TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
13üncü
Birleşim
30
Ekim 2012 Salı
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMA
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- İzmir Milletvekili Rıfat Saitin, millî
ve manevi bayramların birlikte kutlanmasına ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceerin,
Tekirdağda meydana gelen sel felaketine ve Cumhuriyet Bayramı
kutlamalarında yaşanan olaylara ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Samsun Milletvekili Cemalettin Şimşekin,
millî ve manevi bayramların birlikte kutlanmasına ilişkin gündem
dışı konuşması
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, Samsun Milletvekili Cemalettin Şimşekin Cumhuriyet
Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
2.-
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Sinop Milletvekili Engin
Altayın AK PARTİ Grubuna ve Grup Başkanına
sataşması nedeniyle konuşması
3.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaşın Cumhuriyet Halk Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
4.-
Sinop Milletvekili Engin Altayın, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
5.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Karabük
Milletvekili Mehmet Ali Şahinin CHP eski ve şimdiki Grup
Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
6.- Sinop Milletvekili Engin
Altayın, Karabük Milletvekili Mehmet Ali Şahinin şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
7.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Adana Milletvekili Ömer Çelikin
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
8.- Eskişehir
Milletvekili Bedii Süheyl Batumun, Adana Milletvekili Ömer Çelikin
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandırın, Samsun Milletvekili Cemalettin
Şimşekin konuşmasına ilişkin açıklaması
2.- Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaşın,
cumhuriyetimizin 89'uncu yıl dönümünü ve Kurban Bayramı'nı
kutladığına ve Başbakanlığın
öğrencilere verdiği burs ve kredilerin neden ödenmediğini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
3.- Adana Milletvekili
Muharrem Varlının, Türkiye'nin güney ve güneydoğusunda
büyükbaş hayvanlarda görülen üçgün hastalığına ve
uyarılara rağmen Tarım Bakanlığının bu
konuda hiçbir çalışma yapmadığına ilişkin
açıklaması
4.- Ankara Milletvekili
Levent Gökün, İktidarın Cumhuriyet Bayramı kutlamalarına
katılımı önlemek için her türlü tedbiri aldığına,
29 Ekim günü okullardaki törenleri yasaklayan genelgenin geri çekildiğinin
geç duyurulduğuna ve bu duyarsızlığı
kınadığına ilişkin açıklaması
5.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğütün, Ankaradaki Cumhuriyet Bayramı
kutlamalarında yaşanan olaylara ilişkin açıklaması
6.- Bursa Milletvekili Aykan
Erdemirin, Avustralya Hükûmetinin 2025 yılında dünyayı
yakalayabilen bir Avustralya için hedeflerini belirlediğine, oysa AKP
Hükûmetinin tutumuyla bizim Asyayı da dünyayı da
yakalayamayacağımıza ilişkin açıklaması
7.- Manisa Milletvekili Muzaffer Yurttaşın,
milletimizin Kurban Bayramı'nı, cumhuriyetimizin 89'uncu yıl
dönümünü kutladığına, hac ibadetini yapanların
ibadetlerinin kabul olmasını dilediğine ve Manisada
yaşanan orman yangınına ilişkin açıklaması
8.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, milletimizin
Cumhuriyet Bayramını ve Kurban Bayramını
kutladığına ve bayram kutlamalarını
ayrıştırma aracı olarak kullanma zihniyetinin terk edilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
9.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmazın,
milletimizin Kurban Bayramını ve Cumhuriyet Bayramı'nı
kutladığına, Parlamentolar Birliği Genel Sekreterliği
Yönetim Kurulu üyeliğine seçilen Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Sekreteri İrfan Neziroğlunu MHP Grubu olarak kutladıklarına
ilişkin açıklaması
10.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibekin, Cumhuriyet Bayramı kutlamalarına,
Kırklarelide bayram öncesi yaşanan sel felaketine ve selden zarar
gören bölgenin afet bölgesi olarak ilan edilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
11.- Iğdır
Milletvekili Sinan Oğanın, milletimizin Kurban Bayramı'nı
ve Cumhuriyet Bayramını kutladığına, 30 Ekim
Karsın düşman işgalinden kurtuluşunun yıl dönümüne ve
Karsın elinden alınan gazilik unvanının geri verilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Letonya Parlamentosu Dışişleri Komisyonu heyetinin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının konuğu
olarak 10-14 Ekim 2012 tarihleri arasında ülkemize resmî ziyarette
bulunmalarının TBMM Başkanlık Divanının 8 Ekim
2012 tarih ve 31 sayılı Kararı ile uygun bulunduğuna
ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
tezkeresi (3/1028)
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Muğla Milletvekili
Tolga Çandar ve 25 milletvekilinin, engelli vatandaşların
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/382)
2.- Malatya Milletvekili Veli
Ağbaba ve 24 milletvekilinin, yargılama süreçlerini uzatan
sorunların ve tutukluluk sürelerinin uzamasının önlenmesi
konusunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/383)
3.- İstanbul
Milletvekili Ali Özgündüz ve 20 milletvekilinin, faili meçhul cinayetlerin
aydınlatılması konusunda görülen eksikliklerin ve faili meçhul
cinayetlerin arkasında yatan örgütlenmelerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/384)
C) Önergeler
1.- Bolu Milletvekili Tanju Özcanın, (2/224) esas
numaralı Sosyal Devlet İkramiyesi Ödenmesi Hakkında Kanun
Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/68)
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- AK PARTİ Grubunun,
gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin
yeniden düzenlenmesine; Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkındaki
(9/1) esas numaralı Meclis Soruşturması Önergesinin gündemin
"Özel Gündemde Yer alacak İşler" kısmında yer
almasına ve soruşturma açılıp açılmaması
konusundaki ön görüşmelerin Genel Kurulun 30/10/2012 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına; 239 ve 240
sıra sayılı kanun tasarılarının İç Tüzükün
91inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine
ilişkin önerisi
IX.- MECLİS SORUŞTURMASI
A) Ön Görüşmeler
1.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcan ve 111 milletvekilinin;
bazı milletvekillerinin yargılanmaları ve
dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda
yargıya talimat verdiği, yargıya müdahale ederek yürütme erkini
ölçüsüz ve hukuk tanımaz biçimde kullandığı iddiasıyla
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında Meclis
soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/1)
X.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile
Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S.
Sayısı: 156)
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484)
(S. Sayısı: 287)
3.- EXPO 2016 Antalya Kanunu Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/639) (S. Sayısı: 313)
4.- Türkiye Cumhuriyeti Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı ile Moldova Cumhuriyeti Tarım ve Gıda
Endüstrisi Bakanlığı Arasında Tarım Alanında
Ekonomik, Bilimsel ve Teknik Konularda İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu
ile Dışişleri Komisyonu Raporları (1/314) (S.
Sayısı: 70)
XI.- OYLAMALAR
1.- Türkiye Cumhuriyeti Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı ile Moldova Cumhuriyeti Tarım ve Gıda
Endüstrisi Bakanlığı Arasında Tarım Alanında
Ekonomik, Bilimsel ve Teknik Konularda İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının oylaması
XII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Niğde Milletvekili Doğan
Şafakın, Balkar Dağlarında kış turizminin ve
kış sporlarının desteklenmesine ilişkin sorusu ve
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/9599)
2.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirelin,
Bakanlık merkez ve taşra teşkilatında istihdam edilen
peyzaj mimarlarına,
Bakanlık teşkilatında istihdam edilen
jeofizik mühendislerine,
İlişkin soruları ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/9600), (7/10179)
3.- Muğla Milletvekili Nurettin Demirin,
Bodrumda otel inşaatı yapılan bir alanla ilgili iddialara
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın
cevabı (7/9602)
4.- İstanbul Milletvekili Umut Oranın,
İzmir Çeşmede koruma amaçlı imar planlarının
onaylanmamasına ve İzmir için öngörülen projelere ilişkin sorusu
ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı
(7/9603)
5.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurtun,
Bakanlık ile özel ve tüzel kişiler arasında uzlaşma yolu
ile çözümlenen dosyalara ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı
Hayati Yazıcının cevabı (7/10084)
6.- İzmir Milletvekili Alaattin Yükselin, Diyanet
İşleri Başkanlığından Kültür ve Turizm
Bakanlığına geçiş yapan personele ilişkin sorusu ve
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/10181)
7.- Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın, bazı turistik işletmelerde vatandaşlara
ayrımcı uygulamalarda bulunulduğu iddiasına ilişkin
sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı
(7/10185)
8.- Antalya Milletvekili Gürkut Acarın
gümrüklerde yükleme ve boşaltma işlerinde görev alan işçilere
fazla mesai ücreti ödenmediği iddialarına ilişkin sorusu ve
Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcının cevabı (7/10629)
9.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Aksaray merkeze bağlı bir köy kütüphanesinin kitap ihtiyacına
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın
cevabı (7/10709)
30 Ekim 2012
Salı
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.01
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Fatih
ŞAHİN (Ankara)
------ 0 ------
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 13'üncü Birleşimini açıyorum.
III.- Y O K L A
M A
BAŞKAN Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda
bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme
giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden
yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise
yoklama pusulalarını görevli personel
aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, dün biz cumhuriyetin
kuruluş yerine gittik, bize bu gaz bombalarını attılar.
Müsaade ederseniz, bunları Hükûmet sıralarına böyle bir koyup
sonra alacağım.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Mustafa Elitaşın masasına koy
onları, Mustafa Elitaşın masasına!
İHSAN ŞENER (Ordu) Çocuk musun ya?
KAMER GENÇ (Tunceli) Bunları size atacağım!
(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Görüşmelere başlamadan önce, yüce milletimizin ve Meclisimizin
değerli milletvekillerinin geçmiş mübarek Kurban
Bayramlarını kutluyorum, cumhuriyetimizin yıl dönümünü ve en
büyük bayramımız olan Cumhuriyet Bayramının da yüce
milletimize ve milletvekillerimize kutlu olmasını diliyorum,
saygılarımı sunuyorum.
Şimdi, üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim. Konuşma süreleri beşer dakikadır. Hükûmet bu
konuşmalara cevap verebilir. Hükûmetin cevap süresi yirmi dakikadır.
Gündem dışı ilk söz, millî ve manevi bayramların
birlikte kutlanması hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili
Sayın Rıfat Saite aittir.
Buyurun Sayın Sait. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
İzmir Milletvekili Rıfat Saitin, millî ve manevi bayramların
birlikte kutlanmasına ilişkin gündem dışı
konuşması
RIFAT SAİT (İzmir) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri, çok aziz Türk milleti; hepinizi saygıyla ve sevgiyle
selamlamak istiyorum.
Bu yıl
Mübarek Kurban Bayramı ile 29 Ekim Cumhuriyet Bayramını
aynı anda kutladık. Millî ve manevi iki bayramın birlikte kutlanması güzel ve bir o kadar da anlamlı
olmuştur. Bu bizim kültür ve inanç zenginliğimizi ve de geniş
bakış açımızı gösteriyor. Dünyada dinî ve millî bayramların
birlikte kutlandığı kaç ülke var bilmiyorum ancak bu, işte
Türkiye Cumhuriyetinin güzelliğini ve örnek bir ülke olduğunu
göstermektedir. Türk İslam âleminin Kurban Bayramını bir kez
daha kutlamak istiyorum.
Sayın milletvekilleri, Türkiyede millî
ve manevi değerler bazen karışabiliyor. Biri önemsenirken,
diğeri maalesef yok sayılmaya ya da her biri birilerinin
tekelindeymiş gibi empoze edilmeye çalışılıyor.
Özellikle bazı siyasi düşünceler Atatürkü, diğeri bayrak ve
vatan gibi millî değerleri ya da bir diğeri inanç ve manevi
değerleri paylaşmamak üzere sahipleniyorlar. En kötüsü bu
düşünceler, mıknatısın ters uçlarıyla alakalı bir
şekilde birbirlerini itiyorlar, paylaşmıyorlar. Manevi değerlerin
ve inancın kimsenin tekelinde olmayacağı gibi millî
değerlerin, cumhuriyet ve Atatürk sevgisinin de aynı şekilde
sadece birilerine mal edilemeyeceğini ısrarla söylemek istiyorum. Tüm
bu değerler geniş halk kitlelerinin ortak değerleridir.
Kimselerin tekelinde olmayan, Türk toplumuna ait ortak değerleri paylaşmak
gerek. Zira, paylaştıkça toplum içindeki bölünmeyi
engelleyebiliyorsunuz, birlik ve beraberliği sağlayabiliyorsunuz. Bir
Türk vatandaşı hem dindar hem Atatürkçü hem da vatansever pekâlâ
olabilir. Ayrıma gitmemek ve aksini düşünmek
yanlıştır. Aynı şekilde cumhuriyetde sadece
birilerinin değil, cumhurundur, halkındır.
Başta Türkiye Cumhuriyeti kurucusu
Gazi Mustafa Kemal olmak üzere bütün silah arkadaşlarını,
şehitlerimizi saygıyla ve rahmetle anıyoruz.
Bu arada geçen hafta sadece bayramlar
yaşanmadı, maalesef üzücü bir gün de vardı. Kahraman deniz
Amirali Çaka Bey, 1081 yılında İzmiri fethetmişti ve 668
yıl önce, 28 Ekim 1344 yılında, maalesef, Venediklilerin ve
Haçlıların desteğiyle Rodos şövalyeleri tarafından
İzmir işgal edilmiş ve İzmir halkı kılıçtan
geçirilmişti. Bu vesileyle, İzmirin tarihî büyükleri Emir Sultan,
Çaka Bey ve Umur Beyi de rahmetle,
minnetle anıyoruz.
Dün Cumhuriyetimizin 89uncu yıl dönümünü hep beraber
kutladık. On bir yıl sonra, Allahın izniyle, 100üncü yılı
yine hep birlikte kutlayacağız. 89 yıl öncesine, gerilere
değil, on bir yıl sonra 100üncü yılı kutlamak istiyoruz.
Ne demiştik? Büyük millet, işte burası, büyük güç burada, hedef
İçinde bulunduğumuz 2012 yılı Balkan
savaşları ve Balkan göçlerinin de 100üncü yılıydı.
Artık Balkanlarda ve dünyada barışın ve
bayramların
konuşulmasını diliyoruz. Türkiyede, Balkanlarda ve tüm
dünyada ortak değerlerimizi paylaştığımız
paydaş olan dost, arkadaş, kardeş, soydaş, dindaş,
vatandaş hepinizin, herkesin mübarek Kurban Bayramlarını ve 29
Ekim Cumhuriyet Bayramlarını bir kez daha kutlamak istiyorum.
Geçmiş bayramlarınız kutlu olsun. Aynı şekilde, hacca
giden arkadaşlarımızın da hacılıklarını
Allah kabul etsin diyoruz, hayırlara vesile olsun istiyoruz.
Her şeyden önce şunu da belirtmemiz gerekiyor: Bayramlar
barışmak, kaynaşmak ve sarılmak içindir, kavga etmek için
değil. Samimiyetle sevmek ve
bayramlaşmak, Cumhuriyet Bayramını da cumhurla kutlamak,
yine millî ve manevi bayramları hep beraber kutlamak istiyoruz.
Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum,
bayramlarınızı tekrar kutluyorum.
Saygılarımla. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Sait.
Gündem dışı ikinci söz, Tekirdağda meydana gelen sel
felaketi hakkında söz isteyen Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceere
aittir.
Buyurun Sayın Yüceer. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
2.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceerin,
Tekirdağda meydana gelen sel felaketine ve Cumhuriyet Bayramı
kutlamalarında yaşanan olaylara ilişkin gündem
dışı konuşması
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bayram öncesinde Tekirdağımızda yaşanan
sel felaketine ilişkin gündem dışı olarak şahsım
adına söz almış bulunuyorum.
Yaşadığımız sel felaketine değinmeden önce,
bayram kutlamak için sokaklara dökülen halkımızın
yaşadığı felakete değinmek istiyorum.
Dün bayramını kutlamak için sokaklara dökülen
vatandaşlarımızın bayramı maalesef biber gazıyla,
copla ve tazyikli suyla felakete dönmüştür. Geçen sene Cumhuriyet
bayramları Van Depremi gerekçe gösterilerek kutlanmadı biliyorsunuz,
bu yılki bahane de radikal grupların yürüyüşü provoke edecek
istihbaratı. Kimse bahane üretmesin, kimse kimseyi kandırmasın.
Halkın Cumhuriyet Bayramını kutlamalarını engellemeye
çalışmak cumhuriyete, demokrasiye karşı olanların
tutulacağı bir tavırdır. Hükûmet, halkın kurucusuna,
şehidine, gazisine, cumhuriyetine, kazanımlarına gösterdiği
minnet duygusuna bile tahammül edemiyor ve birtakım bahanelerle,
yasaklarla, biber gazıyla, genelgelerle bu tahammülsüzlüğünü ortaya
koyuyor. Bizlerin her zaman övündüğü bağımsızlık
mücadelemizi, cumhuriyetimizi gururla ve minnetle gelecek nesillere
aktarmamıza, yaşatmamıza, kutlamamıza kimse engel olamaz, yasak
koyamaz. Bunu dün hep beraber gördük ve yaşadık. Cumhuriyetimizin
89uncu yılı kutlu olsun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Tüm Tekirdağ halkı da yaşadığı sel
felaketine rağmen dün de devam eden sağanak yağışa
rağmen bayramını büyük bir coşkuyla kutlamıştır.
Değerli milletvekilleri, bayram öncesi, 21 ekimi 22sine
bağlayana gece çok şiddetli başlayan yağmur hafta boyu da
etkili oldu ve derelerin taşmasıyla Tekirdağ ilimizde,
ilçelerimizde, köylerimizde sel felaketine neden oldu. Sel felaketi nedeniyle
birçok yerleşim yeri sular altında kaldı. Evler, eşyalar
kullanılamaz hâle geldi ve binlerce insanımız, yüzlerce
insanımız günlerce kendilerine bir yardım eli
uzatılmasını bekledi. Yollar çöktü, köprüler hasar gördü,
araçlar yollarda kaldı, sele kapıldı. Köylerde evleri,
ahırları, ambarları su bastı. Ahırlar
yıkıldı, birçok hayvan telef oldu, ambarlarda, depolarda bulunan
ürünler, mahsuller sele kapıldı. Ev ve iş yerlerini,
okulları su bastı. İşçiler fabrikalarda mahsur kaldı.
Evler, caddeler, işyerleri âdeta çamur denizine döndü.
Bayram arifesi âdeta bizim için kabusa döndü.
Vatandaşımız çifte bayram yaşayacakken çifte felaket
yaşadı. Ben ve diğer milletvekili arkadaşım Emre
Köprülü, henüz afet yeniyken, yaşanırken köylere ve ilçelere gittik,
olayın ciddiyetinin boyutunu gördük gözlerimizle. Bizler
vatandaşlarımızın mağduriyetini bizzat gözlerimizle
gördük, bizler de yaşadık. Selde en büyük zararı Saray ilçe
merkezimizle beraber beldeleri ve köyleri, Çorlu ilçemizin beldeleri, köyleri
ve Çerkezköy ilçe, mahallerimizle beraber beldeleri yoğun bir şekilde
yaşadı. Bir sürü yolumuz,
köprüler hasara uğradı, yollar çöktü, yollar kapandı,
ulaşım çoğu yerde durdu; Saray-Çukuryurt-Beyaz köyü yolu
ulaşıma kapandı, Saray-Çerkezköy-Çorlu yolu ulaşıma
kapandı. Enerji hatlarının zarar görmesiyle ve su
borularının hasar görmesiyle
su ve elektrik sıkıntısı yaşandı. Misinli,
Ulaş, Beyazköydeki fabrikalarda işçiler mahsur kaldılar.
Çerkezköyde kamu binaları, caddeler, sokaklar, okullar su altında
kaldı.
Şu ana kadar, Tekirdağda, ne yaşanan felaketin
verdiği zarara ilişkin ne de bundan sonraki süreçte selden zarar
gören yurttaşlarımın zararının ne şekilde
karşılanacağına ilişkin hiçbir yetkiliden
açıklama gelmedi. Hasar tespit komisyonları oluşturuldu ama sadece
kapıdan -vatandaşların ifadesine göre- Sizde bir şey var
mı? diye hasar tespiti yapılmaz, böyle sağlıklı sonuç
oluşmaz.
Sel felaketinin ardından bölge acilen doğal afet bölgesi ilan
edilmeliydi. Evlerin, iş yerlerinin, yolların kullanılamaz hâle
geldiği Tekirdağa hiçbir Hükûmet yetkilisi gelmedi.
Hemşehrilerimiz maddi yardımlar yapıldığını
ifade ediyor ama bazılarına yapıldığını
bazılarına yapılmadığını biz görüyoruz,
tespit ediyoruz. Bu yardımların neye göre
dağıtıldığının kriterleri belli değil.
Maalesef, Trakyamıza, üvey evlat muamelesi yapılıyor.
Trakyalıların -buradaki vatandaşların- Suriye pasaportu mu
taşıması lazım ilgilenilmesi için
vatandaşlarımızla? Zararların boyutları tahmin
edilemeyecek kadar büyük. İlimizde, bölgemizde yaşanan bir felakettir.
Şimdi, Tekirdağ halkı, buranın doğal afet
bölgesi ilan edilmesini, eğer edilmeyecekse zararlarının bir
şekilde tazmin edilmesini, zararlarının
karşılanmasını ve bir an önce de, böyle olayların
yaşanmaması için gerekli önlemlerin alınmasını ister.
Ortaya çıkan zararın, kayıpların bir an önce,
onarılmasını, karşılanmasını bekliyorum. Buradan
bir kez daha sel felaketi yaşayan yurttaşlarımıza
geçmiş olsun diliyorum. Bizde yaşamadık -Tekirdağda can
kaybı olmadı- ama maalesef, Urfada, Kırklarelinde,
bildiğiniz gibi, Antepte can kayıpları yaşadık,
hepsine Allah rahmet eylesin, umarım bu felaketleri bir daha
yaşamayız.
Gördüğünüz gibi insanların
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yüceer
CANDAN YÜCEER (Devamla) -
yollarımız, bahçelerimiz bu hâlde,
evlerin, binaların çoğuna ulaşılamaz durumda. İnsanlar
suların çekilmesini bekledi, dışarı çıkabilmek, ekmek
alabilmek için, maalesef. Köprülerimiz bu hâlde, tamamen uçtu,
ulaşım, yollar kapandı. Bir tane yetkili
BAŞKAN
Sayın Yüceer, teşekkür ederim, sağ olun.
CANDAN YÜCEER
(Tekirdağ) Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Millî ve manevi bayramlar ile ilgili olarak gündem dışı üçüncü
söz Samsun Milletvekili Sayın Cemalettin Şimşeke ait.
Sayın
Şimşek, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
3.- Samsun Milletvekili Cemalettin Şimşekin,
millî ve manevi bayramların birlikte kutlanmasına ilişkin gündem
dışı konuşması
CEMALETTİN
ŞİMŞEK (Samsun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizin bildiği gibi geçen hafta ve bu hafta başı olmak üzere
önce dini bayramlarımızdan olan Kurban Bayramımızı ve
daha sonra da Millî Bayramımız olan 29 Ekim Cumhuriyet
Bayramını milletçe, hep beraber kutladık. Ben de bu vesileyle,
her iki bayramımızı da kutlar, milletimiz için hayırlara
vesile olmasını yüce Allahtan niyaz ederim.
Değerli
milletvekilleri, yine bilindiği üzere, dini bayramlarımız bizi
birbirimize yaklaştıran, dargınlıkların ve
kırgınlıkların terk edildiği,
yardımlaşmanın ve fakir, fukarayı gözetmenin zirve
yaptığı, ayrıca hoşgörü ortamının
yaşandığı günlerdir. Millî Bayramımız ise tüm bu
duyguların yanı sıra, milletimizin tarih boyunca verdiği
varoluş mücadelesinin hatırlandığı, millet ve devlet
olmanın öneminin anlaşıldığı, geçmişin
değerlendirilerek geleceğe ışık tutan, millî birlik ve
beraberliğin önemini hafızalarımıza kazıyan
değerler bütünüdür. Onun için, varlığımızın
teminatı olan bu günlerin değerini mutlaka bilmeli ve o günleri
değerine uygun bir şekilde kutlamalıyız. Çünkü, millet
olarak devleti bu ortak değerler üzerinde kurumsallaştıramazsak
işte o zaman geleceğimiz tehlikededir. Türk Milleti, tarih boyunca
kurduğu bütün devletleri bu anlayışla kurmuş ve bugünlere
gelinmiştir.
Değerli
milletvekilleri, 29 Ekim 2012 tarihinde 89uncu yılını
kutladığımız Cumhuriyet Bayramımızdaki bazı
görüntüler, milletimizi maalesef üzmüştür. Hepimizin bayramı olan
millî bayramımız üzerinde son zamanlarda kutlamalar anlamında
yapılan değişiklikler milletimiz tarafından büyük bir
kaygıyla izlenmektedir. AKPnin yasakçı tutumu, Cumhuriyet Halk
Partisinin ve bazı malum sivil toplum kuruluşlarının
şaibeli alternatif kutlama inatları cumhuriyete
saygısızlıktır.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Hop hop, hop hop!
(CHP sıralarından gürültüler) Ne diyorsun ya?
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Devamla) Ancak eline Türk
bayrağını alıp Cumhuriyet Bayramını
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Biz son derece saygılıyız. Ayıp ediyorsun
ya! Ayıp ediyorsun! Ayıp ediyorsun!
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Devamla) Dinle!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Sonuna kadar
saygılıyız biz. Ayıp ediyorsun!
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Devamla) Az dinle, az dinle! Az
dinle! Bakın
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Neyi
dinleyeceğim daha?
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Devamla) Az dinle!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Neyi
dinleyeceğim ya? Saygısız sensin! Ayıp ya!
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Devamla) Ancak eline Türk
bayrağını alıp Cumhuriyet Bayramını
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Ayıp ya!
BAŞKAN Sayın Aslanoğlu, lütfen
Lütfen
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Devamla)
kendince
yakıştırdığı şekilde kutlamak isteyen
herkesi provokatör eylemci olarak nitelemenin, bir zamanlar
başını örtenleri irticacı olarak niteleyenlerin ön yargılarından
farklı bir tarafı olduğunu söylemek mümkün değildir.
MEHMET HİLAL KAPLAN (Çanakkale) Ne alakası var?
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Devamla) Sayın
Başbakan Cumhuriyet resepsiyonunda Beni buraya eşimin başörtüsü
nedeniyle koymayanlar utansın. derken, eline Türk bayrağı
alıp Cumhuriyet Bayramını kutlayanların hepsini provokatör
eylemci olarak nitelemesi düşündürücüdür. Her iki zihniyet arasında
bir fark olup olmadığını değerli heyetinizin
takdirlerine sunuyorum. Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, o zaman,
başını örten kızlarımızı irticacı
olarak görmediğimiz gibi, bugün de eline Türk bayrağı alarak cumhuriyetimizi
kutlamak isteyenlerin hepsini provokatör eylemci olarak değerlendirmemiz
mümkün değildir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) O lafını
geri al!
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Devamla) Dinle diyorum
Sayın Vekilim.
Değerli milletvekilleri, demokrasi Dur; yasak, buradan
geçemezsin. rejimi değildir. Demokrasi, benim istediğim şekilde
davranabilirsin, aksine müsaade etmem rejimi hiç değildir. Hele hele
demokrasi, iktidar mantığıyla sınırlı olamaz.
İktidar ile devlet gücünü ele geçirip, bunu halkına karşı
kullanmak da değildir. Demokrasi, kim olursa olsun halkın taleplerine
kulak verip biraz da onların önü sıra varma rejimidir.
Tekrar bu vesileyle bayramınızı kutlar, yüce heyetinize
saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Şimşek.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, sayın konuşmacı
konuşmasında partimize sataşmada bulunmuştur, Cumhuriyet
Halk Partisinin Cumhuriyet Bayramı kutlamalarını şaibeli
kutlamalar olarak isimlendirmek suretiyle sataşmada bulunmuştur, söz
istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika, lütfen (CHP sıralarında
alkışlar)
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebinin, Samsun Milletvekili Cemalettin Şimşekin
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle tüm milletvekillerinin,
tüm vatandaşlarımızın geçmiş Kurban Bayramını
kutluyorum ve yine, en büyük bayramımız olan Cumhuriyet Bayramını
da buradan bir kez daha kutluyorum. (CHP sıralarında
alkışlar)
Bir ülkenin kuruluş tarihinde sembol günleri vardır, her
ülkede bu vardır. Bu sembol günler, aynı zamanda milleti
oluşturan, milletin ortak paydasını oluşturan günlerdir; 19
Mayıs, 23 Nisan, 30 Ağustos ve nihayet 29 Ekim bizim, Türk
milletinin, Türkiye Cumhuriyetinin sembol günleridir. Böyle günlerde milletin
bir arada olması gerekir. Böyle günlerde milletin, böyle bir cumhuriyeti
kurmuş olmaktan dolayı, bu cumhuriyete sahip olmaktan dolayı
kıvanç duyması gerekir, gurur duyması gerekir, milletin
sokaklarda olması gerekir, meydanlarda olması gerekir. Millet ne
kadar meydanlarda ve sokaklarda ise ve oralarda bu bayrama sahip çıkıyorsa
o kadar modern, çağdaş bir kutlama yapıyoruz demektir.
Yöneticiler, siyasetçiler, ülkeyi yönetenler, ne kadar sokaktaki, meydandaki
kutlamalara karşı çıkıyor ise, ne kadar onları
stadyumlara hapsetmek istiyor ise o kadar çağın gerisindedir.
Biz meydanlarda bunu kutlarken bu
kutlamayı şaibeli olarak nitelendiren Milliyetçi Hareket Partisine
mensup sayın konuşmacıya üzüntülerimi bildiriyorum buradan.
Sokaklarda, meydanlarda bayram kutlamak ne zaman şaibeli oldu? Biz gurur
duyuyoruz, orada milletimizle, o vatandaşlarımızla bu
bayramı kutlamaktan gurur duyduk, şaibe sizindir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım, müsaade
ederseniz yerimden bir katkıda bulunmak istiyorum, yerimden müsaade
ediniz.
BAŞKAN Buyurun efendim.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandırın, Samsun Milletvekili Cemalettin Şimşekin
konuşmasına ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, partimize mensup
Değerli milletvekilimizin yapmış olduğu konuşmada
maksadı aşan. şaibe kelimesiyle farklı anlamlar yüklenen
bir hususun istismar konu edilmesini biz de üzüntüyle
karşılıyoruz. Biz hiç kimsenin faaliyetinin şaibesi
peşinde değiliz, bu noktada bir suçlamamız olamaz. Tabii ki,
arkadaşımız tek taraflı değil, dün yaşanan hadiselerin
üzüntüsüyle, bayramların önemini vurgularken, böyle bir ifadede
bulunmuştur. Maksadı aşan bir beyandır, hakaret kastı
yoktur ve yani Şaibe söyleyene aittir. sözüyle, nitelemesiyle partimize
yönelik bir suçlamayı da kabul etmemiz mümkün değildir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Ben teşekkür ederim.
Sisteme giren arkadaşlarımıza birer dakika söz
vereceğim, birinci sırada Sayın Sarıbaş.
Buyurun efendim.
2.- Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaşın,
cumhuriyetimizin 89'uncu yıl dönümünü ve Kurban Bayramı'nı
kutladığına ve Başbakanlığın
öğrencilere verdiği burs ve kredilerin neden ödenmediğini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) Sayın Başkan, öncelikle,
cumhuriyetimizin 89uncu yıl dönümünü kutluyorum. Gene Kurban
Bayramını, tüm milletimizin bayramını kutluyorum.
Bu bayramda da maalesef genç arkadaşlarımız,
öğrencilerimiz ayın 5i ile 25i arasında
Başbakanlığın verdiği bursları ve kredileri
alamamışlardır özellikle bu bayram tatilinde çok
ihtiyaçları olmasına rağmen. Bu konuda, niçin verilmemiştir
bu paralar, bunu özellikle merak ediyorum. Acaba bu paraları nakit
sıkıntısından dolayı mı ödenmemiştir, yoksa
yönetimde bir aksaklık mı vardır, yoksa bütçede ödenek sıkıntısı
mı yaşanmaktadır? Bunların
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Sarıbaş.
Sayın Varlı
3.- Adana Milletvekili
Muharrem Varlının, Türkiye'nin güney ve güneydoğusunda
büyükbaş hayvanlarda görülen üçgün hastalığına ve
uyarılara rağmen Tarım Bakanlığının bu
konuda hiçbir çalışma yapmadığına ilişkin
açıklaması
MUHARREM VARLI (Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Aracılığınızla Tarım
Bakanlığının yetkililerini uyarmak istiyorum. Güney ve
Güneydoğu Anadolu Bölgesinde aşağı yukarı bir aydan
fazladır devam eden bir üçgün hastalığı hayvanlar
üzerinde, büyükbaş hayvanlar üzerinde peydah oldu. Üç günde dev gibi
hayvanlar yıkılıyor ve ölüyor. Aşağı yukarı
binlerce hayvan telef oldu.
Bunu burada birçok defa dile getirmemize rağmen Tarım
Bakanlığının yetkililerinden hiç kimse bu konuda hiçbir
çalışma yapmadı. İl tarım müdürlükleri çok acilen
tespitte bulunmalı çünkü bu insanların birçoğu kredi alarak bu
hayvanları aldılar, besliyorlar. Şu anda kredilerini
ödeyemeyecek durumdalar, sıkıntı içerisindeler ve şöyle bir
serzenişte bulunuyorlar: Acaba bizim Suriyeli
sığınmacılar kadar bu ülkede hakkımız yok mu,
bizim onlar kadar hatırımız yok mu, biz onlar kadar bu ülkeye
faydalı değil miyiz ki bize kimse sahip çıkmıyor, kimse
bakmıyor, bizimle ilgilenmiyor? Bu insanlarımızın bu
kayıpları devlet tarafından mutlaka tespit edilip
karşılanmalı.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Varlı.
Sayın Gök
4.- Ankara Milletvekili
Levent Gökün, İktidarın Cumhuriyet Bayramı kutlamalarına
katılımı önlemek için her türlü tedbiri aldığına,
29 Ekim günü okullardaki törenleri yasaklayan genelgenin geri çekildiğinin
geç duyurulduğuna ve bu duyarsızlığı
kınadığına ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İktidarın, Cumhuriyet Bayramının önemine ve
ağırlığına uygun bir şekilde kutlanması
yönündeki sivil toplum örgütlerinin yaptıkları çağrıya
uygun davete iştirak edecek herkesin katılımını
önlemek için her türlü tedbiri aldığını biliyorduk. Elbette
İktidarın cumhuriyete bakış açısını
biliyoruz, Atatürke bakış açısını biliyoruz ama
basınımızın ilgi göstermediği bir başka olay daha
yaşandı. Arife gününden bir gün önce bütün okullara gönderilen bir
genelgeyle, 29 Ekim günü okullardaki törenler yasaklandı Ankarada
Sayın Başkanım. Daha sonra bizler bunun üzerine gidince,
akşam saatlerinde okullar tatil olduktan sonra okullara telefon edildi ve
bu genelgenin geri çekildiği, bayramın 29 Ekimde
kutlanacağı ifade edildi ama okulda öğrenci
kalmamıştı, müdür kalmamıştı, öğretmen
kalmamıştı.
Böylesine bir duyarsızlığı şiddetle
kınıyorum ve gerçekten İktidarın halktan alacağı
cevabın da çok sert ve güçlü olacağını sizlere ifade
ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Gök.
Sayın Öğüt
5.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğütün, Ankaradaki Cumhuriyet Bayramı
kutlamalarında yaşanan olaylara ilişkin açıklaması
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) - Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Dün, Cumhuriyet Bayramımızı, seksen dokuz yıl önce
olduğu gibi, Türküyle, Kürtüyle, Çerkeziyle, Lazıyla, Gürcüsüyle,
Arapıyla, Ermenisiyle, Musevisiyle, yani tüm kurucularıyla
coşkuyla Türkiyenin dört bir yanında kutladık.
Şüphesiz bu kutlamaların en çarpıcı olanı,
cumhuriyetin ilan edildiği Ankaradaki kutlamalardı.
Halkımız tüm engellemelere rağmen çoluk çocuk, genç
yaşlı hep bir ağızdan aynı şarkıları
söyleyerek, halayları çekerek aynı düşüncelerle ve aynı
ruhla yaşadı bayramımızı. Ne var ki Ulusta
yaşananlar tüm televizyon kanallarında ilk haber olarak verildi,
dünya basınına yansıdı.
Soruyorum: Hangi gerekçeyledir ki, kendilerine hediye edilen en büyük
bayramı kutlamayı halkına çok görsün, engellensin; ellerinde
sadece bayrak tutup Atalarının huzuruna yürümek isteyen halkına
terörist gibi biber gazı ve tazyikli suyla müdahale etsin hem de
defalarca, araçlar engellensin?
Dün Ulustaki yüz binleri yıldırıp kaçırmaya
çalışan zihniyet gördü ki, dün oradaki
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Öğüt.
Sayın Erdemir
6.- Bursa Milletvekili Aykan
Erdemirin, Avustralya Hükûmetinin 2025 yılında dünyayı
yakalayabilen bir Avustralya için hedeflerini belirlediğine, oysa AKP
Hükûmetinin tutumuyla bizim Asyayı da dünyayı da
yakalayamayacağımıza ilişkin açıklaması
AYKAN ERDEMİR (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 28 Ekim 2012 günü Türkiye yasakları, baskıları,
engelleri tartışırken Avustralya Hükûmeti Asya
Yüzyılında Avustralya başlıklı çok önemli, 312
sayfalık bir çalışma açıkladı ve bu
çalışmada 2025 yılında dünyayı yakalayabilen bir
Avustralya için 25 hedef belirledi.
Bu hedefler içinde her öğrencinin Asyada önde gelen beş dili
okullarda seçip öğrenebilmesi, dünyadaki ilk 100 üniversite içine 10
Avustralya üniversitesinin sokulması ve Avustralya ilköğretim
sisteminin dünyada ilk 5e girmesi gibi hedefler mevcuttu ve aynı zamanda da
Asya okuryazarlığının geliştirilmesi için stratejiler
önerilmekteydi.
Korkarım ki AKP Hükûmetinin yasaklarıyla,
baskılarıyla, toplumu bölen ve ayrıştıran
çalışmalarıyla meşgulken biz yalnızca Asyayı
değil, dünyayı da ıskalayacağız.
Avustralyanın
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Erdemir.
Sayın Yurttaş
7.- Manisa Milletvekili Muzaffer Yurttaşın,
milletimizin Kurban Bayramı'nı, cumhuriyetimizin 89'uncu yıl
dönümünü kutladığına, hac ibadetini yapanların ibadetlerinin
kabul olmasını dilediğine ve Manisada yaşanan orman
yangınına ilişkin açıklaması
MUZAFFER YURTTAŞ (Manisa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tüm milletimizin, idrak ettiğimiz Kurban
Bayramını tebrik ediyorum. Hac görevini yapan kardeşlerimizin
ibadetlerinin kabul olmasını niyaz ediyorum. Cumhuriyetimizin
kuruluşunun 89uncu yıl dönümünü kutluyorum.
Şehzadeler şehri Manisamızın Spil Dağı
eteklerinde, ilimizin akciğeri mesabesinde olan ormanlık arazide dün
gece meydana gelen orman yangınında
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Yurttaş.
Sayın Yeniçeri
8.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin,
milletimizin Cumhuriyet Bayramını ve Kurban Bayramını
kutladığına ve bayram kutlamalarını
ayrıştırma aracı olarak kullanma zihniyetinin terk edilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Yüce Meclisin ve yüce Türk milletinin Cumhuriyet ve Kurban
Bayramını kutluyorum.
Cumhuriyet Bayramının biber gazı, çelenk kavgası,
barikat, tartışma ve yasaklama gibi olaylarla gölgelenmesi
düşündürücüdür. Cumhuriyet Bayramı, devlet-millet, resmî-gayriresmî,
herkesin el ele, kol kola kutlaması gereken bir bayramdır. Bu
bayramları halkın başka bir biçimde, devletin başka bir
biçimde kutladığı bayramlara dönüştürmek vahim bir
yanlıştır. Ortak değer olan cumhuriyet, ortak kutlamalara
konu olmalıdır. Devleti ve milleti damar damar, lif lif, etnik etnik,
mezhep mezhep, bölge bölge, bayram bayram ayıran zihniyet bölücüdür. Bu
zihniyet terk edilmelidir. Türkiyede yeteri kadar bölücü unsur ve bölücü
faaliyet vardır. Buna bir de
Bayram kutlamalarını ikiye
ayırarak bölmek yanlıştır. Bayram kutlamalarını
ayrıştırma aracı olarak kullanmak vahim bir zihniyettir, bu
zihniyet terk edilmelidir.
Bu bağlamda, millî bayramların kutlanmasıyla ilgili
yönetmelik bayramların kutlamasını fiilen
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Yeniçeri.
Sayın Korkmaz
9.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmazın,
milletimizin Kurban Bayramını ve Cumhuriyet Bayramı'nı
kutladığına, Parlamentolar Birliği Genel Sekreterliği
Yönetim Kurulu üyeliğine seçilen Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Sekreteri İrfan Neziroğlunu MHP Grubu olarak
kutladıklarına ilişkin açıklaması
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Değerli milletvekilleri, sizlerin ve
aziz milletimizin geçmiş Kurban Bayramlarını,
bağımsızlığımızın ve hürriyetimizin
sembolü Cumhuriyet Bayramının 89uncu yıl dönümünü kutluyor;
aziz milletimize, içinde tefrikanın olmadığı, huzurlu,
sağlıklı ve mutlu nice bayramlar temenni ediyorum.
Sayın milletvekilleri, geçen hafta içerisinde Kanadanın
Quebec kentinde yapılan 127nci Uluslararası Parlamentolar
Birliği Toplantısının Türkiye Büyük Millet Meclisi
heyetiyle katıldım toplantıya. Bu toplantıda Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Sekreterimiz Sayın Neziroğlu Uluslararası
Parlamentolar Birliği Genel Sekreterliği Yönetim Kurulu
üyeliğine seçilmiştir. Ülkemiz için önemli bir prestij unsuru
olduğunu düşündüğüm bu yeni sorumluluğunda Sayın
Neziroğluna Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak başarılar
diliyor, kendisini de canıgönülden tebrik ediyoruz.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Korkmaz.
Sayın Dibek
10.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibekin, Cumhuriyet Bayramı kutlamalarına,
Kırklarelide bayram öncesi yaşanan sel felaketine ve selden zarar
gören bölgenin afet bölgesi olarak ilan edilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın Başkanım, öncelikle şunu belirtmek istiyorum:
Dün Türk milleti 81 ilde, Türkiye'nin her yerinde Cumhuriyet
Bayramını kutlarken şunu yasakçı anlayışa,
zihniyete, iktidara göstermiştir: Bu bayramları kutlamak için hiçbir
yerden izin almayacaktır Türk milleti; izin alınmaz, karar
alınır; kararını almıştır ve
bayramını kutlamıştır. Öncelikle bunu belirtmek
istiyorum.
Az önce Tekirdağ
Milletvekilimiz Sayın Yüceer Trakyada bayram öncesi yaşanan sel
felaketiyle ilgili gündem dışı konuştu. Benim ilim
Kırklarelide de Lüleburgaza bağlı
Büyükkarıştıran beldemizde, Vizeye bağlı
Akıncılar, Çövenli köylerimizde çok ciddi hasar var ki bizde 4 can
gitti, selde hayatını kaybetti insanlar. İçişleri
Bakanımız burada yok ama vermiş olduğum soru önergesinde de
belirtmiştim, mutlaka o bölgenin, zarar gören bölgenin afet bölgesi olarak
ilan edilmesi lazım ve yaraların sarılması gerekiyor. Bunu buradan
bir kez daha belirtiyor, ilgili bakanlıkları
duyarlılığa davet ediyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Dibek.
Son olarak,
Sayın Oğan
11.- Iğdır
Milletvekili Sinan Oğanın, milletimizin Kurban Bayramı'nı
ve Cumhuriyet Bayramını kutladığına, 30 Ekim
Karsın düşman işgalinden kurtuluşunun yıl dönümüne ve
Karsın elinden alınan gazilik unvanının geri verilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de
milletimizin Kurban Bayramını ve Cumhuriyet Bayramını
kutluyorum.
Sayın
Başkan, 30 Ekim 1912 tarihi gazi Karsımızın düşman
işgalinden kurtuluş yıl dönümüdür. Gazi Karsımız
diyorum çünkü cumhuriyet tarihinde gazilik unvanı olduğu hâlde
elinden alınan ve geri verilmeyen tek ilimizdir Kars. 1855
yılında Sultan Abdülmecit tarafından gazilik unvanı verilen
Kars, o günden beridir mağdur edilmektedir ve hâlâ gazilik unvanı
verilmemiştir. Karsımızın düşman işgalinden
kurtuluşu aynı zamanda cumhuriyetimizin de ilk resmî zaferidir. Yüce
Meclisimizin Karsımıza gazilik unvanını geri iade etmesini
bekliyor, bütün Kars halkı adına saygılarımızı
sunuyorum.
BAŞKAN
Sayın Oğan, teşekkür ediyorum.
ABDULLAH LEVENT
TÜZEL (İstanbul) Sayın Başkan, benim de söz talebim
vardı.
BAŞKAN
Değerli arkadaşlar, diğer arkadaşlardan özür diliyorum,
günde 10 kişiye söz veriyoruz biliyorsunuz. Dolayısıyla,
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır,
ona geçiyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi
vardır, okutup bilginize sunacağım.
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Letonya Parlamentosu Dışişleri Komisyonu heyetinin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının konuğu
olarak 10-14 Ekim 2012 tarihleri arasında ülkemize resmî ziyarette
bulunmalarının TBMM Başkanlık Divanının 8 Ekim
2012 tarih ve 31 sayılı Kararı ile uygun bulunduğuna
ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
tezkeresi (3/1028)
23
Ekim 2012
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Letonya Parlamentosu Dışişleri Komisyonu
heyetinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'nın
konuğu olarak 10-14 Ekim 2012 tarihleri arasında ülkemize resmi
ziyarette bulunmaları TBMM Başkanlık Divanı'nın 08
Ekim 2012 tarih ve 31 sayılı Kararı ile uygun bulunmuştur.
Söz konusu heyetin ülkemizi ziyareti, 28/3/1990 tarihli ve
3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 7'inci maddesi
gereğince Genel Kurul'un bilgilerine sunulur.
Cemil
Çiçek
TBMM
Başkanı
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis araştırması açılmasına ilişkin
üç önerge vardır, okutuyorum:
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Muğla Milletvekili
Tolga Çandar ve 25 milletvekilinin, engelli vatandaşların
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/382)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 10'u, ülkemiz nüfusunun ise
yüzde 12.29'unu engelli vatandaşlarımız
oluşturmaktadır. Diğer yandan ülkemizde 8,4 milyon engelli evde
hapis hayatı yaşamaktadır ve sadece İstanbul'da bulunan 40
bin görme engellinin 38 bini evden dışarı
çıkamamaktadır.
Ülkemizde günlük yaşam engelli vatandaşlarımız için
tam anlamıyla bir kabus olmaktadır. Engelli vatandaşlar
evlerinden çıktıkları andan itibaren her türlü sıkıntıyla
yüzleşmektedirler. Yapılan anketlerde engelli vatandaşların
yüzde 67'si kaldırım, yaya yolu ve geçitlerin engellilerin
kullanımına uygun bir şekilde
yapılmadığını belirtmiştir.
Yapılan
araştırmalarda
engellilerin üretim sürecine
katılmadıkları ortaya
çıkmıştır. Engellilerin yüzde 86'sı herhangi bir
işte çalışmamaktadır. İşsizlik nedeniyle engelli
vatandaşlar sosyal hayattan giderek uzaklaşmaktadırlar.
Engelli bireylere sağlık raporuyla verilen ortez ve protez
ihtiyaçları gibi engelli vatandaşların temel ihtiyacı olan
kol, bacak, işitme cihazları ve sandalyeler gibi araçlardan
katılım payı alınmaktadır. Başkasının
yardımı olmadan hayatlarını devam ettiremeyen engelli
vatandaşlar için bu uygulama vatandaşları mağdur
etmektedir. Yapılan araştırmalarda engelli vatandaşların yüzde 27'si 2022
sayılı kanun kapsamında devletten özürlü aylığı
alabiliyor. Yüzde 11'i Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma
Genel Müdürlüğünün ayni ve nakdi yardımlarından
yararlanırken, yüzde 6'sı Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu'nun
ayni ve nakdi yardımlarından, yüzde 4'ü hayırsever kişiler
tarafından yapılan yardımlardan yararlanıyor. Yaşamsal
gereksinimleri göz önüne alındığında engellilerin hayat
standartlarının daha yüksek olması gerekmektedir.
Araştırmalara bakıldığında engelli
vatandaşlar eğitim ve öğretimde de sıkıntı
yaşamaktadırlar. Engelli öğretmen ve memur adaylarının
belirleneceği sınavların hangi yönetmeliğe göre
yapıldığı net olarak bilinmemekte ve konuyla ilgili yeterli
bilgi kamuoyunda paylaşılmamaktadır. Engelli üniversite
öğrencileri yurt ve burs sorunu yaşamaktadır. Bununla birlikte
üniversitelerin mimari yapıları engelli öğrencilerin
hareketlerini kısıtlamaktadır.
Sivil toplum örgütleri birçok ekonomik zorluğa rağmen engelli
vatandaşların sorunlarını gündeme geçirmek için çaba
göstermektedirler. Bu nedenle devlet tarafından engellilere hizmet götüren
kamu, özel sektör ve gönüllü sivil toplum kuruluşlarına her
aşamada destek verilmelidir.
Engelli vatandaşlarımızın
yaşadığı başta eğitim ve kamusal sorunlar sadece
kendi hayatlarını değil aynı zamanda ailelerini de
etkilemektedir. Engelli olmak bireysel değil tüm insanlığın
ortak sorunudur. Engellilerin normal bir hayat sürmeleri ancak toplumsal
duyarlılığın oluşturulmasıyla ve insani
gereksinimlerin sağlanmasıyla mümkündür.
Yukarıda bahsedilen nedenler göz önüne
alındığında engelli bireylerin sorunları için
alınacak tedbirlerin tespiti amacıyla Anayasanın 98. ve Türkiye
Büyük Millet Meclisinin İç Tüzüğünün 104. ve 105. Maddeleri
gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz
ve teklif ederiz.
1) Tolga Çandar (Muğla)
2) Mahmut Tanal (İstanbul)
3) Ali Demirçalı (Adana)
4) Muharrem Işık (Erzincan)
5) Ömer Süha Aldan (Muğla)
6) Namık Havutça (Balıkesir)
7) Turgut Dibek (Kırklareli)
8) Veli Ağbaba (Malatya)
9) İlhan Demiröz (Bursa)
10) Faik Tunay (İstanbul)
11) Bülent Tezcan (Aydın)
12) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
13) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
14) Sakine Öz (Manisa)
15) Erdal Aksünger (İzmir)
16) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
17) Hurşit Güneş (Kocaeli)
18) Ali Özgündüz (İstanbul)
19) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
20) Aylin Nazlıaka (Ankara)
21) Gürkut Acar (Antalya)
22) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
23) Haluk Eyidoğan (İstanbul)
24) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
25) Sedef Küçük (İstanbul)
26) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
2.- Malatya Milletvekili Veli
Ağbaba ve 24 milletvekilinin, yargılama süreçlerini uzatan
sorunların ve tutukluluk sürelerinin uzamasının önlenmesi
konusunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/383)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Yargılama süreçlerini uzatan sorunların tespit edilmesi,
tutukluluk sürelerinin uzamasının önlenmesi ve
"yargılamanın makul sürede bitirilmesi" ilkesine yönelik
alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasamızın
98'inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104'üncü ve
105'inci maddeleri gereğince meclis araştırması
açılması için gereğini saygılarımızla arz ederiz.
Gerekçe:
Makul sürede yargılama, sağlıklı ve adaletli bir yargı
düzeninin özüdür. Adil yargılama hakkının en önemli
unsurlarından biri de yargılamanın makul sürede bitirilmesidir.
Tutukluluk sürelerinin uzunluğu, yargılama sürecinde Adli Tıp
Kurumundan raporların gecikmesi, iddianamelerin hazırlanması ve
yargılamanın neticelenmesi süreçlerinin son derece uzun olması
ülkemizde büyük bir hukuksal ve toplumsal sorun hâline gelmiştir.
Tutuklama gibi kişi özgürlüğünü doğrudan ilgilendiren ve
son derece ağır bir tedbir uygulaması için birtakım somut
ölçütler belirlenmesi gerektiği açıktır. Mevcut yasal düzenleme
bu konuda son derece eksiktir. Kararlara kaçma şüphesi, delillerin
karartılması gibi nedenler sıralanırken bunların somut
gerekçeleri ortaya konulmamaktadır.
Hangi mahkemeden ya da hangi suçla ilgili olursa olsun bugün ülkemizdeki
bütün tutuklama Kararlarının gerekçesi, "...üzerine
atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, kuvvetli suç şüphesinin
varlığını gösteren olguların bulunması,
diğer tedbirlerin yetersiz kalacağı, tutuklamadan beklenen
amacın adli kontrol hükümleri ile sağlanamayacak olması
nedeniyle tutuklanmasına..." şeklindedir. Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi içtihatları ve evrensel hukuk ilkeleri bu
şablon tutuklama gerekçesini gerçek bir gerekçe olarak kabul etmemektedir.
Bu gerekçelerin her biri tek tek gerekçelendirmeye muhtaç durumdadır.
Yasal olarak, CMK 100. maddede sayılan ve katalog suçlar olarak
ifade edilen suçların varlığı halinde bir tutuklama
nedeninin var sayılabilir olması, uygulamada katalog suçlardan
biriyle ilgili yürütülen bir soruşturmada tutukluluğu istisna
değil adeta kural gibi uygulanır kılmaktadır.
Tutuklama kararı hukuki niteliği itibariyle sorgulama ve
yargılama süreçlerinde kural değil istisnai olarak uygulanması
gereken bir tedbirdir. Ancak ülkemizde tutuklu yargılanmak istisnai bir
tedbir olmaktan uzaklaşmış adeta bir kural haline
getirilmiştir. Nitekim ülkemiz cezaevlerinde yatanların büyük
çoğunluğu hükümlülerden değil tutuklulardan
oluşmaktadır. Tutuklu kişi hukuken halen masum olan
kişidir. Ancak mevcut uygulama ile tutukluluk süreleri yıllarca devam
edebilmekte adeta cezaya dönüştürülmektedir.
Bunun yanında zaman zaman basına yansıdığı
üzere devam eden yargılamalarda başta Adli Tıp Kurumu olmak
üzere çeşitli raporların mahkemelere sunulması ve delillerin
toplanması süreci aylarca hatta bazen yıllarca zaman almaktadır.
Basının ilgisini celbeden davalarda bu gecikmeler çeşitli
şekillerde gündeme gelebilmekte ancak çoğu kez tutukluluğun
uzamasına veya davanın neticelenmesine yıllarca engel olan bu
durum binlerce kişiyi mağdur etmeye devam etmektedir.
Birçok yargı çevresinde ve mahkemede duruşmalar üç-dört aya
varan sürelerle ertelenmekte, baz mahkemelerde bir yıl içerisinde en fazla
üç-dört celse duruşma yapılabilmektedir. Temyiz edilerek
Yargıtay'a gönderilen dosyalar yıllarca tozlu raflarda ve torbalarda
gönderileceği ilgili daireyi beklemekte, kararların kesinleşmesi
yılları almaktadır.
Türkiye'nin de tabi olduğu veya tarafı olduğu
uluslararası sözleşmeler bu durumu düzenlemekte, Türkiye bu nedenle
birçok kez mahkûm edilmekte ve yüksek tazminatlar ödemektedir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/1 bendinde:
"Herkes, gerek medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili nizalar, gerek cezai
alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, yasayla
kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme
tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve
açık olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir" hükmü yer
almaktadır.
Yine Avrupa Birliği temel haklar bildirgesinin 47. maddesinin 2.
bendinde "Herkes, daha önceden yasa ile tesis edilmiş
bağımsız ve tarafsız bir mahkemede makul bir süre
içinde yapılacak adil ve kamuya
açık bir duruşma yapılması hakkına sahiptir"
denilmektedir.
Geciken adalet, adalet değildir. Tutukluluk sürelerinin
uzaması ve yargılamaların makul sürede bitirilmemesi nedeniyle
ülkemizde binlerce kişi ya cezaevlerinde ya mahkeme koridorlarında
belirsizlik içinde beklemektedir.
Yukarıda belirtilen sebeplerle Yargılama süreçlerini uzatan
sorunların tespit edilmesi, tutukluluk sürelerinin uzamasının
önlenmesi ve yargılamanın makul sürede bitirilmesi amacıyla Anayasamızın 98'inci
ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104'üncü ve 105'inci
maddeleri gereğince meclis araştırması açılması
için gereğini saygılarımızla arz ederiz.
1) Veli Ağbaba (Malatya)
2) Turgut Dibek (Kırklareli)
3) Namık Havutça (Balıkesir)
4) İlhan Demiröz (Bursa)
5) Faik Tunay (İstanbul)
6) Bülent Tezcan (Aydın)
7) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
8) Sakine Öz (Manisa)
9) Erdal Aksünger (İzmir)
10) Ömer Süha Aldan (Muğla)
11) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
12) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
13) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
14) Hurşit Güneş (Kocaeli)
15) Mahmut Tanal (İstanbul)
16) Ali Özgündüz (İstanbul)
17) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
18) Aylin Nazlıaka (Ankara)
19) Gürkut Acar (Antalya)
20) Muharrem Işık (Erzincan)
21) Ahmet Toptaş (Afyonkarahisar)
22) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
23) Haluk Eyidoğan (İstanbul)
24) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
25) Sedef Küçük (İstanbul)
3.- İstanbul
Milletvekili Ali Özgündüz ve 20 milletvekilinin, faili meçhul cinayetlerin
aydınlatılması konusunda görülen eksikliklerin ve faili meçhul
cinayetlerin arkasında yatan örgütlenmelerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/384)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Dünya siyasi yaşamında faili meçhul cinayetler, akıllara
kazınan önemli olayların başında gelmektedir.
Toplumların büyük tepkileriyle karşılaşmasına
rağmen faili meçhul cinayetler, genellikle bir sır biçiminde
varlığını korumaya devam etmektedir.
Ülkemiz faili meçhul cinayetler konusunda, kötü bir karneye sahiptir.
Ülkemizin en değerli isimlerinden kimileri faili meçhul cinayete kurban
gitmiş ya da bu kişilerin faili meçhul bir cinayete kurban
gittiği iddiaları aydınlatılamamıştır.
Gazeteci, yazar, bilim adamı, siyasetçi, asker gibi pek çok meslek grubu,
temelinde farklı nedenler gösterilse de kanlı ve kirli oyunlarla yok
edilmek istenmiştir.
Faili meçhul cinayetlerin önüne geçilmesi için çok sayıda
oluşum ve girişim kurulmuştur. Ancak; bu
çalışmaların belli noktalarda tıkanmış
olması ve gerçeğe ulaşma konusunda duraklatılması,
faili meçhul cinayetlerin farklı boyutlarını da akla
getirmektedir. Öldürülen düşünürlerin yakınları başta olmak
üzere, konunun peşini bırakmayan duyarlı insanların, faili
meçhullerin aydınlatılması noktasında, yetkililerin üzerine
düşen görevleri yerine getirmediklerini ileri sürmeleri de dikkatle
incelenmesi gereken bir noktadır.
Abdi İpekçi, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Turan Dursun, Uğur
Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Necip Hablemitoğlu ve daha çok
sayıda isim, ülkemizde faili meçhul cinayetlerin hedeflerindeki insanlar
olmuştur. Bu cinayetlerden sonra delillerin
karartıldığı gibi iddialar da gündeme sıkça
gelmiştir. Nitekim, ortaya çıkan kimi sonuçlar ya da yargı
kararları bu iddiaların doğruluk paylarını da
güçlendirmiş, yine de faili meçhul cinayetler bitmemiş ya da bu
cinayetlerin arkasındaki karanlık isimler
bulunamamıştır.
Faili meçhul cinayetlerin 1980'de yaşanan darbeden sonra
artmış olması tesadüfi bir gelişme değildir. Terörü ve
anarşiyi bitirmek amacıyla yönetime el koyduğunu iddia eden
güçlerin, sıkıyönetimi sürdürdüğü dönemde göz göre göre ve
çoğu aydınlatılmamış pek çok faili meçhulden sorumlu
olduğu iddiaları hâlâ tartışılmaktadır.
Faili meçhul cinayetler, toplum içerisinde bölünmelere ve
kutuplaşmalara neden olan unsurların başında gelmektedir.
Yurttaşların, başka düşüncede ya da inançta olan diğer
yurttaşlara karşı kin duyguları beslemesine ve linç
kültürünün doğmasına neden olan bu cinayetler; halkın sinmesine,
düşüncelerini açıklamaktan korkmasına ve dolaylı olarak
demokrasiden uzaklaşılarak bir korku rejimine gidişe neden
olmaktadır. Faili meçhul cinayetzede ailelerin yaşadığı
dramlar ise ayrıca irdelenecek kadar önemli bir boyutu
oluşturmaktadır. Faili meçhul cinayetler nedeniyle zor günler
yaşayan aileler, bu cinayetlerin aydınlanması amacıyla
canları pahasına mücadele etmektedir. Bu mücadelede zor duruma
düştükleri, tehditlere maruz kaldıkları basın yayın
organlarına kadar yansımıştır.
Sabahattin Ali'den Ümit Kaftancıoğluna, Uğur Mumcu'dan
Mehmet Zeki Tekiner'e kadar faili meçhul cinayetlere kurban verdiğimiz
aydınlarımızın aileleri tarafından kurulan ve
"Gerçekler ortaya çıksın, kim incinecekse incinsin!"
sloganıyla yola çıkan Toplumsal Bellek Platformu, büyük bir
boşluğu dolduran çalışmalar yapmaktadır. Ancak; bu
çalışmaların daha geniş alanlara yayılması
gerekmektedir.
Faili meçhul cinayetler hem topluma hem de demokrasinin gelişmesine
olumsuz etkilerde bulunmaktadır. Bu kıyımlar, gelecek
kuşaklara kötü birer anı ve gelişmemiş bir demokrasinin
örnekleri olarak miras kalmaktadır. Gelecek kuşaklara
gelişmiş bir demokrasi ve güzel anılar bırakabilmek
amacıyla yasama organının faili meçhul cinayetler konusuyla özel
olarak ilgilenmesi gerekmektedir.
Faili meçhul cinayetlerin aydınlatılması konusunda
görülen eksikliklerin ve faili meçhul cinayetlerin arkasında yatan
örgütlenmelerin tespiti amacıyla Anayasa'nın 98. ve TBMM İçtüzüğü'nün
104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Ali Özgündüz (İstanbul)
2) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
3) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
4) Veli Ağbaba (Malatya)
5) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
6) Bülent Tezcan (Aydın)
7) İlhan Demiröz (Bursa)
8) Sakine Öz (Manisa)
9) Erdal Aksünger (İzmir)
10) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
11) Hurşit Güneş (Kocaeli)
12) Mahmut Tanal (İstanbul)
13) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
14) Aylin Nazlıaka (Ankara)
15) Gürkut Acar (Antalya)
16) Muharrem Işık (Erzincan)
17) Ahmet Toptaş (Afyonkarahisar)
18) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
19) Haluk Eyidoğan (İstanbul)
20) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
21) Sedef Küçük (İstanbul)
BAŞKAN Araştırma önergeleri bilgilerinize
sunulmuştur.
Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergeler gündemdeki yerini alacak ve açılıp açılmaması
konusundaki görüşmeler sırasında yapılacaktır.
Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- AK PARTİ Grubunun,
gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin
yeniden düzenlenmesine; Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkındaki
(9/1) esas numaralı Meclis Soruşturması Önergesinin gündemin
"Özel Gündemde Yer alacak İşler" kısmında yer
almasına ve soruşturma açılıp açılmaması
konusundaki ön görüşmelerin Genel Kurulun 30/10/2012 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına; 239 ve 240 sıra sayılı kanun tasarılarının
İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde
görüşülmesine ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 30.10.2012 Salı günü (bugün)
toplanamadığından, İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Mustafa
Elitaş
Kayseri
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmında bulunan 70 ve 240 sıra
sayılı kanun tasarılarının bu kısmın 4 ve 7
nci sıralarına; Bastırılarak dağıtılan 336
sıra sayılı kanun teklifinin ise 48 saat geçmeden yine bu
kısmın 5 inci sırasına alınması ve diğer
işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi;
01.10.2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilen Başbakan Sayın Recep Tayyip
Erdoğan hakkındaki (9/1) esas numaralı Meclis
soruşturması önergesinin; gündemin "Özel Gündemde Yer alacak
İşler" kısmında yer alması ve Anayasanın 100
üncü maddesi gereğince soruşturma açılıp
açılmaması konusundaki görüşmelerin TBMM Genel Kurulunun
30.10.2012 Salı günkü (bugün) birleşimde yapılması; Genel
Kurulun;
Haftalık çalışma günlerinin dışında 9, 10,
11 ve 12 Kasım 2012 Cuma, Cumartesi, Pazar ve Pazartesi günlerinde,
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmında yer alan işleri
görüşmek üzere saat 14:00'te toplanması,
31 Ekim, 06 ve 07 Kasım 2012 Salı ve Çarşamba günkü
birleşimlerinde sözlü sorular ve diğer denetim konularının
görüşülmeyerek Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında yer
alan işlerin görüşülmesi;
13, 20 ve 27 Kasım 2012
Salı günkü birleşimlerde 1 saat sözlü soruların
görüşülmesini müteakip diğer denetim konularının
görüşülmeyerek Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında yer
alan işlerin görüşülmesi;
14, 21 ve 28 Kasım 2012
Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü soruların
görüşülmemesi;
30 Ekim 2012 Salı günkü (bugün) birleşimde sözlü
soruların görüşülmeyerek Gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmında yer alan işlerin görüşülmesi ve bu birleşimde
70 sıra sayılı kanun tasarısının
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
31 Ekim 2012 Çarşamba günkü
birleşimde 313 sıra sayılı kanun tasarısının
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
1 Kasım 2012 Perşembe günü saat 14:00'te toplanması ve bu
birleşimde 239 sıra sayılı kanun tasarısının
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
Yukarıda belirtilen birleşimlerde gece 24:00'te günlük
programların tamamlanamaması hâlinde günlük programların
tamamlanmasına kadar;
6 Kasım 2012 Salı günkü birleşiminde 15:00 - 24:00
saatleri arasında;
7, 8, 9, 10, 11 ve 12 Kasım 2012 günkü birleşimlerde 14:00 -
24:00 saatleri arasında;
13, 20 ve 27 Kasım 2012 Salı günkü birleşimlerinde ise
15:00 - 20:00 saatleri arasında;
14, 15, 21, 22, 28 ve 29 Kasım 2012 Çarşamba ve Perşembe
günkü birleşimlerinde 14:00 - 20:00 saatleri arasında;
Çalışmalarına devam etmesi,
239 ve 240 Sıra sayılı kanun tasarılarının
İçtüzüğün 91. maddesine göre Temel Kanun olarak görüşülmesi ve
bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması,
önerilmiştir.
|
239 Sıra Sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanun Tasarısı (1/601) |
||
|
Bölümler |
Bölüm Maddeleri |
Bölümdeki Madde Sayıları |
|
1. Bölüm |
1 ila 30uncu maddeler |
30 |
|
2 Bölüm |
31 ila 54üncü maddeler (Geçici 1 ve geçici 5inci maddeler dâhil) |
29 |
|
Toplam madde sayısı |
59 |
|
|
240 Sıra Sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun
Tasarısı (1/488) |
||
|
Bölümler |
Bölüm Maddeleri |
Bölümdeki Madde Sayıları |
|
1. Bölüm |
1 ila 9uncu maddeler |
9 |
|
2 Bölüm |
10 ila 16ncı maddeler (Geçici 1inci maddeler dâhil) |
8 |
|
Toplam madde sayısı |
17 |
|
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş önergesi üzerinde, lehte ve aleyhte olmak
suretiyle söz vereceğim.
Lehinde Sayın Ramazan Can, Kırıkkale Milletvekili,
buyurun.
Süreniz on dakika. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Kurban
Bayramınızı ve Cumhuriyet Bayramınızı tebrik
ediyorum.
Grup önerimizle denetim konularından Sayın
Başbakanımız hakkında Meclis soruşturması
önergesinin bugün gündeme alınması ve görüşmelerin bugün
yapılmasını öneriyoruz.
Kanun teklif ve yasa tasarılarıyla ilgili ise, 336 sıra
sayılı Kamu İhale Kanunuyla ilgili teklifin görüşmelerinin
5inci sıraya alınmasını, 70 sıra sayılı
Moldova Cumhuriyeti ve Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti arasında imzalanan
uluslararası sözleşmenin ve 240 sıra sayılı Elektronik
Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının 4 ve
7inci sıralara alınmasını öneriyoruz.
Genel Kurulun haftalık çalışma günlerinin
dışında, önümüzdeki hafta perşembe, cuma, cumartesi, pazar
ve pazartesi günleri dâhil 14:00-24:00 saatleri arasında
çalışmasını öneriyoruz.
31 Ekim, 6-7 Kasım 2012 Salı, çarşamba günkü sözlü
sorular ve diğer denetim konularının ise görüşülmemesini
öneriyoruz.
Günlük çalışma sürelerinin belirlenmesinde ise 29 Kasım
2012 tarihine kadar çalışma sürelerini yeniden düzenliyoruz.
31 Ekim 2012 Çarşamba günü 313 sıra sayılı, yani
EXPO 2016 Antalya Kanun Tasarısının tamamlanmasına kadar, 1 Kasım 2012
perşembe günü ise 239 sıra sayılı finansal kiralama
hakkındaki kanun tasarısının görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışılmasını öneriyoruz.
239 ve 240 sıra sayılı kanun tasarılarının temel
kanun olarak görüşülmesini öneriyoruz.
Bu grup önerimizi Genel Kurulun takdirine sunuyor, tekrar yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Can.
Aleyhte olmak suretiyle ikinci konuşmacı Sayın Engin
Altay, Sinop Milletvekili.
Sayın Altay buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; AKP grup önerisi üzerinde söz aldım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, bu Parlamentonun, milletin menfaatine, milletin
yararına iyi şeyler yapması için uzlaşmaya ihtiyacı
var. Siz, parmak çoğunluğuyla ve Başbakanın
hırsıyla Biz bu Parlamentoyu istediğimiz gibi sevk ve idare
ederiz. derseniz -ki genellikle öyle diyorsunuz- bu Parlamento dünyanın
en verimsiz parlamentolarından biri olur. Nitekim öyle, kanun yapma
hızı olarak aslında öyle. Hele bundan sonra, bilin ve
inanın ki, Parlamentoda çok rahat olmayacaksınız.
Sayın milletvekilleri, AKP grup önerisini dinledim. Çalışma
takvimini öngören bir öneri. Allah aşkına, merak ediyorum, yani bu
millet için ve sizler için 10 Kasımın hiç değeri ve önemi yok
mudur ki 10 Kasımda alelade bir kanunu ya da çok önemli bir kanunu -fark
etmez- görüşmek üzere Mecliste çalışma yapmak gibi bir
anlayış içine sizi iten nedir? Burada, peşinen art niyet
arıyoruz.
Grup önerileriyle Parlamentonun her gün üç saatini siz
çalıyorsunuz. Muhalefete kızmayın. Muhalefet işini yapmak
zorundadır. Muhalefet, muhalefet olmanın gereğini yapıyor
ama 22nci Dönemde söyledim, 23üncü Dönemde söyledim, 24üncü Dönem bir kere
daha söylüyorum, Parlamento ya da demokrasi, el kaldıran 2 ördeğin 1
file üstünlük kurduğu bir rejimin adı değildir. Buradaki
çoğunluğunuz size bu hakkı vermez. Uzlaşmaya açık
olmanızı Sayın Grup Başkan Vekiline ve Almanyaya
uğurladığınız Sayın Başbakana bir kere daha
tavsiye ediyorum.
İç Tüzük, bizim çalışmamızın, Parlamento
çalışmalarının anayasasıdır. Sayın
milletvekilleri, İç Tüzükün zaman zaman, oturumu idare eden
başkanlar tarafından ve çoğunluğunuz tarafından keyfî
kullanıldığı da bir vakıadır ve siz diyorsunuz ki
muhalefete: Siz, İç Tüzükten kaynaklı haklarınızı
kullanmayın. Bunu da bir de pişkin pişkin ve yüzlü yüzlü
söylüyorsunuz, bunu da hiç anlamak mümkün değil.
Şimdi, bugün Sayın Başbakanı dinledim, dedi ki: Ana
muhalefetin sulandırılmış bir müracaatı var. Bu
müracaatı size havale ediyorum, ben Almanyaya gidiyorum. Güle güle
gitsin, güle güle gelsin fakat bilsin ki ve bilin ki, bu Parlamentoyu
sulandıran, hakikaten sulandıran ve ciddiyetten
uzaklaştıran ve İç Tüzükten ve Anayasadan
uzaklaştıran siz ve sizin tutumunuzdur. Size bunu bir örnekle
açıklayacağım:
6 Nisan 2011de bu Parlamento Hükûmete bir yetki kanunu verdi. Verdi mi?
Verdi. Hükûmet bunu aldı mı? Aldı. Orada rahat rahat
oturuyorlar. Bu yetki kanunun çerçevesinde otuz beş tane kanun hükmünde
kararname çıktı mı? Çıktı. Bunların sekiz-dokuz
tanesi de bütün bakanlıkların kuruluş ve teşkilat
kanunlarını tümüyle değiştirmekti, değişti.
Sayın milletvekilleri, kimse kaynağını Anayasadan
almadığı bir yetkiyi kullanamaz. Anayasayı ihlal etmek bir
suçtur. Anayasanın 91inci maddesinden üç paragrafı okuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi, Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde
kararname çıkarma yetkisi verir.
Kararnameler, Resmî Gazetede yayımlandıkları gün Türkiye
Büyük Millet Meclisine sunulur.
Yetki kanunları ve bunlara dayanan kanun hükmünde kararnameler,
Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonları ve Genel Kurulunda öncelikle ve
ivedilikle görüşülür.
Şimdi, Sayın Cemil Çiçeki göreve çağırıyorum.
2011de çıkarılan otuz beş tane kanun hükmünde kararnamenin
içinde dokuz-on tane de bakanlığın kuruluş ve teşkilat
kanunu var ve bunlar Mecliste görüşülmeden, bu Parlamento 2012 bütçesini,
o değişmiş bakanlıkların, adı ve teşkilat
kanunu değişmiş bakanlıkların bütçesini geçirdi. Bence
bu geçirilemez. Velev ki bu oldu. Şimdi bütçe geldi. Ben size söylüyorum.
Sayın Başkan sizi de uyarıyorum, Plan Bütçe Komisyonunda Çevre
Şehircilik, Ulaştırma Denizcilik, Millî Eğitim, Aile Sosyal
Politikalar, Avrupa Birliği, Gıda Tarım, Orman Su ve Gençlik
Spor Bakanlığı bütçelerinin görüşülmesi hukuken mümkün
değildir; usulsüzdür, kanunsuzdur, Anayasaya aykırıdır.
Evet, hukukçu AKP milletvekillerine sesleniyorum, bu 91inci madde orta
yerdeyken, aradan bir buçuk yılı aşkın bir zaman
geçmişken, siz İvedilikle ve acil görüşür. ibaresi burada
varken Sayın Başkan, bunun dışında bir şeyi bu
Parlamentoda görüştürmeniz bile kabul edilemez. Bunun içindir ki
Danışma Kurulu bir ihtiyaçtır, kanun koyucu bunun için bunu
böyle tanzim etmiştir. Efendim, buna gerek yok, bizim şu kadar
parmağımız var. Bu da, bu anlayışınız da
dün Ulusta yaptığınız kirli, diktatöryal
anlayışın, oligarşik anlayışın bir
yansımasıdır.
Şimdi, bu kürsüden söylenen her şeyin çok önemli olduğunu
bilerek söylüyorum. 24üncü Dönem Parlamentosu millî iradeye
saygısızlık yapmaktadır. 24üncü Dönem Parlamentosu millî
iradeye ipotek koymuştur. Ben söylemiyorum, Anayasa ve İç Tüzük
söylüyor. Sayın Cemil Çiçek çay ocaklarına İtalyan kahvesi pişirmek
için espresso makinesi alacağına, onunla
uğraşacağına Anayasaya uysun. Türkiye Cumhuriyeti
devletinin ve onun Meclisinin Başkanını Anayasaya uymaya davet
ediyorum. Üstelik, kendisi şöhretli bir hukukçudur ama onun bu
şöhreti, bu yaptığı işle taban tabana
çelişmektedir.
Şimdi, 16/04/2012 tarihinde Ulusal ve Resmî Bayramları ve
Mahallî Kurtuluş Günlerini Kutlama Yönetmeliğini
değiştirdiniz. Niye? Öyle bir gerekçe söylediniz ki ben bile biraz
hak verdim. Bayramları, bu Nazi anlayışından, Stalin anlayışından
çıkaralım. dediniz. Stadyumlardan sokağa yayalım, halka
yayalım, cumhura yayalım. dediniz. Sonra ne oldu? Sonra, Cumhuriyet
tarihimizin en ayıplı günlerinden birini yaşadık.
Sayın milletvekilleri, katliam sadece insan kanı
akıtılarak yapılmaz. O eskidendi. Dünya değişti,
çağ değişti, algılar değişti. Şimdi, bu
çağda, insanlara gaz, tazyikli su sıkmak ve onları yerlerde
süründürmek de onur katliamıdır. Siz, daha doğrusu sizin
desteklediğiniz AKP Hükûmeti, dün bir onur katliamının
altına imza atmıştır. (CHP sıralarından
alkışlar)
Ben, zaman zaman sizin cumhuriyetle sorununuz olduğunu hep
söyleyegeldim.
RECEP ÖZEL (Isparta) Hiçbir sorunumuz yok.
MUHAMMET BİLAL MACİT (İstanbul) Totaliterlikle
sorunumuz var.
ENGİN ALTAY (Devamla) Muhalefete sesleniyorum: AKPnin
cumhuriyetle bir sorunu yok, yanlış algılamışız.
Niye olsun ki? O cumhuriyet İranda, Moritanyada, Pakistanda da var.
AKPnin cumhuriyetin laik, demokratik, çağdaş nitelikleriyle seksen
dokuz yıldır süren bir sorunu var. Bunların derdi cumhuriyetin
kendisi değil, cumhuriyetin devrimlerle taçlandırılan o
nitelikleridir. Ve AKPnin hukuk devletiyle de bir sorunu var. Bu
iddialarımı ispata davet ederse Sayın Grup Başkan Vekili ve
Sayın Başkan söz verirse, bunları gelir bu kürsüden teker teker
teker ispat ederim. Baktım, sürem dolmuş.
Sayın milletvekilleri, dünkü utanç için şu söylenebilir: Her
şeye rağmen dün Ulusta, İstanbulda, İzmirde, Sinopta,
Türkiye'nin 81 ilinde halk devrimi sırtlamıştır ve bilin ki
29 Ekim milletimizin en kutlu günüdür. Bugünü bize armağan edenlere 3üncü
Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden selam olsun, ruhları şad
olsun ve bilsinler ki bu cumhuriyeti devrimlerle taçlandıranlar, onu laik,
demokratik bir hâle getirenler, bu cumhuriyet sonsuza kadar laik kalacaktır.
Saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Altay, teşekkürler.
Üçüncü
konuşmacı, lehte olmak suretiyle Sayın İdris Baluken,
Bingöl Milletvekili.
Sayın
Baluken, buyurun
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, Sayın
Konuşmacı, Hükûmetimizle, Sayın Genel
Başkanımızla, Sayın Grup Başkanımızla
ilgili
BAŞKAN
Sayın Baluken, bir dakikanızı rica edeyim.
Buyurun, iki dakika lütfen. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
TANJU ÖZCAN
(Bolu) Hayır, neye itiraz ediyor?
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Hükûmetin temsilcisi değil o. Bakın, Hükûmetin
temsilcileri, Hükûmet orada oturuyor.
BAŞKAN
Yahu sizin konuşmanız rahat, müsaade et, otur.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Bakın, Sayın
Başkan, Hükûmetimize laf atılmıştır. diyor, Hükûmet
orada, Hükûmetin temsilcisi değil o.
BAŞKAN
Sayın Tanal, oturun lütfen, oturun.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
2.-
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Sinop Milletvekili Engin
Altayın AK PARTİ Grubuna ve Grup Başkanına
sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle idrak ettiğimiz mübarek Kurban
Bayramını tebrik ediyorum. Tüm inananların, İslam âleminin
Kurban Bayramı mübarek olsun.
Dün yine idrak
ettiğimiz cumhuriyetimizin 89uncu yılının hayırlı
uğurlu olmasını ve nice 89 yıllara
ulaşmasını temenni ediyorum canıgönülden.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Nerede idrak ettiniz ya? Hiçbir yerde yoktunuz o anlarda. Nerede
idrak ettiler ya?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bakın onur katliamı diye ifade
ettiğiniz şey
Biraz önce burada, Konuşmacı kürsüde, elinde
İç Tüzükle aldı konuşuyor. İç Tüzükle ilgili meselelere
uymak zorunda olduğunu ifade ediyor, Anayasanın 91inci maddesinde
şundan şundan dolayı uyulmadığından dolayı
Meclis Başkanını göreve çağırıyorum diyor.
Eğer İç Tüzükü okursa
ENGİN
ALTAY (Sinop) Ben o İç Tüzükü senden iyi bilirim, merak etme.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) İç Tüzükün 13üncü maddesindeki Meclis
Başkanlarının görevlerinin ne olduğu çok açık ve net
bir şekilde ifade edilmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi, gündemine
hâkimdir. Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonlarına kimse talimat
veremez, kimse Şunu yapın, yapamayın diye de ifade etmez.
BÜLENT TEZCAN
(Aydın) Başbakan hariç, Başbakan hariç.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Komisyonlarda bu işlerle ilgili işler
görüşülmüştür.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Pazar günü bu işler bitecek arkadaşlar. dedi ya
Başbakan. Almadınız mı talimatı?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bakın, İç Tüzükü sallayarak ortaya
çıkıp Herkes bunda kurallara uyması gerekir. derken demokrasi
itirazlarla değil, demokrasi anarşiyle değil, demokrasi
engellenmiş veya alınmış bir kararı yıkmak için
yapılan bir mücadele değil, demokrasi bir kurallar manzumesidir.
Demokrasiye uymayarak, alınan kurallara uymadığınız
takdirde de bu, demokrasi olmaz, anarşi olur.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Yok ya!. Sen kendine bak!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Bizim orada ifade ettiğimiz
nokta şu: Bu illegal örgütün ismi altında, illegal örgütün
bayrağı altında hareket edip cumhuriyet kutlaması yapmak
Cumhuriyet Halk Partisine, ana muhalefet partisine yakışmayan bir
davranıştır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar; CHP sıralarından
Kimmiş o illegal örgüt?, Hangi illegal örgüt? sesleri, gürültüler)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Elitaş.
UMUT ORAN (İstanbul) Sensin illegal! Hükûmetin illegal!
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Nerede bu illegal örgüt? Ayıp
be, ayıp be! Utanmaz!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Susarlarsa efendim
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sizsiniz illegal!
UMUT ORAN (İstanbul) Sen de, partin de illegalsiniz!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen yerinize oturun. Grup
Başkan Vekili
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Nerede bu illegal örgüt? Ayıp,
ayıp!
BAŞKAN Sayın Hamzaçebi, buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Grup
Başkan Vekili konuşmasında, Cumhuriyet Halk Partisinin, dün,
illegal bir örgütün bayrağı altında cumhuriyeti
kutladığını ifade ederek partimize sataşmada
bulunmuştur, söz istiyorum efendim.
BAŞKAN Buyurun lütfen. (CHP sıralarından
alkışlar)
İki dakika da siz
AYTUĞ ATICI (Mersin) Senin beynin illegal!
3.- İstanbul Milletvekili Mehmet
Akif Hamzaçebinin, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın Cumhuriyet
Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; dün, Cumhuriyet
Bayramını, Hükûmetin bütün engellemelerine rağmen,
vatandaşın seyahat özgürlüğünü elinden alma çabalarına
rağmen bütün illerde büyük bir coşkuyla kutladık. Dün Ankarada
Ulustaydık, gündüz saatlerinde oradaydık. Yüz binlerce insan
Ankaranın meydanlarında, caddelerinde Cumhuriyet
Bayramını güvenlik güçlerinin bütün baskısına rağmen
coşkuyla kutladı. Orada millet vardı, orada illegal örgütler
falan yoktu. İllegal örgüt var ise, illegal örgüt illegal bir faaliyette
bulunuyor ise Hükûmet gereğini yapsın. Ama şunu söyleyeyim:
Artık, Hükûmet, Atatürk anıtına çelenk koymanın, Cumhuriyet
Bayramını kutlamanın illegal faaliyet olduğu
düşüncesindedir, bu günlere geldik. (CHP sıralarından
alkışlar) Artık, ulusal bayramlarda millî mutabakatını
kaybetmiş bir ülke görüntüsündeyiz. En üzücü olanı budur. Toplumun
ulusal bayramlardaki duygusuyla, bu bayramlara yaklaşımıyla
Hükûmetin yaklaşımı örtüşmemektedir. Sayın
Başbakan 19 Mayıs 2012den önce, Nisan 2012de 19 Mayıs
Bayramı yaklaşırken ilgili yönetmelikte yapılan
değişikliği şöyle açıklıyordu, bayramların
kutlanmasına ilişkin yönetmelikte değişiklik yapılmıştı,
dedi ki: Artık Demirperde ülkelerindeki gibi stadyumlarda bayram kutlamayalım;
caddelerde, sokaklarda, meydanlarda kutlayalım. Ben sormak istiyorum:
Sayın Başbakan dün neden meydanlarda değildi? Kendi sözüne
uymaya davet ediyorum Sayın Başbakanı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Problem orda
değildir. Problem, 10 Kasımı, 29 Ekimi, 23 Nisanı, bu
cumhuriyetin kilometre taşlarını unutturmadadır, unutturma
gayreti içindedir. Her geçen yıl yüz binlerce, milyonlarca
vatandaşımızla bu bayramları coşkuyla kutlayacağız.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Hamzaçebi, teşekkür ediyorum.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan, biraz önce
konuşan AKP Grup Başkan Vekili benim konuşmama atfen İç
Tüzükü bilmemekle -ki on yıldır bu Parlamentodayım-
ağır bir tahrikte, ithamda bulundu. Müsaade ederseniz cevap vermek
istiyorum.
BAŞKAN Sayın Altay, Grup Başkan Vekili gerekli
cevabı verdi. Ayrıca sizin
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan, Grup Başkan
Vekili Ulustaki olaylarla ilgili cevap verdi.
BAŞKAN Peki, bir dakika, lütfen, lütfen
Daha fazla polemiğe
meydan vermeden, lütfen bir dakika içinde
ENGİN ALTAY (Sinop) Bir dakika olur, iki dakika olur.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) İki dakika, iki.
ENGİN ALTAY (Sinop) Bakın, işte mesele bu zaten,
herkese iki dakika, bize bir, olay bu zaten.
BAŞKAN Lütfen, onlar grup başkan vekili. Sayın Altay,
uygulamamız öyle.
4.- Sinop Milletvekili Engin
Altayın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY (Sinop) Başkanların grup başkan
vekillerine iltimas geçmek gibi bir hakkı da ayrıca yoktur Sayın
Başkan. Sizi de bu İç Tüzüke uymaya davet ediyorum.
BAŞKAN Bir grubu temsil ediyorlar.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Elitaşın İç Tüzük
konusunda benim bilgimi ölçmek gibi bir derdi varsa buyurun, sizin bir
televizyonunuzda gelin, beraber konuşalım.
İç Tüzük Madde 14: Başkanın görevleri: Türkiye Büyük
Millet Meclisi komisyonlarını denetlemek; işlerde birikme
olması hâlinde komisyon başkanı ve üyelerini uyarmak ve durumu
Genel Kurulun bilgisine sunmak.
Meclis Başkanı Anayasa 91inci madde ihlal ediliyor. diye
Genel Kurula bilgi verdi mi? Vermedi. Nerede Başkan, görevini yaptı
mı? Yapmadı. (CHP sıralarından alkışlar)
Başkan da görevini yapmıyor, AKP Grubu da yapmıyor, Hükûmet de
yapmıyor.
On iki saniye var, Ulusla ilgili ben de son bir şey daha
söyleyeyim. Cumhuriyet savcıları, seyahat özgürlüğünü engelleyen
il emniyet müdürleri hakkında soruşturma açmazlar ise onlar
görevlerini yapmamış sayılırlar. Bunun yerine, bayram
kutlayanlar hakkında, bayrağı, Türk Bayrağını
kaldıranlar hakkında soruşturma açıyorlarsa Sayın
Tanal bir kanun teklifi hazırlasın, cumhuriyet
savcılığı ibaresini hükûmet
savcılığı olarak değiştirelim, böylece bu
iş bitsin. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla) Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Altay, teşekkürler.
Sayın Baluken, lehte olmak suretiyle -özür diliyorum, size söz
verdikten sonra polemik çıktı- buyurun lütfen.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
1.- AK PARTİ Grubunun,
gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin
yeniden düzenlenmesine; Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkındaki
(9/1) esas numaralı Meclis Soruşturması Önergesinin gündemin
"Özel Gündemde Yer alacak İşler" kısmında yer
almasına ve soruşturma açılıp açılmaması
konusundaki ön görüşmelerin Genel Kurulun 30/10/2012 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına; 239 ve 240 sıra sayılı kanun tasarılarının
İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde
görüşülmesine ilişkin önerisi (Devam)
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AKP Grubunun grup önerisi lehinde -usulen lehinde ama
esasında aleyhinde- söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Tabii, buradaki tartışmalara bakınca gerçekten her geçen
gün bu ülkenin geleceğiyle ilgili umutsuzluğumuz artıyor.
Ülkenin her tarafında farklı bir gündem var. Halkın gözü gelecek
ölüm haberleriyle ilgili kaygılı bir bekleyişte ama
haftalık ya da aylık burada Meclis gündemi planlaması
yapılıyor. Bu planlamada halkın gündemiyle ilgili tek bir
konunun saptanıp burada tartışmaya
açılmadığını görüyoruz.
Bakın, şu anda, son bir haftadır bu ülkedeki en önemli
gündem, yaşanan can kayıplarıdır. Kürt sorununun
çözümsüzlüğünden kaynaklanan, doksan yıldır ret, inkâr, imha ve
asimilasyondan kaynaklanan, son otuz yıldır da derin bir
çatışmalı süreçle devam eden sorunun çözümsüzlüğünden
dolayı her gün onlarca gencimiz yaşamını yitiriyor. Daha
bugün bile asker, polis, sivil, gerilla onlarca gencin ölüm haberleriyle
uyanıyoruz. Bir bayram süresi boyunca, bir haftadır, cezaevlerinde
açlık grevlerinde bulunan, süresiz, dönüşümsüz açlık grevinin
kritik eşiğinden geçen onlarca tutsağın, onlarca tutuklunun
ölüm haberlerini bekler bir pozisyona gelmiş bulunmaktayız. Hâl
böyle; halkın, anaların, ülkenin gözü gelebilecek cenazelerin
yaratacağı yeni bir travmatik, kaotik ortamın
kaygısında ama bu Meclisin gündemine nedense yaşanan bu gerçek
gündem getirilmiyor. Bu ülkede yaşanan her can kaybının
sorumluluğunu bu Meclis, kendi gündemi olarak belirleyip, böylesi bir
tartışmayı maalesef bir çözüm sunmak üzere kendi gündemine
almıyor. Cumhuriyet Halk Partisinin burada dile getirdiği
kaygılar ve tepkilerin tamamı haklıdır. Her türlü
demokratik hak ve özgürlük talepleri eğer yerine getirilemiyorsa o ülkede
demokrasiden bahsedilemez. Ancak Cumhuriyet Halk Partisi keşke bu
gazlı, coplu, panzerli saldırıları, Nevroz Bayramında
halkın üzerine aynı şiddeti uygulayan polis uygulamaları
olduğunda da gösterseydi. Cumhuriyet Halk Partisi keşke aynı
tepkiyi 14 Temmuz mitinginde milletvekillerine öldürücü darbelerle, gaz
bombalarıyla ateş açıldığında da bu kürsüden
aynı kararlılıkla söyleseydi.
VELİ AĞBABA (Malatya) O zaman yine biz kınadık.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Biz de kınadık Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Ben, sizin tepkinizin haklı
olduğunu söylüyorum ama bu tepkiyi sadece kendinize yönelttiğiniz
zaman o durumda toplumsal muhalefetin tamamını, tamamının
maalesef sindirildiği bir cenderenin içine atmış oluruz.
Bakın, bu dakika, bu saat itibarıyla şu anda
Diyarbakır, Şırnak, Hakkâri, Yüksekova, Çukurova, İstanbul
her taraf savaş alanıdır. Niye savaş alanıdır?
Çünkü bu Meclis çözüm üretmediği için, çünkü diplomatik kanallar,
siyasetin mekanizmaları çözüm üretmediği için, insanlar buradan çözüm
geleceğine dair umutlarını kaybettiği için sokağa
çıkmışlardır, taleplerini sokakta
haykırmaktadırlar ve burada bu taleplerin çözüm üretmesine engel olan
zihniyet sokakta da panzerle, gazla, copla bu talepleri sindirmeye
çalışmaktadır. Dolayısıyla, dün yaşanan tablo
şu anda da aynı şekilde devam etmektedir.
Bakın, şu anda son bir haftadır yüz binlerce insan
alanlarda, cezaevlerinde sürdürülen dönüşümsüz açlık, süresiz
açlık grevleriyle ilgili talepleri haykırıyor. Bu taleplerin
toplumsal barışın önünü açacak, otuz yıldır süren
çatışmalı sürecin, savaşın önünü alacak bir müzakere
ve diyalog sürecinin önünü açacak talepler olduğuyla ilgili halkın
alanlarda dile getirdiği söylemler var. Ama bir türlü kulak kabartmıyoruz.
12 Eylülde başlayan süresiz, dönüşümsüz açlık grevi
bugün 50nci gününde ve 63ün üzerindeki tutsak arkadaş, politik tutuklu
arkadaşımız şu anda kritik eşiği geçmiş, her
an ölümle yüz yüze gelebilecek bir süreci yaşamakta ya da bu süreçten
sonra yaşasa bile yarı cenaze hâline gelmiş bir bedenle,
nörolojik arazlarla, geri dönüşümüz
defisitlerle maalesef bütün bir ömrünü geçirmek zorunda kalacak. Ancak,
hâl böyleyken, bu kadar kritik bir süreç yaşanıyorken, bu kadar acil,
vahim bir aşamadayken hâlâ bu Mecliste, bu kürsüde BDP
dışında buraya çıkıp bu soruna dikkat çeken,
vicdanının sesini dinleyen, insanlığın sesine
tercümanlık yapan bir tek milletvekili arkadaşı
bulamıyoruz.
Değerli milletvekilleri, bu ülkenin sorunları sevseniz de
sevmeseniz de, dünya görüşlerine katılsanız da
katılmasanız da, siyasi pratiklerini eleştirseniz de, birlikte
yol gitseniz de sizin sorunlarınızdır; bu sorunlara duyarlı
olmak zorundasınız. Yarın öbür gün cezaevlerinden -size
söylemiyorum üzerinize alınmayın, vicdanlı milletvekillerine
sesleniyorum burada- onlarca cenaze çıktığı zaman, maalesef
bu Meclisin üreteceği çözümler konusunda hepimiz geç kalmış
olacağız. Hepimiz elimizde inisiyatif varken, işletmemiz gereken
çözüm zeminleri varken geri dönüşümsüz bir yola, kontrolün tamamen
dışımızda gelişeceği bir noktaya varmış
olacağız. Dolayısıyla, bu yaşanan sorunlarla ilgili bu
Meclisin mutlaka inisiyatifi ele alması, bu taleplerin yerine getirilmesi
noktasında gerekirse kapalı görüşmelerle özgün birtakım
oturumlar yürütmesi gerekiyor. Ne diyor bu talepler: Ana dilde eğitim ve
ana dilde savunmanın önünü açın. diyor. Cumhuriyet Halk Partisinden
de AK PARTİ sıralarında da ana dilde eğitimin, ana dil
önündeki engellerin kaldırılmasının en insani talep
olduğunu söyleyen onlarca arkadaşımız var, bunu biliyoruz.
Bire bir yaptığımız bütün görüşmelerde ana dil
üzerindeki bu baskıların gayriinsani, gayriahlaki olduğunu
savunan yüzlerce arkadaşımız var ama iş, sorunun çözümü
aşamasına gelince maalesef, liderlerin ağzına bakan bir
politik tutum içerisine giriyoruz.
Nedir taleplerden biri? İmralıda dört yüz altmış
gündür Sayın Öcalan üzerinde sürdürülen tecridin
kaldırılması, savaşı derinleştiren bu tecrit
politikasından vazgeçilerek barışla ilgili müzakere, diyalog
süreciyle ilgili bir sürecin önünün açılması, Sayın
Öcalanın da bu süreçte rolünü oynayabilecek koşulların bir an
önce yaratılmasıyla ilgili talep. Bu Mecliste, bu tecridin hukuki
olduğunu, insani olduğunu, uluslararası sözleşmelere,
içerideki yasalara, Anayasaya uygun olduğunu söyleyen bir tek
milletvekili çıkamaz. Bu ülkenin Başbakanı ve Adalet Bakanı
da bu tecridin hukuksuz, gayriinsani bir şekilde
uygulandığını kabul ediyorlar. Dolayısıyla,
gayriinsani, gayrihukuki bir durumu kaldırıp bir insan hakkı olan
ana dil önündeki engellerin kaldırılması, toplumsal
barışın yolunu açacak önemli bir sürecin de
kapısını aralayacak. Bununla ilgili, bütün milletvekili
arkadaşlarımızın duyarlı olması gerekiyor.
Sayın Adalet Bakanının, sorunun çözümüne yönelik ortaya
koymuş olduğu samimi bir adımı oldu. Hepimiz destekledik,
umutlandık Herkesin desteklemesi gerekir. dedik ama Sayın Adalet
Bakanının atmış olduğu adım, maalesef, Hükûmet
tarafından ya da grubu tarafından bir türlü desteklenmedi. AKPden, Başbakandan
gelen açıklamaların tamamı, bir adım ileriye
atılmış olan adımı üç adım geriye doğru
götürdü. Bakın, dün akşam, Sayın Başbakan, açlık
grevleriyle ilgili Yiyorlar. diyor, Çankaya Köşkündeki resepsiyonda
Yiyorlar. diyor.
Bakın, ülke tarihindeki açlık grevlerinde, 12 Eylül
cuntası, 1984te sürdürülen ölüm oruçlarıyla ilgili şunu
demişti: Gizli gizli yiyorlar. Sonuç, cezaevlerinden dört cenaze, dört
ölüm çıkmıştı. 96da Şevket Kazan Kantinden yemek
stoklamışlar, yiyorlar. demişti, cezaevinden on iki ölüm
çıkmıştı. 2001de Sadettin Tantan Gizli gizli
yiyorlarmış, hepsi sapasağlam. dedi, cezaevlerinden yüz yirmi
iki cenaze çıktı. Şu anda Sayın Başbakanın tarihi
tekerrür ettirircesine ortaya koymuş olduğu bu tablo,
bırakın çözümsüzlüğü derinleştirecek, cenazelerin
geleceği süreci hızlandıracak açıklamalardır. Ne
diyor: Müdahale ederiz Siz müdahale ederseniz sokakta oluşan toplumsal
hassasiyet, cezaevlerinde şu anda mevcut olan kıvılcım bir
yangına dönebilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Onlarca kişinin ölümüyle ilgili
bir süreç, yüzlerce kişinin ölümüne yol açabilir. Dolayısıyla,
böyle yiyorlar üzerinden, müdahale ederiz üzerinden bir çözümün
gelişmeyeceğini hepimizin bilmesi gerekir. Aklıselim bir
şekilde bu taleplerin uygulanabilirliğiyle ilgili birlikte bir
tartışma platformu, bu Mecliste gerekirse bir kapalı oturum
yapmamız
BAŞKAN Sayın Baluken teşekkür ediyorum.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Sayın Başkan,
bağlıyorum, sağ olun.
Bir kapalı oturum yapmamız, özgürce bu fikirleri
tartışmamız ve bu yangına su dökmemiz gerekiyor. Aksi
takdirde, hepimizin ağzından çıkan cümleler, ortaya koyduğu
pratikler
BAŞKAN Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN (Bingöl) ...bu yangına benzin dökmek
anlamına gelecek, sorunu derinleştirmiş olacak.
Hepinize teşekkürler. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Aleyhte olmak suretiyle son konuşmacı, Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır, buyurun Sayın Şandır.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Genel Kurulumuzun haftalık çalışma programını
belirlemek üzere başlattığımız müzakerenin son
konuşmacısı olarak huzurlarınızdayım.
Değerli arkadaşlar her defasında ifade ettiğimiz
gibi Genel Kurulun çalışma gündemini belirleme sorumluluğu iktidar
grubundadır, çünkü ülkeyi yönetmekle sorumlu olan onlardır.
İhtiyaç duyacakları kanunların, hukukun
oluşturulmasını tabii ki onlar programlayacaklardır, buna,
her defasında ifade ediyoruz, saygı gösteriyoruz. Ancak, tabii,
birlikte çalışmaya, birlikte çalışmanın
şartlarını, kurallarını da birlikte belirlemek gibi
bir mecburiyetimiz olduğunu da her defasında tekrar tekrar ifade
ediyoruz ama ne yazık ki buraya birlikte getirdiğimiz
Danışma Kurulu kararı örneği hemen hemen unutulur duruma
geldi, artık hep grup önerisi olarak geliyoruz. Sebebi şudur: Tabii,
iktidar partisi kendi programı doğrultusunda buraya
görüşülmesini önceliklediği kanunların
sıralamasını ve çalışma sürelerini belirleyerek
geliyor ama her defasında itiraz ediyoruz -itirazlarımız çok
netleşti, bunlarda mesafe katedememiş olmanın üzüntüsüyle ifade
ediyorum- diyoruz ki: Bu, bitime kadar usulü hukuka da uygun değil, bana
göre töreye de uygun değil, angarya, bitime kadar çalışmak
Yani
nasıl bitime kadar çalışacağız değerli arkadaşlar?
Buraya koymuş 24.00e kadar bitmezse 24.00ten sonra da devam etmek
kaydıyla
Değerli
arkadaşlar, yani ilmin, fiziğin kurallarına da uymak
mecburiyetindeyiz, burada gecenin 24.00üne kadar çalışmanın
hayrının olmadığını bilmek mecburiyetindeyiz. Bir
müzakere yapıyoruz burada, birleşim, birlikte bir konuyu
konuşuyoruz. Nasıl konuşacağız birlikte? Bu usulü
terk edin, gelin erken saatte başlayalım, gündüz saatlerinde
çalışalım. diyoruz olmuyor, bitime kadar... Bu hafta
getirilen AKP grup önerisinde bir aylık program geliyor.
İtiraz
ettiğimiz ikinci husus şu: Ben inanıyorum ki bu hafta içerisinde
yine aynı grup, iktidar grubu bir başka grup önerisiyle tekrar gelecek, bir başka kanunun görüşülmesini
isteyecek. Hâlbuki şimdi 28-29 Kasım 2012 Çarşamba ve
Perşembe günleri dâhil bir program getiriliyor. Bunlar doğru
şeyler değil.
Bir başka şey burada dikkatimi çekti: Plan ve Bütçe
Komisyonunda 2013 yılı bütçesi konuşuluyor, çok yoğun bir
mesai olacak. Şimdi, Plan ve Bütçe Komisyonundan çıkmış
kanun tasarı veya tekliflerini bu Genel Kurula getirirseniz, bu konuda
konuşması gereken Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi arkadaşları
burada bulamazsınız. Ya orası aksayacaktır ya burası
aksayacaktır ya da Müzakere yapmayacağız. demektir bunun
anlamı. Dolayısıyla AKP Grubunun, grup yönetiminin getirmiş
olduğu bu grup önerisi, teknik olarak faydalı, huzurlu bir
çalışma ortamını temin edici bir grup önerisi değil,
bunun için aleyhte söz aldım.
Bir başka şey değerli arkadaşlar: Bu
haftayla ilgili bitime kadar konuldu. Bugün bitime kadar
çalışacağız, yarın bitime kadar
çalışacağız, ne kadar biterse, ne zaman biterse o kadara
dayanacaksınız, hazırlıklı olun ama esas problem
önümüzdeki hafta. Önümüzdeki hafta cuma, cumartesi, pazar, pazartesi de
çalışacaksınız, AKP Grubu.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep)
Çalışacağız.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Çalışmıyorsunuz değerli
arkadaşlar, yalnız, oturuyorsunuz, müzakere yapmıyorsunuz,
gözünüzü seveyim. Burada müzakere yapmak üzere yani ortak aklı üretmek
üzere bir araya geldik. Neyi konuştuğumuzu, birbirimizi dinleyerek
birbirimizi anlayarak müzakere yapmamız lazım, öyle değil.
Görevlendirilen arkadaşlar kalkıyor konuşuyor. Hangi kanunun
konuşulduğu çok da anlaşılmadan, ön sıralardan kalkan
elin durumuna göre el kaldırıp indiriyoruz, işin gerçeği
bu, maalesef. Sayın milletvekilleri, hâlbuki oturup
çalışmamız lazım bu konularda.
Dolayısıyla önümüzdeki hafta kesintisiz, sürekli ve
gece 24.00e kadar çalışacağız. Niye
çalışacağız? Çünkü büyükşehir yasa
tasarısını değiştireceksiniz. Çok net biliyorsunuz ki
buna muhalefet partileri olarak, biz, komisyonda
çok haklı gerekçelerle, Anayasaya aykırılık
iddialarıyla, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluş hukukuna
aykırılık iddialarıyla karşı çıktık ve
karşı çıkacağımızı ayan beyan ilan ediyoruz
ama iktidar partisi bugünden, nezaketiyle, böyle yumuşak yumuşak
diyor ki: Siz ne derseniz deyiniz, biz sizi gecenin 24.00üne kadar da
çalıştıracağız, haftanın her günü de
çalıştıracağız ve bu kanunu
çıkaracağız.
Bu doğru değil Sayın Elitaş isminizi ifade ediyorum
ki gelip konuşasınız diye- bu doğru değil.
Bakın aziz dostlar, değerli milletvekilleri; bir bayramın
sonrasındayız, mübarek Kurban Bayramının, o millî
heyecanımız, coşkumuz Cumhuriyet Bayramının
sonrasındayız. Yani günleri birbirimize zehretmenin ne anlamı
var? Bunun neresinde akıl var? Niye böyle bir dayatma içerisinde birbirimizi
kırarak, inciterek bir yere vardırmaya çalışıyoruz?
Değerli arkadaşlar, buradan ifade ediyorum: Muhalefet
partileri olarak biz milletin gündemini buraya getirmek mecburiyetindeyiz,
Hükûmetin gündemi farklı olabilir -onda da haklı olabilir, bir
şey söylemiyorum- ama milletin gündemini konuşmak muhalefetin
mecburiyetidir. Biz bunun için buraya geldik. Bu getirdiğiniz gündemde
milletin gündemi yok, milletin sorunlarının çözümü yok.
Büyükşehir yasası dediğiniz hadise, bu ülkede, çok ciddi bir
kaosa sebep olacak. Köyleri kapatıyorsunuz, beldeleri kapatıyorsunuz,
il genel meclisi üyeliklerini kaldırıyorsunuz; bir kaos ortamı.
Ben geçmişi okumuş bir arkadaşınız olarak size
şunu tavsiye ediyorum, bağışlayın, siyaset veya
muhalefet siyaseti olarak değil ama dünü bilen bir
arkadaşınız olarak söylüyorum: Lütfen, 1957-60 arasını
okuyunuz. 1957-60 arasında çok güçlü bir iktidarın içine
düştüğü o zafiyeti ve sonucunda ulaşılan noktayı
günümüze taşımaya çalışın.
Değerli milletvekilleri siyasetin basireti bağlanırsa,
siyasetin feraseti körelirse sonu rezalete, hatta, Allah korusun, felakete
ulaşır. Dün yaşanan hadiseleri kabul edebilmek mümkün mü,
yakıştı mı Türkiyeye değerli milletvekilleri? Türk
milletine yakıştı mı dün yaşanan hadiseler? Sebebi ne
olursa olsun, sebebini nasıl ifade ederseniz ediniz, hangi noktadan
meseleye bakarsanız bakınız sonuçları kabul edebilmek
mümkün mü? Şimdi, kalkıp burada birbirimizi suçlamanın bir
anlamı yok. Dün, Cumhuriyet Bayramının coşkusunu, cumhurun
kutlamasına tahammül gösteremeyen bir iktidar
anlayışının geçmişte ulaştığı
noktayı size tarihiyle ifade ediyorum, 1957 sonrasını lütfen
inceleyiniz. Bu baskıcı, bu yasakçı, bu tahammülsüz
yaklaşımın Türkiyeyi nereye götürdüğünün geçmişte
örneklerini yaşadık.
Dolayısıyla, ben size tekrar söylüyorum, basiret, siyasetin en
önemli sorumluluğu. Basiret bağlanır, feraset körelirse
yakışmayan felaketleri, rezaletleri yaşamamız mukadder
olur. Müslüman aynı çukura iki defa düşerse sorumluluk kendine
aittir. Onun için, ben iktidar grubunu, iktidar grubunun değerli yöneticilerini
bu dayatma anlayışından vazgeçerek, böyle bitime kadar Gece
24.00e kadar haftanın her günü çalışacaksınız.
dayatmalarından vazgeçerek milletin gündemini tartışmaya davet
ediyorum. Suhuletle, nezaketle, sabırla, tahammülle tartışmaya
davet ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Şandır.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, biraz önce Mustafa
Elitaş dedi ki: Cumhuriyet Halk Partisi illegal örgütlerin illegal
bayrakları altında cumhuriyeti kutladı Ulusta. Ben de
oradaydım. Orada hiçbir illegal örgüt yoktu; Cumhuriyet Halk Partisi
vardı, Atatürkçü Düşünce Derneği vardı, İşçi
Partisi vardı ama bir tek Türk Bayrağı açıldı orada.
Mustafa Elitaş acaba Türk Bayrağını illegal bir bayrak
mı kabul ediyor? Çıksın, söylesin burada efendim. (AK
PARTİ sıralarından
gürültüler)
İHSAN ŞENER (Ordu) Bravo!
KAMER GENÇ (Tunceli) Türk Bayrağı illegal midir, değil
midir, söylesin.
BAŞKAN Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli) Çünkü orada bir tek Türk Bayrağı
açıldı.
BAŞKAN Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli) Çıksın burada desin ki Türk
Bayrağı illegal midir, değil midir? Yani bu kadar
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkanım,
muhatap almıyorum.
BAŞKAN Sayın Genç, tamam.
KAMER GENÇ (Tunceli) Karnından konuşma.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, muhatap
almıyorum, ciddiye almıyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ben seni muhatap almıyorum.
BAŞKAN Sayın Genç, teşekkür ediyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Onun için, buna gerekli cezayı verin
Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkürler.
KAMER GENÇ (Tunceli) Böyle, Türk Bayrağını illegal
bayrak ilan
BAŞKAN Teşekkürler, sözleriniz
KAMER GENÇ (Tunceli)
eden bu Mustafa Elitaşa gerekli
cevabı verin.
BAŞKAN Sayın Genç, sözleriniz zapta geçti, teşekkür
ediyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Seni muhatap almıyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sen kimsin yahu? Sen kimsin Mustafa?
İHSAN ŞENER (Ordu) Sen kimsin?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Muhatap almıyorum.
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisini
KAMER GENÇ (Tunceli) Sen benim muhatabım değilsin. O zaman
Cumhuriyet Halk Partisinin ismini alma ağzına. Haddini
bildireceğim senin!
BAŞKAN
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Grup
önerisi kabul edilmiştir.
Şimdi, İç Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş bir
doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım:
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C) Önergeler
1.- Bolu Milletvekili Tanju
Özcanın, (2/224) esas numaralı Sosyal Devlet İkramiyesi Ödenmesi Hakkında Kanun
Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/68)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/224 Esas numaralı Kanun Teklifimin İç Tüzüğün 37.
Maddesine göre doğrudan gündeme alınmasını saygılarımla
arz ederim.
Tanju
Özcan
Bolu
BAŞKAN Önerge üzerinde, teklif sahibi Sayın Tanju Özcan,
Bolu Milletvekili.
Buyurun efendim, süreniz beş dakika. (CHP sıralarından
alkışlar)
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bugün doğrudan gündeme alınmasını talep ettiğim
kanun teklifi, Türkiyenin çok önemli bir kesimini ilgilendiren -ki son
rakamlara göre bu, 10 milyon kişiyi ifade ediyor doğrudan-
emeklilerle ilgili, emeklilerin ekonomik durumlarının düzeltilmesine
ilişkin bir kanun teklifi.
Tabii, daha önce de ben burada emeklilerle ilgili söz alıp
konuşmuş bir milletvekiliyim. O zamanki konuşmamın
tutanaklarına baktığımda bugünkünden farklı bir tablo
olmadığını maalesef görüyorum. Yukarıda bu konuşmayı
izleyen Emekliler Derneği temsilcileri var, ancak Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmetinin bakanları -sizler de görüyorsunuz- konuşmayla ilgili
değil. Eğer Meclis
televizyonunun yönetmeni AKP sıralarını gösterirse,
oradaki arkadaşlarımın da, maalesef, çok yüksek oranda oy
aldıkları emeklilerin ekonomik durumunu yakından ilgilendiren bu
yasa teklifiyle alakadar olmadıklarını görüyoruz; üzülerek
söylüyorum bunu.
Değerli milletvekilleri, bakınız, size bir soru sorarak
sözlerime başlamak istiyorum. Seçim bölgelerinizde
dolaşıyorsunuz, çok sayıda emekliyle
karşılaşıyorsunuz, Allahınızı severseniz
şu soruya bir cevap verin: Allah razı olsun, biz hâlimizden
memnunuz, Hükûmet olarak bizi ihya ettiniz. diyen kaç emekliyle karşılaştınız?
(AKP sıralarından çok çok sesleri)
İHSAN ŞENER (Ordu) Hepsi
TANJU ÖZCAN (Devamla) Ben
inanıyorum ki ya 1dir ya 2dir bu ya da tuzu kuru 1-2 tane emeklidir.
Ancak şununla karşılaştığınızı,
şöyle cevaplarla karşılaştığınızı
tahmin ediyorum: Sayın milletvekilim, bu şartlarda çocuğumu
okutamıyorum. Sayın milletvekilim, bayramda torunuma 3 kuruşluk
harçlığı veremiyorum. Sayın milletvekilim, çocuğum
evlilik çağına geldi ancak ekonomik sebeplerden dolayı
çocuğumu evlendiremiyorum. Sayın vekilim, utanarak söylüyorum ama
pazardan çürük meyve sebze toplayarak geçimimi, hayatımı idame
ettirmeye çalışıyorum. Sayın milletvekilim, evime ekmek
götürmekte güçlük çekiyorum. Ben bu devlete senelerce hizmet ettim, prim
ödedim. diyen çok sayıda emekli gördüğünüzü tahmin ediyorum, bunu
tahmin etmek güç de değil.
Sayın milletvekilleri, son verilere göre Türkiyede emekli
sayısı 10 milyonu aştı. İşçi emeklilerinin
sayısı 5 milyon 911 bin, BAĞ-KUR emeklilerinin sayısı
2 milyon 445 bin, Emekli Sandığı emeklilerinin sayısı
da 1 milyon 870 bini geçti, toplam 10 milyon 227 bine ulaştı. Ortama
maaşlara geldiğimizde SSK emeklilerinin hâlâ ortalama
maaşlarının 700 lirayı bulmadığını
görüyoruz, BAĞ-KUR emeklilerinde bu oran 600 lira civarında, Emekli
Sandığı emeklilerinde de bu oranın ortalaması maalesef
hâlâ bin liranın altında.
Değerli milletvekilleri, ben, şimdi size soruyorum: Bu kadar
az gelir elde eden bir emekli kesimi, bu şartlarda nasıl
hayatını idame ettirsin? Soruyorum ben size.
Tabii bu arada hâlâ sayın bakanlar konuşmayla ilgili
değil. Sayın Başkanım, lütfen bir ikaz eder misiniz?
Türkiye'nin çok önemli bir kitlesinin ekonomik durumuyla ilgili
konuşuyoruz, bakanlar hâlâ sıkılmadan başka meseleler
konuşmaya çalışıyorlar.
AHMET YENİ (Samsun) Seni dinlemek zorunda değiller!
BAŞKAN Lütfen
Lütfen
Lütfen
TANJU ÖZCAN (Devamla) Ayıptır ya, yazıktır!
Şunu bari dinleyin.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Azıcık saygılı olun be!
BAŞKAN Lütfen
TANJU ÖZCAN (Devamla) Sayın milletvekilleri, yasa teklifinin özü
şu: Birazdan oylanacak. Diyoruz ki emekliler zor durumda
KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, oraya müdahale etsene,
oraya müdahale edip onları dağıtsana oradan.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Üç ayda
bir, emeklilere bir maaş ikramiye verin diyoruz. Emekliler 12 maaş
yerine bir yılda 16 maaş alsınlar.
KAMER GENÇ (Tunceli) Kürsüde bu ne demek oluyor ya, bu ne demek?
BAŞKAN Beyler, lütfen
Lütfen
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın
Başkan, uğultu var efendim.
BAŞKAN Söylüyorum.
Evet, hanımefendiler, sonra
Yerinize lütfen
TANJU ÖZCAN (Devamla) Böylece ekonomik durumlarında en
azından bir nebze de olsa iyileşme olsun. Eğer, üç ayda bir, bir
maaşı aşmayacak şekilde bir ikramiye verirsek senede dört
maaş fazla almış olurlar. Bu dört maaşla da emekliler bir
dertlerini köreltmiş olur, belki çocuğunu evlendirir, belki evine, mutfağına, buzdolabına
birkaç parça daha fazla yiyecek içecek girmesine vesile olur bu.
Lütfen, sizden rica ediyorum, değerli AKP milletvekilleri, bugüne
kadar hep emekliden oy aldınız, yemi emekliden yediniz,
yumurtayı gittiniz zengine yumurtladınız, bugün bari farklı
bir şey yapın, bizleri şaşırtın. Lütfen bu kanun
teklifine Evet oyu verin, Türkiyedeki milyonlarca emeklinin ve ailelerinin
dualarını alın.
Tabii, ben, sözlerime son verirken emekli temsilcilerine de bir iki
şey söylemek istiyorum. Az önce söyledim, bu iktidar hiçbir zaman
emekliden yana olmadı, her zaman yemi sizden yedi, oyu sizden aldı
ama yumurtayı zengine yumurtladı. Bunlar zengin yanlısı
Hükûmet. (CHP sıralarından alkışlar) Lütfen, emekliler
olarak kimlere oy verdiğinize, kimleri üç dönemdir iktidara
getirdiğinize bir bakın. Kimler Emeklinin hâli ne olacak? diye
soruyor, kimler de buna karşılık oturduğu yerden gülerek
cevap veriyor?
AHMET YENİ (Samsun) Sokak ağzıyla konuşma!
TANJU ÖZCAN (Devamla) Bakanlar bunları dinlemiyor bile.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özcan.
İkinci konuşmacı, Balıkesir Milletvekili Sayın
Namık Havutça.
Sayın Havutça buyurun.(CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilli
arkadaşlarım; sözlerime başlarken buradan,
halkımızın geçmiş Kurban Bayramını kutluyorum ve
dün cumhuriyetimizin 89uncu yıl dönümünü kutladık, cumhuriyeti bize
armağan eden başta Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah
arkadaşları olmak üzere, cumhuriyeti kuran atalarımızı
burada saygıyla, sevgiyle, minnetle anıyorum.
Değerli arkadaşlarım, dün cumhuriyet kutlamalarında
Ulusta ben de vardım. Orada, Sayın Başbakanın illegal
örgütler diye nitelediği yapının içerisinde, yeni
doğmuş çocuğunu kucağına almış, Türk
Bayrağını eline almış Türk halkı vardı,
atasına sahip çıkan, cumhuriyetine sahip çıkan insanlar
vardı. Bakın, en acı manzara da neydi biliyor musunuz? O
polislerimiz, kardeşlerimiz o suyu sıkarken bile o evlatlara zarar
vermemek için sıkıyorlardı. Bu manzara Türkiyeye
yakışmadı. Bakın, Türkiye 89 yıldır cumhuriyetin
nimetleriyle bugünlere geldi. İllerimizden, Balıkesirden,
Ayvalıktan, Edremitten cumhuriyet kutlamalarına katılmak için
gelmek isteyen yurttaşlarımızın seyahat özgürlüğü,
anayasal hakları çiğnendi. Ben buradan o valilere, o emniyet müdürlerine
sesleniyorum: Gün gelir hesap döner, Anayasayı ihlal etmek suçu Yüce
Divanlık bir suçtur, bunun hesabını Türkiye Cumhuriyeti
mahkemelerinde mutlaka verecek o arkadaşlarımız.
Değerli milletvekilleri, az önce gazeteciler
dışarıda Korkuyoruz. diyorlardı. Gerçekten de Ergenekon
davasında yargılanan milletvekili
arkadaşlarımızın başına gelenleri
gördüğümüzde Türkiyede korkmamak mümkün değil. Evet, gazeteciler de
korkuyor, Yazamıyoruz. diyor Ya başımıza dijital
verilerle bir şeyler gelirse, ya başımıza bir şey
gelirse. Türkiyede ne yazık ki artık AKPnin açık faşizmi
ilan edildi, bu noktaya geldik. (CHP sıralarından alkışlar)
Eğer insanların seyahat özgürlüğünü siz engelliyorsanız,
gasbediyorsanız, bu, açık
Anayasa ihlalidir.
Ben, buradan değerli milletvekili arkadaşımızın
emeklilerle ilgili gündeme getirdiği yasa teklifini büyük bir fırsat
olarak görüyorum. Ben de onlarla ilgili bir yasa teklifi vermiştim.
İntibak Yasası çıktıktan sonra yapılan hesaplamalarda
emeklilerimizin maaşlarının yanlış hesaplandığı
gerekçesiyle emeklilerimize 5er bin lira zimmet çıkarıldı ve
ekim ayından itibaren maaşlarından aylık 200 lira
kesilecek.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, Sayın Bakan;
zaten emeklilerimiz 800 lira maaş alıyor, bunun dörtte 1ni, 200
lirayı kestiğinizde 600 lirayla bu insanlar nasıl geçinecek?
Bakın, son bir ayda, ekim ayında 4 kişilik bir ailenin
açlık sınırı 958 lira olmuş, yoksulluk
sınırı ise 3.000 lira. Siz iktidara gelirken 3Y diyerek
topluma söz verdiniz: Yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklar. Geldiğimiz
noktada yoksulluk açlık sınırına dayandı.
Yolsuzlukların üzerini örtüyorsunuz, Deniz Fenerinin üzerini örtüyorsunuz.
Yasaklar ise, artık milletvekillerine bile yasaklar dayatıldı.
Oradan dün ben birinci Meclise, Cumhuriyetin ilan edildiği Meclise girmek
istediğimde polisin biber gazıyla karşılaştım.
İşte ileri demokraside geldiğimiz seviye bu.
Değerli arkadaşlarım, emeklilerimiz büyük bir açlık
ve sefalet yaşıyor. Bu kanun teklifiyle emeklilerimizin
yaşamını biraz olsun onlara rahat nefes almaları için, en
azından üç ayda bir kendilerine bir ay maaş ikramiye verilmesi
Değerli Bolu Milletvekilimiz Tanju Özcan arkadaşımız çok
önemli bir fırsat sunuyor. Çalışma Bakanımız burada, sizler
buradasınız. Gelin bu insanları bu güzel günlerde, bayramı
idrak ettiği günlerde, cumhuriyeti idrak ettiği günlerde onların
yaşamında rahat bir nefes alacak bir fırsat sunalım.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum ve emeklilerimizden haklarını almaları için
daha çok mücadele etmelerini, baskı kurmalarını, kamuoyu
oluşturmalarını buradan talep ediyorum, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Havutça.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Karar yeter sayısı istiyoruz Sayın
Başkanım.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Çalışma
Bakanım, el kaldır, herkes sizin elinize bakıyor.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri önergeyi oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım:
Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir, karar
yeter sayısı vardır.
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.59
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.09
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Fatih
ŞAHİN (Ankara)
------ 0 ------
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 13'üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Alınan karar gereğince gündemin Özel Gündemde Yer Alacak
İşler kısmına geçiyoruz.
Bu kısımda yer alan, Aydın Milletvekili Bülent Tezcan ve
111 Milletvekilinin; Bazı Milletvekillerinin Yargılanmaları ve
Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Konusunda
Yargıya Talimat Verdiği, Yargıya Müdahale Ederek Yürütme Erkini
Ölçüsüz ve Hukuk Tanımaz Biçimde Kullandığı,
Anayasanın 2nci, 9uncu ve 138inci Maddeleriyle Bağdaşmayan
Bu Eyleminin 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun 257nci Maddesinde
Düzenlenen Görevi Kötüye Kullanma, 277nci Maddesinde Düzenlenen Yargı
Görevi Yapanı Etkileme ve 288inci Maddesinde Düzenlenen Adil
Yargılama Etkileme Suçlarına Uyduğu İddiasıyla
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Hakkında Bir Meclis
Soruşturması Açılmasına İlişkin (9/1) esas
numaralı Önergesi üzerinde görüşmelere başlıyoruz.
IX.- MECLİS SORUŞTURMASI
A) Ön Görüşmeler
1.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcan ve 111
milletvekilinin; bazı milletvekillerinin yargılanmaları ve
dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda
yargıya talimat verdiği, yargıya müdahale ederek yürütme erkini
ölçüsüz ve hukuk tanımaz biçimde kullandığı iddiasıyla
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında Meclis soruşturması
açılmasına ilişkin önergesi (9/1)
BAŞKAN Bu görüşmede, sırasıyla, önergeyi
verenlerden ilk imza sahibine veya onun göstereceği bir diğer imza
sahibine, şahısları adına 3 üyeye ve son olarak da
hakkında soruşturma açılması istenmiş bulunan Başbakan
ve Bakana söz verilecektir. Konuşma süreleri onar dakikadır.
Meclis soruşturma önergesi Genel Kurulun 9/10/2012 tarihli
Beşinci Birleşiminde okunmuş ve bastırılarak
sayın üyelere dağıtılmıştır. Bu nedenle,
soruşturma önergesini tekrar okutmayacağım.
Şahısları adına söz alan sayın
milletvekillerinin isimlerini okuyorum: Önerge sahibi Sayın Bülent Tezcan
Aydın Milletvekili; şahısları adına, Mehmet Ali
Şahin Karabük Milletvekili, Bedii Süheyl Batum Eskişehir
Milletvekili, Ömer Çelik Adana Milletvekili.
Şimdi ilk söz, önerge sahipleri adına Sayın Bülent
Tezcanın Aydın Milletvekili.
Sayın Tezcan, buyurun.(CHP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle,
geçtiğimiz hafta kutladığımız hem Kurban Bayramını
hem de Cumhuriyet Bayramınızı kutluyorum.
Değerli arkadaşlar, Sayın Başbakan hakkında bir
Meclis soruşturması önergesi verdik. Biliyorsunuz, bundan bir süre
önce bir kısım milletvekilinin PKK terör örgütü üyeleriyle görüşmeleri,
konuşmaları basına yansıdı. Ve bu konuşmalarla
ilgili de Sayın Başbakan bir grup toplantısında
çıktı dedi ki Yargıya zaten gerekenleri söyledik, Parlamentoda
gereğini yapacak. dedi. Bununla ilgili, Başbakanın yargıya
talimat vermesi nedeniyle Meclis soruşturması
açılmasını istedik, onu görüşüyoruz.
Öncelikle, şunu açıklıkla söylemek istiyorum: Bu talimata
sebep olan buluşmayı, sayın milletvekilleriyle terör örgütü
üyelerinin buluşmasını onaylamak mümkün değil, böyle bir
şeyi kabul etmek mümkün değil ama bunu onaylamak, kabul etmek ne
kadar mümkün değil ise Başbakanın mahkemelere talimat vermesini
kabul etmek de o kadar mümkün değildir. Bu görüşmeden daha vahim
olan, Sayın Başbakanın çıkıp mahkemelere talimat
verdiğini ifade etmesi, ikrar etmesi ve hatta talimat vermesidir.
Değerli arkadaşlar, Sayın Başbakanın talimat
verme hastalığı var. Bunu sadece yargıya dönük
yapmıyor, bu bir alışkanlık. Örneğin, Sayın
Başbakan, iş adamlarına talimat veriyor. Sayın
Başbakan hoşuna gitmeyen gazetecileri çalıştıran
gazete patronlarına talimat veriyor. Sayın Başbakan sendikalara talimat
veriyor. Sayın Başbakan spor kulüplerine talimat veriyor. Sayın
Başbakan size talimat veriyor, Meclis çoğunluğuna; hadi onu
anlıyorum, siz kabul ediyorsunuz. Hükûmete talimat veriyor, Başbakan
olarak Hükûmete talimat verebilmesini de anlıyorum ama şimdi geldiğimiz
noktada, Sayın Başbakan mahkemelere açıkça talimat
verdiğini ifade etmiştir, ikrar etmiştir.
Değerli arkadaşlar, bu, Anayasaya aykırıdır.
Bu, Türk Ceza Kanununda suç olarak düzenlenmiştir ve her şeyin
ötesinde bu, demokrasi geleneğine aykırıdır.
Değerli arkadaşlar, bakın, Sayın Başbakan
talimat verdiğini itiraf etti, Yargıya gerekeni söyledik. dedi.
Şimdi soruyorum: Neyi söylediniz yargıya Sayın Recep Tayyip
Erdoğan? Ne söylediniz? Yargı gereğini yapacak. diyor.
Sayın Recep Tayyip Erdoğan, ne yapacak yargı? Yargının
yapacağı gerek, sizin verdiğiniz talimat mı?
Bakın, Türkiye öyle bir noktaya geldi ki, Başbakandan korkan
hâkimler ülkesi hâline geldik. Bugün Türkiyede, yargı görevini yapan
hâkimler ve savcılar Başbakanın şerrinden korkar hâle
gelmişlerdir. Yargı üzerinde siyasetin bu ölçüde ağır
baskı ve tahakkümünün olduğu bir ülke hâlindeyiz.
Sayın milletvekilleri, bakın, Recep Tayyip Erdoğan
açtığı davaların tamamını kazanıyor, Recep
Tayyip Erdoğana karşı açılan davaları da dava
açanların tamamı kaybediyor. Böyle bir ülke, böyle bir hukuk olur mu?
Haklı olduğu için kazanmıyor, hâkimler Başbakanın
şerrinden korktuğu için Recep Tayyip Erdoğanın
açtığı davaları kabul etmek zorunda hissediyorlar
kendilerini, yarın başlarına ne geleceğinden
korktukları için, yarın nereye sürülürüm, nereye tayin olurum korkusu
içerisinde yaşadıkları için yani Başbakan iktidar gücünü kontrolsüz
ve fütursuzca yargı üzerinde tahakküme dönüştürdüğü için bugün
yargıçlar Başbakanın açtığı bütün davaları
kabul etmek zorunda hissediyor kendisini.
Değerli arkadaşlar, daha yakın zamanda Facebookta,
sosyal paylaşım sitelerinde Başbakana hakaret nedeniyle 700
soruşturma başlatılmış, ceza soruşturması.
Bu 700 soruşturmanın 50 tanesi Başbakanın müracaatı
üzerine, 650 tanesi resen başlatılmış. Aynı soysal
paylaşım sitelerinde ana muhalefet partisi lideri başta olmak
üzere diğer muhalefet partisi liderleri ve birçok siyasetçiyle ilgili
birçok yayın var. Hiçbirisiyle ilgili resen soruşturma yapmayan
savcılar Başbakan söz konusu olduğunda 650 tane
soruşturmayı resen başlatmıştır. Bu bile,
doğrudan doğruya, yargı üzerindeki tahakkümün, baskının
açık bir göstergesi, delilidir.
Sayın milletvekilleri, şimdi, siz iktidar partisine mensup 326
sayın AKPli milletvekili, sizin açınızdan bugün
Başbakanın yargıya müdahalesi bir sorun olmayabilir, bir sorun
teşkil etmeyebilir ama unutmayın, yargıya siyasetin talimat vermeye
başladığı an siz de güvence altında değilsiniz.
Bakın, size 22nci Dönemi hatırlatayım: 22nci Dönemde AKP
sıralarında, bu koltuklarda sizlerle beraber oturan 2 sayın
milletvekili vardı; birisi Emin Şirin, birisi Turhan Çömez.
Sayın milletvekillerinin Başbakanla arası açıldıktan
sonra başına ne geldiğini, hangi örgüt
soruşturmalarına maruz kaldıklarını hepimiz biliyoruz.
(CHP sıralarında alkışlar) Yani yarın sizin
başınıza da aranız açıldığı zaman ne
gelebileceğini hatırlatıyorum. Onun için, bunun yolunu
şimdiden gelin kapatalım. Başbakanların talimat verdikleri
yargıda iktidar partisi milletvekilinin dahi güvencesi yoktur. Yarın
Başbakanla aranız açılırsa sizin de başınıza
aynı şeyin gelmeyeceği konusunda hiçbir iddiada
bulunamazsınız.
Değerli arkadaşlar, Et kokarsa tuz var, tuz kokarsa ne olacak?
diye bir söz vardır. Şimdi tuzun koktuğu yerdeyiz. Yargı da
siyasetin talimatıyla iş tutmaya başlarsa artık o ülkede
tuzun koktuğu noktaya gelmişiz demektir.
Burada, biraz önce Sayın AKP Grup Başkan Vekili
çıktı, Cumhuriyet Halk Partisinin cumhuriyet mitinglerinde Ulus
Meydanında illegal örgütlerle iş tuttuğundan bahsetti, iş
tutmakla suçladı. Şimdi o suçlamayı aynen iade ediyorum ve
başka bir şey söylüyorum; Cumhuriyet Halk Partisi illegal örgütlerle
iş tutmayı bilmez ama AKP, illegal örgütlerle iş tutmayı
bilen ve o illegal örgütleri koruma konusunda da oldukça maharetli bir
partidir. Bunun en yakın örneği Deniz Feneri
soruşturmasıdır. Deniz Feneri soruşturmasında
hoşunuza gitmeyen soruşturmayı yapan savcıları bugün
sanık sandalyesine oturttunuz, Deniz Fenerinin sanıkları,
şüphelileri de şeref koltuğunda oturuyor AKP İktidarı
sayesinde.
Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi illegal örgütlerle
iş tutmaz ama AKPnin illegal örgütlerle iş tuttuğunu Alman
mahkemeleri tescil etti Deniz Feneri dosyasında, Alman mahkemeleri tescil
etti. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) Başbakan hakkında gensoru
görüşülüyor, Bakanlar Kurulunun hâline bak!
BÜLENT TEZCAN (Devamla) Allaha şükür ki Alman mahkemelerine etki
edecek kadar daha kolunuz uzun değil, Türkiye mahkemelerine etki
ediyorsunuz ama Alman mahkemelerine etki edecek kadar kolunuz uzun değil.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) Sayın Başkan, lütfen
uyarınız.
MAHMUT TANAL (İstanbul) İllegal örgütlerle Osloda
görüştüler.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
BÜLENT TEZCAN (Devamla) Bugün, Türkiyede AKP klasiği hâline
gelmiştir hâkimleri korkutmak, hâkimlere talimat vermek, yargıya
talimat vermek. Türkiyede siyasi davaların tamamını arka
planında Ben bunların savcısıyım. diye yönlendiren
bir Başbakan vardır. Türkiyede iktidara sırtını
dayayan Yargıtay üyelerinin çocukları, şark görevinde
damatları, çocukları bir ay bile durmadan, görev yerine gitmeden
gelip Ankarada, Türkiyede en güzel yerlerde görev yaparken, iktidarın
hoşuna gitmeyen, onlardan talimat almayı kabul etmeyen, namusluca
görev yapmak isteyen hâkimlere Türkiyede Haritadan yer beğen.
dendiği bir dönem yaşıyoruz.
Sayın milletvekilleri, işte bunun için, yargıya talimat
veren Recep Tayyip Erdoğan hakkında Meclis soruşturması
önergesi verdik.
Şimdi, dün Türkiye bir ayıbı yaşadı. 61inci
Hükûmet gelene kadar Türkiyede kimsenin bayramlarla derdi yoktu. Bayramlarla
derdi olan bir Hükûmet olarak tarihe geçeceksiniz ama şunu unutmayın:
Milletin bayramıyla oynamak bayrağıyla oynamakla eş
değerdir, millet bayrağına nasıl sahip çıkıyorsa
bayramına da öyle sahip çıkacaktır. (CHP sıralarından
alkışlar)
Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum.(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Tezcan.
İkinci konuşmacı Sayın Mehmet Ali Şahin,
Karabük Milletvekili.
Buyurun Sayın Şahin.(AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; Sayın
Başbakan hakkında verilmiş olan soruşturma önergesi
üzerinde kişisel görüşlerimi arz etmek için huzurunuzdayım. Bu
vesileyle hepinizi en içten duygularla selamlıyorum.
Kuşkusuz ki parlamentoların yasama faaliyetlerinin
dışındaki en önemli görevlerinden bir tanesi denetim görevidir.
Özellikle muhalefet gruplarının ve muhalefet milletvekillerinin
yürütme organının icraatlarıyla ilgili denetim
yollarını kullanmaları onların en tabii hakkıdır
ve hatta görevidir.
Soruşturma yolu da en etkin denetim yollarından biridir çünkü
bir Başbakanı görevde olsun olmasın, bir bakanı görevde
olsun olmasın suçlayacaksınız ve kendisinin Yüce Divanda
yargılanmasını isteyeceksiniz. O nedenle soruşturma
önergelerinin hukuki dayanaklarının çok sağlam olması
gerekir, samimi olması gerekir ve inandırıcı olması
gerekir.
Biraz önce Sayın Tezcan, Sayın Başbakanın bir
cümlesinden bahisle, o cümlenin hangi nedenle söylendiğinden bahsettiler.
Sanıyorum ağustos ayında 9 BDP milletvekili terör örgütü
mensuplarıyla kucaklaşmışlardı ve bu, kamuoyunda ciddi
bir tepkiye yol açmıştı. Sayın Başbakan kamuoyunun bu
tepkisine tercüman olabilmek ve kamuoyuna Bu eylem cezasız
kalmayacaktır kuşkusuz. şeklinde açıklamasıyla,
kamuoyunu bir noktada teskin etmek için demin Sayın Tezcanın ifade
ettiği cümleleri kullanmıştır.
KAMER GENÇ (Tunceli) Peki, o hâkimler, savcılar
sorumluluğunu bilmiyorlar mı ki Tayyipi dinleyecekler?
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, önergede, Sayın Başbakanın o
beyanlarının Türk Ceza Yasasının üç maddesine
aykırı olduğunu ve dolayısıyla Sayın
Başbakanın o cümleler sebebiyle suç işlediğini iddia
etmektedirler.
Nedir o maddeler? Türk Ceza Kanununun 257nci maddesi Görevi kötüye
kullanma: Görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle
kişilerin mağduriyetine sebep olmak. Sayın Başbakan o
açıklamasıyla hangi kişinin mağduriyetine neden
olmuştur? Kamunun zararına neden olmak. Hangi kamu zararı
oluşmuştur o açıklamayla? Kişilere bir haksız kazanç
sağlamak. Sayın Başbakanın o açıklaması hangi
kişiye haksız bir kazanç sağlamıştır?
Yine Türk Ceza Kanununun 277nci maddesi Yargı görevini
yapanı etkileme. Bu maddedeki suçun oluşabilmesi için hukuka
aykırı olarak etkilemeye teşebbüs etme koşulu
aranmaktadır.
Bakın, biraz önce burada Engin Altay arkadaşımız bir
konuşma yaptı. Kendisine büyük saygı duyuyorum. Dedi ki: Tüm
cumhuriyet savcılarını emniyet müdürleri hakkında
soruşturma yapmaya davet ediyorum. Biraz önce söyledi Engin Altay. Onun o
cümlesiyle Sayın Başbakana sarf ettiği cümle arasında
hiçbir fark yoktur.
AYTUĞ ATICI (Mersin)- Savcılara talimat veriyor, talimat
veriyor!
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)- Değerli arkadaşlar,
toplumda bir suç görüldüğünde cumhuriyet savcılarının
harekete geçmesini istemek her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının
tabii görevidir, Sayın Başbakanın da görevidir.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Başbakanın o
sözleri yargı mercilerini gereğini yapmak üzere göreve davet etmekten
ibarettir. O nedenle, burada Türk Ceza Kanununun demin ifade ettiğimiz
maddelerine giren, Sayın Başbakanın sözlerinde bir suç unsuru
bulunmamaktadır. Ve bir şey daha söyleyeceğim: Talimattan bahsediyorsunuz.
2004 yılına kadar adalet bakanları cumhuriyet
savcılarına soruşturma yapmaları için emir verme
hakkına sahipti. Adalet bakanlarının böyle bir yetkisi
vardı, cumhuriyet savcılarına emir verebiliyorlardı
soruşturma açmaları için. Bu değişikliği yani
yasalarımızdaki bu yetkiyi, başında Recep Tayyip
Erdoğanın bulunduğu hükûmetler
kaldırmıştır. Bu Parlamentoya getirdikleri tasarıyla
bu değişikliği Sayın Başbakanın başında
bulunduğu Hükûmet gerçekleştirmiştir. Dolayısıyla
mevcut olan, yargıya talimat verme yetkisini bile kaldıran bir hükûmetin
Başbakanına bu şekilde ithamlarda bulunmayı gerçeklerle
bağdaştıramadığımı ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, adil yargılama acaba
etkilenebilir mi? Adil yargılama yapan yargıçlar üzerinde bir
baskı oluşturulabilir mi? Size çok çarpıcı bir örnek vermek
istiyorum: 2007 yılında Cumhurbaşkanlığı seçimi
esnasında bir 367 krizi yaşanmıştı ve toplantı
yeter sayısının da 367 olması gerektiği sebebiyle,
iddiasıyla Cumhuriyet Halk Partisi, burada,
Cumhurbaşkanlığı seçiminde yapılan birinci tur oylamanın
iptali için Anayasa Mahkemesine gitmişti. Anayasa Mahkemesi davaya
bakarken, henüz karar vermeden önce dönemin Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanı Sayın Baykalın şu
açıklamalarını sizlerle paylaşmak istiyorum. Yargıya
nasıl baskı yapılırmış, yargı nasıl
yönlendirilirmiş, en açık şekilde burada görüyoruz: Anayasa
Mahkemesinin, 367 milletvekili bulunmadan cumhurbaşkanı
seçilebileceği yönünde karar vermesi Türkiyeyi tehlikeli
çatışmaya sürükleyecektir. Arkadaşlar, bu ne demektir? Anayasa
Mahkemesine ve Anayasa Mahkemesi üyelerine diyor ki dönemin Cumhuriyet Halk
Partisi Genel Başkanı: Eğer bizim istediğimiz istikamette
bu davayı kabul etmezseniz, yani Parlamentoda
Cumhurbaşkanlığı seçiminde toplantı yeter
sayısını 367 olarak belirleyip karar altına almazsanız
Türkiyede çatışma çıkar yani kan gövdeyi götürür. Yargı
üzerinde bundan daha ağır bir itham, baskı düşünebilir
misiniz? Düşünebilir misiniz? Yargıyı yönlendirme deniliyor
ya, yargı üzerine baskı deniliyor ya işte bunun en
çarpıcı örneği budur.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Başbakan mıydı o sırada?
MEHMET ALİ
ŞAHİN (Devamla) Bakın, hangi genel başkan hakkında
Parlamentoda, adil yargılamayı etkileme suçundan dolayı fezleke
bulunmaktadır? Söyler misiniz bana, hangi genel başkan hakkında?
Sizin Genel Başkanınız hakkında Parlamentoda adil
yargılamayı etkileme bakımından şu anda fezleke
bulunmaktadır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BÜLENT TEZCAN
(Aydın) Sizin mahkemeleriniz sayesinde! Sizin
savcılarınız sayesinde!
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Hangi başbakan hakkında fezleke var ihaleye fesat
karıştırmaktan, sahte evrak düzenlemekten, söyler misiniz?
MEHMET ALİ
ŞAHİN (Devamla) Değerli arkadaşlarım, önergede
yargının her türlü dış baskı, etkileme ve müdahaleden
uzak kalması gerektiğini söylüyorsunuz ancak kendiniz
ağzınızı açtığınızda yargı
organlarına ve yargı mensuplarına en ağır hakaretleri
yapıyorsunuz. Türkiye Büyük Millet Meclisinin ilgili komisyonuna gelen
fezlekede bu açık şekilde görülecektir.
Eğer
şimdi Sayın Başbakan çıksa, şöyle bir açıklama
yapsa, 12 Haziran 2012 seçimlerinden önce sizler tarafından milletvekili
adayı gösterilen ve cezaevinde bulunan ve sonradan milletvekili seçilen
kişileri kastederek, yargıya hitaben Bu arkadaşları
serbest bırakın. Niye serbest bırakmıyorsunuz? diye bir
soru sorsa hepiniz ayağa kalkarsınız; Sayın
Başbakanı protesto etmek için değil, Sayın Başbakan hakkında yeni bir soruşturma
önergesi vermek için değil, alkışlamak için ayağa
kalkarsınız çünkü siz bu cümleyi her zaman söylüyorsunuz.
BÜLENT TEZCAN (Aydın)
Sayın Başbakan öbür türlü talimat verdi o konuda, Seçilmeleri
gelecekleri anlamına gelmiyor. dedi.
MEHMET ALİ ŞAHİN
(Devamla) Bu cümleyi, yargı üzerinde baskıyı siz her
seferinde, her ağzınızı açtığınızda
ifade ediyorsunuz.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Başbakan talimat veriyor Sayın Milletvekili.
MEHMET ALİ ŞAHİN
(Devamla) Değerli arkadaşlarım, sözlerimi
tamamlayacağım.
Sayın Başbakan kamuoyunun
infial duyduğu bir konuda cumhuriyet savcılarının görev
yapmalarını ve soruşturma açmalarını davet anlamında
o açıklamayı yapmıştır. Biraz önce söyledim,
Sayın Altay da aynı şeyi söyledi, Cumhuriyet
savcılarını göreve davet ediyorum. Lütfen şu emniyet
müdürleri hakkında soruşturma açın. dedi biraz önce. Sayın Başbakanın
açıklamasının bundan hiçbir farkı bulunmamaktadır.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Davet
başka, talimat başka; Başbakan talimat vermiştir.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Bizim yandaş
yargımız yok Sayın Şahin.
MEHMET ALİ ŞAHİN
(Devamla) Dolayısıyla, değerli arkadaşlarım, bu
soruşturma önergesi inandırıcılıktan uzaktır,
samimi değildir, çelişki içermektedir. O nedenle, bu soruşturma
önergesi üzerinde konuşmamı tamamlarken ret oyu vereceğimi
ifade ediyor, Sayın Başkanı ve Genel Kurulu yeniden sevgiyle,
saygıyla selamlıyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Şahin.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun efendim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, Sayın Mehmet Ali Şahin
konuşmasında eski Genel Başkanımız Sayın Deniz
Baykal ve şu andaki Genel Başkanımız Sayın Kemal
Kılıçdaroğluyla ilgili birtakım değerlendirmeler
yapmak suretiyle sataşmada bulunmuştur. 69uncu maddeye göre söz
istiyorum.
BAŞKAN Buyurun efendim, iki dakika;
lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeden.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
5.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Karabük Milletvekili
Mehmet Ali Şahinin CHP eski ve şimdiki Grup Başkanına
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben,
Sayın Mehmet Ali Şahinin konuyu değerlendirirken
Anayasanın 138inci maddesinin ikinci fıkrası hükmüne de değinmesini
arzu ederdim, beklerdim; kendisinin hukukçu kimliğinden böyle bir
değerlendirmeyi arzu ediyordum ama beklediğim olmadı.
İlgili hüküm şunu söylüyor: Hiçbir organ, makam, merci veya
kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve
hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.
Şimdi, Sayın Başbakanın Yargıya
gerekeni söyledik. cümlesi toplumun hassas olduğu bir konuda
hassasiyetini ifade etmesinin ötesinde yargıya biraz önce okuduğum
hükümdeki fiillerden birisinin yapılması yönünde bir işlemin,
bir arzunun ortaya konulmasıdır. Buna ister emir deyin ister talimat
deyin ister tavsiye deyin ister telkin deyin; Sayın Başbakan
yargıya bir şey söylemiştir.
Sayın Mehmet Ali Şahin,
Sayın Kemal Kılıçdaroğluyla ilgili bir cümle söyledi, Asıl
sizin genel başkanınızın yargıyı etkilemeye
teşebbüsten hakkında işlem yapılmış durumda.
Evet, Sayın Genel Başkanımız Kemal
Kılıçdaroğlu Silivride tutuklu milletvekillerini ziyaretten
sonra yapmış olduğu açıklamada, özgürlüğe, adalete,
kuvvetler ayrılığına vurgu yapan açıklamasında
aslında yargıya yönelik herhangi bir şey söylememişti ama
savcılar onu farklı yorumladı, hakkında fezleke düzenledi.
Peki, Sayın Şahin Sayın Başbakan da şimdi böyle
bir cümle etmiş durumda. Neden o zaman burada biz Sayın Başbakan
hakkında işlem yapmıyoruz? Yani Sayın
Kılıçdaroğlu hakkında verdiğiniz örnek Sayın
Başbakana uygulanacak olursa
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) -
Sayın Başbakana
hayli hayli bu soruyu sormamız ve bu soruşturma önergesini kabul etmemiz
gerekir. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurun.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan, biraz önce
konuşan hatip ismimi de kullanarak benim söylediğim konuşmayla
Başbakanın iş ve işlemlerini mukayese etmiştir ancak
bunu yaparken
Benim söylediğimle Başbakanın
yaptığı iş arasında çok büyük fark var. Belli ki benim
söylediğimi tahrif etti, yanlış bilgilendirdi. Söz talep
ediyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Tutanaklara geçti Sayın
Başkanım.
ENGİN ALTAY (Sinop) Ne geçti? Olur mu öyle şey! İzah
etmem lazım.
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
6.- Sinop
Milletvekili Engin Altayın, Karabük Milletvekili Mehmet Ali Şahinin
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan Sayın
milletvekilleri; Sayın Şahin iyi bir hukukçudur da aslında.
Kendisini de severim, Meclis Başkanlığımızı da
yapmıştır ama bu kürsüden benim söylediğimle Başbakanın
yaptığı işi böylesine birbirine
karıştırmasını anlamak mümkün değil.
Sayın Şahine, haddim değil ama, Anayasanın 23üncü
maddesini bir kere okumasını öneririm, ondan sonra 91i de tekrar,
tabii öneririm. Sayın Şahine ayrıca savcılara suç
duyurusunda bulunmanın hangi usul ve esaslarla olduğunu da
Yani
ilkokul çocuğu bilir Sayın Şahin. Savcılara basın
yoluyla da suç duyurusunda bulunursunuz, yazılı da bulunursunuz,
şahsen de bulunursunuz, bir aracı aracılığıyla da
bulunursunuz. Savcıya suç duyurusu yapmak ile hâkime talimat vermeyi siz
nasıl aynı kefeye koyarsınız? Lütfen, siyasetle çok
meşgul oldunuz, hukuk bilgilerinizi biraz, bence, bir yeniden gözden
geçirmeniz lazım.
Ben dedim ki Sayın Başkan: Cumhuriyet savcıları,
insanların seyahat özgürlüğünü engelleyen il emniyet müdürleri
hakkında insanların Anayasadan
kaynaklı haklarını
kullanmasını engellediği için görevi gereği -basın
aracılığıyla zaten duyurulmuş bir iştir, bilinen
bir iştir- gereğini yapmalarını bekliyorum. Bunun ile Başbakanın
Talimat verdik, gereği yapılacak. sözü bir tutulabilir mi, böyle
bir şey olabilir mi? Kaldı ki Ne gariptir ki sizin
savcılarınız demeyeyim ama maalesef başında
cumhuriyet ibaresi olan savcılar Cumhuriyet Bayramını
kutlamak için Türk Bayrağı açan insanlar hakkında soruşturma
açıyorlarsa, onlara cumhuriyet savcısı denmez, onlara olsa
olsa Hükûmet savcısı denir. dedim, sözümün de
arkasındayım.
Saygılar. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (İstanbul) Hadi oradan!
BAŞKAN Teşekkürler.
IX.- MECLİS SORUŞTURMASI (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
1.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcan ve 111
milletvekilinin; bazı milletvekillerinin yargılanmaları ve
dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda
yargıya talimat verdiği, yargıya müdahale ederek yürütme erkini
ölçüsüz ve hukuk tanımaz biçimde kullandığı iddiasıyla
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında Meclis
soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/1) (Devam)
BAŞKAN - Şimdi, üçüncü konuşmacı Eskişehir
Milletvekili Sayın Süheyl Batum.
Sayın Batum, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sayın Başbakan hakkında Meclis
soruşturması açılması için verdiğimiz önerge üzerinde
kendi görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum.
Evet, Sayın Başbakan hakkında bir Meclis
soruşturması açılmasını talep ediyoruz. Tabii, bunun
için, Sayın Başbakanın, cezai sorumluluğunu
gerektirdiğini düşündüğümüz fiillerini açıklamamız
gerekiyor. Fakat şunu açıklıkla söyleyeyim, bizce, maalesef
Sayın Başbakanın tüm davranışları cezai sorumluluğu
gerektirecek davranışlardır. Birçok örnek var ama bunlardan
birkaçını müsaade ederseniz sizlere açıklamak istiyorum.
Bir
başbakan bir kere bunu özellikle vurgulamak istiyorum- hiç durmadan, hiç
durak vermeden kendi ülkesinin vatandaşlarını açıkça
bölecek, ötekileştirecek ifadelerde bulunabilir mi? İlk defa -Anayasanın
maddelerini belirlemek için ilk önce- size bazı örnekler vereyim. 29 Nisan
2011, yer TÜSİAD Genel Kurul Salonu, Sayın Başbakan şöyle
diyor: Biliyorsunuz, ana muhalefet partisinin genel başkanı Alevidir
ama Hacı Bektaş Veliyi bile anlamamış. Yer Muş, 30
Nisan 2011; yer Kastamonu, tarih 4 Mayıs 2011, aynen şöyle diyor:
Alevilik vardır kendisinde. Yer Amasya, 5 Mayıs 2011; yer
Kahramanmaraş, 8 Mayıs 2011; yer Afyon, 10 Mayıs 2011, güya ana
muhalefet partisinin başkanı Aleviymiş! Yer Denizli, 13
Mayıs 2011; yer Malatya, tarih 18 Mayıs 2011 ve bu
konuşmaların tümünde de bir mezhebe yollama da yaparak orada bulunan
kendi taraftarlarına Yuh! çektiriyor, bir kenara duruyor ve Yuh!
çektiriyor.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, bir başbakanın cezai sorumluluk
gerektiren davranışlarını konuşurken
konuşmalarının tümünde halkın bir bölümünü
ötekileştiren, bir bölümüne diğer bölümünü açıkça yuhalatan
başka bir başbakan gördünüz mü? Bundan büyük bölücülük hiç olur mu?
Bundan büyük ötekileştirme hiç olur mu? Bir başbakan her
konuşmasında böyle bölücülük yapıyorsa bu sorumluluk gerektiren
bir davranış değil midir? Bu cezai sorumluluk gerektiren bir
davranış değilse Türk Ceza Kanununun 216ncı maddesi neyi
düzenliyor, kime uygulayabilirsiniz bundan sonra? Bu tek başına yeter
değerli arkadaşlar ama Sayın Başbakanın her
davranışı. dedim, sadece bu değil. Başbakan, Türkiye
Cumhuriyetinin vatandaşlarını sadece Alevi, Sünni, Sen
Zerdüşt dinindensin, sana ne bundan? diye adlandırmıyor,
bölmüyor Cumhuriyete inananlar-inanmayanlar. diye de bölüyor.
Bütün arkadaşlarım da söyledi, 29 Ekim Cumhuriyet
Bayramının -nasıl
tevil etmeye çalışırsanız çalışın-
nasıl kutlanabildiğini, hangi koşullarda
kutlandığını hepiniz gördünüz, hepimiz gördük. Kimler
vardı orada? Hepimiz söyledik, fotoğraflara da bakabilirsiniz:
Gençler, yaşlılar, beş yaşında çocuklar, on
yaşında çocuklar, sakallı amcalar, teyzeler; onlar gaz yediler,
onlara gaz bombası atıldı, onlara tekme atıldı ve
Başbakan Ben barikatları açın emrini vermedim, yanlış
yaptılar. dedi.
Bırakın bu arkadaşların, bu gaz yiyenlerin, tekme
yiyenlerin Atatürkçü olmalarını, bırakın cumhuriyet
sevdalısı olmalarını, bırakın cumhuriyeti
savunmalarını; onlar Türkiye Cumhuriyetinin birer yurttaşı,
onlar birer birey. Onları Başbakanın kulları olmaktan
ayıran tek unsur var: Haklara, özgürlüklere sahip olmaları, bu
hakları istedikleri şekilde kullanabilecek olmaları;
analarının ak sütü gibi helal haklar. Bırakın -dediğim
gibi- cumhuriyetçi olmalarını, Atatürk sevgisiyle dolu
olmalarını; insan olmaları sıfatıyla sahip
oldukları haklar ve Başbakan bu kişilerin haklarını
kullanmalarına kızıyor. Seyahat haklarını engelliyor,
ifade, eleştiri haklarını engelliyor, toplantı
haklarını engelliyor, Anayasanın -Sayın Engin Altay da
söyledi, Sayın Bülent Tezcan da söyledi- 23üncü, 34üncü maddesinde
sayılan en temel haklarını, 26ncı maddesindeki
haklarını engelliyor ve barikatı açan polislere de kızıyor:
Yanlış yaptılar, talimatı ben vermedim. diyor, Onlar
teröristler, terörist gruplara destek veriyorlar. diyor. Kim diyor
değerli arkadaşlar bunu? Üstelik kendi Hakan Fidanını
Osloya terör örgütüyle görüşmeye gönderen Sayın Başbakan
söylüyor bunu. Üstelik BDPyi bile muhatap almadan terör örgütünü doğrudan
muhatap alan bir Başbakan söylüyor. Kime diyor? Bu ülkenin genç-yaşlı,
kadın-erkek vatandaşlarını, bireylerini hedef alarak
söylüyor.
Değerli arkadaşlar, özellikle dün gençler çok önemli bir
şey söylüyorlardı orada olanlar, tabii çoğunuz göremediniz:
Mustafa Kemalin askerleriyiz. diye bağırıyorlardı. Bugün
Sayın Genel Başkanımız da söyledi. Orada polis de onlara
Peki biz neyiz? Biz de Mustafa Kemalin polisleriyiz. diyorlardı,
Başbakan ise onlara Hayır... Onları kendisinin kapı
kulları zannediyor. Oraya gelen vatandaşlara da kızıyor
Neden benim kapı kullarım olmadınız. diye. Bir başbakan
devletin valilerini, devletin polislerini, emniyet müdürlerini kendisinin
kapı kulları, kendisinin emir kulları zanneder mi? Böyle
davranan bir başbakanın cezai sorumluluğu gerektiren bir
davranış içinde olduğunu söylemez miyiz? Eğer o
değilse, bunu böyle görmüyorsanız TCKnın 109uncu maddesi neyi
düzenliyor; 114, 115, 119uncu maddeleri neyi düzenliyor? Değerli
arkadaşlar, hepsi Sayın Başbakanın sorumluluğunu
doğuran
Şimdi, bir şey daha vereceğim çok kısaca. Şunun
için vereceğim: Bugün göreceğiniz için değil onları,
görmeyeceksiniz, görmezden geleceksiniz ama bundan bir sene sonra, beş sene sonra, on sene sonra, en
azından çoluğunuza çocuğunuza Ben bunları görmedim,
haberinde değildim. demeyin diye. Türk Ceza Kanununun 306ncı
maddesi açıkken bunu açıkça ihlal eden, bu
davranışları yapan bir Başbakandan bahsediyoruz.
Sakın, lütfen, bir beş sene sonra A, aa, Benim hiç haberim
olmamıştı. demeyin, Hiç kimse dile getirmemişti.
demeyin. Bunların hepsi yeter de, vatandaşlarımızı
ayırmaya, bölmeye çalışan Sayın
Başbakanımıza yetmedi. Aynen şöyle söyledi
dokunulmazlıklarla ilgili olarak: Zaten yargıya gerekenleri
söyledik. Yargı da gereğini yapacak, biz de Parlamentoda gereği
neyse onu yapacağız.
Şimdi, Sayın Mehmet Ali Şahin, benim de çok saygı
duyduğum, beraber de Anayasa Uzlaşma Komisyonunda görev
yaptığımız bir değerli siyasetçimiz, bir
arkadaşımız. Hakikaten, mecburen tevil etmeye çalıştı,
Öyle demedi ki canım, başka şeyler söyledi. dedi.
Tabii, ilk önce şunu söyleyeyim: Sayın Başbakan,
herhâlde, ne söylediğini bilmeyen, her söylediği tevil etmeyi
gerektiren bir siyasetçi değildir? Böyle algılamamamız
lazım çünkü söylediği burada, Sayın Başbakanın
söylediği açık. Burada şöyle söylüyor: Ben de yargıya
zaten gerekenleri söyledim, yargı da gerekenleri yapıyor, biz de
Parlamentoda gereği neyse onu yapacağız. Üstelik, bunu kendi
grup toplantısında açık açık -genişletilmiş grup
toplantısında- yapıyor. Tam da burada yeri var.
Hiç öyle, Arkadaşlar, bir baksınlar, Sayın Engin
Altayın söylediği gibi savcılar görevini yerine getirsin.
filan demiyor. Biz, gereğini yargıya söyledik, yapacaklar. diyor.
Şimdi, bu ne demek arkadaşlar? İstediğiniz kadar
tevil etmeye çalışın, istediğiniz kadar, üç sene sonra, bir
sene sonra, çocuklarınıza, gençlere, Canım biz
anlamamıştık ki onu, duymamıştık. deyin.
Yargıya gereğini söyledik, yargı da gereğini yapacak.
diyor. Bunu söyleyen, bu ülkenin Başbakanı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Devamla) - Şimdi, eğer bu
sorumluluk doğurmuyorsa
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Gereğini yapmasın mı?
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Devamla) Sevgili dostum, ben söyleyeyim
de yargı yapmasın. Sizin döneminizin bir özelliği bu. Sizin
döneminizi bilmediği için Anayasa, bu AKP
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Gereğini yapmasın mı?
BAŞKAN Sayın Batum, teşekkür ediyorum. Süreniz
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Devamla) Anayasanın 138inci maddesi
değerli kardeşim açık: Hiçbir organ, makam, merci, kişi,
mahkemelere hâkimlere emir, talimat veremez, tavsiye, telkinde bulunamaz.
diyor. Şöyle demiyor: Olsun onlar yapar, onlar dinlemesin onları.
Arkadaşımızın hukuku
BAŞKAN Sayın Batum, teşekkür ediyorum. Süreniz bitti.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Devamla) Bir cümleyle hemen bitiriyorum.
Değerli arkadaşlar, Sayın Başbakanın bu yüzden,
bu söylediklerinden dolayı yargısal anlamda sorumlu olduğunu
düşünüyoruz ama Sayın Başbakan her seferinde Cumhuriyet Halk
Partisine tek parti dönemiyle yükleniyor, suçluyor. Biz, Cumhuriyet Halk
Partisi, tek parti döneminden çok parti dönemine geçmiş bir partidir. Buna
geçerken de başında birinci genel başkanı ve ikinci genel
başkanı vardır. Bugün Türkiyede tek parti dönemine geçmek
isteyen bir parti var, faşist rejime geçti, onun da başında
Sayın Başbakan var. (CHP sıralarından alkışlar,
AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Batum teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, son konuşmacı Adana Milletvekili
Sayın Ömer Çelik.
Buyurun Sayın Çelik. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÖMER ÇELİK (Adana) Saygıdeğer Başkanım, çok
değerli milletvekilleri; Kurban Bayramınızı ve 29 Ekim
Cumhuriyet Bayramınızı kutluyorum. İnşallah her
bayram milletimize daha çok hayırlar ve güzellikler getirir.
Aslında yargı içerikli bir önerge tartışıyor
olsak da tartıştığımız konu hukukla ilgili bir
konu değil, tartıştığımız konu doğrudan
siyasetin algılanmasıyla ilgili bir konu. Bu siyasetin
algılanmasıyla ilgili konunun esasında Türkiyede devlet düzeni
içerisinde devlet düzeninin hangi kodlara sahip olması gerektiği, bu
kodları korumak üzere de yargının nasıl seferber edilmesi
gerektiğiyle ilgili bir tartışma izliyoruz...
Şimdi biraz evvel, çeşitli ifadeler kullanıldı
yargıya müdahaleyle ilgili, bir hafıza tazelemesi yapıldı.
Şimdi bu hafıza tazelemesine hep beraber devam edelim, ondan sonra
asıl konumuza gelelim.
Bakın,
Şemdinli İddianamesi söz konusu olduğu zaman, Cumhuriyet Halk
Partisinin, bugün yargıya müdahaleden bahseden Cumhuriyet Halk Partisinin
Şemdinli İddianamesiyle ilgili yorumu şuydu: Bu, TSKya darbe
girişimidir. diyordu. Nitekim Ergenekon soruşturması
başladığında Cumhuriyet Halk Partisinin ilk kurumsal
tepkisi: AK PARTİ kendi derin devletini inşa ediyor. diyordu yani
Savcılar bağımsızdır, yargı
bağımsızdır, kendi işini yapıyor. demiyordu.
Nitekim gizli tanıkla görüşen CHP milletvekilleri söz konusu
olduğu zaman hiçbir şekilde Cumhuriyet Halk Partisinden bir
eleştiri gelmedi. Anayasa değişikliği, seçimlerde milletin
büyük bir çoğunlukla değiştirilmesi hususunda destek
verdiği Anayasa tartışmalarıyla ilgili Cumhuriyet Halk
Partisi kurumsal görüş olarak o zamanki Genel Başkanının
ağzından şu ifadeyi kullandı: Cumhuriyet kanla kuruldu,
kan dökerek kuruldu. Kan dökersiniz, Anayasayı değiştirirsiniz.
dedi. Bir Anayasa değişikliğiyle ilgili olarak bunu söyledi.
Şimdi, ortada
Nitekim devam eden yargılamalarla ilgili olarak Seyfi
Oktaya verilen talimatlar ve bu talimatlar neticesinde ortaya çıkan
kayıtlar herkesin malumu.
ALİ
ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Öyle bir şey yok, yalan söylüyorsun!
ÖMER ÇELİK
(Devamla) Şimdi, bizim tartıştığımız
mesele şu: Türkiyede 1921, 24, 60, 82, birkaç tane Anayasadan
bahsediyoruz. Aslında Türkiyede birkaç tane Anayasa yok. Türkiyede bir
tane Anayasa vardır, o da derin anayasadır. Derin anayasa üzerinden,
tek partili rejimden bugüne kadar yargı seferber edilerek, yargıda
bir oligarşi kurularak Türkiyenin oligarşik bir devlet düzeyinde
yönetilmesinin garanti altına alınması söz konusu olmuştur.
SELAHATTİN
KARAAHMETOĞLU (Giresun) Oligarşi burada.
ÖMER ÇELİK
(Devamla) Bugün yargı değiştirildiği için, bugün
yargı normalleştiği için, yargının yüksek
demokrasilerde olduğu gibi normalleşmesi önündeki engeller
kaldırıldığı için siyasetin yedeği olarak bir
elinde askerî oligarşiyi, bir elinde yargısal oligarşiyi
tutanlar, bu siyaset enstrümanları kaybolduğu için bugün
karşılarındakini yargıya müdahale etmekle suçluyorlar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sizi buraya taşıdı 12 Eylülde o
Anayasayı yapanlar.
ÖMER ÇELİK (Devamla) Bakın, çok açık ve nettir, çok
açık ve nettir. Bugün bu Mecliste defalarca bazı muhalefet
sözcülerinin ağzından duyduyduk Egemenlik kayıtsız
şartsız millete aittir ama bu egemenliği sadece Meclis tek
başına kullanamaz. diyerek arkasından militan bir yargının,
egemenliği Meclisle nasıl paylaşacağına dair on
yıldır burada çok nutuklar dinledik biz, çok uzun nutuklar dinledik.
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) Vallahi ezber söylüyorsun, ezber,
ezber
ÖMER ÇELİK (Devamla) Mesele şudur arkadaşlar, mesele
şudur: Ya sivil siyaset yapacaksınız ya da sivil siyasetin
zıddına düşeceksiniz. Sivil siyasetle oligarşik siyaseti
mezceden melez bir siyaset olmaz. Melez siyaset olduğu zaman ne olur
biliyor musunuz? Ordu darbe yapamadığı için çıkar bir
sözcünüz orduya Kâğıttan kaplan der. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Ya da ordunun bu ülkeyi yönetmesi
gerektiğine inanan il başkanınız çıkar askerlere Siz
cumhuriyete sahip çıkamadığınız için biz cumhuriyete
sahip çıkıyoruz. diyerek, ülkeyi asıl yönetmesi gerekenin asker
olduğunu itiraf eder, sizden de bununla ilgili hiçbir mütalaa gelmez. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bunların hepsi palavra, palavra. Başka
şeyler söyle, başka şeyler.
ÖMER ÇELİK (Devamla) Şimdi, askeri defalarca gördük. Asker üzerinden
siyaseti dizayn etmek isteyenler, asker meselesiyle ilgili umutları
tükendiği zaman yargı meselesine sarıldılar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) O askerler bu hâle getirdi sizi.
ÖMER ÇELİK (Devamla) Yargı meselesiyle ilgili umutları
tükendiği zaman da Türkiyede yargıya müdahale ediliyor. diyorlar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Deniz Fenerini anlat, HSYKyı anlat sen.
ÖMER ÇELİK (Devamla) Şimdi açıkça söylüyorum, yüksek
demokratik standartlarda bir yargı düzeni isteyen varsa samimi olarak
gelir, bu Meclise şunu söyler, der ki: Biz yüksek demokratik
standartlarda bir yargı düzeni istiyoruz. O zaman şunu teklif
edersiniz: Yüksek yargı organlarının bütün üyelerinin
tamamının Meclis tarafından seçilmesiyle ilgili bir önerge
getirirsiniz. O zaman hep beraber deriz ki: Millî iradeye itibar ediyorsunuz.
Yargının millî irade tarafından denetlenmesi gerektiğini
savunuyorsunuz ve neticeyi ortaya koyuyorsunuz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Başbakanın öyle diyor zaten. Ne
gerek var buraya getirmeye?
ÖMER ÇELİK (Devamla) Bakın, Başbakanımıza
haddini aşarak Başbakanın kapı kulları diyen,
gençlere şu sıfatı layık görüyor: Mustafa Kemalin
askerleri. diyor. Hâlâ gençleri asker yapmanın peşinde, gençleri bir
yerlere doğru savaş elamanı yapmanın peşinde
koşuyorlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
Asker tabiri dışında gençlere layık
görebildiğiniz bir tane tabiriniz yok mu bugüne kadar? Türkçede kelime mi
tükendi? Asker tabiri dışında gençlere uygun bir sıfat
bulamıyor musunuz bu ülkenin yurttaşlarına?
Laik demokratik
bir cumhuriyetin yurttaşları
Bakın, şunu açıkça
söyleyelim: Bu ülkede laikliğe karşı odak olmaktan dolayı
pek çok partiye dava açılmıştır ama Anayasanın
devleti tanımlayan bütün sıfatları eşittir. Laikliğe
karşı odak olmak kadar demokrasiye karşı odak olmak
ALİ
ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Demokrasiden ne anlarsınız, demokrasiden?
ÖMER ÇELİK
(Devamla) -
sosyal devlete karşı odak olmak da suçtur. Eğer,
Türkiyede demokrasiye karşı odak olmak gerçekten bir suç kabul
edilseydi, bir tek partiye bugüne kadar bin kere dava açılması
gerekirdi çünkü bütün bir tarihi demokrasiye karşı odak olmakla
geçmiştir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) İçişleri Bakanı anlatsın demokrasiyi!
Sayın Bakan gelin bir anlatın bombaları nasıl
atıyordunuz, Bayrak taşıyanlara nasıl bomba
attınız onu anlatın. PKK bayrağını tankların
üzerine yapıştıranlara ses çıkartmayın!
ÖMER ÇELİK
(Devamla) - Bakın, Prusyalı bir düşünürün çok güzel bir tabiri
var, diyor ki: Prusyayı bir ülke olarak ve Prusya ordusunu da
Prusyanın ordusu olarak algılamadılar. Prusyayı, Prusya
ordusunun ülkesi hâline getirmeye çalıştılar.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Tayyipin sözcüsü gibi!
ÖMER ÇELİK
(Devamla) - Biz diyoruz ki bugün, biz bugün diyoruz ki: Türk Silahlı Kuvvetleri,
Türkiyenin ordusudur.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Uludereyi anlat, Uludereyi nasıl bombaladınız?
ÖMER ÇELİK
(Devamla) - Türkiyedeki bağımsız yargı Türkiyenin
yargısıdır ama birileri bu ülkeyi juristokrasinin
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Deniz Fenerinin savcılarını anlat, onları
anlat.
ÖMER ÇELİK (Devamla) -
ya da
militarizmin ülkesi hâline getirmeye çalıştığında,
buna biz karşı çıktığımızda yani bu
sofistike derin faşizme karşı
çıktığımızda yargıya müdahale etmekle
suçlanıyoruz.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Sen niye oraya çıktığını unuttun
galiba, sen başkalarını savunmaya çıktın oraya,
onları koru. Ne işin var senin Prusyada? Demagoji yapıyorsun.
ÖMER ÇELİK
(Devamla) - Asıl faşizm nedir biliyor musunuz? Asıl faşizm
şudur: Her darbenin arkasında duracaksın, darbeyi arkanda
bulamazsan yargıyla siyasete müdahale etmeye kalkacaksın. Anayasa
değişikliklerine karşı çıkacaksın, milletin ak
sütü gibi helal olan millî iradeyi sürekli olarak asker ya da yargı eliyle
gasbetmeye çalışacaksın ondan sonra da utanmadan çıkıp
bu ülkede demokratik yollarla iş başına gelmiş, on
yıldır her seçimde oyunu artırmış partiye bu
sıfatı kullanacaksın! (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sen utanacaksın asıl, sen utanacaksın!
ÖMER ÇELİK
(Devamla) - Bakın, o sıfatı kullanan kişi faşist
görmek istiyorsa çıksın şu kapıdan -aşağıda
aynalar var- aynaya baksın, gördüğü kişi faşistin ta
kendisidir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ
ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Sizsiniz faşist!
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Eskişehir) Git bak bir o aynaya, gör kendini.
ÖMER ÇELİK
(Devamla) - Bugün siyaset tarihi bilenler, birazcık siyaset felsefesi
bilenler şunu çok iyi bilirler:
Egemenlik kayıtsız şartsız millete aittir ama
millet bu egemenliği şu parti eliyle kullanır. diye
tüzüğüne yazan Türk siyasi tarihinde bir parti vardır, bu da
faşizmin bire bir sofistike ve saf tanımıdır, başka
bir şey değildir. (CHP sıralarından gürültüler)
Şimdi, mesele nedir? Mesele, AK PARTİnin yargıya
müdahale etme meselesi değildir.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sen niye oraya çıktın, niye oraya
çıktın? Demagog!
ÖMER ÇELİK (Devamla) - Herkes şunun farkında olsun: Biz,
bir yargı tartışması yapmıyoruz. Demokratik devlet
düzeni, modern devlet düzeni, modern bir devlet düzeninde yargının
demokratik sistem içerisinde nasıl bir konuma sahip olması
gerektiğiyle ilgili bir tartışma yapıyoruz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Nasıl talimat verdiğini
tartışıyoruz.
ÖMER ÇELİK (Devamla) - Bugün AK PARTİyi yargıya müdahale
etmekle suçlayanlar, o zaman, getirsinler, Avrupa Birliği standartlarında,
yüksek yargı organlarını meclislerin seçtiği şekilde,
bu Meclisin yüksek yargının bütün üyelerini seçeceği bir
önergeyi buraya getirsinler
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bırak palavrayı, bırak
palavrayı sen!
ÖMER ÇELİK (Devamla) -
ondan sonra, biz buna destek vermezsek
çıkıp bizi yargıya müdahale etmekle suçlasınlar. Temel
mesele bununla ilgili değil. Temel mesele, sivil siyaset yoluyla,
sandık yoluyla, halk iradesi yoluyla hiçbir şekilde siyaset yapma
umudu olmayanların hâlâ oligarşik ya da militarist birtakım
odaklardan medet umma meselesidir. Mesele bununla ilgili meseledir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Siz umdunuz, siz
Beş yaşındaki
çocuktan yaşlıya kadar her kesimden insan vardı orada.
ÖMER ÇELİK (Devamla) - O zaman, herkes başını önüne
koyup şunu düşünecek: Sosyalist Enternasyonalden Türkiyeye kadar,
hemen her kesimde, Türkiyede militarizmle, yargı müdahalesiyle eş
anlamlı olarak anılan, militarizm denildiğinde sözlükte ismi
onun karşısına yazılan, yargı müdahalesi denildiğinde
sözlükte ismi onun karşısına yazılan parti kimdir? diye
sorulduğunda buna verilecek isim tektir. Yargı müdahalesini de
destekleyen odur, askerî darbeyi de destekleyen odur. Bugün siyasete müdahale
imkânı kalmadığı için
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖMER ÇELİK (Devamla) - Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Çelik, teşekkür ediyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Buyurun Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Çelik
konuşmasında Cumhuriyet Halk Partisini faşizmle suçlamak
suretiyle sataşmada bulunmuştur. Söz istiyorum efendim.
BAŞKAN Buyurun efendim, iki dakika; lütfen sataşmaya meydan
vermeden.
EMRULLAH İŞLER (Ankara) Her konuşmadan sonra
sataşma mı olur?
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
7.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Adana Milletvekili Ömer
Çelikin Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Siz de söz isteyin, siz de çıkın konuşun ama
bakın, Başkan öyle takdir etti, demek ki sataşmış
konuşmacı. Sizin, muhalefetin hiçbir yerde
konuşmasına tahammülünüz yok. (CHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi, Sayın Çelik konuşmasında
Dışarı çıkıp aynaya bakın, faşizmin,
faşistin kim olduğunu göreceksiniz. dedi. Hiç
dışarıya çıkmaya falan çıkmaya gerek yok, dünkü Ulus
Meydanına baktığınızda, faşizmin, faşistin
kim olduğunu siz daha iyi göreceksiniz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi, hiç konuyu saptırmaya gerek yok arkadaşlar.
Sayın Başbakan açık bir şekilde yargıya müdahale
etmiştir. Konuşmacıların, bu konuyu bırakıp da
Siz de şunları yaptınız. gibi bir savunma psikolojisi
içerisine girmesi, Ya biz yaptık ama Sayın Başbakan müdahale
etti ama bu bir ihtiyaçtan doğdu, siz de şunları
yaptınız. demektir. Bu, budur. Suçu kabulleniyorsunuz.
Sayın Başbakan yargıya açık bir şekilde
müdahale etmiştir. Dün, Ulusta faşizm vardı. Biz artık
faşizm eski dönemlerde kaldığı için terminoloji olarak onu
kullanmıyoruz otoriter rejim diyoruz artık. Faşizm İkinci
Dünya Savaşı yıllarının, ondan sonraki
yılların yönetim dönemiydi, şimdi otoriter rejimler var.
Sayın Başbakan her seçimde oyunu artırdıkça
yargıyı, üniversiteleri, bütün kamu kurumlarını, bütün
medyayı, aydınları, herkesi kontrolü altına almaya başladı
ve dün Sayın Cumhurbaşkanının birazcık müdahalesinden
bile rahatsız oldu. Yani Sayın Cumhurbaşkanına da meydan
okuyor Gel başkanlık sisteminde yarışalım.
Sayın Cumhurbaşkanına teşekkür ediyorum, medeni bir
tavır gösterdi, demokratik bir tavır gösterdi, Sayın Tayyip
Erdoğanda olmayan bir tavrı gösterdi.
Evet, faşizm dün Ulustaydı, faşizm bugün AK PARTİ
Grubundaydı.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Ben teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) Sayın Başkan,
Sayın Çelik kapı kulları ve kâğıttan kaplan dedi.
BAŞKAN
Sayın Batum, anlayamadım efendim.
Daha önce
kâğıttan kaplan diyenler dedi, kendisi demedi.
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Eskişehir) Doğrudan doğruya başka bir amaca
yönelik olarak söylediğimi söyledi.
Efendim, burada İç Tüzüke göre açıklamam gerek.
BAŞKAN
Buyurun, iki dakika açıklayın.
8.-
Eskişehir Milletvekili Bedii Süheyl Batumun, Adana Milletvekili Ömer
Çelikin şahsına sataşması nedeniyle konuşması
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) Evet, değerli
arkadaşlar, sözü aldım çünkü Sayın Ömer Çelikin genelde
sözlerine, söylediklerine çok fazla yanıt vermenin gerekli
olmadığını düşünüyordum çünkü bana göre yuvarlak, çok
fazla anlamı olmayan; çok fazla bilimsel, hukuksal temeli olmayan
sözlerdir. Ben de Beni ilgilendirmez, herkesin oyu kendine göre. diye
düşünüyordum ama şimdi, eğer vatandaşların
analarının ak sütü gibi helal haklarını, anayasal
haklarını göz ardı etmek için birtakım şeyler
söyleniyorsa ona mutlaka bir cevap vermemiz lazım.
Bir: Bir kere, kesinlikle, Anayasayı açıp Sayın Ömer
Çelikin bir bakması lazım ya da hukukçu arkadaşların
Sayın Ömer Çelike bir kere şunu anlatması lazım:
Anayasamızda bizim talimat vermenin, genelge göstermenin, yargı
yetkisinin kullanılmasında emir verilmesinin, talimat verilmesini,
tavsiye, telkinde bulunulmasını yasaklıyor. Sayın
Başbakanın söylediği şu: Zaten yargıya gerekenleri
söyledik, yargı da gereğini yapacak. Biz de Parlamentoda gereği
neyse ona bakacağız. diyor. Şimdi, Sayın Ömer Çelik, bunu
yargının yaptıklarını eleştirmekle
karıştırıyor.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Sataşmadan söz aldın, demagoji
yapma.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Devamla) - Karıştırmak için
değil, sataşma bu. Karıştırma değil,
karıştırmamanız lazım bunu; siz karıştırmazsınız
da Sayın Ömer Çelik karıştırıyor. Lütfen bunu
söyleyin. Eleştiri başkadır, tavsiye Yargıya gereğini
söyledik, gereğini yapacak. demek başka bir şeydir. Bunu lütfen
Sayın Ömer Çelike biri hatırlatsın.
İkincisi de: Mustafa Kemalin askerleriyiz. diye gençlerin ve
polislerin söylediğini söyledim, Ben söylüyorum. demedim. Ben,
dolayısıyla hiç kimseye Mustafa Kemalin askerleri. demedim. Olsam
olsam ben Mustafa Kemalin askeri sayarım kendimi ama Sayın
Başbakanın herkesi kapı kulları gibi gördüğünü
söyledim, Sayın Ömer Çelikin ona cevap vermesi gerekirken Süheyl Batum
herkese
Bu çok yanlış, bunu özellikle vurgulamak istedim.
Kağıttan kaplanı
(CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Batum, teşekkür ediyorum efendim. Sağ
olun.
Sayın Başkan
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, İç
Tüzük 107 ve 108e göre, hakkında soruşturma istenen Başbakan
veya bakanın mutlaka Genel Kurulda kişisel konuşmalardan sonra
söz alıp konuşması ve ondan sonra gizli oylamaya gidilmesi
gerekiyor.
Sayın Başbakan yanılmıyorsam bugün Almanyaya gitti,
Meclise de Almanca Eyvallah dedi.
Şimdi, hakkında soruşturma istenen Sayın
Başbakan konuşmadan, kendini ifade etmeden, bu iddialara yanıt
vermeden burada gizli oylama yapılamaz. Bu noktadan itibaren
Başbakanın olacağı bir saate kadar gizli oylamanın
ertelenmesini talep ediyorum. Bu konuda aykırı bir durum varsa
Başkanlık Divanının tutumu konusunda söz almak istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Zapta geçti sözleriniz. Sayın Başbakan adına grup
başkanları her zaman konuşabilirler.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başbakan Hükûmeti
temsil ediyor.
BAŞKAN Grup başkanları konuştu.
Parti adına 4 kişi konuşur. diyor Tüzük, onu da
uyguladık, çekilen kurada 4 kişi konuşacaktı,
dolayısıyla konuşmalar bitmiştir.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Hayır, Sayın
Başkan
BAŞKAN Efendim, savunmanın mecburiyeti olmaz. Konuşmaz
isterse, böyle bir şey yok.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Yasama organı
ayrıdır, yürütme organı ayrıdır. Hükûmet yürütmedir,
yürütme Meclisin içinden çıkar
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Başbakan konuşmama
hakkını kullanıyor.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Grup başkan vekili
Başkanın vekilidir
Soruşturma Başbakan hakkında olmayıp bakan
hakkında olsaydı bakanın vekili olmayacaktı, yani bakan
olsaydı grup başkan vekili yapamayacaktı. Bu nedenle grup
başkan vekili yasamaya ilişkin bir konu olsa görev alabilir,
konuşabilir.
BAŞKAN Sayın Kaplan, anladım söylediklerinizi. Ben de
diyorum ki kişi savunma yapar veya yapmaz, böyle bir mecburiyet İç
Tüzükte yok. Kusura bakmayın
IX.- MECLİS SORUŞTURMASI (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
1.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcan ve 111
milletvekilinin; bazı milletvekillerinin yargılanmaları ve
dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda
yargıya talimat verdiği, yargıya müdahale ederek yürütme erkini
ölçüsüz ve hukuk tanımaz biçimde kullandığı iddiasıyla
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında Meclis
soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/1) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Meclis soruşturması
önergesi üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan
hakkında Meclis soruşturması açılıp
açılmaması hususunu oylarınıza sunacağım.
Anayasanın 100üncü maddesi gereğince oylamayı gizli oylama
şeklinde yapacağız. Oylamaya başlamadan önce oylamanın
yöntemi ile ilgili bazı açıklamalarda bulunacağım.
Gizli
oylamanın ne şekilde yapılacağını arz ediyorum:
Komisyon ve Hükûmet sıralarında yer alan Kâtip Üyelerden, komisyon
sırasındaki Kâtip Üye Adana'dan başlayarak Denizli'ye kadar,
Denizli dâhil ve Diyarbakır'dan başlayarak İstanbul'a kadar,
İstanbul dâhil; Hükûmet sırasındaki Katip Üye ise İzmir'den
başlayarak Mardin'e kadar, Mardin dâhil ve Mersin'den başlayarak
Zonguldak'a kadar, Zonguldak dâhil, adı okunan milletvekillinin biri
beyaz, biri yeşil, biri de kırmızı olarak üç yuvarlak pul
ile mühürlü zarf verecek ve pul ve zarf verilen milletvekillerini ad defterinde
işaretleyecektir. Milletvekilleri başkanlık kürsüsünün
sağında ve solunda yer alan kabinlerden başka yerde
oylarını kullanamayacaklardır. Vekâleten oy kullanacak bakanlar
da, yerine oy kullanacakları bakanın ilinin bulunduğu bölümde
oylarını kullanacaklardır.
Bildiğiniz
üzere, bu pullardan beyaz olan kabul, kırmızı olan ret,
yeşil olan ise çekimser oyu ifade etmektedir. Oyunu kullanacak sayın
üye Kâtip Üyelerden üç yuvarlak pul ile mühürlü zarfı aldıktan ve
adını ad defterine işaretlettikten sonra kapalı oy yerine
girecek, oy olarak kullandığı pulu burada zarfın içerisine
koyacak, diğer iki pulu ise ıskarta kutusuna atacaktır.
Bilahare, oy verme yerinden çıkacak olan üye oy pulunun bulunduğu
zarfı Başkanlık Divanı kürsüsünün önüne konulan oy kutusuna
atacaktır. Oylamada adı okunmayan milletvekillerine pul ve zarf
verilmeyecektir.
Sayın
Kâtip Üyelerimizin bu hususlara riayet etmelerini ve milletvekillerinin de pul
ve zarf aldıktan sonra adlarının ad defterine
işaretlendiğine dikkat etmelerini istirham ediyorum.
Şimdi,
gizli oylamaya Adana ilinden başlıyoruz.
(Oylar
toplandı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, oyunu kullanmayan sayın
üye var mı?
Oy verme işlemi tamamlanmıştır.
Lütfen kupaları kaldıralım.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, (9/1) esas numaralı, Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan hakkında bir Meclis soruşturması
açılmasına ilişkin önergenin gizli oylama sonucunu arz ediyorum:
Oy sayısı: 427
Kabul: 98
Ret: 314
Çekimser: 13
Boş: 2
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Muhammet
Rıza Yalçınkaya Fatih
Şahin
Bartın
Ankara
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan,
yanlış oylama yaptınız. Tutumunuz hakkında 60
BAŞKAN Niye?
KAMER GENÇ (Tunceli) Yanlış oylama
yaptınız. Anayasanın 100üncü maddesine göre ve İç
Tüzükün 108inci maddesine göre bu oylamanın gizli yapılması
lazımdı.
BAŞKAN Gizli yapıldı.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ama siz açık oylama
yaptınız. Tutumunuz hakkında, usul hakkında 63üncü maddeye
göre söz istiyorum efendim.
BAŞKAN Oylama yapılmıştır ve
bitmiştir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır.
BAŞKAN Oylama gizli
yapılmıştır.
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim, tamam, yanlış
yaptınız.
BAŞKAN Kusura bakmayın.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, bakın,
burası Türkiye Büyük Millet Meclisi
BAŞKAN Alınan karar gereğince, sözlü
soru
KAMER GENÇ (Tunceli) Bir beni dinler misin.
BAŞKAN Meclis soruşturması
açılması kabul edilmemiştir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Beni dinler misiniz.
BAŞKAN Buyurun Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) Burası Türkiye Büyük Millet
Meclisidir.
BAŞKAN Evet.
KAMER GENÇ (Tunceli) Bakın, bu oylamaya geçtiniz,
bütün AKPliler oralara doldu, herkes herkesin oyunu gördü.
MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir) Sana ne!
KAMER GENÇ (Tunceli) Bu gizli oylama olmasının
nedeni konusunda ben bir açıklama yapmak istiyorum tutumunuz hakkında
çünkü bundan sonra ciddi oylamalar yapılacak. Eğer siz bu oylamalarda
gizli oylamaları böyle yaparsanız burada gizli oylama diye bir
şey yok.
BAŞKAN Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli) Onun için 63üncü maddeye göre usul
hakkında söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın Genç, bir saniye. Anladım ne
söylediğinizi.
KAMER GENÇ (Tunceli) Evet.
BAŞKAN Ben 4üncü dönemdir bu Meclisteyim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Evet.
BAŞKAN Gizli oylamalar hep böyle yapılır.
KAMER GENÇ (Tunceli) Böyle yapılmaz.
BAŞKAN Yani burada gizli bölmeler kondu, ismi
okunan milletvekilleri de yaptı.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır.
BAŞKAN Sizden başka herkes de bunu gördü.
Kusura bakmayın.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır, tutumunuz hakkında
söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, ne söyleyecekseniz söylediniz, zapta
geçti efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Tutumunuz hakkında söz
istiyorum.
BAŞKAN Zapta geçti.
KAMER GENÇ (Tunceli) Tutumunuz hakkında söz
istiyorum.
BAŞKAN Alınan karar gereğince sözlü soru
önergelerini görüşmüyor
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, tutumunuz
hakkında söz istiyorum.
BAŞKAN
ve gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ya, Sayın Başkan, bak, tutumunuz
hakkında söz istiyorum ben 63üncü maddeye göre.
BAŞKAN - 1inci sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
KAMER GENÇ (Tunceli) Ya, böyle bir şey olur mu! Sen
Başkan mısın, nesin orada
ya!
BAŞKAN -
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş
KAMER GENÇ (Tunceli) Lütfen beni dinler misin.
BAŞKAN Lütfen yerinize oturun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır, oturamam.
BAŞKAN -
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal
KAMER GENÇ (Tunceli) Yaptığın usulsüzlük hakkında
söz istiyorum ve yaptığım bu oylama usulsüz.
BAŞKAN -
ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
KAMER GENÇ (Tunceli) Böyle, Tayyipten korkarak açık oylama
yapamazsın.
BAŞKAN -
Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi
KAMER GENÇ (Tunceli) Yazık sana be!
BAŞKAN -
ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin
KAMER GENÇ (Tunceli) Yazık ki sen o kürsüde oturuyorsun.
BAŞKAN -
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir
Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi
KAMER GENÇ (Tunceli) Böyle oylama yapılır mı? Korkuyorsun
Tayyipten, ondan sonra getiriyorsun, açık oylama yapıyorsun.
Utanır insan biraz be!
BAŞKAN -
ve Anayasa Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
X.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2inci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanun
Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu
Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484)
(S. Sayısı: 287)
BAŞKAN
- Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, EXPO 2016 Antalya Kanunu
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun
görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- EXPO 2016 Antalya Kanunu Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/639) (S. Sayısı: 313)
BAŞKAN
- Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti ile Tarım
ve Köyişleri Bakanlığı ile Moldova Cumhuriyeti Tarım
ve Gıda Endüstri Bakanlığı Arasında Tarım Alanında
Ekonomik, Bilimsel Ve Teknik Konularda işbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köy İşleri
Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporlarının
görüşmelerine başlayacağız.
4.- Türkiye Cumhuriyeti Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı ile Moldova Cumhuriyeti Tarım ve Gıda
Endüstrisi Bakanlığı Arasında Tarım Alanında
Ekonomik, Bilimsel ve Teknik Konularda İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu
ile Dışişleri Komisyonu Raporları (1/314) (S.
Sayısı: 70) (x)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon Raporu 70inci sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen
olmadığına göre
KAMER GENÇ (Tunceli) Var efendim. Ben söz istiyorum. Sayın
Başkan, söz istiyorum. Yahu, nasıl Yok. diyorsun?
BAŞKAN -
maddelere geçilmesini
oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ben söz istiyorum, nasıl Yok. diyorsun
yahu?
BAŞKAN - Ben oylamaya girdikten sonra
Yahu diye konuşma lütfen.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır efendim, sormadın. Ya, Meclisi
nasıl yönetiyorsun be! Bu Meclisi nasıl yönetiyorsun ya! Burası,
senin babanın çiftliği mi!
BAŞKAN - Lütfen yerine otur, sordum ve kimse
söz istemedi. Lütfen yerinize oturun. Lütfen kendinize gelin.
KAMER GENÇ (Tunceli) Bana söz vermek zorundasın.Oylamaya geçmeden
ben Söz istiyorum. dedim.
BAŞKAN - Şimdi, maddelere geçilmesini
oyladım. Madde üzerinde söz isterseniz vereceğim. Yerinize oturun
lütfen. Lütfen yerinize oturun şimdi. Tümünün maddelerine geçilmesini
oyladım, bitti. Hayır, zorunda değilim. Lütfen
KAMER GENÇ (Tunceli) Söz vermek zorundasın!
BAŞKAN Hayır, zorunda değilim. Lütfen
Lütfen
KAMER GENÇ (Tunceli) Söz vermek zorundasın!
BAŞKAN Lütfen
İç Tüzükün 81inci maddesine göre 1inci maddeyi okutuyorum.
Buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Söz hakkımı gasbedemezsin! Sen
nasıl Meclis Başkan Vekilliği yapıyorsun! Böyle Meclis
yönetilmez yahu!
BAŞKAN Lütfen yerinize oturun!
KAMER GENÇ (Tunceli) Sen buradan istifa et, git evinde istirahat et.
Bu Meclise hakaret ediyorsun. Bu Meclisi küçültüyorsun.
BAŞKAN Siz bana hakaret ediyorsunuz. Kendinize gelin lütfen!
Lütfen yerinize oturun! Lütfen yerinize oturun!
KAMER GENÇ (Tunceli) Ya, ben söz istedim senden! Söz hakkımı
nasıl kısıtlarsın!
BAŞKAN Söz istediğiniz zaman vereceğim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Söz istiyorum senden. dedim.
BAŞKAN Ben oyladıktan sonra söz istediniz birincide.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır oylamadan... Söz isteyen yok mu?
dedin. Ben Var. dedim.
BAŞKAN Bunda istiyorsanız vereceğim.
Lütfen okur musunuz.
Lütfen yerinize oturun.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ TARIM VE KÖYİŞLERİ
KAMER GENÇ (Tunceli) İnsan biraz utanır yahu ama, o
yaşından başından utanır.
BAŞKAN Lütfen yerinize oturun.
MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir) İdare amiri yok mu!
KAMER GENÇ (Tunceli) Böyle bir şey olur mu ya! Söz istiyorum, söz
vermiyorsun. Senin babanın çiftliği mi burası!
BAŞKAN Sen yerine otur.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Senin babanın çiftliği mi!
BAŞKAN Daha terbiyeli konuşalım lütfen. Yerine otur,
istediğin zaman vereceğim.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANLIĞI İLE
KAMER GENÇ (Tunceli) Ben yerime oturmuyorum. Söz vermek
zorundasın.
BAŞKAN Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.48
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 19.01
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Fatih
ŞAHİN (Ankara)
------ 0 ------
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 13'üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
70 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Tasarının 1inci maddesini okutuyorum:
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, televizyon
yayını da bitti.
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANLIĞI
İLE
KAMER GENÇ (Tunceli) Bak, çok taraflı hareket ediyorsun.
BAŞKAN Vereceğim söz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır, böyle yapma. Böyle yapma. Bu Meclisi
dürüst yönet. Televizyonda konuşmamı engellemek için ara verdin.
MOLDOVA
CUMHURİYETİ TARIM VE GIDA ENDÜSTRİSİ BAKANLIĞI
ARASINDA TARIM ALANINDA EKONOMİK, BİLİMSEL
KAMER GENÇ (Tunceli) İnsanlar biraz sıkılır.
AKPye bu kadar yaranmak için o kürsüde oturma, sana yazık oluyor.
BAŞKAN Madde üzerinde söz vereceğim.
VE TEKNİK KONULARDA
İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
KAMER GENÇ (Tunceli) Sen hangi sıfatla profesörlük yaptın
ya? Nerede profesörlük yaptın, nerede bu unvanı aldın? Sende hiç
mi profesör karakteri yok? (AK PARTİ sıralarından Otur yerine,
otur! sesleri)
İHSAN ŞENER (Ordu) Otur ya! Ne kadar saygısız adamsın.
Her gün ayaktasın ya, her gün.
BAŞKAN Lütfen, lütfen. Fazla ileri gitmeden lütfen yerine otur.
KAMER GENÇ (Tunceli) Lütfen ne demek?
BAŞKAN - Lütfen, lütfen. Kem göz sahibine aittir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) O göz değil Başkanım, söz olacak.
MADDE
1-
(1) 4 Haziran 2003 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile Moldova Cumhuriyeti
Tarım ve Gıda Endüstrisi Bakanlığı Arasında
Tarım Alanında Ekonomik, Bilimsel ve Teknik Konularda
İşbirliği Anlaşmasının onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde söz isteyen?
KAMER GENÇ (Tunceli) Kişisel söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Genç.
Şahsı adına beş dakika lütfen.
KAMER GENÇ (Tunceli) Şimdi, tabii, kürsüde oturan kişiye
başkan diye hitap etmiyorum. Bakın, arkadaşlar, Türkiye Büyük
Millet Meclisi yüce bir kurumdur. Bu kurumda oturan kişiler, bu makamda
oturan kişiler bir defa Anayasaya sadakat gösterecekleri üzerine namusu
ve şerefi üzerine yemin etmişlerdir. Eğer bir insan namusu ve
şerefi üzerine yemin etmişse evvela Anayasanın kurallarına
uyacak. Uymadığı zaman, o zaman nasıl namus ve şeref
üzerine yemin etmiş oluyor?
Şimdi, burada, biraz önce, Tayyip Erdoğanla ilgili verilen
bir soruşturma önergesi vardı. Anayasanın 100üncü maddesi ve
İç Tüzükün 108inci maddesinde diyor ki: Gizli oylama
yapılır. Gizli oylamanın yapılmasının bir
anlamı vardır. Eskiden açık oylama yapılıyordu, parti
liderleri milletvekillerini etkiliyordu; dolayısıyla o zaman
düşünüldü, bu gizli oylamaya çevrildi. Gizli oylamanın amacı,
Yüce Divana gidecek bir başbakanın, bir bakanın hakikaten suçu
varsa, insanlar, işte açıkta oylama yapıldığı
zaman bunu örtmesinler diye, vicdanlarıyla, Allahıyla baş
başa kalarak oy versinler diye yapsın. Şimdi, biraz önce kürsüde
oturan kişi, yahu, bütün AKPlileri dizdi buraya, açık oylama
yaptırdı.
Yahu, beyler, bakın, bunlar çok önemli şeyler. Vicdanı
olan, insan olan, bu çatı altında görev yapan herkesin burada dürüst,
ahlaklı, şerefli görev yapması, istemesi lazım. Aksi
takdirde, burası Meclis değil, burası bir çiftlik, çiftlikten de
daha berbat olur. Şimdi, böyle bir şey olur mu? Sen Meclisin
anayasasını hiçe sayacaksın, İç Tüzükünü hiçe
sayacaksın
Mustafa Elitaş, şimdi, sen eğer muhalefette olsaydın
bunlara müsaade eder miydin? Etmezdin değil mi? Ama insan böyle çift
karakterli olmaz arkadaşlar. Benim lehime eğer hareket ediliyorsa
ben her şeye göz yumacağım ama aleyhime hareket ediliyorsa en
doğru, meşru yapılan şeylere itiraz edeceğim. Böyle
bir şey yok, böyle bir şey olmaz, bu, Meclisin şanına
şöhretine yakışmaz. Biraz önce gizli oylama
yapılsaydı, ben inanıyordum ki AKP içinde de dürüst
düşünen, şerefli ve namuslu insanlar çıkardı burada kabul
oyu verirdi ama şimdi, burada kabul oyunu vermemek için
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Genç
Sayın Genç
KAMER GENÇ
(Devamla) Yahu, ben size kötü bir şey söylemedim ki şerefli ve
namuslu insanlar dedim.
BAŞKAN
Sayın Genç, lütfen sözlerinize dikkat edin.
KAMER GENÇ
(Devamla) Ben size herhangi bir şey söylemedim ki.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Ne biçim adamsın sen!
KAMER GENÇ
(Devamla) Yani ben sizin şerefsiz, namussuz olduğunuza dair bir
şey söylemedim ki, Şerefli ve namuslu insan çıkar burada
oyununu vicdanına göre kullanır. dedim, bu gayet normal ve sizi zan
altında bırakıyorlar. Siz de çıkarsınız şey
edersiniz.
MEHMET CEMAL
ÖZTAYLAN (Balıkesir) Aynaya bak, iyi görürsün kendini!
KAMER GENÇ
(Devamla) Onun için, böyle Meclis yönetilmez.
Şimdi,
uluslararası bir anlaşma getirildi. Şimdi, tamam, benim
kişisel on dakika konuşma hakkım var. Hangi hakla bu kürsüde
oturan Mehmet Bey benim söz hakkımı vermiyor? Böyle bir şey olur
mu arkadaşlar! Ya böyle bir şey olmaz. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Bize burada
sataşılıyor, söz vermiyorsunuz. Yahu, senin gelip geleceğin
yer burası, seni daha başka bir makamlara atamazlar ama makamlardan
ve mevkilerden de daha üstün insanın şeref ve haysiyeti var, onuru
var, şerefi var. Şerefli, onurlu, haysiyetli insanlar daima dürüst
görev yaparlar, dürüst iz bırakırlar. Yoksa ki Ben -efendime
söyleyeyim- makamın ve mevkinin kölesi olarak vicdanımı bir
tarafa satayım, haysiyetimi bir tarafa satayım, ondan sonra
birilerine yaranayım. Böyle bir ne siyaset yapılır ne öyle bir
görev yapılır.
Beyler, ben,
bakın, otuz senedir bu Parlamentoda konuşuyorum. Bakın,
alnım ak. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İHSAN
ŞENER (Ordu) Çok büyük hizmetlerin oldu bu millete senin!
KAMER GENÇ
(Devamla) Bakın, benim buraya gelmemin nedeni nedir, biliyor musunuz?
Şu bileğimin hakkı. Burada çıkarım, daima
doğruları söylerim. Ben her zaman çıkıp doğruları
söylediğim için
Bakın, çıkalım şeye
Dün Ulus
Meydanından Anıtkabire yürüdüm; o gençler, o hanımefendiler, o
insanların bana gösterdiği şefkati, saygıyı bir
göreydiniz, bir göreydiniz. Gelin, sizin Tayyip Erdoğan da gelsin, biz de
gelelim, bir sokakta yürüyelim, ha bu sizin bakanlarınız da gelsin
bir yürüyelim. Arkadaşlar, bu halk biliyor kimin dürüst olduğunu,
kimin üçkâğıtçı olduğunu, kimin yolsuz olduğunu, kimin
hırsız olduğunu, kimin hırsızlıkları örtbas
etmek için makamlarını
kullandıklarını, hepsini biliyor.
İHSAN ŞENER (Ordu)
Seçimlerde millet veriyor oyu, seçimlerde millet tartıyor!
KAMER GENÇ (Devamla)
Dolayısıyla, şimdi, bizim burada konuşmamızı
engelleyerek, bizim halkın karşısında gerçekleri
söylememizi engelleyerek siz bizi susturamazsınız. Yarın daha
büyük imkânlar bulacağız, sizin bütün
yolsuzluklarınızı kamuoyunun önüne sereceğiz.
Bugün Tayyip Erdoğanın
yiğitliği varsa gelip burada Meclise saygısı gereği
soruşturmada konuşması lazımdı.
Arkadaşımız itiraz etti, gelmedi. Meclise saygısı
olan, hakkında soruşturma istenen kişi gelip burada, evvela
Meclise saygısı gereği konuşur. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) Onun için,
böyle bir şey olmaz.
Ben milletvekillerinden istediklerime
saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Genç.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyelerinin
hiçbirini hiç kimse haysiyetsiz, şahsiyetsiz, şereften yoksun diye
itham edemez. Hiç kimsenin elinde haysiyet, şahsiyet, şeref ölçüsü,
terazisi yoktur. Burada konuşan Konuşmacının, Meclis
Başkanlık Divanını
KAMER GENÇ (Tunceli)
Konuşmaları anlamak lazım Mustafa, sen daha anlamıyorsun bunları.
BAŞKAN Lütfen oturun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
değerli üyelerin hepsini itham altında bırakan, töhmet
altında bırakan konuşmasını şiddetle
kınıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) Ben de seni
kınıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Zabıtlara geçti.
Sayın milletvekilleri, 1inci
madde üzerinde varsa soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Soru müracaatı yok.
1inci madde üzerinde görüşmeler
tamamlanmıştır.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
BAŞKAN 2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Madde üzerinde söz isteyen? Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Madde üzerinde söz isteyen? Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kanunun tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Açık
oylamayı elektronik oylama cihazıyla yapacağız. İki
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Tarım
ve Köy İşleri Bakanlığı ile Moldova Cumhuriyeti
Tarım ve Gıda Endüstrisi Bakanlığı Arasında
Tarım Alanında Ekonomik, Bilimsel ve Teknik Konularda
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu
arz ediyorum:
"Kullanılan oy sayısı : 297
Kabul : 296
Ret : 1 (x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Muhammet Rıza Yalçınkaya Fatih Şahin
Bartın Ankara"
Bu şekilde tasarı kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek
üzere 31 Ekim 2012 Çarşamba günü saat 14.00'te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 19.14