04
Haziran 2013 Salı
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER : Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Mine LÖK
BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 115inci Birleşimini
açıyorum.
YOKLAMA
BAŞKAN Elektronik cihazla
yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, gündeme geçmeden önce ülkemizde son bir haftadır
yaşanan olaylarla ilgili kısa bir değerlendirmede bulunmak
istiyorum.
Hepimiz burada Türkiye Büyük Millet
Meclisindeyiz. Meclisimizin duvarında cumhuriyetimizin kurucu büyük önder
Mustafa Kemal Atatürkün Egemenlik kayıtsız şartsız
milletindir. sözleri yazılı. Millet, bu egemenliği kullanmakta
muhalefeti ve iktidarıyla bize vekâlet vermiştir yani asıl olan
milletin kendisidir, milletin düşünce, ifade ve vicdan özgürlüğüdür; bu
özgürlüğü barışçı bir şekilde, serbestçe, korkmadan
kullanabilmesidir. Bu da katılımcı demokrasinin özüdür.
Demokrasilerde tek bir yurttaşın bile hak ve talepleri gözetilmek
zorundadır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi,
vekâletini almış olduğu milletin günlerdir neden sokaklarda
olduğunu iyi değerlendirmeli ve onun taleplerinin ne olduğunu
anlamaya çalışmalı, isteklerine kulak vermelidir.
İnsanların yaşadıkları şehir ve ülkeyle ilgili
taleplerini barışçıl bir şekilde dile getirirken
şiddetle, sert müdahalelerle engellenmesi ve hatta ölümlerin olması
ne yazık ki demokrasinin sırtına vurulmuş bir hançer
gibidir.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevi,
sebebimevcudiyeti, demokrasinin işleyişini sağlamak,
yurttaşların düşünce, ifade, toplanma ve hak ve
özgürlüğünün gerçekleşmesini gözetmektir. Demokrasinin her kesimi
kucaklayan çoğulcu anlayışının çoğunlukçu
anlayışa dönmesine izin vermemek gerekir. Katılımcı
demokrasinin müzakere boyutuyla birlikte yaşama geçmesini, sevgi ve sağduyunun
hâkim olmasını diliyor, saygılarımı sunuyorum
sayın milletvekilleri. (CHP ve BDP sıralarından
alkışlar)
Şimdi de üç sayın
milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz,
Kadıköy ve Ataşehirdeki imar sorunları hakkında söz
isteyen İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüte aittir.
Buyurunuz Sayın Öğüt. (CHP
sıralarından alkışlar)
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
konuşmama Gezi Parkıyla başlayıp tüm yurdu saran olaylarda
yaralanan tüm vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileyerek ve
elbette Antakyadaki olaylarda öldürülen gencecik kardeşimiz Abdullah
Cömert ve İstanbulda olaylar sırasında talihsiz bir kazayla
ölen Mehmet Ayvalıtaşa Allahtan rahmet, ailelerine ve tüm
Türkiyeye başsağlığı dileyerek başlamak
istiyorum.
Şu an kürsüde Milletvekili Kadir
Öğüt olarak değil vatandaş Kadir Öğüt olarak konuşuyorum.
Ben, zulme direnen bu ülkenin tüm evlatlarıyla birlikte 3-5 çapulcudan
biriyim. Bir ülke düşünün ki on yıldır süren sistematik
baskıya rağmen bir arada durmayı tek yürek olarak
başarmış, bir ülke düşünün ki ideolojisi, kimliği,
tuttuğu takımı ne olursa olsun birbirine sırt vermiş,
dayanak olmuş. Sayın Başbakan ise on yılın içinde tek
bir şeyi başarmış; Ülkeyi Türk-Kürt, doğu-batı,
kindar-dindar diye bölememiştir ama polisi ve halkı karşı
karşıya getirmeyi başarabilmiştir.
Bu ülkede 3-5 çapulcu, ayyaş,
Yüzde 50'yi zor zapt ediyoruz., Kadıköy'den gelip vapurdan inenlerin
durumunu görüyorum. Bunlar benim değerlerimle uyuşan şeyler
değil." diyen, CHP'nin Topçu Kışlasına imza
atmadığı hâlde attığını söyleyen,
aslında derdi tarih olmayan, 31 Mart gerici ayaklanmasının
bastırılmasının intikamını almak olan,
OnaltıDokuz gibi bir ucubeyi İstanbul'a diktiren Başbakan,
"İstesek sizi bir kaşık suda boğarız." diyen
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı, "Anıtkabiri de
yıkarız." diyen AKP Gençlik Kolu Başkanı var.
Vicdanınız gerçekten rahat mı arkadaşlar?
Profesör Hüseyin Kaptan
başkanlığında 450 Türk ve 16 Japon uzmanın
hazırladığı, 2009'da kabul edilen 100 binlik İstanbul
nâzım imar planında 3üncü köprü yok, Taksim yok, 3üncü
havaalanı yok, Haydarpaşa yok, Galataport yok ama kentin belediye
başkanı olan Kadir Topbaş hiçe sayılarak bu plan göz
ardı ediliyor, 150 milyar dolar rant yaratılıyor. Orada müdür
gibi görev yapan Kadir Topbaşın
bir an önce istifa etmesi gerekmektedir.
Bugün emniyet güçleri fevkalade
orantısız güç kullanıyor. Copla, gazla, mermiyle kendi
vatandaşını eziyorsa bu ülkeyi yönetenlerin eseridir. Yaralanan
onca insanın ve ölenlerin kanı Hükûmetin elindedir ve bu kanın
hesabı verilmek zorundadır. Hadlerini aşan tüm emniyet güçleri
bir bir, santim santim soruşturulmalı, yargılanmalı ve
gereken ceza varsa verilmelidir. Almayı düşündüğünüz 10 bin
sivil güvenlik görevlisi, sanıyorum görevlerine başlamış;
şimdiden ellerinde sopalar, polislerin arkasından
saldırılarını devam
ettiriyorlar.
Bunları söylemeden geçmek
olamazdı. Şimdi, gündemin gölgesinde kalanlara geçelim.
Malum, Türkiyeyi saran alevlerin
ortasında birçok haber küllendi. Daha geçen hafta Fikirtepeyi
konuşuyorduk. Hani şu iktidarın iki seneyi aşkın süre
önce imar çalışması yaparak ve emsalleri belirlemesi neticesinde
vatandaşların iktidara güvenerek evlerini
boşalttığı, sonrasında tüm projenin bakanlıkça
durdurulduğu Fikirtepe. Hani şu Eğitim, Dumlupınar,
Merdivenköy mahallelerinde halkın iktidara güvenerek,
başlarını sokacak bir ev hayali ile müteahhitlerle
anlaşmalar yaptığı, sözleşmeler
imzaladığı; hani küçücük hisseleri karşısında
insanların başlarını sokacak bir ev hayali kurdukları
Fikirtepe.
Bugün bölge halkı sosyal bir
patlamanın eşiğindedir. 1.700'e yakın binanın
yıkıldığı bölge metruk, halk ise tedirgin hâldedir.
Güvenlik sorunu had safhada, esnaf da zor durumdadır.
Bu tablonun eseri Hükûmettir ve bu
Hükûmet şu an merak edilen şu soruları acilen cevaplamak
zorundadır:
Fikirtepe için yeni bir imar planı
mı hazırlanacaktır? Sıfırdan başlanacak bir imar
çalışmasının neticeleri düşünülmüş müdür?
Bölgede satışa çıkan
projelerin akıbeti ne olacaktır? 4,14 emsal geçerli olacak
mıdır, yoksa düşürülecek midir? Eğer düşürülecekse
bölgedeki hak sahipleriyle 4,14 emsale göre anlaşma yapan ve proje
hazırlayan firmaların akıbeti ne olacaktır?
Yapılması gereken, derhâl
ilgili kararların verilmesi ve bölge halkının isteği 4,14
emsale dokunulmadan mevcut plan notlarının yürürlüğe
konmasıdır.
Değerli milletvekilleri, bir
diğer sıkıntı, Ataşehir ilçesinde
yaşanmaktadır. Yenisahra ve Barbaros mahallelerinin 1/5.000'lik
nâzım imar planları İstanbul Büyükşehir Belediye
Meclisinden geçmiş ve askıya çıkarılmıştır.
Ancak, söz konusu plan yaklaşık kırk yıldır
yaşanan sorunlara çözüm olmadığı gibi üste sorunlar
eklenmiştir. 1/5.000lik planı gören mahalle sakinleri kendi
arazilerinin sosyal donatı alanına
ayrıldığını görmüşlerdir. Bir başka
deyişle, vatandaşın arazisine izinsiz sualsiz el konmuş,
gasbedilmiştir. Daha önceden kesintiye uğramış alanlara
yeni bir kesinti uygulamak istenmesinin gerekçesi nedir?
Yeni imar planıyla, söz konusu
mahallelerin hemen yanında büyük firmalara 60 kat ve daha fazlasına
kadar inşaat izni verilmiştir. Mustafa Kemal ve Aşık Veysel
mahallelerinin imar planları ise bir an önce
çıkarılmalıdır.
AKP tüm bu
soruların cevabını bir an önce vermelidir, tüm ülkede
yaşanan olayların hesabını vermesi gerektiği gibi.
Halkın menfaatine olan her konunun takipçisi olduk ve olacağız.
Vatandaşın sorduğu her soruyu soracağız.
Unutmayın, zulüm ile abat olanın sonu berbat olur. Unutmayın,
biz halkız çünkü bizim en büyük amacımız bir ağaç gibi hür
ve bir orman gibi kardeşçesine yaşamak.
Teşekkür
ediyorum.
Saygılarımla.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Öğüt.
Gündem dışı ikinci söz, Orman Genel
Müdürlüğünün kuruluşu hakkında söz isteyen Karabük Milletvekili
Osman Kahveciye aittir.
Buyurunuz Sayın Kahveci. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
OSMAN KAHVECİ (Karabük) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Orman Genel Müdürlüğünün kuruluşunun
76ncı yılı dolayısıyla söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Ben de Gezi Parkındaki olaylarla ilgili
üzüntülerimi bildirmek istiyorum.
Sayın milletvekilleri, dünyada orman yönetimi
insanla orman arasındaki dengenin bozulması ile
başlamış ve günümüze kadar birçok süreçler geçirmiştir.
İnsanlar başlangıçta doğada ekosistemin bir parçası
olarak yer almış, ancak endüstri devrimiyle birlikte ekosisteme zarar
vermeye başlamıştır. Bunun sonucu olarak doğal felaketlerle
karşı karşıya kalınmasıyla ormanların
bilimsel ve kurumsal bir yönetimle korunması ve işletilmesi
gerektiğinin ortaya çıkmasıyla birlikte, 19uncu
yüzyılın ilk başlarında ormanların bilimsel ve
kurumsal bir anlayışla yönetilmesi süreci başlamış ve
bu süreç günümüze kadar değişerek ve gelişerek gelmiştir.
Anadolu topraklarının bundan 4 bin-5 bin yıl öncesinde yüzde
70inin ormanlarla kaplı olduğu ve bugün bu oranın yüzde 27lere
düştüğü bilinmektedir. Anadoluda orman tahripleri
uygarlıkların kurulması, göçler ve savaşlarla birlikte
günümüze kadar gelmiştir ancak günümüzde ülkemizde
ormanlaştırılma durdurulmuş, ülkemiz ormanlarını
artıran nadir ülkelerden birisi olmuştur. Anadoluya Türk medeniyetlerinin
gelmesi ve yerleşmesiyle birlikte hâkim olan anlayış bütün
toprakların ve ormanların sahibinin devlet olduğu olgusudur.
Osmanlı döneminde, 19uncu
yüzyılın ilk başlarına kadar ormanlardan yalnızca
sarayın, ordunun, donanmanın ihtiyaçlarını
karşılamak dışında ormanlardan faydalanmada cibâli
mübâha usulü ve anlayışı hâkim olmuştur. Osmanlı
İmparatorluğu döneminde ormanla ilgili ilk kurumsal düzenleme 1839
yılında yapılmış, 1857 yılında ise
ormancılık eğitimi başlamıştır. İlk
yasal düzenleme de 1870 yılında çıkarılan ilk Orman
Nizamnamesidir. Bu düzenlemeyle devlet ormanlarından izinsiz ağaç
kesilmesi yasaklanmış ve bu suçlara karşı cezai hükümler
getirilmiştir. 1917 yılında ise Ormanların Usulü
İdareyi Fenniyeleri Hakkında Kanun çıkarılmıştır.
Cumhuriyet döneminde ormanlarla ilgili
ilk düzenleme ise 1924 yılında çıkarılan Ormanların
Fenni Usulü İdare ve İşletmeleri Hakkındaki Kanundur.
Cumhuriyet döneminde ormanlarla ilgili en kapsamlı düzenleme 1937
yılında çıkarılan 3116 sayılı Orman Kanunudur.
Bu kanunla ormanların korunması, kadastrosu, işletilmesi ve
geliştirilmesi ile ilgili birçok yeni düzenlemeler
yapılmıştır. İşte, bu kanun hükümlerini yerine
getirmek üzere aynı yıl 3204 sayılı Kanun
Orman Genel Müdürlüğü bugün 1985
yılında yenilenen 3234 sayılı Kuruluş Yasası ile
yeniden yapılanmış, kamu tüzel kişiliği ve özel
bütçesi, kurumsal yapısıyla icraatlarına devam etmektedir. Orman
Genel Müdürlüğü, yüzde 99unun devlete ait olduğu ülkemiz
ormanlarını ekolojik, ekonomik ve sosyal fonksiyonlarına göre
koruma ve kullanma dengesi içerisinde, işletme ve geliştirmenin
gayreti içerisindedir. Bugün, Orman Genel Müdürlüğü
ormanlarımızı, başta orman yangınları olmak üzere
her türlü tertiplere karşı korumada, işletme ve
geliştirmede sahip olduğu en gelişmiş yönetim sistemleri,
altyapıları, bilgili ve donanımlı personeliyle daha
yeşil bir Türkiye idealini gerçekleştirmek için büyük bir özveriyle
çalışmaktadır.
Bugün de daha yeşil bir Türkiye
uğruna şehit olan ormancı meslektaşlarımı
rahmetle anıyor, Orman Genel Müdürlüğünün kuruluşunun
76ncı yılını kutluyor, orman
çalışanlarını ve yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Kahveci.
Gündem dışı üçüncü söz,
Milletvekillerine uygulanan şiddet eylemleri hakkında söz isteyen
Erzincan Milletvekili Muharrem Işıka aittir. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Işık.
MUHARREM IŞIK (Erzincan)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ayın
1inde, Cumartesi günü Ankaradaki eyleme destek vermek için, oradaki
şiddeti biraz daha durdurmak için, polisi biraz daha sakinleştirmek
için gidip oradaki eylem yapan gençlere destek olmak için bulunduk. Saat on iki
civarlarında oradaydık, on ikide gittikten sonra millet
toplanmıştı, kalabalık vardı ve hiçbir yerde
taşkınlık yapan kimse yoktu. Güvenparkta toplanıp tamamen
slogan atıyorlardı, tamamen şartı söylüyorlardı, tek
kötü sloganları Hükûmet istifaydı, başka bir sloganları
yoktu. O sırada polis hiçbir şey olmadan şu anda diyorlar ki:
Polisi tahrik ediyorlar, tahrikten dolayı böyle bir şey
yapıyorlar. öyle bir şey olmadan- gaz sıkıp oradaki
topluluğu dağıttılar. Daha sonra toplum, tabii bu
gerginlikten sonra her 10 kişi, 15 kişi bir arada olduğu yerde
hedef gözeterekten yine orada, o şekilde hedefin üzerine gazı
attılar, su da sıkıldı. Tabii bu birkaç sefer
tekrarladıktan sonra, biz her seferinden sonra orada Milletvekilimiz Ali
Rıza Öztürk Beyle birlikte gidip polis müdürlerine ve polislere
milletvekili olduğumuzu, burada gerginliğe gerek
olmadığını, burada toplanan gençlerin tamamen demokratik
hakkı olan eylemlerini yaptıklarını ve bunu da duyurmak
istediklerini söyledik. Siz böyle yapmayın, biraz geri çekilin. Bu insanların
-burada çok güzel bir şekilde demokratik haklarını
kullanıp- taşkınlık yapmaya niyetleri yok. diye bildirdik
ama buna rağmen, saat dört civarında tekrar toplanma
başladığı zaman
-Cumhuriyet Halk Partisinin arabası da oraya çekilmişti, ben en
ön taraftaydım- hiçbir şey olmadan, tekrar gaz sıkmaya ve su
sıkıp üzerimize saldırmaya başladılar. Bunu yaparken
ben en öndeyim, yine o şekilde durdurmaya çalışıyorum.
Orada şiddet olmaması gerektiğini ve bu kadar darbeye gerek
olmadığını
Darp edilmesin, gaz sıkılmasın
diye önünde dururken beni yaklaşık 15 polis araya alarak ilk önce
yaklaşık
BÜLENT TEZCAN (Aydın)
Yazıklar olsun! Yazıklar olsun!
MUHARREM IŞIK (Devamla)
Yaklaşık 15 polis burada ilk önce dizime vurdu. Şu anda raporumu
aldım; dizimde ödem ve kasta, küçük liflerde yırtılma var -içe
kanama olmuş- omzumda ağrılar var. Hâlen milletvekili
olduğumu ısrarla söylüyorum, bunları söylediğim hâlde
şiddete devam ettiler ve bu şekilde beni darp ettiler.
Tabii, ben buradaki polislerden
şikâyetçi olacağım mı olmayacağım mı diye
düşünüyorum, olmamayı da düşünüyorum çünkü bazen bir doktor
olarak bazen bir insan olarak şöyle düşünüyorum: Oradaki polisler
saatlerce burada bekletiliyorlar, sinirlerine hâkim olamıyorlar. Tamam,
eyvallah diyelim ama buradaki bu mazeretler hiçbir zaman için bu şiddeti
yapmaya, oradaki insanları
Lise çocukları bunlar, liseden
gelmiş insanlar ve sakın şunu unutmayın: Oraya gelen
gençlerin en az yüzde 25i
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) Lise
talebelerinin ne işi var orada?
MUHARREM IŞIK (Devamla) Lütfen
buna mazeret göstermeyin. Milletvekilinin dokunulmazlığı var.
diye bir sürü şey söylüyorsunuz. Milletvekiline bunu yapan yapsın,
ben ölmeye de hazırım, yeter ki o vatandaşın canına
bir şey gelmesin diye ben kendimi önüne attım ama burada sizin
savunmanız gerekirken milletvekili eğer kendini koruyamıyorsa
vatandaş ne yapabilir, vatandaş nasıl kendini koruyabilir, bunu
görmemiz lazım. (AK PARTİ ve CHP sıralarından
karşılıklı laf atmalar)
Dediğim gibi, orada polislerden
şikâyetçi olup olmayacağım konusunu düşünüyorum ama bence
asıl sorumlu Sayın Başbakandır burada. Sayın
Başbakan, durmadan ortamı germek için Yüzde 50 oy aldım, ben
yüzde 50 oyla her şeyi yaparım. Bunlar çapulcular, bunları
oradaki ağaçlara asmak lazım. gibi bir sürü deyim söylüyor,
bunları söylerken de işte böyle geriyor.
Yine aynı şekilde, bugün,
Erzincanda, şu anda bayağı bir gerginlik var. Tek sebebi var
yani bu toplumun bazı hassasiyetlerini biliyorsunuz, niye gidip
ısrarla, sırf kendi keyfiniz yerinize gelsin diye insanların bu
duygularını okşayarak, insanları gererek üçüncü köprüye
Yavuz Sultan Selim adını koyuyorsunuz.
Bugün orada cemevi bir açıklama
yapmak istemiş. Toplanmışlar, açıklama yapmışlar,
gençler de oraya toplanmışlar. Şu anda, özellikle cemevi
çevresinde, polis cemevine gaz atıyor, cemevindeki gençleri
dağıtmaya çalışıyor. Sayın Bakanım, lütfen,
bu konuya hemen müdahale ediniz. Şu anda çok gergin Erzincan, cemevinin
etrafına toplanmışlar ve orada polis de etrafını
sarmış -şimdi tekrar yanınıza
uğrayacağım Sayın Bakanım- böyle bir gerginliğe
hiç gerek yoktu.
Topçu Kışlasında niye
ısrar ediyorsun? Amacınız ne? Yani oraya yapılacak Topçu
Kışlasıyla neyi geri getirmeye çalışıyorsunuz?
Burada, kindar gençlik yetiştirmekte elinize ne geçecek? Biz birbirimize
düştüğümüz zaman ne kazanacaksınız? Yüzde
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Işık.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara)
Sayın Başkanım, gündeme geçmeden önce bir iki şey söylemek
istiyorum mikrofonu açarsanız.
BAŞKAN Gündeme geçmeden önce söz
vereceğim efendim.
Şimdi, İçişleri
Bakanı Sayın Muammer Güler cevap verecektir.
Buyurunuz Sayın Güler. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İÇİŞLERİ BAKANI
MUAMMER GÜLER (Mardin) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gündem dışı konuşmalara cevap vermek üzere
söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerimin başında, dün
Antakyada hayatını kaybeden Abdullah Cömerte rahmet diliyorum,
yakınlarına başsağlığı dileklerimi
iletiyorum, şu anda hastanelerde tedavi gören yurttaşlarıma da
geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Değerli Başkan, sayın
milletvekilleri; İstanbul ili Taksim Yayalaştırma Projesi
kapsamında yapılmakta olan faaliyetleri engellemek amacıyla 28
Mayıstan bu yana sürmekte olan protesto eylemleri 77 ilde
değişik şekilde gerçekleşti, 603e yakın eylem
gerçekleşti; çok sayıda yurttaşımızın bu
eylemlere katıldıklarını biliyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
elbette meşru olarak hak arama özgürlüklerine söylenecek bir şey yok.
Herkesin, kanuni sınırlar içerisinde hak ve özgürlüklerini
kullanması, kendini ifade etmesi elbette ki en temel haklarından bir
tanesi ama şiddete varmadığı sürece, polisin de bu eylemlere
müdahale etmesi elbette ki söz konusu olamaz.
Şimdi, 28 Mayıstan bu yana
meydana gelen olaylarda polisin orantısız güç
kullandığı konusunda iddialar oldu. Twitterda, İnternet
medyasında
İZZET ÇETİN (Ankara) Hâlâ
iddia diyor. Görmüyor musun Sayın Bakan?
İÇİŞLERİ BAKANI
MUAMMER GÜLER (Devamla) Elbette görüyoruz beyefendi. Müsaade edin de
İZZET ÇETİN (Ankara) Niye
iddia diyorsun?
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Bakın, 31 Mayıs gecesi sizi telefonla aradım, polis bana silah
çekti
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
İÇİŞLERİ BAKANI
MUAMMER GÜLER (Devamla) Sayın milletvekilleri
(CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, müsaade ediniz de Sayın Bakan izahat versin.
İÇİŞLERİ BAKANI
MUAMMER GÜLER (Devamla) Peki.
Hepinizle telefonla tek tek
görüştüm.
MAHMUT TANAL (İstanbul) O kameraların
hepsi kapalı hâlen.
İÇİŞLERİ BAKANI
MUAMMER GÜLER (Devamla) Sayın Tanal, seninle de görüştüm. Eğer
burada, bana herhangi bir şeyi iletemediğinizi söylüyorsanız, bu
konuda çok büyük haksızlık edersiniz. Onun için
MAHMUT TANAL (İstanbul) Peki,
ilettim de MOBESE kameralarını açtınız mı?
İÇİŞLERİ BAKANI
MUAMMER GÜLER (Devamla) Peki, anlaşıldı.
BAŞKAN Sayın Güler, devam
ediniz, karşılıklı konuşmayınız lütfen.
Buyurunuz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bana
silah çeken polise ne yaptınız?
İÇİŞLERİ BAKANI
MUAMMER GÜLER (Devamla) Sayın Tanal, peki, size ayrıca da cevap
vereceğim, yazılı olarak da cevap vereceğim ama Boğaz
Köprüsünden, genel yoldan geçerken bana hiç öğle bir şekilde Ben
hak kullanıyorum. demediniz. Elbette ki siz de
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Boğaz Köprüsünden geçmek benim en demokratik hakkım.
İÇİŞLERİ BAKANI
MUAMMER GÜLER (Devamla) Evet, peki, sizin demokratik hakkınızsa ben
de onu
(CHP sıralarından gürültüler)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Benim demokratik
hakkımı
İÇİŞLERİ BAKANI
MUAMMER GÜLER (Devamla) Peki, evet
Değer arkadaşlarım
BEDİİ SÜHEYL BATUM
(Eskişehir) Silah çekene ne yaptınız? diyor.
İÇİŞLERİ BAKANI
MUAMMER GÜLER (Devamla) Sayın Hocam, onu da söyleyeceğim.
Değerli arkadaşlarım,
şu anda 2 mülkiye müfettişi ve 2 polis müfettişi,
İstanbuldaki olaylarla ilgili bütün iddiaları tek tek inceliyor.
Sayın Işıkın da ifade ettiği iddialar, diğer
milletvekillerimizin, sosyal medyada, yazılı ve görsel medyada,
Twitterlarla veya bize intikal ettirilen değişik görüntülerle
eğer bir suç işlenmişse kesinlikle bunun kanuni gereği
yerine getirilecektir. Bundan emin olmanızı istirham ediyorum.
Elbette ki bu arada polisin günlerce
stres içerisinde görev yaptığını ve kanunsuz eylemleri
engellemek için de gayret sarf ettiğini size burada ifade etmek istiyorum.
OKTAY VURAL (İzmir)
Yapmasaydınız, PKK paçavralarıyla yapılırken neredeydi
polis, Beyefendi, neredeydi onlar, neredeydi?
İÇİŞLERİ BAKANI
MUAMMER GÜLER (Devamla) Değerli arkadaşlarım, hak arama
özgürlüğünü mutlaka anlayışla
karşıladığımızı ifade edeceğim. Ancak,
değerli arkadaşlarım, bakın
BEDİİ SÜHEYL BATUM
(Eskişehir) - Talimatı kim veriyor?
İZZET ÇETİN (Ankara)
Başbakan mı veriyor?
SAKİNE ÖZ (Manisa) Başbakan
mı?
İÇİŞLERİ BAKANI
MUAMMER GÜLER (Devamla) İllegal eylemlere, hak arayışı,
hak arama özgürlüğünü aşan eylemlere karşı lütfen bu Meclis
olarak hepimiz hep birlikte tavır alalım.
OKTAY VURAL (İzmir) Çözüm
ortaklarınızla, PKK paçavralarıyla toplantı yapıp
O
zaman müdahale etmediniz ama şimdi kalkıp...
İÇİŞLERİ BAKANI
MUAMMER GÜLER (Devamla) Bakın, eğer tavır almazsak
OKTAY VURAL (İzmir) Silaha,
teröre göz yumanlar hakkında niye soruşturma açmıyorsunuz?
İÇİŞLERİ BAKANI
MUAMMER GÜLER (Devamla) Değerli arkadaşlarım, bakın,
şimdi size buradan bazı rakamlar vereceğim. 280 iş yeri, 6
kamu binası, 103 polis otosu, 207 özel araç, 1 konut, 1 polis merkezi ve
11 AK PARTİ hizmet binası
OKTAY VURAL (İzmir) Silahı
elinde olanlar gözü kapalı, gözü açık her yerde gidiyor; gözlerini
kapatıyorlar.
İÇİŞLERİ BAKANI
MUAMMER GÜLER (Devamla) Bunlara verilen zararları ve 70 milyonu
aşan bu zararları da mutlaka görmemiz lazım.
VELİ AĞBABA (Malatya)
Sayın Bakan
İÇİŞLERİ BAKANI
MUAMMER GÜLER (Devamla) Değerli arkadaşlarım
VELİ AĞBABA (Malatya)
Sayın Bakan, yanıltmayın! Bakın, yanıltmayın!
Lütfen doğru konuşun, lütfen yanıltmayın!
İÇİŞLERİ BAKANI
MUAMMER GÜLER (Devamla)
cumartesi günü, pazar günü Ankarada,
Kızılayda saatlerce
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Bir kamu
görevlisiyle ilgili bir soruşturma bile başlatmadınız.
İÇİŞLERİ BAKANI
MUAMMER GÜLER (Devamla)
hak arama özgürlüğü için gerekli izin
verilmiştir, tolerans gösterilmiştir.
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale)
Elektrikler niye kesildi?
OKTAY VURAL (İzmir) -
Başbakan hakkında ne zaman açacaksınız, Başbakan?
Talimat veren Başbakan.
İÇİŞLERİ BAKANI
MUAMMER GÜLER (Devamla) Ancak grupların Başbakanlığa,
Meclise, AK PARTİ Genel Merkezine, Başbakanlık Konutuna yönelen
o saldırgan eylemlerin karşısında da polis güç kullanmak
MÜSLİM SARI (İstanbul)
Niye? Niye?
İÇİŞLERİ BAKANI
MUAMMER GÜLER (Devamla) Bırakalım, yürüsün mü, Meclisi işgal
mi etsin? Asla ve asla kanunsuz eyleme göz yumma lüksümüz yoktur, böyle bir
lüksümüz de olmayacaktır değerli arkadaşlarım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, AK PARTİ ve CHP
sıralarından karşılıklı laf atmalar)
VELİ AĞBABA (Malatya)
Bunları savunmak da faşizmdir, faşizm!
OKTAY VURAL (İzmir) - Sayın
Bakan, talimat veren Başbakan.
İÇİŞLERİ BAKANI
MUAMMER GÜLER (Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlarım,
Sayın Ağbaba; eğer biz
VELİ AĞBABA (Malatya)
Sayın Bakan, bu yakışıyor mu ya! Gözümüzle gördük,
gözümüzle!
İÇİŞLERİ BAKANI
MUAMMER GÜLER (Devamla)
samimi olarak hak arayan, kendini ifade eden
insanlarla
VELİ AĞBABA (Malatya)
Sayın Bakan, siz devlet adamısınız, siz valilik
yaptınız, müsteşarlık yaptınız.
İÇİŞLERİ BAKANI
MUAMMER GÜLER (Devamla)
illegal örgütlerin kanunsuz eylemlerini
yapmasını, yıkmasını aynı kefeye koyuyorsak
VELİ AĞBABA (Malatya)
Sayın Bakan, terör var mı, yok mu?
İÇİŞLERİ BAKANI
MUAMMER GÜLER (Devamla)
böyle bir hakkımız yoktur. Elbette biz,
teröristle de hak arama özgürlüğünü... (CHP sıralarından
gürültüler)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Kötü
niyetliyle iyi niyetli kamu görevlisini ayırt etmelisiniz Sayın
Bakan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen dinleyiniz. Lütfen dinleyiniz.
Sayın milletvekilleri, lütfen
dinleyiniz. Sakin olunuz, izahat veriyor.
VELİ AĞBABA (Malatya) Siz
siyasetten öte devlet adamısınız Sayın Bakan, biz o
kimliğinize saygı duyuyoruz.
İÇİŞLERİ BAKANI
MUAMMER GÜLER (Devamla) Evet.
VELİ AĞBABA (Malatya) Ama
lütfen doğruları anlatın.
İÇİŞLERİ BAKANI
MUAMMER GÜLER (Devamla) Peki.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, Sayın Bakan bir açıklama yapıyor,
devamlı müdahale ediyorlar, böyle bir görüşme usulü yok.
BAŞKAN Sayın Elitaş,
sizin ne demek istediğinizi gayet iyi anlıyorum, lütfen
VELİ AĞBABA (Malatya)
Çadırları kim yaktı Sayın Bakan? Mobeseleri kim
kapattı? Milletvekillerini kim dövdü? Milletvekillerine kim silah çekti?
Sayın Bakan, siz devlet adamısınız.
AHMET YENİ (Samsun) Sus be,
yeter be, dinleyin!
İZZET ÇETİN (Ankara)
Utanın, utanın!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
lütfen dinleyiniz.
İÇİŞLERİ BAKANI
MUAMMER GÜLER (Devamla) Milletvekillerine şiddet uygulamasına
kesinlikle karşıyım ama değerli arkadaşlarım
(AK
PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf
atmalar)
BAŞKAN Sayın Güler, devam
ediniz.
İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER
GÜLER (Devamla) Sayın Başkanım
(AK PARTİ ve CHP
sıralarından karşılıklı laf atmalar)
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Başkan, demokrasi bu mu? Dinlemeye tahammülleri yok.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen sakin olunuz, Sayın Bakanın
açıklamasını dinleyiniz.
İÇİŞLERİ BAKANI
MUAMMER GÜLER (Devamla) Sayın Başkanım, demokrasilerde fikir
özgürlüğü ve bunu ifade etmenin yüzlerce meşru yolu vardır.
Hiçbir demokrasi ve hak arama, şiddete dönüşmüş öfkeyi
meşru kılamaz. Hukuk devletinde hak aramanın yolları
vardır. (AK PARTİ ve CHP sıralarından
karşılıklı laf atmalar)
Bu arada değerli
arkadaşlarım, elbette
VELİ AĞBABA (Malatya)
İşte böyle, işte böyle!
İÇİŞLERİ BAKANI
MUAMMER GÜLER (Devamla) Sayın milletvekilim
BAŞKAN Sayın Ağbaba,
lütfen
Lütfen sakin olunuz.
İÇİŞLERİ BAKANI
MUAMMER GÜLER (Devamla) Polisle halkımızı karşı
karşıya getirdiği izlenimi verilmeye çalışılan bu
organize ve planlı kitlesel şiddet eylemleri hiçbir amaca hizmet
etmemektedir. Halkımızın şunu bilmesini istiyoruz ki; bu
eylemleri kendi ideolojileri adına ranta dönüştürmeye
çalışan örgütlü yapılar ülkemizde kaos yaratmaya
çalışmışlardır. (AK PARTİ ve CHP
sıralarından karşılıklı laf atmalar)
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, duyamıyoruz.
İÇİŞLERİ BAKANI
MUAMMER GÜLER (Devamla) Tekrar ifade ediyorum: Masumane hak arama
özgürlüğü içerisinde şiddete başvurmayan herkesin
başımızın üzerinde yeri vardır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Ancak, yakan, yıkan, kamu
malına zarar veren insanlara da lütfen hep birlikte biz karşı
çıkalım, onlarla aramıza mesafeyi koyalım ve gerçekten de
bu olayları önlemeye çalışıyorsak hep birlikte tavır
alalım.
VELİ AĞBABA (Malatya)
Sayın Bakan, gözlerimizle gördük Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ BAKANI
MUAMMER GÜLER (Devamla) Bakın, değerli arkadaşlarım, bu
olay artık siyaset yapma olayı değildir. Bu olayın hepimize
zararı vardır.
VELİ AĞBABA (Malatya) Çabuk
alışmışsınız Sayın Bakan, devlet adamı
kimliğini çabuk unutmuşsunuz.
İÇİŞLERİ BAKANI
MUAMMER GÜLER (Devamla) Hayır, ben bu devlete yıllarca hizmet
ettim.
Tekrar ediyorum: Görevini yapmayan
insana karşı yapılması gereken her şeyi
yapacağım. Sizler bunu herkesten daha iyi biliyorsunuz.
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) Dik
dur be, dik dur! Polis emir almadan bir şey yapmaz! Emri kim verdi?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
çok rica ediyorum, lütfen açıklamayı dinleyiniz.
İÇİŞLERİ BAKANI
MUAMMER GÜLER (Devamla) Değerli arkadaşlarım, Twitter
üzerinden, sosyal medya üzerinden, maalesef, o kadar kirletilmiş, o kadar
yanlış ve tahrik edici çalışmalar yapılıyor ki.
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) Bir
ülkenin başkanı halkına silahla saldırır mı?
İÇİŞLERİ BAKANI
MUAMMER GÜLER (Devamla) Bunların içerisinde, maalesef, haberleşme
özgürlüğünü de kötüye kullananlar oldu ve bunların tahriklerine
kapılan insanlar, masum insanlar da polisle karşı karşıya
getirildi.
VELİ AĞBABA (Malatya) Onu
da kapat!
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) Her
şeyi yasaklayın! Bir tek o kaldı, onu da kapatın.
İÇİŞLERİ BAKANI
MUAMMER GÜLER (Devamla) Hak arama özgürlüğüne sonuna kadar varız.
İşte, meydanlarda, gelsinler, herkes meşru çerçeve içerisinde
istediğini söylesin. (CHP sıralarından gürültüler)
İZZET ÇETİN (Ankara)
Onları da kapatırsın!
İÇİŞLERİ BAKANI
MUAMMER GÜLER (Devamla) Cumartesi yapılan da buydu, pazar günü
yapılan da buydu ama
BEDİİ SÜHEYL BATUM
(Eskişehir) Sayın Bakan, çok ayıp, yalan söylüyorsun!
İÇİŞLERİ BAKANI
MUAMMER GÜLER (Devamla)
yakmaya, yıkmaya gelenlere, Kızılaya
gelip Başbakanlığı basmaya gelenlere, Meclisi basmaya
gelenlere asla izin vermemiz mümkün değildir değerli
arkadaşlarım, şunu da ifade ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım
AYTUĞ ATICI (Mersin) Masum
insanlara gaz sıktınız Sayın Bakan.
İZZET ÇETİN (Ankara)
Stoklarınızda gaz kalmadı!
İÇİŞLERİ BAKANI
MUAMMER GÜLER (Devamla) Arkadaşlar, bütün
vatandaşlarımızdan ve özellikle de gençlerimizden bundan sonra
sağduyulu ve duyarlı davranmalarını, illegal örgütlerin,
marjinal grupların provokasyonlarına kapılmamalarını
özellikle de istirham ediyorum. Demokratik hak anlayışının
istismara dönüşmemesi ve Türkiyenin imajına, itibarına ve
aydınlık geleceğine zarar verilmemesi için bu olaylara ve bu
görüntülere artık son verilmesini istiyorum.
İZZET ÇETİN (Ankara) Dört
günden bu yana gözaltında olan var Sayın Bakan, yasaya
aykırı, hukuka aykırı!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Bakan, arada Başbakana da
söyleyin, sağduyulu olmayı telkin edin Başbakana!
BEDİİ SÜHEYL BATUM
(Eskişehir) Başbakanla vicdanınız arasına
sıkışmışsınız, doğruları
söylemiyorsunuz!
İÇİŞLERİ BAKANI
MUAMMER GÜLER (Devamla) Değerli arkadaşlarım, şimdi
sorumluluk anlayışı içerisinde bu olaylara yaklaşan
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale)
Kararları kendin mi verdin, Başbakana mı sordun?
İÇİŞLERİ BAKANI
MUAMMER GÜLER (Devamla)
ve halkımızın tahriklere
kapılmaması, yasa dışı eylemlere tevessül etmemesi
konusunda onlara olumlu mesaj verenlere çok teşekkür ediyoruz.
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale)
Kendi çocuklarının, kendi başına gelse ne olurdu?
İÇİŞLERİ BAKANI
MUAMMER GÜLER (Devamla) Sizlerden de, hepinizden de demokrasinin
yaşaması için, burada bizim tartışabilmemiz için meşru
zeminin kaybedilmemesi adına birlikte tavır almamız
gerektiğini bir kez daha ifade ediyorum. (CHP sıralarından
gürültüler)
Hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Güler.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Bir dakika efendim, önce
Sayın Vural söz istedi.
Buyurunuz efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, tabii Türkiye'nin önemli bir konusu ve gündemiyle ilgili bir
konuda, gönül isterdi ki, Hükûmet öncelikle söz alsın, bilgi versin ve
siyasi parti grupları da bu gelişmeler hakkında değerlendirmelerini
sunsun ama tek taraflı olarak bir gündem dışı
konuşmaya cevap vermek vesilesi yaratmak devlet ciddiyetine
yakışmıyor.
Çok önemli, bu gündem
dışı değil aslında, gündem konusu, Türkiye'nin
tartıştığı bir konu. Böylesine bir konu için
Meclisteki herkesin beraber bu konuda görüşmesi gerekir. diyorsunuz ama
Meclisin imkânlarını kullanmıyorsunuz. O zaman bu konuda, gelin,
hep beraber, birlikte Meclis araştırmasıyla ilgili öneriyi kabul
edelim ve bu konuda Meclis olarak bununla ilgili adımları
atalım.
Şu konuyu ifade etmek istiyorum:
Sayın Bakan, sizin bakanlarınızda eleştirdi, Gezi
Parkında gece yarısı yakmalar, dozerlerle girmeler, saat
05.00te
Bunun talimatını kim verdi? Sayın Başbakanın
29 Mayısta yaptığı konuşmayla bu talimat verildi mi,
verilmedi mi? Polisleri suçluyorsunuz ya da Polisler bunu
yapmıştır. diyorsunuz ama orada 05.00te müdahale yapılma
talimatını veren Sayın Başbakan değil midir? Bunun
cevabını burada istiyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Vural.
Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Bakan konuşurken Boğaziçi Köprüsünü siz sabah geçmediniz
mi, onu niye anlatmıyorsunuz? şeklinde bana sataşmada
bulunmuştur, gerçekleri tahrif etmiştir. Bunu düzeltmek için söz
talep ediyorum.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Başkan, böyle bir sataşma olur mu ya? Geçti mi, geçmedi
mi?
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, açıklamasını dinleyelim.
Buyurunuz Sayın Tanal. (CHP sıralarından
alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
arkadaşlar, öncelikle, ben, vatandaşlarımızın,
halkımızın sağduyulu davranmasını bekliyorum.
Sayın Bakan, gece, İstiklal Caddesinde biz
dolaşırken ve polislerin o hışımlı
saldırılarıyla birlikte kameraların hepsi
kapalıydı. Kameralar, şehirde suç işlendiği zaman,
suçluların ve delillerin yakalanması için konulmuştur.
Eğer, polisler caddelerde o silahlarla, su tanklarıyla, biber
gazlarıyla hukuksuz bir işlem yapmıyorlarsa ana caddelerdeki o
kameralar, o mobesalar niçin devre dışı bırakılır
Sayın Bakan?
İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER
(Mardin) Tahrip edildiği için.
MAHMUT TANAL (Devamla) Tahrip edildiği için
Yalan
söylüyorsunuz! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sen yalan
söylüyorsun!
MAHMUT TANAL (Devamla) Hepsi tahrip değil, yalan
söylüyorsunuz siz!
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan,
demokrasi böyle olur mu? Böyle şey olur mu?
MAHMUT TANAL (Devamla) Bana silah çekildiği zaman
o delilleri kararttınız siz!
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Resimleri görmüyor
musun, kamerayı taşlayan çocuğu görmüyor musunuz?
MAHMUT TANAL (Devamla) Onun için, ben, hakla birlikte
Boğazda yürüdüm, halkla birlikte bir daha Boğazda yürüyeceğim.
Sizin o çapulcu dediğiniz halkla yürüdüm. Eğer, o halka çapulcu
diyorsanız ben de o çapulculardan birisiyim. (CHP sıralarından
alkışlar)
Siz, halkı bugüne kadar aldattınız. Esad
zalimdir. dediniz, Zulüm yapıyor. dediniz, aynısını
şimdi halka siz yapıyorsunuz. Siz zalimsiniz, siz diktatörsünüz, siz
faşistsiniz, siz Amerikanın uşağısınız.
(CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Uşak sensin!
MUZAFFER YURTTAŞ (Manisa) Maşa, maşa!
MAHMUT TANAL (Devamla) Ama, bilin ki, bu ülke, bu halk,
bu vatandaş ülkesine sahip çıkacak, çapulcu vatandaşa sahip
çıkacak.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Biz seçilmiş
insanlarız, uşak sensin!
MAHMUT TANAL (Devamla) Biz, sizin bu
diktatörlüğünüze son vereceğiz, son vereceğiz
diktatörlüğünüze. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Tanal.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Aydın, buyurunuz. (AK
PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf
atmalar)
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) Sayın
Başkan, söz talebim vardı yalnız. Sayın Başkan,
bakın, söz talebim var, gündeme geçmeden önce söz talebim var.
BAŞKAN Bir dakika
Sayın Aydına söz
verdim.
Buyurunuz efendim.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Teşekkürler Sayın Başkanım.
Evet, öncelikle, bir zalim, bir
diktatör arıyorsanız açın, geçmişinize bakın. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir)
Hadi oradan, hadi!
AHMET AYDIN (Devamla) -
Geçmişinizle yetinmeyin, geçmişinizi de bir tarafa bırakın,
şu anda yaptığınıza bakın. Geçmişinizi de
geçtim ben, şu anda yaptığınıza bakın!
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale)
Yazıklar olsun!
AHMET AYDIN (Devamla) Asıl
zalim
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Kim
var lan?
AHMET AYDIN (Devamla) -
asıl
diktatör istiyorsanız, asıl azınlığın
çoğunluğa tahakkümünü istiyorsanız kendi hâlinize bakın,
aynaya bakın, öyle gelin konuşun.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Kim
var lan geçmişimizde?
BEDİİ SÜHEYL BATUM
(Eskişehir) Ayıp, ayıp!
AHMET AYDIN (Devamla) Yazık be!
Bir tarafta halkı sağduyuya çağıracaksınız, öbür
tarafta halkı kışkırtacak her türlü etkinliğin
içerisinde bulunacaksınız.
BEDİİ SÜHEYL BATUM
(Eskişehir) - Sen bugünün hesabını ver Ahmet!
AHMET AYDIN (Devamla) -
Yakışır mı bu size? Yakışır mı bu size?
Eğer AK PARTİnin demokrasi
anlayışı olmasaydı, eğer AK PARTİ bugüne kadar
demokratik adımlar atmasaydı bu eylemler zaten yapılmazdı.
Eğer bu eylemler yapılıyorsa insanlar özgürce
haklarını savunup istediğini ifade edebiliyorlarsa AK
PARTİnin bu ülkeye kazanımıdır bu.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Size
rağmen yürüyorlar!
AHMET AYDIN (Devamla) AK
PARTİnin demokratik anlayışıdır.
BEDİİ SÜHEYL BATUM
(Eskişehir) - Ayıp!
AHMET AYDIN (Devamla) - Ama usulsüz,
ama kanunsuz, ama şiddete bulaşanlara karşı da mutlaka
hukuk devleti vardır, demokrasi vardır, gene demokrasinin içinde
bunlar yapılır.
BEDİİ SÜHEYL BATUM
(Eskişehir) Ahmet, demokrasi nasıl yapılacak?
AHMET AYDIN (Devamla) - Evet
sağduyu diyorsunuz. Kusura bakmayın, sağduyunun neresi var
sizde Allah aşkına be ya?
BÜLENT TEZCAN (Aydın)
Meydanları yangın yerine çevirdiniz! Meydanları niye yangın
yerine çevirdiniz? Bakanlara söyle onu, Başbakana söyle!
AHMET AYDIN (Devamla) Ülkeyi kaosa
götürmek sizin en büyük temenniniz şu anda. (CHP sıralarından
gürültüler) Allahtan birkaç tane ölü çıksa da biz bu işten
siyaseten rant elde etsek. diyorsunuz ya! Ayıp değil mi? Yazık
değil mi bu millete, yazık değil mi?
BEDİİ SÜHEYL BATUM
(Eskişehir) Milletvekilliğini kazanmışsın ama
insanlığını kaybetmişsin!
AHMET AYDIN (Devamla) Yazık
değil mi? Sosyal medyada içeride sizin vekillerinizin olduğu
(CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen sakin olunuz.
AHMET AYDIN (Devamla)
her
cümleleriyle kışkırtan, sosyal medyada yalan yanlış
bilgilerle halkı tahrik eden sizler değil misiniz? (CHP
sıralarından gürültüler) Demokratik kanallarla iktidar olamadınız.
Darbeler tarihe karıştı. Vesayet makamlarını ortadan
kaldırdık ama artık bu millet sizi iktidar etmeyecektir;
şunu bilin.
TANJU ÖZCAN ( Bolu) Yazıklar
olsun!
AHMET AYDIN (Devamla) -
Aklınıza sokun bunu. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar) Bu yollardan asla prim elde edemezsiniz. Hiçbir
şekilde milletimiz buna prim vermiyor, prim vermeyecektir, siz doğru
yolda değilsiniz. Lütfen, kendinizi çek edin.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AHMET AYDIN (Devamla)
İğneyi kendinize batırın, çuvaldızı
başkasına. (AK PARTİ sıralarından alkışlar,
CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Aydın.
Sayın Tarhan, buyurunuz efendim.
(AK PARTİ ve CHP
sıralarından karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
Sayın milletvekilleri
Lütfen sakin olunuz. Bir konuyu
müzakere ediyoruz, lütfen, biraz daha sakin bir şekilde dinleyiniz
birbirinizi.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Biz sakin dinliyoruz,
arkadaşlarımız da sakin dinleyebilse.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Tarhan.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Aydın, siz burada
birilerine laf yetiştirirken, bir çocuğun ölüm haberi geldi dün gece,
haberiniz var mı? Bir çocuk, bir delikanlı, bir genç çocuğun
ölüm haberi geldi. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET AYDIN (Adıyaman) O çocuğun vebali sizin
üzerinizde!
BAŞKAN Lütfen sakin olunuz.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) Abdullahı
Hatayda öldürdüler! Abdullahı öldürdüler!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Bundan medet
umuyorsunuz, beklediğiniz oldu!
AHMET AYDIN (Adıyaman) İstediğiniz oldu!
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) - Çok gençti ve
hayatının baharını bile görmemişti. Bunun nedeni kim,
bunun sorumlusu kim, hiç sorguladınız mı? (AK PARTİ
sıralarından Siz sesleri)
MEHMET ALTAY (Uşak) Birkaç kişi ölse diye
bakıyorsunuz.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) -
Başbakanınız niye kaçtı? Başbakanınız
Reyhanlıdan sonra kaçtığı gibi niye kaçtı? Niye
kaçtı söyler misiniz? Neden kaçtı? (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sen, Ebu
Firası anlat. Reyhanlının hesabını ver!
BAŞKAN Lütfen
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) Polislere
Bunların işini bitirin. emrini verip neden kaçtı? Neden her
sıkıştığında kaçıyor? Bu ülkeyi nasıl
bu hâle getirebildiniz?
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sen, Esadla olan
fotoğrafın hesabını ver. Kendine sor!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Kendine sor
Reyhanlıyı.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) Bizim
çocuklarımız, kardeşlerimiz olan o polisleri nasıl genç
kadınların yüzüne gaz boca eder hâle getirdiniz?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Ebu
Firası anlat bana, Ebu Firası!
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) - Kucağında
bebekleri olan genç insanlara tekme tokat girişmesine nasıl izin
verdiniz?
Diktatör mü arıyorsunuz?
AHMET AYDIN (Adıyaman) Geçmişinize
bakın.
AHMET YENİ (Samsun) Aynaya bak, aynaya!
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) - Siz, bizi 1930larda
yönetseydiniz inanın hepimiz birer kalıp sabun hâline gelirdik,
sabun, sayenizde. (CHP sıralarından alkışlar)
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sensin sabun.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Tarhan.
Buyurunuz Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Buna
ilişkin tartışmalar bittiyse, bir başka şeyi gündeme
getireceğim Sayın Başkan.
BAŞKAN Pardon, ne
söylemiştiniz?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Konu şu efendim: 3 Haziran 2013 Pazartesi günkü gelen
kâğıtlar listesinde yer alan kanun tasarı ve tekliflerini
incelediğimde, Adana Milletvekilimiz Sayın Faruk
Loğoğlunun Emniyet Teşkilat Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin tali komisyon olarak
Plan ve Bütçe Komisyonuna ve asli komisyon olarak da İçişleri
Komisyonuna havale edildiğini görmüş bulunuyorum.
Bu teklif doğrudan emniyet
teşkilatı personelinin kadrolarını düzenleyen bir
tekliftir. Dolayısıyla, asli komisyon olarak Plan ve Bütçe
Komisyonuna havale edilmesi gerekirdi.
Başkanlığın bu
havalesine itiraz ediyorum. İç Tüzükün 73üncü maddesinin son
fıkrası uyarınca söz talep ediyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Dört dakika mı verdiniz Sayın Başkan?
BAŞKAN Evet.
Buyurunuz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) Bir yanlışlık olmasın efendim yani usul
tartışması değil bu.
BAŞKAN Usul değil, evet.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Dakika
yok, bir dakika da olabilir.
BAŞKAN Sayın Hamzaçebi,
süre belirtilmemiş ama siz konunuzu daha iyi anlatınız. Beş
dakika veriyorum.
Buyurunuz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Gelen
Kâğıtlar listesinde yer alan
Sayın Faruk Loğoğlunun teklifinin emniyet
teşkilatının kadrolarına yönelik bir düzenleme olmuş
olması nedeniyle asli komisyon olarak Plan ve Bütçe Komisyonuna havale
edilmesi gerekirken, Başkanlık asli komisyon olarak İçişleri
Komisyonunu belirleyip ona göre bir havale işlemi
yapmıştır. Bunu doğru bulmuyorum,
Başkanlığı bu konuda dikkatli olmaya davet ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye, demokratik bir ülkedir, Türkiye, demokratik rejimle
yönetilen bir ülkedir. Günümüzde, demokrasi evrensel bir değer olarak yükselmiş bulunuyor.
120 ülkede demokrasi var. Ağır
aksak ama bir şekilde ülkelerde demokrasi işliyor. Demokrasi demek,
sivil toplum demektir. Demokrasiyi sadece seçimlerde alınan oy
oranına dayalı bir meşruiyet anlayışına
indirgerseniz demokrasiden uzaklaşmış olursunuz.
Maalesef, on bir yılın
sonunda Sayın Recep Erdoğanın Hükûmeti meşruiyet
anlayışını değiştirmiştir, sürekli olarak
seçimlerde alınan oy oranını önümüze koymak suretiyle Ben her şeyi
yapmaya muktedirim. anlayışıyla bir demokrasi
anlayışı sergilemektedir. Bunun Türkiyeyi nereye getirdiği
bellidir. Taksimde, Taksim Gezi Parkıyla başlayan ve giderek bütün
Türkiyeye yayılan olayların temel nedeni Sayın
Başbakanın bireyin özel yaşam alanına, bireyin
özgürlüklerine müdahale eden Her şeyi ben belirlerim.
anlayışına sahip demokrasi anlayışıdır. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Sayın Başbakanla,
Türkiye demokrasiden uzaklaşmaktadır, otoriter rejime doğru
gitmektedir. Sayın Başbakanın hedefinde bu vardır, bireyin
hak ve özgürlükleri yoktur. Bütün demokrasiler sistemin merkezine bireyin,
insanın hak ve özgürlüklerini koymuştur. Devlet, o hak ve
özgürlükleri korumak için vardır, onlara müdahale etmek için değil
ama Sayın Başbakan yönetim anlayışını, demokrasi
anlayışını, devlet anlayışını bireyin
hak ve özgürlüklerine müdahale etmek, onun yaşamını
biçimlendirmek olarak alıyor. Sayın Başbakan bir güç
zehirlenmesine uğramıştır, birisi ona zehirlendiğini
söylemeli, bu anlayıştan kurtulmalı Sayın Başbakan.
(CHP sıralarından alkışlar)
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Bütçe
Komisyonuna havaleyi anlatır mısın?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) - Bakın, Sayın Başbakanın Fasa gitmeden önceki
cümlelerine bakın değerli arkadaşlar, bunda
sağlıklı bir değerlendirme görebiliyor musunuz? Parkta
oturan insanların, gençlerin oturma şekline karışıyor,
kendi söylüyor Parkta iki kişi oturup
İLYAS ŞEKER (Kocaeli)
Şu komisyonu anlatır mısın?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) - Bakın, Sayın Başbakanın cümlesini söylüyorum:
Parkta iki kişi oturup sohbet ediyor, birileri ona saygı duyabilir
ama kusura bakmayın, ben Tayyip Erdoğan olarak saygı duyamam.
Dolmabahçedeki Başbakanlık ofisinde oturmuş Kadıköy
vapurundan inen yolcuları gözlüyor. Biz, Sayın Başbakanın
orada Başbakanlık işleriyle, devlet işleriyle meşgul
olduğunu düşünüyorduk, diyor ki: Kadıköy vapurundan inenleri
gözlüyorum, onlara saygı gösteriyorum, kılık kıyafetlerine
karışmıyorum. Bakar mısınız, Sayın
Başbakan, oturmuş vapurdan inenlerin kılık
kıyafetlerini izliyor ve büyük bir özveri gösteriyor, tahammül gösteriyor
Ben onların kıyafetlerine saygı gösteriyorum. diyor.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Siz
kıyafete karıştınız ama!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) Sayın Başbakan, Kadıköy vapurundan inenlerin
kılık kıyafetlerinde bir problem mi var? Nesine tahammül
ediyorsunuz? Böyle bir anlayış olabilir mi?
İLYAS ŞEKER (Kocaeli)
Sayın Hamzaçebi, şu konuyu açıklar mısınız
lütfen!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) Değerli milletvekilleri, bakın, o meydanda, Taksim
meydanında pırıl pırıl gençler vardı. İlk
defa demokrasi millet tarafından sahipleniliyor, ilk defa sahipleniliyor,
ilk defa bir başka güç çare olarak görülmüyor, millet kendi hak ve
özgürlüklerine kendisi sahip çıkıyor.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli)
Sözünüzde durun, söz aldığınız konuyu açıklayın!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) Bu sese kulak verin. Demokrasi, halkın sesine kulak vermektir.
Ben Cuma günü gensoru
görüşmelerinden sonra Taksime gittim.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli)
Demokrasi Meclisi yanıltmak değildir, lütfen açıklayın!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) Sayın Valiyi aradım, Sayın İçişleri
Bakanını aradım. Taksim Platformu sözcüleriyle Taksimde
görüştüm. Dediler ki Bu polis buradan çıkmalı, millet buraya
girmeli, biz de Taksimde, Gezi Parkında bildirimizi
okumalıyız, ancak öyle durulur.
Sayın Bakanı aradım,
çözüm önerdim, bunu kendisine ilettim. Evet, Sayın Bakan ilgiyle
karşıladı ama hiçbir sonuç çıkmadı.
Siz CHP, CHP diyorsunuz.
Bakın, sorunu büyüttünüz, sorun Sayın Başbakanın demokrasi
anlayışındadır.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Hamzaçebi.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli)
Konuyu açıklamadınız Sayın Hamzaçebi!
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, bir dakikanızı rica edeceğim.
Şimdi, Sayın Hamzaçebinin
havaleye itiraza ilişkin görüşleri
İLYAS ŞEKER (Kocaeli)
Açıklama yapmadı ki Sayın Başkanım!
BAŞKAN Yaptı efendim
baştan.
Başkanlıkça
değerlendirilecektir.
AHMET YENİ (Samsun) Ne
anladınız ki değerlendiriyorsunuz!
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Başkanım, ben bu konuyla ilgili bir izahat yapmak
istiyorum
BAŞKAN Lütfen, rica ederim
efendim. Baştan da söyledi, burada da söyledi. (Gürültüler)
Tartışmayınız
lütfen.
Buyurunuz Sayın Aydın.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Hem bu
konuyla ilgili hem de Sayın Başbakanımızla ilgili Güç
zehirlenmesine uğramıştır. dedi, ben açıklama yapmak
istiyorum.
BAŞKAN Bir dakika sessiz
olursanız.
Anlayamadım Sayın Aydın.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Efendim,
hem bu konuyla ilgili, söz verdiğiniz konuyla alakalı hem de
Sayın Başbakanımıza Güç zehirlenmesine
uğramıştır, demokratik değildir. gibi ifadeler
kullandı, ben açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN Evet, buyurunuz
Sayın Aydın. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
AHMET YENİ (Samsun) Sayın
Başkan, beş dakika değil mi? (Gürültüler)
MUHARREM İNCE (Yalova)
İkisi aynı şey mi?
BAŞKAN Lütfen
Buyurunuz Sayın Aydın.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Arkadaşlar, kâfi, laf kalabalığına gerek yok, özü
konuşmak lazım.
Bakın değerli
arkadaşlar, değerli CHPliler; bakın, Akif Hamzaçebiyi hepimiz
dinledik değil mi? Sayın Akif Hamzaçebiyi grubumuz dinledi. Bakın
arkadaşlar, bir defa, Sayın Başkanım, sizin
yaptığınız tutum yanlış bir tutumdur, şöyle
ki: Madde 73ü açın bakın, orada kanun tasarı ve tekliflerinden
bahsediyor. Sayın Hamzaçebi 73üncü maddenin son fıkrasına göre
söz aldı. Bu, bir kanun tasarıyla alakalıdır.
Dolayısıyla, kanun tasarısıyla ilgili itirazda bulunmak
isteyebiliyor ama itiraz ettiği konu kanun teklifiyle ilgiliydi. Kanun
teklifini düzenleyen madde de 74üncü madde, 73 değildir. 74üncü maddeyi
açın bakın, Sayın Başkanım siz de bakın, CHP
Grubu da baksın. 74üncü madde de diyor ki: Kanun teklifleri,
Başkanlıkça komisyonlara doğrudan doğruya havale edilir.
Bu itiraz tasarıya ilişkindi, sizin itirazda bulunduğunuz
teklifti. Dolayısıyla, söz aldığınız madde
yanlış bir maddeydi, böyle bir hakkınız yoktu ama grup
başkan vekilisiniz, konuşmanıza saygı duyarım.
MAHMUT TANAL (İstanbul) 73ün
son fıkrasını oku Ahmet Bey.
AHMET AYDIN (Devamla) - Şimdi,
değerli arkadaşlar, demokrasiden bahsediliyor ve Türkiyenin
demokratik yapısının artık zayıfladığından
bahsediliyor. Ya hangi böyle makul düşünen bir insan
Türkiye Cumhuriyeti
milletine soruyorum, bütün aziz milletimize soruyorum: Kılık
kıyafete müdahale ediyorsunuz. dedi ama on buçuk sene önce kılık
kıyafete müdahale eden biz miydik, sizin zihniyetiniz miydi?
MUHARREM İNCE (Yalova)
Edemeyeceğinizi gördünüz. Bu gençler ettirmeyecek size, ettirmeyecek,
gördünüz, ettirmeyecek. Helal olsun o çocuklara. Gördünüz hepiniz, 15
yaşında çocuklar.
AHMET AYDIN (Devamla) - İkna
odaları sizdeydi, bizde değildi? Biz o ikna odalarını
ortadan kaldırdık, biz o vesayet makamlarını ortadan
kaldırdık. Her insan istediği şekilde düşünebilir
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale)
Taksime bir-iki, Taksime bir-iki!
BAŞKAN Lütfen, sakin olunuz.
AHMET AYDIN (Devamla)
her insan
istediği şekilde giyinebilir. Biz başkalarına müdahale
etmeyiz, etmedik, etmeyeceğiz ama başkalarını da bir
başkasına müdahale ettirmeyiz. Herkes bu ülkede birdir ve
eşittir, birinci sınıf vatandaştır. Herkesin hukuku
var ve herkesin hukukunun teminatı da AK PARTİ Hükûmetidir diyorum,
teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Aydın.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın Tezcan, evet
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Sayın
Başkan
BAŞKAN Biraz sessiz olursanız
duyabilirim Sayın Tezcanın ne demek istediğini.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Sayın
Başkan, 3 Haziran 2013
BAŞKAN Biraz sessiz
olursanız duyabilirim Sayın Tezcanın ne demek istediğini.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Sayın
Başkan, 3 Haziran 2013 Pazartesi günkü gelen kâğıtlar listesinin
1inci sırasında, Tasarılar bölümünde (1/782) esas
numaralı, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Tacikistan Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Enerji ve Madencilik Alanında İşbirliğine
İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Dışişleri komisyonlarına
sevk edildiği belirtilmektedir. Ancak, aynı tasarının
Adalet Komisyonuna ve özellikle Anayasa hükümleri çerçevesinde Anayasa Komisyonuna
da sevk edilmesi gerekirdi. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Yanlıştır Başkanım.
BAŞKAN Sayın Tezcan,
Sayın Hamzaçebi bu konuyu netlikle gündeme getirdi.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) İç
Tüzükün 73üncü maddesinin son fıkrasına uyarınca itiraz
hakkımı kullanıyorum ve söz hakkı istiyorum.
BAŞKAN Hayır efendim.
Sayın Hamzaçebi bu konuyu gündeme getirdi. Bu konuyla ilgili
görüşlerimi bildirdim.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.56
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.39
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER : Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Mine LÖK
BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 115inci Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Şimdi, gündeme geçmeden önce
İÇİŞLERİ BAKANI
MUAMMER GÜLER (Mardin) Açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İÇİŞLERİ BAKANI
MUAMMER GÜLER (Mardin) Sayın Başkanım, çok teşekkür
ediyorum.
Değerli
arkadaşlarımın gündeme getirdikleri konularla ilgili olarak ben
de küçük bir düzeltmede bulunmak istiyorum.
Öncelikle, Sayın Muharrem
Işıkın ifade ettiği konuyu incelettim. Kendisine de bilgi
verilmiş, böyle bir sıkıntının
olmadığı, konunun normale döndüğü belirtilmiş.
Değerli arkadaşlarım,
hak arayışlarının yasa dışı yollarla
yapılması hiçbir demokratik devlette, hiçbir hukuk devletinde kabul
edilemez. Bu tür gösterilere hiçbir devlet müsamaha gösteremez. Herkesin bunu
kınaması, buna karşı durması gerekir.
Özellikle Türkiyede yaşayan
herkesin aynı görüşte, aynı düşüncede olması
beklenemez. Hepimizin farklı görüş ve düşünceleri, farklı
siyasi eğilimleri olacaktır ancak hak ve özgürlerin kullanımı
şiddet içermeyecek ve başkalarının hak ve özgürlüklerine
zarar vermeyecek şekilde olması gerekir. Herkesin birbirini
olduğu gibi kabul etmesi, birbirlerine, birbirlerinin inançlarına ve
düşüncelerine karşı saygılı ve hoşgörülü
olması gerekir. Elbette, AK PARTİ Hükûmeti olarak bizim görevimiz de
bize destek vermeyen, bizim gibi düşünmeyenleri de kucaklamaktır.
Ama, değerli arkadaşlarım, illegal yöntemlerle insanları
sokaklara dökerek Hükûmetimizi devirmeye ve zedelemeye yönelik girişimlere
de müsamaha gösterilmemesini elbette sizin de normal bulmanız
gerektiğine inanıyorum.
Olayların
başlangıcından bugüne kadar devam eden eylemlerde iyi niyetli ve
masum vatandaşlarımız olduğu gibi maalesef bu gösterileri
yanlış yerlere çekmek isteyen, illegal hâle getirmek isteyen, saldırgan
tutum ve davranışlar içinde bulunanlar da olmuştur. Elbette,
bunları mutlaka ayırt etmemiz lazım.
Ben Sayın Tanalın hukuk
bilgisine çok itimat ederim, mevzuatı çok iyi bilir ama bu deminki
sorumuza, kanunda nerede yeri olduğunu söylemedi, onu ayrıca
kendisiyle konuşurum. Mevzuatta inşallah yerini buluruz o
sorduğum sorunun.
Değerli Tanala şunu da
söylemek istiyorum, ben kendim de biliyordum bu konuyu ama İstanbul
Emniyet Müdüründen bir kez daha teyit ettirdim: Değerli
arkadaşlarım, Taksimde, İstiklal Caddesinde, maalesef, Gezi
Parkındaki bütün kameralar daha ilk günden tahrip edilmiş. MOBESE
konusunda, benim İstanbul Valiliği dönemimde çok büyük emeğimiz
oldu. Bugün kent güvenlik sistemini bütün Türkiyeye
yaygınlaştırdık. Orada o MOBESE kameraları vasıtasıyla
birçok suçu da aydınlatabildik. Keşke arkadaşlarımız
bunlara zarar vermeselerdi de eğer yapılmış bir eksiklik
varsa onları da tespit edebilseydik. Tabii, kameralar yerine konulacak.
Bunların tahrip edilmesini, Sayın Tanalın inşallah burada
gelip kınamasını bekliyorum.
Hepinize
saygılar sunarım, teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Güler.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan
EMİNE ÜLKER
TARHAN (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Tanal
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkanım, Sayın Bakan konuşmasında
bana sataşmada bulundu ama bununla ilgili bakın, benim elimde polisin
bizzat kask giydiği, kaskta numaraların olduğu... Sayın
Bakan dinliyor mu bilmiyorum.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Tanal, siz devam ediniz.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Yani izin verirseniz iki dakika içerisinde derdimi,
meramımı anlatabilirim, fazla uzun sürmeyecek.
BAŞKAN
Evet, buyurunuz Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakan,
bu MOBESE kameraları bize denk gelince mi arıza veriyor? Geçen sene
ağustos ayında, kentsel dönüşümle ilgili, İstanbul
Büyükşehir Belediyesinin önünde benim kafam yarıldığı
zaman yine MOBESE kameraları arızalıydı.
ALİ
AYDINLIOĞLU (Balıkesir) Arıza değil, kırık,
kırık!
MAHMUT TANAL
(Devamla) İki: Şu anda ben size
Polislerin yani olaylara
katılan polislerin kasklarında numaralar olur. Peki, şu
numaralar silinmiş, üstü kapatılmış. Polis, giydiği
kaskın numarasını neden kapatır? Polis, giydiği
kaskın numarasının üstünü neden siler? Bunun amacı nedir?
Hukukun dışına çıkmıştır, sanıklar
tespit edilmesin diye, deliller karartılsın diye,
ulaşılmasın diye bu yapılır. Yani bundan daha vahim ne
olabilir? Demokratik hukuk devleti olan bir ülkede hukuka bağlı
olması gereken emniyet mensupları, giydiği kaskın
numarasını siler mi, giydiği kaskın numarasının
üstünü kapatır mı? Yani emniyet mensupları ferdî olarak,
bireysel olarak bunu yapmıyorlardır. Bilinçli olarak, örgütlü olarak
verilen talimatlar sonucu bunların üstü kapatıldı ve üzeri
silindi yani başka türlü bunun izahatı mümkün değil. Eskiden ne
olurdu, polislerin giymiş olduğu kıyafetlerinde isimleri
yazılı olurdu, yaka numarası yazılı olurdu. Toplumsal
olaylara katılan polisler hukuk dışına
çıktıkları zaman ancak giydikleri kask numarasıyla belli
olurlar. Kasklarının numaraları silindiğine göre, üstü
kapatıldığına göre artık bunun adı,
ağır bir şey söyleyeceğim, suç örgütünden farkı
yoktur.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Tanal. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Tarhan, buyurunuz.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara)
Sayın Başkan, Sayın Bakana 59a göre söz verdiniz
yanılmıyorsam.
BAŞKAN Evet.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) 59a
göre söz verdiniz. Gündem dışı söz istedi ve beş dakika
konuştu Sayın Bakan.
BAŞKAN Nasıl 59a göre?
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara)
Şimdi, az önce Sayın Bakan hangi maddeye göre söz aldı ve
konuştu?
BAŞKAN Açıklama talebinde
bulundu efendim, 69a göre açıklama talebinde bulundu.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara)
Şimdi, Sayın Başkan, gündem dışı bir söz
aldı Sayın Bakan ve Hükûmet adına bir açıklama yaptı.
BAŞKAN E, yaptı.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) Onun
ardından
BAŞKAN Sayın Tarhan, daha
önceki konuşmalara karşı, daha önce, ara vermeden önce benden
söz talebi vardı. Ben yerine getireceğimi ona söyledim, onun için,
oturumu açınca yerine getirdim.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara)
Şimdi, yalnız, Sayın Başkan, ara verilmeden önce ne
olduğunu bilemiyoruz.
BAŞKAN Evet.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara)
Ancak, 59a göre gündem dışı söz aldı, bir açıklama da
yaptı o arada, Hükûmet adına açıklama yaptı ve bizim
gruplar adına onar dakika konuşma hakkımız vardır,
Sayın Bakanın yaptığı konuşmadan sonra.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Böyle bir
şey olur mu ya?
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara)
59uncu madde çok açık. Birer defa, onar dakikayı geçmemek üzere
gruplar adına söz alalım.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Bilgilendirme yaptıysa, doğru söylüyor.
BAŞKAN Şimdi, Sayın
Tarhan, bir şeye netlik getirelim. Bu açıklama talebi gündem
dışı konuşmalardan önce talep edilmiş bir
açıklama talebi değildir. Kendisi
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) Ama,
onu biz bilmiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Bir dakika
Kendisi gündem dışı
konuşmalara karşılık cevap verme hakkını
kullanmıştır.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara)
Kullandı.
BAŞKAN Bir dakika, sözümü
bitireyim.
Onu kullandıktan sonra, burada
birçok milletvekilimizin söyledikleri sözlere karşılık benden
söz talebinde bulundu fakat ara vermek durumunda oldum. Ona sözü
vereceğimi söyledim yani onun isteği, esasında sataşmadan
dolayı bir açıklama talebidir, yoksa öbür türlü değildir.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) Biz
bunların hiçbirini duymadık Sayın Başkan. Bunların
hiçbirinden bilgi sahibi değiliz. Bizim
algıladığımız, 59a göre, Sayın
İçişleri Bakanının Hükûmet adına bir açıklama
yapması, söz alması
BAŞKAN - Sayın Tarhan,
netlikle açıkladığımı düşünüyorum konuyu.
Sizin talebiniz nedir Sayın
Tezcan?
BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Sayın
Başkan, biraz önce, ara vermeden önce söylemiştim, ara verdiniz.
73üncü maddenin son fıkrasına göre, bu konuda itiraz hakkımı
kullanıyorum. Daha önce, 3 Haziran 2013 tarihli Gelen Kâğıtlar
listesinin 1inci sırasında yayınlanan kanun
tasarısının, Adalet Komisyonu ve Anayasa Komisyonuna da
gönderilmesi gerekirdi. Bu çerçevede, İç Tüzükün 73üncü maddesinin son
fıkrasına göre, itiraz hakkımı kullanıyorum.
BAŞKAN Evet.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Söz
istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz
(CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Başkanım, itiraz ediyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkanım, müsaade eder misiniz.
BAŞKAN Bir dakika Sayın
Tezcan.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Ben
konuştuktan sonra itiraz edin, ben söz aldıktan sonra böyle bir
şey olamaz.
BAŞKAN Bir dakika Sayın
Tezcan.
Buyurunuz Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkanım, 73üncü maddeye göre
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Başkanlık olarak bir milletvekiline söz verdiyseniz efendim olmaz
yani; arkadaş konuşuyor, ondan sonra söz verirsiniz.
BAŞKAN Evet, bir ona
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, siz Buyurun. dediğiniz an ben itiraz ettim;
Sayın Milletvekilini oraya çağırdınız.
Bakınız, az önce, Sayın Hamzaçebiye, 74üncü maddeye göre söz
verdiniz. 74üncü madde, kanun teklifleriyle ilgili olan bir düzenlemeydi.
73üncü madde de kanun tasarılarıyla ilgili
MAHMUT TANAL (İstanbul) Hatip
kürsüde beklerken Grup Başkan Vekilinin böyle bir söz talebi hakkı
yok Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, bu yaptığınız
MAHMUT TANAL (İstanbul) Kürsüde
bekliyor.
BAŞKAN Evet.
Şimdi, Sayın Elitaş,
sizden bir şey rica etsem. Sayın Tezcan sözünü bitirse, sonra da
sizin itirazınızı alsam.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, müsaade eder misiniz.
Bu yaptığınız,
73üncü maddeye yeni bir uygulama getirmek demektir. 73üncü maddeye yeni bir
uygulama getirdiğinize itiraz ediyorum.
BAŞKAN Evet.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Müsaade edin
Müsaade edin, bakın
BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Sayın
Başkan, ben kürsüdeyim. Ben, kürsüde mi bekleyeceğim?
BAŞKAN Sayın Elitaş,
bunun gereğini, daha sonra, itirazınızın gereğini
yerine getirirsiniz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN Ben, şimdi, söz için
davet ettim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, bakın, usule aykırı bir hareket
yapıyorsunuz. Ben, şu anda
BAŞKAN Usule aykırı
hareket yaptığımı
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, müsaade eder misiniz.
Sayın Başkan, usul
tartışması açmanızı talep ediyorum. Şu anda
Sayın Tezcanı kürsüye çağırmanız usule
aykırıdır.
BAŞKAN Şimdi usul
tartışmasını açacağım efendim.
Buyurunuz Sayın Tezcan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan
Sayın Başkan
BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Sayın
Başkanım, süre
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Bakın Sayın Başkan, müsaade eder misiniz. Şu anda
yaptığınız iş
BAŞKAN Sayın Elitaş,
talebinizi gayet net anladım.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Ama
usulü, uygulamadan önce tartışmaya...
BAŞKAN - Daha önce
yaptığım bir uygulama var onu yerine getiriyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan
Sayın Başkan
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Müsaade
eder misiniz!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın
Tezcan.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Ama
sözünü uygulamadan önce tartışmaya açmanız lazım Sayın
Başkanım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın grup
başkan vekilleri sonra sizin isteğinizi yerine getireceğim.
Buyurunuz Sayın Tezcan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, şu anda İç Tüzük 73üncü maddeye göre
yaptığınız uygulama usule aykırıdır.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Sayın
Elitaş, lütfen yerinize oturur musunuz!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) O,
usule aykırı uygulamadır.
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Eğer, siz Sayın Tezcanı 60a göre buraya davet ettiyseniz
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Sayın
Başkan, sürem çalışıyor lütfen beş dakika verir
misiniz, başından.
BAŞKAN Sayın Elitaş,
lütfen biraz sakin olmanızı rica edeceğim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, siz, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Tüzüğüne
saygılı olun. Ben, sizi Tüzüke uymaya davet ediyorum.
BAŞKAN - Tüzüke uygun hareket
ediyorum, lütfen.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, İç Tüzüke uymaya davet ediyorum sizi.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Sayın
Elitaş
BAŞKAN Tüzüke uygun hareket
ediyorum, usul tartışmasını
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, bakın
BAŞKAN - Bakın, Sayın
Elitaş, bir milletvekilini kürsüye çağırdım, kürsüde
konuştuktan sonra siz itiraz da edebilirsiniz, lütfen.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, şu anda bu konuşmanın usule
aykırı olduğunu iddia ediyorum ben.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Sayın
Elitaş, müsaade eder misiniz! (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Elitaş,
lütfen, çok rica ederim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) -
Sayın Başkan, şu anda bu konuşmanın usule
aykırı olduğunu iddia ediyorum.
BÜLENT TEZCAN (Aydın)
Dışarıda milleti konuşturmazsınız, burada
milletvekilini konuşturmazsınız, bu nasıl
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, yaptığınız uygun değil.
BAŞKAN Sayın Elitaş,
lütfen yerinize oturunuz!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, bir müsaade eder misiniz.
BAŞKAN Lütfen Genel Kurulu
germeyiniz, lütfen yerinize oturunuz, daha sonra talebinizi yerine getireceğim.
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın
Tezcan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, eğer 73üncü maddeye göre söz veriyorsanız,
yanlış uyguluyorsunuz. Eğer 73e göre başka bir
şekilde söz veriyorsanız öyle bir usul yok. 60a göre söz verebilirsiniz
ama 73e göre söz vermeniz yanlış.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Sayın
Başkan, müsaade eder misiniz ben söz hakkını aldım.
Sayın Elitaş, ben söz
hakkını aldım, müsaade eder misiniz!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, usule aykırı hareket ediyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Elitaş,
lütfen usullere siz de uygun davranınız, sayın milletvekili
konuştuktan sonra
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, tutumunuz hakkında söz almak istiyorum.
BAŞKAN - Daha sonra
alırsınız, lütfen
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Olmaz öyle, usule aykırı hakaret ediyorsunuz.
BAŞKAN - Sayın Elitaş,
lütfen yerinize oturunuz, Genel Kurulun çalışmasına mâni
oluyorsunuz, lütfen. (CHP sıralarından gürültüler)
MAHMUT TANAL (İstanbul)
İdare amirini göreve çağırın, gelsin, alsın buradan
onu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, bir ara verelim. Grup başkan vekillerini
toplantıya çağırın.
BAŞKAN - Yeterince ara
verdiğimi düşünüyorum Sayın Elitaş, lütfen yerinize
oturunuz. Böyle bir şey olamaz, lütfen. (AK PARTİ
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler) Lütfen
yerinize oturunuz
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN - Lütfen yerinize oturunuz,
Genel Kurulu aksatıyorsunuz, lütfen.
Buyurunuz Sayın Tezcan
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, yanlış
yapıyorsunuz.
BÜLENT
TEZCAN (Aydın) Lütfen oturun! Lütfen oturun!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, 63üncü maddeyi okur
musunuz.
BAŞKAN
Sayın Elitaş, lütfen
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, eğer siz
bilmiyorsanız arkadaşlara sorun.
BAŞKAN
Sayın Tezcan konuştuktan sonra sizin talebinizi yerine
getireceğim dedim.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, yanlış yapıyorsunuz.
BAŞKAN Ben
herhâlde Türkçe konuşuyorum Sayın Elitaş. (AK PARTİ ve CHP
sıralarından gürültüler)
MAHMUT
TANAL (İstanbul) İdare amirlerini göreve çağırın
Sayın Başkan.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, 63üncü maddeye bakar
mısınız.
BAŞKAN
63üncü maddeye bakıyorum. Lütfen yerinize geçiniz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sizin yaptığınız usulsüz!
BAŞKAN
- Bakıyorum
BÜLENT
TEZCAN (Aydın) Alıştınız milleti susturmaya.
Konuşma hakkımı gasbedemezsiniz!
BAŞKAN
- Sayın milletvekilini kürsüye çağırdım ve kürsüye geldi.
Lütfen
yerinize geçiniz, lütfen! (AK PARTİ ve CHP sıralarından
gürültüler)
Buyurunuz
Sayın Tezcan.
Lütfen
sakin olunuz.
BÜLENT
TEZCAN (Aydın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
gelen kâğıtların 1inci sırasındaki kanun
tasarısının aynı zamanda Adalet Komisyonu ve Anayasa
Komisyonuna da sevk edilmesi gerekirdi. Şu itirazımı söylemem
için bile iktidar muhalefetin kürsüye çıkmasına tahammül edemiyor.
Bugün
Türkiyenin sokaklarındaki yangının sebebi sizin bu
tavrınızdır. Bu tavrınızın sebebi de
Başbakanın tavrıdır, başka hiçbir şey değil.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Bütün yaptıklarınız usulsüz!
AHMET
YENİ (Samsun) Hadi be!
BÜLENT
TEZCAN (Devamla) Bakın, 3 tane evladımızı kaybettik,
sebebi sizsiniz. Ankarada Ethem Sarısülükün beyin ölümü
gerçekleşmiş. Hatayda Abdullah Cömert katledildi, öldürüldü,
hayatını kaybetti. İstanbulda Mehmet Ayvalıtaş
katledildi.
Değerli
arkadaşlar, hiç sorumlu aramayın. (CHP ve AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
AHMET
YENİ (Samsun) Sizsiniz!
BÜLENT
TEZCAN (Devamla) - Bunun bir tane sorumlusu vardır, Başbakan Recep
Tayyip Erdoğandır bu baskının ve zorbalığın
sorumlusu. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
AHMET
YENİ (Samsun) Hadi oradan be! Başbakanın adını
ağzına alma!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Bunun hesabını siz vereceksiniz!
BÜLENT
TEZCAN (Devamla) Başbakan çıkmış diyor ki: Çapulcu
bunlar, terörist bunlar. Bakın, çapulcu demek yağmacı
demektir. Eğer çapulcu arıyorsanız, Taksim Meydanında
ağaçları kesip AVM açmak için o rantın arkasında
yağmacılık peşinde olan Başbakan Recep Tayyip
Erdoğana bakın, başka yerde çapulcu aramayın, başka
yerde çapulcu aramayın. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET S.
HAMZAOĞULLARI (Diyarbakır) Doğru konuş, doğru
konuş.
BÜLENT TEZCAN (Devamla)
Çapulculuk yağmacılıktır.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Hadi oradan, hadi!
BÜLENT TEZCAN (Devamla)
Çapulcu, bu iktidarın anlayışı çapulculuğu
meşrulaştıran bir anlayıştır. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MEHMET S.
HAMZAOĞULLARI (Diyarbakır) Çapulcu diyemezsiniz!
İDRİS
ŞAHİN (Çankırı) Yazıklar olsun sana!
İSMAİL AYDIN
(Bursa) Yazıklar olsun!
BAŞKAN Lütfen
sakin olunuz.
BÜLENT TEZCAN (Devamla)
Başbakan provokatörden bahsediyor, provokatörden; bakın, provokatör
arıyorsanız döneceksiniz
MEHMET S.
HAMZAOĞULLARI (Diyarbakır) Sizin yüzünüzden oldu.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, İç Tüzükü uygulamıyorsunuz,
hatibi, konuşmacıyı, 66ncı maddeye göre uyarmanız
gerekir. Sayın Başkan, oradan öyle
konuşturmayacaksınız, 66ya göre uyaracaksınız, temiz
dilde konuşmaya davet edeceksiniz.
BÜLENT TEZCAN (Devamla)
ben 1 milyon insanı sokağa indiririm diyebilen, bu milletin yüzde
50sini evde zor tutuyorum diye provoke eden Başbakana dönüp bakın.
MEHMET S.
HAMZAOĞULLARI (Diyarbakır) Bir küfür etmediği kaldı
Başbakana. Hakaret ediyor, milletin kürsüsü hakaret kürsüsü değil.
BÜLENT TEZCAN (Devamla)
- Baş provokatör Başbakan Recep Tayyip Erdoğanın ta
kendisidir. (CHP sıralarından alkışlar;AK PARTİ
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
MEHMET S.
HAMZAOĞULLARI (Diyarbakır) Sayın Başkan, çapulcu diyor
Başbakana, konuşturmayacaksınız.
BÜLENT TEZCAN (Devamla)
Değerli arkadaşlar, bu geldiğimiz nokta millete dayatmaya
çalıştığınız yaşam tarzına milletin
isyanıdır, itirazıdır, sokaklara bakın. Sanatçıya
ucube deyin, devlet tiyatrolarını kapatın, millete nasıl
yaşayacağını dayatın, yiyeceğine
karışın, içeceğine karışın, giyeceğine
karışın, nasıl yürüyeceğine karışın,
ondan sonra otuz yaşın altındaki çocuklar meydanlara
çıkarlar. (AK PARTİ sıralarından sıra kapaklarına
vurmalar, gürültüler)
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Sizin yüzünüzden!
AHMET YENİ (Samsun)
Bunun sorumlusu sizsiniz!
BAŞKAN Lütfen
sakin olunuz.
BÜLENT TEZCAN (Devamla)
Şu anda otuz yaşın altındaki çocuklar demokrasiye sahip
çıkıyorlar, bu ülkede özgürce yaşama hakkına sahip
çıkıyorlar. Hepsine selam olsun diyorum, hepsinin demokrasi
kavgasına selam olsun diyorum. (CHP sıralarından
alkışlar; AK PARTİ sıralarından sıra
kapaklarına vurmalar, gürültüler)
Bugün Taksim
Meydanında yaşananın da, Ankarada, Kızılayda
yaşananın da, Türkiye'nin 81 vilayetinde yaşananların da
bir tane sebebi vardır: İktidarın küstahlığına
karşı milletin isyanıdır, iktidarın
küstahlığına karşı milletin demokratik
isyanıdır.
MEHMET S.
HAMZAOĞULLARI (Diyarbakır) Hakaret edemezsin
Hakaret ediyor.
BÜLENT TEZCAN (Devamla)
Bu milleti susturamayacaksınız. Parlamento kürsüsünde ana
muhalefetin konuşmasına dahi tahammül edemeyenlere meydanlarda otuz
yaşın altındaki gençler yüreklice itiraz ediyorlar.
Diktatörlüğünüzün ve zorbalığınızın sonu
gelmiştir.
Hepinize saygılar
sunuyorum, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Tezcan.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Aydın
(AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın
Başkan, usulü uygulayın, İç Tüzükü uygulayın.
BAŞKAN - İç Tüzükü
uyguluyorum efendim.
Buyurunuz Sayın Aydın.
(AK PARTİ ve CHP
sıraları arasında karşılıklı laf atmalar,
gürültüler)
AHMET AYDIN (Adıyaman) Evet,
arkadaşlar, lütfen. Lütfen arkadaşlar
Arkadaşlar,
adamların istedikleri bu.
BAŞKAN Sakin olunuz lütfen.
Sayın Tezcan
(CHP sıralarından sıra
kapaklarına vurmalar)
AHMET AYDIN (Devamla) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; arkadaşların
istedikleri bu.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen sakin olunuz.
AHMET AYDIN (Devamla) Biz, çok
değerli aziz milletimize sesleniyoruz.
(CHP sıralarından sıra
kapaklarına vurmalar)
BAŞKAN Lütfen sakin olunuz.
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Sayın Başkan, ara verin!
AHMET AYDIN (Devamla) - CHP Grubu,
burası üzerinde, özellikle bu olay üzerinde siyasi rant devşirme gibi
bir gayretin içerisinde; biz onu biliyoruz
BAŞKAN On dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.58
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.36
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER : Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Mine LÖK
BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 115inci Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Sayın Aydın, buyurunuz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Tabii, özellikle hem milletvekili
arkadaşlarıma hem de aziz milletimize buradan hepimizin çok önemli,
çok güzel mesajlar vermesi lazım. Türkiyenin huzurunun bozulmaya
çalışıldığı, özellikle marjinal gruplar tarafından
VELİ AĞBABA (Malatya) Nerede
marjinal!
AHMET AYDIN (Devamla)
belki masum,
belki hakikaten yeşile duyarlı olan insanlarımız da
-biliyorum ki var- bir şekilde yalan yanlış beyanlarla tahrik
edilerek Türkiyenin bugüne kadarki yapmış olduğu kazanımların
geri alınması noktasında, kaotik, kriz ortamlarının
oluşması noktasında çok ciddi provokasyonlar var, uyanık
olmamız lazım.
Bakın, burada, biz
milletvekilleriyiz, hepimizin sorumlu bir dil kullanması lazım.
Verilecek her söze muhakkak ki çok sert cevaplar da verebiliriz, hepsini aynı
şekilde iade de edebiliriz ama Meclisin sorun yeri değil, çözüm yeri
olması gerekiyor, hep bunu deriz. Burada bizim bu sorunun çözümü konusunda
politika geliştirmemiz lazım. Bakın, ben özellikle, sorumlu bir
dil kullanan Milliyetçi Hareket Partisi Sayın Genel Başkanına,
yine, Barış ve Demokrasi Partisi Sayın Eş
Başkanına da çok teşekkür ediyorum, sorumlu bir dil
kullanıyorlar. Hepimizin sorumlu siyaset yapması lazım,
iktidarıyla muhalefetiyle.
MUSA ÇAM (İzmir) Onu
Başbakana da söyle!
AHMET AYDIN (Devamla) Hepimizin
hakkını bilmesi lazım, hepimizin haddini bilmesi lazım.
Bu millet hepimizin milleti. Bu sorun
sadece AK PARTİye karşı girişilen bir sorun değil, bu
sadece AK PARTİye zarar vermiyor. Bu sorun da yaralananlar var, burada
çok ciddi manada sıkıntı yaşayanlar var.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Başbakana
cevap hakkı doğdu, Sayın Ahmet Aydın Başbakana
sataşıyor efendim. Hem Başbakana sataşmayın.
diyorlar, Sayın Ahmet Aydın Başbakana sataşıyor.
BAŞKAN Lütfen dinleyiniz.
Sayın Özel, lütfen.
AHMET AYDIN (Devamla) Bakın,
300ün üzerinde vatandaşımız yaralanmış, 103 tane
polis aracı tahrip edilmiş. Bakın çok sorumlu bir dil
kullanıyorum, en ağır şekilde sizlere iade edebilirim,
söylediklerinizi en hadsiz bir şekilde sizlere iade edebilirim
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sorumlu dil
kullanmak mı istiyor, kitleleri tahrik etmemek mi istiyor? Başbakana
sataşıyor Ahmet Aydın.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkanım, genel başkan vekillerini içeride
uyarmıştınız.
BAŞKAN Sayın Özel
AHMET AYDIN (Devamla)
ben burada
hakaret de edebilirim ama ben sorumlu siyaset yapmanın gereğini
yapıyorum.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Yakışır, yakışır!
AHMET AYDIN (Devamla) Bana
yakışan, AK PARTİye yakışan, bu millete
yakışan budur, bunu yapmamız lazım. [CHP
sıralarından alkışlar (!)] Hepimizin birbirimizi sükûnete
davet etmesi lazım. Bu millet yeterince geriliyor, gerilmeye
çalışılıyor. Aynı anda, on beş dakika içerisinde
insanlar bir araya geliyorsa, hemen on dakika içerisinde CNNe canlı bağlanıyorsa,
sosyal medya üzerinde başka başka birtakım provokasyonlar, yalan
yanlış bilgiler ifade ediliyorsa kusura bakmayın, oynanan bir
oyun var. Sağduyulu milletime, aziz milletime ben buradan seslenmek
istiyorum: Bu oyuna gelmeyelim.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Başrolde Recep Tayyip Erdoğan!
AHMET AYDIN (Devamla) Özellikle,
demokratik kanallardan bir yerlere gelemeyenler, milletin iradesine ancak bu
şekilde ipotek koyabileceğini zannediyorlar. Ama şundan emin
olun: Milletimiz artık uyandı. (CHP sıralarından
Uyandı sesleri, gürültüler) Türkiye eski Türkiye değil artık;
Türkiye her şeyi biliyor, aziz milletimiz her şeyi biliyor, kimin ne
yaptığını çok iyi biliyor.
Onun için değerli arkadaşlar,
biz milletvekiliyiz, milletin temsilcileriyiz ve bu Mecliste de sorumlu
siyaset, sorumlu bir dil kullanmak zorundayız. Bakın, en
ağır hakaretleri yapabiliriz, yapmıyoruz, yapmamamız
lazım
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET AYDIN (Devamla) Ve Hazreti Peygamber'in sözüyle
ben bitirmek istiyorum: Eğer nifak var ise; at üzerindeyseniz attan
ininiz. yürüyorsanız durunuz, eğer duruyorsanız oturunuz. Biz
bunun gereğini yapıyoruz. Ben sizi aziz milletime havale ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Aydın.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın
Başbakanız biliyor mu hadisi şerifi? Sayın Başbakan da
biliyor mu bu hadisi şerifi? Ateşe benzin dökerken biliyor mu
Sayın Başbakan!
İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER
(Mardin) Sayın Başkanım, bir dakika
Sayın Bülent Tezcan
3 kişinin ölümünden bahsetti. Yerimden söz istiyorum müsaade ederseniz.
BAŞKAN Tabii, buyurun.
İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER
(Mardin) Sayın Başkanım, Sayın Tezcan, biraz önce, 3
kişinin hayatını kaybettiğinden söz etmişti. Ben
onunla ilgili açıklayıcı bir bilgi sunmak istiyorum.
Hayatını kaybeden Mehmet Ayvalıtaş,
Taksim Yayalaştırma Projesini protesto kapsamında,
Ataşehir Mustafa Kemal Mahallesinde, 2 Haziran günü 750 kişilik bir
grubun yürüyüşe geçtiği sırada, 21.40 sıralarında bir
ticari taksinin bir başka araca kazaen çarpmış olması
Ve
bu kazada da Mehmet Ayvalıtaş hayatını kaybetmiştir.
Buna açıklık getirmek istiyorum. Allahtan rahmet diliyorum.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Eceliyle öldü, eceliyle,
eceli gelmiştir! Ecel geldi cihane, kaza bahane.
İÇİŞLERİ BAKANI
MUAMMER GÜLER (Mardin) Ethem Sarısülükün de beyin ölümünün
gerçekleştiği konusunda dün Twitterda da bir haber
dolaştı. Ankara Valisiyle bugün görüştüm, hastaneyle
görüşüldü. Bu haber de teyit edilemedi, tedavisi sürüyor. Ona da
geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
YILDIRAY SAPAN (Antalya )
Antalyadaki Vedat ne olacak, Vedat? 5 metreden gözüne ateş edildi.
İÇİŞLERİ BAKANI
MUAMMER GÜLER (Mardin) Antakyadaki arkadaş için de, hayatını
kaybeden arkadaşımız için de -biraz önce ifade etmiştim-
Allahtan rahmet diliyorum. Orada da Hatay Cumhuriyet Başsavcılığının
açıklamasını biraz önce dile getirmiştim.
Arz ederim efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Güler.
YILDIRAY SAPAN (Antalya) Böyle
kaçamazsınız. Hesap verin, hesap!
BAŞKAN - Sisteme girmiş
sayın milletvekillerimize bir dakika söz vereceğim.
Sayın Yeniçeri
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Gezi Parkında yapılan
düzenleme dolayısıyla Taksimde başlayan gösteri ve
yürüyüşler dalga dalga ülkeyi sarmıştır, bundan
iktidarın ders alması gerekmektedir. Halkın AKP iktidarına
karşı biriktirdiği öfke ve tepki Gezi Parkı vesilesiyle açığa
çıkmıştır. Maalesef, Hükûmet ortaya çıkan krizi
yönetmek yerine krizin kaosa dönüşmesine izin vermiştir. Gezi
Parkı olayları dolayısıyla özellikle Başbakanın
kullandığı dil ve takındığı tavır
sorunludur, kışkırtıcıdır ve tehdit edicidir.
Başbakan Kimse kusura bakmasın yapacağız. Senin 100 bin
topladığın yerde ben 1 milyon kişi toplarım.
Türkiyede evlerinde zor tuttuğumuz bir yüzde 50 var. diyerek halkı
tehdit etmiştir. Başbakan Erdoğan Tencere tava hep aynı
hava., üç beş çapulcu diyerek âdeta halkın
duyarlılığını alaya almıştır.
Başbakanın gerilimi düşürmek, itidal, sağduyu ve sükûnet
tavsiye edecek yerde meydan okuması olayları
çığırından çıkarmıştır. Hükûmetin
mahkemenin verdiği yürütmeyi durdurma kararını uygulamaya
sokmaya, halkla polisi karşı karşıya getiren tavrından
vazgeçmeye çağırıyor saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Yeniçeri.
Sayın Korkmaz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Sayın Başkan, birkaç gündür ülke olarak içinde bulunduğumuz
karmaşanın, gerginliğin ve asayişsizliğin mimarı,
müsebbibi ve körükleyicisi olan Sayın Başbakan ülkemiz kan
kaybederken ve yarının meçhul bir ülkesi hâline getirilir iken ve
insanlarına şiddet uygulanır iken, âdeta kaçarcasına
soluğu yurt dışında almıştır. Giderayak kin,
öfke ve tahrik kokan demeçleriyle yangını âdeta körüklemiştir.
Efendim, önceden planlanmış bir geziydi. deyip geçemezsiniz. Hiçbir
şey ülkenin güvenliğinden, milletin birlik ve beraberliğinden
daha önemli değildir. Ülkesini seven, sorumluluk sahibi her başbakan
böyle bir durumda bu geziyi iptal eder, ülkesinin direksiyonundan
ayrılmazdı. Bu cennet ülkeyi ateşin içine atan ve
gerginliği körükleyen Sayın Erdoğanı kınıyor,
görevini ihmal ettiğinden ve bu ihmallerin de ölüme ve yüzlerce
insanın yaralanmasına sebep olduğundan dolayı hem Türkiye
Büyük Millet Meclisini hem de cumhuriyet başsavcısını
göreve çağırıyorum, Sayın Erdoğanın da bu
sorumsuz gezisini bir an önce sonlandırıp ülkemize hemen geri dönmesi
gerektiğini hatırlatıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Korkmaz.
Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Gündemde olan Gezi Parkıyla
ilgili yapılan sert muameleler daha sonra ilk
kıvılcımı tutuşturdu ve maalesef AKP Hükûmetinin
saldırdıkça kalabalıkların arttığı ve
tahammülsüzlük gösterdikçe olayların büyüdüğü ve yurt sathına
yayıldığını müşahede ediyoruz.
Tabii, İzmirde de aynı
şeyler oldu. Samimi ve duyarlı bir şekilde Taksim Gezi
Parkına sahip çıkan, demokratik duruşlarını gösteren
vatandaşlarımızla şiddet kullananların aynı
kefeye konulması söz konusu bile olmamalıdır. Özellikle, bu
vatandaşlarımıza yönelik olarak orantısız yapılan
saldırıları onaylamadığımızı ve mutlaka
polise gazlı, plastik mermili ve tazyikli suyla saldırı emri
verenler hakkında gerekli işlemlerin yapılmasını
istirham ediyorum. Bu vatandaşlarımızı polisle
karşı karşıya getiren bu oyunu kınıyorum.
İzmirde özellikle bu konuda
herhangi bir şiddete girmeyen vatandaşlarımıza yönelik
kullanılan şiddet karşısında devletin
vicdanının harekete geçmesi gerektiğini düşünüyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Vural.
Sayın Buldan
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 28
Mayısta başlayan ve bugüne kadar devam eden olaylarda
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet diliyorum, ailelerine
başsağlığı dileklerimizi iletiyorum ve bu olaylarda
binlerce insan yaralandı, onlara da acil şifalar diliyorum.
Biraz önce Sayın
İçişleri Bakanının konuşmasını dinledik. Ne
yazık ki, Sayın Bakan güvenlik güçlerine karşı bir
şiddettin uygulandığını ve hak arayışının
demokratik bir şekilde olması gerektiğini ifade etti ama ben
Sayın Bakana şunu hatırlatmak isterim: Şiddeti güvenlik
güçleri uyguladı, aynı zamanda orantısız güç kullanıldı.
Olayların başladığı gün ben Sayın Bakanı
gece aradım, güvenlik güçlerinin Taksimden ayrılması
gerektiğini ifade ettim. Bu süreçte olayların bu kadar büyümesinde
Sayın Başkanının ifadelerinin ve İçişleri
Bakanlığının tutumunun önemli ölçüde etkili olduğunu
da ifade etmek istiyorum.
Sayın Bülent Arınçın
şiddet görenlerden bugün özür dilemesi önemlidir. Ben aynı zamanda
özrün Sayın Başbakandan ve İçişleri Bakanından da
gelmesi gerektiğini ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Buldan.
Sayın Şandır
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Çok
teşekkür ederim efendim.
Ben de bu olaylar
karşısındaki üzüntümü, infialimi ifade etmek için söz
aldım. Ama, öncelikle, Hatayda hayatını kaybeden Abdullah
Cömert kardeşime Yüce Allahtan rahmetler diliyorum, kederli ailesine
başsağlığı diliyorum.
Bu olayların devam etmesi hâlinde
bu türlü üzüntülerin artacağı görülmektedir. Herkesin
aklını başına toplamasını, özellikle de
Hükûmetin, özellikle de Sayın Başbakanın bu olayların
sorumluluğunu üzerlerine alarak milleti teskin etmeleri gerektiğini
buradan ifade ediyorum.
Ayrıca, Orman Genel
Müdürlüğünün kuruluşunun 79uncu yılını da kutluyor,
tüm ormancılara saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Şandır.
Sayın Tarhan
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Günlerdir devam eden Gezi Parkı
direnişinin ve oradaki kayıpların halkımızı,
toplumumuzu ne hâle getirdiğini hep birlikte izliyoruz.
İnanılmaz bir kamplaşmanın sonucu aslında
yaşadıklarımız. Başbakan doğru bir tespit
yaptı bu konuya ilişkin, yaptığı bütün
yanlışların yanında tek doğruydu belki bu olay.
Sadece Gezi Parkındaki ağaçların sökülmesi olayı
değildir. dedi. Evet, doğruydu. Doğru bir birikimin sonucuydu
bu, yıllardır yapılan baskıların sonucuydu. Bir
halkın haklı tepkisiydi aslında. İdeolojiler ve
partilerüstü bir hareketti bu. Ancak, bunun neden
kaynaklandığının çok iyi sorgulanması,
sonuçlarının, nedenlerinin çok iyi tahlil edilmesi gerekiyor.
İktidarın, bizi yönetenlerin sanki dünyanın en etkili kitle imha
silahı olmaya öykündüklerini görüyoruz bu bir haftalık süreçte.
Neredeyse o hâle geldiğini, sokakların gazdan geçilmediğini
görüyoruz ve tehditlere Başbakan tarafından ve şerikleri
tarafından devam edildiğini, toplumun
kamplaştırıldığını görüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) Ben
bu konuda uyarıyorum iktidarı. Biraz sonra
konuşmalarımıza bu bağlamda da devam edeceğiz
Sayın Bakan.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
efendim.
Sayın Kaplan
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Taksimde
başlayıp tüm Türkiyeye yayılan Gezi Parkı olaylarında
polis orantısız güç kullanmıştır. Bunu size
kanıtlamak için polisimizin kullandığı gaz bombası
kapsülünü size göstermek istedim. Brezilya malı, üzerinde diyor ki:
Doğrudan şahısların üzerine kullanılamaz. İsim
vereceğim, lütfen not alın: İstanbulda Okan Göçer, SSK
hastanesinde. Bunun şakak kemiğine isabet etmesi sonrası -rapor
elimde- çökme kırığı meydana geliyor ve beyin ameliyatı
oluyor. Şu anda yoğun bakımda.
Yine, bununla, dün,
Kızılayda Muharrem Dağseven diye bir
arkadaşımızın gözüne isabet ederek gözü tam olarak kayba
uğramıştır. Hacettepe yoğun bakımda
yatmaktadır.
Dün gece yaşanan, Hatayda
Abdullah Cömertin de yaşamını yitirdiği olayda
bunların doğrudan kullanılması, doğrudan insan üzerine
sıkılması yasakken kameralardan da tespit ederseniz, polisin
direkt başını hedef alarak gösterdiğini
kanıtlayabilirim size. Yarın basın açıklamasıyla
Bunu
sonrasında size teslim edeceğim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Kaplan.
Sayın Tüzel
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul)
Sayın Başkan, açılıştaki sözlerinize
katılıyorum. En büyük çevreci biziz. diyerek yedi gündür halkla
savaş sürdüren Hükûmete seslenmek istiyorum: Dün gece, Hatayda gösterilerde
öldürülen Abdullah Cömertten ve yüzlerce insanın yaralanmasından
doğrudan sorumlusunuz. Çoğunluğuz. diyerek istediğinizi
yapamayacağınızı, halkın duygularını
kışkırtıp taleplerini yok sayamayacağınızı
gördünüz.
Hukuksuzluğa,
yasakçılığa, keyfiliğe artık son, yetti gayri. diyen milyonları
ayağa kaldırdınız ama hâlâ laf dolandırıyorsunuz,
hâlâ insanlara şiddet uyguluyorsunuz. Artık özür dileyip adım
atın ve Projeden vazgeçtim. deyin. Biber gazı yasaklansın,
gösteri hakkı engellenmesin, gözaltılar bırakılsın,
suç işleyenler görevden alınsın. Çözüm süreci deyip memleketle
savaş sürdürmek, keyfince ülke yönetmek, Yaptım, oldu. demek
diktatörlüktür. Diktatörlerin sonu da ortadadır.
Yurttaşlar dilsiz şeytan
olmayacak, demokratik güçlerini, gösteri hakkını
kullanacaklardır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Tüzel.
Sayın Türkoğlu
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
On bir yıldır iktidarda
bulunan ve burnundan kıl aldırmayan, önemli düzenlemelerde mutabakat
aramayan ya da mutabakat oluşmasına imkân vermeyen AKP
anlayışının, huzur ve emniyetimize verdiği zararı
Gezi Parkı olayında çok net olarak gördük ve yaşadık.
Farklı düşünceleri dikkate
almayan, Ben bilirim. anlayışıyla yapılan düzenlemeler ya
arıza verip hemen Meclise geri getirilmekte ya da ortaya çıkan zarar
devlet ve millet aleyhine, iktidar yandaşlarının lehine
olmaktadır. Bunlardan biri de 4,4,4 diye bilinen, eğitimde
yapılan düzenlemelerdir. Eğitimde tam bir kaosa neden olan bu
düzenlemeye iktidar partisinin yandaş sendikası bile tahammül
edememiştir. Osmaniye EĞİTİM-BİR-SEN Şube
Başkanı Mahmut Kahraman okul kayıtlarının
başladığı şu günlerde Osmaniyede mağduriyetin
daha da arttığını, öğretmen ve öğrencilerin
nerede eğitim yapacaklarını bilmediklerini, Osmaniyenin
mağdur olduğunu basına verdiği beyanla dile
getirmiştir.
Biz söyleyince dikkate
almıyorsunuz, alın bu da sizden biri ama bu, doğruyu söyleyen
biri.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Türkoğlu.
Sayın Moroğlu, buyurunuz.
MUSTAFA MOROĞLU (İzmir)
Sayın İçişleri Bakanı, Başbakan dün yurt
dışına çıkıp, Bülent Arınç da bugün
basının karşısına çıkınca, özür dileyen
mahiyette bir konuşma yapınca, sizi de burada görünce beklentim
şuydu: İçişleri Bakanının çıkarak -Hilal
Kaplanın bildiği, benim bildiğim, Alaattin Yükselin
bildiği- Elinde sopayla sokakta bulduğu yurttaşlara
saldıran polisleri tespit ettim, şu kadar polis açığa
alındı, gaz bombasını nişan alarak ateş edenleri
buldum, şu kadar polise
açığa alındı. diyeceğini beklerken, siz hâlâ
Orantısız güç iddialarından bahsediyor. diyerek bizleri ve
vatandaşları tahrik etmeye devam ediyorsunuz; bunu, bir defa sizin
Bakanlık görevinize yakıştıramadığımı
ifade etmek istiyorum.
İkincisi, biz bizzat Alaattin
Yükselle köşe bucak dolaşarak İzmirdeki sivil polislerin
elindeki sopalarla, coplarla yurttaşlara
saldırdığını ve köşebaşlarında
bulunduğunu tespit ettik. Yarın umarım bu polislerin kim
olduğunu tespit eder yüce Meclise açıklarsınız; biz de,
sizin görevinizi yapıp yapmadığınızı biliriz,
anlarız.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Moroğlu.
Sayın Dedeoğlu
MESUT DEDEOĞLU
(Kahramanmaraş) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Ülkemizin de,
vatandaşlarımızın da problemleri hiç bitmiyor.
Emeğinin karşılığını alamayan çiftçilerimiz,
bankalara, tarım kredi kooperatiflerine, sular idaresine ve elektrik
idaresine olan borçlarını ödeyemez duruma gelmişlerdir. Bu
nedenle Kahramanmaraşta da çiftçilerimizin özellikle traktörleri haciz
edilmektedir. Bu hacizleri durdurarak çiftçi borçları için yeniden
yapılandırılmasını diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Dedeoğlu.
Sayın Karaahmetoğlu? Yok.
Sayın Yılmaz? Yok.
Sayın Sarıbaş? Yok.
Sayın Kurt? O da yok.
Sayın Tanal, buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, şu anda, tekrar,
yine, Kızılayda olaylar başlamış durumda. Yani, madem
biraz önce dediniz ki: Efendim, biz bunlara son vereceğiz. Şu anda
devam eden olaylara ne zaman son vereceksiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Tanal.
Sayın Topcu
ZÜHAL TOPCU (Ankara) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Son günlerde Taksim Gezi Parkı
odaklı kurgulanan çatışma ve çekişme dinamiklerinin siyasi
ve toplumsal bir fecaate kapı aralaması artık an meselesidir.
AKP Hükûmeti, artık, kriz üretmektedir, AKP Hükûmeti cepheleşme imal
etmektedir ve AKP Hükûmeti ben ve ötekiler ayrımını
güçlendirmektedir. Bu ayrımdan nasibini alan ve kendini öteki olarak
hisseden lise ve ortaokul öğrencileri bile sokaklara dökülmüştür. Bu
boyut, işin en tehlikeli alanını oluşturmaktadır.
Özellikle, AKP iktidarının eğitimdeki çarpık
politikaları bu olayların gerçekleşmesinde en önemli tetikleyiciler
olmuştur.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Topcu.
Sayın Öğüt, buyurun.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Öncelikle, Gezi Parkı
protestolarına destek vermek ve Hükûmeti uyarmak amacıyla greve giden
KESK ve ona destek veren DİSKin tüm temsilcileri Taksimdeler,
onları saygıyla selamlıyorum.
Diğer yandan, memleket hasretiyle
yaşamını yitiren, yazdıklarıyla vatan kavgası
veren büyük usta Nazım Hikmeti bugün 50nci yıl dönümünde bir kez
daha, biraz daha iyi anlıyoruz. Ne var ki yaşarken kendisine tahammül
edemeyen zihniyetin, öldükten sonra dahi onu rahat
bırakmadıklarını görüyoruz. Ankara Nazım Hikmet Kültür
Merkezi önceki akşam saatlerinde polis tarafından saldırıya
uğramıştır. Yurtseverler Nazıma daima sahip
çıkacaktır. O büyük ustayı,
yaşadıklarımızı en iyi anlatan şu dizelerle
selamlamak istiyorum: Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane
Parkında. Ne sen bunun farkındasın ne de polis farkında.
Taksim dayanışma grubunu ve
şiddete direnen vatandaşları buradan tekrar Nazımın
dizeleriyle selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Ögüt.
Sayın Ağbaba
VELİ AĞBABA (Malatya)
Sayın Başkan, ben, cuma, cumartesi günü Taksimdeydim, pazar ve
pazartesi günü de Ankaradaydım. Orada gördüğüm manzaralardan birkaç
hususu Sayın Bakanın da dikkatine sunmak istiyorum.
Cuma sabahı saat beşte Gezi
Parkında çocuklarıyla beraber yatan insanların
çadırları yakıldı Sayın Bakan. Bunu sizin emir
verdiğiniz insanlar yaptı. Cuma akşamı Taksim
Meydanında başta genel başkan yardımcılarımız
olmak üzere bir araya gelen bütün milletvekillerinin üzerine hedef göstererek
ve bilerek gazlar sıktı polisler sizin emrinizle.
Yine pazar ve pazartesi günü Ankara
Kızılayda herkesin üzerine, ayırmadan herkesin üzerine biber
gazı sıkıldı. Kızılay Alışveriş
Merkezinde gördüğüm manzara ilginç. Dün karakolları gezdik, dükkân
açan kızlar, kokoreç satan insanlar, Türk Bayrağı satan insanlar
gözaltına alınmış. Sol gazetesi baştan
aşağıya darmadağın edilmiş. Polis hedef
göstererek -Sol gazetesini görmenizi isterim- Sol gazetesi, Nazım Hikmet
Kültür Merkezi tamamen darmadağın edilmiş. Onu da görmenizi
isterim. Karakollardaki insanlar diyorlar ki: İki tür polis var; bir
karakoldaki polisler, bir de gaz atan polisler. Karakoldaki polislerden
memnunlar; onu da söyleyeyim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Ağbaba
Sayın Atıcı
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar,
Demokrasi bir trendir, yeri gelince inerim. diyen Başbakan, Taksimde
artık trenden inmiştir. Yarın bütün bu protestoları AKP
fırsata çevirmeye çalışacaktır; buradan not düşünüyorum.
Artık iktidarın kafasını kumdan çıkarma ve etrafa
bakma zamanı gelmiştir. Taksimdeki zihniyet Türkiye Büyük Millet
Meclisinde de tezahür etmiştir, şiddetle buradan âdeta
kışkırtılmaktadır.
Sayın İçişleri
Bakanı, beyin ölümü vali tarafından teyit edilmez, beyin ölümünü doktorlar
teyit ederler. Doktorlarla yaptığım görüşmede de bu
hastanın, anlayanlar için söylüyorum, glasgow koma skoru 3tür yani bu
hasta tıbben artık ölmüştür. Bunu saklamanın hiçbir
şekilde gereği de yoktur. Bütün ülke, artık böyle bir
Başbakan tarafından yönetildiği için utanç duymaktadır.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Atıcı.
Sayın Köse
TUFAN KÖSE (Çorum) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Ankarada Ethem
Sarısülük adlı gencin başından vurulma ve ölümcül yara alma
olayı tanıklarca şu şekilde
anlatılmıştır: Polis belinden silahını çekti,
silahını kurdu, nişan aldı, tetiğe bastı,
silahını tekrar beline taktı. Ethem Sarısülük, ateşli
silahla yaralanmış ve beyin ölümü gerçekleşmiştir. Bu bir
vahşettir. Dünyanın gözü önünde, tanıklığında
yapılan bu vahşeti gerçekleştirenler, sebep olanlar ve her
düzeydeki sorumluları -ki buna başta olayları
konuşmuşluğu ve içeriğiyle kışkırtan Başbakan
dâhildir- en ağır biçimde cezalandırılmalıdır.
Toplumu bölmeyi, bir kısmını ötekileştirmeyi siyasetteki
başarının anahtarı sayan bu anlayış, üçüncü
köprüye de Yavuz Sultan Selim adını vererek ülkemizin 1/3ünü
oluşturan Alevileri de derinden yaralamıştır. Bu konuda da
Yazıklar olsun! diyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Köse.
Sayın Oğan
SİNAN OĞAN (Iğdır)
Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, emniyet güçleri
gerçekten sizden mi talimat alıyor? Eğer öyleyse bu
aşırı güç kullanma emrini siz mi verdiniz? Görüntülere
yansıyan, polislerle beraber yürüyen, eli sopalı olduğu görülen
şahıslar kimlerdir? Sokakta yürüyen, itiraz eden gençlerimize kulak
vermek bu kadar mı zor? Buna engel olan Sayın Başbakanın
kibri mi, yoksa sebebi nedir? Polislerin kask numarasının
silinmesinin sebebi nedir?
Sayın Bakan, Sayın
Şahin; Iğdırda çocuk yuvasında çalışan bir
vatandaşımız demokratik olarak hakkını kullanıp
itiraz ettiği için görevden alınmıştır, bir kadın
öğretmen görevden alınmıştır. Bunun
talimatını Sayın Bakan siz mi verdiniz?
Bir de, mahallelerde, evlerinde
tencere, tavalara vuran çapulcu teyzeler hakkında da herhangi bir
işlem başlatacak mısınız Sayın Bakan?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Oğan.
Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Gezi
Parkındaki ekolojik talana yönelik halkımızın ortaya
koymuş olduğu demokratik tepkilere karşı, maalesef,
Başbakanın meydan okuyan açıklamaları ve bunu talimat
olarak algılayan polisin sokak ortasında uygulamış
olduğu şiddet ve işkence bugünkü yangının başlatıcı
sebebi olmuştur. Meclisteki bugünkü görüntü de sokaktaki gerilimi ve
çatışmayı arttıran sorumluluktan uzak bir görüntüdür.
Gençlerin yaşamını yitirdiği, ağır yaralı
yurttaşlarımızın yaşam savaşı verdiği
bir süreçte bugünkü gerilimin tarafı olan siyasi partilerin bu tutumunun
hiçbir şekilde kabul edilemez olduğunu belirtiyor ve kendilerini
sorumluluğa davet ediyorum. Bu tansiyonun düşmesi lazım.
Tansiyonun acil olarak düşmesi için AK PARTİ Hükûmetinin
halkımızdan özür dilemesi, sorumlu polisler hakkında idari ve
adli soruşturmaların başlatılması, İstanbul
Valisi ve İstanbul Emniyet Müdürü başta olmak üzere sorumlu bütün
mülki idari amirlerin görevden alınması, açığa
alınması, Gezi Parkı yıkımının
durdurulduğunun açıklanması, Taksim Platformuyla
görüşmelerin yapılması ve sokağı rahatlatacak,
özgürlük ortamını
sağlayacak acil bir demokratik reform paketinin
açıklanması gerektiğini belirtiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Baluken.
Sayın Tunç
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
İstanbul Taksimdeki olaylar
hiçbirimizin tasvip edemeyeceği, üzücü olaylardır. Toplantı ve
gösteri yürüyüşü ve açıklama hakkı en demokratik bir
haktır. Bu hakkın sonuna kadar kullanılması
taraftarıyız ve bu haklar son on yılda genişletilerek
sonuna kadar uygulamasının yolu açılmıştır. Ancak
Gezi Parkı bahane edilerek gerçekleştirilen gösterilerin
amacından saparak şiddet boyutuna
ulaştığını, dükkânların, iş yerlerinin,
kamuya ait bina ve araçların tahrip edildiğini görüyoruz. Bu
gösterilerde iyi niyetli vatandaşlarımız arasına giren yasa
dışı örgüt mensupları, attıkları sloganlarla ve
gösterdikleri şiddet hareketleriyle niyetlerinin yeşili korumak
olmadığını açıkça göstermektedirler. Bu durumda
hepimize düşen iktidarıyla muhalefetiyle sağduyulu davranıp
kötü niyetli, illegal örgütlerin emellerine alet olmadan toplumu sükûnete davet
olmalıdır. Türkiye, Sayın Başbakanımızın
liderliğinde demokratik haklar noktasında son on yılda büyük
ilerlemeler kaydetmiş, kalkınmada da hayal bile edilemeyen
gelişmelere
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Burnun
uzadı burnun
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Tunç.
Sayın Halaçoğlu
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Başkana yakın mimar ne
demektir, önce bunu öğrenmek istiyorum.
İkincisi: Topçu Kışlası 1780den
sonra birkaç kere yanmış ve yıkılmış. En son
Abdülmecid zamanında Rus ve Hint mimari özellikleriyle yeniden inşa
edilmiştir. Şu an rölövesi olmayan bu bina, ki eski Kültür
Bakanı Ertuğrul Günay da bunu belirlemiştir, nasıl aslına
uygun inşa edilebilecektir? Aslına uygun olmadığına
göre burada hangi rant peşinde koşulmaktadır. Eğer tarihe
Sayın Başbakan bu kadar düşkünse Taşkışla var
hemen yakınında, onu inşa etmesi, restorasyon yapması
gerekmektedir, Dolmabahçe Stadının yerinde olan has
ahırları inşa edecek midir? Her ortamda halkın
hizmetkârı olduğunu söyleyen Başbakan, halkı dinleyip
Taksim parkı projesini askıya aldığını
açıklamalıdır ancak o zaman ortalık durulacaktır.
Benlik böyle bir şeydir,
teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Halaçoğlu.
BAŞKAN Sayın
Milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Millî Eğitim Bakanı Nabi
Avcı gündemin sözlü sorular kısmının 1, 320, 342, 347, 353,
392, 408, 409, 411, 427, 470, 559, 597, 694, 730, 732, 783, 915, 964, 1105,
1148, 1290, 1313, 1322, 1324, 1328, 1334, 1468, 1471, 1480, 1481, 1558, 1678,
1767, 1808, 1904, 1912, 1913, 1914, 1965, 1988, 2074, 2100, 2200, 2234, 2235,
2238, 2313, 2345 ve 2378inci sıralarında yer alan önergeleri
birlikte cevaplandırmak istemişlerdir, Sayın Bakanın bu
istemini yeri geldiğinde yerine getireceğim.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
bilgilerinize sunacağım:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Cemil Çiçek'in, beraberinde bir heyetle, Romanya Temsilciler
Meclisi Başkanı Valeriu Stefan Zgonea ve Lüksemburg Temsilciler
Meclisi Başkanı Laurent Mosar'ın vaki davetlerine icabetle 5-6
Haziran 2013 tarihlerinde Romanya'ya ve 6-7 Haziran 2013 tarihlerinde
Lüksemburg'a resmi ziyarette bulunması TBMM Genel Kurulunun 29 Mart 2013
tarih ve 85inci Birleşiminde kabul edilmiştir.
Anılan Kanun'un 2. Maddesi
uyarınca, heyetimizi oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca
bildirilen isimler Genel Kurulun bilgisine sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Adı Soyadı: Seçim Çevresi:
1) Ali
Halaman Adana
2) Ali
Şahin Gaziantep
3) Aydın
Ağan Ayaydın İstanbul
4) İdris Güllüce İstanbul
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Hava ulaşımı
alanında faaliyet gösteren kurum ve kuruluşlarda çalışan,
hava ulaşımı işçilerinin sorunlarının
araştırılması ve alınacak tedbirlerin belirlenmesi
amacı ile Anayasamızın 98. ve İçtüzüğün 104. ve 105.
maddeleri gereğince bir Meclis Araştırması Komisyonu
Kurulmasını;
Arz ve teklif ederiz.
1) Mehmet Volkan Canalioğlu (Trabzon)
2) Mustafa Sezgin Tanrıkulu
(İstanbul)
3) Kadir Gökmen Öğüt
(İstanbul)
4) Ramazan Kerim Özkan
(Burdur)
5) Veli Ağbaba
(Malatya)
6) Mustafa Serdar Soydan
(Çanakkale)
7) Hurşit Güneş
(Kocaeli)
8) Mahmut Tanal (İstanbul)
9) Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
10) Engin Altay (Sinop)
11) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
12) Erdal Aksünger (İzmir)
13) Arif Bulut (Antalya)
14) Doğan Şafak (Niğde)
15) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
16) İhsan Özkes (İstanbul)
17) Haluk Eyidoğan
(İstanbul)
18) Emre Köprülü (Tekirdağ)
19) İzzet Çetin
(Ankara)
20) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
21) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
22) Haydar Akar (Kocaeli)
23) Gürkut Acar (Antalya)
24) Celal Dinçer (İstanbul)
25) Salih Fırat (Adıyaman)
Gerekçe :
Turizm ve ulaştırma
farklı iki sektör olarak görünse de birbirleri ile doğrudan
etkileşim içerisinde bulunmaları nedeni ile gelişim
planlamalarında bir arada değerlendirilmeleri gerekmektedir. DPT'nin
2004 yılı verilerine göre bu iki sektörün GSYİH'daki
payının yaklaşık %20'ye ulaştığı
dikkate alındığında turizm ve ulaştırmanın
ülke kalkınmasında önemli rol oynayan iki sektör olduğu
görülmektedir. Ülkemize 2004 yılında gelen turistlerin
yaklaşık %72'sinin havayolu ile geldikleri göz önüne alındığında
turizm gelirlerini arttırabilmek için havayolu
ulaştırmasının da bu büyümeye paralel olarak planlı
bir şekilde gelişmesi gerekmektedir.
Sivil havacılık
faaliyetlerini düzenleyen mevzuatın sektörde yaşanan hızlı
büyüme ve JAA'ya tam üyelik ile ilgili yükümlülüklere cevap verememesi
sonrasında yeni düzenleme çalışmaları
başlatılmış, bir kısım mevzuat yürürlüğe
girmediği hâlde uygulamanın taslak mevzuata göre yapılması
eski mevzuat ile hukuksal olarak çelişkili bir durum yaratmaktadır.
Bu gelişmeler sektörde faaliyet gösteren kuruluşları olumsuz
yönde etkilemektedir. Ayrıca, sektörde çalışan personelin
çalışma koşullarını ve haklarını belirleyen
hava iş kanununun henüz çıkmaması ve hava hukuku ile ilgili
mevzuatın yetersizliği AB ile uyum sürecinde önemli birer sorun
olarak ortaya çıkacaktır.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İş yerinde yaşanan
psikolojik şiddet, baskı, kuşatma, taciz, rahatsız etme
veya sıkıntı verme anlamlarına gelen "mobbing"in
tüm boyutları ile incelenerek, engellenmesi için alınacak önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98inci ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğü'nün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılmasını saygılarımızla
arz ederiz
1) Mülkiye Birtane Kars
2) Pervin Buldan Iğdır
3) Hasip Kaplan Şırnak
4) Sırrı Sakık Muş
5) Murat Bozlak Adana
6) Halil Aksoy Ağrı
7) Ayla Akat Ata Batman
8) Emine Ayna Diyarbakır
9) Nursel Aydoğan Diyarbakır
10) İdris Baluken Bingöl
11) Hüsamettin Zenderlioğlu Bitlis
12) Sırrı Süreyya Önder İstanbul
13) Esat Canan Hakkâri
14) Altan Tan Diyarbakır
15) Adil Zozani Hakkâri
16) Sebahat Tuncel İstanbul
17) Erol Dora Mardin
18) Ertuğrul Kürkcü Mersin
19) Demir Çelik Muş
20) İbrahim Binici Şanlıurfa
21) Nazmi Gür Van
22) Özdal Üçer Van
Gerekçe
Mobbing kavramı Türkiye'de henüz
çok yeni bir kavram. Ancak, bu kavramın yeni olması
"mobbing"in karşılığı olan
davranışların yeni ortaya çıktığı
anlamına gelmiyor. Kişiyi iş yaşamından
dışlamak amacıyla kasıtlı olarak yapılan bu
davranış şekli, iş hayatının başlaması
ile beraber çoğu çalışan için çalışma
ortamını çekilmez hâle getiriyor. Mobbing ile
karşısındakinin toplumsal itibarını düşürmeye
yönelik saldırgan bir ortam yaratılıyor ve kişi işten
ayrılmaya zorlanıyor. Mobbing iş yaşamında
karşılaşılan günlük tartışmalar ve iş
anlaşmazlıkları değil, bu davranış şekli,
her an işini kaybedeceği korkusu yaratarak, çalışanı
görev tanımının dışında işleri yapamaya
razı olmaya zorluyor. Yetki sahibi olan, daha çok kendisinden üstün
özelliklere sahip olan kişiye yöneliyor. Yeteneklerinin bilinmesine ve
açığa çıkmasına tahammül gösteremeyerek özgüvenini olumsuz
etkileyen bir işi yapmaya zorluyor ve sürekli baskı altında
tutarak çalışanın o alanda ilerlemesini engelliyor. Mobbinge
maruz kalanlar, dolayısıyla genelde ya bağımsız ve
yaratıcı olan ya da benzeşmeyen ve sorgulayan kişiler
oluyor. Çoğu zaman ise etnik kimliği ya da siyasal görüşü
farklı kişilere dönük gelişiyor. Bu durumda iş yerinde
mobbing, genelde bir grup tarafından yapılıyor. Kişi sürekli
imalarla aşağılanıyor, kimi zaman ise tehdit ediliyor.
Siyaset alanındaki gelişmeler hakkında yorum
yapılırken bilinçli olarak yakın olduğu bilinen partiye
veya o görüşün öncülerine hakaret edilerek, bu şekilde onuru
kırılıyor ve dışlanıyor. Mobbing, doğrudan
cinsel tacizi de içerdiği için kadın işçiler de
sıklıkla bu davranış şekline maruz kalıyor.
İş yerlerinde yaşanan cinsel taciz, tecavüze varacak kadar
boyutlanıyor. Aynı şekilde eşcinseller de bu durumun
kurbanı oluyor. Eşcinselliğin toplum ve birimleri,
kurumları tarafından kabul görmemesinden dolayı
eşcinseller, hiçbir şekilde mobbinge karşı ayak
direyemiyor.
Mobbing, Türkiye'de açık bir
şekilde yasalarda tanımlanmadığı ve bilinen bir olgu
haline gelemediğinden, iş yerlerinde son derece fazla yaşanmasına
rağmen maruz kalanlar çoğu zaman hak arayışına
girmiyor. İşini kaybetme korkusu ile bu tür olayları
yaşayan çalışanlar hukuki yardım almaktan
kaçınıyor. Bu davranış şekli elbette daha çok iş
olanaklarının az, iş ücretlerinin düşük, sendikal hakların
yasal güvenceye alınmadığı ve iş
kanunlarının işvereni koruduğu ülkelerde
yaşanıyor. Bu nedenle mobbing, Türkiye'de iş yaşamında
en önemli toplumsal sorunlardan biridir. Türkiye'de işsizlik
rakamları göz önünde bulundurulduğunda, bu olumsuz durumun çoğu
zaman kabullenildiğini görmek mümkündür. Mobbing, özel iş yerlerinde
İş kanunlarının işçiyi koruyan tazminat ve işe
iade hükümlerinden kurtulmak için işçiyi istifaya zorlamak şeklinde
vuku bulurken, resmî kurumlarda ise daha çok küçük düşürücü,
yıldırıcı, taciz edici, kontrol edici iletişim
kurulması şeklinde çalışanı işten ayrılmaya
zorluyor.
Bir araştırmaya göre mobbing,
bütün kuruluşlarda olmak üzere okullarda ve sağlık sektöründe
daha yaygındır. Yüksek işsizlik oranları ve
dolayısıyla çalışanın değersiz görülmesi
mobbingin artmasına neden olmaktadır. Sonuç olarak, her iş
yerinde ve her türlü kuruluşta yaşanan olumsuz bir durumdur.
Avrupa ve Amerika'da mobbing hukuk
literatürüne girmiş ve mobbing uygulamalarına karşı
yaptırım yolları kanunlarla düzenlenmiştir. Türkiye'de ise
mobbing hakkında henüz özel bir düzenleme yoktur. Çalışma
Bakanlığı bu ciddi sorunu henüz gündemine
almamıştır. Ancak buna rağmen araştırmalara göre
mobbing davaları boşanma davaları ile yarışır
hâle gelmiştir. Benzer davaların Türkiye'de de
açılmasının sağlanması, mobbing konusunda bir bilinç
oluşturulması ve işverenin keyfi
davranışlarının sınırlandırılması
ve nihayetinde ortadan kaldırılması için Çalışma
Bakanlığını bu konuda denetimlerini arttırması
gerekir. İş Kanunlarında ve ilgili diğer kanunlarda
açık şekilde yer alarak, maruz kalanların duruma açık
şekilde itiraz etmesinin yolu açılmalı ve mobbinge
karşı koyma hakkı yasalarla güvence altına
alınmalıdır. Konunun gündeme alınması mobbingin
azaltılması yönünde önemli bir adım olacaktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Millî, profesyonel, amatör
sporcularımızın ulusal ve uluslararası spor
organizasyonlarında daha başarılı sonuçlar alabilmeleri
için gerekli tedbirlerin araştırılarak, alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98inci ve TBMM
İç Tüzükünün 104üncü ve 105inci maddesi uyarınca
araştırma açılmasını saygılarımla arz ve
talep ederiz.
1)Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Oktay Vural (İzmir)
4) Sadir Durmaz (Yozgat)
5) Atila Kaya (İstanbul)
6) Sümer Oral (Manisa)
7) D. Ali Torlak (İstanbul)
8) Emin Çınar (Kastamonu)
9) Necati Özensoy (Bursa)
10) Enver Erdem (Elâzığ)
11) Özcan Yeniçeri (Ankara)
12) Mustafa Kalaycı (Konya)
13) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
14) Ali Halaman (Adana)
15) Ruhsar Demirel (Eskişehir)
16) Celal Adan (İstanbul)
17) Ali Öz (Mersin)
18) Bahattin Şeker (Bilecik)
19) Sinan Oğan (Iğdır)
20) Reşat Doğru (Tokat)
21) Murat Başesgioğlu (İstanbul)
22) Bülent Belen (Tekirdağ)
Gerekçe:
Bugün her alanda gerek ulusal, gerekse
uluslararası spor müsabakalarına katılan
sporcularımız, büyük bir azim göstererek dereceye girebilmek için
mücadelelerini sürdürmektedirler.
Ancak bu gayretleri yeterli gelmemekle
beraber; Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan günümüze kadar spor
alanında kurslar, enstitüler, akademiler, yüksekokullar ve üniversiteler
faaliyet göstermesine rağmen, sporda istenilen kalite
yakalanamamış ve hâlen gelişmiş ülkeler düzeyinde nitelikli
spor adamları yeteri sayıda yetiştirilememiştir.
Günümüz dünyasında spor ve
eğitim bütünleşmiş iki kavram olarak karşımıza
çıkmaktadır. Spor eğitimi, sektörel anlamda farklı
özellikler taşımaktadır. Türkiye'de spor eğitimi
çeşitli isimler altında ve farklı kurumlar tarafından
verilmekte olup, uygulamalarda problemler ve kurumlar arasında
koordinasyon eksikliklerinin olduğu yakından incelendiğinde
görülmektedir.
Diğer yandan spor
politikalarının yetersizliği, sahipsiz ve ilgisiz sporcular ve
bilimsel çalışmalardan uzak olma
başarısızlığa yol açmaktadır.
Gelişmiş birçok ülkede sporun
toplumsal hayattaki fonksiyonlarının çok yönlü olması spor
sistemlerinin eğitim, sağlık, güvenlik, kültür ve ekonomi gibi
diğer sistemlere paralel olarak değer kazanmasına ve işlem
görmesine neden olmaktadır. Bu fonksiyonların başarılı
olabilmesi tamamen başarılı sporculara bağlıdır.
Bu yüzden ülkemizin spor ve
sporcularımızla ilgili bütün detaylar araştırılarak
sorunların tespit edilmesi, bu sorunların çözümü için gerekli
tedbirlerin ve çözüm önerilerinin sunulması yönünde en büyük görev Türkiye
Büyük Millet Meclisine düşmektedir. Yüce Meclisimizin bu görevi yerine
getirmesi için Anayasa'nın 98inci ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve
105inci maddesi uyarınca bir Meclis Araştırma Komisyonu
kurulması gerekmektedir.
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak
ve Meclis araştırması açılıp açılmaması
konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve daha sonra oylarınıza
sunacağım.
04/06/2013
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 04/06/2013
Salı günü (Bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Emine
Ülker Tarhan
Ankara
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Grup başkanvekilleri Ankara
Milletvekili Emine Ülker Tarhan, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi ve Yalova Milletvekili Muharrem İnce tarafından, 03/06/2013
tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
"Gezi Parkı olaylarında orantısız güç
kullanımına ilişkin kanunsuz emir verenler ile bu emirleri
yerine getirenlerin belirlenmesi ve siyasi iktidarın basın üzerindeki
baskılarının ortaya çıkarılması"
amacıyla verilmiş olan Meclis Araştırma Önergesinin (941
sıra no.lu), Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak 04/06/2013 Salı günlü birleşimde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin lehinde Ankara
Milletvekili Emine Ülker Tarhan.
Buyurunuz Sayın Tarhan. (CHP
sıralarından alkışlar)
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bir
haftadır olan biteni izliyoruz, yaşıyoruz. Bugün yine Meclis
toplandı, toplandık. Ve niye toplandık! Dışarıda
çocuklar ölüyor ve içeride biz, yine hiçbir şey olmamış gibi
yapıyoruz aslında. Mecliste olmak aslında o çocuklara umut
vermek, onlara gelecek vermek ancak biz, onların geleceğinin
karartıldığını izliyoruz son günlerde. Aslında,
bir siyasetçinin var olma nedeni, bence, o gençlere umut vermekti. Anlamlı
olan, bizim varlığımızı anlamlı kılan oydu
ancak onlar, bize gelen haberlere göre, ölüyorlar, yaralanıyorlar ve o
kapsüllerle gözleri kör ediliyor. Sayısını artık
bilemiyorum. Bana gelen bilgi şu ana kadar 3. Dışarıda
yaşamlar sönüyor şu anda biz buradayken ve çocuklar,
çocuklarımız sakat kalıyor. Bu mudur diye soruyorum yapabileceğimiz
şey? Bu olmamalı aslında, bu kadarı olmamalı.
Aslında bugün belki hepimiz Hatayda olmalıydık, o
acılı aileyle birlikte olmalıydık ancak
Başbakanınız -az önce söyledim, söylemek zorundayım gene-
bu ülkeyi bir ateşin ortasına attı ve Reyhanlıda olduğu
gibi yine terk etti, yine hemen
arkasından gitti, tahrik etti, tehdit etti ve kaçtı hemen
arkasından. O, özel uçağıyla Afrika turuna çıkarken,
değerli milletvekilleri, insanlar gözünü kaybediyordu gene ve ölmeye devam
ediyordu. Şiddetin sınırı yoktu, polis şiddetinin
sınırı yoktu günlerdir. Ve Abdullah öldü dün. Bunlar, onun,
şiddeti körükleyen Başbakanınızın eseridir. Bunu,
burada altını çizmek ve söylemek istiyorum. Eseriyle övünebilir
artık veya kaçabilir. Bunu yapabilir.
Bakın, birisi geçen hafta güzel
bir benzetme yaptı: Biz ağaçta ağacı görürüz. dedi, Siz
ise sopayı görürsünüz. Siz, gölgesini bir türlü
kullanamadığınız ve gölgesini
satamadığınız ağaçları yerinden sökersiniz ancak
biz, onların gölgesinde soluklanırız, aramızdaki farkı
anlatmaya çalışıyorum. Biz evlatlarımızı mutlu
olması için büyütürüz, yetiştiririz ama siz -hep şunu
söylersiniz- kinini diri tutması için yetiştirirsiniz veya eğer
kinini diri tutmuyorsa, muhafaza etmiyorsa bir kum torbası gibi
kullanılabilir sizce o gençler. Bunu biliyoruz aslında biz ama yine
de şaşırıyoruz, her seferinde
şaşırıyoruz, aramızdaki farkı görüyoruz.
RECEP ÖZEL (Isparta) Size bakınca kimi görüyor?
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) - Siz
o meşhur yüzde 50 var ya yüzde 50den bir tane daha olduğunu siz
unuttunuz, kalan yüzde 50nin değerlerine siz her gün
saldırdınız, her gün. Bu olağanüstü tepkinin nedeni
sakın ötekileştirme ve sakın kibir olmasın, hiç bunu
düşünmediniz. Bakın, kalan yüzde 50yi siz topyekûn ayyaş ve
çapulcu ilan ettiniz.
RECEP ÖZEL (Isparta) Hiç öyle bir
şey yok.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) -
Hani, balkon konuşması yapılmıştı bir dönem
hatırlıyor musunuz? Nerede o balkon konuşması ve nerede
hani Aynı sudan içmiştik hep birlikte aynı sudan içme
masalı? Artık uyur mu zannediyorsunuz bunu duyanlar bu masallarla.
Siz ne derseniz deyin, ne derseniz
deyin, olanlar ve olmakta olanlar Türk siyasi tarihinin en olağanüstü
sivil direnişi ister kabul edin ister etmeyin. Hiçbir siyasi partiye,
gruba, hiçbir derneğe, sendikaya değil, tamamen halka ait,
katışıksız bir halk hareketi bu değerli
milletvekilleri, ister kabul edin ister etmeyin. Yollara düşen bir
karıncayı incitmeden şehirlerin sokaklarından kalbine akanlar
Biz genciz. diyenler çocuğuz, Fenerliyiz, Cimbomluyuz, Trabzonlu, Çarşılı her kesimden
Biz halkız. dediler farkında mısınız? Ellerinde
suları vardı ve kitapları vardı -en fazla o vardı-
çapulcuların elinde kitap mı olur, su mu olur söyler misiniz? (CHP
sıralarından alkışlar) Ve hep bir ağızdan
sordular ve doğrudan Başbakanınıza şu soruları
sordular: Sen kimsin ki? dediler. Yıllardır değerlerimize
saldırıyorsun
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Ne
değerlere saldırması?
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla)
-
kendinden olmayanı sen kimsin ki yok sayıyorsun? Sen kimsin ki
dizilerden çocuk sayısına kadar çocuk sayısına ve emzirme
süresine kadar insanların özel yaşamlarına
karışıyorsun? dediler ve Sen kimsin ki vergilerimizi biber
gazı, TOMAlar, akrepler, kobralar olarak üzerimize gaz bombaları
olarak salıyorsun, sen kimsin? dediler ve Sen ne hakla
karşımıza 1 milyonu çıkartmakla, kardeşi kardeşe
kırdırmakla tehdit ediyorsun. dediler. Siz onlara
Aşırı uçlar. dediniz. Hiç kuşkusuz, tiranlığın
hüküm sürdüğü her yerde özgürlük bir aşırı uçtur
milletvekilleri. (CHP sıralarından alkışlar) Ve
hanımlar, beyler; buradan ilan ediyorum: Özgürlük mücadelesi bir
aşırı uçsa biz aşırı uçtayız, tam o
uçtayız. (CHP sıralarından alkışlar) Barışçı
bir özgürlük mücadelesi verenlerin kime oy verdikleri hiç ama hiç umurumuzda da
değil. Nereye oy vermişlerse vermişlerdir, hepsi inanın
bizim kardeşimizdi oradakilerin. Birleşince güçlü
olunacağını gösterdiler. Ben onlara inanıyorum, hatta
kendime inandığımdan da fazla inanıyorum. Onlar,
siyasetçilerin önüne geçtiler. Despotlar çoktandır unutmuşlardı
ama onlar hatırlattılar. Kimse ama hiç kimse halktan daha güçlü
değildir ve siz halkın taleplerini yerine getirmek
zorundasınız ve geri adım atmak zorundasınız.
Bakın, Başbakanınız, bu bapta Başbakanınız
kaybetmiştir; bunu kabul edin. Ne kadar inkâr ederse etsin
kaybetmiştir.
Başbakanınız bizi
artık tehdit etsin, sokaktaki binleri, yüz binleri, on binleri,
milyonları tehdit etsin, hiç fark etmez. Metal yorgunluğu işte,
bir sürü tehdit. Ağzından çıkanı kulağı duymuyor,
güvenlik yazılımı olmayan sanki bir bombaymış gibi
sağa sola öfkeyle saldırıyor. Saldırsın, fark etmez.
Onun bizi, Türkü Kürte, Aleviyi Sünniye, imam-hatipliyi olmayana ve son
olarak halkı halka düşman etme çalışmalarını biz
gayet iyi biliyoruz. Bunun panzehrini de bulduk. Bunun panzehri ne biliyor
musunuz? Dayanışma bunun panzehiri. (CHP sıralarından
alkışlar) Dayanışmayı, biz keşfettik.
Bir gün, yıktığı
değerlerimizden, söktüğü ağaçlarımızdan,
darbettiği çocuklarımızdan, cezaevindeki tutsaklardan,
dışarıdaki tutsaklardan çıkıp özür dileyecek. Gaza
boğduğu gençlerden özür dileyecek. Biliyor musunuz,
bazıları gaz odalarıyla tarihe geçerler, bazıları gaz
bombalarıyla tarihe geçerler. (CHP sıralarından alkışlar)
Umarım o kibri ve egosu yüzünden bu toplum öngöremediğimiz başka
acılar çekmez, umarım çekmez. Olayların bu noktaya gelmesinin
tek sorumlusu ve olabileceklerin tek sorumlusu Başbakanınız ama
bu sorumluluk artık sadece ona bırakılamaz çünkü fiil ehliyeti
yokmuş gibi davranıyor ve bazı sorunlar
yaşadığını hissediyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar) Ve dersler çıkarması gerekiyor, bizim de dersler
çıkarmamız gerekiyor. Herkesin artık bu ülkede birbirini
anlamaya çalışması gerekiyor. Aşınan dostlukları
yeniden filizlendirmemiz gerekiyor. Türkiyenin her yerinde ve özellikle Ankarada
polisin aşırı şiddetine ve her dövdüğü gençten sonra
zafer işareti yapmasına rağmen, bu on yıllık istibdat
dönemi halk tarafından bitirilmiştir arkadaşlar. Bunu kabul
edin. Türkiyede artık hiçbir şey ama hiçbir şey eskisi gibi
olmayacaktır. Halk, demokrasiye, laikliğe, özgürlüklere, yaşam
tarzına karşı Başbakanınızın
yarattığı bu istibdadı ilga etmiştir. Ama bunun biraz
da sorumlusu sizdiniz, bunu kabul edin. Bu istibdat canavarını,
verilen her fermanı kanun yaparak siz beslediniz, bunu kabul edin. (CHP
sıralarından alkışlar)
Abdullah o yüzden, bu istibdat yüzünden
Hatayda, Armutluda yatıyor şimdi. Ethemin beyin ölümü
gerçekleşti ve OSTİMde işçiydi Ethem. Annesi
-çalışmaktan elleri kocaman olmuştu- ellerini avuçlarıma
aldı ve dedi ki: Ben el işinde çalışarak Ethemi
büyüttüm. İki gün önce Ethemin beyin ölümü gerçekleşti, bilginiz
olsun. Ve bir oğla veda etmek ne demek biliyor musunuz? Umarım,
hiçbiriniz böyle bir şey yaşamazsınız. Bir polis
kurşunuyla beyni parçalanmış. Öyle bir odada yatıyor
şu anda Ethem. Şimdi, bize kalkıp birileri Halkına
zulmediyor. filan demeye sakın, sakın ha kalkışmayın
bir daha. Bu ülkeyi Esaddan, Malikiden, vesaireden nasihat almaya biz
değil, siz mahkûm ettiniz.
Son söz değerli milletvekilleri,
karıncayı incitmeden demokratik itiraz hakkını kullanmak
için bayraklarını alıp şarkılar söyleyerek sokaklara
çıkan ama gazlanan, horlanan o gençlerin unutmaya
başladığımız dayanışma kültürümüzü, onurlu
geçmişimizi ve bize yeniden hatırlattıkları ve
yaşattıkları için hepsinin temiz alınlarından öpüyorum
ben onları. (CHP sıralarından alkışlar) Ve onlara
Sükûnetle, vakarla, barışla bir olun; o zaman umut vardır, o
zaman güzel günler göreceğiz çocuklar. diyorum.
Sizlere ise şunu söylüyorum: Şimdi, siz,
sandığınız kadar çok değilsiniz değerli
milletvekilleri, biz sandığınız kadar az değiliz
değerli milletvekilleri, bunu idrak edin. Bir kez olsun bu ülkeye bir
iyilik yapın, Başbakanınıza söyleyin, kinini, nefretini lütfen
kontrol etsin, toplumu kışkırtmaktan vazgeçsin.
O yüzde 50 var ya, bizim arkadaşımız,
selam verdiğimiz, aynı fikri paylaşmasak bile
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Masalcı teyze,
bitti, hadi!
(CHP sıralarından gürültüler)
MUHARREM İNCE (Yalova) Ayıp be!
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) -
selam
verdiğimiz komşularımız, dostlarımız onlar...
(CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Tarhan.
MUHARREM İNCE (Yalova) Ayıp!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ayıp be, ayıp!
MUHARREM İNCE (Yalova) Senin evladın yok mu?
Senin evladın yok mu?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen sakin
olunuz. Biraz sessizlik rica ediyorum lütfen.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sen, anne değil misin?
Gencecik çocukların ölümünden söz ediyoruz. Ne biçim annesin sen! Anne
değil misin sen?
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Aydın. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN (Adıyaman) Çok teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Bakın, değerli arkadaşlar, biz usulca
dinledik. Her türlü hakareti yaptı, usulca dinledik.
MUHARREM İNCE (Yalova) Ya yeter artık ya!
Hakaret falan yok.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Ne hakareti ya!
AHMET AYDIN (Devamla) Aynısıyla iade
ediyorum, eğer etmemişse iade ediyorum, problem yok o zaman.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Milletvekilleri sizin
istediğiniz gibi mi konuşacak! Alıştınız herkesin
nasıl konuşacağına müdahale etmeye.
AHMET AYDIN (Devamla) Şimdi, çok değerli grup
başkan vekili bir rüya görmüş ve rüyasında kendisini darı
ambarında görüyor. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bu eylemlerden, bunlardan size fayda gelmez.
Değerli arkadaşlar, biz ağacı da,
yeşili de çok iyi biliriz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Doğru!
AHMET AYDIN (Devamla) Ağaçlardan darağaçları
yapanlar sizin zihniyetinizdir, tek parti zihniyetidir, size bunu
hatırlatırım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Size istiklal mahkemelerini hatırlatırım,
size Dersimi hatırlatırım. Dersimi hatırlayın,
Dersim için gelip bir gün özür bile dilemediniz. Dersimin özrü bile Sayın
Başbakana kaldı, bizlere kaldı. Açın, geçmişinize
bakın, sizin ne olduğunuzu bu millet çok iyi biliyor.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Ahmet Bey, yüzde 50 oy
aldığınızı söylemeyi unutmayın.
AHMET AYDIN (Devamla)
Çocukların geleceği karartılmıyor, onlara daha
demokratik, daha kalkınmış bir ülke bırakıyoruz. Ölü
sayısı
Halkımız uyanmış,
kimin ne olduğunu çok iyi biliyor.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Çok
şükür, nihayet uyandı halk! Allaha bin şükür, uyandı.
AHMET AYDIN (Devamla) -
Dolayısıyla, aramızdaki farkı zaten bu millet biliyor ki,
her seferinde tek başına iktidar ediyor ve siz böyle
yaptığınız müddetçe de bu millet bizi iktidar etmeye devam
edecektir.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Allaha bin
şükür, halk uyandı.
AHMET AYDIN (Devamla) - Evet,
Reyhanlıdan bahsettiniz. Ben de Ebu Firastan bahsedeyim mi? (CHP
sıralarından gürültüler)
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Bahset, bahset.
AHMET AYDIN (Devamla) - Bahsedeyim mi?
Reyhanlıda o katliamı
yapanların arkasında kimin olduğunu ve sizin grubun Esatla
bağlantısını kuranın kim olduğunu ben de
söyleyeyim mi? Yazık değil mi!
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Hatayda
beslediğiniz El Kaide militanlarını anlat?
AHMET AYDIN (Devamla) - Reyhanlı
katliamını yapanla iş birliği yapıyorsunuz, Esetle
iş birliği yapıyorsunuz, yakanla, yıkanla, şiddetten
beslenenle iş birliği yapıyorsunuz. Bu size
yakışır mı! Yakışır mı bu size! (CHP
sıralarından gürültüler)
BÜLENT TEZCAN (Aydın)
Açtığınız kamplardaki militanlardan bahset.
AHMET AYDIN (Devamla) - Siyaset
üretememektir bu. Bu, bir acziyettir, politika geliştirememedir. Bu
milletin hangi meselesi için bugün çözüm için geldiniz? Bu milletin hangi
meselesini çözmek için gayret gösterdiniz?
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Bu
memleketin meselesi sizsiniz!
AHMET AYDIN (Devamla) - Çözüm sürecine
karşı durursunuz, dış politikada, millî politikada
karşı durursunuz. Bu ülkenin millî menfaatleri söz konusu olduğu
zaman gidersiniz Avrupayı ağlama duvarına çevirirsiniz ama
nihayetinde Avrupa da sizi ağlatır.
Değerli arkadaşlar,
uyanık olalım.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Avrupada
ağlamayı en iyi siz bilirsiniz!
AHMET AYDIN (Devamla) - Bu millet çok
iyi biliyor.
Tartışmaktan, yalan
yanlış bilgileri ifade etmekten başka bir şey yok. Evet,
halkımızı, sağduyulu halkımızı hakikaten
sonuna kadar biz de destekliyoruz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Hikâye
anlatma, Taksime gel kardeşim!
AHMET AYDIN (Devamla) - Yeşile
duyarlı olan halkımızın yanındayız.
İstanbulda 30 milyon metrekare olan yeşil alanı sekiz
yılda biz 50 milyon metrekareye çıkardık. Bunun farkında
mısınız?
AYTUĞ ATICI (Mersin) Taksime
gel Ahmet Bey!
AHMET AYDIN (Devamla) - Bunun
farkında mısınız?
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sen
Suriyeyi bırak, Taksime gel!
AHMET AYDIN (Devamla) - Yeşile
duyarlıyız ama milletimiz uyandı, her geçen gün de
uyanıyor, gerçekten
aydınlanıyor, bilgilendikçe de kusura bakma, sizin bu siyaset
zihniyetinize
.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET AYDIN (Devamla)
onlar da
karşı çanak tutacaktır diyor, saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Aydın.
Biraz sessizlik rica ediyorum.
MUHARREM İNCE (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın İnce,
buyurunuz.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Başkan, Sayın Grup Başkan Vekili partimize
ağır hakaretlerde bulundu.
Cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova) - Değerli arkadaşlarım,
yaşadığımız olayların sorumlusu bizler
değiliz, o gençler de değil ama Başbakan Vekili bugün herkese
itidal çağrısında bulunuyor; gençlere, muhalefete; bir
kişiyi unutuyor, Başbakana itidal çağrısında
bulunması lazım. Cumhurbaşkanı bunu yapıyor,
Başbakan Vekili yapıyor ama Başbakana bunu yapamıyor kimse,
siz de yapamıyorsunuz. Sizin de rahatsız olduğunuzu biliyorum
aslında, birinci kısmı bu.
İkinci kısmı şu:
Bakın, değerli arkadaşlarım, Yavuz Sultan Selim
diyeceğinize aklıselim deseniz bu sorunu çözeriz. (CHP
sıralarından alkışlar) Siz bunu yapamıyorsunuz.
Bakın, üçüncü kısmı
şu: Sizin Başbakanınız Amerikan askerlerine Sağ salim
dönmeleri için dua ediyorum. demişti. Başbakanınız
Amerikan askerlerine dua ederken biz Taksimde direnen gençlerimiz için dua
ediyoruz, aramızdaki fark bu. (CHP sıralarından
alkışlar)
Yine, bir başkası:
Başbakan diyor ki: Bu Twitter, bu Facebook baş belası.
Bakın, ben size bir öneride bulunayım Twitterı, Facebooku
TMSFye devredin, oradan da bir yandaşa verin, Twitterı Facebooku da
ele geçirin. Siz bunu düşünürsünüz yakında, bundan benim hiç
kuşkum yok. (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın, Başbakan diyor ki:
CHP bizi dışarıda şikâyet ediyor. Ya, bu ne biçim
iştir! Fasta baktık, Başbakanın basın
toplantısını izliyoruz, Başbakan Fasta CHPyi şikâyet
ediyor, yurt dışında CHPyi şikâyet eden sizsiniz.
Bakın, ben bu ülkede
Demirelcilerle Ecevitçilerin rekabetini gördüm, ben o yaşlarda genç bir
delikanlıydım, bugün o sokaklarda olan gençler gibiydim ama ilk kez
bir ülkenin başbakanına sokaklarda çok ağır hakaretler
yapıldı. Ben başbakan olsaydım şöyle düşünürdüm:
Bunun sorumlusu ben miyim acaba? diye kendime sorardım. Yani yüzde 49
size oy vermiş ama sizden nefret eden bir yüzde 51 var. Onların da
gönlünü kazanmanız lazım. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Biz size oy veren yüzde 49dan nefret etmiyoruz, biz size oy veren yüzde 49u
seviyoruz, onları anlamaya çalışıyoruz ama o yüzde 51i
öyle nefret ettirdiniz ki, ya, utanmadan o çocuklara çapulcu dediniz,
ayyaş dediniz, alkolik dediniz, Alkol kullanıp da AKPye oy
verenler var. deyince, Onlar alkolik değil. dediniz.
İnsanları bu kadar germeyin,
Başbakanı bu kadar padişah yerine getirmeyin. Gidin
Kızılcahamama, kapalı toplantıda Başbakanın
canına okuyun. Ne yapıyorsun ya! deyin
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Sana ne! Sana ne!
MUHARREM İNCE (Devamla) ...Bu
memleketi bu kadar germe. deyin. Karşı koyun! Karşı koyun
Başbakana! Bir daha sizi milletvekili yapmasın, listelere girmeyin.
Hepimiz anamızdan milletvekili doğmadık, olmayın bir daha
milletvekili, bir şey olmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUHARREM İNCE (Devamla) Toplumu
bu kadar germeyin.
O çocukların elinde su vardı,
kitap vardı, Türk Bayrağı vardı, o çocukları copla
kırmayın.
Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın İnce.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Atıcı, sizin için nedir?
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın
Başkan, Grup Başkan Vekili Suriyeye giden heyetimizin Esatla
iş birliği yaptığı konusunda ciddi bir iftirada
bulunmuştur
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Başkan, grup adına söz verdiniz
AYTUĞ ATICI (Mersin)
ben de o
grubun içerisinde olan birisi olarak sataşmaya cevap vermek istiyorum.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Başkan, grup adına
BAŞKAN Bir dakika Sayın
Aydın, ne dediğini bir anlayalım.
Siz de o heyetin içinde olduğunuzu
mu söylüyorsunuz?
AYTUĞ ATICI (Mersin) Evet
efendim.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Başkan, böyle bir isim vermedim, sataşma nerde? Grup
adına grup Başkan Vekili cevap verdi.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın
Aydın, benim konuşmamdan korktuğunuzu biliyorum ama, korkunun
ecele faydası yok. (CHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Ebu Firas turizm şirketiyle mi gittin?
AYTUĞ ATICI (Devamla)
Şimdi, Suriyeye giden heyetin Esatla iş birliği
yaptığını söylüyor Sayın Grup Başkan Vekili, insanda
biraz utanma olur!
RECEP ÖZEL (Isparta) Sen de var
mı utanma!
AYTUĞ ATICI (Devamla)
insanda
biraz arlanma olur!
Suriyeye gidip
yaptığımız görüşmelerin raporlarını
Dışişleri Bakanınıza gönderdik. İnsan biraz
utanır da o raporları okur, oradaki dökülen kana hiçbir şekilde
ortak olmaz.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Kim sizi
götürdü!
AYTUĞ ATICI (Devamla)
Şimdi, AKP köşeye sıkıştığı zaman ne
yapar demiştim? İki şey yapar: Bir, gelir CHPye
sataşır, şu anda yaptığınız gibi, iki, bir
şekilde dine sarılır. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Siz, ey AKPliler, ey Başbakan,
Reyhanlıda olan olayları örtmek ve orada yaşanan katliamın
sorumluluğundan kaçmak için yine CHPyi suçladınız. Şimdi
Taksimde gençlerin öldürüldüğü, gençlerin dövüldüğü, o gaz bombalarıyla
beyinlerine beyinlerine sıkıldığı ortamda
sorumluluktan kaçmak için döndünüz yine CHPye yüklendiniz, lafı gene
Suriyeye getirdiniz. Eğer delikanlıysanız çıkın
burada Taksimi konuşun. Biz Taksimi konuştuğumuz zaman siz
niçin lafı Suriyeye götürüyorsunuz? Biz Suriye konusunda vereceğimiz
cevabı yazılı olarak Dışişleri
Bakanınıza verdik. Açın da orayı bir okuyun bakalım.
Siz, Türkiyede yaşanan bütün problemlerin tek sorumlususunuz. Bu
sorumluluğu üstlenecek kadar cesaretiniz varsa gelin burada bunu üstlenin.
Eğer bu cesaretiniz yoksa size yapacak hiçbir şey yok.
Ben bir hekimim.
Ben Taksimde de, Mersinde de sizin
sıktırdığınız, bizzat
sıktırdığınız gaz bombalarından astım
krizine giren çocukları tedavi ettim. O gece İçişleri Bakanını
aradım ama bir türlü bana dönmedi. Ona bu gaz bombalarının
insanları öldürdüğünü söyleyecektim. Defalarca
aradığım hâlde korumalarıyla görüştüğüm ama
tatlı uykusundan uyanıp da benimle konuşmadı Sayın
Bakan.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Ayıp, ayıp!
AYTUĞ ATICI
(Devamla) - Oradaki ölen çocukların sorumluluğu sizdedir Sayın
Bakan. Oradaki ölen çocukların sorumluluğu hem
Başbakandadır hem de sizdedir. Hiçbir zaman sorumluluktan
kaçamazsınız. Bunun hesabını ödeyeceksiniz. Çıkıp
burada Halkımız uyandı. diyorsunuz. Evet, halkımız
uyandı. Uyuyan büyük devi uyandırdığınız için
size çok teşekkür ediyoruz.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Bizim millet uyumuyordu ki.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) - Bütün sokaklar artık uyanmış halklarla dolu.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Orada bile beceriksizsiniz, orada bile bize
muhtaçsınız.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) - Etnik kökeni ne olursa olsun, inancı ne olursa olsun
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Provokatörlerle dolu, provokatörlerle.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) -
siyasi görüşü ne olursa olsun, bütün insanlar sokakta,
şu kafanızı kumdan çıkarın da görün artık
bunları, yeter yaptıklarınız be! (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Atıcı.
Aleyhine
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Başkan
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkan, yani bu yarım saati bu şekilde işgal
etmelerine niye müsaade ediyorsunuz?
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Sayın Başkan, şöyle bir usul yapalım: Şimdi,
karşılıklı iki parti grubu taktik olarak
karşılıklı sataşıp saatlerdir burada
tartışma yürütüyorlar. Gruplar adına çıkan
konuşmacılarımız konuşsun, ondan sonra söz verin.
Böyle bir tartışma olmaz ki yani. Grubumuzun görüşlerini ifade
edemedik.
BAŞKAN Sayın Baluken,
tamam.
Sayın Sırrı Sakık,
buyurunuz efendim
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Başkan, sayın grup başkan vekili
BAŞKAN Sayın Aydın,
siz
AHMET AYDIN (Adıyaman) Cevap
vermek istiyorum.
BAŞKAN Hangi şey için?
(Gürültüler)
Sayın milletvekilleri, lütfen, bir
dakikanızı rica edeceğim.
Şimdi, birbirinizi zan
altında bırakacak sözler kullanıyorsunuz. Sonra da o söz
hakkını kullanmak isteyen milletvekillerimize karşı
çıkıyorsunuz. Böyle bir şey olamaz. Sözlerinizde lütfen zan
altında tutacak şekilde konuşmayınız.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Başkanım, bakın, az önce, CHP Grubu adına
Sayın Grup Başkan Vekili Arkadaşımız Muharrem Bey
çıktı, konuştu. Şimdi, peki, CHPde kaç tane grup var? Her
milletvekili grup mu CHPde? Grup adına bir başka milletvekili
çıkıyor.
BÜLENT TEZCAN (Aydın)
Şahsı adına çıktı, konuştu.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Ben
kimseye sataşmada bulunmadım.
BAŞKAN Sayın Aydın,
ona niçin söz verdiğimi tartışacak değilim, tutanaklara
bakarsınız.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Başkan, ben, partimize sataştığı için grup
adına konuştum, Sayın Atıcı da şahsı
adına konuştu.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Şahsına sataşma olmadı ki!
BAŞKAN Neden olduğu
ortadadır efendim.
Buyurunuz Sayın Sakık. (BDP
sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; ben de hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Evet, bir haftadır, Gezi
Parkıyla ilgili Türkiye kamuoyunda bütün olup bitenlere hep birlikte
tanıklık ediyoruz. Zulüm var, evet, devlet şiddeti var ve bu
şiddet hayatın her alanında devam ediyor. Şimdi, bugün, bu
zulümden, şiddetten bahsedenler, bundan şikâyetçi olanlar
aslında zulmün kalesini burada oluşturdular. Yani, yıl 2007,
haziranın son günleri. Bu zulümden bahseden Cumhuriyet Halk Partisi ile bu
zulmün mimarı olan AKP, son saatlerde oturdular, polislerden şikâyet
ediyorlardı, polislerle ilgili bir yasa çıkardılar. Bugünkü
uygulanan bütün politikaların mimarı, siz, 2007de
Bakın, 2007
Haziranının son günleri, ilahî adalet öyle bir adalettir ki, yıl
2013, yine haziranın ilk günleri. Bu yasanın
çıktığı ilk günlerde bu yasa sizlere karşı geldi,
polis şiddetini uyguladı, gazını, bombasını
kullandı.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Yasada
böyle mi yazıyor? Kafasına sıkın. mı diyor yasada?
SIRRI SAKIK (Devamla) Bakın, o
gün sizin bir milletvekiliniz, vicdan sahibi bir milletvekiliniz
İZZET ÇETİN (Ankara) Aferin
sana, aferin sana!
SIRRI SAKIK (Devamla)
Mehmet Nuri
Saygun aynen şu kürsüde şunu söylüyor: Yapmayın beyler,
yapmayın sevgili arkadaşlar, sizin bu yasanız totaliter bir
rejime doğru gidiyor. Giderayak bu yasaları çıkarmayın. Bu
yasalar toplumda gerginliği yaratır. Bu yasa polisi şiddete
teşvik eder, polis pervasız olur. Etmeyin, yapmayın. Sizin
grubunuza sesleniyor ama grubunuz AKPyle birleşiyor, bu yasayı
çıkarıyor, bugün bu yasa hayatın her alanında halkın
karşısına çıktı.
İZZET ÇETİN (Ankara) O gün
başka parti yoktu Parlamentoda. Bir tane muhalefet vardı.
SIRRI SAKIK (Devamla) Bakın, bu
yasayı kimler için çıkardınız? Bir bütün olarak Kürtlere
karşı çıkardınız. (CHP sıralarından
gürültüler) Muhaliflere, sosyalistlere karşı birlikte çıkardınız.
Sonra ne yaptınız? Sadece bu değil. Hemen, Terörle Mücadele
Yasası, bugün çok şikâyet ettiğiniz Terörle Mücadele
Yasasını da iktidar partisiyle buluşup
çıkardınız. Sonra ne yaptınız? O dönem Demokratik
Toplum Partisi bağımsız seçimlere katılacaktı.
Alelacele anayasada bir değişiklik yaptınız, birleşip
oy pusulasına bağımsızları dâhil ettiniz. Bakın,
üçünü birden, yasalara karşı suç, topluma, halka karşı suç
işlediniz.
İZZET ÇETİN (Ankara) Bu
konuşma külliyen yalan, külliyen yalan! Ben o zaman Parlamentodaydım.
İttifak yapan sizsiniz, AKPyle ittifak yapan sizsiniz! CHP hiçbir zaman
ittifak yapmadı!
SIRRI SAKIK (Devamla) Şimdi,
evet, Barış ve Demokrasi Partisi hayatının her
alanında özgürlüklerden yana tavır takınmıştır.
Nerede bir zulüm varsa bu zulmün karşısında bu parti, bu
partinin temsilcileri zulme karşı direnmiştir. (CHP
sıralarından gürültüler)
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Polise vur yetkisini siz verdiniz!
SIRRI SAKIK (Devamla) Gezi
Parkındaki ilk masumane talepler bizim milletvekillerimiz ve
arkadaşlarımız, partimiz tarafından seslendirilmiştir
ama burada sonradan, devşirmeyle sonradan farklı, kin, nefret ve
barış süreciyle ilgili taleplerin arttığını
görünce ve orada ırkçı söylemler, tekçi söylemlerle, bayraklarla ve
Onuncu Yıl Marşıyla, eğer, gelindiği an
Barış ve Demokrasi Partisi orada olmaz.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Niye
rahatsız oluyorsunuz?
SIRRI SAKIK (Devamla) Şimdi,
sizi vicdana davet ediyorum. Bu yasa yürürlükte olduğu zaman
Sevgili
arkadaşlar, bakın, burada oturuyor Grup Başkan Vekilimiz Pervin
Buldan. Bu polis şiddetine maruz kaldı, iki-üç ay evden
çıkamadı. Polis şiddetine maruz olmayan bir tek milletvekilimizi
bulamazsınız.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Hepimiz ölümden döndük, ölümden.
SIRRI SAKIK (Devamla) Sayın
Türkten tutun Sayın Ayla Akata kadar bütün milletvekillerimiz polis
şiddetine maruz kaldı.
ÖZDAL ÜÇER (Van) Evet, aynen.
SIRRI SAKIK (Devamla) - Ve Sevahir
Bayındır, aylarca, hâlâ da hasta, hâlâ ameliyatla cebelleşiyor.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Altında imzanız var.
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Siz imza attınız ona, siz.
SIRRI SAKIK (Devamla) Ve size
söylüyorum: Bu polis şiddetinden dolayı kaç insan
yaşamını yitirdi söyler misiniz bana? Bu polis şiddetine
maruz kalan, sizin ortaklaşa çıkarttığınız
yasayla bu polis şiddetinden, bu olaydan 3 insan yaşamını
yitirdi. Evet, hepinizin, sadece AK PARTİnin değil. Bu yasaları
çıkaranların, bugün sokaklarda demokrasi ve özgürlük için mücadele
edenlerden sizin de AK PARTİnin de özür borcu vardır. Bunu yapmak
zorundasınız, bunu yaparsanız olur. (BDP Bravo sesleri,
sıralarından alkışlar)
Bakın, sevgili arkadaşlar,
ünlü bir düşünür der ki: Devrim, silahların patlaması
değil yasaların patlamasıdır. Siz iktidar partisi, bugünkü
gençliğin sokakta olmasının tek nedeni sizin uyguladığınız
yasalardır, çıkarttığınız antidemokratik
yasalardır. Uzlaşı kültürünüz yok. Kendinizi sahneye Tanrı
rolünde koyuyorsunuz, dönüp muhaliflere kul muamelesi yapıyorsunuz.
Buradan uzlaşı çıkmaz, buradan kavga çıkar, buradan
şiddet çıkar.
Siz -bugün Eş
Başkanımız da söyledi- ne hakla Alevilerden vergi
toplayacaksınız, muhaliflerinizden vergi toplayacaksınız?
Ama bir insanın tarihte
Yani ne kadar tarihi
karıştırmayalım diyoruz ama siz her gün getirip önümüze
koyuyorsunuz. Ne hakkınız vardı üçüncü köprüye Yavuz ismini
koymaya? Siz barış sürecini yaşarken, bu toplumun
barışa ihtiyacı varken adını barış köprüsü
koyabilirdiniz
(X) koyabilirdiniz, Kürtlerin ve Türklerin
ortak bir sloganı olanı oraya inşa edebilirdiniz ama siz
bunları yapmıyorsunuz. Bakın, bir taraftan, Mustafa
Muğlalı Kışlasının adını
kaldırıyorsunuz ama bir taraftan da ona benzer, Sabiha Gökçenden
tutun, Yavuz Sultan Selim Köprüsüne kadar
Ve siz buralarda gecenin geç saatinde
sayısal çoğunluğunuza dayanarak antidemokratik yasalar
çıkarıyorsunuz. Bakın, Terörle Mücadele Yasasını da
birlikte çıkardınız. Biz hepimiz bunun
mağdurlarıyız. Bugün burada Mustafa Balbaydan, Haberaldan
bahsedenler de bu Terörle Mücadele Yasası
İşte,
kapınıza geliyor. Onun için, hepimiz oturup hukukun, huzurun ülkesini
yaratacağız ve bundan dolayı toplumdan özür dileyeceğiz,
demokratikleşme paketini hayata geçireceğiz ve döneceğiz, bu yaz
-Türkiye halklarına borcumuzdur- biz tatil yapmayacağız,
Parlamentoyu çalıştıracağız, sokakta olan
insanların taleplerini seslendireceğiz, Türkiyeyi
bütünleştireceğiz. Yani yüzde 50leri yüzde 50lere vuruşturarak
biz barışı değil, kavgayı çıkarırız
buradan. O vesileyle, bu Parlamentoya önemli görevler ve sorumluluklar
düşüyor. Burada bizim gerçekten toplum olarak dönüp bir bütün olarak
hukukun ülkesini yaratacak yasalara ihtiyacımız var. Var
mısınız buna? Biz Barış ve Demokrasi Partisi olarak
buna varız.
Ve bugün bir milletvekilinizin sosyal
medyada yine ismi geçiyordu, şunu söylüyordu: Bu tepki, barış
sürecine karşıdır. Ben de sokaktaydım, gördüm, gençlerin
böyle bir derdi yok. Gençler barış istiyor, bizi gördüklerinde gelip
sarılıp, bu ülkede barışı inşa edeceğiz
Ama
siz, şiddetten beslenenler, hâlâ bu süreci, bu demokratik bir hak
arayışını, Kürtlere karşı bir süreç olarak
nasıl hayata geçirebiliriz, bunun çabası içerisindesiniz. Buradan
size artık ekmek çıkmaz; Türkiyeli gençler artık sizi de
tanıyorlar, Barış ve Demokrasi Partisini de tanıyorlar ve
AKPyi de tanıyorlar; kimin onların dostu olduğunu biliyorlar,
kimin nereden, ağaçtan nasıl hayat yaratacağını da
biliyorlar. Çünkü, Barış ve Demokrasi Partisi nasıl ağaç
meşeyi kendi amblemi olarak koyduğunda, bugünleri gören bir partidir.
Bugün, eş başkanımızın dediği gibi yani Sana
sadece marangozlar ağaçtan bir şeyler yaratmazlar.
Bakın, devrimciler, gençler, biz
bir bütün olarak ağaçtan, Türkiyenin iç barışını
sağlamaya adayız. Bu pencereden bakıyoruz. Eğer buna kulak
verebilirsek bu gençliğin ruhundan yeni bir Türkiye yaratabiliriz. Hepimizin
bu konuda öz eleştiriye
ihtiyacı var. Nerede yanlış yaptık? Bu
yanlışı bir daha yapmamak üzere, başta Sayın
Başbakana ve Hükûmete, muhalefet partilerine de bu konuda, evet,
sorumluluklar düşüyor, bunun gereğini yaparlarsa ben eminim ki iç barışımızı
inşa edebiliriz. Onun için, tekrar altını çizerek söylüyorum,
yani bu ünlü düşünürün dediği gibi Bu devrim, silahların
patlaması değil, yasaların patlamasıdır. Ben,
artık, halkımızın, ülkemizin ihtiyaç duyduğu yasalara
ve özgürlüklere bir an önce
Türkiyenin bu konuda yasalarını,
anayasasını buna göre inşa edecek ve bütün halkların
Türkiyesini birlikte yaratmaya adayız, bir başka ülkemiz de yok.
Bunun için hepimizin duyarlı olması gerekir.
Beni dinlediğiniz için hepinize
teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Sakık.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
İnce.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Sırrı Sakık konuşmasında, 2007de, AKP ve
CHPnin birlikte bir kanun çıkardığını ve bütün
olayların bundan kaynaklandığını söyledi. İzin
verirseniz açıklamak istiyorum.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Lütfen
izin vermeyin Başkan ya, yeter ya! Gına geldi!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, çok rica ederim, bu söz hakları hepinize lazım
oluyor.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Sonra
bize lazım olduğunda hiç vermiyorsun Sayın Başkan.
BAŞKAN Çok rica ederim.
Buyurunuz Sayın İnce. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Sakık, Taksimdeki
gazdan, Kızılaydaki coptan, Antalyadaki sopadan bahsetmedi ama
2007de Vicdan sahibi bir milletvekili. dedi. Konuşmaya baktık,
Mehmet Nuri Saygun şahsı adına konuşmamış, grup
adına konuşmuş. Grup adına konuştuysa, vicdan sahibi
bir grup varmış demek ki burada. Bunu bir düzeltelim. (CHP
sıralarından alkışlar)
Biz, Sayın Leyla Zananın evini
polis bastığında, ben, gece Meclise geldim -siz de buna
tanıksınız- Bu olmamalı. dedim, polisin tavrını
kınadık.
AKP milletvekilinin oğlu için
polis Hatayda hizaya geçirildiğinde Polise bu yapılmamalı.
dedik bu sefer, orada da polisi savunduk.
Mecliste Meclis
araştırması istedik, Emekli olunca bu çocukların, bu
polislerin maaşı çok düşüyor, bunu düzeltelim. dedik, orada da
polisleri savunduk. İyi yaptıkları zaman savunuruz, kötü
yaptıkları zaman eleştiririz.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Yetki de verirsiniz değil mi?
MUHARREM İNCE (Devamla) Polis
bizim düşmanımız da değil, arka bahçemizde değil.
Polis bugün Taksimde, Beşiktaşta, Akaretlerde,
Kızılayda, İzmirde, her yerde yanlış
yapmaktadır, kanunsuz emirleri uygulamaktadır onun için de polisi
kıyasıya eleştiriyoruz.
Yani, Sayın Sakık, sizi
anlayamıyorum, illa eleştirmeniz için bir BDPli mi olması
lazım? Yani, siz, Uluderede laf edemezsiniz, Dersim dersiniz. Ne bileyim,
özel yetkili mahkemeleri eleştireceksiniz, önce istiklal mahkemelerinden
başlarsınız, buna alışkanlık hâline getirdiniz.
Siz, 2013ü konuşun, bugün yirmi iki yaşında çocuk
yaşamını yitirmiş, bunu konuşmuyorsunuz, hâlâ daha
1920lerden, 1930lardan gündeme gelmeye çalışıyorsunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bakın, yine bir başka konu,
bir başka konu da şu: Şimdi, burayı anlayamıyorum,
CHPliler diyor, o meydanda sadece CHPliler yok. Ben orada herkesi gördüm,
orada herkes vardı. Orada bayrağı eleştiriyorsunuz ya!
Bizim istediğimiz şu: Diyarbakırda PKK bayrağıyla
sokağa çıkan gençlere polis nasıl davranıyorsa
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Ne
alakası var, kim bayrakla çıkıyor!
MUHARREM İNCE (Devamla)
Taksimde de Türk bayrağıyla çıkan gençlere eşit
davransın, aynı davransın. (CHP sıralarından
alkışlar) Bunu istiyoruz, benim istediğim bu. Bu ülkenin
gençleri coplanmasın, bu ülkenin gençleri gazlanmasın, polis
aşırı şiddet kullanmasın.
Yani, Sayın Bakan, bu polisi
uyarın, gözü çıkmış insanların, hedef gözeterek
ateş ediyor. Hangi hakla evin içine bomba atıyor polis? O polis
bulunmalıdır, evin içine nasıl bomba atar, nasıl bomba
atar? Engelli bir delikanlı polis aracının önüne geçip
yüreğini ortaya koyuyor, canını dişine takıyor,
bunları görmüyor musunuz siz değerli milletvekilleri? Ben sizin içinizde de çok
vicdan sahibi arkadaşım olduğunu biliyorum. Bunlara niye dur
demiyorsunuz? Niye ciddiye almıyorsunuz bunları?
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın İnce. (CHP ve AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Sayın
milletvekilleri, lütfen biraz sakin olunuz, bağırmayınız.
Lütfen
Lütfen
SIRRI
SAKIK (Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Sakık, bir alayım, ne için?
SIRRI
SAKIK (Muş) - Adımı anarak benim doğru şeyler
söylemediğimi ifade etti.
BAŞKAN
O söz söyleyenin milletvekili olmadığını söylediniz;
gruba ait olduğunu, grup adına konuştuğunu söyledi, siz
şahsı adına dediniz.
O
zaman buyurunuz bakalım.
SIRRI
SAKIK (Muş) Sayın Başkan, eğer böyle bir şey
demişsem özür diliyorum. Ben Cumhuriyet Halk Partisi, grup
adına
(CHP sıralarından
gürültüler) Bağırmayın. Bir grup adına çıkıp
açıkça söylüyor: Grup adına konuşuyorum ama bu olay bizi bir
otoriter, totaliter bir rejime doğru götürür. diyen budur ve Grubumuzdan
-dönüp- rica ediyorum., bütün Parlamentoya sesleniyor: Bizim son bir iki gün
günümüzdür. 23üncü Dönem gelsin, bunu yapsın. Ama siz ve AKP
ortaklaşa oy veriyorsunuz, evet oy veriyorsunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
İZZET
ÇETİN (Ankara) Hâlâ yalan söylüyorsunuz!
SIRRI
SAKIK (Devamla) Sevgili arkadaşlar, şimdi, biz yine birbirimizi iyi
tanıdık.
Diyor
ki: İstanbulda hukuk farklı uygulansın ama Diyarbakırda
farklı uygulansın.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Hayır, ikisi de coplanmasın diyorum, gençler
coplanmasın diyorum.
SIRRI
SAKIK (Devamla) Bunların anlayışı bu. Bizim Roboski
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sen Uludereyi konuşamıyorsun bile
Sırrı Bey ya!
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Neden konuşamasın? Ne alakası var?
MUHARREM
İNCE (Yalova) - Uludereyi konuşamıyorsun AKPyi incitmemek
için.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Altında, tezkerenin altında imzanız var.
Utanmıyorsun ya!
BAŞKAN
Sayın İnce, lütfen dinleyiniz.
SIRRI
SAKIK (Devamla) Sevgili arkadaşlarım, dışarıda
(CHP
ve BDP sıralarından gürültüler)
Sayın
Başkan, iki dakika konuşamıyorum.
BAŞKAN
Buyurunuz efendim.
SIRRI
SAKIK (Devamla) Sevgili arkadaşlar, dışarıda hava
kurşun gibi ağır. Ben dışarıdaki havayı
ağırlaştırmak adına değil, çıkıp bir
özeleştiri gerekiyorsa biz de yapalım dedim; bütün Parlamentoya
seslenişimdir. Ama bakın şurada Taksim olayları, Gazideki Geziyle
ilgili bu eylem devam ederken Ulusal Kanal denilen bir kanalda çıkıp
ne diyor bakın, mikrofonun kapalı olduğunu
Ah, keşke
birkaç kişi ölseydi. diyor. Hemen arkasından Halk TV, olayları
anlatan spiker Ankara müthiş, İstanbulda da keşke bunlar olsa.diyor.
(CHP sıralarından gürültüler)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
O haber yalanlandı.
SIRRI SAKIK (Devamla)
Şimdi, bu anlayıştan bir demokrasi arayışı
çıkmaz. (AK PARTİ ve CHP sıralarından
karşılıklı konuşmalar)
MUHARREM İNCE
(Yalova) Ya, böyle bir şey var mı?
BÜLENT TEZCAN
(Aydın) Paslaşın, paslaşın.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) Paslaşıyoruz, paslaşıyoruz.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) İnadına paslaşacağız.
BAŞKAN Lütfen
sakin olunuz.
Buyurun devam edin
Sayın Sakık.
SIRRI SAKIK (Devamla)
Sayın Başkan, ben dışarıda bu mücadeleyi sürdüren o
tertemiz gençlerin alnından, yüreğinden öpüyorum, o terlerini
öpüyorum ama o insanların üzerinden siyaset devşirmeye
çalışanları da kınıyorum. (CHP sıralarından
gürültüler)
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) Geç yerine!
SIRRI SAKIK (Devamla) -
Çifte standart uygulayanları
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) Geç!
SIRRI SAKIK (Devamla)
Sen defol git! Ne istiyorsun? Irkçı milliyetçiler sizi. (CHP
sıralarından gürültüler)
İZZET ÇETİN
(Ankara) Oraya çıkıp yalan konuşuyor.
BAŞKAN Lütfen
SIRRI SAKIK (Devamla)
İşte, bu. Ben her tarafı
Hem oy vereceksiniz hem
dışarıda polise bu yetkiyi vereceksiniz
EMRE KÖPRÜLÜ
(Tekirdağ) Kim vermiş?
SIRRI SAKIK (Devamla) -
polis pervasızca saldıracak, gazı kullanacak,
acımasızca insanları öldürecek, sonra gelip buradan Polis
kardeşlerimizin ruh hâli değişti.
EMRE KÖPRÜLÜ
(Tekirdağ) Hadi canım ya!
SIRRI SAKIK (Devamla)
Şimdi, biraz önce Grup Başkan Vekiliniz dönüp ne diyordu? Polis
kardeşlerimizin ruh hâli değişti. Kürtlere
yaptığı zaman
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SIRRI SAKIK (Devamla)
polis kardeşlerimizin ruh hâli iyi ama diğer göstericilere gelince
Polis kardeşimizin ruh hâli değişti
EMİNE ÜLKER TARHAN
(Ankara) Siz biat etmişsiniz.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Sakık.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) Sayın Başkan
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Sayın Başkan, BDP-AKP koalisyonunu dinlemek zorunda değiliz,
lütfen buna bir el koyun.
BAŞKAN Çok rica
ederim Sayın Türkkan, lütfen, suhuletle bir müzakere yürütmeye
çalışıyoruz.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Üst üste aynı gruba söz verilmez Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Baluken, talebiniz nedir?
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) Sayın Başkan, şimdi, demin kürsüde Sayın
İnce konuşurken, Türk Bayrağına hakaret edildiği gibi
bir imada bulundu, onu grup adına düzeltmek adına söz istiyorum.
BAŞKAN
Nasıl?
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) Demin Sayın İnce konuşmasını yaparken
Sırrı Sakıkla ilgili bir bireysel sataşmada bulundu
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sırrı Sakık cevap verdi.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl)
bir de BDP Grubunun, bayrak düşmanlığı
üzerinden söylemlerle bu olaya etkisini söyledi.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Alakası yok, öyle bir şey demedim.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Tutanaklar
gelsin Başkan.
BAŞKAN Bayrak
düşmanıdır. demedi tabii, öyle bir şey söylemedi.
MUHARREM İNCE (Yalova) Öyle bir
şey demedim. Tutanakları getirin.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Tutanakları inceleyelim o zaman.
BAŞKAN - Tutanaklara bakacağım.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
Kürsüye çıkan hatipleri hiç sorgulamadınız Sayın
Başkan, hep bizim hatipleri sorguluyorsunuz.
MUHARREM İNCE (Yalova) Ben öyle
bir şey demedim. Tutanaklara bakalım.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Tutanaklara bakalım.
BAŞKAN Bakalım. Söz
vereceğim size. Tutanaklara bakalım, söz vereceğim.
Buyurunuz Sayın Hamzaçebi, siz ne
istiyorsunuz?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, Sayın Sırrı Sakık
2 kez kürsüye çıktı. İlkinde, 2007 yılının
Haziran ayında Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülen Polis Vazife
ve Salahiyetleri Kanununda değişiklik yapan kanunun Adalet ve
Kalkınma Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisinin birlikte ortak
anlayışla çıkarıldığını söyledi. Sonra,
Sayın Muharrem İnce kürsüye çıktı, tekrar söz aldı,
tekrar aynı şeyi söyledi.
Söylemiş olduğu şey
gerçeğe aykırıdır, o konuda bilgi vermek istiyorum efendim.
BAŞKAN Buyurun, düzeltin lütfen.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) -
Sayın Başkan, tutanakları gördükten sonra söz hakkı
verebilirdiniz.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada
sükûnet içinde de her şeyi konuşabiliriz.
Sayın Sırrı Sakık,
2007 yılının Haziran ayında burada kabul edilen Polis
Vazife ve Salahiyetleri Kanununda değişiklik yapan kanunun
Cumhuriyet Halk Partisi ve Adalet ve Kalkınma Partisinin birlikte çıkardığı
bir kanun olduğunu söyleyerek CHPnin şimdi şikâyete hakkı
olmadığı anlamında bir değerlendirme yaptı. Bir
kere, bu bilgi yanlış. Eğer emniyet teşkilatının
ihtiyacı olan bir kanun var ise, emniyet teşkilatını daha
iyiye taşıyacak bir kanun var ise burada iktidar partisiyle beraber
hareket etmekten hiçbir şekilde çekinmeyiz; bunu ifade edeyim.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - O
zaman olduğu gibi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) - Ama, o bilgi yanlış. Şimdi, Sayın
Sakıkın kendi cümleleriyle ben o bilginin
yanlışlığını söyleyeceğim. Sayın
Sakık dedi ki: Durum böyle: CHP, AKP beraber çıkardı ama
CHPden bir vicdan sahibi milletvekili bu kanunun Türkiyeyi otoriter rejime
götürdüğünü söyledi.
SIRRI SAKIK (Muş) Ben
tutanaktaki konuşmalarına değindim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) Evet, Sayın Mehmet Nuri Saygun eski Tekirdağ
Milletvekilimiz, o kanun üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
konuşmuş.
SIRRI SAKIK (Muş) Doğru.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) Evet, grubu adına bu görüşü ifade etmişiz ve o
kanunu uygun bulmamışız, yani Türkiyeyi otoriter rejime
götürecek olan düzenlemelerin bir parçası olarak görmüşüz ve
Cumhuriyet Halk Partisi adına çıkan bütün konuşmacılar o
yasayı eleştirmiş, olumsuz görüş ifade etmişler. Böyle
olduğu hâlde bunu gerçeğe aykırı bir şekilde burada
anlatmayı ben doğru bulmadım, Sayın Sakıkın bu
yaklaşımını doğru bulmadım.
İkincisi, Taksim Gezi
Parkında meydana gelen, daha sonra tüm Türkiyeyi etkisi altına alan
olaylar herhangi bir şekilde bir gruba, bir siyasi partiye, bir siyasi
anlayışa mal edilemez, edilirse o gençlere, o kitleye büyük bir
haksızlık yapılmış olur. Liderliği olmayan bir
harekettir, kurumsal örgütü olmayan bir harekettir, kendiliğinden
başlayan bir harekettir. Bunu, Adalet ve Kalkınma Partisiyle,
Barış ve Demokrasi Partisinin birlikte yürüttüğü bir sürece karşı
olarak değerlendirmek bile o gençlere haksızlık olur. Orada
herkes vardı, bu süreci destekleyen kişiler de olabilir,
desteklemeyen kişiler de olabilir, o hareketin merkez noktası bireyin
hak ve özgürlükleriydi. Herkes Benim hayatıma karışma. Benim özgürlüklerimi
sınırlama, benim yaşam alanıma girme, hayatıma
müdahale etme. Bu hayat benim. diyordu Sayın Başbakana. Hareket
noktası bu olan bir hareketi bu şekilde
Yani, oradan eğer
çekilecekseniz başka bir şey bulmanız lazımdı ama o
gerekçe samimi olmadı, doğru olmadı. Bu şekilde o hareketi
küçümsemeyi, lekelemeyi doğru bulmuyorum, o gençlere haksızlık
olarak görüyorum.
Hepinize saygılar sunarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Provokatörler diyarı!
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Hamzaçebi.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Olmaz ki yani, konuşması boyunca BDPye sataştı! Siz de
Başkansınız yani!
BAŞKAN Önerinin lehinde Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır.
Buyurunuz Sayın Şandır.
(MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle şahsım ve grubum
adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
İnanınız ki üzülerek,
dehşete kapılarak ibretle de Genel Kurulu seyrediyoruz. Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak, biz bu yaşananlardan, yaşananların
böyle algılanmasından milletimiz adına, ülkemizin geleceği
adına çok büyük endişeler duyuyoruz.
Tabii, yayın saati kapandı.
İki grup olarak, kendi haklarınızı kullanarak Milliyetçi
Hareket Partisinin bu yaşanan olaylarla ilgili görüşlerinin
halkımıza ulaştırılması bir şekilde
engellenmiş oldu.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Bizimki
de konuşmadı daha.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Onun
için, suhuletle görüşlerimizi ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, iyi
günlerden geçmiyoruz, güzel şeyler olmuyor güzel ülkemizde. On
yıllık bir iktidarın ulaşması gereken son nokta bu
olmamalıydı. Gelinen nokta, hiçbir şekilde, birilerine havale
edilecek, bazı mazeretlerin arkasına saklanarak ifade edilecek,
birilerini suçlayarak izah edilecek bir hadise değil. Bugün eğer
insanlar hiçbir ortak anlamda olmadan, yani bir siyasi partinin üyesi olmadan,
bir derneğin üyesi olmadan, bir sendikanın üyesi olmadan sokaklara
dökülerek bir sebepten dolayı isyan ediyorlar ve bunu sürekli hâle
getiriyorlarsa durup düşünmek gerekir.
Ben bugün ısrarla izledim,
sonuçtan sorumlu olmak erdemini acaba Sayın Hükûmet, Sayın Bakan
gösterecek mi, göstermeyecek mi diye. Şahsını ilzam etmiyorum
ama hâlâ suçlayarak, hâlâ meseleyi birilerine havale ederek izah etmek hiç
kimseye bir şey getirmiyor. Biraz önce haber aldık, gene
Kızılay Meydanı kaynıyor, Türkiyenin birçok yeri
kaynıyor.
Değerli arkadaşlar, 30
kişiyle başlamış bu -yazıldığına göre-
yani polisin Taksim Gezi Alanını bastığı saatlerde o
alanda 30 kişi varmış. Polisin tavrına çok kısa bir
süre sonra tepki gösterenlerin sayısı 300e, sonra 1.500e, sonra
binlere ulaşmış. Bugün ne kadar olduğunu söylemek mümkün
değil. Sayın Bakanın ifadesiyle, hemen, aynı günün sonunda yaptığı
ifadeyle söylüyorum: 48 ilde sokaklar kaynıyor. Bugün tüm Türkiyede
sokaklar kaynıyor. Bu insanlara çapulcu diyerek, bu insanlara marjinal
diyerek meseleyi çözemezsiniz.
Değerli arkadaşlar, burada
söylenecek söz kalmadı. Şu öğleden bu yana, saat 15.00ten bu
yana ortaya konan tavırları da izledikten sonra söylenecek çok söz
kalmadı. Olgu bir ayrı, algı fecaat.
Değerli arkadaşlar,
nasıl çözeceksiniz bu sorunu? Bu sokakları nasıl
durduracaksınız? Bugün dikkatlice izledim Sayın Bülent
Arınçı. Bu konuşmayı ilk gün yapsa, bu konuşmayı
ilk gün Sayın Başbakan yapsa veya bugün gelseniz buraya Biz bir
şeyleri yanlış yaptık, size üzüntü verdik ey halkım,
ey milletim! On yılın sonrasında böyle bir sonucu hak
etmemiştiniz. Size böyle bir ızdırabı yaşattığımız
için üzgünüz, özür diliyoruz. diyebilseydiniz inanıyorum ki bu
tartışmalar da olmayacaktı değerli arkadaşlar. Ama
hâlâ İnadım inat. diyorsunuz.
Bugün sözün bittiği yerdeyiz
değerli milletvekilleri, sözün bittiği yerdeyiz. Artık, bunun
üzerinden siyaset yapmak, birbirimizle akıl yarışına girmek
hiç kimseye bir şey kazandırmaz. Söz konusu olan geleceğimiz,
söz konusu olan milletimiz, söz konusu olan vatanımız. Bu olaylar, bu
olayları ortaya koyan insanların o çok doğal tepkisine ben
saygı duyuyorum, grubumuz olarak da saygı duyuyoruz. O insanlar,
kendilerine ait sebeple Bardak taşmıştır. deyip
sokağa çıkıyor; bir itiraz, bir tepki ortaya koyuyorlarsa buna
saygı duyarak, sebebini sorgulayarak ve o sebepten kendimize düşen
sorumluluğu belirleyip gereğini yaparak çıkabiliriz. Sorumlu
siyaset anlayışı bu, sözün bittiği yerdeyiz. Bizim, bugün
Sayın Genel Başkanın sözlerinin sonunda söylediği şu
sözlerini ben sözümün başında söylemek istiyorum. Değerli
arkadaşlar, başka Türkiye yok. Başka gidecek bir ülkemiz de yok.
Bu sebeple yeterince kavgadan çekmiş, yeterince düşmanlıklar
yaşamış ve yeterince kötülüklere muhatap kalmış Türk
milletinin, yeni bir bataklığa saplanmasına, yeni bir felaketle
karşılaşmasına hep birlikte engel olmak
sorumluluğundayız. Birbirimize girerek, Allah muhafaza Taksimden
Tahrir Meydanı çıkartmaya yönelerek Türk baharı için ayin yapan
küresel mihrakların, yabancı istihbarat elemanlarının
ekmeğine yağ sürerek hiçbir sonucu elde edemeyiz. Biz, bu aziz vatan
coğrafyasında, tek millet hâlinde kalarak,
bağımsızlığımızı koruyarak,
demokrasimizi çalıştırarak, mevcut şartları daha iyi
yaparak, ifade hürriyetine azami saygı ve riayet göstererek
sorunlarımızı çözeriz bunu başarmak mecburiyetindeyiz.
Sözün sonu bu, bu sözle mutabakatı sağlayarak burada bulunmak
mecburiyetindeyiz. Ama sokaktaki yangını durdurmak değil, o
yangını körüklemek ve o yangını başka projelerin
zemini hâline getirmek, o başka projelere katkı vermesini temin etmek
niyeti değerli arkadaşlarım, bu millete ve bu ülkeye yapılacak
en büyük kötülüktür.
Bakın, siyaset adamı, devlet
adamı, geleceği öngörmek mecburiyetinde, bu Hükûmetin aczi bu.
Burnunun ucunu göremiyor. Bu günleri dünden sezmek mecburiyetindeydi. Öyle
hadiseler yaşadık ki yani Sayın Başbakanın son birkaç
aydır söylediği sözlerin, burada çıkartılan kanunların
böyle bir sonucu çıkartabileceğini öngöremeyen bir siyaset
anlayışı bu ülkeyi nasıl yönetecek? Ben ondan daha kötü,
ondan daha sıkıntılı bir ihtimalden bahsediyorum.
Değerli arkadaşlar, bölgemiz
kaynıyor, Orta Doğu bölgesi kaynıyor,
hudutlarımızın hemen kenarında yangın var. Bu
coğrafya yeniden tanzim edilmek için uğraşılıyor ve
etnik temelde ayrışmaya dayalı bir siyasi yapı kurulması
için müzakereler yapılıyor. Geçen yüzyılın ilk
çeyreğinde gerçekleştirilemeyen Kürt devleti kurulmaya
çalışılıyor. Bugünleri anlamak için geçmişte
bugünlerin iz düşümüne iyi bakmanız lazım. İçinizde çok
aydın düşünen, bilen insanlar olduğunu biliyorum, bilgilerine,
duygularına hitaben söylüyorum. Mora İsyanını iyi bir
inceleyiniz, Yunanistan devletini, Yunan İsyanını iyi bir
inceleyiniz, o devlet nasıl kuruldu bir görünüz. Şimdi kendi iç
sorunlarımızı tahrik ederek Türkiye'nin etnik temelde
ayrışıp parçalanmasını projelendirenlere çok
doğal tepkilerden hareketle bir sosyal zemin
hazırlandığının farkında mısınız?
Yani Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa ülkeleri bu olaylar çıkar
çıkmaz, anında niye kınadı, niye bu konularla ilgili
görüş bildirdi bunları düşünüyor musunuz? İnceleyiniz,
eğer ABD veya küresel güçler, Avrupa Birliği ülkeleri bir olay
hakkında hemen görüş ifade ediyorlarsa biliniz ki o olayların
arkasında onlar vardır. Niye, değerli arkadaşlar?
Dolayısıyla, ben tekrar söylüyorum: 1821 Mora
İsyanını ve ondan sonra kurulan Yunanistan devletinin
nasıl kurulduğunu incelemenizi istiyorum. Bu çıkan olaylardan
sonra bu bölücülüğü siyasallaştırıp, bu
siyasallaşmanın üzerine bir Kürt devleti kurma projesine güç vermek
isteyen odaklara karşı Türkiye Büyük Millet Meclisi gereken duyarlılığı
göstermek mecburiyetindedir, gereken sorumluluğu göstermek
mecburiyetindedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Burada
birbirimizi hırpalayarak sorumluluğumuzdan kurtulamayız.
Türkiyenin geleceğinden hep beraber sorumluyuz. Bunun idrakinde olmak
mecburiyetindeyiz. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak biz bu
üslupların dışında, bu tartışmaların
dışında milletimizin geleceği açısından
endişe duyarak sizleri izliyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Şandır.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Sayın Başkan, demin sataşmadan dolayı söz istemiştim.
BAŞKAN Tamam, buyurunuz
Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Burada bağırarak
çağırarak fikirleri empoze etmenin mümkün olmadığını
tekrar söyleyeyim ben.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi bu
konuda AK PARTİyi yeterince eleştirmediğimizi söyledi ama tabii
gündemi takip etmedikleri için böyle bir şey söylüyorlar. Biz
başından beri bu sol, demokrat, devrimci, sosyalist, çevreci hareketin
Gezi Parkındaki ekolojik talana karşı başlatmış
oldukları ve daha sonra daha fazla demokrasi, daha fazla insan
hakları, daha fazla özgürlükler ve daha fazla barış istedikleri
eylemi desteklediğimizi ve bu eylemin yanında olduğumuzu
defalarca dile getirdik. Gündemi takip etmiyorsanız bu konuda size
söyleyeceğimiz bir şey yok. Bu konuda, daha demin ben konuşma
yaparken Sayın Başbakanın meydan okuyan tavrının ve
bunu talimat olarak algılayan polisin sokak ortasında
uygulamış olduğu işkencenin ve şiddetin bugünkü
yangının asıl sebebi olduğunu söyledim. Önerilerde
bulunurken de ilk önce AK PARTİ Hükûmetinin hükûmet olarak tüm
halkımızdan özür dilemesi gerektiğini, sorumlular hakkına
yasal işlem yapması gerektiğini söyledim.
Şimdi, burada, tabii, Sayın Sırrı
Sakık konuşması sırasında şunu ifade etti. Yani,
Cumhuriyet Halk Partisi buraya gelen her yasal düzenlemede önce imza atıp
beş ay sonra, beş yıl sonra, üç yıl sonra o imzasının
sonucu üzerinden siyaset yapmaya çalışıyor. Bakın, Polis
Vazife ve Salahiyetleri Kanununda Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinin
görüşleri burada, onları söyleyeceğim. Terörle Mücadele
Kanununda Cumhuriyet Halk Partisinin tavrı ortada. Özel yetkili
mahkemelerin kurulmasında Cumhuriyet Halk Partisinin tavrı ortada.
Roboskiyi yaratan sınır ötesi operasyonda kalkan
parmaklarınızı hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla, üç
yıl önce imza atıp üç yıl sonra buraya gelip siyaset
yaparsanız karşınızda bizi bulursunuz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Söz
istiyorum
İZZET ÇETİN (Ankara)
Birleşin, iktidar ortağı olun.
İDRİS BALUKEN (Devamla)
Bakın, polis selahiyetleri vazifesi hakkındaki kanun hakkında
CHPli Feridun Ayvazoğlu şunu diyor: Biz teklifi CHP olarak
saygıyla karşılıyoruz. Bunun gerekli olduğunu
düşündüklerini belirtiyor. Yalnız, bunun Ulustaki bir
saldırıdan hemen sonra apar topar geliştirilmesini
eleştiriyor ve bunun 7-8 maddelik bir değişiklikle yeterli
olmayacağını ifade ediyor. Polisin elini güçlendirmek için
getirilen bu tekliflere destek vermenin de siyaseten kendi anlayışları
olduğunu söylüyor.
Yine, o dönem, Mehmet
Küçükaşık da Hükûmetin Benim tasarım. diye buraya
getirmediği için yapmış olduğu eleştiriyi de
şöyle söylüyor: Polise, güvenlik güçlerine yetki verme noktasında
Hükûmetin yeterince net olmadığını ve Hükûmeti netliğe
davet eden konuşmaları var.
Yani, o dönemde CHP tıpkı
bugünkü gibi birkaç parçalı bir duruş gösteriyor. Bazı
milletvekilleri kanun lehine konuşma yapıyorlar, bazıları
aleyhinde konuşma yapıyorlar ama gerçek şu ki polise sınırsız
yetki veren, yargıya sınırsız yetki veren ve
dolayısıyla bugünkü antidemokratik bütün uygulamaların
altında tıpkı AK PARTİnin olduğu gibi CHPnin de
imzası vardır. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Baluken.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Hamzaçebi,
buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, yine aynı konuya döndük. (BDP ve
CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Bir dakika, lütfen sessiz
olunuz, duyamıyorum.
İZZET ÇETİN (Ankara)
Birleşin
Birleşin
BAŞKAN Sayın Çetin, lütfen
Duyamıyorum Sayın Grup Başkan Vekilini.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) İzin verir misiniz arkadaşlar.
BAŞKAN Buyurunuz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Baluken, yine, 2007 yılındaki Polis,
Vazife ve Selahiyetleri Kanununa ilişkin olarak Cumhuriyet Halk
Partisinin tutumunu yanlış aksettirdi.
Söz istiyorum efendim.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
Sayın Başkan, tutanaklardan söyledi. Neyi yanlış
aksettirmiş?
BAŞKAN Şimdi
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Tutanakları çıkaralım
BAŞKAN Şimdi
ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
Tutanakları okumuş, neyi aksettirmiş?
BAŞKAN Sayın Kurt, biraz
sakin olur musunuz lütfen, bir sorunun netleşmesine gayret gösteriyoruz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Efendim, bir şey
ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
Tutanakları isteyin, bir sataşma varsa Sayın Başkan söz
hakkı verirsiniz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Şimdi, biraz önce Sayın Sırrı Sakık
dedi ki: Tekirdağ milletvekili
ADİL ZOZANI (Hakkâri)
Tutanakları getirtin sataşma varsa
BAŞKAN Sayın Kurt, lütfen
İZZET ÇETİN (Ankara)
İftira atıyorlar.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Ne iftirası?
İşte, burada bak
Ne
iftirası? Feridun Ayvazoğlu kimin milletvekili, BDP milletvekili mi?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi,
Barış ve Demokrasi Partisinin sözcüleri
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Gerçeğe aykırı söylüyorlar efendim.
BAŞKAN 2007de çıkan Yasaya Cumhuriyet Halk
Partisinin destek ve oy verdiğini söylüyorlar.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Evet, ben aksini söylüyorum.
BAŞKAN Siz de diyorsunuz ki: Buna biz destek ve oy
vermedik. Bunu, defaatle, birkaç kere dile getirdiniz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Evet efendim.
BAŞKAN Şimdi, biz müsaade ederseniz, bunun
tutanaklarına bakalım da öyle karar verelim arzu ederseniz ya da
bildirelim çünkü siz aynı şeyi söylüyorsunuz
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın
Başkan, şimdi bakın
BAŞKAN Farklı bir şey
söylüyorsunuz ve devamlı aynı şeyi tartışıyoruz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Efendim o zaman izninizle şu cümlemi tamamlayayım.
İZZET ÇETİN (Ankara)
İftira ediyorlar Sayın Başkan burada izah
BAŞKAN Grup Başkan
Vekiliniz konuşuyor Sayın Çetin, bir dakika
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, biraz önce, Sayın
Sırrı Sakık çıktı dedi ki: Cumhuriyet Halk Partisi bu
yasaya destek verdi ama aralarında vicdanlı bir milletvekili var,
Mehmet Nuri Saygun Ya, bu yasa Türkiyeyi otoriter rejime götürüyor. diyerek
gerçeği vurgulamış. dedi.
BAŞKAN Evet.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Şimdi, bu olmadı yani pantolon olmadı gömlek
verelim gibi bir anlayışla Efendim, Feridun Ayvazoğlu
şöyle demiş. diyor.
Şimdi, Mehmet Nuri Saygun, o
tasarının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
konuşuyor, ayrıca on dakikalık şahıs adına olan
konuşmayı da alarak toplam otuz dakikalık bir konuşma
yapıyor, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşünü
açıklıyor. Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşünü,
tasarı veya teklifin tümü üzerinde konuşan milletvekilleri ortaya
koyar.
BAŞKAN Evet.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Bu görüş olumsuz olduğu hâlde ve Sayın
Sırrı Sakıkın yaptığı açıklama kendi
cümlesiyle çürüdüğü hâlde şimdi bir başka konuşmayı örnek
alarak Cumhuriyet Halk Partisi buna destek vermiştir. demeyi,
doğrusu ben siyasi samimiyetle bağdaştıramıyorum. O
nedenle söz istiyorum.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın
Başkan, aslında, sadece tutanaklar değil, o dönemin
medyasını araştırın, bir bütün olarak AKP ve CHPnin
ortak bir önerisi olarak çıktığını, medyada onlarca
köşe yazarının bu konuyu eleştirdiğini kendileri de
bilir. Siz doğru bir tespit yaptınız. Tutanakları getirin,
bakın, nasıl bir oylama
yapıldığını kendileri de görsün.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Efendim, Sayın Başkan, hayır, bir saniye,
bakın
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, bunun sonunu alamayız.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Şunu tamamlayalım
BAŞKAN Böylece bunlar
tutanaklara geçmiştir.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Efendim, bir saniye, Sayın Başkan
BAŞKAN Siz diyorsunuz ki: Böyle
değil., Cumhuriyet Halk Partisi Sayın Grup Başkan Vekili de
diyor ki: Biz bu yasaya karşı çıktık. Özeti budur. Bu
konuyu
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Efendim, bir konu daha var Sayın Başkan: Özel
yetkili mahkemelerle ilgili olarak, yine, Cumhuriyet Halk Partisi Gurubunun
tutumunu Sayın Baluken yanlış aksettirdi, tamamen tersidir
efendim.
Söz istiyorum.
BAŞKAN Peki, bu konuda, özel
yetkili mahkemeler konusunda söz vereceğim ve bu konuyu
kapatacağım sayın milletvekilleri. Lütfen bu konuya tekrar
dönmemenizi istirham edeceğim.
Buyurunuz Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ayaktayken de açıklamaya çalıştım ama sesim arkalara
gitmemiş olabilir, onu bir daha tekrarlayacağım.
2007 Haziranında Polis Vazife ve Salahiyetleri
Kanununda Değişiklik Yapan Kanun Tasarısı
görüşülürken Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini
Tekirdağ Milletvekili Sayın Mehmet Nuri Saygun
açıklamıştır. Yirmi dakikalık konuşmasına on
dakikalık şahıs konuşmasını da ilave ederek toplam
otuz dakikalık bir konuşma yapmıştır ve bu
yasanın Türkiyeyi otoriter rejime taşıyacağını,
o yolda atılmış olan bir adım olduğunu ifade
etmiştir. Sayın Sırrı Sakıkın
konuşması kendiliğinden çürümüştür.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Sizin görüşünüz, yani siz çürüdüğünü düşünüyorsunuz. Şimdi
biz burada konuşuyoruz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) Şimdi, Sayın
Baluken çıkıyor, bir başka konuşmacının
konuşmasını alıyor.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Maşallah, üç parti gibi konuşuyorsunuz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla)
Asıl bağlamından da onu kopararak bir başka şey
söylüyor. Tasarının tümü üzerindeki görüşü grup adına
konuşan Sayın Saygun ifade etmiştir.
Bir şeyi daha Sayın Baluken
yanlış söyledi, doğru söylemedi. Ceza Muhakemesi Kanunu 250, 251
ve 252nci maddelerinde düzenlenen özel yetkili mahkemelerle ilgili olarak o
dönem bizim Malatya Milletvekilimiz Sayın Muharrem
Kılıç bu kürsüde geldi konuşma yaptı. Tutanaklarda
vardır, Sayın Balukene o tutanaklara bakmasını tavsiye
ediyorum. O mahkemelere karşı çıkışımızı
çok açık bir şekilde Sayın Muharrem Kılıç tutanaklara
geçirmiştir. Tutanaklarda olan bir şeyin hilafına benim burada
konuşmam mümkün değil ama tutanaklarda olan bir şeyin
hilafına konuşan arkadaşlarımız var Barış ve
Demokrasi Partisinde. Onu da kendilerinin, Genel Kurulun takdirine sunuyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Hamzaçebi.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan
BAŞKAN - Bu konunun kapandığını
düşünüyorum.
Lütfen
İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Sayın Başkan,
sadece tutanaklara geçmesi açısından bir şey söyleyeceğim.
BAŞKAN Buyurunuz.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Şimdi, ben burada
konuşma yaparken de Cumhuriyet Halk Partisinin tıpkı bugünkü
gibi birkaç parçalı görüntü veren konuşmalar
yaptığını zaten söyledim.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Ne görüntüsü ya, ne
görüntüsü kardeşim?
BAŞKAN Lütfen dinleyiniz.
Sayın Toptaş, lütfen
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan,
biz dinledik. Tutanaklara geçmesi için bir şey ifade edeceğim.
BAŞKAN Buyurun.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Grup Başkan
Vekiliyim
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Ne görüntüsü ya?
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
ve orada bana yönelik
bazı şeyler söylendi. Bunu söylemem gerekiyor.
Şimdi, dört yıl önce
(CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Lütfen sessiz olunuz.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Bakın, şöyle
bir örnek vereyim size: Dört yıl sonra Cumhuriyet Halk Partisinin Anayasa
Uzlaşma Komisyonundaki görüşlerini siz tutanaklardan açıp
baktığınız zaman, her bir üye konuştuğu zaman
ayrı bir görüşün orada dile getirildiğini görmüş olursunuz
ama neticede Cumhuriyet Halk Partisinin tavrıyla ilgili durum Meclisin hem
tutanaklarında hem de kamuoyundaki vicdanında son derece nettir.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Bugün Anayasa
Uzlaşma Komisyonundaki parçalı duruş neyse, fikir
ayrılığı neyse o gün de o durum vardı.
BAŞKAN Şimdi, Sayın Baluken, bu konu
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın
Başkan, bir cümle efendim
Şimdi, Sayın Mehmet Nuri Saygunun
konuşmasını konuştuk, Ceza Muhakemesi Kanunundaki özel
yetkili mahkemeleri konuştuk.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Feridun Ayvazoğluyu
da konuştuk. Feridun Ayvazoğlu, Mehmet Küçükaşık
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Şimdi
Sayın Baluken başka bir alana geçiyor. Onlar olmadı, Anayasa
Uzlaşma Komisyonu
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Hayır, bunlar kimin
milletvekili, BDPnin mi milletvekili, Sayın Hamzaçebi?
BAŞKAN Şimdi, Sayın milletvekilleri, o
dönem yapılmış bütün konuşmaları tek tek burada dile
getirecek değiliz. Görüşleriniz zabıtlara geçti, tutanaklara geçti.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) -
Sayın Başkanım
BAŞKAN - Herkesin yeterince
aydınlandığını umuyorum.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin)
Sayın Başkanım, şimdi, bakın
BAŞKAN Sayın Öztürk, siz
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin)
Sayın Grup Başkan Vekili dedi ki: Gündeme hâkim değiller,
ilgilenmiyorlar. Mesela, Terörle Mücadele Kanunuyla da ilgili konuştu,
özel yetkililerle de ilgili konuştu. Ben onunla ilgili söz almak
istiyorum. Bizim önergemiz Adalet Komisyonunda
BAŞKAN - Sayın Öztürk, bu
konuda Sayın Hamzaçebi Grup Başkan Vekili olarak gerekli
açıklamaları yaptı.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Ama ben
milletvekiliyim efendim.
BAŞKAN - Bu konuyu izniniz olursa,
lütfen, müsaade ederseniz kapatıyorum. Yeterince
aydınlandığımız kanısındayım.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin)
Sayın Başkanım, ben CHPnin milletvekiliyim.
BAŞKAN Sayın Grup
Başkan Vekili net bir şekilde açıklamıştır.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) -
Sayın Başkan, ben CHPnin milletvekiliyim. Bizi gündemi izlememekle
suçladı. Böyle bir şey olabilir mi? Ben o Komisyonun üyesiyim, daha
ne yapacak yani hakaret etmeyip de, sataşmayıp da?
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Sayın Başkan
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Ben o
Komisyonun üyesiyim, özel yetkili mahkemeler, terörle mücadele
Dedikleri
doğru değil. Ben söz istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Öztürk, bu
yasaya karşı çıkıldığını Sayın
Hamzaçebi çok net bir şekilde dile getirdi. Lütfen
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Terörle
Mücadele Kanununda da dedikleri doğru değil.
BAŞKAN Onu da dile getirdi
Sayın Hamzaçebi.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Önerge
verdik, kaldırılsın diye de önerge verdik, ilk imza
atıldığında da karşı
çıkmıştık, haberi yok Grup Başkan Vekilinin.
BAŞKAN Hepsini dile getirdi.
Sizin de bu söyledikleriniz tutanaklara geçti. Lütfen, müsaade ediniz.
PERVİN BULDAN (Iğdır) -
Senin haberin yok.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Kimin haberi yok?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Senin
haberin yok, senin dünyadan haberin yok. Ayıp!
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Sana
ayıp!
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin)
Ayıp senin yaptığın! Ayıp senin
yaptığın!
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Yakışmıyor sana!
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Sana
yakışmıyor!
BAŞKAN Şimdi, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu önerisinin aleyhine İstanbul Milletvekili Erol Kaya. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) -
Sayın Başkan
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Gelip
önergeye destek verseydiniz ya Komisyonda? Niye vermediniz?
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Hangi önergeye destek vermedik?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) AKP ile
iş birliği yaptınız. Komisyonda AKPyle iş
birliği yaptınız.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Hepsinin altında imzanız var.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Lütfen
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ama
farklı bir konu, siz bakmıyorsunuz ki bize!
Buyurunuz Sayın Kaya. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
EROL KAYA (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi önerisi
aleyhinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin)
Sesinizi çıkartmadınız!
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Parmak sallama! İstersen gel dışarıda parmak salla!
EROL KAYA (Devamla) - Öncelikle,
yarın Dünya Çevre Günü ve çevreyle ilgili bir tartışma
yapıyoruz, Dünya Çevre Gününüzü kutluyorum. Aynı zamanda, yarın
akşam Miraç Kandili. Miraç Kandilinizi de tebrik ediyorum.
Değerli arkadaşlar
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Tehdit
mi ediyorsun?
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Sen
tehdit ediyorsun! (CHP ve BDP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen sâkin olunuz, lütfen.
Lütfen, konuşmacıyı
dinleyelim. Lütfen, sayın milletvekilleri, sükûnete davet ediyorum.
Lütfen
Lütfen, sakin olunuz.
Buyurunuz Sayın Kaya.
EROL KAYA (Devamla) Süreyi
düzeltebilir miyiz Sayın Başkan?
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, 5 Haziran Dünya Çevre
Gününüzü ve aynı zamanda, yarın akşam idrak edeceğimiz
Miraç Kandilinizi tebrik ediyorum.
Değerli arkadaşlar, Taksim
olaylarıyla ilgili bir sürü sıkıntı yaşadık ve bu
sıkıntıların başında birçok
vatandaşımızın mağdur olduğunu
Vefat eden
kardeşlerimize Allahtan rahmet dileyerek sözlerime başlamak
istiyorum.
Müsaade ederseniz, konuşmamda da
bir şeyin altını çizmek istiyorum. O da şudur: Dünya Çevre
Gününde çevreden yola çıkarak yaşanılan bir
sıkıntıyı konuşuyoruz. Eğer biz,
yaşanılan olaylarla ilgili doğru bir bilgilendirme
yapılamadığı zaman, istismarcılara fırsat
verildiği zaman çevrenin siyasal amaçlarla kullanılmasının
bedelinin bu ülkeye ve bu millete nasıl fatura edileceğini hep
birlikte yaşadık.
Değerli arkadaşlarım,
ben, sizlere bir şeyi daha belirtmek istiyorum. Bugün Dünya Çevre Günüyle
ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisi Çevre Komisyonu ve bakanlıklarla
beraber Şeref Salonunda bir sergi açtık. Hiç olmazsa çevreyle ilgili
gençlerimizin, çocuklarımızın, öğrencilerimizin ve
Hükûmetin yaptığı çalışmaları, sergiyi gezerek
görmenizi sizlere tavsiye ediyorum.
Konuşmamda hem Taksimle ilgili hem
de çevreyle ilgili birlikte değerlendirme yapmak istiyorum. Eğer
çevreyi konuşacaksak ve sağduyuyla hareket edeceksek
sanırım ikisini birlikte yapmakta fayda var.
Değerli arkadaşlar,
şehirler meydanlarıyla bilinir, şehit meydanlarıyla
anılır ve meydanlarıyla yükselirler. Bir dünya kenti olan
İstanbulda meydandan bahsetmek mümkün olmadığı için
seçimler öncesinde, 2011 öncesinde bir meydan düzenlemesi, Taksim
düzenlemesinden bahsedildi.
ÖZDAL ÜÇER (Van) - O yüzden mi halkla
meydan muharebesi yapıyorsunuz.
EROL KAYA (Devamla) Ve bu düzenlemeyle ilgili 2011
yılında İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisindeki AK
PARTİli, Cumhuriyet Halk Partili, MHPli, Saadet Partili ve
bağımsız belediye meclis üyelerimiz hep birlikte, oy
birliğiyle kendi şehirlerinde yapılacak olan bir projeyi görerek
ve bununla ilgili karar verdiler. Belki birçoğunuz Beyoğlunu, belki
birçoğumuz Taksimin sokaklarını bilmeyiz ama o meclis üyeleri
yerel bir meclisin aldığı bir kararın gereğini yaparak
beğendikleri, onayladıkları, bir projeyi hayata geçirdiler. Bu
proje ihale edildi ve yapılmaya başlandı. Peki, Taksimde ne
oluyor? Bu teknik bilgileri vermekte fayda var.
Değerli arkadaşlar, şu
anda taksimde yayaların kullandığı alan 54 bin
metrekaredir. Bu 100 bin metrekareye çıkarılıyor. Alanda toplam
563 ağaç mevcuttur, bunun 12 tanesi naklediliyor ve alanda toplam 600
ağaç olacak. Yine, trafiğin yer altına alınması söz
konusu. Özellikle her sabah saat 07.30 ile 08.30 arası Taksimden geçen
toplam araç sayısı bir saatte 8.500 ve bunlar bu alanı bir
saatte kat ediyorlar.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Hiç
gerek yok.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Var tabii.
EROL KAYA (Devamla) Bu alanın,
trafik alanının yer altına alınarak bu süre yarım
saate indiriliyor. Alanın gelgeç alanı, zorunlu yürünen bir alan
olması yerine durulan, dinlenilen, keyif alınan bir mekâna
dönüştürülmesiyle ilgili bir düzenleme söz konusu ve Talimhane ile Taksim
bir bütünlük sağlanacak.
Ayrıca, 2011de yapılan bu
proje hem sosyal medyada hem İstanbul Büyükşehir Belediyesinin
İnternet sitesinde sadece İstanbullularla ilgili değil, hem
Türkiye'yle ve hem dünyayla paylaşıldı ve hepimiz
İnternete girdiğimizde bunları görmemiz mümkün. Peki, taksimde
ne yapılıyor?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) AVM
yapılıyor.
EROL KAYA (Devamla) Taksimde
yapılan proje çalışması iki etaptır. Birinci
etabı düzenlemesinin şu anda yüzde 70i bitmiş ve temmuz
ayında açılacak, kıyamet koparılmasının sebebine
baktığımızda olayların sebebinin Divan Otelinin hemen
karşısındaki Gezi Parkının beton duvarının
sökülmesi, bir duvarın iki metre öteye alınması. Burada yaya
kaldırımını genişletmek için 12 ağaç söküldü ve
bir başka yere ağaç sökme makineleriyle nakledildi. Geri kalan
ağaçlarımızla ilgili ise bunlar sökülürken kıyamet koptu.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Ya, sen bırak
projeyi, üç kişi niye öldü?
EROL KAYA (Devamla) Şimdi,
değerli arkadaşlar, Dünya Çevre Günü arifesinde çevre
duyarlılığı içinde şehre sahip çıkmak adına
katılımcı bir yapı noktasında hassasiyet gösteren hem
STKlarımıza hem vatandaşlarımıza -iyi niyetli
vatandaşlarımıza- özellikle teşekkür etmek istiyorum.
İstanbulda bir proje
yapılıyor ve bu projeye katılmak noktasında
insanlarımızın bir iradesi var. Buna saygı göstermek
gerekiyor.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Kime sordunuz?
EROL KAYA (Devamla) Ve bir şeyi
daha hatırlatayım: Birleşmiş Milletler tarafından 5
Haziran Dünya Çevre Günü 2013 teması düşününüz, yiyiniz ve
koruyunuz noktasında tema olarak seçilmiş durumda.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Belediye
Başkanınız özür diledi.
EROL KAYA (Devamla) Aslında,
çevreye bakışımızı, çevreyi sahiplenişimizi,
bence -paradigma deyişini- bir defa daha gözden geçirmekte fayda var.
Değerli arkadaşlar, bugüne
kadar çevre dediğinizde aklımıza iki şey geliyor: Birisi
mevzuatla ilgili düzenlemeler, ikincisi uygulamayla ilgili düzenlemeler. Oysa,
bunun bir başka boyutu da var, o da ahlakla ilgili düzenlemelerdir.
Hükûmetimizin uygulamayla ilgili
düzenlemelerine baktığımızda, gerek Avrupa Birliğinin
çevre faslı kapsamındaki düzenlemelere gerekse su, toprak ve hava
kalitesinin artırılmasıyla ilgili yaptığı
düzenlemelere baktığımızda fevkalade önemli icraatlar
yapıldığına hepimiz şahidiz ve hepimiz, bunu, teneffüs
ediyoruz ve yaşıyoruz. Ama dikkate alınması gereken bir
başka unsur ise ahlak boyutudur. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tüm kadim inançlarda insan ve tabiat ilişkisine dair
geniş bilgiler ve ayrıntılı düzenlemeler
bulunmaktadır. Kutsallık zırhından
arındırılan tabiatın, ağacından hayvanına
kadar tüm varlığıyla her türlü tehdide ve tehlikeye açık
hâle geldiğini görüyoruz.
Kendi manevi
varlığını kaybeden bir insanlığın,
tabiatın kutsallığına saygı duymasını
beklememiz mümkün değildir ve mümkün olmadığını da
görüyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) - Tabiata değer vermediğinizi gördük
zaten.
EROL KAYA (Devamla) İnsanın
çevreyle ilişkisini sürdürülebilir bir temele oturtacak olan bu
ilişkinin ahlaki bir zeminde kurulmuş olmasıdır.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Konunun özüne bir gelseniz.
EROL KAYA (Devamla)
Unutmamalıyız ki, ahlaken kötü sayılan her davranış
çevreye de zararlıdır, çevrenin de düşmanıdır. Ahlaken
iyi kabul edilen, tavsiye edilen her davranış da çevreye uygundur ve
çevrenin korunmasına hizmet eder.
Değerli milletvekilleri,
Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımızın verdiği
önergeye baktığımızda, toplantı ve gösteri
yürüyüşü hakkının kullanılamadığını,
yaşam hakkına kadar uzanan ihlallerin
yaşandığını, hak arama özgürlüğünün
bastırıldığını ve halkın doğru
bilgilendirilme hakkının yok edildiğinden bahsedilmektedir.
Değerli arkadaşlar ve
kıymetli milletvekilleri; Gezi Parkında beş ağacın
yerinden taşınmasıyla başlayan eylemler çevreci bir
duruştan öte provokatif odakların nemalandığı bir
boyuta dönüşmüştür.
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli)
Sorun 5 ağaç değil Sayın Başkan, sorun yaşam
alanın yok edilmesi.
EROL KAYA (Devamla) 280 iş yeri
tahrip edilmiştir, 310 araç yakılmıştır, 11 AK
PARTİ ilçe binası yakılmış, 6 kamu binası zarar
görmüştür.
Ben size bir hatırayı nakletmek
istiyorum: Bugün Bingöl Milletvekilimiz Eşref Taş ile beraber Çevre
Komisyonu etkinliğinde bir hatırasını nakletti.
Değerli arkadaşlar, dün Kızılay Meydanında genç
kardeşlerimiz bir eylemden döndükten sonra kafeteryada, Eşref Beyin
de oturduğu bir ortamda şunu söylüyorlar Arkadaşlar, biz
iş yerlerinin camlarını niye kırıyoruz ki, bunun
sebebi ne? Sahi, bu iş yerlerinin, araçların
yakılmasının yıkılmasının tahrip edilmesinin
sebebi ne?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin)
İçişleri Bakanına soracaksın.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Kendinize sordunuz
mu?
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Size
sormak lazım, size.
EROL KAYA (Devamla) Çevrecilik
adına mı bu yapılıyor, siyaset adına mı
yapılıyor? Kim vesile oldu? Kim nemalanmak istiyor?
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Önergeye
gel, önergeyle ilgili konuşmadın ki.
EROL KAYA (Devamla) Eğer
çevrecilik adına yapılıyorsa sizlere şunu hatırlatmak
isterim, Koç Üniversitesine tahsis ettiğimiz alanda 34 bin ağaç
kesildi, Doğu ve Güneydoğuda güvenlik adına bütün ormanlar
yakıldı, neredeydi çevrecilerimiz, kimse kusura bakmasın. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Burada bir şeyin altını
bir kez daha çizmek istiyorum, o da şudur. (CHP sıralarından
gürültüler)
EMİNE ÜLKER TARHAH (Ankara)
Çevrecinin fotoğrafı! Gözünü çıkarmışlar, bak fotoğrafa!
EROL KAYA (Devamla) Lütfen ama lütfen
iyi niyetle ve çevre hassasiyetini dile getiren vatandaşlarıma
teşekkürlerimi ve saygılarımı ifade ediyor,
halkımızı sağduyuya davet ediyorum ve provokasyonlara gelmemesini
temenni ediyorum.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)
Başbakanı da sağduyuya davet et.
EROL KAYA (Devamla) Hepimizin buradan
çıkarması gereken çok ders olduğunu da ifade etmek istiyorum.
Kıymetli milletvekilleri,
inançtan, ahlaktan, hukuktan beslenmeyen bir çevreciliğin hem gerçekçi hem
de sürdürülebilir olmadığını ifade etmek istiyorum. Gezi
Parkı olaylarının çevrecilikle alakası
olmadığını
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)
Çevreyle alakası olmayan!
EROL KAYA (Devamla)
eylemlerin bir
merkezden planlandığını
Bakınız arkadaşlar,
bunlar hepsi aynı anda hem Türkiye'de hem de Avrupada saatleri belli,
yerleri belli, bir merkezden planlandığını lütfen görmek
zorundayız.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Ayıp ayıp ya!
EROL KAYA (Devamla) Çevrecilik
istismar edilerek birtakım kesimlere siyasal amaçlar uğruna önüne
gelen her şeyi yakıp yıkan ve bir felaket ortamını
ortaya koyan bu anlayışa dur demek gerekmektedir.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)
Önergeden bahsetmeyecek misin?
EROL KAYA (Devamla) - Buna rağmen
ısrarla ve inatla hâlâ konuyu bir çevre duyarlılığı
olarak sunanları hayretle izlemekteyim. Lütfen kimse masum insanları
ve masum ağaçları siyasal emellerine alet etmesin;
yazıktır, günahtır.
Bu düşüncelerle önergenin
aleyhinde olduğumu belirtiyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Bize
söyleme, git halka söyle!
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Kaya.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Keşke ölen çocuklardan da bahsetseydiniz biraz! Keşke
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın
Önder.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul)
Sayın Hatip Genel Kurulu yanlış bilgilendirdi. Bir bölge vekili
olarak ve bu direnişin başından sonuna içinde olan birisi olarak
düzeltmek istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Önder.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul)
Sayın Başkan, kıymetli arkadaşlar; önce, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Olan biten ancak bu kadar yanlış
anlaşılabilir ya da yanlış aksettirilebilir; önce bu.
Şimdi, olayın ilk
başladığı saatten hatta daha öncesine gidelim. Bunun
örgütlenmesinden beri sürecin içinde olan, bu itirazın da her
aşamasında içinde olan bir arkadaşınız olarak
söylüyorum ve bütün siyasal mülahazalardan başka sadece
bilgilendireceğim ama önce, üzerime farz olan birkaç teşekkürü
bildirmek istiyorum. CHPli milletvekili arkadaşlarımızdan orada
olan, sürece destek veren ve hastaneye gelip beni ziyaret eden geçmiş
olsun diyen bütün arkadaşlara teşekkür ediyorum. (BDP
sıralarından alkışlar) AK PARTİden bir grup
başkan vekili hariç hiç kimse aramadı, teessüf bile etmiyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Böyle
koalisyon olur mu kardeşim?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) -
Şimdi, orada karıncanın ağzı yok, dili yok
Ağacın hakkını korumanın siyasal bir yönü varsa bunu
da kabul ederiz; evet, onu da savunduk orada. Fakat böyle yapmazsanız da
Gayretullaha dokunur. Orada olan ne? Orada olan büyük bir derbederlik;
Başbakandan zılgıt yememek için, Başbakandan
zılgıt yememek için sütre gerisine atıp bir sürü tezvirat
üretmek.
Olanı ben size anlatayım -ilk
defa dinleyeceksiniz. Lütfen
- o da
şu: Adı Yayalaştırma Projesi ya buranın. Böyle
derbeder bir proje yapılmış, İl Koruma Kuruluna o projeyi
onaylatmışsınız. İl Koruma Kurulu da otomatik
dercetmiş, demiş ki: Eğer yetişkin ağaç varsa, Tabiat
Varlıklarını Koruma Kurulundan karar almanız gerekiyor ve
bir uzmanın orada bulunması gerekiyor. Peki, buraya kadar tamam.
İstediğiniz izni almışsınız fakat derbederlik
fiiliyata döküldüğünde ortaya çıkmış. Ne olmuş?
Yayalaştırma alanı olarak yapılan yerde
bakmışsınız ki yayaya yürüyecek tretuvar yok,
kaldırım yok. Bunun üzerine o Paşa gönlün bilir kriteri devreye
girmiş, demişler ki: Bu gezi parkından
Şimdi, bunu Başbakana
anlatmamak için
Çünkü soracak Nasıl kaldırımı unuttunuz?
Adı Yayalaştırma Projesi, içinde kaldırım yok Bu
zılgıtı yememek için bu Sayın Vekilin elindeki gibi,
dış mihraklar, iç mihraklar bir yerde planlanmış. Evet, ben
planladım, onları planlayanların içinde ben de varım.
Saatini, yerini
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla)
Sayın Başkan, bir dakika daha, ilk defa söylüyorum.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Önemli bir konu Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Hadise
şu: Birinci vebal bu. Ben oraya gidip kepçenin önüne durduğumda
şu basit soruyu sordum Çevik Kuvvet Şube Müdürüne
İçinizde
belediye başkanlığı yapmış çok kıymetli
arkadaşlar var, Bunun ruhsatı var mı? Getirin, uzaktan gösterin
çekileceğim Firma temsilcisine gittiler, firma temsilcisi
arkasını döndü gitti.
İki: Peki, Tabiat
Varlıklarını Koruma Kurulundan uzman var mı? Yok.
Üç: Sayın eski Belediye
Başkanımız yanılıyor, o ağaç nereye nakledilmiş?
Rızayı Allah için hele bir gelin gösterin bana. 8 taneyi söktük,
şuraya diktik
Bunu bir gösterin.
AYŞENUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Çağlayan parkı.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Naklen
anlatmıyorum, gözümün önünde kepçe vurup vurup devirdi.
Dördüncü vebal; sayıyı
şaşırırsam kusura bakmayın, bunu taşerona
vermiş misiniz? Vermişsiniz. Bu hak ediş yapıp belediyeden
bu fakir fukaranın parasını alacak mı? Alacak. Orada
belediyenin kamyonu nasıl hafriyat çeker? Zabıtanın kamyonu
nasıl hafriyat çeker? Bunun yarın öbür gün rûzimahşerde
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla)
hesabını kim verir? Kim verebilir? O kepçeye Türk Bayrağı
asmakla bu vebalden kurtulunur mu?
En son densizlik; özel şirketin
elemanlarına gözümüzün önünde zabıta yeleği giydirip
milletvekili tartaklamak. Bu kimsenin haddi değil, kimsenin de yanına
kalmaz.
Gelelim çözüme
Bu iş oldu. Her
şer bir hayra gelir. Bu memleketteki demokratik
farkındalığı yükselttiniz.
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum)
Başkanım, iki dakika süre verin, konuşsun ya
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Bir
şey olmaz. Ne olacak? Yani ben bir bilgi paylaşıyorum. Yalan
diyenden, yanlış diyenden özür dilerim.
BAŞKAN Evet, tamam, buyurun,
buyurun devam edin.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla)
Şimdi, Genel Kurulun bilmesi lazım bunları ve bir siyasi
buğuz ile de davranmıyorum, davranmadığımı da
hepiniz bilirsiniz. Hadise şu: Gelindi bu noktaya. Demokratik bir
farkındalık kazandı devlet ve Hükûmet de, kazın
ayağı öyle değilmiş, perdeliymiş bunu gördü.
Şimdi, bu süreci toparlamak lazım. Bu sözüm bütün Genel Kurula,
kendimi de katarak.
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) Sen de
toparla.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla)
Söyleyeceğim Sayın Vekilim.
Şu: Bir mahalle kavgası bile
böyle ayrılmaz. Bir mahalle kavgası bile aha bu dediğiniz,
yaklaştığınız şekilde sulhusalah bulmaz.
Yapılacak iş şudur: Halkı karar süreçlerine katmak, bu
kadar basit. Gelin, kardeşim, sen kendi bölgen için ne istiyorsun? Çünkü
yönetme hakkı, size yüzde 50 ya da yüzde 100 oy verilmiş olsa bile,
yönetme hakkı sizin bu ağacı kesme hakkınızı
içermez. O bir canlıdır, onun bir iradesi yok. Onu, kendini bilen
insanlar ona siper olur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla)
Çocuklarımızın nefes alma hakkını savunuyoruz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Yeterlidir Sayın Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Önder.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Ben
teşekkür ederim anlayışınız için.
Son bir cümle söyleyip bitiriyorum. Burada benim
BDPliliğime bir tek vurgu yapmadan bütün bu süreci götürdüm. Şeyi ne
oldu? Polis nişan aldı. Şapadanak böğrümden gaz kapsülüyle
vuruldum. Bu ülkede,
artık, bu kadar, paşa gönlümüz bilir kriteri olmasın. Demokratik
siyasete alan açmalıyız.
CHP için söyleyeceğim de şu: Bu itirazları
bir senet olarak kabul etmeliyiz. Bu süreçte hep birlikte demokratik siyaset
için oynamalıyız.
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Önder
konuyu izah ettiğiniz için.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Kayayı bir dinleyeyim,
ondan sonra da sizi dinleyeceğim Sayın Köprülü.
Siz ne istediniz Sayın Kaya?
EROL KAYA (İstanbul) Yanlış bilgi
verdiğimi söyledi sayın hatip, onu düzeltmek istiyorum.
BAŞKAN Tamam.
Bir de, Sayın Köprülüye dinleyeyim, onun talebi
nedir?
Buyurunuz.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Sayın Başkan, az
önce, Sayın Komisyon Başkanı, bizim grup önerimizle ilgili bir
konuşma yaptı. Az önce de, siz, Sırrı Süreyya Öndere,
sayın vekile düzeltmeyle ilgili, Taksimdeki olaylarla ilgili bir söz
verdiniz.
Ben de bir Çevre Komisyonu üyesiyim ve Sayın
Komisyon Başkanı da çevreyle ilgili tanımlamalarda bulundu. Ben
de bu tanımlamaları parti grubum adına düzeltmek için söz
istiyorum.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan,
Çevre Komisyonu Başkanı olarak söz almadı, grup önerisinin
aleyhinde söz aldı, grup adına söz aldı. Her Çevre Komisyonu
üyesi söz alamaz ki.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Efendim, az önce
dakikalarca söz verdiniz, ben de bu konuda söz istiyorum Sayın
Başkan.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Grup önerisinin aleyhinde
söz hakkı kullandı.
BAŞKAN Sayın Köprülü, Sayın Öndere söz
verdim. Çünkü, düzeltmek istedi, o konuyla ilgili, oradaki bir olayı da
aydınlatmak için ekstra zaman talep etti, Genel Kurul biraz bilgilensin
arzusundaydı.
Siz de buyurunuz, ne dile getirmek istiyorsanız
söyleyiniz. Sonra da Sayın Kayaya bu konuşmaların sonucunda söz
vereceğim. Yeni sataşmalara mahal vermeyiniz. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Buyurunuz efendim.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın
Başkanım, her Çevre Komisyonu üyesi gelip söz alma hakkına
mı sahiptir? Erol Kaya Bey, grup önerisinin aleyhinde söz aldı.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Köprülü.
Lütfen Sayın Aydın, sakin olunuz.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Müsaade ederseniz
Şimdi, tabii, özellikle, şunu söylemek
lazım: Çevreyle ilgili burada Sayın Komisyon
Başkanımızın, Çevre Komisyon
Başkanımızın bazı duyarlılıkları oldu,
bazı anlatımları oldu. Ama bazı kanunlar geldiği
zaman, o kanunlara biz, Komisyon olarak Çevre Komisyonunun havalesi olmasına
rağmen görüşmek istediğimizde bunu yazılı olarak dile
getirdiğimizde de Sayın Komisyon Başkanı keşke
aynı duyarlılığı orada dile getirseydi de o kanunlar o
Komisyona inseydi.
Tabii
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Çok ayıp! O komisyonda beraber çalışacaksınız.
EMRE KÖPRÜLÜ (Devamla) - Ayıp falan değil, ben gerçeği,
olanı biteni anlatıyorum.
Şimdi, şunu söylemek
lazım: Erol Bey iç güçlerden, dış güçlerden bahsetti, listeler
koydu.
Şimdi, bu olayın nasıl
başladığına bakalım: Orada demokratik tepkisini ortaya
koyan insanlar var ve bu insanlara sabaha karşı beşte, polisle,
biber gazıyla, şiddetle bir operasyon düzenleniyor. O operasyonun
emrini veren herhâlde İçişleri Bakanı, herhâlde Vali, herhâlde
Hükûmet, Başbakan. Şimdi, bunlar emri dış güçlerden mi
aldılar? Olayları başlatan bu. Valinin, İçişleri
Bakanının, Başbakanın bu konuda o operasyonu
başlatmasının emrini dış güçlerden
aldığını söylüyorsanız bizim zaten size söyleyecek bir
şeyimiz kalmamış!
Burada şunu görmemiz lazım:
Bu süreç, ertesi gün de, ondan sonraki gün de, bugün de Sayın
Başbakanın konuşmalarıyla ortamı germesiyle artarak
devam etmektedir.
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Haydi oradan!
EMRE KÖPRÜLÜ (Devamla) - Başbakanın bu ülkeyi, eğer
liderse, sorumluluğu varsa, özür dileyip, sükûnete
çağırması gerekmektedir. Bunu yapmayacaksa o zaman bu ülkenin
geriliminden besleniyor demektir.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) Sizin
de sorumluluğunuz var.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Köprülü.
Buyurunuz Sayın Kaya.
EROL KAYA (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, Emre Kardeşimizin ifade
ettiği bir şeyi tashih edelim, ben kendisine yazılı olarak
cevap vermiştim ama bir defa daha hatırlatmakta fayda var: İç
Tüzüke dayalı olan talepleriyle ilgili talebin uygun
olmadığını ve kanunun gerekçelerini de ifade etmiştik
ama burada başka bir şekilde ifade ediyor; birincisi bu.
İkincisi, değerli
arkadaşlar, burada ben şahsım adına konuşmadım az
evvel, verilen önergeyle ilgili konuştum.
Bir başka husus da Sırrı
Beyle ilgili.
Sayın Süreyya Bey, hakikaten
Meclisimizin çok renkli bir kişiliğisiniz. Ben, bu üslubunuza
teşekkür ediyorum.
Her şeyi biliyordum ama belediye
başkanlığını da benden daha iyi bildiğinizi,
belediyeciliği daha iyi bildiğinizi de ilk defa öğreniyorum. Bu
da çok güzel bir şey, tebrik ediyorum ama müsaade ederseniz, birkaç
şeyi düzeltelim lütfen, o da şu: Ruhsat var mı? diye sordunuz,
bu bir park alan düzenlemesi, burada ruhsat olmaz.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul)
Park alan düzenlemesi değil, yol düzenlemesi.
EROL KAYA (Devamla) Müsaade edin.
Hayır, ruhsat dediniz.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul)
Yol düzenlemesi.
EROL KAYA (Devamla) Müsaade eder
misiniz?
Yayalaştırmayla ilgili bir
düzenleme, burada ruhsat olmaz.
İkinci husus, belediye
kamyonları verilmesi, eğer belediyenin kamyonları bir müteahhit
işinde çalışıyorsa bu bir yanlıştır, buna
aynen katıldığımı da öncelikle ifade edeyim.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul)
Fotoğrafları var.
EROL KAYA (Devamla) Değerli
arkadaşlar, şimdi, müsaade ederseniz şunu söyleyeyim: Ben
konuşmamda iki şeyin altını çizdim. Bir: Taksimdeki Gezi
Parkında insanlarımızın çevre
duyarlılığından yola çıkarak yaptıkları
sahiplenmeye, şehre sahiplenmeye, şehirdeki projelere sahiplenmeye
saygı duyduğumuzu ve teşekkür ettiğimi ifade ettim ancak
buradan yola çıkarak bunun siyasal bir zemine
taşınmasını ve ülkenin 77 şehrinde aynı anda
eyleme dönüştürülmesini kimse bana çevre duyarlılığı
adına izah edemez. Ben bunu söyledim ve ben tekrar
(CHP
sıralarından gürültüler)
MUHARREM İNCE (Yalova)
Ayyaş dediniz.
EROL KAYA (Devamla) Lütfen, çevreyi siyasal
amaçlarımıza masum insanları ve masum ağaçları siyasal
alanda kullanmayalım diyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Kaya.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul)
Sayın Başkan bir düzeltme
BAŞKAN - Sayın Önder, nedir?
Söylediniz, o da söyledi.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul)
Belediye başkanlığını benden iyi bildiğini
söyledi de Bu alanda ruhsat gerekmez. dedi onunla ilgili düzeltme yapmak
istiyorum.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkan, maksat anlaşılmıştır, yani
konuyu uzatmanın
BAŞKAN Şimdi, Bu alanda
ruhsat gerekmez. dedi öyle mi? Siz de Gerekir. diyorsunuz. Yani şimdi
bunun sonucuna nasıl varacağız?
ALTAN TAN (Diyarbakır) Efendim
beni de hakem tayin edin, ben de belediye başkan
yardımcılığı yaptım, izah edeyim ruhsat gerekir
mi, gerekmez mi.
BAŞKAN Lütfen böyle bir usul
yok. Konunun ciddiyetini ve ehemmiyetini dikkatlerinize sunuyorum. Buna göre
lütfen sözlerinizi uygun şekilde kullanınız.
Buyurunuz Sayın Önder.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul)
Hemen bilgilendirme yapacağım, bir polemik geliştirmek
değil derdim.
Sayın Başkan, orada park
düzenlemesi yok çünkü İl Koruma Kurulunun onayladığı
şeyde o parka tecavüz edilmesini gerektirecek bir onay
çıkmış değil çünkü o park o inşaat alanının
içerisinde gözükmüyor, sizin ve CHPli üyelerin oy birliğiyle
çıkardığı yayalaştırma projesinde
(CHP
sıralarından gürültüler)
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar)
İşine bak ya!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Bilgi,
kardeşim.
Yayalaştırma projesinde böyle
bir şey yok, ama siz -siz derken oradaki taşeron firma- parka tecavüz
ediyor, çünkü plonje çekilmiş ve turuncuya boyanmış; izinde
böyle bir şey yok. Onun için ruhsat soruyorum. Kaçak.
Çevik Kuvvet Şube Müdürüne,
Uzaktan göstersin, ben buradan özür dileyerek çekileceğim. dedim, firma
yetkilisi arkasını döndü, gitti. Birinci gün Çevik Kuvvet Şube
Müdürü dedi ki: Siz haklısınız.
Bir de zabıta yeleği
Git,
şunlara sor, ben polis üniforması giysem, sen gelip beni tutuklamaz
mısın, Sen polis değilsin, niye
Peki, bu da özel
şirketin personeli, bu niye zabıta yeleği giyiyor? Hele bak
bakalım zabıta mı, değil mi? Onlar da
kaçıştılar, o kamyonların da fotoğrafı var,
sosyal medyayı açıp girdiğinizde göreceksiniz, ben de gözlerimle
gördüm.
Dolayısıyla, orada zaten sorun
ruhsatta olmamasına rağmen, parktan
Çevre meselesi siyasete alet
edilmemeli. diyorsunuz. Belediye başkanlığını sizin
kadar bilmeyebilirim ama siyaseti çok iyi bilirim. Çevre dünyanın en
siyasi konusudur Sayın Başkan, bunu sadece içinizde çevre uzmanı
varsa, ona sorsanız, bu temel bilgiyi size verecektir, elbette ki
siyasetin konusu olacaktır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Önder.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisini
oylarınıza sunuyorum
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkan, biraz önce Erol Bey yanlış açıklamalarda
bulundu.
BAŞKAN Oylamaya geçtim efendim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Efendim,
yapmayın! Bakmıyorsunuz ki sabahtan beri söz istiyoruz!
Yanlış açıklamalarda
bulundu, bunları düzeltmek istiyorum efendim. Mesele nedir?
AHMET AYDIN (Adıyaman) Bütün
yanlışları onlar mı düzeltecek Sayın
Başkanım, oylamaya geçtiniz!
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Örneğin şu var: Denildi ki Yeşil alan. İmar Kanununda
deniliyor ki, eğer bir yeşil alanı siz yeşil alandan
çıkaracaksanız, inşaat alanına dönüştürecekseniz, bir
başka yerde o kadar bir yeşil alan yaratmak zorundasınız.
BAŞKAN Sayın Tanal,
tutanaklara geçti, ama burası, lütfen
Şimdi Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu önerisinin oylamasına geçtim, sizin söyledikleriniz de kayda geçti,
müsaade buyurunuz efendim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ama
eksiklikler var, bu konuda açıklamada bulunmak istiyorum ben.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.
Şimdi, İç Tüzükün 37nci maddesine
göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve daha sonra oylarınıza
sunacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
(2/260) esas numaralı
Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu Teklifimin İç Tüzükün 37nci
maddesi uyarınca doğrudan Genel Kurul gündemine
alınmasını arz ve talep ederim.
Rıza
Türmen
İzmir
BAŞKAN Teklif sahibi olarak
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu.
Buyurun Sayın Tanrıkulu. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Bugün bu tartışmaları
tümüyle izledim. Dört gün önce de İstanbuldaydım ve Taksimle ilgili
daha önce de grubumuz olarak araştırma önergesi vermiştik 26 Mart
tarihinde. Bütün bunları anlatmayacağım ancak şunu ifade
edeyim: Bugünkü teklifimiz geçen haftadan beri sürdürdüğümüz bir
politikanın devamı yani Adalet ve Kalkınma Partisinin
anlamadığı ve gerçektende Türkiyenin demokrasisine hizmet
edecek demokratikleşme ve özgürlük paketimizin bir parçası,
Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası. Türkiyenin en
değerli hukukçularından, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde
yıllarca yargıçlık yapmış, Türkiyedeki
aykırılıkları çok iyi bilen Rıza Türmen
Milletvekilimizin hazırladığı ve bizlerin de imza
koyduğumuz bir tasarı. Bu tasarı Meclis
Başkanlığındaydı, İç Tüzükün 18inci maddesine
göre indirdik ve bugün burada görüşeceğiz. Niye görüşeceğiz
değerli arkadaşlar? Sizin umurunuzda değil, biliyorum. Bugün
yaşadığımız tüm olayların kaynaklarından bir
tanesi şu anda yürürlükte olan ve 12 Eylül 1980 askerî darbesinden sonra,
faşist darbesinden sonra yürürlüğe giren 2911 sayılı
Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası. Birçok sorunun
kaynağında bu var. Ama, on yıllık iktidarınız
döneminde, bu yasayı tümden kaldıran, gerçekten bu yasayı
özgürlükçü ve yurttaş haklarından yana bir yasa hâline getirecek bir
düzenleme yapmadınız. Evet, bu yasa 6 kez değişti, 2 kez
sizden önce, 4 kez Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı döneminde
değişti ama bu yasanın yasakçı zihniyeti
değişmedi, maalesef değişmedi. Hâlen, toplantı ve
gösteriyi istisna kabul eden, yasaklamayı esas kabul eden bir düzenleme
söz konusu. O nedenle bugün getirdik ve bunun kaldırılmasını
istiyoruz. Eğer Türkiyede
Değerli arkadaşlar, bütün
Genel Kurula hitap ediyorum, bir evham içerisinde olmamak lazım.
Türkiyede, bir yazarın dediği gibi, bir haysiyet direnişi geçen
haftadan bu yana başladı, haysiyet direnişi. Bu haysiyet direnişinin
nedeni, aynı zamanda, kısıtlanan özgürlükler ve haklar. Bu
haysiyet direnişinin karşısında barış süreci yok.
Bu haysiyet direnişinin nedeni, Türkiyede bütün
yurttaşlarımızın özgürlükleri, hakları ve tam
demokrasi, böyle görmek lazım. Ama, her şeyi getirip, götürüp
barış sürecine bağlamayı da ben doğru bulmuyorum.
Sizlere hitap ediyorum, biraz önce
arkadaşlarımız bu cumhuriyet döneminin negatif bagajına
işaret ettiler. O negatif bagaj, bu cumhuriyet döneminin negatif
bagajı bu Meclisin negatif bagajıdır, bu Meclisindir, bir siyasi
partinin değil. Eğer gerçekten biz bugün Türkiyeyi barışla
buluşturmak istiyorsak bugünü demokratikleştirmek zorundayız,
bugünü özgürleştirmek zorundayız, bugün bütün
yurttaşlarımızın temel haklarını güvence
altına almak zorundayız.
Türkiye'nin demokrasisi Adalet ve Kalkınma
Partisinin keyfine bağlı değil, Başbakanın keyfine
bağlı değil. Majestelerinin keyfi gelecek, Türkiyeye
barış gelecek; majestelerinin keyfi gelecek, Türkiyeye demokrasi
gelecek; majestelerinin keyfi gelecek, Türkiyeye adalet gelecek! Böyle bir
şey yok. Bunları geciktirmek için de bir mazeretiniz yok. Eğer
gerçekten adaletten, gerçekten özgürlükten yanaysanız bakın, teker
teker getiriyoruz. Geçen hafta getirdik yüzde 100 barajını, el
kaldırdınız, hayır dediniz. Geçen hafta getirdik,
Uludere, Roboskiyi bir daha araştıralım, adaleti
sağlayalım. Bugün adaleti sağlayamazsak geçmişle
hesaplaşamayız, yüzleşemeyiz, bütün cumhuriyetin tarihiyle
yüzleşemeyiz. dedik. Yine el kaldırdınız, hayır
dediniz çünkü bugün de sorumluluğunuz var, Uludereden dolayı da
sorumluluğunuz var. Ama bunlarla hesaplaşamazsak, bakın, bugün
sokakla hesaplaşamazsak, bugün sokağı özgürlük merkezi hâline
getiremezsek, geçmişin hesabını veremezsiniz, geçmişin
hesabını beraber veremeyiz ve adaleti ve özgürlüğü
sağlayamayız.
O nedenle, korkmayın, çekinmeyin
ve kendi demokrasi gündeminize göre değil, kendi gündeminize değil ve
kendi Başbakanınızın gündemine göre değil, bu Meclisin
gündemini beraber yaratalım. Gelin, beraber, Türkiyeyi özgürlükle,
adaletle ve demokrasiyle buluşturalım. Biz buna hazırız
diyoruz, bakın, biz buna hazırız. Hiç geçmişe gitmenize
gerek yok. Gelin, bugün bunları yapalım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Hiç laf atmanıza da gerek yok. Sizlere söylüyorum, buradan söylüyorum,
bakın, buradan söylüyorum: Bu kürsüye çıkan herkes
Lütfen, bir dakika daha alabilir miyim?
Bu kürsüye çıkan herkes ama herkes
bugünle ilgili konuşmaz.
BAŞKAN Sözünüzü
tamamlayınız.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Gider, cumhuriyetle ilgili konuşur.
Sizlere söylüyorum: Bizim sayısal
çoğunluğumuz yok, bu tarafın bir sayısal
çoğunluğu yok. Vermişiz, Dersimle ilgili kanun teklifini
vermişiz. Böyle buraya gelip ezbere konuşmayla olmaz. Vermişiz
kanun teklifini. Eğer yüreğiniz yetiyorsa, gerçekten yetiyorsa
yüreğiniz benim kanun teklifim gruptan geçmiştir.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Ya, senin
araştırma önergene imzamızı attık biz.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Gelirsiniz, bakın, gelirsiniz
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Önergene ben sahip çıktım. Ne konuşuyorsun?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
kanun teklifiyle Dersimin arşivlerini burada açarız ve
hesaplaşırız.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Önergeni bu imzaladı, Ramazan Can imzaladı.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Bakın, burada ezberle konuşamazsınız. O nedenle
söylüyoruz: Gelin, eğer yüreğiniz varsa, demokrasiyi
istiyorsanız, barış istiyorsanız
GÜLAY DALYAN (İstanbul)
Yüreğimizle geldik biz buraya, yüreğimizle, aslanlar gibi!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) İmzanı niye çektin önergenden Sezgin
Tanrıkulu?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Bakın, bana bakın, üç kişi ölmüş. Sözcüleriniz geliyor
daha, Şurada şu öldü, şurada şu cam
kırıldı. Can mı, cam mı, hangisi? İnsanların
gözü mü, insanların canı mı, yoksa kırılan camlar
mı?
AHMET AYDIN (Adıyaman)
İmzanı niye çektin kendi önergenden, niye geri çektin?
SALİM USLU (Çorum)
İmzanın arkasında durmadın!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Hangisi daha önemli? O üç tane insan geri gelecek mi? İnsanların
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Tanrıkulu.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Senle yola nasıl çıkalım? Yarı yolda
bırakıyorsun insanı, önergeni geri çekiyorsun.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Bu yüzden sizi demokrasi sınavından geçirmeye devam edeceğiz.
Sağ olun. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) -
Önergene ben sahip çıktım.
AHMET AYDIN (Adıyaman) - Önergeni
niye geri aldın?
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Tanrıkulu.
Bolu Milletvekili Tanju Özcan
Buyurun Sayın Özcan. (CHP
sıralarından alkışlar)
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; ben de Türkiyede birkaç gündür
yaşanan olaylarla ilgili değerlendirmemi sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Arkadaşlar, bugün, bakıyorum,
hepiniz itiraz ediyorsunuz ama neye itiraz ettiğinizi bile bilmiyorsunuz,
oralarda neler yaşandığını da bilmiyorsunuz. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Kusura bakmayın
arkadaşlar, biz İzmirdeydik, biz İstanbuldaydık, biz
Ankaradaydık, biz Tekirdağdaydık, biz Boludaydık,
Trabzondaydık ve sahadaki o insanların neye itiraz ettiğini
biliyoruz, o insanlara nasıl muamele uygulandığını da
biliyoruz. Dolayısıyla, siz hiçbir şey bilmeden oturduğunuz
yerden bizim söylediklerimize itiraz ediyorsunuz.
HAMZA DAĞ (İzmir) Tanju
Bey, Karşıyakada gördüm seni, sana benzer biri vardı.
Çiğlide miydin yoksa Fenerbahçede balık mı yiyordun?
TANJU ÖZCAN (Devamla) -
Arkadaşlar, olay sadece ağaç meselesi değildi elbette. Dünyada
her büyük olayı, toplumsal olayı tetikleyen, bazılarına
basit gibi gelen olaylar olmuştur. İşte, Gezi Parkında
yaşanmış olan olaylar da çok büyük bir toplumsal hareketliliği
tetikleyen faktör oldu.
Değerli milletvekilleri, samimiyetimle
söylüyorum, Sayın Başbakan eğer çıkıp cumartesi günü
Ey vatandaş, ben geriye dönük icraatlarımı şöyle bir
kontrol edeceğim. Belli ki sizleri rahatsız eden şeyler var.
demiş olsaydı arkadaşlar ne olurdu biliyor musunuz? Bıçak
keser gibi olaylar dururdu. Ama bunun yerine Sayın Başbakan her
zamanki bilindik üslubuyla orada bulunanları üç-beş çapulcu olarak
nitelendirdi, orada bulunanları marjinal insanlar olarak nitelendirdi.
TÜRKAN DAĞOĞLU
(İstanbul) - Yakanlar, yıkanlar
TANJU ÖZCAN (Devamla) -
Arkadaşlar, ben size birkaç soru soracağım, şu marjinal
lafına takıldığım için soracağım.
Şimdi, arkadaşlar, birkaç soru soralım, birkaç kıyaslama
yapalım, bakalım marjinal ne demekmiş.
MİHRİMAH BELMA SATIR
(İstanbul) Siz onlara kahraman mı diyorsunuz?
TANJU ÖZCAN (Devamla) - Şimdi, arkadaşlar,
elinde su ve kitap ile dolaşan gençler mi marjinal yoksa elinde
teröristbaşının yol haritasıyla dolaşan Başbakan
mı marjinal?
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Taş atan, taş atan!
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Devam ediyorum: Ne mutlu Türk'üm diyene. diyerek dolaşan
genç mi marjinal, yoksa Her türlü milliyetçiliği ayaklarımın
altına aldım. diyen Başbakan mı marjinal?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Irkçı, ırkçı milliyetçilik!
TANJU ÖZCAN (Devamla)
Arkadaşlar, elinde Türk Bayrağı ile eylem yapan genç mi
marjinal, yoksa devletin bütünlüğüne kast eden teröristler ile aynı
masada oturan başbakan mı marjinal? Geleceğine sahip çıkmak
için sahaya inen genç mi marjinal, yoksa Türkiye'nin geleceğini satan
Başbakan mı marjinal? (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
ZEKİ AYGÜN
(Kocaeli) Hadi be oradan!
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Kahrolsun PKK! diyen genç mi marjinal, terörist başına
Sayın diyen Başbakan mı marjinal?
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) İlk taşı kim attı,
kaldırımları kim söktü?
RECEP ÖZEL
(Isparta) Teröristbaşına ne zaman Sayın dedik?
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Arkadaşlar, Amerikan askerinin sağlıklı,
sıhhatli dönmesi için dua ediyorum. diyen Başbakan mı marjinal,
yoksa Yaşasın tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti!
diyen genç mi marjinal?
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Kaldırımları kim söktü, ağaçları
kim yaktı?
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Arkadaşlar, dikkatinizi çekiyorum, gerçekten bu marjinal
kelimesini Başbakan anlamını bilmeden kullanıyor.
Size tüm
samimiyetimle söylüyorum arkadaşlar: Biz birkaç gündür bu genç
arkadaşlarımızla birlikteyiz. Onların eylemlerini biz
planlamıyoruz, bu işin içinde de yokuz ancak onlara sahip
çıkmamız gerektiğine, bu milletin milletvekilleri olarak sahip
çıkmamız gerektiğine inanıyoruz. Dolayısıyla, göz
altına alındıklarında başlarına bir şey mi
gelecek diye bu insanları burada ziyaret edip bilgi alan biziz.
Onların ailelerine, merak içinde bekleyen ailelerine bilgi
ulaştırmaya çalışan da bizleriz.
Arkadaşlar,
sayın milletvekilleri; size tüm samimiyetimle söylüyorum, bakın,
cumartesi günü benim seçim bölgemde de çok büyük bir etkinlik oldu ve bunun
tamamı sosyal medya üzerinden örgütlenen, tamamına yakını
da gençlerdi. Arkadaşlar, 16 yaşında, 17 yaşında, 18
yaşında gençler var, üniversite gençliği var. Biz bu gençlere
biraz haksızlık etmişiz. Ben bir itirafta bulunayım, biz
kendi aramızda konuşurken hep şunu söylerdik, derdik ki: Bu
gençler artık çok depolitize oldu Türkiyede, Türkiye'nin
sorunlarıyla ilgilenmiyorlar. Ama maalesef öyle değilmiş
HAMZA DAĞ
(İzmir) Maalesef derken?
TANJU ÖZCAN
(Devamla)
bu arkadaşlarımız gerçekten Türkiye'nin
sorunlarıyla yakından ilgileniyorlar, ileride başlarına ne
geleceği konularıyla yakından ilgileniyorlar ve gerçekten bu
insanlar sadece geleceklerine, özgürlüklerine, özel hayatlarına sahip
çıkmak için sokaktalar.
Arkadaşlar, bakın, bu olaylar
hâlâ devam ediyor. Sayın Cumhurbaşkanının son derece
mantıklı bir yaklaşımı oldu, Mesajı aldık.
dedi. Ama, Sayın Başbakan giderayak Sayın
Cumhurbaşkanına Hangi mesajı aldın? diye sordu. Ben o
mesajı alamadım. dedi. Yine, giderken Sayın Arınçı
da fırçaladı. Bir Bakanlar Kurulu üyem. diyerek Sayın Bülent
Arınçı kastetti.
Arkadaşlar, ben çoğunuzun bu
mesajı, halkın mesajını aldığınızı
biliyorum. Sayın Başbakanın bu mesajını
aldığını ama bu mesajı almamazlıktan
geldiğini de görüyorum. Sizden rica ediyorum vicdan sahibi milletvekili
olarak. Lütfen, Sayın Başbakanı uyarın, aksi hâlde
Türkiyede yaşacakların tamamının sorumlusu Sayın
Başbakandır. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Özcan.
Önergeyi oylarınıza
sunacağım ama Sayın Üçer, sisteme girmişsiniz, buyurunuz
bir dakika süre veriyorum.
ÖZDAL ÜÇER (Van) Teşekkür
ediyorum.
Sayın Başkan, CHPnin hem
nalına hem mıhına vuran, tutumuna ilişkin bir şey
söylemek istiyorum. Sadece ülkemizin değil, dünya insanlık tarihine
ibret olabilecek, insanlık onurunun hiçe sayıldığı ve
bir resmî devlet terörünün esas alındığı Diyarbakır
Cezaeviyle ilgili bir konuşmada Kürtlere, terör diyen zihniyet, devlet
terörünü kabul eden terördür.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Üçer.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
20.14
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 20.25
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER : Özlem Yemişçi (Tekirdağ),
Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 115inci Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Gündemin Sözlü Sorular
kısmına geçiyoruz.
1.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ağrıya yeni bir hal
binasının yapılmasına ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/89)
320.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin
Türkoğlunun, Osmaniyedeki bir köye yeni bir okul yapılmasına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1153)
341.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, Kahramanmaraştaki öğretmen açığına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1195)
346.- Antalya Milletvekili Arif Bulutun,
FATİH Projesi kapsamında bilgisayar derslerine ilişkin Milli
Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1203)
352.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Gümüşhane ve Bayburt illerinde eğitimde
yeterliliğe ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1212)
392.- Adana Milletvekili Ali
Halamanın, bilgi ve iletişim teknolojisi derslerinin
kaldırılmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1270)
408.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun,
yaşam boyu eğitimle ilgili çalışmalara ilişkin Milli
Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1294)
409.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğrunun, eğitim için yurtdışında bulunan
öğrenci sayısına ve bütçeden yurtdışı eğitim
için ayrılan para miktarına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1295)
411.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğrunun, Tokat ilinde başarı belgesi verilen personele
ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1297)
427.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, köy okullarına öğretmen lojmanı
yapılmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1326)
470.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, bazı köy okullarında lavaboların okul
dışında olmasına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1391)
559.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Bakanlığa şube müdürü olarak atanan bir kişi
ile ilgili bazı iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1552)
596.- Adana Milletvekili Ali
Halamanın, bilgisayar programcılığı mezunlarının
istihdam sorununa ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1597)
693.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, okul sütü nedeniyle yaşanan zehirlenmelere ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1725)
729.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Ağrıdaki okullarda yoğunluğa ve
öğretmenlerin lojman ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1773)
731.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Ağrıdaki eğitim kurumlarının personel
ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1775)
783.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, meslek lisesi öğrencilerinin okulu terk etme
oranlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1844)
915.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, ilköğretim okullarında göz taraması
yapılmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/2000)
964.- Antalya Milletvekili Gürkut
Acarın, kapatılan askerlik şubesi binalarının Milli
Eğitim Bakanlığına devredilmesine ilişkin Milli
Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/2057)
1105.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, Suriyeli mültecilere beyana dayalı üniversiteye
gitme hakkı tanınmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/2222)
1148.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğrunun, beden eğitimi öğretmeni sayısı ile ilgili
verilere ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/2284)
1290.- İstanbul Milletvekili Celal
Dinçerin, şehit ve gazi çocuklarının okul servislerinden
ücretsiz yararlanabilmelerine yönelik çalışmalara ilişkin Milli
Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/2448)
1313.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun taşımalı eğitim sistemine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/2475)
1322.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçerinin, 2002-2012 yılları arasında terör örgütleri
tarafından kaçırılan öğretmenlere ilişkin Milli
Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/2484)
1324.- Adana Milletvekili Ali
Halamanın, 2012 üniversite seçme ve yerleştirme sınavına
ait bazı verilere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/2487)
1328.- Adana Milletvekili Ali
Halamanın, Adana ve ilçelerindeki öğretmen sayısına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/2492)
1334.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, atama bekleyen teknik öğretmenlere ilişkin
Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/2498)
1468.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, özel eğitim kurumlarında görev yapan
öğretmenlerin ek ders ücretlerine ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/2655)
1471.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, yeni eğitim sistemi sonrasında ikili
eğitim yapılan okullarda yaşanan sorunlara ilişkin Milli
Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/2658)
1480.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğrunun, engelli öğretmenlere ilişkin Milli Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi (6/2669)
1481.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğrunun, Bakanlık kadrolarında görev yapan eğitim
uzmanı ve şube müdürlerinin ek göstergelerine ilişkin Milli
Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/2670)
1558.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, bazı öğretmenevlerinin
kapatılacağı iddialarına ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/2768)
1674.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçerinin, Ankarada özel eğitime muhtaç engelli çocuk
sayısına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru
önergesi (6/2908)
1767.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçerinin, öğrencilere şiddet uyguladıkları
iddiasıyla haklarında şikayette bulunulan öğretmenlere
ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/3009)
1808.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Bakanlığa bağlı afet riski altındaki
binaların durumlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
sözlü soru önergesi (6/3056)
1904.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, felsefe öğretmenlerinin sorunlarına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/3182)
1912.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğrunun, son 5 yılda Bakanlık Merkez teşkilatında
görevlendirilen ve görevlendirilmesi iptal edilen personel sayısına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/3190)
1913.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğrunun, lise ve yüksek okul mezunu işsiz gençlere yönelik
çalışmalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru
önergesi (6/3191)
1914.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğrunun, Halk Eğitim ve Mesleki Eğitim Merkezlerinin yeniden
yapılandırılmasına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi (6/3192)
1965.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükatamanın, bazı illerdeki öğretmen açığına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/3248)
1988.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, yabancı dil öğrenimini
kolaylaştıracak çalışmalara ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/3273)
2074.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, eğitim harcamalarına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi (6/3371)
2100.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Ardahana bağlı bir köyün okul sorununa ilişkin
Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/3400)
2200.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, öğretmenlerin eş durumu, sağlık
özrü ve öğrenim özrü tayinleriyle ilgili sorunlara ilişkin Milli
Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/3531)
2234.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğrunun, bilgisayar öğretmeni kadrolarına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/3572)
2235.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğrunun, Teknik Eğitim Fakültesi mezunlarının formasyon
eğitimi alarak öğretmen olabilmelerine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi (6/3573)
2238.- Muğla Milletvekili Nurettin
Demirin, Şanlıurfada bir okulda yaşanan trafo sorununa
ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/3576)
2313.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin
Türkoğlunun, Osmaniyenin Düziçi ilçesindeki bir köyün okul
ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru
önergesi (6/3655)
2345.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Ardahan Endüstri Meslek Lisesinin makine ve teçhizat
ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru
önergesi (6/3688)
2378.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Ardahandaki okulların müzik aleti ihtiyacına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/3722)
BAŞKAN - Sunuşlar bölümünde
belirtmiş olduğum üzere, birlikte cevaplandırmak istediği
sözlü soru önergelerini cevaplandırması için Millî Eğitim
Bakanı Sayın Nabi Avcıyı kürsüye davet ediyorum.
Buyurun Sayın Bakan. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; sözlü sorulara cevap vermek üzere söz
aldım.
Öncelikle,
Ardahan Milletvekili Sayın Ensar Öğütün İçişleri
Bakanımıza yöneltmiş olduğu (6/89) esas numaralı soru
önergesini cevaplandırıyorum: İçişleri
Bakanlığınca konuya ilişkin olarak Ağrı
şehir merkezinde bulunan sebze ve meyve hal binasının yetersiz
kalması sebebiyle ihtiyaca cevap verecek yeni bir hal binasının
yapımı için Ağrı Belediye
Başkanlığının proje çalışmalarının
devam ettiği belirtilmektedir.
Kahramanmaraş
Milletvekili Sayın Mesut Dedeoğlunun (6/1725) esas numaralı
soru önergesini cevaplandırıyorum: Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığından alınan konuya
ilişkin yazıda, Okul Sütü Programı kapsamında okullarda
dağıtılacak sütlerin her parti üretimi için
bakanlıklarına bağlı il müdürlükleri tarafından numune
alınması ve Okul Sütü Teknik Şartnamesinde belirtilen
analizlerin yapılmasına yönelik talimat yazısının il
müdürlüklerine gönderildiği, ayrıca okul sütü
dağıtımı konulu duyurunun kamuoyuyla da
paylaşıldığı, Okul Sütü Programı kapsamında
dağıtılan sütlerin gerek üretimi gerek taşınması
gerekse depolanmasıyla ilgili hususların teknik şartnamede
belirlendiği, dağıtılan sütlerin ihaleden sonra yapılan
sözleşmeyle beraber yürürlükte olan gıda mevzuatı çerçevesinde
üretilmiş olduğu, bakanlıklarınca gıda mevzuatı
kapsamında işletmelere yönelik yapılan denetim ve kontrollerin,
dağıtım araçlarının gerekli teknik ve hijyenik
şartları taşıyıp taşımadığını
da içermekte olduğu, süt üretimi veya dağıtımı yapan
firmaların uygun donanıma sahip olmayan araçlarla taşıma
yapmasına gıda mevzuatı çerçevesinde izin verilmediği, Okul
Sütü Programı kapsamında alınan numunelerin analizlerinin
yapıldığı ve yapılan tüm kontrol ve denetimlerin
tutanaklarla kayıt altına alındığı,
Bakanlıktan önce yaklaşık 1.500 adet numunenin analize tabi
tutulduğu ve analiz sonuçlarında herhangi bir hastalık
yapıcı mikroorganizma bulgusuna rastlanmadığı, analiz
sonuçlarının Sağlık Bakanlığı ve Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından
oluşturulan Okul Sütü Bilim Kurulunca değerlendirilerek kamuoyunun
bilgisine sunulduğu, Okul Sütü Programı Ortak Bilim Kurulu tarafından
hazırlanan değerlendirme raporunda programın
başlamasını takiben sağlık kuruluşlarına
değişik şikayetlerle başvuruların olması üzerine
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığa
tarafından süt dağıtımı yapılan bütün illerden
süt örnekleri alınarak ayrıntılı fiziksel, kimyasal ve
mikrobiyolojik analizlere tabi tutulmuştur. Bugüne kadar örneklerin
hiçbirisinde hastalık yapıcı mikroorganizma ya da bakteri
toksinine, stafilokokal enterotoksine rastlanmadığına dair
veriler mevcuttur. Fiziksel özellikleri uygun olmadığı
belirtiler Sivas ili süt örnekleri hem Sağlık
Bakanlığı hem de Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı laboratuarlarında incelenmiş, Hastalık
yapıcı mikroorganizma ya da bakteri toksini ve diğer toksik
maddeler yönünden hiçbir olumsuzluğa rastlanmamıştır.
tespitlerinin yapıldığı ve bu tespitlerin kamuoyuyla
paylaşıldığı; ayrıca, aynı raporda,
hastaneye başvuran çocuklarla ilişkili olarak Mevcut verilen
gıda zehirlenmesini düşündürmemektedir. ifadesinin yer
aldığı, kamuoyuna açıklanan analiz sonuçlarının
ülke genelindeki tüm illerdeki okullardan ve üretim yerlerinden alınan
numuneleri kapsamakta olduğu, Okul Sütü Programında yer alan tüm
işletmeler ve üretmiş oldukları UHP içme sütlerinin
bakanlıklarının resmî kontrol görevlileri tarafından
kontrole tabi tutulduğu ve gerekli tüm tetkikin
yapıldığı belirtilmektedir.
Kahramanmaraş
Milletvekili Sayın Mesut Dedeoğlunun (6/2222) esas numaralı
soru önergesini cevaplandırıyorum:
Yüksek Öğretim Kurulu
Başkanlığınca konuya ilişkin olarak 29/8/2012 ve
13/9/2012 tarihli Yüksek Öğretim Genel Kurul toplantılarında
Suriye'de yaşanan şiddet olayları ve derinleşmekte olan
insani krize paralel olarak ülkemize sığınan Suriye
vatandaşlarıyla Suriye'de eğitim görmekte iken ön lisans, lisans
ve lisansüstü eğitim programlarında -tıpta uzmanlık ve diş hekimliğinde
uzmanlık programları hariç- eğitimlerine ara vermek zorunda
kalan Türk vatandaşı öğrencilere uygun görülecek bir statüde
üniversitelerde ders alma imkânı tanınmasının yararlı
olacağına ilişkin Dışişleri Bakanlığı
ve Millî Eğitim Bakanlığının
yazılarının incelenmesi ve Suriyedeki durum ve gelişmeler
dikkate alınarak 2012-2013
eğitim-öğretim yılına mahsus olmak üzere; söz konusu
öğrencilerin Gaziantep, Kilis 7 Aralık, Harran, Mustafa Kemal, Osmaniye
Korkut Ata, Çukurova, Mersin üniversitelerinde öğrenci olarak ders
alabilmelerine, öğrencilerin durumlarını belirten belgeleri
olmaları hâlinde bu belgelerin incelenerek, belgelerinin olmaması
hâlinde ise beyanları dikkate alınarak özel öğrenci olarak ders
almalarının sağlanmasına, özel öğrenci olarak
alınan derslere ilişkin dersin adını, kredisini ve
öğrencinin başarı durumunu belirten bir belgenin düzenlenmesine
karar verilmiş olduğu, ayrıca konuyla ilgili yükseköğretim
kurumlarına gönderilen yazıda; özel öğrenci olarak ders
alması uygun görülen öğrencilere ilişkin öğrenim belgesi
ibraz edenler ve etmeyenler için ayrı ayrı olmak üzere program
adı, öğrencinin adı soyadı, alacağı ders
sayısı ve derslerin adı olmak üzere hazırlanan listelerin
Yükseköğretim Kurulu Başkanlığına bilgi amaçlı
gönderilmesinin istendiği belirtilmektedir.
Adana Milletvekili
Sayın Ali Halamanın (6/2487) esas numaralı soru önergesi:
Yükseköğretim Kurulu Başkanlığınca konuya ilişkin
olarak 2012 ÖSYSye başvuran aday sayısının 1 milyon 895
bin 479, tercih yapan aday sayısının 1 milyon 132 bin 839
olduğu, 2012 ÖSYS yerleştirme sonucuna göre 357.342 adayın
lisans, 284.355 adayın ön lisans, 223.785 adayın açık
öğretim fakültesi olmak üzere toplamda 865.482 adayın
yerleştirildiği, 2012 ÖSYS ek yerleştirme sonucuna göre 23.066
adayın lisans, 58.702 adayın ön lisans, 53.952 adayın
Açıköğretim Fakültesi olmak üzere toplamda 135.720 aday
yerleştirildiği; Adana Çukurova Üniversitesinde 2011-2012 eğitim
öğretim yılında toplam 36.663 öğrencinin okumakta
olduğu, 2012 ÖSYS yerleştirme sonuçlarına göre 9.989 aday 2012
ÖSYS ek yerleştirme sonuçlarına göre de 1.066 adayın programlara
yerleştirildiği belirtilmektedir.
Kahramanmaraş Milletvekili
Sayın Mesut Dedeoğlunun Sayın Başbakanımıza
yöneltmiş olduğu (6/2000), (6/2655), (6/2768) ve (6/3273) esas
numaralı soru önergelerini birlikte cevaplandırıyorum:
Bakanlığımıza
bağlı ilköğretim kurumlarındaki, özellikle 1inci
sınıfa kaydolan öğrencilerin göz taramaları okul rehberlik
servislerince hazırlanan yıllık rehberlik programı çerçevesinde
1inci dönem sonuna kadarki sürede yapılmaktadır. Yapılan
taramalarda şüpheli durumlarla ilgili olarak göz doktoruna yönlendirmeler
yapılmaktadır. Sağlık sürecinin takibi, gündüzlü okuyan
öğrenciler için ailelerince, yatılı okuyan öğrenciler için
ise valiliklerce yapılmaktadır.
Özel Eğitim Hizmetleri
Yönetmeliğinin 27nci maddesinin (e) bendinde Dersler 1-4, 5-8 ve
9-12nci sınıflarda sınıf öğretmenleri tarafından
okutulur. Ancak, özel yetenek gerektiren dersler ve meslek dersleri ile din
kültürü ve ahlak bilgisi dersinin alan öğretmenleri tarafından
okutulması esastır. Alan öğretmeni tarafından okutulan
derslere sınıf öğretmeni de katılır. hükmüne yer
verilmiştir.
Diğer taraftan, Millî Eğitim
Bakanlığı Yönetici ve Öğretmenlerinin Ders ve Ek Ders
Saatlerine İlişkin Kararın 5inci maddesinde, sınıf
öğretmenlerinin haftada on sekiz saat, aylıkları
karşılığında ders okutmakla yükümlü oldukları;
6ncı maddesinde, aylıkları karşılığı
okutmak zorunda oldukları ders saati dışında
okuttukları her ders saatinin ek ders görevinden sayılacağı
ancak bu şekilde verilecek ek ders görevinin haftada on iki saati
geçemeyeceği, 9uncu maddesinin (a) bendinde ise öğretmen
sayısının yetersiz olması hâlinde, yükseköğrenimli
olmak koşuluyla, bu karar kapsamındaki yönetici ve öğretmenler
dışındaki resmî görevliler ile sınıf
öğretmenlerine ilköğretim, ortaöğretim ve yaygın
eğitim kurumlarında haftada sekiz saate kadar ek ders görevi
verilebileceği hüküm altına alınmıştır. Bu
çerçevede, ilköğretim kurumlarının ilkokul ve ortaokullardan
oluştuğu dikkate alındığında, ortaokul
düzeyindeki özel eğitim kurumlarında haftada toplam otuz beş
saat ders okutan zihin engelliler sınıf öğretmenleri haftada,
aylık karşılığında okutmaları gereken on
sekiz saat dersin üzerine okuttukları ders görevi
karşılığında, haftada on yedi saat üzerinden ek ders
ücretinden yararlandırılmakta olup söz konusu öğretmenlerin
herhangi bir mağduriyeti bulunmamaktadır.
Öğretmenevleriyle ilgili olarak
2012 yılında idari ve mali konularda yapılan fizibilite
çalışmaları sonucunda, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi
ve Kontrol Kanununda yer alan Kamu kaynaklarının etkili, ekonomik
ve verimli bir şekilde elde edilmesinden, kullanılmasından,
hesap verebilirliğin ve mali saydamlığın
sağlanmasından ilgili idareler sorumludur. hükmüne yer verilmiş
olup, bu kapsamda yeterli oranda kullanım ve doluluk oranlarını
sağlayamayan, faaliyetini sürdürme yeterliliği taşımayan ve
atıl kapasite oluşturan 101 öğretmenevi ile konaklama kapasitesi
bulunmayan 88 öğretmen lokali diğer eğitim öğretim
alanlarında daha etkin ve verimli kullanılması ve bu kurumlarda
görevli eğitim çalışanlarının mesleki
yabancılaşmalarının önlenmesi amacıyla
kapatılmıştır. Bunun dışında, 1 Şubat
2013 tarihi itibarıyla öğretmenevlerinin kapatılmasına
yönelik herhangi bir çalışma bulunmamaktadır.
Millî Eğitim
Bakanlığı, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
ile TÜBİTAK arasında 14 Mart 2012 tarihli Eğitimde
İşbirliği Protokolü kapsamında, TÜBİTAK bünyesinde,
Bakanlığımızca koordineli olarak geliştirilen
ilköğretim kurumları İngilizce dersi 2-8inci sınıflar
öğretim programı Talim ve Terbiye Kurulunun 1 Şubat 2013 tarihli
ve 6 sayılı Kararıyla kabul edilmiştir. Karar gereği
söz konusu öğretim programı
2013-2014 eğitim öğretim yılından itibaren 2nci ve
5inci sınıflardan başlamak üzere kademeli olarak
ilköğretim, ilkokul ve ortaokul kurumlarında okutulacaktır.
Osmaniye
Milletvekili Sayın Hasan Hüseyin Türkoğlunun (6/1153) ve (6/3655)
esas numaralı soru önergelerini birlikte cevaplandırıyorum.
Osmaniye
Valiliğince konuya ilişkin olarak Tehçi köyüne 2013 yılında
4 derslikli bir okulun yapımının planlandığı ve
bu yöndeki çalışmaların devam ettiği, ilin deprem
kuşağında olması sebebiyle bahse konu okulun Çevre ve
Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından yıkım
kararı olduğu olduğundan öğrencileri riske atmamak için
devlet imkânlarıyla
Kahramanmaraş Milletvekili
Sayın Mesut Dedeoğlunun (6/1195) esas numaralı soru önergesini
cevaplandırıyorum. 10 Ocak 2103 tarihli
Bakanlığımız MEBBİS norm işleme modülü verilerine
göre, Kahramanmaraş ilindeki resmî eğitim kurumlarında toplam
2.276 öğretmen ihtiyacı bulunmaktadır. Bütçe
kanunlarının verdiği yetkinin yanında Bakanlar Kurulunca
Bakanlığımıza tahsis edilen ve Maliye
Bakanlığınca kullanım izni verilen toplam öğretmen
kadroları, illerin öğretmen ihtiyaç oranları dikkate
alınarak il millî eğitim müdürlüklerine dağıtılmakta,
il millî eğitim müdürlükleri de kendi illerine ayrılan kontenjan
ölçüsünde atama yapılacak alanlarla bu alanlara atanacakların
istihdam edileceği eğitim kurumlarını belirlemektedir.
Belirlenen bu eğitim kurumları atama döneminde sisteme yansıtılarak
atanacak öğretmen adaylarının tercihine sunulmaktadır. Bu
kapsamda, 2013 yılında Bakanlığımıza
kullanım izni verilecek öğretmen kadrolarından ihtiyaç
doğrultusunda kontenjanı belirlenecek illere alanlar bazında
ilgili mevzuatına göre atamalar gerçekleştirilecektir.
Antalya Milletvekili Sayın Arif
Bulutun (6/1203) esas numaralı soru önergesini
cevaplandırıyorum. 7 Mayıs 2013 tarihi itibarıyla
Bakanlığımıza bağlı resmî eğitim
kurumlarında bilişim teknolojileri alanında 13.285 norma
karşılık, 13.189 öğretmen görev yapmaktadır. Bu alanda
ülke genelinde norm fazlası öğretmen bulunmamaktadır.
Okullarımızda görev yapan tüm öğretmenlerin sınıflara
sağlanan donanım alt yapısını eğitsel
e-İçerikleri ve bilim BTye uyumlu hâle getirilen öğretmen
kılavuz kitaplarını etkin biçimde kullanma becerilerini geliştirmelerine
yönelik yüz yüze ve uzaktan eğitim aracılığıyla hizmet
içi eğitim faaliyetleri planlanmış ve uygulanmaktadır.
Eğitimde FATİH Projesinin
hizmet içi eğitim bileşeni kapsamında temel BT eğitimleri,
eğitimde teknoloji kullanımı kursu, teknoloji ve liderlik forumu
bu, yöneticiler için- alan bazlı eğitimler ve Pardus temel
eğitimi verilmektedir. 2011-2012 yıllarında toplam 1.150 eğitmen
merkezî eğitmen eğitimlerine katılmıştır.
Mahallindeki eğitimler bu eğitmenler tarafından yürütülmektedir.
Etkileşimli tahta kurulumu yapılan okullarda görevli
öğretmenlerin hizmet içi eğitimlerinin büyük çoğunluğu
tamamlanmıştır. Aynı zamanda, öğretmen ve
öğrencilerimize rehberlik yapması amacıyla proje kapsamında
donanım kurulumu yapılan okullar başta olmak üzere öncelikli
olarak bilgisayar öğretmenlerinden seçilmiş bilişim
teknolojileri rehber öğretmenliği görevlendirilmesi imkânlar
dâhilinde yapılmaktadır.
Ardahan Milletvekili Sayın Ensar
Öğütün (6/1212) esas numaralı soru önergesini
cevaplandırıyorum: Bütçe Kanunuyla kullanım izni verilen
kadrolar Bakanlığımıza bağlı okul ve
kurumların öğretmen ihtiyacına yönelik olarak öncelikle
eğitim ve öğretim hizmetleri sınıfı atamalarında
kullanıldığından diğer hizmet
sınıflarında istenilen sayıda personel alımı
yapılamamaktadır. Bakanlığımıza bağlı
okul ve kurumların eğitim-öğretim hizmetleri
sınıfı dışındaki diğer hizmet
sınıflarındaki personel ihtiyacı ise 3713 sayılı
Kanun gereği İçişleri Bakanlığı tarafından
yönlendirilen şehit yakınlarından, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı tarafından korunan ve bakılan çocuklardan,
özelleştirme uygulamaları gereği Devlet Personel
Başkanlığınca 4046 sayılı Kanunla 657
sayılı Kanunun 4/C maddesi kapsamında yönlendirilen personel ve
özürlü personel alımından karşılanmaya
çalışılmakta olup; ayrıca, okul ve kurumların
özellikle temizlik, güvenlik, bakım ve onarım ihtiyaçlarına
yönelik hizmetler il millî eğitim müdürlüklerince İŞKURa
kayıtlı işsizlerin alımıyla giderilmeye
çalışılmaktadır. Ayrıca, illerin ödenek
ihtiyaçları illerden gelen talepler doğrultusunda merkezî harcama
birimlerimizce planlanarak karşılanmaktadır.
Adana Milletvekili Sayın Ali
Halamanın (6/1270) esas numaralı soru önergesini
cevaplandırıyorum.
İlköğretim Okulları
Haftalık Ders Çizelgesinde 6, 7 ve 8inci sınıflarda haftada
bir ders saati okutulan Bilişim Teknolojileri dersi, Talim ve Terbiye
Kurulunun 25/06/2012 tarihli ve 69 sayılı kararıyla 2012-2013
öğretim yılından itibaren 1 ve 5inci sınıflardan
başlamak üzere kademeli olarak uygulamaya konulan İlköğretim
Kurumları (İlkokul, Ortaokul) Haftalık Ders Çizelgesinin
seçmeli fen bilimleri ve matematik ders grubunda yer alan Bilişim
Teknolojileri ve Yazılım dersini isteyen öğrenciler 5, 6, 7, ve
8inci sınıflarda haftada iki ders saati seçebiliyorlardı. 8
Ocak 2013 tarihi itibarıyla Bakanlığımıza
bağlı resmî eğitim kurumlarında bilişim teknolojileri
alanında 13.285 norma karşılık 13.218 öğretmen görev
yapmaktadır. Bu alanda ülke genelinde norm fazlası öğretmen
bulunmamaktadır. Bakanlığımıza bağlı resmî
eğitim kurumlarında görev yapan kadrolu öğretmenlerin geçici
veya sözleşmeli statüye geçirilmeleri söz konusu değildir.
Talim ve Terbiye Kurulunun
Öğretmenliğe Atanacakların Tespitine İlişkin
Kararıyla, ders kaldırılması ya da norm kadro
esasları gereğince yapılacak düzenlemeler sonucu öğretmen
fazlalığı oluşması hâlinde Millî Eğitim
Bakanlığı Öğretmenlerinin Atama ve Yer Değiştirme
Yönetmeliğinin 41inci maddesine göre, il içinde alanlarında ihtiyaç
bulunan eğitim kurumlarına yer değişiklikleri
yapılmaktadır.
Tokat Milletvekili Sayın
Reşat Doğrunun (6/1294) esas numaralı soru önergesini
cevaplandırıyorum:
Bakanlığımızın
hayat boyu eğitimle ilgili yaptığı
çalışmaları kısaca özetlemek gerekirse, e-Yaygın
Otomasyon Sisteminde engel gruplarıyla ilgili verilerin toplanmasına
1 Ocak 2012 tarihinden itibaren başlanmıştır.
EUROSTAT kriterleri dâhilinde, dil ve
konuşma güçlüğü, duygusal ve davranış bozukluğu,
eğitilebilir hafif düzey zihinsel öğrenme düzeyi, görme
yetersizliği, işitme yetersizliği, ortopedi, otistik, özel
öğrenme güçlüğü olmak üzere 8 engel grubunda veri
alınmaktadır.
8 Kasım 2012 tarihi
itibarıyla 12.825i erkek ve 9.522si kadın olmak üzere toplamda
22.347 engelli vatandaşımız halk eğitimi merkezlerimizin
açtığı kurs ve kurs dışı etkinliklerden
yararlanmıştır.
Türkiye genelinde her il için ayrı
olmak üzere 25-64 yaş aralığındaki yetişkinlerin hayat
boyu öğrenme faaliyetlerine katılma veya katılmama sebepleri
demografik özelliklerine göre belirlenerek yetişkin öğrenme profili
hazırlanmaktadır.
Ayrıca, yetişkinlerin
öğrenme ihtiyaçlarına yönelik bilgiler de bu kapsamda elde
edilecektir. 2013-2014 yıllarında, aile birlikteliğinin
güçlendirilmesine yönelik olarak 81 ilde 10 bin kişiye yetişkin
eğitimi seminerleri verilmesi planlanmıştır. Öğrenen
75 milyon hedefine ulaşmak için tüm yaygın mesleki eğitim kurum
yöneticilerinin yetişkin eğitiminin ilkeleri konusunda
bilgilendirilmeleri amaçlanmaktadır.
Yaygın eğitim
programlarını geliştirme çalışmaları
kapsamında 1 Temmuz 2011 tarihinden itibaren mevcut 1.457 kurs
programına ilaveten 494 kurs programı daha hazırlanarak yüzde
34lük bir artışla yaygın eğitim alanında toplam 1.951
kurs programı sayısına ulaşılmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti ve Avrupa
Birliği katkısıyla Bakanlığımızca
yürütülmekte olan 15 milyon avro bütçeli Türkiyede Hayat Boyu Öğrenmenin
Geliştirilmesi Projesiyle hayat boyu öğrenme stratejilerinin
geliştirilmesi ve uygulanması desteklenmektedir.
Her tür öğrenmeye değer
vermek üzere tasarlanmış bir sistem kapsamında istihdam
fırsatlarının artırılması için bireylerin
eğitime erişimlerini kolaylaştırmak, kurumsal bir çerçeve
ve kapasite oluşturulmasını sağlamak projenin temel
amaçlarıdır.
Aralık 2011 tarihinden itibaren
ilgili tüm sosyal ortakların,
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, TESK, TİSK, TÜSİAD, Türk-İş,
Hak-İş, Eğitim- Bir-Sen, Türk Eğitim-Sen, YÖK,
İŞKUR, MYK ve diğer belediyelerin katkılarıyla bu
çalışmalar devam etmektedir.
Söz
konusu projenin devamı niteliğinde Türkiyede hayat boyu
öğrenmenin geliştirilmesi projesi-
Millî Eğitim
Bakanlığı, Orman ve Su İşleri Bakanlığı
ve Türkiye Belediyeler Birliği arasındaki 13 Aralık 2011 tarihli
iş birliği protokolüne dayalı
olarak Okullar Hayat Olsun Projesi uygulanmaya başlanmıştır.
Projenin temel amacı, okulların, velilerin, mahallelinin ve çevrenin
hizmetine açılması, öğrenciler ve yetişkinler için birer hayat boyu öğrenme merkezi
olmasının yanında eğlenme ve dinlenme aktivitelerine imkân
veren yaşayan güvenli alanlar hâline dönüştürülmesidir.
Bu projeyle, okul, bina ve
eklentileriyle okul bahçelerinden yeterince yararlanılmasına, okul
aile ilişkisi ve ailelerin okula aidiyetlerinin güçlendirilmesine,
halkın artan mesleki, sosyal ve kültürel hizmet talebinin karşılanmasına,
hayat boyu öğrenmenin yaygınlaştırılmasına, ülke
kaynaklarının etkin kullanılmasına, fiziki kapasitenin okul
alanları ve bahçeleriyle sınırlı olduğu çoğu il
ve ilçede hizmet üretme potansiyelinin ortaya çıkarılmasına,
belediyelerin okul, bina ve bahçelerini okul saatleri dışında
kullanarak hizmet üretmelerine, kamu birimleri arasında iş
birliğine katkı sağlanmasına, belediye hizmetlerinin
yaygınlaştırılmasına ve toplumun öğrenme
imkânlarının genişletilmesine katkı
sağlanacaktır.
Okullar Hayat Olsun Projesi 75 il ve
637 ilçede protokol taraflarının yerel temsilcileri arasında
protokoller imzalanarak hayata geçirilmiş olup çeşitli faaliyet ve
eğitimler sürdürülmektedir.
Açık öğretim hizmetlerinin
yaygınlaştırılması,
hızlandırılması, vatandaşlarımızın erişimlerinin
kolaylaştırılması, kaynakların verimli
kullanılması, hizmetin daha etkin ve nitelikli bir şekilde
sunulması amacıyla 28
Aralık 2012 tarihinde Açık Öğretim Okullarının
İş ve İşlemleri konulu 2012/45 no.lu Genelge
yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Söz konusu genelge
kapsamında açık öğretim ortaokulu ve açık öğretim
lisesi kayıt kabul, veri girişi ve diğer iş ve
işlemleri halk eğitimi merkeziyle mesleki eğitim merkezi
müdürlükleri tarafından yürütülecektir. Mesleki açık öğretim
lisesinin yüz yüze eğitimleri ilgili örgün eğitim kurumlarında
yapılması nedeniyle kayıt kabul, veri girişi ve diğer
iş ve işlemler ise meslek liseleri ve imam hatip liselerince
yapılacaktır. Ayrıca, yüz yüze eğitim vermeye uygun halk
eğitimi merkezi ve mesleki eğitim merkezi müdürlükleri de bu
işlemleri yürütecektir.
Tokat Milletvekili Sayın
Reşat Doğrunun (6/1295) esas numaralı soru önergesini
cevaplandırıyorum: 1416 sayılı Kanun ve buna
bağlı yönetmelik çerçevesinde Bakanlığımız
adına resmî burslu statüde yurt dışına gönderilecek olan
öğrenciler için 2013 yılında 200 milyon Türk lirası ödenek
tahsis edilmiştir. Hâlen, yurt dışında 2.462 öğrenci
öğrenim görmektedir. Ayrıca, yabancı hükûmetlerce Hükûmetimiz
emrine verilen burslar kapsamında 2012-2013 eğitim öğretim
yılı itibarıyla yurt dışında öğrenim gören
öğrenci sayısı 197dir. Söz konusu bu burslardan
yararlananların giderleri ilgili ülkelerce
karşılanmaktadır.
Tokat Milletvekili Sayın
Reşat Doğrunun (6/1297) esas numaralı soru önergesini
cevaplandırıyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Bakan
Komisyonda da öyleydi, önce uyutur, sonra tekmeler!
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Devamla) - 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununun değişik 122nci maddesi gereğince, başarı
belgesi, illerde görev yapan personele valiler, ilçelerde görev yapan personele
ise kaymakamlar tarafından verilebilmektedir.
MUSA ÇAM (İzmir) Özgür Beyin
bir iddiası var Sayın Bakanım.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Devamla) - Ayrıca Tokat Valiliğince, konuya
ilişkin olarak il genelindeki eğitim öğretim kurumlarında
görev yapan 450 personele başarı belgesi verildiği
belirtilmektedir.
Kahramanmaraş Milletvekili
Sayın Mesut Dedeoğlunun (6/1326) esas numaralı soru önergesini
cevaplandırıyorum: Temel eğitim kurumlarının her türlü
yapım, bakım ve onarımları 222 sayılı
İlköğretim ve Eğitim Kanunu gereğince valiliklerin yetki ve
sorumluluğunda hazırlanan Temel Eğitim Kurumları Yapım
Programı çerçevesinde gerçekleştirilmektedir. Aynı kanunun 76ncı maddesine göre, merkezî bütçeden
Bakanlığımıza toplu olarak tahsis edilen yatırım
ödenekleri illerin öncelikli ihtiyaçları esas alınarak il özel idare
bütçelerine aktarılmakta ve 78inci maddede belirtilen köy, kasaba ve
şehir ilköğretim kurumlarının ve öğretmen lojmanlarının
yapım, tadil, esaslı onarım, her türlü ilk tesis ve okul
eşyası, ders aletleri, arsa ve arazi istimlakleri ile küçük
onarımlar, okulların genel giderleri, yoksul öğrencilere
parasız olarak verilecek okul kitapları ve ders levazımı
bedeli, öğrencilerin yiyecek, giyecek noksanlarının telafisi,
esaslı hastalıklarının tedavisi, pansiyonlu ilköğretim
okullarının ve tamamlayıcı kursların ve
sınıfların masrafları gibi her türlü giderler için
harcanmaktadır.
Ardahan Milletvekili Sayın Ensar
Öğütün (6/1391) esas numaralı soru önergesini
cevaplandırıyorum: Hakkari Valiliğince, konuya ilişkin
olarak, tuvaletleri dışarıda olan okulların 1, 2 ve 3
derslikli TİP Projeli okullar olduğu, uygulanan bu projelerde okul
tuvaletlerinin derslik binası dışında olduğu ve
altyapısının foseptik çukurundan ibaret olduğu, tuvaletlerin
okul binaları içine alınmasının uygulanan projeye göre
mümkün olmadığı belirtilmektedir.
Şırnak Valiliğince,
konuya ilişkin olarak, tuvaleti dışarıda bulunan 1 veya 2
derslikli okul binalarına merkezî ısıtma sistemi
kurulamadığı için tuvaletlerin içeriye
alınmasının çözüm olmayacağı, bu nedenle herhangi bir
planlama düşünülmediği, ancak öğrenci
sağlığı ve temizliği açısından, hijyen
kuralları için, gerekli tedbirlerin alındığı
belirtilmektedir.
Ayrıca, illerimizde yeni
yapılan okul projelerinde tuvalet ve lavabolar binaların içinde yer
almaktadır. Mevcut eski binalarda tuvalet ve lavaboların bina içine
alınması mümkün olanlarla ilgili çalışmalar
yapılmaktadır.
Ardahan Milletvekili Sayın Ensar
Öğütün (6/1552) esas numaralı soru önergesini cevaplandırıyorum:
Bakanlığımız şef kadrosunda bulunan Avni Zengin
asaleten şube müdürü olarak atanmamış olup bu görevi geçici
olarak yürütmektedir. Dolayısıyla, ilgili, yürütmekte olduğu bu
görev için öngörülen herhangi bir maddi haktan yararlanmamaktadır.
İlgilinin yürütmekte olduğu görev, Bakanlığımız
personelinin aylıklarının tahakkuku işlemleridir. Tamamen
teknik bilgi ve deneyim gerektiren bu görevin konunun ehli olan bir personel
tarafından yürütülmesi gereği şüphesizdir. Bu gereklilikten
hareketle, yaklaşık yirmi yıldır görevini
başarıyla yürüten ilgilinin söz konusu geçici görevlendirme
işlemi idarenin takdir yetkisi çerçevesinde
gerçekleştirilmiştir.
Adana Milletvekili Sayın Ali
Halamanın (6/1597) esas numaralı soru önergesini
cevaplandırıyorum: Bakanlığımız kadroları
öncelikli olarak eğitim öğretim hizmetleri sınıfında
görev alacak öğretmenler için kullanılmakta olup ihtiyaç
duyulduğu takdirde diğer kadrolar için duyuruya çıkılacaktır.
Ardahan Milletvekili Sayın Ensar
Öğütün (6/1773) esas numaralı soru önergesini
cevaplandırıyorum: Ağrı Valiliğince konuya
ilişkin olarak 2012-2013 eğitim öğretim yılında 320
yerleşim biriminden 10.088 ilköğretim öğrencisinin 649 araçla 36
taşıma merkezli okula taşındığı, 2013-2014
eğitim öğretim yılı için planlaması yapılan 354
yerleşim biriminden 10.520 ilk ve ortaokul öğrencisinin, 776 araçla
fiziki olarak yeterli görülen 45 taşıma merkezli okula
taşınması için gerekli iş ve işlemlerin
yapıldığı, köy ilköğretim okulları
lojmanlarının bütçeye konulan ödenekler dahilinde onarımlarının
yapılmakta olduğu belirtilmektedir.
Ardahan Milletvekili Sayın Ensar Öğütün
(6/1775) esas numaralı soru önergesini cevaplandırıyorum: Bütçe
Kanunuyla kullanım izni verilen kadrolar
Bakanlığımıza bağlı okul ve kurumların öğretmen
ihtiyacına yönelik olarak öncelikli eğitim ve öğretim hizmetleri
sınıfı atamalarında kullanıldığından
diğer hizmet sınıflarında istenilen sayıda personel
alımı yapılamamaktadır. Bakanlığımıza
bağlı okul ve kurumların eğitim öğretim hizmetleri
sınıfı dışındaki diğer hizmetler
sınıflarındaki personel ihtiyacı ise 3713 sayılı
Kanun gereği İçişleri Bakanlığı tarafından
yönlendirilen şehit yakınlarından, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı tarafından korunan ve bakılan çocuklardan
özelleştirme uygulamaları gereği Devlet Personel
Başkanlığınca 4046 sayılı Kanunla 657
sayılı Kanunun (4/C) maddesi kapsamında yönlendirilen personel
ve özürlü personel alımından karşılanmaya
çalışılmakta olup ayrıca okul ve kurumların özellikle
temizlik, güvenlik, bakım ve onarım ihtiyaçlarına yönelik
hizmetler il millî eğitim müdürlüklerince İŞKURa
kayıtlı işsizlerin alımıyla giderilmeye
çalışılmaktadır. Çeşitli kanunlar kapsamında
illere yönlendirilen personelin atamaları 5442 sayılı İl
İdaresi Kanununa göre değerlendirildiğinden personele ihtiyaç
bulunan eğitim kurumlarına görevlendirme iş ve işlemleriyle
ilgili işler valiliklerce gerçekleştirilmektedir.
MUSA ÇAM (İzmir) Sayın
Bakan, Özgür Beyin bir iddiası var, diyor ki: Önce Sayın Bakan
uyutuyor, sonra tekmeletiyor.
BAŞKAN Sayın Bakan, devam
ediniz lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Millî Eğitim
Komisyon başkanlığından tecrübemizdir, 7 maddede uyutur,
ondan sonra tekmeletir.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Devamla) Onun için uyumayacaksın, uyumayacaksın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ama Sayın
Bakan, biraz daha yavaşlarsanız istop edeceksiniz.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Devamla) Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mesut
Dedeoğlunun (6/1844) esas numaralı soru önergesini
cevaplandırıyorum: Meslek liselerinde öğrencilerin eğitime
devamlılığını sağlamak maksadıyla
öğrencilerin okula aidiyet duygusunu artırmak üzere sosyal
faaliyetler, mesleki ve kültürel geziler ile aile ziyaretleri
yapılmaktadır. Ayrıca, öğrencilerin bilgi eksikliklerini
gidermek, yeteneklerini geliştirmek, derslerdeki başarılarını
artırmak ve sınavlara daha iyi hazırlanmalarına
yardımcı olmak üzere öğrencileri yetiştirme ve
sınavlara hazırlama kursları düzenlenmektedir.
Antalya Milletvekili Sayın Gürkut
Acarın (6/2057) esas numaralı soru önergesini
cevaplandırıyorum: 28 Nisan 2012 tarihli Protokolle 54 ilde 114
askerlik şubesi Bakanlığımıza devredilmiştir.
Bakanlığımızca kullanılacak askerlik şubesi
binaları, öncelikli olarak derslik açığının
kapatılmasına yönelik olarak okul öncesi, temel eğitim,
ortaöğretim hayat boyu öğrenme, özel eğitim ve rehberlik
hizmetleri ihtiyaçları için değerlendirilmiş olup mümkün
olmaması hâlinde kız ve erkek öğrenci pansiyonu veya millî
eğitim müdürlüğü hizmet binası olarak kullanılması
planlanmıştır. Alınan bilgilerde binalarda imam hatip orta
okulu ya da lisesi yoktur.
Tokat Milletvekili Sayın
Reşat Doğrunun (6/2284) esas numaralı soru önergesini
cevaplandırıyorum: Bakanlığımız MEBBİS norm
işlemleri modülü verilerine göre ülke genelindeki beden eğitimi öğretmeni
sayısı 26. 924 olup ihtiyaç ise 6.142dir.
İstanbul Milletvekili Sayın
Celal Dinçerin (6/2448) esas numaralı soru önergesini
cevaplandırıyorum: Bakanlığımızca,
ilköğretim ve ortaöğretim kurumlarında taşımalı
eğitim uygulaması yapılmakta olup, şehit ve gazi
çocuklarına ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır.
Kahramanmaraş Milletvekili
Sayın Mesut Dedeoğlunun (6/2475) esas numaralı soru önergesini
cevaplandırıyorum: 2011-2012 eğitim öğretim
yılında taşımalı ortaöğretim uygulaması kapsamında
ülke genelinde 71.291 kız, 88.513 erkek olmak üzere toplam 159.804
öğrenci taşınırken, 2012-2013 eğitim öğretim
yılında 164.740 kız, 196.454 erkek olmak üzere toplam 361.194
ortaöğretim öğrencisi taşınmaktadır. 2013 mali
yılı bütçesinde taşımalı ortaöğretim
taşıma ve yemek giderleri için 432 milyon 550 bin Türk lirası,
taşımalı ilköğretim taşıma giderleri için 600
milyon Türk lirası, yemek giderleri için 250 milyon Türk lirası, özel
eğitime ihtiyaç duyan öğrencilerin taşıma giderleri içinse
85 milyon Türk lirası ödenek tahsis edilmiş olup il, ilçe millî
eğitim müdürlüklerinin aylar bazındaki ödenek talepleri
doğrultusunda ilgili hesaplarına aktarılmaktadır.
2012-2013 eğitim öğretim
yılında Kahramanmaraş ilinde taşımalı
ilköğretim kapsamında 17 bin 171, taşımalı
ortaöğretim kapsamında 8 bin 45, özel eğitim öğrencilerinin
taşınması uygulanması kapsamındaysa 448 öğrenci
taşınmaktadır.
Ankara Milletvekili Sayın Özcan
Yeniçerinin (6/2484) esas numaralı soru önergesini
cevaplandırıyorum: Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki
illerde görev yapan öğretmenlerden 2012 yılında terör örgütü
tarafında 14ü kadrolu, 1i ücretli olmak üzere 15 kişi
kaçırılmış ve daha sonra da serbest
bırakılmıştır.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın)
Sayın Bakan, yalnız
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Devamla) 2012 yılında. Soru 2012 için, 2012
yılında.
Adana Milletvekili Sayın Ali
Halamanın (6/2492) ve Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mesut
Dedeoğlunun (6/2498) esas numaralı soru önergelerini birlikte
cevaplandırıyorum: Adana ili ve ilçelerinde Bakanlığımıza
bağlı resmî eğitim kurumlarında sınıf
öğretmenliği alanı normu 6 bin 80 olmasına
karşın, bu alanda 6 bin 90 öğretmen görev yapmaktadır. Bu
verilere göre, sınıf öğretmenliği alanında 10
öğretmen fazlalığı bulunmaktadır. Diğer alanlar
bazında, toplam öğretmen normu 18 bin 40, görevde bulunan
öğretmen sayısıysa 14 bin 346dır. Ayrıca,
sözleşmeli pozisyonda 1 öğretmen görev yapmaktadır.
Öğretmen ihtiyacı bulunan eğitim kurumlarına atamalar Millî
Eğitim Bakanlığı Öğretmenlerinin Atama ve Yer
Değiştirme Yönetmeliğine göre yapılmaktadır. Bu
eğitim kurumlarının öğretmen ihtiyacı öncelikle
kadrolu öğretmenlerle karşılanmakta, kadrolu öğretmen
atamasıyla karşılanamadığı durumlarda ise eğitim,
öğretimin aksatılmadan sürdürülmesi amacıyla Talim ve Terbiye
Kurulu Başkanlığının 7 Temmuz 2009 tarihli ve 80
sayılı Kararına göre öğretmen olma
şartlarını taşıyan ve ataması
yapılmamış olanlara öncelik verilmek suretiyle valiliklerce
ilgili mevzuat çerçevesinde ücretli öğretmen görevlendirilmesi
yapılmaktadır.
Bütçe kanunlarının verdiği
yetkinin yanında Bakanlar Kurulunca Bakanlığımıza
tahsis edilen ve Maliye Bakanlığınca kullanım izni verilen
toplam öğretmen kadroları illerin öğretmen ihtiyaç oranları
dikkate alınarak il millî eğitim müdürlüklerine
dağıtılmakta, il millî eğitim müdürlükleri de, kendi
illerine ayrılan kontenjan ölçüsünde atama yapılacak alanlarla, bu
alanlara atanacakların istihdam edileceği eğitim
kurumlarını belirlemektedir. Belirlenen bu eğitim kurumları
atama döneminde sisteme yansıtılarak atanacak öğretmen adaylarının
tercihine sunulmaktadır.
Bakanlığımıza
bağlı meslekî ve teknik eğitim kurumlarına öğretmen
atamaları meslekî veya teknik öğretmen ayrımı
yapılmaksızın alanlar itibarıyla gerçekleştirildiğinden,
Bakanlığımız kayıtlarında öğrenimleri
itibarıyla teknik öğretmen unvanını kazanan ve
öğretmenliğe atama bekleyen adaylara ilişkin sayısal bir
bilgi bulunmamaktadır.
Kahramanmaraş Milletvekili
Sayın Mesut Dedeoğlunun (6/2658) esas numaralı soru önergesini
cevaplandırıyorum:
Talim ve Terbiye Kurulunun 25/06/2012
tarihli ve 69 sayılı Kararı, kabul edilen ilköğretim
kurumları, ilkokul, ortaokul haftalık ders çizelgesi 2012-2013
öğretim yılından itibaren 1 ve 5inci sınıflardan
başlamak üzere kademeli olarak uygulamaya konulmuştur. Diğer
sınıflarda ise 2, 3, 4, 6, 7 ve 8inci sınıflar 2010/75
sayılı Kararla kabul edilen ilköğretim okulları
haftalık ders çizelgesi uygulanmaktadır. Buna göre 2012-2013
eğitim öğretim yılında 5inci sınıflar hariç tüm
sınıflarda 1, 2, 3, 4, 6, 7 ve 8inci sınıflarda
haftanın beş günü altı ders saati, 5inci sınıfta ise
yedi ders saati ders yapılmaktadır. Ancak çizelgenin 1inci
sınıfında 4, 2 ve 3üncü sınıflarda ise iki ders saati
serbest etkinlikler uygulaması yer almaktadır. Serbest etkinlikleri
uygulama velinin isteği doğrultusunda okul yönetiminin kararına
bağlı olup zorunlu değildir. Bu nedenle 1inci
sınıflarda serbest etkinlik uygulamasını yapmayan okullarda
beş ders saati ders yapılmaktadır.
Tokat Milletvekili Sayın
Reşat Doğrunun (6/2669) esas numaralı soru önergesini cevaplandırıyorum:
Bakanlığımızca yüzde 657 sayılı Kanununun 53ücü
maddesiyle 22 Ağustos 2011 tarihli ve 2011/2192 sayılı Bakanlar
Kurulu kararıyla yürürlüğe konulan Özürlülerin Devlet Memurluğuna
Alınma Şartlarıyla Yapılacak Merkezi Sınav ve Kura
Usulü Hakkında Yönetmelik hükümleri çerçevesinde 2013 yılı
içerisinde engelli öğretmem ataması yapılacaktır. Bu
kapsamda Bakanlığımız ile Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının temsilcilerinin de yer aldığı
bir komisyon oluşturulmuştur. Söz komisyonca özürlü memur seçme
sınavına giren engellilerinin Bakanlığımız
kadrolarına öğretmen olarak atanmalarında aranacak ikili
mevzuatında belirtilen genel ilgili mevzuatında belirtilen genel ve
özel şartların yanı sıra engel durumları,
öğretmenlerin görevleri sırasında yerine getirmeleri gereken
fiziksel aktiviteler ve öğretmenli mesleğinin kendi içinde alanlara,
branşlara ayrılmış olması da dikkate alınarak
engellerine göre hangi alanlarda istihdam edilebileceklerini belirlenmesine yönelik
çalışmalar hâlen devam etmektedir. Söz konusu çalışmalar
sonuçlandığında kamuoyuna duyurulacaktır. Sanıyorum
önümüzdeki hafta içinde bu çalışmalarımızı
tamamlamış olacağız.
Tokat Milletvekili Sayın
Reşat Doğrunun (6/2670) esas numaralı soru önergesini
cevaplandırıyorum: 25/06/2001 tarihli ve 4688 sayılı Kamu
Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanununun 11 Nisan 2012
tarihli ve 28261 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 4/4/2012
tarihli ve 6289 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 18inci Maddesi ile
Değişik 28inci maddesinde: Toplu sözleşme; kamu görevlilerinin
mali ve sosyal haklarını düzenleyen mevcut mevzuat hükümleri dikkate
alınarak kamu görevlilerine uygulanacak katsayı ve göstergeler,
aylık ve ücretler, her türlü zam ve tazminatlar, ek ödeme, toplu
sözleşme ikramiyesi, fazla çalışma ücreti, harcırah,
ikramiye, doğum, ölüm ve aile yardımı ödenekleri, cenaze
giderleri, yiyecek ve giyecek yardımları ve diğer mali ve sosyal
hakları kapsar.
Toplu sözleşme ikramiyesi hariç
olmak üzere toplu sözleşme hükümlerinin uygulanmasında sendika üyesi
olan ve sendika üyesi olmayan kamu görevlileri arasında ayrım
yapılamaz.
Toplu sözleşme hükümleri,
sözleşmenin yapıldığı tarihi takip eden iki mali
yıl için geçerlidir. hükümlerine yer verilmiştir. Bu kapsamda
aralarında Bakanlığımız personelinin de bulunduğu
tüm devlet memurlarının aylık ve diğer özlük haklarına
ilişkin düzenlemeleri bu hüküm çerçevesinde toplu sözleşme sürecinde
değerlendirilmek durumundadır.
Ankara Milletvekili Sayın Özcan
Yeniçerinin (6/2908) esas numaralı soru önergesini
cevaplandırıyorum. Ankara Valiliğince konuya ilişkin olarak
il genelinde engelli öğrencilere eğitim veren özel eğitim
okullarının toplam öğrenci kapasitesinin 5.465 olduğu, özel
eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinin -destek eğitim- genel
kontenjanlarının ise 5.906 olduğu, il genelinde özel eğitim
gören engelli çocuk sayısının 16.587 olduğu, özel
eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde -yani destek eğitimde-
eğitim gören engelli birey sayısının ise 21 bin 922 olduğu
belirtilmektedir.
Ankara Milletvekili Sayın Özcan Yeniçerinin 6/3009
esas numaralı soru önergesini cevaplandırıyorum:
Bakanlığımız, Rehberlik ve Denetim
Başkanlığına intikal eden bilgiler çerçevesinde, 2007-2013
yılları arasında öğrencilerine şiddet uygulayan okul
idarecileri ve öğretmenler hakkında millî eğitim denetçilerince
düzenlenmiş 11 adet soruşturma, 1 adet ön inceleme raporu
bulunmaktadır. Düzenlenen raporlar neticesinde, 11 kişi hakkında
disiplin, 3 kişi hakkında da idari yönden teklif getirilmiştir.
Ardahan Milletvekili Sayın Ensar Öğütün 6/3056
esas numaralı soru önergesini cevaplandırıyorum: 222
sayılı Temel Eğitim Kanunu gereği, ilköğretim
okullarının 5302 sayılı Kanunun 6ncı maddesi
gereğince de her türden okul binalarının bakım onarım
işleri valiliklerin yetki ve sorumluluğundadır.
Bakanlığımızca merkezden valiliklere gönderilen deprem
güçlendirme ödenekleriyle 2007 yılı deprem yönetmeliğine uygun
olmayan binaların deprem tahkikleri ve güçlendirmeleri
yapılmaktadır. 2004 yılında 6 milyon 821 bin, 2005
yılında 80 milyon, 2006 yılında 33 milyon, 2007
yılında 45 milyon, 2008 yılında 40 milyon, 2009
yılında 71 milyon, 2010 yılında 53 milyon, 2011
yılında 51 milyon, 2012 yılında 53 milyon 600 bin ve 2013
yılı ilk yarısında 20 milyon Türk Lirası ödenek
valiliklerin emrine gönderilmiştir. Ayrıca,
Bakanlığımızla Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı arasında yapılan Eylül 2012 tarihli
protokolle can ve mal güvenliği bakımından tehlike arz
ettiği teknik bir rapora dayanılarak resmî makamlarca belirlenen yıkım
kararı alınmış ama yıkılmamış kamu
binalarının yıkım çalışmalarına ivedilikle
başlanabilmesi için Bakanlığımız ile Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı arasında koordineli olarak
çalışmalar devam etmektedir.
Kahramanmaraş Milletvekili
Sayın Mesut Dedeoğlunun (6/3182) esas numaralı soru önergesini
cevaplandırıyorum:
Bakanlığımıza
bağlı eğitim kurumlarına yükseköğretim
kurumlarının hangi bölüm veya ana bilim dallarından mezun
olanların öğretmen olarak atanabileceği Talim ve Terbiye
Kurulunun 7/7/2009 tarihli ve 80 sayılı kararı eki çizelgede
belirlenmiştir.
Söz konusu karar eki çizelgeye göre
rehber öğretmenliğine
1) Rehberlik ve Psikolojik
Danışmanlık Bölümü ana bilim dalı,
2) Eğitimde Psikolojik Hizmetler Bölümü
ana bilim dalı,
3) Psikoloji bölümü
Bakanlık ve Yüksek Öğretim
Kurulu iş birliğiyle açılan, açılacak olan ortaöğretim
alan öğretmenliği tezsiz yüksek lisans ya da pedagojik formasyon
programı, pedagojik formasyon eğitimi sertifikası
programını başarıyla tamamlayanlar, bunların
mezunları başvuruda bulunabilmekte olup, felsefe grubu mezunları
ise rehber öğretmenliği için başvuruda bulunamamaktadır.
Bakanlığımıza
bağlı resmî eğitim kurumlarının öğretmen
ihtiyacı ise her yıl bütçe imkânları ölçüsünde Bakanlığımıza
tahsis edilen ve kullanım izni verilen kadro sınırlarında
karşılanabilmekte. 2013 yılında da ihtiyaç duyulan alanlara
Bakanlığımıza tahsis edilen kadro ve ilgili mevzuat
hükümleri çerçevesinde öğretmen atamaları yapılacaktır.
Tokat Milletvekili Sayın
Reşat Doğrunun (6/3190) esas numaralı soru önergesini
cevaplandırıyorum:
10 Nisan 2013 tarihi itibarıyla
Bakanlığımız taşra teşkilatından merkez
teşkilatında çeşitli unvanlarda toplam 142 personel
görevlendirilmiş olup, 2012 yılında Bakanlığımız
merkez teşkilatında görevlendirilen 201 personelin
görevlendirilmeleri sona erdirilmiştir.
Tokat Milletvekili Sayın
Reşat Doğrunun (6/3191) esas numaralı soru önergesini
cevaplandırıyorum:
Bakanlığımızca yaygın
eğitim faaliyetleri kapsamında çıraklık eğitimi ve
çeşitli tür ve sürelerde 5 Nisan 2013 tarihi itibarıyla 1.951 adet
kurs programı uygulanmış olup, Bakanlığımızca örgün eğitimin
yanında yaygın eğitim olarak da ihtiyaç duyan tüm bireylere
ücretsiz eğitim verilmektedir. Uygulanan kurs programları içinde
İŞKUR Genel Müdürlüğü ile iş birliği içinde yürütülen
istihdam garantili kurslar da yer almaktadır. Program
çalışmaları ihtiyaçlar doğrultusunda sürekli güncellenmekte
ve artırılmaktadır. Ayrıca, çıraklık eğitim
sistemi içinde de lise ve meslek yüksekokulu mezunları için program süresi
yarıya düşürülerek eğitimler uygulanmaktadır.
Tokat Milletvekili Sayın
Reşat Doğrunun (6/3192) esas numaralı soru önergesini
cevaplandırıyorum: Bakanlığımızca halk
eğitim merkezleri ve mesleki eğitim merkezlerinde pazarlama ve
perakende alanı altında satış elemanlığı
dalı mevcut olup bu dalda eğitimler verilmektedir. Ayrıca, Millî
Eğitim Bakanlığı Yaygın Eğitim Kurumları
Yönetmeliğinin 53üncü maddesinde Yapılan eğitime destek
vermek amacıyla merkezlerce millî kültür değerlerimizi sevdirmek,
yaşatmak, yaygınlaştırmak, yeni nesillere
aktarımı sağlamak, kursiyerleri zararlı
alışkanlıklardan korumak, katılımcılığa
özendirmek, kursiyerlerde öz güven ve sorumluluk duygusunu geliştirmek,
yeni ilgi alanları ve beceriler oluşturmak, yeteneklerini sergileme
imkânı vermek amacıyla merkezlerce yarışma, konser, panel,
sergi, sempozyum, fuar, festival, sportif ve benzeri sosyal etkinlikler
düzenlenebilir. denilmekte olup bu kapsamda yapılan faaliyetler fuar ve
festivallerde sergilenmektedir.
Bursa Milletvekili Sayın
İsmet Büyükatamanın (6/3248) esas numaralı soru önergesini
cevaplandırıyorum: Bakanlığımıza bağlı
resmî eğitim kurumlarının öğretmen ihtiyacı bütçe
kanunlarının verdiği yetki yanında Bakanlar Kurulunca
Bakanlığımıza tahsis edilen ve kullanım izni verilen
kadro sayılarına göre öncelikli kadrolu öğretmenlerle
karşılanmaktadır.
Adana Milletvekili Sayın Ensar
Öğütün (6/3371) esas numaralı soru önergesini
cevaplandırıyorum: Bakanlığımızın
yatırım bütçesi 1998 yılında 373 milyon 362 bin Türk
lirası, 1999 yılında 408 milyon 340 bin Türk lirası, 2000
yılında 666 milyon 782 bin Türk lirası, 2013 yılında 3
milyar 955 milyon Türk lirasıdır. Bu veriler ışığında
Bakanlığımız 2013 yılı bütçesi yatırım
ödeneği
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakan,
süremizin sonuna geldik, size
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Devamla) Otuz saniye verirseniz Sayın Başkan,
şunu toparlayayım.
BAŞKAN Tabii, buyurunuz efendim.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Devamla)
1998 yılına göre yüzde 959, 1999
yılına göre yüzde 868, 2000 yılı bütçesi yatırım
ödeneğine göre ise yüzde 493 oranında artmıştır.
Merkezî bütçenin yanı sıra,
eğitimin fiziki altyapısının daha da iyileştirilmesi
için diğer kamu kurum ve kuruluşlarının imkânları ve
hayırsever vatandaşlarımızın katkılarıyla
birlikte, 2012-2013 yılları arasında 188.454 adet derslik
yapılarak eğitimin hizmetlerine sunulmuştur.
Bu vesileyle eğitime destek veren
hayırsever kişi ve kuruluşlara teşekkür ediyorum.
Çok teşekkür ederim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bakan,
Sayın Acarın bir sorusu var galiba, bir onu sorar da siz de lütfeder
cevaplarsanız.
Sayın Acar, buyurunuz.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Taksim Gezi
Parkındaki olaylar bütün Türkiye'ye yayıldı. Türkiye
yanıyor. Can kayıpları, yüzlerce yaralı vatandaş var.
Bunun sorumlusu kim? AKP ve Başbakan değil midir? Recep Tayyip
Erdoğan değil midir? Yüzde 50yi zor tutuyorum. diye
vatandaşları tahrik ve tehdit eden Sayın Başbakanın
tutumu hakkında ne diyorsunuz? Hâlâ 2 ağaç deniliyor. Bu tepkinin
altında Başbakanın yangına körükle gitmesi vardır.
Bunun altında Türkiye Cumhuriyetine yönelik tasfiye hareketi vardır.
İktidara geldiğinizden bu
yana Türkiye'nin tüm kurumlarını altüst ettiniz. Bütün kamu
kurumlarını, Türkiye Cumhuriyetinin kurumlarını ters yüz
ettiniz. Bütün kurumlardan ve müfredattan Türkiye'yi, Türkiye Cumhuriyetini,
Atatürkü, TCyi silmeye çalışıyorsunuz Sayın Bakan.
Tasfiye memuru gibi Türkiye Cumhuriyetinin temel direklerini tasfiye etmeye
çalışıyorsunuz. Türkiye'de millî bayramları yasaklı
hâle getirdiniz. Türkiye millî bayramları kutlamak isteyen
vatandaşlara para cezası verilen bir ülke hâline getirildi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Acar.
Sayın Bakan, buyurunuz.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Gürkut, siz zaten bütün
soruların cevaplarını biliyorsunuz, kendi sorunuzu sorarken de
söylüyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bana
soru sormadınız, ama ben bu vesileyle şunu özellikle vurgulamak
istiyorum. Özellikle ilkokul, ortaokul ve lise öğrencilerinin sokak gösterilerine
katılmamaları konusunda öğretmenlerimizi, okul yöneticilerimizi,
anne ve babaları uyarmak istiyorum. Sanıyorum, bütün grup
sözcülerinin sabahtan beri burada yaptıkları konuşmalarda
vurguladıkları, Sayın Cumhurbaşkanının
vurguladığı, Sayın Başbakanın
vurguladığı, sayın genel başkanların hep birlikte
vurguladıkları gibi, şiddet içermeyen toplantı,
yürüyüş ve gösteriler şüphesiz demokrasinin bir gereğidir ancak
çocuklarımızı, özellikle küçük çocuklarımızı bu
olayların, barışçı bile olsa sokak gösterilerinin
dışında tutmakta -hele böyle bir ortamda- dışında
tutmak için özen göstermekte birlikte olmalıyız. Sanıyorum
hiçbir sayın milletvekilimiz, hiçbir siyasi lider ilkokul
öğrencilerinin, ortaokul öğrencilerinin, lise öğrencilerinin bu
gösterilere karıştırılmasını hatta
yönlendirilmesini onaylamayacaktır. Ben de Millî Eğitim Bakanı
olarak çocuklarımızı şiddet içermeyen türden bile olsa bu
karışık gösterilerden, sokak hareketlerinden uzak tutmak için
yardımlarınızı rica ediyorum. Siz siyasetçilerden, bütün
siyasi partilerimizden, bütün gruplarımızdan, bütün sorumlu
arkadaşlarımızdan çocuklarımızın korunması
için destek rica ediyorum.
Çok teşekkür ederim, sağ
olun.(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Bakan.
Sayın Milletvekilleri, alınan
karar gereğince diğer denetim konularını görüşmüyor ve
gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
1.-Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2- Devlet Sırrı Kanunu
Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu
Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonların
bulunamayacağı anlaşıldığı için, alınan
karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 5 Haziran 2013
Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 21.33