20 Haziran 2013 Perşembe
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Tanju ÖZCAN (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 123üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce,
üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Konuşma süreleri beşer dakikadır. Hükûmet bu konuşmalara
cevap verebilir.
Gündem
dışı ilk söz, Ağrının sorunları
hakkında söz isteyen Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebiye aittir.
Buyurun Sayın
Çelebi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
EKREM ÇELEBİ
(Ağrı) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
21 Haziran 2013 Cuma
günü yani yarın AK PARTİ Genel Başkan yardımcımız
ve bir grup başkan vekilimizle birlikte 30a yakın,
yine, AK PARTİ milletvekilleriyle birlikte inşallah ilk önce Muş
ilimize, akabinde Ağrı ilimize geçeceğiz, oradan da Erzurum
mitingine katılmak üzere -Allahın izniyle- cuma günü bir start
alıyoruz. Tabii burada, özellikle daha önce bir gezi tertiplendi. Bu gezi
Güneydoğu Anadolu Bölgesine yapılmıştı. Bu seferki,
yine, çözüm süreciyle ilgili bu gezimizi Muş ve Ağrı illerimize
yapacağız. Bu anlamda, ben, tekrar hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Yiğitler
yatağı güzel Ağrının güzel insanları.
Ağrı Dağının, Süphanın, Kösedağın ve
Aladağın, Doğubeyazıtın, Hamurun, Diyadinin,
Taşlıçayın ve Tutakın yiğit evlatları, her ne
kadar Ağrının havası soğuk ama insanı bir o
kadar sıcak ve mert olan Ağrılılar, milletvekillerimizi çok
sıcak kanla bağırlarına basacaklarından burada
kesinlikle eminim. Ben, bu anlamda cumartesi günü özellikle Patnosumuza,
Tutakımıza, Hamurumuza, Ağrı merkezimize,
Eleşkirtimize, Taşlıçayımıza, Diyadinimize,
Doğubeyazıtımızdaki insanları bu milletvekillerimizle
hemâl olmaya, birlikte olmaya buradan selam ve saygılarımı da
göndermek üzere onları merkezlerimize davet ediyoruz.
Tabii,
özellikle eğitim konusunda
Sayın Başbakanımıza ben
burada zatıalilerine müteşekkirlerimi sunuyorum. Eğitim
konusunda bize çok büyük destek verdiler. Daha önce bizim Ağrı
ilimizde biliyorsunuz bir tane eğitim fakültemiz vardı ama 2007
yılıyla birlikte Ağrı Üniversitemizde Ağrı
İbrahim Çeçen Üniversitesi kazandırıldı. Bununla birlikte
bizim ilk hedefimiz, ilk önce Ağrı merkezde bunların fakültenin
çok fazla olan bölümlerini fazlalaştırmak. Daha sonra ise cumartesi
günü saat -Allah bir keder vermezse- on birde Patnos ilçemizde Ağrı
İbrahim Çeçen Üniversitesine bağlı Sultan Alparslan Fakültesinin
temelini atacağız.
Yine,
bu sene 2013 yılında tamamlanması düşünülen ve bir iş
adamımızın yapmış olduğu Eleşkirtteki iki
yıllık yüksek okul.
Yine,
2013 yılı içerisinde temmuz ayında temelini
atacağımız Diyadinde iki yıllık yüksek okulumuz.
Yine,
bir iş adamımız, Doğubeyazıta 2013 yılı
içerisinde temeli atacağı iki yıllık bir fakültemizi,
bunlarla birlikte Diyadine, Tutakımıza ve Hamurumuza da, Allah bir
mâni, keder vermezse, iki yıllık yüksekokul açmayı
düşünüyoruz.
Değerli
milletvekilleri, ben özellikle AK PARTİ hükûmetleri iş
başına geldikten sonra bizim ilimizde neler yapılmış,
ben bunları burada da sizlere arz etmek istiyorum.
Ağrı
il merkezimizde daha önce, il merkezinin 106 bine yakın nüfus kitlesi
vardır, burada tamamıyla kuyu suyu içilmekteydi. Sayın
Başbakanımızın Ağrı ilimizi ziyaretinden sonra
2045 yılına kadar Ağrının içme suyunu
karşılayabilecek bir tane Yazıcı Barajı
yapıldı, şu anda faaliyette.
Yine,
2013 yılında tamamlanan bir adet terminalimiz var, onu da
Allahın izniyle bir veya iki ay içerisinde hizmete açacağız.
Ben
burada özellikle değerli Ağrılılara seslenmek istiyorum:
Yıllar yılıydı, Kağızman Caddemiz, bakın,
açılamıyordu. 2011 tarihinde Sayın Başbakanımız
Ağrı il merkezine geldiği zaman bir talimatları oldu, ilk
kez bir ilde devlet eliyle kamulaştırılan bir tane caddemiz
oldu. O caddemizin şu anda her şeyi bitti, asfaltlanması şu
anda yapılıyor, Allah bir mâni keder vermezse, bunu da bir ay
içerisinde hizmete açmış olacağız.
Yine
bizim özellikle Ağrı merkezde yapmış olduğumuz, yine
Sayın Başbakanımızın talimatları
doğrultusunda kentsel dönüşüm bu 2013 yılı içerisinde
Doğu Beyazıtta olacak.
2013
yılı içerisinde yine bizim özellikle Patnosta 4 bin dönümün
üzerinde, Yenimahallemizde kentsel dönüşüm çalışmaları
yapılıyor. Bunun da, eğer Rabbim bir mâni, keder vermezse,
temmuz ayı içerisinde -Patnos da bunların içerisinde var-
açılacak olan, yani canlı yayında yıkılacak olan
illerimiz ve bir tane de ilçemiz var, bu da Patnos.
Özellikle
kentsel dönüşüm çerçevesinde Ağrı merkezde şu ana kadar
teslim edilen Merkez Suçatağı 2nci Etap 504 adet konut; 224ü
yoksullar için, 1 adet ticaret merkezi teslimatı yapılıp bunlar
teslim edilmiştir.
Ben
özellikle bizim Eleşkirtimizle ilgili bir şeyler diyecektim ama
konuşma sürem bittiği için
Ben
çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çelebi.
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Bayburta ne yaptınız Bayburta? Hep
Ağrıya yaptınız.
HALİL
AKSOY (Ağrı) Ağrıya çıkan paraların hepsini
Patnosa gönderiyorsunuz.
BAŞKAN
Gündem dışı ikinci söz, Mersinin sorunları hakkında
söz isteyen Mersin Milletvekili Sayın Aytuğ Atıcıya aittir.
Buyurun
Sayın Atıcı. (CHP sıralarından alkışlar)
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, Mersinimizin sorunları hakkında
söz almış bulunuyorum. Mersinin cezalandırılmasına ve
katledilmesine seyirci kalmayan tüm milletvekillerini saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, Mersinin sorunlarını üç ana başlıkta
toplayabiliriz: 1) AKP hükûmetlerinin
neden olduğu sorunlar, 2) AKP hükûmetlerinin çözemediği
sorunlar, 3) AKP hükûmetlerinin demokrasi anlayışıyla ortaya
çıkan sorunlar.
AKP
hükûmetlerinin sebep olduğu sorunların başında çevre
sorunları gelmektedir. Mersin âdeta cennetten ayrılmış bir
kenttir. Ancak sizin on yıllık
iktidarınızda Mersin kışın havası en kirli
kentler arasına girmiştir. İinsanlara âdeta Mersinde zehir
solutuyorsunuz. Kazanlıya sülfürik asit fabrikası yaparak âdeta
Mersinin üzerine asit yağdırmaya çalışıyorsunuz.
Batısında ise en güzel koylarına nükleer santral, termik santraller,
çimento fabrikaları yapıyorsunuz. Allah aşkına, Mersinin
suçu ne? AKPden hiçbir tane Mersin Milletvekili kalkıp da bunların
hiçbirisine itiraz etmiyor mu? Bu yetmezmiş gibi Yeşilovacık
gibi cennet bir koya uluslararası anlaşmalara aykırı olarak
kaçak liman yapıyorsunuz. Yanlış duymadınız. O limanda
sizin Bakanlığınız tarafından inşaat
yapılamayacağına dair bir yazı olduğu hâlde, o
limanı kaçak olarak inşa ediyorsunuz. Ya, bir hükûmet, kaçak olarak
iş yapar mı? Maalesef yapıyor, bu da AKPye
yakışıyor. Biz de bunları anlatmaya
çalışınca Vay, ekonomiye, gelişmeye karşılar.
diye utanmadan bizi suçluyorsunuz. Oysa, biz, çevreyi katletmeden, çevreyle
dost bir ekonominin modelini Mersinde yaratıp tüm Türkiyeye uygulamak
istiyoruz. Mersin, çevre dostu ekonominin başkenti olmalıdır
diyoruz.
İnsanların
canını yakan en önemli ikinci sorun Mersinde, Mersin gibi mümbit bir
yerde fakirlik ve işsizliktir. İktidarınızda işsizlik
sıralamasında, maalesef, Mersin en üst sıralarda yer
almıştır. Bu sıralamanın mimarı beceriksiz,
öngörüsüz, hayallerle sınırlı dış politikanızdır.
Bu yüzden Orta Doğuya ticaretimiz bitmiştir. Buna bağlı
olarak, Mersin'de yaşayan çiftçiler, Mersin'de yaşayan esnaflar ve
diğer üreticiler perişan duruma gelmişlerdir. Savaş Suriyedeyken
sizin sayenizde ülkemize getirilmiştir. Halk, kardeş bildiği
Suriye halkından artık tedirgin olmaya başlamış, yeni
Reyhanlı olaylarını yaşamak istememektedir.
İkinci olarak,
sizlerin çözmek üzere söz verdiğiniz ve Mersin için çözemediğiniz
sorunlardan bahsedeceğim.
Mersin halkı demir
yolu ulaşımıyla deniz yolu ulaşımının
entegre bir şekilde modernleşmesini bekliyordu, havasını
aldı sizin yüzünüzden. Lojistik merkez olma hayali de suya düştü. Ama
siz ne yaptınız? Ahlaki olmayan bir şekilde, size gelen iş
adamlarına, sanayicilere ve Mersin halkına Git, belediye
başkanını değiştir, ondan sonra karşıma
gel. dediniz. Mersindeki liman ve gümrüklerimiz maalesef ticaretle
anılmak yerine silah kaçakçılığıyla anılır
oldu sizin sayenizde. Mersin, turizm bölgesi olmak ve ekonomisini
çeşitlendirmek için yatırım bekliyor. Mersini Dubai
yapacaktınız, Mersin ne hâle geldi. Umut sattınız,
artık satacak umutlarınız da kalmadı.
Üçüncü olarak da, AKP
hükûmetlerinin demokrasi anlayışıyla ortaya çıkan
sorunlardan söz etmek istiyorum.
Bu sorunun özü demokrasi
anlayışınızın kısırlığı ve
otoriter rejime yönelmiş olan uygulamalarınızdır
değerli arkadaşlar. Bu tablo ülkenin her yerinde olduğu gibi
maalesef Mersin'de de sorun olmuştur. Gezi direnişine destek
toplantılarında Mersin'de polis birdenbire şiddeti kesti. Çok
güzel, sebebini bir araştırdık, baktık ki Akdeniz
Oyunları nedeniyle dışarıdaki imajımız
bozulmasın diyeymiş. İnanın on gündür Mersin'de polis yok,
binlerce insan yürüyor, ne cam iniyor ne çerçeve iniyor ne de bir tek taş
atılıyor. Buradan herkesin ders alması gerekir. Dün akşam
polis geldi, yine müdahale etti, yine olaylar çıktı. Bakın, yani
burada alınacak çok önemli sosyolojik dersler var, bu sosyolojik dersleri
herkesin alması lazım. Akdeniz Oyunlarını da istismar
ettiniz, Mersine çok yatırım yaptık. dediniz oysa
yapılan tesislerin karşılığında Mersinin kalbi
konumundaki Tevfik Sırrı Gür Stadyumunu AVM yapmak üzere
TOKİye verdiniz. Yani, 1 koyup 5
almaya çalıştınız ve halkı
kandırdınız. İstismar bitmiyor; şov yapmak için, bugün
saat beş buçukta Ankaradan özel uçak kaldırıyorsunuz,
İstanbuldan özel uçak kaldırıyorsunuz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYTUĞ
ATICI (Devamla) - Yine yığma kalabalıkları Mersine
götürmeye çalışıyorsunuz, milletin parasıyla millete
şov yapıyorsunuz.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Ya bir teşekkür et. Mersinde Akdeniz Oyunları
yapılıyor, bir teşekkür et.
AYTUĞ
ATICI (Devamla) - Utanmadan,
Bakanınızın açıklaması var: Evet, biz biletleri bloke
ettik ama açılışa gelemeyenleri kapanışa bekliyoruz.
diye terbiye sınırlarını aşan bir şekilde halkla
alay etmiştir. Buradan kendisini de Hükûmetinizi de kınıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Atıcı.
Gündem
dışı
(AK PARTİ ve CHP sıralarından
karşılıklı laf atmalar)
Evet,
arkadaşlar
RECEP
ÖZEL (Isparta) Bugün, Mersin Milletvekili olarak memnun olman, mutlu olman
lazım.
BAŞKAN
- Evet, lütfen
İSMAİL
AYDIN (Bursa) Yapılanları gördün mü?
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) Şampiyonları alkışlayacak
mısın? Sporcuları alkışlayacak mısın?
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Ne diyorsun? Çık kürsüde konuş.
BAŞKAN
Gündem dışı üçüncü söz
RECEP
ÖZEL (Isparta) Mersin Akdeniz Oyunlarından memnun olmak, mutlu olmak
lazım ya! Onunla ilgili şeyi teşvik etmek lazım.
BAŞKAN
Teşekkürler
Lütfen
Lütfen, dinleyelim. (AK PARTİ ve CHP
sıralarından karşılıklı laf atmalar)
AYTUĞ
ATICI (Mersin) AVMyi niye yapıyorsunuz?
BAŞKAN
Gündem dışı üçüncü söz, cezaevlerinde yaşanan sorunlar
hakkında söz isteyen Ağrı Milletvekili Sayın Halil Aksoya
aittir.
Buyurun
Sayın Aksoy.
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) Şampiyonları alkışlayacak
mısın? Sporcuları alkışlayacak mısın? Oraya
gidecek misin?
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Tevfik Sırrı Stadyumunu AVM yapıyorsunuz 1
koyuyorsunuz 5 alıyorsunuz!
RECEP
ÖZEL (Isparta) Senin teşekkürün bu mu?
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Çok ayıp ya!
BAŞKAN
Özür dilerim Sayın Aksoy.
Zamanınızı
yeniden başlatacağım.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Gençlere yazık değil mi? Spor yapıyorlar.
İHSAN
ŞENER (Ordu) Nankör!
AYTUĞ
ATICI (Mersin) - Lafı duydum, utandım. Nankör sensin?
BAŞKAN
Buyurun Sayın Aksoy.
HALİL
AKSOY (Ağrı) - Sayın Başkan, cezaevlerinde yaşanan
sorunlarla ilgili gündem dışı söz aldım, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve CHP sıralarından
karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN
Değerli arkadaşlarım, lütfen
Sayın
Aksoy, lütfen buyurun.
HALİL
AKSOY (Devamla) Lütfen efendim
BAŞKAN
Sürenizi yeniden başlatıyorum. (AK PARTİ ve CHP
sıralarından karşılıklı laf atmalar)
HALİL
AKSOY (Devamla) Sayın Başkan
BAŞKAN
Haklısınız. Ne yapayım?
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Senin terbiyen bu mudur?
Ben de sana hırsız dersem zoruna gitmez mi?
İHSAN
ŞENER (Ordu) Varsa bir bildiğin, söyle.
BAŞKAN
Arkadaşlar, rica ediyorum. Lütfen
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Var benim
bildiğim, Tevfik Sırrı Gür Stadyumunu peşkeş çektiniz!
İHSAN
ŞENER (Ordu) Kim çekti? Varsa bildiğin, söyle.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) TOKİye peşkeş çektiniz!
BAŞKAN
Sayın grup başkan vekilleri, sizden rica ediyorum. Tamam
Çok teşekkürler.
Buyurun
Sayın Aksoy.
Sürenizi yeniden
başlatıyorum.
HALİL AKSOY
(Devamla) Sayın Başkan, cezaevlerinde yaşanan
sorunlara ilişkin gündem dışı söz aldım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle
hemen şunu belirteyim: Cezaevlerinde yaşanan sorunları ve da hak
ihlallerini değil beş dakikada saatlerce konuşsak bile yetmez.
Ancak ben burada çok acil ve yaşamsal derecede önemli hususlar üzerinde
vaktim elverdiği ölçüde bunlarla ilgili söz edeceğim.
Biz
Barış ve Demokrasi Partisi olarak hemen her platformda cezaevlerinde
yaşanan hukuk dışı uygulamaları, insan hakları
ihlallerini gündeme getirmeye çalıştık. Zira bugün gerçekten
Türkiye cezaevlerinden -bunlar gerek
adli cezaevlerinde gerek siyasi cezaevlerinde hiç fark etmiyor- acı bir
çığlık yükseliyor. Birçok cezaevinde -Pozantı, Şakran,
Antalya- çocuklara taciz yapılıyor ve bunlar idarenin bilgisi
dâhilinde gerçekleşiyor. Bakınız, cezaevlerinden cenazeler
çıkmaya başladı. Ağır hasta durumunda ve ölümü
bekleyen çok sayıda hasta bulunuyor ancak hâlâ somut bir adım
atılmış değil. Sayın Adalet Bakanı defalarca
duyarlılık göstereceğini ifade ettiler ancak bu ifade ne
yazık ki hâlâ fiiliyata dönüşmüş değil. Neden bu konuda
hâlâ katı bir direnç sergilenmektedir, doğrusu anlamakta da güçlük
çekiyoruz. Sorun bürokrasi engeli olarak açıklanamaz ve bu mazeretin
arkasına sığınmak da çok etik bir durum değil. Bu, bir
vicdan ve zihniyet sorunudur da aynı zamanda.
Şu
an cezaevinde hasta konumda olan 411 tutuklu bulunmaktadır, -tutuklu ve hükümlü- bunlardan
yaklaşık 120 kişisi ağır hasta olup acil tedavi
bekliyorlar. Bu hastalar da her an yaşamlarını yitirebilirler.
Biz bu kişileri illa da -tırnak içinde söylüyorum- affedin demiyoruz;
tutukluysa tahliye edin, adli kontrole tabi tutun, hükümlüyse hastalığı
iyileşinceye kadar cezasını erteleyin. Yasalar da buna
elverişlidir, uzun uzadıya durmayayım üzerinde, bunlar çok zor
şeyler değil. Devlet, bir hükümlüyü ölümcül hastalığı
nedeniyle cezaevi koşullarında tedavi olamadığı için
cezasını ertelemesiyle gücünden herhangi bir şey kaybetmeyecektir
diye düşünüyorum. Parlamento iktidarı ve muhalefetiyle bu konuda daha
duyarlı olunursa oldukça iyi olur.
Değerli
milletvekilleri, biliyorsunuz, daha önce de söylemiştim: Ömrümün neredeyse
üçte 1ini cezaevinde geçirdim. Bir arkadaşınız olarak sık
sık cezaevlerini ziyaret ettiğimi söyleyebilirim; şikâyetlerini
dinliyorum, taleplerini alıyorum, muazzam derecede
sıkıntıları var.
Yine,
son dönemde özellikle siyasi tutuklu ve hükümlülerin kaldığı tüm
cezaevlerinden çok sayıda şikâyet mektubu almaya başladık.
Neredeyse bütün cezaevlerinde -bazılarında yoğun ve sistematik
olmak kaydıyla- tutuklu ve hükümlüler idarenin kötü muamelesine maruz
kalıyorlar. Yine yasal olarak kendilerine tanınan birçok hak cezaevi
idaresi tarafından ellerinden alınmış, bir başka
deyişle gasp edilmiş.
Özetle
belirtmek gerekirse keyfi uygulamalar neticesinde çıplak arama, kitap
sınırlaması, gazete, dergi ve kitapların verilmemesi,
mektupların uzun süre verilmemesi -özellikle Kürtçe mektupların-
telefonda Kürtçe konuşmanın engellenmesi, hâkime ulaşma
hakkının engellenmesi, yemeklerin yetersiz ve
sağlıksız oluşu, spor yapma haklarının
kısıtlanması, açık alan ve sohbet haklarının
yapay gerekçelerle kısıtlanması, keyfi disiplin cezaları,
hücreye atma, iletişim cezası, sosyal faaliyetlere katılmama
cezası, açık görüş cezası, görüş yerlerinin darlığı,
telefon ve görüş sürelerinin keyfi olarak kısıtlanması gibi
sorunlar hemen her cezaevinde değişik şekillerde devam ediyor.
Yine,
önemli bir husus ise özellikle cezaevlerinde sürgün olaylarından sonra
yaşanan mağduriyetlerdir. Sürgünlerde tutuklu ve hükümlüler
ailelerinden yalıtılmışlardır, böylece aileler de
cezalandırılmaktadır. Buna karşı yapılan sevk
talepleri hiçbir şekilde dikkate alınmamaktadır. Ailesi ve
yakınları Ağrıda yaşayan bir kişinin
Tekirdağa sürgün edilmesi çok vicdani kabul edilecek bir şey
değildir.
Yine,
bir başka şikâyet konusu da şudur: Türkiye cezaevlerinde
kalmakta olan yabancı uyruklu tutukluların durumudur. Bunlar tamamen
tecrit edilmişlerdir, göz önüne almak gerekir.
Barış
ve çözüm süreci tek başına Sayın Öcalanın ve PKKnin
samimi bir şekilde adım atmasıyla yürümüyor. İkinci
aşama olarak nitelendirilen bu süreçte Hükûmet ve devlet rolünü
oynamalıdır, bir an önce acil ve zorunlu yasal
değişiklikler içeren bir demokrasi paketinin gelmesinde de yarar
vardır. Kısa vadede açık bir şekilde kamuoyunda güven tesis
edilmelidir.
Bu
duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aksoy.
Sayın
milletvekilleri, sisteme giren arkadaşlarımıza
sırasıyla söz vereceğim.
Sayın
Öğüt
KADİR
GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Doğrudan
demokrasinin en iyi kurumlarından olan forumlar İstanbulun bütün
parklarında çok canlı bir şekilde yapılmaktadır.
Onlara Selam olsun. diyorum. Gezi Parkında olan müdahalenin onlara da
yapılmaması gerektiğini bugünden uyarmak istiyorum.
Bugün,
Gezi Parkı eylemleri sırasında gözaltılara ilişkin
İstanbul Barosu tarafından görevlendirilen avukatların
tutanaklarına yansıyan ifadeler bazı basın
organlarında yer aldı. Orada açıkça gözaltına
alınanlara zorla AKP mitingi izletildiği, insanların aç ve susuz
bırakıldığı, telefon hakkı
tanınmadığı ve tuvalet ihtiyaçlarının dahi
giderilmesine izin verilmediği yazmaktadır. Ayrıca bazı
polislerin Hukukun üstünlüğünü tanımam. ifadeleri kullanarak
gözaltındakilere hakaret ettiği, darbettiği, gazeteci
kimliklerinin dahi hiçe sayıldığı da yer almaktadır.
Başbakanın grup toplantısında Demokrasi
sınavından başarıyla geçti. dediği polisler bu polisler midir? Bu polislere AKP mitinginin
izlettirilmesi emri veya yetkisini kimler vermiştir? Yetkililer bu
haberleri bir suç duyurusu olarak kabul edip gerekli soruşturmayı
başlatacak mıdır? AKPnin polisi olmak istemeyen yurtsever
polisler son günlerde fişlemelere maruz kalacak mıdır?
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öğüt.
Sayın
Demiröz
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
1984
yılında Bursa Yıldırımda polis okulu
açıldı. Okulumuz 2004 yılında Bakanlar Kurulu
kararınca Bursa Polis Koleji olarak eğitimine devam etti. İlk
mezunlarını 2009 yılında veren Polis Kolejimiz son
mezunlarını 2013 yılında verdi. Sormak istediğim,
İçişleri Bakanımıza: Polis Kolejimiz neden
kapatılıyor? Bursada iki yıldır Bursa Teknik
Üniversitesini açamayan, arsa konusunu çözemeyen Hükûmet İpek
Böcekçiliği Araştırma Enstitüsünden sonra Polis Kolejimizi neden
kapattırıyor? Bu kurumların kapatılması daha kolay
mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Demiröz.
Sayın
Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Tokat
ili, Reşadiye ilçesi şoförler ve otomobilciler esnaf odaları
başkanlığı ülke geneli ve bölgedeki kamyon, otobüs, taksi,
dolmuş gibi taşıyıcı esnafın çok zor durumda
olduğunu ve neredeyse kontak kapatacaklarını ifade eden fakslar
gönderiyorlar. Ülke genelinde üç aydır kontak açmayan kamyoncu esnafı
bulunduğu, bilhassa eğitim öğretim döneminde
çalışanların birçoğunun zarar ettiğini ifade
ediyorlar.
Ayrıca,
mazot fiyatlarının, lastik fiyatlarının çok yüksek
olması, KDV, ÖTV oranlarının yüksek olması masraflarını
daha fazla artırıyor.
Ayrıca,
esnafların ticari araç belgesi olan SRC belgelerinin odalar
tarafından verilmeyişi de çok büyük bir şekilde şikâyetlere
konu oluyor. Özellikle esnaf odaları bu SRC belgelerinin kendileri
tarafından verilmesini istiyorlar.
Ayrıca,
ilçe millî eğitim müdürlükleri tarafından yapılan
taşıma ihalelerinin yaklaşık maliyetler hesaplanmadan
yapıldığı, önümüzdeki eğitim döneminde de zarar etmek
istemediklerini ifade ediyorlar.
Esnafların
dertleri maalesef çoktur. Bu yönlü olarak araştırma
yapılmasını
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Doğru.
Sayın
Yeniçeri
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İmralı
canisinin talimatı, AKPnin teşvikiyle ilki Erbilde, ikincisi Diyarbakırda
Kuzey Kürdistan Birlik ve Çözüm Konferansı düzenlendi. Bu konferans
Türkiyenin devlet, millet ve Hükûmete meydan okuması anlamına
geliyor. Güneydoğu Kuzey Kürdistan olarak ifade ediliyor.
Konferansta
dile getirilen talepler şunlar: PKK terör örgütü listesinden
çıkarılsın. Kürtçe resmî dil olsun. Kitle katliamcısı
Öcalan özgür olsun. Kürtlere özerklik, federasyon,
bağımsızlık dâhil, kendi kaderini tayin hakkı
tanınsın. KCKlı tutsaklar serbest bırakılsın.
Suriye ve Irak Kürdistanı birleşik bir yapı olsun.
Ey
Hükûmet ve ey AKP; bunların ne anlama geldiğini herhâlde
anlıyorsunuz. Çözüm ve barış adı altında
başlattığınız sürecin Türkiyeyi dağıtma
süreci olduğu ortaya çıkmıştır. Barış
süreciniz, bağımsız, birleşik Kürdistanın kurulma sürecidir.
Hâlbuki sizin Türkiyenin bütünlüğünü savunmak gibi bir göreviniz var. Bu
talepler karşısında gıkınız çıkmıyor.
Bu bölücü ve
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yeniçeri.
Sayın
Atıcı
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, AKPnin Gezide yaşanan olaylardan ders
almadığını, gereken çıkarımları
yapmadığını her fırsatta görüyoruz. Daha yenilerde
Sayın Arınç Evet, dursunlar ama beş dakika durmak yeter. gibi
bir yaklaşımla insanların ne zaman duracağına, ne
zaman yürüyeceğine karar vermeye çalışıyor. Ben bunlara
demokrat görünümlü diktatörler diyorum. Gezi olaylarını, Gezi
direnişini anlamayan bir Hükûmet ülkemizi iç savaşa sürükler.
Bakın, bu çok tehlikeli bir oyundur. Bu oyunu bozacak olan bizim
birlikteliğimizdir, kardeşliğimizdir ama bunu eğer iyi
tahlil ederse Hükûmet, o zaman bu işler çözülür.
Ayrıca, demokratik
ülkelerde kabinede olan bitenleri halkın bilme hakkı vardır.
Bugün basında yer alan, Sayın Bülent Arınçın istifa edip
etmediği, istifa ettiyse onu istifaya götüren sebepleri bilmeye
hakkımız vardır. Bunları da en kısa zamanda
açıklamalarını istirham ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Atıcı.
Sayın Türkoğlu
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bir süredir, Hükûmet
tarafından çözüm süreci adı verilen, aslında ihanet ve çözülme
süreci olan husus konuşulmaktadır. Bu kapsamda, bölücü ve
yıkıcı terör örgütünün eylemsizliğinden ve geri
çekilmesinden bahsedilmektedir. Terör örgütünün eylem yapmadığı,
geri çekildiği yalanları konuşulurken, Hükûmetin PKKya
Meclisten ve Türk milletinden gizlediği taahhütlerde bulunduğu
anlaşılmaktadır. Bugünlerde Geri çekilmesi tamamlandı.
denilen örgütün Diyarbakırda, Bingölde, Hakkâride, Şırnakta
saldırı ve adam kaçırma eylemleri yaptığı,
maalesef, medya tarafından haber yapılmamaktadır. Geçen hafta
gittiğimiz Bingöl ve Diyarbakırda teröristlerin yerlerinden
kımıldamadığı bizzat oradaki görevliler
tarafından ifade edilmiştir. Askerlerin üs bölgelerinin PKK
tarafından ele geçirildiği konuşulmaktadır. O
coğrafyadan artık Kuzey Kürdistan diye bahsedilir hâle
gelmiştir. Anlaşılan, geri çekilen terör örgütü değil,
devlet olmuştur. AKP Hükûmeti o bölgeden devleti geri çekmenin bedelini
muhakkak ödeyecektir.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Türkoğlu.
Sayın Özdağ
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa)
Bir dilin büyüklüğü biraz da ne kadar çok insan tarafından
konuşulduğuna bağlıdır. Dünyada yaklaşık 275
milyon insan Türkçe konuşmaktadır. Dil, köprü kurmanın, kültürel
aktarımın en önemli araçlarından biridir. Yurt
dışındaki Türk okulları işte bu misyonu
gerçekleştiriyor. Onun için, bu okulların açılmasına vesile
olanlara ve öğretmenlerine ne kadar teşekkür etsek azdır.
11inci Türkçe
Olimpiyatlarının kapanış töreni 140 ülkeye
taşınan Türkçe bayrağının gurur verici bir göstergesi
oldu. Her milletten çocukların bizim türkümüzü söylemesi, ana sütü gibi
temiz Türkçemize yeni tatlar eklemeleri büyüleyiciydi. Bir azizin sevdasının,
nefes ve himmetinin nelere kadir olduğunu bir defa daha gördük. Bu, bizim
de hayalimizdi. Gençlik yıllarımız Güzel Türkistan sana ne
oldu?, Sivastopol önünde yatan gemiler. veya Çırpınırdı
Karadeniz. marşlarıyla geçti. Kah ağladık kah
sevdalandık. Yüreğimizdeki coğrafya çok büyük. Şimdi, güzel
Türkistan daha mutlu, Azerbaycan artık Unuttun beni zalim. demiyor. Biz
de yarınlara daha bir ümitle bakıyoruz. İnşallah, Türkün
de Türkçenin de bayrağı hiç inmeyecek. Çekildiğimiz topraklarda
şimdi yeni bir dünya kuruluyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Özdağ, teşekkür ediyorum.
Sayın
Kaplan
MEHMET
HİLAL KAPLAN (Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Türkiye
son günlerde Gezi Parkı olayları sonrası yaşanan ve hâlâ
iktidar tarafından algılanmakta zorluk çekilen bir yeni olayla
karşılaştı. Sayın Sağlık Bakanının
yaralanan insanlara yardım eden hekimler hakkında inceletme ve
soruşturma başlatması, doğrusu bizleri ve bir hekim olarak
sanıyorum kendisini de üzmüştür. Ancak, anlaşılan o ki
iktidar partisi bu konuda hâlâ ders çıkarmamış ve bu konuda
baskı uygulamaya devam ediyor. Özellikle sağlık
teşkilatında çalışan doktor ve hemşirelere bu yasa
dışı eylemlere destek vermenin suç olabileceğinin tehdidini
yapıyor. Anayasal olarak demokratik hakları olan ve örgütlenmeden
gelen işi yavaşlatma eylemi -meslektaşlarına
karşı yapılmış olan bu olumsuz davranışa-
sergilemeleri karşısında Sayın Başbakanın geçen
günkü açıklaması oldukça talihsizdi. Diyor ki hekimler için:
Bunlarda hiç insan sevgisi kalmamıştır.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kaplan.
Sayın
Bayraktutan
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Gezi
Parkı olaylarından sonra Türkiyenin her tarafında yükselen
protestolara ek olarak Ankara Büyükşehir Belediyesinde de geçen hafta
memurlar bir protesto gösterisi düzenlemişlerdir. Bu olaylar olduktan
sonra TÜM BEL SENin çağrısıyla Büyükşehir Belediyesi
önünde toplanan memurlar bu konuda bir açıklama yapmak istemelerine
rağmen, ne yazık ki kalabalık bir grup tarafından tartaklanmış,
arkasından memurlara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih
Gökçek tarafından eğer pişmanlık bildirisinin altına
imza atmazlarsa iş akitlerinin feshedileceği, devlet
memurluğundan çıkartılacaklarına ilişkin tehdit dolu
bir mesaj gönderilmiştir. Ayrıca, bu memurlar başka yerlere,
başka organlara sürülmüş, sürgün ve kıyım Ankara
Büyükşehir Belediyesinde devam etmektedir. Belediye
Başkanının demokratik tepkilerini gösteren memurlara
karşı izlemiş olduğu bu tutumu Türkiye Büyük Millet
Meclisinden bir kez daha kınadığımı ifade etmek
istiyorum ve bu yanlış tavrından ve yanlış
hareketinden bir an önce dönmesini talep ediyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bayraktutan.
Sayın
Karaahmetoğlu
SELAHATTİN
KARAAHMETOĞLU (Giresun) Sayın Başkan, Giresunun
Doğankent ilçesi Oyraca köyünde baş gösteren susuzluk üzerine,
hemşerilerimin daveti üzerine köyde incelemelerde bulundum. HES
çalışmaları kapsamında açılan tünelden sonra köyde
küçük akarların kuruduğunu, 3 tane değirmen çeviren su
kaynağının kuruduğunu ve balık havuzunun
etkilendiğini öğrenmiş oldum. Sorunun giderilmesi
açısından Ocak 2013te köy muhtarlığı,
kaymakamlık ve ilgili firma arasında yapılan protokol, valinin
onayından geçti ve 300 bin lira gibi bir para da özel idareye
yatırıldı. Bu paranın bir yıl içinde
kullanılması gerekiyor. Altı ay geçmesine rağmen bu konuda
henüz bir çalışma yapılamamıştır.
İlgililerinin dikkatini çekmek istedim, teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Karaahmetoğlu.
Sayın
Şener
İHSAN
ŞENER (Ordu) Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar
17-18 Haziran günü Ordu iline bağlı Fatsa, Korgan, Aybastı,
Kabataş, Gölköy, Çatalpınar ilçeleri ve beldelerinde büyük bir sel
felaketi meydana gelmiş, 1 vatandaşımız hayatını
kaybetmiştir, vatandaşımıza Allahtan rahmet diliyorum. Çok
ciddi maddi hasar meydana gelmiş, köy yolları, belde yolları
kapanmıştır. Dün ben Kabataş ilçesindeydim, en büyük
hasarımız oradadır. Su arıtma tesisi tamamen yok
olmuş, ilçeye su verilemiyor. Ben yaraların sarılması
hususunda valiliğimiz ve resmî kurumlar gayret içindedir. Ben bütün
hemşerilerime geçmiş olsun diyor, yardımını
esirgemeyen tüm kurumlara da teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Şener.
Sayın
milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
BAŞKAN
İçinde bulunduğumuz 24üncü Yasama Döneminde, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı 4 Temmuz 2011 tarihinde seçilmiş olup görev
süresi 4 Temmuz 2013 tarihinde sona erecektir. İç Tüzükün 10uncu
maddesine göre ikinci devre için yapılacak seçimlerde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkan adaylarının Meclis üyeleri içinden, birinci devre
için seçilen Başkanın görev süresinin dolmasından on gün önce
başlamak üzere, beş gün içinde Başkanlık Divanına bildirileceği
hüküm altına alınmıştır. Bu nedenle Başkan adayları
Başkanın görev süresinin dolmasından önceki onuncu gün olan 24
Haziran 2013 Pazartesi günü ila 28 Haziran 2013 Cuma günü saat 24.00e kadar
Başkanlık Divanına bildirilecektir. Bilgilerinize sunulur.
Meclis
araştırma açılmasına ilişkin üç önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde
camilerin siyasete alet edilmesi ve toplum üzerindeki olumsuz etkilerinin
araştırılarak alınacak tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 ve İç Tüzükün 104üncü ve 105inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılmasını arz
ederiz.
1)
İhsan Özkes (İstanbul)
2)
Celal Dinçer (İstanbul)
3)
Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
4)
Ali Rıza Öztürk (Mersin)
5)
Mevlüt Dudu (Hatay)
6)
Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
7)
Candan Yüceer (Tekirdağ)
8)
Ali Serindağ (Gaziantep)
9)
Namık Havutça (Balıkesir)
10)
Hasan Akgöl (Hatay)
11)
Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
12)
Haluk Eyidoğan (İstanbul)
13)
Ali Demirçalı (Adana)
14)
Gürkut Acar (Antalya)
15)
Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
16)
Ümit Özgümüş (Adana)
17)
Bülent Tezcan (Aydın)
18)
Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
19)
Uğur Bayraktutan (Artvin)
20)
Mehmet Şeker (Gaziantep)
21)
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul)
22)
Aytun Çıray (İzmir)
23)
Rahmi Aşkın Türeli (İzmir)
24)
Kazım Kurt (Eskişehir)
Gerekçe
Halkımız,
camileri manevi değerleri bakımından en öncelikliler
arasına koymaktadır. Camilerin halk üzerinde etkisi önemlidir.
Ülkemizde en çok tartışılan konuların başında
"dinin siyasete alet edilmesi" gelmektedir. Dinin siyasete alet
edilmesi toplumun dinî değerlere olan
bağlılığını olumsuz yönde etkilemektedir. Kutsal
değerleri siyaset aracı olarak kullanmak toplumdaki din
algısının değişmesine, tahrip olmasına ve güven
kaybına yol açmaktadır. Dinî değerlerin siyasete alet edilmesi
din-toplum ilişkisine telafisi mümkün olmayan büyük zararlar vermektedir.
Özellikle
son yıllarda dinî mekanların propaganda aracı olarak
kullanılması yazılı ve görsel medyada da genişçe yer
almıştır.
Birleştiren,
bir araya getiren anlamındaki "cami"lerin
ayrıştıran, bölen durumuna getirilmesi öncelikle İslam ile
çelişmektedir.
Yukarıda
sunulan ve araştırma sırasında belirlenecek nedenlerle
Anayasanın 98inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün
104üncü ve 105inci maddeleri uyarınca "camilerin siyasete alet
edilmesi ve toplum üzerindeki olumsuz etkilerinin araştırılarak
alınacak tedbirlerin belirlenmesi" için Meclis
araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Mersin
Akkuyu'da kurulması planlanan nükleer güç santralinin bölgeye ve insan
sağlığına zararlarının
araştırılması, çözüm yollarının bulunması ve
oluşabilecek tehlikeleri önceden belirleyerek politikaların
oluşturulması amacıyla TBMM İçtüzüğünün 104 ve
105inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
1)
Aytuğ Atıcı (Mersin)
2)
Bülent Kuşoğlu (Ankara)
3)
Arif Bulut (Antalya)
4)
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul)
5)
Mehmet Şeker (Gaziantep)
6)
Özgür Özel (Manisa)
7)
Refik Eryılmaz (Hatay)
8)
Salih Fırat (Adıyaman)
9)
Sena Kaleli (Bursa)
10)
Doğan Şafak (Niğde)
11)
Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
12)
Mahmut Tanal (İstanbul)
13)
Ümit Özgümüş (Adana)
14)
Haluk Koç (Samsun)
15)
Aytun Çıray (İzmir)
16)
Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
17)
Hasan Akgöl (Hatay)
18)
Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
19)
Osman Faruk Loğoğlu (Adana)
20)
Engin Altay (Sinop)
21)
Hülya Güven (İzmir)
22)
Vahap Seçer (Mersin)
23)
Rahmi Aşkın Türeli (İzmir)
24)
Kazım Kurt (Eskişehir)
Gerekçe:
Dünyada
birçok ülke, son zamanlarda meydana gelen nükleer kazalardan ders
çıkararak nükleer santralleri kapatma kararı alırken, AKP
Hükümeti tarafından Mersin'de Akkuyu Nükleer Güç Santrali kurulması
kararlaştırılmıştır.
Nükleer
kazaların yarattığı yıkıcı, yok edici
sonuçların en önemli örneklerinden biri Çernobil kazasıdır.
Binlerce kişinin hayatını kaybettiği ve çok daha
fazlasının sakat kaldığı kazanın ardından 25
yıl geçmesine rağmen sorunlar devam etmektedir. Çernobil bölgesinde
çocuklarda tiroit kanserinin yüzde 200 arttığı, diğer
kanser oranlarında ciddi oranda artışlar
yaşandığı, sakat bebek doğum oranlarının
yükseldiği, insanların genetik yapılarının
bozulduğu tespit edilmiştir. Ayrıca, bu kaza sonucunda kirlenen
topraklarda yüzlerce yıl tarım yapılamayacaktır.
Çernobil
kazasından önemli dersler alındığı ve nükleer
kazaların önlenmesinde büyük ilerleme kaydedildiğini iddia edenler
çok yakın zamanda yaşanan Fukuşima kazasından sonra nükleer
santralleri kapatma kararı almışlardır.
Nükleer
santrallerde herhangi bir kaza olmadığında bile santral
civarında radyasyon artışının
yaşandığı, hava, su, toprak kirliliğine neden olarak
canlı yaşamı üzerinde olumsuz etkiler yarattığı
bilinen bir gerçektir. Bilimsel araştırmalar bir nükleer santralde
hiçbir kaza veya işletme hatası olmaksızın santralin
Nükleer
santraller açısından bir diğer sakınca, nükleer
atıkların nasıl ve nerede yok edileceğinin bilinmemesi ve
bu atıkların güvenilir bir şekilde bertaraf edilmesi için dünya
çapında bulunmuş bir yöntemin olmamasıdır.
Soğutma
suları denize verilen nükleer santrallerin deniz ekosistemindeki dengeyi
bozması da bir diğer sakıncalı durumdur. Deniz suyu
sıcaklığını 2-6 santigrat derecelik artıran bu
uygulama denizdeki canlıların neslinin tükenmesine ve denize
yayılan radyasyonun balık yoluyla besin zincirine geçmesine neden
olmaktadır.
Akkuyu'da
kurulması planlanan nükleer santralin soğutulması için kullanılacak
deniz suyu, Akdeniz ekosisteminde çevresel felaketlere yol açacaktır.
Bölge atmosferinde ve tarım alanlarında asit yağmuruna
ağır metal kirliliğine neden olacaktır. Buharlaşmadan
kaynaklanan atık tuz ve minerallerin çevrede neden olacağı
zararlar kaçınılmaz olacaktır.
Sonuç
olarak, hiçbir enerjinin insan sağlığından değerli
olmadığı gerçeğinden hareketle, Akkuyu'da kurulması
planlanan nükleer güç santralinin bölgeye, insan sağlığına
ve çevreye vereceği zararların tespit edilmesi, bunlara yönelik çözüm
yollarının ve politikaların şimdiden belirlenmesi
amacıyla bir araştırma komisyonunun kurulması
kaçınılmazdır.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Kamu
İhale Kurumu (KİK), 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu ve
4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu ile öngörülen
görevleri yerine getirmek üzere kurulan, idari ve mali özerkliğe sahip bir
kamu tüzel kişisidir. Maliye Bakanlığı ile
ilişkilendirilmiş bir bağımsız üst kuruldur.
KİK,
son günlerde basın yayın organlarına da yansıyan yolsuzluk
haberleriyle gündeme gelmiştir. Emniyetin operasyonuyla gündeme gelen
KİK'te yaşananlara dair haberler, yolsuzluğun ne derece büyük
boyutta olduğunu göstermektedir. Ankara Emniyet Müdürlüğü
Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube ekipleri, kamu
ihalelerine fesat karıştırıldığı ve ihaleyi
alamayan firma sahipleri lehine rapor çıkararak çıkar
sağladıkları ihbarı üzerine 13 Şubat 2012 tarihinde
KİK'e yönelik operasyon yapmıştır. KİK'e yönelik
düzenlenen operasyonun sonucunda, 12 kişi tutuklanmıştır.
Aslında
KİK'te yaşanan olaylarla ilgili gelişmeler yeni değildir.
Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan 2011 yılı Türkiye
İlerleme Raporu da KİK'te olanlara dikkati çekmek istemiştir.
Raporun 5inci faslı "Kamu Alımları"
başlığını taşımaktadır. 5inci
fasıl Kamu alımlarında genel ilkeler bakımından
sınırlı ilerlemeler kaydedildiği
sözleriyle
başlamaktadır. Aynı bölümde "Türkiye Kömür
İşletmeleri Kurumu Genel Müdürlüğü'nün (TKİ) alımlarının
Kamu İhale Kanununun kapsamı dışında
bırakılması"na özellikle yer verilmiştir. Bahsi geçen
olay, ülkemizde de sıkça tartışılan yerel yönetimlerin
kömür dağıtması olayındaki ihalelere ilişkin
kuşkuların artmasına neden olmaktadır. Zira, raporda bu
gibi istisnaların çokluğunun AB müktesebatına
aykırılık teşkil ettiğinin altı çizilmiştir.
Raporun
eleştirilerinden bir diğeri de kamu ihale mevzuatının
çeşitli açılardan AB müktesebatından farklılık
göstermeye devam ettiğidir. Çünkü, rapora göre klasik sektörler ile su,
enerji, ulaştırma ve posta sektörlerinde faaliyet gösteren
kuruluşların alımları aynı kamu ihale usullerine tabi
olmaya devam etmektedir. Tutarlı bir yasal çerçeve olmaması
nedeniyle, kamu-özel sektör iş birliği ve imtiyazların verilmesi
bakımından şeffaflık bulunmadığı
vurgulanmaktadır. Bu husus, Avrupa Komisyonuna göre bahsi geçen
fasıldaki temel sorundur.
Raporun
5inci faslında asıl vahim kısım ise kamu ihaleleri
hakkındaki şikâyetlerle ilgilidir. Buna göre, 2009 yılında
yapılan şikâyet sayısı 2.954 iken, bu sayı 2010
yılında yüzde 45'lik bir
artışla 4.281'e ulaşmıştır. Başka bir
ifadeyle KİK'te yapılan operasyonlar ve yolsuzluk iddiaları
adım adım gelmiştir.
Avrupa
Komisyonu tarafından hazırlanan 2011 Yılı Türkiye
İlerleme Raporu'na da konu olan kamu alımları konusunda
genellikle yasal değişikliklere umut bağlanmıştır
ancak bu umutların boşa çıktığını, 50'den
fazla değişikliğe uğramasına rağmen
yolsuzlukların önünü kesemeyen Kamu İhale Kanunu'nun
başarısızlığı ile görmek olanaklıdır.
Kamuoyunda kamu alımları konusunda iktidarın şeffaflık
sağlamaya istekli, net adımlar atmadığı sürekli
tartışılmaktadır. Bunun son örneği, Millî Eğitim
Bakanlığı'nın Fatih ismini verdiği proje ile
yaklaşık 10 milyar liralık tablet bilgisayar alımının
Kamu İhale Yasasının kapsamı dışında
tutulmasında görmüş olduk. Akıllarda soru işareti kalmasına
neden olacak bu düzenleme, zaten en büyük sorunu şeffaflık olan kamu
ihalelerini bir kez daha gündeme taşımıştır.
Bu
bağlamda, kamu alımlarında yaşanan sorunların,
özellikle şeffaflığın önünde engel olan ihale sistemindeki
aksaklıkların tespiti ve bunların düzeltilmesi için dünya
örneklerinin incelenmesi, konunun uzmanlarının görüşlerinin
alınması amacıyla Anayasa'nın 98inci ve TBMM
İçtüzüğü'nün 104 ve 105inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1)
Ali Özgündüz (İstanbul)
2)
Candan Yüceer (Tekirdağ)
3)
Ali Haydar Öner (Isparta)
4)
Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
5)
Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
6)
Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
7)
Veli Ağbaba (Malatya)
8)
Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
9)
Hurşit Güneş (Kocaeli)
10)
Ali Rıza Öztürk (Mersin)
11)
Mevlüt Dudu (Hatay)
12)
Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
13)
Ali Serindağ (Gaziantep)
14)
Namık Havutça (Balıkesir)
15)
Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
16)
Hasan Akgöl (Hatay)
17)
Haluk Eyidoğan (İstanbul)
18)
Ali Demirçalı (Adana)
19)
Gürkut Acar (Antalya)
20)
Celal Dinçer (İstanbul)
21)
Ümit Özgümüş (Adana)
22)
Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
23)
Bülent Tezcan (Aydın)
24)
Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
25)
Uğur Bayraktutan (Artvin)
26)
Mehmet Şeker (Gaziantep)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, araştırma önergeleri bilgilerinize
sunulmuştur. Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Şimdi,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır. Okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım:
20/6/2013
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu 20/6/2013 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Mehmet Akif Hamzaçebi
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Muğla
Milletvekili Nurettin Demir ve 22 milletvekili tarafından, 20/6/2013
tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Muğla'nın Milas ilçesi Güllük beldesinde meydana gelen işçi
ölümleri sonrasında firmanın faaliyetine devam etmesine neden izin
verildiğinin, ölümlere neden olan mevzuat
aykırılıklarının tespiti ve Türkiye genelinde
yaşanan iş kazalarının nedenlerinin
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırma önergesinin (976 sıra no.lu), Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 20/6/2013
Perşembe günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi üzerinde, lehinde olmak üzere, ilk
konuşmacı Nurettin Demir, Muğla Milletvekili.
Sayın
Demir, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
NURETTİN
DEMİR (Muğla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Muğla Milas Güllükte 17 Haziranda 7 canımızı
kaybettiğimiz iş kazası ve Türkiye genelinde hızla artan
iş kazalarının araştırılmasına ilişkin
verdiğimiz Meclis araştırma önergesi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Bu nedenle yüce heyetinizi ve sizleri saygıyla
selamlarım.
İş
kazaları 2002-2013 yıllarında Türkiyede bir toplumsal sorun
hâline gelmiştir maalesef. Türkiye ölümlü iş kazalarında
Avrupada 1inci, dünyada 3üncüdür. ILO verilerine göre dünya iş
güvenliği sıralamasında Türkiye 80inci sırada yer
almaktadır. Kanadada yüzde 0,81 ila yıllık kazanı
oranı 3,46 iken, Türkiyede yüzde 3 ile yıllık kaza oranı
12,45tir. Sosyal Güvenlik Kurumu verilerine göre ise Türkiyede bir günde
yaklaşık 200 iş kazası olmaktadır. Yine, bir günde 4
kişi ölmekte, 6 kişi de iş göremez hâle gelmektedir.
Son
on yılda Türkiyede iş kazalarından ölümlü oranı 2 kat
artmıştır, 2002 yılında ölen işçi
sayısı 872 kişi iken, bu rakam 2011 yılı
itibarıyla 1.700e ulaşmıştır. Sadece mart
ayındaki ölümlü iş kazalarını örnek verecek olursak,
İstanbul İşçi Sağlığı ve İş
Güvenliği Meclisinin açıkladığı gibi, Türkiyede 55
işçi iş kazalarında hayatını kaybetmiştir.
İşçi ölümlerinin 15i inşaat, 6sı metal, 6sı
madencilik ve 5i kimya sektöründe yaşamına kaybetmiştir.
İstanbulda 10, Muğlada 5, İzmir ve Sakaryada ise 4er
işçi, mart ayında, iş kazalarında yaşamını
kaybetmiştir.
Muğla ilimizin Milas
ilçesi Gülük beldesinde 17 Haziran 2013 tarihinde, iş cinayeti
denilebilecek vahim bir iş kazası yaşanmıştır.
Gülük beldesinde Tepe-Akfen Grubuna bağlı içme suyu ve arıtma
tesisi depolama biriminde, terfi istasyonundan gelen kötü kokuları
gidermek için kontrole giden 6sı görevli, 1i işletme müdürü olmak
üzere 7 kişi metan gazı zehirlenmesinden hayatını
kaybetmiştir. Sanki, mezbahada hayvanların saniyeler arasında
kesilmesi gibi, bunlar da dakikalar arasında ardı ardına
maalesef ölmüştür. İş cinayetinde hayatını kaybeden
işçi kardeşlerimize, arkadaşlarımıza Allahtan rahmet
diliyor, ailelerine ve yakınların başsağlığı
dileklerimi yineliyorum.
Adı geçen iş
yerinde faaliyet gösteren firmanın, otuz beş yıl süreyle imtiyaz
sözleşmesi çerçevesinde içme suyu ve arıtma tesisi işletmesi
aldığı bilinen bir gerçektir. Güllük Belediyesi tarafından
sisteme deniz suyunun karıştığının tespit
edilmesi nedeniyle, kati kabulü yapılmayan bu işletmenin faaliyetine
yine de göz yumulmuştur. Depolamanın bu bölgede yapılmasına
çevre sakinlerinin ve CHPli belediye meclis üyelerinin yazılı ve
sözlü itirazlarına karşın, o dönemin Adalet ve Kalkınma
Partili Güllük Belde Belediye Başkanı Yavuz Demir, uyarılara,
söylenenlere ve ikazlara kulaklarını tıkamıştır.
İller Bankasına yaptırılan bu tesis, daha sonra,
özelleştirilmiş ve Tepe-Akfen Grubuna geçirilmiştir. Maalesef
kamunun kontrolünden uzak Türkiyede ilk ve tek örnektir.
Değerli
milletvekilleri, bazı durumlarda iş kazaları yaşanabilir,
işçi arkadaşlarımız yaralanabilir, hatta
hayatlarını kaybedebilir ancak yapılması gereken
bunları asgari düzeye indirmektir çünkü iş kazalarının
yüzde 98i ve meslek hastalıklarının yüzde 100ü önlenebilir.
Yapılması gereken, tedbirleri önceden almaktır. Oysa Türkiyede
iş kazaları hızla artmaktadır.
Ancak,
Güllük beldemizde yaşanan bu olay bir iş kazası olarak
nitelendirilemez; açıkça bir iş cinayeti işlenmiştir. Her
şeyden önce, işçi arkadaşlarımız, hiçbir koruyucu
malzemesi olmadan, maskesiz bir biçimde
çalıştırılmışlardır. Tehlike olduğu
mevzuatla da sabit olan ortamda olmasına rağmen, ne iş
güvenliği önlemleri alınmış ne de buna ilişkin 6331
sayılı Kanunun emredici hükümlerine uyulmuştur. İşçi
arkadaşlarımız göz göre göre ölüme gönderilmişlerdir.
Geride, babasız çocuklar, ağıtlar yakan analar
kalmıştır. Yazıktır, günahtır. İnsan
hayatı bu kadar önemsiz, bu kadar ucuz olmamalıdır.
İnsana
değer vermeyen bir iktidardan, bir siyasi anlayıştan
bunları beklemek doğrusu doğru değil tabii ki çünkü mevcut
siyasi iktidar, insanı korumak yerine, sermaye için, para için uğruna
insanları feda etmeyi tercih eden bir anlayıştadır. AKP
iktidarı yurttaşlarını hor görmekte, ezmekte, baskı ve
yıldırı ile demokratik haklarına ulaşmasını,
kişisel özgürlüklerini engellemeye çalışmaktadır. Gezi
olaylarında da bu durumu açıkça gördük maalesef. AKP Hükûmetinin
yurttaşlarımızın sesini nasıl duymazdan geldiğini,
düşünce özgürlüğünü nasıl baskı altına almaya
çalıştığını, yurttaşları nasıl
ezdiğini, onlara nasıl saldırdığını,
nasıl kör edip yaraladığını, hatta nasıl
öldürdüğünü açıkça gördük. AKP, bir yandan demokrasi, özgürlük ve
güvenceli çalışma taleplerini dile getiren yığınlara,
polis, biber gazıyla müdahale etmek için milyonlarca lira harcamaktan
çekinmiyor, bir de Polisin müdahalede daha da gücünü
artıracağım. diye tehditler savuruyor Sayın Başbakan.
İşçilerin ve emekçilerin işçi sağlığı ve
güvenliğini piyasanın acımasız koşullarına terk
ediyor. İşçileri ve emekçileri yalnız, sahipsiz ve
korumasız bırakıyor. Gerçi, böyle bir Hükûmetin ve böyle bir
siyasi anlayışın işçi kazalarına duyarlı
olmasını beklemek imkânsız. Çalışma
Bakanlığı, iş yeri denetimlerini yapan birimleri
kapatmakta, müfettişleri merkeze çekmekte, denetimsiz bir
çalışma ortamı yaratmaktadır.
Muğlada yaşanan
acı olaylarda sorulması gereken bazı sorular var. Öncelikle,
Muğla bölgesinde sadece Güllük beldesinin içme suyu ve arıtma
tesisinin AKPli belediye tarafından 2006 yılında yap işlet
devret modeliyle özel firmaya neden devrildiği soru işaretleri
barındırmaktadır. Söz konusu dönemde, belediye meclis üyelerinin
şerh oylarına rağmen bu ihale neden
yapılmıştır? Bu depolama alanında herhangi bir baca ya
da havalandırma bulunmamaktadır. Buna rağmen, nasıl ve kim
tarafından işletilmesine müsaade edilmiştir? Kati kabul
işlemleri yapılmayan bir işletme nasıl faaliyete
başlatılmış ve sürdürülmektedir? Firma tarafından
yapılan bu iş, tehlikeli işler sınıfında
olmasına rağmen, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı tarafından bu vahim kaza öncesinde neden denetim
yapılmamıştır?
İşçilerin,
iş akitlerinde belirtilen meslek ve işleriyle fiilen
yaptıkları işler aynı değildir. Tehlikeli işler
kapsamında çalışan işçilerin mesleki eğitim
sertifikaları olmamasına rağmen
çalıştırılmalarına neden izin verilmiştir? Çünkü,
ilk ölen vatandaş, işçimiz, bir vidanjör şoförüdür, arkadan gelen,
elektrikçidir ve sonra, yine, orada düz işçilerdir. İşçi
arkadaşlarımıza bu konuyla ilgili mesleki eğitim neden
verilmemiştir? Risk değerlendirmesi neden bugüne kadar
yaptırılmamıştır? Cumhuriyet Halk Partisi olarak
Güllükte yaşanan bu iş cinayetinin peşini bırakmayacağız,
sorumlulardan hesap soracağız.
Sayın
milletvekilleri, özellikle, bugün 20 Haziran 2013. Tam bir yıl önce, biz,
burada sabahlara kadar İş Sağlığı ve İş Güvenliği
Yasasını çıkarmak için çaba gösterdik. 30 Haziranda da bu
riskli iş yerleriyle ilgili
yönetmelik yayınlayıp, tekrar iş kazalarının
azaltılması konusunda tedbirler alacaktık ama görüyoruz ki,
özellikle TESKin -IMF ilanlarını veren TESK- baskısıyla
torba kanun olarak buraya geliyor. Dolayısıyla, iş
kazalarının azalmayacağını, önümüzdeki günlerde yine
bizim burada çıkıp tekrar bunları konuşmaya devam edeceğimizi
görüyoruz.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi sadece kanun fabrikası olma durumunda değildir.
Sayın milletvekilleri, özellikle bu
konunun altını çizmek istiyorum.
Bu
araştırma önergemi desteklemenizi bekliyorum.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Demir.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu önerisi üzerinde ikinci konuşmacı, aleyhinde olmak
üzere Sayın Mahmut Kaçar, Şanlıurfa Milletvekili.
Sayın
Kaçar, buyurun.
MAHMUT
KAÇAR (Şanlıurfa) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin Meclis araştırması
açılmasıyla ilgili grup önerisi aleyhine söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime
başlamadan önce Muğla ili Milas ilçesi Güllük beldesi atık
arıtma tesisinde meydana gelen bu iş kazasında vefat eden 7
emekçimize Allahtan rahmet diliyorum.
Tabii
ki, bütün ölümlerden, bir vatandaş olarak, bir insan olarak ciddi anlamda
ıstırap duyuyoruz ama ölümler bir emek mücadelesi, ekmek mücadelesi,
bir geçim mücadelesi yapan insanlar noktasında olunca elbette ki
yüreğimiz dağlanıyor.
Sayın
Hocamın az önce kısmen bahsettiği, benim de bu konuda
İş Teftiş Kurulu Başkanlığından bilgi notu
olarak talep ettiğim konu noktasında 9 işçinin
çalıştığı, bunlardan 2 tanesinin izinli olduğu,
geri kalan 7sinin ise tümünün vefat ettiği elim bir kaza. Sebepleri
itibarıyla, ileride belki de cinayet diyebileceğimiz bir husus.
Hadiseye baktığımız zaman; bu arıtma tesisinin üç
bölümden oluştuğu, arıtma tesisinde görevli olanların
belirli aralıklarla ızgara odasındaki çamuru temizlemek için
ızgara odasına indiği; yine, bu hadisenin meydana geldiği
gün itibarıyla, görevli olan işçinin bu ızgara odasındaki
çamuru temizlemek amacıyla ilgili yere indiği ancak kendisinden haber
alınamayınca, yukarıda kendisini bekleyen ikinci işçinin,
ardından tesis müdürünün ve sırasıyla diğer işçilerin
de bu ızgara odasındaki işçiyi kurtarmak amacıyla
aşağı inmeleri sonucu tümünün vefat ettiğiyle ilgili notlar
var elimizde. Yapılan ilk incelemelerde de bu ölümlerin yüksek
konsantrasyonda hidrojen, sülfür ve metan gazı nedeniyle olduğu
tespit edilmiş. Tabii ki, bu
tespitlerde hepimizi rahatsız eden en önemli husus, bu tesis
binasında herhangi bir havalandırma sisteminin
olmadığıdır. Ve çalışanlarla yapılan
görüşmede de aşırı koku nedeniyle çevredeki
yazlıklardan çok sayıda şikâyet olduğu, bundan dolayı
da tesisin cam ve kapılarının iki-üç gündür kapalı
olduğu şeklinde bir tespit var. Elbette ki, bu konu gerek
Çalışma Bakanlığının İş Teftiş
Kurulu Başkanlığı marifetiyle gerekse de cumhuriyet
başsavcılığı eliyle ilgili adli soruşturmalar
yürütülmekte. Bu konunun hep birlikte takipçisi olmak, bu konuda ihmali olan ve
bu 7 tane emekçinin ölümüne sebebiyet veren hususların net olarak ortaya
çıkarılması, zannediyorum hepimizin ortak sorumluluğu. Bu
hadise, bize Türkiyede çıkarmış olduğumuz iş
sağlığı güvenliğiyle ilgili yasanın ne kadar
önemli olduğunu, bunun uygulanmasıyla ilgili alacağımız
olumlu neticelerin bu iş kazalarının sayısını
azalttığı gibi bunlarla ilgili ölüm haberlerini de ciddi anlamda
minimize edeceğini bize net olarak ortaya koyuyor.
Hepinizin
malumu olduğu gibi, Türkiye bugüne kadar kendine has bir iş
sağlığı, güvenliği yasası olan bir ülke
değildi. Türkiye'de iş sağlığı, güvenliğiyle
ilgili hususlar hepinizin bildiği gibi İş Kanununda ilgili
hükümler doğrultusunda yürütülmekteydi, ancak geçen yıl hepimizin
Meclis olarak yasalaştırmış olduğumuz İş
Sağlığı ve Güvenliği Yasası, bir yandan 155
sayılı ILO Sözleşmesi, diğer yandan 161 sayılı
İş Sağlığı Hizmetlerine İlişkin ILO
Sözleşmesi ve Avrupa Birliği direktiflerine paralel olarak
hazırlanan bir yasa. Bu kanun 30 Haziran 2012 tarihli Resmî Gazetede
yayınlandı ve 30 Aralık 2012 tarihi itibarıyla da hepinizin
bildiği gibi yürürlüğe girdi.
Bu
yasada özellikle işverenlere bu anlamda son derece önemli yükümlülükler
getirilmekte. Bu yükümlülükler içerisinde hiç şüphesiz en önemlisi risk
değerlendirmesidir. Çalışanların iş yerinde maruz
kalacakları sağlık ve güvenlik risklerini dikkate alarak
işe giriş muayenesi ve periyodik olarak sağlık gözetimi
yaptırmaları en önemli yükümlülüklerindendir.
Yine,
sağlık hizmeti sunucularına intikal eden iş kazası ve
meslek hastalığı vakalarının bildirimini yapmakla
ilgili bir zorunluluk getirilmesi, çalışanlarının görüşlerinin
ve katılımlarının sağlanması, 50 ve daha fazla
çalışanın bulunduğu ve altı aydan fazla süren sürekli
işlerin yapıldığı iş yerlerinde İş Sağlığı
ve Güvenliği Kurulunun kurulması, bu yasada çok önemli hususlar
olarak göze çarpmakta.
Değerli
arkadaşlar, bildiğiniz gibi İş Sağlığı
ve Güvenliği Yasası yürürlüğe girmeden önce, Türkiye'de
çalışanların çok az bir kısmı ve işletmelerin de
çok önemli bir kısmı, maalesef, iş sağlığı,
güvenliği kapsamında değildi. Daha önce İş
Sağlığı ve Güvenliği Yasasının
uygulanabilmesi için 50 ve 50den fazla çalışanının
bulunduğu bir iş yeri olma mecburiyeti vardı, ama bu yasayla
birlikte bütün işletmelerin, bütün iş yerlerinin, çalışan
sayısına bakılmaksızın bütün işletmelerin
İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası
kapsamında bu sorumlulukları yerine getirmesi mecburiyet hâline
getirildi.
Bizim
bu risk değerlendirmesiyle ilgili hususlar geçen yıl değil de
ondan önceki yıllarda yürürlüğe girmiş olsaydı, belki bugün
bu hadiseyle ilgili çok daha farklı bir cümle kurabilme imkânımız
olacaktı.
Yalnız,
burada risk değerlendirmesi noktasında, işverenlerin ve son
kazanın meydana gelmiş olduğu Muğla ili Milas ilçesindeki
arıtma tesisinde iş sağlığı ve güvenliği
hizmeti alma noktasında Sosyal Güvenlik Kurumunun desteği de söz
konusu. Biliyorsunuz, yeni yapılan bu sınıflandırmalarda
az tehlikeli ve çok tehlikeli sınıflandırmalar
kapsamında, özellikle çok tehlikeli iş yerlerinde risk
değerlendirmesi ve çalıştırılacak iş
sağlığı ve güvenliği uzmanı noktasında
Sosyal Güvenlik Kurumunun açık bir şekilde destek vereceği de
yasa içerisine net bir şekilde dercedilmiş.
Türkiyede
iş kazası artıyor mu? Buna benzer verilere
baktığımız zaman, 2007 ile 2012 yılını
mukayese ettiğimizde, evet, Türkiyede iş sağlığı
ve kazalarıyla ilgili bir artış var ama toplam oransal
baktığınız zaman, Türkiyedeki iş
kazalarının oransal anlamda azaldığını
görürsünüz. Türkiyede son beş yılda, Türkiye'nin ekonomik büyümesine
paralel olarak ciddi anlamda bir istihdam artışının
olduğunu görürsünüz, Türkiyede işletme sayısında ciddi
anlamda bir artış olduğunu görürsünüz. Türkiyede 100 bine
düşen iş kazası sayısına
baktığınızda, 2007 yılında 100 bin işçiye
ortalama 948 iş kazası düşerken, 2011 yılı
rakamlarında bu oran 628e düşmüş vaziyette. Türkiyede
işçi sayısına baktığınız zaman, 2007
yılında yaklaşık 8,5 milyon işçi varken, 2011
yılı rakamları itibarıyla bu rakamın 11,5 milyona
yükseldiğini görürsünüz. Bir yandan Türkiyede işletme
sayısında bir artış var, Türkiyede ekonomik büyümeye
paralel olarak çalışan sayısında bir artış var
ama bunların oransal olarak iş kazaları sayısına
baktığınız zaman ise bir azalma söz konusu. Ama bütün
bunlara rağmen, Türkiye, maalesef, hâlâ, iş kazası sayısında,
ölümlü iş kazası sayısında dünyada ve Avrupada en öndeki
ülkelerin arasında. Bu çıkarmış olduğumuz İş
Sağlığı ve Güvenliği Yasası, bunun ciddi anlamda
uygulanması ve bunun denetlenmesiyle, bu anlamda Türkiyede çok önemli
mesafeler alacağına olan inancımı özellikle paylaşmak
istiyorum.
Elbette ki iş
kazalarını tamamen sıfırlayamayabiliriz ama bunları
minimize etmek, meslek hastalıklarını da belki tamamen
sıfırlamak mümkün. Bir yandan yasal düzenlemeler yapılması
gerekiyor -ki bu konuda çok önemli yasal düzenlemeler yapıldı- ama
diğer yandan da toplumda iş kazalarıyla ilgili, iş
sağlığı ve güvenliği tedbirleriyle ilgili bir
farkındalık oluşturmamız gerekiyor. Toplumda maalesef gerek
çalışanlarımız gerek işverenlerimiz ve gerek toplum
olarak ciddi anlamda bir güvenlik bilincine sahip
olmadığımız bir gerçek. Siz yasaları ne kadar
doğru çıkarırsanız çıkarın, denetimle ilgili ne
kadar sağlam denetim yaparsanız yapın, toplum olarak bu
konularla ilgili bir güvenlik bilincine sahip olmamamız hâlinde, bununla
ilgili bir kültür oluşturmamamız hâlinde çok ciddi anlamda mesafe
alamayacağımız da bir gerçek.
Bu anlamda, özellikle
Çalışma Bakanlığının, son bir yıldır,
yasanın çıktığı günden itibaren yapmış
olduğu çok önemli eğitim toplantıları var; 81 ilde organize
sanayi bölgelerinde, işveren örgütleriyle çalışanlar nezdinde
önemli eğitim toplantıları var. Ben inanıyorum, bir yandan
eğitim toplantıları, diğer yandan da bu yasanın
uygulanmasıyla birlikte bu konuda çok önemli bir aşama katetmiş
olacağız.
Ben bu duygularla, vefat
eden 7 işçimize tekrar Allahtan rahmet diliyorum, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kaçar.
Cumhuriyet Halk Partisi
grup önerisi üzerinde üçüncü konuşmacı, lehinde olmak suretiyle,
Mehmet Erdoğan, Muğla Milletvekili.
Sayın Erdoğan,
buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ERDOĞAN
(Muğla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP grup
önerisi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime, 17 Haziran 2013
tarihinde özel sektör tarafından işletilen Milas Güllük atık su
arıtma tesisinde hayatını kaybeden 7 hemşehrimize Allahtan
rahmet, yakınlarına ve hemşehrilerime başsağlığı
ve sabır dileyerek başlamak istiyorum.
Bizim bu
konuşmalarımız elbette hayatını kaybeden
vatandaşlarımızı geri getirmeyecek ama bundan sonra iş
kazalarında bir azalmaya vesile olabilirsek ne mutlu bize. İş
kazaları, ülkemizin kanayan bir yarası ve iş hayatımızın
maalesef acı bir gerçeği. Pekâlâ istatistiklerle bu konuda uzun
uzadıya konuşabiliriz ancak işin özüne dönmek gerekirse iş
kazalarında, 2011 yılında, 1.710 vatandaşımız
hayatını kaybetmiş, binlerce vatandaşımız
yaralanmış, bu kazalar sebebiyle ciddi manada iş gücü kaybı
ve mali zarar oluşmuştur. Pekâlâ, bu kazaların sebebi nedir?
Cevap çok basit: Dikkatsizlik ve tedbirsizlik. Sihirli iki kelimeye biz Türk
milleti olarak üçüncüsünü de ekleyince her şey çözülüyor: Kader. Ondan
sonra, boynumuzu büküp oturuyoruz.
Değerli
milletvekilleri, bir gerçeği iyi bilmek lazım. İnsanlar, kendi
kaderlerini kendileri yazarlar. Bununla ilgili, ulaştırma sektöründen
bir örnek vermek istiyorum: Ulaştırma sektöründe en az kaza
havacılık sektöründe yaşanmaktadır; sonra denizcilik, en
çok kaza da kara yolu taşımacılığında
yaşanmaktadır. Bunun sebebi nedir? Havacılık sektöründe
kurallara daha çok uyulmakta: Bu sektörde, sivil havacılık
kurallarına uyum konusunda ciddi bir denetim ve bu denetimin sonucunda da
çok ciddi bir yaptırım uygulanmaktadır. Buradan gelmek
istediğim en önemli nokta da şudur: AKP iktidara geldikten bu yana
yaptığı en önemli tahribat, denetim faaliyetlerinin
etkisizleştirilmesidir. Devletin en önemli görevi, kuralları koymak
ve kurallara uyulup uyulmadığını denetlemektir; kurallara
uymayanlar tespit edildiğinde de ciddi ve etkili yaptırımlar
uygulamaktır. Bu çerçevede değerlendirildiğinde, ülkemizdeki
durum içler acısıdır çünkü burada konuştuğumuz iş
kazaları kayıtlı çalışanlarla ilgilidir. Mevcut
istatistiklerimizde, kayıt dışı çalışanların
maruz kaldığı iş kazaları maalesef yoktur.
Milasta
meydana gelen faciaya baktığımızda:
1)
İşletilen atık su arıtma tesisi hakkında ilgili odalar
tarafından usulüne uygun olarak yapılmadığına dair
raporlar vardır. Bu konu, maalesef, ihaleyi yapan İller Bankası
tarafından da bilinmektedir. Ancak bütün yazışmalara, bütün bu
konudaki yapılanlara, konuşulanlara rağmen tesisteki
eksikliklerin giderilmesi konusunda bugüne kadar bir adım
atılmamıştır.
Burada iş
güvenliğiyle ilgili yeterli eğitim yapılmadığı
ayan beyan ortada. İşletme müdürü dâhil 7 kişi
hayatını kaybediyor. Sırayla herkes oradaki bir elektrik
pompası arızasından dolayı tesise iniyor, birisi geri
gelmeyince ikincisi, o gelmeyince diğerleri arıtma tesisine iniyor ve
en sonunda işletme müdürü tesise, aşağıya inerken kendisi orada
bayılıyor. Tesise müdahale konusunda da tesisin kendisinin bir
imkânı, bir kapasitesi yok. Tesise müdahale dışarıdan
çağırılan arama kurtarma ekipleri tarafından
yapılıyor. Tabii ki burada tesisin kendisinin kendi
elemanlarını koruma konusunda bir tedbirinin olmaması
facianın bu boyuta gelmesinde önemli bir etken. Tesisten yaralı
olarak kurtarılan tesis müdürüne yeterli müdahale yapılıp
yapılmadığıyla, tıbbi müdahalenin zamanında ve
yeterli olarak yapılıp yapılmadığıyla ilgili de
maalesef kuşku var.
Bu bilgiler
ışığında, Türkiyede iş kazalarının
önlenmesiyle ilgili olarak işletmelerin kendi özel durumuna göre
alınması gerekli önlemler sağlıklı bir şekilde
belirlenmelidir. İşletmeler bazında kurallara uyulup
uyulmadığı yetkili kurumlar tarafından ciddi bir
şekilde denetlenmelidir. Denetim yetkisinin kimde olduğu açıkça
belirtilerek herhangi bir yetki kargaşasına sebebiyet verilmemelidir.
Denetim sonucunda eksikliklerinin giderilmesi muhakkak
sağlanmalıdır. Yaptırımlar ciddi ve etkili olarak
yapılmalıdır. Eğer yaptırımlar ciddi ve etkili
olarak yapılsa ve tedbirleri zamanında alınsaydı Milastaki
7 hemşehrimizi kaybetmemiz söz konusu olmayacaktı. Denetim sonucunda
belirlenen eksiklikleri gidermeyen işletmelerin faaliyeti de muhakkak
durdurulmalıdır. Burada tesise denizden su
karıştığı, denizden karışan suyun metan
gazı üretimini artırdığı ilgili odalar
tarafından, bilirkişiler tarafından raporlarla mahkemeye
bildirilmiş, maalesef herhangi bir tedbir
alınmamıştır. Tabii ki bilmemiz gereken şudur:
İnsan hayatı her şeyden önemli ve önceliklidir. Kurallara
uyulduğu zaman, kazaların önemli ölçüde azalacağı
muhakkaktır. Bu konuda, çalışanlar ile işletmecilerin
eğitimi ve bilinçlendirilmesi elbette ki bu sürecin en önemli boyutudur.
İş kazaları ve iş kazalarına bağlı can ve
mal kayıpları kader değildir. Yapılacak eğitim,
alınacak tedbirlerle ciddi şekilde azaltılabilir. Milasta bu
tedbirlerin alınmadığı ayan beyan ortadadır. Bunlar
elimize ulaşan birçok bilgi, belge, mahkemeye ulaşan bilirkişi
raporlarında açıkça belirtilmiştir.
Tabii
ki bu tesisin bir başka özelliği de Türkiyede özel sektör
tarafından işletilen tek atık su arıtma tesisi
olmasıdır. Kamu tarafından işletilen işletmelerde
bugüne kadar bu manada çok ciddi bir felaket yaşanmamıştır
çünkü kamu kurumları bu konuda, işletme konusunda daha çok tecrübeye
sahip, daha birikimli ve personelini bu konuda daha çok eğitmektedir.
Yani, bu da göstermektedir ki bize, tedbir alındığı zaman
bu faciaların önlenmesi mümkündür.
Yine,
son günlerde, tabii ki çalışma şartlarıyla ilgili
sorunlarla sadece işçiler karşılaşmamaktadır.
İktidar, uyguladığı basiretsiz politikalar sonucunda kolluk
kuvvetlerimizi de çok kötü şartlarda çalıştırmaktadır.
Ülkemiz genelinde Gezi eylemleri sonucu başlayan protesto olaylarına
müdahale için iktidar, kolluk kuvvetlerini uzun süre
çalıştırmaktadır. Yoğun çalışma sebebiyle
polislerimiz insani ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorluk
çekmektedir. Birçok polis memurumuz geçici görevle İstanbul ve diğer
büyük şehirlerde görevlendirilmiş ve ağır şartlarda
çalışmaktadırlar. Ortaya çıkan yönetim zafiyeti sonucu
kolluk kuvvetlerimizin moral ve motivasyonu bozulmuştur. Başta
İstanbul olmak üzere, birçok ilimizde kolluk kuvvetlerimizin izinlerinin
kaldırılması da bu sıkıntıların üzerine tuz
biber olmuştur. AKP iktidarı bir an önce ülkemizi normale döndürmeli
ve kolluk kuvvetlerimiz üzerindeki süresiz çalışma
baskısına da son vermelidir. Bu, toplum barışı için de
son derece önemlidir.
Türkiyede,
tabii ki Milasta yaşanan iş kazası son iş kazası
değildir, son iş kazası da olmayacaktır. Elbette burada
gerekli tedbirlerin alınması lazım ama son günlerde basına
intikal eden haberlerden anladığımıza göre son
çıkartılan İş Güvenliği Yasasının da
ertelenmesi gündemdedir. Gerçekten son çıkartılan İş
Güvenliği Yasasında küçük işletmelere getirilen yükümlülükler
ağır olmuştur. Burada bu küçük işletmelere yüklenen
yüklerin bir kısmının kamuya aktarılarak iş
güvenliğiyle ilgili bundan sonra herhangi bir geri adım
atılmaması da önem arz etmektedir -ki Sayın Başbakanla TESK
yöneticilerinin yaptığı görüşmeden- Meclis kapanmadan bu
konuda bir geri adım atılacağı da maalesef
konuşulmaktadır. Bu yanlışa da bu
yaşadığımız tecrübeden sonra düşülmemelidir. Bu
tedbirlerin yeniden gözden geçirilerek, bundan sonra
insanlarımızın hayatına mal olacak herhangi bir kazaya
sebebiyet verilmemesi için gerekli tedbirleri hep birlikte almamız
gerekmektedir.
Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Erdoğan.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu önerisi üzerinde son konuşmacı Isparta
Milletvekili Sayın Recep Özel.
Buyurun
Sayın Özel. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
RECEP
ÖZEL (Isparta) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet
Halk Partisinin vermiş olduğu grup önerisinin aleyhinde söz
almış bulunmaktayım.
Öncelikle,
Muğlada meydana gelen bu iş kazasında vefat eden tüm
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet diliyorum. Ailelerine
sabrı cemil niyaz ediyorum. İnşallah, bir daha ülkemiz bu tür
acıları, bu tür iş kazalarını yaşamasın
istiyoruz. Tabii ki iş kazalarından dolayı alınması
gereken önlemlerin tamamı Hükûmetimiz tarafından alınmakta, bu
kazaların en aza indirilmesi noktasında bütün çalışmalar
yapılabilmekte ama ne kadar çalışma yapılırsa
yapılsın bunların önüne geçmek bazen mümkün olamıyor.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Muğla milletvekili yok mu?
RECEP
ÖZEL (Devamla) İşçinin kendi birtakım yanlış
eylemlerinden, fiillerinden, yanlış uygulamalardan kaynaklanan,
eğitim eksikliğinden kaynaklanan sorunlarla bu tür ölümler
olabiliyor. İnşallah, bunların olmaması noktasında
hepimiz el birliği içerisinde çözüm noktasında bir gayret
içerisindeyiz.
Bugün
çalışacağımız konular arasında dünden yarım
kalan bir yasamız var. O yasayı bugün inşallah bitirmeyi arzu
ediyoruz, ondan dolayı CHPnin vermiş olduğu bu grup önerisini
bir daha bu iş kazalarının yaşanmaması anlamında
bir Meclis araştırması konusunda hemfikir olmamıza
rağmen maalesef katılamıyoruz ama idari tedbirler, idari
kararlar her zaman için alınacaktır, alınmaktadır. Ondan
dolayı Meclis gündemini değiştirmeye matuf olan bu Meclis
araştırma önergesine istemeyerek de olsa katılmıyoruz.
Gündemimizi
bugünkü kanun tekliflerini görüşerek bu haftaki
çalışmamızı noktalamak istiyoruz.
Ben
hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Özel.
Cumhuriyet
Halk Partisi grup önerisi üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır. Önergeyi oylarınıza
sunacağım. Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
1.- Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci
sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü
sırada yer alan, Orta Asya ve Kafkaslar Bölgesel Balıkçılık
ve Su Ürünleri Yetiştiriciliği Komisyonu Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Tarım Orman ve Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri
Komisyonu raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Orta
Asya ve Kafkaslar Bölgesel Balıkçılık ve Su Ürünleri
Yetiştiriciliği Komisyonu Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Tarım Orman ve Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri
Komisyonu Raporları (1/498) (S.
Sayısı: 173)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü
yer alan, Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve
Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
4.-
Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve
Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarısı ve
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/780) (S. Sayısı: 473) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet?
Yerinde.
Komisyon
raporu 473 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Dünkü
birleşimde İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülen tasarının birinci bölümünde yer alan 5inci maddesi
kabul edilmişti.
Şimdi,
6ncı madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 473 Sıra Sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat
Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları
Hakkında Kanun Tasarısının 6. Maddesinin 1.
Fıkrasında yer alan durumunda ibaresinin hâlinde ibaresi olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Müslim
Sarı Turgut
Dibek Bülent
Kuşoğlu
İstanbul Kırklareli Ankara
Süleyman
Çelebi Haluk
Eyidoğan Muharrem
Işık
İstanbul İstanbul Erzincan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve
Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun
Tasarısının 6. maddesinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali
Halaman S.
Nevzat Korkmaz Mehmet
Günal
Adana Isparta Antalya
Mehmet
Şandır Ali
Öz Reşat
Doğru
Mersin Mersin Tokat
BAŞKAN Komisyon,
son okunan önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın
Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
ALİ BABACAN (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın
Doğru, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
REŞAT DOĞRU
(Tokat) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 473 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 6ncı maddesi üzerine
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak vermiş olduğumuz önergeyle
ilgili olarak söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, 473 sıra
sayılı Kanun Tasarısı bu zaman kadar
çıkartılması gereken bir kanun tasarısıdır.
Eksiğiyle, doğrusuyla -belki birtakım eksiklikler olabilir-
çıkartılıyor. İnanıyorum ki inşallah ülkemize ve
milletimize hayırlı bir kanun tasarısı olabilir.
Bunun yanında,
malumunuz olduğu şekliyle, Türkiyemiz çok önemli günler arifesinde
bulunuyor. Tabii, on bir yıldan beri de, üç dönemden beri de bir siyasi
parti tek başına iktidar. Şöyle bir bakmış
olduğumuz zaman, tek başına iktidarın ve on bir
yıllık bir iktidarın da ülkemizdeki birçok sorunu beraberinde
çözmesi gerektiğini de hep beraber düşünmek mecburiyetindeyiz. Ama
şöyle bir değerlendirildiği zaman bakılıyor ki
ülkemizde maalesef iç ve dış güvenliğin
kalmadığı, PKK bölücü terör örgütünün neredeyse şekilden
şekle girerek çok önemli mesafeler aldığı, KCK
yapılanmalarının doğu ve güneydoğu bölgesinde
birtakım sorunları artırarak devam ettirmiş olduğu bir
süreci de hep beraber yaşıyoruz. Ancak, bunların yanında,
özellikle ülkemizdeki sosyal katmanların da birçok sorunları da
maalesef katlanarak karşımıza gelmeye devam ediyor. Hâlbuki on
bir yıllık iktidar zamanında bunların birçok
sorunların beraberinde çözülmesi ve ülkemizde yoksulluğun,
fakirliğin, işsizliğin neredeyse yok denecek seviyelere veyahut
azaltılmış seviyelere gelmesi gerekiyordu.
Bakınız, bunlardan biri
esnafımızdır. Esnaf ve sanatkârlar odaları birliği
başkanlıkları hepimize
fakslar çekiyorlar. Çekilen fakslara bakmış olduğumuz zaman,
işte, esnafın çok ağır sorunlar içerisinde olduğunu,
bakıyoruz, emeklilerimizin yine birçok sorunla karşı
karşıya olduğunu, geçinemediğini, memurumuzun,
işçimizin, çiftçimizin yaşam mücadelesinde neredeyse yenik duruma
doğru gelmekte olduğunu da görüyoruz.
Sayın
milletvekilleri, esnaf ve sanatkârlar odaları birlikleri, bize, hepimize,
sizlere de göndermişlerdir, bazı yazılar göndermişlerdir.
Ancak, şurası gerçektir ki esnaflar iflasla da karşı
karşıya kalmış durumdadırlar. Esnaf kardeşlerimiz
borçlarını ödeyemedikleri için dükkânlarını, iş
yerlerini kapatıp çoluk çocuğuyla aşsız ve işsiz
konuma doğru geliyorlar.
Bakınız,
geçtiğimiz aylarda sigorta, BAĞ-KUR,
maliye, esnaf kefalet borçları
yapılandırılmıştı ancak bu
yapılandırmalar da esnafın, sanatkârın derdine maalesef
çare olmamıştır çünkü iş bulamadığı için
normal primlerini ödeyemezken bir de yapılandırılan borçlar da
olunca iflas bayrağını çeker konuma gelmişlerdir.
Ağır temerrüt faizleriyle karşı karşıyadırlar.
Esnaf ve sanatkârlar borç batağına saplanmışlar, icralarla
iflaslar maalesef neredeyse kapıya dayanmıştır. Bununla
ilgili de esnaf odalarının çağrısına,
çığlığına mutlaka ses vermek mecburiyetindeyiz.
İnsanlar
sesleniyorlar, Borçları biz ödeyemiyoruz. diyorlar. Temerrüt faizi
münasebetiyle, 35 bin liralık borçlar şu an itibarıyla 43 bin
liraya çıkmış. Belki de önümüzdeki zaman diliminde bu borçlar
daha fazla artacak ve bu insanlar daha da fazla mağdur olacaklardır.
Toplumun
direğini, dinamiğini, orta direk dediğimiz kesimini
oluşturan esnafımız siftah yapmadan dükkânlarını
kapatır hâle gelmişler ve kısır döngü de maalesef her geçen
gün artarak devam ediyor. Bunlara bir de kent içerisinde açılan büyük
hipermarketler ve süpermarketler eklenince esnafın bunlarla başa
çıkma imkânı kalmıyor.
Zaman
zaman buradan, özellikle hipermarketler, süpermarketler, perakende
yasasının acilen çıkartılmasıyla ilgili olarak
müteaddit defalar hem konuşmalar yaptık hem araştırma
önergeleri verdik ve bunu da yine gündeme getirmeye çalışıyoruz.
Ancak getirmiş olduğumuz gündemde olmasına rağmen,
maalesef, bir türlü bunlar Hükûmet tarafından duyulmuyor yani esnafın
çığlığı duyulmuyor, sanatkârın
çığlığı duyulmuyor.
Hâlbuki
1 tane hipermarket açıldığı zaman, 1 süpermarket
açıldığı zaman yaklaşık olarak 60la 70
civarındaki sanatkâr veyahut da bakkalımızın, işte,
diğer esnafımızın hepsi dükkânlarını kapatmak
durumuyla karşı karşıya kalıyorlar. Böyle
ağır bir durumdan insanlar feryat ediyorlar ama işte o insanlar,
dediğimiz bu garip, orta direk insanlar, işsiz kalmamak için, o
vermiş oldukları çeklerin arkasına
karşılıksız damgası basılmasın diyerek
cansiparane bir şekilde ayakta durmaya çalışıyorlar ve
ülkemizi ayakta tutuyorlar. Çünkü esnafın sayısı öyle az bir
sayı da değildir, yaklaşık olarak 2,5-3 milyon
civarında esnafımız vardır. Onlarla beraber, aileleriyle
beraber yaklaşık olarak 10 milyon civarında insana tekabül
etmektedir.
Bu
meyanda, ben bu önergemiz esnasında bu konuyu dile getirmeye
çalışırken özellikle esnafımızın hepsinin sesinin
duyulmasını özellikle rica ediyorum. Ayrıca, bunların
dışında, bakınız, mesela, Reşadiye ilçesinden
yine esnafımız, özellikle şoför ve otomobilci esnafımız
da aynı sorunlarla karşı karşıyalar. Onlar da
dertlerinin çözümlenmesini bekliyorlar. İnanıyorum ki Meclisimiz
onların da sesini duyar ama korkarım ki duymuyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
REŞAT
DOĞRU (Devamla) Maalesef, Adalet ve Kalkınma Partisi başka
gündemlerle meşgul diyor, Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Doğru.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Bir
sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 473 Sıra Sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat
Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları
Hakkında Kanun Tasarısının 6. Maddesinin 1.
Fıkrasında yer alan durumunda ibaresinin halinde ibaresi olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Muharrem Işık
(Erzincan) ve arkadaşları
BAŞKAN
Sayın Komisyon önergeye
katılıyor musunuz?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Muherrem Işık,
Erzincan Milletvekili.
Sayın
Işık, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHARREM
IŞIK (Erzincan) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; öncelikle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii,
yasalar, peş peşe yine gelmeye devam ediyor ama -biraz
yavaşlamıştı- şu anda toplumda asıl
görüşülmesi gereken bir sürü önemli
olay varken bunlar hiç görülmemiş gibi geliyor. İşte, geçen
hafta işçi ölümleri gene yaşandı. Biraz önce bir önerge
getirdik, önergeye her zamanki gibi, önergelere kısa cevap vermekten
sorumlu arkadaşımız çıktı Önemli değil,
bunları biz zaten yaptık. dedi ve geçiştirdi. İşte,
Meclis de bizim böyle çalışıyor.
Burada
önemli olan nokta, bizim, Türkiyede gerçekten barışı
sağlamak için ne yapmamız gerektiğine karar vermek. Bunun için
çalışmak gerekiyor öncelikle aslında. Tabii bizim gündemimiz her
zamanki gibi Türkiyede barışı sağlamak için
Şu
anda da bunu gösteren Gezi
olayları. Gezi olaylarına başlamadan önce şu var: Geçen
hafta biliyorsunuz Sayın Başbakan Gezi olaylarıyla ilgili
görüşmeler yaptı, bu görüşmeleri yaparken sarı olmayan
sendikanın yani DİSKin Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğluyla
görüşme yaptı. Burada Arzu Hanım demiş ki: Sayın
Başbakan, haftalar geçmiş, insanlar sokağa dökülmüş, 4
kişi ölmüş, anneler sokaklara inmiş, bu kadar insan gece gündüz
sokaklarda size bir şeyler söylüyor, bunları konuşmamız
gerekmez mi? Bu, artık, sosyolojik, toplumsal bir olaydır. Bu, sadece
mimari bir mesele değildir. Tabii orada
Başbakanımızın neler söylediğini hepimiz biliyoruz,
köpürmüş gene Başbakan ve kendisi salonu terk etmiş veya terk
ettirilmiş.
İşte,
bu, aslında tartışılması gereken sosyolojik mesele
çünkü on bir yıldır Türkiyede yapmak istediğiniz şeyi,
aslında İstanbul İl Başkanı da
açıklamış, demiş ki: On yıllık iktidar dönemimizde şu ya da bu
şekilde bizimle paydaş olanlar, gelecek on yılda bizimle
paydaş olmayacaklar. Çünkü bu
geçtiğimiz on yıl içinde, bir tasfiye süreci ve bir tanımlama
özgürlük, hukuk, adalet söylemi etrafında yaptıklarımıza
paydaşlar vardı. Onlar da şu ya da bu şekilde her ne kadar
bizi hazmedemeseler de, diyelim ki liberal kesimler, şu ya da bu
şekilde bu süreçte bir şekilde paydaş oldular ancak gelecek,
inşa dönemidir. İnşa dönemi onların arzu ettiği gibi
olmayacak. Dolayısıyla, o paydaşlar bizimle beraber
olmayacaklar. Dün bizimle beraber şu ya da bu şekilde yürüyenler
yarın bizim karşımızda olan güçlerle bu sefer paydaş
olacaklar. Çünkü inşa edilecek Türkiyede ve ihya edilecek gelecek
onların kabulleneceği bir gelecek ve bir dönem olmayacak. Onun için
işimiz çok daha zor. demiş. Yani hedefi zaten göstermiş,
İl Başkanımız da İstanbul İl Başkanı,
büyük bir ilin İl Başkanı.
Tabii,
2002de başladığınız zaman Gömlek
değiştirdik. dediniz. Yalnız, benim gördüğüm,
değişen gömlek Mahmutpaşadan aldığınız
gömlekler değil de daha pahalı gömlekler olmuş.
Sürekli
burada gündeme getiriyoruz, işte, kurumlarda alımlarda olsun,
diğer her türlü işlerde yaptığınız bu
bastırma, daha sonra, işte, en son çıkarılan yasalar, 12
Eylülde yaptığınız referandumla getirilen baskılar,
bütün bunlar bu noktaya getirmiş oldu. En sonuncu alkol yasası,
eğitimde yapmış olduğunuz 4+4le getirdiğiniz
noktalar, toplumdaki özellikle sosyal yardımlaşma
vakıflarında yapmış olduğunuz yardımlar,
bunları yaparken bile, özellikle oy avcılığı
yapmanız, köylere götürülen hizmetlerde göstermiş olduğunuz
tarafçılık, köye götürüp Eğer ki oy vermezseniz size kesinlikle
hizmet gelmeyecek. diye baskılar yapmanız, onun yanında,
işe alımlarda yapılan şeyler, KPSSde bile, en dürüst
olması gereken KPSSde bile yapmış olduğunuz bütün o
yolsuzluklar, hileler, ÖSYMde yapılan, en son, yine, gündeme çıkan
ama mahkeme tarafından reddedilen durumlar, hepsine
baktığımız zaman, işte, toplumu bu duruma getirdi ve
toplumu patlattı. Ama biz hâlen burada bunları
tartışmıyoruz. Tartıştığımız
şey, kimlere hangi menfaatleri sağlayacağımız
yasaları getirmek için uğraşıyoruz. Bunları getirdiğimiz
sürece de toplum, maalesef, kabul etmeyecek.
Tabii,
toplum artık şunu gördü: Burada bu baskıyla fazla bir süre
gitmeyeceğini, sonunda patlamanın olacağını sokaklarda
gördü ama sizin buna niyetiniz yok, okumaya. Siz Kazlıçeşmeye
topladığınız insanları ve taşımayla
getirdiğiniz insanları gövde gösterisine çevirmeye
çalıştınız. Hâlbuki ülkeyi yöneten insanların bunu
yapması değil, tam tersine barış söylemi yapması
gerekiyordu.
Nazım
Hikmet Taranta Babuya Mektuplarında şöyle demiş:
Tek
başına,
yapayalnız,
karanlıklara
bırakılmış
bir çocuk gibi
bağıra
bağıra
kendi
sesiyle uyanarak,
korkuyla
tutuşup
korkuyla
yanarak
durup
dinlenmeden konuşuyor.
Mussolini
çok konuşuyor Taranta Babu,
çok
korktuğu için
çok
konuşuyor.
İşte,
bizim, artık, bundan sonra toplumsal barışı
sağlamamız lazım, burada söylediğimiz her şeye
muhalefet olmayıp Başbakanın yanlışlarını da
göstermeniz lazım.
Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Işık.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
6ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
6ncı madde kabul edilmiştir.
7inci
madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 473 Sıra Sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat
Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında
Kanun Tasarısının 7. Maddesinin 1. Fıkrasının a
bendinde yer alan "durumunda" ibaresinin "halinde" ibaresi
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Müslim Sarı Turgut
Dibek Bülent
Kuşoğlu
İstanbul Kırklareli Ankara
Süleyman Çelebi Haluk
Eyidoğan Ali
Özgündüz
İstanbul İstanbul İstanbul
Aytuğ Atıcı
Mersin
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve
Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun
Tasarısının 7. maddesinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali Halaman S.
Nevzat Korkmaz Mehmet
Günal
Adana Isparta Antalya
Mehmet Şandır Ali Öz
Mersin Mersin
BAŞKAN
Komisyon son okunan önergeye katılıyor musunuz?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) -
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Lütfü Türkkan, Kocaeli Milletvekili.
Sayın
Türkkan, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisinin önergesi hakkında söz aldım.
Türkiyenin
şu anda bulunduğu durum
Tabii ki ülke gergin, ülke
sıkıntılı, milletvekillerinden beklenen de bu ülkenin daha
fazla gerilmesinin önüne geçmek. Sevgili dostum, AKP Grup Başkan Vekili
Mahir Ünal Bey de bu konuda tavsiye de bulunuyor haklı olarak, diyor ki:
Germeyelim. Doğru ama ben bu aynı tavsiyeleri Sayın
Başbakanınıza da bulunmanızı istiyorum. Zira, ülkenin
gerildiği yer Sayın Başbakan. Yani, iddia ediyorum size,
Sayın Başbakanı bir on gün kenara alın, rica edin ya, bu
çok zor bir şey değil. Sayın Başbakan, lütfen
konuşmayın. Emin olun, ülke şu gergin günlerini mutlaka
suhuletle atlatacaktır. Buna da, bu gerginliğin sebebine de
baktığınız zaman çok anlamlı şeyler
bulamıyoruz. Neticede, verdiği zarar açısından
baktığınızda çok anlamsız geliyor. Ekonomiyle ilgili,
Sayın Bakan da burada, zannediyorum bakanlık yaptığı sürenin en zor üç
haftasını geçiriyor. Hakikaten, bir taraftan bütçenin iki ucunu bir
araya getirmeye çalışan Maliye Bakanı, ülkedeki ekonomik
sıkıntıların Avrupadakine benzer resesyona girmemesi için
iki eliyle direksiyonu tutan, ayağıyla da sonuna kadar frene basan
Ekonomi Bakanı, anlamsız bir şekilde ülkenin gördüğü, bu
ekonominin gördüğü zararın bir yerinden dönmeye
çalışıyor. Çok zor bir durum. Sayın Bakana gerçekten
kolaylıklar diliyorum. Bankacıların, Sayın Bakana ilettiler
mi bilmiyorum ama bize ilettikleri konu şu: Çok ciddi bir şekilde
bankalardan para çıkışı var yani yabancı paranın
Türkiyeye çıkışı var ayrı, ülkedeki bankalardan da
para çıkışı var. Bunu kim yaptı biliyor musunuz?
Sayın Başbakan yaptı. Bir Sayın Başbakan kalkıp
ülkede milletine Alın paranızı, devlet bankalarına
yatırın. gibi bir çağrıda bulunabilir mi? Böyle bir ekonomi
yönetimi olabilir mi? Böyle bir başbakan olabilir mi? Yani o özel bankalar
Afrika bankaları mı? Bu özel bankalar dediğinizde kanunla
kurulmuş bankalar. Bu bankaların birden bire halkın
yığılımıyla para çekme karşısında ne
yapacağını düşünüyorsunuz? Vermiyorum diyecek.
Vermediği zaman ne olacak? Bu ülkedeki birtakım dengeleri nasıl
tutacaksınız? Bu milletin parasını çekemeyen milletin
feveranını nasıl durduracaksınız? Böyle dengesiz, böyle
anlamsız, böyle saçma sapan bir yönetimin karşısında
ekonomiyi ayakta tutmaya çalışan bir bakana ben Allahtan
kolaylıklar diliyorum. Bakın, dün bahsetmiştim. Esnaf kan
ağlıyordu, şimdi kan ağlamaktan da vazgeçmiş, kenara
oturmuş kendi hâlini seyrediyor, sonunu bekliyor. Zira, bu
sıkıntılarla beraber millette ciddi bir gelecek endişesi
başladı. Tüketime yönelik bütün harcamaların hepsinin de önü
kesildi. Tatilciler tamamen tatil rezervasyonlarını iptal etmiş;
turizmci arkadaşlarımız var, telefon açıyorlar, güneydeki
otellerde iptal oranları yüzde 30-35lere çıkmış. Yani bir
taraftan siz İhracatımızı artıracağız.
diye çabalar sarf edeceksiniz, Türkiye ihracatında çok önemli bir yer
tutan turizm gelirlerini yok edecek saçma sapan hadiselerin önünü
açacaksınız. Buna samimiyetle cevap verebilecek Adalet ve
Kalkınma Partili bir arkadaşa ihtiyacımız var. Evet
arkadaş, biz bu gerginliği bu yüzden yaptık, sebebi budur. Dün
de izah ettim, bu bir siyasi akılsa bu akla benim aklım ermedi. Yani
ola ki bir siyasi manevrayla Türkiye'nin gündemine başka bir şeyler
sokup evvelsi gün Diyarbakırda olan kongreden çıkan kararları
saklamaksa, bu çok pahalı bir maliyet; Petrol Yasasını
saklamaksa, ondan da pahalı bir maliyet. Bu maliyete değecek hiçbir
şey olmadı. Ama anlamsız bir şeyler oluyor ülkede ve
üstelik Sayın Başbakanı bu konuda uyarmaya
çalışanları da Sayın Başbakan elinin tersiyle itiyor.
Ne kadar doğru, ne kadar değil, bilmem -Başbakan
Yardımcısı gerçi yalanlamış sonra, okudum- ama bu
kabinede uzun yıllar görev yapan Bülent Arınç
HÜSEYİN
ÜZÜLMEZ (Konya) Hayal etmeyin!
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Devamla) Benim hayalim değil, ben yazılanları
okuyorum. Hayal edenler yazmışlar, onlara söyleyin.
HÜSEYİN
ÜZÜLMEZ (Konya) Gönlünüz öyle arzu ediyor!
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Devamla) Daha sonra Arınçın açıklamasını
da okuduk, doğru olmadığını söylüyor. Ama bütün
bunların hiçbirisi de değmez.
Bu
kadar inat, sonu olur berbat. Haberiniz olsun.
Saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Türkkan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Bir
sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 473 sıra sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat
Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları
Hakkında Kanun Tasarısının 7nci maddesinin 1.
fıkrasında yer alan durumunda ibaresinin, hâlinde ibaresi olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Aytuğ
Atıcı (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Aytuğ Atıcı, Mersin Milletvekili.
Buyurun
Sayın Atıcı.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat
Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları
Hakkında Kanun Tasarısının 7nci maddesi için
verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunuyorum. İnsan
yaşamına paradan daha fazla önem veren milletvekillerini
saygıyla selamlıyorum.
Neden bu selamlamayı yaptım? Çünkü insanlar alanlarda özgürlük
ve demokrasi adına ölürken, kör olurken, beyin kanaması geçirirken,
kemikleri kırılırken, testisleri parçalanırken siz bugün
burada para konuşmayı tercih ettiniz. 90 kuşağı
gençler, yaşlı teyzeler, amcalar hepimize alanlarda çok büyük dersler
verdi. Acaba biz bu dersi iyi anlayabildik mi? Bakın, dikkatle söylüyorum:
Biz, hepimiz bu dersi iyi anlayabildik mi? Gençler diyorlar ki:
Anlamadıysanız, bir daha anlatırız, yeter ki siz anlamaya
niyetli olun. Anlamıyorsanız söyleyin, bir daha anlatalım.
Türkiye'nin her yerinden oluk oluk akarak sokaklara çıkan insanlar ne
diyorlar? Hükûmet istifa. diyorlar.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, Hükûmetin bu
haykırışları duyup gereğini yapacağına, hiç
akla izana sığmayacak şekilde, utanmadan sıkılmadan
Cumhuriyet Halk Partisinin yeterli muhalefet yapmadığı için
halk sokağa döküldü. deme noktasına geldiniz ve dün bu kürsüden grup
başkan vekiliniz aynen bu cümleleri sarf etti.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Hayır, Kemal Bey de söyledi
aynı şeyi.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Şimdi, halkın özgürlük ve
demokrasi istemlerini görmezden gelmemek gerekir. Evet, bu insanlar, bu gençler
bizi seçen, bizi buraya milletvekili olarak gönderen insanlar dediler ki: Siz
bu işi beceremediniz.
RECEP ÖZEL (Isparta) Size mi dedi?
AYTUĞ ATICI (Devamla) Hepimize dedi.
RECEP ÖZEL (Isparta) Yo, size dedi, size.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Hepimize, hâlâ yansıtma, birazdan o
psikolojik durumu buradan aktaracağım izin verirseniz, hâlâ
yansıtma psikolojisini kullanmayalım.
Bu
insanlar Seçtiğimiz bütün milletvekilleri bizim istediğimiz gibi
davranmadılar. dedi ve sokağa çıktı. Şimdi, asıl
gelince vekil bir adım geri durur. Asıl gelmiştir. Asıl
sokaklardadır. Asıl size demiştir ki: Ben sizi seçtim.
Seçmenlerin yüzde 40 kadarı -40 küsuru- oy kullananların yüzde 49
küsuru olarak AKPye güvendim ve seni Hükûmet yaptım. Ama, sen, benim
istediğim gibi bu ülkeyi yönetemedin. Bize de Ey, muhalefet partileri!
Sizi de seçtim, gönderdim Bu Hükûmeti denetleyin, bu Hükûmete muhalefet edin.
dedim. Siz de yeterince muhalefet edemediniz. Ben sokağa
çıktım. diyor. Şimdi,
bunu anlarsak eğer, dersimizi iyi alırsak eğer bir şeyler
yapabiliriz. Ama eğer bunu anlamazsak, anlamamakta inat edersek, o zaman,
inat edenler için birkaç tane çıkarımım var.
Psikolojide
projeksiyon dediğimiz yansıtma durumu var. Yani Vallahi bende bir
şey yok. Bütün kabahat CHPde. veya Vallahi -CHP- bende bir şey
yok, bütün kabahat MHPde. demek psikiyatride projeksiyon, yani yansıtma
sorunudur ve bu durum psikiyatrinin acil inceleme konusudur. Bu şekilde
düşünen insanlar varsa, mutlaka, acil psikiyatrilik bir değerlendirme
yapmak gerekir.
Dün,
yine bu kürsüden dendi ki: Taban aktör oldu, bu tehlikelidir. Sayın Grup
Başkan Vekili, bunu gördüğünüz için çok teşekkür ediyorum, çok
doğru bir tespittir. Tabanın aktör olduğunu görebilmek,
gerçekten, bir sağduyu gerektirir. Taban aktör olmuş ise bizim bu
projeksiyondan derhâl vazgeçmemiz gerekir ve halk eğer size Bu işi
beceremediniz, bırakın. diyorsa derhâl bırakmanız gerekir,
Bize beceremediniz bırakın. diyorsa derhâl bırakmamız
gerekir.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Sandıkta, sandıkta
AYTUĞ
ATICI (Devamla) - O yüzden, bu çığlıkları iyi duymanız
lazım. Halk Artık, yeter! demiştir.
Toplumun
bir kısmını -bakın, ikinci bir psikiyatrik durumdan
bahsediyorum- çapulcu, sarhoş, ayyaş, kindar, dindar diye
ayırmak, ölenlerin bile mezhebini telaffuz ederek konuşmalar yapmak
yine psikiyatride bir sorundur, bu sorunun adı da
ayrıştırmadır, acil tedavi gerektirir.
Bir
sonraki konuşmamda psikiyatrik değerlendirmelerime devam
edeceğim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Atıcı.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
7nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
8inci
madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 473 Sıra Sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat
Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları
Hakkında Kanun Tasarısının 8. Maddesinin 1.
Fıkrasında yer alan "kesintisiz" ibaresinin
"aralıksız" olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Müslim
Sarı Turgut
Dibek Bülent
Kuşoğlu
İstanbul
Kırklareli
Ankara
Süleyman
Çelebi Haluk
Eyidoğan Ali
Özgündüz
İstanbul
İstanbul
İstanbul
Aytuğ
Atıcı
İstanbul
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve
Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun
Tasarısının 8. maddesinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali
Halaman S.
Nevzat Korkmaz Mehmet
Günal
Adana
Isparta
Antalya
Mehmet
Şandır Ali
Öz
Mersin
Mersin
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı)
Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Korkmaz, Isparta Milletvekili.
Buyurun
Sayın Korkmaz. (MHP sıralarından alkışlar)
S.
NEVZAT KORMAZ (Isparta) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Ekonomi
için olmazsa olmaz şart istikrardır. Bunu, defalarca hükûmet de ifade
etti. Maalesef, son Gezi olayları bizzat AKP tahrikleriyle geri dönülmez
bir yola doğru ilerlemektedir. İstikrarsız bir ortamda da
ekonomik tahlillerin yapılması anlamsızdır, bunu
baştan belirtelim.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Başbakan olaylardan âdeta kaçarak gittiği
Afrika gezisi dönüşünde Ankaranın değil de sadece AKPlilerin
Belediye Başkanı hâline gelmiş Melih Gökçekin halkın
kaynakları ve tehditle topladığı kalabalıklara gece
iki buçukta bir konuşma yapmıştı. Bu konuşmasında
faiz lobisinden şikâyet ederek Bizim dönemimizde 5 kat
zenginleştiğinizi gelip anlatıyordunuz, şimdi ne oldu?
diye şecaatini arz ederken sirkatini söylemişti. Sanki on bir
yıl bu ülkeyi Erdoğan tek başına yönetmemiş gibi,
Türkiyenin ekonomi politikalarını belirleyen kurumlar, ekonomi
kurmayları ve bakanlar sanki Erdoğana bağlı
değilmiş gibi, zeytinyağı misali üste çıkıp on
bir yıldır beslediği, büyüttüğü faiz lobisini halka
şikâyet etmiştir. Bu şahsı iyi tanımak lazım,
artık devlet umuruna sahip olup olmamasından da vazgeçtik, amaca
ulaşmak için her yolu mübah gören bir siyasetçiyle karşı
karşıyayız. Ülkeyi karıştıracak tüm
mesajları yurt dışında verir ve genelde uçak seyahatlerinde
ortalık karışır. Kurumlar, STKlar sert bir açıklama
yapar, susar. Ne zaman sular durulur, Başbakan tekrar sesini yükseltir,
tehditlere başlar. Gezi olaylarında milyonlarca insan
ortalığa dökülür, soluğu yurt dışında alır.
Tüm sevaplar kendisine aittir, günahlar ise başkasının. Kendisi
hiç hata yapmaz, hata hep başkalarınındır; sorumluluk asla
üstlenmez.
Sayın
Başbakan, hükûmetin faizci
politikalarından habersiz miydiniz? Bu faiz lobisine bu paraları
kimler aktarmıştır? Kimdir bu faiz lobisi dediğin özel ya da tüzel kişiler? Bugüne kadar her
şey iyiydi, neyi paylaşamadınız da ortalığa
döküldüler? Bu soruların cevaplarını halk da bilsin. Bu lobiye
akıttınız paralar çünkü halkın parası, hani
ağzınıza sürekli pelesenk ettiğiniz tüysüz yetimin
hakkı. Hortumları kestik. diyordunuz, meğer o hortumları
başka mihraklara ve kendi yandaşlarınıza akıtmak için
kesmişsiniz. Tüm bunlardan haberim yok. diyorsan, o zaman Sayın
Başbakan senin kendinden bile haberin yok. Ülkenin soyulmasına ya
bilerek göz yumdun ya görmezlikten geldin ya da bu olanı biteni
kavrayamayacak kadar feraset ve basiretten maalesef yoksunsun.
Sayın
Erdoğan, işler yolunda giderken gökteki yıldızları
bile sahipleniyordun, her şeyi kendinden başlatıyordun. Sana
kadar yapılan işlere bırak teşekkür etmeyi, kara
çalmayı, iftira atmayı, emeği inkâr etmeyi
alışkanlık hâline getirmiştin. Derler ya: Kula
teşekkür etmesini bilmeyen insan Yaradana da şükretmekten acizdir.
Aziz
milletim, bu şahsı artık iyi tanı. Senden hizmet için oy
istemiş, sen de destek vermişsin ancak on bir yıl sonunda
tamamen kibir ve öfke üzerine inşa edilmiş, fil dişinden
yapılmış, halkla bağlantısını
koparmış bir kuleye dönüşmüş. Artık lügatinde ne millet
var ne de samimiyetle kendisiyle yola çıkan yol arkadaşları var.
AKP ilkelerinin önüne geçti Erdoğanın istek ve arzuları. Adam
varsa yoksa ben diyor.
AHMET
YENİ (Samsun) Cumartesi günü Samsuna gel. Samsuna gel cumartesi günü.
Samsuna gel.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Devamla) AKPye gönül vermiş vatandaşlarım,
Erdoğan giderken partinizi de götürmek istiyor. Erdoğana değil
partinize sahip çıkın, ilkelerinizin yaşatıcısı
olun, Erdoğanın koltuk değneği değil.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Ya, kim koltuk değneği? Çok ayıp
konuşuyorsun ya!
S.
NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Mitinglerde üç hilalden medet umar hâle gelmiş
ise ya hakikaten acınacak durumda ya da sizlerden vazgeçmiştir
bilesiniz.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Kim kimin koltuk değneği ya? Çok ayıp ya, utan!
AKİF
ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) Milletvekillerine koltuk değneği demek
güzel bir şey değil.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Partisi içinden bile usulünce birçok kez
uyarılmıştır ama ders almadı, almıyor. Geride
kalanları kurtarmak için uçurumdan düşmekte olan şahsın
halatını keserler. Aksi takdirde diğerlerini de uçuruma
sürükleme gibi bir tehlikeyle karşı karşıyadırlar. Bu
gurur, kibir ve bölücülük devrini bitirin.
AHMET
YENİ (Samsun) Hafta sonu Samsuna bekliyoruz.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Değerli milletvekilleri, Türk ekonomisi son derece
kırılgan bir çizgide gidiyor. Üreten ekonomi yerine faizci,
rantiyeci, satan savan bir anlayışla tüketici bir ekonominin
gideceği yer zaten farklı olamazdı. Sokağı görmeyen,
sokağı dinlemeyen, evdekileri sahiplenen, sokaktaki
vatandaşları da dışlayan bir Başbakan herhâlde sadece
bizim ülkemizde olabilir. Sokakları karışık, istikrarı
ve huzuru kalmamış, uluslararası çevrelerle ve ihracat
yaptığımız ülkelerle, AByle ilişkisini bozmuş
bir ortamda ekonomik gelişmelerden bahsedilemez.
Bu
duygu ve düşüncelerle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
AHMET
YENİ (Samsun) Cumartesi günü Samsuna bekliyoruz.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Korkmaz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Bir
sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 473 Sıra Sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat
Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları
Hakkında Kanun Tasarısının 8. Maddesinin 1.
Fıkrasında yer alan "kesintisiz" ibaresinin
"aralıksız" olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Aytuğ
Atıcı (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Aytuğ Atıcı Mersin Milletvekili.
Sayın
Atıcı, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Değerli
arkadaşlar, 473 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 8inci maddesi üzerine verdiğimiz önerge
hakkında söz aldım.
Kaldığımız
yerden devam ediyorum. Gezi olaylarının yarattığı bir
psikolojik durumu, bir psikiyatrik durumu sizlere anlatmaya
çalışıyordum, herkes nasibine ne düşüyorsa elbette onu
alacaktır. Az önce ben konuşmayı yapıp bitirdiğimde
sayın grup başkan vekiliniz dedi ki: Sen doktorsun da, ne
doktorusun? Ben çocuk doktoruyum. Psikiyatri stajı aldım, psikiyatri
derslerini de başarıyla verdim ancak Sayın Başbakan
aldığı eğitimde acaba jinekoloji eğitimi aldı
mı, jinekolog gibi konuşuyor? Antropoloji eğitimi aldı
mı, antropolog gibi konuşuyor? Nükleer enerji dersi aldı mı,
nükleer mühendis gibi konuşuyor? (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Gastronomi dersi aldı mı acaba, gastronom gibi
konuşuyor? Moda eğitimi aldı mı, modacı gibi
konuşuyor? Velhasıl, astronota da varana kadar bunları
çıkarırsınız. Yalnız, Bu kadar çok şeyi ben
yaparım. diyen bir durumun tanımını ben tıpta
bilmiyorum, henüz tıpta bu işin adı konmamış olabilir
ama sizlerin sayesinde yakında bunun da adı konacaktır.
Evet,
arkadaşlar, Gezi olaylarının, Gezi direnişinin
yarattığı psikiyatrik tahribat veyahut da bazı psikiyatrik
durumların ortaya çıkması durumunda nelerle
karşılaştığımızı size
anlatıyordum.
AHMET
YENİ (Samsun) Provokatörlere baktın mı?
AYTUĞ
ATICI (Devamla) - Sayın milletvekilleri, oradan bağırıp
durmayın, hakikaten anlamıyorum. Eğer medeni bir
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Arkadaşlar, dinleyelim lütfen.
AYTUĞ
ATICI (Devamla) -
ilişki istiyorsanız konuşmam bittiğinde
gelirsiniz bir çay içeriz, size anlatırım. Oradan gerçekten
anlaşılmıyor.
AHMET
YENİ (Samsun) Anlaşılır, anlaşılır.
AYTUĞ
ATICI (Devamla) - Şimdi, psikiyatrik tanımlara devam ediyorum. Kim
ne derse desin ben bildiğimi yaparım. Bu Gezi olaylarını da
en iyi bilen benim, her şeyi bilen benim. demenin
karşılığı tıpta megalomanidir ve bu megalomanik
durum da acilen değerlendirilmeli ve tedavi edilmelidir.
HÜSEYİN
UZÜLMEZ (Konya) Aynaya baktın mı, aynaya?
AYTUĞ
ATICI (Devamla) - Ya, niye hemen zıplıyorsunuz yani üstünüze mi
alındınız? Yani üstünüze alındıysanız
bağırmaya gerek yok, benim arkadaşlarım var, gönderirim
sizi değerlendirirler.
HÜSEYİN
UZÜLMEZ (Konya) Ayna tuttum.
AYTUĞ
ATICI (Devamla) - Birazcık strese girince sağa sola saldırma
işlemine psikiyatride agresyon denir. Ve bu agresyon derhâl
değerlendirilmelidir.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Hocam, kendini tarif ediyorsun.
AYTUĞ
ATICI (Devamla) Yansıtma yapmaktan vazgeçin yoksa ben de sizden de
şüphe edeceğim artık.
Kendini
aşırı sevmek ve beğenme işine de biz tıpta
narsisizm diyoruz. Narsisizm de acilen değerlendirilmelidir, tıbbi
müdahale gerektirir, tedavi gerektirir.
AHMET
YENİ (Samsun) Millet seviyor, millet!
AYTUĞ
ATICI (Devamla) Anlıyorum üstününüze alınıyorsunuz bazı
şeyleri ama tutanakları getirtip de dikkatlice incelediğiniz
zaman benim genel bir değerlendirme yaptığımı
anlayacaksınız.
AHMET
YENİ (Samsun) Cumartesi günü Samsunu seyret.
AYTUĞ
ATICI (Devamla) Bir insan bir söylediğini kısa sürede
yalanlıyorsa ve tam tersini söylüyorsa biz buna tıpta kişilik
ayrışması yani splitting diyoruz. Bu da çok tehlikeli bir
durumdur. Kişilik ayrışması olan ve splittingi olan
insanların da derhâl tedavi edilmesi gerekir.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Kime uyuyor o kime, biliyor musunuz?
AYTUĞ
ATICI (Devamla) Şimdi, bir insan Herkes bana komplo kuruyor, herkes
benim kuyumu kazıyor. Hem ulusal hem uluslararası güçler benim
ayağımı kaydırmaya çalışıyor. diyorsa bunun
tıptaki karşılığı paranoyadır. Paranoya da
tehlikeli bir durumdur ve derhâl tedavi edilmesi gerekir.
Eğer
bir insan Ben aşırı yorgunum. diyor, konuşurken gözleri
kapanıyorsa bunun adına biz tıpta tükenmişlik sendromu
yani exhausting syndrome diyoruz. Ve bu exhausting syndrome da gerçekten
tehlikeli bir durumdur ve derhâl tedavi edilmelidir.
Şimdi, bu durumlar
insan içindir arkadaşlar; olabilir. Kiminin karnı ağrır,
kiminin başı ağrır, kiminin ayağı
ağrır, kiminin de ruhu bozulur. Ayağı ağrıyanlar
ortopediste giderler, başı ağrıyanlar nöroloğa
giderler, ruhunda, kendinde bu saydıklarımdan hissedenler varsa da
ruh doktoruna giderler. Şimdi, o yüzden
Hele hele bu insanlar bazı
yönetim noktalarında ise bunların sağlıkları bizi de
ilgilendirir çünkü bu problemlerle atılan her adımda gerçekten büyük
sıkıntılar ortaya çıkabilir. O yüzden hepimiz -ben dâhil
olmak üzere- eğer kendimizde bu gibi sorunları görüyor isek doktora
gitmeliyiz. Ama şunu söyleyeyim: Psikiyatrik hastalar
kendilerinde bu sorunların olmadığını iddia ederler,
inkâr ederler. O zaman dostları Gel, seni bir doktora götüreyim. der ve
yardımcı olur.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Atıcı.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Bir saniye arkadaşlar
AHMET
YENİ (Samsun) Kafayı değiştirin, kafayı!
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Yahu, niye üstünüze alıyorsunuz? Ben size bir şey
demedim ki. Ben kendimi de katarak söyledim.
BAŞKAN
- Bir saniye lütfen, bir saniye
Arkadaşlar, bir saniye
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, sayın
konuşmacı ismimi zikrettiği için söz verirseniz iki dakika
BAŞKAN
Buyurun.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Değerli arkadaşlar, bugün biz grup
başkan vekillerimizle bir anlaşma yaptık. Dolayısıyla
bir gerilim ortamı oluşturmadan bugün Meclisi
çalıştırmak ve önümüzdeki kanunları çıkarmak için ama
madem konu ihtisas ve ihtisas alanlarımızdan açıldı, ben de
sosyoloji ve uygulamalı psikoloji masterı yapmış bir
kişi olarak uygulamalı psikoloji masterım bitmedi, onun
altını çizeyim- az çok psikoloji biliyorum.
Şimdi,
çok kısa bir şey söyleyeyim, kimseye sataşmayacağım.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Aytuğ Hoca hekimdir.
MAHİR
ÜNAL (Devamla) Veli Ağbaba, lütfen
Şimdi,
biz, beş duyu organımızla dış dünyayı
algılıyoruz. Dış dünyayı algılarken kendi
algı filtrelerimizden gördüğümüz, duyduğumuz, dokunduğumuz,
tattığımız şeyleri değerlerimize, inançlarımıza,
bakış açımıza göre filtreliyor, bir algı, bir anlam
oluşturuyoruz. Bu algı ve anlam bize aittir, kişiseldir.
İnsan konuşmaya başladığı andan itibaren kendi
algısını, kendi anlamını konuşmaya başlar.
Yani bir başkasının sizinle ilgili ifade ettiği şeyler
sizin gerçekliğinizi göstermez, onun düşüncelerini ifade ettiği
anlamına gelir. Dolayısıyla bunu bir sataşma olarak görmek
yerine, burada kendi bakış açısını, kendi gerçeklik
algısını bizimle paylaşan bir milletvekilini gördük sadece.
Dolayısıyla onun bizimle, siyasi görüşümüzle, partimizle ilgili
ifade ettiği şeyler bizim gerçekliğimizi değil, kendisinin
dünyayı algılama biçimini göstermektedir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Dolayısıyla
bunu bir sataşma olarak görmüyorum ve bunu bir ihtisas üzerinden ifade
etme gereği duydum.
Saygılar sunuyorum
efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan, sataşma için söz istememiş miydi?
BAŞKAN Evet.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sataşmanın olmadığına dair konuşma
yaptı. Hangi maddeye dayanarak söz verdiniz?
BAŞKAN Herkes
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Sayın Başkanım, sizi kandırdı Grup Başkan Vekili.
BAŞKAN Bir saniye
sayın arkadaşım
Her çıkan bu Meclisin
kürsüsüne
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Hangi maddeye dayanarak söz verdiniz efendim, onu soruyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Sayın Başkanım, sizi kandırıyor ama.
BAŞKAN Vallahi, o
takdir size ait, öyle bir şey yok.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Kınama verin! Kınama verin Başkanım, Meclis
Başkanını kandırıyor!
BAŞKAN Bana bir
grup başkan vekili Bir şey açıklayacağım.
dediği zaman söz vermemiz âdettendir. Dolayısıyla, rahatsız
olacak bir şey yok.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Şahsınızda hepimizi kandırıyor ama olur mu efendim!
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Normalde yerinden veriyordunuz eskiden.
4.- Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat
Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları
Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/780) (S. Sayısı:
473) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
8inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
9uncu madde üzerinde iki
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 473
Sıra Sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri,
Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun
Tasarısının 9. maddesinin 1. Fıkrasının ç bendinde
yer alan belirtilen ibaresinin yer alan olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Müslim
Sarı Turgut
Dibek Bülent
Kuşoğlu
İstanbul Kırklareli Ankara
Süleyman
Çelebi Haluk
Eyidoğan Sakine
Öz
İstanbul İstanbul Manisa
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve
Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun
Tasarısının 9. maddesinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali
Halaman S.
Nevzat Korkmaz Mehmet
Günal
Adana Isparta Antalya
Mehmet
Şandır Ali
Öz D.
Ali Torlak
Mersin Mersin İstanbul
BAŞKAN Komisyon,
son okunan önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Sayın
Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
ALİ BABACAN (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Durmuş
Ali Torlak, İstanbul Milletvekili.
Sayın Torlak,
buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
D. ALİ TORLAK
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanunun
9uncu maddesinde verdiğimiz önergeyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisi
adına söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Tabii, konu ekonomi ve
Sayın Bakanımız burada olunca, müsaade ederseniz, ben de
denizcilikle ilgili sıkıntıları dile getirmek istiyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yaklaşık otuz
yılını vermiş bir denizci kardeşiniz olarak üzülerek
ifade etmeliyim ki 2008de dünyada başlayan kriz, Türkiyemizi çok ciddi
etkilemiş ve tersaneler başta olmak üzere, armatörler başta
olmak üzere yan sanayisi ve işçi çıkarımlarını
düşündüğünüz de Türkiye çok ciddi bir sıkıntıyla
sektör adına karşı karşıya kalmıştır.
Bakınız, sadece ve sadece Tuzla Tersaneler Bölgesinde 40 bin
kişinin çalıştığını düşündüm ve bu 40
bin kişiden, çalışan 1 kişinin dışarıda 7
kişiye ekmek verdiğini değerlendirirseniz, iş sahası
açtığını düşünürseniz yaklaşık 100-150 bin
kişi civarında insan işsiz kalmıştır. Ben bunu
defalarca bu kürsüden dile getirdim ancak bir türlü derdimizi Milliyetçi
Hareket Partisi olarak anlatamadık.
Adalet
ve Kalkınma Partisi denizcilik alanında ciddi işler
yapmıştır. Bunların en önemlilerinden bir tanesi,
Sayın Bakan yeni tersaneler kurmuştur. Ben Milliyetçi Hareket Partisi
mensubu olarak İstanbulda, Türkiyede 40 tersanenin değil bu ülkede
400 tersanenin, 500 tersanenin olmasını isteyen bir
arkadaşınızım. Ama Sayın Bakan, sadece ve sadece
Yalovada ve Karadenizde birkaç tane tersane yeri verip onun peşini
bırakmıştır. Sadece tersane yeri vermiştir. Bugün,
Trabzonda verilmiştir, Samsunda verilmiştir, Yalovada
verilmiştir, Ereğlide verilmiştir. Bu tersane yerlerine çok
ciddi yatırımlar yapmışlardır ancak iş alamama
noktasına geldiklerinde de bankalarla karşı karşıya
kalıp büyük sıkıntılar yaşamıştır.
Bankalar
deyince de değerli milletvekilleri, şunu hatırlamak, şunu
söylemek lazım. 2008 yılına kadar armatörlerin ofislerinden,
tersanecilerin tersanelerinden çıkmayan bankalar, 2008den sonra bu kriz
yaşandığında asla ve asla ne ofislere ne tersanelere
uğramamışlardır. Ben, şunun olmasını isterdim,
Hükûmetimizin, Sayın Bakanımızın bunu takip etmesini isterdim:
2008 yılına kadar denizcilik sektöründen çok ciddi paralar kazanan
-ve bugün Türkiyede sektör olarak iki sektörün para
kazandığını düşünürsek bunlardan bir tanesi
bankacılıktır, bir tanesi inşaatçılıktır-
bankalar, denizcilik sektöründen kazandığı paranın yüzde
10unu devam ettirseydi, 2008den bu yana denizcilikteki bu
sıkıntı devam etmezdi Sayın Bakanım.
Bakınız,
şu anda öyle bir hâle geldik ki armatörlerimiz gemilerini işsizlikten
alargaya açmış, alargaya çıkarmış, alargada üzerine
bir tane adam koymuş, laid
yapmak suretiyle gemilerini bekletmektedir. Dolayısıyla, armatörün de
sıkıntısı çok büyüktür. Armatörün
sıkıntısı olduğunu düşündüğümüzde bu sirayet
önce tersaneye yansır, tersaneden de yan sanayicilere yansır.
Bu
sıkıntıların giderilebilmesinin yolu çok fazla. Bunlardan
bir tanesi, geçenlerde çok övünerek söylüyorum- yurt dışından
aldığımız, Enerji Bakanlığına
aldığımız bir gemi; 130 milyon dolara aldığımızı
ifade ediyor Bakanlık. Ben arkadaşlarımla görüştüm, bu gemi
çok ciddi bir gemi, çok özel bir gemi ama şunu çok özel ifadeyle anlatmak
ve söylemek isterim ki
-kendilerine de ifade ettim Sayın Bakanın- bu geminin
aynısını Türkiye artık yapabilecek güçtedir Sayın
Bakanım.
Bir
tek eksiğimiz var bizim, bankalara bize sıcak bakmıyor,
denizcilik sektörüne sıcak bakmıyor; dün bakıyorlardı,
bugün bakmıyorlar. İş alsanız, yurt dışından
bir iş alsanız, buraya getirseniz, en önemli probleminiz banka
teminat mektubu. Bunu çözmek lazım. Bunu çözmediğiniz takdirde, siz
istediğiniz kadar En iyi gemiyi biz yaparız. deyin, En iyi sistemi
biz oluştururuz. deyin, bundan bir sonuç alamazsınız.
Sayın
Bakanım, kazandıklarının sadece ve sadece yüzde 10unu
söylüyorum. Yüzde 10 tekrar bu sektöre devridaim edildiği takdirde
sektördeki bu kriz biter ve insanlar gene eskisi gibi, 150 bin kişi, 200
bin kişi ekmek yer. Bunu çok ciddi olarak takibe almanız lazım
Sayın Bakanım.
Armatörlerimiz
bitti, tersanecilerimizin birçoğu iflas erteleme aldı. Yeni kuran
tersaneci arkadaşlarımız sektörü iyi, ciddi gördükleri için
büyük borçlar altına girdi; bugün bankalar onların üzerlerine
gidiyor, evlerini de alıyor, iş yerlerini de alıyor, işçiyi
de rezil ediyor, kendilerini de rezil ediyor.
Dolayısıyla,
bunu tekrar gözden geçirmenin faydalı olacağını
düşünüyorum, hepinizi saygılarımla selamlıyorum efendim.
(MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Torlak.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Bir
sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 473
Sıra Sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri,
Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun
Tasarısının 9. maddesinin 1. Fıkrasının ç bendinde
yer alan belirtilen ibaresinin yer alan olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Sakine
Öz (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Sakine Öz, Manisa Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun
Sayın Öz.
SAKİNE
ÖZ (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; başta
Gezi direnişçileri olmak üzere ülkemizde adaleti ve demokrasiyi sonuna dek
savunan herkesi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Gezi Parkı direnişinin her gün yeni, özgün bir
düşünceyle sosyal medyadan meydanlara taşınmasına
tanıklık ediyoruz. Toplumsal tepkimizin demokratik,
barışçıl, meşru ve haklı yönleri iktidarın tüm
engellemelerine karşın gözler önüne seriliyor. Biz, ilk günkü gibi,
yaşam tarzlarına, inançlarımıza, temel ulusal ve kültürel
değerlerimize, özel yaşamımıza karışan, tek tip
elbiseler giydirmeye kalkışan, doğum sayılarını
yarıştıran, mezheplerle ayrıştıran, ortak
yaşam alanlarımızı kentsel dönüşümün süslü sözlerine
kurban eden bu yıpranmış Hükûmetin korku duvarlarını
gençlerin gücüyle aşmaya devam edeceğiz.
Devlet
yetkilileri ise, çizilmiş karizmalarıyla, yanlış
kararlarla, verdikleri ve sonradan sözünde duramadıkları
talimatlarla, talimat verdikleri kolluk güçleriyle toplumun
mesajlarını hiç de hesaba katmadıklarını
kanıtlıyor. Başbakan yerel seçim uğruna kendisine oy
vermeyen tüm kesimleri ağza alınmayacak yalanlarla etiketliyor;
karşısındaki haklı insan sayısı arttıkça,
dünyada yalnızlaştıkça öfkesini dizginleyemiyor, paranoyak
yorumlar ve yalanlara başvuruyor. AKPnin aydınları, liderlerini
taşıyacak bir dil ve siyaset kuramıyor, çaresizlik ürünü
mitinglerde zoraki bir tiyatro sahneliyor. Yalan, gaz ve rantla yürüyen AKP
gemisi su aldıkça yan yatıyor. Buna karşın partimizin emek
ve insandan yana hakça bir yeni siyasal düzenin inşası, Anayasa ve
Seçim Kanunu üzerindeki değişiklikler, polis şiddetinin son
bulması, bağımsız bir meydanın oluşturulması
için gereken yasal altyapı çalışmalarının Mecliste
hazırlanması yönündeki önerileri, kanun teklifleri AKP
kadrolarının sorgusuz sualsiz el kaldırılıp
indirilmesiyle reddediliyor. AKP gerginliği tırmandırmayı,
kayıplarımızı ayrıştırmayı, gerçek suçluları
överken önüne gelen herkese terörist yaftası
yapıştırmayı, yargıya yol göstermeyi, bireysel tercih
ve özgürlükleri sınırlamayı, toplumda bir cadı avına
yönelmeyi ve tüm hesaplarını yerel seçimlere döndürmeyi deniyor.
Başbakan,
yanlış çevrili bir faiz lobisi lafını ortaya atıp
2002 yılında biriken, bugün beş olan yeni zenginleri
suçladı. Göbekten bağlı olduğu Amerikan düşünce
kuruluşlarını bugün günah keçisi ilan etti. Polisin
şiddetini alkışlayıp sıktığı biber
gazını doğal hakkı saydı. Revirlere savaşta dahi
görülmeyen şeklide biber gazı attırdı ve tarihe kara bir
leke olarak geçti. Hastaneye kaldırılan insanları fişledi.
Gözaltına alınan gençlerin polis otobüslerinde yediği dayaklara
sırtını çevirdi. Bir başörtülü vatandaşımıza
şiddet uygulandığı iddiasıyla Bakanlık harekete
geçirildi. Kazlıçeşmede küçük kızımızın eline
Ayyaş, çapulcu koca değil, Allahtan korkan, dindar koca istiyoruz
yazısı tutuşturulduğunda Aile Bakanı suspus oldu, bir
gün sonra Başbakanın beş çocuk ısrarına
alkışlarla destek verdi. (CHP sıralarından
alkışlar)
Siz
AKP sıraları, bir milletvekilinizin ve çevik kuvvet amirinin
yaptığı düşman vatandaş tarifine karşı tek
laf etmediniz. Başbakan masum çevre taleplerine saygı söylemiyle son
iki ayda çevre katliamlarını ve kentsel dönüşüm hilelerini
Mecliste zorla geçirtti.
Değerli
milletvekilleri, Başbakanın siyasi vadesi doluyor. Onun toplumda
geçici kutuplaşmalar yaratmaktan başka bir işlevi kalmıyor.
Alanlar yepyeni bir siyasetin, demokratik, adil ve özgür toplumun
çağrısıyla yankılanıyor. Başbakanın bu
mesajı alması gerekirken günü kurtarmanın, devleti faşistçe
elinde tutmanın yollarını zorluyor. Bu basit hesap başta
hatalı ve tutmayacak çünkü siyasi tarihini ve geleceğini
barışa, adalete, demokrasiye adamış CHP, bu Hükûmetin sonunu
sandıkta, her zamankinden daha kararlı şekilde, göstermeye devam
edecek.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Öz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
9uncu
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
9uncu madde kabul edilmiştir.
10uncu
madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 473 Sıra Sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat
Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları
Hakkında Kanun Tasarısının 10. Maddesinin 1.
Fıkrasında yer alan hale ibaresinin duruma olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Müslim
Sarı Turgut
Dibek Bülent
Kuşoğlu
İstanbul Kırklareli Ankara
Süleyman
Çelebi Haluk
Eyidoğan Candan
Yüceer
İstanbul İstanbul Tekirdağ
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve
Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun
Tasarısının 10. maddesinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali
Halaman S.
Nevzat Korkmaz Mehmet
Günal
Adana Isparta Antalya
Mehmet
Şandır Ali
Öz
Mersin Mersin
BAŞKAN
Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Katılmıyoruz.
MEHMET
GÜNAL (Antalya) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Tasarısının
gerekçesinde, AB müktesebatına uyum sağlaması, gerek sistemler,
ödeme hizmetleri ve elektronik para kurulları alanındaki hukuki
boşluğun doldurulması gerekse de söz konusu alanların
sağlıklı gelişimi, ana kavramların tanımlanması,
hak ve yükümlülükler ile yatırımların belirlenmesi gerekliliğinden
söz edilmektedir. AB direktifleri ve Türkiye'nin 2008 yılı Ulusal
Programında Sermayenin Serbest Dolaşımı ve Mali Hizmetler
Fasılları kapsamında Ödeme Sistemleri Kanununun
hazırlanması hususunun yer aldığı belirtilerek, bu
gerekçelerle kanun tasarısının hazırlandığı
ifade edilmektedir. Fakat düzenlemeler için gerekçe gösterilen AB artık
Türkiye'yi pek dikkate almamakta, adı geçen fasılların yanı
sıra fasıllara ilişkin görüşmelerde de maalesef bir
ilerleme sağlanamamaktadır. Dolayısıyla, kanun tasarısı
AB direktifleri değil, Türkiye'nin ihtiyaçları dikkate alınarak
hazırlanmalıdır.
Ayrıca
ödeme kuruluşları tanımlanırken hepsinin tek bir madde
altında toplandığı görülmüştür. Fakat ödeme
kuruluşları aracılığıyla çok farklı
yöntemlerle kara para aklaması yapıldığı bir çok
araştırmada ve raporda yer almıştır. Yönetmeliklerin
kara para aklamaya yol açmayacak ve ayrıntılı hükümler içerecek
şekilde çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 473 Sıra Sayılı
Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve
Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun
Tasarısının 10. Maddesinin 1. Fıkrasında yer alan
"hale" ibaresinin "duruma " olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Candan
Yüceer (Tekirdağ) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor musunuz?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı)
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Candan Yüceer, Tekirdağ Milletvekili
Sayın
Yüceer buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CANDAN
YÜCEER (Tekirdağ) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve
Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun
Tasarısının 10uncu maddesine verdiğimiz önerge üzerine
söz almış bulunuyorum.
Para
önemli ama tabii ki sadece araç; amaç insanı daha güzel, daha insani, daha
iyi şartlarda yaşatmak.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en önemli sosyal ve toplumsal
olaylarından birine şahitlik yapıyoruz. Taksim Gezi
Parkında ağaçların kesilmesine karşı oluşan
tepki ve karşı koyma, polisin uyguladığı güçle yurt
geneline yayılarak, bütün yurda yayılarak ve Başbakanın
yasakçı, yok sayıcı, aşağılayıcı
tavrı neticesinde toplumsal bir başkaldırıya, toplumsal bir
muhalefet hareketine dönüşmüştür.
Konuşmamın
başında, şu evrensel gerçeğin altını bir kez daha
çizmek istiyorum: Demokrasinin işlevsel olduğu her toplumda protesto
anayasal bir haktır. Ancak, maalesef, kaynağını Anayasadan
aldığı hâlde, en demokratik hakkını kullanan Gezi
Parkı protestocuları orantısız bir şekilde yoğun
bir polis şiddetine maruz kalmışlardır. Bu da yeterli
gelmemiş olacak ki, şimdi de gözaltılar başladı.
Değerli
milletvekilleri soruyorum size: Dünyanın neresinde görülmüştür ki bir
başbakan kendisine oy vermeyen insanlara çapulcu desin; kendisini
protesto eden vatandaşlara terörist desin
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Oy vermeyenlere demedi, taş atanlara dedi.
CANDAN
YÜCEER (Devamla) -
kendisi gibi yaşamayana ayyaş, sarhoş
desin; Bana karşı olan vesayet artığıdır, darbe
aşığıdır. desin; miting alanındaki
kalabalığa İşte gerçek Türkiye burası, gerçek millet
sizsiniz. deyip halkın diğer kısmını yok saysın,
umursamasın; kendine yapılan her eleştiriyi, protestoyu, her
yapılan eleştiriyi Hükûmetim yıkılacak, iktidarım
elimden gidecek hezeyanı içinde, aklı fikri koltuğunda olsun,
sadece koltuğunu umursasın; Başbakan olunca kendini bu ülkenin
sahibi sansın; aslında, bu ülkenin en üstteki maaşlı memuru
olduğunu, bugün olup yarın olmadığını unutsun;
sürekli, insanları kutuplaştırmaya, ayrıştırmaya
çalışsın; Her kalabalığın
karşısına başka bir kalabalık yığarım.
desin; dirileri bölüp bitirip, ölmüş insanları bile bölmeye
çalışsın; Ümüğünüzü sıkarım, bunların
hesabı sorulacak, anladığınız dilden konuşuruz,
madem nankörlük yaptınız bundan sonra farklı olacak. diyerek
sanatçılarını, iş dünyasını,
yurttaşlarını, medyayı, bankacıları tehdit etsin?
Değerli
milletvekilleri, bundan on bir yıl önceye gidelim; sizler de milletvekili
değilsiniz, bizler de değiliz. Bunlar size anlatılsa, bunlar
söylense ne düşünürdünüz acaba, ne söylerdiniz? Yok, bu kadarı da
fazla mı derdiniz, yoksa bugün yaptığınız gibi,
Sayın Ertuğrul Günay dışında, susmayı mı
tercih ederdiniz? Zaten Başbakan kendisi söylüyor: Dünyanın hiçbir
yerinde böyle bir Başbakan göremezler. diyor. Gezi parkı
protestocularına uygulanan güç gerçekten görülmeyecek bir şiddet.
Doğru, dünyada böyle bir başbakanı biz arasak da ulamayız.
Gezi
parkı protestocularına uygulanan orantısız gücün, polis
şiddetinin neticesinde 4 yurttaşımız hayatını
kaybetti. Ethem Sarısülük, 26 yaşındaydı, OSTİMde
işçiydi. Mehmet Ayvalıtaş, 19 yaşındaydı.
Abdullah Cömert, daha 22 yaşındaydı. Mustafa Sarı, gencecik
bir komiserdi, henüz 30 yaşındaydı. Yine bir o kadar
yurttaşımız şu an yaşam mücadelesi veriyor. Ankara
Numune Hastanesinde, Hacettepe Üniversitesi ikinci sınıf
öğrencisi yirmi yaşındaki Dilan Dursun, İstanbul'da, on
dört yaşındaki Berkin Elvan, Eskişehirde, on dokuz
yaşındaki Ali İsmail Korkmaz şu an yaşam mücadelesi
veriyor. Onlarca yurttaşımız görme ve işitme
yeteneğini kaybetti, binlerce yaralımız var. Allah
aşkına, bu kin, bu nefret kime, neye? 4
yurttaşımızın canından kıymetli mi? Böyle bir
ortamda, maalesef, değerli milletvekilleri, ülkemizin Başbakanı ve siz iktidar
milletvekilleri nasıl olursa olsun, kim olursa olsun ölen
yurttaşlarımız için bir kez olsun Allah rahmet etsin. demez
mi? Keşke bu kayıplar yaşanmasaydı. demez mi?
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Kaç kere dedik?
CANDAN YÜCEER (Devamla) -
Acılarını paylaşmaz mı? Kendi
yurttaşlarından rahmeti esirgeyen Başbakan, Iraktaki Amerikan askerlerinin
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
CANDAN YÜCEER (Devamla) -
evlerinde rahatça uyuyabilmesi için, sağlıkla dönebilmesi için
duasını esirgemedi. (CHP sıralarından
alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Sen, Başbakanı hiç dinlememişsin.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Yüceer.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
10uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
10uncu madde
kabul edilmiştir.
11inci madde üzerinde 1 önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 473
Sıra Sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri,
Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun
Tasarısının 11. Maddesinin 1. Fıkrasında yer alan yer
alan ibaresinin bulunan olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Müslim Sarı Süleyman Çelebi Turgut Dibek
İstanbul İstanbul Kırklareli
Bülent Kuşoğlu Haluk Eyidoğan
Ankara İstanbul
BAŞKAN Sayın
Komisyon?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) Başkanım,
katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın
Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
ALİ BABACAN (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın
Candan Yüceer, Tekirdağ Milletvekili.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CANDAN YÜCEER
(Tekirdağ) Değerli milletvekilleri,
İstanbulda, Adanada, İzmirde polisin arkasından gelen,
polisin koruduğu, en son olarak da bizim İstanbul il binamıza
Tayyipin askerleriyiz diye saldıran, eli sopalı,
bıçaklı, bu sivil milisler kimlerdir? Bunları, buradan tekrar
soruyorum.
Belki ben
kaçırmışımdır bilmiyorum, sizler takip ediyorsunuz,
Sayın Başbakanın ağzından bu kişilere dair bir
tek cümle, bir tek eleştiri ben duymadım.
Boynunda
stetoskopları olan, Hipokrat yemini eden doktorları, ellerinde Anayasa
olan avukatları, Özgürlüklerime, kararlarıma karışma.
diyen gençlerimizi, toplumun sesi, vicdanı olan Çarşı grubunu gözaltına alıyorsunuz da
ellerinde satırları olan, çivili sopalı bu kişileri neden
görmezden geliyorsunuz? Neden bu kişiler için bir tek kelime etmiyorsunuz?
Elektrikler kesilip meydanlarda bu
satırlı kişileri, bu adamları yurttaşların
üzerine kim salıyor? İstanbul il binamıza saldıran kişiler
tespit edildi mi? Bunlar kimler?
Bakın,
yoğun polis şiddetine, bu kişilere rağmen, protestocular
bütün gösterileri boyunca barışçıl tutumlarını
korumaya çalıştılar ve korudular. Başbakan, kendi
partisinden de milletvekilliği yapmış bir köşe
yazarının açıklamalarına rağmen -haydi ona
inanmıyorsun, olabilir, kabul ediyoruz ama- bahsi geçen caminin
imamının açıklamalarına, yalanlamalarına rağmen,
defalarca eylemcilerin camide içki içtiğini söyledi.
Başörtülü
bir kadına yapılan saldırı için -bunlar protesto yapan
gençler- O kadına onlar bu saldırıyı gerçekleştirdi.
dedi.
Bir
şey sormak istiyorum: Gerçekten, bir devlet adamı böyle ifadeleri bu
gergin günlerde bu şekilde dinine bağlı temiz insanları
âdeta tahrik etmek istercesine kullanır mı? Gerçekten, ciddi bir
devlet adamı, bence, bizce, olması gereken insanları
kışkırtacağına
bu olayları araştırıp eğer gerçeklik payı
varsa, gerçekse bu kişilerin bir an önce tutuklanıp
yargının önünü getirmesi gerekir. Çünkü velev ki olmuş, velev ki
densizin biri camide böyle bir içki içmiş, böyle bir hadsizlik
yapmış ya da gerçekten başörtülü ya da baş örtüsüz bir
kadına insani değerlerini yitirmiş,
insanlığını kaybetmiş kişiler
saldırmış. Bunun için yapılması gereken bu
insanların bir an önce tutulup, yargının önüne gelip
suçlarının cezasının çekmesi için gerekenin
yapılmasıdır, olması gereken budur.
Gösterilerde, Kızılayda
vurularak öldürülen Ethem Sarısülükün vurulduğu yerde,
Kızılayda cenazesi için toplanan kalabalığa
acımasızca biber gazı sıkıldı, o ilaçlı
sulardan herhâlde mikrop öldürüyor, niye ilaç var içinde bilmiyorum-
sıkıldı, müdahale edildi. Bu da yetmemiş olacak ki,
cenazenin cemevine gelmesine, getirilmesine izin verilmedi. Aile bireylerinin
restleşmeye giden ısrarı sonucunda, aile en sonunda buna izin
aldı ve cemevine cenaze gelebildi. Ayıptır, günahtır ya!
İnsanların acısına, cenazesine saygı gösterin.
Bırakın, insanlar inandığı gibi, istediği yerde
ibadetini yapsın. Kendi inancıyla cenazesini toprağa versin.
Kendi gibi yaşasın. Yurttaşının cenazesinden korkan
başbakan olur mu? Tarihi boyunca bu ülkede birçok provokasyon oldu,
Sivasta çocuk demeden, kadın demeden insanlar diri diri
yakıldı. Uluderede birçoğu çocuk yaşta 34
vatandaşımız öldürüldü. Başbakan, son grup
konuşmasında diyor ki: Birliğimizi hedef alanlar var.
Doğru, var, bizatihi kendisi. Birçok provokasyona tanık olan,
yıllardır büyük acılar, kayıplar yaşayan bu halk,
Alevisi Sünnisiyle, Kürtüyle Türküyle, Çerkeziyle Lazıyla her zaman
hiçbir provokasyona gelmeden, sizin kışkırtıcı söylemlerinize
itibar etmeden kardeşçe, dostça yaşamaya devam edecektir. Sizin
kibriniz, öfkeniz, nefretiniz kardeşleri karşı karşıya
getirmeye yetmeyecektir.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Öfke kimde belli oluyor.
CANDAN
YÜCEER (Devamla) Sizler söylemiyorsunuz ama ben buradan ifade edeyim,
atalarımız çok güzel söylemiş Kibir, düşüşten önce
gelir. Sayın Başbakan.
SAFİYE
SEYMENOĞLU (Trabzon) Kibir de sizde.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Niye bağırıyorsunuz?
CANDAN
YÜCEER (Devamla) Ben buradan söyleyeyim bunu. Bizden söylemesi.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Bağırmadan konuşamıyor musunuz?
CANDAN
YÜCEER (Devamla) İnsani, barışçıl bir şekilde
meydanlarda korkusuzca özgürlük, demokrasi, kardeşlik diyen insanlar
kimsenin inancına, giyimine, yaşam şekline, düşüncesine
karşı değil. Diyorlar ki: Bu ülkede farklı hayat
tarzları var. Bu ülkede benim kararlarım var. Herkesin, hepimizin
Başbakanı olduğunu unutma. Çok korktuğunuz protestocular,
burada Hükûmetinizi devirmeye çalışmıyor. Sizin siyasi
meşruiyetinizi sorgulamıyor. Tam tersine, demokrasinin sadece
çoğunluk değil
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CANDAN
YÜCEER (Devamla) -
çoğulculuk olduğunu, herkesin hakların
garantiye almak, korumak demek olduğunu siz demokrasiden nasip
almamışlara hatırlatmak, anlatmak istiyorlar. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Yüceer.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
11inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
11inci madde kabul edilmiştir.
12nci
madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 473 sıra sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat
Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları
Hakkında Kanun Tasarısının 12nci maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendinde yer alan imkân ibaresinin olanak
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Müslim
Sarı Turgut
Dibek Bülent
Kuşoğlu
İstanbul Kırklareli Ankara
Haluk
Eyidoğan Ali
Özgündüz
İstanbul
İstanbul
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve
Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun
Tasarısının 12nci maddesinin birinci fıkrasına (f)
bendi olarak aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır S.
Nevzat Korkmaz Mehmet
Günal
Mersin Isparta Antalya
Alim
Işık Ali
Öz
Kütahya Mersin
f) Diğer tahsilatlar
ve taksit ödemelerine aracılık edilmesine yönelik hizmetlerin.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Sayın
Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
ALİ BABACAN (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Antalya
Milletvekili Sayın Günal.
Buyurun.
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Önergemiz
üzerine söz aldım. Sayın Bakan hatırlayacaktır,
yukarıda konuşurken, burada sadece ödemelerin
karşılamayacağını söylemiştik, bir
çalışma yapalım derken Sayın Bakan gitmiş yine. Ben de
özellikle söz aldım ki kendisi buradayken, gıyabında akşam
konuştuk
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Şimdi bir nöbet değişimi oldu.
MEHMET
GÜNAL (Devamla) O gelince bir daha konuşurum. Baktım şimdi,
Sayın Babacan var diye geldim konuşmaya, Sayın Bakanım,
yine, şimdi o zaman başka şey konuşayım bari de
kendisi gelince konuşalım, arkasından konuşmuş
olmayalım. Akşamki konuştuklarımızı soralım
diye çağırmıştım, Sayın Bakan yukarıda
Bakalım. dedi, arkadaşlarımız burada, ben de baktım,
AKP Grubunun bir önerisi yok, yani bizimkine niye
katılmadığını soracaktım, Komisyon
Başkanına, Sözcümüze de söylüyorum, çünkü normal fatura ödemeleri,
bugünkü anlamda yapılanın dışında birçok taksitli
ödemeler ve diğer tahsilatlar da var, ödeme dediğimiz zaman o
kurumların da düzenlenmesi gerektiğini söylemiştim. Tabii, Sayın
Yılmazın -akşam da Sayın Eroğlu vardı-
doğrudan konuyla alakası yok, şimdi arkadaşlara soracak,
onlar ona soracak. Faiz lobisiyle ilgili kısmı zannediyorum
Sayın Babacan gelince sorsam daha iyi olacak. Şimdi yine
arkasından konuşmuş olacağız.
Değerli
arkadaşlar, burada, diğer tahsilatları da dikkate alacak bir
şey yapılması lazım, arkadaşlarımıza onun
için söyledik. Hatta benim söylediğim de yeterli olmayabilir, onların
teknik olarak çalışması gerekiyordu çünkü sadece bugün
gördüğümüz elektrik, su faturasının dışında da
birtakım kurumların ödemelerini, üniversitelerin ödemelerini bu
tahsilat kurumları yapabiliyor. Bu sadece fatura olmayabiliyor,
birtakım taksitli ödemeler olabiliyor, anlaşabiliyorlar. Onun için,
bu kurumların düzenlemesi yarın kapsam dışında
kalmasın diyerek bu önergeyi vermiştik. Şimdi, ben, tabii,
Sayın Başbakan Yardımcımıza soracaktım ama faiz
lobisinin adamları burada bankalara dün sorduk, cevap vermedi belki o
verir diye. Yani, bürokrat arkadaşlarımız burada. Rekabet
Kurumunun cezaları var, bankaların kendileri aralarında
anlaştıklarından dolayı birtakım dünkü sorular var,
havada kaldı. Bilmiyorum, bürokrat arkadaşlarımız
hazırlarsa
En azından nöbet kalıcı mı geçici mi
bilmiyoruz Sayın Ünal. Tekrar gelecek mi Sayın Babacan? Ona göre
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın Bakan geldiğinde efendim siz tekrar
bir konuyu gündeme getirirsiniz.
MEHMET
GÜNAL (Devamla) Yani, onun için şimdi yine ben tam onun için söz
aldım, gıyabında konuşmuş olacağız.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) CDsini gönderirsiniz.
MEHMET
GÜNAL (Devamla) Diğer soru haklarımı saklı tutuyorum o
zaman, sonraki maddelerde. Sayın Yılmaza bunu sormamızın
bir şeyi yok çünkü muhatabı olmadığı gibi şimdi
arkadaşlarımızdan öğrenecek. Dolayısıyla,
asıl Sayın Bakanın dün akşam da, bugün de burada
sorduğumuz sorulara cevap vermesi gerekiyor ama ben özellikle maddeyle
ilgili arkadaşlarımızın teknik olarak Sayın Bakana da
iletmesini, gerekirse tekrîr-i müzakere ile bu maddenin kapsamının
ona göre düzenlenmesini, aksi takdirde birtakım kuruluşların
yarın bu kapsama alınmayacağını veya bazı
ödemelerinin bu çerçevede yapılamayacağını
düşünüyorum. Teknik olarak bu konunun bir daha düşünülmesi
gerektiği kanaatindeyim. Önergeyi bunun için vermiştik. Sayın
Bakan gelirse diğer maddelerde sorularımı kendisine
soracağım.
Saygılar.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Günal.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 473 sıra sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat
Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları
Hakkında Kanun Tasarısının 12nci maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendinde yer alan imkân ibaresinin olanak
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali Özgündüz (İstanbul)
ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Ali Özgündüz, İstanbul Milletvekili, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ
ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, üzerinde konuştuğumuz bu kanun tasarısı,
biliyorsunuz, Avrupa Birliği müktesebatına uyumla ilgilidir. Fakat,
Avrupa Birliği siyasi kriterleri, biliyorsunuz Kopenhag kriterleri
olarak anılmaktadır. Öncelikle, bence, şu anda ülkemizin içinde
bulunduğu en önemli sorun, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinde tanınan temel insan hakları ihlalleri ve
yargı bağımsızlığı sorunudur. Yirmi günü
geçti, ülkemizin gündemindeki Gezi Parkıyla başlayan ve tüm yurda
yayılan, Hükûmeti istifaya çağıran, meşru,
barışçıl, makul protestolar üzerine, Hükûmetinizin, daha
doğrusu Hükûmetin de değil -Hükûmetin içinde de makul insanla
olduğunu biliyorum- Sayın Başbakanın bizzat kendi,
olayı kişiselleştirerek şahsi kararıyla Bunları
dağıtın, susturun, bastırın, evlerine yollayın.
şeklindeki bir tavrıyla olaylar büyümüştür. Sayın
Başbakan diyor ki: Ne yapacaktı güvenlik güçleri? Bütün dünyada,
Avrupada gaz kullanıyor.
Değerli
arkadaşlar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin verdiği bir
karara göre, güvenlik kuvvetlerinin güç kullanarak müdahale etmeleri
gerektiği durumlarda bu müdahale kesinlikle orantılı ve ölçülü
olmalıdır. AİHM, bir dizi kararında, biber
gazının kapalı ortamlara, hastaneler dâhil kapalı yerlere
atılmasının orantılı olmadığına, temel
insan haklarının ihlali olduğuna karar vermiştir.
Ben yaklaşık on gün Taksimdeydim. Öğleden
sonra gittim, sabaha kadar, şafağa kadar oradaydım. Değerli
arkadaşlar, savaşta bile, savaş hâlinde bile tedavi merkezleri,
hastaneler dokunulmazdır, buralara
dokunulmaz. Gezi Parkı içinde kurulan revire 2 tane gaz bombası
atıldı. Bir doktorun yanında oksijen tüpü vardı. Allah
korusun, bir oksijen tüpünde patlama bir faciaya neden olabilirdi.
Hastaların üzerine gaz bombası atıldı. En son, Gezi
Parkının Başbakanın İstanbul mitingi öncesi
boşaltılması talimatından sonra ben Divan Otelinin
oradaydım. Divan Oteline sığınan yaralılar,
kadınlar, yabancı gazeteciler, yabancı siyasetçilerle birlikte
oradaydık. Polis iki tarafını da ablukaya almıştı
ve TOMAyla dışarı çıkmak isteyen insanların -Gezi
Parkına gitmek istemiyorlar, dikkat edin. Polise karşı bir
şiddet de yok, sadece dışarı çıkmak istiyorlar, alana
yayılmak istiyorlar- üzerine su sıktı. Milletvekili
arkadaşımız, Genel Başkan Yardımcımız Sezgin
Tanrıkulu milletvekili kimliğini göstermesine rağmen özel olarak
hedef seçilerek su sıkılmıştır. Yani hakikaten, bu
Parlamento öncelikle kendi üyelerinin statüsüne, onuruna sahip
çıkmalıdır. Bu, polis devletidir yani bugün bize, yarın
size. Bu, uygun değildir. Bir polisin, oradaki bir polis amirinin
inisiyatifiyle milletvekillerinin üzerine gaz sıkmasını,
efendim, su sıkmasını, öncelikle sizin reddetmeniz gerekiyor.
Efendim, orantısız güç var. İyi de orantısız güç
varsa gereğini yapın yani problem orada, gereğini
yapmıyorsunuz.
Değerli arkadaşlar,
bakın, size bir örnek vereyim: Yine cumartesi günü, normal vatandaş,
sağır ve dilsiz, engelli bir yurttaşımız Mahmut
Ayyıldız, raporu elinde. Çocuğuyla birlikte Mecidiyeköyde
dolaşıyor. Polis plastik mermiyle yaraladı, yere düştü bu
engelli yurttaşımız, gitti, copladı. Raporu burada,
isterseniz Hükûmet yetkililerine takdim edebilirim. Rapor ne diyor?
Dış merkezden refere edilmiş hasta, sağır ve dilsiz.
Yakınları aracılığıyla tıbbi öyküsü
alındı. Yaklaşık iki saat önce polisin
açtığı ateşle, plastik mermiyle yaralandığı
ifade ediliyor. Sol yanakta, mandibula anglusunun
Bakın, bu zulümdür. Samimi
söylüyorum zulümdür. Yani, Allaha inanan, Allah inancı olan zalim olmaz.
Zalim adamın imanında problem var, bırakın dinini de
İslamını da. Yani, hangi dine inanırsa inansın bir
adam Allaha inanıyorsa Allahın yarattığı eşrefi
mahlukat olan insana zulmetmez. Biz buna karşı çıkıyoruz.
Dolayısıyla, lütfen Sayın Başbakanı uyarın, bu
kendi insanına karşı zulümden vazgeçsin diyorum, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Özgündüz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
12nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
12nci
madde kabul edilmiştir.
13üncü
madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 473 Sıra Sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat
Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları
Hakkında Kanun Tasarısının 13. Maddesinin 2.
Fıkrasında yer alan "sağlayıcısı
dışındaki" ibaresinin
"sağlayıcısından farklı" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Özgündüz Haluk
Eyidoğan Bülent
Kuşoğlu
İstanbul İstanbul Ankara
Turgut
Dibek Süleyman
Çelebi Müslim
Sarı
Kırklareli İstanbul İstanbul
Aytuğ
Atıcı
Mersin
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri,
Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun
Tasarısının 13 ncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Öz Mehmet
Şandır Mehmet
Günal
Mersin Mersin Antalya
S.
Nevzat Korkmaz Ali
Halaman
Isparta Adana
Madde 13- (1) Bu kanun uyarınca;
a) 5411 Sayılı Kanun
kapsamındaki bankalar,
b) Elektronik para
kuruluşları
c) Para havale
kuruluşları,
d) Ödeme kuruluşları,
ödeme hizmeti sağlayıcısıdır.
BAŞKAN Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz Başkanım.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçe:
Para havale kuruluşları ile fatura ve taksitli ödeme
kuruluşlarının ayrı ayrı ele alınması
gerekmektedir. Tamamen farklı kategoriler olduğu için, farklı
hükümlere tabii olmaları daha doğru olacaktır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 473 Sıra Sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat
Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları
Hakkında Kanun Tasarısının 13. Maddesinin 2.
Fıkrasında yer alan sağlayıcısı
dışındaki ibaresinin sağlayıcısından
farklı olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali Özgündüz
(İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Ali Özgündüz, İstanbul Milletvekili.
Buyurun
Sayın Özgündüz. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ
ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, evet, konuşmam tamamlanamamıştı,
dolayısıyla yeniden söz alma gereği duydum.
Değerli
arkadaşlar, bu olaylarda birisi Komiser Mustafa Sarı olmak üzere
toplam 5 yurttaşımız hayatını kaybetti.
Hayatını kaybeden tüm yurttaşlarımıza Allahtan
rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum.
Gönül isterdi ki Sayın Başbakan bu konuyla ilgili Gezi Platformu
üyelerini çağırırken bu hayatını kaybedenlerin
ailelerinden de birilerini çağırsaydı, onlara bir
başsağlığı dileseydi, Ne istiyorsunuz? diye
sorsaydı. Sonuçta insanlar yakınlarını kaybetmiş.
Evet,
Sayın Başbakan, doğru, artık konu sadece üç beş
ağaç değil, siz de biliyorsunuz. Çünkü o zaman, üç beş ağaç
meselesi olduğu zaman, şu anda geldiğiniz noktaya o zaman
gelseydiniz yani Ben İstanbul halkına sorarım, İstanbul
halkı ne isterse onu yaparım. deseydiniz başlangıçta,
şafak vakti genç kızların çadırını polis,
zabıta basmasaydı, onları saçından sürüklemeseydi,
onların çadırını ateşe vermeseydi, dediğiniz
doğruydu, üç beş ağaç meselesi halledilirdi ama şu anda
ortada kan var, şu anda katiller var. Şu anda bu katiller
cezalandırılmadıkça, bu emirleri veren kişiler, valiler,
emniyet müdürleri görevden alınmadıkça, toplantı ve gösteri
yürüyüşleri önündeki, ifade hürriyeti önündeki engeller
kaldırılmadıkça, basın hürriyeti önündeki engeller
kaldırılmadıkça, halkın meşru talepleri, meşru
istekleri, Hükûmet istifa. talepleri görmezden gelindikçe bu iş devam
eder. Bunu açıkça söyleyeyim yani bu iş bitmez.
Efendim,
şimdi cadı avına başladınız. Beş sene önce
toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılan insanları gidip
evinden avlamaya
çalışıyorsunuz. En son, Çarşıya terör örgütü
yaftası yapıştırdınız. Allahtan korkun, her
şeye karşı olan Çarşı elbette ki faşizme,
diktatörlüğe karşı olacak, bunun aksini düşünmek
yanlış yani. (CHP sıralarından alkışlar) Burada
Çarşı şimdi ne diyor: Vatan sevdasına, cumhuriyet
sevdasına/ Yatarız, zindan bizim. Ne olacak yani üç beş ay da
yatarlar. Bununla olmaz, bunu bilin. Bakın, polisle gaz atarım,
yakalarım, gözaltına alırım, tutuklarım; ne
yaparsanız yapın, olmaz, kendinizi düzeltmeniz gerekiyor.
Değerli
arkadaşlar, bu olaylarda, toplam 7.959 kişi yaralandı, 5
kişi hayatını kaybetti, 12 kişinin göz kaybı var. 22
yaşında genç kız, hayalleri var, evlenecek, hayat kuracak;
gözünü kaybetti. E değer mi yani? Yani ne uğruna? Yok, benim
dediğim olacak. Ya siz insanlar için varsınız, insanlar size
İşte Yüzde 50yi temsil ediyorum. Yüzde 50, siz insanlara hizmet
edesiniz diye oy verdi.
Bir
başka konu. Yani, toplumu niye ortadan bölüyorsunuz yüzde
Aslında,
AKP Grubunda, hakikaten benim de içinizde tanıdığım, makul,
aklı başında birçok insan var. Yani, buradaki problem, Hükûmetle
ilgilidir, Hükûmetten de ziyade Sayın Başbakanın olayı tek
başına götürme anlayışıyla ilgilidir. Hani Baas
rejimi falan diyordunuz ya işte, totaliter, baskıcı,
insanları susturan, hapse atan. İşte, tam da şu anda AKP,
Baas tipi bir anlayışla ülkeyi yönetmeye çalışıyor.
Götüremezsiniz değerli arkadaşlar, bunu bilin, insanlara kulak verin.
Bu, bir eşiktir yani zaten Başbakan gitti de başka bir liderle,
daha makul, aklı başında bir liderle yola devam edebilirsiniz ya
da ülkeyi gerersiniz, daha çok çatışma olur ve bu saatten sonra
olacak çatışmalardan, olacak yaralanmalardan, ölümlerden, bizzat
Sayın Başbakan sorumludur ve bunun hesabı sorulur; bunu unutmayın.
Açın, Türk Ceza Kanununun 77nci maddesine bakın. Bu saatten sonra,
siyasi saikle toplumun bir kesimine karşı öldürme, yaralama eylemleri
yaparsanız bu insanlığa karşı suçtur, zaman
aşımı da yoktur, yeri geldiği zaman da bunun hesabını
sorarız.
Hepinizi
saygıyla sevgiyle selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Özgündüz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
13üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
13üncü madde kabul edilmiştir.
14üncü
madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 473 Sıra Sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat
Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları
Hakkında Kanun Tasarısının 14. Maddesinin 2.
Fıkrasının b bendinde yer alan "nitelikleri"
ibaresinin "şartları" olarak değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Süleyman
Çelebi Turgut
Dibek Bülent
Kuşoğlu
İstanbul Kırklareli Ankara
Haluk
Eyidoğan Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
İstanbul İstanbul
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, ödeme Hizmetleri ve
Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun
Tasarısının 14 üncü maddesinin (c) ve (ç) bentlerinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet
Günal S.
Nevzat Korkmaz Ali
Halaman
Antalya Isparta Adana
Mehmet
Şandır Ali
Öz
Mersin Mersin
(c)
pay senetlerinin nakit karşılığı
çıkarılması ve en az yüzde 51'inin nama yazılı
olması
(ç)
"Nakden ve her türlü muvazaadan ari ödenmiş sermayesinin bu Kanunun
12 nci maddesinin birinci fıkrasının (e) ve (f) bentlerinde yer
alan hizmetleri sunan ödeme kuruluşları için en az bir milyon Türk
Lirası, diğer ödeme kuruluşları için ise en az beş
milyon Türk Lirası olması,"
BAŞKAN
Komisyon, son okunan önergeye katılıyor musunuz?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Antalya Milletvekili Mehmet Günal.
Sayın
Günal, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
GÜNAL (Antalya) Teşekkürler.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
Bakana hoş geldiniz diyorum. Tam konuşmaya
başlamıştım Sayın Bakanım, gitmişsiniz. Söz
hakkımı saklı tuttum Sayın Yılmaza
haksızlık olmasın diye. Zaten, size de haksızlık
olmasın diye, dün arkanızdan konuştuk burada, bugün
gelmişken yüzünüze de söyleyelim diye söz aldım.
Bu
önergemizle ilgili yukarıda konuşmuştuk
arkadaşlarımızla, az öncekinde de fatura ödemeleriyle ilgili
söyledim ama, bu pay senetlerinin nakit karşılığı
çıkarılmasıyla ilgiliydi, kısaca onu söyleyeyim. Yüzde 51i
diye en azından söyledik ve arkadaşlarımız bir oran
çalışacaktılar ama bu konuda da AKP grubunun herhangi bir
önergesi yok. Yarın sıkıntı olursa diye, size
hatırlatmak bakımından önergeyi ben sizin için sunmuş
oldum, bilmiyorum, dikkatlerinize
sunuyorum. Çünkü, halka açık şirketlerde eğer bu bankaların
içerisinde bu işi yapan varsa, halka açıksa bu sefer yapamayabilirler
diye düşünerek bu önergeyi verdik. Arkadaşlarımız yukarıda
eleştirmişti, dikkatlerinize bir defa daha sunuyorum. Dün çünkü -size
haksızlık ettim dedim- yukarıda da sormuştum aslında
ama komisyon sırasında görüşürken, siz ona tam olarak cevap
vermediniz. Bu faiz lobisi tartışması kaç gündür devam ediyor
Sayın Bakanım. Ben dün burada, size bütçe esnasında
göstermiş olduğum eylül ayında Sabah gazetesinde çıkan
şeyi arkadaşlarımıza da gösterdim. Yanlış yönet,
halka ödet. diye Sabah gazetesinde, hem sizi hem dün burada olan Sayın
Şimşeki hem de -Merkez Bankası Başkan
Yardımcımız burada- Başkanımızı töhmet
altında bırakan ve Bunlar faizi düşürmediği için faize
fazla para gidiyor. diyen bir şey vardı ve de Lobiciler
kızacak. diye de yanında bir alt başlık vardı.
Şimdi getirmedim, dün arkadaşlarla paylaştım. Yani, bu
durumda ortada hakikaten faiz lobisi diye bir şey var mı biz merak
ediyoruz. Sayın Başbakan bankaları suçluyor ama öbür taraftan da
itiraf ediyor -söyledim- diyor ki: Bizim dönemimizde gelip on yılda 5e
katladık diyenler bugün bizim karşımızda. Şimdi, bu
durumda o zaman Sayın Başbakan bu faiz lobisini kendisinin besleyip
büyüttüğünü itiraf etmiş olmuyor mu? Kendi konuşmasında
söyledi: Bizim dönemimizde 5 kat zenginleştik diyenler bugün geldi
karşımıza geçiyor. birincisi bu.
İkincisi,
bankalardan şikâyet ediyoruz. Dün de belirttim, ilk 10 vergi ödeyen
şirketin 8 tanesi banka değerli arkadaşlar. Sayın
Başbakan bir taraftan kızıyor, diyor ki: Sevgili
vatandaşlarım, siz gidin kamu bankasına
E, yarısı da
kamu bankası, onlar da faiz rekortmeni olmuş, faizden ve
bankacılık gelirlerinden elde ettikleri şey ile ilk 10
şirket arasına girmişler.
Bir de size soruyorum
şimdi ekonomiden sorumlu Bakan olarak: Bu, hâkim durumu kötüye kullanmak
olmuyor mu? Sayın Başbakanın O bankaya gitmeyin, bu bankaya
gidin. demesi rekabet hukukuna aykırı mı, değil mi?
Arkadaşlarımız burada, BDDK Başkanı da burada.
Eğer başka birisi bunu söylese, şu bankayı kötülese, Bu
bankaya gidin, ona yatırmayın. dese rekabet hukuku
açısından bir sakınca yok mu? Yani, suçlu varsa bizim ona
itirazımız yok. Bakın, ne varsa getirsin Sayın Başbakan,
kim bu ülkenin aleyhine yapıyorsa, bu Hükûmete o anlamda finansal tehdit
yapıyorsa, mali olarak lobicilik yapıyorsa,
piyasalarımızı altüst etmek istiyorsa sorumlusunu bulmak,
çıkarmak sizlerin de, bizlerin de görevi, ondan yana bir
sıkıntımız yok. Ama, konuşup ortada
bırakırsak
Bir fobi yaratmak istiyoruz, karşımızda
bir öteki yaratmak istiyoruz ama ortada muhatap yok, ne olduğu belli
değil, kim olduğu belli değil. E, bankalara bakıyoruz,
hepsi en fazla kâr eden kuruluşlar arasında. Gazetelere
bakıyoruz arşivden faiz lobisi diye bir zamanlar sizi de
suçlamışlar. Peki, nasıl olacak böyle sap saman birbirine
karışınca? Faizler düştüğü zaman, yükseldiği
zaman kim kazanır, birilerinin bunu gelip bir anlatması lazım.
Biz söylüyoruz ama bizim söylediğimiz dinlenmiyor. Elinde mevcut fonu
olanlar açısından faizin yükselmesi iyi değildir ama
hazırda olanlar açısından -varsa nakitleri- yüksek kurdan gelip
alanlar için iyidir. Ama, burada bir kavram karmaşası var.
Ayrıca, Rekabet
Kurumu bu bankalarla ilgili de hâlâ bir türlü gerekçeli kararı
yazmıyor Sayın Bakan. Bunun içinde 3 tane de kamu bankası var.
Bu anlaşmadan dolayı kesilen cezalardan bahsediyorum; birisi 140
küsur milyon, öbürü 90 milyon civarında, biri 40 milyon. Kamu
bankalarının da ödemesi gereken cezalar var, bunlar da hâlâ havada
duruyor.
Sizi burada görmüşken
sorularımızın özetini -birkaç daha sorumuz vardı ama-
burada sizin delaletinizle sormuş olalım, belki biraz sonra
cevaplama, söz alma şansınız olur; sizi de töhmet altında
bırakmayalım dedim. Az önce Sayın Yılmaz geldi. Bu
konularda bizi aydınlatırsanız hem kamuoyunda böyle bir kavram
kargaşasını önlemiş oluruz hem de Sayın
Başbakanın görevini yapmasını
kolaylaştırmış oluruz diyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Günal.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 473
Sıra Sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri,
Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun
Tasarısının 14. Maddesinin 2. Fıkrasının b
bendinde yer alan "nitelikleri" ibaresinin
"şartları" olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Haluk Eyidoğan
(İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı)
Katılmıyoruz Efendim.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN -
Kırklareli Milletvekili Sayın Turgut Dibek.
Sayın Dibek, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
TURGUT
DİBEK (Kırklareli) Teşekkür ediyorum Başkanım.
14üncü
maddeyle ilgili olarak verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Öncelikle
sizleri saygılarımla selamlıyorum değerli arkadaşlar.
Ülkenin
bu yoğun gündemi içerisinde aslında çok önemli sorunlarımız
var, konular var. Bunların bir kısmı belki unutuluyor veya
ikinci plana, arka plana atılıyor, onlardan bir tanesini ben dile
getirmek istiyorum. Dün Sayın Bakan, Mehmet Şimşek buradayken
ona da sormuştum.
Değerli
arkadaşlar, Türk Havayollarında, bugün sanıyorum 37nci gün
oldu, otuz yedi gündür süren bir grev var. Önemli bir konu aslında fakat
bu konu şu anda özellikle Hükûmet tarafından tamamen gündem
dışına atılmış gibi gözüküyor. Yani, grevin
başlangıcına baktığımızda, işçiler niye
greve gitti, Türk Havayolları çalışanları niye greve gitti,
belki toplumumuz, sizler, kamuoyu bunu çok fazla öğrenemedi,
anlayamadılar. Ama Hükûmet sıralarından 3 bakan, dün Sayın
Şimşeke sormuştum, o olsun, Ulaştırma
Bakanımız olsun -artı bir de hangi bakanımızın
bir açıklaması vardı? Çalışma
Bakanımızın açıklaması vardı- açıkça
işverenin yanında yer aldılar yani tarafsız olmaları
gerekiyordu.
Sayın
Bakanım, yani, tabii ki Türk Havayollarının hisse oranına
göre baktığımızda, gerçi çoğunluğu özelde
görünüyor ama, işte o altın hisse yöntemiyle yönetimi yine bir
anlamda Hükûmet atıyor veya o takip ediyor, o belirliyor diyebiliriz. Ama
çok net bir şekilde işverene Siz hiç merak etmeyin, ne
düşünüyorsanız onu yapın, arkanızdayız. Biz sizi
ezdirmeyiz -hani bir de moda terim var şu anda- yedirmeyiz.
anlamında sözler söylendi ve o görüşmeler kesildi. Nasıl
kesildi? Tek taraflı kesildi. İşveren dedi ki altmış
günlük görüşmenin sonunda: Ben tek taraflı olarak kesiyorum bu
görüşmeleri. Ve şu anda, bir anlamda işçileri, Türk
Havayolları çalışanlarını greve de zorladı.
Şimdi, bakıyoruz, Anayasamızda bu haklarımız var,
Anayasanın 54üncü maddesinde Grev hakkı bir temel hak, çalışanlar
haklarını elde etmek için bu grev hakkını kullanabilirler.
diyor. Aynı şekilde, 34üncü maddedeki toplantı ve gösteri
hakkı da öyle ama bu son günlerde görüyoruz ki bu haklar var ama kâğıt
üzerinde var. Yani Bu haklar var ama kullanamazsınız, ben izin
verirsem kullanırsınız. gibi Türkiyede, maalesef, bir noktaya
geldik. Zaman zaman iktidar sözcüleri, buradan sizler, sayın bakanlar
Türkiyenin çok itibarlı, saygın bir ülke hâline geldiğini
söylüyorlar. Değerli arkadaşlar, gerçekten itibarlı, saygın
bir ülke hâline geldiysek orada, Türkiyede hava yolunda çalışan 176
bin insan var tüm özeli de kattığımızda, bunların 14
bini sendikalı, yani yüzde 10u dahi güvence içerisinde değil.
Şimdi, o 176 binin yüzde 10una dahi tahammül edemeyen bir anlayış
var. En sonunda greve zorlanıyorlar, greve zorlanırken yasal
haklarını talep eden insanların bir önceki sözleşmede elde
etmiş olduğu, kazanılmış hak dediğimiz, müktesep
hak dediğimiz haklarını da kaldırıyoruz diyor
işveren. 22nci dönem sözleşmeye baktım, orada birtakım
haklar var, yani greve o nedenle gidiyorlar, diyorlar ki çalışanlar:
22nci dönemde oturduk konuştuk, siz bu hakları bize daha önce
tanıdınız, bize verdiniz. Ne bunlar? İşte, mesailerle
ilgili olan haklar, kıdem tazminatı, diğer haklar, çalışma
saatleriyle ilgili haklar var. Şimdi, 23üncü dönemde, sözleşmede tek
taraflı diyor ki işveren: Ben bunları kaldırıyorum,
yani haftalık çalışma saatinizi otuzdan otuz altıya çıkarıyorum.
Uzun uçuşlarda dinlenme sürelerinizi azaltıyorum, otuz altı saatten
yirmi dört saate indiriyorum, vermiş olduğum hakları geri
alıyorum. Şimdi, çalışanlar da diyor ki:
Haklarımızı niye geri alıyorsunuz? Bunlar devam etsin.
Ama tek taraflı olarak kaldırıldı.
Şimdi,
diğer bir konu -süre az olduğu için bunu da burada görmek lazım-
bence şu: Değerli arkadaşlar, yasa, bu grev süresi içerisinde
işverene kesinlikle yeni işçi, eleman alımı
hakkını vermiyor, engel. Nasıl ki greve çıkan
işçilerin başka bir işte çalışma imkânları yok
ise işverenin de başka bir eleman almaması lazım ama daha
başından bu yana Sayın Binali Yıldırım -dün
bahsettim- Sayın Maliye Bakanı Mehmet Şimşek aynen
şunu söylediler: Biz Türk Hava Yolları yönetiminin
yanındayız. Hiç merak etmeyin, ne gerekirse yapılacak. ve greve
çıkan işçilerin yerine geçici olarak işçiler alındı.
Tabii ki hizmetin aksamamasını her birimiz istiyoruz, bizler de
istiyoruz, yani tüm vatandaşlarımız istiyor ama o
çalışanlarının haklarının da mutlaka korunması
gerekiyor. E, ne oldu şimdi? Grev tamamen havada kaldı. Siz
başınızın çaresine bakın. İstediğiniz kadar
grev yapabilirsiniz, bizim için hiç önemi yok, hiçbir zararı da yok. gibi
bir noktaya geldi ülkenin bu yoğun gündemi içerisinde.
Sürem
bitiyor, Sayın Bakandan şunu rica ediyorum: Lütfen bunu gündeminize
alın. Hükûmet olarak işverenle çalışan işçiler
arasında, sendika arasında bir köprü kurun ve bu grevin sona ermesi
için iletişim kanallarını yeniden açın. Bunu sizden rica
ediyoruz çünkü bu insanlar, emeklerini veriyorlar ve Türkiyenin, Türk Hava
Yollarının bugün geldiği noktada onların da çok büyük
katkıları var Sayın Bakan.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Dibek, teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
14üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
14üncü madde kabul edilmiştir.
15inci
madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 473 Sıra Sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat
Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları
Hakkında Kanun Tasarısının 15. Maddesinin 1.
Fıkrasında yer alan durumunda ibaresinin halinde olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Müslim
Sarı Turgut
Dibek Bülent
Kuşoğlu
İstanbul Kırklareli Ankara
Süleyman
Çelebi
Ali Sarıbaş
Haluk Eyidoğan
İstanbul Çanakkale İstanbul
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor musunuz?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı)
Katılamıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Ali Sarıbaş, Çanakkale Milletvekili.
Sayın
Sarıbaş, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; 473 sıra sayılı Ödeme ve Menkul Kıymetler Mutabakat
Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları
Hakkında Kanun Tasarısı üzerine verdiğim öneri üzerine söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle en derin sevgi ve
saygılarımla selamlıyorum.
Şimdi,
sayın AKP Hükûmeti ve Sayın Recep Tayyip Erdoğan; son Gezi
olaylarına kadar şöyle bir on yıllık süreç içerisinde
Türkiyedeki krizleri ve halk eylemlerine nasıl bakmıştır,
nasıl okuyabilmiştir ve başarılı olabilmiş midir
veya kriz yönetmede ne kadar başarılı olmuştur? Şöyle
bir bakmak isterim. Örneğin, öncelikle ötekileştirerek veya
açılımlar süreci içerisinde başta Romenler
açılımı olmak üzere ve ilk Güneydoğudaki Kürt
açılımı, bir başka deyişle PKK açılımı
diye baktığımız süreçlerle başlayarak oradaki süreci
doğru yönetmiş midir? Oradaki süreçte de hatırlarsanız,
doğru bir yönetim ve krizi hiç iyi bir şekilde yönetememiş ve
başarısız olmuştur. Orada birden insanlar umut
bağlamışken yargının dahi sınır
boylarına giderek orada farklı bir görüntülerle çok
başarısız bir şekilde süreci yönetmiştir.
Yine
bu süreç içerisinde, hızlı bir şeklide bakacak olursak,
Bağdat Irak ilişkileri, yani Irak ilişkilerine
baktığımızda, Bağdat ilişkilerine de süreç
içerisinde baktığımızda, bu krizi de iyi yönetememiş
ve sonuçta da Bağdat hükûmetiyle Türkiye arasındaki kriz hâlâ
çözülmüş durumda değil. Bir bakanın bile Iraka gidişinde
uçağının indirilmemesi söz konusu hâline gelmiştir.
Yine
İsraille ilgili bir krizin yaşama sürecine
baktığımızda, yine Sayın Başbakan ve Hükûmet bu
krizi de doğru yönetememiştir. Özellikle Güney Kıbrıstaki
petrol aramalarında oradaki sürece müdahil olarak müdahale edememiş
ve bu süreç içerisinde de çok sert konuşmasına rağmen, orada
gemilerimizle alıp etrafını sararak tehditvari konuşmasına
rağmen, o süreci de başarılı bir şekilde yönetememiş
ve o İsrail karşısında da petrol arama uluslararası
şirketler tarafından devam etmekte ve Türkiye'nin haklarını
koruyamamıştır.
Yine
İsraille ilgili, o süreç içerisinde geminin gönderilmesi ve İsrail
tarafından gemiye saldırılarak oradaki vatandaşların
öldürülme süreci de yine bu süreç içerisinde yine Hükûmet yani Recep Tayyip
Erdoğan, Başbakan bu konuyu da yönetememiştir.
Çok
değerli milletvekilleri, yine devam ediyorum. Suriyeyle ilgili
ilişkilerimize geldiğimizde de orada yine bir
uçağımızın düşürülmesiyle birlikte başlayan ve
uçak sürecinin içerisinde de çok tehditvari olmasına rağmen,
Suriyeyle başlayan sürecin bugün buraya gelmesinde de yine orada da
tehditkâr tavırlar içerisinde olmuş ama bu süreci yine yürütememiştir.
Yine
devam edersek, bu süreçten sonra, Uluderede 34
vatandaşımızın uçaklarımız tarafından
bombalanması sürecinin krizini yine yönetememiş, hâlâ bu sürecin
içerisinde nasıl çözüm aradığını bulamamış ve
mahkeme, en sonuçta da tekrar sivil mahkeme görevsizlik kararı vererek
tekrar askerî mahkemeye göndermiş ve oradaki
vatandaşlarımızın vurulma sürecini de yine
yürütememiştir.
Yine,
kriz sürelerini yönetemeyen Recep Tayyip Erdoğan ve Hükûmetinin yine
krizlerin sürmesinde başarısızlıkları devam ediyor.
Nasıl ki Suriye politikasındaki başarısızlıkları
da sayarsak Suriye sınır kapısındaki patlama sürecini de
yine yönetememiş, hâlâ bu sürecin sonucunu Türk kamuoyu ve Suriye için de
paylaşamamıştır.
Yine,
Reyhanlıda resmî kayıtlara göre 52 vatandaşımın
ölümüyle sonuçlanan ve bombalama süreci içerisinde Türkiyenin iç
karışıklıklarıyla meydana gelen bu süreci de
Türkiyede Recep Tayyip Erdoğan ve Hükûmeti iyi yönetememiştir. Yani,
kriz yönetiminde ve Türkiye yönetiminde Recep Tayyip Erdoğan başarısızlıklarını
devam ettirmiştir.
Yine,
bu süreç içerisinden bakarak gelirsek Gezi Parkını okuması ve
Gezi Parkıyla birlikte başlayan hareketin okumasını da
baştan itibaren -kriz sürecini- Recep Tayyip Erdoğan
yönetememiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ
SARIBAŞ (Devamla) Şimdi, bu konuda bundan sonraki konuşmamda
da bu kriz yönetimine devam edeceğim.
Çok
teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Sarıbaş, teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
15inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
15inci madde kabul edilmiştir.
16ncı
madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 473 Sıra Sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat
Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları
Hakkında Kanun Tasarısının 16. Maddesinin 1.
Fıkrasında yer alan olan ibaresinin bulunan olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Müslim
Sarı Turgut
Dibek Bülent
Kuşoğlu
İstanbul Kırklareli Ankara
Haluk
Eyidoğan Ali
Sarıbaş Süleyman
Çelebi
İstanbul Çanakkale İstanbul
BAŞKAN Bir sonraki
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve
Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun
Tasarısının 16. maddesinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali Halaman S.
Nevzat Korkmaz Mehmet
Günal
Adana Isparta Antalya
Mehmet Şandır Ali Öz
Mersin Mersin
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Katılmıyoruz.
MEHMET
GÜNAL (Antalya) Sayın Korkmaz
BAŞKAN
Isparta Milletvekili Sayın Korkmaz, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce Meclisi bir kez daha selamlıyorum.
Konuşmamın
başında Sincan-Ankara-Kayaş banliyö hattıyla alakalı
ve vatandaşlarımızca Milliyetçi Hareket Partisine iletilen,
yaklaşık 400-500 bin Ankaralıyı ilgilendiren bir sorunu
sizlerle paylaşmak istiyorum.
Sincan-Ankara-Kayaş
banliyö hattı yaklaşık iki buçuk yıl önce Devlet Demiryolları
yönetimi tarafından BAŞKENTRAY ismiyle yeniden inşa edilmesi
için hizmetten kaldırılmıştır. Geçen bu süre
içerisinde ihale yapılmış ve Kamu İhale Kurumu ihaleyi
iptal etmiştir. Yoğun olarak dar gelirli
insanlarımızın kullandığı bu hat idare tarafından
kapatılmış, bu bölgelerde yaşayan insanlarımız
mağdur edilmiştir.
Haklı
olarak vatandaşlarımız soruyor: Devlet Demiryolları
yönetimi neden ihale yapılmadan hattı kullanıma
kapatmıştır? Neden hat çalışmaya devam ederken ihale
yapılıp ihale süreci tamamlandıktan sonra yüklenici firmaya saha
teslimi yapılmamıştır? Kamu İhale Kurumu ihaleyi iptal
ettiğine göre hat neden yeniden işletilmeye
başlanmamıştır? İnsanlarımızın ucuz ve
tek vasıtayla ulaşımını sağlayan bu hat sosyal
devlet anlayışıyla çalıştırılması
gerekirken Ulaştırma Bakanlığı bu hattı niçin
atıl duruma getirmiştir? Vatandaşa reva görülen bu eziyet ne
zaman sona erecektir? Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu soruların
cevabını beklediğimizi ve bu sorunun takipçisi
olacağımızı bir kez daha belirtmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, yaptığımız tüm eleştirileri
İçinde faydalanabileceğimiz bir şeyler var mı? Nasıl
istifade edebiliriz? şeklinde değerlendirmekten ziyade, Eh
işte, muhalefetin sözleri! gibi küçümseyen bir tavırla
anladığınızı, dinlediğinizi üzülerek görüyorum.
Elbette muhalefetin görevi Hükûmeti eleştirmek, Hükûmeti siyaseten
denetlemektir. Bunu yapmazsa görevini yapmamış olur. Ancak,
değerli arkadaşlar, bir kişinin, bir partinin, bizlerin de
sizlerin de ne her söylediği doğrudur ne her söylediği
yanlıştır. Demokrasinin erdemi, bu konuşulanlar,
söylenenler içerisinde, doğruları seçmek, doğruların
arkasında saf tutmaktan geçer.
Bakın,
bazı ekonomistler önemli doğrulara parmak basıyor. Diyorlar ki:
Türkiye yeni bir kalkınma stratejisi belirlemeli, yeni bir sanayi
stratejisi belirlemeli. Çünkü bugün itibarıyla kamuoyuna sunduğunuz
ve süslü laflarla süslediğiniz sanayi politikanız sanayiciyi
inşaatçı yapmaktan öteye geçmiyor. Sürdürdüğünüz politika,
sanayiciyi tesisine yatarım yapmak, büyütmek ve böylece artırmak
yerine inşaat yapmaya, rezidans dikmeye yönlendiriyor. İnşaat
alanına girmek dışında başka bir seçenek
bırakmıyorsunuz. Büyümeyen sanayimiz, yabancı, dayatmacı,
tekelci sanayinin karşısında önce rekabet gücünü kaybediyor,
sonra da mevcudiyetini. Yine, diyorlar ki: Türkiyenin ihracatını
hâlâ tekstil sektörü taşıyor. Hâlbuki bu alanda ucuz ve güvensiz
iş gücüne sahip Çin ve Uzak Doğuyla baş etmeniz mümkün
değil. Bu yolun sonu karanlık görünüyor.
Önemli
bir otomotiv ihracatımızdan söz ediyorsunuz. İyi ama otomotiv
ihracatı daha çok ithalatçı. Aldığınızdan ziyade
dışarıya aktarıyorsunuz parayı. Buna rağmen
Teşvik verelim, yabancılar üretsin. havasındasınız.
Türkiye hemen her alanda yabancı şirketlerin devasa gücüne teslim
olmuş durumda. Anlamlı bir rekabetçi politikanız yok.
Dışa açıldıkça rekabetçi gücünüzün derinlik kazanması
gerekmez mi? Öyle olmuyor, Türkiye gittikçe tekelciliğe ve
oligopolcülüğe teslim oluyor. Üretimi teşvik edecek
bankacılık sistemimiz de zamanınızda gittikçe ticarete
kaydı, yatırım bankacılığından
uzaklaştı.
Arkadaşlar,
bu söylenenler yanlış değil. Hoşunuza gitse de gitmese de
bu sözleri, bu uyarıları dikkate almak durumundasınız.
Bunu, bunların yanlış olmadığını da
aslında sizler de gayet iyi biliyorsunuz. O hâlde, hiç olmazsa bu müspet
uyarılarımızı dikkate alın, bu müspet
uyarılarımıza kulak verin. Bunlar, piyasanın bu işle
uğraşan ve bu sektörlerde emek veren teknisyenlerin görüşü. Bu
görüşleri dikkate aldığınız ölçüde, milletimiz,
memleketimiz istifa edecek; aksi takdirde, burnunuzun doğrultusunda
gittiğiniz durumda da maalesef bu sıkıntıyı sadece
sizler değil, bütün bir millet çekecek.
Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın
Korkmaz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Bir
sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 473 Sıra Sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat
Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları
Hakkında Kanun Tasarısının 16. Maddesinin 1.
Fıkrasında yer alan olan ibaresinin bulunan olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali Sarıbaş (Çanakkale) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Sayın Komisyon önergeye
katılıyor musunuz?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Ali Sarıbaş,
Çanakkale Milletvekili.
Buyurun
Sayın Sarıbaş. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çok
değerli milletvekilleri, az önceki konuşmamın devamında
şunu söylemiştim: Hükûmet, devleti, siyaseti yönetebiliyor ama hiçbir
zaman için devleti yönetememiştir ve şunu özellikle tekrar vurgulamak
istiyorum -demin söylediğim gibi- hiçbir kriz karşısında
başarılı olmamıştır ve Türk devletini, Türkiyede
ve dünyada başarısız kılmıştır.
Şimdi,
Gezi Parkıyla başlayan ve bundan önceki süreçlerde birçok
vatandaşımızı kaybettik. Hiçbir, hiçbir zaman için
ülkesinde halka rağmen, halkın karşısında, halkın
iradesi karşısında, istekleri ve talepleri doğrultusunda,
illa ben onun karşısında duracağım diyen bir hükûmet
veya iktidar olamaz. Onun için de demokraside, demokratik ülkelerde çözüm, bu
Hükûmetin halkın sesine kulak vermesidir. Onun için, Gezi Parkıyla
birlikte bu süreçte de geçen sene ben 2012 yılının Kasım
ayında bir yazılı soru önergesi vermiştim
İçişleri Bakanlığına. Soru önergemde şunu
sormuştum: Bu, Ankara polisi ve Türk polis teşkilatında,
Emniyet Genel Müdürlüğü niçin bu kadar çok gaz yani bir başka biber
gazı bombası almasını yeğlemiştir? Niçin
stoklarını on yıllık stok yapmıştır? Acaba
ülkemizdeki bir halk hareketlenmesinin hissiyatı mı
doğmuştur? Buna karşı bir tedbir mi
alınmaktadır? diye sorularıma devam etmiştim. Şimdi,
yine, bununla beraber, aldığım cevap bu sorunun
karşısında, bunun fiyatlarının 50 TL olduğu ve
bunun dışında da farklı bir yazılı cevabın
karşısında cevap verilmemişti. Ama bugün geliyorum ki Gezi
Parkı olaylarında Hükûmetin yani Recep Tayyip Erdoğanın
niçin bir polis devleti kurmaya çalıştığının
gerçeklerini orada sormuştum.
Hakikaten hak vermeye başladım.
Yine,
şu anda alt komisyonda görüşülmesine başlanan ve Emniyet Genel
Müdürlüğü yani polis teşkilatına ağır silahları
ithal etme yetkisini de gündeme getirdiğine bakarsak benim bir yıl
önce verdiğim bu sorunun karşısında da daha çok net
algılıyoruz.
Efendim,
üç-beş tane çapulcunun yeşil alan aramasıyla
çadırların sabaha karşı yakılmasının hiç
anlam vermeden ve halkın içerisinde ve Halka rağmen ben siyaset
yapmayacağım. diyen anlayışın bir polis
anlayışı içerisinde, bir diktatör anlayışı
içerisinde saldırmasının bir başka amacı
olamazdı. Onun için de Türkiyede ve dünyada demokratik sistemin
işlemesini istiyorsak böyle bir zamanda tüm Türkiyeye yayılan ve
özellikle de tüm insanların özel hayatına,
yaşantısına, birikintilerine, Gezi Parkıyla başlayan
bu olayların karşısında hiçbir zaman için devletin emniyet
güçlerini, polis teşkilatını ya da silahları kullanmak çok
doğru değildir.
Ben hemen
arkasından
Konuyu bağlamaya çalışıyorum: AB
Bakanlığına ihtiyaç var mıdır Sayın Bakan, bu
Bakanlık kapatılacak mıdır? Egemen Bağış ne
iş yapar, bugüne kadar ne iş yapmıştır? Elde
ettiği başarı, atılan bir adım var mıdır? AB
Bakanlığında kaç personel çalışır, bunlara ne
kadar maaş ödenir? Bakanlığın devlete bir yıllık
maliyeti nedir? Çünkü Avrupa Birliğini Bakanlığı
açıldıktan itibaren son yıla baktığımızda Avrupada
hiçbir şekilde başarı sağlanamadığını
görüyoruz.
Son
bir ay içerisinde İstanbul Borsasına büyük oranda giren ve çıkan
kimler olmuştur? Döviz hareketliliği içerisinde İstanbul
Borsasından çıkanlar, dövize mi dönmüşlerdir? Bunlar kimlerdir?
ABD
eski Dışişleri Bakanı Henry Kissinger der ki: Kendi
ülkemizde hainleri yok ederiz fakat başka ülkelerde halkına ihanet
edenleri ülkelerinde kahraman yaparız.
Ülkelerin
tarihlerine baktığımızda, ülkelerini yönetenlerin, tarih
kitaplarına ya kahraman ya da hain olarak
yazıldığını görürüz. Kahramanlar ülkelerine ve
halkına hizmet edenler, kuranlar, kurtaranlar, yapanlar olarak geçerken
hainler ise ülkelerine ve insanlarına kötülük edenler, ülkelerini
satanlar, yabancı ve yerli iş birlikçilere ülkesinin
kaynaklarını peşkeş çekenler, yakanlar yıkanlar olarak
tarihe geçerler.
Bizim
de tarihimize baktığımızda, altı yüz yıllık
Osmanlı döneminde 38 padişahın, yüzlerce devlet yöneticisinin
görev yaptığını, bunların içerisinde
kahramanlıklarıyla ünlü olanları biliriz. Aynı zamanda
ülkesini satan, emperyalist ülkelerle iş birliğine girerek ülkesini
peşkeş çekenleri de biliriz. Doksan yıllık cumhuriyetimizde
ise bugüne kadar 25 Başbakan, yüzlerce bürokrat geçmiştir. Tarih,
kimlerin kahraman, kimlerin hain olduklarını yazacaktır.
Çok
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Tarihi biz yazıyoruz, biz!
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Sen çok okursun daha!
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Sarıbaş.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
16ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
16ncı madde kabul edilmiştir.
17nci
madde üzerinde 2 önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 473 Sıra Sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat
Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları
Hakkında Kanun Tasarısının 17. Maddesinin 1.
Fıkrasında yer alan "belirtilen" ibaresinin "yer
alan" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Müslim
Sarı Turgut
Dibek Bülent
Kuşoğlu
İstanbul
Kırklareli Ankara
Haluk
Eyidoğan Veli
Ağbaba Süleyman
Çelebi
İstanbul
Malatya İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
473
sıra sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri,
Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun
Tasarısı'nın 17. Maddesi 1. fıkrasında yer alan
"altı aydan uzun süreyle faaliyette bulunmamış olması
durumunda altı aylık sürenin dolduğu" ibaresinin "üç
aydan uzun süreyle faaliyette bulunmamış olması durumunda üç
aylık sürenin dolduğu" şeklinde değiştirilmesini
arz ye teklif ederiz.
İdris
Baluken Pervin
Buldan Sırrı
Süreyya Önder
Bingöl Iğdır İstanbul
Esat
Canan Adil
Zozani
Hakkâri Hakkari
BAŞKAN
Komisyon son okunan önergeye katılıyor musunuz?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) -
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
İdris Baluken Bingöl Milletvekili.
Sayın
Baluken, buyurun.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
İlgili
önerge üzerine söz aldım ama Millî Savunma Bakanımız da burada
olduğu için Bingölde yaşanan bir insanlık dramının,
bir hukuk katliamının bilgilerini burada Genel Kurulla
paylaşacağım ve Sayın Bakanın burada, bu konuyla
ilgili bir açıklama yapmasını isteyeceğim.
Değerli
milletvekilleri, Bingölün Solhan ilçesine bağlı Hazarşah köyü
nüfusuna kayıtlı E.A. adındaki 14 yaşındaki bir
kız çocuğuna 2011 yılında 8 uzman çavuş
tarafından cinsel istismar ve tecavüz şeklinde insanlık
dışı bir yönelim olmuştur. Bugüne kadar bu olayın
detaylarıyla ilgili herhangi bir bilgi sahibi değildik ancak iki gün
önce olayın basına sızması ve ailenin de bu konuyla ilgili
bir duyarlılık göstermesi vesilesiyle biz olaydan haberdar olduk. Bu
tecavüz olayına katılan uzman çavuşlardan 6sı önce tutuklanmış
ancak daha sonra yapılan itirazla serbest bırakılmışlardır.
Yani, 14 yaşındaki bir kız çocuğuyla ilgili insanlık
dışı bir tecavüz iddiası var, bu olaya
karışanların tamamı şu anda ne açığa
alınmışlar ne de haklarındaki hukuki süreçten dolayı
herhangi bir yaptırımla karşılaşmışlar.
Böylesi hukuk skandalı, böylesi insanlığı katleden, böylesi
ahlaki açıdan bir tükenişi, bitişi ifade eden bir durumla
karşı karşıyayız. Bingöl kamuoyu, Bingöl halkı
konuyla ilgili tam bir infial durumundadır. Üç gündür Bingölde bu konuyla
ilgili halk yürüyor ve bununla ilgili somut adımlar atılmadan da
Bingöl halkı sokaktan çıkmamaya, sesini en gür şekilde
haykırmaya kararlıdır. Sayın Bakan çok iyi biliyor, tam üç
aydır bu kız çocuğunun nüfusa kayıtlı olduğu
köyde karakol yapılmaması için kendisiyle de biz görüşmeler
yaptık. Hazarşah köyünün ortasına karakol yapmak istiyorlar.
Biz, oradaki insanların dünya görüşü, dinî duyguları, bugüne
kadarki hayat alışkanlıkları, kültürleri gereği bu
insanların sakıncalarını, bu insanların
itirazlarını Sayın Bakana ilettik. Bugüne kadar köyün
ortasında bu karakolun yapılmasıyla ilgili anlamsız bir
ısrar var, hâlâ vazgeçilmiş değil. Şimdi öğreniyoruz
ki, o köyde yapmış olduğunuz karakoldaki askerler Bingöl
çocuklarına, Hazarşah köyünün çocuklarına her türlü
insanlık dışı muameleyi yapıp ellerini
kollarını sallaya sallaya sokakta aramızda
dolaşıyorlar. Bir ay önce de benzer bir olay olmuştu. Soru
önergesi verdik. Bugüne kadar tek bir işlem yapılmadı. 1 uzman
çavuş, Bingölde sokak ortasında, yedi yaşındaki bir
lenfoma kanseri çocuğuna bir saate yakın işkence yapıyor,
fiziki darp var. Buna karşı çıkan annesine de yine aynı
şekilde fiziki darp ve işkence var ama bu uzman çavuş da hâlâ
görevinin başında, hâlâ hakkında herhangi bir tutuklama
kararı, farklı bir süreç yok. Bakın, Bingöldeki bu yargı mekanizmasını
burada paylaştık. Bir lise öğrencisine sadece seçim döneminde
bizim seçim büromuza geldiği için düzmece iddianamelerle müebbet hapis
verdi. Bingölde üniversite öğrencilerine halay çektiler diye onlarca yıllık
cezalar verdi. Bingölde on günlük su akmadığı için Neden su
akmıyor? protestosuna katılanlar hakkında düzmece
iddianamelerle soruşturmalar açtı. Ağır hastalık
raporu olan Karlıova Belediye Başkan Vekilimizi tüm ağır
hastalık raporlarına rağmen, cezaevine gönderdi. Bu yargı,
şimdi, Bingöl çocuklarına tecavüz edenleri korumakla görevli ve
Hükûmet de, bu konuda, kendi üzerine düşen sorumluluğu yerine
getirmiyor. Millî Savunma Bakanı, derhâl, bu tecavüzcülerin görevden
alındığını açıklamalı, Adalet Bakanı da
bir an önce bu işlemi takip ettiğini, bu hukuk skandalını
ortadan kaldırmakla görevli olduğunu kamuoyuna deklare etmeli.
Yarın,
Eş Genel Başkanımız ve milletvekili heyetimizle beraber
yine Bingölde kitlesel bir tepki ortaya koyacağız. Bu sorun çözülene
kadar Bingölde halk sokakta olacak ve Hükûmetten de bir çözüm bekleyecek.
Bu
arada, demin, yine Bingölden aradılar. Su protestosuna katılanlar
hakkında soruşturma açıyorsunuz
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS
BALUKEN (Devamla) Sayın Başkan, yarım dakika bir şey söyleyebilir
miyim?
BAŞKAN
Tekrar açamam, yarım dakika diye bir şey
Buyurun
siz, kesmiyorum.
İDRİS
BALUKEN (Devamla) O zaman bir sonraki önergede söz alalım.
BAŞKAN
Siz bilirsiniz, nasıl isterseniz.
İDRİS
BALUKEN (Devamla) Ya, bir yarım dakika bir şey söyleyeceğiz.
Yani şimdi
RECEP
ÖZEL (Isparta) Açık, açık...
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Açıldı İdris Bey, açıldı.
BAŞKAN
Tamam açıldı.
İDRİS
BALUKEN (Devamla) Evet, su protestosuna katılanlar hakkında
iddianameler hazırlanıyor. Demin, yine beni aradılar. Burada AK
PARTİ'li yetkililer not alsınlar: Bingölde İçmeler mevkiinde
yapılan binlerce insanın yaşadığı TOKİ
konutlarına, üç gündür, Bingöl Belediyesiyle Genç Belediyesi -ki ikisi de
AK PARTİlidir- arasındaki bir sürtüşmeden dolayı vatandaşlara
su verilmiyor. Şimdi, bu insanlar, yarın sokağa
çıktıklarında bunlar hakkında yine iddianameler
hazırlanacak. Bunlar cezaeviyle terbiye edilmeye
çalışılacak, tecavüzcüler de Bingöl sokaklarında ellerini,
kollarını sallaya sallaya dolaşacaklar. Bütün bu konularla
ilgili Hükûmetin bir açıklama yapmasını, AK PARTİnin Bingöl halkının sesini
duymasını bekliyoruz.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Baluken.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Sayın Bakan bir şey demeyecek mi? Sayın
Bakanın izahı istendi.
MİLLİ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) İçişleri Bakanı,
İçişleri Bakanı
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Bir
sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 473 Sıra Sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat
Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları
Hakkında Kanun Tasarısının 17. Maddesinin 1.
Fıkrasında yer alan belirtilen ibaresinin yer alan olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Veli
Ağbaba (Malatya) arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Veli Ağbaba, Malatya Milletvekili.
Buyurun
Sayın Ağbaba. (CHP sıralarından alkışlar)
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, ben yirmi yıldan beri siyaset yapıyorum.
Öğrenci eylemlerine katıldım, 12 Eylülden sonraki öğrenci
eylemlerine katıldım. Öğrenciliğimden başlayarak
yüzlerce mitinge, yüzlerce eylemde hem eylemci olarak hem miting yöneticisi olarak
görev yaptım.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Maşallah.
VELİ
AĞBABA (Devamla) Değerli arkadaşlar, ilk kez sokağa
çıkarken, Taksime giderken, bir şehrin meydanına giderken yüz
binlerce insan gibi -maalesef, sizin sayenizde-
24üncü Dönem Milletvekili olarak, binlerce insan gibi Taksimde, bir
milletvekili olarak, yasama görevini yapmaya çalışan bir Milletvekili
olarak kaskla çıktım. (Hatibin kaskı kafasına takması)
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) İç Tüzüke aykırı mı bu ya, kask
takmak?
RECEP
ÖZEL (Isparta) Yasama görevi orada olmaz, yasama görevi burada olur.
VELİ
AĞBABA (Devamla) Yine, bir milletvekili olarak arkadaşlar
RECEP
ÖZEL (Isparta) Yasama görevi orada olmaz.
VELİ
AĞBABA (Devamla) Bundan utanman lazım senin.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Ona ver, o taksın.
VELİ
AĞBABA (Devamla) Yine, bir milletvekili olarak önce şu gaz
maskesiyle çıktım. Daha sonra, bu yetmedi,
attığınız gazlar yetmedi daha sonra bir gözlük aldım,
bir güneş gözlüğü aldım.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Yetmez o, yetmez.
VELİ
AĞBABA (Devamla) Bunların hepsi aksesuar ne aksesuarı? Bir
milletvekilinin demokrasi şeysinde denetim görevini yapmaya
çalışan bir milletvekilinin aksesuarları.
Bu
ne Recep Özel, bu ne? Bu kask. Bu ne? Bu gözlük.
Bakın
değerli arkadaşlar, yetmedi, bu maske yetmedi ardından şunu
aldım arkadaşlar.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Tak bakalım.
VELİ
AĞBABA (Devamla) Bakın, şu, yaklaşık 250 lira
değerinde bir maske değerli arkadaşlar. Bu da yetmedi
(Hatibin
gaz maskesini takması)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Bakana göster, Sayın Bakan da görsün.
VELİ
AĞBABA (Devamla) Sayın Bakan da görsün.
Bu
maske değerli arkadaşlar, bu maske 250 TL değerinde bir maske.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Kaç paraya aldın onları?
VELİ
AĞBABA (Devamla) Nelerle? Şu sizin demokrasi örnekleriniz gaz
bombaları ve fişeklerle.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Onları nereden aldın?
VELİ
AĞBABA (Devamla) Değerli milletvekilleri, Sayın Bakan; bunun
demokrasiyle ilgisi olabilir mi? Bakın, dünyanın hangi yerinde bir
milletvekili Taksim meydanına kaskla çıkıyor? Dünyanın
hangi meydanına, bir Kızılaya gaz maskesiyle çıkıyor?
RECEP
ÖZEL (Isparta) Çıkma.
VELİ
AĞBABA (Devamla) Böyle demokrasi olabilir mi?
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Onlar hiç kullanılmamış.
VELİ
AĞBABA (Devamla) Niye? çünkü siz demokrasiyle ilginiz, alakanız yok
değerli milletvekilleri.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Veli Bey, onlar kullanılmamış.
VELİ
AĞBABA (Devamla) Değerli arkadaşlar, bu eylemler niye
başladı? Bu eylemler, değerli milletvekilleri,
ağaçları korumak için başladı. Başta Cumhuriyet Halk
Partisi milletvekilleri olmak üzere önce kepçelerin önüne yattılar, daha
sonra kurulan çadırlarda mücadele ettiler ve sizler
-dünyanın en barışçıl eylemi olarak
başlayan- bu eyleme ne yaptınız? Yaktınız,
yıktınız, gazladınız,
copladınız ve sabah gençlerin üzerine -orantı diyemeyiz
ona, orantı dersek orantının ne olduğunu bilemeyiz-
ateşlerle saldırdınız ve Türkiyenin gelmiş
geçmiş en barışçıl eylemini yapan gençlerle iç savaş
provası yaptınız. 30-40 kişilik grup sizin
gazınızla, TOMAnızla, plastik merminizle daha da büyüdü
milyonlar oldu. Sadece Taksim değil bütün Türkiye meydanlara aktı,
herkes birleşti. MHPye, CHPye, BDPye ve de -siz üzülseniz de- AKPye oy
verenler ve hiç oy kullanmayanlar birleşti ve hep bir ağızda
haykırdılar. Hep bir ağızdan kahrolsun faşizm
dediler. Sizler gazladıkça, bombaladıkça bir kez daha
birleştiler, bir kez daha haykırdılar. Bütün Türkiye
haykırdı, bütün meydanlarda, Malatyada, Kızılayda,
Taksimde, bağırdılar: Faşizme karşı omuz omuza
dediler.
Değerli
arkadaşlar, bütün bu yaşananlar maalesef birçok olayda olduğu
gibi dünyada da bir numaralı haber yaptı bizi. Yirmi iki günde
yaşananlara bir bakınız, yaşananlar demokrasiyle ilgisi
olan bir ülkede olabilir mi? Barışçıl eylemleri, Anayasal hak
olan bu eylemleri şiddetle susturmaya çalıştınız.
Yüzlerce TOMA, 130 binden fazla gaz bombası kullandınız ve
maalesef hâlâ gözlerimin içi yanıyor değerli arkadaşlar. Bu
gazdan hâlâ gözlerimin içi yanıyor. Hâlâ bunlardan
Bakın, envai
cinste gaz bombaları var. Hâlâ belki arkadaşlarımızı
etkiliyordur bu. Hâlâ gözlerim yanıyor. İçinde kimyasal madde olan
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Yeni bir kampanya biçimiyle karşı
karşıyayız.
VELİ
AĞBABA (Devamla) Suların içerisine, içinde kimyasal olan maddeler
kattınız ve insanların üzerine -başta milletvekillerimiz
olmak üzere- TOMAlarla saldırdınız.
Değerli
arkadaşlar, bu yetmedi; sadece meydanda olanlara değil otellerin
içindeki insanlara, evlere, lokantalara, kafelere saldırdınız ve
savaşta bile yapılmayan bir şeyi gerçekleştirdiniz
RECEP
ÖZEL (Isparta) Kafe mi? Ayıp ediyorsun.
VELİ
AĞBABA (Devamla)
kutlarım sizi; revirlere ve hastanelere maalesef
gaz bombalarıyla saldırdınız.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Gaz bombası değil o biber gazı, biber
gazı!
VELİ
AĞBABA (Devamla) Saldırdınız, saldırdınız;
büyük bir kinle, büyük bir nefretle saldırdınız,
saldırdınız, değerli arkadaşlar, düşmana
saldırır gibi saldırdınız. Zaman zaman size oy
verdiğini unutarak saldırdınız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
VELİ
AĞBABA (Devamla) Ben diğer maddede devam edeceğim.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ağbaba.
Onları
lütfen alın oradan.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Toplasın efendim onları.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Yine getireceğim Recep Özel, yine getireceğim
bunları size.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Şu bombayı ver şunun ağzına ver,
konuşmasın fazla.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Ben barışçılım, ben bunları
atmam, ben AKPli değilim!
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Sonunda bir flama açman lazım.
BAŞKAN
Evet, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
17nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
17nci
madde kabul edilmiştir.
18inci
madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 473 Sıra Sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat
Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları
Hakkında Kanun Tasarısının 18. Maddesinin 1.
Fıkrasında yer alan "dışındaki" ibaresinin
"haricindeki" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Veli
Ağbaba
Süleyman Çelebi Müslim
Sarı
Malatya İstanbul İstanbul
Turgut
Dibek Bülent
Kuşoğlu Haluk
Eyidoğan
Kırklareli Ankara İstanbul
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Kim konuşacak efendim?
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Veli Ağbaba.
BAŞKAN
Veli Ağbaba, Malatya.
Buyurun
Sayın Ağbaba. (CHP sıralarından alkışlar)
RECEP
ÖZEL (Isparta) Efendim, malzemeleri gördük ya. Böyle bir şey var mı
Sayın Başkan?
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan da öğrensin, siz de
öğrenin.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Efendim, İç Tüzüke uygun hareket etmesini önerir
misiniz?
BAŞKAN
Buyurun.
VELİ AĞBABA (Malatya) -
İç Tüzüke uyulacak arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, bunlar
maalesef sizin sayenizde milletvekilinin aksesuarı. Bakın, bu
milletvekilinin aksesuarı.
RECEP ÖZEL (Isparta) Milletvekilinin
aksesuarı değil o.
VELİ AĞBABA (Devamla) Bu, o
kadar orantısız, ölçüsüz sıktınız ki
Bunlar neden
biliyor musunuz bunlar? Değerli milletvekilleri, bunları neden
sıktınız? Bunu niye takıyorum?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın
Başkan, bunu takamaz.
VELİ AĞBABA (Devamla) -
Gelecek taşlar, plastik mermiler için, gelecek gaz bombası ve biber
gazı için takıyoruz bunları.
Değerli milletvekilleri, bu
başarınızdan dolayı sizi kutluyorum! Siz var ya o kadar
önemli işler başardınız ki sizler Hitlerin bile
düşünmediği, Hitleri bile kıskandıracak bir projeyi hep
beraber gerçekleştirdiniz, sizi kutluyorum!
MUSTAFA AKIŞ (Konya) - Maskeyi
çıkar!
VELİ AĞBABA (Devamla) -
Hitler küçük küçük gaz odaları yapıyordu, sizler tüm ülkeyi gaz
odası hâline çevirdiniz. Kenan Evren gurur duyuyordu, şimdi sizinle
gurur duyan birisi daha çıktı; o da Hitler! (CHP
sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) Kimler kimler?
VELİ AĞBABA (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, Millî Eğitim Bakanı dedi ki:
Muhalefetin yıllarca yapamadığını biz beş günde
başardık.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Veli Bey,
masken düştü masken!
VELİ AĞBABA (Devamla) - Neyi
başardığınızı ben size söyleyeyim: 7.822 insan
yaralandı, 4 kişi hayatını kaybetti, 59 ağır
yaralı var, 100 kişi kafa travmasına uğradı,
İstanbulda 4, Ankarada 1, Eskişehirde 1, toplam 6 kişinin
hâlâ hayati tehlikesi var, 11 kişi gözünü kaybetti, 1 kişinin
dalağı alındı ve bunlar yetmedi, eylemde gençlere,
yaralılara kapılarını açan otelleri tehdit ettiniz. En
sonunda Sayın Bakan bankaları tehdit etti: Camda oturanlar camdan
taş atmasın. dedi. Tehdit etti açıkçası Sayın Bakan,
onu da kutluyorum.
RECEP ÖZEL (Isparta) Tehdit
değil o, o bir vakıayı söyledi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Veli Bey, AKPnin
maskesi düştü.
VELİ AĞBABA (Devamla) Ve
gücünüz yetmedi, onu da fırçaladınız. Yaralanan insanların
tedavisini yapan doktorları -doktor olan varsa utansın- arkadan
kelepçelediniz ve doktorlar hakkında soruşturma açtınız.
Bütün bunlar olurken Sayın Cumhurbaşkanı Mesaj
alındı. dedi. Sayın Arınç aşırı güç
kullanıldığını kabul etti. Amerika Birleşik
Devletleri üç kez Polis şiddeti var. dedi. Uluslararası basın
ayağa kalktı. Sosyal medya, o bela olan var ya bela olan sosyal medya
çalkalandı. İnsan hakları örgütleri Türkiyeyi kınadı,
Avrupa sizi kınadı.
Değerli milletvekilleri, AKPyi
bir kez daha kutluyorum, sadece Türkiyedeki muhalefeti değil
Avrupayı da birleştirdiniz. Bakın, Avrupadaki
muhafazakârları, sosyalistleri, liberalleri, Yeşilleri, Hristiyan
demokratları birleştirdiniz ve hepsi, ortak, sizi kınadı.
Maalesef bundan da anlamadınız. Siz ne yaptınız? Herkesi
suçladınız. Dün selam durduğunuz Avrupa Birliğini,
Amerikayı bugün eleştirdiniz, Biz sizi tanımıyoruz.
dediniz.
Değerli
arkadaşlar, hele bir şey yaptınız ki bunu kabul etmek
mümkün değil. Değerli arkadaşlar, ben iyi bir Malatyasporluyum
ve iyi bir Galatasaraylıyım. Sarı-kırmızı
renklere gönül verdim ben. Dünyadaki taraftar gruplar arasında toplumsal
meselelere, en hassas, en duyarlı, en sempatik ve en esprili ve en
dayanışmacı ekibi yani Çarşıyı utanmadan
terörist ilan ettiniz. (CHP sıralarından alkışlar) O
Çarşı ki değerli milletvekilleri, o Çarşı ki Van
depreminde oradaydı sizden önce. Fakir çocukları okula yollarken,
sokak çocuklarının üstüne battaniye örterken, yaşlılara bir
tas çorba içirirken Çarşı vardı. O Çarşıyı siz
terörist yaptınız. Sizi kutluyorum. Sizler sadece Avrupayı,
Amerikayı birleştirmekle kalmadınız, değerli
milletvekilleri, sizler Yetmez ama evet.çileri, düne kadar size demokrat
diyen liberalleri ve dün bizim Genel Başkanımıza karşı
sizi savunan Swobodanın bile gözlerini açtınız, sizi
kutluyorum, sizi tebrik ediyorum.
Sizler
ki bu Türkiyeye bu dönem o kadar önemli işler yaptınız ki
değerli arkadaşlar, düne kadar sizi tanımayan, düne kadar sizin
-tırnak içinde söylüyorum- temel hak ve özgürlüklere, insan haklarına
duyarlı olduğunu sandığınız insanlar artık
sizin gerçek yüzünüzü gördü ve yıllarca gizlediğiniz ve yıllarca
ortaya çıkmamasını büyük bir başarıyla sağladığınız
baskıcı, diktatör yüzünüz ortaya çıktı yani maske
düştü. Yani değerli milletvekilleri, AKPnin maskesi düştü.
Değerli arkadaşlar, maske düştü ve herkes, bütün Türkiye, bütün
dünya demokrasiden, insan haklarından anlayan herkes ne dedi Kral
çıplak. dedi arkadaşlar, kral çıplak.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, kullanılan diktatör
ifadesiyle ilgili olarak söz istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Değerli Başkan, sayın
milletvekilleri; insanlık tarihi sokaktaki kaosun bir düzene dönüştürülerek
Parlamentoya taşınması sürecidir. Hiçbir akıl, düzen
fikrinin dışında ve bir düzen fikri üzerinden bir yönetim, bir
yönetişim ve bunun sonucunda da insan aklının
keşfettiği demokrasi, demokratik sistemler, bunun içerisinde siyasal
sistem ve bunların araçları bunun dışına
çıkmamıştır. Şimdi, tam tersi bir durumla
karşı karşıya kalırsanız, yani sokaktaki
düzensizliği Parlamento aracılığıyla yönetime çevirmek yerine Parlamentodan bir düzensizlik
çıkarıp bunu sokağa dökmek anlamında dönüştürürseniz
bu insanlık tarihini tersine çevirmek olur.
Şimdi,
burada hangi bir sataşmaya, hangi bir ifadeye cevap vermek gerektiği
konusunda açıkçası iki dakika içerisinde bunlara ne kadar cevap
verilebilir
Demin bir ifade kullandım, dedim ki: Her birimiz zihnimizde
bir dünya modeli oluştururuz ve bu dünya modelini dünyanın kendisi
zannederiz, böyle bir yanılgıya düşeriz.
Şimdi,
sayın konuşmacı kendi dünya modelinden bu olayları böyle
algılamış, böyle görmüş, böyle anlatıyor fakat bizim
gerçekliğimizle ve durduğumuz yerle bütün bunların hiçbir
alakası, ilgisi yoktur. Kaldı ki kimyasal
kullanıldığı iddiasından tutun da, öbür taraftan
doktor kıyafeti altında kimlerin, ne yaptıkları da
basına yansıdı. Bunları tekrardan burada
tartışmayı da anlamlı bulmuyorum. Fakat sayın
konuşmacının bu konuşmayı hangi amaca matuf olarak
burada yaptığını da bildiğim için artık buna da
bir şey diyemiyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
4.- Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat
Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları
Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/780) (S. Sayısı:
473) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
18inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
18inci madde
kabul edilmiştir.
19uncu madde üzerinde bir
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve
Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun
Tasarısının 19. maddesinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali
Halaman S.
Nevzat Korkmaz Mehmet
Günal
Adana Isparta Antalya
Mehmet
Şandır Ali
Öz
Mersin Mersin
BAŞKAN Sayın
Komisyon, okunan önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
ALİ BABACAN (Ankara) Katılmıyoruz.
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarısının gerekçesinde; AB
müktesebatına uyum sağlaması, gerek sistemler, ödeme hizmetleri
ve elektronik para kurulları alanındaki hukuki boşluğun
doldurulması, gerekse de söz konusu alanların sağlıklı
gelişimi, ana kavramların tanımlanması, hak ve
yükümlülükler ile yatırımların belirlenmesi gerekliliğinden
söz edilmektedir. AB direktifleri ve Türkiye'nin 2008 yılı Ulusal
Programında Sermayenin Serbest Dolaşımı ve Mali Hizmetler
Fasılları kapsamında Ödeme Sistemleri Kanununun
hazırlanması hususunun yer aldığı belirtilerek, bu
gerekçelerle kanun tasarısının hazırlandığı
ifade edilmektedir. Fakat düzenlemeler için gerekçe gösterilen AB artık
Türkiye'yi pek dikkate almamakta, adı geçen fasılların yanı
sıra fasıllara ilişkin görüşmelerde de maalesef bir
ilerleme sağlanamamaktadır. Dolayısıyla, kanun
tasarısı AB direktifleri değil, Türkiye'nin ihtiyaçları
dikkate alınarak hazırlanmalıdır.
Ayrıca ödeme kuruluşları
tanımlanırken hepsinin tek bir madde altında
toplandığı görülmüştür. Fakat ödeme kuruluşları
aracılığıyla çok farklı yöntemlerle kara para
aklaması yapıldığı birçok araştırmada ve
raporda yer almıştır. Yönetmeliklerin kara para aklamaya yol
açmayacak ve ayrıntılı hükümler içerecek şekilde çıkarılması
gerekmektedir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
19uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
20nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
21inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
22nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
23üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
24üncü
madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve
Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun
Tasarısının 24 ncü maddesinin 4.fıkrasının madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal Ali
Öz Nevzat
Korkmaz
Antalya Mersin Isparta
Mehmet
Şandır Ali
Halaman
Mersin Adana
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Mehmet Günal, Antalya.
Buyurun
Sayın Günal. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
GÜNAL (Antalya) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum
Sayın
Bakanım, daha önce de iki tane önergede bahsettim içerikle ilgili ama
burada da söylediğimiz şeyleri arkadaşlarımız herhâlde
pek bir dikkate almıyorlar gibi geliyor. Bakanlık ve Komisyon
istediği zaman söz alıp açıklama yapabiliyor. Değerli
Komisyon Sözcümüze de söyleyeyim, bunlar yukarıda konuştuğumuz
şeylerdi her ikisi de hem sermayeyle ilgili olan hem de fatura ödemeyle
ilgili olan.
Burada önemli bir şey var, onun için tekrar söz
aldım. PTT Bankın istisna tutulması bu maddede düzenleniyor,
onun için biz bunu doğru bulmuyoruz. Sadece kuruluş
şartlarıyla ilgili yeniden işlem yapmasın devlet kurumu
gibi diye bakıyorlar ama biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak zaten PTT
Bank adının olmasını doğru bulmuyoruz. Gerekçesini de
daha önce burada kabul etmiş olduğumuz Terörün
Finansmanının Önlenmesine İlişkin Uluslararası
Sözleşmeyle ilgili kanun tasarısında söylemiştim çünkü
dünyada bu tip işlemler sıkı takip içerisinde ve kara para
aklama yöntemlerinden birisi olarak banka üzerinden olmayan; ödeme
kuruluşları üzerinden olan bu para havalelerinin -orada
arkadaşlarımızın da bize söylediği, ismini vermeme
gerek yok- bazı kuruluşlar üzerinden
yapıldığını ki daha önceki gün G-8
toplantısında yine, bu konuda dikkatli olunması gerektiği
konusunu ve OECDnin bir çalışma yapması gerektiğini
söylediler.
Dolayısıyla, bir taraftan size söyledim
genelini konuşurken de: Kamu bankalarını özelleştirirken
öbür taraftan PTTye bank deyip ondan sonra da birtakım
bankacılık hizmetlerine taşeronluk yapmasının
mantığını ben hâlâ anlamıyorum Sayın
Bakanım. Yani BDDK Başkanımız burada, o verdiği iznin
de hülle olduğunu daha önce iznini vermediğini, sonrasında
verirken de bankacılık yapmamak üzere adının PTT Bank
olması gerektiğini biliyorum. Böyle bir, deve de değil kuş
da değil, devekuşu mu nedir bilmediğimiz bir şey var. Yani
ne gerek var, PTT bu hizmetleri niye verecek? Bankacılık mı
yapacak? Sonra yoksa o izinle beraber PTTyi özelleştireceğiz, ona
mı hazırlıyoruz? dedik burada. Şimdi, yine burada da
istisna tutuyoruz birtakım şeylerden faydalansın diye.
Dolayısıyla, bu
doğru bir şey değildir, özellikle ikincil düzenlemelerde. Burada
bunu iktidar çoğunluğuyla kabul edebilirsiniz ama diğer
hususlarda da söyledim: Mutlaka bunların önlenmesi için yönetmeliklerin,
tebliğlerin dikkatli çıkarılması lazım. İşte
şu yapar, bu yapmaz diye bakmayacağız. Her gün mahkemelerde
birçok şey gözüküyor. Kamu kurumlarıyla ilgili de, kamu
çalışanlarıyla ilgili de, başkalarıyla ilgili de,
bankalarda da olabiliyor -ki az önce bahsettiğim- hatta kendi
aralarında anlaşıp ücret tekeli yaratma yoluna kadar
gidebiliyorlar. Dolayısıyla, bizim görevimiz bunu burada doğru
bir şekilde düzenlemektir diye düşünüyorum. Bu kapsamda biz, PTTnin
bu gibi işlerle uğraşmasının doğru
olmadığını düşünüyoruz ve bu şekliyle istisna
tanınmasını ben doğru bulmuyorum açıkçası.
Buraya gelmişken son
bir defa daha uyarmış olayım. Dikkate eğer burada
almazsanız bile hiç olmazsa ikincil düzenlemelerini yaparken bu
hassasiyetlerimizi not edin ki buradan çıktıktan sonra, bununla
ilgili yönetmeliklerin kısa süre içerisinde çıkarılması
gerekiyor. Sayın Bakan, burada onunla ilgili düzenleme var, onun da biz altı
aya çekilmesini söyledik ama bir yıl içerisinde bütün ikincil
düzenlemelerin yapılması gerekiyor. En azından onlar
yapılırken bu hassasiyetlere dikkat edilmesi ve
kurumlarımızın -ister kamu kurumu olsun ister özel kurum olsun-
bu gibi işlemlere alet edilmesinin önüne geçilmesi gerekiyor. Çünkü o
sözleşmeyi de biz buradan çıkardık, uluslararası
sözleşmeye biz imza attık. Aynı şekilde OECDnin eylem
gücünde buna devam ediyoruz. Sağ olsun arkadaşlarımız daha
önce de söylediğim gibi yönetmeliklerin hazırlanmasında MASAK da
girsin dedik onları kabul etmediler, yukarıda da teslim ettik
haklarını ama bu şekliyle olduğu zaman bir hilkat garibesi
yarattığımızı sizlerin de dikkatine sunuyorum.
Bu
çerçevede, PTTnin istisnaya tabi tutulmasını doğru
bulmadığımızı
-ki kökünden PTTnin bu işlemleri yapmasını doğru
bulmadığımızı- bir kez daha sizlerin dikkatine
sunuyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Günal.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
24üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
24üncü madde kabul edilmiştir.
25inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
25inci madde kabul edilmiştir.
26ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
26ncı madde kabul edilmiştir.
Böylece,
birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Şimdi,
ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci
bölüm, 40ıncı maddenin (1)inci, (2)nci, (3)üncü ve (4)üncü
fıkraları ile geçici 1 ve geçici 2nci maddeler dâhil 27 ila 43üncü
maddeleri kapsamaktadır.
İkinci
bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz isteyen Eskişehir
Milletvekili Sayın Kazım Kurt.
Buyurun
Sayın Kurt. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA KAZIM KURT (Eskişehir) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 473 sıra sayılı Kanun
Tasarısının ikinci bölümüyle ilgili, Cumhuriyet Halk Partisi
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle
birinci bölümde pek çok arkadaşımız tekrarladı ama ben bir
kez daha vurgulamak istiyorum. Bu yasanın çıkış nedeni,
gerekçesinde şöyle vurgulanıyor: Avrupa Birliği
Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal
Programı. Bunun gereği nedeniyle biz bu yasayı yapıyoruz,
iyi de yapıyoruz. Uzun süre eksikliği hissedilen ve Türkiye'nin ciddi
anlamda ekonomik sıkıntısını
yaşadığı bir olayı şimdi gündeme getiriyoruz ama
şu anda Türkiye'nin yaşadığı ortamın bir kez daha
gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Avrupa Birliği
müktesebatı, sadece bize bu yasayı yapmayı mı gerektiriyor,
yoksa başka yasaları yapmamız da gerekiyor mu? Türkiyedeki uzun
tutukluluğun, Türkiyedeki hak arama özgürlüğünün, Türkiyedeki
toplantı ve gösteri yürüyüşleri özgürlüğünün tamamen ortadan
kalktığı bir ortamda, Avrupa Birliği müktesebatının
gereği olarak bu kanunu yaparken, Sayın Başbakan Avrupa
Birliği de kim oluyor? Ben seni tanımıyorum, ben seninle muhatap
olmuyorum. diyor. Böyle bir çelişkili ortamda böyle bir yasanın Avrupa
Birliğinin gerekçe gösterilerek getirilmesi çok doğru ve çok
inandırıcı olmamıştır.
Özellikle
Gezi Parkı nedeniyle Türkiyenin tüm illerinde, tüm ilçelerinde,
insanların hak arama yolunda, özgürlükler yolunda bazı tepkileri dile
getirdiği bir ortamda, bu insanların tepkilerinin nedeni
araştırılmalı, giderilmesi için bazı adımlar
atılması gerekirdi ama maalesef, bu Ben bilirim, ben ne dersem o
olur. mantığıyla hareket edildiği için bu eylemler biraz
daha genişlemiş, biraz daha yayılmıştır.
Şimdi,
Türkiyeye düşen, finans kapitalin ekonomik imkânlarını iyileştirmek
yerine, insanlarımızın hak arama özgürlüğünün,
insanlarımızın toplantı ve gösteri özgürlüğünün
teminat altına alınmasını sağlamaktır. Bu
doğrulta işleri yapalım, gelin bu doğrultuda Siyasi
Partiler Yasasını değiştirelim, Dernekler
Yasasını değiştirelim, uzun tutuklulukla ilgili
yasaları değiştirelim, tutuklu olan milletvekillerimizin
özgürlüğüne kavuşmasını sağlayacak olanakları
gerçekleştirelim ama maalesef, bunlar dururken, şimdi, ödeme ve
menkul kıymet mutabakat sistemleriyle ilgili bir yasayı
yapıyoruz ve o yasayı yaparken de yine her zaman olduğu gibi
Ben bilirim. mantığıyla hareket ettiğimiz için
yanlışlar yapıyoruz.
Bakın,
ikinci bölümde ciddi anlamda ikincil mevzuata atıf yapıyoruz. 8inci,
12nci, 14üncü, 18inci, 22nci ve 25inci maddelerde, yönetmelikler
çıkarmak gerektiğini vurguluyoruz ve bu yönetmeliklerin bir an önce
çıkarılabilmesiyle ilgili bir düzenleme sağlamaya
çalışıyoruz ama aslolan yasadır, aslolan kanundur. Bunun
bir an önce gerçekleştirilmesi fırsatını
kaçırıyoruz.
Yine
bu bölümde, esas soruşturma, kovuşturma usulüne ilişkin bir
değerlendirme hükümleri içerisinde yeni kurumlar yaratıyoruz. Yeni
yarattığımız kurumları da hukuka uygun olarak
yaratmıyoruz, hem Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine hem
Anayasamıza ve de yasalarımıza aykırı olarak bir
düzenleme getiriyoruz.
Hangisi
mi? İşte size, bu yasanın 36ncı maddesinde tanımlanan
zimmet. Bu zimmetin Türk Ceza Yasasındaki zimmetle aynı
olması gerekmez mi? Oysa, Türk Ceza Yasasındaki zimmet suçu ile
şimdi buraya koymuş olduğumuz zimmet suçu arasında fark
var; hem ceza uygulaması açısından fark var hem de bu yeni bir
suç yaratma, yeni bir suç oluşturma açısından fark var.
Biz
bunu Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşürken şunu dedik: Bu Adalet
Komisyonunu ilgilendiren bir iştir, Adalet Komisyonunun görüşü
alınmalıdır. Ama maalesef alınmadı ve şimdi
yanlış bir yasa yapıyoruz çünkü bu yasanın 37nci maddesine
göre, zimmet nedeniyle soruşturma ve kovuşturma yapılabilmesi
için bankanın ya da BDDKnın savcılığa müracaat etmesi
gerekir. Yani bu, bir özel ön izindir. Bu ön izin, zimmet suçuyla ilgili Türk
Ceza Kanununun hiçbir yerinde yoktur. Şimdi, biz yeni bir durum
yaratıyoruz, yeni bir uygulama getiriyoruz. Örneğin, Maliye
Bakanlığında çalışan bir memur zimmet suçu işlediği
zaman savcı doğrudan hareket ederek dava açabiliyor, kovuşturma
açabiliyor ama bu yasayla kurulmuş olan ödeme sistemleriyle ilgili
şirketlerdeki yöneticiler zimmet suçu işlediği zaman sadece
Merkez Bankası savcılığa şikâyet edebiliyor ya da
sadece Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurulu
savcılığa müracaat edebiliyor. Bu, bu kurumlarla ilgili
ayrı bir yasal düzenleme anlamına gelir. Bu, Anayasanın
eşitlik ilkesine aykırıdır, doğru bir
yaklaşım değildir. 3628 sayılı Yasa 17nci maddesinde
çok açık bir biçimde zimmet suçunu haber alan savcının resen
hareket edeceğini emreder ama şimdi getirmiş olduğumuz 36
ve 37nci maddelerle bu uygulamaya, bu hukuki gerekliliğe aykırı
bir yasa yapıyoruz. Bu aykırılığı gidermenin
yolunu, yöntemini, formülünü bu Parlamento bulmalıdır çünkü bulmazsa
hukuka aykırı bir işlem yapacaktır ve Anayasa bunu kabul
etmeyecektir.
Yine,
her zaman olduğu gibi bir AKP klasiğiyle, bu kanunla ilgili
yapılacak bazı alımlarda, bazı ihalelerde Kamu İhale
Kurumu ve Kamu İhale Kanununun dışında işlem yapma
imkânı ve ihtimali getirilmektedir, ki bu da hukuki anlamda kabul
edilebilecek bir uygulama, kabul edilebilecek bir yasa değildir. Hem de ne
adına? Avrupa Birliği mevzuatının buyurduğu kuralları
yerine getirme adına. Yani, hak, adalet, hukukun üstünlüğü ve
özgürlükler adına getirilmeye çalışılan bir yasada bunun
tam tersine keyfî uygulamalara sebep olacak ve finans kapitali
rahatlatayım derken Türkiyenin hem hukuki hem de ekonomik sistemini
karıştıracak bir yasa yapıyoruz ki bunu kabul etme
şansımız, kabul etme imkânımız yoktur. Bu
yanlıştan dönmenin yolunu bulalım, değişiklik
önergeleriyle, özellikle 36 ve 37nci maddelerde bu hukuki eksikliği
giderelim. Eğer bunu yapmaz isek yanlış bir uygulamayla tekrar
karşı karşıya kalacağız ve kaldığımız
takdirde, Türkiyenin hassas olan bir ortamında yeni yeni hukuksuzluklar
yaratarak Türkiyeyi daha çok kaosa sürükleyecek bir durum
doğacaktır. Bunu uyarmak, buradan dönmeyi, yanlıştan
dönmeyi size söylemek bizim görevimizdir. Tarih önünde, hukuk önünde,
demokratik bir anlamda sorumluluk taşımak istemiyorsanız bu
doğrultuda işlem yapılır, bu yasayı hukuka ve hukukun
üstünlüğüne uygun bir biçimde düzene sokacak bir formülasyonla gündeme
getiririz. Eğer bu konudaki uyarılarımızı dikkate
almıyorsanız -zaten başka konularda da dikkate
almıyorsunuz- Türkiye tıpkı bugün düştüğü kaosa
yarın ekonomik anlamda, finansal anlamda düşecektir. Bu
şirketlerin denetlenmesi, bu şirketlerde işlenecek suçların
doğru ve düzgün
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAZIM
KURT (Devamla)
bir şekilde yargılanmasını sağlayacak
soruşturma biçimlerini gerçekleştirmek gerekir diye düşünüyorum.
Saygılar
sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kurt.
Gruplar
adına ikinci konuşmacı, Milliyetçi Hareket Partisi grubu
adına Erkan Akçay, Manisa Milletvekili.
Sayın
Akçay, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 473 sayılı Kanun Tasarısının ikinci
bölümü üzerine söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
İkinci
bölümde yaptırımlar, soruşturmalar ve kovuşturma usulleri
düzenlenmektedir ve en dikkat çekici düzenleme de 40ıncı maddede yer
alıyor. Bu maddeyle BDDKnın yapısında değişiklik
yapılmaktadır. Buna göre daire başkanlıklarının
sayısı 10dan 20ye çıkarılıyor, Destek Hizmetleri
Daire Başkanlığında 8 müdürlük oluşturulabilecek,
artırılıyor. Kurumun taraf olduğu davalar için 10 avukat
istihdam edilebilecektir ve BDDKnın üye sayısı 3ten 5e
çıkarılmaktadır. Bu düzenleme aslında yeni koltuklar
oluşturmaktır, üye sayısındaki artış kesinlikle
bir ihtiyaç nedeniyle değildir, dolayısıyla bu sayılar
ihtiyaçtan artırılmıyor.
(2)nci
fıkrada, kurum temsilciliklerinin bulunduğu yerlerde üyeler için çalışma
yeri oluşturulmasına ilişkin bir hüküm de yer almaktadır.
Bu düzenleme, yeni üyelerin şimdiden belirlenmiş olma ihtimalinin
yüksek olduğunu göstermektedir. İşin özü, işe göre adam değil,
kendi adamına koltuk verme meselesi hâline getirilmiştir.
Mübarek,
sanki bu kurum BDDK değil, Ahmet Hamdi Tanpınarın Saatleri
Ayarlama Enstitüsü kuruluyor. Sayın Bakan da bu durumda romanın
kahramanı Halit Ayarcı ve Hayri İrdal oluyor. Akrep
Dairesi; Yelkovan Dairesi, Zemberek Genel Müdürlüğü derken gerçekten
bürokratik mekanizmalar âdeta bir Saatleri Ayarlama Enstitüsüne
döndürülmektedir. AKPnin kurumsal yapılanmalarına
baktığımızda bu anlayışı görmek mümkündür.
BDDK,
Türk ekonomisinin genel işleyişi için gerekli bir kurumdur, bugüne
kadar da çok faydalı işler yapmıştır. Ancak,
BDDKnın vatandaşlarımızın bankalardan
mağduriyetleri konusunda kendisinden beklenenleri tam olarak yerine
getiremediğini görüyoruz. Yine, BDDKnın asli görevi bankaların
mali denetimini yapmaktır ancak banka müşterilerinin bankalara
yönelik artan şikâyetleri, BDDKnın faaliyetlerini yönlendirmektedir.
BDDKnın bu şikâyetler karşısındaki ceza
uygulamaları, bugüne kadar, maalesef, ciddi bir yaptırım
oluşturabilmiş değildir.
Yine, BDDK, tüketiciden ve
reel sektörden gelen şikâyetlerde bir denge unsuru olması gerekirken
âdeta bankaların yanında bir tutum sergilemiştir. BDDKdan
yükselen Tüketici kendi hakkını aramalı, bana bile habersiz ek
hesap açmışlar. gibi sözler, bu kuruma ve kurumun amacına,
ruhuna yakışmamaktadır.
Üstelik, BDDKdan
şikâyetçi olanlar sadece banka müşterileri değildir. Ekonomi
Bakanı Zafer Çağlayan 8 Mayısta yaptığı bir
konuşmada, bankaların düşen faiz oranlarını kredilere
yansıtmadığından yakınarak BDDK devreye girmeli,
uyuma BDDK. demiştir ve bu ifadeler dikkat çekicidir.
Neticede,
tasarının 40ıncı maddesindeki değişikliklerin
BDDKya yönelik bu şikâyetlerin giderilmesine bütün eleştirilerimize
rağmen vesile olmasını temenni ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, tasarı bizlere Hükûmetin üretimden yana değil finans
sektöründen yana olduğunu göstermektedir. Sözde faiz lobisi diyen Hükûmet,
sürekli finansal piyasaya ilişkin düzenlemeler getirmektedir. Bu tür
düzenlemelerle küresel ekonomiye bağlanmakla övünen AKP, bu amaç
uğruna üretim ekonomisinden vazgeçmekte ve küresel ekonominin
ihtiyaçları için vatandaşlarımızı ezdirmektedir.
Son günlerde Sayın
Başbakanın faiz lobisine ilişkin söylemleri, AKPnin ekonomi
politikalarını ve faiz lobisiyle olan ilişkilerini sorgulama
gereğini ortaya şiddetli bir şekilde çıkarmıştır.
Faiz lobisi on yıldır AKPnin ekonomi politikalarından
beslenmektedir. AKP Hükûmetleri on yılda 498 milyar Türk lirası faiz
ödemiştir. 57nci Hükûmet Döneminde ise, faiz ödemelerinin toplamı
113 milyar Türk lirasıdır. Buna göre AKP, yıllık ortalama
49,8 milyar Türk lirası faiz öderken, 57nci Hükûmette yıllık
ortalama faiz ödeme tutarı 37,5 milyar TLdir. Sayın Başbakan
Artık bu milletin kanını emen, alın terini sömüren faiz
lobisine izin vermeyeceğiz. dememiş miydi? Peki, bu rakamı, bu
gelinen noktayı nasıl izah edeceksiniz?
Şu ifadeler de Sayın Başbakana ait: Bizim
karşımıza geldikleri zaman Sizin zamanınızda 5 kat
daha zengin olduk. diyenler işte bugünlerde bizle uğraşmaya
başladılar. diyor. Sayın Başbakanın bu ifadesi faiz
lobisiyle ilişkilerinin bir itirafıdır, Allah söyletmiştir.
On yıldır faiz lobisiyle AKPnin ve Başbakanın, âdeta,
yedikleri içtikleri ayrı gitmemiştir, bunu görüyoruz.
Aralarındaki ilişkinin boyutu o kadar ileridir ki, faiz lobisi,
kendilerini 5 kat zengin eden Başbakana pişkinlikle teşekkür
edebilmektedirler. Rakamlar ortadadır. Türk milleti yalanları
görmektedir ve özür beklemektedir.
AKPnin faiz lobisiyle
ilişkisinin bir diğer göstergesi de
vatandaşlarımızın bankalara olan borçlarındaki ve faiz
ödemelerindeki artışlardır. AKPnin ekonomi politikaları
finans kuruluşları karşısında vatandaşın
elini kolunu bağlamıştır. AKP on buçuk yıldır
vatandaşlarımızı sadece bankalara borçlandırmıştır.
Türkiyede hane halkı borçluluğu AKP hükûmetleriyle birlikte çok
büyük artış göstermiştir. 2002de 6,7 milyar Türk lirası
olan hane halkı borçluluğu 2012de 300 milyar TLye
yükselmiştir. Hane halkı borçluluğu AKP hükûmetleriyle 44,7; 45
kat artmıştır. Hane halkının harcanabilir geliri
2002de 143 milyar iken 2012de 591 milyar liraya yükselerek hane halkı
geliri on yılda 4 kat artmıştır. Hane halkı borcunun
harcanabilir gelire oranında da on yılda 11 kat artış
olmuştur. Yine, hane halkı, 2002de her 100 Türk liralık kazancının
4 lira 70 kuruşunu borca yatırırken bu rakam 2012de 50 lira 70
kuruşa yükselmiştir. Bu, 11 katlık bir artış demektir.
Hane halkı faiz ödemelerinin harcanabilir gelire oranındaki
artış da dikkat çekicidir. Bu oran, 2002-2012 döneminde yüzde 1,7den
yüzde 5,7ye yükselmiştir, bu, faiz ödemelerindeki oran
artışıdır. Diğer bir ifadeyle, AKP döneminde
vatandaşlarımızın ödediği faiz miktarı 3,3 kat
artmıştır. Başbakanın karşı
çıktığı faiz lobisi, AKP yönetimindeki on buçuk yılda
vatandaşlarımızı 3,5 kat sömürmüştür. Bu, bizim
hesaplamalarımız ama faiz lobisi 5 kat büyüdük demiş, demek
ki, bizim tespit edemediğimiz bir 1,5 katlık daha bir büyüme var,
inşallah onu da bulacağız.
Bu oran, hane
halkının özellikle banka kredisi ve kredi kartı kullanım
miktarındaki artışı da işaret etmektedir. Ve bu
veriler bankacılık sistemindeki kredi hacmiyle
değerlendirildiğinde, Türk ekonomisinin on buçuk yılda âdeta
faiz lobisine bağlandığını göstermektedir.
Bankacılık kredi
hacmi 2002de 47,7 milyar TL ve 12 Haziran 2013 itibarıyla da 903 milyar
TLdir ve artış 19 kattır. Kredi hacmi, 2012 yıl sonu
itibarıyla 802 milyar lira ve buna göre de artış, 2012ye göre
yüzde 12,6dır.
Vatandaşımız,
esnafımız, çiftçimiz diyor ki: En iyi hükûmet, halkını
borçlandırmayan hükûmettir ve borcunu ödetebilen hükûmettir. Ve Hükûmet
halkımızı sürekli borca bağlayarak âdeta bir esaret zinciri
kurmuştur.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Şahısları
adına, Sayın Mehmet Günal, Antalya Milletvekili.
Sayın Günal, buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, kanunun ikinci bölümünden sonra da maddelerini oylayıp
bitireceğiz.
Şimdi,
ben sordum ama herhâlde cevap alamayacağım gibi, birkaç köşesine
ben değineyim yine, Sayın Bakanım burada.
Faiz
lobisi diye şikâyet ederek bu işten kurtulmanın bir anlamı
yok; madde bir.
İkincisi,
bu şikâyet ettiğimiz sistemi senelerdir sıcak paraya muhtaç
hâlde olduğumuz için biz kendimiz tesis ettik Türkiye olarak. Eğer
siz düşük kur-yüksek faize dayalı bir sistemi teşvik ederseniz,
tam tersine, kendi mallarınızı rekabetçi yapacak bir düzeyde
rekabetçi bir kur politikası uygulamazsanız, bundan şikâyet
etmeye hakkınız yoktur. Türkiyedeki temel ekonomik sorun, üretemeyen
ekonominin temelinde uygulanmış olan bu rejim ve sistem var.
Daha
önce de söyledim, Sayın Bakan burada, kendisini frenci olarak
suçladılar, bazıları da gazcı oldu, o arada Merkez
Bankasına çaktılar, sağa sola, herkes kafasına göre bir
şeyler söyledi ama işin esası şu: Merkez Bankası
burada sorumlu değil. İşte, burada Hükûmet. Eğer bir bakan
bir şey söyleyecekse Hükûmetin bir üyesi olarak Bakanlar Kurulunda
söyleyip karar çıkarması lazım. Kur rejimini Hükûmet belirliyor
yani dalgalı mı, sabit mi, kontrollü dalgalı kur mu olacak, ne
olacak, bunu Hükûmet belirliyor. Merkez Bankası Başkan
Yardımcısı burada, onlar uygulanmasından yani kur
politikasından sorumlu.
Dolayısıyla,
bütün bunları çözmeden, kalkıp dışarıda, içeride lobi
aramanın bir anlamı yok.
Bunun
çözümü ne değerli arkadaşlar? Bunun çözümü, işsizliğin
düşmesi, üretimin artması, yatırımın artması,
ihracatın artması ama biz işsizliği düşüreceğiz
diye bir taraftan Türkiye İstatistik Kurumunun hesaplama yöntemini
değiştirip, üç ay yerine bir ayda İşsiz kaldınız
mı? diye sorarsak, bakın
yarın öbür gün 1-2 puan daha düşecek. Nasıl düşecek?
Üretimden, istihdamdan kaynaklanan şekilde düşmeyecek, sadece
hesaplama yöntemini
değiştirerek düşecek. Peki, gerçek anlamda nasıl
düşüreceğiz? İşte, şikâyet ettiğimiz faiz
lobisini yaratacak ortamı bizim ortadan kaldırmamız lazım.
Siz, bir taraftan sıcak paraya muhtaç olacaksınız, sonra da faiz
lobisine efeleneceksiniz. Böyle bir şey yok. Eğer siz, o reel faizi
vermezseniz zaten bu sıcak paracılar gelmeyecek. Onun için ne
lazım? Gerçekten, bir yatırım, üretim, ihracat seferberliği
lazım. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak, her zaman yapıcı,
yol gösterici, uzlaşmacı, çözümden yana bir muhalefet
anlayışını benimsemiş bir partiyiz. Önce ülkem ve
milletim, sonra partim, sonra ben. diyen bir anlayışa sahibiz
arkadaşlar. Bunu da Lüzumsuz birtakım kanunlarla, siyasi
çatışmalarla, kısır gündemlerle vakit geçirmeyelim. diye
bu kürsüden defalarca söyledim. Gelin, çıkması gereken yapısal
önlemlerle ilgili ne varsa, burada bir öncelik sırası belirleyelim,
çıkaralım. dedik ama -sağ olsun şu anda
arkadaşlarımız hâlâ alt komisyonda görüşüyor- vergi
kanunumuz ancak gelebildi, bu sezona yetişmesi bu şartlarda zor
görünüyor. Dolayısıyla, bunların olması için ne yapmak
lazım? Gerçekten üreten bir ekonomik yapı tesis etmek lazım ve
bunun için de -Sayın Bakan söyledi- iki senedir bekliyoruz, Sayın
Çağlayan Gazlayalım. diyor ama güzel, gaza basalım da hâlen
daha içeride üretilebilen malları üretecek girdi tedarik sistemi dedi,
biz bekliyoruz hâlâ uygulamada ne bir genelge ne bir tebliğ ne bir
kararname göremedik. Hâlen daha ihracatımız ve üretimimizin yüzde
70inden fazlası ithalata bağlı. Peki, neyin şikâyetini
yapıyoruz o zaman? Kendi kendimize söylediklerimizi yapamıyoruz.
Burada söylendi Tamam, destekliyoruz. dedik. Hâlâ bekliyoruz, turizm sezonu
geldi Yaşanan olaylardan dolayı iptaller var. diyorlar, Turizm
Çerçeve Kanunumuz var, beş yıldır söylüyorum bu Parlamentoda,
komisyonlarda, sezon başlarken yine söyledim, hâlâ yok. Yani maalesef
işin tartışma kısımlarıyla, sanal gündemlerle
burada bizi oyalıyorsunuz. Gelin, bunları öncelik sırasına
koyalım ve çıkaralım. MHP olarak ülkemizin lehine olan,
milletimizin lehine olan ne varsa eksikliklerini söyleyeceğiz,
tamamlanması gereken yerler varsa beraber tamamlayacağız,
dikkate almıyorsanız da vatandaşa şikâyet edeceğiz.
Ama bunların çıkması lazım, bunlar bekliyor. Biz ne
yapıyoruz? Efendim, sözde Şununla pazarlık, bununla onu
yaptık, onu yetiştiremedik, bizi buradan tehdit ediyorlar,
sıkıştırıyorlar. Biz buradayız, siz gelin,
milletin aleyhine olan şeylerle uğraşmayın, milletin lehine
olan kanunları çıkarın, biz de size destek olalım diyorum.
Aksi takdirde, bu faizcilere de rantçılara da muhtaç oluruz, sıcak
paracılara muhtaç oluruz. Bunun yolunu birlikte bulup çözmemiz gerekir
diyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Günal.
Sayın
milletvekilleri, ikinci bölüm üzerindeki konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi
sisteme giren arkadaşlarıma söz vereceğim ve soru-cevap
işlemi yapacağız.
Birinci
sırada Sayın Kuşoğlu, buyurun.
BÜLENT
KUŞOĞLU (Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, iki sorum var. Birincisi, bu kira sertifikalarıyla ilgili üç ihale
yapmıştınız, yeni bir ihale var mı? O üç ihaleden
sonra yeni bir ihale yapıldı mı ya da yapılacak olan var
mı?
İkincisi
de bugün FED Başkanı Bernankenin açıklamaları sonrası
piyasalar altüst, borsa da, döviz piyasaları da altüst oldu, dolar 4
müdahaleye rağmen, Merkez Bankasının 4 müdahalesine rağmen
1,92de seyrediyor, bildiğim kadarıyla. Bununla ilgili
görüşlerinizi öğrenmek isterim. Nasıl bir seyir takip edecek?
Bununla ilgili önlemlerimiz var mı? Çünkü çok olağanüstü bir durum ve
bizim bütün planlarımızı, programlarımızı
aksatacak, altüst edecek gibi görünüyor.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kuşoğlu.
Sayın
Öz
SAKİNE
ÖZ (Manisa) Sayın Başkan ve Sayın Bakan, Sokak
düzensizliğini Meclise taşıyorsunuz. diyen grup başkan
vekilleri ve siz, acaba, Ankara millî eğitim müdürleri tarafından
sözlü olarak okul müdürlerine, Gezi Parkı direnişine katılan
öğretmenlerin listesinin istenmesi duyumları vardır. Bu duyumlar
hakkında bilginiz var mıdır? En doğal hak olan bireysel
haklarını kullanan bu kişilerin kendi arkadaşları
tarafından ispiyonlanmasına zorlanması hakkında ne
düşünüyorsunuz? Etik buluyor musunuz?
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Öz.
Sayın
Dibek
TURGUT
DİBEK (Kırklareli) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın
Bakanım, konuşmamda Türk Hava Yolları greviyle ilgili konuya
değinmiştim, ama konuşmamdan sonra basına da düşen bir
haber de var, belki siz de takip ettiniz bilemiyorum.
Türk
Hava Yolları yönetiminin grevle ilgili açmış olduğu bir
dava vardı, grev yasal değildir, yasadışıdır
diye, o dava sonuçlanmış akşamüzeri ve mahkeme reddetmiş,
yani grevin yasal olduğu yönünde.
Konuşmamda
da kısaca belirtmeye çalıştım, yani Hükûmetin,
bakanların tutumu grev sürecinde pek doğru değildi, hiç de
hoş değildi, çünkü tamamen işverenin yanında yer
almışlardı ve bir anlamda
kışkırtmıştı da işvereni, yani Siz istediğinizi
yapabilirsiniz, biz sizin arkanızdayız. diye, ama gelinen süreçte
şunu görüyorum: Geçtiğimiz hafta içinde, iki gün önce,
çalışanlar Meclise geldi, siyasi parti ayrımı
yapmaksızın herkesi dolaştılar ve aslında taleplerin
ne kadar makul olduğunu biz dâhil diğer siyasi partiler de gördük.
Yani, greve gitmelerini gerektirecek çok fazla bir şey yok, tamamen
işverenin tutumundan kaynaklanan bir olay var.
Ben
sizden şunu öğrenmek istiyorum: Bu süreçten sonra yani mahkeme
kararından sonra da siz Hükûmet olarak bu kapanan iletişim
kanallarının açılması yönünde bir katkı verecek
misiniz Sayın Bakan?
BAŞKAN
Sayın Dibek, teşekkür ediyorum.
Sayın
Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ülkemizin
genelinde olduğu gibi Tokatta da esnaf ve sanatkârlar, Maliye,
Bağ-Kur, kooperatif borçlarını yapılandırmış
olmalarına rağmen ödeyememekte ve temerrüt faiziyle karşı
karşıya kalmaktadırlar. Bu da işyerlerinin kapatılmasına,
işsiz kalmalarına sebep olacaktır. Borçlarını ödemeyen
ve icralara düşen esnaf ve sanatkârlarla ilgili önümüzdeki zamanda
bir iyileştirme veya bir
yapılanma yapılacak mıdır?
İkinci
sorum: Esnafın yıllardan beri beklediği hipermarketler ve
süpermarketlerle ilgili kanuni düzenleme yani yeni bir perakende yasasıyla
ilgili bir çalışma yapılmakta mıdır, böyle bir kanun
düşünülmekte midir?
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Doğru.
Sayın
Günal
MEHMET
GÜNAL (Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, sorularımı tekrar ediyorum ki kayda girsin diye: Faiz lobisi
kimdir? Böyle bir şey var mı? İçeri de mi,
dışarıda mı?
Bir
de Sayın Başbakan Biz herkesin ne yaptığını
biliyoruz. diyor ve tehdit ediyor Göreceksiniz.diye, bize de söylesin de bizde
öğrenelim. Başbakanın görevi bunları bulup ortaya
çıkarmak ve tahkikat yapmaktır. Aksi takdirde, görevi ihmal
etmiş olmuyor mu diyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, buyursunlar.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Evet, teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle kira sertifikalarıyla
ilgili soruya cevap vereyim.
Biliyorsunuz
şu ana kadar yurt içinde 2, yurt dışında da 1 kira
sertifikası ihracı Hazine Müsteşarlığımız
tarafından yapıldı. Bunlar oldukça başarılı oldu,
çok yüksek miktarda talep geldi ve bu yıl içinde de yılın ikinci
yarısında tekrar bir ihraç için hazırlık var ama bunun
yanında piyasadan talep geldiği zaman, istek geldiği zaman da o
gelecek talepler doğrultusunda da yeni ihraçlar her zaman için değerlendirilebilecek.
Bugün
itibarıyla faizsiz finans sektörünün dünyada büyüklüğü 1 trilyon 300
milyar dolara ulaşmış durumda. Türkiye belki katılım
bankacılığıyla bu sistem içerisinde yer
almıştır ama kira sertifikası uygulamasında neredeyse
on yıl gecikmeli bir başlangıcımız oldu. Belki geç
başladık ama geçen sene, özellikle yurt dışına
yapmış olduğumuz ihraç Yılın En İyi Kira
Sertifikası İhracı Ödülünü aldı, hem dizayn
açısından hem ulaşabildiği müşteri kitlesi
açısından hem de oluşan talep açısından.
Küresel
piyasalarla ilgili gelişmelere gelince: Biliyorsunuz, aslında geçen
ay, 22 Mayısta, Amerikan Merkez Bankası Başkanının
yapmış olduğu bazı açıklamalarla beraber tüm
gelişmekte olan ülkelerin piyasalarında hareketlilik
başladı. Gerçi, bizim kendi içimizdeki bazı gelişmeler,
kendi iç olaylarımız tam bu küresel hareketlilikle zaman olarak,
takvim olarak neredeyse çakışmış oldu.
Dolayısıyla, bizim piyasalardaki gelişmelerin bir
kısmı yurt dışından, bir kısmı yurt içinden
kaynaklandı. Fakat yurt dışındaki gelişmeler, içeriye
fazla odaklandığımız için, belki biraz göz ardı
edildi. Ancak, işte son birkaç gündür piyasalardaki gelişmelerin
dışarıyla bağlantılı olduğu şimdi daha iyi
anlaşılmakta.
Şu
ana kadar baktığımızda, büyük ekonomi olan yani
gelişmekte olan ülkeler içerisinde ekonomik büyüklüğe sahip olan
Brezilya gibi, Rusya gibi, Hindistan gibi, biraz daha alt sıralara inecek
olursak, Güney Afrika gibi, Meksika gibi pek çok gelişmekte olan ülkenin
piyasasında çok ciddi hareketlilik var. Yani, 22 Mayıstan bugüne
kadar bu devam ediyor. Dün akşam saatlerinde yine Amerikan Merkez
Bankasından gelen ilave açıklamalar da bu hareketliliği dünya
genelinde artırdı. Dolayısıyla, aslında piyasalardaki
hareketlilik sadece Türkiyeye özel değil, tüm gelişmekte olan ülkelere
dair bir hareketlilik. Gelişmekte olan ülkelerin para birimleri dolar
karşısında değer kaybediyor, yine gelişmekte olan
ülkelerin borsa endekslerinde, hisse senedi fiyatlarında düşüş
var, yine gelişmekte olan ülkelerin faizlerinde artışlar var.
Amerikan hazinesinin kendi borçlanma faizlerinde de artış var.
Özellikle dün akşamki açıklamadan sonra, Amerikanın on
yıllık borçlanma faizlerinde, kendi borçlanma faizlerinde ciddi
oranda yukarı doğru bir hareketlenme de olmuş durumda. Tabii,
Amerika ne kadar da kriz yaşasa hâlâ dünyanın bir numaralı
ekonomisi büyüklük açısından. O ekonomiyle ilgili alınacak
kararlar, özellikle doların bir rezerv para oluşu ve doların
dünya genelinde kullanılan bir para birimi oluşu, dolarla ilgili bir
karar alındığında, Amerikan Merkez Bankası bir karar
aldığında sadece o ülkeyi etkilemiyor, küresel etkileri
kuşkusuz oluyor.
22
Mayıstan bu yanaki süreye baktığımızda, bahsetmiş
olduğum ülkelerde hareketlilik çok yoğun ve sadece Brezilyaya
baktığımızda, son iki hafta içerisinde Brezilya Merkez
Bankası 10 milyar doların üzerinde, rezervinden dolar satmak zorunda
kaldı, kendi kur piyasasını, döviz piyasasını biraz
kontrol altına alabilmekle alakalı. Dolayısıyla, bu hareket
beklenmeyen bir hareket değildi.
Bunu ben yaklaşık iki üç ay önce
Hatta epey basında da
yazıldı, çizildi, o günkü kayıtlara da bakarsanız
görürsünüz yani bu Amerikan Merkez Bankasının, arkasından Avrupa
Merkez Bankasının ve nihayetinde, belki hemen değil ama bir süre
sonra da Japon Merkez Bankasının para politikalarında
değişiklik olacağı, bu genişlemeci para
politikalarının önce genişleme hızını
düşürecekleri, sonra durduracakları ve bir süre sonra da geri çekmeye
başlayacakları bir sürpriz değil. Bunun sadece zamanlaması
bilinmiyordu, zamanlamasının ne zaman olacağı hakkında
kendilerinin de bir fikri yoktu. Buna dikkat edilmesi gerektiğini, bunun
er ya da geç başlayacağını ve bu hareketlere herkesin
hazır olması gerektiğini ben zaten zamanında, bundan iki üç
ay önce söylemiştim, dile getirmiştim. Dolayısıyla, bu, er
ya da geç olacak bir hareketti ama Türkiye ekonomisinin temellerine
baktığımızda, gerçekten güçlü bir kamu maliye
yapımız var. Öte yandan, bankacılık sistemimizin bilanço
yapısı çok çok güçlü. Dolayısıyla, bir yandan piyasadaki
otomatik dengeleyiciler, bir yandan da ilgili
kuruluşlarımızın daha aktif bir şekilde
alacağı tedbirlerle bu piyasa hareketleri de takip edilecektir,
yönetilecektir.
Öte
yandan, Türk Hava Yollarıyla ilgili soruya gelince, biliyorsunuz, Türk
Hava Yolları yüzde 51i halka açık, yüzde 49u da Hazineye ait bir
şirkettir ve şu anda dünyada 99 ülkeye uçuş yapan bir hava
yoludur. Bu açıdan da dünyada birinci sıradadır. Gerçekten de
çok başarılı bir performans ortaya koymaktadır. Hem hizmet
kalitesi açısından hem de hızla genişleyen hizmet
ağı ve hızla genişleyen transit yolcu açısından
baktığımızda.
Ve
yine Türk Hava Yolları aynı zamanda özel havayollarımızla
da beraber gelişmektedir. Bugün özel havayolları da artık
Türkiyede çok çok etkili olmaya başlamıştır, pazar
payı hızlı yükselmiştir özel havayollarının ve
onların da uçak siparişlerine baktığınızda,
networküne baktığınızda gerçekten havacılık
sektörümüz ekonomik büyümemize paralel bir şekilde çok güzel bir
gelişme sergilemektedir.
Havacılık
sektörü, sivil hava taşımacılığı hele hele
Türkiye gibi gelişen bir ülkede ekonominin tüm aktörlerini
ilgilendirmektedir. Dolayısıyla, Türk Hava Yolları gibi bir
şirketin, değil birkaç gün, birkaç saat dahi
çalışmaması, uçuşların aksamasının
ekonomimiz üzerinde ve diğer sektörler üzerinde çok ciddi olumsuz etkileri
olur, bunun da farkında olmamız lazım, çok ciddi
mağduriyetlere sebep olabilir. Dolayısıyla, bizim arzumuz, tabii
ki, Türk Hava Yollarında, yani, grev gibi yanlış bir yöntem
değil yönetimle çalışanların bir şekilde
konuşarak, uzlaşarak kendi aralarında bu meseleyi çözmeleridir.
Yoksa biz Hükûmet olarak sadece Türk Hava Yollarının kendisi
açısından değil tüm ekonomik yapımız ve ilgili tüm
sektörler açısından grevi oldukça sakıncalı görmekteyiz.
Her ne kadar genel anlamda grev yasal bir hak da olsa Türk Hava
Yollarının üzerinde baktığımızda bunun
uzlaşılarak, konuşularak çözülmesinde biz büyük fayda görüyoruz.
Esnafımızın
borçlarını ödeyememesi durumunda ne yapılacağıyla
alakalı, biliyorsunuz Halk Bankamızın borçlarını
ödemekte zorluk çeken esnaflarımızla ilgili zaten genel anlamda bir
kolaylık göstermesi söz konusu. Herhangi bir kanuna gerek olmadan,
herhangi bir düzenlemeye gerek olmadan Yönetim Kurulu kararıyla borcunu
ödemekte zorluk çeken esnafımıza zaten münferiden kolaylıklar
sağlanıyor. Aynı zamanda, Türkiye'nin herhangi bir yerinde sel
gibi ya da kuraklık gibi farklı zorluklar, beklenmeyen şartlar
oluştuğunda da biz bir yandan sosyal güvenlik primlerinin ödenmesinin
ertelenmesi gibi, vergi borçlarının ödenmesinin ertelenmesi gibi yine
münferiden bölge bazında uygulamaları yapıyoruz ama Türkiye
geneline yaygın bir uygulama, o konular da bugün için gündemimizde yok.
Problem yaşayan bölgelere, şehirlere, ilçelere özel uygulamaları
zaten fiilen yapmaktayız.
Perakende yasasıyla alakalı, Gümrük ve Ticaret
Bakanlığımızın elinde bir hazırlık var. Bu
hazırlık üzerinde gerekli düzenlemeler yapıldıktan sonra,
rafine edildikten sonra
Tabii, bu dönem artık Meclis kapanmak üzere,
artık yavaş yavaş çalışma haftalarının
sonuna doğru geliyoruz, bu dönem içerisinde her ne kadar zor görünse de
bundan sonraki dönemde eğer takvim müsait olursa, gündem müsait olursa bu
yasal düzenlemenin ele alınabileceğini düşünüyorum.
Yine Sayın Günalın sorusuna gelince
Bu,
aslında daha önce Plan ve Bütçe Komisyonunda sorulmuştu, ben de
cevabını vermiştim, Sayın Günal da Plan ve Bütçe Komisyonu
üyemiz ama burada tekrar etmekte fayda var. Faiz lobisi kimdir?
dendiğinde
Tabii, çok farklı çevrelerden, çok farklı sektörlerden,
farklı kesimlerden olabilir ama nedir bunun özelliği? Faizlerin
yüksek olmasından, faizlerin yüksekliğinden istifade edenler gibi
bir tanım rahatlıkla yapabiliriz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakanım.
Sayın Vural, bir sorunuz var, buyurun.
SAKİNE ÖZ (Manisa) Sayın Bakanım, soruma
cevap vermediniz.
BAŞKAN Sayın Öz, bir saniye
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Bakan, Yunus Emre
Biliyorsunuz, orada bir yangın oldu, 837 iş yeri yandı. Ziyaret
ettiler bugün. Özellikle bu zararların giderilmesi konusunda bir 5 bin
lira yardım yapılmış ama
Bu, bir iş merkezinin
yanışı hatırlarsanız.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara)
Nerede?
OKTAY VURAL (İzmir) Ankarada, Ulusta.
Uzun vadeli bir kredi sözü verilmişti ama bu konuda
hiçbir ilerleme olmadı, esnaf zor durumda. Yerleri
yapıldığı zaman nasıl eşyalarını
koyacaklar? Bu konuyu dile getirmemi istediler. Bu vesileyle bunu size arz
etmek istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bakanım, buyurun.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara)
Öncelikle, Sayın Özün sorusuna cevap vermedim çünkü bu tamamen benim ilgi
alanımın dışındaki bir konu. Belki ilgili
bakanlığımız buradayken onlara yöneltmenizde fayda var diye
düşünüyorum.
SAKİNE ÖZ (Manisa) Olabilir ama hükûmettensiniz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Ya da
ilgili bakanımızdan artık yazılı olarak cevabı
alıp size iletiriz ancak öyle bir çözüm olabilir. Yoksa tamamen
bilmediğimiz bir konu.
SAKİNE ÖZ (Manisa) Böyle bir şey
olduğunu kabul ediyorsunuz yani.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Şimdi, bu bahsettiğiniz
konuyla gelince, bu konuyla ilgili başta Ankara Ticaret Odamız olmak
üzere, Ankara Büyükşehir Belediyemiz olmak üzere ve özellikle KOSGEB ve
KOSGEBden sorumlu Bakanımız, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanımız
olmak üzere konuyla yakında ilgileniyorlar idi ve benim bildiğim
kadarıyla da hem bu zararlar için, hem finansman için bir çaba KOSGEB
imkânları bünyesinde ve aynı zamanda da bizim Başbakanlıkta
bir yeni birimimiz var -şimdi yeni kurulduğu için birimin
adını tam hatırlamakta zorluk çekiyorum ama- bu tür acil ortaya
çıkan sorunların çözümünde devreye girecek bir birim AFAD.
AFADın da konuyla ilgilendiğini zamanında biliyorum ama
sonucunu açıkçası bugün itibarıyla bilmiyorum. Sonucuyla alakalı
da bir bakalım, durum nedir, öğrenelim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın
milletvekilleri, ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi,
ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge
işlemlerini yaptıktan sonra, ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
27nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
28inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
29uncu
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
30uncu
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
31inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
32nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
33üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
34üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
35inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
36ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
37nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
38inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
39uncu
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
40ıncı
maddeye bağlı (1)inci fıkra üzerinde bir önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve
Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun
Tasarısının 40 ncı maddesinin 1. ve 2.
fıkralarının madde metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Necati
Özensoy Mehmet
Günal
İzmir Bursa Antalya
Alim Işık Emin Çınar Bülent
Belen
Kütahya Kastamonu Tekirdağ
BAŞKAN Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Kim konuşacak?
MEHMET GÜNAL (Antalya) Sayın Işık.
BAŞKAN Alim Işık, Kütahya.
Buyurun Sayın Işık. (MHP sıralarından
alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 473 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 40ıncı maddesi üzerinde
vermiş olduğumuz önerge hakkında söz aldım. Bu vesileyle
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Önergemiz, bu maddede yer alan BDDK Yönetim Kurulu üyelerinin
sayılarının artırılmasıyla ilgili düzenlemenin
madde metninden çıkartılmasını öngörmektedir. 3 olan
sayının 5e çıkartılmasının bir gerekçesi
olması lazım. Bugüne kadar, BDDK, acaba bu 3 kişiyle bu bankaları
denetlemekte ne tür sıkıntılar çekti, neden bu ihtiyaç
doğdu, bununla ilgili ciddi bir açıklamanın
olmadığı bilinmektedir. Anlaşılan odur ki, Hükûmetin
giderayak yine birkaç yandaşa ve buna bağlı olarak birkaç
koltuğa ihtiyacı bulunmaktadır, bu düzenleme bu nedenle
vicdanları sızlatmaktadır. Bu önergenin bu anlamda makul bir
önerge olduğunu düşünüyorum.
Diğer
taraftan, Sayın Bakan, tabii, daha önce bu konuda vermiş
olduğumuz soru önergelerini ciddiyetle cevaplayan birisi, kendisine
teşekkür ediyorum. Merkez Bankasının bugüne kadar
yapmış olduğu para basım işlemlerinde, bugün hâlâ
Türkiyede ekonominin çevrilmesinde kullanılan toplam para
arzının 60 milyar TL üzerinde olduğunu bildirmiştir, hatta
bunların banknot ve madenî para olarak dağılımları da
ayrı ayrı dökümlü bir şekilde verildi. Ancak, aynı
şekilde, Sayın Bakanın ifadeleriyle bu parayla döndürülen
ekonomik büyüklüğün de mevcut para miktarının 15 katından
fazla olduğu yani 900 milyar TLlik bir borç stokuyla bu ekonominin
döndürülmeye çalışıldığı da resmî kayıtlarda
ifade edilmektedir.
Şimdi, bu,
özellikle son dönemde esnafın, emeklinin, genç işsizlerin giderek
arttığı ve her geçen gün sıkıntıların daha
da büyüdüğü bir dönemde ekonomiye kaynak yaratma
çalışmalarından birisi olan bu kanun tasarısında da
beklentimiz hiç olmazsa kara paranın veya bu kara para oluşumuna yönelik
faaliyetlerin kontrol altına alınabilmesidir. Ancak, düzenlemelerde
bunu garantileyecek bir hükmün yer almadığı da maalesef
tasarının eksikliklerinden birisidir.
Özellikle son dönemde
Türkiye genelinde meydana gelen sosyal olaylarla ilgilenen kamuoyu bu süreçte
Doğu ve Güneydoğu illerinde, yaklaşık 20ye yakın ilde
KCKnın resmen haraç kestiği ve vergi topladığı
iddiaları maalesef Hükûmet tarafından bugüne kadar
cevaplandırılamamıştır. Bu vergi toplama işini,
Hükûmetin tüm olaylara polis gücüyle müdahale etmesine rağmen eğer o
bölgede bir paralel yapılanma elini kolunu sallaya sallaya
gerçekleştirebiliyor ise bu ülkenin ekonomisinden bu ülkenin normal
vatandaşlarının endişe etmesi son derece haklıdır
ve yerindedir.
Sayın Bakan,
özellikle bu KCKnın Güneydoğuda topladığı haraç
işini bir açıklamanız lazım. Bugüne kadar Hükûmetiniz bu
konunun engellenmesiyle ilgili hangi tedbirleri aldı? Bu amaçla hangi
şirketler hakkında nasıl bir işlem yürüttü ve ne sonuçlara
ulaştı? Hangi şirketler bugüne kadar PKKya haraç olarak veya
vergi olarak, bilerek ya da bilmeyerek ülkenin kaynaklarından ne kadar
aktardı? Bununla ilgili kontrolü nasıl sağladınız,
şimdiye kadar ne yaptınız?
Özellikle bir kez daha
duyuruyorum: Yüksekovadaki Esendere Sınır Kapısında bu
devletin resmî müfettişlerinin raporlarına rağmen bu
raporlar ilgili bakanlıklara ve Başbakanlığa iletilmiş
olmasına rağmen orada PKK terör örgütü tarafından
şirketlerden kesilen haraçların miktarının oldukça
büyüdüğü -hatta medyaya da yansıdı- 400 milyon doların
üzerinde bir haksız kazanç elde edildiği iddiaları ve
müfettiş raporlarında bu sınır kapısının
geçici olarak kapatılması gerektiği defalarca Hükûmetinize
bildirilmesine rağmen son üç yıldır bu konuda hiçbir
gelişmenin olmamış olmasını da esefle
karşıladığımı ifade ediyorum, bir kez daha bu
konuyu size de hatırlatmayı görev biliyorum.
Önergemize
desteğinizi bekliyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Işık.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Madde 40a bağlı
(1)inci fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 40a bağlı
(2)nci fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 40a bağlı
(3)üncü fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 40a bağlı
(4)üncü fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 41i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Geçici madde 1 üzerinde
bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve
Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun
Tasarısının Geçici 1. Maddesinin başlığıyla
birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mehmet Günal Necati
Özensoy Oktay
Vural
Antalya Bursa İzmir
Bülent Belen Emir Çınar
Tekirdağ Kastamonu
Yönetmeliklerin
Hazırlanması
Geçici
Madde 1- (1) Bu kanunda öngörülen yönetmelikler bu Kanunun yayımı
tarihinden itibaren altı ay içinde hazırlanarak yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ARSLAN (Kars) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Katılmıyoruz.
MEHMET
GÜNAL (Antalya) Gerekçe lütfen.
BAŞKAN
Gerekçe lütfen.
Gerekçe:
Kanunda birden fazla
yönetmelik hazırlanması öngörüldüğünden
başlığın değiştirilmesi gerekmektedir.
Ayrıca, finansal sistemin önemi açısından yönetmeliklerin
kısa sürede hazırlanması için 1 yıllık süre 6 aya
düşürülmektedir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Geçici
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Geçici
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde
42yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde
43ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde 43
kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, ikinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır. Tasarının görüşmeleri tamamlanmıştır
bu şekilde.
Tasarının
tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Tasarının tümü kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Hayırlı
ve uğurlu olsun.
5inci
sırada yer Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Romanya Hükümeti Arasında
Avrupa İşleri Konusunda Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
5- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Romanya Hükümeti Arasında Avrupa İşleri
Konusunda Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/681) (S. Sayısı: 429)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
6ncı
sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yemen Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Kalkınma İşbirliğine Yönelik
Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
6- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Yemen Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kalkınma
İşbirliğine Yönelik Mutabakat Muhtırasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/491) (S. Sayısı: 290)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Sayın
milletvekilleri, sözlü soru önergeleriyle alınan karar gereğince Kanun
Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşleri
sırasıyla görüşmek üzere 25 Haziran 2013 Salı günü saat
15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 18.39