına
deprem riski olmadığı güvencesi vermek, depremi öngörmemek,
ihmal sonucu birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına sebep
olacak bir felakete yol açtıkları için deprem komitesi kamu yetkilileri
altı yıl hapis cezasına çarptırılmış,
ileride başka kişilerin ölümüne yol açmamaları için
kalıcı olarak da kamu görevlerinden yasaklanmıştır.
Düşünün, İtalyada bir deprem oluyor. Gerekli önlemleri
almadıkları ve uyarmadıkları için orada görevli bütün kamu
görevlileri için altışar yıl ceza veriliyor, bizde kamu
görevlilerinden bir teki hakkında soruşturma açılması
gereği bile duyulmuyor. Kaldı ki bu sadece Van depremi için
değil. Sanıyorum, Türkiyede hiçbir depremde kamu görevlileri hiçbir
kusur işlememişler gibi haklarında bir tek soruşturma
açıldığını duymadım.
Değerli arkadaşlar, Bayram
Otelinde ölen 24 kişiyle ilgili yargılamadaki durumu söyledim, bir
tek Bayram. Şimdi, sorumluların sorumsuzluğu nedeniyle ileride
insanlarımızın göz göre göre hayatlarını
kaybetmelerini istemiyorsak konunun soruşturulması için
verdiğimiz önergeye Evet oyu vermenizi, hiç olmazsa
bazılarının da kendi vicdanlarında kendilerini
yargılamalarına fırsat vermenizi diliyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Toptaş.
Şahsı adına,
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal.
Buyurunuz Sayın Tanal. (CHP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ederim Değerli Başkan.
Değerli Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Hükûmet temsilcisi Suat Bey
açıklama yaparken dedi: Bayramlarla ilgili bir düzenleme var ise biz bu
düzenlemeleri tekrar düzelteceğiz. dedi. Evet, demek ki mevcut olan
bayramlarla ilgili bilgileri olmadığı için bir Hükûmet
temsilcisinin, ben muhalefet milletvekili olarak burada Hükûmet temsilcisine
bilgiyi veriyorum: 5 Mayıs 2012 tarihinde 28283 sayılı Resmî
Gazetede yayımlanan yönetmelik uyarınca ulusal ve resmî bayramlar
ile mahallî kurtuluş günleri, Atatürk günleri ve tarihî günlerde
yapılacak tören ve kutlamalara ilişkin
Yönetmelik burada
değerli arkadaşlar ve burada Sayın Hükûmete bu yönetmeliği
ibraz ediyorum. Madem ki bir Hükûmet temsilcisinin bu yönetmelikten haberi yok,
mümkünse Resmî Gazetede vermiş olduğum bu yönetmeliği esas
alarak, yine vatandaş arasında ötekileştirmeyi yapmadan,
bayramların kaynaşma, barışma, bir arada olma, birlikte
kutlama gününe yakışır bir vaziyette bu yönetmeliğin derhâl
değiştirilmesini talep ediyorum.
Depremle ilgili yasamızda,
Anayasamızda, yönetmeliklerde, gayet rahat, bu konuda boşluk
doğuran hiçbir mevzuat yok. Ancak, boşluk
nerede doğuyor? Boşluk uygulamada doğuyor, boşluk Hükûmette
doğuyor. Boşluk kamu görevlilerinde doğuyor. Tabii, bu
boşluğun da doğmasının altındaki yegâne neden:
Herhâlde bunun altında iltimas var, siyasi kayırma var, para var,
rüşvet var, ne ararsanız var yani burada birilerini, şunu
aldın, bunu aldın anlamında değil. Mevzuatımızda
boşluk olmadığı hâlde, mevcut olan mevzuatın tatbik
edilmeden vatandaşımızın risk altında yaşamasının
altındaki sebepler ancak dediğim nedenlerden olabilir. Bunun
dışında, kamu görevlileri gerçekten mevcut olan yasal
düzenlemeleri eğer tatbik ederler ise bu konuda bir
sıkıntının olabileceğine ben ihtimal vermiyorum.
Yine, şu
anda, büyükşehirlerde yapılan büyük 25-30 katlı binalar var.
Bunlarla ilgili sayın bakanlığa dedim ki sizin bu kadar yüksek
binayla ilgili İmar Kanununda herhangi bir hüküm yok, mevcut olan
yönetmeliklerde bir hüküm yok. Siz, 25 kat üzerine bu yapı
ruhsatını vermiş olduğunuz binalarla ilgili hangi mevzuata
dayalı olarak ruhsat veriyorsunuz? Verilen cevap: Evet, bu konuda
herhangi bir yasal düzenleme yoktur, herhangi bir yönetmelik yoktur ancak her
belediye kendisine özgü 25 katlı binalarla ilgili yönetmelik yapmakta,
herkes kendine göre bir isim vermekte. Bu anlamda da gerçekten gerek Hükûmetin
gerek kamu görevlilerinin, belediyenin bu büyük, yüksek katlı binalarla
ilgili bir keşmekeşliği var. Bu keşmekeşliğin bir
an önce durdurulması lazım, bu da gelecek açısından
vatandaşımızın sağlıklı bir çevrede
yaşama hakkını tehlikeye düşüren bir husus.
Van depremiyle
ilgili vatandaşımız yardım yaparken Hükûmet yetkilileri o
dönem şöyle bir cümle sarf ediyorlardı: Toplanan yardımlar
teröre gidiyor, teröre yardım ediliyor. Vatandaşın bu toplanan
yardımlarını engelliyorlardı ve bu gerekçeyle
vatandaşa gidecek olan yardımları engelleyen Hükûmet, bugün
kendisi bizzat teröre yardımcı oluyor, kendisi teröre yardım
ediyor. Yani, bu açıdan vatandaşa giden yardımlar terör
bahanesiyle engellenmiş oldu. Ne oldu depremlerde? O dönem Vanda 160
çadırda yangın çıktı, 12 vatandaşımız
yanarak can verdi. Bu anlamda, Van depreminde gerçekten iyi bir sınav
verdik mi? O dönem hatta Sayın Başbakan da Biz ilk yirmi dört saatte
geç kaldık. şeklinde bir açıklamada bulundu. Bu açıdan
baktığımız zaman deprem Vanda bazıları için bir
fırsat oldu. Kimler için fırsat oldu? Siyasal iktidarla yakın
diyalog içerisinde bulunan müteahhitler için gerçekten bir fırsat oldu ama
vatandaş arasında da bir ayrım yapıldı: Gayrimenkulü
olanlar ve olmayanlar. Gayrimenkulü olup tapusu olmayan
vatandaşlarımız var ve o vatandaşlarımız
taşınmaz sahibi olduğu hâlde taşınmaz sahiplerinin
yararlanmış olduğu imkânlardan
yararlandırılamadı. O açıdan, vatandaş arasında
da bir ayırım yapıldı.
Tabii, bize bugüne kadar gerek 1999 depreminde gerek Van
depreminde gerek Kütahya Simav depreminde hep ders alındığı
söylendi siyasal iktidar tarafından. Ancak, tabii, 1999 depreminde bir
önceki hükûmetlerin hatası, kusuru, payı vardır ama ondan sonraki
depremlerin tamamında vatandaşımızın mağdur
edilmesinde Hükûmetin kusuru var.
Tabii, burada, bu bir Meclis soruşturması.
Ancak, Meclis soruşturması hükûmeti denetleyen mekanizmalardan bir
tanesidir. Meclis soruşturmaları Parlamento çoğunluğunun
siyasal iktidarın elinde olmadığı parlamenter sistemlerde
amacına ulaşır. En azından hükûmetin kendisine bir çeki
düzen vermesi açısından, kendisini otokontrol açısından
pratik bir yararı var. Ancak, Hükûmet çoğunluğunun bir siyasal
iktidarın elinde olduğu parlamenter sistemlerde gerçekten -işte,
Meclisin durumunu gayet görüyoruz- ciddiye alınmıyor, Nasılsa
parmak sayısıyla bu reddedilecek. anlayışı nedeniyle
pek fazla ciddiye alınmaz. Zaten, ciddiye alınmadığının
hemen size pratik bir örneğini de vereyim: Bu Meclis
soruşturması dilekçesi 2 Nisan 2013 tarihinde verilmiş. 2 Nisan
2013 tarihinde veriliyor, 7 Mayıs 2013 tarihinde Başkanlığa
geliyor. Ancak, bugüne kadar, yani 2011 öncesinde verilen Meclis
soruşturmasına yönelik dilekçelerle ilgili, genellikle dilekçenin
verildiği tarihle, Başkanlığa gelişiyle, Genel Kurula
gelişi arasında toplam en fazla on veya on beş günlük bir süre
var değerli milletvekilleri.
Teknik anlamda bu konuya baktığımız
zaman: Dilekçenin verildiği tarih 2 Nisan 2013 tarihi, Genel Kurula geliş
tarihi 20 Mayıs 2013 tarihi. 20 Mayıs 2013 tarihi günlerden
pazartesiye denk getiriliyor. Peki, pazartesiye niçin denk getiriliyor?
Halkın öğrenme, bilgilenme hakkından kaçırılması
için bu getiriliyor. Mademki vatandaşın Parlamentoyu denetlemek
hakkı, neyle yapacak? Ancak Meclis televizyonları
vasıtasıyla yapacak. Meclis televizyonunun kapalı olduğu
bir günde, yayına verilmediği günde Meclis
soruşturmasının getirilmesiyle, gerçekten demek ki burada, vatandaşın
öğrenmesi, vatandaşın bilgi alma hakkı bir yönden
engellenmiş oluyor. Hani demokrasilerde katılımcılık
esastı, bilgilenme, öğrenme hakkı esastı,
şeffaflık esastı? Bunlar gayet rahat bunlardan
kaçırılmış oluyor.
Evet, Vanda 23 Ekimdeki depremden sonra vatandaş
evlerine giremedi ve giremedikten sonra Hükûmet yetkilileri o dönemde, efendim,
Deprem olmuştur, enerjisini boşaltmıştır. Artık
bundan sonra yıkılmayan evler güvenlidir... Bu deyimle, bu
açıklamayla
vatandaş Allahtan sonra kime inanır? Hükûmet
yetkililerine inanır, devlete inanır. Ve inandılar, evlerine
girdiler, ondan sonra gelen depremde 12 vatandaşımız
hayatını kaybetti.
Tabii, binanın çökme suretiyle genel güvenliğin
tehlikeye, taksirle tehlikeye sokulması nedeniyle Hükûmet yetkililerinin,
valilerin ve belediye başkanlarının, tüm yetkililerin sorumlu
olması lazım ancak görebildiğimiz manzara, bugüne kadar, 99
depreminde olduğu gibi, fatura yine müteahhitlere kesildi, Van depreminde
de fatura yine müteahhitlere kesildi. Aslında faturanın
kesileceği kişi kamu görevlileridir; bakandır, validir,
kaymakamdır, belediye başkanıdır, fen işleri
memurları ve yetkilileridir ama görebildiğimiz manzara, sadece ve
sadece müteahhit sorumlu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla) Müteahhidin sorumluluğu
açısından bu yetmiyor. Hukuk devleti olan tüm ülkelerde kamu
görevlilerinin hesap vermesi lazım. Bu Meclis soruşturması da
görevlilerin hesap vermesi açısından gündeme getirilmiştir.
Hepinize teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Tanal.
Kütahya Milletvekili Alim Işık.
Buyurunuz Sayın Işık. (MHP
sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Meclis Grubunun Van
ilimizde 23 Ekim 2011 tarihinde meydana gelen birinci deprem ile 9 Kasım
2011 tarihinde meydana gelen ikinci deprem arasında geçen on altı
günlük sürede gerekli önlemleri aldırmadığı gerekçesiyle
Başbakan Yardımcısı Sayın Beşir Atalay
hakkında Meclis soruşturması açılması yönünde 7
Mayıs 2013 tarihinde vermiş olduğu önerge üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz aldım.
Bu vesileyle öncelikle hem Van depreminde hem de diğer doğal
afetlerde hayatlarını kaybeden tüm vatandaşlarımıza
bir kez daha Allahtan rahmet, yakınlarına da
başsağlığı diler iken, bu depremlerde canla başla
görevini yapmak için çalışan tüm kamu görevlilerine,
yardımlarını esirgemeyen sivil toplum kuruluşlarına ve
özel olarak vatandaşlarımıza ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
Tekrar bu acıların yaşanmamasını Cenab-ı
Allahtan niyaz ediyorum.
Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi
yaşanan doğal afetlerle ilgili her türlü işlem Sayın
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalayın sorumluluk
alanı içerisinde bulunan ve kısa adı AFAD olan, Afet ve Acil
Durum Yönetimi Başkanlığına verilmiştir. Bu konu, en
son 29 Mayıs 2009 tarihli ve 5902 sayılı Afet ve Acil Durum
Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanunla yeniden düzenlenmiş, afet ve acil durumlar ile
sivil savunmaya ilişkin hizmetleri yürütmek üzere
Başbakanlığa bağlı Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı kurularak bu Başkanlığa
bağlı teşkilatları ile görev yetkileri anılan Kanunla
yeniden belirlenmiştir.
Kanunun 1inci maddesinde Başbakanın
Başkanlıkla ilgili yetkilerini bir bakan
aracılığı ile kullanabileceği hükme
bağlanmıştır. Bu kapsamda Başkanlığın
faaliyetleri de Sayın Başbakan Yardımcısı Beşir
Atalayın sorumluluğuna verilmiştir. Bu Kanun, afet ve acil
durumlar ile sivil savunmaya ilişkin hizmetlerin ülke düzeyinde etkin bir
şekilde gerçekleştirilebilmesi için gerekli önlemlerin
alınması ve olayların meydana gelmesinden önce
hazırlık ve zarar azaltma, olay sırasında da yapılacak
müdahale ve olay sonrasında gerçekleştirilecek iyileştirme
çalışmalarını yürüten kurum ve kuruluşlar
arasında koordinasyonun sağlanması ve bu konularda
politikaların üretilmesi ve uygulanması hususlarını
kapsamaktadır. Dolayısıyla, yaşanan doğal afetlerle
ilgili her türlü koordinasyon ilgili bakanın sorumluluk alanında
gerçekleştirilmektedir. Kanunla verilen bu yetkilerin zamanında
doğru bir şekilde kullanılmadığı ve Van ilimizde
meydana gelen ikinci depremde 24ü Bayram Otelde olmak üzere 39
insanımızın hayatını kaybetmesinin bazı
ihmallerin sonucu olduğu ileri sürülmektedir çünkü anılan otelin ilk
depremde hasarlı olduğu bilindiği hâlde insanların bu
binaya girmesine izin verilmesinin bile bile âdeta ölüme davetiye çıkarmak
anlamına geldiği ve AFADdan sorumlu olan Sayın Başbakan
Yardımcısının bu süreçte görevini yerine getirmediği
belirtilmektedir.
Ülkemizde sık sık yaşanan doğal
afetlerde yaşanan benzeri ihmallerin ya da kusurların tekrar
yaşanmaması ve gerekli önlemlerin zamanında alınabilmesi
için bu önergenin Meclis gündemine getirilmiş olmasını çok
önemli buluyoruz ve emeği geçen arkadaşlara da ayrıca
teşekkür ediyoruz böyle bir konuyu yeniden Türkiye'nin gündemine getirip
tartışma imkânı verdikleri için. Çünkü Hükûmet bu tür konularda
şimdiye kadar hep kısa vadeli önlemler almış, bu önlemlerle
yetinmiş, bu tür krizleri iyi yönetememiş ve gerekli önlemleri
hızla alarak can kayıplarını önleyememiştir.
Diğer yandan, Hükûmet, yaşanan afetlerde ilgili devlet birimleri
tarafından vatandaşlarımıza sunulması gereken
hizmetleri ve devlet imkânlarını âdeta Hükûmetin
vatandaşlarımıza sunduğu birer nimet gibi göstererek siyasi
ve ekonomik rant elde etmeyi amaçlamıştır. Örneğin, 19
Mayıs 2011 tarihinde yaşanan Simav depreminde de Türk
Kızılayı tarafından dağıtılan çadır,
battaniye, yemek ve benzeri gibi hizmetlerde seçim öncesinde parti amblemlerinin
bulunduğu özel araçlarla dağıtım yapılarak âdeta AKP
propagandası yapılmış ve buradan siyasi rant elde
edilmesine engel olunmamıştır. İnsanlar can ve mal derdinde
çırpınırken AKPnin oy derdinde olması vicdanları
yaralamış ve insanlarımızı üzmüştür. Benzeri
örnekler maalesef Vanda ve diğer doğal afetlerin yaşandığı
birçok yerleşim yerinde de yaşanmıştır.
İnşallah, bundan sonra böyle bir şey yaşanmaz diyoruz.
Bu soruşturma önergesinde dile getirilen ve
insanlarımızın hayatını kaybetmesine neden olan
ihmallere ek olarak başka sorunların da bu soruşturma
kapsamında incelenmesinde yarar olduğunu düşünüyoruz.
Örneğin, deprem bölgelerinde TOKİ aracılığıyla
yapılan kalıcı konutların ihalelerinde, imalatlarında
ve hak sahiplerine dağıtılmasında bir dizi çok ciddi
haksızlıklar ve usulsüzlükler yaşandığı
iddialarının mutlaka araştırılarak
cevaplandırılması gerekmektedir. Hak sahiplerinin yasal
hakları olan kredi talepleri değerlendirmeye bile alınmayarak
TOKİ aracılığıyla yapılan konutlara mecbur bırakılmaları
birçok yeni mağduriyetlerin yaşanmasına da yol
açmıştır. Uzun vadeli kredi kullandırılarak TOKİ
tarafından yapılan borçlandırmaların çok daha altında
kalacak bedellerle vatandaşlarımızın iş yeri ya da
konut sahibi olmaları sağlanabilecekken, Hükûmetin âdeta siyasi ve
ekonomik rant aracı hâline getirdiği TOKİ uygulamalarıyla
birçok vatandaşımız mağdur edilmiştir. Deprem
bölgelerinde yapılan konutlardaki farklı fiyat uygulamaları,
bazı hak sahiplerine sonradan ek ödemelerin çıkartılması ve
benzeri gibi birçok uygulama vatandaşımızın kafasında
değişik soru işaretlerinin oluşmasına yol
açmıştır. Örneğin, aynı yıl içerisinde beş
ay ara ile yaşanan Simav ve Van depremlerinde TOKİ
aracılığıyla yaptırılan konutlarda aynı
büyüklük ve özelliklerde olmasına rağmen ciddi fiyat farkları
oluşmuştur. Bu yetmiyormuş gibi, Simavda daha pahalıya mal
edilen konutlara sonradan, devir teslim yapıldıktan sonra bazı
aracı firmalar aracılığıyla ek ödeme talebinde
bulunulmuştur. Bunları zaman zaman Meclisimizin gündemine getirdik ve
ilgili bakanlara ilettik ama hâlâ bu sorun çözülememiştir.
Şimdi, bu ihaleler verilirken, sözleşmeler
imzalanırken bunun gerekli incelemeleri yapılmadan birilerine
ihaleler veriliyor da o afetin verdiği sıcak atmosferde bir an önce
konutlar yapılsın diye firmalar denetlenmeden bu ihaleler birilerine
aktarılıyor ve sonradan Ben zarar ettim. gerekçesiyle ilgili
makamlara başvuran firmalara ek ödeme talebinde bulunuluyorsa bu
devletimizin acizliğinin bir göstergesidir. Dolayısıyla, bunun
mutlaka incelenmesi gerekiyor. Buna benzer daha birçok problem
yaşanmış ve hâlen yaşanmaya devam etmektedir.
Örneğin, Simavda yapılan konutlarda konut
maliyeti 60 bin ila 80 bin TL arasında değişirken aynı
özelliklere sahip konutlar Vanda daha az fiyatlarla
gerçekleştirilmiş, bunun sebebi bugüne kadar gerekçeleriyle
açıklanamamıştır. Bu nedenle bu konuların da yeniden
gündeme alınmasında yarar görülmektedir.
Bugünlerde geri ödemelerin başlayacağı bu
konut ödemeleri birçok vatandaşımız tarafından geri ödeme
yapılamayacak kadar ağırdır. Şartlar değişmiştir.
İki yıl geçmiş aradan, şimdi geri ödeme zamanı
gelmiş ama vatandaşım işini kaybetmiş, iş yeri
yıkılmış, esnaf iş yerinden ayrılmak zorunda
kalmış ama mecburen başını sokacağı bir
konuta sahip olma adına o gün imza verdiği ve Ben konut istiyorum.
dediği şartlar bugün altından kalkılamayacak derecede
ağırlaşmıştır. Bu nedenle bu konunun çözümü
konusunda mutlaka Hükûmetin yeniden konuyu detaylı bir şekilde
değerlendirmesi ve bu soruşturma kapsamında, eğer yüce
Meclis uygun görürse, bu konuların da yeniden ele alınması
gerekiyor.
Diğer taraftan, Simav depreminde çalışan
kamu görevlileriyle ilgili ücretler tüm başvurulara, resmî müracaatlara
rağmen ödenmezken diğer tarafta daha hasar tespit
çalışması veya kaç kişinin çalışacağı
bile belli olmadan Bakanlar Kurulu kararıyla bunun karşılanması
iki bölge arasında Hükûmetin ve özellikle de sorumlu bakanın
ayrım yaptığı yönündeki şüpheleri
kuvvetlendirmiştir.
Değerli milletvekilleri, bu, Hükûmetin şimdiye
kadar uygulamış olduğu yanlış politikaların
sadece birisidir. Suriye politikası ve açılım politikası
başta olmak üzere birçok konunun Sayın Bakanın sorumluluk
alanı içerisinde olması nedeniyle yeniden ele alınması
gerektiğini düşünüyor, bu Meclis soruşturma önergesinin yerinde
olduğu düşüncesiyle tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Işık.
Van Milletvekili Mustafa Bilici. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Bilici.
MUSTAFA BİLİCİ (Van) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Meclis
soruşturması önergesi üzerine şahsım adına söz
almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
23 Ekim ve 9 Kasım 2011 tarihlerinde Vanda iki
büyük deprem yaşadık. Bu depremler sonrasında 644
vatandaşımız hayatını kaybetti, 252
vatandaşımız enkazlardan sağ olarak çıkarıldı.
Bugüne kadar 10 binin üzerinde irili ufaklı artçı depremler meydana
gelmiştir. Ben buradan, bir kez daha, depremde hayatını kaybeden
aziz vatandaşlarıma Allahtan rahmet diliyorum. Mekânları cennet
olsun inşallah.
23 Ekim depreminden hemen sonra, ilk yirmi dakikada
Vanda, ilk bir saat içerisinde de Ercişte müdahaleler
başlamıştır. Yapılan çağrı sonucunda ilk iki
saat içerisinde çok sayıda ekip ve ekipman Van ve Erciş ilçemize
ulaşmıştır. Depremde yaralanan 1.677 kişi kara yolu ve
hava yoluyla, en yakın sağlık kurumlarına sevk
edilmişlerdir.
Afet verilerine göre deprem sonucu ortaya çıkan
enerji Hiroşimaya atılan 37 atom bombasına eşittir.
Depremin ilk günlerinden itibaren, geçici barınma
ihtiyacının karşılanabilmesi için ilimize 75 bin çadır
gönderilmiş, çadır kentler oluşturulmuş, hemen
sonrasında, konteyner kentlerin oluşturulabilmesi için bu konteynerler
imal edilmiş ve zor şartlara rağmen 30 bin konteynerin alt
yapısı da tamamlanarak konteyner kentler oluşturulmuştur.
Bu konteyner kentlerde yaklaşık 175 bin insanımız
barınmıştır. Bu aynı zamanda şunu ifade ediyor:
Türkiyedeki yaklaşık 40 ilden daha büyük nüfusun
yaşadığı yeni kentler oluşturuldu.
Değerli arkadaşlar, çadır ve konteyner
kentlerde kalan vatandaşlarımızın yaklaşık 170
milyonluk elektrik faturaları Hükûmetimiz tarafından
karşılandı. Geçici olarak 36 bin vatandaşımız
diğer illerde misafir edildi. Hayvanları telef olan çiftçilerimize
ayni olarak canlı hayvan verildi ve yine, çiftçilerimizin
mağduriyetini giderebilme adına Hükûmetimiz tarafından,
Gıda, Tarım Bakanlığımız tarafından
çiftçimize 65 milyonluk yem desteği adı altında hibe destek
sağlandı, bununla birlikte 3.650 hayvan barınağı
yapıldı.
Değerli arkadaşlar, az hasarlı konutlar
için 40 bin konuta 1.250 liradan yaklaşık 50 milyon liralık bir
hibe destek sağlandı. Hasarlı binaların teknik kontrolleri ve nihai hasar tespitleri
dört farklı üniversitede uzman kişiler tarafından
yapıldı. İŞKUR aracılığıyla istihdama
katkı sağlamak için 7.500 kardeşimize geçici süreli iş
imkânı sağlandı. Bu kardeşlerimiz hâlen işlerine devam
etmektedirler.
Son elli yılın en soğuk
kışını yaşamamıza rağmen henüz depremin otuz
dokuzuncu gününde kalıcı konutların temeli atıldı.
Bölgede AFAD ve TOKİ işbirliğiyle 17.480 konut
yapıldı. Köylerde 9.500 konut, 3 bin ahır yapımı hâlen
devam etmektedir. Bu konutlar yirmi yıl vadeli, sıfır faizli,
ilk iki yılı ödemesiz, 75 bin lira
karşılığında afetzede
kardeşlerimize verildi. KOSGEB tarafından 5.500 iş
adamımıza, esnafımıza yaklaşık 300 milyon
liralık kredi imkânı sağlandı. Bu krediler, sıfır
faizli olarak, ilk yılı ödemesiz, toplam üç yıl geri ödemeli olarak
sağlandı. Esnaf ve tüccarımızın her türlü SSK ve vergi
borçları ertelendi. Daha güçlü bir Van için yatırımlar
aralıksız olarak devam etti. Van, büyükşehir belediyesi
statüsüne kavuştu. Üniversite kampüsü nakdî desteklerle kendini yeniledi
ve verilen yeni kadrolarla şimdi çok daha güçlü bir üniversite hâline
geldi. Yeni öğrenci yurtlarıyla birlikte kapasite yüzde 140
oranında artırıldı ve şu anda 12 bin kapasiteye
ulaşmış olduk. Depremde yıkılan her bir dersliğin
yerine iki derslik yapıldı. Şu ana kadar 2.031 derslik
yapıldı ve bununla birlikte 2.628 kişilik de pansiyon
yapıldı. Van için hayati önemi arz eden içme suyuna 130 milyonluk dev
bir yatırım yapıldı. Vana depremden sonra yapılan
yardım ve harcamaların toplam tutarı yaklaşık 5 milyar
lirayı buldu.
Depremin ilk saatlerinde Vana gelen Sayın
Başbakanımız koordinasyon merkezinde çalışmaları
bizzat takip etmiş, arama kurtarma çalışmalarını
yerinde incelemiştir; Van halkını hiç yalnız
bırakmamış, ilimizi 4 kez ziyaret etmiştir. Deprem
süresince hemen her gün bir bakanımız bizlerle birlikte
olmuştur. Sadece 2012 yılında 365 günün 251 günü bir veya birden
fazla bakan Vanda bizlerle birlikte olmuş, çalışmalara
katkı sağlamıştır.
Değerli milletvekilleri, gerek enkazdan sağ
kurtarılan kişi sayısı gerek arama kurtarma
çalışma hızı uluslararası standartların üzerinde
olmuştur. Türkiye afet yönetimi alanında örnek alınacak bir ülke
oldu. Uluslararası afet yönetimlerince takdir edilen geldiğimiz bu
aşama Hükûmetimizin ve aziz milletimizin üstün
başarısıdır.
1999 Marmara depreminde aylarca enkaza dahi
ulaşamayan bir hükûmet vardı; 2011de, depremin dördüncü gününde
bütün enkazlarda arama kurtarma çalışmaları tamamlanmıştı.
Marmara depreminin birinci
yılında hâlen 30 bin vatandaşımız çadırlarda
yaşamını sürdürüyordu; Vanda daha depremin otuz dokuzuncu
gününde kalıcı konutların temeli atıldı. Dönemin
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı on üç ay
sonra kalıcı konutlara başlanıldığını
ifade ediyordu; Vanda depremden on ay sonra 15.341 kalıcı konutu
teslim eden bir irade, bir hükûmet var bugün.
Değerli arkadaşlar, ana muhalefet partisi,
siyasi menfaatleri uğruna o günlerde Erciş ilçemizin il olması
için kanun teklifi vermiştir. Van halkı canıyla
uğraşırken bu tür popülist politikalar doğal olarak
karşılık bulmamıştır. Van halkı
açısından bu tür siyasi manevraların hiçbir
karşılığı yoktur. Depremden sonra ilimizi ziyaret eden
muhalefet milletvekilleri ve siyasi parti temsilcileri, gerçek
dışı bilgilerle, ölü sayısı hakkında yüksek
rakamlar telaffuz etmişlerdir. Yine aynı üslupla depremin
şiddetini abartarak halkı yanıltmaya ve devletin
kurumlarına karşı güvensizlik ortamı oluşturmaya çaba
sarf etmişlerdir. Çok şükür, sağduyulu Van halkı bunlara
itibar etmemiş, söylenenlere inanmamıştır.
Deprem doğal bir afettir. Yapılan
çalışmalara rağmen eksiklikler olmuş olabilir ama hizmet
aşkıyla yanan bu kadrolarla uğraşacağınıza
çözümün bir paydaşı olun. Vanda kırık bir fay hattı
olma sevdasından vazgeçin. Kadirşinas Van halkı depremde kimin
ne yaptığını iyi biliyor. Tarlada izi olmayanın
harmanda da yüzü olamaz. Bir işi bilen yapar, az bilen akıl verir,
bilmeyen eleştirir, yapamayan çamur atar.
On yıldır toplumun bütün meselelerini siyasetin
konusu yapan, Türkiyeyi aydınlık yarınlara taşıyan,
büyüten AK PARTİ, ülkemizin birlik ve bütünlüğünün sigortası
olmuştur. Vanda meydana gelen depremden sonra yaptıklarıyla AK
PARTİ Vanda doğal afet sigortası olmuştur. Allah
vatanımıza, milletimize bu acıları bir daha
yaşatmasın. Yaşadığımız o acı günler
bize Türkiye'nin kardeşliğini, birliğimizi ve
beraberliğimizi gösterdi. Milletimiz tek yürek oldu. Bütün dünyaya örnek
olacak bir yardımlaşma ve dayanışma örneği sergiledi.
Desteklerinden dolayı başta Sayın
Başbakanımıza, bizi hiç yalnız bırakmayan
Başbakan Yardımcısı Sayın Beşir Atalaya,
sayın bakanlarımıza, milletvekillerimize ve aziz milletimize bir
daha teşekkür ediyor, şükranlarımı sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bilici.
ÖZDAL ÜÇER (Van) - Sayın Başkan
BAŞKAN Efendim?
ÖZDAL ÜÇER (Van) - Van Milletvekili olarak hatibin Genel
Kurulu yanlış bilgilendirdiğini ve bundan duyduğum
rahatsızlıktan dolayı, doğru bilgilendirme
sorumluluğundan yola çıkarak söz hakkı talep ediyorum.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) - Sayın
Başkan
BAŞKAN Efendim?
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) - AKP temsilcisi
konuşmacı ana muhalefet partisinin orada, deprem bölgesinde popülizm
yaptığı şeklinde yanlış bir ifadede
bulunmuştur.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Herkes kendi
kanaatini söylüyor Sayın Başkan.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) - Bu bir kanaat
değildir, yanlış bilgilendirme yapmıştır.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) - Sataşma var
Sayın Başkan.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) - Halkı ve
Meclisi yanlış bilgilendirmiştir. Bu doğru değildir.
Bir sataşma söz konusudur, bu konuda söz almak istiyorum.
BAŞKAN - Düzeltmek istiyorsunuz.
Şimdi önce Sayın Üçere söz vereceğim.
Buyurunuz Sayın Üçer.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
14.- Van Milletvekili Özdal Üçerin, Van Milletvekili Mustafa Bilicinin görüşülen soruşturma önergesi üzerinde yaptığı konuşma sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZDAL ÜÇER (Van) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu selamlıyorum.
Keşke Sayın Hatibin belirttiği her
şey doğru olmuş olsaydı. Keşke bütün yaralar
sarılmış olsaydı. Keşke yaşamını
yitirenlerin anısına saygı duyulmuş olsaydı.
Keşke depremden bu yana sağlık tedavisi görmek zorunda
kalanların hepsinin sağlık tedavisi yapılmış
olsaydı. Keşke evleri yıkılan herkese ev
yapılmış ve onlara tüccar mantığıyla ev
satılmamış olsaydı, keşke hiçbir insan
dışarıda kalmamış olsaydı. Keşke, hâlâ
yüzlerce aile konteynerde yaşıyor, hatta konteyner
bulamadığı için barınaklarda yaşayan, böyle kendi
barınaklarını kurmuş yaşayan insanlar var,
bunların hiçbiri olmamış olsaydı. Keşke Vandaki
eğitim sorunlarının tamamı giderilmiş olsaydı.
Keşke bütün sağlık işletmeleri yapılmış
olsaydı. Keşke hiçbir sorun yaşanmamış olsaydı. Ama
hâlâ sayısı bile belirlenmemiş ölülerin, sayıları, kaç
kişinin öldüğü bile belli değil bu depremde. Kaç kişinin
cenazesi Erzurumda kaldı, kimsesizler mezarlığına
defnedildi; kaç kişinin cenazesi Diyarbakırda kaldı,
kimsesizler mezarlığına defnedildi, bunun sayısı bile
bilinmiyor. Kaç aile tümden yok oldu, bunun sayısı bile bilinmiyor.
Ancak, sayın hatip muhasebecilik mesleğinden olsa gerek, her
şeyi matematiksel hesaba vurup getiriyor. Vanda 1 milyonu aşkın
nüfusun tamamı mağdur oldu bu depremde ve şu ana kadar
sorunların hiçbiri çözülmüş değil. Depremzedelere konut
verdik. diyorlar. Hayır, herhangi bir kentte nasıl TOKİ
aracılığıyla insanlara ev satıldıysa, depremzede
olmaktan kaynaklı Denize düşen yılana sarılır. hesabıyla
onlara ev satıldı. Kiracı olduğu için konut hakkı
olmayan, ailesi dışarıda kalan yüzlerce aile var. Bunda samimi
olan varsa, bu konuda buyursunlar, gelsinler Vandaki ailelerin ızdırabını
yerinde gözlemlesinler, benim söylediklerimle sınırlı
kalmasın kimse. Vanda sadece, depremden bu yana ihale furyası
olmuş ve AKPnin yandaşları bu ihalelerden
nemalanmıştır, başka hiçbir şey
olmamıştır. Bunu Van halkına sorun, özellikle AKPye oy
veren insanlara sorun. Kiracı olduğu hâlde, evi
yıkıldığı hâlde, evi olmadığı hâlde ev
bulamayan insana sorun. Biraz vicdan olması lazım, biraz ahlak
olması lazım.
Teşekkürler. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Üçer.
Sayın Eyidoğan, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğanın, Van Milletvekili Mustafa Bilicinin görüşülen soruşturma önergesi üzerinde yaptığı konuşma sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; burada Van depremiyle ilgili
sorunları ve yanlışları tartışırken, AKPnin
sayın milletvekili, Cumhuriyet Halk Partisinin bölgede propaganda
yaptığını, popülizm yaptığını ifade
etmiştir. Bu, gerçek değildir. Depremden hemen sonra bölgeye ilk
intikal eden parti temsilcilerinden bir tanesi Cumhuriyet Halk Partisinin
milletvekilleridir, Genel Başkan yardımcılarıdır.
Bölgeye ilk giden parti genel başkanı Sayın Genel
Başkanımız Kemal Kılıçdaroğludur ve depremden
sonra bölgede sürekli Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri bulunmuştur.
Yüzlerce tır yardım Cumhuriyet Halk Partisinin değişik
illerdeki belediye başkanlıkları tarafından organize edilmiştir;
sivil toplum örgütleri katılmışlardır, milletvekillerimiz
bizzat bölgede dolaşmışlardır. Ben üç kez Vana yalnız
gittim ve rapor hazırladım Sayın Genel Başkanımız
için.
Bakın, Türkiye, uluslararası afet risklerini azaltma politikaları konusunda en az bir on yıl geridedir ve dünyadaki afet riski, deprem riski azaltma politikaları açısından gelişmeleri yok varsaymaktadır. Eğer AKP Türkiyede, deprem dâhil, afet risklerini azaltma konusunda ele gelir, dişe dokunur ve uluslararası gelişmelere uygun bir şeyler yapmak istiyorsa yamalı bohçaya dönen Afet Yasasını; eskimiş, Türkiye'nin afetlerle ilgili sorunlarına çözüm getirmeyen İmar Yasasını; 5543 sayılı İskân Yasasını, bunları behemehal değiştirmesi gerekir. On bir yılda -iktidarsınız- bunlara hiç dokunmadınız. Afet Yasası -daha önce bu kürsüden de ifade ettiğim gibi- yamalı bohça gibidir. İmar Yasası da öyledir. Şimdi onu bir torba kanun içinde getireceksiniz, İmar Kanununda yine bazı değişiklikler yapacaksınız. Ülkemizde bu konuda hâlâ ciddi eksikler vardır. AKP afet riski azaltması konusunda, on bir yıllık iktidarı döneminde gereğini yeteri kadar yerine getirememiştir.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Eyidoğan.
ÖZDAL ÜÇER (Van) Sayın Başkan, sayın
hatip Vana ilk gelen genel başkanın Sayın
Kılıçdaroğlu olduğunu söyledi. Bunun doğru
olmadığını ve bizim Genel Başkanımızın
önce geldiğini dile getirmek amacıyla söz almak istiyorum.
BAŞKAN Söylediniz efendim, kayıtlara geçti.
Sizin Genel Başkanınız gelmişti, evet.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Sayın
Başkan, en son, tutanaklara geçmesi adına ben de söz isteyecektim.
BAŞKAN Söyleyin.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) AK PARTİ Grubu
adına konuşan sayın hatip çadır kentlerde ve
konteynerlerdeki elektrik faturalarının hükûmetleri tarafından
ödendiğini söylemek suretiyle sanki Van halkına büyük bir lütuf
yapıldığı imasında bulundu. Bunun hiçbir şekilde
kabul edilemez bir tutum olduğunu belirtmek istiyoruz. Van halkı bu
devlete karşı, vergisini ödeyen, zorunlu askerliğe tabi
tutulduğu için askerliğe giden, oyunu kullanan, devlete
karşı bütün zorunluluklarını yerine getiren bir
halktır.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Van halkı
ayrı bir halk mı? Elektriği kullanan parasını öder ya.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Devletin de bütün bir
şehri etkilemiş olan bir afette, sosyal devlet olma ilkesi
gereğince yapması gereken, halkına karşı
sorumlulukları vardır. Böylesine ucuz şeylerle, Van halkına
bir lütufta bulunmuş gibi, Van halkına hizmet etmiş gibi bir
algı yaratmayı hiçbir şekilde doğru bulmuyoruz.
Yapılması gereken, bütün kentin etkilendiği bir depremde
Vanı afet bölgesi ilan edip Van halkının yaralarını
sarma noktasında sosyal devlet olma ilkelerinin gereğini yerine
getirmektir.
Bu hususun tutanaklara geçmesini istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Baluken,
tutanaklara geçti.
VII.- MECLİS SORUŞTURMASI (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
1.- Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet Toptaş ve 63 milletvekilinin, Vanda 23/10/2011 tarihinde meydana gelen depremden sonra 9/11/2011 tarihinde meydana gelen diğer depreme kadar bazı binalarda hasar tespiti yaptırılmadığı, halkın deprem bakımından riskli binalara girmemesi yönünde uyarılmadığı, ildeki kamuya açık binalarla ilgili gerekli tedbirlerin alınmadığı ve bu eylemlerin 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 257nci maddesine uyduğu iddiasıyla Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/2) (Devam)
BAŞKAN Şimdi de hakkında Meclis
soruşturması açılması istenen Başbakan
Yardımcısı Beşir Atalay.
Buyurunuz Sayın Atalay. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY
(Kırıkkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisi tarafından şahsımla ilgili verilen
soruşturma önergesi üzerine Hükûmetimiz adına söz almış
bulunuyorum, hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Tabii, o acı depremin üzerinden bir buçuk yılı aşkın bir zaman geçti, depremin yaraları büyük oranda sarıldı. Hükûmet olarak, doğrusu, Van depreminde çok olağanüstü bir yönetim ve koordinasyon sergiledik. Bu Hükûmetin Van depremini yönetmesi, deprem sonrası yaraları sarması konusunda, bu konunun, ilgili uluslararası kuruluşlar tarafından, doğrusu, örnek gösterilen bir çalışma olduğunu ifade etmek isterim. Aslında herkesin takdirini kazandı yani herkes biliyor; bizim milletimiz biliyor, vatandaşlarımız biliyor, aslında sizler de biliyorsunuz. Van depremi sonrası ülkemiz, devletimiz, milletimiz -devlet, millet el ele- çok büyük bir fedakârlık, çok büyük bir başarı ortaya koydu, âdeta tek vücut oldu ve gerçekten yaralar da sarıldı. Ülkemizin bütün imkânlarını seferber ettik ve ben kendim ilgili Bakan olarak ve Hükûmetimiz olarak, doğrusu, alnımızın akıyla görevimizi en iyi yapmanın, en iyi şekilde yerine getirmenin de huzuru içindeyiz.
Tabii, depremin olduğu andan itibaren
yapılanları bu on dakikada anlatmak mümkün değil. Mustafa Bey,
Van Milletvekili arkadaşımız
bazı şeylerden bahsetti ama ben şunu ifade edeyim:
Başta Başbakanımız olmak üzere, büyük bir bakanlar heyeti
olarak ilk andan itibaren hepimiz, biz Vanda ve Ercişte olduk.
Vanlı ve Ercişli kardeşlerimiz asla yanlızlık
çekmediler ve yıl dönümünde kalıcı konutların teslimine
kadar da bakan arkadaşlar olarak nöbetleşe daima orada olduk.
Değerli milletvekilleri, şunu doğrusu
söylemek istiyorum: Yani, kolaycı bir Hükûmet değiliz biz, ben kendim
de işlere kolaycılıkla hiç bakmam. Yani, bir yerde eğer
hata varsa, eksik varsa onu en çok kendimiz görürüz. Özellikle ben, işin o
eleştirel boyutunu çok ön planda tutan birisiyim ama Van depremi, ondan
sonra yapılması gerekenler, yapılanlar konusunda, bütün
içtenliğimle size şunu söylüyorum: Türkiye, iyi bir sınav
vermiştir; Devletimiz, Hükûmetimiz, bütün kurumlarımız çok iyi
bir sınav vermiştir, yani bunu, özellikle ifade etmek istiyorum.
Sadece Hükûmet değil, milletimiz, Türkiyenin her kesiminden büyük bir
duyarlılık, yardımlaşma ve âdeta Türkiye, tek vücut
olmuştur. Böyle bir şeyi yaşadık. Burada, tabii bazı
şeyler var söyleniyor, ben doğrusu Bu kadarı insaf diyorum
yani yapılanlarla ilgili falan ama milletimiz biliyor.
Değerli kardeşlerim, biraz önce ifade edildi. Tabii
bu, acı bir olay. Yani 644 vatandaşımızı kaybettik ve
çok sayıda vatandaşımız yaralandı. Ben bu
vatandaşlarımıza tekrar Rabbimden rahmet diliyorum. Ama
şunu da ifade edeyim: İlk andan itibaren herkes, daha etkili bir
koordinasyon içinde, Van depremi sonrası görevini daha iyi yaptı.
Kızılaydan Türk Silahlı Kuvvetlerine, sivil toplum
kuruluşlarına, arama, kurtarma ekiplerine, hepsine -AFADın
koordinasyonu tabii- ama hepsine varana kadar doğrusu büyük bir
çalışma yapılmıştır, ben onu ifade etmek istiyorum.
Şimdi, burada o yoğun kışa
rağmen âdeta çok büyük bir seferberlik yürütülmüştür. Hamdolsun, mali
bir sıkıntı da asla çekilmemiştir. Bakın, rakam
verildi, şu anda bizim Van depremi sonrası Vandaki harcamamız 5
milyar Türk Lirasıdır değerli arkadaşlar ve bunun içinde
belli bir miktar, 350 milyon lira kadar vatandaşlarımızdan gelen
yardımlar da vardır. Ama hiçbir yerde, bakın, bu kadar çabuk, bu
kadar etkili
Çadır kentlerin kurulması, 75 bin çadır, ondan
sonra konteyner kentler
30 bin konteyner değerli kardeşlerim,
değerli milletvekillerimiz; 30 bin konteyner ürettirilmiş
kışın o şiddetinde ve Vana
ulaştırılmıştır bunlar. Bu, tabii,
olağanüstü bir performans ve şunu da ifade edeyim: Özellikle
diğer illere gönderilen, tabii, 35 bin vatandaşımız
kışı diğer illerde, misafirhanelerde geçirmiştir.
Şimdi, burada, ben özellikle sadece konutlarla
ilgili durumu bir bilgi olarak verip tabii, hasar tespitiyle ilgili, daha çok -buradaki
soruşturma önergesi- ona biraz vakit ayırmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, şu anda 16.895 konut
tamamlanarak teslim edilmiştir, 16.895 konut. 2.148 konutun
inşası tamamlanmak üzeredir. Kiracı konumunda olan, yani deprem
olduğunda herhangi birinin evinde kiracı bulunana da aynen depremzede
şartlarında konut verilmektedir aynı fiyatlarla, büyük
sübvansiyonla, onu da ifade etmek isterim.
Şimdi, burada, tabii, bir yandan da hasar tespit
çalışmaları ilk andan itibaren devam etmiştir. Afet
sonrası hasar tespit çalışmaları, 7269 sayılı
Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle
Yapılacak Yardımlara Dair Kanunun 13üncü maddesi gereğince
Binaların, meydana gelen afet nedeniyle gördüğü hasarı tespit
etmeye yönelik gözlemsel olarak gerçekleştirilen
çalışmalardır. Teknik ifadeler olduğu için aynen okuyorum
tutanağa da geçsin diye: Bu çalışmaların tamamlanma süreci
depremin büyüklüğüne ve etkilediği alana göre değişiklik
göstermektedir. Vandaki 7,2 büyüklüğündeki ilk deprem sonrasında
234 teknik personel ile çalışmalar 25/10/2011 tarihinde
başlamıştır. Ön hasar tespit çalışmaları
kapsamında Van il merkezi ve Erciş ilçesi genelinde depremin
etkilediği alanı ve acil barınmaya ihtiyaç duyacak afetzedelerin
belirlenmesine yönelik etki analizi safhası devam ederken 5,7
büyüklüğünde ikinci deprem meydana gelmiştir. Bu süre içerisinde
102.709 yapının ön incelemesi tamamlanmıştır. Ancak
bilinmelidir ki hasar tespit çalışmaları, meydana gelen bir
deprem nedeniyle herhangi bir hasara uğramayan veya az hasar gören binaların
sonradan gerçekleşen herhangi bir depremde yıkılabileceği
konusunda hüküm vermez. Bu yüzdendir ki bu çalışmalar dikkate
alınarak binalarla ilgili afetzedelere binalarına girmeleri söylenmez
ve söylenmemiştir. Yaşadığımız deprem
sonrası vatandaşlarımıza, hasarlı binalara girmemesi
hususunda AFAD tarafından sürekli uyarılarda bulunulmuştur.
Bunlar yazılı basınımızda da vardır, dosyamda da
vardır. Bu uyarılarımız yerel ve ulusal basında
yayınlandığı gibi uluslararası basında da yer
almıştır.
İlk depremden hemen sonra başlatılan hasar
tespit çalışmaları 10 Şubat 2012 tarihine kadar kesintisiz
olarak devam etmiştir. Toplamda 200 binden fazla konut, iş yeri ve
ahır incelenmiştir. Bu çalışmalarda çeşitli kamu kurum
ve kuruluşları ile mühendis, mimar odaları ve üniversitelerden
bini aşkın inşaat mühendisi ve mimar görev
almıştır. Teknik elemanlar depremin binalara verdiği
hasarı tespit etmek üzere gece gündüz demeden depremzede
vatandaşlarımıza hizmet bilinciyle fedakârca
çalışmışlardır ve bunların sonunda da,
kalıcı hasar tespitinden sonra da -biliyorsunuz- orada işte, hak
sahipliği gibi konular ona göre karara bağlanmıştır.
Yani ikinci deprem olduğunda Van ve Erciş ilinde daha ön hasar tespit
çalışmaları zaten devam ediyordu. Ama şunu özellikle son cümle
olarak ifade ediyorum: Hasar tespit çalışması depreme dayanıklılık
testi değildir ve binaların artçı depremler nedeniyle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla)
yıkılmasından dolayı hasar tespit
çalışmaları sorumlu da tutulmaz; bu, işin teknik boyutudur.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Atalay.
ÖZDAL ÜÇER (Van) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Üçer.
ÖZDAL ÜÇER (Van) Sayın Başkan, Sayın
Bakan konuşmasında Kiracı olan herkese konut imkânı
sağlanmıştır. beyanında bulundu. Bunun doğru
olmadığı açıklamak üzere söz talebinde bulunuyorum.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkanım, böyle bir usul yok. Sayın Başkanım, herkes
kendi kanaatini söylüyor.
ÖZDAL ÜÇER (Van) Ben de kendi kanaatimi söylüyorum.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Onun
dışında, kimse kimseninkini düzeltmek durumunda değil,
böyle bir usul yok, suistimal ediliyor Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Canikli, bu Genel Kurulda bir
milletvekili ayağa kalkmış ve bir şey söylüyorsa lütfen
müsaade edin de onun ne istediğini dinleyeyim.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Ama
Sayın Başkanım, bu şekilde de yani
Onun da bir
sınırı var efendim. İç Tüzüke göre, hangi maddeye göre,
neye göre böyle bir talepte bulunuyor Sayın Başkanım?
BAŞKAN Sayın Canikli, sayın milletvekili
bir şey talep etmek için ayağa kalkmıştır ve onun ne
talep ettiğini dinlemek durumundayım, lütfen.
ÖZDAL ÜÇER (Van) Sayın Başkanım, İç
Tüzüke göre de ayağa kalkarak usule göre söz istemişse
BAŞKAN İstiyorsunuz, evet ama söz verip
vermemek de benim ihtiyarımdadır. Lütfen, ne için istediğinizi
tekrar alayım.
ÖZDAL ÜÇER (Van) Evet, sizin inisiyatifinizde.
Sayın Bakan konuşmasında birkaç
yanlış beyanda bulundu. En net olarak da kiracı olan herkese
konut edinmesi için gereken imkânın sağlandığını
ifade eden vurgular dile getirdi. Cümle olarak az evvel tekrar etmiştim;
bu sebeple, bu bilginin doğru olmadığını ve Meclisi
doğru bir şekilde bilgilendirmek adına söz talebinde
bulunuyorum.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Yerinden düzeltme
alsın efendim.
BAŞKAN Evet, siz sisteme giriniz efendim,
yerinizden size söz vereceğim bir dakika, bu açıklamanızı
yaparsınız.
Sayın Tanal, siz ne istiyorsunuz?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan,
Sayın Bakan şöyle bir cümle sarf etti: Hiçbir zaman vatandaşa
depremden sonra evlerinize girin, evlerinizi boşaltın, girin.
şeklinde bir açıklamamız olmadı. dedi. Bu yanlış
bir beyan, bunu düzeltmek için söz almak istiyorum.
BAŞKAN Siz de sisteme giriniz, bir dakika söz
hakkı vereceğim.
Önce Sayın
Tanal sisteme girdi.
Buyurunuz
Sayın Tanal.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
15.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalayın görüşülen soruşturma önergesi üzerinde yaptığı konuşma sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Deprem 23 Ekim 2011
tarihinde olmuştu. 29 Ekim 2011 tarihinde Sayın Başbakan
Yardımcısı Beşir Atalay, İçişleri Bakanı
İdris Naim Şahin, Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Mehdi Eker ve Sayın Erdoğan Bayraktar
Kameralar
karşısına geçerek, 29 Ekim 2011 tarihinde şöyle cümleleri
Sayın Bayraktar sarf etmiştir: Hasar tespiti yaptık. Depremin
olduğu yerde bir daha deprem olmaz. Diyebilirim ki Van merkez ve
Erciş güvenli bölgelerdir. Binaların yüzde 95inin ilk hasar tespit
çalışmalarını yaptıklarını söyledi ancak
ondan sonra Herkes evine girebilir. denildi. Ancak vatandaşlar evine
girdikten sonra ikinci bir deprem şoku yaşadı ve o açıklamalardan
sonra 12 vatandaşımız hayatını kaybetti.
Yani bu açıdan
sizin de birlikte bulunmuş olduğunuz ortamda, Sayın Bayraktar 29
Ekim 2011 tarihinde böyle açıklama yaparak vatandaşlar evlerine
girmiştir. Sorumluluk bu açıdan doğmaktadır.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Tanal.
Sayın Üçer,
buyurun.
16.- Van Milletvekili Özdal Üçerin, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalayın görüşülen soruşturma önergesi üzerinde yaptığı konuşma sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakan
konuşmasında gerçekleri yansıtmayan birçok cümle kurmakla
beraber, kiracı olan herkese de konut edinme hakkı
tanındığını vurguladı ama bu böyle değil.
Kiracı olduğu hâlde, hatta hak sahibi olduğu hâlde, ev sahibi
olduğu hâlde şu an bile konteynerlerde yaşayan insanlar var. Bir
bakan olarak, Hükûmet yetkilisi olarak, kaç kişinin şu an
konteynerlerde, çadırlarda ya da kendi imkânlarıyla kurdukları
barakalarda yaşadığının bilgisini verme
sorumluluğundadır.
Olayın
üzerinden iki yıla yakın bir zaman geçmiş olmasına rağmen
insanlar konteynerde yaşıyorsa, çadırda yaşıyorsa ve
aileler Çocuklarımız konteynerde yaşamaktan dolayı
astım hastası oldu. diye her gün bizi arıyorlarsa, bunun
sorumlusu Hükûmettir. Bu vicdani sorumluluğun altından nasıl
kalkarlar, bunu sormak istedim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Üçer.
VII.- MECLİS SORUŞTURMASI (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
1.- Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet Toptaş ve 63 milletvekilinin, Vanda 23/10/2011 tarihinde meydana gelen depremden sonra 9/11/2011 tarihinde meydana gelen diğer depreme kadar bazı binalarda hasar tespiti yaptırılmadığı, halkın deprem bakımından riskli binalara girmemesi yönünde uyarılmadığı, ildeki kamuya açık binalarla ilgili gerekli tedbirlerin alınmadığı ve bu eylemlerin 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 257nci maddesine uyduğu iddiasıyla Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/2) (Devam)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Meclis soruşturması önergesi üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, Sayın Başbakan
Yardımcısı Beşir Atalay hakkında Meclis
soruşturması açılıp açılmaması hususunu
oylarınıza sunacağım. Anayasa'nın 100'üncü maddesi
gereğince oylama gizli oylama şeklinde yapılacaktır. Oylama
başlamadan önce oylamanın yöntemi ile ilgili olarak tekrar bazı
açıklamalarda bulunacağım.
Gizli oylamanın ne şekilde
yapılacağını arz ediyorum: Komisyon ve Hükûmet
sıralarında yer alan kâtip üyelerden, komisyon sırasındaki Kâtip
Üye Adana'dan başlayarak Denizli'ye kadar, Denizli dâhil ve
Diyarbakır'dan başlayarak İstanbul'a kadar, İstanbul dâhil;
Hükûmet sırasındaki Kâtip Üye ise İzmir'den başlayarak
Mardin'e kadar, Mardin dâhil ve Mersin'den başlayarak Zonguldak'a kadar,
Zonguldak dâhil; adı okunan milletvekillinin biri beyaz, biri yeşil,
biri de kırmızı olmak üzere üç yuvarlak pul ile mühürlü zarf
verecek ve pul ve zarf verilen milletvekillerini ad defterinde
işaretleyecektir. Milletvekilleri Başkanlık kürsüsünün
sağında ve solunda yer alan kabinlerden başka yerde oy
kullanmayacaklardır. Bildiğiniz üzere, bu pullardan beyaz olanı
kabul, kırmızı olanı ret, yeşil olanı ise
çekimser oyu ifade edecektir. Vekâleten oy kullanılmayacaktır.
Oylamaya başlıyoruz.
(Oylar toplandı)
BAŞKAN Oyunu kullanmayan sayın üye var
mı?
Son kez soruyorum, oyunu kullanmayan sayın üye var
mı? Yok galiba.
Kupaları kaldırabilirsiniz.
Sayım için kâtip üyelerimiz gelir mi lütfen.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, (9/2) esas
numaralı Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay
hakkında bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin
önergenin gizli oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı: 357
Kabul
: 67
Ret
: 275
Çekimser
: 13
Boş : 1
Geçersiz
: 1
Kâtip Üye Kâtip Üye
Muhammet Bilal
Macit Mustafa
Hamarat
İstanbul Ordu
OKTAY VURAL (İzmir) - Bu durumda güven kalmamış. 276nın
altında olduğu için istifa mı gerekiyor Sayın Başkan?
BAŞKAN Meclis soruşturması
açılması bu oy sonuçlarına göre kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, sözlü soru önergeleri ile,
alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek
için 21 Mayıs 2013 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 16.57