TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
107nci
Birleşim
21
Mayıs 2013 Salı
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Erzurum
Milletvekili Fazilet Dağcı Çığlıkın, Nene
Hatunun vefatının yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Afyonkarahisar
Milletvekili Kemalettin Yılmazın, tarım sektöründeki elektrik
tüketicilerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Ankara Milletvekili
İzzet Çetinin, Atatürk Orman Çiftliği arazisinden bir bölümün
büyükelçilik binası yapılması amacıyla Amerika
Birleşik Devletlerine satılmasına ilişkin gündem
dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Tekirdağ
Milletvekili Emre Köprülünün, 19 Mayıs Atatürkü Anma, Gençlik ve Spor
Bayramında Tekirdağ AKP il binasına bayrak
asılmadığına ve AKPnin, il başkanlıklarına
bayrak asılmaması noktasında bir talimatının olup
olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
2.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbabanın, Malatyanın Doğanyol
ilçesinin sorunlarına ilişkin açıklaması
3.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, AKPli belediyeler tarafından
pazarcı esnafından alınan işgaliye bedellerinin yüksek
olduğuna ve alışveriş merkezleri nedeniyle küçük esnafın
mağdur durumda bulunduğuna ilişkin açıklaması
4.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğütün, İstanbul Mahmutbey
gişelerinin Avcılara Çamlıca gişelerinin de Gebzeye
taşınması ve HGS ve OGS gişelerinin birleştirilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
5.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin, Niğdedeki çiftçilerin sorunlarına ilişkin
açıklaması
6.- Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcının, Giresunda hasta raporu
aldığı için işine son verilen bir doktorun durumuyla ilgili
araştırma yapılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
7.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutanın, Cerattepede maden çıkarılmaması
için mücadele edenlerden biri olan Bilgehan Erdem isimli öğretmenin
durumuna ilişkin açıklaması
8.- Uşak
Milletvekili Dilek Akagün Yılmazın, Uşakın Eşme ve Ulubey
ilçelerindeki tütün üreticilerinin durumuna ilişkin açıklaması
9.- Muğla
Milletvekili Nurettin Demirin, Muğlada bazı okullarda
öğrencilerden karne parası adı altında para
istendiğine ve Hükûmetin, Şanlıurfada yaşanan dolu ve sel
felaketinden zarar gören çiftçilerin sorunlarını giderme konusunda
bir çalışmasının olup olmadığını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
10.- Bingöl
Milletvekili İdris Balukenin, 21 Mayıs Çerkez sürgünü ve Çerkez
soykırımı gününe ilişkin açıklaması
11.- İzmir
Milletvekili Alaattin Yükselin, Orman ve Su İşleri Bakanı
Veysel Eroğlunun Buca Belediye Başkanıyla ilgili olarak AKP
İl Başkanına talimat vermesini kınadığına
ilişkin açıklaması
12.- Tekirdağ
Milletvekili Tevfik Ziyaeddin Akbulutun, 19 Mayıs Atatürkü Anma, Gençlik
ve Spor Bayramı kutlamalarında AK PARTİ Tekirdağ il
binasına bayrak asılmış olduğuna ilişkin
açıklaması
13.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakıkın, Yalova Milletvekili Muharrem
İncenin sataşma nedeniyle yaptığı konuşma
sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
14.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, bütün milletvekillerinin Türk milletinin
egemenliğini kullandığının idrakinde olması
gerektiğine ve milletvekillerinin etnik kimlikle ilgili söylemleriyle
birbirlerini düşman olarak göstermelerini kınadığına
ilişkin açıklaması
15.- Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin, Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin görüşülen kanun tasarısının 13üncü maddesiyle
ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşma
sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, Fas Temsilciler Meclisi
Maliye ve Ekonomik Kalkınma Komisyonu heyetinin ülkemizi ziyaret etmesinin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 23/1/2013
tarihli ve 39 sayılı Kararı ile uygun bulunduğuna
ilişkin tezkeresi (3/1222)
2.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa Birliği
Konseyi İrlanda Başkanlığı tarafından 16-17
Haziran 2013 tarihlerinde İrlanda'nın başkenti Dublin'de
düzenlenecek olan Parlamento İletişim, Eğitim ve
Ulaştırma Komisyonları Başkanları
Toplantısına Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Başkanı ve Kocaeli Milletvekili Fikri Işık'ın
katılması hususuna ilişkin tezkeresi (3/1223)
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Aydın
Milletvekili Bülent Tezcan ve 20 milletvekilinin, erken yaşta evliliklerin
nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/627)
2.- Aydın
Milletvekili Bülent Tezcan ve 19 milletvekilinin, iş kazaları ve
meslek hastalıkları ile işçi sağlığı ve
güvenliği konusunun araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/628)
3.- Aydın
Milletvekili Bülent Tezcan ve 23 milletvekilinin, incir sektörünün mevcut
durumunun ve üreticilerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/629)
C) Önergeler
1.- İstanbul
Milletvekili Ali Özgündüzün, (2/236) esas numaralı İbadet Yerlerinin
Düzenlenmesi Hakkında Kanun Teklifinin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/116)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- BDP Grubunun,
Bingöl Milletvekili İdris Baluken ve arkadaşları tarafından
Çerkezcenin UNESCOnun kaybolmakta olan diller atlasında risk altında
olan diller grubunda yer alması hakkında 10/12/2012 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 21 Mayıs 2013
Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- MHP Grubunun,
24/5/2012 tarih ve 5131 sayı ile geçici köy korucularının
sorunlarının araştırılarak ekonomik ve sosyal
haklarının iyileştirilmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilen Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 21 Mayıs 2013
Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun,
Mersin Milletvekili Vahap Seçer ve 19 milletvekili tarafından Suriye'de
meydana gelen olayların Türkiye ekonomisine etkisinin ve Türkiyeye gelen
sığınmacıların kaldıkları bölgelerde sebep
oldukları sosyal sorunların araştırılması
amacıyla 17/5/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 21 Mayıs 2013
Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşma sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
2.- Sakarya
Milletvekili Engin Özkoçun, Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşma sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
3.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakıkın, Sakarya Milletvekili Engin
Özkoçun sataşma nedeniyle yaptığı konuşma
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
4.- Sakarya
Milletvekili Engin Özkoçun, Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
5.- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma
sırasında bir CHP milletvekiline sataşması nedeniyle
konuşması
6.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakıkın, Sakarya Milletvekili Engin
Özkoçun sataşma nedeniyle yaptığı konuşma
sırasında Barış ve Demokrasi Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
7.- Giresun
Milletvekili Nurettin Caniklinin, Bolu Milletvekili Tanju Özcanın
doğrudan gündeme alınma önergesi üzerinde yaptığı
konuşma sırasında AK PARTİ Grup Başkanına
sataşması nedeniyle konuşması
8.- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin sataşma
nedeniyle yaptığı konuşma sırasında Cumhuriyet
Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
9.- Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin, Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin görüşülen kanun tasarısının 13üncü maddesiyle
ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşma sırasında
Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
IX.- SÖZLÜ SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, ekonomik kriz haberlerine ilişkin
Başbakan Yardımcısı Ali Babacandan sözlü soru önergesi
(6/84) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
2.- İstanbul
Milletvekili İhsan Özkesin, 2002-2011 yıllarında ilk defa veya
yeniden açılan kilise ve havralara ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/206) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın
cevabı
3.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, cezaevinde hayatını kaybeden MİT
eski görevlisiyle ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/582) ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmazın cevabı
4.- Tunceli Milletvekili
Kamer Gençin, bir öğretim üyesinin psikiyatri muayenesine
zorlandığı iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/720) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın
cevabı
5.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, Kartal-Cevizlide Tekel Sigara Fabrikasına ait
arsanın bir vakfa kiralanmasına ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/916) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın
cevabı
6.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, bir vakıf üniversitesine tahsis edilen
araziyle ilgili iddialara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/917) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
7.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, Özelleştirme İdaresi
Başkanlığınca atanan yönetim kurulu üyelerine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1075) ve Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmazın cevabı
8.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, ABD Büyükelçiliğinde brifing verildiği
iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1131) ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
9.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, kamuda çalışan avukatların
maaşlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1147)
ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
10.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, şeker fabrikalarının
üreticiye devir suretiyle özelleştirilmesine yönelik çalışmalara
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1184) ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
11.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, şeker
kaçakçılığına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/1192) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
12.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, canlı hayvan
kaçakçılığına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/1233) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın
cevabı
13.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, ülkemizde tüketilen kaçak çaya
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1234) ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
14.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, belediyelerdeki özel kalem müdürlüğü
kadrolarına yapılan atamalara ve imar planlarında ibadet
alanı olarak ayrılan yerlere ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/1278) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın
cevabı
15.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğrunun, yeşil kart uygulamasına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1290) ve Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmazın cevabı
16.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, belde belediye
başkanlarının özlük ve pasaport haklarına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1337) ve Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmazın cevabı
17.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbabanın, Kürecik radar üssünde çalışan
personele ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1426) ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
18.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, eski bir belediye bürokratı hakkındaki
iddialara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1453) ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
19.- Adana Milletvekili
Ali Halamanın, terhis süreleri uzatılan askerlerin kamuya öncelikli
işçi olarak alınması uygulamasının ortadan
kaldırıldığı iddialarına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1735) ve Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmazın cevabı
20.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, yerel yönetimlerin gıda
işletmeciliği yapmalarının yol açtığı
sorunlara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1836) ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
21.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, bir davaya ilişkin TÜBİTAK incelemesinin
geciktirildiği iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/1990) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın
cevabı
22.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, yabancı menşeli
yazılımların tehdit oluşturmaması konusunda
alınan önlemlere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/2003) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
23.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, kamu kurumlarında radyasyon yayan ithal
granitlerin kullanıldığı iddialarına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2005) ve Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmazın cevabı
24.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, karşılıksız çeklere
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2504) ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
25.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, Türkiye tarafından Filistinin Gazze
şehrinde bir hastane inşa edileceği iddiasına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2629) ve Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmazın cevabı
26.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, Türkiye tarafından Kazakistanda
inşa edilen bir liseye ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/2631) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
27.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, Türkiye tarafından Özbekistanda
inşa edilen bir yeni doğan birimine ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/2632) ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmazın cevabı
28.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, Azerbaycandaki meslek ve teknik lise
öğretmenlerine verilen eğitime ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/2761) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın
cevabı
29.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, Suriye krizi nedeniyle olumsuz etkilenen
sebze ve meyve ihracatına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/2889) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın
cevabı
30.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, hayvancılıkta müdahale kurumu
kurulmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2890) ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
31.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, ithal ile yerli ürünlerin ayırt
edilmeyişine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2943) ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
32.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, yiyecek ve içeceklerdeki katkı
maddelerinin çocuklarda neden olduğu rahatsızlıklara
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/3013) ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
33.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, kaçak yolla üretilen
sağlıksız gıdalara ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/3016) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın
cevabı
34.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, basınçlı sulama sisteminin
yaygınlaştırılması için yapılan
çalışmalara ve su kuyularına sayaç taktırma zorunluluğuna
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/3167) ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
35.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, saman ithalatına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/3171) ve Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmazın cevabı
36.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükatamanın, 2002 yılından itibaren
gerçekleştirilen temsil giderlerine ilişkin sözlü soru önergesi
(6/3222) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
37.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Erzincan, Gümüşhane ve Bayburtta son on
yıl içinde uygulamaya konulan projelere ilişkin sözlü soru önergesi
(6/3393) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
38.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Van, Elazığ ve Erzurumda son on
yıl içinde uygulamaya konulan projelere ilişkin sözlü soru önergesi
(6/3394) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
39.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Kars, Iğdır ve Ağrıda son
on yıl içinde uygulamaya konulan projelere ilişkin sözlü soru
önergesi (6/3402) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın
cevabı
40.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahanda son on yıl içinde uygulamaya
konulan projelere ilişkin sözlü soru önergesi (6/3403) ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
41.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Muş, Bingöl ve Bitliste son on yıl
içinde uygulamaya konulan projelere ilişkin sözlü soru önergesi (6/3404)
ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
42.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Diyarbakır, Şanlıurfa ve
Mardinde GAP kapsamında gerçekleştirilen projelere ilişkin
sözlü soru önergesi (6/3455) ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmazın cevabı
43.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Batman, Bitlis ve Elazığda GAP
kapsamında gerçekleştirilen projelere ilişkin sözlü soru
önergesi (6/3456) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın
cevabı
44.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Van, Muş ve Şırnakta GAP
kapsamında gerçekleştirilen projelere ilişkin sözlü soru
önergesi (6/3457) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın
cevabı
45.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Gaziantep, Kilis ve Osmaniyede GAP
kapsamında gerçekleştirilen projelere ilişkin sözlü soru
önergesi (6/3465) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın
cevabı
46.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, GAP kapsamındaki çalışmalara
ilişkin sözlü soru önergesi (6/3466) ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmazın cevabı
47.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, kalkınma amaçlı projelere
ilişkin sözlü soru önergesi (6/3467) ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmazın cevabı
48.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükatamanın, Bakanlık tarafından düzenlenen yurt
dışı gezilerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/3489) ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
49.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükatamanın, Bakanlık personeline ve açılan
davalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/3491) ve Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmazın cevabı
50.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, tarım alanları, milli parklar,
orman alanları gibi alanların korunmasına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/3524) ve Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmazın cevabı
51.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Kuzeydoğu Anadolu Bölgesindeki illerde
protestolu senet sayısındaki artışa ilişkin sözlü soru
önergesi (6/3544) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın
cevabı
52.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Kalkınma Ajanslarına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/3587) ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmazın cevabı
X.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.- Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Sosyal Sigortalar
ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin; Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonu, Çevre Komisyonu,
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/771) (S. Sayısı: 460)
4.- Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/759) (S. Sayısı: 453)
5.- Türk Petrol Kanunu
Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporu (1/725) (S. Sayısı: 450)
XI.- OYLAMALAR
1.- (S. S: 460) Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının oylaması
XII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akovanın,
çiftçilere yapılan destekleme ödemelerine ilişkin Başbakandan
sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet
Mehdi Ekerin cevabı (7/21217)
2.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin
Türkoğlunun, ÖTVden muaf yakıtın kara yolu
taşımacılığında kullanılmasına
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin
cevabı (7/21421)
3.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, 2007-2013
yılları arasında Ankara genelinde kira geliri beyannamesi veren
mükelleflere ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin
cevabı (7/21427)
4.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın,
olası bir depremin olumsuz etkilerinden korunmak için alınan
önlemlere ve hizmet binalarının depreme
dayanıklılığına,
Bakanlığın tanıtım
giderlerine,
İlişkin soruları ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/21468),
(7/22559)
5.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, su
depolarının bakım ve onarımı ile
sağlıklı ve kesintisiz su sağlanmasına ilişkin
sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı (7/21471)
6.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Şanlıurfadaki sulama birliklerine yönelik denetimlerine ilişkin
sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı (7/21473)
7.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirelin,
Eskişehirde yaşayan vatandaşların kredi ve kredi
kartı borcu verilerine ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Ali Babacanın cevabı (7/21535)
8.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın,
Bakanlığın tanıtım giderlerine ilişkin sorusu ve
Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı (7/22088)
9.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, Bakanlığın temsil ve ikram
harcamalarına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/22556)
21
Mayıs 2013 Salı
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER : Mustafa HAMARAT (Ordu), Muhammet Bilal
MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 107nci Birleşimini
açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN - Elektronik cihazla
yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç sayın
milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz,
Nene Hatunun vefatının yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen
Erzurum Milletvekili Fazilet Dağcı Çığlıka aittir.
Buyurunuz Sayın
Çığlık. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Erzurum Milletvekili
Fazilet Dağcı Çığlıkın, Nene Hatunun
vefatının yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
FAZİLET DAĞCI ÇIĞLIK
(Erzurum) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün,
Anadolunun kurtuluşunda, Erzurumun kurtuluşunda
kahramanlığıyla sembolleşen, Türk kadınını
cephede ve yaşadığı döneminde en iyi şekilde temsil
eden, herkesin tanıdığı, bildiği, Aziziye Tabyası
kahramanı Nene Hatunun 97 yaşında vefatının yıl
dönümü nedeniyle gündem dışı söz almış bulunuyorum.
Sizleri de saygıyla selamlıyorum.
Nene Hatun Erzurumda doğdu. 97
yıl Erzurumda yaşadıktan sonra yine Erzurumda zatürreden
rahmetli oldu. Ölümünden üç ay önce, Türk Kadınlar Birliği
tarafından yılın annesi seçilmişti.
Sayın milletvekilleri, tarihimizde
93 Harbi olarak bilinen Osmanlı-Rus Savaşı sırasında,
Erzurumdaki Aziziye Tabyasının savunulmasında kahramanca
çalıştı. Adını bu şekilde tarihe
yazdırdı. Millî Mücadeleye küçük yaştaki oğlunu ve
kızını evde bırakarak katılmıştı. O
sıralarda 20 yaşlarında, Erzurumlu genç bir gelindi. 7 Kasım
1877 gününün gece yarısında, bölge halkından olan Osmanlı
vatandaşı Ermeni çeteleri, Erzurumun Aziziye Tabyasına girmeyi
başarmışlardı. Tabyayı koruyan askerlerimizi
şehit ettiler. Arkadan gelen Rus askerleri hiçbir engelle
karşılaşmadan tabyayı ele geçirdiler. Bu haberi alan
Erzurum halkı savunma için, silahı olan silahını,
olmayanlar balta, tırpan, kazma, kürek, sopa ve taşları ellerine
alarak tabyaya doğru koşmaya başladı. Kadın erkek tüm
Erzurum halkı yollara dökülmüştü.
Koşanlar arasında erkeği
cephede çarpışan bir gelin de vardı. Ağabeyi bir gün önce
cepheden yaralı olarak gelmiş ve kollarında can vermişti.
Üç aylık bebeğini evde bırakarak, birkaç saat önce ölen
ağabeyinin kasaturasını eline alarak sokağa
fırlamıştı.
Erzurumlular ölüme gittiklerini bildikleri
hâlde, Aziziye Tabyasına doğru koşuyordu. Tabyaya
yerleşmiş olan Rus askerleri gelenlere yaylım ateşi
açtı. Ön sıradakiler o anda şehit oldular. Boğaz
boğaza bir savaş başladı. Mükemmel silahlarla donanmış
Rus ordusu, cesur ve inançlı Erzurum halkı karşısında
ancak yarım saat dayanabildi. Tabya geri alındı. Hemen
yaralıların tedavisine başlandı.
Nene Hatun da yaralılar
arasındaydı. Fakat o, yarasına aldırmıyor, evindeki
bebeğini unutmuş, diğer yaralıların kanını
durdurabilmek, yaralarını sarmak için çırpınıyordu.
Nene Hatun böyle bir ortamda tanındı ve saygı ile sevildi. Onun
bu vatan için, gece başlayan millî mücadelesi, tüm düşman Erzurumdan
kovuluncaya kadar devam etti. Erzurumun her karış vatan
toprağında cephane taşıyarak, yaralılara
hemşirelik yaparak, yemek pişirerek, su dağıtarak,
hizmetten hizmete koşarak destanlaştı. Gazi Ahmet Muhtar
Paşanın zaferinde Nene Hatunun ve sivil insanların da
payı çok büyüktü. Savaştan sonra Nene Hatun, Erzurumda destan
kahramanlarına yaraşır bir asaletle yaşadı ve hayata
veda etti.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türk kadını bugün, geçmişten
aldığı güçle geleceği şekillendirirken daha azimli ve
kararlı ilerlemektedir, Türkiyenin her alanda güçlenmesi için gayret sarf
etmektedir. Bu ülkenin daha güzel günlere erişmesi için, tüm kadınlar
olarak yaraların üstünü sarma konusunda tıpkı Nene Hatun gibi
hepimize büyük vazife düşmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün bizler, Nene Hatunun torunları olarak, birlik ve
beraberlik içinde Türk milletinin gücünü tüm dünyaya göstermek zorundayız.
Vefatının 58inci yılında kahraman Türk kadını
Nene Hatunu ve 25 Mayıs 1983 yılında kaybettiğimiz usta
edebiyatçımız üstat Necip Fazıl Kısaküreki, Erzurumun
tarihe iz bırakanlarından şair Nefiyi, Emrahı,
İbrahim Hakkıyı, Alvarlı Efeyi, Sümmanîyi, Reyhanîyi de
rahmetle ve minnetle anıyor, yüce Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Çığlık.
Gündem dışı ikinci söz,
tarım sektöründeki elektrik tüketicilerinin sorunları hakkında
söz isteyen Afyonkarahisar Milletvekili Kemalettin Yılmaza aittir.
Buyurun Sayın Yılmaz. (MHP
sıralarından alkışlar)
2.- Afyonkarahisar
Milletvekili Kemalettin Yılmazın, tarım sektöründeki elektrik
tüketicilerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde tarım
sektöründeki elektrik tüketicilerinin sorunları hakkında söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi ve ekranları başında bizleri
izleyen yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizde çiftçilerin
hayvancılıkla uğraşan kesiminin sorunlarını ve
çözüm yollarını Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu kürsüden
defalarca ifade ettik. AKP iktidara geldiğinden beri Türk tarımı
günden güne eriyor. Tarım sektöründe çalışan milyonlarca
insanımız haciz, tefeci, icra kıskacında inim inim inliyor.
Bankalara, kooperatiflere, piyasaya, elektrik şirketlerine olan
borçlarını ödeyemedikleri için traktörünü kaybeden,
tarlasını kaybeden, hapse giren, hatta intihar eden çiftçilerimiz
var.
Bugünlerde ise daha farklı bir
sıkıntı ile yüz yüzeler. Özelleştirme adı
altında sermaye şirketlerine devredilen elektik
dağıtım işi her geçen gün ızdırap olmaya devam
ediyor. Özelleştirilen dağıtım şirketlerinin ilk
hedefi çiftçiler olmuştur. Kamuda iken dönemsel fatura tahakkuku
yapılan elektrik faturaları artık, aylık, iki aylık
olarak tahakkuk ettirilmeye başlandı. Yıl içinde ancak belirli
dönemlerde gelir elde edebilen Türk çiftçisi, aylık faturalar altında
ezildi, büyük meblağlarda gecikme faizleriyle karşı
karşıya geldi. Aylık faturalarını ödeyemedikleri için
elektrikleri kesildi, ürünlerinin sulaması yapılamadı, bazı
ürünler tarlada kurudu, kavruldu, bazılarından ise verim
alınamadı. Yani çiftçiye büyük bir darbe daha vurulmuş oldu.
Şu sıralarda ise, çiftçinin
başka bir sorunu daha var: Hem çiftçiler hem de sulama
kooperatiflerimizden günlerdir imdat telefonları alıyoruz. Her
gittiğimiz köyde, kasabada bu sıkıntılarla
karşılaşıyoruz. Geçtiğimiz yıl ciddi
sıkıntılar çeken çiftçi, elektrik borcunu kapatmaya
çalışıyor. Bunun için şirketler yüzde 75ı peşin,
kalanı da iki taksitli bir ödeme planı çıkarıyorlar. Bu,
oldukça zor ancak çiftçi, mecburiyetten ürününü yok pahasına satıp bu
ödemeleri yapıyor. Ancak şirketler durmuyor, bununla da
kalmıyorlar, aboneliklerinin iptal olduğunu, yeni abonelik
yapılması gerektiğini, bunun için de güvence bedeli olarak bir
önceki yıl içerisinde en yüksek gelen fatura tutarının 2
katını yeniden güvence bedeli olarak yatırmalarını,
teminat mektubu vermelerini istiyorlar. Bu da en küçük sulama kuyusunda en az 5
bin liraya tekabül ediyor. Banka teminat mektubu da olur. diyorlar ancak AKP
Hükûmetinin çiftçiyi getirdiği durum ortada. Hangi banka -kamu
bankası dâhil- çiftçiye teminat mektubu verir, siz düşünün. Bu mümkün
değil. Bu, sadece çiftçiler için değil, sulama kooperatiflerinde de
uygulanıyor. Bir sulama kooperatifimizin en az 5 kuyusu var yani 5
aboneliği. Bunların en küçük çaplısından istenen ne tutar,
en az 40 bin lira. Sulama kooperatifleri, su parasını çiftçiden zorla
toplayabiliyorken henüz kullanmadığı elektriğin
parasını peşin ödemeye başlıyor, zorlanıyor.
Sayın milletvekilleri, AKPnin yanlış
özelleştirme politikaları sayesinde ülkemiz yeni bir ilke daha
kavuşuyor; kontörlü elektrik sistemi ülkemize getirmiş oluyor. Çiftçimiz,
besicimiz, esnafımız yarın elektriği, parasını
ancak bir yıllık peşin ödeyerek kullanabilecek, henüz
kullanmadığı elektriğe peşin para ödeyecek.
Şirketlerin kasası peşin parayla dolacak ya da üretici bu
işleri bırakacak. Ülkede zor olan üretimi yapma işi de büyük
firmalara, çiftlik sahiplerine kalmış, büyük holdinglere âdeta bir
altın tepsi içinde sunulmuş olacak.
Sayın Enerji Bakanımdan özellikle rica
ediyorum: Bu eziyete bir dur deyin. Fransadan şövalye madalyalı
Tarım Bakanı bu işe sahip çıkmıyor, bari siz sahip
çıkın, çiftçiyi bu zor günlerinde canından bezdirmeyin. Elektrik
şirketlerini kafalarına göre hareket ettirmeyin. Mademki abonelikleri
iptal edildi, yeni abonelik yaptıracaklar, bu insanları lütfen
zorlamayın. Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri
Yönetmeliğinin 26ncı maddesini derhâl gözden geçirerek,
şirketlerin elinde koz gibi tuttuğu bu maddeyi revize edin, edilmesi
de acilen gerekmektedir.
Su, çiftçiye önümüzdeki on-on beş
gün içinde lazım. Bu süre geçtikten sonra çiftçinin sulayacak ürünü zaten
kalmayacak, ürünleri yanıp kavrulacak. Konu acilen ve önemlidir. Hükûmeti
bu konuda acil göreve çağırıyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Yılmaz.
Gündem dışı üçüncü söz,
Atatürk Orman Çiftliği arazinin bir bölümünün, büyükelçilik binası
yapılması amacıyla Amerika Birleşik Devletlerine
satılması hakkında söz isteyen Ankara Milletvekili İzzet
Çetine aittir.
Buyurunuz Sayın Çetin. (CHP
sıralarından alkışlar)
3.- Ankara Milletvekili
İzzet Çetinin, Atatürk Orman Çiftliği arazisinden bir bölümün
büyükelçilik binası yapılması amacıyla Amerika
Birleşik Devletlerine satılmasına ilişkin gündem
dışı konuşması
İZZET ÇETİN (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Atatürk Orman
Çiftliğinin bir bölümünün ABDye satılması üzerine gündem
dışı söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
bildiğiniz gibi, Atatürk Orman Çiftliği Mustafa Kemal Atatürk
tarafından 1925 yılında, ilk etapta 20 bin dekar arazi üzerinde
kuruldu. Daha sonra, 1925-1937 yılları arasında bazı yeni
arazilerin de dâhil edilmesiyle 52 bin dekara kadar çıktı. Son zamanlarda Atatürk Orman Çiftliğine,
Atatürkün kurumlarına, Atatürkün değerlerine göz dikildiği
gibi, Atatürk Orman Çiftliğine de siyasi iktidar tarafından özensiz
bir yaklaşım içerisinde olunduğu dikkatlerden kaçmıyor.
1983 yılında
çıkarılan bir kanunla Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesinin
yapılması amacıyla arazinin bir bölümü Gazi Üniversitesine
devredilmişti. Ama, görülüyor ki Gazi Üniversitesi üniversitede görev
yapmak yerine, bir bilim yuvası olarak görev yapma yerine son
yıllarda Atatürk Orman Çiftliği talanında hülle kurumu olarak
görev yapıyor.
Bu konuyla ilgili olarak 14 Kasım
2011 tarihinde bir yazılı soru önergesi vermiştim ve önergeme
Tarım Bakanlığı tarafından verilen cevapta, konunun
durdurulduğu ve kamu yararı gözetilmediği için arazinin
kaldığı söylenmişti ama son günlerde yapılan
açıklamalar ve özellikle de Mimarlar Odası Ankara Şubesinin
yaptığı açıklamayla, alanın bir bölümünün ABDye
satıldığını öğrendik. Bu arada, sorumlu
çalışmalarından dolayı, Mimarlar Odası Ankara
Şubesini kutluyorum.
Gerçekten, Gazi Üniversitesi, bu
alanı TOKİye devrediyor. TOKİ de büyükelçilik binası
yapılması amacıyla burayı ABDye satıyor. Şimdi,
ben soruyorum: Atatürk Orman Çiftliğindeki ilgili arazi Gazi
Üniversitesine bırakılırken kamu yararı var idi, ABDye
tahsisinde hangi kamu yararı var? ABDnin yararı, Türkiye
Cumhuriyetinin yararından -kamu yararı- daha mı önemli de böyle
bir satış yapılıyor?
Şimdi, Başbakan,
Obamanın her hareketini taklit eden bir başbakan konumunda
Amerikada. Herhâlde, Atatürk Orman Çiftliğini kapatarak ABDyle kendisini
komşu yapma arzusunda. Başbakandaki bu ABD hayranlığı,
bugün Türkiyede herkes tarafından izleniyor. Çoluğunu çocuğunu
ABDde okutan, torununu ABD vatandaşı yapan Başbakan, şimdi
de ABDye Atatürk Orman Çiftliği arazisini peşkeş çekmek
istiyor. ABDnin Orta Doğudaki çıkarlarının bekçisi
durumuna gelen AKPnin ve Başbakanın, Orta Doğu konusundaki
diğer müttefiki İsraile de Atatürk Orman Çiftliğinin hangi
bölümünü vereceğini merak ediyorum.
Değerli arkadaşlar, Atatürk
Orman Çiftliği, Atatürkün birilerine miras değil, Türk halkına
bıraktığı bir emanettir. Bizim kültürümüzde, emanete ihanet
yoktur. Bu girişim, emanete ihanettir. O emaneti en iyi şekilde
korumak ve geliştirmek, bizim, Türk milleti olarak boynumuzun borcudur.
Cumhuriyet döneminde ne varsa, kötü bir mirasyedi gibi satıldı.
Şimdi de AKP gözünü Atatürk Orman Çiftliğine dikti. Yağma yok,
bu halk, bu peşkeşe izin vermeyecektir. Dünyanın en büyük
emperyalist devleti olan ABDnin postalı, dünyanın en büyük
antiemperyalist lider olan Atatürkün emanetinin içine girmeyecektir, buna izin
vermeyeceğiz. Orta Doğu ve başka yerlerin işgali için ABD
ile yaptığınız iş birliği ile Atatürk Orman Çiftliğinin de işgali
mümkün olmayacaktır.
Değerli arkadaşlar, AKPnin
bu, Atatürkün kurumlarına, varlıklarına, değerlerine göz
dikmiş olmasını gerçekten yadırgıyorum. Bugünlerde,
günümüzde, önceki gün bayram kutladık, 19 Mayıs. Tabii ki elbette
herkes liderine koşar. Biz, yüz binlerle Anıtkabire,
atamızın kabrine giderken, Başbakanın da kendi liderine,
ABDye gitmiş olmasını kınıyorum ve Atatürk Orman
Çiftliğine uzanan eller kırılsın diyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Çetin.
Sisteme girmiş Sayın
Milletvekillerimize çok kısa söz vereceğim.
Sayın Köprülü
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Tekirdağ
Milletvekili Emre Köprülünün, 19 Mayıs Atatürkü Anma, Gençlik ve Spor
Bayramında Tekirdağ AKP il binasına bayrak
asılmadığına ve AKPnin, il başkanlıklarına
bayrak asılmaması noktasında bir talimatının olup
olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
19 Mayıs, Millî Mücadelenin
başladığı gün, tüm yurtta coşkuyla kutlandı.
AKPnin millî bayramları yasaklama girişimi ve stratejisinin bir
tezahürü olan 19 Mayısın kutlanmasının engellenmeye
çalışılmasına karşın halk, bu millî gününe sahip
çıkarak bayramı coşku içinde kutladı. Bu kutlamaların
biri de benim ilim olan Tekirdağ ilinde yaşandı, binlerce
yurttaşımız bayramı kendi inisiyatifleriyle kutladı.
Ancak, ilimizde bir ilk yaşandı, o da iktidar partisi AKPnin, il
binasına bir bayrak dahi asmamasıydı. Tüm uyarılara
rağmen bu bayrağın asılmamasının eksikliği
giderilmedi, bununla beraber bu manzara il binasının önüne dizilen
çevik kuvvet tarafından da koruma altına alındı.
Ben, buradan iktidar partisinin
sözcülerine veya temsilcilerine sormak istiyorum: İl
başkanlıklarına 19 Mayısta bayrak asılmaması
noktasında bir talimatı mı vardır AKPnin?
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Köprülü.
Sayın Ağbaba
2.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbabanın, Malatyanın Doğanyol
ilçesinin sorunlarına ilişkin açıklaması
VELİ AĞBABA (Malatya)
Sayın Başkan, hafta soru Doğanyol ilçemizi ziyaret ettim.
Doğanyoldaki insanlar diyorlar ki: Kaymakamlık var, emniyet var,
müftülük var, jandarma var, öğretmen evi var
Bizim köylerimiz Konurtay
köyü
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Ağbaba.
Sayın
Tanal
3.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, AKPli belediyeler tarafından
pazarcı esnafından alınan işgaliye bedellerinin yüksek
olduğuna ve alışveriş merkezleri nedeniyle küçük
esnafın mağdur durumda bulunduğuna ilişkin
açıklaması
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Cumhuriyet
Halk Partili belediyelerin bulunduğu yerlerde, pazarların
kurulduğu yerlerde pazar ücreti, işgaliye parası çok
düşüktür, ancak AKPnin belediyesi bulunan yerlerdeki pazar
esnafından alınan işgaliye parası çok yüksektir. Bu
açıdan, pazar esnafı, AKPli belediyelerin bulunduğu
belediyelerden şikâyetçidir. AKPli belediyelerin bu ücreti bir an önce
indirmesi lazım.
Pazarcı
esnafımız aynı zamanda bu yükü kamyonlarla
taşımaktadır. Bu kamyonlardan alınan yol belge ücreti çok
yüksektir, bunun düşürülmesi lazım.
Aynı
zamanda, büyük alışveriş merkezlerinin şehir içerisinde
olması, milletvekillerinin büyük alışveriş merkezlerinin
olması, aynı zamanda belediye başkanlarının büyük
alışveriş merkezleri açması nedeniyle pazarcı
esnafımız, küçük esnafımız mağdur olmaktadır. Bu
büyük alışveriş merkezlerinin yasasının
çıkmasında bir aciliyet ve ihtiyaç hissedilmektedir. Meclisin,
halkın sorunların çözüm bulması gerekir. Bu konuya acilen Meclis
Başkanının el atmasını istirham eder, hepinize
saygılar sunarım.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Tanal.
Sayın Öğüt
4.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğütün, İstanbul Mahmutbey
gişelerinin Avcılara, Çamlıca gişelerinin de Gebzeye
taşınması ve HGS ve OGS gişelerinin birleştirilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Birkaç ay önce
sunduğum önergede, İstanbul Mahmutbey gişeleri Avcılara
taşınmalı, Çamlıca gişeleri de Gebzeye
taşınmalı. demiştim. Bu gişelerin herhangi bir
şekilde yeri değiştirilmedi. Ancak cevap gelmiyor ve
girişimde de bulunulmuyor. Zira söz konusu gişelerde ciddi bir trafik
yoğunluğu yaşanmakta, büyük ekonomik kayıplara neden
olunmaktadır.
Ayrıca, yeni getirilen HGS sistemi sık
sık arızalanmaktadır. Bu sebeple sürücülere haksız yere
cezalar gelmektedir. HGS ve OGSnin bazı gişelerde ortak,
bazılarında da ayrı olması kargaşaya, kazalara ve
sürücülerin yanlış geçmelerine sebep olmakta, bu da geriye ceza olarak
dönmektedir. Bir an önce HGS ve OGS gişeleri birleştirilmelidir
diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Öğüt.
Sayın Yeniçeri
5.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin, Niğdedeki çiftçilerin sorunlarına ilişkin
açıklaması
ÖZCAN YENİÇERİ
(Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Niğdenin Çiftlik,
Azatlı, Duvarlı, Bozköy, il ve ilçe beldelerinden AKPye sitem var.
Bir dakikada sunuyorum: Patatesi 35 kuruşa mal ettik, 20-25 kuruş
arasında satmak zorunda kaldık. Çoğu üretici, patatesleri yem
olarak 6 kuruşa satmak durumunda oldu. Sulamak için
kullandığımız elektriğin parasını
ödeyemediğimizden elektriklerimiz kesildi. Elektriksiz sulama
yapamadığımız için üretim de yapamıyoruz. Gübreye ve
mazota para yetiştiremiyoruz. Aldığımız kredileri
geriye ödeyemiyoruz, traktörlerimiz hacizli. Ekmeği bakkaldan borç
alır, çayı veresiye içer hâle geldik. İhale
bağlayanların değil ama köylünün ve çiftçinin hâli budur. Yüce
Meclis, ey AKP, Obamayı
bırak, biraz da Niğdeli çiftçinin hâline bak.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yeniçeri.
Sayın
Atıcı
6.- Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcının, Giresunda hasta raporu
aldığı için işine son verilen bir doktorun durumuyla ilgili
araştırma yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
AKP'nin nasıl bir korku imparatorluğu ve dikta rejimi
yarattığını bir örnekle anlatmak istiyorum: Yer Giresun,
yeni mezun bir doktor hasta olup bir hafta rapor aldı diye memuriyetine
son veriliyor. Diyeceksiniz ki Olur mu böyle bir şey? Evet, olur.
Şöyle oluyor: Yeni mezun, aday memur olan genç doktor,
aşırı yoğun
çalıştırıldığı için hasta olup rapor
alıyor ve hemen hakkında soruşturma açılıp kınama
cezası veriliyor. İl Disiplin Kurulu kınama cezasını
uygun bulmadığı hâlde aday memurun işine son veriliyor. Her
türlü belgeyi, isteyen milletvekillerine, özellikle Giresun milletvekillerine
sunabilirim. Bu konunun derhâl araştırılması ve çözüme
kavuşturulması lazım. AKP'nin de nasıl bir korku
imparatorluğu yarattığını bu şekilde
anlamış bulunuyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Atıcı.
Sayın Bayraktutan
7.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutanın, Cerattepede maden çıkarılmaması
için mücadele edenlerden biri olan Bilgehan Erdem isimli öğretmenin
durumuna ilişkin açıklaması
UĞUR BAYRAKTUTAN
(Artvin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Artvinde yirmi
yılı aşkın süredir devam eden Cerattepe mücadelesinde
önemli bir noktaya gelindi. Geçen hafta içerisinde yine bu mücadelenin önemli
isimlerinden biri olan bir öğretmen arkadaşımız, Bilgehan
Erdem isimli bir öğretmen arkadaşımız da bu mücadelenin en
önünde yer alıyordu.
En son yapmış olduğumuz büyük mitingi sunan
arkadaşlarımızdan bir tanesiydi. Basit bir kavga olayı
bahane edilerek cumhuriyet savcılığı
soruşturmasının sonucu beklenmeden büyük bir hızla idari
soruşturmanın sonucuna göre, kendisi, bulunduğu yerden
alınarak Yusufeli ilçesine ne yazık ki sürülmüştür. Sürülme
kararı kendisine tebliğ edilmeden kendisinin almış
olduğu doktor raporları göz ardı edilmiş, idare
tarafından doktora Bundan sonra rapor verilmesin. şeklinde
baskılar yapılmıştır. 12 Eylül döneminde bile
Artvinde bu tip uygulamalar yapılmamıştır.
Buradan, ilgilileri bir kere daha Türkiye Büyük Millet
Meclisinden uyarıyorum: Artvinde maden çıkartılmayacaktır.
Maden çıkartılmasına ilişkin mücadele veren
arkadaşlara dokunan her el kırılacaktır. Bunu buradan ifade
etmekten büyük mutluluk duyuyorum. Herkesin aklını başına
almasını diliyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Bayraktutan.
Sayın Yılmaz
8.- Uşak
Milletvekili Dilek Akagün Yılmazın, Uşakın Eşme ve Ulubey
ilçelerindeki tütün üreticilerinin durumuna ilişkin açıklaması
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, dün Eşmenin ve Ulubeyin
köylerini ziyaret ettim; Uşakın ilçeleri bunlar. Bu köylerdeki tütün
eken çiftçilerin çok ciddi sorunları var. Kendilerinin, tüccarın ve
ekspertizlerin insafsızlığına terk edildiğini
düşünüyorlar. Tütün alan şirketler, ne yazık ki denetimsiz bir
şekilde sözleşmeleri imzalatıyorlar ve bu sözleşmelerle de
taban fiyatını kendileri belirliyorlar. Geçen yıl tütün 12,5
liradan alınmasına rağmen, bu yıl 8 liraya kadar
düşürülmüş durumda ve bu konu hiçbir şekilde denetlemeye tabi
tutulmuyor. Aynı zamanda, ekspertizlerin kalitesiz tütün olduğuna ilişkin
raporları da çok ciddi bir rahatsızlık yaratıyor çünkü
hiçbir şekilde itiraz hakları yok köylülerin. Bu olayın
gerekçesini köylüler şöyle değerlendiriyorlar, diyorlar ki: Tekelin
bu piyasadan çekilmesi, bizim bu kadar, tüccarın
insafsızlığa terk edilmemize neden oldu. Biz,
aldığımız parayla mazotu, gübreyi, dikim
masrafını ve işçinin masrafını
karşılayamıyoruz. Biz, açlığa mahkûm edilmiş
durumdayız. ve bu konunun Meclis tarafından çözümlenmesini
istiyorlar.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yılmaz.
Sayın Demir
9.- Muğla
Milletvekili Nurettin Demirin, Muğlada bazı okullarda
öğrencilerden karne parası adı altında para
istendiğine ve Hükûmetin, Şanlıurfada yaşanan dolu ve sel
felaketinden zarar gören çiftçilerin sorunlarını giderme konusunda
bir çalışmasının olup olmadığını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
NURETTİN DEMİR (Muğla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Anayasa ve yasalarda ilköğretimin
zorunlu ve parasız olduğu belirtilmektedir, yönetmeliklerde de para
toplanacağına dair bir hüküm yoktur. Okullara kayıt
karşılığı velilerden ne adla olursa olsun para
alınamaz, diploma, karne ve benzeri belgeler de parayla satılamaz.
Maalesef şu anda Muğlanın bazı ilkokul ve okullarında
karne parası adı altında 50 lira ve dolayında bir para
istenmektedir. Ben özellikle soruyorum: Türkiyede Millî Eğitim
Bakanlığı acaba FATİH Projesinden vazgeçip karneleri
parayla mı satmaya başladı?
İkinci sorum:
Şanlıurfada geçen hafta dolu ve sel felaketi oldu. Tarım
alanları oldukça büyük bir hasar gördü. Bir hasar tespiti
yapıldı mı? Hükûmet bu konuda bir destek ya da sorunları
giderme konusunda, tarım çiftçilerinin sorunlarını giderme
konusunda bir çalışma yapıyor mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Demir.
Sayın Baluken
10.- Bingöl
Milletvekili İdris Balukenin, 21 Mayıs Çerkez sürgünü ve Çerkez
soykırımı gününe ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, 21 Mayıs
günü Çerkez sürgünü ve Çerkez soykırımı günü olarak
insanlık tarihinde anılmaktadır. Yaklaşık yüz elli
yıl önce Rus-Kafkas savaşları sırasında Çarlık
Rusyası tarafından Çerkez halkına karşı büyük bir
soykırım uygulanmıştır. Açlık, hastalıklar,
sürgünler ve katliamlarla Çerkez halkı tarihin en büyük dramlarından
birini maalesef yaşamak zorunda kalmıştır. Sürgüne giden Çerkez
halkı gittikleri topraklarda da yine büyük mağduriyetler
yaşamış, büyük hakaretlere uğramıştır.
Hâlen ülkemizde de Çerkez halkına
mensup milyonlarca yurttaşımız yaşamaktadır.
Ülkemizdeki inkâr ve asimilasyon politikalarından Çerkez
halkının da maalesef yeterince nasibini aldığını
düşünüyoruz. Çerkez halkının dili, kimliği ve kültürü
üzerindeki bütün asimilasyon politikalarından vazgeçilmesinin elzem bir
gereklilik olduğunu düşünüyoruz.
Bugün saat 20.00de Çerkes Dernekleri
Federasyonu Galatasaray Lisesi önünde, saat 21.00de de
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Rusya Konsolosluğu önünde bir açıklama yapacaktır.
Barış ve Demokrasi Partisi olarak kendilerine dayanışma
duygularımızı gönderiyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Baluken.
Sayın Yüksel
11.- İzmir
Milletvekili Alaattin Yükselin, Orman ve Su İşleri Bakanı
Veysel Eroğlunun Buca Belediye Başkanıyla ilgili olarak AKP
İl Başkanına talimat vermesini kınadığına
ilişkin açıklaması
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlu. İzmirdeki bir toplantıda, mikrofonun
açık olduğunu fark etmeyerek, Buca Belediye Başkanı için,
AKP İl Başkanına talimat ile Cezayı kesin, o tesisi de
elinden alın. Ayrıca, Belediye Başkanını da
cezalandıralım. demiştir. Veysel Eroğlu Türkiye
Cumhuriyetinin bakanı değil, AKPnin militanıdır.
Kendisini tüm İzmirliler adına kınıyorum. Bu olay,
İzmirdeki tüm operasyonların arkasında AKPli bakanların
ve AKPli il başkanlarının olduğunun en önemli
kanıtıdır.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Yüksel.
Sayın Akbulut
12.- Tekirdağ
Milletvekili Tevfik Ziyaeddin Akbulutun, 19 Mayıs Atatürkü Anma, Gençlik
ve Spor Bayramı kutlamalarında AK PARTİ Tekirdağ il
binasına bayrak asılmış olduğuna ilişkin
açıklaması
TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT
(Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, 19
Mayıs Atatürkü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı, yurdun her yerinde
olduğu gibi, Tekirdağ ilinde de halkımızın büyük
coşkusu ile kutlanmıştır. Tekirdağın her yerine,
AK PARTİ il binası dâhil, şanlı bayrağımız
asılmıştır. Bu konudaki söylentiler doğru
değildir. Bunu düzeltmek için söz aldım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Akbulut.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Kalkınma Bakanı Sayın
Cevdet Yılmaz gündemin Sözlü Sorular kısmının 1, 25, 127,
159, 245, 246, 296, 314, 327, 352, 353, 376, 377, 412, 422, 450, 513, 532, 729,
810, 937, 950, 952, 1390, 1506, 1508, 1509, 1615, 1729, 1730, 1782, 1845, 1848,
1976, 1980, 2030, 2192, 2193, 2201, 2202, 2203, 2250, 2251, 2252, 2259, 2260,
2261, 2279, 2280, 2305, 2325, 2366ncı sıralarında yer alan
önergeleri birlikte cevaplandırmak istemişlerdir. Sayın
Bakanın bu istemini sırası geldiğinde yerine
getireceğim.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
bilgilerinize sunacağım.
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, Fas Temsilciler Meclisi
Maliye ve Ekonomik Kalkınma Komisyonu heyetinin ülkemizi ziyaret etmesinin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 23/1/2013
tarihli ve 39 sayılı Kararı ile uygun bulunduğuna
ilişkin tezkeresi (3/1222)
20 Mayıs 2013
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanının 23/1/2013 tarihli ve 39
sayılı Kararı ile Fas Temsilciler Meclisi, Maliye ve Ekonomik
Kalkınma Komisyonu heyetinin ülkemizi ziyaret etmesi uygun
bulunmuştur.
Söz konusu heyetin ülkemizi ziyareti,
28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 7nci
maddesi uyarınca Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Cemil Çiçek
TBMM Başkanı
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum.
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Aydın
Milletvekili Bülent Tezcan ve 20 milletvekilinin, erken yaşta evliliklerin
nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/627)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri
Enstitüsünün hazırladığı ve TBMM Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonuna sunduğu rapora göre 5 milyon
439 bin çocuk gelin var.
Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri
Enstitüsü, Başbakanlık Aile ve Sosyal Araştırmalar Merkezi
Genel Müdürlüğü, TÜİK'in verilerinden de yararlanılarak
hazırlanan araştırmada, 18 yaşında ve daha genç
evlilikler tüm evlilikler içinde yüzde 39,8 oranına ulaşıyor.
Bu çerçevede, çocuk haklarına
aykırı olan erken yaşta evliliklere önlem almak için erken
evliliğin nedenleri ve bu nedenlerin ortadan kaldırılmasına
ilişkin TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri ve
Anayasanın 98inci maddesi gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ederiz.
1) Bülent Tezcan (Aydın)
2) Umut Oran (İstanbul)
3) Mehmet Şeker (Gaziantep)
4) İlhan Demiröz (Bursa)
5) Veli Ağbaba (Malatya)
6) Hasan Akgöl (Hatay)
7) Doğan Şafak (Niğde)
8) Ali Serindağ (Gaziantep)
9) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
10) Recep Gürkan (Edirne)
11) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
12) Gürkut Acar (Antalya)
13) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
14) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
15) İhsan Özkes (İstanbul)
16) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
17) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
18) Ali Haydar Öner (Isparta)
19) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
20) Arif Bulut (Antalya)
21) Namık Havutça (Balıkesir)
2.- Aydın
Milletvekili Bülent Tezcan ve 19 milletvekilinin, iş kazaları ve
meslek hastalıkları ile işçi sağlığı ve
güvenliği konusunun araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/628)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Her yıl azımsanmayacak
sayıda yurttaşımız, rahatlıkla engellenebilecek ve
hukuken de engellenmesi zorunlu olan iş kazaları ve meslek
hastalıkları nedeniyle sağlıklarını ve hatta
yaşamlarını yitiriyor.
Yapılan araştırmalara
göre, Türkiye, iş kazalarında Avrupa'da 1inci, dünyada ise 3üncü
sırada yer alıyor.
2002 yılından 2011
yılının Ekim ayına kadar geçen sürede 706.608 iş
kazası meydana gelmiştir. Bu kazalarda 15.961 işçi sürekli
iş göremez hâle gelirken, 10.297 işçi de yaşamını
yitirmiştir.
Bu kazaları önlemek ve
yurttaşlarımızın can güvenliğini sağlamak için
işçi sağlığı ve güvenliği hakkında TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri ve Anayasanın 98inci
maddesi gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ederiz.
1) Bülent Tezcan (Aydın)
2) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
3) Mehmet Şeker (Gaziantep)
4) Doğan Şafak (Niğde)
5) Hasan Akgöl (Hatay)
6) Ali Serindağ (Gaziantep)
7) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
8) Gürkut Acar (Antalya)
9) İlhan Demiröz (Bursa)
10) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
11) Arif Bulut (Antalya)
12) Recep Gürkan (Edirne)
13) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
14) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
15) İhsan Özkes (İstanbul)
16) Veli Ağbaba (Malatya)
17) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
18) Ali Haydar Öner (Isparta)
19) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
20) Namık Havutça (Balıkesir)
3.- Aydın
Milletvekili Bülent Tezcan ve 23 milletvekilinin, incir sektörünün mevcut
durumunun ve üreticilerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/629)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizde 30 bin çiftçi ailesi incir
üreticiliği yapıyor. Türkiye, dünyanın en büyük ve en kaliteli
incir üreticisidir. Ancak uygulanan politikalar sonucu incir üreticileri kendi
kaderine terk edilmiş, büyük tüccarların insafına
bırakılmıştır.
Bu bağlamda incir sektörünün
mevcut durumunu, üreticilerin sorunlarını ve bu sorunların
çözümüne ilişkin TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri ve
Anayasanın 98inci maddesi gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ederiz.
1) Bülent Tezcan (Aydın)
2) Umut Oran (İstanbul)
3) Mehmet Şeker (Gaziantep)
4) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
5) Ali Serindağ (Gaziantep)
6) Hasan Akgöl (Hatay)
7) Veli Ağbaba (Malatya)
8) Faik Tunay (İstanbul)
9) Recep Gürkan (Edirne)
10) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
11) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
12) Gürkut Acar (Antalya)
13) İlhan Demiröz (Bursa)
14) İhsan Özkes (İstanbul)
15) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
16) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
17) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
18) Ali Haydar Öner (Isparta)
19) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
20) Arif Bulut (Antalya)
21) Namık Havutça (Balıkesir)
22) Osman Kaptan (Antalya)
23) Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
24) Hülya Güven (İzmir)
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak
ve Meclis araştırması açılıp açılmaması
konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi daha vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
A) Tezkereler (Devam)
2.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa Birliği
Konseyi İrlanda Başkanlığı tarafından 16-17
Haziran 2013 tarihlerinde İrlanda'nın başkenti Dublin'de
düzenlenecek olan Parlamento İletişim, Eğitim ve
Ulaştırma Komisyonları Başkanları
Toplantısına Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Başkanı ve Kocaeli Milletvekili Fikri Işık'ın
katılması hususuna ilişkin tezkeresi (3/1223)
15/5/2013
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Avrupa Birliği Konseyi
İrlanda Başkanlığı tarafından 16-17 Haziran 2013
tarihlerinde İrlanda'nın başkenti Dublin'de düzenlenecek olan
Parlamento İletişim, Eğitim ve Ulaştırma
Komisyonları Başkanları Toplantısına; Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı ve Kocaeli
Milletvekili Fikri Işık'ın katılması hususu 28/3/1990
tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 9'uncu maddesi
uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Mehmet
Sağlam
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Vekili
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve daha sonra
oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- BDP Grubunun,
Bingöl Milletvekili İdris Baluken ve arkadaşları tarafından
Çerkezcenin UNESCOnun kaybolmakta olan diller atlasında risk altında
olan diller grubunda yer alması hakkında 10/12/2012 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 21 Mayıs 2013
Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
21/5/2013
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 21/5/2013
Salı günü (Bugün) yaptığı toplantısında siyasi
parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
İdris
Baluken
Bingöl
Grup Başkan Vekili
Öneri:
10 Aralık 2012 tarihinde, Bingöl
Milletvekili İdris Baluken ve arkadaşları tarafından (2050
sıra no.lu) Çerkezce UNESCOnun kaybolmakta olan diller atlasında
risk altında olan diller grubunda yer alması hakkında Türkiye
Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis Araştırması
Önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak 21/5/2013 Salı günlü birleşiminde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı tarihli
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Lehinde, Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan. (BDP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Bugün 21 Mayıs; 1864te, tarihte
Çerkez sürgünü ve soykırımı olarak bilinen acı günlerden
birisi. Her yıl dönümünde Türkiyede ve sürgün edildikleri birçok ülkede,
Ürdünden Suriyeye, Mısıra, Filistine, Lübnana, Balkanlara kadar
dağılan Çerkez halkı, gittiği her yerde bugün bir belgiyle
ortaya çıkıyor: intikam değil, adalet. Ve tarihle bir
yüzleşmenin, gerçekliğin altını çizmek istiyorum.
Acılarını paylaşıyoruz, ölenleri saygıyla
anıyoruz. Ve burada verdiğimiz araştırma önergesi,
Çerkezcenin UNESCOnun Kaybolmakta Olan Diller Atlasında risk
altında olan diller grubunda yer alması nedeniyledir.
Milyonların katliamdan geçirildiği, birçok ülkeye dağılan,
Türkiyede de özellikle Samsun, Düzce, Kayseri, Tokat, Çorum,
Kahramanmaraş, Sakarya, Balıkesir ve metropol kentlerimizde birçok
alanda birlikte yaşayan Çerkez
halkının aslında bir atasözüyle başlamak istiyorum, Çerkezler
Dilsiz ulus ölüdür. derler, Dili
olmayanların ulusu da olmaz. derler. İnsanlar arasında
iletişim, anlaşma araçlarından en önemlisi ise dildir. Bu
gerçeklik ışığında baktığımız
zaman, özellikle Türkiyede yaşayan Çerkezler, dillerine ve kültürlerine
sahip çıkmak, koruyup geliştirmek için ana dilinde eğitim
taleplerini sık sık gündeme getirmektedirler. Ana dilde eğitim,
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinde, Çocuk Hakları
Sözleşmesinde, Uluslararası Medeni ve Siyasal Haklar Paktında,
UNESCO Sözleşmesinde, Ulusal Azınlıkların
Korunması Hakkında Çerçeve Sözleşmesinde ve buna benzer birçok
uluslararası metinde vurgulanan temel bir haktır.
Bugün Çerkezce ve Çerkez
halklarının kullandığı diller gibi, maalesef,
cumhuriyetin ilanından, 1924 yılından sonra Kürtçe, Gürcüce,
Hemşince, Lazca, Pontusça, Süryanice, Abazaca, Ermenice, Rumca, Arapça,
Çeçence, Acemce, Mıhallemice, Pomakça gibi çok diller, zenginlikler,
kültürler, kimlikler ülkemizde, maalesef, asimilasyon cenderesinden
geçirilerek, üniversitelerde okutulmayarak çoğu yok edilme noktasına
getirildi. Bu süreç içinde halkların, kendilerini yaşatabilmesi için,
var olabilmeleri için, kültürlerine ve geçmişlerine sahip olabilmeleri
için, yaşatabilmeleri için en önce dil ve dil eğitimine sahip
çıkmalarından daha doğal bir şey yok.
Şöyle bir tanımlama yaparsak:
Bugün kendilerinin sayıca 2 milyondan fazla olduğunu ifade eden
Çerkez halkı, ana dili Çerkezce olarak Kafkas dilleri arasında çok
önemli bir yer teşkil eden dillerinin yaşatılması için
taleplerini sivil toplum örgütlerinde, kurdukları derneklerde,
federasyonlarda sık sık dile getiriyorlar. Başbakan kendi
dönemlerinde inkâr ve asimilasyon politikalarının son bulduğunu
söylemişti. O hâlde bu ülkede yaşayan kültürlerin, dillerin,
kimliklerin yaşatılması için bu konudaki yasakların da
kalkması gerekiyor. Bugün Birleşmiş Milletler üyesi ülkelerden
113ünde iki dilli ya da çok dilli eğitim yapılırken bir ülkenin
tek dil sözünün resmî yöneticileri tarafından sık sık dile
getirilmesi ırkçı, ayrımcı, şovenist, asimilasyoncu
bir anlayışın sürdürüldüğünün de ifadesidir.
Biz Barış ve Demokrasi
Partisi olarak bu konuda tarihin gerçekliklerine ve Türkiye'nin
zenginliğine, kültürel zenginliğine, kimliklerine, onlara saygı duyulmasına ve
yaşatılmasına yönelik atılacak her adımın
savunucusu olmaya devam edeceğiz çünkü bizim de onlar gibi muhatabı
olduğumuz bu asimilasyon, ret, inkâr cenderesinde tek tip yaşatmak
isteyenlerin karşısında bir çiçek bahçesindeki gibi farklı
çiçeklerden oluşan bir bahçenin zenginliğini haykırmak, bir
orkestrada olduğu gibi farklı enstrümanların seslerinin
güzelliğini haykırabilmek, bu ülkenin bütün zenginliklerini
yaşatabilmek, bilimde, kültürde, her alanda hepimizin borcudur. Elbette ki
Abhazin, Abhazdan tutun Kabartay, Çeçen, İnguş, Kafkas
halklarının yaşadığı zenginlikleri açıp bunu
dil bilimcilere bırakırken bir gerçeğe dikkat çekmek istiyoruz.
Hakikaten Türkiye, Kafkaslardaki siyasi gelişmeler ışığında
Osetya ve Abhazyaya niye uzak duruyor? sorusunu sorma hakkını
kendimizde buluyoruz. Neden? Neden? Tanınmıyorlar bile.
Böyle bir gerçeklik
karşısında da şunu ifade etmek istiyoruz
araştırma önergemizde: Yakın zamanda, Ubıhça dilinin Gönen
civarında konuşan 2 vatandaşımızın ölümü sonucu
tamamen yok olduğunu da bir gerçek olarak bir gün gazeteler
yazmıştı. Bu gerçeklikler ışığında
baktığımız zaman, üniversitelerimiz, bilim kültür
yuvaları, bir yandan -işte, TİKA deniliyor- yurt
dışı Türklerle ilgili, yurt dışı halklarla ilgili
bir sürü çalışma yapılırken, bir bakıyoruz, kendi
içimizdeki zenginlikleri gözlerimiz görmeyiveriyor. Bahçemizdeki çiçeği
göremiyoruz, sesleri duyamıyoruz, renkleri göremiyoruz; onların
folklorik birer sembol olarak bazen folklarımızla resmî törenlerde
yer alması bize yetiyor anlayışıyla, o halkların
gerçek istemlerine, duygularına uzak bir duruş sergiliyoruz.
Bakın devletin resmî politikasının Abhazya ve Güney Osetya
devletleriyle ilgili yaklaşım tarzına bakın,
anlarsınız. Kendi içindeki, kendinden ayırmadığı
halklarla ilgili bile ne kadar uzak bir politika izlediğini, ne kadar
uzağında olduğunu hepimiz görüyoruz. O zaman, tek dil, tek
millet diye diye, tekliye tekliye insanları tornadan geçirip tek tip
yetiştirmeye, tek tip etnisiteye sokmaya, tek tip mezhebe sokmaya, tek tip
inanca sokmaya, tekleştirmeye yönelik, asimilasyoncu, şovenist
yaklaşımlardan uzaklaşan ve kendi gerçekliğiyle
yüzleşen bir Türkiyenin yeni anayasasında bütün halkların
haklarının yer alması gerektiğini ve bu konuda bir
araştırma açılmasının doğru
olacağını düşünüyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Kaplan.
Aleyhinde, Manisa Milletvekili Selçuk
Özdağ
Yok.
Aleyhinde, İstanbul Milletvekili
Tülay Kaynarca
Yok.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul)
- Ben söz talep ediyorum Sayın Başkan.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Bir sakıncası yoksa Sayın Başkan
Bunu
yapıyoruz zaman zaman.
BAŞKAN Peki, buyurun Sayın
Kubat.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul)
Sayın Başkanım, çok değerli milletvekili
arkadaşlarım; bu gecikmeden, yanlışlıktan dolayı da
özür dilerim. Arkadaşlarımız dışarıda
hazırlık yapıyorlar. Sebebi de şu: Biz bugün
Danışma Kurulu toplantısına giderken Sayın BDP
Grubunun başka bir önerisi vardı, çiftçilerin sorunuyla ilgili.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Biraz
ters köşe olduama kusura bakmayın.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Siyasi partiler her an hazırlıklı olmalı.
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) Son
dakika değişikliği olunca, hâliyle, biz de buraya hazır
olarak çıkma- vatandaşımıza olan saygımızın
bir gereği olarak- ihtiyacını hissettik. Ondan dolayı böyle
bir yanlışlık oldu, ondan dolayı özür diliyorum.
Evet, biraz önce Hasip Beyin de
gündeme getirdiği, ülkemizde de çeşitli yerel dil ve lehçelerdeki bu
kültürel değerlerimizin korunmasına yönelik bugüne kadar da bizim
yaklaşımımız hep olumlu yönde olmuştur. Bu kültürlerin
yaşatılması gerek bugünkü insanımız tarafından
gerekse yarınki nesillerimize aktarılması için yeterli hukuki ve
idari altyapının yapılması noktasında da biz de
Hükûmet olarak büyük bir kararlılık içerisindeyiz. Buna yönelik
mevzuat düzenlemeleri de elbette ki yapılacaktır. Ama şunu
özellikle belirtmekte yarar görüyorum: Bunlar ülkemizin zenginliğine
zenginlik katan ve hiçbir şekilde polemik konusu yapılmaması
gereken ortak değerleridir, burada gerçekten siyasi varyasyonlara kurban
edilmemesi gerekir. Ben bu çerçevede, AK PARTİnin yerel dillerin,
lehçelerin ve diğer ortak kültürel değerlerimizin ilanihaye
yaşatılması için gerekli adımları bundan sonra da
atacağına dair Hükûmetimizin kararlılığını
tekrarlıyorum.
Gündemimiz çok yoğun. Geçen hafta
görüşmeleri yarım kalan SGK Kanunu Tasarısı var, ona
bağlı olarak yine yarın da gündemimiz yoğun. O sebeple
araştırma önergesine katılamadığımızı
beyan ediyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Kubat.
Aleyhte, Sayın Kaynarca.
Buyurunuz.
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; BDP grup önerisi aleyhine
söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BDP grup önerisinin aleyhinde ifade ediyorum çünkü 460
sıra sayılı, Sosyal Güvenlik Kanunuyla ilgili tasarı geçen
hafta başlamıştı. 15 maddelik tasarının birinci
bölümünü tamamladık, ikinci bölümünün bu hafta görüşülmesini
öngörüyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle, aleyhte
olduğumu ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Kaynarca.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve daha sonra oylarınıza
sunacağım.
2.- MHP Grubunun,
24/5/2012 tarih ve 5131 sayı ile geçici köy korucularının
sorunlarının araştırılarak ekonomik ve sosyal
haklarının iyileştirilmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilen Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 21 Mayıs 2013
Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
25/5/2013
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 21/5/2013
Salı günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi
parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Oktay
Vural
İzmir
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
24 Mayıs 2012 tarih ve 5131
sayı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilen, "Geçici köy korucularının sorunlarının
araştırılıp, ekonomik ve sosyal haklarının
iyileştirilmesi" amacıyla verdiğimiz Meclis araştırması
önergemizin 21/5/2013 Salı günü (bugün) Genel Kurulda okunarak
görüşmelerinin bugünkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim
konuşmacımız geliyor. Zamanlama açısından
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Meclis bugün çok hazırlıksız yakalandı Sayın
Başkan.
BAŞKAN On dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.56
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.15
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER : Mustafa HAMARAT (Ordu), Muhammet Bilal
MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 107nci Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş önerisi üzerinde, lehinde
Elâzığ Milletvekili Enver Erdem.
Buyurunuz Sayın Erdem. (MHP
sıralarından alkışlar)
ENVER ERDEM (Elâzığ)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, geçici
köy korucularının sorunlarının
araştırılması, ekonomik ve sosyal sorunlarının
iyileştirilmesi amacıyla verdiğimiz araştırma önergesi
üzerinde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Vatanını,
bayrağını, toprağını, namusunu korumak
amacıyla otuz yıldan beri bölücü terör örgütü PKKyla yapılan
mücadelede askerinin ve polisinin yanında yer almış, namuslu ve
şerefli korucu kardeşlerimizin sorunlarını gündeme
getirmeyi ve çözümü için mücadele etmeyi bir görev olarak gördüğümüzü
buradan ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, köy
koruculuğu sistemi 1924 yılında 442 sayılı Köy
Kanunuyla ihdas edilmiştir. Köyde yaşayanların can, mal ve
ırz güvenliğini sağlamak üzere, muhtarın emrinde görev
yapan, köyünü eşkıyadan ve mahsul zamanı çapulcudan koruyan
silahlı bir kolluk kuvvetiyken doğu ve güneydoğumuzda terör
olaylarının ortaya çıkmasıyla, 1985 yılında 442
sayılı Köy Kanununa eklenen bir maddeyle, şiddet hareketlerine
ait ciddi belirtilerin köyde veya çevrede ortaya çıkması veya
herhangi bir sebeple köylünün canına veya malına tecavüz
olaylarının artması hâlinde valinin teklifi ve
İçişleri Bakanının onayıyla yeteri kadar geçici köy
korucusu görevlendirilebileceği belirtilerek bugünkü koruculuk sistemi
ortaya çıkarılmıştır.
Terör olaylarının yerel
olarak önlenmesi amacını taşıyan bu sistemde bugüne kadar
görev yapan tüm korucular, kendilerine verilen tüm görevlerde
başarıyla mücadele etmişlerdir, güvenlik güçlerimize ciddi
destekler sağlamış, Türk Silahlı Kuvvetleri ile koordineli
olarak görev yapmış, çalışmışlardır.
1985 yılında 22 ilde
başlatılan geçici köy koruculuğu sistemi 1987 yılında
ilan edilen olağanüstü hâl ile devam ettirilmiş, 1992
yılında koruculara maaş bağlanmasıyla korucu sayısı
2000li yıllarda 90 binli rakamlara kadar yükseltilmiştir. Hâlen
sayıları 60 bin olan geçici köy korucularımız,
canlarıyla başlarıyla askerimiz ve polisimizin yanında,
yaşadıkları topraklarda Türk Bayrağının
semalarda dalgalanması ve Türk devletinin payidar olması için
mücadelelerini sürdürmektedirler, dağda gezen teröristlerin korkulu
rüyası olmaya da hâlâ devam etmektedirler, bu mücadelenin bedeli olarak bu
vatana 1.700 şehit, 2 bin gazi vermişlerdir.
Köy korucularımız,
vermiş oldukları bu şerefli mücadelenin
karşısında zaman zaman canlarını, zaman zaman
organlarını, bazen yakınlarını, bazen de
mallarını kaybetmiş ama asla mücadelelerinden
vazgeçmemişlerdir. Köy korucularımız, yapmış
oldukları bu şerefli görevler karşısında ne yazık
ki sadece 800 lira ile 900 lira arasında değişen, açlık
sınırının altında maaş almaktadırlar, 365
lira olan emekli aylıklarıyla çok üzüntü verici bir
durumdadırlar. Sosyal güvencelerinde çok ciddi eksiklikler mevcuttur,
sağlık güvencesinden tam olarak istifade edememektedirler.
Operasyonlarda yaralanıp yüzde 40ın üzerinde iş göremezlik
raporu alanlar malulen emekli olabilmekte, yüzde 40ın altında
raporlu olanlar ise gazi sayılmamakta ve emekli olamamaktadırlar.
Operasyon tazminatları aylık 400 gösterge puanı üzerinden hesaplanmakta,
bu rakam da aylık 25 lira gibi bir rakama tekabül etmektedir.
Biz, korucularımızın
içinde bulundukları bu sorunların temelinden çözülmesi için, mutlaka
bütün sosyal haklarının verilmesi, maaşlarının
iyileştirilmesi, hizmet yılı ve operasyon tazminatlarının
düzeltilmesi, yol ve kumanya parası verilmesi, Sosyal Güvenlik Kurumu
şemsiyesi altına alınmalarının gerekliliğini
ifade ediyoruz. Bugün, hiçbir sosyal güvenlik kurumunun güvencesi altında
bulunmayan geçici köy korucuları kendi sigortasını kendileri
yatırmaktadır. Bu durum, ülkemizin sosyal devlet olma
anlayışı açısından manidardır.
Korucularımızın genel sağlık sigortasından
istifade edebilmeleri için de almış oldukları maaşın
yeterli bir maaş olması, en azından bir memur maaşı
kadar olması gerekmektedir. 5673 sayılı Yasa ile değişik
Köy Kanunu kapsamında kendilerine ödenmesi kararlaştırılan
tazminatlar yeni bir düzenlemeyle görev yaptıkları süreler için
ödenmeyen sigorta primi olarak sosyal güvenlik kurumlarına
aktarılmalı ve bu kapsamda sigortalı sayılarak kendilerine
Sosyal Güvenlik Kurumundan emekli olabilme imkânının
sağlanması gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, köy
korucularımızın özlük haklarının düzeltilmesi için
vermiş olduğumuz bir kanun teklifimiz var. Bu kanun teklifimiz kabul edildiği
takdirde sorunlar büyük ölçüde çözülecektir. 442 sayılı Kanunun Ek
16ncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan
Değerli milletvekilleri,
canlarıyla başlarıyla otuz yıldır terörle mücadele
eden bu kahramanların ekonomik ve sosyal sorunlarını çözelim
diye bir araştırma önergesi verirken bu koruculuğun kaldırılmasına
ilişkin düşünce açıklayan yapılarla, düşüncelerle
müşterek hareket etmemenizin, ülkenin birlik, beraberliğinden yana
olan, tek vatan, tek millet, tek bayrak, tek dil noktasında ülkenin
birliğini ve bütünlüğünü savunan Milliyetçi Hareket Partisiyle
birlikte korucuların bu sosyal ve ekonomik sorunlarının çözümü
için bizimle beraber hareket etmenizin daha doğru olacağını
ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bizim,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak korucularımızın
sorunlarıyla ilgili vermiş olduğumuz çok sayıda sözlü soru
önergesi var. Bu sözlü soru önergelerine, maalesef, İçişleri
Bakanlığımızın vermiş olduğu cevapların
sorunları giderici nitelikte olmadığına şahit
oluyoruz. Benden sonra konuşacak olan AK PARTİli eski
meslektaşımız, milletvekili arkadaşımızın da
özellikle bu sorunlarla alakalı yapmış olacağı
konuşmada ayrıntılı cevaplar vermesini, net cevaplar
vermesini ben buradan kendilerinden istirham ediyorum. Yani yoksa
yapıyoruz, yapacağız, olacak şeklinde verilen
Bakanlığımızın cevapları şeklinde cevaplar
olmamasını buradan temenni ediyorum.
Yine, değerli milletvekilleri,
geçen yıl Büyükşehir Yasası adı altında
çıkarmış olduğumuz yasayla büyükşehir kurulan illerde
köy statülerinin kaldırılmasıyla zaten bu koruculuk sistemiyle
ilgili düşüncelerinizi de aşağı yukarı ortaya
koymuştunuz. Şimdi, bu korucuların gelecekleriyle alakalı,
bunların durumlarıyla alakalı doğru şeyler
düşünmenizi, koruculuk sisteminin mutlaka devam ettirilmesini ve
bunların bundan sonraki dönemde de
yine ülkemize faydalı bir şekilde istihdam edilebilmeleri için bu sistemin
devam etmesi konusunda dikkatli
olmanızı ben sizlere tavsiye ediyorum.
El birliği içerisinde
korucularımızın sosyal ve ekonomik sorunlarını çözmek
amacıyla vermiş olduğumuz bu önergeye bütün milletvekillerimizin
desteklerini bekliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Erdem.
Aleyhinde Sinop Milletvekili Mehmet
Ersoy.
Buyurunuz Sayın Ersoy. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET ERSOY (Sinop) Sayın
Başkanım, değerli milletvekillerimiz; Milliyetçi Hareket
Partisinin geçici köy korucularının sorunlarının
araştırılıp ekonomik ve sosyal haklarının
iyileştirilmesi amacıyla verdiği Meclis
araştırması açılması önerisi aleyhine söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Elbette ki böyle bir önerinin aleyhine
söz almış olmak korucularımızın sosyal ve ekonomik
sorunlarıyla ilgilenmeyelim, onların sorunlarını göz
ardı edelim anlamı taşımamakta. Her şeyden önce bizi
izleyen korucularımız şunu bilsinler ki bu, sadece, bugünün
gündemini icra etmemiz, bugün Meclisimizin gündeminde ne varsa onu
konuşmamız gerektiğinin altını çizmek için
söylenmiş bir sözdür. Elbette ki ülkemizin bütün sorunları gibi
korucularımızın da varsa sorunlarıyla ilgilenmek, onlara
ilişkin çözüm önerilerine açık olmak ve çözmek AK PARTİnin, iktidarımızın
görevidir.
Hepimizin bildiği gibi, geçici köy
koruculuğu sistemi, özellikle 1984 yılından sonra Doğu ve
Güneydoğu Anadolu bölgelerimizde yaygınlaşan köy
baskınları ve terörün neden olduğu katliamlar
karşısında, güvenlik güçlerimizin hemen ulaşmakta güçlük
çektiği küçük yerleşim birimlerinde halkımızın can ve
mal güvenliğinin daha kuvvetli sağlanabilmesi için bulunmuş bir
çözüm olarak gündemimize gelmiş, zaman içinde de hem nicelik hem nitelik
bakımından mevzuatta yapılan düzenlemelerle, çıkarılan
yönetmeliklerle, yönergelerle bunların sosyal, ekonomik ve özlük
haklarıyla ilgili düzenlemeler yapılagelmiştir. Bir dönem
sayıları 60 binlere dayanmış,
bugün için 47 bin civarında geçici köy korucumuz hâlen görev
yapmaktadır. İktidarımız döneminde korucularımızla
ilgili birçok düzenleme yapılmış, bunların
bazılarını sizlerin de bilgilerine tekraren sunmak istiyorum.
Değerli milletvekillerimiz, bugün,
geçici bir köy korucusu yaklaşık 850 lira aylık maaş
almaktadır. Yine, korucubaşları bunların yüzde 10u kadar
fazla maaş alabilmekte, yaklaşık 1.700 lira da yıllık
tazminat alabilmektedir. Herhangi bir şekilde bu görev başında
55 yaşını doldurmuş ve on beş yıl bu görevi ifa
etmiş geçici köy korucularımıza da aylık bağlanmakta,
bugün için aldıkları aylıklar yaklaşık 370 lira ile
590 lira arasında değişmektedir. Taban 370 lira almakta, on
beş yılın üzerinde, yaşadığı her yıl
için de verilebilecek zamlarla 590 liraya kadar çıkabilmektedir. Yine, bu
süreyi tamamlamış geçici köy korucularımızın, on
beş yılını tamamlamış ve aylık
bağlanmış köy korucularımızın dul eşlerine
de 276 lira aylık bağlanabilmektedir. 55 yaşını
doldurup on beş yıldan az hizmeti olan ve 55 yaşını
doldurmamış olan geçici köy korucularından sağlık ve
idari sebeplerle görevinden ayrılmak durumunda olanlara ise yine,
yaklaşık 1.500 lira çarpı hizmet yılı oranında
tazminat ödenmektedir. Sağlık ve tedavi yardımları son
yaptığımız düzenleme ile genel sağlık
sigortası kapsamına alınmış ve sağlık
yardımlarından faydalanmaktadırlar. Elbette ki görevleri
başında şehit olmaları, görevleri sırasında
ölümleri, sakatlanmaları ve yaralanmaları durumunda da ayrı
ayrı oranlarda tazminatlardan faydalanmaktadırlar. Bugün, şehit
olan her bir korucu için yaklaşık 70 bin lira tazminat ödenmektedir.
Bunun dışında, yine, yakınları da şehit
yakınları ve gazilere sağlanan imkânlardan
faydalanmaktadırlar.
Sayın milletvekilleri, gönlümüz
arzu eder ki elbette ülkemizin hiçbir bölgesinde asayişi ve güvenliği
sağlamak üzere kanunen görevlendirilen güvenlik birimlerimizin dışında
hiçbir düzenlemeye ve oluşuma ihtiyaç olmasın; ülkemizin her
köşesinde barış olsun, huzur olsun, kardeşlik olsun;
vatandaşlarımızın hiçbiri ülkemizin hiçbir köşesinde
can ve mal emniyetlerinden muzdarip olmasın, bunların can ve mal
emniyetlerinin sağlanmasıyla ilgili özel önlemler alınmak
zorunda kalınmasın. Ama, bu gerçeklik devam ettiği sürece, böyle
bir gerçekle yüzleşmeye devam ettiğimiz sürece, elbette ki
Hükûmetimizin de, devletimizin de bununla ilgili tedbirleri devam edecek, eksik
olan bir taraf varsa tamamlanacak, eksik olan ekonomik hakları, sosyal
hakları gibi haklarında birtakım sıkıntılar varsa
elbette ki bunlar giderilecek. Ama, ne Büyükşehir Yasasında ifade
edildiği gibi ne de bugün yaşadığımız süreçle
ilgili olarak henüz vatandaşlarımızın can ve mal
emniyetiyle, ülkemizin huzuru, güvenliği ve asayişi, terör
olaylarından muzdarip olmuş toplumun bütün yaralarının
sarılmış olmasıyla ilgili bir gelişme görülmediği
sürece köy koruculuğunun da kaldırılması gibi bir şey
gündemimize gelmeyecektir.
Tekrar ediyorum, gönül ister ki böyle
bir düzenlemeye ihtiyaç olmasın, gönül ister ki ülkemizin her
köşesinde vatandaşlarımızın can ve mal emniyeti
sağlanmış olsun, böyle bir durumda geçici köy korucularına
da, gönüllü köy korucularına da ihtiyacımız olmasın.
İhtiyaç olduğu sürece görevlerini yapmaya devam edeceklerdir;
olmadığı takdirde de bugüne kadar otuz yıldır çok
büyük bir fedakârlıkla, özveriyle, canlarını ortaya koyarak,
mallarını ortaya koyarak, çoluklarıyla çocuklarıyla
birlikte çok büyük riske girerek bu ülkenin birliği, bütünlüğü için,
devletimizin bekası, milletimiz bekası için kahramanca mücadele
etmiş kardeşlerimizi mağdur etmek, onların bugüne kadar
yaptığı çalışmaları görmezden gelmek, elbette ki
bizim yapabileceğimiz, bizim içimize sinecek bir uygulama olmaz. Hiçbir
şekilde onları mağdur etmemeye kararlı olduğumuzu
ifade etmek isterim.
Sayın Erdemin ifade ettiği
gibi, keşke Bakanlığa sorduğu soru önergelerinden daha önce
bilgim olsaydı; onlarla ilgili, yapılan çalışmalarla ilgili
bilgileri toparlar, burada paylaşmayı bir görev addederdim ama
hepimizin bildiği gibi grup önerileri ancak birkaç saat önce
verildiği için bu kadar bilgiyle yetinmek durumunda kalıyorum. Ama,
gerek İçişleri Bakanlığımız gerek Hükûmetimiz,
korucularımızın dile getirilen sorunlarıyla ilgili asla
kayıtsız değildir, kayıtsız kalmamaya da devam
edecektir.
Bu vesileyle bugün gündemimizde olan ve
geçen hafta yarım kalan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam etmemizin daha uygun
olacağı, korucularımızın bilinen meseleleri için
ayrıca bir Meclis araştırması açılmasına gerek
görmediğim için önerinin aleyhinde olduğumu ifade ediyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Ersoy.
Lehinde, Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Öğüt.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; geçici köy korucularıyla ilgili Milliyetçi
Hareket Partisi önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygılarımla selamlarım.
Değerli arkadaşlar, 1924
yılında 442 sayılı Yasa ile belirlenen köy korucuları,
daha sonra 1985 yılında geçici köy korucuları statüsüne
dönüştürülerek bugünkü hâlini almıştır ancak
sayıları 65.830u bulan köy korucusu
arkadaşlarımızın hiçbir sosyal güvenceleri
olmadığı gibi, doğru dürüst bir ekonomik geliri ve
çoluğunu çocuğunu geçindirecek bir maaşı da yoktur.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak
şunu diyoruz: Sosyal devletsek ve bu vatandaşların hepsi
bizimse, bunlar yıllarca dağda, taşta Türkiye'nin
güvenliğiyle ilgili çalışmalar da yapmışlarsa bu
insanların hem sosyal hem ekonomik haklarının verilmesi
lazım. Biz diyoruz ki: Şimdi Türkiye bir barış süreci
içerisine girdi, barış olacak inşallah. Bu barışa da
biz canı gönülden inanıyor ve katkı sunuyoruz. Tabii ki
Hükûmetin barış anlayışı ile bizimki
farklıdır. Biz, daha kalıcı bir şekilde, anlayarak,
bilerek adımlarımızı atarak bir barış istiyoruz.
Bu barış nedeniyle köy korucularının tamamının
kalkması gerekiyor ve köy korucularının tamamının
kalkmasıyla 55 yaş ve üstü olanların emekli edilmesini, bunlara
belli bir bin lira civarında- emekli maaşı bağlanmasını
istiyoruz; 55 yaş altı olanların da devletin kurumlarında
devlet memuru olarak istihdam edilmesi gerekiyor diye düşünüyoruz çünkü bu
vatandaşlar bizim. Sayıları çok büyük de değil yani 100 bin
bile değil. Bunun için, 55 yaşın üstündekilerin emekli
edileceği, 55 yaşın altındakilerin de devletin
kadrolarına alınacağı, bu insanların çoluğunun
çocuğunun garantisi olacak bir çalışma yapmamız
gerektiğine inanıyoruz. Burada, Sayın Başbakan da
Sayın İçişleri Bakanı da devamlı, köy
korucularıyla ilgili iyileştirmeler yapacaklarını
söylüyorlar. İşte önerge; bunu lütfen kabul edin ve bununla beraber
çalışmalarımızı yapalım ve bu kanunu
çıkartalım, burada da bu sorun bitmiş olsun.
Değerli arkadaşlar,
mağdur edilen köy korucuları var, beni bugün aradılar; Ardahandan
aradılar, başka yerlerden de aradılar
arkadaşlarımız. Hakikaten, 300 lira, 370 lira maaş alan
insanlar var, hiçbir güvencesi yok. Yani, bu insana silah veriyorsunuz, bilmem
ne veriyorsunuz, 300 lira da maaş veriyorsunuz. Yani, böyle bir şey
çok tezat bir şey. Onun için, derhâl bunun düzeltilmesi gerektiğine
inanıyoruz.
Bu arada, eğer bu köy
korucularının kalkmasıyla beraber Doğu Anadoluya ve
Türkiyeye yani ülkemize düşünce ve ifade özgürlüğü gelmezse, özel
yetkili mahkemeler ülkemizde kalkmazsa, baraj yüzde 10un altına inmezse,
insan hakları evrensel boyutta olmazsa Türkiyede demokrasi oturmazsa
barış olmaz ve bu köy korucularının kalkması çok
doğru değil.
Değerli arkadaşlar, bu arada
-ben mesaj geçtim- Büyük Millet Meclisinde konuşacağımı söyleyince
beni çok sayıda köy muhtarı aradı. Hatta birisi Benim ismimi
ver. Dedi, vereceğim burada. Ardahan Merkez Atatürk Mahallesinin
muhtarı aradı, şunu söyledi: AKP seçim döneminde bize geldi
dedi ki: 300 TL hayvan başına para vereceğiz. Merak etmeyin,
hayvancılığı da geliştireceğiz, ithalatı da
durduracağız. İthalat durmadı, 300 TL de vermediler, 170
TL verdiler. Şikâyetini yapıyorum. Burada vatandaş söyledi, ben
de rehberiyim.
Burada, bir de şu anda Doğu
Anadoluda arkadaşlar korkunç bir şap hastalığı var,
korkunç bir şap hastalığı var, hayvanlar dizi dizi ölüyor.
Yani, Doğu Anadolu milletvekilleri kalksın, gelsin, buradan
söylesinler. Şimdi, Bakanlık o kadar âciz ki şap iğnesi
gönderemiyor. Şimdi, aynı muhtar, Atatürk Mahallesinin muhtarı
Biz İl Tarımdan alsak 40 kuruşa alacağız. İl
Tarımda iğne olmadığı için, devlet oraya iğne
göndermediği için 4 liraya alıyoruz dışarıdan ve bu
iğnelerden çoğu da bozuk çıkıyor. diyor. Çok kötü durumda.
Şimdi, niye bu sene şap hastalığından çok sayıda
hayvan ölüyor? Göleden de, Damaldan da, Hanaktan da, Posoftan da,
Çıldırdan da her taraftan aradılar beni. Bakın, niye
biliyor musunuz? Çünkü, samana muhtaç edildi bu ülke. Samana muhtaç
edildiği gibi, saman dışarıdan geldi değerli
arkadaşlar. Saman dışarıdan gelince, küflü saman -bir de
saman değil, sap- bizim hayvanlar yemedi. Küflü samandan yiyen
hayvanın bünyesi zayıf kaldı veya samanı azsa az verdi.
Hayvanın bünyesi zayıf kaldığı için, bahara zayıf
çıktı. Tabii ki, bünye zayıflayınca da hastalık oldu. Şu
anda Gölenin eski ismi Hımısker, yeni ismi Durançam köyünde tam 150
tane inek öldü; bakın, 150 tane diyorum, belki daha fazlası var.
Bugün bana söylediler. Yani, böyle bir şey olmaz! Bir köyde 150 tane
hayvan şap hastalığından dolayı ölüyorsa Tarım
Bakanının derhâl istifa etmesi lazım arkadaşlar.
Bakın, sizden istirham ediyorum. Ben, politika
yapmak istemiyorum, yapmıyorum da. Gidin Karsın köylerine, hangi
köye giderseniz gidin
Bugün beni arıyor Biz bu kadar ölüm görmüştük
ama böyle bir ölüm görmemiştik, hayvanlar dizi dizi ölüyor. Gelin,
cesetlerinin resimlerini çekin. diyor. Gideceğim hafta sonu.
Bakın, burası Büyük Millet Meclisi. Biz,
halkın derdine çare bulan bir kurumuz. Yüce Mecliste sizden istirham ediyorum Sayın
Tarım Bakanı, niye il tarım müdürlüklerini ve ilçe tarım
müdürlüklerine şap hastalığı için iğne göndermiyorsun
kardeşim? Gönderdiğin iğneler niye bozuk?
Bakın, arkadaşlar, niye bozuk biliyor musunuz?
Şap hastalıklarına iyi gelen iğnelerin Veteriner Profesör
Doktor arkadaşımız Yunus Bey var burada, o daha da iyi bilir-
soğuk zincirle gitmesi lazım. İğne bozulduğu zaman,
iğneyi hayvana ne kadar vurursanız vurun kâr etmiyor. Bir hayvan 5
milyardır arkadaşlar yani adamın ocağı sönüyor.
Şimdi, zaten, 5 tane ineği varsa diyelim, o ineklerin sütüyle
yağını, peynirini yapıp ondan geçiniyorsa 5 tane
ineğin de 3ü, 4ü öldüğü zaman bu insanlar ne olacak?
Bakın, bölgemiz korkunç bir göç veriyor. Tarım
ve hayvancılık şu anda köylerde sıfır, dibe
vurduğu için, dışarıdan ithal hayvan geldiği için,
dışarıdan ithal et geldiği için, dışarıdan
ithal süt tozu geldiği için köylünün sütü de para etmiyor, eti de para
etmiyor.
Bir şey daha söyleyeyim. Ben, Kars hayvan
pazarına gittim, arkadaşlarımız biliyor, Kars hayvan
pazarında canlı ineğin kilosu 5 TL beyler, canlı
ineğin kilosu 5 TLye satılıyor. Aynı et kasapta 20 lira,
25 lira. Köylü de kazanamıyor, hani köylü kazansa
Köylü 5 liraya zor
satıyor, satamıyor, samimi söylüyorum, zor satıyor,
satamıyor ama kasaptaki et pahalı. Ben daha önce söylemiştim,
hâlen daha var, Et ve Balık Kurumu, şu anda
Gündeme getirdik,
biliyorsunuz, mecbur kaldım, çok konuştum, konuştum, baktım
ki olmuyor, Et ve Balık Kurumunun depolarını
boşaltamıyoruz, eti Meclise getirince
Tarım Bakanı anladı -herhâlde Sayın
Başbakanın talimatıyla tahmin ediyorum- Et ve Balık
Kurumunun etleri, Erzurum başta olmak üzere, vatandaşlara
dağıtıldı.
Sayın Başkanım,
Erzurumda Yakutiye Belediye Başkanı aldı etleri,
vatandaşlara bedava dağıttı, depo boşaldı.
Şu anda altı, yedi gün beklemiyor vatandaş, bir hafta içerisinde
hayvanını kestiriyor ve Et ve Balık Kurumu çiftçinin,
hayvancının sigortası.
Şu andaki acil durum -Orhan Atalay
Bey de biliyor, bugün kendisiyle de sohbet ettik- Gölede ve bütün
ilçelerimizde hayvan ölümleri almış başını gidiyor.
Sizden istirham ediyorum -bugün
Sayın Atalay da söyledi, Tarım Bakanıyla konuşmuş
iğne gitmesi için- şap hastalığı için mutlak surette
acil, illerimize iğneler gitsin, soğuk zincirli,
sağlıklı yani günü geçmemiş iğneler gitsin ve
veteriner hekimler bu bölgeye yani batıdan doğuya gönderilsin, bir
seferberlikle oradaki insanların hayvanlarının ölmemesi için
iğneleri vurulsun, tedavileri yapılsın ve
vatandaşlarımız bu işten kurtulsun diyorum.
Bu önergenin de kabulü için oy vereceğiz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Öğüt.
Aleyhinde, Kastamonu Milletvekili
Mustafa Gökhan Gülşen.
Buyurunuz Sayın Gülşen. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA GÖKHAN GÜLŞEN (Kastamonu)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisi aleyhine söz aldım, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi
grup önerisinde, geçici köy korucularının sorunlarının
araştırılması, ekonomik ve sosyal haklarının
iyileştirilmesi amacıyla Meclis araştırması
açılması talep edilmekte.
Hepimizin bildiği gibi, geçici köy korucuları
1985 yılından bu yana güvenlik güçlerimize terörle mücadele konusunda
son derece yardımcı oldular ve görevlerini başarıyla yerine
getirdiler. Bu sebeple, korucuların herhangi bir şekilde mağdur
edilmemesi son derece önemli. Benden önce söz alan Sinop Milletvekilimiz Mehmet
Ersoy hem geçici köy korucularının hakları konusunda hem de son
on yılda yapılan iyileştirmeler konusunda teferruatlı
açıklamalar yaptı.
Ben bir başka konuya değineceğim.
Geçtiğimiz ayın başında, nisan ayının
başında 45 milletvekili arkadaşımızla birlikte biz
bölgede bir çalışma yaptık; Diyarbakır, Batman ve Siirt
illerini dolaştık. Bu süreçte toplumun her kesiminden insanlarla
görüştüğümüz gibi köy korucularımızla da görüştük. Köy
korucularımızın endişesi veya talepleri, mevcut
hakların iyileştirilmesinden ziyade çözüm süreci sonunda ne
olacaklarıyla ilgiliydi. Bilinmesi gerekiyor ki çözüm süreci sonunda ne
olursa olsun mevcut korucuların özlük hakları güvence
altındadır. Emeklilik, tazminat ve yeni iş imkânları
oluşturulmasıyla ilgili İçişleri Bakanlığımız
ve Maliye Bakanlığımız şu an çalışma yürütmektedir.
Dolayısıyla, geçici köy korucularımızın herhangi bir
endişe duymasına gerek yoktur.
Gündemimiz yoğundur, geçtiğimiz haftadan
yarım kalan birinci bölümünü bitirdiğimiz kanunun görüşmelerine
devam edeceğiz. Bu sebeple, sözlerimi fazla uzatmıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi aleyhine oy
kullanacağımı bildiriyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Gülşen.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisini
oylarınıza sunuyorum
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE (Yalova) Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Yoklama
Sayın İnce, Sayın Öğüt, Sayın
Çıray, Sayın Eyidoğan, Sayın Yalçınkaya, Sayın
Gök
ÜNAL KACIR (İstanbul) Efendim, kimlerin yoklama
istediğini bizim de duyma hakkımız var.
BAŞKAN - Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)
ÜNAL KACIR (İstanbul) Sayın Başkan,
yoklama isteyenlerin kim olduğunu, onların burada olup
olmadığını bizim görmemiz lazım.
(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.51
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.09
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER : Mustafa HAMARAT (Ordu), Muhammet Bilal
MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 107nci Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Milliyetçi Hareket
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş
önerisinin oylanmasından önce yapılan yoklamada toplantı yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yeniden, elektronik cihazla
yoklama yapacağız.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER
(Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
2.- MHP Grubunun,
24/5/2012 tarih ve 5131 sayı ile geçici köy korucularının
sorunlarının araştırılarak ekonomik ve sosyal
haklarının iyileştirilmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilen Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 21 Mayıs 2013
Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
BAŞKAN Öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve daha sonra oylarınıza
sunacağım.
3.- CHP Grubunun,
Mersin Milletvekili Vahap Seçer ve 19 milletvekili tarafından Suriye'de
meydana gelen olayların Türkiye ekonomisine etkisinin ve Türkiyeye gelen
sığınmacıların kaldıkları bölgelerde sebep
oldukları sosyal sorunların araştırılması amacıyla
17/5/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 21 Mayıs 2013
Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun, 21/5/2013
Salı günü (Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi
parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Muharrem
İnce
Yalova
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Mersin Milletvekili Vahap Seçer ve 19
milletvekili tarafından, 17/05/2013 tarihinde, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Suriye'de meydana gelen
olayların Türkiye ekonomisine etkisinin ve Türkiyeye gelen sığınmacıların
kaldıkları bölgelerde sebep oldukları sosyal sorunların
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin (916 sıra no.lu) Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak
21/5/2013 Salı günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin lehinde Mersin
Milletvekili Vahap Seçer.
Buyurunuz Sayın Seçer. (CHP
sıralarından alkışlar)
VAHAP SEÇER (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Suriyede meydana gelen olayların Türkiye ekonomisine
yansımaları, Türkiyeye sığınan
sığınmacıların sebebiyet verdiği sosyal olaylarla
ilgili Meclis araştırma önergesi
hakkında söz almış bulunmaktayım.
Değerli arkadaşlarım,
2011 yılı Mart ayından sonra Suriyede istemediğimiz
olaylar gelişti. Aslında her şey iyi gidiyordu, Suriye ile
ilişkilerimiz gerçekten iyi noktalara gelmişti. Türkiye'nin en uzun
kara sınırına sahip Suriye sınırı yıllar
yılı mayınlarla döşeliydi. Sanki Suriye, Türkiye için
potansiyel bir düşmandı ya da Suriye, Türkiye için aynı
şekilde potansiyel bir düşman gözüyle görülüyordu ancak
hükûmetleriniz döneminde gerçekten önemli adımlar atıldı.
Bizatihi Suriye ziyaretinde kendim de şahit oldum, inanılmaz bir
sevgi vardı, inanılmaz bir güven vardı. Sayın
Başbakana sevgi vardı, saygı vardı. Türkiye, bölgenin güçlü
bir ülkesi, önder ülke olarak görülüyordu ama her şey 2011 Mart
ayından sonra ters yüz oldu. Orada meydana gelen olaylar Türkiyeye olumlu
yansımadı, olumsuz yansıdı, ekonomik anlamda olumsuz
yansıdı. Özellikle sosyal anlamda yaklaşık olarak 300 bin
civarında mülteci var, sığınmacı var. Bunlar
Suriyeye, sınır kentlere konuşlandırıldı,
oralarda çadır kamplar oluşturuldu ya da ev kiralamak suretiyle bu
sığınmacılar oralara yerleştirildi ama onların da
önemli anlamda sosyal sorunlar yarattığını gördük. Siyasal
anlamda sorunlar yaratıldı, güvenlik anlamında sınır
güvenliği ortadan kalktı. Hülasa, Suriye olayları başta
Türkiyeye çok olumsuz yansımaları oldu, Suriyede 100 binden fazla
insan öldü, 1 milyondan fazla insan Suriye topraklarını terk etmek
zorunda kaldı. Orada bir iç savaş var, orada canlar gidiyor, insanlar
ölüyor, evler yıkılıyor, ocaklar sönüyor, bunları telafi
etmek mümkün değil. Otorite boşluğunun yarattığı
güvenlik zafiyeti terör olaylarını meydana getirdi. Türkiye
Suriyeden terör ithal ediyor. Kendi iç sorunlarımızı çözmeye
çalışırken, kendi topraklarımız içerisindeki
çatışma ortamını, savaş ortamını, terör
ortamını sonlandırmaya çalışırken Suriyeden
hazır imal edilmiş terör ithal etmeye başladık.
İşte, Gaziantepteki patlamalar, Cilvegözü Sınır
Kapısındaki hadiseler, Akçakaledeki hadiseler, en son, 51
vatandaşımızın can verdiği, onlarca
yurttaşımızın, yüzlerce yurttaşımızın
yaralandığı, gerçekten yüreğimizi dağlayan
Reyhanlı olayları. Bütün bunları bir araya getirdiğiniz
zaman elbette ki bu verdiğimiz araştırma önergesi makuldür,
mantıklıdır, izana, akla uygundur.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye-Suriye ekonomik ilişkileri -sözlerimin başında da
söyledim- gerçekten muazzam seviyelere geldi. Suriyeyle dış
ticaretimiz çok küçük düzeylerden 2 milyar dolar seviyelerine geldi, 2011
rakamlarıyla. Ama, Türkiye-Suriye ilişkileri 2011 yılı Mart
ayından sonra, zarar görmeye
başladığından bu yana, ciddi anlamda dış
ticarette bir zafiyet, bir azalma söz konusu oldu.
Biliyorsunuz, 2009da vizeler
kaldırıldı, özellikle hafta sonu, sınır bölgelerinde
-bilirler o bölge milletvekili arkadaşlarım- Urfasında,
Gaziantepinde, Adanasında, Mersininde, günübirlik turistler geliyordu
Türkiyeye, Suriyeden 1 milyon turist geliyordu. Sadece Suriyeye ihracat
değil, o hinterlanttan 10 farklı ülkeye Türkiye sanayi malı
ihraç ediyordu, tarım ürünleri ihraç ediyordu ki Akdeniz Bölgesinin son
iki yıldır en önemli açmazı
Bakın, o bölgede sebze ve
meyve üreticileri kan ağlıyor. İnanın, hafta sonu Mersinde
Erdemliye gittim; biliyorsunuz, sera üretiminin yoğun
yaşandığı yer, domates üreticileri kan ağlıyor,
20 kuruş, 30 kuruş domates fiyatları. Bu, nereden kaynaklanıyor?
Meyve fiyatları, kayısı fiyatı, narenciye fiyatları
O
bölgeye nasıl, İstanbuldan, Ankaradan, Sivastan, Erzurumdan,
günübirlik, Akdeniz Bölgesine ticaret yapan, yaş sebze meyve ticareti
yapan tüccarlar geliyor, mal alıyor, bu kentlere götürüyordu; aynı
şekilde, Suriyeden tüccarlar geliyordu, o bölgelere, Suriyeye, Ürdüne,
Filistine, o hinterlanda, Iraka ticaret yapıyorlardı. Bütün bunlar
ortadan kalktı. Şimdi ne var? Kan var, gözyaşı var.
Gerçekten isyan ediyorum, gerçekten isyan ediyorum.
Yüzlerce yıl aynı
imparatorluğun çatısı altında
yaşadığımız halklar, Arapıyla, Kürtüyle,
Sünnisiyle, Alevisiyle, Keldanisiyle, Marunisiyle
Ne oldu? Ne oldu? Niçin
Başbakan bunu bu kadar kişiselleştiriyor? Uluslararası
diplomaside bu var mı? Aramızda uzmanlar var, devletler arasında
sorun olur, sınır ihlali olur, güvenlik ihlali olur, bir
çatışma olur ama bir ülkenin devlet başkanıyla bir ülkenin,
hele hele demokratik bir ülkenin başbakanı kanlı
bıçaklı olur mu?
Sayın Başbakan ekonomi
toplantısına gidiyor, Esada çatıyor; Kanarya Sevenler
Derneğine gidiyor, Esada çatıyor; böyle bir şey olabilir mi?
Kapalı grup toplantısında Esada çatıyor. Dost olan
sizdiniz, sizdiniz yakın ilişki kuran, biz değildik. Ne oldu da
bu kadar kişiselleştiriyorsunuz?
ALİ ŞAHİN (Gaziantep)
Ne oldu da Esatı savunuyorsunuz bu kadar?
VAHAP SEÇER (Devamla) - Niçin
Türkiyeyi Orta Doğu tuzağına çekiyorsunuz? Bunun
izahatını vermeniz lazım. Batı ne yapıyor? Swoboda,
Kılıçdaroğluna laf söylüyor. Onun haddine mi düşmüş?
Bakın, en çevreci
Avrupalılardır ama dünyada çevre kirliliğine sebebiyet veren
yine Avrupalılardır. Şimdi, kendi ülkelerinde fabrika kurmaz
onlar, gelişmekte olan ülkelere giderler ama en büyük çevreci kendileridir.
Dünyada demokrasiyi katleden, demokrasi, demokrasi diye kan akıtan
Avrupalılardır. Ama onlar otururlar, purolarını yakarlar,
viskilerini içerler, bizlerin üzerine gülerler.
Şimdi, birilerinin Başbakana
Dur, bir daha düşün! demesi lazım. Saplandık Orta
Doğuya. Dış politikada lastik patlattık, jant üzerinde
gidiyoruz, bir meçhule gidiyoruz. Nereye gidiyoruz, kiminle gidiyoruz, niçin
gidiyoruz kimse bilmiyor. Onun için bu araştırma önergesini verdik,
değişik siyasi partilerden oluşturalım bir komisyon,
gelsinler, neler oluyor o bölgede, sınır bölgesinde, ekonomimiz ne
hâlde, siyasi ilişkilerimiz, sosyal ilişkilerimiz ne hâlde,
bunları bir ortaya koyalım.
Bakınız, bir mezhep
çatışması ortamı hazırlamaya
çalışıyorlar, bunu Sayın Başbakan da söyledi.
Biliyorsunuz, sınır bölgelerimizdekiler bu konuda hassaslar. Alevi,
Sünni ya da farklı birtakım inanç grupları arasında sanki
problemler varmış gibi; bunu, birtakım insanlar basın
yoluyla, medya yoluyla pompalamaya, enjekte etmeye çalışıyor.
Görüntülerde izlemediniz mi? Siz, hangi askerle, hangi orduyla, hangi
insanlarla Suriyeye özgürlük getireceksiniz? Görüntülerde izlemediniz mi?
Adam, öldürdüğü askerin kalbini çıkartıyor, ciğerini
çıkartıyor ve ısırıyor Alevilere ölüm! diye
bağırıyor. Bunlar mı özgürlük getirecek, bunlar mı
barış getirecek Suriyeye, bunlar mı kardeşlik getirecek?
(CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
bunları görmüyor musunuz? Yanlış yapılabilir,
yanlış olmaz demiyorum, birileri sizi dolduruşa getirir. Bunu en
iyi Batı yapıyor, Amerika Birleşik Devletleri yapıyor.
Sayın Başbakan da öz güveni kuvvetli bir siyasetçi, Hadi yürü
bakalım, kim tutar seni Sayın Erdoğan! diyorlar, o da gidiyor.
Ben kötü niyetli, art niyetli demiyorum.
Yine, burada altını çiziyorum:
Bakın, yanlıştan dönün, orada Müslümanlar ölüyor, orada mazlum
halklar ölüyor; Avrupalıya, Amerikalıya bir şey olmuyor, olan
Türkiye halkına, olan Suriye halkına oluyor, mağdur olan
insanlar bunlar.
Bakın, kamplarda
sorunlar yaşanıyor. Suriyeli vatandaşlar açlık, sefalet
içerisinde. Bize diyorsunuz ki: Efendim, mülteciler gelmesin mi,
sığınmacılar gelmesin mi, buna karşı
mısınız? Karşı değiliz ama gidin oradaki hadiselere
bakın. Yoksulluktan fuhuş artmış kamplarda. Suudi
Arabistandan, Katardan, Ürdünden zengin iş adamları getiriliyor,
muta nikâhı kılıfı altında buradan çocuk yaşta
kızlar alınıyor, götürülüyor. Bunları görmek lazım,
bunlar savaşın sonuçları. Bunları görmeyecek miyiz,
bunları anlatmayacak mıyız, bunları konuşmayacak
mıyız değerli arkadaşlarım?
Artık
yanlıştan dönülmesi lazım. Sayın Başbakanı bir
kez daha uyarıyorum: Türkiyeyi Suriye bataklığına sizler
soktunuz, sizler çıkartınız.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Seçer.
Aleyhinde,
Muş Milletvekili Sırrı Sakık.
Buyurunuz
Sayın Sakık.(BDP sıralarından alkışlar)
SIRRI
SAKIK (Muş) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
genelde görev dağılımı yapılınca BDP hep, böyle, üvey muamelesi görür. Yani bu iki
muhalefet partisi alır, biz de aleyhte konuşmak zorunda
kalırız.
Evet,
biz iki yolun da doğru yol olmadığını söylüyoruz. O
vesileyle, düşüncelerimiz çok açık, önerimiz çok açık.
Ama
ben konuya girmeden önce
Biraz önce biz grup olarak burada risk altında
olan dillerle ilgili bir Meclis araştırma önergesi verdik. Yani 21
Mayıs 1864te Çerkezlerin uğradığı o zalimane
politikaları bu Parlamentoya taşıdık ve kaybolan diller
arasında Çerkezlerin de dili bu konuda kayboluyor, o kültür de yok oluyor.
Ama -ne yazık ki- buraya bu önergeyi taşıdık. Eminim ki bu
Parlamentoda Çerkez kökenli kardeşlerimiz de var ama bizim grubumuz bir
önerge verdi. İki muhalefet partisinden bir Çerkez veyahut da iktidar
partisinden biri çıkıp konuşmadı. Yeri ve zamanı
gelince bütün halkların kardeşliğinden, kültüründen dem
vurursunuz ama Çerkezler için
Bakın, zulme uğramışlar
-ataları- ve hâlâ Türkiye'nin değil, dünyanın dört bir
tarafına dağılmışlar ve zulüm politikalarıyla yok
edilmişler ve meşhur bir sözleri vardır, Çerkezlerin sözüdür:
Atı kaybolanın kulağından at sesi eksik olmaz.
Çerkezlerin de kültürü kayıptır, toprakları orada işgal
altındadır, onun için dillerini ve topraklarını
arıyorlar. Bizim gibidirler, bizim de dilimiz kayıptır, bizim de
sorumluluğumuz, duyarlılığımız bundan
dolayıdır ve boynumuzun borcudur. Kendi kimliğine sahip
çıkan bir Çerkezi -bu Parlamentoda nasıl bir Süryani oturuyorsa,
farklı halklardan BDP grubunda oturuyorsa- buraya taşımak da
bizim boynumuzun borcudur. Biz Çerkez kardeşlerimizin
yaşadığı acıyı yüreğimizde hissediyoruz,
acıları acımızdır, acılarının son
bulması ve kendi kültürleriyle, kimlikleriyle kendilerini ifade etmesi de
bizim boynumuzun borcudur. Onun içindir ki biz, Anayasada tek bir kimliğe
değil, bütün kimliklere hayat tanıyan bir anayasanın inşa
edilmesini istiyoruz.
Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; Cumhuriyet Halk Partisinin bu konuda vermiş
olduğu Meclis araştırma önergesi yerli yerinde bir önergedir.
Parlamento bu konuda bir araştırma yapmak zorundadır. Biz, daha
önce size, Suriye'deki olaylar başladığında Barış
ve Demokrasi Partisi olarak dedik ki: Esadı desteklemekle Esada
karşı olan o çetecileri desteklemek arasında hiçbir fark
bulamazsınız. Baba Esadın o topraklarda farklı halklara
yaşattığı zulüm politikalarının bire bir
tanığıyız, mağduruyuz. 30 bin insanın nasıl
kurşunlandığını, öldüğünü biliriz; baba Esad
döneminde yapılmıştı. Sonra, bu oğul Esadın da,
orada, Kürtler üzerinde, Kamışlıda nasıl bir katliam
yaptığını da biliriz. O katliamcı buraya
geldiğinde devlet töreniyle nasıl
karşılandığını biliriz. Ama, gün geldi
çatıştınız, gün geldi farklı alanlarda bulundunuz, ana
muhalefet partisi Esadı destekledi ve siz de döndünüz, o çeteci
grupları desteklediniz. Çeteci gruplardan özgürlük çıkmaz. Biraz önce
Vahap arkadaşımız da söyledi; orada gidip, bir askeri öldürüp,
kalbini bıçakla çıkarıp onu yiyorsa oradan özgürlük değil,
vahşet çıkar. Şimdi, Özgür Suriye Ordusu dediğiniz bu,
Esad dediğiniz bu. Ama, Barış ve Demokrasi Partisinin
sunduğu üçüncü bir yol vardı; ne Esad ne Özgür Suriye Ordusu,
halkların özgür iradesine saygı duyun, gelin, oradaki halkların
iradesine
Bakın, orada, Rojava dediğimiz yerde Kürtlerin
özgürlüklerine nasıl kavuştuğunu, demokratik özerkliklerini ilan
ettiklerini ve orada demokratik bir yapı oluşturduklarını
görüyoruz; kansız, şiddetsiz. Diğer halklar da buna uygun. Ama,
sizin bir Kürt düşmanlığınız var. Kürtler nerede bir
hakka, hukuka kavuşursa korkuyorsunuz, Türkiyeli Kürtler de ola. Vallahi,
korkunun ecele faydası yok. Güney Kürdistanda da Kürtler kendi
kimlikleriyle kendilerini ifade ediyorlar, Rojava dediğimiz Kürdistanda
da Kürtler kendi kimlikleriyle isteseniz de istemeseniz de
Hayat onlardan yana
çünkü Birinci Dünya Savaşından sonra böl, parçala yöntemiyle 4 tane
kale kurulmuştur. Bunlar zulüm kaleleriydi; Şamda zulüm
uygulanıyordu, Bağdatta zulüm uygulanıyordu ve Tahranda zulüm
uygulanıyordu, sevgili Ankarada da zulüm uygulanıyordu Kürtlere.
Şimdi, bu kaleler artık tek tek demokrasiyle tanışmak
zorundadır. Geç oldu, acı dolu yıllar yaşandı ama
artık geldiğimiz noktada bu halkın diline, kimliğine,
kültürüne saygı duymak zorundayız. Onun için Hükûmet muhalif güçlerle
diyalog kurarken o çeteci Suriye birimlerine, savaşan özgür Suriye
ordularına aynen şunu söylüyor: Siz Kürtlerle diyalog
kurmayın. Kürt korkusu var.
Şimdi, peki, siz oradaki muhalif
güçleri alıp Türkiyede ağırlıyorsunuz,
uğurluyorsunuz. Orada Kürtlerin bir iradesi oluşmuşsa, eğer
siz Türkiyeli Kürtlerle bir barış sağlayacaksanız, sizin
Orta Doğudaki müttefikleriniz Kürtler olmalıdır. Kürtlerin
iradesine saygı duymalısınız, yani onun için söylüyoruz. Bu,
geçmişten bugüne kadar, evet, Türkiyede sol olduğunu iddia eden
partilerin zaman zaman
Nasıl geçmişte Ecevitin bir Saddam
hayranlığı vardı, bugün de belli sol kesimlerin de, ne
yazık ki -adı sol- onların da bir Saddam
hayranlığı vardır. Bu iki yol da çıkmaz yoldur. Bu
yollardan vazgeçeceksiniz, halkların özgür iradesine destek
sunacaksınız. Bu özgür iradeyi yakalayabilirsek sorun
kendiliğinden çözülür.
Bu, Reyhanlıdaki
saldırıları da daha önce biz işaret ettik. Bakın,
Türkiye
Evet, o sınırlarda siz güvenliği sıfır
noktasına getirirseniz, yani o ülkenin, bilmem, iç işlerine
karışırsanız, oradan lojistik destek sağlarsanız,
asker, silah, para verirseniz o sınırlardan birileri gelir, Reyhanlıda
bombaları patlatır. O bombalardan sonra, gerçekten biz kuşkuluyuz
ve endişeliyiz. O bombalar Sünnilere karşı yapıldı,
bunun bir misillemesi de olacak. Diliyorum, umuyorum ki olmaz. O
coğrafyada, evet, bir Sünni-Alevi çatışması
körüklenmektedir. Bizim bu konuda birlik oluşturmamız gerekir. Bizim
tavrımız mazlum halkların yanıdır ve Suriyeden bizim
topraklarımıza gelip orada yerleşen insanlar bizim
misafirlerimizdir. Bunların hiçbir günahı yokken, o
saldırıda, Suriyeden gelen onlarca insanın da saldırıya
maruz kaldığını biliyoruz. Konukseverlik bu değil,
konukseverliğin evrensel yasaları da bu değil. Onların
hiçbir günahı yok, hiçbir suçu yok; bu topraklara gelmişler ve bu
topraklara sığınmışlarsa bu topraklar onlara misafir
muamelesi yapmalıdır ve herkes onları kendi ailesinden birer
birey olarak görmelidir. Bu insanların günahı yok, bu insanlar
suçsuz. Asıl bu savaşı tetikleyenlere, bu insanlara zulüm
politikaları uygulayanlara karşı bizim birlik
oluşturmamız lazım.
İlk gün BDPnin
açıklaması oldu. Biz, evet, bu bombaları kimin koyduğu
önemli değil, bunun arkasında kimler var, bunu açığa
çıkarmalıyız. Kim? Evet, Türkiye ilk kez barışa bu
kadar yakın olduğu bir süreci yaşıyor; evet, Türkiyenin iç
barışını sağlamak istemeyen güçler var, bu güçler
kimse hepimiz çok iyi biliyoruz. Onun için, burada küçücük iktidarlar uğruna,
küçücük oylar uğruna değil, ülkemizin geleceği, ülkemizin ve
halkımızın mutluluğu için, bu dört siyasi parti gerçekten
bu Meclis araştırma önergesini kabul etmeli ve olayın üzerine
gitmelidir, araştırmalıdır. Daha önce Pariste de buna
benzer bir şey yaşandı, sizi göreve davet ettiğimiz hâlde
ne yazık ki olayın üstü örtülmeye çalışıldı.
Orada da ilk kez barışa bir adım atılıyor ve
görüşmeler devam ediyor ve 3 PKKli gerillanın, PKKli siyasetçinin
Pariste silahlı bir saldırı sonucu yaşamlarını
yitirdiklerini
Aslında bunlara saldırı, Türkiyenin
barışına bir saldırıydı, biz bu,
Reyhanlıdaki saldırının da Türkiye barışına
bir saldırı olduğunu düşünüyoruz. Bu konuda
saflarımız çok nettir, halkımızın ve ülkemizin
yanında saf tutuyoruz ve ben bu Meclis araştırma önergesine
olumlu oy kullanacağımızı bildiriyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Sakık.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Başkan, Sayın Sakık konuşmasında CHP ve
MHPnin bu konuda konuşmadığını söyledi, bir anlamda
sataştı partimize ve ben bir açıklama yapmak istiyorum.
SIRRI SAKIK (Muş) Ben
sataşmadım, sitem ettim gözüm.
BAŞKAN Buyurun Sayın
İnce.
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşma sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
MUHARREM İNCE (Yalova)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, bu topraklarda zulme
uğrayanlar, işkenceye uğrayanlar var, doğru. Çerkezlerin o
sürgünlerinde nasıl acı çektiklerini, yollarda neler
yaşadıklarını, nasıl topraklarından edildiklerini
biliyoruz, anlıyoruz. Bugün de Sayın Genel Başkanımız
konuşmasında bunlara değindi. Bu topraklarda o kadar çok insan
zulme uğradı ki, acılar yaşadı ki, mübadiller
örneğin, böyledir, onların neler yaşadığını
mübadil torunları bilir ancak.
Biz şunu söylüyoruz: Tabii ki diller
korunsun, geliştirilsin, her dil kendini ifade edebilsin, bunlara hiç
itirazımız yok. Bizim dediğimiz şu: Ancak, eğitimin
birleştirici olması lazım, eğitimin birleştirici
olabilmesi için de resmî dilde olması lazım, yoksa birbirini
anlamayan nesiller yetiştiririz. Şimdi, siz, Sakaryadaki okullarda
Çerkezce, Rizedeki okullarda Lazca, Diyarbakırda Kürtçe, Kırklarelide
Boşnakça, Orduda Gürcüce, Şanlıurfada Arapça eğitim
yaparsanız bir süre sonra, on yıl, yirmi yıl sonra birbirini
anlamayan nesiller yetiştiririz. Bu, şu demektir: Herhangi bir dili;
bu, Kürtçe, Arapça, Lazca, Çerkezce hiç fark etmez, onu yaşatmak devletin
bir görevidir, vatandaşın da bir hakkıdır, buna hiç
itirazım yok. Yaşanmalıdır, korunmalıdır,
öğretilmedir -öğretilmesine de evet- fakat, tarihi,
coğrafyayı, matematiği, fiziği, kimyayı resmî dilden
başka, Türkçeden başka bir dille yapmak demek yirmi yıl sonra
birbirini anlamayan insanlar yetiştirmek demektir. Bir öğretmen
olarak söylüyorum bunları.
Bakın, öyle büyük
sıkıntılara girer ki bu ülke, bunları
Kusura bakmayın ama neden
güldüğünüzü anlayamadım. Ama bir öğretmen olarak bu işi
sizden daha iyi bildiğime inanıyorum ben.
HALİL AKSOY (Ağrı) Ben
de öğretmenim.
SIRRI SAKIK (Muş) Bu da
öğretmen, onun için Seni mezun eden hocanın gözü kör olsun. dedi.
MUHARREM İNCE (Devamla) Bizim
amacımız birleştirmek olmalıdır,
ayrıştırmak olmamalıdır. Herkes kendine şu soruyu
soracak: Biz beraber mi yaşayacağız, yan yana mı
yaşayacağız, ayrı ayrı mı
yaşayacağız? Eğer beraber yaşamak geçiyorsa
aklımızdan, birleştirici olan dilde eğitim
yapılmalıdır, öğretilmelidir. Çerkezce de
öğretilmelidir, Lazca da öğretilmelidir, Arapça da
öğretilmelidir, Boşnakça, Arnavutça, Gürcüce, Kürtçe, hepsi
öğretilmelidir fakat tarihi, coğrafyayı, matematiği,
fiziği, kimyayı, felsefeyi devletin resmî dilinde, Türkçede yapmak gerekir,
bu ancak birbirimizin çimentosu olur. Bunun haricinde bir şey, bir
eğitim sistemi ayrıştırır, böler, parçalar, yirmi
yıl sonra birbirini anlamayan nesiller ortaya çıkar diyorum.
Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın İnce.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın
Başkanım, ben öyle bir şey söylemedim, düzeltmek istiyorum.
Yani, benim Türkçeyle ilgili herhangi bir itirazım yok, öyle bir şey
demedim.
MUHARREM İNCE (Yalova) Ama siz
içeriğini okumamışsınız Sayın Sakık.
SIRRI SAKIK (Muş) Müsaade
ederseniz açıklık getirmek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
13.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakıkın, Yalova Milletvekili Muharrem
İncenin sataşma nedeniyle yaptığı konuşma
sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
SIRRI SAKIK (Muş) Teşekkür
ediyorum.
Yani biz Resmî dil Türkçe
olmasın. demedik ama diğer dillere de özgürlük istiyoruz.
Şimdi, siz öğretmen olduğunuzu söylüyorsunuz.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Öğretmen olduğumu söylemiyorum, öğretmenim.
SIRRI SAKIK (Devamla) - Dünyanın
dört bir tarafında birkaç farklı dilde eğitim
yapıldığını görüyoruz. Hiç beğenmediğiniz
bakın, yanı başınızda, daha bir devlet de
olmadı- Güney Kürdistana gidin, orada Arapça, Farsça, Kürtçe ve çok rahat
Türkçe eğitim yapılıyor ve ülke de bölünmüyor. Dünyanın birçok
yerinde farklı dillerle eğitim yapıldı diye bölünen ülke
yoktur. Ama nasıl ülke bölünür? Dayatırsanız tekliği, dayatırsanız
ırkçılığı, tek halk, tek dil derseniz vallahi kimse o
ülkede yaşamaz. Odur ki bugün yaşıyoruz bu
sıkıntılarımızı ve eminim ki bu Parlamentoda bu
kadar dili kutsallaştıran, Türkçeyi kutsallaştıran
parlamenterlerimizin birçoğunun çocuklarının Amerikada ve
Avrupada farklı dilde eğitim gördüklerini biliyoruz. Onun için böyle
geçmişten kalan o panzehiri getirip buralarda hâlâ birlik adına
sunmak ülkenin birliğini değil, tam tersine ülkede bölünmeyi getirir.
Zaten kavgamızın nedeni de budur. Eğer cumhuriyetle bizim Kürt
sorunumuz yüz yıllık eşit bir sorunsa dilden
dolayıdır, dilimize saygısızlık edildiği için,
dilimiz yok edildiği için biz bedenlerimizi ölüme
yatırmışız. Bakın, dilin ne kadar kutsal olduğunu
böyle gösteriyor, Kürt çocukları dilleri için, dilleri için
Bakın,
ayrılık yok, toprak talebimiz yok, birlikte yaşamak talebimiz
var ama dilimize gem vurulursa Allah adına ölümden de
kaçınmayız, bunu böyle bilin.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Sakık.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın
Başkan, ben bir Çerkez milletvekiliyim. Az önce sayın milletvekili
Çerkez milletvekilleriyle özel olarak, adını söyleyerek bir
değindi. Ben de bu konuda konuşmak istiyorum efendim.
BAŞKAN Nasıl efendim?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Efendim?
BAŞKAN Nasıl efendim?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Çerkez
milletvekilleriyle ilgili Burada olmalarına rağmen herhangi bir
şekilde kalkıp da kendi dillerini savunmadılar. dedi.
MUHARREM İNCE (Yalova) Çerkez
kökenli milletvekilleri niye konuşmuyor? diyerek sataştı.
SIRRI SAKIK (Muş) Doğru
söyledim, doğru söylüyorum, bakın, çok doğru.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Ben de
Çerkez bir milletvekiliyim, konuşmak istiyorum. Müsaade eder misiniz?
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Ben
de Türk milletvekiliyim!
BAŞKAN Şimdi, tabii, bu
konuya girersek nasıl şey olacak bilemiyorum ama üç dakika size söz
veriyorum, lütfen
(CHP sıralarından alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- Sakarya
Milletvekili Engin Özkoçun, Muş Milletvekili Sırrı Sakıkın
CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; değerli milletvekilimiz diyor
ki: Doğru söylüyorum. Bakın, bir sözün arkasında, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde konuşan bir milletvekili savunduğu bir söze
doğru söylüyorum derken, bu kürsüde diğer halklarla ilgili Biz
buranın asli unsurlarıyız, siz haddinizi bilin. diyerek bizi
aşağıladığı günü, bu kürsüdeki günü
hatırlıyor olması lazım. Bunu söyleyen bir milletvekilinin
buradan biz Çerkezleri savunuyormuş gibi, kendisiyle ilgili savunması
gereken yargıları savunuyor olmasını ve bizi sanki
savunuyormuş gibi yapıyor olmasını ben, doğrusu, doğru
bulmuyorum. Eğer Çerkezler kendilerini savunmak istiyorlarsa, Abhazlar
kendilerini savunmak istiyorlarsa o güç kendilerinde vardır. Eğer
birileri onlara, kendilerini, hadlerini bildireceklerse onlar kendilerine
hadlerini bildirmek isteyenlere tarihte çok hadlerini bildirmişlerdir.
Kimse de onlara hadlerini bildirememiştir bugüne kadar.
Değerli arkadaşlar, onun
için, bugün Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı yüz kırk
altı yıl önce Çerkezlerin sürgünüyle ilgili, Abhazların
sürgünüyle ilgili olayı grup toplantısında acı bir tablo
olarak eleştirmiştir. Çerkezler Anadoluya göç ettiklerinde Anadolu
toprakları onları kucaklamıştır, biz de bu
toprakların asli unsuru olarak bu topraklara hiç ihanet etmedik, hiç
kurşun sıkmadık. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
Bu toprakların çocukları olarak bu toprakların bayrağı
altında hep bu toprakların özgür çocukları olarak
yaşadık ve yaşamaya da devam ediyoruz. Dilimizle ilgili,
özgürlüğümüzle ilgili bu toprakların çatısı altında,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin çatısı altında demokratik
mücadelemizi de vermeye devam ediyoruz. Ama hiç kimse bizi Bu ülkenin iki
unsuru vardır: Kürtler ve diğerleri. diye
ayrıştıramaz, hiçbir toplumu da ayrıştıramaz. Bu
ülkenin bayrağı altında Türkiye Cumhuriyetinin
vatandaşları vardır, başka hiç kimse yoktur. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Özkoç.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın
Başkan, her hâlükârda bu ağır ithamlardan sonra
BAŞKAN Sayın Sakık,
duyamıyorum, duyamadım.
SIRRI SAKIK (Muş) Bu
ağır ithamlardan sonra her hâlükârda bir şey söylememe muhakkak
müsaade edersiniz. Yani, bütün konuşmasını beni hedef alarak,
benim daha önce söylediğim olayı çarpıtarak, gelip hamasi
nutuklar atarak
Ben kendilerine bir sitemde bulundum.
BAŞKAN Buyurun Sayın
Sakık.
Üç dakika süre veriyorum.
3.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakıkın, Sakarya Milletvekili Engin
Özkoçun sataşma nedeniyle yaptığı konuşma
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; şimdi, buraya gelip hamasi
nutuklar atmayın. Ben size sitemde bulundum. Burada, Çerkez
kardeşlerimizin çıkıp bu dile sahip çıkmaları
gerektiğini söyledim ama çıkıp, geçmişte bu kürsüde, evet,
sizin o itaatçi geleneğiniz çıkıp burada şunu derse
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
İtaatçi geleneğiniz derseniz...
SIRRI SAKIK (Devamla) Bir dakika, bir
dakika, bir dakika; otur yerine, otur yerine, otur yerine beni dinle.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
eğer
hakaret ederseniz Çerkez halklarına ben de size hakaret ederim.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen, önce dinleyiniz.
SIRRI SAKIK (Devamla) Ben sizi
dinledim, dinledim sizi.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Ben sizin
itaatçi geleneğinizle ilgili hiçbir şey demiyorum.
SIRRI SAKIK (Devamla) Eğer
çıkar burada derse ki
BAŞKAN Sayın Özkoç, önce
dinleyiniz, lütfen.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Hayır, İtaatçi derse, hakaret ederse cevap veririm.
BAŞKAN Bitirdikten sonra cevap
için söz isteyebilirsiniz.
SIRRI SAKIK (Devamla) Şimdi,
çıkıp buradan
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) O zaman
verme çıkıp da cevap
SIRRI SAKIK (Devamla) - Sayın
Başkan, lütfen, bakın, bir dakika
BAŞKAN Devam edin siz, devam
edin.
SIRRI SAKIK (Devamla) Eğer gelip
burada Türk ırkıyla Kürt ırkı eşit değil. derse
benim de cevabım onaydı. Dedim ki: Siz
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Ben öyle
demedim.
SIRRI SAKIK (Devamla) Siz demediniz,
diyenlere söyledim, ben diyenlere
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Ben dedim
mi?
SIRRI SAKIK (Devamla) Bakın, siz
dinlemediniz o zaman, bilmiyorsunuz, sizinle alakası yok ama o günü siz
taşıyorsunuz buraya. Ben o gün çıkıp bu kürsüde şunu
söyledim: Bakın, siz Sırpların zulmüne maruz kalan bir
halksınız. Sırpların zulmüne maruz kalanlar gelip eğer
bu toprakları vatan ediniyorsa diğer halklara
saldırmamalıdır, Sırplaşmamalıdır, haddini
bilmelidir. Evet, bunu söylüyorum. Evet, bir insan Çerkezse, kendi
kimliğine saygı duyuyorsa ve kimliğine sahip
çıkıyorsa; biri Boşnaksa, kendi kimliğine sahip
çıkıyorsa bu topraklarda, tabii ki bu toprakların sahibidir. Ama
gelip buradaki ırkçı, milliyetçi akımlara teslim oluyorsa ve
diğer halklara, inançlara saldırıyorsa onlara katbekat haddini
bildirmenin de bizim bu noktada görevimiz olduğunu söylüyorum.
Biz bu toprakların, evet,
sahibiyiz. Biz sonralardan burayı gelip vatan edinmemişiz, bu topraklarda,
kapılarımızı bu halka açan halklardan biriyiz ama Gelenlerin
de bizim başımızın üzerinde yeri var. demişiz. Ama
geldiklerinde de gelip coğrafyada uğradıkları zulmü bize
uygularlarsa buna tahammül edemeyeceğimizi söyledik ve eğer siz
Çerkezseniz
Ben size ne söyledim? Bir Çerkez olarak bu Parlamentoda bir
milletvekili yok muydu ki? On dakikalık süreyi heba ettik. Çıkıp
Çerkezlerin yaşadığı acıları, Çerkezlerin
uğradığı zulmü bu kürsüde konuşamaz
mıydınız? Bir sitemdi size, onun için dedik ki: Önümüzdeki
dönem boynumuzun borcudur, bir Çerkezi bu Parlamentoda, şu sırada,
Barış ve Demokrasi Partisinin sıralarında -inşallah o
sıralar orası olacak- oralarda oturtacağız. Bunu söyledim.
Bundan mutluluk duymanız gerekirken çıkıp
MUHARREM İNCE (Yalova) Biz de
buraya geçiyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Biz de bu tarafa
geçiyoruz. İsteyen otursun, burası gelecek dönem boş.
SIRRI SAKIK (Devamla) Sizi bilmiyorum
nereye gideceğinizi. Allah adına biz oraya geleceğiz. Biz oraya
geleceğiz önümüzdeki seçimlerde.
Teşekkür ediyorum, sağ olun.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Sakık.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın
Başkan
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Başkan
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan
Sayın milletvekilleri, bir dakika,
sırayla dinleyeceğim sizi. Önce Özkoçu dinleyeceğim.
Sayın Özkoç
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Efendim,
teslimiyetçi dediği için söz istiyorum.
BAŞKAN Yeni sataşmalara
lütfen mahal vermeyiniz Sayın Özkoç, buyurunuz.
4.- Sakarya
Milletvekili Engin Özkoçun, Muş Milletvekili Sırrı Sakıkın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Elbette.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, bakın, ben hiçbir milletvekili
arkadaşımın şahsına, hiçbir milletvekili
arkadaşımın ait olduğu milliyete hiçbir şekilde
hakaret etmem. Biz bu ülkenin
SIRRI SAKİK (Muş) Biz de
etmedik.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Hiçbir
şekilde etmem ama siz az önce dediniz ki: teslimiyetçi. Az önce
söylediniz.
SIRRI SAKİK (Muş) Ben onu
demedim, ben Kendi kimliğine sahip çıkanlara sonuna kadar
saygımız var. dedim. Ama başka kimliklere bürünüp zulüm
edenlere karşı da sonuna kadar
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Bizler
asla, buradan söylüyorum, size de bir kez daha söylüyorum, asla teslimiyetçi
değiliz, asla teslimiyetçi olmadık.
SIRRI SAKIK (Muş) Sorun yok o zaman.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla)
Teslimiyetçi olmadığımız için, bu ülkede de,
bulunduğumuz her yerde de mücadelemize devam ettik
SIRRI SAKIK (Muş) Yolunuz
açık olsun.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla)
ama asla
bulunduğumuz ülkenin ekmeğine ihanet etmedik. (CHP, AK PARTİ ve
MHP sıralarından alkışlar) Asla o ülkeye ihanet etmedik,
asla o ülkeye kurşun sıkmadık, asla o ülkenin
bayrağına ihanet etmedik. O ülkenin bayrağını kendi
bayrağımız olarak gördük, şehit düştük. Bunda daha
garip olacak ne var soruyorum size, soruyorum arkadaşlar, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde soruyorum.
Bakın soruyorum, Abhazya bugün
Türkiyeye Kardeşim diye sesleniyor, Kardeşim diye sesleniyor.
Türkiye Biz sizin kardeşiniziz. diye sesleniyor. Biz de sizin
kardeşiniziz.
HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU
(Bitlis) Eyvallah
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Bundan
daha büyük ne var? Onun için değerli arkadaşlarım, biz bu
kürsüden sesleniyoruz, biz bu ülkede birlik olsun istiyoruz, beraberlik olsun
istiyoruz, kardeşlik olsun istiyoruz. Birlik ve beraberlik olursa bu
ülkede her şey güzel olur. Bu ülkenin bu çatısında ve bu
kürsüsünde ayrılık söylemleri söylenmesin istiyoruz; benim tek
söylediğim budur.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
MURAT BOZLAK (Adana) Biraz
İttihat Terakkiden de bahset.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Özkoç.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın
Başkanım, ben yerimden bir şey söyleyeceğim.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan
Sayın
Başkan
SIRRI SAKIK (Muş) Bizi ihanetle
suçladılar.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Allah
aşkına ya
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın İnce.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Sakık, burada olmayan grubumuz üyesi bir milletvekilinin
sözlerini çarpıtarak yanlış bir şekilde aktardı. Türk
ırkıyla Kürt ırkı eşit değildir. demiş
bizim milletvekilimiz, böyle bir
şey yok; ben bunu düzeltmek istiyorum.
SIRRI SAKIK (Muş) Türk ulusuyla
Kürt ulusu, evet.
MUHARREM İNCE (Yalova) Düzelteyim onu.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın İnce.
MURAT BOZLAK (Adana) Türk ulusuyla
Kürt milleti.
MUHARREM İNCE (Yalova) Milleti değil, milliyeti.
BAŞKAN Lütfen sataşmalara mahal vermeyiniz,
lütfen.
Buyurunuz.
5.- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma
sırasında bir CHP milletvekiline sataşması nedeniyle
konuşması
MUHARREM İNCE (Yalova) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Şimdi, şunu bir düzeltelim:
Sayın Birgül Ayman Güler Türk ulusunu şöyle tanımlıyor,
diyor ki: Bizim Türk ulusu anlayışımız bir kan
anlayışı değildir, bir kafatası
anlayışı değildir, bir ırk anlayışı
değildir. Cümleleri bu. Ve sonra diyor ki, aynen şöyle, sizin
dediğiniz gibi değil, Türk ırkı ile Kürt ırkı
eşit değildir. değil, diyor ki: Türk ulusu ile Kürt
ırkı eşit değildir.
SIRRI SAKIK (Muş) Ne fark eder?
MUHARREM İNCE (Devamla) Ben de
cümleyi, bakın, şöyle kuruyorum... (BDP sıralarından
gürültüler)
Bir dakika, bir dakika, acele etmeyin.
Bakın, ben cümleyi
değiştiriyorum, bakın, dikkatle dinleyin lütfen.
HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU
(Bitlis) Amaç ne amaç?
MUHARREM İNCE (Devamla) Türk
ulusu ile Türk ırkı da eşit değildir, Türk ulusu ile Türk
ırkı da eşit değildir. Türk ulusu daha üsttedir çünkü Türk
ulusu kavramından bizim anladığımız
Kan olarak,
ırk olarak, kafatası olarak Türk olanları kastetmiyoruz biz. Bir
ulusu kastediyor, onun için diyor ki: Türk ulusu kavramı bir
ırkla, bir Kürt ırkıyla, bir Türk ırkıyla eşit
değildir, Türk ulusu kavramı daha üsttedir. diyor. Fakat bazı
cingözler, bazı bunu anlayamayanlar, bunun derinliğini bilmeyenler ya
da art niyetliler -bunu milletvekillerini kastederek söylemiyorum,
gazetecileri, Türkiyedeki akademisyenleri, okuduğunu anlamayanları
söylüyorum, bunu bilmeyecek kadar cahil olanları söylüyorum, bu cahillere
sesleniyorum- bal gibi de biliyorlar ki o laf şöyle bir laf değil:
Türklerle Kürtler eşit değildir. lafı değil, İki
ırk eşit değildir. lafı değil. Bir ulus
tanımı yapıyor, o ulus tanımının içerisinde
Tekrar ediyorum, bakınız, tekrar ediyorum, Türk ulusu ile Türk
ırkı da eşit değildir, Türk ulusu daha üstte bir yerdedir.
MURAT BOZLAK (Adana) Türkiye ulusu
olur o zaman
MUHARREM İNCE (Devamla)
Yaptığı tanımlama bu. Bu tanımlamayı
beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz, o ayrı bir şey. Fakat
burada bir hakaret yok, burada Kürtleri inciten, onları
aşağılayan, onları ezen, onları eşit görmeyen bir
anlayış yok. Ne yazık ki bunu Türkiyede birileri böyle anlattı.
Gelelim parlamenterlerin
çocuklarının İngilizce, okullarında
Vallahi buna
katılıyorum. Çok kendini Müslüman olarak tanımlayıp
çocuklarını rahibe okullarında okutanlar da var, çok Kürtçülük
yapıp çocuklarını İngilizce eğitim veren okullarda
okutanlar da var. Ben çocuğumu aslanlar gibi Türk okullarında, devlet
üniversitelerinde okuttum.
Teşekkür ederim.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın İnce.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Sakık, ne
için istiyorsunuz? Lütfen
Yeterince konu
tartışıldığı kanaatindeyim.
SIRRI SAKIK (Muş) Şimdi,
bakın, sayın hatip biraz önce ihanetten bahsetti. Biz ihanet etmedik.
Dönüp bizi ihanetle suçladı.
BAŞKAN Sayın Özkoçun
söylediğini söylüyorsunuz.
SIRRI SAKIK (Muş) Evet, ben de
bu konuda bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN - Tamam.
Buyurunuz.
6.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakıkın, Sakarya Milletvekili Engin
Özkoçun sataşma nedeniyle yaptığı konuşma
sırasında Barış ve Demokrasi Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
SIRRI SAKIK (Muş) - Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Sevgili arkadaşlar, aslında
son sözcükte her şey yatıyor, o sözcüğün içerisinde her şey
gizli ve saklı. Şimdi aşikâr olarak ortada. Biz, ihanet etmedik. diyorsunuz. Siz ihanet
etmediniz, Kürtler mi ihanet etti? AKP sıralarından da
alkışlar geliyordu. Ne ihaneti? İhanet varsa Kürtlere ihanet
yapılmış. Bu cumhuriyet oluştuğunda Kürtlerin,
Türklerin ortak yurdudur. diyenler, cumhuriyetin mimarları ve sonradan
dönüp ret ve inkâr politikalarını hayata geçirenler ve doksan
yıldır Kürtlere ve diğer halklara zulüm yapanlar bu cumhuriyete
ihanet ettiler. Çanakkalede gidip ortak vatan ruhuyla toprağa gömüldüler
ama cumhuriyeti kuranların büyük çoğunluğu Kürtlere ve diğer
halklara ihanet ettiler. Eğer ihanetse, odur. Eğer otuz
yıldır kavga devam ediyorsa, yüzyıllık bir mücadele
sürüyorsa, eğer sizin temsilcileriniz çıkıp Dersimde analar
ağlamadı. diyorsa, biri çıkıp bilmem Türk ulusu, Kürt
ulusu eşit değil. diyorsa, o günkü cumhuriyetin, bakın,
getirdiği ihanettir.
MUHARREM İNCE (Yalova) Ama
açıkladım az önce ya, açıkladım az önce!
SIRRI SAKIK (Devamla) İhanet
aslında odur. Bir halkla yola çıkıp, yol
arkadaşlığı edip, emperyal güçlere karşı
savaşıp ve sonra savaş bittikten sonra hukukunuzu oluşturup
sonra dönüp onları ret ve inkâr ederseniz, diline, kültürüne,
kimliğine gem vurursanız, onlara acı dolu yıllar
yaşatırsanız ihanet budur. Gerisi, Kürtlerin mücadelesi, zulme
karşı bir başkaldırıdır. Diline, kimliğine,
kültürüne gem vurulmuş, atalarına zulüm edilmiş, o da
dönmüş Vallahi çare yoksa, yol çaredir. demiş. Çare yoksa, zindan
mı? Zindan çaredir. Çare yoksa, dağ mı? Dağ da çaredir,
direnmek de çaredir. Devrimciler adına bütün mücadele direnmektir ve
çaredir. Kürt gençleri direnerek, direne direne buraya kadar gelmişler.
Artık, sizin bu politikalarınızın hayatta
karşılığı yoktur. Dönüp tek bir şey söyleme
hakkınız vardır, bu topraklarda bu kadar zulmün mimarları
olanlar dönüp bu halktan özür dilerlerse bu tartışmaların da bir
anlamı kalmaz. Ben eminim ki bu günler de yakın,
barışı hep birlikte sağlayacağız, geçmişte
yaşananlardan ders çıkaracağız. Yol yakınken
barış sürecine destek verin, hep birlikte barışı inşa
edelim, olmayan kardeşliğimizi inşa edelim ve birlikte
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) - Sen
nasıl bu Meclise geldiysen onlar da öyle gelecekti, 50 bin kişi
ölmeyecekti bugüne kadar.
SIRRI SAKIK (Devamla) İşte,
onlar da gelecek, önümüzdeki dönem onlar da inşallah burada olacaklar. Hep
beraber otuz yıllık bilgilerini, birikimlerini bu Parlamentoda, bu
kürsüde benim gibi onlar da sizinle paylaşacak, bu ülkenin geleceği
için hep birlikte ülkemizi daha güzel günlere taşıyacağız.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Sakık.
Bu konu yeterince
tartışıldı kanaatindeyim, konumuza geçmek istiyorum.
Sayın Vural, size de söz
veriyorum, buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
14.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, bütün milletvekillerinin Türk milletinin
egemenliğini kullandığının idrakinde olması
gerektiğine ve milletvekillerinin etnik kimlikle ilgili söylemleriyle
birbirlerini düşman olarak göstermelerini kınadığına
ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) Evet,
teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tabii, burası Türkiye Büyük Millet
Meclisi ve bu kürsüye çıkan milletvekilleri milletvekili olarak büyük Türk
milleti önünde namus ve şeref yemini etmişlerdir.
Dolayısıyla, milletvekillerinin hepsinin Türk milletinin
egemenliğini kullandığının idrakinde olması
gerekiyor. Kim nereli olursa olsun, Çerkez olsun, Abaza olsun, Kürt olsun, Arap
olsun ama hepimiz büyük Türk milletinin evladıyız. Türkiye
Cumhuriyetini kuran irade de Türk milletidir. Dolayısıyla, bu
coğrafyanın adı Türkiyedir, cumhuriyetimizin adı Türkiye
Cumhuriyetidir, bayrağımız da Türk Bayrağıdır,
adımız da Türk milletidir. Ona göre, buradaki söylemlerin giderek
etnik kimlikleri kaşımaya, birbirlerini düşman olarak göstermeye
yönelmesini kınadığımı ifade etmek istiyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz
Sayın Vural.
VII.- ÖNERİLER
(Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun,
Mersin Milletvekili Vahap Seçer ve 19 milletvekili tarafından Suriye'de
meydana gelen olayların Türkiye ekonomisine etkisinin ve Türkiyeye gelen
sığınmacıların kaldıkları bölgelerde sebep
oldukları sosyal sorunların araştırılması
amacıyla 17/5/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 21 Mayıs 2013
Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN - Önerinin lehinde Hatay
Milletvekili Adnan Şefik Çirkin. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul)
- Aleyhinde, aleyhinde.
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN
(Hatay) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; barış vehoşgörü ili olan Hataydan gelen ve
1939da yaklaşık 40 milletvekilinin ki, bu milletvekillerinin
içerisinde Arapça konuşanı var, Kürtçe konuşanı var,
gayrimüslimi var, Türkmeni var- ortak kararıyla, ana vatana ilhak eden
bir ilin milletvekili olarak bu tartışmalara bir mana veremiyorum. Bu
milletin her rengi bizim ve biz, bu milletin her rengiyiz, bu Parlamento da
böyle bir parlamento.
Şimdi, izin verirseniz önergeye
söz konusu olan meselelerle ve Reyhanlıyla ilgili konuşmak istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yaklaşık iki yıldır Hükûmetimizin icra
ettiği Suriye politikasının ülkemize maliyeti her geçen gün
artmaktadır. Bunun bir ekonomik maliyeti vardır, bir sosyal maliyeti
vardır, bir manevi maliyeti vardır ve en sonunda Reyhanlıda 50
küsur cana mal olan bir hadise vardır. Öncelikle şunu ifade etmeliyim
ki: Analar ağlamasın. sloganı ya da edebiyatı içerisinde
yapılan birçok siyasi faaliyet ve birçok görüşmenin neticesinde öyle
bir yeri ihmal etmişiz ki, bugün, Reyhanlının anaları
ağlıyor ve bütün Türkiye de Reyhanlıya, Reyhanlının
analarına ağlıyor. Allah hiçbir ilçemize böyle bir şeyi
bundan sonra layık görmesin.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; defalarca ikaz ettik, Reyhanlıda ve
sınırın kenarındaki diğer illerde, Hatayda,
Şanlıurfada, Gaziantepte, Mardinde sıkıntı var.
dedik; burada bir görev olarak bunu ifa ettik. Hükûmetimize gerek bu Parlamento
kürsüsünden gerek basın toplantılarıyla bunu ifade ettik. Yani
bu hadisenin göstere göstere geldiğini söylemek herhâlde yanlış
bir şey olmaz.
Öncelikle şunu ifade edeyim:
Hiçbir hükûmet, bu Parlamentoda iktidarıyla muhalefetiyle hiçbir
milletvekili, parlamenter böyle bir olayın gerçekleşmesine gönülden
razı olmaz ve bundan memnun olmaz, bunu bile bile kabul etmez. Fakat
burada bir inisiyatifsizlik var, burada bir kargaşa var, burada bir
gürültü var ve burada birbirine girmiş bir dış politikanın
ürünü var. Artık, bunu kabul etmek gerektiği kanaatindeyiz.
Reyhanlıyı bir
anlatalım, son bir haftasını anlatalım: Pazartesi günü bir
bayrak yakıldığı ya da bayrağa hakaret edildiği
iddiasıyla bir şehir ayaklandı. Değerli milletvekilleri,
böyle bir dedikoduyla bir şehir bir anda nasıl ayaklanır?
Kaldı ki yaptığımız araştırmaya göre
bayrağa hakaret falan da yok, hiçbir şey yok ama ne oldu da bu
şehir bu hâle geldi, ne oldu da bu şehir en ufak bir gerginlikten
birdenbire ayaklanır ve sabahlara kadar sokaklarda gösteri yapar hâle
geldi?
Ondan sonra, çarşamba günü biz
Mecliste, basın toplantısında Hatayın bomba üzerinde
oturduğunu ve Reyhanlının gerginliğini ifade ettik. Daha
sonra, perşembe günü Sayın Grup Başkan Vekilimiz Oktay Vural
Beyefendiyle yine bu minvalde bir toplantı yaptık ve cumartesi de
malum olay başımıza geldi.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; geçen yaz savaştan, sınırdaki
çatışmadan Reyhanlıda bir eve sığınan 2 tane
rejim askerini, yani Suriye merkezî yönetiminin askerini, yandaki Suriyeli
komşularının ihbarıyla 18 Özgür Suriye Ordusu militanı
geldi, Reyhanlıdan bu evden teslim aldı. Bu olay devletin
kayıtlarında var. Daha sonra Reyhanlı halkının infiali
ve bunu kendine yedirememesi ve aldığı tedbirler neticesinde 18
Özgür Suriye Ordusu militanı tekrar geldi ve bu 2 Suriye askerini teslim
etti. Bu askerler de Türkiye Cumhuriyeti devletinin polisine teslim edildi.
Yani böyle bir şehir
düşünebiliyor musunuz? Burada devlet var mı? Öyle bir şehir ki,
merkez nüfusu 50 bin civarında, devletçe bilinen Suriyeli mülteci
sayısı 25 bin, bunlar kamplarda değil, bunlar
Reyhanlının içinde, bilinmeyen hariç. Sınır yok,
eleğe dönmüş. Sınır taşlarında, hudut
bölgelerinde yazar -şimdi yazıyor mu bilmiyorum, yazıyorsa
kaldırsınlar- Hudut namustur. diye. Hudut namussa hudutta namus
kalmamış. Bunu iktidar partimizin de diğer bölge
milletvekillerinin de bilmesinde fayda var. Hudutta namus kalmazsa memlekette
namus kalmaz çünkü bu laf boşuna söylenmez, bu laf o hudut
taşlarına o görevliler tarafından boşuna yazılmaz.
Sınırdan gelenin geçenin haddi hesabı yok. Gümrükçüler Durun!
Nereye gidiyorsunuz? demeye kalkıyor, Cilvegözü Gümrüğünden bir
gecede tayini Silopiye çıkıyor. Polisler Urfa Akçakalede Ne
yapıyorsunuz? Pasaportunuz yok, giremezsiniz! diyor, sahip
çıktığımız, Hükûmetimiz tarafından sahip çıkılan
muhalifler tarafından şehit ediliyor. Artık o gümrükçüden, o
polisten bir vazife beklenmesi mümkün olabilir mi? Hükûmet yönettiği
ülkeye şöyle bir bakmalı; Reyhanlı bu duruma nasıl geldi,
oturup bunu araştırmalı.
İşin bir de ekonomik maliyeti
var. Bugün 5-6 milyar dolara çıkması gereken Suriyeyle ihracat
potansiyelimiz 100-200 milyon dolarlara düşmüşse bunun maliyetini
Konyadan, Trabzondan, Diyarbakırdan, İzmirden beri bütün Türkiye
çekiyorsa, geçen yıl itibarıyla 100 binin üzerinde dolu aracın
gittiği sadece Hataydan Suriyeye bu sayı bugün 6 bine
düşmüşse, bunun ekonomik maliyetinin Reyhanlıya başta
olmak üzere getireceği sıkıntılar düşünülmeli,
araştırılmalı.
Bugün mültecilerin, bunların da
içinde bulunduğu mesele bir sosyal dram, ceketini dahi almadan
gelmiş. Esadın zalimliğini eleştirmek elbette ki zaman
zaman da yaptığımız, temas ettiğimiz önemli bir mesele
ama muhaliflerin zalimliğine sahip çıkmak da utanılacak, Türkiye
Cumhuriyeti devletine yakışmayacak bir tutum olsa gerekir. Ayrıca,
bize sığınan Suriyeli kardeşlerimiz, bugün Reyhanlıdakiler
de son derece dar durumda. Bunlara elbette ki sahip çıkmak gerekiyor ama
alayıvalayla kampları, kamplarda yaptığımız güzel
bakımı, onlara yaptığımız ev sahipliğini
anlatıyoruz, bunlar doğrudur da. Peki, kamplardaki sayının
en az 10, 15 misli Suriyeliyi halka niye havale ediyoruz? Halkın bunlara
bakacak gücü var mı? Bütün sınır illeri tarımla geçinen
yerler. Şanlıurfa, Akçakale ne ise Reyhanlının durumu o.
Ama böyle bir durumda dahi Akçakale halkı şehit olan polisine sahip
çıkmış ve bayrakla, şehit olan polisini
uğurlamıştır. Buradan da Şanlıurfanın
Akçakale halkını saygıyla selamlıyorum. Reyhanlı, gene
devletine, milletine sadık, bağlı, vatansever bir bölgemizdir;
Reyhanlıyı da sabrından dolayı buradan saygıyla
selamlıyorum.
Ancak, bir şeyleri artık
Hükûmet düşünmeli, aklını başına almalı ve bundan
sonraki hedefin ne olduğunu iyi görmeli. Buradan söylüyorum, bundan
sonraki hedef Hataydaki Alevi-Sünni kardeşliğidir. Bu bombanın
asıl hedefi budur. Bu bombanın, daha sonraki planlarda lazım
olan Hatayı kopartma planı olduğu açık ve
aşikârdır. Hükûmet bu noktadaki açıklamalarına da dikkat
etmeli, sorumlu açıklamalar yapmalı, basın
dikkatli olmalı ve var olan bu kardeşliğe zarar gelmesini hep
birlikte engellemeliyiz. Bu, bizim millî vazifemizdir.
Bu
noktada, hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum ve teşekkür ediyorum
Sayın Başkan. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Çirkin.
Aleyhinde,
Hatay Milletvekili Orhan Karasayar.
Buyurun
Sayın Karasayar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ORHAN
KARASAYAR (Hatay) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP
grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama
başlamadan önce Reyhanlıda hayatını kaybeden, şehit
olan vatandaşlarımıza Allahtan rahmet diliyor,
yakınlarına başsağlığı diliyorum;
yaralı vatandaşlarımıza da acil şifalar diliyorum.
İnşallah, Allah böyle olumsuz, vahşi bir eylemi ülkemizin hiçbir
yerinde yaşatmaz diyorum.
Değerli
arkadaşlar, biraz önce grupların Türk milleti söylemine ben de
grubumuz adına düşüncelerimizi ifade etmek istiyorum.
Türk
milleti bir üst çatı, bu çatının altında ise yaşayan
75 milyon vatandaşımız da inancını, dinini özgürce,
demokratik şekilde yaşama hakkına sahiptir. 75 milyon insan bu
özgürlüklerden eşit şekilde faydalanmaktadır. Bu, her
vatandaşımızın demokratik hakkıdır.
Değerli
arkadaşlar, değerli dostlarım; 2011 yılı Mart ayı
sonrası Suriyede yaşanan olaylarla ilgili çok çeşitli
açıklamalar yapılıyor. Bu konuda bizler AK PARTİ Hükûmeti
olarak, başta Başbakanımız olmak üzere, o bölgedeki
gelişmeleri, Mısırdaki, Libyadaki Arap Baharıyla ilgili
olan gelişmeleri, yaşananları, yaşanacakları en iyi
şekilde, en ayrıntılı şekilde görmüş ve bizim yüz
yıllarca komşumuz olan, kardeşlerimiz olan Suriyedeki vatandaşlarımızın
da, Suriyedeki kardeşlerimizin de bu acı olayları
yaşamamasını, bu elem verici, Suriyenin geleceğini
karartacak, Suriyenin on
yıllarına mal olacak acı sorunlar yaşamaması için
elinden gelen her türlü gayreti göstermiştir. Bununla ilgili, Türkiyemiz
kadar, Suriyenin geleceği de masaya yatırılmış,
Esede her türlü telkinlerde bulunulmuş, her türlü
çalışmalarında destek verileceği söylenmiş, Yeter ki
demokrasiye geçin. denilmiş. Suriyeli vatandaşlar Mısırda
yaşananları, Libyada yaşananları yaşamasın
diyerek her türlü çalışmalar, gayretler gösterilmiştir.
Değerli dostlarım,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Suriyede yaşanan
olayların sebebi, müsebbibi sadece son üç beş yılda olanlar,
gelişmeler değildir. Suriyeyi bilen arkadaşlarımız
çok iyi bilir. Suriyeye biz on yıl önce, on beş yıl önce
gittiğimizde Suriyede yaşayan halklar Suriye yönetimine
karşı, Esed ve Esed ailesine karşı Gözünün üzerinde
kaşın var. diyen her vatandaşı nereye gittiği
belirsiz bir şekilde götürmüşler, aileleri ve yakınları
yıllarca onlardan haber alamamışlar.
Suriyedeki olayların altında
yatan çok çeşitli, çok farklı nedenler, sebepler var. Tabii ki bu
durumda 21inci yüzyılda Suriyeli vatandaşların da dünyayla olan
bağları, dünyadaki gelişmeler, ülkedeki gelişmeleri görerek
onlar da kendi özgürlükleri için, kendi demokrasileri için mücadele vermenin
yollarını tutmuşlardır. Tabii ki bu süreçte, bizler de, bu
olumsuz gelişmelerin olmasını hiç kimse istemez, hiçbirimiz
istemeyiz. Bu gelişmeler, bizim AK PARTİ iktidarımızın,
Hükûmetimizin Suriyeyle ilgili yapılan çalışmalardaki
başarılarını bence, öncelikle takdir etmek lazım.
Biraz önce konuşan muhalefet milletvekili arkadaşım da takdir
etti. Ne zamanki Esed kendi vatandaşına silah doğrultmaya
kalktı, o silah doğrulttuğu vatandaşlar da, bizlerin,
Hataylı kardeşlerimizin, ya teyzesinin oğlu bir çoğu ya
amcasının oğlu ya dayısının oğlu. Sizlere
soruyorum: Eğer sizin teyzenizin oğlu, sizin amcanızın
oğlu, sizin dayınız, o top mermileri altında, kimyasal
silahlar altında kalsa siz onlara kapınızı açmaz
mısınız değerli arkadaşlar? Kapınızı
açmadığınız zaman -hiçbir zulüm sonsuza kadar sürmez, bu
zulüm bitecek- bu zulüm bittiğinde o insanların yüzüne nasıl
bakarsınız?
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, ne bizim ne aziz milletimizin, hele hele Hataylı
hemşehrilerimin o insanlara kucak açmama gibi, o insanlarla
aşını, ekmeğini paylaşmama gibi hiçbir düşüncesi
olmaz. Hatay dediğiniz yer, dünyanın en önemli barışının,
kardeşliğinin, sevgisinin, dostluğunun olduğu bir ilimiz.
Bizim insanımız kendi çoluğuna çocuğuna yedirmez,
misafirine yedirir; kendi yemediğini, kendi
kullanmadığını misafirine ikram eder. İşte,
değerli arkadaşlar, bugün de Hataylı hemşehrilerimizin
yapmış olduğu budur.
Değerli dostlarım, ikinci bir
konu, şehir içinde yaşayan Suriyeli vatandaşların sanki
kendiliğinden gelmiş, oralara yerleşmişler gibi ifade
edilmesi. Değerli arkadaşlar, bakınız, Reyhanlıda,
Kırıkhanda, İskenderunda, Yayladağında,
Hatayımızın birçok ilçesinde yaşayan Suriyeli
vatandaşların yüzde 90ı kendi akrabalarının
yanında kalıyor. Zaten yakınları olmayan, kendi
akrabaları olmayan vatandaşlar çadır kentlerde kalıyor. Siz
şunu diyebilir misiniz vatandaşa: Amcanı, dayını,
teyzeni misafir etme. Böyle bir lüksümüz var mı? Elbette ki yok. Bizler
bu kardeşlerimizin her türlü acısını
paylaşacağız, bu insanlarımızın
yaralarını birlikte saracağız. İnşallah, ümit
ediyorum ki bu süreç en kısa sürede sonuçlanacak, Suriyede de
barış sağlanacak. Bu, Suriyede sağlanacak
barışla da hem bölgemizi hem ülkemizi, daha önce
yaptığımız çalışmaların daha
fazlasını yaparak güzel günlere götüreceğimize inanıyorum.
Değerli arkadaşlar, biz olay
günü, gerekli arkadaşlarımızla, il başkanımızla,
teşkilatımızla olaydan bir saat sonra Reyhanlıda bulunduk.
Bakanlarımızla en kısa süre içerisinde Reyhanlıya intikal
ederek, Reyhanlılı vatandaşlarımızın
yaralarını sarmanın, onların acılarını
paylaşmanın peşinde olduk. Bir gün sonra da, cenazeler
defnedildikten sonra 4 milletvekili arkadaşımızla tek tek taziye
ziyaretlerinde bulunarak Reyhanlılı hemşehrilerimizin
yanlarında olduk. Onların Reyhanlıda yaşananlarla ilgili,
bu olaylarla ilgili sağduyularını, onların bu olaylara
bakış açılarını, değerlendirmelerini,
metanetlerini sizlerin huzurunda tekrar tebrik ediyorum. Fakat bizim ilimizi
karıştırmak isteyen
Hatayımızda biz yüz yıllarca
Alevi kardeşlerimizle, Hristiyan kardeşlerimizle, farklı
ırktan, farklı inançtan olan vatandaşlarımızla beraber
güldük, beraber ağladık. Biz birbirimizle ekmeğimizi,
aşımızı paylaştık değerli arkadaşlar
fakat bu huzuru bozmak, bu huzuru kıskanıp engellemek, bu huzurdan
basit hesaplar üretmek isteyenler var.
Değerli dostlarım, bizler
Hataylılar olarak, hangi inançta olursa olsun, hangi mezhepte olursa olsun
bunlara kesinlikle müsaade etmeyeceğiz, bugüne kadar etmedik çünkü bizim
bölgemizde yaptığımız çalışmalarda, bölgemize
yaptığımız ziyaretlerde hemşehrilerimiz şunu
söylüyorlar: Bizi bize bıraksınlar. Biz nasıl yüz yıllarca
bu bölgede barışı, huzuru sağladıysak bundan sonra da
sağlarız. Fakat bazı marjinal grupların giderek özellikle
Reyhanlımızda, Hatayımızda olumsuz propagandalar yapma
çalışması onlara hiçbir fayda getirmeyecektir. Hataylı
hemşehrilerim onların oyununa gelmeyecektir. Bizler özellikle
siyasetçiler olarak, Hatayda siyaset yapan arkadaşlarımızla
Hataydaki sivil toplum örgütlerimizle bu barışın, bu huzurun,
bu kardeşliğin bugüne kadar öncüleri olduk, bugünden sonraki süreçte
de öncüleri olmaya devam edeceğiz. Bizim için Hatayımızın,
ülkemizin barışı, kardeşliği, huzuru her şeyin
üzerinde.
Bölgemizdeki ticaretin aksaması
nedeniyle de Hükûmetimizin almış olduğu tedbirler
doğrultusunda Cilvegözündeki gümrük kapımızın tampon
bölgesinde ticaret, ihracatımız büyük oranda devam ediyor ve en son Hatayımızın
üç aylık ihracat rakamlarına baktığımızda da üç
aylık süreç içerisinde Hatayımızın ihracatı yüzde 19
artmış. Tabii ki olumsuz etkilenmeler var fakat bu olumsuz
etkilenmeler de -yapmış olduğumuz çalışmalar
milletvekili arkadaşlarımızla beraber- farklı
şekillerde telafi edilmiş, Suriye üzerinden geçmesi gereken
tırlarımız Mersin ve İskenderun limanından ro-ro
seferleriyle aynı şekilde gitmesi gereken ülkelere, hatta gerekli
destekler sağlanarak da ulaştırılmıştır.
Değerli dostlarım, umuyorum
ki Hatayımızda Hatayımızın geleceğiyle ilgili,
Hatayımızın kardeşliğiyle ilgili demin değerli
milletvekili arkadaşlarımız da söyledi- biz bugüne kadar yüz
yıllarca birlik, beraberlik içerisinde hareket ettik, bu süreçte de
birlik, beraberlik içerisindeydik, bundan sonraki süreçte de birlik, beraberlik
içerisinde olacağız çünkü biz Hatayımızı Türkiyenin
en önemli ili olarak görüyoruz. Hatayımıza Allah, doğası
olarak, coğrafyası olarak her türlü güzelliği vermiş. Bu
güzelliklerden, Hataylı hemşehrilerimiz de sonsuz nasibini
almış. Biz, hoşgörünün, barışın, dostluğun,
kardeşliğin kenti olmaya devam edeceğiz. Ben buna katkı
sağlayan tüm siyasetçi arkadaşlarıma da tüm milletvekili
arkadaşlarıma da ayrı ayrı teşekkür ediyorum, hepinize
saygı ve sevgilerimi sunuyorum, sağ olun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Karasayar.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisini
oylarınıza sunuyorum
MUHARREM İNCE (Yalova) Karar
yeter sayısı
BAŞKAN Öneriyi
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Etmeyenler
Elektronik cihazla oylama
yapacağım.
Bir dakika süre veriyorum ve
oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Önerge kabul
edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Şimdi, İç Tüzükün 37nci
maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alma önergesi
vardır; okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C) Önergeler
1.- İstanbul
Milletvekili Ali Özgündüzün, (2/236) esas numaralı İbadet Yerlerinin
Düzenlenmesi Hakkında Kanun Teklifinin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/116)
14/5/2013
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
29/11/2011 tarih ve 2/236 esas
numarası ile Başkanlığınıza gelen ve
tarafımdan verilen İbadet Yerlerinin Düzenlenmesi Hakkında
Kanun Teklifi ile ilgili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi İç
Tüzüğünün 37nci maddesine göre işlem yapılması için
gereğinin yapılmasını bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla.
Ali
Özgündüz
İstanbul
BAŞKAN Teklif sahibi olarak
İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz.
Buyurunuz Sayın Özgündüz. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
İbadet Yerlerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Teklifi, özü
itibarıyla, cemevlerinin yasal statüye kavuşturulmasıyla
ilgilidir. Özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum: Cemevlerinin ibadethane
olarak kabul edilmesi. demiyorum; ibadethane olan, Alevi canların cem
ibadetlerini yaptıkları Allah, Muhammed, Ali diyerek
zikrettikleri, semah döndükleri cemevlerinin yasal statüye
kavuşturulmasıyla ilgilidir.
Türkiye, Anayasasında belirtilen
din ve vicdan özgürlüğünü kabul etmiş, yine Anayasa'nın 10uncu
maddesinde belirtilen tüm yurttaşların kanun önünde eşit
olduğuna ilişkin hükmü kabul etmiş, yine Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesinin altına imza atmış bir ülke
olarak bu cemevleri sorununu acilen çözmelidir. Bu anayasa sürecinde -bunu
açık açık belirtelim- eğer cemevleri sorunu çözülmezse, Diyanet
İşleri Başkanlığı revize edilmezse, inanın
ki Alevi yurttaşlar açısından, toplumun yaklaşık üçte
1ini oluşturan Alevi yurttaşlar açısından bu anayasa yok
hükmünde olacaktır.
Değerli milletvekilleri, son
zamanlarda, son günlerde, tabii ülkemizde en çok konuşulan konu
barış. Barış, evet, barış;
barışırken gelin toplumsal barışı
sağlayalım yani Kürt kardeşimizle helalleşirken,
barışırken, Alevi canlarla da barışalım, yüz yıllardır
verilmeyen haklarını verelim. Ama, siz eğer beş yüz sene
önceki bakış açısıyla Çaldıranı referans
göstererek bir barış sağlayacağınızı
düşünüyorsanız buradan barış çıkmaz, bunu bilin, Allah
korusun, felaket olur.
Son günlerde, yine Reyhanlıda
yaşanan olayla gündeme gelen, ülkemizdeki farklı mezhep
gruplarının çatışmaya sokulması yönündeki bir projeyle
-Sayın Başbakanın da belirttiği gibi- bu patlama ilişkilendirildi
ki doğrudur, bu patlamanın asıl hedefi mezhep çatışması
çıkarmaktır. Eğer bunu böyle okuyorsanız ve samimiyseniz,
gelin bu sorunu çözelim, cemevlerini yasal statüye kavuşturalım.
Yani, sizin Hükûmet yetkilileri, ilgili bakanlar bu konu gündeme geldiğinde
Efendim, bu, teolojik tartışmadır. diyerek topu taca
atıyorlar. Demokratik bir ülkede, laik bir ülkede devlet adamlarına
düşen, Parlamentoya düşen, milletvekillerine düşen görev,
teolojik tartışma yapmak değildir, insanlara mezhep, din ve
ibadetlerini nasıl edeceklerini öğretmek değildir. Bize
düşen görev, bu Parlamentoya düşen görev, herkesin din ve vicdan
özgürlüğü çerçevesinde inancını istediği gibi
yaşaması için gerekli koşulları sağlamaktır.
Nitekim, değerli milletvekilleri,
bu konu yarın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından,
sözleşmenin 9uncu maddesinin ihlal edildiğine ilişkin, ülkemiz
aleyhine bir mahkûmiyet çıkacaktır, ben buradan söylüyorum; bir insan
hakları hukukçusu olarak söylüyorum, bu konuda yapılan müracaatlar
ülkemiz aleyhine sonuçlanacaktır. Bu, iyiye gidiş değil.
Nitekim, Avrupa Birliği ilerleme
raporlarında da bu konu gündeme gelmektedir.
Gelin, çözelim. Yani bana göre,
özellikle iktidar partisi bu süreçte bunu çözebilir. Sizin çözmeniz daha
kolaylaştırır, sizin tabanınız reaksiyon göstermez.
Biz iktidara geldiğimizde elbette ki çözeceğiz ancak o zaman sizin
taban reaksiyon gösterebilir. Sizin bu konuyu çözmeniz, zaten biz istiyoruz,
siz de tabanınızı ikna ederseniz dolayısıyla toplumsal
barışa katkı sağlarsınız. Yani şunu
düşünmeyin: Efendim, işte biz anayasa yaparız, çoğunluğumuz
var, referanduma gideriz, kabul edilir, biter. Bitmez değerli
arkadaşlar. Yani, Efendim, işte Kürt sorununu çözdük. E, Kürt
sorununu çözdün, Alevi sorunu kaldı. Yani bir 30 bin insan da burada
mı ölsün, bir 300 milyar dolar da burada mı gitsin?
Samimiyetle söylüyorum, eğer
toplumsal barış istiyorsak, çok masumane ve yerinde bir talep olan
cemevlerinin yasal statüye kavuşturulmasına ilişkin bu kanun
teklifine, gelin onay verin, beş yüz yıllık bir sorunu ortadan
kaldıralım diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Özgündüz.
Bolu Milletvekili Tanju Özcan.
Buyurunuz Sayın Özcan. (CHP
sıralarından alkışlar)
TANJU ÖZCAN (Bolu) Teşekkür
ediyorum.
Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; ben de İç Tüzük 37ye göre gündeme
alınmış yasa teklifine destek vermek için söz almış
bulunmaktayım.
Evet, yasanın özü belli
-Değerli Milletvekilimiz Sayın Ali Özgündüz ifade ettiler- ibadet
yerlerinin düzenlenmesi. Peki, neden böyle bir yasa teklifine ihtiyaç duyuldu?
Değerli milletvekilleri, Türkiyede insanlar istedikleri yerde, arzu
ettikleri yerde ibadet edebilme şansını bulamadıkları
için, birileri onlara sürekli bir şeyler dayattığı için, bu
konunun yasal düzenleme altına alınması zorunlu olduğu için
böyle bir düzenleme getirildi. Aslında hukukçu olarak
baktığınızda, böyle bir yasal düzenlemeye bile bugün
ihtiyaç duymamamız gerekirdi bizim. Arkadaşlar, Anayasamız din
ve vicdan özgürlüğünü teminat altına almış ancak biz buna
rağmen, Anayasamızda güvence altına alınmış olan
bir konuyu, maalesef, yasalarımızda, mevzuatımızda ve
uygulamalarda görmezlikten geliyoruz.
Sadece bir tek somut örnek
vereceğim size. Aranızda belediye başkanları var, belediye
meclis üyeliği yapmış olanlar var. Belediyelerin hâlen çok büyük
çoğunluğunun imar planlarında ibadet yeri, ibadet alanı
ibaresi geçmez; hâlâ birçok imar planında cami alanı olarak geçer
bunlar. Yani, bu öyle bir dayatmadır ki, Türkiyede sadece Sünniler
yaşıyor, Türkiyede sadece Sünnilerin yaşamaya hakkı var ve
bütün düzenlemeler, bütün uygulamalar Sünni mezhep esasına göre
düzenlenmiş; bu ülkede Sünni olmayan milyonlarca Alevi ve milyonlarca
gayrimüslim görmezlikten gelinmiş arkadaşlar. İşte, biz bu
yüzden böyle bir yasal düzenlemeyi Türkiye Büyük Millet Meclisi önüne getirmek
zorunda kaldık.
Arkadaşlar, artık şu
konuda Türkiye halkı olarak kendi kendimizle yüzleşme zamanımız
geldi diye düşünüyorum: Arkadaşlar, bakın, bu ülkede herkes
Sünni değil, herkes Sünni olmak zorunda da değil, bu ülkede herkes
ibadetini camide yerine getirmek zorunda da değil veya herkes sizlerin
dayattığı gibi ibadet etmek zorunda da değil.
Arkadaşlar, şu konuda niye anlayış göstermiyoruz? Bir
yurttaşımız çıkıyor diyor ki: Ben de sizin gibi
Türkiye Cumhuriyeti yurttaşıyım ama ben Sünni değilim,
benim ibadet etme şeklim farklı, benim inancım da farklı. Neden
bana saygı göstermiyorsunuz? sorusunu sorduğunda buna verecek bir
cevap bulamıyorsunuz ama bu dayatmaya da sürekli olarak devam ediyorsunuz.
Hatta öyle bir yanlış içerisindeyiz ki yıllardır, Alevilere
Aleviliği biz anlatmaya çalışıyoruz. Neden bu konuda bir
dayatma yapıyoruz, bunu ben anlamakta güçlük çekiyorum. Bırakın,
Ben Aleviyim. diyen nasıl inanıyorsa, nasıl düşünüyorsa, nerede
ibadet etmek istiyorsa, hangi şekilde ibadet etmek istiyorsa o
şekilde ibadet etsin. Biz, Alevilere İlla siz şunu
yapmalısınız, Aleviliğin gerekliliği budur. Siz
şurada ibadet etmelisiniz, farklı arayışlar içerisine
girmelisiniz. dayatmasını niçin yapıyoruz?
Arkadaşlar, bakın, Türkiyede
çok dayatmacı bir Başbakanımız var. Türkiyede ne
içeceğimize Sayın Başbakan karar veriyor, ne yiyeceğimize
Sayın Başbakan karar veriyor, ne giyeceğimize Sayın
Başbakan karar veriyor, kaç çocuk yapacağımıza veya yapmayacağımıza
Sayın Başbakan karar veriyor.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep)
İstediğini yap, istediğini düşün, bağlayıcı
değil.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Ya, şu
Sayın Başbakana lütfen söyleyin, en azından
İnsanların nerede, ne şekilde, nasıl ibadet edeceklerine, kime
inanacaklarına, inanmayacaklarına kendi karar verme özgürlükleri
vardır. deyin. Ben sizden bunu istirham ediyorum.
Arkadaşlar, bakın, Türkiyede
bir Diyanet İşleri gerçeği var, bunu da konuşmamız
lazım. Türkiye Cumhuriyeti devleti Sünni esaslar üzerine kurulmuş bir
devlet değil ama Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir devlet kuruluşu
olan Diyanet İşleri Başkanlığı tamamen Sünni
esaslara göre, Sünni teamüllere göre idare edilen bir kurum. Şimdi ben
size şunu soruyorum: Ben Sünni değilim. diyen milyonlarca
vatandaşımız var Türkiyede. Onların vergileriyle biz
Diyanet İşleri Başkanlığını finanse
ediyoruz. Peki, niye bu insanlar Diyanet İşleri
Başkanlığına bir talep ilettiklerinde bunu görmezlikten
geliyoruz? Niçin bu insanların cemevi talebine biz Sünniler olarak
soğuk bakıyoruz? Arkadaşlar, bunun cevabını bizim
bulmamız lazım. İnsanlara artık bir şeyler
dayatmamamız lazım. İnsanlar nasıl inanmak istiyorsa,
nasıl yaşamak istiyorsa, nerede ve ne şekilde ibadet etmek
istiyorsa, tekrar ediyorum, bırakalım, o şekilde
yaşasınlar. İşte, bu yasal düzenlemenin veriliş sebebi
de budur. Bu yasaya destek vermenizi bekliyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Özcan.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Canikli.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Konuşmacı, Sayın Başbakanımıza
dayatmacı ifadesi kullanarak hakaret etti. Sataşmadan söz istiyorum
efendim.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Canikli. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya)
Sayın Başkan, ucubeye de bir cevap verin çıkmışken
lütfen. Sayın Başbakan ucubeye benzetti ya cemevlerini.
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
7.- Giresun
Milletvekili Nurettin Caniklinin, Bolu Milletvekili Tanju Özcanın
doğrudan gündeme alınma önergesi üzerinde yaptığı
konuşma sırasında AK PARTİ Grup Başkanına
sataşması nedeniyle konuşması
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Vereceğim, hepsine vereceğim.
Değerli arkadaşlar, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Hepimiz samimi olalım, konuşmalarımızda,
tezlerimizde samimi olalım. 1978-1979 yılında Cumhuriyet Halk
Partisi tek başına iktidardı, daha önceki yıllarda da uzun
süre iktidarda kaldı. Doğru mu? Doğru. 1978-1979 yılında
Cumhuriyet Halk Partisi tek başına iktidardı, ondan önceki dönemlerde
de tek başına iktidar oldu. Doğru mu? Doğru. Peki, şu
andaki sistemle ilgili bugün eleştirdiğiniz hususları neden
yerine getirmediniz?
VELİ AĞBABA (Malatya)
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Neden, neden cemevleriyle ilgili talepleri o zaman yerine
getirmediniz? Yıllarca iktidarda kaldınız, doğru değil
mi arkadaşlar? Doğru. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya)
Şimdi, sen şimdi yap!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
Nedir bu şimdi? Lütfen samimi olalım. Bakın, lütfen
VELİ AĞBABA (Malatya)
Şimdi yapın.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Açık söylüyorum çok net bir şeklide. Ben tarihî
gerçeklerden bahsediyorum değerli arkadaşlar. Diyanet
İşleri Başkanlığını
VELİ AĞBABA (Malatya)
Cemevi ibadethane mi değil mi? Ona cevap verin.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) İzin verin, lütfen
Diyanet İşleri
Başkanlığını biz mi kurduk, AK PARTİ mi kurdu?
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın
Başkan, cemevi ibadethane mi değil mi?
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Şu anki yapıyı biz mi oluşturduk, ne zaman
dizayn edildi?
VELİ AĞBABA (Malatya) Siz
yaptınız.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Açın, bakın, kim yaptı?
VELİ AĞBABA (Malatya) Siz
yaptınız. 12 Eylül iktidarı zamanında
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
Yani
Yani, Diyanet İşleri Başkanlığının
kuruluşu tarihi sanıyorum 1960lı yıllar falan.
VELİ AĞBABA (Malatya)
1930lara falan git. 1923e gidin bir de 1923e!
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Yani, Cumhuriyet Halk Partisinin iktidar olduğu ya da
VELİ AĞBABA (Malatya)
Cemevleri ibadethane mi değil mi?
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla)
daha sonra Cumhuriyet Halk Partisinin defalarca iktidar olup
değiştirmediği sistemdir değerli arkadaşlar.
VELİ AĞBABA (Malatya)
Sayın Başkan, cemevleri ibadethane mi değil mi?
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Sistemi biz kurmadık, bu sistem yürürlükteyken, bugün yerden
yere vurduğunuz, eleştirdiğiniz, değiştirilmesini
istediğiniz sistemi yıllarca iktidarda kaldınız
değiştirmediniz.
VELİ AĞBABA (Malatya)
Cemevleri ucube mi, cümbüşhane mi, yoksa ibadethane mi? Onun
cevabını verin.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Değiştirmediniz. Nedir bu?
VELİ AĞBABA (Malatya)
Başbakan diyor ki: Ucube. Diyanet İşleri Başkan
Yardımcısı Cümbüşhane. diyor. Siz ne diyorsunuz?
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Lütfen, lütfen samimi olalım yani samimi olalım.
Bakın, hiçbir dönemde
VELİ AĞBABA (Malatya)
Cemevleri ibadethane mi değil mi? (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Lütfen sakin olunuz
sayın milletvekilleri.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
Çok net olarak söylüyorum, sadece Alevi vatandaşlarımız için
söylemiyorum, etnik kökeni, düşüncesi ne olursa olsun, hiçbir dönemde, bu
dönemdeki kadar özgür, düşüncelerini, inançlarını
yaşamamışlardır.
VELİ AĞBABA (Malatya)
Doğru değil, doğru değil!
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Bunu çok net olarak ifade ediyorum.
VELİ AĞBABA (Malatya)
Alevilerin en büyük ayrımcılığa
uğradığı dönem, bu dönemdir. Bir tek valisi, kaymakamı
dahi Alevi değil.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Ha, bütün talepleri yerine getirilmemiş olabilir, bütün
istedikleri tam olarak karşılanmamışı olabilir ama
VELİ AĞBABA (Malatya) Bir
tek Alevi göstersenize?
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla)
önceki dönemlerin hangisi olursa olsun hiçbirisiyle
kıyaslanamayacak kadar daha özgürdürler.
VELİ AĞBABA (Malatya)
Askerleri de bırakmadınız.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Biz bu işin siyasetini yapmıyoruz. Biz bu işin
popülizmini yapmıyoruz. Biz samimi olarak o insanların taleplerini
yerine getirmek için uğraşıyoruz ve onda da ciddi olarak adımlar
atmış bulunuyoruz.
VELİ AĞBABA (Malatya)
Sayın Başkan, cemevleri ibadethane mi, değil mi?
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Eğer samimi olunsaydı, on yıllar boyu iktidarda
kaldınız, o dönemde bunları, bu sorunları çözerdiniz, biraz
önce söylediğiniz hususları yerine getirirdiniz. Demek ki sorun o
değil. Sorun, gerçek anlamda çözme iradesi değil. Öyle olsaydı,
güç elinizdeydi, iktidar sizdeydi
VELİ AĞBABA (Malatya)
Cemevleri ibadethane mi değil mi? Cevap verin!
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) -
istediğiniz her türlü değişikliği, yasal
düzenlemeyi, hatta Anayasa da dâhil olmak üzere yapabilirdiniz.
VELİ AĞBABA (Malatya)
Cemevleri ibadethane mi değil mi?
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) - Neden yapmadınız? Alevi vatandaşlar adına
soruyorum: Neden yapmadınız? Yıllar boyu iktidarda
kaldınız. Ya!
VELİ AĞBABA (Malatya) Bir
tane Alevi bırakmadınız bu memlekette; bir tek vali yok, bir tek
kaymakam yok. Bu kadar ayrımcılık
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, dayatmacı örnek
istiyorsanız
(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sakin olunuz lütfen.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) -
istiyorsanız aynaya bakın. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
VELİ AĞBABA (Malatya) -
Hepiniz yapıyorsunuz ayrımcılığı, başta
Başbakan olmak üzere!
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Canikli.
Buyurunuz Sayın İnce.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Canikli, 1970lerde Cumhuriyet Halk Partisinin iktidar
olduğunu
YILMAZ TUNÇ (Bartın) 90larda da
oldu.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Partimizin tüzel kişiliğine hakaret etti, yanlış sözler
söyledi. Onları düzeltmek için
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
İnce.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sadece
70lerde değil, 90larda da oldu.
8.- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin sataşma
nedeniyle yaptığı konuşma sırasında Cumhuriyet
Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MUHARREM İNCE (Yalova)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Canikli, 1970lerde
Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında niye yapmadınız?
diyorsunuz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) 90larda da
oldu.
MUHARREM İNCE (Devamla) -
Doğru söylüyorsunuz. 1970lerde de İnterneti geliştiremedik.
Ya, dünyada İnternet yoktu o zaman. Böyle bir talep kırk sene sonra
gelmiş, eğer 1970lerde niye yapmadın? diye sorarsan, şu
Mecliste 1970lerde henüz doğmamış 100 milletvekili vardır.
Böyle bir mantık olabilir mi? Geçmişte niye yapmadın? diye
değil, siz on bir yıldır iktidardasınız, bunu niye
yapmadınız?
AHMET YENİ (Samsun) O zaman
Alevi yok muydu?
MUHARREM İNCE (Devamla) - Bak, bir
şey söyleyeyim ben, ben bir şey söyleyeceğim, çok net
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Çok net bir şey
söyleyeceğim: Biz bence Sünniler olarak Alevilerden özür dilemeliyiz,
özür.
AHMET YENİ (Samsun) Siz
dileyeceksiniz!
MUHARREM İNCE (Devamla) - Özür
dilemeliyiz. Yani bu devlet, caminin elektriğini, suyunu ödüyor,
cemevininkini ödemiyor. Ya, sana ne, devlete mi kaldı, devlete mi
kaldı, cemevinin cümbüşevi mi olduğu, ucube mi olduğunu
tanımlamak Başbakana mı kaldı? (CHP sıralarından
alkışlar) Eğer bir inanç grubu kendisini orada mutlu
hissediyorsa, kendisini orada tanımlarsa, kendisi burayı ibadethane
olarak görüyorsa devlet kim oluyor da bunu görmüyor? Böyle bir mantık
olabilir mi? Cemevlerini savunmak için Alevi olmak gerekmez, insan olmak, demokrat
olmak yeterlidir. Buna gerek var mı? (CHP sıralarından
alkışlar)
Bakın değerli arkadaşlarım, bu ülkede
Sünniler vergi veriyor, Aleviler de vergi veriyor ama Aleviden
aldığı vergiyle caminin elektriğini, suyunu ödeyen devlet,
cemevinin elektriğini, suyunu da ödemelidir. Hakkaniyet budur, buradaki
hukuk budur, doğruluk budur, dürüstlük budur ve bu konuda Alevilerden özür
dilenmelidir.
İSMAİL AYDIN (Bursa) Siz dileyeceksiniz.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Bu
yapılmalıdır. Bu niye yapılmıyor?
AHMET YENİ (Samsun) Dersimden başlayın,
Dersimden.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Bakın, değerli
arkadaşlar, siz kim oluyorsunuz da ibadethane olup
olmadığına karar veriyorsunuz?
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Bütün bir
Türkiyeden özür dileyeceksin.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Bakın, böyle bir kafa
doğru değil. Bu doğru değil.
SITKI GÜVENÇ (Kahramanmaraş) Bu CHP kafası
zaten.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Ben bunu elimi
vicdanıma koyarak yapıyorum. Bakın, bu ülkede
aşağılanan, horlanan insanlar için, ezilen insanlar için,
haksızlığa uğrayan insanlar için illa o inanç grubundan
olmak gerekmez.
SITKI GÜVENÇ (Kahramanmaraş) Cemevini yok sayan
CHP ya, CHP.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Elini vicdanına
koyacaksın, elini vicdanına koyup diyeceksin ki: Burada
haksızlık var. Bu haksızlık giderilmelidir. Niye
korkuyorsunuz ya?
SITKI GÜVENÇ (Kahramanmaraş) CHP niye korkuyor?
MUHARREM İNCE (Devamla) - Siz mi
yapacaksınız tanımlamayı? İnsanlar kendilerini böyle
tanımlıyorlar. Buna evet, demelisiniz. Doğrusu budur, demokrat
anlayış budur, hukuk budur, ahlak budur, anlayış 2013
yılında bu olmalıdır yoksa, ikiyüzlü olursunuz diyorum,
hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın İnce.
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C) Önergeler (Devam)
1.- İstanbul
Milletvekili Ali Özgündüzün, (2/236) esas numaralı İbadet Yerlerinin
Düzenlenmesi Hakkında Kanun Teklifinin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/116) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi
gündemin "Sözlü Sorular" kısmına geçiyoruz.
IX.- SÖZLÜ SORULAR VE
CEVAPLARI (x)
1.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, ekonomik kriz haberlerine ilişkin
Başbakan Yardımcısı Ali Babacandan sözlü soru önergesi
(6/84) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
2.- İstanbul
Milletvekili İhsan Özkesin, 2002-2011 yıllarında ilk defa veya
yeniden açılan kilise ve havralara ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/206) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın
cevabı
3.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, cezaevinde hayatını kaybeden MİT
eski görevlisiyle ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/582) ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmazın cevabı
4.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, bir öğretim üyesinin psikiyatri muayenesine
zorlandığı iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/720) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın
cevabı
5.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, Kartal-Cevizlide Tekel Sigara Fabrikasına ait
arsanın bir vakfa kiralanmasına ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/916) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın
cevabı
6.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, bir vakıf üniversitesine tahsis edilen araziyle
ilgili iddialara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/917) ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
7.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, Özelleştirme İdaresi
Başkanlığınca atanan yönetim kurulu üyelerine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1075) ve Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmazın cevabı
8.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, ABD Büyükelçiliğinde brifing verildiği
iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1131) ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
9.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, kamuda çalışan avukatların
maaşlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1147)
ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
10.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, şeker fabrikalarının
üreticiye devir suretiyle özelleştirilmesine yönelik çalışmalara
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1184) ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
11.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, şeker
kaçakçılığına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/1192) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın
cevabı
12.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, canlı hayvan
kaçakçılığına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/1233) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın
cevabı
13.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, ülkemizde tüketilen kaçak çaya
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1234) ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
14.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, belediyelerdeki özel kalem müdürlüğü
kadrolarına yapılan atamalara ve imar planlarında ibadet
alanı olarak ayrılan yerlere ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/1278) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın
cevabı
15.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğrunun, yeşil kart uygulamasına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1290) ve Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmazın cevabı
16.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, belde belediye
başkanlarının özlük ve pasaport haklarına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1337) ve Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmazın cevabı
17.- Malatya Milletvekili
Veli Ağbabanın, Kürecik radar üssünde çalışan personele
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1426) ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
18.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, eski bir belediye bürokratı hakkındaki
iddialara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1453) ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
19.- Adana Milletvekili
Ali Halamanın, terhis süreleri uzatılan askerlerin kamuya öncelikli
işçi olarak alınması uygulamasının ortadan
kaldırıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/1735) ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmazın cevabı
20.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, yerel yönetimlerin gıda
işletmeciliği yapmalarının yol açtığı
sorunlara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1836) ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
21.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, bir davaya ilişkin TÜBİTAK incelemesinin
geciktirildiği iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/1990) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın
cevabı
22.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, yabancı menşeli
yazılımların tehdit oluşturmaması konusunda
alınan önlemlere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/2003) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
23.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, kamu kurumlarında radyasyon yayan
ithal granitlerin kullanıldığı iddialarına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2005) ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
24.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, karşılıksız çeklere
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2504) ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
25.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, Türkiye tarafından Filistinin Gazze
şehrinde bir hastane inşa edileceği iddiasına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2629) ve Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmazın cevabı
26.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, Türkiye tarafından Kazakistanda
inşa edilen bir liseye ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/2631) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
27.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, Türkiye tarafından Özbekistanda
inşa edilen bir yeni doğan birimine ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/2632) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın
cevabı
28.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, Azerbaycandaki meslek ve teknik lise
öğretmenlerine verilen eğitime ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/2761) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın
cevabı
29.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, Suriye krizi nedeniyle olumsuz etkilenen
sebze ve meyve ihracatına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/2889) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın
cevabı
30.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, hayvancılıkta müdahale kurumu
kurulmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2890) ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
31.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, ithal ile yerli ürünlerin ayırt
edilmeyişine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2943) ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
32.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, yiyecek ve içeceklerdeki katkı
maddelerinin çocuklarda neden olduğu rahatsızlıklara
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/3013) ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
33.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, kaçak yolla üretilen
sağlıksız gıdalara ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/3016) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın
cevabı
34.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, basınçlı sulama sisteminin
yaygınlaştırılması için yapılan çalışmalara
ve su kuyularına sayaç taktırma zorunluluğuna ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/3167) ve Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmazın cevabı
35.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, saman ithalatına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/3171) ve Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmazın cevabı
36.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükatamanın, 2002 yılından itibaren
gerçekleştirilen temsil giderlerine ilişkin sözlü soru önergesi
(6/3222) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
37.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğütün, Erzincan, Gümüşhane ve Bayburtta son on yıl
içinde uygulamaya konulan projelere ilişkin sözlü soru önergesi (6/3393)
ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
38.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Van, Elazığ ve Erzurumda son on
yıl içinde uygulamaya konulan projelere ilişkin sözlü soru önergesi
(6/3394) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
39.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Kars, Iğdır ve Ağrıda son
on yıl içinde uygulamaya konulan projelere ilişkin sözlü soru önergesi
(6/3402) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
40.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahanda son on yıl içinde uygulamaya
konulan projelere ilişkin sözlü soru önergesi (6/3403) ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
41.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğütün, Muş, Bingöl ve Bitliste son on yıl içinde
uygulamaya konulan projelere ilişkin sözlü soru önergesi (6/3404) ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
42.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Diyarbakır, Şanlıurfa ve
Mardinde GAP kapsamında gerçekleştirilen projelere ilişkin
sözlü soru önergesi (6/3455) ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmazın cevabı
43.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Batman, Bitlis ve Elazığda GAP
kapsamında gerçekleştirilen projelere ilişkin sözlü soru
önergesi (6/3456) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın
cevabı
44.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Van, Muş ve Şırnakta GAP
kapsamında gerçekleştirilen projelere ilişkin sözlü soru
önergesi (6/3457) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın
cevabı
45.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğütün, Gaziantep, Kilis ve Osmaniyede GAP kapsamında
gerçekleştirilen projelere ilişkin sözlü soru önergesi (6/3465) ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
46.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, GAP kapsamındaki çalışmalara
ilişkin sözlü soru önergesi (6/3466) ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmazın cevabı
47.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, kalkınma amaçlı projelere
ilişkin sözlü soru önergesi (6/3467) ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmazın cevabı
48.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükatamanın, Bakanlık tarafından düzenlenen yurt
dışı gezilerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/3489) ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
49.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükatamanın, Bakanlık personeline ve açılan
davalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/3491) ve Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmazın cevabı
50.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, tarım alanları, milli parklar,
orman alanları gibi alanların korunmasına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/3524) ve Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmazın cevabı
51.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Kuzeydoğu Anadolu Bölgesindeki illerde
protestolu senet sayısındaki artışa ilişkin sözlü soru
önergesi (6/3544) ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
52.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Kalkınma Ajanslarına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/3587) ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmazın cevabı
BAŞKAN - "Sunuşlar"
bölümünde belirttiğim üzere, birlikte cevaplandırmak istediği
sözlü soru önergelerini cevaplandırması için Kalkınma
Bakanı Sayın Cevdet Yılmazı kürsüye davet ediyorum.
Buyurunuz Sayın Bakan. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; milletvekillerimizin
yönelttiği sözlü soru önergelerine cevap vermek üzere huzurunuzdayım.
Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bir saat gibi bir süre içinde 51 soruya cevap vermek
durumunda olduğum için olabildiğince özet, kısa ifadelerle
soruları cevaplamaya çalışacağım. Soruların
önemli bir kısmıyla ilgili daha önce yazılı cevaplar da verilmişti,
o bakımdan da bir rahatlığımız var ama ilave bilgi
talepleri olursa onları da her zaman karşılamaya
hazırız.
Öncelikle Ardahan Milletvekili
Sayın Ensar Öğütün (6/84) esas numaralı soru önergesinden
başlamak istiyorum. Cari açığın finansmanıyla ilgili
bir soru yöneltmiş sayın milletvekili. Türkiye, dış talep,
özellikle en büyük ihracat pazarımız olan Avrupa Birliği
ekonomilerinde yaşanan sorunların da etkisiyle bir miktar cari
açığında yükselmeyle
karşılaşmıştır ancak bunu finanse etme konusunda
hiçbir sıkıntı yaşanmamıştır. 2009dan sonra
küresel kriz ortamında güven telkin eden politikalarıyla,
sağladığı uygun ortam vesilesiyle rahatlıkla cari
açığı finanse ettiği gibi, gerek doğrudan sermaye
yatırımlarıyla gerekse diğer finansal kanallarla Merkez
Bankası rezervlerinde de artış yaşanmıştır.
Diğer taraftan, işsizlikle
mücadele konusunda da, bir taraftan büyüme politikalarımızla
ekonomiyi büyüterek istihdam imkânlarını geliştiriyoruz,
diğer yandan aktif iş gücü politikalarımızla, bölgesel
politikalarımızla, diğer politikalarımızla iş
gücü piyasalarında istihdamla ilgili güçlü bir politika uyguluyoruz.
Nitekim son dört yılda 4 milyonu aşkın istihdam üretti
ekonomimiz.
Sayın Reşat Doğru, Tokat
Milletvekilinin (6/1290) esas numaralı soru önergesinde yeşil kart
uygulaması soruluyor. 2011 Ekim ayı itibarıyla 9 milyon 41 bin
140 kişi yeşil kartlı görünüyor o soru önergesi tarihi
itibarıyla. Talep edilmesi hâlinde aynı tarih itibarıyla il
bazında dağılımın da verilmesi mümkün ama şimdi
tek tek illeri burada okuyup zamanınızı almak istemiyorum.
Diğer taraftan, Sayın Mesut
Dedeoğlunun (6/2504) esas numaralı sözlü soru önergesinde esnaf
kesimine ilişkin birtakım konular gündeme getirilmiş. Bu soru
önergesine yazılı cevap daha önceden gönderilmiş. Burada özellikle
çekle ilgili sorular yönlendirilmiş. Yeni bir yapı, ülkemizde, yeni
Ticaret Kanunumuzla, yeni düzenlemelerimizle yeni bir yapı
oluşturuyoruz. Aslında çek hukuku konusunda uluslararası
standartlarla Türkiye arasında bir uyumsuzluk söz konusuydu, onu gidermiş
olduk. Geçiş sürecinde bazı etkiler olsa da evrensel hukuka uygun bir
adım atılmıştır ve bunun da önümüzdeki yıllarda
çok daha alışkanlıkların da, değişmesiyle, uyum
sağlanmasıyla daha etkili bir şekilde hayat bulacağına
inanıyorum.
Yine, Kahramanmaraş
Milletvekilimiz Mesut Dedeoğlunun (6/1184) esas numaralı soru
önergesinde şeker üretimiyle ilgili konular gündeme getirilmiş ve
pancar üreticilerine tesislerin verilip verilemeyeceği sorulmuş.
Özelleştirme sürecimizde ihalelerde elbette birlik ve kooperatifler de
ilgili mevzuat uyarınca serbest rekabet ortamında bu ihalelere
girebilirler ve özelleştirme sürecinde bu tesisleri alabilirler. Onun
dışında herhangi bir kesime dönük bir ayrıcalıklı
düzenlememiz söz konusu değil.
Yine, Sayın Mesut Dedeoğlunun
yabancı menşeli yazılımlarla ilgili bir soru önergesi var.
Bunun bir tehdit oluşturup oluşturmadığı soruluyor.
MASAK çalışmalarıyla ilgili bir soru. Buna Maliye
Bakanlığımız detaylı bir yazılı cevap
göndermiş durumda. Burada da özellikle, TÜBİTAKla birlikte, iş
birliği içinde Maliye Bakanlığımızın
yürüttüğü çalışmalar yazılı cevapta uzun bir
şekilde değerli milletvekiline gönderilmiş durumda.
Diğer yandan, Sayın Mesut
Dedeoğlunun yine (6/3167) esas numaralı soru önergesinde
basınçlı sulama sistemleri konusu gündeme getiriliyor. Burada
özellikle şunu belirtmek isterim: Geçmişte gerçekten bu hatalar
yapıldı. Basınçlı sulama sistemleri olmadan, GAP bölgesi
başta olmak üzere, yapılan sulamalarda toprağın tuzlanmasına
yol açan yanlış sulama teknikleri, vahşi sulama teknikleri
kullanıldı. Kuru tarımdan sulu tarıma geçerken, bunun bir
kültür olduğunu da dikkate aldığımızda, uyum
gerektiren bir süreç olduğunu da dikkate aldığımızda,
bunun acısını hep birlikte yaşadık ancak
hükûmetlerimiz döneminde kesinlikle kapalı sistemlere, basınçlı
sistemlere öncelik veren yatırımlar yapılmıştır.
GAP Eylem Planında bunu yaptığımız gibi, Kırsal
Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı
kapsamında sulama sistemlerine dönük yüzde 75 hibe niteliğinde
destekler sağlıyoruz. Ayrıca, yine Ziraat Bankası ve
tarım kredi kooperatifleri aracılığıyla da
basınçlı sulama sistemlerine dönük sıfır faizli krediler
kullandırıyoruz.
Sayaç konusunda, yer altı
suları konusunda yine bir sorusu var ilgili milletvekilimizin. Bu konuda
da, bildiğiniz gibi, 14/2/2013 tarihinde Genel Kurulumuzda kabul edilen
kanunla, 6427 sayılı Kanunla geçiş sürecini
kolaylaştırıcı, çiftçilerimizin, su
kullanıcılarının geçiş sürecini daha rahat yapabilmesi
için gerekli düzenlemeleri gerçekleştirdik.
Sayın Mesut Dedeoğlunun
(6/2889) esas numaralı soru önergesinde Suriyenin tarım sektörüne
etkileri, meyve ve sebze ihracatına Suriyede yaşananların
etkileri soruluyor. Elbette ki Suriyede yaşanan hadiseler insani
maliyetler oluşturduğu gibi komşu ülkemizle ticaretimizi de
etkiliyor ancak Suriye ekonomisinin büyüklüğünü de çok abartmamamız
lazım. Suriye ekonomisi bu durumda olduğu hâlde Türkiye'nin
ihracatı artmıştır, Güneydoğu Anadolu Bölgemizin de
ihracatı geçen yıl artmıştır. 2002 yılında
sadece 600-700 milyon dolar seviyesinde olan Güneydoğu Anadolunun
ihracatı geçen yıl itibarıyla 8 milyar doları
aşmıştır. Dolayısıyla, Suriyenin ekonomik
etkisini çok da abartmamamız gerekir. Burada, sebze meyve ihracatına
baktığımızda, 2002 yılında 65,5 milyon dolarken
2012 yılında 425 milyon dolara yükseldiğini görüyoruz.
Suriyenin etkisi -dediğim gibi- genel artışları
engelleyecek düzeyde değildir.
Yine, Sayın Mesut
Dedeoğlunun Yerel yönetimlerin gıda işletmeciliğine
soyunması lokanta ve kafeleri zor duruma düşürüyor. şeklinde
bir soru önergesi var. Burada, tabii, yerel yönetimlerimizle ilgili
kanunlarımız var. Büyükşehir Belediyesi Kanunu, Belediyeler
Kanunu, özel idarelerle ilgili kanunlarımız ve yine,
özelleştirmeyle ilgili kanun içinde 26ncı madde bu hususları
düzenliyor. Bu ilgili mevzuat çerçevesinde yerel yönetimler bu
işletmelerini kurup çalıştırıyorlar. Mevzuata
aykırı bir durum söz konusu değil elbette.
Diğer taraftan, yine, Sayın
Mesut Dedeoğlunun yaş meyve ve sebzede ürünün ithal mi yerli mi
olduğuna dair belirlemelerle ilgili bir soru önergesi söz konusu. Burada
da Türk Gıda Kodeksi Etiketleme Yönetmeliğinin ilgili maddeleri
gereğince menşe ülke bilgisinin gıdanın
satışı sırasında satın alan kişinin
görebileceği yerlerde bulundurulması veya gıda ile birlikte,
satın alan kişiye sunulması hakkında hüküm yer
almaktadır.
Yine, Gümrük ve Ticaret
Bakanlığımızdan gelen bilgilerde 5957 sayılı
Kanunla sebze ve meyve ticareti sektörüne yönelik birçok köklü
değişikliklerin yapıldığı ve yeni düzenlemelerin
yapıldığı görülüyor. Bildirim sistemi ve ürün künyesi
uygulaması, bu anlamda, sistemimize girmiş durumda. Merkezî hal
kayıt sistemimizde beyan hadisesi var. İlgili mevzuatta belirli bir
geçiş süreci sonrasında bu künyelerin, sebze ve meyvelerin üzerinde
veya kap ya da ambalajlarının herkes tarafından kolaylıkla
görülebilecek bir yerinde bulundurulması öngörülmektedir. Bu hükümler tam
olarak hayata geçtiğinde bu sorun da ortadan tamamen kalkmış
olacaktır.
Diğer taraftan, (6/2890) esas
numaralı soru önergesinde Sayın Mesut Dedeoğlu,
hayvancılıkta bir müdahale kurumu kurulmasını öneriyor. Bu
noktada şunu ifade etmem gerekir: Et ve Balık Kurumunu
-bildiğiniz gibi- yaptığımız düzenlemelerle Et ve Süt
Kurumuna dönüştürdük ve bu kuruma aynı zamanda yeni bazı
görevler, yetkiler, sorumluluklar yükledik. Bunun en önemli unsuru aslında
bir müdahale kurumu hâline gelmesi. Hayvancılıkla ilgili,
balıkçılıkla ilgili, süt ürünleriyle ilgili esas itibarıyla
bu müdahale kurumu yetkisini kurumumuza sağlamış
durumdayız. Dolayısıyla, sayın milletvekilinin sorduğu
sorunun aslında karşılığı yerine getirilmiş
durumda.
Sayın Mesut Dedeoğlunun
yine, (6/3013) esas numaralı soru önergesinde Çocuklar için çeşitli
rahatsızlıklara yol açan yiyecek ve içeceklere yönelik herhangi bir
çalışmanız var mı? deniliyor. Özellikle böyle bir konuyu
gündeme getirdiği için sayın milletvekiline teşekkür etmemiz gerekir, gerçekten
hepimizin hassas olması gereken bir konu. 5996 sayılı Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu ve bu
Kanun kapsamında yayımlanan yönetmelik, tebliğ ve talimatlar
çerçevesinde bu konudaki çalışmalar etkin bir şekilde
yürütülüyor. Burada denetim çok önemli gerçekten. Çeşitli şekillerde
risk analizleri yapılarak BİMER kanalıyla, Alo Gıda 174
kanalıyla bu denetimlerimizi yürütüyoruz.
Gıda Katkı
Yönetmeliğine göre bu yönetmelikte belirtilmiş olan belirli
renklendiricileri içeren gıdaların etiketinde renklendiricilerin
adı veya e kodu, Çocukların aktivite ve dikkatleri üzerinde olumsuz
etkileri bulunabilir. bilgisi yer almak zorundadır.
Burada uluslararası birtakım
standartlara göre bu denetimleri, limitleri
dikkatle tabii takip ediyoruz ve denetimleri yapıyoruz.
Uluslararası standartlara uymayan ürünlerin ülkemize girişi de
elbette ki engelleniyor. Tabii buralarda mevzuat, sadece, yetmez, toplumsal bir
bilinç de son derece önemli. Bu konularda iş dünyasından sivil
topluma hepimizin hassas olması gerekir diye düşünüyorum.
Yine, Sayın Mesut Dedeoğlu,
Kahramanmaraş Milletvekilinin sorusunda merdiven altı,
sağlıksız gıdaların insan
sağlığını tehdidine ilişkin çalışmalar
soruluyor. Burada da şunu öncelikle belirtmek isterim: Gıda gerçekten
çok önemli. İşte, bu önemine binaen yeni dönemde Tarım
Bakanlığımızın ismini dahi değiştirdik,
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
şeklinde ve çok daha net bir şekilde
Bakanlığımızı bu konularda görevlendirmiş olduk.
5996 sayılı Veteriner
Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu
çerçevesinde, bunun, yine, ikincil düzenlemeleri çerçevesinde etkin bir
şekilde gıda denetimlerini sürdürüyoruz. Burada, Avrupa Birliğiyle
de, yine, uyumu sağlamaya dönük çok önemli adımlar atmış
durumdayız. Denetim sistemimiz Avrupa Birliğindeki denetim sitemiyle
uyumlu hâle getirilmiş durumda. BİMER, Alo Gıda,
değişik kanallarla bunları yapıyoruz. Çeşitli yaptırımlarla,
tabii, suç duyurusuna kadar giden yaptırımlarla bu denetimler yerine
getiriliyor. Burada sadece bir dakikamı sizlerle paylaşmak isterim.
Son on yılda buna ne kadar önem verdiğimizi bu rakamsal boyut da
gösterecektir. 2002 yılında 1.500 civarında gıda denetçimiz
vardı, 2012 yılında bunun sayısı 4.732ye
ulaştı. Yine, 2002 yılında 39 bin denetim, sadece,
yapılmış gıda konusunda, geçtiğimiz yıl 412 bin
denetim yapmışız. Yani, denetim sayılarında 10 kattan
fazla bir artış söz konusu olmuş, bu da bu konuya
verdiğimiz önemin açık bir göstergesi.
Sayın Mesut Dedeoğlu (6/3171)
esas numaralı soru önergesiyle saman ithalatıyla ilgili bir soru
yönlendirmiş. Tabii, 2011-2012 dönemi, bu anlamda,
sıkıntılı bir yıl oldu, onu kabul etmemiz lazım.
Bir taraftan, kuraklık, özellikle belli bölgelerimizdeki
yağışın yetersizliği veya ihtiyaç duyulan zamanda
yeterince yağış olmaması yem bitkileri üretimimizde belli
bir azalmaya yol açtı. Diğer taraftan,
hayvancılığı destekleme politikalarımız sonucunda
hayvan sayımızda ciddi bir artış oldu. Arz-talep
anlamında oluşan bu dengesizlik sonucunda geçen yıl yem bitkisi
fiyatlarında bir artış söz konusu oldu. Üreticilerimizin zarar
görmemesi için, üreticilerimizi korumak amacıyla burada belli miktarda,
çok da yüksek bir miktarda değil, fiyatı üretici için avantajlı
bir konuma çekme hedefine dönük olarak ithalata müsaade ettik. Bunun sonucunda
da gerçekten belli oranda piyasada bir fiyat düşüşü de gözlemlendi
ama bu sene böyle bir ihtiyacımız yok, çok şükür, gayet iyi bir
şekilde gidiyor mevsim, iklim şartları. Dolayısıyla,
bu sene inşallah üreticilerimiz de daha iyi bir konumda olacaklar.
Bu çerçevede şunu da söylemek
isterim: Yem bitkilerine biz çok ciddi destekler sunduk, geçmişte hiç
olmayan ölçekte destekler sunduk. 2000 yılında 53.855 hektar alan
için 10.741 çiftçiye toplam 2,4 milyon lira ödeme yapılmışken,
2012 yılında 602.610 hektar alan için 189.277 çiftçiye 293 milyon
Türk lirası ödeme yapmış durumdayız. Bugüne kadar yem
bitkileri desteklemeleri kapsamında yaklaşık 5,8 milyon hektar
alanda 2 milyon çiftçi için toplam 2,8 milyar lira ödeme
yapılmıştır. 2013 yılında ise yem bitkilerinde
304,5 milyon Türk lirası destekleme yapılması
öngörülmüştür. Verilen destekler sonucunda 2002-2011 döneminde yem
bitkileri ekiliş alanı 1 milyon 153 bin hektardan 2 milyon 226 bin
hektara çıkmıştır. Toplam ekilen alan içerisinde yem
bitkileri ekiliş oranı yüzde 6,4ten yüzde 14,2ye kadar
yükselmiştir. Bu da yem bitkileri konusundaki hassasiyetimizi açık
bir şekilde göstermektedir.
Sayın Mesut Dedeoğlunun (6/1192) esas
numaralı soru önergesinde İran ve Irak üzerinden şeker
kaçakçılığı gündeme getirilmektedir. Kaçakçılık
suçlarıyla mücadele, adli makamların denetimi ve gözetiminde, mevzuat hükümleri çerçevesinde etkin bir şekilde
yerine getirilmektedir. Halk sağlığını doğrudan
ilgilendiren gıda ve tarım ürünlerinin
kaçakçılığının önlenmesi Gümrük ve Ticaret
Bakanlığının öncelikli konuları arasında yer
almaktadır. Bahse konu ürünlerle ilgili mücadelemiz de etkin bir
şekilde yürütülmektedir.
Yine, Sayın Mesut
Dedeoğlunun (6/1233) esas numaralı soru önergesinde kaçak yolla
canlı hayvanların ülkemize girişi söz konusu edilmektedir.
Burada da yine, 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki
Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu ile canlı hayvan ve
hayvansal ürün kaçakçılığıyla ilgili yeni
caydırıcı önlemler getirilmiştir. Bu kapsamda Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının
koordinasyonunda, Genelkurmay Başkanlığı, Millî Savunma
Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Gümrük
Müsteşarlığıyla iş birliği yapılarak hayvan
kaçakçılığının önlenmesi konusunda ortak
çalışmalar yürütülmektedir. 500 bin civarında, kaçak yolla
hayvan sokulduğu iddiası ise sadece bir iddiadan ibarettir,
gerçekleri yansıtmamaktadır.
Çay kaçakçılığıyla
ilgili (6/1234) esas numaralı, yine Sayın Mesut Dedeoğlunun bir
sorusu söz konusu. Burada da aynı şekilde 5607 sayılı Kanun
çerçevesinde etkin bir şekilde mücadelemiz devam ediyor. Gerektiği
noktalarda cumhuriyet savcılıklarına suç duyurusunda
bulunulmaktadır. Burada adli makamların denetimi ve gözetiminde,
mevzuat hükümleri çerçevesinde mücadelemiz etkin bir şeklide devam
etmektedir. Özellikle halk sağlığını ilgilendiren bu
konularda daha etkin bir mücadele amacıyla kaçakçılıkla mücadele
eylem planları hazırlanmıştır ve ilgili
kurumların aktif katılımlarıyla bu eylem planları son
hâline getirilerek Özellikli Bazı Kaçakçılık Türleriyle
Mücadele Eylem Planı adında bir ortak plana
dönüştürülmüştür. Burada, Gümrük ve Ticaret
Bakanlığımızın koordinasyonunda etkin bir şekilde
bu mücadelemiz devam etmektedir.
İstanbul Milletvekili Sayın İhsan
Özkesin (6/206) esas numaralı soru önergesinde Türkiyede açılan
kilise, havra vesaire diğer şeyler sorulmaktadır, dinlerin
ibadethaneleri sorulmaktadır. 1/1/2002 tarihinden 1/10/2011 tarihine kadar
Türkiye'de ilk defa veya yeniden açılan kilise ve havraların
adları, açılış tarihleri ve adresleri hakkında bu
konuda yazılı cevap vermek üzere İçişleri
Bakanlığımıza gönderilmiştir.
Bakanlığımız çalışmasını
tamamladığında milletvekilimize bu bilgi sunulacaktır.
Yine, Kahramanmaraş Milletvekili
Sayın Mesut Dedeoğlunun (6/2629) esas numaralı soru önergesinde
Filistinin Gazze şeridine 150 yataklı hastane
yapıldığı doğru mudur? Ne kadar para harcandı?
gibi bir soru var. Buna yazılı bir cevap Dışişleri
Bakanlığımızdan gönderilmiş. Gerçekten böyle bir proje
var. TİKA kanalıyla bu projemiz projelendirilip ihale
edilmiştir. Hastanenin inşaatı T.C. Başbakanlık Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı tarafından
gerçekleştirilmektedir. Bu konu tabii, mazlum Filistin halkıyla
dayanışmamızın, bu halkın bütün ihtiyaçlarına karşı
duyarlılığımızın ifadelerinden bir tanesidir.
Bundan sonra da Filistin halkıyla dayanışma içinde olmaya ve bu
halkın ihtiyaçlarını karşılamaya dönük projeler
geliştirip uygulamaya devam edeceğiz.
Sayın Mesut Dedeoğlunun
(6/2631) esas numaralı soru önergesinde Kazakistanda yapılan Talgar
Kazak-Türk lisesi sorulmaktadır. Buna da yine, yazılı cevap
verilmiştir. 6 milyon doları aşkın bir bedelle TİKA
tarafından yaptırılan bir projedir. Burada tabii, Kazakistanda
başka projelerimiz de söz konusu. Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası
Türk-Kazak Üniversitesi için bugüne kadar 74 milyon ABD doları para
harcanmıştır. Yine, Hoca Ahmet Yesevi Camisi ve Külliyesi
inşaatı için bugüne kadar 2,7 milyon dolar para
harcanmıştır. 2004-2011 yıllarında ülkemizce
yapılan toplam kalkınma yardımları tutarı Kazakistana
dönük 393 milyon doları bulmuştur. Kardeş ve dost ülkeye
yardımlarımız elbette devam edecektir.
Yine, Sayın Mesut Dedeoğlu
(6/2632) esas numaralı soru önergesinde Özbekistanda kurulan yeni
doğan birimine yapılan harcamaları sormaktadır. Burada da
345 bin ABD Doları bir harcama söz konusudur, TİKAnın
bütçesinden karşılanmıştır.
(6/2761) esas numaralı soru
önergesinde Mesut Dedeoğlu Azerbaycandaki meslek ve teknik liselerindeki
öğretmenlik eğitimini gündeme getirmiştir. Bu konuda,
değişik tarihlerde 14 öğretmenimiz görevlendirilmiş, üç
yılda 30 Azerbaycanlı öğretmene eğitim verilmiş ve
84.600 euroluk bir harcama yapılmıştır.
Yine, Sayın Mesut
Dedeoğlunun soru önergesinde eşit işe eşit ücret konusunda
belediye başkanlarının durumu gündeme getirilmiş, pasaport
konuları, belde başkanlarının yazı işleri
müdüründen az aldığı gibi hususlar dile getirilmiştir.
Baktığınız zaman,
belediye başkanlarımızla ilgili 5393 sayılı Belediye
Kanununda Belediye başkanının özlük hakları
başlıklı 39uncu maddede düzenlemeler
yapılmıştır. Buna göre, nüfus kriteri çerçevesinde
aylık brüt ücret tutarlarına baktığınızda, 10
binin altında olanlarda belediye başkanları 4.633 TL ücret
almaktadırlar brüt olarak, bu miktara aile ve çocuk yardımı
dâhil değildir; oysa yazı işleri müdürlerinin maaşı
3.654 TLdir. Dolayısıyla küçük beldelerde dahi belediye
başkanının maaşı yazı işleri müdüründen daha
yüksektir.
Yine pasaport konuları 5682
sayılı Pasaport Kanununda düzenlenmektedir. Bu kanunla ilgili
herhangi bir yeniden düzenleme söz konusu olduğunda buradaki hususlar da
tabii ki değerlendirilebilir.
Sayın Mahmut Tanalın
(6/1278) esas numaralı soru önergesinde çok detaylı şeyler var
ama özel kalem müdürleri, Sayıştay denetimi, birçok husus gündeme
getirilmiştir. Bu konuda özel kalem müdürlüğü kadrolarına
yapılan atamalara ilişkin konulara (7/429) esas numaralı
yazılı soru önergesiyle cevap verilmiştir, aynı mahiyette
bir sorudur. 2001-2012 tarihleri arasında toplam 557 kontrolör
belediyelerin programlı denetimine gitmiştir. İçişleri
Bakanlığımızın Teftiş Kurulu Tüzüğü
hükümleri uyarınca büyükşehir belediyeleri, il belediyeleri,
büyükşehir ilçe belediyeleri, birinci sınıf ilçe belediyeleri ve
bunlar tarafından kurulan işletme ve birlikler bakanlık
makamınca onaylanan yıllık programlar doğrultusunda rutin
olarak üç yılda bir teftiş edilmektedir.
Sayın Mesut Dedeoğlunun
(6/1147) esas numaralı soru önergesinde kamuda çalışan
avukatların durumu gündeme getirilmektedir. 666 ve 375 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamelerle avukatlık hizmetleri sınıfında yer
alan ve kurumsal ek ödemesi bulunmayan kamu görevlilerinin de ek ödemeden
yararlanması sağlanarak nispi bir iyileşme
yapılmıştır.
Yine, Malatya Milletvekili Veli
Ağbabanın (6/1426) esas numaralı soru önergesinde Malatya
Kürecikteki personelin durumu gündeme getirilmektedir. Buna yazılı
bir cevap verilmiştir ancak önemli noktaları tekrar aktarmam
gerekirse, Kürecikteki erken uyarı radarı, NATO füze savunma
sisteminin bir unsurunu oluşturmaktadır. Tamamen savunma
amaçlıdır. Sadece bir erken uyarı radarıdır. Radar
tesisinin komutanı bir Türk subayıdır. NATO müttefikimiz Amerika
Birleşik Devletlerinin de tesiste personeli bulunmaktadır. Bu tesiste
yakın bir gelecekte diğer müttefik ülkeler personelinin de görevlendirilmesi
beklenmekte olup hâlen 150 civarında personel görev yapmaktadır. Bu
konuda 13 Kasım 2012 tarihi itibarıyla yazılı verilen
cevaptaki bilgileri sizlerle paylaşmış oldum.
Ali Halaman, Adana Milletvekilimizin
(6/1735) esas numaralı soru önergesinde Terhis süreleri uzatılan
askerlerin kamuya öncelikli işçi olarak alınması uygulaması
hangi gerekçelerle ortadan kaldırıldı? diye sorulmaktadır.
Buna da yazılı bir detaylı cevap verilmiştir esasen. Esas
itibarıyla burada terörle mücadele sırasında malul
sayılmayacak şekilde yaralananlar ile üstün başarılı
olanlara daha fazla imkân sağlamak
açısından diğer kesimlerin haklarına son verilmiştir.
Terör sürecindekiler daha fazla bu işten yararlansın diye
düşünülmüştür. Terörle mücadele amacıyla yürütülen operasyonlara
katılmış olup bu mücadele sırasında malul
sayılmayacak şekilde yaralananlar ile üstün başarılı
olanlara tanınan öncelik hakkı ise devam etmektedir. Ayrıca
tabii, tüm vatandaşlarımıza
İŞKURun sunduğu imkânlar, fırsatlar devam etmektedir.
Sayın Mesut Dedeoğlunun (6/3524)
esas numaralı soru önergesinde üstün kamu yararı kavramı ile
çevresel bazı tahribatların yapıldığı iddia
edilmektedir. Burada şunu ifade etmek isterim: Üstün kamu yararı
kavramı korunan alanlarda söz konusu olabilecek her türlü
yatırım ve uygulamada işletilecek bir yaklaşım olarak
algılanmamalıdır. Gerçekten zorunluluk arz eden hâllerde,
kamunun ciddi bir menfaatinin olduğu, ülke kalkınması
bakımından vazgeçilmez olan plan ve projelerin uygulanma gereği
olan durumlarda üstün kamu yararına bakılmaktadır ve ilgili
bakanlığa gerekli her türlü telafi edici tedbirlerin
alınması şartıyla izin verilmektedir.
Sayın Mesut Dedeoğlunun
(6/2005) esas numaralı sorusunda radyasyon yayan ithal granitler konusu
gündeme getirilmektedir. Ayrıntılı bir yazılı cevap verilmiştir.
Ayrıntılı yazılı cevapta da belirtildiği üzere
sınır değerlerinin üstünde bir durum şu ana kadar tespit
edilememiştir, çeşitli çalışmalar yürütülmüştür bu
alanda. Ayrıca şunu da belirtmek isterim: Madencilik sektörünün en
önde gelen ihracat ve önemli bir istihdam kaynağı olan doğal
taş sektörünün ülkemiz ekonomisi içindeki önemi de giderek büyümektedir.
Türkiyede 2004 yılında 125.030 ton olan granit üretimi 2009
yılında 324.718 tona çıkmıştır. Yani ithal
değil yerli granitlerimizde de ciddi bir üretim artışı,
pazar büyümesi görüyoruz.
Tunceli Milletvekili Kamer Gençin
(6/1075) esas numaralı soru önergesinde yönetim kurullarına
üyeliklerin atanması hususu gündeme getirilmektedir Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı tarafından. 1/1/2005ten itibaren
özelleştirme programında bulunan 103 şirkete 1790 yönetim ve
denetim kurulu üyesi ataması yapılmıştır.
Atananların tamamı dört yıllık yüksekokul mezunudur,
ücretleri de Yüksek Planlama Kurulu kararıyla belirlenmektedir.
Yine, Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin (6/916) ve (6/917) esas numaralı soru önergeleri aynı
mahiyette soru önergeleri olduğu için ortak bir cevap vereceğim. Arsa
tahsisine ilişkin hususlar gündeme getirilmektedir. Burada her iki husus
da Maliye Bakanlığımızla ilgilidir. Maliye
Bakanlığımız sorulara verdiği cevapta, yetkili
olduğu konuda kanuna, mevzuata uygun bir şekilde bu işlemleri
tesis ettiğini belirtmektedir. Sadece belli üniversitelere, belli yörelere
değil, Türkiyenin her yöresinde çok farklı üniversitelere,
vakıf üniversitelerine bu tahsisler yapılmaktadır. Bütün
alanlarda olduğu gibi, bu konular da hukuki denetime tabi alanlardır.
Bunlarla ilgili herhangi bir sorun görülmemektedir. Burada sadece belli
vakıfları, belli şahısları hedef alıp konuyu
gündeme getirmek doğru değildir. Birçok vakıf üniversitesine
benzer şekilde tahsisler yapılmıştır.
Yine, Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin (6/1990) esas numaralı soru önergesinde TÜBİTAKın
Silivri Cezaevine ilişkin bazı tespitleri gündeme getirilmiştir.
Bu konuda çok detaylı bir şekilde Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığımızın yazılı cevabı söz
konusudur. Tabii ki, hukuki çerçevede çalışmalar titizlikle
yapılmaktadır. Yargıya konu olan böyle bir konuda çok
detaylı bir tartışmanın da anlamı yoktur.
Yine, Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin (6/1131) esas numaralı soru önergesinde Türk polisinin 21
Kasım 2008 tarihinde ABD Büyükelçiliğinde brifing verdiği iddia
edilmektedir. Emniyet Genel Müdürlüğü görevlilerince soru önergesine konu
edilen şahıslar ve davaya ilişkin ABD Büyükelçiliğinde elçilik
görevlilerine herhangi bir brifing verilmemiştir. Ayrıca
gerçeği yansıtmayan haber ve yorumlar nedeniyle Emniyet Genel
Müdürlüğü tarafından, kamuoyunu doğrudan bilgilendirmek
adına, 7/2/2012 tarihinde yazılı bir basın
açıklaması yapılmıştır.
Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin (6/1453) esas numaralı soru önergesinde,
İstanbul Büyükşehir Belediyesi eski Genel Sekreteri olan Mesut
Bektaş şimdi hangi holdingin başındadır? gibi bir
soru gündeme getirilmiş ve MİTe, ilgili şahsın 50 bin
civarında belge verdiği iddia edilmiştir. Soru önergesine konu
olan iddiaların hiçbirinin gerçekle ilgisi yoktur.
Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin (6/720) esas numaralı soru önergesinde,
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr.
Recep Seymenin psikiyatrik muayeneye tabi tutulmak üzere davet edildiği
iddia edilmektedir. Çok detaylı bir yazılı cevap var burada, hem
Üniversite Rektörlüğünün hem de diğer ilgili kurumumuzun
yazıları var. Buradan anlaşılan, Sayın Recep Seymenin
inceleme sürecinde görevlendirilen bir öğretim görevlisi tarafından
davet edildiğidir ancak kendisi o davete icabet etmemiştir. Bunun
dışında herhangi bir zorlama söz konusu değildir.
Yazılı olarak zaten çok detaylı bir cevap verilmiştir.
Yine
Tunceli Milletvekili Kamer Gençin (6/582) esas numaralı soru önergesinde
Kaşif Kozinoğlunun ölüm sebebi gündeme getirilmektedir. Adalet
Bakanlığımız ve ilgili cumhuriyet
başsavcılığının yazılı ifadeleri,
cevapları Meclisimize intikal ettirilmiştir. Ben detaylarına
girmek istemiyorum. Zaten çok detaylı bir şekilde cevabı
yazılı olarak verilmiştir.
Ayrıca
Bakanlığımıza yönlendirilen soru önergelerinden bir
kısmını bu vesileyle cevaplamak isterim.
Bursa
Milletvekilimiz Sayın İsmet Büyükatamanın (6/3222)
sayılı soru önergesinde temsil giderleri sorulmaktadır. Bilindiği üzere, mevcut bütçe
sistemimiz analitik bütçe kod yapısına göre
hazırlanmıştır. Analitik Bütçe Sınıflandırmasına
İlişkin Rehbere göre, temsil ve tanıtım giderleri ekonomik
kodu altında temsil, tanıtma, ağırlama, tören, fuar,
organizasyon harcamaları takip edilmektedir.
Bakanlığımız burada azami tasarrufa özen göstermektedir.
2012 yılında toplam tutar 62.500 TL civarındadır.
Yine, Sayın Ensar Öğütün
Doğu Anadolu Projesi kapsamında çok sayıda benzer mahiyette soru
önergesi bulunmaktadır. (6/3393), (6/3394), (6/3402), (6/3403), (6/3404)
ve (6/3544) esas numaralı soru önergelerinin tamamı Doğu Anadolu
Projesi ve bu kapsamdaki illerle ilgilidir. Dolayısıyla bu sorulara
müsaadenizle ortak bir cevap vermek istiyorum:
Doğu Anadolu Bölgesi bizim için
gerçekten önemli bir bölge, ülkemizin coğrafi alanının
yaklaşık yüzde 20sini kaplayan geniş bir alan. Nüfus olarak
baktığınızda, toplam nüfusumuzun yüzde 8ine yakın bir
bölümü bu bölgemizde yaşıyor. 14 ilimizi kapsayan bir bölgemiz ve bu
bölgeyle ilgili DAP dediğimiz Doğu Anadolu Projesi
programını uyguluyoruz. Burada 642 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile yeni bir idare de oluşturmuş durumdayız. Daha
önceden sadece GAP Bölge Kalkınma İdaremiz vardı biliyorsunuz.
Yeni kurduğumuz DAP Bölge Kalkınma İdaresi ile fiilen bu bölgede
de daha kurumsal yapısı güçlendirilmiş bir tarzda kalkınma
konularında çalışmalara başlamış durumdayız.
DAP İdaresi, öncelikle bu bölgeye
ilişkin bir eylem planı hazırlamaktadır. Önümüzdeki
beş yıla ilişkin DAP Eylem Planımızı da
hazırlama aşamasındayız ve bu yıl içinde
tamamlamayı hedefliyoruz.
Ayrıca, bu bölgemizdeki çoğu
ilimiz 6ncı bölge teşviki kapsamında özel sektörden en üst
düzeyde teşvike mazhar iller arasındadır. Diğer taraftan
cazibe merkezi dediğimiz bir program yürütüyoruz Doğu Anadoluda.
Erzurum ve Van illerimizde buraya özgü, özel bazı programlar, bazı
projeler yürütüyoruz çünkü göçün önüne olabildiğince geçmek istiyoruz. Bu,
sadece bu bölgelere ilişkin bir politika değildir değerli
arkadaşlar. Bölgesel politikayı biz ne kadar etkili uygularsak, bu
tüm Türkiye'nin aslında faydasınadır. İstanbulun sorununu
çözmek istiyorsanız, işe Vandan, Erzurumdan, Diyarbakırdan,
Urfadan başlamak zorundasınız. Göç hadisesini azaltmak,
gelişmiş, büyük metropol şehirlerimizi rahatlatmak için de
bunlar son derece önemli. Dolayısıyla, burada etkili bir politika
uyguluyoruz.
Son on yılda, yeni bölgesel politika demeyi hak
eder ölçüde yeni bir formülasyon sağlamış durumdayız. Yeni
kurumlar, yeni enstrümanlar, yeni teşvik sistemleri, yeni birtakım
projelerle bölgesel kalkınmamızı hızlandırıyoruz.
Burada, 26 tane de kalkınma ajansı kurduk. Tüm Türkiye çapında
kurduk ve 81 ilimizde de yatırım destek ofisleri açtık.
Yatırımcılarımıza bilgi vermek, onları
sağlıklı bir şekilde yönlendirmek, bürokratik
işlemlerini takip etmek amacıyla bu yapılanmayı da
sağlamış durumdayız çünkü nispi olarak geri
kalmış bölgelerimizdeki en önemli sorunlardan bir tanesi, nitelikli,
donanımlı eleman sorunudur. Bu sorunu aşmak için son dönemlerde
bir taraftan kalkınma ajanslarıyla, bir taraftan bölge kalkınma
idareleriyle ciddi bir çaba içine girmiş durumdayız.
Doğu Anadoluda da 4 tane ajansımız var. Ağrı,
Ardahan, Iğdır ve Karsı kapsayan Serhat Kalkınma
Ajansı; Erzurum, Erzincan ve Bayburtu kapsayan Kuzeydoğu Anadolu
Kalkınma Ajansı; Bingöl, Elâzığ, Malatya, Tunceliyi
kapsayan Fırat ve Bitlis, Hakkâri, Muş, Vanı kapsayan Doğu
Anadolu Kalkınma Ajansı. Burada tek tek rakamsal detaylara inmek
istemiyorum fakat bu ajanslarımız kanalıyla çok sayıda
projeye hibe niteliğinde destekler sunduk. Sadece projelere destekler
sunmadık, doğrudan faaliyet destekleriyle çok sayıda analizler,
raporlar, araştırmalar ve çalışmalar gerçekleştirdik.
Buradaki amacımız da bilgi birikimimizi artırmak çünkü biz
bilgiye dayalı bir kalkınma anlayışından yanayız.
Yörelerimizi ne kadar iyi tanırsak, ne kadar iyi
analiz edersek o kadar iyi hedef ve stratejiler belirleriz ve hızlı
bir şekilde bu yörelerimizi kalkındırırız. Bunu da
artık sadece Ankaradan yapmıyoruz. Bir taraftan Ankarada elbette
çalışmalar yapıyoruz, bir taraftan da yerel aktörlerle, yerel
dinamiklerle, bütün unsurlarla; üniversitesinden kamu kurumlarına, sivil
toplumdan meslek kuruluşlarına, bütün ilgili taraflarla birlikte o
yörelerimizin kalkınması, gelişmesi için stratejiler
belirliyoruz. Kalkınma ajanslarının bu tarafı kamuoyu
tarafından belki çok fazla görülmüyor ama bana göre en önemli tarafı
bu, o yöre ile ilgili daha detaylı bilgi üretmek, analiz üretmek ve
diğer taraftan tabii teknik destekler. Bugüne kadar yirmi altı
ajansımızın sağladığı eğitimlerle yüz
bin kişiden fazla insana ulaştık ve bu vesileyle bütün
Anadoluda projecilik kültürünü, planlama kültürünü yayıyoruz. Sadece
Ankarada, sadece belli gelişmiş yörelerde bu kültürün
oluşması bizim için yeterli değil, zaten 2023 perspektifimiz de
bunu gerektiriyor. 2023ü gerçekleştireceksek bütün yörelerimizin
enerjisini harekete geçirerek bunu yapacağız ve bunun için de
yörelerimizi daha iyi tanıyarak, artılarımızı,
potansiyellerimizi bilerek, iş birliklerini geliştirerek, ortak
hedefler çerçevesinde bütün ilgili kurumları organize ederek bunu
yapabiliriz. İşte, Doğu Anadoluda da bunu yapıyoruz.
Ayrıca büyük projeler yürütüyoruz
Doğu Anadoluda; Ağrı Havalimanından Elâzığ
Havalimanına, Erzurum Havalimanından Iğdıra, Alpaslan 1
Barajından Bingöl Havaalanına, Hakkâri Yüksekovadaki havaalanından
Kars terminal binasına, Van Ferit Melen Havaalanı yeni terminal
binasından Sivas-Erzincan demir yoluna, Türkiye-Gürcistan-Azerbaycan demir
yoluna kadar birçok proje yürütüyoruz. Yine, Van Gölü feribot geçişi,
Erzurum Palandöken Lojistik Merkezi, çok çeşitli projelerimizi, sulamada,
enerjide, değişik projelerimizi Doğu Anadoluda yürütüyoruz.
Sadece kara yolunda, bakın, 2002-2013 döneminde Doğu Anadoluda
inşa ettiğimiz bölünmüş yol uzunluğu
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Onun yarısı vardı canım. Yarısı vardı da
ikinci yarıyı ilave ettiniz.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla)
- Diğer taraftan, birçok projemiz de devam ediyor. Sulama alanında
olsun, kara yolları alanında olsun birçok projemiz de devam ediyor.
Onları tek tek sayıp çok fazla vaktinizi almak istemiyorum. Sulamadan
turizme, tarımdan içme suyuna birçok projemiz var.
Yalnız bir projemizden biraz daha
bahsetmek istiyorum. Çünkü bunu kamuoyuna gerçekten yeterince anlatamadık.
SUKAP dediğimiz bir program, Su, Kanalizasyon ve Altyapı
Programı. Bütün Türkiye çapında uyguladığımız bir
program. Meclisimizin takdiriyle bütçemizden belli bir miktarda
kaynağı İller Bankasına aktarıyoruz. Oradaki kaynakla
bunu paçal hâle getirip mali yetersizliği olan belediyelerimize destek
sunuyoruz. Nüfusu 25 binin altında olan belediyelere yüzde 50 hibe, yüzde
50 uzun vadeli kredi; nüfusu 25 binin üzerinde olanlara borçlanma limitine
takılmaksızın uzun vadeli, uygun koşullu kredi
sağlıyoruz İller Bankası kanalıyla.
Bu çerçevede birçok ilimizde projeler
yürütüyoruz. Toplam paketimize bakarsanız 10 milyar lira civarında
bir paketten bahsediyoruz. Bu, KÖYDESin bir anlamda belediye versiyonu
diyebilirsiniz. Çok başarılı aynı zamanda çevresel
açıdan da çok önemli bir proje. Sadece, memleketim olan Bingölde mesela
bu projeyle ne yapıldığını söyleyecek olursam, SUKAP
kapsamında Bingöl ilinde 13 belediyemizin, Adaklının,
Merkezin, Gençin, Ilıcaların, Servinin, Arakonakın,
Karlıovanın, Kığının, Sancakın,
Solhanın, Yayladere ve Yedisunun 21 tane projesi yer alıyor. Bunlarla
152 binden fazla bir nüfusa hizmet etmiş olacağız ve toplam 115
milyon Türk liralık maliyetli 10 adet projeye şu anda
başlamış durumdayız ve diğer projeler de peyderpey
ihale aşamasına geldikçe devreye girecektir.
Aynı durum, diğer birçok
ilimizde de geçerli, bunu da belirtmek isterim. Tek tek şimdi illeri
sayıp vaktinizi almak istemiyorum ama lütfen şu SUKAP projesine bir
bakarsanız, çok başarılı bir proje. Bana göre, dünyaya da
anlatabileceğimiz örnek uygulama olarak Avrupa Birliğine de dünyaya
da anlatabileceğimiz son derece başarılı, özgün bir proje
diye düşünüyorum.
Bunun dışında, tabii,
Doğu Anadolu ve diğer birçok bölgemizde üniversitelere ciddi
yatırım yaptık ve üniversiteleri sadece eğitim kurumu,
sadece bilimsel araştırma yapan kurumlar olarak görmüyoruz, aynı
zamanda kalkınma kurumları olarak görüyoruz, içinde bulundukları
yöreyi projelerle, fikirlerle destekleyecek mekanizmalar, kurumlar olarak
algılıyoruz.
Kalkınmanın şartı
nitelikli insandır. Bir bölgede nitelikli insan varsa, onu
koruyabiliyorsanız ve dışarıdan da cezbedebiliyorsanız
o yöreyi kalkındırabilirsiniz, nitelikli sermayeyi
cezbedebiliyorsanız o yöreyi kalkındırırsınız.
İşte, üniversitelerimizde, şimdi, en ücra dediğimiz
bölgelerde bile yüzlerce, doktoralı, yüksek lisanslı,
profesörlüğünü almış insanın bulunduğunu görüyoruz.
Biz, bu insanları, aynı zamanda kalkınma açısından da
büyük bir potansiyel olarak algılıyoruz. Üniversitelerimizin de
kapalı olmasını istemiyoruz, etrafına yüksek duvarlar
örmüş üniversiteler istemiyoruz; toplumla, ekonomiyle, iş
hayatıyla çok yoğun bağlar kuran, projeler geliştiren,
katma değer üreten üniversiteler istiyoruz.
Şimdi, biliyorsunuz, dünyada da
girişimci üniversite kavramı var artık; tüketen değil,
sadece tüketen değil, üreten, katma değer üreten, bilgi ve teknoloji
üreten ve bunun ticarileştirilmesini sağlayan üniversite
altyapıları.
Ülkemiz çok büyük doğal kaynaklara
sahip değil. İşte, kalkınacaksak insanımızla,
bilgiyle, teknolojiyle kalkınacağız ve burada da
üniversitelerimiz kritik bir role sahip. Bu anlamda, son dönemlerde, bütün
dünyada küresel krizin etkisiyle ülkeler üniversitelere olan
yatırımını azaltırken biz âdeta gaza basmış
durumdayız, milyarlarca lira sadece yatırım ödeneği
veriyoruz üniversitelerimize ve çok hızlı bir şekilde
gelişiyor bu üniversiteler.
Bizim ilk kurduğumuz dönemlerde,
bazıları çıkıp Bunlar tabela üniversitesi olacak.
demişlerdi. Şimdi, onu diyenler lütfen gitsinler ve Anadolunun dört
bir yanında hızla yükselen üniversitelerimizi görsünler, tabela
üniversitesi mi yoksa gerçek üniversite mi, bunu gidip yerinde tespit etsinler.
Çok şükür mahcup olmadık biz. Bu kadar büyük kaynaklarla
üniversitelerimizi hızla geliştiriyoruz. Eminim ki her biriniz kendi
ilinizde, bölgenizde bu gelişmeleri zaten gözlemliyorsunuz, sahada da
görüyorsunuz.
Teknolojiye yine büyük
yatırımlar yapıyoruz. Bütün üniversitelerimizde, bakın, bütün
üniversitelerimizde merkezî araştırma laboratuvarları kuruyoruz
ve etkin bir şekilde bütün bu altyapıları iş
dünyasının, toplumun hizmetine sunuyoruz.
Sağlıkta
yaptıklarımızı anlatmaya gerek yok. Doğu Anadoluda
da, tüm Türkiyede de sağlıkta zaten bir devrim yapıldı ve
bugün halkımız her zamankinden daha iyi bir şekilde
sağlık hizmetlerini alıyor ve altyapıyı da buna uygun
hâle getiriyoruz.
Bursa Milletvekili İsmet
Büyükatamanın (6/3489) esas numaralı soru önergesi var. Burada
bakanlıklarımızla ilgili yurt dışı ziyaretler
soruluyor. 2011-2013 döneminde, Bakanlığım görev alanı
çerçevesinde, resmî çalışma ziyaretleri ve
katıldığım toplantılar dâhil toplam 22 yurt
dışı ziyaret gerçekleştirdim. Yurt dışı
gezileri için maddi değeri yüksek hediyeler söz konusu değil ama ülkemizi
anlatan, yerel motiflerimizi taşıyan, maddi değeri de çok yüksek
olmayan hediyeleri elbette yurt dışına götürdük ve oradaki
muhataplarımıza takdim ettik.
Sayın Ensar Öğüt, Ardahan
Milletvekilinin GAPla ilgili sorduğu sorular var. GAPta son beş
yılda büyük bir program uyguluyoruz, GAP Eylem Planını hayata
geçiyoruz. Burada, Türkiyemizin sulanabilir arazisinin yüzde 20si GAP
bölgesinde, 1,8 milyon hektar ve bunu bir an önce ekonomiye, tarım
sektörüne kazandırmak için, 2012 yılı sonu itibarıyla, GAP
kapsamında, Fırat Havzasında 10 adet barajın
yapımını tamamlamış durumdayız. Kalan
barajlarımızda, kanallarımızda çok yoğun bir
şekilde son yıllarda yatırımlarımız devam ediyor.
Bunun daha net, detaylı etkilerini önümüzdeki yıllarda daha iyi
göreceğiz. Bu, enerji sektörüne benzetilebilir. Enerjide bir üretim var,
bir iletim var, bir de dağıtım var. Sulamada da bir baraj var,
bir ana kanal var, bir de tarla içi var. Barajlarımızı büyük
oranda bitirdik, bir Silvan Barajımız büyük olarak kaldı, o da
devam ediyor. Ana kanalların çoğunu tamamlama aşamasına
geldik. Bundan sonraki dönem, işte bu tarla içine daha fazla nüfuz
edeceğimiz ve halkımızın refahını daha
hızlı artıracağımız bir dönem olacaktır.
Sayın Ensar Öğütün (6/3467) esas
numaralı soru önergesinde yine DAP, KOP soruluyor. DAPla ilgili az önce
çok detaylı bilgi verdim.
Dört tane bölge bizim için öncelikli.
Bir taraftan bütün Türkiye öncelikli tabii ama ortalamanın altında
olan dört bölgeye özel önem veriyoruz. Bunlardan birincisi GAP, Güneydoğu
Anadolu Projesi; ikincisi DAP, Doğu Anadolu Projesi; üçüncüsü KOP, Konya
Ovası Projesi, Orta Anadolunun belli kesimleri; dördüncüsü de DOKAP,
Doğu Karadeniz Projesi. İşte bu dört bölgemize özel
birtakım eylem planları yapıyoruz ve bu projelerle bu bölgelerimizi
Türkiye ortalamalarına yaklaştırmak istiyoruz. Bir taraftan da
bu bölgelerimizin Türkiye'nin 2023 vizyonuna daha fazla katkıda
bulunmasını arzu ediyoruz çünkü biz bu bölgelerimize bir yük olarak
bakmıyoruz, bir varlık olarak bakıyoruz,
kullanılmamış fırsat, kullanılmamış
potansiyel olarak bakıyoruz. İnşallah, önümüzdeki dönemlerde
huzur, güven ortamının da pekişmesiyle bu bölgelerimizin
potansiyelini çok daha hızlı bir şekilde harekete
geçireceğiz.
Konyada da yine, Konya Ovasında
çok güzel projeler yürütüyoruz. Bir taraftan Mavi Tünel, bir taraftan
toplulaştırma projeleri, barajlar, çevresel açıdan damlama
sulamaya verdiğimiz destekler, yeni örnek model projeler.
KOP İdaresini de kurduk
biliyorsunuz ve bunu etkili bir şekilde hayata geçiriyoruz. Sadece
İdaremiz kanalıyla bu yıl için tahsis ettiğimiz ödenek 100
milyon Türk lirası. Diğer kurumların da yaptığı
çalışmaları düşünürseniz, Konya Ovasında da gerçekten
çok hızlı bir çalışma yürütüyoruz, buna da devam
edeceğiz.
Sayın Ensar Öğütün (6/3587) esas
numaralı soru önergesinde kalkınma ajansları gündeme
getiriliyor. Bu ajanslarımıza büyük önem verdik. Çok yeni ajanslar
olduğu hâlde, henüz emekle döneminde olduğu hâlde gerçekten iyi bir
kurumsallaşma sağlıyoruz. Burada 782si uzman, 13ü iç denetçi
ve 160ı destek personeli olmak üzere 955 kişi
çalışıyor. Ajanslarımızın en değerli
varlığı, bana göre, işte bu uzmanlarımız. Bizim
uzmanlığa ihtiyacımız var, uzmanlık kültürüne
ihtiyacımız var. En ücra köşeye bile, bakın, şimdi,
bir yatırımcı gittiği zaman, Hakkâriye bir
yatırımcı gittiği zaman, dil bilen, yöre hakkında
bilgi verebilecek, yönlendirme yapabilecek insanlar var.
Ajanslarımızın kümelenme
konusunda çalışmaları var, pilot uygulamaları var. O da
sorulmuş. Özellikle İzmir Ajansımız, Bursa ve
Eskişehir bölgesiyle ilgili ajanslarımız pilot düzeyde kümelenme
çalışmaları da yürütüyorlar. Bunları daha sonra başka
bölgelere de yaygınlaştırmayı düşünüyoruz.
Üniversite-sanayi iş birliği,
özel kesim-sivil toplum iş birliği, bütün bu konularda
ajanslarımızın yoğun çalışmaları söz konusu.
Ajanslarımız kurumsallaşmasını tamamladıkça, daha
oturdukça bunlarla ilgili yeni kaynaklarla, yeni düzenlemelerle de hareket
edeceğiz.
Şunu da vurgulamak isterim: Geçmişte
Avrupa Birliği fonlarını çok kaybettik. İyi proje
hazırlanamadığı için, uygun formatta proje
hazırlanamadığı için birçok hibe fonlar, uluslararası
fonlar kullanılamadı. Son yıllarda ajanslarımız bu
konularda da etkin bir şekilde sürece müdahil olmuş durumdalar.
Sadece bölgesel rekabet edebilirlik çerçevesinde uygulanan programda 120 milyon
euroluk kaynağı ülkemize kazandırdı ajanslar. Sadece
kaliteli proje hazırlayarak, iyi projeler hazırlayarak bu
kaynakları ülkemize çektiler. Aynı şekilde
yatırımcıyı da cezbetmek için büyük gayret sarf ediyorlar.
Sadece hibe destek programları uygulamıyorlar, bir taraftan da hedefe
odaklı tanıtım çalışmalarıyla kendi bölgelerine
daha fazla yatırımcıyı cezbetmeye
çalışıyorlar.
Bursa Milletvekili Sayın
İsmet Büyükatamanın (6/3491) esas numaralı önergesinde
Bakanlığımızın personelle ihtilafları soruluyor.
2011-2013 tarihleri arasında görev yeri değişikliği,
görevden alma gibi nedenlerle Bakanlığımıza karşı
Bakanlık personeli tarafından herhangi bir dava
açılmamıştır. 2011-2013 tarihleri arasında
Bakanlığımızdan istifa ederek ayrılan bir personele
karşı, mecburi hizmet yükümlülüğünden kaynaklanan alacak için,
Bakanlığımızın takibi üzerine Ankara Muhakemat
Müdürlüğü tarafından 1 adet dava açılmış olup söz
konusu dava hâlen devam etmektedir.
Sayın Ensar Öğütün yine
benzer mahiyet taşıyan (6/3455), (6/3456), (6/3457) ve (6/3465) esas
numaralı soru önergelerinde, yine, Güneydoğu Anadolu ve Doğu
Anadolu illerinin kalkınması, bu konuda yapılan çalışmalar
gündeme getirilmektedir. Aslında, az önce, büyük oranda, Doğu Anadolu
bağlamında yaptığımız çalışmaları
anlattım. Aynı şey Güneydoğuda da geçerli, az önce
dediğim eylem planlarını uyguluyoruz. Bizim bu yörelerimiz,
geçmişte önemli canlılıklar göstermiş bölgeler, aslında,
tarihinde çok önemli değerler ortaya koymuş bölgeler.
Güneydoğuya, Doğu Anadoluya gittiğinizde, tarihî eserleri,
şehirlerdeki anıtsal eserleri gördüğünüzde, bu bölgelerin
geçmişte ne kadar büyük medeniyetlere ev sahipliği
yaptığını çok rahat bir şekilde görebilirsiniz.
Burada en önemli unsurlardan biri
şu olmuş tabii: Türkiye, geçmişte sadece Avrupayla ticaret
yapmamış, Çinden Avrupaya kadar büyük bir ticaret ağı
üzerinde önemli bir ülke olarak bulunmuş. Bugün de, bir tarihî dönemden
sonra, artık Türkiyede giderek Asyaya, Orta Doğuya, Kuzey
Afrikaya, Kafkaslara dönük, Karadenize dönük ciddi bir ticaretin
geliştiğini görüyoruz. Aslında, bu geliştikçe Doğu
Anadolunun, Güneydoğunun, Doğu Karadenizin de daha farklı
geliştiğini hep birlikte göreceğiz.
Ben İranla ticari
ilişkilerden de sorumlu Karma Ekonomik Komisyon Eş Başkanı
olarak şunu çok rahatlıkla söyleyebilirim: Bakın, İrana
gittiğimizde hemen görüyoruz bunu. Karadenizden iş adamlarımız,
Doğu Anadoludan iş adamlarımız, Erzurumdan, Vandan, Trabzondan,
orayla ticaret yapıyorlar. Bu gayet doğal. Biz bu ticareti ne kadar
arttırırsak bu bölgelerimiz normal dinamikleriyle o kadar
hızlı bir şekilde gelişir. Sadece suni kamu
yatırımlarıyla gelişme olmaz, bir taraftan da ticareti
arttırmak durumundasınız, özel sektör girişimlerini,
yatırımlarını arttırmak durumundasınız.
Şimdi, işte, bu önümüzdeki dönem özel sektör için çok daha
elverişli bir dönem. Bir taraftan son on yıldır kamu olarak
ciddi altyapı yatırımları yaptık, belli bir
doygunluğa doğru gidiyoruz. Önümüzdeki üç-beş yıl içinde
temel altyapı yatırımlarımız büyük oranda
tamamlanmış olacak. Diğer taraftan teşvik politikaları
sağlıyoruz. Nispi huzur ortamı ve komşu ülkelerle ticaretle
de birleştiğinde, bu bölgelerimizde çok daha hızlı bir
şekilde kalkınma sürecinin, gelişme sürecinin
gerçekleştiğini göreceğiz.
Buralarda bunlara sadece belli
yörelerle ilgili politikalar olarak da bakmamalıyız. Bu
yörelerimizdeki gelişmeler ülkemizin genel kalkınmasına da
şüphesiz ki destek veren, güç veren politikalardır.
Sağladığımız her istihdam,
artırdığımız katma değer,
yaptığımız ihracat, aynı zamanda ülkemizin 2023
vizyonunun gerçekleşmesi yönünde önemli bir katkıdır diye
düşünüyorum.
Bir taraftan ülkemizi büyütürken,
dünyadaki yarışta daha ön sıralara geçirirken, bir taraftan da
daha dengeli bir yapının oluşması açısından bu
politikalar son derece önemli ve biz de son on yılda bu politikalara büyük
önem verdik, bundan sonra da önem vermeye devam edeceğiz diyorum.
Bir dakikalık vaktim kaldı
ama sorulara cevabı bitirmiş oldum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Bakan, bir
beş dakikanızı daha rica edeceğim çünkü Sayın
Doğru ve Sayın Dedeoğlu ek açıklama istemişler, onlara
söz vereceğim.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla)
Buradan mı, yerimden mi?
BAŞKAN Kürsüden de hitap
ederseniz olur, bir dakika süre vereceğim çünkü.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla)
Peki.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Doğru.
REŞAT DOĞRU (Tokat)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Yeşil kartlıların
sayısıyla ilgili olarak, Sayın Bakan, işte 9,5 milyon
civarında yeşil kartlı olduğunu ifade ettiler.
Sayın Bakan, bu rakam pek gerçekçi
görünmüyor çünkü malumunuz olduğu şekliyle, sosyal güvenlik
primlerini devletin ödemesiyle ilgili bir gelir testi yapılıyor.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla)
Sayın Vekilim, bu rakam Ekim 2011 tarihi itibarıyla.
REŞAT DOĞRU (Tokat) Yani, o
benim sorduğum soru ama şu anda da o test yapılırken 9,5
milyon civarındaydı.
Gelir testine müracaat edenler
nüfusumuzun neredeyse beşte 1i, yani 5 kişiden 1i gelir testine
müracaatta bulunuyor. Bu şu demektir: Yani benim asgari ücret kadar
gelirim yok, asgari ücretin üçte 1i civarında gelirim var. demektir.
Bakın, bu gelir testinde, ameliyatlar esnasında
yeşil kartlı sayısı 9 milyon civarında, gelir testi
müspet olanlar yani devletin sosyal güvenlik primi ödediği sayı da
11,2 milyon civarında. Dolayısıyla, yeşil
kartlının sayısı
Burada nasıl oluyor? Burası
enteresan bir şey yani orada bir aksaklık var gibi.
Hani, tabii, zaman zaman siz, Hükûmet olarak, ekonominin
iyi gittiğinden bahsediyorsunuz, işte, kalkınma
ajanslarından bahsediyorsunuz
-biraz önce de bunlardan bahsettiniz- ama bunun
karşılığında da ülkemizde 5 kişiden 1i Ben
sosyal güvenlik primimi ödeyemiyorum, dolayısıyla da benim gelirim
asgari ücretin üçte 1inden az. diye bir ifade kullanıyor. Burada bir
tenakuz var diye bunu söylemek istiyorum.
Bir ikincisi de, 5084 sayılı Kanun, malumunuz
olduğu şekliyle, 31/12/2012 tarihinde son buldu yani
uzatılmadı. Bakınız, bu kanunun son bulmasıyla beraber
ülkemizde birçok iş yeri şu anda kapanma durumuyla karşı
karşıyadır. Ben Tokat Milletvekiliyim, Tokatta şu anda
bununla ilgili çok ciddi oranda sıkıntılar var.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) 5084ü mü
kastediyorsunuz?
REŞAT DOĞRU (Tokat) Evet.
Bununla ilgili size zaman zaman sorular sorduk, sizler
dediniz ki veya sizin diğer arkadaşlarınız da aynı
şekilde söylediler: Bu kanuna münhal başka kanunlar
çıkartılacak. Bu şekilde söylediniz ama şu ana kadar böyle
bir gelişme de olmadı. Bu yönde bir çalışmanız var
mı? Bunu soracaktım ben size. Buna cevap verirseniz
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Doğru.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) Cevap vereyim
mi?
BAŞKAN Cevap verebilirsiniz tabii Sayın
Bakan.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) Peki,
teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bir defa, yoksullukla ilgili şunu söylemek isterim:
Şimdi, imkânı kısıtlı, imkânı dar vatandaş
kavramıyla uluslararası anlamda yoksul tanımını
birbirinden ayırmamız lazım. Uluslararası sınıflandırmayla
yoksulluk, biliyorsunuz, 1 doların altında harcaması olan, 2
dolar 15 sentin altında harcaması olan, 4 dolar 30 sentin
altında harcaması olan kişiler hesaplanıyor, bunlar da
satın alma gücüne göre hesaplanıyor.
REŞAT DOĞRU (Tokat) Bizdeki sosyal güvenlik
priminde üçte 1dir efendim.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla) Bir müsaade
ederseniz
1 dolar ve 2 dolar Türkiyede çok şükür kalmadı
-mutlak yoksulluk göstergesi bunlar, satın alma gücüne göre, dünya ile
mukayeseli- 4 dolar 30 sent de son sınırımız. İnşallah,
bunu da hallettiğimizde Türkiye artık mutlak yoksullukla değil
nispi yoksullukla uğraşacak. Burada da sayılar şöyle: On
yıl önce, nüfusumuzun yüzde 30u 4 dolar 30 sentin altındaydı.
On yıl önce 66 milyondu nüfusumuz, 20 milyondan fazla insanımız
maalesef bu durumdaydı. En son ölçümümüzde, TÜİKin
yaptığı ölçümde bu oran yüzde 2,8e kadar geriledi,
aşağı yukarı 2,1 milyon, aklımda
kaldığı kadarıyla.
OKTAY VURAL (İzmir) Satın
alma gücü paritesine göre, değil mi?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla)
Dolayısıyla uluslararası anlamda yoksul sayısında
ciddi bir düşüş var ama bir taraftan da Türkiyede tabii ki
yaşam şartları değişiyor, yaşam
imkânlarını daha fazla geliştirmemiz gerekiyor, dar gelirli
vatandaşlarımıza daha fazla hizmet ve destek sunmamız
gerekiyor. Bu anlamda, yeşil kartlı sayısıyla mutlak
anlamda yoksul olan sayısını birbirine
karıştırmamak gerekir. Yeşil kartlı olması demek,
mutlak anlamda, uluslararası tanımlarla yoksul olduğu
anlamına gelmiyor. Tabii ki dar gelirli olduğu anlamına
gelebilir veya sosyal güvenliğe ihtiyaç duyduğu anlamına
gelebilir.
Diğer taraftan, 5084le ilgili bir
soru sordunuz. 5084ten, biliyorsunuz, ondan işletmelerimiz
yararlandı; yatırım yaptıkları için
yararlanmışlardı. 2009da süresi tamamlandığı
hâlde biz onu üç yıl daha uzattık. Şimdi, yeni gelen taleplerle
birlikte, Meclisimizden geçtiğimiz günlerde bir kanun çıktı. O
kanun içindeki maddelerden bir tanesi de -Cumhurbaşkanımız henüz
imzalamadı zannediyorum ama Meclisimizden geçti- bir maddesi de Bakanlar
Kurulumuza yetki veren bir madde.
REŞAT DOĞRU (Tokat) Çok
yetersiz Sayın Bakan.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla)
Yani bu işçi primlerinde Bakanlar Kurulumuza belli oranda ve belli
sürelerle indirim yapma yetkisi veriyor. O, kısmen de olsa bunu telafi
edecek inşallah.
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
Sayın Dedeoğlu
MESUT DEDEOĞLU
(Kahramanmaraş) Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, Türkiyede ve
Kahramanmaraşta tarlaların büyük bir bölümü ekilmez oldu. Bunun en
büyük sebeplerinden bir tanesi, tarımın girdileri, maliyetlerinin çok
yüksek olması; başta mazot olmak kaydıyla, gübre olmak
kaydıyla. Bununla beraber, yine Türkiyede ve Kahramanmaraşta
hayvancılık yok olma noktasında. Kahramanmaraşta öyle
ahırlar var ki şu anda bomboş durumda. Süt veren o güzelim
hayvanlar hep kasaplara satılmak durumunda kaldı ve bu tarlalar da
ekilmediğinden dolayı saman ithal etmek durumunda kaldık. 2013
yılı, 2014 yılı ve 2015 yılında tarıma ve
hayvancılığa bir teşvik düşünüyor musunuz? Yoksa yine
bu yıllarda, önümüzdeki üç yıl içerisinde saman ithaline devam edecek
miyiz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Dedeoğlu.
Buyurunuz.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla)
Teşekkür ediyorum Sayın Milletvekilim.
Burada Sayın Dedeoğlunun
sorduğu soruya, aslında, sözlü sorulara cevap verirken de
karşılık vermeye, cevap vermeye çalışmıştım.
Geçen yıl yaşanan arızi bir durumdu aslında. Bir taraftan
ciddi bir kuraklık belli bölgelerimizde, bir taraftan artan hayvan
sayısı arz-talep dengesizliği oluşturdu ve yem fiyatları
gerçekten oldukça yüksek bir düzeye çıktı. Biz de üreticilerimizi
korumak amacıyla, üreticilerimizin daha düşük maliyetle yem bitkisi
bulması açısından, az da olsa, belli bir miktarda ithalata
müsaade ettik ki o fiyatlar belli bir seviyede oluşsun ve üreticimiz bir
nebze rahatlasın istedik. Ayrıca, yine belli bir ithalat yapıp
üreticilerimize düşük fiyatla dağıtım söz konusu oldu
tarım kooperatifleri kanalıyla. Bunun amacı, o yıl
oluşan bu durumu nispi olarak da olsa rahatlatmaktı. Bu yıl
inşallah benzer bir durum yaşamayacağız,
yağışlar daha iyi gidiyor.
Aslında, hayvan
sayılarına baktığımız zaman, son on yılda
hayvan sayılarımızın ciddi bir şekilde -küçük
başta, büyük başta- arttığını görüyoruz. Bir
taraftan bölgesel programlarımızda, DAP bölgesinde, GAP bölgesinde
örneğin hayvancılığa ciddi destekler sunuyoruz.
Bakın, GAP bölgesinde 50 baş
ve üzeri tesislere yüzde 40 civarında teşvik sağlıyoruz.
Yine Ziraat Bankası kanalıyla, biliyorsunuz, sıfır faizle
ciddi krediler sunduk hayvancılık anlamında. Tarım
Bakanlığımız, geçmişle mukayese edilemeyecek ölçekte,
hayvancılığa tarımsal destekler kapsamında destek
sunmaya başladı. Bütün bunlar tabii ki olumlu gelişmeler. Ama
Avrupa Birliğiyle
Biliyorsunuz, Avrupa Birliğindeki şartlar,
iklim, oradaki durumla bizimki birbirinden farklı. Belli ülkelerin,
yağıştan dolayı, iklim şartlarından dolayı,
doğal olarak çok farklı rekabet üstünlükleri var. Bunu da telafi
edebilmek için, bizim, giderek daha büyük ölçeklerde bu işi yapmamız
lazım. Yani çok küçük ölçeklerde hayvancılık sosyal anlamda
önemli olabilir ama kabul edelim ki ticari anlamda sürdürülmesi çok zor. Bizim,
artık, tarım sektöründe, hayvancılıkta da profesyonel,
modern işletmeleri daha fazla artırmamız, geliştirmemiz ve
bu dönüşümümüzü devam ettirmemiz lazım. Bu zaten başlamış
durumda. Gittiğimiz birçok yerde bunu sahada da görüyoruz. Artık,
Türk özel sektörü de bu hayvancılık konusunda ciddi
yatırımlar yapmaya başladı ve biz bunu devam
ettirebilirsek, uygun ölçeklerde bu işleri devam ettirebilirsek
hayvancılığımızın geleceği de çok daha iyi
olacaktır.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim, sağ olun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
Soru önergeleri
cevaplandırılmıştır.
Bir saat ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.48
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 20.52
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER : Mustafa HAMARAT (Ordu), Muhammet Bilal
MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 107nci Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmına geçiyoruz.
1'inci sırada yer alan, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu'nun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
X.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın'ın; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer
alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği
Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer
alan, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel'in; Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu, Çevre Komisyonu,
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel'in; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu,
Çevre Komisyonu, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/771, 2/395) (S. Sayısı: 460) (x)
BAŞKAN - Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
15/05/2013 tarihli
104üncü Birleşimde İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun
olarak görüşülen tasarının birinci bölümde yer alan maddelerinin
oylamaları tamamlanmıştı.
Şimdi, ikinci
bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm 9 ila
15inci maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili
Müslim Sarı konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın
Sarı. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
MÜSLİM SARI (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Her ne kadar boş
sıralara konuşmak zor olsa da mümkün olduğunca genel bir
değerlendirme yapmaya çalışacağım.
Yasanın ikinci
bölümü birçok önemli maddeden oluşuyor ve birbiriyle de çok alakalı
olmayan maddeler ama bu maddelerin üzerinde arkadaşlarım yeri
geldikçe kendi düşüncelerini aktaracak. Ben, on dakikalık süre
içinde, adına varlık barışı denilen ilgili madde ve
çerçevesinde, bu yasanın en önemli maddelerinden biri olan varlık
barışıyla ilgili düşüncelerimi aktarmaya
çalışacağım.
Sevgili arkadaşlar,
son zamanlarda Türkiye ekonomisine ilişkin yapılan
değerlendirmelerde oldukça olumlu bir havanın çizildiğini ve kamuoyunda da böyle bir algı
yaratılmaya çalışıldığını hep beraber
biliyoruz. Bir yandan kredi derecelendirme kuruluşlarının not
artışları, diğer yandan IMFe yapılacak ödemenin son
taksitinin ödenmiş olmasının etkisiyle böyle bir havanın,
böyle bir algının yaratılmak istendiğini biliyoruz.
Aslında, bugün
konuştuğumuz varlık barışı ile ilgili yasa
durumun çok iyi olmadığının bir itirafı. Hangi
açıdan itirafı? Şu açıdan itirafı: Bakınız,
değerli arkadaşlar, şöyle bir algı var; Türkiye'nin
borçları azaldı. Gerçekten de Maastricth Kriterlerine
baktığımız zaman, kamu borcunun millî gelire
oranının aşağıya doğru indiğini ve yüzde
36lara kadar gerilediğini görüyoruz, Sayın Başbakan da sürekli
olarak bunu gündeme getiriyor, nereden nereye derken borç stoklarından
örnekler veriyor ancak ekonominin borç yaratma dinamiği devam ediyor.
Neden? Çünkü, ekonomi sürekli bir biçimde cari işlemler
açığı veriyor. Cari işlemler açığını finanse
edebilmek için borç yaratıcı kalemlere dayanan finansman modeli ister
istemez dış borç stoklarını biriktirecektir,
çoğaltacaktır. Dolayısıyla, böyle bir ekonomik modelde borç
stoklarının artması kaçınılmazdır. Peki, kamunun
borç stokları aşağıya doğru düşüyorsa,
geriliyorsa o hâlde bu boşluğu kim karşılıyor? Yani,
ödemeler dengesinin finansmanı görevini kim yerine getiriyor? Elbette ki
özel sektör.
Şimdi, özel sektöre ilişkin
borç rakamları hakkında hiç kimse konuşmuyor, Sayın
Başbakan suskun. Bakınız, ben size bir grafik göstereyim,
devletin resmî rakamları, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının
resmî rakamları: 2002 yılında Türkiyede özel sektörün
dış borcu 43 milyar dolar. Yani 2002 yılına kadar gelen
bütün hükûmetler birikimli olarak 43 milyar dolar borç
bırakmışlar. 2002 yılından sonraya
baktığımız zaman, son on yıla
baktığımız zaman özel sektör borcunun 226 milyar dolara
çıktığını görüyoruz yani 5 kat
arttığını görüyoruz. Yani, cumhuriyet tarihi boyunca
yapmış olduğumuz borcun 5 katını son on yılda
yapmışsınız.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Millî
gelire oranı ne olmuş?
MÜSLİM SARI (Devamla) Lütfen
dinler misiniz. Bir değerlendirme yapmaya çalışıyorum.
Son on yılda bütün cumhuriyet
tarihi kadar yapmış olduğumuz borcun 5 katı kadar borç
yapmışsınız. Bunun sonucu olarak da reel sektör döviz
pozisyon açıkları kaç olmuş biliyor musunuz arkadaşlar? 18
milyar dolardan 142 milyar dolara çıkmış son on yılda.
Şimdi, aslında varlık
barışının üzerine konumlandığı nokta tam da
burada. Bakın, IMF son programında, son raporunda diyor ki:
Gelişmekte olan ülkeler için -içinde Türkiyenin de bulunduğu
gelişmekte olan ülkeler için- ciddi ekonomik riskler vardır. Bu
risklerden biri bu ülkelere gelen sıcak paradır, bu ülkelere gelen
finansmandır. Diyor ki: Son on yılda, gelişmekte olan ülkelere
gelen finansman 5 kat artmıştır. Ya, yüzde 50
artmıştır diyor son on yılda. Türkiyeye gelen finansman
ise bundan çok daha fazladır. Yani, Türkiye ekonomisinde ciddi bir
kırılganlık vardır. Şimdi, biz buna ilişkin
değerlendirmelerimizi yaptığımızda, Şirketlere
ilişkin borçlar arttı. dediğimizde, Türkiyenin ödemeler
dengesine ilişkin problemlerin finansmanı üzerinden yaratılan
kaynakların ciddi şekilde sıkıntılı olduğunu
söylediğimizde Hükûmet çevreleri ve resmî çevreler bize hep şunu
söylüyorlar: Yahu, aslında bunlar bizim borçlarımız değil
ki. Yurt dışından gelen ve borç olarak, borç istatistiklerinde
yer alan rakamlar aslında bizim borçlarımız değil. Peki
bunlar ne? Bunlar, vaktizamanında yurt dışına
çıkartılmış olan ve bir şekilde kredi olarak Türkiyeye
getirilen paralar. İşte tam da Türkiyenin
kırılganlıkları bu kadar yükselmişken, işte tam
da şirket borçları bu kadar yükselmişken, işte tam da
Türkiyeye ciddi anlamda sıcak paraya ilişkin bir finansman
kapısı açılmışken ve ciddi miktarda finansman
geliyorken, tam da Amerikada IMF bu raporu yayınlarken Sayın Babacan
varlık barışından bahsetti ve bir varlık
barışının geleceğinden bahsetti, varlık barışına
ilişkin bir düzenlemenin yapılacağından bahsetti.
Şimdi, bunun zamanlaması çok manidardır. Bunun tam da buna
ilişkin risklerin tartışıldığı bir noktada
gündeme getirilmesi çok manidardır. Ve biz aslında şunu
söylemeye çalışıyoruz: Ey yabancı sermaye, bizim ödemeler
dengesi istatistiklerimiz açısından ya da bizim dış borç
istatistiklerimiz açısından borç görünen ve
kırılganlık yaratan, Türkiye ekonomisi için önemli bir
kırılganlık unsuru olan paralar aslında
kırılganlık unsuru değildir. Bunlar, aslında
vaktizamanında bizim yurt dışına
çıkarttığımız ve bir şekilde Türkiyeye geri
getirdiğimiz paralardır. demek istiyoruz aslında.Dolayısıyla,
aslında burada bir itiraf var. Bu neyin itirafı? Türkiye ekonomisinin
dış kırılganlığının giderek
derinleşmekte olduğunun itirafıdır.
Şimdi varlık
barışı dediğimiz kavram ya da varlık
barışı dediğimiz düzenleme, aslında, tam da bu
anlamda önemli olan bir düzenlemedir. Varlık barışı ya da
bir ülkenin vaktizamanında yurt dışına
çıkartılmış olan paralarının yurda getirilmesi ve
ekonomiye kazandırılmasına ilişkin düzenlemeler, bu
şekilde yapılan düzenlemeler bir defaya mahsus olarak
yapılır, çok olağanüstü dönemler olduğunda
yapılır, ciddi anlamda finansal kaynağa ihtiyaç duyduğunuz
dönemlerde yapılır. Neden? O kaynaklardan yararlanmak istersiniz.
Ekonominin buna ihtiyacı vardır. Şimdi, siz 2008
yılında böyle bir düzenleme yaptınız. Ama, bu düzenlemenin
üzerine ikinci kez böyle bir düzenleme yapıyorsunuz. Şimdi, burada
bir itiraf var.
Şimdi, ben şunu sormak
isterim: Asıl olan, kazancın vergilendirilmesidir, o ülkede elde
edilen kazancın ortalama vergi yükü üzerinden vergilendirilmesidir.
Türkiyede kaçtır ortalama vergi yükü? Bununla ilgili değişik
hesaplamalar var; 25tir, 27dir, 28dir, 30dur, her neyse ama bu ülkede elde
edilen kazancın ortalama vergi yükü üzerinden hesaplanması ve
vergilendirilmesi esastır.
Şimdi, siz şunu
söylüyorsunuz: Son beş yılda, 2008 yılından sonra da
Türkiyeden ciddi miktarda kaynak çıkışı oldu. Bir
şekilde kayıt dışı ekonomik modellerle biz bu geliri
elde ettik ama bunu takip edemedik, bunu vergileyemedik, ortalama vergi yükü
üzerinden vergi alamıyoruz. Ne yapıyoruz? Bunları affediyoruz.
Bunları getirsinler, yüzde 2den vergi almaya razıyız. Yani,
yüzde 2 üzerinden vergi aldığımızda bunun
kaynağını sormayacağız ve bu paralara hiçbir biçimde
dokunmayacağız.
Şimdi, dolayısıyla,
Türkiyede emeğiyle kazanan, gerçekten kayıt içinde bulunan ve
vergisini ödeyen mükellefin ne suçu var? Yani, burada bir haksız rekabet
yaratmış oluyoruz. Şöyle bir hesaplama yapılmış
olsaydı biz yine bunu kabul edecektik: 2008 yılında böyle bir
düzenleme yapıldı. Bu düzenlemeyle şu kadar gelir elde edildi
-ki bunun rakamlarını veriyorsunuz- ancak bu düzenleme
sonrasında Türkiyede kayıt dışıyla mücadelede ciddi
bir ivme kazandırıldı Türkiyeye ve kayıt
dışındaki şu kadar kaynağın kayıt içine
alınması sağlandı. denmiş olsa, bunun hesapları
bize verilmiş olsa, buna ilişkin bir değerlendirme yapılmış
olsa biz bunu yine kabul edeceğiz ama böyle bir durum söz konusu
değil. Bu konuyla ilgili herhangi bir açıklama
yapılmış değil.
Vergi barışının bir
başka boyutu da kuşkusuz ki vergi düzenlemeleri üzerindedir.
Bakınız, büyüme hedefi tutmayacak, yurt içi talebin
canlandığına ilişkin hiçbir işaret yok. 2013 yılında
yüzde 4lük büyüme hedefinin tutturulması imkânsızdır. Yüzde 4
büyüme hedefi tutturulamadığı için de vergi hedefine
ulaşılamayacak. Vergi hedefine ulaşılamayacağı
için de dolaylı vergilerde bir akamet olacak. Dolaylı vergiler için
başta kurguladığımız hedeflere ulaşmamız
mümkün değil çünkü dolaylı vergiler, büyümeyle, ekonomik canlanmayla
bire bir ilgilidir. Şimdi, siz, yüzde 4 değil de yüzde 2lerde bir
büyümeye razı olduğunuzda o zaman yüzde 2ye denk gelen bir vergi
hasılatına da razı olacaksınız demektir ve bunun
doğal sonucu, vergilerin, vergi hedeflerinin tutmamasıdır.
Göreceksiniz, ikinci çeyrekten itibaren Türkiyede tutmayan vergi hedeflerini tutturabilmek için
çok ciddi zamlar yapılacak önümüzdeki dönem. Başta doğal gaz
olmak üzere -burada ilan ediyorum- kamu fiyatları önümüzdeki dönem ciddi
bir biçimde artacak.
İşte vergi
barışının, vergi
düzenlemeleri açısından ya da vergi hasılatı
açısından da son derece önemli bir yanı var,
dolayısıyla böyle bir değerlendirmeyi de yapmak gerekir diye
düşünüyorum. Ve bu vergi barışına ilişkin ne kadar
kaynağın Türkiyeye getirileceğine, bunun üzerinden ne kadar bir
vergi hasılatı elde edileceğine ilişkin de -çok üzülerek
söylüyorum- ne Maliye Bakanlığımızda ne Hükûmette herhangi
bir çalışma yoktur, bu konuyla ilgili bütün sorularımız
cevapsız kalmıştır.
Bu değerlendirmelerle hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Sarı.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Manisa Milleti Erkan Akçay.
Buyurunuz Sayın Akçay. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 460 sıra
sayılı Kanun Tasarısının ikinci bölümü üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Muhterem heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
15 maddelik bu kanun tasarısında,
konu itibarıyla aralarında hiçbir bağlantı olmayan 7 kanunda çeşitli değişiklikler
yapılmaktadır. Özellikle son yıllarda yaygınlaşan bu
şekildeki yasa yapım tarzı hukuku altüst etmiş
bulunmaktadır. Ve biz defalarca bu hususu dile getirmemize rağmen bu
alışkanlıktan vazgeçme yerine, tam aksine bütün yasal
düzenlemeleri bir torba şeklinde yapma
alışkanlığı artarak devam etmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Hükûmet tasarısında, 5726 sayılı
Tanık Koruma Kanunu kapsamında haklarında koruma tedbirleri
uygulanan kişilerin de sağlık hizmetleri ve katılım
paylarının devlet tarafından karşılanması
öngörülmekteydi. Ancak, Komisyonda yapılan ikazlar neticesinde bu madde
tasarıdan çıkartılmıştır. Böylelikle, AKP
Hükûmetinin, birçoğunun PKKlı olduğu bilinen gizli
tanıkları genel sağlık sigortası kapsamına alma
girişimi şimdilik engellenmiştir. Bundan sonrası için de
Allah kerim diyoruz.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar
ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 73üncü maddesinde
yapılan değişiklik sonucu, özel hastaneler tarafından
alınabilecek ilave ücretin tavanı, Sağlık Hizmetleri
Fiyatlandırma Komisyonunca belirlenen sağlık hizmetleri
bedelinin 1 katından 2 katına yükseltilmektedir. Yani, AKP Hükûmeti
özel hastanelerce alınabilecek ilave ücretin tavanını yüzde 100
artırmaktadır. Bu düzenlemeyle yanlış sağlık
politikalarının faturası yine halka
çıkarılacaktır. Yapılan düzenleme, sigortalılar ile
emekli, dul ve yetimlerin büyük çoğunluğunun özel hastane
hizmetlerinden yararlanabilme imkânını ortadan kaldıracak ve
devlet hastanelerinde yığılmalara neden olacaktır.
Bu tasarının bize göre en
önemli ve en dikkat çekici maddelerinden birisi de 13üncü maddeyle düzenlenen
Gelir Vergisi Kanununa geçici 85inci madde ilavesiyle ve kamuoyunda
varlık barışı diye anılan düzenlemeyle
yapılmaktadır. AKP Hükûmetinin, IMFye olan borcumuzun
sıfırlandığı, finansal durumumuzun iyiye
gittiğini söylediği bir ortamda ancak darboğazda ve
ağır ekonomik krizlerde yapılması gereken varlık
barışı gibi bir düzenlemeyi yapması oldukça
manidardır.
Varlık barışı
düzenlemesinin ekonomik boyutunun itirafını Başbakan
Yardımcısı Sayın Ali Babacan, 16 Nisanda Amerika
Birleşik Devletlerinde Amerikan Ticaret Odasının Türkiye
Yatırım Haftasındaki toplantısında dile
getirmiştir. Varlık barışı konusunu gündeme getiren
Sayın Babacanın bunun için uluslararası bir finans merkezini
seçmesi ayrıca düşündürücüdür. Öte yandan, Hükûmetin Türk
yatırımcısının servetini ülkeye çekmek istemesi,
Başbakanlık Yatırım Destek ve Tanıtım
Ajansının Türkiyeyi yatırım cenneti olarak göstermesiyle
de çelişmektedir. Bu nasıl bir cennet ki kendi
yatırımcısını dahi ülkede tutamamaktadır.
Bu düzenleme, AKP Hükûmetinin
varlık barışına yönelik ikinci düzenlemesidir. İlk
düzenleme 13/11/2008 tarihli ve 5811 sayılı Bazı Varlıkların
Millî Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanunla
yapılmıştı ve daha sonra 2009 Haziranında da bu kanun
süre uzatımına tabi tutulmuştu. 5811 sayılı Kanun yurt
içini de kapsarken bu tasarı sadece yurt dışından gelecek
varlıklara yönelik bulunmaktadır. İçeriği de 5811
sayılı Kanunun yurt dışını kapsayan hükümleriyle
hemen hemen aynıdır.
Bu düzenlemeye göre, gerçek veya tüzel
kişilerce 15 Nisan 2013 tarihi itibarıyla sahip olunan ve yurt
dışında bulunan para, altın, döviz, menkul kıymet ve
diğer sermaye piyasası araçları ile taşınmazların, 31 Temmuz 2013 tarihine kadar Türk
lirası cinsinden rayiç bedelle bankalara, aracı kurumlara
bildirilerek ya da vergi dairelerine beyan edilerek kayıtlara
alınması ve bu varlıklardan da yüzde 2 oranında vergi alınması
öngörülmektedir. Bildirilen veya beyan edilen varlıklar nedeniyle hiçbir
surette vergi incelemesi ve vergi tarhiyatı yapılamayacaktır.
Yurt dışından döviz vesaire varlık getirenlere ve
bildirenlere bu varlığın kaynağı
sorulmadığı ve araştırılmadığı gibi,
vergisinin ödenip ödenmediğine de bakılmayacaktır. Ancak
asıl önemlisi, bildirilen varlığın kara para gibi bir suç
ekonomisinden doğup doğmadığı da
araştırılmayacaktır. Bu düzenlemeyle, yine özel ve örtülü
bir af getirilmekte ve bir kara para aklaması yapılmaktadır, bavulla
yurt dışından kara para getirilmesine yeni bir imkân
verilmektedir. Kara para ve aklanmasına yönelik uluslararası hukuk
kuralları, uluslararası anlaşmalarla Türkiyenin kara para ile
ilgili olarak taraf olduğu ikili anlaşmalar dikkate
alınmamaktadır. Yurt dışındaki varlıkları
kayda almaya yönelik bu düzenleme, suçu ve suçluyu affetmeye yöneliktir. Bu kanunda
verilen güvence vergi takibi yapmamanın dışında vergi
kaçakçılığını da âdeta teşvik eder mahiyettedir.
Kayıt dışıyla mücadele yok, kayıt
dışını meşrulaştırmak var.
Bugün, durgunluğun hâkim
olduğu ülke ekonomisine canlanma ve dinamizm yaratacak kaynak
girişine olumlu bakmakla birlikte, konusu suç teşkil eden
gayrimeşru, hatta insanlık ve Türkiye aleyhine, hatta terör
faaliyetlerinden elde edilmiş varlıkların her ne pahasına
olursa olsun kayda alınması anlayışını kesinlikle
doğru bulmuyoruz. AKP, varlık barışı düzenlemesiyle
binbir tavizle silahlarıyla yurt dışına çıkma
ricasında bulunduğu terör örgütü PKKya 60 milyar dolar civarında
mali servetiyle geri dönme imkânı getirmektedir. Terör örgütü özellikle
büyük şehirlerde bu paralarla yeni bir güç elde edecektir, yeni ve
meşru. İmralı canisini dini
bütün bir insan gibi gösteren, dağa çıkan PKKlıları
haklı göstermeye çalışan, PKKnın taleplerini 63 aklı
karışık kişiyle Türk milletine hazmettireceğini sanan
AKP Hükûmeti, bu tasarıyla da terör örgütünün kara parasını
aklama gayreti içerisindedir. AKP, bugün varlık
barışını gündeme getirirken Meclisin daha üç ay önce kabul
ettiği Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanunun
hiçbir anlamı kalmamaktadır çünkü PKKnın uyuşturucu, silah
kaçakçılığı, insan kaçakçılığı, haraç,
fidye gibi araçlarla elde ettiği kara para aklanacaktır.
Tasarının 9uncu maddesiyle
mülkiyeti TİGEMe ait olan ve Şanlıurfa Ceylânpınar,
Beyazkule ve Gümüşsu mevkilerinde bulunan toplam 169 milyon metrekare yüz
ölçümlü taşınmaz hak sahipliği tespit edilen göçer ailelerine
tahsis edilmektedir. Düzenlemede, göçer ailelerinin iskânı için gerekli
olan kısımlar belirsizdir. Ceylânpınar Tarım
İşletmesi, arazi bütünlüğü ve bölgenin tarıma
elverişliliği bakımından büyük potansiyele sahiptir.
İyi kullanıldığı takdirde Türkiye'nin hububat ve
damızlık hayvan ihtiyacının yarısını karşılayabilecektir.
Bu nedenle, göçerlerin ekonomik ve sosyal sorunlarına mutlaka çözüm
getirilmelidir ancak Ceylânpınar Tarım İşletmesinde arazi
bütünlüğü de sağlanmalıdır.
Yine, diğer bir madde, 10uncu
maddede yükseköğretim kurumlarının ikinci öğretim yapan
birimlerinde ödenecek fazla çalışma ücretinin tavanı bütçe kanunu
ile belirlenen saat başı fazla çalışma ücretinin 3
katı olarak belirlenmektedir. Öğretim elemanlarının
yanı sıra idari personele de bu fazla çalışma ücretinin
verilmesi öngörülmektedir. Ancak, öğretim elemanlarına aynı süre
için ek ders ücretiyle birlikte fazla çalışma ücreti
ödenmeyeceği de hükme bağlanmaktadır. Bu
kısıtlamanın uygun olmadığını
düşünüyoruz.
Bu düşüncelerle, sözlerime burada
son veriyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Akçay.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına Mardin Milletvekili Erol Dora.
Buyurunuz Sayın Dora. (BDP
sıralarından alkışlar)
EROL DORA (Mardin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 460 sıra sayılı
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı görüşmelerinin ikinci bölümü üzerine Barış ve
Demokrasi Partisi adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, artık
bir AK PARTİ klasiği hâline gelmiş yeni bir torba yasayla daha
karşı karşıyayız. Birbiriyle herhangi bir ilgisi
olmayan, görüşülmesi gereken, ilgili komisyonları da dikkate almayarak
hazırlanan ve önümüze konulan torba yasa tasarısının,
açıkça ifade etmek gerekiyor ki görüş ve öneriler dikkate
alınmadığı için, yakın zamanda
değişikliğe uğrama ihtimali oldukça yüksektir.
AK PARTİ Hükûmeti iktidara
geldiğinden bu yana, çevre politikalarında, tüm resmî belgelerde ve
yetkililerin söylemlerinde sürdürülebilir kalkınma lafının
hatırı sayılır bir ağırlığı
olduğunu görüyoruz. Dahası, sürdürülebilir kalkınma söyleminin
sadece retorikte kalmadığını, AK PARTİ hükûmetleri
dönemindeki son on yıllık süreçte uygulanagelen neoliberal
politikalar ile çevre politikalarının bir nevi
tamamlayıcısı olarak ön plana çıktığını
söyleyebiliriz. Hakkını teslim edelim, bu konuda AK PARTİ
hükûmetleri çok tutarlı davranmışlardır. Neoliberalizm
nasıl sorgulanamaz bir amentü olarak kabul edilmişse bu amentünün gereği
olarak sürdürülebilir kalkınma söylemi de bu temel politikayı ve
ideolojiyi destekleyen en önemli kaldıraç olarak görev
yapmıştır. Bir çok çevreci grubun AK PARTİnin çevre
politikalarını yeteri kadar sürdürülebilir kalkınmayı
dikkate almadığı konusunda eleştirmelerine
karşın, AK PARTİ Hükûmeti kadar Türkiye'de bu kavramı
hakkıyla uygulayan başka bir hükûmet daha gelmemiştir.
Sürdürülebilir kalkınma, iki yüz
yıllık ilerleme miti ve kapitalizmin başat rol
oynadığı toplumsal ve iktisadi ilişkiler yumağından
ibaret olmuştur. Sanayi Devriminin ve kapitalizmin başat iktisadi
yapı olmaya başlamasıyla ilk olarak İngiltere ve Avrupada
başlayan kalkınmanın sosyal inşası, politik bir plana
bağlı kalmıştır. Bu politik inşanın
temelinde, ekonomik alanı toplumsal ve kültürel özelliklerden azade ve
özerk, her türlü sorgulamanın ötesinde kendinden menkul bir alan olarak
kabul eden iktisadi ideoloji yatmaktadır. Bu zihniyetten hareketle, AK
PARTİ hükûmetlerinin neoliberal politikaları küresel ekonomiye
eklemlenme ve ekonomik büyümeyi sağlamaya odaklandığından,
yatırımları hızlandırma, yabancı sermayeyi çekme,
piyasayı canlandırma amacının önündeki tüm engeller teker
teker bertaraf edilmeye çalışılmış; bu bağlamda,
doğal varlıkları bir an önce ekonominin işleyişine sokma
düşüncesiyle çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) sisteminde müteakip
kereler değişiklik yapılmıştır. İlk olarak
daha önce yaklaşık 117 gün süren ÇED süreci 35 güne
düşürülmüş, 2003 yılındaki yönetmelik
değişikliğiyle ÇED ön araştırmasına
bağlı tutulan projeler için rapor hazırlama yükümlülüğüne
son verilmiş, bu kapsamdaki faaliyetler için yalnızca proje
tanıtım dosyasının hazırlanması yeterli
görülmüş, bunlar için öngörülen halkın bilgilendirilmesi
toplantısı da kaldırılmıştır.
Tasarıda yapılan düzenlemeyle
2872 sayılı Çevre Kanununa geçici bir madde eklenmiştir. Bu
geçici maddeye göre 23/6/1997den önce yatırım programına
alınmış ve maddenin yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren planlaması ve ihalesi yapılmış projelerden
çevresel etki değerlendirme istenmesi zorunluluğu
kaldırılmaktadır; yapılan düzenleme buna yöneliktir.
Nereden bakarsanız bakın bir skandal olarak nitelendirilebilecek bu
düzenlemeyle çevresel olarak olumsuz etkileri büyük olacak yatırımlar
çevresel etki değerlendirmelerinin dışında tutulacaktır.
Değerli milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının Sağlık hizmetleri ve çevrenin
korunması başlıklı 56ncı maddesinde Herkes,
sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına
sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını
korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların
ödevidir. hükmüne yer verilmiştir.
2872 sayılı Çevre Kanunu,
sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir kalkınma ilkelerinin içeriği
itibarıyla hem bugünün hem de gelecek kuşakların çevresini
oluşturan tüm çevresel değerlerin bir alanda ıslahı,
korunması ve geliştirilmesiyle sağlıklı bir çevrede
yaşamasını güvence altına almaktadır. Aynı yasanın
Çevresel etki değerlendirmesi başlıklı 10uncu maddesinde
Gerçekleştirmeyi planladıkları faaliyetleri sonucu çevre
sorunlarına yol açabilecek kurum, kuruluş ve işletmeler,
Çevresel Etki Değerlendirmesi raporu veya proje tanıtım
dosyası hazırlamakla yükümlüdürler. ifadesi yer almaktadır.
Buna göre Çevresel etki değerlendirmesi olumlu. kararı veya Çevresel
etki değerlendirmesi gerekli değil. kararı
alınmadıkça bu projelerle ilgili onay, izin, teşvik, yapı
ve kullanım ruhsatı verilemez, proje için yatırıma
başlanamaz ve ihale edilemez. Ama, şimdi, Gebze-İzmir otoban
yolu, Hasankeyfi sular altında bırakacak Ilısu Barajı,
üçüncü köprü, Mersin Akkuyu nükleer santralı gibi çevresel olumsuz
etkileri yoğun olan dev yatırımlar ÇED kapsamı
dışına çıkartılmaya
çalışılmaktadır. Doğamızın korunması ve
çevre kirlenmesinin önlenmesi konusunda denetimsizlik yaratacak olan bir düzenlemenin
yapılmış olmasını, çocuklarımıza miras bırakacağımız
çevreye bir saygısızlık olarak görmekteyiz. Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı daha önceleri yönetmelik
düzenlemeleriyle ÇED raporlarını bertaraf etmeye
çalıştı ancak her seferinde Danıştay engeline
takıldı. Şimdi yapılması planlanan yasal düzenlemeyle
sorun tamamen ortadan kaldırılmaya
çalışılmaktadır. Bu yaklaşımı ekolojik denge
açısında son derece tehlikeli bulduğumuzu önemle ifade etmek isteriz.
Değerli milletvekilleri,
tasarının 13üncü maddesinde 193 sayılı Gelir Vergisi
Kanununa geçici madde eklenmek suretiyle bir değişiklik
yapılmış ve yurt dışında bulunan gerçek ve tüzel
kişilerce para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer
sermaye piyasası araçlarıyla varlığı kanaat verici bir
belgeyle ispat edilen taşınmazların 31/7/2013 tarihine kadar
Türk lirası cinsinden rayiç bedelle, 19/10/2005 tarihli ve 5411
sayılı Bankacılık Kanunu uyarınca faaliyette bulunan
bankalara veya 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası
Kanunu uyarınca faaliyette bulunan aracı kurumlara bildirilmesi ya da
vergi dairelerine beyan edilmesi düzenlenmiştir. Yakın zamanda
kamuoyuna varlık barışı şeklinde yansıyan bu
düzenleme, AK PARTİnin ekonomi politikalarını ne şekilde
yürüttüğünün ispatı niteliğindedir. On yıldır ülkemizi
uluslararası piyasalara açarak sıcak para ile ülke ekonomisini
yönetmeye çalışan AK PARTİ, bu düzenlemeyle bir
sıkışmışlık yaşadığını
alenen itiraf etmektedir. Nitekim, nitelikli bir ekonomi politikasının
olmaması, cari açık gibi her an krize neden olacak büyük ekonomik
sorunları dengelemek amacıyla AK PARTİ böyle bir düzenlemeye
gitmiştir. Dolayısıyla bu düzenlemenin, ekonominin iyi
gitmediğinin farkında olan AK PARTİnin geçici süreyle bir çıkış yakalama
çabasından ibaret olduğunu belirtiyor, tekrar Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Dora.
Şahsı adına
Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt.
Buyurunuz Sayın Kurt.
KAZIM KURT (Eskişehir)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bugün, görüşmekte
olduğumuz 460 sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerinde
ikinci bölümde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Birinci bölümde 5510 sayılı
Yasada yapılması gereken değişikliklerle ilgili
tartışmalar yapıldı. Yeterli miydi? 5510 sayılı
Yasada sadece bunlar değiştirilince iş düzeliyor mu? Elbette
yeterli değil, elbette çalışanların hakları tam
anlamıyla verilmiş olmuyor. Hani İntibak Yasasını
yapacaktık, hani engellilerin tüm haklarını düzene
sokacaktık? Bunlar söz konusu olmadı.
İkinci bölüm ise gerçekten tam bir
torba, değişik konularda değişik düzenlemeler getiriliyor:
Ceylânpınardaki arazinin göçerlere verilmesi, ikinci öğretimle ve
KİTlerle ilgili sözleşmeli personelin fazla mesai ücreti
alması, çevresel etki değerlendirmesi muafiyeti ve varlık
barışı.
Şimdi, bu yasanın bence, her
ne kadar 5510 sayılı Yasada değişiklik
diye
başlıyorsa da adı, en önemli maddesi 12nci maddedeki bazı
yatırımların çevresel etki değerlendirmesi işleminden
muaf tutulmasıdır. Neden ısrarla bazı yatırımlar
bu ÇED raporlarından muaf tutulmaya çalışılıyor bir
türlü anlayamadık. Komisyonda sorduğumuz sorulara da yeterli
yanıt alamadık. Gerçekten bu rapordan muaf tutulduğu zaman bu
yatırımlar neden kurtulacak, hangi külfetlerden kurtulacak ve
yurttaşlarımızın hangi zararları daha da büyüyecek?
Bunu, ciddi bir soru işareti gibi beynimizin ortasına işlememiz
gerekir. Bu, hem çevresel çalışmalar açısından çok ciddi
bir sorun yaratacak hem de bazı yatırımların, hâlâ
tamamlanmamış olmasına rağmen, bu konudaki muafiyette
ısrar edilmesinin anlamını anlamakta zorlanıyoruz,
zorlanacağız ve belki bunu anlatmakta da zorlanacağız.
Elbette bazı yatırımlarda devlet ya da kamu belli
avantajları yatırımcılara sağlayabilmeli ama burada
kamunun menfaatiyle, halkın menfaatiyle yatırımcının
menfaati arasında ciddi bir oran, ciddi bir bağ kurulmalı. Bunun
maalesef yapılmaması, hangi yatırımcıların bundan
avantaj elde edeceği konusunda bir açıklama yapılamaması
ciddi bir sorundur.
Varlık barışı
dediğimiz 13üncü maddede Türkiyedeki sermayenin değil,
dışarıdaki sermayenin ülke içine çekilebilmesi için bazı
avantajlar sağlanması, geçmiş dönemlerde yapılan düzenlemelerde
başarılı olunmadığının işaretidir. Ne
değişti de daha önceki barış döneminde Türkiyeye
getirilemeyen sermaye, Türkiyeye taşınamayan varlık şimdi
taşınacak, nasıl taşınacak ve hangi amaçla
taşınacak? Bu konunun bugünkü süreçle bir
bağlantısının olup olmadığını
ısrarla sormamıza rağmen düzgün ve aydınlatıcı
bir yanıt alamadık. Bu barışın, bu varlık
barışının sürecin paralelinde bazı düzenlemeleri
hissettirdiğini düşünüyorum. Oysa, süreçte başarılı
olmak isteniyorsa bu tür varlık barışı değil,
demokratik bir ortam, demokratik bir barış sağlanması
gerekir. Bunu sağlamadan sadece ekonomik anlamda örgütün
paralarının Türkiyeye transferi, onun finansmanının
sağlanması gerçekleştirilmeye çalışılırsa
eksik olur, yanlış olur, bu konuda doğru ve başarılı
bir uygulama söz konusu olmaz diye düşünüyorum ve bu nedenlerle bu yasanın
geri çekilmesinde yarar olacağını düşünüyorum.
Saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Kurt.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Faruk Çelik.
Buyurunuz Sayın Çelik. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Önemli bir yasa
tasarısını görüşüyoruz. birinci bölümde bildiğiniz
gibi, sosyal sigortalar ve genel sağlık sigortasıyla ilgili
önemli düzenlemeleri geçtiğimiz hafta tamamlamış idik. Bunlardan
biri, 18 yaş altı çocuklarla ilgili sağlık sorunlarıve
sağlıktan yararlanma konusunda ebeveyn şartı aranan
bazı hususlar vardı, bu çelişkileri ortadan kaldıran bir
düzenlemeyi yapmış idik.
Akabinde yabancı uyruklu
öğrencilerin genel sağlık sigortalarının zorunlu
olmaktan çıkarılması düzenlemesini gerçekleştirmiş
idik.
Şiddete maruz kalan kadınlar,
çocuklar ve aile bireylerinin gelir testi yapılmadan GSSli olmaları,
genel sağlık sigortası kapsamına alınması
düzenlemesi yapılmış idi.
Ve Türkiyede ikamet eden ve
çalışmayan yabancı uyrukluların genel sağlık
sigortası zorunluluğu kaldırıldı ve isteğe
bağlı durumları sağlandı.
Sağlık Hizmetleri
Fiyatlandırma Komisyonu üye sayısı 7den
9a çıkarıldı ve özel hastane ve vakıf hastanelerinin
vatandaştan alacağı ilave ücretin yeniden belirlenmesi
düzenlemesi gerçekleştirildi.
Yurt
dışına götürülen Türk işçileri için 5 puanlık indirim
ile yurt içinde uygulanan 5 puanlık prim indirimine ilaveten 6
puanlık teşvik düzenlemesi bu yasa düzenlemesinde yer alan bazı
önemli maddeler.
İkinci
bölümüne geçtiğimiz zaman; ikinci bölümünde de son derece önemli
düzenlemeler var. Bunların başında, ta 1937 yılından
beri Ceylânpınarda, Şanlıurfada yaşanan bir sorunu, göçer
vatandaşlarımızın, kardeşlerimizin
yaşadığı bir sorunu burada birlikte çözüyoruz. Bu önemli
bir adım, önemli bir düzenleme. Yıllardır beklendi, nice
bakanlar, nice hükûmetler geçti ama orada yaşayan yaklaşık 5 bin
nüfusun yaşadığı çileyi bizzat yerinde görme imkânım
oldu ve bu düzenlemeyle bu sorunu çözüyoruz.
Bildiğiniz
gibi, göçerlerle ilgili 2007 yılında da Hükûmet olarak bir yasal
düzenleme gerçekleştirdik ama o zaman yapılan düzenlemede, Ceylânpınar
Tarım İşletmesinin dışında bir yere
yerleştirilmeleri konusunda arazi arayışı netice
vermemiş ve bu sorunun, şimdi, bu Ceylânpınar Tarım
İşletmesi bünyesinde çözülüyor olmasının göçerleri çok daha
memnun edeceği inancı içerisindeyiz. Bir sosyal yara bu şekilde
ortadan kalkmış, kapanmış oluyor.
Bir
diğer düzenleme ise, arkadaşlarımızın da burada ifade
ettikleri gibi, ÇEDle ilgili bir düzenleme. 1997 öncesi yatırım
programına alınmış ve ihale süreci başlamış
olan projeler ÇEDden muaftır düzenlemesini getiriyoruz.
Şimdi,
arkadaşlar, bu yapılan düzenleme bugünün düzenlemesi değil,
bizim AK PARTİ olarak, Hükûmet olarak oluşturduğumuz bir sorun
değil, geçmiş dönemlerde oluşan bir sorunun, yargıya
intikal eden ve yargıda gerçekten birçok iptallerin ve birçok projelerin
de işlemez noktaya gelmesini sağlayan uygulamaların yönetmelikle, ikincil mevzuatla yasal
düzenlemelerin çeliştiği süreçlerin sonlandırılmasına
dönük bir düzenlemedir. Yoksa 1997 sonrası projeler için ÇED
istenmeyecek. diye bir durum söz konusu değil. 1997 öncesi
yatırım programına alınmış ve ihale süreci
başlamış projelerden bahsediyoruz, özellikle bunu vurgulamak
istiyorum.
Bir diğer düzenleme ise 399
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye göre KİTlerdeki
sözleşmeli personelin saat başı fazla çalışma
ücretleri her yıl bütçe kanunu ile belirlenmektedir. Ama 2013
yılı Bütçe Kanununda K cetvelinde kamu kurum ve
kuruluşlarındaki fazla çalışma ücreti 1,45 TL olarak
belirtilmiş ancak aynı kanunda
KİTler hariç tutulmuştur. Şimdi
yaptığımız düzenlemeyle KİTleri de fazla mesai ücreti
alma konusuna dâhil etmiş bulunuyoruz, böyle bir düzenlemeyi
huzurlarınıza getirmiş bulunuyoruz.
Burada, tabii, bir önemli düzenleme de
varlık barışıyla ilgili. Değerli
arkadaşlarımız burada önemli değerlendirmeler yaptılar,
bir arkadaşımız, bir konuşmacı, milletvekili
arkadaşımız: Ekonomide olumlu bir hava yaratılıyor.
Şimdi, arkadaşlar, olumlu hava niye yaratalım? Ekonomide olumlu
hava var zaten.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Yapma
Sayın Bakan!
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - Yani bunu bütün dünya kabul ediyor, bütün
bölgedeki halklar, ülkeler kabul ediyor da biz mi kabul etmeyeceğiz.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Millet
borçtan kırılıyor Sayın Bakan!
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar)
Sayın Bakan, çiftçiye, esnafa bir sor, sanayiciye bir sor.
Oturduğunuz yerden konuşuyorsunuz!
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - Efendim, varlık barışı
ekonominin iyi gitmediği anlamını taşıyor, varlık
barışı onun için yapılıyor. diyor ve enteresan,
varlık barışının ekonomik kriz dönemlerinde
yapılabileceği şeklinde bir yaklaşım ki
bakınız, bu sağlıklı bir yaklaşım
değil. Siz krize girince mi ekonomide tedbir alacaksınız?
Akıl onu gerektirir ki, yönetim onu gerektirir ki kriz süreçleri
doğmadan, o ihtimaller hiç yokken ve o ihtimalleri gündeme getirmeyecek
önlemleri almanız, ekonomide bir yönetim var
anlayışını ortaya koyar. Zaten on bir yıldır
dünyada küresel krizler yaşanmasına rağmen Türkiyede eğer
bu sorunlar diğer ülkelerde yaşandığı boyutlarda hiç
yaşanmıyor ise
OKTAY VURAL (İzmir) Nasıl
yaşanmıyor yahu?
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) 57nci
Hükûmete borçlusun, 57nci Hükûmete!
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) -
bu çok akılcı, çok doğru,
kurallara uygun bir ekonomi anlayışının, sürdürülebilir bir
ekonomi anlayışının işbaşında olduğunu
da net bir şekilde gösteriyor.
Varlık barışının
zamanlaması manidardır. diyorsunuz. Evet, bizce de manidar, aynen
buna ben katılıyorum. Şimdi, bakınız, kaynak veya
finansman, para, neyse, dışarıda. Şimdi, reel faizler
dışarıda eksi. Başka? OECD vergi cenneti ülkelere
savaş açmış, bankacılık sistemi yurt
dışında sıkıntılı, Türkiyede güvenli bir
ortamda. Şimdi, bu durumda dışarıdaki bu kaynağı
içeri çekmek için çok olumlu bir hava yok mu? Var. Manidar, doğru, ben de
aynen katılıyorum, arkadaşın dediği gibi. Yani tam
zamanıdır varlık barışının gündeme
getirilmesinin. Çünkü amaç ne? Dışarıdaki kaynağın,
dışarıdaki paranın içeri girmesidir.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Kara parayı aklıyorsunuz,
kara parayı Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) Sonra ne olacak? Bu, kayıt altına girecek,
kayıt dışındaki bir şey kayıt altına
girecek, yatırım olacak, istihdam olacak.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Terör örgütü paraları,
uyuşturucu paraları
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) Yani bunun neresi
yanlış, bunu doğrusu anlamakta zorlanıyorum.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Haram, haram; haram para!
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) Onun cevapları var, vereceğim yani nedir
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Haram para, Sayın
Bakan!
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) Varlık barışı, işte, efendim
OKTAY VURAL (İzmir) Haram paraysa ne
yapacaksınız?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) Muhtemel tahminleriniz yok. Ne olacak yani bu
varlık barışını yapacaksınız? diyorsunuz.
Bakın, arkadaşlar, varlık barışını yaptık,
buradan geçti. Ne oldu? Yurt dışı beyan edilen değer
tutarı -küsuratını söylemiyorum- 27,8 milyar, yurt
dışı beyan edilen değer 20,3 milyar TL, yurt
dışı beyan sayısı veya tahakkuk eden toplam vergi 1,5
milyar. Yani bu, gerçekleşen bir şey. Ne olacak? Yani ne
olacağını bugün nasıl buradan, yetkililerden
isteyebilirsiniz? Neyi tahmin ediyorsunuz, ne kadar? Olan bir şeyi ben
size söylüyorum ve umarız ki bunun üzerinde bir rakam gerçekleşir.
Bu yasa, varlık barışı kesinlikle suç
aklamaya dönük bir yasa değil arkadaşlar, bunu açıkça ifade
ediyorum. Sadece, yurt dışı para ve varlıkların millî
ekonomiye kazandırılmasından ibaret olduğunu özellikle
belirtmek istiyorum.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Yatırım için
gelene yasak mı var Sayın Bakan?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) Burada, tabii, yasa metninde olduğu için ben ona
girmek istemiyorum ama Getirilen menkuller beyan tarihini takip eden ayın
sonuna kadar Türkiyeye getirilirse herhangi bir inceleme yapılamaz.
kaydı var. Takip eden ayın sonundan sonra transfer edilirse
incelemeye tabi olabilir. düzenlemesi var. Başka nedenlerle ilgili mükellef
hakkında bu kanunun yayımı tarihinden sonra bir inceleme
yapılırsa matrah farkından beyan edilen tutar düşülerek
vergi alınacağı açıkça yasada var. Beyan edilmesi gereken
süreç içerisinde eğer beyan edilmezse, o süreç geçirilirse -yani bu ay
diyelim ki süreç başladı, gelecek ayın sonuna kadar- ondan sonra
eğer beyan söz konusu olur ise, transfer yapılır ise bütün
varlıklar incelemeye tabidir. diye düzenleme var.
Bir önemli konu daha var.
Bildiğiniz gibi bunun tarihi de önemli. Hangi tarihte başlıyor?
Varlık barışıyla ilgili ilk açıklama, biliyorsunuz, 17/4/2013
tarihinde yapıldı. Bundan dolayı 15/4/2013 tarihi esas
alındı ve menkulü, gayrimenkulü o tarihten önce yurt
dışında olanların kaydını da özellikle Plan ve
Bütçe Komisyonunda koymuş bulunuyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Ben bu önemli düzenlemeleri içeren
yasanın hayırlı olmasını diliyor, yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Çelik.
Şahsı adına Denizli
Milletvekili Emin Haluk Ayhan.
Buyurunuz Sayın Ayhan. (MHP
sıralarından alkışlar)
EMİN HALUK AYHAN (Denizli)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 460 sıra sayılı Tasarının ikinci
bölümü üzerine şahsım adına söz aldım. Yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum.
Bu tasarının etki
değerlendirme analizi yok. Ne getiriyor ne götürüyor Bakanlık da
bilmiyor, Sayın Bakan da bilmiyor, Hükûmet de bilmiyor. Hiçbir rakam yok
burada.
OKTAY VURAL (İzmir) Saldım
çayıra Mevlam kayıra!
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) Bu
klasik bir AKP tasarı getiriş şekli, hiçbir anlamı,
manası yok. Ne bulursanız içine koyuyorsunuz, ne bir uzmanlık
gerektiriyor ne bir şey gerektiriyor. Zaten çoğunluğa
dayalı bir oylamayla işin bir tarafından çıkar, gideriz.
diyorsunuz. Hâlbuki gerçekten muhalefetin de katkısı olabilir.
Varlık barışında biz niye Hayır. diyelim Türkiyeye
gelecek paraya? 2008de siz zaten yaptınız, 2008de para geldi, demek
ki bu, 2008den sonraki para.
Sayın Başbakan
Yardımcısı açıklıyor, diyor ki: 150 milyar dolar
civarında bir para. 30la 50 milyar dolar Amerikan tahvillerinde var. Diğerinin
nerede olduğunu kuruşu kuruşuna bildiğine göre
çıkarken de biliyor demek ki. O zaman, buna göz yumuyorsunuz anlamına
gelir. Yani bir şeyi söylerken hesabını kitabını
ortaya koymak lazım. Siz, bu tasarı buraya gelirken Bakanlar Kurulunda
görüşmüş olmanız lazım. Bunu dışarı söyledi
Sayın Babacan, benim söylediklerimi ben uzaydan bulup gelmiyorum ki
açık net söylüyorum. Yoksa, ülkeye kaynak girişine kimsenin bir
şeyi yok ki.
Siz bu varlık barışını
yapacağınızı daha önce bilmiyordunuz, olsanız
bütçenizde olur, gelirinizde, giderinizde olur. Var mı sizin bütçenizde
böyle bir rakam? Varlık barışını
yapacağız. demiş miydiniz, düşünüyor muydunuz böyle bir
şey? Hak getire yani Allah ne verdiyse, yolda ne denk gelirse,
aklınıza ne gelirse, zamanı olsun olmasın, bir şeyi
yapmaya çalışıyorsunuz. İyi, yapın, tamam da
doğruyu da söyleyin yani. Bu memlekete para gelmesinden kim rahatsız
olur, cari işlemler dengesinin azalmasından kim rahatsız olur?
Bundan mutluluk duyarız.
Siz, bu kadar milletvekiliyle, 325le, 550 milyar dolar
dış ticaret açığı verdiniz. Ülke ütüldü, her
geldiğimde burada söylüyorum.
Bir de bir şeyi doğru söylemek lazım: Bakın,
tasarı geldi, işsizlik açıklandı; işsizliğin iyi
gitmediğini siz gayet açık ve net bir şekilde biliyorsunuz.
Bunlar, işsizliğin böyle gidişi hayra alamet değil. Genç
işsizler giderek artıyor, sıkıntı büyük.
2011 yılında sosyal güvenlik gelir-gider
dengesi arasındaki fark -2013 yılı programına bakın-
16 milyar dolar; 2012 için de 25 milyar dolara çıkıyor. Bütçe
transferi, de aynı dönemde, 2011 için 52,8 milyar dolar, 2012 için de 72,9
milyar. 2011 yılında toplam 69 milyar TLden 98 milyar TLye
çıkıyor.
Yani siz diyebilirsiniz ki: İşte, farklı
ödemeler var buda sosyal güvenliğin açığı değil de
Neticede,
kamu finansmanında gözüken açık. Buraya koyduğunuz hesapla
kitapla bu birbirini tutmuyor, bunu net bir şekilde koymak lazım.
Geçen senelerde de ben aynı şeyi ifade ettim. Şimdi, orayı
bir şekilde sıfırlıyorsunuz da hesabı kitabı
bilen, onun doğru dürüst bir sıfırlama
olmadığını programda bilir. Yıllarca biz de bu
hesapları kitapları yaptık, görüyoruz, ne olduğunu da
biliyoruz.
Şimdi, kamu finansmanı
dengesinin ne olduğu hakikaten sıkıntılı. Bir kere,
istikrarlı bir gidiş falan yok; her yıl bir şey
getiriyorsunuz programda olmayan, planda olmayan vesaire. Getirin, tamam da Ya,
biz burada hata yaptık da bunu böyle düzeltiyoruz. Şu kadar, milletin
üstünden şunu alıyoruz, ötekini bu kadar bastırıyoruz
bunları açıklamak lazım.
Sayın Bakan, geçen
konuşmamda, PKKlıların dağda geçen sürelerinin emekliye
sayılıp sayılmayacağını, Osloda böyle bir
şeye söz verilip verilmediğini sordum, Türkiye Cumhuriyetinin bir
bakanı olarak bu kürsüye gelip anlatmalısınız. da dedim.
Gerçi, oturduğunuz yerden siz de -yanlış anlamadıysam-
Böyle bir uygulamayı, hiçbir Türkiye Cumhuriyeti hükûmetinin, hiçbir
bakanının hiçbir uygulamasıyla bağdaşmayacak bir
alçaklık olarak değerlendiriyorum. dediniz yani Böyle bir şey
yok. dediniz. Bundan memnuniyet duyduk, bundan AKP Grubu da memnuniyet duydu.
Öyle bir alkış çıktı ki onlar da bilgi sahibi değil.
Siz, bana, piyasada konuşulan Osloyla
ilgili o bantların, kayıtların bir tutanağını
verip de üstüne mühür basıp Aynısıdır, biz bunları
Bakanlar Kurulunda da görüştük. diyebiliyor musunuz bir Bakanlar Kurulu
mensubu olarak? Şimdi, bir şeyi hem ifade etmiyorsunuz hem
açıkça söylemiyorsunuz, Böyle bir şey yok. diyorsunuz.
Olmaması bizi mutlu eder, biz böyle bir şeyden zevk alacak insan
değiliz ama Oslodaki görüşmeler doğru değildir. deyin,
Daha sonra konuşulan İmralıdaki hususlar, Başbakanla
ilgili söylenilenler doğru değildir. deyin Türk milleti
rahatlasın, Türkiye Cumhuriyeti rahatlasın. Siz Bunlar niye
yayınlandı, kimden kaçtı, arıza nerede? diye
konuşuyorsunuz. Arızanın nerede olduğu önemli değil,
arıza var mı yok mu
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
EMİN HALUK AYHAN (Devamla)
oradaki muhtevayı Hükûmet kabulleniyor mu kabullenmiyor mu, önemli olan
bu. Yalan. deyin, Konuşulmadı. deyin, Tutanaklarda yok. deyin
Türk milleti rahatlasın; benim söylemek istediğim bu.
Yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ederim Sayın
Başkanım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Ayhan.
Soru-cevap bölümüne geçiyoruz.
Süremiz on beş dakika;
yarısını sorulara, yarısını cevaplara
vereceğim.
Sorular birer dakika.
Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, vergi
barışıyla ilgili Almanya Hükûmeti diyor ki: Almanyada
yaşayan kim olursa olsun, Almanyadan herhangi bir ülkeye 5 bin avronun
üzerinde para transfer edilir ise ben ona vergi
kaçakçılığından dolayı soruşturma açarım.
Siz burada vergi barışını çıkarıyorsunuz.
Almanyadaki Türk vatandaşlarımız kendisini bu konuda nasıl
güvende hisseder? Devamı olarak, daha önce çıkarmış
olduğunuz vergi barışından dolayı, Almanyada
yaşayan Türk vatandaşlarımız, Türkiyeye para gönderdikleri
için, o yasadan yararlandıkları için Almanyada ayrıca bir vergi
cezasıyla karşı karşıya kaldılar. Bu, halkı
aldatma anlamına gelmez mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Tanal.
Sayın Işık
ALİM IŞIK (Kütahya)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, birkaç sorum var.
Birincisi, son on yılda icra davalarının sayısı
nasıl değişmiştir? Bu sayıyı Hükûmetinizin
ekonomik politikasıyla ilişkili şekilde nasıl
değerlendirirsiniz?
İki, herhangi bir işte
çalışan veya iş yeri sahibi olan emekli
vatandaşlarımızdan kesilen sosyal güvenlik primi desteği
kesintisini kaldırmayı düşünüyor musunuz? Bu konuda bir
çalışma yakın vadede Genel Kurula gelecek mi?
Bir diğeri, bazı kanser hastalarının
tedavileri için gerekli olan ilaçları bulamadıkları veya
bulduğu ilaçları satın alamadıkları ya da Sosyal
Güvenlik Kurumu tarafından bu ilaçlara katkı
yapılmadığı yönündeki iddialar doğru mudur?
Doğruysa bu sorunun çözümü için nasıl bir çalışma
yapmaktasınız?
Son olarak da taşeron
işçilerin sorunlarıyla ilgili Bakanlığınızca
yürütülen çalışmalar ne aşamaya gelmiştir? Bu konu ne zaman
Meclis gündemine getirilecektir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Işık.
Sayın Atıcı
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Hükûmetiniz
Sağlıkta Dönüşüm Programını
başlattığı zaman sizlere Bu, Dünya Bankası ve IMFnin
bir programıdır. Siz bu programı bu şekilde
sürdüremezsiniz, bu programın sürdürülebilirliği yoktur.
demiştik. Bize o zaman gülmüştünüz, Göreceğiz ileride.
demiştiniz siz. Şimdi, geldiğimiz noktada, sağlıktaki
katkı paylarını da 2 katına tekrar çıkardınız
yani vatandaş şimdi yüzde 200 katkı payı ödeyecek ve tam 9
noktada katkı payı ödemeye devam ediyor.
Cumartesi günü Silifkede
İşçi Emeklileri Derneğinin genel kurulu vardı; hepsi size
intizar ediyorlar, hiçbirisi oylarını helal etmediler, açıkça
size de iletmemi istediler. Ben de söz verdim ileteceğime, şimdi
iletiyorum. Diyorlar ki: Daha nereye kadar gidecek bu iş? Bunun bir
cevabını alabilirsem sevinirim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Atıcı.
Sayın Kuşoğlu
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, bu varlık
barışıyla ilgili sorumu hep soruyorum. Ne kadarlık bir
gelir bekliyorsunuz? Yurt dışında yerlilerin ne kadar
varlığı var, bunu para, altın, döviz, menkul kıymet ve
taşınmaz olarak ne kadar tahmin ediyorsunuz ve bunun hazineye ne kadarlık
bir gelir, irat getireceğini tahmin ediyorsunuz?
Hep soruyorum, cevap alamıyorum,
cevaplarsanız memnun olurum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Kuşoğlu.
Sayın Yeniçeri
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, üniversitelerdeki
akademik personelin ücret ve maaşları neredeyse yoksulluk
sınırına dayanmıştır. Bu personele âdeta
ücretlerin tunç kanunu uygulanmaktadır. Akademik personele, iktidar,
vasıfsız insan muamelesi yapmaktadır.
İlim, itibar görmediği yerden
göç eder. Bu bağlamda. Akademik personelin maaş ve ücretlerinin
mesleki haysiyetlerine uygun bir düzeye getirilmesi için yeni bir düzenleme
yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Yeniçeri.
Sayın Özensoy
NECATİ ÖZENSOY (Bursa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, biraz önceki
konuşmanızda ekonominin canlanmasından bahsettiniz.
Hanehalkı borçlanmasına baktığımızda 2002de 5
milyar lira olan borç endeksi bugün 260 milyar liraya dayanmış. Bu
hanehalkı borçlanması, bu ekonominin canlılığıyla
alakalı paralel bir şey mi diye sormak istiyorum.
Bir de köylüler, taahhüt ihlalinden
dolayı cezaevine girmek için artık sıra bekler hâle geldiler. Bu
anlamda, bu yine ekonominin canlılığıyla alakalı bir
şey mi? Yani ürün para etmediğinden dolayı zamanı
geldiğinde borçlarını ödeyemeyen köylü taahhüt ihlali yapıyor
ve şu anda ciddi anlamda sayıda da köylülerden taahhüt ihlalinden
dolayı cezaevine girenler var ve sırada bekleyenler var. Bunlar hep
ekonominin canlılığından mı kaynaklanıyor?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Özensoy.
Sayın Kaplan
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, dünyanın
hızla kirlendiği bir süreçte, biliyorsunuz ki geçmiş günlerde
Enerji Kanununun görüşülmesinin yapıldığı sırada
termik santrallerin 2018e kadar ÇEDten muaf tutulması bu Mecliste
kanunlaştı. Bir gazete kupürü var elimde, Yurt gazetesinin kupürü,
diyor ki: Dünyadaki bu kirlilik devam ederse bu küresel ısınma
sonucu 2090 yılında bitkilerin ve hayvanların
yarısının yok olacağı bir noktada
Böyle bir
kirliliğin devam ettiği süreçte -biraz sonra da muhtemelen maddede
görüşeceğimiz üzere- 1997 yılı öncesine kadar olan
yatırımların çevreden muaf tutulması
anlayışını nasıl karşılıyorsunuz
Hükûmetiniz olarak?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Kaplan.
Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Ceylânpınar
ilçemizdeki göçerlere iskânen verilecek taşınmazların
tapuları teslim edilirken tapu dairesinde tapuların üzerine şerh
düşülecek mi? Düşülecekse bu nasıl bir şerh olacak? Bu
şerhin daha sonra veraset yoluyla geçtiği çocuklarının bu
konuda bir hakları olacak mı? Ayrıca, bu eski
konutlarının üç ay içinde Valilikçe yıkılacağı da
ifade ediliyor. Kendi yaptıkları konutları kendileri ortadan
kaldırırlar ve bu kaldırma sırasında da kendi
yapmış oldukları yatırımı bir ölçüde geriye
alabilirler mi, yoksa Valilik orayı bedelsiz kamulaştırmayı
mı düşünüyor?
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Özel.
Sayın Çelebi
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
Çok teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakan, hep büyümeden
bahsettiniz. Şunu soracağım: Bu büyümenin bedelini Türkiyede
kim ödüyor? Ortalama çalışma süresi Türkiyede ne kadardır?
İş kazalarında dünyada 3üncü olan, Avrupada 1inci olan
ülkemiz, bunun bedelini ödeyen emekliler ve büyümeden yeterince
payını almayan emekliler bunun bedelini ödemiş olmuyorlar
mı? Yoksa, yalnız sermayenin taleplerinin yerine getirilmesi
konusunda bu çıkartılmak istenen yasa emekçilerin geleceğini
karartmıyor mu, onu sormak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Çelebi.
Buyurunuz Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Vergi barışı ve yurt
dışında yaşayan vatandaşlarımızın
Türkiyeye gönderdikleri, yatırdıkları imkânlarla ilgili bize
intikal eden bir durum yok yani dediğiniz gibi bir tablo
Yani vergi barışında
bir inceleme yapılmıyor. Sanki Türkiyede yatırım yapan
veya oradan imkânlarını Türkiyeye gönderen vatandaşa -Merkez
Bankası vasıtasıyla- bir inceleme yapılmış gibi
bir soru anlaşıldı. Böyle bir şey bize intikal etmiş
değil.
Son on yılda icra davalarıyla
ilgili, tabii, yazılı olarak cevap verelim.
Sosyal güvenlik destek primi Türkiyede
emeklilik yaşı belli bir düzeye gelinceye kadar devam etmek
durumundadır. Kademeli olarak, bildiğiniz gibi, bu yaş
yükselmektedir ve uygun bir yaş ortamında bunun
değerlendirilmesinin doğru olacağı inancı
içerisindeyiz.
Bu kanser hastalarının ilaç
bulamaması konusu söz konusu değil, bunu ifade edelim.
ALİM IŞIK (Kütahya)
Şikâyet var.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Şöyle bir durum var, onu
belirtmekte fayda var: Bunlardan biri, yetim ilaç dediğimiz yani
ülkemizde hasta sayısı çok çok az olan ilaçlar var. Dolayısıyla,
bu ilaçlar ülkemize girememiş oluyor talep çok düşük olduğu
için.
İkincisi, ruhsat var ama ilaçlar
yurt dışından yurt içine getirilemiyor. O ilaç aslında
ruhsatlandırılmış fakat o ilaçların ülkeye
gelişinde ilgili firmaların getirmeme durumları olabiliyor çok
ender de olsa.
Üçüncüsü ise, ülkemizde ruhsatı
yok ama bir tedavi aracı olarak ilacın önemli bir tedavi aracı
olduğu vatandaş tarafından ifade ediliyor ama bizden,
Türkiyeden hiç ruhsat talebinde bulunulmamış. Üç çeşit sorun
var ama bunlarla ilgili de sistem olarak Türk Eczacılar Birliği
vasıtasıyla bu ilaçların temini konusunda bütün
imkânlarımızı seferber etmiş durumdayız. Yani ülkede
hasta sayısı az diye gelmeyen ilaçtan vatandaşı mahrum etme
gibi bir durum kesinlikle söz konusu değil, bu konuda bir
sıkıntı yaşanmamaktadır. Münferit bazı olaylar
gündeme geliyor ama bunların da kısa sürede çözüme
kavuştuğunu belirtmek istiyorum.
Taşeronla ilgili
çalışmamızı biz Bakanlık olarak tamamladık ama
inanın tarafları çok keskin ve yargı kararları da var. Bu
konuda bir kez daha nihai bir görüşme yapıp bunun bir an önce
Parlamentoya gelmesi konusunda bizim de çok sabırsız olduğumuzu
belirtmek istiyorum ama çok farklı uç noktalarda değerlendirmelerin
olduğunu belirtmek istiyorum.
Sağlıkta dönüşümü
sürdüremezsiniz. gibi bir şey kullandınız Hocam. Yani
sağlıkta dönüşüm son derece önemli, sürdürülebilirliği
konusunda bir sıkıntı yok.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Niye
artırdınız katkı paylarını o zaman?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Bakınız,
sınırsız bir katkı payı vardı. O dönemleri siz
yaşadınız herhâlde hastanelerde, sınırsız bir
katkı payı vardı. Şimdi diyoruz ki
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Sınırsız bir katkı payı yoktu Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Hayır efendim. 2008den
önce sınırsız bir katkı payı vardı.
MUHARREM IŞIK (Erzincan) Ne
zaman Sayın Bakan?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) 10 katı da 20 katı da
alabilirdiniz ama şimdi bakınız, yalnız özel hastanelerde 2
katına kadar Bakanlar Kurulu yetkilidir. 2 katına kadar
uygulanacak. diye bir kural söz konusu değil.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Kim koydu o
sınırsızı?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Ayrıca, geçende de
söyledim, 1inci, 2nci, 3üncü basamak sağlık
kuruluşlarının tümü vatandaşın hizmetindedir.
Dolayısıyla siz üniversite hastanelerinde bir sıkıntı
varmış gibi, devlet hastanelerinde bir sıkıntı
varmış gibi, eğitim hastanelerinde bir sıkıntı
varmış gibi, aile hekimliğinde bir sıkıntı
varmış gibi takdim ediyorsunuz, bu doğru değil.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Vakıf
hastaneleri nedir?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Kamunun hizmetlerinde hiçbir
aksama yok. Şehir hastanelerini de kurarak bunları çok
yaygınlaştırıyoruz ama özel hastanelerle ilgili Daha
nitelikli hizmet almak istiyorum. diyen vatandaşlarımıza
Bu
konuda 1 katına kadar olanı 2 katına kadar Bakanlar Kuruluna
yetki verilmektedir.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Niye
yaptınız Sayın Bakan? Onu söyleyin, niye yaptınız?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) Katkı payıyla ilgili de size çok
ayrıntılı bilgi vermiştim. Katkı payını
diğer ülkelerle mukayese ettiğiniz zaman
Emeklilerden bile katkı payı
alınıyor Almanyada. dedim size geçende. Yani, bu katkı
payı
AYTUĞ ATICI (Mersin) Bırakın diğer
ülkeleri Sayın Bakan, kendi kendinizle mukayese edin.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) Bakın , ülkeleri ben de sizin
incelemenizi istiyorum.
AYTUĞ ATICI (Mersin) İnceledim Sayın
Bakan, böyle bir sistem daha yok dünyada.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) Bakınız, Türkiyenin bu konudaki
konumu nedir? Ve gerçekten son derece başarılı bir şekilde
sağlık hizmetlerimiz sürdürülüyor, vatandaşlarımız da
dediğiniz gibi değil, memnuniyeti üst seviyededir.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Yapmayın Sayın
Bakan, siz de inanmıyorsunuz buna. Vallahi inanmıyorsunuz siz de
buna.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) Varlık barışından ne
kadar bekliyorsunuz? Aynı soru. Ben size gerçekleşeni söyledim.
Yani, o zaman da sorabilirdiniz.
Şimdi, bu gerçekleşince, yasa yürürlüğe
girince, süre tamamlanınca bu konuda geneli itibarıyla beyan edilen
tutarlar sizlere açıklanır ama şimdi diyeceksiniz ki Nasıl
bir projeksiyonla 100 milyar gelecektir? diye. Böyle bir değerlendirmeyi
biz doğru bulmuyoruz. Netice itibarıyla, dünyadaki yaşanan
sorunları, konjonktürel olarak yaşanan sorunları az önce ifade
ettim, varlık barışının yapılmasına son
derece uygun bir atmosferin olduğunu, umarız ki, dileriz ki
geçtiğimiz dönem 1,5 milyar elde ettiğimiz bu konudaki vergiyi 2ye
katlayalım ve 47 değil de 97 milyar liralık varlık barışından bir
gelir elde etmiş olalım.
Bir diğer konu, 1997 öncesi ÇED
raporlarının aranmamasıyla ilgili durum. Arkadaşlar, biz geçmişe
dönük bir düzenleme yapıyoruz. Programa alınmış,
projelendirilmiş, konunun her şeyi tamam ama yönetmelikte denmiş
ki ÇED raporu aranmaz.
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) Bakanım, Çevre
Kanunu
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) Yasa diyor ki, ta 1983teki yasa diyor ki:
ÇED raporu aranır. O günün hükûmetleri, 1993te, 1997de,
aranmayacağına dönük ikincil mevzuatta düzenlemeler
yapmışlar. Şimdi, o gün programa alınan ama 1997den sonra
gündeme gelecek, projelendirilecek, ihale edilecek bütün projelerle ilgili
ÇEDin aranacağını özellikle ifade ediyorum.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Hangileri Sayın Bakan?
Hangi projeler istifade ediyor?
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) Sayın
Bakanım, Enerji Kanununu geçen gün görüştük, termik santralleri
2018e kadar muaf tutuyorsunuz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) Tarım İşletmeleri,
Ceylânpınardaki arazileri Millî Emlake devredecek, Millî Emlak de
bunların tapularını hisseleri oranında
vatandaşlarımıza verecek. Böylece göçerler yerleşik hâle
gelecekler, arazi sahibi olacaklar ve kendi yerlerinde yerleşik bir
şekilde yaşamlarını sürdürmüş olacaklardır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Diğer sorulara
yazılı olarak cevap vereceğim.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa)
Sayın Bakan, şimdi hangi projeler istifade ediyor şundan? Bu
listeyi bir yayınlasanız da herkes rahat etse.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Bakan.
OKTAY VURAL (İzmir) Bakan da
bilmiyor!
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Verdik efendim, 861 proje.
Geneli itibarıyla arkadaşlara, komisyona takdim ettik.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa)
Yatırım programlarını verdiniz.
ALİM IŞIK (Kütahya) O
tamamı Sayın Bakan, o tamamı.
OKTAY VURAL (İzmir) O
tamamı, ÇED raporu aranmayacaklar. Onların bir kısmı
bitmiştir belki.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümde yer alan
maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan
sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
9uncu madde üzerinde toplam dört
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görülmekte olan 460 sıra
sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 9 uncu maddesiyle 5543 sayılı
Kanunun geçici 4 üncü maddesinin değiştirilen ikinci
fıkrasında yer alan "Beyazkule" ibaresinin fıkra
metninden çıkarılmasını, "
Nurettin
Canikli Oya
Eronat Ahmet
Yeni
Giresun
Diyarbakır
Samsun
Mehmet
Akyürek Seyit
Eyyüpoğlu Mehmet
Kasım Gülpınar
Şanlıurfa
Şanlıurfa
Şanlıurfa
Halil
Özcan
Şanlıurfa
T.B.M.M Başkanlığına
Görüşülmekte olan 460 sıra
sayılı yasa tasarısının 9. maddesinin sonundaki 4.
fıkranın sonuna ayrıca Ceylanpınar Tarım
İşletmeleri Müdürlüğü tapularını hak sahiplerine üç ay
içerisinde verir. cümlesinin eklenmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ağan
Ayaydın Haluk
Ahmet Gümüş
İstanbul İstanbul
Balıkesir
Müslim Sarı Musa Çam Kazım
Kurt
İstanbul İzmir
Eskişehir
Bülent Kuşoğlu Rahmi
Aşkın Türeli Özgür
Özel
Ankara İzmir
Manisa
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 460 Sıra
Sayılı Yasa Tasarısı'nın 9'uncu maddesiyle
değiştirilen 5543 sayılı Kanunun geçici 4. maddesine
aşağıdaki ek fıkranın eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
"Hak sahibi ailelere tahsis edilen
taşınmazlar, ailelerin istemlerine bağlı olarak
başvuruda bulunmaları halinde, tahsis edilen
taşınmazların belirlenen
karşılığının yarısı hibe yoluyla,
yarısı da 5 yıl geri dönüşümsüz olmak üzere faizsiz kredi
yöntemiyle hak sahiplerinin mülkiyetine kaydedilir. Bu taşınmazlar
ailede ki kadınlardan biri ya da bir kaçı adına kaydedilmesi
durumunda hibe oranına ek olarak % 25'lik bir oran daha eklenir."
Pervin Buldan İdris
Baluken Demir
Çelik
Iğdır Bingöl Muş
Erol Dora Nazmi
Gür
Mardin Van
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu İle Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 9 uncu maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Mehmet
Şandır Enver
Erdem
Konya Mersin Elâzığ
Erkan Akçay Ali Öz Kemalettin
Yılmaz
Manisa Mersin Afyonkarahisar
BAŞKAN Komisyon bu son
okuttuğum önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
AHMET ARSLAN (Kars) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Yılmaz. (MHP sıralarından alkışlar)
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
460 sıra sayılı torba yasanın 9uncu maddesinde
verdiğimiz önerge üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Mülkiyeti Tarım İşletmeleri
Genel Müdürlüğüne ait olan Ceylânpınar Tarım
İşletmesinin arazileri üzerinde, yirmi beş ayrı yerde
göçer olarak tanımlanan gruplar yerleşik düzene geçmek suretiyle, işletme
arazilerini işgal etmişlerdir. Önceleri göçer konumda işletme
arazilerinden faydalanan kişiler, izin verilmemesine rağmen, işletme
arazilerinin bir gün kendilerine dağıtılacağı
düşüncesiyle, kerpiç ve taştan ev, barınak inşa ederek
mezra ve köy oluşturmuşlardır. İşletme arazilerini
izinsiz kullanmak suretiyle bazı yerleşkelere kaçak elektrik de
götürmüşlerdir. Zamanla, ahır, samanlık gibi tesisler yapmak
suretiyle işgalin boyutları artmıştır. 2005
yılında, ev, ahır, samanlık yapan göçerlerin tespiti
sırasında çıkan arbedede 1 kişinin silahla ölümünden sonra,
bazı kamu kurum ve kuruluşları tarafından yasal olmayan
şekilde altyapı hizmetlerinin yerleşim birimlerine
götürüldüğü teftiş raporlarından da görülmektedir. Göçer
grupların işletme arazileri üzerinde yerleşmesinin yasal bir
dayanağı bulunmadığından, geçmiş yıllardan
beri haksız kullanım ve iktisaplarından dolayı çok
sayıda men ve kal davaları açılmıştır. Bu fiilî
durumun yasal olmayan yönü yanında, sosyal bir boyutu olduğu da bir
gerçektir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Kamu İktisadi Teşebbüsleri
Komisyonunun da etkin girişimleriyle problemin çözümü amacıyla 5543
sayılı İskân Kanununa 5608 sayılı Kanunla bir geçici
madde eklenmiş ve Kanun 28/3/2007 tarih ve 26476 sayılı Resmî
Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Kanunda 31/12/2013
tarihi itibarıyla arazi içerisinde yaşayanların tespiti ve hak
sahipliği belirtilerek 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi
Kullanımı Kanununda getirilen sınırlamalara uyulmak
koşuluyla, Ceylanpınar Tarım İşletmesi Müdürlüğüne
ait arazi dışında Bakanlar Kurulu kararıyla belirlenecek
uygun alanda, bu Kanun hükümlerine göre iskân edilirler. Hak sahibi ailelere,
hayvanlarını otlatmaları için mera vasıflı arazi
tahsis edilir ve isterlerse yeni yerleşim yerinde konut
yapmalarını desteklemek amacıyla, kendi evini yapana yardım
metoduyla bu Kanun hükümlerine göre kredi kullandırılabilir. hükmü
yer almıştı. Ama, ne yazık ki çıkarılan bu kanun
uygulanamamış veya muhtelif gerekçelerle
uygulanmamıştır.
Değerli milletvekilleri, gelinen noktada 25
ayrı bölgede, genellikle yerleşim konumunda, 669 aileden oluşan
4.329 nüfus ve yaklaşık 34 bin küçükbaş hayvan ve yazın
dışarıdan gelenlerle birlikte 100 binden fazla koyun
işletmenin tapulu arazisi içerisinde yasal olmayan bir şekilde
barınmaktadır. Yaklaşık 350 bin dekar arazi işgal
altındadır. İşletmeye komşu olan 55 köy ve mezrada
barınan 754 ailenin 50 bin başı aşkın koyunu da,
göçerler örnek alınarak, işletmenin ekili arazilerini talan
etmektedir, ciddi bir ürün kaybına neden olmaktadır.
İşletmenin ekili alanları göçerler tarafından sürekli taciz
edildiği, ekili alanların sık sık
otlatıldığı, görevli bekçilerle istenmeyen olayların
vuku bulduğu KİT Komisyonu olarak 27 Nisan 2013 tarihinde
işletmeye yaptığımız incelemelerle dile getirilmiştir.
Ceylânpınar Tarım İşletmesi stratejik
önemi haiz bir işletmedir, bütünlüğünün bozulmaması daha iyi
olurdu. Keşke göçerler 5608 sayılı Kanun uygulanarak
işletme dışında uygun bir alanda yerleşime tabi
tutulsalar idi, sorun altı yıl önce çözülmüş olsa idi. Bugün
yaklaşık 170 bin dekar ile başlayacak olan bu yerleşim,
yarın tüm işletmeyi tahrip edecek noktaya gelebilecektir. Tabiri
caizse bu 170 bin dekarlık birinci sınıf sulu tarım arazisi
TİGEMin sarı öküzüdür. İlk kurban verilmiştir. Arazilerine
sahip çıkmayan TİGEM işletmesine de hayırlı
uğurlu olsun.
Bu kanun da 2007de çıkan 5608
sayılı Kanun gibi uygulanmaz ise yeni yeni ve pek çok işgaller
olabilecektir ve üç beş yıl sonra konu tekrar sorun olarak Türkiye
Büyük Millet Meclisinin önüne gelebilecektir. Bu kanun işletme
arazilerinin işgalini sonlandırmayacak, aksine pek çok yeni
işgallerin de önünü açacaktır.
Değerli milletvekilleri, Ceylânpınar
Tarım İşletmesi, arazi büyüklüğü ve bölgenin tarıma
elverişliliği ve yeni tarım tekniklerinin uygulanabilirliği
bakımından büyük bir potansiyele sahiptir; iyi
kullanıldığı takdirde Türkiye'nin hububat tohumu ve
damızlık hayvan ihtiyacının en az yarısını
karşılayabilecek kapasitedir. Ama maalesef bu kanun da sizin
oylarınızla çıkacaktır.
Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Hayırlı uğurlu olsun. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Yılmaz.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum
.
III.- Y O K L A M A
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE (Yalova) - Yoklama
istiyoruz.
BAŞKAN Sayın İnce,
Sayın Kuşoğlu, Sayın Özel, Sayın Atıcı,
Sayın Acar, Sayın Tanal, Sayın Işık, Sayın
Çelebi, Sayın Kaplan, Sayın Yüceer, Sayın Kurt, Sayın
Öztürk, Sayın Havutça, Sayın Çam, Sayın Aksünger
Üç dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayısı vardır.
X.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel'in; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu,
Çevre Komisyonu, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/771, 2/395) (S. Sayısı: 460)(Devam)
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 460 Sıra
Sayılı Yasa Tasarısı'nın 9'uncu maddesiyle
değiştirilen 5543 sayılı Kanunun geçici 4. maddesine
aşağıdaki ek fıkranın eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
"Hak sahibi ailelere tahsis edilen
taşınmazlar, ailelerin istemlerine bağlı olarak başvuruda
bulunmaları halinde, tahsis edilen taşınmazların belirlenen
karşılığının yarısı hibe yoluyla,
yarısı da 5 yıl geri dönüşümsüz olmak üzere faizsiz kredi
yöntemiyle hak sahiplerinin mülkiyetine kaydedilir. Bu taşınmazlar
ailede ki kadınlardan biri ya da bir kaçı adına kaydedilmesi
durumunda hibe oranına ek olarak % 25'lik bir oran daha eklenir."
Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
AHMET ARSLAN (Kars) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
AVRUPA BİRLİĞİ
BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Uzun yıllardır bu bölgede
topraksız olarak yaşayan bu yurttaşların kendi mülklerine
kavuşmaları ve buralarda kalıcı ve güven içinde bir
yaşam sürmeleri elzemdir. Mülkiyete kavuşturulmalarının
ailede ki kadınlar üzerinden yapılması, her türlü
mağduriyet açısından da telafi imkanlarını
arttıracaktır.
BAŞKAN Gerekçesini
okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
T.B.M.M
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 460 sıra sayılı
yasa tasarısının 9. maddesinin sonundaki 4. fıkranın
sonuna ayrıca Ceylanpınar Tarım İşletmeleri Müdürlüğü
tapularını hak sahiplerine üç ay içerisinde verir. cümlesinin
eklenmesini arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN
BAĞIŞ (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Sayın Özel, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Şanlıurfa ilimizin Ceylânpınar
ilçesinde göçerlere arazi tahsis edilmesi ve onlara orada konut yapılarak
kullanım hakkının verilmesini destekliyoruz. Önergemiz de
verilecek olan tapuların üç ay içinde teslim edilmesiyle ilgili bir
önergedir. Özünde hiçbir itirazımız yok, sadece zamanı
netleştirmek açısından bir önergemiz var.
Sayın Bakan, hatırlarsınız, 23 Ekim
2011de hiçbirimizin hatırlamak istemediği 7,2 şiddetinde bir
depremle sarsıldık, 600 tane vatandaşımızı
kaybettik. Hepsini yeniden rahmetle burada anıyoruz. O depremin hemen
sonrasında bölgede hiçbir eczane faaliyet gösteremiyordu, Türk
Eczacıları Birliğinin tır eczanesi Türkiyedeki 24 bin
eczaneden bedelsiz gelen ilaçlarla ilk on günü atlattı. On gün sonra
eczaneler açıldığında eczanelerde büyük bir kaos
başladı çünkü Sosyal Güvenlik Kurumu provizyon sistemi,
parasını kaybetmiş, hesap cüzdanını kaybetmiş,
maaşını çekemeyen, aile reisini kaybetmiş kişilerin
ateşli çocukları, hasta eşleri ilaç almaya gittiklerinde sistem,
katılım payı istiyordu ve 5 çeşit muayene ücreti, eş
değer ilaç farkı falan, o, gündeme getirildi. Önce kurum bir genel
yazı yazdı. Genel yazıdan sonra itirazlar geldi. Vanda,
Ercişte kaos büyüyordu, onun üzerine Parlamentoya bir yasa
tasarısı getirildi. 22 Aralık günü Parlamentoda
çıktım, -tutanaklarla sabit, teker teker okuyabilirim- önce dedim ki:
Biz bu Vandaki depremzedelerden katılım payı
alınmaması gerektiğini söylüyorduk.
Yazdığınız yazıda onu ifade ediyordunuz ama eğer
Van da bir afet bölgesi olarak ilan edilirse 5510un 75inci maddesine göre,
burada hiçbir katılım payı alınmaz, sene sonunda da bu, hazineden
devredilir. Ama Komisyonda ve alt komisyonda, bugün SGK kurum başkanlığını
yapan o günkü Başkan Yardımcısı Yadigar Hanım bunun
bir katılım payı alma düzenlemesi
olmadığını, bölgenin afet bölgesi ilan edilmediğini,
75inci maddenin işletilemeyeceğini, kendi yaptıkları uygulamanın
sadece katılım paylarının ötelenmesi olduğunu ifade
etti.
Ben tutanaklarda, konuşmamda bunu
söylemişim ve Bu konuya Sayın Bakan bir açıklık getirsin.
demişim. Sayın Bakan yaptığı konuşmasında
demiş ki: Öyle bir şey yok. Öteleme değil. Katılım
payı sorununu çözüyoruz burada. Soru-cevapta tekrar söz
almışım ve demişim ki: Burada sayın kurum
başkanı -arkanızda- başkan vekili hanımefendi oturuyor
ve hanımefendi bize Biz katılım paylarını bu durumda
kurum olarak terk etmiyoruz, sadece erteliyoruz. ifadesini kullandı komisyonda.
Tam olarak hepimizin aklının netleşmesi için ilgili bürokrattan
gerekiyorsa teyit alarak bu sorumu bir kez daha yanıtlar
mısınız? Bölge halkının mağduriyeti söz konusu
olmasın daha sonra. demişim. Siz sorulara cevap verirken biraz da
tekrar olmasından sıkılarak demişsiniz ki Sayın Bakan:
Diğer bir konu ise, bu katılım payları meselesi.
Almayacağımızı söyledim, bir kez daha söylüyorum:
Katılım payı alınmayacak. O gün yapılan düzenlemenin
Bu sene 14 Mayısa kadar bölgedekilerden hakikaten katılım
payı alınmadı.
Bakın, Sayın Bakan: SGKdan
depremzedeye katılım payı şoku. Bugün bütün Van, bütün
Erciş bu şokla karşı karşıya. Diyorsunuz ki: Biz
bunu 30 Aralık 2011-14 Mayıs 2013 tarihleri arasında öteledik.
O tarihlerde birikmiş olan ilaç katılım payları, muayene
ücretleri, eş değer ilaç fiyat farklarının hepsini
depremzedelerden bir buçuk yıl sonra talep ediyorsunuz. Bir kemoterapi
hastasına 700 lira borç çıkardınız; şeker
hastasına 250 lira, tansiyon hastasına 350 lira toplam borç
çıktı. Bu parayı ödemeden ilaçlarını alamıyorlar
bugün. O gün hangi endişeyi ifade ettiysem bugün onunla karşı
karşıyayız. Sayılı gün kolay geçti Sayın Bakan.
Yadigar Hanım bunun böyle olacağını söyledi. Siz de o gün
arkanızı dönüp teyit almadınız, Böyle bir şey yok.
dediniz. Bugün bu insanlara şöyle diyorsunuz:
Sıkıntısı olan kuruma gelsin, böleriz, birkaç
haftalık bir kez daha öteleriz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Şimdi
arkasını dönüp gitti Sayın Bakan.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Şimdi, yüce
Parlamentodan beklentimiz şudur: İktidar partisi bir önerge
yazsın şurada. O gün Bu katılım paylarını terk
ediyoruz. dedi Bakan, bürokratları kaş kaldırdı arkadan.
Şimdi, gelin bu işi bu kanunda bir yeni madde ihdasıyla çözelim,
hepimiz destek verelim.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Bakanı
bulabilirsen çöz.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Yoksa, o gün bu
lafları söyleyen ve ifadeleri tutanakla sabit olan Bakan, inşallah
Yadigar Hanımdan teyit almaya gitmiştir. İnşallah, bu sorunu hep beraber
çözeriz.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özel.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görülmekte olan 460 sıra
sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 9 uncu maddesiyle 5543 sayılı
Kanunun geçici 4 üncü maddesinin değiştirilen ikinci
fıkrasında yer alan "Beyazkule" ibaresinin fıkra
metninden çıkarılmasını, "
Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
AHMET ARSLAN (Kars) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Katılıyoruz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun)
Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Göçerlerin büyük bölümünün yeni
önerilen arazinin bulunduğu bölgede konuşlanmış olması
ve bu grupların Beyazkule Mevkiine taşınmalarının
güçlüğü, İskan Kanununun geçici 4 üncü maddesinin birinci
fıkrasına göre, hak sahipliğinin Şanlıurfa Valisinin
Başkanlığında Kanunda öngörülen temsilcilerden
oluşturulan komisyonca 2007 yılı içerisinde belirlenmesi,
faaliyet alanları hayvancılık (ve özellikle koyunculuk) olan
göçer grupların ihtiyaç duyduğu otlakiye alanlarının
yoğunlukla yeni önerilen bölgede bulunması, Beyazkule Mevkiinde yer
alan arazilerin yüzde 80'lik kısmının ekilebilir sulu tarım
arazisi olması ve bu bölgede otlakiye alanlarının
bulunmaması dikkate alınmıştır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen bu önerge
doğrultusunda 9uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
10uncu madde üzerinde iki önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 460 sıra
sayılı yasa tasarısının 10. maddesinin Madde 12 deki
fazla çalışma ücretinin üç katını aşmayacak
şeklinde ifadenin dört katını aşmayacak şeklinde
olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Aydın
Ağan Ayaydın Haluk
Ahmet Gümüş
İstanbul İstanbul Balıkesir
Müslim
Sarı Musa
Çam Kazım
Kurt
İstanbul İzmir Eskişehir
Aytuğ
Atıcı Rahmi
Aşkın Türeli Bülent
Kuşoğlu
Mersin İzmir Ankara
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu İle
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının çerçeve 10 uncu maddesi ile değiştirilen
3843 sayılı Kanunun 12 nci maddesinin ikinci
fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Mehmet
Şandır Enver
Erdem
Konya Mersin Elâzığ
Erkan
Akçay Ali
Öz Özcan
Yeniçeri
Manisa Mersin Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
AHMET ARSLAN (Kars) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
AVRUPA BİRLİĞİ
BAKANI EĞEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Kim konuşacak?
Sayın Yeniçeri, buyurunuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 460 sıra
sayılı torba yasasının 10uncu maddesi üzerinde
verdiğimiz değişiklik önergesi üzerinde söz aldım. Bu
vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şimdi, AKP iktidarının üzerinde en fazla
tasarruf yaptığı alan sosyal alandır. Hani malum bir
ifadeniz var ya İnsanı yaşat ki millet yaşasın.
bunun tam tersi bir uygulamayla iktidar Sosyal Güvenlik
Bakanlığının sosyal kısmını o kadar çok
ihmal etmiştir ki âdeta Bakanlık sosyali olmayan Güvenlik
Bakanlığına dönüşmüştür. Sosyal Güvenlik
Bakanlığı bir bakıma emeğin değil sermayenin,
sosyalin değil siyasalın bakanlığı hâline
gelmiştir.
Bilindiği gibi millî gelirden
sermaye faizini, emek ücretini, toprak rantını, müteşebbis de
kârını alır. AKP iktidarı kâr, faiz ve kira denilince
imkân üstüne imkân üretirken ücret ya da çalışanlar denilince cin
çarpmışa dönüyor, bütçe, denge, kamu güvenliği gerekçesiyle
tedbir üstüne tedbir üretiyor. AKP iktidarı, hayatın her
alanını vergiye ve harca bağlamıştır.
Vatandaş, AKP iktidarı döneminde gözlerini güneşten önce vergiyle
açmaktadır. İktidar çalışanın emeği, ücreti,
sendikal hakkı denilince de hesap üstüne hesap yapıyor.
Kısacası, bu iktidarın anlayışı, hak yok,
sorumluluk vardır ve sadık bir biçimde de bu ilkeyi
uygulamaktadır.
Değerli milletvekilleri, üniversitelerde
idari ve akademik personele uygulanan ücret politikası da Hükûmetin bu
uygulamalarından nasibini almaktadır. Hükûmetin üniversite
denilince aklına hangi üniversiteye hangi yandaşı rektör olarak
atayacağı gelmektedir. İktidar, üniversiteleri suskun, terbiye
edilmiş, uysal kurumlar hâline getirmiştir. Son zamanlarda
iktidarı alkışlayan, öven ve yücelten sözde akademisyen, özünde
ise iktidar propagandası yapan unsurlar, bu gelişmenin doğal
sürecidir, sonucudur. Ülkenin hayati sorunları karşısında
hiçbir üniversite senatosunun gıkı çıkmamaktadır, bir karar
bile alamamakta ve görüş ortaya koymamaktadır. Üniversitedeki
akademik personel geçim derdiyle uğraşmaktan akademik
çalışmaya da zaman bulamamaktadır. Millî Eğitim
Bakanlığı, YÖK, akademik personelin durumunun
iyileştirilmesiyle ilgili olarak hiçbir çalışma yapmamakta ve
onların sorunlarını dile dahi getirmekten
kaçınmaktadır. YÖK, işini gücünü bırakmış, sanki
güvenlik örgütüymüş gibi Hükûmetin PKK ile Türkiyeyi paylaşma
politikasına destek vermekten söz etmektedir.
Değerli milletvekilleri,
açılan yeni üniversiteler ya da okullar, dikilen binalar ve
değiştirilen eğitim sistemine karşın bir türlü
eğitimin başat aktörü olan öğretim üyeleri ve öğretmenlerin
durumları dikkate alınmamaktadır. Üniversite öğretim
elemanları sahip oldukları statülere uygun bir ücret
alamamaktadır. İktidar, üniversite personelinin durumunu
iyileştirmek için adım atmamaktadır.
Son yıllarda açılan çok
sayıda üniversite, öğretim üyesi açığı meydana
getirmiştir. Öğretim üyelerinin maaş ve ücretlerinin
yetersizliği yüzünden yetenekli ve çok yönlü öğretim elemanları
üniversitelerin dışına gitmiştir. Öğretim
elemanları arasında yapılan bir araştırmada
öğretim elemanlarının en önemli sorunu olarak yüzde 52,5ide
ücret düşüklüğünü göstermiştir. Yükselme zorlukları yüzde
22,6; çalışma koşulları 16,9 ve prestij kaybı ise
yüzde 8dir. Öğretim üyeleri arasında ücret düşüklüğü temel
sorun olarak görülmektedir. Öğretim elemanlarının yüzde 23,8i
genellikle, yüzde 24,4ü bazen olmak üzere yaklaşık yarısı
ek iş yapma ihtiyacı duymaktadır. Öğretim üyelerinin
üniversiteden ayrılmak istemelerinin nedeni olarak maddi yetersizlikleri
gösterenlerin oranı ise yüzde 81,9dur.
Üniversitelerde akademik personel,
düşük ücretle yüksek çalışma arasında
sıkışmıştır. Bugün, üniversitelerde bulunan
akademik personelin büyük bir kısmı çaresizlikten görevlerini
sürdürmektedir. Yurt içinde şehir dışına sempozyum ve
konferans faaliyetlerine verilen ödenekler yetersiz kalmakta ve öğretim
üyesinin masraflarını karşılamaktan uzaktır. Bu durum,
öğretim üyelerinin bu gibi akademik faaliyetlerden uzak durmasına
sebep olmaktadır. Burada, Millî Eğitim Bakanını, YÖK
Başkanını ve Hükûmeti acilen üniversite akademik personelinin
eriyip giden ücret ve maaşlarının yeniden düzenlenmesi için
harekete geçmeye çağırıyorum. Durum acildir, aksi takdirde
yarın çok geç olacaktır.
Saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Yeniçeri.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 460 sıra
sayılı yasa tasarısının 10. maddesinin Madde 12 deki
fazla çalışma ücretinin üç katını aşmayacak
şeklinde ifadenin dört katını aşmayacak şeklinde
olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
AHMET ARSLAN (Kars) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
AVRUPA BİRLİĞİ
BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın
Atıcı, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 460
sıra sayılı torba yasa tasarısının 10uncu
maddesi üzerinde verdiğimiz değişiklik önergesi üzerine söz
almış bulunuyorum. Üniversitelerin özerkliğini savunan,
üniversitelerin medreselere dönüşmesini istemeyen tüm milletvekillerini
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 10uncu
madde neyi düzenliyor? İkinci öğrenim yapan birimlerde öğretim
elemanlarının ve idari personele yasal çalışma saati
bitiminden sonra fiilen yaptıkları fazla çalışma süreleri
için yapılacak ödemeyi düzenliyor. Aslında bu düzenlemelerin ne
getirdiğinin pek de bir önemi yok. Neden önemi yok? Çünkü bu maddenin içi
ayıplarla dolu. Şimdi bu ayıplardan size birkaç tane örnek
vereceğim. Ayıplara geçmeden önce de bir başka ayıbı
söylemek istiyorum. Hükûmet sıralarında oturan Sayın Bakan
burada yapılan konuşmaları dinlemek yerine sürekli elinde cep
telefonu, sürekli bir yerlere ya mesaj atıyor ya bir şeyler
yapıyor, bunun da uygun bir davranış
olmadığını ama AKP Hükûmetine
yakıştığını da söylemek istiyorum.
Şimdi, bu maddenin birinci
ayıbı şu: Bu maddeyle aslında AKP Hükûmeti öğretim
elemanlarının ve devlet memurlarının ek iş yapmadan
geçinemediklerini itiraf ediyor. Şimdi, değerli
arkadaşlarım, öğretim elemanları ek iş yapmadan, ek
ders yapmadan geçinemiyorlar. Burası bakkal dükkanı değil,
burası bir üniversite. Tüm gün çalışan, tüm gün ders veren bir
öğretim üyesi geçinebilmek için, evine ekmek götürebilmek için gece de
çalışmak zorunda kalıyor sizin sayenizde. Peki, gece
çalıştığı hâlde acaba yoksulluk
sınırının üzerine çıkabiliyor mu? Çok azı
çıkabiliyor, büyük bir çoğunluğu öğretim elemanlarının
yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Peki,
bu öğretim üyeleri ne zaman kendilerini yenileyecekler? Bu öğretim
üyeleri acaba ne zaman araştırma yapacaklar ve ne zaman çeşitli
yayınlar yapacaklar? Bunların hiç birisi sizin umurunuzda değil
tabii.
Bu maddenin ikinci ayıbı şu:
Bu maddenin her tarafı para ve kâr kokuyor. Neden? Çünkü: Ben ikinci
öğretimden para kazanmak istiyorum. Topladığım
paraların yüzde 70ini öğretim elemanlarına ve memurlara
dağıtırım, dağıttığım bu paradan
da vergi alırım, yüzde 30unu da doğrudan kendi kasama
koyarım. diyorsunuz yani tam bir tüccar zihniyeti. Tüccarlar çok iyi
bilirler, bir alışveriş yapacağı zaman derler ki:
Alınacak paranın biri sana, biri bana, biri de devlete. Neden?
Vergi olarak. Bu anlayışı, tüccar anlayışını,
maalesef, üniversitelere de yerleştirdiniz.
Şimdi, gelelim bu maddenin üçüncü
ayıbına. Aslında bu maddenin ayıpları çok ama üçe
indirgemeye çalışacağım. Şimdi, öyle bir torba veya
çorba yasa yapmışsınız ki varlık barışından
sağlığa kadar, gizli tanıklardan
sığınmacılara kadar pek çok farklı konuda kargaşa
yaratıyorsunuz ve bir çorba kanun getiriyorsunuz. Peki, ben size
sorarım: Eğitim gibi hassas, üstelik de üniversite eğitimi gibi,
öğretim elemanlarının ek dersi gibi eğitimi doğrudan
ilgilendiren bir konunun bu çorba yasada ne işi var? Ama bunu anlamak çok
zor değil çünkü sizler eğitimden ziyade kârı düşündünüz ve
üniversiteleri de bu çıkmaza soktunuz.
Peki, üniversitelerin sorunu sizce
sadece para mı? Aslında değil, aslında ne bu yasa, ne para,
ne de kâr. Üniversitelerin en önemli sorunlarından birisi, sizin dönemizde
bütün üniversiteler özerkliğini yitirdi ve hiçbir şekilde
üniversitelerin sesi çıkmıyor. Konuşan üniversite duyuyor
musunuz? Siz de duymuyorsunuz. Bunun en güzel örneğini sizin atadığınız
YÖK Başkanı söylüyor. Diyor ki üniversite rektörlerine rektörler
toplantısında Hocam, Hocam, konuşmaktan korkmayın,
konuşun, her yerde barış sürecini anlatın. Bu cümle bile
üniversiteleri ne hâle getirdiğinizin açıkça göstergesi. Rektörlere
Konuşun Hocam konuşun, korkmayın. diyen bir YÖK
Başkanına sahibiz ve bu YÖK Başkanı sizden talimat alarak,
sizin çizdiğiniz yolda yürümeye çalışan bir YÖK
Başkanı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AYTUĞ ATICI (Devamla) Size de
yakışır ama siz bu Türkiyeye yakışmıyorsunuz.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Atıcı.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Madde 10u oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde 10 kabul edilmiştir.
Madde 11 üzerinde iki önerge
vardır, okutuyorum:
T.B.M.M Başkanlığına
Görüşülmekte olan 460 sıra
sayılı yasa tasarısının 11. maddesinin sonundaki
dahil olmak üzere ifadesinin önüne koruma ve güvenlik görevlileri de
yararlanır ifadesinin eklenmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ağan Ayaydın
Haluk Ahmet Gümüş
İstanbul İstanbul Balıkesir
Musa Çam Müslim
Sarı Kazım
Kurt
İzmir İstanbul Eskişehir
Bülent Kuşoğlu Rahmi
Aşkın Türeli
Ankara İzmir
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu İle Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 11inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Mehmet
Şandır Enver
Erdem
Konya Mersin Elâzığ
Necati Özensoy Ali Öz Erkan
Akçay
Bursa Mersin Manisa
MADDE 11 - 20/12/2012 tarihli ve 6363
sayılı 2013 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanununa
bağlı "K" işaretli cetvelin "III. Fazla
Çalışma Ücreti" başlıklı bölümünün "(A) Saat
Başı Fazla Çalışma Ücreti" kısmının
"1. Belediyeler ile bunlara
bağlı müstakil bütçeli kamu tüzel kişiliğini haiz
kuruluşlarda (iktisadi işletmeler hariç), görevlerinin niteliği
gereği 657 sayılı Kanunda belirtilen çalışma süre ve
saatlerine bağlı olmaksızın zabıta ve itfaiye
hizmetlerinde fiilen çalışan personel (destek hizmeti yürüten
personel hariç) ile kadrolu olarak fiilen çalışan koruma ve güvenlik
personeline belediye meclisi kararı ile tespit edilen tutar, fazla çalışma
ücreti olarak maktuen ödenir."
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
AHMET ARSLAN (Kars) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
AVRUPA BİRLİĞİ
BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Özensoy,
buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
NECATİ ÖZENSOY (Bursa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 460 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 11inci maddesiyle ilgili
verdiğimiz önerge üzerine söz aldım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Torba yasalar, gördüğümüz üzere,
yanlış çıkan kanunları düzeltme kanunları hâline
geldi. Sayın Bakan madde üzerinde konuşma yaparken, işte
birtakım maddelerde getirdikleri değişiklikleri ifade ederken,
11inci maddeyle ilgili de KİT kurumlarında çalışanlara
mesai ücreti getirdiklerini ifade etti. Oysa, KİTlerde
çalışanlar, 2013 Bütçe Kanun Tasarısı hazırlanmadan
önce, zaten bu mesai ücretlerini alıyorlardı. 2013 bütçesinde bu
cetvellerde gözükmediği için, 2013 yılı itibarıyla bu
mesailerden mahrum kaldılar. Şimdi, biz, bu önergeyle aslında
yine o bütçe kanununda mahrum kalan belediyelerde çalışan
zabıta, itfaiye ve fiilen koruma ve güvenlik personellerine de ilave
edilmesiyle ilgili bir önerge verdik. Şimdi, o kanunla, o maddeyle sadece
KİTte çalışanlar mahrum olmadılar, bu ilave ettiğimiz
maddede çalışanlar da aynı şekilde 2013 bütçesindeki
cetvelde gözükmedikleri için şu anda mesai ücreti alamıyorlar. Bunu
Sayın Bakana da ifade etim, 2014 bütçesinde düzeltiriz. dedi.
Şimdi, bir yıl, yazık günah değil mi? Zaten dar gelirli,
düşük ücretle çalışan bu insanlar niye bir yıl daha
Ki,
kaldı ki 2014 bütçesinde de düzeltilip düzeltilmeyeceği de malum
değil. Niye, şimdi fırsat varken bu koruma ve güvenlik
görevlileri, zabıta, itfaiye görevlilerinin o fazla mesai ücretlerini
dâhil etmiyoruz? Bunu Hükûmetin takdirine, yine bu kurumlarda
çalışan, bu görevlerde çalışan
insanlarımızın da takdirine bırakıyorum.
Yine, bu maddenin
dışında -burada da konuşuldu- sosyal güvenlik destek primi,
geçmişte kesilmeyen ama emekli olduktan sonra paraya ihtiyacı olan,
çalışmaya ihtiyacı olan veya bir iş yeri açarak 300-500
lira ek gelir olsun diye çocuğunu okutan veya başka ihtiyacı
olan bu insanlardan da emekli maaşlarından yüzde 15 kesiyoruz.
Bakın, ben sizlere çok daha
çarpıcı bir iki konudan daha bahsetmek istiyorum. Geçtiğimiz
günlerde beni Bartından bir şehit annesi aradı -bir
şekilde telefonuma ulaşmış- aynen ifadesi şu: Benim
evimde bir engelli evladım var ve bu engelli evladımla ilgili, ben,
şehit maaşı bağlanana kadar bu engelli kızım için
destek alıyordum, yardım alıyordum. Ama şimdi oğlum
şehit olduktan sonra şehit maaşı
bağlandığı için bu engelli kızıma
aldığım yardımı kestiler. Şimdi, sayın
milletvekilleri, yani bundan gerçekten benim de haberim yoktu, sizlerin de
haberi yoktur. Şehit aylığı bağlandı diye bir
aileye engelli çocuğu olduğundan dolayı verilen
yardımın kesilmemesi lazım, bu konuda bir çözüm bulmamız
lazım. İşte, gaziler gelirleri varsa 400 lira maaş
alıyorlar, gelirleri yoksa 700 lira maaş alıyorlar. Gazilik
maaşı, şehitlik maaşı apayrı konular. Bunlarla ilgili
hani referandumda, 2010da şehit ailelerine pozitif
ayrımcılık yapacaktık. Bu mu pozitif
ayrımcılık? Lütfen Sayın Canikli, sayın AK PARTİ
Grubu bu konuya bir çözüm bulun.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Özensoy.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
T.B.M.M. Başkanlığına
Görüşülmekte olan 460 sıra
sayılı yasa tasarısının 11. maddesinin sonundaki
dâhil olmak üzere ifadesinin önüne koruma ve güvenlik görevlileri de
yararlanır ifadesinin eklenmesini arz ederiz.
Candan
Yüceer (Tekirdağ) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
AHMET ARSLAN (Kars) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
AVRUPA BİRLİĞİ
BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Yüceer,
buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ)
Değerli milletvekilleri; terör sadece insanları hedef almıyor,
terör doğayı da hedef alabiliyor. Ülkemizde bir başka katliam da
güzel Trakyamızda Yıldız Dağlarında
yaşanıyor. İşte size gösterdiğim bu fotoğraflar,
doğa katliamının nasıl yapıldığını
apaçık, tüm boyutlarıyla ortaya koyuyor. Ben merak ediyorum,
Sayın Bakan bu fotoğrafları, bu manzarayı gördükten sonra
taş ocaklarının doğaya zarar vermediğini hâlâ iddia
edebilir mi. Gerçekten merak ediyorum, doğayı katledenler, buna göz
yumanlar bu görüntüden mutlu mudur, gerçekten bu görüntüden mutlu olanlar var
mıdır. Çünkü biz Trakyalılar olarak bu fotoğrafları,
bu manzaraları gördüğümüzde içimiz acıyor. Siz de gördünüz,
fotoğraflarda binlerce ağaç taş ocakları için feda
ediliyor. Trakyaya su sağlayan havzalara sahip bölgede, irili ufaklı
taş ocaklarının denetimden uzak faaliyetleri sonucu doğaya
telafisi mümkün olmayan zararlar veriliyor çünkü 2004 senesinde Maden
Kanununda yapılan değişiklikle çoğu taş
ocağı ÇED sürecinden muaf tutuldu ve bu düzenlemeyle rant uğruna
Türkiyenin ormanlık alanları taş ocaklarıyla doldu ve
taş ocağı ruhsatı alan herkes istediği kadar
ağaçları kesti, istediği kadar ormanlara zarar verdi. Ne su
kaynağı ne orman ne doğa kimsenin umurunda değil, varsa
yoksa rant, tek umurumuzda olan o. Taş ocağında malzeme
çıkarımı sırasında patlatılan dinamitler sonucu
yakın çevreye deprem etkisi yaratılıyor ve bu etkiyle kaya
kütlesinde meydana gelen çatlaklar ve kırıklar patlamanın neden
olduğu çökme ve tıkanmalar karstik su yollarının
değişmesine, taş ocağı tarafına yönelmesine ve
kurumasına neden oluyor. İşletmede meydana gelen toz ve
atıkların yağmur sularıyla beraber yer altı
sularına sızması, karışması suların
kirlenmesine
Bu da bir ayrı boyutu zaten. Yer altı su galerimizin
yok olmasından dolayı köylerimiz, bölgelerimiz susuzluk tehlikesiyle
karşı karşıya. Ağaçlarımız kesiliyor, su
kaynaklarımız kurutuluyor, Trakyada doğa katlediliyor
değerli arkadaşlar. Bu kürsüden biz defalarca Ergenenin zehir
saçtığını, bölgede kanser vakalarının arttığını,
yer altı sularının kirlenme sebebiyle artık
kullanılmadığını dile getirdik. Bir zamanlar Trakyaya
bolluk, bereket getiren, hayat veren Ergene Nehri plansız ve çarpık
sanayileşme sonucu maalesef doğayı ve toprakları
zehirleyecek kadar, insanları kanser edecek kadar kirletildi. Biraz önce
gösterdiğim bu fotoğraflar Ergenenin doğduğu yerde
çekildi. Ergenenin tek temiz kalan yeri doğduğu noktada taş
ocakları yüzünden kirletiliyor.
Değerli milletvekilleri,
Tekirdağın bir başka cennet köşesinden, Muratlı
ilçemizin Balabanlı köyünden bahsetmek istiyorum. Balabanlı köyü de doğasıyla,
insanlarıyla şirin bir köyümüz. Çiftçilik ve hayvancılıkla
geçiniyorlar ve köylülerimiz, hayvanları için, tarımsal sulama için
bir gölet yapmak istiyorlar ve bununla ilgili başvurularını yapıyorlar.
Bu esnada bir sürprizle karşılaşıyorlar. Bu sürpriz ne
dersiniz? Tarım arazilerinin tam ortasına, köyün hemen
yakınına taş ocağı
yapılması için çalışmalar
yapıldığını öğreniyorlar.
Balabanlıların çok makul bir talebi var, tek bir istekleri var, hayvanları
ve tarımsal arazi için bir gölet. Bu makul talepleri ve taş
ocağına karşı itirazları görmezden geliniyor ve
maalesef onların en doğal hakkı bile ellerinden
alınıyor.
Ben buradan bir kez daha dile getirmek
istiyorum. Balabanlılar Hükûmetten bu konunun bir an önce çözüme
kavuşmasını bekliyor. İşte Ergeneyi
temizleyeceğini iddia edenlerin, rant uğruna Yıldız
Dağlarını, ormanları katledenlerin, projeye özel,
kişiye özel yasalar çıkaranın çevre bilinci ortada. (CHP
sıralarından alkışlar)
Biz
çocuklarımızın, torunlarımızın
sağlıklı bir geleceğe sahip olması için doğa
katliamına bir an önce son vermek zorundayız ve taş
ocakları ruhsatları da, geçmişte olduğu gibi, Çevre Kanunu
kapsamında verilmeli ve uymayanlar muhakkak kapatılmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, tüm çalışanların insanca bir yaşam sürebileceği
ve emeğinin karşılığını alabildiği bir
çalışma ücretini her zaman bu kürsüden dile getirdik. Kamu iktisadi
teşebbüslerinde sözleşmeli personele fazla çalışma ücreti
hakkının tanınması çok güzel ama bu hakkı birine
tanıyıp birine tanımamak adaletli bir yaklaşım
değil.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CANDAN
YÜCEER (Devamla) İşte, biz, 11inci madde üzerinde verdiğimiz
önergeyle bu hakkın, ek mesaisi fazla olan itfaiye gibi
çalışanlar da, kadrolu, fiilen çalışanlar da ve güvenlik personeli,
koruma personeline de tanınmasını istedik. Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu olarak da yapılması gereken, olması gereken ve
maalesef sizlerin görmezden geldiği adaletli yaklaşımın da
bu olduğuna inanıyoruz.
Hepinize
saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yüceer.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Sayın Başkan, bir cümle söyleyebilir miyim kayda geçmesi için?
BAŞKAN
Buyurun efendim.
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) -
Sayın vekilimize, konuşmasına hazırlıklı
geldiği için teşekkür ediyorum.
Arkadaşlarımızdan
hemen bilgi istedim, bahsi geçen maden, fotoğraflarda gösterdiği
maden yeni bir maden değil, on yedi yıldır çalışan bir
maden ve ÇEDi olan, daha evvelden izni alınmış, ruhsatı
verilmiş bir madendir.
CANDAN
YÜCEER (Tekirdağ) Şu an soruşturmaları adli kurulda devam
ediyor.
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Bilgisi olmasında fayda var.
Teşekkür
ediyorum.
CANDAN
YÜCEER (Tekirdağ) Bu gerçeği değiştirmiyor ama.
BAŞKAN
Madde 11i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde 11 kabul edilmiştir.
12nci
madde üzerinde 4 önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 460 sıra nolu Kanun Tasarısının 12 nci maddesi ile
2872 sayılı Kanuna eklenen geçici 3 üncü maddede yer alan yatırım
programına ibaresinden önce kamu ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Nurettin
Canikli Mehmet
Doğan Kubat Osman
Aşkın Bak
Giresun İstanbul İstanbul
Hilmi
Bilgin Yusuf
Başer Şirin
Ünal
Sivas Yozgat İstanbul
Hacı
Bayram Türkoğlu Mihrimah
Belma Satır Hüseyin
Bürge
Hatay İstanbul İstanbul
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, şimdi okutacağım üç önerge aynı mahiyette
olduğu için önergeleri birlikte işleme alacağım ama
talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim
veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi, aynı mahiyetteki üç
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 12 nci maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Mehmet
Şandır Enver
Erdem
Konya Mersin Elâzığ
Ali
Öz Erkan
Akçay Ahmet
Kenan Tanrıkulu
Mersin Manisa İzmir
Aynı mahiyetteki diğer
önergenin imza sahipleri:
İdris Baluken Pervin Buldan Demir Çelik
Bingöl Iğdır Muş
Nazmi
Gür Erol
Dora
Van Mardin
Aynı mahiyetteki diğer
önergenin imza sahipleri:
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Aydın
Ağan Ayaydın Musa
Çam
İstanbul İstanbul İzmir
Müslim
Sarı Haluk
Ahmet Gümüş Bülent
Kuşoğlu
İstanbul Balıkesir Ankara
Mehmet
Hilal Kaplan Rahmi
Aşkın Türeli Kazım
Kurt
Kocaeli İzmir Eskişehir
BAŞKAN Komisyon bu aynı
mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
AHMET ARSLAN (Kars) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz
efendim.
BAŞKAN Konuşma talebi var
mı?
AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir)
Sayın Başkan
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli)
Sayın Başkan, ben konuşacağım.
BAŞKAN Sayın Kaplan,
buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi ve tutuklu tüm milletvekillerini saygıyla
selamlıyorum. Kanun tasarısının 12nci maddesi üzerinde söz
almış bulunmaktayım.
Getirilen bu kanun tasarısı
tam bir AKP klasiğidir. Yine bir torba yasa, yine birbirine benzemez
konular, yine Bildiğimi yaparım. anlayışı. Bu konuda
artık size diyeceğim bir şey yok.
Tasarının 12nci maddesi,
getirilmek istenen değişiklik, 2872 sayılı Çevre
Kanunundaki bir ek maddedir; aslı şu, özü şu, diyor ki: 23
Haziran 1997 tarihinden önce yatırım programına
alınmış, planlama aşaması geçmiş olan, ihalesi
yapılmış olan veya işletmeye başlamış olan
projeleri çevresel etki değerlendirmesinden, ÇEDden muaf tutmaktır.
Ya, el insaf! Dünya, küresel ısınma sonucu iklim değişikliğinin
meydana getirdiği olumsuz etkileri ortadan kaldırmak için bir dizi
tedbir alırken, sizin iktidarınız, sizin Hükûmetiniz kamu
yatırımları adı altında, ÇEDden muaf tutmaya
çalışıyor.
Bizim önerimiz şu: Bu madde Anayasaya ve Çevre
Kanununun tümüne aykırıdır ve tamamen
çıkarılmasını istiyoruz. Çünkü ÇEDde amaç,
gerçekleşmesi planlanan projelerin çevreye olumsuz etkilerinin
belirlenmesi veya varsa olumsuz etkilerinin önlenmesi ve en aza
indirgenmesidir. Bunun içindir ki, bölgede yaşayan insanların,
halkın, bilim çevrelerinin, sivil toplum kuruluşlarının
görüşleri alınarak sağlıklı bir çevreye kavuşmak
ve beraber yaşamak için ortak bir payda oluşturmaktır.
Bu kanun tasarısının görüşülmesi
esnasında bir başka facia da esas komisyonun Plan Bütçe Komisyonu
olması, Çevre Komisyonunun tali komisyon olması. Bu kanun Çevre
Kanununa tamamen aykırıdır. Ancak, Adalet ve Kalkınma
Partisinin bu konudaki anlayışını birkaç kez beraber
yaşadık. Çevreyi en çok kirleten, küresel iklim
değişikliğine neden olan Enerji Kanununu ve yer altı
sularının kanunlarını burada konuşurken, ne yazık
ki, bırakın tali komisyon olarak Çevre Komisyonuna getirilmesini, bu
kanunları Çevre Komisyonuna göndermedik dahi.
Sayın Bakan biraz önce yanıt verdi ama eksik
verdi. Aynı kanun, Çevre Kanununda -ki küresel ısınmanın
en çok kirleticisi olan, yüzde 75 sera gazı salımına neden olan-
Enerji Kanununun tasarısı öyle 1997den önce görüşülmedi
Sayın Bakanım. Bundan on beş yirmi gün önce bu Mecliste
görüştüğümüzde, siz, oylarınızla, 2018 yılına,
hatta Bakanlar Kurulu kararıyla 2021 yılına kadar bu maddeleri
çevresel etki değerlendirmesinden muaf tuttunuz. Bu
anlayışı, bu termik santrallerin böyle bir şekilde muaf
tutulmasının anlamını doğrusu anlamış
değilim. Bu anlayışınız devam ederse Sayın
Bakanım, belki siz Çevre ve Şehircilik Bakanı değilsiniz
ama size bir önerim var- Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
milletvekillerine de söylüyorum- size önerim şu: Çevre
Bakanlığından çevre kelimesini çıkarın, hatta
görüşmeler böyle devam ederse bu anlayışla Çevre Komisyonunu da
ortadan kaldırın.
Bakın, şimdi Çevre
Komisyonuyla ilgili, ÇEDle ilgili Hükûmetiniz döneminde yapılan
değişikliklerin bazılarını sizinle paylaşmak
istiyorum. 1993 yılından bu yana ve 2002 yılında sizin
gelmenizle beraber toplam 5 defa ÇED Yönetmeliği değişti. ÇED
Yönetmeliğinin değişikliğinde iktidarınızda olan
sürece girmeden Çevre Kanununun 10uncu maddesini size hatırlatmak
istiyorum, aynen okuyorum: ÇED olumlu veya Gerekli değil. kararı
alınmadıkça projelerle ilgili onay, izin, yapı ve kullanma
ruhsatı verilemez. Proje için yatırıma başlanamaz, ihale
edilemez. Biraz önce Sayın Bakan cevap verdi: Bu 1997 öncesinde
olanlardır. Sayın Bakanım, sizin getirdiğiniz bu yasa
değişikliği ne diyor biliyor musunuz? Çevre Kanununun 10uncu
maddesine aykırı. Ne diyor? Zamanı
gelmiş projelerin geçmişte planlaması yapılanların
muaf tutulması. diyor. Çevre Kanunu ne diyor? Bunların hiçbirisi
görüşülemez, ihale edilemez, projelendirilemez. diyor. Şimdi ben
hangisini düzelteyim bu konuda.
Biraz sonra 14üncü maddede getirmek
istediğiniz bu düzenlemenin diğeriyle ilgili bilgileri sizinle
paylaşacağım.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Kaplan.
Buyurunuz Sayın Tanrıkulu.
(MHP sıralarından alkışlar)
AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Görüşülmekte olan
tasarının 12nci maddesi üzerinde verdiğimiz önergeyle ilgili
olarak söz almış bulunuyorum. Genel Kurulumuzu saygıyla
selamlıyorum.
Geniş bir torba yasa şeklinde
olan bu tasarının 12nci maddesinde Çevre Kanununa bir geçici madde
eklenerek yatırım programındaki bazı projelerin çevresel
etki değerlendirmesi yani ÇED kapsamı dışında
kullanılması ve tutulması için bir düzenleme getirilmektedir.
Değerli milletvekilleri, Çevre Komisyonunda
bu tasarının ilgili maddesi geldiği zaman Milliyetçi Hareket
Partisi milletvekilleri olarak detaylı ve kapsamlı bir şekilde
bir muhalefet şerhi de yazmıştık. Ancak bu muhalefet
şerhimiz, esas komisyon olan Plan ve Bütçe Komisyonunda da maalesef dikkate
alınmamış gözüküyor. Bu değişiklikle bütün alt ve üstyapı
tesisleri bir muafiyet kapsamına getiriliyor ve neticede çevre
mevzuatı âdeta ilga ediliyor. Böylelikle ÇED Yönetmeliği öncesi
yatırım programına alınan ve İstanbul Boğazı
geçişi gibi, nükleer santral projeleri gibi veya büyük baraj
inşaatları gibi rantı geniş olan, büyük olan ve çevre
tahribatı yaratabilecek olan projeler de ÇED süreci kapsamının
dışında tutulmuş oluyor.
Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı, yüksek mahkemelerin kararlarının
arkasından dolanarak bir hukuksuzluk anlayışı çerçevesinde,
daha yasal düzenlemeler yapılmadan ÇED Yönetmeliğinde yeni bir
değişikliğe gidiyor ve bu değişiklik de 5 Nisan 2013
tarihli Resmî Gazetede yayınlanıyor. Şimdi,
Bakanlığın mevcut bir hukuk kararına rağmen
göstermiş olduğu bu sözde uyanık davranışa, biz burada
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu olarak da maalesef dâhil edilerek bu
düzenin içerisinde gözüküyoruz değerli milletvekilleri. ÇED sürecinin
ortadan kaldırılmasıyla bu düzenlemeden muaf olan rant
projelerinin çevreye verebileceği zararlar, bölge halkının
yaşayacağı ciddi boyuta varabilecek olan çevresel ve aynı
zamanda sağlık sorunları da hem göz ardı edilmiş
olacak hem de hak aramak isteyenlerin yolu tıkanmış
olacaktır.
Bu projelerin birçoğu
yap-işlet-devret projesi. Bir bakımdan ekonomik olarak
bakıldığında, bu projeler eğer ülke menfaatine
kullanılırsa amacına ulaşmış ve faydalı
olabilir ancak on yıldır, iktidar, ekonomik açıdan ülkemizi
kayıplara uğrattığı bu tür projelerle artık ÇED
sürecini de kaldırarak hukuk kararlarının da üstünde
olduğunu milletimize göstermektedir. Bu bağlamda, yapılacak olan
İstanbul üçüncü köprüsü ve geçtiğimiz hafta içerisinde
nihayetlenmiş olan İstanbul üçüncü havalimanı ihalesini yere
göğe sığdıramayanlarını ihaleyi alan bu firmalara on iki
yıllığına 6 milyar 300 milyon euroluk yolcu garantisi
vermelerini de gelip buradan izah etmeleri gerekir. Daha önce -biliyorsunuz-
üçüncü boğaz köprüsü geçişinde de aynı yöntemle bir özelleştirme
yapılmıştı ve ülkemizin zarar gördüğü yönündeki
uyarılarımız sonrasında bu adımdan vazgeçtiler ancak
hâlen millî servet tahribatına da devam etmektedirler.
Değerli milletvekilleri, bugün
için şöyle bir uygulamayla karşı karşıya
kaldığımız da ortada: 1969 yılında Amerika
Birleşik Devletlerinde başlayan ve bugün hem ABDde hem Avrupa
Birliği ülkelerinde devam eden ÇED süreci dünyanın bütün
gelişmiş ülkelerinde uygulanmaktadır ve giderek de yerini
sağlam bir şekilde almıştır. Bizim de -bugün için-
ülkemizdeki bütün bu altyapı projelerinde bu ÇED sürecine harfiyen
uymamız gerekmektedir. Ayrıca, yüce mahkemelerin ÇED konusunda
verdiği kararların da dikkate alınması gerekmektedir.
Sivil toplum
kuruluşlarının, vatandaşlarımızın
itirazlarını, görev tanımı çevreyi korumak ve kollamak olan
bir bakanlığın göz ardı etmesini de burada
yadırgadığımızı belirtiyor, hepinize tekrar
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Tanrıkulu.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubunun vermiş olduğu önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
1997 yılı öncesi ihalesi
yapılmış ya da üretime geçmiş işletmelerin ve zorunlu
yapı ve tesislerin ÇED raporlarından muaf tutulması tam bir rant
ilişkisini ortaya çıkarmaktadır. Böyle bir ilişkinin
parlamento gündeminden getirilmesi oldukça vahimdir. Değişiklik ile
bu sorunların giderilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki bu
üç önergeyi birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, madde oylanmadan önce
Sayın Bakan çok somut olarak, bu
nükleer santraller, otoyol projesi, Gebze, İzmir, İstanbul, üçüncü
köprü, ÇED süreci ortadan kaldırılıyor mu
kaldırılmıyor mu, buna bir cevap verirlerse belki
Sadece
bunlarla ilgili, kalkıyor mu, kalkmıyor mu? Komisyonda da söz
vermiştiniz bunlarla ilgili bilgi vereceğinize.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Evet.
OKTAY VURAL (İzmir) Bu maddeyle
ilgili olduğu için efendim, önemli.
BAŞKAN Buyurunuz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Sayın Başkanım,
değerli milletvekili arkadaşlarım; kısaca bir özetlemekte
yarar var nükleer santrale gelmeden önce.
ÇEDten muafiyet, Çevre Kanunundan
muafiyet anlamına gelmiyor, bir kere bunu ayırmamızda yarar var.
Gerekli izinler alınmış, ÇED inşa aşamasından
önce yaşanan bir süreç, inşa faaliyetinden önceki bir süreç.
OKTAY VURAL (İzmir) Tamam,
onları biliyoruz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Hayır, direkt sizinkine
geleceğim de aynı sorular sorulduğu için söylüyorum.
Yasa ile yönetmelik arasında
yaşanan bir uyumsuzluğun veya yargıya konu olan sorunun çözümüne
dönük bir düzenleme yapıyoruz. Geçmişteki yaşanan yasal veya
hukuki süreçlere çözüm, bir yeni muafiyet getirmemektedir, bunu özellikle ifade
ediyorum. 97den önce planlanmış ve ihale süreci
başlamış projeler Çevre Kanunu ile getirilen düzenlemelere
tabidir, sadece ÇED raporu alma zorunluluğu yok. Şimdi, bu düzenleme
ile nükleer enerjiyle ilgili ÇED zorunluluğu kaldırılmıyor,
bunu üzerine basa basa söylüyorum.
Sayın Başkanım, söz
almışken bir soru daha vardı, onu da belirteyim. Bu, ilaçlarla
ilgili bir düzenleme üzerinde milletvekili arkadaşlar değerlendirme
yapmışlar. Van depreminde katılım payının
alınmamasıyla ilgili gerekli kararlar alındı -idari ve
hukuki kararlar- 16 Mayıs 2013 tarihinde, doğal afet durumunu ortadan
kaldıran bir yayın yaptı, bir düzenleme yaptı ve bir duyuru
yaptı. Bu tarihe kadar sağlıkla ilgili, katılım
paylarıyla ilgili bütün değerlerden muafiyeti, muaf
olduklarını burada özellikle belirtmek istiyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Erteleme
değil, terk ediyorsunuz yani?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Tabii, tabii; kesinlikle böyle
bir şey olmayacak.
Yalnız, yaşanan olay, sizin
aktardığınız olay
Sağlık işlemi
yapılırken orada, hastanelerde doğal afet butonuna
basılması gerekiyor. Yani doğal afete maruz
kaldığı konusunda butona basılması gerekirken
basılmadığı tespit edilenlerle ilgili bir durumdur.
Kesinlikle bu konumdaki vatandaşlarımızın durumunun da yani
butona basamayan, basmayan vatandaşlarımızın durumunun da
muafiyetten yararlanacağı şeklinde bilinmesinde yarar var.
Bir de Ergene Nehriyle ilgili önemli
ifadeler kullanıldı. Ergene havzası veya nehri; iki ana kol var,
burada gerekli ıslah çalışmaları yoğun bir
şekilde başlamış bulunmakta. 7 organize sanayinin
arıtmasıyla ilgili, Çevre Bakanlığımız çok
yoğun bir şekilde çalışmalarını sürdürüyor.
Tekirdağ Valiliği bu konuda görevlendirilmiş. Yıl sonuna
kadar bütün bu projelerin başlamasının ve hızlı bir
şekilde sonuçlandırılmasının, bizzat Çevre
Bakanımızın takibinde olduğunu huzurlarınızda ben
de ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Çelik.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 460 sıra
nolu Kanun Tasarısının 12 nci maddesi ile 2872 sayılı
Kanuna eklenen geçici 3 üncü maddede yer alan yatırım
programına ibaresinden önce kamu ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars)
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) Sayın Başkanım, 97den önceki
yatırım programındaki kamu yatırımlarıyla ilgili
programa alınmış, onu kastetmek için kamu kelimesini ilave
ediyoruz.
Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Madde metninde yer alan yatırım
programına ibaresinin başına kamu ibaresi getirilerek, kamu
kaynakları veya yap işlet devret modeli (YİD) ile
gerçekleştirilen 23/6/1997 tarihinden önce kamu yatırım
programına alınmış projelerin madde kapsamında
olduğunun netleşmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN Gerekçesini okuttuğum önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen bu önerge doğrultusunda 12nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
13üncü madde üzerinde 3 önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 460 Sıra Sayılı Yasa Tasarısı'nın 13'üncü
maddesinin dördüncü fıkrasında geçen "%2" ibaresinin
"%20" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Pervin
Buldan Demir
Çelik
Bingöl Iğdır Muş
Nazmi Gür Erol
Dora
Van Mardin
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 460 sıra
sayılı yasa tasarısının 13. maddesindeki vergi
dairelerine beyan edilen varlıkların değeri üzerinden %2
oranında vergi tarh edilir ifadesinin tarh ve tahsil edilir
şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ağan
Ayaydın Musa
Çam
İstanbul İstanbul İzmir
Kazım Kurt Müslim
Sarı Bülent
Kuşoğlu
Eskişehir İstanbul Ankara
Haluk Ahmet Gümüş Rahmi Aşkın
Türeli
Balıkesir İzmir
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu İle Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 13 üncü maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Mehmet
Şandır Enver
Erdem
Konya Mersin Elâzığ
Erkan Akçay Ali Öz
Manisa Mersin
BAŞKAN Komisyon bu son
okuttuğum önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
AHMET ARSLAN (Kars) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz
efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Erkan Akçay
efendim.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 13üncü madde üzerine
verdiğimiz önerge hakkında söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Gelir Vergisi Kanununa geçici bir
madde eklemek suretiyle, para, altın, döviz, menkul kıymet ve
diğer sermaye piyasası araçlarıyla taşınmazların
bankalara, aracı kurumlara veya vergi dairelerine beyanını
düzenleyen ve adına da kamuoyunda varlık barışı
denen bir düzenlemeyle karşı karşıyayız.
Tasarı özü itibarıyla,
Kasım 2008de kabul edilen ve yine varlık barışı
olarak ifade edilen kanuna paralel bir düzenlemedir ve bu, 2008deki
varlık barışı düzenlemesine de o gün
ağırlıklı olarak ekonomik sebeplerle itiraz etmiştik.
Bugünkü düzenlemeye sadece ekonomik sebeplerle değil, aynı zamanda,
politik ve sosyolojik sebeplerle de karşı çıkıyoruz.
Nitekim, verdiğimiz önergede de maddenin tasarı metninden
çıkarılmasını talep ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, AKPnin
sözlüğünde varlık barışının kara para aklama
anlamına geldiğini 2008de öğrenmiştik. Bugün ise kavrama
yeni bir anlam daha yüklenmektedir. Varlık barışı, sözde
barış ve açılım yolunda bölücü terör örgütüne verilen bir
taviz anlamına gelmektedir. Hükümetin, PKK ve adına 63 aklı
karışık dediğimiz kişilerle yürüttüğü bir
aklama, bölme ve kutuplaştırma sürecindeyiz. Eli kanlı
teröristlerin Türk milletine hazmettirilme çabası memleketin dört bir
tarafında ısrarla sürdürülmektedir. Tasarıdaki bu düzenlemenin,
AKP Hükûmetinin PKK talepleri karşısında önemli bir
eksiğini tamamlama arzusunun dışa vurumu olduğu konusunda
ısrarcıyız. Tasarıdaki bu hüküm, AKPnin bütün gayretiyle
PKKyı topyekûn katliamlarıyla, cinayetleriyle, silahlarıyla ve
parasıyla aklama politikasıdır. Türk milleti şu sorunun
cevabını beklemektedir: Tasarıdaki bu hüküm İmralı
canisinin Meclisten çıkarılmasını istediği
düzenlemelerden birisi midir? İmralıda, Osloda veya herhangi bir
yerde pazarlık konusu yapılmış mıdır?
AKP bugün varlık
barışını gündeme getirirken Meclisin daha üç ay önce kabul
ettiği Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanunun
hiçbir anlamı kalmamaktadır çünkü PKKnın uyuşturucu, silah
kaçakçılığı, insan kaçakçılığı, haraç,
fidye gibi vasıtalarla elde ettiği kara para aklanacaktır, hukuk
içine alınacaktır.
Komisyon safahatından beri Hükûmet
temsilcilerine ve iktidar sahiplerine ısrarla sormamıza rağmen
maalesef biz cevap alamadık.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Çok net söylüyorum, hiç alakası yok. BDPnin önergesi de aynen
sizinki gibi bir önerge.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Efendim, o bizi
ilgilendirmez ama biz komisyonlarda dahi bu sorunun cevabını
alamadık. Âdeta sükût ikrardan gelircesine ve bizim şüphelerimizi de
körüklercesine, bir cevap verilmemiştir. Bu konuda kamuoyunun
aydınlatılma ihtiyacı vardır.
Sayın Bakan, şimdi oradan
Hiç alakası yok. diyorsunuz, bunu niye açıklamıyorsunuz Komisyonda
veya -hangi verilere dayanarak- PKKnın bu terör faaliyetleri nedeniyle
elde ettiği gelirler aklanmayacak. Bunun da gerekçesi, temeli şudur.
diyebiliyor musunuz? Diyemiyorsunuz. Biz de açıkça ifade ediyoruz ki bu
varlık barışı kanunuyla PKKnın kara parası da
aklanacaktır ve hatta şunu da söylüyorum ki: Eğer bu madde kabul
edilirse AKPnin akına kara paranın karası da
bulaşacaktır değerli arkadaşlar.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Akçay.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Sayın Başkan, bir
açıklama yapalım bu konuda.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Sayın Başkanım,
çok teşekkür ederim.
Tabii bu konu varlık
barışı çerçevesinde sık sık gündeme gelen bir konu. Bu
çerçevede şu değerlendirmeyi yapmak istiyorum: Varlık
barışı olarak adlandırılan düzenlemede, bildirilen
veya beyan edilen varlıklar ve bildirim sahipleri hakkında 5549
sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi
Hakkında Kanun, 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının
Önlenmesi Hakkında Kanun ve Türk Ceza Kanununun 282nci maddesindeki
düzenlemeler çerçevesinde, aklama ve terörün finansmanı suçlarına
ilişkin araştırma, inceleme ve soruşturma yapılmasının
önünde yasal bir engel bulunmamaktadır, bu bir.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Evet, çok
net.
OKTAY VURAL (İzmir) Zaten yapılmıyor ki,
bugüne kadar yapsaydınız yakalardınız. Neyi
yakaladınız?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) Ayrıca, söz konusu kıymetlerle
ilgili olarak, aklama veya terörün finansmanı şüphesi olması
hâlinde
OKTAY VURAL (İzmir) Ben sana bir şey
söyleyeyim mi? ABD Murat Karayılanın mal varlığına el
koyuyor
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Herhangi bir
o konuda suç unsuru olup da kapatılan bir tane olay var mı, bir tane
örnek verebilir misin?
OKTAY VURAL (İzmir) Var, var.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) Sayın Başkanlar
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Bir tane
örnek ver, de ki: Bunun üzerine gidilmedi. Yok böyle bir şey.
OKTAY VURAL (İzmir) Vardı, sigara
kaçakçılığı.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
Sayın Bakan bir açıklamada buluyor.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Çok net
olarak söylüyorum, hangi olay üzerine
OKTAY VURAL (İzmir) Sigara
kaçakçılığı, sigara kaçakçılığı.
BAŞKAN Sayın grup başkan vekilleri
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Hangi olay
üzerine gidilmedi?
OKTAY VURAL (İzmir) 2002de New Yorkta dava var,
müdahil bile olmadınız.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) Değerli arkadaşlar
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Yahu, üzerine
gidilmemesi gibi bir durum söz konusu olabilir mi?
OKTAY VURAL (İzmir) Evet, dava var.
BAŞKAN Sayın grup başkan vekilleri,
lütfen
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Normalde
güvenlik güçleri yapıyor bunu. Güvenlik güçleri tarafından yerine
getiriliyor. Olur mu öyle şey?
OKTAY VURAL (İzmir) Dava var, sigara
kaçakçılığı, PKKya yardım ediyor, dava var.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Olur mu öyle
şey? Yani, güvenlik güçlerine yönelik bir suçlamadır her şeyden
önce.
OKTAY VURAL (İzmir) Müdahil bile
BAŞKAN Lütfen, sessiz olursanız Bakanın
bu konudaki açıklamasını anlayabileceğiz.
Buyurunuz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) Arkadaşlar, bunlar kayıtlara
geçiyor. Geçsin diye zaten burada ifade ediyoruz.
Ayrıca, söz konusu kıymetlerle ilgili olarak,
aklama veya terörün finansmanı şüphesi olması hâlinde, kaynak
ülke nezdinde Egmont veya mutabakat muhtırası çerçevesinde gerekli
inceleme ve araştırma yapılabilecektir.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Buradan yola
çıkarak, beyandan yola çıkarak
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) Tabii, tabii, beyandan yola çıkarak
Dolayısıyla, bu ve benzeri tüm şüpheleri
ortadan kaldıracak bir düzenleme olduğunu çok rahat bir şekilde
ifade edebiliriz. Diğer boyutlarını da aslında az önce
kürsüde de ifade ettik.
Arkadaşlar, buradaki amaç -tekrar ediyorum- Türkiye
güçlenerek yoluna devam eden bir ülke. Dünyadaki, çevremizdeki gelişmeler
Türkiyenin ikinci kez bir varlık barışı konusunda
adım atmasını gerekli kılmaktadır. Akılcı
yaklaşım budur, doğru yaklaşım budur.
Dolayısıyla, şüpheye konu olacak bütün konular da ilgili yasal
mevzuat çerçevesinde denetlenebilecek, sorgulanabilecek, eğer devam eden
sorgulamalar veya hususlar var ise onların önüne geçecek hiçbir düzenleme
getirmemektedir. Bunları bir kez daha vurgulamakta yarar görüyorum.
Teşekkür ediyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Bakan.
Buyurunuz Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, efendim, bu kanunlar var da, terörün finansmanını
kesmişler mi? Nerede takip edilmiş? Sigara
kaçakçılığıyla ilgili New Yorkta yürütülen bir dava var,
Türkiye müdahil bile değil. Türkiye üzerinden nasıl kara para, sigara
kaçakçılığıyla nasıl kara paranın
aklandığını, nasıl orada para kesildiğini,
hepsini ortaya koyuyor. Hangi finansman kaynağını kestiniz?
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Vural.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Sayın Başkan
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkan, özür dilerim.
BAŞKAN Bir dakika
Sayın Canikli
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Sayın Başkanım, hangi somut olay tespit edilmiş
de üzerine gidilmemiş?
OKTAY VURAL (İzmir) Tespit
etmemişsiniz işte, sorun o!
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Güvenlik güçlerimizin ya da bu işi yaparken hangi husus
OKTAY VURAL (İzmir) Zaten bu
bile ihmal! Terör finansmanı var, siz tespit etmemişsiniz!
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) -
hangi konu, bir ihmal, gecikme olmuş da üzerine
gidilmemiş? Bu iddia, esasında, bu konuyla ilgili, görevli ve sorumlu
güvenlik güçlerimize doğrudan hakarettir Sayın Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) Terör
finanse ediliyor, tespit edemiyorsunuz!
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Çünkü bunların takibi sonuç itibarıyla güvenlik
güçlerimiz tarafından yapılmaktadır.
OKTAY VURAL (İzmir) İtirafa
bakın ya! Böyle bir şey var mı ya? Böyle bir şey var
mı ya?
BAŞKAN Şimdi, sayın
milletvekilleri
Buyurunuz Sayın Tanal.
OKTAY VURAL (İzmir) -
Uyuşturucu kaçakçılığı paraları nerede? Sigara
kaçakçılığı paraları nerede?
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Ya, biliniyorsa gidelim üzerine.
OKTAY VURAL (İzmir) Niye takip
etmiyorsunuz?
BAŞKAN Sakin olunuz lütfen.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Üzerine gidelim, hep beraber gidelim.
OKTAY VURAL (İzmir) Allah Allah!
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Yapmayın Allah aşkına ya!
OKTAY VURAL (İzmir) Gökten para
yağıyor onlara öyle mi?
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Varsa bildiğiniz, gidelim üzerine.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Bir dakika Sayın
Akçay.
Sayın Tanal bir şey söylemek
istiyor.
Buyurunuz.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkan, Değerli Bakan bilgi verdi. Yalnız, daha
önceki vergi barışıyla ilgili gayet rahat... Meclisimizde
Almanya Dostluk Grubu Başkanlığı var, Almanya Dostluk Grubu
var ve biz Almanyada, Münihte 8 vatandaşımızın
cinayetiyle ilgili o yargılamayı izlerken, o dönem bu yasa
tasarısı gündemdeydi. Orada yaşayan bizim Türk
vatandaşlarımızın dediği hadise şu: Bu vergi
barışı, evet, Türkiyede bu yasa tasarısı şu anda
tartışılıyor ancak bu bizi pusuya düşürüyor. Niçin?
diyor, Biz buradan yani Almanyadan Türkiyeye 5 bin euro üzerinde para
gönderdiğimiz zaman Alman Hükûmeti bizi sorguluyor. Siz bu parayı
nereden buldunuz Türkiyeye gönderiyorsunuz? Evet, Türkiye bize diyor ki: Biz
sizi orada soruşturmayacağız. ancak Alman devleti bizi burada
soruşturuyor. Yani bunun için benim Sayın Bakanlıktan
istirhamım şu: Burada bu yasal düzenlemeyi düşünürken, yaparken,
terör olayının boyutu ayrı bir yana, bir de işin bu boyutu
var. Yurt dışındaki vatandaşlarımız gerçekten bu
konuda büyük bir sıkıntı yaşıyorlar. Yani bunun
güvencesini bu yasayla veremiyorsunuz. Vatandaş daha büyük bir
sıkıntı yaşayacak.
Bilginize arz olur.
BAŞKAN Sayın Tanal, demin
de sormuştunuz bu soruyu. Bunun cevabını belki uygun bir zamanda
Sayın Bakan verir.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Akçay, siz
tekrar ne istiyorsunuz?
OKTAY VURAL (İzmir) O sözleri
Sayın Akçay söylediği için
ERKAN AKÇAY (Manisa) Efendim, benim
konuşmama atfen, benim de yönelttiğim bir soruya
karşılık olduğu için. Sayın Bakanın verdiği
cevap ve Sayın Grup Başkan Vekilinin söylediği o sözlere
izafeten, ben, eğer müsaade ederseniz kürsüden, etmezseniz buradan bir
cümleyle izah etmek istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz, söyleyiniz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Gümrük Bakanı Sayın Hayati
Yazıcı, PKK terör örgütünün akaryakıt
kaçakçılığı yaptığını, bunun bilgileri
dâhilinde olduğunu bizzat kendisi ifade etmiştir. Maliye Bakanı
Sayın Şimşek, sigara kaçakçılığını PKK
terör örgütünün yaptığını bizzat ifade etmiştir.
Ayrıca, MASAKın bu konuda Hükûmete verdiği raporların
ayrıntısına vâkıf değiliz fakat bu konu da vardır.
Efendim, bir de bir zihniyet konusunu
ben dikkatlere sunmak istiyorum. Sayın Başbakan, birkaç defa, terör
örgütü PKKnın vatandaşlarımızdan zorla
topladığı haraçlar için Bunlar vergi topluyorlar.
demiştir. Efendim, PKKnın faaliyetlerine, haracına dahi vergi
diyen bir anlayışın kara parayla, terör faaliyetlerinden elde
edilen paralarla mücadele edemeyeceği açıktır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Akçay, konu
netleşti.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Sayın Başkan, izninizle, bir düzeltme yapılması
gerekiyor.
Sayın
Başbakanımızın orada söylediği şudur: Vergi
adı altında haraç alınıyor. şeklinde bir tespittir.
Bu tespitin altında yatan gerçek son derece önemlidir. Demek ki üzerine
gidiliyor, demek ki tespit ediliyor, demek ki yakalanıyor. (MHP
sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) Kimi
yakaladınız?
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Bu, sigara kaçakçılığı için de geçerli,
akaryakıt kaçakçılığı için de geçerli.
OKTAY VURAL (İzmir) Vergiyi
devlet toplar. Demek ki orada PKKyı devlet yerine koyuyorsunuz siz.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Eğer bir tespit varsa, demek ki güvenlik güçlerimiz de
çalışıyor, görevini yapıyor, Hükûmetimiz de görevini
yapıyor, çalışıyor.
OKTAY VURAL (İzmir) PKK, devletini mi kurdu orada?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Belki daha
önceki dönemlerde bu tespitler yapılamamış olabilir.
BAŞKAN Peki Sayın Canikli
OKTAY VURAL (İzmir) Bu vahim bir şey.
Sayın Başbakan Vergi adı altında haraç toplanıyor.
diyorsa vergiyi ancak devlet toplar, demek ki parelel devleti
meşrulaştırıyor.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Hayır,
birilerinin bu adla yaptığını söylüyor Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
OKTAY VURAL (İzmir) O zaman, PKKnın bölgede
hâkim olduğu gayet açık. Oya Hanım da bunu ifade etmişti.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun)
Yakalanır, tespit edilir, getirilir, devletin kasasına konulur.
OKTAY VURAL (İzmir) PKK finanse ediliyor, Nerede
para, bize haber verin. diyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Başbakan devletin memuruna
BAŞKAN Şimdi, lütfen sakin olunuz.
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 460 sıra
sayılı yasa tasarısının 13. maddesindeki vergi
dairelerine beyan edilen varlıkların değeri üzerinden % 2
oranında vergi tarh edilir ifadesinin tarh ve tahsil edilir
şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
AHMET ARSLAN (Kars) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Kim konuşacak?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Kamer
Genç.
BAŞKAN - Sayın Genç,
buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, AKPnin öteden beri bir
geleneği var, önce yolsuzlukları yapıyorlar, sonra afla bunu
örtbas etmeye çalıyorlar.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Sayın Başkan, böyle konuşamaz!
KAMER GENÇ (Devamla) Konuşma be! Otur yerine! Otur
yerine!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Yolsuzluk
yapıyor. demek ne demek Sayın Başkan? Sayın
Başkanım, bu şekilde konuşamaz!
BAŞKAN Sayın Canikli
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Hakaret
ediyor ama Sayın Başkanım. Temiz bir dille konuşması
gerekir.
KAMER GENÇ (Devamla) Hayır, ne var? Ben ne dedim
canım?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) İlk
cümlesi Yolsuzluk yapıyor. Böyle bir şey olabilir mi?
Yolsuzluğu sen yapıyorsun o zaman, ben de sana aynı şeyi söylüyorum.
BAŞKAN Sayın Canikli, lütfen
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Ama,
Sayın Başkanım, böyle bir konuşma olur mu?
KAMER GENÇ (Devamla) Hayır, ne dedim yani ya? Otur
yerine!
Sayın Başkan, süreyi yeniden verir misiniz?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Bakın,
daha çıkar çıkmaz hakaret ediyor Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Canikli, Genel Kurulda
Bir
dakika
KAMER GENÇ (Devamla) Ne hakareti ya, senin
vasıflarını söylüyorum ya, vasıflarını
söylüyorum.
BAŞKAN - Hakaret etmedi Sayın Canikli.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Yolsuzluk
yapıyorsunuz. ne demek? Yolsuzluk hakkında başka bir
düşüncen yok mu senin?
BAŞKAN Sayın Canikli, lütfen yerinize
oturunuz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sözünü geri
alsın Sayın Başkan lütfen. Sözünü geri alsın.
KAMER GENÇ (Devamla) Otur da ne söylediğimi anla
bir defa! Bak, ne söylediğimi anla!
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Hakaret
etmesin Sayın Başkan, hakaret etmesin. İlk cümlesi hakaret.
KAMER GENÇ (Devamla) - Şimdi, Sayın
Başkan, ben bir hakaret falan yapmadım.
BAŞKAN - Sayın Canikli, Sayın Genç hakaret
yapmadı. Lütfen yerinize oturunuz. Sözüne yeni başlıyor.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Yolsuzluk
yapıyorsunuz. ne demek?
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Ne demek ya? Sen
kendine bak be! Sen kendi hesabını ver! (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen
NURETTİN CANİKLİ (Giresun)
Eleştirsin, kimse bir şey diyemez. İstediğiniz gibi
eleştirin ama bakın
BAŞKAN Sayın Canikli
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) İtham
edemezsin! İtham edemezsin!
(Mikrofon Başkan tarafından
kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) Canikli, sende kuyruk
acısı var. Otur yerine!
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Ama,
bakın, itham edemezsin, itham edemezsin.
BAŞKAN Sayın Canikli
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Ne biçim
konuşuyorsun sen! O acı sana aittir. Sözünü geri al! Sözünü geri al!
BAŞKAN - Sayın Canikli, lütfen yerinize
oturunuz.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Sözünü geri al! (AK PARTİ ve CHP sıralarından
gürültüler)
KAMER GENÇ (Devamla) Niye vergi
kaçakçılarına af getiriyorsun? Ben onu izah edeyim
Bakın
BAŞKAN - Şimdi, Sayın
Genç
Sayın Genç, lütfen
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Sözünü geri al!
BAŞKAN - Lütfen, buyurunuz,
konuşmaya başlayınız.
CUMA İÇTEN (Diyarbakır)
Lan diye bir hitap mı var?
KAMER GENÇ (Devamla) Ben ne dedim?
İHSAN ŞENER (Ordu) Ne demek
Ne dedim?
KAMER GENÇ (Devamla) Ya, böyle bir
şey olmaz.
BAŞKAN Buyurunuz efendim, devam
ediniz.
KAMER GENÇ (Devamla) Sayın
Başkan, böyle bir müzakere olmaz ya.
BAŞKAN Size yeniden söz verdim,
buyurunuz. (AK PARTİ ve CHP sıralarından
karşılıklı laf atmalar)
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Böyle bir şey olur mu! Hakaret edecek
CUMA İÇTEN (Diyarbakır)
Niye lan diyorsun, kime lan diyorsun!
İHSAN ŞENER (Ordu) Geri al!
CUMA İÇTEN (Diyarbakır)
Lan kelimesini geri al!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, milletvekili daha yeni sözüne başlamışken
Çok
rica ediyorum
Sakin olunuz lütfen
KAMER GENÇ (Devamla) Ben 1957de
Maliye Okuluna girmiş bir milletvekiliyim. Ben Türkiyede vergiyi iyi
bilen bir insanım.
CUMA İÇTEN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, lan kelimesi hakaret mi, değil mi?
BAŞKAN - Sayın Genç,
başlayınız lütfen.
CUMA İÇTEN (Diyarbakır)
Özür dileyeceksin. Sen lan kelimesini kullanamazsın!
KAMER GENÇ (Devamla) Canikli de
defterdarlık yapmış.
CUMA İÇTEN (Diyarbakır) Sen
kabadayı mısın!
BAŞKAN Sayın Genç, beni
duyuyor musunuz?
KAMER GENÇ (Devamla) Citibankın
5 milyar dolarını Merkez Uzlaşma Komisyonuna arz etmiş bir
insanım.
BAŞKAN Sayın Genç, beni
duyuyor musunuz? Mikrofonu açacağım, buyurunuz. Lütfen düzgün
konuşunuz.
KAMER GENÇ (Devamla) Efendim, düzgün
konuşuyorum.
Bakın, sayın milletvekilleri,
biz bu memleketin milletvekilleri miyiz? Bu memleketin kaynaklarını
korumak bizim namusumuz ve şerefimiz kadar değerli mi?
İHSAN ŞENER (Ordu) Sen mi
koruyacaksın?
KAMER GENÇ (Devamla) Bu memlekette
hırsızlık yapan, vergi kaçakçılığını
yapan insanlara
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Düzgün
konuş be!
KAMER GENÇ (Devamla)
haksız
yere af getirenlere karşı koymak görevimiz midir?
İHSAN ŞENER (Ordu) Kim
yapıyor bunu?
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi
burada bir şey getirmişsiniz. Bu maddeyle
İHSAN ŞENER (Ordu) Kim
yapıyor bunu?
KAMER GENÇ (Devamla) Ya, bir sus sen
de yahu! Sen vergi kaçakçısı mısın?
Şimdi burada bir maddeyle bir
şey getiriyorsunuz, diyorsunuz ki
İHSAN ŞENER (Ordu) Hayalî
bir şey konuşuyorsun.
KAMER GENÇ (Devamla)
Yurt
dışında gayrimeşru yollarla edinilen servetleri Türkiyeye
getiren kişileri, yüzde 2 vergiyle -o gayrimeşru servetleri- affediyorsunuz.
Bu madde böyle mi değil mi? Böyle.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Hayır, bakın
KAMER GENÇ (Devamla) Bir dakika
Bir
dakika yahu
Ondan sonra, yurt
dışında gayrimeşru yollarla servet kazanan kimler, onu
açıklayacağız.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Açıklayın, açıklayın, itirazımız yok.
KAMER GENÇ (Devamla) Arkadaşlar,
eğer alnınız açıksa, bir vergi
kaçakçılığınız yoksa, hayalî ihracat yoluyla yurt
dışına transfer ettiğiniz kaynaklar yoksa, bilmem,
WikiLeaks belgelerinde, İsviçre bankalarında, gayrimeşru
yollarla kazanılan ve o İsviçre bankalarında depo edilmiş
paraları bu yolla getirerek, yüzde 2 vergiyle kurtarmak gibi bir
girişiminiz yoksa bunları o zaman susun.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Kim getirmiş? Böyle bir şey yok.
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi, bu
maddenin anlamı nedir? Bakın, Türkiyede gelir vergisinin vergi
nispeti yüzde 30 nispetinde. Bu maddeyle bir şey getiriyorsunuz. Ne
getiriyorsunuz? Diyorsunuz ki: Efendim, yurt dışında hangi yolla
kazanırsa kazansın, işte silah kaçakçılığı
yoluyla, hayalî ihracat yolu ile, WikiLeaks belgelerinde belirtilen
birtakım devlet adamlarının yurt dışına transfer
ettikleri paraları eğer yurt içine getirirse yüzde 2 vergiyle bunu
affediyorsunuz. Ama şimdi bakın, bir de buraya bir madde daha
koymuşsunuz. Diyorsunuz ki:Şu
tarihten itibaren işte vergi incelemesi yapıldığı
zaman... Mesela bakın, 100 bin lira vatandaş getirdi Türkiyeye. 100
bin liradan yüzde 2 vergi alıyorsunuz. Ondan sonra bu kişi vergi
incelemesine tabi tutulursa, bunda 100 bin lira, 200 bin liralık matrah bulduğun
zaman bu 100 bin lirayı tenzil ediyorsunuz, ondan sonra geriye kalan 100
bin lira üzerinden vergi alıyorsunuz. Ben, burada, Faruk Çelike sordum,
dedim ki: Burada matrahı mı tenzil edeceksiniz, vergiyi mi tenzil
edeceksiniz? Çünkü vergiyi tenzil ederseniz yüzde 2 vergi ödemek zorunda
kalacak. Mesela, 100 bin liradan 2 bin lira vergi tenzilatı yapılacak
ama 100 bin liralık matrahı tenzil ederseniz yüzde 35i tenzilat yani
yüzde 35i vergiye tabi ise, rakamlar büyürse. Burada, bana göre,
anladığım şey şu: Yani burada matrahı değil,
vergiyi tenzil etmek lazım. Arkadaşlar, bu çok önemli.
Tabii, şimdi zamanımız
da çok azaldı. Şimdi, çok, hemen, heyecanlasınız çünkü
burada çok büyük vergi kaçakçılarına büyük bir af getiriyorsunuz.
Şimdi, yurt dışında gayrimeşru yollarla satılan,
transfer edilen paralar var. Bu sizin Hükûmet mensupları yurt
dışına gittiği zaman gidin, bakın bakalım, yurt
dışına giderken o dolu dolu valizlerle gidiyorlar, o valizlerde
ne var?
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Ne var?
KAMER GENÇ (Devamla) Para var, para,
para! Para var yahu, para var!
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Ne var, ne?
KAMER GENÇ (Devamla) Arayalım
onları, para var.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Sen daha önce kaçırıyor muydun?
KAMER GENÇ (Devamla) O paraları
gayrimeşru yollarla dışarıya getiriyorsunuz.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Sen daha önce kaçırıyor muydun onu?
KAMER GENÇ (Devamla) O
gayrimeşru yollarla getirdiğiniz bu paraları böylece buraya
getireceksiniz ve yüzde 2 vergiyle kurtaracaksınız.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Başkalarıyla karıştırıyorsun.
KAMER GENÇ (Devamla) Bu tamamen bir
suiistimal, bu tamamen bir yolsuzluk, bu tamamen vatandaşa
attığınız bir kazık.
İHSAN ŞENER (Ordu) Çinden
ne getirdin Çinden?
KAMER GENÇ (Devamla) Bakın, ben,
1960ta Maliye Okulundan mezun olmuş, vergi denetimi
yapmışım, Danıştayda on dört sene hâkimlik ve
savcılık yapmışım. Vergi
kaçakçılığının ne olduğunu bilen bir
insanım, kitaplarım da var.
Canikli, sen neyi biliyorsun?
CUMA İÇTEN (Diyarbakır) Vay
memleketin hâline!
KAMER GENÇ (Devamla) Burada
getirdiğinizle kaçakçılığı affediyorsunuz.
Gayrimeşru yollarla yurt dışına giden paraları bu
şekilde getireceksiniz, yüzde 2 vergi affıyla bunları
kurtarıyorsunuz. Bu bir memlekete yapılan en büyük ihanettir,
kaçakçılara sağladığınız en büyük gaflettir.
Vergi incelemesinde bulunan
matrahı
Mesela, 1 milyon dolar yurt dışından getirirse,
adamın hesaplarını incelerseniz, 1 milyon lira matrah
bulursanız adam vergi ödemeyecek. Böyle bir şey olur mu ya?
Ben bu Faruk Çelike tümü üzerinde
yaptığım konuşmalarda sordum, dedi ki: Efendim, bu, ikinci
bölümle ilgili. Ya, sen evvela doğru dürüst cevap versen
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) Burada benim
anladığım kadar, çık, bunun cevabını ver çünkü burada
matrahı değil vergiyi tenzil etmek lazım. Onu çık, söyle.
(CHP sıralarından alkışlar)
İHSAN ŞENER (Ordu) Ne
söyleyeceğine sen mi karar vereceksin?
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Genç.
Evet, Sayın Canikli
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Sataşmadan dolayı söz istiyorum Sayın Başkan.
KAMER GENÇ (Tunceli) Bilmiyorsunuz,
bilmediğiniz için bu vatanı satıyorsunuz ya! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Sen satıyorsun.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen hatiplerin konuşmasını dinleyelim.
Buyurunuz Sayın Canikli.
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
9.- Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin, Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin görüşülen kanun tasarısının 13üncü maddesiyle
ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşma sırasında
Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Değerli arkadaşlar, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, şunu teknik olarak
ifade etmemiz gerekiyor: Matrah, matrahtan düşülür; vergi, vergiden mahsup
edilir.
KAMER GENÇ (Tunceli) O zaman
işte tamam, benim dediğime
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Çok açık, burada hiçbir
Önceki uygulamalar da böyleydi,
bizden önceki dönemlerde de uygulamalar böyleydi, şu andaki uygulama da
böyle. Bakın, bu uygulama hemen hemen her hükûmet döneminde geçmişte
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır,
hayır, yok öyle bir şey, yalan söylüyorsun.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Hemen hemen diyorum, aynen öyle, açın, bakın. Bu işi
bilen herkes bilir, geçmişte hemen hemen her hükûmet döneminde
kopyası çıkmıştır bunun, aynısının,
benzerinin kopyası çıkmıştır, bu bir.
KAMER GENÇ (Tunceli) İşte,
sen, birtakım insanları korumak için bu kanunu getirdin.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Bir dakika
İkincisi: Silah
kaçakçılığı, petrol kaçakçılığı, sigara
kaçakçılığı tüm kaçakçılıklar ve kara para
aklamayla ilgili hususlar bunun dışındadır. Çok açık
söylüyorum, bakın
KAMER GENÇ (Tunceli) Çok
yanlış söylüyorsun, çok yanlış.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla)
bütün kaçakçılıklar bunun
dışındadır, hatta bu beyanlardan yola çıkarak idare bu
kaçakçılık kaynağı olup olmadığının
soruşturmasını yapabilir, done olarak kullanabilir, aynen öyle,
evet. Yani, silah kaçakçılığı, kara para aklama vesaire,
tam tersine
Eğer gerçekten bu paraların, getirilen, beyan edilen
kaynakların buradan elde edildiğine dair en ufak bir işaret,
emare ortaya çıkarsa üzerine gitmek, tespit etmek ve gereğini yapmak
zorundadır, cezaları da çok ağır. Bir defa bunları
ortaya koyalım.
KAMER GENÇ (Tunceli) Yahu, neyini
tespit edeceksin, neyini tespit edeceksin?
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Dolayısıyla, burada söylediklerinizin hepsini çizin
atın, teknik olarak çizin atın; doğru değil, tepeden
tırnağa doğru değil, yanlış, yanlış.
Bir şey daha var, bakın,
değerli arkadaşlar; vergide tahakkuk ve tahsilat zaman aşımı
ne kadar?
OKTAY VURAL (İzmir) Zaten sonra
da tespit etmeyeceksin de.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) İzin verin, izin verin.
Ne kadar? Beş yıl. Öyle mi?
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim?
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Tahsilat ve tahakkuk zaman aşımı ne kadar?
KAMER GENÇ (Tunceli) Yok, sen
yanlış
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Bir dakika, bir saniye, başka bir şey söyleyeceğim
şimdi.
KAMER GENÇ (Tunceli) Yahu, nasıl
buradan döndürüyorsun
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Kaçakçılıkla, kara parayla hiçbir alakasının
olmadığını, onları temizlemeye yönelik hiçbir hüküm
içermediğini, tam aksine onların tespit edilmesine imkân
sağlayan bir düzenleme olduğunu ifade ettim, tekraren söylüyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Yahu Canikli,
buradan sen çok büyük bir kitleyi, kaçakçıları savunuyorsun.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Ayrıca, bakın, bunlar vergi açısından,
kaçakçılık içermeyen vergi tahakkuku, tahsilatı
açısından da çoğunun üzerine gidilmesi mümkün
olmayanlardır. Neden? Çünkü beş yıl içinde tahakkuk edilmeyen
vergi kayıpları zaman aşımına uğrar. Beş
yıl içerisinde tahsil edilemeyen tahakkuklar zaman aşımına
uğrar. Öyle mi arkadaşlar? Bilen arkadaşlar biliyorlar,
doğru mu? Bunların büyük çoğunluğu bu kapsamdadır. Dolayısıyla,
hangi açıdan alırsanız alın söylediğiniz hiçbir
konuyla ilgili değildir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Çok yazık
sana! Yahu sen nasıl maliyecilik yaptın!
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Söylediklerinizin tamamı yanlıştır -başka
bir kelime kullanmak istemiyorum- yanlıştır,
yanlıştır, yanlıştır; doğru değildir,
hepsini çizin.
Yani, valizle para getirme konusunu
eğer diyorsanız, o konu, bilmiyorum, kimin uzmanlık alanı!
Bugüne kadar, bu konuda son on yılda en ufak bir tespit, en ufak bir iddia
hiçbir şekilde gündeme gelmemiştir ama daha önceki yıllarda
gündeme geldi. Bizim uzmanlık alanımız değil ama
başkalarının uzmanlık alanı olduğunu
söyleyebilirim.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Canikli.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, Sayın Canikli diyor ki: Efendim, işte kara para filan
2008de varlık barışı yapıldı değil mi?
BAŞKAN Yapıldı.
OKTAY VURAL (İzmir)
Yapıldı. Peki, soruyorum: Orada kara para
araştırmasıyla birlikte reddedilen ya da hakkında bu
şekilde soruşturma yapılan ne var? Kaç kişi var?
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, benim beyanatımın
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Sayın Başkan, bu konuda en ufak bir beyan, en ufak bir
şey varsa
(Gürültüler)
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Canikli benim konuşmamı yanlış aksettirdi. Bu çok önemli
bir şey, devletin katrilyonlar seviyesinde bir zararı var.
Şimdi, Sayın Canikli öyle bir ifade kullandı ki müsaade
ederseniz kürsüden ifade edeyim. Çünkü ben bunu sordum, Bakan kasıtlı
buna cevap vermedi.
Burada önemli olan
Bakın, adam,
100 bin liralık eğer, vergi incelemesinde, matrah farkı bulursa
yüzde 30 civarında vergi ödeyecek. Caniklinin burada
yaptığı ifadelerle
Burada, yurt dışında kaçak
yolla getirilen bir sebepten dolayı yüzde 2 vergi verecek ve yüzde 2 vergiyle
kurtulacak. Yani bir yanda yüzde 30 vergi varken onu yüzde 2ye indiriyoruz.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Matrahtan
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır
BAŞKAN Sayın Genç, konu net
bir şekilde anlaşıldı zaten.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Başka bir şey konuşuyorsun.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Evet, konu anlaşılmıştır.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır,
Sayın Başkan, bunu izah edeyim.
BAŞKAN Siz bunu söylediniz, izah
ettiniz Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ama Sayın
Başkan çok önemli bir şey.
BAŞKAN Hayır, kürsüden de
izah ettiniz, şimdi de söylediniz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ben
yıllarca, bakın, yıllarca Danıştayda bu işlerle
uğraştım.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Konu anlaşılmıştır
KAMER GENÇ (Tunceli) Maliye
Bakanı gelsin, bunu açıklasın. Şimdi, Sayın
Başkan, yüzde
BAŞKAN Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli) Evet.
BAŞKAN Bunu net bir şekilde
kürsüden söylediniz
KAMER GENÇ (Tunceli) Evet, ama
şimdi de
BAŞKAN -
şimdi
söylüyorsunuz, Canikli de böyle olmadığını söylüyor.
Sayın Bakan
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır,
hayır, Sayın Başkan, Hükûmet çıksın, cevap versin
buna.
BAŞKAN Bir dakika Sayın
Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hükûmet cevap
versin.
Burada korkunç bir vergi
kaçakçılığı var.
BAŞKAN Sayın Bakan, belki
bir ufak açıklamayla Genel Kurulu aydınlatabilir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hükûmet
çıksın, cevap versin efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Bakan cevap verecek galiba efendim
BAŞKAN Aydınlatsın
efendim.
Buyurunuz Sayın Bakan, Genel
Kurulu biraz aydınlatırsanız, bu konuda bir açıklama
ihtiyacı doğdu.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
15.- Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin, Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin görüşülen kanun tasarısının 13üncü maddesiyle
ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşma
sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; tabii, gecenin on ikisine doğru gidiyoruz.
Eğer burada görüşülen kanun tasarılarına gece on ikide
gelip mülaki olursanız, tabii, sorun olursunuz, sorun oluşturursunuz
yani. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Yani biz burada günlerdir, milletvekili
arkadaşlarımız, saatlerdir
KAMER GENÇ (Tunceli) Ben sana soru
sordum, niye cevap vermedin?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Dedim ki sizin sorduğunuz
KAMER GENÇ (Tunceli) Niye cevap
vermedin?
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Otur dinle, dinle!
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa)
Bakınız, sizin İç Tüzükü bilmeniz gerekiyor ya. Dedim
ki: Görüştüğümüz konu birinci bölüm, birinci bölümdeki konular
sosyal güvenlikle ilgilidir. Siz ise bana ikinci bölümdeki soruyu soruyorsunuz.
Sizin sorunuzu ikinci bölümde değerlendiririz. İkinci bölümde burada konuştuk, siz
yoktunuz, şimdi uyandınız, yeni uyandınız siz. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) Bakın
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Neredeydin? Neredeydin?
BAŞKAN Sayın Bakan
Sayın Bakan
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Bakan, bakın
BAŞKAN Sayın Genç, Sayın Genç, lütfen
oturunuz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır, bir
dakika
Benim sorduğum soru, bakın
(Gürültüler)
BAŞKAN Sayın Bakan, bir açıklama yapacak,
lütfen oturunuz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Bir dakika
efendim, beni itham ediyor.
BAŞKAN Sayın Genç, bir dakika
Yerinize
oturursanız
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır, bir dakika
efendim
Hayır, bir dakika, cevap
vereyim.
BAŞKAN Sayın Bakan açıklama yapacak.
KAMER GENÇ (Tunceli) Cevap vereyim, yanlış söylüyor,
Bakan yanlış söylüyor. Ben tümü üzerinde yapılan müzakereler
üzerine soru sordum.
BAŞKAN Sayın Genç, bu konu da son derece net
anlaşıldı.
KAMER GENÇ (Tunceli) O meseleyi
anlamamıştı, dedi ki: Senin sorduğun soru ikinci bölüm
üzerinde. Hâlbuki, Bakan anlamamıştı.
BAŞKAN Sayın Genç, şimdi açıklayacak
Sayın Bakan.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ben tümü üzerindeki yaptığım
konuşmada soru sordum.
BAŞKAN Anlaşıldı efendim,
anlaşıldı.
Şimdi, Sayın Bakan cevap
verecek yerinize geçerseniz lütfen.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ne
anlaşıldı? Soru soruyorum
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Bağırma, bağırma sağır değiliz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa)
Şimdi bir kere burada hatip ifade ederken dedi ki,
İsviçreyle
KAMER GENÇ (Tunceli) Ya, doğru
konuş doğru Faruk. Faruk, bak
seninle ilgili dosyalar var elimde. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Sayın Genç, lütfen yerinize oturunuz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa)
İsviçreyle yapılan çifte vergilendirmenin önlenmesine
ilişkin bir anlaşmamız var, 1/1/2013 tarihinden itibaren
yürürlüğe girmiştir, bu kapsamda İsviçredeki hesaplarda bulunan paraların kimlere ait
olduğuna ilişkin bilgi alınabilecek. Aynı zamanda bununla
ilgili yine konuşmamda da söyledim, vergi cenneti bazı adacık
ülkeler var, bunlarla da anlaşma yapılmıştır, OECD de
bu konuda çok ciddi hassasiyetle bunlara savaş açmış durumda. Bu
konuda artık kara para filan yerde var, efendim İsviçre
bankalarında şu saklı gibi bir ifadenin kullanılması
gündemi takip etmediğiniz anlamına gelir. Bu anlaşmaları
devletimiz yapıyor.
KAMER GENÇ (Tunceli) Yahu, benim
söylediğimi anlamadın sen, anlamadın, maliyeci değilsin ki
anlayasın sen!
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa)
İkincisi, 2008deki vergi barışı
anlaşması neticesinde acaba kara para veya başka illegal amaçla
gelen burada şey var mı, vergi barışı çerçevesinde bir
menkul söz konusu mu? diye soruluyor. MASAK bu konuyla ilgili
araştırma belki de yaptı ama bu soruşturma gizli
olduğu için benim bilme şansım yok, sizin de bilme
şansınız yok. Devlet bu konuyla ilgili
araştırmasını yapıyordur.
OKTAY VURAL (İzmir) Sonucu söyle
sonucu, sonucu söyleyin ya.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Belki de bahsettiğiniz
endişeleri giderecek çalışmalar da vardır ama bunların
gizliliğini takdir edersiniz ki
OKTAY VURAL (İzmir) İsim
söylemeyin, sonucu söyleyin.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
devlette bulunmuş
arkadaşlar olarak sizler de çok iyi bilirsiniz.
OKTAY VURAL (İzmir) Faili meçhul
mü Sayın Bakan?
KAMER GENÇ (Tunceli) Yanlış
söylüyorsun Sayın Bakan, anlamamışsın ya.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Bir üçüncü konu, ya bir üçüncü konu, ben anlamakta zorlanıyorum.
Para dışarıda kalsın
Paranın yurt
dışından yurt içine getirilmesi için siz değerlendirme
yapıyorsunuz, uygun bir ortam var diyorsunuz ve bununla ilgili de gerekli
düzenlemeyi yapıyorsunuz Bu vergi yüzde kaç olsun, kaç olursa gelebilir?
diye. Siz iktidar olursanız çıkarsınız yüzde
KAMER GENÇ (Tunceli) Ben
anlatayım sana o zaman, ben sana anlatayım.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Para geliyor ve tüm illegaliteyle ilgili, tüm illegal
değerlendirmelerinizle ilgili de tüm tedbirleri ihtiva etmektedir.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Bakan.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, bakın, cevap vereceğim. Sayın Başkan, beni
dinler misiniz?
BAŞKAN Sayın Genç, konu
netlikle anlaşıldı. Siz sözünüzü söylediniz, Sayın Bakan da
söyledi.
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim,
bakın burada kritik bir madde var. Sayın Başkan, bir dakika,
kritik bir madde var.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Başkana niye bağırıyorsun ya?
KAMER GENÇ (Tunceli) Canikli de
söyledi, 1/1/2003 tarihinden önce vergi incelemesi yapılırsa vergi
incelemesinde bulunan matrah farkı
Ya, Canikli, sen benden iyi biliyorsun.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Ya, arkadaş
BAŞKAN Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli) 1/1/2003
tarihinden önce bu vergi incelemesi yapılır ve bir matrah bulunursa
burada matrah mı tenzil edilecek, yoksa vergi mi tenzil edilecek? Matrah
tenzil edilirse yurt dışından serbest getiren adamın
faydalanacağı vergi nispeti yüzde 30, eğer vergi tenzil edilirse
yüzde 2. Buna açıklık getirmesini istiyorum. Hükûmet
sırasında oturan kişi zavallıysa, bunları
kavrayamıyorsa burada oturmasın.
BAŞKAN - Konu
anlaşıldı Sayın Genç. Çok net anlaşıldı
konu.
X.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel'in; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu,
Çevre Komisyonu, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporları (1/771, 2/395) (S. Sayısı: 460)(Devam)
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Yahu, sizin
göreviniz doğruları burada ortaya çıkarmak Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 460 Sıra
Sayılı Yasa Tasarısı'nın 13'üncü maddesinin dördüncü
fıkrasında geçen "%2" ibaresinin "%20" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Varlık barışı
adı altında Türkiye'ye getirilmeye çalışılan
sermayenin hükümet açsısından önemi büyük olabilir ancak bu düzenleme
sosyal adalet açısından oldukça büyük sorunlar yaratmaktadır.
Geçmiş yakın tarihte çıkarılan bir başka varlık
barışı kanunundan sonra tekrar bu içerikte bir kanunun
parlamento gündemine getirilmesi, çıkarılan kanunların da
etkisini düşürmektedir. Yoksulluğun yüksek olduğu ülkemizde
sermayeye tanınan yüksek düzeyde imtiyazlar kamu vicdanını da
yaralamaktadır. Global ekonomik krizin etkisi altında olan ülkemizde
hükümetin krize karşı daha yapısal önlemler alması
gerekirken, bu şekilde önlemleri gündeme getirmesinin sürdürülebilir bir
yanı olmadığı gibi, kabul edilebilir de değildir. Emekçilerden
sürekli olarak birtakım haklarından feragat etmesi istenirken ve bu
haklar sürekli geriye götürülürken, sermayeye tanınan bu imtiyaz oldukça
büyük sorunları da beraberinde getirecektir. Değişiklik ile bu
durumun giderilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN Gerekçesini
okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
13üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
14üncü madde üzerinde 2 önerge
vardır, okutuyorum:
T.M. M. M.
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 460 sıra
sayılı yasa tasarısının 14. maddesindeki 1/1/2013
ifadesinin 31/12/2011 olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Aydın
Ağan Ayaydın Haluk
Ahmet Gümüş
İstanbul İstanbul Balıkesir
Müslim
Sarı Musa
Çam Kazım
Kurt
İstanbul İzmir
Eskişehir
Mehmet
Hilal Kaplan Rahmi
Aşkın Türeli
Kocaeli İzmir
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 14 üncü maddesinin birinci fıkrasının
(a) bendinde geçen 81 inci maddesine ibarelerinin, 81 inci maddesinin
birinci fıkrasına şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Mehmet
Şandır Enver
Erdem
Konya Mersin Elâzığ
Erkan
Akçay Ali
Öz Alim
Işık
Manisa Mersin Kütahya
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
AHMET ARSLAN (Kars) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI
FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın
Işık, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz 460 sıra sayılı Kanun Tasarısının
14üncü maddesi üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik
önergesi için söz aldım. Bu vesileyle gecenin bu vaktinde hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu varlık barışı
ya da vergi barışı adıyla getirilen tasarının
ciddi tartışmalara yol açacak önemli bir tasarı olduğunu
inanıyorum ki hepimiz biliyoruz. Bu konuda şimdiye kadar özellikle
Yüksekovadaki Esendere sınır kapısında PKK tarafından
haraç kesildiği ve yirminin üzerinde firmadan yaklaşık 400
milyon TLlik bir haracın alındığı medyaya da
yansıdı. Bizzat bizim konuya ilişkin yazılı soru
önergelerimize verilen cevaplarda da söz konusu firmaların,
işletmelerin MASAK tarafından takibe alındığı ve
soruşturmalarının devam ettiği yönünde resmî cevaplar
verilmiştir. Şimdi, sadece bu, medyaya yansıyan ve yapılabilen
takipler sonucu ortaya çıkan 400 milyon TLlik para ve buradan alınan
haraçların çok ciddi miktarlarda olduğu, hatta bu konuda Gümrük ve
Ticaret Bakanlığı müfettişlerinin söz konusu
sınır kapısının kapatılması gerektiği
yönündeki resmî raporları Başbakanlık dahil ilgili
bakanlıkların tamamına iletilmiştir. Buna rağmen
Hükûmet, özellikle 2009 yılında başlattığı
açılım projesinden bu yana bu konuda gereğini
yapmamıştır. Dolayısıyla, biraz önceki
tartışmalar yerindedir ve ciddi endişelere ve bundan sonra da
birçok tartışmaya yeniden zemin hazırlayacak
tartışmalardır. Bu konunun özellikle altının bir kez
daha çizilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu konuda Sayın Gümrük
ve Ticaret Bakanına sorduğumuz sorularda yine, Genel Kurulda, söz
konusu sınır kapsının kapatılması yönünde bir
düşüncenin olmadığını ama oradaki hayali
ihracatın ve kaçakçılığın önlenmesi konusunda son
dönemde bazı tedbirlerin alındığı beyan
edilmiştir ama bu tedbirler bu kaçakçılığı
önlememiştir. Özellikle PKKnın elindeki çok ciddi miktarda olduğu
belirtilen ve bazı yayın organlarında 60 milyar doları
bulduğu ifade edilen kara paranın buradan ne kadarının
yararlanacağı herhâlde önümüzdeki dönemde hepimizin bilgisi dâhilinde
olacaktır. Onun için bu konu önemlidir.
Bir diğer konu: Özellikle emekli
olup da herhangi bir iş yerinde çalışan veya iş yeri açmak
zorunda kalan insanlarımızdan kesilen sosyal güvenlik priminin
mutlaka kaldırılması gerektiği zorunluluğudur.
Sayın Bakana teşekkür ediyorum, sorumuza gayet dürüstçe cevap verdi,
belli bir yaş olması hâlinde düşünülebileceğini söyledi. Bu
yaşın beklenmesine gerek yok. Şu anda daha geçen hafta sonu
kendi ilimde yetmiş yaşında bir esnaf önüme geçti aynen
şunu söyledi: Sayın milletvekilim, ben yetmiş
yaşındayım, torunuma, damadıma ve kızıma
bakıyorum, onun için bu pazarda sebze satıyorum ama benim
maaşımdan yüzde 15 oranında kesinti yapma bu devletin hakkı
olmaması gerekir. Hele hele bu dönemde birçok insana katkı
yapılırken, Suriyeden gelen yüz binlerce insana bu Hükûmet ödeme
yaparken benim maaşımdan kesinti yapılmasını içime
sindiremiyorum. Ne olur bu konuya bir çözüm bulun. diye bize iletti. Bunun
mutlaka çözülmesi gerekiyor, buna daha fazla beklemememiz lazım.
Bir de Sayın Bakanın yaşa
takılanlarla ilgili açıklaması son dönemde medyada ciddi yankı
buldu. Bu konuda hazırlıklarının olduğunu ve prim
ödeme süreleri dolup da yaşı gelmemiş olanlara kademeli olarak
emeklilik hakkı tanıyacağını söyledi ama aynı
açıklamanın arkasından birkaç gün sonra Maliye Bakanı dedi
ki: Böyle bir şey yok. Şimdi, Hükûmetin iki bakanının iki
farklı açıklaması var, hangisi doğruysa bunun söylenmesi
lazım çünkü kamuoyu bunu bekliyor Sayın Bakanım. Eğer sizin
dediğiniz doğruysa bu düzenlemeyi en geç bu yasama döneminin sonuna
kadar sizin getirmeniz lazım; Sayın Maliye Bakanının
dediği doğruysa o zaman sizin açıklama yapmanız lazım
ve düzeltmeniz gerekiyor. Kusura bakmayın, ben milletimden özür
diliyorum. Bu konuyu bilmiyordum, ben böyle bir açıklamada bulundum,
doğrusu Maliye Bakanının dediğidir. demeniz lazım.
Bunu düzeltmemiz gerekiyor.
Bu vesileyle hepinizi tekrar
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Işık.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 460 sıra
sayılı yasa tasarısının 14. maddesindeki 1/1/2013
ifadesinin 31/12/2011 olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Kaplan, buyurunuz.
(CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakanım,
kaldığım yerden devam ediyorum. 12nci maddede ÇED uygulamasıyla
ilgili kaldığım yerde Çevre Kanununun 10uncu maddesinden
bahsetmiştim. Siz, bu maddenin, kanunun getirdiği
yaptırımı ortadan kaldırmak için Hükûmetiniz döneminde 3
kez ÇED Yönetmeliğini değiştirdiniz. 2009 yılında
getirdiğiniz yönetmelik değişikliğiyle kanundan
çıkarıp ÇED Yönetmeliğini Bakanlığın
onayıyla sunmaya çalıştınız. 2011de tekrar benzerini
yaparak 2013 ve 2015te yapılacak projelere de ÇEDten muafiyet
kazandırmak istediniz. Ancak, çevre gönüllüleri, Çevre Mühendisleri
Odası ve ilgili kurullar bunu yargıya taşıdı.
Yargı, bu geçici 3üncü maddeyi 1 Nisan 2013 tarihinde tekrar iptal etti.
Bakın, anlamadığımız bir nokta -aradan tam dört gün
geçiyor- dört gün sonra bu yönetmeliği Başbakanlık
aracılığıyla tekrar değiştirerek
yayınladınız. Konu şu anda yine tekrar çevre
mühendislikleri odaları bakımından yargıda. Benim
anlamadığım şu değerli milletvekilleri, size soruyorum:
Nedir bu yargıyla inatlaşmanız, hesaplaşmanız?
Asıl üzücü olan taraflardan bir tanesi de şu: Yargının
iptal ettiği ve yürütmesini durdurduğu bu yönetmeliği,
kanunları arkadan dolanarak, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bunu
geçirerek Türkiye Büyük Millet Meclisini bu suça alet ediyorsunuz. Bu,
doğru değil. Bu, Meclisin
itibarsızlaştırılmasıdır. Bu, yargıyı
pas geçmektir. Demokrasiyle idare edilen hiçbir ülkede yönetmelik kanun
üzerinden yapılamaz.
Merak ettiğim bir başka konu
daha var: Neyi kaçırmak istiyorsunuz ÇED Yönetmeliğinden hâlâ
anlamış değilim. Acaba bizim bilmediğimiz bir
değişiklik var da bize söylemiyor musunuz ya da ilgili kişiler
sizi bilgilendirmiyor mu?
Bakın size bir şey
anımsatmak istiyorum. Çevre Komisyonunda bu konu görüşüldüğünde,
biz sevgili bürokrat arkadaşımıza dedik ki: 1997 öncesinde
ÇEDden muaf olan sizin bahsettiğiniz bu projeleri bize söyler misiniz?
Bize söyleyemedi. Siz de Plan ve Bütçe görüşmelerinde Meclis
görüşmesinden önce vereceğim. dediniz, söz verdiniz şu ana
kadar veremediniz. Ben merak ediyorum. Son düzenlemeyle bir şey ilave
ettiniz, dediniz ki Kamu yararı. Değerli milletvekilleri, ben size
bir şey sormak istiyorum: ÇEDin kendisi zaten kamu yararı değil
mi? ÇEDin kendisi çevrenin korunması, halk
sağlığının korunması, doğanın tahrip
edilmemesi, sistemin bozulmaması zaten halkı korumaya yönelik bir
tavır değil mi? (CHP sıralarından alkışlar) Sizin
ayrıca kamu lafı ne demek, bunu anlamış değilim.
Bakın bununla ilgili başka
bir şey daha söyleyeyim. Anayasamızın 56ncı maddesinde çok
net, açık diyor ki: Herkes, temiz
ve yaşanabilir bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevrenin
korunması, çevre kirliliğinin önlenmesi devletin ve bireyin
görevidir.
Siz Hükûmet olarak çevreyi kirletmeye
neden olan bu faktörleri nasıl pas geçiyorsunuz anlamış
değilim. Merak ettim, Sayın Bakan bu konuda herhangi bir bilgi
vermeyince 2013 yatırım planlarına baktım. 1997
yılından önce acaba kaç tane proje ÇED kapsamının
dışına itilmek isteniyor? Oturdum saydım Sayın
Bakanım, 354 proje ÇED kapsamının dışına
sayenizde çıkarılıyor. Bunların içerisinde yapım
aşamasında olan var, bitmiş olan var, faaliyete geçmiş olan
var; bunların içerisinde termik santraller var, hidroelektrik santraller
var, HESler var, kara yolları var; var da var. Şimdi, merak
ediyorum, Sayın Bakanıma soruyorum: Acaba bu yasalaşırsa
geçmişte HESlerden dolayı ya da bu olumsuzluklardan dolayı
mahkemeye gidip de mahkemenin durdurma, tedbir kararı
aldırdığı kaç tanesi muaf olacak? Bununla ilgili bir
açılama yapabilir misiniz?
Size bir şey daha söylemek
istiyorum Sayın Bakanım. Böyle kanunları dolanarak, insan
sağlığını ne yaşanabilir bir çevreyi geliştirmek anlamında mümkün
değil. Yüksek yargının kararıyla bu kadar inatlaşmak
da Adalet ve Kalkınma Partisinin tüzüğüne mi uygun ya da, bunu anlamış
da değilim. Neden, yargının 3 defa bozduğu bir maddeyi
tekrar tekrar yönetmelikle kanunlaştırmak istiyorsunuz,
vicdanlarınıza bırakıyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Kaplan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
14üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
14üncü madde kabul
edilmiştir.
15inci madde üzerinde iki önerge
vardır okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 460 sıra
sayılı yasa tasarısının 15inci maddesindeki Bakanlar
Kurulu ifadesinin Bakanlık olarak değiştirilmesini arz
ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Aydın Ağan Ayaydın Haluk Ahmet Gümüş
İstanbul İstanbul Balıkesir
Musa Çam Müslim
Sarı Kazım
Kurt
İzmir İstanbul Eskişehir
Bülent Kuşoğlu Rahmi
Aşkın Türeli
Ankara İzmir
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 15inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa Kalaycı Mehmet
Şandır Enver
Erdem
Konya Mersin Elâzığ
Necati Özensoy Ali Öz Erkan
Akçay
Bursa Mersin Manisa
MADDE: 15 Bu kanun hükümleri Bakanlar Kurulu
tarafından yürütülür.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA
(Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) Kısa bir değerlendirme
müsaadenizle
BAŞKAN Buyurunuz.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Sayın Başkanım, şimdi, bir önergemiz oldu bu 12nci
maddeyle ilgili orada kamu yatırım programı diye biz bir düzenleme
yaptık kamu
kelimesini ilave ettik. Şimdi, değerli hatip burada diyor ki: Kamu
yararı
Bu, kamu yararına bir ÇED uygulaması, bir düzenleme
değil ki, kamu yatırım programlarıyla ilgili, 1997
öncesiyle ilgili düzenleme. Ama siz burada
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli)
Yani özel olunca, yasaklama olunca çevreyi kirletmek serbest anlamına
mı geliyor?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Hayır, efendim.
Bakın, ben sizi dikkatle dinledim. Siz diyorsunuz ki: Kamu yararına
bir düzenleme yapılıyor eğer ifade ediyorsa proje. Biz kamu
yatırım programlarından bahsediyoruz 1997 öncesi. Onun için
nasıl anlaşılıyor, ben bunu anlamakta zorlanıyorum.
Bir diğer konu: Burası yasama
Meclisi yani burada
OKTAY VURAL (İzmir)
Yatırım programında özel var mı Sayın Bakan?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
yasama Meclisinde
kanunları arkadan dolanarak yasama yapılır diye bir şey var
mı?
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli)
Sayın Bakanım, 3 kez yönetmelik değiştirdiniz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Yasama faaliyetlerini
yapıyoruz bakınız.
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli)
Yargı reddetmesine rağmen kamulaştırmak istiyorsunuz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katkı sağlarsınız
sağlamazsınız, eleştirirsiniz ama yasama faaliyetini
küçümsemek gibi, bu yasa çok önemlidir, bu yasama faaliyeti iyidir, bu kötüdür
diye bir şey olur mu? Yasama faaliyeti bu. Sonra yargı denetimine tabidir,
yargıya gider, Yüce Mahkemeye gider.
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) 3
kez bozdu zaten yargı.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Bu ayrı bir şey ama
kanunların arkasından dolanarak kanun çıkarıyorsunuz gibi
bir yaklaşımı da ben anlamakta zorlanıyorum.
Bir diğer konu
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim,
yatırım programı kamu değil mi zaten? Yatırım
programında özel yatırım var mı?
BAŞKAN Sayın Bakan,
Sayın Bakan, önergeyle ilgili
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Sayın Başkanım
BAŞKAN Bu son okuttuğumuz
önergeye katılıyor musunuz?
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Bakan, yatırım programında özel var mıdır?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) 1997 sonrası projeler için
ÇEDin isteneceğini net bir şekilde söyledik. 1997 öncesi kamu
yatırım programlarıyla ilgili yaşanan bir sorunu çözmeye
dönük bir düzenlemedir diyorum.
Sayın Başkan,
katılamıyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Bakan, yatırım programında özel var mı?
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli)
Sayın Bakanım, bakın, bir şey ifade edeyim. Enerji
Kanununu biz ne zaman görüştük? ÇEDden muaf tuttunuz 2018e kadar.
BAŞKAN Sayın Bakan,
önergeye katılıp katılmadığınızı
sordum.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılmıyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkanım, yatırım programı dediği zaten kamu
yatırım programıdır, kamu yatırımıdır.
Özel yatırım olur mu, var mı?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Efendim, bu itirazlardan
dolayı bir yanlış anlaşılma olmasın diye
özellikle kamuyu da ilave etmeyi uygun bulduk yani.
OKTAY VURAL (İzmir) Bırak,
Allahını seversen. Yani, yahu, yatırım programı
devletin yatırım programı, kamu. Buna kamu deseniz ne olur,
demeseniz ne olur?
BAŞKAN Şimdi, Sayın
Bakan, Sayın Vural karşılıklı
konuşmayınız.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Çekelim önergeyi istiyorsanız, çekelim önergeyi. Yani biz
sadece netleştirelim, yanlış anlaşılmalara
OKTAY VURAL (İzmir) Ya, ne
netleşsin ya
BAŞKAN Sayın Vural, kim
konuşacak grubunuzla ilgili önergede?
OKTAY VURAL (İzmir) Gerekçe.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddenin daha anlaşılır
hâle getirilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 460 sıra
sayılı yasa tasarısının 15inci maddesindeki Bakanlar
Kurulu ifadesinin Bakanlık olarak değiştirilmesini arz
ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Sayın Çam,
buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir) Sayın
Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri;
yürütme ve yürürlük maddesiyle 15 maddelik bir kanunun sonuna gelmiş
bulunuyoruz. Ümit ederiz ki böyle torba kanunlar artık Parlamentoya
gelmesin çünkü torba kanunun 6 tanesi sosyal güvenlik, diğerleri de
farklı kanunlarla ilişkili.
Bu, 5510 sayılı Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasasının
73üncü maddesinde hastaların sağlık hizmetlerine erişimini
kısıtlayacak iki önemli değişiklik yapmaktadır burada.
Bunlardan bir tanesi, sağlık hizmetlerinin finansmanı büyük
ölçüde hastaya yüklenmektedir. Devlet hastaneleri ve kamu üniversiteleri
tıp fakülteleri hastaneleri dışında kalan, vakıf
üniversiteleri de dâhil Sosyal Güvenlik Kurumuyla sözleşmeli bütün
sağlık kuruluşlarından sağlık hizmeti alan
vatandaşların ödeyeceği ilave ücret 1 kat daha
artırılmaktadır. Özel hastaneler, vakıf üniversitesi
eğitim ve araştırma hastaneleri, tıp merkezi ve
poliklinikler gibi sağlık kuruluşlarına başvuran
hastadan Sağlık Uygulama Tebliğinde belirtilen sağlık
hizmeti ücretinin 2 katı ilave ücret alınabilecektir.
Alınabilecek ilave ücretin miktarını Bakanlar Kurulu
belirleyecek. Bu miktar, sağlık hizmeti bedelinin önce yüzde 30u,
sonra yüzde 70i, ardından yüzde 90ına kadar iken
yapılması planlanan değişiklikle yüzde 200üne
çıkarılmaktadır. Böylece hastanın başvurduğu bir
vakıf üniversitesi hastanesinde, örneğin bir apse var ise veya
başka bir deneme ise bunun için 150 lira olan ücretin 300
lirasını hasta kendi cebinden ödeyecektir. Aynı hastanede hasta
küçük bir bademcik ameliyatı olacaksa, ufak bir operasyon olacaksa ve
bunun ücreti 400 lira civarında ise hastanın cebinden 800 lira para
çıkacaktır arkadaşlar. Dolayısıyla, özel
sağlık hizmetlerinin finansmanı için hastaların yükü
artırılırken hekim ücretlerinin düştüğünü, aradaki
farkın en büyük sağlık sermayesine
akıtıldığını görmek gerekir.
Değerli arkadaşlar, ikinci
önemli mesele de ÇED raporu. Benden önce de arkadaşlar söyledi, daha önce
mahkemelerin vermiş olduğu durdurma kararına karşı
şimdi, bu düzenlemeyle birlikte mahkeme kararları ortadan
kaldırılmak istenmektedir ve mahkeme kararlarına karşı
bir hile yapılmaktadır, artık bazı yatırımlarda
ÇED raporu istenmemektedir. Bazı otoyolların, termik santrallerin
yapımıyla ilgili, köprüyle ilgili Boğaz Köprüsüyle ilgili
yapılacak olan inşaatlarda ÇED raporu istenmemektedir. Bu doğru
bir karar değildir ve yargı kararları buradan baypas
yapılmaktadır, bunu şiddetle reddediyoruz.
Değerli arkadaşlar,
geçtiğimiz günlerde Sayın Bakan, 17 Mayısta, Sayın Bülent
Arınçın da Amerikada olduğunu fırsat bilerek
Bursadaydı kendisi ve Bursada Olay TVye çıktı, bir açık
oturuma katıldı. Bu açık oturumda gazeteci Mustafa Özdal
Sayın Bakana soru soruyor, diyor ki: Sayın Bakan, işte, Türk
Hava Yollarında yaşanan bir grev var ve ÇAYKURda yaşanan
olaylar var, bunlarla ilgili ne diyorsunuz? Sayın Bakan da diyor ki:
Ben, 20nci yüzyıl kafasıyla 2013 yılında
sendikacılık yapacak adam değil, adam gibi adam arıyorum,
sendikacı arıyorum. Ve ilave ediyor, diyor ki: Türk Hava
Yollarında bütün maddelerde anlaşma oldu ama sendika bütün maddeleri
bir tarafa bıraktı, 305 kişiyi dayattı ve bundan
dolayı da greve çıkmak durumunda kaldılar. Sayın Bakan, doğru
söylemiyorsunuz. Toplu sözleşmede Taraflar bir araya gelip maddeleri
müzakere ettiklerinde hangi maddeler kabul edilmişse onlar tutanak
altına alınır ve alınmayanlar da sürüncemede kalır ve
devam eder. der. Bugüne kadar Türk Hava Yolları ile HAVA-İŞ
Sendikası arasında hiçbir madde üzerinde bir mutabakat
sağlanamamıştır ve dolayısıyla da 305 kişi
dayatılmamıştır. Ama şunu kabul etmemiz gerekir ki, siz
bu ülkenin Çalışma Bakanısınız, siz adam gibi bir
sendikacı arıyorsunuz, doğru ama biz de gerçekten görevini yapan
bir Çalışma Bakanı arıyoruz.
Yani şimdi, ÇAYKURu örnek
gösteriyorsunuz, ÇAYKURda 9 bin kişi
Sizin söylediğiniz gibi
değil, orada da maddeler üzerinde anlaşılamadı, orada da
bir mutabakat yok. Ama bir şey daha oldu: Şu andan itibaren ÇAYKUR Genel
Müdürü, ÇAYKUR Genel Müdür muavinleri, ilgili müdürler işçilere zorla
baskı yapıyorlar, sizin arka bahçeniz olan ÖZGIDA-İŞ
Sendikasına işçileri zorla götürüyorlar ve önümüzdeki günlerde
göreceksiniz
Sayın
Salim Uslu burada mı değil mi, bilmiyorum.
SALİM
USLU (Çorum) Burada.
MUSA
ÇAM (Devamla) Evet, buradalar.
Daha
önce bu denendi. Türkiyede size biat etmeyen, size teslim olmayan tüm
sendikalardan zorla, baskıyla, tehditle, şantajla işçileri
istifa ettiriyorsunuz, kendi arka bahçenize götürüyorsunuz ve oralara üye
yapıyorsunuz, sonra da diyorsunuz ki: Ben adam gibi sendikacı
arıyorum. Bunlar mı adam gibi sendikacı peki?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSA
ÇAM (Devamla) - Yani sizin zorla götürdüğünüz, istifa ettirdiğiniz ve
arka bahçeliğinizi yapan sendikalar adam gibi sendikalar oluyor ama
direniş yapan, grev yapan arkadaşlar da, onlar adam gibi sendika
olmuyorlar.
Sayın
Bakan, doğru yolda değilsiniz, yanlış istikamette
gidiyorsunuz ve bunları yapmamanız gerekiyor. Sizin Çalışma
Bakanı olarak işçinin, emekçinin, ezilenlerin, yoksulların
hakkını savunmanız gerekirken burada yanlış
istikamette gidiyorsunuz. Sizi uyarıyoruz Sayın Bakan.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Çam.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
15inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Böylece,
ikinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Tasarının
tümünün oylamasına geçmeden önce lehte Bolu Milletvekili Ali
Ercoşkun, aleyhte Kütahya Milletvekili Alim Işık
konuşacaklardır.
Buyurunuz
Sayın Ercoşkun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALİ
ERCOŞKUN (Bolu) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; iki bölüm hâlinde görüşmüş
olduğumuz kanun tasarısında oldukça önemli meseleleri çözüme
kavuşturmuş bulunuyoruz.
Emeği
geçen bütün çalışanlara, katkıda bulunan bütün bürokratlara,
milletvekili arkadaşlarımıza, gecenin bu saatinde burada bulunan
bütün arkadaşlarımıza ayrı ayrı teşekkür
ediyoruz, kanunun hayırlı uğurlu olmasını temenni
ediyoruz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Ercoşkun.
Aleyhte, Kütahya Milletvekili Alim
Işık.
Buyurunuz Sayın Işık.
(MHP sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi tekrar
saygıyla selamlıyorum.
460 sıra sayılı
Tasarının aleyhinde söz aldım. Neden aleyhinde söz
aldığımı da birkaç cümleyle özetlemek istiyorum ancak ondan
önce tasarının içerisinde yer alan birkaç düzenlemenin kamuoyunda
ciddi bazı sorunları çözeceğine inanıyorum. En azından,
5084 sayılı Teşvik Yasasının devamı
niteliğindeki düzenleme yerindedir. Bundan dolayı teşekkür
ediyorum. Yine, yabancı öğrencilerin genel sağlık
sigortası kapsamına alınmasıyla ilgili düzenleme de
yerindedir. Ancak şu dört konuda tasarı önerilerimize rağmen
değişmemiştir, yüce Genel Kurul bu konudaki önerilerimize onay vermemiştir. Ancak bundan sonraki
düzenlemelerde bunların en azından tekrar gündeme getirilerek mutlaka
çözüme kavuşturulmasını temenni ettiğimi ifade etmek
istiyorum.
Birincisi, ÇED raporu konusundaki,
şaibeleri ortadan kaldıracak bir düzenleme değildir. Hâlen
birçok ilimizde yargıya gitmiş, yürütmeyi durdurma kararı almış
veya aleyhte yargı kararı olan birçok konu bu düzenlemeyle yeniden
tartışmaya açılacaktır. Onun için, bunun aleyhindeyim.
İkincisi, varlık
barışı adı altındaki konu açıklığa
kavuşturulmamıştır, özellikle PKK terör örgütünün kara para
aklama konusundaki iddialar cevaplanmamıştır; buradan
yararlanıp yararlanılamayacağı konusu, maalesef, Hükûmet
tarafından net bir dille ifade edilmemiştir.
Bir diğer önemli konu, üniversite
öğretim üyelerinin ikinci öğretim ücretinden vazgeçmesi hâlinde fazla
mesai alabileceği, aksi takdirde bundan yararlanamayacağı
konusudur. Zaten uygulama böyledir. Bunun getirilmesinin hiçbir anlamı
yoktur. Şimdi, bir üniversite öğretim üyesine siz İkinci
öğretim ücreti almayın, onun yerine fazla mesai ücreti
alabilirsiniz. derseniz, bu, kelimenin en hafifiyle, öğretim üyesiyle
alay etmektir çünkü bir saatlik ek ders ücreti, oradan gelecek üç dört saatlik
fazla mesai ücretinden daha fazladır. Dolayısıyla, pratikte
hiçbir anlamı olmayan bir düzenlemedir. Bunun, mutlaka, öğretim üyesi
fazla mesaiye kalıyorsa onun da yararlanabileceği bir şekle
dönüştürülmesi lazımdır. Keşke bunu çözebilmiş
olsaydık.
Bir diğer konu: Özel hastanelerin alacağı
katkı payının Bakanlar Kurulu kararıyla 2 katına kadar
çıkarılabileceği şeklinde bir düzenleme burada yer
almaktadır. Zaten son dönemde son derece sıkıntılı
olan hastaların yeniden üzerine yük getirecek bir düzenlemeye onay
vermemiz mümkün değildir. Onun için, bu konunun da maalesef, çözülmemesi
bizleri üzmüştür. Özellikle bu konudaki sıkıntıların
had safhada olduğunu bir kez daha altını çizerek sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Her şeye rağmen, tasarının
hayırlı olması temennisiyle, aleyhinde oy
kullanacağımızı da ifade ederek tekrar hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Işık.
Bakanın kısa bir açıklama talebi
vardır.
Buyurunuz Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; Değerli Milletvekili Musa Bey burada
sendikalarla ilgili bir açıklama yaptı. Şimdi, iki olay;
bunlardan biri ÇAYKURda, diğeriyse Türk Hava Yollarındaki grev
meselesi. Çalışma bakanı, tabii ki, çalışma
hayatının tüm aktörlerinden yanadır ama emek çok daha önemlidir
çalışma bakanı için.
Şimdi, ÇAYKURda tüm toplu sözleşmeye konu olan
haklar ÇAYKUR işçisine yansıtıldı, bir.
İki: İlave olarak 5 milyon
lira, her işçiye 250 TL olmak üzere, kampanya için, diğer
sözleşmelerden farklı olarak sendikaya verilmesine rağmen,
sendika, bu ilaveyi de vermemize rağmen almayı beceremedi. Bunu
açıkça söylüyorum, almayı beceremeyip greve gitti, sabahleyin de grev
yapacak işçi bulamadı. Şimdi, bu sendikacılık mı?
Bunu soruyorum ve bunu size söylemiyorum, bunu bizzat sendika yetkililerine
söyledim. Yanlış yapıyorsunuz diye iki gece, kendilerini medyaya
da konu etmeden, bu sorunun çözümü konusunda, emeğin bir
kazanımıdır, sendikanın bir kazanımıdır
dedik, bir.
Türk Hava Yollarında greve neden
nedir? diye ben
Sizin arkadaşlarınız -isimlerini vermiyorum-
grubunuzdaki arkadaşlar dediler ki: Evet, Sayın Bakanım, tek
bir konu var, 305 işçi. Onun için ben dedim ki: 305 işçinin
dışında, Türk Hava Yollarıyla HAVA-İŞ
arasında hiçbir sorun yok. Keşke bu anlaşma imzalansaydı da,
305 kişinin yargıda olan konusunu birlikte takip etseydik.
Bu iki olay 2013
sendikacılığı değil, 20nci yüzyıl
sendikacılığıdır, onun için kaybetmeye mahkûmdur.
Emeğe kaybettirmeye sendikaların hakkı yoktur; sendikaların
görevi emeğe kazandırmaktır, emeğe kaybettirmek
değildir. Bu ikazımı yaptım Musa Bey.
Ben, kanunun hayırlı
olmasını diliyorum, teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik
cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Oy sayısı: 244
Kabul: 219
Ret: 25(X)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Mustafa
Hamarat Muhammet Bilal Macit
Ordu İstanbul
Böylece tasarı kabul edilmiş
ve kanunlaşmıştır.
Şimdi, 4üncü sırada yer
alan, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
4.- Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Raporu (1/759) (S. Sayısı: 453)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5inci sırada yer alan, Türk
Petrol Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
5.- Türk Petrol Kanunu Tasarısı
ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu
Raporu (1/725) (S. Sayısı: 450)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyon
bulunamayacağı anlaşıldığından, alınan
karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleriyle komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için 22 Mayıs
2013 Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 00.19