TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
11inci
Birleşim
18
Ekim 2012 Perşembe
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMA
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncelin, Dünya Yoksullukla Mücadele Gününe ilişkin
gündem dışı konuşması
2.- Diyarbakır
Milletvekili Cuma İçtenin, Diyarbakır iline yapılan
yatırımlara ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Bolu Milletvekili
Tanju Özcanın, sosyal güvenlik ve çalışma yaşamına
ilişkin sorunlara ilişkin gündem dışı
konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Iğdır
Milletvekili Sinan Oğanın, 18 Ekim Azerbaycan Cumhuriyetinin
bağımsızlığının 21inci yıl dönümüne,
PKKlı teröristlerin Iğdırın Karakoyunlu ilçesinin
Bulakbaşı köyünde 6 öğretmeni kaçırması olayına
ilişkin açıklaması
2.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğütün, Ankara-İstanbul arası TEM
otoyolunun sürekli tadilatta olduğuna ve bu duruma bir an önce çözüm
bulunması gerektiğine ilişkin açıklaması
3.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin, Türkiyede bir yandan yoksulluk, diğer yandan
yolsuzluk ve zamların vatandaşın belini büktüğüne ve
Hükûmetin tutumuna ilişkin açıklaması
4.- Bolu Milletvekili
Tanju Özcanın, Bolu ilinin Dörtdivan ilçesindeki Orman İşletme
Müdürlüğünün 2003 yılından bu yana kapalı olduğuna,
mahkeme kararına rağmen kapatılan 24 orman işletmesinden
13ünün neden hâlen açılmadığını ve orman köylüsünün
sorunlarını çözecek bir yasal düzenlemenin bu dönem Meclise getirilip
getirilmeyeceğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
5.- İstanbul
Milletvekili Haluk Eyidoğanın, EKB belgesini almak için tek bir
İnternet sitesinden işlem yapılabildiğine, sitenin kapasite
yetersizliği nedeniyle sorunlar yaşandığına ve bu
İnternet sitesinin neden iki yıldır düzeltilemediğini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
6.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, 1 Ocak 2012 - 28 Ağustos 2012
tarihleri arasında zarar görmüş çiftçilerin borçlarının
ertelenmesiyle ilgili Bakanlar Kurulu kararının uygulanmasında
bazı sorunlarla karşılaşıldığına ve bu
sorunların çözümünü talep ettiğine ilişkin açıklaması
7.- Trabzon
Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlunun, Afyonkarahisardaki patlamada
şehit olan 25 asker için yapılan doğal afet şehidi
tanımının çok yakışıksız olduğuna ve
bunun düzeltilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
8.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbabanın, Malatyanın Cafana köyünün
sorunlarına ilişkin açıklaması
9.- Eskişehir
Milletvekili Kazım Kurtun, Eskişehirin Mihalgazi ilçesinin Alpagut
beldesinde yaşanan hortum felaketi nedeniyle zarara uğrayan
çiftçilerin bu zararlarının giderilmesini dilediğine
ilişkin açıklaması
10.- Muş
Milletvekili Demir Çelikin, cezaevlerinde siyasal olduğu kadar insani bir
krizin de yaşandığına dikkat çekmek istediğine, otuz
yedi gündür süren süresiz dönüşümsüz açlık grevinde hayati riskin söz
konusu olduğuna ve Meclisin bu konuya el atması gerektiğine
ilişkin açıklaması
11.- Mardin
Milletvekili Erol Doranın, ilköğretim 10uncu sınıfta
okutulan tarih dersi kitabında Süryaniler ve Ermenilerle ilgili
kısmın insan haklarına aykırı bir dille
yazıldığına ve bunun çıkarılması için insan
haklarına duyarlı herkesi göreve çağırdığına
ilişkin açıklaması
12.- Hatay Milletvekili
Mehmet Ali Ediboğlunun, Hatayın Reyhanlı ilçesinin Bağlar
Mahallesinde Mehmet Kılıç adlı vatandaşla Suriyeli
muhalifler arasında yaşanan ve adliyeye intikal eden olay
hakkında İçişleri Bakanlığından açıklama
istediğine ilişkin açıklaması
13.- İstanbul
Milletvekili Osman Kahvecinin, ülkemizdeki ağaçlandırma
çalışmalarıyla ilgili açıklaması
14.- Antalya
Milletvekili Gürkut Acarın, Toplu İş İlişkileri
Kanunu Tasarısının görüşmelerinde tek bir önergelerinin
dahi kabul edilmediğine ve TRTnin tarafsızlığını
kaybettiğine ilişkin açıklaması
15.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandırın, bu kanunun eksik olduğuna ve
işçilere hiçbir şey getirmediğine inandıklarına
ilişkin açıklaması
16.- Bingöl
Milletvekili İdris Balukenin, Toplu İş İlişkileri
Kanunu Tasarısının hem Komisyon hem de Genel Kurul
aşamasındaki görüşmelerinde muhalefetin vermiş olduğu
hiçbir önergenin kabul edilmemesinin üzüntü verici olduğuna ve bu kanunun
işçiler için hayırlı olacağını
düşünmediklerine ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Afyonkarahisar
Milletvekili Kemalettin Yılmaz ve 21 milletvekilinin, Afyonkarahisar
ilinde mermer ve doğal taş üretiminde, işlenmesinde ve mermer
kaynaklarının verimli kullanılmasında yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/379)
2.- Ankara Milletvekili
Sinan Aydın Aygün ve 31 milletvekilinin, çek mağduru durumuna
düşen esnaf ve tüccarların sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/380)
3.- İstanbul
Milletvekili Umut Oran ve 33 milletvekilinin, toplantı ve gösteri
yürüyüşü hakkını kullananlara karşı kolluk
kuvvetlerinin orantısız güç kullanımı nedenleri ile
düşünce ve ifade özgürlüğünün, toplantı ve gösteri
hakkının korunmasıyla ilgili sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/381)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- CHP Grubunun, 3/2/2012
tarihinde Ankara Milletvekili Levent Gök ve arkadaşlarının
Atatürk Orman Çiftliğinin yönetiminde Atatürk'ün vasiyetine
aykırılıkların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla vermiş
olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
18/10/2012 günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
VIII.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda
Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Plan ve Bütçe
Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
2.- Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonunda açık bulunan üyeliğe
seçim
3.- Avrupa Birliği
Uyum Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.- Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Toplu İş
İlişkileri Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporları (1/567) (S. Sayısı: 197)
4.- EXPO 2016 Antalya
Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/639) (S.
Sayısı: 313)
X.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkesin,
Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde yurt
dışında oluşturulan kardeş şehirlere ilişkin
Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağın cevabı (7/8430)
2.- İstanbul Milletvekili Osman Oktay
Ekşi'nin, harp okullarında ve akademilerinde gerilla tipi savaş
eğitimi verilip verilmediğine ilişkin Başbakandan sorusu ve
Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmazın cevabı (7/8685)
3.- Balıkesir Milletvekili Namık
Havutçanın, MGK Genel Sekreterliğinin TBMM Darbeleri
Araştırma Komisyonunun talep ettiği belgeleri devlet
sırrı kapsamında değerlendirmesine ilişkin Başbakandan
sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın
cevabı (7/9225)
4.- İstanbul Milletvekili Umut Oranın,
Devletin VIP uçak filosuna ve TC-ANA uçağına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağın cevabı (7/9262)
5.- İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebinin
TOKİ inşaatında yaşanan bir kazaya ilişkin
Başbakandan sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktarın cevabı (7/9299)
6.- Zonguldak Milletvekili Ali ihsan Köktürkün, Orman
Genel Müdürlüğünün arazisinde yapılacak olan Başbakanlık
binasına ve örtülü ödenek harcamalarına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın
cevabı (7/9302)
7.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin
Türkoğlunun, din görevlilerinin şehit cenazelerinde terör örgütü
aleyhine sözler söylememelerine ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı (7/9336)
8.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent
Tüzelin, İşsizlik Sigortası Fonundan elde edilen gelirden
kesilen vergiye ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Faruk Çelikin cevabı
(7/9385)
9.- Hatay Milletvekili Mevlüt Dudunun, TOKİnin
geç teslim nedeniyle ödediği tazminatlara ve yüklenici firmaya rücu edilip
edilmediğine ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/9393)
10.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirelin,
Bakanlık merkez ve taşra teşkilatında istihdam edilen
peyzaj mimarlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/9397)
11.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
Atatürk Orman Çiftliğinin kültürel peyzaj alanı ilan edilmesi için
UNESCOya başvuru yapılmasına ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/9398)
12.- Balıkesir Milletvekili Namık
Havutçanın, tapu ve kadastro müdürlüklerinde vezne bulunmamasına
ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktarın cevabı (7/9401)
13.- İstanbul Milletvekili Umut Oranın,
Osmaniyedeki TOKİ konutlarının dere yatağına
yapıldığı iddialarına ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/9403)
14.- İstanbul Milletvekili Umut Oranın,
bazı askerî arazilerin Bakanlığa tahsis edileceği
iddialarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/9404)
15.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Suudi
Arabistan Kralının Türkiyeye bağışta bulunduğu
iddialarına ilişkin Maliye Bakanından sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı (7/9607)
16.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürkün,
Cumhurbaşkanının rahatsızlığından
dolayı iptal edilen 30 Ağustos resepsiyonuna ilişkin
Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağın cevabı (7/9875)
17.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirelin,
Bakanlık teşkilatında istihdam edilen jeofizik mühendislerine
ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktarın cevabı (7/9958)
18.- İzmir Milletvekili Alaattin Yükselin,
Diyanet İşleri Başkanlığından Çevre ve
Şehircilik Bakanlığına geçiş yapan personele
ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktarın cevabı (7/9966)
19.- Hatay Milletvekili Mehmet Ali Ediboğlunun,
Hataydaki çevresel gürültü düzeyi ölçüm ve denetimlerine ilişkin sorusu
ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın
cevabı (7/9967)
20.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun,
2007 yılından itibaren TOKİye ait projelerin ilan ve
reklamları için yapılan ödemelere ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/9968)
21.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun,
yabancı uyruklu kişilere yapılan taşınmaz
satışlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/9969)
22.- İstanbul Milletvekili Umut Oranın,
Başbakanlık Koruma Dairesi Başkanlığına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Bekir Bozdağın cevabı (7/10481)
18 Ekim 2012
Perşembe
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.03
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatih ŞAHİN (Ankara), Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 11inci Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Dünya Yoksullukla Mücadele Günü
münasebetiyle söz isteyen İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncele aittir.
Buyurunuz Sayın Tuncel.
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin, Dünya
Yoksullukla Mücadele Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Dün, Dünya Yoksullukla Mücadele Günüydü, bu kürsüde bu vesileyle
görüşmeler de yapıldı. Bugün ben, biraz daha, yoksullukla
mücadele temelinde İstanbula dair şeyleri ifade edeceğim.
Türkiyede özellikle 1980 sonrasında uygulanan neoliberal
politikalarla birlikte aslında yoksulluk ciddi anlamda bir sorun hâline
gelmeye başladı. 1990lı yıllardan sonra bu daha
derinleşerek devam etti. TÜİK verilerine göre sürekli yoksulluk riski
altında bulunanların oranı Türkiyede yüzde 18,5; AKP
İktidarı döneminde de bu yoksulluk oranı hep yüzde 14lerde
bulunmuştur yani dolayısıyla, Türkiyede aslında yoksulluk
kronikleşerek devam etmektedir. Bu rakamlarda, Türkiyede 13 milyon insan
yoksulluk sınırı altında yaşıyor.
DİSKin yayınladığı raporun sonuçlarına
göre, 4 kişilik bir aile için açlık sınırı 1.047,
yoksulluk sınırı ise 3.312 TLdir. Türkiyede Maliye
Bakanlığının verilerine göre 5 milyon asgari ücretli
kişi yaşamaktadır yani aileleriyle birlikte 20 milyon kişi
açlık sınırında demektir. Türkiyede en yoksulla en zengin
arasındaki fark ise 8,5 kattır yani Türkiyede iddia edildiği
gibi zenginle yoksul arasındaki fark azalmamıştır,
artmıştır. Türkiye zenginleşiyor. diye AKPli sözcüler
tarafından ifade edilen söz, aslında gerçeği
yansıtmamaktadır. Türkiyede zenginleşen sadece yüzde 20dir,
oysa yüzde 80 yoksulluk sınırı altında
yaşamaktadır. Açlık sınırı altında
yaşayanların sayısı da 13 milyondur.
Türkiyede gelir eşitsizliği giderek artmaktadır. Bunu,
gelir eşitsizliğini ölçen göstergelere
baktığımızda çok net bir şekilde görebiliriz. Burada
da en çok etkilenen Marmara Bölgesidir. Bu ülkede en kalabalık nüfusa
sahip olan İstanbulda yoksulluk oranı değerli milletvekilleri,
yüzde 18dir yani bu yaklaşık 2 milyon 7 bin kişiyi ifade ediyor.
Dolayısıyla, aslında bu daha rakamsal olarak ifade edilen
sayılar, sayının bundan çok daha öte olduğunu biz, çok net
olarak biliyoruz.
Özellikle gecekondu bölgelerinde ya da daha kenar semt
diyebileceğiz, insanların yaşam mücadelesi verdiği yerlerde;
Bağcılar, Esenler, Sultanbeyli, Ümraniye, Tarlabaşı,
Okmeydanı gibi pek çok yerlerde ciddi anlamda insanlar yoksullukla
mücadele etmek durumunda kalıyor. Sadece yoksulluk değil,
aslında bunun getirdiği birçok sosyal sorunlarla da mücadele etmek
durumunda.
Bunlar yetmezmiş gibi bir de AKP Hükûmetinin Kentsel Dönüşüm
Projesi adı altında,
insanların aslında şu an barınabildikleri bir evi
olmasına rağmen bu evi bile başına yıkacak projelerle
karşı karşıya kalmış durumdadırlar.
Özellikle Van depreminden sonra AKP Hükûmeti hızla, sözde Daha
sağlıklı kentler yapıyoruz. adı altında kentsel
dönüşüm projelerini uygulamaya başlıyor. Bugün İstanbulda
Sulukule ve Tarlabaşında uygulanan bu projelerde de gördük ki,
aslında bu, ciddi anlamda eşitsizliği artıran, daha çok
zenginlere yönelik bir proje, yoksulları yaşam alanlarının
dışına iten bir yaklaşım.
Özellikle 5 Ekimde, Başbakanın, Esenlerde sembolik bina
yıkışıyla başlayan ve meslek odalarının,
sivil toplum örgütlerinin, halkın karşı
çıktığı projeler resmen başlatılmış
durumda İstanbulda. Ama ne yazık ki İstanbuldaki sivil toplum
örgütlerinin sesine kulak veren yok.
Bu projeyle 35 ilde 6.500 binanın yıkımı
planlanmıştır. Başbakanın
Biz, bir kez daha, AKP Hükûmetine, özellikle kentsel dönüşüm projelerini
bir daha gözden geçirmesi ve halkın yaşam alanlarını
elinden almamasını öneriyoruz. Çünkü ciddi anlamda burada çok
geniş bir kesim etkilenecek. Özellikle Şehircilik ve Çevre
Bakanlığı, bu noktada, ciddi anlamda, bu sorunları da
başka mekanizmalara da gerek bırakmadan kendisi karar veriyor. Sadece
aslında deprem adı altında hasarlı yerler değil,
sağlam olan binalar da yıkımla karşı
karşıya.
Bir kez daha AKP Hükûmetini
burada uyarmaya çalışıyoruz. Bu projeler halk için değil,
AKPnin rant alanları içindir. İstanbulda ranta karşı olan
çok geniş bir kesim var. Bir kez daha AKP Hükûmetini bu konuda
uyarıyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Tuncel.
Gündem dışı ikinci söz Diyarbakıra yapılan
yatırımlar hakkında söz isteyen Diyarbakır Milletvekili
Cuma İçtene aittir.
Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
2.-
Diyarbakır Milletvekili Cuma İçtenin, Diyarbakır iline
yapılan yatırımlara ilişkin gündem dışı
konuşması
CUMA İÇTEN (Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AK PARTİyle değişen şehrimi sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Ben, Urartular, Asurlular, Medler, Romalılar, Abbasiler, Sasaniler,
Emeviler, Bizanslılar, Selçuklular, Osmanlılar ve benzeri 33
medeniyete, 9 Peygambere -ki bunlardan 2 tanesi kutsal kitabımız
Kuran-ı Kerimde ismi geçen Hz. Zülküf ve Hz. Elyesa peygamberlere- 27si
şehit sahabenin yattığı toplamda 572 sahabeye ev
sahipliği yapan kutsal bir kentin milletvekiliyim. Ve yine ben,
beşinci Haremi Şerif olan Ulu Cami, bir eşi dahi olmayan Dört
Ayaklı Minare, Mimar Sinan eserlerinin olduğu Malabadi Köprüsü ve
buna benzer 33 medeniyete ait 3.800 tescilli tarihî eserlerin olduğu,
Müslümanlara, Yahudilere, Hristiyanlara ait ibadethanelerin olduğu, üç
dinin yaşadığı, farklı dil ve renkte, mezhepte
insanların binlerce yıl barış içinde
yaşadıkları, Cahit Sıtkı Tarancı, Ali Emiri ve
buna benzer binlerce şairin, düşünürün memleketi olan,
taşların dile geldiği, on bin yıllık surlar ile zamana
meydan okuyan, kültürü, sanatı ve yöresel yemekleri ile kendinden
bahsettiren yürekli, cesur, delikanlı, misafirperver ve Selahaddin
Eyyubinin torunlarının yaşadığı Diyarbakır
milletvekiliyim.
Bu kadim şehrin vekili olmaktan, Türkiye vatandaşı
olmaktan, Türkiye bayrağı altında dedelerimin şehadetlerini
bilerek yaşamaktan onur, gurur ve şeref duyuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Diyarbakır tarihte hiçbir zaman
işgale uğramamıştır. Dedelerim işgal edilemeyen
bu toprakların anahtarlarını büyük onur ve şerefle
İslam ordularına, halifeye teslim etmiştir.
AK PARTİ İktidarından önce, yolları, suları,
tarımsal alanları olmayan; ekonomisi bitmiş, işsizlik
oranı yüksek, yatırım yapılması düşünülmeyen bir
il konumundaydı; AK PARTİ İktidarıyla birlikte on
yıldır Diyarbakır, yüz yıldır alamadığı
hizmetleri almıştır.
Diyarbakırın bir yıllık ihracat
rakamlarının toplamı son kırk yıllık ihracat
rakamlarına eşittir. Bölge, altıncı bölge ilan
edilmiş, 200 yatırımcı organize yatırım için
başvuruda bulunmuş, bunların yatırımdan
faydalanmaları için ek olarak organize sanayi bölgesine 3.500 dönümlük
arazi tahsis edilmiştir.
AK PARTİ İktidarında Diyarbakır kara yolları
bütçesi
2002-2012 yılları arasında 1 milyar TL harcayarak,
belediyelerin bilerek yapmadığı yolları, bulvarları ve
çevre düzenlemelerini biz yapmaktayız. Karadeniz kuzey-güney aksı
yolları yapılmakta ve Diyarbakırdan Trabzona duble yol ve
otoban yapılarak on üç saatlik yol beş saate indirilmektedir.
Diyarbakırda toplamda üç baraj yapılmakta olup Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğü tarafından 2002-2012 tarihleri
arasında 1 milyar 350 TL sulama ve kamulaştırma projeleri ile
birlikte 6 milyar TLlik para harcanmıştır ve harcanmaya devam
edilmektedir. Bu projeler
bittiğinde sadece Diyarbakırda yaklaşık 500 bin hektar
arazi sulama alanına geçecek ve 500 bin insanımız tarım
alanlarında çalışacaktır. Diyarbakır
dışarıdan işçi ithal edecektir. Aynı zamanda,
ilçelerde kurulan HES ile elektrik üretimi yapılmaya geçilmiştir.
Mevcut havaalanının güney kısmında uluslararası
hizmet verecek 5 milyon yolcu/yıl kapasiteli,
Diyarbakırın tüm ilçelerinde spor merkezleri, kapalı
spor salonları, futbol sahaları yaptık. Diyarbakır merkezde
33 bin kişilik olimpiyat stadı için arazi tahsisi yapıldı,
yakın zamanda temel atma töreni yapılacak.
Kentsel dönüşüm başlatılmış, modern
yapılara insanlarımız taşınmaya
başlamıştır. Dicle Vadisi Projesi için ilgili
bakanlıklarca kamulaştırma başlatılmıştır.
AK PARTİ İktidarı döneminde, on yılda
Diyarbakırda 1.500ün üzerinde tesis ve projeler açılmış,
bu projelerin toplam maliyeti 3 milyarı geçmiştir. Orta Doğuya
hitap eden sağlık merkezleri kurulmuş, 600 yataklı hastane için de kamulaştırma
başlatılmıştır.
Tarihî eserlerimiz tadilat edilmekte; Artuklu Sarayı, Beşinci
Haremi Şerif, Ulu Camii, Eğilde bulunan Peygamberler Türbesi
tadilatı yapılmıştır.
1,5 milyonluk nüfusuyla Diyarbakır 5 milyon nüfusa hitap
etmektedir. Dicle Üniversitesinin yanı sıra adını
tarihimize altın harflerle yazdırmış olan Kudüs işgal
altındayken ben nasıl saraylarda yaşarım? diyerek Kudüsü
fethedene kadar çadırda yaşamış büyük komutan Selahattin
Eyyubinin adıyla, sizlerin onayı ile kurulacak olan üniversite
bölgeye yeni bir ruh katacak, adına yakışır
birleştirici rolünü oynayacaktır. Sırada iki ayrı
üniversiteye ait fakülteler ve üçüncü üniversite vardır.
Teröre en güzel cevap yatırım ve istihdamdır. Biz ülkeye
sadece Diyarbakırdan bakmıyoruz, biz vatanı sadece
Diyarbakırdan ibaret görmüyoruz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CUMA İÇTEN (Devamla) -
biz, Edirneden Hakkâriye, vatanın
her karışında hak sahibi olarak gören her metrekaresini
önemseyen bir anlayışa sahibiz. Birileri gibi küçük değil, büyük
düşünüyoruz.
Barış, sevgi, kardeşlik ve hoşgörü şehrinden
sizlere selam getirdik. Buradan da tüm Şehri Diyarbekirde yaşayan
hemşehrilerime selam söylüyor, saygılarımı sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın İçten.
Gündem
dışı üçüncü söz, sosyal güvenlik ve çalışma
yaşamına ilişkin sorunlar hakkında söz isteyen Bolu
Milletvekili Tanju Özcana aittir. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Özcan.
3.-
Bolu Milletvekili Tanju Özcanın, sosyal güvenlik ve çalışma
yaşamına ilişkin sorunlara ilişkin gündem
dışı konuşması
TANJU ÖZCAN
(Bolu) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; her ne kadar
gündem dışı sözü bugün Bolu Milletvekili Tanju Özcan olarak ben
almış isem de konuşmayı Tanju Özcan olarak ben
yapmayacağım. Bin üç yüz yirmi üç günden bu yana Silivride tutsak
olarak tutulan İzmir Milletvekili Sayın Mustafa Balbayın
cezaevinden gönderdiği konuşma metnini vekâleten sizlerle
paylaşmak için bugün buradayım. (CHP sıralarından
alkışlar)
Başta
Sayın Balbay ve Haberal olmak üzere, haksız şekilde,
aylardır, yıllardır tutsak olarak tutulan yüzlerce vatansevere
buradan selam olsun.
Konuşma
metnini aynen sizlerle ve Genel Kurulla paylaşmak istiyorum.
Sayın
Başkan, yüce Meclisin sayın milletvekilleri; sosyal güvenlik ve
çalışma yaşamına ilişkin sorunlar konusundaki
görüşlerimi dile getirmek üzere Silivriden söz almış
bulunuyorum.
İnsanın
dört temel hakkı vardır: Yaşama, barınma, sağlık
ve eğitim. İş kazalarındaki olumsuz tablo da dikkate
alındığında, bu dört temel hakkın tümü
çalışma yaşamı ve sosyal güvenlikle ilgilidir. Hükûmet bu
konulardaki yasal düzenlemeleri sürekli olarak Ben yaptım, oldu.
mantığıyla Meclisten geçirmektedir. Ne yazık ki bu
düzenlemelerin büyük çoğunluğu çalışanların aleyhine,
sosyal haklarını kısıtlayıcı niteliktedir.
Yakın geçmişteki, hava yolu çalışanlarına grev
yasağı getirilmesine ilişkin yasa değişikliği ilk
akla gelen örneklerdendir.
Sayın
milletvekilleri, Hükûmetin, çalışma yaşamını çok
yakından ilgilendiren, toplu sözleşme ve iş yeri örgütlenmesiyle
ilgili son değişiklik hazırlığı yeni bir
huzursuzluğa ve belirsizliğe neden olmuştur.
Unutulmamalıdır ki iş barışı iç barış
kadar önemlidir. Gelinen noktada Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının adını çatışma ve sosyal
gerginlik bakanlığı olarak değiştirmek hiç de
abartı olmayacaktır. Yeri geldiğinde İnsanı yaşat ki devlet
yaşasın. diyen siyasi iktidar, konu işçilerin, memurların
hakkı olunca şunu uygulamaktadır: Çalışanı ez ki
sermayeyle ilişkilerin bozulmasın.
Sayın milletvekilleri, Hükûmetin kamu
çalışanları arasında uyguladığı
ayrımcılık da genel tutumun tipik bir örneğidir. Bu
anlamda, cezaevlerinde görev yapan infaz koruma memurlarının durumunu
Meclis kürsüsünden dile getirmek istiyorum.
Her şeyden önce, sosyal devlet ilkesini benimsemiş
ülkelerde örneğine rastlanmayan, çalışanlar arasında çok
ciddi bir dengesizlik yaratan sözleşmeli personel uygulaması infaz
koruma memurları için de ciddi bir sorundur. İnfaz koruma
memurları uygulamada güvenlik personeli, bordroda ise idari
çalışan durumundadır. Bu nedenle de mesleki yıpranma
payı verilmemektedir. Güvenlik sağlamayı gerektiren benzer
mesleklere yıpranma payı veren Hükûmet, infaz koruma
memurlarını bu hakkın dışında tutmaktadır.
Çalıştığı kurumdan içeri girerken cep telefonu dâhil
dışarıyla bağlantılı her şeyini kurum içinde
bırakan, günde ortalama bin kapı açıp kapatan, her türlü insanla
muhatap olan infaz koruma memurları kendilerini şöyle
tanımlamaktadır: Otuz beş yıla hükümlü, bordrolu
mahkûmlar. Her gün defalarca radyasyon etkisi altında kalan infaz koruma
memurları emeklilik sonrasında bu durumun da etkisiyle beklemedikleri
hastalıklarla karşı karşıya kalmaktadır.
Sayın milletvekilleri, Türkiye'de cezaevine giren bir
kişinin cezaevinden çıktıktan sonra yeniden içeri girme
oranı, uygarlık düzeyinde yaşadığımız
ülkelerin neredeyse tamamından daha yüksektir. Bunun bir nedeni de
insanlar cezaevinde iken onları topluma kazandırma
çalışmalarının yetersizliğidir. Mesleki sorunları
çözülmeyen infaz koruma memurlarının bu konuda işlev de
üstlenmesi kabul edersiniz ki çok zordur. Kaldı ki, bu konuda Adalet
Bakanlığının da ilgili bakanlıklarla koordinasyon
kurarak sistemli bir çalışma içinde olduğunu söylemek oldukça
güçtür.
Devletin, işini severek yapmasını
sağlayacağı her çalışan, barış içinde bir
çalışma yaşamı, tıkır tıkır
işleyen bir devlet, zamanında tamamlanmış projeler,
devletle barışık bir toplum olarak geri dönecektir. Hükûmeti,
çalışma yaşamına bu gözle bakmaya davet ediyorum.
Silivriden, İzmir Milletvekili Mustafa Balbay. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Özcan.
Sayın
milletvekilleri, gündeme geçmeden önce, sisteme girmiş milletvekillerine
İç Tüzük 60 gereği bir dakika söz vereceğim.
Sayın
Oğan
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Iğdır Milletvekili Sinan Oğanın, 18 Ekim Azerbaycan
Cumhuriyetinin bağımsızlığının 21inci
yıl dönümüne, PKKlı teröristlerin Iğdırın
Karakoyunlu ilçesinin Bulakbaşı köyünde 6 öğretmeni
kaçırması olayına ilişkin açıklaması
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün 18
Ekim 2012; dost ve kardeş Azerbaycan Cumhuriyetinin, Bir millet, iki
devlet olarak tarif ettiğimiz Azerbaycan Cumhuriyetinin
bağımsızlığının 21inci. yıl dönümü.
Dolayısıyla da şahsım ve Milliyetçi Hareket Partisi
adına Azerbaycanın
bağımsızlığının 21inci yıl dönümünü
kutluyorum.
Bir husus
daha var, onu da dikkatlerinize arz etmek istiyorum: Dün,
Iğdırın Karakoyunlu ilçesinin Bulakbaşı köyüne
PKKlı teröristler saldırdı ve 6 öğretmenimizi
kaçırdı. Öğrencilerimizin, muhtarımızın ve
Bulakbaşı köylülerimizin teröristlere karşı koyması
neticesinde PKKlı teröristler 6 öğretmenimizi geri serbest
bırakmak zorunda kaldı. Kendilerini öğretmenlerimizin
yanında siper eden Bulakbaşı köylülerimize huzurunuzda
teşekkür etmek istiyorum ve bu örnek davranışın bütün
memleketimizde gösterilmesini buradan da dilediğimi ifade etmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Oğan.
Sayın
Öğüt
2.-
İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğütün, Ankara-İstanbul
arası TEM otoyolunun sürekli tadilatta olduğuna ve bu duruma bir an
önce çözüm bulunması gerektiğine ilişkin açıklaması
KADİR
GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Türkiyede
ulaşımın can damarlarından Ankara-İstanbul arası
TEM otoyolu, yapıldığı günden beri sürekli
tadilattadır. Böylesine önemli bir güzergâhta trafik en az 6-7 kere tek
şeride düşmekte ve sürücüleri tehlikeye atmaktadır. Özellikle
yıllardan beri yolun İzmit bölümünde asfalt ve yenileme
çalışmaları düzenli aralıklarla sürmektedir. Bu yolun
asfalt yenileme çalışmaları neden sürekli devam etmektedir?
Türkiyenin en önemli ana arterlerinden olan Ankara-İstanbul TEM otoyolu
için sürekli yenileme yapmak yerine neden daha dayanıklı ve uzun
ömürlü bir malzeme tercih edilmemektedir? Harcanan paranın, yolda
boşa giden akaryakıtın ve zamanın millî servete zarar
verdiği aşikârdır. Bu yola bir an önce kesin bir çözüm
bulunması gerektiğine inanıyorum.
Haydarpaşa-Ankara
demir yolunun iptali vatandaşlarımızı çaresiz tek kara
yoluna mahkûm etmiştir. Vatandaşlarımız zorunlu olarak bu
yolu kullanmaktadır.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Öğüt.
Sayın
Yeniçeri
3.-
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, Türkiyede bir yandan yoksulluk,
diğer yandan yolsuzluk ve zamların vatandaşın belini
büktüğüne ve Hükûmetin tutumuna ilişkin açıklaması
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün dünyada Yoksullukla Mücadele Günü olarak bir gün kutlanıyor.
Türkiyede bir yandan yoksulluk, diğer yandan yolsuzluk ve zamlar
vatandaşın belini bükmüş durumdadır. Son yapılan
zamlar vatandaşın yaşam kalitesini daha da
düşürmüştür. Doğal gaza, elektriğe, akaryakıta
yapılan zam, dar ve sabit gelirli vatandaşların bütçelerini
altüst etmiştir. 2013 kışında vatandaşı kar
soğuğundan daha fazla AKPnin zam ve vergi soğuğu
üşütmektedir. Akaryakıta zam, gerçekte hayatın her alanına
yapılan zamdır. Bugün Türkiye, dünyanın en pahalı etini
yiyen, en yüksek vergisini ödeyen ve en pahalı akaryakıtını
tüketen bir ülkedir. Bu rağmen zam ve vergi
sağanağının önü bir türlü alınamamaktadır. Mevcut
İktidarın üretim-tüketim dengesini kurmak gibi, gelir-gider
makasını kapatmak gibi bir sorunu yoktur. İthalat-ihracat,
yatırım-tasarruf dengesi diye bir gerçekten İktidarın
haberi dahi bulunmamaktadır. İktidar sıcak para,
kaynağı bilinmeyen milliyetsiz para ve cari açık güzellemeleriyle
vatandaşlarına ve yandaşlarına Lale Devrini
yaşatmaktadır. AKP İktidarı Türkiye
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Yeniçeri.
Sayın Özcan
4.-
Bolu Milletvekili Tanju Özcanın, Bolu ilinin Dörtdivan ilçesindeki Orman
İşletme Müdürlüğünün 2003 yılından bu yana kapalı
olduğuna, mahkeme kararına rağmen kapatılan 24 orman
işletmesinden 13ünün neden hâlen açılmadığını ve
orman köylüsünün sorunlarını çözecek bir yasal düzenlemenin bu dönem
Meclise getirilip getirilmeyeceğini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
TANJU ÖZCAN (Bolu) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Bolu ili Dörtdivan ilçesindeki Orman
İşletme Müdürlüğü 2003 yılından bu yana hukuksuz
olarak kapalı tutulmaktadır. 2003 yılında Dörtdivan Orman
İşletme Müdürlüğümüz Türkiye genelindeki 24 orman işletme
müdürlüğüyle birlikte kapatılmış, 2006 yılında
Danıştayın bu idari işlemi iptal etmesine karşın
aralarında Dörtdivanın da bulunduğu 24 işletmeden 13
tanesi henüz açılmamıştır.
Ben buradan sormak istiyorum: Açık bir mahkeme kararı
olmasına rağmen, kapatılan 24 orman işletmesinden 11i
açılmasına rağmen, aralarında Dörtdivan Orman
İşletme Müdürlüğünün de bulunduğu 13 orman işletme
müdürlüğü neden açılmamaktadır? Bunun suç olduğu Sayın
Başbakan ve bakanlar tarafından bilinmemekte midir? Bunun
cevabını merak ediyorum.
Yine bu bağlamda, Hükûmetin, yıllardır ertelediği
orman köylüsünün sorunlarına ilişkin yasal düzenlemeyi bu dönem
Meclise getirip getirmeyeceğini de merak ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özcan.
Sayın Eyidoğan
5.-
İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğanın, EKB belgesini almak
için tek bir İnternet sitesinden işlem yapılabildiğine,
sitenin kapasite yetersizliği nedeniyle sorunlar
yaşandığına ve bu İnternet sitesinin neden iki
yıldır düzeltilemediğini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) Teşekkür ederim
Başkanım.
Bilindiği
üzere, binalarda enerji kimlik yönetmeliği gereğince 6 EKB belgesi
alma zorunluluğu vardır. Tek bir İnternet sitesinden online
olarak yapmak zorunda olduğunuz bu işlem, sitenin kapasite
yetersizliği yüzünden, kısa sürede yapılacakken bir günden fazla
sürmektedir. İki yıldır bu sorun düzeltilememiştir.
İşlemlerin siteden gece geç saatlerde yapılması kurum
tarafından tavsiye edilmektedir. Bir İnternet sitesi server sorunu
iki yılda nasıl çözülemez? Ülkenin insanının emeğine
ve zamanına gerçekten çok yazık oluyor. Bir EKB belgesi alma
girişimiyle İnternet sitesi onlarca kez kilitlenebiliyor. Enerji
Verimliliği Daire Başkanlığından neden bu
İnternet sitesinin iki yıl boyunca düzeltilemediğinin ve bugüne
kadar yapılan şikâyetlerin neden dikkate
alınmadığının yanıtını istiyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Eyidoğan.
Sayın
Işık
6.-
Kütahya Milletvekili Alim Işıkın, 1 Ocak 2012 - 28 Ağustos
2012 tarihleri arasında zarar görmüş çiftçilerin
borçlarının ertelenmesiyle ilgili Bakanlar Kurulu kararının
uygulanmasında bazı sorunlarla
karşılaşıldığına ve bu sorunların
çözümünü talep ettiğine ilişkin açıklaması
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bilindiği
gibi, Bakanlar Kurulu kararıyla önce altmış, daha sonra da tüm
illerimizi kapsayacak şekilde, doğal afetler nedeniyle 1 Ocak ve 28
Ağustos 2012 tarihleri arasında zarar görmüş çiftçilerin
borçlarının ertelenmesiyle ilgili bir hak
tanınmıştır. Ancak en son 24 Eylül 2012 tarihinde
alınan Bakanlar Kurulu kararına göre 28 Eylül tarihine kadar
başvuru şartı getirilmiştir. Gerek kararın
tanıtılması, duyurulması gerekse birçok çiftçimizin bu
süreyi doğru anlamda değerlendirememesi nedeniyle bugün Türkiye
genelinde birçok çiftçi bu haktan fiilen yararlanamamakta ve uygulamada çok
ciddi sorunlarla karşılaşmaktadır.
Buradan
Hükûmetin değerli kabine üyelerine seslenmek istiyorum: Siz gerçekten
çiftçinin borcunu ertelemek ve katkıda bulunmak istiyorsanız,
uygulamada yaratacağı sorunlarla beraber bunu düşünmek
zorundasınız. Bugün çiftçilerin içinde bulunduğu sorunların
çözümünü talep ediyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Işık.
Sayın
Canalioğlu
7.-
Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlunun, Afyonkarahisardaki
patlamada şehit olan 25 asker için yapılan doğal afet
şehidi tanımının çok yakışıksız
olduğuna ve bunun düzeltilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
MEHMET
VOLKAN CANALİOĞLU (Trabzon) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Afyonkarahisardaki
patlamada -biri de Trabzonlu olan- 25 şehit asker evladımız için
yapılan Doğal afet şehidi tanımı şehit
ailelerini derinden yaralamış ve acılarına acı
katmıştır. Evlatlarını askerlik gibi ulvi bir göreve
yollarken eğlenceler tertip eden, dualarla uğurlayan ailelerimizin
çocuklarını teslim ettikleri karargâhlarda onların can
güvenliğini sağlayamayanlar Allah indinde şehit sayılan
evlatlarımıza doğal afet şehidi gibi bir rütbenin
verilmesi çok anlamsız olmuş ve yakışık
almamıştır. Şimdi de acılara acı katan böyle bir
söylemin düzeltilmesine çalışılıyor. Hiç askerlik
ocağında cephane patlaması doğal afet sayılır
mı? Şehitlerimize bu unvan verilirken düşünülerek bu
unvanın verilmesi ve yürekleri yakan bu unvanın düzeltilmesi
gerektiğini bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Canalioğlu.
Sayın Ağbaba.
8.-
Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın, Malatyanın Cafana köyünün
sorunlarına ilişkin açıklaması
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan, teşekkür
ederim.
Geçtiğimiz günlerde, Malatyaya
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Ağbaba.
Sayın Kurt.
9.-
Eskişehir Milletvekili Kazım Kurtun, Eskişehirin Mihalgazi
ilçesinin Alpagut beldesinde yaşanan hortum felaketi nedeniyle zarara
uğrayan çiftçilerin bu zararlarının giderilmesini
dilediğine ilişkin açıklaması
KAZIM KURT (Eskişehir) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Ramazan Bayramından bir hafta kadar önce Eskişehirin
Mihalgazi ilçesine bağlı Alpagut beldesinde bir hortum felaketi oldu
ve temel gelirleri tarım olan köylülerin tüm ürünleri telef oldu. Ancak
buna karşı ne özel idare ne belediye ne de Hükûmet tarafından
hiçbir yardım, hiçbir destek sağlanmadı. Bunun bilinmesini ve
bir an önce bu Alpagutluların zararının giderilmesi için çaba
gösterilmesini diliyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Kurt.
Sayın
Çelik
10.-
Muş Milletvekili Demir Çelikin, cezaevlerinde siyasal olduğu kadar
insani bir krizin de yaşandığına dikkat çekmek istediğine,
otuz yedi gündür süren süresiz dönüşümsüz açlık grevinde hayati
riskin söz konusu olduğuna ve Meclisin bu konuya el atması
gerektiğine ilişkin açıklaması
DEMİR
ÇELİK (Muş) Teşekkürler Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 126 bin hükümlü ve tutuklunun
yaşadığı cezaevlerinde siyasal olduğu kadar insani bir
krizin de yaşandığını öncelikle dikkatlerinize sunmak
istiyorum. Yüzlerce siyasi tutsak, iki temel taleplerinin karşılanması
hâlinde Kürt sorununun barışçıl, demokratik çözümünün mümkün
olabileceğine vurgu yapmak adına otuz yedi gün önce
başlattıkları süresiz dönüşümsüz açlık grevindeler.
Süresiz dönüşümsüz açlık grevinin hayati riski artık söz konusu
ve geriye dönülmez noktada ölümcül bir tarihe de işaret etmektedir. Bu
açıdan, öncelikle demokratik kamuoyunun dikkatine, sonrasında da
Meclisin bu konuya el atması yönlü ricalarımı iletmek için söz
aldım.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Çelik.
Sayın
Dora
11.-
Mardin Milletvekili Erol Doranın, ilköğretim 10uncu
sınıfta okutulan tarih dersi kitabında Süryaniler ve Ermenilerle
ilgili kısmın insan haklarına aykırı bir dille
yazıldığına ve bunun çıkarılması için insan
haklarına duyarlı herkesi göreve çağırdığına
ilişkin açıklaması
EROL DORA
(Mardin) Teşekkürler Sayın Başkan.
İlköğretim
10uncu sınıfında okutulan ders kitabının Süryaniler
ve Ermenilerle ilgili kısmı açık ve net bir şekilde insan
haklarına aykırı bir dille yazılmıştır. Kitabın
içinde nefret söylemini barındıran, Süryanileri ve Ermenileri
karalayan düşünceler içermektedir. Nefret söylemi herkesi ilgilendiren bir
meseledir. Nefret söylemi içeren bu müfredat sadece Süryanileri ve Ermenileri
değil, bütün insanlığı ilgilendirmektedir.
Vatandaşlarımız arasındaki ilişkileri zedeleyen bu
müfredatın tarih kitaplarından çıkarılması için insan
haklarına duyarlı, demokratik düşünceye sahip, evrensel
düşünceleri benimseyen, başta milletvekillerimiz olmak üzere herkesi
göreve çağırıyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Dora.
Son olarak
Sayın Ediboğlu
12.-
Hatay Milletvekili Mehmet Ali Ediboğlunun, Hatayın Reyhanlı
ilçesinin Bağlar Mahallesinde Mehmet Kılıç adlı
vatandaşla Suriyeli muhalifler arasında yaşanan ve adliyeye
intikal eden olay hakkında İçişleri Bakanlığından
açıklama istediğine ilişkin açıklaması
MEHMET
ALİ EDİBOĞLU (Hatay) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Dün sabaha
karşı, Hatay Reyhanlı ilçesinde, Bağlar Mahallesinde
Mehmet Kılıç isimli şahsın evini basan, çok sayıda
araçla oraya gelip basan Suriyeli muhalifler, oradaki Suriyeliyi rejim
yanlısı olduğu gerekçesiyle kaçırıyorlar.
Ardından, o 2 Suriyeli vatandaşı ağırlayan, evinde
konuk eden Mehmet Kılıç isimli vatandaş yakınlarıyla
birlikte, Suriyeli sığınmacıların da
kaldığı, orada kiraladığı evleri basarak,
onların eşlerini ve çocuklarını rehin alarak o 2
kişiyi geri getirmesini talep ediyor. Birkaç saat sonra o 2 kişi
serbest bırakılıyor. Olay adliyeye intikal etti,
İçişleri Bakanlığından bu konuda açıklama
bekliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Ediboğlu.
Gündeme geçiyoruz sayın milletvekilleri.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları
vardır.
Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç
önerge vardır, okutuyorum:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Afyonkarahisar Milletvekili Kemalettin Yılmaz ve 21 milletvekilinin,
Afyonkarahisar ilinde mermer ve doğal taş üretiminde,
işlenmesinde ve mermer kaynaklarının verimli
kullanılmasında yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/379)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Afyonkarahisar ilinde mermer ve doğal taş üretiminde,
işlenmesinde ve mermer kaynaklarının verimli
kullanılmasında yaşanan sorunların ve çözüm
yollarının belirlenmesi, destekleme yolarının
araştırılması, idari ve kurumsal yasal düzenlemelerin
yapılması amacıyla Anayasa'mızın 98'inci,
İçtüzüğün 104. ve 105. maddeleri gereğince ekte yer alan gerekçeye
istinaden bir Meclis Araştırması açılmasını arz
ve teklif ederiz.
1) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
2) Muharrem Varlı (Adana)
3) Mehmet Şandır (Mersin)
4) Oktay Vural (İzmir)
5) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
6) Ali Öz (Mersin)
7) Koray Aydın (Trabzon)
8) Enver Erdem (Elâzığ)
9) Emin Çınar (Kastamonu)
10) Alim Işık (Kütahya)
11) Mehmet Erdoğan (Muğla)
12) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
13) Ruhsar Demirel (Eskişehir)
14) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
15) Lütfü Türkkan (Kocaeli)
16) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
17) Ali Halaman (Adana)
18) Seyfettin Yılmaz (Adana)
19) Mehmet Günal (Antalya)
20) Reşat Doğru (Tokat)
21) Mustafa Kalaycı (Konya)
22) Sümer Oral (Manisa)
Gerekçe
Dünyanın en zengin doğal taş rezervlerinin bulunduğu
Alp kuşağında yer alan ülkemiz, renk ve mineral
çeşitliliğine sahip mermerler açısından çok büyük bir
potansiyele sahiptir. Marmara ve Ege bölgesi başta olmak üzere, Trakya'dan
Doğu Anadolu'ya kadar tüm coğrafi bölgelerde 589 milyon m3
görünür, 1.545 milyar m3 muhtemel ve 3.027 milyar m3
mümkün rezerv olmak üzere toplam 5.161 milyar m3 mermer rezervi
bulunmaktadır. Dünya mermer piyasası yıllık 15 milyar
dolarlık bir pazar oluşturmaktadır. Ancak bir mermer cenneti
olan ülkemiz bu pastadan potansiyeli ölçüsünde pay alamamaktadır.
Afyonkarahisar, ülkemizde en yoğun üretim yapılan il olmakla
birlikte, henüz mevcut potansiyelin çok küçük bir dilimi değerlendirilebilmektedir. Rezerv
dağılımı içinde Afyon'un payı yüzde 12,2
civarındadır. Toplam mermer rezervi 600 milyon m3 olarak
tahmin edilen Afyonkarahisar'da yıllık üretim kapasitesi 6,9 milyon m3
civarında olmakla birlikte, mermer çıkarılması ve
işlenmesi sürecinde yüzde 30'lara varan kayıplar
oluşmaktadır. 200'ün üzerinde fabrika-atölye bulunan
Afyonkarahisarda mermerin ihracatında sürekli bir artış trendi
olmasına rağmen; Afyonkarahisarda direkt olarak 4100 kişinin,
ülkemizde 100.000 kişinin doğrudan, 2.000.000 kişinin ise
dolaylı olarak istihdam edildiği sektörün gelişebilmesi için;
Mermer sektörüyle ilgili dış ticaret şirketlerinin
kurulması,
Mermer sektörüne yönelik mali
kontrol ve fiyat politikası tekrar gözden geçirilmesi,
Mermer ocakları ve mermer
fabrikaları modern teknolojiden maksimum seviyede
yararlandırılması,
Mermerciliğin önünde büyük
sorunlar yaratan mevzuatın acilen yeniden düzenlenmesi,
İstihdamı ve mermer üretimini artırabilmek için
öncelikle uygulanan yüksek kredi filiz oranlarının düşürülmesi
ve kredilerin sağlıklı hale sokulması,
Ocak ve fabrikaların
bilimsel, tekniğe dayalı olarak profesyonel ekipler tarafından
oluşturulması, üniversite-sanayi iş birliği yapılması
gerekmektedir.
Afyonkarahisar'daki mermer ve doğal taş üretiminde ve
ihracatında yaşanan sorunların ve çözüm yollarının
tespiti için gerekli altyapılar ve bununla ilgili yasal düzenlemelerin
yapılması, fizibilite ve araştırma raporlarının
oluşturulabilmesi sorunların ve alınacak tedbirlerin tespiti
amacıyla, Anayasanın 98inci ve TBMM iç tüzüğünün 104 ve 105.
maddeleri gereğince meclis araştırması
açılmasını arz ederim.
2.-
Ankara Milletvekili Sinan Aydın Aygün ve 31 milletvekilinin, çek
mağduru durumuna düşen esnaf ve tüccarların
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/380)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Anayasanın 98, içtüzüğün 104 ve 105 maddeleri gereği,
2003 yılından beri yürürlükte olan mevzuat nedeniyle çek mağduru
durumuna düşmüş esnaf ve tüccarlarımızın bu
mağduriyetlerinin giderilmesi için, alınması gereken önlemlerin
tespiti ve bu mağduriyetten etkilenen ailelerin düştüğü olumsuz
durumların belirlenmesi ve çözüm yollarının
araştırılması amacıyla bir meclis
araştırması açılması için gereğinin
yapılmasını arz ederiz.
1) Sinan Aydın Aygün (Ankara)
2) Veli Ağbaba (Malatya)
3) Ali Sarıbaş
(Çanakkale)
4) Celal Dinçer (İstanbul)
5) Bülent Tezcan (Aydın)
6) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
7) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
8) Haydar Akar (Kocaeli)
9) Bülent Kuşoğlu (Ankara)
10) Sakine Öz (Manisa)
11) Mahmut Tanal (İstanbul)
12) İzzet Çetin (Ankara)
13) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
14) Erdal Aksünger (İzmir)
15) Hurşit Güneş (Kocaeli)
16) Süleyman Çelebi (İstanbul)
17) Mevlüt Dudu (Hatay)
18) Refik Eryılmaz (Hatay)
19) Ali Özgündüz (İstanbul)
20) Ömer Süha Aldan (Muğla)
21) Kemal Ekinci (Bursa)
22) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
23) Adnan Keskin (Denizli)
24) Uğur Bayraktutan (Artvin)
25) Gürkut Acar (Antalya)
26) Arif Bulut (Antalya)
27) Emine Ülker Tarhan (Ankara)
28) Ahmet Toptaş (Afyonkarahisar)
29) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
30) Haluk Eyidoğan (İstanbul)
31) Sedef Küçük (İstanbul)
32) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
Gerekçe:
Karşılıksız çek keşide etmek fiili, 2003
yılından itibaren adli para cezasını gerektiren bir suç
olarak kabul edilmiş ve hâlen yürürlükte bulunan 5941 sayılı çek
kanununda da adli para cezası ve güvenlik tedbiri yaptırımlarını
gerektiren bir suç olarak düzenlenmiştir.
2008 yılından itibaren ortaya çıkan global krizin
ülkemizi de olumsuz etkilemesi sonucunda, bir çok tüccar ve esnafımız
ödeme sıkıntısı içine düşmüştür. Kanunun
uygulanmasından ötürü bu kişiler, aynı zamanda çek mağduru
olarak adlandırılmaktadır.
2011 yılı rakamlarına göre;
Yerel mahkemelerde çek
nedeniyle 405.704 davanın açılmış olduğu,
53.544 çek dosyasının Yargıtay'da karara bağlanmak
üzere beklediği,
163.621 dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında
incelendiği bilinmektedir.
Mahkûm olduğu adli para cezası nedeniyle devlete olan borcunu
ödeyemediği için hâlen binlerce kişi cezaevlerinde yatmakta olup,
iş imkânlarını ve borç ödeme kabiliyetlerini kaybeden bu
kişiler nedeniyle binlerce aile de mağdur edilmiş
bulunmaktadır.
Bu mağduriyetlerin giderilmesi amacıyla, 5941 sayılı
kanunda değişiklik yapılması için 23.09.2011 tarihinde TBMM
Başkanlığına kanun teklifi vermiş olmama rağmen,
bu konuda hükûmet herhangi bir girişimde bulunmamıştır.
Bu nedenle; kanunun uygulanmasından ötürü hâlen cezaevlerinde hapis
yatan kaç kişinin bulunduğunun tespiti, çek mağduriyeti
nedeniyle ekonomik sebeplerden dolayı kaç ailenin boşanmak suretiyle
aile birliğinin parçalandığının öğrenilmesi, bu
yüzden parçalanan ailelerin çocuklarından kaçının suça
karışmak zorunda bırakıldığının tespiti
amacıyla gerekli araştırmaların yapılması
zorunluluk hâline gelmiştir.
Tüm bu incelemelerin yapılarak rapora bağlanması ve
böylece Hükûmetin görev ve sorumluluğunun gereğini yapması, bu
konuda ihmal ve sorumluluğa yol açan sebeplerin ve alınması
gereken önlemlerle birlikte mevzuatta yapılabilecek
değişikliklerin tespiti sorunun çözümüne katkı
sağlayacaktır.
3.-
İstanbul Milletvekili Umut Oran ve 33 milletvekilinin, toplantı ve
gösteri yürüyüşü hakkını kullananlara karşı kolluk
kuvvetlerinin orantısız güç kullanımı nedenleri ile
düşünce ve ifade özgürlüğünün, toplantı ve gösteri
hakkının korunmasıyla ilgili sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/381)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na
Demokratik bir toplumun temel değerlerinden bir tanesi de
toplantı ve gösteri hakkıdır. Avrupa insan Hakları
Sözleşmesi'nin 11 ve Anayasamızın 34. Maddesinde de tanımlanan
bu hak çerçevesinde, her insan önceden izin almaksızın,
barışçıl bir şekilde toplantı ve gösteri
hakkını kullanarak, fikirlerini ifade etme, kamu yönetimine yönelik
eleştirilerini söyleme ve toplumsal sorunlara yönelik
rahatsızlığını ifşa etme hakkına sahiptir.
Bu hak ile demokratik bir toplumda kamuoyunun denetimi görevi yerine
getirildiği gibi, açık bir toplumda kamu yönetimine yönelik
hoşnutsuzlukların da toplumla paylaşılması garanti
altına alınmıştır.
Anayasamızın 2. Maddesi çerçevesinde demokratik, laik ve
sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye'nin kamu düzeninin unsurlarından
olan toplantı ve gösteri hakkının korunması, bu hakkın
kullanılmasının uygulamada
zorlaştırılmaması, bu hakkı kullananlara herhangi bir
tecavüzün ortaya çıkmaması, kamu düzeninin de korunması
anlamına gelmektedir. Kamu düzenini korumakla yükümlü olan kamu
görevlilerin de buna hassasiyet göstermesi beklenir.
Bu kapsamda, 11 Kasım 2011 tarihinde Van'da içinde
bulundukları koşulları kamu görevlilerine anlatmak isteyen
vatandaşlara karşı orantısız şiddet
uygulanmış, temel haklarını kullanmaları
engellenmiştir. Daha önce de, 19 Ekim 2011 tarihinde Ankara'da terörü
protesto etmek isteyen Gaziler, 12 Ekim 2011 tarihinde bir üniversitenin
açılış töreninde hükümeti protesto etmek isteyen
öğrenciler, 5 Eylül 2011 tarihinde Gerze'de köylüler, Erzurum ve Hopa'da
yaşananların dışında farklı zamanlarda
yaşanan sayısız olayda işçiler, sivil toplum üyeleri hatta
avukatlar orantısız şiddete maruz kalmış,
haklarını Kullanmaları bu yolla engellenmiştir.
12 Ekim 2011 tarihinde açıklanan AB İlerleme Raporu'nda da bu
konuya yer verilmekte, orantısız güç kullanımının
devam ettiği belirtilerek, bunun da bir hak ihlali olduğu ortaya
konulmaktadır. Şüphesiz bu hak ihlalinin giderilmesi ülkemizdeki demokrasi
standardının da yükselmesi anlamına gelecektir.
Bu nedenlerle, kolluk kuvvetlerinin orantısız güç
kullanım sebeplerinin bulunması, kolluk kuvvetlerini
orantısız güç kullanmaya sevk eden her türlü kurum içi ve kurum
dışı nedenin araştırılması, vatandaşların
temel haklarından düşünce ve ifade özgürlüğünün, toplantı
ve gösteri hakkının korunmasının garanti altına
alınması, buna ilişkin sorunların tespiti ve çözüm
yollarının belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98.
İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri uyarınca, bir meclis
araştırması açılması için gereğini
saygılarımla arz ederim.
1) Umut ORAN (İstanbul)
2) Ramazan KERİM ÖZKAN
(Burdur)
3) Faik TUNAY (İstanbul)
4) Mehmet Ali EDİBOĞLU (Hatay)
5) Mahmut Tanal (İstanbul)
6) Veli Ağbaba (Malatya)
7) Ali Demirçalı (Adana)
8) Muharrem Işık (Erzincan)
9) Ömer Süha Aldan (Muğla)
10) Turgut Dibek (Kırklareli)
11) Namık Havutça (Balıkesir)
12) İlhan Demiröz (Bursa)
13) Bülent Tezcan (Aydın)
14) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
15) Sakine Öz (Manisa)
16) Erdal Aksünger (İzmir)
17) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
18) Hurşit Güneş (Kocaeli)
19) Haydar Akar (Kocaeli)
20) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul)
21) Mehmet Volkan Canalioğlu(Trabzon)
22) İhsan Özkes (İstanbul)
23) Sena Kaleli (Bursa)
24) Ali Özgündüz (İstanbul)
25) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
26) Aylin Nazlıaka (Ankara)
27) Gürkut Acar (Antalya)
28) Ahmet Toptaş (Afyonkarahisar)
29) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
30) Haluk Eyidoğan (İstanbul)
31) Sedef Küçük (İstanbul)
32) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
33) Candan Yüceer (Tekirdağ)
34) Recep Gürkan (Edirne)
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
daha sonra oylarınıza sunacağım.
VII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
CHP Grubunun, 3/2/2012 tarihinde Ankara Milletvekili Levent Gök ve
arkadaşlarının Atatürk Orman Çiftliğinin yönetiminde
Atatürk'ün vasiyetine aykırılıkların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla vermiş olduğu Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun 18/10/2012 günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
18/10/2012
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 18.10.2012 Perşembe günü (Bugün)
toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Emine
Ülker Tarhan
Ankara
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Ankara Milletvekili Levent Gök ve arkadaşları tarafından,
03.02.2012 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına "Atatürk Orman Çiftliğinin
yönetiminde Atatürk'ün vasiyetine aykırılıkların araştırılarak
alınması gereken önemlerin belirlenmesi" amacıyla
verilmiş olan Meclis Araştırma Önergesinin, (242 sıra nolu)
Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak, 18.10.2012 Perşembe günlü birleşimde sunuşlarda
okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grubu önerisinin lehine Ankara
Milletvekili Levent Gök. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Bugün burada görüşeceğimiz Meclis araştırması
önergemiz, esasında tüm milletvekillerimizin oy birliğiyle kabul
etmesi gereken bir önerge. Cumhuriyetimizi kuran ve bu yüce Meclisi kurup
bizlere de içinde bulunma
fırsatı sunan Büyük Atatürkün devlete
bağışladığı Atatürk Orman Çiftliğinin,
şu ana kadar hibe dışında kullanım
tasarruflarının saptanması ve bundan sonra yapılacak
düzenlemelere ilişkin bu önergeye bütün
arkadaşlarımızın, Atatürkü seven herkesin oy
vereceğini ve bu önergenin kabul edileceğini umuyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye
Cumhuriyetini kuran kadrolar, siyasal alanda kazandıkları
başarıları sürekli hâle getirecek ekonomik modelin
gerekliliğini her defasında dillendirmişlerdir. Bir yandan modern
siyasal kurumlar hayata geçirilirken, diğer yandan bu siyasal
kurumları besleyecek ekonomik model olarak kırsal ve kentsel alanda
sanayileşme ön plana çıkartılmıştır. Türkiye
Cumhuriyeti, hem kent ve hem kır yaşamında sanayileşmeye
dayalı bir kalkınma modelini ön plana çıkartan bir modeli
öngörmüştür. Atatürk Orman Çiftliği Projesi de Türkiye
Cumhuriyetinin kalkınma politikasının hem mekânsal hem de
hukuki bir görünümüdür.
Atatürk Orman Çiftliği, 5 Mayıs 1925 tarihinde, Ankarada,
önce 20 bin dekar, sonra yeni arazilerin satın alınmasıyla
55.470 dekarlık arazi üzerine, Mustafa Kemal Atatürk tarafından
kurulur.
Çiftliğin kuruluş amaçları, hububat cinslerinin
ıslahı için İç Anadolu Bölgesi koşullarına uygun yeni
türlerin araştırılması, hayvancılığın
geliştirilmesi, elde edilen tarım ürünlerinin işlenmesi,
bilimsel yöntemlerle ağaçlandırma çalışmalarının
yapılması, makineli tarıma geçiş ve Ankara
halkının gezeceği, eğleneceği sosyal, kültürel
alanların oluşturulmasıdır.
İlk dönemlerde adı Orman Çiftliği ve Gazi
Çiftliği olan Atatürk Orman Çiftliği arazisinin bir bölümü ilk
kuruluş sırasında bataklıktır. Önemli bir bölümü
tarıma elverişli olmayacak kadar tuzludur, azot ve fosfat
açısından çok yetersizdir. Ancak, yapılan gayretli ve bilimsel
çalışmalarla alanın önemli bir bölümü tarıma elverişli
bir duruma getirilir.
Atatürk, kurduğu bütün çiftliklerini, bu arada, kurduğu
Atatürk Orman Çiftliğini, kuruluş amaçları çerçevesinde
yönetilmesi umuduyla, 11 ve 13 Haziran 1937 tarihli iki yazısıyla
hazineye bağışlar. Bağıştan sonra, 1 Ocak 1938
günlü, 3308 sayılı Yasa ile kurulan Devlet Ziraat
İşletmeleri Kurumu bütün taşınmazları devralır,
Orman Çiftliği Gazi Orman Çiftliği olur.
Atatürkün bağışladığı çiftlikler bu
statülerini yalnızca on bir yıl sürdürebilir. Çiftliğin
özelliği dikkate alınarak 24 Mart 1950 tarihinde Atatürk Orman
Çiftliği adı altında Tarım Bakanlığına
bağlı, tüzel kişiliğe sahip bir kuruluş
oluşturulur. Çiftliğin korunmasına yönelik yasa maddelerine
rağmen çiftlik arazisi sonraki yıllarda pek çok kamu ve özel
kuruluşun iştahını kabartır, Ankaranın
büyümesiyle birlikte kentin yoğunlaşan altyapı gereksinmesi ve
rant baskıları çiftliği olumsuz yönde etkiler. Bu arazi
talepleri sonucu, dikkatle dinlemenizi isterim sayın milletvekilleri-
kurulduğunda 55.470 dekar olan Atatürk Orman Çiftliği arazisi
günümüzde 33.487 dekara inmiştir. Bu arazi geçtiğimiz yıllar
içerisinde yasa ile, devir ya da satış yoluyla arazi varlığının
yaklaşık yüzde 42sini kaybetmiştir. Buna, kiraya verilen
alanlardaki amaç dışı kullanımlar da eklenince bu oran
yüzde 50ye çıkmaktadır.
Atatürk Orman Çiftliği daha sonra 1992 yılında doğal
ve tarihî sit alanı ilan edilmiş ve buna ilave olarak da birinci
derece sit alanı olarak ilan
edilmiştir. Ama bu kararlar bile Atatürk Orman Çiftliği
arazisinin bütünlüğünü korumaya yetmemiştir. Buralarda yaşanan
arazi kaybı çiftlik arazisinde mülkiyet sorunlarını da
doğurmuştur. Arazi bütünlüğünü yitiren Atatürk Orman
Çiftliği 2007de kabul edilen planlarla da tamamen yok edilmek
istenmektedir. Hem kentsel rantın hem de büyüyen kentin baskısı
altında kalan Çiftliğin mekânsal ve tarihsel dokusu zedelenmektedir.
İçinden geçtiğimiz bu dönemde Atatürk Orman Çiftliği
arazisinin geleceği, yerel yönetimlerin borcu borçla
kapattıkları küresel ekonominin dengelerine ve Ankara Büyükşehir
Belediyesinin hukuk dışı planlama ve yönetim
anlayışına terk edilmiştir. En son olarak, Orman Genel
Müdürlüğü, mülkiyetinde bulunan Atatürk Orman Çiftliği Gazi Tesisleri
alanını birinci derece doğal ve tarihî sit alanı koruma
alanından çıkarttırarak üçüncü derece doğal ve sit
alanı olarak tescil edilmesini istemiştir. Bunun üzerine Ankara
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunca 10
Ağustos 2011 tarihli kararla 46 hektarlık alan, birinci derece sit
alanından üçüncü derece sit alanına düşürülmüştür. Yine,
Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonu Yenimahalle ilçesinde
birinci derece doğal ve tarihî sit alanı içerisinde yer alan, mülkiyeti
Atatürk Orman Çiftliği ve Ankara Büyükşehir Belediyesine ait
yaklaşık 7 hektarlık alanı birinci dereceden üçüncü derece
sit alanına tekrar düşürmüştür. Bu alan, 24 Şubat 2012
tarihinde Orman Genel Müdürlüğü Gazi Tesisleri alanının
Başbakanlık hizmet binası yapılmak üzere TOKİye
devredilmesiyle ayrı bir hukuki boyut kazanmıştır ve Orman
Genel Müdürlüğü ve TOKİ arasında imzalanan anlaşma
gereğince buraya Başbakanlık hizmet binası
yapılmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, şu gördüğünüz
fotoğraf nisan ayında çekilmiştir. İşaret ettiğim
yerde hiçbir yapılaşma ve yapılan herhangi bir tasarruf
bulunmamaktadır ama tam beş ay sonra, gördüğünüz gibi, şu
alanda Başbakanlık sarayının inşaatının
temelleri yükselmiştir. Yine geçtiğimiz günlerde çektiğimiz
fotoğraflarda da görüyorsunuz, Atatürk Orman Çiftliğinin tam kalbinde
Başbakanlık sarayı yapılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, Başbakanlık sarayının
yapıldığına dair şu ana kadar basında herhangi
bir bilgilendirme notu duydunuz mu? Bu alan tam Atatürk Orman Çiftliğinin
ciğeri olarak bilinen bir yerde bulunmakta ve halktan
kaçırılarak bir inşa yapılmaktadır. 10 metrekarelik
bir binanın dahi temel atma törenini cafcaflı törenlerle yaparken
Türkiye Cumhuriyetinin en önemli bir kurumu olan Başbakanlık
binasının temel atma töreninin yapılmayışına
niçin gerek duydunuz? Niçin bu tören yapılmamıştır, ne
gizlenmiştir halktan
AHMET AYDIN (Adıyaman) Biz temel atma töreni yapmıyoruz,
açılış yapıyoruz.
LEVENT GÖK (Devamla)
ve bu yer seçilirken Atatürk Orman Çiftliği
niçin seçilmiştir? Görüldüğü gibi, Atatürkün mirası bizzat
Başbakanlık tarafından ve ciddi oranda tahrip ve yağma
edilmektedir.
Değerli milletvekilleri, Atatürk vasiyetnamesinde Tasarrufum
altındaki bu çiftlikleri bütün tesisat, hayvanat ve
demirbaşlarıyla beraber hazineye emanet ediyorum. demiştir.
Mustafa Kemal Atatürkün hazineye yaptığı bağış
konusu arazi, Mustafa Kemal Atatürkün bağış senedinde yer alan
iradesi ve buyruğu yönünde kullanılabilir. Mustafa Kemal Atatürk,
Atatürk Orman Çiftliğini bir tarım işletmesi olarak bir bütün
içinde kullanılmak üzere hazineye
bağışlamıştır. Bu yüzden Atatürk Orman
Çiftliği bağış senedi gereği modern bir tarım
işletmesi olarak Ankara kentine dönük, onun ihtiyaçlarını
karşılamak üzere ancak kullanılabilir. Hazine, bu Çiftliğin
bu niteliğini bozacak yasal ya da idari tasarruflar yapamaz. Çiftlik,
ancak tarımsal sanayi, tarım ürünleri üretimi odaklı olarak
kullanılabilir. Mustafa Kemal Atatürkün yaptığı
bağışı ancak bu şartlarla kullanabiliriz. Anayasal
olarak korunan bu hak, mülkiyet ve miras haklarının devamı ve
gereğidir. Devlet ve özel kişiler için kurulmuş ve bu
şekilde korunan koruma kurallarına herhâlde Mustafa Kemal Atatürk de
dâhil edilmelidir. Yasa koyucu Atatürk Orman Çiftliğiyle ilgili olarak
5669 sayılı Kanunda olduğu gibi Atatürk Orman Çiftliğinin
ancak yönetimini belirleyebilir. Bunun dışında başka bir
seçeneği yapma şansı bulunmamaktadır. Sivil toplum
örgütleri, Atatürk Orman Çiftliğinin kültürel peyzaj alanı ve
ayrıca dünya miras listesine dâhil olması yönünde başvurularda
bulunmuşlardır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye
Cumhuriyetini kuran Mustafa Kemal Atatürkümüze sahip çıkıp
çıkmayacağımızı birazdan burada yapılacak
konuşmalar ve oylamalarla bir kez daha kanıtlayacağız.
Sizlerden fazla bir şey istemiyoruz, Mustafa Kemal Atatürkün kendi
rızasıyla bağışladığı ve devlete
bağışladığı ve tarımsal amaç
kullanılmasıyla ilgili bıraktığı arazinin bugüne
kadar olan hibe dışı kullanımların tespiti ve bundan
sonra alınacak sağlıklı düzenlemelerin belirlenmesi
amacıyla bu önerge verilmiştir.
Bu önergeyle Mustafa Kemal Atatürke ve onun bütün
arkadaşlarına bir kez daha sahip çıkacak
kararlılığı gösterecek yürekli milletvekillerini bu Meclis
çatısı altında görmek istiyor, hepinizi sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Gök.
Aleyhine, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan. (BDP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; usulen aleyhte
denildi ama ben üzerinde konuşacağım çünkü İç Tüzükümüzün
bir ayıbı bu; iki lehte, iki aleyhte. Niye üzerinde konuşma
olmasın?
Burada, aslında sözlerime başlarken diyecektim ki Atatürk
Orman Çiftliği AKPnin çiftliği midir? Fakat bir araştırdım,
AKPden önce çiftlik hâline getirilmiş yani Atatürk Orman Çiftliği
kurulduktan sonra, vasiyetle de hazineye geçtikten sonra, gelen her hükûmet Çiftliği
çiftlik olarak kullanmış hakikaten. Başlamışlar
VELİ AĞBABA (Malatya) En çok da AKPnin çiftliği oldu
ama bu dönemde.
HASİP KAPLAN (Devamla) Şimdi, kim ne kadar pay
almış, ona biraz değineceğim. 38-50 yılları
arasında başlanıyor, o dönemde başlanıyor
çiftliğin arazilerine el konulmaya. Sonra 76 yılında ve en son
94 yılında özelleştirmenin acımasız müdahalesi var.
Sümerbank gidiyor, Tekel Genel Müdürlüğü, Zirai Donatım Kurumu
gidiyor. Bu kuruluşlar ve arazileri satışa
çıkarılıyor. Ama yakın zamana geldiğimizde, 2005
yılında, bütün bunların toplamı kadarını da AKP
Hükûmeti yapıyor. Yani bütün o döneme ilişkin yapılanların
Her ne kadar sit alanı durumuna getirilse de bakıyoruz ki o
kadarına müdahale eden bir Hükûmetle karşı
karşıyayız.
Şimdi, burada, bir mirasyedi zihniyeti var yani Ankara gibi bir
bozkırda yemyeşil geniş bir alan. Buna TEMA Vakfından,
tarihî, kültür, üretim açısından zaman birçok yönleriyle önemini, bir
şehrin açısından değil Türkiye açısından önemli
bir Atatürk Orman Çiftliğinde, değişimler hep halka sorulmadan
yapılmış ve sit alanı ilan edildikten sonra sit, olmuş
TOKİnin transit alanı. Hakikaten, TOKİ imparatorluğu
ayrı bir olay. Ama sit denince TOKİ için transit anlamına
geliyor. Ne sınır tanıyor ne imar tanıyor ne vasiyet
tanıyor ne hazine tanıyor ne planlama tanıyor. TOKİ,
buldozer gibi girdiği yere her şeyi yapıyor. Yani, mimar
mühendis odaları bu konuda duyarlılık çağrısı
yapmış, imza kampanyaları açmış, diğer kurumlar
dava açmış, TEMA ağaçlarla ilgili bir sürü çalışma
yapmış.
Ve Köylü milletin efendisidir. sözü döne dolaşa TOKİ
milletin patronudur. sözüyle özdeşleşmeye başlamış.
Burada, bu kadar şey yapıldıktan sonra, eh Başbakan da bir küçük
Beyaz Saray yapacakmış, yapabilir. Ankaraya da bir soralım
mı, halka bir soralım mı, burada yaşayan insanlara? Yok.
Ama Atatürk Orman Çiftliğinde daha farklı şeyler de var.
Bunun araştırılmasında yarar yok mu arkadaşlar? Var.
Bunun doğru dürüst planlanmasında yarar yok mu? Var. E, Meclis de
yakından bağlantılı bir kuruluş olduğuna göre,
Meclisin bu kararı verip bununla ilgili bir araştırma
yapmasında yarar var mı? Var. E, o zaman biz de grup olarak böyle bir
araştırma açılmasından yana oluruz. Niye
karşısında olalım ki? Yeşilliğe, çevreye,
doğaya, üretime, ekolojiye, bilmem neye ilişkin ne varsa, bizim
açımızdan desteklenmesi gereken bir yaklaşımdır.
Kala kala, bakıyorsunuz, işte metropol kentlerde yeşillik
adına mezarlıklar kalmış veya askerî birliklerin
olduğu yerler kalmış; bir de Ankarada Atatürk Orman
Çiftliği kalmış. E onları da kaldırırsanız
tam bir ören yere döner. Bu açıdan, Cumhuriyet Halk Partisinin
getirdiği bu araştırma önergesiyle ilgili olarak
düşüncemiz, bunun gerçekten araştırılmasında yarar olduğu
konusundadır.
Ben burada çok fazla detaya, kentsel yenileme hukukuna, oradaki hayvanat
bahçesinin durumuna falan filan girmeye gerek duymuyorum çünkü eğer bir
araştırma olacaksa bunların bütünü üzerinden yapılır
ve sağlıklı bir sonuca gidilir.
Değerli
milletvekilleri, ben bir iki noktada dikkatinizi çekmek istiyorum. Biliyor
musunuz, şu an 53 cezaevinde 423 kişi açlık grevinde otuz
yedinci günde ve Türk Tabipleri Birliği bu açlık grevindekilerle
ilgili kritik eşiğin aşıldığını
söylüyor.
Şimdi, 423
kişinin bu açlık grevi, yine tarihimizin en kitlesel açlık
grevi, sınırsız ve 1980 yılından bu yana 144 kişi
açlık grevlerinde yaşamını yitirmiş ve bu açlık
grevi giderek yaygınlaşıyor. Dün de Mardin Cezaevinde kalan
Şırnak Milletvekilimiz -ki Mecliste olması gereken
milletvekilimiz- dayanışma amaçlı olarak açlık grevine
başlamıştır. Düşünebiliyor musunuz, Meclisin bir üyesi
15 Ekim tarihi itibarıyla açlık grevine başlamıştır.
Bu Meclisin bir İnsan Hakları Komisyonu yok mu arkadaşlar? Yani
illa size mektup mu gelsin, talep mi gelsin? Yani gazeteler size resen hareket
etme imkânı vermiyor mu? Bir komisyon üyesi dahi vicdanının
sesini yükselterek bunu bir talep hâline getirip pekâlâ cezaevlerinin
birkaçında -önemli olanlarda- Türk Tabipleri Birliği uzmanlarını
da yanına alarak bir görüşme yapabilir, Niçin açlık
grevindesiniz? diye sorabilir, sorduğu zaman da cevabını
alır, çok net.
Ne diyor
açlık grevindekiler? Bir, tecrit kalksın; iki, ana dilde savunma ve
eğitim olsun; üç, müzakereler başlasın. diyor. Şimdi, bu
üç tane, olabilirliği olan, meşruiyeti olan bu taleplerle ilgili,
zindanlarda açlık grevine bedenini yatırmaktan başka imkânı
olmayan bu tutukluların sesini eğer bu Meclis 21inci yüzyılda
duymuyorsa bir insanlık ayıbıyla karşı
karşıyayız.
Sayın
Başbakan diyor ki: Eğer kan duracaksa İmralıyla gidilir
görüşülür. Git görüş kardeşim, seni tutan mı var? Allah
aşkına, engelleyen mi var? Gitme, görüşme. diyen mi var? Bu
konu da çok net bir durum. Bu taleplerin, bu yaşanan gerginliğin, bu
çatışmaların, bütün bunların aşılması için
bir görüşme, bir diyalog, bir müzakere sürecinin yaşanması
gerekiyor.
Bugün, iki
hafta, üç hafta önce yapılan rutin Ankara görüşmeleri bazı
gazetelerde manşet ve Mecliste grubu olan bir partinin normal
diyalogları, normal görüşmeleri, normal bazı
sıkıntıları paylaşmaları, Süreci yumuşatmak
için bir kapı aralar mıyız, bu çatışmalar dursun, bu
gerilim dursun, yeni bir açılım imkânı, yeni bir görüşme
imkânı mümkün mü? gibi haklı görüşmelerin, haklı
zeminlerde, Meclis Başkanlığında veya Köşkte
yapılan görüşmelerin elbette yapılmasından daha doğru
bir şey yoktur ama bunlara doğru anlam yüklemek, doğru
yönlendirmek, doğru görmek gerekir. Biz kendi açımızdan normal
bir görüşme olarak gördük ve kamuoyuna açıklamadık, açıklanan
konularda açıklama gereği duymadık arkadaşlar.
Bazı
şeyler var ki gerçekten bunu Cumhurbaşkanıyla, Meclis
Başkanıyla görüşüyorsunuz, görüşürsünüz, diğer
partilerle görüşüyoruz, iktidar partisiyle de görüşeceğiz,
konuşacağız, ana muhalefetle de görüşüyoruz.
İnşallah, bir gün, MHPyle de daha rahat konuşuruz,
görüşürüz; o noktada da görüşebilir noktaya geliriz. Yeter ki bu
ülkede sorunun çözümünü, siyasetin irade koyarak Mecliste yapmasını
sağlayalım. Ben, bu anlamda, bu görüşmelerin çok gerekli
olduğunu, yapılması gerektiğini söylüyorum.
Yine, son
söz olarak, Halkların Demokratik Kongresinin partileşerek
Halkların Demokratik Partisinin kuruluşunu buradan selamlıyorum
ve Türkiyenin 81 ilinde en kısa sürede örgütlenerek siyasal yaşama yeni bir adım, yeni bir nefes, yeni bir soluk, yeni bir ses, yeni
ve çözümlerin adresi olmasını diliyorum ve hepinize saygılar
sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.
Önerinin lehine Mersin Milletvekili Mehmet Şandır.
Buyurunuz Sayın Şandır. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle, sözlerime başlamadan önce yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu grup önerisinde
ortaya koyduğu amaç, gerçekten önemli ve değerli. Atatürkün
vasiyetine ve hazineye hibe ettiği gayrimenkullerin amaç
dışı kullanılmasıyla ilgili düzenlemelerin
tamamının araştırılması için bir komisyon
kurulmasını talep ediyor. Bu talebe Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
olarak saygıyla yaklaşmak gerekiyor gerçekten.
Cumhuriyetimizin kurucusu, burada görev yaptığımız
bu Meclisin banisi, kurucusu Büyük Atatürkün bize vasiyetleri var, bize
bıraktığı mirası var ama bunların da ötesinde
emaneti var. Zaten konuşmalarında, Atatürk Orman Çiftliğiyle
ilgili yaptığı konuşmasında 6ncı ayın 11i
1937 tarihinde şöyle söylüyor: Tasarrufum altındaki bu çiftlikleri
bütün tesisat, hayvanat ve demirbaşlarıyla beraber hazineye emanet ediyorum.
Değerli arkadaşlar, mirasa mirasyedilik yapılır,
vasiyete saygısızlık yapılır ama emanete hıyanet
yapılır. Bugün, Atatürkün emanetine, zannediyorum, yalnız bu iktidar
değil, birçok iktidar ihanet etmiştir; amaç dışı
kullanım anlamında söylüyorum. Bu sebeple, yapılan bu
yanlışların araştırılması bir vefa borcumuzdur,
Atatürke karşı saygımızın bir gereğidir. Onun
için, bu komisyonu böyle, sıradan bir talep, zaman öldürmek için bir
İç Tüzük imkânı, fırsatı, bir muhalefet atraksiyonu olarak
değerlendirmemenizi ben size âcizane tavsiye ederim. Türkiye Büyük Millet
Meclisi, Genel Kurul bazen de doğru işler yapabilmeyi
başarmalıdır.
Bazı konuları kendi aramızdaki çekişmelerin
dışında tutmamız gerekiyor; mesela, bunlardan biri Atatürk.
Büyük Atatürkle ilgili konuları biz, şu partinin, bu partinin
meselesi olarak görmeden, bir ortak paydamız olarak
değerlendirmeliyiz ve nezaketle konuya ve birbirimize saygıyla
yaklaşmamız gerekir. Bana göre, bugün Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun vermiş olduğu bu öneri bu kapsam ve bu anlamda değerlendirilmeli
ve her şeyin önünde tutularak aynen Meclisimizin Kültür ve Sanat Komisyonu
gibi bir Atatürk komisyonu, Atatürkün vasiyetine, mirasına, emanetine
yapılan yanlışları ve bu yanlışların
sonuçlarını tespit etmek için bir komisyon, hatta üç aylık
görevli de değil, sürekliliği olan bir komisyon kurulması bence
çok anlamlı, bize yakışır, bu döneme yakışır
bir karar olacaktır.
Bunu arz ediyorum ama ne yazık ki izlediğim kadarıyla,
kırmızı koltuklara ve dinlemeyen insanlara konuşuyoruz
maalesef. Kime şikâyet edeceğimizi de bilemiyorum tabii. Bizi izleyen
vatandaşlarımıza buradan, Meclisten de manzaralar sunayım
böylelikle. Çok önem verdiğimiz, değer verdiğimiz bir konuda bir
talebimizi kırmızı koltukların duymayan kulaklarına,
görmeyen gözlerine konuşuyoruz.
MEHMET DOMAÇ (İstanbul) Biz dinliyoruz.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Dinleyenlere saygılar sunuyorum
tabii, Sayın Domaç.
Değerli arkadaşlar, bu anlamda, orman yüksek mühendisi bir
arkadaşınız olarak da bir hususta dikkatinizi çekmek istiyorum.
Aslında, Sayın Gökün iyi hazırlanmış bir
konuşmayla dile getirdiği hadise, gerçekten vahamet düzeyinde, yani
emanete hıyanet düzeyinde.
Değerli arkadaşlar, Ankaramız başkentimiz, Ankara 5
milyon nüfusuyla göz bebeğimiz ama bozkırda kurulmuş,
sarıların arasında kaybolmuş, binaların arasında
kaybolmuş, zevksiz görüntülü bir şehir. Yurt
dışını gezen, büyük şehirleri gören insanlarımız
vardır. Bir şehrin büyük şehir olabilmesi için
anlatılır, mimarlar, şehir mimarları,
planlamacıları anlatırlar, derler ki: O şehrin bir
ormanının olması lazım, bir kent ormanının
olması lazım. Şimdi, yirmi yılı geçkin süredir
şehrimizi yöneten Adalet ve Kalkınma Partili Sayın
Büyükşehir Belediye Başkanına duyurulur: Bu şehre bir kent
ormanı gerekli, bunu yapmadan bu şehri büyük şehir, bu
şehri başkent yapabilmek, kaliteli bir başkent yapabilmek çok
mümkün değil. Bir de, bir suyunun olması lazım, bir akarsuyunun
olması lazım. Ankaramız maalesef her ikisinden de yoksun.
Şimdi, yeşil alan yapabileceğimiz, orman yapabileceğimiz,
efendim, kent ormanı yapabileceğimiz alanlarımız var,
onları da böyle, çok basit amaçlar uğruna heba ediyoruz. Bunlardan
biri Atatürk Orman Çiftliği içerisindeki Orman Genel Müdürlüğü
kampüsüdür.
Sayın Genel Müdürüm burada, beni izliyorlar. Gerçekten
ormancılar açısından ama tüm ormancılar
açısından, yalnız orman mühendisleri değil, tüm
ormancılar açısından Orman Genel Müdürlüğünün Çiftlikteki
kampüsü özel anlamları olan, değerli bir yerdir. Yani Kıblemiz,
kutsal mekânımız falan deyip farklı anlamlar yüklemek
istemiyorum ama Çiftlik bizim için, ormancılar için
hayatımızın büyük kısmını geçirdiğimiz bu
mesleğin böyle değerli bir alanıdır. Buranın terk edilmiş
olmasını hiçbir ormancı hiçbir sebeple, hiçbir gerekçeyle içine
sindiremez. Ben Sayın Kahvecinin de bunu içine sindirebildiğini
-altında imzasının olduğunu biliyorum ama- zannetmiyorum.
Uykularına geçtiğini, çocuklarının veya ormancı
dostlarının bu hesabı ondan soracağını,
rüyalarında soracağını biliyorum çünkü o Çiftlik bizim için
çok değerli. Gençliğimiz orada geçti, çocukluğumuz demeyeyim
ama ormancılıktaki çocukluğumuz orada geçti,
ihtiyarlığımız, emekliliğimiz orada geçti ama
şimdi orayı terk ediyoruz arkadaşlar. Buna hakkınız
yok. Ankaranın her yerinde Başbakanlık binası yapacağımız veya
başka amaçlar için kullanacağımız çok önemli, değerli
araziler bulunabilir ama ormancıların elinden Atatürkün emaneti
olan, o Çiftliğin bir parçası olan o 460 dönümlük alanın
alınması doğru olmamıştır, bu iktidara yakışmamıştır
arkadaşlar. Bu iktidar, ormancılar nezdinde dünyanın en güzel
şeylerini de yapsa bu eyleminden dolayı mahkûm edilecektir,
hayırla yâd edilmeyecektir; bunu bilmenizi istiyorum.
Ormancıların elinden Çiftlik kampüsünü almanızı ormancılar
affetmeyecektir; bunu bilmenizi istiyorum.
Şimdi, orada 40-50 dönümü böyle yerin dibine girecek şekilde
kazdınız, çok sayıda ağaç kestiniz. 2.500-3 bin adet
ağaç kesildiği söyleniyor. Yazık, değerli arkadaşlar.
Ormanları korumak
Yani Türkiye'nin başkenti Ankarada -yeşile
hasret, sarının mahkûmu olmuş Ankaralılar olarak-
yeşili kesmenin, ağacı kesmenin bence hiçbir haklı
gerekçesi olamaz. Kabul edebilmemiz mümkün değil. Bütün ormancılar
canhıraş çığlıklarla itiraz ediyorlar, platformlar
kuruluyor. Efendim, mitingler yapılıyor, bildiriler
yayımlanıyor ama Biz yaptık, oldu. diyorsunuz. Yani size halk
gerekmiyor, size insanların talepleri, çığlıkları
önemli değil, duymuyorsunuz. Hâlbuki burası ormancılar için
önemli. Burası böyle arazi değil, burası arsa değil, burası
öyle bina yapılacak yer değil; burası ormancılar
açısından kutsal.
Bir sözüm de burayı birinci derece doğal sit alanından
3üncü derece sit alanına çıkartan Ankara Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Bölge Kuruluna: Değerli
arkadaşlar, bu insanları biz mahkûm edeceğiz. Mahkemelere
verildi. Yaptıkları yanlış, verdikleri rapor doğru
değil. Sayın Kahveci de bilir, bu alandaki araziler, orası Orman
Genel Müdürlüğü olmadan önce de ağaçlıktı. Altmış
yaşındaki sedir ağacını nasıl yok sayabilirsiniz?
Bu ağaçlar insan eliyle dikildiği için bunların yeri sit
alanı değildir. diyen bu Kurulu huzurunuzda şiddetle
kınıyorum. Yani siyasete alet olmanın en böyle çarpık
örneği budur. Siyaset istedi diye ilmini kötüye kullananları,
kanaatini satanları, vicdanlarını satanları millet
huzurunda kınıyorum.
Dolayısıyla
bu komisyonun kurulmasını Milliyetçi Hareket Partisi olarak
desteklediğimizi ifade ediyor, yüce heyetinize saygılar sunuyorum.
(MHP ve CHP sıralarından alkışlar.)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Şandır.
Aleyhine
Karabük Milletvekili Osman Kahveci. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
OSMAN
KAHVECİ (Karabük) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisinin Atatürk Orman Çiftliğinde Atatürkün vasiyetine
ve hibe amacına aykırı düzenlemelerin tespiti ve
yapılması mümkün düzeltmelerin saptanabilmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi aleyhine
söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bu arada,
dost ve kardeş ülke Azerbaycanın kuruluş gününü de kutluyorum.
Sayın
milletvekilleri, cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürkün
milletimize armağan ettiği en önemli yerlerden birisi de Atatürk
Orman Çiftliğidir. Atatürk, 1925 yılının ilkbaharında
ülkenin tanınmış tarımcılarını Köşke
çağırtarak Ankara civarında modern bir çiftlik kurmak
istediğini söyler ve bu amaca uygun bir arazi bulmalarının
emrini verir. Uzmanlar birçok alternatifler sunduklarında O, bugünkü
çiftlik yerinin bulunduğu yeri işaret eder. Ankaranın
kenarında hem batak hem çorak olan bu yerin ıslah edilerek çiftlik
yapılmasını emreder. Atatürk, ağaç bile yetişmeyen bu
yerde Türkiye tarımına modern bir çiftlik kazandırmak
istemiş, Gazi Orman Çiftliğini kurmak üzere derhâl çalışmalara
başlama emrini vermiştir. Bunun üzerine, ilk önce 20 bin dönüm arazi
Merhum Abidin Paşa'nın eşi Faika Hanım'dan satın
alınmış, daha sonra, Etimesgut, Balgat, Çakırlar,
Güvercinlik, Macun, Tahar ve Yağmur Baba çiftlikleri de satın
alınmıştı. Bu şekilde, büyük ve modern bir tarım
işletmesi için yeterli genişliğe ulaşan bir arazi
varlığı üzerinde Gazi Orman Çiftliği kurulmuş olur.
Atatürk bu şekilde hem modern tarım tekniklerinin ilk
örneklerini Türkiye tarımına hediye etmek hem de Ankara
halkının tek mesire yerine olan ihtiyacını
karşılamayı amaçlamıştı. Kısaca, Atatürk,
tarımsal faaliyetlerde öncü olarak tarımsal yatırım yapan
müteşebbislere tarımın fiilen kârlı bir iş
olduğunu göstermek gayesi ile Çiftliği kurmuştur. Bu gaye ile
Çiftlik, tüm halka uygulamalı örnekler teşkil etmiştir.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, tamamını kendi parasıyla
aldığı bu Çiftliği 1925-37 yılları arasında
bizzat kendisi yönetmiştir. Çok sevdiği bu yeri 1937 tarihinde
hazineye, dolayısıyla da millete hediye etmiş ve Gazi Orman
Çiftliği 1938 yılında Devlet Ziraat İşletmesi kurumuna
bağlanmıştır. 1950 tarihine kadar on iki yıl bu
statüde işletilen çiftlik 1/3/1950 tarihinde Devlet Üretme Çiftlikleri
bünyesine alınmıştır. Bundan kısa bir süre sonra da
Atatürkün vasiyeti doğrultusunda 24/3/1950 tarihinde çıkartılan
5659 sayılı Kanunla Atatürk Orman Çiftliği bugünkü hüviyetine
kavuşmuştur. Atatürk Orman Çiftliği yine 2/6/1992 günü ve 2436
sayılı Ankara Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu
Kararıyla doğal ve tarihî sit alanı ilan edilmiştir.
Atatürk Orman Çiftliği bugünkü hâliyle gıda, tarım,
çevre, eğitim ve kültürel alanlarda faaliyet göstermektedir. 5659
sayılı Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş
Kanununa 5524 sayılı Kanun ile eklenen ilk 1inci maddenin son
fıkrası, Atatürk Orman Çiftliği arazileri üzerinde ticari,
sanayi ve konut amaçlı yapılaşma yapılmayacağı
hükmünü getirmiştir. 1/10.000 ölçekli Atatürk Orman Çiftliği
alanları, nâzım imar planı ve birinci derecede doğal sit ve
tarihî sit alanı, koruma amaçlı nâzım imar planı ve bu
plana dayalı olarak hazırlanan alt ölçekli planlar, bahse konu
hükümlerine uygun olup Atatürk Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Bölge Kurulu tarafından 02.07.2010 tarihinde 5213 sayılı
Karar ile onaylanmıştır. Onaylanan bu Karar, ticari, sanayi ve
konut amaçlı hiçbir yapılaşmaya izin vermemektedir.
Atatürk
Orman Çiftliğinin kuruluşundaki arazisi 55.538 dekardır.
Çiftliğin arazi kayıpları olarak, 1939 yılından 1994
yılına kadar arazinin yüzde 40ı çeşitli şekillerde
satılmak suretiyle kaybedilmiştir. Bunların başında,
10 bin dekarlık arazi Millî Savunma Bakanlığına, 12 bin
dekarlık arazi de hazine, Makina Kimya ve Türk Hava Kurumu gibi
çeşitli kurumlara satılmıştır.
Önergede
konu olan alan da 1957 yılında Orman Genel Müdürlüğüne
satılmış ve Orman Genel Müdürlüğünün mülkü olan arazidir.
Bu alan, 1992 yılında Ankara Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından birinci derecede
doğal sit alanı ilan edilmiştir ancak OGMnin tapulu arazisi
olan bu alan sit kararından önce yerleşime açılmış,
birçok hizmet binası ve tesisler inşa edilmiştir. Bu süre içerisinde
bitkilendirilmek suretiyle, birçok kamu kurumu gibi, Orman Genel Müdürlüğü
tarafından yeşil bir dokuya kavuşturulmuştur. Sahanın
OGMye verilmesi esnasında boş ve çıplak olan bu yer, sonradan
yapılan bitkilendirilmelerle yeşil bir dokuya kavuştuğu
için doğal sit değil, suni bir yeşillenmiş alandır. Bu
nedenle Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu
tarafından 2863 sayılı Koruma Kanununda belirtilen birinci
derecede doğal sit tanımına uymadığı
belirtilmiş ve 1/10.000 ölçekli nâzım imar planında da kamu
kullanım amacının sürdürülmesi için üçüncü derecede sit
alanı ilan edilmiştir. Söz konusu yer, bir kamu kurumu olan -kamu
tüzel kişiliğine sahip olan- Orman Genel Müdürlüğünün tapulu mülkü
olup tasarruf yetkisi, kuruma aittir. Tüzel bir kişiliğe sahip olan
Orman Genel Müdürlüğü, mülklerini bir başka kamu kurumuyla takas etme
hakkına sahiptir. Bu çerçevede, Gazi yerleşkesindeki arazinin bir
kısmı Başbakanlık hizmetlerinde kullanılmak üzere
takas yapılmıştır. Bu yerin soru önergesinde ifade
edildiği gibi, büyük bir alışveriş merkezi veya
sağlık merkezi yapımı gibi özel kuruluşlara devri söz
konusu değildir. Bu alan, Başbakanlık tarafından kamu
hizmetinde kullanılacaktır.
Atatürk Orman Çiftliğinin diğer alanlarının da
yeşillendirme çalışmaları devam etmektedir. 1925-2002
yılları arasında toplam 4.500 dekar alan
ağaçlandırılırken, 2002-2012 yılları
arasında -on yıl içerisinde- bunun 4 katı, 18.500 dekar arazi
ağaçlandırılmıştır. Son on yılda
ağaçlandırılan alan geçmiş yılların 4
katıdır.
Ağaçlandırma çalışmalarının yanı
sıra, Atatürk Orman Çiftliğinde, Hayvanat Bahçesi alanını
da kapsayacak şekilde toplam 3 bin dekarlık alanda park, orman ve
rekreasyon alanı oluşturulmaktadır. Ayrıca da millî botanik
bahçesinin de çalışmaları başlatılmış olup
ilk etapta bin dekar alanda millî botanik bahçesi kurulma süreci
başlamıştır. Bu proje kapsamında Türkiyede
yetişen binlerce bitki ve çiçek yer alacak, ayrıca aralarında
tropikal bitkilerin de bulunacağı dünyaya özgün türler
yetiştirilecektir. Millî botanik bahçesi kapılarını halka
açacaktır. Her mevsim bitki türlerinin yetişebileceği
alanların oluşturulması, nezih bir orman olarak
halkımızın hizmetine sunulması planlanmaktadır.
Atatürk Orman Çiftliğinde, az önce Sayın Milletvekilimiz
Burada Başbakanlık temel atıyor, efendim, temelinde
açılış yapmadı. dedi. Evet, biz temellerde
açılış yapmıyoruz, biz açılışı
yapıyoruz; temel atma törenleri değil, açılış yapıyoruz.
Söz konusu alan aslında hazineye dönüyor. Orman Genel Müdürlüğünün
tüzel kişiliğinden, bu alan, tekrar hazineye dönüyor.
Bir başka
Evet, biz Atatürkün mirasına böyle sahip
çıkıyoruz. Yıllardır çıplak, boş, çöp
yığınları, efendim, moloz yığınları
hâline gelmiş Atatürk Orman Çiftliği, usulüne uygun olarak,
vasiyetine uygun olarak ağaçlandırılıyor, modern hâle
getiriliyor ve botanik bahçesiyle birlikte, ilk defa, ülkemizde olmayan millî
bir botanik bahçesi kurulma süreci yaşanıyor.
Evet, biz Atatürke sahip çıkıyoruz. Atatürke sahip
çıkmak modern ve çağdaş, gelişmiş ve
kalkınmış bir Türkiyeyle olur. İşte, biz bunu
yapıyoruz. Bu nedenlerden dolayı önerinin aleyhine oy
vereceğimizi bildiriyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Kahveci.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkanım, tabii, birkaç ay
önce, Ankara metrosuyla ilgili bir araştırma önerge verdik, onun
üzerinde ben konuştum, AKPden karşıma bir Rize milletvekili
çıktı. Yani bu partinin Ankara milletvekilleri nerede acaba?
RECEP ÖZEL (Isparta) Eski Orman Genel Müdürü ya
LEVENT GÖK (Ankara) Atatürk Orman Çiftliğini konuşuyoruz,
karşıma Karabük Milletvekili çıkıyor ve Orman Genel
Müdürlüğü
BÜLENT TURAN (İstanbul)- Ne alakası var, ben milletvekiliyim!
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Salı pazarı mı
burası Sayın Başkanım!
LEVENT GÖK (Ankara) Bakın, bir dakika, susun, susun.
Orman Genel Müdürlüğünün
FAHRETTİN POYRAZ (Karabük) - Ne kadar ayıp bir şey, sen
mi belirleyeceksin kimin konuşacağını ya! Ne kadar büyük saygısızlık.
LEVENT GÖK (Ankara)
en büyük amacı, Türkiyeyi
ormanlandırmaktır, ağaç dikmektir. Şimdi, ibretle izleyin
bakalım, Sayın konuşmacının, Genel Müdürlük
yaptığı yerde, az önce Sayın Şandırın da
söylediği gibi tam 3 bin ağaç katledilmiştir. Siz neyi
savunuyorsunuz? Neyi savunuyorsunuz? Tam 3 bin ağaç! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Gök lütfen
LEVENT GÖK (Ankara) Bakın, görüyor musunuz Sayın
Başkanım?
BAŞKAN Sayın Gök, lütfen, böyle bir usulümüz yok, sizi
LEVENT GÖK (Ankara) Şimdi, Atatürk orayı tarım olsun
diye, hayvancılık olsun diye
bağışlamıştır. Orası AKPnin tapulu mülkü
değildir.
BAŞKAN Sayın Gök, böyle bir usulümüz yok, lütfen yerinize
oturunuz.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) - Levent Bey
LEVENT GÖK (Ankara) - Ağabeyciğim, kalk konuş, niye
konuşmuyorsun?
BÜLENT TURAN (İstanbul) - Konuşurum.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen.
LEVENT GÖK (Ankara) Ankara milletvekillerinin yüzü yok çünkü
bunları konuşmaya! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Çıkın karşıma!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) - Sayın Başkan
lütfen müdahale eder misiniz?
BAŞKAN Kayda geçmiştir söyledikleriniz.
Lütfen, böyle bir usul yok Sayın Gök, yerinize oturunuz.
Gruplar
LEVENT GÖK (Ankara) Ankara metrosunu konuşuyorum, Rize milletvekili
çıkıyor karşıma. Nerede sizin Ankara milletvekilleriniz?
Nerede? Onlar biliyorlar tabi ondan!(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) - Size ne?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bir şeyin
altını çizmek istiyorum
OSMAN KAHVECİ (Karabük) Sayın Başkan
BAŞKAN - Bir dakika Sayın Kahveci
Gruplar istediği milletvekillerini grup sözcüsü olarak
çıkartabilirler, bunun içinde bir beis görülmeyecek diye düşünüyorum.
Buyurunuz, siz ne istemiştiniz?
OSMAN KAHVECİ (Karabük) Sayın Başkan, sataşma
BAŞKAN
Yeterince bu konuyu siz söylediniz, Sayın Gök de söyledi. Siz yeterince de açıklık getirdiniz Sayın Kahveci.
LEVENT GÖK (Ankara) Ben Atatürkün hibe ettiği yeri savunuyorum,
siz onu, katlettiğiniz yeri savunuyorsunuz. Utanmadan karşımıza
bir de Orman Genel Müdürlüğü yapmış bir arkadaş
çıkıyor.
OSMAN KAHVECİ (Karabük) Ülkemizdeki orman
ağaçlandırmasıyla ilgili açıklama yapmak istiyorum çünkü
Sayın Vekilim sataşma yaptı.
LEVENT GÖK (Ankara) Ben bütün dönemler
araştırılsın istiyorum, var mısınız? (AK
PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Tartışmayınız lütfen. Böyle bir usul yok sayın
milletvekilleri.
Sayın Kahveci, buyurunuz, bir dakika süre veriyorum, ağaç
konusunda açıklama yapınız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) Her yeri otobana çevirdi Büyükşehir
Belediyesi.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) Dinle
Dinle
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
13.-
İstanbul Milletvekili Osman Kahvecinin, ülkemizdeki
ağaçlandırma çalışmalarıyla ilgili
açıklaması
OSMAN KAHVECİ (Karabük) Sayın milletvekilleri; evet, ben
geçmişte Orman Genel Müdürüydüm ve o teşkilatı yönetmekten de
büyük bir onur duyuyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Ağaçlandırarak
başlayacaksınız, ağaçları katlederek değil
Sayın Kahveci.
OSMAN KAHVECİ (Devamla) Ve Orman Genel Müdürlüğü olarak,
Bakanlık olarak şu anda dünyada ağaç diken ilk üç ülkeden
birisiyiz. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar) Bunu kimse
LEVENT GÖK (Ankara) Sen Çiftlikten bahset, Çiftlikten...
OSMAN KAHVECİ (Devamla) Türkiye'nin her yerinde
Evet, bir iki
tane
Evet.
LEVENT GÖK (Ankara) Şu alanın tamamında
ağaçları yok ettiniz, ağaçları yok ettiniz. Sen orman,
ağaç katlini savunuyorsun!
İZZET ÇETİN (Ankara) Önce kestin, yok ettin
BAŞKAN Lütfen
Lütfen
OSMAN KAHVECİ (Devamla) Türkiye'de, dünyanın bütün
ülkelerinde altyapı yapılırken bir doğal doku az veya çok
tahrip olur.
LEVENT GÖK (Ankara) Atatürkün kemiklerini sızlatıyorsun!
Nerede Atatürkçüler, nerede? Nerede Atatürkçüler?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sana mı kaldı
Atatürkçü olmak? Sen kimsin? (CHP sıralarından gürültüler)
LEVENT GÖK (Ankara) Atatürkün hibe ettiği yeri
katlediyorsunuz.
OSMAN KAHVECİ (Devamla) Orman Genel Müdürlüğü dikti.
Ağaç da keser, bu ormancılığın geleceği
açısından da zorunludur.
Evet, 100 bin ağaç keserse Orman Genel Müdürlüğü, bunun her
yıl en az 100 mislini diker. Onun için Orman Genel Müdürlüğü
ağaç kesen değil, ağaçlandıran ve yeşillendiren bir genel
müdürlüktür. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bunu
kesinlikle kabul etmemiz mümkün değil.
LEVENT GÖK (Ankara) Neyi kabul edemiyorsun sen, neyi?
Ağaçları katletmişsin sen orada, neyi savunuyorsun? Utanmadan
savunuyorsun bir de!
OSMAN KAHVECİ (Devamla) Elbette ki, Türkiye'nin her yerinde,
bütün dünya ülkelerinde bu böyledir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OSMAN KAHVECİ (Devamla) Bir yerden altyapı geçerken mecburen
ağaçları
LEVENT GÖK (Ankara) Utanmadan savunuyorsun!
İZZET ÇETİN (Ankara) Başkan
BAŞKAN Sayın Kahveci,
konu net olarak anlaşıldı.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, ben de söz istiyorum, ben
de söz istiyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Lütfen Sayın
Gök, konu kapanmıştır. Siz söylediniz söyleyeceğinizi, Sayın
Kahveci de söyledi, konu netleşmiştir. Lütfen
LEVENT GÖK (Ankara) Ben de söz istiyorum efendim.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
CHP Grubunun, 3/2/2012 tarihinde Ankara Milletvekili Levent Gök ve
arkadaşlarının Atatürk Orman Çiftliğinin yönetiminde
Atatürk'ün vasiyetine aykırılıkların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin,
Genel Kurulun 18/10/2012 günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmemiştir.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Alkış
Alkış
LEVENT GÖK (Ankara) Evet size
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) Sen kimsin, sen kimsin ya?
Terbiyesizlik yapma, terbiyesizlik yapma! Haddini bil, haddini!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen sakin olunuz.
Gündemin Seçim kısmına geçiyoruz.
Şimdi
LEVENT GÖK (Ankara) Yanlış konuşuyorsunuz
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) Terbiyesizlik yapma! Haddini bil,
haddini!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
Müzakereyi Meclis kürsüsünden
yapıyoruz, karşılıklı konuşarak değil.
Lütfen
LEVENT GÖK
(Ankara) Niçin kabul etmiyorsunuz bunları, niçin kabul etmiyorsunuz? (AK
PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı
konuşmalar)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Ara verin
BAŞKAN
Sayın Gök, lütfen
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Ya biz senin her dediğini yapmak zorunda
mıyız?
LEVENT GÖK
(Ankara) - Yapmak zorundasınız tabii.
BAŞKAN
Lütfen yerinize oturunuz.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) - Babanızın malı sanki Atatürk.
VIII.-
SEÇİMLER
A)
Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.-
Plan ve Bütçe Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN
Şimdi, bazı komisyonlarda boş bulunan ve Adalet ve
Kalkınma Partisi grubuna düşen üyelikler için seçim
yapacağız.
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) - Atatürkü kullandı, şovunu bitirdi.
LEVENT GÖK (Ankara) - Evet,
sizleri bütün millet izliyor, bütün millet izliyor.
FATİH ŞAHİN (Ankara) - Levent Bey, şovunu
yaptın, yeter artık ya.
LEVENT GÖK (Ankara) - Ben şov mov yapmıyorum.
BAŞKAN
Adayları okuyorum:
Plan ve
Bütçe Komisyonunda boş bulunan üyelik için Çorum Milletvekili Cahit
Bağcı aday gösterilmiştir.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) El kol hareketleri yapma orada!
LEVENT GÖK
(Ankara) - Ben el kol hareketi
yapmıyorum, Atatürkü savunuyorum.
FATİH
ŞAHİN (Ankara) Seksen yıldan beri kullanıyorsunuz
bunları, yeter!
LEVENT GÖK
(Ankara) - Yazık günah, ağaç katliamı yapıldı,
binlerce ağaç kesilmiş, nesini savunuyorsunuz orada?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) - Ara verin efendim, ara verin, bu gürültüde müzakere yapılmaz.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Ara verin Başkanım.
LEVENT GÖK
(Ankara) - Evet, gördük, Atatürkçülüğünüzü gördük. (AK PARTİ ve CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
Sükûnete davet ediyorum.
2.-
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda açık bulunan
üyeliğe seçim
BAŞKAN
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda boş bulunan
üyelik için Adana Milletvekili Fatoş Gürkan aday gösterilmiştir.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3.-
Avrupa Birliği Uyum Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN
- Avrupa Birliği Uyum Komisyonunda boş bulunan üyelik için
Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Kasım Gülpınar aday
gösterilmiştir.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
On beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati:15.34
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.54
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Muhammet Bilal
MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 11inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili
Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci
sırada yer alan Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2- Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan Toplu İş İlişkileri
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
3.-
Toplu İş İlişkileri Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporları (1/567) (S. Sayısı: 197) (x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Dünkü birleşimde
İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen
tasarının ikinci bölümde yer alan maddelerinin oylamaları
tamamlanmıştı.
Şimdi
üçüncü bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Üçüncü bölüm geçici madde 1, 2, 3, 4, 5 ve 6 dâhil 61 ila 83üncü
maddeleri kapsamaktadır.
Üçüncü bölüm üzerinde gruplar adına, Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Antalya Milletvekili Mehmet Günal konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın Günal, buyurunuz efendim.
MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, görüşmekte olduğumuz
Toplu İş İlişkileri Kanunu Tasarısı, maalesef,
uzun süredir, yılbaşından bu yana bekleyen ve geçtiğimiz
yasama dönemi sonunda da bir sürü tartıştığımız,
herkesin çalışma hayatını ilgilendiren bu konu da
baskılarına, tartışmalarına rağmen bugüne
kaldı, hepimiz buna şahidiz. Tabii, o tepkiler dikkate
alınmadı, birtakım istatistik tartışmaları,
Çalışma Bakanlığının gecikmeleri
Sayın
Bakan burada İyi niyetle bir şeyler yapmaya
çalışıyorum. dedi ama onlara gelen görüşler maalesef
uzlaştırılarak ortak bir metin hâline getirilemediği için
ve birtakım çekinceler nedeniyle bugüne kadar kaldı. Zaman zaman
şunları duyuyoruz: Her kanun teklifi ve tasarısında iktidar
mensubu arkadaşlarımız kolaycılığa
kaçıyorlar Efendim, muhalefet engelliyor, biz çıkaramıyoruz.
diye. E, tabii ki muhalefetin görevi, -daha dün akşam Plan ve Bütçe
Komisyonunda konuştuk- yanlış olursa bunu engellemektir
Sayın Bakanım. Burada çünkü sorumluluğumuz bu, doğru dürüst
bir yasama süreci yaşamamız gerekiyor. E, görevimiz o zaten, kamu
adına burada denetim yapıyoruz yapabildiğimiz kadarıyla.
AKP Hükûmetinin baskısına rağmen, her türlü medya üzerinden
baskısına rağmen ve burada bize, yasamaya tahakküm etmesine
rağmen sözümüzü duyurmaya çalışıyoruz. Tabii, burada, bunun
ötesinde tartışılması gereken çok şey var.
Değerli arkadaşlar, son yıllarda bir
sendikasızlaştırma söz konusu. Yani, rakamlara
baktığımız zaman, örgütlenmeyi teşvik etmeyi
bırakın, tam tersine, baskılayan, örgütsüz bir işçi
Aynı
zamanda kamu çalışanlarında da aynı şeyler geçerli,
maalesef bir baskıyla karşı karşıya. Rakamlara
baktığımız zaman da bunları açıkça görebiliyoruz
değerli arkadaşlarım.
Şimdi, bakıyoruz Türkiye İstatistik Kurumunun verilerine,
16 milyona yakın ücretli ve yevmiyeli çalışan var, 12 milyon
civarında da işçi olarak kayıtlı insan gözüküyor. Peki,
sendikalara bakıyoruz: Örgütlü işçi sayısı, son rakamı
Sayın Bakanımız daha net verebilir ama henüz 900 bini
bulmadı galiba, 880 küsur bin diye son rakam vermişlerdi. Toplu
sözleşme kapsamındaki de henüz 600 bini bulmadı, 580 bin
civarında diye, daha en son verilen rakamlar bu civardaydı.
Bakıyorsunuz, kamuda örgütlü olan çok daha az, belediyeler de dâhil 360
bin civarında. Belki daha da azaldı, bilmiyoruz şimdi,
yazın farklı baskılar olduğu için. Belediyeler de
şimdi kapanacak, onlar nereye gidecek, ne olacak? Yukarıda
İçişleri Komisyonunda belediyelerle ilgili bir yeni süreç var. Daha
büyük bir keşmekeş bizi bekliyor Sayın Bakanım, aynı zamanda
sizi de bekliyor. Şimdi, bunlar nereye gidecek, ne olacak,
aktarılacak mı? Daha önce, işte, özel idareden, belediyeden
denilenlerin hepsi gitti birtakım kurumlara, şimdi onların da
tekrar bu sonuçla karşılaşması kaçınılmaz
görünüyor.
Ha, Sayın Bakan diyebilir ki: Başka yerlerde de geriliyor.
Ama baktığımız zaman, OECDdeki gerileme çok cüzi miktarda,
yüzde 10luk bir düşüş varken bizde neredeyse yarı yarıya
sendikalaşma oranında düşüş gözüküyor.
Tabii ki bunlar önemli ama gerçekten de değerli arkadaşlar, bu
taşeronlaştırma süreci işçiler açısından çok
önemli kayıplara yol açıyor. Kamudaki birçok iş de,
belediyelerdeki de taşeronlaştırarak, birtakım yüklerden
kaçınılarak dolaylı olarak gördürülmeye
çalışılıyor. Bu da bir taraftan yandaş
sendikaların ağırlık kazanmasına, öbür taraftan da hiç
olmazsa hiç sendika yapmayalım diye sendikasızlaştırmaya
yol açıyor.
Bu niye önemli? Bu sendika hakkı, temel hak ve ödevlerden,
demokrasinin vazgeçilmezi olan insan haklarının da vazgeçilmezi olan,
ILO Sözleşmelerinde, Avrupa Konseyi Sosyal Şartında ve bütün
uluslararası sözleşmelerde garanti altına alınmış
olan haklardır. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu sendikalaşma,
örgütleşme kavramının da bu çerçevede, uluslararası hukuk
çerçevesinde ve temel hak olarak ele alınması gerektiğini
düşünüyoruz.
Tabii ki aynı şeyi daha önce de yaşadık,
memurların çalışma haklarıyla ilgili, toplu sözleşme
haklarıyla ilgili burada kamu çalışanları
sendikalarıyla ilgili kanunda da gördük. Maalesef, Anayasa
değişikliğinde verilen sözler uzunca süre yerine gelmedi,
gelirken de eksik bir şekilde, birtakım bazı sendikaları
kayırmak amacıyla farklı mülahazalarla çıkarıldı
ve eksik çıktı, grev hakkı olmayan bir şekilde bir sendika
kuruluşu ortaya çıkmış oldu, bir hilkat garibesi
şekilde.
Peki, neden örgütlenme önemli? Örgütlenmediği zaman siz onu
istediğiniz ücretle gayrı meşru şekilde, illegal yollarla
çalıştırıyorsunuz, yani hem çalışanın
hakkı yenmiş oluyor hem onun üzerinden Sosyal Güvelik Kurumunun
alacağı pirimler alınmamış oluyor, bir taraftan da
çalışıp kayıtlı olanlardan, sendikasız
olduğu zaman, onların hakkını savunacak bir kurum, maalesef
kalmıyor.
Peki, bunların ücretlerine baktığımız zaman,
haydi diyelim ki, sendikalı kısımda geldi
çalışıyor, işçinin aldığı ücretlere
baktığımız zaman, çalışanların
aldığı ücretlere baktığımız zaman, az önce
söylediğimiz temel hak ve ödevlerden, insan haklarından, maalesef,
insanca bir seviyede yaşamaya yetecek şekilde gerekli ücretleri de
alamadıklarını görüyoruz. Bu çerçevede, bu sendika kanununun bu
kadar gecikmiş olmakla beraber bir an önce çıkması, o
gecikmiş sözleşmelerin yapılabilmesi açısından bir
aşama olmakla beraber bu eksiklikleri de içinde
barındırdığını konuşmak zorundayız.
Birçok şey var. Geçtiğimiz süreç içerisinde, MHP Grubu
adına burada konuşma yapan Sayın Kalaycı, kanunun geneli
üzerine çok önemli bir şeyden bahsetti; Sayın Bakanım, bizim
Başbakanlık bünyesindeki Kalkınma Ajansının
duyurusundan bahsetti, ben de merak ettim, baktım, yani Türkiye'de yatırım
yapmak için on neden diyor. Burada çok garip, ilginç bir şey var
değerli arkadaşlar, yani başarılı ekonomi, nüfus
diyor ama daha vahim olan bir şey var: 26 milyonu aşkın genç
eğitimli ve motive, profesyonel -artan çalışan verimliliği-
haftada 52.9 saat çalışma saati demiş. Yani, bunu, biz,
Türkiye'nin iş gücünü pazarlama anlamında Ucuza iş gücümüz
var. diyerek ve Çok çalışıyor, sesini çıkarmıyor.
diyerek, yıllık ortalama 4,6 gün hastalık izniyle Avrupadaki
en uzun çalışma süreleri ve çalışan başına
ortalama hastalık izninde en düşük oran diyerek kendi kendimizi
ihbar eder mahiyette reklam yapmışız yani Bizim işçimiz
sizden fazla bir şey istemez, gelin, burada iş kurun
Şimdi,
tabii ki yabancı yatırımcıyı teşvik edelim,
bununla ilgili teşvikleri verelim. Yapacağımız ne? Primini
gerekirse devlet ödesin, bir kısmını ödesin, ne bileyim,
başka değişiklikler düşünülebilir ama şimdi buradakine
baktığımız zaman, zaten işçiye bakış
açımız, çalışana bakış açımız ortaya
çıkmış oluyor yani o teşvikler bu şekliyle
yapılmaz, belli şekillerde vergi indirimiyle, yatırım
indirimiyle veya sosyal güvenlik primi üzerinden teşvik verilerek
yapılması gerekir. Ama öyle bir hâle geldik ki tabii, bunu, biz,
sanki pozitif bir şeymiş gibi web sitemize de koyup yayımlayabiliyoruz.
Çok çarpıcı buldum, Sayın Bakanın da dikkatlerine
sunuyorum, çalışanların haklarını koruması
gereken bir bakanımız olarak.
Tabii, bu arada işçi emeklisinin, memur emeklisinin
durumlarını söylemiyorum, sendikalaşma haklarını
arkadaşlarım zaten söylediler ama dikkatimizi çeken bir şey bu
maaşlarla da artık geçinemez hâle gelmiş olmaları. Son
birkaç haftadır AKP Hükûmetinin bürokratları ve bakanları
arasında bir fren-gaz tartışması var bildiğiniz
gibi, kimileri frene basıyor kimileri gaza basıyor. Bütçe
rakamları açıklandıkça da yeni zamlar kaçınılmaz hâle
geliyor. Burada tartıştık, işçi sendikalarından önce
memur sendikalarını konuştuk, onların zamlarını
konuştuk. Nerede kaldı? 4+4te kaldı. Peki, bir yılda
doğal gaza ne kadar zam geldi biliyor musunuz geçtiğimiz yıldan
bugüne? Yani yıllık baktığınız zaman, ekimde, tam
yüzde 49, yani 4+4ü mutlak rakam kabul etseniz bile 44 yapıyor,
burası 49, yüzde 49. Yani elektriğe gelen zamlar, doğal gaza
gelen zamlar bir defada yüzde 10-15 olarak geliyor. Maalesef vatandaş
burada sıkıntıda. Onlar fren-gaz derken, ara gazında
vatandaşlarımız boğuluyor. Önemli olan, frenden gazdan
ziyade direksiyonla
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Sayın Bakana, bu direksiyonun daha iyi
dönmesi ve direksiyondaki boşlukların giderilmesi,
çalışanların, emeklilerin, bu uluslararası
sözleşmelerde de belirtilen insanca yaşama seviyesine
ulaşabilecek bir maaş alması ve bunun temin edilmesi için gerekli
düzenlemelerin yapılmasında katkı sağlamasını
istirham ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Günal.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adını Muş
Milletvekili Demir Çelik.(BDP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Çelik.
BDP GRUBU ADINA DEMİR ÇELİK (Muş) Sayın
Başkan, çok saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım;
hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
197 sıra sayılı toplu iş ilişkileri kanununa
ilişkin, grubumuz adına üçüncü bölüme ilişkin düşüncelerimi
paylaşmak için huzurlarınızdayım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; günümüz
dünyasının giderek emek eksenli yeni değişimlere
fırsat tanıdığı bir süreçten geçmekteyken,
dünyanın değişen dinamiklerinin öncülüğü pozisyonunda
bulunan emek hareketini ve emeği hesaba katmadan yarını
öngörmek, planlamak çok olası değildir. Buna rağmen,
yapılmak istenen kanun tasarısı, kamu çalışanları
ve işçi sendikaları başta olmak üzere toplumun temel
dinamiklerinden bağımsız ve onlara rağmen yapılmak
istenen bir oldubittiye getirilerek, topluma âdeta giydirilmek istenen bir deli
gömleğine benziyor. Biz ki 30 yılı aşkın bir süredir
rahatsızlığını duyduğumuz antidemokratik,
faşist diktatörlüğün ürünü ve eseri olan bir anayasayı
kaldırıp, ona bağlı antidemokratik yasaları ve
kanunları bir bütün olarak lağvedip, yerine daha demokratik,
eşitlikçi, özgürlükçü bir anayasa ve buna bağlı temel kanunlarda
ve yasalarda gerekli değişim ruhunu öngörmemiz gerekirken, mevcut
yasalarımızın da gerisinde, hem 12 Eylül Anayasasının
hem de onun yol açtığı 2821 sayılı Yasa ve 2822 sayılı
Yasanın da gerisinde, âdeta otoriter zihniyetin her alanda olduğu
gibi bu alanda da zorunlu ve ceberut uygulamasına şahit
olabileceğimiz çeşitli maddeler getirilmek istenen yasakçı
zihniyet var.
Her
şeyden önce, parçası olduğumuz dünyanın değişen
ruhuna uygun, sürecin demokratik ve değişimci ruhunu esas alan bir
yaklaşım olması gerekirken, 12 Eylül Anayasasının da
gerisinde bir uygulamayla, mevcut kazanılmış hakları gasbeden,
öteleyen ve erteleyen bir anlayış bu Meclisin görevi olmasa gerek.
ILO başta olmak üzere uluslararası çeşitli kurum ve
kuruluşların altında imzası olan, Türkiye Cumhuriyetinin
de ilgili sözleşmeleri esas alması gerekirken, bu sözleşmeleri
hiçleştiren, yokmuş sayan ve bu yönüyle de kendine özgü, kendi
hassasiyetlerini esas alan bir yaklaşım, günümüzün
yaklaşımı ve zihniyeti olmaktan uzaktır.
Uluslararası
özgürlükçü, eşitlikçi anlayışlar ülkemizi de hızla,
olabildiğince derin etkilemekte, değişime
uğratmaktadır. Buna rağmen, yapılmak istenen, bu yönüyle
özgürlükçü ve eşitlikçi bir anlayışı esas alan bir yasal
değişiklik olması gerekirken, tamamıyla devlete ve devleti
kutsayan, onun hassasiyetlerini esas alan bir yaklaşımla bireyin,
bireyin olduğu kadar toplumun da özgürlüklerini hiçleştiren bir
durumla karşı karşıyayız.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, ister kamusal alanda
çalışmış olsun ister özel işletmelerde
çalışmış olsun, kişiyi ya da işçiyi, emekçiyi
devlete karşı olduğu kadar, iş verene karşı da
güvence altında tutması gereken üç temel kriter var: Bu kriterlerden
önemli olanı örgütlenme özgürlüğüdür, toplu sözleşme
hakkıdır, grev hakkıdır. Bunlar olmaksızın,
hiyerarşik ilişki üzerine oturan devletin kendisine de egemenlikçi
sistemin bir parçası olan patrona ve işverene karşı
emekçiyi güvence altında tutabilmek, haklarını güvence
altında tutabilmek mümkün değil. Ama getirilmek istenen bu yasal
değişiklikler, bunlardan öte, neoliberal politikaların
yansıması olarak piyasalaştıran,
taşeronlaştıran bir anlayışla emeği de, emek
sahibi bireyi de hiçleştiren bir zihniyeti bize getirmektedir. Örgütlenme
özgürlüğü üzerinden kişinin düşüncesini geliştirmesi,
yayması, örgütlemesi hakkının önündeki engelleri kaldırmak
gerekirken kişiyi örgütleme hakkından alıkoyan, toplu sözleşme
hakkıyla onu sendikalaştırıp örgütlü gücüne bağlı
olarak hakkının tesciline yol açan bir kısım
fırsatları sunması gerekirken sendikasızlaştıran,
sendikasız ve örgütsüz bir çoğunluğu çaresizliklerle
karşı karşıya bıraktırmayı düşünen bir
zihniyet var.
Yetinmiyor, grev hakkını da elinden alarak devletin
hassasiyeti, millî servetin zararı ya da genel sağlık ve
ulusal güvenlik bozucu nitelikte kavramları gibi belirsiz, amaçtan yoksun
ama hakkı engelleyen ve gasbeden bir anlayıştan hareketle de grev
hakkını da çalışanın temel hakkı olmasına
rağmen elinden alan ve onu mevcut var olan hiyerarşik ilişkiye
karşı çaresiz, savunmasız, mevcudu dayatmaktan öte bir durumla
karşı karşıya bıraktırmayacak bir kısım
maddeleri içermektedir söz konusu olan kanun teklifi.
Bugünün Türkiyesinde 4 kişilik bir ailenin yoksulluk
sınırı olan 3.500 liradan bile çok geride maaş ve özlük
haklarına sahip kamu alanı çalışanıyla emekçilerin söz
konusu olduğu günümüz Türkiyesinde, asgari ücrete mahkûm
kılınan binlerce, milyonlarca insanın
varlığını iyileştirip onları daha özgür, daha
demokratik bir ortamla, bir iş ve yasama ortamıyla karşı
karşıya bıraktırmak gerekirken onları da çok gören
devleti esas alan bir yaklaşım, günümüz dünyasının bu
demokratik hukuk devleti normlarıyla bağdaşmıyor.
Keza, aynı şekilde, bu anlayıştan hareketle 50
civarındaki sendikanın 29unun, mevcut, var olan yasa çerçevesinde
içinin boşaltılacağı, yaklaşık 6 milyon 500
insanın sendikasızlaştırılarak sokakta, mevcut, var
olan işverene ve devlete karşı kendi haklarını
savunabilme olanakları elinden alınan bir duruma da yol açan bir
kanunla karşı karşıyayız. Hâlbuki devlet, her
şeyden önce bireyi, onun haklarıyla birlikte güvence altına
almak durumundadır. Bunu yapması gerekirken, üreten emekçiler, toplumsal
aydınlanma, toplumsal değişim, dönüşümü sağlayan
emekçiler, çalışanlar, bu yönüyle de hem kol emeği hem kafa
emeğiyle artı değer üreterek devleti, devleti olduğu kadar
toplumu da zenginleştiren onlarken, bu zenginlikten mahrum
kılınan, yoksun bıraktırılan, hak gasbına da
maruz bıraktırılan bir konumla
çalışanlarımız, emekçilerimiz karşı
karşıyadır.
Biz Barış ve Demokrasi Partisi olarak, her şeyden önce
emeğin kutsallığından hareketle, emeğin bu kutsal değerinin
bilinciyle onların hem örgütlenme hakkını hem sendika ve toplu
sözleşme hakkını hem grev hakkını kendimizin mücadele
ekseni olarak görüyoruz. Bu anlayışla onların var olan
hakları mücadelesinin savunucusu olmaya devam edeceğiz. Bununla
yetinmeyip Halkların Demokratik Kongresinin partileşme sürecini de
bir kez daha fırsat bilerek Türkiye halklarının, emekçilerinin,
ezilenlerinin ve yoksullarının mevcut, var olan insani, vicdani
konumdaki bütün haklarının elde edilme mücadelesini de bütün emek
bileşenlerimizle, onların toplu sözleşme grev hakkını
esas alacak bir mücadeleyi birlikte örgütlemek kararındayız.
Yapılmak istenen, gerek kentsel dönüşüm projesinde,
yasasında gerek 2/B Yasası ve orman vasfını yitiren kanunlarda
olduğuna benzer gerekse toplu iş ilişkilerinde de
görüleceği gibi devleti ve devletin başını her şeyin
muktediri konumuna getirmek isteyen bir zihniyettir. Bu zihniyet, demokratik
değildir, özgürlükçü değildir, adalet, eşitliği dağıtmaktan
uzaktır; aksine totaliterdir. Otoriterizmi yeniden Türkiye
halklarının gündemine getireceğinden dolayı da biz bu yasal
değişikliğin, bu kanun teklifinin daha bir ciddiyetle üzerine
eğilinerek toplumun ihtiyaçlarına cevap verebilecek bir içerikte ve
kapsamda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.
DEMİR ÇELİK (Devamla)
yeniden Meclisin gündemine
getirilmesi ve düşünülen demokratik, eşitlikçi, özgürlükçü anayasa
çerçevesinde soruna yaklaşarak kişinin hak ve özgürlüklerini esas
alan, devlete ve işverene rağmen onu güvence altına alan bir
çerçevede, bir kapsamda olmasını diliyoruz. Bu yönlü bir
çalışmanın içerisinde olacağımızı belirterek
hepinizi bir kez daha saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Çelik.
Cumhuriyet Halk Partisi grubu adına Tekirdağ Milletvekili
Candan Yüceer. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Yüceer.
CHP GRUBU ADINA CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 197 sıra sayılı Toplu İş
İlişkileri Kanun Tasarısı üzerine söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi ve ekranları başında bizleri umutla
bekleyen yurttaşlarımızı ve emekçileri selamlıyorum.
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk: Hayatta tam zevk ve saadet ancak
gelecek nesillerin varlığı ve şerefi için
çalışmakla sağlanabilir. demiş. Ben de Üçüncü Yasama Yılındaki
ilk konuşmama Mustafa Kemal Atatürkün bu anlamlı sözleriyle
başlamak istedim. Umut ediyor ve diliyorum ki bu yasama döneminde
Meclisteki tüm siyasi partiler ve milletvekilleri geleceğimizi,
çocuklarımızın geleceğini ve ülkemizin geleceğini,
siyasi partilerinin ve kendilerinin çıkarlarının önüne koyan bir
çalışma ve sağduyu sergilerler. Benimkisi bir umut ve dilek
tabii ki.
Toplu iş sözleşmeleri, çalışanlar ile
işverenler arasında karşılıklı olarak
çalışma hayatının sosyal ve ekonomik haklarını ve
çalışma şartlarını düzenlemek amacıyla
yapılır; çalışanın ve işverenin çalışma
barışını ve huzurunu sağlamak için imza
atmasıdır; geçerli olduğu süre içinde de iş yerinde
sükûneti sağlar; tabii, işveren ve çalışan eğer toplu
sözleşme masasına özgür koşullarda ve eşit şartlarda
pazarlık yapabilecek şekilde oturmuş ise. Bunu sağlayacak
da yasalardır.
Toplu sözleşme hakkı 1961 Anayasasında ilk kez
tanımlanmış ve güvence altına
alınmıştır. 1980 yılı, Türkiyenin, demokrasi
açısından da siyasal ve sosyal haklar açısından da
antidemokratik bir dönemin başlangıcıdır. 1983te
çıkarılan 2821 sayılı Sendikalar Kanunu ve 2822
sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu
1963te çıkarılan 274 ve 275 sayılı kanunların yerini
almış ve işçi haklarındaki kısıtlamalar maalesef
artarak devam etmiştir. Bugün uygulanan ve toplu çalışma
ilişkilerini düzenleyen kanunumuz 1983ten günümüze
değişikliklere uğramıştır. İşte,
görüşmekte olduğumuz tasarı da bu iki kanunu toplu iş
ilişkileri kanunu olarak değiştiriyor.
2008 ve 2011 yılları arasında onlarca kez toplanan Üçlü
Danışma Kurulu toplantısı sonucu ortaya çıkan
mutabık metin Ekim 2011de Bakanlar Kuruluna sunuldu ve Bakanlar Kurulu da
şubat ayında bu metni Meclise gönderdi. Esas komisyon olarak
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
ve tali komisyon olarak da Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve Adalet
Komisyonu belirlendi. Benim de üyesi olduğum Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda sosyal tarafların
görüşleri ve beklentileri dinlendi. Daha demokratik emek-sermaye
barışını, dolayısıyla çalışma
barışını sağlayan bir tasarı hazırlamak için
Cumhuriyet Halk Partisi komisyon üyeleri olarak elimizden gelen çabayı
gösterdik. Ancak, gerek tek tek maddeler üzerinde verdiğimiz önergelerin
reddedilmesi gerekse tali komisyon olarak belirlenen Avrupa Birliği Uyum
Komisyonunda Avrupa Birliği uyum sürecini ilgilendiren maddelerin bile
değerlendirilmesinin AKP İktidarı, Partisinin
çoğunluğunun oylarıyla engellenmesi, bu tasarının
amaçtan, iyi niyetinden, demokrasiden uzak bir tutum olduğunu da belirtmek
zorundayım. Muhalefetin konuşturulmaması, komisyonlara
şiddet yoluyla sokulmaması, muhalefet milletvekillerinin, haklarında
karar verilmeden yıllarca muhalefet milletvekillerinin cezaevinde tutsak
olması, muhalefet eden medyanın kongre salonlarına
alınmaması, işlerinden kovdurulması demokrasiyle
bağdaşmıyor ama sizin ileri demokrasi
anlayışınızla uyumlu.
Tek adama dayalı, otoriter, en zayıf çıkan muhalif sesin
bile bugünkü karanlık ve baskı içerisinde sindirilmeye, ezilmeye
çalışıldığı, baskıcı, faşist düzen
bize ileri demokrasi olarak sunuluyor. Emeğin ucuz ama ekmeğin
pahalı olduğu bir sömürü düzeni.
Mevcut çalışma hayatında da daha çağdaş, Avrupa
Birliği ve ILO normlarına uyan çalışma hayatı
oluşturmak için hazırlanan bu tasarıda bu iki hedefin de çok
uzağında kaldığı; 12 Eylülle birlikte
çalışma hayatında da oluşturulan baskıcı,
yasakçı, kısıtlayıcı mevzuatın korunduğu;
emeğin ucuzlatılıp emek örgütlerinin yok edilmeye
çalışıldığı bu tasarı da bize
çalışma hayatında reform olarak sunuluyor; tıpkı
Sayın Bakan da burada- 4+4+4ün
reform olarak sunulması gibi. Amaç, burada ekonomik zenginlik
yaratmak, emekçinin hakkını savunmak, çalışma
barışını sağlamak, özgürleşmek ya da daha
kaliteli, nitelikli bir eğitim değil; amaç, burada Bir lokma, bir
hırka. diyen tek tip, bir kilo bulgura, bir torba kömüre muhtaç edilen, itaatkâr
ama sesini çıkarmayan bir emek dünyası, bir nesil yaratmak.
Dolayısıyla, emeğin ucuz ama ekmeğin pahalı
olduğu bir sömürü düzeni kurmak, dikensiz gül bahçesi yaratmak.
Görünen, anlaşılan odur ki 12 Eylül hukuku ve
anlayışı bu tasarıda da
aşılamamıştır, aşılamaz da çünkü bunu ancak
gerçekten 12 Eylülde bedel ödeyen, ruhen ve bedenen işkence gören, sadece
gücü elde edince değil, gücün karşısında da, zor günlerde
de konuşabilen Cumhuriyet Halk Partisi aşacaktır yoksa 12
Eylülün karanlığından beslenen, gürbüzleşen iktidar bunu
aşamaz. Bugün ileri demokrasi safsatasıyla milletimizi uyutan, iç
politikada yandaş medyasıyla göz boyayan, dış politikada
ülkemizi savaşın eşiğine getiren bir siyasi
anlayış ile karşı karşıyayız.
Bir de
şunu dilinizden düşürmüyorsunuz: Süper güç, büyük devlet.
Bakın, kaynağı belli olmayan sıcak parayla, dış
borçla, cari açıkla büyük devlet olunmaz. Büyük devlet, Suriyede
vurulmuş mu, vurulmamış mı tespit bile edemediği
uçağında şehit olmuş askerlerinin naaşını
başkalarına aratıp başkalarına çıkarttırmaz.
Büyük devletin dört bir yanından her gün şehit cenazeleri gelmez.
Büyük devlet yöneticileri başka ülkelerin çıkarları için
savaş tamtamları çalmaz. Büyük devlet, dere yatağına toplu
konut yapıp yurttaşlarını azgın sulara kurban etmez.
Büyük devlet, Parasız eğitim istiyoruz. diyen öğrencilerini,
evlatlarını hapse atmaz; her gün iş kazalarında emekçileri
ölmez; yurttaşlarını bölmez, ötekileştirmez. Büyük devlet,
vatanını seven, öncelikle halkını sevendir; herkesi, her
kesimi sevendir; halkının huzurunu ve refahını,
çalışma barışını sağlayandır; ekonomik
zenginlik yaratan; açlıkla, yoksullukla mücadele edendir. Hep emekçilerin
bedel ödediği, şehit cenazelerinin hep garibanın evine
geldiği devlet Büyük devletim, süperim. diyemez. Öyle lafla, billboardlara
yazmakla büyük devlet olunmaz. Büyük devlet, kötü yönetiminin
faturasını halkına, garibanına kesmez. Emeğin ucuz,
ekmeğin pahalı olduğu devlet büyük devlet olmaz.
Lafa gelince
Fakirseveriz., Süper gücüz., Büyük devletiz. Bırakın bu
lafları da yaptığınız zamların hesabını
verin, şehitlerin hesabını verin. İktidara gelince mutfak
tüpü ne kadardı, şimdi ne kadar? Benzin ne kadardı, şimdi
ne kadar? Sınavlarda şaibenin önüne geçemiyorsunuz. Beş
yaşındaki çocuklarımızı okullarda perişan
ettiniz. İleri demokrasinizi, kininizi, tahammülsüzlüğünüzü en son
gerçekleştirdiğiniz kongrenizde gördük. Ben Hiçbir şeyi
çantada keklik görmeyin. diyorum, bu insanlar, size, krallık kurun,
padişahlık kurun diye oy vermediler. Günü gelince, fakire, halka
kestiğiniz bu zamlı faturalar gibi halkımız da sizin
faturanızı kesecektir.
Değerli milletvekilleri, güçsüz olan kesimlerin,
halkların haklarını korumak için örgütlenmesi demokratik
işleyişin temel göstergesi. Ama işçilerin yoksulluğu ve
örgütsüzlüğü üzerinden, maalesef tasarıda sömürü düzeni kurulmaya
devam ediliyor. Ucuz iş gücü istihdamı temel gelişme
politikası olarak benimseniyor; sanayi emeğin ucuzluğu üzerinden
güçlendirilmeye çalışılıyor. Sendikal hak ve özgürlükler,
toplu sözleşme hakkı, grev hakkı, sendikal örgütlenme
hakkıyla bir bütün. Dolayısıyla, bunlardan bir tanesinin bile
olmaması, eksik olması bunların hiçbir şekilde
gerçekleşmeyeceğinin göstergesidir. Bu açıdan da bu tasarı
antidemokratik bir çalışma yasasıdır.
Yasanın -üzerinde tabii konuşmalarımız devam
edecek ama- genel anlamıyla özü: Sendikal hak ve özgürlüklerin
kısıtlandığı, 12 Eylül hukukunun
baskılayıcı, yasakçı zihniyetinin devam ettiği bu
tasarı reform olarak değerlendirilmez. Dolayısıyla tasarıya
bu şekliyle bizim onay vermemiz de beklenmemelidir diye düşünüyorum.
Hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Yüceer.
Şahıslar adına, Kahramanmaraş Milletvekili
Sıtkı Güvenç.
Buyurunuz Sayın Güvenç. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SITKI GÜVENÇ (Kahramanmaraş) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 197 sayılı Toplu İş
İlişkileri Kanunu Tasarısının üçüncü bölümüyle
ilgili, şahsım adına söz almış bulunuyorum ve yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
AK PARTİ olarak, iktidara geldiğimiz günden beri, on
yıl içerisinde, toplu hayatın her alanında olduğu gibi
çalışma hayatıyla ilgili de çok önemli düzenlemeler
yapılmıştır. 2010 yılında yapılan Anayasa
değişikliği ile her türlü vesayet kaldırılmış,
millî irade hâkimiyeti sağlandığı gibi, sendikal alanda,
hak ve özgürlükler alanında yeni bir durum ortaya
çıkmıştır. Değişiklikler kapsamında, toplu
iş ilişkilerini düzenleyen kanunların daha özgürlükçü bir tutumla ele alınması kaçınılmaz hâle
gelmiştir. Dolayısıyla Türk endüstri ilişkilerini ileri
taşıyan, çağın gereklerini yansıtan ve aynı
zamanda çalışma hayatının sorunlarına köklü çözüm
getiren uzun soluklu bir kanun yapılması gereklilik hâline
gelmiştir.
Sayın
milletvekilleri, yapılan düzenlemede ILO sözleşmeleri dikkate
alınmıştır. Bu kanun, Türkiyenin Avrupa Birliği üyelik
perspektifi, çalışma hayatının sorunları,
çalışma hayatının tarafları dinlenerek, onların
görüşlerinden istifade edilerek hazırlanmıştır.
Değerli
milletvekilleri, sendikal hak ve özgürlükler ile toplu sözleşme ve serbest
toplu pazarlık hakkının; emeğin önemi, özgürlükçü ve
demokratik toplum esasları temelinde yeniden düzenlenmesi
amaçlanmıştır. Türk çalışma hayatının öteden
beri evrensel normlara verdiği tepkiler dikkate
alınmıştır bu düzenlemelerle birlikte. Bu düzenlemeyle
kanuni grev ve lokavt 2010 Anayasa değişikliği paralelinde
tanımlanarak grev yasaklarının alanı
daraltılmıştır. Grev ve lokavt yasakları hayati
nitelik gösteren temel kamu hizmetleriyle sınırlandırılmıştır.
Bu kanunla sendikal hak ve özgürlükler ile serbest toplu pazarlık
hakkı ve toplu iş uyuşmazlıklarının çözümü
evrensel ilkeler dikkate alınarak yeniden düzenlenmiştir.
Değerli
milletvekilleri, AK PARTİ olarak, iktidara geldiğimiz günden beri
sosyal hayatı rahatlatan düzenlemeler yapılmış, on iki
dönem artığı olan, darbe ürünü olan yasalar bir bir
değiştirilmiştir. Herkes konuşur ama AK PARTİ iş
yapar. Bu, darbe dönemi artığı olan bu yasa da AK PARTİ
İktidarıyla beraber inşallah değiştirilecektir.
Hepinize
saygılar sunuyorum.(AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Güvenç.
Şahsı
adına, İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Ögüt. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Öğüt.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) Sayın
Başkanım, sayın milletvekilleri; dün akşamki
konuşmamın bir devamı olacak. Şimdi yarım kalan eksikleri
söylemeye çalışacağım.
Bakınız, bu tasarıda asıl sorun bu kanunun
tamamından kaynaklanmaktadır. Mevcut tasarıda sendika
İşçilerin ve işverenlerin çalışma ilişkilerinde,
ortak ekonomik ve sosyal hak ve çıkarlarını korumak ve
geliştirmek için en az yedi işçi veya en az yedi işverenin bir
araya gelerek bir iş kolunda faaliyette bulunmak üzere
oluşturdukları tüzel kişiliğe sahip kuruluşları.
olarak geçiyor. Bu tanım, uluslararası alanda kabul gören sendika
kavramına uymamaktadır.
87 no.lu Sözleşmenin 2nci maddesi Çalışanlar ve
işverenler herhangi bir ayrım yapılmaksızın önceden
izin almadan istedikleri kuruluşları kurmak ve yalnız bu
kuruluşların tüzüklerine uymak koşulu ile bunlara üye olmak
hakkına sahiptirler. diye hükmeder ancak yasalaştırılmak
istenen tasarıda yapılan sendika tanımıyla tüm
sendikaların iş kolu temelli örgütler olması zorunluluğu
getirilmektedir. Dolayısıyla en başta sendikanın
tanımı bile uluslararası normlardan uzaktır.
87 no.lu Sözleşme, madde 3: Çalışanların ve
işverenlerin örgütleri tüzük ve iç yönetmeliklerini düzenlemek,
temsilcilerini serbestçe seçmek, yönetim ve etkinliklerini düzenlemek ve
iş programlarını belirlemek hakkına sahiptirler.
Sayın Bakana soruyorum: Sendikaların iç işlerine müdahale
içeren bir tasarıyla ILO normlarını
karşılaştırdığınızı nasıl
iddia edebilirsiniz?
Yürürlükteki Yasa da getirilmek istenen tasarı da yalnızca
işçilerin ve işverenlerin sendikalarda örgütlenme hakkını
tanımaktadır. Bu maddeyle, emekliler, öğrenciler, gençler, evde
çalışanlar, çıraklar, stajyerler hiçe sayılmakta,
sendikalarda örgütlenme hakları reddedilmektedir. Bir başka
deyişle, iş kolu sendikası dışında kalan hiçbir
sendikaya izin verilmemektedir.
Bir diğer önemli sorun, sendikaların yönetimine yapılan
devlet müdahalesidir. Tasarıda, sendika yöneticilerinin görevlerinin
seçilmeleri hâlinde son bulmasıyla ilgili hüküm aynen korunmaktadır.
Sendika yöneticilerinin belediye başkanı ya da milletvekili
seçilmeleri durumunda görevlerinin sona ereceği öngörülmüştür.
Hâlbuki böyle bir kararı verme hakkı yalnızca sendikaya ait
olmalıdır, uluslararası standartlar da bunu göstermektedir.
ILO Uzmanlar Komitesi, Bir sendika yöneticisinin yerel veya genel
seçimlerde aday olması hâlinde görevinin askıya alınması ve
seçilmesi durumunda görevinin sona ermesi kararının ilgili sendikaya
ait olduğunun güvence altına alınması gerekmektedir.
görüşünü bildirmiştir.
Sendikaların, nasıl baskı altında tutulmak
istendiğine ilişkin bir örnek daha verelim. Mevcut yasa,
sendikaların finansal ve idari denetiminin Sendika Denetim Kurulu ya da
denetçileri tarafından yapılmasını hükmetmektedir.
Tasarı, mevcut düzenlemeyi korumakla beraber sendikaların en geç iki
yılda bir yeminli mali müşavirler tarafından denetlenmesini
öngörmektedir. Yasa zoruyla dışarıdan ve zorunlu bir denetimin
öngörülmesi kamu otoritelerinin müdahalesi anlamına gelmektedir. Bu durum
da ILOnun 87 sayılı Sözleşmesine aykırılık
teşkil etmektedir.
Tasarının baskıcı bir diğer maddesine
bakalım. Üyeliğin kazanılması ve sona ermesiyle ilgili 17
ve 19uncu maddeler. tasarıyla- ilgili sendikaya üyelik ve istifada noter
şartının kaldırılması ancak yerine e-devlet
uygulamasına geçilmesini öngörüyor yani sendikaya üyelik ve istifada
devlet yönetimi şekil değiştirerek karşımıza
çıkıyor. Ayrıca, söz konusu maddeyi eleştiren ILOnun
dikkat çektiği bir nokta daha var; Yetkililer, işçiye ait bilgilere
patron dâhil herkesin ulaşır olmasının,
ulaşılabilir olmasının 98 no.lu Sözleşmeye
aykırı olduğunu, işçinin sendika karşıtı
eylemlere maruz olmasına neden olabileceğini işaret ediyor. Bu
yeni durum, hem kayıt dışı çalışan 4 milyona
yakın işçinin sendikaya üye olamayacağı anlamına
gelirken hem de sendikaya üye olmak için e-devlet kapısı üzerinden
bakanlığa sağladığı başvuru sistemine giren
işçinin, kendi istediği değil sistemin belirlediği iş
kolundaki sendikalara üye olabileceği anlamına geliyor.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, ülkemizin en ciddi
sorunlarından biri olan taşeron sistemi ve bu sistemin
ayağında güvencesiz şartlarda çalışan işçiler
yine karşımızdadır. Tasarıda buna karşı
herhangi bir tedbir alınmamıştır. Taşeron
işçilerin toplu iş sözleşmelerinden yararlanabilmeleri ve
sendikalara üye olabilmelerine ilişkin düzenlemelerdeki
noksanlıkları, iş kazalarının artmasına ve
iş sağlığı ve güvenliği açısından zaten
yeterince kötü olan ortamın daha da kötüleşmesine neden
olmaktadır. Taşeronda çalışan işçilerin, her yıl
yenilenen sözleşmeleri nedeniyle sendikalaşması güçleşmekte,
iş güvencesi azalmaktadır. Dayatılan yıllık
ibranameler işçilere geçmiş yıllardan hiçbir alacakları
olmadığını imza altına almaya zorluyor, yoksa yeni
yıla işe almıyor. Bu gibi durumlar için Bakanlıkta bir
ihbar hattı kurulması teklifimi tekrarlıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (Devamla) Bu tasarı -başta da
söylediğim gibi- 12 Eylül referandumunda olduğu gibi tamamen
kamuoyunu yanıltmaya, işçi sınıfını savunmaya
değil sömürmeye dayalı bir tasarıdır. Tasarı mevcut
hâliyle yasalaştığı takdirde nelerle
karşılaşacağımızı iyi bildiğimiz için
biz, bu tasarıya, CHP olarak Hayır. diyoruz.
Değerli arkadaşlarım, geçen aylarda Türk Hava
Yollarında yaptığınız uygulama,
sendikasızlaştırmayla ilgili uygulama hâlâ milletin gözü
önündedir. Ekonomik nedenlerle Türk Hava Yollarındaki grevi
yasakladığınızı söylediniz fakat Bosnada, Sayın
Topçu, 19,2 milyon euroyu Bosna Hava Yollarına gömdü. İranda bir 50
milyon dolar alacağımız var, ne olduğu belli değil ama
orada 305 işçiyi göz göre göre attınız, grev
yasağını da koydunuz. Bunu da tarih sizlerin hanesine yazacak.
Demin, 12 Eylül yasalarını kaldırıyorum. diyen
arkadaşıma da bu Türk Hava Yolları grevinin yasaklanması
armağan olsun diyorum.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Öğüt.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Çelik.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; çok önemli bir yasa tasarısının son
bölümüne gelmiş bulunuyoruz. Öncelikle, bir kez daha hayırlı
olmasını temenni ediyorum.
Tasarı, işçi ve işveren kesimlerinin bir an önce
yasalaşmasını bekledikleri bir tasarı. Takriben
-yaklaşık olarak- 400 bin işçiyi ilgilendiren, toplu
sözleşme yapmayı bekleyen 400 bin işçiyi,
çalışanı ilgilendiren, 1.717 toplu sözleşme yetki talebinin
Bakanlığımızdan talep edildiği son derece önemli bir
düzenleme. İnşallah, bugün, sizlerin desteğiyle burada
yasalaşmış olacak.
Sosyal taraflara da teşekkür ediyorum. Yorucu bir süreçten geçtik.
Belki de son on beş gün, toplanmadığımız gün, bir
araya gelmediğimiz gün olmadı. Sık sık önergelerde
değişiklikler, bakışlarda değişiklikler oldu ama
diyalogdan çıkmayan, diyalogdan sapmayan ilişkilerimizden dolayı
çok teşekkür ediyorum. Her şey rayında gitti mi, yolunda gitti
mi? Bunu da söyleme imkânına sahip değiliz. Gerçekten akşam
konuştuğumuzun sabah değiştiğini, sabah kararlaştırdığımızın
akşam yine taraflarca farklı bir yöne çekildiğine de şahit
olduk.
Şimdi, bu yasanın iki yönden ele alınması gerekiyor:
Bir, ILO sözleşmeleri çerçevesinde yasaya baktığımız
zaman 87 ve 98 sayılı sözleşmelerin büyük oranda
karşılandığını görüyoruz. Ancak, takdir edersiniz
ki her ülkenin kendine has şartları var, bunlar dikkate
alınmalı, mutlaka dikkate alınmalı. Ayrıca, sosyal
tarafların da bu konudaki görüşlerini de dikkate almadan
yapacağınız bir düzenlemenin sağlıklı
olmayacağını hepiniz takdir edersiniz. Örneğin,
barajın sıfırlanması konusu, sıfır baraj, iş
kolunda barajın sıfır olması talebi dillendirilir ama
aslolan masada bir araya geldiğiniz zaman, oturduğunuz zaman burada
bir uyumun, bir uzlaşmanın çıkması önemlidir. Sendikalarımızdan
yüzde 1 barajı, yüzde 2 barajı talep edenler olduğu gibi,
işverenlerimizden yüzde 5 barajı, yüzde 3 barajı şeklinde
masaya oturanlar oldu. Bunun yanında, sendikalarımızdan
sıfır barajı, iş kolunda sıfır barajın
olmasını savunanlar oldu.
Şimdi, arkadaşlarımız şunu söylüyorlar,
diyorlar ki: Efendim, bunlar ayrı bir iş kolu. Siz hükûmetsiniz,
çıkarın, deyin ki: Astığım astık, kestiğim
kestik. Böyle bir yöntemimiz yok ama böyle bir yöntemi
uyguladığınız zaman da başka bir eleştiriyle
karşı karşıya kalacaksınız. O zaman Sosyal
diyaloğu hiçe sayan, dikkate almayan bir yaklaşım
sergiliyorsunuz. gibi bir durumla karşı karşıya
kalacağız. Bunun yanına meslek ve iş yeri esaslı
sendikal örgütlenme konusu da yine
mesela tartışmalarımızda gündeme geldi. Bizdeki örgütlenme
iş kolu esaslı olduğu için, bu, ILOnun bir tavsiyesi veya
ILOnun sözleşmelerde olan bir hükmü olmasına rağmen bizim
ülkemiz için geçerliliği söz konusu olmadı.
Tüm çalışanların sendikal güvenceye
kavuşturulması düzenlemesi konusu ve bu konuyla ilgili norm ve
standartlar var ama bu konuyu 25inci maddede hep beraber gördük, biz Türkiye
olarak bunu kısmen sağlayabiliyoruz. Yani 30 işçinin
altındaki işletmelerde sendikal veya iş güvencesinin
olmadığını, bunu sosyal taraflarla, sendikalarla oturup konuştuğumuz
zaman anayasal bir hak olduğunu ve bunun yargıya
taşınacağını bizlere ifade ediyorlar, biz de
saygıyla karşılıyoruz. Yani bu konuda keşke bir
mutabakat olabilseydi, bu konuda evrensel standartlar esas alınabilseydi
fakat taraflar eğer bu konuda bir uzlaşı noktasına
gelmiyorlarsa
İZZET ÇETİN (Ankara) Getirmeyen sizsiniz Sayın Bakan,
bozan sizsiniz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) -
ki işverenlerin bu konuda itirazları, işçi kesimlerinin
itirazları var. Yalnız bu maddeye endeksli değil, bir başka
maddede işçinin lehine bazı düzenlemeleri, işçi kesiminin lehine
düzenlemeleri yaparken işverenin ısrar ettiği bu madde üzerinde
de böyle bir çıkış yolunu birlikte bulabildik. Bunu da burada
ifade etmek istiyorum.
Geçende toplantıda da söyledim, yine bu kürsüden söyledim; bu olayların
çok derinlemesine bireyselleştirilmesini ben doğru bulmuyorum çünkü
iş yapmaya çalışıyoruz, sorun çözmeye
çalışıyoruz. Türkiye 1982den bu tarafa bu yasayı köklü bir
şekilde değişikliğe tabi tutamadı. Ne hükûmetler geldi
ne iktidarlar geldi geçti ama bu yasa değiştirilemedi. Bugün ilk kez
derli toplu bir şekilde değiştiriliyor.
Efendim, bu dört dörtlük değil. Biz zaten bunun dört dörtlük
olduğunu hiçbir zaman söylemedik.
İZZET ÇETİN (Ankara) Değiştirmeyen sizsiniz. Niye
başkalarını katıyorsunuz?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) -
Kaldı ki bakınız, bunun dört dörtlük yönü de yok.
Ben buradan bir kez daha söylüyorum: Bütün sendikaların
uzlaştığı, işçi, işveren sendikalarının
uzlaştığı bir düzenleme varsa, getirin çıkaralım.
İZZET ÇETİN (Ankara) Temelinde siz varsınız; bir
12 Eylül var, bir de siz varsınız.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla)
Böyle bir imkân varsa biz bundan kaçmıyoruz ama bunu sağlamak mümkün
değil.
İZZET ÇETİN (Ankara) Bir 12 Eylül var bu yasanın
temelinde, bir de Faruk Çelik var.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla)
Efendim, bu yasa var ya,
getirdiğiniz bu düzenleme, geri götürüyor. Bu düzenleme geri götürüyor
ise mevcudunu o zaman daha önemsiyorsunuz demektir, mevcudunu o zaman devam
ettireceğiz yani 2009 istatistiklerini yayınlayacağız,
sendika diye bir şey kalmayacak Türkiyede. Böyle bir şey olabilir
mi? Bunu, yani 2009 istatistiklerini savunma anlamına gelen bir yaklaşımı
ben doğru bulmadığımı burada bir kez daha ifade
ediyorum.
İZZET
ÇETİN (Ankara) - Kimse savunmuyor, yüzde 10u dünyada savunan yok.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - Şimdi,
bakınız, yüzde 10 tarihe karışıyor. Yüzde 3 genel
baraj vardır 41inci maddede fakat bu
İZZET
ÇETİN (Ankara) Sen yüzde 1ine sahip çıkamıyorsun.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - Burada özellikle
yaptığımız bir önemli düzenleme var. Bakınız,
problem, güven problemi. Bizim endüstriyel ilişkilerimizde işçi ve
işveren arasında inanıyorum ki bu düzenleme, bu yasa
yürürlüğe girdikten sonra son derece pozitif, olumlu bir dönemi
yaşayacağız. O da sendikalarımız ile
işverenlerimiz arasında 20nci yüzyılın arta kalan
yaklaşımları var ise onlar da ortadan kalkacak yani
çatışmacı anlayış tümden ortadan kalkacak ve
endüstriyel ilişkilerimizde bu yasa barışa hizmet edecek ve bu
barışın neticesinde ben inanıyorum ki üç yıl sonra,
dört yıl sonra geçici maddede yapacağımız düzenleme
neticesinde barajın çokça konuşulmadığı bir sürece girmiş
olacağız. Bu yasanın en önemli şekilde güven
ortamının oluşmasına katkı
sağlayacağını ifade etmek istiyorum.
Bir
diğer sitemimiz de var tabii Bakanlık olarak, şu sitemi de
burada ifade etmek istiyorum: Sendikalar, yaşanan bütün bu olaylarda
yasanın bütünlüğünden ziyade, yasanın derli toplu nasıl
daha güzel olabilir katkısından ziyade sendikaların lokal kendi
değerlendirmeleri de bizi çok yormuştur, bizim çok
zamanımızı almıştır, bu sitemimi de buradan
yapmamı umarım ki mazur karşılarlar.
Bir diğer konu, sık
sık burada değinildi: Efendim, bu patron-işçi ayrımı.
Değerli arkadaşlar, dünyanın hiçbir yerinde artık böyle bir
yaklaşım yok. Ben hangi gruba sorsam şimdi: Yani siz
KOBİlere karşı mısınız, siz iş
adamlarına karşı mısınız, iş dünyasına
karşı mısınız? Böyle bir şey olabilir mi?
İş dünyası da bizim, KOBİler de bizim, işçiler de
bizim; işçisiz KOBİ olmaz, KOBİsiz işçi olmaz yani
bunları ayrı ayrı değerlendirme döneminin bence çoktan geçtiği kanaatindeyim. Bunları birlikte,
hakları çerçevesinde
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Hak vermiyorsunuz ki alıyorsunuz Sayın
Bakan. Hak vermiyorsunuz, hak verseniz anlayacağım.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla)
bunları ele almamız gerektiği
süreci içerisinde olduğunu burada ifade etmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, konuşmalarda birçok önemli hususa burada temas edildi.
Ha,
şunu da ifade edeyim: Bütün bu çalışmalarımızda
yüzleşemeyeceğimiz sendika yoktur, yüzleşemeyeceğimiz
siyasi parti de yoktur, yüzleşemeyeceğimiz
Her şeyi şeffaf
bir şekilde götürdük, açık bir şekilde götürdük.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Bizimle de yüzleşeceksiniz.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Herkes iyi niyetle
bu yasanın artık çıkması gerektiği konusunda
işverenler de işçiler de- hatta başka bir çare
olmadığı, mutlaka bu yasanın çıkması
gerektiği konusunda ittifak hâlindeler ama ayrıntılar konusunda
takdir edersiniz ki iki yakayı bir araya getirmenin çok zor olduğunu
ifade etmiş olayım.
Şimdi,
geçen gün ifade ettim: Bakınız, yasa ile iş kolu
sayısı 28den 20ye iniyor. İş kolu tespit davaları
bekletici neden olmaktan çıkarılıyor. Bu, son derece önemli bir düzenleme.
İş kolu barajlarında yapılan itiraz neticesinde: Bekleyin
ki iki yıl geçsin, üç yıl geçsin, mahkeme karar versin ki iş koluyla
ilgili yetkili hâle gelsin sendika ve ondan sonra iş yerine gelebilsin
Bunu ortadan kaldırdık. Bunu küçümsemek, bunu görmemezlikten gelmek
yanlış olur inancı içerisindeyim.
Sendikaların
kuruluşunu kolaylaştırdık. On beş
yaşını dolduranlara sendikaya üye olma hakkını
getirdik. Aynı iş kolunda birden fazla işverene bağlı
olarak çalışan iş yerlerine birden fazla sendikaya üye olma
imkânını getirdik.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Ayrıca, ikinci
bölümde de son derece önemli düzenlemeleri getirdiğimizi, öyle tahmin
ediyorum ki kamuoyunda da işçisiyle, işvereniyle, bütün kesimler
Zamanımız yeterli olmadığı için ifade edemiyorum, bu
tasarı son derece önemli düzenlemeler içermektedir.
Bundan sonra
yapacağınız katkılara da teşekkür ediyorum.
Çalışma hayatımıza, çalışma
barışına bu yasanın önemli katkılar
sağlayacağı düşüncesiyle hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Çelik.
Sayın
milletvekilleri, şimdi soru cevap bölümüne
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, son söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gerçekten çalışma hayatını yakından
ilgilendiren bir kanunu müzakere ediyoruz. Şimdi, bu kanunda temel ilke
Biz dünyayı yeniden keşfetmiyoruz, Anayasamızın
90ıncı maddesine göre uluslararası anlaşmalar
kanunların da üstünde bir hüküm ifade ediyor. Dolayısıyla üye
olduğumuz uluslararası kuruluşların, ILO
sözleşmelerinin bu konuda getirilmiş temel hükümleri var. Şimdi
bu temel hükümleri bir tarafa iterek, özellikle Türkiyeye özgü bir toplu
iş sözleşmesi kanunu yapmak, sendikalar kanunu yapmak bence hem
işçiye hem de çalışana karşı büyük bir
haksızlıktır.
Şimdi, AKP İktidarının bir şeyi vardır,
bunların -geçmişte olduğu gibi- emeğe karşı bir
saygıları yok, emekten yana bir tavırları yok. Bütün amaçları,
o zor durumda çalışan, emeğiyle kazanan, hayat
sıkıntısı içinde yaşayan, çoluk çocuğunu
geçindirmek için ciddi bir sıkıntı içinde olan, muhtaç olan
kişilere karşı şefkat elini uzatması gereken yerde,
bilakis onların ekmeğini kesmek için işveren tarafından her
türlü zulümlerin yapılması için düzenleme yapılmaktadır. Bu
zaten kendilerinin temel felsefesidir, biz daha önce birçok yerde -burada
bulunduk- bunları dile getirdik.
Bugün bir vatandaş bana telefon ediyor, işte Elâzığ,
Tunceli, Bingölde kara yollarındaki Karayolları faaliyetlerinin bir
kısmı işçileriyle beraber taşerona veriliyor, diyor ki:
Geçen sene işte Bingölde ve Tuncelideki bu kara yolu faaliyetinde
çalışan işçiler 5 milyon alıyorlardı, yakıt da 10
milyon civarındaydı, 15 milyon
Şimdi ihale yapmışlar,
60 milyon liraya taşerona veriyorlar. Böyle bir devlet yapısı
olur mu? Yani, zaten, arkadaşlar, her faaliyette, AKPnin
giriştiği her faaliyette, evvela Bizim burada menfaatimiz nedir?
diyorlar.
Bakın, hızlı tren meselesinde, hızlı trende
Demiryollarının elinde iki tane travers fabrikası var, bu
travers fabrikasını işletmiyorlar, Tayyip Erdoğanın
dünürüne travers fabrikasını kurdurdular, 130 küsur trilyon liraya
travers aldılar bunlardan ve bunların çoğunda, Kalitesi uygun
mudur, değil midir? o denetim de yapılmadı.
Şimdi, yani, bu AKPnin bir felsefesi var: Onlar için, kesemiz
dolsun da ülke elden gitsin önemli değil. Ülke önemli değil, ülkenin
ne anlamı var ya? Önemli olan para, her şey
Söz konusu olan paraysa
onlar için gerisi teferruattır. O bakımdan, böyle bir zihniyette
yetişiyorlar.
Bakın, kendi bakanlarına bakın, birisinin kardeşi
veya birkaçının kardeşi vali, genel müdür, müsteşar. Bir
bakıyorsunuz, daha önce, işte, demirci olan bir kişi şimdi
holding patronu. Şimdi gazeteleri getirip, neyse, burada gösterecektim.
Yahu, nasıl oluyor da sen daha dün demirciydin, bugün holding patronu
olarak tam sayfada, Bursadaki gazetelere tam sayfa veriyorsun Bilmem ne
inşaat...
Bunların hepsi bilinen şeyler de ama, yani biraz vicdan sahibi
olmak lazım, biraz düşünmek lazım. Bu çalışan
insanların emeğini de düşünmek lazım. Yani burada,
işçiyi zor duruma sokarak, onun emeğini sömürerek, o sömürülen emekle
birkaç tane patronu zengin ederek siz ne kazanıyorsunuz acaba? Bir de yani
Allahtan korkan insanların zaten davranış biçimleri bu olamaz.
Dolayısıyla, sizin maalesef artık felsefeniz belli
olmuştur, tarafınız belli olmuştur. Sizin
tarafınız zenginlerin tarafıdır, karşınız
emekçidir. Emeği ezmek, emeği yoksullaştırmak, zaten,
Türkiyede takip ettiğiniz politika da bu. Çalışmayan,
üretmeyen, sadakaya muhtaç bir insan kitlesini yaratmaya çalışıyorsunuz
ve bütün uygulamalarınız da böyle. Yaptığınız
davranışlar, uygulamalar, yatırımlar da hep bu yönde. Ben
bu kanunun işçiye bir fayda getirmeyeceğini, bilakis işçinin
ezilmesini sağlayan birtakım hükümler getirdiğini, toplu
sözleşmeyi âdeta işçi yönünden yok ettiği düşüncesinde
olduğum için bu kanunun bu hâlde çıkmasının işçiye
faydadan ziyade zarar getireceğine inanıyorum, bunun da
Tabii AKPye
yakışan böyle bir kanun.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
Şimdi, soru-cevap bölümüne geçiyoruz Sayın Milletvekilleri.
Soru-cevap bölümü on beş dakika. Sisteme girmiş sayın
milletvekillerimize birer dakika söz hakkı vereceğim, sonra da Bakan
cevap hakkını kullanacak.
Buyurunuz Sayın Demir.
NURETTİN DEMİR (Muğla) Teşekkür ederim
Başkan.
Sayın Bakan, dün Suruçtaydım. Suruçta üç dört gündür halk
ayaklanmış durumda ve bu İŞKURa müracaat eden
yaklaşık 4 bin kişiden, bin kişinin tespitinde özellikle
zengin çocuklarının, toprak sahibi çocuklarının, Mercedesi
olanlar ve askerde olanların isimlerinin çıktığı ve bu
listenin de AKP Suruç İlçe Başkanı tarafından
belirlendiğini, yandaşlarını, yakınlarını
aldığı konusunda insanlar infial içinde. Ben bir milletvekili
olarak uyarıyorum ve ihbar ediyorum. Bu konunun üzerine gidecek misiniz,
bu konunun gereğini yapacak mısınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Demir.
Sayın Dibek
TURGUT DİBEK(Kırklareli) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakanım, ben dün bir önerge üzerine konuşurken
Kırklarelindeki bir durumu size bahsetmiştim, anlatmıştım
merkezde, Şeker Tekstil diye bir fabrikamızda 374 işçinin
işsiz kaldığını
Burada şunu sizin huzurunuzda
tekrar sormak istiyorum, yanıtlarsanız mutlu olacağım:
İşverenler, bu kadar işçileri mağdur ederken bu kadar kolay
mı bu mevzuattan yararlanıyorlar? Yani birdenbire ben ortadan
kayboluyorum Siz başınızın çaresine bakın, ben
gerekirse yeni bir fabrika kurarım, yeni bir şirket kurarım,
benim bütün makinelerim zaten leasingli bu şirketten bir mal
varlığı da bulup paranızı tahsil etmeniz mümkün
değil, hadi işinize. diyebilecek bir ortam mı vardır
Türkiyede? Yani Bakanlık bu konuda önlem almıyor mu? Birinci bunu
sizden öğrenmek istiyorum.
Dün de belirttim, yasal olarak haklarını aramaya
kalktıklarında işçiler
-bu tüm işçileri ilgilendiriyor- mahkemeye başvururken, yasada
yapılan değişiklikle 470 lira para yatırmaları
lazım. Yani bu konuda Bakanlık olarak bir öneri getirecek misiniz
Bakanlar Kuruluna? İşçiler zaten ezilen kısım, zaten
haklarını elde edemeyen insanlar, bu mağduriyeti gidermek için
de böyle bir çalışmayı düşünüyor musunuz?
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Dibek.
Sayın Acar
GÜRKUT ACAR (Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Adalet ve Kalkınma Partisinin adaleti sözleşmeli personel
konusunda da işlemiyor Sayın Bakan. Sözleşmeli personelin bir
kısmı kadroya alındı, ancak özel idarelerde ve belediyelerde
görevli sözleşmeli personel için bu süreç işletilmedi. Belediyeler ve
il özel idarelerindeki sözleşmeli personelin ne eksiği var ki kadroya
alınmıyorlar? Bu arkadaşlara kadrolu çalışma
olanağı ne zaman verilecek?
Bir de özelleştirmeden sonra çeşitli kurumlara gönderilen kamu
personeli var. Bu arkadaşlar çok sıkıntılı,
eğitim durumları ve daha önceki görevleri dikkate
alınmaksızın işler yaptırılmaya
çalışılıyor, hiç olmazsa bu kişilerin
eğitimlerine uygun seviyede işler verilsin. Bu konuda bir çalışma
yapacak mısınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Acar.
Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim.
Efendim, şunu öğrenmek istiyorum. Bu kara yollarında yeni
bir sistem geliyor, Karayollarındaki kara yolları
çalışmasının aşağı yukarı büyük bir
kısmı Karayolları Genel Müdürlüğünden alınıyor,
taşeronlara veriliyor, burada çalışan işçiler de
taşeronlara devrediliyor ve çok yeni makineler de bu taşeronlara
devrediliyor. Bu bir defa doğru mudur? Neden buna ihtiyaç
görülmüştür?
İkincisi, bu geçici işçiler meselesi konusunda, gerçekten
4/Cli işçiler ve özelleştirilen KİTlerdeki işçiler çok
zor durumda. Bu işçilerin durumunu iyileştirecek herhangi bir
düzenleme yapmayı Hükûmet düşünüyor mu düşünmüyor mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Genç.
Sayın Ağbaba
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın Bakan, Malatyada Devlet
Demiryollarında 5. Bölge Müdürlüğünde 796 işçi geçici olarak
çalıştırılmakta. Bazıları yılda kırk
gün, bazıları ise beş ay gibi bir süre
çalıştırılıyor. Bu çalışma sürelerinin
mevsimi de, ayı da belli değil. Bir gün geliyor Beş gün sonra
işinizden çıkacaksınız. diye işten
çıkarılıyor insanlar ve bunların ne zaman çalışacakları
da belli olmadıkları için boş zamanlarında tarlada
çalışmak gibi veya başka bir iş yapmak gibi bir
şansları da olmuyor, bu insanlar keyfice
çalıştırılıyor. Devlet Demiryolları gibi önemli
bir kurumda çok önemli işler yapıyor bu geçici işçiler.
Şimdi, bu insanlar çalışmadıkları sürece
sigortaları yatırılmadığı için hasta
olmaları da yasaklanıyor, ilaç almaları yasaklanıyor,
bunların çocuklarının okuma şansları kalmıyor. Bu
konuda, Devlet Demiryollarında çalışan işçilerle ilgili bir
düzenleme yapılması herkes için bir vicdani sorumluluk olması
gerekiyor. Bu konuda sizin çalışma yapmanızı rica ediyoruz
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Ağbaba.
Sayın
Çetin
İZZET
ÇETİN (Ankara) Sayın Bakan, 2821 ve 2822 sayılı
yasaları hazırlayanlar Türkiyeyi ucuz emek alanı hâline getirme
amacı güderek hazırladıklarını söylemişlerdi.
Şimdi, 83 yılında çıkarılan bu yasalardan sonra
işçi örgütleri güçlenir, işçilik maliyetleri artar diyerek bu
yasanın çıkmasını sizin ilk Hükûmet olarak sunduğunuz
tasarıyı engellemeye çalışanların demokrasi
anlayışları arasında bir fark yok. Şimdi, biz
biliyoruz ki -biraz evvel konuşmanızda söylediniz- tarafların
uzlaşmasını gündeme getiriyorsunuz ama esas uzlaşmayan
Hükûmetin içerisinde sizin tasarınıza imza koymayan 7 bakan, bir
tanesi Başbakan olmak üzere
Bu bakanlar kimlerdir, kamuoyuna
açıklamaktan neden kaçınıyorsunuz? Yani 12 Eylül darbe rejimi
ile işçi hakları konusunda aynı düşüncede olan
bakanları açıklamaktan neden kaçınıyorsunuz?
Açıklayın.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Çetin.
Sayın
Yüceer
CANDAN
YÜCEER (Tekirdağ) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, benim bölgem Tekirdağ Velimeşe Organize Sanayi Bölgesinde
Hobim Bilgi İşlem Sistemlerinde çalışırken
Basın-İş Sendikasına üye oldukları için 18 işçi
tazminatları bile ödenmeden işten
çıkarılmıştır. Türkiyenin hemen hemen her bölgesinde
fabrikalarda çalışan işçilere sendikal örgütlenmelerden
dolayı baskılar söz konusu. Sendikal örgütlülük hakkını
kullandığı için işten çıkarılmaların önüne
geçmek amacıyla işverene de cezai yaptırım uygulanması
ile ilgili bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?
Bir de Kültür Bakanlığı ve Millî Eğitim
Bakanlığı gibi bazı bakanlıklarda, işçiler,
işverenler ve bürokratlar aracılığıyla sendika
değiştirmeye zorlanmakta, tehdit edilmekte ya da sendikalar
arası rekabette bürokratların taraf olduğu duyumları çok
ciddi bir şekilde bizlere kadar ulaşmaktadır. Türk Ceza
Kanununun 118inci maddesine göre cezai yaptırımlar bulunmaktadır.
Bakanlığınız bu tür tehdit, sendika zorlama gibi durumlarla
ilgili bu kanunda bir düzenleme yaptı mı ya da
Bakanlığınız, kamuda söz konusu olan bu durumlara
ilişkin işçinin hakkını korumak adına ne tür tedbirler
almayı düşünmektedir?
Gene, Tekirdağda bulunan ve iflas nedeniyle kapanan fabrikalarda
çalışan işçiler, mahkeme tarafından haklı
bulunmalarına rağmen
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Yüceer.
Son olarak Sayın Yılmaz
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, iki gün önce değişik illerden, yirmi
civarında ilden belediyelerde ve özel idarelerde çalışan, vizeli
işçi konumunda olan mimar, mühendis, veteriner hekim gibi insanlar
geldiler. Bu çalışanlar, vizeli işçi olduklarını,
sözleşmeli personel konumunda olanların
hazırladığınız bir tasarıyla devlet memuru kadrosuna
geçirileceğini, ama vizeli işçi konumunda olan ve on beş
yıldır, on altı yıldır belediyelerde, özel idarelerde
çalışan, işçi konumunda olan bu teknik elemanların ne
yazık ki bu tasarıda kadroya geçirilmesinin düzenlenmediğini
belirttiler. Bu konuda sizden talepleri vardı ama sizlerle
görüşemediler bildiğim kadarıyla. Bu hazırlanacak
tasarı konusunda, belediyeler ve özel idarelerdeki sözleşmeli
personelle beraber bu vizeli işçi konumunda olan teknik elemanlara da
herhangi bir şekilde kadro vermeyi düşünüyor musunuz? Bunu kapsama
alabilir misiniz?
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.
Buyurunuz Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Nurettin Beyin Suruçla ilgili sorusu daha önce de, birkaç gün önce de
yine bir milletvekili arkadaşımız tarafından burada sözlü
soru olarak gündeme getirildi. Yalnız Suruç değil
Ceylanpınardan da böyle bir şikâyet aldık. Ayrıca ülkenin
bazı yerlerinden de bu tür şikâyetler var.
Şunu ifade edeyim: Hemen, anında, ilgili ilçelere ve
yerleşim birimlerine, illerimize müfettişlerimizi göndermiş
bulunmaktayız. Neticesiyle ilgili de sizleri
bilgilendireceğimizi
Suruç olsun,
Ceylanpınar olsun veya herhangi bir ilçemiz olsun, burada bulunan
vatandaşlarımız arasında, dokuz aylık, toplum
yararına bir çalışma çerçevesinde insanlarımız
arasında bir ayrım yapmayı düşünmek, bakınız,
yapmayı değil, düşünmek bile son derece abestir diye ifade etmek
istiyorum. Bir yanlışlık var ise, bir
kayırmacılık var ise, siyasi bir el var ise bunu sizlerle
paylaşıp bunu ayıklayacağımızı net bir
şekilde burada ifade ediyorum.
Diğer konu, Kırklarelide Şeker Tekstil diye ifade
edilen fabrika 8 Ekimde kapanmış veya kapatılmış. 335
çalışanı var tespitlerimize göre, 219 çalışanı
işsizlik ödeneği için başvuruda bulunmuş, hâlen bu
başvurular İl Müdürlüğü tarafından incelenmeye devam
ediyor. Büyük ihtimalle de konunun bütünlüğü çerçevesinde bakılınca
olumlu bir şekilde neticelenecek yani işsizlik ödeneği konusunda
bir sorun yaşanmayacağı görülmektedir. Gerek ücret garanti fonu
gerek kısa çalışma ödeneği çerçevesinde ne işçilerin
ne işverenin bir talebi olmamıştır. Bu konularla ilgili,
özel sektör iş yerini kapatıyor, makinesini satıyor, tahliye
ediyor ise yapılacak olan, bizim yapmamız gereken Çalışma
Bakanlığı olarak, gerekli tespitleri yapıp buradaki kanuni
haklardan işçilerin yararlanması konusunda gayret göstermektir.
Ayrıca, tabii ki işçilerin yargıda bu mücadeleyi verme
hakları var. Yargıya başvuru harcı da son derece önemli,
onun için teşekkür ediyorum bunu gündeme
taşıdığınız için. Bu şekilde, gerek muhtaç
durumda olanlar gerekse bu harcı karşılayamayacak durumda
olanlarla ilgili, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 334üncü maddesi adli
yardımdan yararlanma imkânı getiriyor ama ayrıca
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Hepsinin ihtiyacı var
Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKAN FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Müsaade edin.
Ayrıca, dün bunu gündeme getirdiğinizde ben arkadaşlara
talimat verdim, işsizlik fonundan, bu duruma düşen
Çünkü o para
aslında işçilerimizin parası. O çerçevede bir düzenleme
yapılabilir mi diye teknik olarak da bu çalışmayı
sürdürüyoruz. Umarım kısa süre içerisinde netice alırız.
Sözleşmeli personel veya personel rejimi genel itibarıyla
Yeni bir personel rejimi düşünüyor musunuz yani bu düzenleme konusunda
yeni bir düşünceniz var mı? Yeni bir personel rejimi düşüncemiz
var. Bu konuyla ilgili çalışmalarımız öteden beri devam ediyor.
Umarım bu yasama dönemi bitmeden Türkiye yeni bir personel rejimine
kavuşur. Gerçekten sizlerin de sorularınızdan
anlaşıldığı gibi, teknik personel olarak, geçici
işçi olarak çalışan, işçi statüsünde çalışan
teknik personel, 4/Cliler, 4/Bliler, 4/Alılar, sözleşmeliler diye
sınıflandırabileceğimiz birçok personel ve statüde
çalışan personelimizin olduğunu görüyoruz. Bu çerçevede bir
düzenleme zarureti var, Hükûmet olarak da bunun üzerindeyiz.
200 bin sözleşmeli personeli kadroya
aldığımızı söylediniz, doğrudur. Geçici mevsimlik
işçilerle ilgili ise
Bunların sigortalı
çalıştığını biliyoruz, hele kamuda
çalıştıklarını ifade ettiğinize göre
sigortalılar. Bunların da statüsü geçici işçiler veya
mevsimlik işçiler diye ifade ediliyor. Tüm bu sistemi rehabilite edecek
veya dizayn edecek yeni bir personel rejimi ihtiyacı ortadadır.
2821-2822 sayılı yasaya imza koymayan bakanlar dedi
Sayın Çetin. Şimdi, bu yasaya imza koymayan bakanlar olsa bu
tasarıyı burada görüşmeyiz. Bu teklif değil ki tasarı
olarak görüşüyoruz.
İZZET ÇETİN (Ankara) İlk tasarınızı
sordum Sayın Bakanım. Ben sayayım
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Demek ki bu tasarı huzurlarınıza
geldiğinize göre böyle bir sorunun da olmadığı
ortadadır.
İZZET ÇETİN (Ankara) Sayın Bakan,
yakışmıyor ama. Siz ilk, barajı binde 5 olarak
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Tasarının ilki filan yok, tasarı
Bakanlar Kuruluna geldi, Bakanlar Kurulundan yüce Meclise geldi.
İZZET ÇETİN (Ankara) Geri çektiniz. O zaman imza koymayan
bakanlar kimdi?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Geri çekmedik efendim, yanlış bilginiz var.
Tasarı Bakanlar Kuruluna geldi, Bakanlar Kurulundan Türkiye Büyük Millet
Meclisine geldi. Ha, şunu söylüyorsanız doğrudur: Tasarı
Bakanlar Kurulunda tartışıldı, değerlendirildi ve
tasarı Bakanlar Kurulunun kabulüyle yüce Meclise geldi. Yoksa, bakanlar,
imza koymayan bakanlar gibi bir yaklaşım doğru değil.
İZZET ÇETİN (Ankara) Biraz sonra ben
cevaplayacağım.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Efendim, burada az önce Sayın Genç konuşurken çok
Yine
ölçüsüz, Sayın Bakanlar Kurulunu, Sayın
Başbakanımızı itham etmeye devam etti. Sayın Genç
herkesi töhmet altında bırakacak şekilde konuşmalar yapmaya
devam ediyor. Öyle olacağına, çıkarırsınız,
ilgili kimse onları burada söylersiniz, belgesini, bilgisini ortaya
koyarsınız. Bu şekilde bir konuşma incitici olmaz ama
gelişigüzel yaptığınız konuşmalarda bu şekilde
konuşursanız herkes bu konuşmayı size iade eder, ben de
aynısı yapıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, bizim burada
yaptığımız konuşmalarda yer gösteriyoruz. Mesela,
travers fabrikasını, demir yollarını tadil ettiler, Tayyip
Beyin dünürüne travers fabrikasını kurdular, 135 trilyon
liralık travers aldılar. Bunu defalarca söyledik, bize cevap
vermiyorlar.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Değer görmüyoruz,
söylediklerinizi, cevap vermeye. Bizim için değerli değil, o yüzden
cevap vermiyoruz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Yani, Faruk Beyin kardeşi daha önce Bursada
demirciydi, şimdi büyük holding sahibi. Yani bunları bilmiyor muyuz?
Daha neler var
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, üçüncü bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.09
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.25
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Muhammet Bilal
MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 11inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
197 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi, üçüncü bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki
önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı
oylarınıza sunacağım.
Üçüncü bölüm 61inci maddeden başlıyor.
61inci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra Sayılı Toplu İş
İlişkileri Kanun Tasarısının 61. maddesinin (1) ve (4)
nolu fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman
Çelebi Candan
Yüceer Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul Tekirdağ İstanbul
Nurettin
Demir Aytun
Çıray Özgür
Özel
Muğla İzmir Manisa
İzzet
Çetin Musa
Çam
Ankara İzmir
(1) Grev kararının işyerinde ilan edildiği tarihte o
işyerinde çalışan işçilerin en az üçte birinin ilan
tarihinden itibaren altı işgünü içinde işyerinin bağlı
bulunduğu görevli makama yazılı başvurusu üzerine, görevli
makamca talebin yapılmasından başlayarak altı işgünü
içinde grev oylaması yapılır.
(4) İşletme Toplu İş Sözleşmesi
yapılmasına ilişkin uyuşmazlıkta grev oylaması
talebi, işletmenin merkezinin bulunduğu görevli makama
yapılır. Söz konusu işletmenin bütünü açısından grev
oylaması isteyen işçilerin sayısının yeterli orana
ulaşıp ulaşmadığının tespiti ile her bir
işyerindeki grev oylamasının sonuçları işletme
merkezinin bağlı bulunduğu görevli makamda toplanır, 3 üncü
fıkra hükümleri çerçevesinde işletme düzeyindeki toplu sonuç orada
belirlenir.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra Sayılı Toplu
İş İlişkileri Kanun Tasarısının grev
oylamasına ilişkin 61. maddesinin 3. fıkrasının 2.
cümlesi ile 4, 5, ve 6. fıkralarının madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Pervin
Buldan Levent
Tüzel
Bingöl Iğdır İstanbul
Halil
Aksoy Hasip
Kaplan Hüsamettin
Zenderlioğlu
Ağrı Şırnak Bitlis
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYON SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri) Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Efendim, katılmıyoruz. Grev oylamasında Hayır
çıktığı zaman sendikalar hakem heyetine gidelim diye Hayır
kararı alıyorlar. Hakem heyetine gidilmesin diye önerge, o zaman
sözleşmeyi kim yapacak? Sözleşme ortada kalacak. Onun için
katılamıyoruz.
BAŞKAN Kim konuşacak?
Pervin BULDAN (Iğdır) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Kanunun amacı, grev oylaması için işçinin
işverenin makamına başvurmasını temin etmek olamaz.
Önerimizle, grev oylaması adı altında, işçi
sendikalarının toplu pazarlık yetkilerinin düşürülmesi önlenmiş
olacaktır.
BAŞKAN Gerekçesini okuttuğum önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197
Sıra Sayılı Toplu İş İlişkileri Kanun
Tasarısının 61. maddesinin (1) ve (4) nolu
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman Çelebi (İstanbul) ve
arkadaşları
(1) Grev kararının işyerinde ilan edildiği tarihte o
işyerinde çalışan işçilerin en az üçte birinin ilan
tarihinden itibaren altı işgünü içinde işyerinin bağlı
bulunduğu görevli makama yazılı başvurusu üzerine, görevli
makamca talebin yapılmasından başlayarak altı işgünü
içinde grev oylaması yapılır.
(4) İşletme Toplu İş Sözleşmesi
yapılmasına ilişkin uyuşmazlıkta grev oylaması
talebi, işletmenin merkezinin bulunduğu görevli makama
yapılır. Söz konusu işletmenin bütünü açısından grev
oylaması isteyen işçilerin sayısının yeterli orana
ulaşıp ulaşmadığının tespiti ile her bir
işyerindeki grev oylamasının sonuçları işletme
merkezinin bağlı bulunduğu görevli makamda toplanır, 3 üncü
fıkra hükümleri çerçevesinde işletme düzeyindeki toplu sonuç orada
belirlenir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYON SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Sayın Başkanım, grev oylaması
tasarıda dörtte 1i, daha az
işçiyle grev oylaması yapılsın diyoruz. Sayın Çelebi
ve arkadaşları daha çok işçiyle grev oylaması
yapılsın diyor. Uygun bulmuyoruz, işçinin aleyhine olur diye
düşünüyoruz. Onun için katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Çam, buyurunuz.
MUSA ÇAM (İzmir) Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin saygıdeğer üyeleri: hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Biraz önce Çalışma
Bakanımızı burada dinledik ve dinlerken de şunun
altını özel olarak çiziyorum: Biz, sosyal diyalogdan yanayız ve
sosyal diyaloğu bozacak hiçbir tutum ve davranış içerisinde
olmayız ve sosyal diyalogdan ne çıkarsa biz onu uygularız.
diyor. Sayın Bakan sosyal diyalog dediğiniz konu, işverenle
işçiler arasında yapılması gereken bir müzakeredir ama siz
genelde bu müzakereyi şöyle algılıyorsunuz: Bizim
muhatabımız, sendikaların muhatabı Türkiye
İşveren Sendikaları Konfederasyonu olması gerekirken, zaman
zaman Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu TİSK de
devre dışı bırakılıyor, siz sadece Türkiye Odalar
ve Borsalar Birliğiyle TUSKONu muhatap alıyorsunuz ve onların
baskısı altında böyle bir çalışma yaşamını
düzenliyorsunuz. Oysa, sizin böyle bir anlaşmanın ötesinde
Uluslararası Çalışma Örgütü ILOnun 87, 98 ve 151
sayılı sözleşmeleri, Avrupa Birliği müktesebatı ve
Avrupa Sosyal Şartını baz almanız gerekiyor. Bu
direktiflerin doğrultusunda kanun teklifini hazırlayıp Türkiye
Büyük Millet Meclisine getirmeniz gerekiyor.
Yetmez, tarafların anlaşmazlığı hâlinde de
Anayasanın 90ıncı maddesi son derece açık ve net. Böyle
bir anlaşmazlık hâlinde Anayasanın 90ıncı maddesini
uygularsınız geçersiniz gidersiniz ve buna göre bir kanun teklifini
buraya getirmeniz gerekirken ısrarla ve inatla diyorsunuz ki: Biz, sosyal
tarafların anlaşmasını bekliyoruz. Mecbur mu? Sendikalar
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğiyle anlaşmaya mecbur mu? Sendikalar
TUSKONla anlaşmaya mecbur mudur? Değildir. Burada uygulanması
gereken, uluslararası sözleşmeler ve anlaşmalar ve
Anayasamızın 90ıncı maddesidir ama siz ısrarla ve
inatla Biz, sosyal diyalogdan yanayız. diyorsunuz ve burada da
işçilerin, sendikaların istemlerini, taleplerini değil
işverenlerin ve sermaye çevrelerinin taleplerini ve isteklerini yerine
getiriyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, yasa -üçüncü bölüm ve son bölüm ve bugün
burada bitirilirse yasalaşmış olacak- otuz yıldır
uygulanıyor, işçiler, emekçiler otuz yıldır bu yasanın
değiştirilmesi için mücadele ediyorlar. 1983 yılında kabul
edilen 2821 ve 2822 son on yıldır AKP Hükûmeti tarafından da
aynen uygulanmaktadır. Şimdi, bir değişim, bir reform
adı altında buraya getirilmektedir ama bu bir reform değildir,
tamamen bir bohçadır ve bu bohçaya yapılan yamalarla
örtülmüştür. Şimdi, dolayısıyla böyle bir, 12 Eylül ürünü
Kanunun bu yamalarla buraya geçirilmesi kabul edilebilir değildir ve
doğru da bulmuyoruz. Bu, otuz yıldır uygulanan bu Kanunun bu
şekliyle değil, sendikaların, işçilerin, emekçilerin ve
uluslararası sözleşmelerin getirmiş olduğu düzenlemeler
sonucunda olması gerekirken ne yazık ki yine eski tas eski hamam
şeklinde geçiriliyor ve burada işçilerin, emekçilerin hiçbir
çıkarının ve menfaatlerinin olmayacağını ve
önümüzdeki günlerde sendikaların çok büyük bir sıkıntı
yaşayacağını görüyoruz.
12 Eylül 2010 yılında çıkarmış olduğunuz
referandum kitapçığı elimde. Bu reform
kitapçığında aynen şunu söylüyorsunuz. 40 maddede evet
dediğiniz takdirde Türkiyede demokratikleşmenin geleceğini
söylüyorsunuz. Bunun 28inci maddesine baktığınızda, 28inci
maddesinde Grev yasaklarının önündeki tüm engeller kaldırılacak.
deniliyor ama dün ve bugün burada yapılan görüşmelerde, ki
geçtiğimiz haftadan beri yapılan görüşmelerde grev
yasaklarının artarak devam ettiğini bir kez daha burada
görüyorsunuz.
12 Eylül 2010da insanları kandırdınız. Türkiyede
demokrasi gelecek, sendikalar, demokrasi gelecek daha özgür olacak. dediniz,
oyların yüzde 58ini aldınız ama yine eski şekilde devam
ediyorsunuz. Bu doğru değildir arkadaşlar. Bunun
değiştirilmesi gerekir, bunun yenilenmesi gerekir ve bizim
vermiş olduğumuz bu önergede de diyoruz ki: İşletmelerde,
yani bir iş yerinin Ankarada merkezi varsa, İstanbulda varsa,
Bursada var ise, Adanada var ise, burada bir grev oylaması
yapılacaksa, bunun merkezi Ankaradadır, Ankarada başvurunun
yapılması gerekiyor ve genel müdürlüğün olduğu yerlerden
diğer işletmelere yayılması gerekiyor. Çünkü, grev
oylamaları masraflı ve külfetli bir iştir ve bu nedenle bunun
merkezinin, Ankaradaki merkezinin olması gerekiyor veyahut da
şirketin, holdingin merkezi İstanbulsa İstanbul, Bursaysa
Bursa, oranın olması gerekirken, bu düzenlemeyle her birim iş
yeri için başvurunun yapılması gerekiyor. Bunu doğru
bulmuyoruz, bu yanlıştır.
Şimdi geldiğimiz bu noktada, bu düzenlemeyle beraber
işçiler, emekçiler, sendikalar Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan
olacaktır arkadaşlar. Bu doğru bir düzenleme değildir, bu
yanlıştır. 12 Eylülün yasakları aynı şekilde bu
kanun düzenlemesi içerisinde devam etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSA ÇAM (Devamla) Ve göreceksiniz 2016da, 2017de Türkiye bir
sendikalar çöplüğü hâline dönüşecektir. Bunun sorumlusu da Sayın
Bakan ve buna el kaldıracak saygıdeğer milletvekilleridir
diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Çam.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
61inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
61inci madde kabul edilmiştir.
62nci madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra Sayılı Toplu İş
İlişkileri Kanun Tasarısının Grev ve Lokavt
yasaklarına ilişkin 62. Maddesinde geçen grev ifadelerinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Pervin
Buldan Levent
Tüzel
Bingöl Iğdır İstanbul
Halil
Aksoy Sırrı
Sakık Hasip
Kaplan
Ağrı Muş Şırnak
Nazmi Gür
Hüsamettin Zenderlioğlu
Van
Bitlis
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 62. maddesinden
bankacılık hizmetlerinde ibaresinin
çıkarılmasını arz ederiz.
Mehmet
Şandır Lütfü
Türkkan Ali
Öz
Mersin Kocaeli Mersin
Emin
Çınar Muharrem
Varlı
Kastamonu Adana
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 197 Sıra Sayılı Toplu İş İlişkileri
Kanun Tasarısının 62 nci maddesinin (1) nolu
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini ve (3) nolu fıkrasının madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Süleyman
Çelebi Candan
Yüceer Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul Tekirdağ İstanbul
Nurettin
Demir Aytun
Çıray Özgür
Özel
Muğla İzmir Manisa
İzzet
Çetin Musa
Çam
Ankara İzmir
(1) Can ve
mal kurtarma işlerinde; cenaze ve defin işleri ile mezarlıklarda
ve hastanelerin acil servislerinde grev ve lokavt yapılamaz.
BAŞKAN
Komisyon bu son okuttuğum önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMAİL TAMER (Kayseri) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Kim konuşacak acaba?
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Ben Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Çelebi, buyurunuz.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; bizim söylemimizi ya anlamıyorlar ya anlamak
istemiyorlar. Yine Sayın Bakan bu konuyu çarpıtmak için elinden
geleni yapıyor, buna üzülüyorum. Benim yıllardan beri
tanıdığım yani DİSKte, sendikal mücadelede,
geçmiş bakanlık döneminde de beraber olduğumuz ve bugünkü
yüzüyle o gün karşılaştığım yüz arasında bir
farklılık gördüğüm bir noktaya bu süreci
taşıdığını burada ibretle izliyorum ve bundan
dolayı da üzülüyorum. Yani sanki biz eski yasa kalsın diyoruz, bize
sürekli dayatılan Eskisi iyiyse kalsın... Eskisi iyi değil
Sayın Bakan ama eskisini bize tehdit aracı kullandırarak sanki
üzerinde iyi değişimler yapıyormuşsunuz gibi,
güzelleştiriyormuşsunuz gibi bir sunum yapmayın diyoruz. Burada
yapılan düzenlemeler, iddiayla söylüyorum, bir daha söylüyorum, bir
sendikacı olarak bu kadar deneyimimle söylüyorum, 12 Eylül generallerince
çıkartılan yasanın gerisindedir. Bunu böyle kabul edin, ondan
sonrasına bakalım, neden gerisindedir? 25inci maddede
yaptığınız değişiklikte 12 Eylül generallerince
sağlanan hakkı siz geriye götürdünüz, hâlen diyorsunuz ki:
İlerideyiz. Ya yapmayın bunu. Grev yasakları getiriyorsunuz,
hâlen diyorsunuz ki: İlerideyiz. Bu nasıl ilericilik? Bu nasıl
çağ değiştirim? Bunu nasıl bir anlayışla bu
yasada reform diye sunuyorsunuz ve bu millete yutturuyorsunuz? Bunu anlamakta
güçlük çekiyorum.
Daha önce
Sayın İzzet Çetin söyledi, dünkü konuşmada söyledi:
Bankacılık sektörünün büyük bir bölümünde zaten sendika yok, var
olanlara da grev yasağı getiriyorsunuz, bu grev yasağı
kapsamını daha da genişletiyorsunuz. En azından bazı
acil durumlarla ilgili, sağlıkta anladık, itfaiyede anladık
ama hizmet sektöründe, hizmet alım satımlarının
yapıldığı sektörde, enerjide grev yasağı olur mu?
Elektrikle ilgili anladık ama hepsinde yeniden kapsamlı bir
şekilde grev yasağı getiriliyor, bu da reform olarak
sunuluyor. Daha önce Hava-İş Kolunda getirildi, şimdi de
bankacılık sektöründe ısrarımıza rağmen
değişmedi. Bunun adına ileri demek için, 12 Eylülden iyi bir
noktaya geldik. Bakın, daha önce grev yasağı olan şu
iş kolunu biz kapsam dışına aldık. derseniz bunu
anlarım ama böyle bir şey yok. 12 Eylülün getirdiği grev
yasakları devam ediyor, Anayasadan kaldırdığınız
grev yasakları devam ediyor, bunu yasayla düzenliyorsunuz.
Şimdi,
yargı şuna bakıyor değerli arkadaşlar: Anayasaya
bakmıyor, kanunlara bakıyor, çok net, bunu bilelim. Anayasadaki
değişikliklere rağmen, Anayasanın 90ıncı
maddesindeki değişikliğe rağmen, uluslararası
sözleşmelere rağmen mahkemenin verdiği karar bu kanunda
yazılanlara uygundur. Onları gözeten bir yargı olsa, zaten
burada hiç konuşmayacağız. Öyle bir yargı olsa Emekliler
Sendikası kapatılmaz, öyle bir yargı olsa Gençlik Sendikası
kapatılmaz, öyle bir yargı olsa, şu anda yargıçların
kurduğu sendika kapatılma sürecini yaşamaz, öyle bir yargı
olsa Çiftçi Sendikası kapatılması süreci yaşanmaz.
Dolayısıyla siz bu toplumu, işçileri, çalışanları
bu alanda ciddi anlamda yanıltıyorsunuz. Grev yasakları devam
ediyor, daha da ağırlaştırıyorsunuz, biz buradan bunu
söylüyoruz. Bunun neresini iyi söylüyorsunuz, bunun neresi daha iyi?
Takmışsınız,
Yüzde 10 barajı mı iyi yüzde 3mü? Elbette yüzde 10 kötü ama siz
bunu daha kötüleştiriyorsunuz diyoruz. Daha önce yüzde 10
barajını aşan sendikalar, şimdi getireceğiniz
düzenlemeyle, çoğu toplu iş sözleşmesi yapma hakkına sahip
olmayacak diyoruz, bunu buradan iddia ediyoruz. Bir sene sonra, iki sene sonra
sendika çöplüğü hâline gelecek Türkiye diyoruz, siz buna
inanmıyorsunuz. İlla yaşadıktan sonra mı
öğreneceğiz?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (Devamla) İlla bu sendikalar yok olduktan sonra
mı Evet ya, yanlış yapmışız. diyeceksiniz?
Bundan üzüntü duyuyorum, yeterince bu konuları
algıladığınızı düşünüyorum ama
kasıtlıca sanki bu yasa iyi bir yasaymış gibi
savunmanızı anlamıyorum. Hiç olmazsa deyin ki: TOBBun
adına, işverenler adına bunu yapıyorum.
Hepinize
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Çelebi.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 62. maddesinden
bankacılık hizmetlerinde ibaresinin
çıkarılmasını arz ederiz.
Mehmet Şandır (Mersin) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMAİL TAMER (Kayseri) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) -
Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Şandır, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii,
Sayın Bakanın ifadesiyle gerçekten çok önemli bir kanun. Yani
sendikacılık alanında bugüne kadar değiştirilemeyen
bir kanunu değiştiriyoruz. Ancak değiştirirken hangi yönde
değiştirdiğimizi sorgulamamız lazım. Özgürlükleri
geliştiren, sendikal özgürlükleri geliştiren ILO normlarına
doğru mu değiştiriyoruz yoksa daha önceki konuşmacının
ifade ettiği gibi bir ihtilal yönetiminin ortaya koyduğu ilkeleri
güçlendirerek mi değiştiriyoruz?
Değerli
arkadaşlar, samimi olmamız gerekir. Bu noktada bize ifade edilemeyen
zorluklar nedir? Gerçekten bilmek istiyoruz. Hangi sebepler bu konuda
yapılması gerekenin yapılmasını engelliyor, elinizi kolunuzu
bağlayan ne?
Sayın
Bakanım, değerli milletvekili arkadaşlarımız; yani
eğer sendika özgürlüklerini veya sendikal özgürlükleri tanzim eden bir
hukuk çıkarıyorsak doğru olan, akıllıca olan
davranış bunların önündeki kısıtlamaları
kaldıran bir davranış olmalı. E, şimdi, grev ve lokavt
yasaklarını tanzim eden 62nci maddeyi okuyunca dehşete
düşmemek mümkün değil. Hangi alanda bu işçi grev yapacak
Sayın Bakanım? Hangi alan kalıyor Allah aşkına? Yani
tarım işçilerinde mi grev bekliyorsunuz da onu
dışarıda tutmuşsunuz? Şöyle, okuyorum: Can ve mal
kurtarma işlerinde; cenaze işlerinde ve mezarlıklarda;
şehir şebeke suyu, elektrik, doğalgaz, petrol üretimi, tasfiyesi
ve dağıtımı ile nafta veya doğalgazdan başlayan
petrokimya işlerinde; bankacılık hizmetlerinde; Millî Savunma
Bakanlığı ile Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil
Güvenlik Komutanlığınca doğrudan işletilen
işyerlerinde yani buralardaki iş yerlerinde- kamu
kuruluşlarınca yürütülen itfaiye ve şehir içi toplu
taşıma hizmetlerinde ve hastanelerde grev ve lokavt yapılamaz.
Hangi alan kaldı? Lütfen ya! Şimdi, bunların içerisinden
en makul olanı teklif ettim Sayın Bakanım; gelin, şu banka
hizmetlerinde grev ve lokavt yasağının yasak olarak bu kanuna
konulmasını kaldıralım diye. Sayın Bakan
Katılamıyorum diyor. Yani demokrasilerde ileri adım,
özgürlüklerin önündeki kısıtlamaları kaldıran
adımdır. Siz, 1982 ihtilal yönetiminin getirdiği yasaklardan
hangisini kaldırıyorsunuz? Kaldı ki ilave, işte Hava-İş
Sendikasında, hava işlerinde grev yapılamaz kararını da
geçen sene koydunuz. Yani hangi mecburiyetiniz var Sayın Bakanım? Kim
sizi zorluyor? Bir ihtilal yönetimi mi var tepenizde? Ben sizin
kişiliğinize veya Hükûmetinizin gücüne, milletimizin size
verdiği, İktidarınıza verdiği gücün bu türlü
talimatlara, bu türlü baskılara direnecek kişilikte ve
şahsiyette olduğuna inanmak istiyorum. Şimdi,
bankacılık
Bankacılık gerekli, önemli ama kardeşim,
yani burada çalışan insanların sefaletini bizim görmezlikten
gelmek gibi bir hakkımız var mı?
Değerli milletvekilleri, çok genel bir söz vardır,
bakınız: Hürriyet, mülkiyet ve şahsiyet, bunun üçü olmazsa ileri
bir toplum yaratamayız. Emeğin mülkiyeti toplu iş
sözleşmesidir, sendikal haklarıdır, grev hakkıdır. Eğer
siz, emeğin önünden grev hakkını kaldırırsanız,
toplu iş sözleşmesi özgürlüğünü kısıtlarsanız,
onun mülkiyetine müdahale etmiş olursunuz, onun hürriyetine müdahale
etmiş olursunuz ve o işçinin şahsiyetli olmasını,
isteyerek üretmesini bekleyebilir misiniz?
Sayın Bakanım, şunu da kabul etmek istemiyorum: Yani lütfen,
biz sizin kişiliğinize, hizmetinize saygı duyuyoruz ama lütfen
siz de bizim endişemize saygı duyun. Bakınız, diyorsunuz
ki: Uzlaştık, anlaştık öyle getirdik. Bu
Türk-İşin -ki Türk sendikacılığının
zannediyorum bugün bile en büyük sendikası- gazetelere yansıyan
ilanından sonra 17 Ekim tarihinde milletvekillerine gönderdiği bu
yazı ne? Burada çok açık ithamlar var, iddialar var. Bunlar
cevapsız kalır da siz kalkıp burada Biz taraflarla
uzlaştık, bu kanunu öyle getirdik. derseniz bizim
aklımızla alay etmiş olursunuz Sayın Bakanım. Kusura
bakmayın, bunu hem size yakıştıramam hem buraya
yakıştıramam. Türk-İşin buradaki iddiaları cevap
bulmalı. Eğer cevap vermiyorsanız deminki sorduğum soruyu
tekrarlıyorum: Sizin üzerinizde kim var, kim sizi baskı altında
tutuyor da böyle burada, yani size yakışmaz, Türkiyeye
yakışmaz, iktidarınıza yakışmaz birtakım
hususlarda bir dayatma altında bizi ikna etmeye
çalışıyorsunuz?
Bunu açıklayacağınızı ümit ediyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Şandır.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra Sayılı Toplu İş
İlişkileri Kanun Tasarısının Grev ve Lokavt
yasaklarına ilişkin 62. Maddesinde geçen grev ifadelerinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri)
Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Sayın Başkanım, grev yasağı
daraltıldı bu düzenlememizde. Arkadaşlar bunu nasıl
görmüyorlar, onu anlayamıyorum.
Öncelikle, Sayın Şandır alay etmek gibi bir ifade
kullandılar, ne haddimize.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Yani 82 uygulamaları aynen devam
ediyor Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Böyle bir şey olabilir mi? Ne yüce Meclise ne de
değerli bir milletvekilimize ne bir grubumuza karşı böyle bir
-sehven de olsa- nezaketsizliğin içinde olmayız
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Yakıştıramadım.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa)
ve böyle bir şey olursa da üzerimize düşeni
yerine getiririz. Bunu ifade etmek istiyorum, bir.
İki saat önce Türk-İş yönetimiyle birlikteydim, ben size
defalarca ifade ettim, dedim ki: Bu yasa öyle bir zor yasa ki belki de bugüne
kadar çıkardığımız yasaların en zoru çünkü
tarafları gerçekten bir noktaya getirmek zor.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Hayır, hiç öyle değil.
İZZET ÇETİN (Ankara) Zorlaştıran sizsiniz.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Zorlaştıran sizsiniz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Bir iki konu var Türk-İşin itiraz
ettiği; iş koluyla ilgili sendika kuruculuğunda bir
ısrarı var, bir de 25inci maddeyle ilgili değerlendirmeleri.
Bunun dışındaki konularda biraz önce mutabakatımızı
sağladık. İki saat öncesinden bahsediyorum, diyorum ki: Her gün
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Ya Sayın Bakanım...
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) - Efendim, her sendika mektup gönderiyor. Ben burada
otururken de önüme yazılar geliyor. Topluca oturduğumuz zaman
değerlendirmeler farklı, bireysel olarak sendikalar baş
başa kaldıkları zaman yaptıkları değerlendirmeler
farklı. Bunu ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN Sayın Bakan, önergeye katılıyor musunuz?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Önergeye katılamıyoruz ama Sayın
Başkanım şunu son olarak ifade edeyim: Kapsam
daraltıldı yani noter
Artık grev yapılabiliyor.
İZZET ÇETİN (Ankara) Kapsam nasıl daraltıldı
Sayın Bakanım? Hava iş kolu, bu, unutmayın ya 12 Eylülden
daha geriye döndü.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Eğitim kurumlarında yapılabiliyor,
aşı, serumda yapılabiliyor. Yani birçok konuda, bakın, grev
yasağı kaldırıldı. Elimde var bunlar yani.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Finans sektöründe getiriyorsunuz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Bu banka hizmetlerinde niye
kaldırmıyorsunuz grev yasağını Sayın
Bakanım? Hizmet iş kolunda niye kaldırmıyorsunuz grev
yasağını? Bunu anlamıyorum. Adam hizmetinin
kavgasını yapmasın mı yani?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Katılamıyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Gür, buyurunuz. (BDP sıralarından
alkışlar)
NAZMİ GÜR (Van) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, tabii, Sayın Bakanım, bu kavga
sürecek, buna emin olabilirsiniz çünkü bu yasayla işçilerin, emekçilerin,
Türkiye'nin önemli bir sosyal ve sınıfsal tabanını da
ilgilendiren, doğrudan ilgilendiren, onların geleceğini
ilgilendiren, onların yaşamını ilgilendiren bir yasayı
burada tartışıyoruz.
Sizin iddianız, bu yasanın sosyal taraflarıyla birlikte
uzlaşarak, mutabakata vararak yapıldığıdır.
Sosyal taraflar burada oturuyor, bizi izliyor. Sayın Hatibin dile
getirdiği gibi, burada, çarşaf çarşaf gazetelerde ilanları
var, bu yasadan duydukları rahatsızlığı dile
getiriyorlar. Fakat biz ısrarla bu yasanın doğrudan
etkileneceği, sadece yaşamları değil, örgütlülüğü,
hakları ve özgürlüklerinin bir bütün olarak etkileneceği bir
topluluktan, emekçilerden söz ediyoruz. Şimdi onların
mutabakatının olmadığı, karşı
çıktığı birçok şey var bu yasada. Bu yasa en iyi
yasadır. deme iddiası bizce boş bir iddiadır.
Tabii, bir alışkanlık oldu burada, hem Avrupa
Birliği sürecinde hem gerçekten ileri demokrasi -tırnak içinde-
hedefi gözetilerek yapılan değişikliklerin tümünde sizin
izlediğiniz, AKPnin izlediği yol şudur: Hiçbir şeyi
değiştirmemek için her şeyi değiştirmiş görünmek.
Bunda gerçekten çok maharetlisiniz, çok iyi yapıyorsunuz. 12 Eylül
döneminden kalma yamalı bir çorabı tersinden çevirip, bak biz
değiştirdik, yeniledik, yasayı getirdik önünüze koyduk
diyorsunuz. Buna ne işçiler ne emekçiler ne işçi
sınıfı ne de bizler ne de muhalefet kanmaz. İleri
demokrasiye de böyle varılmaz, böyle gidilmez. Çok açıktır ki
burada, grev ve lokavt yasağından söz ederken, bir daraltmadan çok
bir genişletme var.
Sayın
Bakan, bankacılık sektöründe kaç bin insan çalışıyor?
İZZET
ÇETİN (Ankara) 210 bin.
NAZMİ
GÜR (Devamla) Bu insanların tamamının hangi koşullarda
çalıştığını gerçekten biliyor musunuz? Kaçı
örgütlü, kaçının gerçekten patronlarına karşı, banka
patronlarına karşı koruma altında hakları ve
özgürlükleri? Çalışma yaşamını böyle mi
koruyacağız, çalışma barışını böyle mi
koruyacağız? Bak göreceksiniz -biz
bunu söylüyoruz buradan- bu yasa, uygulamaya geçtiğinde bu yasanın
bütün çarpık yönleri, bu yasanın bütün kanatıcı yönleri
ortaya çıkacak. Hem sendikal örgütlülük açısından hem emekçi
sınıfının örgütlülüğü açısından,
hakları açısından hem grev hakkı açısından, onun
kullanımı açısından ve hem de bütün bir toplumu, hepimizi
ilgilendiren temel bir yasanın uygulamasının ne kadar kötü
olduğunu hep birlikte göreceğiz.
Tabii ki
demokratik olarak biz mükemmel bir yerde değiliz, ülkemiz öyle ileri
demokrasiyi yaşayan, uygulayan bir ülke değil, bunu hepimiz
biliyoruz, her gün bunun tanığıyız ancak şunu bilmek
gerekir ki bu yasayla birlikte işçi sınıfının bütün
hakları, işçi sınıfının özgürlükleri, örgütlenme
hakkı dâhil olmak üzere ciddi bir tehdit altına giriyor. Bunu
şimdi burada geçiriyor olabilirsiniz ama dün de dile getirdik, bu yasayla
siz ILOnun kara listesinden çıkmazsınız, çıkmanız da
mümkün değil. Bu yasayla siz Avrupa Birliği sürecinde, müzakere
sürecinde İşçi hakları açısından, sosyal haklar
açısından, emekçilerin özgürlükleri açısından ilerleme
sağladık. diyemezsiniz, bizim hanemize artı yazılmaz, bu
ülkenin hanesine artı yazılmaz.
Değerli arkadaşlar, o nedenle tekrar uyarıyoruz,
muhalefet olarak uyarıyoruz: Bu yasayı adamakıllı
hazırlamamız gerekiyor, işçilerin, sendikaların,
emekçilerin taleplerini gözetmemiz gerekiyor, onların daha fazla
ezilmesine, onların haklarının daha fazla
daraltılmasına izin vermemeliyiz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Gür.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, affedersiniz.
BAŞKAN Pardon.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Yani yerimden, tutanaklara geçmesi için
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Deminki konuşmam üzerine Sayın
Bakanın gösterdiği duyarlılığa saygı gösteriyorum
ama benim öznem işçi, benim öznem emek, sendika falan değil.
Sendikalarla veya konfederasyonlarla, federasyonla varılan
mutabakatın eğer işçiye, emeğe bir katkısı yoksa
buna bizim saygı duymamızı beklemesin.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Aynen öyle. Bizim de
anlatamadığımız bu.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Şimdi, işte, 210 bin banka
çalışanın haklarını korumayan bir
sendikacılığı da ben burada tenkit ediyorum ve kapalı
kapılar arkasında varılan mutabakatın eğer işçiye
bir katkısı yoksa
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Yazıklar olsun!
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
onun hiçbir değeri yok.
Bir başka husus daha: Tabii, benim muhatabım sendikalar, konfederasyonlar
olmaz, benim muhatabım siyasettir. Onun için, Sayın Bakana bu noktada,
eğer işçiye yaramayan bir uzlaşma varsa buna siyaset olarak
itiraz etmeleri gerektiğini hatırlatıyorum, ısrarla iki
gündür bunu söylüyorum ama maalesef, sendikalardan böyle mektuplar geliyor ama
işçi lehine bir milim mesafe yok.
Bunu söylemek istiyorum, tutanaklara geçmesi açısından ifade
ettim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Geçti efendim.
Teşekkür ederiz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
62nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
62nci
madde kabul edilmiştir.
63üncü
madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra Sayılı Toplu İş
İlişkileri Kanunu tasarısının 63'üncü maddesinin
ikinci fıkrasında geçen "altıncı
fıkrasına" ibaresinin "yedinci fıkrasına"
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ayşe
Nur Bahçekapılı Recep
Özel Mehmet
Doğan Kubat
İstanbul Isparta İstanbul
Bülent
Turan Mehmet
Muş Tülay
Kaynarca
İstanbul İstanbul İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 197 Sıra Sayılı Toplu İş İlişkileri
Kanun Tasarısının 63üncü maddesinin (1) ve (3) nolu
fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Süleyman
Çelebi Candan
Yüceer Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul Tekirdağ İstanbul
Nurettin
Demir Aytun
Çıray Özgür
Özel
Muğla İzmir Manisa
İzzet
Çetin Musa
Çam
Ankara İzmir
(1) Karar
verilmiş veya başlanmış olan kanunî bir grev veya lokavt
genel sağlığı veya doğrudan ulusal güvenliği
bozucu nitelikte ise Bakanlar Kurulu bu uyuşmazlıkta grev ve
lokavtı altmış gün süre ile erteleyebilir. Erteleme süresi,
kararın yayımı tarihinde başlar. Bakanlar Kurulunun
erteleme kararları aleyhine Danıştay'da iptal davası
açılabilir ve yürütmenin durdurulmasına karar verilmesi istenebilir.
(3) Erteleme
süresinin sonunda anlaşma sağlanamazsa, grev veya lokavta yeniden
başlanabilir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
197
Sıra Sayılı Kanun Tasarısı'nın 63. Maddesinin,
(3). Fıkrasının madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Pervin
Buldan Abdullah
Levent Tüzel
Bingöl Iğdır İstanbul
Hasip
Kaplan Hüsamettin Zenderlioğlu Halil Aksoy
Şırnak Bitlis
Ağrı
BAŞKAN
Komisyon bu son okuttuğum önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMAİL TAMER (Kayseri) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Sayın Baluken, buyurunuz.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 63üncü madde üzerine vermiş olduğumuz
değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle Türkiyedeki tüm cezaevlerinde sürdürülen süresiz,
dönüşümsüz açlık grevinin 37nci gününe girdiğini tekrar
hatırlatmak istiyorum. Bugün Gümüşhaneden almış
olduğumuz bir faksla Gümüşhane Cezaevinde bulunan iki
tutsağın ölüm orucuna başladığını burada
tekrar duyarsız olan tüm vicdanlara duyurmak istiyorum.
Birkaç gündür bu konuda yapmış olduğumuz bütün
çağrılara rağmen Meclisin, siyasi partilerin genel bir
duyarsızlığı var. Dün, Cumhuriyet Halk Partisinden bir
kadın arkadaşımız, yürekli ve vicdanlı bir kadın
arkadaşımız, bu ölüm orucuna karşı, ölüm
sessizliği içerisinde, bir çığlık verdi, bir ses verdi. Bu
nedenle, bu arkadaşımızın bu
davranışının tüm siyasi partilerde bir duyarlılık
yaratmasını temenni ediyorum.
Tabii, birkaç gündür bu Toplu İş İlişkileri
Yasasıyla ilgili konuşuyoruz, görüşlerimizi dile getiriyoruz.
Artık şurası herhâlde net olarak anlaşıldı:
İşçi, işveren ve devlet denkleminde, bu yasa
tasarısıyla devlet ve işverenin işçi haklarını maalesef
gasp ettiği, işçi haklarını özgürlüklerini
genişletmediği yeni bir düzenlemeyle karşı
karşıyayız. Gerek örgütlenme düzeyinde gerek toplu sözleşme
düzeyinde, her aşamada hak ve özgürlük taleplerinin önüne üçlü barajlar
getiren bir düzenleme var burada. Grev hakkıyla ilgili de bu üçlü baraj
sisteminin aynı şekilde korunduğunu görüyoruz. Ara buluculuk
sistemi, Yüksek Hakem Kurulu ve en nihayetinde de Bakanlar Kurulunun siyasi
vesayeti, işçilerin, emekçilerin grev hakkı üzerinde önemli bir baraj
olarak karşımıza getirilmiş bulunuyor.
Şimdi, Sayın Bakan, biz, her yasal düzenleme içerisinde,
güvence altına alınmasını istediğimiz önergeleri
getirirken Sayın Bakan sürekli kendi pratikleriyle kendilerine güvenmemizi
istiyor, yasal sözleşmeye dayanak bulmamızı çok doğru
bulmuyor. Ancak ben bunun ne kadar yanlış olduğunu, sizlere
sadece Hava-İş grevinde işten atılan işçilerin
durumuyla örneklemek istiyorum: Biliyorsunuz, bir telefon mesajıyla
yüzlerce işçi işten çıkarılmıştı. Grev
hakkını isteyen yüzlerce işçi işten
çıkarılmıştı ve o dönemde Sayın Çalışma
Bakanı araya girip, yeniden işe alımlar için
çalışmalar yapacağına dair bir çok kez beyanatlarda
bulundu. ancak sonucun ne olduğunu hepimiz biliyoruz.
Yine, Ulaştırma Bakanı şöyle demişti: Bizim
için vatandaşın rahatlığı, hizmete erişmesi her
şeyin önünde gelir. Herhâlde AKP Hükûmeti, işçileri vatandaş
olarak kabul etmiyor ya da kabul ediyorsa işçilerin rahata erişmesi
için, işçilerin hizmete erişmesi için işten
çıkarılmayı uygun görüyor.
Yine, Sayın Ulaştırma Bakanı o süreçte şöyle
diyordu: Elimizdeki gücü, yetkimizi, insanları mağdur ve
perişan etmek yönünde kullanırsak, bu hiç de insani bir davranış olmaz. O bakımdan
bir an önce bu sorunun sona ermesini bekliyoruz.
Bakın, bu işçilerin şu anda ne hâlde olduğunu
herhâlde hepiniz biliyorsunuz. Bu işçilerin ne kadar perişan
olduğunu, ne kadar mağdur ettiğinizi herhâlde biliyorsunuz.
Burada sayın bakanlarınızın kamuoyuna vermiş
olduğu hiçbir güvencenin yerine getirilmediğini tekrar sizlere
hatırlatmak istiyorum.
Bu nedenle, işçinin grev hakkıyla ilgili bu arabuluculuk sistemi,
Yüksek Hakem Kurulu ve Bakanlar Kurulundan oluşan barajların hiçbir
şekilde kabul edilemeyeceğini belirtmek istiyorum.
Daha önceki değerli konuşmacılar özellikle iş,
hizmet ve çeşitli sektörlerdeki grev yasaklarına dikkati çektiler,
bununla ilgili Komisyon düzeyinde veya Genel Kurul düzeyinde yapılan
hiçbir öneri, maalesef, AKP Hükûmeti tarafından kabul edilmedi.
Dolayısıyla bu son şeklini vermiş olduğunuz yasa
tasarısı bu yönüyle işçilerin karşısında olan,
deyim yerindeyse bir kâğıttan kaplanı andırıyor ve
işçilerin mücadelesiyle emekçilerin mücadelesiyle bu kağıttan
kaplanın nasıl boşa
çıkarılacağını da hep birlikte göreceğiz.
Maalesef, hazırladığınız tasarı,
işçilere, emekçilere hayırlı olmamıştır, size
hayırlı olmasını diliyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Balüken.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra Sayılı Toplu İş
İlişkileri Kanun Tasarısının 63 üncü maddesinin (1) ve
(3) nolu fıkralarının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman Çelebi
(İstanbul) ve arkadaşları
(1) Karar verilmiş veya başlanmış olan kanunî bir
grev veya lokavt genel sağlığı veya doğrudan ulusal
güvenliği bozucu nitelikte ise Bakanlar Kurulu bu uyuşmazlıkta
grev ve lokavtı altmış gün süre ile erteleyebilir. Erteleme
süresi, kararın yayımı tarihinde başlar. Bakanlar Kurulunun
erteleme kararları aleyhine Danıştay'da iptal davası
açılabilir ve yürütmenin durdurulmasına karar verilmesi istenebilir.
(3) Erteleme süresinin sonunda anlaşma sağlanamazsa, grev veya
lokavta yeniden başlanabilir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN Sayın Çetin, Buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
İZZET ÇETİN (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, yasanın özünde Sayın Bakan
sendikaları güçlendirmek amacıyla bu sendikalar ve toplu sözleşme
yasalarını Meclis gündemine getirdiğini söylüyor ama bu kadar
yıllık deneyim ve geçmişe baktığımızda
görüyoruz ki güçlü sendikacılık yasalarla yaratılamıyor.
Güçlü sendikacılık yasa ile değil emekçilerin sendikasına
sahip çıkmalarıyla, kendi sorunlarına kendilerinin sahip
çıkmasıyla yaratılabilir. Onu belirttikten sonra Sayın
Bakana şunu söylemek isterim: Bakınız, Kamu Görevlileri
Sendikalar Kanununda toplu iş sözleşmesinde anlaşmaya
varılamamışsa Kamu Görevlileri Hakem Heyetinin kararı nihaidir.
dediniz. Burada da eğer grev ertelenmişse ve haksız bir ertelemeyse
sendika bunu Danıştaya götürüp iptal davası açabiliyor ya da
yürütmenin durdurulmasına karar verebiliyor idi. Sayın Bakan,
alın size geri hüküm. Şimdi yargı yolunu tıkıyorsunuz,
bir keyfîliği sendikalara ve emekçilere dayatıyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, zaman zaman, 1963ten bu yana Türkiyede
işçileri ve emekçileri bastırmak için grev ertelemelerine, grevlere
müdahaleye hep tanıklık ettik. Bu ülkeyi hep sağ siyasal
partiler çok partili yaşamda yönettiler, hepsi bu ülkenin düşmanı
olarak emekçileri gördü, sendikacıları gördü. Bu yasa
tasarısının özünde de bu bakış açısı var, bu
kurgu var. Bunun başka türlü izahı mümkün değil. Yani eğer
bir grev ertelenmiş ve ertelenen grevi Çalışma Bakanının
Bakanlığın asli görevi olarak Yüksek Hakem Kuruluna götürmesinde
ne tür sakınca var da o hüküm, 12 Eylülcülerin getirdiği o hüküm
yasadan çıkartılıyor da sendika ya da işveren Yüksek Hakem
Kuruluna başvurmazsa sendikanın yetkisi düşüyor?
Sendikanın yetkisi düşünce ne olur Sayın Bakan?
İşçiler toplu sözleşmesiz kalır. Sendika yetkisini
kaybederse işveren zil takıp oynar. Başka kim oynar? Bu yasa
tasarısını hazırlayan Çalışma Bakanı oynar,
Bakanlığı oynar.
LEVENT GÖK (Ankara) Bir de Başbakan.
İZZET ÇETİN (Devamla) Bir de Başbakan oynar.
Değerli arkadaşlar, demin Bakana sordum, yanıt vermedi.
Şimdi en önemli konu burada sendikalarla ilgili olarak herkes
barajları konuşuyor. Sayın Bakan da bunu Bana mektup
yazıyorlar, orada öyle konuşuyorlar, bana farklı
konuşuyorlar. diye getiriyor.
Ben buradan, orada farklı, burada farklı konuşan
sendikaların genel başkanlarını da kınıyorum,
konfederasyon başkanlarını da kınıyorum. Açık
olun, işçiden, emekçiden bir şeyi saklı görüşmeyin,
istismar edilirsiniz; nitekim öyle. Yani barajlar konusunda siz binde 15 yani
yüzde 1,5 teklifini ilk tasarınızda getirdiğinizde o
tasarıya, ben söylüyorum, bakanlardan Ali Babacan, Zafer Çağlayan,
Cevdet Yılmaz, Nihat Ergün, Fatma Şahin ve Başbakan imza
koymadı Sayın Bakan. Gazetelerde var, bu yılın ocak
ayının gazetelerine bakın, tek tek sayılmış. Ne
oldu, niye imza koymadılar? Çünkü belli, bir yerlerden baskı
gördüler. Şimdi aynı mantık grev ertelemelerinde egemen.
Sayın Bakan, biz, verdiğimiz öneride diyoruz ki: Eğer
Bakanlar Kurulu haksız grev ertelemesi yapıyorsa yargı yolu
tıkanmasın. Biz diyoruz ki: Eğer grevi illa erteleyeceksen yani
sen Çalışma Bakanı olarak sorumluluk üstlen, sorumluluktan
kaçma, ara buluculuğu sen yap, uzlaşamıyorlarsa ertelemenin
sonunda Yüksek Hakem Kuruluna sen götür. Bunun sakıncası ne? Niye 12
Eylülcülerin bile yapmış olduğu düzenlemeden daha geriye
götürüyorsunuz bu maddeyi? Ben bunu anlayabilmiş değilim.
Değerli arkadaşlar, bir kez de ben söyleyeyim, buraya
getirdim, bakınız. Bu BASISEN sendikamızın
yazdığı, ta bu tasarı, Meclise sevk edildiği zaman
2011 yılının Aralık ayında yazılan yazı.
Dünyanın hiçbir ülkesinde bankacılık ve finans sektöründe grev
yasak değildir. Bizim ülkemizde bankacılık ve finans sektöründe
grev yasağını 12 Eylülcüler getirdi, darbeciler getirdi, yeni
sivil darbeciler de üzerine oturdu, üzerine yatıyor. Bunu kabul etmek
mümkün değil.
Sayın Bakan siz Ankara dışındayken -ki
erişemediğim için öyle söylüyorum- taksicilerle ilgili bir yasa
tasarısının peşine, Hava İş koluna
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İZZET ÇETİN (Devamla) -
grev yasağı kapsamına
alındı. Bakan olarak ne yaptınız?
Son cümle Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun, söyleyin, tamamlayın.
İZZET ÇETİN (Devamla) - Ne yaptınız? Yani, bu, kabul
edilebilir bir mantık değildir. Kenan Evren bile bu yasağı
getirmedi. diyemediniz. Onun için de sendikacılara, sendikalara,
emekçilere şirin gözükmeye kalkışmayın diyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından, Bravo sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Çetin.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, kısa bir açıklama,
müsaade ederseniz
BAŞKAN Buyurun.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Teşekkür ediyorum.
Şimdi, grevin ertelemesi idarenin bir işlemidir.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Ona sığınmayın, ona
sığınmayın.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) - Anayasa 125e göre, İdarenin her türlü eylem ve
işlemlerine karşı yargı yolu açıktır. Bu güvence
altındayken, anayasal güvence altındayken Neden buradan
Danıştayı çıkardınız? gibi bir soruyu ben
anlamakta zorlanıyorum.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Niye sen çıkartıyorsun?
Oradaki o hüküm yoktu.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Gereksiz bir düzenleme. Çünkü zaten güvence
altında. İdarenin işlemi yargıya tabi, götürebilirsiniz,
dava açabilir.
İZZET ÇETİN (Ankara) Niye rahatsız oldun onun kanunda
var oluşundan?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) - Onun için, yani burada çok hararetli
konuştuğunuz için ciddi bir yanlış mı
yapılıyor diye bir algısı oluşmasın diye bunu
söylüyorum. Tam aksine, hukuka uygun bir düzenlemedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 197 sıra sayılı Toplu İş İlişkileri
Kanunu tasarısının 63üncü maddesinin ikinci
fıkrasında geçen altıncı fıkrasına ibaresinin
yedinci fıkrasına olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ayşe
Nur Bahçekapılı (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Katılıyoruz efendim.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçe
Gerekçe:
Grev ve lokavtın ertelenmesini düzenleyen maddenin ikinci
fıkrasında, erteleme kararının yürürlüğe girmesi
üzerine, 60'ıncı maddenin altıncı fıkrasına göre
belirlenen arabulucu, uyuşmazlığın çözümü için erteleme
süresince her türlü çabayı göstereceği belirtilmektedir. İlgili
maddedeki bu görev yedinci fıkrada düzenlendiğinden, maddi hata
düzeltilmiştir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen bu önerge doğrultusunda 63üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
64üncü madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Önerge:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na
Görüşülmekte olan (1/567) esas sayılı Toplu İş
İlişkileri Kanunu Tasarısının 64 üncü maddesinin (5)
inci fıkrasının tasarı metninden
çıkarılmasını teklif ve arz ederiz.
Ruhsar
Demirel Ali Öz Bülent Belen
Eskişehir Mersin Tekirdağ
Necati
Özensoy Mustafa Kalaycı
Bursa Konya
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra Sayılı Toplu İş
İlişkileri Kanun Tasarısının 64 üncü maddesinin (2) ve
(3) nolu fıkralarının madde metninden çıkarılmasını
ve (5) nolu fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman
Çelebi Candan
Yüceer Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul Tekirdağ) İstanbul
Nurettin
Demir Aytun Çıray Özgür Özel
Muğla İzmir Manisa
İzzet
Çetin Musa
Çam
Ankara İzmir
(5) Grev esnasında greve karar veren yönetici veya işçilerin
kusurlu hareketi sonucu grev uygulanan işyerinde neden olunan maddî
zarardan kusuru olan yönetici ya da işçi sorumludur.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Katılamıyoruz.
Yani burada, grev esnasında meydana gelecek olan zararlardan
sendikaları muaf tutuyoruz, bu suçu işleyen kimse o
cezasını çeksin diyoruz. Son derece yerinde düzenleme, herkesin
katıldığı bir düzenleme üstelik ama önergeyi anlamakta
zorlandık, katılamıyoruz.
BAŞKAN Kim konuşacak.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Gerekçe okunacak efendim.
BAŞKAN Gerekçe.
Gerekçe:
Grev hakkının etkin kullanılabilmesi amacıyla 2 ve 3
nolu fıkralardaki yasakların kaldırılması
önerilmektedir.
Anayasa'da yapılan 2010 değişiklikleri ile Anayasa'nın
54.maddesinin 3. Fıkrası yürürlükten
kaldırıldığı halde, "sendikaların kusurlu
hareketi sonucunda grevin ortaya çıkması durumunda oluşan maddî
zarardan sendikanın sorumlu olduğu" yönündeki hüküm Anayasa'ya
aykırı olduğu gibi, 12 Eylül zihniyetinin de sürdürülmesidir. Bu
nedenle madde metninden çıkarılması teklif edilmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/567) esas sayılı Toplu İş
İlişkileri Kanunu Tasarısının 64 üncü maddesinin (5)
inci fıkrasının tasarı metninden
çıkarılmasını teklif ve arz ederiz.
Ruhar
Demirel (Eskişehir) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Öz. (MHP sıralarından
alkışlar)
ALİ ÖZ (Mersin) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 197 sıra
sayılı Toplu İş İlişkileri Kanunu
Tasarısının 64üncü maddesi ile ilgili verdiğimiz önerge
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygılarımla selamlarım.
Tabii ki bu sendika yasasını adını bile sendika
yasası olarak tanımlamadan alt komisyonda ve esas komisyonlarda
görüşmeye başladığımızda, sendika komisyonunda bu
yasa görüşülürken dedik ki Biz sadece toplu iş ilişkileri
demeyelim, buna sendika yasasını birlikte ifade edelim. diye,
ağırlıklı bir muhalefet olarak görüş ortaya
koymuştuk. O günkü bu görüşümüz kabul görmemişti, bunun adı
sadece toplu iş ilişkileri Yasası olacak noktasında
ısrarcı bir tutum vardı. Geldiğimiz ve konuşulan bu
görüşmelerden sonra anlıyorum ki, demek ki gerçekten bu yasa
tasarısına sendika yasası dememek gerekiyormuş. Hükûmet,
gerçekten, gerçek niyetinin sadece toplu iş ilişkileri olduğunu,
buna sendika yasasının özü itibarıyla, içeriği itibarıyla
doldurulamayacağını bildiğinden buna sendika yasası
demekten o zaman şiddetli bir şekilde imtina etmiş.
Yüce Meclisimizin önüne gelen bu yasa tasarısı 2821 ve 2822
sayılı Toplu Sözleşme Grev ve Lokavt Kanununu
değiştirmeyi amaçlayan bir kanun tasarısıdır. Ana
gerekçe olarak, demokratik ve uluslararası sözleşmelere uygun bir
çalışma yaşamı tesis etme amacı belirtilmiştir.
Geldiğimiz noktada baktığımız zaman, demokratik ve
uluslararası sözleşmelere uygun bir metin yerine, Türkiyede,
özellikle tüm komisyon görüşmeleri neticesinde, yeniden sosyal taraflar
olarak addedilen taraflarla yapılan görüştürmelerde
işverenlerin, patronların, belli sendikaların sözlerinin,
Komisyonda bulunmaması durumunda dahi bu yasa tasarısı içerisine
âdeta ilmek ilmek örüldüğünü üzülerek görüyor ve bu duruma da gerçekten
şaşıyoruz.
Tabii ki bu sendika
yasasını yapmanın o kadar gerçekten çok kolay bir şey
olmadığının bizler de farkındayız. Sayın
Bakanın her defasında ifade ettiği gibi, otuz yıldır
bekleyen, kimsenin belki Genel Kurula getirmeye, zaman aşımında
bile ciddi derecede endişeler oluşturan bir yasa tasarısı
olduğunu bizler de fark ediyoruz. Ama burada eğer bu yasa
düzenlenecekse, eğer bu tasarı önümüzdeki süreçte kimlere hangi
faydayı getireceği noktasında samimi bir ifade kullanmamız
gerekirse, emekçiye, işçiye bu yasa tasarısının bir
artısı olmayacağını net bir şekilde ifade etmek
durumundayız. Bizim itirazlarımız bunadır; yani yoksa
Sendika Yasasının 12 Eylül 2010 referandumunda grev ve lokavt
yasaklarının engellenmesi noktasında Hükûmetin vermiş
olduğu sözün net olarak arkasında duramayacağını zaten
biliyoruz. Neden biliyoruz? Çünkü bu görüşmelerimizden yedi sekiz ay
geçtikten sonra, bir sürü toplu
sözleşme ve toplu pazarlık masasında bekleyen mağdur
işçiler varken yasa tasarısının Meclis gündemine
getirilmesindeki gecikme, bizlere, çoğu yerlerin baskısı
olacağını gerek Bakanın gerekse Bakanlar Kurulunun bile tek
başına komisyonlarda görüşüldüğü hâliyle bu yasa
tasarısının Meclise getirilemeyeceği fikrini peşinen
kabul ettirmiştir.
Yani özetle şunu söylemek gerekirse, bu yasa tasarısında
gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklenmiştir. Özneye
işçiler oturtulmamıştır. Yasa tasarısı emek ve
emekçiden yana değil, patronlardan, işverenlerden yana yeni
düzenlemelerle doludur. Burada demokratik ve uluslararası normlara
uygunluk derken, ILO sözleşmeleri ve Avrupa Birliği normlarından
uzak tutulmuştur.
Biz şunu beklerdik açıkçası: Evet, yapılması
gerçekten zor bir yasa tasarısı ama burada kapalı kapılar
arkasında sendika temsilcileriyle -Sayın Bakan da bunu ifade ediyor- sabah
akşam konuştuklarını ifade ediyor, onların da kendilerini buradan gözden
geçirmelerini tavsiye ediyorum kendilerine. Ama gerçekten ana unsur Avrupa
Birliği normları, ILO sözleşmeleri, emekçi ve işçiden yana
yapılacak olan bir yasa tasarısı şeklinde düzenlenmiş
olsaydı umuyoruz ki Sayın Bakanın da onları ikna etme
süreci zor olmayacağını düşünüyoruz.
Tabii ki
burada bazı alanlarda grev ve lokavt yasaklarının devan etmesini
anlamanın mümkün olmadığını daha önceki
konuşmacılar da ifade ettiler. Özellikle maddenin beşinci
fıkrasında, grev esnasında, greve karar veren sendikanın
kusurlu hareketi sonucu, grev uygulanan iş yerinde neden olunan maddi
zarardan söz ederek sorumluluk sendikaya yüklenmektedir. Düzenleme son derece
yoruma açık olmakla birlikte, kusurun tanımıyla, kusur ve sonuç
bağlantısı açıklanmamıştır. Grevin maddi
zarara yol açması olağan bir durumdur. Olağan bir sonuç
olduğuna göre sadece grev hakkının kullanılmasından
doğan zararların da kapsam dâhilinde tazmininin istenebileceği,
işçi sendikasının grev kararı almaktan
caydırıcı bir yenilik oluşturacağı münasebetiyle,
maddenin metinden çıkartılmasını talep ettik
Yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarında
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Öz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
64üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
64üncü madde kabul edilmiştir.
65inci
madde üzerinde bir önerge vardır okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 197 Sıra Sayılı Toplu İş İlişkileri
Kanun Tasarısının 65 inci maddesinin (2) nolu
fıkrasının aşağıdaki şekilce
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman Çelebi Candan Yüceer Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul Tekirdağ İstanbul
Nurettin Demir Aytun Çıray Özgür Özel
Muğla İzmir Manisa
İzzet Çetin Musa
Çam Ömer
Süha Aldan
Ankara İzmir Muğla
(2) Grev ve lokavt dışında kalacak işçilerin
niteliği, sayısı ve yedekleri, işveren veya işveren
vekili tarafından toplu görüşmenin başlamasından itibaren
altı işgünü içinde işyerinde yazı ile ilan edilir ve bu
ilanın bir örneği taraf işçi sendikasına tebliğ
edilir. İşçi sendikası tebliğ tarihinden itibaren 30 gün
içerisinde mahkemeye itirazda bulunmazsa ilan hükümleri kesinleşir.
İtiraz hâlinde mahkeme altı işgünü içinde kesin olarak karar
verir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER
(Kayseri) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Sayın Aldan
Buyurun.
ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu tasarıyla,
işçi sendikalarının raporlarına göre 6 milyon 298 bin
işçiye toplu sözleşme yasağı getirilmektedir. Yüzde 3
barajı nedeniyle 6 milyon işçinin, sendika üyesi olsa bile toplu
sözleşme yapması mümkün olamayacaktır. Bu sayı
kayıtlı işçi sayısının yarısından
fazladır. Yasanın çıkmasıyla 50 bin işçi toplu sözleşme
hakkını kaybedecek, bu sayı yine getirilen baraj sistemiyle
ileride 4 katına çıkacaktır. Tasarıyla iş kolu
barajının bir yıl içinde yüzde 1e indirilmesi öngörülüyor. Bu,
ilk bakışta olumlu gibi görünüyor olsa da pratikte durum tam tersi
olacaktır. Sendikalı işçi sayıları esas
alındığında, kurulu sendikaların yüzde 60a
yakını yüzde 1 barajına takılacak ve işlevsiz
kalacaktır, hâlen toplu sözleşme yapmakta olan 15e yakın
sendika baraj altında kalacaktır.
Bu tasarı birden çok sendikaya üye olma hakkını
vereceği söylemleriyle Nikâh masasında bile böyle iştahlı
evet demedik. diyenlere klasik bir AKP hediyesidir. Bu tasarı İktidara
biri yandan, diğeri göbekten bağlı iki konfederasyonun İktidarla
iş birliğinin yasak meyvesidir, emekçilere acı verecek bir
üründür. Ne yazık ki bugün, Sayın Bakanın söylemlerinden şu
ortaya çıktı ki, kapalı kapılar ardında
konuşulanlar ile toplumla paylaşılanlar aynı şeyler
değişmiş, demek ki gazete ilanları da bir yalandan
ibaretmiş. Aslında gerçekten işçi ve emekçilerin hakkını
savunmak anlamında bir şeyler yapmak isteniyorsa binlerce gazete
reklamı vereceğinize, bence meydanları
doldurmalıydınız ey konfederasyon yetkilileri diyorum.
Bu arada, 65inci maddeyle ilgili de bir değerlendirmeye geçmek
gerekirse, şimdi, bir kez, madde başlığı aynen
şöyledir: Hiçbir surette üretim veya satışa yönelik olmamak
kaydıyla yani işverenin grev esnasında iş yerinde
çalıştıracağı işçilere ilişkin önemli
kayıt bu olmakla birlikte, 64üncü maddenin dördüncü fıkrasında
Greve katılmayıp çalışan işçilerin ürettiği
ürünlerin satılmasına ve iş yeri dışına
çıkarılmasına
diye bir ibare konmuştur. Dolayısıyla
her iki fıkra arasında önemli bir çelişki vardır. Bu
çelişki giderilmeyecektir.
İkinci olarak, iş yerinde iş gereği
çalışmak durumunda bırakılanları tespit edecek
kişi işverendir. Dolayısıyla, bir iş yerinde 100
kişi çalışıyorsa işveren keyfî bir yöntemle 100ünü de
acil ihtiyaç sahibidir diye iş yerinde tutabilecektir. Bu yetkinin
işverene verilmesi maddedeki o yetkinin kötüye kullanımına da
neden olabilecek bir düzenleme olacaktır. Dolayısıyla bu
kapsamda, bu yetkinin bölge çalışma iş kurumu müdürlüğüne
veya Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına verilmesi
yerinde olacaktır. Ve nihayet, değişiklik teklifimizde işçi
sendikalarına tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içerisinde
mahkemeye itirazda bulunma hakkı verilmesini talep ediyoruz.
Yasada şunu görüyoruz ki; sürekli olarak altı günlük
periyotlar ön plana alınmış. Altı günlük periyotlar bir
anlamda olayın öğrenilmesi açısından, değerlendirme
açısından yeterli olmayabilir. Bu açıdan işçi
sendikalarına ki, mahiyetlerinde binlerce kişinin de
çalıştığını göz önünde tutarsak ortak bir
platformda, ortak bir kararda bulunabilmeleri zaman gerektirdiği için-
otuz günlük süre verilmesinin daha yerinde olacağını
düşünmekteyiz.
Ve son olarak, bu yasa, her şeyden önce, 12 Eylül ürünü olan bir
yasayı ortadan kaldırmaya niyetliyken, Türkiyede öyle günler
yaşıyoruz ki, insanların sendikalaşmadan
uzaklaştırıldığı, hakeza eğer bir sendika
etkisiz hâle getirilemediyse hemen bir yan sendika kurularak o sendikanın
işlevsiz hâle getirildiği günler yaşıyoruz.
Bu anlamda, bu yasanın Türk emek hayatına çok büyük yarar
getirmeyeceği düşüncesiyle hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Aldan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
65inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
65inci madde kabul edilmiştir.
66ncı madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197
Sıra Sayılı Toplu İş İlişkileri Kanun
Tasarısının 66 ncı maddesinin (3) nolu
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman
Çelebi Candan
Yüceer Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul Tekirdağ İstanbul
Özgür
Özel Aytun
Çıray Nurettin
Demir
Manisa İzmir Muğla
İzzet
Çetin Musa
Çam
Ankara İzmir
(1) Grev ve lokavt süresince işçiler, sigorta yardım, ödenek
ve sağlık hizmetlerinden 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık sigortasının ilgili hükümlerine göre yararlanırlar.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Kim konuşacak?
Buyurunuz Sayın Yüceer.
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 12 Eylül 2010 referandumunda toplu sözleşme, sendikal
örgütlenme ve grev hakkının daha özgürlükçü, emekten, emekçiden yana
olacağı sözünü vadeden AKP, maalesef, bugün sendikaları
kaldırmak için elinden geleni yapmakta. Anayasanın 51inci maddesi
aynı iş kolunda birden çok sendikaya üye olmaya mâniydi
bildiğiniz gibi. Değişiklik paketinin 5inci maddesiyle bu engel
ortadan kaldırıldı ancak birden fazla sendikaya üye olmak hâlâ
yasak. Böylelikle, çalışanların daha güçlü bir şekilde
toplu sözleşme masasına oturması şansı elinden
alınmış oldu.
Yine, benzer şekilde, paketin 7nci maddesiyle Anayasanın
grev hakkına getirilen anayasal sınırlanmalar da ortadan
kaldırıldı. Grev esnasında meydana gelen zararlardan
sendikaların sorumlu olacağına dair sorumluluk hükmü sendikal
hakların daha da güçlendirilmesi amacıyla bu değişiklikle
birlikte yürürlükten kaldırılmaktadır. Mevcut durumda siyasi
amaçlı grev ve lokavtlar, faaliyetler yasaktır. 54üncü maddede
yapılan değişiklikte Tüm bu yasaklar kaldırılmakta.
denmesine rağmen grev yasakları aynen devam etmektedir. Tasarı
destek ve dayanışma grevleri kaldırılıp yerine
sadece toplu sözleşme, toplu
iş sözleşmelerinin tıkandığı noktada grev
hakkını tanıyor. Taslakta kanuni grev tanımı
yapılarak, sadece menfaat uyuşmazlıkları hâlinde
yapılan grevin kanuni grev olarak tanımlanmış olması,
hak grevi olan diğer türlerin kanun dışı grev
tanımının içine alındığını göstermektedir.
Özellikle dayanışma grevi, hükûmet politikalarını protesto
etmek için yapılan eylemler, genel grev gibi türlerin yasaklanması
ILO sözleşmelerine ve Avrupa Sosyal Şartlarına
aykırıdır.
ILO Uzmanlar
Komitesi, özellikle iş yavaşlatma, iş yeri işgali,
uyarı grevi, verimi düşürme gibi eylemlerin, grev türlerinin hak
grevi sayılması gerektiğini ifade ediyor. Yani iddia
ettiğinizin aksine, bu düzenlemeler ILOnun 98 sayılı
Sözleşmesine aykırı bir şekilde devam etmekte.
Gerek
İş Yasası gerekse Sendikalar Yasası, işçilerin
sendikalara üye olması nedeniyle işten
çıkarılamayacağını ya da farklı bir muameleye
tabi tutulamayacağını belirtse de işçinin sendikaya üye
olduğu için işten çıkarılması durumunda işçiye
tanınan güvence ve işverenlere öngörülen yaptırımlar
yeterli değil. Sendikal nedenle iş akdi feshedilen işçi, iş
güvencesi kapsamında ise iş akdinin sendikal nedenle
feshedildiğini gerekçe göstererek işe iade istemiyle dava açabiliyor.
Ancak bu durumda iş akdinin sendikal nedenle feshedildiğini ispat etme
yükümlülüğü içinde. Biraz önce Bakana da ifade ettiğim gibi, benim
bölgem Tekirdağ Velimeşe Organize Sanayi Bölgesindeki Hobim Bilgi
İşlem Merkezinde çalışan 18 işçi
Basın-İş Sendikasına üye oldukları gerekçesiyle
kıdem tazminatları bile ödenmeden işten
çıkarıldı. Türkiye'nin hemen hemen her yerinde, her bölgesinde
fabrikalarda çalışan işçiler sendikal baskı altında.
Sendikalara
üye olmaları ve sendikal örgütlenme yeterli yasal güvenceye
kavuşturulmadığı gibi, gerçek anlamda sendika seçme
özgürlüğünün kullanılması noktasında da mevzuat yeterli
korumayı sağlamıyor. Birçok örneğin, olayın
olduğu ve gösterdiği gibi, işverenler, bürokratlar işçileri
mevcut sendikalardan istifa ettirerek, kendi kurdukları ya da işveren
güdümlü sendikalara yönlendirmekte, işçilerin sendika seçme özgürlüğü
ihlal edilmekte. Bunun çok çarpıcı örneğini -geçen haftalarda
Rizedeydik- ÇAYKURda yaşadık bildiğiniz gibi. Tekgıda-İş
Sendikası, iş yerinde çalışanların
yarısından fazlasını üye yaptığı hâlde
Bakanlık sözleşme yapma yetkisini Öz Gıda-İşe verdi.
Tabii, Tekgıda-İş yargı sürecine gitti ama yargı
süreci tam dört yıl sürdü. Hiçbir kimsenin işçilerin toplu
sözleşme hakkını dört yıl engellemesi hak değildir.
Dolayısıyla, işçilerin sendikalı olma,
sendikasını seçme özgürlüğü sağlanmak zorundadır.
Değerli milletvekilleri, tasarı, iş kolu
barajlarını koruyor, grev yasaklarını ve engellerini
koruyor, sendikal güvenceleri sağlamıyor, toplu sözleşme
hakkını tüm işçilerin kullanabileceği bir hak olarak
değil, sadece kayıtlı işçilerin bir hakkı olarak
tanımlıyor. Dolayısıyla bu tasarı antidemokratik,
çalışma barışını sağlamayan bir tasarı.
Bu yüzden de bu tasarıya hayır oyu vereceğimizi belirtmek
istiyorum.
Hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
66ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 66ncı madde kabul edilmiştir.
67nci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra Sayılı Toplu
İş İlişkileri Kanun Tasarısının 67 inci
maddesinin (1) nolu fıkrasındaki greve katılmayan veya
katılmaktan vazgeçip de grev nedeniyle
çalıştırılamayan ve ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Süleyman
Çelebi Candan
Yüceer Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul
Tekirdağ
İstanbul
Nurettin
Demir Aytun
Çıray Özgür
Özel
Muğla
İzmir
Manisa
İzzet
Çetin Musa
Çam
Ankara
İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Katılamıyoruz.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe
İşçinin hizmet akdinin korunması ve askıya
alınması doğrudan grev veya lokavtla ilişkilidir. Greve
katılmayan işçinin hizmet akdinin askıya alınması bu
koruma ilkesiyle bağdaşmamaktadır. Bu nedenle madde metninden
çıkarılması teklif edilmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
67nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... 67nci madde kabul edilmiştir.
68inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra Sayılı Toplu İş
İlişkileri Kanun Tasarısının 68inci maddesinin (1) no.lu
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman
Çelebi Candan
Yüceer Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul Tekirdağ İstanbul
Nurettin
Demir Aytun
Çıray Özgür
Özel
Muğla İzmir Manisa
İzzet Çetin Musa Çam Haydar Akar
Ankara İzmir Kocaeli
(1) İşveren, kanuni bir grev veya
lokavt süresince, 67nci madde hükmü gereğince iş sözleşmeleri
askıda kalan işçilerin yerine, sürekli ya da geçici olarak başka
işçi alamaz veya başkalarını çalıştıramaz.
İşverenin bu yasağa aykırı hareketi, taraf sendikanın
yazılı başvurusu hâlinde görevli makamca denetlenir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMAİL TAMER (Kayseri) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Akar, buyurunuz.(CHP sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar, milletvekili
arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz yasa Sendikalar ve Toplu
Sözleşme Kanunu. Tabii, bu yasa bu isimle gelmedi ama Sayın Bakan bu
ismi koyunca sendika kanunu olduğunu düşünüyor herhâlde ancak biz
bunun bir sendika kanunu olduğunu düşünmüyoruz. Tabii, sendika kanunu
deyince gelişmiş sanayi ülkelerindeki sendikalaşmış
işçi oranları, işçi sayıları akla gelir. Örnek verecek
olursak, Almanyada 8 milyon 600 bin kişi, yine bu Alman nüfusuna
oranı yüzde 12. Sendikalaşmış, sendikalı işçi
sayısından bahsediyorum. Yine gelişmiş ülkelerden, sanayisi
gelişmiş ülkelerden İngiltere 7 milyon 550 bin kişi, bunun
da nüfusa oranı yüzde 15. İtalyada ise 11 milyon 600 bin kişi
ve bunun da nüfusa oranı yüzde 23. Peki, Türkiyedeki durum ne? 1980 yani
12 Eylülden önce iki buçuk milyon işçi vardı, bugün kayıtlı
işçi sayısı 10 milyon yani yaklaşık 4 kat işçi
sayısı artmış. Yine bugün, sendikalı işçi
sayımız 922 bin. Tabii, bu 922 bin kafaları
karıştırmasın, bu 922 binin tümü grev hakkına sahip
değil sadece sendikalı işçi olarak geçiyor. Bu da, Türkiye
nüfusunun yüzde 8,94üne karşılık geliyor. Peki, bu kadar sanayileşmiş
olduğundan bahsettiğimiz bu ülkede sendikalaşma
oranının, sendikalı işçi sayısının
düşük olması ne anlama geliyor? Ne anlama geldiğini şöyle
açıklayayım, yine Türkiye İstatistik Kurumunun verilerinde, dört
kişilik bir ailenin açlık sınırı 949 lira, yoksulluk
sınırı da 3.092 lira.
Sayın
Bakan, ben Kocaeli ili milletvekiliyim,
Kocaeli ili de Türkiye Cumhuriyetinin sanayi başkenti
sayılıyor. Size soruyorum, son on yılda iktidarınız
döneminde Kocaeli ilinde kaç tane grev yapılmıştır? Grev ne
için yapılır? İşçi, üretimden gelen gücünü kullanmak için
yapılır. Neye karşı yapılır? Elde edemediği
haklarını, bu haklar ille de bir maddi hak değildir, özlük
haklarıyla da ilgili olabilir ama on yılda Kocaeli ilinde bir elin
parmaklarından fazla grev olmamıştır.
Özellikle
lastik iş kolundan bahsetmek istiyorum. Türkiyede en iyi ücreti
verdiği iddia edilen kimya sektöründe, lastik iş kolunda üç defa grev
kararı alınmıştır, üç defa da Bakanlar Kurulu
kararıyla bu grev yasaklanmıştır. Nedeni de, millî
menfaatler gereği grev yapılmaması kararıydı. Buradan
yine Bakana sesleniyorum: Hangi millî menfaat vardı da bu grev
yapılamadı? Evet grevi bir ertelediniz, iki ertelediniz, üç
ertelediniz; işçiyi iki-üç aylık dönemlerde grev yapacak durumdan
uzaklaştırdığınız için, gelirini
düşürdüğünüz için de grev yapamaz hâle getirdiniz ve bugün de bu
kanunla sanki Türkiyede bir anda bütün işçiler sendikalı
olacakmış gibi bir tavır içerisindesiniz.
Şimdi,
son on yılda bunu yapamadık da, grev yapamadı işçi, ne
oldu? Her kurumda -özel sektörde- en az çalışan kadrolu işçi
kadar taşeron işçi oldu. Maliyetler onların çok daha
altında. Yine soruyorum buradan: Kocaeli yine sanayi bölgesi, Kocaelideki
işçilik maliyetleriyle Türkiyedeki işçilik maliyetlerinden
bahsetmiyorum- Avrupadaki işçilik maliyetlerini
karşılaştırın, karşılaştırın.
Avrupanın otomobil devi dediğiniz ve yeri bedava verilen siz
tarafından verilmedi- Fordda 6.600 tane işçi çalışıyor.
Bir sorun bakalım kaç paraya çalışıyor bu işçiler? Bu
işçiler kaç paraya çalışıyor? Bakın, sendikalı
olmak için imza attıklarında iş akitleri nasıl feshediliyor?
Bu fabrikaya on yılda 66 bin kişi girmiş çıkmış.
On yılda 66 bin kişi girmiş çıkmış. Kimleri
alıyor biliyor musunuz? İki yıllık meslek yüksek okulu
mezunlarını ve iki yıllık meslek lisesi
mezunlarını alıyor.
Peki, size soruyorum: Bu çocuklar altı ay, sekiz ay geçici
çalıştırılıp, bir sene, iki sene
çalıştırılıp iş akitleri feshediliyor. Bu
çocuklar -sizin de tembih ettiğiniz gibi düğünlerinde,
nikâhlarında- 3 tane çocuğu yapıp da nasıl geçindirecekler?
Şimdi, bu kanunu çıkartan arkadaşlara, bu kanunu
hazırlayan arkadaşlara soruyorum: Bir ay o şartlarda
çalışsınlar, kendi ailelerine baksınlar, ondan sonra
desinler ki: Bu kanunlar, çıkarttığımız kanunlar
doğru kanunlar.
Gerçekten işçinin emeği sömürülüyor; emperyalist ülkeler
tarafından, sermaye tarafından Türkiye'de işçinin emeği
sömürülüyor. Hâlen Türkiye sanayileşmiş bir ülke değil. Sadece
işçinin maliyetleri düşük olduğu için bu ülkeler Türkiye'ye
geliyor, bu sanayi Türkiye'ye geliyor ve sizin on yıllık
iktidarınız döneminde de işçisi, emeği sömürülen bir ülke
hâline dönüştürdünüz ülkeyi diyorum.
Bu yasanın, işçinin sendikalılaşma
haklarını çözeceğini düşünmüyorum ve
sendikalılaşma oranını arttırmayacağını
düşünüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Akar.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
68inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
68inci madde kabul edilmiştir.
69uncu madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra Sayılı Toplu İş
İlişkileri Kanun Tasarısının 69 uncu maddesinin (2)
nolu fıkrasının madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Süleyman
Çelebi Candan
Yüceer Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul
Tekirdağ
İstanbul
Nurettin
Demir Aytun
Çıray Özgür
Özel
Muğla
İzmir
Manisa
İzzet Çetin Musa Çam
Ankara İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Katılamıyoruz.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) - Gerekçe.
BAŞKAN Gerekçe
Gerekçe
Grev ve lokavt süresince, ücret alamayan işçilerden kira ve zorunlu
giderlerini ödemesi beklenemez. İşveren bunu grevi kırmak için
kullanabilecektir. Bu nedenle bu tür giderlerin ve kiranın grev süresince
talep edilmemesi teklif edilmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
69uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
69uncu madde kabul edilmiştir.
70inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra Sayılı Toplu İş
İlişkileri Kanun Tasarısının 70 inci maddesinin (2)
nolu fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman Çelebi Candan
Yüceer Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul
Tekirdağ İstanbul
Nurettin Demir Aytun Çıray Özgür Özel
Muğla İzmir
Manisa
İzzet Çetin Musa Çam Hüseyin Aygün
Ankara İzmir
Tunceli
(2) Kanun dışı bir grev yapılması hâlinde bu
grev nedeniyle işverenin uğradığı zararlar, greve
karar veren işçi sendikası yöneticisi veya kanun dışı
grev herhangi bir işçi kuruluşunca
kararlaştırılmaksızın yapılmışsa, bu
greve katılan işçiler tarafından karşılanır.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMAİL TANER (Kayseri) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Aygün. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun
efendim.
HÜSEYİN
AYGÜN (Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Parlamentoya gelirken şöyle bir baktım. Türkiye bir sanayi
kentidir. diyen arkadaşların işçi sınıfının
ekonomideki ağırlığını vurgulayan Sayın
Bakanın ve bütün hatiplerin konuşmalarında emeğin ve
işçilerin ülke ekonomisindeki yerine yapılan aşırı vurgular
dikkat çekiyor.
Sonra düşündüm, Salim Uslu nerede. İşçi lideri, AKP
milletvekili, yıllarca bir sendikanın
başkanlığını yaptı. Süleyman Çelebiye sordum,
hiç söz almadığını ve iki gündür ortada görünmediğini
söyledi, bir evrak imzalamış ve Parlamentodan
ayrılmış. Biraz dinledim yani bu işi gerçekten kim biliyor,
bize kim iyi anlatıyor. Sayın Bakanı da dinledim, onun
konuşmaları da aslında çok yararlı çünkü arada işçi
liderlerinin ne kadar ikiyüzlü olduğuna dair bir cümle etti. Özel
görüşmelerde işçi liderlerinin aslında kanunu çok
desteklediğini ama kamuoyunda ve basının
karşısında başka konuştuklarını söyledi. Tüm
bunlardan şu sonuçlar çıkıyor: İşçi
sınıfı, Türkiye ekonomisinde ağırlıklı bir
yer işgal etse de siyasette ciddi bir güç değil. Sadece Süleyman
Çelebi, Musa Çam, İzzet Çetin gibi işçilikten gelen ve şu an CHP
saflarında mücadele eden arkadaşlarımın hem Parlamentoyu
hem toplumu uyarıp onlara karşı, işçi
sınıfının üyesi olma sorumluluğuna uygun
davrandığını görüyoruz.
Şimdi, bu hayırsız kanunun şöyle bir sonucu olacak,
umuyorum ve diliyorum: Devlete bağlı resmî ideolojiyi ve sermayeyi
savunan liderler kısa bir süre sonra el edecek, onların yerine
gerçekten Süleyman Çelebiler gibi mücadele eden, Parlamentoya geldiğinde
de içinden doğup bu sıralara ulaştığı
sınıfı satmayacak adamlar sendikaların başına
gelecek veya kadınlar bu işi yapacaklar. Bu bakımdan, bu
hayırsız kanunun hayırlı sonuçlara vesile olmasını
diliyorum.
Tabii,
işçi sınıfını ve sendikaları suçlamak da
aslında çok ölçülü bir tavır değil, farkındayım çünkü
eğer siz direnen bir grup işçiyle yürüyen Musa Çam gibi bir
sendikacının gözünün ortasına biber gazı sıkıp,
bunu yapan polisleri hiçbir şekilde yargılamıyorsanız, Musa
Çam hastanelik oluyorsa ve bu, size bağlı olan medya organlarında
haber değeri bile taşımıyorsa, çocuklarına ekmek
götürme derdinden başka bir tasası olmayan işçilerin koskoca AKP
diktatörlüğüne nasıl direneceğini de düşünmek ve sormak
durumundayız.
Şimdi,
Sayın Bakanın anlattıklarıyla buradaki hatiplerin
konuşmaları arasında çok ilginç farklar var. Mesela MHP
adına konuşan hatipler de bu yasanın hem iş kolları
sayısını azalttığını, hem sendikalı
işçilerin ülke ekonomisindeki gücünü
zayıflattığını hem işten çıkarmaları
kolaylaştırdığını hem işten
çıkarılan işçilerin boyunlarına bir de tazminat yükü
yükleneceğini söylediler. Bunların hepsine katılıyorum ama
Sayın Bakan da tersini iddia ediyor.
Bu kanunu
ben de sabah inceledim, gerçekten verilen rakamlarla da bunun ne kadar
işçi sınıfına zararlı olacağı ortada, dile
de getiriliyor ama belli ki bu Parlamentoda hiç kimse müzakereden yana
değil. Sadece belli bir anda burada olup oylamada el kaldırmak
yeterli sayılıyor. Dolayısıyla, aslında yasanın
da nasıl şekilleneceğini sanırım Musa Çamdan bütün
toplumun öğrenmesi gerekiyor. Madem bu işler Parlamentoda
müzakereyle, diyalog yoluyla çözülmüyor, Musa Çam ve
arkadaşlarının sokaklarda hak alma eylemine destek olmamız
gerekiyor. Zaten o gün de pek çok milletvekili o eyleme gittiler Parlamentodan
hiçbir şey çıkmayacağını bildikleri için fakat burada
bulunanlar, görüşlerini söyleyenler de tarihe not düşüyorlar, toplumu
uyarıyorlar çünkü bu görüşmelerin tutanakları izlenebiliyor,
tarihe kayıt olarak düşüyor. Kimin işçici olduğu, kimin burada
işçi düşmanı yasalara imza attığı belleklere
yazılıyor. Genç kuşaklar da ileride işçi
sınıfının onurlu bir tarihi Türkiyede
yazıldığında bu tutanaklardan yararlanacaklar.
Ben,
yasanın geçmemesi için ret oyu verecek olan CHP Grubunun bir üyesiyim.
İşçi arkadaşlarımın konuşmalarında söylenen
şeyleri tekrar edemem çünkü uzmanlık alanım da değil. Ama
AKPye karşı her yerde yalnızca mücadeleyle hak
alınabileceğini şu kadarcık Parlamento deneyimimizden
biliyoruz. O yüzden burada işçi sınıfı adına direnen,
mücadele eden, özellikle, DİSKi, Türk-İşe bağlı
bazı sendikaları, işlerini kaybeden kadınlı erkekli
305 THY çalışanını selamlamakla yetiniyorum.
Avrupa
Birliğinin İlerleme Raporunda da, dünya fatihi, onurumuz, gururumuz
olarak lanse edilen THYnin kırık not almasını tarihe not
olarak düşüyorum.
Hepinize
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Aygün.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) -
Sayın Başkan, hatip, benim konfederasyon başkanlarını
ikiyüzlülükle suçladığım şeklinde bir ifade
kullandılar; bir taraftan da bu yasa tasarıyla ilgili, sabahleyin
yasayı ancak okuduklarını söylediler. Biz beş
yıldır sabahları bu yasayı okuyoruz, beş
yıldır üzerinde çalışıyoruz. İkiyüzlülükle
suçlama gibi bir ağır ithamı kabul etmek mümkün değil.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Biraz önce söylediniz Sayın Bakan.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) - Ama
şunu söyledim, şunu söylüyorum: Sitemimi söyledim. Yasanın
bütünü çerçevesinde konuyu ele almaktansa sendikalar lokal olarak, direkt
kendilerini ilgilendiren konular çerçevesinde konuyu ele alıyorlar ve her
buluşmamızda yapacağımız düzenlemelerde farklı
görüşler ortaya çıkmaktadır diye söyledim. Onun için, ikiyüzlülük
gibi son derece bir ağır ithamı, ne konuşan hatibin
yapacağını ne burada bir arkadaşın
yapacağını ne de bize böyle bir şeyin
yakışmayacağını ifade etmek istiyorum.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Sayın Şandırın mektubundan
sonra siz söylediniz Sayın Bakan.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz açıklamanız için.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
70inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
70inci madde kabul edilmiştir.
71inci
madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
197 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 71.
Maddesinin (1). Fıkrasında bulunan Mahkeme bir ay içinde karar
verir. Cümlesinin Mahkeme 15 gün içinde karar verir. Şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan Demir
Çelik Erol
Dora
Iğdır
Muş
Mardin
Ertuğrul
Kürkcü İdris
Baluken
Mersin
Bingöl
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra Sayılı Toplu İş
İlişkileri Kanun Tasarısının 71 inci maddesinin (2)
nolu fıkrasının madde metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Süleyman
Çelebi Candan
Yüceer Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul
Tekirdağ
İstanbul
Nurettin
Demir Aytun
Çıray Özgür
Özel
Muğla
İzmir
Manisa
İzzet
Çetin Musa
Çam Turgut
Dibek
Ankara
İzmir
Kırklareli
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMAİL TAMER (Kayseri) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN Sayın Dibek, buyurunuz.
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Değerli arkadaşlar, 71inci maddeyle ilgili olarak
verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Öncelikle saygılarımla
selamlıyorum sizleri.
71inci maddeye baktığımızda, aslında 1inci
fıkra yeterli diye düşünüyoruz yani 1inci fıkrada zaten süreç,
tespit davasıyla ilgili olarak, mahkemeye aktarılmış ve
orada kesin süreler de konmuş yani 2nci fıkra, bir anlamda,
artık grev yasağı anlamına geliyor. Burada, yani, bir
grevin kararı alınmış veya uygulanmakta olabilir, grev veya
lokavt için geçerli olan hüküm, taraflar, işçiler, işveren veya Bakanlık
Bu grev kanuna aykırıdır; uygulama kararı, uygulanan grev
veya lokavt kanununa aykırıdır. diye tespit davası için
mahkemeye, yargıya gidebiliyor. Bunun için de yargıya bir aylık
bir süre verilmiş yani Bir ay içerisinde bu davaya bakacaksın ve
sonuçlandıracaksın
Eğer temyiz edilecekse orada da
Yargıtaya bir süre verilmiş, Yargıtay da bunu bir ay içerisinde
tamamlayacak.
2nci fıkrada ne denmiş? Tedbiren de mahkeme -bu tespit
kararı- burada grevin durdurulmasına ya da -uygulanma
kararını, uygulanmasına tedbiren de karar- uygulanmasının
kaldırılmasına karar verebilir diyor, yani buna gerek yok. Buna
gerek yok, artık, bu bir yasak anlamındadır. Bunun madde
metninden çıkarılması gerekir diyoruz. Önergemizin mahiyeti bu.
Şimdi, önerge dışında da bir şey söylemek
istiyorum. Aslında kanun görüşülürken farklı konulara girmek
istemiyorum ama önemli olduğunu düşündüğüm için, Meclis de
biliyorsunuz yarından sonra, bugünden sonra tatile girecek çünkü
Bugün
bir gazetenin manşetinde vardı, benim ilimle ilgili bir gelişme.
Gazetenin ismini de verebiliriz, artık reklam olacak ama, Milliyet
gazetesinin manşetinde, nükleer santralle ilgili, 3üncü nükleer santralle
ilgili bir haber vardı değerli arkadaşlar. Diyor ki: 3üncü
nükleer santralde yollar İğneadaya çıkıyor. diyor.
İğneada neresi? İğneada benim seçim bölgem olan
Kırklareli ilinin Karadeniz kenarındaki ormanla bütünleşmiş
olan bir beldesi yani Demirköy ilçemizin bir beldesi. Sayın Bakan bir ara -Kültür
ve Turizm Bakanımız- buradaydı. Orman ve Su Bakanı
Sayın Eroğlu o bölgeleri çok iyi bilir çünkü o Istrancaların
suyunu İSKİye aktarırken o bölgeyle ilgili
çalışmaları biliyordu; yani Demirköyü,
İğneadayı, o bölgeleri bilir. Artı, Kültür ve Turizm
Bakanı Sayın Günay o bölgeyi çok iyi bilir çünkü o bölge bir anlamda
turizm bölgesi değerli arkadaşlar. Su basan ormanlarımız
orada, İğneada, Demirköyün Istranca ormanları. Orada nükleer
santralden bahsediliyor. Bu konu daha önce de zaman zaman konuşuluyor, ben
efsane gibi değerlendiriyordum ve tabii, geçen dönem bununla ilgili soru
önergeleri vermiştim ilgili Bakanlığa. Bana yanıt
vermişlerdi, çok uzak da değil yani yanıt burada, yakın bir
tarihte. Diyorlar ki: Yani böyle bir çalışma yok henüz.
İşte, Türkiyede değişik yerlerle ilgili planlamalar
yapılmaktadır. Ama net bir şey söylemiyorlar, böyle bir
şeyin de varlığından bahsetmiyorlardı. Şimdi,
böyle bir haber çıkınca tekrar sordum: Yani böyle bir
çalışma varsa ne zaman başladınız bu
çalışmaya? Yani Böyle bir çalışma yok. demiştiniz
geçtiğimiz günlerde. Bu çalışmaya ne zaman
başladınız? İşte, Mersin Akkuyudaki santrali
biliyoruz; nasıl başladı, Ruslara hangi şartlarda verildi,
o arazi nasıl verildi, ihale yok. İşte, aynı olay Sinop
için de konuşuluyor.
Şimdi, bu yetmezmiş gibi değerli arkadaşlar, bir
olay daha çıktı bugün karşımıza. Bugün
İğneada Belediye Başkanım beni aradı. Bu
Bakanlıktan, Çevre ve Şehircilik Bakanlığından bir
yazı gelmiş. Enerji Piyasası Düzenleme Kuruluna bir başvuru
var. Yine İğneadada nükleer santralin yapılacağı
paftada yani aynı paftada Beğendik köyü var, İğneadaya
işte, 8-
En azından bugün bu konuyu gündeme getirmek istedim bu vesileyle.
Sanıyorum, bu konuyla ilgili bakanlıkların; Kültür ve Turizm
Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
mutlaka, Orman ve Su İşleri Bakanlığının
ilgilenmesi gerekir diye düşünüyorum değerli arkadaşlar.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Dibek.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
197 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 71.
Maddesinin (1). Fıkrasında bulunan Mahkeme bir ay içinde karar
verir. Cümlesinin Mahkeme 15 gün içinde karar verir. Şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Sayın Baluken, buyurunuz. (BDP sıralarından
alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, çalışma yaşamıyla ilgili buraya
getirdiğimiz bütün önergeler maalesef kabul edilmedi. Sayısal
çoğunlukla ilgili, AKPnin her yasa tasarısında olduğu gibi
burada da aynı şekilde bir süreç yürüttüğünü gördük. Biz
özellikle çalışma dışı yaşamla ilgili iki gündür
yüzlerce telefon alıyoruz ve o konuyla ilgili Genel Kurulu bir
bilgilendirmek ve Sayın Bakandan bir hassasiyet beklediğimizi
belirtmek için söz aldık.
Bundan yaklaşık on ay önce bir kanun teklifi
hazırlamıştık. Emeklilik yaşını geçmiş
ama prim borcunu tamamlayamamış, prim hesaplarını
ödeyememiş olanlar için emekliye ayrılmanın, emekli olmanın
yolunu açan bir kanun teklifiydi. Bu kanun teklifini verdiğimizde
diğer siyasi partilerin de bu konuyla yakından ilgilendiğini
gördük, gerek Milliyetçi Hareket Partisi gerek Cumhuriyet Halk Partisi ve hatta
AK PARTİ içerisinde de bazı milletvekili
arkadaşlarımızın bu konuyla ilgili kanun teklifleri
hazırladıklarını gördük, öğrendik. Doğrusu on
aydır Komisyon gündemine gelmesini bekliyoruz ama on ay geçmesine
rağmen binlerce, on binlerce insanı ilgilendiren böylesi bir kanun
teklifi maalesef Komisyon gündemine gelmedi. Daha önce Genel Kurulda da bu
yönlü konuşmalarımız olmuştur, Sayın Bakandan bu yönlü
bir duyarlılık beklemiştik. Dün Cumhuriyet Halk Partisinden
değerli bir milletvekili arkadaşımız da burada konuyu
gündeme getirdi. Bununla ilgili Sayın Bakanın görüşlerini
milyonlar merak ediyorlar yani kanun teklifi verilirken de emekliler, emekli
dernekleri bize ziyarete gelmişlerdi. Tüm siyasi partileri ziyaret
etmişlerdi, sonrasında da özellikle bu konuyla ilgili
sayısız mektup aldık, sayısız mail aldık ve bir
an önce çözüm beklenen yakıcı bir süreç olduğunu belirtmemiz
gerekiyor. Bu nedenle Sayın Bakanın bu konuyla ilgili bir
bilgilendirme yapmasını çok önemli görüyoruz.
Şimdi,
burada yaşını doldurup da emekli olmamış olanlar,
tekrar hem bu emeklilik süreçlerini doldurmak için hem de mevcut geçim
sıkıntılarını gidermek için ek olarak tekrar iş
gücü içerisine katılma ihtiyacı duyuyorlar ve dolayısıyla
bu hem işteki verimliliği azaltıyor hem de genç nüfusun
işsizliğine yansıyor. Dolayısıyla, böylesi bir düzenleme
özellikle iş gücündeki verimliliği artıracak ve genç nüfusun
daha fazla istihdamının da önünü açacak diye düşünüyoruz.
Burada tabii
bu gerekçelerimiz Sayın Bakan tarafından çok dikkate
alınmayabilir ama eminim ki şöylesi bir gerekçe kendisi
açısından ilgi çekici olabilir. Bu emekli olan
yurttaşlarımızın primlerinin toplu olarak ödenmesi
durumunda piyasaya ve genel ekonomik dengelere olumlu etkiler yaratacak bir
para girdisi de olacak. Hani genel mantık maalesef AKP için para girdisi
üzerinden olduğu için böylesi bir durumun da göz önünde
bulundurulmasını istiyoruz. Biz bu konuyla ilgili bir düzenleme
yapılmasının elzem olduğunu düşünüyoruz çünkü şu
anda ülkede 9 milyonun üstündeki emeklilerin çoğu açlık ve yoksulluk
sınırının altında yaşıyorlar. Bakın,
açlık sınırı sivil toplum örgütleri ve sendikalar
tarafından ortalama 1.200 TL civarında belirlenmiş, yoksulluk
sınırı 2.500 ve 3.500 TL olarak belirlenmiş 4 kişilik
bir aile için ve bu rakamları baz aldığımızda
emeklilerin yüzde 75i şu anda yoksulluk ve açlık
sınırının altında bir gelire sahipler. Bakın,
Avrupa ülkelerinde emekli maaşlarından birkaç örnek vermek istiyorum
iyi kıyaslama yapmanız açısından: İrlandada emekli
maaşı 1.300 euro, Hollandada 1.400, Belçikada 2.800, hatta krizin
pençesinde olan Yunanistanda bile 900 euroluk bir emekli maaşı
ücreti söz konusu.
Bugüne kadar maalesef, emeklilerin genel çalışma
dışı koşullarıyla ilgili herhangi bir düzenleme
yapılmadı ve yoksulluk sınırının altından
çıkarmaya yönelik bu Hükûmet tarafından bir düzenleme
yapılmadı ama en azından bu kanun teklifi ile ilgili bir
duyarlılık ve Sayın Bakanın bu konuda milyonların
gönlüne su serpecek bir haber vermesi önemlidir diye düşünüyoruz.
Çalışma yaşamında çok fazla hak ve özgürlük taleplerini
dikkate alan bir düzenleme yapmadınız, bir tasarı
yapmadınız hiç olmazsa emekli olduktan sonra işçilerin,
emekçilerin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla) -
gönlünü ferahlatacak bir
açıklama yapmanız son derece olumlu olur diye düşünüyorum.
Hepinize saygılarımı sunuyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Baluken.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
71inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
71inci madde kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, bir saat ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.02
18 Ekim 2012
Perşembe
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 20.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Muhammet Bilal
MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 11inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
197 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
72nci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
197 Sıra Sayılı Kanun Tasarısı'nın 72.
Maddesinin, (1). Fıkrasında bulunan aşağıdaki ibarenin
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
veya millî
servete zarar verecek şekilde
İdris
Baluken Pervin
Buldan Abdullah
Levent Tüzel
Bingöl Iğdır İstanbul
Hasip
Kaplan Halil
Aksoy Hüsamettin
Zenderlioğlu
Şırnak Ağrı Bitlis
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra Sayılı Toplu İş
İlişkileri Kanun Tasarısının 72nci maddesinin (1) ve (2)
nolu fıkralarının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman
Çelebi Candan
Yüceer Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul Tekirdağ İstanbul
Nurettin
Demir Aytun
Çıray Özgür
Özel
Muğla İzmir Manisa
İzzet
Çetin Musa
Çam Mevlüt
Dudu
Ankara İzmir Hatay
(1) Taraflardan birinin veya Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanının başvurusu üzerine mahkemece, grev hakkı veya
lokavtın temel kamu hizmetlerinde kelimenin tam anlamıyla hizmetin
kesintiye uğraması hâlinde yaşamı, kişisel
güvenliği ve toplumun tamamının veya bir kısmının
sağlığını tehlikeye düşürebilecek şekilde
kullandığının tespit edilmesi hâlinde uygulanmakta olan
grev veya lokavtın durdurulmasına karar verilir.
(2) Kanun dışı bir grev yapılması hâlinde bu
grev nedeniyle işverenin uğradığı zararlar, greve
karar veren işçi sendikası yöneticisi veya kanun dışı
grev herhangi bir işçi kuruluşunca
kararlaştırılmaksızın yapılmışsa, bu
greve katılan işçiler tarafından karşılanır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Sayın Dinçer, buyurunuz.
CELAL DİNÇER (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 197 sıra
sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu
Tasarısının 72nci maddesi üzerine verdiğimiz önerge
hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu maddede, grev hakkının ve lokavtın kötüye
kullanılmasından bahsedeceğim. Ancak bu maddeye gelene kadar,
böyle bir hak elimizde kalmadığı için, ortada grev mrev
olmadığı için Sayın Bakanım, haklardan bahsetmeden
yasaklardan bahsetmeyi bu iktidar çok iyi başardığı için
Şimdi neyi konuşacağız? diye sormadan edemiyorum. Hangi
hak hangi yasağı doğuruyor, doğrusu, çok merak ediyorum.
Bakınız, bu yasadan beklentimiz çok açık. Bu yasanın
gerçekten nasıl olması gerektiğini defalarca söyledik. Gerek
haftalardır her madde üzerinde verdiğimiz önergelerde
yaptığımız konuşmalarda, gerekse geçen yasama
dönemindeki komisyon toplantılarında hep söyledik, gene
söyleyeceğiz. Türkiyede sendikal örgütlenmenin ve toplu pazarlık
düzeyinin korunması ve geliştirilmesi mümkün olmadan, bu yasada bu
anlayış hâkim olmadan yasanın kabul edilmesi düşünülemez.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sendikalar ve toplu
sözleşme alanında birinciliklerde üstümüze yoktur. Uluslararası
İşçi Sendikası Konfederasyonunun her yıl
yayınladığı sendikal hak ihlalleri raporunda her yıl
en az ilk beşteyiz. 2011de ise birinciliği aldık, yasaklarda
birinciyiz, hak ihlallerinde birinciyiz.
Şimdi, bu üzerinde konuştuğumuz madde diyor ki Toplum
zararı ve millî servetin tahrip edilmesi durumunda grev veya lokavtın
durdurulmasına karar verilebilir.
Ancak böylesine belirsiz, böylesine geniş ifadelerle grevin yahut
lokavtın durdurulabilmesine imkân
tanıyan bu madde, açıkça, özgür toplu pazarlık hakkına bir müdahaledir. Önce kaşıkla hak
verip sonra kepçeyle o hakkı geri almayı, afaki cümlelerle
işçinin, emekçinin hakkını kısıtlamayı bu iktidar
çok iyi biliyor.
Şimdi Bu maddenin 12 Eylül ile hesaplaşması nerededir?
soruyorum size. Bu, 12 Eylülü savunmak değil midir? Bu madde o gün de
aynıydı, bugün de aynı.
Anayasa'da yapılan 2010 değişiklikleri ile
Anayasa'nın 54üncü maddesinin üçüncü fıkrası yürürlükten
kaldırıldığı hâlde, sendikaların kusurlu hareketi
sonucunda grevin ortaya çıkması durumunda oluşan maddî zarardan
sendikanın sorumlu olduğu yönündeki hüküm, Anayasa'ya
aykırı olduğu gibi, 12 Eylül zihniyetinin de sürdürülmesinden
başka bir şey değildir.
Önergemizde söylediğimiz gibi, cezaların şahsiliği
ilkesi çerçevesinde, kurumların yerine ilgili kişilerin sorumlu
tutulmasını talep ediyoruz. Bu maddedeki belirsiz ifadelerle sendikanın
elindeki tek güvence olan grev hakkına müdahale toplu
pazarlığın özgür olması ilkesine aykırıdır.
Dolayısıyla, ILOnun 87 ve 98
sayılı Sözleşmelerine de aykırıdır.
ILO tarafından kullanılması ve 98 sayılı
Sözleşmeye uygun iki ölçüt olarak, işler bazında devlet
otoritesini kullanan devlet memurları ve kelimenin tam anlamıyla,
hizmetin kesintiye uğraması hâlinde yaşamı, kişisel
güvenliği ve toplumun tamamının veya bir kısmının
sağlığını tehlikeye düşürebilecek temel
hizmetlerde grevin durdurulabileceğini veya yasaklanabileceğini
belirtmektedir.
Şimdi, sizin düzenlediğiniz bu maddedeki soyut ifadelerle
grev hakkı kısıtlanıyor. Yani, sizin
istemediğiniz ve millî ekonomi dediğiniz her iş yeri
açıkça bu madde kapsamına girmiş oluyor.
Sizin için millî ekonomi dediğiniz nerede başlıyor,
nerede bitiyor? İşçi deyince, millî ekonomi başlıyor,
zarar ziyan başlıyor; yok ama sermaye deyince, patronlar deyince
millî ekonomi başlıyor. Türk Hava Yolları millî ekonomi oluyor,
Türk Hava Yollarında çalışanların 305 ailenin ekonomisiyse
bu ülkenin sınırları dışında kalıyor. Bu
hangi haktır, bu hangi adalettir, bu hangi hukuk sistemidir, bu nasıl
bir demokrasi, bu nasıl bir özgürlük?
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Dinçer.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir, diğer önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
197 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısı'nın 72. Maddesinin, (1). Fıkrasında bulunan
aşağıdaki ibarenin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
veya millî servete zarar verecek
şekilde
İdris
Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Dora, buyurunuz. (BDP sıralarından alkışlar)
EROL DORA
(Mardin) Sayın başkan, değerli milletvekilleri; 197 sıra
sayılı Toplu İş İlişkileri Kanun
Tasarısının 72nci maddesindeki değişiklik önergemiz
üzerine Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış
bulunmaktayım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sendikalara üyeliğin işten
atılmakla eş değer görüldüğü bir toplumsal gerçeklikte
sadece yasal değişimlerle bir adım ilerleme olmayacağı
açıktır, önemli olan mantığın değişmesidir.
Gerek özel sektörde örgütlenmenin mevcut yasaların desteğiyle oldukça
zor olması gerekse de kamu kuruluşlarının
özelleştirilmesiyle buralarda örgütlü sendikaların üye kaybetmesi
sonucunda bugün ülkemizde sendikalı sayısı tarihin en düşük
sayılarında seyretmektedir. Özel sektörde sendikalaşma
oranının yüzde 5'ten az olduğunun tahmin edildiği,
milyonlarca çalışanın olduğu bir ülkede her bir
sendikanın üye sayısının binlerle ölçülüyor olması,
ülkemiz açısından acı bir tabloyu yansıtmaktadır ve son
derece düşündürücüdür. Çalışanların yüzde 95'inin örgütsüz
olduğu bir gerçeklik, göstermektedir ki halkımızın
çalışma hayatına ve günlük yaşamına dair en basit ve
temel taleplerini savunması ve haklarını kullanması mümkün
olmamaktadır.
Yasa tasarısının gerekçesinde, geçen yıl
gerçekleşen referandumun ardından kabul edilen önerilere hayat vermek
ve yıllardır ülkemizdeki sendikal örgütlenmenin önündeki engelleri
eleştiren ILO ve AB normlarına uymak kaygısıyla ve
özgürlükçü bir yaklaşımla hazırlandığı iddia
edilse de maalesef sunulan tasarı, bu standartları yakalamaktan uzak
görünmektedir.
Üzülerek ifade etmek istiyorum ki yasa tasarısı, bu
bağlamda 12 Eylülün getirdiği yasakçı zihniyeti sürdürmektedir.
Aynı şekilde yasa tasarısının gerekçesinde mevcut kanunla
sendikacılığı ileriye taşımanın mümkün
olmadığı belirtilmiştir ancak yeni tasarıda da bunun
olanaklı olmadığı açık bir şekilde
anlaşılmaktadır. Mevcut kanunda var olan ve savunulması
mümkün olmayan çifte baraj sistemi aynen korunmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yasa
tasarısının en can alıcı maddelerinden biri de hava yolu
ulaşımında grevi mümkün kılmayan düzenlemedir. Grev
kırıcılığını yasal hâle getiren, grev hâlinde
işçilerin yüzde 40'ına çalışma zorunluluğu getirilmesi
ve bu listenin de işverence tespit edilmesi şartı,
antidemokratik bir uygulama olarak hafızalara kazınacaktır.
Tasarının 72nci maddesinde işçilerin en temel hakkı
olan grev hakkının engellemesine yönelik bir takım düzenlemeler
mevcuttur. Maddenin birinci fıkrasında geçen "millî servet"
ibaresi muğlaktır ve her yere çekilebilir durumda olduğu için
yasa metninden kesinlikle çıkarılması gerekmektedir.
Grev ve lokavtın kötüye kullanılması
başlıklı bu madde, 2822 sayılı Kanun'un 47nci maddesi
çerçevesinde düzenlenmiştir. Aslında 2822 sayılı Kanun'un
bu hükmü, grev hakkının özünü doğrudan ihlal eden bir mahiyet
arz etmektedir. Millî servet kavramı, ülkede yapılan tüm üretim
sonuçlarını kapsayan bir kavramdır ve tatbikatta çok geniş
bir anlam yüklenmektedir. Grev eylemi, doğal sonucu olarak mutlaka üretime
zarar verecektir ve dolayısıyla ister istemez millî servete zarar
verecektir. Dolayısıyla bu hükmün 2822 dâhil hiçbir surette yasalarda
yer almaması gerekir. Kötü niyetli uygulamacılar elinde son derece
suistimale açık, grev hakkının kullanılmasını
engelleyen bir anlayışla kullanılabilir.
Konuşmama
son verirken, tekrar, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Teşekkür
ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Dora.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
72nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
72nci
madde kabul edilmiştir.
73üncü
madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Önerge:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra
Sayılı Toplu İş İlişkileri Kanun
Tasarısının 73 üncü maddesinin (1) nolu
fıkrasının aşağıdaki şekilde,
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman Çelebi Candan
Yüceer Kadir
Gökmen Öğüt
(İstanbul) (Tekirdağ) (İstanbul)
Nurettin Demir Aytun
Çıray Özgür
Özel
(Muğla) (İzmir) (Manisa)
İzzet Çetin Musa
Çam
(Ankara) (İzmir)
(1)
İşyerinde grev ilan etmiş olan işçi sendikası, kanuni
bir grev kararına uyulmasını sağlamak için güç
kullanmaksızın ve tehditte bulunmaksızın kendi üyelerinin
grev kararına uyup uymadıklarını denetlemek amacıyla,
işyerinin giriş ve çıkış yerlerine, kendi üyeleri
arasından en çok yirmi grev gözcüsü koyabilir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
197
Sıra Sayılı Kanun Tasarısı'nın 73. Maddesinin,
(3). Fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkranın madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederiz.
(4) İşçi sendikalarının
grev yerinde baraka, çadır vs. gibi barınma yerleri
kurulmasının uygunluğu kanun dâhilindedir.
İdris
Baluken
Pervin Buldan Abdullah
Levent Tüzel
(Bingöl) (Iğdır) (İstanbul)
Hasip
Kaplan Halil
Aksoy Hüsamettin
Zenderlioğlu
(Şırnak) (Ağrı) (Bitlis)
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
GIDA, TARIM
VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçe.
Gerekçe:
Bir hak
arama yolu olarak grev, işçinin işveren karşısındaki
hak taleplerinin ciddi bir yoludur. Dolayısıyla grev direnişini
arttırmak yani işçinin işveren karşısındaki
göreli olarak güç dengesini sağlamak amaçlı yukarıdaki
fıkra eklenmiştir.
BAŞKAN
Gerekçesini okuttuğum bu önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Önerge:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra
Sayılı Toplu İş İlişkileri Kanun
Tasarısının 73 üncü maddesinin (1) nolu
fıkrasının aşağıdaki şekilde,
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman
Çelebi (İstanbul) ve arkadaşları.
(1)
İşyerinde grev ilan etmiş olan işçi sendikası, kanuni
bir grev kararına uyulmasını sağlamak için güç
kullanmaksızın ve tehditte bulunmaksızın kendi üyelerinin
grev kararına uyup uymadıklarını denetlemek amacıyla,
işyerinin giriş ve çıkış yerlerine, kendi üyeleri
arasından en çok yirmi grev
gözcüsü koyabilir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Çam, buyurunuz.
MUSA ÇAM (İzmir) Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin saygıdeğer üyeleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Toplu iş ilişkileri veyahut da sendikalar, grev ve toplu
sözleşme yasası birazdan vermiş olacağınız
oylarla yasalaşacak ama bu yasalaşacak olan sendikalar ve toplu
sözleşme yasasının, işçiler, emekçiler,
çalışanlar için çok doğru bir kanun
olmadığının bir kez daha altını çizmek istiyorum.
Bizim, milletvekilleri olarak, Parlamento olarak işimiz kanun
yapmak, yasa yapmak. Bizim elimizden kanun yapmak, yasa yapmak yetkisini
aldıkları takdirde, Parlamentonun ve milletvekillerinin hiçbir
fonksiyonu kalmaz. Silahlı kuvvetlerin, güvenlik güçlerinin elindeki
materyalleri elinden aldığınız takdirde hiçbir
fonksiyonları kalmaz. Çiftçinin elindeki tohumu, traktörü elinden
aldığınız takdirde, çiftçinin hiçbir fonksiyonu kalmaz. İşçilerin
de elindeki grev hakkını elinden aldığınız
takdirde, sendikanın da hiçbir fonksiyonu, hiçbir işlevi kalmaz
arkadaşlar.
Bu düzenlemelerle birlikte, işçilerin, üretimden gelen gücünü
kullandığı grev hakkını ortadan
kaldırdığınız veyahut da kullanamayacak duruma
soktuğunuz takdirde, o zaman, sendikanın da sendika görevini
yapması, iş yerindeki işçilerin, temsilcilerin
yöneticiliğinde sendikal görevlerini yerine getirmelerinin hiçbir
anlamı ve görevi kalmaz arkadaşlar.
Getirmiş olduğunuz bu düzenlemeyle, birçok grev
yasağını getiriyorsunuz ve 12 Eylül 1980den sonra, özellikle on
yıllık AKP iktidarı döneminde, hem petrokimya iş kolunda
hem cam iş kolunda grev ertelediniz ve bunları grev yasağı
içerisine aldınız.
Son olarak, mayıs ayında korsan taksicilikle ilgili
getirmiş olduğunuz gece yarısı kanun teklifinin içerisine
hava iş kolunu da -grev yasağı kapsamı içerisine-
aldınız arkadaşlar, hem de 12 Eylül 2010 tarihinde referanduma
giderken bunu kabul ettiğiniz takdirde, Türkiyede sendikal hak ve
özgürlüklerin önündeki bütün engellerin ve yasakların
kalkacağını söyleye söyleye bunları gerçekleştirdiniz
ve şimdi bununla birlikte de yine grev yasaklarına devam ediyorsunuz.
Vermiş olduğumuz önergede Sayın Başkan, bir iş
yerinde grev varsa o işletmenin önünde, sizin getirmiş olduğunuz
teklifte 4 işçi grev gözcüsü olarak orada görev yapar. diyor. Biz de
diyoruz ki bu 4 olmuş, 14 olmuş, 24 olmuş, ne değişir?
Ama o iş yerinde bin kişinin, 2 bin kişinin, 3 bin kişinin,
700 kişinin, 800 kişinin çalıştığı bir
iş yerinde 4 kişi grev gözcüsü olacağına 14 kişi
olsun, 15 kişi olsun, 20 kişi olsun sizi ne rahatsız eder,
Sayın Bakan, sizi ne rahatsız eder, Sayın Komisyon, sizi ne
rahatsız eder, orada 15 kişinin olması sizin neyinizi bozar, ne
rahatsız eder sizi?
RECEP ÖZEL (Isparta) Bu tarafa dön, bizi rahatsız ediyor ya.
MUSA ÇAM (Devamla) Ama arkadaşlar, Komisyon da buna
katılmıyor, Sayın Bakan da katılmıyor. Peki,
değerli milletvekili arkadaşım, o işyerinde 4 kişi
yerine 14 kişi kalsa ne rahatsız eder sizi, ne sıkıntı
olur, niye kabul etmiyorsunuz, neden kabul etmiyorsunuz? Bin kişinin
çalıştığı bir iş yerinde 4 tane grev gözcüsü
olacağına 14 tane olsun ne olur, ne olur arkadaşlar,
kıyamet mi kopar, dünya altüst mü olur, ne olur yani? Değil ama
amacınız TOBBun, TUSKONun, sanayici ve işadamlarının
dayatmış olduğu şekilde, o iş yerinde sadece 4
kişi gözüksün, başka hiç kimse gözükmesin, burada grevin olup
olmadığı bile belli olmasın imajını ve
görüntüsünü vermek istiyorsunuz. Bu, doğru değil, bu, iyi bir
şey değildir. Hem bir taraftan işçilerin, emekçilerin,
yoksulların oylarını alacaksınız hem de onların ayaklarına
kurşun sıkacaksınız.
Aslında bu yaptığınız doğru, iyi bir
şey yapıyorsunuz. Kabahat sizde de değil, kabahat, o işçi
ve emekçi kardeşlerimizin bütün bunlara rağmen hâlâ size oy veriyor
olması ama en büyük kabahat de onları yöneten o sendika yöneticisi
arkadaşlarımızın o işçileri, emekçileri
bilinçlendirip, sınıf mücadelesinde nasıl ve ne şekilde
durmaları gerektiğini öğretmemeleri, kendilerine kurşun
sıkan, onların hayatlarını zindan eden bir neoliberal
iktidara karşı hâlâ oylarını nereye vereceklerini
öğretememiş olmasıdır. Sıkıntı budur,
kabahat sizin değil, kabahat, bizim ve sendika yöneticilerinin o işçi
arkadaşlarımızı, emekçi kardeşlerimizi
değiştiremediğimiz için, dönüştüremediğimiz için,
onların çıkarlarının, menfaatlerinin bir sağ partiye
oy vermek değil, bir sol partiye oy vermek olduğunu
anlatamamamız ve onları eğitmememizden kaynaklanıyor. Siz
ne yapsanız haklısınız.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Siz kimsiniz de
işçileri eğiteceksiniz!
MUSA ÇAM (Devamla) - Ama bir kez daha söyleyeyim: Geçtiğimiz
günlerde işçiler, sendikacılar, sendikacı arkadaşlarım
bunun mücadelesini yaparken, İçişleri Bakanının
talimatıyla biber gazı sıkıldı işçilere,
emekçilere ve milletvekillerine.
Burada bir kez daha söylüyorum: Her fani olduğu gibi Sayın
İçişleri Bakanı da er veyahut da geç biber gazını
tadacaktır ve biz, o biber gazını Sayın İçişleri
Bakanına tattıracağız diyor ve hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -Teşekkür
ediyoruz Sayın Çam.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
73üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
73üncü madde kabul edilmiştir.
74üncü madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra Sayılı Toplu İş
İlişkileri Kanunu tasarısının 74üncü maddesinin
birinci fıkrasına karşılayacak ibaresinden sonra gelmek
üzere , işyerinde faaliyetin devamlılığını
sağlayacak ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederim.
Ayşe
Nur Bahçekapılı Mehmet Doğan Kubat Ramazan Can
İstanbul İstanbul
Kırıkkale
Hakan
Çavuşoğlu Suat Önal Sevde Bayazıt Kaçar
Bursa Osmaniye Kahramanmaraş
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra Sayılı Toplu İş
İlişkileri Kanun Tasarısının 74 üncü maddesinin (1)
nolu fıkrasına aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Süleyman Çelebi Candan Yüceer Kadir Gökmen
Öğüt
İstanbul Tekirdağ İstanbul
Nurettin Demir Aytun
Çıray Özgür
Özel
Muğla İzmir Manisa
İzzet Çetin Musa Çam
Ankara İzmir
Bu tedbirlerin niteliği, kapsamı, uygulanış
tarzı bir tüzükte belirtilir.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
197 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 74.
Maddesinin, (1). Fıkrasının madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Pervin Buldan Abdullah Levent Tüzel
Bingöl Iğdır İstanbul
Hasip Kaplan Halil Aksoy Hüsamettin
Zenderlioğlu
Şırnak Ağrı Bitlis
Erol Dora
Mardin
BAŞKAN Komisyon bu son önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
İZZET ÇETİN (Ankara) Sayın Bakan, niye
katılmıyorsunuz önergeye? Önergede ne var da
katılmıyorsunuz?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Siz niye bize katılmıyorsunuz?
BAŞKAN Sayın Dora, buyurunuz.
EROL DORA (Mardin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 197 sıra sayılı Toplu İş
İlişkileri Kanun Tasarısının 74üncü maddesindeki
değişiklik önergemiz üzerine Barış ve Demokrasi Partisi
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde 12 Eylül
askerî darbesinin ardından sendikal hareketlerin yasaklanması ve
ekonomik sistemin neoliberal politikalar ekseninde yeniden şekillenmesiyle
beraber, işçi hareketinin gelişimini engellemek ve güçlü bir sendikal
yapının ortaya çıkmasına izin vermemek için ciddi yasak ve
engellerle dolu antidemokratik bir yasa uygulanmaktaydı.
İşçilerin örgütlenme ve özgürlüğünü engelleyen bu Yasanın
12 Eylül rejiminin getirdiği ve değişmeden
varlığını koruyan en uzun ömürlü yasa olması, bu
nedenle şaşırtıcı değildir. Bu uzun süreye
rağmen demokrasi ve özgürlük söylemleri altında mevcut
anlayış, yeni kanun tasarısına da damgasını
vurmuştur. Bazı ufak ve artık savunulması mümkün olmayan
değişimlerin yapılmasının bir başarı ve
ilerleme olarak gösterilmesi mümkün değildir. Daha da ötesinde, özellikle
grev ve toplu sözleşmelerde engeller, yasaklar korunmakla
kalmamış, hava ulaşımı alanında olduğu gibi
genişletilmiştir.
Değerli milletvekilleri, sendikalar örgütlü ve demokratik toplumun
olmazsa olmaz kurumlarıdır. Sendikal örgütlenmeye yönelik
çıkarılan yasalar işverenden yana değil, işçiden ve
emekçiden yana olmalıdır. İşverenden yana olan yasalar,
işçinin zaten yeterince gasbedilmiş haklarını ve
onların sendikal faaliyetlerini baltalamaktan başka bir işe
yaramayacaktır. Üzerinde konuştuğumuz yasa tasarısı
her ne kadar kısmi birtakım iyileştirmeler getiriyorsa da yasa
tasarısının konuşulmaya başlanmasından beri
sendikaların dışarıda eylem üstüne eylem yapmalarından
bellidir ki emekçiler, çıkarılmaya çalışılan yasadan
hiç de memnun değillerdir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yasa
tasarısının 74üncü maddesinin 1inci fıkrası
Mahallin en büyük mülki amirleri halkın günlük yaşamı için
zorunlu olan ve aksaması muhtemel hizmet ve ihtiyaçları
karşılayacak gerekli tedbirleri alır. demektedir. Bizler bu
ülkede en demokratik tepkilerin ve eylemlerin bile gerekli tedbirleri almak adı
altında nasıl da geniş bir şekilde ele
alındığını ve bu yüzden engellendiğini iyi
biliyoruz. Her ne kadar bir sonraki fıkrada bu tedbirlerin grev veya
lokavtı engellememesi gerektiği şerhi konulmuş olsa da
1inci fıkranın vermiş olduğu geniş ve her yere
çekilebilir yönünden dolayı ilgili fıkranın, kesinlikle yasa
tasarısından çıkarılması gerektiğini
düşünüyoruz. Demokratik eylem düzenlemek isteyen, greve gitmek zorunda
kalan emekçilere karşı idarenin yetkilerini sınırsız
hâle getirmek doğru bir yaklaşım değildir. Emekçiler
işte, bu türden tehlikeli maddeler yüzünden günlerdir sokaklarda eylem
yapmaktadırlar. Yasa teklifi hazırlanırken eğer
sendikalarla yeterince görüşülmüş ve onların önerileri yeterince
dikkate alınmış olsaydı, emekçiler günlerdir sokakta
olmazdı.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şu an
ülkemizde onlarca cezaevinde, binlerce tutuklu ve hükümlü açlık
grevindedir. Temel talepleri ana dilde eğitim, ana dilde savunma ve
hepimizin arzuladığı Kürt sorununa çözüm ve barış
sürecinde rolünü oynayabilmesini için İmralı üzerindeki
ağırlaştırılmış tecridin
kaldırılması olan mahkûmların
çığlığını neden duymuyoruz? Bugün itibarıyla
37nci gününe giren açlık grevinde durumu giderek
ağırlaşanlar var. Bu mahkûmlar ne kendileri için ne de içinde
yaşadıkları kötü cezaevi koşullarının
değiştirilmesi için bir şey istiyorlar. Açlık grevleri
ölümlere yol açmadan taleplerin dikkate alınması ve hızlı
bir şekilde adımların atılması gerekmektedir.
Başta Hükûmet olmak üzere tüm siyasi partileri bu konuya karşı
duyarlı olmaya çağırıyorum.
Daha önce defalarca bu kürsüden ifade ettim. Kürt sorununda çözüme giden
yol diyalog ve müzakereden geçer. Bunun dışında yolun, girilen
hiçbir yolun ülkemize bir katkısı olmayacaktır. Bu münasebetle
açlık grevindeki tutuklu ve hükümlülerin sesini duymak ve çözüme yönelik
taleplerini yerine getirmek hepimizin görevidir.
Ülkemizde barışın tesisi ve halkların
kardeşliği adına herkesi bu konuda duyarlı olmaya
çağırıyorum, tekrar hepinizi sevgiyle ve saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Dora.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra Sayılı Toplu İş
İlişkileri Kanun Tasarısının 74 üncü maddesinin (1)
nolu fıkrasına aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Süleyman
Çelebi (İstanbul) ve arkadaşları
"Bu
tedbirlerin niteliği, kapsamı, uygulanış tarzı bir
tüzükte belirtilir."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Gerekçe okunsun efendim.
BAŞKAN Gerekçe.
Gerekçe
Mülki amirlerin halkın yaşamını etkileyecek
hususlarda alacağı tedbirlerin neler olduğunun belirlenmesi için
bir tüzükle düzenlenmesi teklif edilmektedir.
BAŞKAN Gerekçesini okuttuğum önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra Sayılı Toplu İş
İlişkileri Kanunu tasarısının 74üncü maddesinin
birinci fıkrasına karşılayacak ibaresinden sonra gelmek
üzere, işyerinde faaliyetin devamlılığını
sağlayacak ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederim.
Ayşe Nur
Bahçekapılı (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılıyoruz Sayın Başkan.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçe.
Gerekçe: Maddeye eklenen ifade ile grev ve lokavt halinde
işverenlerin yasal grevi engelleme amacı taşımayan yasal
faaliyetlerini yürütmelerini engelleyici önlemlerin alınması
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Gerekçesini okuttuğum önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen bu önerge doğrultusunda 74üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
74üncü madde
kabul edilmiştir.
75inci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra Sayılı Toplu İş
İlişkileri Kanun Tasarısının 75. maddesinin son
fıkrasına aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Süleyman Çelebi Candan Yüceer Kadir Gökmen
Öğüt
İstanbul Tekirdağ İstanbul
Nurettin Demir Aytun
Çıray Musa
Çam
Muğla İzmir İzmir
Özgür Özel İzzet
Çetin
Manisa Ankara
bu
durumda uyuşmazlık Yüksek Hakem Kurulunca çözülür
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Toplu İş İlişkileri Kanun
Tasarısının Grev ve Lokavtı Sona Erdirme Kararı
başlıklı 75inci maddesinin son fıkrasında yer alan
mahkemece ibaresinin Yüksek Hakem Kurulunca olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mesut Dedeoğlu Ali Öz Cemalettin
Şimşek
Kahramanmaraş Mersin Samsun
Mehmet Şandır Alim
Işık Kemalettin
Yılmaz
Mersin Kütahya Afyonkarahisar
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Gerekçe.
BAŞKAN
Gerekçe.
Gerekçe:
Ölen, işyerinden ayrılan ve sendika üyeliği devam eden
işçiler ile toplu iş sözleşmesinden dayanışma
aidatı ödemek suretiyle yararlanmak isteyen işçileri toplu iş
sözleşmesinin getireceği hak ve menfaatlerden mahrum kılmamak
için toplu iş sözleşmesinin Yüksek Hakem Kurulu eliyle
sonuçlandırılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN- Gerekçesini okuttuğum önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra Sayılı Toplu İş
İlişkileri Kanun Tasarısının 75. maddesinin son
fıkrasına aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Süleyman
Çelebi (İstanbul) ve arkadaşları
bu durumda uyuşmazlık Yüksek Hakem Kurulunca çözülür
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır)- Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim konuşacak?
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Gerekçe.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Ölen, işyerinden ayrılan ve sendika üyeliği devam eden
işçiler ile toplu iş sözleşmesinden dayanışma
aidatı ödemek suretiyle yararlanmak isteyen işçileri toplu iş sözleşmesinin
getireceği hak ve menfaatlerden mahrum kılmamak için toplu iş
sözleşmesinin Yüksek Hakem Kurulu eliyle sonuçlandırılması
amaçlandırılmıştır.
BAŞKAN Gerekçesini okuttuğum önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
75inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
75inci madde kabul edilmiştir.
76ncı madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 197 sıra sayılı kanun tasarısının 76.
Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini saygıyla
arz ve teklif ederiz.
İzzet
Çetin Dilek
Akagün Yılmaz Müslim
Sarı
Ankara Uşak İstanbul
Süleyman
Çelebi Kadir
Gökmen Öğüt Musa
Çam
İstanbul İstanbul İzmir
MADDE 76-(1) Sendikanın faaliyetinin durdurulması durumunda
sendikanın mallarının yönetimi, çıkarlarının
korunması ve sendikal faaliyetleri aksamaması için 4721
sayılı Türk Medeni Kanunu hükümleri gereğince tayin edilecek 3
kayyım tarafından en kısa sürede olağanüstü genel kurul
toplanır ve yasal organlar yeniden seçilir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır)- Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Yılmaz, buyurunuz.(CHP
sıralarından alkışlar)
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; 197 sıra sayılı sendikalar ve toplu
iş sözleşmesi kanunun 76ncı maddesine yönelik vermiş
olduğumuz önerge üzerinde konuşmak üzere söz aldım.
76ncı maddenin şu anki hâli, tasarının var olan
hâliyle sakıncalı yönleri olduğu kanaatindeyiz. Sendikal
faaliyetlerin durdurulması durumunda sendikal faaliyetlerin askıya
alınması öngörülmektedir 76ncı maddede. Oysaki yine aynı
tasarının 31/3 maddesinde sendikal faaliyetlerin durdurulması
durumunda Türk Medeni Kanununa göre kayyum tayin edilmesi ve bu kayyum
tarafından en kısa zamanda genel kurula gidilmesi öngörülmektedir.
Şimdi, bu iki madde burada zaten çelişik vaziyettedir. Bu
çelişik maddelerden Sendikalar Yasasının ruhuna daha uygun olan
ve daha demokratik olan bizce bu 76ncı madde de temel madde
olmalıdır diye düşünüyoruz. Onun için de sendikal faaliyetlerin
durdurulması durumunda sendikanın mallarının yönetimi,
çıkarlarının korunması ve sendikal faaliyetlerin
aksamaması için 4721 sayılı Türk
Medeni Kanunu çerçevesinde kayyım tayin edilmesi ve en kısa
zamanda da olağanüstü genel kurulun toplanması ve yasal
organların seçilmesi gerekir diyoruz.
Şimdi, böyle bir şeyi yaparken de, bu önergeyi verirken de
sendikal faaliyetlerin durdurulması yöneticilerin yasaya aykırı
davranışları biçimiyle oluyor. Yasaya aykırı
davranış biçimleri nedeniyle sendikal faaliyetler durdurulacak, bir
de sendikal faaliyetler askıya alınacak. Bu, demokratik
değildir. Yöneticilerin yaptığı eylemlerden dolayı
toplu iş sözleşmeleri neden durdurulsun, neden sendikal faaliyetler
askıya alınsın? İşte bu nedenle, en kısa zamanda
kayyum tayin edilerek bu faaliyetlerin devam edebilmesi için genel kurulun
yeniden toplanması ve organların yeniden seçilmesi gerekmektedir. Bu
demokratik olan ve sendikaların ruhuna daha uygun olan önergemizin sizler
tarafından kabul edilmesini umuyorum diyorum.
Sevgili arkadaşlar, Sendikalar Yasasındaki temel konulardan
bir tanesi iş güvencesinin olmamasıdır. Şimdi, ben meslek
gereği de yıllar boyunca sendika vekilliği yapmış bir
insanım. 2003 yılından sonra 4857 sayılı Yasa
çıktığında gariban işçiler zannettiler ki gerçekten bu
ülkede bir iş güvencesi var, hâkim teminatıyla işlerine geri
döneceklerini düşündüler ve artık iş yerlerinden keyfî
çıkarımların olmayacağını düşünerek
sendikalara çok yoğun bir talep oldu ve 2003 yılından sonra
sendikalar örgütlenmeye başladılar. Benim kentim olan Uşakta da
örgütlenmeye başladılar ve pek çok fabrikada örgütlendiler ama
ardından neler oldu biliyor musunuz? Zannederim, 2003 yılında
4857 sayılı Yasanın çıkarılması
sırasında burada yine milletvekili konumunda olan
arkadaşlarımız vardır. İşe iade davaları
açtık, işe iade davaları iki ay içinde
sonuçlandırılacakken aylarca devam etti ve inanır
mısınız arkadaşlar, ben sendika vekili olarak orada
açtığım davaların yüzde 100ünü kazandım ancak ne
yazık ki
Bir işçi için 5 defa işe iade davası
açılır mı sevgili arkadaşlar? Buna ne Parlamento o dönemde
bir çözüm yolu önerdi ne Yargıtay bu olaya sahip çıktı.
Sendikaya üye olduğundan dolayı, sendikal faaliyet
yaptığından dolayı işçiler 5 defa işten
çıkarıldı, 5 defa biz o davaları kazandık, her
seferinde ikişer gün işe başlattılar, yeniden işten
çıkardılar işçi arkadaşları ve en sonunda işçiler,
dört beş yılın sonunda dayanamadılar artık ve
sendikalardan istifa etmek durumunda kaldılar.
Bu durum da
göstermektedir ki arkadaşlar, baraj ne olursa olsun, isterse sendikalarda
hiç baraj olmasın, eğer sendikalar ve sendikal faaliyet nedeniyle
iş güvencesi yok ise o zaman sendikal faaliyetlerin başarıya
ulaşması hiçbir şekilde mümkün değildir, sendikal
örgütlenmenin başarıya ulaşması hemen hemen mümkün
değildir. Zaten bu konudaki sayılar da gösteriyor; 10 milyon 400 bin
işçi var, ne yazık ki bunlardan 600 bin civarında olanı
sendikalı olarak toplu iş sözleşmesinden yararlanabiliyor;
diğerleri sendikaya üye olamıyorlar, sendikaya üye olduğu
takdirde işten çıkarılacağı kaygısıyla
olamıyorlar. Eğer biz burada gerçekten Sendikalar Yasasında bir
çözüm getirmek istiyorsak öncelikle iş güvencesini getirmemiz lazım.
İş güvencesi olmadığı takdirde, işte o 10 milyon
işçi sendikaya üye olamaz sevgili arkadaşlar. İşin özüne
bakmak lazım, yoksa burada Baraj şu olsun, baraj bu olsun.
dememizin hiçbir anlamı yoktur ne yazık ki.
Bununla
ilgili, biz o dönemde pek çok sendikacıyla ya da işçi
arkadaşlarımızla epeyce görüştüğümüzde şunların
olabileceğini düşündük. Bunlar, tabii, biraz afaki şeyler ama
aynen esnaf örgütlerine üye olunduğu gibi, işe alınan
işçilerle ilgili, sendikalara üyelik zorunlu olursa belki bu sorunu
çözebiliriz diye düşünüyorum.
Teşekkür
ediyorum beni dinlediğiniz için. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Yılmaz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
76ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
76ncı madde kabul edilmiştir.
77nci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 197 Sıra Sayılı Toplu İş İlişkileri
Kanun Tasarısının 77. maddesinin 2nci fıkrasındaki
yönetmelik kelimesinin tüzük olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Süleyman Çelebi Candan
Yüceer Kadir Gökmen
Öğüt
İstanbul Tekirdağ İstanbul
Nurettin Demir Aytun
Çıray Özgür Özel
Muğla İzmir Manisa
İzzet Çetin Musa
Çam
Ankara İzmir
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
GIDA,
TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Gerekçe.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tutanak ve
sicillerin nasıl tutulacağının daha durağan bir
mevzuat tarafından belirlenmesi teklif edilmiştir.
BAŞKAN
Gerekçesini okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
77nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
78inci
madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 197 Sıra Sayılı Toplu İş İlişkileri
Kanun Tasarısının 78. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman Çelebi Candan
Yüceer Kadir Gökmen
Öğüt
İstanbul Tekirdağ İstanbul
Nurettin Demir Aytun
Çıray Özgür Özel
Muğla İzmir Manisa
İzzet Çetin Musa
Çam Kazım Kurt
Ankara İzmir Eskişehir
Madde 78-
(1) Bu Kanuna göre;
a)
6'ncı maddede belirtilen sendikalar için kurucu olabilme
şartlarına sahip olduğuna ilişkin gerçeğe
aykırı beyanda bulunanlar, fiilleri daha ağır bir
cezayı gerektirmediği takdirde beşyüz Türk Lirası,
b) 14'üncü
maddeye göre yapılacak seçimlerle ilgili oylamalara ve bu oylamaların
sayım ve dökümüne hile karıştıranlar, fiilleri daha
ağır bir cezayı gerektirmediği takdirde onbin Türk
Lirası,
c) 17'nci
maddeye aykırı olarak üye kaydedenler ile 19'uncu maddeye
aykırı olarak üye kalmaya veya üyelikten ayrılmaya zorlayanlar,
fiilleri daha ağır bir cezayı gerektirmediği takdirde her
bir üyelik için ikiyüz Türk Lirası,
ç)
26'ncı maddenin altıncı fıkrasına aykırı
hareket edenler beşbin Türk Lirası,
d) 28'inci maddenin ikinci ve üçüncü
fıkralarına aykırı hareket eden kuruluşların
yetkili sorumluları binbeşyüz Türk Lirası, fiilin tekrarı
hâlinde ise ayrıca bağış miktarı kadar,
e) Kanun dışı greve
katılanlar ve devam edenler beşyüz Türk Lirası,
f) Grev veya lokavtın mahkeme kararıyla
sürekli veya geçici, tamamen veya kısmen yasaklanmasına rağmen,
kararı kaldırmayanlar, uygulamaya devam edenler, devamına
teşvik edenler, zorlayanlar, katılan ve katılmaya devam edenler
fiilleri daha ağır bir cezayı gerektirmediği takdirde
beşbin Türk Lirası,
g) Greve katıldıkları veya lokavta
maruz kaldıkları hâlde, grev veya lokavtın
uygulandığı işyerlerinden ayrılmayanlar ile
işçileri bu eylemlere zorlayan veya teşvik edenler fiilleri daha ağır
bir cezayı gerektirmediği takdirde yediyüz Türk Lirası,
ğ)
65'inci maddede belirtilen izni almadan yeni işçi alan işveren,
izinsiz aldığı her bir işçiyle ilgili olarak yediyüz Türk
Lirası,
h) 68'inci madde hükmüne aykırı olarak
grev yapan işçilerin yerine işçi çalıştıran
işveren veya işveren vekili, aldığı her bir
işçiyle ilgili olarak binbeşyüz Türk Lirası,
idari para
cezası ile cezalandırılır.
Yukarıda
öngörülen idari yaptırımlar, gerekçesi belirtilmek suretiyle
Bakanlık Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürünce verilir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Kurt, buyurunuz.
KAZIM KURT (Eskişehir) Sayın Başkanım, sayın
milletvekilleri; 78inci maddeyle ilgili vermiş olduğumuz önerge
üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Özellikle son hükümlere doğru cezai yaptırımları
tespit eden ve sendikal yaşamımızda, toplu iş
sözleşmesi, grev yaşamımızda ciddi anlamda
ağırlığı olacak olan maddelerden birisi, ancak
geçmişteki cezai uygulamalardan biraz daha farklı ve fazla
cezaların parasal tarafını öne çıkarmaya
çalışmışız. Türkiyede ya da Türkiye gibi ülkelerde
lokavtın hâlâ yasalarda mevcut olması hiçbir zaman kabul
edemeyeceğimiz ve uluslararası sözleşmelerle de kabul etmememiz
gereken bir unsur iken maalesef yasamıza girdi ama bu işlemi
tamamlamayı, sona erdirmeyi gerçekleştirme şansını
yakalamak üzereyken Parlamentomuz bunu ıskaladı.
Şimdi, Türkiyedeki uygulamalara verilen cezaların ciddi
miktarda artması ama işçi örgütleriyle işveren örgütleri
arasında aynı paralellikte ceza uygulaması
gerçekleştirilmesi söz konusu. Biz, vermiş olduğumuz önergeyle,
özellikle işçiler açısından, çalışanlar
açısından, emekçiler açısından bu cezaların biraz daha
mantıklı ve rasyonel hâle getirilmesini öneriyoruz. Örneğin,
eski yasada asgari ücretin belli bir oranını baz alan cezaların
böyle somut bir biçimde 700 lira 500 lira gibi rakamlarla
anılmasının çok -pratik anlamda- yararlı
olmayacağını, eski uygulamanın belki biraz daha doğru
bir biçimde devam ettirilmesinin olabilirliğini düşünüyoruz ama
işçi örgütleriyle işveren örgütlerini, işçiyle işvereni
aynı statüde tutan bir mantığın uygulanabilir ve adaletli
olmasını düşünmek asla söz konusu olmaz.
Bir kere Türkiyede yasal bazı
suçları yeniden yaratarak yeni suçlar oluşturmayı ve zaten Türk
Ceza Yasası açısından cezası olan bazı suçlara İş
Yasası ya da Sendikalar Yasasıyla yeni bir ceza daha eklemeyi çok
doğru bulmadığımızı vurgulamak isterim. Özellikle
işçi sendikalarının üye yapısıyla ilgili, üyelik
kayıtlarıyla ilgili düzenlemeleri zaten ciddi anlamda sendikalar
demokratik bir mekanizmayla takip edip izleyecekler. Türkiye, eğer
sendikalarına, işveren sendikalarına, işverenlerine
karşılıklı uzlaşmayı kültür olarak
benimsetememiş ise bu cezaların gerçekten bazılarının
yeniden düzenlenmesinde büyük yararlar vardır.
İşçi ve işveren ilişkilerinde 5 bin Türk
liralık bir cezanın belki işçi için ciddi bir yaptırım
gücü olmasına rağmen, büyük işverenler için böyle bir
cezanın biraz daha farklı bir biçimde -bizim önerdiğimiz
hâliyle- bazı noktalarda 10 bin liraya çıkarılması,
bazı noktalarda işçi lehine olarak 500 liraya indirilmesinde yarar
olacaktır.
Bu cezaların uygulanması sürecinde, Bakanlığın
ve özellikle il müdürlüklerinin tamamen yapay, tamamen siparişe göre
hareket ettiğini de düşündüğümüz takdirde, ileride
sıkıntılar yaratacak bir uygulamayı düzeltmeden, aynı
eski uygulama gibi yeni bir suç yaratarak devam ettirdiğimiz sabittir. O
hâlde, Türkiye
Parlamentoda hem muhalefet partileri hem iktidar partisi
şu önergeye destek vermek suretiyle, biraz daha işçi lehine
olabilecek, işçi sendikası lehine olabilecek düzenlemeye
yardımcı olmalıdır diye düşünüyorum ve bu duygularla,
önergemize destek vermenizi bekliyoruz.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Kurt.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
78inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
78inci madde kabul edilmiştir.
79uncu madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra Sayılı Toplu İş
İlişkileri Kanun Tasarısının 79. Maddesinin ikinci
cümlesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Süleyman
Çelebi Candan
Yüceer Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul
Tekirdağ
İstanbul
Nurettin
Demir Aytun
Çıray Özgür
Özel
Muğla
İzmir
Manisa
İzzet
Çetin Musa
Çam
Ankara
İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Gerekçe.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Toplu iş sözleşmesi süreci ile greve ilişkin
açılacak davaların görevli makamın bulunduğu yerdeki
mahkemelerde açılacağı hükmü kanunun ruhuna
aykırıdır. Asıl olan toplu sözleşmenin
taraflarının bulunduğu yerlerdeki iş davalarına bakan
mahkemelerin yetkili olmasıdır. Bu nedenle madde metninden çıkarılması
teklif edilmektedir.
BAŞKAN Gerekçesini okuttuğum önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
79uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
79uncu madde kabul edilmiştir.
80inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra Sayılı Toplu İş
İlişkileri Kanun Tasarısının 80. Maddesine dördüncü
fıkra olarak aşağıdaki cümlenin ilave edilmesini arz ve
teklif ederiz.
Süleyman
Çelebi Candan
Yüceer Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul
Tekirdağ
İstanbul
Nurettin
Demir Aytun
Çıray Özgür
Özel
Muğla
İzmir
Manisa
İzzet
Çetin Musa
Çam
Ankara
İzmir
(4) "Bu kanunda tanımlanan işgünü kavramı, kamu
işyerleri için tanımlanmış işgünlerini ifade
eder."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMAİL TAMER (Kayseri) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Gerekçe efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanunun çeşitli maddelerinde işgünü tanımı
kullanılmıştır. Uygulamada özel sektör ile kamu sektörü
açısından işgünü kavramı farklılaşmaktadır.
Ayrıca özel sektördeki işyerlerinde de çok farklı uygulamalar
bulunmaktadır. Bu nedenle kanundaki sürelerin yorumu
farklılaşmaktadır. İşgünü kavramı
çalışma Bakanlığı'na göre mi, sendikaya göre mi, yoksa
işverene göre mi tanımlanacağı tartışma konusu
olmaktadır. Bu durumun objektif ve herkes açısından
anlaşılır olması için kamu işyerleri
açısından uygulanan işgünü kavramının bu kanun
açısından geçerli olması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Gerekçesini okuttuğum önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
80inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
80inci madde kabul edilmiştir.
81inci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra Sayılı Toplu İş
İlişkileri Kanun Tasarısının 81. Maddesine üçüncü
fıkranın ilave edilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman
Çelebi Candan
Yüceer Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul Tekirdağ İstanbul
Nurettin
Demir Aytun
Çıray Özgür
Özel
Muğla İzmir Manisa
İzzet
Çetin Musa
Çam Mevlüt
Dudu
Ankara İzmir Hatay
Mustafa
Moroğlu
İzmir
"6112 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş
ve Yayın Hizmetleri Hakkındaki Kanun'un 19 uncu maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendinde yer alan "sendikalar" ifadesi
çıkarılmıştır.
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Toplu İş İlişkileri Kanunu
Tasarısının Yürürlükten kaldırılan hükümler
başlıklı 81. maddesinin başlığının
Değiştirilen ve Yürürlükten kaldırılan hükümler
şeklinde değiştirilmesini ve bu maddeye aşağıdaki
fıkranın ilave edilmesini arz ve teklif ederiz.
(3) 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve
Yayın Hizmetleri Hakkındaki Kanunun 19 uncu maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendinde yer alan sendikalar ifadesi
çıkarılmıştır.
Mesut
Dedeoğlu Ali
Öz Cemalettin Şimşek Kahramanmaraş Mersin Samsun
Kemalettin
Yılmaz Alim
Işık Mehmet
Şandır
Afyonkarahisar Kütahya Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçe
Gerekçe:
Sendikalara radyo ve TV kurma imkanı sağlanması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Gerekçesini
okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra Sayılı Toplu İş
İlişkileri Kanun Tasarısının 81. Maddesine üçüncü
fıkranın ilave edilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman
Çelebi (İstanbul) ve arkadaşları
"6112 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş
ve Yayın Hizmetleri Hakkındaki Kanun'un 19 uncu maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendinde yer alan "sendikalar" ifadesi
çıkarılmıştır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Moroğlu, buyurunuz.
MUSTAFA
MOROĞLU (İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; bu önergedeki amacımız, sendikaların
kendilerini tanıtma, işçileri bilgilendirme, bilinçlendirme, kendi
faaliyetlerine ilişkin katkılarını sağlamak
amacıyla halka yayın yapmasının önündeki engellerin
kaldırılmasına ilişkindi. Maalesef, her zaman, bugüne kadar
olduğu gibi, seksen bir maddede, bu yasanın düzeltilmesine
ilişkin seksen bir tane önerge verilmiş ama hiçbirisine ortak bir
tavırla, evet, bu önergede bir haklılık payı var...
Biraz önce Musa Çam Milletvekili arkadaşımın da ifade ettiği
gibi, 4 sözcü yerine 14 grev sözcüsü olmasına bile karşı çıkacak kadar bir toplu
grup mantığıyla ve emirlerle hareket eden bir Meclis grubuyla
karşı karşıya kaldığımız için bu
önergemiz de reddedilecek, bunu da biliyoruz ama bu vesileyle bir özlemimizi
milletvekili arkadaşlarıma tümüyle de iletmek istiyorum. Aslında
bunun önündeki en büyük engel, sanırım, bugüne kadar defalarca
Anayasa değişikliği yapılmasına rağmen Siyasi
Partiler Yasasındaki değişikliğin
yapılmayışı ve bütün milletvekili
arkadaşlarımın yukarıdan gelen bir emirle, düşünmeden
taşınmadan, belki de neye el kaldırdığını
bilmeden bir sürü önergeye hayır demesi ya da evet demesi. Eğer
Siyasi Partiler Yasasında önemli bir değişiklik yapılmazsa
ve milletvekillerinin milletvekili olabilmeleri halk tarafından
denetlenebilmelerini sağlayan yasalarla değil de başbakanın
ya da parti genel başkanlarının iki dudağının
arasına bırakılırsa, biz işçi sınıfı
adına, emekçiler adına ya da köylüler adına ne kadar önerge
verirsek verelim, ne kadar önemli yasalar geçirmeye çalışırsak
çalışalım, milletvekillerinin elleri kalkıp inecek ve
çoğunluk demokrasisi anlayışında hâkim olan iktidar
milletvekillerinin çabalarıyla da bütün önergelerimiz, bütün halkın
lehine çıkacak olan yasalar reddedilecek. Bunu tarihe not düşmek ve
burada sendikaların özgürleşmesini sağlamak anlamında çaba
veren arkadaşlarımın karşısına AKP milletvekili
arkadaşlarımın karşı
çıkışlarını not tutmak üzere ifade etmeyi bir görev biliyorum.
Bugüne kadar
yapılan bütün yasa tasarılarında eğer AKP milletvekili
arkadaşlarımızla komisyonlarda
tartıştığımız kadar Mecliste
tartışabilsek
Komisyonlarda ufak tefek değişikliklerde
Çünkü orada biraz daha özgür kalınabiliyor. Bu demek oluyor ki oralarda
milletvekillerinin özgürlük alanları ne kadar genişlerse Millet
Meclisinde çıkacak yasaların da halkın lehine, işçilerin
lehine ya da bugün görüşülmekte olan Sendikalar Yasasında
olduğu gibi işçilerin, sendikalı işçilerin lehine ve
işsiz, sendikalı olmayan işçilerin sendikalı
olmasının lehine yasalar çıkarabiliriz diye düşünüyorum
fakat bunun önündeki en büyük engel, milletvekillerinin, sendikaları
özgürleştirmeye çalışırken milletvekillerinin özgür
olmamasını görmek de milletvekili arkadaşınız olarak
beni üzüyor. Onun için, en büyük dileğim, bütün milletvekili
arkadaşlarım eğer Meclisteki özgürleşmeyi
sağlayabilirse, sendikalarda da, Türkiyedeki özgürleşme de
sağlanabilir. Bu özgürleşmeyi sağlamadan doğru yasalar
yapabileceğinize inanmıyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Moroğlu.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Madde 81i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde 81 kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi yeni madde ihdasına dair bir
önerge vardır.
Bildiğiniz üzere, görüşülmekte olan tasarı
veya teklife konu kanunun komisyon metninde bulunmayan ancak tasarı veya
teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin
değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunluğuyla
katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak
görüşme açılacağı İç Tüzük'ün 87'nci maddesinin
dördüncü fıkrası hükmüdür.
İç Tüzükün 91inci maddesine göre de yeni bir madde
olarak görüşülmesine komisyonun salt çoğunluğuyla
katıldığı önergeler üzerinde görüşme açılır
ve bu maddede belirtilen sayıda önerge verilebilir.
Bu nedenle, şimdi önergeyi okutup Komisyona
soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla yani 14 üyesiyle
katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme
açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması
hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Önce davet ettirin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Önce davet etsinler efendim, yerimizi alalım.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Hepsi gelecekler.
BAŞKAN Şimdi önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 197 Sıra Sayılı Toplu İş İlişkileri
Kanunu Tasarısına 81. Maddeden sonra gelmek üzere
aşağıdaki ek maddenin eklenmesini teklif ederiz.
EK MADDE 1:
Valilik ve Bakanlıkça, Sendikal Kuruluşların
kapatılması veya cezalandırılması ile ilgili hukuki
süreci başlatacak başvurular yapılamaz.
İdris
Baluken Pervin
Buldan Abdullah Levent
Tüzel
Bingöl Iğdır İstanbul
Halil Aksoy Hüsamettin Zenderlioğlu Hasip Kaplan
Ağrı Bitlis Şırnak
BAŞKAN Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri) Salt çoğunlumuz
olmadığı için katılamıyoruz Sayın Başkan.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın
Başkanım, davet edilmedi. Arkadaşlar burada hazırlar. Davet
edilmeden nereden biliyor?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ne malum? Belki gideceğiz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, nereden biliyor? Belki Komisyona gidecek arkadaşlar.
Yani böyle ezbere konuşulmaz, önce davet et. Olur mu öyle şey!
BAŞKAN Şimdi, açıklamada bulundum sayın
milletvekilleri, bunu ilk defa da yapıyor değiliz. Komisyon salt
çoğunlukla katılmama görüşünü bildirmiş
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Nereden biliyor?
Benim adıma karar veremezsin. Belki gideceğim Sayın
Başkanım oraya.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Oraya davet edilmesi lazım.
BAŞKAN Sayın Komisyon, davet edin o zaman.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Evet
BAŞKAN Salt çoğunluğunuzun gelmeyeceği
anlaşıldı herhâlde.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, nereden biliyor?
BAŞKAN Buyurun.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri) Gelmeyeceği
anlaşıldı Sayın Başkan.
İZZET ÇETİN (Ankara) Sen bir çağır,
kapının önünde bekliyorlar.
BAŞKAN Yok, burada görünmüyor. Böyle bir usul de yok.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Var efendim.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri) Davete gerek yok ki.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Var efendim.
BAŞKAN Şimdi, Komisyon önergeye salt çoğunlukla
katılmamış olduğundan önergeyi işlemden
kaldırıyorum.
Şimdi, burada oturmamış olan arkadaşlarımız,
davet edilse bile gelmeyecekleri anlaşılıyor herhâlde.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın
Başkanım, ama Komisyon Başkanı davet etmeden bizim
hakkımızda karar veremez.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Plan Bütçe kalkıyor, gidiyor, oturuyor.
Görüşümü sormadılar efendim, neye göre karar verdiler?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, burada salt çoğunlukla
diye okuyorum. Salt çoğunlukta katılmak isteyenler kalkar komisyon
sıralarına giderler, lütfen
(AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Efendim, ama
çağırmadınız.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, bürokratların
oturduğu koltuğa gidip nasıl Kalkın. Diyeyim? Davet edip
bizi çağırması lazım.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın Başkan,
gayriciddi, lütfen dikkate almayın.
BAŞKAN Çok rica ederim
Şimdi, önergeyi işlemden kaldırıyorum.
Geçici madde 1
Geçici madde 1 üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra Sayılı Toplu İş
İlişkileri Kanunu Tasarısının Geçici 1inci maddesinin
birinci fıkrasının ikinci cümlesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki hükmün eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ayşe Nur Bahçekapılı Mehmet Doğan Kubat Ramazan Can
İstanbul İstanbul Kırıkkale
Adnan Yılmaz Ali
Şahin Seyit
Sertçelik
Erzurum Gaziantep
Ankara
Ancak, sendikalar faaliyet göstereceği iş kolunu, bu Kanunun
4üncü maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen yönetmeliğin
yayımı tarihinde itibaren bir ay içerisinde yönetim kurulu
kararıyla belirler.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra Sayılı Toplu İş
İlişkileri Kanun Tasarısının Geçici Madde 1in
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Süleyman Çelebi Candan Yüceer Kadir Gökmen
Öğüt
İstanbul Tekirdağ İstanbul
Nurettin Demir Aytun
Çıray Özgür
Özel
Muğla İzmir Manisa
İzzet Çetin Musa Çam
Ankara İzmir
GEÇİCİ MADDE 1- (1) Kuruluşlar bu Kanun gereği
yapmak zorunda oldukları tüzük değişikliklerini bu Kanunun
yayımı tarihinden sonra yapılacak ilk genel kurullarında
yaparlar.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim konuşacak?
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Ben
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Çelebi.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; bu önemli bir madde, geçici 1inci madde
bir tüzük değişikliği. Tüzük değişikliğini
yönetim kuruluna veriyorlar ve yönetim kurulu aslında genel kurulun
yetkisini kullanmış olacak ve istediği değişiklikleri
yapacak. Böylesi önemli bir değişikliği, biz diyoruz ki, bu
tüzüğün yapımında emeği geçen, kararını veren
genel kurul iradesine bırakalım ve genel kurul toplansın, ilk
kongrede bu değişiklikleri yapsın istiyoruz. Bir veya bir buçuk
yıl olabilir, altı ay sonra kongresini yapabilir sendikalar,
onları özgür bırakalım ama bu yetkiyi yönetim kuruluna devrettiğimiz
zaman, yönetim kurulu bu yetkisini başka yetkilerle de birleştirerek
değişikliğe gitmiş olur ve genel kurul iradesinin
dışında orada tüzük değişikliği yapabilir.
Değişiklik önerimiz bu, bu kadar basit ve sade bir öneri.
İkinci söyleyeceğim şu değerli
arkadaşlarım: Saatlerdir konuşuyoruz, burada birçok önerge
veriyoruz, yapıcı katkılar veriyoruz ama ne kadar, bu konuda
katkı verirsek verelim, ne kadar içtenlikle söylersek söyleyelim
boşuna söylüyoruz, boşuna. Bir tek maddede, bir tek maddede
iktidarın vicdanı ortaya konulamamıştır,
bağımsız olamamışlardır, özgür iradelerini en
haklı konuda bile kullanamamışlardır.
Dolayısıyla -Sevgili Bakanım galiba başka
işlerle meşgul- özellikle şunu söylemek istiyorum bu bölümde
Sayın Bakanıma: Endüstri ilişkilerini bilen, sendikal alanı
tanımlayabilen, bizde, sanayiciler var. Onlar gerçekten bu süreci
biliyorlar ve özümsüyorlar ama ondan nasibini almayan, hayatında hiç
sendika görmemiş, sendikal süreç nedir bilmeyenler bu sürece müdâhil
olmuşlardır ve bu yasanın bu hâle getirilmesine katkı
sunmuşlardır. İddiayla buradan söylüyorum: Eğer bu
yasayı endüstri ilişkilerinde bulunan, adı da sendika olan
işverenler sendikası TİSK bu yasayı hazırlasaydı,
bu yasa bundan geri olmazdı; altını çizerek söylüyorum. Yine, bu
yasaya adı sendika olan, adı emekten yana olduğunu ifade eden
sendikalar müdahale etmeseydi, bu yasa bu kadar kötü yine olmazdı.
Burada, hem sendikal hareket, korunması, dengeler
yapılması adına, bazılarının
aldığı geçici ödülle bazı sendikalar okşandı,
bazıları da mevcut sistemden, mevcut sistem yapısı
içerisinden beslendikleri için, gününü gün etme ve kurtarma adına,
işçi sınıfının geleceğine ipotek koydular,
kurşun sıktılar. Tarih eğer bir gün onları da
yargılayacaksa bu ihanetten dolayı yargılayacaktır. Bunu
bir dipnot olarak bu kürsüden ifade ediyorum.
Dolayısıyla, burada gönül arzu ederdi ki Çalışma
Bakanımız ILO normlarını, Avrupa Sosyal
Şartını, diğer sendikaların bu konudaki taleplerini
doğru okuyup özgür bir sendikal alanı tanımlayabilseydi bu sorun
daha iyi çözülürdü çünkü bu yasa artık, TOBBun yasası olmuştur,
bu yasa o, MÜSİAD gibi yan kuruluşların, TUSKONun yasası
olmuştur, onların belirlediği bir yasa olmuştur. Onlara
katkı veren, onlara bu yeşil ışığı yakan
sendikacılara da bu yasanın hayırlı olmasını
diliyorum.
Çok teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Çelebi.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra Sayılı Toplu İş
İlişkileri Kanunu Tasarısının Geçici 1inci maddesinin
birinci fıkrasının ikinci cümlesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki hükmün eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ayşe
Nur Bahçekapılı (İstanbul) ve arkadaşları
Ancak, sendikalar faaliyet göstereceği iş kolunu, bu Kanunun
4üncü maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen yönetmeliğin
yayımı tarihinde itibaren bir ay içerisinde yönetim kurulu
kararıyla belirler.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN Gerekçe
Gerekçe:
Sendikaların bu kanunun 8inci maddesinin birinci
fıkrasının (c) bendinde belirtilen Sendikanın faaliyet
göstereceği iş kolu hükmü gereğince tüzüklerinde
yapacakları değişiklikler için yönetim kurulları
yetkilendirilmiştir. Sendika yönetim kurullarının tüzük
değişikliklerini belirtilen süre içerisinde yapmaması hâlinde bu
Kanuna göre yayımlanacak ilk istatistiklerde Bakanlıkça yönetmelikte
belirtilen işkoluna göre ilan edilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN Gerekçesini okuttuğum bu önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen bu önerge doğrultusunda geçici madde 1i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Geçici madde 2 üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra Sayılı Toplu İş
İlişkileri Kanun Tasarısının Geçici Madde 2'nin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Süleyman Çelebi Candan Yüceer Kadir Gökmen
Öğüt
İstanbul Tekirdağ
İstanbul
Nurettin Demir Aytun
Çıray Özgür
Özel
Muğla İzmir
Manisa
İzzet Çetin Musa Çam
Ankara İzmir
Geçici Madde 2- (1) Bakanlık, 19'uncu maddede belirtilen
yönetmeliğin yayımı tarihinden itibaren altı ay içinde
kayıtlarında yer alan üye listelerini, işkolunda kurulu olan
işyerlerini ve işçi sayılarını işçi sendikalarına
gönderir. Sendikalar, varsa itirazlarını bir ay içinde
Bakanlığa bildirir. Bakanlık, itirazları en geç bir ay
içinde karara bağlar.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Çelebi.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; yine noterle ilgili, Sayın Bakanla,
yine bu mutabakat çerçevesinde katkı vermek amacıyla
Şimdi bir
yasa çıkıyor, yasanın noterle ilgili uygulaması bir
yıl sonra devreye girecek. Zaten sendikal hareket önüne konulan barajlarla
ve engellerle oldukça zorlanan bir noktadadır. Bir taraftan, bir
sendikadan istifa edip diğer sendikaya geçmenin maliyeti bugün neredeyse
200 liraya kadar yaklaşmaktadır, 200 TL her bir işçi adına verilecek
ve yine bir sendikaya üye olmanın bedeli -yalnız, direkt hani- bu
sürecin aşılması için üye olmak isteyen bir işçi 35le 40
lira arasında noter ücreti ödeyecektir. Sayın Bakanla
yaptığımız değerlendirmede, mutabakatta, en
azından hani
Sayın Bakan bu kürsüde dedi ki: 25inci maddeden sonra
göreceksiniz, diğer maddelerde çok ileri düzenlemeler yaptık, siz de
bunu göreceksiniz. Bu Genel Kurulda söyledi, size hitap etti. Oysa burada da
en azından TOBBun da evet dediği -o anda, hani borsa gibi her gün
değişiyor, galiba saat başı değişiyor-
TİSKin de evet dediği, Türk-İşin de evet
dediği, Hak-İşin de
evet dediği, DİSKin de evet dediği altı aylık
dilime, bunun çekilmesi konusunda en azından bir noktaya gelmişlerdi.
Sonra, gece yattılar galiba
Bir tane sendikamız demiş ki: Bu
öyle kalsın çünkü statükoyu ancak böyle devam ettirebilirim, bir yıl
daha devam etsin. Hatta orada yapılan düzenlemede, o altı aylık
dilimde bu noter paralarının da ceza paraları adı
altında toplanan paralardan ödenmesi konusunda da mutabakat vardı.
Şimdi, bir yandan buraları konuşuyorsunuz, sonra da bu
konuşmaların arkasında durmayanın kim olduğu ortaya
çıkıyor. En azından iktidar, en azından siyaset Ya, burada
şunu konuştunuz, söz verdiniz; bunun arkasında ben
duracağım. cesaretini, yürekliliğini gösteremiyorsa ondan sonra
Cumhuriyet Halk Partisini bu anlamda suçlamaya hiç kimsenin hakkı yok. Kim
sözünde durmuyor, kim orada ortaya konulan iradenin arkasında durmadığının
en temel göstergelerinden bir tanesi noter şartıdır.
Değerli
arkadaşlar, işte ileri
Noteri kaldırıyoruz. diye bas bas
bağırdığınız uygulama bir yıl sonra devreye
girecek. Belki yine sendikaların baskısıyla gecenin bir
yarısında, o statükoyu korumak isteyen sendikaların birisinin isteğiyle,
bir gece torba yasayla Noter uygulaması aynen devam eder. diye bir
düzenleme yine bizim önümüze gelirse hiç buna şaşmam çünkü burada
siyaset iradesi yerine birkaç sendikanın günübirlik talepleri
karşılanma adına buralarda ödün verilmiştir, varılan
mutabakatlar yok sayılmıştır. Bu sürece bizim dâhil
edilmemiz, bu sürece katkı vermemiz göz ardı edilmiştir, ondan
sonra da Ya, sürekli konuşuyorsunuz, her maddede konuşuyorsunuz.
Nedir bu kadar bağırmanız çağırmanız? diye bizi
eleştiriyorsunuz.
İşte,
bu kadar net, bu kadar açık, bu kadar şeffaf bir noktayı bile
aşamayan ve burada siyasi iradeyi koyamayan bir bakanın bu
duruşundan dolayı gerçekten üzüntü duyuyorum, bunu
kınıyorum ve bu duygularla bir kez daha hepinizi saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Çelebi.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Geçici madde 2yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Geçici madde 2 kabul
edilmiştir.
Geçici madde 3 üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra Sayılı Toplu İş
İlişkileri Kanun Tasarısının Geçici 3 üncü
maddesindeki bir yıl süresinin altı ay olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Süleyman
Çelebi Candan
Yüceer Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul Tekirdağ İstanbul
Nurettin
Demir Aytun
Çıray Özgür
Özel
Muğla İzmir
Manisa
İzzet
Çetin Musa
Çam
Ankara İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Kim konuşacak?
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Söyledik efendim, ne söylesek
boş. Onun için gerekçeyi okuyun.
BAŞKAN Peki, gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Günümüz koşullarında yeni kanunla ilgili düzlemeler için bir
yıllık süre uzun bir süredir. Bu nedenle bu sürenin altı aya
indirilmesi değişikliği teklif edilmiştir.
BAŞKAN Gerekçesini okuttuğum bu önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Geçici madde 3ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Geçici madde 3 kabul
edilmiştir.
Geçici madde
4 üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra Sayılı Toplu İş
İlişkileri Kanun Tasarısının Geçici 4üncü
maddesindeki bir yıl süresinin altı ay olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman
Çelebi Candan
Yüceer Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul Tekirdağ İstanbul
Nurettin
Demir Aytun
Çıray Özgür
Özel
Muğla İzmir Manisa
İzzet
Çetin Musa
Çam Emine
Ülker Tarhan
Ankara İzmir Ankara
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Toplu İş İlişkileri Kanun
Tasarısının Geçici 4üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
Mesut
Dedeoğlu Ali
Öz Cemalettin
Şimşek
Kahramanmaraş Mersin Samsun
Mehmet
Şandır Alim
Işık Kemalettin
Yılmaz
Mersin Kütahya Afyonkarahisar
Geçici Madde 4 17nci maddenin beşinci fıkrasında
belirtilen sendika üyeliğinin kazanılması ve 19uncu maddenin
ikinci ve dördüncü fıkralarında belirtilen sendika üyeliğinden
çekilme işlemlerinin e-Devlet kapısı üzerinde
yapılması, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren
ikinci yılın sonuna kadar mülga 2821 sayılı Sendikalar
Kanununun 22nci maddesinin üçüncü ve beşinci fıkraları ile
25inci maddesinin ikinci fıkrası hükümlerine göre e-Devlet
kapısı ile birlikte yapılır.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYON SÖZCÜSÜ
İSMAİL TAMER (Kayseri) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçe
Gerekçe:
e-Devlet kapısı üzerinden sendika üyeliğinin
kazanılması ve çekilmede yapılacak hatalar ve
yaşanılabilecek sorunlar dikkate alınarak noter koşulu ve
e-Devlet kapısı sistemlerinin birlikte uygulanmasının
yapılacağı 2 yıllık geçiş süresinin
konulması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Gerekçesini okuttuğum önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra Sayılı Toplu İş
İlişkileri Kanun Tasarısının Geçici 4üncü
maddesindeki bir yıl süresinin altı ay olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Emine Ülker Tarhan (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYON SÖZCÜSÜ
İSMAİL TAMER (Kayseri) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
- Katılamıyoruz.
BAŞKAN Sayın Tarhan, buyurunuz.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Aslında teknik bir konu tabii, benim alanım değil, pek de
konuşmayı düşünmüyordum değerli arkadaşlar gecenin bu
saatinde. Ancak, bugün dağıtılan bir kitapçık geçti elime, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Milletvekili Sekreterinin El Kitabı. Pembecik bir
kitap, pembeye boyanmış ve muhtemelen sadece kadınların
sekreter olabileceğine ilişkin, bu renkle bir imada bulunulmuş.
Şimdi, bu kitapçığı hazırlayan zihniyetin tabii
detayına da gireceğim sürem yettiği kadar. Ancak bizleri,
özellikle kadınları ne kadar aşağılayan bir kitap
olduğunu, tane tane okuduğunuzda, özellikle ilk sayfalarında net
olarak görüyorsunuz. O kadar cinsiyetçi bir yaklaşım ki
İZZET ÇETİN (Ankara) Köhne bir beyin
hazırlamıştır.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) Bir sekreterin öncelikle neredeyse,
kadın olması gerektiğine işaret etmiş, bunu ima
etmiş ve giysisini dahi çevresindeki insanlara bakarak kopyalaması,
onları gözleyerek kopyalaması ve yapıştırması
yani ona uygun bir stil oluşturması önerilmiş burada bir
kadına. Kıyafetinin uygun olması, renginin uygun olması,
modelinin uygun olması, aksesuar takmak durumunda olması ki Ben
aksesuar takmak istemiyorum. diyemez mi bir kadın diye aklıma geldi,
Aksesuar kullanmak istemiyorum. Aksesuar takmasından söz ediliyor,
kullanmasından söz ediliyor.
Alçak topuklu bir ayakkabı giymesi gerektiğinden söz
edilmiş. Aklıma şu soru geliyor: Topuksuz ayakkabı
giyemiyor muyuz ya da yüksek topuklu ayakkabı giymemize bizim kim engel
olabilir bir kadının ya da bir kadın sekreterin? diye bir soru
geliyor.
Makyajının uygun olmasından söz ediliyor. Hatta eskiyen
makyajını yenilemesi gerekiyormuş bir kadının. Öyle
dolaşırsa muhtemelen göz zevkini bozarmış
bazılarının, o yüzden makyajını dahi yenilemesi
isteniyor. Bakar mısınız, bir de cildine özen göstermesi
gerekiyor bir kadının. Peki erkekler? diye bir soru geliyor
insanın aklına.
Hatta diyor ki burada: Kendine güvenini bile sağlamalı bir
sekreter kadın, kadın sekreter özellikle. Kadının kendine
güvenini bile ölçmeye, değerlendirmeye ve teste tabi tutmuşlar
burada.
RECEP ÖZEL (Isparta) Nerede yazıyor bu? Nerede bu?
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Neymiş o?
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) Söyleyecek söz bulamıyorum.
Özellikle Sayın Meclis Başkan Vekili, bir kadın olduğunuz
için özellikle size de seslenmek istiyorum bu konuda.
Bu kitapçığı hazırlayan zihniyetin ne tür bir
zihniyet olduğunu anlatmaya çalışacağım: Şimdi,
tecavüz edilen bir kadının dahi, hamileyse eğer,
doğurmasını öneren bir zihniyet, doğurmak zorunda
olduğunu öneren bir zihniyet; her kadının en az 5, olmadı 3
çocuk doğurmasını, 3 çocuğa sahip olmasını öneren
bir zihniyet. Sürekli yasaklama, dövme, eve kapatma, hep bunlardan bahseden, bu
eksende düşünen bir feodal anlayışın
aslında şu kitapçık, bu kitapçık Meclise
yansımasıdır. Utanç verici bir yansımasıdır ve
derhâl toplatılmalıdır.
Bu yasakçı zihniyetin yasaklanması için tüm kadın
milletvekillerini ve siz başta
olmak üzere Sayın Başkanım, bütün Meclis başkan vekillerini
duyarlı olmaya davet ediyorum öncelikle. Bu konuda
aşağılanmaya, öncelikle kadınlar izin vermemeliler diye
düşünüyorum.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Üniversitelerde yıllarca
aşağılandı kadınlar, sesiniz çıkmadı.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) Hizaya gelme hâline, bizi buna sokmak,
hizaya sokmak kadınları militarist bir bilinçaltı
anlayışla
Aynı o anlayışla konuşuyorsunuz
şu anda.
Hazır olda duran, ancak hizmet ederse değerli olduğu,
neredeyse rahat durmayanı kocası dövmezse devlete dövdürmeyi bile
düşünen bir anlayışı çağıran, davet eden,
kadını ikincil bir varlık sınıfına sokan bu
anlayışı şiddetle kınıyorum. Tüm emekçi
kadınlara, burada yazılan her kelimenin bir hakaret olduğunu
söylüyorum ve tüm kadınlara, tüm emekçi kadınlara sesleniyorum: Bizi,
yüreğimizi, düşüncelerimizi, şeklimizi, şemilimizi,
tercihlerimizi hizaya sokmaya, kimsenin hizaya sokmaya gücü yetmez.
FATİH HAN ÜNAL (Ordu) Baş örtüsü de dâhil mi bu işe?
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkan. (CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Tarhan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Geçici madde 4ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Geçici madde 4 kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, ben ve bizim Divan olarak şu anda böyle
bir konu hakkında bilgimiz olmuştur. Kitapçığı hiç
görmedik, o yüzden inceleme fırsatımız da olmadı.
Eğer, bu tür bir yaklaşım varsa bir bakmamız gerekecek.
Uyardığınız için teşekkür ederiz.
Şimdi,
geçici madde 5 üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 197 Sıra Sayılı Toplu İş İlişkileri
Kanun Tasarısının Geçici Madde 5in aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman
Çelebi Candan
Yüceer Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul Tekirdağ İstanbul
Nurettin
Demir Aytun
Çıray Özgür
Özel
Muğla İzmir Manisa
İzzet
Çetin Musa
Çam
Ankara İzmir
GEÇİCİ MADDE 5- (1) Kanunun yayımı tarihinde sendika
yöneticisi olduğu için iş sözleşmesini feshetmiş olan yöneticiler
hakkında 23üncü madde hükümleri uygulanır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMAİL TAMER (Kayseri) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN Sayın Ağbaba buyurunuz.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben her konuşmamın başında bundan sonra
aynı şeyi söyleyeceğim: 8 tane milletvekilini tutsak eden
zihniyeti kınıyorum buradan, Türkiye Büyük Millet Meclisinden
onları saygıyla selamlıyorum.
Sendika yasası olarak söylediğimiz hiçbir şey kabul
edilmiyor, onun için ben de bugün değişik bir şey yapayım
dedim, AKP Grubu adına bir konuşma yapayım.
Değerli arkadaşlar, muhalefet -sizin söylediğiniz gibi-
ancak eleştiriyor, siz hep çalışıyorsunuz,
başarınız dillere destan oldu, dünyanın bütün saygın
kuruluşları AKPden övgüyle bahsediyor, ben de dünya çapında
saygınlığı olan bu kurumlardan derlediğim rakamlarla
başarılarımızı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, demokrasimize melez damgasını
vurduk, demokrasi açısından 2011 yılında 167 ülke
arasında 88inci sıraya gerilemeyi başardık. Tanzanya,
Zambiya, Senegal ve Filipinler gibi ülkelerle birlikte Türkiyeyi kısmen
özgür ülkeler arasına biz soktuk. Siyasi faaliyetlere katılım
bakımından 10 üzerinden 3,89 almayı biz başardık,
aldığımız bu notla Avrupa ülkeleri arasında sondan
birinci olduk. Öğrenciyi, gazeteciyi, aydını, askeri, vekili
hapse biz attık. Böylelikle en fazla terörist tutuklayan ülke
unvanını aldık. 2011 yılında Türkiyeyi basın
özgürlüğünde bir önceki yıla göre 10 basamak gerileterek 179 ülke
arasında 148inci sırada yer aldırdık;
Fasın, Ugandanın, Gambianın gerisine düşürmeyi biz
başardık. Bunu AKP Grubu adına yapıyorum arkadaşlar.
İSRAİF
KIŞLA (Artvin) - Kendi adına konuş, AKP adına
konuşamazsın.
VELİ
AĞBABA (Devamla) Basın özgürlüğü uğruna 15 binden fazla
web sitesine erişimi engelledik. 7 derginin yayınını
durdurduk, onlarca gazeteciyi tutukladık; 2012 yılının Ocak
ayı verilerine göre, Avrupa Birliğine üye olmak isteyen ülkeler
içinde basın özgürlüğü sıralamasında sondan 1inci olma
onurunu yaşadık.
Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi, 1987 yılından bu yana Türkiyeyi
en çok hak ihlali yapan ülke olarak tescilledi. Bu başarıyı
katlayarak büyüttük. 2011 yılında AİHMde 159 davayla en fazla
mahkûm edilen ülke biz olduk.
Biz
iktidara gelmeden önce, 2000 yılında Türkiye kalkınma
yarışında 80inci sıradaydı, biz çıraklık
döneminde 85inci sıraya, kalfalık döneminde 92nci sıraya
geriletme başarısını gösterdik. Katar, Suudi Arabistan ve
Lübnan gibi zorlu rakiplerimizle mücadele edip onların gerisinde
kaldık.
Kadın-erkek
eşitliğinde 135 ülke arasında 122nci sırada yer
almayı biz başardık. Katar gibi zorlu rakiplerimizi burada biz
alt ettik. Kadınların iş gücüne katılımı
açısından Türkiyeye 135 ülke arasından 126ncı olma
gururunu yaşadık.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Hangi ölçüm şirketinin şeyini aldın?
VELİ
AĞBABA (Devamla) Toplumsal refah bakımından 110 ülke
arasında 75inciliği elde edip Avrupanın en geri ülkesi
olmayı biz başardık. 2011 yılında cari
açığımızı 80 milyar dolara biz çıkardık.
Beyzbolcu kankamız Amerika Birleşik Devletlerinin ardından
dünyanın en fazla cari açık veren 2nci ülkesi olmayı biz başardık.
Bizim iktidarımızda 2011 dâhil verilen dış ticaret
açığı 500 milyar dolar oldu. Yetmiş dokuz yılda
yapılmayanı dokuz yılda yaptık yetmiş dokuz
yıllık cari dış ticaret açığını 2
katına çıkardık.
Biz
iktidara gelene kadar tüm cumhuriyet hükûmetlerinin yaptığı
dış borç 130 milyar dolar iken biz 310 milyar borç aldık; dokuz
yılda dış borcu 2,5 katına çıkardık. Türkiye'nin
borçlanma rekoru bizim dönemimizde kırıldı.
Değerli
milletvekilleri, bu ülkede ot, saman, kurbanlık ithalatını biz
icat ettik. İstisnai atamalarla dolgun maaşları biz
bağladık. Her 100 gençten 22sini işsiz
bıraktık, Türkiyeyi genç işsizlikte dünyanın birinci
ülkesi yaptık.
RECEP ÖZEL (Isparta) - İşsizlik rakamları düşüyor.
VELİ AĞBABA (Devamla) -
KPSS kuyrukları bizim dönemimizde oluştu. KPSSyi kopya SSye
biz çevirdik. Son üç yılda ulusal düzeyde altı sınav yerine
skandalı biz yaptık.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Çok başarılısınız(!)
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) - AKPnin büyük
başarısı. Helal olsun, memleketi ne hâle getirdiniz.
VELİ AĞBABA (Devamla) -
Bu skandallardan 3 milyondan fazla insan haksızlığı
bizim dönemimizde oldu. Bu durum çok önemliymiş gibi ana muhalefet
partisinin vermiş olduğu araştırma önergesini reddettik,
istikrar bozulmasın diye reddettik hem de. Bizim
iktidarımızın son beş yılında
atanamadığı için 30dan fazla öğretmen intihar etti Allah
rahmet eylesin. dedik.
Değerli arkadaşlar, sendikayla ilgili
başarımızdan bahsetmeden geçemeyeceğim. 2011
yılında sendikal hakları en çok ihlal etmeyi biz
başardık. Bu son başarımızdan sonra fazla söze gerek
kalmadı.
Değerli arkadaşlar, bir de bizim dönemimizde 12 tutuklu
sendikacı bakımından 12 Eylül faşist rejimine tur
bindirdik.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Yazıklar olsun size, yazıklar olsun!
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Ağbaba.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Geçici madde 5i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Geçici madde 5 kabul edilmiştir.
On beş dakika ara veriyorum sayın milletvekilleri.
Kapanma
Saati: 21.29
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.47
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Muhammet Bilal
MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 11inci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
197 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Geçici 6ncı madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra Sayılı Toplu İş
İlişkileri Kanunu tasarısının Geçici 6ncı
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Ayşe
Nur Bahçekapılı Mehmet
Doğan Kubat Recep
Özel
İstanbul İstanbul
Isparta
Ramazan
Can Bülent
Turan
Kırıkkale İstanbul
GEÇİCİ MADDE 6- (1) 41'inci maddenin birinci ve beşinci
fıkraları ile 43'üncü maddenin ikinci ve dördüncü
fıkralarında yer alan kurulu bulunduğu işkolunda en az
yüzde üç üye şartı, Ekonomik ve Sosyal Konseye üye konfederasyonlara
bağlı işçi sendikaları için Ocak 2013 istatistiğinin
yayımı tarihinden 1/7/2016 tarihine kadar yüzde bir, 1/7/2018
tarihine kadar ise yüzde iki olarak uygulanır.
(2) En son yayımlanan 2009
istatistiği sonrasında, 15/9/2012 tarihine kadar kurulmuş ve
ekonomik ve Sosyal Konseye üye konfederasyonlara üye olmuş işçi
sendikalarının bu Kanunun yürürlük tarihinden Ocak 2013
istatistiklerinin yayımlandığı tarihe kadar
yapacakları yetki tespit talepleri, 41'inci maddenin birinci
fıkrasında yer alan işyeri veya işletme çoğunluğu
şartlarına göre Bakanlıkça sonuçlandırılır.
(3) Ocak 2013 istatistiklerinin
yayımlandığı tarihe kadar, Bakanlığa
yapılmış olan yetki tespit başvuruları ile taraf
oldukları bu Kanunun yürürlüğünden önce imzalanmış toplu
iş sözleşmesi Ocak 2013 istatistiklerinin yayımı tarihinden
sonra sona erecek olan sendikaların, bir sonraki toplu iş
sözleşmesiyle sınırlı olmak üzere yapacakları yetki
tespit başvurulan mülga 2822 sayılı Kanunun 12'nci maddesine
göre Bakanlıkça yayımlanmış Temmuz 2009 istatistiklerine ve
mülga 2822 sayılı Kanunda belirtilen hükümlere göre
sonuçlandırılır.
(4) Bu Kanunun yürürlük tarihinden
önce başlamış toplu iş sözleşmesi görüşmeleri ve
toplu iş uymazlıkları mülga 2822 sayılı Kanun ve bu
Kanuna dayalı tüzük ve yönetmeliklere göre
sonuçlandırılır."
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Toplu iş İlişkileri Kanunu Tasarısının
Geçici 6'ncı Maddesinin 1. Fıkrasının (b) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mesut
Dedeoğlu Ali
Öz Cemalettin
Şimşek
Kahramanmaraş Mersin Samsun
Mehmet
Şandır Alim
Işık Kemalettin
Yılmaz
Mersin Kütahya Afyonkarahisar
(2) "Bakanlıkça mülga 2822 sayılı Kanunun 12 nci
maddesine göre yayımlanan 17.07.2009 tarihli istatistikte yüzde on
barajını aşan işçi sendikaları için 41 inci maddede
belirtilen yüzde 1 işkolu barajı şartı ile bu maddenin 1
inci fıkrasındaki işkolu barajı şartları
aranmaz."
TÜRKİYE BUYUK MİLLET MECLİSİ
BAŞKANLIĞINA
Görüşülmekte olan 197 Sıra Sayılı Toplu İş
İlişkileri Kanun Tasarısının geçici 6 ıncı
Maddesinin Kanun Tasarısı metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Süleyman
Çelebi Candan
Yüceer Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul Tekirdağ İstanbul
Nurettin
Demir Artun Çıray Özgür Özel
Muğla
İzmir
Manisa
İzzet
Çetin Musa
Çam
Ankara İzmir
BAŞKAN BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Sayın Çetin, buyurunuz.
İZZET ÇETİN (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, biraz evvel üç ayrı önerge okundu ama
elimizde de pek çok önerge var, tabii önergeler resmî işleme
koyulmadığı için adına önerge demek mümkün değil. Bu,
şunu gösteriyor ki, bu yasa gerçekten zorlama, sendikaları etkisiz
hâle getirebilmek, onları Bakanlığa bağımlı hâle
getirebilmek için özellikle üzerinde hassasiyetle durulmuş bir düzenleme.
Kendi önergemize değineceğim kısaca, hükûmetin önergesi
üzerinde durmak istiyorum. Bir kere değerli arkadaşlar, bir sendikanın
toplu iş sözleşmesi yapabilmesi için öncelikle iş kolu
barajını aşması gerekiyordu. 2822 sayılı Yasada,
toplu sözleşme hakkı için iş kolu barajı yüzde 10, iş
yeri barajı yüzde 50 artı 1. Burada, üç tane barajla karşı
karşıya olan bir düzende sendikaları sıfırladık,
yetmedi sendikaları bitirme ya da yandaş sendika yaratma operasyonu,
bu düzenlemeyle Ekonomik Sosyal Konseye üyelik koşulunu yeni bir baraj
olarak getirerek sendikalar arasında hem Anayasamıza göre hem
uluslararası sözleşmelere, ILO sözleşmelerine ve normlarına
göre ayrım yapılamaz ilkesi açıkça ihlal edilerek,
bağımsız bir sendikanın sözleşme hakkı resmen
Bakanlık eliyle elinden alınıyor.
Örnek olarak, herhangi bir sendika ülke genelinde 20 bin üyesi olsa, 30
bin üyesi olsa ve iş kolu barajını 3-5 üyeyle kaybetse,
sözleşme yapmaya yetkisi yok ama herhangi bir konfederasyona üye olan 30
kişilik bir iş yerinde örgütlenmiş bir sendika o 30 işçiden
16sını üye kaydetmişse, o sendika toplu sözleşme yapmaya
yetkili. Yani 16 üyesi olan sendika sözleşme yapabilir ama 30 bin üyesi
olup da herhangi bir konfederasyona üye olmayan, konfederasyonları
beğenmeyen Ben bağımsız, özgür, işçilerin iradeleri
doğrultusunda sendikacılık yapacağım. diyen bir
sendika toplu sözleşme yapamaz. Bu, düpedüz ayrımcılıktır.
Anayasayı da ihlaldir, uluslararası sözleşmeleri de ihlaldir.
Şimdi, diğer taraftan, bakınız, getirilmiş,
önerilen ve biraz sonra oylayacağınız ve kabul edeceğiniz
önergeyle, doğrudan doğruya Bakanlık, ulufe gibi, sendikalara
diyor ki Ben 2013 istatistikleri yayınlanıncaya kadar bazı
sendikalara sıfır baraj uygulayacağım ama koşulu
Ekonomik ve Sosyal Konseye üye olacak. Bazı sendikalara diyor ki:
İşte, yeniden sendika kurulabilir, 2009dan bu yana ben tembellik
yaptım, görevimi ihmal ettim, görevimin gereğini yerine getirmedim.
Bu arada kurulmuş sendikalar Eylül 2015e kadar kurulmuşsa onlara da
sıfırla şu zamana kadar yetki vereceğim. Birileri itiraz
etmiş belli, ona da demişler ki -Ya biz de bu süre içerisinde baraja
takılabiliriz yüzde 1 de olsa, 3 de olsa ama bizim de hakkımız
olmalı bu işte- Ee, al sen de sus; sana da bir sözleşmelik bir
hak daha vereceğim.
Değerli arkadaşlar, bu, yasa yapma tekniğine,
yasaların genelliği ilkesine aykırı bir tutumdur. Türkiye
Cumhuriyeti devletine de yakışan bir yasa yapma yöntemi
değildir. O nedenle böyle bir düzenlemenin kabul edilebilmesi mümkün
değil.
Şimdi,
biz önergemizde diyoruz ki, Sayın Bakan, Bakanlar Kuruluna sunduğu
tasarıda iş kolu barajını binde 5 olarak önerdi. Soru
sordum, Hangi bakanlar imzalamadı da bu barajı yeniden bu şekle
sokmaya çalıştın, zorlanıyorsun, dışarıda
konuşuyorsunuz, kulisler yapıyorsunuz. Doğal, yapabilirsiniz
ama ortaya çıkarttığınız önergeyle sendikaları
kendinize göbekten bağlı hâle getiriyorsunuz Kaldı ki bu
yasanın içinde pek çok hüküm de yönetmeliklere bırakılarak
sendikaları tam anlamıyla zapturapt altına alacak adetâ 12 Eylül
döneminde çıkarılan yasaları aratacak tarzda gelecekte
sendikaları zorlayacak. O nedenle Hükûmetin önerisine bizim -biraz sonra da
oylayacaksınız- katılmamız mümkün değil.
Yasanın
çıkartılacaksa doğru dürüst çıkartılmasını
diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Çetin.
Buyurunuz,
Sayın Bakan.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Sayın Başkanım, İzzet Bey konuşmasında ve
önergesinde diyor ki: Bu 6ncı maddeyi, Geçici 6ncı maddeyi
çıkarın. diyor, Çıkardığımız zaman baraj
yüzde 3 olarak kalsın. diyor.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Ya Sayın Bakan, sen Hak-İşi 1inci
konfederasyon yapmak için uğraşıyorsun, açık söyle bunu!
Hak-İşi 1inci konfederasyon yapacağım. diyorsun,
ayıptır.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Bizi
şu anda bütün işçiler izliyor. Bu 6ncı maddenin getirdiği
avantajları biraz sonra anlatacağız.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Sendikalar arasında ayrımcılık
yapıyorsun.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Sendikaları geliştirmek, sendikal hareketi geliştirmek için bir
düzenleme getiriyoruz.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Yandaş konfederasyon yaratıyorsunuz,
yandaş sendika yaratıyorsunuz!
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Baraj
yüzde 3te olsun. demek hiç doğru değildir diye düşünüyorum.
Bir
yanlış daha var, onu da söylüyorum: Bakınız, 30 bin üyeden
bahsettiniz, bağımsız sendika, 30 bin
İZZET
ÇETİN (Ankara) 30 bin üyeli bir sendika sözleşme yapamaz
bağımsızsa.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Bakın, dinleyin. 30 bin üyesi olan bir bağımsız sendika
iş kolunda 1 milyon çalışanı olan yerde yetki alabilir.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Tek bir iş kolunda 1,5 milyon çalışan var
ne yetki alabilir ne sözleşme yapabilir bağımsız bir
sendika.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Onun
için bunları doğru bilgilendirme açısından ifade ettim.
Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 197 Sıra Sayılı Toplu İş ilişkileri Kanunu
tasarısının Geçici 6ncı maddesinin 1.
Fıkrasının (b) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
(2) Bakanlıkça mülga 2822 sayılı Kanunun 12 nci
maddesine göre yayımlanan 17.07.2009 tarihli istatistikte yüzde on
barajını aşan işçi sendikaları için 41 inci maddede
belirtilen yüzde 1 işkolu barajı şartı ile bu maddenin 1
inci fıkrasındaki işkolu barajı şartları
aranmaz.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Bununla ilgili daha kapsamlı düzenleme
yaptığımız için katılamıyoruz.
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Samsun) Kapsamlı
değil ki Sayın Bakanım.
BAŞKAN Sayın Şimşek, buyurunuz efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Samsun) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 197 sıra
sayılı Sendika ve Toplu İş İlişkileri Yasa
Tasarısının son ve geçici 6ncı maddesi üzerinde
vermiş olduğumuz önergeyle ilgili olarak söz aldım. Bu vesileyle
hepinizi saygılarımla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, şimdi, bu yasa tasarısına
genel anlamda baktığımızda
kaygılarımızı ifade etmiştik çünkü bu yasa
tasarısı bugünün ihtiyaçlarına cevap vermediği gibi
geleceğe dönük de hiçbir ihtiyaca cevap vermeyen bir yasanın
tarafı olabilmemiz mümkün değil. Hakikaten bunun neresinde
işçiler lehine ya da toplumsal barışı,
uzlaşıyı sağlayacak, sosyal tarafları uzlaşmaya
götürecek bir şey olduğunu göremiyoruz çünkü
anladığımız şu buradan: Bu sendikalar yasası, bu
tasarı hazırlanırken birtakım kaygılar, birtakım
ön yargılarla hazırlanmış. Sanki işçiler iş
yerinin düşmanı, işverenler ise sadece İşçileri ne
kadar ucuza çalıştırırım? diye düşünen bir özne
olarak yerleştirilmeye çalışılmış. Hâlbuki ne
işçiler iş yerinin düşmanıdır ne de işveren bir
yerde hemen lokavt yapıp iş yerini kapatmak ister. Bu yasa
tasarısını incelediğimizde bu kaygılarla
yapıldığını biz görmekteyiz. Birçok yerinde bu yasanın
işçiler aleyhine ve sosyal barışı sağlamayı temel
almayan birtakım uygulamalar görüyoruz. Bir defa, bizim geneli üzerindeki
en önemli kaygılarımızdan bir tanesi, 30 işçi ve
altında işçi çalıştıran iş yerlerinde
çalışan işçilerin sendikal haklarının yani güvencelerinin
ellerinden alınması. Bu nereden gelen hangi direktifle
alındı bilmiyoruz. Daha önceki Üçlü Danışma Kurulunda böyle
bir şey yok idi. En büyük kaygı duyduğumuz şeylerden birisi
o.
Şimdi, bu yasa tasarısına
baktığımızda, diğer taraftan, Hükûmetin işçi
sendikalarını, işçileri biraz da vesayet altına
alıcı, aidat gibi en önemli bir konuda Bakanlıkça
çıkarılan yönetmeliğe bırakılmış olması
ve üye aidatlarının da işçi sendikalarının
tüzüklerinde tespit edilmesi
Hâlbuki 2822 sayılı Yasada bu üst
sınır olarak belirlenmiş idi. Bugün serbest
bırakılıyor. Bu da birtakım karmaşaya
Belki sendikalar bunu isteyebilir ama
işçilerin aleyhine bir uygulama olarak gördüğümüzü ifade etmek
istiyorum.
Diğer taraftan, bu geçici 6ncı maddeyle ilgili olarak da verdiğimiz
önergede Bakanlıkça 2822 sayılı Kanunun 12nci maddesine göre
yayımlanan 17/7/2009 tarihli istatistikte yüzde 10 barajını
aşan işçi sendikaları 41inci maddede belirtilen yüzde 1 iş
kolu barajı şartıyla bu maddenin 1inci fıkrasındaki
iş kolu barajı şartları aranmaz.
Şimdi, değerli milletvekilleri, bu İşçi
Sendikaları Yasasının öznesi işçiler olduğuna göre,
tabii bunların tarafları işçi sendikaları ile
işverenler ama esas öznesi işçiler. Esas bizim korumamız gereken
işçiler. O bakımdan, burada eğer sendikal haklarını
elde etmiş, 2009daki sendikal haklarını elde etmiş
işçilerden bir kısmı.. Kimse bilemiyor ne kadarı kaybedecek,
kimine göre 21 sendika kaybediyor, kimine göre 51 sendika kaybediyor. Belki
Sayın Bakan da bunu, ne kadar, kimin kaybedeceğini bilememekte.
Onun için diyoruz ki: Beş yıl süreyle bunların 2009daki
istatistiklere göre sendikal haklarını verelim, beş yıl
içerisinde kendilerini uyarlayabilirlerse düzenleyebilirler ama
uyarlayamazlarsa geleceğe, sendikal haklarını o zaman
kaybetsinler. Şimdi, bilinmeze doğru niye götürüyoruz bunu
anlamıyorum. Sayın Grup Başkan Vekilimiz Mehmet Şandır
da konuşmasında belirtmişti. Hakikaten, bu yasanın öznesi
işçiler olmadığı için bir tarafında sendikalar
alınmış, diğer tarafında da işverenler özne
olarak alınmış. O bakımdan, burada bu sendika
yasasında işçiler özne alınmadığından, bizim
düşüncemize göre ne bugüne ne de geleceğe taşıyacak bir
sendika yasasıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Devamla) - Kısacası,
yakın gelecekte tekrar sendika yasalarıyla, başka bu konudaki
düzenlemelerle karşılaşacağımızı
düşünüyoruz. O bakımdan, bu yasanın aleyhinde oy kullanacağız.
Bu vesileyle hepinizi tekrar saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Şimşek.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 197 Sıra Sayılı Toplu İş
İlişkileri Kanunu tasarısının Geçici 6'ncı
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Ayşe
Nur Bahçekapılı (İstanbul) ve arkadaşları
GEÇİCİ MADDE 6- (1) 41'inci maddenin birinci ve beşinci
fıkraları ile 43'üncü maddenin ikinci ve dördüncü
fıkralarında yer alan kurulu bulunduğu işkolunda en az
yüzde üç üye şartı, Ekonomik ve Sosyal Konseye üye konfederasyonlara
bağlı işçi sendikaları için Ocak 2013 istatistiğinin
yayımı tarihinden 1/7/2016 tarihine kadar yüzde bir, 1/7/2018
tarihine kadar ise yüzde iki olarak uygulanır.
(2) En son yayımlanan 2009
istatistiği sonrasında, 15/9/2012 tarihine kadar kurulmuş ve
Ekonomik ve Sosyal Konseye üye konfederasyonlara üye olmuş işçi
sendikalarının bu Kanunun yürürlük tarihinden Ocak 2013
istatistiklerinin yayımlandığı tarihe kadar
yapacakları yetki tespit talepleri, 41'inci maddenin birinci
fıkrasında yer alan işyeri veya işletme çoğunluğu
şartlarına göre Bakanlıkça sonuçlandırılır.
(3) Ocak 2013 istatistiklerinin
yayımlandığı tarihe kadar, Bakanlığa
yapılmış olan yetki tespit başvuruları ile taraf
oldukları bu Kanunun yürürlüğünden önce imzalanmış toplu
iş sözleşmesi Ocak 2013 istatistiklerinin yayımı tarihinden
sonra sona erecek olan sendikaların, bir sonraki toplu iş
sözleşmesiyle sınırlı olmak üzere yapacakları yetki
tespit başvuruları mülga 2822 sayılı Kanunun 12nci
maddesine göre Bakanlıkça yayımlanmış Temmuz 2009
istatistiklerine ve mülga 2822 sayılı Kanunda belirtilen hükümlere
göre sonuçlandırılır.
(4) Bu Kanunun yürürlük tarihinden
önce başlamış toplu iş sözleşmesi görüşmeleri ve
toplu iş uyuşmazlıkları mülga 2822 sayılı Kanun
ve bu Kanuna dayalı tüzük ve yönetmeliklere göre sonuçlandırılır."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL TAMER (Kayseri) Takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Katılıyoruz efendim.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bakanlar Kurulunun işkolu barajını değiştirme
yetkisi kaldırılarak, işçi sendikalarının toplu
iş sözleşmesi yetki başvurusunda bulunabilmesi için kurulu
bulunduğu işkolunda çalışan işçilerin en az yüzde
üçünün üyesi bulunması şartı, Ekonomik ve Sosyal Konseye üye
konfederasyonlara bağlı işçi sendikaları için Ocak 2013
istatistiğinin yayımından itibaren 2016 yılı Temmuz
istatistiğine kadar yüzde bir, 2018 Temmuz istatistiğine kadar ise
yüzde iki olarak uygulanacaktır. Yüzde üç işkolu barajının
2018 yılında yayımlanacak olan Temmuz istatistik döneminden
itibaren tüm sendikalara uygulanması amaçlanmıştır.
İkinci fıkradaki düzenleme, 15/9/2012 tarihine kadar Ekonomik ve
Sosyal Konseye üye konfederasyonlara üye olmuş işçi
sendikalarının yetki tespit taleplerinin
karşılanmasını amaçlamaktadır. Üçüncü fıkradaki
düzenleme ile yayımlanmış Temmuz 2009 resmi istatistiklerinde
yetki başvurusuna sahip olan ve toplu iş sözleşmesi için Bakanlığa
yetki tespit başvurusunda bulunan sendikaların haklarının
korunmasını amaçlamıştır. Dördüncü fıkrada ise bu
Kanunun yürürlük tarihinden önce yetki belgesi alarak toplu iş
sözleşmesi ve toplu iş uyuşmazlığı
safhasında bulunan sendikalara ve/veya sendika üyesi olmayan
işverenlere, uygulamada tereddüde mahal vermemek amacıyla toplu
iş sözleşmesi ve toplu iş uyuşmazlığı
sürecini mülga 2822 sayılı Kanuna ve bu Kanuna dayalı Tüzük ve
Yönetmeliklere göre sonlandırma imkanı verilmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen bu önerge doğrultusunda geçici madde 6yı
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Geçici madde 6
kabul edilmiştir.
Madde 82yi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde 82
kabul edilmiştir.
Madde 83ü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde 83
kabul edilmiştir.
Sayın
Acar, sisteme girmişsiniz; ne için acaba?
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Efendim, ben bir dakikalık söz hakkımı kullanmak
istiyorum.
BAŞKAN
Buyurunuz, bir dakika söz veriyorum.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
14.-
Antalya Milletvekili Gürkut Acarın, Toplu İş
İlişkileri Kanunu Tasarısının görüşmelerinde tek
bir önergelerinin dahi kabul edilmediğine ve TRTnin
tarafsızlığını kaybettiğine ilişkin
açıklaması
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Sayın Bakan, bu yasa görüşülürken seksen bir maddenin bir
tekinde bile değişiklik önergemizi kabul etmediniz, hiçbir
uzlaşmaya Evet. demediniz. Yandaş yargı, yandaş medya,
yandaş basın, yandaş TRTden sonra yandaş sendika ve
yandaş konfederasyonlar yaratıyorsunuz.
Bu gibi ne
kadar utanacağınız iş varsa saat 19.00dan sonraya
getiriyorsunuz çünkü yayın yok. Her sabah
TRT Radyo 1, Başbakanın kendi sesinden 07.30 haberlerini
veriyor. TRT hiçbir kural tanımıyor,
tarafsızlığını tümüyle kaybetti; iktidarın
haberlerini günde 5 defa verirse muhalefetin sesini 1 kez, kısarak veriyor.
Örgütsüz
işçi sınıfı olur mu? Bunun adına demokrasi mi
diyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Acar.
Sayın
Şandır
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım, önemli bir kanun
görüştük. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak, son sözler olarak
birkaç cümle söylemek istiyorum.
BAŞKAN
Buyurunuz, size de bir dakika söz veriyorum.
15.-
Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın, bu kanunun eksik
olduğuna ve işçilere hiçbir şey getirmediğine
inandıklarına ilişkin açıklaması
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Gerçekten,
iş hayatımız için, çalışma
barışımız için, toplumsal barışımız
için, demokrasimiz için, ekonomimiz için her anlamda çok önemli bir kanunu
tamamladık. Sayın Bakanın ifadesiyle, Beş yıl
üzerinde çalıştık. diyor ve işte, bir yıldır da
-hemen hemen on ayı geçti- yapılamadığı için toplu
iş sözleşmeleri yapılamadı ve işçilerin bu yıl
zamlarını alamadığı bir kanunu tamamlamış
bulunuyoruz bütün eksiklikleriyle, bana göre, bütün
yanlışlıklarıyla. Eksik bir kanun yani sendikal
özgürlükleri geliştirmeyen, işçiye beklediğinin ötesinde bir hak
getirmeyen, yeni bir alan yaratmayan bir kanun çıkarıyoruz. Bir
reform nitelemesi yapılıyor ama onu kapsamayan bir kanun
çıkardık. Her şeye rağmen hayırlı
olmasını diliyoruz ama biz, işçilere bir şey
getirmediği kanaatiyle, çok fazla bir şey getirmediği
kanaatiyle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Şandır.
Sayın Baluken, size de bir dakika süre veriyorum.
16.-
Bingöl Milletvekili İdris Balukenin, Toplu İş
İlişkileri Kanunu Tasarısının hem Komisyon hem de
Genel Kurul aşamasındaki görüşmelerinde muhalefetin vermiş
olduğu hiçbir önergenin kabul edilmemesinin üzüntü verici olduğuna ve
bu kanunun işçiler için hayırlı olacağını
düşünmediklerine ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Biz de özellikle, hem Komisyon aşamasında hem de Genel
Kurul aşamasında muhalefetin vermiş olduğu tüm önergelerin
Hükûmet tarafından kabul edilmemesinin son derece üzücü olduğunu
belirtmek istiyoruz. Demin verilen arada da sendikacılarla bir araya
geldik ve bu çıkarılan yasa tasarısı maalesef
sendikacılarımızı, işçilerimizi, emekçilerimizi memnun
etmemiştir. Başından beri mutabakat ve diyalog kelimelerini
Hükûmet yetkilileri ağızlarından düşürmediler. Umarız,
bundan sonraki yasa tasarılarında bu mutabakat ve diyaloğun
gereği hem görüşmeler sırasında hem komisyon
aşamasında hem de Genel Kurul aşamasında yapılır.
Biz demin kürsüden de ifade ettik: İşçiler için çok
hayırlı olduğunu düşünmüyoruz yapılan
tasarının, AKPye hayırlı olsun. diyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Baluken.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.-
Toplu İş İlişkileri Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler Komisyonu Raporları (1/567) (S. Sayısı:
197) (Devam)
BAŞKAN Tasarının görüşmeleri
tamamlanmıştır.
Tasarının tümünün oylamasından önce, İç
Tüzükün 86ncı maddesine göre oyunun rengini belirtmek üzere lehte ve
aleyhte birer milletvekiline söz vereceğim.
Lehte Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç
konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın Tunç. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Toplu İş İlişkileri Kanunu
Tasarısı hakkında söz aldım. Bu vesileyle hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Çalışma hayatının en önemli
yasalarından birini bugün hayata geçirmiş bulunuyoruz.
Görüşmelerin sonuna geldik. Ben hem sendikalarımıza hem
işçilerimize bu yasanın hayırlı uğurlu
olmasını diliyorum.
Hepinizin bayramını da şimdiden tebrik ediyorum.
Yüce heyeti saygılarımla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Tunç.
Aleyhte, Ankara Milletvekili İzzet Çetin.
Buyurunuz Sayın Çetin. (CHP sıralarından
alkışlar)
İZZET ÇETİN (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, esasında ta 2002 yılının Temmuz ayından kalan ve o günden
bugüne kadar Büyük Millet Meclisinden çıkması beklenen bir yasa
tasarısını AKPnin istekleri doğrultusunda
çoğunluğuyla geçirdiğine tanıklık ettik. Gerçekten,
muhalefet olarak biz bu yasaya katkı yapmak istedik. Zaman zaman
komisyonlarda, zaman zaman burada pozitif katkılarımıza ne
yazık ki hiçbir AKPli vekilin, bakanın katılmadıklarına
tanık olduk.
Bunu hiç yadırgamıyorum. Çünkü
daha işin başında -2002 yılı- 2003 yılında
İş Kanunuyla başladı işçi sınıfına
saldırınız, SSK hastanelerinin devriyle devam etti. Sosyal
güvenlik kuruluşlarının birleştirilmesi adına
sağlığın piyasalaştırılmasına tanıklık
ettik. İş Güvenliği Tüzükü on yıl işlemedi
döneminizde, o dönemde her yıl binlerce işçinin iş
cinayetlerinde sayenizde öldüğüne tanıklık ettik. İntibak
Yasası çıkarttınız, adında intibak olmayan bir yasa.
Tıpkı bu yasada sendika ve konfederasyon kelimelerini kullanma
yerine kuruluş kullandığınız gibi orada da intibak
kullanmaya utandınız. Burada da esasında Bakan utancından
kuruluş kavramını sendika ve konfederasyon kelimesi yerine
koymayı tercih etti. Kamu Görevlileri Sendikalar Yasası
çıkarttınız, onun içine bu kanunda yaşamını devam
ettirdiğiniz 12 Eylülden kalma Yüksek Hakem Kurulunun benzeri kurum olan
Kamu Görevlileri Hakem Heyetini etkinizin devam etmesi için oraya yerleştirdiniz.
İstihdam paketleri içerisinde işçileri sağa sola sürdünüz.
Yetmedi, hızınızı alamadınız, işsizlik
sigortasını yağmaladınız, yağmalamaya devam
ediyorsunuz. O da yetmedi, şimdi, işsizlik sigortasının
nema gelirlerinin hazineye devrini gerçekleştirdiniz. Şimdi, bu
yasada eskiden olduğu gibi, 12 Eylül döneminde olduğu gibi, grev
yasakları olduğu gibi devam ediyor. Dahası hava iş koluna
grev yasağı getirdiniz. Sadece noter şartının
kaldırılması hiçbir anlam ifade etmiyor. Yasaklarıyla,
sendikaları zapturapta alma girişimleriyle, bütün yetkileri çıkarılacak
yönetmeliklerle uhdenize almakla bu yasayı 12 Eylül döneminde
çıkartılan yasalardan daha zorba bir yasa hâline getirdiniz.
Değerli arkadaşlar, çok açıkça söylüyorum, bu ayıp
bu çağda AKPnin ayıbıdır. Dünyanın hiçbir yerinde
olmayan grev yasakları Türkiyede vardır, dünyanın hiçbir
yerinde olmayan toplu sözleşme yapabilme barajları Türkiyede
vardır; yetmiyor, yeni barajlar, Ekonomik ve Sosyal Konseye üyelik gibi
bir barajı yeniden koydunuz, sendikaları birbirine düşürdünüz,
konfederasyonları birbirine düşürdünüz. Amacınız,
tıpkı yurttaşlarımızı bölüp
ötekileştirdiğiniz gibi burada da yandaş sendika yaratarak
işçi sınıfının refleksinin önünü kesmeyi hedeflediniz.
Ben burada, bu sendikal mücadelede, bu yasaya karşı mücadele
eden, direnen, gözü kulağı burada olan tüm işçileri ve onlara
önderlik etme arzusundaki sendikaları ve sendikacıları
kutluyorum. Gelecekte, Türkiye işçi sınıfının,
mücadeleyle bu hakları AKPnin kafasına vura vura haklarını
elinden alacağına inanıyorum ve bu yasanın hiçbir hayır
getirmeyeceğine olan inancımla ben de hepinizin yaklaşan Kurban
Bayramını kutluyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkürler. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Çetin.
Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Şimdi, Sayın Bakan kısa bir teşekkür
konuşması yapacaktır.
Buyurunuz efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Alkışlanacak bir
şey yok aslında!
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; İntibak Kanunu, Kamu Görevlileri Kanunu,
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, İstihdam
Stratejisi, bugün de Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi
Kanunuyla çalışma hayatının önünden çok ciddi engelleri
hep birlikte kaldırdığımızı ifade etmek
istiyorum. Önümüzde kısa süre içerisinde inşallah alt işveren
yani taşeron çalışanlarla ilgili düzenlemeyi de
huzurlarınıza hızlı bir şekilde getirmeyi
hedefliyoruz, inşallah onu da birlikte burada yasalaştırırız.
Öncelikle yasa tasarısının Sendikalar ve Toplu İş
Sözleşmesi Kanununa dönüşmesi konusunda verilen destekten
dolayı -yani sormadınız, etmediniz deniyor ama- birlikte dört
grubun ortak önergesiyle yapılan
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) İçini
boşalttınız ama. Bütün sendikaları
dağıttınız.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) -
bu isim değişikliğini, yasaya Sendikalar ve Toplu İş
Sözleşmesi Kanunu denmesini birlikte başardık, birlikte
gerçekleştirdik. Bunun için bütün gruplara, yüce heyetinize teşekkür
ediyorum.
İkinci olarak, bu yasa ile ne yaptık? Çok önemli şeyler
yaptık arkadaşlar. Bunu çalışanlar, emekçiler çok daha iyi
biliyorlar. Allah aşkına, bu akşam ne yaptınız biliyor
musunuz? 5 milyon 400 bin çalışan yok. dediniz, Türkiyede
sendikalı olabilecek 11 milyon 110 bin kişi var. dediniz. Sanal
rakamlardan kurtardınız. Başka ne yaptınız? 3 milyon
232 bin sendikalı yok. dediniz, Türkiyede 937 bin sendikalı var.
dediniz. Gerçek rakamlara döndük ve sendikalar ne yapacaklar
İZZET ÇETİN (Ankara) Biz hep gerçek rakamları söyledik
Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) -
bu gerçek tablo karşısında nasıl bir çalışma
yapacaklar, bunları ortaya koyduk yani bu sanal rakamlar ne Bakanlığa
ne yüce Meclise ne Türkiyeye yakışmıyor idi. Bundan sonra
yapacaklarımıza bakalım. 937 bini nasıl 1 milyona, 2
milyona çıkarabiliriz, bu çaba içerisinde olunması gerekiyor.
Şimdi, bu akşam yapılan en önemli şey, 6ncı
madde kabul edildi. O madde de, bakınız, 51 sendika 2009
yılında yetkiliydi değerli arkadaşlar.
İZZET ÇETİN (Ankara) Anayasa Mahkemesinden geri döner bu
yasa.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) -
2009 yılı Temmuz ayı istatistiklerine göre yetkili olan
sendikalara toplu sözleşme hakkı getirdik yani 51 sendikayı
koruduk biraz önce kabul ettiğiniz önergeyle.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Kaç
yıllığına?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) -
Akabinde iki-iki buçuk aylık bir dönem içerisinde iş yeri barajı,
iş kolu barajı aramıyoruz. Sendikalara bir imkân, iki buçuk
aylık dönem içerisinde iş yerinde 50 artı 1i sağlayan
sendikalar yetki alma imkânını elde edecekler ve barajları yüzde
10dan geçici olarak, 2016nın yedinci ayına kadar yüzde 1e, 2018in yedinci ayına kadar ise kademeli
olarak yüzde 2ye taşıdık.
Şimdi, Efendim, bunlar sıfır olsaydı. filan
denebilir ama bu yaptığımız düzenleme, aslında
sendikalara çok ciddi bir alan açan, zemin açan bir düzenleme. Ben
inanıyorum ki endüstriyel ilişkilerimizde, inşallah, güven
ortamını pekiştirecek bir düzenlemedir bu. Bu güven ortamı
sağlandıktan sonra, göreceksiniz üç yıl sonra, Türk endüstriyel
ilişkilerinde ne işçilerimiz ne işverenlerimiz barajı
tartışmayacaklar, başka bir şey konuşacaklar.
Nasıl daha çok üretebiliriz? Nasıl birlikte, elde edilen geliri
paylaşabiliriz?i çok daha sağlıklı bir ortam içerisinde
konuşacaklardır; buna inanıyorum.
Tabii ki burada muhalefet adına çok şeyler söylendi: Efendim,
değişiklik önerisi kabul edilmedi. Arkadaşlar, önergeye
açık olduğumuzu söyledim. Önergeler istişare edilir,
konuşulur, değerlendirilir. Muhalefetten gelmiş diye kabul
etmeyelim diye bir yaklaşımı kabul eden bir anlayışa
sahip değiliz; açık söylüyorum.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Komisyondakileri, Komisyonda
kabul edilenleri burada yok ettiniz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla)
Fakat şimdi, az önce önerge getiriyorsunuz
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Komisyondan geçenleri burada yok
ettiniz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla)
Diyorsunuz ki: Yüzde 1 değil, bu geçişte 51 sendikayı
koruyorsunuz, âdeta sıfır barajla koruyorsunuz; bu değil, yüzde
3 baraj olsun. diye önerge getirirseniz tabii ki bunları kabul etmemiz
mümkün değil.
İZZET ÇETİN (Ankara) Amaç farklı Sayın Bakan, amaç
farklı. Niye 3 değil?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla)
Yaptığımız düzenlemeler Türk-İş içindir,
yaptığımız düzenlemeler Hak-İş içindir,
yaptığımız düzenlemeler DİSK içindir, TOBB içindir,
TİSK içindir, tüm çalışma hayatı içindir; bunu açıkça
ifade ediyorum. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Hayır, hayır, hiç
değil.
İZZET ÇETİN (Ankara) Bağımsız sendikalar için
de var mı?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla)
Son olarak şunu ifade etmek istiyorum: Bu, tabii önemli bir yasa. Bunun
yükü çok ağır. Bu çok sabır gerektiren bir düzenlemeydi. Hele
işte muhalefette yıllardır sendikada olan
arkadaşlarımızın, sendikacı
arkadaşlarımızın burada yapmış oldukları
değerlendirmeleri hep beraber izledik ama bu yasanın mutlaka
çıkması gerekiyor idi.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Yasa çıksın ama Ne
olursa olsun. değil.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla)
400 bin işçinin kulağı burada idi, tüm
çalışanların kulağı burada idi. İşte, bu
büyük sabrı hep birlikte gösterdik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla)
Ben, çok cefa çekilen bir süreç yaşadığımızı
ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla)
Çok zor bir süreç yaşadık.
Ben, gerek sendikalara gerek burada bulunan arkadaşlara
hakkımı helal ediyorum. Çalışma hayatına bu önemli
yasanın hayırlı olmasını diliyorum.
Hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Onlar sana helal etmiş hep
haklarını!
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 22.23
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 22.29
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Muhammet Bilal
MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 11inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
Şimdi, 4üncü sırada yer alan, EXPO 2016 Antalya Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
4.- EXPO 2016 Antalya
Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/639) (S.
Sayısı: 313) (x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 313 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince bu
tasarı İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında temel kanun olarak
görüşülecektir. Bu nedenle, tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde
görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı
oylanacaktır.
Tasarının
tümü üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi grubu adına Antalya
Milletvekili Sadık Badak konuşacaktır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Badak.
AK
PARTİ GRUBU ADINA SADIK BADAK (Antalya) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; World EXPO 2016 Antalya Kanun
Tasarısı hakkında AK PARTİ Grubu adına söz aldım.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, değerli arkadaşlar; Botanik World EXPOnun 2016
yılında Antalyada düzenleneceğine dair kararın
alındığı günden bu yana şehrimizde halkımız
giderek yükselen bir heyecan duymakta. 1990lı yılların
başlarında, sivil toplum kuruluşlarındaki düşüncelerimizle
başlayan Antalya World EXPO fikri, bireysel gayretlerle
geliştirilerek 2009 yılı Ocak ayında, o günkü Antalya
Milletvekilimiz ve Adalet Bakanımız Mehmet Ali Şahin
başkanlığında Sayın Cumhurbaşkanımız ve
Sayın Başbakanımızı ziyaretimizin ardından
kurumsal çalışmaya dönüştü. Kurumsal çalışmalar
döneminin başladığı tarihten itibaren manevi desteklerini
esirgemeyen Sayın Cumhurbaşkanımıza ve bu zorlu süreçte
Hükûmetimizin her türlü desteğini seferber eden uluslararası ilgili
kuruluşlara garanti mektubunu göndererek Antalya World EXPOnun yolunu
açan Sayın Başbakanımıza şahsım, Antalya milletvekillerimiz
ve halkımız adına teşekkür ederim.
World EXPO
Antalya için diplomatik alandaki çalışmaları büyük bir
titizlikle gerçekleştiren Dışişleri Bakanımıza ve
şahsında Dışişleri Bakanlığı
Yurtdışı Tanıtım ve Kültürel İlişkiler Genel
Müdürlüğü ile Lahey, Paris ve Madrid büyükelçiliklerimize teşekkür
ederim.
Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının
kullanımındaki 1.080 dekar araziyi, Botanik Word EXPO 2016 Antalya
için tahsis eden ve koordinatör Bakanlık sorumluluğunu
yüklendiği günden itibaren büyük bir ciddiyetle
çalışmalarını başlatan Tarım Bakanımıza
ve teşkilatına teşekkür ederim.
Son olarak,
yaklaşık yirmi yıldır Antalya merkezli yapılan tüm
çalışmalara katılarak destek veren
arkadaşlarımıza, hemşehrilerimize teşekkür etmek
amacıyla isimlerini müsaadenizle anmak isterim. 1993-2012
yılları arasında Antalya merkezli hem bireysel hem de kurumsal
çalışma sürecinde EXPO projesine katkı sağlayanlar:
İbrahim Acar, Mustafa Akaydın, Serdar Akçay, Ahmet Altıparmak,
Osman Aydın, -hasbelkader bendeniz de katkıda bulundum bir parça-
Sadık Badak, Osman Bağdatlıoğlu, Ali Nazım
Balcıoğlu, Osman Berberoğlu, Çetin Osman Budak, Cihat Bulut,
Mustafa Çalık, Talha Çamaş, Ali Çandır, Mevlüt Çavuşoğlu,
Saim Çotur, Bedrullah Elçin, Süleyman Evcilmen, İlhami Kaplan, merhum
Mustafa Kıvrak, İbrahim Koç, Muharrem Koç, Bekir Kumbul, Necil
Nedimoğlu, Kayhan Öndemir, Yusuf Örnek, Süreyya Özden, Kemal Özgen, Ömer
Özgüç, Işılay Saygın, Hasan Subaşı, Mehmet Ali
Şahin, Nizamettin Şen, merhum Yılmaz Tatoğlu, Orhan
Tolunay, Menderes Türel, Fermani Uygun, Bülent Ünal, Anıl Yılmaz,
Alaattin Yüksel. İsimler soyadına göre alfabetik olarak
hazırlandı.
Bu 40
kişilik ekip Antalyanın âdeta bir EXPO takımı oldu. Bir
şehir takımı olarak yirmi yıl boyunca kimi
arkadaşımız az, kimi arkadaşımız çok fazla
derecede katkı sağlayarak bugünlere erişmemizi
sağladık, bugünlere gelebildik. Ben, sizler adına
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sadık Bey,
muhalefet milletvekillerinin katkısı olmadı mı?
SADIK BADAK (Devamla) Hepsine teşekkür ediyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Etmedin.
SADIK BADAK (Devamla) Hepsine teşekkür ediyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Etmedin.
SADIK BADAK (Devamla) Sayın Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Baykal
Beyin katkısı olmadı mı? Yapmayın!
SADIK BADAK (Devamla) Sayın Aslanoğlu, burada -eğer
dikkat edilmişse- Antalya merkezli çalışmalara katkıda
bulunan arkadaşlar
Bunların içerisinde, bu isimlerin içerisinde
bütün partilerden arkadaşlar var, pek çok meslek grubundan arkadaşlar
var.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Onları niye
söylemiyorsunuz?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Söyledi.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Hayır,
söylemedi.
SADIK BADAK (Devamla) Müsaade edin, daha konuşmamın
başındayım, müsaade edin.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; EXPOlar
çeşitli ülkelerin mallarının pazarlanmasından ziyade, bu
malların değerlerinin ve yararlarının sergilenmesi
amacını taşıyan organizasyonlar. Ülkelerin sahip
olduğu kültür, tarih ve diğer ulusal değerlerin tanıtılması
açısından da büyük önem taşıyor.
Daha önceki yıllarda da görülmüş olmakla birlikte,
dünyamız ilk evrensel EXPOyla 1851 yılında Londrada bugün Hyde
Park olarak bilinen bölgede, sökülebilir çelik ve cam malzemeden 74 bin
metrekare kapalı alanda yapılan ve zamanının en büyük
endüstriyel dünya sergisiyle tanışmıştır. World
EXPOlar 1933 yılına kadar herhangi bir standarda bağlı
olmaksızın, centilmenlik kurallarıyla düzenlenmiş ve World
EXPOlara ilişkin kurallar uluslararası yasal çerçeveye 1931 yılında
Paris Konferansıyla kavuşmuştur ve bu yıl, 1931de, BIE
kurulmuştur. 1948 ile 1964 yıllarında bazı
değişiklikler yapılan bu kurallar, 1972de Paris
Tutanağı ile son hâlini almıştır.
1851-1990 arasında birinci dönem diyebileceğimiz evrensel
World EXPOlarda bilimsel ve teknolojik gelişmeler, makineler,
haberleşme, ulaşım ve üretim teknikleri ve modern tüketim
araçları sergilenmiştir. 1990lardan itibaren ise temalarda
değişikliğe gidilmiş, sanayileşmenin yol
açtığı çevre bozukluklarına, iklim değişikliklerine,
sürdürülebilir sağlığa vurgu yapılmaya
başlanmıştır. Nitekim, 2015 Milano World EXPO teması:
Gezegeni beslemek yaşam için enerjidir. İzmir ilimizin adaylık
teması ise Daha iyi bir dünya için yeni yollar ve herkese
sağlık olmuştur.
Değerli
milletvekilleri, sadece ülkelerin üye olabildiği BIEin merkezi
Paristedir. BIE, dünya fuarlarını uluslararası sergiler
adıyla ayrı bir kategoride ele almaktadır. Bunlar, ticari
nitelik taşımayan, farklı ülkelerden farklı alanlardaki
ürünleri barındırmakla birlikte, esas gösterimin farklı
fikirler, bakış açıları üzerine olduğu, geleceğe
yönelik imajlar sunan, dünya ülkeleri arasında uyumu ve iletişimi
sağlayan, farklı disiplinler arasındaki ilişkilerin daha
kolay ve hızlı gelişmesine katkıda bulunan, toplumu
eğitme amacı taşıyan uzun süreli organizasyonlardır.
BIEe 160 ülke üyedir. Ülkemiz 10 Eylül 2004 tarihinde, 59uncu Hükûmetimiz
döneminde üye olmuştur. Böylece, Antalya ve İzmirin World EXPO
adaylığının önü açılmıştır. Ülkemizin
konuya verdiği önem sebebiyle Dışişleri
Bakanlığımız, BIE Başdelege görevinin büyükelçi
seviyesine çıkartılmasına karar vermiş, Başdelege
atanan Büyükelçimiz aynı zamanda BIE Genel Kurul Başkan
Yardımcısı ve Usul Komitesi Başkanı seçilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, ülkemiz bugüne kadar dünyada yapılan diğer
EXPOları yakından takip etmiştir. Ülkemizin
katılımları Dışişleri
Bakanlığımızın koordinasyonunda
yapılmaktadır. EXPOlar Dışişleri
Bakanlığının uzmanlık alanı
dışındadır. Son yıllarda ülkemizin çok, oldukça
gelişmesi sebebiyle EXPOların öneminin arttığı
görüldüğünden bu konuda
uzman bir kuruluşun
oluşması, kurumsal hafızanın meydana getirilmesi ve
koordinasyon kurallarının belirlenmesine ihtiyaç duyulmaktadır.
Değerli arkadaşlar, Botanik EXPOlar ise 1960
yılında Hollandada başlamış olup, BIEden önce, AIPH
Türkçe adıyla Uluslararası Bahçe Bitkileri Bürosunun onayının
alınma şartı vardır. AIPH 1948 yılında
İsviçrede kurulmuş, daha sonra merkezi Hollandaya
taşınmıştır. Geçen ay yapılan genel kurulunda da
bundan sonra merkezinin Antalyaya taşınmasına karar
verilmiştir. Bu konuda emeği geçen bütün
arkadaşlarımızı, BIE nezdindeki delegemizi, üyemizi ve
Dışişleri Bakanlığı ile Ekonomi Bakanlığı
bürokratlarını ve sayın bakanlarımızı tebrik
ediyoruz, teşekkür ediyoruz.
Uluslararası tarım fuarları, botanik fuarlar
aracılığıyla tarımın bütün sektörlerinde
verimliliği ve tarımsal ürünlerin kullanımını
artırmak, profesyonel tarımda dünya çapında iş
birliğini teşvik etmek AIPHin hedefleri arasındadır.
Botanik EXPOların temel amacı, bitkiler yoluyla sürdürülebilir
beslenmeyi sağlamak ve insan hayatının konforunu
artırmaktır.
Bu yıl Hollandanın Venlo kentinde düzenlenen Botanik EXPO bu
amaca uygun dört ana bölümden oluşmaktadır. Bu bölümler:
Bir: Diyabet, kanser, yüksek tansiyon gibi
ağır hastalıklarla yaşamak zorunda olan insanlara bitkisel
ürünlerle sürdürülebilirlik kazandırma.
İkinci bölüm: Karbondioksiti bahçe
bitkileriyle nötralize ederek insan sağlığına fayda
sağlama.
Üçüncü bölüm: Yeni üretim tekniklerinin
sunulduğu inovasyon bölümü ve dünya ile birlikte üretme ve tüketme kültürü
bölümleridir.
World EXPO 2016 Antalyanın
başvurusu AIPHin 2010 Ekim ayında Güney Korede yapılan genel
kurulunda kabul edilmiş ve 7 Nisan 2011 tarihinde
Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla
BIEe EXPO 2016 Antalya Projesine Hükûmetimizin destek yazısı
gönderilerek 22-23 Kasım 2011 tarihlerinde Pariste yapılan BIEin
150nci Genel Kurulunda tescil edilmiştir.
World EXPO 2016 Antalya süreci genel anlamda 1993 tarihinde sivil toplum
kuruluşlarımızın Antalyanın geleceği konusunda
yapılan toplantılarla başlamış ve takip eden
yıllarda yapılan çalışmaları takiben 2000
yılında Hannover Evrensel World EXPO ve 2005 yılında
Nagoyada (Japonya) World EXPO incelemelerinin ardından 2008
yılında meslek odalarımız, sivil toplum
kuruluşlarımız, valilik, belediye ve çeşitli World EXPOlar
ziyaret edilerek incelenmiştir.
25 Ocak 2009 tarihinde Antalya EXPO heyeti olarak Sayın
Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız ziyaret edilerek
destek ve talimatları alınmış, 2009 yılına kadar
bireysel olarak yapılan çalışmalar yerini 2009 yılı
Mayıs ayında Antalya Valiliği yönergesiyle merkez belediyeler ve
sivil toplum kuruluşu otuz altı üye ve ortak bütçeyle
oluşturulan Antalya World EXPO Meclisiyle kurumsal çalışmalara
bırakmıştır.
2009 yılında Antalya yerelinde başlayan kurumsal EXPO
çalışmaları 23 Kasım 2011 tarihinde EXPO
bayrağını ülkemize kazandırmıştır. EXPO
bayrağını Paristen aldıktan bir hafta sonra, 1 Aralık
2011 tarihinde Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanımız
Antalyaya gelerek World EXPO 2016 Antalya çalışmalarını
resmen başlatmış, bu tarihten itibaren Antalya projesi World
EXPO bir devlet projesine dönüşmüştür.
Değerli arkadaşlar, World EXPO 2016 Antalya organizasyonu
Antalya -Alanya kara yolu üzerinde, Aksu ilçesinde, havaalanına 8
kilometrede, kullanım hakkı Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığına ait 1.086 dekar alanda
yapılacaktır. Yer, altmış beş yıldır
tarım geliştirme amacıyla kullanıldığından
içinde boyu 20 metreyi bulan palmiyeler ve çeşitli bitkilerle
bezenmiş durumdadır. Turizm konaklama merkezlerine ve Aspendos,
Perge, Düden, Kurşunlu gibi tarihî ve ören yerlerine
yakınlığı ziyaret avantajı sağlamaktadır.
Antalya, daha önce EXPO düzenleyen çeşitli ülkelerden
çıkardığı derslerle, organizasyonun yapıldığı
alandan EXPO sonrası en verimli şekilde faydalanmak amacıyla
EXPO bittikten sonra da alanın temalı park olarak turizmin hizmetinde
olmaya devam etmesi amaçlanmaktadır. Projeye göre altı aylık
sürede 5 milyon yabancı ve 3 milyon yurt içi toplam 8 milyon ziyaretçi
beklenmektedir. Yaklaşık 8 milyon ziyaretçi ile ilimizin marka
değerinin ve turizm gelirinin artmasına önemli katkı
sağlayacak olan World EXPO ile ilimiz, 100 farklı ülkenin
kültürleriyle tanışma fırsatı bulacaktır.
EXPO hazırlık sürecinde tarım konusunda çalışan
bilim adamlarımızın geliştireceği yeni tohum ve üretim
teknikleriyle ülkemizin World EXPO 2016 Botanik EXPOsu vasıtasıyla
tarım sektöründe rekabet gücünü artırması da en önemli
hedeflerimiz arasındadır.
EXPO hazırlıkları çerçevesinde planlanan
yatırımlar bitirilebilecek, hedeflenen projeler
gerçekleştirilecektir. EXPO için yollarımız,
parklarımız, yeşil alanlarımız yeniden modern ve
zevkli bir anlayışla inşa edilerek kente has güzelliklerimiz
ortaya çıkarılacaktır. Orman ve Su
Bakanlığımız EXPOnun düzenleneceği bölgede 320 milyon
lira keşif bedelli Aksu Çayı taşkın koruma
yatırımını ihale etmiştir. EXPO sayesinde Antalya yeniden
yapılanacak, kentsel dönüşüm projeleri hızlanacaktır.
Değerli milletvekilleri, EXPO 2016 Antalya deneyimleri
Önümüzdeki
altmış yıllık süreçte -ki Sayın
Başbakanımızın 30 Eylül tarihinde ülkemize, bizlere
gösterdiği yeni hedef 2071 hedefidir- bu 2071 vizyonunda diğer
şehirlerimizde de yeni EXPOlar düzenlenebileceği kanaatindeyiz. Bu
şehirlerimizin arasında Ankara, Konya, Kayseri, Gaziantep, Mersin,
Eskişehir, Bursa, Samsun illerimizin bulunduğuna inanıyoruz.
Konyanın Korenin Yeosusundan veya Kayserinin İspanyanın
Sevillasından herhangi bir eksiği olmadığını
düşünmekteyim.
Değerli arkadaşlar, EXPO çalışmaları sürecinde
Antalyada esnaf odalarımız -80 binden fazla esnafımızla-
keza, tasarıyla yönetim kurulunda bulunacak olan Türkiye Ziraat
Odaları Birliği -5 milyon 300 bini aşan çiftçimiz- nezdinde EXPO
farkındalığı yaratılarak her alanda üreticilerimizin
EXPO sürecine katkısı sağlanacaktır. Akdeniz Üniversitesi
bütün birimleriyle EXPO hazırlıklarına katılacaktır.
Millî Eğitim Bakanlığımız öğrencilerimizi EXPO
konusunda eğiterek EXPO çalışmalarının topluma
yaygınlaştırılması amaçlanmaktadır. Antalyada
bulunan otuz civarında tohumculuk firması AR-GE
çalışmalarıyla EXPOya yönelik araştırmalara
ağırlık verecek, yeni ve değişik ürünlerin elde
edilmesi sağlanacaktır.
Bu organizasyonda göstereceğimiz yüksek performansın
diğer illerimizin gelecekte talip olacağı EXPO
organizasyonları için de önemli bir referans olacağına
inanıyorum.
Kanunun görüşmeleri sürecinde gerek Plan ve Bütçe Komisyonunda
gerek Komisyon dışındaki aşamalarda tasarıya destek
veren, görüş ve eleştirileriyle katkıda bulunan iktidar ve
muhalefet partisi milletvekillerine huzurunuzda teşekkür ediyorum. Bu
vesileyle kanunun ülkemize, EXPOya, Antalyaya hayırlı
olmasını diliyorum. Sizleri EXPO 2016 sürecinde Antalyaya davet
ediyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Badak.
Sayın Aslanoğlu sisteme girmişsiniz.
Buyurunuz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, Sayın Badak ister teşekkür etsin ister etmesin, biz
Antalyayla gurur duyuyoruz, EXPOnun Antalyada yapılmasından
hepimiz gurur duyuyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Aslanoğlu.
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 22.51
18 Ekim 2012
Perşembe
YEDİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 22.56
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Muhammet Bilal
MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 11inci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
313 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Sözlü soru önergeleriyle diğer denetim konularını
sırasıyla görüşmek için 23 Ekim 2012 Salı günü saat 15.00te
toplanmak üzere Birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati:22.57