31
Mayıs 2013 Cuma
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.03
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER : Özlem YEMİŞÇİ
(Tekirdağ), Fatih ŞAHİN (Ankara).
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 114üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı
vardır, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Hatay ili, İskenderun ilçesi,
Azganlık beldesinde 2nci organize sanayi bölgesi olarak seçilmiş
olan alan, ormanlık arazi iken OSB yapımı için
devredilmiştir. Bölgede hızla ağaç kesimleri
yapılmış ve bölge orman bitki örtüsünü kaybetmiştir.
Bu sebeple:
1) Hatay
ili, İskenderun ilçesi, Azganlık beldesinde 2nci OSB alanı seçiminde
hangi kriterler göz önünde bulundurulmuştur?
2) Burada, 4562 sayılı
Organize Bölgeler Kanunu'nun 4üncü maddesinde belirtilen "Güvenlik
bölgelerinde, orman özelliğine haiz alanlarda, içme ve kullanma suyu
kaynakları çevresinde deniz kirliliğinin önlenmesi
açısından hassas bölgelerde OSB kurulamaz." hükmü dikkate
alınmış mıdır?
3) Önceki yıllarda bu bölgenin
orman vasfından çıkarılması neden uygun
bulunmamıştı?
4) Bahsi geçen alan üzerinde 4,88
hektarlık göl bulunduğu, bu gölün Amanos dağlarından gelen
yer altı sularıyla beslendiği ve sulak alan olduğu
doğru mudur?
5) Sulak araziye OSB
kurulmasının hukuki bir dayanağı var mıdır?
6) 65-430-621-622-623-624-625-626-1.156-429-433-426
parsel no.lu taşınmazların yetkili ve sorumlu bakanlık ve
kurumlarca orman olmadığı, ham toprak olduğunun,
kurumlarınca ilişiği olmadığından ve tapu
kayıtlarında orman vasfı taşımadığından
OSB kurulmasında sakınca olmadığı ifade
edilmişti. Oysa, ilgili bölgede aynı dönemde ağaçlar ve makilik
alanlar mevcutken ham toprak kararı kimler tarafından
verilmiştir?
7) Bu bölgede, mülga, Orman
Bakanlığı tarafından 2001-2006 yıllarında
yapılan ağaçlandırma çalışmaları için yıllar
itibariyle yapılan harcamalar nedir ve yapılan ağaçlandırma
çalışmaları hakkındaki sonuç raporları nedir?
8) Ormanlık alanın kısa
sürede yok edilmesi bölgenin ekolojik yapısını nasıl
etkilemiştir ve gelecek yıllarda nasıl etkileyecektir?
9) 2nci OSB kurulduktan sonra bölgede
ortaya çıkabilecek kirlilik ve diğer sorunlar bölge
halkının yaşamını nasıl etkileyecektir?
10) İskenderun
Körfezinin Çevre ve Orman Bakanlığınca TÜBİTAK MAM
tarafından hazırlanmış olan Kara Kökenli Kirleticiler için
Ulusal Eylem Planında "Sıcak nokta" olarak
tanımlandığı, Doğu Akdeniz Havzasının
özellikle endüstriyel ve ağır metal kirliliği
açısından risk altında bulunan bir havza olarak
belirlendiği, bu noktada 2010 yılına kadar endüstriyel
kaynaklı deşarj ve emisyonların yüzde 50 azaltılması,
Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP), Akdeniz Eylem
Planı (MAP) tarafından hazırlanarak taraf ülkelerce de kabul
edilen Stratejik Eylem Planı (SAP)'ın hedefleri arasında
bulunmaktadır. Bu hedefleri sağlayacak hangi tedbirler
alınmıştır?
11) 2nci OSB kurulması planlanan
alan üzerinde yaşayan 15 bin vatandaşın ormanlık
alanın korunması adına Valilik ve Kaymakamlık,
İskenderun Cumhuriyet Başsavcılık makamlarına
verdikleri dilekçeleri ve bölge halkının hassasiyeti neden dikkate
alınmamıştır?
12) İskenderun
kenti ve çevresindeki yerleşimlerde yaşayan 600 bin kişinin içme
ve kullanma suyu ihtiyacını karşılamak üzere
İskenderun 2nci 0SB alanı içinde kalan, DSİ tarafından
ihalesi yapılan ve 60 bin m2lik saha içinde inşaat
çalışmaları hızla devam eden İskenderun kentinin içme
suyu arıtma tesisinin 2nci OSBde yapılacak sanayi tesislerinin
yapımı ile içme suyu arıtma tesisinin olumsuz etkileneceği
bilindiği hâlde içme suyu arıtma tesisine bitişik faaliyette
olacak bir OSB kurulması mümkün müdür?
Yukarıda belirtilen sorulara cevap
bulunması ve bölge halkının sesine kulak verilerek ileride geri
dönüşü olmayan çevre sorunlarını engellemek ve bölgede
sağlıklı ve sürdürülebilir yaşamın korunması
amacıyla Hatay ili İskenderun ilçesi, Azganlık beldesinde 2nci
OSB alanı projesi ile ilgili gerekli araştırmaların
yapılarak alınabilecek tedbirlerin, çözüm önerilerinin belirlenmesi
ve uygulanması konularında yüce Meclisimizin ve
halkımızın bilgilendirilmesi amacıyla Anayasanın
98'inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104'üncü ve
105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ederiz. 7/3/2012
1) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
2) Veli Ağbaba (Malatya)
3) Mahmut Tanal (İstanbul)
4) Hurşit Güneş (Kocaeli)
5) Engin Altay (Sinop)
6) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
7) Emre Köprülü (Tekirdağ)
8) Erdal Aksünger (İzmir)
9) Arif Bulut (Antalya)
10) Doğan Şafak (Niğde)
11) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
12) İhsan Özkes (İstanbul)
13) Haluk Eyidoğan (İstanbul)
14) İzzet Çetin (Ankara)
15) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
16) Haydar Akar (Kocaeli)
17) Gürkut Acar (Antalya)
18) Celal Dinçer (İstanbul)
19) Salih Fırat (Adıyaman)
20) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
21) Haluk Ahmet Gümüş (Balıkesir)
22) Rahmi Aşkın Türeli (İzmir)
23) Sakine Öz
(Manisa)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2002 yılından bu yana
Türkiye'de görülen ekonomik krizlerin sonucu olarak ortaya çıkan
yoksulluk, işsizlik ve geçim sıkıntısı toplumumuzda
giderek şiddet ve intihar olaylarında belirgin bir artış
göstermesine neden olmuştur. Gerek görsel gerekse yazılı medyada
son yıllarda sayıca fazla yer tutan şiddet ve intihar haberleri
toplumsal gerilime yol açmaktadır.
Gerekçe:
2002 yılından günümüze
yaklaşık on yıldır ülkemizi yöneten AKP Hükûmeti ekonomik
sorunlara çare bulamamış ve giderek derinleşen ekonomik krizler
ortaya çıkmıştır. Bu krizlerin sonucunda, birçok
vatandaşımız işini kaybetmiş, çoğu iş
bulamamış ya da fabrika sahibi müteşebbislerimiz iş
yerlerini kapatmak zorunda kalmışlardır.
Son zamanlarda var olan işsizlik,
yoksulluk ve geçim sıkıntısı vatandaşlarımız
üzerindeki psikolojik ağırlığını giderek
arttırmış, bunun sonucunda, şiddet ve intihar
vakalarında büyük bir artış yaşanmıştır.
Bununla birlikte, son aylarda gerek yazılı gerekse görsel
medyamızda yer alan haberler, araştırmaları doğrular
niteliktedir.
Şöyle ki
çalışmaları ile ödül alan Medya Takip Ajansı Interpress'in
yaptığı araştırmaya göre geçtiğimiz yıl
yazılı basında asayiş konularının yer
aldığı 400 bini aşkın haber
yayımlanmış, en çok artış ise yüzde 38'lik bir oranla
kadına yönelik şiddet haberlerinde yaşanmıştır.
Ulusal, bölgesel ve yerel 2 bine yakın gazete ve derginin incelendiği
araştırmanın sonuçlarında, 2011 yılında
açıklanan asayiş haberleri raporuna göre, 2011 yılında
gazetelerde 24.932 adet çeşitli hırsızlık haberleri
yayımlanmış, gıdadan akaryakıta, sigaradan ilaca,
tarihi eserden tıbbi malzemeye kadar pek çok farklı konuda toplam
22.974 adet kaçakçılık haberi, 18.960 cinayet, 10.110 intihar
olayı ve 3.728 yaralama haberi gazetelerde yer almıştır.
Cinayet ve intihar olaylarındaki patlama oldukça dikkat çekici ve
düşündürücüdür. Özetle. işsizlik ve fakirlik arttığı
sürece, o ülkede asayiş olayları da artmaktadır. Sokaktaki
vatandaşın çektiği çileden habersiz Hükûmet, ekonominin çok iyi
olduğunu ve ülkede her şeyin güzelleştiğini iddia ederken
gerçek durumun hiç de öyle olmadığını yaşanan
olayların sonucunda görmekteyiz.
Sonuç olarak, yukarıda da
anlatıldığı üzere belirtilen sorunların, şiddet
ve intihar olaylarının nedenlerinin
araştırılması, bu olayların önlenmesi için gereken
tedbirlerin alınması ve konuyla ilgili olarak doğru
politikaların oluşturulması ülkemizin geleceği
açısından yaşamsal önemdedir. Dolayısıyla,
toplumumuzda yaşanan ekonomik kriz ve geçim sıkıntısı
nedeniyle artan şiddet ve intihar vakalarını ivedi olarak
önleyici hangi tedbirlerin alınması gerektiğini saptamak üzere
Anayasa'nın 98'inci, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri
uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz
ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
1) Haydar Akar (Kocaeli)
2) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
3) Namık Havutça (Balıkesir)
4) Erdal Aksünger (İzmir)
5) Engin Altay (Sinop)
6) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
7) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
8) Veli Ağbaba (Malatya)
9) Hurşit Güneş (Kocaeli)
10) Mehmet Volkan Canalioğlu (Trabzon)
11) Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
12) Mahmut Tanal (İstanbul)
13) Arif Bulut (Antalya)
14) Doğan Şafak (Niğde)
15) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
16) İhsan Özkes (İstanbul)
17) Haluk Eyidoğan (İstanbul)
18) Emre Köprülü (Tekirdağ)
19) İzzet Çetin (Ankara)
20) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
21) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
22) Gürkut Acar (Antalya)
23) Celal Dinçer (İstanbul)
24) Salih Fırat (Adıyaman)
25) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
GSM baz istasyonlarının insan
sağlığı üzerinde olumsuz etkileri olduğuna dair birçok
bilimsel rapor, makale, bildiri, görüş vb. yayınlanmış
bulunmaktadır.
Ankara Valiliği İnsan
Hakları İl Kurulu Başkanlığının 31/03/2011
tarihli toplantısında alınan baz istasyonları ile ilgili
prensip kararı;
1) Kurma kararında halkın
duyarlılığının göz önüne alınması.
2) Bina çatısına
kurulması zorunlu hâllerde hem binada oturanlar hem de yakın çevrede
yaşayanlarla uzlaşmaya varılması şeklindedir.
Sağlık ve Çevre
bakanlıklarının cep telefonu ve elektronik haberleşme
cihazlarının insan sağlığını tehdit
ettiğini açıklamasına rağmen,
Bakanlığınızca, ülke genelinde başta, Ankara,
İstanbul, İzmir, Denizli ve Diyarbakır olmak üzere, on binlerce
yargı emekçisinin çalıştığı adliye binalarının
üstüne GSM baz istasyonları kurulmasına ve hatta binaların
içinde de GSM sistemini güçlendirme amaçlı elektronik aygıtların
kurulmasına ve kullanılmasına onay verildiği bilinmektedir.
Adalet
Bakanlığının, GSM baz istasyonlarının adliye
binalarının üzerine kurulmasına karşı mücadele eden
Büro Emekçileri Sendikası Denizli Şubesine verdiği cevapta,
Yargıtay kararları arasındaki farklı görüşlerden
yararlanmış ve GSM baz istasyonlarının insan
sağlığı üzerinde olumsuz bir etkisinin
olmadığını öne sürmüştür.
Hâlbuki, aralarında Ankara
Üniversitesi Çevre Hukuk Ana Bilim Dalı, Elektrik Mühendisleri Odası,
Çevre Koruma Derneği, Tüketici Hakları Derneği, Çevre İçin
Hekimler Derneği, Tabip Odaları gibi birçok demokratik kitle
örgütünün bu konudaki görüşleri Dünya Sağlık Örgütü (WHO),
Uluslararası
Non-İyonize Radyasyondan Korunma Komisyonu (ICNIRP),
Uluslararası Elektromanyetik Alanlar Güvenlik Komisyonu (ICEMS) gibi
uluslararası kuruluşların görüşleriyle paralellik arz
etmekte ve GSM baz istasyonlarının insan sağlığı
üzerinde olumsuz etkileri olduğu hususunda hemfikir bulunmaktadır.
Konuya ilişkin olarak, tüm ulusal
ve uluslararası bilimsel kuruluşlar, GSM baz
istasyonlarının büyük bir elektromanyetik kirliliğe ve çevre
kirliliğine yol açtığı, bu durumun halk
sağlığına, insan sağlığına zararlı
olduğu hususunda ortak görüş sahibi olmasına rağmen, her
ülkede hükûmetler büyük oranda uluslararası sermaye gruplarına ait
olan ya da onlar tarafından yönlendirilmekte bulunan GSM
firmalarının aktarmakta olduğu mali kaynaklar
karşısında doğru bir tutum alamamakta ve maalesef insan
sağlığını paraya tercih etmektedirler.
Adalet Bakanlığı, on
binlerce yargı emekçisinin, hizmetlinin, mübaşirin, zabıt
kâtibinin, yazı işleri müdürleri ve icra personelinin, merkez ve
taşra teşkilatında görevli her kademeden personelinin
sağlığını hiçe saymaktadır.
Adalet Bakanlığına
bağlı adliye binaları başta olmak üzere, üzerinde GSM baz
istasyonu bulunan Adalet Bakanlığına ait ya da Adalet
Bakanlığınca kullanılan kamu hizmet binalarında
çalışan yargı emekçileri arasında, GSM baz
istasyonlarının kuruluşunun ardından stres, uykusuzluk,
sinirlilik, baş dönmesi, baş ağrısı, yorgunluk hissi,
iştahsızlık, dikkat dağınıklığı,
konsantre olamama vb. sağlık sorunlarının yaşanıp
yaşanmadığı ile ilgili bir sağlık taraması
yapılmamıştır.
GSM baz istasyonlarının
olumsuz etkileri başta olmak üzere elektromanyetik ya da radyoaktif
ışınların zararlarına karşı, yargı
emekçilerini korumak amacıyla herhangi bir koruma tedbiri de alınmamıştır.
Adalet Bakanlığının
baz uygulamasının yarattığı sorunlarının
tespiti, ortaya çıkarılması ve çözümlenmesi amacı ile
Anayasamızın 98inci maddesi, İç Tüzükümüzün 104 ve 105inci
maddeleri gereğince bir araştırma Komisyonu kurularak konunun
tüm boyutlarıyla araştırılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1) Turgut Dibek (Kırklareli)
2) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
3) Ali Özgündüz (İstanbul)
4) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
5) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
6) Emre Köprülü (Tekirdağ)
7) İlhan Cihaner (Denizli)
8) Hurşit Güneş (Kocaeli)
9) Rıza Türmen (İzmir)
10) Ömer Süha Aldan (Muğla)
11) Uğur Bayraktutan (Artvin)
12) İzzet Çetin (Ankara)
13) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
14) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
15) Haydar Akar (Kocaeli)
16) Gürkut Acar (Antalya)
17.) Celal Dinçer (İstanbul)
18) Mahmut Tanal (İstanbul)
19) İhsan Özkes (İstanbul)
20) Haluk Eyidoğan (İstanbul)
21) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
22) Namık Havutça (Balıkesir)
23) Haluk Ahmet Gümüş (Balıkesir)
24) Rahmi Aşkın Türeli (İzmir)
25) Sakine Öz (Manisa)
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur. Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın Tanal, buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tabii, milletvekilleri halkın
arasında dolaştıkları zaman halkın sorunlarıyla
ilgilenmesi gerekiyor. Biz milletvekilleri olarak halkın arasına
gittiğimiz zaman çok fazla biber gazıyla karşı
karşıya kalmaktayız. Meclis
Başkanlığının görevlerinin arasında da
milletvekillerinin hukukunu, sağlığını
güvenliğini kollamak, korumak görevidir. Bu açıdan Meclis
Başkanlığımızın her halkın arasına
giden milletvekillerine birer tane şu şekilde görüldüğü üzere
bir maskenin alınması ve dönüşte zimmetine tekrar geri iadesinin
sağlanması hususunda gereken işlemin yapılmasını
arz ediyorum
Saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Taksimde, Gezi Parkında
çevresine, ağaçlara sahip çıkmak için medeni bir şekilde
taleplerini ortaya koyanlara yapılan hunharca müdahale, biber
gazının sıkılması ve çadırları yakan bu
eylemleri kınıyorum. Açıkçası İstanbulun göbeğinde,
Beyoğlunda, son vaha AKP tarafından alışveriş merkezi
uğruna yok edilmektedir. Bunun tekrar gözden geçirilmesi lazım,
Meclisteki AKP ve CHPli Meclis üyelerinin bu konuda tekrar bir karar
alması gerekir.
Ayrıca, Şırnak Balveren
beldesinde Şırnak-Hakkâri kara yolunun yanı başında,
çadırda, çadırın tepelerinde PKK ve KCK paçavraları
asılı. Şırnaklılar soruyor: PKK
meşrulaştı mı? Neden devlet müdahale etmiyor? Taksimde
gezi çadırlarını, Gezi Parkına sahip çıkanların
çadırlarını yakanlar PKK çadırlarını neden yok
etmiyor? Bu konuda Şırnaklılar bu sorunun sorulmasını
tarafımdan istediler.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Türkkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın
Başkan, Birinizin elinde bir fidan olduğu hâlde kıyamet kopmaya
başlarsa kıyamet gerçekleşinceye kadar imkân olursa o
fidanı diksin. diyen bir Peygamberin ümmetiyiz biz. Oysa İstanbulun
merkezinde vatandaşın nefes alma yeri olan Gezi Parkında AVM
yapacak olan bağnaz zihniyete karşı geçit vermek istemeyen
halkımıza polis orantısız güç uygulamaktadır. 6
vatandaşımız yoğun bakımdadır. Bir taraftan, halka
zulüm yapmak konusunda Esada rahmet okutacaksınız; diğer
taraftan, Esada diktatör diyeceksiniz. Vatandaşlarımıza
sesleniyorum buradan: Âl-i İmrân suresinin 139uncu ayetinde der ki:
Gevşeklik göstermeyin, üzüntüye kapılmayın. Eğer
inanmışsanız, üstün gelecek olan sizsiniz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın
Atıcı
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım,
Sağlık Bakanlığı tüm halkımızı alkol
açısından fişlemeye başlamıştır. Aile
hekimleri Vatandaşlar alkol kullanıyor mu, kullanmıyor mu?
Kullanıyorsa ne kadar ve hangi tip alkolü tüketiyor? diye sorular sormak
zorunda bırakılmıştır. Zaten, daha önce dinini soran,
çocuğun meşru mu, gayrimeşru mu olduğunu sorarak
fişleyen Sağlık Bakanlığı bu kez de
vatandaşlarımızı alkol alıp almadığı
konusunda fişlemektedir. Memurlar bundan çok rahatsızdır, Atama
ve terfilerde kullanılacaktır. diye de endişe etmektedir.
Saygıyla duyururum efendim.
BAŞKAN Sayın Kurt
KAZIM KURT (Eskişehir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan
Sayın İçişleri
Bakanı da buradayken İstanbul Taksimdeki Gezi Parkında
yapılan baskıların bir an önce durdurulması ve özellikle
orada bulunan eylemcilerin can ve güvenliğinin sağlanması
konusunda polisin görev yapması gerektiğini hatırlatmak
istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Buldan
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İstanbul Gezi Parkında
bekleyen eylemcilere saat beş sıralarında tekrar
orantısız güç kullanılarak bir müdahale gerçekleştirildi.
Bu müdahale esnasında başta İstanbul Milletvekilimiz Sayın
Sırrı Süreyya Önder ve gazeteci Ahmet Şık olmak üzere birçok
vatandaşımız, yurttaşımız yaralandı. Bu
uygulamaya bir an önce son verilmesi ve
Yaralı olan
arkadaşlarımıza acil şifalar diliyoruz. Hükûmeti bu konuda
duyarlı olmaya davet ediyoruz bir kez daha.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Halaman
ALİ HALAMAN (Adana)
Başkanım, sağ olun.
Sayın Başkanım,
Tarım Bakanımız burada; Tarım Bakanımızın
burada olması dolayısıyla bizim sorumuz: Adanada on gündür
hasat yapılıyor. Hasat olması dolayısıyla
Toprak
Mahsulleri Ofisi şu ana kadar açılmadı. Yani, Hükûmet geleneksel
olarak her zaman bir taban fiyat açıklıyordu, onlar
açıklanmadı. Dolayısıyla, Adanadaki çiftçiler Tarım
Bakanlığından bir sözcük bekliyor yani taban fiyat
açıklayacak mı, buğdaylarını satsınlar mı,
Toprak Mahsulleri alım dışı mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Hamzaçebi
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İstanbulda Taksim Gezi
Parkının yeşil olarak kalmasını isteyenlerle
şehircilik ufku ancak alışveriş merkezleri, gökdelenler,
rezidanslarla sınırlı olanlar arasında bir büyük gerilim
yaşanmaktadır. Demokrasi, vatandaşın sesine kulak vermeyi
gerektirir. İstanbullu, İstanbullular, Taksim Gezi
Parkının yeşil olarak kalmasını istiyor. Bu sese
kulak vermeyenler demokrat olamazlar, bu sese kulak vermeyenlerin demokrasiyle
problemi vardır.
Bugün Dünya Tütünsüz Günü. Sayın
Başbakan dumansız hava sahasından söz ediyor, dumansız
günlerden söz ediyor ama Taksim Gezi Parkı biber gazı dumanına
boğulmuş durumda. Sayın İçişleri Bakanını
demokrasiye, demokrasinin gereklerine uymaya davet ediyorum. Lütfen, oradaki
güvenlik güçleri biber gazı kullanmaktan vazgeçsinler.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Yılmaz.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ülkemizde 1 Haziran-31 Ekim tarihleri
orman yangın sezonu olarak adlandırılıyor ama ne yazık
ki bu sene daha yangın mevsimine girmeden binlerce dönüm alanın
yandığı bir sezonla karşı karşıyayız.
Çok dikkat edilmesi gereken bir dönemden geçiyoruz çünkü belirli mevsimlerin
yağışlı geçmesi ot bolluğunu beraberinde getirdi. Onun
için, bütün yangın sezonunda çalışacak işçisinden memuruna
kadar herkese Allah kolaylık diyorum.
Bir de Sayın Başbakanın
bu köprüyle ilgili veya gezi parkla ilgili verdiği 2,5 milyar fidan
diktik. örneği çok yanlış bilgilendirmeden kaynaklanıyor.
Şimdi, Sayın Başbakana bu bilgiyi kim veriyorsa, diktikleri
fidanlar dağıttıkları fidanlar ve bunların
birçoğunun ne yazık ki dikilmediğini ve kurumadığını
eğer kısa bir araştırma yaparsa görmesi mümkündür. Ondan
dolayı verilen rakamlarla konuşmanın çok doğru
olmadığını düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Çelebi.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
Çok teşekkürler Sayın Başkan.
Şimdi, Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanlık Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Beyoğlu Tapu
Sicil Müdürlüğü, Beyoğlu 2. Sulh Mahkemesine, sorusu üzerine
şöyle bir yazı yazıyor: Beyoğlu ilçesi Gümüşsuyu
Mahallesi İnönü Meydanı mevkisinde kâin 77 pafta, 751 ada, 2 parselde
kayıtlı
Bu hükme rağmen şu anda orada
ciddi bir gaz ve şiddet uygulanıyor. Hükûmet ve iktidar Taksimle
kafayı bozmuş. Taksimden ve Gezi Parkından Hükûmet elini
çeksin istiyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bayraktutan
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Hukuk
Hizmetleri Başkanlığı Görevde Yükselme Yönetmeliği
diye bir yönetmeliği bugün görüşüyor Sayın Başkan.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 8 tane
milletvekili tutukluyken, sanki bütün bu sorunlar yokmuş gibi, sadece
Meclis Başkanlık Divanında Genel Sekreter ve Genel Sekreter
yardımcılarını ilgilendiren bir tabakaya ilişkin mali
düzenlemeler yapılıyor.
Dün basında da çıktı,
bakın, Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekili maaşlarında
kıyamet kopuyor ama bazı bürokratların
maaşlarının da milletvekili maaşına
yaklaştığına ilişkin
12 bin lirayı aşan
maaşlar var, bu da yetmiyor, bugün Başkanlık Divanında
bunlara ilişkin bir Görevde Yükselme Yönetmeliği düzenleniyor. Genel
Sekreter ve Genel Sekreter yardımcıları kendi statülerini
korumak için bir subjektif düzenleme yapıyorlar. Bu düzenleme bugüne kadar
Türkiye Büyük Millet Meclisinin tarihinde yoktur. İnşallah bu
yanlıştan vazgeçerler, bu yapılan yanlıştan da bir an
evvel geri dönerler diye düşünüyorum. Bunu önümüzdeki günlerde de
kamuoyuna da getireceğim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özgündüz
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İSTANBUL)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, Taksim Gezi
Parkında demokratik pasif direniş hakkını kullanan
insanlara karşı gazla, copla, tazyikli suyla müdahale edip insan
hakkı ihlali yapan polisi ve emir verenleri kınıyorum. Polis artık
olayı başka boyuta çekmiştir. Gümüşsuyu Askeri Hastanesinin
bahçesine girmeye çalışırken izin vermeyen askeri de gazla
tehdit etmektedir.
Sayın Bakanım, bunlar uygun
davranışlar değil. Lütfen
Bizim milletvekillerine
karşı yapılan hareket de vardır. Meclisin de
mensuplarına, milletvekillerine sahip çıkması gerekir. Aksi
takdirde biz de pasif direniş hakkımızı
kullanacağız.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Acar
GÜRKUT ACAR (Antalya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Devlet Tiyatroları, Devlet Opera
ve Balesiyle Sanat Kurumlarının Türkiye Sanat Kurumu adı
altında yeniden yapılandırılmasına ilişkin
çalışmalar kaygı vericidir. Türkiye Cumhuriyetinin temel bütün
kurumları, şimdi de sanat kurumları temel nitelikleri AKP eliyle
bir bir alt üst edilmektedir.
Laiklik ilkesi her gün ihlal edilmektedir.
Başbakan içki yasağını dinin yasağı olarak
sunuyor. Diyanet İşleri Başkanlığı, fetva kurumu
hâline getiriliyor. 4+4 bunun bir örneğidir. Kürtaj
tartışmaları bunun bir örneğidir. Hukuk devleti ilkesi
ihlal edilmiştir, geçersiz kılınmıştır.
Yargı kurumları iktidara bağımlı hâle
getirilmiştir, Adalet Bakanının iki dudağı
arasına sıkıştırılmıştır.
Şimdi de Alevi, Sünni
kavgasını körüklemek için üçüncü boğaz köprüsüne bir isim
konuyor ve bu, burada bütün Alevi kesimini ayağa kaldıracak bir
olaydır. Bundan şiddetle kaçınmasını istiyorum iktidar
partisinin. Lütfen, Türkiyenin birliğini, düzenini bozmayın. Yoksa
bu gidiş iyi bir gidiş değildir. Türkiyede ne yapmaya
çalışıyorsunuz? İç savaş çıkartmaya mı
çalışıyorsunuz? Sizi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Alınan karar
gereğince, gündemin Özel Gündemde Yer Alacak İşler
kısmına geçiyoruz.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın
Başkan, ben de istemiştim.
BAŞKAN 10 kişiye verdim.
Öyle bizim sistemimiz. Grup başkan vekilleri hariç. Yani onları
ayrı tuttuk, 10 arkadaşımıza da verdim. Gerisi dolu. Yani
işin üstünden çıkamayız.
Alınan karar gereğince,
gündemin Özel Gündemde Yer Alacak İşler kısmına
geçiyoruz.
Bu kısımda yer alan, Ankara
Milletvekili Sayın Levent Gök ve 72 Milletvekilinin; Başkent
Doğalgaz Dağıtım Anonim Şirketinin değerinin çok
altında bir ihale bedeli ile özelleştirilmesini onaylayarak kamuyu
zarara uğrattığı iddiasıyla Başbakan Sayın
Recep Tayyip Erdoğan hakkında bir gensoru açılmasına
ilişkin (11/28) esas numaralı gensoru önergesinin gündeme
alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelere
başlıyoruz.
1.- Ankara Milletvekili Levent Gök ve 72
Milletvekilinin; Başkent Doğalgaz Dağıtım Anonim
Şirketinin değerinin çok altında bir ihale bedeli ile
özelleştirilmesini onaylayarak kamuyu zarara uğrattığı
iddiasıyla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında bir
gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/28)
BAŞKAN Hükûmet? Burada.
Önerge daha önce
bastırılıp dağıtıldığı ve Genel
Kurulun 23/05/2013 tarihli 109'uncu Birleşiminde okunduğu için tekrar
okutmuyorum.
Sayın milletvekilleri,
Anayasa'nın 99'uncu maddesine göre, bu görüşmede önerge sahiplerinden
bir üyeye, siyasi parti grupları adına birer milletvekiline ve
Bakanlar Kurulu adına Başbakan veya bir bakana söz verilecektir.
Konuşma süreleri önerge sahibi
için on dakika, gruplar ve Hükûmet için yirmişer dakikadır.
Şimdi, söz alan sayın
üyelerin isimlerini okuyorum:
Önerge sahibi olarak İstanbul
Milletvekili Sayın Aykut Erdoğdu.
Gruplar adına: Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Ertuğrul
Kürkcü, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili
Sayın Necati Özensoy, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara
Milletvekili Sayın Levent Gök, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Giresun Milletvekili Sayın Nurettin Canikli.
Hükûmet adına Başbakan
Yardımcısı Sayın Ali Babacan konuşacaktır.
İstanbul Milletvekili Sayın
Aykut Erdoğdu.
Buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında,
Başkent Doğalgaz Dağıtım şirketinin
değerinin çok altında bir satış değerini onaylayarak
kamuyu zarara uğrattığı gerekçesiyle vermiş
olduğumuz gensoru üzerinde söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri,
Başkent Doğalgaz şirketiyle ilgili gensoruyu biz verdik ama bu
konuda suçu tespit eden de hükmü veren de durumu bütün
çıplaklığıyla ortaya koyan da Sayın
Başbakanın ta kendisidir. Sayın Başbakan
katıldığı bir televizyon programında -aynen kendi
sözleriyle okuyorum- Kârlılık olayını milletimizin lehine
düşünmek zorundayız. Biz sıkıştık, şu anda
paraya ihtiyacımız var, ne yapalım? Yok öyle şey. Türkiye
malının kıymetini bilen bir ülke konumunda. Mesela, Başkent
gazda 1,5 milyar doları yakalamışız, yeni gelen 1,1 ile
geliyor. Şimdi, 1,5u yakaladığınız yerde 1,1 ile
verilirse Fatih Altaylı bunun hesabını sormaz mı? 1,5u
yakalamıştı, gördü. Türkiye bu kadar güçlü olmuşken,
enerjide bu kadar güçlü bir yere gelmişken nasıl oluyor da şimdi
1,1e veriliyor? demez misin sen? diyor.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, biz ne diyelim? Bunu söyleyen, gensorunun muhatabı
Sayın Başbakan. Olayı tarif etmiş, suçu tarif etmiş,
hükmü ortaya koymuş, biz sadece hukuki bir prosedürü tamamlıyoruz.
Başbakan hakkındaki gensoruyu yüce milletin takdirine sunuyoruz.
Değerli arkadaşlar,
şimdi, bu, Başbakanın deyimiyle milletin hesap
soracağı, özelleştirme konusu Başkent Doğalgaz
şirketi nasıl bu hâle gelmiş? Başkent Doğalgaz
şirketi nasıl bir yolsuzluk batağında? Kökleri ta 1929
yılına dayanıyor. 1929 yılında hava gazı
şirketi olarak kurulmuş, 1990lı yıllarda ülkemize
doğal gaz gelince Ankara Büyükşehir Belediyesinin EGO Genel
Müdürlüğü içerisinde faaliyetlerine devam etmiş bir şirket. 2007
yılına geldiğinde özelleştirme kararı
alınıyor, Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından
özelleştirilmesi planlanıyor, iki yıl içinde Melih Gökçek ve
Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından özelleştirilemiyor çünkü
Melih Gökçekten mal almaya kimse cesaret edemiyor.
2009 yılında bu şirket
Özelleştirme İdaresi Başkanlığının
portföyüne devrediliyor ve o zamanki adıyla Başbakanlık Yüksek
Denetleme Kurulu, şimdiki adıyla Sayıştayın denetimine
tabi oluyor ve Başkent Doğalgazdaki korkunç yolsuzluklar ortaya
çıkıyor değerli arkadaşlar. Şirkete o tarihe kadar 900
milyon ABD doları yatırım yapılmış. Eğer net
bugünkü değer olarak hesaplarsanız bunu, 3-4 milyar dolarlık
yatırım yapılmış bir şirketten konuşuyoruz.
O tarih itibarıyla 700 milyon sermayesi var, 694 milyon TL borcu var.
Şirket batırılmış, BOTAŞa olan
borçlarını ödeyemiyor, halktan gaz parasını topluyor ama
borçlarını ödeyemiyor.
Şirketin en büyük alacaklı
olduğu yer Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı.
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı, can
çekişen bu şirketin içini boşaltmaya devam ediyor.
Anlatacağım her şey devlet evrakıyla sabit,
anlatacağım her şey Sayıştay raporlarıyla sabit.
Bakın, Sayıştay tespiti
borçlar konusunda ne diyor? Pay sahibi olan Ankara Büyükşehir
Belediyesine ödenen ancak 2008 yılı sonunda 2,4 milyon net kâr
çıkması ve bunun dahi dağıtıma tabi tutulmaması
sonucunda
Devam ediyor, şirketten nasıl Melih Gökçek
tarafından para çekildiği anlatılıyor.
Şirket, bizatihi Ankara
Büyükşehir Belediyesi tarafından batırılıyor.
Şirketin bizatihi Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı
tarafından içi boşaltılıyor ve faaliyet yapamaz hâle
geliyor ve Sayıştay denetçileri diyor ki: Alınan paraların
kullanıldığı yerlerin şirketle hiçbir alakası
yok. Hatta 10 milyon lira para çekilmiş içerisinden, bu Hamamönündeki
konutların yapımına harcandığı söyleniyor. Bu
konuda soruşturma yapılıyor. Ben KİT Komisyonu üyesiyim,
soruşturma raporu bana gelmiyor.
Değerli arkadaşlar, olan
biten bununla sınırlı değil. On dakika içerisinde ne kadar
yetiştirebilirsem o kadar size anlatmaya çalışacağım.
Birincisi, şirket, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunundan
kaçmak için her şeyi yapıyor çünkü Kamu İhale Kanununa tabi
olsa, o kapsamda ihale yapsa planlanan ihale trafiği
gerçekleştirilemeyecek ve 1 tek açık ihalede yapılması gereken iş 74 parçaya bölünüyor,
74 parçaya değerli milletvekilleri. Bunun 12 tanesi doğrudan temin
yönüyle yapılıyor, 62 tanesi pazarlık yolu ihaleyle
yapılıyor ve burada ödenenlere bakıyorsunuz, ödemeler
sırasında işler yapıldığında bir mahalle
sokaklara bölünüyor, sokak sokak ihale ediyorlar ki Kamu İhale Kanununa
girmesin. İhale yapılıyor 4 milyon 383 bin dolara, ödeme
yapılıyor 5 milyon dolara. İş artışları,
fiyat artışları gırla gidiyor. Fiyat
artışlarına dönüp baktığınızda, müteahhidin
en çok kazandığı parçaları üzerine fiyat
artışı yapılıyor. Bunu ben söylemiyorum, aynı
tespit, aynı laflarla Sayıştay raporundan çıkıyor.
Müteahhidin en çok kazandığı parçalar üzerinden iş
artışı yapılıyor ve Kamu İhale Kanunu diyor ki:
Bu kanun kapsamında yapılacak ihaleler eşik değerler
altına düşmek için bölünemez, parçalanamaz. Gözümüzün önünde 74
parçaya bölünüyor kanuna aykırı iş artışları,
fiyat artışları
Değerli arkadaşlar, Başkent
Doğalgazda sadece ihale konusunda değil, SCADA diye bir sistem var.
SCADA bütün kente verilen doğal gazı gözetleyen bir sistem, patlama
olursa otomatik kontrol etmek için, hemen kapatmak için. SCADA sistemi 2004
yılında ihale ediliyor, 2006 yılında kesin kabulünün
yapılması lazım, 2013 yılına kadar geçici kabulü dahi
yapılamıyor. Ankarada SCADA sistemi çalışmıyor,
Ankarada patlamaya hazır bir bombanın üzerinde milyonlarca insan
yaşatılıyor değerli arkadaşlar, milyonlarca. Allah
yüzümüze baktı ki ağır can kayıplarıyla
karşılaşmadık. 14 milyon dolara bir şirketi ihale
ediyorlar, şirketin kesin kabulü veya geçici kabulü bile yokken 17 milyon
dolara ihale çıkarılıyor ve Ankarada eski hava gazı
hatlarından, çürümüş borulardan Ankara halkına gaz veriliyor.
Peki, bu ihmaller sonucunda ne oluyor değerli arkadaşlar? Bilkentte
7 tane öğrenci canımız gidiyor, sonra dönüp buna Alkol
aldı. diyorlar. Bu nasıl vicdandır? Bilkentte başka bir
patlama oluyor -Sayıştay raporundan bunların hepsi- bir can daha
gidiyor. Artık yolsuzluklar can almaya başlıyor değerli
arkadaşlar.
Bir diğer önemli olay:
Başkent Doğalgaz
Hatırlar mısınız Melih
Gökçekle Kemal Kılıçdaroğlunun bir tartışması
vardı. Ankara Anakent Belediye Başkanı balonlar patlatıyordu.
İşte, Ankara Anakent Belediye Başkanının
balonlarını da Sayıştay patlattı. Sayıştay
yazdığı raporda şunu söylüyor, diyor ki: Kemal
Kılıçdaroğlu -yani o, ismi söylemiyor, ben söylüyorum- söylediği
sayaçlar alınmadığı için yani elektronik kartlı
pahalı sayaçlar alındığı için sadece 100 bin sayaç
alımında ortaya çıkan zarar 10 milyon lira. Sadece 100 bin
sayaç alımında ortaya çıkan zarar 10 milyon lira.
Yaklaşık 1,5 milyon tane sayaç alınmış değerli
arkadaşlar. Eğer bu sayaçlar ön ödemeli alınsaymış 100
milyon liranın üzerinde Ankara halkı tasarruf edecekmiş. Benim
de o zaman Ankarada yaşadığım bir dönemde bütün Ankara
halkından 300 dolar para topladılar. Yeni çocuğum olmuştu.
Çocuğum üşümesin diye gittim doğal gaz taktırdım,
benden Melih Gökçek 300 dolar para aldı. Daha sonra EPDK bu paranın
ne kadar haksız olduğunu ortaya koydu. Ben, kendi hakkımı
Melih Gökçeke asla ve kata helal etmiyorum.
Değerli arkadaşlar, bu
Başkent Doğalgaz Şirketindeki yolsuzlukları
topladığımızda on beş tane yolsuzluk
çıkıyor. Sayıştay da diyor ki: Birçok belgeye
ulaşamamamıza rağmen. Biz, alt alta çıkardık, hepsi
bu raporda var, isteyen her arkadaşıma bu raporu verebilirim. Yani
avukatı dolandırmış, hiç çalışmayan adamla, hiç şirkete
uğramamış adamla yıllık 36 bin lira üzerinden
sözleşme yapmışlar. Ankara mücavir alanı Yenimahalle
ilçesinde yapılan şey yargıda, ihaleye fesat
karıştırmaktan. Belediyeye ait şirketlere kaynak
aktarmalar. Kamu İhale Kanununun 3/c maddesine yani Kamu İhale
Kanunundan kaçma yöntemine girmek için yapılan yolsuzluklar. 99 milyon
dolarlık yapılan bir işte verilen iş ve fiyat
artışları. Önceden şirketlere verilen pre finansman
niteliği taşıyan hiç iş yapmamış şirketlere
para ödemesi. Bildiğiniz gibi değil. Bir tek şirkette
çıkan yolsuzluklar bile bir
hükûmetin devrilmesi için yeter yolsuzluklardır. Dönün Batıdaki
örneklere bir bakın. Bu kadar yolsuzluk sadece bir şirketten
çıkıyor, onlarca şirket yöneten bir belediyeden
konuşuyoruz.
Değerli arkadaşlar, bu kadar
yolsuzluk, bu kadar ayrımcılık, bu kadar şiddet
Bu, bir
yere varmayacak, bu, bir yere varmayacak. Bu kadar yetimin hakkının
yenilmesine göz yumamayız. Şimdi, bize dönüyorsunuz Gensorunun suyu
çıktı. diyorsunuz. Bütün bunları gensoru konusu değil mi?
Bütün bu anlattıklarımız vicdanları sızlatmıyor
mu değerli arkadaşlar? Hesap sormayacak mıyız? Hiçbirinde
hiçbir işlem yok. Biz, gene yargıya gitmek zorunda kalıyoruz.
Değerli arkadaşlar, bu
gidiş, gidiş değil; bu hâl, hâl değil. Buna hep birlikte
müdahale etmek zorundayız. Ne yazık ki, siz, müdahale
etmediğiniz için yolsuzluklar kural hâline gelmeye başladı. Az
sonra çıkacak Ali Babacan konuşacak. Ali Babacana soruyorum:
Özelleştirme Kanununa göre sattığınız her mülkün
değerini açıklamak zorundasınız, değerlendirme
raporunu. Kanun böyle emrediyor. Nerede TELEKOMun değerleme raporu,
nerede SEKAnın değerleme raporu, nerede BAŞKENTGAZın
değerleme raporu? Bunlar sizin malınız değil, bunlar
halkın malı, biz de peşindeyiz.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Erdoğdu.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Ertuğrul Kürkcü. (BDP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz.
BARIŞ VE DEMOKRASİ PARTİSİ GRUBU
ADINA ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) Sayın Başkan, sevgili
arkadaşlar; bu gensoru önergesinin ortaya koyduğu gerçek bir mutlak
gerçek, bunun üzerinde tartışılacak bir taraf yok.
Başbakan, kendisi, bu özelleştirme söz konusu olduğunda, kendi
değerinin altında bu şirketin
satılamayacağını, buna rıza gösteremeyeceklerini
söylemesine rağmen Başbakan olarak, kendi değerinin çok
altında, 3 milyar dolar gelir beklenirken 1,44 milyar dolar
karşılığında bu satışın
onayını, Özelleştirme Yüksek Kurulunun kararını
onayladı. Böylelikle, apaçık, kendisi Kârlılık
olayını milletimizin lehine düşünmek zorundayız, Biz
sıkıştık şu anda paraya ihtiyacımız var, ne
yapalım hemen. diyemeyiz, yok öyle şey, Türkiye malının
kıymetini bilen bir ülke konumunda. derken, bizzat kendisi kendi sözünü
nakzederek bu özelleştirmeyi onayladı. Dolayısıyla, burada,
kamunun zarara uğratılmış olduğu Başbakanın
kendi sözleriyle sabit iken bu mutlak hakikat üzerine uzun boylu konuşmaya
gerek yok. Bu böyle. Böyle demiş mi Başbakan? Demiş. Bu
mantığı sürdürmüş mü? Sürdürmüş. Sonunda
özelleştirme ihalesi yapılmış mı?
Yapılmış. Zarara uğramış mıyız
Başbakanın görüşüne göre? Evet, zarara
uğramışız çünkü Başkent Doğalgaz Şirketinin
yüzde 80i kamu mülkü olduğuna göre, bu kamu mülkünde hepimizin bir nebze
payı olduğuna göre, hepimiz adına yapılan bu
satış hepimizi zarara uğratmıştır. Bu kadar
açık. Ancak bu ilk kez yapılan bir şey değil. Bir
bakıma, bu Hükûmetin genel yönelimine baktığımız
zaman, özelleştirme Tayyip Erdoğan Hükûmeti bakımından bir
nevi doktrin özelliğindedir. Herhangi bir kamu mülkünün
özelleştirilmeden durması Başbakan ve onun iktisat
anlayışıyla Türkiye'de hükûmet eden bakanlıklar
açısından mantığa, ticarete, kârlılığa
ihanettir, kamu mülkü olan hiçbir iktisadi işletme olmamalıdır.
Oysa çok basit sebeplerle bunun böyle olamayacağını biliyoruz,
bu basit doktrin aslında kamu adına hükûmet eden Hükûmeti bir bütün
olarak kamu adına iktisada, siyasete, toplumsal hayata müdahil
olabileceği bütün enstrümanlardan yoksun bıraktığı
için önünde sonunda bir hükûmetin böylesine bir özelleştirme doktrinine
saplanıp kalması kendi ayağına ateş etmesinden daha
başka bir şey değildir. Meğer ki o Hükûmet kendi kaderini
bir avuç kapitalistle özdeş görmesin. Nitekim bu özelleştirme
sürecinde de Hükûmete yakınlığıyla bilinen Torunlar
şirketine ihalenin gittiğini hep birlikte biliyoruz. Bütün
özelleştirme ihalelerinin son beş yılda yapılan çok büyük
ölçüde Hükûmete yakınlıklarıyla bilinen ticari, sınai
gruplara, kapitalist holdinglere gittiği malumumuzdur.
O nedenle ben burada sadece bu özel
meselede bir usulsüzlükle karşı karşıya olduğumuz
kanısında değilim, bir bütün olarak Hükûmetin Özal
mantığından devralıp sürdürdüğü ve şahikasına
çıkarttığı özelleştirme, her şeyin özel ellerde olması,
kamunun, iktisadın yönetiminde herhangi bir söz sahibi olmamasına
dayalı zihniyetin aslında dünyada bizzat bu zihniyetin temsilcileri,
bunun kurucuları Friedman ve diğerleri tarafından çoktan terk
edilmiş olduğu hâlde bizde bir şekilde anakronik bir tarzda
sürdürülüyor ve esasen dünya kapitalist kriz içerisinde debelenirken bu
enstrümanları birer birer elden çıkartmanın bu Hükûmete de ne
kadar pahalıya mal olacağını yakında hep beraber
göreceğiz. Ancak, burada, bir başka noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum.
Bu tarzı siyaset, esasen, Adalet
ve Kalkınma Partisinin ne yapacağıyla, Hükûmetle, Meclis
grubuyla, Bakanlıklarla bir bütün olarak yönetim aygıtıyla
Başbakan arasında kurulmuş olan son derece kırılgan
bir dengeye dayanmaktadır. Bu bir tek adam rejimiyle ilgilidir.
Başbakan, bir tek adam rejiminin sözcüsü olarak, şimdi, artık,
kendinden önceki cumhuriyet tarzını devreden
çıkarttığını, eski cumhuriyetin
yıkıldığını ve yerine yeni bir cumhuriyet
kurulduğunu açıkça değilse de dolaylı yoldan ifade etmektedir.
Şimdi yeni bir devletle karşı karşıyayız, yeni
bir siyaset tarzıyla karşı karşıyayız, yeni bir
hükûmetle karşı karşıyayız. Bu Hükûmet, esasen, devlet
işlerini Parlamentoda değil, Parlamentonun dışında bir
dizi iş adamları çevresi, çeşitli uluslararası
şirketler ve diplomatik heyetler ile Başbakan ve bakanlarından
bir bölümünden oluşan bir yeni riyaset sistemiyle yürütmektedir. Biz,
bunun, bir tek adam rejimi, bir tek parti rejimi olduğunu söyleye
geliyoruz ama bu, daha da çok incelenmesi gereken, özellikleri hakkında
daha da çok düşünmemiz gereken bir yeni düzendir.
Şimdi, dolayısıyla, bu
yeni düzen eskiyi aratan bir düzendir. Eski oligarşik rejim, eski yekpare
rejim bundan daha matah bir şey değildi, ama bu cendereden
çıkmayı ümit eden büyük halk kitleleri; çalışanlar,
üretenler, kadınlar, gençler, çiftçiler, bunların hiçbiri kendilerini
sermayenin mutlak iktidarına terk etmeyi arzuluyor da değillerdi. Tam
tersine, bunun karşısına çıkacak -Başbakanın
kelimeleriyle söyleyeceksek- yoksulun, garibanın, ezilenin, itilenin,
kakılanın hakkını soracak bir rejim beklentisi içerisinde
ilk on yıl bu Hükûmete destek verdiler, ama son beş yıldır
adım adım görüyoruz ki aslında, eski tekçiliğin yerini yeni
bir tekçilik almıştır, eski ulusalcı otoriterliğin
yerini şimdi yeni bir İslami otoriterlik almak üzeredir. Bunun
işaretlerini her yerden görüyoruz, Taksimde süren kavga, İstanbul
üzerinde süren kavga bu yönetim tarzının apaçık bir
göstergesidir. Bir tür rövanşizmle karşı
karşıyayız. Taksimde Topçu Kışlasının yapılması
iddiası sadece ve sadece Taksime bir eski simgenin
kazandırılması, oraya bir AVM kurulması kavgası
değildir; bu, aynı zamanda 31 Mart Vakasıyla bir
hesaplaşmadır. Üçüncü köprüye Yavuz Sultan Selim Köprüsü denilmesi
sadece ve sadece bir padişahın anısının
canlandırılması meselesi değil, hem Alevi
katliamlarının hem de hilafetin devrinin, hilafetin Memlûklerden
kendisine devredilmesinin, Osmanlının anısını canlandırmaktır.
Türkiye hilafetle hesaplaşmış ve bir kenara koymuşken
şimdi bu hilafeti modern koşullarda sembolik olarak bu köprü
vasıtasıyla boğazın iki yakasına kurmak sadece ve
sadece bir köprü kurmak değil, aynı zamanda bir zihniyet
kurmaktır.
Dolayısıyla, şu an
karşı karşıya kaldığımız hükûmet etme
tarzı bir bütün olarak Türkiye'nin tarih öncesine geri dönmek, burada bir
onay mekanizması yaratarak mütedeyyin kitlelere aslında kendilerinin
geçmişte kaybettikleri değerlerin iade edildiği illüzyonunu
yaratarak monolitik bir iktidar kurmakla ilgilidir. O yüzden Taksimde süren
kavga canhıraş bir kavgadır, o yüzden 1 Mayısta insanlar
inşaat çukurlarına kafalarından tokmaklanarak
gömülmüşlerdir, o yüzden Gezi Parkındaki binlerce insan, sevgili
kardeşimiz, yoldaşımız Sırrı Süreyya Önderde
aralarında olmak üzere, üç gündür gazlanmaktadırlar.
Sırrı Süreyya Önder
arkadaşımızı omzundan gaz kapsülüyle vuranları
affetmeyeceğiz, onların Başbakanlarını da
affetmeyeceğiz, bunun hesabını kalubelaya kadar sormazsak
namerdiz. Bu hesabı soracağız, bu hesabı
alacağız. Bunu yapamazsınız, kentin sahibi değilsiniz,
Türkiye'nin sahibi değilsiniz, mülkün sahibi değilsiniz. Eğer
Müslümansanız mülkün sahibi Allahtır, eğer bu ülkenin
yurttaşıysanız mülkün sahibi yurttaşlardır. Siz
onların ancak hizmetkârı olabilirsiniz; budur. (BDP ve CHP
sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) Evet, biz
milletin hizmetkârıyız, doğru.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla)
Milletin hizmetkârı milleti sopalamaz, milletin hizmetkârı milleti
gazlamaz. Bu ne biçim hizmet? Hizmetiniz batsın!
SONER AKSOY (Kütahya) Kes sesini!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Sesimi
kesmek istersin ama kesemezsin. Ben buradayım, konuşuyorum, sen de
beni dinliyorsun; varsa cevabın gelecek konuşacaksın.
SONER AKSOY (Kütahya)
Bağırmadan konuş!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Yok
verecek bir cevabın, sopadan başka bir aracın yok elinde.
SONER AKSOY (Kütahya)
Bağırmadan konuş!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla)
Şiddetten başka bildiğin bir şey yok. (BDP ve CHP
sıralarından alkışlar) Pabuç kadar dilinden başka bir
cihazın yok, kafanın da içi bomboş.
SONER AKSOY (Kütahya) Adam gibi
konuş! Yalan söyleme.
BAŞKAN Sayın Aksoy, lütfen
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, laf atan milletvekiline hakaret etmeye hakkı yok.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla)
Sayın Grup Başkan Vekili, arkadaşınıza sahip olun!
Sizi oraya boşuna mı diktiler?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Milletvekiline laf attı diye hakaret etme hakkı yok.
BAŞKAN Efendim?
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Sayın Elitaş, bu kürsüde herkes istediği şekilde
konuşma hakkına sahiptir.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) O
kürsü milletvekiline hakaret etme hakkını vermez kimseye.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Benim
dilim son derece yalın, açık, net. Ne
yaptığınızı anlatıyorum. Üç gündür görmüyor
musunuz? Görmüyorsunuz tabii, televizyonlarınız göstermiyor
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) O
kürsü milletvekiline hakaret etme hakkını vermez!
BAŞKAN Hiç duymuyorum, o kadar
gürültü var ki hiç duymuyorum.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla)
ama
sosyal medya diye bir şey var oradan görüyoruz, bütün rezaleti görüyoruz;
insanların nasıl sopalandığını, nasıl gazlandığını.
Nedir? Parklarının park olmaktan çıkarılmamasını
istiyorlar. Niçin? Çünkü İstanbulun ortasında başka bir
yeşil alan olmadığı için. Oraya Topçu Kışlası
dikeceksiniz. Niçin? Çünkü 31 Mart Vakasının intikamını
alacaksınız, onu oraya simgeleyeceksiniz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Şuur altında neler gizlenmiş senin öyle?
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla)
İntikamınız batsın! 31 Mart mı kalmış? Zaten
onun sahipleri çoktan havaya uçmuş, tıkmışsınız
Silivriye. Daha ne intikamı alıyorsunuz? Bu, nasıl bir rövanşizmdir,
nasıl bir siyaset anlayışıdır, nasıl bir kentsel
yönetim anlayışıdır?
Bu kentin sahiplerine sormadınız Ne
yapalım kentinizin en büyük meydanını? diye. Bir gün
ansınız soktunuz oraya iş makinelerini, kazmaya
başladınız. İnsanlar durun dediler; bütün
yaptıkları bu. Barışçı bir biçimde size durun
dediler, karşılarına polis kıtalarını
yolladınız, Vekilimizi yaraladınız. Vekillerimizi daha önce
de yaraladınız ama bu son. Bir kere daha bir vekilimize böyle
zorbalık yapın görelim! Böyle zorbalık yapın görelim! Neler
olacağını hep beraber görürsünüz. Bütün İstanbul
işaretimizi bekliyor Sırrı Süreyyanın hesabını
sormak için ama biz sükuneti muhafaza etmeye çalışıyoruz.
Şimdi, sevgili arkadaşlar, bu
despotik yönetim anlayışının bir tezahürüdür, bugün burada
konuştuğumuz gensoru önergesi. Canımızın istediği
zaman istediğimizi yaparız, istediğimiz yere gireriz,
istediğimizi istediğimiz fiyata satarız ve bunun hiçbir
şekilde hesabını vermeyiz. İstediğimizi
kurşunlarız, istediğimizi gazlarız, istediğimizi
tazyikli suyla vururuz bunun hesabını vermeyiz.
Özelleştirme bizim
kitabımızdır. Peki, o zaman bu yönetim tarzıyla
hesaplaşmak için bekleyen milyonlarca insan da o zaman Gezi
Parkındaki zulümle karşı karşıya
kaldıklarında, başka her şeyin mücadelesini o parka
yığdıklarında buna darılmayacaksınız. Bizden
ne istiyorlar, demeyeceksiniz. Sizden istedikleri bu keyfi tek parti rejimini,
bu otoriter yönetimi, bu bir çeşit sultanlık olan rejimi sizlerin de
sorgulamasıdır.
Şimdi, ben soruyorum
Başbakana: İstanbul Belediye Başkanıyken şunu
söylemiştin Üçüncü köprü bir katliamdır, şehre karşı
işlenmiş bir cinayettir. demiş miydin? Demişti.
LEVENT GÖK (Ankara) Demişti,
evet, aynen öyle.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) -
Başbakan, İstanbul Belediye Başkanı iken henüz
Başbakan değilken: Türkiyede LGBT bireylerin hakları
vardır, bunlar korunmalıdır, onlar da kardeşlerimizdir:
diye demiş miydi? Başbakan öğrencilerin hakkının
sormuş muydu? Başbakan idam edilen devrimcilerin arkasından
ağlamış mıydı? Peki, şimdiki tablo nedir?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Takiye,
takiye.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) - Belli
ki bu, bir onay üretmek için, ortada duran, kanaatleri belirgin olmayan
yurttaşlarımızı bir tür demokrasi beklentisiyle başka
bir istikamete sevk etmek için uydurulmuş bir retoriktir. Bu konuda çokça
insanlar uyarıldılar. Kendilerine bunun sadece bir retorik
olduğu, icraatla bu retorik arasında hiçbir alaka
olmadığı anlatılmaya çalışıldı. Ama
bugün geldiğimiz noktada artık o retoriğe ihtiyaç
kalmamıştır, retorik ile icraat yani belagat ile iş
birbiriyle örtüşmektedir. Şimdi artık Taksimin orta yerine bir
AVM dikmek ve bunu da topçu kışlası kimliğinde ortaya
koymak hiç de saklanmadan söylenmektedir. Başbakan Biz sadece oraya bir
AVM dikmiyoruz, orada tarihi diriltiyoruz. derken aslında samimi bir
şekilde konuşmaktadır ama daha önce bu kadar samimi
değildi. Başbakan
AHMET YENİ (Samsun) Hep
samimiydi, hep samimiydi.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Size
bu çelişkiyi gösterdim. Hâlâ aynı şeyi tekrar etmeyin.
İktidara yürürken, mutlak iktidara yürürkenki retorik ile bugünkü
retoriğin farkını gösterdim.
Çamlıca Tepesine cemaati olmayan
bir cami dikmek
AHMET YENİ (Samsun) Nereden
biliyorsunuz cemaatin olmadığını? Çok cemaat var orada. Hiç
merak etmeyin.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Oraya
öteki sultanlar gibi, oraya bir cami dikmenin kent yönetimiyle ne alakası
vardı? Böyle bir vaadi mi vardı? Hayır. Şimdiki mesele
şudur: Şimdi, artık eski rejim toprağa gömülmüştür,
yeni rejim alametleriyle doğmaktadır. Ne gömülen rejim bizim için bir
şeydi ne doğan rejim bizim için bir şeydir. Biz halkın
iktidarını isteriz. Biz halkın kendi
yaşadığı kent hakkındaki kendi kararını
vermesini isteriz. Biz halkın iktisadi işletmelerin yönetimine
katılmasını isteriz. Biz halkın planlamaya katılmasını
isteriz. Biz iktisadın planlanmasını isteriz, planlanabilmesi
için kamunun kontrolünde olmasını isteriz. O yüzden bizim bu
özelleştirmeye karşı çıkarkenki
mantığımız bir bütündür. Bütünsel olarak
karşıyız buna.
Bu özelleştirmede
karşımıza çıkan tablo önümüzdeki özelleştirmelerde de
çıkacak. Yavuz Sultan Selim köprüsünde de çıkacak, Taksimin
merkezinde de çıkacak, İstanbul yeni baştan
yıkılır yapılır satılırken
karşımıza çıkacak. Çünkü artık üretken gücü
kalmamış olan, hiçbir şeyi yoktan var edemeyen kapitalizm eskiyi
bozarak, yeniden satarak kâr etmektedir. Kentin satışı,
kentlerin başlı başına bir iktisadi çevrim nesnesi hâline
gelmesi bununla ilgilidir, kapitalizmin çıkmazıyla ilgilidir. Siz
bize bu çıkmazı bir kurtuluş, bir selamet diye anlatıyorsunuz.
Siz bu iktisadi rejimi bize krizden kurtulmuş bir rejim diye
anlatıyorsunuz. Bunların hiçbirinin bu memleketin
ihtiyaçlarıyla, haklarıyla ilgisi yok.
O yüzden Başbakan hakkındaki
bir gensoru önergesi, sadece ve sadece bir özelleştirme önergesi
değildir. Başbakan, şu an Türkiyedeki rejimin tecessüm
etmiş hâlidir, bir bütün olarak yürüyen iktidardır. Canlı
iktidar nedir diye sorarsanız, canlı iktidar Tayyip
Erdoğandır. Ona bakın, Adalet ve Kalkınma Partisinin
iktidarının ne demek olduğunu anlayın. Bütün kaprisleriyle,
bütün şiddet dolu retoriğiyle, bütün keyfiliğiyle, bütün
acımasızlığıyla, bütün küstahlığıyla bu
rejim, bir bütün olarak Başbakan Erdoğanın kendisinde tecessüm
etmektedir.
AHMET YENİ (Samsun) Millet sizin
gibi düşünmüyor.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, Başbakana dönük kullandığı ifadeler
çok çirkin ifadeler. Lütfen bu ifadelerini tavzih etsin.
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum)
Laflarınıza dikkat edin.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Ben ne
söylediğimi biliyorum.
AHMET YENİ (Samsun)
Lafını geri al.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla)
Almıyorum. Ben ne söylediğimi biliyorum.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Küstah lafı bir hakaret değil midir?
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla)
Küstah hakaret değildir.
AHMET YENİ (Samsun) Hadi oradan
be!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla)
Küstah ne ise eşyayı adıyla çağırmaktır.
AHMET YENİ (Samsun)-
Ağzından çıkanı duymuyor kulakların be!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Benim
ağzımdan çıkanı kulağım duyuyor. Duyuyor,
duyuyor.
AHMET YENİ (Samsun) Küstah olan
sensin be!
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) Sen
kendi geçmişine bak.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Niye
heyecanlandınız? Niye heyecanlandın? Neden o kadar
heyecanlandın?
AHMET YENİ (Samsun) Fosil,
fosil.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Öyle
mi? Öyle mi?
Fosil, sizin iktidarınızdır.
Fosil, sizin zihniyetinizdir. Fosil, çoktan gömülmüş olan bu zihniyetin
yeniden hortlamış hâlidir. O nedenle bu iktidar...
AHMET YENİ (Samsun) Hadi be!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Bu
iktidar tıpkı sizin karakteriniz gibi, şimdiki karakteriniz
gibi, toplamı Başbakanın icraatında tecessüm etmektedir.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, hatibin ifadeleri çirkin ifadelerdir. Hatip hiçbir
şekilde karakter üzerinden konuşamaz. Kendi karakterine baksın.
AHMET YENİ (Samsun) Hâlâ hakaret
ediyor.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla)
Şu gülünçlüğünü görüyorsun değil mi?
AHMET YENİ (Samsun)
Yazıklar olsun be!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Sana
yazıklar olsun! Sana yazıklar olsun! İradeni...
BAŞKAN Sayın Kürkcü...
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla)
Kocaman adam iradeni bir kişiye teslim etmişsin...
AHMET YENİ (Samsun) Hadi be!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Bir
fikrin yok, bir itirazın yok, bir düşüncen yok. Kendi kendine
düşünemezsin, kendi kendine konuşamazsın. Ancak konuş
dendiği zaman konuşabilirsin.
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) Senin
iraden nerede, onu söyle. Seni kim
kullanıyor, onu söyle.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla)
Şimdi, bu yönetim, bu Başbakanda tecessüm etmiştir. Biz, o
nedenle bu önergenin sadece bir özelleştirme önergesi değil, bir tek
parti rejimi, bir tek adam diktatörlüğünün karşısındaki bir
önerge olarak bunun gündeme alınmasını, değerlendirilmesini
ve olumlu bir biçimde sonuçlandırılmasını istiyoruz. Tabii
ki, bu isteğimize evet demeyeceksiniz ama göreceksiniz bütün tek adam
rejimleri gibi kendi rejiminizin nasıl kırılgan olduğunu,
nasıl eninde sonunda zıvanadan çıkacağını; bana
inanmıyorsanız İbni Haldunun Mukaddimesini okuyun, orada bir iktidarın
nasıl çürüdüğünün öyküsünü onun dilinden dinleyeceksiniz. Önce kendi
yakın arkadaşlarını gözden çıkarır. diye
başlar.
İyi günler diliyorum. (BDP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyurun.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul)
Taksime gidin Taksime. Bu akşam bir Taksime gidin, bakın.
MAHİR ÜNAL (Devamla) -
burada
Marksist, toptancı yorumlu, tek bakışlı, meseleyi
kişiselleştiren ve siyasal sistemlerin, demokratik sistemin ne anlama
geldiği konusunda anladığım kadarıyla hatibin
müktesebatı da buna yeterli değil. (CHP ve BDP sıralarından
gürültüler) Bir; siyaset kişisel bir şey değildir, siyaset bir
disiplin gerektirir, siyaset bir anlayış gerektirir, birlikte hareket
etmek gerektirir, siyaset milletle bir gönül bağı gerektirir. Bizim
on yıldan beri yaptığımız siyasetin külliyatı
ortadadır
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul)
Taksime bakın Taksime.
MAHİR ÜNAL (Devamla) -
milletle
kurduğumuz ilişki ortadadır, genel başkanımızla
kurduğumuz ilişki ortadadır. Eğer birileri bunu
durdukları yerden toptancı bir görüş olarak
algılıyorlarsa, diktatöryal bir görüş olarak
algılıyorlarsa
AYTUĞ ATICI (Mersin) Aynen öyle.
MAHİR ÜNAL (Devamla) -
dönüp
geçmişe baksınlar.
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul)
Taksime bakın Taksime, geçmişi görün.
MAHİR ÜNAL (Devamla) - Biz dokuz
yılda 7 defa sandığa gittik, her seferinde düşüncemizi,
siyasetimizi, vizyonumuzu millete sorduk ve milletin hassasiyetleri
dışında bir şey yapmadık. Yüzde 50 oyla buraya geldik
ve şimdi de bunun gereğini yapıyoruz. Eğer bunu kabul
etmeyenler varsa bunun hesabını sandıkta görürüz, burada
değil.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Bütün
diktatörler oyla gelmiştir. Saddam da, Beşer Esad da yüzde 50 oy
almıştır.
MAHİR ÜNAL (Devamla) -
Saygılar sunuyorum Sayın Başkan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.02
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.14
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER : Özlem YEMİŞÇİ
(Tekirdağ), Fatih ŞAHİN (Ankara).
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 114üncü Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
(11/28) esas sayılı gensoru
önergesinin görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
1.- Ankara Milletvekili Levent Gök ve 72
Milletvekilinin; Başkent Doğalgaz Dağıtım Anonim
Şirketinin değerinin çok altında bir ihale bedeli ile
özelleştirilmesini onaylayarak kamuyu zarara uğrattığı
iddiasıyla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında bir gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/28) (Devam)
BAŞKAN - Hükûmet burada.
Şimdi söz sırası
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın
Necati Özensoyda.
Buyurun Sayın Özensoy. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ankara
Milletvekili Levent Gök ve 72 milletvekilinin Başkent Doğalgaz
Dağıtım Anonim Şirketinin değerinin çok altında
bir ihale bedeliyle özelleştirilmesini onaylayarak kamuyu zarara
uğrattığı iddiasıyla Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan hakkında bir gensoru açılmasına ilişkin
önergesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
aldım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Son yıllarda özelleştirme
ihaleleri, özellikle enerji grubundaki ihaleler gerçekten çok şaibeli
ihaleler hâline geldi. Bu şaibelerin bir tanesi de, Sayın
Başbakanın özellikle bir televizyon programında
yaptığı konuşma üzerine daha da netleşen bir hâl
aldı. Tabii, bunları tekrarlamakta fayda var. Sayın
Başbakan televizyon programında aynen şunu ifade ediyor: Biz
sıkıştık, şu anda paraya ihtiyacımız var. Ne
yapalım, hemen. Yok öyle şey. Türkiye malının
kıymetini bilen bir ülke konumunda. Mesela, BAŞKENTGAZda 1,5u yakalamışız.
Ödemediği için teminatı gitti ama yeni gelen 1.100le geliyor. Şimdi,
1.5'u yakaladığın yerde 1.100 verilirse Fatih Altaylı bunun
hesabını sormaz mı? 1.5'u yakalamıştı, gördü o.
Türkiye bu kadar güçlü olmuşken, enerjide bu kadar güçlü bir yere
gelmişken, nasıl oluyor da şimdi sen 1.100e veriliyor? demez
misin? diye konuştu.
Şimdi, bunun üzerine Sayın
Başbakan bu ihaleyi, o 1.100 dediği rakamı onayladı.
Şimdi, Sayın Fatih Altaylı sormuyorsa da ben soruyorum buradan:
Sayın Başbakan, ifade ettiğiniz gibi, 1,5 yani 1 milyar 500
milyon dolarlık teklif gelen bu şirkete bugün 1 milyar 112 milyon
dolarlık bir teklifi niye onayladınız?
Aslında, tabii, Sayın
Başbakana verilen bu gensoruda -burada bulunmadığından
dolayı birinci derecede bunun cevabını vermesi gereken biri
olarak şimdi onun adına burada neler söyleyecekler bilmiyorum ama-
Sayın Başbakanın ifade ettiği, o 1,5 dediği rakamda
gerçekten haklı olduğunu ifade etmek isterim. Yani onu belgeleriyle
de yine buradan göstermek isterim.
Bakın, geçmişte bu
Başkent Doğalgaz 2007de kurulan yani EGOnun dağıtım
işlerini Başkent Doğalgaz olarak devraldığında
2007den bugüne kadar bu faaliyetlerini sürdüren ancak 2007den itibaren de
birçok sözleri edilen, hatta Melih Gökçeke bakarsanız 3 milyar dolar
gelir beklenen bu ihaleden bugün gele gele maalesef 1 milyar 100 milyon dolar
civarındaki bir rakamla bu ihale onaylanmış durumda. Şimdi,
Sayın Başbakanın ifade ettiği 1,5luk rakamı
destekleyen birtakım şeyleri yine ben Sayıştay
raporlarından da yine, burada en son çıkardığımız
torba kanunda, Başkent Doğalgaza ayrıcalıkları vermek
adına yaptığınız o bir maddelik o kanunla da ifade
etmek istiyorum. Ayrıca, bakın, o 1,5luk dediğimiz rakamda,
hatta 1 milyar 600lük dediğimiz rakamda Başkent Doğalgazın
yüzde 80i ihaleye çıkmıştı ve hatta ifade ettiğimiz
gibi, daha sonra bu torba kanunda çıkarılan, yani araya konulan bir
maddede Başkent Doğalgazın yüzde 100ünün özelleştirilmesi
söz konusu oldu ve gazeteler onu şöyle verdiler: Başkent
Doğalgazda Gökçek riski sıfırlandı. Yani bu şirketi
alan insanın, Başkent Doğalgazı özelleştirmede
satın alacak olanın ikinci bir ortağı olmayacak yani bu
şirketi Melih Gökçek riski olmadan yönetebilecek konuma gelecek.
Bakın, bu torba kanunda belki
birçoğunuz bunu çok ilgiyle izlememiş olabilirsiniz ama bu maddede
yine ben konuşmuştum, 302 sıra sayılı torba kanunu
görüşmüştük burada. Orada birtakım önergeler vererek kısmen
de olsa yine birtakım şeyleri düzelttik, hatta bu torba kanun
olduğu gibi çıkmış olsaydı, Başkent
özelleştirmesinden sonra BOTAŞa olan 676 milyon dolarlık borç,
bu ihalede eğer taksitli bir satış olması durumunda
BOTAŞa da taksitli olacaktı ama özellikle -Sayın Canikli
buralardaydı- benim uyarılarımla o önerge de düzeltildi. Hatta
yine bu 23üncü maddede, lisansı verilmesinden itibaren
dağıtım şirketinin sistem kullanım bedeli, işte
metreküp karşılığı 0,0555 ABD doları sistem
kullanım bedeli vesaire şeklinde. Bu tarifenin uygulanmasına,
dağıtım şirketinin hisselerinin özelleştirilmesine
dair hisse satış sözleşmesinin imza tarihini takip eden on
yıl süresince devam edilir. diye yine bir paragraf konmuştur. Bu
yine verilen bir önergeyle sekiz yıla düşürüldü.
Bakın değerli
milletvekilleri, buradaki bu konulan, işte yüzde 80i yüzde 100e
çıkartıp burada yine o 2007de çıkartılan Başkent
Doğalgazın kurulması ve Başkent Doğalgazın 676 milyon
borcunun sabitlenip 239 milyon faizinin silinmesinin devamı olan bu kanun
ne getirdi? Sayın Başbakanın belki bilmediği veya gözden
kaçırdığı bir şeyi daha ifade edeyim. Başkent
Doğalgaza yaklaşık bir 400 milyon lira daha katkı
sağladı bu kanun. Nasıl 400 milyon lira daha katkı
sağladı? İşte burada bahsedilen 0,0555lik bir dolar
bazındaki bu rakam, dört yıl daha, yarı fiyatına
düşmesi gereken bu rakam dört yıl daha vatandaştan amortisman ve
hizmet bedeli olarak tahsil edilecek. Dolayısıyla 4 milyar metreküpe
yaklaşan bir doğal gaz dağıtımını yapan
Başkent Doğalgazda bu rakamları
çarptığınızda yaklaşık 200 milyon doların
üzerinde bir amortisman ve hizmet bedeline tekabül ediyor.
Dolayısıyla, bunu böyle
değerlendirdiğinizde yarıya düşecek olan bu fiyat, dört
yıl daha bu fiyattan uygulandığına göre, 400 milyon dolar
daha vatandaşın cebinden Başkent Doğalgaza bir para
aktarımı olacak demektir. Yani şunu ifade edeyim: 1,5 milyar
doların üzerine, Sayın Başbakan, 400 milyon dolar daha
koyması gerekirdi bu kanundan sonra.
Açık ve net bir şekilde, her
zaman olduğu gibi torba kanunlarla gözden kaçacak şekilde, kimsenin
çok fazla dikkatini çekmeyen bir şekilde buralardan konulan maddelerle çok
alakasız ve çok farklı konular gündeme geliyor ama bunlar, maalesef
hem vatandaşın hem buradaki milletvekillerinin gözünden kaçıyor.
Dolayısıyla, Sayın Başbakan o televizyon programında
söylediği sözde çok haklıydı yani 1,1 gibi bir rakamın
düşük olduğunu, hatta çok düşük olduğunu ifade etmesi çok
yerinde bir sözdü. Şimdi sormak gerekir, o gün bunu söylerken hangi ruh
hâlinde, hangi bilgiyle Sayın Başbakan bunları söyledi? Daha
sonra, bu Çok düşük fiyat. dediği, kamunun, işte fakir
fukaranın, garip gurebanın hakkını gözettiğini ifade
eden Sayın Başbakan, bu ihaleyi onaylarken hangi ruh hâliyle neyi
gözeterek bu ihaleyi onayladı? Bunu, ben buradan sormak istiyorum.
Tabii, özellikle enerji ihalelerinde,
bakın, son yıllarda artık dört beş tane firmanın
arasında pinpon topuna dönüştü bu ihaleler. İşte, en son bu
Başkent Doğalgazın ihalesine girip ihaleyi alan şirket,
eski adıyla Torunlar Gıda, şimdi inşaat, enerji vesaire
vesaireleri alan bir şirket hâline geldi. Ben, bu firmayı Bursadan
çok iyi hatırlıyorum: Burada, geçtiğimiz dönemde, defalarca
kürsüden imar yolsuzluğuna örnek olarak Bursada BOTAŞın,
TKİnin olan 142 dönümlük arazinin nasıl imarsız bir
şekilde satılıp bir ay sonra nasıl 1.200 adet daire, 200
bin metrekare iş yeri imarına dönüşerek -oradaki imar yolsuzluğunu
buradan defalarca anlattığım- sadece 17 trilyona aldığı
arsanın üzerinde milyar dolarlık tesis kuran bu firmanın
sahipleri olduğunu da çok iyi hatırlıyorum. O zaman da yine o
imara veya satışa onay veren, 2004 yılından sonraki
dönemde, yine AK PARTİ belediye başkanları ve AK PARTİ
Hükûmeti var idi. Dolayısıyla, bu anlamda
baktığımızda, o gün konuştuğu ruh hâliyle
imzalarkenki ruh hâlinin nerelerden kaynaklandığını da az
çok ben tahmin ediyorum diye buradan ifade etmek isterim.
Bu özelleştirmede şunu da
ifade etmek isterim: Bu ihale iyi ki yapıldı, iyi ki Melih Gökçekin
elinden çıktı. Ancak, keşke Melih Gökçekin elinden
çıkarken hakkıyla yani kamuya ait olan bu Başkent
Doğalgazın hakkı olan fiyatla çıkmış
olsaydı... Ama Melih Gökçekte kaldığı sürece bu,
vatandaşa farklı bir şekilde yani Melih Gökçekin finans deposu
hâline gelen bu Başkent Doğalgaz, direkt bir şekilde
BOTAŞa verdiği zararlardan dolayı vatandaştan çıkacak
zararlar devam eder hâle gelmişti.
Biraz önce ifade ettiğim, 2007de
çıkan kanunla 676 milyon borç sabitlenmiş, 239 milyon borç
silinmiş ve özelleştirene kadar da hiçbir faiz ilave
edilmeyeceği ifade edilmiş. Şimdi,
baktığımızda, altı yılda 676 milyonluk bir
rakamın yıllık yüzde 14ten hesabını yaparsanız,
neredeyse bir 700 milyon daha zararı var demektir. Bu zararların
hepsi BOTAŞın hanesinde yazıyor idi. BOTAŞın
yaptığı zamlar vesaire
BOTAŞ yıllardır finans
zorluğu içerisinde. KİTlerden faizleriyle beraber alacağı
neredeyse 18 milyara ulaşmış bir kurumdu. İşte,
birtakım çıkan yine kanunlarla, birtakım hesaplaşmalarla
belli rakamlar aşağıya çekildi ama hâlâ finans zorluğu
içerisinde olan BOTAŞın yaptığı zamların yine
sebeplerinden bir tanesi de finans güçlüğü içerisinde olmasıydı.
Dolayısıyla, bu
özelleştirmeye bu anlamda baktığımızda, bilhassa Melih
Gökçekin finans kaynağı hâline gelmiş, başka
kaynakları sömürür hâle gelmiş bir Başkent Doğalgazın
da Melih Gökçekin elinden çıkması çok da iyi oldu diyebilirim ama
Sayın Başbakanın burada ifade ettiği gibi maalesef doğru
bir şekilde çıkmadığını buradan yine ifade etmek
gerekir.
Tabii, bakın, ben
konuşmamın başında, özellikle enerji alanında
yapılan ihalelerin ciddi anlamda şaibeli hâle geldiğini, bu
anlamda üç-beş firmanın arasında pinpon topuna döndüğünü
ifade ettim. Bunu söylerken de elbette tahmin üzerine değil, elimdeki
bilgilere göre söylüyorum.
Ha, bu rakamı, 1,5 milyarlık
rakamı destekleyen bir şeyi daha söyleyeyim: Bu pinpon oynayanlardan
bir tanesi Çalık grubudur. Yine, Bursagazı, Çalık grubu
zamanında 130 milyon dolara alıp Almanlara sadece yüzde 80ini 400
milyon dolara satmış idi.
Bakın, yüzde 80ini 400 milyon
dolar eden bir Bursagaz; Ankara Başkent Doğalgazın dörtte 1i
olan bu firmanın yüzde 80ini 400 milyon dolar ediyorsa, elbette
Başkent Doğalgazın da haydi haydi 2 milyar dolarları
bulması lazım. Yani bunu destekleyen bir rakamı da buradan ifade
edeyim.
Bakın, bunun
dışında özellikle dağıtım şirketleri son
dönemde arka arkaya ihalelere girildi, rakamlar işte düşük bulundu,
iptal edildi, sonra tekrar ihalelere çıkıldı, işin içinden
çıkılmaz ve anlaşılmaz bir hâlde TEDAŞın dağıtım
şirketleri özelleştirildi.
Peki, bu özelleştirmeler
yapılırken yine rakamlara baktığımızda, 1,1
milyar dolarlık bir ihale yeterli görülmeyip iptal edilmesine rağmen,
arkasından 550 milyon dolara onaylandı. Değerli milletvekilleri,
üstelik kâr marjları 2,34ten 3,49a çıktığı hâlde 1,1
milyar dolardan 550 milyon dolara inen bir ihale onaylanıyor.
İşte, yine bu ihalelerin içerisindeki Çelikler Madencilik
firmasının son dönemde aldığı rakamlara
baktığımızda, maalesef, bunlarda da birçok şaibeler
olduğunu buradan ifade etmek isterim.
Bakın, yine bu biraz önce
bahsettiğim torba kanunun içerisinde, 2840 sayılı Yasanın
içerisinde olan linyitleri ayrıştırarak linyitleri de
özelleştirme kapsamına aldığımızdan dolayı
Seyitömer kömür sahası termik santralle birlikte satıldı. Bunu
alan kimler? Çelikler Madencilik. Peki, bu sahanın, kömür
sahasının bu termik santralle birlikte alındığı
rakama baktığımızda neredeyse kendini üç beş
yılda amorti edecek şekilde bir fiyata
satıldığını görüyoruz. Değerli milletvekilleri,
üstelik daha önce de bunun tartışmaları yapıldı.
Çelikler Madenciliğin
işlettiği o kömür sahalarından fakirlere
dağıtılan kömürlerdeki TKİnin aldığı
ihalesiz, doğrudan temin ile alınan rakamların içerisinde
gerçekten çok büyük rakamlar var. Bakın, TKİnin Sayıştay
raporlarından size ifade ediyorum: 2003ten 2011 sonuna kadar alınan
kömürlerin, 13 milyon 54 bin ton kömürün 7,5 milyon tonu TKİ mamulü olarak
dağıtılmış ama 5,6 milyon tonu, maalesef,
doğrudan teminle alınarak fakirlere dağıtılmış.
Peki, buradaki şaibe nedir? Açık ifade edeyim, doğrudan temini
zaten olağanüstü hâllerin dışında yapamazsınız.
Onun için de kanun çıkarttınız üstünü örtmek için. O kanuna
rağmen redevanslı sahalardan, rüçhan hakkı olan sahalardan kendi
ödedikleri redevans rakamlarının üzerinde kömür TKİye
verdikleri Sayıştay tarafından tespit ediliyor.
Sayıştay tarafından tespit edilen rakamlarda, TKİnin,
kömürün maliyeti 162 lirayken bu firmalardan 275 liraya aldığı
açık ve net bir şekilde ortada duruyor.
Değerli milletvekilleri, daha bu
anlamda -bizim kehanetle söyleyeceğimiz rakamlar değil-
Sayıştay raporlarından birçok rakamı üzerinde birçok
şaibenin olduğunu buradan ifade etmek isterim.
Son olarak şunu da buradan uyarmak
istiyorum: Sayın Başbakan olsaydı belki bir daha gözden
geçirirdi ama belki duyar. Özellikle Türkiyede yapılacak ikinci nükleer
santralle ilgili Çin ve Japonlarla görüşmeler yapıldı.
Çinlilerin kamuoyuna sunduğu bir bildiri var; buna
baktığımızda, Çinliler, çok uygun fiyatlarla ve son
teknolojiyle yapacaklarını ifade ettiler. Benim de
aldığım bilgilere göre 9 sentlere kadar gelir garantisi isteyen
Çinliler tercih edilmeyip, 11,70 sente Japon ve Fransız ortak
yapımına tercih edildiği. Sadece bir yıldaki 1 sent, bu
5.000 megavatlık rakam için aradaki fark 400 milyon dolar değerli
milletvekilleri.
Dolayısıyla, bütün
bunların gözden geçirilmesini ve bu gensoruya da destek vereceğimizi
ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, gündeme geçmeden önce, bir dakikalık
konuşmalar bölümünde, Taksimde Gezi Parkında yaşananlarla
ilgili bir açıklama yaptım
BAŞKAN Evet.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul)
ve Sayın İçişleri Bakanını göreve
davet ettim.
Şu anda aldığım
bilgilere göre, Taksim Gezi Parkında tam bir sıkıyönetim
vardır, bir zulüm vardır, bir baskı vardır.
Sıkıyönetim, sadece askerî idarelerin değil, askerden güç alan
idarelerin değil, arkasında halk desteği olduğunu söyleyen
sivil idarelerin uygulamasıdır da aynı zamanda. Şu anda,
Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinin emriyle, Sayın
Başbakanın emriyle Taksimde bir sıkıyönetim
uygulaması başlatılmıştır. Bu, demokratik bir
rejime sahip olduğu söylenen Türkiyede, sahip olduğunu düşündüğümüz
Türkiyede olmaktadır. Taksime giriş çıkışlar kontrol
altına alınmıştır, vatandaşların Taksime
ulaşımı engellenmiştir.
İstanbul Milletvekili Sayın
Sırrı Süreyya Önderin yaralandığını
öğrenmiştik. Biraz önce aldığım haber göre Genel
Başkan Yardımcımız İstanbul Milletvekilimiz Sayın
Sezgin Tanrıkulu biber gazı müdahalesiyle polisin güç kullanması
sonucu acil bir şekilde hastaneye kaldırılmıştır.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin,
Hükûmetin, Sayın İçişleri Bakanının buna seyirci
kalması düşünülemez. Hükûmeti protesto ediyorum buradan.
İçişleri Bakanını göreve davet ediyorum, demokratik bir
ülkenin İçişleri Bakanı olduğunu göstermek zorundadır.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
1.- Ankara Milletvekili
Levent Gök ve 72 Milletvekilinin; Başkent Doğalgaz
Dağıtım Anonim Şirketinin değerinin çok altında
bir ihale bedeli ile özelleştirilmesini onaylayarak kamuyu zarara
uğrattığı iddiasıyla Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan hakkında bir gensoru açılmasına ilişkin önergesi
(11/28)_______ (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Levent Gök. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; BAŞKENTGAZ
ihalesiyle ilgili olarak Başbakan hakkında vermiş olduğumuz
gensoru önergesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, iktidar
grubunun bu gensorunun görüşülmesini, Meclis Televizyonunun yayında
olmadığı bir güne koyma ısrarının nedenini
anlamakta güçlük çekmiyoruz. Halkımızın izleyip
değerlendirmesine fırsat tanınmayan bu gensorunun konusu, her
aşamasında ibret vericidir ve çarpıcıdır. AKPli
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçekin bir kurumu
nasıl borç batağına soktuğu, Metro yapıyorum.
diyerek Ankara halkını nasıl yıllarca
aldattığı, AKP iktidarının bütün olanaklarıyla bu
belediyeyi kurtarmak için nasıl çırpındığı,
Ankara halkının yakıtta tek seçenek olan doğal gazda
nasıl mağdur edildiği, doğal gazın nasıl
pazarlandığı bu gensorunun konusunu oluşturuyor. Bu
gensorunun konusu, Başbakanın düşük bedelle ihale
edildiğini bildiği ve bunu milyonlarca kişinin gözlerinin içine
bakarak söylediği hâlde sözlerinin tam tersi bir davranışla
ihaleyi onaylaması oluşturuyor.
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul)
Bir çocuk ölmüş! Taksimde bir çocuk ölmüş!
LEVENT GÖK (Devamla) - Bu gensoruda,
iktidar, belediye başkanı, bürokrat, iş adamı çerçevesinde
kurulmuş olan bir saadet zincirinin sorgulanması yer almaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün görüşülmesini talep ettiğimiz BAŞKENTGAZ,
Ankaranın kanayan bir yarasıdır. Ankaralıların
geleceğini ipotek altına alan, kendi kişisel beceriksizliğini
ve çapsızlığını, belediyenin bütün gelir
kaynaklarını elden çıkartmak suretiyle benden sonra tufan
anlayışıyla hareket eden bir belediye başkanının
yönetimindeki doğal gaz, bugün, bir doğal kazık olarak hepimizin
karşısında durmaktadır. Melik Gökçek iktidarın
himayesine sığınmış, her zor durumda
kurtarılmayı beklemiş, Türkiye Büyük Millet Meclisini de kendi
isteklerini gerçekleştirmek için alet etmekten çekinmemiştir.
Değerli milletvekilleri, Ankarada
doğal gaz, hava kirliliğini önlemek ve daha ucuz bir yakıt
olması nedeniyle özendirilmiş ve
yaygınlaştırılmıştır. Hemen hemen bütün
meskenlerde doğal gaz dönüşümü büyük ölçüde
tamamlanmıştır. Ankaralılar doğal gazı peşin
parayla alıp kullanmaktadırlar ama Melih Gökçek Ankaralılardan
peşin olarak aldığı doğal gaz bedelini BOTAŞa
ödememiş ve zaten sorun da buradan çıkmıştır.
Diğer yandan, Ankara
metrolarının tıkanma noktasına gelmesi ve Türkiye'nin en
borçlu belediyesi ilan edilmesi nedeniyle, Ankara Büyükşehir Belediyesine
yönelik, iktidar tarafından bir kurtarma operasyonu yapılmıştır.
AKP halka peşin parayla sattığı doğal gazın
parasını BOTAŞa ödemeyen, kurumları zarara uğratan
Melih Gökçekten hesap soracağı yerde, 2007 yılında
çıkarttığı bir kanunla doğal gazı,
Büyükşehir bünyesinde olan doğal gazı, Başkent
Doğalgaz Dağıtım Anonim Şirketine devretmiş ve
yüzde 80ini özelleştirme kapsamına almıştır. Bu
kanunla elde edilen gelirle, BOTAŞa olan borç -faizleriyle beraber
ödenecek- faizler sıfırlanmış hâlde ödenecek, geri kalan
parayla metroların yapımı gerçekleştirilecektir.
Değerli milletvekilleri, bu konu
Ankara Büyükşehir Belediye Meclisinde görüşülürken, 27 Kasım
2006 tarihinde, Melih Gökçeke BOTAŞa borcunu niçin ödemiyorsun? diye
sorulduğunda aynen şöyle cevap vermiştir: Arkadaş, her
yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır, bizim de yoğurt
yiyişimiz böyle, böyle yiyeceğiz, böyle devam edeceğiz. Ye
bakalım Melih Gökçek, yedi BAŞKENTGAZı! Ve devam ediyor:
Metroyu, doğal gazı satarak bitireceğiz. Açık söylüyorum,
3 milyar dolara satacağız, müşterisi var. O zaman ki abone
sayısının 960 bin olduğunu ve özelleştirme
kapsamında yüzde 80 olduğunu düşünerek, bu rakamları
aklınızda tutmanızı istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bu kanun
hazırlanırken, o zaman Ankara Milletvekili Nur Doğan
Topaloğlu Mecliste şu kürsüye gelmiş ve bu yasayı aynen
şöyle savunmuştur: Biz, Ankara'daki raylı sistemdeki
karışıklığı ve yavaşlamayı görünce
Melih Gökçekle görüştük. Başkanım, sen bize bir doküman
hazırla, bir kanun hazırla, onu biz Meclise getirelim, kanun teklifi
olarak sunalım. dedik. Bu bakımdan, biz, bir Ankara Milletvekili olarak
metro sistemine hizmet ettiğimizi düşünüyoruz. diyerek
BAŞKENTGAZın özelleştirilmesini burada savunmuştur
değerli arkadaşlarım.
Neymiş değerli milletvekilleri, metro yapmak
için doğal gaz özelleştirilecekmiş. Kim
hazırlamış kanunu? Melih Gökçek. Hani halkın yararına
kanunlar hazırlıyordunuz, hani Ankaralıların
çıkarı? Bir tek Ankaralının burada rızası var
mıdır, muvafakati var mıdır değerli milletvekilleri?
Değerli milletvekilleri, bu şekilde, yüzde 80i
özelleştirilen ve o zaman 960 bin abonesi olan doğal gaz, 3 kez
ihaleye çıkartılmış, Melih Gökçekin 3 milyar dolar
beklentisine karşın, birinci ihalede 1 milyar 611 milyon dolar,
ikinci ihalede 1 milyar 210 milyon dolar teklif verilmiş, ancak ihaleler
gerçekleşmemiştir.
Burada bir konuya dikkatinizi çekmek istiyorum:
İkinci ihaleden sonra, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı,
BAŞKENTGAZı devralmak istediğini ve ikinci ihale bedelini
ödemeye hazır olduğunu bildirmiştir, yani, tam 1 milyar 210
milyon doları, yüzde 80i 900 bin aboneyi. Ancak, Özelleştirme
İdaresi tarafından bu teklif o zaman kabul edilmemiştir.
Metroda bir adım bile ilerlemeyen Melih Gökçek,
sonuçta, bildiğiniz gibi, metroları geçtiğimiz yıl
Ulaştırma Bakanlığına devretmiştir.
İktidarın üstlendiği maliyet de tam 3 milyar liradır.
İktidar bu metroyu üstlendikten sonra, Melih Gökçek yaptığı
açıklamada Metroları yapamayacağımı biliyordum,
Hükûmet bunları bitirmeye mecbur olacaktır diye düşündüm.
diyerek konuşmasını sürdürmüştür ve Ankara halkına
nasıl yıllarca yalan söylediğini ve iktidarınıza da
nasıl gol attığını bir kez daha itiraf etmiştir.
Değerli milletvekilleri,
BAŞKENTGAZın son ihaleye nasıl
hazırlandığını hep birlikte irdeleyelim:
BAŞKENTGAZ Anonim Şirketi, bugünkü tarih itibarıyla 1 milyon 438
bin abonelik bir kapasiteye sahiptir. Türkiye'nin ikinci büyük doğal gaz
şirketidir. Bu abonelerin 1 milyonundan fazlası ön ödemeli sayaç
kullanmaktadır. Son iki yılda 150 milyon liralık
yatırım yapılarak altyapı büyük ölçüde yenilenmiş,
2012 yılında
Değerli milletvekilleri,
kısaca BAŞKENTGAZın her ne pahasına olursa olsun
satılması için her türlü düzenleme yapılmıştır.
BAŞKENTGAZ Anonim Şirketi Müdürü, aynı zamanda Özelleştirme
İdaresinin Başkan Yardımcısıdır. Bu
şahıs, 2011 yılı seçimlerinde AKPden Batman milletvekili
aday adayı olmuştur. Bu kişi, BAŞKENTGAZın her ne
pahasına olursa olsun satılması açısından AKPyle olan
fikrî ve ruhi beraberliğinin gereğini yerine getirmiştir. Bir
kurumun özelleştirme sürecinde
koşullarının bu kadar iyileştirilerek
alıcılarının beğenisine sunulduğu eşine az
rastlanır bir ihale yaşamışızdır
BAŞKENTGAZda. İhale şartları alıcılar lehine o
kadar değiştirilmiştir ki Enerji Piyasası Denetleme Kurumu
Başkanı aynen şu söyleri kullanmıştır
değerli milletvekilleri, bakın, ibretle söylüyorum ve lütfen dikkatle
dinleyiniz Genel Müdür BAŞKENTGAZı kılçığı,
kemiği alınmış bir balık gibi
yatırımcıların beğenisine sunduk. Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı ve EPDK bu konuda gereken her
şeyi yaptı. Daha ne yapalım? Bundan daha iyi bir
yatırım ortamı oluşturulamazdı. diyerek
BAŞKENTGAZın geldiği noktanın altı çizilmiştir.
Değerli milletvekilleri, balıktaki kılçıklar
temizlenmiş, ayıklanmıştır ancak bununla da yetinilmemiştir,
balık pişirilip yenmek üzere servis edilecek bir hâle
getirilmiş, 04 Temmuz 2012 tarihinde bu Mecliste yapılan bir
değişiklikle şirketin tamamı özelleştirme
kapsamına alınmıştır. Yine, yapılan bir
değişiklikle EGO Genel Müdürlüğüyle Ankara Büyükşehir
Belediyesinin BAŞKENTGAZ doğal gaz şirketine olan
borçlarının da özelleştirme gelirinden ödenmesi
öngörülmüştür. Yani ihaleyi alan şirkete ihtilaflı alacak
bırakılmamıştır. Şirketin tüm
alacaklarının tasfiye edileceği ve Ankara Büyükşehir
Belediyesinin 400 milyon lirayı aşan borcunun da silineceği ek
bir avantaj sağlanmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ihaleyi alan firma kendilerinin küçük bir bakkal dükkanı
açarak ticaret hayatına girdiklerini ifade etmektedir. Bu firma bakliyat
üzerine çalışırken son yıllarda gayrimenkul alanına
girmek suretiyle baş döndüren bir büyümeyi gerçekleştirmiştir.
BAŞKENTGAZı alan bu firma, özellikle Tasarruf Mevduatı Sigorta
Fonundan satın aldığı araziler ve Özelleştirme
İdaresinden aldığı ihalelerle adını duyurmaktadır.
Bu firmanın aldığı birkaç işi sizlere hatırlatmak
isterim. Uzanların borcundan dolayı Tasarruf Mevduatı Sigorta
Fonunun el koyduğu İstanbul Gayrettepedeki metronun yanındaki
15 bin metrekare arsa bu firma tarafından alınmıştır.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi 2 olan emsali 2,75e yükseltmek
suretiyle tam 170 bin metrekarelik bir ek inşaat hakkı
sağlamıştır. Yine, bir başka ihalesi bu firmanın:
Ali Sami Yen Stadının arazisi, yine yanındaki TEKEL likör
arazisiyle birleştirilerek kupon bir arsa olarak, tam 60 dönüm arsa olarak
TOKİ tarafından satılmış, TOKİ yine bunun
emsalini artırmış ama İstanbul Büyükşehir Belediyesi
üç aylık yasal süre içerisinde belediye meclisinde görüşmemek suretiyle,
yine burada çok ciddi, fahiş bir kazanç sağlanmıştır.
Yine, bu Mecliste dile getirildi pek
çok arkadaşımız tarafından, Kütahya Şeker
Fabrikası
Yine bu firma, AKP milletvekili olan Sayın Vahit Kilerle
birlikte bu arsayı da, bu TEKEL fabrikasını da satın almıştır.
Bildiğiniz gibi daha sonra satış sözleşmesi yapıldıktan
sonra, tam 113 dönümlük arsanın da bu şirketlerin üzerine
geçirildiği ortaya çıkmıştı.
Değerli milletvekilleri, bu
firmanın yükselişi ekonomi çevrelerinin de oldukça dikkatini
çekmiş ve Capital dergisi 2011 yılında
yayınladığı dergisinde AKP döneminde hızlı büyüme
tempolarıyla dikkat çeken firmaları açıklamış ve
BAŞKENTGAZı alan firmayı da bu firmalar arasında
yıldızı en fazla parlayan bir firma olarak
saymıştır. AKPden önce orta ölçekli bir firma olan bu
şirket, AKP döneminde olağanüstü büyüyerek, geçen yıl
Türkiye'nin en zengin 100 kişisi arasına girmiştir.
Değerli arkadaşlarım,
bütün bunları takdirinize arz ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Ankara halkının yakıtta tek seçenek olarak
kullanmaya zorunlu olduğu doğal gaz, BAŞKENTGAZın
özelleştirilmesiyle telafisi imkânsız ve akıbeti belirsiz bir
mecraya doğru hızla sürüklenmektedir. Tek avuntumuz,
Ankaralıların zaten yüksek bedeller ödedikleri doğal gazda
ileride daha fazla mağdur olmamalarıdır.
Doğal gaz
dağıtımı belediye görevlerinden olup, özelleştirmeyle
tekel olacak bir şirketin insafına terk edilemez. Ankaranın
çıkarları, Melih Gökçekin çökmüş olan belediye
anlayışına ve ihtirasına kurban edilemez.
Böyle bir süreçten geçerken, diğer
konuşmacılar da bahsetti, Başbakan katıldığı
bir televizyon programında, herhâlde diğer arkadaşları pek
ilgiyle dinlemediniz, ama sizlere yüksek sesle hatırlatıyor ve
diyorum ki aynen şunları söylemiştir Başbakan: Kârlılık
olayını milletimizin lehine düşünmek durumundayız. Hemen
Biz sıkıştık., yok öyle para. Ne yapalım, Türkiye
malının kıymetini biliyor. Mesela BAŞKENTGAZda 1,5 milyar
doları yakalamışız, şimdi yeni gelen 1.100 ile
geliyor. Şimdi 1,5u yakaladığın yerde 1.100 ile verilirse
bunun hesabı sorulmaz mı? demiştir Başbakan değerli arkadaşlarım.
Duydunuz mu? Tekrarlayayım
isterseniz arkadaşlar.
MUSA ÇAM (İzmir) Bir daha söyle!
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
Hayır, hayır, duyuldu, çok biliniyor!
LEVENT GÖK (Devamla) Başbakan ne
diyor? Milletimizin lehine düşünmek durumundayız. Daha önce buraya
1,5 milyar dolar verildi, şimdi son veren 1.100 veriyor. Olur mu böyle
şey? Ben bunu onaylarsam benden bunun hesabını sormaz
mısınız? diyor koskoca Başbakanımız.
Değerli milletvekilleri, zannettik
ki Başbakan ihaleyi iptal ettirecek. Yanılmışız. Pek
çok konuda olduğu gibi Başbakanın bu konuda da çark
edeceğini hesap edemedik. Başbakan, milyonlarca insanın gözü
önünde, canlı yayında, afrayla tafrayla söylediği bu sözü
kısa bir süre içerisinde yedi ve özelleştirme ihalesini
onayladı. Sayın Başbakan bugün burada yoksun. Niçin yoksun?
Hangi Erdoğan doğru söylüyor diye sana söylemek istiyorduk. Hangi
Erdoğan doğrusunu yapıyor diye, hangi Erdoğana
inanalım diye sana söylemek istiyorduk. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri, dünyada
bu sözleri söyleyip de kısa bir süre sonra çark eden bir başka
başbakan acaba var mıdır? Bu, Başbakanlık
makamının saygınlığına gölge düşürmez mi?
Kasımpaşalılığın raconuna gölge düşürmez mi?
(CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
Sayın Başbakana soruyoruz: Hangi güç size bu ihaleyi onaylattı?
Melih Gökçekten mi korktunuz? Hangi çıkar uğruna, yanlış
bulduğunuzu söylediğiniz ihaleyi onayladınız? Gelin,
bunları anlatın bize.
Sayın Başbakan bunun
dışında bir başka şey daha söyledi. Otoyollardaki
köprülerin ihalesini onaylamazken, reddederken Ben otoyollardaki köprü
ihalelerini onaylarsam, yüzde 20 düşüğe verirsem vatan haini olurum.
dedi değerli arkadaşlarım. Burada BAŞKENTGAZda
bırakın yüzde 20yi, yüzde 50den fazla bir değer düşüklüğü
vardır ve Başbakan da zaten suçunu tarif etmiştir. Şimdi,
biz bu soruların cevabını duymak istiyoruz Sayın Babacan.
Kim cevap verecekse, kim Başbakanın yerine Kasımpaşalı
raconuyla bu mikrofondan bizlere seslenecekse, o televizyonda söylediği
sözlerin hesabını soruyoruz. Niçin yalan söyledin milyonlarca
kişinin gözünün içine baka baka? Sayın Başbakanın bu
cevaplarını bekliyoruz. Elbette kendisinden bekliyoruz ama yok. Ne
diyor Sayın Başbakan? İhaleyi onaylarsam benden hesap sorulmaz
mıydı? İhaleyi onayladın ve biz de bu hesabı senden
soruyoruz. Meclisteki çoğunluğunuza güvenerek bugünü belki
atlatabilirsiniz ama yarını asla atlatamayacaksınız. Bu
hesap er ya da geç sizlerden sorulacaktır. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bu devran böyle
gider. diyorsanız yanılıyorsunuz. Bugün Taksimli -az önce
duyduk- bir gencin hayatını kaybettiğini öğrendik.
Değerli milletvekilleri,
Sayın Başkan; şimdi, bakın, halkımız orada
toplanmış, sizler için neler söylüyor. Şimdi ben
halkımız adına haykırıyorum; hapislerde çürüttüğünüz
tüm aydınlarımız adına, tüm gazetecilerimiz adına
haykırıyorum; Mustafa Balbay adına, Mehmet Haberal adına,
tüm tutuklu milletvekilleri adına haykırıyorum; cezaevlerinde
işkence gören tüm mahkûmlar adına haykırıyorum; Uluderede
öldürülen 34 genç fidanın anneleri adına haykırıyorum;
emeği gasp edilen işçiler, hakkını alamayan çiftçiler, tüm
emekçi kesim için haykırıyorum; dayattığınız
yaşam hakkına direnenler adına haykırıyorum;
yeşil alanlar ve parklar için mücadele edenler adına
haykırıyorum; adalet adına, adalet arayanlar adına
haykırıyorum; laik cumhuriyet ve Mustafa Kemal Atatürkü
sahiplenenler adına haykırıyorum ve diyorum ki: Güven bize
Türkiyem, gün gelecek, devran dönecek, AKP halka hesap verecek! (CHP
sıralarından Bravo! sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Gök.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Giresun Milletvekili Sayın Nurettin Canikli.
Buyurunuz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Başbakanımız hakkında verilen
gensoru üzerine AK PARTİ Grubunun görüşlerini arz etmek üzere
huzurlarınızdayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul)
Yazıklar olsun size!
NURETTİN DEMİR (Muğla)
Bir genç ölmüş, niye gülüyorsunuz, çok mu komik?
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Değerli arkadaşlar, gensoru konusu olan
özelleştirmeye geçmeden önce birkaç konu hakkında bu
değerlendirmeye katkısı olacağı düşüncesiyle
düşüncelerimi aktarmak istiyorum. (CHP sıralarından gürültüler)
AYTUĞ ATICI (Mersin) Ölüm var
ortada, gülecek bir şey yok.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen, rica ediyorum. Sayın Hatibi ben duyamıyorum.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlar, öncelikle şunu
belirtmemiz gerekir: Eğer herhangi bir kamu otoritesi görevini ifa ederken
-bu, denetim elemanı olabilir, Sayıştay denetçisi olabilir, fark
etmez- eğer konusu suç olan bir fiil tespit etmiş ise bu fiilî
doğrudan ilgili cumhuriyet savcılığına suç duyurusu
olarak aktarmak zorundadır, aktarmak durumundadır. Bu, onun
görevidir, kanunlarla çok net bir şekilde kendilerine verilen bir
görevdir. Buradan şuraya gelmek istiyorum: Burada konuşmacılar
ifade etti, işte, Sayıştay raporlarından yola çıkarak
birtakım yolsuzluklardan bahsedildi. Eğer öyle bir şey var ise
yani kanuna, mevzuata aykırı bir fiil söz konusu ise ve
Sayıştay denetçileri tarafından bu tespit ortaya
çıkarılmış ise o zaman Sayıştay denetçisinin -suç
var ise gerçekten, fiil mevzuatımıza aykırı bir eylemi
oluşturuyor ise- bunu cumhuriyet savcılığına mutlaka
bildirmesi gerekir.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayıştay mı bıraktınız yahu! Sayıştay
diye bir şey mi bıraktınız be, her şeyi örtbas
ediyorlar!
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Sayıştay mı bıraktınız be!
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Yapılan açıklamalarda, konuşmalarda yolsuzluk olarak
tanımlanan fiillerden hiçbir tanesinde bu şekilde bir tespitin
yapıldığı ve bunun sonucu olarak yargıya intikal
ettirildiğine dair hiçbir bilgi verilmedi. Ayrıca, mahkemenin sonucu
gelmeden de hüküm anlamına gelen bir ifadeyi kullanamazsınız.
Bunun önce açıklanması, tespit edilmesi gerekiyor. Son derece önemli
çünkü yolsuzluk bir hüküm ifade eder, Yolsuzluk vardır. kavramı bir
hükmü ifade eder. (CHP sıralarından gürültüler)
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sen,
Sayıştay raporunda yolsuzluk var mı, onu söyle.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Suç duyurusunu yasa çıkarıp da aklamadınız mı
Sayın Canikli?
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Ben sizi dinledim, lütfen dinleyin.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Deniz Fenerinde gittik biz, ne oldu? Kayseri dosyasını nasıl
kapattığınızı gördük!
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Hükmün olabilmesi için de mahkemenin karar vermesi gerekir. Aksi
hâlde, sadece bir iftiradan ibaret olur, bunun altının çizilmesi
gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, bir de
şunu belirtmekte fayda var: Bugüne kadar yapılan camilerin hiçbirisi
cemaatsiz kalmamıştır. Bugüne kadar yapılan tüm camilerin
cemaati olmuştur, cemaatle dolup taşmıştır. O yüzden,
siz rahat olun, Çamlıcaya yapılacak olan caminin de cemaati
olacaktır. O yönden içiniz rahat olsun, herhangi bir kaygı
duymayın.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul)
Taşımayla mı cemaat toplayacaksınız? Hayret bir
şey ya!
AYTUĞ ATICI (Mersin) Ne
alakası var ya!
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul)
Övündüğünüz Osmanlı padişahları Çamlıcayı
bilmiyor muydu? Neden oraya cami yapmadılar? Türbe mi yapıyorsunuz
camilerin yanına, bunu açıklayın.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
Değerli arkadaşlar, özelleştirme esas itibarıyla bir devlet
politikası olarak 1986 yılından itibaren
başlamıştır ve o günden bu yana, siyasi düşüncesi,
ideolojisi ne olursa olsun bütün hükûmetler tarafından 1986dan bugüne
kadar kesintisiz bir şekilde ve her hükûmet döneminde ve her siyasi parti döneminde
uygulanmıştır. Bir tespit olarak söylüyorum, bir tespit olarak
ortaya koyuyorum. Dolayısıyla, özelleştirme AK PARTİ
hükûmetlerinin bir politikası olarak ortaya çıkmamıştır,
uzun tartışmalardan sonra bir dönüşümün aracı olarak
tanımlanmış ve o çerçevede bütün hükûmetler tarafından
uygulanmıştır.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, bugün konuştuğumuz gensoru konusu olan
BAŞKENTGAZın özelleştirilmesiyle ilgili gerçeğin tam
olarak algılanabilmesi için, bugüne kadar yapılan özelleştirme
rakamları ve özelleştirme içeriğine biraz detaylı olarak
girmemiz gerekiyor. İlk defa, 2007 yılında özelleştirme
gerçekleştiriliyor. Kullanacağım, vereceğim rakamların
tamamı yüzde 100e dönüştürülmüş rakamlardır yani ihale
rakamları farklı olabilir, o önemli değil. Anlamlı
karşılaştırma yapmak için bütün rakamlar yüzde 100e
dönüştürülmüş rakamlardır. İlk defa, belediye
tarafından Özelleştirme İdaresine devredilmeden önce
yapılıyor ihale. Tabii, BAŞKENTGAZın imtiyaz hakkı
2037 yılına kadardır yani 2007 yılında
BAŞKENTGAZa kendi alanında otuz yıllık bir imtiyaz
verilmiştir. Bunun anlamı şudur: Daha sonra yapılan her
ihalede, daha sonraki yıllarda yapılan her ihalede, ihale imtiyaz
hakkı kalan süreyi kapsamaktadır. Yani, 2007 yılında
yapılan ihale eğer gerçekleşmiş olsaydı, alan firma
bunu 30 yıl boyunca kullanacaktı bu imtiyaz hakkını.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Böyle bir mantık var mı ya!
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Evet, aynen öyle yani bu böyle, bu gerçek, bu real.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Hesap uzmanı, maliyedeki birine yakışıyor mu?
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Eğer 2010 yılında yapılmış olan -daha
sonra 2010 bir ihale yapıldı- ihaleyi bir firma almış
olsaydı, 27 yıllık imtiyaz hakkını kullanacaktı
yani kalan süreyi kullanacaktı. Bunu, şunun için söylüyorum, bu çok
önemli, ihalelerin yapıldığı yılların
değerlerinin belirlenmesi anlamında, değerlerinin tespiti
anlamında son derece önemlidir.
Hiçbir konuşmacının buna değinmemesini gerçekten ben
yadırgıyorum yani gerçek rakamlara ulaşmamız için bunun
açık bir şekilde ortaya konulması gerekiyor.
LEVENT GÖK (Ankara) Siz,
Başbakana gelin.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Geleceğim, hepsine geleceğim, rahat olun. Ben sizi
dinledim, siz de lütfen beni dinleyin.
LEVENT GÖK (Ankara) İkinci
ihalede TPAO istedi
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) İlk ihale, belediye tarafından 2007 yılında
yapılıyor, o zaman 7 tane teklif veriliyor, en yüksek 3 teklif
götürülüyor. En yüksek teklif de 1 milyar 610 milyon dolar. Bu verilen rakam,
otuz yıllık işletme hakkı için 2007 yılında
verilen rakama tekabül eder, onu anlatır.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Yüzde 80i için.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) -
onu satın almak için verilen tekliftir; evet, otuz
yıllık.
LEVENT GÖK (Ankara) Abone sayısını
da söyle ama Canikli.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) - Fakat, en yüksek teklif veren firma vazgeçiyor
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Yazık ya!
LEVENT GÖK (Ankara) Abone
sayısı ne kadar, abone sayısı?
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) -
1 milyar 610 milyon dolar fiyat veriyor.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Yüzde 80se 2 milyar dolar demektir. Altı yılı çık, yine
1,5 milyar dolar ya!
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) - Daha sonra bu onaylanıyor ancak firma vazgeçiyor ve 50 milyon
dolarlık teminatı yanıyor. İkinci en yüksek veren firmaya
veriliyor bu ihale, o da almıyor ve onun da 50 milyon doları irat
kaydediliyor, gelir kaydediliyor. İki yıllık süre dolduğu
için üçüncü firmaya gidilmiyor ve bu şekilde birinci ihale
sonuçlandırılamıyor, sonuçlandırılmamış
oluyor.
LEVENT GÖK (Ankara) Ama, abone
sayısını da söylemen lazım Canikli.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) - Şimdi, ikinci ihale, bu sefer, Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı tarafından yapılıyor. Ne zaman?
13 Mayıs 2010 tarihinde. Bu tarihe dikkat edin arkadaşlar, biraz
sonraki esas tartışmanın konusu olan fiyatla ilgili olarak,
fiyatın belirlenmesinde bu rakamı kullanacağız. 13
Mayıs 2010 tarihinde yapılıyor, 7 tane teklif veriliyor.
Bunlardan sadece 1 tanesi yeterli teklif olarak kabul ediliyor ve onaya
çıkarılıyor. Bu teklif de yüzde 100e dönüştürülmüş
teklif olarak 1 milyar 514 milyon dolar. Evet, esas tartışılan,
tartıştığımız konu da bu, bu rakam, bu teklif.
İhale onaylanıyor, kamu otoritesi ihaleyi onaylıyor fakat firma
almaktan vazgeçiyor. Firma almaktan vazgeçiyor ve bunun sonucunda firmanın
toplam 123 milyon dolarlık teminatı irat kaydediliyor. 93 milyon
dolarlık kısmını Özelleştirme İdaresi irat
kaydediyor, 30 milyon dolarlık kısmını da belediye irat kaydediyor;
toplam 123 milyon dolar teminat mektubu paraya dönüştürülerek irat
kaydediliyor.
Bu ihalede, sadece 1 teklif değer
tespit rakamının üzerinde rakamı içerdiği için
Yani 7
teklif verilmişti. Değer tespit şudur: Bir tür muhammen bedel
gibi düşünülebilir. Yani, idarenin kendi yaptığı bir
çalışma var, minimum bir değer belirliyor bu özelleştirme
konusu olan işletme ya da firma için, eğer teklifler o fiyatın
altında ise, o belirlediği rakamın altında ise reddediyor,
kabul etmiyor, mutlaka o rakamın üzerine çıkması gerekir. Bu da
değer tespit rakamı olarak tanımlanıyor. Eskiden, muhammen
bedel ya da başka adlar altında tanımlanan bir rakamdı.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Nedir değer tespit rakamı?
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) - Değer tespit rakamı, evet. Bu rakam, bunun üzerinde bir
tane teklif veriliyor.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Nedir, kaçtır, değer tespit rakamı nedir? Onu söylesenize.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar, 3üncü ihale 26/7/2012
2nci ihale de yine bu nedenle, yine firmanın vazgeçmesi nedeniyle yani
ihale, kamu otoritesinin ya da özelleştirme idaresinin, YPKnın,
tasdik etmeme gibi bir durumundan dolayı değil, alan, en yüksek
teklifi veren firmanın, teminat mektubunu yakma pahasına ihaleden
vazgeçmesi nedeniyle sonuçlandırılamıyor, akamete uğruyor.
3üncü ihale, 26/7/2012 tarihinde gerçekleştiriliyor.
Burada yine yüzde 100e dönüştürülmüş fiyat olarak, en yüksek teklif
olarak 738 milyon dolarlık teklif veriliyor, 738 milyon dolar. Toplam 4
tane teklif veriliyor ama Özelleştirme İdaresi, biraz önce belirttiğim,
söylediğim o en düşük rakamın altında diye, kendi
belirlediği ama açıklanmayan -açıklanmıyor- rakamın
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Niye açıklamıyor, kanun açıklanmak zorunda diyor, neden
açıklamıyorsunuz? Mecbursunuz açıklamaya, kanun açıklanmak
zorunda diyor bu rakamı.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) - İzin verin.
rakamın altında
kaldığı için bu ihaleyi reddediyor, iptal ediyor. Neden? Rakam,
kendi belirlediği
Onun birtakım yöntemleri var, işte
birtakım uzman kuruluşlar kullanılıyor ve saire
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Saklamayın, bu halkın malı. Kanun emrediyor açıklayın
diye.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) - Bütün yıllardan beri bu böyle yapılıyor, bu tespit.
Bunun altında kaldığı için, 4 rakam da bu rakamın
altında kaldığı için, 3üncü ihale de iptal ediliyor ama
orada yani firmaların vazgeçmesi nedeniyle değil, düşük teklif
verildiği için. Bu çok önemli, bakın, değerli arkadaşlar,
gerçek anlamda, Hükûmetimiz burada gerçek fiyatını bulması
açısından, onu sağlamak amacıyla fiyat düşük
olduğu için bu ihaleyi iptal ediyor, bu hassasiyet nedeniyle ihale iptal
ediliyor.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Yahu, o değer tespiti söylemek zorundasınız, işte
saklarsanız yolsuzluk oluyor.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) - Gerçek anlamda fakirin fukaranın hakkı birilerine
aktarılmasın diye bu ihale iptal ediliyor. Evet, gerçek değerini
bulmadığı için ihale iptal ediliyor. İşte, size çok
net, bu olay için, bu olayın içinde yaşanmış bir örnek
olarak söylüyorum.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Ya, bırak ya.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlar, en sonunda 4üncü ihale,
13/9/2012 tarihinde yapılıyor. Yalnız, bu ihaleye geçmeden önce,
Özelleştirme İdaresi rekabeti maksimum seviyeye çıkarmak için
çok ciddi çalışma yapıyor. Yani, bunun özelleştirilmesine
daha çok firma katılsın diye inanılmaz bir faaliyet içerisine
giriyor.
LEVENT GÖK (Ankara)
Kılçıksız balık!
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla ) - Bu çerçevede, toplam 250 yatırımcı nezdinde tanıtım ve
reklam çalışması yapıyor Özelleştirme İdaresi,
yurt dışında toplantılar gerçekleştiriyor.
Bunların 8 tanesi ile yurt dışında özel, bire bir
görüşmeler yapılıyor. Amaç nedir? Amaç BAŞKENTGAZın
özelleştirilmesine içeriden ve dışarıdan daha çok
yatırımcı ve talebin olması ve bu yolla, bu şekilde,
bu vesileyle fiyatın yükseltilmesi, amaç bu. Bakın, bu çerçevede
hangi firmalarla görüşüldü, isimleri de var - toplam 250 firma; bunun 80
tanesi yerli, 162 tanesi yabancı yatırımcı. Yani bu kadar
çok hassasiyet içerisinde bu özelleştirme ihaleye
çıkartılıyor bütün dünyanın gözü önünde, ayrıca
herkesin katılımını sağlamak amacıyla. Amaç
nedir? Tek bir amaç var: Daha yüksek fiyatla satabilmek.
Bakın,
çok net bir şey söylüyorum: Türkiyenin hiçbir döneminde özelleştirme
ihaleleri bu şekilde yapılmadı. Nasıl yapıldı?
Bunun biraz sonra örneklerini, somut örneklerini sizlerle
paylaşacağım.
Şimdi,
son ihale 13/9/2012 tarihinde yapılıyor, 4 tane yeterli teklif
veriliyor. Bu yeterli teklifler içerisinde en yüksek teklifi veren -yine yüzde
100 olarak rakamları söylüyorum- 1 milyar 162 milyon dolar. 1 milyar 162
milyon dolarlık ihale geçtiğimiz aylarda -2013ün sanıyorum 14
Martı veya mayısı- YPK tarafından onaylanıyor. Ne zaman
onaylanıyor? 2013 tarihinde.
Şimdi,
buradaki soru ya da sorun şu: 2010 yılında bu firmaya 1,5 milyar
dolar teklif verildi, teklif veren daha sonra vazgeçti. Bugün verilen fiyat 1
milyar 162 milyon dolar. Dolayısıyla burada bir zarar, bir eksi durum
söz konusu. Bakın, değerli arkadaşlar, ilk bakışta
gerçekten öyle gözüküyor ama bazı detaylara, bazı
ayrıntılı bilgilere sahip olmadığınız zaman
bu genel değerlendirme çoğu zaman yanıltıcı olabilir.
LEVENT
GÖK (Ankara) Bu kavrama Başbakan da dâhil mi?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Şimdi, birinci düzeltilmesi gereken husus
şu
LEVENT
GÖK (Ankara) - Bunun için mi televizyonda böyle konuştu?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla)
1 milyar 514 milyon dolarlık teklif
verildiğinde, imtiyaz süresi yirmi yedi yıl için verilmiştir,
kalan yirmi yedi yıl için verilmiştir. Neden? Çünkü, alacak olan
firmanın imtiyaz süresi 2037 yılına kadar devam edecektir. Yani,
hangi tarihte alırsa alsın, hangi tarihte ihale yapılırsa
yapılsın bu süre uzamıyor.
LEVENT GÖK (Ankara)
Canikli, bizi Başbakan bağlar, Başbakan bağlar!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) 2037 sonunda bitiyor. Bitiyor mu? Bitiyor. Kesin,
tartışmasız, kanunla çünkü. Dolayısıyla, 2010
yılında verilen teklifte kalan süre yirmi yedi yıl, aradan üç
yıl geçiyor. Bugün onaylanıyor ihale, aradan üç yıl geçiyor ve
bugün alan üç yıl daha az çalıştıracak, bu imtiyazı
kullanacak. Dolayısıyla, üç yıla isabet eden bu rakamın
öncelikle düşürülmesi gerekiyor değerli arkadaşlar. Bu da ne
kadardır yaklaşık olarak?
LEVENT GÖK (Ankara)
Böyle bir mantık olur mu Canikli?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Evet, aynen öyle, aynen öyle.
LEVENT GÖK (Ankara)
Başbakan bilmiyor muydu peki bunu?
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Net bugünkü değer diye bir hesap var, gerçekten
manipülasyon yapıyorsunuz. 2033 yılının değeri nedir
Canikli?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Yani, üç yıl boyunca bu firmanın
değeri düşüyor. Ne kadar? Yaklaşık olarak 180 milyon dolar
düşüyor. Neden? Çünkü, o kadar az imtiyaz hakkı, o kadar erken
bırakacak, o kadar az imtiyazdan imkân sağlayacak, fayda elde edecek.
Yani, özellikle ihale konusu olan imtiyazdan bahsediyorum elbette.
Dolayısıyla, şimdi bakın
LEVENT GÖK (Ankara)
Yani, bu konuyu Başbakan da bilmiyor muydu demek istiyorsunuz?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Geleceğim, hepsine geleceğim.
LEVENT GÖK (Ankara)
Ona gel, ona.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Bunun düşülmesi gerekiyor. Bunu
düştüğünüz zaman ne olur? 1 milyar 280-1 milyar 300 milyon dolara
düşer.
Bakın, ayrıca,
tek faktör bu değil. Öyle, aynen öyle, 2010 yılında
Peki, biz
hep dolar bazında bir değerleme yapıyoruz. Öyle değil mi?
Dolar bazında. Bunun TL karşılığı nedir, bununla
ilgili neden bir çalışma yapmadınız? O da önemli mi?
Önemli. Neden önemli?
LEVENT GÖK (Ankara)
Bunu da söylersen hiç konuşma daha iyi.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Bakın, şunun için önemli: Eğer
dolarda bir kıpırdama meydana geldiğinde bütün fiyatlar
düşer. Doğru mu? Doğru. TL bazında bile düşer, nominal
olarak TL
Mesela, gayrimenkul fiyatları düşer, şirketlerin
fiyatları düşer, bu ekonomik bir gerçektir.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Düşmez; düşebilirde, artabilirde.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Kurda ciddi bir hareketlenme meydana
geldiğinde
Hadi, onu bir tarafa bırakalım, TL bazında
bunun değerini tespit edelim. Şimdi, 2010 yılında 1 miyar
500
Tabii, 175 milyon dolar düşülmüş rakam üzerinden
değerlendirme yapacağız. Neden? Çünkü, üç yıl daha az
imtiyaz kullanacak ve dolayısıyla, her yıl yaklaşık
olarak 58-60 milyon dolarlık bir değer düşüşü söz konusu
olacak. Her geciken, her geçen yıl bu kadar bu şirketin değerini
azaltıyor, imtiyaz süresi kısaldığı için.
Şimdi, bakın,
2010 yılında 1 dolar ne kadardı? 1,5 civarında. Onun karşılığı
ne kadardır? Yani, TL olarak yaklaşık 2 milyar 286 milyon
liradır. Yani, 2010 yılında satılan- bu fiyatın,
oluşan fiyatın o günkü kurdan TL karşılığı 2
milyar 286 milyon liradır. Peki, bugün ne kadar? Daha henüz parayı
bildiğim kadarıyla ödemedi, bugünlerde ödeyecek,
dolayısıyla bugünkü kuru hesap ediyoruz. Bugün, TL bazında, yine
o düşük olarak tırnak
içerisinde söylüyorum- tanımladığınız satış
fiyatının bugünkü TL karşılığı nedir?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Çok zavallı bir
durum ya, vallahi.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Ne kadar
biliyor musunuz değerli arkadaşlar? 2 milyar 526 milyon lira.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Sorulara cevap ver, sorulara!
Niye lafı dolaştırıyorsun?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Yani, TL
bazında bugünkü satış fiyatı o günkü satış
fiyatından yaklaşık 300 milyon lira daha fazla. Buyurun, çok net
bir şekilde.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) TEKELi 280 milyon
dolara sattınız, dokuz ay sonra 1 milyar dolar oldu; hani bunun
hesabını yaptık mı?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Bütün bu
hesaplamaları, bütün bu değerlendirmeleri
yaptığınızda bu rakama ulaşırsınız.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Böyle bir
mantık var mı? Yazık size ya, eğer maliyeci sizseniz
yazık bu kuruma ya.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) -
Arkadaşlar, bakın, esas olan şudur: Esas olan ihalenin
açık, herkese eşit bir şekilde, en ufak bir kısıtlama
olmadan bütün içeride ve dışarıda şeffaf bir şekilde
yapılmasıdır.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Bak bu doğru,
işte bir tek bu doğru.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Bu
şartlar altında yapılan ihalelerde oluşan fiyat gerçek
fiyattır, en yüksek fiyat budur. Ama, eğer siz ihaleyi
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Evet ama bunun ön
koşulu açık, şeffaf ihale olması.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Şimdi,
bakın, Sayın Başbakanımızın bu
açıklamasının tek bir izahı vardır, tek bir
anlamı vardır; hassasiyet. Ne hassasiyeti? Fakir fukaranın
hakkının birilerine aktarılmaması hassasiyetinden
kaynaklanıyor; bunu ifade ediyor. Emeklinin, yetimin hakkının
başkalarına aktarılmaması hassasiyetinden
kaynaklanıyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) Peki, bunu anladım da,
lafı dolandırma Benden bu hesap sorulmaz. dedi mi, demedi mi?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Bakın,
ikinci ihalede bu yapıldı, söyledim. Keza, somut olarak söylüyorum,
kara yollarının ve otoyolların ihalesinin iptal edilmesinde
aynı hassasiyet geçerli. Öyle mi? Aynı hassasiyet geçerli.
LEVENT GÖK (Ankara) Yok öyle şey. diyor, Yok öyle
şey. diyor. Milletimin malı kıymetli. diyor.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Bu hiçbir
dönemde hiçbir devlet adamı tarafından açık bir şekilde
zikredilmedi, söylenmedi, ifade edilmedi, tam tersi başka şeyler
yapıldı değerli arkadaşlar.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Hesap soralım
kim yaptıysa Sayın Canikli! Böyle bir mantık yok ki.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Çok mu merak
ediyorsunuz, çok mu merak ediyorsunuz? Bakın, ben sizin Sayın Genel
Başkanınızın -örnek vereceğim ve
karşılaştıracağım- daha önce de söyledim
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Tamam, hep beraber
hesap soralım.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Yani, önce
bunlara bakılması gerekir, önce bunlara bakmanız gerekir, önce
bunları netleştirmeniz gerekir.
LEVENT GÖK (Ankara) Canikli, cevap vermiyorsun, cevap
vermiyorsun.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Sayın
Başbakanımızın bu konudaki hassasiyeti en üst seviyede.
Bakalım, siz de var mı? Bakalım, sizin Sayın Genel
Başkanınızda var mı? Onları konuşalım.
Zamanım çok daraldı, o yüzden
LEVENT GÖK (Ankara)
Zamanınız elbette daralacak!
AYTUĞ ATICI (Mersin)
İstediğin kadar zaman sana!
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Şimdi, bakın, tabii, Sayın Genel
Başkanınız Sayın Kılıçdaroğlunun, ancak,
icraatına ne zaman bakabiliyoruz? SSK Genel Müdürü olduğu dönemde
bakabiliyoruz çünkü biz de ihale
AYTUĞ ATICI (Mersin) Hâlâ orada
mısın?
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Evet. Başka yok örnek çünkü. Konuşacağız. Niye
rahatsız oluyorsunuz değerli arkadaşlar? Siz her şeyi
söylüyorsunuz, biz izahat veriyoruz, cevap veriyoruz. Biz söyleyelim, siz de
cevabını verin. Ben hakaret etmiyorum, gerçek olaylardan
bahsediyorum.
Sayın Kılıçdaroğlu,
bakın, bir hastanenin onarım inşaatını, İstanbul
Göztepe Hastanesinin onarım inşaatını 1999da 21 milyar
liraya ihalesiz, davetiye usulü, istediğine ihale veriyor ve tam altı
yılda bitiriliyor. Başlangıç rakamı 20 milyar, bitiş
rakamı ne kadar, biliyor musunuz değerli arkadaşlar? 966 milyar
lira.
LEVENT GÖK (Ankara) Şimdi, çuvallıyorsunuz.
Yazıklar olsun! Yazıklar olsun sana!
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Tam 21 kat. Giden para kimin parası? Emeklinin parası.
LEVENT GÖK (Ankara) Hiçbirini
açıklamadın burada! Palavra attın burada palavra!
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Bakın, basit bir onarım işi, bir binanın
onarım işi altı yıl devam ediyor. Biz koca 3 milyar
dolarlık üçüncü Boğaz köprüsünü iki yılda yapıyoruz.
LEVENT GÖK (Ankara) Koskoca
Başbakan konuşmuş, ne söylüyorsun ya? Konuştuklarına
bak ya! Konuştuğuna bak! Battınız piyasada
battınız! Hesabını veremiyorsunuz! Yazık, günah
sizlere!
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Sizin bir hastaneyi onardığınız altı
yılda biz üç tane boğaziçi köprüsü yapıyoruz değerli
arkadaşlar. Aradaki fark bu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara)
Hesabını veremiyorsun!
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Siz ihaleleri saadet zinciri kurarak gerçekleştiriyorsunuz,
tam altı yılda, basit bir onarım işi altı yıl
sürüyor. Aradaki fark bu.
LEVENT GÖK (Ankara) Arada farklar
var, doğru.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Ve ihale açık ihale değil, yapılan ihale. Kime
verdiğinin isimleri burada. Kime verildiği, hemşehrisine,
Hemşehrisi alıyor ihale.
LEVENT GÖK (Ankara) Palavra
atıyor! Palavra atma!
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Sadece o değil, sayısız örnekleri var. Eğer
zamanım olsaydı onları da verirdim.
LEVENT GÖK (Ankara) Televizyonda
söylediğin, cevap ver.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Değerli arkadaşlar, biz fakir fukaranın, emeklinin
hakkını koruyoruz, defalarca koruduk, koruyoruz ama sizin Genel Başkanınız
tam tersine bir saadet zinciri çerçevesinde, işte örneğini somut
olarak ortaya koyduğum olaylarla sabit olduğu üzere
LEVENT GÖK (Ankara) Sen bırak
bizim Genel Başkanımızı, kendi Genel
Başkanını savun. Kendi Genel Başkanını
savunamıyorsun, yazıklar olsun sana be! Yazıklar olsun!
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Kime aktarıyor? Hortum kime bağlanıyor?
İşte birilerine bağlanıyor. Aramızdaki fark bu.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
LEVENT GÖK (Ankara) Koskoca
Başbakana yanlış mı yaptık biz yani? Yazıklar
olsun!
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Hep hortumu bizlerden alıp millete bağladınız
derken onu kastediyorum. Bende fazla örnekler var. Eğer
tartışmak istiyorsanız memnuniyetle bunu da açıklarım.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Canikli.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Hamzaçebi,
buyurun.
LEVENT GÖK (Ankara) Ankaralılar
bunun hesabını sorar sizden, Ankaralılar bunun
hesabını sorar! Hepiniz Ankarada bulunuyorsunuz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Hiç
yakışmadı size bu savunma!
LEVENT GÖK (Ankara) İlkokul
çocuğunu çıkarsaydınız karşımıza ya!
BAŞKAN Sayın Hamzaçebiyi
dinleyebilir miyiz.
Buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Sayın Canikli sizin yetişmenize Maliyede çok emek verdim ama
emeklerimin boşa çıktığını görüyorum,
doğrusu üzüldüm. (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar) Ben sizin sözlerinize önem veririm, dikkatle dinlerim ama
beni bugün sükûtuhayale uğrattınız. Öyle bir savunma
yapıyorsunuz ki: Kılıçdaroğlu da şöyle yaptı.
Yani, bu şöyle bir psikolojiyi yansıtıyor: Evet, Sayın
Başbakan bu özelleştirme ihalesi işinde yanlış
yaptı ama sizin Genel Başkanınızın da şöyle bir
kusuru var.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Hayır, yanlış yaptı demiyorum, doğru
yaptı.
EMRULLAH İŞLER (Ankara)
Hayır, sizin beceriksizliğinizi göstermek için bunu söylüyor.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) Evet, siz başka alanlara da giriyorsunuz Emrullah Bey ama
mahcup olacaksınız.
Şimdi, evet, Sayın
Kılıçdaroğlunun Genel Müdürlüğü sona erdikten sonra,
iktidarınız onun Genel Müdürlük dönemine ilişkin ciddi bir
soruşturma başlattı, müfettişleri görevlendirdi. O, Sayın
Caniklinin sözünü ettiği Göztepe Hastanesi inşaatı da dâhil
olmak üzere tüm ihaleler incelendi, tüm işler incelendi. Ne zaman bu?
Haziran 2010da. Sizin döneminizde hazırlanmış olan bir makam
onayı var, makam onayının son cümlesi şu: Sayın
Kılıçdaroğlunun görev dönemine baktık, inceledik, ettik
ama yapılacak herhangi bir işlem bulunmadığından rapor
ve eklerinin dosyasında hıfzedilmesi hususunu olurlarınıza
arz ederim.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Neden acaba?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) Tarih nedir? 17 Haziran 2010. Sosyal Güvenlik Kurumu
Başkanlığı buna onay vermiş. Sayın Canikli,
yolsuzluğunuz bu mu? Bunu gelin ben size göstereyim, bunları
bilirsiniz. Sayın Kılıçdaroğlunun dönemini siz kendi
imzanızla aklamış durumdasınız. Mahcup oldunuz mu?
Başbakanın o
hesabını verin, Başbakan kendi cümlesinin altında
kalmıştır. 500 milyon dolar zarar var Başbakanın
ifadesine göre, onu açıklayamadınız.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Hamzaçebi.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Sayın Başkanım, özür dilerim.
Biraz önce, Sayın Grup Başkan
Vekili konuşma yaparken konuşmama ithafta bulunarak
Sayıştay denetçilerinin tespitini yolsuzluk olarak ithaf
etmiştir. diye şahsıma sataşmıştır, iki
dakika söz istiyorum efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, öyle bir şey olmadı efendim. Herkes bir
şeyden Bana sataştı. diye söz alabilir. Söz veriyor musunuz?
Söz verdiniz mi?
BAŞKAN Verdim, verdim. Kendi
kendine geldi zaten.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi,
Sayıştay denetçilerinin neden bu tespitler karşısında
suç duyurusunda bulunmadığını söylüyor Sayın Canikli.
Boğazımızı patlatıyoruz KİT Komisyonunda, biz de
aynı şeyleri söylüyoruz Sayıştay denetçileri bu tespitler
dolayısıyla neden suç duyurusunda bulunmadı? diye. Peki,
şimdi niye suç duyurusunda bulunmuyor, ben onu söyleyeyim: Bakın,
Deniz Fenerinde savcılar suç duyurusunda bulundu. Deniz Feneri
sanıkları dışarıda; savcılar on iki yılla
yargılanıyor. Bakın, ben kamu denetim elemanı olarak suç
duyurusunda bulundum. Peki, bu bulunduğum suç duyurusunu aklamak üzere bu
grup kanun çıkardı mı, çıkarmadı mı değerli
arkadaşlar? Bu grubun grup başkan vekili bir imam üzerinden suç
duyurularına müdahale etti mi, etmedi mi?
Şimdi, böyle bir Hükûmetle
karşı karşıya kalınca, geliyorsunuz, bir de bizi suç
ortağı yapmak istercesine Biz yaptık ama siz de
yaptınız. Ne yaptıysak götürün, yargı emrinizde,
müfettişler emrinizde, sonuna kadar hesap sorun.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Yargı kimsenin emrinde değil.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) - Gördük
Deniz Feneri davasında yargının kimin emrinde olduğunu.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Yargı sizin emrinizdeydi daha önce.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) - Kayseri
davasında gördük müdahaleleri biz, kömür davasında neler
yaptıklarınızı gördük.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Ayıp be, ayıp! Hakaret ediyorsunuz! Yazık!
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) - Asla ve
kata, yetim hakkı olayında suç ortağı
olmayacağız. Kimin yolsuzluğu varsa hep beraber hesap
soralım. (CHP sıralarından alkışlar)
FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Yargı daha önce sizin emrinizde değil miydi?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Hiçbir zaman olmadı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Her isteyeni kürsüye davet ediyorsunuz, beni de herhâlde kürsüye davet
edeceksiniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP ve
MHP sıralarından gürültüler)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Yok öyle bir
şey, yok. Niye çıkıyor Sayın Başkanım?
BAŞKAN Öyle oldu sistem.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Babası
muhtar mı Sayın Elitaşın? Niye çıkıyor?
BAŞKAN Yok, muhtar değil de
herkes herkese sataşıyor şu anda, onun için adaleti ve
eşitliği sağlıyorum.
Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Gensoru, eskiden çok kıymetliydi,
çok önemliydi. Medya gensoruyu çok ciddiye alırdı. Günlerce
konuşulurdu, bir bakan hakkında gensoru verilmiş, bunun
sonuçları ne olacak diye tartışılırdı. (CHP
sıralarından gürültüler) Ama şimdi, medya mensupları bize
soruyorlar, diyorlar ki: Cumhuriyet Halk Partisi bir gensoru vermiş, bunu
ne zaman çekecek? Çekeceği hakkında bilgi sahibi misiniz? Gensoruyu
bu hâle getirdiniz.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul)
Medyayı da bu hâle siz getirdiniz!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Gensoru,
80 öncesinde de, bugüne kadar gelen süre içerisinde de o kadar önemli bir
işti ki
AYTUĞ ATICI (Mersin) Bilgi verme
cevap ver sen, sorulara cevap ver!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
maalesef bu gensoruyu soru önergesi hâline getirdiniz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Boş
ver bunları, sen cevap ver.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Yazılı soru önergesi, sözlü soru önergesi hâline getirdiniz.
Ciddiyeti kalmadı, izleyeni kalmadı, takip edeni kalmadı, hiç
kimse bu konuyu izlemez oldu.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Yahu
cuma günü koyarsan nasıl izlesin bu vatandaş? Koysana televizyonun
saatine o zaman.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Eskiden şu sıralar basın mensuplarıyla dolu olurdu, radyo
da dinlerdi, kulağı delik olurdu Şu bakan hakkında gensoru
verilmiş, ne olacak acaba? diye ciddiyetle merak ederlerdi.
Bakın, sizin yolsuzlukla
mücadeleniz nedir biliyor musunuz? Biraz önce çıkan milletvekili
Kayseride yapılan bir davayla ilgili yaptığı müdahale
diyor.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Sayın Başkan, bu sataşmaya cevap vermiyor, Kayseri Belediyesine,
ona cevap veriyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Bir yolsuzluk hadisesi olmuş, yolsuzluk hadisesinde ben
AYTUĞ ATICI (Mersin) Bari sen
konuşma!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
bu gazetelerin yolsuzlukla ilgili konularda niye yayını durdurulur
diye müdahale ettiğim iddia edilen konuyu siz kalkıyorsunuz o
milletvekilinin Sayın Başbakana ve Adalet Bakanına diyor ki soru
önergesinde Kayseride yolsuzluk yaptığı belirlenen biriyle
ilgili basının yayın durdurma kararını Ergenekonla
ilişkilendirmeye kalkıyor. Bu mesele ortaya çıkıyor.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Yargıya müdahale edemezsiniz herkesi bulur bu yolsuzluklar.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Orada Sayın Genel Başkanınız da biliyor, herkes biliyor bir
yolsuzluğun hangi noktada olduğunu
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Yargıya böyle müdahale edemezsin.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
biz yolsuzlukla mücadele ederken benim yargıya müdahale ettiğimi
ifade etmeye çalışıyorsunuz.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
İşte bu ortada.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Sizin görüşleriniz ancak bu kadardır.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın
Başkan, sayın hatip gensorumuzun geri çekilmesiyle ilgili bir söz
söylemiştir, onu açıklamak istiyorum.
BAŞKAN Hiç duymuyorum ben, önce
dinleyeyim çünkü sıraya girdi insanlar şimdi öğreneyim
bakalım. Arkadaşlarınız çok yüksek sesle
bağırıyor, şöyle alabilir miyim?
LEVENT GÖK (Ankara) Gensorumuzun geri
çekilmesiyle ilgili bir söz söylemiştir bunu bir açıklamak istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Elitaş
konuşurken Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği gensorunun ne zaman
geri çekileceğini ya da konuşulacağını bilmediklerini ifade
etti.
Değerli milletvekilleri, gensoru
önemli bir konu, muhalefetin bir denetim mekanizması. Bunun elbette bütün
halkımızın izleyeceği, göreceği ve
değerlendireceği ortamlarda yapılması gerekir. Biz
gensorumuzu vermişiz Başbakan hakkında. AKP Grubu
çoğunluğuna güvenerek gensoruyu Başbakanın burada
bulunmadığı bir güne ve televizyon yayınının
olmadığı bir güne koyuyor. Bizim muhatabımız
Başbakan. Başbakan hâlâ yok. Televizyon yayını yok,
Başbakan yok ve bu ortamda bizim soracağımız soruların
muhatabı olacak kişi burada olmayacak, Türkiyede olmayacak ve siz
bunu bir gensoru görüşmesi olarak değerlendireceksiniz. Olabilir mi
öyle bir şey? Hodri meydan!
Sayın Canikli, bu, adam gibi adam
bir gensorudur. Başbakanınız çıktı mı
kardeşim televizyona? Siz onu uyardınız mı 1,5
şöyledir, hesabı böyledir. diye?
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Onun hesabını verdim, söyledim işte.
LEVENT GÖK (Devamla) - Aslanlar gibi
söyledi mi: 1,5 verilmiş, şimdi 1.100 veriliyor, ben bunun
hesabını nasıl veririm?" dedi mi? Bu,
Başbakanlığa yakışır mı? Bu,
Kasımpaşalılığa yakışır mı?
Bu gensoru alnımızın
akı gibi bir gensorudur. Bunun altında kaldınız, kalmaya da
devam edeceksiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Birleşime on dakika
ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.23
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.36
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER : Özlem YEMİŞÇİ
(Tekirdağ), Fatih ŞAHİN (Ankara)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 114üncü Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
(11/28) esas numaralı gensoru
önergesinin görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
1.- Ankara Milletvekili Levent Gök ve 72
Milletvekilinin; Başkent Doğalgaz Dağıtım Anonim
Şirketinin değerinin çok altında bir ihale bedeli ile
özelleştirilmesini onaylayarak kamuyu zarara uğrattığı
iddiasıyla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında bir
gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/28) (Devam)
Hükûmet? Burada.
BAŞKAN Şimdi, Sayın
Canikli, ben sizi görmedim.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Birleşim değişti Sayın Başkan, hiç olmazsa
bir dakika
Sol tarafınıza hiç bakmıyorsunuz!
BAŞKAN İnanın
görmedim.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Efendim, ben anlayışla karşılıyorum.
Kusura bakmayın.
BAŞKAN Yerinizden bir dakika
veririm çünkü siz de Grup Başkan Vekilisiniz, hukuku biliyorsunuz.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) O zaman yerimden
BAŞKAN Yani, evet.
Şimdi girin sisteme.
Bu arada, Sayın Canikli sisteme
girerken şunu söyleyeyim: Yani, bir karar vermemiz lazım. Olumlu
olumsuz, ismi geçen herkes sataşmadan dolayı söz istiyor. Yani ya
karar verelim, kimse kimsenin adını ağzına almasın
BAŞKAN Açıldı,
buyurun.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Öncelikle, Sayın
Başkanım, şu hususu belirtmekte fayda var: Benim biraz önce
konuşurken ifade ettiğim Sayın Kılıçdaroğlu ile ilgili
fiiller 1990 öncesi döneminde işlenmiş olan fiillerdir ve bütün
bunların hepsi 1999 yılında çıkartılan Rahşan
affı ile temizlenmiştir tabir yerindeyse. O gösterilen raporun
sonuna değil, içeriğine bakıldığında bütün bunlar
çok net bir şekilde ortaya çıkacaktır.
İzah ettim
ayrıntılı bir şekilde, bir kez daha söylüyorum: TL
bazlı olarak en son yapılan ihale, daha önceki yapılan ihaleden
300 milyon lira daha fazlaya satılmıştır. Çok net bir
şekilde ortadadır. Dolayısıyla bir kayıp söz konusu
değildir, fiyatta bir düşme söz konusu değildir. Bizim o
noktada, hassasiyetimiz noktasında, Sayın Başbakanımız
ve AK PARTİ Grubumuzun herhangi bir
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Şimdi söz
sırası
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, şimdi, Sayın Canikli yine
yanlış bilgi verdi efendim. Bakın, benim dediğim şu:
Sayın Canikli herhâlde yeteri kadar kulak vermedi benim söylediğime.
90lı yıllardan bu yana SSK Genel Müdürlüğünde yapılan tüm
inşaat ihalelerinin incelenmesi, teftiş edilmesi sonucunda
Yapılacak herhangi bir işlem yoktur. diye 2010 yılında
Sosyal Güvenlik Kurumundan bir makam onayı alınmış.
Şimdi, Sayın Canikli 90dan önceki yıllar diyor.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Hayır, 99dan önceki.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) 99dan önce mi?
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Evet, benim bahsettiğim 99dan önce.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Bakın ama bu onay 90 yılından 2010
yılına kadar yapılmış olan yani SSKdaki, Sayın
Kılıçdaroğlunun görev dönemine ilişkin bütün ihaleler
incelenmiş.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) 99daki Rahşan affıyla bütün cezalar ortadan
kaldırıldı.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Şimdi, bu onayda Rahşan affı vesaire
herhangi bir şey yok
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Ama af kapsamına girdi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul)
eleştirecek
herhangi bir şey yoktur. Bu nedenle raporlar hakkında da
yapılacak hiçbir işlem yoktur.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Efendim, hiç olmazsa raporun içeriğinde olur, rapor bin sayfa.
Sonuç itibarıyla diyorum ki: 1999da affa uğramıştır.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Canikli, yapmanız gereken özür dilemektir.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Yapacak bir şey yoktur diyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Yapması gereken bir şey daha vardır efendim:
Şimdi, iddia, Başkent Doğalgazın 500 milyon dolar ucuza
satıldığı iddiasıdır. Buna ilişkin hiçbir
açıklaması olmadı bakın.
Teşekkür ederim.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Yaptım Sayın Başkan, şimdi söyledim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
1.- Ankara Milletvekili Levent Gök ve 72
Milletvekilinin; Başkent Doğalgaz Dağıtım Anonim
Şirketinin değerinin çok altında bir ihale bedeli ile
özelleştirilmesini onaylayarak kamuyu zarara uğrattığı
iddiasıyla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında bir
gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/28) (Devam)
BAŞKAN Hükûmet adına
Başbakan Yardımcısı Sayın Ali Babacan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Hayırlısıyla bitirelim
bu işi.
Buyurun.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Sayın Başbakanımız hakkında verilen gensoru önergesi
hakkında Hükûmetimiz adına söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gensoru konusuna gelmeden önce, genel ekonomik durum ve
özelleştirmemizin şöyle bir geçmişi ve bakış
açısıyla ilgili sizleri kısaca bilgilendirmek istiyorum.
Biliyorsunuz, şu anda küresel
ekonomik kriz safhalar değiştirerek beş yıldan fazla bir
süredir devam etmekte ve böyle bir ortamda Türkiye ekonomisi tarihindeki en
başarılı dönemi yaşıyor. Güçlü bir büyüme
performansımız var. Potansiyel olarak büyümemiz gittikçe
artıyor. İstihdam çok çok iyi bir şekilde artmakta, sadece son
bir yılda 1 milyon 200 bin artış var istihdamda, dört yılda
4 milyon 800 bin kişi istihdamımız artmış durumda.
Enflasyon son kırk dört yılın en düşük oranını
geçtiğimiz yıl gördü. Bu yıl muhtemelen son kırk beş
yılın en düşük rakamıyla tamamlayacağız. Faizler
-tarihî- düşük seviyelerde ve
pek çok ülkenin kamu borcunun arttığı bir dönemde, mali disiplin
mi, büyüme mi diye ikilem içerisinde kaldığı bir dönemde
Türkiyenin kamu borcunun millî gelire oranı -Avrupa Birliği
tanımlı- yüzde 46dan yüzde 36ya düşmüş durumda. Mali
disiplini sağlayan, borcunu düşüren ama aynı zamanda da büyüme
performansını ortaya koyan bir ekonomik yapımız var çok
şükür.
Özelleştirmelerin geldiği
boyut, özelleştirmelerde yakalanan rakamlara şöyle bir genel olarak
baktığımızda ya da son aylarda sadece yap-işlet-devretlerde
gerçekleşmiş olan projelerin önemine ve boyutuna
baktığımızda, aslında ülkemizdeki güven
ortamının, geleceğe bakışın ne kadar güçlü
olduğunu hep beraber görmekteyiz.
Bir 3üncü havaalanı projesi, bir
3üncü köprü projesi, boğaz tüp geçit, İstanbul-İzmir otoyolu ve
körfez geçiş köprüsü; bütün bunlar, her biri çok yüksek değerde
projeler ve bütçemiz üzerine yük gelmeden özel sektörümüz tarafından
yapılacak ve işletilecek projeler. Nükleer santrallerle ilgili gelişmelere
bakıyorsunuz, 22 milyar dolarlık bir yatırımdan
bahsediyoruz burada. Bütün bunlar, bu mega projeler hem dünyanın
Türkiyeye güvenini hem de kendi iş dünyamızın Türkiyeye
güvenini aslında bize göstermekte. Bir zamanlar sadece devletin gücünün
yeteceği pek çok proje, artık Türkiyede özel sektör eliyle
gerçekleştirilecek bir duruma geldi. Bir zamanlar devletin bulmakta güçlük
çekeceği boyuttaki rakamlar bugün Türk özel sektörü tarafından çok
rahat içeriden ve dışarıdan finansman kanallarıyla temin
edilmekte ve büyük projeler gerçekleştirilmekte.
Biz, devletin görevinin güven ve
istikrarı sağlamak olduğunu düşünüyoruz.
Sağladığımız mali disiplinle ve kamu borçlanma
ihtiyacını azalttığımız ortamla da özel sektöre
çok geniş bir alan açıyoruz, çok geniş bir iş yapma
alanı açıyoruz. Zaten ekonomide verimlilik, üretkenlik özel sektörün
daha ağırlıkta olduğu bir yapıyla mümkün. Bugün
problem çeken pek çok Avrupa ülkesine baktığımızda devletin
aşırı ağır yapısının o ülkelerin
ekonomik performansını aşağı doğru çektiği
ve büyümesinin önünde önemli bir engel oluşturduğunu görüyoruz.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Özel
sektörün borcu ne oldu Sayın Bakan?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Devamla) İşte, böylesine bir ortamda özelleştirme
çalışmalarımız devam etmekte.
Ülkemizde özelleştirme
çalışmaları 1980li yıllardan beri var. Ancak, bizden
önceki on üç hükûmet dönemine baktığımızda toplam
gerçekleştirilen özelleştirme rakamı 8 milyar dolar. Şu son
haftalarda tamamladığımız özelleştirmeleri de
eklediğimizde Hükûmetimiz döneminde yapılan özelleştirme
tutarı 42 milyar doları geçmiş durumda.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
Bu övünülecek bir şey değil.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Devamla) Yani 13 hükûmet döneminde 8 milyar dolar, kendi Hükûmetimiz
döneminde 42 milyar doları aşan bir rakam. Bütün bu özelleştirme
uygulamalarında çok temel ilkelerimiz var. Öncelikle şeffaflık
diyoruz, açık rekabet ortamı diyoruz ve bunlar
yatırımcıların güvenini artıran çok önemli unsurlar.
Ve güven ortamı ne kadar güçlüyse, açıklık-şeffaflık
unsuru ne kadar iyi bir şekilde uygulanıyorsa o kadar çok sayıda
yatırımcı bu özelleştirmelere talepte bulunuyor
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Değerleme raporlarını açıklamadınız, nasıl
açık oluyor bu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Devamla)
ve ne kadar çok sayıda başvuru varsa, ilgi varsa
da değer ve bedel konusunda da bu özelleştirmelerimiz o kadar yüksek
rakama ulaşmış oluyor.
Ve yine bugüne kadar sadece
özelleştirmeler yoluyla Türkiyeye giren doğrudan uluslararası
sermaye de 18 milyar doları bulmuş durumda. Özelleştirilen
birçok kuruluşa baktığımızda Özelleştirme öncesi
ne yapıyordu, özelleştirme sonrası ne yapıyor? diye, pek
çoğunda durum
Üretim artışı, istihdam
artışı, yatırım artışı ve ihracat
artışı. Pek çoğunda durum böyle.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Ya, yapmayın lütfen, ya, bakın TELEKOM örneğine Sayın
Bakan. Yarı yarıya istihdam azaldı, fiyatlar arttı.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Devamla) Özelleştirme uygulamalarında piyasanın
serbestleşmesine, rekabetle birlikte vatandaşlarımıza
sunulan hizmetlerin kalitesinin ve çeşitliliğinin artmasına da
tanık oluyoruz. Hizmet veya mal fiyatlarının ucuzlamasına,
üretim ve istihdamın artırılmasına ve topyekûn olarak
ekonomik kalkınma ve transformasyona da önemli katkılar
sağlamakta özelleştirme. Zaten, bizden önceki her hükûmet döneminde
az ya da çok, mutlaka özelleştirme yapılmış. Benim
dönemimde özelleştirme olmadı, bu kötü bir şey. diyen hükûmet
de şimdiye kadar çıkmamış.
Yakın zamanda, özellikle, bu,
elektrik dağıtım, biraz da doğal gaz
dağıtıma yakın bir sektör olduğu için yapı
olarak
Birkaç örnek vermek istiyorum. Bakın, hâlihazırda 21
dağıtım bölgesinin 16sı artık özel sektör
tarafından işletilmekte elektrikte ve özel sektörün piyasa payı
yüzde 75e ulaştı. Devredilen 13 dağıtım
şirketinden 9,1 milyar dolar gelir elde edildi. Bunların biliyorsunuz
bir kısmı peşin, bir kısmı kısa vadeli ama
çoğu da zaten tahsil edildi, ediliyor.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Kâr
marjlarını yüzde 50 artırdınız Sayın
Bakanım.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Devamla) -Fazla uzun vadeli ödemeler yok. İhalesi tamamlanan ve
önümüzdeki birkaç ay içerisinde devredilecek olan 5 dağıtım
şirketinin de toplam ihale bedeli 3,6 milyar dolar.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Sayın Bakan, kasalarını ağzına kadar para doldurdunuz.
Yazık size ya!
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Devamla) -Bunu da eklediğimizde 18 elektrik
dağıtım şirketinin toplam özelleştirme tutarı
12,7 milyar dolara ulaşmış durumda.
Özel dağıtım
şirketlerinde tahsilat oranı yüzde 99. Özel dağıtım
şirketlerinde kayıp kaçak hızla azalıyor. Özel
dağıtım şirketleri enerji borcu ödeme konusundaki
performansları yüzde 100. Biz devlet olarak o dağıtım
şirketlerine sahipken topladıkları paranın,
yaptıkları dağıtımın belli bir
kısmını ancak dağıtırken şu anda özel sektör
yüzde 100 ödemekte.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Sayın Bakan, o dağıtım şirketleri nitelikli
dolandırıcılıktan yargılanıyor mu?
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Bu
rakamlar doğru değil Sayın Bakan!
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Devamla) -Özelleştirme süreçlerinde izlenen yol
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Nitelikli dolandırıcılıktan yargılanıyorlar
mı?
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Kayıp
kaçak arttı Sayın Bakan, 16,8e çıktı. Söyledikleriniz
doğru değil.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Devamla) -
yöntem ve uygulamaların
şeffaflığı, rekabetçiliği ve profesyonelliği
Dünya Bankası ve OECD gibi önemli kuruluşlar tarafından da
gözlemlenmiş durumda.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) 14,7den
16,8e çıktı Sayın Bakan. Yanlış bilgi veriyorsunuz
yanlış!
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Devamla) -Bunların hepsi raporlara, uluslararası raporlara
işlemiş durumda ve özelleştirme tarihinde ilk kez özelleştirme
uygulamalarımız çeşitli uluslararası finans
kuruluşlarının ödüllerine de layık görülmüş durumda.
Şu anda çok sayıda ülke
bizden teknik destek istiyor, Siz bu özelleştirmeleri nasıl
yaptınız, nasıl başarılı oldunuz, bize de teknik
destek verir misiniz? diye ve şu anda bizim Özelleştirme
İdaremiz, 10dan fazla ülkeye özelleştirme konusunda dersler veriyor,
nasıl yaptığımızı anlatıyor ki o ülkeler
bizim tecrübelerimizden faydalansın diye.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Yazık ama kimse ders almasın, yazık ya!
LEVENT GÖK (Ankara) Yandaş
şirketlere nasıl pazarladığınız
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Devamla) -Tabii, biz bütün dünyada takdir edilirken, bütün dünyada
uygulamalarımız parmakla gösterilirken kendi içimizde bazı
eleştiriler almaya da alıştık,
alışığız. Bu, belki siyasetin tabiatında da var.
Bu gayet doğal.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Ali Bey, gerçekten size yakışmıyor!
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Devamla) -Biz, eleştirilerin hepsini dinleyeceğiz, hepsini
dikkate alacağız ama nihayetinde tabii ki
kararlarlarımızı verip doğru bildiğimizden de
şaşmayacağız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) - Ondan sonra da
istediğimizi yapacağız!
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Devamla) -Başkent Doğalgaz Dağıtım konusuna
gelince birkaç tane temel ilkeyi, değerli arkadaşlar, özellikle
sizlerle paylaşmak istiyorum. Ticaretten, iş dünyasından,
alışverişten aslında anlayan, az çok bir şeyler
almış satmış, biraz şöyle ticaretin, üretimin içinde
olan herkesin zaten bunlar anlayacağı kavramlar. Belki onlar için
tekrar olacak ama ben burada bu kavramları tekrar etmekte fayda görüyorum.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa)
Doğrudur, manifaturacılık kâr etti Sayın Bakanım!
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Devamla) Öncelikle, her ihale yapıldığı dönemin
şartları, küresel ve ülkemizin şartları
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Evet, 2008de kriz varken ve 2011de kriz yokken
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Devamla) -
ve aynı zamanda da yapıldığı
dönemin, şirketin mali, hukuki ve yapısal şartları dikkate
alınarak değerlendirilmelidir.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Çok doğru!
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Devamla) - Yani, herhangi bir tarihteki ihaleyi bir başka
tarihteki ihaleyle böyle alıp da birebir mukayese etmek mümkün
değildir. Bu, bir.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Arada bir
sene yok Sayın Bakan, arada bir sene yok ihaleler arasında.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Devamla) Bir başka önemli konu: Burada bakıyoruz ki, bu
örnekte, birinci ve ikinci ihaleler teklif sahiplerinin finansman temin
edememelerinden iptal ediliyor.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Demek ki yetersiz firmaları ihaleye almışsınız.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Devamla) Üçüncü ihale ise verilen en yüksek teklifin yapılan
değer tespitinin altında kalması sebebiyle iptal ediliyor.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Evet, bu bir ihale beceriksizliği değil mi Sayın Bakan?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Devamla) Dördüncü ihaleye gelince, dördüncü ihaleye;
BAŞKENTGAZın 28 Ocak 2013te yaptığı nihai
pazarlık görüşmesinde elde edilen en yüksek teklif 1 milyar 162
milyon dolar. EPDK ve Rekabet Kurulu gerekli izinleri veriyor ve bunların
ardından da Özelleştirme Yüksek Kurulumuz bu hisse devrini
onaylamış durumda.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Hani 1,5du fiyat?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Devamla) Şimdi, özellikle şunlara dikkatinizi çekmek
istiyorum: Birincisi, bu ihale rekabet ortamı içinde
yapılmış bir ihale.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Demek ki Sayın Başbakan konuyu bilmiyor yani
aydınlatmamışsınız ya da sizin dedikleriniz gerçek dışı.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Devamla) - Çok sayıda firma şartname alıyor. Yeterli
kadar firma hatta daha fazlası ihaleye giriyor ve fiyat
yarışmayla oluşuyor. Hatta zarflar açıldıktan sonra da
pazarlıklarla yüksek fiyat oluşuyor. Açık ve şeffaf bir
ortamda yapılıyor bu. Herkesin huzurunda açık ve şeffaf bir
şekilde yapılıyor.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Sayın Bakan, o zaman değerlendirme raporlarını niye
vermiyorsunuz, açıksa?
LEVENT GÖK (Ankara) Ne kadar bunun
değerlendirme raporu Sayın Bakan? Değerlendirme raporu ne kadar,
değerlendirme raporu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Devamla) İhale öncesinde -buraya da özellikle dikkatinizi
çekmek istiyorum- Özelleştirme İdaremiz tam 250 muhtemel
yatırımcıya sunuş yapıyor, 250. Bunlardan 88i yerli, 162si
uluslararası yatırımcı. Yani, mümkün olduğunca çok
duyuralım, mümkün olduğunca çok ilgi uyandıralım ki
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Tamam, Sayın Bakan verseydiniz değerlendirme raporunu şeffafsa
ihalenin.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Devamla) -
mümkün olduğunca çok ilgili gelsin, firma gelsin bu
ihaleye girsin diye Özelleştirme İdaremiz özel bir çaba içerisine
giriyor.
LEVENT GÖK (Ankara) Ne kadar
değer biçmiştiniz peki?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Devamla) Ve bunlar da Türkiyenin ilk kredi kuruluşu
tarafından yatırım notu aldıktan sonra yapılıyor
yani o yatırım notuyla beraber biliyorsunuz Türkiyede
varlıkların değeri arttı, hisse senetlerinin fiyatı
arttı, o varlıkların değeri arttıktan sonra
yapılıyor bu tanıtımlar.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Yine
torba yasada da artırdınız, amortisman bedelini.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Devamla) - Şunu da özellikle ifade etmek istiyorum: Yine, bunlar
ticaretin, alışverişin çok temel ilkeleri ama tekrar etmekte
fayda görüyorum. Bir varlığın, bir malın, bir ürünün
fiyatı gerçek alışverişin olduğu fiyattır.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) -
Sayın Bakan, Sayın Başbakan niye böyle söylüyor? Bunu
açıklasanıza.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Devamla) - Satmak isteyenlerin istediği fiyat olabilir, almak
isteyenlerin verdiği fiyat olabilir ama gerçek fiyat
alışverişin olduğu, arzla talebin kesiştiği
noktada oluşur. Bu, çok temel bir ilkedir.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Yani Başbakana yanlış bilgi mi verdiniz
Sayın Bakan?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Devamla) - Yine, gerçek değer ödeme gücüyle, ödeme
kabiliyetiyle desteklenen değerdir.
Birileri gelir herhangi bir ürüne, herhangi bir varlığa olmadık
yüksek bir fiyat verebilir.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) -
Tamam da Sayın Bakan, Başbakan niye 1,5 kat
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Devamla) - Al kardeşim
hadi dediğinde E, param yok, bulamadım, edemedim, ya finansman
olmadı. diyorsa, o verdiği fiyat bir ölçü değildir. Çok basit
bir örnek: Diyelim ki burada, Ayrancıda bir daireniz var. Daire
piyasaları işte belli, 300 bin olur, 400 bin olur, 500 bir olur.
Birisi geldi ki Ben, senin daireni 3 milyon liraya alacağım.
Tamam derseniz Eğer 3 milyon gerçekten verecekseniz benim bu dairemi
vereyim, hemen. Bekle, iki güne kadar paranı getireyim. Beklersiniz iki
gün yok, üç gün yok. Peki, o dairenin fiyatına, siz, 2 milyon diyebilir
misiniz?
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) - Teminat
verdiyse doğrudur. Teminatı yakmış adam. Enayi mi yani bunu
yakmakla.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Devamla) - Burada ne
olmuş? Burada ilk ihalede fiyatlar verilmiş ama birinci en yüksek
fiyatı veren zaman istiyor, gidiyor, Ben finansman bulamadım.
diyor, teminatı da yakıyor. İkincisi, uğraşıyor
diyor ki: Ya ben de finansman bulamadım. Alamıyor,
teminatını yakıyor.
Şimdi, tabii biz, o
firmaların hangi gerekçelerle o fiyatları verdiği konusunda
yorumda bulunamayız, kendi tercihleridir, kendi seçenekleridir, kendi hür
iradeleridir ama ihale sürecinin de kuralı vardır. Şu da önemli
ki: Finansörler her ne kadar ihaleyi alan bir değer tespiti kendi
kafasında oluşturuyorsa ve ona göre fiyat veriyorsa, o projeyi
finanse edeceklerin de mutlaka kendi hesapları vardır çünkü ben bu
finansmanı sağladığımda, bu krediyi verdiğimde
bunu geri alabilir miyim; kredi sağladığım bu proje
gerçekten bu parayı eder mi, etmez mi; bu krediyi verdiğinde bu
projeyi alan firma bunun geri ödemesini gününde yapabilir mi, yapamaz mı?
Bunlar da finansörlerin çok önemli kendi hesapları,
kitaplarıdır. Yani eğer birinci firma finansman
bulamıyorsa, ikinci firma finansman bulamıyorsa sadece onların
verdiği teklifi bir değer, bir ölçü olarak kabul etmek son derece
yanlıştır. Ödemesi yapılamamış bir fiyat teklifi
gerçek değer olarak ortaya konamaz.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa)
Sayın Başbakan bilmiyor mu bunları?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Devamla) Bakın, bunları ben böyle tekrar ederken biraz da
açıkçası hicap içerisinde söylüyorum çünkü biraz da ticaretten gelen
birisi olarak, o kadar bilinen, o kadar açık kavramlar ki burada
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Ama dediğiniz her şeyin tersini yapıyorsunuz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Devamla) Yani bazı tartışmaları da gerçekten çok
hayretle dinledim, izledim.
LEVENT GÖK (Ankara) Biz de sizi
hayretle izliyoruz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Devamla) Ama hepsini mutlaka dikkate alıyoruz, bu kürsüde
konuşulan her şeyi dinliyoruz, hepsini dikkate alıyoruz, hepsini
değerlendiriyoruz ama sonuç itibarıyla
baktığımızda da tablo anlattığım
şekilde.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Öyle
diyorsunuz ama Sayın Bakan, bildiğinizi okumaya devam ediyorsunuz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
BAŞKENTGAZın yüzde 100 oranındaki hissesinin
özelleştirilmesi sonucunda hisse satış sözleşmesi için
tabii ki gelir elde edilecek ve bu içinde bulunduğumuz günlerde de
Özelleştirme İdaremiz bu süreci tamamlamak ve sözleşmeyi de
zaten imzalamak üzere, sonuca da çok yaklaşmış durumdayız.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Sayın Bakan, değerleme raporunu açıklayacak
mısınız?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Devamla) Bunun sonucu ne olacak?
EGOnun BOTAŞa 676 milyon 976 bin
636 lira 67 kuruş doğal gaz alım borcu var; bu, bu ihaleyle
beraber ödenmiş oluyor, kapatılmış oluyor.
Yine EGOnun hazineye hazine garantisi
altında ve dış borcun ikrazı suretiyle EGOya doğal
gaz uygulama projeleri kapsamında sağlanan dış kredilerden
anlaşmalar çerçevesinde Hazine Müsteşarlığı
tarafından kreditörlere ödenen tutarlara ilişkin yaklaşık
84 milyon 932 bin 979 euro, 60 euro sent; 563 bin 831 euro, 65 euro sent; 64
milyon 713 bin 442,03 sterlin, 115 milyon 195 bin 262 dolar, 26 sent
tutarındaki borçları da ödenecek.
EGO ile Ankara Büyükşehir Belediyesinin
BAŞKENTGAZ bilançosundaki kayıtlı borçları ödenecek, kalan
kaynak trafik, ulaşım, su, kanalizasyon ve bunlarla ilgili
altyapı yatırımlarında kullanılmak üzere Ankara
Büyükşehir Belediyesine aktarılacak.
LEVENT GÖK (Ankara) Peki metro ne
olacak Sayın Bakan? Metro için özelleştirme ne olacak?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Devamla) Yani özetle özelleştirme gelirlerinin 378 milyon
doları BOTAŞa aktarılacak, Hazineye aktarılacak olan
meblağ 328 milyon dolar olacak. 324 milyon dolar Belediyenin
BAŞKENTGAZa olan borcunun kapatılmasında kullanılacak
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Evet yani kamu kapatacak, devlet kapatacak, şirket değil.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN
(Devamla)
130 milyon dolar da belediye bütçesine nakit olarak
aktarılacak. Böylece yıllardır bu kurumlar arasında
artık yumak hâline gelmiş, kördüğüm hâline gelmiş borç
alacak da hep beraber temizlenmiş olacak.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Kim
getirdi bunu bu hâle, kim getirdi Sayın Bakan?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Devamla) Bir de şöyle bir rakam var, bunu çok önemsiyorum:
İhale sonucunda ulaşılan değer değerli
arkadaşlar, 1 milyon 162 milyon dolar ve bu 2012 yılındaki
BAŞKENTGAZ kârının 20 katı yani kârın 20 katı bir
satış bedeli var. Peki, dünyada bu tür ihalelerde doğal gaz
dağıtım şirketlerinde oluşan değer nasıl?
Arkadaşlar birkaç örnek çıkartmışlar biraz önce verdiler
bana, bakın, İtalyada 2009da bir doğal gaz
dağıtım şebekesi satılıyor, bir de 2011de,
bunlardan bir tanesi kazancının 9 katına, bir tanesi de
yıllık kazancının 10 katına satılıyor.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Gerçek
kazancı öyle Sayın Bakan, kâr transferi var oradan, kâr transferi.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Devamla) Yine, İspanyada 2009da bir dağıtım
şirketi satılıyor ve yıllık kârının 11
katına satılıyor. Bizde de yıllık kârının 20
katına satılmış durumda
NECATİ ÖZENSOY (Bursa)
Satıldıktan sonra kârını gördün mü ne kadar oldu?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Böyle bir karşılaştırma olur mu ya!
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Devamla)
yani dünya örneklerine baktığımız
zaman da oluşan değer makul bir değer
AYTUĞ ATICI (Mersin) Yani Her
şey normal diyorsunuz Sayın Bakan!
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Devamla)
dolayısıyla zaten bütün bunları da dikkate
alarak Özelleştirme Yüksek Kurulumuz nihayetinde bu kararı
vermiş durumda.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bir konuya daha değinip sözlerimi tamamlamak istiyorum:
Bakın, BAŞKENTGAZ, EPDK düzenlemelerine tabi bir kuruluştur.
Özelleştirmeyle beraber doğal gaz satış fiyatındaki
kamu kontrolü ortadan kalkmayacaktır. Tüketicilerin, dağıtıcı
firmanın tekel gücünden kaynaklanan fiyat politikasıyla mağdur
olacaklarıyla ilgili iddialar da gerçeği yansıtmamaktadır.
BAŞKENTGAZ, EPDK düzenlemelerine ve denetimine tabidir ve
özelleştirme sonrasında da tabi olmaya devam edecektir.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Dört
yıl amortisman çıkarttınız Sayın Bakan. 400 milyon
dolar vatandaşın sırtına bindi ya!
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN
(Devamla) Dolayısıyla özelleştirme sonrasında devralan
şirketin kendi isteğine göre zam yapma veya benzeri tasarruflarda
bulunma hakkı da olmayacaktır.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Ha, bilmeseniz diyeceğim ki tamam ama bilerek söylüyorsunuz, yazık
ya!
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ
BABACAN (Devamla) - Dolayısıyla, bütün bu kaygıların da,
ben, yersiz olduğuna tekrar vurgu yapmak istiyorum ve hepinizi tekrar
saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Babacan.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Sayın Başkan
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın
Başkan, bizlere sataşma var.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan
BAŞKAN Şimdi, bir
ağızdan konuşmazsanız Sayın Gök, ben duyabilirim.
Maalesef, kulak yeteneğim herkesin konuştuğu bir şeyi
duymaya müsait değil.
Şimdi, önce hanginiz
konuşacaksınız?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Ben konuşacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN Ha, şimdi ne
diyorsunuz siz?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Şimdi, Sayın Bakan yaptığı konuşmada bizim
analizlerimizin, değerlendirmelerimizin yanlış olduğunu
söyledi ve eksik bilgiyle bütün milletvekillerini yanılttı. Müsaade
ederseniz, ne demek istediğimiz açıklamakla, bu sataşmaya cevap
vermek istiyorum.
BAŞKAN Şimdi, peki,
Sayın Gök, siz
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan
BAŞKAN Müsaade buyurun.
Sayın Gök, siz ne diyorsunuz,
aynı şey mi?
LEVENT GÖK (Ankara) Efendim, gerek
Sayın Bakan ve önceki konuşmacılar ikinci ihaleyle ilgili
gerçekleri ifade etmemişlerdir.
BAŞKAN Şimdi, bakın,
ben, hak olmamasına rağmen, birinize söz vereceğim.
Aranızda anlaşın, bir kişiye söz vereceğim, ondan
sonra oylayacağım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan
LEVENT GÖK (Ankara) Farklı
konular ama
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
İki farklı konu var Sayın Başkanım.
BAŞKAN Efendim?
LEVENT GÖK (Ankara) İki tane
farklı konu var.
BAŞKAN Olabilir, yani,
bakın, şimdi
LEVENT GÖK (Ankara) Genel Kurulumuzun
bilgilenmesi gerekir.
BAŞKAN -
değdi,
değmedi şeklinde
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan
BAŞKAN Efendim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Şimdi, önce CHP
meselesini halledelim, sonra size
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, şimdi, efendim, Sayın
Bakan, konuşmasında, şöyle bir değerlendirmede bulundu:
Yani biraz hesap kitap bilen insanlar, biraz piyasayı bilenler bu işleri
bilir ama sanki Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun bu işlerden haberi yok,
hesap kitap bilmez gibi bir anlayışı olduğu
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan
BAŞKAN Anladım
Sayın
Hamzaçebi
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Efendim, bitireyim mi, bitireyim mi cümlemi?
BAŞKAN Efendim?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Cümlemi bitireyim mi efendim?
BAŞKAN Tabii, tabii.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Bu nedenle Grubumuza bir sataşma var. Bu sataşma
nedeniyle Sayın Levent Göke söz talep ediyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Arkasından
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Aykut Erdoğdunun talebi ayrı efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
O da başka.
BAŞKAN Şimdi, bakın
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Ama gereksiz tartışma yapıyoruz.
BAŞKAN Hayır, sonra da sizi
dinleyeceğim ben, sonra da sizi dinleyeceğim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Ya, burada ne İç Tüzük var, ne kural var, herkes bir şey
yapıyor.
BAŞKAN Şimdi, Sayın
Hamzaçebi, ben bir arkadaşınıza söz vereceğim, bu siz
olabilirsiniz, Sayın Gök olabilir, Sayın Erdoğdu olabilir.
Dolayısıyla, bir kişiye vereceğim. Yani bunu söyleyeyim,
ona göre
Evet Sayın Elitaş...
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, bu kürsü
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Peki, Sayın Aykut
Erdoğdu efendim.
BAŞKAN Bir saniye, bir saniye
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) -
herkesin fikrini özgürce ifade
edebildiği bir kürsüdür.
BAŞKAN Doğrudur.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın milletvekilleri çıkmıştır, fikirlerini beyan
etmişlerdir.
BAŞKAN Evet, doğru.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Burada yanlışlık var, yolsuzluk var, bunun hesabını
veremezsiniz. diye ifade etmişlerdir. Sayın Bakan Hükûmet adına
görüşlerini ifade etmiştir, Bu işleri bilenlerin
hesaplayabileceği. diye söylemiştir ama buradaki bir
eleştiriyi, buradaki bir
BAŞKAN Sayın Elitaş,
neyse, şimdi ben usuletle, suhuletle şu işi bitirmek istiyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, bir cümlemi bitireyim.
BAŞKAN Tamam, buyurun. Ha bire
cümle bitiriyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Burada birisinin fikirlerini Efendim, benim fikirlerimden ayrı, hesap
bilmiyor. diye eleştirmek veya düzeltme hakkına sahip değildir.
BAŞKAN Gruba sataşma var.
diyorlar.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Nerede sataşma var efendim? Sataşma mı var burada?
BAŞKAN Şimdi Sayın
Erdoğdu da size sataşırsa size de veririm, ondan sonra
bitiririz.
Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, Tüzükü uygulayın diyorum ben size.
BAŞKAN Yani şu işi
bitirmek istiyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Aklı esene söz veremezsiniz.
BAŞKAN İsmi anılan
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
İsmi anılmadı burada.
BAŞKAN Başka bir şey
anlatıyorum.
İsmi anılan olumlu olumsuz
herkes ayağa kalkıyor ya. Yani grup farkı gözetmeksizin diyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
İşte vermeyeceksiniz
Önünü açıyorsunuz diyorum,
kuralsızlığın önünü açıyorsunuz.
BAŞKAN Hayır, ben mecbur
kalıyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Hayır efendim, siz mecbur kalmazsınız, siz Başkan
Vekilisiniz.
BAŞKAN İyi yönetemiyorum
demektir Sayın Elitaş, ne yapalım.
Buyurun Sayın Erdoğdu.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Bakan konuyu
anlatırken -biraz sonra onlara gireceğim ama- özetle söylediği
şu: Başbakan bu işi bilmiyor. Başbakan 1,5 dedi ama o
bilseydi ihalede o bedelin oluşacağını böyle demezdi.
Yani, özetle verdiği mesaj: Başbakan bu işi bilmiyor. Ama
bence Sayın Başbakan biliyor, Sayın Babacan bilmiyor.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, Sayın Babacanın özet tespitlerinde söylediği
şu, diyor ki: İhalede değer şöyle tespit edilir.
Aslında, ihalede, ihale öncesinde bir değerleme yapılır,
buna Değer Tespit Raporu denir. Kanun diyor ki: Bu değer tespit
raporları ihale sonrası açıklanmak zorunda. Şimdiye kadar
bir tanesinde açıklanmış değil, TELEKOMda, SEKAda,
burada, hiçbir yerde açıklanmış değil. Onun için,
Sayın Bakan ya bilerek saptırıyor ya da bilmediği bir
alanda konuşuyor.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Kocaman
adam, bilmez olur mu!
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) -
Özelleştirmelerden bahsediyor, diyor ki: Özelleştirmeler sonucunda
istihdam artışı var, hizmet kalitesi artışı var,
fiyat artışı var.
Sayın Bakan, TELEKOM
özelleştirmesinden sonra istihdam yarı yarıya azaldı
mı? Fiyatlar haksız olarak arttı mı? Her aboneye 20 lira
bedel koydunuz mu? Vergiyi düşürdünüz mü? TELEKOMu perişan ettiniz mi?
Hangi özelleştirme için bahsediyorsunuz? Bir bakan buraya çıkıp
konuştuğunda üstü kapalı laflar edemez. Bakan diyor ki: Açık
ihaleyle fiyatlar belirlenir. katılıyoruz; açık ve şeffaf
ihalelerle fiyat belirlenir. Ama sizin TELEKOM ihalesi öncesinde
fiyatlarına bu kadar zam yapacağınızı, her aboneye
yüzde 20 sabit ücret koyacağınızı, istihdamın
yarısına indirilmesine izin vereceğinizi, TÜRKSATın milyar
dolarlık uydularını ücretsiz kullanacağınızı,
TEİAŞ hatlarına beş kuruş almadan Haririye
kullandıracağınızı diğer firmalar biliyor muydu? Hiçbirini
bilmiyordu. Bütün bunlar Yüce Divanlık suç. Burada gelip, naif bir ses
tonuyla bütün bu özelleştirme peşkeşlerini
kapatamazsınız. TELEKOMun gayrimenkulleri satılırken susan
bir Bakan burada konuşamaz.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
- Ankara Milletvekili Levent Gök ve 72 Milletvekilinin;
Başkent Doğalgaz Dağıtım Anonim Şirketinin
değerinin çok altında bir ihale bedeli ile özelleştirilmesini
onaylayarak kamuyu zarara uğrattığı iddiasıyla Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan hakkında bir gensoru açılmasına
ilişkin önergesi (11/28) (Başkanlığa Geliş Tarihi:
20/5/2013) (Devam)
BAŞKAN Başbakan Sayın
Recep Tayyip Erdoğan hakkındaki gensoru önergesinin gündeme
alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, gensoru önergesinin gündeme
alınıp alınmayacağı hususunu oylarınıza
sunuyorum: Gensoru önergesinin gündeme alınmasını kabul edenler
Kabul etmeyenler
Gensoru önergesinin gündeme alınması kabul
edilmemiştir.
Alınan karar gereğince,
gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
İşler Kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
1- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
2 - Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan,
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3 - Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Raporu (1/759) (S.
Sayısı: 453)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyon
bulanamayacağı anlaşıldığından, sözlü soru
önergeleriyle, alınan karar gereğince kanun tasarı ve teklifleri
ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için 4 Haziran 2013 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere
Birleşimi kapatıyorum.
İyi tatiller.
Kapanma
Saati: 17.07