TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
129uncu
Birleşim
3
Temmuz 2013 Çarşamba
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Şanlıurfa Milletvekili Zeynep Karahan Uslunun, Emekliler Haftasına ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, hukuk devletinde protesto hakkına ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycının, şehit yakınlarının ve gazilerin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- BDP Grup Başkan Vekili Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, Suriyeden gelen sığınmacıların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/690)
2.- İzmir Milletvekili Hülya Güven ve 30 milletvekilinin, Alevi vatandaşların evlerinin işaretlendiği iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/691)
3.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes ve 20 milletvekilinin, hac ve umre organizasyonlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/692)
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- BDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldan tarafından Diyarbakırın Lice ilçesi Kayacık köyünde 1 yurttaşımızın ölümüyle sonuçlanan olayların araştırılması amacıyla 1/7/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 3 Temmuz 2013 Çarşamba günkü birleşiminde okunarak görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- MHP Grubunun, Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve arkadaşları tarafından son günlerde Irak Türklerine ve Doğu Türkistan Türklerine karşı yapılan saldırıların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 1/7/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 3 Temmuz 2013 Çarşamba günkü birleşiminde okunarak görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve arkadaşları tarafından Devlet Personel Başkanlığının 2013 Mart ayı itibarıyla açıkladığı 4/C kapsamında çalışan on binlerce kamu çalışanının tüm sorunlarının araştırılıp tespit edilmesi ve çözüm önerilerinin belirlenmesi amacıyla 3/7/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 3 Temmuz 2013 Çarşamba günkü birleşiminde okunarak görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine; 478 sıra sayılı Kanun Teklifinin ve 479 sıra sayılı Kanun Tasarısının İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine; 3 Temmuz 2013 Çarşamba ve 9 Temmuz 2013 Salı günkü birleşimlerinde sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmemesine ilişkin önerisi
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun BDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında AK PARTİ Grup Başkanına ve Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
2.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında Cumhuriyet Halk Partisine ve şahsına sataşması nedeniyle konuşması
3.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin görüşülen kanun teklifinin 1inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşma sırasında AK PARTİ Grup Başkanına ve Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
4.- Sinop Milletvekili Engin Altayın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
5.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Sinop Milletvekili Engin Altayın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
6.- Sinop Milletvekili Engin Altayın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında CHP Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
VIII.- AÇIKLAMALAR
1.- Muş Milletvekili Sırrı Sakıkın, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun BDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
2.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Orta Asya ve Kafkaslar
Bölgesel Balıkçılık ve Su Ürünleri Yetiştiriciliği
Komisyonu Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Tarım Orman ve
Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporları
(1/498) (S. Sayısı: 173)
4.- Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı: 478)
X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet
Toptaşın, TEDAŞ Genel Müdürü hakkında soruşturma
açıldığı iddiasına ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/24144)
2.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, 666 sayılı KHKnın yürürlüğe girmesinden itibaren yapılan uzman yardımcısı ve uzman alımlarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/24145)
3.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, vekâleten veya geçici olarak idari kadrolarda görev yapan denetmen ve müfettişlere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/24146)
4.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıakanın, Bakanlık tarafından kiralanan ve kiraya verilen hizmet binaları ile araçlara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/24147)
5.- Tekirdağ Milletvekili Bülent Belenin, Tekirdağda Bakanlığa bağlı birimlerde istihdam edilen personele ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/24148)
6.- Yozgat Milletvekili Sadir Durmazın, Bakanlık personelinin istihdam biçimlerine göre dağılımı ile ilgili verilere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/24149)
7.- Tekirdağ Milletvekili Bülent Belenin, Tekirdağda Bakanlığa bağlı birimlerde gerçekleştirilen denetimlere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/24150)
8.- Antalya Milletvekili Arif Bulutun, 2002-2013 yılları arasında ruhsatları verilen taş ve maden ocaklarının genelde Türkiye özelde Antalya ekonomisine katkısı ve bu ocakların kapsadığı yeşil alana ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/24151)
9.- Batman Milletvekili Ayla Akat Atanın, Türk Petrol Kanunu Tasarısında yer alan bazı düzenlemelere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/24152)
10.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Ağrının Doğubeyazıt ilçesine bağlı bir köydeki deprem konutlarının elektrik alt yapısı sorununa ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/24153)
11.- Mersin Milletvekili Ali Özün, kaçak elektrik kullanımına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/24154)
12.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın, Bakanlığa ait sosyal tesislere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/24155)
13.- Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlunun, Giresunun Espiye ilçesindeki bir köyün elektrik sorununa ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/24453)
3 Temmuz 2013 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 129uncu Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter
sayısı vardır.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Emekliler Haftası münasebetiyle söz isteyen
Şanlıurfa Milletvekili Zeynep Karahan Usluya aittir.
Buyurun Sayın
Karahan Uslu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Şanlıurfa Milletvekili Zeynep Karahan Uslunun, Emekliler
Haftasına ilişkin gündem dışı konuşması
ZEYNEP KARAHAN USLU
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
siyaset kurumunun varlık sebebinin, ortak geleceğimizi tüm toplum
kesimlerinin talep ve beklentilerini gözeterek kurgulamak ve hayat kalitesini
geliştirmek olduğu açık bir gerçektir. Bu bağlamda, ülkenin
gelişmesi için aktif iş gücü olarak katkı sunmuş emeklilerimize
de sosyal devlet ilkesinin bir gereği olarak mümkün olan en geniş
imkânları sağlamak önemli bir hedeftir. Bu hedefi
gerçekleştirmek adına ülkemizin aldığı mesafeyi
Emekliler Haftası vesilesiyle ifade etmek için söz almış
bulunuyorum.
Şu anda
Türkiyede 10,4 milyon emeklimiz olup, çalışma yaşamları
boyunca ülkemizin gelişmesine büyük katkı sağlamış
olan emeklilerimizi işbaşına geldiğimiz 2002
yılından itibaren öncelikli bir grup olarak gördük ve onlara
katkı sağlamayı bir hedef olarak ortaya koyduk. Bu
bağlamda, AK PARTİ hükûmetleri boyunca emekli maaşlarına
enflasyonun üstünde artış verilerek önemli iyileşmeler
sağlanmış ve ülkemizin yakaladığı refah düzeyi
emeklilerimize yansıtılmış ve yansıtılmaya devam
edilmektedir. 2009dan beri küresel mali krizin yaşandığı
bazı ülkelerin sosyal güvenlik sistemlerinde geriye gidişler
yaşanır, sosyal yardımlarda kesintilere gidilir ve aynı
zamanda, emekli aylıkları sabitlenirken kendi ülkemize dönüp baktığımızda,
biz, yıllardır beklediğimiz intibak yasamızı
çıkarmış, 8 Mart 2012 tarihinde Resmî Gazetede
yayımlanmasını müteakip 2000 yılından önce 2,7 milyon
kişiye bağlanan aylıklar yeniden hesaplanmıştır.
Bu çerçevede, pek çok kategoride önemli iyileşmeler, hatta bazı maaşlarda
342 Türk lirasına varan iyileşmeler sağlanmıştır.
Artan refah
seviyemize paralel artışlarla 2002 öncesindeki yüksek enflasyon
karşısında satın alma gücü düşen emeklilerimizin
yaşam standartları işbaşına geldiğimiz günden
itibaren süreklilik ilkesiyle iyileştirilmiştir. 2003
yılından önce sadece enflasyon oranlarına göre
aylıkları artırılan ve reel olarak bir artış
alamayan emeklilerimize enflasyonun çok üzerinde artış sağlanmıştır.
2002den 2013e bir mukayese yaparsak emekli sandığı emeklisine
yüzde 197, SSK işçi emeklisine yüzde 258, SSK tarım emeklisine yüzde
284, BAĞ-KUR esnafı emeklisine yüzde 402, BAĞ-KUR tarım
emeklisine ise yüzde 748 artış sağlanarak son on bir
yılın toplamında yüzde 45,2 olan enflasyon
artışının üzerinde kalındığı açık
bir gerçektir.
Ve bugün
itibarıyla, emeklilerimiz, satın alma gücü paritesine göre
Bulgaristan, Danimarka, Estonya, Letonya, Çek Cumhuriyeti, Malta, Macaristan,
Slovenya, Polonya, İrlanda, Fransa ve Yunanistan gibi, aralarında
Avrupa Birliği ülkelerinin de olduğu ülkelerden daha üst düzey bir
konuma gelmiştir. Emeklilerimize yapılan ödemelerin gayrisafi yurt
içi hasılaya oranı 2002 yılında 4,8 iken, bu rakam 2012de
7,7ye yükselmiş, emekli aylığı ödemelerinin merkezî bütçe
içindeki oranı 2002de yüzde 14 iken, 2012de bu oran yüzde 30dur.
Keza, kadın
çalışanların emeklilik ve sosyal hayat dengesi gözetilmiş,
sosyal güvenlik reformu çerçevesinde doğumdan önce hizmet akdine tabi
çalışması nedeniyle sigortalılığı bulunan
kadın sigortalıların doğum nedeniyle çalışamadıkları
sürelerin en çok 2 doğum için ve ikişer yıldan toplam dört
yıllık sürelerini borçlanarak tamamlamalarına ve daha erken
emekli olmalarına imkân sağlanmıştır.
Engelli
çocukları olan annelerimizin de yanında olarak omuzlarındaki
yükü hafifletmek adına, evlatlarına daha fazla vakit
ayırmalarını sağlamak için erken emeklilik imkânı
tanınmış olup, kısaca muhalefet yapmak adına her türlü
doğruyu perdeleyerek gerçek dışı tablolarla topluma
yansıtılan olumsuzluk pompalamalarına rağmen Halep
oradaysa arşın burada. diyebileceğimiz bir durum
ortadadır.
Ülkelerin emeklilik
sistemleri, kendi ülkelerinde emeklilerine ne kadar çok hak verdikleriyle
ölçümlenir. Bu aşamada da OECD verileri çerçevesinde net ikame
oranlarına göre emeklilerimiz Amerika, Fransa, Almanya ve Japonya gibi
ülkeleri geride bırakarak OECD ülkeleri arasında 4üncü sırada
yer almaktadır çünkü artık Türkiyede sözde değil özde sosyal
devlet anlayışını sahiplenen bir devlet vardır.
Ülkesinin
yarınlarını kurmak adına emek harcamış emeklilerimize
son on yılda yapılmış olan tüm bu iyileştirmeleri
yeterli görmüyor ve daha iyisini sağlamak adına gayretlerimize devam
edeceğimizi belirtiyor ve bu vesileyle tüm emeklilerimizin Emekliler
Gününü kutlayarak saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Gündem
dışı ikinci söz, hukuk devletinde protesto hakkı konusunda
söz isteyen Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürke aittir.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, hukuk devletinde protesto hakkına
ilişkin gündem dışı konuşması
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hukuk
devletinde protesto hakkıyla ilgili gündem dışı söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
2013
yılının Haziran ayının genel bir özetini
çıkardığımızda, hukuk yerine siyaset, müzakere yerine
çatışma, uzlaşmacı dil yerine
ayrıştırıcı bir dil egemen oldu, âdeta hukuksuz bir
devlet süreci yaşadık. Oysa hukuka saygı gösterilmiş
olsaydı, hukuk dili kullanılmış olsaydı, can
kayıpları, binlerce yaralanma, milyonlarca gönül
kırıklığı, ağır maddi zararlar olmazdı.
Değerli milletvekilleri, Anayasamızın
34üncü maddesi toplantı ve gösteri yürüyüşleri düzenlemeyi bir hak
olarak öngörmüştür, hak olarak tanımıştır.
Demokrasinin en temel kavramı arasında yer alan toplantı ve
gösteri yürüyüşlerini düzenleme hakkı Gezi Parkı
olaylarından sonra tartışma konusu hâline geldi. Herkes bu
konuyu hukuku bir kenara bırakarak kendi cephesinden değerlendirmeye
başladı. Sayın Başbakan bu gösterileri bir bütün olarak
yasa dışı ilan etti. Başbakan Bu ülkede, yürütme, gösteri
ve yürüyüşler için nereye müsaade ederse oraya gider, orada yaparsın.
Müracaatını yaparsın, gösteri yeri bellidir. demek suretiyle
gösteriler için önceden Başbakandan başvuru
yapılmasını ve kendisinden izin alınmasını
şart gördüğünü açıkladı.
Değerli arkadaşlarım, Başbakan bu
toplantı ve gösteri yürüyüşü özgürlüğünü bu şekilde
sınırlayınca, bu şekilde tanımlayınca bu
çizdiği sınırların dışında kalan her
gösteriye yapılacak polis müdahalesine de meşruluk
tanımış oluyor. Oysa, Anayasanın 34üncü maddesi, herkesin
önceden izin almadan silahsız ve saldırısız toplantı
ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını düzenliyor. Anayasanın
34üncü maddesi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 11inci
maddesiyle örtüşüyor. Yine, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
içtihatlarına baktığımızda, güzergâh tayin yetkisini
öngören 2911 sayılı Yasanın ilgili hükmünün dahi Anayasaya ve
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin içtihatlarına,
uluslararası sözleşmelere aykırı olduğu çok açık.
Burada -yine AKPnin açtığı yoldan- şöyle bir
tanımlamaya gidersek: 2004 yılında Anayasanın
90ıncı maddesi değiştirildi ve ulusal hukukla
uluslararası hukuk çatıştığı takdirde
uluslararası sözleşmelerin öngörüleceği açıklandı.
Değerli
milletvekilleri, bu konuyla ilgili tartışma ve yanlış sorular
şunlardır: Kullanılan şiddet orantılı mı,
orantısız mı? Bu soruyu sormadan önce, şiddet kullanma
gereği var mıdır, yok mudur, bunun yanıtlanması
gerekiyor. Şiddet kullanmak gerekli ise gösterideki taşkınlıkları
önlemek için kullanılan araçlar amaca elverişli midir, değil
midir, bunun yanıtlanması lazım. Eğer şiddet kullanmak
gerekli ise ve amaca uygun ise o takdirde üçüncü aşamada kullanılan
şiddet, güç, orantılı mı, orantısız mı
tartışmasına yanıt vermek lazım.
Şimdi, bu Gezi
Parkı olayında toplanan İstanbullular, kentli olma
hakkını, çevre hakkının gereği olarak tarihsel,
kültürel ve doğal mekânlarına sahip çıktılar. Bu haklar,
Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına
alınmıştır. Bu özgürlüklere müdahale ancak gerekli
olduğu zaman ve elverişli bir araçla yapılırsa ancak o
zaman ölçülü mü, ölçüsüz mü tartışılabilir. Yine, izinli mi,
izinsiz mi konusu hem Anayasanın 34üncü maddesine hem de Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesinin 11inci maddesine
baktığımız zaman toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenleme hakkı için bir izin şartı yoktur. Kaldı ki
izinsiz bir toplantı ve yürüyüş şiddeti meşru kılmaz.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, şiddet
kullanımını sıkı şekilde denetlemekte olup
Türkiye aleyhine pek çok kararlar vermiştir.
Aslında,
Sayın Başbakanın kendi ağzıyla söylediği bir
cümleyle konuşmamı bitirmek istiyorum. Sayın Başbakan diyor
ki: Halkını katleden bir lider meşruiyetini kaybeder. Yine,
Sayın Başbakan diyor ki: Halka rağmen iktidarda
kalamazsınız. Bunlar, Başbakan Recep Tayyip
Erdoğanın sözleridir. Keşke Sayın Başbakan, bu
sözlerini bu olaylarda da dikkate alsaydı, düşünseydi.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Gündem
dışı üçüncü söz, şehit yakınları ve gazilerin
sorunları ile ilgili söz isteyen Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycıya aittir. (MHP sıralarından alkışlar)
3.- Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycının, şehit
yakınlarının ve gazilerin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
MUSTAFA KALAYCI
(Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şehit
aileleri ve gazilerimizin sorunları hakkında gündem
dışı söz aldım. Bu vesileyle hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Şehit
aileleriyle gaziler ve malullerimizin birçok sorunları bulunmaktadır.
Onlara pozitif ayrımcılık getirileceği, geniş imkânlar
sunulacağı sözleri verilmesine karşın yerine
getirilmemiştir. Geçen yıl temmuz ayında torba kanunla
yapılan düzenlemelerin kapsamı çok sınırlı
tutulmuştur. Torba kanuna alınmayan diğer konuların ekim
ayında komisyonda değerlendirileceği sözü verilmiş ancak
bugüne kadar hiçbir gelişme olmamıştır. Ayrıca, torba
kanunla şehit yakınlarına ikinci iş hakkı
tanınmakla birlikte bu hakkın kullanımına dair sorunlar yaşanmaktadır.
Sayın
Başkan, partilerimizin değerli grup başkan vekilleri,
değerli milletvekilleri; gelin, hep beraber bir yiğitlik
yapalım, şehitlerimizin bizlere emaneti olan ailelerinin, gazilerimiz
ve malullerimizin bu sorunlarına çözüm getirelim. Gelin, bugün
görüşmeye başlayacağımız torba kanunda gerekli
düzenlemeleri yapalım. Milliyetçi Hareket Partisi olarak yapılacak
düzenlemelere katkı vermeye biz hazırız. Bugün
görüşeceğimiz torba kanuna, şehit anne ve babasına
ayrı ayrı asgari ücret tutarında aylık
bağlanması, şehit çocuklarının hepsine iş
hakkı verilmesi, ek ödemelerin iyileştirilmesi ve
kapsamının genişletilmesi, maluliyet zam oranlarının
artırılması, Kore ve Kıbrıs gazilerimize ödenen
şeref aylığının hiçbir şarta bağlı
olmaksızın eşit ve tam olarak ödenmesi, devlet övünç madalyası
verilenlere şeref aylığı bağlanması, kamu
görevlileri ile emniyet ve ordu vazife şehit ve malullerinin tüm haklardan
yararlandırılması, tüm harp ve vazife malullerine istihdam
hakkı, faizsiz konut kredisi ve ücretsiz seyahat hakkı verilmesi,
harp ve vazife malullerine 3.600 prim gününden yaşlılık
aylığı bağlanması, harp ve vazife malullerinin
kullandıkları ortez, protez, gereç ve tıbbi malzemelerin hiçbir
kısıtlama olmaksızın karşılanması,
şehit ve gazi çocukları için vakıf üniversitelerinde de kontenjan
ayrılması ve burs verilmesi gibi belli başlı
hususların konulması mümkündür. Bunlar öyle uzun
çalıştırmayı gerektirmez.
Sayın
Başbakan 12 Şubat 2013 tarihinde yaptığı grup
konuşmasında, ücretsiz seyahat hakkının
kapsamının genişletileceği, şehit yakınları
ve gazilerimizle 65 yaşın üzerindeki yaşlılarımız
ve engellilerimizin bu haklardan yararlanacağı sözünü vermiştir.
16 Nisan 2013 tarihlerinde yaptığı grup konuşmasında
da kamu görevlileriyle emniyet ve ordu mensubu vazife şehidi
yakınları ve malullerine, terör eylemlerinde hayatını
kaybedenlerin yakınlarıyla malullere, vazife ve harp malullüğü
kapsamında olup istihdam hakkı bulunmayanlara istihdam hakkı
tanınması, tüm vazife malullerine sanal intibak suretiyle maaş artış
imkânı, ek ödeme ve eğitim öğretim yardımının
sağlanması, ihtiyaç sahibi olan ailelere çocuğu askerde
olduğu süre boyunca annenin ya da evliyse eşinin hesabına ayda
250 lira ödeme yapılması, 65 yaşını aşmış
muhtaç vatandaşlarımıza ve muhtaç engellilerimize yönelik
maaş uygulamasının kapsamının genişletilmesi
konularında müjdeler vermiştir.
Ancak, ilk
konuşmasından bu yana beş ay, son konuşmasından bu
yana üç ay geçmesine karşın, bizzat Başbakan tarafından
yapıyoruz.,
başlatıyoruz.,
hayırlı
olmasını diliyorum. şeklinde verilen bu sözler hâlâ yerine
getirilmemiştir. Bu süre zarfında bu
vatandaşlarımızdan bazıları vefat etmiş,
bazıları askerliğini tamamlamıştır. Bir
başbakanın sözleri böyle geciktirilmemeli, ucuz hâle
getirilmemelidir.
Bu arada, Hükûmet
tarafından geçen hafta Meclise sevk edilen 102 maddelik
tasarının bazı maddeleri bu konuları kapsamaktadır.
Dikkatinizi çekiyorum, tasarı Bakanlar Kurulunca 6 Mayıs 2013
tarihinde kabul edilmiş. Bu tasarı neden elli iki gün boyunca gönderilmemiş
ve Meclisin tatile girmesine bir hafta kala sevk edilmiştir? Hükûmet, bu
düzenlemenin bu yasama yılında çıkmasını istemiyor mu?
Bu, samimiyetsizliktir, ciddiyetsizliktir. Hükûmete diyorum ki: Artık
insanımızı oyalamayı, kandırmayı
bırakın, sözünüzü tutun.
Sayın
Başkan, partilerimizin değerli grup başkan vekilleri,
değerli milletvekilleri; çağrımı tekrarlıyorum:
Nasıl olsa torba kanunun görüşmeleri birkaç gün sürecek. Gelin, parti
gruplarının belirleyeceği milletvekilleri olarak yan odaya
geçelim; Hükûmetin gönderdiği 102 maddelik torba kanun
tasarısında yer alan şehit aileleri, gazilerimiz, malullerimiz,
yaşlılarımız ve engellilerimizle ilgili maddeleri
ayıklayıp, görüştüğümüz torba kanuna önergelerle dâhil
edelim.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA KALAYCI
(Devamla) Otuz civarında madde var. İlgili derneklerimizin bir iki
madde ilavesi ve bir iki maddede değişiklik talebi var; mutabık
kalırsak bunları da dâhil edelim.
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, okutuyorum:
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- BDP Grup
Başkan Vekili Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın,
Suriyeden gelen sığınmacıların sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/690)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Suriye'de
yaşanan iç çatışmalar nedeniyle ülkemize gelen
sığınmacıların sorunları hakkında
kapsamlı incelemeler yapılması gerekmektedir. Kurulan
kamplardaki yaşamla ilgili kamuoyunun detaylı bilgilendirilmesi,
yaşam koşullarının incelenmesi tarafımızca
önemlidir. Bu nedenle kamplardaki yaşam koşullarının
tespiti, hak ihlallerinin belirlenmesi ve kamuoyuna güvenli bilgi
aktarılması amacıyla, Anayasa'nın 98inci ve İç
Tüzükün 104üncü ve 105inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılmasını saygılarımla arz ederim.
Hasip
Kaplan
Şırnak
BDP Grup Başkan Vekili
Gerekçe:
15 Mart 2011den bu
yana Suriye'de devam eden olaylar nedeniyle çok ciddi ihlaller olduğu
yönünde iddialar vardır. Kamplar şu an kamuoyuna kapalı
olması nedeniyle bu iddialar araştırılamamaktadır.
Kamplardaki yaşamı ve insan hakları ihlallerini
araştırmak isteyen insan hakları örgütlerine izin
verilmemektedir. Bu nedenle de kamplarda yaşanmış, yaşanan
ya da yaşanacak hak ihlallerine karşı herhangi bir
araştırma yapılmamaktadır. Kamuoyunda yer alan
sığınmacıların satıldığına dair
bilgiler, yine Suriye istihbaratının kamplarda faaliyet
yürüttüğüne dair iddialar kamplardaki koşulların incelenmesini
acilen gerekli kılmaktadır.
Türkiye'ye
sığınan Suriye vatandaşlarının ulusal ve
uluslararası hukuka aykırı bir şekilde, Türkiye yetkilileri
tarafından zorla sınır dışı edildiğine dair
iddialar vardır. Serbast Mahmoud'un bu minvalde Suriye'ye iade
edildiği bu iddialar arasındadır. Yine, Hüseyin Mustafa Harmuş'un
Suriye'ye zorla iade edildiği Adana Cumhuriyet
Başsavcılığı tarafından yapılan
soruşturma neticesinde anlaşılmıştır. Bu iddialar
doğrultusunda kamplarda araştırma yapmak isteyen sivil toplum
örgütleri (Mülteci Hakları Koordinasyonu vb) bu taleplerini
Başbakana, Cumhurbaşkanına, İçişleri ve
Dışişleri Bakanlıklarına iletmişlerdir ama sivil
toplum ve insan hakları örgütlerinin bu talepleri reddedilmiştir. Bu
örgütlerin Hatay'daki kamplarda yaşayan Suriye
vatandaşlarının yaşam koşulları üzerinde
araştırma yapmaları engellenmiştir.
Suriye ordusundan
kaçıp Özgür Suriye Ordusuna katılanlar için Hatay'da ayrı bir
kamp bulunmaktadır. Bu kampta yaşamın nasıl olduğuna
dair hiçbir bilgi yoktur. Özgür Suriye Ordusu elemanlarının bu kampta
askeri eğitim aldığı ve bu kampın Özgür Suriye
Ordusunun karargâhı olarak kullanıldığı kamuoyu
tarafından düşünülmektedir. Suriye'deki çatışmalardan sonra
Suriye ulusal haber ajansı SANA'nın yayınladığı
videolarda, Türkiye menşeli silahların ve mühimmatların
çatışmalarda kullanıldığı gösterilmektedir. Bu
bağlamda da Türkiye'nin Özgür Suriye ordusuna silah ve mühimmat
yardımında bulunduğu iddialar arasındadır.
Türkiye, doğu
ülkelerinden gelen insanları, mülteci statüsünde kabul etmemektedir. Bunun
yanında onlara sığınmacı statüsü tanımaktadır.
Suriye'den gelen Suriye vatandaşları da sığınmacı
konumundadır. Gelen sığınmacılar, başka ülkelere
geçene kadar, Türkiye sınırlarında kalabilmektedirler. Tarafımıza
ulaşan bazı mülteciler, Avrupa'da ve İskandinavya'da bulunan
akrabalarının kendilerine davet göndermelerine rağmen, Türkiye
Hükûmetinin kendilerinin sınır dışına
çıkmalarına izin vermediklerini beyan etmektedirler. Bu, Türkiye'nin
kabul ettiği sığınmacı statüsüne aykırı bir
durumdur. Yine gelen sığınmacılar, Hatay'da ekonomik faaliyetlerde
bulunarak sosyoekonomik yapıda değişiklik yapmaktadırlar.
Türkiye'nin mülteciler ve sığınmacılarla ilgili mevcut
uygulamaları, sığınmacıların ve yerleşik
halkın oluşabilecek sorunlarını çözemeyecek niteliktedir.
Tüm bu
iddiaların, sınır bölgelerinde kamplarda yaşanan
hayatın araştırılması ve kamplardaki hak ihlallerinin
tespit edilmesi tarafımızca elzemdir.
Sığınmacıların güvenli bir ortamda
yaşamaları için gerekli tedbirlerin alınması, bunun da
güvenilir kaynaklar eliyle tespiti ve uygulanması önemlidir.
2.- İzmir
Milletvekili Hülya Güven ve 30 milletvekilinin, Alevi vatandaşların
evlerinin işaretlendiği iddialarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/691)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
16 Mart 2012
tarihli gazetelerde İzmir'in Çiğli ilçesi Harmandalı semtinde
Alevi vatandaşlarımızın yoğun olarak
yaşadıkları Cumhuriyet mahallesinde vatandaşların
evlerinin kapılarına asılı dini içerikli notlar
buldukları, Yörük Ali caddesinde yaşayan vatandaşların
tedirgin olarak durumu polise bildirdikleri haberleri yer
almıştır. Yine 19 Mart 2012 tarihli gazetelerde İzmir'in
Buca ilçesine bağlı Göksu mahallesinde 5 Alevi yurttaşımızın
evinin işaretlendiği ve bu durumun da vatandaşlar arasında
huzursuzluk yarattığı belirtilmiştir. Aynı tarihli
gazetelerde, Gaziantep'in Şahinbey ilçesine bağlı Ulaş,
Kıbrıs ve Onur mahallelerinde ikamet eden Alevi yurttaşların
yaşadığı yaklaşık 40 sokağın
başına ve evlere kırmızı renkte ve "ö"
harfinin altında çift başlı ok ile tek başlı ok
işaretleri konulduğu, olayı Düztepe Karakoluna intikal ettiren
Alevi Kültür Derneği yöneticilerinin polisten Gaziantep Su ve Kanalizasyon
İdaresi (GASKİ) çalışmaları olduğu için
işaretlerin konulduğu cevabı aldıkları, bunun üzerine
yöneticilerin mahalle muhtarına giderek bilgi aldıkları,
muhtarın mahallede herhangi bir GASKİ çalışması
olmadığını ifade ettiği belirtilmiştir.
İzmir'in Buca
ve Gaziantep'in Şahinbey ilçelerinde derin endişe ve tedirginlik
yaratan olayların yaklaşık üç hafta öncesinde,
Adıyaman'ın Karapınar ve Yenimahalle mahallelerinde Alevi
vatandaşların oturdukları evler üzerinde benzer nitelikte
işaretlemeler tespit edilmiş, ev işaretlemeleri üzerine
İçişleri Bakanı Sayın İdris Naim Şahin "Bu işaretler
çocukların boyuna göre yazılmış. Yalnızca Alevilerin
değil, diğer evlerin kapılarına da bu işaretler
yapılmış." demişti.
Oysa İzmir,
Gaziantep ve Adıyaman'da yaşayan Alevi vatandaşlarımız
aynı işaretlerin mahallelerinde ikamet eden diğer vatandaşların
ev ve sokaklarına yapılmadığına dikkat çekerek
işaretlemelerin kendilerine 19-26 Aralık 1978 tarihlerinde meydana
gelen Maraş katliamını hatırlattığını
ve kendilerinde yeni bir katliama davetiye çıkarıldığı
düşüncesini pekiştirdiğini ifade etmektedirler.
28 Mart 2012
tarihli gazetelerde yer alan haberler vatandaşların tedirginliklerini
pekiştirir niteliktedir. Adıyaman'da bazı evlerin
işaretlenmesiyle ilgili olarak 6 sivil toplum kuruluşunun
açıkladığı raporda şu hususlar yer almaktadır:
"- Tüm
kardeşlik vurgularına rağmen işaretlenmiş bölgede
yaşayan Alevi halk tedirgin. Halk arasında geceleri nöbet
tutulduğu belirtildi.
- Olay yerinden elde edilmiş ve emniyete
teslim edilmiş kamera görüntülerinde, faillere dair hiçbir iz
bulunamaması şüphe uyandırmaktadır. İşaretlenen
evlerden birinin giriş katında bulunan İnternet kafenin her gün
kayıt yapan güvenlik kamerasının olay gecesi kapalı
unutulması ayrıca şüphelere sebep olmaktadır.
- Adıyaman'da bugüne kadar Alevi ve Sünni
topluluklar arasında ciddi bir olay kaydedilmemişken evlerin
işaretlenmesi olayı, akıllara siyasi arka planı olabilecek
organize bir girişim ihtimalini getirmektedir. Böyle bir ihtimal
soruşturma kapsamında göz önünde bulundurularak, olayın failleri
olarak ortaya konacak kişilerin (çocuk ya da yetişkin) bu tarz
ilişkileri de aydınlatılmaya muhtaçtır.
- Eğer olay, mahalledeki çocukların
işi ise bu tarz yanlış anlaşılmaları ortadan
kaldıracak tek çözüm, faillerin ortaya çıkarılmasıdır.
- Birlikte yaşama kültürünü bozacak
etkenlerden biri olarak görülen işaretleme olayının hedefine
ulaşmaması için resmî makamların olayın iç yüzünü
aydınlatma ve failleri ortaya çıkarma sorumluluğu
ortadadır."
Başbakan
Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın Sivas davasında mahkemenin
verdiği zamanaşımı kararından sonra yaptığı
"Hayırlı olsun." açıklaması, ülkemizde bazı
kesimlerin diğer bazı kesimlere karşı
cesaretlendirildiği izleniminin son olaylarla birlikte yaygın bir
kanıya dönüşmekte olduğunun göstergesidir. Bu nedenle,
yukarıda sayılan olayların sebeplerinin oluşturulacak bir
komisyonda detaylı araştırılarak tüm sorumluların
ortaya çıkarılması, olaylara tehlikeli boyutlara ulaşmadan
çözüm getirilmesi, kamuoyunda ve vatandaşlar arasında oluşan
kaygı ve tehdit algılarının giderilmesi, ayrıca
Hükûmet yetkililerinin ve yerel makamların kamuoyuna yaptıkları
açıklamaların komisyonda detaylı olarak incelenmesi
gerekmektedir. Bu nedenle, Anayasamızın 98. maddesi ve TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri gereğince bir araştırma
komisyonu kurulmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Hülya Güven (İzmir)
2) Doğan
Şafak (Niğde)
3) Sakine Öz (Manisa)
4) Selahattin
Karaahmetoğlu (Giresun)
5) Haluk
Eyidoğan (İstanbul)
6) Sena Kaleli (Bursa)
7) İlhan
Demiröz (Bursa)
8) Osman Oktay
Ekşi (İstanbul)
9) Osman Taney Korutürk
(İstanbul)
10) Fatma Nur
Serter (İstanbul)
11) Recep Gürkan (Edirne)
12) Gürkut Acar (Antalya)
13) Mehmet
Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
14) Ali İhsan
Köktürk (Zonguldak)
15) Candan Yüceer (Tekirdağ)
16) Mehmet Ali
Ediboğlu (Hatay)
17) Binnaz Toprak (İstanbul)
18) Kemal Ekinci (Bursa)
19) Turhan Tayan (Bursa)
20) Kazım Kurt
(Eskişehir)
21) Bülent
Kuşoğlu (Ankara)
22) Aytun
Çıray (İzmir)
23) Musa Çam (İzmir)
24) İhsan
Özkes (İstanbul)
25) Hasan Ören (Manisa)
26) Kamer Genç (Tunceli)
27) Aytuğ
Atıcı (Mersin)
28) Ömer Süha Aldan
(Muğla)
29) Dilek Akagün
Yılmaz (Uşak)
30) Hasan Akgöl (Hatay)
31) Namık
Havutça (Balıkesir)
3.- İstanbul
Milletvekili İhsan Özkes ve 20 milletvekilinin, hac ve umre organizasyonlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/692)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Hac ve umre
organizasyonları düzenleyen Diyanet İşleri
Başkanlığının oluşan pazarda kâr amacı güden
iktisadi bir teşebbüse dönüşmesi ve meydana gelen haksız
rekabeti sonucunda daha ekonomik ve kaliteli hac ve umre seyahati
yapılmasının engellenilmesi araştırılarak
alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 ve
İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ederiz.
1) İhsan Özkes
(İstanbul)
2) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
3) Ali
Sarıbaş (Çanakkale)
4) Ali
Serindağ (Gaziantep)
5) Ali Haydar Öner (Isparta)
6) Mehmet
Şeker (Gaziantep)
7) Gürkut Acar (Antalya)
8) Celal Dinçer (İstanbul)
9) Namık
Havutça (Balıkesir)
10) Mehmet Ali
Ediboğlu (Hatay)
11) Veli
Ağbaba (Malatya)
12) İlhan
Demiröz (Bursa)
13) Kadir Gökmen
Öğüt (İstanbul)
14) Ali Özgündüz (İstanbul)
15) Mustafa Serdar
Soydan (Çanakkale)
16) Tanju Özcan (Bolu)
17) Bülent Tezcan (Aydın)
18) Osman
Aydın (Aydın)
19) Mehmet S.
Kesimoğlu (Kırklareli)
20) Recep Gürkan (Edirne)
21) Mehmet
Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
Gerekçe:
Ülkemizde 2011
yılında hac ibadeti için başvuru yapanların
sayısı 1 milyona yaklaşmıştır. Bu
sayının 600 bin civarında olan bölümü bir önceki yıl
gidemeyenlerin yaptığı kayıt yenilemelerinden oluşmaktadır.
Son yıllarda umre ziyaretlerindeki artışla birlikte hac ve umre
hizmetleri 500 milyon euroyu aşkın büyük bir pazar hâline
gelmiştir.
Diyanet
İşleri Başkanlığı hac ve umre
organizasyonlarını düzenleyici ve denetleyici fonksiyonunun
yanında, oluşan bu büyük pazarda faaliyet gösteren bir oyuncudur.
İlgili Bakanlar Kurulu Kararıyla da hacca yönelik organizasyonlarda
yüzde 60'lık kota imtiyazına sahiptir. Bu imtiyaz hacca yönelik
organizasyonlarda Diyanet İşleri Başkanlığı
lehine sonuç doğurmaktadır. Ayrıca hacca gideceklerin
sayısına ülke bazında konulan kotalar pazarın büyüme potansiyelini
sınırlamakta ve zaten sınırlı olan pazarda
imtiyazlı durumdaki Diyanet İşleri
Başkanlığı lehine suni bir denge sağlanmaktadır.
Diyanet, umre hizmeti faaliyetlerinde hac hizmetlerinde olduğu gibi bir
kota imtiyazına sahip olmamasına karşın, umre hizmeti
düzenleyen acentelerle ilgili uygulamalar bakımından farklı
hükümlere tabidir. Bu nedenle umre hizmetlerinde de hem pazar oyuncusu hem de
düzenleyici ve denetleyici olarak Diyanet İşleri
Başkanlığı belirleyici durumdadır.
Hac ve umre
organizasyonlarına yönelik faaliyette bulunan özel teşebbüslerin
ilgili mevzuat gereği yerine getirmesi gereken yükümlülüklerden aynı
hizmetleri sunan Diyanet İşleri Başkanlığı muaf
olarak faaliyet göstermektedir. Bununla birlikte bu özel teşebbüslerin
(acenteler) denetimlerini yapmakta ve gerektiğinde idari ve mali
yaptırımlar uygulamaktadır. Diyanet İşleri
Başkanlığının sunduğu hizmetlerin, denetlemekte
ve yaptırımlar uygulamakta olduğu acentelerin sunduğu
hizmetlerle benzer nitelikte olduğu düşünülürse, sektörde objektif
kriterler çerçevesinde oluşturulamayan bir organizasyondan bahsetmek
mümkündür.
Rekabet Kurumunun
10.11.2011 tarihli "Hac ve Umreye Yönelik Seyahat Hizmetleri" konulu
raporunda, Diyanet İşleri Başkanlığı, Bakanlar
Kurulu Kararı ile kendisine verilen idari görevleri yerine getirirken
iktisadi faaliyette bulunmuş sayılamayacağı, bununla
birlikte, hacı adaylarının hac ve umreye götürülmesine yönelik
sunulan hizmetin özel seyahat acenteleri tarafından sunulan hizmetle
benzer nitelik taşıdığı, bu seyahat acentelerine
ilgili ürün pazarında ikame/rakip olması ve fiyatların,
maliyetlerin yanı sıra az da olsa bir ihtiyat akçesi de içeren bir
politika çerçevesinde belirlenmesi itibarıyla Diyanet İşleri
Başkanlığı tarafından sunulan hac ve umre seyahat
organizasyonu hizmetlerini iktisadi faaliyet olarak nitelendirmiştir.
Ayrıca Diyanet İşleri Başkanlığının hac
ve umreye yönelik hizmetlerinin ekonomik niteliği olması ve hac ve
umre yapacakların ödeyecekleri ücret miktarının ve bu hizmete
ilişkin esasların Diyanet İşleri
Başkanlığı bünyesinde oluşturulan komisyon
tarafından belirlenmesi itibarıyla Diyanet İşleri
Başkanlığının 4054 sayılı Kanun
kapsamında bir teşebbüs olarak kabul edilebileceğini tespit
etmiştir.
Yine aynı
raporda Diyanet İşleri Başkanlığının pazarda
hem düzenleyici/denetleyici konumunda olması hem de önemli bir pazar
payına sahip teşebbüs olmasının yarattığı
birtakım etkilerin olduğuna vurgu yapılarak Diyanet
İşleri Başkanlığına piyasayı düzenleme,
rakiplerini denetleme yetkisi verilmesinin piyasa mantığı ile
çeliştiği, rekabetçi perspektiften daha sağlıklı
sonuçlar alınmasını teminen pazarda özel teşebbüslerin
faaliyetlerinin zorlaştırılması sonucunu doğuran pazar
yapısının iyileştirilmesi gerektiği
belirtilmiştir.
Dolayısıyla
bu karardan da anlaşılacağı üzere Diyanet İşleri
Başkanlığı hac ve umre hizmetlerinden kâr/gelir elde
etmektedir. Asli görevi topluma din hizmeti vermek olan bir kurumun bu
hizmetlerinden kâr sağlama yoluna gitmesi verdiği hizmetin
mahiyetiyle örtüşmediği gibi bu hizmetlerden faydalananların
zararına sonuçlar doğurmaktadır. Diyanetin hac ve umre
pazarında hem oyuncu hem denetleyici ve hem de çeşitli
imtiyazları elinde bulundurması diğer teşebbüslerin
faaliyetlerini zorlaştırmakta ve bu durum tüketicilere sunulabilecek
kazançları engellemektedir.
Diyanet
İşleri Başkanlığının hac ve umre
organizasyonlarının düzenleyicisi ve denetleyicisi
olmasının yanında önemli bir pazar payına sahip olması
pazarda rekabetçi bir perspektifin oluşmasına engel teşkil
etmektedir. Rekabetçi temeller üzerine oluşturulmayan bu organizasyonlar
fiyatların tek merkezli oluşturulmasına neden olmakla birlikte
hac ve umre seyahati yapacak olan vatandaşlarımızın bu
seyahatlerini daha ucuza gerçekleştirmelerine imkân vermemektedir.
Rekabetçi temeller üzerine oluşturulacak ve Diyanet İşleri
Başkanlığının da uygulamaları sadece dinî yönden
denetlediği bir organizasyon yapısı, hizmet kalitesini
arttıracağı gibi, hac ve umre hizmetinden yararlananlar
açısından da fiyat avantajı sağlayacaktır.
Yukarıda
sunulan ve araştırma sırasında belirlenecek nedenlerle
Anayasanın 98inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün
104üncü ve 105inci maddeleri uyarınca "Hac ve umre
organizasyonları düzenleyen Diyanet İşleri
Başkanlığının oluşan pazarda kâr amacı güden
iktisadi bir teşebbüse dönüşmesi ve meydana gelen haksız
rekabeti sonucunda daha ekonomik ve kaliteli hac ve umre seyahati
yapılmasının engellenilmesi araştırılarak
alınacak tedbirlerin belirlenmesi" için Meclis araştırması
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur. Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- BDP Grubunun,
Grup Başkan Vekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldan
tarafından Diyarbakırın Lice ilçesi Kayacık köyünde 1
yurttaşımızın ölümüyle sonuçlanan olayların
araştırılması amacıyla 1/7/2013 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 3 Temmuz 2013
Çarşamba günkü birleşiminde okunarak görüşmelerinin aynı
tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
03/07/2013
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu'nun 03/07/2013 Çarşamba günü (bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Pervin
Buldan
Iğdır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
01 Temmuz 2013
tarihinde, Iğdır Milletvekili Grup Başkan Vekili Pervin Buldan
tarafından verilen (3772 sıra nolu), "Diyarbakır'ın
Lice ilçesi Kayacık köyünde bir yurttaşımızın ölümüyle
sonuçlanan olayların araştırılması" amacıyla,
Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırma
önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak, 03/07/2013 Çarşamba günlü
birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı
tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisinin lehinde söz isteyen
Diyarbakır Milletvekili Altan Tan.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
biliyorsunuz 28 Haziran 2013 günü Diyarbakırın Lice ilçesinin
Kayacık (Hezan) köyünde müessif bir olay meydana geldi. Uzunca bir dönemdir
kamuoyunda tartışılıyor.
Hükûmet hızla yeni kalekollar yapıyor. Bunlar karakol
değil kalekol.
SIRRI SAKIK
(Muş) Anlamı ne Altan Bey!
ALTAN TAN (Devamla)
- Bununla ilgili Hezan köylüleri, Kayacık köylüleri bir protesto eylemi
düzenliyorlar ama bu protesto eylemine karşı ateş
açılıyor ve bütün tutanaklara göre, ölen şahıs da,
yaralanan 8 kişi de sırtlarından yani arkadan vuruluyorlar, 1
kişi hayatını kaybediyor 8 kişi de yaralanıyor.
Değerli
arkadaşlar, ikinci bir Roboski vakasıyla karşı karşıyayız.
Bu konuda vatandaşın protesto hakkı var mı, yok mu?
Protesto hangi ölçülerde oldu? Buna karşılık asker niye direkt
hedef alarak, ateş ederek bir mukabelede bulundu? Bu konuda bir Meclis araştırması
açılsın diye huzurlarınıza gelmiş durumdayız. Tabii
ki, yine, her zaman olduğu gibi, olay araştırılıp,
failler ortaya konulup, cezalandırma işlemi yapılması
gerekirken yine, siyasi mülahazalarla, polemiklerle olayın üstü örtülmek
isteniyor.
Değerli
arkadaşlar, demokratik ülkelerde demokratik eylemler de olur, bazen
istenilmeyen hadiseler de meydana gelir. Devletin görevi bunların üstünü
örtmek değil, polemik yapmak değil, gerçeği ortaya
çıkarmak, bir hakem edasıyla yargıya, hukuki, adli, idari
mekanizmaya düşen bir görev varsa bunları yerine getirmektir, bütün
dünyada böyledir. Devlet peşinen taraf olmaz, devletin taraf olduğu
bir tek taraf vardır, hak ve hukuktur. Bu hak ve hukuk ister
vatandaşın olsun ister bürokratın olsun ister askerin olsun
ister polisin olsun kiminse bu hakkı ve hukuku araştırıp bulup
yerden kaldırmakla mükelleftir.
Şimdi, burada
da böyle olması gerekirken ilk günden itibaren yapılması
gerekenler geri plana bırakılıp bir polemiktir, bir olayın
üstünü örtmedir aldı başını gidiyor. Ne yapılması
lazım? Bir hadise oldu. Hadisenin şekli ne? Vatandaş kalekol
yapımına karşı tepki koydu ortaya. Karakolun önünde bir
eylem yaptı, orada da bir hadise meydana geldi. Ne yapılması
lazım? Doğru düzgün araştırılması lazım. Bu
tepkiler nasıl başladı, ne şekilde gelişti, nereye
vardı? Buna karşılık silah niye kullanıldı,
nasıl kullanıldı, ne zaman kullanıldı, kim
kullandı? Bunların araştırması yapılır,
kamuoyunun önüne vatandaş, devlet, bürokrat ayrımı yapılmadan
gerçek takdim edilir. Her zamanki gibi yine suçu ve suçluyu örtme, kollama ve
delilleri karartma yöntemiyle, bir devlet refleksiyle karşı
karşıyayız. Daha olayların olduğu birinci gün, önce,
işte karakola ateş açıldığı, hücum edildiği
söylenildi. Sonrasında MAZLUMDERin ve diğer bütün otopsi
raporlarının, o bölgede inceleme yapan kurum ve kuruluşların
beyanıyla, öldürülen kişinin ve yaralananların arkadan ateş
edilerek vurulduğu tespit edilince bu sefer başka bir polemik
başladı: Efendim, burada uyuşturucu ticareti
yapılıyordu, Hint keneviri ekiliyordu, işte buna karşı
uyuşturucu baronları bir eylem düzenlediler, asker de ne yapsın
sıktı öldürdü.
Değerli
arkadaşlar, birincisi bu kalekol meselesi üzerinde bir iki şey
söylemek istiyorum, ondan sonra da bu uyuşturucu meselesine gelmek
istiyorum. Israrla Başbakanın ve İçişleri
Bakanının söylediği şu: Efendim, biz yeni karakollar
yapmıyoruz. Peki, ne yapıyorsunuz? Eski karakolları
onarıyoruz, kullanılabilir bir hâle getiriyoruz. Değerli
arkadaşlar, tam anlamıyla bir yalan söz konusu. Yani keşke yalan
kelimesinin yerine daha doğru düzgün bir kelime kullansaydık ama
maalesef yok. 20 kişilik bir askerî birliğin kaldığı
bir yere eğer siz 200 kişiyi barındıracak bir yer
yapıyorsanız artık bunun adı karakol değil,
işte onun için kalekol diyoruz. Tam açılımın olduğu
dönemde, silahların sustuğu dönemde siz her tarafa,
Şırnaktan, Hakkâriden, Diyarbakırdan, Bingöle kadar 200-300
askeri yeri geldiği vakit barındırabilecek kaleler inşa
ediyorsanız bunun başka bir izahı olmalı. Biz yeni karakol
yapmıyoruz. demeyin; en azından çıkın Eski karakollar
küçük, yetersiz biz onların yerine 10 misli ama aynı yere karakol
yapıyoruz. deyin, en azından halkı doğru bilgilendirin.
Birincisi bu değerli arkadaşlar. Eğer hakikaten bir
açılım, hakikaten bir demokratikleşme, hakikaten bir
barış dönemi varsa bu kadar acele niye? Niye bu kadar acele
ediyorsunuz? İnsan en azından altı ay, bir sene bekler, siyasi
ortam normalleşir, ondan sonra da zaten kim ne yaparsa yapsın kimse
bu konuda farklı yorumlar getirmez.
İkinci bir
mevzu değerli arkadaşlar, belki bundan daha önemli bir mevzu, tam bir
karartmadır ve uyuşturucu meselesidir. Israrla, Diyarbakır,
özelde Lice ilçesi, Hakkâri ve Van bir akaryakıt kaçakçılık
merkezi ve bir uyuşturucu merkezi gibi takdim ediliyor.
Değerli
arkadaşlar, defalarca bu kürsüden konuştum ben, defalarca,
ısrarla. Mesela, Sayın Başbakan son dönemde çıktı bir
konuşma yaptı; bugün İçişleri Bakanı da benzer bir
açıklamada bulunuyor, diyor ki: Bu uyuşturucu ticaretinin arkasında
bazı siyasiler var -açık ve net söylüyor- bunları biliyoruz ve
açıklayacağız. Biz de buradan Hodri meydan. diyoruz.
Eğer bu konuyla ilgili siyasiler varsa bu adresi çıkın bildirin,
söyleyin, gösterin. Eğer Hakkâriye, Yüksekovaya uyuşturucu, eroin,
esrar geliyor ve bu İstanbuldan çıkıp Avrupaya gidiyorsa,
İskenderun Limanından gidiyorsa, Antalyadan gidiyorsa,
İzmitten gidiyorsa, Edirne gümrüğünden gidiyorsa halkı
uyutmayın. Hakkâri ile Edirne arasında 2 bin kilometre var. Bu 2 bin
kilometrenin trafiği kimde? Bugün Google Earthe girin, Hint kenevirinin
ekildiği yerler, pamuğun ekildiği yerler artık uzaydan
tespit ediliyor. Efendim, biz, Diyarbakırda Hint keneviri ekiliyordu,
yeni tespit ettik, yeni üzerine gidiyoruz. Bu yalanların arkasına
sığınmayın. Bugün artık pamuk primleri bile uzaydan
tespit edilen ekim alanlarına göre yapılıyor. Milleti Taş
Devrinde zannetmeyin. Gezi Parkı gibi eylemler çıkar önünüze, o 13
yaşında, 15 yaşında gençler size feleğinizi
şaşırtır.
Türkiyede gerçek
bir uyuşturucu trafiği var, doğru. Bu INTERPOLün
raporlarına da girmiş, CIAin raporlarına da girmiş,
MI6nın raporlarına da girmiş, bütün dünyanın
raporlarına girmiş. Ama bunu kim yapıyor? Bunun izleri
Ankarada. Eğer bir devlet 2 bin kilometre içerisindeki uyuşturucu
ticaretini bilmiyorsa bütün bu istihbarat örgütlerini kapatsın. İki,
defalarca söyledim, Millî İstihbaratın raporlarına göre 14,5
milyar her yıl akaryakıt kaçakçılığı var. Bu,
Hakkâride, Vanda katırların, eşeklerin üzerinde gelen 20 tenekeyle
olmuyor, gemilerle yapılıyor ve bu gemilerle yapılan
kaçakçılığın içerisinde AK PARTİden milletvekili
adayı olan bir arkadaş da var, cezaevinde yatan da var.
Sayın Başbakana buradan Hodri meydan!
diyoruz. Uyuşturucu kaçakçılığıyla ilgili, eroinle,
esrarla, silahla, petrolle ilgili ne biliyorsanız ortaya koyunuz. Siyasilere
uzanıyor. diyorsunuz, hedef gösteriyorsunuz, çamur atıyorsunuz; bu
çamur gelir sizin üzerinize yapışır. Aynen Zeytinburnundaki 3
tane dev bina gibi, 40-50 katlı binalar yapılıyor, Sayın
Başbakan çıkıyor diyor ki: Sahibi benim
arkadaşımdı, Bunların yarısını kes,
tıraşla. dedim, tıraşlamadı, beş senedir küsüm.
Ya, bu tıraş, berberde tıraş mı oluyorsunuz, ne
yapıyorsunuz, neyi tıraşlıyorsunuz? 40 katlı binalar
İstanbulun göbeğinde yapılırken siz neredeydiniz? 1994ten
beri İstanbulu siz yönetiyorsunuz. Bunun imar ruhsatlarını kim
verdi? Büyükşehir Belediyesinden imar değişikliklerini kim
yaptı? Bu adam parasını yatırdı, ruhsat aldı, 100
milyonlarca dolara bunu sattı, ondan sonra diyorsun ki: 500 milyon
doları benim keyfim için tıraşla. Peki, sen neredeydin o güne
kadar, ne yapıyordun?
Değerli arkadaşlar, imar yolsuzlukları,
akaryakıt kaçakçılığı, uyuşturucuyla ilgili
eğer Sayın Başbakan bildiklerini açıklamazsa töhmet
altındadır. Hangi siyasiye uzanıyorsa uzansın bildirsin. Bildirmezse
biz burada tekrar hesap soruyoruz.
Saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisi
aleyhinde söz isteyen Yılmaz Tunç, Bartın Milletvekili. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisinin grup
önerisinin aleyhinde söz aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum.
Diyarbakır ili Lice ilçesi Kayacık köyünde
yapımı devam eden Kayacık Jandarma Karakol Komutanlığı
hizmet binası inşaatını protesto etmek ve
çalışmaları durdurmak amacıyla 28 Haziran 2013 Cuma günü
saat 16.00 sıralarında 200-250 kişilik bir grup tarafından
çeşitli sloganlar atılarak basın açıklaması
yapıldıktan sonra taş ve molotofkokteylleriyle jandarma karakolu
ve inşaatta çalışan işçilerin barındığı
çadırlar ve konteynerlere saldırıda bulunulmuş ve bu
saldırılar sonucunda işçilere ait 2 adet çadır ve
konteynerler yakılmıştır. Daha sonra inşaat
işçileriyle karakolda bulunan güvenlik görevlilerini taşlamaya ve
sopalarla saldırmaya başlamışlardır. Bunun üzerine
karakolda bulunan güvenlik kuvvetleri tarafından gruba
dağılmaları için sözlü uyarılarda bulunulmuştur ancak
yapılan tüm uyarılara rağmen grubun
saldırılarını devam ettirerek karakolun tel örgülerinden
içeri girmeleri üzerine gazla müdahalede bulunulmuş ve havaya uyarı
atışı yapılmıştır.
SIRRI SAKIK
(Muş) Hepsi arkadan vurulmuş, hepsi arkadan
kurşunlanmış.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Müslüman kardeşiz. Yalan yakışır
mı size ya!
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
- Bu müessif olay sonucunda 1 vatandaşımız hayatını
kaybetmiş, 2si ağır olmak üzere 9 vatandaşımız
yaralanmıştır. Olayla ilgili adli tahkikat Diyarbakır
Cumhuriyet Başsavcılığınca
başlatılmış, ayrıca İçişleri
Bakanlığınca konuyu bütün yönleriyle idari açıdan incelemek
ve gerekli araştırmaları yapmak üzere mülkiye müfettişi ve
Jandarma Genel Komutanlığı tarafından da müfettiş
bölgeye görevlendirilmiştir. Gerek adli soruşturma gerekse idari soruşturma
neticesinde olay daha da aydınlatılacaktır.
Değerli milletvekilleri,
2002 yılından itibaren kararlı bir şekilde uygulanan ve Millî
Birlik ve Kardeşlik Projesiyle daha ileri boyutlara taşınan
demokratikleşme adımlarının bir devamı olarak daha
güçlü, demokratik, özgür ve huzurlu bir Türkiye için Çözüm süreci olarak
adlandırılan süreç başlatılmıştır. Terörün
son bulmasını amaçlayan çözüm sürecinin hedefi tıpkı 23
Nisan 1920de olduğu gibi bu vatanın tüm insanlarını
kapsayacak ortak ruhu yakalamak ve büyük Türkiye idealine ulaşabilmektir.
Bu süreçteki tüm çabalar anaların evlatlarının arkasından
ağlamaması, çocukların babalarının tabutları
ardından gözyaşı dökmemesi içindir. Sürecin başarıya
ulaşması durumunda akan kan duracak ve kardeşlik hukuku bütün
ülkede tekrar tesis edilecektir.
Diğer yandan, ülkemizin 2023
hedeflerine ulaşabilmesi bu sorunun çözülmesiyle daha da
kolaylaşacaktır. Terör yerine bölgesel bir barıştan,
huzurdan, daha fazla ticaretten, iş birliğinden ve medeniyetten
konuşabilmemiz için bu sorunu mutlaka aşmamız gerekmektedir. Biz
iktidara geldiğimiz günden bu yana terörün olduğu, silahın
olduğu, şiddetin olduğu bir ortamda çözümün
olamayacağını, fikirlerin öne çıkamayacağını
hep dile getiriyoruz. AK PARTİ Hükûmeti, on yıldan bu yana
silahların susmasının, terör ve şiddetin son
bulmasının, fikirlerin, önerilerin konuşmasının
mücadelesini veriyor.
Değerli
milletvekilleri, terörün en önemli finans kaynaklarından birisinin de
uyuşturucu olduğunu hepimiz biliyoruz. Terörün
finansmanının önlenmesi için gerek uluslararası
anlaşmaların imzalanması olsun gerekse bununla ilgili iç
hukukumuzdaki düzenlemeler olsun, hepsini burada hayata geçirdik. Son
dönemlerde esrar ve Hint keneviriyle bölgede önemli bir mücadelenin
yürütüldüğünü, 100 trilyonu aşkın Hint kenevirinin imha
edildiğini biliyoruz. Bu kaynağın kesilmesinden rahatsız
olanlar var. Hiç kimse, özellikle siyaset yapanlar, çözüm sürecinin devam
etmesini isteyenler devletin uyuşturucuyla mücadelesini
eleştirmemelidir. Devletin en önemli görevlerinden birisi suç
işlenmesini önlemektir. Lice olayının dolaylı olarak
dayandığı yer esrar olayıdır, Hint keneviri
olayıdır, karakol inşası olayı değildir.
AK PARTİ
döneminde birçok karakol kaldırılmıştır.
Bakınız, 2013 2 Mayısta İçişleri
Bakanlığının onayıyla Türkiye genelinde 298 karakol
kapatılmıştır. Ancak ülkemizin sınır
güvenliği, vatandaşlarımızın huzuru için de daha
güvenlikli karakollar inşa edilmeye devam etmiştir.
Değerli
milletvekilleri, çözümün adı bile Türkiyenin tamamında çok
farklı bir iklim oluşturmuştur. Adımlar
atıldıkça, somut gelişmeler yaşandıkça Türkiyede çok
büyük bir umut atmosferi oluşmuştur. Gerçekten, çok güzel
gelişmelere, çok güzel olaylara şahit olduk. Yıllardır
sorun yaşadıkları köylerinde insanlarımız normal
yaşamlarına dönmeye başladılar. İnsanlar
yıllardır çıkamadıkları yaylalarına,
mezralarına çıktılar, dağların eteklerinde piknik
yapmaya başladılar. Egeden, Marmaradan, Karadenizden, Akdenizden,
İç Anadoludan insanlar bölgeye gittiler, kardeşleriyle
kucaklaştılar. Bölgede barışın, çözümün adı dahi
yetti. Kepenkler açık kaldı, ticaret canlandı, dahası
yatırımcılar, işverenler, işveren örgütleri, iş
kadınları, iş adamları ardı ardına bölgeye
ziyaretler düzenlemeye başladılar.
Sayın
Başbakanımız hem 2009 yılında Millî Birlik ve
Kardeşlik Projesini hem de 2013 çözüm sürecini başlattığında
sürecin zor olduğunu, hassas olduğunu, sabır
gerektirdiğini, çelik gibi bir irade gerektirdiğini defalarca ifade
etmiştir. Bu sürecin sabotajlara, tahriklere, provokasyonlara açık
olduğunu, sürecin her daim hedef alınabileceğini defalarca
söylemiştir, Biz, bu sürece sadece elimizi, sadece bedenimizi değil,
canımızı koyduk. demiştir. Sayın
Başbakanımız hiçbir sabotajın, hiçbir provokasyonun bizi bu
süreçten alıkoyamayacağını, bizi çözümden
vazgeçiremeyeceğini defalarca tekrar etmiştir.
Reyhanlı olayları
da, Adalet Bakanlığının bombalanması da, AK PARTİ
Genel Merkezinin bombalanması da, Lice olayları da çözüm sürecinin
sabote edilmesine yönelik provokasyon olarak tarihe geçmiştir; Gezi
olayları da yine çözüm sürecinin sabote edilmesine dönük olaylar olarak
tarihe geçmiştir. Bu provokasyonlarda kimler hangi tavrı
almış, bunlar da tarihe geçmiştir. Milletimiz olup bitenleri de
net bir şekilde görmüş ve görmeye de devam etmektedir.
Bakınız,
size örnek veriyorum: Gezi olaylarında provokasyon yapan bir iki
televizyon var. Lice olaylarının olduğu gün, gece sabaha kadar
provokasyon yapan Halk TVyi hep beraber izledik; PKKnın yayın
organlarıyla canlı telefon bağlantısı
yapmışlardır o programda. Barış ve Demokrasi
Partisinin bazı milletvekillerinin Tahriklere kapılmayın.
çağrılarına rağmen, bu televizyonlar, halkı, bölge
halkını Ne duruyorsunuz? diye sokaklara davet etmişlerdir.
Değerli milletvekilleri, sadece bu örnek bile olayların açıklanmasına
yetmektedir.
Millet artık
gerilim değil sükûnet istemektedir; çatışma değil huzur
istemektedir. Gerilimi, çatışmayı, şiddeti ve kaosu
teşvik edenler çözüm sürecine de, millete de ihanet etmiş olurlar. Bu
süreci akamete uğratmak isteyen her kim olursa olsun, hangi siyasi parti
olursa olsun bunun sorumluluğunu, bunun vebalini
taşıyamayacaktır. Çözüm süreci hassas bir süreçtir; çözüm süreci
devletin illegal eylemleri, gayrimeşru girişimleri görmezden
gelmesini gerektirecek bir süreç asla değildir. İllegal gösterileri
yapanlar, molotofkokteyli atanlar, haraç toplayanlar, adam kaçıranlar,
zehir ticareti yapanlar hukuk devletinde hiçbir zaman görmezden gelinemez,
kimse de böyle bir beklenti içinde olamaz.
Licedeki
gösterilerin nasıl tahrik edildiğini, nasıl farklı yerlere
çekildiğini, nasıl bir oyuna çevrilmek istendiğini hepimiz
gördük. Licedeki olaylar üzerinden mesaj vermeye çalışanlar
Licenin, Diyarbakırın bu tehlikeli oyuna itibar etmediğini
görmeli, mesajı kendileri de almalıdır. Türkiye Büyük Millet
Meclisi üyeleri olarak bizlere ve siyasi partilerimize düşen,
halkımızın tahriklere kapılmamasını istemektir,
olayların farklı yönlere çekilmesine katkı
sağlamamaktır. İçişleri Bakanlığının
idari soruşturmasını ve Diyarbakır Cumhuriyet
Başsavcılığının başlattığı
adli soruşturmayı hepimiz beklemek zorundayız.
Bu nedenle,
Barış ve Demokrasi Partisinin Lice olaylarıyla ilgili
vermiş olduğu grup önerisinin aleyhinde oy
kullanacağımı belirtiyor, Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
SIRRI SAKIK (Muş)
Sayın Başkan, hatip kamuoyuna yanlış bilgiler verdi.
Licede 9 insan sırtından vurularak öldürülmüştür. Şimdi,
katilleri kollayıp korumak mı göreviniz yoksa bu katilleri bulmak
mı Parlamentonun görevidir? Bu konuda açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN
Hayır, bu konu konuşuluyor zaten. Sayın Sezgin Tanrıkulu da
sizin grup önerinizin lehinde söz istedi. Konu konuşuluyor zaten.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Ama yanlış bilgi verdi, onu düzeltelim
Sayın Başkan.
SIRRI SAKIK
(Muş) Sezgin Bey konuşsun, ben de iki dakika
BAŞKAN
Hayır, hayır, lütfen Sayın Sakık, sizin grup başkan
vekili de yok burada.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Vekâleten devam ettiriyor Sayın Başkan.
BAŞKAN
Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Sezgin
Tanrıkulu, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın
Tanrıkulu. (CHP sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKIK
(Muş) Hoşgörünüze sığınarak Sevgili
Başkanım. Hoşgörü yok mu sizde? Hoşgörünüze
sığınarak söz istiyorum.
BAŞKAN
Değerlendirelim.
SIRRI SAKIK
(Muş) Peki, bir değerlendir babam!
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli üyeler;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Barış ve Demokrasi
Partisinin Licede geçtiğimiz hafta meydana gelen olaylarla ilgili
verdiği araştırma önergesinin lehine söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce, Adalet ve Kalkınma Partisi adına
konuşan arkadaşımın sözlerini burada dinlerken Lice
doğumlu bir milletvekili olarak hicap duydum, bunu belirtmek isterim.
Değerli arkadaşlar, bu kürsüde özellikle
ilçelerin adını anarak, bölgelerin adını anarak
yurttaşlarımız üzerinde kaçakçı, uyuşturucu
algısı yaratmak kadar yanlış bir tutum yoktur.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Kim söyledi?
Çarpıtıyorsun ama.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, Doğu ve güneydoğuda yaşayan
yurttaşlarımız da Türkiye Cumhuriyeti'nin bütün
yurttaşları gibi eşit haklara sahiptirler. Bölgeler üzerinden
ayrımcılık yaparak, algı yaratarak
Dün Roboski Uluderede
ölenlere kaçakçı demiştiniz, kendi
yanlışınızı meşru göstermek için bugün de Licede
ölene uyuşturucu lobileri diyorsunuz ve bütün Liceyi, bütün
Diyarbakırı, bütün doğu ve güneydoğuyu ve bütün Kürtleri
uyuşturucu ticareti yapmakla, kaçakçılık yapmakla itham
ediyorsunuz, tümünü.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Gizlilik kararı
alıp bir ay sonra da görevsizlik kararı veriyorsunuz.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Öyle bir itham yok.
Çarpıtma!
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Ama öyle dedi Ahmet
Bey. Çıkıp düzeltin o zaman, özür dileriz deyin.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Bakın
değerli arkadaşlar, size soracağım.
Değerli arkadaşlar, hiç kızmayın,
bağırmayın, yarattığınız algı budur.
İstanbulda gösteri yapanlara faizci, Yahudi lobisinin
uşakları diyorsunuz, Licede temel bir hak konusunda
haklarını kullanan insanlara uyuşturucu lobisinin
kışkırtması diyorsunuz, Uluderede, Roboskide de
kaçakçı diyorsunuz. Bu mudur sizin temel hak ve özgürlük
anlayışınız? Bu mudur? Bu mudur
anlayışınız?
AHMET AYDIN (Adıyaman) Halka demiyoruz. Böyle bir
şey olur mu ya!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Çarpıtmayın.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Niye
çarpıtıyorsunuz? Çarpıtmayın.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bakın sizlere bir şey söyleyeceğim.
Değerli arkadaşlar, 18 yaşında Medeni
Yıldırım adlı bir yurttaşımız ölmüş,
yaşamını yitirmiş.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Onu tahrik edenler kimler?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Bir sefer bu
kürsüden acısına ortak olduğunu söyleseydin ya. Dün Sayın
Başbakan grup toplantısında konuştu. Bu cumhuriyetin
yurttaşı değil mi? 18 yaşında daha. O Liceyle ilgili
konuştuğu zaman neredeyse grup toplantınızda tilili
çekiliyordu, tilili çekiliyordu ya, tribünlerde tilili çekiliyordu. Bir kez
olsun Medeni Yıldırımın acısına ortak olacak bir
cümle duyduk mu Başbakandan? Sizden de bu kürsüde duymadık. Bir insan
yaşamını yitirmiş, ilk önce bu acıya ortak
olacaksınız.
Değerli
arkadaşlar, bakın, ben Liceyi yaşadım, avukatken
yaşadım, çok iyi yaşadım; en fazla acı çekenler, en
fazla barışa sahip çıkarlar. Orada gösteri karakola
karşı değil, orada gösteri sembol olarak karakola
karşı ama istek barış isteğidir, bunu
anlayamadınız. Orada sembol olarak karakola gidilmiştir ama
istek, barış isteğidir, barış isteği. Oradaki
kadınları dinlediniz mi?
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Molotofkokteyliyle barış isteği olur mu?
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) - Bakın, oradaki kadını dinlediniz mi?
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Yakmayla, yıkmayla barış isteği olur mu?
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) - Oradaki kadını dinlediniz mi?
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Yakarak, yıkarak barış olur mu Sezgin Bey?
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) Bakın, dinlediniz mi? Nasıl içten
konuşuyor? Nasıl içten konuşuyor? Anlamazsınız çünkü
birbirimizin dilinden anlamıyoruz. Kadın Kürtçe konuşuyor orada,
anlamıyorsunuz; onun heyecanını anlamıyorsunuz, onun dilini
anlamıyorsunuz, onun isteğini anlamıyorsunuz ve gelip bu kürsüde
Licenin şahsında, ölen Medeni Yıldırımın
şahsında bütün Kürtlere hakaret ediyorsunuz; uyuşturucu
diyorsunuz, kaçakçı diyorsunuz.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Kim dedi onu ya?
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) - Ben bu ortamı kınıyorum, bu dili de
kınıyorum, başta Sayın Başbakan olmak üzere;
diyemezsiniz!
Bakın, ne
yapacaksınız? Ne yapacaksınız? İnsanlar gösteri
hakkını kullanabilirler. Bu gösteri hakkında ifrata
kaçmış olabilirler ama sizlere düşen görev, Hükûmete düşen
görev, ölümün olmayacağı sonucu sağlamaktır. Ölüm
olmayacak, bunu sağlayacaksınız. Ölüm olmayacak, bunu
sağlayacaksınız.
Bakın, siz
avukatsınız. Size, geçtiğimiz cumartesi günü Taraf gazetesinde
Doktor Tolga Şirinin yazısını okumanızı
salık veriyorum bir avukat olarak. Bir avukat olarak salık veriyorum,
açın okuyun onu. Marmara Üniversitesinde anayasa hukuku dersi veriyor.
Ethem Sarısülükün ölümü üzerine yazmış. Bu olaylar da aynen
budur.
Değerli
arkadaşlar, bakın, barış süreci zor bir süreçtir. Otuz
yılın, yüz yılın sorununu çözeceksiniz ama geleceksiniz
burada, Sayın Başbakan geçtiğimiz çarşamba günü meydan okur
gibi bir konuşma yapacak, arkasından da insanlardan tepki
beklemeyeceksiniz. İnsanlar doğu ve güneydoğuda, herkese
rağmen, siyasetin bütün kurumlarına rağmen barışa
sahip çıkıyorlar, böyle okuyacaksınız. Böyle okumak
durumundasınız. Eğer bu sorunu bitireceksek, beraber
bitireceksek, beraber barışı inşa edeceksek böyle
okuyacaksınız, bunun başka çaresi yok.
2002de iktidara
gelmişsiniz -size sayıları vereyim- ne olmuş? Aksini bugüne
kadar söylemediniz, ben bu kürsüden çok söyledim: 388 kişi, rastgele
ateş etmekten, yaşamını yitirmiş; aksini söyleyin
bana, tek tek isimlerini burada okurum ben. 2003ten 2012ye kadar tam 45
kişi, polisin ve güvenlik güçlerinin olaya müdahalesi nedeniyle
yaşamını yitirmiş ama tam bir cezasızlık hâli
var. Daha dün İnsan Hakları Mahkemesinde, sizin döneminizde meydana
gelen bir olayla ilgili olarak ağır bir mahkûmiyet kararı
aldınız. 2005 yılında siz iktidar değil miydiniz,
başka bir iktidarı mı devraldınız 2005
yılında? Olay 2005te olmuş, dün karar çıktı ama ne
diyor Sayın Başbakan? Benim güvenlik güçlerim destan yazdı.
diyor. Açın, Türk Dil Kurumunun sözlüğüne bakın, destan kime
karşı yazılır? Savaşta düşmana karşı
yazılır. Gezi Parkında olanlar, Ankarada olanlar,
İzmirde olanlar, Hatayda olanlar düşman mı? Nasıl destan
yazar? Nasıl olur böyle bir anlayış?
Güvenlik güçleri
hukuk devletinde insanların yaşamını öncelikle korumak
zorundadır, buna bakacaksınız ama siz övgü düzerseniz, Destan
yazdılar. derseniz, Gezi Parkında bunu söylerseniz, Licedeki asker
de eline alır otomatik silahı, arkadan tarar insanları ve siz de
üzüntü duymazsınız. Üzüntü duymazsınız, bir kelime
ağzınızdan çıkmaz. Hepsi sırtından vurulmuş.
Aynı gece gittim hastanelere, aynı gece: bütün hastaneleri
dolaştım, yaralıları dinledim. İnsanlar
barışçıl gösteri hakkını kullanıyorlar. Olabilir,
taş da atmış olabilirler ama bunun sonucu ölüm değil.
Değerli arkadaşlar, ölüm değil. Eğer gerçekten, bakın
gerçekten burada bir meseleyi konuşuyorsak
Gelin, size açık çek
veriyorum ben, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısıyım,
Meclisi kapatmayalım, önerilerimiz burada, hepsi Meclis Başkanlığında.
Polisin orantısız güç kullanımından biber gazına,
seçim barajından Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasasına
kadar bütün yasaları gelin burada değiştirelim. Temel hak ve
özgürlükleri neden pazarlık konusu yapıyorsunuz? Şu kadar adam
çıktı, şu kadar adam çıkmadı; yüzde 10 oldu, yüzde 20
oldu, neden yapıyorsunuz? Otuz yıldır bu mantık nedeniyle
Kürt meselesi bu noktaya geldi, tam bu mantık nedeniyle. Eskiden Terör
vardı, çatışma vardı, adım atılmaz. diyordunuz.
Aynı zihniyet şimdi, on yıldır devam ediyor: Efendim,
birinci aşama bitmemiş. Seçim barajının düşmesi için,
ifade özgürlüğünün kalkmaması için, tutuklu milletvekillerinin
çıkması için, Diyarbakır cezaevinin müze olması için kime,
neye ihtiyaç var, neye ihtiyaç duyuyoruz? Neden bunlardan
kaçınıyorsunuz? Bu Mecliste bunları yapmayacak mıyız,
beraber yapmayacak mıyız?
Değerli
arkadaşlar, hepimizin aklımızı başımıza
alması lazım, hepimizin, kendimi de katarak söylüyorum. Biz, köprüden
sonraki son çıkıştayız. Bir kez daha ifade ediyorum: Bu Meclis
ya bu sorunu beraber, demokrasi içerisinde çözecek ya da çözecek, başka
bir şansımız yok. O yüzden, bu işi ertelemenin, bu işi
bir tarafa bırakmanın, ekime bırakmanın, kasıma
bırakmanın bir nedeni yok. Licedeki yurttaşlarımız
barışa sahip çıkmışlardır ve barış
talepli çıkmışlardır. Licenin bütün köyleri
boşaltılmıştır, bütün köyleri. En fazla faili meçhul
cinayet o ilçeden giden insanlarda olmuştur, en fazla. En fazla derin
acıyı onlar yaşamışlardır. O nedenle de buna
sahip çıkıyorlar. Sizin de böyle anlamanız lazım. O nedenle
gelin, geciktirmeyelim, hem bu araştırma komisyonunu kurarak Uludere,
Roboskiyle ilgili olarak bir adım atalım, aynı zamanda bir
adım atalım ve yine, gelin, bugün, Meclisi kapatmayalım,
kapatmama kararı alalım ve demokratikleşme noktasındaki
adımları 1 Ekime bırakmayalım. Bunu yapma
şansımız var, bunu becerme şansımız var. Yoksa
yazın hepimiz üzülebiliriz.
Teşekkür
ediyorum, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Aydın.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkanım, hatip konuşmasında
Sayın Başbakanımızı da ifade ederek, aynı zamanda
Yılmaz Beyin de konuşmalarına atfen Tüm Kürtlere hakaret ediyorsunuz.
gibi ifadeler kullandı. Cevap vermek istiyorum efendim.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Özür dileyecek Başkanım, söz verin.
BAŞKAN
İki dakika söz veriyorum sataşma nedeniyle Sayın Aydın. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkanım, bizim de söz talebimiz var bu
konuda.
BAŞKAN Ama
lütfen Sayın Sakık, öyle sataşma falan söz konusu değil.
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, şimdi, bakın, bir halkı
yediden
BAŞKAN Bir
saniye, Sayın Aydın konuşsun, konuşuruz.
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının, İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulunun BDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşma sırasında AK PARTİ Grup Başkanına ve
Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Çok değerli
milletvekili arkadaşlarım, tabii, burada konuşan hatibin ben
samimi bir dil kullanmasını isterdim, ifadelerinin hakikaten -yüreğinden
akseden ifadeler- samimi ifadeler olmasını isterdim. Şimdi, kim
Kürtlere hakaret ediyor, kim Kürtler için ya da Türkler için ya da bu ülkede
yaşayan 76 milyon insan için hizmet ediyor,
vatandaşımızın takdirindedir.
Değerli
arkadaşlar, güneydoğuda ayrımcılık yapan kim bir defa,
böyle bir ayrımcı dili siz niye kullanıyorsunuz? Bu ülkeyi
olağanüstü hâllerden alıp idare eden ve bu ülkeyi
demokratikleştiren de kim? Bunu özellikle sormak istiyorum.
Burada bir Kürt
vatandaşımız çıkıp da Ben Kürtüm. bile diyemezdi
arkadaşlar. Dün konuşulamayanları burada çok rahat
konuşuyoruz, dün eleştirilemez, dün dokunulamazları bugün burada
çok rahat bir şekilde eleştirebiliyoruz. Dün hayali dahi mümkün
olmayan birçok icraatları AK PARTİ ortadan kaldırdı, biraz
da teşekkür etmek gerekmez mi? Tabii bu bir lütuf değil, bu
yapılması gerekirdi.
Biz Bölgesel
milliyetçilik yapmayacağız. dedik, Etnik milliyetçilik
yapmayacağız. dedik ve Dinsel milliyetçilik
yapmayacağız. dedik. Bu ülkede yaşayan herkesi bir ve beraber
saydık, eşit saydık, adil saydık ve o bölge AK
PARTİyle birlikte hizmet görmeye başladı, AK PARTİyle
birlikte yatırım görmeye başladı. Daha geçtiğimiz
hafta 30 milletvekilimizle gene bölgedeydik, ondan önce, bir ay önce 50
milletvekilimizle gene bölgedeydik. Ta ilk günden beri sürekli bölgedeyiz,
geziyoruz, dolaşıyoruz, sorunları yerinde takip ediyoruz. Bu
açıdan da, dediğim gibi, samimiyet beklerim.
Eğer gerçekten
çözümü arzuluyorsanız, bir defa, daha önce vermiş olduğumuz o
çözüme ilişkin araştırma komisyonunun altındaki
imzanızı niye çektiniz, bu önergenin altındaki
imzanızı niye çektiniz? Çekerken de ne dediniz? Elli imzayla tekrar
vereceğiz. dediniz.
Şimdi, bugüne
kadar AK PARTİnin atmış olduğu bütün demokratik
adımları engellemek, tıkamak adına o kadar gayret sarf
ediyorsunuz ki, biz bu demokratikleşme yollarında hamleler yaparken,
reformlar yaparken maalesef -kusura bakmayın- size rağmen
yapıyoruz.
Burada güzel
konuşuyorsunuz, güzel edebiyat yapıyorsunuz ama Ayinesi iştir
kişinin, lafa bakılmaz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET AYDIN
(Devamla) O açıdan samimi olacaksınız, doğru
konuşacaksınız ve bu millet adına, hizmet adına sizi
de bir şeyler yapmaya davet ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler.
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Sakık.
SIRRI SAKIK
(Muş) Bir söz talebimiz vardı.
BAŞKAN Ne
diye söz talebiniz var Sayın Sakık?
SIRRI SAKIK
(Muş) Sabahtan beri burada Kürtler konuşuluyor, bir ilçenin yediden
yetmişe uyuşturucuyla adı anılıyor; bu ilçenin bir
bütün olarak BDPye oy verdiği bütün Türkiye tarafından biliniyor ve
burada büyük bir mağduriyet var ve bizim partililer üzerine ateş
açılmış, 1 insan ölmüş ve 9 insan yaralı ve hâlâ bizim
bu konuda söz söyleme hakkımızın olmadığını
söylüyorsunuz.
BAŞKAN Doğru değil söyledikleriniz
Sayın Sakık.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye
Şöyle doğru değil: Öneriyi veren
Barış ve Demokrasi Partisi, doğru mu?
SIRRI SAKIK (Muş) Doğru, doğru.
BAŞKAN Ha, doğru demezseniz zaten partinizden
haberiniz yok diyeceğim o zaman. Sizin adınıza da, yani
Barış ve Demokrasi Partisinin grup önerisi lehinde de Sayın Tan
on dakika konuştu.
SIRRI SAKIK (Muş) Doğrudur.
BAŞKAN Bunun haricinde nasıl söz verelim
yani? Burada haksızlık nerede, burada mağduriyet nerede?
SIRRI SAKIK (Muş) Ama Tanın
konuşmalarından sonra grup sözcüleri Parlamentoyu, Türkiyeyi
yanlış bilgilendirdi.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Sayın Başkan,
yanlış bilgi verdi düzeltmemiz lazım.
BAŞKAN Hayır, Sayın Tunç konuşurken
sataşma yapmış olsa, sizin konuşmacıya karşı
bir söz olsa, söz verelim.
SIRRI SAKIK (Muş) Gözüm, sataşma da oldu.
Sevgili Başkanım hem sataşma hem de yanlış bir bilgi
aktarımı oldu.
BAŞKAN Ama burada her milletvekilline, her istediğini
zaman
SIRRI SAKIK (Muş) Ne olur iki dakikalık
süreyi yani bize
Bu konuda bu kadar tartışmaya ne gerek var?
BAŞKAN Hayır, her zaman veriyorum.
SIRRI SAKIK (Muş) Şimdi de ver.
BAŞKAN - Usulüne uygun olması lazım.
SIRRI SAKIK (Muş) Usule uygundur.
BAŞKAN Hayır efendim, olur mu canım?
SIRRI SAKIK (Muş) Bir ilçe yediden yetmişe
uyuşturucuyla burada itham edilecek, biz de bunun hukukunu
savunamayacaksak Parlamentoda olmamalıyız.
BAŞKAN Yediden yetmişe diye kimse itham
etmedi efendim, tutanakları getirtelim okuyalım.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkanım,
niye bu kadar
BAŞKAN Sayın Sakık, eğer Yediden
yetmişe ve Güneydoğudaki tüm Kürtleri
SIRRI SAKIK (Muş) Ben, yediden yetmişe
diyorum.
BAŞKAN Bir saniye efendim, bir saniye
kaçakçılıkla, eroincilikle
suçlamışsa söz vereceğim; getirtiyorum tutanakları.
SIRRI SAKIK (Muş) Yediden yetmişeyi ben
söylüyorum.
BAŞKAN Lütfen yani, yok böyle bir söz.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan,
bakın, ne söylemişti peki? Bütün Parlamentoya sorun bakayım,
Liceyle ilgili söylem nedir?
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) AK PARTİye de
sataşma yoktu.
BAŞKAN Hayır
Sayın Tanrıkulunun
konuşmasında Sayın Başbakanın tüm Kürtlerini
suçladığına dair sözleri vardı, onun için verdim
sataşmayı.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Sayın Başkan,
sayın hatip konuşmasında yanlış bilgi verdi, o
yanlış bilgiyi düzeltmek istiyoruz.
BAŞKAN Ne yanlış bilgi verdi efendim, ne
dedi de yanlış söyledi?
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Karakola
saldırıldığı ve havaya ateş
açıldığı yönünde bilgi verdi, bu yanlış bilgiyi
düzeltmek istiyoruz.
SIRRI SAKIK (Muş) Sırtından
kurşunlandığını, bir insanın öldüğünü
Ve bu
insanlar bizim kardeşimiz ve bizim yoldaşlarımız. Peki, biz
bunların hukukunu savunamayacaksak niye bu Parlamentodayız?
BAŞKAN Sayın Sakık, sataşma söz
konusu değil, sadece konuşmanız için, buyurun, iki dakika
veriyorum, buyurun.
Öyle, mağduriyet falan da söz konusu değil;
artık, mağduriyet edebiyatını da herkesin
bırakması gerekir yani.
SIRRI SAKIK (Muş) Neyse Sevgili
Başkanım, senin tavrını biliyoruz.
VIII.- AÇIKLAMALAR
1.- Muş Milletvekili Sırrı Sakıkın,
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun BDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar, bakın,
bir konuyu konuşuyorsunuz; biraz, ilk önce vicdanlı
olacağız.
Şimdi,
bahsettiğiniz bu ilçeyi bütün Türkiye çok iyi bilir, Kürt özgürlük
hareketinin şekillendiği ilçedir. 1924lerde de ret ve inkâr
politikalarına karşı direnen en onurlu ilçemizdir.
Şimdi, siz,
uyuşturucudan bahsediyorsunuz; peki, size sormazlar mı, Dersimde 84
karakol niye yapılıyor? Yani Lice bir sınır ilçemiz
değil, Dersim değil ve siz kardeşlik hukukundan bahsediyorsunuz
ve Licedeki insanlar -aslında, dönüp bunlara bin kez teşekkür
etmeniz lazım- çıkıp size söylüyorlar ki, bu politikanız
barış sürecine hizmet etmiyor, bu politikalar
Bir taraftan
barış görüşmelerini sürdüreceksiniz, bir taraftan kalekollar
yapacaksınız, karakollar yapacaksınız, bir taraftan köy korucularına
yeni kadrolar açacaksınız, efendim, bir taraftan askerî sevkiyat
Hayır diyor
Orada Medeni
Yıldırım ve oradaki yaralı insanlar gidip oraya
Kardeşim, barışta tuzak olmaz, barışta A projesinin
yanında, kalleşçe B projesi olmaz. bunu açıkça size söyleyen
bunlar. Onun için, bunların üzerine ateş açılıyor ve sizin
şunu yapmanız gerekir
Geçmişten bugüne kadar da bu tür yollar
denendi. Bu süreci sabote eden kimler? Eğer, gerçek barış
yanlısıysanız, siz o karakol komutanıyla ilgili derhâl
soruşturma açmalıydınız. Ama siz ne yapıyorsunuz?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Soruşturma açıldı.
SIRRI SAKIK
(Devamla) - Roboskideki soruşturma gibi
Ne oldu, bir buçuk yıl
Roboskideki soruşturma, sonra askerî savcıya
Niye? Çünkü, hep bu
kürsüde söyledik: Cinayeti işleyenle soruşturan birse failler
yakalanmıyor. Hele hele, eğer, bu işin mağdurları
Kürtler ve Aleviler ve bu ülkenin sosyalistleriyse hiç mi hiç failler
yakalanmıyor.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
SIRRI SAKIK
(Devamla) - Siz de biliyorsunuz, Allah adına, uyuşturucu yok,
barış için orada tepkilerini ortaya koymuşlar. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
ENGİN ALTAY
(Sinop) - Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY
(Sinop) - Teşekkür ederim.
İktidar
partisi sayın grup başkan vekili konuşmasında hem Meclisi
hem Meclisi izleyen kamuoyunu yanıltıcı beyanlarda bulundu.
BAŞKAN Ne
söyledi de yanılttı efendim?
ENGİN ALTAY
(Sinop) Arz edeceğim Sayın Başkan.
Ben Kürtüm sözü
bizim iktidarımızda söylenmeye başladı. İlaveten, AK
PARTİyle birlikte bölgeye hizmet geldiğini, AK PARTİyle
birlikte bölgenin yatırım gördüğünü söyledi. İlaveten
Sayın Başkanım, biraz önce konuşan hatibimizi
samimiyetsizlikle suçlayarak ve Çözüm Komisyonundaki imzanızı niye
çektiniz? diyerek kamuoyunda ve Meclis Genel Kurulunda partimizle ilgili bir
kuşku algısına sebep oldu.
Söz talep ediyoruz.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Altay, sataşma nedeniyle.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sezgin Tanrıkulu konuşacak.
BAŞKAN
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Adıyaman Milletvekili
Ahmet Aydının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşma sırasında Cumhuriyet Halk Partisine ve şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (İstanbul) - Değerli arkadaşlar, bakın, elmayla
armudu birbirine karıştırmamak lazım. Bu öneriyi yazan
benim, arkadaşlarımızla beraber verdik ama siz müzakereden kaçtınız.
Anayasa Uzlaşma
Komisyonu gibi gerçek bir komisyon kurulsun, en azından görünüşte
eşit olalım, bu şekilde işe başlayalım, zaten
burada çoğunluğunuz var, her şeyi yapıyorsunuz. Türkiye'nin en zor meselesini, hatta
dünyanın en zor meselesini sizin çoğunluğunuza teslim etmeyelim
çünkü elimizde Uludere komisyonu örneği var. O nedenle, dedik ki:
Çoğunluğunuzdan vazgeçin. Meclis Genel Sekreterine sordum ben,
tanıktır Olabilir. dedi bize. Adalet ve Kalkınma Partisi
isterse üye vermeyebilir ve sizinle eşit sayıda olabilir. dedi ama
siz aldınız burada emrivaki yaptınız, biz de
imzamızı çektik. Yoksa, biz çözümün yanındayız ama
Sayın Başbakanın yanında değiliz. Kusura
bakmasın, onun yanında değiliz. Sonuna kadar
barışın yanındayız, sonuna kadar. Bir insanın
ölmemesi için elimizden ne gelirse yapacağız, ne gelirse. Onu
yapacağız ama Sayın Başbakanın bilmediğimiz
gündemiyle ilgili onun yanında olmak zorunda değiliz.
Gelin, bu Mecliste
eşit şartlarda komisyon kuralım. dedik, diyen benim ama siz ne
yaptınız? Şimdi, siz buna komisyon diyor musunuz? 10 AKP üyesi
var, 1 BDP üyesi var. Böyle komisyon olur mu! Böyle Çözüm Komisyonu olur mu!
Olmaz. Yine, orada olurduk eşit sayıda, burada çoğunluğunuz
var, istediğinizi yapardınız ama siz görünüşte bile
mutabakata yanaşmadınız, görünüşte bile
yanaşmadınız. Bizim karşı
çıktığımız odur. Yoksa, işte, önerilerimiz
açık. Niye gelmiyorsunuz yapalım? Size soruyorum.
Bakın,
barış jest gerektirir. Başbakana, Başbakanın
yardımcılarına birçok uzman gidiyor, ben biliyorum, hepsini
biliyorum, onlardan çok daha önce görüşmüşüm. Çok doğru
şeyler söylüyorlar ama onların her doğru dediğinin
Sayın Başbakan ve sizler tam tersini yapıyorsunuz, uygulama
ortada. En acı dili konuşuyorsunuz en olmadık zamanda. Benim
içim acıdığı için böyle konuşuyorum. Yaşadım,
biliyorum ve bunun tersinin Türkiyeye çok acı olacağını
biliyorum. O yüzden, size öneri yapanların önerisi gibi konuşun.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) Çatışma nasıl çözülür? Ama dediklerinin
tam tersini yapıyorsunuz, dediğimiz budur.
Kimse de benim
samimiyetimi sorgulayamaz. Benim geçmişim ortada, kimse sorgulayamaz.
Nereden geldiğimi herkes biliyor, hangi partiden geldiğimi çok iyi
biliyor, yaptıklarımız ortada, yasa tasarılarımız
ortada; gelin, sizi samimiyete davet ediyorum. Temel hak ve özgürlükler
pazarlık konusu olmaz, gelin, beraber Mecliste yapalım, bunu
söylüyoruz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkanım, tutanaklara geçsin diye
söylüyorum. Tabii, samimiyete davet etti, ben az önce de söyledim Ayinesi
iştir kişinin lafa bakılmaz. Kimin ne yaptığı
belli; bir bu.
İkincisi,
Sayın Başbakanımızın bilinmedik gündemi yoktur. Tek
gündemi vardır; bu milletin barışı, kardeşliği ve
huzuru için çalışan bir Başbakandır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- BDP Grubunun,
Grup Başkan Vekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldan
tarafından Diyarbakırın Lice ilçesi Kayacık köyünde 1
yurttaşımızın ölümüyle sonuçlanan olayların
araştırılması amacıyla 1/7/2013 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 3 Temmuz 2013
Çarşamba günkü birleşiminde okunarak görüşmelerinin aynı
tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
BAŞKAN
Barış ve Demokrasi Partisi Grup önerisi aleyhinde söz isteyen Salih
Koca, Eskişehir Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SALİH KOCA
(Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekillerimiz; ben
de yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Adalet ve
Kalkınma Partisi, kurulduğu ilk günden bu güne aslında
hakkın, hukukun ve adaletin yanında olmuştur. Bu ülkenin
herhangi bir noktasında haksızlık ve hukuksuzluk
yapılmış ise bunun üzerine cesaretle giden bir parti
olmuştur ve bu tüm haksızlıkların ve hukuksuzlukların
üzerine giderken de sadece ve sadece milletine güvenmiş ve milletinden
almış olduğu güçle bu mücadelesini sürdürmüştür.
Yapmış olduğu tüm çalışmalarda, yapmış
olduğu tüm hizmetlerinde özellikle ve özellikle bu süreç içerisinde,
devlet ve millet kaynaşmasını sürekli ön planda tutmuştur.
Devlet ve millet kaynaşması adına etnik, bölgesel ve dinsel
milliyetçilikten uzak bir siyaset gütmüş, bu ülkede yaşayan 36
farklı etnik unsurun hep birlik ve beraberliğini öngörmüş ve bu
ülkede yaşayan Türküyle, Kürtüyle, Lazıyla, Çerkeziyle,
Romanıyla, Boşnakıyla tüm etnik unsurların birlik ve
beraberliğini, kardeşliğini ön planda tutmuştur. Özellikle
siyasetini yürütürken bu milletin, 76 milyon milletin tamamına hitap
etmiş ve hizmetlerini de bu halkımızın yüzde 100üne
götürme gayreti içerisinde olmuştur.
Özellikle terör ve
şiddetin olduğu yerde barıştan ve demokrasiden söz etmek
mümkün olmaz, çözüm sürecinden söz etmek mümkün olmaz, fikirlerin
konuşulmasından söz etmek mümkün olmaz. İşte, Adalet ve
Kalkınma Partisi, bu süreçte, çözüm olsun, fikirler konuşulsun ve
öneriler konuşulsun diye, bu on yıllık süreç içerisinde ülkemizi
çok daha önemli bir noktaya getirmiş ve demokratik zemini
hazırlamıştır. Özellikle sorunlar konuşularak çözülsün
istemiştir.
Bugün birçok
noktada karakollar kapatıldığı gibi yeni karakollar da
elbette yapılmaktadır, bunlar yapılırken de, daha çok bu
karakollar ülkemizin güvenliği, halkımızın huzuru ve
mutluluğu üzerine, halkımızın daha fazla güvenliğinin
sağlanması üzerine bunlar yapılmış ve yapılmaya
da devam edilecektir.
SIRRI SAKIK
(Muş) Eskişehire yapın o zaman!
SALİH KOCA
(Devamla) Bu karakollar sadece doğu ve güneydoğuda değil,
ülkemizin dört bir noktasında aynı hızla, ülkemize
yakışır, milletimize yakışır karakolların
yapılması devam etmektedir.
SIRRI SAKIK
(Muş) Hiçbir ülke karakolla övünmez vallahi, hiçbir ülke!
SALİH KOCA
(Devamla) Bizler ümit ediyoruz ki bu karakollara da ihtiyaç kalmasın.
Daha geçen hafta
içerisinde, bizler grup başkan vekilimizin ve Genel Başkan
yardımcımızın başkanlığında 30a
yakın milletvekili arkadaşlarımızla birlikte, yani
ülkemizin kuzeyinden güneyine, doğusundan batısına birçok
ilinden milletvekili arkadaşlarımızla birlikte doğu ve
güneydoğuda ziyaretlerde bulunduk, Muş, Ağrı ve Erzurum
illerine gittik. Buralarda ilçelerimize kadar, Hasköy ve Doğubeyazıt
ilçelerimize kadar ziyaretlerde bulunduk. Milletimizle, orada bulunan
vatandaşlarımızla hemhâl olduk, muhabbet ettik ve onların
sıkıntılarını dinledik, bu süreçle ilgili
bilgilerimizi paylaştık. Hangi noktaya gittiysek, gerçekten,
halkımızın büyük teveccühüyle karşılaştık.
Özellikle bu süreçle ilgili olarak, vatandaşlarımızın
birçoğunun, hizmetlerden daha öncelikli olarak bu sürecin, çözüm sürecinin
sekteye uğramadan bir an önce sonuçlanması ve bir an önce sonuca
kavuşmasıyla ilgili arzu, istek ve taleplerini dinledik.
Dolayısıyla, vatandaşlarımız, ilk defa bu dönemde
artık meralara, otlaklara, yaylalara rahatlıkla
çıktıklarını, bundan dolayı her alanda piknik
yapabildiklerini anlattılar. İller arası seyahatlerde birçok
noktada kontrol noktaları oluştuğunu ama artık bu ve
benzeri sıkıntıların kalmadığından bahsettiler.
Dolayısıyla, özellikle bu süreçle ilgili olarak, bu sürece katkı
sağlayanlara, emeği geçelere, Sayın Başbakanımız
başta olmak üzere tüm katkı sağlayanlara gerçekten içten
teşekkürlerini, samimiyetle teşekkürlerini bildirdiklerine şahit
olduk.
Bizler, bu süreçte,
demokratik sınırlar içerisinde, ülkemizin tüm sorunlarını
çözmek adına adım atarken bu sorunu da demokratik sınırlar
içerisinde çözebileceğimize, çözüme kavuşturmamız
gerektiğine, siyasi parti ayrımı gözetmeksizin tüm
milletvekilleri olarak, bu Meclis çatısı altında görev yapan, bu
Meclis çatısı altında milleti temsil eden tüm milletvekilleri
olarak hepimizin aynı derecede sorumluluğu olduğuna
inanıyoruz. Bu sorumluluk çerçevesinde, bu sorunu hep birlikte,
milletimizin de destek ve gayretleriyle çözeceğimize inanıyoruz.
Süreçle ilgili
yapılması gerekenlerin yapıldığına ve bundan
sonra da yapılacağına inanıyor, BDP grup önerisinin
aleyhinde olduğumu bildiriyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKIK
(Muş) Başkan, karar yeter sayısı
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN
Barış ve Demokrasi Partisi Grup önerisini oylarınıza
sunacağım, aynı zamanda karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık olduğu
için elektronik cihazla yapacağız.
İki dakika
süre veriyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.
On dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.28
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.40
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 129uncu
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Barış ve
Demokrasi Partisi grup önerisinin oylanmasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, öneriyi
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, öneri kabul
edilmemiştir.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
2.- MHP Grubunun,
Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve arkadaşları
tarafından son günlerde Irak Türklerine ve Doğu Türkistan Türklerine
karşı yapılan saldırıların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 1/7/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 3 Temmuz 2013
Çarşamba günkü birleşiminde okunarak görüşmelerinin aynı
tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
Tarih:
3/7/2013
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 3/7/2013 Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantısında
siyasi parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Oktay
Vural
İzmir
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Tokat Milletvekili
Reşat Doğru ve arkadaşlarının 1 Temmuz 2013 tarih,
15841 sayı ile TBMM Başkanlığına vermiş
olduğu Son günlerde Irak Türkleri ve Doğu Türkistan Türklerine
karşı saldırılar giderek artmış. Bu
konuların araştırılarak Hükûmetçe gereken tedbirlerin
alınması amacıyla verdiği Meclis araştırma
önergesinin 3/7/2013 Çarşamba günü (bugün) Genel Kurulda okunarak
görüşmelerinin bugünkü birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Reşat
Doğru, Tokat Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Irak
Türkleri ve Doğu Türkistan Türklerine karşı yapılan
saldırılarla ilgili vermiş olduğumuz araştırma
önergesiyle ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
18inci
yüzyıl, 19uncu yüzyıldan itibaren Osmanlı Devletinin
ihtişamının bitmesiyle beraber Türk devleti gerilemeye
başlamıştır. Tabii, bu gerileme daha sonraki dönemlerde
daha fazla artmış, akabinde de, hepinizin de malum olduğu
şekliyle, 767 bin kilometrekarelik bir toprak olan Anadolu
topraklarında Türkiye Cumhuriyeti devleti kurulmuştur. Ancak,
şurası gerçektir ki ülkemize ve Türk devletine karşı
saldırılar yoğun bir şekilde şu gün de devam
etmektedir. İşte, görmüş olduğumuz gibi, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde ve diğer yerlerde, açılımlar fiyaskosu adı
altında birtakım yapılan çalışmalar da maalesef
insanların yüreklerini parçalamaktadır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, şurası gerçektir ki önümüzdeki zaman diliminde
korkarım ki bugünleri daha fazla arayacağız gibi görünüyor.
Yani, Türk devletinin üzerinde oynanan oyunlar her geçen gün artarak devam
ediyor ve bu artışı da durdurması gereken yüce Türkiye
Büyük Millet Meclisi ve biz, değerli milletvekilleri maalesef
olayları geçiştirerek seyrediyoruz. Yani, Osmanlı Devletinin o
parçalanma sürecinin bir parçası da maalesef şu anda
karşımıza çıkıyor. İnanıyorum ki
bunların şuuru altında olunacak ve önümüzdeki zaman diliminde
daha farklı hareket ederek ülkemizin yani şu Anadolu
topraklarının korunmasını hep beraber
sağlamış olacağız.
Saygıdeğer
milletvekilleri, son günlerde, Irak Türklerine ve Doğu Türkistan
Türklerine karşı saldırılar artmış, katliamlar
yapılmaya da başlanmıştır. 25 Haziran 2013 günü,
Selahattin kenti Tuzhurmatu ilçesinde, haince terör saldırısı
sonucu Irak Türkmen Cephesi Başkan Yardımcısı Sayın
Ali Haşim Muhtaroğlu ile Selahattin kenti Vali
Yardımcısı Sayın Ahmet Koca başta olmak üzere, çok
sayıda kardeşimiz, soydaşımız hayatını
kaybetmiş ve şehit olmuşlardır.
Irak Türklerine son
yıllarda çok ağır saldırılar, planlı yok etmeler
yapılmaktadır. Irakın ABD ve koalisyon güçlerince işgali
sonucu, Türkler çok büyük kayıp vermişlerdi. ABD destekli peşmergeler,
Irak Türklerine her yerde saldırmış, Kerkük başta olmak
üzere birçok şehirde demografik yapıyı değiştirip göçe
zorlamışlardır.
Sayın
milletvekilleri, saldırılar sonucu birçok kardeşimiz
canını kaybetmiş, yaralanmış, Irakı terk etmek mecburiyetinde
kalmıştır. Son zamanlarda da özellikle iş ve güç sahibi
olan Türklere karşı planlı saldırılar maalesef tekrar
artmıştır. Doktorundan mühendisine kadar birçok kardeşimiz
kaçırılmakta ya da öldürülmektedir.
Türkmen kanını akıtmakla görevli saldırganlar katliam
üzerine katliam yapmaktadırlar. Canlı bombalar, suikast görevlileri,
teröristler, kiralık katiller hiç ara vermeden ölüm saçmaktadırlar.
Türkmen kimliği, Türkmen varlığı, Türkmen eserleri, Türkmen
şuuru kanlı emellerin hedefidir. Türkmenler bunlara bağlı
olarak zorla göçe tabi tutulmakta, baskılar da giderek maalesef
artmaktadır.
Sayın milletvekilleri, 21inci
yüzyılda yani sözde modern çağda Doğu Türkistanda da zalimane
bir baskı ile saldırılar ve katliamlar yapılmaktadır.
Avrupa ve Amerika başta olmak üzere bütün dünyanın şiddet
uygulanan vahşeti görmesi ve yakın takibe alması gerekir. Bugün
dünyadaki en ağır kâbus, maalesef, Doğu Türkistanda
yaşanmaktadır. Son günlerde Uygur bölgesinde saldırılar ve
katliamlar artarak, devam etmektedir ve sonucunda da onlarca kardeşimiz
hunharca öldürülmüşlerdir.
Sayın milletvekilleri, dünyada
hukukun, adaletin, kanunun olmadığı ülkelerin başında
Çin gelmektedir. Çinde ne hâkim ne savcı ne polis Doğu Türkistanda
kardeşlerimize uygulanan zulümlere karşı hiçbir şey
yapmamaktadır. Çinde 30 milyona yakın Türkün akıbetinin ne
olduğu maalesef bilinmiyor; hapishanelerde, karakollarda zalimane
işkencelere devam ediliyor. Akıl hastanelerine binlerce Uygur Türkü
sevk edilmiş olup, Doğu Türkistanda on binlerce kişi
yargısız bir şekilde infaz ediliyor.
Doğu Türkistan ve Irakta
yaşanan olayların ve zulmün, dünyanın en önemli
olaylarının başında gelmesi gerekmektedir. İşte,
bütün bunlar göz önüne alınınca Türkiyenin kardeşlerimize sahip
çıkması gerekir. Ancak AKP Hükûmeti, maalesef, Irak, Doğu
Türkistan, Suriye, Ahıska, Karabağdaki Türk kardeşlerimize
sahip çıkmıyor. Bu doğru değildir. Başbakan
Barzaniyle görüşüyor, partisinin genel kongresine davet ediyor ama
neredeyse beş altı seneden beri Türkmen temsilcileriyle maalesef
görüşmüyor, onları dinlemiyor. Türkmenlerin kaderi peşmergelerin
eline, insafına terk edilmiş durumdadır yani Türkmenlerin etnik
temizliğe tutulup yok edilmesi, baskı ve dayatmalara maruz
kalması ne Hükûmeti ne de Başbakanı pek fazla ilgilendirmiyor
görülüyor. Bu, Türkmenlere yapılan çok büyük yanlış ve
haksızlıktır. Ancak, Türkmenler çok sabırlı olsalar da
artık güçleri, takatleri kalmamıştır. Türkmen
kardeşlerimiz kasıtlı olarak yalnızlığa
itilmekte, izole edilmekte ve can evlerinden vurulmaktadırlar.
Tuzhurmatuda Türkmen liderlere
yapılan saldırılar ne ilktir ne de sondur. Ancak, Kerkük, Musul,
Telafer, Tuzhurmatu diken üstündedir; güvensizlik ve karmaşa, belirsizlik
almış başını gitmektedir. Türkler
şaşkın, ne yapacağını bilmiyorlar. Başbakan
Erdoğan Tuzhurmatudaki, Kerkükteki feryatları mutlaka duymalıdır.
Hükûmet, soydaşlarımızın dünyanın her tarafındaki
yaşadığı ızdırapları mutlaka duymalı ve
gereğini de yapmalıdır.
Doğu Türkistanda Uygur Türkleri de
kan ağlamaktadır. Hükûmet, Barzaniye, Talabaniye kucak açarken
neden Doğu Türkistan lideri Rabia Kadire sahip çıkmamaktadır?
Rabia Kadir dünyanın kabul ettiği bir lider kahramandır.
Doğu Türkistan Türklerinin haklı davasını dünyanın her
tarafında, her türlü imkânsızlıklara rağmen yılmadan,
yiğitçe anlatmaktadır. Rabia Kadir Hanımefendi ülkemize davet
edilmemekte, sahiplenilmemektedir.
Saygıdeğer milletvekilleri, o
insanlar bizim kardeşlerimizdir. Sivil toplum kuruluşları
başta olmak üzere, Hükûmet onların her türlü konusunu mutlaka ama
mutlaka sahiplenmelidir. Haklı isteklerini dünyanın her tarafına
taşımalı, toplumlardan tepki ortaya çıkarmalıdır.
Ancak, bunların hiçbirisi maalesef hiç yapılmıyor ya da
yetersiz, çok az bir şekilde, cılız bir şekilde
yapılmaya çalışılıyor. Hâlbuki Türkiye'nin
güvenliği Kıbrıstan, Kerkükten, Ahıskadan, Karabağdan
geçmektedir. İşte, bütün bunların araştırılarak
gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir.
AKP Hükûmeti ile Başbakan Sayın
Recep Tayyip Erdoğan, Irak Merkezî Hükûmetiyle Barzaninin değil,
Türkmen kardeşlerimizin haklı davalarını savunmalı,
konuyu da uluslararası kuruluşlara mutlaka götürmelidir. Bu konuda
sivil toplum kuruluşlarımıza da çok büyük görevler
düşmelidir. Süratli bir şekilde harekete geçmelidir. Yüce Türk milleti
Kerkükte, Ahıskada, Doğu Türkistanda, Kıbrısta,
Karabağda, Şuşada olmalı, oraları da yakinen takip
etmelidir. Türkiye Türkleri olarak soydaşların yanında olup
Türklere yapılan bütün saldırıları lanetliyoruz,
kınıyoruz. Tuzhurmatu Türktür, Kerkük Türktür. Türkmenlik bayraktır,
vatandır, sevdadır. Dünya Türklüğü her zaman bizim sevdamız
olarak da kalacaktır, kimse de bunu değiştiremeyecektir.
Kardeşlerimize yapılan zulümleri, hainlikleri yakinen biliyor ve
takip ediyoruz. Türk milliyetçileri olarak onların dün de
yanındaydık, şimdi de yanındayız, bundan sonra da her
türlü şart altında onların yanında olacağız,
onlarla beraber olacağız, mutlaka çekilen acıların da
hesabını ama mutlaka bir gün soracağız.
İşte, yukarıda
anlattığımız nedenler göz önüne alınarak Türkiye Büyük
Millet Meclisinde araştırılması ve gereken tedbirin
alınması konusunda bir araştırma önergesi
hazırlamış bulunuyoruz. Yani, sonuçta Türkiye Büyük Millet
Meclisinin, yüce Türk devletinin, Türk Hükûmetinin bu konuları önemsemesi
gerektiğini ifade etmek istiyorum çünkü herkesin desteğine ihtiyaç
vardır. Yüce Türk milleti o değerli insanlarına mutlaka sahip
çıkmalıdır. Bugün Karabağda yaşananlar neyse,
Doğu Türkistanda yaşananlar neyse Irakta yaşananlar, Suriyede
yaşananlar da onlardır. Suriyeye de sahip
çıkılmalıdır, Iraka da sahip
çıkılmalıdır, oradaki Türkmen kardeşlerimizin her
türlü dertleriyle dertlenilmelidir. Ancak korkumuz odur ki bunların hepsi
bir tarafa bırakılmakta, suni gündemlerle Türkiye geçiştirilmeye
çalışılmaktadır. Ama, inanıyorum ki yüce Türk milleti
duyarlıdır, Türk devleti duyarlıdır. Araştırma
önergemizin de bu yönlü olarak değerlendirileceğini, oy
verileceğini umut ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi aleyhinde söz
isteyen Ahmet Berat Çonkar, İstanbul Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin son
günlerde Irak Türkleri ve Doğu Türkistan Türklerine karşı artan
saldırıların araştırılarak gereken tedbirlerin
alınması konusunda verdiği araştırma önergesi
aleyhinde söz almış bulunuyorum, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime
başlarken dünyanın çeşitli yerlerinde gerçekleşen
saldırılarda hayatını kaybeden soydaşlarımıza
ve son olarak, geçtiğimiz günlerde Irakta düzenlenen bir intihar
saldırısında hayatını kaybeden Irak Türkmen Cephesi
Başkan Yardımcısı Ali Haşim Muhtaroğlu ve Selahattin
Vali Yardımcısı Ahmet Kocayı rahmetle anıyor,
başsağlığı dileklerimizi iletiyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; uluslararası camianın
saygın bir üyesi olarak Birleşmiş Milletler ilkelerine ve bu
camianın normlarına uymakla yükümlü olan Türkiye'nin dış
politikasının temel taşlarını diğer ülkelerin
bağımsızlığına, egemenlik ve toprak
bütünlüğüne saygı gösterilmesi ve iç işlerine
karışılmaması ilkeleri teşkil etmektedir. Türkiye
Çin'in bağımsızlığına, egemenliğine ve
toprak bütünlüğüne saygı göstermektedir. Bunun yanında, Çinin
insan haklarının evrenselliği ilkesi
ışığında, Uygur Türklerinin kendi vatanlarında
uluslararası insan hakları normları ve standartları
dâhilinde huzur, güvenlik ve refah içinde yaşamalarını
sağlamasını beklediğini de her fırsatta dile getirmektedir.
Ülkemizin bölgeye
verdiği önemin en önemli tezahürü en üst düzeyde yapılan
ziyaretlerdir. Sincan Uygur Özerk Bölgesine Cumhurbaşkanı düzeyinde
ilk ziyaret 2009, Dışişleri Bakanı düzeyinde ilk ziyaret
2010 yıllarında gerçekleştirilmiştir. Sayın Başbakanımız
8-11 Nisan 2012 tarihlerinde Çine yaptığı ziyaret sırasında
Pekin ve Şanghayın yanı sıra Urumçiyi de ziyaret
etmiştir. Bu, tarihte Türkiyeden Başbakan düzeyinde yapılan ilk
ziyarettir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Uygurların kaderi,
geleceği ve yaşam koşullarıyla yakından ilgilenmekte
ve Uygurları Çin Halk Cumhuriyeti ile arasında bir dostluk köprüsü
olarak görmektedir. Bu kapsamda, Uygurların kendi kültürlerini ve
kimliklerini koruyarak Han kökenli Çin Halk Cumhuriyeti
vatandaşlarıyla eşit koşullarda yaşamalarına
büyük önem atfetmektedir.
Bu
anlayışla, Uygurların yaşam düzeyinin yükseltilmesine
atfettiğimiz önem çerçevesinde ve Çin makamlarıyla iş
birliği hâlinde bu bölgenin kalkınmasına katkıda bulunma
çalışmalarımızı sürdürmekteyiz.
Nitekim, Urumçide
Türk sanayi bölgesi kurulması, dönemin Çin Halk Cumhuriyeti
Başbakanı Wen Jiabaonun 2010 yılında ülkemizi ziyareti
sırasında dönemin Devlet Bakanı Sayın Zafer Çağlayan
tarafından dile getirilmiştir. Çin Halk Cumhuriyeti Başbakanı
Wen teklifi değerlendireceklerini belirtmiştir. 2011
yılında Urumçide Türk Sanayi Bölgesi Kurulmasına Yönelik Ortak
Çalışma Grubu Oluşturulmasına İlişkin Mutabakat
Zaptı imzalanmıştır. Sayın
Başbakanımızın 8-12 Nisan 2012 tarihlerinde Çin Halk
Cumhuriyeti ziyareti sırasında Sincan Ekonomik ve Teknolojik
Kalkınma Bölgesine muhtelif teşviklerle yatırım
yapılması için davet alınmış, Türk
firmalarının bölgeye yatırım yapması yönündeki Çin
Halk Cumhuriyeti beklentisi görüşmelerde dile getirilmiştir.
Sayın Başbakanımız iş adamlarımızı
bölgede yatırım yapmaya teşvik edeceğini belirtmiştir
ve bu teşviklerine devam etmektedir. 1-5 Eylül 2012 tarihlerinde
düzenlenen 2nci Çin-Avrasya Fuarı vesilesiyle Urumçiyi ziyaret eden
Başbakan Yardımcısı Sayın Ali Babacanın
heyetinde bulunan Ekonomi Bakanlığı yetkilileri Türk Sanayi Bölgesi
konusunda Sincan Uygur Özerk Bölgesi yetkilileriyle görüşmüşlerdir.
Söz konusu sanayi bölgesinde İhlas Holding çikolata fabrikası açmak,
Sütaş ise süt mamulleri üretimi için harekete geçmiş durumdadır.
Öte yandan,
Urumçide Türk markalarının satıldığı bir
alışveriş merkezi olan Erdaoqiao Türk Ticaret Merkezi 1
Ağustos 2012 tarihinde faaliyete geçmiştir.
Çin Halk
Cumhuriyetinin en güçlü hava yolu şirketlerinden olan ve 2010
istatistiklerine göre dünyada 6ncı sırada bulunan, devlete ait China
Southern Airlines haftada 3 defa olmak üzere Pekin-Urumçi-İstanbul
seferlerine 22 Kasım 2011 tarihinde başlamıştır.
İstanbul-Urumçi
güzergâhına sefer planı gerekli izinlerin temin edilmesi hâlinde ve
filo imkânları çerçevesinde Türk Hava Yollarının da gündeminde yer
almaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Irak Türkmenleri Türkiye, Irak ve
Suriye sınırından başlayarak Irakın
güneydoğusuna doğru uzanan ve Türkmeneli Bölgesi olarak
adlandırılan bir şerit içerisinde dağınık olarak
yaşamaktadır. Türkmen nüfusunun yoğun olarak bulunduğu 5
vilayet; Musul, Erbil, Kerkük, Diyala ve Selahattin'dir. Türkmenlerin Iraktaki
nüfusu kesin olarak bilinmemekle birlikte, çeşitli kaynaklara göre 800 bin
ile 2 milyon arasında olduğu tahmin edilmektedir.
Irak
Anayasasının dibacesinde Irak halkını oluşturan
unsurlar sıralanırken Sünni-Şii Araplar ve Kürtlerin yanı
sıra Türkmenlere de yer verilmiştir. Anayasada, Arapça ile Kürtçenin
ülke genelinde resmî dil olması kabul edilirken, Türkmen toplumunun
bulunduğu bölgelerde Türkmenlerin ana dillerini devlet ve özel eğitim
kurumlarında öğrenebilecekleri, keza Türkmenlerin yoğun olarak
yaşadıkları bölgelerde yerel dillerin de halk oylamasıyla
bölgesel resmî dil statüsü kazanabileceği esasa
bağlanmıştır. Anayasanın 125inci maddesinde de yerel
yönetimlerde Türkmenler, Asurîler ve diğer grupların idari, siyasi,
kültürel ve eğitime ilişkin hakları teminat altına
alınmakta ve bu hususlara ilişkin düzenlemelerin yasayla
yapılacağına hükmedilmektedir.
2003 sonrası
dönemde Irak genelinde birçok Türkmen siyasi partisi kurulmuştur,
hâlihazırda sayıları 20 civarındadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; aidiyeti, ihtilaflı bölgelerin
durumu, özellikle de Kerkükün statüsü ve bu vilayette uzunca bir süredir
gerçekleştirilemeyen yerel seçimler, 2014te yapılması öngörülen
genel seçimler, IKB-merkezî hükûmet ilişkileri ve güvenlik, Türkmenleri
öncelikle ilgilendiren hususlardır.
Kendine özgü
koşulları nedeniyle Kerküke ilişkin tüm meselelerde
kararların vilayetteki üç unsurun -Türkmen, Kürt ve Arap-
uzlaşısıyla alınması Türkmenler açısından
hayati önem taşımaktadır. BM, düşünce kuruluşları
ve Kerkükteki ilgili tarafların bugüne dek Kerkükün nihai statüsüne ilişkin
olarak kamuoyuna sundukları çözüm önerileri içerisinde Türkmenler
bakımından en tercihe şayanı Kerküke özel statü
verilmesidir.
Yerel seçimlerin
Kerkükte de düzenlenebilmesi için Türkmen, Kürt ve Araplar arasında
yapılan görüşmelerde seçim esasları; seçim tarihi, seçmen
kütükleri, üst düzey görevlerin paylaşımı, güvenlik üzerinde bir
uzlaşıya varılamamış, bu konuda UNAMI tarafından
hazırlanan yasa taslağına ilişkin müzakerelerden henüz bir
sonuç elde edilememiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; IKB ile merkezî hükûmet
arasındaki gergin ilişkiler ve Sünni kesimin süregelen protesto
gösterilerinin merkezî hükûmet güvenlik güçleriyle çatışmaya
dönüşme ihtimali, siyasi ve ekonomik güç bakımından diğer
gruplara göre daha dezavantajlı durumda bulunan ve güvenlik
kurumlarında layıkıyla temsil edilemeyen Türkmen toplumunda
endişeye yol açmaktadır. Nitekim, merkezî hükûmete bağlı
güvenlik güçlerinin 23 Nisan günü Kerküke bağlı Havice ilçesinde
gösteri yapan protestoculara karşı düzenlediği ve çok sayıda
can kaybıyla sonuçlanan operasyon sonrasında bölgede gerginlik
artmıştır. Öte yandan, Irakta son dönemde gerçekleştirilen
terör saldırılarında, ülkenin etnik ve mezhepsel bakımdan
karma nüfuslu şehirlerinin hedef alınması ve bu şehirlerin
yoğun Türkmen nüfus barındırması, Türkmenlerin
endişelerini artıran bir diğer unsuru oluşturmaktadır.
Son olarak
Selahattin vilayetinin nüfusunun çoğunluğu Türkmen olan Tuzhurmatu
ilçesindeki Türkmenler, ilçede 23 Haziran 2013 tarihinde meydana gelen terör
olaylarını protesto etmek amacıyla Bağdat-Kerkük yolunu
ulaşıma kapatmışlar, söz konusu protesto eylemlerinin
sürdüğü esnada 25 Haziran günü düzenlenen intihar
saldırısında, aralarında Irak Türkmen Cephesi Başkan
Yardımcısı ve Selahattin İl Meclisi eski üyesi Ali
Haşim Muhtaroğlu ile Selahattin Vali Yardımcısı Ahmet
Koca'nın da bulunduğu 13 kişi hayatını kaybetmiş
ve çok sayıda kişi yaralanmıştır. Söz konusu
saldırı, Türkmen toplumu içinde geniş yankı
uyandırmıştır.
Saldırının
öğrenilmesinin ardından, Sayın Cumhurbaşkanımız,
ITC Başkanı Erşat Salihiyi telefonla arayarak,
başsağlığı dileklerini iletmiş, adı geçene
yazılı bir taziye mesajı da göndermiştir. Keza, Sayın
Bakanımız da Erşat Salihiyi ve merhum Ali Haşimin
oğlunu telefonla arayarak, başsağlığında
bulunmuş, ayrıca Ali Haşim ve Ahmet Koca için -cenazelerin Tuzhurmatuda
defnedilmesinden önce- ITCnin Kerkükteki merkezinde düzenlenen törene
yazılı bir mesajını da iletmiştir. Türkmen yoğun
bölgelerde artan terör saldırılarının, Irak Türkmen
camiasında, Türkmenlerin kendi yerel güvenlik güçlerini
oluşturmasına yönelik taleplerin sıklıkla dile
getirilmesine sebep olduğu gözlemlenmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Kerkük'te Kürtler, Türkmenler ve
Araplar asırlardır bir arada yaşıyorlar ve bundan sonra da
barış içerisinde, ebediyete kadar bir arada yaşayacaklar.
Bizler, Kerkük'ün birlik ve beraberliğini, Irak'ın birlik ve
beraberliğiyle bir tutuyoruz. Türkiye olarak, millet olarak Irak'ta
yaşayan bütün kardeşlerimizin mezhebi, kökeni ne olursa olsun, bizim
kardeşlerimiz olduğunu söylüyoruz. Biz, ebediyyen bu
kardeşlerimizle kardeş olarak yaşayacağız. Hangi
mezhebe ait olursa olsun Sünni, Şii, Arap, Kürt, Türkmen, Hristiyan
kardeşlerimizle ebediyete kadar barış içerisinde
yaşayacağız.
Biz, şuna
inanıyoruz ki Kerkük, sahip olduğu zenginlikleriyle, en önemlisi de
Kerküklülerin kardeşliği ile önümüzdeki dönemde sadece Orta Doğu
bölgesinde değil, dünyanın da en hızlı gelişen ve
yükselen şehirlerinden biri olacaktır. Türkiye, Kerkük'ün
kalkınması için elindeki bütün imkânları seferber etmektedir,
bundan sonra da hiçbir gayretten geri durmayacaktır. Devlet ve millet
olarak, Doğu Türkistanda, Irakta, Suriyede ve dünyanın her
noktasında soydaşlarımızın her daim yanında
olmaya devam edeceğiz.
Bu duygu ve
düşünceler içerisinde araştırma önergesinin aleyhinde oy
kullanacağımızı bildirir, hepinizi saygıyla
selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket
Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Osman Taney Korutürk, İstanbul
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
OSMAN TANEY
KORUTÜRK (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Irak, Türk dış politikasının son dönemde
gündeme çok gelen bir tabiriyle, kilit taşlarından biridir. Kilit
taşıdır çünkü Irak, bu bölgede bir denge unsurudur. Irak,
İrana karşı bir denge oluşturur, Körfeze karşı
bir denge oluşturur ve Irakın bütün kalması hâlinde bu denge
korunacağı için Türkiye'nin bu çok işine gelecek bir konumdur;
aksi takdirde, bu bölgede dengeyi kurabilecek tek bir aday ülke vardır, o
aday da Türkiyedir. Türkiye'nin de böyle bir arzusu, böyle bir beklentisi
olmaması gerekir çünkü Türkiye, bu bölgedeki başka hiçbir ülkenin
karşı ağırlığı veya dengesi değil, bu
bölgeye istikrar yayıcı, istikrar oluşturucu, kriz engelleyici
ve oluşacak istikrar ortamında yumuşak güç kullanıcı
bir bölge lideri olmak arzu ve emelindedir.
Şimdi, Irak,
bu kadar önemli bir ülkeyken Irakla ilişkilerin giderek ihmal
edildiğini üzülerek görüyoruz. Irak harekâtından hemen sonra Türkiye,
Iraka çok ciddi bir şekilde ilgi göstermiş, Iraka komşu
ülkeler adlı bir mekanizma kurmuş, o mekanizmayla Irakın
toprak bütünlüğünü, millî egemenliğini ve hâkimiyetini korumak için
gerekli önlemleri almış ve bu önlemleri ilerletmişti. Öyle bir
noktaya gelmişti ki, bu mekanizma bir zaman Iraka komşu ülkeler ve
Güvenlik Konseyinin daimî üyeleri şeklinde genişlemiş, buna
Türkiye başkanlık ederek Irakın birliğini bütünlüğünü
korumuştu.
Hepiniz
biliyorsunuz, Irak toplumunun birkaç ana katmanı vardır. Irak
toplumunun ana katmanları Şii Araplar, Sünni Araplar, Kürtler ve
Türkmenlerdir. Irak toplumunun ana katmanları içerisinde hak ettiği
konumu elde edemeyen, Irak toplumunun gerçek bir ana katmanı olduğunu
kâğıt üzerinde olsun, fiiliyatta olsun, ortaya koyamayan bir tek
topluluk Türkmenlerdir. Türkmenler, gene, bildiğiniz gibi Şii ve
Sünni olarak ayrılıyorlar ve Şii Türkmenlerin sayısı
da Sünni Türkmenlerden bir parça daha fazla. Acaba Türkmenlere ilginin azalmasının
sebebi bu olabilir mi? Gerçi iktidar adına konuşan
arkadaşlarımız gayet güzel ifadelerde bulunuyorlar, Iraka
ırk, dil, din, mezhep ayrımı yapmadan
bakıldığını söylüyorlar ama gidişat bunun böyle
olmadığını gösteriyor.
Şimdi,
baktığınız zaman, Irakta çok ciddi bir mezhep
çatışması var. Bu mezhep çatışmasında, Hükûmetin
Şii lider Malikiye karşı takınmış olduğu
tavırla Malikiyi Iraka doğru itmiş olmasında ciddi
payı bulunuyor.
Irakta her gün,
her yerde patlamalar oluyor, suikastlar oluyor ve bu suikastlardan, maalesef,
Türkmenler de nasibini alıyor. Geçtiğimiz günlerde Tuzhurmatuda vuku
bulan büyük patlamada hayatını kaybeden Irak Türkmen Cephesi
Başkan Yardımcısı Ali Haşim Muhtaroğlu, çok
önemli bir şahsiyetti ve Irak Türkmen Birliği içerisindeki Şii
kanadın temsilcisi olarak Başkan Yardımcığında
bulunuyordu.
Şimdi, Irak
Iraklı
Türkmenlerin sayısı konusunda, yerleşik oldukları bölgeler
konusunda çok muğlak bilgiler var. Niçin muğlak bilgiler var? Çünkü
demin de söylediğim gibi bir kısmı Şii olan bu Türkmenler,
Velayet-i Fakih müessesesinin etkisiyle Şii oylarıyla birlikte oy
kullanıyorlar seçimlerde ve dolayısıyla bunların
rakamları, sayıları Şiilerle beraber sayılıyor.
Türkmen rakamı kaçtır, nedir, tam olarak bilinmiyor ama oradaki ciddi
Türkmen ağırlığının her hâlükârda Türkler
koruyucusu olması lazım, aynen Kürt
ağırlığının
koruyucusu oldukları gibi, Şii ve Sünni Arapların koruyucusu
oldukları gibi, ayrımsız.
Hükûmetimiz,
maalesef bu son dönemde Irak Özel Temsilciliği denilen görevi ortadan
kaldırdı. Irak, Türkiye için önemini kaybetmiş değil.
Bilakis, Türkiye için Irakın önemi gittikçe artıyor ama Irak Özel
Temsilcisi diye Iraka yönelik bütün çabaları koordine edecek olan görev,
üst düzey görev ortadan kaldırılıyor. Buna
karşılık, görüyoruz, hep çabalar Suriyeye yönelmiş.
Suriyede de Türkmenler var. Onlarla ilgili ne yapılıyor? O da belli
değil. Myanmardan Tunusa kadar her yere yapılan yardımlardan
bahsediliyor, katkılardan bahsediliyor ama hemen komşumuz yanı
başımızda iç savaş benzeri bir karmaşa içerisinde
bulunan Irak konusunda biz bu ilgiyi Hükûmetten göremiyoruz.
Arkadaşlar,
başka bir şey daha var. Şimdi Uygur Türklerinden bahsedildi.
Uygur Türklerinden de işte Çinle yaptığımız
müzakerelerde Uygur Türklerine yer veriyoruz falan
Bunların hepsi çok
güzel de bir yandan da Hükûmet Şanghay Beşlisine girmekten bahsediyor.
Şanghay Beşlisi dediğimiz kuruluş, esas itibarıyla,
terörle mücadele edilmek üzere kurulmuş olan bir güvenlik örgütü, bir
güvenlik organizasyonu. Bu güvenlik organizasyonunun Çin açısından
hedefi, Uygur Türkleri ve Uygur Türklerinin bağımsızlık
hareketi. Biz, Şanghay Beşlisine gireceğiz. diyen Hükûmet,
Şanghay Beşlisi ile Kuzey Atlantik Antlaşması
Teşkilatı NATOnun çelişmesini acaba görüyor mu? Birine
girdiğiniz zaman öbüründe olmanız ihtimali yok.
İkincisi,
acaba, Hükûmet, Şanghay Beşlisine girdiği zaman Şanghay Beşlisinin
hedeflerinden biri olan Uygur Türkleriyle mücadeleyi de kabul ediyor mu? Bunu
bilerek mi, isteyerek mi yapıyor? Eğer bilmeyerek ve istemeyerek
yapıyorsa o bilerek yapmasından biraz daha vahim. O zaman
dış politikamızın ana istikametleri konusunda, Türkiye'nin
öncelikleri konusunda yeterli bilgimiz yok diyebilir miyiz?
Bakın,
geçtiğimiz günlerde Plan ve Bütçe Komisyonuna Dışişleri
Bakanlığının meslek olmaktan
çıkarılmasını öngören bir tasarı geldi, o tasarı
reddedildi ama o tasarıyı getirmek demek, Dışişleri
Bakanlığının da bir kariyer olmasına gerek görmemek
demek. Dışişleri Bakanlığı kariyer değilse,
buna benzeyen çok hatalar yaparsınız arkadaşlar. Şangay
Beşlisine girersiniz, Savunuyoruz. dediğiniz Uygur Türkleriyle mücadele
eder duruma girersiniz; Irak elden çıkarken, bölünme noktasına
gelmişken Irak Türkmenleri başta, Irakta hiç kimsenin elinden
tutmazsınız, işler ortada kalır. Bütün bunları bir
kariyer, bir meslek, bir birikim sağlayan dışişleri
teşkilatıyla korumak gerektiğini bu vesileyle burada bir kere
daha söyleyeyim.
Şimdi,
konuların önemli konular olduğunu iktidar adına konuşan
değerli arkadaşım da biraz önce söyledi. Peki, bu konular çok
önemli konularsa, o zaman Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu
önergeyi niye kabul etmiyoruz, niye bir araştırma yapmıyoruz?
Bunun önemi ortaya konsun, Türkiye Büyük Millet Meclisi bu önemi ne kadar
gördüğünü, ne kadar vurguladığını, buna ne kadar sahip
çıktığını ortaya koysun. Onun için, buna
karşı çıkmak, bu önergenin aleyhinde bulunmak ile konuya
önem vermek kavramları birbiriyle bağdaşmıyor. Biz bu
önergenin çok yerinde bir önerge olduğunu düşünüyoruz.
Suriye konusu,
zaten Orta Doğudaki ilişkileri baştan sona zehirlemişken,
bir de Irak konusunun bunun yanına yaklaşıp artık,
Türkiyenin, içinden çıkılmaz bir cenderenin içine çekilmesini
engellemek için bu konuları mutlaka Meclis içerisinde
araştırmak, mutlaka konuşmak, mutlaka tartışmak,
doğruları bulmak ve bu doğrular üzerinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin
birleştiğini göstermek gerekir diye düşünüyoruz.
Değerli
arkadaşlar, dış politika millî bir konudur. Dış
politika ancak millî bir konu, millî bir politika olduğu takdirde güç
kazanır ve takip edilebilir ama bu uygulanan dış politikada
muhalefetin bütün tekliflerini reddedip kendi bildiğini okumak, üstelik
kendi bildiğini de muhalefetle aynı görüşteymiş gibi
göstermek, hiç doğru bir davranış değil. Benim sizlerden
samimi isteğim, bir kere olsun, Türkiyenin etrafındaki bu ateş
çemberine eğilecek bu konular üzerine siz de eğilin. Gelin, bu
araştırma önergesini kabul edelim. Bu araştırma önergesini
ciddiye alalım ve kalkıp burada, nedir, ne değildir,
Türkmenlerin konumu nedir, niçin sahipsiz kaldılar, nereye doğru
gidiyorlar, sahipsiz kalırlarsa ne olur, onları
tartışalım.
Bu
düşüncelerle sizleri bir kere daha bu konuyu düşünmeye davet ediyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket
Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Hilmi Bilgin, Sivas Milletvekili.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HİLMİ
BİLGİN (Sivas) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Meclis Grubu tarafından
verilen araştırma önergesinin gündeme alınmasıyla ilgili
önerinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekillerimiz, AK PARTİ hükûmetlerinin izlemiş olduğu
politikalarla iç politikada olduğu gibi dış politikada da bir
zihniyet devrimi gerçekleştirilmiş ve dış politikada Türkiye,
yeni dünyanın yükselen yıldızı hâline getirilmiş ve
bu, tüm dünya ülkelerine kabul ettirilmiştir. Bizim siyaset
anlayışımızda dünyanın neresinde olursa olsun sadece
soydaşlarımızla değil, rengine, ırkına, dinine
bakılmaksızın nerede bir mazlum var, nerede bir
haksızlık ve zulüm varsa o mazlumların yanında,
haksızlıkların karşısında olacak şekilde bir
dış politika anlayışı izlenmiştir. Bunun
doğal sonucu olarak da dışarıdaki
soydaşlarımızla ve akraba topluluklarla bizzat ilgilenmek üzere
2008 yılında Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı kurulmuş, bu kuruluş, gerek
soydaşlarımız gerekse akraba toplulukların her türlü
sorunlarıyla, her türlü sıkıntılarıyla bizzat
ilgilenmiş ve onların her zaman, her türlü sorunlarında
yanında yer almak üzere etkin ve vizyoner bir çalışma
yapmaktadır. Bu kurumumuzun yaptığı çalışmalar da
gerek soydaşlarımız gerekse dışarıda yaşayan
akraba topluluklar tarafından takdirle karşılanmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Meclisimiz yasama döneminin son haftasına
girmiştir. Tüm toplumu ilgilendiren ve kamuoyunda torba yasa olarak
beklenen yasa görüşmelerine bugün itibarıyla başlanacaktır.
Önergenin
içeriği doğru olmakla birlikte, bugün itibarıyla gündeme
alınmasının doğru olmadığı kanaatiyle
görüşlerimi beyan ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket
Partisi grup önerisini oylarınıza sunacağım.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Karar yeter sayısı
OKTAY VURAL
(İzmir) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Karar
yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.16
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.30
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 129uncu
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu önerisinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kâtip üyeler
arasında anlaşmazlık olduğu için elektronik cihazla oylama
yapacağız.
İki dakika
süre veriyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, öneri
reddedilmiştir.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
3.- CHP Grubunun,
Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve arkadaşları
tarafından Devlet Personel Başkanlığının 2013
Mart ayı itibarıyla açıkladığı 4/C
kapsamında çalışan on binlerce kamu
çalışanının tüm sorunlarının
araştırılıp tespit edilmesi ve çözüm önerilerinin
belirlenmesi amacıyla 3/7/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 3 Temmuz 2013
Çarşamba günkü birleşiminde okunarak görüşmelerinin aynı
tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3/7/2013
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 3/7/2013 Çarşamba günü (Bugün) yaptığı
toplantısında siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Engin Altay
Sinop
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Mersin Milletvekili
Ali Rıza Öztürk ve arkadaşları tarafından 3/7/2013
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
"Devlet Personel Başkanlığının 2013 Mart ayı
itibariyle açıkladığı 4/C kapsamında çalışan
on binlerce kamu çalışanlarının tüm sorunlarının
araştırılıp tespit edilmesi ve çözüm önerilerinin
belirlenmesi" amacıyla verilmiş olan Meclis araştırma
önergesinin (990 sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 3/7/2013 Çarşamba
günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN -
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Ali Rıza Öztürk,
Mersin Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
kamuoyunda 4/Cliler olarak bilinen kamu çalışanlarının
sorunlarının araştırılması ve gerekli önlemlerin
alınması, mağduriyetlerin giderilmesi amacıyla vermiş
olduğumuz Meclis araştırma önergesi üzerine söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, 4/C ne demek, oradan başlayalım. 4/C, Devlet
Memurları Yasasının 4üncü maddesinde öngörülen istihdam
şekillerinden (C) fıkrasındaki istihdam şeklidir. 657
sayılı Devlet Memurları Kanununun 4üncü maddesi kamu
çalışanlarının istihdam şekillerini
düzenlemiştir. 4üncü maddenin (C) fıkrasında da Geçici Personel
tanımlamasıyla Bir yıldan az süreli veya mevsimlik hizmet
olduğuna Devlet Personel Başkanlığı ve Maliye
Bakanlığının görüşlerine dayanılarak Bakanlar
Kurulunca karar verilen görevlerde ve belirtilen ücret ve adet
sınırları içinde sözleşme ile
çalıştırılan ve işçi sayılmayan kimselerdir.
denilmektedir.
Şimdi
değerli milletvekilleri, burada açıkça belirtildiği üzere, bir
yıldan az süreli ve mevsimlik hizmet olduğuna Devlet Personel
Başkanlığı ve Maliye Bakanlığının
görüşü alınarak Bakanlar Kurulunca karar verileceği
belirtiliyor.
Şimdi, bir
işin geçici ya da sürekli iş olup olmadığı, mevsimlik
ya da kampanya işi olup olmadığı tarafların
tanımlamalarına göre belirlenmez. Görülen işin niteliği ya
da iş yerinin özelliğine bakılarak bir iş sürekli iş
midir, süreksiz iş midir, mevsimlik iş midir, tanımlanır.
Niteliği itibarıyla bir kampanya dönemiyle sınırlı
olan işler mevsimlik işlerdir. Aslında, niteliği
itibarıyla asli ve sürekli olan bir işi, işverenin bunu
değişik adlarla tanımlamasının hukuken hiçbir sonucu
yoktur. 4857 sayılı İş Kanununun 10uncu maddesinde
Nitelikleri bakımından en çok otuz iş günü süren işlere
süreksiz iş, bundan fazla devam edenlere sürekli iş
denilmiştir.
Şimdi, biz
çalışanlarımıza baktığımız zaman,
çalışanlarımız dilim dilim statülere
ayrılmış; 4/A, 4/B, 4/C, 4/D, kapsam içi, kapsam
dışı, yok efendim, geçici işçi, mevsimlik işçi gibi
hepsi suni ayrımlar yapılmış. Burada, aslında,
yasanın öngördüğü ve yargı içtihatlarında açıkça
belirtildiği gibi bu statülere ayırma işin niteliğine göre
yapılmamaktadır, tamamen, işverenlerin, devlet olarak da
işverenin kanunun yüklediği yükümlülüklerden kurtulmak için
başvurduğu yollardan bir tanesidir.
Değerli
milletvekilleri, bugün, az sonra buraya bir torba kanun gelecek. Bu torba kanunda
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4/B kapsamında
çalışan personel kadrolara geçiriliyor. Toplam 72.485 kişi, 23.772
kişi, aşağı yukarı 90 bin kişi kadrolara
geçirilecek -belki yarın, belki birazdan görüşeceğimiz kanunla
ama bu kanunun 4/C kapsamında çalışan personelle ilgili, bunlara
kadro verilmesi öngörülmüyor, bunu anlamak mümkün değil.
Şimdi, bu
Türkiye Büyük Millet Meclisi yasa yapıyor. Bu Türkiye Büyük Millet Meclisi,
bir kere, sosyal hukuk devletinin meclisidir. Bu Mecliste bile, şu salonda
bizlere hizmet eden kavaslarda 4/Cli personel var. Meclis bünyesinde 1.441
kişi 4/C kapsamında çalışıyor.
Değerli
milletvekilleri, bu 4/C kapsamında çalışan personelin
aslında statüsü tam belli değil. Şöyle ki: Çalışma ve
saat sürelerinin belirlenmesinde devlet memurları için tespit edilen
çalışma saat ve süreleri dikkate alınırken,
çalışanın kendisine verilen görevleri çalışma
saatlerine bağlı kalmaksızın sonuçlandırma zorunluluğu
bulunuyor, esnekleştirme 4/Cyle kamuda hayata geçiriliyor. Bunların
sendikaları yok. Bunlar bir yandan mevsimlik işçi olarak
tanımlandığından memur statüsüne dâhil edilmiyor, öbür
taraftan da bu 4/C maddesinde sözleşmeyle çalışan ve işçi
sayılmayan ibaresi bulunduğu için, bu ifadeden dolayı da
işçi sayılmıyor. Yani bunlar, tabir yerindeyse -teşbihte
hata olmaz- devekuşu gibi. Devekuşuna sormuşlar: Devekuşu,
neden uçmuyorsun?, Ben deveyim. demiş. Yani, şimdi, burada da
bunlar memur mu, işçi mi, belli değil. Böyle bir tanımlama olmaz
arkadaşlar. Anayasamızın 2nci maddesinde Cumhuriyetin
nitelikleri tanımlanmış. Burada, cumhuriyetin niteliklerinden
en önemlisi sosyal bir hukuk devleti olma ilkesidir. Devletin sosyal olma
ilkesi, zayıfların, ekonomik yönden zayıf olan insanların
korunmasıdır. Yani sosyal devlet ilkesi, aslında, ekonomik
olarak, iktisaden güçlü olanların karşısında güçsüz
olanları korumaya yönelik bir ilkedir.
Şimdi,
Anayasamızın 128inci maddesinde çok açık bir şekilde
devletin sürekli ve asli görevleri kamu görevlileri eliyle yapılır ve
bunlar sürekli personel eliyle yapılır diyor ama nitelik
itibarıyla sürekli olan ve asli olan işler, bu suni
ayrımlamalarla, gerçekten, daha az ücrete ve daha zor çalışma
koşullarında insanlara yaptırılıyor. Burada
aslında Türkiyede işsizliğin fazla olması istismar
ediliyor değerli arkadaşlarım.
Şimdi,
bakın, Mecliste 1.441 kişi gerçekten 4/C kapsamında
çalışıyor. Şimdi, Mecliste aynı işi gören bir
vatandaş düşünün, bu salonda iki kavas düşünün, birisi 4/C
kapsamında çalışıyor, birisi de diğer kapsamda
çalışıyor -4/Bde çalıştığını farz
edin- ayrı ayrı ayrımcılık yapılıyor.
Şimdi, Ee canım, yapılıyor da ne oluyor? Bunlar geçici
çalışınca bunların hakları diğerlerinden az
mı? Tabii ki az. Eskiden bunlar on aydan da az çalışıyordu,
2002de Bakanlar Kurulu kararıyla on bir ay yirmi sekiz güne
çalışmaları çıkarıldı. Bunların aslında
ücretleri ve bunların çalışma saat ve süreleri Bakanlar Kurulu
tarafından belirleniyor. Yükseköğrenim mezunları için 1.245
lira, lise ve dengi okul mezunları için 1.139 lira, ilköğretim
mezunları için de 1.032 TL tespit edilmiş ve bunlar yine, emekli
ikramiyesi alamıyor, sosyal yardımlardan faydalanamıyor,
bunların ücretleri diğerlerine göre düşük.
Değerli
arkadaşlarım, bu Devlet Memurları Kanununun 4üncü maddesinin (C)
fıkrası ile öngörülen istihdam şekli devlet eliyle köleliktir.
Bunun başka hiçbir tanımlaması yoktur; resmen
insanlarımız istismar edilmektedir ve bu 4/C, istihdam şekilleri
içerisinde en acımasız olanıdır. Özellikle Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanına ben buradan sesleniyorum -kendisi de göreve
yeni geldi- öncelikle Mecliste çalışanların hakkını,
hukukunu koruması gerekiyor. Meclisin milletvekilleri tutuklu, Meclis
Başkanı bu konuda hiçbir şey yapmıyor. Meclisin
çalışan personeli köle gibi çalıştırılıyor,
4/C kapsamında çalıştırılıyor, yine Meclis
Başkanı herhangi bir faaliyete geçmiyor. (CHP sıralarından
alkışlar) Öncelikle Meclis Başkanının bu Meclisten
başlayarak, bizler de milletvekilleri olarak bu Mecliste çalışan
arkadaşlarımız arasındaki bu eşitsizliğe son
vermemiz lazım, bu 4/C kölelik düzeniyle çalışan
arkadaşlarımızın bu kölelik zincirini hep beraber
kırmamız lazım, onları da insanca yaşama
koşullarına elverecek şekilde bir çalışma statüsüne
sokmamız lazım diye düşünüyorum.
Onun
dışında da bugün nasıl 4/B kapsamındaki personel
kadrolu yapılacaksa, sayıları 47 bine varan, Türkiyedeki
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafında kapatıldı)
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) -
4/C kapsamındaki personelin de kadroya
alınması herkesin talebidir diye düşünüyorum.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Adil Zozani, Hakkâri Milletvekili.
(BDP sıralarından alkışlar)
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Aleyhinde dedik ama
galiba bir yanlış anlaşılma oldu. Bu konunun aleyhinde
konuşulacak bir şeyi yok, tabii ki lehinde
konuşacağım.
BAŞKAN Onu
kamuoyuna izah edin Sayın Zozani.
Buyurun.
ADİL
ZOZANİ (Devamla) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, son derece önemli bir
konu aslında bu ve Meclisin bugüne kadar bu sorunu çözmüş olması
gerekirdi. Ancak, eğer bu sorun bugüne kadar çözülmemiş ise tek bir
izahı vardır: Hükûmet bu konuda çok duyarsız. Hükûmet bu sorunun
çözülmesini istemiyor çünkü Hükûmet emeğin sömürüsünden yana karar
almıştır. Emek sömürüsü üzerine yeni bir politika inşa
etmiştir ve 4/C kapsamındaki çalışanların,
personellerin ihtiyaçlarını, sorunlarını gidermek yerine,
daha çok 4/C kapsamında personel çalıştırmayı ve hatta
statüyü onun da altına düşüren bir politikayı esas
almıştır.
Bu
konuşmayı yaptığımız şu saat itibarıyla
Abdi İpekçi Parkında, emeklilikte yaşa takılanlar
açlık grevi başlattılar. Niye? Çünkü kendilerini duyan, kendi
sorunlarıyla ilgilenen bir kapı önlerine hiçbir şekilde
açılmadı, tek çareyi açlık grevine başvurmakta buldular,
şu anda açlık grevindeler. Sayın Bakan buralarda olsaydı
bire bir kendisine de ifade etme şansına sahip olurduk yani
dinlemesini arzu ederdim ama bir buçuk yıldır her vesileyle
Sayın Çalışma Bakanıyla, bu vatandaşların, bu
çalışanların ve hakları gasbedilen insanların
sorunlarını kendisiyle paylaşıyoruz, her defasında
başka bir gerekçeyle bu sorunu öteliyor. Devlet kendi
vatandaşının hakkını gasbeder mi? Etmez. diyorsanız,
alın size kanıtı: Devlet kendi vatandaşının
hakkını gasbetmiştir ve bu vatandaş, devletin bu
vatandaşı kendi hakkını alabilmek için şimdi Abdi
İpekçi Parkında açlık grevine yatmış.
4/Clilere gelince
4/Clilerin durumunu ifade etmek için sanırım Ahmed Arife
başvurmaktan başka bir çare kalmıyor. Alınabilirsiniz ama
bence alının bu noktada çünkü bu durumu en iyi Ahmed Arif tarif
etmiştir. Hükûmetin mevcut politikasını, emekçilere dönük politikasını
en iyi Ahmed Arife başvurarak izah etmek mümkündür. Hani diyor ya:
Bunlar engerekler
ve çıyanlardır,
Bunlar
aşımıza göz koyanlardır,
Tanı
bunları.
İşte, bu
4/Clilerin, emeklilikte yaşa takılanların, taşeron
firmalarda emeği peşkeş edilen insanların durumunu izah
etmek için başka sözcük bulmak mümkün değildir.
Değerli
arkadaşlar, eğer Ahmed Ariften tatmin olmadıysanız bir
hadisi şeriften size bir hatırlatmada bulunayım. Hadisi
şerif şöyle buyurur: İnsanların alın teri kurumadan
emeğinin karşılığını verin. der. Peki, bu
emek gasbını siz neye dayanarak, neyle tarif edeceksiniz? Bu emek
gasbı değildir de nedir? Mesele sadece yasalar da değildir.
Sayın konuşmacı biraz önce ifade etti. Meclis çatısı
altında emeği sömürülen insanlar var ve teşkilat yasası bu
emek sömürüsüne Dur. Demiş, Başkanlık Divanı yetkisini
kullanıp bu 4/C kapsamındaki insanların, kendi
çalıştırdığı personelinin sorunlarını
çözemiyor. Her gün bizim odamıza, sizlerin odasına da muhtemelen, çay
servisi yapan üniversite mezununun gözlerinin içine baktığımızda
hiç mi utanmıyor, hiç mi utanmıyorsunuz? Düşünün ki bir siyasal
bilgiler fakültesinin mezunu sizin odanıza geliyor, 4/C kapsamında
çalıştırdığınız için size çay servisi
yapıyor. Bu sorunu çözmek için neyi bekliyorsunuz? Teşkilat
yasası Bunu çöz. demiş, yetki vermiş, niye çözmüyorsunuz?
Sayıları muhtelif 4/Clilerin sorununu niye
çözmüyorsunuz?
Bakın, bir hata yaptınız bir yerde; özelleştirme
marifetiyle bu ülkenin kâr eden değerlerini peşkeş çektiniz, bu
teşekküllerde, bu kamu iktisadi teşekküllerinde çalışan
insanları da sokağa attınız, nana muhtaç duruma getirdiniz.
Şimdi, bu, onların alın terine, ekmeğine, aşına
göz koymak değil de nedir? Bunu çözmek gerekir. Hükûmetin bu
duyarsızlıktan vazgeçmesi gerekir.
23 bin mağdur insandan söz ediyoruz, 7.500
mağdur sanatçıdan söz ediyoruz, bu özelleştirmelerden
kaynaklı mağdur edilmiş, kenara atılmış 76 bin
insanın mağduriyetinden söz ediyoruz. Evet, bu konu
araştırılmalı ve sorun çözülmelidir, sorunları çözülmelidir.
Hazır önümüzde bir paket var, bir torba getirmişsiniz, bari bu
torbanızın bir faydası olsun. Getirdiğiniz bütün
torbaları, tahrif etmek için, yasaları delik deşik etmek için
getirdiniz; bari, Allah rızası için, gelin Meclis kapanmadan önce, bu
defa doğru dürüst bir iş yapalım, emekçilerin bu sorununu
çözelim. Getirin, bir maddeye bağlıdır. Getirmişsiniz,
burada koymuşsunuz; maddenin kapsamını genişletelim,
4/Blilerin yanında 4/Clileri de kapsasın, bu sorun çözülsün.
Emeklilikte yaşa takılanların sorununu
çözelim. Bakın, o insanların sofrasındaki ekmeği
almışsınız. O insanların ekmeğini iade
etmediğiniz sürece sizin evinizde yediğiniz ekmek helal
değildir. Siz devleti idare ediyorsunuz, iktidar partisisiniz. Evet, kendi
vatandaşınızın sofrasındaki ekmeği aldığınıza
göre, onu iade etmediğiniz sürece sizin evinizde yediğiniz ekmek
helal değildir.
Şimdi, her
sözün başında Hükûmet yetkilileri, iktidar partisinin sözcüleri bu
kürsüde konuştukları zaman ekonomide verimlilikten, refahtan söz
eder. Bakınız, hepiniz bir vesileyle yurt dışına gidip
geliyorsunuz. Yurt dışındaki bütün ucuzluk marketlerindeki
mallar Türkiye ve Çin mallarıdır. Çinleşmeye, Çinle
benzeşmeye çok hevesliydiniz ya, ucuzluk marketlerinde, ucuzluk
dükkânlarındaki mallarla Çinle yarışıyorsunuz. Üretimdeki
verimlilik dediğiniz budur. Kalitesiz mal üretmekle övünüyorsunuz. Bunu
ne pahasına yaptınız? Ucuz emek, emek sömürüsüyle yapmaya
çalıştınız. Ucuz mal, kalitesiz mal üreterek ekonomiyi
büyüttüğünüzü düşünüyorsunuz. İftira atmıyoruz. Gidin,
dünyanın neresinde gezerseniz gezin, ucuzluk dükkânlarına bir bakın,
oradaki malların menşeine bakın, bir, kendi imzanızı
görürsünüz, iki, Çinin imzasını görürsünüz.
İkincisi,
Çine benzediğiniz bir nokta daha var, o da emek sömürüsü konusudur.
İnsanları karın tokluğuna çalıştırma
politikasında benzeşiyorsunuz, hatta ve hatta Çini de
aştınız. İnsanları aç
çalıştırıyorsunuz, insanların emeğini gasbederek
çalıştırıyorsunuz. İnsanlar
çalışmış, hizmet etmiş, emekliliği hak
etmiş, ekmeğine el koymuşsunuz. Bu noktada Çini de
geçmişsiniz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ADİL
ZOZANİ (Devamla) Dolayısıyla, bütün bu sorunların
olduğu yerde böylesi bir araştırma önergesine muhalif
olmamız mümkün değildir, destekliyoruz. Meclisin de destek
vereceğini umut ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Alim Işık, Kütahya
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK
(Kütahya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu milletvekillerinin vermiş olduğu 4/C
kapsamında çalışan kamu personelinin sorunlarının
araştırılmasıyla ilgili Meclis araştırma
önergesinin gündeme alınması konusunda lehinde söz aldım. Bu
vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu yüce Mecliste zaman zaman gündeme gelen bu 4/C konusu, en
son hâliyle geçen dönem ısrarlarımız sonucu on bir aya kadar
olan bir yıllık çalışma süresi on bir ay yirmi dokuz güne
kadar uzatılarak, Hükûmetin Bu sorunu çözdük. diye kamuoyuna
yaydığı bir konu. Bu 4/Cli çalışanlar sadece çalışma
süresinin yirmi dokuz gün uzatılmasıyla yaşadıkları
sorunlardan kurtulmadılar. Bu sorun, özellikle AKP hükûmetleri döneminde
hızlanan özelleştirme uygulamaları sonucunda özelleştirilen
kamu iktisadi teşekküllerinde çalışan personelin
özelleştirme sonrasında diğer kurumlara, kamu kurum ve
kuruluşlarına atanması sonucu uydurulan bir statü. 657
sayılı Devlet Memurları Kanununun 4üncü maddesinin (A)
fıkrası, devlette, kamu kurum ve kuruluşlarında
çalışanların daimi olarak çalışacağını
düzenliyor; (B) fıkrası, geçici olarak sözleşmeli
kapsamında çalışanlarla ilgili; (C) fıkrası da bu
ikisine uymayan, vatandaşın arasında konuştuğu dille,
ne deve ne kuş, yani 4/Cliler devekuşu. Dolayısıyla, bu
devekuşundan bu ülkenin kurtulması lazım.
Yine, bugünkü
verilerle yaklaşık 1.000 TL civarında aylık, maaş alan
bu çalışanlar, yine yaklaşık 1.000 TL olan açlık
sınırı düzeyinde bir maaşla yaşamaya mahkûm
edilmektedirler. İlgili sivil toplum kuruluşlarının
yaptığı çalışmalar sonucunda bugün yoksulluk
sınırı 3.200, 3.300 TLye yükselmiş, siz 4/Cliye
diyorsunuz ki: Yoksulluk sınırının üçte 1i düzeyindeki
bir parayla yani 1.000 lirayla 4 kişilik aileni geçindir. Sana bunu biz
lütfettik. Bizden önceki dönemlerde bu da yoktu. Zaman zaman sayın
bakanlar bunu dile getiriyor, Özelleştirmelerde daha öncekiler kapı
önüne konuyordu, biz bunlara lütfettik, 4/Cyi uydurduk.
Değerli
milletvekilleri, uydurduğunuz 4/C statüsü, bugünkü açlık
sınırında 4 kişilik bir aileyi yaşamak zorunda bıraktığınız
bir statü. Devekuşu olarak tanımlanan bu 4/Cliler sendikal
haklardan yoksun. Yanındaki arkadaşı, işçi veya memur,
aynı işi yapıyor, onun 3 katı maaş alıyor. Ondan
vazgeçti, birisi işçi sendikasına üye, diğeri memur
sendikasına üye ama 4/Cli olduğu için Sen insan değilsin,
sendika üyesi olamazsın. diye buna layık görülen bir statü var.
Maaşları düşük, sosyal haklardan
yararlandırılamıyor, bundan dolayı da o psikolojik
ortamın baskısıyla bugüne kadar sayıları belki yüzleri
bulan intiharlar yaşandı. 4/Cliler intihar ediyor. Bu ülkede
bunları yaşadık. 4/Clilerin beraber
çalıştığı aynı bürodaki memur ve işçiler
veya amirleri o kurumun döner sermaye gelirlerinden paylarına düşen
oranda her ay veya üç ayda bir ek ücret alırken 4/Cliler
kapının dışında onlara bakıyor, Acaba bugün
doktorumuz kaç para döner sermaye ücreti aldı? Hemşire hanım kaç
para aldı veya öğretmen kaç para aldı? diye, bunun
hesabını yapıyorlar. Değerli milletvekilleri, bu sorun
Türkiyenin sorunu.
Yine, sayın
bakanlara sormuşuz daha önce Nedir bunlar? diye. Sayılarına
bakarsanız, Temmuz 2012 itibarıyla 25.251 kişi bunlar, bugün de
diyelim ki 30 bin kişi, bu 30 bin kişiyi eğer Türkiye
Cumhuriyeti devleti bir yere sığdıramıyorsa o zaman, durup
bir düşünmemiz gerekiyor, nerede yanlış yapıyoruz, buna
nasıl bir çözüm bulmamız gerekir diye bunu yeniden
değerlendirmemiz lazım.
Değerli
milletvekilleri, hatırlarsınız, iki yıl önce, sendikalarla
ilgili anlaşma masasında Hükûmet adına oturan o günkü
Başbakan Yardımcısı ya da Devlet Bakanı Sayın
Hayati Yazıcı 4/Clilerle ilgili sözler vermişti. Bunlara Biz,
4/Clilere aile ve çocuk yardımı vereceğiz. demişti.
Değerli milletvekilleri, bunun üzerinden yaklaşık üç yıl geçti,
bu üç yılda bu insanlar ne aile yardımı alabiliyor ne çocuk yardımı
alabiliyor.
Bugün, Sayın
Çalışma Bakanı demeçler veriyor Sendikalarla
oturacağız, 4/Clilerin sorunlarını masaya
yatıracağız. diyor. Sayın Bakanım, bu masaya
yatıracağınız sorunlar artık büyüdü, intiharlara yol
açan sorunlar hâline geldi. Masada ne olacak şimdi? Masada şunu
diyecekler: Aile yardımı vereceğiz, bunlara çocuk
yardımı vereceğiz ama deve kuşu olmaktan
kurtarmayacağız. Maaşları yine aynı şekilde,
bizim takdir ettiğimiz ölçüde, açlık sınırında veya
onun altında kalacak. Oy zamanı geldiğinde de Arkadaş
-sizden önceki hükûmetler sanki çok özelleştirme yapmışlar, çok
sayıda 4/Cli oluşmuş gibi- sizi kapının önüne
bırakmışlardı, biz şimdi özelleştirdiğimiz
kurumlardan sizi aldık, bakın size ne güzel imkânlar sunduk. Bunu
artık 4/Cliler yutmayacak sayın milletvekilleri.
Bugün,
yaklaşık sayıları 180 bin civarında olan
sözleşmeli personelin 96.505ine kadroya geçme şansı
tanıyacağımız bir kanun gelecek biraz sonra. Diğer 90
bin kişi nasıl elendi, onu da bilmiyoruz. Burada, sadece yetkililerin
yaptığı açıklamalara göre 72.485 4/B statüsünde, 23.248
mahallî idarelerde, 772 personel de Sağlık
Bakanlığında olmak üzere, biraz önce bahsettiğim gibi,
toplam 96.505 personele kadro verilecek, Sayın Bakan bununla övünüyor.
Peki, geriye kalan 90 bini niye almadın Sayın Bakan? 25 bin
civarındaki 4/Cliye niye bu hakkı tanımadınız ve
bunlara söyleyeceğiniz bir sözünüz yok mu? Herhâlde onu da burada söyler
diye düşünüyorum. Bu konu oldukça önemli ve mutlaka bunun iyi
araştırılıp bir an önce çözüme kavuşturulması
gerekiyor.
Bugün
görüşeceğimiz torba kanun nedeniyle de bugün 4/Clilerin
kulağı ve gözü bu yüce Mecliste. Onlar da hakları olan kadroyu
istiyorlar çünkü bunlar 4/Cli olmadan önce kadroları vardı, devletin
kurumlarında iş garantisiyle çalışıyorlardı ve
sürekli çalışanlardı. Şimdi, siz, bunların
çalıştığı kurumları sattınız,
yaklaşık 44 milyar dolarlık ek gelir elde ettiniz. Cumhuriyet
döneminde, AKP hükûmetleri öncesinde görev almış diğer
hükûmetler dönemlerinde yapılan kurumları sattınız ama
Yılmaz TUNÇ
(Bartın) - 1994den biri
Alim IŞIK
(Devamla) - 1994ten beri yapılıyor da 1994ten beri yapılan
özelleştirmelerde sizin dışınızdaki gelirlerin
oranı 5-6 milyar dolar, son on yılda yapılan bunu 10 katı.
Dolayısıyla, bu 4/Cli yaptığınız insanların
da yüzde 90ı AKP hükûmetleri döneminde mağdur edilen insanlar. Belki
yüzde 10u önceki dönemlerde olmuş olabilir. Dolayısıyla, bunun
müsebbibi bu Hükûmetse çözücüsü de mutlaka bu Hükûmet olmak zorunda.
Diğer
taraftan, bu uygulama Anayasanın 10uncu maddesindeki eşitlik
ilkesine de aykırı. Aynı odada bugün 4/Cli, 4/Bli, 4/Alı
var, aynı işi yapıyorlar. O zaman, bu insanlara, mademki
aynı işi yaptırıyorsunuz, aynı statüyü tanımak
Anayasanın gereği olarak boynumuzun borcudur.
Değerli
milletvekilleri, bununla ilgili söylenecek çok şey var ama bir kez daha
özetlemek istersek: bugün yüce Meclisin gündemine gelecek olan torba yasa
kapsamında mutlaka 4/Cli personelin de kapsam içerisine alınarak bu
müjdenin verilmesini onlar bekliyor. Bu da bu yüce Meclisin görevidir diyorum.
Aksi takdirde,
bugüne kadar olan intiharların sorumluları, inanıyorum ki
vicdanlarını yokladıklarında Acaba, benim de bu intiharda
bir payım var mı? diye düşünmek zorundalar, düşünecekler
ve düşünmeleri sonucunda, inanıyorum ki ne bu dünyada ne de öbür
dünyada bu vebalden kurtulamayacaklar. Çünkü, bu intiharlar boşuna
olmuyor, bu intiharlar yuvaları dağıtıyor,
dağıtılan yuvalarda sizlerin de katkısının
olmamasını düşünüyorum, öyle temenni ediyorum.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ALİM IŞIK
(Devamla) Bu konudaki araştırma önergesinin yerinde olduğunu
ve mutlaka konunun yüce Meclis tarafından araştırılıp
çözüme kavuşturulmasını talep ediyor, saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Vedat Demiröz, Bitlis Milletvekili.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet
Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Benden önceki
arkadaşlarım 4/Cliler hakkında geçmişten bugüne kadar
neler yapıldığını, hangi statülerde geldiğini anlattılar.
Tabii, ben öncelikle şunu söyleyeyim: Bu
çalışanlarımız bize emanettir ve biz, emeğin
hakkını teri soğumadan veren, vermesi gereken bir kültürden
geliyoruz.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Kanuna emanet olsun, size emanet olmasın.
VEDAT DEMİRÖZ (Devamla)
Bu nedenle 4/Clileri köle olarak görmeyi asla kabul edilmeyecek bir terim
olarak nitelendiriyorum ve biz, bunlarla ilgili, Hükûmetimiz göreve
geldiğinden bu yana, çalışanların haklarını,
özlük haklarını daha iyi bir seviyeye getirmek için her zaman
elimizden gelen gayreti, imkânlarımız ölçüsünde, devamlı
gösteriyoruz.
Bu, 4/Clilerle
ilgili çok sık gündem getiriliyor. Biz, aslında, 4/Clileri
diğer arkadaşlarımız gibi ayda yılda bir değil,
her gün düşünüyoruz, onlar bizim her gün aklımızda.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Siz yarattınız, siz. Yalan söylemeyin, siz
yarattınız.
VEDAT DEMİRÖZ
(Devamla) Bugün, az sonra hepimizin birlikte 478 sıra sayılı
Kanun Teklifini görüşeceğimiz aşamada bunu gündeme getirmek bir
yanlışlık yani bir talihsizlik.
ALİM IŞIK (Kütahya) Biz dört yıldır
konuşuyoruz bunu, her gün konuşuyoruz. Yani, dediğiniz gibi ayda
yılda bir konuşuyoruz zannetmeyin.
VEDAT DEMİRÖZ
(Devamla) Biz, bugün, 96.500 kişiye inşallah kadro vermek için
huzurlarınıza geldik.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Bir yandan da 4/Cliye verseydiniz.
VEDAT DEMİRÖZ
(Devamla) - 23.500 4/Climiz var, bunun aşağı yukarı 2 bini
gençler- Türkiye İstatistik Kurumunda çalışıyor.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Allah razı olsun, onu da verin.
VEDAT DEMİRÖZ
(Devamla) - 21.500 diğer kurumlarda çalışan 4/Cliler var ki
Türkiye'de 18 milyon 500 bin çalışanımız var, binde 1ine
tekabül ediyor. Bu ülke büyük, bugün 96.500 kişiyi kadroya alan bu
Hükûmet, 23.500 kişinin de yarın işini çözmeyi bir şekilde
bilir ve onun zamanı geldiğinde, inşallah huzurunuza gelir, hep
beraber çözeriz.
İZZET
ÇETİN (Ankara) - Hemen çözelim.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Çözelim ya.
EMİN ÇINAR
(Kastamonu) Niye yarına bırakıyoruz? Hemen çözelim.
VEDAT DEMİRÖZ
(Devamla) - Onuncu Kalkınma Planını bu pazartesi görüştük.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Görüşüldü de kimsenin haberi yok.
VEDAT DEMİRÖZ
(Devamla) İstihdamla ilgili: Bugün, kriz döneminde, OECD ülkeleri içinde
işsizliği azaltan birinci ülkeyiz. 2007den 2012ye kadar 4,4 milyon
kişiye istihdam sağladık. Gençlerdeki işsizlik
oranını 16,5lerden 13,5lere çeken yine bu iktidar. Bugün,
iktidarımızda çalışana ki 4/Clilere de sağlanan
hakları sırasıyla verebilirim. 4/C, Anayasa Mahkemesince de
uygun görülen, açılan iptal davası kaldırılan, yasaya uygun
bulunan bir bölüm. 4/C sınıfında çalışanlara bugüne
kadar neler verdik?
Öncelikle, on aydan on bir aya, daha sonra on bir ay
yirmi sekiz güne çıkardık çalışma sürelerini.
4/Cli olmak isteyen işçilere özel düzenleme
yapılarak tüm çalışanlara başvuru hakkı
tanındı.
Düşük düzeyde olan 4/Clilerin maaşları
ilköğretim, lise ve yüksekokullu olarak ayrıldı ve
inşallah, önümüzdeki günlerde, ağustos ayının
başında yapılacak bir çalışmayla seyyanen gene
ücretlerinde bir artış sağlanacak, bu çalışmaları
Bakanlığımız sürdürmektedir.
Maaş ödemeleri, memurlar gibi her ayın 15inde
kendilerine takdim edilmektedir.
Çalışma saatleri devlet memurlarına
paralel olarak yapılmakta ve birlikte, aynı saat ve süreler
uygulanmaktadır.
İş sonu tazminatı veriliyor ki, bu,
kıdem tazminatıyla paralel olarak sürdürülüyor ve iş sonunda
tazminatları kendilerine ödeniyor, vefat edenler varsa bütün varislerine
aynı haklar tanınıyor.
Sözleşmeyi
kendisi feshedenler, isteği üzerine sözleşme feshedenler,
yenilemeyenler için son aldığı ücret üzerinden iş sonu
tazminatları kıdem tazminatı paralelinde ödeniyor.
Yıllık
ücretli izinleri aylık bazda iki güne çıkarıldı, birden iki
güne çıkarıldı.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Nerede? Nerede?
VEDAT DEMİRÖZ
(Devamla) Hayır. İki güne çıkarıldı.
Hastalıkları hâlinde bir yıl içerisinde otuz güne kadar
istirahat süreleri veriliyor, hastalık izni veriliyor.
Geçici personel
olarak çalışanların özellikle kendi illerinde istihdam edilmeleri
üzerine çalışmalar devam ediyor ve çoğu, varsa kendi ilinde
çalıştırılıyor.
Ceza infaz
kurumları, tutukevlerindeki personelin normal olarak iaşeleri,
diğer personel gibi iaşeleri sağlanıyor.
Bunlar 4/Clilerle
ilgili. Yeterli mi? Değil ama şunu söylüyoruz: Bugün, 96.500
kişiye kadro veren bu iktidar, en kısa zamanda 4/Clilerin de
problemini inşallah çözecek. Hepimiz beraber, el birliğiyle onlara
gerekli müjdeyi gerekli zamanda vereceğiz.
Dediğim gibi,
çalışanlar içerisinde binde 1i teşkil eden bu
insanlarımız, inşallah
FARUK BAL (Konya)
Yoncayı yemek için beklesinler, öyle mi?
VEDAT DEMİRÖZ
(Devamla) Hayır, biz, onları köle gibi değil
başımızın tacı olarak görüyoruz, sorunlarını
biliyoruz. Hükûmet olarak, imkânlarımızın elverdiği ilk
fırsatta, bugünkü diğer 96.500 kişi gibi, onlara da en kısa
zamanda müjdeyi vereceğimize emin olsunlar.
Ben, bu
şekilde açıklamalardan sonra sizlere saygı ve sevgilerimi
sunuyorum.
İnşallah,
torba yasada diğer 96.500 kişiye kadro verdiğimiz zaman hep
beraber alkışlayacağınızı umuyorum.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Bugün verin, daha çok alkışlayalım!
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
4.- AK PARTİ
Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile gündemdeki
sıralamanın yeniden düzenlenmesine; 478 sıra sayılı
Kanun Teklifinin ve 479 sıra sayılı Kanun
Tasarısının İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesine; 3 Temmuz 2013 Çarşamba ve 9
Temmuz 2013 Salı günkü birleşimlerinde sözlü sorular ile diğer
denetim konularının görüşülmemesine ilişkin önerisi
3/7/2013
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 3/7/2013 Çarşamba günü (bugün) yaptığı
toplantıda siyasi parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince, grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Mustafa
Elitaş
Kayseri
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Bastırılarak
dağıtılan 478 ve 479 sıra sayılı Kanun Teklifi ve
Tasarısının kırk sekiz saat geçmeden gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmının 4üncü ve 5inci sıralarına, yine bu
kısımda bulunan 380, 230, 133, 121, 116 ve 120 sıra
sayılı kanun tasarılarının ise 6, 7, 8, 9, 10 ve 11
inci sırasına alınması ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesi;
Genel Kurulun;
haftalık çalışma günlerinin dışında 5, 6, 7 ve 8
Temmuz 2013 Cuma, Cumartesi, Pazar ve Pazartesi günleri saat 14.00'te
toplanarak gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmında yer alan işlerin
görüşülmesi;
3 Temmuz 2013 Çarşamba günü (bugün) sözlü
soruların görüşülmemesi ve 478 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
4 Temmuz 2013 Perşembe günkü birleşimde
230 sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
5 Temmuz 2013 Cuma günkü birleşimde 121
sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
6 Temmuz 2013 Cumartesi günkü birleşimde 120
sıra sayılı Kanun Tasarına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
7 Temmuz 2013 Pazar günkü birleşimde 429
sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
8 Temmuz 2013 Pazartesi günkü birleşiminde
227 sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
9 Temmuz 2013 Salı günkü birleşiminde
ise sözlü sorular ve diğer denetim konularının
görüşülmeyerek bu birleşimde gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmında yer alan işlerin görüşülmesi ve 11.00-23.00
saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesi;
Yukarıda
belirtilen birleşimlerde gece 24.00'te günlük programın
tamamlanamaması hâlinde günlük programın tamamlanmasına kadar
çalışması,
478 ve 479
sıra sayılı Kanun Teklifi ve Tasarısının İç
Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve
bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması,
önerilmiştir.
478
Sıra Sayılı BAZI
KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK
YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ (2/1613,
1/778) |
||
BÖLÜMLER |
BÖLÜM MADDELERİ |
BÖLÜMDEKİ
MADDE SAYISI |
1. BÖLÜM |
1
ila 23 üncü maddeler (8
inci maddenin (a),(b),(c),(ç),(d),(e) ve (f) bentleri dâhil) |
29 |
2. BÖLÜM |
24
ila 52 nci maddeler |
29 |
3. BÖLÜM |
53
ila 72 nci maddeler (53 üncü maddenin
(a),(b),(c),(ç) ve (d) bentleri ile 72 nci maddenin (a),(b) ve (c) bentleri dâhil) |
26 |
4. BÖLÜM |
73
üncü maddenin (a) bendi ila (n) bendi
arası (a) bendinin (1),(2),(3),(4) ve (5)
numaralı alt bentleri;(b) bendi; (c) bendinin (1) ve (2) numaralı
alt bentleri; (ç),(d),(e) Ve (f) bentleri; (g) bendinin (1) ve (2) numaralı
alt bentleri; (ğ) bendinin (1) ve (2) numaralı alt bentleri; (h)
bendinin (1),(2), ve (3)
numaralı alt bentleri;(ı),(i),(j) ve (k) bentleri; (1) bendinin (1) ve (2) numaralı
alt bentleri; (m) bendi; (n) bendinin (1) ve (2) numaralı alt bentleri dâhil) |
28 |
5. BÖLÜM |
73
üncü maddenin (o) bendi ila 76 nci maddeler (o) bendinin (1),(2) ve (3)
numaralı alt bentleri; (ö) bendinin (1) ve (2) numaralı
alt bentleri; (p) bendinin (1),(2) ve (3) numaralı alt bentleri; (r)
bendinin (1),(2) ve (3)
numaralı alt bentleri; (s) ve (ş) bentleri; (t) bendinin (1) ve (2) numaralı
alt bentleri; (u) ve (ü) bentleri; (v) bendinin (1) ve (2) numaralı
alt bentleri; (y) bendi; (z) bendinin (1),(2) ve (3) numaralı alt bentleri; (aa)
ve (bb) bentleri ile geçici 1 ve geçici 2 nci
maddeler dâhil) |
30 |
TOPLAM MADDE SAYISI |
142 |
479
Sıra Sayılı
Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu
île Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/795)
BÖLÜM MADDELERİ |
BÖLÜMDEKİ
MADDE SAYISI |
1
ila 21 inci maddeler |
21 |
22
ila 43 inci maddeler |
22 |
TOPLAM
MADDE SAYISI |
43 |
BAŞKAN
Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Mehmet
Doğan Kubat, İstanbul Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET DOĞAN
KUBAT (İstanbul) Sayın Başkanım, çok değerli
milletvekilleri; partimiz grubunun getirdiği öneri lehinde
görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış buluyorum. Bu vesileyle
yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, grup önerimizde 478 sıra sayılı torba kanun
olarak bilinen ve toplam beş bölümden, 142 maddeden müteşekkil kanun tasarısının
bugün görüşmelerine başlamayı -inşallah- planlıyoruz.
Bu tasarı, gerçekten toplumsal ve kurumsal talepleri karşılama,
ortaya çıkan sosyal ihtiyaçların karşılanması
adına çok çeşitli kanun ve KHKlarda değişiklikler getiren
önemli düzenlemeler içermektedir.
İkinci olarak,
Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu, TSK İç Hizmet Kanununun 35inci
maddesi de dâhil olmak üzere ve toplam iki bölüm, 43 maddeden müteşekkil
479 sıra sayılı Kanun Tasarısının da yine gündemin
ön sıralarına alınmasını hedeflemekteyiz.
Bunun yanında,
şu anda denizcilik hukuku açısından, uluslararası
ilişkiler açısından önem taşıyan bir kısım
uluslararası sözleşmelerin de yine ön sıralara
alınmasını öneriyoruz.
İnşallah,
öngördüğümüz şekilde çalışmalarımız
tamamlanırsa önümüzdeki hafta salı gününe kadar bu eldeki işler
bitene kadar çalışmalarımızı sürdürmeyi hedefliyoruz.
İnşallah,
daha kısa sürede biter diyorum, yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Adalet ve
Kalkınma Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Engin Altay, Sinop
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY
(Sinop) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Gönlüm isterdi ki
benim bu konuşmamı bütün iktidar partisi milletvekilleri dinlesin.
24üncü Dönem
Parlamentomuzun Üçüncü Yasama Yılının son günlerindeyiz ve dördüncü
ve beşinci yasama yıllarında Başkanlık Divanında
görev yapacak arkadaşlarımızı belirlemek üzere Parlamento
içi seçimlerimizi de gerçekleştirdik. Bu seçimlerde hâlen yürüttükleri
görevleri tekrar seçilerek sürdüren arkadaşlarıma başarılar
diliyorum. Yeni seçilen arkadaşlarımız var, ben de onlardan
biriyim, Sayın Mihrimah Belma Satır mevkidaşıma, Sayın
Bahçekapılı Meclis Başkan Vekili oldu, ona, Başkanlık
Divanında görev yapacak diğer arkadaşlarımıza, tekrar
Parlamentomuzdan güvenoyu alan Meclis Başkanımıza, velhasıl
Meclisteki bütün milletvekili arkadaşlarımıza önce iyi tatiller,
sonra da üçüncü ve dördüncü yasama yıllarında da
başarılı çalışmalar diliyorum.
Değerli
arkadaşlar, hepimizin arzusu, şüphesiz, bu çatı altında,
Türkiyeye, halkımıza, milletimize hizmet etmek. Siyasetin -hiç
şüphe yok ki sizin de kabul edeceğiniz, itiraz etmeyeceğiniz-
bana göre bir tane temel amacı var, siyasetçinin bir tane temel amacı
var; o da milletin huzuru, refahı, mutluluğu. Kendi adıma ve
partime mensup bütün milletvekilleri adına söyleyebilirim ki bizim bu
Parlamentodaki faaliyetlerimizin, eylem ve söylemlerimizin yegâne gayesi budur,
şüphesiz, sizin de öyledir, bütün partiler için, milletvekillerimiz için
aynı şeyler geçerlidir.
Ancak, bu
Parlamentoda çalışırken bu Parlamentonun
saygınlığıyla örtüşmeyecek eylem ve söylemleri müteaddit
defalar bu Parlamentoda yaşadık ve bundan dolayı,
milletvekilleri arasında, partiler arasında, milletle Parlamento
arasında zaman zaman istenmeyen görüşler, yargılar, algılar
ortaya çıktı. Şimdi, hepiniz ve hepimiz isteriz ki Parlamentonun
kamuoyunda saygınlığı, itibarı maksimum noktada olsun.
Değerli
arkadaşlarım, bunun yolu bellidir. Şimdi, bunun olabilmesi için
yani Parlamentonun hak ettiği saygınlığı kamu
vicdanında, toplum nezdinde görebilmesi için burada hepimize düşen
görevler var. Bu görevleri yaparken sadece ve sadece Türkiyeyi
düşünürsek, Türkiye Büyük Millet Meclisinin itibarını
düşünürsek burada bir sorun yaşamayız.
Şimdi, geriye
dönük, ben baktığım zaman, bu Parlamentoda Parlamento
saygınlığını zedeleyen sebepleri yukarıdan
aşağı özel olarak sıralamak istemem ama gördüğüm bir
iki noktaya da işaret etme gereği duyuyorum.
Şimdi, zaman
zaman, ikili konuşmalarımızda iktidar partisi milletvekillerine
hep şunu söylemişimdir: Edebalinin nasihatinden yola çıkarak: İktidara
sabır, sükunet; muhalefete öfke. Öfkeyi tasvip ettiğimden değil.
Ola ki muhalefet öfkelenebilir, ancak hiçbir hâl ve şart altında
iktidarın öfke şansı ve hakkı yoktur. Bu bilinirse, bu
tatbik edilirse hiç şüphesiz, Parlamentoda ahenk, uyum ve orkestrasyon
daha güçlü olur. O zaman, Hükûmetinizin istediği kanunlar da daha seri
çıkar.
Kibir ve gurur, her
iktidarın, maalesef -herhâlde insanın
yaradılışından, fıtratından- yakalanmaktan
kurtulamadığı bir hastalıktır. Ancak, bunu minimize
etmek, kibir ve gururu minimize etmek, iktidar olmanın, lider olmanın,
orayı taşımanın da önemli özellik ve göstergelerindendir.
Bu bakımdan, bu biraz önce altını çizdiğim Öfkeyse -bana göre- Parlamentonun sağ
tarafına; sabır, sükûnetse sol tarafına. kuralının
yeni dönemde hayata geçmesini temenni ederim.
İktidar
olgunluğu çok önemlidir. Biz iktidarız. Her vesileyle, özellikle kimi
yeni arkadaşlarımızın, Parlamentoya yeni gelen
arkadaşlarımızın yaptığı bir şey var:
Efendim, millet bize destek verdi. İyi, verdi, biz bir şey demedik.
Millet destek verdiği için, siz -bana göre- Parlamentonun sol
tarafında oturuyorsunuz, yoksa orada biz otururduk.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) - Sağ tarafında, sağda oturuyoruz.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Bana göre sol dedim.
Şimdi, millet
size destek verdi, verebilir de, bundan sonra da verebilir, bu ayrı bir
iş ama milletin size destek vermiş olması, sizin ve Sayın
Genel Başkanınızın her aklına estiğini, her
istediğini bu Parlamentodan Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünü de zaman zaman ayaklar altına alarak
geçireceğiniz bir hak değildir. Yani, çok klasik ve herkesin
söylediği bir şey var, ne derler: Cumhuriyet, devlet, bunlar her
yerde var, bir iktidar her yerde var ama demokrasi nerede var? Muhalefetin
olduğu yerde var.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) İyi bir muhalefet istiyoruz.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Ama yasa yapma konusundaki parmak sayısı
çoğunluğunuzla muhalefeti susturmak, sindirmek, engellemek,
muhalefetin haklarını kısıtlamak konusunda çok
dayatmacı olursanız orada artık demokrasi olmaz; parlamenter
sistemin yerini hiçbirimizin istemediği olaylar ve hadiseler alır.
Türkiye'nin yaşadığı birçok şeyin de sebebi budur.
Diyorum ki: Yani,
örneğin Başbakanın Kardeşim, bu yasama ve yargı bana
ayak bağı. Anlayışından
Yeni dönemde -tatilde
şüphesiz Sayın Başbakanla beraber olacaksınız- bu
konuda Sayın Başbakana şunu telkin etmeniz lazım:
Sayın Başbakanım, yasamasız, yargısız bir
demokrasi, parlamenter demokrasi düşünülemez. Bunu mutlaka
vurgulamanız, vurgulayabilmeniz lazım. Bu, milletin size verdiği
ayrıca bir görevdir.
Sayın
Başbakanın gerginliğini anlamak istiyorum, anlamıyorum. Her
vesileyle, işte, sizlerin söylediği Gideriz millete görürsünüz siz,
millet bizi seçti. Güzel, tamam. E anketlerde de iyi görünüyorsunuz; güzel,
tamam. O zaman, Sayın Başbakanın bu gerginliğine bir anlam
veremiyorum. Kendisine de buradan tavsiye ediyorum: Bu kadar gergin olmasın.
Dil ve üslup konusunda bu Parlamentoya örnek olacak
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Kendisi gergin değil.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Bak, olmuyor işte.
Dil ve üslup
konusunda bu Parlamentoya örnek olacak insan önce Sayın
Başbakandır yani yürütme organının başıdır.
Zira, bu Parlamentonun en temel görevlerinden biri, şüphesiz, bu Hükûmeti,
burada oturan Hükûmeti denetlemektir. Bunu yapabilmeliyiz, bunu iktidar
partisine mensup milletvekilleri de gönül rahatlığıyla
yapabilmeli.
Bu Parlamentoda
hepimizin bir an önce kurtulmamız gereken bir ayıbımız var
sayın milletvekilleri; o ayıp da maalesef, bu Parlamentonun 8 üyesi
tutuklu. Dünyanın hemen hemen hiçbir yerinde görülmeyen bir olayla
karşı karşıyayız. Şöyledir, böyledir, öyledir,
şudur, budur. Bunun hiçbir şekilde demokrasilerde mazereti olmaz. Bu
konuda, yeni döneme girerken umarım ve dilerim ki sizler de ekimde,
eylülde, her neyse, Parlamentoya geldiğinizde bu anlayış içinde
olursunuz. Zaten, gittiğiniz yerlerde, seçim bölgelerinde bunu
göreceksiniz, kamuoyunun sizden bu tür beklentileri olacak. Bu tutuklu
milletvekilleri ayıbını çözmez isek dönemimiz bittiğinde,
burada yeniden seçilelim ya da seçilmeyelim, boynumuz bükük kalacaktır.
Sayın
milletvekilleri, bu üslup konusunda, Başbakandan her zaman şunu
beklemek toplumun ve bizim hakkımızdır: Hani, her seçimden sonra
yani kazandığı her seçimden sonra balkona çıkıp bir
konuşma yapıyor.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Her seçimde kazanıyor.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Balkona çıkıp bir konuşma yapıyor ve o
konuşma
Artık, ben şöyle diyorum: Keşke seçimler 1 Nisanda
olsa da Başbakanın balkon konuşmalarını 1 Nisan diye
yorumlasak çünkü Başbakan balkonda konuşurken o gece biz seçimi
kaybetmişler olarak bile rahatsız olmuyoruz, irite olmuyoruz Gayet
güzel konuştu. diyebiliyoruz ki en gergin olduğumuz gece, seçimi
kaybettiğimiz gece ama ondan sonra bambaşka bir Başbakanla
karşılaşıyoruz; bunu da kendisine
hatırlatırsanız sevinirim.
Grup önerisine bu
şekliyle tabii biz ret oyu vereceğiz ama sayısal
çoğunluğunuzla geçecek.
Genel Kurula
önümüzdeki iki üç gün için başarılar diliyorum. Görüşürüz gerçi
ama şimdiden hepinize iyi tatiller, iyi ramazanlar diliyorum.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet,
teşekkür ediyorum.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup önerisi lehinde söz isteyen Hakan
Çavuşoğlu, Bursa Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekili arkadaşlarım; öncelikle hepinizi saygıyla sevgiyle
selamlıyorum. Grup önerimizin içeriğiyle ilgili bilgi vermek üzere
söz aldım.
Değerli
arkadaşlar, getirmiş olduğumuz grup önerisiyle birlikte
bazı sıra sayılarının öne alınmasını
öngörüyoruz ve görüşme takvimimizi belirlemiş oluyoruz.
Değerli
arkadaşlar, öncelikle, gündemimizde ilk üç sırada yer alan
tasarı ve anlaşmadan sonra gelmek suretiyle 478 sıra
sayılı bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına
ilişkin kanun tasarısının görüşmelerine
geçeceğiz. Bunun akabinde, yine, 479 sıra sayılı
Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanununa ilişkin Kanun
Tasarısını görüşeceğiz. Ki muhtevası
itibarıyla Türk demokrasi tarihinde çokça adından söz edilmiş,
maddesinden söz edilmiş bir kanun değişikliğini de içeriyor
bu, Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun 35inci maddesini
değiştiren bir muhtevaya da sahip. O bakımdan, demokrasimize
ilişkin, genişlemesine ilişkin yeni bir adım söz konusu
olacak burada. Biliyorsunuz, demokrasiye ilişkin hukuk dışı
girişimlerin yegâne gerekçesi ve kendisine meşruiyet atfedilen
maddesi de bu madde olmuş idi.
Bunun yanı
sıra, gene, denizcilik, kıta sahanlığı ve deniz
taşımacılığıyla alakalı olarak
uluslararası sözleşmelerimiz var, ki ivedilikle
çıkartılması gereken aciliyet kesbeden sözleşmeler bunlar.
Pazartesi günü
dâhil olmak üzere, çalışma takvimimizi yeniden düzenliyoruz.
İnşallah muhalefet partilerimizin de değerli katkılarıyla, bu çalışma
takvimimizde toplumumuzun bizden beklediği önemli değişiklikleri
el birliğiyle çıkarmanın heyecanını, sevincini
birlikte yaşarız diyorum.
Ben, tekrar, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Çalışmalarımızda
bütün arkadaşlarıma başarılar diliyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi grup
önerisi aleyhinde söz isteyen Oktay Vural, İzmir Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Çok değerli milletvekilleri, bugün
AKP Grubunun getirdiği bu grup önerisi, aslında, Parlamento
çalışmalarının maalesef kalitesizliğini
Aynı
zamanda, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunan milletvekillerinin iradesine gerçekten
ipotek koyan bir grup önerisi ve maalesef, huzurlarınızda
görüşeceğimiz kanunların tamamı şu kadar kanun.
Dolayısıyla, bu kanunlara bakıldığı zaman
Değerli
milletvekilleri Bugün şu kanunun tamamlanmasına kadar. diyor. Bu
kanun 142 madde. Bir maddesi var -73üncü madde- yaklaşık 21 kanunda
değişiklik yapıyor. Bunu hesapladığınız
zaman, sadece bu kanunun önergelerle birlikte görüşülmesi için -okunmalarını
ve diğerlerini bırakıyorum- kesintisiz otuz altı saate
ihtiyaç var ve bugün bitirilmesini öngörüyorlar. Değerli milletvekilleri,
bugün bu kanunun bitirilmesi için otuz altı saate, bakın otuz
altı saate ihtiyaç var. Dolayısıyla, böylesine dayatmayla, tamamlanmasına
kadar diye milletvekillerinin gerçekten iradesini dikkate almayan bir
anlayışla getirilmiş bir dizi teklif.
Bütün bunları dikkate
aldığımızda, aslında,
bakıldığında, bugün görüşeceğimiz,
tamamlanması istenen kanun 142 madde; yarın tamamlanması istenen
kanun 43 madde, ondan sonra da sözleşmeler var. Bütün bunlar dikkate
alındığı zaman, aslında, netice itibarıyla,
inşallah mübarek ramazanın ilk haftasında da
çalışacağız. Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz bu kanun
tasarılarında milletimizin hakkını, hukukunu korumayı
öncelikli görev addettik. Tabii, burada, huzurlarınızda şunu
ifade etmek istiyorum: AKP grup başkan vekilleri bize geldiklerinde 2
Temmuzda seçim yapılacak. Seçimden sonra sadece torba yasayı
görüşeceğiz, ondan başka bir şey görüşmeyeceğiz.
diye söylemişlerdi. Dolayısıyla, huzurlarınızda,
maalesef, bu sözlerin de havada kaldığını düşünüyorum.
Ben bu çalışmaların
Özellikle, bu
kanunda, bir tek bugün görüşeceğimiz kanunda 71 kanunda
değişiklik var, 71 kanunda. Şimdi, bu kadar komisyon üyesi
arkadaşlarımız var. Bu komisyonların hiçbirisinde
görüşülmüyor, sadece Plan Bütçeye geliyor. Uzmanlık niye var?
Milletvekillerini niye komisyonlarda görevlendirdik? Bir tek komisyon
yapalım, torba komisyonu olsun, kanunlar da torba kanun olsun; yılda
bir kanun olsun, koyun torbaya, bitsin gitsin. Böyle bir çalışma
gerçekten yasama kalitesizliğidir ve milletvekillerinin burada var
olmalarına yönelik bir saygısızlık olduğunu
addediyorum. Çünkü, milletvekilleri, ister kabul edenler olsun ister muhalefet
edenler olsun, önerge de verenler olsun, sizin de milletvekilliniz
komisyonlarda ama maalesef bu komisyonlarda milletvekilleri olmasına
rağmen bu komisyonlarda görüşülmüyor.
Yani, bir madde var, 73üncü madde, 16
sayfa. Ey vatandaşlar, 16 sayfa, 21 kanun 1 maddede
değiştiriliyor.
Kalitesizliğe yol açabilecek böyle
bir yasama düzeni gerçekten kabul edilebilir değil ama ben
Başkanlık ne yapıyor diye düşünüyorum yani
komisyonların denetimini yapması gereken Başkanlık. Böyle
bir kanun görüşme usulü olur mu değerli arkadaşlarım?
Gerçekten, özellikle milletvekillerimizin, çeşitli komisyonlarda bulunan
milletvekillerimizin ihtisaslarını da bu çalışmanın
içine sokamayacak duruma getirdik.
Biraz önce değerli arkadaş
söyledi: Ekonomik ve sosyal kesimlerin beklentileri var. Bakın, bu
yasaya torba dememek lazım, belki çuval, belki hamuduyla kotaran,
hamutlu kotarma kanunu herhâlde
İnşallah, götürme yoktur burada.
Ama, burada, mesela, özel
kanunlarına göre sözleşmeli çalışanlar bu torbanın
içerisinde yoklar, geçici mevsimlik işçiler yok, 4/Cliler yok, yaşa
takılanlar yok, şehit ve gaziler yok, engelliler yok. Şehit ve
gazilerle ilgili Fatma Şahin Hanımefendi getirdi; gelin, bunları
da torba yasasının içine koyalım dedik, maalesef ondan da
sarfınazar edildi. Rehber ve usta öğreticiler yok; vekil ebe ve
hemşireler yok; öğretmenler, ücretliler de, atama bekleyen
öğretmenler de söz konusu değil; polislere siz kalktınız,
prim verdiniz ama -polislerin beklentisi- emeklilikle ilgili
sorunlarının çözülmesini istiyorlar, maalesef polislerin bu
sorunları da yok; aile sağlığı
çalışanları yok, taşeron işçiler yok, kamu
işçilerinin nakli yok, muhtarlar yok; astsubaylar intihar ediyorlar,
astsubayların emeklilik intibakları söz konusu değil;
araştırmacı kadrolarında önemli sorunlar var, bunlar yok;
şube müdürlerinin KHKdan kaynaklanan problemleri var, bunlar da yok;
sicil affı yok. Resen emeklilerle ilgili problem var, gerçekten resen
emekli olduğu için bunlar mahkemeye de başvuramıyorlar, bu
durumda YAŞ kararlarıyla ilgili atılanlar çözüldü ama resen
emekliler de yok. Dolayısıyla, maalesef toplumun büyük bir
kısmı bu yasanın içerisine girmiş değil.
O bakımdan, Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz bu
görüşme usulünün, gerçekten katkı sağlamak anlamında
milletvekillerinin burada bulunuş gayesine aykırı bir yöntem
olduğunu, hem komisyondaki görüşmelerin hem Parlamentodaki
görüşmelerin aykırı olduğunu düşünüyoruz.
Bugün bitirilecek, otuz altı saate
ihtiyacımız var tabii. AKP -bir kanunla- belki günü yirmi dört
saatten kırk sekiz saate çıkartmayla ilgili bir öneri de getirebilir,
bu ancak o zaman mümkün olacaktır. Ben iddia ediyorum bu bitmeyecektir,
bitmesi de mümkün değildir. Hodri meydan! Hadi bakalım, AKP Grubu
bunun tamamlanmasına kadar gelsin, bugün bitirsin, bravo, helal olsun
diyeceğim. Bunun altına imza atan arkadaşlar gelsinler,
bitirsinler ama göreceksiniz bitiremeyeceksiniz; bitmesi de mümkün değil
zaten, kendileri de bunu biliyorlar.
Ama, bunun yanında, özellikle bundan sonra
düşünülen, yarın bitirilmesi öngörülen Türk Silahlı Kuvvetleri
Kanununun 35inci maddesinde yapılan değişikliklerle Türk
Silahlı Kuvvetlerinin iç güvenlik harekâtından çekilmesi konusu
doğrudan doğruya PKKya yönelik bir tavizdir. Yasal olarak Türk
Silahlı Kuvvetlerinin bu zeminden çekilmesini millî güvenliğin
bütünlüğünü ortadan kaldıran bir husus olarak görüyorum. Böylesine
önemli bir konuda maalesef
Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz, Millî
Güvenlik Kurulu 25 Haziranda toplantı yaptı. 25 Haziranda
yaptığı toplantıda bununla ilgili bir tane kararları
yok değerli arkadaşlarım, bir tane kararları yok; gıda
güvenliğini almışlar ama Türk Silahlı Kuvvetlerine iç
güvenlikle ilgili verilen görevlerine dair Millî Güvenlik Kurulunda
alınmış bir karar yok. Bostan korkuluğu mu bunlar? Yani,
böylesine önemli bir konuyu Millî Güvenlik Kurulunda değerlendirmiyorlar.
Üstelik, Millî Güvenlik Kurulu kararına göre millî güvenlikle ilgili bu
konuların Millî Güvenlik Kurulunda değerlendirilmesi gerekmektedir.
Ama, maalesef, PKKya verilen tavizler ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin
fiilen, hukuken elinin kolunun bağlanmasını ve ancak valilikler
aracılığıyla mevcut toplumsal olaylara müdahale etme
imkânını, doğrudan doğruya Türk Silahlı Kuvvetlerinin
bu süreç içerisinde sadece karakollara tıkılması olarak
görüyoruz. Bu bakımdan, bu kanunun bu şekilde
değiştirilmesinin demokratikleşmeyle, darbeleri önlemeyle
alakası yoktur.
Gelin, hep beraber,
birlikte eğer değiştirmek istiyorsak
Mustafa Kemal Atatürkün
orduya 29 Ekim 1938 tarihinde verdiği son bir mesajı var ve bu son
mesajda özetle aslında Türk ordusunun göreviyle ilgili şunu
söylemektedir: Türk vatanını iç ve dış her türlü
tehlikelere karşı korumaktan ibaret olan görevini
diyor. Demek ki
Türk Silahlı Kuvvetlerinin iç ve dış tehlikelerden başka
bir görevi olmadığını ve siyasete müdahale etme
imkânının da bulunmaması gerektiğini ama Türkiyede iç ve
dış tehditleri hep beraber, birlikte değerlendirerek
Türk
Silahlı Kuvvetleriyle ilgili, bu süreç içerisinde PKKya taviz
anlamında bu şekilde bir kanun çıkmasını, gerçekten,
PKKya alan hâkimiyeti oluşturma konusunda önemli bir teşvik
olacağını düşünüyoruz. O bakımdan, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak biz o kanunun da bu çerçeve içerisinde, bu safha içerisinde
görüşülmesinin, hem de Parlamentoda ele alınmasının son
derece yanlış olduğunu düşünüyoruz.
Gelin, hep beraber,
birlikte kanunlarımızı daha nitelikli, daha kaliteli ve
vatandaşlarımızın istek ve arzularına uygun bir
şekilde geçirelim. Sizlerin ortaya koyduğu irade, bizim
yapacağımız katkılarla
Bu şekilde, yani uzun
çalışma süreleri, gerçekten ucu belirsiz, sonu belirsiz kanunlarla ya
da tasarı ve tekliflerin bir araya getirilmesiyle hormonlanmış
bu tip raporlarla gerçekten milletimize hizmet konusunda
sıkıntılarla karşı karşıya
kalırız. O bakımdan, Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz bu
çalışma takviminde, bu şekilde bir kanunun öngörülen usullere
göre görüşülmesinin zaten mümkün olmadığını ve bizim
arzuladığımız önemli ekonomik ve sosyal kesimlerin hak ve
mükellefiyetleri konusunda da bir düzenleme getirmediği için hem
muhalefetimizi ortaya koyacağız hem de bu görüşme takvimine
ilişkin itirazlarımızı ifade ediyoruz.
Bu bakımdan,
aleyhte oy kullanacağımızı ifade eder, hepinize
saygılarımı sunarım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisini oylarınıza
sunacağım ancak karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kâtip üyeler
arasında anlaşmazlık olduğu için elektronik cihazla oylama
yapacağım.
İki dakika
süre veriyorum.
(Elektronik cihazla
oylamaya başlandı)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, Genel Kurulda bulunanları
da herhâlde karar yeter sayısına dâhil ediyorsunuz 146ya göre.
146ya bakarsanız Sayın Başkan.
BAŞKAN
Efendim, sizin oradan bakışınızla bizim buradan
bakışımız arasında fark var.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hayır, karar yeter sayısı grupta
var da
146ya göre, buradaki bulunan arkadaşları da dâhil etmeniz
gerekiyor biliyorsunuz.
BAŞKAN
Anlaşılan, İç Tüzüke çok
çalışmışsınız.
EMRULLAH
İŞLER (Ankara) Genel Kurulda milletvekillerini yok saymanız
olamaz.
(Elektronik cihazla
oylamaya devam edildi)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, öneri
kabul edilmiştir.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.46
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.56
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 129uncu
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Alınan karar gereğince, sözlü soru önergelerini
görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri İle
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1'inci sırada
yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
değişiklik yapılmasına dair İç Tüzük teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2'nci sırada
yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet
Komisyonu Raporları (1/484) (S.
Sayısı: 287)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada
yer alan, Orta Asya ve Kafkaslar Bölgesel Balıkçılık ve Su
Ürünleri Yetiştiriciliği Komisyonu Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri
Komisyonu raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Orta Asya ve Kafkaslar
Bölgesel Balıkçılık ve Su Ürünleri Yetiştiriciliği
Komisyonu Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Tarım Orman ve
Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporları
(1/498) (S. Sayısı: 173)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sıraya
alınan, Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve
Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporlarının görüşmelerine
başlayacağız.
4.-
Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı: 478) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon Raporu 478
sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince, bu teklif İç Tüzük'ün
91'inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu
nedenle, teklif, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine
geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve
bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
Şimdi teklifin
tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Mustafa
Kalaycı, Konya Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Kanun Teklifinin geneli
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu
vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Bu teklifle ilgili
olarak Komisyonda sağlıklı ve verimli bir görüşme
yapılamamıştır. Verilen önergelerle teklife birçok madde
eklenmiş, birçok madde de çıkarılmıştır. Komisyon
görüşmeleri boyunca hangi düzenlemelerin ne amaçla ve hangi gerekçeyle
yapıldığı konusunda bilinmez bir tavır
sergilenmiştir. Bu kanun teklifi görünürde 76 asıl, 2 geçici madde;
torba maddeler dikkate alındığında 140 asıl, 2 geçici
maddedir. Teklif ile 71 ayrı kanun ve kanun hükmünde kararnamede
değişiklik yapılmaktadır. Bu kadar çok sayıda kanun ve
kanun hükmünde kararnamede 142 maddelik değişiklikler
yapılmasına rağmen vatandaşlarımızın
yaşadığı sorunlara çözüm getirecek, dertlerine derman
olacak konuları çok sınırlı, bir iki husus
dışında bulmak mümkün değildir; olanlar da
ayrımcılık ve haksızlık içermekte, eşitlik,
adalet ve hakkaniyet taşımamaktadır.
Son dönemde kamu
çalışanlarına ilişkin bazı düzenlemelerin
yapılacağı yönündeki haberler kamuoyunu sürekli meşgul
etmiştir. Memurlar ve diğer kamu görevlileri, yapılacak
düzenlemenin kendilerinin statüleri bakımından ne yönde bir
değişiklik getireceği ve hayatlarını nasıl
etkileyeceğine dair yer yer endişeli, yer yer de umutlu bir
bekleyiş içerisine girmişlerdir. Ancak, bu kanun teklifi, kamu
personelinin hukuki ve mali statüsüne ilişkin çok sınırlı
değişiklikler getirmektedir. Dolayısıyla, 142 maddelik bu
düzenlemede beklentiler karşılığını
bulmamış, umutlar hayal kırıklığına
dönüşmüştür.
Kamuda
sağlıklı ve tutarlı bir personel politikası
uygulanmamaktadır. Personel rejimi nesnellikten
uzaklaştırılmış, istihdam rejimi bozulmuştur. AKP
iktidarı döneminde asli ve süreklilik arz eden birçok kamu hizmeti 4/Bli
sözleşmeli personel, özel kanunlara göre sözleşmeli personel, 4/Cli
geçici personel, vekil ve ücretli personel, geçici ve mevsimlik işçiler,
taşeron şirket işçileri eliyle yürütülür hâle gelmiştir.
Aslında 657 sayılı Kanun, geçici işlerin ifası için
istisnai hâllere münhasır olmak üzere sözleşmeli ve geçici personel
istihdamını mümkün kılmıştır. AKP döneminde bu
istisnai uygulamalar asıl istihdam şeklinin önüne geçmiştir.
Ayrıca, AKP döneminde sözleşmeli ve vekil olarak işe
alınanlar daha önce çıkarılan kanunlar ile memur
kadrolarına alınmış ancak tekrar sözleşmeli ve vekil
atama yapılmasına devam edilmiş, şimdi de bunlardan
bazıları tekrar memur kadrolarına alınmaktadır.
Sözleşmelilerin memur kadrosuna alınması sözleşmeli
personeli çalıştırmanın doğru
olmadığının kabulü anlamına gelmektedir. O hâlde neden
tüm sözleşmeli personeli kadroya geçirmiyor, ayrımcılık
yapıyorsunuz? Ayrıca, bir taraftan kadro verirken diğer taraftan
niye yeni sözleşmeli personel alıyorsunuz?
AKP zihniyetinin
siyasi nema sağlama amacıyla sürdürdüğü açık olan bu
yanlış uygulamalar ile birlikte birçok mağduriyet ortaya
çıkmıştır. En büyük mağdur ise yandaş olmayan ve
bu istisnai yollarla iş bulamayan işsiz gençlerimizdir. Bunlar,
girdiği merkezî sınavı kazanarak ataması yapılamayan,
bir türlü sırası gelemeyen ve sırası gelmeden de
kadroları istisnai yollarla doldurulan milyonlarca işsiz
vatandaşlarımızdır. Hükûmetin bu yanlışı, bu
haksızlığı derhâl durdurması gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bu kanun teklifi ile kamu kuruluşlarında
çalışan 4/Bliler, 4924 sayılı Kanuna tabi
sözleşmeliler ve mahallî idarelerde çalışan sözleşmeliler
memur kadrolarına atanmaktadır. Sözleşmelilere kadro verilmesi,
aynı işi yapan kişilere yapılan farklı
uygulamaların giderilerek kendi içinde hakkaniyetin sağlanması
açısından önemli görülmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak
sözleşmelilere kadro verilmesini destekliyoruz. Ancak, AKP zihniyeti bu
teklif ile de yine en iyi bildikleri şeyi,
ayrımcılığı, adaletsizliği ve mağdur etmeyi
öngörmektedir. Maddede çakılı memur kadrosu öngörülmektedir. İl
özel idaresi, belediye ve bağlı kuruluşları ile mahallî
idare birliklerinde çalışan sözleşmeliler memur kadrosuna
alınmakla birlikte, bunların başka kamu kurum ve
kuruluşlarına nakillerinin yapılmayacağı
düzenlenmektedir. Böyle saçmalık olur mu Sayın Bakan? Memura nakil
yasağı olur mu? Niye sadece mahallî idarelerden gelenlere bu yasak
getiriliyor, madem doğru bir iş yapıyorsunuz? Bu son derece
yanlıştır. Böyle bir düzenleme 657 sayılı Kanunun
özüne, adalet ve eşitlik ilkelerine ve Anayasaya
aykırıdır. Sağlık durumu, eş durumu gibi yasal
mazeretlerde ne yapacaksınız?
Ayrıca, memur
kadrosu verilen sözleşmeli personel arasında özel kanunları
hükümleri çerçevesinde görev yapan sözleşmeli personel yoktur. Sayın
Bakan, kamu kurum ve kuruluşlarında farklı mevzuat hükümleri
çerçevesinde görev yapan sözleşmeli personele neden kadro vermiyorsunuz?
Bunun hiçbir haklı gerekçesi olamaz.
Yine, başta
belediyelerde olmak üzere kamuda memur görevlerinde
çalıştırılan üniversite mezunu işçilerin, mimar, mühendis,
tekniker olarak işçi kadrosunda çalışanların memur
kadrolarına atanma talepleri de dikkate alınmamıştır.
Yaptıkları görev itibarıyla bunların da mutlaka memur
kadrosuna atanması gerekmektedir.
Merkezî sınav
ve yabancı dil sınavıyla işe giren ve on iki
yıldır kadro bekleyen sözleşmeli gençlik ve spor uzmanları
neden memur kadrosuna alınmıyor? Kamuda memuriyet sınavıyla
alınıp kadro verilmeyen spor uzmanlarından başka
sözleşmeli kalmamıştır.
Sayın Bakan,
rehber ve usta öğreticileri neden bu düzenleme kapsamına
almadınız? Gerekçeniz nedir? Belediyelerde aynı ortamda
aynı işi yapan kadrolu sözleşmeli çalışanlar ile
rehber ve usta öğreticiler arasında maalesef
ayrımcılık yapılmaktadır.
Bu düzenlemede aile
sağlığı çalışanları yoktur, 4/C
mağdurları yoktur. Toplam sayıları yalnızca 23 bin
civarında olan ve mağduriyeti en derinden yaşayan kesim olan
4/Clilerin kadroya alınmamış olması, görmezden gelinmesi
asla kabul edilemez.
Sayın Bakan,
kapsam dışında bırakılan sözleşmeliler ve 4/C
mağdurları bu ülkenin vatandaşları değil midir? Bu
arkadaşlarımızı neden görmezden geliyorsunuz, neden
ayrı tutuyorsunuz, neden kadroya geçirmiyorsunuz? Görüyoruz ki
ayrımcılık yapmak AKP zihniyetinin iliklerine kadar işlemiş.
Kamu çalışanları arasında uyguladığınız
bu çifte standart vicdanınızı sızlatmıyor mu? On
binlerce sözleşmeli personelin ve 4/Clilerin feryadı bir ömür
kulaklarınızda çınlayacak, sefalete mahkûm ettiğiniz
çalışanların ahı iki cihanda yakanızı
bırakmayacaktır. Unutmayın, zulüm ile abat olunmaz, zulüm ile
abat olanların akıbeti berbat olur. Kamuda güvencesiz,
sözleşmeli, geçici, vekil, ücretli ve kısmi zamanlı personel
çalıştırılması son bulmalıdır. Mevcut
çalışanlar kadrolara alınmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, burada bir durumu daha dikkatlerinize sunuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisinde 4/C statüsünde ve yardımcı hizmetler
sınıfında çalışanlar da mağdurdur. Kendilerine
hizmet eden çalışanların mağduriyetini gideremeyenlerin
başkalarına hayrı olur mu? Bunlardan üniversite mezunu, hatta
yüksek lisans yapan vasıflı arkadaşlarımız hizmetli,
garson gibi görevlerde çalıştırılıyor. Mecliste
çalışan 4/C'liler de kadroya alınmalı, yardımcı
hizmetler sınıfında çalışanlar genel idare hizmetleri
sınıfı kadrolarına geçirilmelidir.
Ayrımcılık ve haksızlıklar giderilmelidir.
Bu teklifte
taşeron işçileriyle ilgili de hiçbir düzenleme yoktur. AKP döneminde
taşeronlaşmanın kamuda girmediği alan
kalmamıştır. Taşeron işçileri insanca
çalışma koşullarından uzak, iş güvencesiz,
sendikasız, izin hakkı ve fazla mesai verilmeden âdeta köle gibi
çalıştırılmaya devam edilmektedir.
Çalışma
Bakanı taşeron işçileriyle ilgili çalışma
yapıldığını açıklamıştır ancak
arada bir umut vermekten başka bugüne kadar hiçbir şey
yapılmamıştır. Her geçen gün sorunları daha da artan
taşeron işçilerine sahip çıkılmalı, çalışma
şartları ve hakları iyileştirilmelidir. Devletin asli ve
sürekli hizmetlerinde çalıştırılan taşeron
işçileri mutlaka kadrolara atanmalıdır.
Geçici ve mevsimlik
işçiler de yine göz ardı edilmektedir. 2007 seçimleri öncesi 5620
sayılı Kanunla yaklaşık 220 bin geçici işçiye kadro
verilmiştir, ancak başta şeker ve çay fabrikalarında olmak
üzere yıllardır geçici veya mevsimlik işçi olarak
çalışanlar kadroya alınmamıştır. Sayın
Başbakan, altı yıl önce Bu kardeşlerimizin sorununu çözmek
inşallah yine bizlere nasip olur. demişti ancak bu telifte de sorun
çözülmemiş, mağduriyet devam etmektedir.
Geçici ve mevsimlik
çalışanların emekli olamama sorunları da
bulunmaktadır. Emeklilik için hizmet yılı ve yaş
şartı açısından sorunları olmamakla birlikte aranan
prim ödeme gün sayısını tamamlayabilmeleri için ömürleri
yetmemektedir. Sayın Bakana soruyorum: Yılda dört ay, altı ay
çalışmayla kaç yılda emekli olunabilir? En az elli yıl,
yetmiş beş yıl çalışmak gerekmektedir. Bu soruna
mutlaka çözüm bulunmalı, bu arkadaşlarımıza
çalışamadıkları süreler için borçlanma imkânı
verilmelidir.
Bu teklifte,
emeklilikte yaşa takılanlar da yoktur. Emeklilik için gerekli hizmet
süresini ve prim ödeme gün sayısını doldurdukları hâlde
yaş şartına takılanların mağduriyeti
giderilmemektedir. Emeklilikte yaşı bekleyen
vatandaşlarımız mağduriyetlerinin giderilmesini
istemektedir. Emeklilikte yaş mağdurları bugüne kadar
yaptıkları eylemlerle seslerini duyurmaya
çalışmışlardır, açlık grevine girmişlerdir.
Sayın Bakan, hiç mi insafınız kalmadı, emeklilikte
yaşa takılanları neden görmüyorsunuz?
Değerli milletvekilleri,
bu teklifte, Diyanet İşleri Başkanlığında vekil
imam, vekil müezzin ve Başkanlığa bağlı Kuran
kurslarında vekil Kuran kursu öğreticisi olarak 4 Mayıs 2005
ile 30 Haziran 2013 tarihleri arasında en az üç ay süreyle ya da 18
Haziran-30 Haziran 2013 tarihi itibarıyla görev yapanların yeterlilik
belgesine sahip olmaları koşuluyla ilgili kadrolara atanmaları
düzenlenmektedir. Bu düzenleme hâlen görev yapan birçok vekil imam, vekil
müezzin ve vekil Kuran kursu öğreticisini kapsamamaktadır. Maddede
de görüleceği üzere, özel tarihler yazılarak âdeta birilerini
kapsaması için çaba sarf edilirken hafızlık belgesi olsa bile
yeterlilik belgesi yok diye birçok vekil görmezden gelinmektedir. Bir taraftan
bir gün dahi görev yapanlara kadro verilirken diğer taraftan
yıllardır vekil olarak görev yapanlar dışlanmaktadır.
Sayın Bakan,
vekil görevliler arasında neden ayrımcılık
yapıyorsunuz? Yeterlilik belgesine sahip olmayanlara, bir anlamda böylesi
yüce ve önemli görevler için yeterli görülmeyenlere neden ve nasıl
vekillik görevi verilmektedir? Siz imamlığı, müezzinliği,
Kuran kursu öğreticiliği görevini hafife mi alıyorsunuz? Vekil
tayini için kriterleriniz nedir? Torpil ve kayırmacılık var
mıdır?
Ayrıca, merkezî
sınavda yüksek puan almış birçok ilahiyat fakültesi, ilahiyat
yüksekokulu ya da imam-hatip lisesi mezunları atanmayı beklerken
kadroların bu şekilde doldurulması, onların
haklarının gasb edilmesi anlamına gelmektedir. Böylelikle kul
hakkı yenmesine sebebiyet verilmektedir. AKP Hükûmeti kendine göre
işin kolayını bulmuş: Önce kolayca ve istediğini vekil
ata, sonra kanun çıkararak onlara kadro ver.
Sayın Bakan,
insanların hakkını yemeyin. Bilesiniz ki memur yerleştirmeleri
için kadro açılmasını ve atanmak için kendilerine sıra
gelmesini umutla bekleyenler sizlere hakkını helal etmemektedir.
Vekillik müessesesi çok zaruri durumlara münhasır olmalıdır.
Personel ihtiyacı merkezî sınav yoluyla yapılacak
yerleştirmelerle karşılanmalıdır. Diyanet
teşkilatında her kurumdan daha hassas olunmalı, adaletli ve
hakkaniyetli bir yönetim sergilenmelidir. Haksızlık ve
kayırmacılığın zannına dahi meydan verilmemelidir.
Bu düzenlemede
vekil ebe-hemşirelere haksızlık ve ayrımcılık yapılmaktadır.
Vekil ebe-hemşireler 2011 yılında 4/B'li sözleşmeli
kadrosuna alınmış ancak bu hak kesintisiz bir yıl
çalışma şartına uyanlara tanınmıştır.
Bu şartı taşımayanların yanı sıra, daha
sonra alınanlarla birlikte hâlen bin civarında vekil ebe-hemşire
çalışmaktadır. Vekil ebe-hemşirelere neden kadro
vermiyorsunuz? Vekil imam, müezzin ve Kur'an kursu öğreticileri memur
kadrosuna alınırken vekil ebe-hemşirelere bu hakkın
verilmemesi hakkaniyetle bağdaşmamakta, adalet ve eşitlik
ilkelerine aykırılık oluşturmaktadır.
Bu kanun teklifinde
ücretli öğretmenler de, öğretmenler de yok. Vekillere kadro
veriliyorsa bundan ücretli öğretmenler de yararlanmalıdır. Millî
Eğitim Bakanlığı, açık kontenjanları doldurmak
için ücretli öğretmen alıyor. Yüz binlerce atama bekleyen
öğretmenler umutla beklerken öğretmen açığı ücretli
öğretmenlerle giderilmektedir. Gerekli kadrolar ihdas edilerek
öğretmen ihtiyacı atamayı bekleyen öğretmenlerden
karşılanmalıdır.
Öğretmenler
AKP döneminde yoksullaşmış, kamu çalışanları
arasında en düşük ücreti alan kesim olmuştur.
Öğretmenlerimizin aylık ve ek ders ücretleri insanca bir hayat
sürmeleri için yeterli değildir. Çalışırken geçimini
sağlamakta zorlanan öğretmenler, emeklilikte ise sefalete mahkûm
edilmektedir. Eğer ülkemizi yeniden ayağa kaldırmak, sözü
dinlenen ve kudretli bir konuma getirmek istiyorsak mutlaka eğitim ve
öğretimin sorunlarını ve öğretmenlerimizin
sıkıntılarını bitirmek durumundayız.
Değerli
milletvekilleri, bu düzenlemede polislerimiz de yok. Sayın Bakan,
polislerimize 3.600 ek göstergeyi niye vermiyorsunuz? Tamamına
yakını yükseköğrenimli olan polislerimiz, emsallerine bakarak
3.600 ek göstergeyi haklı olarak istiyor. Sayın Başbakanın
polisin özlük haklarıyla ilgili altı yıl önce verdiği söz
neden yerine getirilmemiştir? Polis emekli olmaktan korkuyor çünkü emekli
olunca maaşı yarıya düşüyor. Bu yüzden, yaş haddine
kadar çalışmak zorunda bırakılıyor. Emekli
polislerimiz de şiddetli geçim sıkıntısı çekiyor.
Polisin özlük hakları mutlaka iyileştirilmelidir.
Kamu
çalışanları arasında mağduriyet yaşamayan
neredeyse yoktur. AKP Hükûmeti tarafından yapılan ayrımcı
ve adaletsiz uygulamaları saymakla bitiremeyiz. Son dönemde yapılan
düzenlemeler sonucu kamu kurumlarında şef, şube müdürü, il
müdürü gibi kadrolarda çalışanların yaptığı
görevin önemi, ağırlığı, sorumluluğu
artmasına rağmen mali haklarının azalmasının
mantıklı bir izahı olamaz.
Sağlık
Bakanlığında şube müdürü, hastane müdür ve müdür
yardımcıları ile il sağlık müdür
yardımcıları 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile
araştırmacı kadrolarına atanmıştır. O
nedenle, özlük hakları itibarıyla büyük kayıplar
yaşamışlar ve mağdur edilmişlerdir. Hâlbuki diğer
bakanlıklarda benzer unvanlarda çalışanlar, uzman
kadrolarına atanarak özlük hakları korunmuştur. Bu
ayrımcı uygulamalara son verilmelidir.
Bugün mühendis
kadrolarında çalışanlar, emrinde çalışan
işçilerden daha düşük maaş almaktadır. Kamu avukatları
gerek yargı mensuplarına göre gerekse emsal kariyer mesleklere göre
özlük hakları bakımından çok geri durumdadır.
Kamu işçilerinin
eş durumu, sağlık sebepleri ya da başkaca nedenlerle bir
kamu kuruluşundan diğerine naklen atanma ihtiyaçları
doğmaktadır. Ancak, kamuda çalışan işçiler, diğer
kamu çalışanları gibi, başka kamu kurum ve
kuruluşlarına naklen atanamamaktadır. Bu durum kamu
çalışanları arasında eşitsizliğe yol
açmaktadır. Kamu işçilerinin de naklen atama konusundaki
sorunlarına mutlaka çözüm bulunmalıdır.
Sayın Bakan,
kamu çalışanları arasındaki binbir çeşit
ayrımcı ve adaletsiz uygulamalara ne zaman son vereceksiniz?
Yaşanan mağduriyetler vicdanınızı hiç mi rahatsız
etmiyor?
Bu kanun teklifinde
muhtarlarımız da yok. Muhtarlara özlük haklarının
iyileştirileceği konusunda söz vermeyen bakan neredeyse
kalmamıştır. Hatta, muhtarlara önemli haklar getirilmekte
olduğunu dile getiren Hükûmet Sözcüsü Bülent Arınç'ın "Ben
de emekli olursam herhâlde bir köyde muhtarlığa aday
olabilirim." şeklindeki açıklaması üzerinden aylar
geçmiş, yıllardır verilen sözler tutulmamış ve
muhtarlarımız hep aldatılmıştır.
Bu kanun teklifinde
şehit aileleri, gaziler, engelliler ve yaşlılarla ilgili de bir
düzenleme yoktur. Şehit aileleri ile gazilerimiz ve malullerimizin birçok
sorunu bulunmaktadır. Onlara pozitif ayrımcılık
getirileceği, geniş imkânlar sunulacağı sözleri verilmesine
karşın, yerine getirilmemiştir. Bugün şehit aileleri ve
gazilerimizin sorunları hakkında yaptığım gündem
dışı konuşmamda da partilerimize ve sizlere
çağrıda bulundum.
Sayın
Başkan, Sayın Hükûmet, partilerimizin değerli grup başkan vekilleri,
değerli milletvekilleri; çağrımı tekrarlıyorum.
Nasıl olsa bu torba kanunun görüşmeleri birkaç gün sürecek. Gelin,
parti gruplarımızın belirleyeceği milletvekilleri olarak
yan odaya geçelim. Hükûmetin gönderdiği yüz iki maddelik torba kanun
tasarısında yer alan şehit aileleri, gazilerimiz, malullerimiz,
yaşlılarımız ve engellilerimizle ilgili maddeleri
ayıklayıp görüştüğümüz bu torba kanuna önergelerle dâhil
edelim. 20-30 civarında madde var. İlgili derneklerimizin bir, iki
madde ilavesi ve bir, iki maddedeki küçük değişiklik talebinde eğer
anlaşırsak bunu da yapalım, bu torbaya dâhil edelim.
Kanun teklifinin
hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Tümü üzerinde
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen Adil Zozani,
Hakkâri Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, torba kanun tasarısının
tamamı üzerine partimiz adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, basit
ama karmaşık bir matematik sorusu sorarak başlamak istiyorum. Bu
tasarı Komisyona ilk geldiğinde 46 madde, sonrasında alt
komisyona havale edilip 6 madde çıkarılıp 19 madde ilave
edilmiş, bir de geçici madde ilave edilmiş, etti 59+1. Üst komisyona
geldi fakat üst komisyonda 76+2 olarak çıkmış. Üst komisyonda
kaç madde eklenmiş? Basit bir hesapla siz bulabilirsiniz. 27 madde, üst
komisyonda, tartışmalar esnasında, alelacele, çalakalem
hazırlanan tekliflerle, önergelerle ilaveler yapılmış. 76+2
madde olarak şu anda tartışmaya başladık. İki
gün, üç gün tartışacağız, muhtemelen 100 küsur madde olarak
Türkiye Büyük Millet Meclisi bu tasarıyı ya da bu teklifi
kanunlaştıracak. Şimdi, böyle bir yöntemle
hazırlanmış bir kanun teklifi sağlıklı olabilir
mi, kanun tekniğine uygun olabilir mi? Ben söylemiyorum, Sayın
Bakanın kendisi söylüyor, Çalışma Bakanının kendisi
söylüyor, diyor ki: Evet, bu kanun tekniği elverişli bir teknik
değildir. Yani torba yasa hazırlamak elverişli bir kanun tekniği,
yöntemi değildir, vazgeçmek gerekir. Peki, niye ısrar ediyorsunuz
bunda? Sadece Meclisi angarya çalıştırmakla -yetinmiyorsunuz,
Türkiye'nin özellikle dış yatırımcı
açısından, Türkiye'nin hukuk sistemini bu kanun teklifiyle, yani bu
torba yasalar tekniği nedeniyle güvenilmez bir pozisyona sokuyorsunuz.
Bunu da ben söylemiyorum, Sayın Adalet Bakanı TÜSİAD Yüksek
İstişare Kurulu toplantısında ifade etmiştir; benim
ifadelerim değildir, Hükûmet yetkililerinin, kabine üyelerinin
tespitlerinden söz ediyorum. Niye ısrar ediyorsunuz peki? Bakın, size
sadece bir maddeyle ilgili bir örnek vereyim: 73üncü madde, tam 12 kanun
hükmünde kararname ile 19 kanunda sadece bir maddeyle değişiklik
yapıyorsunuz. İsterseniz sayayım; 375, 666, 633, 635, 639, 664,
645, 644, bunların tamamı
RECAİ BERBER
(Manisa) Süren yetmez.
ADİL
ZOZANİ (Devamla) Sıkılıyor musunuz? Zamanımız
çok, 76 madde var, 76 önerge var, 5 bölümde 76 defa size işkence
yapacağım, hepsinde çıkıp konuşacağım,
hepsinde size aynı şeyleri söyleyeceğim, işkence
nasılmış göreceksiniz. İşkence nasıl
yapılırmış görürsünüz. Yerinizde olsam sataşmam.
VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) Ne gerek var?
ADİL
ZOZANİ (Devamla) Sayın Demiröz, bu maddenin içerisinde sizin de
altında imzanız olan bir teklifiniz vardı; hatırlıyorsunuz,
size Komisyon esnasında sorduk, Haberim yok." dediniz.
Şimdi, o
yüzden bence konuşturtmayın, Meclisin son günleridir
BAŞKAN
Hayır, Sayın Zozani, konuşun, konuşun.
ADİL
ZOZANİ (Devamla) Siz doymadıysanız sohbetime ben de devam
edeceğim Sayın Başkan.
Şimdi, verilen
sözler var, mesela komisyonlarda alt komisyonlar kurulur, o alt komisyonlar
aslında uzlaşma tekniğine dayalı çalışmak üzere
kurulurlar fakat bu konuyla ilgili yapılan alt komisyon
çalışmalarında Hükûmet üyeleri -yani iktidar partisi
mensupları- verilen sözlere sadık kalmadılar. Birçok maddede
değişiklik yapılacak. dendi, söz verdiler, üst komisyona
getirdiklerinde aynen bildiklerini okudular, geçirdiler. Sonrasında biz
gelip Ya, niye böyle samimiyetsiz davranıyorsunuz? Niye samimi
davranmıyorsunuz? dediğimizde E, niye samimiyetimizi
sorguluyorsunuz
E, pratik ortada.
Biraz önce bir
vesileyle iktidar partisinin bir grup başkan vekili Kişinin
aynası iştir, lafa bakılmaz. dedi. E, bu konuda, gerçekten bu
lafı iade ediyoruz. Lafa bakılmaz, evet. Güven ortamını
zedelediniz, çalışma ortamında güvensizlik yaydınız.
Mesela bu
düzenlemelerden bir tanesi 28 Şubat mağdurlarıyla ilgiliydi.
Dedik ki: Evet, biz, muhalefet partileri mensupları olarak, bugüne kadar
Türkiyede darbe mağduru olmuş herkesin ama herkesin
itibarının iade edileceği bir düzenleme koyalım, bir
düzenleme yapalım. Sadece 28 Şubatla sınırlı
kalmayalım. Çünkü, eğer siz bunu 28 Şubatla
sınırlı tutarsanız sadece bir rövanş alma gayreti
olarak okunur ki biz bunu seçmene selam olarak algılarız. Buradan
çıkalım, bugüne kadar -27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 27 Nisan-
kaç darbe olmuşsa, kaç postmodern darbe olmuşsa, kaç insan
mağdur olmuşsa hepsinin itibarlarının iade edileceği
bir düzenleme getirelim. Alt komisyonda Tamam, bunun üzerinde
çalışalım. dediler, Üst komisyona kadar hazırlık
yapacağız. dendi, iktidar partisi mensupları üst komisyonda
aynen bildikleri şekilde geçirdiler. Çünkü bizim dediğimiz
şekilde eğer geçirmiş olsalardı, o zaman bunu seçim
propaganda malzemesi olarak kullanma şansları kalmayacaktı. Sırf
28 Şubatın rövanşını aldık, bakın, görevlerine
iade ettik. diyebilmek için burada uzlaşmadan kaçtılar.
Yani, buradaki
düzenlemenin bir pratik karşılığının
olmadığını size bir rakamla ifade etmek istiyorum.
Varsayalım ki 28 Şubat 1997de o alınan kararlarla mağdur
edilmiş bir astsubay çavuş görevinden o dönem
uzaklaştırılmış, el çektirilmiş,
haksızlığa uğramış, mağdur edilmiş.
Aradan ne kadar süre geçti? On altı yıl geçti. On altı yıl
içerisinde eğer bu insan o gündün bugüne kadar görevde kalmış
olsaydı -zamanı durdurabilecek hâliniz yok ya- ve her iki yılda
bir -ki TSK İç Hizmet Kanunu öyle diyor- terfi ettiğini
düşünseniz bu insanların en azından eğer bugün emekli
olmamış olsa bile astsubay kıdemli başçavuş olurdu.
Hangi kriterlere dayanarak bu insanı bugün göreve iade edeceksiniz, görevi
ya da kendisine iade edeceksiniz?
Bir başka
örnek vereyim size: 28 Şubat darbesi gerçekleştiğinde ordudan el
çektirilmiş bir yüzbaşı, aradan on altı yıl geçtikten
sonra, bu süre içerisinde, mutat terfi sistemine göre, ordu içerisinde
kalmış olsaydı bugün Genelkurmay Başkanı olabilme
şansına sahip olacaktı ya da en azından orgeneral
rütbesiyle emekli olabilme şansı vardı ama bu insan orada
mağdur edildi, ordudan uzaklaştırıldı. Şimdi,
diyorsunuz ki: Eş değer görevlere iade edilmesi
Nasıl
getireceksiniz? On altı yıl sonra getirseniz bu adamı,
yüzbaşı ya da astsubay başçavuş yapsanız ne olur
yapmasanız ne olur? Bu nedenle diyoruz ki, yasal düzenlemenin bir pratik
karşılığı yok. Ancak, burada
yaptığımız düzenlemenin iadeyiitibar açısından
sembolik bir anlamı vardır, bu insanların
itibarlarının iadesi mümkündür. Ha, mademki sadece darbe mağduru
insanların itibarlarını iade edeceğiz 28 Şubatla
sınırlamayalım bunu, bütün darbe mağdurlarına bunu
uygulamak mümkündür. Mevcut durumda yapılan düzenleme, üzerinde konuştuğumuz
düzenleme bir hesaplaşmadan öteye hiçbir şey değildir.
2022
sayılı Yasada bir değişiklik yapılıyor,
vakıflar yerine vakıf düzenlemesi yapılıyor, sadece
çoğul ekini çıkarmak için bir düzenleme yapılıyor. Bunu
yapmak yerine, getirseniz, yaşlılarımıza, yardıma
muhtaç olan insanlarımıza ödediğiniz paraya baksanız,
ödediğiniz parayı biraz artırsanız ne olurdu? Türkiyede 65
yaşını doldurup yardıma muhtaç olan insanlara vakıf ve
Sosyal Yardımlaşma Vakfı marifetiyle ödenen para ne kadar
biliyor musunuz? 125 lira. 125 lira veriyorsunuz ve bunu da her ay vermek
yerine, ayıp olur, her ay o yaşlı insanı bankanın
önüne ya da sosyal yardımlaşma kurumunun önüne götürmek yerine
demişsiniz ki: Üç ayda bir gelin, biraz daha fazla para almış
olursunuz. Üç ayda bir bu insanlara 375 lira para veriyorsunuz; harca harca
bitmez!
Bir düzenleme daha; şimdi, burada
yapılan düzenlemelerle resmen Tarih Kurumuna sansür getirilmek
istenmiştir. Tarih Kurumu sansürleniyor.
Türkiyenin resmî tarihini yazan Tarih Kurumuna diyorsunuz ki: Yüksek
kurum ve kurumlar, devletin millî savunma ve millî güvenliğine
ilişkin hususlar konusunda kayıt tutamazsınız, bilgi
isteyemezsiniz. Ne demek? Genelkurmayın uygulamaları artık
tarih denetimi altında değil, yazılmayacak, Tarih Kurumu bilgi
isterse bilgi verilmeyecek. Yükseköğretim Kurumu öyle, bakanlıklar
öyle, Cumhurbaşkanlığı öyle, Başbakanlık öyle,
uygulamaların tamamı sansürlendi. Tarih Kurumuna 73üncü maddede
getirilen bir değişiklikle sansür uygulaması getiriliyor. Hani
şeffaftık, hani demokratiktik, hani açıklıktan söz
ediyorduk; nerede açıklık, nerede şeffaflık? Buysa
açıklık, şeffaflık; böyle açıklık, böyle
şeffaflık batsın.
4/Blilerle ilgili
düzenleme, elle tutulabilir düzenlemelerden bir tanesi ama bunu da getirirken
insanları şu anda bulundukları yerlere çiviliyorsunuz, ömür boyu
başka yere gitmesine olanak tanımıyorsunuz. Peki, bir
insanın verimliliğini, performansını nasıl
artıracaksınız? Bugün bir ilçe belediyesinde biri kadroya
geçiyorsa Ömür boyu orada kalacaksın. demenin hakkı, hukuku nerede?
Neye dayanarak bunu yapıyorsunuz? Bunu da bir tarafa koyun, 96.500
kişiyle ilgili düzenleme yapıyorsunuz, niye geriye kalan 23.500
kişiyi ilave etmiyorsunuz? Biraz önce de 4/Clilerle ilgili üzerinde
durduk; niye üzerinde durmuyorsunuz bununla ilgili de? Artı, 5620
sayılı Yasaya dayalı olarak belediyelerde geçici statüde
çalışanları -ki hepsi 48inci maddenin niteliklerini
taşıyor olmasına rağmen- bu düzenlemenin niye dışında
tutuyorsunuz? Bu haksızlık değil mi? Yarın öbür gün bu
insanlar mahkemeye gidecekler ve bu yanlışı açığa
çıkaracaklar, insanlar haklarını arayacaklar. Bu
yanlışı niye yapıyorsunuz? Bu insanların bu
kazanılmış hakkını niye vermiyorsunuz? Düzenleme
getiriyorsanız bütünlüklü getirin. Niye insanlar mahkemeye gitsin? Üç ay
sonra tekrar karşınıza Ya, işte mağdur edildiler. Biz
bu mağduriyeti gidermek için bir düzenleme yapmak durumundayız.
deyip yeni bir madde tartışmaya açılacak.
Değerli
arkadaşlar, özellikle AK PARTİli milletvekili
arkadaşlarım; Sayın Başbakan sizin bu yasa
çalışma tekniğinizi ya bilmiyordur ya yanlış
bilgilendirme yapılıyordur, gerçekten birisi onu kendisine söylemeli.
Üç ay önce yapılan yasa değişikliğinde yani gelmiş,
komisyonlardan geçmiş, Genel Kuruldan geçmiş, Resmî Gazetede
yayımlanmış, aynı milletvekilleri Ya, pardon
yanlış yapmışız, düzeltme ihtiyacı duyuyoruz.
diyorlar. Birinin Sayın Başbakana bunu da söylemesi gerekir. Olmaz
böyle çalışma sistemi, olmaz böyle kanun yapma tekniği. Üç ay önce
çıkardığınız yasayı bugün neye dayanarak
değiştiriyorsunuz?
Bu teklifle mesela
şey getiriliyor, dün de üzerinde durduk, bir yıl önce
çıkarılmış bir yasa, iş güvenliği uzmanları.
İş yerlerine Bir yıl daha
çalıştırmayabilirsiniz. diyor. Olur mu böyle düzenleme? Niye?
Getiriyorlar koskoca bir yalan: E, Türkiyede yeterince uzman
yetiştiremedik, biz mecburuz, bir yıl daha erteleyeceğiz. Yok
öyle yağma. Tartıştık ve açığa çıktı ki
Türkiyede yeterince iş güvenliği ve sağlığı
uzmanı varmış ancak işverenlerin istedikleri ücretle
çalışmayı kabul etmedikleri için daha fazla uzman
yetiştirip emek sömürüsünün alanını genişletme
politikasını esas almışlar.
Bir konu daha var.
Mesela Türkiyede kaç kişiye 1 doktor düşüyor? Bin kişiye 1,4 doktor düşüyor
Türkiyede, ki referansı üst düzeyde bir meslekten söz ediyorum. OECD
ortalaması ne kadardır? 2,9. OECD sıralamasında Türkiye son
sıradadır. Peki, Türkiyede kaç kişiye 1 din görevlisi
düşüyor? 600 kişiye 1 din görevlisi düşüyor. Çok
ihtiyaçmış gibi 2.100 kadro daha artırılıyor. Peki,
öğretmenleri niye düşünmüyorsunuz? Getirin, biz bu düzenlemeye evet
diyelim. Aynı şartlarda eğitim fakültesi mezunlarının
da kadroya geçirilmesini teklif ediyoruz size -önerge getireceğiz bu
konuda- aynı şartlarda eğitim fakültesi mezunlarını da
kadroya geçirelim. Var mısınız buna? Bütün kamuoyunun önünde
söylüyoruz, size teklif ediyoruz. Biz din görevlileriyle ilgili
yaptığınız düzenlemeye evet diyoruz. Aynı
şartlarda öğretmenleri, eğitim fakültesi mezunlarını
kadroya geçirelim, teklif ediyoruz, bunu da getireceğiz.
Değerli
arkadaşlar, bu konuda söylenecek daha çok şey var; bu torba
konuş konuş bitmez, zamanımız da çok, en az bir 70 defa
daha görüşeceğiz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Tasarının
tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen İzzet
Çetin, Ankara Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
İZZET ÇETİN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 478 sıra
sayılı -torba, çuval, harar, ne derseniz deyin- Kanun Teklifi,
Tasarısı üzerine söz aldım Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
yasama yılının 1 Temmuzda Anayasadaki yazılı hükmüne
göre bitmiş olması gerekir ama AKPnin -on bir yıllık
alışkanlığı- haziran ayının sonuna
doğru gelince birdenbire aklına, bürokratlarıyla iş tutarak,
ne var ne yok böylesi torba kanunlar adı altında Meclis gündemine
taşıyıp onları kaşla göz arasında geçirme gibi
bir alışkanlığını sürdürdüğünü görüyoruz. Bu,
torba kanun değil esasında, çuval da değil, harar diye tabir
edilebilir veya matruşkalar vardır hani -Rusların-
çıkardıkça peş peşe çıkar; kanun içinde kanun, kanun
içinde kanun, kanun hükmünde kararname
Biraz evvel
arkadaşım belirtti, bu, 18 Haziran tarihinde alt komisyona
geldiğinde 46 madde. 6 madde çıkartıldı, 19 madde ilave
edildi ve 59 oldu, daha sonra 76. Şimdi görüyorum ki iktidar
çoğunluğu çoğunluğuna güvenerek, yine vereceği
önergeler ve ekleyeceği yeni hükümlerle 76 olan madde
sayısını 100e kadar çıkarabilecek.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, ben de biraz evvel konuşan Sayın Zozani
gibi tek tek yasaları yazdım, bu kitabın üzerine de çizdim,
gerçekten sadece 73üncü madde, 19 kanun, 12 kanun hükmünde kararnamede
değişiklik yapıyor. Toplamda 76 maddelik kanun teklifinde 75
kanun ya da kanun hükmünde kararname değişikliğe
uğratılıyor verecekleri hariç.
Değerli
arkadaşlar, bir kere, her şeyden önce, bu kanuna, bu teklifi sunan
arkadaşların teklif olarak sunması abesle iştigal bir
durumdur. Ondan daha vahimi torbasına, çuvalına sahip çıkmayan
AKP Grubunun hâlidir. Bakınız şu AKP Grubuna, 75 kanunda
değişiklik yapan teklif, tasarı veriyorlar; içeride 75 kişi
değil, 15 kişi yok AKPden. Kamuoyunun dikkatine sunuyorum.
Değerli
arkadaşlar, gerçekten, bu kanun teklifinin görüşülmesi
sırasında teklif sahibi milletvekillerine -hem alt komisyonda hem ana
komisyonda teklife imza attınız- asıl imza koyan
arkadaşımıza da Şu kanun teklifindeki şu madde
hakkında bilgi verin. dediğimizde, hiç kusura bakmasınlar, aval
aval bürokratın yüzüne bakıyor. Bürokrat bir şeyler söyleyecek,
o bize aktaracak. Kanun teklifi vermiş sözüm ona, verdiği tekliften
bihaber.
OKTAY VURAL
(İzmir) Zaten oturan da Orman Bakanı.
İZZET
ÇETİN (Devamla) - Evet, o da vahim bir durum.
Gerçekten, bu kanun
teklifinin, tasarısının, adına ne derseniz deyin,
inançsızlığını, Sayın Bakanın
utangaçlığı, mahcubiyeti ortaya koyuyor. Kendisi malın
sahibi olarak gelemiyor, bir başka bakanını gönderiyor ama
gelmediği hâlde açıklama yapıyor. 4/Cliler sesini yükseltti
diye Ramazan ayında geniş geniş onların da kadro sorununu
çözeceğiz. diye sıyırıyor Bakan. Yok böyle bir şey,
gündemlerinde yok çünkü AKPnin gündeminde emek yok, işçi yok, memur yok,
esnaf yok, emekli yok, işsiz yok. Ne var? Tüccar siyaset. Ne var?
Kaşla göz arasında yasa yapıp yandaş affetme var, burada
Tarım Kanununda yapılmak istenen değişiklikte olduğu
gibi veya kamulaştırmada yapılmak istendiği gibi.
RECAİ BERBER
(Manisa) 85 bin çiftçi yandaş mı oluyor şimdi?
İZZET
ÇETİN (Devamla) - 85 bin çiftçinin
Tarım Bakanı gelip buraya
açıklarsa
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Hep
onlar dolandırıcı, dolandırıcılar! Sen daha kimi
koruyorsun, sen!
RECAİ BERBER (Manisa) Mevlüt Ağabey,
ayıp oluyor.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Dolandırmışlar!
İZZET ÇETİN (Devamla)
Diyarbakırda ne
yapmak istediğini açıklarsa kamuoyu da bilgi sahibi olur.
RECAİ BERBER (Manisa) Ayıp oluyor.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Ayıp mayıp olmuyor.
İZZET ÇETİN (Devamla) Sayın Başkan,
süremi istiyorum.
RECAİ BERBER (Manisa) İçinde
dolandırıcı varsa onlarla ilgili hüküm koyduk ya.
OKTAY VURAL (İzmir) Dolandırmak için mi?
İZZET ÇETİN (Devamla) Şimdi,
değerli arkadaşlar, evet
RECAİ BERBER (Manisa) Dolandırıcı
olanlarla ilgili yasak geldi, yasak, yasak!
OKTAY VURAL (İzmir) Ya yeter, dolandırmak
için hüküm koymayın çiftçileri!
İZZET ÇETİN (Devamla) Sayın Berber,
Komisyondaki alışkanlığını burada da
sürdürüyorsun.
BAŞKAN Sayın Berber, lütfen
OKTAY VURAL (İzmir) Yani olmaz ki, çiftçileri
dolandırmak için hüküm konulmaz ki. Bizi de alet etmeyin buna.
İZZET ÇETİN (Devamla) Sayın Başkan,
müdahale edin Berbere lütfen.
BAŞKAN Ediyorum efendim.
Sayın Berber, lütfen
MUHARREM VARLI (Adana) Ne varmış çiftçiler
için bir anlatsana.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Bizi alet etmeyin Sayın
Berber.
BAŞKAN Sayın Çetin, siz Genel Kurula hitap
edin.
İZZET ÇETİN (Devamla) Şimdi,
değerli arkadaşlarım, kanun teklifi Plan ve Bütçe Komisyonunda
görüşülüyor. Yani demin söyledim, toplamda 54, 55 kanunda
değişiklik yapıyor, 20 kanun hükmünde kararnamede
değişiklik yapıyor; sadece Plan ve Bütçe Komisyonunda
görüşülüyor. O görüşmeler de nasıl oluyor? Perşembe günü gündüz
on birde başladık, ertesi sabah yediye kadar; insanlık
dışı bir çalıştırma.
Meclis yasa yapan bir organ, yaptığı
yasalara önce kendisi uyacak. Bundan evvel yürürlükte olan 1475
sayılı İş Yasasında olağanüstü hâllerde
çalışmaya ilişkin bir hüküm vardı, o da savaş hâlinde bile
bir insanın on bir saatten fazla çalışmasına Bakanlar
Kurulu karar verirdi. Şimdi, biz aralıksız yirmi iki saat
Kimimiz uyukladı, kimimiz gezindi, esnedi; e, kanun yapıyoruz. O
kanundan ne AKPye hayır gelir ne millete hayır gelir ne işçiye
ne memura ne de bunu teklif olarak sunan, sunduran Başbakana, bakanlara
hayır gelir. Bir kere, herkes bilmeli ki kanun yapma tekniğine
uymayan, ilgili kesimleri dinlemeyen, ilgili komisyonları, Anayasada
hüküm altına alınmış -Plan Bütçe Komisyonu elbette ama-
Meclisin kurduğu komisyonları görmezden gelen bir zihniyetin
demokrasiyle uzaktan yakından ilgisinin olmadığını
açıkça söylemek isterim.
Değerli arkadaşlar, gerçekten, teklife bir
baktığınız zaman, çorba. Yani maddelere bir göz
atıyorsunuz, maddelerin içinden çıkabilmenin olanağı yok, hemen
hemen her kanunda değişiklik yapıyoruz, 75 kanun ya da kanun
hükmünde kararnamede değişiklik yapıyoruz.
Hazırlanması açısından çelişkiler daha ilk, 1inci
maddede ortaya çıktı. ORKÖYde, özellikle orman köylülerinin bulunduğu
orman köyünde en az bir yıl oturmadan ORKÖY kredilerinden
faydalanmasına ilişkin bir düzenleme getirildi. Orman
Bakanlığı bürokratına sorduk, Ya, bizim böyle bir
teklifimiz yok. dedi. Biraz araştırdık, Tarım Orman
Komisyonunda aynı mahiyette bir başka konu görüşülüyor. E,
çıkarttık
5inci, 6ncı
maddeleri görüşüyoruz. Geldik, Diyanet İşleri
Başkanlığıyla Hükûmet arasında çelişki. Diyanet
İşleri Başkanlığı diyor ki: Biz bu maddelerin
böyle değiştirilmesini istemiyoruz. Hükûmet diyor ki:
Değiştireceğiz. Neyi değiştiriyorlar? Değerli
arkadaşlar, Diyanet İşleri Başkanlığı
Türkiye Cumhuriyeti bütçesinden en büyük payı alan, hemen hemen dört
bakanlıktan sonra en çok bütçesi olan bir kurum. Gerçekten, din
işleriyle ilgili bir kurum, inanç işleriyle ilgili bir kurum,
herkesin koruması gerekir. Şimdi, bakıyoruz, Diyanet
İşlerine bağlı olan camilerin, mescitlerin veya diğer
müştemilatın ek tesisleri ticari amaçla kiralanabilecek veya
başkalarına devredilebilecek bir düzenleme. Diyanet diyor ki: Biz
bunu istemiyoruz. Hükûmet diyor ki: Böyle yapacağız.
Bir başka
düzenlemeye bakıyorsunuz, bu memlekette 100 binden fazla öğretmen
adayı atama bekliyor. KPSS sınavına girmiş yüz binlerce memur
adayı genç, memuriyet için atama bekliyor. Biz ne yapıyoruz bu
tasarıyla? Sanki KPSSyle kazanan memurlar -ne olur- bizim
yandaşımız olmayabilir, hakkıyla sınav
kazanmış, bir devlet dairesine atanırsa o, öteki olduğu
için bize hizmet etmeyebilir. Ne yapalım? Diyanet İşlerini
paravan bir kurum olarak kullanalım, vekil imam, vekil müezzin, vekil
kayyum, Kuran kurslarında öğretici kim varsa hiçbir kadro tahsisi
veyahut da sınırlama olmaksızın kadroya alalım.
Ayıptır, günahtır, hiç olmazsa Diyanet İşleri
Başkanlığını kullanmayın sayın bakanlar,
Sayın Başbakan; hiç olmazsa milletin inancı nedeniyle saygı
duyduğu kurumu yıpratmayın yani buna hakkınız yok.
Diyanet İşleri Başkanlığında Kuran kursu
öğreticisi bu ülkenin yurttaşı elbette ama onların içinde
bile, şu anda, bakın, Diyanet İşleri
Başkanlığında görevliler, imamlar, müezzinler birbirine
girmiş vaziyette. Onların içerisinde Bu kadar da olmaz ki! diye
düşünenler var, bu da çelişki. Öbür taraftan, gerçekten
baktığınız zaman göreceksiniz ki, bu düzenlemenin
içerisinde bu hüküm, özellikle demin belirttiğim mescitlerin ve camilerin
müştemilatının ticari amaç olarak kullanılması,
bir-bir buçuk ay evvel bu Mecliste görüşülen alkole ilişkin
düzenlemede de gündeme gelmişti. Bir ay sonra ne değişti de
tekrar getiriliyor? O zaman, bu, komisyonda düzeltilmişti ama şimdi
yine gündeme getiriliyor.
Değerli
arkadaşlar, yine, bir bakıldığı zaman, 9uncu maddede
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4/Bsine göre
sözleşmeli olarak çalışanlara kadro veriliyor. Evet,
yıllardan bu yana, memurları, tüm çalışanları bölüp
parçaladık, e şimdi oya tahvil de olsa kısmen çözeceğiz.
Nasıl bir çözüm? Sadece 4/Blileri çözeriz. 4/Blilerin de
tamamını değil yani mahallî idarelerde 23 bin kişiyi,
4/Bli 72.500 kişiyi, sağlık personeli 772 kişiyi kadroya
alırız. Peki, sanatçılar, KİTlerde çalışanlar,
kurumsal sözleşmeliler ne olacak, 4/Cliler ne olacak?
Bakınız,
bugün 4/Clilerden bir yurttaşımız -Mehmet Cerenoğlu-
intihar etti, Beykoz Devlet Hastanesinde can çekişiyor; 4/Cli olup
çoluğunun çocuğunun yüzüne bakamadığı için intihar
eden 22nci 4/Cli.
Sayın Bakan,
bunu not alın, orada sizi meşgul ediyorlar ama.
Değerli
arkadaşlar, yine bunun içerisinde, Yaşa takılanlar. diye
bilinen ve 1999 yılında çıkarılan kanundan sonra peş
peşe AKPnin çıkarttığı kurum kanunlarında
teşvik edilerek emekliliğe özendirilen ya da zorla gönderilen ve o
orduyu büyüten, büyütüldükten sonra da maaş alamadığı için
kıdem tazminatını yiyen ve yiyecek ekmeği olmayan -ne
yazık ki- bugün 4 kişi daha Sıhhiyede, parkta açlık
grevine başladı. Değerli arkadaşlar, gerçekten bunlar da
hiç dikkate alınmadı.
Ya, biz yasa yapan
bir kurumuz, Meclisteyiz. Mecliste 4/Cli çalışma modelini
yaşama geçiren AKP oldu. Meclis Başkanını dün seçtik;
Meclis Başkanını göreve çağırıyorum. Aynı
işi yapan Meclis çalışanları içerisinde ayrım
yapmaktan utanmıyor musunuz Sayın Başkan? Bu sorunu bir an evvel
çözünüz ve Mecliste lokantada yemek yerken, bahçede gezerken Ne olur bizi
kurtarın. diyenlerin sesini duyun Sayın Başkan diye seslenmek
istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, diğer taraftan, gerçekten ülkemizde personel rejimi böyle
bir madde ilavesiyle çözülecek bir sorun değil. Ben Devlet Personel
Başkanı ve Çalışma Bakanlığının üst
düzey bürokratlarına sesleniyorum: Ne olur siyaset yapanları doğru
bilgilendirin. Bir ülkede çalışanlar, memurlar kendi içinde
4/Alı, 4/Bli, 4/Cli ve işçiler, kamu çalışanları
İşçilere bakıyorsunuz, -sözleşmelisi, kısa süreli
çalışanı, part-time çalışanı- esnek
çalışma modellerinin her birisini yaşama geçirdiniz,
kiralık işçiliği getirdiniz, kölelik düzenini yeniden getiriyorsunuz.
Bakıyorsunuz, bütün kurumlara özel çalışma kanunu
çıkarıyorsunuz. Böyle bir çalışma modeli Türkiye
Cumhuriyetinde hiçbir dönemde olmamıştı, şimdi yaşama
geçirmeye kalkışıyorsunuz. Bu, ayıptır, günahtır.
Ben buradan çalışanlara, işçi ve memur sendikalarına,
örgütsüz işçilere, örgütsüz kesime sesleniyorum: Haklarınız için
direnin, haklarınız için sesinizi yükseltin. Eğer sendikalar
size sahip çıkmıyorsa derdinizi Büyük Millet Meclisindeki
milletvekillerine anlatmanın yolunu bulun, sesinizi duyan yok diyorum.
Değerli
arkadaşlar, bir başka konu, bunun içerisinde matruşka gibi
önemli konulardan bir tanesi Karayolları Trafik Kanununa ilişkin bir
düzenleme. Onun içerisinde 17nci maddeye bir bakıyorsunuz, hakikaten
güzel, ehliyetler değişecek, sürücülerden harç parası
alınmayacak. Aa, bedavaya değişim, ne iyi. Biz de Peki. dedik,
geçirdik 17 ya da 18inci maddede. E, bir bakıyoruz ki sadece harç
alınmıyor, bir de değerli kâğıt parası
Bir
değerli kâğıt parası olarak alınacak para 101 lira. 24
milyon vatandaşımızın ehliyetleri yani sürücü belgesi
değişecek. Her birisi harç ödemeyecek. dedik ama ne verecek?
Değerli kâğıt parası, 101 lira. Yani, 2,5 katrilyon lira
parayı yurttaştan -belki ehliyeti var ama işsiz, belki ehliyeti
var ama yoksul- onun cebinden alacağız. Ne yapacağız?
Seçime giderken yeni bir kaynak bulacağız.
Değerli
arkadaşlar, bu kanunda en acımasız maddelerden bir tanesi de
gerçekten 28 Şubat mağdurlarını her seferinde gündeme
getiren AKPnin diğer darbe mağdurlarını görmezlikten
gelmesidir. Sadece 28 Şubat değildir mağdurlar. Evet, ortada bir
mağduriyet varsa giderilmelidir. Kaç sefer de giderildi ama aslolan
diğer mağdur olanları da görmektir. 12 Martta, 12 Eylülde bu
memlekette devrimcilerin, demokratların, yurtseverlerin,
aydınların görmedikleri işkence kalmadı,
kovulmadıkları yer kalmadı; 1402 sayılı özel yasa
çıkartıldı sıkıyönetim döneminde ve
sakıncalı görülenler, güvenlik raporu alamayanlar iş yerlerinden
sorgusuz sualsiz kovuldu, açlıkla pençeleşti. Sadece 1402likler
değil, güvenlik soruşturması mağdurları var.
Arkasından, güvenlik soruşturması mağdurlarından
sonra, askerî darbelerin asker mağdurları var. Ya, bütün bu
mağduriyetleri gidermek için önergeler verdik Gelin, bunları da
ilave edelim. diye. Siz ne yaptınız? Alt komisyonda
değiştirdik gerçi bir bölümünü ama sadece 28 Şubat döneminde
mağdur olanlar varmış gibi on bir yıllık mağdur
edebiyatınızı sürdürmenin yolunu seçtiniz. Eğer gerçekten
AKP, ülkeyi bölmek istemiyorsa, yurttaşlar arasında ayrım yapmak
istemiyorsa, 28 Şubat mağdurlarıyla birlikte diğer darbe
mağdurlarının da haksızlıklarını bertaraf
edecek düzenlemeye ve önerilere katkı verir diye düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlar, bir başka önemli konu da, ÖSYM gibi bir kurumun
birtakım işlerini gördürdüğü şu ana kadar, bu döneme kadar,
AKP dönemine kadar, hâlen de gördürmeye devam ediyor, üniversitedeki
öğrencilerin yoksulluğunu sömürmek, onların darda
kalmasını, zorda kalmasını sömürmek adına onları
16 yaşından küçük çıraklar gibi çalıştırmak
istiyor ve tanım koyuyor Bunlar işçi sayılmaz. diye.
ÖSYM gibi bir
kurumun başındakinin de, o teklifi kabul eden bakanın da
utanması gerekir, hem çalıştıracaksın hem işçi
demeyeceksin. Devletsin, üniversiteler arası sınav yapan kurumsun,
sigortasız adam çalıştıracaksın. Bunun hesabı
bugün olmasa da bir gün mutlaka sorulur, buna hiç kimsenin hakkı yok
değerli arkadaşlar.
Yine bir başka
düzenleme: Bakıyorsunuz, İşçi Sağlığı ve
İş Güvenliği Yasası geçtiğimiz sene bugünlerde
çıktı, yürürlüğe girdi, yürürlük tarihi de 1/1/2013e ertelendi.
Aradan altı ay geçti daha, işverenlerin baskısına bir kez
daha boyun eğdiğinizi görüyoruz. Basit bir gerekçeyle Efendim, bizim
yeteri kadar iş müfettişimiz yok, denetim elemanımız yok,
bunların yürürlüğünü erteleyelim... Önce ölümü gösteriyor, iki
yıl, dört yıl ertelemeye kalkıyor, sonra, kendisi
akıllı, diğerleri affedersiniz- aptal sanki, Bunu yarı
yarıya indirelim, hastalığa razı olun
Değerli
arkadaşlar, yaptığınız yasaların yasa
olmadığının, düşünülmeden, konuşulmadan,
tartışılmadan yapıldığının bir güzel
örneği de burada kendini gösteriyor. Yani bir yasa yapıyorsunuz,
üzerinden altı ay geçmiş daha yürürlüğe gireli, yürütemiyorsunuz
Gelin değiştirelim... Değiştirmeye kalkıyoruz, Bakan
gelmiyor. Haydi değiştirelim Bakan, gel bizi bir ikna et... Orman
Bakanını gönderiyor. Yani, malın gerçekten sahibi burada yok. Bu
kadar büyük, bu kadar kapsamlı bir kanunu, Bakan yok.
Değerli arkadaşlar,
bütünü üzerinde şunu söylemek istiyorum bir de: 75 ayrı kanunda
değişiklik yapan bir kanun nasıl temel kanun olabilir? Bunun
Anayasayla, yasama yapmakla nasıl bir ilişkisi var? Bunu bana
anayasa profesörleri mi anlatacak, Meclis Başkanı mı anlatacak,
başkan vekili mi anlatacak? Buna, böyle bir ucube kanun teklifine temel
kanun diyebilmenin mantığını ben çözebilmiş,
görebilmiş değilim. Nasıl zeki insanlarsınız, temel
kanunun nasıl tarifini yapıyorsunuz, ben anlayamıyorum.
Değerli
arkadaşlar, neresinden bakarsanız bakın, bu kanun AKPnin on bir
yıldan bu yana ülke yönetiminde kullandığı yöntemlerin son
halkasıdır. Böyle bir kanuna evet demenin olanağı yoktur.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, birleşime bir saat ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.01
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 129uncu
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
478 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
Tümü üzerinde
şahsı adına söz isteyen Müslim Sarı.
Sayın
Sarı, buyurun.
MÜSLİM SARI
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle, tabii
boş sıralara konuşmak çok zor ama
AHMET YENİ
(Samsun) Biz buradayız.
BAŞKAN
Sayın Sarı, siz de yeni geldiniz.
Buyurun.
MÜSLİM SARI
(Devamla) Şimdi, bu torba yasaları görüşürken hep aklıma
bir şey gelir, siyaset biliminde 19uncu yüzyılda özellikle
sosyolojik bir kavram olarak keşfedilen bir kavramı
hatırlarım, bu kavram yabancılaşmadır.
İşçi
sınıfının yapmış olduğu siyasal mücadelede,
işçi sınıfının emeği ve emeğine
yabancılaşma süreci açıklanırken bu kavram 19uncu yüzyılda
Karl Marx tarafından siyaset bilimi ve sosyoloji terminolojisine
armağan edilmiştir. Aynen şunu söyler: Bir
yabancılaşma süreci yaşar insan. Bu yabancılaşma
süreci insanın emeğinin ürününe yabancılaşmasıyla
başlar. İnsan önce ürettiklerine yabancılaşır çünkü
üretim sürecinin tamamını göremez, üretilen ürünlerin
tamamını göremez, ürettiği ürünün anlamını bilemez.
Üretim süreci ve üretilen ürünler o kadar
karmaşıklaşmıştır ki insan, emeğinin ürününe
yabancılaşmaya başlamıştır. Emeğinin ürününe
yabancılaşan insan bir müddet sonra kendi emeğine
yabancılaşmaya başlar, kendi emeğine yabancılaşan
insan bir müddet sonra kendine yabancılaşmaya başlar, kendine
yabancılaşan insan bir müddet sonra kendi türüne
yabancılaşmaya başlar ve bu böyle devam eder.
Şimdi, bu torba yasaları görüşürken ben
hep bunu hatırlarım. Bu kadar çok birbirine benzemez konuda, bu kadar
çok birbiriyle alakalı olmayan konuda, bu kadar çok kanunu
değiştiren, bu kadar çok kanun hükmünde kararnameyi
değiştiren bir yasa taslağı önümüze geldiğinde bu yasa
taslağına oy veren, bunun için elini kaldıran, elini indiren
parlamenterleri ben hep kendi emeğine yabancılaşmış
insanlar olarak görürüm. Bunu bu kadar doğru bir şekilde
algılamak, kendi elini kaldırdığı ve onay verdiği
yasanın içeriğinden bihaber olarak bunu yapmanın hep böyle bir
süreç olduğunu düşünürüm.
Düşününüz ki, bir kanun tasarısı ya da
teklifi var ki -ikisi de birleştirilmiş- önümüzde yaklaşık
75 tane kanun ya da kanun hükmünde kararnameyi değiştiriyor ve
bunların hiçbirisinin birbiriyle alakası yok. Alt komisyona ilk
geldiğinde teklif 46 maddeden oluşuyor, daha sonra alt komisyonda 59
maddeye çıkıyor, Komisyonda 76 maddeye çıkıyor, şimdi
Genel Kurul aşamasında kaç maddeye çıkacağını
bilmiyoruz, bunun ucu açık.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) 140, 140.
MÜSLİM SARI (Devamla) Daha da büyüyebilir, daha da
büyüyebilir.
Yani, bir kanun düşünün ki, bir maddesi 17 sayfadan
oluşuyor. Bir maddesi bile 31 tane kanun ve kanun hükmünde kararnameyi
değiştiriyor. Neredeyse o maddenin alt bentlerini kurgulamak için,
tanımlamak için, sınıflandırmak için alfabede harf
kalmıyor. Teklifi getirenlerin, teklifi sunanların teklifin
içeriğinden haberdar olmadığı alt komisyon
çalışmalarında da, üst komisyon çalışmalarında da
hepimizin malumlarıdır. Teklifi getirenlerin sık sık
bürokratlara baktığı, söyledikleri şeyin bürokratlar
tarafından onaylanmasına ihtiyaç duyduğunu hepimiz kendi
gözlerimizle gördük. Bu o kadar özensiz bir kanun hazırlama tekniği
ki, öyle şeylerle karşılaştık ki
Gerekçe var, gerekçe
yazılmış ama gerekçenin maddesi kanun maddesinin içinde yok. Ya
da bir düzenleme için bir kanun maddesi getirilmiş ama aynı düzenleme
aynı kanun maddesiyle şu anda Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminde
olan ya da Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmuş olan bir kanunun
içerisinde var. Yani bu kadar özensiz, bu kadar içerikten yoksun, bu kadar
ilginç bir düzenleme AKPnin sıklıkça uygulaya geldiği bir
düzenlemedir ve bu aslında Hükûmetin, iktidar partisi parlamenterlerinin
kendi emeklerine, ki burada bulunan bütün Parlamentonun da yine aynı
şekilde, kendi emeğinin ürününe, bir müddet sonra kendi emeğine,
bir müddet sonra kendine, bir müddet sonra içinde yaşadığı
topluma yabancılaşma sürecidir. Aslında burada yasal
düzenlemelerle yapmış olduğumuz şey, bu torba
yasaların Türkiye sosyolojisine kazandırdığı şey
de budur.
Yasanın ilginç
maddeleri var, ben on dakika içinde bunların hepsine değinme
fırsatı bulamayacağım ama birkaç tane düzenleme ile ilgili
düşüncelerimi anlatmak istiyorum:
Son dönemlerde
önümüze gelen torba yasalarda Diyanetle ilgili düzenlemelerin sürekli olarak
yapıldığını görüyoruz; gerek teşkilat
yasasında, gerekse Diyanetin başka birtakım uygulamalarında
bazı düzenlemelerin önümüze getirildiğini görüyoruz. Hükûmetin
Diyanete özel bir ilgisinin olduğu açık ve burayı düzenleme
iddiasında olduğu açık fakat Diyanete dair daha genel olan
sorunları, daha makro olan sorunları, daha Türkiye'nin gerçeklerine
uygun olan sorunları konuşmuyoruz; onların etrafında
dönüyoruz, onları yok sayıyoruz, onların üstünü örtüyoruz ama
daha palyatif, daha küçük, daha mikro sorunlarla ilgilenmeyi tercih ediyoruz ve
hemen hemen her yasal düzenlemenin de içine, her torba düzenlemesinin de içine
bunları getiriyoruz ama iktidar partisi mensupları hiçbir zaman bunu
sorgulamıyor, en azından vicdanlarında sorguluyor mu bilmiyoruz.
Diyanet İşleri gibi Türkiyedeki bütün vatandaşların
vergisiyle kurulan ve onlara din hizmeti vermek üzere vatandaşların
vergisiyle finanse edilen bir kurumun sadece bir mezhebin, hatta bir mezhebin
de bir meşrebinin düşünceleri doğrultusunda, dinsel
anlayışları doğrultusunda ve inançları
doğrultusunda kullanıldığını
tartışmıyoruz. Bu ülkede gayrimüslim vatandaşların ya
da Sünnilik mezhebinin dışında bulunan mezheplerden olan
vatandaşların din hizmetlerini de yerine getirmek zorunda olan bir
kurumun bu özelliğe kavuşması için herhangi bir girişimde
bulunmuyoruz. Tek tek arkadaşlarımızla konuştuğumuzda
Tamam haklısınız, bu böyle olmalı. diyorsunuz ama bununla
ilgili bir düzenleme yapmaya sıra geldiğinde hiçbir şekilde
kılınızı kıpırdatmıyorsunuz.
Bununla ilgili
çalıştaylar düzenlediniz sözgelimi, yıllarca
tartıştınız. İşte Sayın Bakan da burada, o
çalıştayları yönetmişti yanlış
hatırlamıyorsam eğer. Vatandaşların istekleri belli,
talepleri belli. Aslında bunlar için uzun boyutlu çalıştaylar
yapmaya da gerek yok ama bu çalıştayların sonuçlarını
yerine getirmiyorsunuz ya da oradaki talepleri görmezden geliyorsunuz.
Dolayısıyla, yapılması gereken, Diyanet İşleri
Başkanlığının yasal statüsünün mutlaka
tartışmaya açılması, eşit, anayasal
yurttaşlık çerçevesinde Türkiyedeki herkese din hizmeti verebilecek
çerçeveye kavuşturulmasıdır ama bunları
tartışmıyoruz.
Sonra, 9uncu madde
yine enteresan bir madde. Sanki Hükûmet tasarısıymış gibi,
Hükûmetin getirmiş olduğu bir düzenlemeyle eklenen bir madde. Bu
maddeyle 96.505 sözleşmeli personelin -ki bunlar mahallî idarelerde ya da
merkezî idarelerde bulunan kişiler- kadroya alınması. Bu güzel
bir düzenleme ancak güzel bir düzenleme olduğu kadar eksik bir düzenleme.
Yapılması gereken, KİT personeli, kurumsal personel gibi, hatta
4/C gibi -ki sayıları 23 bin kişidir- bunların hepsinin
kadroya geçirilmesidir, bununla ilgili bir düzenlemenin Türkiye Büyük Millet
Meclisinin önüne getirilmesidir.
Yine, aynı
şekilde, kamuda taşeronlaşma uygulamasından bir an önce
vazgeçilmesidir. 21inci yüzyılın koşullarında taşeron
işçi ya da taşeronlaşmanın kamu kurumu eliyle, devlet
eliyle yapılması asla kabul edilemez, bununla ilgili düzenlemelerin
de önümüzdeki süreçte mutlaka getirilmesi gerekir. Bu düzenlemenin aynı
zamanda zamanlaması da manidardır. Yerel seçimlerden önce böyle bir
adımın atılması hiç kuşkusuz bazı şüpheleri
gündeme getirmektedir.
Yine, 43üncü madde
önemli. Benden önce konuşan diğer konuşmacı arkadaşlar
da buna değindiler. 28 Şubat 1997 öncesi verilen disiplin
cezaları dolayısıyla memuriyetten atılan kişilerin
yeniden memuriyete kazandırılması konusunda aslında bir
iadeiitibar düzenlemesi gibi görülen bir düzenlemedir. Bu düzenlemenin
kapsamına itirazımız var çünkü 28 Şubat süreciyle beraber
ortaya çıkan mağduriyetler Türkiyedeki tek mağduriyetler
değildir, bunları daha geriye götürmek gerekir, 1971den
başlayan bir süreçtir ve bütün bu süreçlerde mağdur olan
kişilerin itibarlarının da iade edilmesini önemsiyoruz.
Aynı zamanda, bunun sadece 657 sayılı Devlet Memurları
Kanunuyla ilişkilendirmeksizin askerî personel yönünden de ele alınmasını
önemsiyoruz.
Bu yasayla ilgili
daha söylenecek çok şey var kuşkusuz. 100 küsur, 144 maddeye
ulaşmış olan bir yasa. Her maddesine ilişkin öneriler var
ve her maddesine ilişkin önerilerde söylenecek sözler var. Ben
şahsım üzerine bu genel çerçevede birkaç tane önemli noktaya
değinmeye çalıştım ve son söz olarak tekrar şunu
söylüyorum ki AKP hükûmetlerinin son zamanlarda Parlamentoya
dayattığı torba düzenlemeleri kesinlikle ve kesinlikle
milletvekillerinin ürettikleri ürünlerin sürecine, onların emeklerine,
emekleri üzerinden kendilerine, kendileri üzerinden de kendi toplumlarına
yabancılaşma sürecini açmaktadır.
Hepinize
saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Teklifin tümü
üzerinde şahsı adına söz isteyen Ahmet Öksüzkaya, Kayseri
Milletvekili.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Komisyon yeri boş Başkanım.
Konuşamaz, Komisyonda hiç kimse yok.
BAŞKAN
Dolduruluyor efendim.
(Komisyon Sözcüsü
Kayseri Milletvekili Ahmet Öksüzkayanın yerine Komisyon Sözcüsü Bursa
Milletvekili Hüseyin Şahin geçti)
BAŞKAN -
Buyurun Sayın Öksüzkaya.
AHMET ÖKSÜZKAYA
(Kayseri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 478 sıra
sayılı Kanun Teklifi üzerinde şahsım adına söz
aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
24üncü Dönemin
2nci yasama yılını tamamladığımız şu
günlerde torba kanun diye tabir ettiğimiz bazı kanun ve kanun
hükmündeki kararnamelerde değişiklik yapılmasıyla ilgili
düzenlemelerin ihtiyaçtan dolayı bugün görüşmelerine
başlanmıştır. Bu teklifin toplumumuza hayırlar
getirmesini, ülkemize hayırlar getirmesini diliyorum.
Bu teklif ile
yapılan değişiklikler konusunda kısaca bilgilendirmek
istiyorum. Bu, Sanayi Sicil Kanununda yapılan değişiklikle
sanayi siciline kayıtlı olmayan işletmelerin kayıt
altına alınması amacıyla belirlenen süre içinde kayıt
yaptırmaları kaydıyla faaliyete başladıkları
tarihten itibaren idari para cezası ödemeyeceklerine yönelik bir düzenleme
kabul edilmiştir.
Yine, yasa
dışı bahisle ilgili düzenlemelerin belirlenen
yaptırımlar bakımından yetersiz kalması nedeniyle
ilgili suçlara verilecek cezaların
ağırlaştırılmasını öngören bir düzenleme. Bu
konuda BDDKya yetki ve sorumluluk veren bir madde eklenmiştir.
Yine, Diyanetle
ilgili bir düzenleme teklifimizde yer almaktadır. Ulusal basın,
yayın organlarıyla ilgili, İnternet sitelerinde Diyanet
kelimesinin haksız olarak kullanılmasını engelleyen bir
düzenleme kabul edilmiştir. Ayrıca, mülkiyeti kamuya ait
taşınmazların üzerinde yer alan cami, mescit ve Kuran
kurslarının ticari faaliyetler için ayrılan
kısımlarının Diyanet İşleri
Başkanlığınca işletilebilmesi, işlettirilebilmesi
ya da kiralanabilmesinin önü açılmıştır. Yine, görevde
bulunan vekil imam, vekil müezzin, kayyum ile Diyanet İşleri
Başkanlığına bağlı Kuran kurslarında vekil
olarak öğreticilik yapanların üç ay içinde müracaat etmeleri hâlinde
yeterlilik belgelerine sahip olmaları koşuluyla ilgili kadrolara
hiçbir sınırlamaya bağlı olmaksızın
atanmalarını sağlayacak bir düzenleme
yapılmıştır.
Sosyal güvenlik
denetmenleriyle ilgili bir düzenlemeyle denetmen
yardımcılarının özlük haklarına ilişkin
iyileştirme öngörülmüştür. Denetim alanında görev
yapanların diğer kariyer meslek mensuplarının tabi
olduğu Harcırah Kanunu hükümlerinden faydalanabilmesine imkân veren
bir düzenleme teklif metnine eklenerek kabul edilmiştir.
Bir diğer
maddemiz de Avrupa Birliği müktesebatına uygun şekilde, sürücü
belgesi sınıflarının kanunda zikredilmeden yönetmelikte
belirlenebilmesine imkân sağlanmıştır. Yine, sürücü belgesi
alma şartlarına uygun olmadan ve hileli yollarla temin edilmiş
sürücü belgelerinin Emniyet Genel Müdürlüğü veya trafik tescil
kuruluşlarınca iptal edilmesini, sürücü belgesi sahibi kişinin
uyuşturucu madde kullanma ve bulundurma ve benzeri suçlardan hüküm giymesi
hâlinde bu kayıtlar adli sicilinden silininceye kadar sürücü belgelerine
el konulmasını sağlayan düzenlemeler kabul edilmiştir.
Kara yolları
trafik cezalarıyla ilgili bir düzenleme tekrar bu teklifimizde yer
almaktadır. Teklifte, yabancı plakalı araçların üzerine
yazılan idari para cezalarının gümrük kapılarına
varılmadan ödenmesine imkân sağlanmıştır.
Yine,
kamulaştırmayla ilgili bir düzenleme teklifimizde yer
almaktadır. Kamulaştırma amacına uygun olarak
kullanıldıktan sonra başka şekilde değerlendirilmesi
gereken taşınmazların eski maliklerince kamu idarelerinden bir
hak, bedel ya da tazminat talep edememesine ilişkin hükmün hâlihazırda
yargılaması devam eden ve henüz kesinleşmeyen davalarda uygulanmasını
öngören bir düzenlemenin teklifte yer alması
sağlanmıştır.
Yine, iş
adamlarımızı ilgilendiren, finansal kiralamada KDV ve kurumlar
vergisi istisnasını düzenleyen bir madde teklifimizde yer
almaktadır. Finansal kiralama şirketlerinin bizzat kiracıdan
satın alıp geriye kiraladığı
taşınmazların mülkiyetinin sözleşme süresi sonunda
kiracıya devredilecek olması koşuluyla kiralayana
satılması, satan kişilere kiralanması ve devri
işlemlerinin katma değer vergisinden istisna edilmesini sağlayan
düzenleme ile finansal kiralama şirketlerine satışından
doğan kazançların ve taşınmazların finansal kiralama
şirketlerince tekrar devralındığı kuruma
satışından doğan kazançların kurumlar vergisinden
istisna edilmesini sağlamak amacıyla bir düzenleme
yapılmıştır.
Yine, Merkez
Bankasının bir düzenlemesi. Merkez Bankasının bireysel
kredi kartlarında azami gecikme faiz oranlarını tespit etme
yetkisine benzer bir şekilde, tacirlere verilen kurumsal kredi
kartları bakımından da azami akdi ve gecikme faiz
oranlarını belirleme yetkisinin verilmesi
sağlanmıştır.
Tarım
destekleme ödemeleri. Bu, gerçek üretici olmak şartıyla ürettiği
ürünleri tüccara verdikten sonra aldığı evraklar konusunda
incelemeye muhatap olmuş ve bir kısım evrakları kabul
edilmemiş üreticilerin tarımsal ürün desteklerinin bir defaya mahsus
ödenmesi imkânı sağlanmaktadır.
28 Şubat
döneminde memuriyetten atılan kişilerle ilgili bir düzenleme
vardır. Bu düzenlemede, gerekli şartları
taşımaları kaydıyla yeniden göreve alınmalarına
imkân sağlayan bir düzenleme yapılarak mağduriyetlerin
giderilmesi amaçlanmıştır.
İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanununun yürürlük maddesinde
değişiklik yapılarak uygulamada yaşanan sorunların
giderilmesini teminen İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanununun yürürlük maddesinin iş yerleri ile kamu kurum ve
kuruluşları hazır olmadığından 1 Ocak 2014, 30
Haziran 2014 ve 30 Haziran 2016 tarihlerine ertelenmesini sağlayacak bir
düzenleme yapılmıştır.
Halka açık
ortaklıklarla ilgili, yönetim kurullarında gerekli bazı
şartların sağlanamaması durumunda Sermaye Piyasası
Kurulunun yerlerine yeni üyeler seçilinceye kadar görev yapmak üzere yönetim
kurulu toplantı yeter sayısını sağlayacak asgari
sayıda yönetim kurulu üyelerinin resen atanması mümkün
kılınmıştır.
Elektrik
Piyasası Kanununda bir düzenleme yapılarak rüzgâr enerjisine
dayalı üretim faaliyetleri için yapılmış lisans
başvurularından kurul kararıyla lisans verilmesi uygun
bulunmuş, ancak yükümlülüklerini yerine getiremediğinden dolayı
lisans başvurusu reddedilmiş yatırımcılara bir
aylık başvuru hakkı tanınmak suretiyle rüzgâr enerjisi
yatırımlarının hızlandırılması
amaçlanmıştır.
Teklife üst
komisyon görüşmeleri sırasında eklenen hükümlere gelince. 657
sayılı Devlet Memurları Kanununa geçici 41inci madde eklenerek
25/6/2013 tarihi itibarıyla kamu kurum ve kuruluşlarında
sözleşmeli çalışanlar ile sağlık personeli ve il özel
idaresi, belediye ve bağlı kuruluşlarında
çalışmakta olan sözleşmeli personelin memur kadrolarına
atanmalarına imkân sağlanmıştır.
Ayrıca,
büyükşehir belediyelerinin kurulması nedeniyle statü olarak köyden
mahalleye dönüşen, ancak kırsal alan niteliği
değişmeyen taşınmazlar da tapuda Hazine adına tescil
edildikten sonra bu kapsamda değerlendirilecektir. Üst sınıflarda
ihtiyaç olan iş güvenliği uzmanları için alt sınıf
iş güvenliği belgesine sahip olanlara üst sınıflarda
iş güvenliği uzmanlığı belgesi alabilmeleri için bir
yıl içinde kullanılmak şartıyla en fazla iki sınav
hakkı verilmesi sağlanmıştır.
Ben bu teklif
üzerinde Plan ve Bütçe Komisyonunda birlikte
çalıştığımız Komisyon üyesi
arkadaşlarıma bütün katkılarından dolayı teşekkür
ediyorum.
Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Şimdi, İç
Tüzükün 72nci maddesine göre görüşmelerin devam etmesine ilişkin bir
önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Tasarının
tümünün görüşmelerine İç Tüzük 72ye göre devam edilmesini arz
ederiz.
Oktay
Vural Mehmet Günal Alim Işık
İzmir Antalya Kütahya
Mesut
Dedeoğlu Muharrem
Varlı
Kahramanmaraş Adana
BAŞKAN
Gerekçeyi
okutuyorum.
Gerekçe:
71 kanunda
değişiklik öngören bu ucube kanun teklifinin daha iyi
değerlendirilmesi için görüşmeler devam etmelidir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Karar
yeter sayısını arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur, birleşime on dakika
ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 20.24
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 20.39
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 129uncu
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
İç Tüzükün
72nci maddesine göre İzmir Milletvekili Oktay Vural ve
arkadaşlarının verdiği önergenin oylanmasında karar
yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı vardır, kabul edilmemiştir.
478 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
Şimdi yirmi
dakika süre ile soru-cevap işlemi yapılacaktır. On dakika soru
sorma, on dakika cevap verme süresidir.
Sayın
Oğan
Yok.
Sayın Genç
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim.
Şimdi,
getirilen 5inci madde ile cami, mescit ve Kuran kurslarının
bütünleyici parçalarında bulunan ve ticari faaliyette
kullandırılan, mülkiyeti Hazineye, kamu kurum ve
kuruluşlarına ait bulunan birtakım yerler bedelsiz olarak cami,
mescit, Kuran kurslarına bırakılıyor. Bu kadar, hazineye
ve kamu kurumuna ait olan arazilerin miktarı ve metrekaresi kaç
liradır? Bu bedelsiz bırakılanlardan devletin kaybı kaç liradır?
Yine, 7nci
maddeyle, 4/5/2005 ile 30/6/2013 yani sekiz yıllık tarihler
arasında vekil imam-hatip, vekil müezzin, kayyum, Diyanete bağlı
Kur'an kurslarında Kur'an öğreticisi olan, görev yapan kişiler
memuriyete alınıyor. Yani bu en aptal toplumların tercih
etmeyeceği birtakım
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Erdem
ENVER ERDEM
(Elâzığ) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
96 bin
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bir dakika dolmadı ya!
BAŞKAN Sayın
Erdem
KAMER GENÇ
(Tunceli) Oradaki düğmeyle oynama! Bir dakika dolmadan benim sözümü
kesiyorsun.
BAŞKAN
Sayın Genç, sözünüzü kesmedik. Bir dakika oturun
KAMER GENÇ
(Tunceli) Kestin işte
BAŞKAN Bu el
hareketiyle filan ne kazanıyorsunuz ya?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yahu, böyle güleceğine biraz adil ol, adil! Yani biraz insanca orada bu Meclisi yönet!
BAŞKAN-
Sayın Genç, cümlelerinize dikkat ediniz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sana teessüf ederim.
BAŞKAN Önce
kendinizde arayınız.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Ama ben bunu sana pahalıya mal edeceğim!
BAŞKAN
Sayın Erdem, buyurun.
ENVER ERDEM
(Elâzığ) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, 96 bin sözleşmeliyi kadroya geçiriyorsunuz. Sözleşmeli
kadroda çalışan ancak bu düzenlemeyle memur kadrolarına
atanamayan kaç kişi vardır?
İki: Millî
Eğitim Bakanlığı bünyesinde görev yapan usta
öğreticileri kadroya almayı düşünüyor musunuz?
Üç: Sulama
birliklerinde işçi kadrosunda çalışırken birliklerin
kapanması nedeniyle işlerini kaybeden, bu işsiz duruma
düşen insanlara iş verme konusunda, kadro verme konusunda bir
çalışmanız olacak mıdır, bu tasarıya dâhil
edebilir misiniz?
Bir de bu KPSS
sınavlarında başarılı olmak için yıllardır
mücadele eden garibanlar kadroya alınmazken siyasi mülahazalarla yakın
ve akrabalarınıza öncelikli olarak önce sözleşmeli, sonra da
kadroya almak suretiyle iş vermeniz etik midir? Sizce bu, kul hakkına
girer mi, girmez mi?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Korkmaz
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Bakan, Sistemi sivilleştiriyoruz,
demokratikleştiriyoruz. diye kamuoyunu propaganda
bombardımanına tutan AKP Hükûmeti, bu konuda bir Anayasa Mahkemesi
kararı varken Türk Silahlı Kuvvetleri içerisindeki sivil
memurların göreviyle ilgili olsun olmasın askerî idari yargıya
tabi tutulmasına daha ne kadar seyirci kalacaktır? Hakkını
aramak için askerî yargıya yaptıkları başvurularında
haklı oldukları hâlde hiçbir netice alamayan binlerce sivil memurun
vebalinin altından nasıl kalkacaksınız? Bunun için yeni bir
çalışmanız var mıdır, yoksa siyasi istismar alanı
çıkarılamayacağı için mi bu haklı taleplere
sırtınızı dönüyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Halaçoğlu
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, yirmi beş-otuz yılını doldurmuş ve
emekliliğe geçerli kanun hükümleri çerçevesinde hak kazanmış bir
emekli daha sonra yeni bir işte çalıştığında
maaşından yüzde 15 kesinti yapılmaktadır.
Kazanılmış hakkı hangi hukuk çerçevesine bağlı
olarak kesilmektedir ve bu hangi hakkaniyete uymaktadır, adalete
uymaktadır? Zaten yeni çalıştığı işte onun
vergisi alınmaktadır. Kazanılmış hakkı nasıl
gasbedilmektedir? Bunu sizlere sunuyorum ve cevap bekliyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN -
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Işık
ALİM IŞIK
(Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
aile sağlığı merkezlerinde sözleşmeli olarak
çalışan kamu dışı personelin bu kanun kapsamında
kadroya geçirilmesi düşünülebilir mi? Benzer şekilde, vekil ebe ve
hemşirelere kadro vermeyi düşünüyor musunuz?
Bir diğer
konu: Üniversitelerde ikinci öğrenim harçlarının
kaldırılması konusunda bir düzenleme ekleyebilir miyiz bu
tasarı içerisine?
Son olarak da,
beş ay yirmi dokuz gün çalışan geçici işçilerin durumunun
düzeltilmesi, özlük haklarının iyileştirilmesi konusunda bir
düzenleme yapma fikriniz var mı?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Günal
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
71 ayrı kanunu düzenleyen ve 142 maddeden oluşan, bir maddesinde 53
alt madde olan bir kanunu siz nasıl tanımlarsınız?
Sayın Vuralın az önceki ucube sözünü garipsediniz de merak ettim.
Bir de, kamu
çalışanlarının ve bütün kamu personel rejiminin kanun
hükmünde kararnameyle düzenlenmesini bir Çalışma Bakanı olarak
içinize sindirebiliyor musunuz? Ki yarısı iptal olduğu için o
maddelerin bu torba kanunun içerisinde var.
Bir de, 4/Clileri,
söz vermenize rağmen, yine bir başka bahara bırakmanın
gerekçesi nedir? Sadece bütçe kısıtı mı, yoksa Seçim
gelsin, o zaman yapalım. diye mi düşünüyorsunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Tanal
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Bahçe Restoranında kaç kişi
çalışmaktadır?
Pide siparişi
için kırk beş-elli dakika -dışarıda sipariş
verdiğinizde- sizi bekletirlerse ne yapılır?
Üç: Bahçe
Restorandaki bir pide siparişi kırk beş-elli dakika
alıyorsa siz bu 4/Clilerle ilgili düzenleme
yapmadığınız için bu bir protesto anlamına mı
geliyor?
Dört: Meclis Başkanlığı
acaba bu bir pide siparişinin kırk beş-elli dakika alması
açısından herhangi bir işlem yapacak mıdır?
Beş: 2002
tarihinden bugüne kadar seri numarası olarak aynı olan kaç tane kanun
çıkardınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Ağbaba
VELİ
AĞBABA (Malatya) Ben Sayın Bakan Veysel Eroğluna soru sormak
istiyorum -eğer dinlerse Sayın Eroğlu- çünkü Eroğlunun bu
konuyla ilgili verilmiş çok sözü var.
Malatya Arguvan
ilçesi Yoncalı Barajı var, 1995ten beri yapımına
başlanan ama bir türlü bitirilemeyen, bir türlü yapımı devam
etmeyen bir baraj. 2010 yılında Sayın Mevlüt Aslanoğlu
sordu size, Yapacağız. dediniz. AKP Malatya milletvekili bir
arkadaşımız kendi sitesinden 15 Mayısta ihale
edeceğiz. dedi, olmadı. Size burada defalarca sorduk, siz Söz,
haziranda ihaleyi yapacağız. dediniz Sayın Eroğlu ama hâlâ,
-haziran ayı geçti, temmuz ayı geldi- yapamadınız. Bu
ihaleyi yapacak mısınız, yapmayacak mısınız, bu
konuyu Malatyalılar merak ediyor. Ben de şahsen bir milletvekili
olarak merak ediyorum, size soruyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Çelebi
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Çok teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, bugün Abdi İpekçi Parkında yaşa takılan
emeklilerle ilgili bir eylem var. Bugün başlattıkları eylem
açlık grevi. Cuma gününden itibaren de bunu ölüm orucuna dönüştürmek
istiyorlar. Bu, yalnız 4 kişinin sorunu değil. Bugün sembolik
olarak ekonomik- kendi aralarındaki dayanışmayla seslerini
burada duyurmak, sizin bu sesi duymanız için buradalar. Aslında
gerçekten ailelerinden ayrılmışlar, eşlerinden
boşanmışlar, çocuklarıyla orada sefil durumdalar. Ben
dilerim ve isterim ki bu sorun gerçekten üzerinde hiçbir tartışma
yaratılmadan bir an önce çözülsün. Yoksa, bu konuda intihara teşebbüs
eden, bu konuda ciddi aile parçalanmasını
yaşadığımız bir süreç var. Çok somut, sizden bu konuda
yanıt istiyoruz.
Teşekkürler
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Öğüt.
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Çankırının
Çerkeş ilçesinde bulunan büyük bir et entegre tesisi uzun
yıllardır Çerkeş ekonomisine büyük katkı
sağlamaktaydı. Fakat son zamanlarda bu şirketin çok ciddi
şekilde ekonomik açmaza düştüğü görülmüştür ve
işçilerimiz uzun süredir para alamamaktadır. 6 milyon TLye
yakın, işçilere borç olduğu söylenmektedir.
İşçilerimiz şu anda çadır açıp greve
başlamışlardır. İşverende lokavt ilan etmek
istemektedir. Bununla ilgili, Çalışma Bakanımızın bir
çalışma yapmış olduğunu duymaktayım. Bu konuda
bir gelişme var mı? Oradaki işçilerimiz hakikaten çok
mağdur durumdalar. Bu konuda Başkanımızın bir
açıklama yapmasını bekliyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Özel,
son soru.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Türkiye İstatistik Kurumunda 1.930 kişi 4/Cli kapsamında
anketör olarak çalışıyor. Ama bunlardan kurumda en yeni
olanı on iki yıllık. On iki yıldır geçici
sözleşmeli personel diye çalışıyor. Ama 4/C
kapsamında olduğu için bürokrasi, maalesef, bunların taleplerine
Başbakanın 4/Clilerle ilgili Herhangi bir düzenleme
yapılmayacak, yapacağımızı yaptık. ifadesinden dolayı
kulaklarını kapamış durumda. Bu, Türkiye İstatistik
Kurumundaki 1.930 tane 4/Cli mağdur kişinin sesini duymayı ve
bu konuda bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
buyurun.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Efendim,
çok teşekkür ediyorum.
Öncelikle, tabii,
torba yasa diye ifade edilen, çeşitli kanunlarda değişiklik
içeren düzenlemeler İç Tüzükün gereği. Aynı zamanda Türkiye
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Neresinde yazıyor?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) İç Tüzükte yok böyle bir şey.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Müsaade
eder misiniz, bitirelim arkadaşlar.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) İç Tüzük Komisyonu üyesi olarak söylüyorum, böyle bir şey
yok efendim.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Yani,
çeşitli kanunlarda değişikliği içeren, temel yasa olarak
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Torba yasa diye bir şey yok.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Şimdi, bu düzenlemeler aslında nereden kaynaklanıyor, nasıl
torbaya dönüşüyor
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Biz bulamadık da yerini öğrenelim diye soruyorum.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Mehmet
Bey, sizin sorunuza cevaben söylüyorum.
Şimdi, bu
düzenlemeler gerektirmeyecek bir Genel Kurul çalışması
sağlanabilse, kanaatime göre, bu düzenlemelere ihtiyaç duyulmayacak.
Aslında bu düzenlemelere geneli itibarıyla yaygın olmasına
hepimizin karşı çıkması gerekiyor. Plan ve Bütçe
Komisyonunda da ben bütün açık yüreklilikle ifade ettim, bundan hepimizin
hoşnut olduğu gibi bir durum söz konusu değil ama bir ihtiyaç.
Bu ihtiyacı doğuran nedenlerden bir tanesi, bizim Genel Kurul
çalışmamızın bu sistemden
kaynaklandığını da görmemiz gerekiyor. Onun için İç
Tüzük düzenlemelerinin bir an önce yapılmasında ve Genel Kurul
çalışmalarının daha verimli ve torba kanunlara ihtiyaç
duymayacak
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Bakan, AKP bugün masadan kalktı.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
bir
noktaya taşınması bir açıdan bu işin çözümü konusunda yeterli
olur düşüncesindeyim.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Bakan, partiniz bugün masadan kalktı.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Yani Muhalefetin sesini iyice kısalım, geçiriverelim.
diyor.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Hayır
efendim, hayır.
Şimdi, bir
diğer konu: Camilerdeki bedelsiz arazilerle ilgili bir teknik soru soruldu.
Bu düzenlemeyle cami, mescit, ve Kuran kurslarının parçası olan
ve ticari faaliyetler için kullanılan kısımlardan elde edilen
gelirlerin bir kısmının Diyanet İşleri
Başkanlığına aktarılacağı
KAMER GENÇ
(Tunceli) O önemli değil, oraya tahsis edilen hazine arazisini söyle.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
bir kısmının Diyanet
İşleri Başkanlığına aktarılacağı
KAMER GENÇ (Tunceli)
- O önemli değil canım.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
bir
kısmının da bakım, onarım, aydınlatma gibi
alanlarda kullanılması öngörülmektedir. Ne kadar arazi, ne kadar
iş yeri var, bunu yazılı olarak takdim etmeyi, öyle tahmin
ediyorum, sizler de uygun bulursunuz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ne yani, Bakansınız, o zaman burada cevap ver.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Burada başka bir şey var Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Bu,
sözleşmelilerle ilgili olarak değerli arkadaşlar, şu anda
kapsamda olanları ben, sizlere ifade edeyim: 72.500 civarında
4/Bliler, 23 bin civarında mahalli idarelerde çalışan
sözleşmeliler ve Sağlık Bakanlığı bünyesindeki
sözleşmelilerden ibarettir. Kurumsal sözleşmelilerle ilgili yüce
Meclisin bir takdiri olur ise kurumsal sözleşmelileri de katma arzusunda
ve düşüncesindeyiz. Tabii ki yüce Meclisin takdiridir.
Kadroya geçmeyen
kaç kişi vardır sözleşmeli olarak? diye bir soru soruldu:
76.666 kişi KİTlerde sözleşmeli olarak devam edecekler,
sanatçı olarak 4.752 kişi sözleşmeli kadrosuna devam edecek.
Usta yöneticiler bu kapsamda bulunmamaktadır.
Bir diğer soru
sosyal güvenlik destek primiyle ilgili soruldu. Sosyal güvenlik destek primi
1999 yılında yürürlüğe girdi. Anayasa Mahkemesine de götürüldü
ve Anayasa Mahkemesi bu uygulamayı iptal etmedi ama bunun yanında
şunu ifade edeyim: Bu, nereden kaynaklandı? Yani bizden önceki
Hükûmet döneminde olan bir hadisedir. Şöyle bir haklılığı
var: Genç emekliliğin yani 38, 40, 42 yaşındaki emekliliğin
getirmiş olduğu bir düzenlemedir bu. Eğer bizde de
gelişmiş, çağdaş ülkelerde olduğu gibi bir emeklilik
düzeni olmuş olsaydı, popülist yaklaşımlar olmamış
olsaydı, ben inanıyorum ki sosyal güvenlik destek primine ihtiyaç
duyulmayacaktı. Şu anda 50 yaşında emeklilik söz konusu.
Bu, her yıl -bir yıl, iki yıl- yükselmeye devam ediyor.
55-60lı yaşlara gelindiğinde sosyal güvenlik destek priminin
artık ihtiyaç olmaktan çıkacağı inancı içerisindeyim.
Yani emeklilik yaşıyla paralellik arz eden bir durum olduğunu
burada belirtmek istiyorum çünkü genç bir nüfusumuz var. Bu nüfusun
istihdamıyla ilgili, emeklilerin bir başka işte
çalışması yanında genç nüfusa iş vermek
önceliğinden hareket etmek durumundayız.
Şimdi, kamu
personel rejimiyle ilgili, aslında, çalışmalarımız
var. Fakat bunu derli toplu bir şekilde huzurlarınıza
getirememiş bulunmaktayız. Şimdi personelle ilgili bazı
düzenlemeleri getiriyoruz.
Burada 4/Cyle
ilgili bir soru soruldu. 4/Cliler
Biliyorsunuz, 4/C statüsü bizim
iktidarımız döneminde ihdas edildi. Daha önce, özelleştirme
kapsamında olan kuruluşlar özelleşince, kurumlar
özelleşince personel aslında kamuda çalışma
şansına sahip değildi. Bu şekilde,
hatırlayabildiğim kadarıyla 4/C kapsamı oluşturulunca,
4/C statüsü oluşturulunca 7.500 civarında, özelleştirmeden
dolayı işsiz olarak sokakta olan vatandaşımız
vardı. Onların talepleri doğrultusunda 4/C statüsü
oluşturuldu ve bugün talepler tabii ki olacak, bunu saygıyla
karşılıyoruz ama ben ifade ettim, bugün sözleşmelilerle
ilgili bir düzenlemeyi ve kadroya alınmasını
sağlıyoruz. 4/Clilerle ilgili yaptığımız
değerlendirmede ağustos ayında toplu sözleşme
masasında geçtiğimiz yılda 4/Cliler gündemdeydi ve bir
aylık bir çalışma, yirmi sekiz günlük ilave bir
çalışma imkânı 4/Clilere tanınmış ve on iki ay
çalışır noktaya gelmiş bulunmaktadırlar. Bu yıl
da inşallah onların sosyal hakları ve ekonomik durumları ve
şu anda karşı karşıya bulundukları
sıkıntıları ağustos ayındaki toplu sözleşme
masasında ele almayı uygun bulduğumuzu ifade etmek istiyorum.
Çankırı
Çerkeşle ilgili, et entegre tesisiyle ilgili sayın milletvekilimizin
ifade ettiği gibi, ben işçilerle bir görüşme yaptım. Burada
ifade edildiği gibi yine dört ay maaş almadıklarını,
ücret almadıklarını tespit ettik ve firmayla şu anda biz de
aracı olarak görüşüyoruz. Gerek sendika gerek firma gerekse bu konuda
Bakanlık olarak üzerimize düşen her türlü enstrümanı kullanarak
buradaki işçilerimizin hele ramazan ayı gelirken bir mağduriyet
yaşamamaları konusunda bir çaba içerisinde olduğumuzu belirtmek
istiyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisindeki 4/Clilerle ilgili yanılmıyorsam bir soru sordu.
Büyük ihtimalle sorunun şekli de Sayın Başkana tevcih
edilmiş bir soru diye ben anladım ama 4/Clilerle ilgili az önce
ifade ettiğim gibi bir değerlendirmeyi tekrar yapmayı da uygun
bulmuyorum.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Başka 4/Cliler de var Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Yaşa
takılanlar tabii sık sık gündeme gelen bir konu; bu da 1999
yılında çıkan önemli bir yasadır, önemli bir düzenlemedir.
Bu konuda sosyal güvenlik sistemiyle ilgili yaptığımız tüm
düzenlemelerde muhalefet partilerinin çok duyarlı ve çok
sağlıklı bir yaklaşım içerisinde olduklarını
sosyal güvenlik reformunu yaparken de bizzat ben yaşadım.
Dolayısıyla bu hassas konuda popülist bir yaklaşımın
Türkiyeye neler kaybettirdiğini bizim Hükûmetimiz ifade etmiyor, 99
yılındaki Hükûmetimiz de gördüğü için önemli bir düzenleme
yapmıştır. Bu düzenlemeye saygı duyuyoruz, doğru bir
düzenlemedir ama Yaşa takılan dediğimiz, o dönemde
çalışan ve bir gece içerisinde çıkan yasadan dolayı ertesi
günü çeşitli sürprizlerle karşılaşan
vatandaşlarımızın durumu dikkate alınmadan bir
düzenleme yapılmış, ben onu ifade ediyorum. Yani bir yasal
düzenlemeyi yapıyorsanız bu düzenlemeyi geleceğe dönük
yapmanız gerekiyor, o yasadan sonra işe gireceklere
yapılması gerekiyor idi ama o güne kadar çalışanları
da kapsadığı için bugün bir sorun olarak karşımıza
çıkmaktadır. Biz toplumun tüm kesimlerinin taleplerine
karşı duyarlıyız ve her konunun çözülmesini isteriz ama her
konu çözülecek diye bir enstrüman da henüz icat edilmiş değil. Ama
vatandaşlarımızı dinliyoruz, sorunlarının çözümü
konusunda da sağlıklı bir iradeyi ortaya koymuş
olduğumuzu burada belirtmek istiyorum.
Sayın
Başkanım, çok teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, Faruk Bey hep kaçamak cevap veriyor. Ben
soru sordum, diyorum ki
BAŞKAN
Sayın Genç, soru-cevap işlemi tamamlanmıştır yani.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bir dakika, bir beni dinle ya! Sen Başkan mısın
nesin orada?
RECEP ÖZEL
(Isparta) Ne demek o ya?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sen Başkan mısın, değil misin? Burada bir
milletvekili konuştuğu zaman cevap vermek zorundasın.
BAŞKAN
Sayın Genç, size göre neyim ben burada?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Soru sorduk cevap vermedi.
BAŞKAN Size
göre neyim ben burada Sayın Genç?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Diyorum ki 2005 ile 2013 arasında
BAŞKAN
Sayın Genç, soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bir dakika ya bir şey söyleyeceğim sana. Bir dinle
bakalım! 2005 ile 2013 arasında
BAŞKAN Evet,
teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Tamamlanmamıştır.
BAŞKAN
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
KAMER GENÇ (Tunceli)
- Benim soruma cevap ver ya!
BAŞKAN Kabul
edenler
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ya olmaz, buna bir cevap, bir şey edin. Milletvekilini
dinlemek zorunda ya!
BAŞKAN Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Dinlemek zorundasın sen ya!
BAŞKAN
Hayır, değilim Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Dinlemek zorunda ya!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hayır, dinlemek zorunda değil.
BAŞKAN
Hayır, değil Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Dinlemek zorundasın sen ya!
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Otur yerine.
AKİF
ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) Yerine geç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bana bak, dinlemek zorundasın. Ben burada bir şey
soruyorum, sen nasıl beni dinlemiyorsun!
BAŞKAN Süre
tamamlandı Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır, niye dinlemiyorsun?
BAŞKAN Yani,
şimdi, korkuttun mu bizi? Sayın Genç, bizi korkuttun mu?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Soru soruyoruz, yani, ben milletvekilliyim. Senin orada görevin
BAŞKAN
Şimdi, birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ya, beni dinler misin! Sağır mısın sen!
BAŞKAN
Birinci bölüm 8inci maddenin (a), (b), (c), (ç), (d), (e) ve (f) bentleri
dâhil, 1 ilâ 23üncü maddeleri kapsamaktadır.
AKİF
ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) Yerine geç, yerine.
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elâzığ) Muhatap olma Başkan.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
Birinci bölüm
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Antalya
Milletvekili Mehmet Günal.
Sayın Günal
(MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Bitti mi Sayın Başkanım? Sizin tartışma bitsin
diye bekledim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Tartışma yok ki bitsin.
Buyurun.
MHP GRUBU ADINA
MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bizim önümüzde
olduğu için biz görüyoruz ama siz duymuyor olabilirsiniz,
tartışma bitmeden de Genel Kurulun sükûneti sağlanmadan
konuşmamızın bir anlamı olmuyor.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakan,
sordum Nasıl tanımlarsınız? diye ama hakikaten bu kanun
ucube bir kanun, yani kibar hâliyle.
Şimdi, Allah
rızası için
71 tane ayrı kanunu ilgilendiriyor, 142 madde var.
71 çarpı 2 eşittir
Burada ben
gerçekten bir de şunu anlamadım: Şu anda ne konuşuyoruz?
Birinci bölümü konuşuyoruz yani kanun, temel kanun olmuş. Ya, 71 tane
ayrı kanunu barındıran bir şey nasıl temel kanun
oluyor arkadaşlar? Allah rızası için ya -içinizde hukukçu olan
bir sürü arkadaşımız var- 91inci maddeyi açın bir okuyun,
grup başkan vekillerinin önünde İç Tüzük duruyor. Aynı konuda
benzer şeyleri içeren, şu şu olan, şu şu olan diye
dört beş tane ayrı hüküm var. Bunun temel kanun olabilmesi için, ne
bileyim, bir Borçlar Kanunu gibi, Medeni Kanun gibi, Ticaret Kanunu gibi... Siz
artık her şeyi temel kanun yaptınız da
Sayın Bakan
kibarca söyledi az önce İç Tüzük olunca
hızlandıracağız. diye. İstiyor ki muhalefet hiç
konuşmasın, hiç önerge vermesin. Biz bunun için torba
yapıyoruz, bunun için temel kanun yapıyoruz. diyor. Ya, insaf! Daha
önceki gün konuştuk. Muhalefet olmadan bu Parlamentoyu nasıl
çalıştıracaksınız, nasıl demokrasi olacak
değerli arkadaşlar? Allah rızası için
Şimdi,
pazartesi gününe getirip plan görüşmelerini koydunuz. Ee, peki, ne dediniz
de onu kabul ettik? Dün de seçimi
koydunuz; çünkü seçim bittikten sonra, bize burada yapılan anlaşmaya
göre söylenen şey, sadece torba kanun görüşülecek. Bugün ne geldi?
Danışma Kurulu önerinizle pazartesiye kadar diğer kanunları
koydunuz mu? Koydunuz. Bizim itirazımız yok ama nedir? O zaman peki,
niye kalkınma planını biz pazartesi günü görüştük
Sayın Bakanım? Kimin aklı bu? Sayın grup başkan
vekillerinin mi, Sayın Elitaşın mı? Böyle cin fikirler
ondan çıkıyor, bakıyor böyle ama
Pazartesi günü bu kalkınma
planını -mademki Meclis öbür pazartesiye kadar açık- biz
Mecliste, burada, TBMM TV kapalıyken beş yılda bir yapılan
bir kalkınma planını neden görüştük? Seçimden sonra Genel
Kurulu torbayı görüşüp kapatacağız. dediğiniz için.
Şimdi, bu
nasıl bir kanun yapma tekniğidir; 142 tane ayrı madde, 71 kanunu
içeren bir şeyi nasıl temel kanun yapıyorsunuz, gerçekten ben
anlamakta zorlanıyorum. Yani tamam, bir şeyler yapın, getirin,
bakalım, eksikleri tamamlayalım diyoruz ama bir yerlere verilen
sözleri yetiştirebilmek için yapılan tehditlere pabuç
bırakıp eğer her seferinde bir kanun sokarsanız buradan
bunu bitirme şansımız yok. Memleketin hayrına bir şey
getirsek
Ekonomik, sosyal sıkıntıda olan bir sürü kesim var,
onlarla ilgili kanunları getirin diyoruz, maalesef onlara geldiği
zaman böyle bir hız yok. Dolayısıyla burada böyle bir kanun
teklifi bir kere çok akla ve mantığa faydası olan bir şey
değil, zararlı yani anlamakta zorlanıyoruz. Sizin de
baktığınız zaman zaten içinde kaybolmamanız mümkün
değil. Bir Mevzuat Hazırlama Yönetmeliği var, onun hiçbir
maddesine doğru dürüst bu kanun teklifi uymuyor.
Bir de -Sayın
Bakan burada, başka bakanlarımız da var Genel Kurulda,
bakıyoruz- bunun muhatabı kim Sayın Bakanım? Yani böyle bir
tasarı, teklif hepsi birbirine girmiş durumda. Yani Sayın
Bakanım -arada sorulara cevap veriyor- bu torbanın muhatabı siz
misiniz, ben merak ediyorum. Yani 100e yakın arkadaşımız
burada imza atmış, bir teklif gelmiş, bir tasarı
gelmiş, hepsi çorba olmuş. Alt komisyonda arkadaşlarımız
saatlerce iki gün boyunca görüşüyor, komisyonun son saniyesinde iki gün boyunca
görüştüğümüz bazı şeyler çıkıyor. Ya,
bunların hepsini baştan oturup Bakanlar Kurulunda tasarı olarak
yapsanız. dedik. Bakanlar Kurulunda her bakan kendi konusunda varsa bir
şey getirsin. diyoruz.
Şimdi, İç
Tüzük Komisyonu çalışıyor, arkadaşlarımız burada.
Diyoruz ki: Senede bir sefer bir torba getirin. Böyle bir torba
alışkanlığı olur mu? Son iki ay içerisinde 5-6 tane
torba kanun görüştük. Ya, varsa acil bir şey Başbakan orada,
Bakanlar Kurulu orada; oturun, önemli olanları getirin ve bu torbanın
sahibi Hükûmet olsun. Burada, komisyonlarda görüşülmeden gelen 71
ayrı kanun olan bir tasarı, teklif; tasarıyla birleşip
teklif esas alınırsa bunu kimsenin ne inceleme şansı olur
ne de bunlara bakma şansı olur. Yani bu imzacı
arkadaşlarımızın hepsi -yukarıda da konuştuk-
diyorlar ki: Ya, arkadaşlarımızın siyasi iradeleri var.
Ya, 71 tane ayrı kanundaki teklifleri tek tek okuyup bu
arkadaşlarımız nasıl getirecekler? Mevzuat Hazırlama
Yönetmeliği Gerekçelerle beraber kanun tasarı, tekliflerinde etki
analizi hazırlanır. diyor. Herhangi bir etki analizi yok, nereye
gidecek? Yok. Öbür kesimleri kapsarsa ne kadar daha harcama olacak? Bu da yok.
Kafamıza göre yazmışız, hepsi arka arkaya gitmiş yani
içinde kadastrodan tutun, ormana kadar, personelden tutun
bakanlıkların kendi teşkilat kanunlarına kadar
Anayasa
Mahkemesinden dönen ve burada görüşmediğimiz KHKlar var. Sayın
Bakana sordum, Bunların KHKyla düzenlenmesini nasıl içinize
sindiriyorsunuz? diye. Normal şartlarda bu kanun içerisinde yer alan o maddelerin
tamamının biz Anayasa Mahkemesinden döneceğini, çünkü zaten bu
KHKların öncelikle aynı gün, Resmî Gazetede
yayımlandığı gün Anayasaya göre Mecliste görüşülmesi
gerektiğini söyledik, yetki kanunu çıkarken de söyledik. E,
şimdi, zaten eksik olduğu için bir kısmı gitmiş, yine
ilgili iki üç maddeyi buraya koyuyoruz, gerisini yine görüşmüyoruz. Bu
kanunların o maddelerinin dışında kanun hükmünde
kararnamelerin tamamının burada görüşülmesi gerekiyor Sayın
Bakanım; anayasa hükmü Aksi takdirde o KHKlar geçersiz olur. diyor. Ha,
burada kabul edersiniz, değiştirirsiniz veya reddedersiniz o
ayrı bir konu ama burada görüşülmediği zaman bu KHKlar geçersiz
oluyor. Biz burada ne yapıyoruz? Her birinden bir ikişer tane maddeyi
almışız, alt alta fıkralar hâlinde yazmışız
ve burada bunları onaylıyoruz. O zaman söylemiştim burada yüce
Meclisin yetkisini Sayın Başbakan gasbediyor diye. Sizlere de
söyledim, bir parmak kaldırma hakkınız vardı KHKlarla o da
gitti. Şimdi ne yapıyoruz? O gün söylediğimiz
yanlışların bir kısmını, bu kanunun içerisine
hepsini koyarak düzeltmeye çalışıyoruz. Dolayısıyla,
gelin, bu yanlış hastalıktan vazgeçelim. Hazır İç
Tüzük Komisyonu -Sayın Bakan az önce söyledi Orada düzeltiriz. diye-
gelmişken, yılda bir sefer, Bakanlar Kurulu otursun, acil olan varsa
Meclis kapanmadan önce, üç ay içerisinde çıkması gereken bir
düzenleme varsa, ha, ona biz de muhalefet olarak destek olalım. Gelin
söyleyin Bunların yetişmesi lazım şu tarihe kadar,
önemlidir., çıkaralım. Onun dışında, birisi orada
dururken bir tane daha torba kanun komisyona, öbürü geliyor komisyondan
çıktı Genel Kurula, diğeri de Meclis
Başkanlığına sunuluyor; arka arkaya. O zaman bu Meclis,
kanun yapma makinesi hâline geliyor ve Plan ve Bütçe Komisyonu da maalesef
Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğünün yerine geçiyor. Bunların
hepsinin tasarı olarak gelmesi gerekiyor, ilgili kurumlardan geçmesi
gerekiyor ve Başbakanlıkta Kanunlar ve Kararlar Genel
Müdürlüğünden süzülerek gelmesi gerekiyor. E, soruyoruz orada,
arkadaşlarımız geliyor, kanunla ilgili görüş
sorulmamış. İlgili kurumlardan, Başbakanlıktan, bütün
hepsinden gelen arkadaşlara sorduğumuz zaman, aceleyle geldiği
için maalesef bunlardan görüş alınmamış oluyor Sayın
Bakanım.
Şimdi, bu
kanunun içerisinde birçok şey var. Maddelerde de yine
konuşacağız ama az önce arkadaşlarımız sordu,
yarım kaldı. Siz sorumlu bakanken hatırlarsanız beraber
Diyanet İşleri Başkanlığının kanununu
çıkarmıştık. Burada 2 tane madde var.
Arkadaşlarımız defalarca size de geldiler, bize de geldiler, o
zaman da söyledik, çalışanlar arasında eşitsizlikler var
bazı uzmanlıktan geçişlerle ilgili, hatırlarsanız,
yine geldiler, şimdi yine söylediler. Maalesef bu kanun içerisine onu da
dercedemedik. İnşallah, Genel Kurul safahatında öncelikle
bunları, Diyanet İşleri çalışanlarını
Diğer sözleşmelilerle ilgili de bize onlarca kişi her gün
geliyor, Bizler kapsam dışı kaldık. Sayın
Başbakan ve bakanlar bize seçim sürecinde söz vermişti ama sözlerini
yerine getirmiyorlar. Ne olur, bunları da önerge olarak verin. diyorlar.
Elimizde dosyalar dolusu mağdur kesimlerin raporları ve önergeleri
var. Burada, kurumlar arasında adaletsizliği ortadan kaldıracak
ve verdiğimiz sözü seçime bırakmadan, eğer varsa bütçe
imkânları içerisinde, karşılığında gelirini de
bulacak şekilde bütün çalışanları mağdur etmeden bu
kapsam dâhiline almak gerekir diye düşünüyorum.
İnşallah,
bu torba kanun tasarısı son olur diyoruz ama her seferinde
söylüyoruz. Ben, sizi, buradaki başarınızdan dolayı, bu
kadar 71 tane ayrı kanunu toplayarak, bir maddeye 53 tane alt maddeyi
toplayarak böyle bir ucube yarattığınız için ve bunu da
temel kanun olarak bize burada görüştürdüğünüz için tekrar
tebriklerimi sunuyorum! Başka söyleyecek bir şey, maalesef,
bulamıyorum.
Bu arada, içinde
önemli olan gerekli maddeler de var ama maalesef bu kadar çorbaya döndüğü
için hepsi birbirine karışmış durumda. Yani zararı
faydasından çok olan bir torbaya dönüşmüş durumda diyor,
şimdilik, teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Süleyman Çelebi,
İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Cumhuriyet
Halk Partisinin birinci bölümle ilgili görüşlerini paylaşmak için söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi tekrar saygıyla
selamlıyorum.
Türkiyede
ekonomisinin dünya kapitalizmine uyumu amacıyla kabul edilen 24 Ocak 1980
kararları, pek çok konuda olduğu gibi, o tarihten sonra
çalışma yaşamına yönelik olarak hayata geçirilen
düzenlemelerin de temelini oluşturdu. Bugün de yapmaya
çalıştığımız bütün düzenlemeler darbe
koşullarında uygulanan 24 Ocak kararlarının türevleridir.
Küresel vahşi kapitalizm geçtiğimiz yıllar içinde dünyada ve
Türkiyede sermaye birikiminin önündeki tüm engelleri aşmak, kâr
alanlarını daha da genişletmek ve sistemi kendi
çıkarları doğrultusunda yeniden yapılandırmak için önemli
adımlar attı. Bu bağlamda, reform adı altında hayata
geçirdiğiniz tüm düzenlemeler, başta işçiler ve kamu emekçileri
olmak üzere, toplumun geniş bir kesimi açısından tam bir
yıkım ve yoksullaşma yarattı.
AKPnin Kasım 2002de tek başına iktidar
olmasıyla birlikte, koalisyon hükûmetleri döneminde gerçekleştirilemeyen
yasal düzenlemelerin hayata geçirilmesi için peş peşe somut
adımlar atıldı. Kamuya ait işletmelerin
özelleştirilmesi, kamu hizmetlerinin hızla ticarileştirilmesi,
4857 sayılı İş Kanunuyla birlikte esnek
çalışmanın yasal hâle getirilmesi, sağlık ve sosyal
güvenlik alanında gerçekleştirilen köklü düzenlemeler, AKPnin
istihdam stratejisi ve buna paralel olarak yasalaşan torba yasa
düzenlemeleri 2002-2013 döneminde en fazla öne çıkan emek
düşmanı düzenlemeler olarak dikkati çekti.
Yine bir torba yasayla karşı
karşıyayız, içinde her şey var ama şu anda Abdi
İpekçi Parkında, emekli olabilmek için önce açlık grevine, cuma
gününden itibaren ise ölüm orucuna yatacak olan, yaşa takılanların
sorununun çözümü yok; emeklileri açlık sınırının
altında yaşamaya mahkûm eden düzenlemeleri iyileştirme, onlara
büyümeden pay verme yok; 4/Cliler yok, taşeron sorununu çözecek en ufak
bir düzenleme yok, örgütlenme önündeki engelleri kaldıracak bir düzenleme
yok; kısacası, tüm emekçileri, emekliyi kapsayan, çalışanlara
yönelik bir düzenleme yok. Aksine, söz konusu tasarının
yasalaşması durumunda hükûmet memurluğu hayata geçirilecek,
siyasi kadrolaşma tamamlanmış olacak.
Memura kadro başlığı altında
sunulan ile 2,5 milyonu aşkın kamu emekçisinin umutları bir kez
daha kararacak. Bu torbada, kamuda üst düzey yönetici olarak atanabilmek için
gerekli koşulların altüst edilmesi dolayısıyla kariyer ve
liyakat ilkesinin tamamen ortadan kaldırılması vardır.
Otoriter başkanlık sistemine giden yolun taşlarının
döşenmesi için tıpkı 12 Eylül referandumunda olduğu gibi
AKPnin devletleşmesi sürecinin hızlandırılması
vardır.
AKPnin son
torbasında ise işe göre personel değil; yandaşa göre
iş, mevki yaratma vardır. İş güvencesi sadece kadrodan
ibaret değildir. Memura kadro vermek, güvencesiz esnek
çalışmayı, taşeron sistemini ortadan kaldırmadan net
bir çözüm yaratamayacaktır. İşçi, emekçi, emekli geleceğe
güvenle bakamamaktadır. Geleceğe güvenle bakamayan bir toplumda hangi
gelişmişlikten, hangi hukuktan söz edilebilir ki?
Sonuç olarak, bugün
sadece sözleşmeli istihdam karşılığı olan 4/B
kadrosu veya geçici personel istihdamının
karşılığı olan 4/C kadrosu değil, bunlara göre
daha avantajlı olduğu bilinen 4/A kadrosu da önemli bir tehlikeyle
karşı karşıyadır. İşin özü, hangi ad
altında istihdam edilirse edilsin tüm kamu personeli günümüzün
çağdaş köleliği dediğimiz 4/Cli istihdama doğru
hızla sürüklenmektedir. Özelleştirme, taşeronluğun
yaygınlaştırılması, esnek çalışmanın
hayatın her alanında egemen hâle getirilmesi, iki yüz
yıllık mücadeleler sonucu kamunun yükümlülüğünde olan bütün
hizmetlerin piyasa koşullarında üretilmesi ve halka piyasa
fiyatında satılması noktasında geçtiğimiz AKP
iktidarı döneminde önceden tahmin bile edilemeyecek kadar mesafe
alınmıştır. Türkiyede özelleştirilmeler ve
özelleştirme sonucu ortaya çıkan ekonomik ve sosyal sorunların
en yoğun yaşandığı dönem, AKP Hükûmetinin iktidarda
olduğu 2002-2013 dönemi olmuştur.
AKP iktidarı
döneminde, TEKEL direnişiyle yoğun bir şekilde ülke gündemini
oluşturan ucube bir 4/C statüsü yaratılmıştır. Ciddi
hak kayıplarını doğuran bu süreç ile birlikte, kamuda memur
ve işçi alımlarında keskin bir düşüş
yaşanmış, başta eğitim ve sağlık olmak
üzere, kamunun neredeyse tüm kurumlarında Türkiye Büyük Millet Meclisi
çatısı altında dahi sözleşmeli, taşeron ve geçici
personel çalıştırılması yoluna gidilmiştir.
AKPnin en büyük
projesi ucuz iş gücü yaratma projesidir; kendi halkını,
yurttaşları köleleştirme projesidir. AKPnin halka
vadettiği terk gerçek budur değerli arkadaşlar. 3 çocuk, 3
çocuk derken Başbakan, binlerce işsiz genç yaratıp gençlerimizi
daha ucuza ve kölelik koşullarında çalıştırmayı
düşündüğünden söylüyor. İşte bu yüzden, aylardır
sokakları kuşatan ve AKP iktidarını sarsan bu gençler
olmuştur. Onlar boşuna demiyorlar Benim gibi 3 çocuğun
olmasını ister misin Tayyip Erdoğan? diye. Kısaca,
uluslararası şirketlere kucak açan AKP Hükûmeti, kendi halkına
sırtını dönmüştür.
2002-2013
yılları arasında kamu istihdamında yaşanan
değişime bakıldığında, kamu istihdamındaki
artış nüfus artışının çok altında
kalmıştır. Bu durum, AKP döneminde kamuda esnek ve güvencesiz
çalışma uygulamalarının ne kadar yaygınlaştığını
anlamak için değerlendirilebilir.
Kısacası,
Türkiye'de, çalışma yaşamının temellerini dinamit
yerleştirip yerle yeksan ettiniz. Aynı işi yapanlar
arasında farklı dereceler ile istihdam yaratıp 4/B, 4/C gibi
hormonlu çalışma biçimlerini hayata geçirdiniz. Şimdi ise
popülist politikalarınız ile bir tür seçim rüşveti
dağıtmaya çalışıyorsunuz. Madem gerçek anlamda
çalışanlar yararına bir şey yapmak istiyorsunuz, gelin,
bütün çalışma hayatını, emekliliği yeniden hakça ve
adaletli olarak düzenleyecek, ILO ve Avrupa müktesebatına uygun yasalar
çıkartalım.
Değerli
arkadaşlar, şimdi, özellikle son saniyelerimde şunu
söyleyeceğim: Burada çalışan bütün 4/Cli -diğer yandan,
Mecliste çalışan kadroları da dikkate
aldığımızda- 96 bin, 98 bin kişiyi, sözleşmeli
personel kadroya alınırken
Yani, 26 bin kişiyle mi Türkiye
kurtulacak? Onları 4/Cden kurtardığınız zaman mı
Türkiyenin kurtuluşu olacak? O nedenle, bir kez daha 4/C uygulaması,
taşeron uygulaması, sözleşmeli uygulamalar gibi tüm
uygulamaların ortadan kalktığı, insan onuruna
yakışır bir düzenlemeyi bu Meclis yapmalı. Bu Meclis,
kölelik düzenine karşı yasaları ortaya koymalı ve bu ülkede
insanca çalışma koşullarını yaratmalı.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (Devamla) Bakan daha iki gün önce söyledi, dedi ki: Biz, iş
gücü en düşük ülkelerin başında geliyoruz ve çalışma
süreleri en uzun ülkelerin başında geliyoruz. Bunları gidermek
yerine daha baskıcı yasaları buraya getirmek değildir
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen Adil Zozani,
Hakkâri Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Birinci bölüm
üzerine grubumuz adına söz aldım.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan, Hükûmet yok görebildiğim kadarıyla.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Buradayım, buradayım Sayın Başkanım.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Tamam Başkan, buradaymış.
ADİL
ZOZANİ (Devamla) Sayın Başkan, süremi yeniden
başlatmanızı rica ediyorum.
BAŞKAN
Lütfen Sayın Zozani, buyurun.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) - Sayın Başkan, Hükûmetin oturacağı yer bellidir.
Genel Kurulda dolaşmaz ki Hükûmet. O zaman ara verin işi varsa, daha
sonra tekrar toplanalım.
BAŞKAN
Söyleyin siz.
Buyurun, yeniden
başlattım.
ADİL
ZOZANİ (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bölüm üzerine
grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Şimdi,
esasında mevcut durumda İç Tüzüke aykırı bir iş
yapıyoruz. İç Tüzükün 35inci maddesine göre şu anda biz
aykırı bir iş yapıyoruz çünkü bizim şu anda
görüştüğümüz teklif, Komisyona tasarı ve teklif şeklinde
iki ayrı biçimde geldi. Tasarı olarak Hükûmetin tasarısı
geldi, ardından milletvekillerinin verdikleri teklifle 35inci maddeye
göre bir birleştirme yapılarak toplu görüşme yapıldı.
Ancak, 35inci maddenin ilgili bölümünü sizinle paylaşmak istiyorum,
İç Tüzükün: Komisyonlar, kendilerine havale edilen kanun tasarı
veya tekliflerini aynen veya değiştirerek kabul veya reddedebilirler;
birbirleriyle ilgili gördüklerini birleştirerek görüşebilirler ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi binasında, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığınca
kendilerine ayrılan salonlarda toplanırlar. Bakın, Tasarı
ve teklifleri birleştirir. demiyor. Tasarılarla ilgili olarak
Birbiriyle ilgili olanları birleştirir, görüşebilir. -buradaki
izah bize onu söylüyor- Teklifleri birbiriyle ilgiliyse birleştirerek
görüşür. diyor. Ancak, biz farklı zamanlarda verilmiş
tasarı ve teklifi veya teklifleri birleştirerek, bir araya getirerek
görüşmüşüz. Komisyonun İç Tüzüke aykırı
yaptığı işlemi Meclis Genel Kurulunda devam ettiriyoruz.
İkinci önemli
husus şu: Şimdi, bir kısmı tasarı olarak gelmiş
Hükûmetin altında imzası bulunduğu bir bölüm ile
milletvekillerinin teklif olarak verdikleri kısımlar. Şimdi
burada Hükûmet bu iradenin neresinde? Gelen tasarıların tümünde ve
buradaki metinlerin tamamında Hükûmetin iradesi var mı, yok mu? Bizim
Komisyonda gördüğümüz şu: Hükûmet maalesef hepsinin arkasında
değil. Milletvekillerine sorduğun zaman, zaten vâkıf
olmadıkları için neyi imzaladıklarını bilmiyorlar.
Bizden de şu anda bununla ilgili sağlıklı
değerlendirme yapmamızı istiyorsunuz. Tamamıyla İç
Tüzüke aykırı bir işlem. Ciddiye
alacağınızı umut ediyorum bu iddiamı. İç Tüzükün
35inci maddesine aykırı bir işlem yapıyoruz.
Konuyla ilgili
olarak da şunları ifade edeyim: Şimdi, biraz önceki
konuşmamda da üzerinde ayrıntılı olarak durdum, Diyanet
İşleri Başkanlığına tahsis edilen yeni
kadroları tekrar gündeme getirmeyeceğim ancak bir 5inci madde var ki
mutlaka değerlendirmek lazım. Diyanet İşleri
Başkanlığına olağanüstü yetkiler tahsis ediyor. Zaten
Diyanet İşleri Başkanlığının mevcuttaki
görev ve yetki alanı, kapsamı, Türkiyede maalesef sadece Hanefi
mezhebine ait kabullere dayalı bir başkanlıktır.
Dolayısıyla, bu, Diyanet İşleri Başkanlığından
ziyade Hanefi işleri mezhebi başkanlığıdır ama
burada, örneğin, farklı mezheplere ait fakat bugüne kadar Diyanet
İşleri Başkanlığının güdümü
dışında olan camileri de Diyanet İşleri
Başkanlığının tekeline almış oluyorsunuz.
Örneğin, Caferilerin camileri Diyanet İşleri
Başkanlığına bir şekilde bağlanıyor, onun
tahakkümüne alınıyor. Bunu yaparken neye göz dikiliyor?
Altındaki ticarethanelere göz dikiliyor. Diyanet İşleri
Başkanlığının kendi temsilcileri Komisyonda bu
uygulamanın dinen de caiz olmadığını ifade ettiler.
Yani, siz camiye gireceğim diye terlikçiye girebiliyorsanız, camiye
gireceğim diye manifaturacıya giriyorsanız oranın adı
ibadethane olmaz. İbadethaneyi ticarethane olarak
kullanıyorsanız, rant mekanizmasını ibadethaneye
sokarsanız ibadethanelere karşı olan
saygınlığı zedelemiş olursunuz. Maalesef Türkiyede
böyle.
Konulan iddia
şu: Efendim, camilerimiz dernekler marifetiyle
yapıldığı için bir öz gelire sahip değiller. O nedenle
altlarında ticarethanenin olması, onların kendilerini idame
etmeleri açısından önemlidir. Müezzininin parasını
veriyor, imamının parasını, masraflarını, caminin
masraflarını oradan karşılıyor. Tövbe böyle
değil. İddia ediyorum, Türkiyede istediğiniz bölgede,
istediğiniz ilçede, istediğiniz şehirde, altında ticarethane
olan bir cami ile altında ticarethane olmayan bir camiyi
karşılaştıralım, gidelim, gezelim. Altında
ticarethanesi olmayan cami daha bakımlıdır, daha düzgündür.
Altında ticarethane olan camiler maalesef bakımlı değiller,
ibadethaneye de benzemiyorlar. Bu garabeti düzeltmek lazım ama burada ne
yapmaya çalışılıyor? Bugüne kadar hesapta biriken bir 5
milyar para var, onu da bir şekilde Diyanet İşleri
Başkanlığının kullanımına açmak... Hem de
kendisinin yapımında hiç emeği olmadığı camileri,
şu anda onun fonunda biriken parayı, bir şekilde Diyanet
İşleri Başkanlığının kullanımına açıyorsunuz.
Bu kadar da inancı, ibadethaneyi ranta dönüştürmenin bir anlamı
var mıdır? Bunu yaparken neye dayanarak bunu yapıyorsunuz, hangi
izaha dayanarak bunu yapıyorsunuz?
Bir önemli nokta
daha, 10uncu madde, görüştüğümüz teklifin 10uncu maddesi
Bugüne
kadar hep şunu biliriz: Devlet kendi personelini, memurunu mesai saatleri
dışında çalıştırdığı zaman ona
fazla mesai öder. Ama burada ayıp denilebilecek bir düzenleme var,
çalıştırdığınız memurun, işçinin fazla
mesaisine devlet göz dikmiş. İnsanların fazla mesaisini şu
anda gasb ediyorsunuz, gasbetme girişimi var burada. Bunu da bu
şekilde geçirirseniz, kabul ederseniz, nöbetçi memurluk adı
altında insanları çalıştırıp fazla mesaisini
ödememek, hak gasbından başka hiçbir şey değildir. Bu
ayıba ortak olmayın. Yazıktır, günahtır. derler.
İnsanların alın terini bu şekilde gasbetmeyin,
rüyalarınıza girerler. Zaten verdiğiniz üç-beş kuruş.
Birçok insanın
mesai düzenlemeleri itibarıyla sekiz-beş şeklinde
çalışma imkânı zaten yoktur. İsteseniz de onu sekiz-beş
şeklinde bir çalışma sistemine tabi tutma imkânınız
yok. Örneğin, bir özel idare personeli, kepçe üzerinde
çalışıyor, köy yolunu yapıyor, ona diyebilir misiniz ki
sekiz-beş çalışacaksınız? Ama burada demeye
çalışıyorsunuz. Adam kepçenin, dozerin üzerinde köy yolunu
yapıyor, saat beşte iş bırakma imkânı yok, ondan
habersiz onu nöbetçi işçi ya da nöbetçi memur yapacaksınız. Bu
hakkı nereden alıyorsunuz? Neye dayanarak böyle bir hak
gasbını kendinize reva görüyorsunuz? Diktatörlüklerde bile bu yoktur.
İnsanların alın terine, emeğine en azından azami
ölçülerde saygı gösterilmesi gerekir.
Umut ediyorum ki, yol yakınken bu
yanlıştan dönülür. Bununla ilgili en azından bir önergenin,
düzeltme önergesinin verileceğini veya bizim verdiğimiz önergelerin o
şekilde kabul edileceğini umut ediyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde şahsı adına söz isteyen
Muharrem Varlı, Adana Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
MUHARREM VARLI (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bölüm üzerinde şahsım adına söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Buna torba mı diyorsunuz çuval mı
diyorsunuz veya -bizim orada pamuk basmak için harar vardır harar- harar
mı diyorsunuz, yine adını ne koyacağımızı
bilmediğimiz bir yasa görüşüyoruz. Burada her şeyi birbirine
karıştırmışsınız. Yani, neyin neyle
alakası var, neyin neyle alakası yok, hiç belli de değil bunlar
ama Nasılsa biz dedik olur. Misali, her şeyi iç içe
koymuşsunuz getirmişsiniz.
Şimdi, bu tarımsal desteklerle alakalı 58
ili ilgilendiren, yaklaşık 85.361 çiftçimizle alakalı bir madde
var burada. Şimdi, bu 58 tane il hangisi? Bu büyük meblağdan
faydalanan çiftçilerimiz en çok hangi vilayetin çiftçileridir?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Şanlıurfa,
Şanlıurfa, 10 milyar.
MUHARREM VARLI (Devamla) Bunların içerisinde
gerçekten mağdur olanlar vardır inanıyorum ama sahte evrakla,
sahte belgeyle acaba ne kadar prim desteği bu devletin cebinden
gidecektir? Lütfen, bu konuda Sayın Bakan bize cevap versin. Yani,
şimdi, çiftçi gerçekten ekiyor, dikiyor, biçiyor, alnının terini
kazanamıyor, alamıyor, devletin desteğini de alamıyor ama
öbür tarafta sahte belgeyle, sahte evrakla birileri devletin imkânlarından
faydalandırılıyor.
Şimdi, ben burada daha önce birkaç defa gündeme
getirdim, dedim ki: Ya, bu hazine arazileri, çiftçi buna ecrimisil ödüyor,
kira ödüyor. Bir şahıstan kiraladığı zaman, o
kiralık arazinin belgelerini koyduğu zaman oraya destek alabiliyor
ama devletin arazisine kira ödediği hâlde neden destek vermiyorsunuz?
dediğimde Sayın Bakan Olmaz öyle şey. demişti. Ama
şimdi, burada, gerçekten ekip diktiği hâlde, gerçekten ürettiği
hâlde mağdur olan, primini alamayan, desteğini alamayan insanlar
varken, siz mağdur olduğunu iddia ettiğiniz, sırf
Tarım Bakanının gönlü olsun veya onun seçmenlerinin gönlü olsun
diye acaba hangi ile ne kadar destek veriyorsunuz? Lütfen bunu
açıklayın, Türkiyedeki çiftçilerin hepsi duysunlar. Kim, ne kadar
alıyor? Bu büyük meblağ para nereye, ne kadar gidiyor, bunu bilmek
istiyorum ve Türkiyedeki çiftçilerin birçoğu da eminim ki bilmek
istiyorlardır.
Bugün buğday
üreticilerinin -Türkiyede aşağı yukarı buğday
hasadı bitti- hepsi bağırıyor. 600 bin liraya buğday
sattılar, maliyeti 650-700 bin lira eski rakamla. Şimdi,
bakıyorsunuz, pamuk perişan; 1,1 lira, eski parayla 1 milyon 100 bin
lira. Pamuğun maliyeti eski rakamla 1 milyon 600 bin lira, yani 1,6 lira.
Ya, şimdi, Allahtan reva mıdır? Yani, çiftçiyi siz
Tarlanı takımını bırak kardeşim, git şehrin
varoşlarına yerleş, ben de sana yeşil kart vereyim, erzak
vereyim, benim seçmenim hâline gel. mi diyorsunuz yani, bunu mu yapmaya
çalışıyorsunuz? Gerçekten alnının teriyle üretmeye
çalışan, hak ettiğini almaya çalışan çiftçilerimize bu
zulmü neden reva görüyorsunuz?
Değerli
arkadaşlarım, bakınız, şimdi -geçende de söyledim- bu
ayın sonunda mısır hasadı başlayacak. Şu anda
kanatlı yemi ve büyük baş hayvan yemi üreten yem
fabrikalarının tamamı mısır dolu. Bu mısır
üreticileri mısırını nereye satacak, kim alacak bu
mısırı? Ofise mi satacaklar? Ofisler de kırk bahane
bulacak, almayacaklar, üç ayda, beş ayda parasını ödeyecekler,
yine gidip tüccarın eline düşecek. Mecbur, çünkü mazot
almış, gübre almış, zehir almış; adam gidip
onları ödemek zorunda. Dolayısıyla
MEHMET ERDOĞAN
(Adıyaman) Peşin, peşin
MUHARREM VARLI
(Devamla) Sen onu külahıma anlat, neresi peşin Mehmet Bey,
bırak Allahını seversen, size göre peşin.
MEHMET ERDOĞAN
(Adıyaman) Ofise sor, ofise.
MUHARREM VARLI
(Devamla) Şimdi, eğer ki düzenlemeler yapacaksanız, gerçekten
çiftçiyi sevindirecekseniz gelin, Ziraat Bankasına kredilerini ödeyemeyen
çiftçilerin kredilerini taksitlendirelim. Bir yıla düşürdünüz ya,
normal, özel bankalar gibi, Ziraat Bankasından alınan kredileri de
bir yıla düşürdünüz. Tarım Kredide bir sürü gecikmiş,
temerrüt faizi ödeyen çiftçi borçları var, gelin bunları
yapılandıralım, bunlara bir çözüm bulalım. Yok, bunlarla
alakalı hiçbir şey yok. Ne var? Tarım Bakanının kendi
memleketindeki çiftçileri memnun etme gayreti var, burada bu var, başka
bir şey yok arkadaşlar.
Onun için, bu yasa,
doğru bir yasa değildir. Ben Çukurovalı bir çitçi olarak, Türk
çiftçisinin hakkını savunan bir insan olarak bu yasayı kabul
etmiyorum ve doğru da bulmuyorum. Alın teri döken çiftçimize
haksızlık yapılmıştır.
Hepinize
saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde
şahsı adına söz isteyen Mustafa Baloğlu, Konya
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
BALOĞLU (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan kanunun birinci bölümü üzerinde şahsım
adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bölüm, 1inci
maddeden 23üncü maddeye kadar olan maddeleri içermekte. Geride
bıraktığımız hafta, alt komisyonda iki günlük
çalışma ve üst komisyonda da on dokuz saatlik bir çalışma
sonucunda kanun Genel Kurula indirildi. Birden fazla alanı ilgilendirmesi
sonucunda da torba yasa olarak düzenlemesi yapılan yasa, beraberinde de
birçok yenilik getirmekte.
Bu kanun teklifi ve
tasarısı üzerinde öngörülen düzenlemeleri şu şekilde
sınırlayabiliriz: Orman köylerinde fiilen yaşadıkları
hâlde orman köyü nüfusuna kayıtlı olmadıklarından ORKÖY
kapsamında kullandırılan kredilerden faydalanamayanların
öngörülen değişiklikle kredi kullanabilmesi amaçlanmakta.
Yine, mülkiyeti
kamuya ait taşınmazların üzerinde yer alan cami, mescit, Kuran
kurslarının ticari faaliyetler için ayrılan
kısımlarının Diyanet İşleri
Başkanlığınca işletilebilmesi, Devlet İhale
Kanununda belirtilen pazarlık usulüyle yapılacak ihaleyle
işlettirebilmesi ya da kiralanabilmesi ve bu ödeneklerin cami, mescit ve
Kur'an kurslarına ilişkin giderlerin ve kamu yararı gözetilerek
dernek ve vakıflara yardım yapılmasına ilişkin
giderlerin karşılanmasında kullanılması
amaçlanmaktadır.
Yine, hâlen görevde
bulunan, 1 Ocak 2005 tarihinden itibaren vekil imam, vekil müezzin, kayyum ve
Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı Kuran
kurslarında vekil olarak öğreticilik yapanların üç ay içerisinde
müracaat etmeleri hâlinde, yeterlilik belgelerine sahip olması
koşuluyla ilgili kadrolara hiçbir sınırlamaya bağlı
olmaksızın atanmaları öngörülmektedir.
Düzenlemelerle,
uzman yardımcılıklarında girişte aranan mezuniyet
şartı standart hâle getirilmektedir. Uzmanlık yeterlik
sınavına girmede aranan asgari hizmet süresi üç yıldan iki
yıla indirilmektedir. Yine, uzmanlık yeterlik sınavına
girmede aranan tez hazırlama süreci ile uzmanlığa atanmada
aranan yabancı dil belgesine sahip olma şartı, zorunlu olmaktan
çıkarılıp ihtiyari hâle getirilmektedir. Bunun yanında,
uzman, müfettiş, denetçi, kontrolör, denetmen ve aktüer kadroları ile
özel kanunla kurulmuş diğer kamu kurum, kurul, üst kurul ve
kuruluşları tarafından mesleğe özel yarışma
sınavına tabi tutulmak suretiyle alındıktan sonra uzman,
meslek personeli veya denetim elemanı kadro veya pozisyonlarına
atanmak amacıyla yapılan yeterlik sınavına girmede aranan
asgari hizmet süresi de iki yıla indirilmektedir. Tez hazırlama
süreci ile uzman, meslek personeli veya denetim elemanı kadro veya
pozisyonlarına atanmada aranan yabancı dil belgesine sahip olma
şartı zorunlu olmaktan çıkarılıp yine ihtiyari hâle
getirilmektedir.
Kariyer meslek
grubunda yer alan yardımcı ve stajyer kadrolarında
bulunanların yardımcılık veya stajyerlik süreleri ile
yeterlik sınavları ve ilgili kadrolara atanmalarının da
yeni düzenlemelere göre sonuçlandırılması amaçlanmaktadır.
Yine, Merkez
Bankası kaynağından kullandırılan reeskont
kredilerinin türü, özellikleri ve vadelerinin bankanın para ve
rezerv politikalarıyla ve ihracat alacaklarının vade
yapısıyla uyumlu olarak bankaca daha
esnek bir şekilde belirlenmesi amacıyla reeskonta kabul edilebilecek
ticari senet ve vesikalara
uygulanan yüz yirmi günlük vade sınırlamasının
kaldırılması öngörülmektedir.
Yine,
üniversitelerin öğretim elemanı ile kamu kurum ve
kuruluşlarında yetişmiş personel ihtiyacını
karşılamak amacıyla yurt dışına öğrenci
gönderilmesine ilişkin iş ve işlemlerin gerek Millî Eğitim
Bakanlığınca gerekse başka kamu kurum ve
kuruluşları ile YÖK Başkanlığınca yürütülmesi,
kamu kaynaklarının etkin ve verimli kullanılmasını
engellediğinden, yetki ve görev konusunda uyuşmazlığa sebep
olduğundan söz konusu iş ve işlemlerin YÖK
Başkanlığına tek bir elden yürütülmesiyle verilmesi
amaçlanmaktadır.
Yine, Avrupa
Birliği uyum süreci gereğince ülkemiz sürücü belgelerinin Avrupa
Birliği sürücü belgeleriyle uyumlaştırılması ve
Karayolu Trafiği Konvansiyonu ile Bu Konvansiyonu Tamamlayıcı
Avrupa Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun kapsamında Karayolları Trafik Kanununda uygulanan
Otomobil, Kamyonet, Otobüs, Motosiklet, Bisiklet ve Motorlu bisiklet
tanımları değiştirilmiş ve maddeye Motorlu taşıt
sürücüsü sertifikası, Sürücü belgesi ve Uluslararası sürücü
belgesi tanımları
eklenmiştir. Sürücü kurslarından eğitim alan kursiyerlerin
teorik ve uygulamalı sınavların gerçek ve tüzel kişilere
yaptırılabilmesine imkân sağlamak amacıyla Millî Eğitim
Bakanlığının görevlerinde değişiklik
yapılmıştır.
Yine, trafik
kazalarında yaralanarak sağlık kuruluşlarına sevk
edilen sağlık durumlarının otuz gün süreyle takip
edilmesini sağlamak üzere trafik kazaları neticesinde ölen ve
yaralananların istatistiki verilerinin daha iyi tutulabilmesi için
Sağlık Bakanlığının görevlerinde
değişiklik yapılmaktadır.
Kanun, bu
şekilde birçok yeniliğe imza atmaktadır. Ben, kanunun
hazırlanmasında emeği geçen bakanlık mensuplarına,
komisyon üyelerimize teşekkür ediyorum ve kanunun ülkemize
hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Şimdi, bölüm
üzerinde on beş dakika süreyle soru cevap işlemi
yapılacaktır.
Sayın
Işık, buyurun.
ALİM IŞIK
(Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bu teklif içerisine taahhüdü ihlal nedeniyle tazyik hapsine maruz kalan
vatandaşlarımızın sorunlarını çözecek bir
düzenleme koymayı düşünüyor musunuz?
Bir diğeri,
iş ve meslek danışmanları bu teklifle kadroya geçiriliyor,
ancak maaşlarının düşeceği iddiaları var.
Bunlarda bir mağduriyet oluşacak mı?
Bir son sorum da,
Gençlik ve Spor Bakanlığında sözleşmeli
çalışanların durumu nedir, bu teklif içerisinde bunlara bir
çözüm getirilebilecek midir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Genç
KAMER GENÇ
(Tunceli) Evet, demin de sordum, yine soruyorum: Şimdi, getirilen 7nci
madde ile 4/5/2005le 30/6/2013 yani sekiz yıllık süre zarfında
vekil imam-hatip, vekil müezzin, kayyum ve Diyanet İşlerine
bağlı Kuran kurslarında kurs öğreticisi olarak görev yapan
kişiler imtihana girmeyecekler ve bunları kadroya alacaklar, en üst
maaş bağlayacaklar. Bu memlekette mühendisi işe
almıyorsunuz, kimyageri işe almıyorsunuz, fizikçiyi işe almıyorsunuz,
öğretmeni işe almıyorsunuz ama bunları alıyorsunuz.
Bunların sayısı kaçtır? Hangi esaslara göre
alacaksınız? Ayda kaç lira kendilerine vereceksiniz? Bunları
öğrenmek istiyorum.
Bir de devlette bir
ciddiyet var ya! Yani, böyle evvela
Kaç tane kadro var? 100 bin taneyi buluyor
benim hesaplamama göre. Yani, seçime giderken bu kadar bu milleti bu duruma
düşürmenin bir anlamı var mı? Yani, siz bu devletin bütün
kadrolarını
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Evet,
teşekkür ediyorum.
Sayın
Yeniçeri
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Teşekkür ederim.
Sayın Bakan,
kadroya geçirilen belediye sözleşmelilerine nakil hakkı verilecek mi?
Kapsam dışı bırakılan sözleşme sayısı
ne kadardır? KPSS ile işe giren 4/Clilere neden kadro verilmiyor? Bir
de üniversitelerde 50/D kadrosunda çalışan asistanlar,
araştırma görevlileri sözleşmeleri
uzatılmadığı takdirde görevlerinden atılıyorlar.
50/D kadrosunda üniversitede çalışan asistanları devlet memuru
kadrosuna geçirmeyi düşünmüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Korkmaz
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan, Milliyetçi Hareket Partisi olarak defalarca
gündeme getirdik ancak cansız taş toprak dile geldi, AKP Hükûmetinde
bir milim ilerleme olmadı. Meclisin bu son günlerinde usanmadan,
bıkmadan bir kez daha gündeme getiriyoruz ve cevap bekliyoruz. Uzman er ve
erbaş kardeşlerimiz soruyor ve acele cevap bekliyorlar çünkü bizim
için belki de çok şey ifade etmeyen şu birkaç gün içerisinde 45
yaşını doldurup hak kaybına uğrayacak yüzlerce
çalışan var. Sayın Bakan, uzman er ve erbaşların
sözleşmelerinin devam ettirilebilmesi için belirlenmiş 45 yaş
üst sınırının kaldırılmasıyla alakalı
bir çalışmanız var mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Kurt
KAZIM KURT
(Eskişehir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
9uncu maddeyle getirdiğiniz düzenlemede, sözleşmeli personelin bir
kısmını kadroya geçiriyorsunuz, ancak kamuda çalışan
üniversite mezunu işçiler ve geçici işçilerle ilgili, kadroya
almamakta ısrarla direniyorsunuz. Bunların devlete, kadroya
girdiği takdirde külfeti ne olacaktır, bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bir önceki soru-cevapta sorduğum, süre yetişmediği için
cevaplayamadığınız, biraz önce şahsınıza
bizzat arz ettiğim, TÜİKteki 1972 yılındaki düzenlemeden
itibaren mağdur olan ve 4/C ile sadece isim benzerliği olan,
kesinlikle bir özelleştirmeden devir olmayan personelle ilgili yapabileceğiniz,
gerçekten bu arkadaşlara umut olabilecek şeyler söylediniz. Hem
tutanaklara geçmesi hem de onların ve ailelerinin bu beklentisinin
karşılık bulması açısından bu soruya
açıklıkla bir cevap vermeniz mümkün mü acaba?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Tanal
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
cumhuriyet savcısından gizli tanık olur mu?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Ağbaba
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Bakan, geçtiğimiz yıl da
sormuştum ben size, Devlet Demiryollarında geçici çalışan
işçiler var. Bunlar kimi zaman yılda beş gün, kimi zaman bir ay
çalışıyorlar ve bunlar yüz yıl geçse de emekli
olamıyorlar. Bunlara kadro vermeyi düşünüyor musunuz, Devlet
Demiryollarında geçici çalışan, ve her türlü zor şartlar
altında çalışan, Demiryollarının
çalışmasını sağlayan bu emektar işçilere kadro
vermeyi düşünüyor musunuz? En azından, bunların daha fazla
çalışması için Bakanlığınızca bir
çalışma yapılabilir mi? Demiryolu işçilerinin
mağduriyetinin giderilmesi için -siz de bunu biliyorsunuz yakından
geçici çalışanları- bu konuda onların sesi olmak istedim.
Malatyada özellikle, 600ün üzerinde çalışan geçici işçi var.
Onlar bu konuda çok mağdur. Bu konuda sizin müjdeli haberinizi bekliyorlar.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Erdem
ENVER ERDEM
(Elâzığ) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, özellikle kamuda çalışan taşeron işçileri -ki
bunların çoğunun hakkında mahkemeler karar verdi, bunların
geçici değil de sürekli işçi olduğuna dair- kadroya almayı
düşünüyor musunuz, yoksa bunların tazminatını verip
görevlerinden ayıracak mısınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Türkoğlu
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, yaygın eğitim kuruluşları olarak
isimlendirdiğimiz halk eğitim merkezlerinde çalışan
personel var. Bunlar gerçekten, genç kızlarımızın, ev
hanımlarının hem meşgale hem meslek edinmeleri
açısından çok büyük bir önem, görev icra ediyorlar. Ancak burada
çalışan usta öğreticilerini herhangi bir statüsü yok, ciddi
derecede de problemleri var ve Hükûmetinizin kadroya geçecek
sözleşmelilerle ilgili çalışmalarından da büyük bir ümitle
beklenti içindeydiler ancak görüyoruz ki bu tasarıyla sukutuhayale
uğramış durumdalar. Acaba bunlara ilişkin bir düzenleme
düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
Sayın
Kuşoğlu
BÜLENT
KUŞOĞLU (Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Millî Savunma Bakanlığında, 4/C statüsünde de olmadan, memur
olarak çalışan, memur olarak görev yapan, sayıları da 100ü
geçmeyen bir personel var. Bunlar işçi de değil, nasıl
çalıştıkları da tam olarak belli değil. Bunların
kadroya geçmesi -memur olarak çalışıyorlar çünkü
sayıları da 70-80 civarında- mümkün değil midir,
onları bu torba kanuna dâhil etmemiz mümkün olmayacak mıdır? Çok
mağdur durumdalar, hiçbir şekilde güvenceleri de yok. Siz
Çalışma Bakanı olarak bu konuda yardımcı olabilirsiniz
diye düşünüyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Son soru,
Sayın Özkan
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Burdur) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, her biri on, on beş, yirmi yıl gibi, şeker
fabrikalarında mevsimlik çalışan işçilerimiz var. Bunlardan,
geçtiğimiz yıl, altı ay çalışanlara kadro verdik ama
birçoğu -biraz önce söylediğim gibi on, on beş, yirmi yıl
çalışmışlar- kadro alamadılar yıl içinde
altı ay çalışmadıkları için. Bunlara bu torba yasa
içerisinde bir kadro vermeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Bakan,
buyurun.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
İş ve
meslek danışmanlarının kadroya alınması konusu
soruldu. İş ve meslek danışmanları kadroya
alınıyor bu düzenlemeyle. Kadroya alınma talepleri de var.
Sözleşmeli personel olarak kalmak istemiyorlar ama ücretlerinde kısmi
bir artış, azalış var mı, onu şu anda
cevaplandıracak durumda değilim ama kadroya alınacakları
kesin.
Vekil imam-hatiplerle
ilgili, az önce Sayın Genç Hazineye ait, Diyanete tahsisli cami,
mescitlere ait ticari yerlerin kiralarının geliri ne kadardır? diye
bir soru sordu. 2007yle 2012 yılları arasında toplam 54 milyon
liralık gelir var, 54. Bunlardan kaç tanesi kiraya verildi, kirada olan
ne kadar? diye soruluyor. 946 adet yer veya iş yeri, neyse, kiraya
verilmiş durumda. Bu vekil-imam hatiplerin sayısı, şu anda
kadroya geçecek olanların sayısı 2.081. Bunların ücretleri
1.900 lira olacak. Efendim, din görevlilerini alıyorsunuz,
öğretmenleri almıyorsunuz. Ağustos ayında da 42 bin öğretmen
alacağız, Devlet Personel Başkanlığı bünyesinde
42 bin öğretmen alınacak.
KAMER GENÇ
(Tunceli) İmtihan yapmadan alıyorsunuz.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Onlar sınava giriyor Bakanım, bunları
sınavsız alıyorsunuz.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Şimdi, diğer bir konu: Belediyede sözleşmelilerin
sayısı soruldu. 23 bin sözleşmeli personel var belediyelerde.
Bunlar kadroya alınmaktadırlar.
Uzman er ve
erbaşla ilgili, yaşla ilgili bir çalışmamızın
olmadığını ama Millî Savunma Bakanlığı
bünyesinde bir çalışma var mı, ilgili Bakan arkadaşa, Bakanımıza
sormamız gerekmektedir.
Bir diğer konu
dört yıllık lisans mezunu işçilerin bu kapsamda şu anda
kadroya alınmasıyla ilgili bir düzenleme, tasarı veya teklifte
böyle bir düzenleme yok.
TÜİK
personeliyle ilgili, 4/C kapsamında, bunlar özelleştirme kapsamında
gelen çalışanlar değil, bunlarla ilgili, az önce ifade
ettiğim gibi, yine, bunların da toplamı 19 bin
özelleştirmeden gelen, geri kalan 4 bin de TÜİK ve benzeri kurumlarda
çalışan 4/Cliler var. Bunların haklarıyla ilgili, sosyal
konumlarıyla, özlük haklarıyla ilgili ağustos ayında bir
değerlendirme yapacağız ve buna göre bir statü
değişikliği gerekiyor ise bu çerçevede ağustos
ayındaki toplu sözleşmeden sonra daha net bir değerlendirme
yapma imkânımız olacak.
Ayrıca burada
özellikle tarımla ilgili, değerli
arkadaşlarımızın konuşmalarında önemli soruları oldu. Orada şöyle
bir durum var: Tarım desteklemeleriyle ilgili
yaptığımız düzenlemede şunu amaçlamaktayız. Bir
çiftçi düşününüz, ürettiği mal var, ürün var, bu ürünü tüccara
satıyor. Tüccara satıldıktan sonra tüccar kendisine bir belge
veriyor, fatura veya benzeri şekilde. Bu yapılan incelemelerde bu
faturalarda naylon veya sahte belge olduğu görülüyor. Bu belgeden
dolayı üreticilerimizin, çiftçilerimizin desteklemeleri kesiliyor veya o
süre içerisinde verilen desteklemeleri faiziyle geri isteniyor. Bu konu tabii
ki yaklaşık 85 bin çiftçimizi ilgilendiriyor, 55 ilde 85 bin çiftçiyi
ilgilendiriyor yani burada kürsüde öyle bir şey ifade edildi ki sanki
belli illere dönük, belli çiftçilere dönük bir düzenleme yapılıyor.
Böyle bir şey söz konusu değil. 55 il, 85 bin çiftçi ve
yaklaşık 200 milyon liralık bir bedelden bahsediyoruz. Burada
yargıda olan konuların affı veya oradan, yargıdan vazgeçme
gibi bir durum söz konusu değil. Bu süreçler aynen devam edecek.
Bakanlık tarafından yapılan incelemede bunların gerçek
üretim yaptığının tespit edilmesi hâlinde hak ettikleri
destekleme ödemelerinin yapılacağı hükme
bağlanmaktadır.
Çiftçinin bir
mağduriyeti var. Çiftçinin mağduriyetini gidermeye dönük bir
düzenleme olduğunu özellikle belirtmek istiyorum.
50/Dler
öğrenci yanılmıyorsam, onlarla ilgili bir düzenlemeyi bugünkü
çalışmamız içermemektedir.
Ayrıca,
taşeron işçileriyle ilgili de şunu ifade edeyim: Çok yoğun
bir çalışma yaptık, elimizde taslaklar hazır fakat
uzlaşmada zorlandığımız bir konu yani bir örnek
verecek olursam, kıdem tazminatı konusu. Taşeron işçiler
hak edemiyor ama kamuda bulunan diğer işçilerimiz tazminatı hak
ediyorlar. Bunun taşeron işçileri tarafından da hak edilmesiyle
ilgili mutlaka bütün çalışanları kapsayan bir şekle
dönüşmesi gerekiyor. Bu konuda farklı görüşler var. Biri bu.
Bunun yanında,
yargıda olan -ifade ettiğiniz gibi- hususlar var, yargının
vermiş olduğu kararlar var. Tabii ki mevzuatımız
çerçevesinde ya tüm tazminatlarını ödeyerek yargının
vermiş olduğu karar çerçevesinde işçinin
tazminatlarını ödeyeceksiniz veya bunları kadrolu işçi
olarak alacaksınız. Burada da kadroya aldığınız
zaman, başka türlü itirazlar gelmektedir çünkü binlerce işçi bu,
sırada bekleyen binlerce işçi var, başka sorunlar meydana
gelmekte. Bu da bizim düzenlememizde ve ekim ayı içerisinde taşeron
çalışanlarıyla ilgili, yani alt işveren
çalışanlarıyla ilgili derli toplu bir düzenlemeyi yasama
yılının başında getirip bu konuyu sonuçlandırma
kararlılığında olduğumuzu bir kez daha burada
belirtmiş oluyorum.
Halk eğitimde
çalışan usta öğreticilerle ilgili, onların sosyal
haklarıyla ilgili önemli iyileştirmeler yaptık, sosyal
güvenceleriyle ilgili, borçlanmalarıyla ilgili önemli düzenlemeler
gerçekleştirdik ama kadroya alınma talepleri var. Bu düzenlemede
bunların yer almadığını belirtmek istiyorum.
Mevsimlik
işçilerle ilgili veya part-time çalışanlarla ilgili veya
altı ayın altında çalışan işçilerle ilgili
sürenin kadroya alınıp tamamlanması, on iki aya dönüştürülmesi.
Bildiğiniz gibi, 227 bin işçiyle ilgili bir düzenlemeyi
yapmıştık altı ay çalışanlarla ilgili. Altı
ayın altında çalışanlarla ilgili bir düzenleme yok. O
altı aylık kuralın geçerli olduğunu belirtmek istiyorum.
Çok teşekkür
ediyorum arkadaşlar.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Böylece, birinci
bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, birinci
bölümde yer alan maddeleri ve varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
Ancak
birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 22.01
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.10
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 129uncu
Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
478 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
Şimdi, 1inci
madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı yasa teklifinin 1. maddesinin sonuna
diğer denetmenler ifadesinin eklenmesini arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Mahmut
Tanal İzzet Çetin
İstanbul
İstanbul
Ankara
Kamer
Genç Ramazan Kerim Özkan
Tunceli
Burdur
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 1 inci maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Mustafa
Kalaycı Erkan Akçay Enver Erdem
Konya Manisa Elâzığ
Mustafa Erdem S. Nevzat Korkmaz
Ankara Isparta
"MADDE 1- 10/2/1954
tarihli ve 6245 sayılı Harcırah Kanununun 33 üncü maddesinin (b)
bendinde yer alan "İl Eğitim Denetmenleri ve İl Eğitim
Denetmen Yardımcıları," ibaresinden sonra gelmek üzere "Sosyal
Güvenlik Denetmenleri ve Sosyal Güvenlik Denetmen
Yardımcıları," ibaresi eklenmiştir."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa)
Katılamıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Vural, önerge üzerinde...
OKTAY VURAL
(İzmir) Gerekçe.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, bu önerge zaten maddenin
aynısı, maddede değişiklik yapmıyor bu önerge; arkadaşlar
bir bakarlarsa, maddede herhangi bir değişiklik yapmıyor.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Siz dikkatli mukayese ederseniz başkalık var.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hayır, cümlesi maddede değişmiyor,
sizin sunuşunuzda farklılık var. Yani ibaresinden sonra gelmek
üzere değil, çünkü aynısı burası.
Bir bakarsanız
Erkan Bey.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ya olur mu? Orada virgülü başka yere koymuşsunuz.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Komisyonda Teklifle
ilgili sağlıklı ve verimli bir görüşme
yapılamamıştır. Komisyon görüşmeleri boyunca hangi
düzenlemelerin ne amaçla ve hangi gerekçeyle yapıldığı
konusunda bilinmez bir tavır sergilemiştir.
71 adet kanun ve
kanun hükmünde kararnamede 142 maddelik değişiklikler
yapılmasına rağmen; vatandaşlarımızın
yaşadığı sorunlara çözüm getirecek konuları bir-iki
husus dışında bulmak mümkün değildir.
Kanun Teklifi kamu
personelinin hukuki ve mali statüsüne ilişkin çok sınırlı
değişiklikler getirmektedir. Dolayısıyla bu düzenlemede
beklentiler karşılığını bulmamış,
umutlar hayal kırıklığına dönüşmüştür.
Kamuda
sağlıklı ve tutarlı bir personel politikası
uygulanmamaktadır. Personel Rejimi nesnellikten
uzaklaştırılmış, istihdam rejimi bozulmuştur.
657 sayılı
Kanun, geçici işlerin ifası için istisnai hallere münhasır olmak
üzere sözleşmeli ve geçici personel istihdamını mümkün
kılmıştır. AKP döneminde bu istisnai uygulamalar asıl
istihdam şeklinin önüne geçmiştir.
Ayrıca, AKP
döneminde sözleşmeli ve vekil olarak işe alınanlar, daha önce
çıkarılan kanunlar ile memur kadrolarına alınmış,
ancak tekrar sözleşmeli ve vekil atama yapılmasına devam
edilmiş, şimdi de bunlardan bazıları tekrar memur
kadrolarına alınmaktadır.
Bu yanlış
uygulamalar ile birlikte, birçok mağduriyet ortaya
çıkmıştır. En büyük mağduriyet ise bu istisnai
yollarla iş bulamayan işsiz gençlerimizdir. Bunlar girdiği
merkezi sınavı kazanıp ataması yapılamayan, bir türlü
sıra gelemeyen ve sıra gelmeden de kadroları istisnai yollarla
doldurulan milyonlarca işsiz vatandaşlarımızdır.
Hükümetin bu yanlışı, bu haksızlığı derhal
durdurması gerekir.
Bu Kanun Teklifi
ile kamu kurumlarında çalışan 4/B'liler, 4924 sayılı
Kanuna tabi sözleşmeliler ve mahalli idarelerde çalışan
sözleşmeliler ile vekil imam, vekil müezzin ve vekil Kur'an kursu
öğreticilerinden şartları uyanlar memur kadrolarına
atanmaktadır. Ancak, memur kadrosu verilen sözleşmeli personel ve
vekiller arasında; Özel kanunları hükümleri çerçevesinde görev yapan
sözleşmeli personel yoktur. Mağduriyeti en derinden yaşayan
4/C'liler yoktur. Rehber ve usta öğreticileri bu düzenleme kapsamına
alınmamıştır. Aile sağlığı
çalışanları yoktur. Vekil ebe-hemşireler yoktur. Ücretli öğretmenler
yoktur.
AKP Hükümeti
tarafından yapılan ayrımcı ve adaletsiz uygulamaları
saymakla bitmez. Bu Teklifte öğretmenler ve atanamayan öğretmenler
yoktur. Bu düzenlemede polislerimiz yoktur. Kamu işçilerinin naklen
atanabilmeleri konusu yoktur. Taşeron işçileriyle ilgili hiçbir
düzenleme yoktur. Geçici ve mevsimlik işçiler yine göz ardı
edilmektedir. Bu Teklifte emeklilikte yaşa takılanlar yoktur.
Muhtarlarımız yoktur. Bu Kanun Teklifinde şehit aileleri ve
gaziler ile engelliler ve yaşlılarla ilgili bir düzenleme yoktur.
Peki bu Kanun
Teklifinde neler vardır. Mera, yaylak ve kışlakların
yapılaşmaya açılması var. Köy meralarının
köylünün elinden alınarak hazineye devredilmesi, imar yetkisinin
belediyelerden alınması ve satış yetkisi var. Gerçeğe
aykırı, usulsüz veya sahte belgeler nedeniyle verilmeyen
desteklemelerin ödenmesi var. Kamulaştırılan
taşınmazlarla ilgili vatandaşın hak arama hürriyetini
engellenmesi ve yargıya müdahale var. ÖSYM sınavlarına ait soru
ve cevaplarla ilgili bilgi edinme hakkının engellenmesi var.
Sermayesindeki kamu payı doğrudan veya dolaylı olarak % 50'den
az olan şirketler Sayıştay denetimi dışına
çıkarılması vardır. İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanununun uygulamasının
geciktirilmesi, sertifikasını almış kişilerin
mağdur edilmesi var. Sürücü belgeleri için 24 milyon
vatandaşımızdan 101 lira belge parası alınması
var.
Dolayısıyla
yapılan düzenlemeler; kamu yönetiminin iyileştirilmesi ve
çalışanların sorunlarına çözüm getirilmesi yerine; kamu
arazileri nasıl talan edilebilir, kadrolaşma nasıl
sağlanabilir, usulsüzlük ve yolsuzluklar nasıl affedilebilir, denetimden
ve yargıdan nasıl kaçınılabilir mahiyetini
taşımaktadır.
Teklifin tümüyle
gözden geçirilmesi ve bu maddede düzeltme ihtiyacı bulunmaktadır.
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan, yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunacağım, ancak yoklama talebi var,
yerine getiriyorum.
Sayın Altay,
Sayın Aslanoğlu, Sayın Hamzaçebi, Sayın Demiröz, Sayın
Öğüt, Sayın Özel, Sayın Özgündüz, Sayın Tanal, Sayın
Kuşoğlu, Sayın Sarı, Sayın Çelebi, Sayın
Ağbaba, Sayın Özkan, Sayın Genç, Sayın Özkes, Sayın
Atıcı, Sayın Kurt, Sayın Çam, Sayın Özkoç, Sayın
Köktürk ve Sayın Köse.
İki dakika
süre veriyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Niğde
Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan
Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı: 478) (Devam)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı yasa teklifinin 1. maddesinin sonuna
diğer denetmenler ifadesinin eklenmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu
(İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa)
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen?
ENGİN ALTAY
(Sinop) Kamer Genç konuşacak.
BAŞKAN Kamer
Genç, Tunceli Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 478 sıra
sayılı acayip Kanun Tasarısının 1inci maddesiyle
ilgili verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum.
Şimdi, böyle
bir kanun olmaz. Bu kanunun altına imzasını atan milletvekilleri
gelsin eğer bir maddeyi hatırlarlarsa ben söylediklerimi geriye
alıyorum. Böyle bir şey olmaz arkadaşlar. Birileri kanunu
yazıyor, getiriyor. Şimdi, bir alt komisyon raporunu inceliyorsunuz,
alt komisyonun 1inci maddesi değişik, diğer maddeleri
değişik. Böyle gayriciddi bir parti, gayriciddi bir iktidar!
İşte, bakın, iktidar sıralarında kimse var mı?
Yok. Hükûmet yok.
RECEP ÖZEL
(Isparta) - Ya orada Bakan var ya! Gözün
görmüyor mu baksana Bakana.
KAMER GENÇ
(Devamla) Nerede, nerede geziyor bu Hükûmet?
RECEP ÖZEL
(Isparta) - Orada Bakan var, Bakan!
KAMER GENÇ
(Devamla) - Böyle keyifleri
Devletin uçaklarına biniyorlar, çoluk
çocuklarını topluyorlar, gidiyorlar, her yerde de yiyorlar,
içiyorlar, keyiflerine bakıyorlar. Ya burnunuzdan gelecek bu yani.
RECEP ÖZEL
(Isparta) - Çiçek sulayan sensin!
BAŞKAN
Sayın Genç, lütfen temiz bir dille konuşun.
KAMER GENÇ
(Devamla) Şimdi, bu kanun maddesiyle ilgili verdiğimiz önerge
şu; diyoruz ki: Yani böyle paramparça şey getireceğinize, 6245
sayılı Harcırah Kanununun 33üncü maddesine İl
eğitim denetmenleri ve il Eğitim Denetmen Yardımcıları
ibaresinden sonra gelmek üzere
Şunu söyleyeceğinize, Bütün denetim
ve denetim yardımcılarına 6145 sayılı Kanunun 33üncü
maddesi uygulanır. derseniz, yeni yeni kanun teklif ve
tasarılarını getirmenize gerek yok, bu meseleyi halledersiniz.
Ama şimdi, bakın, bu Parlamento tatile girerken, efendim, ya bu kadar
bu ülkeyi sıkıntıya sokacak yasa tasarılarını
getirmeye gerek yok.
Bir defa AKPnin
bir Genel Başkanı var, kavgacı, âdeta, her memlekette isyan
çıkarmaya çalışıyor. Diyor ki: CHPnin başında
celladına yaranmak isteyen, her türlü çirkinliği meşru gören
birisi var. Bu cellat kim arkadaşlar ya? Zaman zaman burada bize de
bağırıyorlar Sen celladına âşıksın. Kimdir
cellat ya, bir söyleyin. Namuslu ve şerefli insan, kimdir, bu celladı
söyler. Cellat dedikleri kişi şu: Atatürke cellat diyorlar. Önce
sarhoş, şimdi cellat diyorlar. Efendim, kimdir yani?
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Ne alakası var?
RECEP ÖZEL
(Isparta) Öyle bir şey yok. Ne alakası var? Ne alakası var?
KAMER GENÇ
(Devamla) E, söylesin. Tayyipe sor bakalım, cellat kim ya, cellat kim,
söylemek zorunda.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Belki sensin, belki sensin.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Sen ne anlatmaya çalışıyorsun be!
KAMER GENÇ
(Devamla) Efendim, Sayın Genel Başkanımıza diyor ki:
Zenciliğinden kurtulmak için
Ya zenci kim? Zenci de bir insan. Tayyip,
yani, sen kimsin, bir söyle bakalım. Zencileri, Alevileri kastediyor. Yani
diyor ya, işte siz Aleviler diyor, sen Alevisin diyor. Tamam, Aleviyim
ben de, yani Aleviliğimizle gurur duyuyoruz ama Zenciliğinden
kurtulmak istiyor. diyor. Yahu, böyle bir şeyler olur mu?
RECEP ÖZEL
(Isparta) Sen anlayamazsan ne yapalım biz?
KAMER GENÇ
(Devamla) Şimdi, zaman zaman, bu kadar seviyesiz, alçakça
düşüncelerle insanlara hitap edilmez. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Siyasi iktidarı elinde bulunduran
insanlar bu memlekette, eğer hakikaten kardeş kavgası
çıkarmak istemiyorlarsa
BAŞKAN
Sayın Genç
Sayın Genç, lütfen temiz dille konuşun.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Alçak sensin!
ORHAN ATALAY
(Ardahan) Bu Mecliste sensin daha alçağı!
KAMER GENÇ
(Devamla) -
muhakkak bu memlekette barışı sağlamak
zorundadırlar.
BAŞKAN
Sayın Genç
KAMER GENÇ
(Devamla) Dolayısıyla, iktidar partisinde bulunan insanlar bize her
türlü hakaretleri yapacaklar
RECEP ÖZEL
(Isparta) Sen hakaret ediyorsun!
KAMER GENÇ
(Devamla) -
ondan sonra Atatürkü cellat kabul edecekler, sarhoş kabul
edecekler, ondan sonra da çıkıp da
RECEP ÖZEL
(Isparta) Biz öyle bir şey demedik.
KAMER GENÇ
(Devamla) - Bu memleket bu düşünceyle, bu kafayla yönetilemez, böyle
kanunlarla
MEHMET ALTAY
(Uşak) İçinden geçenleri söylüyorsun.
KAMER GENÇ
(Devamla) - Eskiden bu memlekette bir maliye bakanı vardı, maliye
bakanı, maliyedeki istikrarı sağlamak için bu sıralara
gelirdi. Burada, bir harcama kanunları geldiği zaman bunlara müdahale
edecekti ama şimdi burada hiçbir şey yok; burada ne hükûmet var
Kimin aklına esiyorsa, bu sıralara bir önerge veriyorlar, ondan
sonra
MEHMET ALTAY
(Uşak) Psikolojide karşı yansıtma diye bir şey
var, içinden geçenleri söylüyorsun, kendi içinden geçenleri başkasına
yansıtıyorsun.
KAMER GENÇ (Devamla)
- Devlet diye bir şey yok. Devletin en kıymetli hazineleri,
getiriliyor, birtakım kişilere peşkeş çekilmek isteniyor ve
böylece de bu devlet iflasa götürülmek isteniyor. Devlet bugün iflas içinde.
Şimdi,
burada, hükûmet sıralarında
oturan kişilere soru soruyoruz, sorularımıza cevap verilmiyor.
Yüzlerce, yolsuzlukla ilgili sorularımız var, bu sorulara cevap
verilmiyor. Türkiye Büyük Millet Meclisinde konuşulan konular halktan
gizleniyor. Ya bu gizlilikle nereye gidebilirsiniz, hakaretlerle, insanlara
saldırmakla? Siz zannediyor musunuz ki Tayyip Erdoğan, senin o
aldığın 5 bin polis seni yarına koruyacak? İşte
gördünüz, Mursi ne duruma geldi. Onun da çevresinde çok polis vardı. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
RECEP ÖZEL
(Isparta) Ne alakası var?
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Sen de mi darbecisin?
BAŞKAN
Sayın Genç, Sayın Genç
KAMER GENÇ
(Devamla) Dolayısıyla hiçbiriniz kendinize güvenmeyin. Bakın,
bu memlekette sizin aklınızın ermediği gerçekler var. Bu
gerçeklere karşı
AKİF
ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) Hadi oradan be!
BAŞKAN
Sayın Genç, darbe
çığrıştırıcılığı mı
yapıyorsun? Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden darbe
çığrıştırıcılığı yapmak yakışıyor
mu?
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Darbeci seni, darbeci! Darbeci!
MEHMET ALTAY
(Uşak) Darbeciler zamanında adam olmuş bir herifsin sen!
KAMER GENÇ
(Devamla) Ben darbeci marbeci değilim. Darbeyi yapan sizsiniz. Siz bu
memleketin iradesine karşısınız. Bakın, her gün
darbeyi getiren
Siz burada bir karşı devrim yaptınız; karşı
devrimle Atatürkü yok etmeye çalışıyorsunuz, ilkelerini yok
etmeye çalışıyorsunuz.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Hiç öyle bir şey yok.
KAMER GENÇ
(Devamla) Ama sizin kafanız buna ermez, gücünüz de yetmez çünkü
karşı devrimcilerin devrimcilerden daha akıllı olması
lazım, daha güçlü olması lazım, cahil cühelayla karşı
devrim yapılmaz.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Darbeci sensin, darbeci! Yürü! Ara rejimin ürünü, ara
rejimin ürünü!
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinden darbe çağrışımı
yapmak yakışıyor mu bu kürsüye?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
AKİF
ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) Hâlâ bu darbe çağrısı
yapanları susturun!
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Utanın ya, utanın!
BAŞKAN
Lütfen sayın milletvekilleri
Buyurun Sayın
Elitaş.
İki dakika
süre veriyorum Sayın Elitaş. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin
görüşülen kanun teklifinin 1inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşma sırasında AK PARTİ Grup
Başkanına ve Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında,
burada konuşma yapan milletvekilinin içinde bulunduğu grubun
temsilcilerinin, grup başkan vekillerinin, oradan AK PARTİ Grubundaki
milletvekillerinin gösterdiği hassasiyetten daha büyük hassasiyet gösterip
bu milletvekillini susturmaları gerekirdi. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Çünkü darbe
çağrışımını yaptırıp, darbe yolu
göstermeye çalışan bir milletvekili
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Alkışladılar ya, alkışladılar,
utanma yok ki onlarda!
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sen kendine bak, kendine! Sen utan, sen! Sen ana avrat küfredeni
alkışladın orada!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla)
Türkiye Cumhuriyetini kuran bir parti
olduğu iddia edilen Cumhuriyet Halk Partisi içerisine
yakışmıyor. Ben arzu ederdim, dilerdim ki
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Utanın!
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Yaşına başına bak! Terbiyesiz herif!
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Utanın, utanın!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla)
Cumhuriyet Halk Partisi eğer darbelerden
sonra iktidara gelme alışkanlığı olmayan bir parti
olduğunu iddia ediyorsa, böyle bir formülün içerisi bize uydurma diyorsa,
bu milletvekilini buradan konuşmaktan menederdi.
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Kendine bak, kendine.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Ama, basında yazılan işte CHP
artı ordu, eşittir ihtilal ve iktidar diye formülasyonun burada
olmadığını ispat etmek
Bu milletvekilini Cumhuriyet Halk
Partisi yetkililerinin susturması gerekirdi.
TUFAN KÖSE (Çorum)
Siz alıştınız susturmaya, siz herkesi susturdunuz.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Alkışlıyorlar, alkışlıyorlar.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla)
Ama, anlaşılan, aynı kanaatteler,
aynı fikirdeler ki, darbe zihniyeti içlerine işlemiş ki darbeci
zihniyette olan ve darbenin ürünü Danışma Meclisi üyesi olan bu
milletvekilini susturmuyorlar; aynı kanaatleri. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İki, ben
Cumhuriyet Halk Partisi yetkililerine diyorum ki
Bakın, bu milletvekili
edep dışı sözler söylüyor, haysiyete uymayan, alçakça sözler
ifade etmeye çalışıyor.
ENGİN ÖZKOÇ
(Sakarya) Sizin milletvekiliniz söylemedi mi?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Ben Cumhuriyet Halk Partisi yetkililerine diyorum
ki: Bu kişinin konuşmalarına bir arıtma tesisi koysunlar, o
arıtma tesisinden geçip, süzgeçten, biraz daha düzgün cümlelerle ifade
etmeye çalışırlar.
Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Yine de temizlemez.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Arıtma tesisi bile temizlemez seni ya! (CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Elitaş.
Ben de buradan, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı olarak, her darbe
çağrışımı yapan milletvekilini kınıyorum.
(AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Buyurun Sayın
Altay.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Darbe çağrışımı konuştuğu
(AK PARTİ
ve CHP sıralarından karşılıklı laf atmalar,
gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Altay, buyurun.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Kürsüdeki konuşmasından, anladığım
kadarıyla, darbe çağrışımı yaptığı
anlaşıldı. Bilmiyorum, Sayın Grup Başkan Vekili de
grubumuzu bu yönüyle eleştirdi. Müsaade ederseniz, grubumuzun bu konudaki
anlayışını kürsüden ifade etmek istiyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Meclis Başkan Vekilliğiyle aynı
anda sizin de o tepkiyi göstermeniz gerekirdi diye ifade ettim.
RECEP ÖZEL
(Isparta) İnşallah düzeltecek, inşallah.
BAŞKAN
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
4.- Sinop
Milletvekili Engin Altayın, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma
sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
ENGİN ALTAY
(Sinop) Hiç merak etmeyin, Cumhuriyet Halk Partisi bütün siyasal
yaşamı boyunca darbelere karşı olmuştur, tasvip
etmemiştir. (AK PARTİ sıralarından Ooo sesleri,
gürültüler)
Lakayıtlık
yapmayın! Lakayıtlık yapmayın! Sizi daha iki saat önce,
burada iktidar çoğunluk şımarıklığı
yapmamanız konusunda uyarmıştım.
TÜRKAN
DAĞOĞLU (İstanbul) Olmadı şimdi.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Grup adına çıktım, ne söyleyeceğimi bilmeden,
dinlemeden ve anlamadan, şu kalabalığınıza güvenip bu
ukalalığı yapmanızı kınıyorum. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
ENGİN ALTAY
(Devamla) Bir dakika
Ne demek?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, lütfen... Bir Grup
Başkan Vekiline yakışmıyor, sözünü geri alsın.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Sayın Başkan, konuşmamızı sağlamak
zorundasınız.
BAŞKAN
Sayın Altay
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, sözünü geri alsın.
BAŞKAN
Oturun, lütfen
Söz istersiniz sonunda efendim, konuşursunuz.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Bir milletvekili
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, sözünü kesmek
zorundasınız.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Sayın Başkan, burada konuşuyorum. Gelir
konuşursun.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, Ukalalık
yaptı. diyemez.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Evet, derim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Ukalalık yapıyorsun.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Sen ukalasın.
BAŞKAN
Sayın Altay, lütfen.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sen ukalalık yapıyorsun. Ukala
diyemezsin.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Sen ukalasın. (AK PARTİ sıralarından sıra
kapaklarına vurmalar, gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Altay
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, bir milletvekili bir
milletvekiline Ukala. diyemez.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, ara verin.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Sayın Başkan, lütfen
ENGİN ALTAY
(Devamla) Bir milletvekili kürsüde konuşurken ve Biz darbe
karşıtıyız. deyince bütün
(Gürültüler)
BAŞKAN
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 22.31
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.38
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 129uncu
Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
478 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.-
Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778)
(S. Sayısı: 478) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Buyurun Sayın
Altay.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Evet, biraz önce kürsüdeki meramımı anlatma
fırsatı bulamamıştım. Müsaade ederseniz tamamlamak
istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Altay, buyurun ama lütfen, yeni bir sataşmaya mahal vermeyelim.
Sizden önceki sayın hatip darbe çağrışımı
yaptı, onu kınayalım.
Buyurun.
TUFAN KÖSE (Çorum)
Sayın Başkan, Mehmet Metiner de ön sıraya gelmiş;
sıkıntı olmasın, onu içeriye gönderin.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Saygısızlık yapma!
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.- Sinop
Milletvekili Engin Altayın, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma
sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması (Devam)
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan, ancak kürsüye çıkmış bir hatip
bir cümlenin ilk kelimesini söylediğinde çoğunluk partisi koro
hâlinde gülerse, demin söylediğim söz doğrudur. Nitekim, benim demin söylediğim
sözün Türkçe karşılığı Kendini akıllı ve
bilge zanneden, bilgiçlik taslayan kimse. demektir. Önce bunu söyleyeyim.
Değerli
arkadaşlar Cumhuriyet Halk Partisi hiçbir dönemde, tarihin hiçbir
döneminde darbe yanlısı olmadı. dedim. Yanlış refleks
gösterdiniz. Dikkatinizi çekiyorum, bunu geniş bir ortamda uzun süreli bir
söz alıp konuşuruz, tartışmaya açığım.
Grubumuza mensup milletvekilinin bugün Mısırda yaşanan
olaylardan sonra bir Mursi benzetmesi yapması örtüşmemiştir.
Türkiyede bundan sonra hiçbir zaman ama hiçbir zaman darbe olmayacaktır.
Nitekim, ben
(AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
İyi, ya bak, dinleseydiniz deminki gibi
sırıtmayacaktınız. Ben 23üncü Dönemde de bu kürsüde, öyle
bir şey olursa, Meclisin önüne tank gelirse tankın tepesine
tabancamla çıkacağımı söylemiş biriyim, bunu bilin.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Eyvallah.
ENGİN ALTAY (Devamla) Siz, her konuda olduğu
gibi bu konuda da kendinize Müslümansınız. Siz gerçekten darbeye
karşı olsanız, aylardır söylüyoruz, Şu yürürlükteki,
mevzuattaki darbe kanunlarını temizleyelim. diyoruz, 19 maddelik
önerge verdik, kanun tekliflerimiz var, kamuoyuna bir demokratikleşme
paketi açıkladık; niye bir adım atmadınız? (CHP
sıralarından alkışlar)
Demokratikleşme deyince bir adım atmayacaksınız,
küçücük bir şey yakaladı mı demokrasi havariliğine
soyunacaksınız. Ama size şunu da hatırlatırım:
Siz Kanlı mı olacak, kansız mı olacak? geleneğinden
geliyorsunuz, bunu da unutmayın. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Elitaş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Kanlı mı olacak, kansız mı
olacak? geleneğinden geliyorsunuz. diye çok yanlış bir ifade
kullandı. O zamanki Sayın Genel Başkanın, rahmetli
Erbakanın bir sözünü birileri çarpıtarak bir noktaya getirdi ve biz
o anlamda sanki kanlı, kansız darbe yapan
ENGİN ALTAY
(Sinop) Erbakan senin Genel Başkanın değil ki ya!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Benim Genel Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Elitaş, lütfen sataşmaya mahal vermeyelim.
İki dakika söz
veriyorum sataşma nedeniyle. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sen o zaman Anavatan Partisi İl Başkanıydın
Mustafa Bey.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) O dönem Sayın Elitaş ANAPtaydı Sayın
Başkan.
5.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, Sinop Milletvekili Engin
Altayın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Bakın, Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 1994 seçimlerinde rahmetli Erbakan benim Genel
Başkanımdı.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Siz o dönem ANAPtaydınız Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
1994 seçimlerinde Ankara Büyükşehir Belediyesi
kazanıldığında, yine aynen bu şekilde olduğu
gibi, Ankara sokaklarında bir gösteri ortaya çıkmıştı.
Bu gösteride, Refah Partisinin belediye başkanlığını
hazmedemeyenler, Refah Partisinin belediyecilik hizmetinde bir taraftan
İstanbul, bir taraftan Ankara Belediyesinde, Kayseri Belediyesindeki,
Türkiyenin büyükşehirlerdeki kazanımlarını içine
sindiremeyenler rahmetli Erbakanın söylediği Demokrasiye
geçişimiz bu şekilde olacak. diye bir ifadeyle alaka kuruldu. Ama
geçen gün hatırlattım, Sayın Altaya dedim ki: Bakın,
darbecilere hep karşı olduğunuzu ifade ettiniz. 27 Mayıs
darbesini ilk defa Cumhuriyet Halk Partisinin bir grup başkan vekilinin
burada söylemesi büyük bir gelişmedir dedim ve bir örnek verdim: 3 Haziran
1960 tarihli Ulus gazetesine baktığınız takdirde rahmetli
İnönünün 27 Mayıs ihtilali meşru bir ihtilaldir. diye
söylediğini görürsünüz dedim ama yanlış söylemişim. Neyi
biliyor musunuz? 3 Haziran değil, 2 Haziran tarihli gazeteymiş. 2
Haziran tarihli Ulus gazetesine baktığınız takdirde, 27
Mayıs darbesinin rahmetli İnönüye göre ihtilal- meşru olup
olmadığını görürsünüz, kimin söylediğini bilirsiniz.
12 Mart muhtırasında Milletvekili Nihat Erimi istifa ettirip
bağımsız hükûmet kurdurulduğunu, kimin genel başkan
olduğunu bilirsiniz.
Sayın Altaydan ben aslında bunları
duymaktan memnun oluyorum ama darbeye kimin karşı olup
olmadığını, burada kimin darbeci olup
olmadığını iyi konuşmak, bağırarak ifade
etmek değil, geçmişte kimin söylediği kayıtlarda mevcuttur.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, teşekkür ediyorum.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (Sinop) - Sayın hatip bana cevap
vermek suretiyle çıktığı kürsüde 2nci Genel
Başkanımızı 27 Mayıs ihtilalini meşru ilan
etmekle itham etti bir gazete kupürüne dayalı. O gazete kupürü bende de
var. Müsaade ederseniz cevap vermek istiyorum. Tabii ki kendi genel
başkanı olmayan bir siyasi için söylediğime cevap hakkı
verdiğinize göre
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Erbakan benim Genel
Başkanımdı diyorum.
ENGİN ALTAY (Sinop) -
benim Genel Başkanımla
ilgili doğal olarak söz hakkı vereceksiniz.
BAŞKAN Sayın Altay, 147 maddeyi bugün
bitireceğiz. Henüz başladık.
Buyurun efendim, veriyorum sataşma nedeniyle iki
dakika.
6.- Sinop
Milletvekili Engin Altayın, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma
sırasında CHP Grup Başkanına sataşması nedeniyle
konuşması
ENGİN ALTAY (Sinop) Teşekkür ederim.
Ne güzel, Parlamentoda âdeta demokrasi
yarışı yapıyoruz, demokrat olma yarışı
yapıyoruz; bundan büyük bir memnuniyet de duyuyorum.
Sayın
milletvekilleri, merhum Sayın Erbakan -bizim de tabii hemşehrimiz
olur- nur gölünde yatsın, onu da söyleyeyim. Yalnız, bu sadece
Sayın Erbakanla sınırlı değil, sizin bir belediye
başkanınız da
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Kayseri Belediye Başkanı.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Milletvekiliydi.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Cezayirdeki gibi kan akacak, fıstık gibi olacak. dedi
sizin belediye başkanınız, milletvekiliniz. Şimdi, ona da
Sayın Elitaş gelip bir cevap bulur ancak ben, Sayın Elitaşın,
2nci Genel Başkanımız İnönünün 2 Haziran 1960 tarihinde
Ulus gazetesinde çıkan, aslında yabancı gazetecilerle
yaptığı mülakatta, başlığa bakarak haberin tümünü
ama tümünü -demin sizin yaptığınız gibi değil-
okumadan bir peşin hükümle, burada Genel Kurulu ve kamuoyunu
yanlış bilgilendirdiğini ifade etmem lazım.
Başlık
şu
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Manşetler önemli.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Manşetler her şey demek değildir.
İnönü: Bu
hareket meşru ihtilaldir. Bu, İnönünün tam cümlesi değil;
gazetenin mülakatın sonunda attığı başlık.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Yarı resmî yayın organı.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Sayın Başkan, size yakışmıyor yani laf
kesmek.
Bunu bir kere
şöyle yorumlayın: Bu hareket meşru ihtilaldir. Yani, İnönü
Bu ihtilal meşrudur. Demiyor, bir. Evet, nüans burada Recep Bey.
İki: Size
tavsiyem, o haberin tümünü alıp okumanızdır. Biz bu ihtilal
teşekkülünün içinde olmadık. diyor.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) 27 Nisana gelir misiniz.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Bu konudaki tasarrufunuz, refleksiniz? diye sorulduğunda da
Onu gidin Genelkurmay Başkanına sorun. diyor.
Lütfen, bu ülkeyi,
bu devleti, bu cumhuriyeti kuran bir insanı, bu İnönüye
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ENGİN ALTAY
(Devamla) Aslında sizin Atatürke dil uzatmak için çok az bir
zamanınız kaldı, öyle anlıyorum. İnönüye dil
uzatmakla Atatürke dil uzatmak arasında bir fark yoktur. Ve biz, bunu
hiçbir zaman hazmedemeyiz.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan
Efendim, Mustafa Elitaş
BAŞKAN Bitti
Sayın Genç, tamam.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bir dakika, bir beni dinle ya! Dinle lütfen ya!
BAŞKAN
Sayın Genç, burada kürsüye çıkacaksınız, tahrik
edeceksiniz
KAMER GENÇ
(Tunceli) Biraz önce Mustafa Elitaş
BAŞKAN
darbe çağrışımı yapacaksınız.
KAMER GENÇ (Tunceli) Bir dakika Sayın Başkan
Ben milletvekiliyim.
Biraz önce ben itham edildim. Bakın, o kürsüde dedi ki: Efendim, ihtilale
davet etti. Benim konuşmamı yanlış anladı, müsaade
ederseniz düzelteyim.
BAŞKAN
Vermiyorum Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, nasıl?
BAŞKAN
Vermiyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Niye vermiyorsun?
BAŞKAN
Vermiyorum efendim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Eşkıya mısın sen?
BAŞKAN Bu
kadar zaman kaybına siz sebep oldunuz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır, hayır
Tutumun hakkında söz istiyorum.
BAŞKAN
İsterseniz oylatırım Sayın Genç.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, söz vermek zorundasın.
BAŞKAN
Oylatmak istemiyorum, isterseniz oylatırım, lütfen.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan, müsaade ederseniz
BAŞKAN Grup başkan
vekiliniz gerekli cevabı verdi.
Buyurun Sayın
Altay.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan, müsaade ederseniz, Sayın Genç, o
algı anlaşıldı, öyle görülüyor, kastının o
olmadığını söylesin bir dakikada ve ortam da
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Tutanaklara geçti Sayın Başkan,
tutanaklara geçti.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Hayır, kendisi söylesin.
BAŞKAN
Kastının o olmadığını söyleyecekse yerinden söz
veriyorum.
Buyurun, yerinizden
söz vereceğim.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Evde konuşsun Sayın Başkan!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
VIII.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
2.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
KAMER GENÇ
(Tunceli) Şimdi, bana söz vermemek için çok direniyorsun. Benim
hakkımda dava açıyorsun.
BAŞKAN
Sayın Genç, biraz önceki açıklamayı yapın.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bak, bir dakika
Dava açıyorsun, davada da
BAŞKAN Bir
dakikalık söz
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yani, istiyorsun ki ben sana hakaret edeyim, dava açmak istiyorsun.
Ya, kaç para lazımsa peşin sana vereyim, ondan sonra yani bu
işlerden vazgeç.
BAŞKAN Her
konuşmanız için dava açacağım Sayın Genç,
alacağım onları.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Çünkü çıldırtıyorsun beni yani, böyle bir şey
olmaz.
BAŞKAN
Hesabını mahkemede vereceksiniz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yani, ben sana şimdi diyorum ki
Mustafa Elitaş diyor ki:
İhtilali şey etti. Ben diyorum ki: Bakın, bu rejimi bu kadar
zorlamayın. Bugün 5 vatandaşımız ölmüş, 12
vatandaşımızın gözleri çıkarılmış,
binlerce insanımıza saldırılmış. Eğer
demokrasiden yanaysanız insanların sözünü dinleyin. Her gün birçok
yerde, Türkiyede gece insanların evine giriliyor, genç insanlar
getiriliyor, işkence yapılıyor. Bu, Türkiyede var olan
şeyler. Arkadaşlar, rejim tıkanırsa, rejim kendisine çareyi
bulur.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Aynı şeyleri söylüyor Sayın
Başkan, hâlâ darbeci.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Onun için diyoruz ki
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ
(Tunceli) Aklıselime davet ediyoruz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hâlâ darbeci.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Biz ihtilallere karşıyız.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.-
Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı: 478) (Devam)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
1inci maddeyi
oyluyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci madde
üzerinde dört adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı Kanun Teklifinin 2'inci maddesi ile 6948
sayılı Sanayi Sicil Kanununa eklenen geçici 2'nci maddenin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa Elitaş Ramazan Can Hakan Çavuşoğlu
Kayseri Kırıkkale Bursa
Şirin Ünal Tülay Bakır Ekrem Çelebi
İstanbul Samsun Ağrı
Mine Lök Beyaz Mehmet Doğan Kubat Diyarbakır İstanbul
"GEÇİCİ
MADDE 2- Faaliyette olup olmadığına bakılmaksızın
sanayi işletmelerinden sanayi siciline kayıt olmayanlardan 31/12/2014
tarihine kadar kayıt işlemini tamamlayanlar hakkında bu Kanunun 9
uncu maddesi gereği sanayi siciline tescil ettirmeyenler için öngörülen
idari para cezası uygulanmaz."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin ikinci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 2 - 17/4/1957
tarihli ve 6948 sayılı Sanayi Sicili Kanununa
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ
MADDE 2 - Faaliyette olup olmadığına
bakılmaksızın, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten
1/7/2014 tarihine kadar sanayi işletmelerini sanayi siciline kayıt
ettirenler hakkında bu Kanunun 9 uncu maddesinde sanayi siciline tescil
ettirmeyenler için öngörülen idari para cezası uygulanmaz. Bu kanunun
yürürlüğe girdiği tarihe kadar kesilmiş olan idari para
cezaları iptal edilir."
Pervin Buldan Adil Zozani Sırrı
Sakık
Iğdır Hakkâri Muş
Abdullah Levent Tüzel Nazmi Gür İbrahim
Binici
İstanbul Van Şanlıurfa
Hasip Kaplan
Şırnak
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
2 nci maddesi ile 6948 sayılı Sanayi Sicili Kanununa eklenen Geçici
Madde 2'de yer alan "faaliyette olup olmadığına
bakılmaksızın" ifadesinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ağan Ayaydın İzzet Çetin
İstanbul İstanbul Ankara Kazım Kurt Musa Çam Mahmut Tanal
Eskişehir İzmir İstanbul
İlhan Demiröz Engin Özkoç
Bursa Sakarya
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 2 inci maddesinin
teklif metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Enver Erdem
Konya Manisa Elâzığ
Mustafa Erdem S. Nevzat Korkmaz
Ankara Isparta
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HÜSEYİN
ŞAHİN (Bursa) - Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) Gerekçe.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
6948
Sayılı Sanayi Sicil Kanununa geçici madde eklenerek, sanayi siciline
kayıt olmamış işletmelerin sicile kaydolmaları ve bu
anlamda kayıt olmamış işletmelere kesilen idari para
cezaları affedilmektedir. Madde alt komisyonda son anda eklenmiştir.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile Maliye
Bakanlığı bürokratları bu düzenlemenin ne getirdiği
ile ilgili sorulara yanıt verememiştir. Bu düzenlemeyle sanayi
işletmelerinin, ne kadar idari para cezasının affedileceği
ve bunun Maliye Bakanlığı yükünün ne olacağı belli
değildir.
Komisyonda Teklifle
ilgili sağlıklı ve verimli bir görüşme
yapılamamıştır. Komisyon görüşmeleri boyunca hangi
düzenlemelerin ne amaçla ve hangi gerekçeyle yapıldığı
konusunda bilinmez bir tavır sergilemiştir.
71 adet kanun ve
kanun hükmünde kararnamede 142 maddelik değişiklikler
yapılmasına rağmen; vatandaşlarımızın
yaşadığı sorunlara çözüm getirecek konuları bir-iki
husus dışında bulmak mümkün değildir.
Kanun Teklifi kamu
personelinin hukuki ve mali statüsüne ilişkin çok sınırlı
değişiklikler getirmektedir. Dolayısıyla bu düzenlemede
beklentiler karşılığını bulmamış,
umutlar hayal kırıklığına dönüşmüştür.
Kamuda
sağlıklı ve tutarlı bir personel politikası
uygulanmamaktadır. Personel Rejimi nesnellikten
uzaklaştırılmış, istihdam rejimi bozulmuştur.
657
sayılı Kanun, geçici işlerin ifası için istisnai hallere
münhasır olmak üzere sözleşmeli ve geçici personel
istihdamını mümkün kılmıştır. AKP döneminde bu
istisnai uygulamalar asıl istihdam şeklinin önüne geçmiştir.
Ayrıca, AKP
döneminde sözleşmeli ve vekil olarak işe alınanlar, daha önce
çıkarılan kanunlar ile memur kadrolarına alınmış,
ancak tekrar sözleşmeli ve vekil atama yapılmasına devam
edilmiş, şimdi de bunlardan bazıları tekrar memur
kadrolarına alınmaktadır.
Bu yanlış
uygulamalar ile birlikte, birçok mağduriyet ortaya
çıkmıştır. En büyük mağduriyet ise bu istisnai
yollarla iş bulamayan işsiz gençlerimizdir. Bunlar girdiği
merkezi sınavı kazanıp ataması yapılamayan, bir türlü
sıra gelemeyen ve sıra gelmeden de kadroları istisnai yollarla
doldurulan milyonlarca işsiz vatandaşlarımızdır.
Hükümetin bu yanlışı, bu haksızlığı derhal
durdurması gerekir.
Bu Kanun Teklifi
ile kamu kurumlarında çalışan 4/B'liler, 4924 sayılı
Kanuna tabi sözleşmeliler ve mahalli idarelerde çalışan
sözleşmeliler ile vekil imam, vekil müezzin ve vekil Kur'an kursu
öğreticilerinden şartları uyanlar memur kadrolarına
atanmaktadır. Ancak, memur kadrosu verilen sözleşmeli personel ve
vekiller arasında; özel kanunları hükümleri çerçevesinde görev yapan
sözleşmeli personel yoktur. Mağduriyeti en derinden yaşayan
4/C'liler yoktur. Rehber ve usta öğreticileri bu düzenleme kapsamına
alınmamıştır. Aile sağlığı
çalışanları yoktur. Vekil ebe-hemşireler yoktur. Ücretli
öğretmenler yoktur.
AKP Hükümeti
tarafından yapılan ayrımcı ve adaletsiz uygulamaları
saymakla bitmez. Bu Teklifte öğretmenler ve atanamayan öğretmenler
yoktur. Bu düzenlemede polislerimiz yoktur. Kamu işçilerinin naklen
atanabilmeleri konusu yoktur. Taşeron işçileriyle ilgili hiçbir
düzenleme yoktur. Geçici ve mevsimlik işçiler yine göz ardı edilmektedir.
Bu Teklifte emeklilikte yaşa takılanlar yoktur.
Muhtarlarımız yoktur. Bu Kanun Teklifinde şehit aileleri ve
gaziler ile engelliler ve yaşlılarla ilgili bir düzenleme yoktur.
Peki bu Kanun
Teklifinde neler vardır. Mera, yaylak ve kışlakların
yapılaşmaya açılması var. Köy meralarının
köylünün elinden alınarak hazineye devredilmesi, imar yetkisinin
belediyelerden alınması ve satış yetkisi var. İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanununun uygulamasının
geciktirilmesi, sertifikasını almış kişilerin
mağdur edilmesi var. Sürücü belgeleri için 24 milyon
vatandaşımızdan 101 lira belge parası alınması
var.
OKTAY VURAL
(İzmir) Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN Karar
yeter sayısı mı istiyorsunuz?
Önergeyi
oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 22.56
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 23.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 129uncu
Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
Konya Milletvekili
Mustafa Kalaycı ve arkadaşlarının 2nci madde üzerinde
verdiği önergenin oylanmasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık
olduğu için elektronik oylama yapacağız.
Bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, karar yeter
sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı
Bazı Kanun ve Kanunu Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 2 nci maddesi ile 6948
sayılı Sanayi Sicili Kanununa eklenen Geçici Madde 2de yer alan
faaliyette olup olmadığına bakılmaksızın
ifadesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
İzzet
Çetin (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HÜSEYİN
ŞAHİN (Bursa) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın
Engin Özkoç
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Engin Özkoç,
Sakarya Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; tam bugüne kadar 9 tane af
çıktı. Sanayicilerle ilgili 9 tane affın geçerli bir
İZZET
ÇETİN (Ankara) - Mali af.
ENGİN ÖZKOÇ
(Devamla) Mali af.
nedeni olması
gerekiyor.
AKP iktidara
geldiğinde imalat sanayinin millî gelir içerisindeki payı yüzde 18
idi, on yıl sonra yüzde 15,6ya indi. Türkiye de dünya imalat sanayinde
üretim liginde 1990da 13, 2000de 15inci sıradaydı; AKP
iktidarında Türkiye 2010da dünyanın en büyük ilk 15 imalat sanayinde
ekonomik liginden aşağıya düştü.
1950den 2002ye
kadar geçen elli iki yılda Türkiyenin toplam cari açığı 44
milyar dolar oldu, AKP içinde geçen on yılda 7,5 kat artarak 333 milyar
dolar oldu. 1923ten 2002ye yetmiş
dokuz yılda dış ticaret açığı 246,9 milyar dolar
iken AKP 587 milyar dolara çıkarttı on yıl içerisinde.
Değerli
arkadaşlar, Türkiyede çok partili yaşamın başından
2002ye kadar geçen elli altı yılda iç borç 95 milyar iken AKP
iktidarında 134 milyar; dış borç 130 milyar iken AKP
iktidarında 207 milyar; 8 milyar dolarlık özelleştirme
yapılmışken AKP iktidarında 38 milyar dolarlık
özelleştirme; 542 milyar dolarlık vergi geliri olmak üzere, toplam
775 milyar dolar para kullanılmışken AKP iktidarında 1,5
trilyon liralık para toplanılmış. Bütün bu hesaplar Devlet
İstatistik rakamlarından verilmiş rakamlardır.
Değerli
arkadaşlarım, demin bu Mecliste büyük bir gürültü kopuyordu,
darbecilikten bahsediliyordu, iktidarın nimetlerinden ve geçmiş
dönemden bahsediliyordu. On yıl içerisinde Türkiyenin sanayisini
getirdiğiniz nokta işte burada benim anlattığım
noktadır. On yıl içerisinde çiftçiyi getirdiğiniz nokta benim
söylediğim rakamlar içerisindedir. On yıl içerisinde demokrasiyi
getirdiğiniz nokta çıkan gözler, yaralanan vücutlar, ölen
insanlardır. Siz hâlâ geçmişten, yüz yıl öncesinden mi
bahsederek siyaset yapacaksınız? Siz hâlâ iktidarınızda
öldürdüğünüz insanları, katlettiğiniz insanları, yok
ettiğiniz sanayiciyi, yok ettiğiniz köylüyü görmezlikten mi
geleceksiniz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Siz hâlâ Orta
Doğuda katledilen Müslümanları görmezlikten geldiğiniz gibi,
kendi ülkenizde katledilen insanlarınıza, prim verdiğiniz
polisinizi ödüllendirerek savunduğunuz demokrasinizi ödüllendirmekten mi
bahsedeceksiniz? Bununla mı övüneceksiniz? (CHP sıralarından
alkışlar)
İDRİS
ŞAHİN (Çankırı) Onun için mi Esedin
yanındasınız?
ENGİN ÖZKOÇ
(Devamla) Değerli arkadaşlarım, eğer siz bununla
övünecekseniz ben size söylüyorum: Tarih, bu on yılı dünyada Türkiye
için kara bir sayfa olarak anacaktır ve sizi asla affetmeyecektir. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
OKTAY VURAL
(İzmir) Karar yeter sayısı
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
OKTAY VURAL
(İzmir) Karar yeter sayısı
BAŞKAN -
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum
FARUK BAL (Konya)
Karar yeter sayısı istedik efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Karar yeter sayısı istedik efendim.
BAŞKAN
Duymadım, kusura kalmayın.
FARUK BAL (Konya)
Duyacaksınız, arayın.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Duymazsın tabii, hesabına gelmediği için
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) 3 defadır söylüyoruz efendim.
FARUK BAL (Konya)
Tutanakları getirin.
OKTAY VURAL
(İzmir) Karar yeter sayısı istedik, tutanaklarda var.
BAŞKAN
Anladım da Sayın Vural, duymadığımı söylüyorum,
kusura kalmayın.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, istedik, tutanaklarda var. Duymamış
olabilirsiniz, duyup duymadığınızı bilemiyoruz tabii
ama tutanaklarda var Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Duymadığımı söylüyorum. Yapabileceğim ne varsa
yapayım yani.
OKTAY VURAL
(İzmir) Tutanaklara bakın, kararınızı verin efendim.
BAŞKAN
Beş dakika ara veriyorum o zaman.
Kapanma Saati: 23.11
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati: 23.18
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 129uncu
Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.
478 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
Sayın
milletvekilleri, tutanakların incelenmesinden önergenin oylanmasına
geçilmeden önce karar yeter sayısının talep edildiği
anlaşılmaktadır. Bu çerçevede, İç Tüzükün 13üncü
maddesinin ikinci fıkrası uyarınca önergenin
oylanmasını tekrarlayacağım.
Ankara Milletvekili
Sayın İzzet Çetin ve arkadaşlarının önergesini
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler...
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin ikinci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 2 - 17/4/1957
tarihli ve 6948 sayılı Sanayi Sicili Kanununa
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ
MADDE 2 - Faaliyette olup olmadığına
bakılmaksızın, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten
1/7/2014 tarihine kadar sanayi işletmelerini sanayi siciline kayıt
ettirenler hakkında bu Kanunun 9 uncu maddesinde sanayi siciline tescil
ettirmeyenler için öngörülen idari para cezası uygulanmaz. Bu kanunun
yürürlüğe girdiği tarihe kadar kesilmiş olan idari para
cezaları iptal edilir."
Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) -
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu madde ile sanayi
işletmelerini sanayi siciline kaydettirmeyenlerin 1 yıl içerisinde
sanayi siciline kayıt etmeleri durumunda mevcutta uygulanan 500 TL'lik
idari para cezası kaldırılmaktadır. Geçici bir af
niteliği taşımaktadır. Ancak daha önce ceza kesilmiş
olan sanayi işletmelerine dair herhangi bir hüküm maddeye
eklenmemiştir. Değişiklik ile kesilmiş bulunan
cezalarında kaldırılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı Kanun Teklifinin 2'inci maddesi ile 6948
sayılı Sanayi Sicil Kanununa eklenen geçici 2'nci maddenin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa
Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları
"GEÇİCİ
MADDE 2- Faaliyette olup olmadığına bakılmaksızın
sanayi işletmelerinden sanayi siciline kayıt olmayanlardan 31/12/2014
tarihine kadar kayıt işlemini tamamlayanlar hakkında bu Kanunun
9 uncu maddesi gereği sanayi siciline tescil ettirmeyenler için öngörülen
idari para cezası uygulanmaz."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HÜSEYİN
ŞAHİN (Bursa) Takdire bırakıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
6948 sayılı Sanayi Sicil Kanununun 2nci
maddesi gereği sanayi işletmelerinin faaliyete
başladıkları tarihten itibaren sanayi siciline kayıt
ettirilmesi zorunludur. Süresinde kayıt ettirilmeyenler hakkında
idari para cezası uygulanmaktadır. Sanayi işletmelerinin
tamamının sanayi siciline kayıt edilebilmesi için Bilim, Sanayi
ve Teknoloji Bakanlığınca 81 il bazında çalışma
yapılmaktadır. Bu çalışma çerçevesinde, bu işletmeler
hakkında herhangi bir cezai işlem yapılmadan kayıt
edilmesinin sağlanması kayıtlı işletme
sayısının artmasına katkı sağlayacaktır. Bu
itibarla, faaliyette olan ancak sanayi sicilinde kaydı olmayan sanayi
işletmelerinin kayıt ettirilmesi halinde idari para cezası
uygulanmayarak işletmelerin kayıt için teşvik edilmesi
amaçlanmıştır.
OKTAY VURAL (İzmir) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı vardır, önerge kabul edilmiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
3üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı
kanun teklifinin çerçeve 3 üncü maddesinin a) fıkrasında yer alan üç
yıldan beş yıla ibaresi dört yıldan altı yıla,
c) fıkrasında yer alan üç yıldan beş yıla kadar hapis
ve beş bin güne kadar ibaresi altı yıldan 8 yıla kadar
hapis ve on bin güne kadar şeklinde değiştirilmiştir.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Enver Erdem
Konya Manisa Elâzığ
Mustafa Erdem S. Nevzat Korkmaz
Ankara Isparta
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin üçüncü maddesinin d
bendinin "Spor müsabakalarına dayalı sabit ihtimalli veya
müşterek bahis veya şans oyunlarını oynayanlar mahallin en
büyük mülki idare amiri tarafından bin liradan on bin liraya kadar idari
para cezası ile cezalandırılır." şeklinde, son fıkrasının
da "Bu madde kapsamına giren suçların işlendiği
işyerleri cezanın kesinleşmesini müteakiben mahallin en büyük
mülki idare amiri tarafından ihtarda bulunmaksızın mühürlenerek
kapatılır. İşyeri açma ve çalışma ruhsatına
sahip işyerlerinin ruhsatları mahallin en büyük mülki idare amirinin
bildirimi üzerine ruhsat vermeye yetkili idare tarafından beş iş
günü içinde iptal edilir" şeklinde değiştirilmesini arz ve
talep ederiz.
Pervin
Buldan Adil Zozani Sırrı
Sakık
Iğdır Hakkâri Muş
Hasip
Kaplan Nazmi Gür İbrahim Binici
Şırnak
Van Şanlıurfa
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
3 ncü maddesi ile 7258 sayılı Kanunun değiştirilen 5 nci
maddesine aşağıdaki cümlenin son fıkra olarak eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ağan
Ayaydın Kazım
Kurt
İstanbul İstanbul Eskişehir
İzzet
Çetin İlhan
Demiröz Mahmut Tanal
Ankara Bursa İstanbul
Musa
Çam
İzmir
" Spor Toto
Teşkilatının bir yıllık hasılat payı amatör
spor kulüplerine, lll., ll., liglerle PTT ligi takımlarına
dağıtılır"
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Rekabet
koşullarının sağlanması amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 Sıra
Sayılı Kanun Teklifinin üçüncü maddesinin d bendinin "Spor
müsabakalarına dayalı sabit ihtimalli veya müşterek bahis veya
şans oyunlarını oynayanlar mahallin en büyük mülki idare amiri
tarafından bin liradan on bin liraya kadar idari para cezası ile
cezalandırılır." şeklinde, son
fıkrasının da "Bu madde kapsamına giren suçların
işlendiği işyerleri cezanın kesinleşmesini müteakiben
mahallin en büyük mülki idare amiri tarafından ihtarda
bulunmaksızın mühürlenerek kapatılır. İşyeri açma
ve çalışma ruhsatına sahip işyerlerinin ruhsatları
mahallin en büyük mülki idare amirinin bildirimi üzerine ruhsat vermeye yetkili
idare tarafından beş iş günü içinde iptal edilir"
şeklinde değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
Pervin
Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR
DENİZLİ (İzmir) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
İdari yaptırımların ilgili
işletmeye orantısız biçimde zarar vermemesi ve suç mahkeme
kararıyla kesinleşmedikçe ilgilinin masumiyet karinesinden faydalanma
hakkının korunması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
OKTAY VURAL (İzmir) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı arıyorum.
Kabul etmeyenler
Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık var, bir
dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, karar yeter
sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) Sayın
Başkan, AKPli arkadaşlarımız da Eve gidelim. diyorlar,
artık eve gidelim. (CHP ve AK PARTİ sıralarından
gülüşmeler)
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı
kanun teklifinin çerçeve 3 üncü maddesinin a) fıkrasında yer alan üç
yıldan beş yıla ibaresi dört yıldan altı yıla,
c) fıkrasında yer alan üç yıldan beş yıla kadar hapis
ve beş bin güne kadar ibaresi altı yıldan 8 yıla kadar
hapis ve on bin güne kadar şeklinde değiştirilmiştir.
Mustafa Kalaycı (Konya) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Vural, önerge üzerinde söz isteyen?
OKTAY VURAL
(İzmir) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Spor
müsabakalarına dayalı sabit ihtimalli ve müşterek bahis veya
şans oyunlarını oynatanlar ya da oynanmasına yer veya imkân
sağlayanlara verilen hapis cezası artırılmaktadır.
Yine spor müsabakalarına dayalı sabit ihtimalli veya müşterek
bahis ya da şans oyunlarıyla bağlantılı olarak para
nakline aracılık eden kişilere verilen hapis ve para cezası
miktarı artırılmaktadır.
OKTAY VURAL
(İzmir) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Karar
yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kâtip üyeler
arasında anlaşmazlık var, bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
4üncü madde
üzerinde üç adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 4 üncü maddesine
yer alan kurum ve kuruluşlar dışında ibaresi kurum ve
kuruluşlar ile Diyanet İşleri Başkanlığı
bünyesinde çalışanların kurmuş oldukları sendikalar
dışında şeklinde değiştirilmiştir.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Enver Erdem
Konya Manisa Elâzığ
Mustafa Erdem S. Nevzat Korkmaz
Ankara Isparta
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı yasa teklifinin 4. maddesindeki
Başkanlığın ifadesinin teklif metninden
çıkartılmasını arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ağan Ayaydın Musa Çam
İstanbul İstanbul İzmir
Kazım Kurt İhsan Özkes Mahmut Tanal
Eskişehir İstanbul İstanbul
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 Sıra Sayılı Kanun teklifinde yer alan dördüncü
maddesinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Adil Zozani Sırrı
Sakık
Iğdır Hakkâri Muş
Abdullah Levent Tüzel Nazmi Gür İbrahim
Binici
İstanbul Van Şanlıurfa
Hasip Kaplan
Şırnak
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Diyanet
İşleri Başkanlığı, isminde bulunan
"Diyanet" ifadesinin kullanımının sadece
bakanlığın izin verdiği kurum ve kuruluşlar
dışında, yasaklanması, düşünce ve ifade
özgürlüğüne aykırı bir durum teşkil etmektedir. Bir kelime,
bir kurumda kullanılması nedeniyle,
karışıklığı önleme veya çeşitli gerekçelerle,
bir kurumun tekelinde olmamalıdır. Ayrıca, Diyanet
İşleri Başkanlığı ile ilgili düzenlemelerin
olduğu 663 sayılı kanunda yapılması gereken acil
değişiklik, isimde yer alan bir ifadenin kurum tekeline
alınması değildir. Diyanet İşleri
Başkanlığı, sadece İslam dini ile ilgili işleri
değil, Türkiye'de yaşanan bütün din ve inançların, ihtiyaçları
doğrultusunda saygı temelli bir işleyişe
kavuşturulmalıdır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı yasa teklifinin 4. maddesindeki
Başkanlığın ifadesinin teklif metninden
çıkartılmasını arz ederiz.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Evet,
önerge üzerinde söz isteyen İhsan Özkes, İstanbul Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
İHSAN ÖZKES
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle, 2 Temmuz 1993te Sivas Madımak Otelinde cayır cayır
yakılan ve hunharca katledilen aydınları rahmetle anıyorum.
Tarih boyunca yakılan, öldürülen, sürülen, horlanan,
aşağılanan, insanca ve hakça yaşam hakkını bir
türlü elde edemeyen Aleviler, tüm bu olumsuzluklara rağmen sürekli
insanlık dersi vermektedirler çünkü yürekleri Allah korkusu ve insan
sevgisiyle doludur.
Sayın milletvekilleri,
1 milyon 375 bin insanımızın gitmek için beklediği hac
farizası gibi bir dinî görev âdeta Bana da çıkarsa şeklinde
şans oyunlarına dönüşmüştür. Bu yıl hac
kotasının da altına düşülmesi kaygısı, hacca
gidecek vatandaşlarımızda huzursuzluk yaratmıştır.
Bir an önce, hacca gideceklerin bu endişeli bekleyişlerine çözüm
bulunmalıdır. En büyük hacı, bizim hacımızdır.
Dünyanın en pahalı haccını bizim hacılarımız
yapmaktadır. Hacılar, Türk Hava Yollarının
kaymağı olmaktan çıkarılmalıdır. Hac ve umre
şirketlerinden az da olsa dolandırıcılık yapanlara
müsamaha gösterilmemelidir. Tayyib Turizm diye bir turizm
hacılarımızı dolandırmıştır. Bu,
basına da yansımıştır, biliyorsunuz. Bu gibi
dolandırmalara engel olunmalıdır.
Sayın
milletvekilleri, Taksimde sürekli cami ihtiyacını dile getiren
iktidar, İstiklal Caddesindeki Ağa Camisini âdeta iki
yıldır ibadete kapatmıştır. Ağa Camisi
iktidarın istismarı altındadır. Taksim Mescidinin
yetersizliğini ortaya koymak için Ağa Camisinin
onarımının bu kadar zamandır uzatılması reva
mıdır? Kilise ve havraların ücretlerini ödeyen, ruhban okulu
açılışı için çaba gösteren Diyanet Başkanı
Görmez, cemevlerinin yasal statüye açılması için aynı muhabbeti,
aynı sevgiyi göstermediği gibi takoz oluyor. Gerçek çözüm olan
siyasi, sosyal ve demokratik açılımdan uzaklaşan iktidar, Alevi
çalıştaylarını Diyanet kördüğümüyle
sarmalamıştır. Türkiyede 85 binin üzerinde cami var. Ülke
genelinde bulunan cemevi sayısı sadece bindir. Cemevlerinin yasal
statüye kavuşmaması büyük bir zulümdür. Cemevlerinde
kılınan şehit cenazelerine bile valilerin, kaymakamların,
emniyet müdürlerinin, belediye başkanlarının
katılmaması insanlık ayıbıdır. Türkiye Büyük
Millet Meclisinde cemevi açılsa gök mü delinir, yer mi yarılır?
Demokrasiye yakışan da budur. Alevilerin vergilerinin de
bulunduğu bütçeyi iştahla tıka basa yiyen Diyanet, Alevilerin
Haram olsun. sözlerine kulak tıkıyor. Diyanet
ayrışmanın, ötekileşmenin, hak, hukuk
tanımazlığın, israfın ve yolsuzluğun
odağı hâline getirilmemelidir. İktidar Alevileri kesip öldüren
Yavuz Sultan Selim adını üçüncü köprüye verirken, Diyanet de
başkanlığın yanına yaptırdığı
camiye Alevilere mülhit, dinsiz diyen Ahmet Hamdi Aksekinin
adını vermiştir. Diyanet, fetva verirken Kurana bakması
gerekirken Başbakanın gözlerine bakmaktadır. Kutlu Doğum
Haftası açılış programında Başbakan Kevser
Suresini kendi keyfince yorumlarken, Allahın ayetlerini siyasi
amaçları doğrultusunda tefsir ederken Diyanet Başkanı dinin
siyasete alet edilmesi ortamını hazırlamaktan duyduğu
mutluluğu alkışlarıyla tasdik etmiştir.
Bazı
İnternet sitelerinde Diyanet Başkanını ve Diyaneti
eleştirenler aleyhine bir organize vardır. Bu sitelerde din, iman
adına iftiralar, karalamalar, mahalle baskıları
yapılmaktadır. Diyanet yetkililerinin bu şebekeyle ilgilerinin
olup olmadığının araştırılmasını
Sayın Cumhurbaşkanından talep ediyorum.
Teklifte geçen
Diyanet İşleri Başkanlığı ve Başkanlık
ayrı ayrı kurumlar mıdır? Bu maddeyle amaç şu mudur:
Vakıflar, sendikalar, dernekler arasında ayrım yapmak, bizden
olanlara diyanet kelimesini kullandırabilmek, ötekilere de... (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Müftülük maaşlarını geri ver! Haram yedin,
haram!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, önergeyi oyluyor musunuz?
İHSAN ÖZKES
(Devamla) Bir yıl önce Eşi, kızı düğünde oynayan
deyyustur. diyen Yozgat Müftü Yardımcısı hâlen görevdedir.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, önergeyi oylayın
efendim, bu bitmeyecek herhâlde.
İHSAN ÖZKES
(Devamla) Millete hakaret etmek bile
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Milletvekili.
İHSAN ÖZKES
(Devamla) Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 4 üncü maddesinde
yer alan kurum ve kuruluşlar dışında ibaresi kurum ve
kuruluşlar ile Diyanet İşleri Başkanlığı
bünyesinde çalışanların kurmuş oldukları sendikalar
dışında şeklinde
değiştirilmiştir.
Mustafa
Kalaycı (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Mustafa Erdem, Ankara. (MHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA ERDEM
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; torba
yasanın 4üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi
en kalbî duygularla, sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Yakın gelecekte
idrak edeceğimiz ramazan ayının başta ülkemize, sonra bütün
İslam âlemine hayırlara vesile olmasına, birlik ve
beraberliğin oluşmasına, tefrikanın, fitnenin son
bulmasına, akan gözyaşlarının durmasına, Müslüman
milletleri idare eden idarecilerin de akıllarını
başlarına almasına vesile olmasını diler, tekrar
hepinize sevgi ve saygılarımı sunarım. (MHP, AK PARTİ
ve CHP sıralarından alkışlar)
Değerli
milletvekilleri, Türk milliyetçileri olarak, Milliyetçi Hareket Partililer
olarak her zaman dinin emrinde, dindarın yanında, Diyanet
İşleri Başkanlığımızın da hizmetinde
olduk. Türkiye Cumhuriyeti Büyük Millet Meclisinde din ve diyanetle
alakalı olan bütün çalışmalarda onu bundan sonra da Türk
milletinin en güzide kurumu hâline getirecek yasaların çıkmasında
her zaman katkıda bulunduk ve destek verdik. Bundan sonra da bu görevimizi
en eksiksiz bir şekilde devam ettirmenin gayret ve
kararlılığı içerisinde olacağımızdan kimse
kuşku duymasın.
Diyanet
kelimesinin adının şu veya bu şekilde başka amaçlara
kullanılmaması, kişisel menfaatlere, şahsi çıkarlara,
siyasi istismara adı alet edilmemesi bakımından böyle bir teklif
geldi. Öncelikle şunu ifade etmek istiyorum ki: Nasıl, Türk milletini
darbelerle vuranlar, parçalayanlar bu milletin içinden çıkanlarsa, Türkiye
Cumhuriyeti devletinin de birlik ve beraberliğini sıkıntıya
sokarak bölme ve parçalama telaşında bulunanlar varsa,
unutmayalım ki dine en çok zarar veren yine dindar geçinenler, Diyanete en
çok zarar verenler de, üzülerek ifade etmek istiyorum ki, bizatihi Diyanetin
kendi mensupları oluyor. (MHP ve CHP sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar) O zaman öncelikle şunu dikkatlerinize arz
etmek istiyorum, şu şerefli kürsüden daha önce de arz ettim:
Şeref-ül mekân bil mekîndir. Diyanet İşleri
Başkanlığımızın yöneticileri ve din hizmetlerini
üretenlerimiz her zaman hangi konumda olduklarını, ne adına
karar verdiklerini, kim için çalıştıklarını lütfen
bilmeleri ve her yaptıkları işi, her attıkları
adımı buna göre yapmaları lazım gelir. Üzülerek ifade etmek
istiyorum ki nasıl dini istismar edenler, Diyaneti istismar edenler,
milliyetçi hareketin bu samimi duruşunu da istismar etmekte ve maalesef,
siyasi oy devşirmeler uğruna karalama kampanyalarına
girebilmektedirler.
Burada bir hususa
daha dikkatlerinizi çekmek istiyorum: Diyanet İşleri
Başkanlığımızın güzide temsilcileri, içinde
bulundukları şerefli kurumun adını koruma hassasiyetlerine
paralel olarak, aynı zamanda, Diyanet kurumunun içeriğini ve din
müessesesinin topluma sağlıklı bir şekilde
anlatılması konusunda da duyarlı ve hassasiyet göstermeleri
lazım gelir.
Üzülerek ifade
etmek isterim ki Türkiyede dini pazarlayanlar, din
işportacıları, kendilerini dinin şârii yani din koyucusu
hâline getirmekte ve kendilerine göre birtakım farzlar, birtakım
vacipler, birtakım sünnetler geliştirerek bin dört yüz
yıldır Türk milletinin şerefiyle dünya
insanlığına model yapmış olan bu millete yeni
birtakım dinî akımlar, yeni birtakım sapık, heretik dinî
karakterler vermeye çalışmaktadır.
Burada şunu
dikkatlerinize sunmak istiyorum: Diyanet İşleri
Başkanlığımız diyanet kelimesinin adı kadar
kendini Mesih hisseden, kendini mehdi yerine koyan, kendini peygamber ilan
edenlere de haddini bildirmeli ve dinin gerçekten Allaha ait olduğunu ve
bu Müslüman milletin de Allahın kulu olduğu hususunu idrak
etmelerine vesile olmasını diler, hepinizi en kalbî duygularla
selamlarım. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
5inci madde
üzerinde dört adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 Sıra Sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
çerçeve 5 inci maddesiyle 633 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen ek 4
üncü maddenin birinci fıkrasının ikinci cümlesinin
başında yer alan "Bunların dışında
kalan" ibaresinin; "Mülkiyeti mazbut ve mülhak vakıflar ile
Vakıflar Genel Müdürlüğüne ve gerçek ve özel hukuk tüzel
kişilerine ait olanlar dışında kalanlar ile mülkiyeti kamu
kurum ve kuruluşları ile Hazineye ait taşınmazların
üzerinde dernek veya vakıflarca kendi kaynaklarıyla ve/veya toplanan
bağış ve yardımlarla yaptırılanların (bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce
yaptırılmış olanlar dahil) dışında
kalan" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Mehmet Doğan Kubat Recep Özel
Kayseri İstanbul Isparta
Gürsoy Erol Salih Fırat Osman Aşkın Bak
İstanbul Adıyaman İstanbul
Hacı
Bayram Türkoğlu Türkan
Dağoğlu
Hatay
İstanbul
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım üç önerge aynı
mahiyette bulunduğundan önergeleri birlikte işleme
alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı
söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
oları 478 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve beşinci
maddesinin teklif metninden çıkartılmasını arz ve teklif
ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Enver Erdem
Konya Manisa Elâzığ
Mustafa Erdem S. Nevzat Korkmaz
Ankara Isparta
Aynı
mahiyetteki ikinci önergenin imza sahipleri:
Pervin Buldan Adil Zozani Sırrı
Sakık
Iğdır Hakkâri Muş
Altan Tan Abdullah Levent Tüzel İbrahim Binici
Diyarbakır İstanbul Şanlıurfa
Nazmi Gür Hasip Kaplan
Van Şırnak
Aynı
mahiyetteki üçüncü önergenin imza sahipleri:
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Kazım Kurt İzzet Çetin
İstanbul Eskişehir Ankara
Musa Çam Mahmut Tanal İhsan Özkes
İzmir İstanbul İstanbul
İlhan
Demiröz
Bursa
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergelere Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde İhsan Özkes, İstanbul Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
İHSAN ÖZKES
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ben
aslen Çorumluyum. Yarın 4 Temmuz 1980 Çorum olaylarının 33üncü
yılıdır. Çorumda, cuma günü, cuma namazı öncesinde tam da
imamlar hutbeye çıkacağı sırada Çorumun tüm camilerinde
Ey Müslümanlar, Aleviler Alaaddin Camisini yakıyorlar, yetişin.
diye bağırıyorlar. Tüm camiler anında boşalıyor.
Camilerden çıkan cemaat cami avlularına önceden hazırlanan
sopaları, baltaları alarak Alevi avına yakıp, yıkmaya
başlıyorlar. Neticede, resmî rakamlara göre 116 kişi
öldürülüyor, yüzlerce kişi yaralanıyor, iş yerleri
yağmalanıyor, evler yakılıyor ama Alevilerin
yaktığı söylenen Alaaddin Camisi ne
yakılmıştır ne de yakılma teşebbüsünde
bulunulmuştur. Bu vesileyle Sivas, Kahramanmaraş ve Çorum
olaylarında ölenlere Allahtan rahmet diliyorum.
Sayın
milletvekilleri, Hükûmetin Meclisten kaçırdığı
Sayıştay raporlarında hazine arazileri üzerinde bulunan cami ve
mescitlerin ticari ünitelerinin herhangi bir yasal mevzuata
dayanmaksızın Diyanete devredildiğinin ve hazineye
aktarılması gereken gelirlerin yüzde 25inin bir dinî vakfa
aktarıldığının ortaya çıkmasının
ardından hazırlanan teklif daha önce Genel Kurulda üç partinin
ayrı ayrı verdiği önergelerle geri çekilmişti; madde,
şeytana pabucu ters giydirecek kadar karmaşık hâlde yine yüce
Meclisin huzuruna getirilmiştir. Bütün mesele, mülkiyeti kamuya ait araziler
üzerinde yapılmış camilerin müştemilatı sayılan
yerlerin kira gelirlerinin Diyanetçe toplanmasına dair protokole göre
Diyanet tarafından toplanan yaklaşık 30 milyon Türk lirası
civarındaki Millî Emlak Genel Müdürlüğüne aktarılması
gereken ve sahibine verilmeyen, faize yatırılarak
nemalandırılan paranın Dinî ve Sosyal Hizmetler Vakfına
aktarılmak istenmesidir yani kanunla yaklaşık 30 milyon Türk
lirası tutarında bir yolsuzluk kapatılıyor. Hem iyi niyetle
cami yapmış, yaptırmış kurum ve şahıslara
saygı gösterilmeli hem de yüce Meclis bu tür dalaverelere alet
edilmemelidir. Dernek, vakıf, şahıs, her kimse, mülk sahibi
olanlar cami yapmış, caminin tamir, bakım, elektrik, su,
halı, kilim, ampul, temizlik, araç gereç ve malzemeleri için de gelir
getiren bir iki dükkân veya benzeri şeylerle birlikte abdest alma
ihtiyacı için mekânlar ve tuvaletler yapmış veya
yaptırmış. Örneğin Caferiler 300 kadar camilerine, bu
camilerdeki dükkânlara ve tuvaletlere Diyanetin el koymasını
istemiyorlar. Maddenin sonunda ise Bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarihten önce birinci fıkrada belirtilen yerlerden elde edilen ve banka
hesaplarında tutulan gelirler hakkında da aynı hükümler
uygulanır. denilerek Diyanetin banka hesaplarındaki faizleri de
güvence altına mı alınıyor? Diğer bir deyimle
aklamamı yapılıyor? Diyanet parayı çok seviyor, para söz
konusu olunca faiz de olsa umursamıyor, haram helal ver Allahım diyor.
Diyanetin ve Diyanet Vakfının yurt içi ve yurt dışı
için toplanan yardımları bankada uzun sürelerde tutması ve bu
yolla faiz lobisinin hoşuna giden gidişatı konusunda
Başbakan ne düşünür acaba? Ayrıca bu madde kabul edilirse
Diyanet Türkiyenin en büyük gayrimenkul ve tuvalet işletmecisi hâline
gelecektir.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Ayıp ya bu denilen!
İHSAN ÖZKES
(Devamla) Ne ayıbı be! Olan bu. Yaz bunu, bir tarihe yaz, olacak
mı olmayacak mı?
RECEP ÖZEL
(Isparta) Tuvalet işletmecisi diyorsun.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri lütfen
İHSAN ÖZKES
(Devamla) Anlamadan konuşuyorsun. Sadece Ayıp diyorsun. Ayıp
sana, oturmuşsun öne, herkese laf atıyorsun.
Diyanet devasa
bütçesiyle doymuyor, hac ve umre ticaretiyle doymuyor, camilerin üzerine
kurdurduğu baz istasyonlarıyla doymuyor, her cuma toplanan paralarla
doymuyor, Diyanet Vakfı imparatorluğuyla doymuyor, bu millet Diyaneti
doyuramıyor. Güya mübarek ramazan ayının ana temasını
helal kazanç, helal lokma olarak belirleyen Diyanet Ele veriyor
talkını, kendi yutuyor salkımı! (CHP
sıralarından alkışlar)
Ne diyelim,
gözlerini toprak doyursun!
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı.)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Özkes.
İHSAN ÖZKES
(Devamla) Diyanet yalan söylemez, Dolmabahçe Camisi görevlisine
soruşturma açarken
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, oylamaya geçin efendim,
bunu bekleyecek misiniz böyle?
BAŞKAN
Sayın Özkes, lütfen
İHSAN ÖZKES
(Devamla)
Milasta, camide tenis oynanmasına çanak tutuyor.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Süre bitti, süre, süre, hakkımıza giriyorsun.
İHSAN ÖZKES
(Devamla) AKPliler, bakın, bakın!
BAŞKAN
Sayın Özkes
AHMET BERAT ÇONKAR
(İstanbul) Kul hakkı yiyorsun, kul hakkı!
İHSAN ÖZKES
(Devamla) Camide tenis oynanıyor, tenis. Müslümanlıkta camide tenis
oynamak var mı? Konuşun, var mı?
BAŞKAN
Sayın Özkes, böyle bir usulümüz yok, süre bitti.
Teşekkür
ediyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Başkan, oyla
İHSAN ÖZKES
(Devamla) Bak, bak! İyi bakın! Bak, bak, bak AKPnin eseri bu,
camide tenis oynanıyor!
FATİH
ŞAHİN (Ankara) Oynanır, oynanır!
RECEP ÖZEL
(Isparta) Süren bitti, sende Allah korkusu var mı?
İHSAN ÖZKES (Devamla)
Ya, ya, ya! Bak, bak, bakmaya cesaretin var mı?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Oylarsan biter bu iş.
BAŞKAN
İdare amirleri, lütfen göreve
İHSAN ÖZKES
(Devamla) Böyle bir şey olmazsa kes seslerini! Böyle bir şey
olmazsa
FATİH
ŞAHİN (Ankara) Doğru, doğru; olur, olur.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Bu kadar terbiyesizlik olmaz Başkan, bir
şey yapın ya!
İHSAN ÖZKES
(Devamla) Terbiyesizliği sen yapıyorsun! Kes sesini!
BAŞKAN
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.53
ON BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 00.09
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 129uncu
Birleşiminin On Birinci Oturumunu açıyorum.
478 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubunun aynı mahiyetteki önergesinin gerekçesini
okutuyorum:
Gerekçe:
Yasa
bağlamında, kamu vicdanına ve
bağışçılarının gönüllü aktarımlara
dayanılarak oluşturulan cami, mescit veya Kur'an
Kurslarının ticari faaliyete açılan yapılarının
elde edeceği gelirlerden bir kısmının Diyanet
İşleri Başkanlığına aktarılması ve bu
aktarımların denetiminin yine, diyanet İşleri
Başkanlığı yetkisinde olması, kabul edilebilir
değildir. Merkezi bütçeden pay alan bir Diyanet İşleri
Başkanlığı gibi bir kurumun, gelir elde etme asla ama asla
olamaz. Zaten hâlihazırda toplumdaki bütün dini inanç kesimlerine gerekli
hizmeti sağlayamayan veya tamamen hizmet dışında tutan bir
yapının, bir de ayrıca dernek ve vakıfların
bağışlarıyla yapılan yapıların ticarete
açık bölümlerinden pay hakkı iddia etmesi, dini ve vicdani
duyguları yaralamaktadır. Bağışlar, yapılan
dernekler ve vakıfların olarak kalmalıdır. Bu
bağışlar üzerinde tasarrufa tek yetkili, ilgili dernek veya
vakıf olmalıdır. Diyanet İşleri
Başkanlığı, toplumdaki gelir adaletsizliği had
safhadayken, yoksulluk ve işsizlik oranları oldukça yüksek iken,
gelire dayalı bir politikasının olması, toplum
vicdanını yaralamaktadır.
BAŞKAN
Diğer önergenin gerekçesini okutuyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Mustafa Erdem
BAŞKAN
Mustafa Erdem, Ankara Milletvekili.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ERDEM
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; torbanın
5inci maddesiyle ilgili olarak söz almış bulunuyorum, hepinizi
sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
Şu anda
camilerimiz yapılıyor. Cami ne anlama geliyor onu ifade etmek
istiyorum: Birliğin, dirliğin, İslamın, imanın ve
dinin sembol olarak güzelliklerinin ifadesidir. Müslümana huzur, inanmayana,
kâfire bir zül meselesidir camiler. Ancak, burada şuna dikkatinizi çekmek
istiyorum: Gerek dün gerekse bugün camilerimiz ebediyet arzusu içerisinde olan,
Allahın rızasını kazanmayı dileyen, baki kalan bu
kubbede hoş bir seda bırakmak isteyen, garip gurebanın, fakir
fukaranın veya zengin olup da Allah rızası için infak
imkânı bulabilenlerin yaptıkları eserlerdir. Gelin, bu kutsal
mekânları amacına uygun bir şekilde hizmete
devamlılığına fırsat verelim, onların
yapanlarının da rızasının söz konusu olduğu
hususunu göz ardı etmeyelim. Bundan kısa bir süre önce aynı
mealde bir yasa teklifi geldi ama ne hikmetse AKPli siyasi dostlarımız
burada bu yasayı geri çektiler.
Değerli
milletvekilleri, eğer yaptığınız iş camilerde
bile Allah rızasını söz konusu etmez, siyasi hesap ve
beklentilerin peşine düşerseniz, unutmayalım ki dünya fanidir,
ahiret ebedî ve dünya hayatından da daha hayırlıdır.
Öyleyse, öncelikle cami meselesini de hiç değilse bir siyasi istismara,
camilerimizi de bu istismarın bir parçasına dönüştürmeye
kimsenin hakkı olmadığını bilelim.
Şimdi, biz,
Diyanet İşleri Başkanlığı olarak bütün devlet
kurumları gibi Sat, kurtul. mantığıyla her şeyi
devredip Devlet ticaret mi yapar? mantığıyla hareket ederken
Diyanet İşleri Başkanlığımızın toplumu
din konusunda aydınlatma, insanları cehaletten kurtararak
kardeşlik duygusunun güzelliklerine kavuşturma misyonu varken, bir de
camilerin müştemilatlarıyla ilgili angaryayı onların
başına yıkmanın ne anlamı var? Eğer bu gerçekten
yararlı bir iş idiyse geçenki toplantıda Meclisin gündemine
almaması için niye oy verdik veya geçen yanlış yaptıysak
niye yanlış olduğunu kamudan gizledik?
Değerli
milletvekilleri, bir yanlışı
yaptığımızı idraklerinize arz etmek istiyorum:
Vakıf vakfedenin iradesine, inancına ve vakıf senedine uygun
olduğu zaman bir anlam ifade eder. Hiçbir güç ama hiçbir güç onu yapan ve
vakfedenin iradesine kendi tasarruf hakkını bulamaz ama biz hangi hak
ve salahiyetle böyle bir gasp söz konusu olduğunda yapabiliyor ve bunu da
din adına, diyanet adına, hem de Diyanet İşleri
Başkanlığı adına talepte bulunabiliyoruz?
Şu anda karşı karşıya
kaldığımız manzarada camilerin müştemilatı,
camileri muhannete muhtaç etmemek, devlete muhtaç etmemek, Diyanete muhtaç
etmemek isteyen samimi insanların kurmuş olduğu mekânların
ebediyete intikal noktasında devamlılığını
sağlamak için böyle birtakım hayrî hizmetler oluyor. Ama biz hangi
amaç, hangi gaye, hangi ideal uğruna gasbedersek edelim onlar üzerinde
tasarruf hakkımız doğru değildir. Hele hele onların
birikmiş mallarını gasbetmek, oradaki birikimi başka
amaçlar uğruna harcamak bize hiç yakışmayan bir hadise
olmalıdır. Diyanet İşleri
Başkanlığımız bıraksın bu emanetleri ehline,
kendisi toplumu din konusunda eğitmeyi ve onları
aydınlatmayı sorumluluk alanına alsın. Bu manada
başkalarına yetki devrinde bulunarak misyonunu icra eden hiçbir
devlet adamı, hiçbir devlet kurumu yoktur.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 00.17
ON İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 00.23
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 129uncu
Birleşiminin On İkinci Oturumunu açıyorum.
478 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
5inci maddenin
metinden çıkarılmasına dair aynı mahiyetteki önergelerin
oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeleri tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır. Aynı
mahiyetteki önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 Sıra Sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
çerçeve 5 inci maddesiyle 633 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen ek 4
üncü maddenin birinci fıkrasının ikinci cümlesinin
başında yer alan "Bunların dışında
kalan" ibaresinin; "Mülkiyeti mazbut ve mülhak vakıflar ile
Vakıflar Genel Müdürlüğüne ve gerçek ve özel hukuk tüzel
kişilerine ait olanlar dışında kalanlar ile mülkiyeti kamu
kurum ve kuruluşları ile Hazineye ait taşınmazların
üzerinde dernek veya vakıflarca kendi kaynaklarıyla ve/veya toplanan
bağış ve yardımlarla yaptırılanların bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce
yaptırılmış olanlar dahil) dışında
kalan" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir) - Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Doğan Kubat, İstanbul
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET DOĞAN
KUBAT (İstanbul) Sayın Başkanım, çok değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
478 sıra
sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 5inci maddesiyle 633
sayılı Kanuna eklenen ek 4üncü madde üzerinde söz aldım.
Az önce burada
değişik siyasi parti mensupları tarafından maddeyle ilgili
çeşitli görüşler dile getirildi.
Değerli
arkadaşlarım, bu maddenin özü şu: Şimdi, özellikle
vatandaşlarımızın cami yaptırmak, Kuran kursu
yaptırmak, mescit yaptırmak amacıyla kurmuş olduğu ve
bütün Türkiye'nin her ilinde, ilçesinde yaygın, bugün sayıları
1.700 civarında olan, çoğunluğu dernek olmak üzere, yine bir
kısmı da kendi vakıf senetlerinde bu tür amaçların yer
aldığı vakıflar var. Bunlar tarafından
yaptırılan ve tamamı bu vakfın veya derneğin kendi
kaynaklarıyla, öz kaynaklarıyla ya da vatandaşımızdan
bu cami, mescit ve Kuran kurslarımızın
yaptırılması için, Allah rızası için toplanan
yardımlarla yaptırılmış camiler var, mescitler var,
Kuran kursları var. Bunların altlarında da ticari olarak
işletilmesi mümkün olan çeşitli kısımlar olabiliyor,
iş yerleri olabiliyor, işte wcler olabiliyor, yine ufak
toplantı salonları vesaireler olabiliyor. Bu tür yerlerin o caminin
bakımı, onarımı için bir kaynak oluşturmak
amacıyla elde ettiği gelirler o dernek tarafından toplanıp
yine o caminin ihtiyaçlarına, yine cari giderlerine; yakıt, elektrik
vesaire
Çünkü, Anadoluda birçok yerde bu tür sıkıntılar
yoğun biçimde yaşanıyor.
Değerli
arkadaşlarım, işte şu anda ek madde 4 sahada bu tür
yaşanan sıkıntıların çözümüne yönelik bir maddedir.
Bunu hiç kimse mecrasından farklı biçimde yorumlamasın; şu
anda milletimizin bizden talep ettiği bir ihtiyacın
karşılanmasıdır bu.
Burada, cami
yaptırma dernekleri veya vakıflar tarafından
yaptırılan cami, mescit ve Kuran kursunun altındaki yerlerden
elde edilecek olan gelirlerin yüzde 10u Diyanet İşleri
Başkanlığı payı olarak ayrılacak, madde bu. Geri
kalan yüzde 90ın üçte 2si o cami, mescit ve Kuran kursunun
yapımı, bakımı, onarımı ve diğer cari
giderleri için o amaca özgülenmiş şekilde, o amaca uygun
kullanılmak şartıyla yine o derneğe bırakılıyor.
O üçte 1lik kısım da derneğin ve vakfın genel
amaçları doğrultusunda, gene hayrî ve hasbi amaçlar
doğrultusunda inşallah kullanılacak.
Değerli
arkadaşlarım, bu Diyanete ayrılacak payın hesabı,
ödenmemesi hâlinde tahsil yolları vesaireyle ilgili düzenlemeler de sair
takip eden fıkralarda düzenleniyor. Dolayısıyla, burada, Cumhuriyet
Halk Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisinden bazı
arkadaşlarımızın da bu konuda bizleri uyarması üzerine
-aslında şu anda getirdiğimiz madde bunu çözmekle birlikte
kapalı olduğunu düşündükleri bir iki cümle vardı-
getirdiğimiz önergeyle bu konuyu da vuzuha kavuşturarak
vatandaşların kendi özel mülklerine, dernek ve vakıfların
kendi özel mülklerine yaptığı camilerin, yine Vakıflar
Genel Müdürlüğü mazbut ve mülhak vakıflara ait araziler üzerinde
yapılanlar hariç olmak üzere, kamu kurum ve kuruluşlarıyla
hazineye ait taşınmazlar üzerinde işte bu
saydığım cami dernekleri ve vakıfları tarafından
yaptırılan camilerin, Kuran kurslarının ve mescitlerin
altındaki iş yerlerinin, buraların işletilmesinden elde
edilen gelirin dağıtımına yönelik bir düzenlemedir bu.
Dolayısıyla, yüce milletimizin de bu konuyu böyle
anlamasını arzu ederim.
Değerli
arkadaşlarım, getirilen düzenleme çok hayırlı
olmuştur. İnşallah, muhalefetin de bu konuda desteklerini
bekliyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
6ncı madde
üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı yasa teklifinin 6. maddesinin son
paragrafındaki Bunların görev süresi ifadesinin ve bunların
görev süresi olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Kazım Kurt Bülent Kuşoğlu
İstanbul Eskişehir Ankara
İhsan Özkes Musa Çam İlhan Demiröz
İstanbul İzmir Bursa Mahmut Tanal
İstanbul
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 6 ncı
maddesinde yer alan bunların ibaresi Din işleri Yüksek Kurulu
Başkanı ve Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi kadrosunda
bulunanların şeklinde değiştirilmiştir.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Enver Erdem
Konya Manisa Elâzığ
Oktay Vural Mustafa Erdem S.
Nevzat Korkmaz
İzmir Ankara Isparta
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
OKTAY VURAL
(İzmir) Mustafa Erdem.
BAŞKAN Öneri
üzerinde, Mustafa Erdem, Ankara Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA ERDEM
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 6ncı
madde üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi sevgiyle,
saygıyla selamlıyorum.
Yüce dinimiz
İslam, hem âlemşümul hem de zamanşümul bir dindir. Hazreti
Peygambere indiği tarihten kıyamet kopana kadar bütün
insanlığın manevi ihtiyaçlarına çözüm üretecek
niteliktedir. Aynı zamanda, sadece indiği coğrafyada değil,
dünyanın ve bilmediğimiz âlemlerin de tamamını
kuşatacak bir niteliktedir ama onun bu sırrı, onun içerisindeki
bu gizemlilik; onun içerisindeki, insana hayat veren, ona dünya ve ahiret
saadetini temin eden ilkeler ve umdeler ancak bilim adamlarının, din
adamlarının ondan yaptığı çıkarımlar ve onun
günün insanının ihtiyaçlarına sunulması şekliyle
mümkündür. Bundan dolayıdır ki merhum Mehmet Akif Doğrudan
doğruya Kurandan alarak ilhamı, asrın idrakine söyletmeliyiz
İslamı ifadesini kullanırken aynı şekilde dinin
yaşayan bir din hâline gelmesini arzu etmiştir.
Günümüzde
Kuranın ve onun temel ilkelerinin hayatiyet kazanabilmesi, Diyanet
İşleri Başkanlığımızın ve onun da Din
İşleri Yüksek Kurulu üyelerinin katkı, gayret ve
çalışmalarıyla mümkündür. Ancak, eğer bu kurum, kendisini
doğrudan Allaha değil de kendisini oraya tayin edenlere duygusal,
siyasi veya idari bir zaruretle bağımlı hissederlerse, Kuran
içerisinde gizli olan bu güzelliklerin ve hayati anlam ifade eden
değerlerin insanlığın idaresinde ve iradesinde tecellisi
mümkün olmayacaktır.
Değerli
milletvekilleri, Din İşleri Yüksek Kurulunun, Temmuz 2010
yılında Diyanet Teşkilat Yasasıyla alakalı olarak
yapılan yeni kanunda, İkinci kere beş yıl
seçilebileceği ifadesi vardır ama buna mukabil şu andaki
torbanın içerisinde, pek çoğunun neler olduğunu bilmediği
bu yasalar toplamının arasında, Diyanet İşleri
Başkanlığımız Din İşleri Yüksek Kurulu
üyelerinin ikinci kere beş yıllık süreyle seçilebilmelerini
öngören bir madde gelmiştir. Şimdi ben bunun hangi amaca matuf, hangi
eksikliği tamamlamak, hangi ulvi hedefe ulaşmak için buraya derç
edildiğini, konulduğunu anlamakta güçlük çekiyorum. Eğer, Din İşleri
Yüksek Kurulu üyelerimizin bilgi, birikim ve faziletleri ikinci kere Din
İşleri Yüksek Kurulu üyeliklerine seçilmelerini öngörüyorsa, zaten
daha önceki teşkilat yasasında buna imkân var. Hâl böyle olunca,
acaba -kusura bakmayın, burada biraz düşünmek zorunda kaldığım
için paylaşmak istiyorum- dini siyasi çalışmaları için
basamak yapanlar, Müslüman Türk toplumunun din duygusallığından
yararlanmak isteyenlerin, yapageldikleri küresel güçlerle iş birliklerine
bir kamuflaj oluşturmak üzere, Diyanetin ve onun da bu alandaki karar
organı olan Din İşleri Yüksek Kurulunun himmetine
ihtiyaçları mı var, bunu merak ediyorum. Eğer böyle bir ihtiyaç
söz konusu ve onların da ikinci kere bu kurula seçilme zaafları
devreye girecek ve bundan dolayı da bir minnet ve mihnet söz konusu olacak
ise hem Diyanete hem Din İşleri Yüksek Kuruluna hem de din
adamı, bilim adamı şerefiyle orada oturanlara bir
haksızlık ve onlara karşı bir saygısızlık
olacaktır.
Dolayısıyla,
daha önce Diyanet İşleri Başkanının da seçilebilme
hakkına imkân veren yasada böyle bir gayret ve hassasiyet
olmadığı hâlde, Din İşleri Yüksek Kurulu üyelerine
ikinci kere bu hakkın verilmesi yolundaki talebin hangi gerçek bir
beklentiye sebep olacağını düşünmenizi ve böylesine basit
uygulamalara vesile olacak bir kanuna önayak olmamanızı tavsiye eder,
hepinize saygılar sunarım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı yasa teklifinin 6. maddesinin son
paragrafındaki Bunların görev süresi ifadesinin ve Bunların
görev süresi olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Önerge üzerinde söz
isteyen, İhsan Özkes, İstanbul Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
İHSAN ÖZKES
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; din
görevlilerinin atamalarında, yer değiştirmelerinde AKP
iktidarının etkisi, torpiller din görevlilerinin içine
sindiremediği ciddi boyutlara ulaşmıştır. On
yılda 28 il müftüsü, 16 il müftü yardımcısı, 93 ilçe
müftüsü tayin nedeniyle Diyaneti dava etmiştir. Görmez, Diyaneti dava
edenleri çoğunlukla hac ve umrede görevlendirmemektedir. Afyon
Sandıklıda Diyanet Başkanının, Diyaneti dava edenlere
Utanmaz adamlar. diyerek hakaretler ettiğini birkaç müftü efendiden
dinledim. Elbette, hâlen görevde olan müftüler açıktan çıkıp da
Evet, böyle konuştu. diyemiyor.
Hak hukuk
aramanın yolu, baskı ve sindirme ile kapatılıyor. Hanefi
mezhebini esas alan Diyanet, bu uygulamalarıyla hak ve özgürlük
mücadelesinde hayatını veren Hanefiliğin kurucusu
İmamıazamın ruhunu incitiyor.
Din görevlileri hac
ve umre, yurt dışı görevlendirmelerinde adaletsizliklerden
rahatsızlar.
İl müftü
yardımcıları, ilçe müftüleri ve il, ilçe vaizleri emekli
olduklarında maaşlarında yarıya yakın düşüş
olmaktadır. Belli bir sosyal konumda olan bu arkadaşların
emeklilikleri kâbusa dönüşmektedir. Bu durumun düzeltilmesi için
verdiğim kanun teklifinin bir an önce görüşülerek desteklenmesini
bekliyorum.
Murakıplar
3.30dan gece 23.00e kadar denetim yaparlar. Bu murakıpların il
müfettişi yapılması ve denetim tazminatı alması
gerekir.
Yüzyıllar önce
camilerle birlikte bu camilerde hizmet edecek din görevlileri için
meşrutalarını da hayır sahipleri
yapmışlardır. Bu camilerin mülkiyeti günümüzde Vakıflar
Genel Müdürlüğüne aittir. Bu meşrutaların, diğer deyimle
lojmanların bakımı din görevlileri tarafından
yapılmaktadır. Vakıflar Genel Müdürlüğü geçmişe yönelik
yüklü bir meblağı ecrimisil adıyla din görevlilerinden talep
edip mahkeme ve hatta icra yoluyla tahsil etmektedir. Bu durum vakfedenin
ruhunu incittiği gibi, din görevlilerine de hayatı zehir etmektedir.
Bu konuda verdiğim kanun teklifi de hâlen görüşülmemiştir.
Devlet
memurları haftada iki gün -cumartesi, pazar- hafta tatili izinlerini
kullanıyorlar. Camilerde görev yapan imam-hatipler ve müezzin-kayyumlar
ise haftada bir gün haftalık izin kullanabiliyorlar. Bu durum eşitlik
ilkesine de aykırıdır. Camilerin fonksiyonu gereği,
haftalık izinleri ancak 1 gün olabilmektedir. Din görevlilerinin
kullanamadıkları günlerin ücretleri maaşlarına
yansıtılmalıdır. Bu konuda verdiğim kanun teklifinin
de kabul edilerek adaletsizliğin bir an önce giderilmesi gerekir.
Sayın milletvekilleri, Mısır Vakıflar
Bakanlığı, gösterilerde çatışma çıkması
hâlinde vatandaşların sığınması için ülkedeki tüm
camilerin yirmi dört saat açık tutulacağını
açıkladı. Allah korkusu ve insan sevgisi konusunda
Mısırlılar bizimkilere ders verdi. Dünyanın izlediği
-polis kurşunuyla öldüğü açık seçik, ayan beyan olan- polisi AKP
Yedirtmeyiz. diyor ama Ben din adamıyım, yalan söyleyemem. diyen
din görevlisini yemeye çalışıyor. İyi bilin ki, Allah da
hak ve hakikatten şaşmayan din görevlisini size yedirtmez. Diyanet,
bu din görevlisine soruşturma açarken, Seyhanda, camide karate
yapılmasına kapılarını açmaktadır. Kindar,
kavgacı gençlik yetiştirmenin taşeronluğu Diyanete mi ihale
edildi?
Sayın milletvekilleri, geçtiğimiz günlerde
Almanyanın Münih şehri Mehmet Akif Camisinde sergilenen tiyatroya
Camide tiyatro olur mu? denildi mi? Tiyatro oynanan cami Diyanet
İşleri Başkanlığına bağlı cami
değil mi? Hani camiye saygınız vardı? Sizin bütün derdiniz
-cami filan değil- din istismarıdır. Hem Gezi Parkı
eylemcilerinin polis dehşetiyle camiye sığınmalarına
sebep olacaksınız
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İHSAN ÖZKES (Devamla) -
kendilerine başka
seçenek bırakmayacaksınız hem de camiye
sığınanlar üzerinden
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) Bitti
Hocam, süreniz doldu.
BAŞKAN Sayın Özkes teşekkür ederim.
İHSAN ÖZKES (Devamla) -
din istismarı
yapacaksınız. Gezi Parkı eylemcileri camiye
sığınmakla kalmadılar, sizin bütün
iftiralarınızdan da Allaha sığınıyorlar.
Teşekkür ederim.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet,
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
III.- YOKLAMA
(MHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
OKTAY VURAL
(İzmir) Yoklama talebimiz var madde oylamasından önce.
BAŞKAN Evet,
6ncı maddeyi oylamadan önce yoklama talebi var, yerine getireceğim.
Sayın Vural,
Sayın Günal, Sayın Kalaycı, Sayın Akçay, Sayın
Korkmaz, Sayın Varlı, Sayın Işık, Sayın Erdem,
Sayın Oral, Sayın Çirkin, Sayın Türkoğlu, Sayın Erdem,
Sayın Oğan, Sayın Halaçoğlu, Sayın Öz, Sayın
Şimşek, Sayın Yeniçeri, Sayın Durmaz, Sayın Adan,
Sayın Uzunırmak.
İki dakika
süre veriyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
4.- Niğde Milletvekili
Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar
ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı: 478) (Devam)
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
7nci madde
üzerinde dört adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Teklifinin 7 nci maddesiyle 633 sayılı Kanuna eklenmesi
öngörülen geçici 18 inci maddesinin birinci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mahir Ünal Mustafa Elitaş Mehmet Doğan Kubat
Kahramanmaraş Kayseri İstanbul
Mustafa Ataş Harun Karaca Osman Aşkın Bak
İstanbul İstanbul İstanbul
Ali Aydınlıoğlu Mine Lök Beyaz Ramazan Can
Balıkesir Diyarbakır Kırıkkale
Yılmaz Tunç
Bartın
30/6/2013 tarihi
itibarıyla Diyanet İşleri Başkanlığına
bağlı Kur'an kurslarında vekil Kur'an kursu öğreticisi
olarak görev yapmakta olanlar ile 4/5/2005 ile 30/6/2013 tarihleri
arasında en az üç ay süreyle Başkanlığa bağlı
Kur'an kurslarında vekil Kur'an kursu öğreticisi olarak görev
yapmış olanlar, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren
üç ay içinde müracaat etmeleri hâlinde, yeterlilik belgesine sahip
olmaları koşuluyla Başkanlık tarafından Kur'an kursu
öğreticisi kadrosuna atanırlar. Bu madde uyarınca memur
kadrolarına atananların beş yıl süreyle başka kamu
kurum ve kuruluşlarına nakli yapılamaz."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı yasa teklifinin 7. maddesindeki üç ay
ifadesinin 2 ay, diğer üç ay ifadesinin 4 ay içinde müracaat
şeklinde değiştirilmesiniz arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Musa
Çam Kazım
Kurt
İstanbul İzmir Eskişehir
İhsan
Özkes Bülent
Kuşoğlu Mahmut
Tanal
İstanbul Ankara İstanbul
İlhan
Demiröz
Bursa
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 7 nci maddesinde
yer alan 'görev yapmış olanlar' ibaresinden sonra gelmek üzere
'hafızlar' ibaresi eklenmiş, 'Başkanlık tarafından
ilgili kadrolara atanırlar' ibaresinden sonra gelmek üzere 'bundan sonraki
imam, müezzin-kayyım olarak atanacakların en az imam hatip lisesi
mezunu olması şarttır.' İbaresi eklenmiştir.
Mustafa
Kalaycı Erkan
Akçay Enver Erdem
Konya Manisa Elâzığ
Mustafa
Erdem S. Nevzat Korkmaz
Ankara Isparta
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı Kanun teklifinin yedinci Maddesinin,
aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"GEÇİCİ
MADDE 18 - 30/6/2013 tarihi itibarıyla Diyanet İşleri
Başkanlığında vekil imam-hatip, vekil müezzin-kayyım
ve Başkanlığa bağlı Kur'an kurslarında vekil
Kur'an kursu öğreticisi olarak görev yapmakta olanlar ile 4/5/2005 ile
30/6/2013 tarihleri arasında en az üç ay süreyle vekil imam-hatip, vekil
müezzin-kavyın ve Başkanlığa bağlı Kur'an
kurslarında vekil Kur'an kursu öğreticisi olarak görev
yapmış olanlar ile eğitim fakültesi mezunu olup 3
eğitim-öğretim yılı ücretli öğretmenlik yapanlar ve
herhangi bir özel eğitim kurumunda öğretmenlik yapanlar, bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içinde müracaat etmeleri
halinde, yeterlilik belgesine sahip olmaları koşuluyla Diyanet
İşleri Başkanlığı ve Milli Eğitim
Bakanlığı tarafından kadrolara atanırlar. Bu madde
uyarınca memur kadrolarına atananların beş yıl süreyle
başka kamu kurum ve kuruluşlarına nakli yapılmaz.
Bu madde
kapsamında atama yapılacak kadrolar, başka bir işleme gerek
kalmaksızın atama işleminin yapıldığı tarih
itibarıyla ihdas edilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye
ekli (I) sayılı cetvelin Diyanet İşleri Başkanlığı
ve Milli Eğitim Bakanlığına ait bölümüne eklenmiş
sayılır. İhdas edilen kadrolar; unvanı,
sınıfı, adedi ve derecesi belirtilmek suretiyle atamanın
yapıldığı tarihten itibaren bir ay içinde Maliye
Bakanlığı ve Devlet Personel Başkanlığına
bildirilir."
Pervin Buldan Adil Zozani Sırrı
Sakık
Iğdır Hakkâri Muş
İbrahim Binici Nazmi Gür Hasip Kaplan
Şanlıurfa Van Şırnak
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddede
yapılan değişiklikle, Diyanet İşleri
Başkanlığı'na atanacak vekil imam-hatip, vekil
müezzin-kayyım ve Kur'an kursu öğreticilerine verilen kadrolar
haricinde, eğitim fakültesi mezunu olup 3 yıl süresince ücretli
öğretmenlik yapan veya özel eğitim kurumlarında görev yapan
öğretmenlerin de maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra üç ay
içinde başvurmaları halinde kadroya atanmaları öngörülmüştür.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 7 nci maddesinde
yer alan 'görev yapmış olanlar' ibaresinden sonra gelmek üzere
'hafızlar' ibaresi eklenmiş, 'Başkanlık tarafından
ilgili kadrolara atanırlar' ibaresinden sonra gelmek üzere 'bundan sonraki
imam, müezzin-kayyım olarak atanacakların en az imam hatip lisesi
mezunu olması şarttır.' İbaresi eklenmiştir.
Mustafa Erdem (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge
üzerinde söz isteyen Mustafa Erdem, Ankara Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ERDEM
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 7nci madde
üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
Az önceki maddeyle
alakalı olarak, Din İşleri Yüksek Kurulu üyelerimiz için
gösterilen hassasiyetin ve iyi niyetin, aynı şekilde daha önce kanun
maddesine eklenen ama sonradan çıkartılan Mushafları
İnceleme Kurulu üyeleri için de göz önünde bulundurulması ve gündeme
alınması yararlı olurdu.
Yine, aynı
şekilde, Diyanet İşleri
Başkanlığımızın bir mağdur kitlesi
vardır ki cami kontrol personel memuru, yani murakıplar. Bunlarla
ilgili de bir düzenleme yapılsaydı, herkese bol keseden
dağıtırken bunların gündeme alınması, herhâlde
onların da onore olması, aynı şekilde vaizlerin de en
azından din hizmetleri yaparken bu konuda daha duyarlı
olmalarına katkı sağlar, toplumun aydınlanmasına
vesile olurlardı diye düşünüyorum.
Şimdi,
vekillik konusuna gelince; bir kitle daha var ki adı anılmaz,
kimliği sorulmaz, yanına varılmaz, hizmetleri hiçbir zaman
takdir görmez. Bunlar fahri hizmet edenlerdir. Allah rızası için
hizmet eder, Allahtan başka hiç kimseden bir şey beklemez, hele hele
kulların itibarına da hiç mi hiç iltifat etmez. Ama gelin, görün ki
yıllarca samimi, hasbi, fedakârca yaptıkları bu hizmetlerin
karşılığı ne hikmetse başta Diyanet
İşleri Başkanlığımız ve kanun koyucular
tarafından da hiç mi hiç dikkate alınmaz. Bu hususun vicdan ehli
olanların ama iman sahibi bulunanlar tarafından da göz önünde
bulundurulmasını takdirlerinize arz ediyorum.
Vekillik konusu
Türkiyede Diyanet İşleri
Başkanlığımızın personel sayısının
140 bine çıktığını biliyorsunuz. Bunların hep
vekiller aracığıyla çoğaltıldığını
ve bir şekilde de bu artımın Diyanette kalite konusunun
tartışılır hâle gelmesine vesile olduğunu da göz
ardı etmememiz lazım geliyor.
Değerli
milletvekilleri, din hassas bir alandır. Muhammed Hamdi Yazırın
ifadesiyle: Hâlâ tren yolunda devenin yürütüldüğü bir alana
dönüştürülürse yüce dinimiz İslam onu temsil edenler tarafından
ayaklar altına alınma sebebi olur. Buna hiçbir din görevlisinin ve
Ben Müslümanım. diyenin hakkı ve haddi de yoktur.
Diyanet
İşleri Başkanlığımıza alınacak din
görevlilerinin vekâlet aşamasından asalete geçirilmesinde ehlî din
olanın liyakat ve sonra da adalet ilkelerine azami hassasiyet gösterme
sorumlulukları vardır. Eğer biz din konusunda da liyakati ön
plana çıkaramıyor, adaleti temsil ve teslim edemiyor isek, o zaman
kendisi himmete muhtaç olanların başkalarına nasıl himmet
vereceği hususunu takdirlerinize arz ediyorum.
Bugün Diyanet
İşleri Başkanlığımızın elbette imam
ihtiyacı vardır. Gitmediğiniz yerde, ehil imam, din görevlisi
tayin etmediğiniz yerde orayı din istismarcılarının,
din simsarlarının veya din adına ahkâm kesen cahil
cühelanın meşgul edeceğinden hiç kimsenin kuşkusu
olmasın. Bugün toplumda eğer bir dinî otorite zaafı varsa,
inanın ki, din ehli olanların üzerine düşeni
yapamadıklarındandır. Daha açık ifade etmek istiyorum:
Televizyonlarda dinî program yapanların birbirleriyle çeliştiklerini
görürseniz, hele hele onlara din konusunda soru sormayı bir cehalet
izharı olarak gündeme getirenleri görürseniz, bu, toplumda din
adamının liyakat konusuna ve onların seçimindeki adalet konusuna
hassasiyet gösterilmediğinin sembolü olur.
Milliyetçi Hareket
Partisi olarak, vekil imamlarının da, vekil Kur'an kursu
hocalarının da ama aynı zamanda bir şekilde fahri
görevlilerinin de bu kadro nimetinden yararlanmasını ve herkesin
kardeşçe samimi duygularla bu davaya, bu dine hizmet etmesini diliyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı yasa teklifinin 7. maddesindeki üç ay
ifadesinin 2 ay, diğer üç ay ifadesinin 4 ay içinde müracaat
şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen İhsan Özkes, İstanbul Milletvekili.
(CHP sıralarından alkışlar)
İHSAN
ÖZKES (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ulu
Önder Atatürkün kurduğu Diyanet artık yoktur, Atatürkün
adını anmayan bir Diyanet var. 76 milyonun Diyaneti olmaktan
çıkan, sadece AKPnin Diyaneti olan bir Diyanet var. Görmezin Diyanet
Başkanı olmasından sonra devletin televizyonlarında bile
Mevlit kandillerinde yapılan dualarda Atatürk anılmıyor. 18
martlarda, 23 nisanlarda, 29 ekimlerde, 10 kasımlarda, artık,
camilerde Atatürk yok. Atatürk olmasaydı Diyanet olur muydu, Görmez de
Diyanet Başkanı olur muydu? diye sormamıza bile tahammülleri
yok. Diyanet Başkanı Görmezi irfana davet ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, Başkan Görmez Artık her mihrapta görev yapan
arkadaşımız dört yıllık fakülte mezunu olsun
istiyoruz. Ulu camilerde, selatin camilerde görev yapan
arkadaşlarımız en az master, doktora yapan, 1 veya 2
yabancı dil bilen arkadaşlarımız olsun istiyoruz. diyor.
Bir taraftan da melle projesiyle Diyaneti temelden sarsıyor.
İlk atamada şehir
merkezlerinde bulunan 4/B sözleşmeli personel bu tasarı
hazırlık aşamasındayken daha uzak köy ve kasabalara
gönderilmişlerdir. Bu durum vekil imamlarda huzursuzluk
yaratmıştır. Nitekim, Bingölün Genç ilçesi merkeze yakın
bir yerden aynı ilçenin Servi beldesine bağlı başka bir
köye nakledilince çözüm için müftülüğe gidiyor. Sonuç alamayınca
bunalıma giden M.Y. isimli imam eline geçirdiği bıçakla kendisini
karnından bıçaklamıştır ancak aynı 4/B statüsüne
tabi melleler bu uygulamanın dışında tutuldu. Şehir
merkezlerinde görev yapan melleler aynı yerlerinde devam ediyorlar. Melleler
bile din görevlisi olarak atandıktan sonra, imam-hatip lisesi mezunu olan
vekil imamların kadroya alınması insafa ve vicdana daha
uygundur. Diyanet ve iktidarın vekil imamlarda yeterlilik ve KPSS
puanı şartı aramaları elhak doğrudur. Ancak madem
bunlarda yeterlilik yoktu, KPSS yoktu, neden vekil imam olarak
atadınız? Madem bunları yarım hoca olarak görüyorsunuz,
"Yarım hoca adamı dinden, yarım doktor adamı candan
eder." sözünü duymadınız mı? Bunların şimdiye
kadar kıldırdıkları namaz, okudukları kıraat
sahih değilse neden vekil imam olarak atadınız? Namazları
ve kıraatları sahih ise el vekilü kel asıl yani vekil asıl
gibidir kuralınca asıl olarak atamanız gerekir. Diyanetin hak ve
adalet şirazesi zaten çok önceden şaştı. Ne derler?
Balık baştan kokar.
Hak, hukuk ve
adalet en çok hangi kurumda çiğneniyor, hangi kurum daha baskıcı
ve zulüm içerisinde? diye bir istatistik, bir anket yapılsa iddia
ediyorum Diyanet çıkar. Hani anketleriyle meşhur Diyanet
Başkanı yüreği varsa kendi içinde bir bağımsız
kuruma anket yaptırsın da gerçekler ortaya çıksın. Görmezi
artık gerçekleri görmeye davet ediyorum.
Çok yakın
zamana kadar Türkiyede vekil Kur'an kursu öğreticisi yoktu. Bu yasa
tasarısı daha fiskos hâldeyken bir kılıfla torpilli,
kaymakçı bazı kimseler vekil Kur'an kursu öğreticisi olarak
atandılar. Gariban, belki de işin daha ehli olan kimseler de fahri
Kur'an kursu öğreticisi olarak atanmaya devam edildiler. Şimdi de
torpilli vekil Kur'an kursu öğreticilerini kadrolu olarak atama teklifi
getirdiler. Din, iman, cami, Kur'an işlerinde bile bunların
hinlikleri var. Madem şiraze şaştı, tüm fahri Kuran kursu
öğreticileri, hafızları da kadroya alalım, en azından
eşit muamele yapmış oluruz. Yeterliliği olan, KPSSsi tutan
ancak görevde olmayanların hepsini de bu torba yasayla kadroya alalım
ne hak yenilsin ne de hukuk çiğnensin.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Teklifinin 7 nci maddesiyle 633 sayılı Kanuna eklenmesi
öngörülen geçici 18 inci maddesinin birinci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mahir
Ünal (Kahramanmaraş) ve arkadaşları
30/6/2013 tarihi
itibarıyla Diyanet İşleri Başkanlığına
bağlı Kur'an kurslarında vekil Kur'an kursu öğreticisi
olarak görev yapmakta olanlar ile 4/5/2005 ile 30/6/2013 tarihleri
arasında en az üç ay süreyle Başkanlığa bağlı
Kur'an kurslarında vekil Kur'an kursu öğreticisi olarak görev
yapmış olanlar, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren üç ay içinde müracaat etmeleri hâlinde, yeterlilik belgesine sahip
olmaları koşuluyla Başkanlık tarafından Kur'an kursu
öğreticisi kadrosuna atanırlar. Bu madde uyarınca memur
kadrolarına atananların beş yıl süreyle başka kamu
kurum ve kuruluşlarına nakli yapılamaz."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) - Takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) -
Katılıyoruz.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle,
30/6/2013 tarihi itibarıyla Diyanet İşleri
Başkanlığa bağlı Kur'an kurslarında vekil Kur'an
kursu öğreticisi olarak görev yapmakta olanlar ile 4/5/2005-30/6/2013
tarihleri arasında en az üç ay süreyle Başkanlığa
bağlı Kur'an kurslarında vekil Kur'an kursu öğreticisi
olarak görev yapmış olanlardan gerekli şartları
taşıyanların Başkanlık kadrolarına
atanmaları amaçlanmaktadır.
BAŞKAN -
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 8in a)
bendi.
Bir önerge
vardır üzerinde okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Teklifinin çerçeve 8 inci maddesinin (a) bendi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Enver Erdem
Konya Manisa Elâzığ
Mustafa Erdem S. Nevzat Korkmaz
Ankara Isparta
a) 36 ncı
maddesinin Ortak Hükümler başlıklı bölümünün (A)
fıkrasının (11) numaralı bendine Ürün Denetmen
Yardımcıları, ibaresinden sonra gelmek üzere Sosyal Güvenlik
Denetmen Yardımcıları, ibaresi ve Ürün Denetmenliğine,
ibaresinden sonra Sosyal Güvenlik Denetmenliğine, ibaresi
eklenmiştir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Alim Işık, Kütahya Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK
(Kütahya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 478 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 8inci maddesinin (a) bendi
üzerinde vermiş olduğumuz önerge hakkında söz aldım. Bu
vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, benden önce konuşan grubumuza mensup milletvekillerimizin
de ifade ettiği gibi, bu tasarı maalesef kanun yapım
tekniğine, bu yüce Meclisin geleneklerine ve her şeyden önemlisi de
milletvekillerinin hak ve hukukuna aykırı bir tasarıdır.
Bir taraftan torba kanun yapacaksınız, bu yetmiyormuş gibi torba
kanunu temel kanun olarak görüşeceksiniz. Bunun içerisine memurundan
işçisine ve birçok kesime sözde iyileştirme adı altında
bazı düzenlemeler yapacaksınız. Burada memurlarla ilgili sosyal
güvenlik denetmen yardımcılarına yönelik bir düzenleme ve sosyal
güvenlik denetmenliğine ilişkin bir düzenleme yer alıyor ama
asıl yer alması gereken memur kesimleri maalesef bu
tasarının içerisinde yok. Öğretmenler kadro bekliyor.
Öğretmenlerin atanmasıyla ilgili Sayın Bakan, ağustos ayında
Atama yapacağız. dedi.
Sayın Bakanım,
siz bu öğretmenlerin KPSS sınavına nasıl
hazırlandığını ve bunların haziran ayında
atama beklediğini biliyor musunuz? Bir yıl, iki yıllık
KPSSde bir defa atama yapıyorsunuz. Yazıktır ya,
yazıktır, bu insanlara yazıktır. Şimdi, bunların,
hiç olmazsa, yeni bir KPSSye girmeden bu haklarını kullanabilecekleri
haziran dönemi ataması yapılmadı -işte, bu kanun da bunun
yeriydi- bunu yapmadınız, şimdi ağustos ayında yeniden
bir daha sınava alacaksınız. Hangi şartlar gelecek?
Uzmanlık alanına göre yeni sınavlar
Yazık, yazık,
gerçekten yazık. Bu, yönetim değil.
Diğer
taraftan, üniversitelerde yüksek lisans ve doktora yapan, enstitü
kadrolarındaki, 50/D maddesine göre, bu lisansüstü
eğitim-öğretimlerini yürütürken burslu gibi çalışan birçok
gencimiz, şimdi, sizin döneminizde atanan, sözde çok idealist rektörler
sayesinde hepsi kapı önüne bırakılıyor. Suçları ne
bunların biliyor musunuz? Rektöre ileride ola ki yardımcı doçent
olursa oy vermemeleri.
Sayın
Bakanım, burada mutlaka bunlara bir düzenleme getirmemiz lazım. Bu
ülkenin yetişmiş insan gücüne ihtiyacı olduğu bir dönemde,
üniversite sayılarını artırmakla övünen AKP Hükûmetinin,
maalesef, yetişmiş insanları kapı önüne bırakmakla da
övünmesi gerekecek yakında. Bu 50/Dyle ilgili düzenlemenin mutlaka burada
yer alması lazım. Bu araştırma görevlileri öğrenci
değil -biraz önce soruya bunların öğrenci olduğu yönünde
cevap verdiniz, sanırım size yanlış bilgi gönderildi-
bunlar öğrenciliğini bitirdi, bunlar yüksek lisans ve doktora yapan,
doktorasını bitirdiğinde yardımcı doçent elemanı
olarak hazır, kapıda bekleyen insanlar. Ama sayın rektörler
kendilerine kul, köle olmayacağına inandığı bu
insanlara Kusura bakma, benim üniversitemde sana kadro yok. diyor, başka
bir yere gittiği zaman da doğal olarak, bu doktorasını
yaptığı yerdeki üniversitenin rektörünü arıyor öbür rektör,
Sayın Rektörüm, sizden bize bir eleman müracaat etti veya müracaat etmek
istiyor, bununla ilgili görüşünüz ne? dediğinde, İyi
olsaydı zaten biz alırdık. deyince zaten bitiyor. Yani, bu
kadar zengin mi bu ülke? Bu kadar yetişmiş insanlarını
kapı önüne hemen bir kişinin dudağı arasında
geleceği ipotek altına alacak kadar çok mu zengin bir ülkeyiz? Bunun
için mutlaka burada bu yasa yapıcı, yüce kurum bu çözümü
geliştirmeli ve buraya bunlara da yönelik bir düzenlemeyi
koymalıyız.
Diğer taraftan
yine sordum biraz önce, sorumun cevabını alamadım, aile
sağlığı merkezlerinde sözleşmeli çalışan
kamu dışı personel olarak bilinen personelin de
sayısı 3.500-3.600 kişi, mutlaka bu kurumlara
atanmasının sağlanması gerektiğini düşünüyorum.
Aksi takdirde burada bazı kesimlere, özellikle belediyelerde
çalışan ve bazı belediyelerde son birkaç yılda
şişirilmiş sözleşmelilere kadro vermeniz ileride sizin
yakanıza yapışacak birçok insanın sokakta
dolaşmasına yol açacaktır diyorum, önergemize desteğinizi
bekler, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur, birleşime yarım
saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 01.11
ON ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 01.40
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 129uncu Birleşiminin
On Üçüncü Oturumunu açıyorum.
478 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
8inci maddenin (a)
bendi üzerinde Ankara Milletvekili Musa Erdem ve arkadaşlarının
verdiği önergenin oylanmasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
8inci maddenin (b)
bendi üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Teklifinin çerçeve 8 inci maddesinin (b) bendi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Enver Erdem
Konya Manisa Elâzığ
Mustafa Erdem Hasan Hüseyin Türkoğlu S. Nevzat Korkmaz
Ankara Osmaniye Isparta
b) 86 ncı
madde hükmüne göre açıktan vekil olarak atanmış bulunanlar, bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içinde müracaat
etmeleri hâlinde uygun memur kadrolarına atanırlar. Bu madde
kapsamında atama yapılacak kadrolar, başka bir işleme gerek
kalmaksızın atama işleminin yapıldığı tarih
itibariyle ihdas edilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ekli
(I) sayılı cetvelin uygun bölümüne eklenmiş
sayılır."
BAŞKAN
Komisyon, önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet, katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Hasan Hüseyin Türkoğlu, Osmaniye Milletvekili.
(MHP sıralarından alkışlar)
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Sayın Başkan, Türk milletinin
saygıdeğer milletvekilleri; 478 sıra sayılı Tasarının
8inci maddesinin (b) bendine ilişkin vermiş olduğumuz önerge
üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlarım.
8inci madde, 657
sayılı Devlet Memurları Kanununun çeşitli maddelerini
değiştiren yedi bentten müteşekkildir. Müzakere etmekte
olduğumuz (b) bendiyse 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununun Vekâlet Görevi ve Aylık Verilmesinin Şartları
başlıklı 86ncı maddesine bir fıkra eklemektedir.
Eklenen fıkra, açıktan vekil olarak atananlara bir yılda toplam
yirmi günü geçmemek üzere çalıştıkları her ay için iki gün
yıllık izin verilmesi şeklinde hüküm içermektedir. Bu
düzenlemenin muhatapları açısından iyi bir şey
olduğunu, açıktan vekil olarak atananların
sorunlarının giderileceğini düşünmek saflıktan
başka bir şey değildir.
Kamuda bir hizmetin
görülebilmesi için birisi atanıyorsa orada bir boşluk, bir ihtiyaç
var demektir. Niçin vekil atıyorsunuz, bu kadroları vekil olarak
atayabileceğiniz kişilerle asaleten doldurmak, daha doğru bir
yol değil midir?
AKP, iktidara
geldiği günden bu yana personel rejimine ilişkin çok
yıldızlı, cafcaflı laflar etmiş, ancak,
yaptığı düzenlemeler ve uygulamalarla, var olan
adaletsizliği ve karmaşayı daha da
artırmıştır. Programında devlet personel rejimine ilişkin
berrak ve anlaşılır, net bir projesi olmayan AKP hükûmetleri
kamu personel rejimi noktasında oldukça başarısız bir tablo
ortaya çıkarmıştır.
Sadece bu maddeye
ilişkin şu haksızlığın öncelikle
altının çizilmesi lazım: Açıktan vekil olarak atananlara
niçin yirmi gün yıllık izin öngörüyorsunuz, onlar, yıllık
iznini otuz gün ya da daha fazla yapanlardan daha az mı
çalışmakta ya da daha az mı yorulmaktadır?
657
sayılı Devlet Memurları Kanunu yıllık izin konusunda
zaten çelişkiler içermektedir. Mevcut uygulamaya göre, hizmet süresi on
yıla kadar olanlara yıllık izin olarak yirmi gün, on yıldan
fazla olanlara yıllık izin olarak otuz gün hakkı
verilmiştir. Bu anlayış bile arızalıdır. Bir yıl
boyunca aynı büroda, aynı şartlarda, aynı sürede
çalışıyor olmalarına rağmen iki kamu görevlisi
arasında yıllık izin süresi açısından böyle bir fark
olması anlaşılır bir durum değildir. Bu açıdan,
öncelikle bu adaletsizliğin giderilmesi gerekir.
İktidar
partisinin harara çevirdiği bu torba kanun içerisinde bir kısım
sözleşmeli personelin memur kadrolarına atanması
düzenlenmektedir. Ancak, tarafımızdan da uygun görülen bu
yaklaşımın bu düzenleme içerisindeki hükümlerin yeterli ve
hakkaniyet çerçevesinde olduğunu söylemek mümkün değildir. Mesela,
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4üncü maddesinin (B)
fıkrasına tabi personel ile 4924 sayılı Kanuna göre
çalıştırılan sağlık personeli de, 5393
sayılı Kanun uyarınca mahallî idareler ve birliklerinde
çalıştırılan sözleşmeli personel, memur
kadrolarına atanmakta, 309, 2547, 4059, 5258, 209 sayılı
kanunlar ile 399, 540 ve 181 sayılı kanun hükmünde kararnameler
çerçevesinde görev yapan sözleşmeli personel, artık kangren hâline
gelmiş olan 4/Cliler yine kadroya alınanlar arasına dâhil
edilememişlerdir. Yani bu Parlamento çatısı altında bulunan
kadrolularla aynı işi yapan, aynı yoğunluğu ve
yorgunluğu tadan sözleşmeli personel başta olmak üzere, geçici
ve mevsimlik işçiler, üniversite mezunu ve teknik personel olarak
çalışan işçiler, taşeron şirket işçileri bu hüküm
kapsamına alınmamakta ve uygun memur veya sürekli işçi
kadrolarına atanamamaktadırlar. Aynı yerlerde aynı
unvanlarla aynı işi yapmalarına rağmen, yukarıda
saydığım personel idari, mali ve sosyal haklar yönünden
adaletsizliklere maruz kalmaya devam edeceklerdir. Bu durum, Anayasayla
güvence altına alınan adalet ve eşitlik ilkelerine
aykırıdır. Bu durum, çalışanların motivasyonunu
ve çalışma barışını ortadan
kaldırmaktadır.
Hükûmetin siyasi
temsilcilerine Anayasanın 10uncu maddesini bir kez daha hatırlatmak
gerekmektedir. Anayasanın 10uncu maddesi, aralarında Türkiye Büyük
Millet Meclisinin de bulunduğu devlet organlarını, idari
makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun
olarak hareket etme zorunluluğuna tabi kılmıştır.
Dolayısıyla iktidar partisinin bu düzenlemesi adalete, hakkaniyete
uygun değildir. Herhâlde iktidar partisi, ismini Adalet ve Kalkınma
Partisi olarak tespit ederken bunu bir ironi olarak düşünmüş ve adalet
kelimesini yapacağı adaletsizliklere perde olarak kullanmak niyetiyle
tercih etmiştir.
Bu
düşüncelerle önergemizin kabulünü diler, Türk milletinin milletvekillerini
saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
8inci maddenin (c)
bendi üzerinde iki adet önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı Kanun Teklifinin 8. maddesi c bendinde yer
alan doğumdan sonraki iki yıl süreyle ibaresinin doğumdan
sonraki iki yıl, çocuk sahibi olan erkek memurlara ise bir yıl
süreyle şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Adil Zozani İbrahim
Binici
Iğdır Hakkâri Şanlıurfa
Sırrı Sakık Abdullah Levent Tüzel Nazmi Gür
Muş İstanbul Van
Hasip Kaplan
Şırnak
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Teklifinin çerçeve 8 inci maddesinin (c) bendi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Enver Erdem
Konya Manisa Elâzığ
Mustafa Erdem S. Nevzat Korkmaz
Ankara Isparta
c) 101 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer
alan doğumdan sonraki bir yıl süreyle ibaresi doğumdan
sonraki üç yıl süreyle şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN Komisyon, önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ
ELVAN (Karaman) Katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet, katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) Katılıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, Komisyon önergeye katılıyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Böyle bir şey yapamazsın,
doğru bir şey değil, eski köye yeni âdet!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, Komisyon önergeye katılıyor. Komisyonun
katıldığı önergede konuşma yapılmaz Sayın
Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) Söz aldınız efendim,
Ruhsar Hanım, söz verdi Sayın Başkan, buyurun konuşun.
BAŞKAN Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 01.49
ON DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 02.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 129uncu
Birleşiminin On Dördüncü Oturumunu açıyorum.
478 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Kanun tasarı
ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 4 Temmuz 2013 Perşembe günü,
alınan karar gereğince, saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 02.01