25 Haziran 2013 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fatih
ŞAHİN (Ankara), Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 124üncü Birleşimini
açıyorum.
Y O K L A M A
BAŞKAN Elektronik cihazla
yoklama yapacağız.
Yoklama için iki dakika süre
vereceğim.
Sayın milletvekillerinin oy
düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu
süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda
hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna
rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını
görevli personel aracılığıyla iki dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın
milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz,
Sakaryada yaşanan çevre ve sağlık sorunları hakkında
söz isteyen Sakarya Milletvekili Sayın Münir Kutluataya aittir.
Buyurun Sayın Kutluata. (MHP
sıralarından alkışlar)
MÜNİR KUTLUATA (Sakarya)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sakaryada yaşanmakta
olan önemli sorunlar hakkında gündem dışı söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum.
Sözlerimin başında,
Sakaryanın düşman işgalinden kurtuluşunun 92nci yıl
dönümü münasebetiyle düşmanı defeden kahramanları saygı,
rahmet ve minnetle anıyorum. Onların torunları olan Sakaryalı
hemşehrilerimi de gönülden tebrik ediyorum.
Sakarya, ekonominin bütün sektörlerinde
önemli yere sahip bulunan bir ilimizdir. Marmara Bölgesindeki özel konumu bu
ilimizi öncelerden önemli bir sanayi kenti hâline getirmişti. Verimli
tarım topraklarına sahip olması tarımdaki önemini
devamlı artırmıştır. Devamlı artan ve dinamik bir
nüfusa sahip olması hizmetler sektöründe Sakaryaya yine öncelerden beri
önemli bir yer sağlamıştı ama ne yazık ki bütün bu
özellikleri son dönemde büyük oranda erozyona uğramaktadır.
Sakarya, Türkiye ekonomisi ve sosyal
bünyesindeki köklü bozulmaları en derinden yaşamak zorunda kalan
illerimizden bir tanesidir. Sakarya, AKP iktidarından önce önemli bir
sanayi merkezi konumunda iken şimdi İstanbul ve Kocaelinden
taşan ve Türkiye'nin diğer bölgelerinde yer bulamayan kirli
sanayilerin tacizine maruz kalan bir il durumuna gelmiştir. Ne yazık
ki bu kirli sanayi ilgisinin bir siyasi mihmandarlık çerçevesinde
yürütüldüğünü de görmekteyiz. Sakarya şu anda Karasu
Darıçayırı örneğinde olduğu gibi, yerleşim merkezi
üzerine çimento fabrikası kurulabilen; Söğütlü örneğinde
olduğu gibi, tarım ve mera arazileri üzerine çevrim santralleri kurma
teşebbüsleriyle büyük çevre tahribatına maruz kalmış bir
bölgemiz durumundadır.
İlde imalat sanayisine yönelenler
her türlü güçlükle karşılaşırken kamuya ait doğal
kaynakların yağmasının çok yaygın olduğu
görülmektedir, taş ocağı furyası bunun örneğidir. Yeni
bir taş ocağı yağmasından Sapanca Yanık köyü
cesur direnişiyle önce kurtulmuşken şimdi Kocaeli bölgesinden
yeni bir taarruza maruz kalmaktadır.
Kocaelindeki büyük sanayi
kuruluşlarının Sapanca Gölünün suyunu çekmelerine izin
verilmesi gölü inşaat atıklarıyla dolduran yağmacı
tutumların yeni bir örneğini sergilemektedir. Adapazarının
ana içme suyu kaynağı olan Sapanca Gölünü besleyen tatlı su
kaynaklarının göle ulaşamadan ticari meta hâlinde
şişelenip piyasaya sürülme olayı büyük hız
kazanmıştır.
Önemli bir tarım merkezi olan
ilimizde aşırı bir borçlanma ve fakirleşme her gün
artmaktadır. Kamu ve özel bankalar, tarım kredi kooperatifi
borçları dâhil olmak üzere Sakaryada çiftçi borçlarının 240
milyon lira olduğu hesap edilmektedir. Bunu 34 bin civarında olan
çiftçi aileye oranlarsak her çiftçinin Sakaryada 70 bin Türk lirası bir
borç batağına saplandığı ve bu borcun da yüzde
60ının yeni yapılandırma gören borçlar olduğu
bilinmektedir. Çiftçinin, üretemiyor, kazanamıyor olmasının
Evet, Sayın Başkan
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkanım, yani böyle bir görüşme adabı olabilir mi ya?
BAŞKAN Sayın Vural, ne
yapmamı öneriyorsunuz?
OKTAY VURAL (İzmir) Hatibe
saygısızlık, zatıalinize saygısızlık.
BAŞKAN Yani, ben demin
uyardım, elime sopa alıp aşağı inecek hâlim yok.
Buyurun Sayın Kutluata.
MÜNİR KUTLUATA (Devamla)
Efendim, zamanı bir ayarlayabilir miyiz lütfen? Lütfen efendim, gerçekten
BAŞKAN Sayın Kutluata,
lütfen buyurun.
MÜNİR KUTLUATA (Devamla) Ben
devam edeceğim ama zamanımı lütfen dikkate alın.
BAŞKAN Bir dakika vereceğim
size.
MÜNİR KUTLUATA (Devamla)
Sağ olun.
Efendim, böyle bir borç
batağıyla karşı karşıyadır çiftçimiz,
Sakarya bunun en önemli örneklerindendir.
Bu gidiş, bu fakirleşme, bu
işsizleşme, bu sanayisizleşme Sakaryada icra dairelerinin
sayısının ikiden altıya çıkarmış, icra
dosyalarının sayısını 134 bine çıkarmıştır
yani her aileye ortalama neredeyse ama her altı nüfusa bir icra
dosyası düşer hâle gelmiştir. Devletinden kömür
yardımı almak zorunda kalan aile sayısı her yıl
artarak 16.300lere çıkmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Şimdi bir dakika
ekliyorum, tamamlayın lütfen.
MÜNİR KUTLUATA (Devamla) Lütfen
efendim.
Bu, toplam aile
sayısının yüzde 12sine tekabül etmektedir. Bu gidişin
sonucu olarak bölgemizde çok sayıda asayiş olayları
yaşanmakta ve asayiş olaylarının sayısı her geçen
gün artmak suretiyle son iki yılda şahsa karşı işlenen
suçlarda yüzde 60, mala karşı işlenen suçlarda yüzde 53
oranında artış göstermiş bulunmaktadır. Yani, bir
tarafta yaklaşık rakamlarla 9 binden 15 bine çıkarken -suç
oranı- mala yönelik suçlarda 3 binden 5 bine çıkmış
bulunmaktadır ki buna jandarmayı ilgilendiren asayiş
olayları dâhil değildir.
Değerli milletvekilleri, 2/B
konusunda Türkiyede yaşanan sorunları biliyoruz ama Sakaryada
yaşanan ilave bir 2/B sorunu var ki o da tapuları vatandaşa
verilmeden kamu kuruluşları tarafından bu alanlara el koyuluyor
olmasıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MÜNİR KUTLUATA (Devamla)
Bunlardan Karasu bölgesinde 2.800 dönümlük bir araziye TOKİ
tarafından el koyulması, ilgili bakan -Çevre Bakanı-
tarafından durdurulmuştu. Şimdi aynı güçlük Sapanca Uzunkum
köyünde yaşanmaktadır. Yine, belki, Sayın Bakanın ilgisiyle,
TOKİnin el koymak istediği, köylünün hakkı olan bu arazileri
kurtarmak mümkün olur.
Bu anlamda bir ricamı da
Sapancalılar adına ileterek konuşmama son veriyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Kutluata.
Gündem dışı ikinci söz,
Şanlıurfa iline 22 Haziran 1984 tarihinde şanlı
unvanının verilmesi hakkında söz isteyen Şanlıurfa
Milletvekili Sayın Abdulkerim Göke aittir.
Buyurun Sayın Gök. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ABDULKERİM GÖK (Şanlıurfa)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 22 Haziran 1984 tarihinde Urfaya şanlı
unvanının verilmesi dolayısıyla gündem dışı
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 11 Nisan
1920 tarihinde, on ikiler denilen ve son derece kahraman insanların
öncülüğünde Şanlıurfada başlayan, bir halkın bizzat
kendilerinin- organize ettiği, bu çerçevede de düşmanın yurttan
çıkarılmasını halk hareketi neticesinde
gerçekleştirmiş olan ve kendi halkının
kurtardığı nadir illerden bir tanesi de malumunuz
Şanlıurfadır.
Şanlıurfa,
tarihindeki o kahramanlıklarla, o güzelliklerle, verdiği
mücadelelerle hak etmiştir ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin çok
değerli üyeleri, 1984 tarihinde uygun gördükleri ve bir hakkı teslim
etme adına uygun gördükleri şanlı unvanını da o
günden bugüne Urfa olan Urfanın ismi Şanlıurfa olarak
değiştirmişlerdir. Bu manada gerek o gün şanlı
unvanının verilmesinde büyük katkıları olan Türkiye Büyük
Millet Meclisindeki tüm üyelere ve siz değerli milletvekillerine
teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, Gaziantep
ve Maraş İstiklal Madalyası aldı. Verdiğimiz bir kanun
teklifi var. İnşallah sizlerin desteğiyle şanlı
unvanını aldıktan sonra, Şanlıurfanın hak
ettiği İstiklal Madalyasına da sizlerle beraber evet deriz ve
Şanlıurfa, Kahramanmaraş ve Gaziantepten sonra İstiklal
Madalyası almış birkaç ilden bir il olur diye düşünüyoruz.
Bu çerçevede, Şanlıurfaya
dönüp baktığımızda, Şanlıurfa kültüründe, folklorunda,
müziğinde kahramanlıkların son derece önemli olduğunu ve
Kurtuluş Savaşı sırasında Şanlıurfanın
düşman işgalinden kurtarılması neticesinde birçok
şiir, birçok şarkıya, türküye konu olmuştur.
Şanlıurfam için ben ölem. diyen Şanlıurfalı
şairler, Şanlıurfalı sanatçılar
Şanlıurfanın kahramanlığını yere göğe
sığdıramayacak düzeyde, kelimelerin dahi yetersiz
kalacağı bir mücadele ile Şanlıurfa, bahsettiğimiz
şanlı unvanının yanında İstiklal
Madalyasını da bir o kadar hak etmiştir.
Bu çerçevede, birçok ilimizde bu tür
benzer mücadeleler ve kahramanlıklar olmuştur. Tarihimize dönüp
baktığımızda bu kahramanlıklar ülkemiz
açısından son derece önemlidir. Geldiğimiz noktada, şu anda
Şanlıurfada hangi dinden, hangi dilden, hangi ırktan derseniz
deyin, inanç ve etnik yapıda -hangi yapıda derseniz deyin- insanlar
son derece huzurlu ve mutlu bir şekilde yaşamaktadırlar.
Şanlıurfa, tarihinde her zaman sağduyunun sesi olmuştur. Şanlıurfa,
tarihinde her zaman için, gerçekten huzurun, kardeşliğin,
barışın, kavgasız ve gürültüsüz bir il olma noktasında
güzellikleri sergilemiş ve bu manada da ilerlemeye devam etmektedir.
Geldiğimiz noktada hükûmetlerimizin gerek Şanlıurfa gerek
Doğu ve Güneydoğu illerinde yapmış olduğu
yatırımlar ortadadır. Biz, GAP kapsamındaki illere
baktığımızda 36 katrilyon yatırım
yapmışız ki, hükûmetlerimizin de Şanlıurfaya
verdiği önem ortada ve Şanlıurfayı ne kadar sevdiği,
hükûmetlerimizin verdiği bu desteklerle ortadadır.
Bir kez daha şanlı
unvanının Şanlıurfaya hayırlı uğurlu olmasını
diliyorum ve inşallah, sizlerin oylarıyla İstiklal
Madalyasına da evet diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Gök.
Gündem dışı üçüncü söz,
İstanbul hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın
Şafak Paveye aittir.
Buyurun Sayın Pavey. (CHP
sıralarından alkışlar)
ŞAFAK PAVEY (İstanbul)
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Dünyanın her yanında nifak
tohumları ekmeye çalışan ya da kendi toplumlarındaki
sorunlar için Batıyı suçlayan liderlere sesleniyorum: Bilin ki,
kendi halkınız neleri yok ettiğinize göre değil, neleri
inşa edeceğinize göre sizi yargılayacaktır. Yolsuzluk,
aldatma ve muhalifleri susturma yoluyla iktidara yapışıp
kalanlara sesleniyorum: Bilin ki, tarihin yanlış yerinde
duruyorsunuzdur. Bu sözler benim değil, Hükûmetin önünde kurşun
geçirmez duran ABD Başkanı Obamaya ait. 2009da kendisi, komplo
geleneğine karşı böyle bir cevap vermişti. Dünyanın
bütün beceriksiz hükûmetleri halkın canını okuduktan sonra,
kendi günahlarını komployla kapatmaya çalışırlar, Orta
Doğuda da bu çok işe yarar.
Vinçlerle kapanmış
İstanbul silueti içinde betona boğulmuş gençler, küçücük bir
parkı korumak istediler. Sesleri bastırılan ve sürekli hakarete
uğrayanların sesi oldu Gezi. Can verme, göz kaybetme, zehirlenme ve
geleceklerinin fişlenmesine karşın yaptılar bunu.
Korkarım, Gezide yaşadıklarımız esnasında,
sizinle insan olarak paylaştığımız ortaklıkları
bile kaybettik. Ancak yıllar sonra varislerinizin, bir zamanlar ağaç
korumak isterken ne kadar çok biber gazı yediğinizi
gözyaşları içinde anlatacağını da düşünüp
korkarım.
Her fırsatta nasıl
aşağılandıklarını pembe diziye çevirenlere gerçek
resmî aşağılanmanın ne demek olduğunu
anlatacağım şimdi.
12 Mayıs 2012de: Eminönünde bir
davete gidiyordum. Otoparkçı izin vermedi, yolu Valinin emriyle
kapattığını ve resmî araç dışında kimseyi
almayacaklarını söyledi. Vekil kimliğimi göstererek benim de bir
nevi resmî sayılabileceğimi ve yürümekte zorlandığımı
söyledim. Bariyeri açmadığı gibi, hiçbir CHP vekiline yol
açmayacağına dair hakaretlerine devam etti. Valiye ulaşmaya
çalıştım, malum, Vali çok yüksek bir makam, ulaşmak çok
mümkün olmadı. Sonunda, biriken vatandaşlar bariyerleri
kaldırarak benim için yolu açtılar. Daha sonra bir polis memuru
yaşananlar için özür diledi.
25 Kasım 2012de: Resmî
güvenlikten geçerken görevli arama için sol kolumu da kaldırmamı
söyledi. Protez olduğunu, kaldıramayacağımı söyledim,
görevli ısrar etti. Orada bulunan biri, AKP milletvekili olsa
aynısını yapar mıydınız? diye sordu, görevli
Vali Beyin emri. cevabını verdi.
Mart ayında bir cuma
akşamı: Polis kontrolü için durduruldum arkadaşımla
Cihangirde. Vekil kimliğimi gösterdim. Ömrümde hiç nefret ve kinin bu
kadar yoğun toplandığı bir bakışı
hatırlamıyorum. Prosedüre sessizce uyduk. Buzdan soğuk bir sesle
Vali Beyin emri. dedi.
22 Haziran 2013 günü: Taksiyle Dolmabahçeden
Gümüşsuyuna karanfil koymaya giderken polisin yolu
kapattığını gördüm. Yürüyemeyeceğimi ve beni
geçirmelerini rica ettim, memur nazikçe amirine bilgi verdi. Ancak amiri için,
CHP milletvekiliyle değil göz teması kurmak, yüzüne bakmak bile
mekruh olmalıydı. Taksi şoförünü muhatap alıp hakaret ve
küfür eşliğinde, ruhsatını iptal etmekle tehdit etti. Ürken
taksi bizi yolda bırakıp indirip gitti. Ne de olsa ben polisleri
hizaya getiren AKP vekilinin oğlu değildim. Seçilmiş vekilin
zerrece değeri yoktu. Hükûmetin atadığı polis amirinin ona
hayatı zindan edeceğini de biliyordu. Ne yaptıysam amirin beni
insan yerine koymasını sağlayamadım. Muhtemelen beni
oracıkta öldürme yetkisi olmadığı için dünyaya
kahretmiş olmalıdır. Burnu kırılan Ramis Topal
arkadaşlarım Muharrem Işık, dizi kırılan Muharrem
Işıkı da örnek gösteririm. Vali Bey'e ulaşamayınca
bunu başarmış arkadaşım Sezgin Tanrıkulunu da
kıskanmadım değil. Hayli önemli bir görevde bulunan birini
aradım, Neden sürekli böyle bir muameleyle
karşılaşıyoruz? diye sordum. Valinin, CHPli vekillerin
gözünün yaşına bakmayın. dediğini öğrendim. Bu
doğru mu? Başbakanın polis memurlarını kişisel
askeri olarak tanımlayan konuşmasından sonra doğru gibi
görünüyor. Umarım yanılıyorumdur, umarım bunlar valilik
talimatıyla değil, bazı polislerin CHP vekillerine
duydukları şahsi kinden ötürü başımıza
geliyorlardır. Sendikal hakları bile olmayan ve olaylardan
dolayı vicdanları, itibarları yaralanmış, can
kaybetmiş polislerimizi tenzih ederim ancak bu iddiayı Hükûmete
sormak mecburiyetindeyim.
Konuşmamı bize Gezi
ağaçlarının Hyde Park ağaçları kadar değerli
olduklarını gösteren gençlerimizi yürekten selamlayarak
kapatıyorum, saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Pavey.
60ıncı maddeye göre 10
arkadaşımıza kısa söz vereceğim.
Sayın Köprülü
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ankarada polis kurşunuyla
hayatını kaybeden Ethem Sarısülükü vuran polis memuru dün
serbest bırakıldı. Dünyayı ayağa kaldıran Gezi
Parkı eylemlerindeki müdahale görüntülerini Başbakan Erdoğan
kahramanlık destanı olarak nitelendiriyor. Gaz fişekleriyle
plastik mermilerle vatandaşların hedef gösterildiği, tekme tokat
darp edilerek gözaltıların yaşandığı bu süreçte
eğer bir kahraman aranıyorsa o hiç şüphesiz ki demokrasi isteyen,
özgürlük diye, adalet diye bağıran halktır ve hiç
şüphesiz ki bu kahramanlar tarih boyunca unutulmayacaktır. Ama
şu da bilinmelidir: Demokrasi isteyen, özgürlük isteyen insanları
vuranlar, bu emirleri verenler ve onları hukuk önünde
akladığını zannedenler de bu halk tarafından tarih
boyunca unutulmayacaktır.
BAŞKAN Sayın Havutça
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
4 ölü var, 7.822 yaralı 59unun
durumu ağır
İstanbulda 1 ölüm, 4.500 yaralı, 4
kişinin hayati tehlikesi sürüyor; 6 kişinin kafası
kırıldı, 6 kişi gözünü kaybetti, 35 kişinin kolu,
bacağı kırıldı, 40 kişi yanıklar içerisinde
TOMAlardan. Ankarada 1 ölüm, 1.350 yaralı. İzmirde 2si
ağır 800 yaralı. Adanada 1 ölüm, 3ü ağır 161
yaralı. Eskişehirde 300, Muğlada 1, Mersinde 17,
Balıkesirde 155
Memleket polisin uyguladığı şiddet
nedeniyle büyük bir terör yaşıyor. Halkla polisi karşı
karşıya getiren düşmanlığı nefreti şiddetle
buradan kınıyor ve Başbakanın bu söylemlerini Türk
halkının önünde kınıyorum.
BAŞKAN Sayın Tüzel
ABUDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul)
Sayın Başkan, Başbakan her gün konuşuyor, biteviye
suçluyor, itham ediyor, tehdit ediyor, Yaptım, olacak. diyor, gündemi
kendi değil, halk belirledikçe saldırganlaşıyor. Emri ben
verdim., Yetkilerini kullandılar., Demokrasi testinden geçtiler.
Kahramanlık destanı yazdılar. ve son olarak Ayaklar baş
mı olacak? diyen Başbakan, bir aydır sokaklardaki vahşetin
devlet ve polis şiddetinin azmettiricisi olmuştur. Bilanço
ortadadır.
Şimdi açıkça insan öldüren
devlet görevlisi kollanmakta, korunmaktadır. Ethem Sarısülükü
öldüren polisin tutuklanmaması bundandır. Böyle olunca, Bingöldeki
tecavüz suçunu işleyen uzman çavuşlar da tutuklanmamakta. Hükûmet,
anti demokratik yönetimini ve tiranlığı ayakta tutmak için
memurunun sırtını sıvazlamaktadır. Zulüm ile abad olunmaz.
İnsanlık onuru işkenceyi yenecektir. Suç işleyenler halka
mutlaka hesap verecektir.
BAŞKAN Sayın Yeniçeri
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ey AKP! Ey AKP İktidarı!
Terör bitti, teröristler sınırın öte yanına geçti.
diyerek halka yalan söylemeye utanmıyor musunuz? Cizrede teröristlerin
Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi adı altında asayiş
birimleri kurduğundan haberiniz yok mudur? Güneydoğu Anadolu
Bölgesinin adının Kuzey Kürdistan olarak ifade edildiğini
duymadınız mı? Bölücülerin kendi kaderini tayin etme hakkı
elde etmeye çalıştıklarının farkında değil
misiniz? DTK, adını ulusal meclis olarak değiştirip
Türkiye Büyük Millet Meclisine karşı kendi alternatif meclislerini
oluşturdu, bilmiyor musunuz? İrade bizimdir, özerklik, federasyon ya
da bağımsızlığı istediğimiz gibi ilan
ederiz. diyorlar. İlerleyen aşamalarda dört parçalı Kürdistan
üzerinde pankürdizm hedefine ulaşmaya çalışacaklarını
söylüyorlar. Bütün bunların ne anlama geldiğini anlamıyor
musunuz? Bir devlet böyle kurulur, bir devlet böyle yıkılır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla)
Çözüm dediğiniz şeyin çözüme son veren çözüm olduğunu
öğrenmediniz mi? Değilse istifa edin.
BAŞKAN Sayın
Işık
ALİM IŞIK (Kütahya)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Kütahya ili Kamu Hastaneleri
Birliği Genel Sekreterliğinin resmî İnternet sitesinde 14
Haziran 2013 tarihinden itibaren yer alan bir duyurudan bahsetmek istiyorum.
Halkımıza duyurulur şeklindeki başlıkla
başlayan bu duyuruda İlimizde, hastanelerimizin ihtiyacını
karşılamak konusunda destekte bulunmak isteyen hayırseverlerimizin
bizimle irtibata geçmesi memnun edici olacaktır. Büyük meblağlı
projeler 3-5 hayırseverin ortaklaşa destekleriyle
karşılanabilir. Hayırseverlerimizin ve
vatandaşlarımızın insan sağlığı gibi
önemli bir konuda yardımları ve sadakayı cariyeleri bizleri
memnun edeceği gibi, halkımıza sunulan sağlık
hizmetlerinin kalitesini de artıracaktır. Kamuoyuna saygıyla
duyurulur. şeklinde yer alan ilandan utandığımı ifade
ediyorum. AKP hükûmetleri döneminde kamu kurumlarının sadakayı
cariyeye muhtaç bırakılmasını şiddetle
kınıyorum, Hükûmete de duyuruyorum.
BAŞKAN Sayın Dibek
TURGUT DİBEK (Kırklareli)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Biz milletvekillerini burada dinleyecek
bir tek bakan yok gerçi, bakıyorum, göremedim ama yine de biz
vatandaşlarımızın yaşadığı
sıkıntıları dile getirelim.
Türkiye'nin her yerinde olduğu
gibi benim ilimde de, bizim Trakyada da, buğday hasadı
başladı. Ama, her yıl aynı sıkıntıyı
yaşıyoruz, Bakanlık bir fiyat açıklıyor, işte,
bizim bölgedeki buğdayımız için 720 lira
açıklamış ama Ofis dahi 675-680 lira civarından
buğdayını alıyor çiftçimizin, üreticimizin. Zaten tüccar,
biliyoruz tüccarın tutumunu, orada 580-600 liralara kadar düşüyor.
Şunu belirtmek isterim, sadece şu rakamı insanlar
karşılaştırsınlar: Yani gübreyi, ilacı bıraktım
ama 1 litre mazot şu anda 4,3 gibi. Bu fiyatlarla bakıldığında
üreticinin 1 litre mazotu almak için 6 kilogram buğday satması
lazım, hatta 7 kilogram da olabiliyor tüccara verdiğinde. Şimdi,
üreticimizin bu kadar ötelenmesini inanın çok büyük üzüntüyle
karşılıyoruz ve Hükûmetin özellikle Tarım
Bakanlığının
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Öğüt
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT
(İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Başbakan, şimdiye kadar
kindar nesiller yetiştirildiğini söylemişti. Meğerse bizler
fark etmeden, toplumu uyurken yetiştirmişler bile. Ethem
Sarısülükü katleden polis yirmi gün açığa
çıkartılamadı, mahkemede serbest bırakıldı.
Aktivistlere haince vuran, işkence yapan polis yakalanınca Kendimden
geçtim. dedi. Polis müdürü Çanakkale Savaşından sonra en büyük
destanı yazdınız. dedi. Üniversitede bölüm
başkanları, muhtarlar Geziye katılanlar Ermenidir, Rumdur,
onların takipçisidir. dedi. Bir gençlik kolları başkanı
Bundan sonra yıkacağımız yer Anıtkabirdir. dedi.
Başbakan hâlâ 2 ayyaşın kim olduğunu
açıklayamıyor. Kabataştan Kadıköye geçenler,
Başbakanın inadına, Kadıköyden Beşiktaşa
geçenler çoğaldı. Kadıköylüler kendini her yerde gösteriyor.
Başkanımız maalesef Erzurumlu Teyyoyu bile geçti.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Sayın Doğru
REŞAT DOĞRU (Tokat)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Tokat ili Yeşilyurt ilçesinde,
merkezde, Devlet Demiryolları kenarında birçok sayıda çam ve
akasya ağacı kentsel dönüşüm ve yollar için katliam şekilde
kesilmiştir. Selahattin Yılmaz isimli bir vatandaşımız
bu konuyu Meclis gündemine taşımamızı istemiştir.
Buradan da Bir doğa katliamı yaşanıyor burada. diyor,
yetkililerin dikkatini çekiyor ve gereğinin yapılmasını
bekliyoruz.
İkinci olarak da, 26 Haziran
tarihi Birleşmiş Milletlerce Uyuşturucu Kullanımı ve
Kaçakçılığıyla Mücadele Günü olarak belirlenmiştir.
Madde bağımlılığı ve uyuşturucu
kullanımı bütün dünyanın olduğu gibi ülkemizin de çok
önemli bir sorunudur. Gençler zehirlenmekte, sağlıklarını
kaybetmektedir, aileleri de perişan olmaktadır. Konunun
sağlık yönü dışında ticareti de çok önemlidir. Terör
örgütleri yaklaşık olarak 10 milyar dolar civarında bir
uyuşturucu gelirini de kendi eylemlerinde kullanmaktadırlar. Bu yönlü
olarak da mücadele edilmesi gerekmektedir. Bundan sonra mücadele
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Halaman
ALİ HALAMAN (Adana)
Başkanım, teşekkür ederim.
Sayın Başkanım, yetkili
bakan arkadaşlarımız da yok tabii. Ben bunu sizin vesile
olmanız dolayısıyla söyleyeceğim. Bu yasama yılı
bitmek üzere. Uzun dönemdir biz bu Ankara-Adana yolunu sık sık
gündeme getirdik ama bir türlü bu Adana-Ankara yolu
Bir tarafı ta Suriye,
bir tarafı Irak. Karayollarından sorumlu Bakana özellikle rica ediyorum.
Bu Ankara-Adana yolunun trafik işaretlerinden ve trafik kazalarından
kurtulması için ilgilerini bekliyor, teşekkür ediyoruz.
BAŞKAN Sayın Dedeoğlu
MESUT DEDEOĞLU
(Kahramanmaraş) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Tarihî ve kültürel özellikleriyle
Türkiyenin sayılı illerinden biri de Kahramanmaraştır. Bu
tarihî ve kültürel özelliklerimiz bizden sonraki nesillere de intikal
ettirilmelidir. Bunlara çok iyi bakmamız lazım, bunları çok iyi
korumamız lazım ama maalesef ki Kahramanmaraş ve ilçelerinde bu
tarihî ve kültürel özelliklere sahip binalarımıza,
yapılarımıza istenilen ilgi ve alaka yoktur. İlgili
bakanlıklardan bu konuyla ilgili Kahramanmaraşlılar olarak
yardım bekliyoruz ve bunların 2013, en geç 2014
yılının içerisinde tadilat ve dekorasyonlarının tekrar
yapılmasını talep etmekteyiz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Tarhan
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara)
Sayın Başkan, teşekkürler.
Değerli milletvekilleri, dün bir
şey oldu, onu ben tekrar hatırlatmak istiyorum. İki hafta önce
Meclis kürsüsünden polis tarafından vurulduğunu söylediğim
Ethemi öldüren polis meşru müdafaa gerekçe gösterilerek dün serbest
bırakıldı. O gün ben de Kızılaydaydım, pek çok
çocuk Kızılaydaydı, AKPye oy veren insanların
çocukları Kızılaydaydı ve ben Devlet Demiryolları
Hastanesine gözaltına
alınanların raporları için gittiğimde, destek olmak için
gittiğimde orada bir AKPli ailenin çocuğu da vardı
gözaltında alınanların içerisinde ve bir otobüs
durağından alınıp götürülmüştü. Orada bulunan pek çok
çocuğun başına gelebilirdi, hepimizin çocuğunun
başına gelebilirdi Ethemin başına gelenler. O yüzden ben
kanıtların görüntülerde görülmesine rağmen meşru müdafaa
gerekçesiyle sanığın serbest bırakılmasını
buradan kınıyorum. Tam teçhizatlı bir Robocopun,
başında kask, elinde silahla sağa sola ateş ettiğini
herkes gördü, bütün Türkiye izledi, bir videodan izledi, yere düşenleri
tekmelediğini izledi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) -
Bunun, oradaki çok sayıda insanın ölebileceğini bile bile havaya
değil bir insanın başına ateş edebileceğini
gördüm ve meşru müdafaanın tanımının
değiştiğini gördüm bu kararla. Be bu kararı
kınıyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Meclis televizyonun benden bir
ricası oldu teknik bir meseleyle ilgili, birleşime beş dakika
ara vereceğim.
Kapanma
Saati: 15.33
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.40
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fatih
ŞAHİN (Ankara), Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 124üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Sayın milletvekilleri, Çevre ve
Şehircilik Bakanı Sayın Erdoğan Bayraktar, gündemin Sözlü
Sorular kısmının 1, 34, 39, 59, 72, 75, 76, 77, 80, 85, 101,
111, 113, 115, 120, 121, 125, 139, 147, 158, 170, 186, 230, 246, 276, 289, 326,
330, 335, 336, 343, 344, 347, 357, 453, 454, 455, 481, 482, 509, 564, 581, 589,
596, 609, 679, 681, 682, 703, 806, 818, 956, 1001, 1040, 1041, 1053, 1085, 1143,
1146, 1244, 1261, 1354, 1395, 1409, 1410, 1439, 1570, 1687, 1729, 1776, 1812,
1813, 1815, 1847, 1976, 1977, 1978, 1979, 1980, 1981, 1982, 1983, 1984, 2066,
2067, 2068, 2081, 2119, 2120, 2121, 2132, 2152, 2216 ve 2293üncü
sıralarında yer alan önergeleri birlikte cevaplandırmak
istemişlerdir.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası
2nci maddesinde sosyal devlet ilkesini cumhuriyetin nitelikleri arasında
kabul etmektedir. Sosyal devlet ilkesinin gerçekleşmesine hizmet eden
önemli sosyal politika araçlarından birisi de sosyal güvenliktir. Bu
bakımdan sosyal güvenlik hizmetleri sosyal devletin asli görevi kabul
edilmektedir. Ülkemiz de vatandaşlarımızın sosyal
güvenliklerinin sağlanmasına dönük gerekli sistemini ve
kurumlarını oluşturmuştur.
Ülkemizde sosyal güvenlik mevzuatı
sürekli olarak bir değişim yaşamaktadır. Özellikle
emeklilik bakımından bir kişinin sigortalı olduğundaki
geçerli mevzuat hükümlerine göre emekli olması mümkün
olmamıştır. Sosyal güvenlikte kural değişiklikleri
yüzünden vatandaşlarımız ne zaman emekli olacaklarını
bir türlü bilememekte, emekliliklerini planlayamamaktadırlar. Her mevzuat
değişikliği beraberinde bir mağdurlar kitlesi yaratmaktadır.
1999 yılında da emeklilik
rejiminde radikal değişiklik yapılarak emeklilik yaşı
yükseltilmiştir. Bütün toplumumuzu doğrudan ilgilendiren bu
değişiklik, o dönem toplumsal kesimlerin muhalefetine, yaygın
protesto eylemlerine, uyarılarına rağmen yasalaştırılmıştır.
08/09/1999 tarihinde çıkarılan 4447 sayılı Kanunla 5434,
506, 1479, 2925, 2926 sayılı kanunlarda değişiklik
yapılarak emeklilik yaşı kademeli olarak yükseltilmiştir.
Emeklilikte "Kademeli Geçiş" olarak bilinen hükümler Anayasa
Mahkemesi tarafından iptal edildiği için aynı konu 23/05/2002
tarihinde 4759 sayılı Yasa ile yeniden düzenlenmiş ancak
hâlihazırda sistem içinde bulunanların hakları muhafaza
edilmeyerek yeni bir kademeli geçiş sistemi düzenlenmiştir. Böylece
sisteme dâhil hemen herkesin emeklilik yaşı yükselmiştir.
Yapılan bu düzenlemeden sayıları yüz binlerle ifade edilen
vatandaşımız etkilenmiştir.
Ekonomide yaşanan krizler,
olumsuzluklar ya da başka nedenlerle işini kaybeden işçi,
dükkânını kapatmak zorunda kalan esnaf mevzuatın öngördüğü
prim ödeme sürelerini doldurmalarına rağmen, emeklilikte kademeli
geçiş nedeniyle emekli aylığından
yararlanamamaktadırlar. Belli bir yaşın üzerinde olan bu
vatandaşlarımız, kayıt dışı ekonominin yüzde
40'ların üzerinde seyrettiği, işsizliğin yüzde
10'ların üzerinde olduğu bir ortamda kayıtlı olarak
çalışabilecekleri bir iş bulmakta zorlanmaktadırlar.
İşsizlik sigortasından yararlanma süreleri de
sınırlı olduğundan emeklilik için yaşını
doldurmayı bekleyen vatandaşlarımız ilave olarak bir de
sağlık güvencesi sorunu yaşamaktadırlar. Sigortalı bir
işte çalışamadıklarından sağlık
sigortası güvencesinden de mahrum durumdadırlar. Bu
sıkıntıları yaşayanlar gerek sosyal medya
ortamında, gerekse mektup, e-mail, telefon gibi iletişim
araçlarını kullanarak hemen her gün tüm milletvekillerimize
çağrı yaparak bu sorunlarının çözümünü talep etmektedirler.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı tarafından yazılı olarak
yanıtlandırılması istemiyle TBMM
Başkanlığına vermiş olduğum (7/3669) esas
numaralı soru önergesiyle Mevzuatın öngördüğü hizmet
yılı ve prim ödeme gün sayısını doldurarak emekli
olan, ancak emekli aylığı bağlanabilmesi için yaş
koşulunu sağlamayı bekleyen toplam kaç kişi vardır?
Bunların bağlı oldukları sosyal güvenlik mevzuatı
açısından yani 5434, 506, 1479. 2925 ve 2926 sayılı
kanunlar kapsamına göre sayısal dağılımı
nasıldır? şeklinde bir soru yönetmiştim. Sayın Bakan
tarafından 05.03.2012 tarihinde soru önergeme verilen kısa
yanıtta Mevzuatın öngördüğü hizmet yılı ve prim ödeme
gün sayısını doldurarak emekliliği hak eden, ancak emekli
aylığı bağlanabilmesi için yaş şartını
yerine getirmeyi bekleyen kişi sayısı ile emekli
aylığı bağlanabilmesi için aranılan bütün
şartları yerine getirdiği hâlde çalışmasını
sürdüren kişi sayısı ve bunların bağlı
oldukları sosyal güvenlik mevzuatı açısından sayısal
dağılımı ile ilgili olarak Sosyal Güvenlik Kurumu bilgi
işlem veri tabanında herhangi bir veri bulunmadığı
belirtilmektedir.
İşi, sorumluluğu sosyal
güvenlik sistemine ilişkin kayıtlan tutmak, iş ve işlemleri
yapmak olan SGK'da bu verilerin bulunmayışı düşündürücüdür.
Kurumun, sosyal güvenlik politikalarını hangi verilerden hareketle
yönlendirdiği ise sorulması gereken sorulardandır.
Bu nedenle SGK'da bulunmayan emeklilik
verilerini, emeklilikte prim ödeme süresini tamamladığı halde
emekli aylığı için yaşının dolmasını
bekleyenlerin sayısını, sorunlarını, çözüm
alternatiflerini tespit etmek, SGK için bir veri tabanı oluşturmak
amacıyla Anayasa'nın 98 ve TBMM İç Tüzüğünün 104 ve
105inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) İzzet Çetin (Ankara)
2) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
3) Veli Ağbaba (Malatya)
4) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
5) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
6) Candan Yüceer (Tekirdağ)
7) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
8) Mevlüt Dudu (Hatay)
9) Ali Serindağ (Gaziantep)
10) Namık Havutça (Balıkesir)
11) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
12) Hasan Akgöl (Hatay)
13) Haluk Eyidoğan (İstanbul)
14) Ali Demirçalı (Adana)
15) Gürkut Acar (Antalya)
16) Celal Dinçer (İstanbul)
17) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
18) Ümit Özgümüş (Adana)
19) Bülent Tezcan (Aydın)
20) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
21) Uğur Bayraktutan (Artvin)
22) Mehmet Şeker (Gaziantep)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Evrensel bir insanlık değeri
olarak düşünce özgürlüğü, ifade özgürlüğü ve basın
özgürlüğü ile bir bütün olarak değerlendirilmektedir. Basın
özgürlüğü, gerek Birleşmiş Milletler gerekse Avrupa Birliği
tarafından tanınan ve gelişmiş demokrasi standardı
olan çok önemli bir haktır. Özgür ve güçlü bir medya, demokratik sistemin
korunması ve ileri götürülmesinde son derece hayati bir önemi haiz olup,
siyasal ve ekonomik gelişmişliğin de ön koşullarından
biridir.
Kamu adına bilgi ve haber alma
hakkını kullanması nedeniyle bir kamu hizmeti olarak addedilen
basının görevi, ülkedeki bilgi ve gelişmeleri zamanında,
tam ve doğru olarak vatandaşlara sunmak ve böylelikle, kamu gücünü
kullananlar üzerinde bir denetim aracı olmaktır. Özellikle
teknolojinin hızla geliştiği bir dünyada bilgi toplumuna
dönüşülmesi, basının işlevini daha da önemli
kılmaktadır. Bu vasfı nedeniyledir ki, demokrasilerde medya
dördüncü kuvvet olarak değerlendirilmekte ve sıkı anayasal/yasal
güvencelerle teminat altına alınmaktadır.
Bununla birlikte, ülkemizde
medyanın özgür ve güçlü olduğundan söz etmek her geçen gün
imkânsız hâle gelmektedir. Basın özgürlüğü alanında
ilerlemesi gereken Türkiye bu alanda gerilemekte ve ülkemizde gerçek anlamda
gazetecilik yapmak zorlaşmaktadır.
Nitekim, 2011 yılı dünya
basın özgürlüğü sıralamasında, Türkiye, önceki yıla
kıyasla 10 basamak gerileyerek 179 ülke içinde 148'inci sırada yer
almıştır. Yine, hâlen 100'e yakın gazeteci tutuklu olarak
hapishanelerde bulunmaktadır. Şüphesiz ki, bu korkunç tablo AB
üyeliğine aday çağdaş bir ülkeye yakışmamakta,
demokrasimiz ve halkımız bu durumu hak etmemektedir.
Basın özgürlüğü alanında
böylesi bir üzücü konum içinde bulunan medyamızın, diğer
alanlarda da pek çok ciddi sorunu bulunmaktadır. Medya
kuruluşları üzerindeki büyük mali baskılar, sektörün
boğuştuğu ekonomik sıkıntılar ve içinde
bulunduğu siyasi baskılar ve tekelleşme sorunu, gazetecilerin
çalışma koşulları, gazetecilerde sosyal güvenlik, sendikasızlaşma
ve ücret dengesizliği sorunu, basın özgürlüğü ve etik sorunu,
kişi ve kuruluşları itibarsızlaştırmaya yönelik
kurgu ve gerçek dışı haber ve köşe
yazılarının son dönemde artmış olması, meslek içi
eğitim sorunu, hukuksal sorunlar, yerel medya kuruluşlarının
sıkıntıları gibi hususlar da maalesef ki ülkemizde
yaygın bir şekilde görülmekte, bu durum medyamızın
özgürlüğünü ve gücünü engellemektedir.
Yine, gazete dağıtım
şirketlerinin rekabetçi bir yapıya kavuşturulmasının
önündeki engellerin kaldırılması kuşku yok ki, basın
özgürlüğüne de katkı sağlayacaktır.
Bu çerçevede, gerek halkın bilgi
edinme hakkının korunması ile düşünce ve ifade
özgürlüğünün gözetilmesi gerekse siyasi baskılardan
arınmış özgür bir medyanın sağlanması için
medyanın içinde bulunduğu koşullar incelenerek özgür ve güçlü
bir medya yolunda alınması gereken karar ve önlemlerin tespiti
amacıyla Anayasanın 98inci, TBMM İçtüzüğünün 104 ve
105inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz. 20/3/2012
1) Aydın Ağan Ayaydın (İstanbul)
2) Aykut Erdoğdu (İstanbul)
3) Mevlüt Dudu (Hatay)
4) Uğur Bayraktutan (Artvin)
5) Mehmet Şeker (Gaziantep)
6) Orhan Düzgün (Tokat)
7) Mahmut Tanal (İstanbul)
8) Haluk Eyidoğan (İstanbul)
9) Namık Havutça (Balıkesir)
10) Tufan Köse (Çorum)
11) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
12) Salih Fırat (Adıyaman)
13) Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
14) Doğan Şafak (Niğde)
15) Ümit Özgümüş (Adana)
16) Aytun Çıray (İzmir)
17) Turhan Tayan (Bursa)
18) Osman Kaptan (Antalya)
19) Arif Bulut (Antalya)
20) Mehmet Volkan Canalioğlu (Trabzon)
21) Ali Demirçalı (Adana)
22) Ercan Cengiz (İstanbul)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Gerekçesini ekte sunduğumuz,
yaşanan doğal gaz arz-talep dengesi sorununun bir sonraki
kış ve takip eden yıllar tekrar yaşanmamasını
sağlamak üzere, yasal düzenlemeler de dâhil olmak üzere alınacak
tedbirlerin tespiti için Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzükün 104,
105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ederiz. 19/3/2012
1) S. Nevzat Korkmaz (Isparta)
2)Oktay Vural (İzmir)
3) Mehmet Şandır (Mersin)
4) Münir Kutluata (Sakarya)
5) Emin Çınar (Kastamonu)
6) Murat Başesgioğlu (İstanbul)
7) Celal Adan (İstanbul)
8) Meral Akşener (İstanbul)
9) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
10) Mustafa Erdem (Ankara)
11) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
12) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
13) Mustafa Kalaycı (Konya)
14) Zühal Topcu (Ankara)
15) Sadir Durmaz (Yozgat)
16) Enver Erdem (Elâzığ)
17) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
18) Ali Öz (Mersin)
19) Seyfettin Yılmaz (Adana)
20) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
21) Bahattin Şeker (Bilecik)
Genel Gerekçe
Ülkemizin doğal gaz temininin
kış mevsimindeki yoğun talebi karşılamada yetersiz
kalması nedeni ile krizi küçük tüketiciye yansıtmamak için doğal
gaz arz-talep dengesi ancak büyük enerji üreticileri, gübre üreticileri ve
OSB'lere yönelik kısıntı veya kesinti uygulaması yaparak
sağlanmaya çalışılmış ve
çalışılmaktadır.
Türkiye elektrik sisteminde elektrik
ihtiyacı yüzde 50 seviyelerinde doğal gaz kaynaklı üretimle
karşılanmaktadır. Doğal gaz arzında yaşanan
sorunlardan dolayı elektrik arz-talep dengesi bozulmuştur. Bu
dengenin yeniden sağlanabilmesi için demir-çelik, çimento sektörleri ve
OSB'ler başta olmak üzere büyük enerji tüketicilerine yönelik olarak
TEİAŞ tarafından verilen talimatlar ile elektrik kesintisi uygulaması
başlatılmıştır.
Yaşanan doğal gaz arz-talep
dengesi sorununun bir sonraki kış ve takip eden yıllar tekrar
yaşanmamasını sağlamak üzere doğal gaz arz
güvenliğine yönelik altyapı ve gaz tedarik planlamalarının
en üst seviyede ele alınması gerekmektedir. Aksi hâlde, elektrik
kesintilerinin, OSB ve sanayi kuruluşlarının yanı sıra
konutlara yansıması kaçınılmaz olacaktır. Bu durum
ise, mini buzul çağının yaşanmaya başladığı
söylenen kış aylarında ülkemizi ve insanımızı
telafisi zor problemlerle karşı karşıya
bırakacaktır.
Yukarıda belirtilen sebeplerden
dolayı, yaşanan doğal gaz arz-talep dengesi sorununun bir
sonraki kış ve takip eden yıllar tekrar
yaşanmamasını sağlamak üzere gerekli tedbirlerin
belirlenmesi ve uygulanması amacı ile bir Meclis araştırması
açılması gerekmektedir.
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak
ve Meclis araştırması açılıp açılmaması
konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Dilekçe Komisyonunun, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin tatilde bulunduğu dönemde de çalışabilmesine
dair bir talebi olmuştur. Başkanlığımızca uygun
görülen bu talep İç Tüzükün 25inci maddesi gereğince Genel Kurulun
tasviplerine sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
MAHMUT TANAL (İstanbul) Karar
yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN Karar yeter
sayısı arayacağım.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur,
birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.54
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.07
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fatih
ŞAHİN (Ankara), Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 124üncü Birleşimin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı tezkeresinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, tezkereyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Karar yeter sayısı vardır, kabul edilmiştir.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
25/06/2013
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 25/06/2013 Salı günü
(Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından Grubumuzun aşağıdaki
önerisini, İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
İdris
Baluken
Bingöl
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
31 Mayıs 2013 tarihinde, Kars Milletvekili Mülkiye
Birtane ve arkadaşları tarafından verilen (3513 sıra no.lu)
Kadınların ve çocukların cinsel saldırılara
karşı korunması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin, Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak,
25/06/2013 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
önerisinin lehinde Bingöl Milletvekili Sayın İdris Baluken
Televizyon kapanıncaya kadar mümkün olduğu
kadar arkadaşlarımız konuşsun istiyorum ben, yani
heyecanım ve telaşım da ondandır.
Buyurun Sayın Baluken. (BDP sıralarından
alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
partimizin vermiş olduğu grup önerisi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, maalesef Türkiyede her
yıl onlarca kadın ve çocuk cinsel tacize veya tecavüze
uğramaktadır. Bugüne kadar bu yaşanan taciz ve tecavüz
olaylarının detaylarına baktığımız zaman,
çoğunlukla bu tecavüz olaylarının toplu tecavüz şeklinde
meydana geldiği ve pek çok tecavüz vakasında da kamu görevlilerinin,
devlet görevlilerinin iştirakinin olduğu gerçeğiyle
karşı karşıya kalırız. Bugüne kadar, bu kamu
görevlilerinin dâhil olmuş olduğu bütün tecavüz vakalarının
davalarını incelediğimiz zaman, çoğu zaman mahkemelerin
kutsal devlet refleksi ile daha çok mağdur ya da mağdureyi zan
altında bırakacak şekilde, ya kendi rızası ya ispat ya
da tahrik gibi birtakım gerekçelerle suçluları kurtarma, mağdur
veya mağdureyi teşhir etme şeklinde bir yol izlediklerini
görürüz.
Pek çok davada, maalesef, takipsizlik kararları,
zaman aşımından dolayı davaların düşmesi
kararı ve yine insanlık dışı bu tecavüz
vakıalarından dolayı çoğu zaman adli paraya çevirme gibi
hiçbir şekilde kabul edilmeyecek dava süreçlerini görürüz. Pek çok örnek
var, zaman kalırsa o diğer örneklere de ben biraz
değineceğim.
Ancak, özellikle, son bir haftadır Bingöl
kamuoyunda, Bingöl halkında artık ciddi düzeyde bir ayaklanma
düzeyine varan onursuz bir süreci tekrar sizlerle paylaşmak istiyorum.
2011 yılında, devletin silahını
elinde bulunduran, devletin vermiş olduğu yetkiyle hareket eden 8
uzman çavuş tarafından 14 yaşındaki Bingöllü E.A.
adındaki bir çocuğa cinsel istismar ve tecavüz şeklinde tam iki
yıl boyunca insanlık dışı bir muamele
yapılmıştır. Bu olay, bir ay öncesinde E.A.nın ve
ailesinin büyük bir cesaret örneği göstererek Bingöl gibi dindar,
muhafazakâr ve nispeten kendi içine kapalı olan bir toplumda bütün her
şeye göğsünü gerecek şekilde adliye sarayına giderek adalet
arama girişimiyle beraber bütün kamuoyuna mal olmuştur.
Yanlış anlaşılmasın, burada
bahsetmiş olduğumuz onursuzluk, E.A.nın içerisinde
bulunduğu durumla ilgili değildir, E.A.ya, ailesine ve bir bütün
olarak Bingöl halkına dayatılan sistemli politikaların
tamamı o onursuzluğun ta kendisidir.
Düşünün ki, 16 yaşındaki bir genç
kız, kendi hakkını, uğramış olduğu
insanlık dışı muameleyi teşhir etmek için, bütün
zorlukları o toplum içerisinde belki de yaşamına mal olabilecek
bütün süreçleri göz önünde bulundurarak adliyeye başvuruyor, adalete
sığınmaya çalışıyor ama o adalet, E.A.nın
sığınmaya çalıştığı adalet, önce, 4
sanık hakkında vermiş olduğu tutuklama kararını
üst mahkemeye yapılan itiraz sonucu kaldırıyor yani 14
yaşındaki bir kız çocuğuna iki yıl boyunca
insanlık dışı muamelelerde bulunan bu 8 uzman çavuşun
tamamı şu anda ellerini kollarını sallaya sallaya Bingöl halkının
arasında dolaşmaya devam ediyorlar. Devletin silahı elinde,
devletin vermiş olduğu yetki omuzlarında, bunlar, Bingöl
halkının onurunu zedeleyen bu şahsiyetler hâlâ Bingölde görev
yapmaya devam etmektedirler.
Bingöl halkı bir haftadır, on gündür
hepinize sesini duyurmaya çalışıyor. Bingöl halkını da
aşacak şekilde Kürt kadınlarının tamamı bir
haftadır, on gündür sokaklarda, alanlarda Kürt kadınına, Kürt
çocuklarına yönelik bu taciz ve tecavüz politikalarına
karşı en güçlü şekilde duracaklarının
mesajını vermeye çalışıyor. Olay Kürt
kadınlarını da aştı, Türkiye kadın hareketlerinin
de tamamı bu olayla ilgili ortaya çıkan durumdan dolayı her
yerde ses vermeye, ses çıkarmaya, destek olmaya ve bu dayatılan
tecavüz politikalarını boşa çıkarmaya
çalışıyorlar ama hâlâ AKP Hükûmetinin bu kararın
altında imzası bulunun bakanlarından tek bir açıklama
duymadık.
Bu 8 uzman çavuş jandarma
bünyesinde çalışıyorlar ve biz İçişleri Bakanıyla
görüşmemize rağmen, Bingöl Valisiyle görüşmemize rağmen,
hâlâ haklarında bir idari soruşturmayla açığa alınma
ya da sözleşmelerinin iptal edilmesi gibi bir süreç işletilmedi, bir
karar verilmedi ve İçişleri Bakanının bu konuyla ilgili tek
bir cümlesine biz tanıklık etmedik. Bu 8 uzman çavuşu tutuksuz
yargılamak üzere serbest bırakan mahkemelerin bağlı
olduğu Adalet Bakanlığından, Adalet Bakanından konuyla
ilgili tek bir cümle duymadık ve hepsinden önemlisi, Başbakandan bu
konuyla ilgili, bu yapılan zulümle ilgili, Bingöl halkına
dayatılan bu onursuzlukla ilgili tek bir cümle, tek bir kelime
duymadık. Başbakan, Gezi Parkı direnişi boyunca,
yaklaşık iki hafta boyunca başörtülü bir kadın
kardeşimize yapılan zulmü kamuoyuna teşhir etti. Defalarca,
bunun üzerinden miting alanlarında, çıktığı her
platformda halka şikâyet eden bir konumda bulundu. Şimdi, başörtüsünün
altındaki E.A. olunca, Bingöllü bir genç olunca, bir Kürt olunca mı
Başbakanın sesi çıkmıyor? Bir tek cümle
duymamamızın sebebinin ne olduğunu Başbakanın, Adalet
Bakanının, İçişleri Bakanının bir an önce
açıklaması gerekiyor. Buraya çıkmadan önce
aldığımız bir son dakika haberine göre, bir uzman
çavuş hakkında doğruluğunu teyit ettirme
şansımız olmadı- bir tutuklama kararı
çıkmış. Peki, bu ailenin teşhir ettiği, bu
çocuğun teşhir ettiği geriye kalan 7 kişi hakkında
herhangi bir işlemin yapılmıyor olması sizi rahatsız
etmiyor mu? Böylesi bir şey var mı? Daha önce de bu Meclis
kürsüsünden konuştuğum zaman, Bingöldeki adalet sarayında hangi
kararların altına imza atıldığını sizlerle
paylaştık. 18 yaşındaki bir kızımıza sadece,
BDPnin seçim bürosuna geldiği için müebbet hapis veren bir yargı
sisteminden bahsediyoruz. Üniversite öğrencilerini halay çektikleri için,
fotoğraflarda ağzı açık olarak görüntülendikleri için, yani
neredeyse nefes aldıkları için tutuklayıp cezaevlerine gönderen
bir yargı mekanizmasından bahsediyoruz. Bingöldeki belediye
başkanlarını haklarında hiçbir suçlayıcı unsur
olmadan, düzmece iddianamelerle, ağır hastalık raporlarına
rağmen cezaevine gönderen bir mekanizmadan bahsediyoruz. Su protestosuna
katıldılar diye, on gün tek damla suyun akmadığı bir
şehirde Su neden akmıyor? dedikleri için Bingöl halkı
hakkında soruşturma açan bir yargı mekanizmasından
bahsediyoruz. Bu tablo sizi rahatsız etmiyor mu? Böyle bir durum kabul
edilebilir mi? Bize hiç kimse gelip burada yargının
bağımsızlığından filan dem vurmasın. Biz,
yeri geldiğinde yargıya nasıl talimat verdiğinizi kamuoyuna
açıkça deklere ettiğinize defalarca tanıklık ettik.
İçişleri Bakanının hâlâ bu sekiz kişiyi görevden
almamasıyla ilgili tek bir gerekçe bize söyleyemezsiniz.
Dolayısıyla, başta bu E.A. vakası olmak üzere,
geçmişte N.Ç. vakasında, yine Siirtte yaşanan toplu tecavüz
vakalarında da artık hakkın, hukukun, adaletin yerini
bulması için bu Meclisin mutlaka bu tecavüz olaylarıyla ilgili, bu
onursuzluğu dayatan politikalarla ilgili bir
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla)
komisyon kurması ve müdahil olması gerektiğini belirtiyorum. Bu
konu partiler üstü bir konudur, bu konu her partinin siyasal, sosyal, toplumsal
duyarlılığının turnusol kağıdı
olabilecek bir konudur. Dolayısıyla, bu konuda her siyasi partinin
olumlu yaklaşarak bir araştırma komisyonu kurulması
hakkında olumlu tavır göstermesi gerektiğini tekrar belirtiyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Baluken.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu önerisini aleyhinde Malatya Milletvekili Sayın Öznur Çalık.
Buyurun Sayın Çalık. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; BDP grup önerisi üzerine söz
almış buluyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bu Meclis çatısı altında
bulunan tüm siyasi partilerin sağlık, eğitim, ulaşım,
kalkınma, ekonomi gibi sayabileceğimiz birçok alanda farklı
bakış açıları ve politikaları olabilir. Fakat konu
aile ve aileyi koruma olunca, kadın ve kadını koruma olunca,
çocuk ve çocuğu koruma olunca ne mutlu ki bu çatı altındaki tüm
siyasi partilerimiz aynı hassasiyetle yaklaşmakta ve yeri
geldiğinde olaya müdahil olmak için gayret sarf etmekte. Bu, hepimiz için
çok büyük mutluluk verici bir hadise.
AK PARTİ iktidarlarından
önce, bu ülkede toplumun temelini oluşturan anne ve aileyi temsil eden
ekonomik, sosyal ve kültürel, eğitim gibi sayabileceğimiz birçok
alanda çalışmalar bir bütünlük içinde yürütülmüyordu. Yaşanan bu
aksaklıkların ve problemlerin sağlıklı bir
şekilde çözülmesi için, AK PARTİ iktidarları döneminde biz Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanlığını kurduk. Bu da bizim
aileye ne kadar önem verdiğimizin en önemli göstergesiydi. Aile
Bakanlığımız, icracı bir bakanlık olarak
kurulduktan sonra birçok alanda değişimi ve dönüşümü
gerçekleştirerek geleceğe umutla bakmamıza vesile oldu.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; BDPnin Meclis araştırması
açılmasıyla ilgili önerisine istinaden, bir kez daha, Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığımızın şimdiye kadar cinsel
istismar ve tecavüz konularıyla ilgili neler yaptığına
bakmak isterim. Bakanlık olarak biz 125 davaya müdahil olduk ve bu
davaların 6sında en üstten ceza verilmesini sağladık.
Bununla birlikte, diğer devam eden tüm davaların da yakinen
takipçisiyiz. Biz on yıllık AK PARTİ iktidarında çok önemli
değişimleri ve dönüşümleri yaşadık ve milletimize
yaşatmaya devam ediyoruz. Bunların en önemlisi sosyal devlet
anlayışının oturtulmasıydı ve bunun en önemli
göstergesi de bütçeden sosyal politikalara ayırdığımız
bütçeydi. 2002 yılında bütçenin yüzde 44,8ini biz faize
ayırırken 2012 yılında bunun sadece yüzde 13ü faize
gidiyor. Sosyal politikalara ise yüzde 30unu ayırıyoruz. Bu
ayrılan sosyal politikanın yüzde 30u -bütçenin- kadına,
çocuğa gidiyor, engelliye ayırmış vaziyetteyiz. Bu sadece
bütçeyle olacak bir şey değil ve bu sadece yasal düzenlemelerle de
olacak iş değil. Biz hem ulusal hem de uluslararası alanda çok
önemli değişiklikler yaptık. Uluslararası alanda
Birleşmiş Milletler Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın
Önlenmesi Sözleşmesine imza attık ve buna taraf olduk.
Çocuklarımızın korunması için, 1990 yılında
Birleşmiş Milletler sözleşmesine yine taraf olduk ve Anayasanın
90ıncı maddesini değiştirdik, uluslararası hukukun iç
hukukun üzerinde olduğunu karara bağladık.
Şiddetin önlenmesi için de her
türlü yasal düzenlemeyi yaptık. Şiddet deyince, şiddetin dili
yok, dini yok, rengi yok, ırkı yok. Şiddet deyince hepimizin
aklına fiziksel, psikolojik, ekonomik ve maalesef cinsel şiddet
geliyor ve sadece Türkiyede değil, tüm dünyada şiddetin çok
farklı kategorilerini maalesef görüyoruz.
Bu vesileyle, biz yapmış
olduğumuz ulusal ve uluslararası sözleşmelerin de, yasal
düzenlemelerin de bunların önüne geçmek için yeterli
olmadığının farkına varıyoruz ve diyoruz ki biz
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Çocuk Hizmetleri Genel
Müdürlüğünü kurarak her türlü olayla ilgili olarak
çalışmaları ve araştırmaları yapıyoruz.
2005 tarihinde kabul edilen 5395
sayılı Kanun ile korunmaya ihtiyacı olan çocukların haklarının
ve esenliklerinin güvence altına alınmasını hep beraber
sağladık. 2011 yılında çok önemli bir yasal düzenlemeye
imza attık. Kadın ve aile bireylerinin şiddetten
korunmasına dair bir yasal düzenleme yaptık ve yine 2005
yılında kadın haklarına dair yapmış
olduğumuz düzenlemelerle aile ve çocuklarımızı koruma
altına aldık. Koruma altına aldığımız bu
evlatlarımız, kadınlarımız bizim kendi
canımız, ciğerimiz, yüreğimiz ve maalesef en korunaklı
olan yerlerde bu mağduriyeti yaşıyorlar.
Değerli milletvekilleri, hepimizi
derinden sarsan ve insanlık olarak bizleri yaralayan ve hiçbir zaman
tekrarlanmamasını gönülden istediğimiz, Bingölde yaşanan
E.A. vakası hepimizin derin üzüntüsüdür. O, bizim evladımız.
Öncelikle bu olayda mağdur olan kızımız ve ailesini anlamak
ve yaşadıkları travmayı başkalarının da
yaşamaması için yüce Meclis olarak üzerimize düşen
sorumlulukların bilinciyle çalışmalarımızı
yürütüyoruz. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımız,
Bingöldeki cinsel istismar iddiasıyla ilgili tutuksuz yargılanmanın
kaldırılması talebinde bulunmuş ve bu davaya müdahil
olmuştur. Dosyadaki araştırmalar tamamlandığında,
şu anda, şüphelilerden birine ceza muhakemesi tarafından
tutuklama kararı verilmiştir. Dosyadaki araştırmalar
tamamlandığında diğer şüphelilerin de tutuklu
yargılanması konusunda mahkeme yeniden inceleme yapacaktır.
Ayrıca, Bakanlığımız hukuk müşavirliklerini,
çocuk psikiyatrisini, psikologları ve birlikte diğer uzmanları
da göndererek çoğumuzu koruma altına almıştır.
Kızımız ve ailesi devletin sıcak ve şefkatli yüzüyle
buluşmuştur. Bakanlığımız ve bizler aileyle
sürekli iletişim hâlindeyiz, raporların tamamlanmasıyla birlikte
bu davanın da sağlıklı sonuçlanacağını düşünüyorum.
Çünkü, Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir, gereğini mutlaka yerine getirecektir.
Bizler mağdurun, çocuğun, kadının, kim olursa olsun
mazlumun yanındayız. Devlet, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı üstüne düşen tüm vazifeleri yerine getirmektedir.
Bu ülkede eğer bir ailede bir kadın mutsuzsa o toplum hastalık
sinyalini vermiş demektir. Mutsuz annenin evladı da eşi de
mutsuzdur. Devletçe, milletçe kadına söz hakkı vermek, onu korumak,
kollamak ve beraber yol almak hepimizin en önemli görevidir.
Bugün, Bingölde bir üzücü olayı yaşayan
kızımızın olayına nasıl müdahil oluyorsak
aynı zamanda, geçmiş dönemde, hepinizin hatırlayacağı
Diyarbakır Lice ilçesinde evlatlarını korumak için
canlı bombanın üzerine atlayan
Hatice Annenin de, bindiği otobüse molotofkokteyli atılınca
yanarak can veren Serap kızımızın da
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Ne alakası var?
Ayıp ya!
ÖZNUR ÇALIK (Devamla)
Diyarbakırın Lice
ilçesindeki -hayvan otlatırken- 14 yaşındaki
Ceylanımızın da, üniversitelerde uygulanan başörtüsü
yasağı nedeniyle eğitim göremeyen Leyla Şahinin de,
eşi tarafından katledilen Ayşe Paşalının da biz
hep yanında olduk ve bugün E.A.nın yanında olduğumuz gibi
bütün mağdurların, mazlumların hep yanında
olacağız. Yanında olmamız gereken kişilere, insanlara,
kadınlara baktığımızda, Dolmabahçede yaşanan,
kadınımızın çocuğuyla beraber maruz
kaldığı şiddeti hepimizin görmesi ve onun da yanında
olması gerekir. Mağdurun, mazlumun yanında olmak insanlık
vazifesidir; bu, hepimizin görevidir.
AK PARTİ Hükûmeti olarak her ne
konuda olursa olsun, Türkiye'nin bir problemi varsa, dünyanın bir problemi
varsa, biz kendimize bunu dert edindik. Suriyede tecavüze maruz kalan
kadınların maalesef- sorunu bizim sorunumuz oldu. Londrada, G-8,
G-20 Zirvesi öncesi yaptığımız parlamenterler
toplantısında, tecavüz suçunun savaş silahı olarak
kullanılmaması için oraya, rapora ekleme yaptırdık.
Maalesef, savaşlarda tecavüz kadınlara karşı
kullanılan en önemli suç aleti hâline getirilmiş vaziyette ve
Türkiye, bu bağlamda, bu gibi olayların çok net üzerine gitmekte.
Sadece Türkiye olarak Suriyeyle değil, daha önce yaşanan, tüm
dünyadaki mağdurların yanında olmaya devam edeceğiz.
İnsanların tenleri, renkleri, dilleri ne kadar farklı olursa
olsun, unutmayalım ki gözyaşları hep aynıdır.
Gözyaşının dili yoktur, dini yoktur, rengi yoktur ve biz,
gözyaşlarını ortak akıtıyoruz.
BDPnin vermiş olduğu grup
önerisine bu vesileyle katılamadığımızı belirtmek
istiyorum çünkü bu konuda, icracı bakanlığımız Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığımız, gerekli tedbirleri,
gerekli müdahil olacak konuları çok net yerine getirmiş vaziyette.
Ben diyorum ki:
Kadınlarımızın, çocuklarımızın ve
mağdur olan bütün insanlarımızın, hepimiz, hep birlikte
yanında olmalıyız. Cinsel istismar bir insanlık suçudur,
bunu da hep beraber şiddetle kınadığımızı
bir kez daha ifade ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Sayın Başkan, sayın hatip, konuşması
sırasında, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının gerekli bütün tedbirleri
aldığını ve bu tecavüz olaylarıyla ilgili de ciddi
birtakım düzelmelerin olduğunu söyledi. Genel Kurulu yanlış
bilgilendirdi. Ben, bazı rakamları Genel Kurulla paylaşmak
isterim.
BAŞKAN Şimdi bir yol
açıyorsunuz ki hadi bakalım.
Buyurun.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, hiç yorum katmadan,
önce, bazı rakamları paylaşayım.
Adalet Bakanlığının
resmî soru önergemize verdiği cevap: 2002 ile 2008 yılları
arasında toplamda 61.469 tecavüz olayı
yaşanmıştır. Bu tecavüz olaylarına, altı yıllık
süre içerisinde, 99.792 kişi karışmıştır. Sadece
2008 yılında yaşanan tecavüz olaylarının 7.859
olduğunu yine Adalet Bakanlığı bize resmî cevap olarak
göndermiş. Ortalama olarak baktığımız zaman, bu
rakamlardan, Türkiyede her gün ortalama 22 tecavüz vakası
yaşanıyor.
Şimdi, ben, daha
ayrıntılı bilgiler var da onlara girmeyeceğim ama yani
buradan gelip İşte, biz her şeyi yapıyoruz, gerekli
tedbirleri
Ama önünüzde de sizin Hükûmetinizin bakanının
vermiş olduğu cevaplar var. Yani, bununla ilgili niye
kaçıyorsunuz, bu tecavüz olaylarıyla ilgili gelin bir komisyon kursun
bu Meclis. Bunun altında yaşanan kadına yaklaşım,
cinsiyetçi bakış açısı, sosyal politikalar, ekonomik
nedenler, siyasal nedenler, savaş ortamı, göç, neyse ortaya
çıkarsın, ona göre de bahsetmiş olduğunuz bakanla da çözüm
önerileri sunsun. Bununla ilgili kaçışın yolunu açacak
yaklaşımlardan bence uzak durmanız gerekiyor. E. A.
olayıyla ilgili, Sayın Bakanımız, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanı, duyarlı bir yaklaşım göstermiştir, bir kadın
olması, bir anne olması vesilesiyle her bakanın yapması
gereken duyarlılığı göstermiştir. Ama
İçişleri Bakanı, bu insanlık dışı muameleyi
yapan 8 kişiyi niye görevden almıyor? İlk verilen tutuklama
kararından sonra ne oldu ki bunlar tutuksuz yargılanmak üzere tahliye
edildiler? Size, ben, Bingöl adalet mekanizmasındaki pek çok yargı
kararını paylaştım. Belediye başkanını
içeriye alan, milletvekilini, üniversite öğrencisini
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla)
içeriye alan bir yargı mekanizması tecavüzcüleri niye koruyor, bunun
bir açıklaması var mı?
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Devamla)
Hükûmet olarak buna cevap vermeniz gerekir.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Barış ve Demokrasi
Partisi Grubu önerisinin
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Bir düzeltmede
bulunmak istiyorum Sayın Başkanım.
Son davayla ilgili bir tutuklama var; bu da
Adalet Bakanlığımızın da, diğer
bakanlıklarımızın da gösterdiği hassasiyetin en önemli
göstergesidir diye düşünüyorum. Sayın vekilim
BAŞKAN Onu zaten
konuşmanızda söylediniz siz.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) Dinleyen var mı? Söyledim, ben de söyledim.
BAŞKAN
Konuşmanızda söylediniz, şimdi tutanaklara da geçti.
Teşekkür ederim.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) Tepkilerden dolayı birini tutuklamak zorunda kaldılar,
daha hepsini tutuklayacaklar, hiç merak etmeyin.
BAŞKAN
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisinin lehinde son söz -sonra da
aleyhinde son sözü vereceğim- Manisa Milletvekili Sayın Sakine Öz.
Buyurun Sayın Öz.
(CHP sıralarından alkışlar)
SAKİNE ÖZ (Manisa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kadınların ve
çocukların cinsel saldırılara karşı korunması
konulu önergenin lehinde söz aldım, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, toplumsal, ekonomik, siyasal ve cinsel açıdan
yaşamımızın hemen her alanında kendisini hissettiren
ayrımcılığa dayalı görüş ve politikalar en çok
kadınları ve çocukları etkilemektedir. Dünyamızın
farklı coğrafyalarında kadınların ve çocukların
uğradıkları şiddet ne yazık ki ideolojilerin ve
farklı yönetim biçimlerinin de üzerinde bir hatalı davranış
dizisinin sonucudur. Kadınlara, çocuklara uygulanan taciz ve tecavüz
vakalarını rakamlarıyla ortaya koymak son derece güçtür. Çünkü,
ahlaki, geleneksel değer yargıları ve kadınlar ile
çocukları ekonomik, sosyal yönden sınırlayan birçok neden
şiddetin boyutlarının açıkça ortaya konmasını ve
çözüm yollarının bulunmasını güçleştirmektedir.
Cinsel tacize ya da
tecavüze uğrayan kadınların ve çocukların,
sorunlarını paylaşmakta suskun ve yalnız
bırakılmaları siyaset kurumunun özellikle üzerine gitmesi
gereken temel bir politik açılım olmalıdır.
Kadınların ve çocukların uğradıkları şiddeti,
derecesine bakmadan, bir aile içi sorun olarak masum ve mazur gören aile
büyüklerinin Hadi siz bu sorunu fazla büyütmeden kendi aranızda çözün.
gibisinden, sözüm ona, ara bulucu yaklaşımlar, sorunların ortaya
serilmesini sürekli ertelemektedir. Bu hatalı tutum hangi kişi ya da kurumlardan
gelirse gelsin, cinsel istismara uğrayan kadınlar ve çocuklar için
gereken tedavi süreçlerinin ve sosyal yardımların devlet
tarafından yerine getirilmesini geciktirmiş, hatta birçok
dezavantajlı bölgemizde sosyal devlet anlayışını
kadınlar ve çocukların gözünde çökertmiştir.
Değerli milletvekilleri, resmî
rakamlar ya da göstermelik açıklamalar sorunlarımızın can
yakan yönünü göstermekten oldukça uzaktır. Devlet yönetiminde sorun
tespitini insanı bir makine, aile içi tüm şiddet ve taciz olaylarını
ise dokunulmaması gereken mahrem alan olarak tanımlayan bir
görüşün artık geride bırakılması gerekmektedir. Sosyal
devlet, tacizi ve her türlü şiddetin nedenlerini ve sonuçlarını
kapsamlı biçimde ortaya koymadan Ben yurttaşımı
koruyorum. diyemez. Adaletle yönetilen devlet, kadınlara ve çocuklara
koruma kararları aldırdıktan sonra gereken tüm sosyal ve
ekonomik desteklemelerde bulunmalı, taciz ve tecavüzün
yarattığı ağır ruhsal travmalar içinde ilerleyen
yaşantılarının en az sorunla iş ve eğitim
hayatına yeniden katılmasını sağlamalıdır.
Devlet taciz ve tecavüz söz konusu ise orta yolu bulmaya, şiddet aile ya
da yakın çevreden kaynaklandı diye bu büyük sorunu geçiştirmeye
çalışamaz. Taciz ve tecavüz gibi yüreklerimizi yakan çok boyutlu
sorunların kaynağına inilebilen, her mağdurun durumuna özgü
ayrı bir çözüm demeti sunabilen, konuyla ilgili donanımlı
uzmanlar yetiştirebilmiş devlet, sosyal politikalarını
yeterince kurabilmiş sayılır. Özellikle kırsal kesimlerde
şiddet, taciz, tecavüz olaylarını dinî değerleri istismar
eden ve yetkin olmayan kişilere havale eden devlet, sosyal hizmet
uzmanı, psikolog, psikiyatristleri işsizliğe mahkûm ediyorsa
ortada büyük bir sorun vardır demektir.
Değerli milletvekilleri,
ekranları başında bizi izleyen değerli halkımız;
büyük olasılıkla birçoğumuz gençliğimizde çevremizde
kadınlara ve çocuklara karşı açık şiddet, taciz ve
tecavüz olaylarının tanığı olmuşuzdur. Yine,
birçoğumuz yaşanan bu acı olayları anlatamamış, bir
sır gibi saklamış, içinde yetiştiğimiz bazı
geleneksel değer yargıları sonucunda susmayı öğrenmişizdir.
Bugün bu suskunluk, eğitim ve gelir düzeyi, yaşanan bölge
değerleri üzerinden varlığını sürdürüyor.
Amacımız bu Hükûmete yoktan yere yüklenmek değil, sadece gerçek
sorunların yerinde ve zamanında tespitini, daha fazla
kadının ve çocuğumuzun yaşama buruk yüzlerle devam
etmemesini istiyoruz.
Kadının ve çocuğun
geleceğinin söz konusu olduğu yerde her şey siyasaldır,
politika oluşturulması bir zorunluluktur, devletin susması kabul
edilemez. Değerli AKPli milletvekilleri, Hükûmetimiz susar ve çözüme dair
adım atmazsa, Meclisimiz ise sorunları tespit etmeyip taciz ve
tecavüz karşısında seyirci kalmayı sürdürürse sandalye
çoğunluğunuz size ancak yarım saatlik bir rahatlatma
sağlar. Sizler araştırma önergesine o bilindik hayır
oyunuzu vermek için bu kürsüye gelip on bir yılda ne
yaptığınızı ya da ne
yapmadığınızı anlatmaya kalkarsanız -ne var ki
istatistik yığın- o konuşmalarınız
sırasında kaç kadın ve çocuk yaşama küsüyordur farkına
bile varamazsınız. Gelin bir kez olsun istemezükçü ezberlerinizi
terk edin, eskilerden bir ezberinizi hatırlayarak Yetmez ama evet.
deyin, kadınların ve çocukların uğradıkları
cinsel taciz ve tecavüzleri azaltacak önlemleri hep birlikte alalım.
Meclisimizin taciz ve tecavüze geçit verecek suskunluğa bürünmemesi ve
devletin zaman yitirmeksizin olaylara müdahil olması gerekir.
Araştırma önergesinde geçen
resmî verilere göre, toplam tecavüzler vicdanları sızlattı.
Tecavüzcüler genelde adli para cezalarıyla serbest kaldı. Taciz ve
tecavüzü anlatamayan kadınlarımız intiharın
eşiğine geldi, birçoğu intihar etti. Gencecik
kızlarımıza mahkemeler Zaten rızası vardı.
hakaretiyle yaklaştı.
Memleketim Manisada üniversitemizin
bir araştırmasına göre, Manisalı kadınların en az
dörtte 1i, gördüğü şiddeti çevresine anlatamıyor. En son,
Akhisarlı Fethiye Gökçen kardeşim eşinden gördüğü
şiddet sonucu ayrılmak için koruma kararı aldırdı,
ancak kendisine yöneltilen taciz hiç durmadı. Eşi tarafından
polisin gözü önünde bıçaklanarak yaşamına son verildi.
Değerli milletvekilleri, partimizin
cezaevi komisyonundaki raporları ve vekillerimizin ziyaretleri, çocuk
cezaevlerinde yaşanan taciz ve tecavüz skandalını tüm
çıplaklığıyla ortaya koydu. Gelin, görün ki
alınması gereken önlemler ve çözüm paketlerimiz Hükûmet
tarafından gerekli ciddiyetle karşılanmadı. İşte,
bu ciddiyetsizliğin son örneğini Gezi direnişi sürecinde
yaşadık. Daha dün, televizyonda konuşan cesur avukatlar 31
Mayısta gözaltına alınan bazı kadınların erkek
polisler tarafından çırılçıplak soyularak üst araması
yapıldığını savundu. Bitmedi, ne yazık ki
bitmedi. Bingölde, iki yıl önce 16 yaşındaki E.A adlı
kızımıza tecavüz ettikleri gerekçesiyle tutuklu yargılanan
4 uzman çavuş geçtiğimiz günlerde serbest kaldı, kent
ayaklandı, Hükûmet yine suskun kaldı. Bu ne biçim bir hukuk
devletidir değerli arkadaşlar? Şimdi, Meclisimiz ve Hükûmet, bu
çarpıcı iddialar karşısında gereken tavrı
gösterecek mi, sorunun üstesinden gelecek mi ısrarla bekliyoruz.
Meclisimiz, bugün önüne gelen bu
araştırma önergesine evet diyerek ilk adımı atmalı,
kadını ve çocuğu yeniden şiddetin, tacizin, tecavüzün
kucağına terk eden geçici çözümlere değil, kapsamlı ve
kalıcı politikaların başlangıcına imza atarak
Parlamento tarihine geçmelidir. Her tür tacize, tecavüze uğrayan
kadınlarımızı, çocuklarımızı yok sayan ve
tutuksuz yargılanmanın yolunu açan tüm sorumluların bu yükün
altından kalkmasını diler ve bu süreci şiddetle
kınarım.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu önerisinin aleyhinde son söz İstanbul Milletvekili Sayın Tülay
Kaynarca.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve
Demokrasi Partisi grup önerisi aleyhine söz aldım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Bingöl
özelinde bir konu başlığını görüştük.
Değerli Malatya Milletvekilimiz Öznur Çalık bu konudaki duygu ve
düşüncelerini tüm ayrıntılarıyla paylaştı. Ben
bir iki farklı konu başlığına değinmek istiyorum.
Öncelikle şu: Bingöldeki dava çok
önemli. Bu konuda hassas olmamak, etkilenmemek mümkün değil.
Dolayısıyla, aynı duygu ve düşünceleri
paylaştığımızı ifade etmek istiyorum, hele de
anne olarak. Dolayısıyla, buradaki yaşanan olay sonrası
Bakanlığımızın hemen davaya müdahil olması çok
değerli bir hamledir ama sadece bu değil, son dönemde yüz yirmi
beş farklı davadaki etkinliği de çok değerlidir. Yani
benzer olaylar yaşandığında
Bakanlığımız mağdurların yanındadır.
Benzer olaylar, çirkin olaylar yaşandığı zaman
kızlarımızın, kadınlarımızın
yanında olan, bu konudaki hassasiyetini ifade eden ve her türlü davada
hukukçularıyla onların yanında olan bir
Bakanlığımız var ki Aile Bakanlığı bu
dönemde kuruldu 5 genel müdürlük, 32 daire başkanlığıyla
toplumun tüm sosyal kademelerinde her olayda, tüm sosyal davalarda çok etkili,
çok etkin, çok duyarlı bir yapıyla genel müdürlükleri ve daire
başkanlıklarıyla hizmet veren. Bu süreç içerisinde
Bakanlığın müdahil olmasından sonraki gelişmeleri
dikkatle kamuoyu takip edecektir çünkü bu, kamuoyu vicdanında da çok
değerli bir süreçtir.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Görevden alın görevden Sayın Vekilim, 8ini de görevden alın bir
an önce.
TÜLAY KAYNARCA (Devamla) - Ben
başka bir şeyin de altını çizmek istiyorum: Yine bu
dönemdeki hassasiyeti belirtmek ve tüm siyasi partilerimizin imzasını
da taşıyarak çıkartılan
Ben tüm siyasi parti
gruplarında yer alan saygıdeğer milletvekillerimize de
teşekkür ederek altını çiziyorum, o da şu: Kadına
karşı şiddet meselesine çözüm getiren Avrupa Konseyi müktesebatını
ilk kez iç hukuka taşıyan ülke oldu Türkiye yani Avrupa Konseyinde bu
konu dile geldiğinde ilk imzayı atan ülkeler içerisinde oldu ve bu
Mecliste tüm parlamenterlerin imzasıyla çıktı. Yani, cinsel istismardan,
kadına karşı şiddetten, çocukla ilgili,
kadınlarımızla ilgili her konudaki hassasiyete duyarlı olan
bir Meclis.
14 ilde Koza Şiddet Önleme ve
İzleme Merkezleri kuruldu. Bunun neden altını çiziyorum? Bu da
çok önemli. Yine cinsel istismar, yine kadına şiddet, yine insan
hakları olarak da bakıyorum. Bu anlamda da oluşturulan Koza
Şiddet Önleme ve İzleme Merkezlerinde buna benzer tüm olaylar
değerlendiriliyor, masaya yatırılıyor; psikiyatrlar,
psikologlar ve oradaki eğitim kalemleri her türlü sosyal açıdan da
ele alarak Koza Şiddet Önleme ve İzleme Merkezlerinde bir
çalışma
Bu da yeni başlamış, yeni dönemde önlem
olarak, bir çözüm önerisi olarak gerçekleştirilen konular altında.
Yine, bir başka konuya da
değinip sözlerimi tamamlamak istiyorum, o da şu: Kadın
adına yapılan her çalışmada birlikte hareket eden bir
yapıya dikkat çekmek istiyorum. Ben Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonu Üyesi ve Sözcüsü olarak, özellikle
çıkartılan kanunlarda
Ki az önce de İstihdam
başlığında kadının iş gücüne
katılımı ve kadının istihdamını
artırmaya yönelik Komisyondan çıktık. Bu Alt Komisyonda
İstihdam başlığında yine ortak bir akılla
hareket edebildik. Yine, buna benzer tüm olaylarda, BDPnin dikkat çektiği
konu başlığı da dâhil ortak akılla hareket edip
birlikte o duyarlılığı ortaya koymamız gerekiyor. Nitekim,
eğitimde, sağlıkta, sosyal politikalarda ve istihdamda bu dönem
gelinen nokta düne göre çok daha iyi ama önümüzdeki süreçte çok daha iyi
olmasına yönelik de hamleleri atmamız, o adımları
atmamız gerekiyor. Mesela, hukuki düzenlemeler. İş Kanunundaki hukuki
düzenlemeler, istihdam artırıcı; Türk Ceza Kanunundaki hukuki
düzenlemeler ki mesela bir tanesi de bu cinsel istismarı içeriyor. Öyle
kanunlar vardı ki utanç verici. Neydi o başlıklardan bir tanesi:
Töre cinayetlerinde hafifletici sebep bulunması. Bizim ülkemizde bu kanun
ortadan kaldırıldı, bizim ülkemizde bu utanç ortadan
kaldırılıp imzalar atıldı.
Yine, benzer, cinsel istismara yönelik,
Türk Ceza Kanununda birçok başlıkta da bu çalışmalar
yapıldı. Yani İş Kanununda, Medeni Kanunda, Türk Ceza Kanununda
yapılan her çalışmada, kadın adına yapılan her
çalışmada ortak hareket ederek, imzalarımızı atarak
daha iyi bir noktaya gelmesi adına adım attık ki Anayasadaki
düzenleme bunun en can alıcı olanıdır. Nedir o? O da
kadına pozitif ayrımcılık sağlanması. Bu,
anayasal düzenlemede gösterdiğimiz hassasiyetin en önemli
boyutlarından biridir diye düşünüyorum.
Elbette Bingölde yaşanan olay çok
üzücü, elbette devamındaki çalışmaları, devamındaki
süreci hep birlikte dikkatle takip edeceğiz. Ve Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanımız Sayın Fatma Şahinin bu konudaki
duyarlılığını yürekten tebrik ederek, hemen davaya
müdahil olmasını yürekten tebrik ederek
Ki 125 dava da bununla
birlikte devam ediyor, Bakanlığımızın müdahil
oluşu var ve sonucu birlikte takip edeceğiz.
Ben bu öneriye ret veriyorum çünkü
bugün öngörülen başka gündem maddeleri var.
Bu duygu ve düşüncelerle BDP grup
önerisine ret oyu kullandığımı ifade ediyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
BDP grup önerisini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun,
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 25/06/2013
Salı (bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisini İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mehmet
Şandır
Mersin
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Gündeminin,
Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına
Dair Öngörüşmeler Kısmında yer alan, Mersin Milletvekili Mehmet
ŞANDIR ve arkadaşlarının
(10/185) esas numaralı "Kamuda çalışan taşeron
işçilerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi" ve Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu ve arkadaşlarının 05 Kasım
2012 tarih, 6558 sayı ile TBMM Başkanlığına
vermiş olduğu "Taşeron işçilerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi" ve Elazığ Milletvekili Enver Erdem ve
arkadaşlarının 19 Şubat 2013 tarih, 9766 sayı ile TBMM
Başkanlığına vermiş olduğu "Karayolları
Genel Müdürlüğünde çalışan taşeron işçilerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi" ve Mersin Milletvekili Ali Öz ve
arkadaşlarının 10 Nisan 2013 tarih, 11604 sayı ile TBMM
Başkanlığına vermiş olduğu "Taşeron
işçilerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi" amacıyla
verdikleri Meclis Araştırma önergelerinin 25/6/2013 Salı günü
(bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü Birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin
lehinde ilk söz, Kütahya Milletvekili Sayın Alim Işıka aittir.
(MHP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu milletvekilleri Sayın
Mesut Dedeoğlu ve arkadaşları, Sayın Enver Erdem ve
arkadaşları ve Sayın Ali Öz ve arkadaşları tarafından
2010, 2011, 2012 ve 2013 yıllarında verilmiş olan kamuda
çalışan taşeron işçilerinin sorunlarının
araştırılarak gerekli önlemlerin alınması
amacıyla birer Meclis araştırması açılması
talebinin bugün Yüce Meclisin gündemine alınması yönündeki grup
önerimiz üzerinde söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisin siz değerli
üyelerini ve bizleri televizyonları başında izleyen değerli
vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
bahsettiğimiz konu, bugün sayıları yaklaşık 2 milyon
dolayında olan ve hakları doğrudan gasbedilen
vatandaşlarımızla ilgili bir konudur. Bugün Türkiye Cumhuriyeti devletinde kadrolu olarak
çalışan memur sayısı da yaklaşık bu kadardır
yani kadrolu memur sayılarına eş değer diyebileceğimiz
sayıda bir kitlenin sorunlarının Meclis gündemine alınarak
detaylı bir şekilde araştırılıp çözüm
önerilerinin getirilmesi talebiyle verdiğimiz önergeler üzerinde
konuşuyoruz.
Nedir bu insanların sorunları da Milliyetçi
Hareket Partisi olarak bu kadar bir önem atfediyorsunuz? diye düşünüyor
olabilirsiniz. Her ne kadar Hükûmetin gündemi çok farklı olsa da
milletimizin gündeminde çok önemli bir konudur çünkü bu taşeron
işçileri devlet kurumlarından bir üst yüklenici tarafından
alınan herhangi bir ihalenin daha sonra uygulama aşamasında alt
yüklenicilere devri ve bu alt yükleniciler tarafından
çalıştırılan işçilerin sorunlarıyla beraber
doğrudan kamu kurum ve kuruluşlarında yine hizmet
alımı yöntemiyle bazı işlerin, örneğin temizlik,
lokanta, güvenlik, hatta laboratuvarda hemşirelik, teknisyenlik gibi
birçok işin yaptırıldığı ama hiçbir imza
yetkilerinin bulunmadığı, çalıştıkları zaman
herhangi bir nedenle hastaneye bir gün bile gitmek zorunda kalsalar
yevmiyelerinin kesildiği, herhangi bir iş kazasında kendilerine
bir şey olsa bile söz konusu firmaya zarar verdiği gerekçesiyle
yevmiyelerinin kesildiği, ayrıca farklı paraların
istendiği, daha da önemlisi yıl sonu bir yıllık kıdem
tazminatı birikmeden önce, yılı dolmadan birkaç hafta önce
iş akitleri feshedilerek her an işten çıkarılmaya
hazır, âdeta Ne gün işime son verilecek? endişesiyle evinde
rahat uyuyamayan insanların sorunu bu sorun.
Değerli milletvekilleri, size sadece örnek olarak,
ismini vermeden, bu tür
işçilerden bir yıl çalışmış, dönemin sonunda
firma değişmiş veya aynı firma işi tekrar
almış. İşçileri tekrar işe almak istediği zaman
Sana vereceğim kıdem tazminatını ola ki devlet benden
almak isterse benim bunu biriktirecek kârım yok. Dolayısıyla, bu
parayı sen bana vereceksin, ben de sana vereceğim. Onun için, bu para
karşılığında senden karşılıksız
senet alırım. diyen ve senedi alan firma örneklerinden bir ikisini
göstereceğim, isim vermeyeceğim.
Bakınız, bu taşeron
işçisinden tekrar işe almak üzere alınmış 2 bin TLlik
bir senet, açığa senet. Adı var, T.C. kimliği var,
imzası var; hangi firmaya verildiği, ne zaman ödeneceği yok
değerli milletvekilleri. İstediği zaman bunu alacak.
Altında 2.500 TLlik bir senet, arkasında 2.500 TLlik bir senet,
arkasında 2.500 TLlik bir senet, arkasında 2 bin TLlik bir senet.
Bunun sayıları binleri buluyor. Her firmanın
uyguladığı örneklerden birisi bu. Bunu vermezse işe
giremiyor, verirse, eğer herhangi bir nedenle söz konusu işçi bu
kanuni hakkını resmî makamlar nezdinde aramak yoluna giderse önce
bunu verecek, hemen önüne dayıyorlar, ertesi gün zaten işten
alınıyor. En önemli sorunlardan birisi, bu kıdem tazminatı
sorunudur. Bu insanların bu sorunu, mutlaka bu yüce Meclis tarafından
çözülmelidir.
İkinci ve diğer bir önemli
sorun: Değerli milletvekilleri, bu taşeron şirketleri,
aldıkları işçileri kendi işlerine yarayan işçiler
arasından seçemiyorlar. Bu taşeron şirketlerine ihaleyi
alır almaz bir liste veriliyor, Bu şirkete bunları
alacaksın. deniyor. Bir kişi dahi alma hakları yok bu
şirketlerin. O bölgedeki Adalet ve Kalkınma Partisi il ya da ilçe
teşkilatlarının hazırladığı listeyle
çalışmak zorunda. Bu listeyle o işe giren işçi âdeta patron
gibi davranıyor çünkü arkasında bir koca Hükûmet var. Ben iktidar
partisine oy verdim çünkü bu oyu verirken bana vaatte bulundular; ailemle
beraber gittim, teşkilata üye oldum, Kuran-ı Kerime de el
bastırıldım, oyu verdim ve bu oy
karşılığında işe girdim. Benim arkamda Recep
Tayyip Erdoğan var. diyor. Bunu diyenlerin ne kadar çok olduğunu
sizler de kendi illerinizdeki değişik örneklerde görüyorsunuz.
Dolayısıyla, arkasında
Hükûmet güvencesi olan bu işçi işini yapmıyor. Oradaki
taşeron şirketinin sahibi bu işçiden bu kadar verim de
alamıyor. Bu ayrı bir konu.
Peki, o zaman ne yapması
lazım taşeron şirketin? Ya iki-üç ay bunu
çalıştırıp maaşını geç ödeyecek veya zor
işleri de deneyerek
O zaman da parti kararıyla giren bu çok torpilli
işçi diyor ki: Ben bu işi, kusura bakmayın, bu şartlarda
yapamam, paramı ver veya başka bir yere gidiyorum.
Çıkardığı zaman bu defa ailesine diyor ki taşeron
şirketi: Bak, senin oğlanı işe aldım, ben artık
sözümde durdum ama senin oğlan bizim işi beğenmedi,
çıktı. Bu iki ay, üç ay sonra oluyor. Hemen yerine, başka söz
verilmiş, başka bir ailenin çocuğu giriyor, aynı hikâye üç
ay devam ediyor. Bir yılda bir işe 4-5 kişi alınıp
çıkartılarak sözde, iktidar partisi memleketin çocuklarına
iş buluyor ama memleketin çocukları bu işi beğenmiyor
oluyor. Bunun önüne geçmek zorundayız. Bugün sayıları 2 milyona
ulaşan 1,7 milyon kişi, resmî, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının verileriyle, kamuda doğrudan
çalışanlar, ayrıca özel sektörde çalışanları
eklersek 2 milyondan fazla kişi de yaşanan çok önemli sorunlardan
birisi. Bu açığa senetlerin her şirkette olduğunu herkes
biliyor.
Diğer taraftan, taşeron
işçiler İş Güvenliği Kanunu nedeniyle bazı
haklarını aramaya kalkarlarsa kapı dışına konma
ve işten çıkarılma tehdidiyle her an karşı
karşıyalar ve maalesef bu yüce Meclis gündemine aldığı
İş Güvenliği Kanunundaki buna yönelik bir düzenlemenin
şimdi 2-3 yıl daha geriye ötelenmesiyle ilgili karar verme aşamasında.
Değerli milletvekilleri, kimse
birbirini kandırmasın. Bu sorunu çözeceksek burada çözeceğiz.
Seçim dönemine giriyoruz, seçimleri atlatalım, ondan sonra Allah kerim.
diyecek anlayış daha devam ederse çok iş kazaları
yaşarız, çok insanın canına kıyarız ve bunun
karşılığında da hiç kimse sorumlu olmaz.
Değerli milletvekilleri, özellikle
bu çalışan, taşeron işçilerinin izin hakkı yok, tatil
hakkı yok, sendika hakkı yok, diğer taraftan prim, ikramiye ve
benzeri gibi sosyal haklarının hiçbirisi yok. Sekiz saat
çalıştırılmak üzere alınan bu işçiler, on-on iki
saat çalışıyor ama aldıkları para asgari ücret veya
üzerinde bir para, fakat bunun da yarısını ya şirketin
verdiği bankamatik kartıyla kendi çekip ertesi gün muhasebeye geri
verecek ya da bankamatik kartları toplanıyor, şirketin
muhasebecisi veya görevli birisi tarafından bankaya parası yatar
yatmaz çekilip şirkete ve şirketle beraber olan diğer iktidar
partisi yöneticileri arasında paylaştırılacak kadar,
terörist olsa belki bu kadar acımayacak, sıkıntı duymayacak
bir konuyla muhatap olan işçiler bunlar.
Bunun gibi birçok sorun var. Mutlaka,
bu konunun, bu yüce Mecliste ele alınması gerektiğini bir kez
daha hatırlatıyor saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Işık.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
önerisinin aleyhinde İstanbul Milletvekili Sayın Abdullah Levent
Tüzel.
Buyurun Sayın Tüzel. (BDP
sıralarından alkışlar)
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin taşeron işçilerle
ilgili Meclis araştırması isteği, tabii ki gayet yerinde.
Uzun zamandan bu yana işçi sınıfımızın ve
taşeron işçilerin sorunlarını burada çokça dile getirdik.
En son 1 Mayıs İşçi Bayramı öncesinde 25 Nisan tarihinde
124 bin işçinin imzalarıyla desteklediği bir yasa teklifinde
bulunduk. Bu yasa teklifinde taşeron çalışmasının
kaldırılmasını talep ettik ve İstanbulda, Ankarada,
İzmirde, Kocaelinde, Kütahyada en son Adıyamanda katıldığımız
işçi kurultaylarında taşeron işçileri,
sorunlarını dile getirdiler. Aslında bu sorunlar
bilmediğimiz sorunlar değil. Biraz önce önerge üzerine konuşan
milletvekilinin de dile getirdiği sorunlar. Ben öncelikle taşeron
işçileri denince 2012 Martında, Esenyurtta, alışveriş
merkezi inşaatında çalışırken çadırlarında
yanan 11 işçiyi ve benzer şekilde iş cinayetlerinde
hayatlarını kaybetmiş bütün işçilerimizi anarak sözlerime
başlamak istiyorum.
Yine aynı şekilde emeği,
alın teri, sendikalı, örgütlü gücü için grevli, toplu sözleşmeli
sendika hakkını kullanan ve şu anda grevleri, Hükûmet ve iş veren tarafından
baskıyla engellenmek ve hukuk dışı ilan edilmek istenen,
havayolu emekçilerini ve alanlarda direnen bütün işçi kardeşlerimi
selamlayarak ve onlara başarı dileyerek sözlerimi sürdürüyorum.
Taşeron çalışması
Türkiye işçi sınıfına yasal anlamda yine bu AKP
iktidarı tarafından 2002 yılında İş Kanununun
2nci maddesinde yapılan değişiklikle getirildi. Taşeron
işçisi ne yapar, nasıl yaşar, ne yer içer, nasıl
çalışır? Bunlar bilinmedik değil. İş güvencesi
yoktur, en ağır ve keyfince çalıştırılır.
Yasaya göre: Uzmanlık gerektiren yardımcı işlerde ve geçici
olarak çalışması gerekirken asıl işi yapar,
tıpkı diğer kadrolu işler gibi. Örgütsüzdür, düşük ücretle
çalışır, hafta sonu iznini kullanmaz, bayram izni yapmaz.
İş cinayetleri genellikle kaderi olarak kendisine
yaşatılır ve iş kazası geçirdiğinde de utanmadan,
sıkılmadan ambulans ücreti kendisinden istenen işçidir.
Belediyelerde, üniversitelerde, hastanelerde, hastanelerde, kara yollarında hemen hemen kamunun terk
ettiği bütün iş kollarında, özel sektörde dahi
çalışmaktadır. Çatısı altında bulunduğumuz
Türkiye Büyük Millet Meclisi altında da çalıştırılmaktadır
taşeron işçiler; tam 950 taşeron işçisi, 1500 4/Cli, 2100
kadrolu işçi bu Mecliste çalışmakta ve görev vermektedir.
Bu yasa değişikliğinin
yapıldığı tarihte, 2002 yılında 400 bin işçi
olan taşeron işçisi bugünlerde 2 milyonu geçmiştir. Ve
inşaatta, metalde, madende, enerji iş kolunda, baraj inşaatlarında,
çokça bildiğimiz maden ocaklarındaki iş cinayetlerinde
hayatlarını kaybeden ve bizi Avrupa 1inciliğine
taşıyan bu manzaraları yaşayan işçiler de yine
taşeron işçilerdir.
Değerli milletvekilleri, bu
çalışma biçimi Ulusal İstihdam Stratejisi adı
altında yine, işte, güvenceli çalışma, parçalı
çalışma, uzaktan çalışma, esnek istihdam, benzeri
sıfatlarla, adlandırmalarla aslında neoliberal kapitalist
sistemin işçilerimizi, emekçilerimizi birer modern köle hâline getirmek
için icat ettiği, uydurduğu sözde işsizlikle mücadele, daha çok
istihdam sağlamak adına gerçekleştirdiği bir sömürü ve
çalışma biçimidir aslında ve bilindiği gibi,
özelleştirme uygulamalarıyla devletin sosyal devlet anlayışından
uzaklaşarak kamu hizmetlerini bütünüyle özel sektöre, özel alana terk
ederek zaman zaman kamu özel ortaklıkları kurarak parçalı
istihdam yöntemleriyle gerçekleştirdiği bir çalışma
modelidir.
Değerli milletvekilleri, sizlere
Karayollarında çalışan bir işçinin mektubunu aktarmak
istiyorum. Sayın milletvekilim, bu aynı zamanda sizlere
söylenmiştir. Biz Karayollarında taşeron adı
altında çalışan Karayolları işçileriyiz. Bizler
ortalama beş ila on altı yıldır Karayollarında
çalışmaktayız. Bizler sendikalı olduğumuzdan sonraki
süreçte açtığımız tüm davaları kazandık.
Yargıtay Karayolları işçisi diye karar onadı. Bizlerin
maaşlarının ne zaman verileceği, haftada kaç saat
çalışacağımız belli değil yani kısaca,
hiçbir sosyal hakkımız yok. Sizlerden yargının lehimize
verdiği kararlara uyulması doğrultusunda yardım istiyoruz.
Zira bir söz var Şeriatın kestiği parmak acımaz. diye.
Biz kendi yasalarımıza ve Hükûmetimize güvenmezsek neye ve kime
güveneceğiz? Bizlerin haklarının verilmesi için
katkılarınızı ve desteklerinizi istiyoruz. Sizlerden
hayırlı haberleri umutla bekliyoruz. Saygılarımızla.
Evet, bu hepimize dönük bir yakarış, bir şikâyet ve istem.
Taşeron işçilerinin alanlarda
konuştuğu, kurultaylarda dile getirdiği talepler ortada.
Asıl işi yapıyorsak kadrolu ve güvenceli iş istiyoruz ve
tabii ki örgütlü, sendikalı, insanca yaşayacağımız bir
ücret ve çalışma hayatı istiyoruz. diyorlar. Şimdi, burada
görev tabii ki Mecliste, Hükûmette, Çalışma Bakanında.
Çalışma Bakanının geçenlerde bir gazetede demeci
vardı, diyordu ki Sayın Faruk Çelik: Taşeron işçilerinin
sorunlarını çözecek bir sendika bulamıyorum. Aynı zamanda,
aynı tarihlerde 800 liraya Az para mı? Peynir, ekmek, zeytin yiyerek
birçok işçi, milyonlarca işçi bu şekilde hayatlarını
pekâlâ sürdürebilirler. diye asgari ücreti savunan Sayın Çelik,
aslında bu alanda örgütlenme mücadelesi veren, ayakta kalma mücadelesi
veren sendikalara haksızlık yapıyor ama bir gerçeklik var ki o
da sendikaların çoğu, emek hareketi ve sendikalar, Hükûmete,
işverenlere, onların baskılarına teslim olmuş bürokrat
zihniyet de bu baskılar altında çaresiz, mecalsiz durumdalar. Ama
Bütün bunlar karşısında Hükûmet ne üretiyor? derseniz,
işte, bildik torba yasalarla Şimdi taşeron işçilerinin
sorunlarını dinliyorum ve iyileştireceğim. diyen Hükûmet
yeni bir oyun peşinde. Bir taraftan kıdem tazminatını fona
devrederek, bir taraftan kazanılmış hakları gasbediyor,
diğer taraftan da işte bu alandaki yığılmış
yükü mahkemelerin elinden kurtarmak ve kolaylaştırmak adına
hakem benzeri birtakım mekanizmaları düzenlemek istiyor.
İşçi ise ne diyor
değerli milletvekilleri: Yasalar ne için çıkar? Yasalar durumu
düzeltmek, koşulları iyileştirmek için çıkar yani daha
iyisini bulmak istediğimiz yasaları. Oysaki
baktığımızda Hükûmet bizim haklarımızı
gasbetmek, daha ağır, daha kötü, acımasız koşulları
bize dayatmak için yasa çıkartıyor. Evet, geçtiğimiz günlerde
çıkan Petrol Yasası
İşte, TPAOda çalışan
taşeron işçilerinin durumunu daha da kalıcı, daha da
kötüleştiren bir yasa çıkmıştır; özelleştirmenin
ve TPAOyu bitirmenin önünü açan bir yasa çıkmıştır, bütün
torba yasalar böyledir.
Değerli milletvekilleri, Hükûmet
üyesi parti ve milletvekillerine şunu hatırlatmak istiyorum:
Bildiğiniz gibi, Türkiye, gençleriyle, kadınlarıyla,
sanatçı, aydınlarıyla, işçileri, emekçileriyle bir bütün olarak
bir aydır ayakta. Kent hakkına, yaşam hakkına,
değerlerine, aile yaşamına, bedenine, inançlarına, her tür
kazanılmış hakkına dönük bir saldırı, bir
sınır tanımazlığa karşı isyan hâlinde, her
yerde bir direniyor.
Şimdi, ben, özellikle taşeron
işçilerinin sorunlarını konuştuğumuz bu gündemde bir
kez daha işçilerimizin, emekçilerimizin sorunlarını da sizlere,
Hükûmete ve Meclisimize hatırlatmak istiyorum: İnanın ki
gençlerden ve kadınlardan sonra patlayacak olan, alanlara çıkacak
olan, 15-16 Haziranlarda büyük madenci yürüyüşünde, 90 grevlerinde, 89
bahar eylemlerinde olduğu gibi Türkiye işçi sınıfı da
bu acımasız, kapitalist, neoliberal saldırılara
karşı, bu kölece çalışma hayatına karşı
isyan edecek ve ayağa kalkacaktır. Hükûmet 2023 hedeflerini
gösterirken taşeron cumhuriyeti kurmak istiyor ama işçilerimiz ve
emekçilerimiz, özgürce, demokratik yaşayacağı bir ülkeyi kurma
mücadelesinden vazgeçmeyecek.
Hepinize teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Tüzel.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
önerisinin lehinde İstanbul Milletvekili Sayın Süleyman Çelebi.
Buyurun Sayın Çelebi. (CHP
sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Çok değerli milletvekili arkadaşlarım,
hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. Milliyetçi Hareket
Partisinin verdiği, aslında Türkiye'nin en acil çözülmesi gereken bir
sorununun gündeme getirilmesi konusundaki önerinin -taşeron
uygulamasının- lehinde söz almış bulunuyorum. Bir kez daha
yüce Meclisi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Sayın
Çalışma Bakanı taşeron konusunda işçileri
umutlandırıyor, işçilere Müjde, yakında taşeron
sorununu çözeceğiz. diyor, MHPden, BDPden, CHPden ve kendi grubundaki
milletvekilleriyle bir yıl önce bir çalışma sürdürüyor, sonra
ipe un serer gibi onu bir tarafa bırakıyor, tekrar, bir daha gündeme
gelince tekrar diyor ki: Ben taşeron işçilerin sorununu
çözeceğim, sözleşmeli personele kadro vereceğim. Umut
dağıtıyor sürekli ama umudu bitenler artık bu sürece isyan
ediyor. Artık bu verilen sözlerin, bu dağıtılan
umutların, bu konuda ifade edilen beyanların toplumda hiçbir hükmü,
hiçbir karşılığı yok.
Hani Başbakan bugün gene konuşmasında
ifade etti, Ayaklar baş olursa kıyamet kopar. demişti daha
önce, bugün de buna benzer cümleleri kullandı. Ayaklar bu anlamda baş
olmaya geliyorlar çünkü bu zulme, bu uygulamalara, bu taşeron
uygulamasına ve baskısına artık Dur. demek istiyorlar. O,
Taksimdeki insanların talepleri de bunlarla ilgili;
yaşadığı hukuksuzluğa karşı,
adaletsizliğe karşı, bu yapılan uygulamalara
karşı en azından bir sesi de kendileri her alanda ortaya koymaya
çalışıyorlar. İzmirde, Adanada, Ankarada, Bursada,
Eskişehirde, diğer bütün illerde yaşanan temel sorunun özü, bu
ülkede yaşanan hukuksuzluğa karşı, adaletsizliğe
karşı, bu vahşi kapitalizmin uygulamalarına karşı
bir isyandır. Dolayısıyla, bununla ilgili yargı
kararlarını uygulamayan bir Hükûmet var her şeyden önce
önümüzde.
Daha önce yaklaşık 8 bine
yakın kara yolu işçisi taşeronda çalışıyorlardı,
mahkemeye gittiler. Bizim asıl işimiz kara yollarıdır.
dediler. Mahkeme onların lehinde karar verdi. Yargıtay bu kararı
onayladı ve dedi ki: Asıl işi olan kara yollarında çalışmış
olmaları lazım ve şu ücretleri baz alınması
gerekiyor. Şimdi, yargı kararlarının
uygulanmadığı bir ülkede yaşıyoruz değerli
arkadaşlar. İlk önce burada kanunları çıkartmak önemli
değil. Kanunları en çok burada Hükûmetin ve iktidarın uygulaması
gerekiyor, oysa bu ülkede kanunlar, yasalar uygulanmıyor.
Değerli arkadaşlarım,
büyüyen bir ekonomiden sürekli bahsediyor AKP iktidarı, IMF borcundan
kurtulduğunu sürekli söylüyor AKP iktidarı. Evet, bir taraftan
IMFnin bir borcunu kapatabilirsiniz ama şu anda bu uygulamanın,
yapılan taşeron uygulamasının bir
karşılığı da IMF politikalarıdır, onun
reçeteleridir. Dolayısıyla, Dünya Bankasından son dilimde
alınan kaynağa bakarsanız bunun bir kısmı da bu
işlerin yeniden dönüştürülme projesinin adıdır. Yani bir
taraftan IMFnin bir borcundan kurtuluyor, diğer taraftan bir o kadar borcu
Dünya Bankası kanalıyla veya benzeri borçları almaya
çalışıyor.
Diğer taraftan değerli arkadaşlarım,
daha geçen de Milasta 7 tane işçi arkadaşımız metan
gazından dolayı yaşamını yitirdi. Onlara bir kez daha
buradan rahmet diliyorum. Ama oradaki çalışanlar da taşeron
işçileriydi. Bu taşeron işçileri uygulamasının
-defalarca söyledik- bedellerini, bu büyümenin bedellerini bu ülkede bu
taşeron işçiler çekiyor dedik ve bu ülkede çalışanların
büyük bir bölümü değerli arkadaşlarım, yüzde 47si asgari ücretle
çalışıyor. Asgari ücret nedir? 783 lira. Şimdi, açlık
sınırı ne kadar 1.058 lira. Türkiyede
çalışanların yüzde 47si asgari ücretle
çalışıyor. Neyin karşılığı
çalışıyor? 8 saatin, 7,5 saatin
karşılığı değil 1213-14 saatlik, 15 saatlik
çalışmanın karşılığında oraya mahkûm
olmuş durumdalar.
Yine, Bakanlığın yaptığı
araştırmalara göre özellikle sağlık alanında,
özellikle inşaat sektöründe, eğitim alanında devlette ciddi
anlamda bir taşeron uygulaması yapılmakta ve bunu önce devletin
çözmesi gerekirken, bu sorunu çözme yerine büyütme hedeflerini her geçen gün
devam ettiriyor.
Dolayısıyla, büyüyen ekonominin bedelini,
işte o söylediğim taşeron işçileri ödüyor değerli
arkadaşlar, 13-14 saat, 15 saat çalışarak. Nasıl ödüyorlar?
Yaşamlarını yitirerek. İşte, gemi sektöründe,
inşaat sektöründe, diğer alanlarda yaşamlarını
yitirerek bu bedeli ödüyorlar.
Dolayısıyla, bu açıdan
bakıldığı zaman işte emeklilerin sorunu var.
Emekliler bu
ülkede ciddi anlamda problemliler ve çoğunun maaşları yine
açlık sınırının altında.
Yine, bu ülkenin yaşa
takılanları var. Defalarca bu kürsüden söylüyoruz: Hiç ilgisi olmayan
yasalarla bu Meclisin gündemi meşgul ediliyor; oysa esas sorun, can
alıcı sorun, insanların canını yakan temel sorun olan
taşeron sorunu konusunda ciddi bir çalışma ortaya
konulamıyor.
Şimdi, Hükûmet, yine bunlarla
ilgili birçok uygulamada, bu bedelleri ödeyen vatandaşlar yerine birkaç
kişinin o büyümeden yararlanmasının hesabını
yapıyor. Evet, birileri büyüdü AKP iktidarı döneminde, o büyüyenler
bu ülkenin yandaş sermayesi; onlar büyüdüler, onlar ekonomik güçlerine
daha güç kattılar ama bu ülkenin emeklileri, çalışanları,
memurları, bu ülkenin yaşa takılan emeklilerine bu bedel
ödettirilerek yapılıyor, topluma bedel ödettirilerek
yapılıyor.
Dolayısıyla
arkadaşlarım, size son söyleyeceğim şu: Yapılmak
istenen, çalışma hayatını bu iktidar cehenneme
çevirmektedir, bunu yaparken de taşeronu kullanmaktadır,
işçilerin umutlarıyla oynanmaktadır. Onları bozacak, bu
oyunları bozacak olan yine bizler olacağız. Onlar engelleyecek,
biz bu engelleri aşacağız; onlar baskı uygulayacak, biz
yılmadan direneceğiz; onlar sermayeden yana yasalar çıkartacak,
biz yasaları emekten yana işlemez hâle getireceğiz.
Unutmayalım ki, bir ülkenin
türkülerini yapanlar yasalarını yapanlardan daha güçlüdür.
Mücadelemiz ve türkülerimiz, coşkularımız hiçbir zaman
bitmeyecek ve bu taşeron işçisi sorunu Türkiye'de çözülünceye kadar,
biz, o taşeron işçilerinin yanında yer alacağız, onun
mücadelesini vereceğiz, bu ülkeyi onlara zindan edenlere karşı
da inadına direneceğiz diyorum.
Hepinize saygılar, sevgiler
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Çelebi.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
önerisinin aleyhinde son söz Şanlıurfa Milletvekili Sayın Mahmut
Kaçara aittir.
Buyurun Sayın Kaçar. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT KAÇAR (Şanlıurfa)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; MHP Grubunun
taşeron işçilerin problemleri konusunda araştırma önergesi
hakkında söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce,
taşeron uygulamalarının ne zaman
başladığıyla ilgili bir tespitle başlamak zannediyorum
daha anlamlı olur.
Değerli arkadaşlar,
Türkiyede taşeron uygulamaları, ilk olarak 1936 yılında
çıkarılan, ilk iş kanunumuz olan 3008 sayılı
İş Kanunuyla Türkiyede yürürlüğe giren bir uygulama. Daha
sonra, alt işverenlikle ilgili bir sonraki düzenleme 1967
yılında çıkarılan 931 sayılı İş
Kanunuyla, ardından 1970 yılında Anayasa Mahkemesinin ilgili
kanun maddesini iptali neticesinde 1971 yılında çıkarılan
1475 sayılı Kanunla da yürürlüğü devam ettirilen bir alan. En
son 2003 yılında yapılan düzenlemeyle de 4857 sayılı
İş Kanununun 2nci maddesinde bu taşeron olarak tabir
ettiğimiz alt işverenlik uygulamasına yer verilmiş.
Yani, özetle, bu taşeron uygulama
olarak tabir ettiğimiz alt işverenlik uygulaması, AK PARTİ
iktidarıyla başlamayan, geçmişi 1936 yılına dayanan ve
daha sonraki dönemlerde de uygulanan bir uygulama. Ama geldiğimiz nokta
itibarıyla, gerçekten çalışma koşulları,
almış oldukları ücret itibarıyla, kıdem
tazminatından mahrum olmaları noktasında ciddi anlamda hak
mağduriyetinin yaşandığı bir alan ve şu anda
gerek kamuda ve gerekse de özelde yüz binlerle ifade edilen bir istihdam. Bu
problemin bir an önce çözülmesi, çalışanların insan onuruna yarışır
bir ücret almaları, çalışanların çağdaş
çalışma koşullarına sahip olmaları ve en temel insan
hakkı olan emeğin hakkının korunması noktasındaki
taleplerinin karşılanması, AK PARTİ Hükûmetinin en önemli
öncelikleri arasında.
Bizim çalışma hayatına
bakış açımız açık ve net: Emek, kutsal bir hak; emek
mücadelesi ve emeğin hakkının korunması en temel insan
haklarından birisi.
Bizim iktidara geldiğimiz ilk
günden itibaren özellikle çalışma hayatının
demokratikleşmesi noktasında, emeğin hakkının
korunması noktasında son derece önemli adımlar
attığımızı görme imkânına sahibiz.
Biliyorsunuz, AK PARTİ
iktidarından önceki hükûmetler döneminde bütün çalışanlardan
zorla kesilen ve Tasarrufu Teşvik Fonu adı altında toplanan
bir para vardı. AK PARTİ iktidarlarından önce, memuru, emekçiyi,
çalışanı tasarruf ettirme adına zorla kesilen ve daha sonra
da, Nemalandırılarak kendilerine yeniden iade edileceği.
vadedilen bu Tasarrufu Teşvik Fonunda toplanan miktarlar, çalışanlarına,
bırakın nemasıyla birlikte geri iade edilmeyi, maalesef bizden
önceki hükûmetler döneminde bütçe açıklarını kapatmaya yönelik
olarak kullanılmıştır. Bununla ilgili toplumsal bir talep
olmamasına rağmen bu hadiseyi bir hak gasbı olarak gören ve
bununla ilgili yaptığı yasal düzenlemeyle de yaklaşık
13,5 katrilyon, çalışanlara geri ödemesini yapan hükûmet AK
PARTİ hükûmetleridir.
Yine buna benzer, hepinizin
bildiği gibi, yine AK PARTİ iktidarlarından önce Konut
Edindirme Yardımı adı altında yine çalışanlardan
zorla kesilen ve çalışanlara Konut edindireceğiz. diye
biriktirilen bu fondaki paranın da, maalesef bırakın konut
edindirme neticesinde çalışanların konut sahibi
olmasını yine bütçe açıklarına kullanılan bu ücretin
de yaklaşık 3,5 katrilyonu, yine çalışanlara, AK PARTİ
Hükûmeti döneminde tekrardan iadesi sağlanmıştır.
Bu anlamda, memurlara toplu
sözleşme hakkının verilmesi noktasında, bu ülkede kamu
çalışanlarının toplu sözleşmeyle ilgili talepleri
noktasında her toplu sözleşme talebi geldiğinde, mutlaka karşısında
memurlardan iş güvencelerini bırakmaları talep edilmiştir
ama 12 Eylül 2010 referandumuyla birlikte milletimizin toplumsal
sözleşmeye de, toplu sözleşmeye de Evet kararı neticesinde
memurların iş güvencesine dokunulmadan toplu sözleşme
hakkını veren ve bunu da, genel toplu sözleşme, hizmet kolu
toplu sözleşmesi ve yerel yönetimler toplu sözleşmesi olmak üzere de
anlamlı hâle getiren yasal düzenleme yine AK PARTİ Hükûmeti döneminde
yasalaşmıştır.
Bugün Sayın
Başbakanımızın AK PARTİ grup toplantısında
çalışanlarla ilgili yine açıklamış olduğu son
derece önemli bir yasal düzenleme var. O da, başta 4/B sözleşmeli
personel olmak üzere, 4924 diye tarif ettiğimiz Sağlık
Bakanlığındaki sözleşmeli personelin kadroya geçirileceğiyle
ilgili yapmış olduğu açıklamadır. Gerek kamu
kurumlarında gerek belediyelerde ve gerekse de Sağlık
Bakanlığında toplam çalışan 4/Bli ve 4924e göre
toplam çalışan sayısı yaklaşık 93 bindir.
Hepinizin de bildiği gibi, 2011
yılında yine yapılan bir düzenlemeyle yaklaşık 200 bin
4/Bli sözleşmeli personelin kadroya geçirilmesi yine AK PARTİ
iktidarı döneminde çalışma hayatında sözleşmelilik
modelinin yerine kadrolu istihdamı önceleyen yaklaşım
neticesinde yapılan bir yasal düzenlemedir.
Bu 2011 yılındaki düzenlemeyi
ve bugün Sayın Başbakanımızın açıklamış
olduğu düzenlemeyle birlikte yaklaşık 300 bin sözleşmeli
personelin kadroya geçirilme sürecinin de tamamlanmış
olacağını buradan ifade etmek istiyorum.
Taşeronlaşmayla ilgili
Hükûmetin yapmış olduğu son derece önemli çalışmalar
var. Bu anlamda, birincisi 1 Kasım 2012 tarihinde, diğeriyse yine 15
Kasım 2012 tarihinde yapılan iki önemli toplantı oldu.
Toplantılardan biri, Sayın Çalışma
Bakanımızın başkanlığında, bu Taşeron
olarak tabir ettiğimiz alt işveren, işçi dernekleri
temsilcileriyle bir toplantı yapıldı; diğeriyse, gerek
Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan siyasi parti temsilcilerinin
gerek işçi ve işveren konfederasyonu temsilcileri ve Türkiye Odalar
ve Borsalar Birliği temsilcilerinin de katılmış
olduğu, taşeron çalışanların sorunlarının
tespit edildiği, bununla ilgili de yol haritasının net olarak
ortaya konduğu iki önemli toplantı yapıldı.
Bu toplantılarda, birincisi, alt
işveren yanındaki işçilerin yıllık ücretli izin
sorununun çözüme kavuşturulmasıyla ilgili varılan mutabakat;
ikincisi, ücretlerinin tam ve zamanında ödenmesinin yasal güvenceye
alınması noktasında varılan mutabakat; üçüncüsü, kıdem
tazminatıyla ilgili yaşanılan mağduriyetin giderilmesi
noktasında varılan mutabakat, yine sendikal örgütlenmenin önündeki
engellerin kaldırılması ve askerlik sonrası işe
dönüşle ilgili iş güvencesi sağlanması gibi, şu anda
taşeron çalışanları için son derece önemli olan
sorunların tespiti noktasında bir sorunlar silsilesi çıkarılmış,
bununla ilgili mutabakata varılmış ve bununla ilgili de yasal
düzenleme hazırlıklarının da son aşamada olduğunu
hepimiz biliyoruz.
Özellikle taşeron
çalışanlarının iş güvencesi, sendikalaşmayla
ilgili önlerindeki engeller ve en önemlisi kıdem tazminatından
faydalanamamaları şu anda en önemli problem olarak önümüze
çıkmakta. Özellikle alt işverenin her yıl sonunda kıdem
tazminatı ödememek amacıyla, uzun yıllar
çalışıyor olmasına rağmen,
çalışanlarının işlerine son veriyor olmaları,
ardından yeniden işe başlatıyor olmaları ve
çalışanların en temel
hakları olan izin haklarını çoğu zaman bu durumdan
dolayı kullanamamaları, yine en temel haklarından biri olan
sendikal örgütlenme özgürlüğü hakkını -yasal anlamda bir engel
olmamasına rağmen- iş güvencesinden mahrum olmalarından
dolayı kullanamamaları, zannediyorum, gerçekten hepimizin üzerinde
mutabakata vardığımız, sorun olarak gördüğümüz ve bir
an önce de çözülmesini arzu ettiğimiz temel konular.
Çalışma hayatıyla ilgili
gerek Toplu İş İlişkileri Kanunu noktasında gerek
memurlara toplu sözleşme hakkının verilmesi noktasında
gerek iş sağlığı ve güvenliği noktasında
Türkiyeye müstakil olarak ILO normlarına uygun bir İş Sağlığı
ve Güvenliği Kanunu çıkaran ve en son olarak da yaklaşık
300 bin civarında sözleşmeli personeli kadroya geçiren AK PARTİ
hükûmetlerinin, bugüne kadar yapmış oldukları, çalışma
hayatıyla ilgili bu önemli düzenlemelerin yanında ben inanıyorum
ki, bu yaz son şekli verilecek ve Meclis açılır açılmaz
yapılacak olan yasal düzenlemelerle birlikte taşeron işçi
kardeşlerimizin bu en temel, en insani taleplerini de inşallah
karşılamış olacağız.
Ben, bu konudaki temennimi tekrar ifade ediyor, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kaçar.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.33
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.47
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fatih
ŞAHİN (Ankara), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 124üncü Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
önerisinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi, öneriyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Öneri kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 25/06/2013
Salı günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi
parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Emine
Ülker Tarhan
Ankara
Öneri:
Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcı ve arkadaşları
tarafından, 25/6/2013 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına, sporcularımızı doping yapmaya
iten nedenlerin araştırılması ve dopingi önlemeye yönelik
gerekli çalışmaların yapılabilmesi amacıyla
verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin (982 sıra no.lu)
Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak, 25/6/2013 Salı günlü birleşimde sunuşlarda
okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde Mersin Milletvekili
Sayın Aytuğ Atıcı.
Buyurun
Sayın Atıcı. (CHP sıralarından alkışlar)
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, sporcularımızı ve gençlerimizi kavuran, çürüten
doping konusunda verdiğim araştırma önergesi üzerine, lehine söz
almış bulunuyorum. Yaşamı
boyunca hiç hile yapmayan, üniversiteye giriş sınavında hile
yaparak çocuğunun yerine başkasını sınava sokmayan,
meydanlarda ve ekranlarda halkı kandırmak için yalan söylemeyen,
millî eğitimde hormonlu puanlara göz yummayan milletvekillerini
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Mersinde, biliyorsunuz, 17nci Akdeniz Oyunları
yapılıyor. Bu oyunlar için Akdenizin çeşitli ülkelerinden
gelerek gençlerimizle beraber
kardeşçe, dostça ve barış içinde yarışan dürüst
sporcuları da buradan selamlıyor ve onlara güzel Mersinimize
hoş geldiniz diyorum.
Sporun
asıl amacı bireyler ve toplumlar arası kardeşlik ve
barışı ilerletmek,
sağlıklı bireyler ve toplumlar yaratmaktır. Bu amacı
giden yolda spor, adil mücadele, eşitlik, hoşgörü, sabır, iyi
niyet ve daha pek çok ulvi kavramı da içinde barındırır.
Kazanma hırsı bazen öyle bir noktaya gelir ki, insanlar hedeflerine
ulaşmak için her yolu mübah sayarlar. Kazanma hırsı nerelerde
olur değerli arkadaşlarım? Kazanma hırsı, bazen sporda
olur, bazen bilimde olur, sıklıkla da siyasette olur.
Hırsın geldiği bu noktada amaç başarmak değil ne
olursa olsun kazanmaktır. İşte, bu durum tehlikelidir. Her ne
olursa olsun kazanma isteği, insanı insanlıktan
çıkarır. Kazanmak uğruna her türlü yolsuzluk ve hileye
başvurulabilir. Hatta ve de hatta, iş öyle noktaya varır ki,
kutsal değerlerin bile harcanmasına, kirlenmesine göz yumulabilir.
Bilemiyorum, bu anlattıklarım sizlere bir yerden tanıdık,
bildik geliyor mu?
Bildiğiniz gibi, doping,
yarışmalarda haksız yere kendine avantaj sağlamak
isteyenlerin çeşitli şekillerde hileler yapmasıdır. Yani
sporcuların kendilerini aslında göründüklerinden daha güçlüymüş
gibi gösterme ve hak ettikleri yerden daha yükseklere çıkma arzusudur
doping. Peki, doping sadece insana mı yapılır? Hayır.
Hayvana da yapılır, bitkiye de yapılır; kısacası,
tüm canlılara doping yapılır, dopinglerin tamamı da
zararlıdır. Peki, sistemlere doping yapılır mı?
Elbette ki yapılır. Ekonomiye, sağlık sistemine, eğitimde
verilen notlara, siyasi partilere; kısacası, her şeye ama her
şeye doping yapılabilir. Bu durumda ise yapılan şey hem
tehlikelidir hem de sahtekârlıktır. Ekonomiyi olduğundan iyi
göstermeye çalışabilirsiniz doping yaparak ancak foyası ortaya
çıkar. Başbakanın bir konuşmasıyla faiz yükselir,
borsa düşer, döviz fırlar. Suçlu hemen bulunur, faiz lobisidir. Oysa
suçlu, ekonomiye doping yapanlarda ve buna göz yumanlardadır.
Sağlık sistemini olduğundan iyi göstermeye
çalışırsınız, dopingin etkisi geçince gerçek, tüm
çıplaklığıyla ortaya çıkar. Nedir bu gerçek?
Katkı payları korkunç şekilde yükselir,
sağlığın otuz yıllık geleceği
satılır; velhasıl, insan yaşamı tehlikeye girer.
Görüyorsunuz, doping ne kadar zararlı. Siyasi sistemi ve uygulamaları
olduğundan iyi gösterip bir kesimi yok sayarsanız, doping etkisi
ortadan kalkınca gerçek yine ortaya çıkar. İnsanlar Kısa
çöp uzun çöpten hakkını alır elbette. Diyerek, Taksimden
başlayarak tüm yurtta sokaklara dökülür. İşte, her tarafta
yaptığınız dopingin etkisini sizlere kısaca özetledim.
Sporda da durum aynıdır. Her
yerde olduğu gibi sporda da Çok başarılıyız. demek
için dopinge göz yumarsanız, tüm dünyaya âdeta rezil olursunuz. Oysa
sporun en önemli ilkesi eşit koşullarda yarışmak ve
ahlaklı olmaktır.
Mustafa Kemal Atatürk Ben sporcunun
zeki, çevik, aynı zamanda ahlaklısını severim.
demiştir, Ne olursa olsun kazananı severim. dememiştir.
Sporcularımızın
kısa yoldan zengin olan bazı yöneticilere özenmeleri dehşet
vericidir. Yani doping temizliğine sadece sporda değil, aslında
tüm alanlarda ihtiyaç vardır.
Değerli arkadaşlarım,
insanlara doping uygulamasının sağlığa da
zararları vardır, yani genç sporcularımız bu doping
yüzünden âdeta telef olmaktadır.
Bakın, sporcularımız
arasında hızla yayılan doping, sporcularımıza,
gençlerimize, çocuklarımıza neler yapıyor? Bu etkiler
arasında, gençlerde gelişme geriliği, büyümenin durması,
aşırı kıllanma, gelişme bozukluğu, karaciğer
ve böbrek üstü tümörler, kısırlık, psikoz, aşırı
saldırganlık yan etkiler arasında sayılabilir, hatta ve de
hatta dopinge bağlı ölümler de görülmüştür.
Değerli arkadaşlarım,
Mersin halkının ortak değeri olan Akdeniz Oyunları,
maalesef ve de maalesef dopingle anılır olmuştur. Bazı
sporcularımıza yapılan testlerde doping tespit edilince
sporcularımız yarışmalardan geri çekilmişlerdir. 5
farklı şehirde baskın yapılarak sporcularımızdan
örnek, numune istemişler ve bazı sporcularımız bu
numuneleri vermekten kaçarak, yarışmalardan çekilmeyi tercih
etmişler, hatta ve de hatta sporcular kendi aralarında kısa
mesajlarla cep telefonlarıyla birbirlerine haber vererek, yangın
merdivenlerinden birbirlerinin kaçmalarını
sağlamışlardır.
Peki, soruyorum: Bir sporcu numune
vermekten niye kaçar? Cevabı çok basit, cevabını siz
milletvekilleri çok iyi biliyorsunuz; Hükûmet Sayıştay raporunu Genel
Kurula getirmekten neden kaçarsa, sporcu da bu yüzden idrarını
vermekten kaçar. Çünkü gerçekler ortaya çıkacaktır, gerçekler ayan
beyan ortaya çıktığında da işin makyaj kısmı
dökülmüş olacaktır.
Yine, önceki gün halter
takımımızın 8 sporcusu maalesef doping yüzünden
yarışmalardan çekilmiştir. Doping yapmak aslında örgütlü
bir suçtur değerli arkadaşlarım. Doping maddesini getiren,
veren, içen, uygulayan, denetimden kaçıran, denetlemeyen,
soruşturmayan ve derece kazanmak adına göz yuman siyasiler olmak
üzere bu, tüm bu işe bulaşan herkesin başını
ağrıtacak bir suçtur. Önümüzde uluslararası
yarışmalarda madalyaları geri alınan, kürsüden kaçan,
spordan men edilen örnekler olmasına rağmen, AKP
iktidarlarının döneminde artan doping sporun
uğradığı değer erozyonunun sonucudur ve giderek,
giderek artmaktadır.
Mersinde halkın parasıyla
kurulan spor tesislerinde 17nci Akdeniz Oyunları hâlen bugün de
yapılmaya devam ediyor. Açılışa AKP yandaşları
dışında kimse alınmıyor, oyunlar AKP tarafından,
sizler tarafından siyasi olarak istismar ediliyor. Özel uçaklarla Ankaradan,
İstanbuldan yığma kalabalıklar açılışa
götürülüyor ancak Mersinliler maalesef bu işin dışında
kalıyor.
Peki, Başbakanın
söylemlerinde doping var mıdır? Başbakanın söylemlerindeki
dopingin de, hilenin de haddi hesabı yoktur. Mersindeki spor tesislerinin
açılışında da maalesef ayrımcı söylemler dikkati
çekmiştir ve yapılan dopingli söylemlerde Mersine iyilik
yapıldığı söylenmektedir ancak Mersinin kalbi durumundaki
Tevfik Sırrı Gür Stadyumuna el konularak, TOKİye verilerek
Hükûmet kârlı bir iş yapacağını ortaya koymuştur
yani bir koyarak yine beş almıştır. Mersinliler kendilerini
protesto edecekler diye stadyuma alınmamışlardır ve
zavallı esnafın da bu oyunlardan hiçbir kârı
olmamıştır.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, AKP Grubunun dikkatine bir şey getirmek istiyorum.
Ben bu araştırma önergesini verdikten sonra, konuşma
hazırlarken dikkatimi çeken bir husus, AKP Grubunun da bundan dört ay önce
benzer bir önergeyi vermiş olmasıydı. Bunu gördüm ve bu benzer
önergeyle ümit ettim ki AKP grup başkan vekilleri bizim grup başkan
vekillerimizle konuşurlar, bunu bir ortak önerge hâline getirirler. Ama bu
durum ya atlandı ya da özellikle bir şekilde görmezden gelindi.
Şimdi şurada gördüğünüz Meclis araştırması
önergesinde tam 102 tane AKPli sayın milletvekilinin imzası var. Ben
burada doping hakkında ne konuştuysam, aynısının
altına 102 milletvekili imza altmış.
Şimdi, Sayın Canikli, zaman
çok geç değil, ara verilebilir, bir şekilde önergeler
birleştirilebilir ve bu doping belasından Türkiyeyi kurtarmanın
yolları aranabilir diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Atıcı.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisinin aleyhinde, Bartın Milletvekili Sayın Yılmaz Tunç,
buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisinin aleyhinde söz aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum.
Biraz önce Cumhuriyet Halk Partili
milletvekilimiz, doktor olarak tanıdığımız
milletvekilimiz birtakım psikolojik sorunlardan bahsederek birtakım
yakıştırmalar yapmaya çalıştı. Daha önce de bu
kürsünden benzer ifadeler kullanmıştı. Biz de hukuk fakültesinde
okurken kriminoloji dersi okuduk, avukat olan, hukukçu olan
arkadaşlarımız bilir. Kriminoloji bilimine göre, tüm
saldırgan davranışların altında, hayal
kırıklığı doğuran bir durum yatmaktadır.
Yani, hocalarımız bize kriminoloji dersinde Saldırganlığın
nedenlerinden en önemlisi, altında mutlaka bir hayal
kırıklığı vardır. diye öğretmişlerdi.
Şimdi ben soruyorum buradan:
Cumhuriyet Halk Partisinin içinde bulunduğu bu saldırgan durum acaba
hangi hayal kırıklığından kaynaklanmaktadır? On
bir yıldır başarıyla devam eden AK PARTİ iktidarı
mıdır ya da Cumhuriyet Halk Partisinin altmış
yıldır iktidar olamaması mıdır? Burada, sporda
dopingle ilgili bir önerge vereceksiniz, ardından farklı
değerlendirmelerde bulunacaksınız. Bizim AK PARTİli
milletvekillerimizin sporda dopingle ilgili verdiği önergenin
arkasındayız. Ancak, bugün Meclisin gündeminde yargıyı
ilgilendiren, adalet mensuplarını ilgilendiren adli tatil düzenlemesi
var. Ayrıca, yine Devlet Memurları Kanunuyla ilgili, sözleşmeli
personelin kadroya alınmasıyla ilgili yasal düzenlemeler var. Meclis
tatile girmeden önce bunların da çıkması gerekiyor.
Evet, doping önemli. Doping sadece
Türkiyede değil, bütün dünyada sporcuları, sporu tehdit eden önemli
bir konu. Performans artışı sağlamak için
dışarıdan alınan veya sporcunun vücudunda bulunan bir maddenin
normal düzenin üzerine çıkarılmasını sağlayan
yöntemlerin kullanılması, sporcu sağlığına
zararlı ve hakça yarışmayı engelleyen bir husustur. Bu
nedenle, dopingle mücadelede Avrupa Birliği içerisinde yasa dışı
doping ilaçlarının ticaretinin aynen uyuşturucu ticareti gibi
algılanmasına yönelik çalışmalar dikkat çekicidir.
Ülkemizde de alınması gereken önlemlerin başında, genç
sporcuların doping maddeleri, bu maddeleri içerebilecek reçeteli ilaçlar
ve tüm bunların doğurabilecekleri sağlık sorunları
konusunda bilgilendirilmesi ve eğitilmesi gerekmektedir. Dopingle mücadele
kapsamında sporcuların doping yapmasını önlemek, sporcuları dopingin
zararlı etkileri konusunda bilgilendirmek, sporcu beslenmesi ve dopingle
mücadelenin yaygınlaştırılması için Gençlik ve Spor
Bakanlığı yeni adımlar atmıştır. Ulusal
Gençlik ve Spor Politikası Belgesinde de dopingle mücadelenin
yaygınlaştırılması için Gençlik ve Spor
Bakanlığı yeni adımlar atmıştır. Ulusal
Gençlik ve Spor Politikası Belgesinde de dopingle mücadele için önemli
hedefler konulmuştur.
Profesyonel bir sporcunun doping
maddesini bilerek alması kabul edilemez. Bu, spor ahlakıyla da
bağdaşmaz. Mustafa Kemal Atatürkün Ben sporcunun zeki, çevik,
aynı zamanda ahlaklısını severim. sözü aslında her
şeyi özetlemektedir.
Sporcuların sağlık nedeniyle
aldıkları bazı ilaçların da kontrollerde doping gibi
değerlendirildiği de görülebilmektedir. Bu duruma düşmemek için
de sporcuların ilaçlar konusunda bilgilendirilmesi ve bütün ilaçların
doktor kontrolünde alınması gerekir. Bu tedbirler noktasında sporcularımızın,
antrenörlerin ve kulüplerinin dikkatli olması gerekir. Dopingin önlenmesi
amacıyla doping yapan sporculara, antrenörlerine, hatta kulüplerine de
yaptırımlar getiren yeni yasal düzenleme çalışmaları
da sürmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; on buçuk yıldan bu yana devam eden AK PARTİ
iktidarında her alanda olduğu gibi gençlik ve spor alanında da
önemli ilerlemeler sağlanmıştır. Türkiye, büyüyen
ekonomisi, güçlü demokrasisi, uluslararası alanda artan etkinliği ve
dinamik, genç nüfusuyla daha büyük, daha müreffeh ve daha güçlü bir devlet ve
toplum olma yolunda emin adımlarla ilerlemektedir. Sporun
sağlıklı nesillerin yetişmesinde, halk
sağlığının korunmasında, ekonominin gelişmesinde,
toplumsal barışın tesis edilmesinde ve sosyal uyumun
geliştirilmesinde çok önemli bir yere sahip olduğuna
inandığımız için spora, sporcuya ve spor tesislerine büyük
önem veriyoruz. Bu anlamda, Gençlik ve Spor Bakanlığının
kurulması bile AK PARTİ iktidarlarının gençlik ve spora ne
kadar büyük önem verdiğinin açıkça göstergesidir.
20 yaşından küçük gençlerimiz
AK PARTİ iktidarından önceki durumu hatırlamıyor diye son
yıllardaki gelişmeleri görmezden gelip konuşmak doğru
değildir. Gençlere ve spora çok büyük önem verdiğimizi, gençlerimiz
ve sporcularımız bilmektedir. Amatör sporun geliştirilmesi için
verilen destekler ortadadır, açılan gençlik merkezleri,
inşaatları devam eden gençlik merkezleri ortadadır. Türkiye öyle
bir kısım siyasetçilerin ve bazı ulusal ve uluslararası
medyanın göstermek istediği gibi bir Türkiye değil. Türkiye 2020
Olimpiyatlarına adaylığı ile dünyanın en büyük spor
organizasyonunu İstanbula getirmek için çalışan bir ülkedir ve
bu kapsamda, İstanbula 25i yeni olmak üzere 36 tesis kazandırmak
için kolları sıvayan bir ülkedir.
Değerli milletvekilleri; AK
PARTİnin on buçuk yıldan bu yana Türkiyeyi geriye götürdüğünü
söyleyenler hiç de inandırıcı değiller. Eğer Türkiye
söyledikleri gibi olsaydı 23üncü Dünya Üniversite Yaz Oyunlarının,
Universiadeın 2005 yılında İzmirde
yapılamasını sağlayabilir miydi? Türkiye on yılda 6
kez Formula 1 organizasyonlarını İstanbulda yapabilir miydi?
Türkiye, 2010 Dünya Basketbol Şampiyonasını
gerçekleştirebilir miydi? Eğer Türkiye bazı siyasetçilerin
dünyaya şikâyet ettiği gibi bir Türkiye olsaydı, 2010
yılında Büyükler Halter Şampiyonasını Antalyada,
Avrupa Yol Bisikleti Şampiyonasını Ankarada, Dünya Deniz
Küreği Şampiyonasını İstanbulda, Dünya Bilardo
Şampiyonasını Antalyada, Dünya Atıcılık
Kupası finalini İzmirde gerçekleştirebilir miydi? 2011
yılında Dünya Universiade Kış Oyunlarını
Erzurumda, Avrupa Gençlik Olimpik Oyunlarını Trabzonda, Dünya
Güreş Şampiyonasını İstanbulda
gerçekleştirebilir miydi? 2012 Dünya Salon Atletizm
Şampiyonasını İstanbulda gerçekleştirebilir miydi?
Doksan yıllık cumhuriyet tarihimizin hangi on yıllık
dönemine bu kadar uluslararası dev organizasyon
sığdırılabilinmiştir? Eğer Türkiye bugün
bazı çevrelerce gösterilmek istendiği gibi bir Türkiye olsaydı
bu dev organizasyonlar Türkiyeye verilmezdi. Verilse bile, on yıl önce
memuruna, işçisine, emeklisine maaş ödeyebilmek için 1 milyar dolar
IMF borcuna muhtaç olan bir ülke, bu dev organizasyonların altından
kalkamazdı. Ekonomik kriz nedeniyle Yunanistanın yapamadığı
Akdeniz Oyunlarını Akdeniz havzasında başarabilecek ülke
olarak Türkiye'nin görülmesinden ve bunu başarıyla
gerçekleştiriyor olmasından hepimizin gurur duyması lazım.
Türkiye'nin her alandaki
istatistiklerini olumlu yönde değiştiren bir iktidar var. Ekonomide
ülkemizi nasıl 4 kat büyütmüşsek bu büyüme ve gelişmeyi her
alanda gerçekleştirdik. Sporu da ihmal etmedik, dünyanın
gelişmiş ülkelerini kıskandıracak ilerlemeler
sağladık. 2002 yılında 278 bin olan lisanslı sporcu
sayısı bugün 3 milyona ulaştı; spor kulübü sayısı
6 binden 11 bine çıktı; uluslararası müsabakalarda
kazanılan madalya sayısı 2002 yılında 1.481 iken bu
başarı 2012 yılında 2.868e ulaştı. Spor
tesisleri için ayrılan kaynak 2002 yılında 62 milyon lira iken
-bakınız, 2002de spor tesisleri için ayrılan kaynak 62 milyon
lira- bugün 6 kattan fazla arttırıyoruz, 390 milyon lira. Gençlik
Spor Genel Müdürlüğü bütçesi, AK PARTİden önce ne kadardı
biliyor musunuz? Sadece, 193 milyon lira, şimdi ne kadar? 1 milyar lira, 5
kat yükselttik. Gençlik merkezi sayısını 175e
çıkardık, nüfusu 10 binin üzerinde olan her ilçeye bir kapalı
spor salonu projesini başlattık. 2003-2013 arasında 200
civarında spor tesisini sıfırdan tamamlayarak
halkımızın hizmetine sunduk. Ülke çapında 28 adet olimpik
havuz inşa ettik, yüzme havuzu olmayan il kalmasın diye
çalışıyoruz. Gelmiş geçmiş iktidarlar arasında
gençlere en fazla değeri biz verdik. Sadece, gençlerin seçilme
yaşını 30dan 25e indirmekle kalmadık, her ile üniversite açarak, yurtlar yaparak gençlerimizin yüksek
tahsil yapmalarını kolaylaştırdık. AK PARTİden önce
üniversite öğrencilerine 45 lira üniversite bursu layık görülüyordu,
bu rakamı bugün 280 liraya biz çıkardık. Bizler gençlerimizi
geleceğimiz olarak görüyoruz, onların illegal oluşumlar
içerisine girerek hem kendilerine hem de ailelerine zarar vermelerini
istemiyoruz. Vatana ve millete hayırlı birer evlat olarak
yetişmelerini ve cumhuriyetimizin 100üncü kuruluş yıl dönümünde
ülkemizi dünyanın en büyük 10 ülkesi yapmalarının yolunu
açıyoruz, gençlere değer veriyoruz.
Sporda dopingle ilgili, AK PARTİli
milletvekillerinin de araştırma önergesi Meclis gündemindedir. Meclis
gündemimizde yargı, adaleti ilgilendiren, adli yargıyla ilgili
konunun
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
bugün ve
yarın yasalaşması gerekiyor. O nedenle, CHP Grup önerisinin
gündeme alınmamasını talep ediyor, Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın
Başkanım, değerli milletvekili benim psikolojik bir
değerlendirme yaptığımı söyleyerek sözlerimi
çarpıttı, izin verirseniz
BAŞKAN Buyurun.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlarım,
ben bugün bir psikolojik değerlendirme yapmadım. Ben
olabildiğince olumlu bir havada bu araştırma önergesinin
çıkmasına çaba sarf ettim ama görüyorum ki geçen hafta
yaptığım psikolojik değerlendirmeler hâlâ
hafızalarınızda, bu, iyi bir şey.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, halkı kandırmaya hiç gerek yok. CHP saldırgan
diyorsunuz. CHPyi, bakın, temsilen ben konuşuyorum şu anda ve
olabildiğince en mülayim ve en iyi şekilde sizleri,
çocuklarımızı bu illetten kurtarmaya davet ediyorum.
HAMZA DAĞ (İzmir) En
mülayim hâliniz bu mu?
AYTUĞ ATICI (Devamla)
Şimdi, çıkıyorsunuz, burada diyorsunuz ki: Kendi önergemizin
arkasındayız.
Değerli arkadaşlarım,
ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. Önergenizin
arkasındaysanız, delikanlıca evet oyu
kullanırsınız, biz de sizinle beraber otururuz, bu komisyonu
kurarız.
Şimdi, bir de halkı
yanıltmaya, halka yalan söylemeye devam etmeyin ne olur. Mecliste çok
işimiz var. diyorsunuz; doğru değil. Mecliste işler her
zaman vardır ama halkımız şunu bilmelidir ki bu komisyonun
kurulması, Meclis Genel Kurulunun çalışmasını
engellemez. Komisyon kararına evet dersiniz, kendi mecrasında
yürür, başka bir yerde bizler bu toplantıları yaparak
gençlerimizi bu illetten kurtarmaya çalışırız.
Şimdi, 102
arkadaşınız diyor ki: Doping zararlıdır,
araştırılmalıdır. Biz de kalkmışız
-hani hep diyorsunuz ya Sürekli negatifsiniz.- size diyoruz ki: Evet,
haklısınız. İlk defa, nadiren, haklı olduğunuz
noktalardan birindesiniz, iyi bir nokta yakalamışsınız,
teşekkür ederiz. Biz de ana muhalefet partisi olarak size destek
veriyoruz. Gelin, bu sorumluluktan kaçmayın ve hep beraber bu komisyonu kuralım,
teklif eden sizsiniz. 102 imza sahibi şimdi nasıl hayır
diyecek, bunu halka nasıl anlatacaksınız, bu kara lekeyi
nasıl taşıyacaksınız, merak ediyorum doğrusu.
(CHP sıralarından alkışlar)
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara)
Başkanım, partimizi hedef alarak partimize ilişkin de
saldırgan ifadesini kullandı sayın hatip.
BAŞKAN Buyurun.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara)
Saldırgan mı demiştiniz? Siz, saldırgan demiştiniz
değil mi? Siz, Tanrının evini, bir camiyi yaralılara açan
bir imamı görevden aldınız, bu kadar masum bir duyguyla hareket
eden bir imamı görevden aldınız. Polisi halkına
karşı, meydanlara çıkıp birer birer
kışkırttınız, dediniz ki: Evet, polis saldırmalıdır,
polis kurşun sıkmalıdır, polis şunu yapmalı,
plastik mermi kullanmalıdır
RECEP ÖZEL (Isparta) Polis
kurşun sıkmalıdır. nerede dedik ya!
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla)
...biber gazı sıkmalıdır. bunu söylediniz. Yüzde 50yi
zor tutuyoruz evimizde, yüzde 50yi zor tutuyoruz! dediniz,
hatırlıyor musunuz? Karşınıza canımız isterse
1 milyon kişiyi çıkartırız. dediniz, bunu
hatırlıyor musunuz?
AHMET YENİ (Samsun) Müftünün
karısı nerede?
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla)
Peki, genç kızları saçlarından sürükleyenleri
hatırlıyor musunuz, İzmirde genç kızları
saçlarından sürükleyen o polisleri ve gencecik çocukların gözünü
çıkartan, adalet isteyen bir gencin başına kurşun
sıkan o polisin aklandığı süreci hatırlıyor
musunuz? Bunlara kim zemin hazırladı?
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Aklandı mı?
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) Kim
buna zemin hazırladı söyler misiniz? Peki, bu zihniyet mi bize
saldırgan olup olmadığımızı söylüyor, pes!
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
İlçe başkanı
Müftünün karısı
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla)
Pes, gerçekten pes, pes doğrusu! Bize bunu söyleme cüretini göstereceksiniz
öyle mi?
Siz, bu ülkede meşru
müdafaanın tanımını değiştirdiniz beyefendi,
meşru müdafaanın tanımını değiştirdiniz. Bir
hukukçu olarak utanıyorum bundan. Meşru müdafaayı siz ne yaptınız
biliyor musunuz? Yargı oyuncağıysa eğer, masum
insanların kafasına kurşun sıkmayı siz meşru
müdafaa tanımı yaptınız bu ülkede.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Biz mi
yaptık, yargı yapıyor bunu ya!
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla)
Siz, aktif saldırganlığa meşru müdafaa diyorsunuz
artık bu ülkede.
Bakın, meşru müdafaa adı
altında siz, saldırgan olmayan sizler, 3 kişiyi, 5 kişiyi,
10 kişiyi öldürebilirisiniz, gözlerini çıkartabilirisiniz, buna zemin
hazırlayabilirsiniz ama inanın tüm halkı öldüremezsiniz, bunu
yapamazsınız. Yüzde 50 olmasa, kalan o yüzde 50, düşman
bildiğiniz o yüzde 50 olmasa bu ülkeyi ne güzel yönetirdik. diye
düşünüyorsunuz öyle mi? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) Müftünün
karısı nerede, müftünün?
BAŞKAN Teşekkür ederim.
(CHP sıralarından alkışlar)
Evet, Sayın Tunç
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Benim
saldırgan olduğumu ifade etti.
BAŞKAN -
Karşılıklı saldırganlık başladı.
Aslında partinize dedi, Sayın
Caniklinin vermesi lazım ama hadi ben size vereyim. Şimdi,
Sayın Canikliye yok o zaman, hadi bakalım.
Buyurun.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgiyle
saygıyla selamlıyorum.
Tabii, öncelikle, buraya çıkan,
özellikle grup başkan vekili sıfatı taşıyan
kişinin önce bir Genel Kurulu selamlaması lazım. Bir kere bu alışkanlığı
edinmeniz lazım, bir hukukçu olarak size bunu tavsiye ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, Bravo. sesleri)
Şimdi, Gezi olaylarıyla
ilgili burada birtakım değerlendirmeler yaparak AK PARTİ Hükûmetini,
güvenlik güçlerimizi, polisimizi suçladınız, zan altında
bırakan ifadeler kullandınız. Şu anda devam eden
yargılamalar var. Birtakım şiddet olayları
gerçekleşti. Bu şiddet olaylarının altında yatan
nedenin ne olduğunu kronolojik açıdan, kronoloji bilimi
açısından söylemeye çalıştım ama bunu anlamak
istemediniz.
Bakınız,
İnternette polisin kameralarının, MOBESE
kameralarının görüntüleri şu anda herkesin
ulaşabileceği şekilde duruyor. Burada polise nasıl
saldırıldığını kamuoyu gayet iyi görüyor. Polisin
o kalkanlar altında, arkasında o göstericilere, şiddet kullanan,
taş atan, her şeyi fırlatan o göstericilere sabırla
nasıl direndiğini, o kalkanların arkasında nasıl
beklediğini o görüntülerde siz görmüyor musunuz? O görüntüleri gördüğünüz
hâlde hâlâ niye güvenlik güçlerimizi, polisimizi Cumhuriyet Halk Partisi
adına burada gelip suçluyorsunuz? İşte, müftünün
karısı rolündeki o Cumhuriyet Halk Partisi ilçe
başkanının hanımını da izledik. Nasıl
provokasyonlar içerisine Türkiyenin çekilmek istendiğini hep birlikte
gördük. Zahide nineyi de izledik, nasıl ders verdiğini izledik.
İşte bunları artık görün ve Cumhuriyet Halk Partisini
barajın altına düşürmek için bu kadar gayret içerisinde
olmayın diyorum.
Hepinizi
sevgiyle saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Buyurun.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Sayın Başkan, Beyefendi gençlerden,
coşkudan, büyüyen, filizlenen her şeyden nefret ettiği için
saygıyı hak edip etmediği konusunda kuşkuluyum. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Saygıyla selamlamayı
hak edip etmediği konusunda gerçekten kuşkuluyum. İtiraz eden
herkesten nefret ediyorsunuz, farkında mısınız? Herkesten
nefret ediyorsunuz. Ve siz, neden insanların değil, sadece biber
gazının ve silahların gücüne inanıyorsunuz?
AHMET
YENİ (Samsun) Müftünün karısını anlat!
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Devamla) - Bunu hiç sorguladınız mı? Siz sadece
bunun gücüne inanıyorsunuz.
AHMET
YENİ (Samsun) Provokatörleri anlat!
BAŞKAN
Sayın Yeni, lütfen
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Devamla) Neden yalan söylüyorsunuz Polis mermi
kullanmıyor. diye? O güneş gibi doğduğunu söyleyen
Başbakanınız ayağımıza bir diken gibi battı,
biliyor musunuz? Bir diken gibi battı ama bizi ağlatmıyor,
kesinlikle ağlatmıyor, sadece güçlendiriyor, mücadelemizi
güçlendiriyor, bundan emin olun.
Siz yüzde 50yi yüzde
50ye düşman etmek için, oturun düşünün, meydanlara
topladığınız insanlara
AHMET YENİ (Samsun)
Provokasyonları anlatın biraz, müftünün karısını
EMİNE ÜLKER TARHAN
(Devamla)
belediye tarafından toplattığınız
insanlara birtakım müsadere metinlerini okumaya devam edin ama biz
ağlamayacağız yaşattınız açılar için ve
direnmeye, mücadele etmeye devam edeceğiz, bunu bilesiniz, bunu biliniz ve
kendinizi bir kez daha sorgulayınız, halkınızı niye
kendinize düşman görüyorsunuz? Lütfen bunu sorgulayın.
AHMET YENİ (Samsun)
Müftünün karısı nerede, müftünün karısı?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Başkan
BAŞKAN Yok
artık, yok, bu çok uzuyor.
ALİ UZUNURMAK
(Aydın) Sayın Başkan, yeter yahu!
BAŞKAN Ne
yapalım canım?
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Olmaz Başkanım ama yeter.
ALİ UZUNURMAK
(Aydın) Böyle bir şey olmaz ama ya!
BAŞKAN Ne
yapayım, ben ne yapabilirim? Olmaz da işte oluyor. Ne yapayım?
ALİ UZUNURMAK
(Aydın) Olmaz ama, böyle bir şey olmaz ya!
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) İç Tüzükün gereğini yapacaksınız yani İç
Tüzükün gereğini neyse
ALİ UZUNURMAK
(Aydın) Sayın Başkan, olmaz böyle bir şey ya!
BAŞKAN Tamam,
bitirdik, söyledik Sayın Tunça da hayır diye. Herkes birbirine laf
atıyor.
Şimdi ben size söz
vereceğim, isterseniz kapatalım.
ALİ UZUNURMAK
(Aydın) Biz burada seyirci değiliz ya, bir tiyatro değil
burası ya.
BAŞKAN Muhterem,
sevgili başkanım, ya ben ne yapayım?
ALİ UZUNURMAK
(Aydın) Tamam, burası bir tiyatro değil.
BAŞKAN Ya, ben ne
yapayım?
ALİ UZUNURMAK
(Aydın) Yapacaksınız neyse. Böyle bir şey var mı ya!
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) İç Tüzükü uygulayacaksınız.
BAŞKAN İç
Tüzükü uygularsak hiçbirinizin ağzını açmaması lazım,
İç Tüzüke gelince herkes kendine yontmasın.
Ben başında
söyledim, televizyon yayınının bitimine kadar lütfen herkes
sabretsin diye.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Olmaz efendim, 69a göre
BAŞKAN Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde, Aydın Milletvekili Sayın Ali
Uzunırmak. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun vermiş olduğu dopingle ilgili öneride söz
aldım, hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Konuşmamın
hemen başında Irakta Tuzhurmatuda terör olaylarını
protesto etmek için toplanmış Türkmen
vatandaşlarımızın arasında bir canlı bomba
saldırısı neticesinde şehit olan Türkmen Cephesi
Başkan Yardımcısı Ali Haşim Muhtaroğluna,
Türkmen asıllı Tikrit Vali Yardımcısı değerli
kardeşimize Allahtan rahmet diliyorum. 13 Türkmen
vatandaşımız hayatını kaybetmiş
-saldırganlarla beraberdir 13 kişi- ve 71 kişi de
yaralıdır, onlara da hastanelerde acil şifalar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye önce meselelerini
doğru tartışmalıdır. Evet, bugün, Türkiyede mahir bir
iktidar vardır. Ama, iktidarın mahareti acaba neden
kaynaklanmaktadır? Biraz insaflı ve dikkatlice hepimiz bu ülkenin menfaatlerini
düşünen milletvekilleri sınıflamasında olduğumuzu
düşünerek hareket ettiğimizde biz küçük sevaplarla büyük
günahları kapatmakta mahir olduğumuzu anlayabiliyor muyuz? Eğer
anlayabiliyorsak o zaman meseleyi düzeltme imkânımız olur. Evet,
Türkiyede on buçuk yıldır bazı uygulamalarda iyi neticeler
alınmış mıdır? Mutlaka alınmıştır.
Ama, o küçük sevaplar büyük günahları kurtarabilmekte midir değerli
arkadaşlar? Şurada bugün yaptığımız
tartışmada bile, dopingle ilgili konuştuğumuz konuda farz
edin ki muhalefet sözcüsü arkadaşımız farklı şeyler
söyledi, peki, iktidar sözcüsü olan arkadaşımızın
söylediği, aydınlatmaya çalıştığı konular
dopingle ilgili ve dopingi alakalandıran, problemi öneren, çözen önermeler
midir?
Değerli milletvekilleri, biz, maalesef bir taassup
içerisinde, iktidar ve muhalefet taassubu içerisinde insanımızın
ve ülkemizin, dünyanın problemlerini doğru
tartışmıyoruz. Doğru
tartışmadığımız için de kuyruğunu yakalamaya
çalışan kedi gibi dönüp duruyoruz değerli arkadaşlar.
Doping nedir? Doping, vücudun zihinsel veya fiziksel
olarak uyarıcı etkisiyle daha üstün performans sağlaması
için ilaç alınmasıdır. Peki, bu ilaç alınması neden
kaynaklanmaktadır ve sonuçları neleri getirmektedir? Bir: Her
şeyden önce bu ilacı alan yarışmacılar veya bu
ilacı veren kimseler, teknik heyetler olabilir. Örneğin, bazı
hayvan yarışlarında başka alanlarda da bunlar
kullanılmaktadır. O masum hayvanın kendisine doping
yapıldığından haberi yoktur. Onu tamamen sahipleri veya
teknik heyet yapmaktadır. Sporcular bazen kendileri de farkında
olmadan antrenörlerin veya teknik heyetlerin dopingleriyle
karşılaşmaktadırlar, kendi iradesiyle bu
uyarıcıları alan sporcular da olmaktadır,
yarışmacılar da olmaktadır. Bu neden
kaynaklanmaktadır? Bu, başarı hırsından kaynaklanmaktadır,
bu, menfaat temin etmekten kaynaklanmaktadır çünkü alınacak
birtakım ödüllerden unvanlara varıncaya kadar onlar bir avantaj
sağlayacaktır.
Değerli milletvekilleri,
dolayısıyla, kendi iradesiyle veya kendi iradesi
dışında bu uyarıcıların alınması hem
sporcu sağlığı açısından mahzurlar
doğurmaktadır ve insan hayatı açısından veya hayvan
hayatı açısından, sağlığı
açısından önemlidir hem de bir diğer yönüyle, bu,
başarı ve zafer hırsızlığıdır. Bu,
başarı ve zafer hırsızlığı da mutlaka ki
yarışmacı prensipleri ve centilmenlik açısından da
değerlendirilmesi gereken bir konudur.
Değerli milletvekilleri, kendimiz
ev sahipliğini yaptığımız Akdeniz Oyunları
yarışmasında kendi sporcularımızın doping
kontrolünden kaçması ve yarışma dışı bırakılması
aslında çok büyük bir skandaldır ve Türkiye çok zamandır ve
başka alanlarda da bu skandallarla karşı
karşıyadır. Ama ne yazık ki toplumun haber alma
kaynakları ve demin söylediğim gibi iktidarın bazı maharetleriyle
on yıllardır bu gibi alanlardaki hezimetler toplumdan gizlenebilmektedir.
Değerli milletvekilleri, zaten
Akdeniz Oyunları başlarken bir skandalla
başlamıştır. Gençlik ve Spor Bakanlığı 20
bin kişilik bileti kendi inhisarına almış ve gösteri
alanı âdeta yarı yarıya doldurulabilmiştir. Herhâlde
mümkündür ki muhtemel gelişmeler karşısında iktidar bir
protestoyla karşılaşmamak için oraya kendi
taraftarlarını doldurmak istemiş ve
dolduramamıştır. Dünyanın hangi ülkesinde, hangi spor
bakanlığı 20 bin kişilik bir bileti kendi inhisarına
alıp kendi iradesiyle dağıtmaya gidebilmiştir? Bu
başlı başına bir skandaldır zaten. Peki, bu skandal
devam etmiş mi? Meclis albümünde öz geçmişinde İngilizce dil
bildiği yazan Sayın Başbakanın just a moment yerine one
minute skandalından sonra, Akdeniz Olimpiyatlarının ismini maalesef
white sea olarak adlandırması da dünyayı âdeta
şaşkınlığa çevirmiştir. Ben
Danimarkadaydım, orada da bu konularda görüşmeler oldu.
Değerli arkadaşlar, tabii ki
bu skandallar neden kaynaklanmaktadır? Bu skandallar bir yönetim
anlayışından kaynaklanmaktadır. Eğer siz
federasyonları, Kayak Federasyonundan, Tenis Federasyonundan, Futbol
Federasyonundan başka federasyonlara varıncaya kadar her şeyi
Ben yönetirim. mantığı içerisinde, çeşitli kontrolleri,
çeşitli denetim mekanizmalarını sağlıklı kurmadan
ve ahbap-çavuş ilişkisi içerisinde yönetimler atayarak yapmaya
çalışırsanız elbette ki spordaki teşkilatlanma ve
organizasyon doğru ve yerinde olmaz, olmayınca da denetimleri yerine
getiremez.
Bakın, elimde hukuk kararları
var. Tekvando Federasyonunda 2008 yılında yapılan Genel Kurulda
usulsüz delege kullanıldığı noktasında mahkeme
kararları var, 2011 yılında mahkeme karar vermiş kongrenin
usulsüz olduğu noktasında ama Gençlik ve Spor
Bakanlığı 2011 yılından beridir, hâlen sahte delegeyle
seçilmiş bu federasyon yönetimiyle devam etmektedir çünkü bir yandaş
dayanışması içerisindedir.
Değerli milletvekilleri, sporda
başarımız yoktur. Her alanda başarının
olmadığını, küçük sevaplarla büyük günahların
kapatıldığını söylediğim gibi, bunu da sizlerle
paylaşmak istiyorum. Değerli milletvekilleri, kulüp
sayısındaki artış, bütçedeki artış,
olimpiyatların, organizasyonların Türkiyeye alınmış
olması demek Türkiyede sporcunun ve sporun hak ettiği yerde
olmuş olması anlamına gelmez. Bugün, 75 milyon Türkiye nüfusumuzun,
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının, eğer yurt
dışındaki sporculara, 3-4 milyon, 4-5 milyon civarında olan
yurt dışındaki kardeşlerimizle diğer alanlarda,
futboldan başka alanlara varıncaya kadar biz yarışmacı
yetiştirmek yerine oralardaki Türk vatandaşlarımızı
Türkiyede kullanmak durumunda kalmışsak bu ülkede sporcu,
gerektiği ilgiyi, gerektiği teşkilatlanmayı görmüyor
demektir.
Dolayısıyla, son söz, bu
Hükûmet dopinglidir. Bu Hükûmet, dopingli olduğu için sporcusunun
dopingini bile araştıramayacak kadar cesaretsizdir. Bu Hükûmet,
dopinglidir çünkü Sayın Başbakan bilhassa bunu itiraf etmiştir,
Gezi Parkı olaylarının nedenlerini sayarken ve
dayandırdığı sebepte faiz lobisini göstermiştir. Sayın
Başbakan, demek ki seni on buçuk yıldır bu faiz lobisi dopinglemiştir
ve o doping, alışkanlık yapmıştır,
bağımlılık yapmıştır, bugün dopingi
kestiği günde sporcunun performanstan düştüğü gibi Hükûmet
performanstan düşmüştür. O telaş içerisinde Allahın evine
sığınmış, Valide Sultan Camisine, Teşvikiye
Camisine sığınmış, dünya görüşü, hâli ne olursa
olsun onların üzerine biber gazı sıkabilecek kadar bir
vahşetin içerisine düşmüştür. Allahın evine
sığınmış insanları itham etmek değil
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) -
onları
uyarmak gerekir. Onlara bakın, neticede Allahın evine
sığındınız, gelin, hep beraber birlik olalım
inanç dünyamızı zenginleştirelim demek, o insanlara daha güzel
hizmet olurdu. Tabii ki bu anlayış dopingsizlikten
kaynaklanıyor.
Hepinize teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Ali Uzunırmak.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Canikli, size
söz vereceğim ama korkuyorum, Sayın Şandır
kızıyor.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Hayır, sataşma yok, ben sadece düzeltiyorum.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkanım, iktidar grubuyla ana muhalefet grubu
arasındaki bu horoz dövüşüne bizi zorunlu seyirci yapmayın.
BAŞKAN Ne yapayım?
Anladım, ne yapalım?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) İç
Tüzük neyi gerektiriyorsa onu yapın.
BAŞKAN İç Tüzükü uygulasak
kimse konuşamaz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Ama yani
69un nasıl uygulanacağı açık orada. Hükûmetin cevap
vermesi gerektiği yere Sayın Canikli cevap veriyor.
BAŞKAN Buyurun.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Hükûmetin
cevap vermesi gerekene Sayın Canikli cevap veriyor.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Grup adına, doğal olarak, yani Hükûmeti de temsil
ediyoruz Sayın Şandır, biliyorsunuz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Bakan burada.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce faiz lobisi tarafından
Hükûmetin dopinglendiği şeklinde bir ifade kullanıldı. Bu
ifade doğru bir ifade değil, kesinlikle gerçeği
yansıtmıyor ve şunu çok net olarak, çok uzatmadan birkaç rakamla
sizlerle paylaşarak bu işin esasının nereden
kaynaklanmış olabileceğini çok net, somut olarak aktarmaya
çalışacağım.
Bakın, bizden önceki dönemlerde
devletin harcadığı her 100 liranın -yani hükûmetlerin önemi
yok, nereden başladığının önemi yok- toplam 44
lirası, 45 lirası faiz ödemelerine aktarılıyor idi yani
devlet 100 liralık harcamanın 45 lirasını -sayıları
yaklaşık olarak, önemli bir bölümünü teşkil eden sayılar
itibarıyla söylüyorum- 50 bin kişiye faiz ödemesi adı
altında aktarıyor idi, geriye kalan 55 lira yani yüzde 55ini ise
kalan 70 milyon insanın, vatandaşımızın
ihtiyacının finansmanında kullanıyordu.
2013 bütçesinde, bakın, bu oran
yüzde 45ten yüzde 13e düşmüştür. Miktar olarak ifade edilmek
istenirse, aynı oran korunmuş olsaydı on bir yılda toplam
642 milyar lira daha fazla faiz ödemesi yapılmış olacaktı.
Yani bir iyileştirme ve kötüleştirme olmamış olsaydı,
aynı oran korunmuş olsaydı 642 milyar lira daha fazla faiz
ödemesi yapılmış olacaktır. Kime? İçerideki ve
dışarıdaki sermaye sahiplerine, faiz geliri elde eden insanlara.
Değerli arkadaşlar, kavga bu
kavgadır, mücadele bu mücadeledir. 642 milyar lira, evet
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) On
yıldır yok muydu bu kavga yani?
BAŞKAN Daha konuşuyor,
Sayın Uzunırmak.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Dolayısıyla, evet,
faiz lobisi vardır, kaynaklar kesildiği için faiz lobisi vardır.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara)
Faiz lobisini siz zengin etmişsiniz 5 kat, 6 kat, 10 kat, 100 kat
Siz
zengin etmişsiniz. Ben mi faiz lobisini zengin ettim?
ALİ UZUNIRMAK (Aydın)
Sayın Başkan, iktidarları öncesindeki hükûmetlerle ilgili
sayın konuşmacının verdiği bilgi doğru
değildir. Biz de o hükûmetlerde bulunmuş bir parti olarak, ben
doğruyu ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN Şimdi, ben
doğruya izin vereceğim de bir dakika
Kendi kendinizi tekzip ettiniz
şu arada hep beraber.
Şimdi, hayır, Hükûmet
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Yok,
yok, Sayın Başkan, sataşma falan değil, sadece
bilgilendireceğim, sataşma olmayacak.
BAŞKAN Ya, Muhterem, grup
adına Sayın Şandırın cevap vermesi lazım.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Benim
konuşmama cevap verdi Sayın Başkan.
BAŞKAN Ben bir şey
demiyorum, bak şimdi, söz vereceğim ben size Sayın
Uzunırmak, söz vereceğim ama biraz evvel sağlam bir fırça
yedim ben Sayın Şandırdan ve sizden. Dolayısıyla,
kendi kendinizi tekzip ediyorsunuz.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) O
noktaya götürmeyeceğim.
BAŞKAN Demek ki böyle
oluyormuş bu işler. Şimdi İç Tüzükü uygularsam
yandınız, haydi, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) O
noktaya götürmeyeceğim.
BAŞKAN Onu söylüyorum yani
oturduğunuz yerden güzel fırça attınız ama. Onu bir
açıkladım da onun için
Buyurun.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) O
noktaya götürmeyeceğimden emin olunuz ama Sayın Canikli ekonominin
içinden geldi, ben birkaç kelimeyle arkadaşımı aydınlatmak
istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
Türkiyedeki Avrupa Birliği sürecinde bazı tanımlar
değişmiştir. Gayrisafi millî hasıla yerine gayrisafi
yurt içi hasıla gelmiştir. 1970li yıllarda gayrisafi millî
hasıla büyüklüğünde, Türk ekonomisi 17nci büyük ekonomidir dünyada.
Bugün gayrisafi yurt içi hasıla ile tanımlanmaktadır. Yani
yabancıların da Türkiyede ürettiği katma değer millî
hasıla gibi görünmektedir. Dolayısıyla, bugün Türkiye
kaçıncı büyük ekonomidir değerli arkadaşlar? 18inci büyük
ekonomidir. Dolayısıyla, 1970li yıllardan gayrisafi millî
hasıla, yerli vatandaşımızın, Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarının ve yurt dışında
çalışanların ürettiği hasılayla dünyada 17nci büyük
ekonomiyken bugün 18inci büyük ekonomiye, yani yabancıların da
ürettikleriyle beraber 18inci büyük ekonomiye düşmüş olması,
acaba bu ekonominin doğru olduğu anlamına mı gelmektedir?
Değerli milletvekilleri,
Türkiyenin iç ve dış borç toplamı 2002 yılında özel
sektör borçlarıyla beraber 220 milyar dolardır. Bugün Türkiyenin iç
ve dış borç toplamı 580 milyar dolar olmuştur. Yani
Türkiyede IMFye olan 20 milyar dolarlık borcun ödenmesi, 42 milyar
dolarlık özelleştirmeyi de katınca, acaba ne olmuştur? 580
milyar, 42 milyar daha 620 milyar dolar. 20 milyar dolar borç ödemişsiniz.
Borcun adresi değişmiş, miktarı fazlalaşmıştır.
Aklı olan herkesin bunu böyle okuması ve buna göre tedbir alması
gerekir. Tekrar ediyorum, Türk halkına sesleniyorum buradan: Borcun
adresleri değişmiş ve
borcun miktarı yükselmiştir, borç ödenmemiştir.
Teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin
aleyhinde Giresin Milletvekili Sayın Adem Tatlı.
Buyurunuz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ADEM TATLI (Giresun) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; CHP Grup önerisi aleyhinde söz
almış bulunuyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli konuşmacılar,
sanki, sadece Türkiyede sporcuların doping yaptığını
söylediler. Yani, dünyada hiçbir yerde, dünyadaki hiçbir sporcunun doping
yapmadığını ima etmeye çalıştılar.
Değerli arkadaşlar, 2004
yılında Atina Olimpiyatlarında birçok rekor
kırılmıştır, en önemli rekorlar da doping rekoruydu. Bunları
hatırımızdan çıkarmamamız lazım.
Biz tesisleşmeye çok büyük önem
veriyoruz ve inşallah, bu tesisleşmeler sonucunda da dünyada çok
başarılı sporcular yetiştiriyoruz ve yetiştirmeye de
devam edeceğiz.
Ben Genel Kurulu saygıyla
selamlamadan önce, CHP Grup önerisinin aleyhinde olduğumu belirtiyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın
Başkan, değerli konuşmacı, bizim, sadece Türkiyede doping yapıldığını
söylediğimizi söyleyerek sözlerimizi çarpıtmıştır.
Böyle bir şey söylemedik, izin verirseniz iki dakikada düzelteyim.
BAŞKAN Şimdi bakın,
vallahi billahi tallahi imdat diye bağıracağım ha.
Buyurun.
Yani, bu böyle değdi değmedi
diye bir sistem var
Yani, çok samimi söylüyorum, inanın
bağıracağım.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın
Başkan, amacım sizi kızdırmak değil.
BAŞKAN Buyurun, buyurun. Bakın, ben size söz
verdim. Ben genelinize söylüyorum Sayın Atıcı.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Anlıyorum. Peki, teşekkür ederim.
BAŞKAN Yani, şöyle bir şey var ki, şu
ona dedi, bu buna dedi, yani gerçekten yönetmek çok zor. Sizin
şahsınızla ilgili söylemiyorum. Yani, inanılmaz bir
Yani, kendi kendinizi buradan bir seyretseniz,
vallahi billahi tallahi üzülürsünüz.
Buyurun.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Amacımın sizi
kızdırmak olmadığını, sadece İç Tüzükten
doğan haklarımızı kullandığımızı
ifade ediyorum. Milletvekili arkadaşlarımın da söylediklerinde
yanlışlıklar, benim söylediklerimi çarpıtmalar olduğu
için söz aldım.
Değerli arkadaşlarım,
biz Türkiyede doping yapılıyor sadece. demedik. Evet,
haklısınız, dünyada doping yapılıyor, her yerde
yapılıyor. Ama bizim halkın temsilcisi olarak birinci görevimiz
kendi evlatlarımızı korumaktır; bizim birinci görevimiz
Türkiyedeki doping rezaletini ortadan kaldırmaktır. Biz tüm dünyada
rezil oluyoruz. Bütün genç sporcularımız, güçlü
sporcularımız dopingden ciddi şekilde etkileniyorlar ve hayati tehlikeye
giriyorlar.
Bakın, arkadaşlar, kırk
yılın başında bir birliktelik yakaladık. Dopingi siz
de istemiyorsunuz, biz de istemiyoruz.
MUSTAFA GÖKHAN GÜLŞEN (Kastamonu)
Biz de istemiyoruz.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Siz de
istemiyorsunuz, doğru.
Gelin, bunu araştıralım.
Ben bu kürsüden -siz de hatırlayacaksınız- sağlık
çalışanlarına yönelik şiddeti de konuştuğum zaman
Gerek yok. demiştiniz. Sonra bir doktor öldürüldü,
çıktınız, bu kürsüden Gerek var. dediniz, komisyon
kurdurdunuz. Yine, BDP Grubunun bir önerisi vardı, Kadına yönelik
şiddeti araştıralım. dediler. Herkes
alkışladı, herkes canıgönülden Tamam. dedi. Tam kabul
edilmiş zannederken bir baktık ki AKPliler hayır oyu
kullandı. Arkadaşlar, bu kişilik ayrışması
sorununu bir kenara bırakalım. Lütfen imzamızın
arkasında duralım. Yiğit, delikanlı iseniz 102 tane AKP
imzasının arkasında durursunuz. O imzaları benim babam
atmadı, siz attınız. Dopingi siz istediniz, biz de
destekliyoruz, hodri meydan. Niye
kaçıyorsunuz, neyin arkasına sığınıyorsunuz?
Türkiyede dopingi araştırmak gereksiz. mi diyorsunuz? Bir tane
sporcu öldükten sonra mı bunu buraya getireceksiniz? Yazıklar olsun
size. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Evet, şimdi, Sayın Canikli,
buyurun.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Sayın Başkan, sabrınızı da zorlamak
istemiyorum, sabrınızı ve son derece hassasiyetle
Başkanlıkta
BAŞKAN Hayır, bir taraf
diyor ki
Ben şimdi söz vereceğim size
canım.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Hayır, hayır, ben şunun için söylüyorum Sayın
Başkanım: Öncelikle kem sözün sahibine ait olduğunu -çok
yumuşak kelimeler seçiyorum, çok dikkat ediyorum, özellikle dikkat
ediyorum- buradan ifade etmek istiyorum, bu birincisi.
Bakın, biz imzamızın
arkasındayız Sayın Başkan. Biz, bu önergeyi vermişiz
ve komisyonu kurmak için
AYTUĞ ATICI (Mersin) E,
çıkın kabul edin o zaman!
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Ama bırakın da zamanına biz karar verelim.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Niye siz
karar veriyorsunuz canım?
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Neden? Bakın, bu Meclisin
çalıştırılması gerekiyor.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Meclis
çalışır
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Hükûmetimizin bir programı var. O çerçevede daha acil
olduğunu düşündüğümüz birtakım düzenlemeler var.
Onların yapılması gerekiyor.
BAŞKAN Evet
AYTUĞ ATICI (Mersin) Meclis
engellenmez, bloke olmaz! Doğrudan söyleyin
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Bu planları, programları yapmak da Hükûmetin ve AK
PARTİ Grubunun hakkı ve görevidir. Bunu yapıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Tamam.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Meclisi
bloke etmiyoruz, çalıştırıyoruz.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Biz, erkekçe, mertçe imzalarımızın
arkasındayız! (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Tamamdır.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.41
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.55
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fatih
ŞAHİN (Ankara), Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 124üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
Danışma Kurulunun bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
Danışma Kurulu Önerisi
No: Tarih:
25/6/2013
Danışma Kurulunun 25/6/2013
Salı günü (bugün) yaptığı toplantıda,
aşağıdaki önerinin Genel Kurulun onayına sunulması
uygun görülmüştür.
Cemil
Çiçek
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Nurettin Canikli Emine Ülker
Tarhan
Adalet ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu Baskanvekili Grubu
Başkanvekili
Mehmet Şandır
İdris Baluken
Milliyetçi Hareket Partisi Barış ve
Demokrasi Partisi
Grubu Baskanvekili Grubu
Baskanvekili
Öneri:
Gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmında bulunan 475 ve 467 sıra sayılı kanun
tasarılarının bu kısmın 4 ve 5inci
sıralarına alınması ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesi;
Türkiye Büyük Millet Meclisinin; TBMM
İç Tüzük'ünün 5inci maddesine göre; 1 Temmuz 2013 tarihinde tatile
girmeyerek çalışmalarına devam etmesi;
Genel Kurulun;
25 Haziran
2013 Salı günkü (bugün) birleşiminde sözlü sorular için ayrılan
sürenin tamamlanmasına kadar çalışmalara devam edilmesi;
26 Haziran
2013 Çarşamba günkü birleşiminde saat 15.00'te toplanması;
Haftalık çalışma
günlerinin dışında 1 Temmuz 2013 Pazartesi günü saat 13:00'te
toplanması ve bu birleşiminde gündemin "Özel Gündemde Yer Alan
İşler" kısmında yer alan işlerin görüşülmesi
ve Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmeleri 26 Haziran 2013 Çarşamba
günü tamamlanacak olan Onuncu Beş Yıllık (2014-2018)
Kalkınma Planının ve Komisyon Raporunun, gündemin "Özel
Gündemde Yer Alacak İşler" kısmında yer alması ve
görüşmelerinin 1 Temmuz 2013 Pazartesi günkü Birleşimde
yapılması ve görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalarına devam etmesi;
Onuncu Beş Yıllık
(2014-2018) Kalkınma Planının Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulundaki görüşmelerinin planın mevcut bölümleri itibarıyla üç
bölüm hâlinde yapılması, her bölüm üzerinde siyasî parti
grupları ile Hükûmet ve Komisyonun konuşma sürelerinin 30'ar dakika,
Hükûmetin sunuş konuşmasının 30 dakika, kişisel
konuşmaların 10'ar dakika olması, siyasî parti
gruplarının sürelerinin birden fazla konuşmacı tarafından
kullanılabilmesi,
Planın Hükûmete geri verilmesine ilişkin
gerekçeli önergelerin, Başkanlığa, Planın bölümleri
üzerindeki görüşmelerin bitimine kadar verilmesi, önergeler üzerinde
Komisyon, Hükûmet ve önerge sahibi tarafından yapılacak
konuşmaların beşer dakika olması, 2 Temmuz 2013 Salı günkü birleşiminde sözlü sorularla
diğer denetim konularının görüşülmemesi,
TBMM Başkanı ve
Başkanlık Divanı üyelerinin seçiminin bu birleşimde
yapılması ve TBMM Başkanı ile TBMM Başkanlık
Divanı üyelerinin seçiminin tamamlanmasına kadar
çalışmalarına devam etmesi,
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanının Başkan dâhil 18 üyeden
kurulması ve görev yerleri dağılımının; Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubuna 2 başkan vekili, 2 idare amiri, 6 kâtip üye;
Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna 1 başkan vekili, 1 idare amiri, 2 kâtip
üye; Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna 1 başkan vekili, 1 idare amiri;
Barış ve Demokrasi Partisi Grubuna 1 idare amiri şeklinde
olması,
3 ve
04 Temmuz 2013 Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde
14:00-21:00 saatleri arasında çalışması;
Yukarıda belirtilen
birleşimlerde gece 24.00'te günlük programın tamamlanamaması
halinde günlük programların tamamlanmasına kadar,
çalışmalarını sürdürmesi; 475 sıra sayılı
Kanun Tasarısının İçtüzükün 91inci maddesine göre temel
kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle
olması önerilmiştir.
475
Sıra Sayılı Yargı Hizmetleri ile İlgili Olarak
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/785) |
||
Bölümler |
Bölüm
Maddeleri |
Bölümdeki Madde
Sayısı |
1. Bölüm |
1 ila 17nci maddeler |
17 |
2. Bölüm |
18 ila 34üncü maddeler |
17 |
Toplam
Madde Sayısı |
34 |
BAŞKAN Danışma Kurulu
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Ay, neyse hızlı gidiyoruz.
Televizyon bitince işler düzeldi
gibi.
REŞAT DOĞRU (Tokat)
Kadirliğiniz bizeymiş Sayın Başkan.
BAŞKAN E, öyle oldu.
Ben size rica ettim, dedim ki:
Muhteremler, şu televizyon kapanıncaya kadar konuşmacılar
halletsin işini, ondan sonra her şey serbest ama olmadı.
İç Tüzükün 37nci maddesine göre
verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Vermiş olduğum 2/16 esas no.lu
2022 Sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve
Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkındaki
Kanun Teklifimin İç Tüzükün 37nci maddesine göre kırk beş gün
içerisinde komisyonda ele alınmadığından, doğrudan
gündeme alınmasını arz ve talep ederim.
Saygılarımla. 02/12/2011
Reşat
Doğru
Tokat
BAŞKAN Buyurun Sayın
Doğru.
REŞAT DOĞRU (Tokat)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
2022 sayılı 65
Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk
Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda
değişiklik yapılmasıyla ilgili vermiş olduğumuz
kanun teklifimizin ilgili kurullarda görüşülmemesi üzerine İç
Tüzükün 37nci maddesine göre gündeme alınmasıyla ilgili söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında, Irakta
-biraz önce öğrenmiş olduğumuz- Türklerin yoğun
şekilde yaşadığı Tuzhurmatuda bir bombalı
saldırı olmuş, Irak Türkmen Cephesi Başkan Yardımcısı
ve 18 tane Türkmen kardeşimiz ölmüşlerdir. Katliamı
şiddetle kınıyorum, ölülerimize rahmet diliyorum,
yaralılara da acil şifalar diliyorum.
2022 sayılı Kanunla engelli
vatandaşlarımız ve yaşlı, kimsesiz, sosyal güvencesi
olmayan insanlara maaş bağlanmaktadır yani sosyal devlet
anlayışı yerine getirilmektedir. Bu kanunla verilen
ihtiyaçlı insanların maaşlarına bakılınca yüzde
40 ile 69 arasında engellilere 251,1 lira, 3 aylıklılaraysa 753
lira verilmektedir. Yüzde 70 ve üstü engellilere ise
aylık 376,7 üç aylık olarak da 1130 lira verilmektedir. 65 yaş
üstü yaşlı ve muhtaç insanlara da aylık 125,8 lira, üç
aylık da 377,4 lira verilmektedir.
Sayın milletvekilleri,
ihtiyacı olan bu insanlara verilen bu miktar paralar çok yetersizdir. AKP
iktidarında memur, emekli, işçi, esnaf, çiftçi, engelli bütün
vatandaşlarımız mağdur olmuş, alım güçleri
düşmüş, borçlanmışlar, sonucunda da hükûmete ve dünyaya
küsmüşlerdir. Mayıs ayında KAMU-SENin araştırmasına
göre, tek kişinin yoksulluk sınırı aylık 1.787 lira, 4
kişilik bir ailenin asgari geçim haddiyse 3.583 liradır. Açlık
sınırına baktığımız zamansa bu miktar 1.025
lira civarındadır. Ayrıca, yapılan araştırmalarda
4 kişilik bir ailenin sağlık kuruluşlarının
belirlediği gibi sağlıklı bir biçimde beslenebilmesi için
gerekli harcamanın -mayıs ayında 2013 verilerine göre- günlük 27
lira 21 kuruş olduğu belirtilmektedir. Sonuçta, yapılan
araştırmalarda 2013 yılı baz
alındığında, yılın ilk altı ayından
itibaren açlık ve yoksulluk sınırının her ay bir
öncekine göre daha da fazla artış göstermiş olduğu tespit
edilmektedir. Fakirlik yardımları 2002'den bu yana 3 kat
artmıştır çünkü ülkemizde fakir insanların sayısı
artmaktadır. Ülkemizde nüfusun yüzde 80'inin aldığı gelir
ile yüzde 20'lik zengin grubun aldığı gelir neredeyse eşit
durumdadır.
Hâl böyle olunca AKP iktidarında
bütün sosyal kesimler ya batmakta, ya da batmaya doğru gitmektedir.
Sonuçta bütün sosyal kesimler büyük huzursuzluk içerisindedir.
Sonuçları ortada olduğuna
göre biz de AKP yetkililerine ve
Hükûmete soruyoruz: Engelli ve 65 yaş üzeri muhtaç insanlara
verilen minik maaşlarla nasıl geçinecekler, insan içine nasıl
çıkacaklardır? Maaş olarak verilen paralar açlık
sınırının çok çok altındadır. Bu insanlar belirli
bir yaşın üzerindedir, yahut engellidir, bakıma muhtaçtır.
Bunların da bankalara, kredi kartlarına borçları vardır.
Sosyal devlet fakirine
fukarasına, ihtiyaçlı olanına sahip çıkar, gereken
yardımı yapar. dendiğine göre, bu durumu nasıl
değerlendiriyorsunuz? Bu insanlar ne yapacaklar, nasıl
yaşayacaklar? İşte bundan dolayı, Milliyetçi Hareket
Partisinin seçim beyannamesinde yer alan engelli ve 65 yaş üzeri
ihtiyaçlı insanlara en az asgari ücret kadar maaş
bağlanması kanun teklifimizde bulunmaktadır. Kanun teklifimiz,
bu insanların ihtiyaçları göz önüne alınarak, insan onuruna
yakışır bir şekilde yaşamaları için
hesaplanmış ve huzurunuza getirilmiştir.
Komisyonlarda maalesef kanun teklifimiz
görüşülmediği için İç Tüzükün 37nci maddesine göre Meclisin
gündemine alınması için size sunuyoruz. Biz, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kurulunun kanun teklifimizi gündeme almasını, çok
yakın bir zamanda da kanunlaşmasını bekliyoruz.
Hükûmet ve AKP yetkilileri fakirin ve
fukaranın yanındayız, edebiyatı yapmıyorsa, bu
teklifimize bütün milletvekillerinin Evet. oyu vermesi gerekmektedir, bunu
ümit ediyoruz.
Bugün ülkemizde emeklisinden
çalışan memuruna kadar, birçok insan mağduriyet
yaşamaktadır. Çiftçi ürettiğini değerinde satamaz konumda
olup, gün geçtikçe fakirleşmektedir.
Bir de bunların yanında, 65
yaş üzeri fakir insanlar da nefes alamamakta, devletten
aldıkları yardım da dertlerine çare olmamaktadır. Durumu
iyi olan, ihtiyacı olmayan kişi, hiçbir kimse bu maaşı
almaya tenezzül etmez. İhtiyaçlı ise bunun da ihtiyacını
görecek bir rakam sosyal devlet anlayışı içerisinde
vatandaşlarımıza ödenmelidir. Bu da en az asgari ücret kadar
olmalı ve asgari ücretin artışıyla da artmalıdır.
Kanun teklifimize desteğinizi
bekliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Afyonkarahisar Milletvekili Sayın
Kemalettin Yılmaz.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2022 sayılı
65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk
Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Teklifiyle
ilgili olarak şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
65 yaşını
doldurmuş, kendisine kanunen bakmakla mükellef kimsesi bulunmayan, sosyal
güvenlik kuruluşlarının herhangi birisinden her ne nam
altında olursa olsun bir gelir veya aylık hakkından
yararlanamayan, nafaka bağlanmamış veya bağlanması
mümkün olmayan, mahkeme kararıyla veya doğrudan doğruya bir
gelire sahip bulunmayan ve de muhtaçlığını il ve ilçe
sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarından
alacakları belgeleriyle kanıtlayan Türk vatandaşlarına
hayatta bulundukları sürece ödenen halk arasında yaygın
adıyla yaşlılık aylığı 2013 Haziran
ayı itibarıyla -ki yüzde 5 ek ödemeler dâhil- 125 lira 60
kuruştur.
Diğer taraftan,
başkasının yardımı olmaksızın
hayatını devam ettiremeyecek şekilde engelli
olduklarını tam teşekküllü hastanelerden aldıkları
sağlık kurumu raporuyla kanıtlayan, 18 yaşını
dolduran ve kanunen bakmakla mükellef kimsesi bulunmayan engelliler ile
herhangi bir işe yerleştirilmemiş olanlar ve 18
yaşını tamamlamamış engelli yakını
bulunanlara bakım işlerini fiilen gerçekleştirmek kaydıyla
ödenmekte olan aylıklar da özür oranlarına göre aylık 251 lira
ile 376 lira arasında değişmektedir. Bu bedeller insani
ihtiyaçları karşılamaktan oldukça uzaktır. Gerek
yaşlılık gerekse engelli ve engelli yakınlarına
ödenmekte olan bu aylıklar çok ciddi sosyal bir problemin çözümünü
amaçlamakla birlikte bugün için, ki 12 kilogramlık mutfak tüpünün 68 lira
50 kuruş olduğu bir ortamda maalesef devede kulak misali
kalmıştır. Hele hele son
yıllardaki elektrik ve su faturalarını karşılamakta
zorluk çeken bu insanlarımızın bir de evleri kira ise yaşam
koşulları iyice zorlaşmaktadır.
Yeteri kadar beslenemeyen bu
insanlarımızın sık sık hastalanmaları
kaçınılmazdır. Yol parasına derman gelmiyor demektedirler.
Sosyal devlet vatandaşını aç ve açıkta bırakmaz,
bırakmamalıdır da.
Değerli milletvekilleri, hâlen bu
aylıkların tespitinde her yıl bütçe kanunu esas alınmaktadır.
Getirilmiş olan bu kanun değişikliği teklifiyle muhtaç
vatandaşlarımıza bağlanacak aylıklarda aylık
tutar asgari ücrete endekslenecek ve birazcık olsun günümüz şartlarına
taşınabilecektir.
Her türlü siyasi mülahazadan öte, bu kanun üzerinde önemle
durmanızı ve bu teklife destek vermenizi bekliyorum.
Öncelikle, engellilerimize iş
vermek ve onların da ekonomimize katkı vermelerini temin etmeliyiz.
Gerek kamudaki gerekse özel sektördeki engelli kontenjanlarının bir
an evvel doldurulması konusunda çok ciddi takip ve yaptırım
uygulanmalıdır.
Ülkemizde Mart 2013 dönemi
itibarıyla hâlen yaşlı aylığı ve engelli
aylıkları almaya hak eden 1 milyon 242 bin 461
vatandaşımız vardır, bu sayı oldukça önemlidir.
Gelin, değerli milletvekilleri,
hep beraber bu vatandaşlarımızın gelirlerini biraz olsun
arttıralım. Zira, bu vatandaşlarımızın başka
hiçbir gelirleri zaten yoktur.
Güçlü ve sosyal devlet garip gurebaya,
fakir fukaraya, yaşlısına, engellisine belirli koşullar
doğrultusunda sahip çıkmalıdır. Sahip çıkıyormuş
gibi yapmamalıyız, istismar etmemeliyiz ve hiçbir zaman da bu
insanlarımızın başına kakmamalıyız.
Bu duygu ve düşünceler içerisinde
teklifimize destek vermenizi talep ediyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Şimdi, gündemin Sözlü Sorular
kısmına geçiyoruz.
1.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, üniversite
sınavındaki iddialar sebebiyle soruşturma izni verilen üst düzey
görevlilere ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi
(6/102)
34.- Balıkesir Milletvekili Namık
Havutçanın, Balıkesirin köylerindeki katı atık sorununun
çözümüne ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi
(6/274)
39.- Antalya Milletvekili Arif Bulutun,
Antalya-Kaş-Kalkan beldesindeki Kalamar Koyunda yapılan villalarla
ilgili bazı iddialara ilişkin Çevre ve Şehircilik
Bakanından sözlü soru önergesi (6/287)
59.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, TOKİnin yaptığı ihalelere
ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi
(6/350)
72.- İstanbul Milletvekili Süleyman
Çelebinin, bir mahallenin Terkos Gölü Havzasında olmasından
kaynaklanan imar sorunlarına ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından
sözlü soru önergesi (6/380)
75.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin,
yarım kalan bir ihaleye ilişkin Çevre ve Şehircilik
Bakanından sözlü soru önergesi
(6/391)
76.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlunun, bir mahallenin Terkos Gölü Havzasında olmasından
kaynaklanan imar sorunlarına ilişkin Çevre ve Şehircilik
Bakanından sözlü soru önergesi
(6/393)
77.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin,
TOKİnin personel sayısına ve personel alımı
esaslarına ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından sözlü
soru önergesi (6/394)
80.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
Batmanda bina yapımında kötü zemin koşullarının
dikkate alınmasına ilişkin Çevre ve Şehircilik
Bakanından sözlü soru önergesi (6/424)
85.- İstanbul Milletvekili Süleyman
Çelebinin, bazı mahallelerin imara açılmasına ilişkin
Çevre ve Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi (6/448)
101.- Adana Milletvekili Ali Halamanın,
Adanadaki plansız ve kaçak yapılaşma sorununa ilişkin
Çevre ve Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi (6/486)
111.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, atık su arıtma tesisi inşaatına
ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi
(6/545)
113.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
Ardahanda olası bir depreme karşı alınan önlemlere
ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi
(6/555)
115.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
Karsta bazı eğitim kurumlarının depreme
dayanıklılık raporuna ilişkin Çevre ve Şehircilik
Bakanından sözlü soru önergesi (6/557)
120.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, sanayi tesisleri ve fabrikalarda filtre kullanım
zorunluluğuna ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından sözlü
soru önergesi (6/581)
121.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Ardahan Belediyesi ile ilçe ve belde belediyelerinin genel bütçe
gelirlerinden aldıkları paya ilişkin Çevre ve Şehircilik
Bakanından sözlü soru önergesi (6/590)
125.- Ankara Milletvekili Zühal
Topcunun, Bakanlıkta ve Bakanlığa bağlı kurum ve
kuruluşlarda özürlü personel istihdamına ilişkin Çevre ve
Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi (6/615)
139.- Balıkesir Milletvekili Namık
Havutçanın, Erdek Körfezi ve Edincik çevresinde kurulan enerji üretim
tesislerinin su kaynaklarına etkisine ilişkin Çevre ve
Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi (6/688)
147.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Erzurumda hava kirliliğine karşı alınan
önlemlere ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından sözlü soru
önergesi (6/706)
158.- Adana Milletvekili Ali Halamanın,
TOKİden konut alanların sorunlarına ilişkin Çevre ve
Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi (6/753)
170.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, bisiklet kullanımının
yaygınlaştırılmasına ilişkin Çevre ve
Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi (6/771)
186.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, Simavdaki zemin etüdü çalışmalarına
ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi
(6/812)
230.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğrunun, son on yılda TOKİ tarafından yapılan konut
sayısı ve yaşanan sorunlara ilişkin Çevre ve
Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi (6/912)
246.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali
Susamın, mükerrer vergilendirmeye ilişkin Çevre ve Şehircilik
Bakanından sözlü soru önergesi (6/990)
276.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
Gölenin bazı köylerinde yapılan kadastro
çalışmalarına ilişkin Çevre ve Şehircilik
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1064)
289.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğrunun, Kyoto Protokolü çerçevesinde alınan önlemlere ilişkin
Çevre ve Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1123)
326.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, Bakanlıkta görev yapan veteriner hekimlerin görevde
yükselmeleriyle ilgili düzenlemelere ilişkin Çevre ve Şehircilik
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1198)
330.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, şehir imar planlarında cemevlerine yer
ayrılıp ayrılmadığına ilişkin Çevre ve
Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1208)
335.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Gümüşhane ve Bayburttaki hava kirliliğine ilişkin
Çevre ve Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1220)
336.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Gümüşhane ve Bayburttaki belediyelerin itfaiye aracı
ihtiyacına ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1221)
343.- Adana Milletvekili Ali
Halamanın, Tufanbeylide kurulacak termik santrale ilişkin Çevre ve
Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1242)
344.- Adana Milletvekili Ali
Halamanın, Tufanbeylide kurulacak termik santrale ilişkin Çevre ve
Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1243)
347.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğrunun, Tokattaki hava kirliliğine ilişkin Çevre ve
Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1246)
357.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, soba gazından kaynaklanan zehirlenmelere ilişkin Çevre
ve Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1259)
453 - Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
Bakanlık İl Müdürlüğündeki personel eksikliğine ilişkin
Çevre ve Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1432)
454 - Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
Şırnak ve Hakkârinin itfaiye aracı ihtiyacına ilişkin
Çevre ve Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1433)
455 - Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Şırnak ve Hakkâride
yapılması planlanan kentsel dönüşüm alanlarına ilişkin
Çevre ve Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1434)
481 - Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun,
Tokattaki OSBlerde atık kontrolü yapılıp
yapılmadığına ilişkin Çevre ve Şehircilik
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1471)
482 - Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun,
Turhaldaki fabrikaların atık su kontrollerinin yapılıp
yapılmadığına ilişkin Çevre ve Şehircilik
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1472)
509 - Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
Ardahandaki belediyelerin 5779 sayılı Kanun kapsamındaki
paylarına ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1549)
564 - Adana Milletvekili Ali Halamanın, iller
itibariyle hava kirliliği değerlerine ve alınan önlemlere
ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1621)
581 - Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
Ardahanın ilçelerine bağlı köylere yapılan
yatırımlara ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1644)
589 - Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, nüfus ve
gelişmişlik endeksine göre Erzurum Büyükşehir Belediyesi ile
ilçe ve belde belediyelerine dağıtılan paylara ilişkin
Çevre ve Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1653)
596 - Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
Bilgisayar Mühendisleri Odası açılması ihtiyacına
ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1661)
609 - Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, Yapı Denetimi Yönetmeliğinde yapılan
değişiklikle meslek odalarından bazı belgelerin
alınması şartının kaldırılmasına
ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1679)
679 - Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
Ardahandaki köylere verilen parasal destek miktarına ve yapılan
yatırımlara ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1786)
681 - Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
Ağrıda kentsel dönüşümün gelişimi ve kentsel
dönüşümden etkilenen vatandaşların durumuna ilişkin Çevre
ve Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1789)
682 - Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
Ağrıda hava kirliliğine neden olan kömür cinsinin
değiştirilmesine ilişkin Çevre ve Şehircilik
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1790)
703 - Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
Ardahana İller Bankasınca verilen paya ilişkin Çevre ve
Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1813)
806 - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, kamuya
ait binaların yapı denetimine ilişkin Çevre ve Şehircilik
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1946)
818 - Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker'in, Bakanlığın
kurumsal kimliğinin oluşturulmasına yönelik harcamalara
ilişkin Çevre ve Şehircilik
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1963)
956 - Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
Karsın, Merkez ve ilçelerine verilen parasal destek miktarı ile son
on yıldaki yatırımlara ilişkin Çevre ve Şehircilik
Bakanından sözlü soru önergesi (6/2127)
1001 - Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
Doğu ve Güneydoğu Anadoluda tapu ve kadastro
çalışmalarının tamamlanamamasından kaynaklanan
mağduriyete ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından sözlü
soru önergesi (6/2180)
1040 - Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
kapalı sisteme geçen kum ve taş ocaklarına ilişkin Çevre ve
Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi (6/2232)
1041 - Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Vandaki TOKİ deprem
konutlarının satış bedellerine ve kalıcı
konutlara yerleşemeyenlerin durumuna ilişkin Çevre ve Şehircilik
Bakanından sözlü soru önergesi (6/2233)
1053 - Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahanda yaşanan hava kirliliği
sorununa ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından sözlü soru
önergesi (6/2252)
1085 - Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
Şırnakta hava kirliliğine neden olan kömür cinsinin
değiştirilmesine ilişkin Çevre ve Şehircilik
Bakanından sözlü soru önergesi (6/2299)
1143 - Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun,
hisseli tapuların ortadan kaldırılarak mağduriyetlerin
giderilmesi için çalışma yapılıp
yapılmadığına ilişkin Çevre ve Şehircilik
Bakanından sözlü soru önergesi (6/2364)
1146 - Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, Vanda
depremzedelerin konut sorununa ilişkin Çevre ve Şehircilik
Bakanından sözlü soru önergesi (6/2370)
1244 - Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, geri dönüşüm konusunda yapılan
çalışmalara ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından
sözlü soru önergesi (6/2496)
1261 - Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
Ardahanda gerçekleştirilen bir TOKİ konut projesine ilişkin
Çevre ve Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi (6/2518)
1354 İstanbul Milletvekili Celal Dinçerin,
Sancaktepede su depolarının bulunduğu bir alanda maden arama
çalışmalarına ilişkin Çevre ve Şehircilik
Bakanından sözlü soru önergesi (6/2623)
1395 - Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun,
Karadeniz sahillerinde bulunan içi zehirli madde dolu varillere ilişkin
Çevre ve Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi (6/2684)
1409 - Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, TOKİ
tarafından Gaziantep Büyükşehir Belediyesine devredilen bir
taşınmaza ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından sözlü
soru önergesi (6/2699)
1410 - Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, TOKİ ile Ankara Büyükşehir Belediyesi
tarafından kurulan bir şirketin yönetim ve denetim kurulu
üyeliklerine ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından sözlü soru
önergesi (6/2700)
1439 - Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
Ardahanda depremden zarar gören binaların güçlendirilmesine ilişkin
Çevre ve Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi (6/2734)
1570 - Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, ek özel hizmet tazminatı ödenmeyen personele
ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi
(6/2907)
1687 - Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, bor
madenciliği yapılan alanların çevreye etkilerine ilişkin
Çevre ve Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi (6/3042)
1729 - Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin,
2007-2013 yılları arasında kurallara aykırı
şekilde sintine bırakan deniz taşıtlarına ilişkin
Çevre ve Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi (6/3096)
1776 - Bursa Milletvekili İsmet
Büyükatamanın, Bakanlık istisnai kadrolarına yapılan
atamalara ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından sözlü soru
önergesi (6/3164)
1812 - Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun,
son 5 yılda çevre denetimleri kapsamında kesilen cezalara
ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi
(6/3211)
1813 - Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, çevre konusundaki yatırımlara
ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi
(6/3212)
1815 - Bursa Milletvekili İsmet
Büyükatamanın, 2002 yılından itibaren gerçekleştirilen
temsil giderlerine ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından sözlü
soru önergesi (6/3215)
1847 - Adana Milletvekili Ali Halamanın,
TOKİ tarafından son 10 yılda inşa edilen konut ve iş
yerlerine ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından sözlü soru
önergesi (6/3261)
1976 - Bursa Milletvekili İsmet
Büyükatamanın, Bakan Yardımcısına ilişkin Çevre ve
Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi (6/3417)
1977 - Bursa
Milletvekili İsmet Büyükatamanın, Bakanlıkta görevli engelli
personele yönelik çalışmalara ilişkin Çevre ve Şehircilik
Bakanından sözlü soru önergesi (6/3418)
1978 - Bursa
Milletvekili İsmet Büyükatamanın, Bakanlık tarafından
kiralanan taşınmazlara ilişkin Çevre ve Şehircilik
Bakanından sözlü soru önergesi (6/3419)
1979 - Bursa
Milletvekili İsmet Büyükatamanın, Bakanlık tarafından
kiralanan araçlara ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından sözlü soru
önergesi (6/3420)
1980 - Bursa
Milletvekili İsmet Büyükatamanın, Bakanlığın
tanıtım giderlerine ilişkin Çevre ve Şehircilik
Bakanından sözlü soru önergesi (6/3421)
1981 - Bursa
Milletvekili İsmet Büyükatamanın, Bakanlık tarafından
düzenlenen yurt dışı gezilerine ilişkin Çevre ve
Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi (6/3422)
1982 - Bursa Milletvekili İsmet
Büyükatamanın, Bakanlık ve personel arasındaki davalara
ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi
(6/3423)
1983 - Bursa
Milletvekili İsmet Büyükatamanın, Bakanlık hizmet
binalarındaki yenileme çalışmalarına ilişkin Çevre ve
Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi (6/3424)
1984 - Bursa
Milletvekili İsmet Büyükatamanın, Bakanlıkta istihdam edilen
engelli vatandaşlara ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından
sözlü soru önergesi (6/3425)
2066 - Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, toplanan
atık bitkisel yağ ve motor yağı miktarına ilişkin
Çevre ve Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi (6/3539)
2067 - Erzurum Milletvekili Oktay Öztürkün,
Bakanlık binasının onarımıyla ilgili Kültür ve Tabiat
Varlıkları Koruma Kurulu tarafından kesilen cezaya ilişkin
Çevre ve Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi (6/3540)
2068 - Erzurum Milletvekili Oktay Öztürkün, İller
Bankası tarafından çıkarılan bir yönetmelik ile
bankanın yönetim kurulu üyelerinin bazıları hakkındaki
iddialara ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından sözlü soru
önergesi (6/3541)
2081 - Adana Milletvekili Ali Halamanın,
TOKİ tarafından yaptırılan konutlara ilişkin Çevre ve
Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi (6/3557)
2119 - Erzurum Milletvekili Oktay Öztürkün, İller
Bankası Yönetim Kurulunun bazı üyeleriyle ilgili iddialara
ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi
(6/3600)
2120 - Erzurum Milletvekili Oktay Öztürkün, İller
Bankası Yönetim Kurulunun bazı üyeleriyle ilgili iddialara
ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi
(6/3601)
2121 - Erzurum Milletvekili Oktay Öztürkün, İller
Bankasına yapılan atamalarla ilgili bazı iddialara ilişkin
Çevre ve Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi (6/3602)
2132 - Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin,
Ankarada TOKİ tarafından yapılan konutlar ve bu konutların
satışına ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından
sözlü soru önergesi (6/3616)
2152 - Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, maden
aramaları kapsamında çevreye verilen zararların önlenmesine
ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi
(6/3636)
2216 - Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, sanayi
tesislerinin emisyon yayımı denetimlerine ilişkin Çevre ve
Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi (6/3703)
2293 - Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, Karsa
yönelik proje ve yatırımlara ilişkin Çevre ve Şehircilik
Bakanından sözlü soru önergesi (6/3785)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, sunuşlar bölümünde belirttiğim üzere, birlikte
cevaplandırmak istediği sözlü soru önergelerini
cevaplandırması için Çevre ve Şehircilik Bakanı Sayın
Erdoğan Bayraktarı kürsüye davet ediyorum.
Buyurunu Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Şöyle yapalım Sayın
Bakan: Bir saatlik bir süre var, elli
dakikada siz soruları cevaplayın, on dakika da oturduğu yerden
soru sormak isteyen arkadaşlarımıza söz verelim. Toplamında
bir saat on dakikayı bile bulacak.
Buyurun.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Bakanlığıma yöneltilen sözlü soru önergelerine cevap vermek
üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Ardahan Milletvekili Sayın Ensar
Öğütün, Yükseköğretime Geçiş Sınavında şifre
iddialarına ilişkin Adalet Bakanlığımıza
yönelttiği (6/102) esas numaralı soru önergesiyle
başlıyorum.
Memurlar ve diğer kamu
görevlilerinin görevleri sebebiyle işledikleri suçlardan dolayı istenecek
soruşturma iznine ilişkin süreç, 4483 sayılı Memurlar ve
Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunda
düzenlenmiştir. Bu kapsamdaki soruşturma izni vermeye yetkili
merciler farklı idari görevler yönünden ayrı ayrı olmak üzere
kanunun 3üncü maddesinde gösterilmiş olup haklarında soruşturma
izni verilmesi talep edilen kamu görevlilerinin sayısı da tüm bu
merciler nezdinde bulunan bilgilerin değerlendirilmesi suretiyle
belirlenebilecektir.
2011 Yükseköğretime Geçiş
Sınavıyla ilgili olarak Öğrenci Seçme ve Yerleştirme
Merkezi Başkanı dışında hakkında soruşturma
izni istenilen üst düzey kamu görevlisi bulunmamaktadır.
Antalya Milletvekili Sayın Arif
Bulutun (6/287) sayılı soru önergesi:
Antalya Kaş ilçesi Kalkan
beldesinde imarsız alanlarda yapılan inşaatlara ilişkin
ruhsatlar Kalkan Belediyesi tarafından iptal edilmiş ve ayrıca
sorumlular hakkında da yargı mercilerine suç duyurusunda
bulunulmuştur.
İstanbul milletvekilleri
Sayın Süleyman Çelebi ve Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlunun
(6/380) ve (6/393) esas numaralı soru önergeleri: İstanbul ilinin
önemli içme suyu kaynaklarından biri olan Terkos Gölü ve havzasıyla
ilgili planlama, imar, denetim gibi iş ve işlemler, 2560
sayılı İSKİ Kanununa ve bu kanuna ilişkin
yönetmelikler çerçevesinde İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanlığı tarafından yürütülmektedir. Talep
doğrultusunda Bakanlığımızca İstanbul
Büyükşehir Belediyesine her türlü destek sağlanmaktadır.
İstanbul Milletvekili Sayın
Süleyman Çelebinin (6/448) esas numaralı soru önergesi: Bağcılar
ilçesine ait 15 Eylül 2008 onanlı 1/1000 ölçekli uygulama imar
planları üzerinde bulunan 5 adet kentsel dönüşüm alanına
ilişkin sınırların kaldırılması, 7
Aralık 2010 tarih ve 152 sayılı ilçe belediye meclis
kararıyla onaylanmış ve İstanbul Büyükşehir Belediye
Meclisinin 17 Aralık 2010 tarih ve 2814 sayılı Kararıyla
tasdik edilmiştir.
Ayrıca, 4 Mayıs 2011 tarihli
yazıyla iptal edilen kentsel dönüşüm alan sınırları
içerisinde kalan parsellerdeki şerhlerin kaldırılması
Bağcılar Tapu Müdürlüğüne bildirilmiştir, ancak tapu sicili
üzerindeki herhangi bir şerhin kaldırılması, 4721
sayılı Türk Medeni Kanununun 1014üncü maddesi uyarınca,
şerhi koyduran kurumun talebi veya mahkeme kararıyla yapılabilmektedir.
Dolayısıyla, şerhin kaldırılması ancak ilgili mahallî
idarenin yazılı talebiyle mümkün olabilecektir. Belediyelerde
birleştirilmiş parsel uygulaması ve imar izinlerine ilişkin
görev, yetki ve sorumluluklar Bakanlığımızın
değil, ilgili belediyelerin uhdesindedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Ankara Milletvekili Sayın Zühal Topcu ve Bursa
Milletvekili Sayın İsmet Büyükatamanın (6/615) ve (6/3425) esas
numaralı soru önergeleri: Bakanlığımızın merkez
ve taşra teşkilâtında 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununa göre istihdam edilen memur sayısı toplamı 9.8717,
bağlı kuruluşumuz Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünde ise
toplam 15.423tür. Bakanlığımız bünyesinde istihdam edilen
tüm personel içerisinde engelli kadrosundaki memur sayısı 269, bağlı
kuruluşumuz Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünde ise 413 kişidir.
Bakanlığımızda 2012 yılında engelli personel
alımı yapılmamış olup 62 boş kadromuz
bulunmaktadır. Bakanlığımız ilgili mevzuat
çerçevesinde engelli personel istihdamına ilişkin konuyu münhal kadro
istidamı doğrultusunda değerlendirecektir. Bağlı kuruluşumuz
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünde ise 81 engelli memur
alımının yapılması planlanmaktadır.
İzmir Milletvekili Sayın
Mehmet Ali Susamın (6/990) esas numaralı soru önergesi: 2872 Çevre
Kanununun 11inci maddesine göre çıkarılan Atıksu Altyapı
ve Evsel Katı Atık Bertaraf Tesisleri Tarifelerinin Belirlenmesinde
Uyulacak Usul ve Esaslara İlişkin Yönetmelik Maliye
Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı,
Sayıştay ve yerel yönetimlerin katkıları alınarak
hazırlanmıştır. Anılan yönetmelik gereği,
belediyeler vermiş oldukları atık su ve evsel katı
atık hizmetlerinin karşılığı olan ücreti
belirlemek ve tahsil etmekle yükümlüdürler. Söz konusu Yönetmeliğin iptali
Bakanlığımızın gündeminde bulunmamaktadır.
Gaziantep Milletvekili Sayın
Doktor Mehmet Şekerin (6/1963) esas numaralı soru önergesi:
Bakanlığımız ve birimlerinin amblem ve logo
tasarımı yapılan yarışma sonucu temin edilmiş
olup kazanan yarışmacılara 20.155 TL ödeme
yapılmıştır. Yeni oluşan amblem, logo
tasarımının uygulandığı Bakanlık bayrak,
flama gibi işlemlerde, bunun için de ayrıca 23.589 TL ödeme
yapılmıştır. Bakanlığımız ve diğer
birimlerin kurumsal kimlik tasarımı için merkez teşkilatı
ile seksen bir çevre ve şehircilik il müdürlüğüne de
dağıtımı yapılan tasarım kılavuzu 42 bin TL
olup tasarım kitabı muhteviyatında bulunan promosyon ve
kırtasiye malzemeleri için herhangi bir ödeme
yapılmamıştır.
İstanbul Milletvekili Sayın
Celal Dinçerin (6/2623) esas numaralı soru önergesinin cevabı:
Büyükşehirlere içme ve kullanma suyu temin edilen kıta içi yüzeysel su
kaynakları havzalarındaki denetim faaliyetleri 2560 sayılı
Kanun çerçevesinde büyükşehir belediyeleri sorumluluğunda
bulunmaktadır. İstanbul ili Kartal ilçesi Paşaköy civarında
bulunan
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Balıkesir Milletvekili Sayın Namık
Havutçanın (6/274) ve (6/688) esas numaralı soru önergelerinin
cevabı: Balıkesir Belediyesi ile Susurluk, İvrindi, Kepsut,
Savaştepe, Bigadiç ilçe belediyelerinin üyesi bulunduğu
Balıkesir İli Sürdürülebilir Çevre Yönetimi Birliği
tarafından hazırlanan Balıkesir Katı Atık Yönetimi
Projesi inşaat ihalesi 4 Ekim 2012 tarihinde yapılmış olup
tesisin inşası devam etmektedir. Ayrıca, Havran, Ayvalık,
Edremit, Gömeç, Burhaniye, Büyükdere, Karaağaç, Altınoluk, Akçay,
Zeytinli, Kadıköy, Güre, Pelitköy, Altınova ve Küçükköy
belediyelerinin kurduğu Körfez Belediyeler Birliği tarafından
hazırlanan katı atıf bertaraf tesisi projelendirilmiş olup
Avrupa Birliği Yatırım Dairesi programı kapsamında
gerçekleştirilecek olan işin teknik yardım ihalesi
yapılmıştır. Yine, Bandırma, Erdek, Edincik, Ocaklar
ve Karşıyaka belediyelerinin katımıyla kurulan Güney
Marmara Belediyeler Birliğinin katı atık bertaraf tesisi için
yer seçme çalışmaları sürdürülmektedir.
Bugüne kadar
Bakanlığımız tarafından Balıkesir ilindeki
belediyelere ve birliklere çevre kirliliğinin giderilmesi gayesiyle
çeşitli yardımlar yapılmış olup bu
yardımların devamı için de çalışmalar yürütülmektedir.
Talep edilmesi hâlinde bu yardımların listesi Sayın
Milletvekilimize takdim edilebilecektir.
(6/688) sayılı Soru:
Değerli milletvekilleri, Erdek Körfezi bölgesinde Çevresel Etki
Değerlendirmesi Yönetmeliğine tabi olan 2 adet enerji üretim tesisi
bulunmaktadır. Bunlardan Bandırma Birinci Santrali için 2008
yılında, Bandırma İki Santrali içinse 2011
yılında Bakanlığımızla ÇED olumlu kararı
alınmıştır. Bakanlığımız
tarafından yürütülen denizlerde kirlilik izleme çalışmaları
kapsamında, 5 tanesi Erdek Körfezi bölgesinde olmak üzere, Marmara
Denizinde toplam 66 istasyonda izleme yapılmaktadır. Erdek Körfezi
bölgesinde yapılan izleme sonuçlarına göre mevsimsel
değişmelerin dışında bir sıcaklık
artışı gözlemlenmemiştir. Marmara Denizinde yapılan
izleme çalışma sonuçlarına göre Erdek Körfezi ağzında
yer alan izleme istasyonlarının bulunduğu bölgeler yüksek tür
çeşitliliğine sahip ve kirlilikten etkilenmemiş alanlar olarak
tanımlanmaktadır. Ayrıca, izleme sonuçlarında Erdek Körfezi
girişinde balık bolluğunun yüksek olduğu
değerlendirilmektedir.
ÇED olumlu kararı alınan
tesislerin oluşturabileceği değişiklikleri gözlemlemek
amacıyla yılda 2 kez olmak üzere deniz suyu analizleri
yapılmakta ve bunlar muhafaza edilmektedir.
Kütahya Milletvekili Sayın
Profesör Doktor Alim Işıkın (6/350) ve (6/812) sayılı
soru önergeleri
Toplu Konut İdaresi tarafından yıllar
itibarıyla 2002 yılında 1, 2003 yılında 44, 2004te
240, 2005te 389, 2006da 424, 2007de 522, 2008 yılında 457, 2009
yılında 595, 2010 yılında 670, 2011 yılında 796
ve 2012de 710 âdet olmak üzere toplam 4.848 adet ihale yapılmış
olup bu ihalelerin toplam yatırım bedeli yaklaşık 49 milyar
TLdir yani eski rakamla 49 katrilyon TLdir. TOKİ tarafından 4734
sayılı Kamu İhale Kanununda belirtilen usullerle
sonuçlandırılan işlere ilişkin en büyük yüz ihaleyi alan firmalar
ve TOKİnin arsa satışı karşılığı
gelir paylaşımı modeli çerçevesinde
sonuçlandırdığı işlerle ilgili
ayrıntılı ihale bilgileri istenildiği takdirde
tarafınıza takdim edilecektir. Ayrıca, TOKİnin tabi
olduğu 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu ve ikincil mevzuatta
ihale bölgelerindeki yöresel firmalara yönelik bir düzenleme
olmadığı için bunlara bir öncelik verilmesi mümkün
olamamaktadır.
(6/812) esas numaralı soru önergesi: Simav ilçesinde
1999 ve 2011 yılları arasında 12 ayrı noktada zemin etüdü
çalışmaları gerçekleştirilmiş olup hazırlanan
jeolojik-jeoteknik etüt raporları ile zemin etüt raporları
doğrultusunda çalışmalar yürütülmüştür. Simav depreminden
sonra Simav Belediyesinin, Bakanlığımızın ilgili
kuruluşu olan İLBANK Genel Müdürlüğüne yapmış olduğu
talep doğrultusunda hâlihazır harita yapım işinin
tamamı hibe olarak 52.500 TL bedel üzerinden
tamamlanmıştır. Bundan sonra gerçekleştirilecek olan zemin
etüdü ve benzeri çalışmalar da belediyenin talebi doğrultusunda
Bakanlığımız tarafından değerlendirilecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Ankara Milletvekili Sayın Özcan Yeniçerinin (6/3096), (6/3539) ve
(6/3616) esas numaralı soru önergeleri: Bakanlığımız,
kurallara aykırı şekilde denizlere deşarj yapan deniz
taşıtlarının denetimi konusunda, başta Sahil Güvenlik
Komutanlığı olmak üzere, Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı, İstanbul, Kocaeli, Antalya ve Mersin Büyükşehir Belediye
Başkanlıklarını 2872 sayılı Çevre Kanunu
kapsamında yetkilendirilmiştir. Bu çerçevede, yetkili kurumlar
denetim çalışmalarını yirmi dört saat esasına göre
sürdürmekte ve deniz kirliliğine neden olan gemilere gereken cezai
işlemleri uygulamaktadırlar. 2007-2012 yılları
arasında, toplam 2575 gemiye 55 milyon 980 bin 727 TL ceza uygulaması
yapılmıştır.
(6/3539) esas numaralı soru önergesinin cevabı:
Ankarada toplanan atık motor yağı miktarları 2007
yılında 1.353 ton, 2008 yılında 1.242 ton, 2009
yılında 1.772 ton, 2010 yılında 1.627 ton, 2011
yılında 2.085 ton ve 2012 yılında 1.553 tondur. Ankarada toplanan
atık bitkisel yağ miktarı ise 2009 yılında 472 ton,
2010 yılında 396 ton, 2011 yılında 299 ton, 2012
yılında ise 1.078 tondur. Atık Yağların Kontrolü
Yönetmeliğinin 13üncü maddesi uyarınca, atık motor
yağlarının toplanması hususunda Petrol Sanayi Derneği
(PETDER) 4 Eylül 2008 tarihinde Bakanlığımızca
yetkilendirilmiştir. Ankarada atık motor yağı ve bitkisel
yağ toplanmasına ilişkin tespit edilmiş herhangi bir
uygunsuzluk bulunmamaktadır.
(6/3616) esas numaralı soru önergesinin cevabı:
Toplu Konut İdaresi Başkanlığınca, 29 Nisan 2013
tarihi itibarıyla 2007-2013 yılları arasında Ankara ili ve
ilçelerinde toplam 46.056 adet konut yapılmıştır. 2007-2013
yılları arasında, Toplu Konut İdaresi
Başkanlığınca Ankara ili ve ilçelerinde 42.397 konut
satılarak 4 milyar 399 milyon 371 bin 596 TL gelir elde edilmiştir.
29 Nisan 2013 tarihi itibarıyla Toplu Konut İdaresi
Başkanlığınca Ankara ili ve ilçelerinde
satışı gerçekleştirilmeyen 4.465 adet konut bulunmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Gençin (6/391),
(6/394), (6/2.699) ve (6/2.700) esas numaralı soru önergeleri.
Düzce Akçakocada 242 adet konut, 16
derslikli ilköğretim okuluyla adaiçi altyapı ve genel altyapı ve
çevre düzenlemesi inşaatı işi, 15 milyon 947 bin 932 TL bedelle
Detay İnşaat firmasına ihale edilmiş ve inşaatlar
bitirilerek geçici kabulleri yapılmıştır. Konut teslimleri
sonrası çıkan eksik ve kusurlu imalatlar, sözleşme hükümleri doğrultusunda,
nam ve hesap komisyonu tarafından bedeli yükleniciden temin edilerek
tamamlattırılmıştır. Bu nedenle, müteahhit
firmanın teminatı irat kaydedilmemiştir. Ancak, kesin kabul
sonrasında, eksik ve kusurlu imalatların ortaya çıkması
hâlinde, bunların giderilmesi gayesiyle müteahhit firmanın
teminatının irat kaydedilmesi yoluna gidilebilecektir.
(6/391) sayılı soru:
Zonguldak Çaydeğirmeni beldesindeki 160 adet konut, 1 adet ticaret merkezi
ve cami inşaatı ile adaiçi genel altyapı ve çevre düzenlemesi
inşaatı işi, 7 milyon 510 bin TL ihale bedel ile Kübra
İnşaat Taahhüt Ticaret Limited Şirketiyle ortaklarına ihale
edilmiş olup inşaatlar bitirilmiş, konut ve sosyal
donatılar hak sahiplerine teslim edilmiştir.
Toplu Konut İdaresi
Başkanlığı 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa
tabi olup, bütün ihale iş ve işlemeleri bu kanun çerçevesinde
gerçekleştirilmiştir. İhaleler, bütün isteklere açık olarak
yapılmakta, katılımcıların siyasi kimlikleri,
görüşleri ve bunun benzeri kriterler üzerinden herhangi bir
değerlendirmede bulunulmamaktadır. Ayrıca, ihalelere
ilişkin ilanlar, kamu ihale bülteniyle ulusal ve yerel gazetelerde ilan
edilmektedir. Yalnız, Toplu Konut İdaresinin arsa
satışı karşılığı hasılat
paylaşımı ile ihale ettiği işler, ayrıca
yönetmelik çerçevesinde yapılmaktadır yani 4734 sayılı
Kanunla değil, onlar yönetmeliğe tabi olarak yine açık ihaleyle
yapılmaktadır.
İhale alan firmalara ve projelere
ilişkin bilgiler, ayrıca, güncel olarak TOKİ
Başkanlığının Internet sayfası
aracılığıyla da kamuoyuna duyurulmaktadır.
(6/394)
esas numaralı soru: Toplu Konut İdaresi Başkanlığında
toplam 636 personel çalışmakta olup, bunların
çoğunluğu teknik personeldir. Personel alımları, 7 Mart
2011 tarihinde yürürlüğe giren Toplu Konut İdaresi
Başkanlığında Çalıştırılacak
Sözleşmeli Personel Hakkında Hizmet Sözleşmesi
Esaslarının Uygulanmasına Dair Yönerge çerçevesinde giriş
sınavıyla yapılmaktadır. Toplu Konut İdaresi
Başkanlığı, tüm yurt sathına yayılmış
faaliyetlerine ilişkin uygulamalarını kendi bünyesinde
çalıştırdığı personel marifetiyle yürütmektedir.
Ancak on yıl gibi kısa bir sürede 81 il, 800 ilçede sosyal
donatıları ve çevre düzenlemeleriyle birlikte gerçekleştirilen
yaklaşık 570 bin konutun yapımı aşamasında mevcut
işlerin aksatılmadan yürütülmesi için müşavir firmalardan da
kontrollük hizmetleri satın alınmaktadır.
(6/2699)
esas numaralı soru: Gaziantep Büyükşehir Belediyesi
sınırları içerisinde bulunan ve Çıksorut diye anılan
bölgenin hayvan ağılları, gecekondu ve kaçak yapılardan
temizlenmesi gayesiyle, TOKİ ile Gaziantep Besi Organize Sanayi Bölgesi,
Şehitkamil Belediye Başkanlığı ve Gaziantep
Büyükşehir Belediye Başkanlığı arasında dörtlü
protokol imzalanmıştır. Bu kapsamda, bölgede yaşayan hak
sahiplerine Beylerbeyi toplu konut alanında ve Çaybaşı
Tarımköy alanında TOKİ tarafından inşa edilen
konutlardan gerekli tahsisler yapılmıştır. Protokollerle
büyükşehir belediyesinin bahsi geçen projeler için
gerçekleştirdiği imalat bedelleri ile TOKİ ve Büyükşehir
Belediyesinin ihtiyaç duyduğu birtakım taşınmazların
Sermaye Piyasası Kurulunca lisanslandırılmış
değerleme firmalarına yaptırılan değerleme
raporlarındaki güncel rayiç bedeller üzerinden
karşılıklı takasları ve devirlerinin
gerçekleştirilmesine karar verilmiştir. Gaziantep Büyükşehir
Belediyesinin gerçekleştirdiği harcamalar
karşılığının TOKİ tarafından nakden
ödenmesi gerekirken, yapılan protokoller kapsamında, aynı
zamanda TOKİnin de finans dengesi dikkate alınarak nakdî ödeme
yerine ayni ödeme yolu tercih edilmiştir. Bu mahsuplaşma
sonrasında TOKİnin Gaziantep Büyükşehir Belediyesine kalan
borcuna mukabil, TOKİnin Çıksorut bölgesinde inşa ettiği
konutlardan 128 adedi belediyeye borcu kapatmak için verilmiştir.
TOKİyle Gaziantep
Besi Organize Sanayi Bölgesi, Şehitkamil Belediye
Başkanlığı ve Gaziantep Büyükşehir Belediye
Başkanlığı arasında 28 Ağustos 2004 tarihinde
imzalanan protokolle başlatılan kentsel yenileme
çalışmasıyla mahsuplaşma gerçekleştirilmiş olup
iddia edildiği gibi herhangi bir kamu zararı söz konusu
değildir.
(6/2700) esas numaralı soru: 5104
sayılı Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi Kanunu
uyarınca, Kuzey Ankara girişi ve çevresini kapsayan alanlarda Kentsel
Dönüşüm Projesi çerçevesinde projedeki müşavirlik ve kontrolörlük
hizmetlerinin yürütülmesi gayesiyle 2004 yılında TOBAŞ adlı
şirket kurulmuştur. Konuyla ilgili olarak Yüksek Planlama Kurulu
kararlarına aykırı herhangi bir ücret ödenmemekte ve YPK
kararları belediyeleri kapsamadığından yönetim kurulunda
bulunan belediye temsilcileri bu kapsamda değerlendirilmemektedir ve
yönetim ve denetim kurulu üyelerini sayısının düşürülmesi
de düşünülmemektedir. Ankara Büyükşehir Belediyesinde görevli olan
Ömer Faruk Erciyes, Nurhan Mermer ve Ümit Uzun isimli şahıslar
yönetim ve denetim kurulu üyelik görevlerini yürütmektedirler.
KAMER GENÇ (Tunceli) 3
tane saydın, 10 tane yönetim kurulu üyesi var, 3 tane saydın.
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) 3ünü
sordunuz, belediyeyi sordunuz.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Efendim?
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla)
Belediyeyi sordunuz.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Tamam, Ankara Büyükşehir Belediyesi kadrosunda görevli
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla)
Öbürleri TOKİden, zaten ücretleri düşük.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Suat Kılıçın karısı da burada
çalışıyor mu onu söyle.
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla)
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Erzurum Milletvekili Sayın Oktay
Öztürkün (6/3540), (6/3541), (6/3600), (6/3601) ve (6/3602) esas numaralı
soru önergeleri: Bakanlık binamızda yapılan onarım
öncesinde, ilgili projeler Kültür ve Turizm Bakanlığı, Ankara
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kuruluna sunularak
gerekli izin talebinde bulunulmuş ve projenin yapımı için
gerekli onaylar alınmıştır. Restorasyon uygulaması
kurulun onayladığı proje ve talimatlara uygun gerekli izin ve
onaylar doğrultusunda gerçekleştirilmiştir. Yeni bir imalat ve
onarımın yapılmamasından dolayı kamu zararı da
söz konusu değildir. Kurul tarafından bu yönde uygulanan bir cezai işlem de bulunmamaktadır.
(6/3541), (6/3600), (6/3601) ve (6/3602) esas
numaralı soruların cevapları: Bankaların yönetim
kurullarına yapılacak atamalarda üyelerin niteliğinin
belirlenmesi, atamaların mevzuata uygunluğunun değerlendirilmesi
ve denetlenmesi görev ve yetkisi Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurulundadır. Avukat Serdar Çalkan, Uğur Serencam ve Doktor Bayram
Keskinin Yönetim Kurulu üyesi olarak atandıkları BDDKya
bildirilmiş ve 5411 sayılı Kanunda aranan şartları
taşıdıklarından atamaları uygun görülmüş olup söz
konusu atamalar İLBANK ve bankacılık mevzuatı çerçevesinde
hukuka ve mevzuata uygun bulunmuştur. 6107 sayılı İller
Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanunun 11inci maddesinde yer
alan Bakanlar Kurulu kararı ile çıkarılacak yönetmelik
ibaresi, daha sonra 6306 sayılı Kanun ile Devlet Personel
Başkanlığının uygun görüşü üzerine Yönetim Kurulu
kararı ile yürürlüğe konulan yönetmelik ile düzenlenir.
şeklinde değiştirilmiştir. Bu kapsamda hazırlanan
İnsan Kaynakları Yönetmeliği gerekli görüşler alınmak
üzere Devlet Personel Başkanlığına gönderilmiş, Devlet
Personel Başkanlığı da uygun görüş bildirdikten sonra
yönetmelik yürürlüğe konulmuştur. Söz konusu yönetmeliğin
yürürlüğe konulmasında herhangi bir hukuka aykırılık
bulunmamaktadır. Nitekim Sayıştay raporunda İLBANK
İnsan Kaynakları Yönetmeliği ile ilgili olarak yer alan tespit
ve önerilerin Türkiye Büyük Millet Meclisi KİT Alt Komisyonu
toplantısında görüşülmesi sırasında Sayıştay
denetçileri tarafından bu hususta bir ihtilafın
bulunmadığı belirtilmiş ve konu öneriler bölümünden
çıkarılmıştır. İLBANKta imzaya yetkili personel olarak görevlendirilen
kişiler arasında 5411 sayılı Bankacılık
Kanununun 8inci maddesinin birinci fıkrasının ilgili
bentlerinde belirtilen şartları taşımayan kişi
bulunmamaktadır.
Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mesut
Dedeoğlunun (6/545), (6/1198), (6/1679), (6/2496) ve (6/2907) esas
numaralı soru önergeleri: Kahramanmaraş Belediye
Başkanlığı tarafından yapılması planlanan
atık su arıtma tesisi 1 milyon 520 bin kişiye hizmet götürecek
kapasitede bir projedir. Avrupa Birliği IPA programı çerçevesinde
hazırlanan 49 milyon avro bedelli projenin ÇED süreci 16 Haziran 2011
tarihinde tamamlanmış, 2012 tarihinde ise Avrupa Birliği
Komisyonu tarafından kabul edilmiştir. Söz konusu projenin ihalesinin
2013 yılı içerisinde yapılması planlanmaktadır.
(6/1198) esas numaralı soru:
Bakanlığımızda mülga Çevre ve Orman
Bakanlığından devralınan ve aynı kadroda görev
yapmakta olan 5 veteriner hekim bulunmaktadır.
Bakanlığımızın Görevde Yükselme ve Unvan
Değişikliği Yönetmeliği 21 Ocak 2012 tarihli Resmî
Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş olup anılan
yönetmelikte veteriner hekimleri mağdur eden bir düzenleme
bulunmamaktadır. Ancak, ihtiyaç duyulması hâlinde bahse konu
yönetmelikte veteriner hekimleri de kapsayacak şekilde bir düzenleme
yapılabilecektir.
(6/1679) esas numaralı soru:
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yapı Denetimi
Uygulama Yönetmeliğinde yapılan söz konusu düzenleme proje
müellifleri için getirilmiş olup buna göre, proje müellifi sicil durum belgesi
yerine meslek odasına üyeliğinin davam ettiğine dair
taahhütnameyi ve mesleki kısıtlılığı
olmadığına dair taahhütnameyi yapı denetim kuruluşuna
verecektir yani mühendisler, müellifler. Proje müelliflerinden sicil belgesi
yerine taahhütname alınması hizmet alan lehine ve bürokrasiyi
azaltacak bir uygulama olup idareler ve ilgili meslek odaları
tarafından yapılacak düzenli kontroller bu uygulamanın kötüye
kullanılmasını engelleyeceği gibi gerçeğe
aykırı beyanda bulunduğu tespit edilen kişilerin hukuki ve
cezai sorumluluğu da söz konusu olabilecektir.
(6/2496) esas numaralı soru:
Başta 2872 sayılı Çevre Kanunu olmak üzere çevre
mevzuatını oluşturan bütün hukuki düzenlemelerde
atıkların tekrar kullanılması, materyal ve enerji olarak
geri kazanılması öncelikli yönetim prensiplerinden birisi olarak ele
alınmış, geri kazanım faaliyetleri teşvik
edilmiş, geri kazanım tesislerinin teknik ve idari yeterliliklerin
artırılması gayesiyle kriterler oluşturulmuş ve bu
kriterleri sağlayan tesisler lisanslandırılarak hem ekonomiye
hem de çevreye katkıda bulunmaları sağlanmıştır.
Değerli milletvekilleri, geri
dönüşüme ilişkin ulusal verilere göre 2003 yılında 46 geri
kazanım tesisinde yaklaşık 4 bin kişi istihdam edilirken ve
geri kazanım faaliyetleri sonucu 62 milyon TL katma değer
sağlanırken 2011 yılında 898 geri kazanım tesisinde
yaklaşık 60 bin kişi istihdam edilmiş ve geri kazanım
faaliyetleri sonucu sağlanan katma değer yıllık 1 milyar
TLyi aşmıştır. Çevre mevzuatı doğrultusunda
teknik ve idari yeterlilik kriterlerini sağlayan geri kazanım ve bertaraf
tesisleri lisanslandırılmaktadır. 2012 yılı sonu
itibarıyla 956 adet çevre lisanslı geri kazanım tesisi ve 97
adet çevre lisanslı bertaraf tesisleri mevcuttur. Artan çevre
lisanslı tesisler ile ülke ekonomisine ve çevrenin korunmasına daha
fazla katkı sağlanmaktadır.
(6/2907) esas numaralı soru: 657
sayılı Devlet Memurları Kanununun 152nci maddesinde Teknik
Hizmetler Sınıfına dâhil kadrolarda bulunan personelden
açık çalışma mahallerinde fiilen çalışanlara,
bulundukları kadrolar esas alınmak suretiyle,
çalışılan her gün için belirlenecek oranlarda ve üçer aylık
dönemler itibarıyla toplamı 60 puanı aşmayacak
şekilde, dönem sonlarında ödenmek üzere ek özel hizmet tazminatı
verilebilir. hükmü yer almaktadır. Bahse konu ek özel hizmet
tazminatlarının, ödemeye esas teşkil edecek fiilî
çalışmaların görev yapılan birim amirince kontrol edilmesi
ve onaylanmasının ardından Bakanlığımıza ait
bütün birimlerde geciktirilmeksizin ödemeleri yapılmaktadır.
Bakanlığımızda bu ödemelerin yapılmasına
ilişkin ödenek sıkıntısı olmadığı gibi,
birimlerimizden bu doğrultuda herhangi bir talep de bulunmamaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Adana Milletvekili Sayın Ali Halamanın (6/486),
(6/753), (6/1242), (6/1243), (6/1621), (6/3261) ve (6/3557) esas numaralı
soru önergeleri: Kaçak yapılaşmanın takibi
Bakanlığımızın yetki ve sorumluluğunda
bulunmamakta olup bu görevler büyük şehirlerde 5216 sayılı
Büyükşehir Belediyesi Kanunu uyarınca büyükşehir belediyeleri
ile ilçe belediyeleri tarafından yürütülmektedir.
Adana Su ve Kanalizasyon
İdaresinden alınan bilgilere göre, Adanada 2.770 kilometresi kanal,
230 kilometresi yağmur suyu olmak üzere toplam
Adana ilimizin altyapı
eksikliklerinin giderilmesine destek olmak üzere İLBANK tarafından
son yedi yılda Adana Büyükşehir Belediyesine otobüs alımı,
kamulaştırma ve belediye hizmet binası yapımı için
toplam 73 milyon 995 bin TL kredi kullandırılmış, 2007
yılında da 1 milyon 640 bin TL proje tutarlı hâlihazır
haritaları tarafımızdan yaptırılmıştır.
Türkiye genelinde olduğu gibi
Adana ilimize de ilişkin olarak hazırlanan kentsel dönüşüm projelerinde
kamu yararının maksimum düzeyde gözetilmesi esas
alınmaktadır. Ayrıca, can ve mal güvenliğini teminen imar
planına, fen, sanat ve sağlık kurallarına, standartlara
uygun kaliteli yapı yapılması için yapı denetim
firmaları aracılığıyla 4708 sayılı Kanunda
belirlenen yapıların Bakanlığımız
kurumlarınca denetlenmesine de devam edilmektedir.
(6/753) esas numaralı soru: Bugüne
kadar AK PARTİ Hükûmet politikaları doğrultusunda TOKİ
tarafından 570 bine yakın konut ve binlerce sosyal donatı
inşaatı yapılmıştır. Bunlarla ilgili olarak
TOKİye ulaşan yaklaşık 28 bin şikâyet incelenmiş
ve gerekli işlemler yapılmıştır. Şikâyetlerin
büyük kısmı yüklenici firma tarafından imalatların
yapılması esnasında tespit edilemeyen ancak binaların
kullanımları sırasında ortaya çıkan eksik ve
kusurlardır. Söz konusu şikâyetler TOKİ veya müşavir firma
elamanlarınca yerinde incelenmekte ve şikâyetin yapım
hatalarından kaynaklandığının tespit edilmesi hâlinde yüklenici
firmaya ivedilikle yaptırılmakta veyahut da yüklenici firma nam ve
hesabına yapılarak bedeli yüklenici firmadan tahsil edilmektedir.
Türkiyede konut satın alma bilincini yerleştirmeye çalışan
TOKİ, müşteri memnuniyetine özel önem vermekte, konut sahiplerinden
gelen şikâyetleri değerlendirerek sonuçlandırmakta olup bu
amaçla müşteri memnuniyetinin ölçülmesi projesi
geliştirilmiştir. Ayrıca projelerde hem idarenin hem de
vatandaşların maddi gücünü zorlamayacak tarzda, imalat ve malzeme
kalitesi de en üst düzeyde tutulmaya çalışılarak en kaliteli
konutun mümkün olan en uygun koşullarla sahiplerini bulması gaye
edinilmektedir.
(6/1242) ve (6/1243) esas numaralı
sorular: Adana ili Tufanbeyli ilçesi Yamanlı köyü Kazıklı
mevkisinde kurulması planlanan enerji santralinde emisyon için
Bakanlığımızca hazırlanan Sanayi Kaynaklı Hava
Kirliliği Yönetmeliğinde belirtilen sınır değerlerin
sağlanması zorunludur. Bakanlığımız
tarafından bu hususta gerekli denetimler yapılacak olup, yönetmelik
ile verilen sınır değerlerin sağlanamaması durumunda
ilgili mevzuatta belirlenmiş olan idari yaptırımlar
uygulanacaktır. Kurulması planlanan linyit yakıtlı termik
santral projesine 15 Şubat 2006 tarihinde mülga Çevre ve Orman
Bakanlığı tarafından ÇED olumlu kararı verilmiş
olup, bu kararın yürütmesinin durdurulması ya da iptali ile ilgili
Bakanlığımıza iletilmiş herhangi bir mahkeme
kararı bulunmamaktadır. Projeye ait ÇED raporu,
Bakanlığımızdan yeterlilik almış firmaca
hazırlanmıştır. Ayrıca inşaat ve işletme
aşamasında projeye ilişkin denetim ve kontroller ilgili mevzuat
uyarınca yapılacaktır. Projenin etki alanı içerisinde
herhangi bir koruma alanı yer almamaktadır. En yakın koruma
alanı Kürebeli Kanyonu Yaban Hayatı Geliştirme Sahası olup
proje alanının yaklaşık
(6/1621) esas numaralı soru:
Ülkemizde iller itibarıyla hava kirliliği konusundaki detaylı
bilgiler Bakanlığımızın İnternet sayfasında
Hava Kalitesi Değerlendirme bölümünde sistematik olarak
yayınlanmaktadır. 2011 yılı sınır
değerlerini kısa süreli olarak aşan illerimiz Afyon, Siirt ve
Gazianteptir. Bu aşımların partikül madde bazında
olması bunların çöl tozlarından
kaynaklandığının göstergesidir.
2011 yılında Adana ilinde
hava kalitesi açısından sınır değerleri aşan bir
kirlilik tespit edilmemiştir. Hava kirliliğiyle mücadele
kapsamında kirliliğe neden olan kaynaklarda gerekli önlemlerin
alınarak hava kalitesinin korunması için
Bakanlığımızca yönetmelikler yayımlanmış ve
uygulamaya konulmuştur. Ayrıca, bu yönde mevzuat oluşturulması
ve uygulamasına yardımcı olmak gayesiyle projeler yürütülmekte
olup 2010 yılında da Ulusal Temiz Hava Eylem Planı
hazırlanarak yayımlanmıştır. Bu yönetmeliklerde
belirlenen amaçlara ulaşmak için uyulması gereken kurallar genelgeler
ile valiliklere bildirilmekte ve gerekli denetimler valilikler ve
yetkilendirilmiş belediyelerce yapılmaktadır. Düşük
kalorili ve yüksek kükürt içeren kömürlerin
dağıtımının yasaklanması ve kullanımı
konusunda yapılan denetimlerde alınan numunelerin analiz
sonuçlarının Bakanlığımız limit değerlerine
uygun olmaması durumunda yakıtlar toplatılmaktadır.
(6/3261) ve (6/3557) esas numaralı
sorular: TOKİ Başkanlığı 2003-2013 yılları
arasında toplam 568.647 adet konutun üretimini başlatmış
bulunmaktadır. TOKİ Başkanlığı 2001
yılından itibaren ISO 9001 Kalite Yönetim Sistemi prosedürü
gereği her yıl elektronik ortamda Dış ve İç
Müşteri Memnuniyeti Anketi adı altında iki anket, gerek
duyulduğunda ise ulusal düzeyde hizmet alımı yoluyla
müşteri memnuniyet anketleri yapmaktadır. Son beş yıl
içinde TOKİden konut alan 37.241 müşteri üzerinde yapılan anket
sonuçlarına göre genel memnuniyet oranının ortalama yüzde 65
düzeyinde olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca, Adana ilinde 12.912
konut ve 4 ticaret merkezi yapılmış olup proje ve ihale
çalışmaları devam eden konutlarla birlikte bu rakam 19.422
sayısına ulaşacaktır. 2006-2013 yılları
arasında Adana ilinde yaklaşık 574 adet gayrimenkulün iade
işlemi gerçekleşmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Reşat Doğrunun (6/912), (6/1123),
(6/1246), (6/1471), (6/1472), (6/2364), (6/2684), (6/3211) ve (6/3212) esas
numaralı soru önergeleri: Toplu Konut İdaresi
Başkanlığı 2003-2012 yılları arasında 81 il,
800 ilçede toplam 560 binden fazla konutun üretimini başlatmış
ve büyük bir kısmını tamamlamıştır.
Gerçekleştirilen TOKİ projelerinde konutların geç teslim
edilmesinden dolayı alıcılar tarafından 31 Aralık 2012
tarihine kadar açılan 21.581 adet tazminat davası bulunmaktadır.
Konut teslimlerindeki gecikmelerden dolayı 31 Aralık 2012 tarihine
kadar hak sahiplerine ödenen toplam tazminat tutarı 110 milyon 693 bin 092
TLdir. Bu davaların yanı sıra, teslim edilen konutlarda eksik
ve kusurlu işler olduğu iddiasıyla yine 31 Aralık 2012
tarihi itibarıyla TOKİ Başkanlığı aleyhine
açılan 2.119 dava bulunmakta olup mahkemelerce davacı lehine
tazminata hükmedilmesi hâlinde tazminat tutarları ödenmekte ve
yüklenicisine rücu edilmektedir. Satışa aracılık eden banka
tarafından taksitlerini ödemedikleri için kendileri ihtar çekilen ve
haklarında yasal işlem başlatılması için TOKİ
Başkanlığına bilgisi gönderilen konut iş yeri
alıcı sayısı 1.749dur. TOKİnin toplu konut
uygulamaları kapsamında gayrimenkul satış sözleşmesi
imzalayarak konut satın alan ancak taksitini ödememesi sebebiyle
hakkında yasal işlem başlatılan konut
alıcısı sayısı 4 Mart 2013 tarihi itibarıyla
Türkiye genelinde sadece 1.298 kişidir. Konut taksitlerini ödememeleri
nedeniyle ise haklarında tahliye davası açılan ve davaları
derdest olan konut alıcı sayısı ise Türkiye genelinde
toplam 570 bin konuttan sadece 523 kişidir.
(6/1123) esas numaralı soru: Ülkemiz
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve
Sözleşmesine 24 Mayıs 2004 tarihinde, Kyoto Protokolüne ise 26
Ağustos 2009 tarihinde taraf olmuştur. Protokolün ilk yükümlülük
dönemi olan 2008-2012 yılları arasında ülkemizin sayısal
bir sera gazı emisyon azaltım veya sınırlama
yükümlülüğü bulunmamakta olup ülkemiz iklim değişikliğiyle
ilgili küresel çabalara kendi imkânları ve özel şartları
çerçevesinde katkı yapmaktadır. Ülkemiz bir taraftan sera gazı
emisyonlarının azaltılmasını hedeflerken diğer
taraftan da sürdürülebilir kalkınma ilkesi çerçevesinde ekonomik
kalkınmayı temiz üretim teknolojilerine daha fazla yönelerek ve birim
üretimde daha az enerji tüketerek sağlama
kararlılığında bulunmaktadır.
Bu Çerçevede, Ulusal İklim
Değişikliği Stratejisi, İklim Değişikliği
Eylem Planı ve İklim Değişikliği Uyum Stratejisi
Bakanlığımız koordinasyonluğunda hazırlanarak
tamamlanmış olup İklim Değişikliği İkinci
Ulusal Bildirimini hazırlama çalışmalarımız ise devam
etmektedir. 1990 yılından beri yapılmakta olan çalışmalar
sonucunda ülkemizde sera gazı emisyonları yüzde 20 oranında
azaltılmıştır. Azaltılan toplam emisyon
miktarının 1,4 milyon ton civarında olduğu tahmin
edilmektedir.
(6/1246) esas numaralı soru:
Tokatta bulunan ölçüm istasyonundan alınan verilere göre 2009, 2010 ve
2011 hava kirliliği kış ortalamaları ile 2009, 2010 ve 2011
yılı partikül madde ve kükürtdioksit ortalamaları
sınır değerlerin altında yer almaktadır. Ayrıca,
Tokat ilinde hava kalitesi kirliliği ve kontrolü konusunda
Bakanlığımız tarafından gerekli denetimler
yapılmakta ve bu denetimler sonucunda gerekmesi hâlinde ilgili
mevzuatın öngördüğü yaptırımlar uygulanmaktadır.
(6/1471) esas numaralı soru:
Tokat Organize Sanayi Bölgesinde yer
alan işletmelerin atık suları organize sanayi bölgesinin
kanalizasyon sistemine, kanalizasyon sistemi de Tokat Belediyesinin atık
su arıtma sistemine bağlı bulanmaktadır. Alıcı
ortama herhangi bir atık su deşarjı söz konusu değildir.
Organize sanayi bölgesinde Çevre Kanunu hükümlerine uymayan işletme
de bulunmamaktadır.
(6/1470) esas numaralı soru:
Tokat Valiliği tarafından
Tokat Turhal ilçesinde Muammer Tuksavul Turhal Şeker Fabrikası ve
Özdemir Antimuan Madenleri Fabrikasının atık su arıtma
tesislerinin bulunduğu ve fabrikalara atık su arıtma tesisleri
kurulduktan sonra herhangi bir cezai işlem uygulanmadığı
bilgisi verilmiştir. Turhal ilçesinde bulunan diğer işletmeler
ise Turhal Belediyesinin kanalizasyon sistemine bağlı olup, Tokat ili
sınırları içinde bulunan fabrikalar ve üretim tesislerinde
atık su kontrolü için gerekli denetimler ilgili mevzuat uyarınca
devam etmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 688inci maddesi
ile 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun
8inci maddesinin son fıkrasında: Bölünemez büyüklükteki tarım
arazilerinin mirasa konu olmaları ve üzerlerinde her ne şekilde
gerçekleşmiş olursa olsun birlikte mülkiyetin mevcut olması
durumunda, bu araziler ifraz edilemez, payları üçüncü şahıslara
satılamaz, devredilemez veya rehnedilemez. Bu araziler hakkında 4721
sayılı Türk Medeni Kanununun özgülemeye ilişkin hükümleri
kıyasen uygulanır. hükmü yer
almaktadır. Bu hükümlerle ilgili olarak Bakanlığımızca
yürütülen bir çalışma bulunmamakta olup, çalışmalar yetkili
Bakanlık olan Gıda Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı tarafından sürdürülmektedir.
(6/2684) esas numaralı soru önergesi: 1988
yılında Karadeniz sahillerinde 152si boş, 215i dolu olmak
üzere, toplam 367 adet varil tespit edilmiştir. Yapılan analizler
sonucunda varillerde toksik kimyasal atıkların olduğu
anlaşılmıştır. Ülkemiz tehlikeli atıkların
sınır ötesi taşınımının ve
bertarafının kontrolüne ilişkin Basel Sözleşmesine 1994
yılında taraf olmuştur. Bu sözleşme doğrultusunda 27
Ağustos 1995 tarihinde Tehlikeli Atıkların Kontrolü
Yönetmeliği yayımlanmıştır. Bunun üzerine 2003
yılında sorunun çözümü için muhatap ülke olan İtalya Hükûmeti
nezdinde girişimler başlatılmış, iki ülke
arasında çevre işbirliği ortak komitesi oluşturulmuş,
ancak, atıkların mahreç ülke olan İtalyaya iadesi hususu
uluslararası platformda müteaddit defalar gündeme getirilmesine
rağmen söz konusu yasa dışı atıkların
taşınmasının Basel Sözleşmesinin yürürlüğe
girmesinden önce meydana geldiği gerekçesiyle sorunla ilgili olarak
herhangi bir sonuç alınamamıştır. Ancak,
Bakanlığımızın gayret ve çabaları ile 2006
yılında bahse konu varillerin rehabilitasyonu
çalışması tamamlanmış olup varillerin 2007
yılında Almanyada bulunan SAVA firması
aracılığıyla bertarafı
sağlanmıştır.
(6/3211) esas numaralı soru önergesi:
Bakanlığımızca 2008-2012 yılları arasında
2872 sayılı Çevre Kanunu uyarınca şahıs ve kurumlara
toplam 260 milyon 665 bin 574 TL para cezası uygulanmıştır.
(6/3212) esas numaralı soru önergesi:
Bakanlığımız illerimizde kanalizasyon, atık su
arıtma ve katı atık düzenli depolama tesisleri gibi çevreye
ilişkin yatırımları yapmakta ve söz konusu
yatırımları yürüten mahalli idarelere gerekli destekleri
sağlamaktadır. Sayın Milletvekilimizin talebi hâlinde çevreye
ilişkin yatırımların illere göre dağılımını
gösteren bilgiler kendilerine takdim edilebilecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Bursa Milletvekili Sayın İsmet Büyükatamanın (6/3164),
(6/3215), (6/3417), (6/3418), (6/3419), (6/3420), (6/3421), (6/3422), (6/3423)
ve (6/3424) esas numaralı soru önergeleri: 2002-2013 yılları
arasında Bakanlığımız istisnai kadrolarına 45
kişinin ataması yapılmıştır. Bu kadrolardan
devlet memurluğuna atanan 29 personel bulunmaktadır.
(6/3215) esas numaralı soru: 2002
yılından 2013 yılı Nisan ayına kadar Bakanlığımızda
temsil giderleri olarak 844 bin 339 TL harcama yapılmıştır.
(6/3417) esas numaralı soru:
Bakanlıkların Kuruluş ve Teşkilatlarına Dair 3046
sayılı Kanunun 21/a maddesiyle bakanlardan sonra ve
müsteşarlardan önce gelmek üzere bakan
yardımcılığına yönetimde yer verilmiştir. Bu
itibarla Bakan Yardımcımız Bakanlığımızca
yürütülen tüm iş ve işlemlerin gerektirdiği gezi,
açılış ve benzeri etkinliklere katılabilmekte olup bugüne
kadar 2si Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetleri, 1i Katar, 1i de
Almanya olmak üzere toplamda 4 yurt dışı görev seyahati
gerçekleştirmiştir.
(6/3418) esas numaralı soru:
Bakanlığımız hizmet binalarında 5378 sayılı
Özürlüler ve Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun ile bu kanuna dayalı olarak
hazırlanan genelge hükümleri çerçevesinde engelliler için engelli
rampaları, engelli asansörleri yapılmış, mevcut
merdivenler, asansörler, blok giriş katlarındaki engelli WC ve
lavaboları da yenilenerek engellilerin
rahatça kullanabilmesine uygun hâle getirilmiştir. Ayrıca bina
iç mekânlarında kapı kolları, elektrik düğmeleri, merdiven
küpeşteleri, yönlendirme levhaları ile uyarı levhaları
yenilenmiş ve engelliler için otopark yeri ayrılmıştır.
Engelliler için yapılan düzenlemeler binaların genel
onarımlarıyla birlikte yapılmış olup, ayrıca bir
harcama yapılmamıştır. Ayrıca il müdürlüklerimizin
hizmet binalarının engellilerin kullanıma uygun hâle getirilmesi
için 2012 yılında 1 milyon 297 bin 755 TL, 2013 yılında ise
2 milyon 896 bin 920 TL ödenek gönderilmiştir.
(6/3419) esas numaralı soru:
Bakanlığımızın merkez teşkilatındaki
bazı hizmet birimleri için iki adet bina kiralanmış olup
yıllık kira bedelleri toplamı 3 milyon 576 bin 090 TLdir. Ayrıca,
İstanbul Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Hizmetleri Müdürlüğü
için yıllık 300 bin TL, Marmara Temiz Hava Merkezi Müdürlüğü
için de yıllık 200 bin 232 TL kira bedeli ödenmektedir.
(6/3420) esas numaralı soru:
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
Bakanlığımız merkez ve taşra teşkilatı
hizmetlerinde kullanılmak üzere, 4734 sayılı Kamu İhale
Kanunu hükümleri çerçevesinde 2012 yılında 307 araç
kiralanmış olup yıllık 6 milyon 293 bin 149 TL ödeme
yapılmıştır. 2013 yılında ise 54ü sürücüsüz,
293ü sürücülü olmak üzere, toplam 347 araç kiralanmış olup
yıllık 12 milyon 031 bin 896 TL ödenecektir.
(6/3421) esas numaralı soru:
Bakanlığımız faaliyetlerine yönelik olarak kamuoyunda çevre
ve şehircilik bilincini oluşturmak ve kentsel dönüşüm
konularındaki farkındalığı sağlamak için gerçekleştirilen
tanıtım amaçlı çalıştay, kamu spotu, afiş,
broşür ve benzeri mal ve hizmet alımları için 2012-2013
yılları arasında toplam 2 milyon 014 bin 554 TL harcama
yapılmıştır.
BAŞKAN Şimdi, Sayın
Bakanım, bir dakika sonra bitirelim, ondan sonra da soru soracak
arkadaşlara hak vereceğim.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) Teşekkür ederim.
(6/3422) esas numaralı soru: Eylül
2011 tarihinden bugüne kadar Bakan olarak katıldığım 113
yurt dışı gezisinin 8i Sayın Başbakanımız
başkanlığında, diğerleri ise şahsım
başkanlığında Bakanlığım
bürokratlarından oluşan heyetlerle birlikte
gerçekleştirilmiştir. Bu ziyaretlerde yabancı
muhataplarımıza ekonomik değeri olmayan hatıra eşya
niteliğinde küçük hediyeler verilmiştir.
(6/3423) esas numaralı soru:
2012-2013 yılları arasında görev yeri değişikliği
ve benzeri nedenlerle Bakanlığımız personeli
tarafından Bakanlığımıza karşı açılan
doksan bir dava bulunmaktadır. Bu davalardan altmış altı
dava derdest durumda olup on altı dava ret kararı, dokuz dava da
iptal kararıyla sonuçlanmıştır. Ayrıca
Bakanlığımızca personele karşı açılan bir
adet dava derdest durumdadır.
BAŞKAN Evet, teşekkür
ederim. Şimdi, ben sizi alayım, birazcık dinlenin. Soru soracak
5 arkadaş var, onları not alacaksınız, sonra tekrar kürsüye
davet edeceğim. Bu 5 arkadaşımızın sorduğu
sorulara cevap vermeniz için de size 10 dakika süre vereceğim.
Buyurunuz Sayın Susam.
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir)
Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın
Bakana sormak istiyorum. Soruma cevap verdi ancak ikinci kısmına
cevap verdi. İlgili yönetmeliğin iptalini düşünmüyoruz. dedi.
Mükerrer vergilendirme var katı atık bedeliyle ilgili olarak.
Mükerrer vergilendirmeyi hiç bahsetmediniz. Şu an katı atık
bedeliyle ilgili olarak çok yüksek bedeller alınıyor; bir.
İki: Çeşmeyle ilgili bir
sorum var. Çeşmeyle ilgili, Mekânsal Planlama Genel Müdürlüğünüz
TOKİye Reisderede konut yapmak amacıyla çok katlı bina verdi.
İki katlı yer olan bu alanlar, Çeşmenin turizm kenti
olduğunu düşündüğünüze göre, çok katlı binalarla bunun
turizm değerini ve Çeşmenin imajını
değiştirmeyle karşı karşıya bırakan bir
durumdasınız. Bu konuda siz, İzmire geldiğinizde,
yapılmayacağını söylemenize rağmen, Mekânsal Planlama
Genel Müdürlüğünüz bunu verdi. Sayın Başbakan bile
İstanbulla ilgili bu yüksek yapıların, kentlerin özelliklerini
bozduğunu söylerken turizm kenti olan Çeşmeye, TOKİye böyle
bir plan yapma yetkisi vermesi ve askıya çıkması doğru
değildir diye düşünüyorum.
BAŞKAN Sayın
Işık.
ALİM IŞIK (Kütahya)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Her ne kadar iki yıl gibi bir
süreden sonra da olsa, cevabı nedeniyle Sayın Bakana teşekkür
ediyorum.
Şimdi, buradan da görülmektedir ki
2002 yılında yılda bir ihale yapan TOKİ son on yıl
içerisinde, son yıllarda bine yaklaşan rakamlarla 5 bine yakın
ihale gerçekleştirmiş ve 50 milyar TLlik de bir paraya
hükmetmiştir. Her geçen yıl artarak devam eden bu ihaleler nedeniyle
TOKİnin yaptığı inşaatların kalitesi ve o
süreçteki yolsuzluklar denetlenemez hâle gelmiştir. TOKİ tarafından
yapılan bu ihalelerin, o ihalenin bulunduğu il veya ilçedeki bölgeden
müracaat eden müteahhitlere verilmesi yönündeki sorumuz ve
Bakanlığınız görüşü cevapsız
kalmıştır. Örneğin; İstanbuldan Antalyaya bir
taşeron, alt taşeron uygulamasıyla hükmetmeye çalışan
müteahhit orada birçok kişiyi mağdur ettikten sonra
kaybolmaktadır. Buna benzer, TOKİnin yaptığı
inşaatlarda ciddi kalite eksiklikleri vardır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Doğru.
REŞAT DOĞRU (Tokat)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ülkemizde son yıllarda, ani olarak sel
baskınları, yine iri taneli dolu düşme, ani yağmur
yağmalar, hortum gibi, daha önce rastlanmayan birtakım meteorolojik
olaylara rastlanmaktadır. Bu iklim değişikliğiyle ilgili
olarak Bakanlık olarak herhangi bir çalışma yaptırdınız
mı?
Biraz önce Kyoto Protokolüne uyulduğundan
bahsedildi ancak, sera gazları emisyonlarının son yıllarda
Türkiyemizde daha fazla arttığı şeklinde bilgiler
vardır.
İkincisi, TOKİler olarak
Tokat ilinde AK PARTİ belediyelerinin olduğu yerlere TOKİler
yapılış ancak Erbaa gibi, Reşadiye gibi, AK PARTİ
belediyelerinin olmadığı yerlerde ise TOKİ inşaatlar
yapmamıştır. Bu bölgelerde TOKİlerle ilgili bir
inşaat yapmayı düşünüyor musunuz? Ayrıca, TOKİnin
yapmadığı yerlerde TOKİ gibi inşaat yapan belediyelere
bu yönlü olarak bir destek verilebilir mi? Yani onlar da aynı vazifeyi
yapıyorlar hatta TOKİden daha ucuza mal ediyorlar ve insanlara daha
ucuz konut satabiliyorlar. Bu yönde neler söyleyebilirsiniz?
Diğer konu olarak da özellikle
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Halaman
ALİ HALAMAN (Adana)
Başkanım, teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, Adanayla
ilgili verdiğiniz cevaplardan dolayı teşekkür ediyorum. Yine,
sorum Adanayla ilgili. Adanada 25-30 bin müsabaka yapılan bir stadyum
var, ismi 5 Ocak. Şimdi, kamuoyunda bu, 5 Ocak Stadyumunun
kalkacağını, yerine AVM kurulacağını, yeni
stadyumun şehir dışında yapılacağı
söyleniyor. Bunu da Büyükşehir yapacak gibi kanaat oluşuyor,
Şehircilik Bakanlığı gibi. Şehircilik Bakanı
olarak bu, 5 Ocak Stadyumunun kalkmasını isteyip yerine AVM
kurulmasını doğru buluyor musunuz veya bunun
yapılmaması için bir talimat verebilir misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Dedeoğlu
MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş)
Sayın Bakanım, Kahramanmaraş-Afşin-Elbistan Termik
santralimizin filtrelerinden dolayı çıkartmış olduğu
hava kirliliği hat safhadadır. O bölgede yaşayan
insanlarımız yani Elbistan, Afşin ve belde
başkanlıklarımız, özellikle de Çoğulhan bölgesinde hava
kirliliğinden çok büyük miktarda vatandaşlarımız
hayatını kaybetmektedir, kanser olmaktadır. İki yıldan
beri sizlerden buranın filtresi noktasında, filtre
takılması, filtresinin yenilenmesi noktasında çok büyük
ricalarda bulunduk. Şu ana kadar hâlâ bu konuyla ilgili hiçbir çalışma
yapılamadı, orada hava kirliliği hat safhalara ulaştı.
Bu konuyla ilgili acaba bugün ne dersiniz Çevre ve Şehircilik Bakanı
olarak Sayın Bakanım?
BAŞKAN Sayın Bakan,
buyurun.
Şimdi ben size on dakika süre
vereceğim.
Buyurun.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Susamın sorusu
Katı atıkta mükerrer vergi alınıyor. denildi. Bunu ben
inceleyeceğim, yalnız, mevcut yönetmeliğimizi
değiştireceğiz bu talepleri de dikkate almak suretiyle, gerekli
eleştiriler nedir, alacağız. Bu mükerrer vergi
alınmasını mutlaka engelleriz, böyle bir şey olmaz, bu
yanlış bir şey. Yönetmeliği de değiştiriyoruz,
bunları sadeleştiriyoruz, bunu da ifade etmiş olayım.
İzmir Çeşmede
yaptığımız planın ben 6,50 olduğunu biliyorum
eğer yanlış biliyorsam buna da bakacağım, bunun da
cevabını sizlere vereceğim. Yani, Çeşmedeki irtifanın
6,50 olduğunu biliyorum ben ve yoğunluğunun çok az olduğunu
biliyorum. Turizm amaçlı bir
Yani, daha fazla mı orada imar?
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir)
Evet.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) Biz onayladık planı ama ben
onu 6,50 irtifa biliyorum ve daha şikâyet de olmuştu.
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir)
Değiştirdiğiniz yerde plan 2 katı yapıya müsaade
ediyordu
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) Yan, 2 kat diye biliyorum ben onu.
Bilgim yanlış olabilir, ona bakıp size bilgi vereceğim.
Sayın Işıkın
sorusu, TOKİ 2002 yılında bir ihale yaparken
O ihaleyi de biz
yaptık. Tabii, 2002 yılı Aralık ayında ben göreve
geldim, o Aralık ayı içerisinde bir tane ihale yaptık. Bizden
evvel ihale hiç yoktu, TOKİnin sadece Ankara Eryamanda iki tane okul
tamamlama işi vardı, İzmir Mavişehirde de Emlak
Bankasından gelen villaların onarım işi vardı. Daha
sonra yıllara sarih olarak bu ihaleler arttı ve inşallah
eksiklerini daha çok gidererek TOKİ yoluna devam eder, ülkemizde konut
bilincini, ucuz konut üretimini yapmaya devam eder. Yalnız bölgesindeki
müteahhitlere iş verilememesini ben cevapladım, tekrar
cevaplayayım. Kanunda böyle bir şey yok, yani bunu nasıl
yapacağız Alim Bey, Sayın Hocam.
ALİM IŞIK (Kütahya) Ama
Sayın Bakanım, bu kanunu, Kamu İhale Kanunu yüz defa
değiştirdiniz, onu da yapalım, oradaki insanlar işinden
oldu.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) -
Yani, bunu yapmak mümkün değil. Böyle bir kanun da olmaz ki, sen de
git Ardahanda yap, İzmirde, Edirnede yap ama şey konusunda da
tüccar malını verirken basiretli olacak, vermeyecek.
ALİM IŞIK (Kütahya) Ama
devlete veriyorum zannediyorum. Devlete veriyorum zannediyor, ona güvenerek
veriyor.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) Zannetmek o, zan ile hüküm verilir
mi? Zan ile hüküm hiçbir yerde yok. Ama gene de sizin bu dediklerinizi dikkate
alıyorum. Daha sert, müteahhitlere yaptırım yapma
noktasında
Müteahhit diyor ki: Sana ne, sana borcum var mı,
işimi yaptım mı? Borcum yok, benim bu adama. Onlar da gelip
öyle söylüyorlar.
ALİM IŞIK (Kütahya)
Sayın Bakanım, üst ana yükleyici de problem yok, alt taşerona
geçtiği zaman orası ciddi anlamda mağduriyet yaratıyor.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) Onlara dikkat edeceğiz, ben
dikkate alacağım, onu arz ederim.
Sayın Doğrunun Son
yıllarda sel baskınlarıyla ilgili ve diğer tabiat
olaylarıyla ilgili daha öncesine benzemeyen olayla vuku buluyor. dedi. Bu
gerek dünyada gerek Türkiye de inceleniyor, çok değerli milletvekili
arkadaşlarım. Fakat bunu bazı akademisyenler, bilim
adamları ve bazı kuruluşlar, bazı laboratuvarlar bunu izah
edebiliyorlar, bazıları da izah edemiyor. Mesela Amerika buna
karşı çıkıyor, Çin karşı çıkıyor,
işte diğer taraftan Norveç diyor: Sel olayları iklim
değişikliden oluyor. Türkiyede bunları inceliyor fakat çok net
bir bunlarla ilgili bir veri yok. İnşallah bunu daha ileriye yönelik
çok daha net bir veri elimizde olur.
Şimdi, söyle bir şey
arkadaşlar, bize talep eden belediye hangi partiden olursa olsun orada
konut yaparız, bundan sonra da olursa gene yaparız ve eğer
belediyeler daha ucuza mal ediyorsa onlara da yardımcı oluyoruz, biz
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı olarak da yardımcı
oluruz. O bakımdan Tokatta da epey konut yaptık, bundan sonrada
yapmaya devam edeceğiz.
Sayın Halamanın sorduğu
soru, benim konu değil bu, tam konuyu bilmiyorum. Yani, Çevre ve
Şehircilik Bakanlığının Adanada bir stat yapmak gibi
bir projesi yok. Zaten benim Bakanlığım tasarlayıcı
bir Bakanlık ve denetleyici bir Bakanlık. Yani
uygulamacıyız ama denetleme tarzında tamim getiren, yönerge
getiren, genelge getiren, imar planı yapan, denetleyen bir Bakanlık.
Yaptırım olarak direkt biz inşaat yapmıyoruz yani yapı
işlerinde de çok acil işlerin dışında 5543
sayılı İskân Kanununun dışında da inşaat
hemen hemen hiç yapmıyoruz, her bakanlık kendisi yapıyor. O
bakımdan bizim Bakanlığımız hem çevreyi korumada hem
imar düzenini sağlamada hem de şehirciliği düzene sokmada daha
çok denetleyici bir bakanlık konumundadır. Onun için, burada, 5 Ocak
Stadı bizim de bildiğimiz
Tabii, bir AVM yapılacağı
noktasında benim bilgim yok, ancak bunun da ben bilgisini alıp size
takdim edebilirim.
Sayın Dedeoğlunun
Afşin Elbistan hava kirliliği had safhadadır
Daha önceden de
bu konuda bize uyarıda bulunduğunu ve bir adım
atılmadığı noktasında uyarısı var. Bunu da
yine araştırıp ancak cevap verebilirim, bu bakımdan bunu da
şu anda cevaplandıramıyorum ama eğer gerçekten Afşin
Elbistanda böyle bir durum varsa bu da çok önemli. Fakat çevre konusunda,
tabii, dünya çok öne gitti artık.
Yani bütün dünyada, her tarafta, bütün 195-198 devlette, maddi gücü olan
da olmayan da -çünkü iletişim, ulaşım arttı- çevre
konusunda çok duyarlı bir konuma geldi. Türkiye'de de biz -çok samimiyetle
ifade etmek istiyorum- çevre konusunda belki harcama olarak Avrupa kadar
harcama yapamıyoruz ama Avrupadan çok daha duyarlıyız. Bizde
bahçelendirme, çiçeklendirme, ormanlandırma Avrupadan daha
hızlı artıyor, bu çok net bir şeklide böyle.
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa)
İcraat yok Sayın Bakanım.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla)
Tabii, çevreyi, esas çevre problemini
ortaya çıkaran Avrupadır. Şimdi, arkadaşlar, 20nci
yüzyılın başlarında Avrupada çevre problemi ortaya
çıktı, dediler ki: Ortalık kirleniyor, Tuna Nehri kirleniyor,
Ren Nehri kirleniyor. Ve toplandılar, dediler ki: Dünyayı biz çevre
konusunda disipline edelim. Türkiye de aynı disipline girsin, Romanya da
aynısına girsin, Çin de girsin. Biz anlaşmaları hem 1972
yılındaki yapılan, Birleşmiş Milletlerin yapmış
olduğu anlaşmalar çerçevesinde Kopenhagdaki sözleşmelere uymaya
başladık. Hem Kyoto Protokolüne hem Rio sözleşmelerine hem
dünyadaki bütün anlaşmalara hem Stockholmdeki anlaşmalara, hepsine
gidiyoruz, büyük bir katılım gösteriyoruz ve hepsine de uyuyoruz.
Sorumluluğumuz yok, sorumluluğumuzun olması için bize daha çok
para vermesi lazım. Bizim ülkemizin kalkınması, gelişmesi
gerekiyor, bizi getirip bir yere, boğmalarına da müsaade etmeyiz, ama
inanın, biz, şu anda çevre konusunda Avrupadan çok daha
duyarlıyız, Birleşmiş Milletlerin de tüm kararlarına
uyuyoruz.
Bakın, bir iki rakam vermek
istiyorum size. Kyoto Protokolü doğrultusunda, Türkiye'de katı
atıklarda, atık su arıtmalarında 2002 yılı
sonuyla bugünü mukayese edersek, 2002 yılı sonunda sadece 248 belediyede
145 atık su arıtma tesisiyle belediye nüfusunun yüzde 35ine hizmet
verilirken, bugün 557 belediyede 428 tesisle belediye nüfusunun yüzde 72sine
hizmet vermekteyiz ve 2023 hedefi doğrultusunda Türkiye Cumhuriyetinin 76
milyonun -bugün 76 milyon, o gün nüfusumuz neyse- yüzde 100üne atık su
hizmeti vereceğimizi bugünden programladık.
Yine, bugün, çok ciddi bir şekilde
ülkemizde 10 bin metreküp üzerinde atık su deşarjı yapan bütün
kuruluşları, işletmeleri on-line olarak izliyoruz. Bakanlık
olarak, çevresel altyapı projelerine 2002 yılından bugüne kadar
1 katrilyona yakın, yani 1 milyara yakın yardım ettik;
karşılıksız, hibe yardımı yaptık.
Yine, belediyelerin ve atık su
arıtma tesislerinin elektrik giderlerinin yüzde 50sini hibe olarak
ödüyoruz. Biliyorsunuz, bundan yirmi sene, yirmi beş sene evvel Türkiye'de
hemen hemen büyük belediyelerimizin birçoğunda çöp dağları
vardı, çöpler bertaraf edilemiyordu, düzenli katı atık da
yapılamıyordu, bertaraf da yapılamıyordu, bugün 69 düzenli
depolama tesisiyle 900 belediyede 44,5-45 milyon insanımıza hizmet
vermekteyiz.
Yine, aynı şekilde 2023e
kadar katı atıktan elektrik üretimi, enerji üretimi, sera üretimi
gibi projelerimiz süratli bir şekilde devam etmektedir. Bu
doğrultuda, en ileri ülkeler, Japonya, kuzeybatı Avrupa ülkeleriyle karşılıklı
çalışma ve görüşme hâlindeyiz ve katı atıktan enerji
üretimi noktasında çok ciddi adımlar
Mamak çöplüğünden, bugün, hem
enerji üretiliyor hem sera vardır orada ve karşısında
alışveriş merkezleri yapıldı. Daha evvelden buradan
kimse geçmiyordu, şehir o tarafa doğru büyümüyordu, sadece
batıya doğru, Eskişehir Yoluna doğru büyüyordu ama
şimdi Mamak etrafındaki eski çöplükte de çok ciddi
yatırımlar olmaktadır.
Yine, geri kazanım tesislerinden
bugün çok ciddi şekilde kaynak temini yapılmaktadır.
Yine, gemi atıkları, 2002
yılında gemi atıklarının toplanması ve izlenmesi
diye bir şey yokken bugün artık, 232 limanda gemilerin
atıklarını hem topluyoruz hem de çok ciddi şekilde
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) -
bunlara ceza veriyoruz.
Sürem bitti, o bakımdan, tekrar
teşekkür ediyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Cevaplandırılamayan soru
önergeleri gündemde kalmaya devam edecektir.
Alınan karar gereğince, kanun
tasarı ve teklifleriyle komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 26 Haziran 2013 Çarşamba günü saat
15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
İyi akşamlar.
Kapanma Saati:20.23