11
Haziran 2013 Salı
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER : Tanju ÖZCAN (Bolu), Mustafa HAMARAT
(Ordu)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 118inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın
milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz,
Türk Kızılayının kuruluşunun 145inci yıl dönümü
münasebetiyle söz isteyen Sinop Milletvekili Mehmet Ersoya aittir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET ERSOY (Sinop) Sayın
Başkanım, çok değerli milletvekillerim; 145 yıllık
yardım çınarı Türk Kızılayının
kuruluşunun 145inci yıl dönümü münasebetiyle söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. Sayın Başkanım, sizlere
de bu fırsatı verdiğiniz için çok teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri,
savaş alanında yaralanan askerlere hiçbir ayrım yapmadan
yardım yapmak arzusunda olan Türk Kızılayı 11 Haziran 1868
tarihinde Osmanlı Yaralı ve Hasta Askerlere Yardım Cemiyeti
adıyla kurulmuştur. 1923te Türkiye Hilal-i Ahmer Cemiyeti, 1935te
Türkiye Kızılay Cemiyeti ve 1947de Türkiye Kızılay
Derneği adını almıştır.
Kızılayımız, 1876
Osmanlı-Rus Harbinden 1974 Kıbrıs Barış
Harekâtına kadar ülkemizin taraf olduğu bütün savaşlarda
Mehmetçiğin yardımına koştuğu gibi, Türkiye'nin taraf
olmadığı Irak, Afganistan, Bosna-Hersek, Filistin, Suriye gibi
ülkelerin de yaşadığı savaş ve çatışmalarda
zarar gören sivil halkın ve mültecilerin de dost eli olmuştur.
1868 yılından bu yana
halkımızın hizmetinde olan Türk Kızılayı,
toplumsal dayanışmayı sağlamak, sosyal refahın
gelişmesine katkıda bulunmak, yoksul ve muhtaç insanlara
barınma, beslenme ve sağlık yardımı
ulaştırmak gibi önemli görevler üstlenerek, kan, afetlere müdahale,
sağlık, sosyal yardım, gençlik ve eğitim alanlarında
hizmetler sunmakta, yaptığı birçok uygulamayla da
Kızılhaç teşkilatına ve dünyadaki birçok STKya örnek
olmaktadır.
Bugün modern teknolojinin her türlü
imkânına sahip olarak 8 bölge merkezi, 25 yerel lojistik merkezi, 750ye
yakın şubesi, binlerce gönüllüsü, 250 bin kişiye ulaşan
acil yardım kapasitesiyle, ülkemizin en büyük ve örgütlü, kamu
yararına çalışan derneği olmuştur.
Ülke içinde yaptığı acil
müdahaleler ile afet yardımları ve sosyal yardımlar yanında,
artık 2013 yılında ülkemizin bütün kan ihtiyacını da
karşılamayı hedeflemiş, 78 kan merkezine
ulaşmıştır. Bütün bu hizmetlerin yanında operasyon
kabiliyet ve kapasitesi ülke sınırlarını
taşmış, bugün dünyanın neresinde yardıma muhtaç
insanlar varsa Türk Kızılayı oraya yetişmiş ve
gittiği her yere ilk ulaşan yardım ekiplerinden biri olarak
kurduğu çadır mahallelere ay yıldızlı
bayrağımızla, kızıl hilalli bayrağını
yan yana dikmiştir. Haitiden Şiliye, Sudandan Somaliye,
Filistinden Suriyeli mültecilere, Afganistandan Pakistana,
Kırgızistandan Japonyaya milletimizin şefkat elinin
uzatılmasında, Türkiye Cumhuriyetinin uluslararası alanda
onurlu, yardımsever bir ülke olarak yer almasında Türk
Kızılayı her zaman en önemli sorumlulukları üstlenmiş,
görevini layıkıyla yerine getirmiştir.
Bu vesileyle, ülke içi ve
dışında yaptığı çok önemli hizmetlerle bizleri
gururlandıran Türk Kızılayının değerli
yöneticilerine, çalışanlarına ve kahraman gönüllülerine en kalbî
duygularımla teşekkür ediyor, sizleri bu en kıymetli ve köklü
ortak değerimize her zaman sahip çıkmaya davet ediyor, yüce
heyetinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın
Milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ev sahipliğinde 10-11
Haziran 2013 tarihlerinde Ankarada düzenlenen Türk Dili Konuşan Ülkeler
Parlamenter Asamblesi 4üncü Genel Kurulu kapsamında, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Sayın Cemil Çiçekin konuğu olarak ülkemizde
bulunan Azerbaycan Cumhuriyeti Millî Meclisi Başkanı Sayın Oktay
Asadov. (Alkışlar)
Kazakistan Cumhuriyeti Meclisi
Başkanı Sayın Nurlan Nigmatulin. (Alkışlar)
Ve Kırgız Cumhuriyeti Jogorku
Keneşi Başkanı Sayın Asilbek Jeenbekov, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Sayın Cemil Çiçek ile birlikte şu
anda Meclisimizi teşrif etmiş bulunuyorlar. Kendilerine Meclisimiz
adına Hoş geldiniz. diyorum. (Alkışlar)
Gündem dışı ikinci söz
sırası, çevre sorunları ve Trabzon hakkında söz isteyen
Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğluna aittir. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET VOLKAN CANAİLOĞLU
(Trabzon) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben de öncelikle, sözlerime başlamadan önce, Meclisimizi
ziyaret eden çok değerli konuklarımıza Hoş geldiniz. diyorum,
teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, son
günlerde, bilhassa son on beş günde, Hükûmetinizce Çevreciyiz. Çevreyle
ilgili çok büyük yatırımlar yaptık, ağaçlar diktik,
fidanlar diktik. Bizden büyük çevreci yok. sözleri gündeme oturdu. Buna karşı
da pek çok arkadaşımız gerekli cevapları, yapılan
işlemleri anlattı. Ben de burada sizlere kısa bilgiler vererek
Trabzonun sorunlarına değineceğim zamanım kalırsa.
Değerli milletvekilleri,
şimdi sizlere şu bilgileri sunmak istiyorum: Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının AK-TEL MÜHENDİSLİKe
hazırlattığı rapora göre, üçüncü havaalanının
inşa edileceği alanda 2 milyon 513 bin 341 ağaç var. Bunlardan
kesilmesi zaruri olanlar 657 bin, taşınacak olanlar ise 1 milyon 855
bin 391. Üçüncü köprü için ise 1 milyon 610 bin 372 ağaç kesilecek. Henüz,
Kanal İstanbul Projesinin ne tür çevresel tahribata yol açacağı
araştırılmış değil. Atatürk Orman
Çiftliğinde Başbakanlık binası için 3 bin ağaç
kesilmiş, bu binayla ilgili ulaşım projeleri kapsamında 6
bin ağaç daha kesilecek. Atatürk Orman Çiftliği'nin Çukurambar ve
Kızılırmak mahallelerinde kalan kısmı, önce
eğitim faaliyetlerinde kullanılmak üzere Gazi Üniversitesine
devredildi. Gazi Üniversitesi bu alanı TOKİ'ye devretmiş.
Şimdi de TOKİ'nin Amerikan Büyükelçilği binası yapmak üzere
Amerika Birleşik Devletlerine satacağı söylenmektedir.
Hükûmet orman
varlığındaki artışın 900 bin hektar olduğunu
söylüyor. Oysa bilimsel araştırmalara göre 2003-2010 arası bu
sayı 343 bin hektar. 343 bin hektarın 264 bin hektarı resmî, 79 bin
hektarı özel kişi ve kuruluşlar eliyle üretilmiş. Üstelik
ağaçlandırma çalışmaları, büyük oranda, orman
sayılan yerlerde yapılmış, dolayısıyla,
ormanların genişlediğini düşünmek bir
yanlışlıktır. Aynı dönemde 44 bin hektar maden,
artı, 86 bin hektar turistik tesis, üniversite vesair amaçlarla
kullanılmak üzere tahsis edilmiş, Bu, eksi 103 bin hektar alan
demektir.
Şimdi, Sayın Başbakan da
konuşmalarında Hükûmet olarak 2 milyon 800 bin ve bazen de 3 milyar
ağaç dikildiğini söylüyor. Bu, artık, hesaplandığı
zaman 3 milyar/10 yıl, eşittir yılda 300 milyon ağaç
ediyor. Tatil günlerini çıkarırsak kabaca yılda 300 iş
günü, günde 1 milyon ağaç dikiliyor.
Demek ki ülkemizde 10 bin kişi her gün yüzer ağaç dikmiş. Bunu
da düşünmek lazım.
Değerli arkadaşlar, Hükûmet
orman alanlarındaki tahribi ağaç dikerek önlediğini söylüyor. O
zaman sormak gerek: Dikildiğini öne sürdüğünüz fidanların can
suları düzenli verildi mi? Büyüyene kadar kontrolleri yapıldı
mı? Dikildiğini öne sürdüğünüz fidanların hepsi toprakla
buluştu mu? Aralarında halka elden dağıtılan fidanlar
var mı?
Bunun yanı sıra, DSİ
verilerine göre Türkiyede toplam 1.941 HES mevcut. 2023 yılına kadar
bunların sayısının 4 bin olması hedefleniyor. Bu
HESlerden 135'i Trabzon'da, 124'ü Artvin'de, 99'u Giresun'da, 84'ü Rize'de ve
54'ü Ordu'dadır. HES yapımı için toplam ne kadar ağaç ve
ormanlık alanın yok edildiği ise bilinmiyor.
Trabzon iline gelince, çevre
sorunları gerçekten ağırlık taşımaktadır.
Değirmendere havzası her türlü kirleticinin tehdidi
altındadır. Maçka ilçesinin ve ona bağlı yerleşim
birimlerinin kanalizasyonu hâlen Değirmendere'ye verilmektedir.
Ve sonuç olarak süremiz azalıyor
ama şunları söylemek istiyorum: Sonuçta ormanları
çoğaldığı söylenen ülkemizde orman kalmadı, köy
kalmadı, dere kalmadı. Yeşil alanlar aynalı gökdelenlere,
sanayi bölgelerine açıldı. Sulak alanlar satıldı,
sazlıklar beton mahallelere dönüştü ve sonuçta, bir ağacın
vatan, vatanın demokrasi, demokrasinin özgürlük olduğunu anlatmak
için Gezi Parkında toplanan ve yurdun her köşesinden destek gelen
gençleri tebrik ediyor, kutluyorum.
Hepinize sevgi ve selamlarımı
iletiyorum. Teşekkürler. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündem dışı üçüncü söz,
Adana ve ilçelerinin sorunları hakkında söz isteyen Adana Milletvekili
Ali Halamana aittir. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİ HALAMAN (Adana) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Adananın ve ilçelerinin
sorunları hakkında gündem dışı söz almış
bulunuyorum. Söz imkânı veren Başkana teşekkür ederim. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlarım.
Şimdi, son günlerde Adana
buğday hasadı yaptı. Buğday hasadının sonucunda
Hükûmet yeni bir taban fiyatı açıkladı. Bu
açıkladığı taban fiyat İç Anadolunun taban
fiyatı, yani Konyanın kırmızı, sert
buğdayı diyor. Adananın buğdayı genelde yumuşak,
ekmeklik durum buğdayı.
Şimdi, düne kadar 66 kuruşa
satılan buğday bugün yine 67 kuruş, 68 kuruş. Türkiyede,
yine, Adanada turfanda olarak Adananın buğdayının ofisler
tarafından alınması icap ederken ofisler buğday alımla
ilgili ortaya bir müdahale koymadı, ciddi bir şey de koymadı.
Bundan dolayı, Adana çiftçisi bu buğday hasadından, verimleri
zaten bazı yerlerde normal, bazı yerlerde iklim
şartlarından dolayı düşük olduğu için, Adana çiftçisi
mutlu olmadı. Şimdi, bu mutsuzluğunun gerekçeleri, sebebi, yani,
sırf çiftçilikten mi kaynaklanıyor desek, hayır. Siyasi iktidar,
Türkiye'nin her tarafında halkla nasıl sürekli kavga ediyorsa,
sürekli dövüşüyorsa, sürekli kamu mallarını alma, satma veya
kendi deyimleriyle faiz lobisine para kazandırma düşüncesinden
dolayı Adananın siyasetiyle de kavgalı hâle gelip, bundan üç
yıl önce -sırf siyasi sebeplerden dolayı yani mahkemeden
dolayı değil- Büyükşehir Belediye Başkanı Aytaç
Durakı görevden aldı. Adamın mahkemeleri devam etmesine
rağmen, sonuç çıkmamasına rağmen mevcut belediye
başkanını görevine iade etmemesi dolayısıyla Adanada
bir siyasi boşluk
Türkiye'nin muhtelif yerlerinde, işte, PKKdan
dolayı, KCKdan dolayı, yolsuzluklardan dolayı görevlerinden
alınan belediye başkanlarını iade etmesine rağmen,
siyasi hasım olarak kabul ettiği Adana Belediye
Başkanını, 5 defa seçilmesine rağmen, iade etmiyor.
Dolayısıyla, bir siyasi boşluktan dolayı Adananın her
caddesinde mal için, mülk için kavga çıkıyor.
Yine, Adanalı olarak hiç
hazmedemediğim, özellikle Adananın siyasetçileri Bugüne kadar
Adanadan siyasi bakan yok. diyerek
On yıllık iktidarları
süresince, Şakir Paşa dediğimiz yani elli yıldır bu
memleketin insanına hizmet eden havaalanını Adanadan
kaldırıp başka bir ile kurmalarına, bunun
açılışında da Adana adına bakanlık yapan adamın
kurdele kesmesine hayret ediyorum. Şimdi, Adananın bu kadar siyasi
mağduriyeti varken o bölgenin siyasetçileri bir araya gelip iktidara,
Başbakana, ilgili bakana Ya, buradan havaalanı kalkmasın.
diyemez mi? Adanada kurulacak alan mı kalmadı da Adananın elli
yıllık havaalanını kaldırıyorsunuz? Yani bunun
önünde taksi çalıştıran, çay ocağı
çalıştıran, simit satan bu insanları ekmeksiz hâle
getirmeye mevcut iktidarın ne hakkı var? Yine, son günlerde, bu
Suriyeden dolayı Adana Suriyeliler tarafından işgal edildi,
mallarıyla işgal ettiler, kaçak mazotlarıyla işgal ettiler.
Dolayısıyla, mazotun litresini 1,5 liraya satıyorlar,
haksız rekabete vesile oluyorlar, bundan dolayı Hükûmetin bu
sınırlarda bir görev almasını, bir disiplin
sağlamasını temenni ediyor, hepinizi saygı ve sevgilerimle
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın grup başkan
vekillerinin söz talepleri var.
Sayın İnce, buyurun.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Seçer konuşacak.
BAŞKAN Evet, Sayın Seçer,
buyurun.
VAHAP SEÇER (Mersin) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Mersinin
Mezitli ilçesi Tepe köyünde, geçtiğimiz pazar günü, şiddetli dolu
yağışı sonucu üreticilerimiz önemli zararlar gördü. Bu
bölgelerde, tarımsal faaliyet yapılan arazilerde mülkiyet sorunu
yaşandığı için de sigorta yapılamıyor
dolayısıyla üreticiler önemli mağduriyet yaşıyor.
Ben üreticilerimize geçmiş olsun
dileklerimi iletirken yetkilileri de göreve davet ediyorum, bir an önce hasar
tespiti çalışmaları yapılsın, üreticilerimizin
zararları karşılansın, Tarım Kredi Kooperatifi ve
Ziraat Bankası borçları da yeniden
yapılandırılsın istiyorum, üreticilerimize tekrar
geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Buldan
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
27 mayıs tarihinde
doğanın korunması, demokrasi ve özgürlük talepli başlayan
ve tüm yurda yayılan Gezi Parkı protestoları on beşinci
gününe girmiş bulunmaktadır. Demokrasi direnişin on beşinci
gününde yine bir şafak operasyonuyla polis terörü uygulanmaya
başlanmıştır. Bu sabah itibarıyla başlayan ve
Sosyalist Demokrasi Partisinin polisler tarafından basılmasıyla
devam eden saldırıları kınıyoruz. Bu arada, 50ye yakın
avukatın da göz altına alındığını şu an
itibarıyla öğrenmiş bulunmaktayız. AKPnin yapması
gereken protesto eylemlerine kulak vermek, yerinden yönetim ilkesini hayata
geçirmek, demokrasi ve özgürlüklerin önünü açmaktır. Direniş
eylemlerine yönelik, AKP Hükûmetini, sağduyu ve demokrasiye davet ediyor,
direnişçilerin taleplerini demokrasi çerçevesinde karşılamaya
çağırıyoruz.
Teşekkür ediyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Vural
OKTAY VURAL (İzmir)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı, grup toplantılarında kimi zaman
ortalığın miting yerine çevrilmesinden dolayı
gruplarımıza yazılar yazmıştı. Tabii, partinin
grup toplantısında nasıl davranacağı konusu
kendilerinin takdiridir ama, yani, her grup toplantısı olduktan
sonra, AKP Genel Başkanı ve Grup Başkanının, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin önünü miting alanına çevirip sloganlarla,
alkışlarla, tezahüratlarla bu şekilde kullanmasını
kınıyorum. Burası, haşmetmeablarının yeri
değildir; burası, Türkiye Büyük Millet Meclisidir.
Dolayısıyla, Parlamentonun önünü miting alanına çevirenlere karşılık
biz de miting alanına çevirirsek Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı ne yapacaktır? Yani, bu konuda
duyarsız davranan AKP Genel Başkanı ve Grup
Başkanını da kınıyorum. Bu alanlar, tezahürat yeri,
pohpohlanma yeri değildir; miting alanı değildir Türkiye Büyük
Millet Meclisi. Onun için, millî iradeye saygı, Türkiye Büyük Millet
Meclisine saygıyı göstermek, en başta, çoğunluk iradesine
düşmektedir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak
Türkiye Büyük Millet Meclisinin dışını miting alanı
hâline çevirenlere Gidin, grubunuzda ne yapıyorsanız yapın.
diyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türk milletinin yeridir ve
burasının, miting alanı, pohpohlama yeri
olmadığını, tezahüratlarla sloganlar atılan bir mahal
olmadığını hatırlatmak istiyorum. Sözü olan varsa
Mecliste gelir söyler. Herkes bu konuda gerekli duyarlılığı
göstermelidir. Özellikle Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının
bu konuda AKP Grubuna gerekli uyarıyı yaparak bu alanları,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin önünü bindirilmiş kıtaların
miting alanı hâline dönüştürmesi konusunda net bir tavır ortaya
koymasını istirham ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Şandır
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Çok
teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Mersinin Mezitli ilçesinin Tepeköy
beldesinde, 8 Haziranda, çok aşırı bir dolu afeti
yaşanmıştır. Üreticilerimizin mahsulü heba olmuştur,
yaklaşık 50 bin ton şeftali ürünü -maalesef- yok olmuştur.
Öncelikle, köylülerimize geçmiş
olsun diliyorum. Allahtan cana bir şey gelmemiştir ama mal telef
olmuştur. Hükûmetimizden, devletimizden bu afet karşısında
duyarlı olmasını, gereken yardımı yapmasını,
köylülerimiz adına, Mersinliler adına, Mezitliler adına talep
ediyorum ve yüce Allah bir daha milletimize bu türlü afetler
yaşatmasın diye dua ediyorum.
Teşekkür ederim söz
verdiğiniz için.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Sayın milletvekilleri, Gençlik ve
Spor Bakanı Suat Kılıç, gündemin sözlü sorular
kısmının 1, 173, 1084, 1165, 1202, 1208, 1223, 1351, 1378, 1437,
1479, 1483, 1519, 1523, 1527, 1533, 1674, 1750, 1773, 1790, 1819, 1850, 1856,
1859, 1882, 1883, 1895, 1901, 1927, 1928, 1929, 1930, 1931, 1932, 1933, 1934,
1948, 1949, 1958, 2051, 2085, 2113, 2150, 2152, 2153, 2334, 2375, 2381, 2394 ve
2443üncü sıralarında yer alan önergeleri birlikte
cevaplandırmak istemişlerdir. Sayın Bakanın bu istemini
sırası geldiğinde yerine getireceğim.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
bilgilerinize sunacağım.
07/06/2013
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Çin Ulusal
Siyasi Danışmanı Kongresi Başkan Vekili
başkanlığında bir heyetin ziyaret etmesi, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlık Divanının 05/06/2013 tarih ve 51
sayılı Kararı ile uygun bulunmuştur.
Söz konusu
ülkemize ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı
Kanunun 7nci maddesi gereğince Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Son
yıllarda seçmen sayısı ve seçimlerin güvenliğini
ilişkin yaşanan tartışmaların nedenlerinin
araştırılması, seçmen sayısı ve seçim
güvenliğine ilişkin tereddütlerin giderilmesi, alınacak
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98, TBMM
İçtüzüğü'nün 104 ve 105'inci maddeleri kapsamında Meclis
Araştırması açılması konusunda gereğini arz
ederiz.
1) Gürkut Acar (Antalya)
2) Recep Gürkan (Edirne)
3) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
4) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
5) Selahattin Karaahmetoğlu (Giresun)
6) Ramis Topal (Amasya)
7) Ali Özgündüz (İstanbul)
8) Mehmet Siyam Kesimoğlu (Kırklareli)
9) Hülya Güven (İzmir)
10) Mehmet Şeker (Gaziantep)
11) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
12) Mehmet Volkan Canalioğlu (Trabzon)
13) Bülent Tezcan (Aydın)
14) İhsan Özkes (İstanbul)
15) Doğan Şafak (Niğde)
16) Musa Çam (İzmir)
17) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
18) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
19) Mahmut Tanal (İstanbul)
20) Ali Haydar Öner (Isparta)
21) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
22) Veli Ağbaba (Malatya)
23) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
Gerekçe:
Son yıllarda yapılan seçimlerle ilgili olarak
seçmen sayısı ve seçim güvenliğine ilişkin ciddi
tartışmalar yaşanmıştır. Demokrasinin
sağlıklı şekilde işlemesi ve halkın iradesinin
doğru bir şekilde seçimlere yansıması için seçim
güvenliği büyük önem taşımaktadır.
Seçmen sayısında 2007 ile 2011 seçimleri
arasında yaklaşık 10 milyon kişi fark vardır. Dört
yıl arayla yapılan iki seçim arasındaki 10 milyon seçmen
artışı çok kişi tarafından şüpheli
bulunmuştur.
Yüksek Seçim Kurulunun oy sayımında
kullandığı Bilgisayar Destekli Merkezi Seçmen Kütüğü
Sistemi'nin (SEÇSİS) dışarıdan müdahalelere açık
olduğu yönünde tepkiler gündeme gelmiştir. Güvenlik
açıkları ile ilgili tespitler bir yana, sistemin Yüksek Seçim
Kurulunun kendi altyapısı yerine Adalet Bakanlığının
kontrolündeki Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) üzerinden işlemesi
de tartışmaları büyütmektedir.
Güvenilir bir seçim ortamının
oluşturulması için bu şüphelerin giderilmesi gereği
açıktır. Şeffaf, tüm siyasi partilerin denetimine açık bir
seçmen kütüğü ile oy sayım sisteminin oluşturulması,
demokrasinin ve seçmen iradesine saygının bir gereğidir.
Bu nedenlerle, seçmen sayısı ve seçimlerin
güvenliğine ilişkin tereddütlerin giderilmesi, şeffaf ve güvenli
bir sistemin kurulmasını sağlamaya dönük adımların
atılmasını sağlamak amacıyla Meclis
araştırması açılması gerekli görülmektedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye'de her yıl kömür ve
doğal gaz sobası, baca ve şofbenlerden kaynaklanan sessiz ölüm
olarak bilinen karbonmonoksit (CO) zehirlenmeleri nedeniyle yüzlerce
vatandaşımız ölüm tehlikesi geçirirken onlarcasının
hayatını kaybettiği olaylar ve alınan önlemler tüm
boyutlarıyla araştırılarak sorunun çözümüne yönelik
politikaların, önlemlerin ve gerekli yasal düzenlemelerin ortaya konması
amacıyla Anayasa'nın 98, İç Tüzükün 104 ve 105'inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılmasını arz
ederim.
1) Aykan Erdemir (Bursa)
2) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
3) Selahattin Karaahmetoğlu (Giresun)
4) Ramis Topal (Amasya)
5) Ali Özgündüz (İstanbul)
6) Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
7) Recep Gürkan (Edirne)
8) Hülya Güven (İzmir)
9) Mehmet Şeker (Gaziantep)
10) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
11) Mehmet Volkan Canalioğlu (Trabzon)
12) Bülent Tezcan (Aydın)
13) İhsan Özkes (İstanbul)
14) Doğan Şafak (Niğde)
15) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
16) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
17) Mahmut Tanal (İstanbul)
18) Musa Çam (İzmir)
19) Ali Haydar Öner (Isparta)
20) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
21) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
22) Veli Ağbaba (Malatya)
23) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
Gerekçe:
Ülkelerin sosyoekonomik
yapıları ve iklimsel özellikleri nedeniyle CO zehirlenmesi
vakaları dünya genelinde farklı sıklıklarda meydana
gelmektedir. Diğer ülkelerde yapılan çalışmalarla
kıyaslandığında ülkemizde CO zehirlenmesi vakalarıyla
daha sık karşılaşıldığı ve ölümle
sonuçlandığı, çeşitli çalışmalarla ve raporlarla
ortaya konulmuştur. Alınan kısmi önlemlere rağmen 2012
yılının ilk aylarında da Türkiye'de özellikle kış
aylarında yaşanan sobadan sızan CO kaynaklı ölümlerin önüne
geçilememektedir. Yaşamlarını kaybedenlerin büyük bir
çoğunluğu sosyoekonomik yönden toplumun alt kesimlerinden
oluşmaktadır.
Sağlık
Bakanlığı verileri incelendiğinde 2010 yılında
toplam 10.154 kişi yani her 100 bin kişiden yaklaşık
14'ünün CO'dan zehirlendiği tespit edilmiştir. Bu vakaların 39'u
ölümle sonuçlanmıştır. CO zehirlenmesi vakalarının
sıklığı yüzde 0,0137 (yaklaşık 100 binde 14),
ölüm oranı ise yaklaşık 10 milyonda 5 kişi olarak
saptanmıştır. İllere göre dağılım
incelendiğinde en sık İstanbul'da olmak üzere Bursa ve Ankara'da
diğer illere oranla yüksek sayıda CO zehirlenmesi vakası
görülmüştür. Ölüm oranları incelendiğinde (toplam 39) en yüksek
sayıda ölümlü vaka (18) Bursa'da tespit edilmiştir.
Ülkemizde CO zehirlenmeleri genellikle
soba, şofben, kombi ve şömine gibi ısıtma sistemlerinde
kullanılan yakıtlar nedeniyle oluşmaktadır. Ülkemizde
farklı bölgelerde yapılan bazı çalışmalarda (2011) en
sık zehirlenme kaynakları arasında yüzde 80 soba, yüzde 85,9
soba ve yüzde 68,3 şofben gibi sonuçlar bildirilmiştir. CO
kaynağına göre vakalar incelendiğinde vakaların yüzde
46,5'inin sobadan zehirlendiği tespit edilmiştir. Ölüm
vakalarının ise yüzde 46,1'i soba zehirlenmesinden
kaynaklanmıştır. Kayıtlara geçen zehirlenmeler içinde ülke
genelinde kömürden kaynaklı soba zehirlenmesinin önemli bir yer
tuttuğu görülmektedir.
1 Ocak 2012-28 Şubat 2012
tarihleri arasında basına yansıyan resmî olmayan kaynaklara göre
Türkiye'nin hemen her bölgesinde kömür yakılan sobalardan sızan CO
gazından kaynaklı toplam 341 vaka yaşanmıştır. Bu
vakalar neticesinde 276 kişi tedavi altına alınırken 65
kişi hayatını kaybetmiştir. Sadece son iki ay içinde
yaşanan vaka ve vefat sayısını göz önüne
alındığında son yılların zirvesine
ulaşıldığı görülmektedir. İki aylık bu
sürede Gaziantep'te toplam 8 kişi, Tokat'ta 5 kişi ve Konya'da 5
kişi kömür yakılan sobadan sızan CO gazından
yaşamlarını kaybetmiştir.
Türkiye'de CO zehirlenmesi
vakalarının kış aylarında artış
göstermektedir. Kış aylarındaki artışın
olası sebepleri arasında CO kaynaklarının, özellikle
kömürün kullanımının bu aylarda artışına paralel
olarak yaşanan vakalar ve ölümlerde de artış gözlenmektedir.
Coğrafi bölgelere göre vakalar değerlendirildiğinde en yüksek
sayıda Marmara Bölgesinde olmak üzere, İç Anadolu ve Ege Bölgesinde
zehirlenme vakalarıyla sık
karşılaşılmıştır Dolayısıyla,
özelikle bu bölgelere yönelik çok ciddi önlemlerin alınması
gerekmektedir.
Adli Tıp Kurumu Ankara Grup
Başkanlığı Morg İhtisas Dairesi'nde Ankara'da
2002-2006 yılları arasında otopsisi yapılan toplam 4.539
olgunun 175'inin (yılda ortalama 35 vaka) CO zehirlenmesi sonucu
öldüğü belirlenmiştir. Benzer bir çalışmada Bursa'da
beş yıllık süre içerisinde otopsisi yapılan toplam 3.065
adli olgudan 99'unun (yüzde 3,2) ölüm sebebinin CO zehirlenmesi olduğu
saptanmıştır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Cezaevlerinde tutuklu ve hükümlülere
sunulan sağlık hizmetindeki sorunlar önemli hak ihlalleri ile giderek
artan toplumsal bir sorun haline gelmiştir. Bu hizmetlerdeki aksaklık
ve yetersizliğe bağlı tutuklu ve hükümlülerde meydana gelen can
kayıpları ve sağlık durumlarındaki bozuklukların
giderek arttığı görülmektedir.
Bu sorunların tespit edilmesi ve
gerekli çözümlerin üretilmesi amacıyla TBMM İçtüzüğünün 104 ve
105inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
1) Aytuğ Atıcı (Mersin)
2) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
3) Selahattin Karaahmetoğlu (Giresun)
4) Ali Özgündüz (İstanbul)
5) Ramis Topal (Amasya)
6) Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
7) Recep Gürkan (Edirne)
8) Hülya Güven (İzmir)
9) Mehmet Şeker (Gaziantep)
10) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
11) Mehmet Volkan Canalioğlu (Trabzon)
12) Bülent Tezcan (Aydın)
13) İhsan Özkes (İstanbul)
14) Doğan Şafak (Niğde)
15) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
16) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
17) Mahmut Tanal (İstanbul)
18) Musa Çam (İzmir)
19) Ali Haydar Öner (Isparta)
20) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
21) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
22) Veli Ağbaba (Malatya)
23) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
Gerekçe:
Anayasamızın 17nci
maddesine göre "Herkes, yaşama, maddî ve manevî
varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
Tıbbî zorunluluklar ve kanunda yazılı haller
dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz;
rızası olmadan bilimsel ve tıbbî deneylere tâbi tutulamaz.
Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle
bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tâbi tutulamaz."
denmektedir.
İç hukukun üstünde kabul edilen ve
taraf olduğumuz uluslararası anlaşmalar,
sağlığı temel insanlık hakkı olarak görmekte ve
bireylerin sağlıklı olma hakkını ve sağlık
hizmetlerinden yararlanma hakkını güvenceye almayı devletin bir
ödevi olarak kabul etmektedir.
Ülkemizde tutukluluk, evrensel
çağdaş hukuk kuralları çiğnenerek ve yasalarımız
zorlanarak son on yılda giderek artan şekilde çok sık
başvurulan bir yargılama şeklini almıştır. Bunun
sonucunda da tutuklularla hükümlülerin toplam sayısı cezaevlerindeki
kapasitenin üzerine çıkmıştır. Tutuklu ve hükümlülerin bir
anlamda yatacak yerleri yoktur. Son günlerde Adalet Bakanı bilinen
gerçeği nihayet resmî yolla dile getirmiştir.
Ertelenemez bir insan hakkı ve
uluslararası anlaşmaların gereği olarak, cezaevlerindeki
sağlık hakkı, nitelikli, süreklilik içinde ve
bağımsız çalışma koşulları ortamında
uygulanmalıdır. Oysa ülkemizde Silivri'deki toplama kampı dâhil
birçok büyük cezaevinde hâlen mesai saatlerinde bir pratisyen hekim görev
yapmaktadır. Bu cezaevlerinde ciddi veya acil olaylarda müdahalede
kullanılabilecek yeterli tıbbi cihazlar yoktur. Mesai saatleri
dışında ise acil durumlarda ambulans çağrılarak
müdahale yapılmaya çalışılmaktadır. Cezaevinde
pratisyen hekimin çözemeyeceği bir sağlık sorunu ortaya
çıktığında ülkemiz sağlık sisteminin hiçbir
yerinde uygulanmayan sevk zinciri devreye girmektedir. Hastalar önce devlet
hastanesine gitmek için ertesi günü beklemek zorundadır. Burada da
çözülemezse en yakın ihtisas hastanesine, yine çözülemezse üçüncü basamak
hastane yani üniversite hastanesine sevk gündeme gelmektedir. Izdıraba dönüşen
bu sevk zinciri uygulaması günlerce, bazen haftalarca sürmektedir. Bu
uygulamalar nedeniyle sağlık hakkına ulaşmayı
engellemektedir.
Türkiye Cumhuriyetinde
sağlık hizmetlerinde sevk zinciri zorunluluğu cezaevlerindeki
vatandaşlar dışında uygulanmamaktadır. Hukuk sistemimizde
Cezanın infazı mahkûmun hayatı için kesin bir tehlike
teşkil ediyorsa cezanın infazı iyileşinceye kadar geri
bırakılır." denmektedir. Tutuklu ve hükümlülerin lehindeki
bu değerlendirmenin siyasi dava tutuklularına
uygulanmadığı görülmektedir. Zorunlu sevk zinciri
uygulaması ve infaz ertelemesindeki seçici uygulama
Anayasamızın "eşitlik ilkesine"
aykırıdır.
AİHM'nin birçok kararında
"Devletin gözetimindeki tutuklu ve hükümlülerin yaşam
koşulları, insan haysiyetine uygun olmalı ve ek acılar
getirmemelidir." denmektedir. Ciddi hastalıklarda bile uzman hekime
ulaşamama korkusu süreğen (kronik) bir eziyet halini almaktadır.
Bu durum başkaca psikosomatik hastalıklara yol açmaktadır.
Tecrit uygulamaları insanı insan yapan özelliklerini kaybetmesi için
yapılmış ve insan onurunu zedeleyen, kişiyi kendi kendini
yok etmeye iten en aşağılık uygulamadır. Tecritte
depresyon, psikosomatik hastalıklar, kemik erimesi, kabızlık ve
ona bağlı diğer hastalıklar, kas, eklem
hastalıkları, duvarlardaki beyaz rengin getirdiği retina
bozuklukları gibi hastalıklar ortaya çıkabilmektedir.
Yine AİHM kararlarına göre
"Devlet, tutuklunun sağlığı ile ilgili önlemleri
almak, gereken tedaviyi ve ilaçları sağlamak zorundadır. Suçun
niteliği de devletin yükümlülüklerini etkilememelidir".
Cezaevlerindeki sağlık sorunlarına yönelik olarak Adalet
Bakanlığı, büyük cezaevlerinde cezaevi hastanesi
yapılacağını ifade etmektedir. Bu ifade, cezaevlerinde
sunulan bugünkü sağlık hizmetinin yani Bakanlık
uygulamalarının yetersiz olduğunun itirafıdır.
Devletin sorumluluğundaki tutuklu ve hükümlülerin bu yetersizliği
canları ile ödedikleri görülmektedir. Tutukluluk süresi uzadıkça
sağlık sorunları giderek artmakta olduğu da birçok
tutuklunun sağlık raporlarından anlaşılmaktadır.
Canını kurtaranın ise cezaevindeki yaşam
koşullarının yetersizliği ile kazandığı
kronik hastalıklar yüzünden geleceği kararmaktadır.
Ceza ve tutukevlerinde sunulan
sağlık hizmetindeki gecikme, eşitsizlik ve yaşam
koşullarındaki yetersizlik ileride telafisi mümkün olmayan acılara
ve insan hayatına mal olmaktadır. Bunların sebebini
araştırmak, çözüm yöntemlerini ortaya koymak insanlık onuru ve
Ülkemizin saygınlığı açısından zorunludur.
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak
ve Meclis araştırması açılıp açılmaması
konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 11/06/2013
Salı günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi
parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
İdris
Baluken
Bingöl
Grup Başkan Vekili
Öneri:
31 Ağustos 2012 tarihinde Bingöl
Milletvekili Grup Başkan Vekili İdris Baluken tarafından verilen
(1403 sıra no.lu), Kolluk kuvvetlerinin toplumsal olaylarda ve demokratik
gösterilerde kullandığı biber gazlarının
araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak
11/06/2013 Salı günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerin aynı tarihli birleşimde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Barış ve
Demokrasi Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Sebahat Tuncel,
İstanbul Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu olarak verdiğimiz önerge üzerinde söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu önergemiz, şimdiden,
bildiğimiz gibi, AKPnin oylarıyla reddedilecek. Gerçi, durum
böyleyken, hani, salon boşken, AKPli vekiller dışarıda
dinleniyorken belki kabul edilebilir ama netice itibarıyla baştan
böyle bir sonuçla karşılaşılacağını biliyoruz
çünkü bizim araştırma önergemiz daha çok kolluk kuvvetlerinin
kullandığı biber gazının zararlarının
araştırılması, toplumsal olaylara bununla müdahalenin
doğru olup olmadığının
araştırılması meselesi. Ama biz biliyoruz ki Hükûmet bunu
bir yöntem olarak kullanıyor. Bugüne kadar birçok toplumsal olayda
kullandı. Sadece kimyasal gaz olması itibarıyla değil,
aslında bu gaz bombası da bir silah olarak kullanılıyor ve
bugün sabah da Gezi Parkında Halkların Demokratik Kongresi Yürütme
Kurulu üyesi arkadaşımız yine başından yaralandı.
Onlarca arkadaşımız, -bugüne kadar ifade ettiğimiz- gaz
fişeğinden yaralandı, gözünü kaybetti ve ölenler oldu ne
yazık ki ama bu konuda, ne bu gazın kullanımı konusunda bir
sınırlandırma ne de aslında araştırılması
konusunda bir yaklaşım var. Daha önceki İçişleri
Bakanı bu gazın çok organik olduğunu ifade etmişti. Çok
organik olduğu için de çok bol miktarda kullanılan bir durumda.
Değerli milletvekilleri, ben
öncelikle bugün Gezi Parkında sabah saat yedi itibarıyla
yapılan
Polisin İstanbul Valiliği denetiminde Sosyal medya
belası Twitter belasıyla duyurduğu
Ki Başbakan böyle
ifade etmişti ama vali bunu kullanarak müdahale etti ve şu an onlarca
yaralı arkadaşımız var ve Taksim Meydanı bir
savaş alanına dönmüş durumda. Bunu protesto etmek isteyen avukat
arkadaşlarımız -44 avukat arkadaş- şu an İstanbul
Emniyet Müdürlüğünde tutuluyor. SDP üyesi 70 kişi gözaltına
alınmış durumda.
Ben öncelikle bu
saldırıları kınıyor ve Hükûmetin derhâl bu
saldırıdan, saldırgan tavırdan vazgeçmesi, Gezi
direnişine anlam vermesi ve Gezi direnişinde olanları dinlemesi
gerektiğini ifade ediyorum çünkü Gezi direnişi herhangi bir
direniş değildir, Başbakanın ifade ettiği gibi sadece
15 ağaç meselesi değildir. Gezi meselesi, Türkiye'nin geleceği
meselesidir, toplumsal muhalefetin nasıl olduğu meselesidir.
Eğer bu doğru değerlendirilmezse önümüzdeki dönem Türkiyenin
demokrasimiz açısından çok büyük yaralar alacağı ortada.
Kaldı ki sadece Geziyle başlamadı. Gezide ayın 29unda,
29 Mayısta başlanan direniş Türkiye'nin birçok şehrinde
yayıldı. Demek ki sadece Gezidekiler rahatsız değil,
Türkiye rahatsız bu mevcut politikadan. Buna bir an önce dur demek
gerekiyor.
Bu on beş günlük süreci
izlediğimizde hep aklıma küçükken dinlediğim bir hikâye geliyor.
Bunu paylaşmak istiyorum: Şimdi, bir köyde bir çeşme
varmış. Bu çeşmeden su içenler anormalleşiyor. Bir genç
bunu fark ediyor -yani o çeşmede
su içen kişilerin kişiliği değişiyor, karakteri
değişiyor- herkesi uyarmaya çalışıyor ama herkes bir
şekilde o çeşmeden su içmeye devam ediyor. Daha sonra, içmeyen tek o
kalıyor ve oradakiler diyor ki: Bu delidir yani asıl anormal olan
budur.
Şimdi AKP Hükûmeti Sandıktan
yüzde 50 çıktı. diye ifade ediyor. Bizim bu çeşmeden, bu zor
çeşmesinden, kendisine benzeten, tek tipleştiren çeşmeden zorla
su içmemizi istiyor. Ya bizden olacaksınız
ya çapulcusunuz ya teröristsiniz. yıllardır söylediği şey
bu. Eğer bunu yapmıyorsanız da biz her türlü şeyi
kullanırız. diyor kendi yaklaşımıyla.
Değerli milletvekilleri, eğer
bir ülkede gerçekten demokrasi güçlü değilse o ülkenin geleceği yok
demektir. Ne yazık ki şu anki Türkiyenin demokrasisinden bahsetmek
mümkün değildir. Şimdi, demokrasi
Kitlelerin
karşısına başka kitleler çıkartarak, güçler
çıkararak bu iş olmaz. Demokrasi, aslında, bir kişi dahi
olsa sesini duyurmaya çalışan, sesi duyulmadığı için
tencere, tava çalan insanların sesini duyup Burada ne var, neden ses
çıkarıyorsun, itirazın nedir? diye bunu anlayıp buna göre
kendisini düzenlemesidir. Ama burada bir güç gösterisine dönüştürmeye
çalışıyor AKP Hükûmeti bunu. Gücü nereden alıyor? Güvenlik
güçlerinden alıyor, işte, TOMAsından alıyor, gaz
bombasından alıyor, bilmem neyinden alıyor, devletin gücünü
gösteriyor. Devletin gücünü bu ülke seksen yıldır biliyor zaten.
Türkiye halkları, devleti baskıyla, zorla, zulümle, işkenceyle tanıyor.
12 Eylül zindanlarında biz bunu biliyoruz, Diyarbakır
sokaklarında biz bunu biliyoruz, Hakkâride biliyoruz, İstanbul Gezi
Parkı sokaklarında biliyoruz. Türkiye açık işkence haneye
çevrilmiş durumda. Belki, eskiden cop kullanıyordu, şimdi cop
kullanılmıyor, bol miktarda gaz kullanılıyor. Bu gazdan
kimler kâr elde ediyor? Bu ayrı bir konu ama insanları böylesi bir
gaz şeyiyle, yağmuruyla baskı altına almaya
çalışıyorlar ama nafile.
Değerli iktidar milletvekilleri, siz bu
baskıyı, bu direnişi yıkmaya çalıştıkça
başkaları orada direniyor, Direne direne kazanacağız.
diyor. Belki bugün bastırabilirsiniz, Gezi Parkını insanlardan
uzaklaştırabilirsiniz ama unutmayın ki bu direnişi asla
durduramayacaksınız, bu çok net. Çünkü insanlar artık özgürlük
için, demokrasi için her zamankinden daha fazla istekli ve her zamankinden daha
fazla örgütlü. Eskiden bir gaz bombası attığınızda
herkes dağılırdı ama şimdi insanlar bir arada
bulunuyor ve dayanışıyor.
Bakın, bu on beş günün
bilançosu: 5 bin insan yaralandı, 5 bin; 3 tane ölü var, onlarcası
sakat kalacak ama bu Hükûmeti yönetenler, bu ülkenin Başbakanı hâlâ
hiçbir sorun yokmuş gibi davranıyor ve bunun üzerinden bu
uygulamalara devam edeceğini söylüyor. Üstelik bugün Geziye
dokunmayacağız, Taksim Meydanını boşaltıyoruz.
diyen valiye Efendim, niye ayırıyorsunuz aslında- Geziye de
dokunun. mesajı veriliyor. Şimdi de Geziye gaz bombalarıyla
saldırı yapıyor. Şimdi, bu nasıl demokrasi, bu
nasıl özgürlükler? Türkiye, ekonomik olarak bilmem kaçıncı
sıradaymış. İnsanın olmadığı yerde
ekonominin ne faydası var? Bir de Başbakan durduğu yerde Bu
faiz lobisi. yok dış güçler şu bu falan
Sayın Başbakana buradan açık sesleniyorum: Dış
güçler mış güçler bilmiyorum, benim bildiğim bir şey var
İstanbul Vekili olarak, başından beri bu işin
içerisindeyim, İstanbulda isyan var isyan, sizin baskı
politikanıza, ekoloji politikanıza, kentsel dönüşüm adı
altında kentsel ranta, Alevi yurttaşlar hakkındaki akıl
almaz baskı politikalarına, kadınlara yönelik baskı
politikalarınıza, gençlere, LGBT bireylerine yönelik, Kürt
halkına yönelik uyguladığınız bu zulüm
politikalarına Artık yeter!
(x)
diyen bir kitle var. Siz bunu göremezseniz, Bu insanlar niye sokağa
çıkıyor? diye feryat figan ederseniz bu iş olmaz.
Bakın, oradaki kitle gayet
barışçıl. On beş gün boyunca, polis
saldırmadığı sürece, hiçbir olay olmadı. Kaç gündür
festival vardı Gezi Parkında. Oradaydık, miting
yapıldı, hiçbir sorun yok. Üstelik, bu ülkede yan yana gelmez denilen
kesimler bile yan yana gelip birlikte halay çektiler,
(x)
tuttular, horon teptiler özgürlük, eşitlik ve demokrasi için. Şimdi
özgürlüğü, eşitliği, demokrasiyi geliştirmeyeceksek
Türkiyeyi nasıl yöneteceğiz? Baskıyla, zorla bu ülke
yönetilemez. Birileri de Artık yeter! der, ölümüne Artık yeter!
der. Öyle diyor, Biz, artık bu sistemi kabul etmek istemiyoruz. diyor.
Dolayısıyla, biz buradan
Hükûmete bir kez daha çağrıda bulunuyoruz: Taksim Gezi Parkı
başta olmak üzere bütün alanlardaki bu polis şiddetine derhâl son
verilmelidir. Hükûmet, toplumsal kesimlerle görüşmelidir, Gezi Parkı
direnişçileriyle görüşmelidir, Ankaradakilerle yanı
başımızda, Kızılayda görüşmelidir Ne
istiyorsunuz, talebiniz nedir? Başbakan durmadan Sandık
kuralım. diyor. Bu sandığı özgürleştirelim madem
öyle. Şimdi bu sandıktan çıkan iradeye saygı gösterin o
zaman ama Yüzde 10 barajı olacak, bizim istediğimiz çerçevede
olacak, biz sınırlarını çizeceğiz, bu
sınırlara yaklaşana gaz bombasıyla, TOMAlarla
saldıracağız, işte demokrasi! diyeceğiz. Bunu
nasıl, kime yutturabilirsiniz? Ancak, kendi tabanınıza
yutturabilirsiniz.
Diğer bir konu: Özellikle
Sayın Başbakan Türkiyeye geldiğinde herkes Başbakanın
bu işi çözebileceği konusunda bir yaklaşım içerisinde oldu
ama Başbakanı karşılayanlar şöyle bir slogan
attılar: Yol ver gidelim, Taksimi ezelim! diye. Taksimdekilerin
cevabı bence çok iyiydi: Yol ver gelsinler, insanlık görsünler!
diye. Bence bu cevap böyledir. Dolayısıyla, birbirini
karşıtlaştıran, şiddet uygulayan, toplumları
birbirlerine karşı uçlaştıran bir yaklaşımın
kabul edilebilir olmadığının bir kez daha altını
çizmek istiyorum.
Başta ifade etmiştim
sayın milletvekilleri, muhtemelen bizim bu önergemize
Araştırılmasın. denilecek. Başından beri de
ifade ettiğimiz şey bu ama biz bu vesileyle Gezi Parkı
direnişini bir kez daha selamlıyoruz. Gezi Parkında direnen,
ağaçların kesilmesine engel olan ve Gezi bizimdir,
halkındır, halkın kalmalıdır. diyen tüm
dostlarımıza, sadece Gezi için değil, bu ülkede ekolojik
yaşama dair mücadele eden herkese buradan selamlarımızı,
sevgilerimizi iletiyoruz ve şunu ifade ediyoruz Barış ve
Demokrasi Partisi olarak: Demokratik, ekolojik, cinsiyet özgürlükçü
paradigmanın gereği, ekolojik yaşamımıza sahip
çıkmak, ağaçları kestirmemek, güvenlik barajlarını
yaptırmamak, HESlere karşı olmak, nükleer enerji santrallerine
karşı olmaktır diye ifade ediyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Barış ve Demokrasi Partisi
grup önerisi aleyhinde söz isteyen Aylin Nazlıaka, Ankara Milletvekili.
(CHP sıralarından alkışlar)
AYLİN NAZLIAKA (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, hepinizin
bildiği gibi, 30 Mayıs Perşembe gününden beri çeşitli
şekillerde polis şiddetine hepimiz şahitlik ediyoruz maalesef.
Tarih, Özgürlüğüme karışma; yediğime, içtiğime,
giydiğime karışma; kaç çocuk doğuracağıma karar
verme. diyen ve özgürlük ve demokrasi isyanı içerisinde olan
insanların gazla, copla, plastik mermiyle polis saldırısına
maruz kaldığı bir dönem yaşamaktadır maalesef ve bu
süreçte hiç şüphesiz ki bu polis saldırısına yönelik olarak
emri verenler de, her türlü hukuksuzluğa sebep olanlar da asla ve asla
tarih tarafından unutulmayacaktır.
Değerli arkadaşlar, ben, o
günlerden bu yana meydanlardayım, sokaklardayım, gençlerimizin,
kadınlarımızın, direniş gösteren
arkadaşlarımızın yanındayım ve onlarla birlikte
zaman geçirdikçe bir kez daha görüyorum, bir kez daha anlıyorum ki,
aslında onlar sadece bizler için değil, sizler için de, sizlerin
özgürlükleriniz için de mücadele ediyorlar. Ve biliyor musunuz, aslında
sizler oraya polis şiddetini sokmadan önce o meydanlarda dostluk
vardı, dayanışma vardı, mizah vardı. Birbirine
yanlışlıkla çarpan insanlar pardon diyordu orada. Ama ne zaman
ki siz, oraya polis şiddetini soktunuz, ne zaman ki halkı halka
kırdırmaya çalıştınız, işte o andan itibaren
orada mücadele eden insanlar verdikleri mücadelenin ne kadar doğru, ne
kadar haklı bir mücadele olduğuna bir kez daha karar verdiler. Bunu
sizin sayenizde yaptılar, utanç verici bir tablo.
Değerli arkadaşlar,
bakın, meydandaki arkadaşlar sizler tarafından, iktidar
tarafından çeşitli sıfatlarla anılır oldu. Onlara
çeşitli iftiralarda bulundunuz çapulcu dediniz, ayyaş dediniz,
marjinal dediniz. Eğer öyleyse söylüyorum size buradan, ben de
çapulcuyum, ben de marjinalim değerli arkadaşlar. (CHP
sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Hayırlı olsun!
AYLİN NAZLIAKA (Devamla) Hele ki
oturduğunuz yerden laf etmeyin, hiç oturduğunuz yerden laf etmeyin.
O arkadaşlar öylesine
inanıyordu ki özgürlükleri için mücadeleye, vazgeçmediler.
Arkadaşları yaralandı, kimi gözünü kaybetti. Bakın
hastaneleri de gezdim. Orada bir sivile otuz santim mesafeden kafasına gaz
kapsülü sıkan polise şahitlik ettim ben. Ve kafatası
yarılmış olan, beyin kanaması geçiren birçok
vatandaşımıza şahitlik ettim. Binlerce vatandaşımız
yaralandı, 3 vatandaşımız da yaşamını kaybetti. Değer
miydi bunlara? Değer miydi bu yaptıklarınıza?
Bakın, bütün bunlara rağmen o
arkadaşlar sokakları terk etmediler ve bir miting yapıldı.
Bu miting de son derece kalabalık bir mitingdi. Ama siz,
şaşırıyorsunuz değil mi O miting nasıl öyle
kalabalık oldu? diye. Çünkü siz ona alışkın
değilsiniz. Sizler ancak taşıma insan toplulukları
getirerek mitingleri kalabalık yapmayı biliyorsunuz. Ancak ve ancak
belediye başkanlığı rozetini çıkartmayıp
personelini zorla oraya getiren belediye başkanları tarafından
mitinglerin kalabalık hâle getirilmesini biliyorsunuz; ancak ve ancak
Şoförler Odasına talimat vererek, şoförlere bir ücret ödemeyi
taahhüt ederek o şoförleri, taksi şoförlerini oraya getirerek miting
alanlarını kalabalık yapmayı biliyorsunuz. Başka bir
şeyi o yüzden sizin aklınız almıyor. Nasıl oluyor da
meydanlar o kadar doldu? diyorsunuz. Oysaki faşizme karşı
koyanların meydanları doldurmasının tek sebebi var
değerli arkadaşlar: Yürekleridir o, yürekleri. Hiçbir güç, hiçbir
para, hiçbir şey onları oraya getiremez; sadece ve sadece
uğrunda mücadele ettikleri özgürlükler için orada onlar, demokrasi için
orada onlar.
Bakın, şimdi size çok iyi
bildiğiniz, gayet iyi bildiğiniz bir görüntüyü
hatırlatacağım. (Hatip üzerinde fotoğraflar bulunan kartonu
kaldırarak gösterdi.) Direnişçi olan ve tarihe direniş
aşamasında bu fotoğraflarla geçmiş olan öncelikle 2
kadın arkadaşımızı paylaşmak istiyorum.
Bunları görüyorsunuz değil mi? Her 2 kadın
arkadaşımızın da ortak bir özelliği var; her ikisi de
son derece savunmasız, son derece teslimiyetçi ve burada görüyorsunuz
değil mi kolluk kuvvetinin ne yaptığını? Bu
savunmasız arkadaşlara, savunmasız olduklarını bile
bile, son derece yakın mesafeden, çok rahatlıkla nişan
alabiliyor.
Gene şu gördüğünüz
fotoğrafı ben çektim değerli arkadaşlar. Bu fotoğraf
geçen hafta cumartesi gecesi Sakarya Caddesinde gözünü kaybetmiş olan bir
arkadaşımıza ait. Zorla, genç doktorlarla onu revire
yetiştirmeye çalıştık. Gözünü kaybetmemesi için o doktorlar
elinden geleni yaptı ama maalesef nafile.
Gene burada, İzmirde bir
kadın arkadaşımızın kolluk güçleri tarafından
nasıl hırpalandığına şahitlik ediyorsunuz.
Ama bunlarla da bitmiyor
işkenceler. Biraz daha örnek vereceğim size. Belki görmek
istemeyeceksiniz, duymak istemeyeceksiniz.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Şehit olan polisle de ilgili bir şeyler söyle.
AYLİN NAZLIAKA (Devamla)
Göstereceğim.
MUHARREM İNCE (Yalova) Dur
Ramazan, bir dakika, dur orada.
AYLİN NAZLIAKA (Devamla) Bakın, şu
görmüş olduğunuz kelepçeler var ya değerli arkadaşlar, bu
kelepçeleri gözaltına aldığınız binlerce insanın
koluna taktınız. Bu kelepçelerin özelliği şu: Elini
kıpırdattığı takdirde kişi, bileklerini daha da
sıkıyor ve kanamaya neden oluyor. Ben kanama geçiren birçok
arkadaşa şahitlik ettim ve bir süre sonra ellerinde uyuşma
meydana gelebiliyor bu kişilerin ve bu uyuşma kalıcı
olabiliyor aynı zamanda. İşte, siz bunlarla o kişileri
gözaltına götürdünüz. Bakın, arkadaşlarımız da
karakolları gezdi Haydar Akar, Özgür Özel, Veli Ağbaba onlar da benim
gibi bu gözaltına alınan arkadaşlarla, diğer milletvekili
arkadaşlarımız da her biri gözaltına alınan
arkadaşlarımızla ilgilendi ve o aşamada neler gördük
biliyor musunuz? Örneğin, kokoreç satan kişiyi de alıp
gözaltına almışsınız. Örneğin, orada bayrak satan
kişiyi de alıp gözaltına almışsınız. Yani
önüne geleni Bugüne kadar ben bir böceği bile incitmedim. diyen
insanları gözaltına almışsınız. Annesiyle
alışverişe çıkmış olan 14 yaşındaki
kızı gözaltına almışsınız. 14-17 yaş
grubunda olan insanlar o gece, o spor salonunda Ankara İl Emniyet Müdürlüğünde
ağladılar değerli arkadaşlar çünkü hayatlarında ilk
kez böyle bir deneyim yaşıyorlardı ve bunun tek sorumlusu var o
da sizlersiniz.
Az önce üç kişinin
yaşamını kaybettiğinden bahsettim, elbette bu üç
kişiyi de anmadan edemeyeceğim. Bir tanesi Abdullah Cömert,
diğeri de Mehmet Ayvalıtaş, her ikisi de gencecik
çocuklardı ve tek yaptıkları şey aslanda özgürlük ve
demokrasi mücadelesi vermekti. Geleceğe umutla bakıyorlardı,
umut doluydular ve özgürlük mücadelesi için direniş içerisindeyken
yaşamlarını kaybettiler.
Bir başka isim ise Mustafa
Sarı. Mustafa Sarı da bir polis memuruydu, o da yüksek makamlardan
aldığı emir nedeniyle o gece çalışırken kaza
geçirerek yaşamını kaybetti. Ben her üç vatandaşımıza
da başsağlığı diliyor, onların
yakınlarına, tüm dostlarına, ailelerine sabır ve dayanma
gücü diliyorum.
Şimdi, tabii, ölümü üzerine
hukuksuzlukla sınır tanımayanlar çeşitli duygu sömürüleri
yapıyorlar. O hukuksuzlukla ilgili sınır tanımayanlar öyle
insanlar ki ailenin Kazaydı feryatlarına bile kulak asmıyorlar
hatta zaten Sayın Başbakan da biliyorsunuz önce bunun kaza
olmadığını beyan etmeye çalıştı ancak
ailenin gerçekleri açıklaması sonrasında gerçekle
yüzleşilmiş oldu.
Bir başka isim de arkadaşlar,
Ethem Sarısülük. Ben gene kendisini hastane de ziyaret ettim ve kederli
ailesiyle konuştum. Ethemi de biliyorsunuz, o da gene beynine saplanan
plastik mermi nedeniyle beyin ölümü gerçekleşmiş olan bir gencecik
arkadaşımız. Ben, gene, ona ve ailesine de dayanma gücü
diliyorum.
Bakın, elimizde Etheme ateş
açan polis memurunun görüntüleri var. Bu videolar çok dolaştı
İnternette eminim sizler de gördünüz, sizler de izlediniz. Fakat, ben,
merak ediyorum: Acaba, bunun hesabını soracak olan İçişleri
Bakanı var mı? Acaba, bunun hesabını soracak olan vali var mı?
Acaba, bunun hesabını soracak olan Emniyet Müdürü var mı?
Bakın, görüntülere
baktığınızda, çok enteresan, polislerin kasklarındaki
sicil numaralarının kapatılmış olduğuna
şahitlik ediyoruz. Acaba, ne gerekçeyle, ne gerekçeyle
kapatılıyor? Acaba, sizler de, Hükûmetiniz de, bu şiddetin
sorumluları olarak istifa etmeyi düşünüyor musunuz?
Bir de, tabii, şunu merak
ediyorum: Polis, TOMAları insanların üzerine sürerken, acaba,
nasıl bir ruh hâli içinde? Biber gazını insanların
kafasına hedefleyerek atarken nasıl bir emir almış olabilir?
Özgürlük ve toplumsal barış isteyenleri coplarken ne hissediyor?
İHSAN ŞENER (Ordu)
Barış nasıl isteniyor Allah aşkına?
AYLİN NAZLIKAYA (Devamla)
Bunları bilmek istiyorum değerli arkadaşlar. İşte, o
nedenle, bu önergenin sizler tarafından kabul edilmesini umut ediyoruz hep
birlikte.
Ve son söz olarak da diyorum ki,
buradan bu ülkenin polislerine sesleniyorum öncelikle: Artık şiddete
son verin. Halkınla seni karşı karşıya getirenin emir
kulu olma. Vicdanına sor, aklınla cevap ver. Bu ülkenin gençlerine
yapılan bu eziyetin parçası olmaktan vazgeç. Saygı duy
sokaktakine, onlar hepimizin özgürlüğü için orada.
Son sözüm de Sayın Başbakana:
Maalesef, Sayın Başbakanın eline artık kan
bulaşmıştır. Sayın Başbakan, Macbeth gibi
ellerini ne kadar yıkarsa yıkasın, artık o kan oradan çıkmayacaktır
diyor
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Nazlıaka,
lütfen
AYLİN NAZLIKAYA (Devamla)
Hepinize
BAŞKAN Sayın Nazlıaka
AYLİN NAZLIKAYA (Devamla)
ve
oradaki direnişçi genç arkadaşlarıma buradan selam gönderiyorum.
Selam olsun tüm direnişçilere! (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Lütfen temiz dille
konuşun Sayın Nazlıaka. Lütfen
ŞUAY ALPAY (Elâzığ)
Hiç utanmıyorsun değil mi?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın
Bahçekapılı.
Önce, ne için söz istediğinizi
söyleyeceksiniz.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Sayın Başkan, konuşmacı Sayın
Başbakanın eline kan bulaşmıştır. şeklinde
bir ifade kullanarak Sayın Başkana
BAŞKAN Ne söyledi?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Eline kan bulaşmıştır. dedi.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Bir
değimdir canım yani şey mi?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ya,
kasabın da eline kan bulaşır, her kan bulaşan oraya
çıkıyor mu?
BAŞKAN Sizden sormuyoruz,
Sayın Bahçekapılıdan soruyoruz.
Sayın Bahçekapılı
buyurun, sataşma nedeniyle iki dakika söz veriyorum. Lütfen, yeni bir
sataşmaya mahal vermeyelim.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın
Başkan, Başbakanı Hükûmet savunur Grup Başkan Vekili
değil.
BÜLENT TEZCAN (Aydın)
Başbakana söz söylemek hemen sataşma oluyor ya.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Günlerdir Taksim olayları, Gezi
olayları şeklinde cereyan eden eylemlerle ilgili bu kürsüyü
kullanıyor milletvekili arkadaşlarımız. Olan olaylara hiç
kimsenin kayıtsız kalması elbette ki mümkün değil. Bütün
gerekli açıklamalar yapılmış olmasına rağmen hâlâ
bu kürsüden milletvekili arkadaşlarımız tarafından böyle
tahrik edici sözlerin kullanılmasını ben şiddetle kınıyorum.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT
(İstanbul) Başbakana bakacaksın.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla)
Çünkü, bu olaylar başladığından beri biz grup olarak bütün
insanları, sizleri, halkı sağduyuya ve itidale davet ettik ama
bunu ısrarla dinlemek istemediniz, ısrarla duymak istemediniz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Önce
Başbakanı davet edeceksin.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Başbakanı davet et, ben davet ettim kıyamet koptu.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla)
Haklısınız, duymak istemezsiniz çünkü siz kanla besleniyorsunuz.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT
(İstanbul) Gerilim yaratma, sensin sen, sensin kanla beslenen.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Kanla
beslenen belli, kanla beslenen belli.
BAŞKAN Sayın
Bahçekapılı, lütfen
Sayın Bahçekapılı
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla)
Dinlemek istemezsiniz, duymak istemezsiniz, şiddetle besleniyorsunuz.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Kimin
beslendiği belli kanla. Kanı kimin akıttığı
belli.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla)
Artık bu konuşmaları, bu tavrı bırakın. Örnek
olmak istiyorsanız, bu eylemleri durdurmak istiyorsanız burada bu
kürsünün edebine, adabına uygun olarak konuşunuz.
HALUK EYİDOĞAN
(İstanbul) 73 tane avukatı gözaltına aldınız bugün
Çağlayanda, hangi demokrasi!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla)
Buradan sokağı tahrik etmeyiniz, sokaktaki genç arkadaşlar
sizlerin onları kullanmasına asla izin vermeyecekler.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT
(İstanbul) Avukat arkadaşların gözaltında Ayşe Nur.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla)
Sokaktaki genç arkadaşlar siyasetin onları kullanmasına izin
vermeyecek kadar akıllı insanlar.
TUFAN KÖSE (Çorum) Her
şeyden tahrik oluyorsunuz.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla)
Biz o gençlere güveniyoruz, sağduyulu gençlere güveniyoruz ve onlarla
istedikleri bağlamda konuşmaya hazırız ama
bağlamı saptırırsanız, bağlamı yerinden
oynatırsanız, kusura bakmayın, gerekli cevabı her yerde
vermeye anlımızın akı kadar açığız.
BÜLENT TEZCAN (Aydın)
Kabadayılığa bak, kabadayılığa bak.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla)
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın
İnce.
MUHARREM İNCE (Yalova) Kanla
besleniyorsunuz. dedi. Duydunuz herhâlde cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Ben duydum da siz
duydunuz mu onun için soruyorum?
MUHARREM İNCE (Yalova) Duydum
efendim.
BAŞKAN - Buyurun sataşma
nedeniyle iki dakika söz veriyorum.
Lütfen yeni bir sataşmaya mahal
vermeyin.
Ben duydum, uyardım bir de
Sayın İnce, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kafası kıyak olmak
yalnızca içki içmekle olmaz, iktidar sarhoşluğu da adamın
kafasını kıyak yapar. Siz gerçekten memleketi kıyak kafayla
yönetiyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar) Pislikler,
ayyaşlar, alkolikler.
TUFAN KÖSE (Çorum) Çapulcular!
MUHARREM İNCE (Devamla) Sonra da
kendisine küfredilince Niye bunlar Başbakana küfrediyor?
Başbakanlara küfredilmez ama başbakanlar da küfretmez.
Şimdi, yalan konuşuyorsunuz
ya! Yalan, açık açık yalan! Camide bira içildi. diyorsunuz. Müezzin
diyor ki içilmedi, imam diyor ki içilmedi 22nci Dönemde beraber
milletvekilliği yaptığımız AKP Milletvekili Süleyman
Gündüz diyor ki İçilmemiş; araştırdım. diyor. Türk
bayrağı yakıldı. diyorsunuz. İşiniz gücünüz
yalanla, camiyle, dinle, imanla milleti yönetmek istiyorsunuz. Bir insan cami
üzerinden nasıl yalan söyler ya?
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Görüntüler var!
MUHARREM İNCE (Devamla) - Birazcık vicdanı olan birisi,
birazcık bu konularda toplumu düşünen birisi nasıl yalan söyler?
Değerli arkadaşlarım
Faiz lobisi, Yok, anladıkları dilden konuşuruz. Bizim
anladığımız dil özgürlüklerin dili, bizim
anladığımız dil demokrasinin dili, bizim
anladığımız dil cumhuriyetin dili. Başbakanın
dili ne biliyor musunuz? Başbakan Karadenizli ama Lazca bilmiyor
Başbakan ama TOMAca biliyor, copça biliyor Başbakan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Gazca
biliyor!
MUHARREM İNCE (Devamla) Gazca
biliyor, TOMAca biliyor. Başbakanın dili bu! Yani şu çocuklara,
şu gençlere
Sevimli, 60 yaşındaki bir insanın, ülkeyi
yöneten bir Başbakanın dili mi bunlar? CHP zihniyeti pisliktir.
diyor. Lafa bakın, lafa? Neresini düzelteyim bunun? Neresini düzelteyim?
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT
(İstanbul) Aynaya bakacaksın!
MUHARREM İNCE (Devamla) - Ağzından pislik akıyor.
derim ancak buna söylesem söylesem! Bunun neresini düzelteyim ben? (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın İnce,
lütfen
MUHARREM İNCE (Devamla) - Bu
zihniyet değişmelidir, bu üslup değişmelidir. Bunların
tek sorumlusu Başbakan Recep Erdoğandır.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
BAŞKAN Barış ve
Demokrasi Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Ertuğrul Kürkcü, Mersin
Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin)
Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; bugün, bu önergeyi burada
konuşmamıza vesile olan Taksimdeki ve Türkiye'nin her yerindeki
büyük başkaldırı, özgürlük, adalet, eşitlik için başkaldırmış
olan halklarımızın sesini işitiyor olmamız.
Kürt halkının yıllarca
kendi özgürlüğü için verdiği mücadele eninde sonunda
yankısını Türkiye'nin batısında bulacaktı ve
buldu. Şimdi, iki halk, iki toplum, iki toplumun emekçileri, aydınları,
önderleri bir arada Türkiye'nin tamamını özgürleştirmek için
ayaktalar. Bu topluluğun, bu halkın, bu büyük kitlenin üzerine gaz
bombalarıyla, TOMAlarla, coplarla, ateşli silahlarla yönelmek
yalnız ve ancak bu halkı kendi rızası olarak Hükûmetin
yönetemediğinin ispatıdır. İtalyanın ünlü Marksist
filozofu Antonio Gramsci bir devletin iki aletle birlikte ayakta durduğunu
söyler; zor ve rıza. Eğer rıza ortadan kalkarsa geriye
çıplak zor kalır. İşte, Taksime bakın, geriye neyin
kaldığını görün; yalnız ve ancak zor kalmış,
rıza kaybolmuştur. Bundan bizden çok Hükûmetin bir ders
çıkartması gerekir çünkü Taksimin ortasında Türkiye ilk kez
hakiki, gerçek, katıksız, su katılmamış demokrasiyle
tanışıyor. Kendi kendini yöneten, kimseden emir almayan,
silahı olmayan, hapishanesi olmayan, mektebi olmayan,
kışlası olmayan bir insan topluluğu aralarından su
sızmadan, bir tek kişinin başı kanamadan, hiç kimsenin
parası çalınmadan, hiç kimsenin özgürlüğü ve benliği,
bedeni tehdit altında olmadan on bir gün geçirdi. Nihayet devlet devreye
girdi ve bugün itibarıyla 11 kafa travması, 2si son derece
ağır olarak hastanededir. Bugüne kadar 4.947 kişi devlet eliyle
yaralanmıştır Türkiyenin her yerinde. Bunlar, Türk Tabipleri
Birliğinin yani bizim hekimlerimizin hastanelerden taşıdığı
raporlardır. 23 kişi ağır kırıklı kafa
travmasına uğramıştır. Binlerce insan biber
gazından zehirlenmiştir. Bunların arasında doğrudan
doğruya eylemin tarafı olmayan, bu eylemle hiçbir alakası
olmayan, hatta şehrin başka yerinde yaşayanlar vardır ama
bir bütün olarak baktığımızda, nüfusun yüzde 50sinin
onayına sahibim diyerek, eline sopayı alarak bu meydana çıkan
Hükûmet, devlet, milyonlarca insanın, 50 şehirde- üzerinde bu
sopayı denediği zaman aslında şunu yapmaktadır:
Herkes, bu sıralarda oturan herkes, temsil ettikleri herkesin bir
komşusunun dövülmesine onay vermektedir. Memleketin yarısı, öbür
yarısını hükûmet eliyle dövemez ve Adalet ve Kalkınma
Partisine oy veren yurttaşlarımız da bu talepte
değillerdir. Bu son derece açık. Başbakanın Adanada,
Mersinde, Ankarada düzenlediği mitinglere bakın, kaç kişi
geldi, kaç kişi canıgönülden geldi? Niye o televizyon kameraları
bir yere çakıldı da başka yeri gösteremedi? Çünkü biraz kaysa
sadece betonu ve taşı gösterecektir.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana)
Rahatsızlığın var belli.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Benim bir
rahatsızlığım olmadığı belli,
konuşuyorum. Sizde var o rahatsızlık.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı)
Biz rahatsız olmadık.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Gaz
yaptı değil mi, gaz? Gaz, sizde gaz yaptı. İyi.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana)
Kendi işinle ilgili konuş.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Evet.
Sevgili arkadaşlar, bugün
itibarıyla Gezideki saldırıda Sosyalist Demokrasi Partisinden
70 kişi derdest edilerek götürüldüler.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Ne yapıyorlardı orada?
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla)
Canlı yayın yapıyor televizyonlarınız. Hepimiz oradan
biliyoruz.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Çay mı içiyorlardı orada!
FATİH ŞAHİN (Ankara)
Pazar günü televizyonu izledin mi?
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen, Sayın Hatibe müdahale etmeyin.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla)
Şu kadar akıl yok ya! Hâlâ ya! Aylardır anlatıyorum,
şu kadar şu kafanız genişlemedi ya!
Evet, Sosyalist Demokrasi Partisinden 70 kişi gözaltında,
Çağlayan adliyesinde 73 avukat gözaltında; Türkiyenin her yerinde
şimdi devlet gücü demokrasiyi ezmekle meşgul. O nedenle sevgili
arkadaşlar, şaşırmayın itirazın büyüklüğüne.
Hiçbiriniz hatta hiçbirimiz bu kadar güçlü bir toplumsal tepkiyi beklemiyor
idik.
FATİH ŞAHİN (Ankara)
Pazar günü televizyonu izledin mi sen?
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Ya, atışma
otur yerine! Abur cubur konuşma, gerzek(x)!
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Gerzek sensin be! Ne biçim konuşuyorsun?
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla)
Hepinizsiniz!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Sayın Başkan, lütfen, müdahale eder misiniz.
ÖZDAL ÜÇER (Van) Bağırma
otur! Bağırma! (AK PARTİ sıralarından Konuşma
lan! sesi, gürültüler)
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Ne yapacaksın!
AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun)
Ne yapacaksın!
BAŞKAN Sayın milletvekili,
lütfen...
ÖZDAL ÜÇER (Van) Lan senin baban! Sen
kimsin lan!
BAŞKAN Hatibi engellemeyelim.
Sayın Can, oturun lütfen yerinize.
ÖZDAL ÜÇER (Van) Sen kime lan
diyorsun?
FATİH ŞAHİN (Ankara)
Sözünü geri alacaksın!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Hiçbir
sözümü geri meri almıyorum. Haydi, yürü oradan!
Sevgili arkadaşlar, bu iş
böyle yürümez.
ÖZDAL ÜÇER (Van) Sen adamsan
gelirsin!
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Sen gel be!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Bu
iş ancak ve ancak o halkın temsilcilerini dinleyerek
ÖZDAL ÜÇER (Van) Lan senin
babandır! Sen adamsan gelirsin!
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Otur!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla)
o
halkın taleplerine kulak kabartarak olabilir. O yüzden kendinize sahte
temsilciler aramaya çalışmayın, temsilci tayin etmeye
çalışmayın. Hastanelerdeki 4.947 yaralıdan kafası kırılan
herhangi birinden sorun ne istediğini size söyleyecektir.
ÖZDAL ÜÇER (Van) Senin dilini
koparır gözüne sokarım. Terbiyesiz!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla)
Olmayacak insanları bu halkın temsilcisi diye oralara
çağırmayın, onlara rütbe ihsan etmeyin.
ÖZDAL ÜÇER (Van) Gel, bana bak,
haddini bil! Sana o kadar haddini bildirim ki yedi feleğin
şaşar! Çık dışarı! Terbiyesiz!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Bu
insanların sözlerinin dinlenmesine ihtiyaç vardır. Kim özgürlük talep
etmişse talebinin neden olduğunu ona soracaksınız. Hiçbir
zaman bu talepte bulunmamış insanları aracı diye araya
sokmayacaksınız. O Taksimin ortasında bir doğrudan
demokrasi yaşandı on gündür, on beş gündür. Bunun tadını
almış, bu özgürlüğün tadını almış olan halk,
şimdi nasıl bir demokrasi istediğini biliyor; dayaksız,
sopasız, gazsız, patronsuz, generalsiz bir yeni rejim istiyor. Bu
rejimi kuracağız. diye talip oldunuz, kendiniz onların yerine
geçtiniz. Lütfen, on yıldan sonra, dönün bir bakın, Biz,
muhalefetteyken ne talep ediyorduk, şimdi, ne yapıyoruz. diye.
Halkın size niye bu kadar kızdığını sakın
ola ki komplolara falan bağlamayın. Şu kadar yıldır
yaşadım, bu memlekette komplonun devreye girmediği, halkın
öz öfkesinin, kendi öfkesinin devrede olduğu ilk tarihî dönemi yaşadığımızı
size söyleyebilirim. Boşuna uğraşmayın bunun
arkasından komplo çıkartmaya, burada bir komplo yok. Eğer bu
komplonun failini arıyorsanız, aslında Hükûmet sözcülerinizin ve
Başbakanınızın sözlerine bir kulak kabartın. Hangi
halk, Başbakanının ağzından hakaret işitirse;
hangi halk, evlatlarının yarısı sopadan geçirilirse; hangi
halk, kendisine koyun muamelesi yapılırsa sessiz kalabilir ki?
Kalmaz. O yüzden önce, onayın, rızanın ortadan kalktığını,
çıplak şiddetten başka bir şeyle memleketin yönetilemez
hâle gelmiş olduğunu on bir yılın sonunda kabul ederseniz
ondan sonra bir çözüme doğru hep birlikte ilerleyebiliriz.
Hepimiz aynı şeyi istiyoruz.
Yurttaşın isteklerinin demokratik temsil mekanizmalarıyla ortaya
çıkması, bunun el verdiği bir yönetimin kurulması.
Eğer bu krize son vermek istiyorsa Hükûmet, yapacağı şey;
Taksim Gezisindekilerin talebini kabul etmek, Türkiye'nin her yerinde
eşitlik, adalet, özgürlük talebiyle ortaya çıkanların temel
taleplerini kabul etmek, yüzde 10 barajını düşürmek, toplantı,
gösteri, örgütlenme özgürlüğü önündeki engelleri kaldırmak, ifade
özgürlüğü önündeki engelleri kaldırmak ve şimdi nasıl
seyretmekte olduğunu bilmediğimiz barış ve çözüm müzakere
yolunun ardına kadar açılmasını sağlamak.
Taksimdeki demokrasi talebi barış
ve özgürlüğün gerçekleşmesinin talebidir. Taksim meydanındakiler
Diyarbakırın meydanındakilerin taleplerini
haykırmaktadırlar. Diyarbakır, Taksime selam durmaktadır.
Bu başarınızdan ötürü de sizi kutlamak isterim, Türkiye'nin iki
yakasını nihayet sopa zoruyla bir araya getirdiniz, iki halk
birleşti. Bundan sonra sizin için hükûmet etmek eskisinden çok daha zor
olacak. Bir tek şekilde bu krizin içinden çıkabilirsiniz; halkın
sözcülerinin sadece Parlamentoda olduğunu değil, her yerde, her
sokakta, her meydanda olduğunu düşünmek, her yurttaşa kulak
kabartmak, yurttaşların sözcülerinin dileklerini,
ısrarlarını, gösterilerini, size karşı bir
düşmanlık ya da komplo olarak değil, bunu, yeni, özgür,
demokratik, adil, eşit emekçilerden, eşit bireylerden oluşan bir
toplum kurma arzusu olarak anladığınız gün hep birlikte
aydınlığa çıkacağız; anlasanız da
çıkacağız, anlamasanız da çıkacağız.
Taksim direnişi kutlu olsun
hepimize. (BDP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Sayın Başkan, hatip Genel Kurula hitaben Hepiniz gerzeksiniz. dedi.
Özür dilemesi gerekir.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Her sayın milletvekili aleyhinde
eğer isterse dava açarlar efendim.
Barış ve Demokrasi Partisi
grup önerisi aleyhinde söz isteyen İdris Şahin, Çankırı
Milletvekili.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik)
İyi de Başkanım, hakaret etmeye hakkı var mı?
BAŞKAN Yok.
Buyurun.
İDRİS ŞAHİN
(Çankırı) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; BDP
grup önerisi aleyhinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle şunu ifade etmem
gerekiyor: BDP grup önerisini, araştırma önergesiyle alakalı
metni aldığımda kapsamlı olarak araştırma
önergesinde ifade edilen hususları inceleme fırsatı buldum ve
umuyordum ki Genel Kurulda da araştırma önergesinde bahsedilen
hususlarla alakalı konular gündeme gelsin ve Türkiye Büyük Millet
Meclisinin gündeminin önüne alınması istenilen bu konunun behemehal
burada hâlledilmesi noktasında Türk milletinin temsilcilerinin burada
gerçek düşüncelerini de ortaya koysun. Fakat, maalesef, bir tek aleyhe söz
alan milletvekili olarak, gündeme bağlı kalınmadan, sonuç
itibarıyla Gezi Parkındaki eylemlere ve Türkiyedeki bir
kısım hadiselere atıf yapılarak burada konuşmalar
cereyan etti.
Evet, polisin mutlak surette
orantılı bir şekilde güç kullanması hepimizin ortak arzusu
ve yine, biber gazıyla alakalı nasıl bir yetki
aldığına ilişkin hususla, Polis, Vazife ve Selahiyet
Kanununun 16ncı maddesinde beyan edilmiş ve belirtilmiş bir
husus. Kimse bu toplumda, gerek samimi duygularla düşüncelerini ifade
eden, çevresel bir bilincin yerleşmesi adına eylem yapan
kardeşlerimizle onların karşısındaki güvenlik
kuvvetlerini sanki farklı bir milletin fertleriymiş gibi burada
göstermemelidir. Her ikisi de bu ülkenin gerçek değerleridir. Birisi
vazifesinin gereğini yerine getirmek için gece gündüz, fedakârane
çalışan bir örgütün mensupları; bir diğerleri de çevresel
bilincin ortaya çıkması için mücadele eden samimi bir grup ama maalesef,
Parlamentoda olduğu gibi, İstanbul Gezi Parkında, Ankara
Kızılayda, İzmirde ve yurdun pek çok noktasında, bu
samimi göstericilerin samimi taleplerini dahi kullanmak ve onları milletin
güvenlik güçlerine karşı kışkırtmak isteyen belirli
bir güruhu da her zaman görüyoruz ve yaşıyoruz.
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) Peki, bu samimi
çocuklara niye gaz bombası attınız? Neden attınız
bugünkünü, madem samimi çocuklar?
İDRİS ŞAHİN (Devamla) Bu insanlar,
maalesef, kendileri gerçekleştiremedikleri bir kısım
etkinlikleri bir başkasının gerçekleştirmiş
olduğu etkinliklerin vagonuna atlamak suretiyle -lokomotif almış
başını gidiyor- vagondan, arkasından bunları takip
ediyor ve millet de onları çok güzel takip ediyor.
Şimdi, burada sadece mağdur olan insanları
hastanede gezmek değil; aynı zamanda, mağdur olan
insanları, İstiklal Caddesindeki iş yerlerini de gezmek
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Oraları da gezdik.
İDRİS ŞAHİN (Devamla)
Kızılayda gezmek
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Gezdik.
İDRİS ŞAHİN (Devamla) Tunalı
Hilmide gezmek, İzmirde gezmek gerekiyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Gezdik. Siz niye gezmediniz? Biz
gezdik.
İDRİS ŞAHİN (Devamla) Bu
insanların neler yaşadığını, ülkemizin
yaşadığı şu süreçte hangi noktalara karşı
bir komplonun kurulduğunu gelin buralarda görelim.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Başbakana
söyle, Başbakana!
İDRİS ŞAHİN (Devamla) Evet,
değerli milletvekilleri, ülkemizin gündemi on beş gün öncesine kadar
neydi, şöyle geriye dönüp bir bakalım. Bu ülkede çok önemli
adımların atıldığı bir süreçte, IMFye borcun
sıfırlandığı, çözüm süreci diye tabir ettiğimiz
ve biraz önce burada değerli hatiplerin ifade ettiği
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Dünya
Bankasından yeni aldınız.
İDRİS ŞAHİN (Devamla)
bu ülkenin
iki yakasını yan yana getiren
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Yeni
aldınız, daha dün. Dünya Bankasından yeni borç aldınız
daha.
İDRİS
ŞAHİN (Devamla)
batıyla doğudaki insanın gerçek
kaynaşmasını sağlayacak olan çözüm sürecine dair samimi
adımların atıldığı bir noktada
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) 420 milyar daha
dün aldınız.
İDRİS ŞAHİN (Devamla)
Gezi
Parkı eylemleri bahane edilmek suretiyle ortaya çıkartılan
hadiselere bir bakın.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Dünya
Bankasına borçlandınız.
İDRİS ŞAHİN
(Devamla) Evet, değerli milletvekilleri, bu ülkenin geçmişini
biliyoruz; tarihimizde bu ülke insanının nasıl karşı
karşıya getirildiğine de hepimiz şahit olduk
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) Bırakın bu
geçmişi, bugünden bahsedin.
İDRİS ŞAHİN
(Devamla)
çok güzel bir şekilde de yaşadık ama bugün, bu
ülkenin en önemli sorununun çözümüne ramak kalan bir süreç içerisinde, maalesef
gündemden onu düşürmek suretiyle
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul)
Geçmişe gönderme yaparak bugünü affettiremezsiniz.
İDRİS ŞAHİN
(Devamla)
bu ülkenin güvenlik güçlerinin orantısız güç
kullandığından bahisle, onlara karşı, maalesef
diyorum
TUFAN KÖSE (Çorum) Biraz çenenizi
tutun.
İDRİS ŞAHİN
(Devamla)
hiçbir milletvekilinin ağzına yakışmayacak
sözlerle, Kızılay Meydanında ve yine, bir milletvekiline asla
yakıştıramadığımız ölçüde, İzmirde, bu
ülkenin Başbakanına karşı hiçbir şekilde normal kabul
edilmeyecek sözleri söyleyenlere bahşiş vermek suretiyle ve yine, bu
ülkenin insanlarının
TUFAN KÖSE (Çorum) Karşılamaya
gelenlere 100 lira dağıtmışsınız.
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul)
Siz bu ülkeyi bölüyorsunuz.
İDRİS ŞAHİN
(Devamla)
birbirlerine karşı daha fazla yan yana gelip samimice
görüntü vermeleri gereken noktalarda, onları
ayrıştırıcı dil kullanmak ve onları tahrik etmek
suretiyle, meydanlarda bu millete çektirdiğiniz azabın ve bu millete
vermiş olduğunuz bu kötü görüntünün
karşılığını en kısa zamanda
alacaksınız.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sevgili
kardeşim, yalan ile iman bir arada olur mu? Başbakan durmadan yalan
söylüyor. Onu söyle sen.
İDRİS ŞAHİN
(Devamla) Hiç merak etmeyin, işte bu iktidarın mensupları, her
daim temelini insandan alan, insanı temeline koyan, insanın
özgürlüklerini
TUFAN KÖSE (Çorum) CHPnin
iktidarında yalana vergi koyacağız.
İDRİS ŞAHİN
(Devamla)
bireyin hak ve özgürlüklerini en güzel şekilde
kullanması için sayısız güzel gelişmelere imza atan bu
iktidara karşı yaptıklarınızı en güzel
şekilde sandıkta cevaplandıracaktır.
TUFAN KÖSE (Çorum) Yalana vergi
koyacağız, borçlar öyle bitecek.
İDRİS ŞAHİN
(Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; elbette ki
her türlü kamu gücünü kullanan kesim, mutlak surette bireyin hak ve
özgürlüklerini ön plana çıkartarak gerekenleri yapmak zorundadır.
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul)
Siz ne anlarsınız bireyin hak ve özgürlüğünden?
İDRİS ŞAHİN
(Devamla) İnsan hakkının, herkes için kullanılması
gereken ve dokunulmaz bir hak olduğunu hiç kimsenin unutmaması
gerekir.
TUFAN KÖSE (Çorum)
Anladığı dilden mi anlatacaksınız insanlara?
İDRİS ŞAHİN (Devamla)
Ancak orada yapılan bir kısım hadiseleri de sadece samimi ve
sadece çevreci bilinciyle burada sunmak da bu milletin gözünden hiçbir
şeyi kaçırmamaktır.
Sizler merak etmeyin, bu millet, emin
olun, kendisine hizmet edeni de, çevresine duyarlılık göstereni de
çok yakinen takip etmekte ve onları çok güzel bir şekilde de
değerlendirmektedir. Bu milletin terazisi son derece hassastır,
kendisine yapılanları çok güzel bir şekilde görmektedir.
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul)
Görüyor.
İDRİS ŞAHİN
(Devamla) Burada bir değerli hanımefendinin ifade ettiği gibi
Bu milletin özel haklarına, özel yaşamına müdahale
edildiği noktasında Hûkümete dair bir kısım söylemler
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul)
Evet, evet, evet.
İDRİS ŞAHİN
(Devamla) Allah için bana söyler misiniz, bu ülkede Ailenin Korunması
Kanunu kapsamında 2 çocuktan daha fazla çocuk yapmayın. diye
yıllarca bu milleti uyutmadık mı?
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul)
Size mi kaldı aileyi korumak ya? Aileler kendi kendini koruyor.
İDRİS ŞAHİN
(Devamla) Bir insan gücünün, nüfus yoğunluğunun bir ülkenin en
önemli silahı olduğunu unutarak, maalesef ve maalesef diyorum,
insanların özel hayatına müdahale etmedik mi?
TUFAN KÖSE (Çorum)
Başbakanı geziye gönderin geziye.
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul)
Hangi demokratik ülke aileyi koruyor? Size mi kaldı?
İDRİS ŞAHİN
(Devamla) İşte, cumhuriyetin ilk yıllarında olsun, 60
ihtilali sonrasında kurduğunuz düzenle, vesayet sistemiyle bu
milletin kılcal damarlarına kadar müdahale ettiğiniz anları
ne çabuk unuttunuz.
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul)
İstemiyoruz kimseyi korumanızı.
İDRİS ŞAHİN
(Devamla) 28 Şubat öncesinde bu millete
yaşattıklarınızı, 28 Şubat sonrasında
kurmuş olduğunuz bir kısım kurumlarla bu insanların
inanç değerlerine, yaşam tarzına müdahale ettiğinizi ne
çabuk unuttunuz.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
28 Şubatçılar aranızda, aranızda.
TUFAN KÖSE (Çorum) Başörtü
sorununu niye çözmüyorsunuz başörtü sorununu? Seçimlerde mi
kullanacaksınız?
İDRİS ŞAHİN
(Devamla) Ama sizin yapmış olduğunuz bu
yanlışlıkların hiçbirini AK PARTİ iktidarı
yapmayacak.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
28 Şubatçılar aranızda, aranızda.
İDRİS ŞAHİN
(Devamla) AK PARTİ iktidarı merkezine insanı koyarak her daim
insanın huzur ve refahı için çalışmakta, dün bunu
yapmıştır, bundan sonra da bunları
gerçekleştirecektir.
MUHARREM İNCE (Yalova) 28
Şubat para yapmıyor artık.
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul)
Hiç para yapmıyor hem de.
HALUK EYİDOĞAN
(İstanbul) Piyasa bitti piyasa.
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul)
Siz önce 1980 darbesinin izlerini silin.
İDRİS ŞAHİN
(Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; elbette 28
Şubat para yapmıyor çünkü artık bu ülkede son derece
demokrasinin kurumları yerleşmiş durumda
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Artık yalanlarınıza kimse inanmıyor.
İDRİS ŞAHİN
(Devamla)
vesayet kurumları bir bir kaldırılmakta ve milletin
kendi öz değerleri artık bu milleti yönetir hâle gelmiştir.
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul)
Askerlerin getirdiği her yasayı destekliyorsunuz, hiçbirini
kaldırmadınız.
İDRİS ŞAHİN
(Devamla) Elbette dediklerinize katılıyorum ama şunu hiçbir
zaman için unutmayın: İşte, bu ülkenin gerçek
sorunlarını bertaraf edip suni gündemlerle bu ülkede gündem değiştirmeye
yönelik çalışmalarınız milletimiz karşısında
gerekli cevabı almıştır.
TUFAN KÖSE (Çorum) Ne cevabı?
İDRİS ŞAHİN (Devamla) Gerek
İstanbulda gerek Adanada, Mersinde gerek de hafta sonunda Ankaradaki
cevap maalesef sizlerin bir türlü gözünün önünde büyümesine rağmen
görünmemektedir ama hiç merak etmeyin, bu yansımalar ve bu milletin artık
inkişafını engellemeye, emin olun sizlerin güçleri
yetmeyecektir.
TUFAN KÖSE (Çorum) 100er lira
parayla dört yerde miting yaptınız.
İDRİS ŞAHİN
(Devamla) - Değerli Başkan, saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım; her ne olursa olsun, bu ülkenin gerçek gündemine dönmek
suretiyle milletimizin yaşamına dair önündeki her türlü
sınırları, engelleri kaldırmak bu iktidarın görevidir
ve bu iktidar da milletimizden almış olduğu görevin bilincini
liyakatli bir şekilde de yerine getirmektedir.
Ben, olaylar sebebiyle yaralanan bütün
kardeşlerimize Allahtan acil şifalar diliyorum. Başta
şehidimiz olmak suretiyle hayatlarını kaybedenlere de Allahtan
rahmet diliyorum.
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul)
Kim yaraladı onları?
İDRİS ŞAHİN
(Devamla) Ama şunu hiçbir zaman unutmamalı ki bu ülkenin ana
muhalefeti, bu ülkenin güvenlik güçlerini başka bir vatanın
yurttaşları gibi görmemeliler.
TUFAN KÖSE (Çorum) Hatay
Hatay
Hataydaki milletvekili ne oldu?
İDRİS ŞAHİN (Devamla)
- Bu memleketin çocuklarına yaşadıkları ve
yaptıkları hakaretin bedelini bir şekliyle ödeyeceklerini hiçbir
zaman
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İDRİS ŞAHİN
(Devamla) -
unutmamalılar. Dolayısıyla, silahlı
kuvvetlerimizi ve emniyet güçlerimizi
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) O
hakaretlerin hiçbirini unutmayacağız, hiç kimse unutmayacak o
hakaretleri.
İDRİS ŞAHİN
(Devamla) Saygıyla selamlarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) - Hakaretle
ülke yönetildiği ilk defa görülüyor.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın
İnce.
HAMZA DAĞ (İzmir) Sen rahat
ol Ertuğrul Bey.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) Ben
rahatım, sen de rahat ol.
BAŞKAN Bir saniye Sayın
Kürkcü.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Milletvekili Bu ülkenin ana muhalefeti, güvenlik güçlerini
başka bir ülkenin güvenlik gücü gibi görmemeli. diyerek açıkça
hakaret etti. İzin verirseniz, ona cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Tamam, ben sormadan
söylediniz.
Buyurun, şimdi iki dakika söz
veriyorum sataşma nedeniyle.
Bundan sonra önce siz söylerseniz,
sormam.
Buyurun.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu ülkede polislerin emekli
maaşları çok düşüyor, bunları düzeltelim. diye önerge veren,
bu konuda uğraşan biziz ana muhalefet partisi olarak.
Yine, o polislerin özlük
haklarıyla ilgili kanun teklifi orada duruyor, üç tane.
YUSUF BAŞER (Yozgat) - Küfreden
kim?
MUHARREM İNCE (Devamla) -
Eğer siz çok düşünüyorsanız polislerin ekonomisini, özlük
haklarını, gelin onları İç Tüzük 37ye göre -kırk
beş gün de geçmiş zaten üstünden- hemen indirelim,
kanunlaştıralım.
Bir diğeri, Hatay Dörtyolda sizin
milletvekiliniz oğlu polisleri hizaya soktuğu zaman, polisin onurunu
kırdınız, onu küçülttünüz, onu
aşağıladınız diye o polisleri savunan biziz ama kimse
kusura bakmasın, kimse kusura bakmasın, Alsancakta, İzmirde 15
yaşındaki kız çocuğunun saçını tutan polisi
savunamayız biz. (CHP sıralarından alkışlar) Onu da
yüreğimize yazdık, onun hesabını da zamanı gelince
göreceğiz hep birlikte. Ama, hiç kusura bakmayın, hiç kusura
bakmayın, bugün o çocukların gözüne gaz bombası atan, eve gaz
bombası atan, onların, 15 yaşındaki çocukların
kafasına copla vuranlar bizim memleketimizin polis amcaları olamaz.
Onlar olsa olsa son on yılda AKPnin işe aldığı
militanlardır. (CHP sıralarından alkışlar) Onlardan da
zamanı gelince hesabı soracağız. Yanlış
yaptığı zaman polisin karşısına geçeriz,
doğru yaptığı zaman savunuruz. Onlar da fakir fukara
çocukları, onlar da bu memleketin evlatları. Biz ön yargılı
değiliz; yanlışa yanlış, doğruya doğru
deriz ama siz şunu çok iyi biliyorsunuz ki o 15 yaşındaki
çocukların kafasına copla vuranlar sizin döneminizde işe
alınmış militan polislerdir. Onlardan da hesabı gün gelince
soracağız diyorum, hepinize teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın İnce.
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir)
Sayın Başkan
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye Sayın
Bahçekapılı, Sayın Yükselin bir talebi var galiba.
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir)
Evet.
BAŞKAN Sırasıyla
efendim.
Sayın Yüksel, buyurun.
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir)
Sayın Başkan, hatip beni ima ederek İzmirde bahşiş
dağıtanlar. demiştir. Basında yer alan olayın
kahramanı benim. Yanıt vermek istiyorum.
BAŞKAN İsminizi söylemedi
ama. Size karşı herhangi bir şey de
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir)
Efendim, herkes biliyor ki bu benim ve benim bununla ilgili Meclise
açıklama yapmamda fayda var.
BAŞKAN Yani, o zaman,
söylediği doğru mu? Siz
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir)
Açıklama yapmamda fayda var; yanlış, düzeltmek istiyorum.
BAŞKAN Hayır, açıklama
diye bir şey yok Sayın Yüksel.
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir)
Düzeltmek istiyorum.
BAŞKAN Eğer size
sataşma söz konusuysa söz verebiliriz, sataşma olmadığını
da biliyorum.
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir)
Efendim, sataşma var.
BAŞKAN Hayır, sataşma
yok efendim, ben dinledim. Tutanakları getireyim, okuyacağım
tutanakları, söz vereceğim.
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir)
Hedef gösterilerek basında hakkımda yazılmış yanlış
bir şeyi burada dile getirdiler.
BAŞKAN Tutanakları
getireceğim efendim. Tutanaklarda sataşma varsa söz vereceğim.
Siz oturun lütfen, tutanakları getirteceğim.
Buyurun Sayın
Bahçekapılı.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Sayın Başkan, Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkan Vekilinin polise karşı gösterdiği hassasiyeti,
aynı grubun bir milletvekilinin polise küfrederken göstermesini rica
ediyorum kendisine, onu bir es geçti. Bir CHPli milletvekili
MUHARREM İNCE (Yalova) Siz,
milletvekiline küfreden milletvekilini önce tartışın da polisi
sonra tartışırız. (CHP sıralarından
alkışlar)
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Bana cevap verme, otur.
BAŞKAN Ama siz grup başkan
vekillerisiniz, lütfen.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Aynı hassasiyeti göstermesini rica ediyorum.
Bu hazımsızlıkları
da bıraksınlar. Ben burada konuşuyorum, beni dinlemek
mecburiyetindeler kendileri. Biz o saygıyı onlara gösteriyoruz
Sayın Başkan, aynı saygıyı da beklemek hakkımız.
Onlar bizden üstün değil, onlar birinci sınıf vatandaş
değil. Onlar neyse biz de oyuz, bunu bir kere anlasınlar, ondan sonra
bu kürsüde konuşsunlar diyorum.
İkinci bir talebim daha var.
Sayın Ertuğrul Kürkcü -lütfen zabıtlardan bakın- grubuma
gerzeksiniz diye hitap etmiştir. Sözünü geri almasını öneriyorum,
yoksa kınama cezasıyla cezalandırılmasını talep
ediyorum.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) Laf
atanlara gerzek dedim, hâlâ da diyorum.
BAŞKAN Evet, Sayın Kürkcü,
yerinizden söz veriyorum. Lütfen düzeltir misiniz?
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin)
Şimdi, Sayın Başkan, önce bu sözün anlamı konusunda bir
açıklamada bulunayım.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Bırak be, ne anlamı!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) Türk
Dil Kurumu sözlüğüne göre benim kullandığım söz,
kafası çok çalışmayan, beyin yaşıyla biyolojik
yaşı arasında uyumsuzluk olan. demek.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Sana iade ediyoruz o lafı!
BAŞKAN Bir saniye Sayın
Kürkcü, lütfen.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) Bir
saniye, gerçekleri konuşuyoruz burada, gerçek
karşılığı bu.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sen
layıksın ona!
FATİH ŞAHİN (Ankara)
Sayın Başkan, hakaret etmeye devam mı edecek?
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin)
Şimdi, oturduğu yerden bana laf atanların, ben konuşurken
bana sözümü kesecek şekilde laf atanların yeterince akıllı
kişiler olmadıklarını düşünmekte serbestim değil
mi? Bunu da ifade ettim. Ben bütün gruba, bütün AKPlilere demiş
değilim. Her kim bu lafı atmışsa, her kim akil baliğ
insanın davranacağı gibi davranmamışsa bu lafı
hak etmiştir. Ondan ötürü, lafım grubun tamamına değildir,
laf atanlar üzerlerine alınsınlar. Tutanaklarda kimin laf
attığı vardır. Ben de laf atıldığı için
onlardan şikâyetçiyim, onların kınanmasını istiyorum.
Bu kadar.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Efendim, özrü kabahatinden büyük.
BAŞKAN Laf atanların
haricindekiler için de özür dileyin lütfen.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) E,
tabii ki, ben demediğim için niye özür dileyim, onlara demedim ki.
BAŞKAN Laf atanların
haricinde diyorum
Özür dileyin lütfen.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Hayır efendim, tutanak burada. Lütfen bakar
mısınız tutanağa?
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) Kalbi
kırılan arkadaşlarımız varsa
kırılmasın, size demedim arkadaşlar, kim laf
atmışsa ona dedim. Arkadaşlarınıza sahip olun.
BAŞKAN Barış ve
Demokrasi Partisi Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum.
Y O K L A M A
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE (Yalova) Yoklama
istiyoruz.
BAŞKAN Bir yoklama talebi var,
yerine getireceğim.
Sayın İnce, Sayın
Tezcan, Sayın Akar, Sayın Ayaydın, Sayın Köse, Sayın
Özkan, Sayın Toprak, Sayın Çelebi, Sayın Oran, Sayın
Serindağ, Sayın Eyidoğan, Sayın Güler, Sayın
Işık, Sayın Özkoç, Sayın Kurt, Sayın Öz, Sayın
Özgümüş, Sayın Yüksel, Sayın Ediboğlu, Sayın Seçer.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı
yeter sayısı vardır.
BAŞKAN - Barış ve Demokrasi Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 11/06/2013 Salı günü
(Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları
arasında oy birliği sağlanamadığından, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Muharrem
İnce
Yalova
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Aydın Milletvekili Bülent Tezcan ve
arkadaşları tarafından, 12/06/2012 tarihinde, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına güvenlik güçlerince uygulanan
orantısız gücün nedenlerinin araştırılması
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin (447
sıra no.lu), Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak, 11/06/2013 Salı günkü birleşimde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi
grup önerisi lehinde söz isteyen Bülent Tezcan, Aydın Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT TEZCAN (Aydın)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; on dört günden bu yana Türkiye çok ilginç ve ciddi bir
dönemden geçiyor. Bakın, bugün görüştüğümüz Meclis araştırma
önergesi polisin kullandığı şiddetle ilgiliydi ve geçen
sene bu zaman vermişiz, bir yıl önce yani bir yıl önce de
Türkiyede biz bunları konuşuyormuşuz, aradan bir yıl
geçtikten sonra, bugün, hem de şiddetin dozunun gittikçe
arttığı bir süreçte bunu konuşuyoruz.
On dört günden bu yana yaşanan
olaylara baktığımızda, özellikle Sayın
Başbakanın Türkiyeye geldikten sonra, iki gün önce Ankarada ve
Mersinde yaptığı mitinglerdeki konuşmalara dönüp baktığımızda,
Başbakanın bilinçli olarak şiddeti tahrik ettiği,
teşvik ettiği ve toplumda şiddeti yerleştirmeyi bir
politika tarzı olarak özel olarak kurguladığını
görüyoruz. Değerli arkadaşlar, oturun bir düşünün, hep beraber
oturup bir düşünelim. Ne oluyor, ne oluyor? Bakın,
Başbakanın konuşma tarzına bir bakalım. Başbakan
çatışma istiyor. Başbakan yatıştırma dili
kullanmıyor. Başbakan toplumu birbirine düşüren
çatıştırma dili kullanıyor. Şuna bakar
mısınız? Bir Başbakan çıkıp diyecek ki, hem de
gerçek olmadığı hâlde, yalan söyleyerek diyecek ki: Bayrak yaktılar.
Milletin en önemli, en hassas noktalarından
TÜRKAN DAĞOLU (İstanbul)
Evet
Evet
BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Diyecek ki:
Türbanlılara saldırdılar, camide içki içtiler. Hem de o
caminin imamı ve müezzini Hayır, böyle bir şey olmadı.
demesine rağmen. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Değerli arkadaşlar,
yakın tarihimize dönün bir bakın, yakın tarihimize dönün bir
bakın. Bu yalanların, cami avlularında söylenip de yakın
tarihimizde yaratılan katliamlara bakın. Maraşta cami avlusunda
söylenenlere, Çorumda, Madımakta yaşananlara bakın. Belki o
gün bir meczup söylüyordu cami avlusunda bunu, bugün, Başbakan
sıfatı taşıyan birinin bunu söylemesinin nasıl bir
tehlike yaratacağını düşünün. Allah hepinizi ıslah
etsin, başta Başbakanı ıslah etsin! (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, böyle bir şey olur mu?
Bir Başbakan, milletine dönüp de özellikle dinî ve millî değerleriyle
onları kışkırtıp birbiriyle çatıştırmak
ister mi?
Değerli arkadaşlar, bakın, Taksim
Meydanında günlerden bu yana, otuz yaşın altındaki gençler
mizahla, espriyle, türküler söyleyerek, kol kola girerek bir demokrasi
şöleni yaşatıyorlar. Türkiye'ye, sizlere, bu ülkeyi yöneten
ellinin, altmışın üzerindekilere Özgürlük ve demokrasi bir
şenlik işidir, özgürlük ve demokrasi bir mizah işidir, özgürlük
ve demokrasi bir zekâ işidir. diyorlar. Bunların diline
karşı, bir de iktidarın, Başbakanın ve iktidardaki
bakanların diline bakın.
Değerli arkadaşlar, bakın, bu çocuklar
neler söylemiş: Benim gibi 3 çocuk ister misin Tayyip? diyorlar.
Şuradaki inceliğe, şuradaki zekâya bakın, buna
karşı altmış yaşını aşmış,
iktidar yetkisi elinde olan Başbakanın söylediğine bakın:
Anladığınız dilden konuşurum. Asma, zehirlenme ve
yedirmeme üzerine bir kültür
Bir toplumu astılar, zehirlediler,
yedirmeyeceğiz kültürüyle nasıl bir araya getirebilirsiniz? Bunu
söyleyerek bir toplumu kaynaştıracağınızı
nasıl söyleyebilirsiniz?
İDRİS ŞAHİN (Çankırı)
Asmadınız mı? Asmadınız mı? Sayın Menderesi
siz asmadınız mı?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Siz astınız! Siz
astınız!
BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
Taksimdeki gençler zeki çocuklar, akıllı çocuklar, onun için mizahla
konuşuyorlar. Oradaki gençlerin yüreklerinde sevgi var, oradaki gençlerin
yüreklerinde sizin gibi öfke yok. Onun için, güzel sözlerle konuşuyorlar
ama Başbakanın yüreğindeki öfke, ağızları
köpürerek konuşan bir Başbakanı karşımıza
çıkarıyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Türkiyeye böyle bir Başbakan yakışmıyor. Nasıl
konuşuyor!
BAŞKAN Sayın Tezcan, lütfen temiz dil
BÜLENT TEZCAN (Devamla) -
Nasıl konuşuyor?
Başbakan çıkmış
AHMET YENİ (Samsun) Yazıklar olsun be!
BAŞKAN Sayın Tezcan, lütfen
temiz dille konuşalım.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) -
Bunu söyleyenlere yazıklar olsun! Bu milleti birbirine
düşürmek isteyenlere yazıklar olsun!
SUAT ÖNAL (Osmaniye) Sana yazıklar olsun.
Saygısız!
BAŞKAN Sayın Önal
BÜLENT TEZCAN (Devamla) -
Bu ülkenin gençlerini sokaklarda utanmadan boğazlatanlara
yazıklar olsun! Onlara yazıklar olsun.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - Siz utanın,
siz! Onlar ne atıyorlar? Çiçek mi!
SUAT ÖNAL (Osmaniye) Saygısızlık etme!
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Onlar ne
atıyorlar! Çiçek mi atıyorlar?
SUAT ÖNAL (Osmaniye) Polise molotofkokteyli atarak
mı?
BÜLENT TEZCAN (Devamla) -
Başbakan çıkmış, faiz lobisinden bahsediyor.
BAŞKAN Sayın Önal, lütfen
BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
hangi faiz lobisi? On seneden bu yana faiz lobisi ve rantiyeciyle kol kola olan
iktidar kimin iktidarı! On seneden bu yana
Sizin iktidar döneminize kadar
120 milyar lira faiz ödeyen devlet sizin iktidar döneminizde 400 milyar lira
faiz ödemiş.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Hortumlar kesildi.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) -
Hangi faiz lobisi!
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Bağırmaya
gerek yok.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) -
Şimdi, çıkmışlar, son AKP İktidarı
döneminde faizciler, rantiyeciler gelirini
5 kat artırmış. Son sene, Başbakanın ifadesidir
En çok bu sene kazandılar faizciler. diyor, ondan sonra da Ben faiz
lobisiyle kavga edeceğim. diyor. O zaman aklımıza şu
geliyor: Demek ki faizi paylaşamamışlar. Başbakan da bu
faiz lobisinin ortağıymış, paylaşırken
anlaşmazlık çıkmış, şimdi de faiz lobisiyle kavga
etme peşinde. (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) Edepli ol biraz.
AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) 642 milyar lira
BÜLENT TEZCAN (Devamla) -
Değerli arkadaşlar Sanatçıya ne yaptık diyor.
Bakın, bunu söyleyebilmek için herhâlde sanattan
anlamamak lazım. Başbakan gibi, ancak sanattan anlayamayanlar bunu
söyler. Devlet Tiyatrolarını kim kapattı? Sanatçının
yaptığı heykeli Ucube diye kim yıktırdı?
Dizileri kim yasakladı? Dizilerin senaryosuna kadar kim
karıştı? Başbakan çıkacak bunları yapacak, ondan
sonra da diyecek ki sanatçılara: El insaf, biz sanatçının
neyine karıştık? diyecek. Daha neyine
karışacaktın! Daha neyine karışacaktın
sanatçının! İşte onun için, sanatçılar o meydanlarda
çıkarlar, Başbakana karşı haklı olarak
itirazlarını, isyanlarını ifade ederler.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Hayatında
oraya gitmemiş sanatçılar! Hayatında Gezi Parkında
bulunmamış sanatçılar!
BÜLENT
TEZCAN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, Başbakan akil grup yaratma konusunda
alışık. Bakın, Taksim sorununu çözeceğini söylüyor ama Türkiyeye
gelir gelmez, adımını atar atmaz kavganın ateşini
fişekleyen bir Başbakan var. Anladığınız dilden
konuşacağım. diyor ondan sonra da şimdi, Taksim
Platformunda on dört günden bu yana Taksimde mücadele eden insanlar var,
şimdi, kendisi bir akil Taksim yaratma peşinde. Hani akil insanlar oluşturma
konusuna alışık ya, Taksim Platformuyla ilgili, orada
direnenleri yok sayarak, bu mücadeleyi yürütenleri yok sayarak, kendine
yakın 3-5 kişiyi kafasına göre belirleyip temsilci diye
konuşmaya çağırmış, akil Taksim yaratma peşinde.
Sayın Başbakan, Taksim meydanında demokrasiyi savunanlar senin
aklına muhtaç değiller, onlar haklarını mücadele ederek
almasını bilen insanlar. (CHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi, Başbakan da dâhil
olmak üzere, çıkmışlar Yeniçeri isyanı bu. diyorlar. Yani
niye rahatsızsınız, niye rahatsızsınız? Siz iki
seneden bu yana yeni Osmanlıcılık hevesinde değil misiniz?
Yeni Osmanlıcılık hevesinde olanlar yeniçeri isyanına da
hazır olmak zorundalar. Onlar yeniçeri isyanı yapmıyor, onlar
hak ve hukuklarını, özgürlüklerini savunmak için mücadele ediyorlar.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Çiçek mi atarak, çiçek mi?
AHMET YENİ (Samsun) Polise küfür
ederek mi?
BÜLENT TEZCAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, yok öyle şey, yok öyle yağma.
Kalkacaksınız, Astılar, zehirlediler, yedirmeyeceğiz.
diyeceksiniz, ondan sonra, meydanlarda gencecik çocuklarımızı,
üniversite öğrencisi çocuklarımızı, aydın
çocuklarımızı, akıllı çocuklarımızı
kalkacaksınız biber gazıyla, polis şiddetiyle kör
edeceksiniz, öldüreceksiniz, boğacaksınız. Siz
Yedirmeyeceğiz Başbakanımızı. diyorsunuz ama hiç
unutmayın, bu millet çocuklarını size yedirmeyecek. AKP
iktidarına evlatlarımızı yedirmeyeceğiz. (CHP
sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Millet sandıkta gösterecek.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Caminin müezzinine
soruşturma açmışlar. E, açarlar, yakında o müezzine
Ergenekoncu derseniz şaşırmam, onu da yaparsınız
çünkü iftiraya alışmış bir tıynetiniz var, iktidar
olarak, kim varsa yalan söyleyip iftira atma konusunda müthiş bir
yeteneğiniz var. Bakın, daha bugün, bugün, Taksim Platformu o
barikatları kaldırma konusunda adım atacaktı; korktunuz,
şiddeti tahrik ettiniz, provoke ettiniz, oraya biber gazlarıyla
saldırdınız.
RECEP ÖZEL (Isparta) Hayret bir
şey ya!
AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul)
Yalan söylüyorsun!
BÜLENT TEZCAN (Devamla) Elinde çivili
sopayla gezen polis dediklerinizi açığa çıkarmak
zorundasınız, çıkarmazsanız orada yaralanan ve akan
kanın hepsinin sorumlusu sizsiniz, vebali boynunuzdadır!
AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul)
Göz göre göre yalan söylüyorsun!
BÜLENT TEZCAN (Devamla) Çağlayan
Adliyesinde sürükleyerek götürdüğünüz avukatların vebali
boynunuzdadır!
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BÜLENT TEZCAN (Devamla) Bu memleket size
hediye edilmedi, bu memleket sizin babanızın malı değil,
meydanlarda çok mücadele ederek çocuklar yürekleriyle kazandılar! (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, teşekkür
ediyorum.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Bahçekapılı,
buyurun.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Sayın Başkan, konuşmacı
Başbakanımızla ilgili olarak hakaretlerde bulundu, bir iki cümle
bir şey söylemek istiyorum.
BAŞKAN Sayın
Bahçekapılı, sataşma nedeniyle iki dakika söz veriyorum.
Lütfen yeni bir sataşmaya mahal
vermeyin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkan, Bakanlar Kuruluna söylüyor, yasama organına
söylemedi ki, gruba söylemedi ki!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Sayın Başkan, teşekkür ederim ama sizden bir
ricam var, lütfen hizmetlileri görevlendirir misiniz, biraz önce burada
konuşan konuşmacının salyaları ve tükürükleri
burayı pisletmiş, bu kürsüyü! Lütfen! (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar)
Yazıklar olsun!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yalan
söylüyorsun!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla)
Yalan söylemiyorum, tükürükleri burada var! Önce kendi tükürüklerini
temizleyeceksin, ondan sonra konuşacaksın! Bak ellerimi buraya
değdirmeden konuşuyorum!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ayıp,
ayıp!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla)
Bundan sonra dikkatli konuşacaksın, burayı kirletmeyeceksin!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Senin ne
olduğun belli değil!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla)
İki gündür, üç gündür Başbakan konuşuyor diye kendinize siyaset
yapma olanağı buldunuz
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Şimdi
aynı provokasyonu siz de yapıyorsunuz!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla)
acıyorum size!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sana
acıyoruz! Senin gibi dönek yok burada!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla)
Alkışlayın arkadaşlar, siyaset yapma olanağı
buldular, bir şey buldular! Alkışlayın arkadaşlar! (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sana
acıyoruz, sana!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla)
Düştüğünüz acizlikten utanın! Siyaset üretememenizden
utanın!
Şu kadarcık aklınız
varsa, gidip o Gezi Parkındaki gencecik fidanlardan akıl alın!
BAŞKAN Sayın
Bahçekapılı lütfen
Lütfen Sayın Bahçekapılı
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hadi oradan be!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla)
Küfretmeyin, doğru düzgün konuşun! Küfretmeye gelirse
Bakın,
ellerimi koyamıyorum hâlâ, salyalar var burada! Eğer küfretme
gerekirse, biz onu da yapmasını biliriz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Zaten
yapıyorsunuz! Başka bir şey mi yapıyorsunuz!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla)
Sabah Başbakan söyledi, o ağızla da konuşmasını
biliriz, ama biz sizin seviyenize inmeyeceğiz!
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar)
Seviyeye bak, seviyeye!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla)
Siz operayı bilen, sanatı bilen, tiyatroyu bilen, her türlü dinleyen
insanlarsınız. Biz cahiliz, özür dileriz; biz yobazız, özür
dileriz ama sandıktan çıkan halkın temsilcileriyiz, bunu da
unutmayın.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ellerini
değme oraya, kürsü kirleniyor kürsü.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Sayın
Başkan, hatip konuşması sırasında
(Hatip kürsüsünün kavas tarafından
silinmesi)
MUHARREM İNCE (Yalova) Çık
oradan, çık oradan! Çık dedim sana!
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar)
Gel, yahu o Bülentinkini silmiyor, Ayşeninkini siliyor, sen ne
yapıyorsun? Bırak, Ayşeninkini siliyor o.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Terbiyesize bak! Çağırdı mı seni Başkan da geliyorsun
oraya? Sen de mi yalaka olacaksın? Başkan çağırınca
gelirsin oraya.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Sayın
Başkan, hatip konuşması sırasında Salyaları
akıyor. diye doğrudan şahsıma hakaret etmiştir.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Gerçeği söyledim, tükürük var orada.
BAŞKAN Ne diye hakaret etti,
Sayın Tezcan?
BÜLENT TEZCAN (Aydın)
Salyaları akıyor, dokunamıyorum kürsüye. diye beni ifade
ederek doğrudan hakaret etmiştir şahsıma, onun için
BAŞKAN Sayın Tezcan, iki
dakika süre veriyorum sataşma nedeniyle. Lütfen yeni bir sataşmaya
mahal vermeyin.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; Sayın AKP Grup Başkan
Vekilinin telaşını anlıyorum. Sayın Grup Başkan
Vekili Başbakana borcunu ödüyor, Bir dahaki dönemi nasıl olur da
garanti edebilirim?in hesabını yapıyor.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Grup başkan vekili mi olacaksın?
BÜLENT TEZCAN (Devamla)
Başbakanın peygamber olduğunu ifade eden bir grubun grup
başkan vekili olduğu için tabii ki doğal olarak Başbakana
söylenen her söz kendisini rahatsız ediyor. Bunları anlatırken heyecanından
ağzından akan salyalar biraz önce görevli tarafından temizlendi,
silindi. Son kullanan belliydi kürsüyü.
AHMET YENİ (Samsun) Sizinkileri
sildi sizinkileri.
BAŞKAN Sayın Yeni, lütfen.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) Şimdi,
temiz dilden bahsediyorsunuz. Ayyaş. diyen kim, dönün bir bakın;
Kafası kıyak gençlik. diyen kim, dönün bir bakın;
Alkolikler. diyen kim, dönün bir bakın; Camide nasıl girdiler,
saygısızca davrandılar. diyen kim, dönün bir bakın;
gencecik yavrularımızın oturma şekillerine hangi sakat
anlayışla Kucak kucağalar. diye tarif eden anlayış
kim, dönün bir bakın; el ele tutuşan çocukların el ele
tutuşmasından bile ahlak dışı bir şey anlayan
kültür hangi kültürdür? Dönüp bir bakın, kimin ağzının
salyalarının, nereye aktığını göreceksiniz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
SUAT ÖNAL (Osmaniye) Millet
bakıyor!
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi
aleyhine söz isteyen
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ
(Samsun) Sayın Başkan
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Sayın Başkan, kavas bir oy pusulası bıraktı galiba.
Bir sorar mısınız, nedir o, oraya bıraktığı
nedir? Siz gördünüz mü efendim? Kâtip üyenin gözü önünde oraya ne
bıraktı, lütfen, Genel Kurula açıklayın.
BAŞKAN Başkanlık
Divanı burada efendim, merak etmeyin Sayın Vekilim, buyurun, siz
oturun.
Sayın Bakan, buyurun
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Başkan
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Sayın Başkan, ne bıraktı efendim?
BAŞKAN Lütfen, sizin öyle bir
hakkınız yok efendim, oturun yerinize.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Hayır, bilelim, siz çağırdınız mı?
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Sizin de böyle davranma hakkınız yok.
BAŞKAN Ne gibi davranma
hakkım yok?
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Sizin bu şekilde davranma hakkınız yok.
BAŞKAN Sizin bu
hakkınız yok efendim. Yoklama yapıldı biraz önce.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Nedir getirdiği?
BAŞKAN Her sayın
milletvekili, Meclisin başlamasından itibaren, burada olduğuna
dair yoklama getirebilir, oylama getirebilir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yoklama yok
Başkan.
TUFAN KÖSE (Çorum) Yoklama yok.
BAŞKAN Oturur musunuz yerinize.
Başkanlık Divanı burada.
Buyurun Sayın Bakan
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Siz Genel Kurulu İç Tüzüke göre yönetin. Sayın Başkan,
dilediğiniz gibi yönetemezsiniz Genel Kurulu.
BAŞKAN Sayın Serindağ,
yani ne yapmak istiyorsunuz, onu anlayalım önce.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Genel Kurulu Tüzüke göre yönetmenizi istiyorum, başka hiçbir şey
istemiyorum.
BAŞKAN Oturunuz yerinize lütfen.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Yansız, tarafsız ve Başkanlık makamına
yaraşır bir şekilde yönetmenizi istiyorum.
BAŞKAN Efendim, öğretin
oradan, izah edin, yapalım lütfen.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Dileyen dilediği zaman bu kürsüye gelemez, elinde bezle gelemez. Dileyen
dilediği zaman elinde bezle buraya gelemez.
BAŞKAN Gerekli ders verildi
onlara efendim.
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Sizin de kavasa bağırma hakkınız yok. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar; CHP
sıralarından gürültüler)
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Sayın Başkana söylüyorum.
BAŞKAN Çağrıldı,
gerekli ders verildi. Lütfen oturun yerinize siz.
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Kavasa bağırma hakkınız yok. Kavasa neden
bağırdınız?
MUHARREM İNCE (Yalova) Sizi niye
ilgilendiriyor?
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Sayın Başkana söylüyorum. Benim muhatabım Sayın
Başkandır.
BAŞKAN Evet Sayın Bakan,
sataşma nedeniyle iki dakika söz veriyorum. Lütfen yeni sataşmaya
mahal vermeyelim.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Neden bağırdınız kavasa?
MUHARREM İNCE (Yalova) Sana
mı soracağım şimdi ya? Geldi oraya, ben de Çık.
dedim.
PERVİN BULDAN (Iğdır)
O senin kölen değil.
MUHARREM İNCE (Yalova) Ne
alakası var!
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ
(Samsun) Sayın Başkan, çok saygıdeğer milletvekilleri;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Çok değerli milletvekilleri
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Bağırmaya hakkın yok.
MUHARREM İNCE (Yalova)
İşine bak ya!
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Sen işine bak!
MUHARREM İNCE (Yalova)
İşine bak ya!
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Görevini yapıyor.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Hanımefendi, ben, o oradan gelmesin istedim. Bu sizi ne ilgilendirir?
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Görevini yapıyor, bağırma hakkın yok ona.
MUHARREM İNCE (Yalova) Bu sizi
ne ilgilendirir?
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.57
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.12
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Tanju ÖZCAN (Bolu),
Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 118nci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Evet, Hükûmet
adına Gençlik ve Spor Bakanı Sayın Suat Kılıça söz
vermiştik.
Buyurun Sayın Kılıç.
Yeni bir sataşmaya mahal vermeden lütfen, iki dakika söz veriyorum.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ
(Samsun) Sayın Başkanım, şahsınızı ve
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Az evvel muhalefet sözcüsü
tarafından yapılan konuşma maalesef bir konuşma değil,
saldırı niteliğinde cereyan etmiştir. Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanı, AK PARTİ Genel Başkanı ve Grup Başkanımıza
Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında, milletvekili
sıfatı taşıyan birisi tarafından hiçbir şekilde
ağza alınmaması gereken ifadelerle çok ağır bir
saldırıda bulunulmuştur. Sarf ettiği sözleri hatibin
kendisine, olduğu gibi, ne bir eksik ne bir fazla, olduğu gibi iade
ediyorum, başka bir şey söylemeye gerek görmüyorum.
Sokakta eylemler var, doğru.
Türkiye Büyük Millet Meclisi siyasetin merkezidir. Siyasetin
yapılacağı yer Türkiye Büyük Millet Meclisi. İktidarın
da, muhalefetin de dili kurgulaması ve süreci yönetmesi gereken yer
Türkiye Büyük Millet Meclisidir ve burada kullanılan dilin sokağa
örnek olması lazım, burada kullanılan dilin sokağa emsal
olması lazım. Taksimde yaşananları fotoğrafın
tek karesiyle değerlendirmek acziyet olur. Taksimde yaşananlarla
ilgili olarak bugün İstanbul Valisi tarafından da
paylaşılan fotoğraflar var, İstanbul polisi tarafından
da paylaşılan fotoğraflar var. Vali devletin valisi; polis
devletin, milletin polisi. Paylaşılan bu fotoğraflarda
adına eylemci denilen bazı kimselerin belinde polis tarafından
alındıktan sonra ruhsatsız olduğu görülen tabancalar
bulunmuştur. Ellerinde molotofkokteyli, ele geçirilen
bıçakların, diğer silahların, molotofkokteyllerinin, Taksim
meydanında 12 kilogramlık mutfak tüplerinin ne işi var? Bu
sorunun cevabını hep birlikte aramamız gerektiğine
inanıyorum. Çevreci gerekçelerle eylem yapanları ayrı bir
kategoride tutmak lazım ama Taksimi terörize eden bölücü grupları
ayrı bir kategoride değerlendirmek lazım geldiğine
inanıyorum.
Buradan hareketle, Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanına ağza alınmayacak cümlelerle hakaret etmeye
hiçbirimizin, hiç kimsenin hakkı yoktur, hiçbir iktidar milletvekilinin de
muhalefet liderlerine benzer cümleler kullanmaya hakkı yoktur. Dilin temiz
olmasına hepimizin aşırı bir özen göstermesi bugünlerde her
zaman
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ
(Devamla)
olduğundan daha fazla gereklidir.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
BAŞKAN - Evet, Cumhuriyet Halk
Partisi Grup önerisi aleyhinde söz isteyen Oğuz Kağan Köksal,
Kırıkkale Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Sen
Başbakanın dilini de konuş Başbakanın.
Sayın Başkanım, ona da
bir karar versinler, Başbakanın dili hakkında da biraz bir karar
versinler, onu da bir anlatsalar iyi olur.
OKTAY VURAL (İzmir) Onu
kapalı oturumda söyler ya.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın)
İsterlerse kapalı oturum yapalım.
OKTAY VURAL (İzmir) - Zaten
başladılar eleştirilere.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) -
Kapalı oturum yapalım biz Başbakanın diliyle ilgili.
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Kırıkkale) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; sözlerime başlarken yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. Ve Cumhuriyet Halk Partisi önergesi üzerinde söz
almış bulunuyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; her şeyden önce, önergeden önce gerek Cumhuriyet Halk
Partisi önergesi gerekse Barış ve Demokrasi Partisi önergesine
baktığımız zaman, hemen hemen muhteviyat olarak ikisi de
aynı önerge ve bu önerge üzerinde pek çok hatip de konuşma yaptı
ama şöyle konuşmaları hep birlikte şöyle bir, başka
şeyleri göz ardı ederek konuşmalara şöyle bir bakalım.
Aslında konuşmaların hiçbirisinin verilen önergeyle çok
yakın alakası olmadığını görürüz ve konu daha
değişik boyutlara açılarak geldi ve önerge aslında, belki
de bu tür boyutlara tartışmayı çekmek üzere bir araç olarak da
kullanılmış olabilir. Olabilir tabii, siyasette bu da mümkün, bu
fırsattır ancak şimdi önergeye cevap verirsek öbür cevaplar
boşa kalacağı için ben ikisini ortalama konuşmak istiyorum.
Şöyle bir
baktığımız zaman, bazı şeylere nokta nokta
değinmek lazım. Her şeyden önce şunu ifade etmek istiyorum:
Gerçekten, bu Mecliste yapılan konuşmaların belli bir usul, belli
bir erkân içerisinde yapılması lazım çünkü şu anda herkes
bizi izliyor. Belki de şu andaki sıkıntıları, şu
andaki problemleri çözme adına bizi izleyenlere daha iyi mesaj vermemiz
lazım ama, maalesef, baktığımız zaman bu mesajı
göremiyoruz. Niye göremiyoruz? dersek, hemen oraya girmek istiyorum.
Aslına bakarsanız, bu tür olayların başında Gezi
Parkıyla ilgili yeşil veya çevreci bir masum toplantının
olduğu ve sonucun da böyle geldiğini
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul)
Niye gazladınız o zaman o masum çocukları?
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla)
varsayarak düşündüğümüzde, bir baktığımızda,
şu ana kadar gelen hiç kimse, konuşan hiç kimse, Gezi Parkı ne
olacak, bundan sonra bu ağaçlar kalacak mı, kalmayacak mı,
bunlarla ilgili hiçbir şey söylemedi, hep başka şeyler söylendi.
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul)
Çadırlarını yaktınız o masum çocukların.
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla)
Bu başka şeyler söylendiğine göre, demek ki aslında Gezi
Parkındaki o eylem veya Gezi Parkındaki o masum çevreci olay
birdenbire başka boyutlara, siyasal boyutlara da çekilmeye
başlandı.
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul)
Çünkü çadırlarını yaktınız, gaz bombaları
attınız.
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla)
Bazı gruplar, mademki hazır bir kalabalık var, bundan istifade
edelim, bu işi kendimize çekelim diye bu işin içine girmiş
olabilirler. İlk bakışta belki dersiniz ki: Siyasette bu
vardır, olabilir. Ama siyasette başka bir şey var. Siyasette en
önemli nokta, bu ülkenin birlik ve bütünlüğüdür, bu ülkenin devamlılığı
ve bu ülkenin kalkınmışlığıdır. Bu noktada
bütün siyasetçilerin aynı düşünmesi lazım. Eğer orada bir
problem çıkıyorsa burayı tahrik edip daha büyütme noktasına
gitmek yerine, bunu engellemek için iş birliği içerisine girilmesi ve
ona göre daha sorumlu beyanatlar verilmesi lazım.
Neyse verilmemiş olabilir, biraz
daha devam ediyoruz ve problem özellikle geliyor, polis
teşkilatının üzerine yoğunlaşıyor. Polis
teşkilatına baktığımız zaman
Ona bakmadan önce,
Anayasa 34 ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri
Kanununa baktığımızda; evet, herkes izin almadan gösteri
yürüyüşü yapabilir ancak 2911 sayılı Kanunun 22nci maddesi
nasıl yapılacağını sıralıyor, diyor ki:
Gösteri yürüyüşleri yaparken mabetlerde, umumi yollarda, şehirlerarası
yollarda gösteri ve toplantı yürüyüşü yapılmaz.
Yapılırsa ne olur? Yapılırsa, kanunsuz olur,
dağıtılması gerekir. Aynen kanundaki maddeyi söylüyorum.
Peki, on dört günlük olaya
bakarsanız, Kızılaydan Taksime, Taksimden Adanaya,
İzmire, yapılan yerlere baktığımız zaman, hepsi
anayollar, geniş yerler. O zaman ne oldu? 2911 sayılı Kanuna
muhalif bir olay var. Ama on dört gündür polis sabretmiş, teenniyle
davranmış yani aslına bakarsanız belki de görevini ihmal
etti ama on dört gündür işte buna sabrediliyor, işin bu cephesinden
bakmamız lazım. Polis kim? Polis aslında bu ülkenin evladı,
senelerce düzeltilmesi için çaba sarf edilen ve aslına bakarsanız pek
çok olaylarıyla da Avrupaya ve diğer polislere örnek gösterilen bir
polistir. Ben bunu iddiayla söylüyorum ama sonra bir bakıyorsunuz,
bazı laflar, bir grup neredeyse polisi vatan haini ilan ederken bir grup
da AK PARTİnin polisi, AK PARTİnin aldığı polis.
gibi ifadeler kullanıyor.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın)
Başbakan Benim polisim. diyor.
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla)
Polis teşkilatının imtihanı, tamamen ve tamamen en adil
şartlar içerisinde yapılan bir imtihandır. Yapmayın, polis
herkese lazım, onun için lütfen polisimizi yıpratmayalım.
Elbette ki 250 bin kişinin olduğu bir teşkilatta iyisi de
olabilir, kötüsü de olabilir, yanlış yapan da olabilir.
OKTAY VURAL (İzmir) Polis
hepimizin polisi zaten.
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla)
Bakın, buna bir şey demiyorum. Nitekim, İçişleri
Bakanımız açıklamasında söyledi, Araştırma,
inceleme başlattık. Yanlış yapanın da cezasını
vereceksiniz ama teşkilatın lütfen üstüne gitmeyelim,
yanlış bir olaydır, polis herkese lazım olur, hepimize
lazımdır, önemli bir müessesedir, o bakımdan polis
teşkilatımızı bu işin dışında
tutalım ve özellikle ben şunu ifade etmek istiyorum değerli
milletvekilleri: Evet, özellikle, Türkiyede on gündür, on iki gündür
birtakım olaylar cereyan ediyor. Bu olayların nasıl
yapıldığını, bu işin içinde kimlerin
parmağının olduğunu hepimiz biliyoruz ve buradan, bunu bir
noktada bazıları polise mal ederken, bazıları siyasete,
Hükûmete mal ediyor, sonra buraya çıkıyor
arkadaşlarımızdan bazıları polis teşkilatına
ağza alınmadık laflar söylüyor. Ağza alınmadık
laflar söyleyene bir baktım ben, acaba neyin nesidir diye, sonra hatırama
düştü, bazıları hâlâ geçmişten güvenlik güçlerine
duydukları saman alerjisinden kurtulamamışlar, onun için
polisimize saldırıyorlar. Lütfen, bu polisimizin, bu
teşkilatın bu ülkenin birer önemli müessesesi olduğunu
hatırlayalım. Bakın, önümüzdeki günlerde imtihan var, 50 bin kişi
imtihana müracaat etti polislik için. Bunun içinde her çeşit insan var.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Yok canım, yok.
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla)
Her çeşit insan var.
Sayın Valim, siz valilik
yaptınız, onların amirisiniz, böyle bir şeyi size de
yakıştıramadım doğrusu.
TURGUT DİBEK (Kırklareli)
50 bin kişi başvurmuş ama kimin alınacağını
siz biliyorsunuzdur.
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla)
Ha evet, yanlış var, yanlış
Artık, belli bir noktaya
gelinmiş, işte az önce söyledim, on dört gün sabredilmiş.
İster istemez, zaman zaman müdahale yapmak gerekir mi? Yapmak gerekir.
Niye yapmak gerekir? Demokrasiye bir baktığınız zaman,
herkes demokrasi tarif ediyor, söylüyor. Doğrudur, demokrasiye
baktığımızda, birisinin özgürlüğünün bittiği
yerde öteki başlar. Siz hiç Kızılaya gidip, Taksimde
Ben
Taksime gitmediğim için söylüyorum ama Kızılayda, üç gün, dört
gün tek tek dolaştım. Oradaki esnafımız günde 100
liralık siftah yapıp veya yapamayanlar var, ay başı geliyor
On gündür ben alışveriş yapamadım, nasıl paramı
ödeyeceğim? diye düşünen var.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) Ya
esnaf memnun hâlinden, nereden çıkarıyorsun?
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla)
E onların demokrasi hakkı yok mu? Onların özgürlüğü yok mu?
Bunu engellemeye bir hakkımız var mı? Ya olaya bir de bu
noktadan bakalım, önlemeye çalışalım.
Öbür taraftan
baktığımızda, 120nin üzerinde polis aracı
yakılmış. Bu ülkenin aracı, bu milletin parasıyla,
vergisiyle alınan araç ve büyük bir zevkle
Televizyonlara
baktığımız zaman, o TOMAnın
yanışını, ben doğrusu üzüldüm seyrederken.
MUHARREM IŞIK (Erzincan) Niye
bunları Başbakana söylemiyorsunuz?
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla)
Büyük bir zevkle bunlar yakıldı, molotofkokteylleri atıldı.
Ayrıca, 208 esnafımızın dükkânları
parçalanmış.
MUHARREM IŞIK (Erzincan) Kim
getirdi bu seviyeye?
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla)
Tek tek listesi var, listeyi arzu edene veririm.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Çocukların gözü çıktığında
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla)
Arzu edene listeyi veririm, liste elimde.
MUHARREM İNCE (Yalova) Şu
gözü çıkan çocukları da bir konuşalım mı?
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla)
Ha şimdi, oraya geleceğim. Elbette ki
vatandaşlarımızın başı rahatsızlandı,
bu çatışmada birçok insanımız yaralandı. Bu yaralanan
insanlar hep suçlu muydu? Hayır. Bunların büyük bir kısmı
da toplum psikolojisi ve birtakım provokatörlerin teşvikiyle yola
çıkartılmış insanlardı. Elbette ki onlara da
yazık. Bak, 3 tane gencimiz, 1isi polis olmak üzere, hayatını
kaybetti. Bir hayat bile çok önemlidir. Bir hayat bile çok önemlidir. Onun
için, başımızı önümüze alalım ve daha
mantıklı, daha akıllı düşünerek tahrik
politikasından artık vazgeçelim ve ister istemez ve adını
demokrasi, barış, direniş, ne demek
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Köksal, bunu Başbakana da söylüyor musunuz?
OĞUZ
KAĞAN KÖKSAL (Devamla) Şimdi, yollara barikat kuracaksınız,
araçlar geçmeyecek, kimse alışverişini yapamayacak, sokağa
çıkamayacak ve bunun adına demokrasi diyeceksin.
MUHARREM IŞIK (Erzincan)
Başbakana da söylüyor musunuz bunları?
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) -
Böyle bir şey olur mu, böyle bir şey mümkün mü, hangi kitapta
yazıyor, hangi kanunda yazıyor? Ve bunun adını da
Başarı, demokrasinin ilk defa zaferi diye koyacaksınız.
Hayır, demokrasinin değil, anarşinin bir zaferidir, toplumu
birbirine katmadır, dostluğu ve kardeşliği bölme adına
yapılmış bir olaydır. İşte, biz, hepimiz,
akıllı davranıp, daha mantıklı davranıp bu
oyunlara gelmememiz lazım. Kim? Önce milletvekilleri olarak gelmememiz
lazım, ondan sonra diğer fertler olarak gelmememiz lazım ve
ülkemizin
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUHARREM İNCE (Yalova) Bu
konuşmayı Başbakana da söyleyebilir misiniz?
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) -
kısa süre içerisinde normale dönmesi lazım ki bunun normale
döndüğünü
Yine, bizim polisimiz kahraman
polistir, yiğittir, özverilidir, on gündür uyumadan görev yapan var.
Lütfen, o polise de kimse küfretmesin, o polise kimse hakaret etmesin, günü
geldiği zaman o, hepimize lazım olacak.
Bu duygularla ben yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, teşekkür
ediyorum.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Sayın Hatip şahsımı kastederek bana
yakışmadığını söyledi.
BAŞKAN Ne
yapmadığını söyledi, ne söyledi efendim?
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Bana yakışmadığını söyledi, hâlbuki ben, bana
yakışmayan herhangi bir davranışta bulunmadım.
BAŞKAN E,
karşılıklı söz attınız birbirinize.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Hayır, isterseniz tutanaklara bakınız, Size
yakışmıyor. dedi.
BAŞKAN Tamam, getirttireyim
tutanakları o zaman.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Bakın, Sayın Başkan
BAŞKAN Tutanaklara bakın
dediniz.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Efendim, siz de izliyorsunuz, ben
O zaman
BAŞKAN Sayın Serindağ,
getirtirim tutanakları, biraz sonra söz vereceğim size.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
O zaman bundan sonra sataşma nedeniyle söz isteyenlerin tümü için
Tutanakları getirteyim. diyecek misiniz Sayın Başkan?
BAŞKAN Sayın Serindağ,
sataşmak başka bir şey, karşılıklı birbirinize
söz atmanız başka bir şey.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Efendim, şimdi, bakın, ben yerimde oturuyorken
BAŞKAN E, siz oradan yerinizden
söz attınız...
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Hiç söz atmadım.
BAŞKAN
sayın hatip de size
cevap verdi, bildiğim.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Hayır, söz atmadım.
BAŞKAN O zaman Tutanaklara
bakın. dediniz, tutanakları getireceğim.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Söz atmadım.
BAŞKAN Efendim?
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Söz atmadım, siz de bunu biliyorsunuz, söz
atmadığımı biliyorsunuz.
BAŞKAN Evet, Cumhuriyet Halk
Partisi Grup önerisi lehinde söz isteyen Oktay Vural, İzmir Milletvekili.
(CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Polisin üzerinden kimse siyaset yapmasın. O polis bizim polisimiz, kimse
siyaset yapmasın polisin üzerinden.
Lütfen, tutanakları o zaman
inceletin Sayın Bakan.
İSMAİL AYDIN (Bursa)
Arkadaşlara da söyle polislere kimse küfretmesin Sayın Valim.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Biz onları biliyoruz, biz sizden daha çok koruruz. Siz kullanıyorsunuz,
biz koruruz.
OKTAY
VURAL (İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu
önerge münasebetiyle, aslında, Taksim Gezi Parkı ve iki haftadan bu
yana süregelen olayların kısa bir tahlilini Milliyetçi Hareket
Partisi zaviyesinden Genel Kurula arz etmek istiyorum.
Tabii,
biraz önce sayın hatip söyledi: Polis herkese lazımdır. Hayır,
polis kimsenin aracı olamaz. Polis hukuk devletinin gereklerini yapar,
kişiselleştirilemez, kişilerin gücü hâline dönüştürülemez;
o bakımdan, hukuk devletinde aynı zamanda kişi hak ve
hürriyetlerini korur. Polis Başbakanın polisi de değildir, polis
halkın vicdanıdır, vicdanı olmalıdır.
Bu
bakımdan, bununla ilgili, Sayın Başbakanın havaalanına
gelirken bütün yolların kapatıldığı ve hukuk
devletinin ortadan kaldırıldığı bir ortamda, bu yoldan
evine gitmek isteyen insanların ulaşım özgürlüğünün
kapandığı bir ortam içerisinde bulunması konusunda da
zannederim demokratik olarak bu yapılanı eleştirmeniz gerekiyor.
Evet,
Taksim meselesi bir ağaç meselesi, onun ötesinde değerlendirilmesi
gerekir. Sebep ve sonuç ilişkilerini ortaya koymamız gerekiyor. Bizim
kanaatimize göre, aslında bu meseleye bakılırken bir toplum
mühendisliği, başlangıcı ve süreci itibarıyla bir
toplum mühendisliği hâlinde derin bir AKP senaryosunun uygulanmakta
olduğunu görüyoruz; siyasi ve ekonomik boyutları vardır.
Özellikle bu ortamı iyi değerlendirmek lazım, bu olayların
meydana geldiği ortamı iyi değerlendirmek lazım. On bir
yıla yakındır Türkiyeyi yöneten AKP, özellikle mütecaviz
hamleler, antidemokratik tavırlar, ayrımcı ve
kırıcı beyanlar, sosyal ve ekonomik travmaların üst üste biriktirildiği
bir ortam olmuştur. AKP dönemi bu yönüyle bakıldığı
zaman, aslında sivil postal hükûmeti anlayışına
bürünmüştür. İtirazların, şikâyetlerin,
karşılanmayan taleplerin yığılmasına ve bir
zeminden de patlamasına neden olmuştur. İç politikada otoriter
hevesler, dış politikada taviz ve teslimiyete dayanan tercihler
tepkisellikleri sivriltmiş ve tutuşturmuştur.
Başbakanın kaba ve yaralayıcı, buyurgan ve sert üslubu
bilhassa genç kuşağı tahrik etmiştir. Türkiye
Cumhuriyeti'nin tüm kurum ve kurallarıyla cebelleşmesi ve
suçlanması kızgınlıkları bilemiş, öfkeleri
genişletmiş, kinleri köpürtmüştür. Gençlerin bireysel özgürlük
alanlarının sınırlandırılması, onların terbiye
edilmesi, uslandırılması gereken haylazlar olarak görülmesi
tansiyonu artırmıştır. Başbakanın dilinin
ayarı kaçmış, önüne gelene rest çeken, önüne gelene diklenen,
hemen hemen herkese üstten bakan kibirli birisi olmuştur.
Başbakanlığı asılma, kesilme yeri ya da ali kıran
baş kesenlik olarak gören bir Başbakan portresiyle karşı
karşıyayız.
Bu süreç içerisinde
-eşitsizliğin zirve yaptığı, hukuksuzluğun egemen
olduğu, gelir dağılımı ve adaletsizliğin ileri
safhaya taşındığı bir devirdir- kişisel tercihlere
ve seçim haklarına hürmet göstermemiş, riayet etmemiştir.
Toplumsal taleplerin yönünü okuyamamış, beklentileri
anlayamamış ve yeni yetme tiranlar gibi her şeyi
bastırmayı ve ufalamayı denemiştir. Çağın
dinamiklerini, özgürlük ve demokrasinin yeni eğilimlerini kavrayamamış,
anlayamamıştır. Demokratik kültürü
aşındırmış, tarumar edici siyaset tarzıyla
toplumsal zeminde güveni de sakatlamış ve sarsmıştır.
Daha sıkıntı verici olan bu hakların
kullanımını küçümsemesi ve horlamasıdır. Özellikle
böyle bir ortam içerisinde gençlere ayyaş suçlaması, bu yönüyle
toplumda bir alkol tartışması meydana getirmek, Yavuz Sultan
Selim tartışmasıyla da mezhepsel çatışmaları
körüklemek bu toplumsal gerilimin zirveye ulaşmasını
sağlamıştır. Şüphesiz, böyle bir süreç içerisinde
millî kimliğin, cumhuriyetin örselenmesi, millî değerlerin, millî
bayramların örselenme süreci de toplumsal bir tepkinin zeminini
oluşturmuştur.
Milliyetçi Hareket
Partisi olarak biz bu süreç içerisinde, siyaseten bu süreçte toplumsal tepkiyi
siyasete kanalize etmek amacıyla çözümün meydanlarda olduğunu ifade
ettik ve bu yönüyle Bursada, İzmirde, Adanada, 22 Haziranda da
Erzurumda kitlelerle birlikte olma hedefini güttük ve milyonlarla beraber
olduk. Böylesine bir
toplumsal tepkinin AKPye karşı bir alternatifi güçlendirdiği,
siyasal bir adrese yöneldiği bir ortam içerisinde bu Taksim Gezi
Parkı olayları yeni bir kutuplaşma, yeni AKP seçmen
konsolidasyonu oluşturmak amacıyla kullanılmaya
başlanmıştır. İşte bu açıdan
bakıldığı zaman, Taksim Gezi Parkında başlayan
asıl konu Taksim Gezi Parkını yeni bir yağma ve rant
çalışmalarının alanı hâline dönüştürmüştür.
İstanbulun rant lobisine yedirilmemesi gerektiğini söyleyen eski
bakan bu konuda endişelerini Başbakanla paylaşmasına
rağmen, maalesef İstanbul rant lobisi bu eksende çalışmalarını
hızlandırmış ve bu yönüyle bakıldığı
zaman orada bir yeşile sahip çıkma gayreti içerisinde olan insanlar
bir araya gelmiştir. Böylesine demokratik bir şekilde, orada, bu
amaçla bulunan kitlelerin, yeşile ve çevreye sahip çıkma arzusunda
olan kitlelerin daha sonra maalesef çok çeşitli tartışmalarla
kafaları bulandırılmıştır. Başbakan, 29
Nisanda Burada AVM ve rezidans olacak, Topçu Kışlası
olmayacak. demiştir, ondan sonra Topçu Kışlası olacak.
demiştir. Ne yaptığını bilmeyen ve nereye
götürdüğü bilinmeyen bir anlayışla bu kitleler ajite
edilmiş, sonuçta acımasız bir müdahale neticesinde bu toplumsal
tepki harekete geçmiştir. Anadolunun her yerinde duyulan tepki,
aslında biraz önce söylediğim zemindir. Bu bakımdan, bu tepki
çerçevesinde, özellikle bu acımasızlıktan dolayı etki ve
tepki, acımasız güç kullanımı toplumda marjinal
unsurların bu toplumsal tepkiyi ajite etmesine ve şiddet
sarmalına sokmasına sebebiyet vermiştir. Bu yönüyle, özellikle
esnafın iş yerlerine, kaldırımlara, çevreye zarar verilmeye
başlanmıştır ve böylesine bir yaklaşım
tarzıyla toplumsal tepki marjinalleştirilerek ve şiddetle tarif
edilir hâle getirilmiştir. Bu zemin içerisinde aşırı sol
örgütlerin ya da PKK unsurlarının devrede olduğu gayet açık
ve nettir. Bu yönüyle bakıldığında, bu masum ve toplumsal
tepkiyi, sivil bir tepkiyi bu şekilde, şiddet ve marjinal
unsurların etki-tepki alanı hâline dönüştüren hangi derin
akılların eseridir? Öncelikle bunun sorgulanması lazım.
Özellikle, Sayın Başbakana
soruyorum: Taksim Gezi Parkına sabah 05.00te müdahale talimatı
veren o irade kimin iradesidir? Çünkü tetikçi odur. İşte, bugün
geldiğimiz bu noktada, kullanılan aşırı güç
kullanımı, marjinal unsurların kitleselleşme talepleri,
maalesef istenmeyen ve o kitlelerin de arzu etmediği sahneleri ortaya
koymuştur. Öyle olmuştur ki bu ortam içerisinde, bu kadar süre
içerisinde, bu, çözüm ve barış süreci altındaki konularla
ilgili, görüşmelerle ilgili İmralıya 7 Haziranda heyet
gönderilmiştir. Ondan sonra, İmralıdan Gezi Parkıyla
ilgili bir açıklama yapılması, acaba bu konuda, demokrasi ve
özgürlük mücadelesi veren gençlerin ve vatandaşların hevesini
kırmak ve bu toplumsal tepkiyi marjinalleştirmek istemek midir?
Nereden çıkmıştır bu akıl? Nasıl MİT,
Başbakan ve Adalet Bakanı böyle bir ortamda buna izin vermiştir
ve böyle bir mesajın verilmesi talep mi edilmiştir? Bu soruların
hepsinin cevaplandırılması gerekmektedir.
Evet, toplumsal muhalefetin siyasal bir
adrese yöneldiği bir dönemde böylesine bir tepkiyi tahrik edip marjinal
unsurların eylem alanı hâline getirmek örtülü bir AKP operasyonudur. Yeni
kutuplaşmalar meydana getirmek suretiyle seçmen konsolidasyonunun
yapıldığı, gerek günde altı yerde toplanma
ihtiyacı gerek yeni miting araçları, düşen AKP oylarından,
AKPli vatandaşlarımızın çözüm ve barış
süreci denilen ihanet sürecine olan tepkilerini ortadan kaldırmak
amacıyla düzenlenmiş ya da kullanılmak istendiği gayet
açık ve nettir. Bu bakımdan, Başbakan, gerilim ve
kutuplaşma siyasetinin yeni bir örneğini, zeminini
oluşturmuştur. Bu yönüyle bakıldığında, AKPye oy
veren değerli kardeşlerimin aslında bu tuzağa
düşmemesi gerekmektedir. Bu bir korku imparatorluğunun yeni
sırça köşklerde oturmak için yaptığı bir
tezgâhtır, bu tezgâha hiç kimse düşmemelidir. Bu tezgâhın,
açıkçası, derin AKP operasyonuyla yönlendirildiği çok açık
ve net ortadadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
OKTAY VURAL (Devamla) Milliyetçi
Hareket Partisi olarak biz bu tuzağa düşmedik,
vatandaşlarımızın da bu tuzağa düşmemesi için
gerekli uyarıları yaptık.
Milliyetçi Hareket Partisinin bu
sağduyulu tutumunun Türkiye'nin yönetimi açısından, gelecek
açısından büyük bir umut kaynağı olduğunu ifade
ediyor, hepinize saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Başkanım... Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın
Aydın.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Vural, Grup Başkan Vekili arkadaşımız Sayın
Başbakanımızla alakalı ne yaptığını
bilmeyen bir Başbakan, sivil postal hükûmetin başı gibi,
derin bir AK PARTİ senaryosu gibi çok ciddi sataşmalarda
bulunmuştur. Cevap vermek istiyorum efendim.
ÖZDAL ÜÇER (Van) Başbakan cevap
versin.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sataşma değil ki o ya, gerçekleri söylemiş, ne
sataşması.
BAŞKAN Sataşma neresinde
Sayın Aydın? Yani, grupların hiç tenkit etme hakları yok
mu?
AHMET AYDIN (Adıyaman) Derin bir
AK PARTİ senaryosunun burada olduğunu söylüyor, sivil postal
hükûmetten bahsediyor, Başbakan ne yaptığını
bilmiyor. diyor. Daha ne desin Sayın Başkanım?
BAŞKAN Sayın Aydın,
iki dakika söz veriyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Lütfen yeni bir sataşmaya mahal
vermeyin.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Bunun
adı Havada bulut var. gerekçesidir.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim,
Havada bulut var. dedik. Niye alındı, bilmiyorum?
AHMET AYDIN (Adıyaman) Çok
teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Şimdi, derin bir senaryo
olduğunu tabii hepimiz biliyoruz ve hepimizin de görmesi gerekiyor. Bu
senaryo bu milletin geleceğine yönelik yapılmış bir
senaryo. Bu senaryo demokratik kanallarla, millî iradeyle seçilemeyeceklerin
hazırlamış olduğu bir senaryo.
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul)
Kendi kendinize yazıyorsunuz.
AHMET AYDIN (Devamla) İçeride ve
dışarıdaki iş birlikçilerle birlikte bu milletin
geleceğine ket vurmak adına yapılan bir senaryodur.
Şimdi,
Sayın Başbakanımız on buçuk yıllık iktidarda
içeride istikrarın, dışarıda da itibarın sembolü
olmuştur. Bütün dünyanın takdir ettiği, gıptayla
baktığı bir konuma Türkiyeyi yükseltmiştir.
Başbakanımız diklenmeden dik duran bir kişiliğe
sahiptir. Nasıl ki içeride ve dışarıda tüm zorbalara
karşı, tüm diktatörlere karşı dik durmuş ise,
nasıl ki Ergenekona, Balyoza karşı dik durmuş ise,
nasıl ki çetelere, mafyaya karşı dik durmuş ise, nasıl
ki e-bildirilere
karşı dik durmuş ise, aynı şekilde, Sayın
Başbakanımız faiz lobicilerine, statükoculara, vesayet
makamı beklentisi olanlara karşı ve darbecilere karşı
da dik durmuştur, dik durmaya da devam edecektir. Bu millet adına da
bunu yapmaya çalışacaktır.
Değerli kardeşlerim,
değerli arkadaşlar; bakın, 2002 yılında bu milletten
toplanan 100 liralık verginin 85 lirası faize gidiyordu,
yatırıma bir şey kalmıyordu, şimdi 14-15 liralara
kadar bu düştü.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Yine eski
defterleri açtın bakıyorum Ahmet Aydın. İflas
ettiğinizin ifadesidir bu, iflas ettiğinizin ifadesidir.
ALİM IŞIK (Kütahya) Reel
faizi açıkla, reel faizi. Reel faiz ne kadar? Faiz lobisi ne kadar
kazandı?
AHMET AYDIN (Devamla) - Bakın, bu
ülkenin on yıllık sürecinde eğer faiz eski rakamlarda olsa idi
bugün 626 milyar dolar Türkiyenin kaybı olacaktı, eğer on buçuk
sene önceki faiz rakamlarında durmuş olsaydı.
ALİM IŞIK (Kütahya) O senin
söylediğin nominal faiz, önce reel faizi anlat.
AHMET AYDIN (Devamla) - Bir
gerçeği görmemiz lazım, silkelenmemiz lazım.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Ahmet,
müflis tüccar eski defterleri karıştırırmış,
iflas ettiğinizin ifadesidir bu.
AHMET AYDIN (Devamla) Evet,
demokratik haklara, taleplere karşı sonuna kadar
açığız, duyarlıyız ama lütfen
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AHMET AYDIN (Devamla)
Türkiye bir
hukuk devletidir, her şey de burada, demokrasi kuralları içerisinde
uygulanmak zorundadır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Evet, teşekkür
ediyorum.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkanım
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, ben, Sayın Başbakanı, ne dediğini bilmeyen,
nereye gideceğini bilmeyen bir kişi olarak söyledim. Sayın
Aydın Buna cevap vereceğim. Dedi, buna cevap vermedi. Demek kendisi
de gayet bilmiyormuş, gerçekten bilmiyormuş.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Ben
gerçekten ne yaptığımı çok iyi bilen bir insanım.
OKTAY VURAL (İzmir) Diğer
taraftan, Hüseyin Çelik, AKPnin Sözcüsü, mesela iki ayyaş sözüne dedi
ki: Öylesine söylenmiş laf, pek dikkate almayın, o öyle
konuşur. diye ifadede bulundu. Sivil postal hükûmeti, sivil postal
anlayışını söyledim, ona da cevap vermedi.
Dolayısıyla, bu tespitlerimin doğru olduğu ve
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Ergenokonculara karşı, darbecilere karşı dik duruşunu
ifade ettim. Daha ne diyelim Sayın Başkanım?
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Cevabı yok.
OKTAY VURAL (İzmir)
sizin
sataşma münasebetiyle verdiğiniz sözün gereği, alınan sözün
yerine getirilmediği de
BAŞKAN Teşekkür ediyorum,
tutanaklara geçti efendim.
Cumhuriyet Halk Partisi
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Başkanım, ben de bir ilave yapayım. Ergenekonculara,
darbecilere karşı dik durduk. diyor. Meğer siz
kışlaları ne kadar seviyormuşsunuz, bak, Topçu
Kışlası aşkınızdan bile belli.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Yapmaya
çalışıyorsunuz.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Bırak Allah aşkına!
MUHARREM İNCE (Yalova) Siz
kışlalar sayesinde buraya geldiniz, siz kışlaların,
darbelerin ürünüsünüz be! Darbelerin ürünüsünüz siz!
BAŞKAN Evet,
açıklamalarınızdan dolayı teşekkür ediyorum.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Başkanım
BAŞKAN - Lütfen Sayın
Aydın! Lütfen oturun.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Başkan, Türkiyede darbeler tarihe
karışmıştır. Artık millî iradeyle seçimler
olacak, dolayısıyla bundan sonra Cumhuriyet Halk Partisi iktidar
olamayacak.
OKTAY VURAL (İzmir) Sizi gidi
sivil Topçular!
BAŞKAN Evet,
açıklamalarınızdan dolayı teşekkür ediyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova) Topçu
Kışlasını bile ne kadar seviyormuşsunuz be! Sizi gidi
kışlacılar sizi.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sizi gidi
kışlacılar sizi.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sizi gidi
darbeciler sizi.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sizi gidi
kışlacılar, kışla severler sizi.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Kışlacılar, kışlacılar.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Başkan
BAŞKAN Lütfen Sayın
Aydın! Vermeyeceğim.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi
grup önerisi aleyhinde söz isteyen Recep Özel, Isparta Milletvekili. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin
vermiş olduğu grup önerisi aleyhinde söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmamın
başlangıcında biraz önce
burada emeğe saygıdan, emekçiden dem vuranların burada bir
çalışan kavasın üstüne, ne biçim, şiddet uygulamak üzere
geldiğine hepimiz şahit olduk. Bunu AK PARTİ Grubu olarak
şiddetle kınıyoruz.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Recep,
biraz zekânı kullan gözünü seveyim be! Biraz zekânı kullan ya!
RECEP ÖZEL (Devamla) - Burada
çalışan kavaslar gerek stenograflar bizlere Meclisin düzgün
çalışması için hizmet edenler. Bunlara hepimizin saygı
duyması gerekir. Burada bütün konuşmacılar gittikten sonra gelip
suyu değiştirmeye gelebiliyorsa
MUHARREM İNCE (Yalova) Senin de
adın Recep belli yani. Belli, Bütün Recepler böyle anlıyor demek
ki.
RECEP ÖZEL (Devamla) -
buraları,
kürsünün şeyini temizlemek de onun asli görevi. Onun için geldi buraya.
Arkadaşımız üzerine yürüyerek, polise yürüdüğünüz gibi
buradaki kavasın üstüne yürüyerek şiddeti yine burada da ispat
etmiş oldunuz.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Atma
Recep, din kardeşiyiz!
RECEP ÖZEL (Devamla) - Bundan
dolayı sizi kınıyorum. Gelip burada özür dilemenizi istiyoruz
efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova) - Atma
Recep, din kardeşiyiz, atma Recep!
RECEP ÖZEL (Devamla) - Sayın
Başbakanımızın şiddeti teşvik ettiğinden,
ağzından sürekli şiddet laflarından bahsedenlerin biraz
önce burada CHP, grup adına gelen konuşmacının
konuşmasına baştan sona baktığınız zaman
benim burada ağzım varmıyor yani şiddeti kim teşvik ediyor,
kim teşvik ediyor?
MUHARREM İNCE (Yalova) - Kim
yaptı onu?
RECEP ÖZEL (Devamla) -
Konuşmasını bir okuyun, bir bakın biraz önce sizin grubunuz
adına konuşan
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul)
Gaz bombalarını kim atmış?
RECEP ÖZEL (Devamla) -
Aydın
Milletvekiliniz Bülent Beyin konuşmasına, ağzından
Yani
çocukların ya da televizyon başında olanların herhâlde 18
yaş uyarısını dinlemesi gerekir diye düşünüyorum.
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul)
Çadırları kim yaktırdı?
RECEP ÖZEL (Devamla) - Bakın,
şöyle bir laf söyledi burada konuşmacı: Siz,
Başbakanı yedirmeyeceğiz diyorsunuz ama bu gençleri biz size
yedirmeyeceğiz. dedi. Hiç merak etmeyin arkadaşlar, AK PARTİ
olarak biz
ÖZDAL ÜÇER (Van) Kimseye
yedirmezsiniz, kendiniz yersiniz.
RECEP ÖZEL (Devamla) -
yaşatmaktan
yanayız, yapmaktan yanayız.
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul)
Onun için çadırları yıkıyorsunuz.
RECEP ÖZEL (Devamla) - Yedirmenin ne
olduğunu siz daha iyi bilirsiniz, CHP çok daha iyi bilir. Onun için,
kimseyi bizim yemek gibi bir niyetimiz de olamaz.
MUHARREM İNCE (Yalova) Ya,
Başbakanı kendiniz yemek istiyorsanız bizim üstümüze
atmayın, o sizin kendi sorununuz.
RECEP ÖZEL (Devamla) Biz, Türkiyede
yaşayan 76 milyon insanın kardeşçe, bütün, birbirlerinin
hukukunu koruyarak yaşamasını arzu ediyoruz.
Siz gelip burada polise taş
atanların bu eylemlerinden vazgeçmesini bir gün şu kürsüde
diyebildiniz mi?
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul)
Niye attıklarını bir düşündünüz mü?
RECEP ÖZEL (Devamla) - Polisin
aracına taş atanlara, vatandaşın, esnafın
MUHARREM İNCE (Yalova) Ya,
bırak taş atanı sen tweet atanı bile mahkemeye
getiriyorsun be, ne konuşuyorsun!
RECEP ÖZEL (Devamla) -
dükkânını yağmalayanlara Yapmış olduğunuz bu
hareket yanlıştır. Bu hareketlerinizi kınıyorum.
diyebildiniz mi?
MUHARREM İNCE (Yalova) - Ne
taş atması be, ne taş atması be! Tweet atanın üstüne
polis gönderiyorsun, daha konuşuyorsun be!
RECEP ÖZEL (Devamla) - Meclis kürsüsüne
gelip şiddet uygulayanların hiçbirini kınamadınız
daha, kınayamadınız.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Taş
atmayı geçtik, tweet atmak bile suç.
RECEP ÖZEL (Devamla) - Bilakis,
eylemden vazgeçenleri gidip Çadırı niye kaldırıyorsunuz?
diye bunları teşvik edici faaliyetlerde bulundunuz.
GÜRKUT ACAR (Antalya)
Atmayanları ne yapacak, atmayanları?
MUHARREM İNCE (Yalova) Biraz
zekâ, biraz espri, biraz mizah.
RECEP ÖZEL
(Devamla) - Bakın, Türkiyede bir sorun varsa, problem varsa diyalog
kanallarının hepsi açık. Bütün diyalog kanallarına elimizi
uzatıyoruz. Gelin, bir sorun varsa oturup konuşalım.
MUHARREM İNCE (Yalova) Biraz
mizah öğren Recep, biraz mizah, mizah! Böyle, omuzlarının
üzerindeki çıkıntıyı mizaha çalıştır biraz!
RECEP ÖZEL (Devamla) Bu ülkede
paylaşılamayan hiçbir şey yok. diyoruz ama siz, diyalog
çağırısı yapacağınız yere, bu şiddeti
doğuran, şiddet uygulayanlara Sizin ne talebiniz vardı da bu
Hükûmet yerine getirmedi, bu iktidar yerine getirmedi? diye
soracağınıza, bu talepleri burada dile getireceğinize
şiddeti öneriyorsunuz, şiddete karşı polisin savunmasını
kınıyorsunuz.
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul)
Şiddeti siz başlattınız, siz.
RECEP ÖZEL (Devamla) Onunla ilgili
ikide bir buraya grup önerisi getirip Polis şiddet uyguluyor, polis
şiddet uyguluyor
Arkadaş, polis kanunlar çerçevesinde eylem yapan
GÜRKUT ACAR (Antalya) Verdiğiniz
emirler ne?
RECEP ÖZEL (Devamla)
demokratik
taleplerini güzelce izah edenlere hiçbir şiddet uygulamıyor. Bugün
sabahleyin Taksimde polis neredeyse, âdeta oradaki eylemcilere yalvarıyor
ya. Taş atıyorlar, molotof atıyorlar, polis Ne olur
kardeşlerim, bakın, bizleri de zor durumda bırakmayın, biz
de sizler gibiyiz. Ne olur şu şiddeti bırakın. diye
yalvarıyor.
GÜRKUT ACAR (Antalya) On dört gündür
hiç molotof atılmadı, bugün atıldı. Siz
yaptırıyorsunuz, siz yaptırıyorsunuz.
RECEP ÖZEL (Devamla) Siz
bunların bu yaptıkları eylemlere son vermesi noktasında
gelip şurada
GÜRKUT ACAR (Antalya) Bu tahrikleri
bilerek yaptırıyorsunuz.
TURGUT DİBEK (Kırklareli)
Resimler var orada, resimler.
RECEP ÖZEL (Devamla)
Taksimde
AKMnin üzerine bu terörist grupların bayraklarını asanlara
Niye bunu astınız? bile diyemiyorsunuz ya. Bunu, yani, oradaki
GÜRKUT ACAR (Antalya) Anayasadaki
hakkını kullanıyorlar.
TURGUT DİBEK (Kırklareli)
Bak oraya, bak, o resimlere bak. Belinde silah var, molotof atıyor, bak.
RECEP ÖZEL (Devamla) Taksimde, Gezi
Parkında bu demokratik talepleri çevre koruma anlamında yapan
kardeşlerimizin birtakım haklı taleplerini biz elbette ki
hoş görebiliriz
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul)
Çivili sopalarla kim saldırdı?
GÜRKUT ACAR (Antalya) Demokrasiyi
boğuyorsunuz.
RECEP ÖZEL (Devamla)
ama bunu
şiddet uygulayanlardan kesinlikle biz ayırıyoruz ama CHP
zihniyeti -şiddet uygulayanlar masum- ayırmıyor
MUHARREM İNCE (Yalova) Senin de
adın Recep, belli, belli!
GÜRKUT ACAR (Antalya) Öyle bir
şey yok, bunu sen uyduruyorsun.
RECEP ÖZEL (Devamla)
ikisini
birlikte harmanlayarak, hepsini şiddet sarmalında, iktidara
karşı bir hareketmiş gibi göstermeye çalışıyor.
MUHARREM İNCE (Yalova) Senin
adın da Recep, belli, belli.
RECEP ÖZEL (Devamla) Arkadaşlar,
siyaseti bu çatı altında gelin el birliğiyle güzelce
yapalım. Türkiyede bir sorun varsa elbette ki çözümü de AK PARTİ
kadroları tarafından yapılacaktır.
Ben bir an önce buradaki, Türkiyedeki
huzur ortamına tekrar kavuşulmasını, polisimizin, hepimizin
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul)
Nerede huzur ortamı?
RECEP ÖZEL (Devamla) Elbette ki biraz
önceki konuşmacı burada
Bir kesimin polisi değil, hukuk
devletinin polisi, demokrasinin polisi, demokrasinin bekçisidir, hukuk
devletinin bekçisidir.
MUHARREM İNCE (Yalova) Olur mu
ya, Başbakan Benim polisim. diyor.
RECEP ÖZEL (Devamla) İkide bir
gelip burada Polis şiddet uyguluyor.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Bizim de
polisimiz.
TURGUT DİBEK (Kırklareli)
Başbakanın ağzından bunları duyduk.
RECEP ÖZEL (Devamla) Geçen yıl
ağustos ayında vermiş olduğunuz önergede de aynı
teranedeydiniz: Polis şiddet uyguluyor. Bugün de aynı
teranedesiniz: Polis şiddet uyguluyor. Polisi bu kadar demoralize etmeye
kimsenin hakkı yok arkadaşlar.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Başbakan sana bile Benim milletvekilim. diyor.
RECEP ÖZEL (Devamla) Bu çatı
göçerse hepimiz altında kalırız. Polisimizi biz AK PARTİ
Grubu olarak seviyoruz, arkasındayız.
MUHARREM İNCE (Yalova) Benim
polisim diyor, benim milletvekilim diyor.
RECEP ÖZEL (Devamla) Ona lütfen,
desteklemiyorsunuz, bari küfretmeyin diyorum; hepinize saygılar, sevgiler
sunuyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
GÜRKUT ACAR (Antalya) Siz emir
veriyorsunuz, o da yapıyor. Polise siz emir veriyorsunuz.
MUHARREM İNCE (Yalova) Bence sen
Başbakanın milletvekilisin, belli.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Şandır, buyurun.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Çok
teşekkür ederim.
Değerli Başkanım,
yaklaşık üç saattir bu konuyu tartışıyoruz. Konuyla
ilgili birçok hatip birçok konuyu dile getirdi ancak bir konu eksik kaldı
bana göre: Yaşanan bu olayların yaşandığı
yerlerdeki esnafların durumu ne olacak? On beş günden bu yana bu
esnaflar bir felaketle karşı karşıya. Sebep, sahip kim
olursa olsun, sonuç esnaflarımızın mağduriyetidir.
Ankarada, İstanbulda, meydanlarda, bu olayların
yaşandığı meydanlarda esnafların
uğradığı zararı Hükûmet
karşılamalıdır çünkü bu bir sonuçtur, bu sonucun sorumlusu,
alınması gereken tedbirleri yeterince ve zamanında almayan
Hükûmettir. Esnaflarımızın zararları felaket
kapsamında belirlenmeli ve devletçe karşılanmalıdır.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak
bunu Hükûmetten talep ediyoruz, söz verdiğiniz için de saygılar
sunuyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Evet, Sayın Yüksel,
tutanağı getirttim. Hatip konuşmasında Hiçbir
milletvekilinin ağzına yakışmayacak sözlerle
Kızılay meydanında ve yine bir milletvekiline asla
yakıştıramadığımız ölçüde, İzmirde bu ülkenin
Başbakanına karşı hiçbir şekilde normal kabul
edilmeyecek sözleri söyleyenlere bahşiş vermek suretiyle ve yine bu
ülkenin insanlarının birbirlerine karşı daha fazla yan yana
gelip samimice görüntü vermeleri gereken noktalarda onlara
ayrılıkçı dil kullanmak ve onları tahrik etmek suretiyle
meydanlarda bu millete
demiş, devam etmiş.
Aslında, sayın hatip
meramını ifade edememiş de bana göre doğrusu ama size
karşı isimle hitap etmemiş, sizi de kastetmemiş. Şimdi
sormak istediğiniz veya söylemek istediğiniz nedir? Yani burada bir
sataşma söz konusu değil.
OKTAY VURAL (İzmir) O zaman ismini
söylesin kimi kastettiyse.
BAŞKAN Buyurun.
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir)
Sayın Başkan, bu, Türkiyede daha önce de sık sık
yapılan
Belli gazeteler hedef göstermişlerdir
şahsımı. Son üç gündür bu Bahşiş vermiş.
meselesi gazetelerde yer almıştır. O nedenle, burada herkes
bilmektedir ki kastettiği benim. Yani burada bir açıklama
fırsatı verirseniz
Kötü bir açıklama da yapmayacağım.
BAŞKAN Lütfen, yerinizden o
zaman. Bir dakika söz vereceğim, yerinizden.
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir)
İki dakika söz verin.
BAŞKAN Lütfen, Sayın
Yüksel. Söz istiyorsunuz, usulüne uygun, yerinizden söz vereceğim
açıklama talep ettiğiniz konuyla ilgili.
Buyurun.
Oturun yerinize,
açtıracağım ben.
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir)
Kötü bir açıklama da yapmayacağım.
MUZAFFER YURTTAŞ (Manisa)
Parayı verdin mi, vermedin mi?
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir)
Efendim, bakın, orada söylüyor, hâlâ söylüyor Sayın Başkan.
MUZAFFER YURTTAŞ (Manisa) Sen
para verdin mi vermedin mi, onu söyle.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
Oturun yerinize Sayın Yüksel.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Hatip oradan ifade etmedi mi?
BAŞKAN Sayın Serindağ,
tutanağı da getirttim. Hatip kendisini ifade ediyor efendim, hatip
kendisini ifade ediyor. (AK PARTİ sıralarından Para verdin mi,
onu söyle. sesleri)
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir)
Sayın Başkan, bakın, hâlâ kaç tane milletvekili aynı
şekilde söylüyorlar.
BAŞKAN Tamam, ben de
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir)
Başbakana küfredene para verdin. diyorlar. Ben bunu açıklamak
istiyorum
BAŞKAN Sayın Yüksel,
yerinize oturacaksınız, vereceğim. Lütfen
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir)
sözü bana vermiyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Yüksel,
lütfen, yerinize oturacaksınız, vereceğim.
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir)
Yani iki dakika, herkese burada, sataşsın sataşmasın, söz
verdiniz. Bana da bu sözü verin, en az iki dakika verin. Tamam, yerimden verin
ama iki dakika verin.
BAŞKAN Buyurun Sayın
Yüksel. Yerinize oturunuz lütfen, açtırıyorum. (AK PARTİ ve CHP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar)
Sayın milletvekilleri, lütfen
Sayın Yüksel, buyurun.
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir)
Bakın, ben iyi bir açıklamada bulunacağım, lütfen
BAŞKAN Lütfen
Sayın Yüksel, buyurun. Söz
istiyorsunuz, verdim kardeşim.
Sayın Yüksel, açıldı
sözünüz. (AK PARTİ ve CHP sıralarından
karşılıklı laf atmalar)
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir)
Peki, tamam, susturun.
BAŞKAN Sayın Yüksel, iki
dakika söz verdim, buyurun.
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir)
Evet, peki.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu
AHMET YENİ (Samsun) Kaç para
verdiniz, onu söyleyin.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Terbiyesizlik yapmayın lan, utanmaz herifler! (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
SONER AKSOY (Kütahya) Para
veriyorsunuz para. Yazık be!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Ayağımın altına alırım seni,
utanmaz!
SONER AKSOY (Kütahya) Ahlaksız!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Terbiyesiz!
BÜLENT TURAN (İstanbul) Al,
tencere çal!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Utan be, utan!
SONER AKSOY (Kütahya) Asıl siz
insanlığınızdan utanın.
SEVDE BAYAZIT KAÇAR
(Kahramanmaraş) Hem yapıyorsunuz hem inkâr ediyorsunuz.
Utanın!
SONER AKSOY (Kütahya) Yazık be!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Bülent, utan be, utan!
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Yüksel,
sürenizi yeniden başlatıyorum.
Buyurun.
İki dakika söz veriyorum.
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bizim ailemizden
aldığımız bir ahlak anlayışımız var,
daha ilkokulda bize öğretilen bir ahlak kuralı var, ahlak anlayışı
var: Kendinize yapılmasını istemediğiniz şeyi kimseye
yapmayın, bir başkasının da bir başkasına
yapmasına izin vermeyin. Ben, bu ahlakla yetiştim, bu ahlaka
sahibim. O nedenle, bizim anlayışımızda, ahlak
anlayışımızda küfür yoktur, şiddet yoktur. Küfre,
şiddete her ortamda, her yerde karşı çıktım. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
AKP İlçe
Başkanlığının yakıldığında AKP
İlçe Başkanlığına bir an önce itfaiyenin
ulaşması için çaba gösterdim. Ertesi gün AKP İlçe
Başkanını aradım, geçmiş olsun dileğinde
bulundum.
Yani izin verin, kötü açıklamalar
yapmayacağım. Burada germek için değil, bir şeyler
açıklamaya çalışıyorum.
BAŞKAN Verdim izni zaten.
Buyurun.
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir)
Evet, evet ama yani izin verin yani süre verin de yapayım.
Fakat, bakın, o gün ben Anadolu
Ajansının eşliğinde
Anadolu Ajansı da vardı, orada birçok gazeteci de vardı.
Öyle Birilerine küfrettiği için para verdi. diye o basın, o haberi
yapan basın, Türkiyede basının nerelere geldiğini gösteren
bir şeydir. Türkiyede Başbakanın söylediğini aynı
ağızdan yedi gazetenin aynı şekilde haber yapması da
bunu göstermektedir, bu da göstermektedir. Buna Başbakan
Yardımcısı da sarılmıştır,
hedef saptırmaktır, hedef göstermektedir. Bu ülkede bu şekilde
hedef gösterilerek geçmişte aydınlar da öldürülmüştür. Biz onu
da biliyoruz, aynı kaynaklardır ve aynı emir verenlerdir,
aynı senaryoyu yazanlardır, aynı tetikçilerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Evet, konu
anlaşıldı efendim, tutanaklara geçti.
Teşekkür ediyorum.
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir)
Ben, orada sadece, sadece ve sadece
BÜLENT TURAN (İstanbul)
Sayın Başkan, para verdi mi vermedi mi?
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir)
Orada o çocuklara çivili sopalarla saldırıldığında da
oradaydım.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Yahu, para
verdiysen bunlara da ver!
BAŞKAN Evet, teşekkür
ediyorum.
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) Ben
para verdim, dayanışma için birçok kişiye verdim, bir
kişiye değil, birçok kişiye verdim. Ama o çocukları korumak
için orada sabah dört buçuğa kadar da bulundum. Asıl siz ona
bakın.
BAŞKAN - Sayın Serindağ,
tutanakları getirttim efendim. Sayın Hatip diyor ki: Bunun içinde
her çeşit insan var, her çeşit insan var.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Yok canım, yok.
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla)
Sayın Valim, siz valilik yaptınız, onların amirisiniz,
böyle bir şeyi size de yakıştıramadım doğrusu.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Mesela nedir yakıştırılamayan?
BAŞKAN Bilemem ki.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Peki o zaman, izin verin geleyim.
BAŞKAN Sataşma söz konusu değil ki burada yani.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
O zaman izin verin geleyim efendim. Yakıştırılamayan ne
ise, izin verin geleyim.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Bahçekapılı, lütfen yani
Niye müdahale ediyorsunuz? Lütfen
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Herkes konuşuyor efendim, o zaman biz de grubumuza
söyleyelim, bizim grubumuz da konuşsun.
BAŞKAN Evet, yerinizden bir
dakika açıklamak izin söz veriyorum. Sataşma göremiyorum efendim.
BÜLENT TURAN (İstanbul)
Yakıştıramadılar Sayın Valim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bülent, yerini
işgal ettiğin teyze senden çok daha doğru işler
yapıyor.
BAŞKAN Buyurun.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, şimdi,
kimse polis üzerinden siyaset yapmasın. Polis bizim polisimiz, halkın
polisi. Halkın polisine biz saygı duyuyoruz ancak sokakta kendisine
verilen emir sınırları dışına çıkan varsa,
daha doğrusu şiddet varsa, biz ona karşı
çıkıyoruz. Kimse polisin üzerinden siyaset yapmasın. Bakın,
polisi biz koruruz ama polisi AKP kullanıyor. AKP, polisle halkı
karşı karşıya getiriyor. Bu yaratılan ortamın
sorumlusu AKP, yoksa bizim polise bir şey dediğimiz yok. Ama biz
diyoruz ki: Polis, halkla karşı karşıya gelirken
şiddet kullanmasın. Kesinlikle her türlü şiddete
karşıyız. Orada gösteri yapanların da şiddetine karşıyız, polisin şiddet
kullanmasına da karşıyız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Serindağ.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Sayın Başkan, bir şey söylemek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Biraz önce Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili Özgür Özel,
Bülent Turanın oturduğu yeri göstererek Oradaki teyze
diye
başlayan bir cümle kurdu. Orada oturan teyze değil, orada oturan bir
milletvekili. Bu kubbe altında burada oturanlara nasıl hitap
edileceğini biz öğretemiyoruz, lütfen bize yardımcı olur
musunuz.
BAŞKAN Sayın
Bahçekapılı, biz o sözleri duymadık efendim, tutanaklara da
geçmedi.
Teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın
Başkan, bir açıklama yapmama izin verir misiniz.
MİHRİMAH BELMA SATIR
(İstanbul) Ayıp ya! Ayıp ya!
MUHARREM İNCE (Yalova) Bir
şey söyleyebilir miyim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Başkanım, müsaade eder misiniz.
MUHARREM İNCE (Yalova) Bir
şey söyleyebilir miyim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tutanağa geçmesi
için şuradan söyleyeyim.
MİHRİMAH BELMA SATIR
(İstanbul) Söylemeyin!
BAŞKAN Sayın Özel,
tutanaklara geçmediğini, bizim de duymadığımızı
söyledim, ifade ettim efendim. Oturun
lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Efendim, o zaman
şöyle söyleyeyim, tutanağa geçsin: Bülent Beyin sataşması
karşısında, Bülent Beye, aramızdaki hukuka dayanarak,
espri mahiyetinde
BAŞKAN Sayın Özel, böyle
bir usulümüz yok, lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
bir cevap
vereyim derken maksadını aşan bir ifade kullandım, muhatabımdan
özür diliyorum.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Her
zaman aşıyorsun.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Çok teşekkür ederiz efendim Sayın Özele,
teşekkür ederiz.
MUHARREM İNCE (Yalova) Ama,
sizin bunu uzatmamanız lazımdı, kapatmanız
lazımdı bunları. Sonra gidip kendisiyle görüşürdük.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Teşekkür ederiz.
MUHARREM İNCE (Yalova) Ben
konuşulmasını istemedim, o yüzden. Sizin uzatmamanız
lazımdı.
MİHRİMAH BELMA SATIR
(İstanbul) Susmayacağız!
MUHARREM İNCE (Yalova) E, susma
canım, sen de susma, ne diyeyim yani? Ben olsam uzatmazdım, bire bir
hallederdim.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi
grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
İç Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş
bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
(2/1370) esas numaralı Kanun Teklifimin
İç Tüzük 37nci maddeye göre doğrudan Genel Kurul gündemine
alınmasını saygılarımla arz ederim.
Mustafa
Sezgin Tanrıkulu
İstanbul
BAŞKAN Teklif sahibi adına
söz isteyen Mustafa Sezgin Tanrıkulu, İstanbul Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, belki
bugünün gündemi değil ama sonuç itibarıyla, yani yine Adalet ve
Kalkınma Partisine bir fırsat daha veriyoruz. Evet, bir fırsat
daha veriyoruz. (AK PARTİ sıralarından gülüşmeler)
Hiç gülünecek bir şey yok.
Diyarbakır Cezaevinde biliyor musunuz neler oldu? Gülüyorsunuz. Okudunuz
mu bu teklifi?
GÜLAY DALYAN (İstanbul) Allah
Allah! Özgürlük diyorsunuz, demokrasi diyorsunuz
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Okudunuz mu, okudunuz mu bu teklifi?
GÜLAY DALYAN (İstanbul) Gülme
yasağı mı var bu ülkede? Bu ülkede gülme yasağı
mı var?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Okudunuz mu bu teklifi?
GÜLAY DALYAN (İstanbul) Sana
mı soracağım gülerken?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Bu teklifte bir halkın acısı var.
GÜLAY DALYAN (İstanbul)
Demokrasiden bahsediyorsunuz, sokağa çıkıyorsunuz; özgürlük
diyorsunuz, sokağa çıkıyorsunuz.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Başkan, arkadaşın bugün morali bozuk herhâlde.
GÜLAY DALYAN (İstanbul) Gülerken
sana mı soracağım? İstediğim gibi gülerim, sana
mı soracağım?
BAŞKAN Sayın Dalyan, lütfen
dinleyin, hatibin sözünü kesmeyin.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Bu teklifte
GÜLAY DALYAN (İstanbul)
Demokrasi diyorsun, özgürlük diyorsun, gülmeme karşı geliyorsun!
Bak sen!
BAŞKAN Sayın Dalyan
MUHARREM İNCE (Yalova)
Arkadaşın bugün morali bozuk herhâlde.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Bunda gülünecek bir şey yok! Bunda gülünecek bir şey yok!
GÜLAY DALYAN (İstanbul) Sana
mı soracağım? İstediğim gibi gülerim! Belki
arkadaşımla sohbet ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Tanrıkulu, siz lütfen Genel Kurula hitap edin.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Bunda Diyarbakır Cezaevi var.
GÜLAY DALYAN (İstanbul)
Özgürlük, demokrasi diyorsunuz, gülmeme karşı geliyorsunuz!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Bunda bir halkın acısı var, bunda bir halkın
travması var
GÜLAY DALYAN (İstanbul) Sana
mı soracağım nasıl hareket edeceğimi?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
bunda işkence var, bunda ölüm var ve sizler burada gülüyorsunuz ve
barış diyorsunuz.
GÜLAY DALYAN (İstanbul) Sana
mı soracağım?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Helal olsun size be! Helal olsun, helal olsun hepinize!
BAŞKAN Sayın
Tanrıkulu, lütfen Genel Kurula hitap edin, karşılıklı
konuşmayın.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Bakın, burada bunu konuşuyoruz, bunu konuşuyoruz. Size
GÜLAY DALYAN (İstanbul)
Özgürlükler, demokrasi diyorsunuz
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Sayın Başkan, böyle bir şey var mı ya?
BAŞKAN Genel Kurula hitap edin,
lütfen
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Sayın Başkan
İHSAN ŞENER (Ordu)
İmzanı ne zaman geri çekeceksin?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Olur mu ya? Böyle bir şey var mı ya?
BAŞKAN Hayır, Genel Kurula
hitap edin, ben sizi uyarıyorum.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Var mı böyle bir şey!
BAŞKAN Yapabileceğim
başka bir şey yok. Lütfen yani
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Keser misiniz
BAŞKAN Uyardım kaç defa
efendim.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Siz keseceksiniz bu sesi.
BAŞKAN Nasıl keseyim ben?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Hayret!.. O zaman durduracaksınız, keseceksiniz
BAŞKAN Ee, buyurun lütfen, devam
edin.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkan, idare amirleri ne iş yapar?
BAŞKAN - Genel Kurula hitap
edeceksiniz.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Hayret bir şey ya!
Değerli arkadaşlar,
bakın, dördüncüsünü getirdik. Türkiyede barış demokrasiyle
güvence altına alınır, birine gülerek değil, gülerek
değil! Demokrasiyle güvence altına alınır; bir.
GÜLAY DALYAN (İstanbul)
Barışı organize ederken arkamızdan gelemediniz de ondan!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Bakın, birincisini getirdik Cemevleri ibadethane olsun. dedik.
AHMET YENİ (Samsun)
İmzanı geri çekecek misin?
BAŞKAN Sayın Yeni
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
- Seçim barajı yüzde 3e
düşsün. dedik. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası
değişsin. dedik. Şimdi de, gerçekten de bir milat olabilecek,
yeni bir başlangıç olabilecek bir kanun teklifini getiriyoruz.
İHSAN ŞENER (Ordu) Tamam da
ne zaman geri çekeceksin kanun teklifini?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
- Diyarbakır Cezaevi
işkencenin, travmanın, ölümlerin tarihi olan, onlarca
insanımızın yaşamını yitirdiği, kendisini
yaktığı, işkencede öldüğü Diyarbakır Cezaevi bir
travmanın tarihi olarak benzerleri gibi bir insan hakları ve
demokrasi müzesi olsun ve buradan bir barışçıl adım
atalım, insanlarımıza bir mesaj verelim. Evet, bu Meclis kararlıdır, bu
barışı inşa edecektir. diyelim. Beraber bunu diyelim. Biz
bunun için bunu getirdik. Siz neredesiniz?
İHSAN ŞENER (Ordu)
İmzalarını al!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, bize Bir
şey üretmeyen
diyenlere sesleniyorum: İşte, burada kanun
teklifi var.
İHSAN ŞENER (Ordu) CHPlilerin imzalarını al!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
- Sizin gülüşleriniz bedenlerini yakanlara karşı gülüştür
aynı zamanda. Bunlara gülüyorsunuz biliyor musunuz? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
İHSAN ŞENER (Ordu) Önce
partini ikna et!
BAŞKAN Sayın Şener
lütfen
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
- Maalesef farklı gülüyorsunuz;
barışa karşı gülüyorsunuz, bugün gazlananlara
karşı gülüyorsunuz. Burada bakın, değerli arkadaşlar,
bunun gülünecek bir şeyi yok. Burada gülünecek bir şey yok. Burada
gerçekten bir demokrasi projeniz varsa, gerçekten Türkiyede adalet
istiyorsanız, gerçekten Türkiyede geçmişle hesaplaşma ve
yüzleşme istiyorsanız, gelin, bu işin nişanesi olan
Türkiyede Kürt meselesinin, Türkiyede Kürt meselesinin doğumuna neden
olan Diyarbakır Cezaevini beraber bir müze yapalım, dünya
örneklerindeki gibi bir müze yapalım. Gelin, bunu yapalım.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Arkasında durabilecek misin?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
- Peki, soruyorum sizlere: Neyle
karşı çıkacaksınız biraz sonra? Hani Başbakan
şey demişti: Demokratik taleplere canım feda
Hiç can fedaya
gerek yok. Burada, bakın burada somut bir teklif var. Burada somut bir teklif
var.
RECEP ÖZEL (Isparta) Arkasında
durabilecek misin?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
- Somut bir teklif var ve bir
başlangıç yapabiliriz.
RECEP ÖZEL (Isparta)- İmzanı
geri çekmeyeceksin değil mi?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
- Bir başlangıç yapabiliriz ve
bunu beraber başarabiliriz. Hâlen de fırsat var.
RECEP ÖZEL (Isparta) İmzanı
geri çekiyorsun, nasıl güvenelim sana?
MUSTAFA SEZGİN TARIKULU (Devamla)
- Bakın, Türkiyenin kan ağladığı bir dönemde, bu
akşam saatlerinde, burada hep beraber bir mesaj verebiliriz.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Arkasında durabilecek misin?
MUSTAFA SEZGİN TARIKULU (Devamla)
- Hangi engel var önümüzde? Gelin, yürürlük maddesini bir yıl
sonrasına bırakalım, iki yıl sonrasına
bırakalım görüşelim iki yıl sonra yürürlüğe girsin
diyelim, gelin bunu yapalım. Bütün Türkiyeye buradan bir beraberlik
mesajı verelim, hangi engel var?
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Arkasında duracak mısın?
İHSAN ŞENER (Ordu) Partini
ikna et önce.
MUSTAFA SEZGİN TARIKULU (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, hangi engel var? Bunları yapabiliriz
eğer samimiyseniz. Bakın, bu konuşmayı her yerde
dinliyorlar. Bakın, bu konuşmayı her yerden dinliyorlar. Eğer
samimiyseniz gerçekten bunu beraber başarabiliriz. O nedenle, bakın
arkadaşlar hiç kızmanıza gerek yok, laf atmanıza gerek yok,
somut bir öneriyle gelmişiz ya, çok somut. Diyarbakır cezaevi müze
olsun, müze olsun demişiz.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
İmzanın arkasında duracak mısın?
İHSAN ŞENER (Ordu) İmzanı
geri çekersin.
MUSTAFA SEZGİN TARIKULU (Devamla)
- Bir travmanın tarihi olarak müze olsun, ölümler bir daha olmasın,
Kürt meselesinden Türkiyenin barış meselesinde, demokrasi
meselesinde, insan hakları meselesinde gelin bir başlangıç
yapalım diyoruz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İHSAN ŞENER (Ordu)
İmzanın arkasında durabilecek misin?
MUSTAFA SEZGİN TARIKULU (Devamla)
- Niye bu kadar çok bağırtıyorsunuz ya!
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı.)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) -
Arkasında duramıyorsun.
MUSTAFA SEZGİN TARIKULU (Devamla)
Utanmamız lazım. Bakın, utanmamız lazım.
Bunların hepsi kayıtlara geçiyor. Biz, burada, somut bir biçimde
gelin yapalım diyoruz. Önünüze gelecek. Tıpış tıpış
yapacaksınız, tamam mı!
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Sezgin Bey, arkasında durabilecek misin önergenin?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Siz
sahtekârlık yaparsanız o imzasını çeker tabii. Önce,
sahtekârlık yapmayacaksınız!
BAŞKAN Bir milletvekili
adına söz isteyen Veli Ağbaba, Malatya Milletvekili.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Sezgin Bey, arkasında durabilecek misin?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Senin arkanda dururum!
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Arkasında dur, terbiyesiz!
MUSTAFA SEZGİN TARIKULU
(İstanbul) Terbiyesiz!
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Arkasında dur.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Utanmaz! Senin arkanda dururum diyorum. Tamam mı. Senin
arkanda dururum ben.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Terbiyesiz!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Terbiyesiz sensin! Utanmaz!
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Saygısız! Aynen iade ediyorum.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Saygısız sensin! Utanmaz! Ben sana iade ediyorum.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Arkasında duramayacağın şeyleri veriyorsun, veriyorsun, konuşuyorsun
ondan sonra.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Konuşma be! Utanmaz! Burada somut teklif var. Terbiyesiz! Gel, arkanda durayım!
Utanmaz! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Ne demek o?
BAŞKAN Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Diyarbakır Cezaevi, biliyorsunuz,
12 Eylül askerî darbesinin ve o dönemdeki işkencelerin, faşizmin
simgesi olmuş ve yakın tarihimizin en çok utanç duyulması
gereken mekânlarının başında gelmektedir. Bu faşist,
baskıcı işkence döneminin mimarı Kenan Evrenin ismi hâlâ
okullarda, sokaklarda, sanayi sitelerinde, caddelerde utanç vesilesi olarak duruyor.
12 Eylülle hesaplaşacağını söyleyen Hükûmet 12 Eylülün
etinden, sütünden, tüyünden faydalanmaya devam ediyor. Nasıl ki
Diyarbakır Cezaevi 12 Eylülün simgesi ise YÖK de 12 Eylülün ürünüdür hem
de 12 Eylül dönemi kadar baskıcı ve bilimsellikten uzaktır.
Aslında AKPnin yaptığı en iyi şeylerden biri 12 Eylül
döneminde baskıların, hukuksuzluğun, işkencenin sembolü
olmuş kurumları geliştirmek olmuştur. Şöyle ki: 12
Eylül döneminin mahkemesi olan devlet güvenlik mahkemeleri AKP döneminde
dönüştürülerek özel yetkili mahkemelere dönüşmüş ve herkes, o
dönemi bilenler, Devlet Güvenlik Mahkemesini bilenler artık o günleri
aramaktadır. Özel yetkili mahkemeler hukuksuzluğun merkezi
olmuştur. Örnek çok; bu dönem âdeta 12 Eylül dönemi
uygulamalarını aratmaktadır. Örneğin 12 Eylül döneminde
bile dokunulmaya cesaret edilmeyen Çağdaş Hukukçular Derneği
basılmış, dağıtılmış, yöneticileri
gözaltına alınmıştır. Hele hele bugün -burada hukukçuların, hangi
partiden olursa olsun bütün hukukçuların utanç duyması gerekiyor
bugünkü manzaradan- İstanbul Adliyesinde yaşanan, 60-70 yaşındaki avukatların
tekme tokat sürüklenerek gözaltına alınması 12 Eylül döneminde
bile yaşanmamıştır.
12 Eylül döneminde, değerli
arkadaşlar, biliyorsunuz, isimler değiştirildi, köylere yeni
isimler verildi, toplumun kabul etmediği, toplumun rahatsız
olduğu isimler köylere dayatıldı, insanlara dayatıldı.
Bugünkü uygulama ise 12 Eylül döneminden farklı değil. Türkiyede
toplumda yaşayan insanların bir bölümünün rahatsızlık duyduğu,
ismi aklına gelince katillerini hatırladığı,
katliamlarını hatırladığı Yavuz Sultan Selim
ısrarla bir köprünün ismine verilmeye çalışılıyor.
Değerli milletvekilleri, bütün
Alevi dernekleri, örgütleri bu isme itiraz ettiği hâlde AKP Hükûmeti
onları yok sayıyor, duymuyor onları. Niye? Çünkü bu dönem, 12
Eylül döneminden daha fazla ötekileştirici, daha fazla
dışlayıcı, daha fazla mezhepçi bir
anlayıştır da ondan. Bu dönem, 12 Eylülle
karşılaştırılmayacak kadar
ayrıştırıcıdır.
Değerli arkadaşlar, 12
Eylülle hesaplaşacağınıza söz verdiniz. 12 Eylül 2010
referandumunda Demokrasi getireceğiz, 12 Eylülle
hesaplaşacağız. dediniz. Her hafta bir fırsat tanıyor
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu size. Geçen hafta seçim barajını
getirdik -ki 12 Eylülün en büyük ürünüdür- onu reddettiniz. Bugün de bir
hesaplaşma fırsatı daha önünüzde. İşkencelerin
meşhur olduğu Diyarbakır Cezaevi, insanlık ve demokrasi
müzesi olsun diyoruz.
12 Eylül uygulamalarının
devam ettiği kurumların başında cezaevleri gelmekte
değerli milletvekilleri. Biz, 3 arkadaşımızla birlikte iki
yıldan beri geziyoruz. Maalesef Diyarbakır Cezaevindeki uygulamalar,
üzülerek söylemek isterim ki bu dönem de devam etmektedir. Pozantı
Cezaevinde yaşanan şeyleri düşündüğümüzde, o dönem Kürtçe
konuşan annelere işkence yapılıyordu. Bugün, Kürtçe
konuşan çocuklara Pozantı Cezaevinde, maalesef, sizin döneminizde
tecavüz edildi.
Yine Antalya Cezaevinde yaşananlar
akılla durgunluk verir. Bir tek AKPde vicdanlı bir milletvekili
çıkıp Antalya Cezaeviyle ilgili tek bir şey söylemedi.
Bunlara, değerli arkadaşlar,
Sincanı, Tekirdağı eklemek mümkün. Bu Diyarbakır
Cezaevinde yaşananları bütün cezaevlerine
yaygınlaştırabilirsiniz. O dönem Diyarbakır Cezaevi
vardı, bu dönem maalesef Sincan Cezaevi var, Tekirdağ Cezaevi var.
Hele bu cezaevlerinde 12 Eylülün bile yapmadığı uygulamalar var
ki onları bir iki cümleyle sizlere anlatmak isterim. Diyarbakır
Cezaevinde ailelere çok fazla işkence yapılmıyordu belki,
dışarıda bulunanlara. Bu dönem ziyarete giden insanlar,
özellikle siyasi suçlular, siyasi suçtan yatan insanların,
kadınların iç çamaşırına, kadınlarına
pedlerine kadar aranmaktadır. Kadınlar cezaevine girmeden, x-ray
cihazına girmeden sütyenleri, iç çamaşırları ve pedleri
aranmaktadır. Eğer burada
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
VELİ AĞBABA (Devamla) -
her
kadın haklarına sahip çıktığını iddia eden
kadın milletvekillerine, Hükûmetteki, AK PARTİdeki kadın
milletvekillerine sesleniyorum. Eğer kendinize biraz saygınız
varsa bunları araştırın, bunların gerçekliğinin
olup olmadığını lütfen bir kontrol edin, buna müdahale edin.
Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunacağım
YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE (Yalova) Yoklama
istiyoruz.
BAŞKAN Yoklama talebi var,
yerine getireceğim.
Sayın İnce, Sayın Dibek,
Sayın Özel, Sayın Tayan, Sayın Toprak, Sayın Yüksel,
Sayın Demiröz, Sayın Tanal, Sayın Seçer, Sayın Çelebi,
Sayın Işık, Sayın Yılmaz, Sayın Özdemir,
Sayın Erdemir, Sayın Öğüt, Sayın Acar, Sayın Aygün,
Sayın Öz, Sayın Ağbaba, Sayın Tanrıkulu.
İki dakika süre veriyorum,
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Adalet Komisyonu
Başkanlığının İç Tüzükün 34üncü maddesi
uyarınca verilmiş bir tezkeresi vardır, okutuyorum:
11/06/2013
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Başkanlıkça Komisyonumuza
havale edilen ve esas numarası alan "Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Kanunu ve Türk Medeni Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı (1/788)" ile "Trabzon
Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu'nun; 5578 sayılı Toprak
Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1599)"nin, kök kanunun ve
sonraki muhtelif değişikliklerin esas komisyon olarak Tarım,
Orman ve Köyişleri Komisyonunda görüşülmüş olması(I),
Kanunun mülkiyet ve miras hukukuyla ilgisi olmakla birlikte özünün
toprağın korunması ve işletilmesine yönelik
bulunması(II) karşısında esas komisyonun Adalet Komisyonu
olmadığı düşünülmektedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 34'üncü maddesinin birinci fıkrası hükmü
kapsamında havalenin Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonuna
yapılması hususu takdirlerine arz olunur.
Saygılarımla.
Ahmet
İyimaya
Ankara
Adalet
Komisyonu Başkanı
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, okunmuş bulunan tezkeredeki Adalet Komisyonunun talebi,
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunca da uygun bulunduğundan,
İç Tüzükün 34üncü maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca
Başkanlığımızca yerine getirilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.15
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.25
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 118inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Gündemin Sözlü
Sorular kısmına geçiyoruz.
1.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, AB ile olan ithalat ve ihracat
oranının artmasına ilişkin Ekonomi Bakanından sözlü
soru önergesi (6/96)
173.-Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Ardahandaki sporcu sayısının
artırılmasına ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından sözlü
soru önergesi (6/770)
1084.-Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, ülkemizde akaryakıt fiyatlarındaki
artışa ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2219)
1165.-Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Doğu ve Güneydoğu Anadoludaki kız öğrenci
yurdu ihtiyacına ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından sözlü soru
önergesi (6/2329)
1202.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Van ve ilçelerindeki sportif faaliyetlere ilişkin Gençlik ve
Spor Bakanından sözlü soru önergesi (6/2368)
1208.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Ardahanın stadyum ihtiyacına ilişkin Gençlik ve
Spor Bakanından sözlü soru önergesi (6/2375)
1223.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Erzurum Palandökende kurulan suni kar göletine ilişkin
Gençlik ve Spor Bakanından sözlü soru önergesi (6/2392)
1351.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, kamu elektrik santrallerinin kullandığı
doğalgaza zam yapılmasına ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/2548)
1378.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçerinin, 2007-2012 yılları arasındaki burs ve öğrenim
kredisi başvurularına ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından
sözlü soru önergesi (6/2578)
1437.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, ticari araç sahiplerinin piyasada yeterli miktarda kar
lastiği olmamasından kaynaklanan mağduriyetlerine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2650)
1479.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, 2012 yılında kredileri takibe uğrayan
KOBİlere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2704)
1483.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, 2012 yılında doğalgaza yapılan
zamlara ilişkin ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2708)
1519.- Mersin Milletvekili Ali Özün, 2013
Akdeniz Olimpiyatları için Mersinde yapılan tesislere ilişkin
Gençlik ve Spor Bakanından sözlü soru önergesi (6/2756)
1523.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, hafif ticari araç pazarının daralmasına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2763)
1527.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, ÖTV oranlarındaki artışa ve ekonomiye
etkilerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2769)
1533.- İstanbul Milletvekili Umut
Oranın, öğrencilere verilen burs ve kredilere ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2775)
1674.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Batman İl Müdürlüğünde çalışan işçilerin
mağduriyetine ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından sözlü soru
önergesi (6/2940)
1750.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Bayburtun spor altyapısının
iyileştirilmesine ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından sözlü soru
önergesi (6/3032)
1773.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Batmanın spor altyapısının
geliştirilmesine ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından sözlü soru
önergesi (6/3055)
1790.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Şırnakta spor alanlarının
yetersizliğine ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından sözlü soru
önergesi (6/3082)
1819.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Ağrıdaki sportif faaliyetlerin geliştirilmesi
için yapılan çalışmalara ilişkin Gençlik ve Spor
Bakanından sözlü soru önergesi (6/3116)
1850.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükatamanın, Bakanlık istisnai kadrolarına yapılan
atamalara ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından sözlü soru önergesi
(6/3161)
1856.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, grizu patlama riskinin azaltılması için
yapılan çalışmalara ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/3168)
1859.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, go-kart sektörü ile ilgili düzenleme ve denetimlere
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/3172)
1882.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Amasya ili ve ilçeleri için
yapımı planlanan spor tesisi ve semt sahalarına ilişkin
Gençlik ve Spor Bakanından sözlü soru önergesi (6/3199)
1883.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğrunun, Amasyanın Gümüşhacıköy ilçesinde yapılan
spor salonuna ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından sözlü soru önergesi
(6/3200)
1895.-
Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, Tokata bağlı köy ve
beldelerdeki semt sahalarına ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından
sözlü soru önergesi (6/3213)
1901.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükatamanın, 2002 yılından itibaren gerçekleştirilen
temsil giderlerine ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından sözlü soru
önergesi (6/3219)
1927.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükatamanın, Bakanlık personeline ve açılan davalara
ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından sözlü soru önergesi (6/3250)
1928.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükatamanın, Bakanlık tarafından düzenlenen yurt
dışı gezilerine ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından
Bakanından sözlü soru önergesi (6/3251)
1929.-
Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın, 2002-2013 yılları
arasında Bakanlıkta istihdam edilen engellilere ilişkin Gençlik
ve Spor Bakanından sözlü soru önergesi (6/3252)
1930.-
Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın, Bakanlık
tarafından kiralanan taşınmazlara ilişkin Gençlik ve Spor
Bakanından sözlü soru önergesi (6/3253)
1931.-
Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın, Bakanlık
tarafından kiralanan araçlara ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından
sözlü soru önergesi (6/3254)
1932.-
Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın, Bakan
Yardımcısına, görevlerine ve çalışmalarına
ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından sözlü soru önergesi (6/3255)
1933.-
Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın, Bakanlığın
tanıtım giderlerine ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından
sözlü soru önergesi (6/3256)
1934.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğrunun, Amasyanın Gümüşhacıköy ilçesinde
gerçekleştirilen Okçuluk Festivalinin desteklenmesine ilişkin Gençlik
ve Spor Bakanından sözlü soru önergesi (6/3257)
1948.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, TÜBİTAK tarafından yürütülen burs programına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/3274)
1949.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, yabancı uyruklu
bilim insanlarının Türkiyeye getirileceği iddialarına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/3275)
1958.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, üretim ve istihdamı artırmak için organize sanayi
bölgelerini az gelişmiş bölge kapsamına almaya yönelik
çalışmalara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/3284)
2051.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, Türkiyenin 2020 Olimpiyat
Oyunları adaylığına ilişkin Gençlik ve Spor
Bakanından sözlü soru önergesi (6/3391)
2085.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükatamanın, Bakanlık hizmet binalarındaki yenileme
çalışmalarına ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından sözlü
soru önergesi (6/3433)
2113.-
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, öğrenim kredisi borcu ödemelerine
ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından sözlü soru önergesi (6/3469)
2150.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, yem maliyetlerinin
yüksekliğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/3521)
2152.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, kümes hayvanı üreticilerinin
Devletten alacaklarına ve bunların ödenmesine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/3525)
2153.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, süt ve süt ürünleri
ile süt ve ürünleri teknoloji bölümlerinden mezun olan teknikerlerin istihdamına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/3526)
2334.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, spor organizasyonlarına
katılan milli sporculara eşlik eden ekibe ilişkin Gençlik ve
Spor Bakanından sözlü soru önergesi (6/3721)
2375.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahana yönelik proje ve
yatırımlara ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından sözlü soru
önergesi (6/3763)
2381.-
Adana Milletvekili Ali Halamanın, Adanaya yönelik proje ve
yatırımlara ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından sözlü soru
önergesi (6/3769)
2394.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, Karsa yönelik proje ve
yatırımlara ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından sözlü soru
önergesi (6/3782)
2443.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahandaki üniversite
öğrencilerinin burs ve yurt sorununa ilişkin Gençlik ve Spor
Bakanından sözlü soru önergesi (6/3831)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Sunuşlar bölümünde belirttiğim üzere,
birlikte cevaplandırmak istediği sözlü soru önergelerini
cevaplandırması için Gençlik ve Spor Bakanı Suat
Kılıçı kürsüye davet ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
GENÇLİK VE
SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan, çok
saygıdeğer milletvekilleri; Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum. İktidarıyla muhalefetiyle, yüce Meclisin bütün
kıymetli üyelerine başarılı bir çalışma
haftası temenni ediyorum.
Şahsıma,
Sayın Başbakana ve Ekonomi Bakanımıza tevcih edilen sözlü
soru önergelerini cevaplamak üzere huzurlarınızda bulunuyorum. Bu
süre içerisinde bu soruların tamamını cevaplayarak huzurunuzdan
ayrılmayı planlıyorum. Şahsıma 36, Sayın
Başbakanımıza 14 olmak üzere, toplam 50 soruya cevap vermeye
gayret edeceğim.
İstanbul
Milletvekili Sayın Oranın Sayın Başbakanımıza
tevcih ettiği, Kredi ve Yurtlar Kurumundaki beslenme yardımıyla
alakalı sorusu: Kredi ve Yurtlar Kurumunda bugün itibarıyla
aylık 201 lira beslenme katkısı verilmektedir. Yemek
katkısı olarak da bunu adlandırabiliriz. Ayda 201 lira,
yılda on ay süreyle bu yardım yapılmaktadır. Gençlerimizin
öğrenim gördükleri yıllar boyunca Kredi Yurtlar Kurumunda konakladıkları
her yılın on ayında bu yardımlara devam edilmektedir.
Sadece senede iki ay bu yardım verilmemektedir çünkü bu iki ayda zaten
öğrencilerimiz evlerine gitmiş olmakta ve yurtlarımız tatil
nedeniyle bakıma alınmış bulunmaktadır. Bugün
itibarıyla Kredi ve Yurtlar Kurumunda kalan gençlerimizin sayısı
309.613tür. 309.613 gencimizin tamamına, Türkiye'nin tamamında 550
parça yurdumuza ayda 201 lira yemek katkısına devam edilmektedir. Bu
katkı gencimizin aylık yemek ihtiyacının tamamına
tekabül etmeyebilir yerine göre, menü seçeneğine göre; cebinden de elbette
günlük 50 kuruş, 1 lira, 1,5 lira katkılar yapması mümkündür ama
yıl itibarıyla biz AK PARTİ Hükûmeti olarak bu uygulamayı
başlattık, büyük bir ciddiyet ve dikkatle uygulamaya devam ediyoruz.
Sayın Mesut Dedeoğlunun
Sayın Başbakanımıza tevcih etmiş olduğu bir soru:
Bildiğiniz gibi, Sakarya ilimizde Go kart pistinde bir genç
kızımız elim bir kazaya maruz kalmış ve
hayatını kaybetmişti. Bununla ilgili soru Sayın
Başbakanımıza tevcih edildi. Öncelikle şunu ifade etmek
isterim: Türkiyede bulunan ticari go kart pistleri açık eğlence
yeri statüsünde değerlendirilmektedir. Bundan dolayı herhangi bir
bakanlıktan işletme ruhsatı alma gereği yoktur. Gençlik ve
Spor Bakanlığından da işletme ruhsatı alma gereği
bulunmamaktadır; belediyeler tarafından ruhsatları verilmektedir
ama bununla birlikte bu gibi yerlerin bir disiplin altına
alınması yönünde Türkiye Otomobil Sporları Federasyonunu
harekete geçirdik, sektörün temsilcileriyle görüşmelere
başladılar. Gerek olması hâlinde bu konuyu yasal bir disipline
kavuşturmayı hedefliyoruz.
Ardahan Milletvekili Sayın
Öğütün sorusu: Ardahanda sporcu sayısının artması
yönünde bir çabanız var mı? Evet, çabamız var. Ardahanda çok
sayıda mevcutta bulunan spor tesislerimizi yeniledik, yeni spor
tesislerinin yapımına devam ediyoruz, Ardahan ilimizde kapalı
yarı olimpik yüzme havuzumuzun inşaatına da devam ediyoruz.
Ardahanı da Türkiyenin tamamında olduğu gibi Kapalı yüzme
havuzu olmayan il kalmayacak. yaklaşımımız çerçevesinde
yüzme havuzuna kavuşturuyoruz. Bu arada Ardahan iline yeni antrenör
atamaları yapıldı. İlde 7 ayrı branşta,
antrenörlerimiz nezaretinde sporcuların yetiştirilmesine devam
edilmektedir. Tabii özellikle kız çocukları için arzu edilen
sayıya ulaştığımız iddiasında değiliz,
bu yönde gayretimizi devam ettiriyoruz.
Yine, Sayın Öğütün: Haydi
Kızlar Okula Kampanyası çerçevesinde kızlar lise okumaya
teşvik edildiler fakat üniversite kazandıklarında yeterince yurt
imkânı kendilerine sağlanabiliyor mu? mealinde bir sorusu var, bu
sorusuna cevap vermek istiyorum. Sayın Öğüt, sorusunun
devamında, Doğu ve Güneydoğu illerimizde, daha doğrusu
sadece Doğu Anadoluda ve Güneydoğu Anadoluda yapımına
devam edilen yükseköğrenim öğrenci yurtlarının adedini
sormuştur, bunları da ifade etmek istiyorum.
Öncelikle, bölge bazında, Doğu ve
Güneydoğu Anadolu bölgelerinde 64 yurdumuzda 37 bin 689u kız, 28 bin
654ü erkek olmak üzere toplam 66 bin 343 üniversite öğrencisi
yurtlarımızda barınmaktadır.
Bununla birlikte, inşaatına yeni devam etmekte
olduğumuz projeleri sizlerle paylaşmak istiyorum: Adıyaman-Besni
300, Ağrı 750, Ardahan 750, Bingöl 750, Bitlis 1.000,
Elâzığ 1.000, Erzincan 500 -Erzincan ayrıca 500- Hakkâri 500,
Kars-Sarıkamış 300, Malatya-Arapgir 300, Mardin 750, Muş
1000, Şanlıurfa 1.000, Şırnak 500, Tunceli 500, Van 5.000,
Van-Erciş 600 ve yine Van Muradiye ilçesi ve diğer ilçeler toplamda
750 yatak kapasiteli öğrenci yurtlarımızın
inşaatı Doğu Anadolu Bölgesinde devam etmektedir. Türkiye
genelinde 184 adet yükseköğrenim öğrenci yurdu
inşaatımız devam etmektedir. Bunların bitiminde ortaya
çıkabilecek ilave yatak kapasitesi, artı 100 bini
aşmış olacaktır. Ayrıca, uygun binaların kiralama
yöntemiyle yurt olarak işletilmesi yönünde de
çalışmalarımıza devam ediyoruz.
Yine, Sayın Öğütün bir sorusu: Van ve
ilçelerinde sportif etkinlikler yapılması yönünde gayretiniz olacak
mı? Gençlik hizmetleri ve spor ilçe müdürlüğü atamalarıyla
ilgili yine bir sorusu var.
Öncelikle, ilçe müdürü atamalarını ifade
edeyim: İlçe müdürü atamalarına devam ediliyor. Van Erciş
ilçesinde -spor anlamında- bir spor
salonu ve bir futbol sahası yapımı devam ediyor. Edremit
ilçesine su sporları merkezini kazandırdık. Özalp, Çatak ve Gevaş
ilçelerinde futbol sahaları, sentetik çim yüzeyli futbol sahaları,
soyunma odaları ve tribünleri yapımına devam ediliyor.
Gürpınar ilçesinde basketbol sahası, Çaldıran ilçemizde soyunma
odası ve tribünleriyle sentetik çim yüzeyli futbol sahası, salon ve
sahaların tamamında sportif faaliyetlere devam edilmektedir.
Ayrıca, Ercişte 3, Çaldıran, Muradiye,
Başkale, Gevaş, Çatak ilçelerinde 1er amatör spor kulübü bulunmakta
-kulüpleri sorduğu için ifade ediyorum- çeşitli branşlarda gerek
antrenörlerimiz gerekse beden eğitimi öğretmenleri nezaretinde
eğitimlere devam ediliyor.
Van ilimizde ayrıca bir olimpik
yüzme havuzu inşaatını yeni tamamladık. 5 bin kişilik
bir kapalı spor salonu
Kapalı ibaresini salon için kullanmaya
gerek yok. Van merkezde 5 bin kişilik bir spor salonu ve adını
da koyduk inşaatı devam ederken, olimpiyatta gümüş madalya
kazanan Vanlı kızımız tekvandocu Nur Tatar adına 5 bin
kişilik bir spor salonu inşaatına Van ilimizde devam ediyoruz.
Van merkezde bir gençlik merkezi,
ayrıca Erciş ilçemizde bir gençlik merkezinin de ihale
hazırlıkları şu an sürdürülüyor.
Ardahan Milletvekili Sayın
Öğütün Ardahan iline spor tesisleri yapılmasına ilişkin
soru önergesi ve ayrıca Ardahan ilinde spor organizasyonları
yapılması yönünde
Ardahanda, az evvel söyledim, yüzme havuzu dâhil
olmak üzere spor tesislerinin inşaatlarına devam ediyoruz.
Ayrıca, 2013 veya 2014 yıllarında -bu talepler bize çok intikal
etti- Ardahan ilimizde uluslararası ölçekte, spor tesislerimizin kaldırabileceği
düzeyde uluslararası spor organizasyonlarını
gerçekleştirmeyi planlıyoruz.
Erzurumda gerçekleştirilen
kış olimpiyatları için yapılan suni karlama göletinin su
tutmadığına ilişkin yine Sayın Ensar Öğütün
sorduğu bir sözlü soru var.
Değerli milletvekilleri, bu
göletin su tutmadığına ilişkin iddialar çokça
konuşuldu. Bunlarla ilgili olarak teftiş kurulumuz görevine devam
ediyor; bu bir.
İkincisi, kil yığma bir
gölettir, membran izolasyonlu bir gölet değildir. Bizdeki tespitlere göre
yaz döneminde topladığı su kış döneminde gereken suni
karlama için ihtiyaca cevap verir düzeydedir ama dediğim gibi, teftiş
kurulumuz bu konuyu soruşturmaya devam ediyor.
Ankara Milletvekili Sayın
Yeniçerinin soru önergesi, burs ve öğretim kredisi verilen
öğrencilerle alakalı soru önergesi.
Hemen rakamı ifade edeyim: Toplam
rakam, 2012-2013 eğitim-öğretim yılında burs ve kredi alan
üniversite öğrencilerinin adedi 1.304.109 kişi. Toplamda, Türkiyede
yaklaşık 3 milyon üniversite öğrencisi var. 1.304.109una burs
veya kredi veriyoruz. Bu rakamın 455 bini karşılıksız
burs. Kredi uygulaması, eskiden senede 9 ay ve 3er aylık dönemler
hâlinde yapılırdı, şu an senenin 12 ayı burs
uygulamasına devam ediyoruz ve ödemeleri aylık taksitlerle
gerçekleştiriyoruz. Bugün itibarıyla, 1 aylık burs ve kredi rakamı
280 lira, lisans öğrencileri için; yüksek lisans öğrencileri için 560
lira, 2 katı; doktora öğrencileri için 840 lira, 3 katı olmak
üzere bu uygulamaya devam ediyoruz burslu kriterleri sağlayan
gençlerimize. Örenim kredisini ise müracaat eden gençlerimizin tamamına
veriyoruz. Ayrıca, bir detayı sizlerle paylaşmak isterim, birkaç
sene önce burada çıkardığımız bir kanundu, o dönemde
ben de Ayşenur Hanımın yanında grup başkan vekili olarak
bulunmaktaydım, çıkardığımız yeni bir kanunla
muhalefetin de destek verdiği bir kanundu- kredi ödemelerini işe
giriş şartına bağladık. Üniversite mezunu bir genç
resmî olarak çalışmaya başladığı andan itibaren
kredilerin geri ödemeleri başlıyor, resmen çalışmaya
başlamadığı takdirde kredi taksitlerinin geri ödemelerini gerçekleştirmiyoruz.
Dolayısıyla, gençlerin haciz takibine maruz kaldıkları
yönündeki iddialar da gerçek dışıdır. Bunu da ifade etmek
isterim.
Mersin Milletvekili Sayın Ali
Özün sorusu, 2013 Akdeniz Oyunları: Öncelikle, davetiyeleriniz
ulaşacak, bütün milletvekillerimizi 20 Haziran tarihindeki
açılış seremonisinde Mersinde görmeyi çok arzu ederim.
Türkiyenin bugüne kadar
gerçekleştirdiği 700e yakın uluslararası spor
organizasyonu içerisinde en büyük ve en yüksek katılımlı spor
organizasyonu Mersindeki Akdeniz Oyunları. 24 ülkenin sporcuları
katılacak, 32 branşta müsabakalar yapılacak, bugün
itibarıyla, 5.500 sporcu, toplamda 8 bin sporcu ve spor adamı, medya
mensupları ve yöneticilerle birlikte toplamda 10 bin yabancıyı
Mersinde ağırlama imkânını bulacağız. 2020
İstanbul Olimpiyat Oyunları adaylığı öncesindeki
vizyon çalışmaları kapsamında Mersinde ortaya
koyduğumuz tablo gerçekten kayda değer bir tablodur. Spor
medyamız, Mersindeki tesislerin altı ay ila on sekiz aylık bir
zaman dilimi içerisinde yetişmiş olmasını Türk mucizesi
olarak adlandırıyor. Doğrusunu isterseniz, bu sürece katkı
veren bütün yüklenici firmalara, bütün şantiye
çalışanlarına ve Bakanlık çalışanlarımıza
bu vesileyle teşekkür ediyorum. Mersindeki tesislerin 12 tanesi yeni
yapıldı. Hiç olmayan tesisler. 25 bin kişilik stadyum, 7.500
kişilik Servet Tazegül Spor Salonu, olimpik, yarı olimpik ve
eğitim amaçlı 3 yüzme havuzu, jimnastik salonu, bin kişilik spor
salonu, 500 kişilik 2 ayrı antrenman spor salonları, merkez
açık ve kapalı alanlarıyla tenis kortları, 12 adet tenis
kortu, diğer spor tesisleri, Nevin Yanıt Atletizm Stadyumu, 4.500
öğrenci kapasiteli oyunlar köyü, ki 4.500 yatak kapasiteli oyunlar köyü,
oyunlardan hemen sonra Akdeniz Üniversitesinin öğrencilerine
yükseköğrenim yurdu olarak hizmet vermeye devam edecek.
Bütün bu tesislerin yatırım
maliyeti nedir? diye sormuş Sayın Öz.
Bütün bu tesislerin toplam
yatırım maliyeti 382 milyon lira, artı katma değer vergisi
ve tabii, artı diğer 42 tesisin Adana ve Mersindeki restorasyon
giderleri de bu rakamın üzerine ilave edilmeli ki gerçek rakama
ulaşılabilsin, gerçek rakamla yaklaşık 500 milyon lira
organizasyonun hizmetler sektörü için gereken harcamaları hariç olmak
üzere.
Sayın Ensar Öğütün yine bir
sorusu var Batmanla alakalı. Batmandaki hizmet alımı ihalesi
niye zamanında yürürlüğe konulamadı? diyor.
Kamu İhale Kurumuna yapılan
itiraz nedeniyle, on altı gün gecikmeyle 2012 yılındaki ihale
imzalanabilmiş. 2013 yılındaki 29 temizlik personelini kapsayan
hizmet alımı ihalesi ise yine Kamu İhale Kurumuna yapılan
itiraz nedeniyle, fakat nihayetinde KİKin itirazı reddi neticesinde
yirmi sekiz gün gecikmeyle imzalanmıştır.
Yine Sayın Öğütün bir
sorusu, Bayburtta spor alanlarının genişletilmesi bir
çalışmanız olacak mı?
Bayburt ilinde 2013 yılı
yatırım programı kapsamında Aydıntepede spor salonu,
gençlik merkezi Bayburt merkezde, Bayburt merkezde kapalı yüzme havuzu ve
yine Bayburt merkezde öğrenci yurdu, bununla birlikte Bayburtta bulunan
stadyumun tribünlerinin yeniden inşası, 3 bin kişilik ilave
tribün yapımı söz konusudur.
Ayrıca, 2012 ve 2011
yıllarında yapılan işler bağlamında merkezde spor
salonu, stadyum, semt sahaları, Kop Dağı kayak tesisleri gibi
üniteler ve gençlik merkezi Bayburt ilimize kazandırılmış
bulunmaktadır.
Batman ilimizde spor
alanlarının genişletilmesi yönünde bir çalışmanız
olacak mı? Sayın Ensar Öğütün sorusu.
2013 yılı yatırım
programında Batman il merkezinde 2.500 kişilik bir spor salonunun
ihalesine hazırlanıyoruz. Ayrıca, Batman ilinde 15 bin kişi
kapasiteli bir stadyumun proje onayları yapıldı, Toplu Konut
İdaresi tarafından ihalesi gerçekleştirilecek, Batmanı 15
bin kişi kapasiteli bir stadyuma kavuşturacağız. Yine,
Batmanın Gercüş ilçesinde 500 kişilik spor salonu
inşaatını bu yıl gerçekleştireceğiz. Batmanda
bir gençlik merkezi inşaatını bu yıl
gerçekleştireceğiz ve ayrıca Batmanda bu yıl yine bir
olimpik yüzme havuzunun yapımına başlayacağız.
Ayrıca, Batmanda bu yıl yapılacak olan uluslararası bir
tenis organizasyonu vesilesiyle tenis kortlarından oluşan bir tenis
kompleksini de Batman ilimize kazandıracağız.
Sayın Öğütün yine bir
sorusu: Şırnak ilinde spor alanlarının geliştirilmesi
yönünde bir çalışmanız var mı? Evet, var. 2013
Yılı Yatırım Programında Şırnakta bir
gençlik merkezi, ayrıca Cizrede bir gençlik merkezi, ayrıca
Silopide bir gençlik merkezi, Şırnak merkezde bir kapalı yüzme
havuzu, İdil ilçemizde bir spor salonu, ayrıca Uludere ilçemizde 500
kişilik bir spor salonu çalışmalarına hızla devam
etmekteyiz.
Yine, Sayın Öğütün bir
sorusu: Ağrı ilinde spor tesislerini geliştirme yönünde bir
çabanız var mı? Evet, Ağrı ilinde de spor tesislerini
geliştirme yönünde bir çabamız var. 2013 Yılı Yatırım
Programında Ağrı merkezde bir gençlik merkezi, bir spor salonu,
yine Ağrı merkezde 100 yatak kapasiteli bir sporcu kampı
eğitim merkezi, Doğubayazıt ilçemizde bir gençlik merkezi, Tutak
ilçemizde sentetik çim yüzeyli bir futbol sahası, yine Ağrıda
300 kişilik bir öğrenci yurdu, ayrıca var olan spor tesislerinin
bakım, onarım ve güçlendirme çalışmalarına devam
edilecektir.
Değerli milletvekilleri, Bursa
Milletvekili Sayın İsmet Büyükatamanın soru önergesi:
İstisnai kadrodan bakanlık kadrolarına kaç atama
yapıldı? Bu sorusunun Türkçesi aslında şudur: Özel kalem
müdürlüğü ya da basın ve
halkla ilişkiler müşavirliği yolunu kullanarak
açıktan atama yoluyla mükerreren onlarca, yüzlerce kişinin
atamaları yapıldı mı noktasında bir talep, merak
edilen bu. Bakanlığımızda 1 adet özel kalem müdürlüğü,
1 adet basın ve halkla ilişkiler müşavirliği, 20 adet de
bakan müşavirliği kadrosu bulunmaktadır. 20 bakan
müşavirliği kadrosunun 19u dolu durumdadır. Özel kalem
müdürlüğü kadrosu vekaleten yönetilmekte, boş durumdadır ve
herhangi bir atamaya mesnet olmamıştır. Basın ve halka
ilişkiler müşavirliği kadromuza da daha yeni atama
yapılmıştır.
Sayın Reşat Doğrunun
soru önergesi var. Amasya ili ve ilçelerinde yapımı planlanan spor
tesisleri ve semt sahaları var mıdır? Varsa nelerdir diyor.
Sayın Doğrunun sorusuna
istinaden söylüyorum. Amasya ilinde iki ay önce bir kapalı yüzme havuzunun
temelini attık. Sekiz ay önce bir spor salonunun temelini attık.
Merzifon ilçemizde bir gençlik merkezi, Amasya merkezde bir gençlik merkezi
inşaatlarını başlatıyoruz. Ayrıca, Merzifon
ilçemizde bir yüzme havuzunun yapımını belediyeyle birlikte,
yüzde 50, yüzde 50 ortaklıkla gerçekleştiriyoruz. Yine Merzifon
ilçemizde sentetik çim yüzeyli bir futbol sahası, soyunma odaları ve
tribünlerinin yapımına devam ediliyor. Ayrıca, Amasya merkezde
doğal çim yüzeyli futbol sahası ve stadyum tribünleri
yapımı işine devam ediyoruz.
Yine Tokat Milletvekili Sayın
Doğrunun sorusu var. Amasya Gümüşhacıköy ilçesindeki spor
salonunun geçici kabulüyle ilgili bir soruya yer vermiş Sayın
Doğru. Bu spor salonu 25 Ocak 2011 tarihinde il müdürlüğü
tarafından teslim alınmış ve hâlen, il müdürlüğümüz
tarafından eksikliklerinin tamamlanması yönünde çabalar sürdürülüyor.
Anladığım kadarıyla yapımı noktasında
bazı inşaat kusurları var, bunların giderilmesi yönünde
arkadaşlarımızın çabaları var.
Yine Sayın Doğrunun sorusu:
Tokat il genelinde semt sahası olmayan köy ve belde var mıdır?
Elbette ki Tokatta da, Türkiye genelinde de semt sahası olmayan köy ve
beldelerimiz çokça vardır. Bütün köylerimize semt sahası yapmak gibi
bir hedef, zaten şu an için çok ileri bir hedef olur. İnşallah,
gelecekte onları da konuşuruz.
Bursa Milletvekili Sayın
İsmet Büyükatamanın sorusu: Bakanlığınızda 2013
yılında temsil gideri olarak ne kadar harcama yapılmıştır?
2013 yılında, 1 Ocak tarihinden bugüne kadar, Gençlik ve Spor
Bakanlığında temsil gideri olarak toplam 30.139 lira harcama
yapılmıştır.
Sayın İsmet
Büyükatamanın sorusu: Bakanlık personeli tarafından
Bakanlığınıza açılan kaç adet dava vardır
2002-2013 döneminde? Spor Genel Müdürlüğünde 710 adet dava
açılmış 2002-2013 döneminde. Bu davalardan 434 tanesi idare
lehine, 197 tanesi idare aleyhine sonuçlanmış, 97 dava ise hâlen
devam etmektedir.
Sayın Büyükatamanın sorusu
yine: 2002-2013 tarihleri arasında Bakanlık olarak kaç yurt
dışı gezisi düzenlediniz, bunlara kaç milletvekili
katıldı, bu milletvekilleri kimlerdir? Tabii, 2002den bu yana veri
verebilmek mümkün değil, veriler yok çünkü. Spor Genel Müdürlüğü ve
Kredi ve Yurtlar Genel Müdürlüğü devlet bakanlığına
bağlıydı. 8 Haziran 2011 tarihinde Gençlik ve Spor
Bakanlığı kuruldu, Temmuzda bizim atamamız
yapıldı. Bugüne kadarki seyahatlerimize refakat eden milletvekilimiz
yok sayın milletvekilleri.
Bursa Milletvekili Sayın
İsmet Büyükatamanın sorusu: Yapılan merkezî sınavdan
sonra Bakanlığınızda işe başlatılan kaç
engelli vardır? 2011 yılı sonlarında kuruluş
işlemleri başlatılan ve ekim ayı sonu itibarıyla 17
adet dolu kadrosu olan Bakanlığımızda 2012 yılı
için henüz engelli çalışan istihdamına gidilememiştir. 2013
yılında istihdam edilebilecek toplam dolu kadronun yüzde 3ü olan 10
adet engelli kadrosuna atamalar yapılmış, bunlardan 9u görevine
başlamış, 1i ise henüz başlamamıştır. Bu
konu Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından ciddiyetle
ve yakından takip edilmektedir.
Sayın İsmet
Büyükatamanın sorusu: 2002-2013 döneminde özel şahıslardan
kiralanan taşınmazların miktarları ne kadardır?
Bakanlığımız hizmet binası kendi binasında hizmet
vermektedir. Bakanlık binası itibarıyla soruluyor bu soru.
Bakanlık binamız kira değildir, kendi mülkiyetidir. 1993
yılında başlanan bir binadır Gençlik ve Spor
Bakanlığı binası. Hızla tamamladık ve yedi sekiz
ay önce binamıza taşındık.
Sayın Büyükatamanın sorusu
yine: 2002-2013 yılları arasında kaç adet araç
kiraladınız özel şahıslardan? 2012 yılına ait
hizmet alımında 55 adet sürücülü binek araç, 6 adet sürücüsüz binek
araç ve 3 adet sürücülü minibüs kiralanmış olup sözleşme bedeli
KDV hariç 1,9 milyon liradır. Burada, tabii, yakıt giderleri, şoför
giderleri vesair bütün bu maliyetler bu
harcamanın içerisinde olarak değerlendiriliyor.
Bursa Milletvekili Sayın
Büyükatamanın Bakan yardımcınızı seçerken neye
dikkat ettiniz? sorusu: 3/6/2011 tarihli ve 643 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ile 3046 sayılı Kanuna eklenen (21/a) maddesi ile
bu makam ihdas edilmiştir. Bakan yardımcılığı
atamalarında aranacak kriterlere bu maddelerin detaylarından
ulaşılabilir.
Sayın Büyükatamanın, yine,
sorusu: Bakanlıklar
tarafından gerçekleştirilen tanıtım faaliyeti giderlerinin
yıllara göre durumu nedir? Bakanlığımız
tarafından temsil ve tanıtım ödenekleri kullanılarak
afiş, gazete ilanı, radyo veya televizyon yayınları için
herhangi bir harcama yapılmamıştır.
Bakanlığımız tarafından yürütülen projeler
kapsamında, söz konusu projelerin tanıtılması ve
gençlerimizin katılımını artırmak amacıyla
yapılan harcamalar ise yürütülen projeler kapsamında
karşılanmaktadır.
Sayın Reşat Doğrunun
Gümüşhacıköy ilçesinde düzenlenen okçuluk yarışması ve
festivalinin desteklenmesine ilişkin soru önergesi
2012 yılında
düzenlenen okçuluk yarışması ve festivali için
Başbakanlık Tanıtma Fonundan Amasya İli
Gümüşhacıköy ilçesine destek sağlandığı bilgisini
sizlerle paylaşıyorum.
Sayın Öğütün, yine, bir
sorusu: Atletizm alanında ve diğer branşlarda yetenekli
gençlerin aranıp bulunması yönünde bir çaba gösterilecek mi? diyor.
Türkiye genelinde, Londra 2012 Olimpiyat dönüşünde 12 ilimizi
olimpiyatlara sporcu hazırlama kenti olarak ilan ettik ve bu 12 ilimizde
mevcut altyapıların üzerine ilave altyapılarla, insan
kaynaklarını da temin ederek olimpiyatlara sporcu hazırlama
yönünde bu illerimizi gereken donanıma hem insan kaynakları hem
ekonomik kaynak, finansman hem de tesisleşme anlamında gereken
imkânlara sahip kılmanın mücadelesini veriyoruz.
Değerli milletvekilleri, bu 12 ilimiz
Türkiye'nin 7 coğrafi bölgesine dağılmış
bulunmaktadır ve genel olarak, bu illerimiz daha önce uluslararası
organizasyonlara ev sahipliği yapmış olmaktan dolayı spor
tesisleşmesi bakımından ihtiyaçlarını büyük ölçüde
karşılamış olan illerimizdir. Bu anlamda sizlerle de
paylaşmak isterim: Türkiyede son on yılda lisanslı sporcu
sayısı yaklaşık 400 bin rakamından, yine,
yaklaşık olarak 4 milyon rakamına ulaşmış
bulunmaktadır.
Gerek Türkiyedeki antrenörlerimizi
değerlendirmek gerekse dünyanın sayılı millî takım
antrenörlerini Türk sporcularla buluşturmak yönünde gayretli
çalışmalar yürütmekteyiz. Ayrıca, bütün bunlarla birlikte 14
milyon gencimizin sportif yetenekleri bakımından tarama testlerine bu
yaz ayları itibarıyla başlıyoruz. Bunların bir
kısmı Gençlik ve Spor Bakanlığı Spor Genel
Müdürlüğü ilgili federasyonlar tarafından yürütülecek. 9 milyon
gencimizin tarama testleri ise 22 Haziran tarihinde imzalayacak olduğumuz
20 milyon dolarlık bir sponsorluk sözleşmesi kapsamında temin
edilecek kaynakla gerçekleştirilecek. Türk sporuna, 2020
yılındaki olimpiyat oyunları öncesinde, devletin
sağladığı imkânlara ilave olarak, 500 milyon liralık
sponsorluk desteği sağlama yönünde gayretli
çalışmalarımız var. Şu an bu
çalışmalarımızda verimli imza protokollerini hızla
gerçekleştiriyoruz.
Sayın Büyükatamanın yine bir
sorusu var. Bakanlık hizmet binalarındaki yenileme
çalışmalarına yıllar itibarıyla ne kadar kaynak
ayrıldığına ilişkin soru önergesi: 2010
yılında 36 milyon 142 bin 931 lira, 2012 yılında 39 milyon
797 bin 61 lira, 2013 yılında -bugüne kadar- 59 milyon 510 bin 914
lira mevcut binaların yenilenmesi yönünde harcanan ödenekler.
Ankara Milletvekili Sayın
Yeniçerinin öğrenim kredisi borçlarının ödenmesine, geri
ödemelerine ilişkin soru önergesi: Az evvel ifade ettim bir başka
soru üzerine, tekrar söyleyeyim. Değerli milletvekilleri, toplamda 2013
yılı sonu itibarıyla devletten öğrenim kredisi alıp bu
kredi taksitlerini geri ödemeyenlerin sayısı 287.411. Kredisini geri
ödemeyenlerin ödemedikleri krediden dolayı devletin tahsilde olan
alacağının miktarı 1 milyar 514 milyon 588 bin 960 lira
yani eski rakamla 1,5 katrilyon. Ama sizi temin ederim, kanundan kaynaklanan
nedenle, işe girmeyen herhangi bir gencimizin, yaşı ne olursa
olsun, mezuniyetinin üzerinden kaç yıl geçmiş olursa olsun, hacze
konu edilmesi gibi bir durum mevzubahis değildir. İşe
girmiş olmak kaydıyla kredi taksitlerinin geri ödemelerine
başlanmaktadır.
Ardahan Milletvekili Sayın Ensar
Öğütün spor organizasyonlarına
katılan millî sporculara eşlik eden ekibe ilişkin soru
önergesi: Sporcularımız sürekli uluslararası federasyonlar
tarafından doping yapacaklar listesinde yer alıyor. Bizim
sporcuların etrafında da doktor, masör, diyetisyen, sporcu koçu ve
psikolog bulundurulacak mı?
Değerli milletvekilleri, doping
konusu bütün dünyanın sportif anlamda mücadele etmekte olduğu bir
konudur, doping konusu Türk spor camiasının da hiçbir şekilde
kayıtsız kalmadığı bir konudur. Doping meselesine
yaklaşımımız sıfır toleranstır. Doping yapan
bir sporcunun bizim gözümüzde sportif anlamda yerinin ve değerinin
olması mümkün değil kanıtlanmış olmak kaydıyla.
Çünkü, profesyonel bir sporcu doping içeren maddelerin neler olduğunu çok
iyi bilmektedir. Profesyonel sporcunun profesyonel olması gereken
antrenörü doping içeren maddelerin neler olduğunu bilmektedir. O sporcunun
bağlı olduğu kulüp doping
içeren maddelerin neler olduğunu bilmektedir. Faaliyetleri dizayn eden
federasyon doping içeren maddelerin neler olduğu bilmektedir.
Hiçbir sporcunun Benim bu yiyecekte ya
da içecekte doping olduğunu bilme şansım yoktu. deme
imkânı yoktur. Profesyonel bir sporcu bu bilgiyle zaten donanmış
durumdadır ama maalesef bazen eğitimsizlikten, paralel olarak
cehaletten kaynaklanan nedenlerle Bana bir şey olmaz. ya da Üç aya
geçer, müsabakaya kadar geçer. gibi akıl dışı, gerçek
dışı, bilim dışı yaklaşımlarla maalesef
doping kullanan sporcularımız olmaktadır. Bu konuda çok
katıyız. Kazanılan madalyaların, göndere çekilen
bayrağımızın, okunan İstiklal
Marşımızın hiçbir şekilde bu kavramla
yıpratılmasına gönlümüz de aklımız da
uygulamalarımız da kanunlarımız da razı değil.
Numuneler alınmakta, lisanslı laboratuvarlara gönderilmekte ve
gerekleri harfiyen yerine getirilmektedir. Fakat zaman zaman aynı
kafiledeki tüm sporcularımızda, aynı miktarlarda ve aynı
doping maddesinden çıkması federasyonları da düşünmeye ve
eylem gerçekleştirmeye sevk etmiştir.
Halterle ilgili son dönemlerde çok
duydunuz, bu nedenle Halter Federasyonunda yönetim değişimine
gidildi. Eski yönetimin de doping konusunda katı tutumu vardı ama
buna rağmen mücadeleyi başarıya ulaştıramadılar,
yeni yönetim bu işi tavizsiz sürdürmektedir. Hiçbir sporcumuz bu konuya kendini
alet edemez, etmemelidir, sporcu ifadesiyle: Kullanılan her bir doping,
sporcunun kendi tabutuna çaktığı çividir. Bu, sporcuların
kendi aralarında dopingi tarif etmek için kullandıkları
kavramdır. Dolayısıyla, bu konuda bizim müsamahakâr bir tavır
takınmamız asla ve kata söz konusu değil.
Şimdi, yeni bir düzenleme üzerinde
çalışıyoruz; dopingli çıkan sporcunun antrenörünün de
aynı yaptırıma maruz kalması. Çünkü, sporcular profesyonel
müsabakalara antrenör nezaretinde hazırlanıyor. Kendi sporcusuna
sahip çıkmayan, onunla duygudaş olamayan, onunla aklını, fikrini,
projesini, projeksiyonunu paylaşamayan bir antrenörün Türk sporuna
verebileceği hizmet yoktur diye düşünüyoruz.
Yine, Sayın Öğütün, Ardahan
ilimize ilişkin bir yatırımınız var mı? mealinde
sorusu: 2002-2012 yılları arasında,
bakanlığımıza bağlı Yüksek Öğrenim Kredi ve
Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğünün Ardahan ilinde yaptığı 2
yurt projesi bulunmaktadır. Ardahan merkezde 500 kişilik öğrenci
yurdu, bunun inşaatını tamamladık, katma değer vergisi
dâhil 10 milyon lira.
Yine, Ardahan ilimizde, yeni bir
öğrenci yurdunun yapımına ilişkin ihalemizi
gerçekleştirdik, yüklenici firmayla sözleşmemizi imzaladık,
burada da 750 kişilik bir öğrenci yurdunun yapımını
planlıyoruz. 2012 yılı sonuna kadar 3 milyon liralık
harcama yapılmış, 2013 yılı sonunda bu projenin
bitmesi ve hizmete girmesi hedefimiz.
Ayrıca, 2012 yılında,
Ardahanda 350 öğrenci kapasiteli bir öğrenci yurdunu -kiralama
yoluyla- bu eğitim-öğretim yılına açık hâle getirdik.
2002-2012 döneminde Spor Genel
Müdürlüğünce Ardahanda
yapılan işler: Hanak Semt Sahası, Posof Semt Sahası, Göle
sentetik çim yüzeyli futbol sahası, Ardahan Kapalı Yüzme Havuzu, Göle
Spor Salonu, Ardahan Gençlik Merkezi, Kazım Karabekir Paşa Spor
Salonu zemin ıslahı ve çatı onarımı, 80. Yıl
Cumhuriyet Stadı ısıtma tesisatının yapımı,
buna benzer restorasyon projeleri. 2013 yılında yapımına
devam etmekte olduğumuz projeler: Ardahan Gençlik Merkezi, Göle Spor
Salonu, Halil Efendi Mahallesinde sentetik çim yüzeyli futbol sahası
inşaatı.
Adana
Milletvekili Sayın Ali Halamanın soru önergesi:
Bakanlığınıza bağlı ve ilgili kuruluşlar
tarafından Adana ili ve ilçelerinde yürütülen proje ve
yatırımlarınız nelerdir? Adana ilinin sorunları
konusunda çalışmalar nelerdir?
2012
yılında Adanada -daha yeni hizmete açıldı- 1.056
kişilik öğrenci yurdu; 2012 yılı sonunda bu yurdumuzu
hizmete açtık 2 Kasım 2012 tarihinde Ankarada merkezi bir
açılış merasimiyle. Ayrıca, Adanada 2013 yılı
Yatırım Programında bin kişilik yeni bir öğrenci
yurdumuz daha var. Kozan ilçemizde 500 kişilik bir öğrenci yurdu
inşaatımız var. Bütün bunlara ilave, Adana ilimizde, ayrıca
2013 yılı Yatırım Programına bin kişilik bir
öğrenci yurdunun yapımını daha teklif ettik.
Bakanlığımıza
bağlı birimlerden Spor Toto Teşkilat Başkanlığınca
tesislerin bakım onarımı kapsamında Adana iline gönderilen
rakam 5,5 milyon lira 2012 yılında. Ayrıca 2004-2013
yılları arasında Adanaspor Kulübüne 11 milyon lira, Adana
Demirspor Kulübüne de 9,5 milyon lira isim hakkı bedeli ödedik Spor Toto
olarak.
Spor
Genel Müdürlüğü tarafından 2013 yılı Yatırım
Programındaki Adana iline yönelik yatırımların maliyeti
ise 14 milyon lira. Söz konusu yatırımlar şunlar: Ceyhan
sentetik çim yüzeyli futbol sahası, Adana merkez Yüreğir Gençlik
Merkezi, Adana merkez atletizm stadyumu, merkez Çukurova sentetik çim yüzeyli
futbol sahası soyunma odaları ve tribünleri, Adana merkez Gençlik
Merkezi; ayrıca, Yüreğirden dışında Adana merkezde
ayrıca planladığımız ilçeye orada karar verilecek arsa
durumuna göre; tesislerin doğal gaz dönüşümlerinin
yapılması, Yüreğir Şirinevler Spor Salonu bakım ve
onarımı ve onlara ilave.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Halaman burada mı, görmüyorum kendisini ama
Adana milletvekillerimizden burada olanlar var. Adana ilimize 33 bin
kişilik bir yeni stadyum kazandırıyoruz. Bildiğiniz gibi,
stadyumların ihalelerini daha pratik ve hızlı ilerleyebilmek
açısından ve finansman modelimize dayalı nedenlerden dolayı
Başbakanlık Toplu Konut İdaresi marifetiyle
gerçekleştiriyoruz. Adana Stadyumu 33 bin kişi, ihalesini
yaptık, müteahhit firmayla sözleşme imzalandı. Mersindeki
stadyum inşaatını gerçekleştiren firmayla -yanlış
hatırlamıyorsam- sözleşmesi imzalandı ihalenin neticesinde.
KDV hariç Adana Stadyumunun maliyeti 114 milyon lira, artı KDV:
MUHARREM VARLI (Adana)
Ne zaman başlayacak?
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) İki-üç ay içerisinde başlarız diye
düşünüyorum çünkü uygulama projelerinin TOKİ avam proje üzerinden
ihaleleri yapılıyor. İhalenin hızlı yapılabilmesi
adına iki-üç ay içinde uygulama projesi bitirilir, müteahhit firma belli,
firmayla sözleşme imzalandığı için biz kendilerini hemen
zemin etüdü, kazık çakma ve hafriyat çalışmalarına
başlamaları yönünde şifahi ricalarımızı ilettik.
Adanada zaten yılın on iki ayı inşaat mevsimi
olduğundan dolayı problem yok.
Yapım
hızı konusunda da bir problem yaşayacağımızı
zannetmiyorum. Mersinde üç yüz günde stadyum bitirdik. Türk mucizesi olarak
Gazetelerin adlandırdığı bu. Arada dört ay şantiyemiz
kapandı, dört ay şantiyemiz kapalı kaldı.
Çalıştığımız günlerin adeti üç yüz gün. Türk
mucizesi dediğim şeye bir kere itiraz etmemeniz lazım zaten.
ALİ ÖZ (Mersin)
Sayın Bakan, hâla devam ediyor, bitmedi ki.
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Hayır, hâlâ devam etmiyor. Bakın,
zemine
ALİ ÖZ (Mersin)
Devam ediyor Sayın Bakan. Başbakan kurdeleyi keserken bile
yaşadığınız problemleri hatırlatacağız.
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Neydi problem?
ALİ ÖZ (Mersin)
Sayın Başbakan açılışta dedi ki: Ben en son hâlini
görmek istiyorum bunun. Ama maalesef en son hâlini bitmiş olarak
Sayın Başbakana gösteremedik.
BAŞKAN Sayın
Öz, böyle bir usulümüz yok. Lütfen karşılıklı
konuşmayalım.
ALİ ÖZ (Mersin)
Ama inşallah yetiştirirsiniz.
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Böyle bir usul olmadığını
Sayın Başkan hatırlattı. O zaman ben şöyle söyleyeyim:
Davetliydiniz, keşke salona gelseydiniz.
ALİ ÖZ (Mersin)
Hayır, davetli değildim.
GENÇLİK VE SPOR
BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Salondaki ekrana son görüntüler de
yansıdı. Orada açılışa temel atılan günden
itibaren aşama aşama inşaat detayları getirildi. Şu an
Mersindeki tesislerin tamamı Sayın Başbakanımın
kurdeleyi kestiği gün itibariyle oyunlar köyü yatmaya ve yemek yemeye, o
an itibarıyla jimnastik salonunda 130 jimnastikçi spor hâlindeydi.
Tamamlanmayan tek şey var, söylüyorum: Mersin Stadyumunun zemininin çimleri. Tamamlanmama
gerekçesini de söylüyorum: Açılış ve kapanış
organizasyonu sırasında kurulacak vinçler, taşıma
aparatları ve yerden yükselecek geçici yapılar nedeniyle çimin
bozulması mukadderdi. Bozulacak bir çimi sermektense 30 Hazirandan sonra,
oyunların kapanış seremonisi biter bitmez onu da seriyoruz. Emin
olun, rahat olun.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Adana 5 Ocak Stadı
ne olacak Sayın Bakan?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) - 12
tesis yeni, 42si restorasyon; 54 tesis, hepsi bugün gibi, çiçek gibi
kullanıma hazır durumdalar. Mersinin imrenilecek bir durumu var. Siz
fazla bir şey söylemeyin, arkadaşlar yoksa bizi
sıkıştırır.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Adana 5 Ocak Stadı
ne olacak, Adana 5 Ocak Stadı?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) - Adana
Stadında problem yok. Adanayı ayrıca yatırım
programımızda olmamasına rağmen, oyunlar nedeniyle
Akdeniz
Oyunlarının 3 branşı Adanada yapılacak; hentbol,
durgun su sporları, binicilik. Binicilikle ilgili bir kupa müsabakası
var pazar günü.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) 5 Ocak Stadı ne
olacak, 5 Ocak Stadı?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla)
Burada, bakın, Adanadaki salon, mevcut salon 1.500 kişilik.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) 5 Ocak Stadı ne
olacak?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) - 2
milyona yakın Adana kentine 1.500 kişilik salonun yetmesi mümkün
değil, ek yatırım programına 7.500 kişilik bir spor
salonunu Adanada dâhil ediyoruz. Bunun da Adanalılara hayırlı
uğurlu olmasını temenni ediyorum.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) 5 Ocak Stadı
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) - Neler
yapacağımızı anlatıyorum, sonra
yapacaklarımızı ondan sonra konuşuruz.
Samsundaki stadyum ne olursa 5 Ocak Stadyumu da
aynısı olur. Samsunda da 33 binlik bir stadyum yapıyoruz.
Samsun Stadyumu, eski stadyumu ne olursa Adananın eski stadyumu da
aynısı olur.
Sayın Ensar Öğütün sorusu: Karsa hangi
yatırımlar yapılmış?
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) AVM yapıyorsunuz
oraya, AVM, onu da anlatın.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) -
Geçmişte yapsaydınız da yerine AVM yapsaydınız, 1 tane
stadyum yapsaydınız. Türkiyede 1999-2002 yılları
arasında yapılan 1 tane stadyum var.
Sayın milletvekilleri, madem konu açıldı,
bunu sizinle paylaşayım: Şu an, biz 24 ilimizde en küçüğü
15 bin, en büyüğü 40 bin olmak üzere
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sırtını
dönme ne olur Bakan.
OKTAY VURAL (İzmir) Siz sorulara cevap verin.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) - Her
tarafa anlatıyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Özür dilerim, bu taraf
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) -
Hayır, iktidarın milletvekillerine, deminden beri oraya
konuşuyorum, biraz da oraya konuşayım.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Bakanın
sorulara cevap vermesi gerekir.
BAŞKAN Sayın Bakan, sorulara cevap verin
lütfen.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) - En
küçüğü 15 bin, en büyüğü 40 bin olmak üzere 24 tane stadyum
yapıyoruz; 24 tane stadyum yapıyoruz.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) 5 Ocak Stadyumunun
yerine AVM yapacak mısınız, yapmayacak mısınız?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) -
1999-2002 yılları arasında Türkiyede yapılan 1 tane
stadyum var; İstanbulda Atatürk Olimpiyat Stadı, 1 tane.
OKTAY VURAL (İzmir) Sorulara cevap verin. O,
sorularda yok ama.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) -
Şu an, İstanbul Olimpiyat Oyunları Hazırlık ve
Düzenleme Kurulu Başkanı olarak İstanbul Olimpiyat
Oyunları
OKTAY VURAL (İzmir) Onu sormadılar.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) -
Söylüyorum.
O stadyum hazine garantili krediyle yapıldı. On
yıldır -AK PARTİ Hükûmeti- İstanbulda yapılan tek
stadın borçlarını ödemeye devam ediyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) Onu sormadılar ki.
Sayın Başkan, onu sormadılar ki. Sorulara cevap vermiyor.
MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU (Trabzon) -
Karsı konuşuyorduk, Karsı.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) -
Şu an 24 tane stadyum yapıyoruz tek kuruş kredi kullanmadan.
BAŞKAN Sayın Bakanım,
lütfen sorulara cevap verin, bakın, süreniz bitmek üzere.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) 5
Ocaka AVM yapacak mısınız?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ
(Devamla) Evet, Trabzon Akyazı Projesi ihalesi yapıldı, en son
yine bir itiraz oldu ama o itirazın sonuçlanmasını birkaç gün
içerisinde bekliyoruz, TOKİden bize verilen bilgi bu. Trabzon Akyazı
Projesi 198 milyon liraya ihale edildi. Burada, Almanyada mukim Mimar Mete
Arat tarafından çizilen proje doğrultusunda, Karadenizin dalgalarını
simgeleyen çatı örgüsüyle 40 bin kişilik bir stadyum
inşaatı var Trabzonda, sahildeki dolgu alanında, Trabzonspor
kamp tesisleri var, 3 bin kişilik spor salonu var, futbol sahaları
var, var, var, var. Projenin detaylarını siz zaten biliyorsunuz
Sayın Canalioğlu.
MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU
(Trabzon) Teşekkür ediyoruz Sayın Bakanım.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ
(Devamla) Temennim en kısa zamanda başlamak, Trabzonun,
Trabzonsporluların hayaliyle Trabzon kentini en kısa sürede
buluşturmaktır.
MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU
(Trabzon) Kupamızı da bir alalım Sayın Bakanım
hayırlısıyla.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ
(Devamla) Sayın Öğütün Ardahan Üniversitesindeki öğrencilere
Başbakanlık bursu verilecek mi? sorusu.
Artık Başbakanlık bursu
yok, bütün burslar birleşti, Kredi ve Yurtlar Kurumundan bu bursları
veriyoruz. 455 bin gencimize burs veriyoruz ve elbette ki burs alanlar
arasında Ardahan Üniversitesinin öğrencisi olan genç
kardeşlerimiz de var.
Sayın Mesut Dedeoğlunun
Sayın Başbakanımıza tevcihen sormuş oldukları bir
soru: Ülkemizde akaryakıt fiyatlarının sürekli olarak
artış göstermesinin başlıca sebepleri nelerdir?
Tabii, detaylı ve cevabı
hayli teknik bir soru. Akdeniz piyasasında oluşan fiyat
değişiklikleriyle yurt içi fiyat değişiklikleri paralel
hareket etmektedir. Dolayısıyla, dünya piyasasında meydana gelen
ürün fiyatlarındaki değişiklikler ülkemize de aynıyla
yansımaktadır, dışarıdaki fiyat ayarlamaları
Türkiyeye de aynı şekilde intikal etmektedir.
Sayın Dedeoğlunun yine
Sayın Başbakanımıza tevcihen sormuş oldukları bir
soru: Kamu santrallerine verilen doğal gazın fiyatının
yüzde 37 oranında artırılmasının başlıca
nedeni nedir? diyor.
Cevaben: BOTAŞ, doğal gaz
toptan satış fiyatlarını pazarın durumu, ülkenin
ekonomik şartları, piyasa-fiyat istikrarı gibi hususları ve
EPDKnın tarifeyle ilgili kararları doğrultusunda alım ve
işletme giderlerini ve piyasa koşullarını dikkate alarak
belirlemektedir. Tüketiciye uluslararası tarifeden kaynaklanan
dışında bir fiyat artışı
yansıtılmamaktadır. Kamuoyu da öncesinde bilgilendirilmekte ve
bu yönde bir spekülasyonun ya da arz-talep dengesizliğinin
oluşmasına fırsat verilmemektedir.
Yine, Sayın Mesut
Dedeoğlunun Başbakanımıza tevcihen sormuş
oldukları Doğal gaza ilişkin 2012 yılında kaç kez
fiyat ayarı yapılmıştır? sorusu.
Bilindiği üzere, doğal gaz
alım fiyatlarında düşüşlerin yaşandığı
2009 yılında, Şubat ayında yüzde 18 ve Mayıs
ayında yüzde 26 oranında olmak üzere tüketici fiyatlarında
indirimler yapılmıştır. BOTAŞ, doğal gaz toptan
satış fiyatlarını pazarın durumu, ülkenin ekonomik
şartları, EPDKnın tarifeyle ilgili kararları ve
işletme giderleri doğrultusunda belirlemektedir. İç piyasadan ya
da ekonomiden kaynaklanan ihtiyaçlara dayalı bir fiyat ayarlaması
yapılmamaktadır.
Yine, Sayın Mesut
Dedeoğlunun Sayın Başbakanımıza yem maliyetleriyle
ilgili tevcih etmiş oldukları bir soru.
Bugüne kadar yem bitkileri
desteklemeleri kapsamında yaklaşık 6,4 milyon hektar alanda 2,2
milyon çiftçi için toplam 3,1 milyar lira ödeme
yapılmıştır; yem bitkileriyle yapılan desteklemelere
ilişkin rakam. Yürütülen çalışmalar sonucunda, TÜİK
verilerine göre, genel yem bitkileri ekim alanları 2002 yılında
1,1 milyon hektar iken 2012 yılında 2,2 milyon hektara
çıkmıştır. Hayvancılık ve yem üretiminin
teşvikine ilişkin Sayın Başbakanlık makamının
cevabi metni bu.
Sayın Mesut Dedeoğlunun
Başbakanımıza tevcihen sormuş oldukları bir soru:
Ülkemizdeki kümes hayvanlarının ve sakatatların toptan
satışında yüzde 1 olan KDV oranı yüzde 8e yükseltilmiştir.
Cevaben, konuyla ilgili olarak Maliye
Bakanlığından alınan cevabi görüş şu
şekildedir: Bakanlar Kurulu kararıyla 25/02/2013 tarihinden itibaren
geçerli olmak üzere kümes hayvanlarının etleri ve
sakatlarının toplam tesliminde daha önce yüzde 1 olarak uygulanan KDV
oranı yüzde 8 olarak belirlenmiştir. Bu ürünlerin perakende
tesliminde uygulanan KDV oranında ise değişiklik
yapılmamıştır. Düzenleme ile, anılan mükelleflerin
sürekli olarak KDV iadesinden alacaklarının ortaya çıkması
önlenmiş olup indirimli orana tabi işlemler nedeniyle yüklenilen ve
indirilemeyen KDV tutarlarının mükellefin talebi üzerine işlemin
gerçekleştiği yıl içinde mahsuben, işlemin
gerçekleştiği yılı izleyen yıl içinde ise nakden veya
mahsuben iadesi mümkün bulunmaktadır. Cevap bu şekilde.
Sayın Mesut Dedeoğlunun
Başbakanımıza tevcihen sormuş oldukları bir soru:
Ülkemizde ve dünyada sütün önemi ortadayken kamuda çok az sayıda süt ve
süt ürünleriyle, süt ve süt ürünleri teknoloji bölümünden mezun olan tekniker
istihdamı yapılmaktadır. Son on yılda, Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bünyesinde kaç
adet anılan bölüm mezunlarından istihdam edilmiştir?
Bakanlığımızda
hâlen süt ve süt ürünleri, süt ve süt ürünleri teknoloji bölümü mezunu 96
tekniker görev yapmaktadır. Bakanlığımızın bu
yöndeki istihdamı artırma gayreti sürmektedir. Tarım
Bakanlığı kastedilerek Başbakanlıktan gelen metin.
Sayın Mesut Dedeoğlunun
Başbakanımıza tevcihen sormuş oldukları soru: Ticari
araç sahiplerinin kar lastiği konusundaki talepleri niçin
karşılanamamıştır?
Kış lastiği temininde
güçlükler yaşandığının müşahede edildiği ve
taşıt sahiplerinin mağdur olmaması için yarı römork ve
römorkların frenleme tertibatı bulunan, dingilleri üzerindeki tüm
lastiklerin kış lastiği olması zorunluluğu 1
Aralık 2014 tarihine soru önergesine konu olan nedenlerle ötelenmiş
bulunmaktadır.
Kahramanmaraş Milletvekili
Sayın Mesut Dedeoğlunun Başbakanımıza tevcihen
sormuş oldukları yine bir soru: 2012 yılında toplam kaç
adet küçük ve orta büyüklükteki işletme ve kullanılan kredi kanuni
takibe düşmüştür?
Takipteki toplam krediler; 6 milyon 519
bin 669 lira, bin/TL cinsinden. Takipteki toplam KOBİ niteliğindeki
kredi müşteri adedi ise 173.670. 2012 yılı itibarıyla
önceki yıllardan intikal edenlerle birlikte toplam sayı.
Kahramanmaraş Milletvekili
Sayın Dedeoğlunun Sayın Başbakanımıza tevcihen
sormuş oldukları soru: Hafif ticari araç pazarında ortaya
çıkan daralmanın başlıca sebepleri nelerdir?
Ülkemizde 2011 yılında
otomobil ve hafif ticari araç toplam pazarı tüm zamanların rekorunu
kırarak 864.439 adet olarak gerçekleşmiştir. Bu rakam, 2012
yılında yüzde 10 azalarak 777.761 adede gerilemiştir yani
bakıldığı zaman 2012 yılında 864 bin ticari
araçtan oluşan bir pazar var, yüzde 10 azalmış ama azalmış
hâliyle düştüğü yer 777.761. Toplamda 1,5 milyonun üzerinde -iki
yılın toplamında- bir hafif ticari araç pazarı var.
Ülkemiz hafif ticari araç üretiminde
üstün bir konumda bulunmakta olup Avrupa Otomobil Üreticileri Birliği
verilerine göre de ABde -Avrupa Birliğinde yani- hafif ticari araç
üretiminde son beş yıl baz alındığında Türkiye
Cumhuriyeti üretim potansiyeliyle 1inci sırada yer almaktadır.
Sayın Dedeoğlunun yine
Sayın Başbakanımıza sorusu: Otomotiv pazarında ortaya
çıkan daralmanın başlıca sebepleri nelerdir?
Ülkemizde 2011 yılında
otomobil ve hafif ticari araç toplam pazarı tüm zamanların rekorunu
kırarak 864.439 adet olarak gerçekleşmiştir. Otomobil
pazarı ise 2011 yılında 593.519 adet olarak
gerçekleşmiş fakat 2012 yılında bu rakam yüzde 6 azalarak
556.280 adede gerilemiştir. Evet, Başbakanlığın cevabi
metninde yüzde 6lık bir daralmanın olduğu kabul edilmekle
birlikte 2012 yılında rakamın 556.280 olduğu ifade ve beyan
edilmektedir.
Sayın Dedeoğlunun Sayın
Başbakanımıza tevcihen soruları: Maden ocaklarında
dinamitle patlatmanın yerini alacak olan, TÜBİTAK tarafından
geliştirilen yeni uygulama kullanılmaya başlandı mı?
Uygulama yer yer
kullanılmaktadır. TÜBİTAKın TARAL 1007 Programı
kapsamında geliştirdiği TÜBİTAK-MAM, Kimya Enstitüsü ve
Makine Kimya Endüstrisi Kurumu aracılığıyla
gerçekleştirilen proje çerçevesindeki uygulamadan söz ediliyor. Henüz
fiilî uygulama aşamasına geçilememiştir. Şu ana kadar
sadece prototip ürünlerin saha denemeleri yapılmış ve bu
deneyler olumlu netice vermiştir. Yaygın uygulama, proje raporunun
kabulünü takiben dört aylık süre içerisinde 2013 yılının
son çeyreğinde başlayacaktır ancak bu uygulamaya fiilen
geçildiği andan itibaren bile grizu riskinin yüzde kaç oranında
azaltılacağına ilişkin henüz kesin, bilimsel bir veri
oluşturulamamıştır.
Sayın Mesut Dedeoğlunun
Sayın Başbakanımıza tevcih etmiş oldukları
TÜBİTAK tarafından yürütülen burs programı kapsamında yurt
içinde bazı bilim insanlarına önemli destekler
sağlandığı bilinmektedir. 2012 yılında kaç bilim
insanına destek verilmiştir?
TÜBİTAK BİDEBin
yürüttüğü çalışmalara ve ülkemizin ihtiyaçlarına paralel
olarak desteklerin türleri, desteklenen kişi sayısı ve destek
miktarları her yıl sürekli artmaktadır. 2003 yılında
1.527 olan desteklenen toplam bilim insanı sayısı 2009
yılında 18.141e yükselmiştir. 2012 yılında ise
desteklenen bilim insanı sayısı 18.424 kişiye
ulaşmıştır. 2012 yılında bilim insanlarına
burs ve destek programı adı altında aktarılan fon
miktarı 75 milyon liradır. Ayrıca, 2013 yılında
yaklaşık 20 bin kişiye toplam 122 milyon lira fon
kullandırılması hedeflenmektedir. Demek ki sayının on
yılda 1.500 rakamından 18.424 rakamına ulaşmış
olduğu anlaşılıyor.
Kahramanmaraş Milletvekili
Sayın Dedeoğlunun Başbakanımıza yönelttiği soru
önergesi
Bu arada, Kahramanmaraş, PTT 1.
Lige çıktı, onunla ilgili de bir cümle ifade etmek isterim. Yeni
stadyum talebi var ama yetiştirmek mümkün değil, iki ayda stadyum
yapmak gibi bir şey tabii ki söz konusu değil. Biz, iki ayda
Kahramanmaraşın mevcut stadyumunu zemin, tribünler, çimler, soyunma
odaları, sosyal donatılarıyla birlikte yeni sezona hazır
hâle getirmek yönünde çalışmalarımıza devam ediyoruz.
Zannediyorum iki-üç hafta içerisinde bu işin ihalesi
yapılmış olacak. İnşallah, sezona hazır hâle
gelmesi yönünde bir hedefimiz var.
Sayın Dedeoğlunun Sayın
Başbakanımıza tevcihen Yabancı uyruklu çok sayıda
bilim insanının yüksek maaşlar ve paralar ödenerek Türkiyeye
araştırma için getirileceği belirtilmektedir. TÜBİTAK
tarafından başlatılan bu program kapsamında toplam kaç
bilim insanının getirilmesi planlanmaktadır? Getirilecek bu
kişilerin yerini ülkemizde doldurabilecek bilim insanı yok mudur?
Niçin ülkemizdeki bilim insanları yurt dışındaki gibi
yeterince desteklenmemektedir?
Cevabi metin: Türk öğrenci ve
araştırmacılara yönelik burs programlarımıza ek olarak
bilimsel etkileşimin gelişmesini desteklemek, uluslararası
araştırma zincirini geliştirmek ve Türkiyenin
tanıtılmasına katkı sağlamak amacıyla yurt
dışındaki deneyimli araştırmacıların
Türkiyeye gelerek araştırmalarının bir
kısmını Türkiyede sürdürmeleri için de destek programları
yürütülmektedir. Bu kapsamda yürütülen aşağıdaki destek
programlarına aynı zamanda yurt dışında kariyerlerine
devam etmekte olan Türk araştırmacılar da başvuru yapabilmektedir.
Konuk araştırmacı destek programları şunlardır:
Konuk veya Akademik İzinli Bilim
İnsanı Destekleme Programı: 2012 yılında programa
toplam 400 bilim insanı için davet başvurusu yapılmış
ve 221 bilim insanına 1 milyon 260 bin lira destek sağlanmıştır.
Desteklenen 221 konuk bilim insanının 19u Türktür.
Uluslararası Deneyimli
Araştırmacı Dolaşımı Destek Programı: Yurt
dışındaki nitelikli araştırmacıların,
öncelikli alanlar başta olmak üzere, Türkiyeye uzun süreli
araştırma yapmak üzere gelmelerini temin için, bu
araştırmacıların yurt içinde istihdamına yönelik imkânların
sağlanması amacıyla AB kaynakları kullanılarak bir
program geliştirilmesi planlanmış ve bu kapsamda AB 7nci
Çerçeve Programına (COFUND)
başvuru yapılmış ve desteklenmiştir. Bu
çerçevede proje bütçesinin yüzde 40ı AB fonlarından
karşılanarak yüzde 60lık bir TÜBİTAK desteğiyle
Uluslararası Deneyimli Araştırmacı Dolaşım
Destek Programı adıyla yeni bir destek programı 2012
yılı itibarıyla uygulamaya konulmuştur. Program
kapsamında dört yılda toplam 100 deneyimli bilim insanına veya
uzmanına, araştırmalarını Türkiyedeki akademi ya da
sanayi kuruluşlarında kadrolu istihdam edilerek yapmaları için
destek verilecektir.
Toplam program bütçesi 11,2 milyon
eurodur. Bu bütçenin 4,5 milyon eurosu AB komisyonundan
sağlanacaktır. Program boyunca toplam dört çağrıya
çıkılacaktır. Eylül 2012 tarihinde kapanan ilk çağrı
kapsamında ön incelemeye geçen 66 başvurunun bilimsel
değerlendirmeleri sonucunda 26 araştırmacı
desteklenmiştir. Desteklenen 26 araştırmacının 14ü
Türktür. TÜBİTAK tarafından yürütülen 31 burs ve destek
programı arasında sadece yabancılara yönelik 2 adet
programımız bulunmaktadır. Bunlardan ilki Yurt İçi
Lisansüstü Burs Programı, diğeri ise Yabancı Uyruklular
İçin Araştırma Burs Programıdır.
2012 yılında yukarıdaki
2 program kapsamında Türkiyede doktora yapan ya da
araştırmalarına devam eden toplam 255 yabancı uyruklu
doktora öğrencisiyle 159 yabancı uyruklu araştırmacıya
4 milyon lira destek verilmiştir. Sadece yabancılara yönelik bu 2
destek programının bütçesi 2012 yılında TÜBİTAK
BİDEB bütçesinin yüzde 5idir.
BAŞKAN Sayın Bakan,
isterseniz, sözlerinizi tamamlayabilirseniz, 2 sayın milletvekilinin
açıklama talepleri var sizden. Onları aldıktan sonra tekrar söz
vereceğim.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ
(Devamla) Tamam, Sayın Başkanım, iki soru kaldı zaten.
Bunları hemen birer dakikada özetleyeyim arzu ederseniz.
BAŞKAN Buyurun.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ
(Devamla) Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mesut Dedeoğlunun
Sayın Başbakanımıza yöneltmiş olduğu organize
sanayi bölgelerinin az gelişmiş bölge kapsamına
alınmasına ilişkin soru önergesi: OSB uygulamaları,
ülkemizde sanayinin geliştirilmesi amacıyla uygulamaya konulan çok
sayıda teşvik tedbirinden yalnızca biridir. İlgili
bakanlığımızca OSB tüzel kişiliklerine uzun vadeli,
düşük faizli kredi verilmektedir. Bu bağlamda, organize sanayi
bölgeleri ve küçük sanayi siteleri proje ödeneklerinin kullanımı ve
kredilendirilmesine ilişkin esaslar çerçevesindeki ödeme
şartları şöyledir: Kalkınmada öncelikli yöreler faiz
oranı yüzde 1, beş yıl ödemesiz, ödeme süresi on beş
yıl; diğer iller faiz oranı yıllık yüzde 2, üç
yıl ödemesiz, ödeme süresi on üç yıl; gelişmiş iller faiz
oranı yıllık yüzde 3, iki yıl ödemesiz, ödeme süresi toplam
on bir yıl.
Sayın Ensar Öğütün, Ekonomi
Bakanı Sayın Zafer Çağlayana yönelttiği soru önergesi:
AByle olan ithalat ve ihracatımız arasındaki fark nereden
kaynaklanmaktadır? Bu farkın kapanması için ne
yapmaktasınız?
AB üyesi 27 ülke, ülkemizin en önemli
ticaret ortağıdır. Bununla birlikte, Avrupa Birliğinin,
ülkemizin toplam ticareti içerisindeki payı azalmaktadır. 1995
yılında, AB 27nin yani 27 birlik üyesi ülkenin toplam
ihracatımız içerisindeki payı yaklaşık yüzde 56 iken,
2011 yılında, AB üyesi 27 ülkenin payı yüzde 46ya, toplam
ithalatımız içerisindeki payı ise yüzde 50den yüzde 38e
gerilemiştir. Türkiyenin ihracatının bu süre içerisinde 36
milyar dolardan 155 milyar dolara tırmandığı dikkate
alınacak olursa, Avrupa Birliğine yapılan ihracatın
yıllık rakamsal büyüklüğünün yükseldiği ama Türkiyenin
toplam ihracatı içerisindeki oransal durumunun bir miktar gerilediği
görülecektir. Kaldı ki bu, Türkiyenin ihracat stratejisinin de aynı
zamanda bir parçası. Türkiye yeni pazarlara açılmakta olduğundan
dolayı, ihracatında 4 katın üzerinde bir artış var ama
Avrupa Birliğiyle olan ihracatında bir azalma var. Bunu ekonomi
yönetimimiz bir risk olarak değerlendirmemektedir.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Sayın Öz, açıklama talebiniz
var Sayın Bakandan, buyurun.
ALİ ÖZ (Mersin) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakan, tabii ki Mersinde
yapılacak olan olimpiyatlarla ilgili biz bir şey
yapılmadığı iddiasında değiliz. Ancak daha
önceden planlandığı şekliyle spor müsabakalarının
yapılacağı Arena Stadyumu maalesef yetişmemiştir. O,
sadece açılış ve kapanışta kullanılacak, daha
sonra da çimlenme çalışmaları devam edecektir.
Bizim daha önce size sormuş
olduğumuz bir soruya istinaden vermiş olduğunuz cevapta
Olimpiyat Komitesi için teslim olarak bir yıl önceden teslim etmemiz
gerektiğinden, ihalesini davetiye usulüyle yapacağız ve bu
şekilde tamamlayacağız. ifadeniz vardı. O günkü
söylediğiniz gibi, gerçekten, 20 Haziranda yapılacak olan
Olimpiyatlar öncesinde Olimpiyat Komitesine bir yıl önceden, maalesef,
teslim edemedik, tesisler ancak yeni tamamlanıyor. Bunu bir Türk
mucizesi olarak değerlendiriyorsunuz, 2020 Olimpiyatları için de
bize ciddi manada avantaj sağlayacağını iddia ediyorsunuz.
Ama bu şekilde bu avantajlı durumda olduğunuzu nasıl iddia
ediyorsunuz, bunu gerçekten anlayamadık. Eğer bu konuda bir açıklama
yaparsanız sevinirim.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Halaman
ALİ HALAMAN (Adana) Sağ ol
Başkanım.
Sayın Bakanım,
cevaplarınızdan dolayı teşekkür ediyorum. Ben şöyle
bir şeyi, bu, 5 Ocak Stadyumu şehir merkezinde kaldı. deniyor.
30 bin kişilik bir seyirci kapasitesi var. Ama bu stadyum Adananın
kurtuluşuyla ilgili, ismi de 5 Ocak, Adananın kurtuluşu da 5
Ocak, çok da özel bir yer. Adana uzun yıllar bununla anıldı,
bununla yattı, bununla kalktı. Eğer Adanaya yeni bir stadyum
yaptırmak istiyorsanız bu stadyumun ortadan kalkmasına gerek var
mı? Veya ısrarla Bizim burayı kaldırmak düşüncemiz
var. diyorsanız, Adananın bir şehir meydanı yok,
burayı şehir meydanı olarak düşünebilir misiniz?
İkinci sorum da, yine, kadük kalan
ama uzun dönem uğraştığımız Kozana 500
kişilik bir Kredi Yurtlar Kurumu yani yurt projesi vardı. Bunun
ihalesi yapıldı mı, yapılıyor mu, yeri bulundu mu?
Cevaplandırırsanız teşekkür ederim.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Canalioğlu
MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU
(Trabzon) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, öncelikle Trabzon
Akyazıda yapılacak stadyumla ilgili verdiğiniz bilgiden
dolayı çok teşekkür ediyorum. Umuyoruz ve bekliyoruz ki Süper Lige
renk katan, Anadolu takımı olan Trabzonsporumuzun en kısa
sürede bu stadyumun yapılarak maçlarının burada
oynanmasını arzu ediyoruz ama sizin göstermiş olduğunuz,
vermiş olduğunuz bilgilerden dolayı tekrar teşekkür
ediyorum.
Bu arada, kupamızı da
beklediğimizi bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, buyurun.
Kürsüye lütfen...
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ
(Samsun) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Başkanım,
Sayın Genel Kurul üyeleri; sizleri tekrar saygıyla selamlıyorum.
Sayın Özün sorusu
Sayın Öz,
Mersin Stadı bitti, Adan Zye bitti. Mersin Stadı,
localarındaki VIP odaları, seyirci localarındaki
koltuklarına, sehpalarına varıncaya kadar bitti. Sadece zeminin
çimi yapılmadı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Bakan.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ
(Devamla) Sadece zemindeki çimlemeyi yapmadık, onu da bilerek
yapmadık. Gelin beraber gidelim. Ben 18inden itibaren Mersindeyim,
stadın etrafını beraber gezelim. Palmiyelerine varıncaya
kadar dikildi, çiçeklerine varıncaya kadar dikildi.
Bu arada, Ulaştırma
Bakanımıza da teşekkür etmek istiyorum. Mersin Stadyumunun
Mersinle şehir bağlantısı yoktu. Otoyolun üzerinden yonca
kavşaklarla birlikte, 27 milyon lira artı KDVlik bir bedelle, çok
büyük bir projeyle Mersin Stadyumunu Mersin kentine bağladılar.
Dolayısıyla Mersinde yeni bir yerleşim aksı
açılmış oldu. Stadyum da bitti, diğer bütün tesisler de bitti.
Size o zaman vermiş olduğum soru önergesine
cevabım şuydu: Kural olarak oyunlardan bir yıl önce tesislerin
bitmesi ve yetişmesi lazım. Ama takdir edersiniz ki oyunlara yirmi
ay kala kurulan bir Hükûmetin önündeydi bu konu. Dört yıl Yunanistanda
kaldı. Medyanın Türk mucizesi demesinin nedeni budur. Ben
demiyorum, spor medyasında bu şekilde adlandırılıyor.
Dört yıl Yunanistanda kaldı. Bu oyunların imalat süresi altı yıl. Dört yıl Yunanistanda bir
şey yapılamadı çünkü ekonomik krizden çok etkilendiler. Oyunlar
2011 yılı Şubat ayında Türkiyeye verildi, Sayın
Başbakanın garanti vermesinden sonra. Martta seçim kararı
aldık, haziranda seçim yaptık, temmuzda Hükûmet kuruldu, temmuz
sonuna doğru güvenoyu
aldık, ağustosta masamıza oturduk, önümüzde 2013 Mersin Akdeniz
Oyunları var. Projeleri çizdik, ihale aşamasına geldik,
açık ve net söylüyorum hiçbir gizlisi saklısı yoktur, Akdeniz
Oyunlarıyla ilgili bütün tesislerin inşaat ihalesi pazarlık
yani davetiye yöntemiyle yapılmıştır, bu kadar nettir.
Hiçbir tesisin ilan yoluyla ihalesini yapabilecek zamanımız yoktu ama
buna rağmen, iddiayla söylüyorum, Mersinde ve Adanada yapılan
tesislerin tamamı çok ekonomik rakamlara mal edilmiş olan
tesislerdir. Aksini iddia eden iddiasını elbette ki her zeminde ispat
edebilir. Yapılan işlerin büyüklüğüyle rakamların
toplamı apaçık ortada. Teşekkür ediyorum, yapılan
işleri sizler de görüyorsunuz ve yapılanı da takdir ediyorsunuz
çünkü nihayetinde biz Mersinde oyunlar bittikten sonra geri döneriz
memleketimize ama Mersin sizin memleketiniz, siz orada mukimsiniz.
Toroslarıyla, Yenişehiriyle, diğer ilçeleriyle, Mezitlisiyle,
Tarsussuyla, Erdemlisiyle, Silifkesiyle Mersin yepyeni bir hava
kazanıyor ve Mersin, Akdeniz Oyunları sayesinde Türkiyedeki
olimpiyatlara sporcu hazırlama merkezi yaptığımız 12
ilden biri oldu, Mersin bir spor kenti kimliğini kazandı.
Bir diğer, henüz fark
edemediğimiz, faydası oyunların Mersine: Mersinde turizm
yatırım bölgesi var malumunuz. Orada çok büyük bir arazi golf
temalı olarak turizm yatırımlarına tahsis edildi. Mersin
havalimanının temeli atıldı, Adana-Mersin
havalimanının Tarsusta temeli atıldı. Havalimanı,
turizm yatırım bölgesi, Akdeniz oyunları tesisleri bir arada
düşünüldüğünde Mersin aynı zamanda spor turizmi anlamında
da bir cazibe merkezi hâline gelmiş olacak. Oyunlara bir yıl kala
tesisleri bitiremedik çünkü zaten bütün tesislerin inşaatına oyunlara
on üç-on dört ay kala başlayabildik.
BAŞKAN Sayın Bakanım,
lütfen sözlerinizi toparlayınız.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ
(Devamla) - O nedenle on gün kala bitirebildik ama hamdolsun Allaha
kazasız belasız bitirdik. Emek veren herkese bir kere daha yürekten
teşekkür ediyorum. Bu da Türkiyenin nereden nereye geldiğinin
görülmesi açısından önemli bir durumdur diye düşünüyorum.
Sayın Halamanın sorusu:
Adana stadını şehir meydanı yapar mıyız?
Ankaradan konuşup da Adanada bir polemiğe neden olmak istemem
Sayın Halaman. Samsundaki 19 Mayıs Stadyumunu da yıkacağız,
Samsuna da yeni bir stadyum yapacağız. Samsundaki stadyumun akıbeti
ne olursa diğer stadyumların akıbeti de birbirine benzer olur
ama Adana Belediyesi yirmi yıldır aynı yönetim tarafından
idare ediliyor. Şehir büyümeden önce, şehir daha tarlayken niye bir
kent meydanı için yer ayırmadılar, doğrusu ben bunu merak
ediyorum.
Benzer bir sorun Samsunda bir
ilçemizde de var. Yüzme havuzu yapacağımız yerde
inşaatı durdurmaya kalktılar, burayı kent meydanı
yapalım diye. Aynı belediye başkanı çok eski yıllarda
da orada belediye başkanıydı ilçe tarlayken. Yani bunların
o yıllarda düşünülmesi lazım.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) - MHPden
seçildi diye tahammül edemediniz.
OKTAY VURAL (İzmir) Sizin de
belediye başkanınızdı değil mi? Sizin belediye
başkanınız değil miydi? Niye millî iradeye hapsettiniz? Yok
saydınız.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ
(Devamla) - Büyükşehir bizde, ilçe bizde değil, Samsundaki ilçe.
BAŞKAN Evet, teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ
(Devamla) - Son olarak, Sayın Canalioğlunun sorusu var Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Canalioğlu
soru sormadı, teşekkür etti Sayın Bakanım.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ
(Devamla) - Teşekkür etmişsiniz, ben de teşekkür ediyorum. Sağ olun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Peki, teşekkür
ediyorum.
Böylece, soru önergeleri
cevaplandırılmıştır.
Alınan karar gereğince
diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 156)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu Raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları ( S. Sayısı: 287)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü
sırada yer alan, Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
3.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporu (S.
Sayısı: 453)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da
komisyonların bulunamayacağı
anlaşıldığından.
Alınan karar
gereğince, kanun tasarı ve teklifleriyle komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için 12 Haziran 2013
Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 19.31
(x) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan bir dille birtakım kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan bir dille bir kelime ifade edildi.
(x) Bu cümleye ilişkin düzeltme bu birleşim Tutanak Dergisinin sayfasındadır.
(x) Sözlü soru önergeleri Genel Kurulda okunmamış olup tutanağa eklidir.