TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
130uncu
Birleşim
4
Temmuz 2013 Perşembe
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Adıyaman Milletvekili Mehmet Metinerin, şiddet ve nefret suçuna ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Manisanın eğitim sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, darbelere ilişkin gündem dışı konuşması
V.- GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR
1.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, 3/7/2013 tarihli 129uncu Birleşimde yapmış olduğu konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin konuşması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar ve 27 milletvekilinin, özelleştirme uygulamalarının ve Van depreminin hayvancılık sektörüne etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/694)
2.- Mersin Milletvekili Vahap Seçer ve 27 milletvekilinin, yağlı tohum politikasının tüm yönleriyle araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/693)
3.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka ve 20 milletvekilinin, trafik kazalarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/695)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- BDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan, Türkiyedeki basın özgürlüğünün önündeki engellerin bütün boyutlarıyla araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (10/76) görüşmelerinin, Genel Kurulun 4 Temmuz 2013 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan, Elâzığ Milletvekili Enver Erdem ve arkadaşları tarafından geçici köy korucularının sorunlarının araştırılması ve alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin görüşmelerinin, Genel Kurulun 4 Temmuz 2013 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, Çorum Milletvekili Tufan Köse ve arkadaşları tarafından Çorum olaylarının sorumlularının, amaçlarının ve olayların arkasında bulunan unsurların ortaya çıkarılması amacıyla 11/4/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 4 Temmuz 2013 Perşembe günkü birleşiminde okunarak görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın BDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında şahsına ve Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin konuşması
3.- Çorum Milletvekili Tufan Kösenin, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Canın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
4.- Muş Milletvekili Sırrı Sakıkın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve İzmir Milletvekili Oktay Vuralın açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin konuşması
5.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın görüşülen kanun teklifinin 16ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşma sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
6.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin görüşülen kanun teklifinin 17nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşma sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
7.- Sinop Milletvekili Engin Altayın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın sataşma nedeniyle konuşma sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
8.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Plan ve Bütçe Komisyonu Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin yaptığı açıklama sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
9.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin sataşma nedeniyle konuşma sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
10.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Ankara Milletvekili İzzet Çetinin görüşülen kanun teklifinin 19uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşma sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
11.- Sinop Milletvekili Engin Altayın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın sataşma nedeniyle konuşma sırasında CHP Grubuna, tekraren sataşması nedeniyle konuşması
12.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın sataşma nedeniyle konuşma sırasında MHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Orta Asya ve Kafkaslar
Bölgesel Balıkçılık ve Su Ürünleri Yetiştiriciliği
Komisyonu Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Tarım Orman ve
Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporları
(1/498) (S. Sayısı: 173)
4.- Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı: 478)
X.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Görüşülen kanun teklifinin 9uncu maddesiyle 24 ayrı kanunda değişiklik yapılması nedeniyle her fıkranın ayrı ayrı görüşülüp görüşülmemesi hakkında
2.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençe, görüşülen kanun teklifinin 16ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşma sırasında Cumhurbaşkanıyla ilgili sözlerinden dolayı üç birleşim için Meclisten geçici olarak çıkarma cezası verilip verilmemesi hakkında
XI.- DİSİPLİN CEZASI İŞLEMLERİ
1.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençe, Cumhurbaşkanıyla ilgili sözlerinden dolayı, üç birleşim için Meclisten geçici çıkarma cezası verilmesi
XII.- AÇIKLAMALAR
1.- Eskişehir Milletvekili Salih Kocanın, Genel Kurul salonunda yerinden söylediği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
2.- İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebinin, Genel Kurulun çalışma yöntemine ve mesai saatine ilişkin açıklaması
XIII.- OYLAMALAR
1.- Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 9uncu maddesinin oylaması
XIV.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın, kayısı tüketiminin teşvikini sağlamak için bir kamu spotunun hazırlanmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (7/23990)
2.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, İstanbulda yapılması planlanan üçüncü köprünün inşaatı ile ilgili çeşitli hususlara ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/24375)
3.- Antalya Milletvekili Gürkut Acarın, elektrik sayaçlarının değiştirilmesi ile elektrik faturalarındaki kalemlere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/24452)
4.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın, 2002 yılından itibaren Bursaya veya Bursadan tayin edilen personele ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmazın cevabı (7/25057)
5.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Başbakanlık çalışanlarının e-posta ve sosyal medya hesaplarının izlenip izlenmediğine ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı (7/26142)
4 Temmuz 2013 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 130uncu Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Beş dakika
süre veriyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, efendim, İç Tüzükün 58inci maddesine
göre, geçen tutanakta yer alan bir ifademi düzeltmek üzere söz istiyorum.
BAŞKAN
Gündem dışı ilk söz
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, birleşimin başında istenir, 58inci madde
öyle. İç Tüzükün 58inci maddesinde der ki: Bir milletvekili veya bakan
geçen tutanakta yer alan bir ifadesini düzeltmek isterse birleşimin
başında Başkan kendisine beş dakikayı geçmemek üzere
söz verir.
BAŞKAN
Gündem dışından sonra değerlendireceğim Sayın
Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Peki.
BAŞKAN
Gündem dışı ilk söz, şiddet ve nefret suçu hakkında
söz isteyen Adıyaman Milletvekili Mehmet Metinere aittir.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Adıyaman Milletvekili Mehmet Metinerin, şiddet ve nefret suçuna ilişkin gündem dışı konuşması
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün
akşam bütün dünyanın gözü önünde bir darbe gerçekleşti,
Mısırda Sisi darbesi gerçekleşti. Bin yıllardır
firavunların yönetiminde olan bir ülkede Tahrirden demokrasi çıkaran
bir halkın umutları askerî darbelerle bitirilmek isteniyor.
Tahrirden demokrasi çıkmasından rahatsızlık duyanlar
Tahrirden darbe çıkardılar. Bütün bir dünyanın gözü önünde cereyan
eden bu olayı ilkeli, tutarlı bir dille eleştirmek her
demokratın olmazsa olmaz görevidir. Ama diyerek, bahane arayarak bir
biçimde darbeye arka çıkan anlayışları asla tarih
affetmeyecektir.
Bugün biz İnsan Hakları Komisyonumuzda,
Komisyonumuzun her partiden üyeleri, bu darbeye karşı çıkan
ortak bir bildiri kaleme aldık. Partilerimizin darbe konusunda
göstermiş olduğu duyarlılık elbette ki her türlü takdirin
üstündedir.
Burada işaret etmek istediğim bir iki husus
var. Son zamanlarda sıkça konuşulan, tartışılan bir
iki hususa burada dikkatinizi çekmek istiyorum. Birincisi: Demokrasi elbette ki
bir sandık rejimi değildir. Demokrasi elbette ki sandıktan
ibaret bir rejim değildir ama Mısır Genelkurmay
Başkanı Orgeneral Sisinin şu açıklamasını da
ibretle okuduğumuzu belirtmek isteriz; şöyle diyor Sisi, darbece
Sisi: Yemin ederiz ki Mısır ve onun halkını teröristlere,
radikallere ve ahmaklara karşı savunmak için kanımızı
feda ederiz. Bu ahmakça darbenin böylesine ahmakça bir argüman arkasına
sığınılarak savunulmasını da ayrıca
kınamak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, demokrasilerde, evet,
çoğunluk her şey demek değildir ama demokrasilerde çoğunluk
olmadan da yönetim olmaz. Demokrasilerde, evet, çoğulculuk olmazsa olmaz
bir ilkedir ama çoğulculuk, gücünü sandıktan almayan birtakım
çevrelerin iktidar ortaklığı demek de değildir. Devlet
hayatına katılımcılıkla siyasal
ortaklığı birbirine karıştırmamak lazım.
Demokrasilerde çoğunluğun yönetimi Ben ne istersem onu yaparım.
Başkalarının hak ve özgürlüklerini askıya
alırım. anlamına gelen bir yönetim değildir ama azgın
bir güruhun, azgın bir topluluğun, bir daha asla sandıktan
çıkamayacağını gören bir topluluğun da
çoğunluğun iradesini zapturapt altına alacağı bir
rejimin adı değildir demokrasi arkadaşlar. Çoğulculuk,
herkesin temel hak ve özgürlüklerinin garanti altına alınması
demektir. Çoğulculuk, kendi içinde
katılımcılığı öngörür ama sokaktan iktidar
devşirmeyi asla öngörmez. Demokrasinin çoğulculuk ilkesini
birilerinin sokaktan iktidar devşirmesi veya sokakta hükûmet kurması
biçiminde algılayanlar yanılıyorlar.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, dün Mısırda darbe gerçekleştiğinde
Türkiyede bir kısım çevrelerin, malum çevrelerin nasıl
sevindiklerine üzülerek tanık olduk. Adını vermeyeceğim, bir
televizyonumuzun attığı başlık aynen şu:
Mısırın Tayyipi devrildi. Utanç verici bir şeydir bu,
demokrasi adına utanç verici bir şeydir bu. Cumhuriyet Halk
Partisinin, kurumsal olarak, Sayın Genel Başkanının
ağzından Mısırdaki darbeye karşı çıkmasını
anlamlı ve takdire şayan buluyorum ama şunu çok net bir biçimde
söylemek istiyorum: Askerî darbeye ilkesel olarak karşı çıkarken
hiçbir amanın arkasına sığınmamamız lazım.
Mısırı örnek göstererek buradaki Tayyip Erdoğanı
tehdit eder bir siyasi dil kullanmak demokratik anlayışla
bağdaşmaz. Bakınız, askerî darbeye karşı
olduğunu söyleyen o birileri aynı zamanda şöyle deme
ihtiyacını hissediyorlar, aynen aktarıyorum:
Mısırdaki gelişmeler çok önemli. Demokrasinin sadece sandıktan
ibaret olmadığının göstergesi, tüm siyaset kurumları
ders almalı. diyor.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET METİNER
(Devamla) Arkadaşlar, iktidar sandıktan çıkar, iktidar
sandıktan çıkar. Demokrasi sandıktan ibaret değildir ama
iktidarı sokakta arayan ve sokaktan iktidar devşirmeye
çalışan her türlü anlayışı da şiddetle ve
hiddetle kınamamız gerekiyor.
Darbeyi
kınıyorum, darbeye göz yuman, arka çıkan Amerika Birleşik
Devletlerinin, Avrupa Birliği üyelerinin de demokrasi
anlayışlarını şiddetle ve hiddetle
kınıyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Gündem
dışı ikinci söz, Manisanın eğitim sorunları
hakkında söz isteyen Manisa Milletvekili Erkan Akçaya aittir. (MHP
sıralarından alkışlar)
2.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Manisanın eğitim
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Manisanın eğitim sorunlarıyla ilgili söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Millî Eğitim
Bakanlığının verilerine göre, 2013 öğretim
yılı itibarıyla Manisada 380 yerleşim biriminde okul
yoktur, 380 yerleşim birimi. İlköğretimde 396,
ortaöğretimde 375 dersliğe ihtiyaç vardır. Manisada 936 ilk ve
ortaokuldan 166sında ikili eğitim yapılmaktadır.
Hayırsever iş adamlarımız da olmasa Manisalı
çocuklarımız neredeyse okuyacak okul bulamayacak. Ve yine Manisada 2.368
öğretmen açığı vardır. Manisanın eğitim
alanındaki bu sorunları Yükseköğretime Geçiş Sınavlarına
da yansımış ve Manisa, Yükseköğretime Geçiş Sınavında
yani YGSde 47nci sıraya gerilemiştir.
Kalkınma
Bakanlığının 2013 Yılı Kamu Yatırımları
Programına göre, Manisaya 2013 yılında 65 milyon liralık
eğitim ödeneği aktarılmıştır. Bu ödeneğin
ancak 25 milyon 960 bin lirası Millî Eğitim Bakanlığı
bünyesinde yapımı devam eden 17 adet okul, pansiyon, eğitim ve
araştırma merkezleri için ayrılmıştır. Bu ödenek
ile Manisadaki eğitim yatırımlarının süresi içinde
bitirilmesi kesinlikle imkânsızdır.
Manisada millî
eğitim yatırımları bünyesindeki projelerin nasıl
ilerlediğiyle ilgili bir örneği sizlerle paylaşmak istiyorum: Demirci
ilçemizin en önemli sorunlarından birisi, ortaöğretimde
yatılı okuyan öğrencilerin yurt sorunudur. Bu sorunu çözmek
amacıyla, 1998 yılında 200 yataklı ortaöğretim
pansiyonu yapımına başlanmış ancak hâlâ
bitirilememiştir ve bu gidişle bitirileceği de son derece
şüphelidir.
2009 yılı
Ocak ayında, Selendiye, 800 bin Türk liralık, öğretmenevi ve
anaokulu yapılmasına dair protokol imzalanmıştır.
Manisa İl Özel İdaresi Encümeninin de onayladığı bu
proje daha sonra iptal edilmiştir. 2012 yılında, Selendiye, 200
bin Türk lirası değerinde, 2 katlı, 180 metrekarelik
öğretmenevinin yapılacağı yönündeki bilgiler siyasiler
tarafından, iktidar partisinin bazı temsilcileri tarafından
kamuoyuna yansıtılmış ancak bu proje tekrar askıya
alınmıştır.
Celal Bayar
Üniversitesinde, 23 profesör, 45 doçent, 119 yardımcı doçent, 60
öğretim görevlisi, 120 araştırma görevlisi, 16 uzman ve 50
okutman olmak üzere toplam 433 akademik personel açığı
bulunmaktadır. Manisa Celal Bayar Üniversitesinin akademik personel
noksanlıklarının giderilmesi, hızla büyüyen üniversitenin
hedeflerine ulaşmasında ve çağdaş normları
yakalamasında önemli katkılar sağlayacaktır.
10 bin
civarında el tezgâhının bulunduğu Demirci ilçesi, makine
halıcılığıyla kaybettiği pazarı, duvardan duvara
ve cami halıcılığıyla yeniden
kazanmıştır. Halıcılık ve yün sektörünün
geliştiği Demirciye, Celal Bayar Üniversitesi bünyesinde
halıcılık ileri teknoloji enstitüsü, halıcılık
araştırma enstitüsü, fakülte veya yüksekokul açılmasında
çok büyük fayda görüyoruz.
Manisanın on
beş ilçesinden sadece Selendiye yüksekokul
açılmamıştır. Selendili hemşehrilerimiz fakülte veya
yüksekokulu özlemle beklemektedir. AKPli siyasetçiler, her seçim öncesi,
Selendiye yüksekokul yapılacağına dair söz vermekte ancak seçimlerden
sonra bu sözler unutulmaktadır. Ayrıca, yüksekokul inşası
halkın üstüne havale edilmektedir.
2012
yılında 6 ilçeye millî eğitim ilçe müdürü
atanmıştır. Bu müdürler atanırken hangi liyakat ve kariyer
kıstasları aranmıştır? Ataması yapılan 6
ilçe millî eğitim müdürünün hepsinin atamadan önce Hükûmet
yandaşı sendika üyesi olması bir tesadüf müdür? Mevzuata ve
Millî Eğitim Bakanlığının genelgelerine göre,
vekâleten görevlendirilen kişilerin asaleten atama
şartlarını yerine getirmesi gerekmektedir. Manisa merkezde 8
olmak üzere, toplam 16 şube müdürünün görevlendirmesi
yapılmıştır. Şube müdürü olarak atanabilmek için, dört
yıllık yüksekokul mezunu olmak ve şube müdürlüğü
sınavını kazanmış olmak gerekmektedir ancak
ataması yapılan 16 şube müdüründen hiçbiri bu şube
müdürlüğü sınavını kazanmamıştır. Yine, on
iki yıllık temel eğitim ile ilgili bazı radikal kararlar
alınarak okullar dönüştürülmüş
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN AKÇAY
(Devamla)
ancak Manisada bu dönüştürme sağlanamamış ve
bu da eğitimin kalitesini olumsuz yönde etkilemektedir.
Bu
düşüncelerle muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Gündem
dışı üçüncü söz, darbeler hakkında söz isteyen
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplana aittir. (BDP
sıralarından alkışlar)
3.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, darbelere ilişkin gündem dışı konuşması
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Değerli milletvekilleri, 21inci yüzyılın
en son darbecisi El Sisi
(x)
Devrim yaptım. diyor darbeci, genellikle darbeciler öyle der, sonra da
Anayasa Mahkemesi Başkanı Adli Mansuru getirir, Mansur da seçilen
birine tiran der.
Tarihimize bakmak
ve hatırlamakta yarar var arkadaşlar. 1960, Türkiyede darbe oldu ve
dönemin Başbakanı ve arkadaşları idam edildi, ona da
devrim dediler. 1968, Irak, Saddam darbe yaptı. Saddam nerede?
(xx) gitti, öldü. 1969, Kaddafi, Libya;
aynı akıbet. 1973, Pinochet, Şili; hesap verdi, öldü. 1978, Ziya
Ül Hak, Pakistan; aynı şekilde, öldü. 1987, Tunus, Bin Ali; sürgün,
kaçtı. 1980, Kenan Evren;
(x)
gitmedi, ölmedi, yaşıyor, istirahat ediyor ve Darbecileri
yargılıyorum. diyenler, bunca bedelin üzerinden bu zatın
beş yıldızlı istirahatgâhlarda nasıl
yargılandığının izah edilmesi gerekir. 1989, El
Beşir, Sudan, Darfur katliamı; Uluslararası Ceza Mahkemesi
tutuklama kararı verdi. Katar, 1965, Hamad Bin Khalifa. Pakistan, 1999,
Pervez Müşerref; tutuklu yargılanıyor. Orta Afrika, Fransuva
Bozize, 2003. Moritanya, 2008, Veled Abdülaziz. 2009, Madagaskar, Andry ve Honduras,
2009, Roberto Micheletti. Alın size yakın dönemin darbeleri.
Peki, Türkiyedeki darbeler niçin yapıldı?
Bütün darbelerin kökenine bakarsanız, bölücülük ve irtica nedeniyle
yapıldığını görürsünüz. Peki, aradan geçen otuz
beş sene içinde ne oldu? 12 Eylül darbesinin anayasası olduğu
gibi duruyor, Siyasi Partiler Yasası olduğu gibi duruyor, seçim
yasaları aynı duruyor. Retçi, inkârcı, asimilasyoncu,
militarist, şovenist, ırkçı, tekçi anlayışı ve
despotik anlayışı, sansürcü anlayışı aynen devam
ediyor. Geldiler, izlediler, fişlediler, gözaltına aldılar ve
bugün, o dönemin mağdurlarının torunları dahi bu
fişlerin hesabını soruyor.
Türkiyenin mağdurları emekçilerdir,
sendikacılardır, dernek yöneticileridir, devrimcilerdir,
sosyalistlerdir ve 1960ta sağcılar bedel ödemiştir, 1970te
Deniz Gezmiş ve arkadaşları bedel ödemiştir. 12 Eylüle
gelindiği zaman, sağ da ödemiştir, sol da ödemiştir ama
solun ve Kürtlerin mağduriyeti sağın yanında binlerce
kattır.
Bunların
hepsine baktığınız zaman, hepsinin bir tasarrufu var
arkadaşlar; kurdukları, Millî Birlik Komitesi, Millî Güvenlik Kurulu,
Millî Güvenlik Konseyi. Hepsinin, darbelerin etiketi, patenti, markası
millîdir. Böyle millîliğin, böyle milliyetçiliğin Allah
belasını versin, lanet okuyoruz ki bu Meclisi
kapatmıştır, bu partileri kapatmıştır,
milletvekillerini içeri almıştır, liderlerini Zincirbozana
göndermiştir. Bu Mecliste, bu darbelerden, bu eziyetten sonra
çıkıp bu kürsüde darbeyi lanetlemekten başka bir yol yoktur
arkadaşlar. Bugün bütün partiler Mısırdaki darbeyi lanetleyen
ortak bir açıklama yapmalıdır, lanetlemelidir.
Yine, dört parti
grubu, darbe dayanağı 35inci maddeyi, bir Danışma
Kuruluyla, anlamlı olması açısından, mesaj olması
açısından, bugün, hemen Meclise indirip bunu geçirmelidir, bunlar
sağlanmalıdır. Darbelere karşı olmak, lafla
değil. Darbe sürüyor, darbe hukuku sürüyor, darbe tehlikesi Türkiyede
sürüyor, herkesi bu konuda uyanık olmaya davet ediyoruz.
Saygılarımla.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Başkanım, tutanaklara geçmesi
açısından bir şey arz etmek istiyorum. Sayın hatibin
söylediği bir cümle yanlıştır. Türkiyede
yapılmış tüm askerî darbelerin milliyetçi olmak gibi bir
iddiası bulunmamaktadır.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Millî kuruluşlar kuruyorlar.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) İki, bu darbelerin en büyük mağduru da Türk
milliyetçilerdir. Tutanaklara geçmesi gerekir. Sayın hatibin darbeleri
suçlarken milliyetçiliği de suçlaması doğru
olmamıştır.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Genç,
58inci maddeye göre söz istediniz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Evet.
BAŞKAN
Burada tutanaktaki hangi sözünüzü düzelteceksiniz?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, geçen tutanakta, benim darbe
çağrışımı yaptığıma dair bir izlenim
var, onu düzeltmek istiyorum.
BAŞKAN Peki,
ona dün söz vermedim mi size?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim?
BAŞKAN Dün
bununla ilgili söz vermedim mi size, düzeltmeyle ilgili?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır efendim, burada, tutanakta
Ama, kamuoyuna yansıması
da kötü oldu. Vermediniz. Yani, onun için, düzeltme yapmak istiyorum. 58inci
madde açık Sayın Başkan.
BAŞKAN
Anladım, 58inci maddeyi biliyoruz efendim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Anlattım işte.
BAŞKAN -
Sayıları da biliyoruz, Tüzükü de biliyoruz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Orada geçen ifademi düzeltmek istiyorum.
BAŞKAN
Yalnız, Sayın Genç, baştan ikaz ediyorum, düzeltmeyle ilgili
konuşacaksınız.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Düzeltmeyle ilgili konuşacağım, tamam.
BAŞKAN
Buyurun.
V.- GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR
1.-
Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, 3/7/2013 tarihli 129uncu Birleşimde
yapmış olduğu konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin konuşması
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün, ben
burada konuşma yaparken, AKP Grup Başkan Vekili Mustafa Elitaş bana
dedi ki: Darbe
çağrışımı yaptırıp, darbe yolunu göstermeye
çalışan bir milletvekili. diye yorum yaptı burada.
Benim konuşmam
şu arkadaşlar: Bakın, biz bu memlekette barış
sağlamak zorundayız, bu memlekette huzur sağlamak
zorundayız, bu memlekette kardeşlik duygularını
güçlendirmemiz lazım. Bunu sağlayabilmemiz için de evvela iktidar
partisine büyük bir sorumluluk düşüyor. Şimdi, iktidar partisi
eğer hep kavgaya giderse, eğer tahrik ederse, bu olmaz.
Bakın, Tayyip Beyin
geçen grupta yaptığı konuşma şu: Bugün CHPnin
başında, celladına yaranmak ve zencilikten beyaza geçmek için
her çirkinliği meşru gören bir kişi var. diyor. Sayın
Genel Başkanımıza diyor. Bu Genel Başkan Cumhuriyet Halk
Partisinde siyasetin de yüz karasıdır. diyor.
Bakın, bunu
sizlere söylüyorum, eğer birisi sizin Genel Başkanınıza
böyle bir laf söylese, bu lafın arkasında barış söylemi var
mıdır?
Yine, Afrikadan
gelirken havaalanında verdiği bir beyanatı var, çok dikkatle
dinledim.
BAŞKAN Sayın
Genç, darbelerle ilgili sözünüzü düzeltmek için geldiniz.
KAMER GENÇ
(Devamla) Hayır, oraya geleceğim. Tamam, düzeltmek için. Diyorum
ama, ben bunları
Yani, konuşmamda var. Yani onu düzeltmek için
söylüyorum Sayın Başkan.
Cumhuriyet Halk
Partisi zihniyeti pisliktir. diyor.
Arkadaşlar,
bir partinin zihniyeti, onun ilkeleri ve programıdır. Cumhuriyet Halk
Partisinin ilkeleri laikliktir, cumhuriyettir. Yani, laiklik ve cumhuriyet
pislik mi oluyor? Onun için diyoruz ki, arkadaşlar, bakın, biz
Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak, artık, gelişmiş,
ilerlemiş, Avrupa seviyesine gelmiş bir devlet seviyesindeyiz
demokrasimizle, insan haklarımızla, yönetimimizle. Onun için, bu
seviyeye göre hareket edelim. Dolayısıyla, ortalığı
kardeş kavgasına götürmeyelim.
Bugün Gezi
olaylarında, eğer hakikaten Hükûmet orada, o gençlere karşı
o sert müdahaleyi yapmasaydı
İşte, mesela, ben 2 tane genci
gittim gördüm, 2sinin de gözüne isabetli ateş etmişler, yüzünü
parçalamışlar, iki gözü kör. 12 tane çocuk var böyle, 5 tane
insanımız öldü, binlerce insanımız var. İktidar
partisini ikaz etmek de bizim görevimiz. Diyoruz ki: Bakın, bu memlekette
sertlik yapmayalım. İnsanların birtakım karşı
düşünceleri olabilir, bu karşı düşüncelerini
anlayışla karşılayalım. İktidarın özelliği
de bu; insanları kucaklayacak. İnsanlara karşı copla, biber
gazıyla, tazyikli su ile su sıkmaya kalktığınız
zaman, bu olmuyor.
Geçen gün
Dikmendeki 2 tane hanım Angorada oturuyorum- sabahleyin
kapımı çaldı. Efendim, polis geliyor, gece
çocuklarımızı evden alıyor, döve döve götürüyor. diyor.
Şimdi, bunlar acı olaylar, Bunları önleyin. diyorum. Bizim
istediğimiz, Türkiyede barış olsun.
Bakın,
arkadaşlar, darbenin en büyük zararı
Ben Danışma Meclisi
üyeliğini yaptım, tamam, kabul ediyorum ama sonra istifa ettim. 1982
Anayasasını yaparken, orada gelen kanunlara müzakere eden
Açın
bakın bakalım benim orada söylediğim sözlere. Şimdi, ben
orada, 12 Eylül Anayasasına da tek başıma ret verdim,
çıktım. Orada 160 tane Danışma Meclisi üyesi vardı,
yaptığım konuşmalardan dolayı yüzüne
bakacağım kimse yoktu. Niye? Çünkü hep konuşmalarımda
gerçekleri vurguluyordum, millet de Acaba bu Kamer Gençe askerler bir
şey yapar mı? diye bana kin ve nefret duyuyorlardı.
Öyle bir ilin
milletvekiliyim ki ilimde çok büyük, zulümane olaylar uygulandı.
Kardeşi kardeşin yanında ağaca bağlayarak
yaktılar. Öyle bir durumdaydı ki, arkadaşlar, maalesef, o zaman
işkence yapılıyordu, işkence yapan kişiye doktor
işkence raporunu vermiyordu. Savcı, korkusundan o kişi
hakkında soruşturma açmıyordu. Hâkim, korkusundan o işkence
yapan kimseyi yargılamıyordu. İşte, askerî ihtilallerin en
büyük ızdırabını çeken bir ilin milletvekiliyim. Onun için,
benim bunu istemem söz konusu değildir. Askerî ihtilallere
karşıyım ama sivillerin de akıllarını
başına toplaması lazım, rejimi tıkanmaya götürmemesi
lazım. Rejimi tıkanmaya götürdüğünüz zaman, rejim bir yerde
patlar. Rejime garantiyi sağlayacak, dengeyi sağlayacak birtakım
otomatik kanalları işlettirmeniz lazım. Benim demek
istediğim budur. Dolayısıyla, bize Efendim, bu, ihtilal
çağrışımı yapan
diyen arkadaşlar
haksızlık yapıyorlar. Ama, bugün 12 Eylülden daha beter bir
adalet sistemi var, yargı sistemi var, onu da herkesin bilmesi lazım.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşlar vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç adet önerge
vardır, okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar ve 27 milletvekilinin, özelleştirme uygulamalarının ve Van depreminin hayvancılık sektörüne etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/694)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye'de
hayvancılığın durumu, Van depreminin hayvancılık
sektörüne etkileri ve yaşanan sorunlar, et kombinalarının
özelleştirilmesinin Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki
etkilerinin araştırılması, Türkiye'de ve Van'da
hayvancılığın yeniden canlandırılması ve
istihdam sağlayacak bir sektör hâline getirilmesini sağlayacak
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98, TBMM
İçtüzüğü'nün 104 ve 105'inci maddeleri kapsamında Meclis
araştırması açılması konusunda gereğini arz
ederiz.
1) Gürkut Acar (Antalya)
2) Kemal
Değirmendereli (Edirne)
3) Mehmet Ali
Ediboğlu (Hatay)
4) Ali
Sarıbaş (Çanakkale)
5) Namık
Havutça (Balıkesir)
6) Veli Ağbaba
(Malatya)
7) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
8) Mustafa Serdar
Soydan (Çanakkale)
9) İlhan
Demiröz (Bursa)
10) Kadir Gökmen
Öğüt (İstanbul)
11) Bülent Tezcan (Aydın)
12) Mehmet S.
Kesimoğlu (Kırklareli)
13) Sakine Öz (Manisa)
14) Tanju Özcan (Bolu)
15) Osman
Aydın (Aydın)
16) Recep Gürkan (Edirne)
17) Mehmet
Şeker (Gaziantep)
18) Mehmet
Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
19) Selahattin
Karaahmetoğlu (Giresun)
20) Doğan
Şafak (Niğde)
21) Haluk
Eyidoğan (İstanbul)
22) Ali İhsan
Köktürk (Zonguldak)
23) Turgut Dibek (Kırklareli)
24) Ömer Süha Aldan
(Muğla)
25) Dilek Akagün
Yılmaz (Uşak)
26) Hasan Akgöl (Hatay)
27) İhsan
Özkes (İstanbul)
28) Ramazan Kerim
Özkan (Burdur)
Gerekçe:
Türkiye'de özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu
Bölgesi'nde hayvancılık alanında ciddi bir gerileme söz
konusudur. Son olarak Van ve Erciş'te ağır tahribat yapan
depremler, bölgedeki sosyal ve ekonomik tüm yaşamı olumsuz
etkilediği gibi hayvancılık sektöründe faaliyet gösteren
işletmelere de ağır darbe vurmuştur.
Depremin hayvanları olumsuz etkilediği, süt
veriminin düştüğü, yavru atma olaylarının
arttığı gelen bilgiler arasındadır.
Hayvancılık sektöründe faaliyet gösteren işletmeler zincirinin
kırıldığı, yem işletmelerinin kapanması
nedeniyle hayvanlara yem bulunamadığı, mandıraların
kapanması nedeniyle de düşük kapasitede de olsa üretilen sütün
değerlendirilemediği bildirilmektedir.
Yaşanan bu sorunların, hayvancılık
destekleri, vergi ve kredi ödemelerinin ertelenmesi ile çözülmesi mümkün
değildir. Bu tablonun sürmesi, Van ve bölgenin
hayvancılığına ağır bir darbe vuracaktır.
1980'li yıllarda büyükbaş hayvan
sayısı bakımından dünyanın 4'üncü ülkesi durumunda
bulunan Türkiye, Turgut Özal'ın iktidara gelmesinin ardından
uyguladığı et ithalatı politikasıyla ağır
darbe almıştır. Daha sonraki yıllarda Et ve Balık
Kurumunun özelleştirilmesi ve et kombinalarının devreden
çıkmasıyla hayvan üreticileri desteksiz ve sahipsiz
bırakılmıştır. Hayvan varlığımız
bu yıllarda gerilemeye başlamış ve kaderine terk
edilmiştir. Et ve Balık Kurumunun sağladığı fiyat
istikrarı ve küçük üreticinin korunması politikası ortadan
kalkınca et fiyatları yükselmiş, hayvan üreticisi ise
yoksullaşmıştır.
AKP'nin son on yılda izlediği yanlış
politikalar nedeniyle de hayvancılık sektöründeki kayıplar ciddi
boyutlara ulaşmıştır. Son yıllarda 1 milyona
yakın büyükbaş, 2 milyona yakın küçükbaş canlı hayvan
ithalatı yapılmış, ayrıca 200 bin tona yakın da
karkas et ithalatı gerçekleştirilmiştir. İthalata
rağmen et fiyatları düşürülememiştir. Türkiye, kendi
üreticisini, çiftçisini desteklemek yerine ithalat yoluyla başka ülkelerin
hayvancılık sektörüne kaynak aktarmıştır. Bu tablo
kabul edilebilir değildir.
Türkiye'de hayvancılık sektörünün yeniden
canlandırılması, hem Türkiye'nin kırmızı et
ihtiyacının karşılanması hem de istihdam
açısından büyük önem taşımaktadır. Hayvancılık
desteklerinin amacına ulaşıp
ulaşmadığının araştırılması,
gerekirse yeni bir sisteminin oluşturulması bir zorunluluktur.
Et ve Balık Kurumunun özelleştirilmesinin
hayvan üretimine ve besicilik sektörüne etkilerinin
araştırılması önem kazanmıştır.
Halkımızın ucuz et yiyebilmesi bakımından böyle bir
araştırma yapılarak Et ve Balık Kurumunun yeniden
yaşama geçirilmesi ve devreye sokulması gerekliliği
incelenmelidir.
Bu nedenlerle, özelleştirme
uygulamalarının ve Van depreminin hayvancılık sektörüne
etkilerinin araştırılması, destek sisteminin
etkinliğinin gözden geçirilmesi, hayvancılık sektörünün yeniden
canlandırılmasını sağlayacak önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılması gerekli
görülmektedir.
2.- Mersin Milletvekili Vahap Seçer ve 27 milletvekilinin, yağlı tohum politikasının tüm yönleriyle araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/693)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Yağlı
tohum ithalatı ve ithalatın neden olduğu sorunların tespiti
ve çözümleri konusunda Anayasamızın 98inci maddesi ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 104 ve 105inci maddeleri gereğince
bir araştırma komisyonu kurularak konunun tüm boyutlarıyla
araştırılmasını saygılarımızla arz
ederiz.
1) Vahap Seçer (Mersin)
2) Celal Dinçer (İstanbul)
3) Ali
Sarıbaş
(Çanakkale)
4) Kemal
Değirmendereli (Edirne)
5) Namık
Havutça (Balıkesir)
6) Mehmet Ali
Ediboğlu (Hatay)
7) Gürkut Acar (Antalya)
8) Veli Ağbaba (Malatya)
9) İlhan
Demiröz (Bursa)
10) Mustafa Serdar
Soydan (Çanakkale)
11) Kadir Gökmen
Öğüt (İstanbul)
12) Tanju Özcan (Bolu)
13) Osman
Aydın (Aydın)
14) Bülent Tezcan (Aydın)
15) Mehmet
Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
16) Mehmet S.
Kesimoğlu (Kırklareli)
17) Mehmet
Şeker (Gaziantep)
18) Selahattin
Karaahmetoğlu (Giresun)
19) Sakine Öz (Manisa)
20) Doğan
Şafak (Niğde)
21) Haluk
Eyidoğan (İstanbul)
22) Ali İhsan
Köktürk (Zonguldak)
23) Turgut Dibek (Kırklareli)
24) Ömer Süha Aldan (Muğla)
25) Dilek Akagün
Yılmaz (Uşak)
26) Hasan Akgöl (Hatay)
27) İhsan
Özkes (İstanbul)
28) Ramazan Kerim
Özkan (Burdur)
Gerekçe:
AKP Hükûmeti için,
göreve geldiği 2002 yılı milat niteliğindedir.
Başbakan başta olmak üzere, hangi Hükûmet sözcüsü icraatları
anlatmaya kalksa sözü önce 2002'ye getirmekte ve cumhuriyet tarihi boyunca
yapılanlardan daha fazlasının bu dönemde
yapıldığını savunmaktadır.
Tarıma
ilişkin değerlendirmelerde de 2002 ve sonrasındaki yıllarda
yapılanlar öylesine abartılı anlatılmaktadır ki sanki
2002'den önce bu ülkede tarım bile yapılmıyormuş gibi bir
izlenim yaratılır. Oysa gerçeklerin, söylenenlerin tam tersi
olduğu bilinmektedir. Tarımda geçmişten bu yana çok önemsenen
yağlı tohumlar politikası ve bu alandaki rakamlar, bu
gerçeği tam olarak göstermektedir. 2002'den bugüne yağlı
tohumlarda izlenen çarpık politikanın sonuçlarını
istatistikler daha iyi açıklamaktadır.
Bitkisel Yağ
Sanayicileri Derneğinin verilerine göre, 2002'den 2011 sonuna kadar
yağlı tohum ithalatındaki görünüm şöyledir:
Türkiye, bitkisel
yağ imalatında değerlendirmek üzere 2002'de 613 bin ton soya
fasulyesi ithal ederken, 2011'de 1 milyon 298 bin ton ithalat
yapmıştır.
2002'de sadece bin
ton olan kolza (kanola) tohumu ithalatı, 2010'da 307 bin tona
ulaşmış, 2011 yılında da 122 bin ton ithalat
yapılmıştır.
Ayçiçeği
tohumu ithalatı 2002'de 129 bin ton iken, 2011'de 911 bin tona
yükselmiştir.
Türkiye'nin
yağlı tohum ithalatı toplamda 2002'de 798 bin ton iken, 2011'de
2 milyon 331 bin tona ulaşmıştır.
Türkiye bitkisel
yağ imalatı için sadece yağlı tohum ithalatı
yapmamaktadır, ham yağ ithalatı da yapmaktadır. 2002
yılında 707 bin ton olan toplam ham yağ ithalatı 2011'de 1
milyon 43 bin tona ulaşmıştır.
Değer
bakımından incelendiğinde, söz konusu vahim tablo daha
netleşmektedir. Türkiye, yağlı tohum ithalatına 2002'de 223
milyon dolar öderken, 2011'de bu rakam 1 milyar 358 milyon dolara
çıkmıştır. Ham yağ ithalatına 2002'de 340 milyon
dolar ödenirken 2011'de 1 milyar 338 milyon dolar ödeme
yapılmıştır.
Bu veriler,
Türkiye'nin 2002'den bu yana uyguladığı tarım
politikasının, verdiği desteklerin ve
çıkardığı yasaların yağlı tohum üretimini
artırmaya yetmediğini ortaya çıkarmaktadır. 2002'den bugüne
kadar uygulanan, genelde tarım, özelde yağlı tohum
politikası Türkiye'yi dışa bağımlılıktan
kurtarmak bir yana, daha da bağımlı hâle getirmiştir.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının
hazırladığı Türkiye Tarım Havzaları Üretim ve Destekleme
Modelinin ana hedeflerinden birisinin yağlı tohum üretimini
artırmak olmasına rağmen, söylenen sözler uçup gitmiş,
raporlar, modeller hep kâğıt üzerinde kalmıştır.
Türkiye'nin
bitkisel yağda net ithalatçı bir ülke konumunda olduğunu ortaya
koyan bu tablo, yağlı tohumlar politikasının iflası
anlamına gelmektedir. Oysa tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de
yağlı tohumlu bitkiler stratejik ürün olarak kabul edilmeli ve
üretimi mutlaka artırılmalıdır.
Açıklanan
nedenlerle, yağlı tohum politikasının tüm yönleri ile
araştırılması, gerekli önlemlerin alınması
amacıyla Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzükün 104 ve 105'inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
3.-
Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka ve 20 milletvekilinin, trafik
kazalarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/695)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizin önemli
sorunlarından biri olan trafik kazaları büyük can kaybına neden
olmakta, on binlerce vatandaşımızın yaralanmasına ve
milyarla ifade edilen maddi hasara yol açmaktadır. Sadece 2011
yılında meydana gelen 277.976 trafik kazasında 2.568
vatandaşımız yaşamını yitirmiş, 193.096
kişi yaralanmıştır. Rakamlar sorunun ciddiyetini de ortaya
koymaktadır.
Türkiye'de trafikte
hayatını kaybedenlerin sayısı Avrupa
ortalamasının 2 katıdır. Gelişmekte olan ve az
gelişmiş ülkelerde güvenlik ihtiyacının önemli bir bölümünü
trafikte güvenlik ihtiyacı oluşturmaktadır. Çünkü, bu ülkelerde
trafik güvenliği yeterli düzeyde sağlanamadığı için,
trafik kazaları sonucu ortaya çıkan ölüm, yaralanma ve maddi
kayıplar ürkütücü boyutlardadır.
Trafik
kazalarının oluşumunda taşıt, yol ve insan olmak üzere
üç temel unsur önemli rol oynamaktadır. Gelişmiş ülkelerde bu
unsurların kazalardaki rolünü en aza indirmek amacıyla altyapıya
yönelik çok yönlü bilimsel çalışmalar yapılmaktadır. Bu
çalışmalar okullardaki eğitim çalışmalarıyla da
desteklenmektedir.
Ülkemizde trafik
kazalarını etkileyen bir diğer unsur ise demir yolu, deniz yolu
ve hava yolu ulaşımının istenilen düzeye
çıkartılamamasıdır. Ülkemizin ulaşım
politikalarının ana eksenini kara yolu oluşturmaktadır. Ülkemizi
enerji konusunda dışarıya bağımlı hâle getiren bu
model aynı zamanda daha pahalı bir altyapı maliyetini de
beraberinde getirmektedir. 1950li yıllardan sonra uygulanan kara yolu
ağırlıklı ulaşım politikaları sonucunda,
1950-2010 yılları arasında kara yolu uzunluğu
yaklaşık yüzde 80 artarken demir yolu uzunluğu sadece yüzde 10-15'ler
düzeyinde kalmıştır. Bu ulaşım
politikalarının doğal sonucu olarak ülkemizin ulaşım
sistemi âdeta tek bir sisteme dayandırılmıştır.
Ülkemizin yolcu taşıma paylarına
bakıldığında, kara yolu yolcu taşıma payı
yüzde 96, demir yolu yolcu taşıma payı ise yalnızca yüzde
2'dir. Yük taşıma payında ise kara yolu ile yük taşıma
oranı yüzde 94, demir yoluyla yük taşıma payı ise yüzde
4'tür.
Ulaşım
teknolojileri ve deniz, hava, demir yolu ulaşımında yaşanan
gelişmeler gelişmiş ülkelerde trafik kazalarını minimum
düzeye indirmiştir. Ülkemizin ağır trafik bilançosuna
bakıldığında, konuyla ilgili acil önlem alınması
gerektiği çok açıktır. 2002-2011 yılları
arasında, diğer bir ifadeyle AKP iktidarında, ülkemiz 41.873
vatandaşını trafik kazalarında kaybetmiştir. Aynı
dönemde 1 milyon 672 bin 696 kişi yaralanmıştır. Kazalar
nedeniyle engelli duruma düşen vatandaşlarımız ve
yaşadıkları sorunlar konusunda ise ne yazık ki
sağlıklı veri bulunmamaktadır.
Trafik
kazalarının önlenmesi için ulaşım altyapısı,
ulaşım alternatifleri, trafik eğitimi başta olmak üzere
mevcut durumun saptanması, bu konularda etkin ve kalıcı
politikaların oluşturulması, trafik kazalarının
nedenlerinin araştırılarak meydana gelen kazaların
önlenmesi için alınacak önlemlerin saptanması amacıyla, Anayasa'mızın
98, İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Aylin
Nazlıaka (Ankara)
2) Sakine Öz (Manisa)
3) Bülent Tezcan (Aydın)
4) Kadir Gökmen
Öğüt (İstanbul)
5) Recep Gürkan (Edirne)
6) Osman Aydın (Aydın)
7) Mehmet S.
Kesimoğlu (Kırklareli)
8) Mehmet
Şeker (Gaziantep)
9) Kemal
Değirmendereli (Edirne)
10) Mehmet
Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
11) Selahattin
Karaahmetoğlu (Giresun)
12) Doğan
Şafak (Niğde)
13) Haluk
Eyidoğan (İstanbul)
14) Ali İhsan
Köktürk (Zonguldak)
15) Turgut Dibek (Kırklareli)
16) Ömer Süha Aldan (Muğla)
17) Dilek Akagün
Yılmaz (Uşak)
18) Hasan Akgöl (Hatay)
19) Namık
Havutça (Balıkesir)
20) İhsan
Özkes (İstanbul)
21) Ramazan Kerim
Özkan (Burdur)
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler,
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır. Okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- BDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan, Türkiyedeki basın özgürlüğünün önündeki engellerin bütün boyutlarıyla araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (10/76) görüşmelerinin, Genel Kurulun 4 Temmuz 2013 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
4/7/2013
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 04/07/2013 Perşembe günü (bugün) yaptığı
toplantısında siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Pervin
Buldan
Iğdır
Milletvekili
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan (10/76) Türkiye'deki basın özgürlüğünün
önündeki engellerin bütün boyutlarıyla araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergelerin
görüşmelerinin Genel Kurulun 04/07/2013 Perşembe günlü
birleşiminde birlikte yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Hasip
Kaplan, Şırnak Milletvekili.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Değerli milletvekilleri, eğer bir ülke
darbelerden korunmak istiyorsa basınının, medyasının
özgür olması, önündeki engellerin kaldırılması gerekiyor.
Biz bu konuda bir araştırma önergesi verdik. Neden verdik? İnsan
Hakları Evrensel Beyannamesinden tutun, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesine, Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar
Sözleşmesine tüm bunlar burada imzalandı, kabul edildi. Ama,
uygulamaya geldiğimiz zaman Türkiyede, maalesef, basının,
medyanın yazılı ve görsel anlamda özgür olmadığını
görüyoruz, hatta hedef alınıyor, hatta köşe yazarları her
gün atılıyor ve bunun ötesinde Uluslararası Yayıncılar
Birliğinin birçok açıklaması, basın kuruluşlarının
birçok açıklaması ve Avrupa Birliğiyle ilgili FLAnın
açıklamaları da birçok noktada Türkiyede yasal mevzuatın,
engellerin bu konuda devam ettiğini gösteriyor.
Şimdi, bunu
ifade etmek için şöyle bir kıyaslama yapalım: Türkiyede,
6sı imtiyaz sahibi ve yazı işleri müdürü, 68 gazeteci şu
an tutuklu. Şimdi, Türkiyenin dünyadaki basın özgürlüğü
sıralamasına baktığımızda 122nci sırada ve
dünyada basından tutuklunun olduğu ülke durumundayız. Mesela,
şunları biliyor musunuz?
Abdullah Çetin,
Dicle Haber Ajansı
Ahmet Birsin, Gün
TV Genel Yayın Yönetmeni
Ali Konar, Azadiya
Welat gazetesi Elâzığ temsilcisi
Ayşe Oyman,
Özgür Gündem gazetesi editörü
Aziz Tekin, Azadiya
Welat gazetesi Mardin temsilcisi
Bahar Kurt,
Tavır Yayınları sahibi
Bayram Namaz,
Atılım gazetesi yazarı
Bayram Parlak,
Gündem gazetesi Mersin temsilcisi
Cengiz Doğan,
Azadiya Welat gazetesi Nusaybin muhabiri
Cengiz Kapmaz,
Özgür Gündem gazetesi yazarı
Cihan Deniz
Zarakolu, Belge Yayınları editörü ve çevirmeni
Çetin Kirşiz,
Özgür Gelecek gazetesi Erzincan muhabiri
Davut Uçar, Etik
Ajans Müdürü
Deniz
Kılıç, Azadiya Welat gazetesi Batman temsilcisi
Deniz
Kısmetli, Halkın Günlüğü gazetesi İzmir temsilcisi
Dilşah Ercan,
Azadiya Welat gazetesi Mersin muhabiri
Dilek Demiral,
gazeteci, Özgür Gündem gazetesi eski editörü
Doğan
Karataştan, Yürüyüş dergisi
Erdal Süsem, Eylül
dergisi
Erol Zavar, Odak
dergisi
Ertuş Bozkurt,
Dicle Haber Ajansı editörü
Fatih Özgür
Aydın, Artı İvme dergisi
Fatma Koçak, Dicle
Haber Ajansı
Faysal Tunç, Dicle
Haber Ajansı Şırnak muhabiri
Ferhat Arslan,
Dicle Haber Ajansı (DİHA) Mersin muhabiri
Ferhat Çiftçi,
Azadiya Welat gazetesi Gaziantep temsilcisi
Füsun Erdoğan,
Özgür Radyo eski Genel Yayın Koordinatörü
Gamze Keşkek,
Tavır dergisi Genel Yayın Yönetmeni
Hamit Duman,
Azadiya Welat Gazetesi yazarı
Hasan Özgüneş,
Azadiya Welat Gazetesi yazarı
Hatice Duman,
Atılım gazetesi Yazı İşleri Müdürü
Hüseyin Deniz,
Evrensel gazetesi muhabiri
İzzet Uysal,
Özgür Gelecek gazetesi
Kamuran Sunbat,
Dicle Haber Ajansı Çukurova eski muhabiri.
Kenan Karavil,
Radyo Dünya Yayın Yönetmeni.
Kenan Kırkaya,
Dicle Haber Ajansı Ankara temsilcisi
Mazlum Özdemir,
Dicle Haber Ajansı muhabiri
Mehmet Emin Yıldırım, Azadiya
Welat gazetesi Genel Yayın Yönetmeni
Murat İlhan,
Azadiya Welat Gazetesi Diyarbakır muhabiri
Musa Kurt,
Yürüyüş dergisi muhabiri
Mustafa Gök, Ekmek
ve Adalet dergisi Ankara temsilcisi
Nahide Ermiş,
Demokratik Modernite dergisi
Nevin Erdemir,
Özgür Gündem Gazetesi editörü
Nilgün
Yıldız, Dicle Haber Ajansı Mardin muhabiri
Nurettin
Fırat, Özgür Gündem Gazetesi yazarı
Nuri Yeşil,
Azadiya Welat gazetesi
Ömer Faruk
Çalışkan, Özgür Halk dergisi
Ramazan Pekgöz,
Dicle Haber Ajansı Diyarbakır editörü
Sadiye Eser,
Evrensel Gazetesi muhabiri
Sami Menteş,
Yurt gazetesi muhabiri
Sebahattin Sürmeli,
Özgür Halk Dergisi
Semiha
Alankuş, Dicle Haber Ajansı
Sevcan Atak, Özgür
Halk Dergisi editörü
Seyithan Akyüz,
Azadiya Welat gazetesi Adana temsilcisi,
Sibel Güler,
gazeteci, Özgür Gündem eski editörü,
Sinan Aygül, Dicle
Haber Ajansı Bitlis muhabiri,
Sultan Şaman,
Hevîya Jine dergisi editörü,
Şahabettin
Demir, Dicle Haber Ajansı Van muhabiri,
Şükrü Sak,
Akıncı Yol ve Baran dergisi,
Tayyip Temel, Azadiya Welat gazetesi Eski Genel
Yayın Yönetmeni,
Turabi Kişin,
Özgür Gündem gazetesi editörü,
Turhan Özlü, Ulusal
Kanal TV Genel Yayın Yönetmeni,
Ulaş
Yıldız, Mücadele Birliği dergisi,
Yalçın Küçük,
gazeteci,
Yeliz
Kılıç, Yürüyüş dergisi,
Veysel Şahin,
Tavır dergisi,
Yüksel Genç, Özgür
Gündem gazetesi yazarı.
Şu an ki
tutukluları saydım. Dikkat edin, yüzde 90ı Kürtçe yazan Azadiya
Welat gazetesinin
Arkadaşlar, ya, Kürt diline, Kürt düşüncesine,
Kürt gazetesine de bu kadar düşmanlık olmaz. Barış
sürecindeyiz, çözüm sürecindeyiz
Bakın, 1999da
bir çözüm süreci şansı doğmuştu koalisyon hükûmetleri
döneminde ve o zaman, yine gerilla sınır ötesine çekilip silahlar
sustuğu zaman, Türkiyede yirmi beş yıldır süren
çatışma ortamına rağmen, o yoğun ortama rağmen,
Avrupa ve Amerika terör örgütleri listesini düzenlerken Türkiye yoktu gündemde.
Ne zaman silahlar sustu Türkiyeyle ilgili PKK o zaman terör örgütleri
listesine alındı yani silahların
bırakıldığı anda.
Şimdi de bir barış ve çözüm süreci var. Dikkat edin ama bu
barış ve çözüm sürecinde, tam da Avrupanın en uygar ülkesi
olduğunu söyleyen Danimarka, ne yapıyor? Nûçe TV, müzik kanalı
olan Mezopotamya TV ve Roj TVnin yayın lisansını iptal ediyor,
dikkat edin. Bunlar hem Türkiyede basın özgürlüğü yoktur. diyorlar
hem Türkiyeyi eleştiriyorlar hem kendileri basın özgürlüğü
Hatta müzik kanalını bile yasaklıyorlar.
Şimdi, burada,
çözüm süreciyle beraber birileri rahatsız oluyor. Bu
rahatsızlığın hemen basına yansıması dikkat
çekicidir.
Yapılan anketlerde, doğuda,
güneydoğuda en fazla izlenen televizyonlar bunlardır arkadaşlar,
onlardan sonra izlenen televizyon ise Meclis TVdir. Bu gerçeğin de
altını çiziyorum yani Nûçe, Sterk TV, Roj TV ve Mezopotamya TV 1inci
sırada en çok izlenen; onlardan sonra, canlı yayın varsa Meclis
TV izleniyor, en çok izlenen televizyon kanalı.
Şimdi, bu kanalları kapatmak,
farklı düşüncedeki insanları 12 Eylül darbesinin
Anayasasına, Basın Yasasına, Millî Güvenlik Kurulunun
çıkardığı Basın Yasasına dayanarak içeri almak,
içeride tutmak, inanın, darbeciler için -mümbit derler herhâlde,
Tarım Bakanı burada olsaydı- verimli bir toprak, verimli bir
ortam; yasaklar, sansür, yasaklama. İşte gördük, Uluderede katliam
oluyor, basınımız susuyor. Gezide bir şeyler oluyor, ana
akım medya susuyor ama susturulamayanlar da var arkadaşlar, sosyal
medyayı susturamıyorlar. Sosyal medya bu sefer devreye giriyor, bu
sefer sosyal medya alanındaki çalışmalar rahatsız etmeye
başlıyor. Şimdi, bunu, demokrasinin kanallarını açarak
-darbenin gerekçelerinden birisi olan- halkı aydınlatmayı,
kamuoyunu aydınlatmayı, doğru haber yapmayı, doğru
bilgi vermeyi, basının bunu sağlamasını
sağlayacak olan Meclistir. Bunun bir araştırmasını yapalım.
Allah aşkına, söyleyin bana
Bu medya patronlarının hepsi,
medya dışında her şeyi yapıyor, ticaret, enerji
alanındalar, Türkiyenin bütün maden şirketleri onlarda; vallahi
Hükûmetin de emrindeler, hükûmet ne isterse onu yazıyorlar. Şimdi,
yazmayan
Kürşat Bumin, Yeni Şafaktan en son yazıları
nedeniyle bırakıldı; daha önce Hasan Cemal, daha önce birçok
tanıdığımız televizyoncu. Arkadaşlar, bu
baskıları araştırmak lazım. Birinin çanına ot
tıkamak lazım ki bu ülkede özgürlük gelişsin, bunun başka
yolu yok. Bu araştırma önergesi size de fayda sağlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Devamla) Yoksa, El
Sisiler bitmez, El Sisilere dikkat edin; bizden söylemesi, bizden
uyarması.
Böyle faydalı bir
araştırma önergesine de Evet demenizi bekliyoruz. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 14.58
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır).
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 130uncu
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Barış ve
Demokrasi Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Mehmet Şandır,
Mersin Milletvekili.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, basın
özgürlüğü taleplerine karşı olmak veya basın
özgürlüğünün sorunlarının tedbirleri için araştırma
yapmaya karşı olmak mümkün değil ama İç Tüzükün şekil
şartı yerine gelmesi hasebiyle verilmiş olan bu grup önerisinin
aleyhinde söz almış bulunuyorum.
Değerli
arkadaşlar, tabii, Türkiyemizin uluslararası camiada basın
özgürlüğü kısıtlamaları noktasında
suçlanmasını kabullenebilmek mümkün değil. Maalesef, her zeminde
ve çok uzun zamandan bu yana, Türkiye, basın özgürlüğü konusunda
kısmi özgür basına sahip ülkeler arasında gösteriliyor. Bunu
kabullenebilmek mümkün değil çünkü eğer Türkiye demokratik bir hukuk
devletiyse basının özgür olması zorunludur; eğer Türkiye,
demokrasisini geliştirmek, ileri demokrasiye taşımak gibi bir
iddianın sahibiyse öncelikle ifade özgürlüğünün ve ifade
özgürlüğünün en geniş kapsamlı hâliyle basın özgürlüğünün
önündeki tüm kısıtlamaların kaldırılması gerekiyor.
Bu anlamda, uzun zamandan bu yana Meclisimiz, Genel Kurulumuz bu tutuklu
gazeteciler meselesini, uzun tutukluluk hâllerini sürekli
tartışmaktadır ama bu noktada iktidarla muhalefet arasında
tanım farklılığından kaynaklanan ama sorunu çözmeyen,
uluslararası camiada suçlanmamızı engellemeyen bir süreç devam
etmektedir. Hâlbuki, bu konuda iddialar ortaya konulmalı, bu iddialar
yanlışsa, yalansa doğru cevaplandırılmalı ama
dünya kamuoyu önünde, Türkiye, basın özgürlüğü konusunda, geri
ülkelerin, her anlamda bizimle mukayese edilemeyecek ülkelerin arasında
gösterilmemeli. Bunu bir onur meselesi, bunu bir gurur meselesi yapmamız
lazım. Bu noktada öncelikle sorumluluk da iktidar partisinin, Türkiyeyi
Türk milleti adına yöneten AKP Hükûmetinindir.
Bakınız, verilen
önergenin gerekçesini de okudum. Gerçekten bu konudaki sorunların
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesini talep ediyor. Bana göre çok masum, makul bir talep. Bunun
ciddiye alınmasında veya Efendim, niye bir başka parti?
Doğruyu biz biliriz, biz yaparız, biz söyleriz.
iddiasındaysanız iktidar grubunun vermesinde ve bu konudaki
iddiaların araştırılmasına imkân vermesinde fayda
vardır. Ve dünyaya da kalkar deriz ki: Biz bu konudaki eksikliklerimizi
tamamlamak için komisyon kurduk, Meclis olarak çalışıyoruz ve
size gerekçeleri söyleyeceğiz. Ama, maalesef, iktidar bu konularda Ben
bilirim. diyor.
Bildiğiniz,
Türkiyeyi ayıplı olmaktan kurtarmıyor Sayın Elitaş.
Bugün, burada,
işte elimde, gelirken hemen İnternete girerek getirdiğim
belgeler var. Özgürlük Evi diye Amerikan merkezli kuruluşun
açıklaması var, 2013 dünya basın özgürlüğü konusunda
Türkiyeyi ağır cümlelerle suçlayan beyanları var. Avrupa
Birliğine gireceğiz. diyorsunuz, Avrupa Birliğinin
genişlemeden sorumlu görevlisinin daha geçen günlerde
yaptığı açıklamaları ve Türkiyeyi suçlayan
beyanları var. Bunlar, bir muhalefet partisi olarak, bu ülkenin bir
vatandaşı olarak ve bir siyasi partisi olarak bizleri
yaralamaktadır ve iktidara tekrar buradan, bu konuyla ilgili ne yapılması
gerekiyorsa Türkiyeyi ayıplı ülke olmaktan
çıkartmanızı talep ediyoruz, bunu
yapmayışınızdan dolayı da sizi milletimize
şikâyet ediyoruz.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Sayın Şandır, o gazeteciler terör örgütlerinin
propagandasını yaptıkları için tutuklular.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Anladım da yani ben uluslararası kuruluşları
söylüyorum, tutuklu gazetecilerin beyanlarını söylemiyorum.
Uluslararası kuruluşlar, gerektiğinde o kuruluşların
beyanıyla kendimizi ifade etmeye çalışıyoruz ama
onların, basın özgürlüğü konusunda Türkiyeye
yaptığı suçlamaları karşılamamız lazım.
İşte terörist gazeteci falan diyerek meseleyi geçiştiremeyiz.
Değerli
arkadaşlar, bir başka hususu da söylemek istiyorum: Tabii,
Mısırda yaşanan hadise, tekrar bu konuda tüm siyasi partiler
olarak bir irade beyanı ortaya koymamızı zorunlu hâle
getirmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak söylüyorum: Milletin
iradesine, milletin özgür iradesiyle kendi geleceğine karar verdiği
sistemin hukuk dışı yollardan değiştirilmesine hepimizin
karşı çıkmamız lazım sebebi ne olursa olsun, sahibi
kim olursa olsun. Ama, bir yanlışı da buradan hatırlatmak
lazım: İşte Arap Baharı diye sahiplendiğiniz, bir
nevi ümitlendiğiniz, Orta Doğuya, işte, özgürlük geliyor,
demokrasi geliyor. diye millete anlatmaya
çalıştığınız, bir anda sözcülüğünü yapmaya
çalıştığınız bu Büyük Orta Doğu Projesinin
gerçeği dün Mısırda yaşanan hadiseyle ortaya
çıkmıştır. Bundan da ders alalım. Yani, Batıdan
gelen her şey doğru değil arkadaşlar. Buna itiraz edelim.
Yani, biz bu bölgenin ülkesi, milleti olarak Batının projelerine
taşeronluk yapmak, o projeleri sahiplenmek ve bölgemize bunun dikta
ettirilmesine destek vermek
Türk milletinin misyonuna, bu coğrafyaya
sorumluğumuz var; bu coğrafyayı biz yönettik, bu coğrafya bizim.
Bu coğrafyaya, bu coğrafyanın dışından gelen
güçlerin bu türlü dayatmaları
Müslüman kanı akıyor, bugün
dünyada Müslüman kanı akıyor, bölgemizde de Türkler zulüm görüyor.
Dolayısıyla, Mısırda yaşanan hadiselerden de ders
almamız gerektiği kanaatindeyim.
Bir meseleyi de
tekrar ifade edeyim: Değerli arkadaşlar, kabuk tutmuş
yaraları kaşımanın bir anlamı yok. İki
haftadır Çorum olaylarını, Sivas olaylarını ve
diğer geçmişte kalan, büyük acılar
yaşadığımız, utandığımız
birtakım olayları sürekli burada konuşarak bu kabuk tutmuş
yaraları kaşımanın bu ülkeye bir faydası yok.
Sorgulanmamalı mı? Sorgulanmalı ama gereken, görevliler
gereğini yapmalı. Konuşarak görev yapılmış
olunmaz. Eğer bu işin suçluları araştırılacaksa o
araştırılsın, devletimizin ilgili kurumları var ama
bunu sürekli siyasetin malzemesi yapmaya kalkarsak bu işe hizmet
etmiş olmayız çünkü bu ülkenin en önemli değeri birliğidir.
Birliğimizi zedeleyecek, farklılığımızı
ayrışmaya dönüştürüp çatışmaya dönüştürecek, bu,
geçmişte yaşanmış olayları sürekli gündeme getirerek
bu milletin huzurunu kaçırmamak gerektiği kanaatindeyim.
Bir başka
husus, değerli arkadaşlar, biz bundan önceki
TUFAN KÖSE (Çorum)
Yapanların yanına kâr mı kalsın Sayın Hatip?
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Hayır, kalmasın ama ilgili kurumlar var, onlar
araştırsınlar. Konuşarak bir sonuç alınmıyor
farkındaysanız.
Değerli
arkadaşlar, biz bir önceki Danışma Kurulu
toplantısında bir uzlaşma yapmıştık. Bu
uzlaşma torba yasa dediğiniz bu yasanın görüşmelerinin
tamamlanmasına kadardı ama daha sonra,
vardığımız, bizim de altına imza koyduğumuz
uzlaşmayı bize sormadan bozdunuz. Başka kanunlar getirdiniz; 1
kanun, 5 tane, 6 tane de uluslararası sözleşme getirdiniz; buna
hakkınız yok. Ramazana giriyoruz, dönemin sonundayız. Birlikte
çalıştık, birlikte karar verdik, altına imza koyduk. Bunu
bozmaya, bize danışmadan bozmaya hakkınız yok.
Dolayısıyla,
ramazan öncesinde bu Genel Kurulun huzurunu kaçırmanın
sorumluluğu da maalesef siyasi iktidar olarak AKP İktidar Grubunun
üzerindedir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Dolayısıyla, yani çok sıkıntılı bir
çalışma beklediğimi de sizlere ifade etmek istiyor,
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Elitaş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Grup Başkan Vekili biraz önce hem
ismimle hitap ederek hem de en son cümlesinde Biz bir uzlaşma
yaptık, uzlaşmayı bozmanın sorumluluğu iktidara
aittir. diye sataşmada bulundu. İki dakikada cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun, iki dakika söz veriyorum sataşma nedeniyle. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın BDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında şahsına ve Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Saygıdeğer milletvekilleri, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bakınız,
biz, iktidar olarak, her hafta pazartesi günü o haftayla ilgili ne
yapacağımızı siyasi parti grup başkan vekillerine
bildiriyoruz ve kamuoyundan, medyadan, hatta bizim grubumuzdan önce özellikle
muhalefet partilerinin hafta içerisinde ne görüşeceğimizle ilgili
bilgileri oluyor. Bunu kimse inkâr edemez. O gün yaptığımız
konuşmada TSK İç Hizmet Kanunuyla ilgili 35inci maddenin
değiştirilmesi konusunda siyasi partilerimize de bilgi verdik.
Nitekim, Meclis Başkanı siyasi parti gruplarıyla görüştü.
TSK İç Hizmet Kanununun görüşülmesi konusunda Komisyon pazartesi
günü toplandı ve kararını verdi. O çerçevede devam ediyoruz.
Dün
Danışma Kurulunda -siz gelseydiniz- ifade ettik; acil, çok önemli
olduğunu ifade eden Ulaştırma Bakanlığının
uluslararası sözleşmeleri var, bu sözleşmelerin eylül ayı
içerisinde veya ağustos ayı sonunda onaylanması gerektiğine
dair bir zorunluluk var. Bu sözleşmelerle ilgili, bakın, değerlendirin,
bize bilgi verin dedik. Hangi ülkeyle? dediler. Ama,
arkadaşlarımıza ifade ettik, baktık, ülkelerle
alakasının olmadığını, genel bir sözleşme
olduğunu ifade ettik. Biz de inceleyelim, bakalım. dediler. Bize
henüz bir dönüş olmadı ama şunu söylüyoruz, diyoruz ki: Olağanüstü
durumla ilgili bir meselede herhâlde muhalefet partileri de buna katkı
yaparlar diye inanıyoruz. Ama değerli arkadaşlar, bakın,
uzlaşmayı böyle döndürdük, şunu yaptık
Sayın
Şandır, etikten bahsediyorsunuz. Dün verdiğiniz önergelere Allah
rızası için bir bakın.
Önergeleri, maddeyi kabul etsek herhâlde Kanunlar Kararlar nereye
koyacaklarını bilmiyorlar. Aynı madde önerge olarak gelmiş,
bakıyoruz ne var burada? Değiştirdik, kabul ettik. Nereye
konulacak? İşlenmesi mümkün olmayan önergeler var. Lüften, önergeleri
hassas bir şekilde değerlendirip
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Engelleme yapabilirsiniz
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Sen kendi yaptığını bir anlatsana millete.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla)
ama İç Tüzük kurallarını
uygulamamızı
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Şöyle, televizyon varken bir anlat bakalım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla)
farklı olarak değerlendirmeniz
yanlış olur.
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Şandır.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Benim konuşmam üzerine
Sayın Elitaş Genel Kurula bir bilgi verdi. Verdiği bilgiyle
benim söylediklerim bir yanlış anlamaya gitti; onun için, müsaade
ederseniz cevap olarak
BAŞKAN Cevap olmaz ki, sataşma varsa söz
vereceğim.
Buyurun Sayın
Şandır sataşma nedeniyle iki dakika söz veriyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin konuşması
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Elitaş, yani
sataşma olsun diye isminizi telaffuz etmiyorum, dostumsunuz, mesai
arkadaşız.
Siz, pazartesi günü
toplantı yapıyorsunuz ama zannediyorum birbirinizden haberiniz yok.
Sayın Nurettin Caniklinin katıldığı 1 Temmuz öncesindeki
yani Meclisin tatile girmesi İç Tüzük gereği zorunlu olduğu
Danışma Kurulu toplantısında Meclis
Başkanının önerisiyle AKP Grubunun önerisini birleştirdik,
altına biz de imza attık Meclis 1 Temmuzda tatile girmeyecek, şu
kanunu görüşeceğiz ondan sonra gireceğiz diye. Sayın
Nurettin Canikli burada, Sayın İdris Baluken ve CHP Grubundan Mevlüt
Aslanoğlu
Orada bize ifade edilen şey Torba yasayı
görüşeceğiz, 1 Temmuzda tatile girmesi gereken Meclisi tatile
sokacağız. Bu, salı günü yaptığımız
Danışma Kurulu toplantısı, pazartesi yaptığımız
toplantıdan sonra. Altına biz de imza koyduk. Dört beş
aydır burada Danışma Kurulu kararı çıkmıyor ama o
gün biz de imza koyduk kendi grup önerimiz olmasına rağmen ama sonra
nerede ne karar alındıysa
Bizim
itirazımız şu: Yani, bize göre iç tehlike
kalkmamıştır. Dolayısıyla, iç tehlikeyi gündemden
çıkartan bu getirdiğiniz kanun tasarısı PKKnın talebi;
bize göre öyle, size göre değil olabilir. Dolayısıyla, kim,
nerede, ne konuştu da vardığımız mutabakatı bozup
yeniden bu Türk Silahlı Kuvvetleriyle ilgili 43 maddelik kanuna 2 madde
koyuyorsunuz? Bizim tepkimizi bilmenize rağmen o 2 maddeyi koyarak
buradaki uzlaşmayı dinamitliyorsunuz, işin aslı bu, buna
itiraz ediyoruz biz. Yoksa, Danışma Kurulu kararıyla Sayın
Nurettin Caniklinin ifadesiyle 1 Temmuzda tatile girmeyecek, Meclisi torba
yasayı bitirdikten sonra tatile sokacağız. mutabakatında
biz varız. Ama, sonra bize danışmadan bu mutabakatı bozarak
buraya şu sebeple uluslararası sözleşme getirmek, şu
sebeple şu kanunu getirmek
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR (Devamla)
hak değil,
doğru değil. O, uzlaşmayı bozmaktır. Onu ifade etmek
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Şandır, Meclis Başkanı Siyasi parti gruplarıyla
görüştüm. dedi, biz onun üzerine bunu yapıyoruz.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Olmaz böyle.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- BDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan, Türkiyedeki basın özgürlüğünün önündeki engellerin bütün boyutlarıyla araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (10/76) görüşmelerinin, Genel Kurulun 4 Temmuz 2013 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Barış ve Demokrasi Partisi grup
önerisi lehinde söz isteyen Melda Onur, İstanbul Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
MELDA ONUR (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli vekiller, basın özgürlüğüyle
ilgili yeni bir araştırma önergesinin, belki defalarca verilmiş,
defalarca reddedilmiş bir araştırma önergesinin daha lehinde söz
almış bulunmaktayım. Benzeri bir konuşmayı geçenlerde
burada hapishanelerin durumuyla ilgili yapmıştım;
sanıyorum, bir benzerini de şimdi basın özgürlüğüyle ilgili
yapacağım.
Şimdi, ben eski bir gazeteciyim -bunu zaten
arkadaşlarımız biliyor- eski dönemlerde nasıl olurdu, biraz
onu anlatayım. Şunu kabul edelim ki basının üzerinde her
zaman için bir baskı vardır, bunu hiç kimse reddedemez. Ama, eski
dönemlerde yani bizim gazetecilik yaptığımız dönemlerde -ki
bu dönemler hani biz sol grubun ifadesiyle sağ iktidarların yani
Özal, Tansu Çiller, Demirel gibi eski siyasetçilerin iktidarlarının
döneminde ben gazetecilik yaptım- evet, yani çeşitli müdahaleler
olurdu haberlerimize ama en azından o haberleri gazetenin içerisine
sokabilirdik, daha sonra müdürlerimiz biraz ayar verirlerdi ama bugün gelinen
noktada o haberler daha gazetenin içerisine değil, binadan içeri
giremiyor. Şu anda artık bırakın muhabirlerin otokontrolünü
direkt patron seviyesinde sabaha karşı gelen telefonlarla, sabaha
karşı talep edilen 1inci sayfalarla, televizyonlarda
kulaklıklara gelen talimatlarla bu haberler ne yazık ki verilemiyor. Şu
andaki durum, son dönem, benim tanık olduğum en azından, medya,
tarihinin en kötü döneminde.
Şimdi, bunun
kanıtını aslında geçtiğimiz günlerde
yaşadığımız Gezi olaylarında gördük. Nasıl
oldu? Bu son dönem tutuklamalarla, patron seviyesinde ayarlamalarla iktidar
zannetti ki baş belasından kurtuldu çünkü onun için basın,
serbest basın, özgür basın bir baş belasıydı ama ne
yazık ki başka bir baş belası çıktı. Bu da bir
kuştu, fazla cikledi ve Başbakan konuşmasında Twitter diye
bir baş belası var. dedi. Neden Twitter diye bir baş
belası çıktı? Çünkü siz ne kadar bastırırsanız
bastırın, ifade özgürlüğü, serbest haber yapma özgürlüğü,
sözlerini ifade özgürlüğü bir şekilde bir yerlerden patlak veriyor.
Sosyal medya, bu şekilde yeni özgür medya olarak ortaya çıktı.
Tabii, biz, bu yeni özgür medyadan sokakların durumunu izlerken ana
akım medya başka bir kuşu veriyordu, kutuplarda yaşayan
penguenler, baş belası olmadan, halka izlettiriliyordu. Ama
sanıyorum onlar da bir noktadan sonra gerçekleri gördüler ki
uluslararası bağlantılarda, uluslararası kanallarda bu
hareketlilik gösterilince kendi kanallarında da göstermek zorunda
kaldılar.
Şimdi,
eğer bağımsız bir medya olsaydı belki de bu çok
şikâyet edilen, işte Yalan yazdılar., Manipüle ettiler,
yönlendirdiler., Halkı galeyana sevk ettiler. tarzında
şikâyetler olmayacaktı çünkü ana akım medya, diğer medya
olsun, özgürce bu görüntüleri verebilecekti, özgürce haberlerini yazabilecekti
ve belki de kimse sosyal medyaya itibar etmeyecekti. Ama ne yazık ki son
dönemde basın üzerinde yaşanan baskılar, tutuklamalar,
işten çıkartılmalar sosyal medyaya böyle bir alan açtı. O
yüzden, hiç şikâyet etmeye gerek yok.
Şunu görüyoruz
ki bu Gezi sürecinde muhalif olan birçok arkadaşımız gerek
kendiliğinden işten ayrıldı
-işten ayrılma gerekçeleri, yeterince gazetecilik
yapamadıkları- birçok kişi TMSFnin el koyduğu
yayınlarda işten çıkarıldı. Daha dün, çok değerli
olduğunu düşündüğümüz bir yazar, ne yazık ki Hükûmet
sempatizanı bir gazeteden personel, insan kaynakları
vasıtasıyla işinden atıldı -ben burada adını
dillendirmek istemiyorum- gerçekten çok üzüldüm. Bu, bir dönemde yapılan,
hani kapıya geldiğinizde kartınızın
çalışmaması kadar insanı ötekileştirici,
aşağılayıcı bir şey.
Şimdi,
hazır buraya gelmişken bu Gezi Parkı süresince sizlerden uzak
kaldım, biraz da benim gözümden dinleyin istiyorum çünkü benim de bir
gazeteci olarak, aslında, Gezi Parkını bir milletvekili
olmanın ötesinde, bir gazeteci gibi izleme imkânım oldu. Hem de
şunu gördük: Hani biz burada parlamenter demokrasi işlemiyor,
işte, az önce Sayın Şandır, buradaki birtakım
kararlara uyulmuyor gibi şikâyetler
Efendim, bizim
dışarıda dokunulmazlığımız da
kalmamış, biz onu gördük ne yazık ki. Ben dokunulmaz
olduğumuzu zannediyordum ama değilmişiz.
Sizi 31 Mayıs
sabahına götürmek isterim. 31 Mayıs öncesi, biliyorsunuz, çok küçük
bir çevre eylemi, ne yazık ki polisin orantısız gücüyle
Ki ben
burada, herhâlde, faiz lobisinin o polis olduğunu düşünüyorum çünkü
savunmasız, kasksız, gözlüksüz bir kadına biber gazı
sıkıp bir de arkasından koşturan kişi esas komployu
kuran kişidir. Bilmiyorum, o polis hakkında faiz lobisi, Yahudi
lobisi, içki lobisi, her neyse bir soruşturma açıldı mı,
ona bakmak lazım. Orada bulunan vatandaş İstanbul
milletvekillerini Twitter üzerinden çağırdı. Bilmiyorum, sizi
çağırdı mı? Muhtemelen sizleri de
çağırmışlardır yani burada iktidar partisinin
İstanbul milletvekillerini görüyorum ama bizi çağırdılar ve
biz, milletin vekili olarak oraya gitmek durumundaydık ve gittik. 30 Mayıs
akşamı orada bir şenlik vardı, tamamıyla bir
şenlikti. Orada, hani marjinal, radikal falan deniyor ya,
birtakım gruplar
Onların da ne olduğunu tam olarak bilmiyorum
yani hiçbir yasadışı örgüt değildi oradakiler.
İşte, konserler verildi ve geç saat ben de oradayım, Genel
Başkanımız Arkadaşlarla durun, nöbet tutun. demiş,
bekliyoruz. Dediler ki bana: Ya, Sayın Vekilim, galiba polis buraya
operasyon yapacak. Dedim ki: Mümkün değil ya, delirmiş olmalı.
Yani bu kadar barışçı bir gruba, en ufak bir aykırı
slogan
Şarkılar söyleniyor, işte yani konuşmalar
yapılıyor. Mümkün değil, yapmaz dedim yani olamaz öyle bir
şey. Yok, olurdu, olmazdı. Geç bir saat. Biraz daha azaldı
insanlar. Çevreci gruplar var; Derelerin Kardeşliği, işte HES
eylemcileri falan. Derken, baktık bir hareketlilik var, kalktık,
gittik, Çevik Kuvvetin yanına gittik. Baktık, böyle bir
hareketlenme, dedik ki: Ya biz İstanbul milletvekiliyiz. Ve o akşam
İlhan Cihaner ve Müslim Sarı vardı. İlhan Cihaneri -bize
göre daha ünlü- tanıyorlar, biz de kendimizi tanıttık. Sonra
döndüm, dedim ki: Ya olamaz, mümkün değil, biz milletvekilleriyiz, biz öne
geçelim, onlar gelirken durdururuz biz onları, bize saldırmazlar.
Çünkü ben, doğrusunu söylemek gerekirse, buna
alışkındım. Çeşitli KESK eylemlerine gittiğimizde
polis telsizlerinden Ya, milletvekilleri de burada. diye bir şey
duyuyordum yani bir ölçü vardı ve biz, kasksız, gözlüksüz -o kadar
eminim ki polisi durdurabileceğimize- 3 kişi önden yürüdük, Durun.
dedik. Yani, ayağımın dibine atılan fişekler, gözümü
yakan biber gazı, nefesimi kesen biber gazı canımı
acıtan şey değildi, canımı acıtan şey
dokunulmazlığımızın olmadığını
görmek oldu arkadaşlar ve ne yazık ki bu Gezi olayları süresince
bu dokunulmazlığımızın olmadığını
tek tek gördük. En acı olanı
Ve çeşitli defalar
çağırıldık. Zaten bulunduğumuz yerlere biber gazı
atıldı.
Hani, diyeceksiniz
ki: Sizin orada olup olmadığınızı nereden bilecek?
Vali Beye gittik, dedik ki: Ya, burada vekiller oluyor, siz biliyor musunuz?
Vali Bey dedi ki: Biz o parkta, kim giriyor, kim çıkıyor, hangi
marjinal, hangi radikal, hangi örgüt, hangi vekil var anı anına,
saniyesi saniyesine biliyoruz. Demek ki Şafak Paveyin
ayağının önüne atılan biber gazını da zaten
biliyorlardı.
Ve son olarak
biliyorsunuz, Divan Otelinin önünde ambulans geçişlerine
yardımcı olmaları için polisle konuşmaya çalışan
Amasya Milletvekilimizin suratına bir kask fırlatılarak burnu
kırıldı. Ve ben, Divan Otelde sıkışıp âdeta
bir Die Hard filmi gibi -bilmiyorum hiç seyrettiniz mi?- içeride
yaralılar, inleyenler, biber gazı
İçeriye biber gazı
atıldığında yukarıya kaçmak zorunda
kaldığımızda bir kadın şöyle diyordu: Vekilsiniz
bize niye kalkan olmuyorsunuz? Dedim ki: Çok özür dilerim, vekiliz ancak
sizinle biber gazına, copa, kaska, dayağa ortak olabiliriz, ne yazık
ki size kalkan olamıyoruz çünkü bizim artık gördüğümüz
kadarıyla, bu polisle, sokaklarda bir
dokunulmazlığımız kalmamış.
Şimdi,
bunları niye anlattım? Benim gözümden de bunu görmenizi istedim. Şimdi,
size şöyle bir şey söyleyeyim son olarak: Hani deniyor ya Polise
taş atan, saldıran marjinal, radikal gruplar
Arkadaşlar, ilk
dört gün, hiç öyle bir şey yoktu. Fakat ilk dört gün
kırmızılı kadına, oradaki birkaç kişiye orantısız
olarak biber gazı atan
Biber gazı havaya atılır arkadaşlar,
biber gazı insanların gaz yayıldığında
kaçmasını sağlamak içindir gözümüzle- direkt hedefe
sıktılar. Tüm bunlar olduktan sonra birileri de sanıyorum bu
arkadaşları savunmak istedi. Ama şunu söyleyeyim: Hani
yağmacı falan diyorlar ya İstiklal Caddesinde bir tane dükkânın
içinden bir tişört çalınmış mı, buyurun
araştırın, bir tane büfeden bir tane sigara paketi
çalınmış mı?
Teşekkür
diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grup önerisi aleyhinde söz isteyen Gökcen Özdoğan Enç,
Antalya Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
GÖKCEN ÖZDOĞAN
ENÇ (Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Barış ve Demokrasi Partisinin grup önerisi aleyhinde söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Basın
özgürlüğü, haber, bilgi, düşünce ve kanaatlerin kitle iletişim
araçları yoluyla serbestçe elde edilebilmesi, ifade edilebilmesi ve
yayılabilmesi haklarını içerir. Basın özgürlüğünün
gerçekleşebilmesi için üç temel unsur gerekmektedir: Bir, bilgiye, habere
ulaşabilme hakkı. Ülkemizde gayet rahat bir şekilde, bilgiye,
habere ulaşabilme hakkı vardır. Diğer ikincisi, elde edilen
bilginin, haberin, düşüncenin açıklanabilme hakkı.
Üçüncüsü, bu bilgiyi, düşünce ve
kanaati haber, yorum ve görsel ürünüyle yayabilme hakkı. Bunlar basın
özgürlüğünün vazgeçilmez unsurları arasındadır ki ülkemizde
bununla ilgili
Ben de iletişimciyim, iletişim fakültesi okudum ben de,
bize öğretilenler de bunlardı ve bunlar, basın özgürlüğünün
devamı için de gerekli olan koşullar aslında.
Uluslararası hukukta basın
özgürlüğü Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin de 10uncu
maddesinde düzenlenmiştir. Biz, tabii, on yıl boyunca ciddi
çalışmalar yaptık bununla ilgili. Ben, özellikle, Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesinin 10uncu maddesini okumak istiyorum
size: Basın özgürlüğünün kullanılması ancak demokratik bir
toplumun gereklerine uygun olarak başkalarının şöhret ve
haklarının, toplum sağlığının ve
ahlakının millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği ve toprak bütünlüğünün
korunması, devlet sırlarının açıklanmasının
veya suç işlenmesinin önlenmesi, yargı gücünün otorite ve
tarafsızlığının sağlanması amacıyla
sınırlandırılabilir. Yani buradan şuraya gelmek
istiyoruz: Sarı basın kartı olan ya da herhangi bir şekilde
herhangi bir gruba ait olan kişiye suç işleme hakkını
hiçbir bir şekilde vermiyor. Sarı basın kartı olan terör
örgütü üyesi olamaz diye bir kaide yok, hırsız olamaz diye bir kaide
yok. O yüzden biraz evvelki, -kamuoyunda bir yanlış algı var,
basında da yer alıyor sık sık tutuklu gazetecilerle ilgili-
aslında içeriğine baktığınız zaman biraz önce
ifade ettiğim maddeyle tamamen örtüştüğünü söylemek gerekiyor.
Basın Kanununda
VELİ AĞBABA (Malatya)
Hırsız kim?
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Devamla)
Dinlerseniz devam edeceğim.
Basın Kanununda gazetecilerin
haber kaynaklarının hiçbir şekilde
VELİ AĞBABA (Malatya)
Hırsız gazeteci kim, onu merak ediyorum. Belki Sayın Hasip
Kaplan bilir.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Devamla)
açıklanmaya zorlanamayacağı, düzeltme ve cevabın
yayınlanmasıyla basılmış eserleri engelleme, tahrip ve
bozma fillerine uygulanan yaptırımlar dışında para
cezalarının hürriyeti bağlayıcı cezaya
çevrilemeyeceği de hükme bağlanmış bulunmaktadır.
Değerli milletvekilleri, Sayın
Başkan; demokratik bir ülkede basın özgürlüğü olmazsa
olmazlardan biridir.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Yani
Türkiyede yok!
GÖKCEN ÖZDOĞAN
ENÇ (Devamla) Biz, tek sesli basından yana hiçbir zaman olmadık.
TUFAN KÖSE (Çorum)
Akşam gazetesi ne oldu, Akşam gazetesi?
GÖKCEN ÖZDOĞAN
ENÇ (Devamla) Aksine, çok sesliliği savunduk.
Bakınız,
şunu da ifade etmek istiyorum: Sansürden de bahsediliyor ancak ülkemizde
güvenli, nitelikli basın kuruluşlarının
varlığı demokratik sürecin devamı için şarttır.
Taraflı basından muhalefet kadar, biz de en az sizin kadar
rahatsızız çünkü gerçekleşmeyen olayları sanki
gerçekleşmiş gibi kanallar vasıtasıyla topluma empoze
etmeye çalışan bir kısım medya da mevcut bu ülkede. Bunun
yanında, gerçekler anlatılırken saptırma yoluyla daha önce
yayınlaşmış görüntüleri bugün yayınlanmış
gibi, bugün gerçekleşmiş gibi birtakım kanallarda da
izlediğimizi unutmayalım. Arşiv yazma gereği bile
duymadan sürekli o yayınları yirmi dört saat döndüren basın
kuruluşlarını da buradan kınıyorum, bunun adı
özgürlük değil arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VELİ
AĞBABA (Malatya) Siz de Hürriyetin genel yayın yönetmenliğine
adaysınız herhâlde, Akşamı aldınız nasıl
olsa. Genel yayın yönetmeliğine aday, Mehmet Ocakdenden sonra aday,
iletişim fakültesi mezunu da.
GÖKCEN ÖZDOĞAN
ENÇ (Devamla) Son on yılda yayınlarımızın, son on
yılda yasalarımızı Avrupa Birliğiyle
uyumlaştırmak ve daha da önemlisi,
vatandaşlarımızın haklarını, özgürlüklerini
arttırmak amacıyla basın özgürlüğünü genişletmeye biz
devam edeceğiz. Çünkü, katılımcı demokrasinin
araçlarından biri olduğunu düşünüyoruz basın
özgürlüğünün. Ne olursa olsun, bu konuda kararlıyız.
Sonuç olarak
şunu ifade etmek istiyorum: Türkiye'de basın ve ifade
özgürlüğünün daha ileriye taşınması için son yıllarda ciddi
adımlar attık. Bu paralelde özgürlükçü bir anlayışla bu
adımları atmaya devam edeceğiz.
Bu
düşüncelerle Barış ve Demokrasi Partisinin grup önerisinin
aleyhinde olduğumuzu belirtiyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Daha beş dakika vardı ya.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, Türkiye'deki
basın özgürlüğü iktidar partisi tarafından en fazla
beş dakika anlatılabilmiştir, tutanaklara geçmesi
açısından efendim.
GÖKCEN ÖZDOĞAN
ENÇ (Antalya) Çok komiksin sen ya!
BAŞKAN
Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
2.- MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan, Elâzığ Milletvekili Enver Erdem ve arkadaşları tarafından geçici köy korucularının sorunlarının araştırılması ve alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin görüşmelerinin, Genel Kurulun 4 Temmuz 2013 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
4/7/2013
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 4/7/2013 Perşembe günü (bugün)
yaptığı toplantısında siyasi parti grupları
arasında oy birliği sağlanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisini İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mehmet
Şandır
Mersin
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan Elâzığ Milletvekili Enver Erdem ve
arkadaşlarının 24 Mayıs 2012 tarih, 5131 sayı ile TBMM
Başkanlığına vermiş olduğu geçici köy
korucularının sorunlarının
araştırılması ve alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması önergesinin 4/7/2013
Perşembe günü (bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Hasan Hüseyin
Türkoğlu, Osmaniye Milletvekili.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Sayın Başkan, Türk milletinin
saygıdeğer milletvekilleri; bölücü, yıkıcı,
ayrılıkçı terörle mücadelenin önemli bir parçası olan
geçici ve gönüllü köy korucularımızın sorunlarını dile
getirmek üzere huzurlarınızdayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Güvenlik güçlerinin
terörle mücadelede önemli bir unsurunu oluşturan köy
korucularının sorunlarını henüz geçtiğimiz ay
içerisinde Milliyetçi Hareket Partisi olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündemine taşımış idik. Belki Türkiye Büyük Millet Meclisi
çatısı altında bu hususun kısa bir zaman
aralığı içinde tekrar gündeme gelmiş olması
dikkatinizi celbetmiş olabilir. Ancak korucularımızın bugün
itibarıyla yani Temmuz 2013 tarihi itibarıyla çok vahim, endişe
verici sorunları vardır. Konunun aciliyeti, önemi ve vahameti
sebebiyle korucularımızın durumu bir kez daha
konuşulmalıdır, dikkatlerin korucular üzerine çekilmesi
gerekmektedir.
Konuşmama
başlarken, evvela koruculuk sistemi hakkında bazı bilgileri
sizlerle paylaşmak istiyorum: Köy koruculuğu kavramı 1924
tarihli 442 sayılı Köy Kanunuyla gündeme gelmiştir.
Cumhuriyetin kuruluşuyla beraber hedeflenen topyekûn kalkınmanın
hedef kitlesi olan Türk toplumu yüzde 80 oranında köylerde
yaşamaktaydı. Bu sebeple Köy Kanunuyla köy muhtarına özel bir
pozisyon yükleyen o günkü anlayış Köy muhtarının emrine
bir tür kolluk gücü diye isimlendirilebilecek koruculuk sistemini
vermiştir. Köy korucuları köyde yaşayan toplumun
ırzını, canını, malını eşkıyadan
ve gerçek anlamda çapulcudan koruyacak bir kolluk kuvvetiydi ve 1980li
yıllara kadar bu vazifelerini başarıyla yerine
getirmişlerdir. Terör olaylarının yoğunlaşması
üzerine 26 Mart 1985 tarihinde 442 sayılı Köy Kanununun 74üncü
maddesinde değişiklik yapılarak geçici köy koruculuğu
sistemi ihdas edilmiştir. Söz konusu kanuna göre şiddet hareketlerine
ait ciddi belirtilerin köyde veya çevresinde ortaya çıkması veya her
ne sebeple olursa olsun köylünün canına ve malına tecavüz
hareketlerinin artması üzerine Bakanlar Kurulunca belirlenen illerde
valinin teklifi ve İçişleri Bakanının onanıyla yeteri
kadar geçici köy korucusu görevlendirilebilmektedir.
Geçici köy
korucularıyla ilgili tüm işlemler 442 sayılı Köy Kanununun
74üncü maddesinde değişiklik yapan 5673 sayılı Kanun ve bu
kanunun ek 18inci maddesine dayanılarak Bakanlar Kurulunca
yayımlanan Geçici Köy Korucuları Yönetmeliği ve uygulamada
birliktelik sağlaması amacıyla İçişleri
Bakanının onanıyla hazırlanan Geçici Köy Korucuları
Yönergesi hükümlerine göre yürütülmektedir. 1985 yılında 22 ilde
başlatılan geçici köy koruculuğu sistemi 1987de ilan edilen
olağanüstü hâl ile devam ettirilmiş, 1992de koruculara ücret
verilmeye başlanmış, 1993te sistemin uygulandığı
il sayısı 35e çıkarılmıştır.
Geçici köy
koruculuğu sistemi, bölücü terör örgütüne karşı orada
yaşayan vatandaşların bir duruş sergilemesi, vatandaşlarımızın
kendi rızalarıyla kendi hanelerini, aile fertlerini, kendi köylerini
ve kendi memleketlerini silahlı olarak savunmaları için
tasarlanmış ve hayata geçirilmiş bir yapıdır. Geçici
ve gönüllü köy korucuları sayıları zaman zaman
değişmekle birlikte terörün yoğun olduğu dönemlerde 80 bini
aşmıştır. İçişleri
Bakanlığının açıkladığı son bilgilere
göre 46 bine yakın ücrete tabi geçici köy korucusu vardır. 20 binden
fazla da ücret almayan, sadece silahı olan gönüllü köy korucusu söz konusu
olup toplamda yaklaşık 66 bin kişilik bir güçtür.
Bugüne kadar geçici
ve gönüllü köy korucuları, asker ve polis silah arkadaşlarıyla
beraber terörle mücadelede görevlerini layıkıyla yerine
getirmişlerdir. Koruculuk Doğu ve Güneydoğu Anadoluda terör
örgütüne ve terör olaylarına karşı toplumsal manada bir
duruşun göstergesi olmuştur. Korucular ve aileleri, aşiretleri
terör örgütüne karşı bölgede direnç gösteren toplumsal bir kesimi
oluşturmuşlardır. Korucular önceleri uluslararası
kamuoyunda şimdi ise iç kamuoyumuzda kendi kaderlerini tayin etme
hakkı, selfdeterminasyon iddiasında bulunan ayrılıkçı
fikirlerin, emellerin hayallerini devlet bütünlüğünden yana boşa
çıkarmışlardır.
Önemli bir bölümü
Kürt kökenli olan Türk devletine bağlı, Türk milletine âşık
vatan sevdalılarıdır korucular. Korucular ve aileleri en zor
şartlarda yaşayarak ve ölümü göze alarak devlete ve millete
bağlılıklarını ispatlamışlardır. Bu
uğurda en ağır bedelleri ödemiş ve aslında en fazla
travmaya maruz kalmış sivil kitledirler. Ancak, tüm bu yaşanan
travmalar, korucuların dik ve onurlu duruşunu
değiştirmemiştir.
Köy korucuları
bölgenin insanı olmalarından dolayı araziyi iyi
tanımaları sebebiyle terör örgütü mensuplarının nerelerde
barınabileceklerini, neler yapabileceklerini, güçlerinin neler
olabileceğini, kimlerin bölücü terör örgütü ile iltisaklı
olabileceklerini bildikleri için PKK tarafından algılanan büyük bir
tehdittirler.
Köy
korucularımız tüm yaşamlarını görev
yaptıkları yerde geçirmektedirler çünkü oralar onların
memleketidir. Bu yüzden üç yüz altmış beş gün yirmi dört saat
eşkıyanın hedef tahtasındadırlar. Onun içindir ki köy
korucularımızın sorunları bir an evvel çözülmeli, bu husus
hepimiz için bir vazife olmalıdır.
Geçici ve gönüllü köy
korucuları bölünmez vatan bütünlüğü uğrunda Türk Bayrağının
dalgalanması, Türk devletinin egemen olması için bugüne kadar 1.696
şehit ve 1.916 yaralı, gazi vermişlerdir. Bu dik
duruşları ve hizmetlerine karşılık köy
korucularımızın 810 TL ile 880 TL arasında
değişen ücretleri açlık sınırının
altındadır. Bu yıl için ücret artışı da 10 TL
gibi komik bir seviyede olmuştur. Korucuların aldıkları bu
aylıklar Türkiye standartlarında düşük bir rakamdır. Hele
hele Haziran 2013 Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre açlık
sınırı 1.022 Türk lirası, yoksulluk sınırı
3.328 Türk lirası iken 810 TL bırakın açlık
sınırını karşılamayı, yanından bile
geçmemektedir.
Gönüllü korucularla
beraber tüm koruculara en az sözleşmeli erlere verilen ücret kadar yani
1.600 lira ücret verilmelidir. Sosyal güvenlik primleri, emekli
maaşları, çalışma saatleri, gündelik ve kumanyaları
gibi her konuda önemli problemleri olan gönüllü ve geçici köy korucuları,
özellikle açılım süreci ya da barış süreci diye
adlandırılan Hükûmet politikaları çerçevesinde
yalnızlığa itilmişlerdir.
Bölücü ve yıkıcı terörist unsurların
talepleri doğrultusunda, değil sorunlarını çözmek, köy
korucuları PKK ve siyasi uzantılarının inisiyatifine terk
edilmişlerdir. Yıllardır mücadele ettikleri PKKnın ve siyasi
uzantılarının etki alanı içinde yalnız
bırakılan köy korucularından özellikle terörle mücadelede
geçmişte başarıları olanların tek tek cinayetlere
kurban gittikleri ve faillerinin de PKKlı terörist oldukları
bilinmektedir.
AKP Hükûmetinin sözde açılım süreci devam
ederken, teröristlerin korucularımıza yönelik eylemleri de devam
etmektedir. Basına yansıyan haberlere göre, 13 Mart 2013 tarihinde,
Şırnak ili Cizre ilçesinde korucumuz Mehmet Sait Coşkun sokak
ortasında teröristler tarafından şehit edilmiştir. Yine,
geçtiğimiz günlerde Şırnakın Silopi ilçesinde geçici köy
korucularımızdan Ramazan Erkan silahlı saldırı sonucu
şehit edilmiştir. Mehmet Güven
Cizrede, Sıtkı Unat Uludere Şenobada, Ali Nat
Şırnakta, Ali Kılıç Cizrede hayatlarını
kaybetmişlerdir.
Bize gelen bilgilere göre, bu korucular terörle
mücadelede büyük başarılara imza atmışlardır. Terör
örgütünün elinde korucularımıza ilişkin bir infaz listesi
olduğu iddia edilmekte, cinayetleri bu listeye göre yaptıkları
söylenmektedir. Terör örgütünün, Hükûmetin yanlış
politikalarıyla alanı PKKya terk etmesinden sonra, bölgedeki
korucuları -âdeta bir cadı avı gibi- onları tek tek infaz
ederek şehit ettiği yönündedir.
Geçtiğimiz mayıs ayında ise
Şırnakın Gümüşyazı köyünde köy
korucularımızdan Abdülvahap İlhan PKKlılar tarafından
Kandile kaçırılmıştır ve kendisinden hâlen haber
alınamamaktadır. Abdülvahap
İlhan ve diğer kaçırılan korucularla ilgili güvenlik
güçlerinin ve Hükûmetin bir çalışması var mıdır?
Hükûmet korucularımızı, Necip
Fazılın ifadesiyle, öz yurdunda garip
bırakmıştır. Hükûmet, Necip Fazılın ifadesiyle,
baba katiliyle babayı ayna safa koymuştur. Korucularımıza
yönelik gerçekleştirilen saldırılar hakkında açıklama
yapması gereken Hükûmet, hâlen teröristlerin silahlarını
bırakıp gideceklerini hayal edecek kadar zafiyet içindedir. Eğer
Hükûmet zafiyet içinde değil ise ve bir çaba göstermiyor, onlarla
anlaşmaya çalışıyor ise Hükûmet PKKyı eli yüzü
düzgün, sözüne güvenilir Türk vatandaşları mı zannetmektedir?
Hükûmet artık bölücü terör örgütünden bahsederken
bölücü, terör, eli kanlı katil gibi ifadeler kullanmamaktadır,
hatta Başbakanın görevlendirdiği akiller verdikleri raporlarla
PKKnın sözcülüğüne soyunmuşlardır. Akiller, PKK ne
istiyorsa çözüm olarak onu raporlarına yazmışlardır. Yoksa,
Hükûmet PKKyla aynı şeyi mi düşünmektedir, aynı şeyi
mi istemektedir? Bu sorularımızın cevabını Parlamento
çatısı altında duymak istiyoruz.
Bütün bu sorulara
ilave olarak, büyükşehir düzenlemesiyle koruculuk sistemine dâhil köy ve
beldelerin bölücü çevrelerin yönetimine dâhil edilmesi, terk edilmesi
korucuların sorunlarını tepe noktalara
taşımıştır. Hükûmet korucuları PKKnın
kucağına atmaktadır.
Bu
düşüncelerle önergemizin kabulünü diler, Türk milletinin milletvekillerini
saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket
Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Mehmet Ersoy, Sinop Milletvekili.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET ERSOY
(Sinop) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi
Hareket Partisinin geçici köy korucularının sorunlarının
araştırılıp ekonomik ve sosyal haklarının
iyileştirilmesi amacıyla vermiş olduğu önerinin aleyhine
söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Bir ay önce yine bu
konuyu konuşurken, sözlerime başlarken söylediğim gibi, bizim bu
önerinin aleyhine söz almış olmamız, varsa köy
korucularımızın ekonomik, sosyal alanlarla ilgili
sorunlarına duyarsız kalacağımız anlamına elbette
ki gelmiyor. Bu sorunlarla ilgilenmeyelim. anlamına elbette ki gelmiyor.
Bu, sadece bugün Meclisimizin gündeminde bulunan, iş hayatından
finans hayatına kadar, kamu kurumlarının çalışma
koşullarından devlet memurlarının birtakım
sorunlarına kadar birçok alanda yeni düzenlemeler getiren yasa
görüşmelerinin kesintiye uğramadan devam etmesini arzu etmemizden
kaynaklanmaktadır. Elbette ki korucularımızla ilgili her türlü
düzenleme de yapılacaktır.
Değerli
milletvekilleri, hepimizin bildiği gibi, köy koruculuğu sistemi, 1984
yılından itibaren ülkemizin belli bir bölgesinde yaşanan kesif
ve halkımızın günlük hayatını gerçekten çok derin
şekilde etkileyen terör olaylarına karşı, güvenlik
güçlerimizin ulaşmakta güçlük çekeceği yerleşim birimlerinde
halkımızın can ve mal güvenliğini korumak ve onların
daha güvenli bir şekilde yaşamlarını sürdürmelerini
sağlamak amacıyla alınmış geçici bir tedbirdir.
Maalesef her geçen gün artan şiddette devam eden terör olayları,
başlangıçta 40 bin olarak öngörülen sayıların çok daha
yukarılara çıkmasına, bir ara 70 binlere kadar
ulaşmasına neden oldu. Elbette ki o bölgede yaşanan bu
yoğun mücadelede gerçekten çok büyük bir kararlılıkla,
devletinin, milletinin yanında yer alarak ülkemizin birliği,
bütünlüğü için o günün güvenlik konsepti içinde, o günün mücadele
anlayışı içinde kendilerine yüklendirilen sorumlulukları
çok büyük bir fedakârlıkla yerine getiren köy
korucularımızın bu fedakârlıklarının görmezden
gelinmesi, bugün itibarıyla hele hele onların hiçbir şekilde ne
ekonomik haklarına ne sosyal haklarına ne de bundan sonraki
yaşamlarının hiçbir şekilde göz ardı edilerek,
görmezden gelinerek yok sayılmaları asla mümkün değildir.
Türkiye Cumhuriyeti devleti, kendisine hizmet eden her vatan evladına her
zaman sahip çıkmaya ve onlara hak ettikleri haklarını en iyi
şekilde, ülkenin kendilerine sağladığı imkânlar
nispetinde vermeye devam edecektir.
İktidarımız
döneminde, başlangıçta, 1985li yıllarda
başladıkları noktadan çok daha iyi noktalara gelmelerine imkân
tanınmış, çıkarılan kanunlarla, yönetmeliklerle,
düzenlemelerle hem ekonomik ve mali haklarıyla ilgili hem özlük
haklarıyla ilgili hem sosyal haklarıyla ilgili birçok düzenleme yapılmıştır.
Hepinizin bildiği gibi, bugün köy korucularımız hatırı
sayılır bir maaş almaktadır; emeklilerine, 55
yaşını ve on beş yılını dolduranlara emekli
maaşı verilmektedir; şehit yakınları, şehit ve
gazi yakınlarına sağlanan bütün imkânlardan
faydalanmaktadır.
Bunun yanında,
bir ay önce konuştuğumuzda, bu konuyu
tartıştığımızda ifade ettiğim gibi,
Hükûmetimizin geçici köy korucularımızın özlük haklarıyla
ilgili çalışmalar yaptığını, bu
çalışmaların İçişleri Bakanlığı
tarafından yürütüldüğünü ifade etmiştim. Bugün itibarıyla
çok büyük ölçüde bu çalışmalar tamamlandı, inşallah
önümüzdeki bugünlerde yaptığımız çalışmalar
tamamlanmadan aynı şekilde AK PARTİ Grubunun bir teklifi olarak
geçici köy korucularımızın özlük haklarının
iyileştirilmesine yönelik teklifler de yüce Meclisimizin, Genel
Kurulumuzun takdirlerine sunulacaktır, şimdiden köy korucularımız
için hayırlı uğurlu olsun diyorum. Bundan sonra da hem
korucularımızla ilgili hem ülkemizin güvenliği,
barışı, huzuru için mücadele eden bütün kamu görevlilerimizin
haklarıyla ilgili duyarlılıklarımızın devam
edeceğini ifade etmek istiyorum.
Sayın
milletvekilleri, bu vesileyle, özellikle dün Mısırda yaşanan
acı hadiselerden sonra ben de birkaç kelime bu konularla ilgili fikrimi
ifade etmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, darbelerin hiçbir şekilde meşru kabul edilmesi,
darbelerin hangi bahaneyle ve gerekçelerle olursa olsun hiçbir şekilde
olabileceğini kabul etmek millet iradesine ve seçilmişlere
karşı yapılacak en büyük haksızlık, en büyük
hakarettir. Darbeciler, sadece ellerinde bulundurdukları silahtan
aldıkları güçle kendi iradelerini millete dayatmayı ve
seçilmişlerin yaptığı bütün yanlışlara
rağmen kendilerinin mutlak anlamda doğru yaptığı
inancını bütün bir millete kabul ettirmeyi kabul etmiş,
aslında psikolojik olarak da, ruhsal olarak da sakat ve hasta bir
mantığın temsilcileridir. Hiçbir şekilde bu
mantığın kabul edilebilmesi, bu mantığın hiçbir
şekilde bazen gerekebileceğinin ima edilebilmesi bugün artık
demokratik hiçbir anlayışın kabul edebileceği bir davranış
değildir.
Dün
Mısırda Mursi idaresine karşı yapılan darbeden sonra
4 siyasi partimizin de bu darbeyi kınaması ve kabul etmemesi
sevindirici bir gelişmedir ancak bazı siyasetçilerimizin hâlâ
amalı, velakinli açıklamalar yapması, bundan Türk siyasetinin,
Türk siyasetçilerinin dersler çıkarmasını tavsiye etmesi
gerçekten üzüntü vericidir.
Hiçbir darbecinin
meşru siyasetçilere verebileceği bir ders olamaz. Hiçbir darbecinin
yaptığı şiddetten, baskıdan, terörden ülkeyi
yönetenlerin çıkarabileceği ders olamaz. Olsa olsa, siyasetçilerin
düşüneceği, bu darbecilere hiçbir şekilde fırsat
vermeyecek, bu darbecilerin hiçbir şekilde çözüm olarak akla gelmeyecek
bir yönetim sistemini, milletin iradesine her zaman ve her platformda sahip
çıkma iradesini birlikte ortaya koyma düşüncesi olmalıdır.
Bunun için, değerli arkadaşlar, bütün siyasi aktörlerimiz böyle
dönemlerde söylemlerine dikkat etmeli, darbecilerden değil, geçmişte
tarihimizde yaşadığımız darbelerden
alınmış derslerle, artık hiçbir şekilde sadece ve
sadece üçüncü dünya ülke ve demokrasilerinde görülen olayların ve
eylemlerin ülkemizdeki bazı kişi ve kesimler tarafından da akla
getirilmemesi, akla ziyan bu davranışların toplumun hiçbir
kesimi tarafından kabul görmemesini temenni ediyor, Meclisimizin gündeminde
olan torba kanun diye tabir ettiğimiz kanun tasarısının
görüşmelerine devam etmemiz gerektiğinden, Milliyetçi Hareket
Partisinin bugünkü önerisinin aleyhinde olduğumu ifade ediyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket
Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen, Levent Gök, Ankara Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgiyle
saygıyla selamlıyorum.
Görüştüğümüz
konu, sorunlar olarak çok eskiden beri, yaklaşık yirmi
yıldır Türkiye siyasetini ilgilendiren bir konu. Karmaşık
ama çözüm yolları konusunda da partilerimizin uzlaşabildikleri pek
fazla ortak bir nokta yok.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasamızın 128inci
maddesinde Devletin, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu
tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü
oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler,
memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür. denmektedir.
Dolayısıyla, güvenlik gibi devletin yürütmesi gereken asli ve sürekli
bir kamu hizmetinin de memurlar ve diğer kamu hizmetlileri eliyle yerine
getirilmesi gerekmektedir ancak 1924 yılında 442 sayılı Köy
Kanunu ile birlikte uygulamaya girmiş ve 1985 yılında
yapılan kanun değişikliğiyle sınırları ve
yetki alanı belirsiz bir şekilde geçici köy koruculuğuna
dönüştürülmüş, güvenlik alanında, emniyet ve jandarma personeli
gibi bir statüye sahip olmadıkları ve benzer eğitimlerden geçmedikleri
hâlde, benzer yetkiler ve silahlarla donatılmış köy
korucuları üretilmiştir. Devletin güvenlik gibi insan haklarına
her an tehdit oluşturabilecek hassas bir hizmet alanında geçici,
yetkileri ve statüleri muğlak, gerekli eğitimden yoksun kişilerle
hizmet vermeye çalışması, aslında hukuk devletiyle de
bağdaşmaz, insan haklarıyla da bağdaşmaz.
Değerli
milletvekilleri, devletin pek çok eğitiminden geçmiş
jandarmasının ve polisinin, geçtiğimiz günlerde Gezi
olaylarında gördüğümüz gibi, orantısız güç kullanması,
yine geçtiğimiz günlerde Licede bir karakoldan açılan ateş
sonucu 1 arkadaşımızın öldürülmesinde gördüğümüz gibi
güvenlik güçlerinin eğitimi büyük bir önem taşımaktadır.
Aslında,
geçici köy korucularının, içinde yer aldıkları sistemden
büyük bir memnuniyetsizlik duydukları da ortadadır. 2011
yılında yapılan bir saha araştırmasına göre,
geçici köy korucusu olma isteğinin en önemli nedeni işsizlik ve
yoksulluktur. Korucuların yüzde 55i sistemden memnun
olmadığını belirtirken çalışmaya devam etmek
isteyenlerin oranının yüzde 93 düzeyinde olması sisteme bir
istihdam olanağı olarak bakıldığını
açıkça göstermektedir. Geçici köy korucusu oldukları için herhangi
bir zorlukla karşılaşmadıklarını belirtenlerin
oranı ise sadece yüzde 4tür. Araştırma sonuçlarına göre,
geçici köy korucuları çalışma şartlarının ve
özlük haklarının iyileştirilmesini ve kendilerine başka
kurumlarda çalışma fırsatı verilmesini talep etmektedirler.
Değerli
milletvekilleri, 1985 yılındaki kanun değişikliğiyle,
geçici köy koruculuğu oluşturulurken ilgili maddede, olağanüstü
hâl ilanını gerektiren sebeplerden bahsedilmiştir.
Olağanüstü hâl uygulamasına on yıl önce son verildiği
bilindiğine göre, ülkemizdeki gerekçelerin geçici köy korucuları için
ortadan kalktığı bir gerçektir. Önemli olan, bir istihdam için
bu işe başvurduklarını söyleyen köy korucularına
istihdam olanakları yaratacak tedbirleri almamız gerekmektedir. Biz
Cumhuriyet Halk Partisi olarak bölgenin öncelikli olarak kalkınmasını
hedeflerken sayıları yaklaşık 70-80 bini bulan köy
korucularını da önemsiyoruz.
Değerli
milletvekilleri, doğu ve güneydoğunun kalkınması için
öncelikli hedefimizin yeterli kamu kaynaklarının bölgeye
aktarılması olduğunun bilincindeyiz. Devlet,
kalkınmanın sorumluluğunu burada üstlenmelidir. Kamu
öncülüğünde girişimcilik
yaygınlaştırılmalıdır. Özelleştirme
sonrası duran tesisler ekonomiye kazandırılmalıdır.
Bölgede, sosyal devlet uygulamalarına hız verilmelidir. Yoksullukla
mücadele ve sıfır açlık için vatandaşlık hakkı
ödemesi ve bunların da bedelsiz olarak sağlık hizmeti
projelerinin uygulanmasına başlanılmalıdır. Mayın
alanları temizlenerek tarıma elverişli hâle getirilmelidir.
Sınır bölgelerindeki mayınların Türk Silahlı
Kuvvetlerinin sorumluluğu altında hızla temizlenmesi
sağlanmalı ve Tarım Bakanlığının da yaygın
denetimi altında sözleşmeli organik tarım
işletmeciliği yapmaları koşuluyla çevrede yaşayan ve
tarım kooperatifleri bünyesinde örgütlenen topraksız veya az
topraklı köylüye tahsis edilmesi gerekmektedir.
Çatışma döneminin bölgede yarattığı
sosyoekonomik yaralar hızla sarılmalıdır. Doğu ve
Güneydoğu Anadoluda yaşam kalitesinin hızla gelişmesine
katkıda bulunulmalı, terör ortamının yaratmış olduğu
ekonomik mağduriyetler, hak ve hukuk temelinde, hoşgörü
anlayışı çerçevesinde giderilerek gerekli tüm sosyoekonomik
önlemler alınmalıdır. Boşaltılmış köylerin
geri dönüşü mutlaka sağlanmalıdır, güvenlikli ve gönüllülük
kriteri çerçevesinde bu köylerin tekrar geri dönüşlerine olanak
verilmelidir.
Görüldüğü gibi, köy koruculuğunu sadece bir istihdam
aracı olarak değil, bölgenin kalkınmışlık ve
gelişmişlik açısından da değerlendirmemiz ve
onları da güneydoğu ve doğunun ekonomik sistemine katmamız
gerekmektedir. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu sistemin devletin
güvenlik zafiyetinden kaynaklandığını ve devletin güvenlik
güçlerinin görevlerini yerine getirmemesinden kaynaklanan bu açıktan dolayı
oluşturulan köy korucularının, artık kurumlarının
daha fazla sürdürülemez olduğunu görmekteyiz.
Bu nedenle, vermiş olduğumuz kanun teklifleriyle,
geçici köy korucularının ve çalışma
şartlarının, özlük haklarının iyileştirilmesini
ama sonuç itibarıyla da geçici köy korucularının
kaldırılarak, devletin asli güvenlik güçleri varsa, onların
görevlerini yerine getirmesini öneriyoruz.
Kanun teklifimizde, çalıştıkları her
yıl için yüz seksen gün yıpranma payı getiriyoruz köy
korucularımıza. Böylece, on yıl görev yapanların on
beş yıllık bir hizmet süresi olacak, emeklilik yaşını
da 45e indirmek suretiyle, on beş yıllık hizmeti olanlara
çalışırken aldıkları maaşı emeklilikte
alacak şekilde emekli olma hakkı getiriyoruz. Bu konuyu
görüştüğümüz zaman, umuyorum ki, bütün partiler de ortak bir
görüş, irade beyanında bulunurlar. Yaş ya da çalışma
süresini doldurmayanlara ise bu şartları yerine getirinceye kadar kamu
kurumlarında çalışma olanağı sağlıyoruz yani
burada, köy korucularının hemen tasfiye değil, bu kişilerin
mağduriyetlerini giderecek ve taleplerini yerine getirecek sosyal
güvenceye kavuşturulmalarını arzu ediyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiyede
parlamenter demokrasiyi kuran ve çok partili sisteme Türkiyeyi götüren bir
partidir. Dün Mısırda gerçekleştirilmiş olan askerî
darbede Cumhuriyet Halk Partisinin görüşü çok açıktır ve çok
nettir. İnsan haklarını, özgürlüğü, demokrasiyi, hukukun
üstünlüğünü ve çok partili siyasal yaşamı savunan Cumhuriyet
Halk Partisinin darbeler karşısındaki durumu çok
açıktır. Cumhuriyet Halk Partisi, dünyanın neresinde olursa
olsun hatta Türkiyede bu konu konuşulduğu zaman dahi darbelerin her
zaman karşısında olmuştur, karşısında olmaya
da devam edecektir. Bu konuda, Cumhuriyet Halk Partisinin geçmiş
dönemlerde darbelerden en zarar gören partilerden biri olduğunu hepinizin
hatırlaması gerekmektedir. Darbelerin mağduru olmuş bir
partinin, elbette ki, dünyanın neresinde olursa olsun bir darbenin
karşısında olması kadar hepimiz açısından önem
arz eden bir durum olamaz. Cumhuriyet Halk Partisi ve tüm üyeleri, başta
Genel Başkanı olmak üzere bütün en sade üyelerine kadar tümüyle
darbelere karşıdır. Türkiyede biz demokrasiyi işletmek
istiyoruz. Türkiyede sorunlarımızı konuşarak ve mutlaka
sandıkta çözmek istiyoruz. Bu amaçta olan Cumhuriyet Halk Partisinin bütün
üyelerinin her biri, hiç şüpheniz olmasın ki, sokağa inen
tankların karşısında korkusuzca duracaktır.
Bu duygu ve
düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sağ olun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket
Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Ali Ercoşkun, Bolu
Milletvekili
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Sayın Salih Koca konuşacak efendim.
BAŞKAN
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SALİH KOCA
(Eskişehir) Sayın Başkan, değerli milletvekillerimiz;
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi aleyhine söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Adalet ve
Kalkınma Partisi kurulduğu ilk günden beri, bu ülkede yaşayan 75
milyonun hak ve hukukunu savunmak adına, adaleti sağlamak adına
gereken imkânlar, devletimizin imkânları dâhilinde gereken tüm
çalışmaları yapmış ve bundan sonra da yapmaya devam
edecek. Önemli olan ülkemizde birlik ve beraberliği sağlamak,
kardeşliği sağlamak, milleti ile devletini
barıştırmak ve barışık bir ülke hâline bu ülkeyi
getirmek.
Bizler,
kurulduğu günden beri işçimizin, memurumuzun, kısacası tüm
çalışanlarımızın hak ve hukuklarını koruduk
ve gözettik, bu süre içerisinde de enflasyona ezdirmediğimiz gibi,
enflasyon üzerinde, on yıllık dönem içerisinde, yüzde 140lara varan
bir enflasyon olmasına rağmen en az yüzde 250ler ile 750lere varan
oranlarda maaşlarda iyileştirmeler yapıldı, hak ve hukuklar
korunmaya çalışıldı ve bundan sonra da bu hassasiyetle,
inanıyorum ki Hükûmetimizin ve partimizin politikaları devam edecek,
çalışmaları aynı şekilde sürecektir.
Ben, bu vesileyle,
bundan sonraki dönemde, hem köy korucularımızın hem tüm bu
ülkenin birlik ve beraberliği için mücadele etmiş
çalışanlarımızın hak ve hukuklarının
korunacağını ve korunması konusunda gerekli çalışmaların
yapılacağına inanıyorum.
Belirlenmiş
çalışmalar ve takvim doğrultusunda Genel Kurulumuzun
çalışmalarını sürdürmesinin uygun olacağını
düşünüyor, MHP grup önerisinin aleyhinde olduğumuzu bildiriyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Başkanım, karar yeter sayısı.
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisini oylarınıza
sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler...
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.08
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.18
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 130uncu
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Milliyetçi Hareket
Partisi grup önerisinin oylanmasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi öneriyi
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kâtip üyeler
arasında anlaşmazlık olduğu için elektronik cihazla oylama
yapacağız.
İki dakika
süre veriyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi kabul
edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun, Çorum Milletvekili Tufan Köse ve arkadaşları tarafından Çorum olaylarının sorumlularının, amaçlarının ve olayların arkasında bulunan unsurların ortaya çıkarılması amacıyla 11/4/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 4 Temmuz 2013 Perşembe günkü birleşiminde okunarak görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 4/7/2013 Perşembe günü (bugün) yaptığı
toplantısında siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Engin
Altay
Sinop
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Çorum Milletvekili
Tufan Köse ve 24 milletvekili tarafından 11/4/2013 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Çorum olaylarının
sorumlularının, amaçlarının ve olayların
arkasında bulunan unsurların ortaya çıkarılması
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin (852
sıra nolu) Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak 4/7/2013 Perşembe günlü birleşimde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Tufan Köse, Çorum
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
TUFAN KÖSE (Çorum)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi,
dünyada Mussolini, Hitler, Franco, Salazar ve benzeri faşist diktatörler
iktidarda iken, iktidar var iken Egemenlik kayıtsız ve
şartsız milletindir. diyerek millet iradesini kutsayan, çok partili
yaşamı ülkemize, ülkemizin siyasal tarihine ve siyasal
yaşamına getiren bir geleneğin partisidir. Bu tarihî misyonuyla
Cumhuriyet Halk Partisi, millet iradesine, halk iradesine
dışarıdan yapılacak her türlü müdahaleye ilkesel olarak
karşı çıkar ve onunla mücadele eder. Bu anlamda,
Mısırda yapılan askerî darbeye, askerî müdahaleye de
karşı olduğumuzu ve kınadığımızın
bilinmesini istiyoruz. Ancak, sandıktan alınan oydan sonra kitlelerin
duyarlılıklarına kulakların tıkatılmaması,
fırsatçılara fırsat verilmemesi hususlarında da hepimize
bir ders olmasını diliyorum.
Ulusal
şairimiz Nazım Hikmetin İstiklal şiirinden bir dörtlükle
de yoksul Mısır halkını buradan selamlamak istiyorum:
Mısırlı
kardeşim,
Şarkılarımız
kardeştir,
İsimlerimiz
kardeş,
Yoksulluğumuz
kardeştir,
Yorgunluğumuz
kardeş.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin 12 Eylül
faşist darbesine giden yola döşenmiş önemli taşlardan
birisi olan Çorum olaylarının, Çorum katliamının
faillerinin ortaya çıkarılması, olayların, katliamın
arkasındaki sırrın, gizin ortaya çıkarılması için
grubumuzca verilen Meclis araştırması açılması
önergesiyle ilgili olarak söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle
yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Bugün 4 Temmuz
2013, Çorum katliamının 33üncü yıl dönümü; otuz üç yıl
önce, 1980 yılının Mayısının sonunda
başlayan ve aralıklarla iki aşamada yaklaşık kırk
gün süren olaylarda içlerinde yaşlıların, hamile
kadınların, çocukların ve engellilerin de bulunduğu 57
yurttaşımızın yakılarak, vurularak, bıçaklanarak,
işkence edilerek katledildikleri gündür. Yalnızca 4 Temmuz günü 17
kişi katledilmiştir. Anıları önünde saygıyla
eğiliyorum.
Çorum
katliamı, ülke genelinde işlenen siyasal cinayetlerden, Gazi
olaylarından, Malatya, Maraş katliamlarından, 1969 kanlı
pazarından, 1 Mayıs 1977den, Bahçelievler katliamından
soyutlanarak değerlendirilemez. Bu katliamlar, emperyalist güçler ve
onların yerli iş birlikçilerinin, etnik ve mezhep
topluluklarının iç içe yaşadığı Doğu,
Güneydoğu ve İç Anadoluda gelişen toplumsal muhalefeti
bastırmak, baskı ve katliamlarla onları susturmak, solcu ve
Alevileri göçe zorlayarak 12 Eylüle giden yola döşenmiş bir
taştır.
Katliamlarla
yüzleşilmeden yenileri engellenemez. MHP Grup Başkan Vekili
Sayın Mehmet Şandırın söylediği gibi, bugün ben
burada yaraları kanatmak için konuşmuyorum. Çorumda
yaşananların, Sivasta yaşananların, Gazide
yaşananların, Uluderede yaşananların hafızalardan
silinmemesi bu bakımdan da önemlidir. Çorum katliamı
aydınlatılamamıştır, aydınlatılmalıdır;
aydınlatılmadan yurdumuza gerçek demokrasinin gelmesi ve demokrasinin
içselleştirilmesi de mümkün değildir.
Değerli
arkadaşlar, 17 kişinin katledildiği 4 Temmuz 1980 asla
unutulmaması gereken bir tarih ve olaydır. Keza, 2 Temmuz 1993 de
asla unutmamamız ve unutturmamamız gereken bir tarih. Gazi Mahallesi
de öyle, Uludere de öyle, 1 Mayıs da öyle unutulmaması ve
unutturulmaması gereken tarih ve olaylardır. Ancak, öyle kin ve
nefret biriktirmek için değil, acılarımızı tazelemek
için değil, bir daha böylesi acılar asla ve asla yaşanmasın
diye unutmamak ve unutturmamak gerekir. Faillerini, gerçek faillerini,
faillerin arkasında duranları bulup en ağır biçimde
cezalandırmak için unutmamak ve unutturmamak gerekir. Böylesi
barbarlıkların bu topraklardan, yeryüzünden sonsuza dek sökülüp
atılması için unutmamak ve unutturmamak gerekir.
Unutmayacağız, unutturmayacağız.
Peki, değerli
arkadaşlarım, Çorumdaki katliamın üzerinden otuz üç yıl
geçtikten sonra, Sivas katliamının üzerinden yirmi yıl geçtikten
sonra bu katliamlara bahane edilen hususlar ortadan kalkmış
mıdır; siyasi ortam daha mı yumuşamıştır,
daha mı demokratikleşmiştir ya da katliamın
yapıldığı atmosferle bugünkü atmosfer arasında çok mu
fark vardır; iktidarların mı söylemleri
değişmiştir, siyasetçilerin mi söylemleri
değişmiştir? Hepimiz biliyoruz ve görüyoruz ki hiçbirisi
değişmemiştir. Hatta, o kadar çok benzerlikler var ki bir
kısmını sizinle paylaşmak istiyorum. Örneğin, Çorumdaki
olayların başlangıcı, 4 Temmuzda 17 kişinin
öldürülmesine sebep olan olayların başlangıcı bir cuma
gününe rast geliyor ve cuma günü Çorumda bir caminin
bombalandığı ve Müslümanların katledildiği yalanı
ve iftirası Çorumda polis telsizi de dâhil olmak üzere birçok yerden
geçiyor. Bu neyi hatırlatıyor bize? Bugün de Sayın Başbakan,
İstanbuldaki bir camide alkol tüketildiğini ve ahlaka
aykırı hareketler yapıldığını söyleyerek bir
kısım insanları tahrik ediyor ve
ayrımcılığı körüklüyor.
Yine, TRT ne
yaptı bu Gezi olaylarında? TRT bu Gezi olaylarında geçmişte
olmuş, başka yerlerde olmuş bir Türk Bayrağı
yakılması hadisesini Türkiyedeki insanlarımıza defalarca
izleterek yine tahrikçilik yaptı. Peki, 1980de ne yapmış TRT?
1980de de Müslümanların katledildiği, cami bombalanarak Müslümanların
katledildiği iftirasını defalarca yayında, altyazı ve
haberlerinde vererek insanları tahrik etmiştir yani kafa aynı
kafa, zihniyet aynı zihniyet.
Peki, 19
Mayıs, Çorum olaylarının başlamasından bir hafta önce,
yine, Müslüman Kardeşler isimli ya da Müslüman Gençler isimli bir topluluk,
kız öğrencilerin kıyafetlerini bahane ederek insanları
tahrik ediyor. Yani, Gezi Parkında da -anımsatayım hemen- yine
Sayın Başbakanın söylemiyle söylüyorum: Oralar sidik kokuyor,
orada insanlar prezervatif bulmuşlar. diyerek orada yaşayan insanlara
karşı bir kısım grupları tahrik etmişti.
Peki, sadece
Başbakan mı yapıyor bunu? Sadece Başbakan yapmıyor,
iktidarın bütün temsilcileri de yapıyor. Bülent Arınç, 10uncu
Yıl Marşından rahatsız. Neyinden rahatsızsın sen
kardeşim 10uncu Yıl Marşının? 15 milyon gençten mi
rahatsızsın?
AHMET YENİ
(Samsun) 100üncü yıla geliyoruz.
TUFAN KÖSE
(Devamla) - Asabı bozuluyormuş. Demir yollarından, demir
ağlarından mı rahatsızsın yoksa, açık
alından mı rahatsızsın? Bunu da söyle, bunu da bilmek
istiyor bu vatandaş.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Onu da biz örüyoruz, biz. Demir ağlarla
ördük Türkiyeyi.
TUFAN KÖSE
(Devamla) - Peki, sadece Hükûmet mi yapıyor bunu? Belediye
başkanları da yapıyor, belediye başkanları da
yapıyor.
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) 100üncü yıl marşı yazdık.
TUFAN KÖSE
(Devamla) - Bakın kardeşim, bakın arkadaşlarım
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Sen hâlâ 10uncu yıldasın.
TUFAN KÖSE
(Devamla) -
Bülent Arınça Bülent diye hitap ediyor bizim bir
kısım milletvekilimiz, ben düşünüyordum Ya ayıp ediyorlar,
Sayın Başbakan Yardımcısına niye Bülent diyorlar?
diye. Bülent Arınç Çoruma gidiyor, hâlâ daha aklanmamış
herhangi bir mahkeme kararıyla ve bir Meclis kararıyla da
itibarı iade edilmemiş İskilipli Atıf Hocanın ismini
bir parka verirken Sayın
sayın da demiyor Çorum Milletvekili
Tufan, dinle, ben sana buradan hitap ediyorum. diye suç işliyor,
saygısızlık yapıyor, ülkemizin değerlerine
saldırıda bulunuyor, cumhuriyet değerlerimize.
Peki, başka ne
yapıyoruz? Belediye başkanları, Çorumun Belediye
Başkanı, bakın, sizin de 22nci Dönemdeki milletvekili
arkadaşınız. Çorumun Belediye Başkanı, Çorumda,
bizce ve bize göre tüm halkımızca cumhuriyet değerlerine sahip
çıkan, Türkiyede cumhuriyet hukukunun kurulmasında, cumhuriyet
hukukunun yaşatılmasında ve cumhuriyet hukukunun
Türkçeleştirilmesinde, öz Türkçeleşmesinde çok büyük emeği geçen
Profesör Doktor Hıfzı Veldet Velidedeoğlunun adını o
parktan çıkarıyor ama başka bir parka da İskilipli
Atıf Hocanın ismini veriyor yani suçu ve suçluyu övüyor.
Değerli
arkadaşlarım, bunlarla da bitmiyor, bunların hiçbirisi sosyal
barışa hizmet etmiyor. Sayın Başbakan, öldürülen
insanları mezhebiyle tanımlıyor, 54 tane Sünni
vatandaşımız öldürüldü. diye.
Şimdi, tabii,
tüm bu yaşananlara rağmen Aleviler, eşit yurttaşlık
talebinden ve inançlarından ve bildikleri gibi yaşamaktan
vazgeçmemişlerdir, asla da vazgeçmeyeceklerdir. Yani, sizlerin
söylediği gibi Alevilerin inancı inanç değil midir? Yani,
cemevlerini niye ibadethane yapmıyorsunuz, cemevlerinin ibadethane
yapılmasına niye karşı çıkıyorsunuz? Yani, siz,
zannediyor musunuz ki Aleviler elektrik, su parasını
almıyorsunuz diye inançlarını satacaklar 2 kuruş paraya?
Yani, siz, inançlarınızı satıyor musunuz parayla da
Aleviler satsın? Gitsin camide ibadet etsinler. bu söylenecek laf
mıdır? Demokratik hak ve özgürlükler, değerli
arkadaşlarım, pazarlık konusu yapılamaz. Ne zaman ki
demokratik hak ve özgürlükler pazarlık konusu yapılmayacak, ülkemize
gerçek demokrasi de o zaman gelecektir.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Ramazan Can, Kırıkkale
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisinin aleyhinde olduğumuzu beyan ediyorum.
Öncelikle şunu
söylemek istiyorum: 33üncü yıl dönümünde gerek Çorum gerek Sivas gerekse
Kahramanmaraş gerekse 1 Mayısta hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet diliyorum,
yakınlarına da başsağlığı dileklerimi tekrar
iletiyorum.
Demin, hatip bir
şeylerden bahsetti, Darbeye karşıyım. dedi. Gerçekten
darbeye karşı, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye inanan bir
demokrat milletvekili Darbeye karşıyım ama
diye başlayan
cümle kurmaz, kuramaz.
Yine, Çorum
Belediye Başkanından burada bahsetti, Çorum Belediye
Başkanının, Hıfzı Veldet Velidedeoğlunun
adına olan parkın ya da caddenin ismini, İskilipli Atıf
Hoca diye değiştirdiğinden bahsetti. Hıfzı Veldet
Velidedeoğlunun, ben İstanbul Hukuk Fakültesi mezunuyum,
İstanbul Hukuk Fakültesinde de bir amfisi vardır. Orada dedim ki
kendi kendime: Hukuk adamı yetiştiren, demokrat insanlar
yetiştiren bir fakültede Hıfzı Veldet Velidedeoğlunun niye
ismi var. diye de düşünmedim değil. Çünkü, biliyorsunuz,
Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, ihtilalden sonra generallere
Nasıl anayasa istiyorsanız o şeklide hazırlayalım
paşam. diyen, maalesef akademik unvan
taşıyan bir hocadır.
Tabii ki İskilipli Atıf
Hocanın ismini verecekti. İskilipli Atıf Hoca
darağacına çekilirken göstermelik mahkemelerle, göstermelik ilamla
maalesef infaz edilmiştir, maalesef katledilmiştir. Tabii ki onun
ismini yaşatmak da Çorum Belediye Başkanına nasip olmuştur.
Muzaffer kardeşime de saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Evet, 1980 yılına gelinirken
bazı hadiseler yaşandı. Temelinde ne vardır? Temelinde
darbeye zemin hazırlamak vardır. Darbeye zemin hazırlayanlar,
darbeciler kilometre taşlarını özenle taşırlar ve
özenle döşerler. Bunun sebeplerinden biri de şudur: Toplumda
meşru bir zemin oluşturmak. Kaotik ortam oluşturarak, faili
meçhul cinayetler oluşturarak, fail meçhul cinayetlere sebep olarak ve
diğer taraftan da sokakları illegal örgütler marifetiyle, derin
yapılar marifetiyle terörize ederek iktidarı, seçimle, sandıkla
gelmiş millî iradeyi istiskal ederek, küçük düşürerek toplumda Darbe
yapılsın, iyi ki ordu var, iyi ki bu yapılar var. dedirtmek
için kaotik ortam oluşturmaya gayret ederler.
TUFAN KÖSE (Çorum) Başbakan
tahrik ediyor.
RAMAZAN CAN (Devamla) - Bunun en önemli
göstergelerinden biri de meşhur Maraş olayları, yine Çorum
olayları.
Peki, şunu söyleyebilir misiniz,
Çorum olayları, 1 Mayıs olayları ve Maraş olaylarından
sonra darbe yapılmadı. diyebilir misiniz? Darbeye zemin
oluşturmak için bu faili meçhul cinayetler oluşturulmuştur.
Nitekim, o dönemin yargılamasını yapan hâkimler ve savcılar
ve o dönemde yargılananların demeçlerinden anlaşılan
şudur ki: Sağ elini kaldıran, namaz kılanlara gerici
dedik, sol elini kaldıranlara komünist dedik. Aynı silah
sağcılara verildi, solcular öldürüldü öğleden önceki olaylarda;
öğleden sonraki olaylarda ise solculara silah verildi, sağcılar
öldürüldü. Ülkücülere silah verildi, komünistler öldürüldü; komünistlere silah
verildi, ülkücüler öldürüldü.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana)
Ülkücüleri bırak, kendini anlat.
RAMAZAN CAN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, aynı silahtan aynı kurşunla öldürüldü bu
insanlarımız. Bu tamamen derin bir yapının mahsulüydü. O
nedenle dikkat etmemiz lazım. Nitekim, faili meçhul cinayetlerle birlikte
ülkede kaotik ortam oluşturmaya çalışanlar, 60 ihtilalinde, 6-7
Eylül olaylarıyla da birlikte farklı dine mensup insanları,
vatandaşlarımızı birbirine kırdırtmaya çalıştılar
ve 60 ihtilaline giden süreci başlattılar. 80e geldiğimizde ise
Alevi-Sünni çatışması, ülkücü-komünist çatışması,
inanan-inanmayan çatışması yaptılar ve başarıya
ulaştılar.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Komünist kim ya?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Siz
neredeydiniz, siz?
RAMAZAN CAN (Devamla) Yine, 28
Şubat sürecine geldiğimizde ise bir dönemden hatırlayın
arkadaşlar, daha beş altı sene öncesine kadar da aynı
olaylar meşru değil miydi? İrtica hortladı, laiklik elden
gidiyor. Bütün bunlar aslında bir darbeye zemin oluşturmak için
seçilmiş yollardan biriydi. Nitekim, ekonomiyi de idare edemediklerinden
dolayı 2002de kriz oldu ve milletin insanlarını millet seçimle
iktidara getirdi ve AK PARTİ iktidarına da aynı şekilde
darbe yapmaya çalıştılar. Bu nasıl bir darbeydi?
Baktılar ki sokakları terörize edemiyorlar, derin yapılarla
birtakım şeyler yapmaya çalıştılar, ondan da netice
alamadılar. Ondan sonra da cumhurbaşkanlığı seçim
sürecinde 367 ucubesini ortaya getirdiler. Bundan da sonuç alamayınca ne
yapmak istediler? Meşru yoldan halkın oyuyla iktidara gelmiş
Hükûmete karşı dava açtırdılar. Bütün bu yapılar,
hukuk dışı yapılardı. Ama, bir şeyi unuttular,
2002den sonra AK PARTİ iktidara geldiğinde muhalefetin unuttuğu
şey şuydu: Milletin insanları, milletin adamları iktidara
gelmişti ve milletten almış olduğu yetkiye sahip
çıktılar, başının üstünde tuttular.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Amerikanın destekçileri gelmişti, Amerikanın destekçileri.
TUFAN KÖSE (Çorum) 28 Şubat sizi
iktidara getirmek için yapıldı.
RAMAZAN CAN (Devamla) Bu millî iradeye
sahip çıkan iktidar, görülmüş bir şey değildi bu zamana
kadar. Nitekim, postalı görüp şapkasını alıp
gidenlerden değildi bu iktidar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Netice itibarıyla, AK PARTİ
Genel Başkanının dik durması ve demokrasi ve hukuk
devletine inanması gereğince bunlara set çekti ve darbe ortamı
oluşturamadılar. Bu darbe ortamını oluşturamayan
zihniyet, Gezi Parkında çıkan uluslararası
bağlantıların da etkisiyle, orada çıkan isyana mal bulmuş
mağribi gibi saldırmaya çalıştılar. Ama, şu var
ki Gezi Parkındaki olayları dizayn eden yapı da bunları o
Gezi Parkına almadı.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ya, onlar
yalanlar, sen inanıyorsun, kendin de inanıyorsun.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Gezi Parkındakiler
tatilde; Çeşmede, Bodrumda.
RAMAZAN CAN (Devamla) - Netice itibarıyla
aslında Gezi Parkında olay çıkaranların da haklı bir
gerekçesi vardı. O gerekçe nedir biliyor musunuz değerli
arkadaşlar? İktidara gelmeye umudu kalmayan, aslında
sandıktan almadıkları yetkiyi, imtiyazı belli şekilde
alan, aslında çoğunluğu sandık iradesine dayanmayan bu
yapı bir şekilde iktidara sahip oluyordu. Ama, güvendikleri
dağlara karlar yağdı, o yapı Silivride Ergenekon
adı altında yargılanıyor, Balyozda yargılanıyor.
Netice itibarıyla oradan cesaret alamadılar, Nasıl bir hâl
çaresine bakalım? diye düşündüler, dediler ki: Biz muhalefet
partisini dizayn edelim. Muhalefet partisini de bir kasetle dizayn ettiler ama
oradan da sonuç alamadılar. Gerçekten çaresizlik
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kaseti niye
bulamadınız? Bir tweeti buluyorsunuz da bunu niye
bulamıyorsunuz? Yapan olunca bulunmuyor değil mi?
RAMAZAN CAN (Devamla) - Arkadaşlar, çaresiz olmak
gerçekten zor bir durum. Çaresiz olmak o kadar zor bir durum ki ben sizlerin
durumunu da iyi anlıyorum. Gerçekten, sizlere oy veren, sizlerden ümit
bekleyen değerli hemşehrilerimizin, değerli
vatandaşlarımızın durumunu da iyi anlıyorum, onlar da
çaresiz. Keşke muhalefet olsanız da, iktidar olmaya aday olsanız
da o kişilere ümit verseniz. O kişilere ümit verseydiniz bu Gezi
Parkı olayı, Gezi Parkı hadisesi olmayacaktı.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
burada özellikle Çorumla ilgili olaylara da kısmen değinmek
istiyorum. Çorumda davalarda avukatlık yapan Avukat Sadık Eral diyor
ki: Aynı şekilde, toplum mühendisleri önce sol kesime silah verdi,
sağcılar öldü; aynı silahı sağ kesime verdi, solcular
öldü; neticede aynı silahla kardeşler öldürüldü.
Yine, Çorum olaylarıyla ilgili olarak dönemin
Cumhuriyet Başsavcısı Ertem Türker de diyor ki: Öğleden
önce çıkan olaylarda aynı silahla vurulan Alevi
vatandaşlarımız, öğleden sonra aynı silahla vurulan
Sünni vatandaşlarımız hep aynı silahlarla öldürülmüştür.
(AK PARTİ ve CHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, dinleyemiyoruz. Arkadaşımız çok önemli meseleler
söylüyor.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
RAMAZAN CAN (Devamla) 12 Eylül darbesine zemin
hazırlamak için Çorum olayları tezgâhlanmıştır. Bu bir
mizansendir, bir tiyatrodur. 12 Eylül darbesini gören Çorumlu
hemşehrilerimiz acı tecrübeyi tatmışlar ve büyük
olgunlukla
TUFAN KÖSE (Çorum) Aynısını bugün
Başbakan yapıyor.
BAŞKAN Sayın Köse
RAMAZAN CAN (Devamla) - Sayın Tufan Köse,
değerli hemşehrilerimiz, Çorumlu hemşehrilerimiz, bu kirli
senaryoyu tanımışlardır, Gezi Parkı
olaylarını da Çoruma taşımak isteyen provokatörlere prim
vermemişlerdir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Çorumda Cami yaktı.
diyenler ile Camide içki içiliyor. diyenler aynı mantıktadır,
aynı zihniyettedir; aynı provokatörlüktür.
BAŞKAN Sayın Akar
RAMAZAN CAN (Devamla) - Bütün
Çorumlu hemşehrilerimize aklıselim davrandıkları için
teşekkür ediyor, onlara saygılar sunuyorum ve Allah onlardan
razı olsun diyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; artık, Türkiye eski Türkiye
değil; 2002den bu yana gelişen, değişen bir Türkiye var.
Daha önce ellerinde imtiyazları olan gerçekte azınlık olan
çoğunluğa hükmedenler, milletin vermediği yetkiyi vesayet kanalıyla
kullananlar, işte bunlar imtiyazlarını kaybetmeye
başladılar ve asıl yetki milletin temsilcilerine verildi.
Milletten yetkiyi alan milletin adamları karanlık olayların
üzerine gitti, neticede kimsenin yargıdan ve hukuktan muaf olmadığı
ortaya çıktı. Kimsenin silahı ya da namlusu ya da rütbesi ya da
apoleti ya da makamı ya da statüsü ya da mezhebi ya da ırkı ya
da dini ya da mesleğinin yargılanmasına engel
olmadığına bütün Türkiye şahit oldu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Hukukun
üstünlüğü, eşitliği ortaya çıktı. İşte bu
nimetler AK PARTİ dönemlerinde oldu. AK PARTİye teşekkür
ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
TUFAN KÖSE (Çorum)
Sayın Başkan, darbeye karşı olduğumu açıkça,
Cumhuriyet Halk Partisi geleneğiyle birlikte anlattığım
hâlde beni darbeci olmakla suçladı. Ona iki dakika cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Ne
söyledi de sizi darbeci olarak suçladı?
TUFAN KÖSE (Çorum)
Darbeye karşıyım ama diye başlayarak bir
milletvekiline yakışmıyor. diye devam etti.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Köse, iki dakika söz veriyorum sataşma nedeniyle.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.- Çorum Milletvekili Tufan Kösenin, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Canın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşma sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
TUFAN KÖSE (Çorum)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Şimdi, önce
İskilipli Atıf Hocadan başlamak istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, hukukçular bilir, bir mahkemenin verdiği
karar -hukukçu olmayanlar laf
atmasın- ancak iadei muhakeme kararıyla ya da Türkiye Büyük Millet
Meclisinin alacağı bir af kararıyla ortadan
kaldırılabilir; her ikisi de İskilipli Atıf Hoca için
mevcut değildir. İskilipli Atıf Hocanın
yargılanmasını tartışmıyorum, kendisi vatan
hainliği suçlamasından cezalandırılmıştır.
Onun isminin bir parka verilmesi suçu ve suçluyu övmek suçudur. (AK PARTİ
sıralarından Allah, Allah! sesleri)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Allah Allah!
TUFAN KÖSE
(Devamla) Zamanı gelince yargılanacaksınız bu suçtan. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Vay be! Ayıp be!
TUFAN KÖSE
(Devamla) Artı, İskilipli Atıf Hocanın ismini bir parka
vermek zimmet, ihtilas, irtikap, ihaleye fesat karıştırma
suçundan yargılanan Çorum Belediye Başkanını kurtarmaya
yetmeyecektir. Bunu da buradan söylemek istiyorum, bilginiz olsun.
Şimdi, 12
Eylüle giden yolda yapılanlarla bugün yapılanların aynı
olduğunu söyledim, ısrarcıyım bu konumda. Az evvel
Başbakan darbe tahrikçisi dedim, Başbakan darbe tahrikçisi.
Aynı Camiye bomba attılar, Müslümanları katlediyor. diyen
zihniyetle
AHMET YENİ
(Samsun) Övmediniz mi o isimleri?
TUFAN KÖSE (Çorum)
Camide içki içiyorlar, gayriahlaki hareketler yapıyorlar. diyen
zihniyetin hiçbir farkı yoktur Ahmet Bey. Bunu bugün Başbakan
yapıyor, dün de başkaları yapmıştı.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hâlâ olayları kavrayamamışsın,
hâlâ.
TUFAN KÖSE (Devamla)
Şimdi, değerli arkadaşlarım, hiç kahramanlık
yapmayın. Amerikanın destek vermediği hiçbir darbenin
başarılı olma şansı yok. Bugün Amerikayla çok iyi
ilişki içerisindesiniz. Ne diyor Sayın Başbakanınız?
AHMET YENİ
(Samsun) Senin de Başbakanın değil mi o?
TUFAN KÖSE (Devamla)
Allah, Amerika Başkanını İsa Mesihin yolundan
ayırmasın. diyor. Çok iyi geçiniyorsunuz, Türkiyede darbe filan
olmaz. Eğer Amerika isterse sizi içinizden bölerek sivil darbe bile
yaptırır, bunu unutmayın. O zaman da buna karşı
çıkacak yine Cumhuriyet Halk Partisi Partisinin Türkiye Büyük Millet
Meclisi çoğunluğu ve örgütleridir.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan, tutanaklara geçmesi bakımından,
müsaade ederseniz
Sayın hatip,
bugüne kadar gelmiş geçmiş bütün hükûmetler içerisinde sadece şu
anki iktidar partisi Hükûmetinin ve Sayın Başbakanın milletin
adamları olduğunu söyleyerek bundan önceki hükûmet mensuplarına,
başbakanlara bir haksızlık etmiştir.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Şapkalarını alıp gittiler.
ENGİN ALTAY
(Sinop) - 1960, 1961, 1971, 1974
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Şapkalarını alıp gittiler.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Terbiyesizlik yapma!
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Sen terbiyesizsin! Ne demek ya?
ENGİN ALTAY
(Sinop) Konuşuyorum burada, saygılı ol biraz! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Öyle söyleme
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
ENGİN ALTAY
(Sinop) 1960, 1961, 1971, 1974 ve 1980, 1983 dönemleri
dışındaki gelmiş geçmiş bütün başbakanlar ve
hükûmetler milletin adamlarıdır.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Şapkasını alıp gidenlerdi
ENGİN ALTAY
(Sinop) Konuşma!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Milletin adamlarını astılar, belli!
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Sen kendine bak, asıl terbiyesiz sensin!
ENGİN ALTAY
(Sinop) Bak, ukalalık yapma, saygılı ol biraz! (AK PARTİ
ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf
atmalar, gürültüler)
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Çorum Milletvekili Tufan Köse ve arkadaşları tarafından Çorum olaylarının sorumlularının, amaçlarının ve olayların arkasında bulunan unsurların ortaya çıkarılması amacıyla 11/4/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 4 Temmuz 2013 Perşembe günkü birleşiminde okunarak görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Sırrı
Sakık, Muş milletvekili.
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, Türkiye halklarının değerli
milletvekilleri, hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (AK
PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf
atmalar)
ENGİN ALTAY
(Sinop) Ne yapmaya çalışıyorsunuz siz burada?
Milletvekili
olmayı öğrenin önce.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Bir dakika
ENGİN ALTAY
(Sinop) Başkanım, böyle bir şey yok. Ben burada
konuşuyorum, laf atamaz oradan.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Benim, kürsüde konuşan arkadaşıma
laf atmayacak. O da atmayacak, o da
SIRRI SAKIK
(Devamla) Sayın Başkan
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Evet, siz de susturacaksınız.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Önce bir susturacaksın, ondan sonra
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Arkana bak, önce arkanı susturacaksın. (AK PARTİ
ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf
atmalar, gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.48
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 130uncu
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisi üzerinde söz isteyen Sırrı Sakık, Muş
Milletvekili.
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de
hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Aslında, burada
tabii, önemli konular konuşuluyor, tartışılıyor. Yani
çözüm yeri olarak Parlamentoyu gördüğümüz için burada bir konsensüs
sağlanması lazım. Yani Çorumda bu vahşet uygulanmadı
mı? Uygulandı. Kahramanmaraşta aynı vahşet
uygulanmadı mı? Uygulandı. Gazide, Sivasta
Yani bu
sorunları bu Parlamentonun tartışması, komisyonlar
oluşturması gerekmez mi? Acılarımız yok mu? Buraya
çıkan her arkadaşımız
Yani tarihimiz acılarla,
katliamla dolu. Yani sadece biz çıkıp Sivası, Çorumu,
Kahramanmaraşı değil, bir arkadaşımız
çıkıp efendim, İskilipli bilmem hoca efendiyle ilgili, onun
hukukunu da savunmak bizim namus borcumuzdur. Yani o istiklal mahkemelerindeki
o zalimane politikaları siz nasıl tasvip edebilirsiniz? Yani siz
ortaklaşmadan biz iç barışımızı nasıl sağlayabiliriz?
Bugün
Mısırda darbe oluyor, bazı şahsiyetler postal seslerinden,
o askerî darbeden devrim yaratmaya çalışıyorlar. Ya, postaldan,
silahtan yani askerî darbeden devrim yaratılır mı? Biz
dünyanın her yerinde darbelere karşıyız, açık ve net
olarak söylüyoruz. Dünyanın neresinde darbe olursa Barış ve
Demokrasi Partisi amasız, lakinsiz bir şekilde darbecilere
karşıyız. diyoruz, Her darbeci alçaktır diyoruz. Ülkemizde
de darbe yapanlar alçaktır, başka ülkelerde darbe yapanlar da
alçaktır. Bu kadar kalın çizgilerle söylüyoruz ama biz dönüp diyoruz
ki: Eğer Çorumda yüzlerce insan katledildiyse, Sivasta ve
Kahramanmaraşta insanlar katledildiyse ve bu cumhuriyetin
kuruluşundan bugüne kadar Alevilere zulüm politikaları uygulandıysa,
cumhuriyet öncesi de uygulandıysa Alevilerin de dönüp şunu sorma
hakkı yok mu: Kardeşim, siz bizden ne istiyorsunuz? Biz bu ülkenin
vatandaşları değil miyiz? Canınız
sıkıldığında alacaksınız
silahınızı, faşist odaklarınızla sokaklara çıkacaksınız,
bizi linç edeceksiniz, öldüreceksiniz, sonra ortak vatandan bahsedeceksiniz.
Aynı sesi Kürtler de yüksek sesle seslendiriyor: Kardeşim, bu
toprakların sahipleriysek bizim ortaklaşmamız lazım, bize
tepeden bakmamanız lazım. Bizim oturup sorunlarımızı
tartışabilir, konuşabilir bir iklim yaratmamız lazım.
Şimdi, bu
Parlamento, Allah aşkına, çıksa, bir komisyon oluştursa,
geçmişte Çorumda, Sivasta, Gazideki olaylarla ilgili bir
araştırma önergesini kabul etse, dört siyasi partiden temsilciler
bulunsa ne kaybederiz? O katilleri kollamak, korumak bizim görevimiz mi, yoksa
katilleri teşhir etmek Parlamentonun vicdani ve ahlaki sorumluluğu
mudur? Biz kendimizi öyle görüyoruz.
Bakın,
yakın tarihimizde Sivası, Çorumu, Kahramanmaraşı,
efendim, 80 öncesi, 80 sonrası
Bir buçuk yıl önce Roboskide de
aynı şeyler yaşandı. Şimdi Roboskideki olayların
da üstünü kapattık. Biz hepimiz buralara çıktık, kürsüde onlarca
kez dedik ki: Ey savcılar, sizi göreve davet ediyoruz. Roboskide 34 insan
katledildi. O katliamı gerçekleştirenler, o katliam için emir
verenler, o Heronları gönderenler, o görüntüleri alıp sonra vurun
diyenler, muhakkak birileri var. Ama
savcılar bir buçuk yıl dolaştılar, dolaştılar
-sonra ne yaptılar biliyor musunuz- askerî savcılara havale ettiler.
E, siz daha önce
burada anayasa değişikliği yaptınız ey AK
PARTİliler. Ne yaptınız? Rejime karşı askerleri
tasfiye ettiniz. İyi ettiniz ama yurttaşın hukukunu koruyan
anlayışta siz sınıfta kaldınız. İşte
Roboski bu. Roboskideki olayları siz askerî savcılara havale
ettiniz. Askerî savcı generalini nasıl yargılayacak?
İşte asıl sorun burada. Demokraside çifte standartlar olursa
sorunlarımızın çözümüyle ilgili arpa boyu kadar yol
almayız. Bir taraftan 12 Eylül askerlerinden, Anayasasından hesap
sorarsınız, bir taraftan da onların getirdiği Siyasi
Partiler Yasası ve Seçim Kanunundan da iktidar olmayı
sağlarsınız. O zaman dersiniz ki: Biz askerî darbelere
karşıyız. Hodri meydan, karşıysanız -anayasayla
ilgili çalışmaları sürdürüyorsunuz- gelin, 12 Eylülün ürünü olan
Siyasi Partiler Yasası, Seçim Kanunu, yüzde 10luk baraj ve Hazine
barajını gelin, birlikte değiştirelim. Hayır.
Çorumla ilgili, Sivasla ilgili bir komisyon oluşturalım.
Hayır. Peki, ne yapacağız? Roboskiyle ilgili biz
savcıları göreve davet ediyoruz. Hayır. Bir barış
iklimi görüşülüyor. Biz kılı kırk yararak gidiyoruz. Bütün
olumsuzluklara rağmen bu sürecin heba edilmemesi için çok çaba sarf
ediyoruz ve çok duyarlıyız da ama tek taraflı
duyarlılık bu işi götürmüyor.
Bakın, bir
taraftan barış görüşmelerinin devam ettiği bir süreçte,
biliyoruz, haberimiz de var ama pratikte hayata yansıyan bir şey yok.
Siz barış sürecini sürdürürken karakol yapamazsınız sevgili
arkadaşlarım, yapamazsınız. Siz barış
görüşmelerini sürdürürken, siz havada keşif uçuşları
yapamazsınız. Siz barış görüşmeleri yaparken yeniden
köy korucu kadrolarını tahsis edemezsiniz, askerî birlikleri oralara
sevk edemezsiniz. Barışın ruhu neyi emreder biliyor musunuz?
Sayın Başbakan çıkıp iki kelimeyle Barış
görüşmeleri devam ediyor, bu ülkede barış görüşmeleri
sürdüğü müddetçe karakol yapımları asla olmayacak. diyecek. Tek
kelimeyle, bakın, bu ne kadar, ülkede önemli bir iklim oluşturur, tek
bir kelimeyle biz barışımızı bile sağlayabiliriz.
Ama siz bunu yapmadığınız hâlde ne oluyor? PKK da alttan diyor
ki: Vallahi, bunların bir A projesi var, bir de B projesi var. B projesi,
karakolları inşa ediyorlar, yeniden Kürtlere savaş açacaklar.
Biz ne yaparız? Biz de Kürt gençlerine sesleniriz Ey Kürt gençleri,
bakın, devletin barışla ilgili samimiyeti yoktur, siz de bizlere
gelin ve dağlara sığının. Ve şu anda gerilla
saflarına epeyce insanın
katıldığını da biliyoruz. O vesileyle bunları
söylerken acı gelebilir ama bizim realitemiz bu. Bizim bu konuda
sorumluluklarımız varsa bunun ruhuna uygun hareket etmeliyiz. Yani, Licedeki insanlar gerçekten karakolun
önüne kadar gidiyor Bakın,
barışın ruhuna aykırıdır. Siz burada karakol
yapıyorsanız, siz bize yeniden savaş açmak için karakol
yapıyorsunuz. diyorlar ve orada bu insanların üzerine ateş açılıyor, hepsi
de sırtından vuruluyor ve Medeni Yıldırım diye bir
kardeşimiz yaşamını yitiriyor ve sonra dönüp ne diyorsunuz?
Efendim, uyuşturucu diyorsunuz. El vicdan be, el vicdan!
Bakın, dönün
uluslararası arenaya bakın, bütün ülkeler, PKKyi terörist ilan eden
ülkeler bile PKKye bu konuda bin kez teşekkür ediyor. Kürt aileleri, Türk
aileleri, Avrupadakilerin hepsi PKKnin uyuşturucuyla nasıl
uluslararası arenada mücadele ettiğini dost ve düşman hepsi
biliyor.
ALİ
ŞAHİN (Gaziantep) PKK? PKK? El insaf!
SIRRI SAKIK
(Devamla) Evet, evet, açıkça
söylüyorum, boş konuşmuyorum ben, açıkça söylüyorum bunu. Gidin,
Avrupada, Amerikada, dünyanın dört bir tarafında bir tane PKKliyi
uyuşturucuyla iç içe bulursanız ben
burada milletvekilliğinden istifa ederim ve Türk, Kürt ailelerinin
ALİ
ŞAHİN (Gaziantep) El insaf! El insaf!
SIRRI SAKIK
(Devamla) Bakın, size açıkça söylüyorum, Kürt ve Türk ailelerinin
PKKye
Bakın, PKKye saldırabilirsiniz, eleştirebilirsiniz ama
iftira ve yalanlarla bu iş yürümez ve ben emin olun, Avrupada binlerce
ailenin bu konuda nasıl minnet duygularını dile getirdiklerine
tanıklık ettim Bizim çocuklarımızı sokaktan,
uyuşturucudan bunlar alıp getirdiler... Eş Başkanımız
size o gün seslendi: Arkadaşlar, sorun uyuşturucuysa biz
Diyarbakırdan, Liceden yüzlerce insanı alıp gidip o
tarlaları talan etmek bizim görevimiz ve bizim böyle insani, vicdani bir
sorumluluğumuz var. dediler. Sorun uyuşturucu değil.
ALİ ŞAHİN
(Gaziantep) Danimarka niye kapattı televizyonları? El insaf!
SIRRI SAKIK
(Devamla) Sizden rica ediyorum, sorunun çözümüyle ilgili politikanız,
projesiniz yoksa sadece uyuşturucuya havale ederek sorunu çözemezsiniz.
Tek bir şey yapabilirsiniz: Kardeşim, bu ülkede barış
istemeyen güçler var, hâlâ o güçler direniyor; adı karakol komutanı,
adı infaz koruma memuru, adı, efendim, bir cezaevinde müdür; bu
süreçten rahatsızlık duyanlar var. Bu pencereden
bakacaksınız ve barışımızı böyle inşa
edeceğiz ve birbirimize tahammül göstereceğiz. Sivasın,
Çorumun, Maraşın, hepsinin faillerini
araştıracağız. İstiklal mahkemelerinde kimler
katledilmişse onların faillerini bulmak hepimizin boynunun borcudur.
Biz size dostça sesleniyoruz. Bakın, yanı başımızda
olup bitenler bize ders vermiyor mu?
Bu sokakları tetikleyenlerin asıl niyetinin bu olduğunu siz,
biz, hepimiz iyi biliyoruz.
Biz bu önergeye olumlu oy kullanacağız.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, kürsüde, hatip konuşmasına başlarken silahla,
tankla, tüfekle, topla devrim olmayacağını ifade etti, güzel bir
cümle kurdu. Her kim ki şiddetle demokrasiyi getirmeye
çalışıyorsa alçaklık yapmıştır. Her kim ki
silahla devrim yapma niteliğinde yapıyorsa halkı kandırıyordur,
alçaklık yapıyordur. Darbeleri herkes lanetlemelidir, Türkiye Büyük
Millet Meclisi de darbeleri lanetliyor. Ama bir terör örgütünü burada överek
başka noktalara doğru götürmek hiçbir milletvekiline yakışan
bir hareket değildir. Terör örgütünü burada övenleri şiddetle
kınıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Evet, Sayın Başkan
PKK bir terör örgütüdür, hem de narko-terör örgütüdür. Bu konuda PKK terör
örgütünün uyuşturucu ticareti yaptığı, insan ticareti
yaptığı, kaçakçılık yoluyla doğu ve güney-doğuda
başta olmak üzere Kürt kökenli insanları katlettiği
hakkında hükümler vardır. Dolayısıyla PKK terör örgütünü
Türkiye Büyük Millet Meclisinin kürsüsünde kimse aklamaya kalkmasın.
Burası Türk milletinin kürsüsüdür, o bakımdan karakollar da
askerimizin ve polisimizin varlığı da ancak dosta güven,
düşmana korku salar. Türk milletinin askerleri ve polislerini,
karakollarını, varlığını hazmedemeyenler milletin
egemenliğini hazmedemeyenlerdir. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
SIRRI SAKIK (Muş) Sözlerim yanlış
anlaşıldı. Ben bir durum tespiti yapıyorum. Müsaade
ederseniz açıklık getireyim. PKKnin benim övgülerime ihtiyacı
yok.
BAŞKAN
Yerinizden
Bak, grup başkan vekilleri yaptı yerlerinden.
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, bu kadar şeyden sonra ben iki kelime
söylemek istiyorum.
BAŞKAN
Anladım da Sayın Sakık, niye itiraz ediyorsunuz? Grup
başkan vekilleri yerlerinden konuşuyorlar da siz niye yerinizden
konuşmuyorsunuz?
Bak, sataşma
nedeniyle söz isteseniz ayrı bir şey ama açıklama
SIRRI SAKIK
(Muş) - Ben, sataşma nedeniyle Parlamentoyu bilgilendirmek istiyorum.
BAŞKAN
Tamam, yerinizden buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.- Muş Milletvekili Sırrı Sakıkın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve İzmir Milletvekili Oktay Vuralın açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin konuşması
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, şimdi, tabii, sorunları çözmek
istemeyenler her şeyi tersten anlıyorlar. Ben, uyuşturucuyla
ilgili, PKKnin uluslararası arenada, Avrupada ailelerin
çocuklarıyla ilgili hassasiyetine vurgu yapmak istedim. PKKnin benim
övgülerime ihtiyacı yoktur. PKK, bir siyasi harekettir. PKK, otuz
yıldır bu coğrafyada
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Terör örgütüdür!
SIRRI SAKIK
(Muş) Siz öyle görürsünüz ama halkın
OKTAY VURAL
(İzmir) PKK, terör örgütüdür.
SIRRI SAKIK
(Muş) - Şimdi, ben, bu konuda herkesi
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Silahla siyaset yapılmaz!
OKTAY VURAL
(İzmir) Hem de Kürtleri öldüren bir terör örgütü!
SIRRI SAKIK
(Muş) Bakın, Sayın Başkan
OKTAY VURAL
(İzmir) Kürtlerin düşmanı!
SIRRI SAKIK
(Muş) Bakın, biz, hiç birimiz, birilerinin acısını
yüceltip birilerinin acılarını yerden sürüklendirme hakkına
sahip değiliz. Ölen insanların
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) 30 bin insanımızı katleden bir terör örgütüdür.
SIRRI SAKIK
(Muş) 50 bin insan ölmüşse bunun 45 bin insanı Kürttür ve
Kürt çocuklarıdır.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Öldüren terör örgütü!
SIRRI SAKIK
(Muş) - O vesileyle yani bizim de tasvip etmediğimiz,
koşulların getirdiği bir çatışmalı süreci
yaşadık. Hepimiz bu süreçten çok ağır bedeller ödedik.
Bugün bu süreci daha kazasız belasız bir şekilde, nasıl
ülkemizde silahlara veda edebiliriz, bu topraklarda silahları nasıl
bu topraklara gömebiliriz çabası içerisindeyiz. Ama bu şiddetten
beslenen, hiçbir argümanları olmayanlar ve sadece bütün bunun üzerine
siyasi hayatlarını inşa edenlerin konuşmalarını
ben dikkate de almıyorum, ciddiye de almıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
SIRRI SAKIK
(Muş) - Ama şunu açıkça söylüyorum, benim orada söylediğim
şu: Licede, Sayın Başkan, uyuşturucu yok.
BAŞKAN -
Teşekkür ediyorum.
Konu
anlaşılmıştır efendim,
SIRRI SAKIK
(Muş) - Licede olup bitenler barışa karşı bir
suikasttır. Sizi de bunun için uyardım. Ben, darbelere
karşıyım ve silahların da toprağa bir an önce gömülmesi
için çaba
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Silahla siyaset olmaz!
BAŞKAN -
Sayın Sakık, teşekkür ediyorum.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, izin verirseniz, tutanaklara
geçmesi için buradan
BAŞKAN Ama
Sayın Kaplan, lütfen, böyle bir usulümüz
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, sayın hatip
BAŞKAN - Her
sayın milletvekili, el kaldıran her sayın milletvekilinin
konuşma hakkı yok ki, böyle bir usul yok Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, sayın hatibe cevap verilirken
partimizin tümünü
BAŞKAN Cevap
verdi Sayın Sakık.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, Türkiye
BAŞKAN
Sayın Kaplan, böyle bir usulümüz yok, lütfen
Hayır, böyle bir
usulümüz yok. Niye, Sayın Sakık konuştu. Lütfen ama
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, burada grup başkan vekilleri
konuşurken
BAŞKAN
Sayın Kaplan
HASİP KAPLAN
(Şırnak) İzin verin. Sayın Başkan, bu Mecliste
BAŞKAN Ama
bu sesinizi yükseltmekle falan olacak bir hadise değil. Grup başkan
vekilleri konuştu, Sayın Sakık da cevap verdi.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, bakın, bu Mecliste Susurluk
çetesi raporu yazılmıştır. Bu ülkede, bakın, bu
ülkede
BAŞKAN -
Sayın Kaplan, böyle bir usulümüz yok, lütfen
HASİP KAPLAN
(Şırnak) -
Sarıkız, Ayışığı,
Yakamoz, Eldiven, Balyoz, çeteler türemiştir.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Çorum Milletvekili Tufan Köse ve arkadaşları tarafından Çorum olaylarının sorumlularının, amaçlarının ve olayların arkasında bulunan unsurların ortaya çıkarılması amacıyla 11/4/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 4 Temmuz 2013 Perşembe günkü birleşiminde okunarak görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Evet,
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen İdris
Şahin, Çankırı Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Bu ülkenin, devletin resmî görevlileri bu işleri
yapmıştır. Sizler de bunu göreceksiniz arkadaşlar,
bunların hepsini göreceksiniz, hep beraber göreceğiz bunları.
Öyle çıkıp böyle hamaset nutukları atmayın burada,
boşu boşuna da konuşmayın.
İDRİS
ŞAHİN (Çankırı) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 12 Eylül darbesi öncesinde gerçekleşen Çorum
olaylarının sorumlularının, amaçlarının ve
olayların arkasında bulunan unsurların ortaya çıkarılması
için Cumhuriyet Halk Partisi tarafından verilmiş olan Meclis
araştırma önergesinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle şunu
ifade etmek isterim ki, meydana gelen hadiseler gerek 12 Eylül öncesinde olsun
gerekse 12 Eylül sonrasında Sivasta, Başbağlarda, Gazi
Mahallesinde meydana gelen hadiselerin, 12 Eylül öncesinde yine Sivas,
Kahramanmaraş ve Çorumda meydana gelen hadiselerin hiçbirinin Türk
milletinin fertleri tarafından kabul görmesi mümkün değildir. O
hadiseler son derece acıdır. Otuz yılı aşkın bir
süre geçmiş olmasına rağmen, hâlâ bizlerin içini acıtmakta
ve eylemlerin faillerini buradan bir sefer daha
kınadığımızı, ölenlere Cenabıhaktan rahmet
dilediğimizi, yakınlarına da dün olduğu gibi, bugün de
sabır temenni etmemiz gerektiğini bir sefer daha ifade etmek
istiyorum.
Çorum
olaylarının bir adli vaka yönü bir de siyasi boyutu var. Ben adli
yönüne çok fazla burada girmek istemiyorum çünkü olay öncesinde dönemin
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Gün Sazakın ölümünü
protesto etmek için yürüyüş yapan bir kısım öğrencilerin,
özellikle Çorumda Alevi nüfusuna sahip olan bir kısım
vatandaşlarımızın iş yerlerine taş atmak
suretiyle zarar verdiğinden bahisle olayların meydana geldiği
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Ya, saçmalıyorsun sen be! Nereleri
karıştırıyorsun!
İDRİS
ŞAHİN (Devamla) -
daha sonra ise bu olayı bir kısım
sol örgütlerin bu olayları kaşımak suretiyle arada bin
yıldır kardeşane yaşadığımız, hiçbir
şekilde
ERKAN AKÇAY
(Manisa) İçinde miydin olayların?
İDRİS
ŞAHİN (Devamla) - Bir dinlersen, sonunu nereye
bağlayacağımı anlarsın ama önce bir dinle.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Tahrik ediyorsun!
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) - Yalan yanlış konuşuyorsun.
Yaşadın mı o günleri?
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Mezhepçilik yapıyorsunuz, bölücülük yapıyorsunuz o kürsüden.
İDRİS
ŞAHİN (Devamla) - Bin yıldır kardeşçe
yaşadığımız, Alevi ve Sünni ayrımı diye bir
hadisenin olmadığı bir gerçeği bir sefer daha burada ifade
etmek istiyorum.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Tahrikçi!
İDRİS
ŞAHİN (Devamla) Şimdi, hadisenin vuku bulduğu tarih
itibarıyla olayları incelediğimiz zaman, kozmik odalarda
mayalandırılmış ve darbeye zemin hazırlamak için bir
kilometre taşı meydana getirilmek istenen bir kurgunun olduğu, o
dönem 12 Eylül öncesinde sağ-sol, 12 Eylül sonrasında ise laik-antilaik
ayrımlar yapılmak suretiyle bu ülkenin insanlarının
birbirine kırdırıldığı ve bir şekliyle
gerçekte olmayan ancak bu olayları düzenleyenlerin tamamen senaryosunu
çizdikleri, ülkeyi kaosa sürüklediği bir ortamı yaşıyoruz.
Ve olay sonrasında yaklaşık mayıstan başlayıp
temmuzun 11ine kadar devam eden süreç içerisinde, 1980 yılında, bu
Çorum ilimizde çok büyük sıkıntılar ve acılar
yaşandı. 49 insanımız yaşamını yitirdi, 53
kişi yaralandı, 454 kişi gözaltına alınıp
bunların 159u tutuklandı ve bir şekliyle bunlar hakkında
da yargılamalar vuku buldu. Sonrasında adli makamlar bunlar
hakkında gerekli elbette ki cezaları verdi ve bir şekliyle sonuç
alındı ama asıl önemli olan, burada görmemiz gereken fotoğraf,
bu hadiselerin arkasındaki gerçek ellerin ve niyetlerin neler
olduğuydu. 12 Eylül öncesindeki de 28 Şubat öncesinde de bu ülkeyi
kaşımak ve karıştırmak isteyen zihniyet bu ülkede
darbenin önünde bir kısım olaylar ve kargaşalar çıkarmak
suretiyle toplumda meşru bir zemin yaratmaya çalıştılar ve
bunu gerçekleştirdiler mi? Elbette ki gerçekleştirdiler.
Gerçekleştirememiş olsalar idi, 12 Eylül askerî darbesiyle birlikte
bir anda ülkedeki bütün kargaşa ortamı sonlanmayacaktı. Yine,
var olduğunu iddia ettikleri bir kısım girişimler 28
Şubat süreciyle birlikte ortadan bir an içerisinde kaybolmayacaktı.
Şimdi, olayın bu yönünü görmek lazım, arkasında siyasi bir
kısım emellerin olduğunu görmek lazım. Yoksa, bin
yıldır bu ülkede kardeşçe yaşayan Alevi ve Sünni kardeşlerimizin
hiçbir problemi yoktur ve onlar birbirinden kız alıp kız
vermişlerdir, aynı ortamı paylaşmışlardır,
dün bir televizyon kanalında gösterildiği üzere, caminin altında
cemeviyle birlikte aynı mekânı kullanır hâle gelmişlerdir.
Bu insanlar arasındaki bu fitneyi ortaya çıkartanların emelleri
farklıdır. Asıl burada hedef alınan kitle millî iradedir ve
millî iradenin dokunulmazlığına inanmayanlar, millî irade
konusunda hazımsız olanlar, gerçekleştirdikleri bu şer
şebekeleriyle, maalesef yapmış oldukları darbelerle de
sonuçlarına ulaşmışlardır.
Ben özellikle
burada, Çorum olaylarının cereyan edişinin 30uncu
yılını aşkın bir süredir buradaki
yaşadığımız hadisenin tamamının darbelere
yönelik eylemlerin altyapısını oluşturduğunu ifade
etmek istiyorum.
Darbeler,
demokratik seçimlerle başa gelmiş bir yönetimin, gerekçesi ne olursa
olsun, askerî darbeyle devrilmesi asla ve asla kabul edilemez. Demokratik
süreçlerin yıkıntıya uğraması bütün milletin
kaybı olacaktır. Darbelerle kazananlar, sadece, elinde silahlı
güç bulunduran bir kısım cuntacılar ile bunların
işbirlikçileri ve onlara destek verenlerdir. Ama kaybedenleri bütün bir
millet olmaktadır ve bunun acısını da uzunca süredir bizler
yaşamaktayız. Askerin gücünün tartışmasız tek
kaynağı silahtır. Darbeler filin züccaciye dükkânına
girmesi gibidir. Bu olaydan zarar görmeyen toplumun hiçbir ferdi
olmamaktadır ve olmamıştır.
Yine,
demokrasilerde, ordudan siyasal ve toplumsal konularda dilsiz olması
istenir ama maalesef, demokratik ülke olduğunu ifade edenler ve her daim
demokrasiden dem vuranlar iş Müslüman bir ülkeye geldiği zaman bu
söylemin tamamen dışından hareket etmektedirler. Ben,
bunları milletimizin vicdanına havale ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; darbelerle yüzleşmek için
kurulmuş bir komisyon olarak Darbe ve Muhtıraları
Araştırma Komisyonu son dönemlerde, özellikle 12 Eylül öncesi
başta olmak kaydıyla, 27 Mayıs ihtilali başta olmak
kaydıyla yakın dönemimize dair tüm karanlık eylemleri bir bir
inceledi ve orada edindiğimiz kanaat şuydu: Biz kesinlikle bu
hadiselerin toplumumuzun değişik katmanlarını
oluşturan grupların birbirleriyle çatışmasının
normal bir süreç olmadığının tespitine vardık. Her
tarafı mutlak surette örgütleyen ve arkasında gizli ellerin
olduğunu, bunların kozmik odalarda mayalaştırılarak
toplumun huzuruna çıkartıldığı ve kardeşin
kardeşe bu şekliyle kırdırıldığını
gördük ve bu araştırma komisyonumuz sonucunda da ülkemizin son derece
önemli bir sıkıntısı olan darbelere karşı bir
ortak bilinç ve bir ortak hafıza yarattık. Bu bilinçle birlikte de
yaklaşık 20 tane öneri metnini Darbeleri Araştırma
Komisyonunun sonuç bildirgesinde dört siyasi partimiz ortaklaşa olarak
huzura sundular.
Ben inanıyorum
ki o gün tespit ettiğimiz bir kısım düzenlemeler bugün Meclis
Genel Kuruluna bir bir geliyor. Vakıfların mallarının iade
edilmesi gibi yine, İç Hizmet Kanununun 35inci maddesi gibi o dönem
içerisinde 28 Şubatta ve darbe dönemlerinde mağdur olan
vatandaşlarımızın haklarının iade edilmesi gibi
bir kısım düzenlemeler bir bir bugün bu Meclisten geçiriliyor.
Dolayısıyla bizim sahip çıkmamız gereken yegâne kurum
işte bu Meclis iradesi ve demokrasinin kazanımlarının asla
ve asla geriye yürümemesi için, demokrasimizin daha da güçlenip taçlanması
için millî iradeye herkesin dünden ve bugünden daha fazla sahip
çıkması gerekiyor.
Ben burada,
özellikle Mecliste grubu bulunan bütün siyasi partilerimize bu tür konular
gündeme getirilirken geçmişin hatalarını hep birlikte burada
irdeleyelim ve dile getirelim. Ne tür sıkıntıların
olduğunu, adli makamlarda bir kısım eksiklikler varsa
bunların burada konuşulmak suretiyle giderilebileceğini de ifade
edelim. Ancak geçmişi ısıtıp ısıtıp önümüze
getirerek, her gün farklı bir gündem yaratmak suretiyle değerlerimize
buradan dil uzatmayalım.
Ben, yine, buradan,
Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili arkadaşımızın bu
ülkenin gerçek değeri olan İskilipli Atıf Hocayla alakalı
söylediklerini bir Çorum Milletvekili olarak kendisine
yakıştıramıyorum. Ben, çünkü, o yörenin insanıyım
ve komşusu Çankırı vilayetindenim. Bizim için İskilipli
Atıf Hoca, son derece mukaddes, son derece kıymetli bir
şahsiyettir. Dolayısıyla, bu kürsüden, bu ülkenin dinamiklerine
ve bu ülkenin değerlerine dil uzatmanın doğru olmadığını
ifade ediyorum.
Çözüm süreciyle
alakalı olarak da, biz, AK PARTİ iktidarı olarak 76 milyonun
arzu ettiği demokratik koşullarda çok çok daha özgür bir birey olarak
yaşamanın alt yapısını oluşturuyoruz ve burada
attığımız adımların tamamı 76 milyonu
kucaklayan adımlardır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS
ŞAHİN (Devamla) Dolayısıyla, o bölgede
yaptığımız bir kısım işlemleri sona erdirmek
gibi veyahut da onları burada eleştirmek gibi bir hakka kimsenin
sahip olmadığını düşünüyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
İDRİS
ŞAHİN (Devamla) Ben, bu duygu ve düşüncelerle önergenin
aleyhinde olduğumu belirtiyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri İle
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1'inci sırada
yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
değişiklik yapılmasına dair İç Tüzük teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2'nci sırada
yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.-
Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı:
287)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada
yer alan, Orta Asya ve Kafkaslar Bölgesel Balıkçılık ve Su
Ürünleri Yetiştiriciliği Komisyonu Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri
Komisyonu raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.-
Orta Asya ve Kafkaslar Bölgesel Balıkçılık ve Su Ürünleri
Yetiştiriciliği Komisyonu Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Tarım Orman ve Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri
Komisyonu Raporları (1/498) (S. Sayısı: 173)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada yer alan, Niğde Milletvekili
Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar
ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı: 478)[1]x
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Geçen
birleşimde İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülen teklifin birinci bölümünde yer alan 8inci maddesinin b bendi
kabul edilmiş, c bendi üzerindeki önerge işlemlerine
başlanılmıştı.
Şimdi,
hatırlatmak için önergeleri tekrar okutup işleme alacağım.
Madde üzerinde iki
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin sekizinci maddesinin c
bendinde yer alan doğumdan sonraki iki yıl süreyle ibaresinin
doğumdan sonraki iki yıl, çocuk sahibi olan erkek memurlara ise bir
yıl süreyle şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Pervin Buldan Adil Zozani İbrahim
Binici
Iğdır Hakkâri Şanlıurfa
Sırrı Sakık Abdullah Levent Tüzel Nazmi Gür
Muş İstanbul Van
Hasip
Kaplan
Şırnak
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Teklifinin çerçeve 8 inci maddesinin (c) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Enver Erdem
Konya Manisa Elâzığ
Mustafa Erdem S. Nevzat Korkmaz Ruhsar
Demirel
Ankara Isparta Eskişehir
c) 101 inci
maddesinin ikinci fıkrasında yer alan doğumdan sonraki bir
yıl süreyle ibaresi doğumdan sonraki üç yıl süreyle
şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Ruhsar Demirel, Eskişehir Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
RUHSAR DEMİREL
(Eskişehir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün
gece kaldığımız yerden inşallah devam ediyoruz tam da
kadınlara bir şeyler mi oluyor, iyi bir şeyler mi geliyor derken
bir hanım milletvekilini kürsüde bırakan bir Meclis olarak tarihe
geçtik. Ne yapalım biz kaldığımız yerden devam ederiz.
Efendim, bu
önergemizle biz neden Üç yıl diyoruz öncelikle onu söyleyeyim: Bu, bir
bilimsel kriter. Madem bir iyilik yapıyoruz bunu tam olarak yapmamız
gerekir çünkü çocuk, yaşamındaki 0-3 yaş itibarıyla 3üncü
yaşına geldiği zaman ancak bireysel ihtiyaçlarını
karşılayabilme, birey olarak kendini algılayabilme,
karşıtını ifade edebilme, ihtiyaçlarını
erteleyebilme becerisine sahip oluyor. Bunun üç yıla
çıkarılmasının sebebi tamamen bilimsel bir argümana
dayanıyor ama siz niye İki yıl dediniz onu bilemiyorum. O
sebeple eğer bir iyilik yapılacak ise 657ye tabi hanımlar
açısından üç yıla çıkarılması bilimsel bir
gerçekliktir. Ancak burada tabii ki yine eşitliksiz bir durum var.
Şimdi, bazı konular var bütünün içindeki parçasıyla
tanımlanıyor. Hani Ceylan derisi koltuk denildiği zaman biz
bunun Meclis Genel Kurulunda oturduğumuz koltuklar olduğunu
anlayabiliyoruz veya birisi Üç hilal dediği zaman bunun Milliyetçi
Hareket Partisini ifade ettiğini biliyoruz ya da ampul denildiğinde
bir başka partiyi ifade ettiğini biliyoruz. Bütünün parçasıyla
ifade edilebilme kavramına da metonimi deniliyor. İşte böyle
bir şey var ki bu 2010 yılı referandumu itibarıyla
özellikle Adalet ve Kalkınma Partisinin çok sık söylediği bir
şey var Hanım kardeşlerimize haklar getiriyoruz. diye. Vallahi
şunu tarih teslim edecektir: Kadın haklarıyla
anılamayacaksınız, siz bu bütünün bir parçası ifade
edildiğinde akla gelmeyeceksiniz. Çünkü Türkiyede kadınlar
yalnızca 657ye tabi olarak çalışmıyorlar; sosyal sigorta
veya sosyal güvenlik şemsiyesi içinde olan kadınlar veya olmayan
kadınlar diye baktığınızda Türkiyede 657ye tabi
çalışan ağırlıklı olarak iki sektörde kadın
var. Bunların bir kısmı Millî Eğitimde, bir kısmı
da Sağlık Bakanlığında çalışır,
diğer sektörlerde çok azdır. Bir hekim olarak biliyorum ki
Sağlık Bakanlığı çalışanı olan
hanımlar -ki özellikle doktor, hemşire, ebe hanımlar- bu gece
nöbeti ve vardiya hakkını kullanmazlarsa Türkiye'de mesleklerini icra
etme şansları yoktur. Bir asistan hekim hanımı
düşününüz. Doğum yaptıktan sonra gece nöbeti tutmuyorum,
vardiyaya kalmıyorum. dediği zaman ortalıkta doktor
bulamazsınız zaten. O zaman aslında bizim İş
Kanunumuzu, iş yasalarımızı daha cinsiyet eşitlikçi bir
hâle getirmemiz lazım. Benzer şekilde öğretmenler için de öyle.
Ama bütün bunları bir kenara koyduğumuzda diyelim ki bunu
gerçekleştirebildiniz, diğer yasalara tabi çalışan
kadınların haklarını ne anlamda buranın
dışında tutabiliyoruz? Bütün yasalarımızda
kadınlar için doğum sonrası böyle bir hakkı getirmek, hani
hep söyleniliyor ya gelecek kuşaklara yatırım yapmak,
Türkiye'nin ilerisini düşünüyorsak, o çocukların
sağlıklı büyümesi ve beslenmesi bizim için öncelikse,
sağlıklı nesiller yetiştirmek istiyorsak, işte, o
sebeple asıl biz bu yasayı o çerçevede düşünmeli ve Türkiye'de
çalışan bütün kadınlar için doğum yaptıkları
takdirde doğum sonrası üç yıllarında bazı istisnai
haklara sahip olabilmelerini de taahhüt altına almalıyız.
Yasayı çıkarmak yetmiyor, yönetmeliklerle bunun yürütülebilmesini,
icranın gidebilmesini sağlamamız gerekiyor.
Dolayısıyla zaten hakkaniyetli olmayan hiçbir yasanın da
uygulamada yeri olmuyor.
Bu, tabii ki, bir
torba yasa ve dolayısıyla bazen bir atıf yapılıyor,
Çuval mıdır, torba mıdır? diye. Biliyorsunuz, Türkiye'de
çuval denildiği zaman hepimizin aklında tam on yıl öncesi var;
4 Temmuz 2003te Kuzey Irakta askerlerimizin başına geçirilen bir
çuval. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu ister adına torba deyin
isterseniz -tam kışlıkları kaldırıyoruz- hurç
deyin ister başka bir şey ama bu çuval umuyorum başta
kadınlarımız olmak üzere milletin başına geçmesin
inşallah.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin sekizinci maddesinin c
bendinde yer alan doğumdan sonraki iki yıl süreyle ibaresinin
doğumdan sonraki iki yıl, çocuk sahibi olan erkek memurlara ise bir
yıl süreyle şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Pervin
Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Değerli milletvekilleri, yani Sayın
Başbakan 3 çocuk yapın. deyip duruyor. Allah aşkına, 3
çocuk yap. dedikten sonra biraz da bunların bakımı için de
şu süreyi biraz uzat; onun gereğidir, sonuçlarıdır. Daha
iyi yetişmesi için bebeğin ilk bir yıl bakamı çok
önemlidir, bunu herkes bilir.
Şimdi, biz
önergemizi verdik, kabul etmeyeceğinizi biliyorum ama bugün sizi kutlamak
istiyorum, güçlü iktidarınızı kutlamak istiyorum çünkü bu torba
kanunda dünyada bir rekor kırıyorsunuz yasama açısından.
Nasıl bir rekor kırıyorsunuz? Güçlü iktidar olmanın gücünü
kullanıyorsunuz. Nasıl kullanıyorsunuz? Şöyle
kullanıyorsunuz, bakın: 73üncü maddeyi açın arkadaşlar, bu
torba kanunun içinde. 73üncü maddeyi açtıktan sonra sayfaları
çevirin. Yalnız, çevirirken iyi dikkat edin kaç tane fıkra yer
alıyor? Ben üşenmedim, saydım. 1 madde; 1,2, 3, 4, 5, 6, 7, 8,
9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16 -buçuk da var- 16,5 sayfa arkadaşlar ve 119
maddeden oluşuyor. Size Guinness Rekorlar Kitabına geçmenin plaketini
saman kâğıdına çizip vereceğim. Bu yasalaşma sürecine
bir yenilik getirdiniz, bir katkı sundunuz.
Benim bir asker
arkadaşım vardı. Askerde sorardık Ne var sabah
kahvaltısında? Kilim gibi işkembe çorbası var. derdi,
çok sık çıkardı. Şimdi, bu kilimi de geçti, tarlayı da
geçti, futbol sahasını da geçti.
Şimdi, siz,
16,5 sayfa, 119 madde
Sağlık var, eğitim var,
Cumhurbaşkanlığı var, genel sekreterlik var, YÖK var, Millî
Güvenlik Kurulu var, var da var. Hepsi bunun içinde. Şimdi, bununla ilgili
beş dakika konuşacaksınız, iki dakikada da şipşak
elinizi kaldıracaksınız, bu yasa çıkmış olacak.
Bu kadar hızlı kanun çıkaran, bu kadar jet çalışan, bu
kadar muhteşem
Vallahi, billahi, şimdi sorsam, milletvekillerinin
-Plan ve Bütçe Komisyonu üyeleri hariç- hiçbirisi de bu 73üncü maddenin ne
olduğunu bilmez.
E şimdi,
bilmediğiniz bir yasayı oyluyorsunuz, bilmediğiniz bir
yasayı konuşuyorsunuz. Bilmediğiniz bir yasayı Meclis
iradesi olarak çıkaracaksınız. Buna gerek yok arkadaşlar.
Bürokratlarınız Hükûmet tasarılarını
hazırlıyor. Bürokratlar yasayı yapsın. Komisyona gerek yok.
Genel Kurulda sağlığınızı
Niye sabahlara kadar
uykusuz bırakıyorsunuz? Bırakın onları da yeni bir teklif
çıkarsınlar, Böyle maddeler üç saniyede görüşülür. desinler.
Üç muhalefet partisi var, her birisine 1er saniye muhalefet zamanı
tanınmıştır. Bu kadar basit.
Şimdi,
arkadaşlar, bu sağlıklı mı? Bu hukuk mu? Hukuk
tekniği mi? Temel kanun mu? İç Tüzükte torba kanun var mı?
Yazıktır, günahtır arkadaşlar. Bu Meclisin bir saati kaça
çalışıyor biliyor musunuz? Şu ışıklar,
şu aydınlanma, şu mikrofon, çaycısından tut
stenografına kadar, Meclis Başkanından kâtiplerine kadar;
Allahtan korkun, bu kadar masraf etmek, memleketin parasını çarçur
etmek günah değil mi? 16,5 sayfa olmasın; 116,5 sayfa yapın, 1
madde yapın, onun içine de 399 maddeyi koyun, bir defada oylayın
gitsin. Madem böyle yasa yapılacak, sağlıksız; kestirme
yolu öneriyorum size: Kestirmeden 399 maddeyi 1 maddeye koyun, o madde de
geçici olsun, o maddede de bir önerge beş dakika olsun, kimse de
konuşmasın, siz de tatile -niye pazartesiye kadar kalasınız
ki?- yarın gidersiniz. Verin yarın bir önerge, size kolay yolu
gösteriyorum. Haa, buna kanun, hukuk, yasama diyorsanız, vallahi
şimendifer bile değil.
Kolay gelsin diyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum sayın
milletvekilleri.
Kapanma
Saati: 17.44
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.58
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 130uncu
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
Şimdi 478
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
8inci maddenin (ç)
bendinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan
Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778)nın çerçeve
8inci maddesinin (ç) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Mustafa Kalaycı Erkan Akçay
İzmir Konya
Manisa
Mehmet Günal Kemalettin Yılmaz
Antalya Afyonkarahisar
"ç) 152nci
maddesinin " II- Tazminatlar" kısmının " A-Özel
Hizmet Tazminatı" bölümünün (i) bendine " Gümrük ve Ticaret
Denetmenleri," ibaresinden sonra gelmek üzere " Sosyal Güvenlik
Denetmenleri," ibaresi eklenmiş ve " 120" ibaresi "130"
olarak değiştirilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
8 nci maddesinin ç bendine aşağıdaki paragrafların
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ağan Ayaydın İzzet Çetin
İstanbul İstanbul Ankara
Musa Çam Kazım Kurt Mahmut Tanal
İzmir Eskişehir İstanbul
Bülent
Kuşoğlu Ankara
"152 inci
maddesinin II- Tazminatlar kısmının A- Özel Hizmet
Tazminatı bölümünün (h) ve (i) bentleri yürürlükten
kaldırılmış; (ğ) bendine "Maliye
Uzmanları" ibaresinden sonra gelmek üzere "kurumların
görevde yükselme ve unvan değişikliği yönetmeliklerine göre
yapılan görevde yükselme sınavına göre müdür, sayman, vergi
dairesi müdürü, emlak müdürü, personel müdürü, askeri defterdar, defterdar
yardımcısı, malmüdürü, il müdürü, şube müdürü
kadrolarına atananlar ile Defterdarlık Uzmanları,
İçişleri Bakanlığı İl Planlama Uzmanları,
İl Göç Uzmanları, Vergi İstihbarat Uzmanları, Gelir
Uzmanları, Mali Hizmetler Uzmanları, İl İstihdam Uzmanları,
Büyükşehir Belediyeleri ile bunlara bağlı genel müdürlük
Başmüfettiş, Müfettiş ve Müfettiş
Yardımcıları, İl Eğitim Denetmenleri, Ürün
Denetmenleri, Gümrük ve Ticaret Denetmenleri ve bunların
yardımcıları, (f) ve (g) bendinde sayılmayan İç
Denetçiler" ibareleri eklenmiş ve (ğ) bendindeki Hazine
Uzmanları, İhracatı Geliştirme Uzmanları,
Kalkınma Bakanlığı Planlama Uzmanları ve Yüksek Kurum
Uzmanları ibareleri bent kapsamından çıkarılarak
"Enerji ve Tabi Kaynaklar Denetçi ve Denetçi
Yardımcıları" ibaresinden sonra gelmek üzere (g) bendine
eklenmiştir.
Ekli I SAYILI
CETVEL'in I- GENEL İDARE HİZMETLERİ SINIFI bölümünün (h) bendi
yürürlükten kaldırılmış; (g) bendi (ğ) olarak
değiştirilmiş ve değiştirilen (ğ) bendine
"Maliye Uzmanları" ibaresinden sonra gelmek üzere,
"kurumların görevde yükselme ve unvan değişikliği
yönetmeliklerine göre yapılan görevde yükselme sınavına göre
müdür, sayman, vergi dairesi müdürü, emlak müdürü, personel müdürü, askeri
defterdar, defterdar yardımcısı, malmüdürü, il müdürü, şube
müdürü kadrolarına atananlar ile en az 3 yıl süreli
yükseköğretim veren yüksekokulları bitirerek mesleğe özel
yarışma sınavı ile giren ve belirli süreli meslek içi
eğitimden sonra bir yeterlik sınavı sonunda atanan
Defterdarlık Uzmanları, Gelir Uzmanları, İl İstihdam
Uzmanları, Mali Hizmetler Uzmanları, Vergi İstihbarat
Uzmanları, İçişleri Bakanlığı Planlama
Uzmanları, İl Göç Uzmanları, Ürün Denetmenleri, Gümrük ve
Ticaret Denetmenleri kadrolarına atananlar" ibareleri eklenip,
"Hazine Uzmanları, İhracatı Geliştirme Uzmanları,
Kalkınma Bakanlığı Uzmanları, Yüksek Kurum
Uzmanları" bent kapsamından çıkarılarak (g) bendi
aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir.
"g) Hazine
Uzmanları, İhracatı Geliştirme Uzmanları,
Kalkınma Bakanlığı Planlama Uzmanları, Yüksek Kurum
Uzmanları ve bunların Yardımcıları |
1 1 |
44800 |
|
2 2 |
44400 |
|
3 3 |
44000 |
|
4 4 |
33600 |
|
5 5 |
33000 |
|
6 6 |
22600 |
|
7 7 |
11900 |
|
8 8 |
11300 |
|
9 9 |
11150 |
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Bülent Kuşoğlu, Ankara Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT
KUŞOĞLU (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
478 sıra
sayılı torba kanunun 8inci maddesi üzerine verdiğimiz (g)
bendiyle ilgili bir önergeyle ilgili konuşacağım.
Değerli
arkadaşlarım, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun
152nci maddesi, devlet memurlarına ödenmesi gereken zamlardan ve
tazminatlardan bahseder. Aslında, bu 657 sayılı Devlet
Memurları Kanunu ilk şekliyle basit bir kanundur, mümkün
olduğunca devlet memurlarıyla ilgili personel rejimini, özlük
haklarını iyi bir şekilde kavrar. Ancak, yıllar içerisinde,
özellikle de son dönemlerde yapılan değişikliklerle devlet
personel rejimi altüst olmuş vaziyettedir. Personel rejimimiz gerçek
anlamda bir kaos yaşamaktır. Özellikle 2011de yapılan 35 KHK
değişikliğiyle, 666 sayılı KHKda yapılan
değişiklikle Türkiyede personel rejimi altüst edilmiş
vaziyettedir, büyük sıkıntılar vardır.
Maliye
Bakanlığı da bundan nasibini alan kurumlarımızdan bir
tanesidir. Maliye Bakanlığı aslında oturmuş
kurumlarımızdan bir tanesiydi, gelenekleri vardı
yazılı kuralların dışında ama maalesef, bu kanun
hükmünde kararnamelerle Maliye Bakanlığı da altüst edildi,
kurumsallaşmasına son verildi. Bugün Maliye Bakanlığı
da büyük sıkıntılar yaşıyor.
Şimdi,
aranızda devlet memurları var. Şu soruyu sorayım: Bir
müdüre bağlı uzmanlar müdürden daha fazla ücret alırlar mı?
Normalde almaması gerekir, değil mi? Ama alıyorlar, şu anda
Maliye Bakanlığındaki şube müdürlerinden daha fazla Maliye
Bakanlığı uzmanları ücret alıyorlar. Hâlbuki şube
müdürüne ya da müdürlere bağlı olarak
çalıştıkları hâlde daha fazla ücret alıyorlar çünkü
rejim, personel rejimi orada da altüst olmuş vaziyette.
Verdiğimiz
önerge bunun giderilmesiyle ilgili. Bunun düzeltilmesi gerekir. Epeyden beri de
bu konuyla ilgili olarak kendileri de uğraşıyorlar. Maliye
Bakanlığı da bu konuyla ilgili olarak hemfikir ama başka
yapması gereken işler de olduğu için, başka düzeltmesi gereken
konular da olduğu için hepsini beraber ele almak istiyor,
dolayısıyla yapamıyor. Ama bunun yapılması lazım,
bu düzetmenin muhakkak gerçekleşmesi lazım, yarına
bırakılmaması lazım çünkü Hepsini toptan yapalım.
dediğimizde daha büyük sorunlara sebep oluyoruz, her geçen gün
haksızlıkları devam ettirmiş oluyoruz.
Ayrıca, merkez uzmanlarıyla taşra uzmanları
arasında da fark var. Uzman uzmandır, yani merkezdeki uzmanla
taşradaki uzman arasında fark olur mu? Maalesef böyle bir
farklılık da var, bu farklılığın da giderilmesi
lazım.
Değerli arkadaşlarım, biraz önce
Sayın Sağlık Bakanı da buradaydı, Sağlık
Bakanlığıyla ilgili olarak da benzeri bir durum söz konusu, onu
da müsaadenizle anlatmak istiyorum.
Sağlık Bakanlığında da epey
sıkıntı var, sorun var. Mesela, ataması yapılması
gereken hastane müdürleri, maalesef, dikkat edilmiyor, sağlık idaresi
yüksekokulu mezunları arasından seçilmiyor, böyle bir
yanlışlık yapılıyor. Önüne gelen, dört
yıllık fakülteyi bitiren herkes, hiçbir ilgisi olmasa da, hastanede
bir tecrübesi olmasa da sağlık idarelerine, şu andaki hastane
birliklerine genel sekreter olarak, idari ve mali hizmetler
başkanları olarak orada yönetici olarak atanabiliyorlar.
Hâlbuki hastanecilik çok zor bir iştir. Hastanecilik
birbirinden farklı en az 17 fonksiyonu bilmeyi gerektirir, güvenlikten
restoran işletmeciliğine, otelcilikten tıbbi hizmetlere kadar
çok şekilde uzmanlığı gerektirir, bir tecrübe gerektirir,
kariyer bir meslektir ama bütün bunlar dikkate alınmıyor, önüne gelen
ücreti de yüksek olduğu için- hastane yöneticisi olarak atanabiliyor.
Bütün bunlara
dikkat etmek lazım. Eğer bir devletten bahsediyorsak, devlette
devamlılıktan bahsediyorsak, devleti önemsiyorsak, ülkeyi
önemsiyorsak bütün bunlar önemli konulardır, hiç hafife alınacak
konular değildir. Bunlar cephede yapılan kahramanlıklardan daha
da önemli konulardır, hepinizin dikkat etmesini diliyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan
Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın çerçeve 8
inci maddesinin (ç) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural (İzmir) ve arkadaşları
"ç) 152 nci
maddesinin "II- Tazminatlar" kısmının " A-Özel
Hizmet Tazminatı" bölümünün (i) bendine "Gümrük ve Ticaret
Denetmenleri," ibaresinden sonra gelmek üzere " Sosyal Güvenlik
Denetmenleri," ibaresi eklenmiş ve " 120" ibaresi
"130" olarak değiştirilmiştir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA (Eskişehir)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Erkan Akçay, Manisa Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 478 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 8inci maddesinin (ç) fıkrası için vermiş
olduğumuz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu teklifin 8inci
maddesinin (ç) fıkrasında, Devlet Memurları Kanununun Zam ve
tazminatlar başlıklı kısmında Özel hizmet
tazminatları bölümüne sosyal güvenlik denetmenleri eklenmektedir ve bu
(ç) fıkrası Komisyona gelişinde kanun tasarısının
ilk hâlinde yoktu, Komisyonda dâhil edilmiştir ve sosyal güvenlik
denetmenlerinin dâhil edilmesi doğru bir uygulamadır, onu baştan
ifade edelim. Biz de bu değişiklik önergemizle, ilaveten, özel hizmet
tazminatının yüzde 120 olan puanının yüzde 130a
çıkarılmasını öneriyoruz. Gerekçemiz de, bu kısımda
yer alan vergi istihbarat uzmanları, gelir uzmanları, mali hizmetler
uzmanları, il istihdam uzmanları, gümrük ve ticaret denetmenleri ile
sosyal güvenlik denetmenlerinin özel hizmet tazminat oranlarının
yüzde 120den yüzde 130a çıkarılmasını teklif ediyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, 657deki bu Tazminatlar
başlığında düzenlenen özel hizmet tazminatı görevin
önem, sorumluluk ve niteliği, görev yerinin özelliği, hizmet süresi,
kadro unvan ve derecesi ve eğitim seviyesi gibi hususlar, kriterler göz
önüne alınarak belirlenmektedir ve güya öyle belirlenmektedir çünkü zaman
içerisinde maalesef bu düzenlemeler artık içinden çıkılamaz bir
hâle gelmiştir. Mesela ve ayrıca genel idare hizmetleri ve
yardımcı hizmetler sınıfına mensup personelin özel
hizmet tazminatlarının eğitim durumu ve kadro durumu da
gözetilerek yükseltilmesi gerekmektedir. Yani bu sadece belki de 100e
yakın talepten birisidir ve en düşük özel hizmet
tazminatının da en az yüzde 65 olarak belirlenmesinde yarar
görüyoruz. Bu düzenlemede tespit edilmiş olan özel hizmet tazminatı
oranlarının tamamında 21 puan eklenerek tüm memurların özel
hizmet tazminatlarının da artırılmasında fayda
görüyoruz.
Yine, kurumlarda,
her ne ad altında olursa olsun, uzman kadrosunda görev yapan bütün
memurlar Özel hizmet tazminatı bölümünün (h) bendine de eklenmelidir.
6111 sayılı Kanunla ihdas edilen denetmen kadrolarında görev
yapan memurlar da bu özel hizmet tazminatına ilişkin bendin (e) alt
bendinde yer alan özel hizmet tazminatından emsal nitelikteki kadrolarda
olduğu gibi yararlandırılmalıdır.
Yine, ayrıca,
ekonomist ve programcı ve çözümleyici unvanlı memurların özel
hizmet tazminatı oranları teknik hizmetler sınıfında
yer alan kadrolarla da eşitlenmelidir.
Görüldüğü
üzere, değerli milletvekilleri, işin aslı şudur: Kamu
personel rejimi karman çorman olmuştur ve artık neredeyse içinden
çıkılamaz bir hâle gelmiştir. Herkes küstür ve herkes mutsuzdur.
Özel hizmet
tazminatlarını, makam tazminatlarını, mali sorumluluk
tazminatlarını, ek tazminatları, üniversite ve yargı
ödeneklerini, güvenlik tazminatlarını yeniden ele alıp,
gerçekten görevin önemi, özelliği, niteliği, sorumluluk derecesi,
kıdem, eğitim durumu gibi hususlar gerçekten de dikkate alınarak,
hak, adalet ve imkânlar çerçevesinde yeniden düzenlemeler
yapılmalıdır.
Bu
düşüncelerle önergemizin kabulünü diler, saygılar sunarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
8inci maddenin (d)
bendi üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı Yasa Teklifinin 8inci maddesinin (d)
fıkrasının sonundaki ikinci, üçüncü ifadesinin, ikinci ve
üçüncü olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu İzzet Çetin Mahmut Tanal
İstanbul Ankara İstanbul
Ali Özgündüz İlhan Demiröz Emin Çınar
İstanbul Bursa Kastamonu
Bülent
Kuşoğlu
Ankara
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478
sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan
Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778)in çerçeve 8inci
maddesinin (d) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Oktay Vural Erkan Akçay
Konya İzmir Manisa
Emin Çınar Mehmet Günal Kemalettin Yılmaz
Kastamonu Antalya Afyonkarahisar
d) Ek 41 inci maddesinin
ikinci fıkrasında yer alan "Adalet Uzman
Yardımcılığı, Millî Savunma Uzman
Yardımcılığı, İçişleri Uzman
Yardımcılığı, Dışişleri Uzman
Yardımcılığı, Yükseköğretim Kurulu Uzman
Yardımcılığı ve Bakanlar Kurulu tarafından
belirlenen bakanlık bağlı kuruluşlarının uzman
yardımcılığı için" ibaresi yürürlükten
kaldırılmış, yedinci fıkrasında yer alan
"Üçüncü" ibaresi "İkinci, üçüncü" şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA (Eskişehir)
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Emin Çınar, Kastamonu Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
EMİN ÇINAR
(Kastamonu) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 8inci maddesinin d) bendinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
olarak vermiş olduğumuz değişiklik önergesi ile ilgili söz
almış bulunmaktayım, yüce heyetinizi saygıyla
selamlarım.
Kanun yapmak zor
bir iştir. Kanunlar yapılırken asla aceleye getirilmemeli,
uzmanların görüşleri alınmalı, sivil toplum
kuruluşları ile istişare edilmeli ve gerekli görüşmeler
yeterince yapılmalıdır. Ancak, ne yazık ki Parlamento
olarak çıkardığımız kanunlar iktidarın
dayatmaları ile yeterli müzakereler yapılmadan, gece
yarıları, acelece, sanki bir şeyler saklar gibi Ben yaptım
oldu. anlayışla buradan geçirilmektedir.
Bir de AKPnin adet
hâline getirdiği torba yasa uygulamasıyla kanunlar
çıkarmaktadır. Hepimizin bildiği gibi torba kanun
uygulaması geleneksel komisyon sistemini devre dışı
bırakmaktadır. Görüşülen bu teklif ile başka
komisyonların görev ve uzmanlıkları alanına giren
düzenlemeler ilgili komisyonlarda görüşülmeyerek komisyonlar devre
dışı bırakılmıştır. Bu nedenle de
İç Tüzük hükümleri ihlal edilmektedir. Bu, Hükûmetin yapılan kanunları
ne kadar ciddiye aldığının bir göstergesidir. Alelacele,
yangından mal kaçırır gibi, yeterince tartışmadan ve
görüşmeden kanun teklifi hazırlıyorsunuz ve birçok hata yaparak
Genel Kurula getiriyorsunuz. Ondan sonra da başka tekliflerle,
yaptığınız hataları düzeltmek için
uğraşıyorsunuz.
Görüştüğümüz
bu yasanın sadece 72nci maddesiyle otuzdan fazla kanunda
değişiklik yapılmaktadır. Sadece bu madde on beş
sayfadan oluşmaktadır. Diğer maddeler ile kırk beş
kanunda değişiklik yapılması öngörülmüştür. Bu durum
işleri ciddiye almamaktır. Bir an önce yapalım, kimse ne
yaptığımızı anlamasın, işimize gelen olsun
da gerisi önemli değil. zihniyetinden başka bir şey
değildir.
İşte
bugün, on iki yıllık AKP iktidarının yine Meclisin son
zamanına sıkıştırdığı, hatalarla dolu
bir torba yasayı görüşmekteyiz. Bugün görüştüğümüz bu yasa
televizyon ekranlarından binlerce aile tarafından dikkatle takip
edilmektedir. Bunun nedeni ise, kamu çalışanları, 4/Bli olarak
tabir edilen yaklaşık 96.500 sözleşmeli personel memur kadrosuna
alınacaktır. Bu yasanın sonunda binlerce insanımız ve
aileleri memur oldukları için sevineceklerdir. Biz de o ailelerin
sevincini paylaşıyor, onlara bu kadroların hayırlı
uğurlu olmasını temenni ediyoruz. Fakat, kamuda
çalışan diğer sözleşmeli personeller neden sevinemiyorlar?
4/Cli geçici personeller, mevsimlik ve geçici işçiler, üniversite mezunu
ve teknik personel olarak çalışanlar, taşeron işçiler, bu
görevlerde çalışan insanlarımız neden bu kadrodan mahrum
bırakılmaktadır? Taşeron işçi olarak çalışan
binlerce personel neden boynu bükük bırakılmıştır?
Değerli arkadaşlar,
seçim bölgem olan Kastamonuda, Karayolları Bölge Müdürlüğünde, Orman
Bölge Müdürlüğünde, kamu hastanelerinde, il özel idaresinde ve Devlet Su
İşleri Bölge Müdürlüğünde ve diğer kuruluşlarda
yüzlerce taşeron işçi görev yapmaktadır. Bu insanlar kadro
beklentisi içerisindedir. Bir an önce taşeron işçilere
kadrolarının verilmesini, Hükûmet tarafından bu konunun dikkate
alınmasını arzuluyoruz.
Ülkemizin
ekonomiden sosyal yaşama, eğitimden geçim
sıkıntısına birçok sorunu bulunmaktadır. İddia
ettiğiniz gibi, son on yılda ülkemiz çağ atlayarak refaha
kavuşmamıştır. Aksine, yoksulluk artmış,
tarım bitmiş, insanlarımız geçinemez duruma
düşmüştür. Sanayici, esnaf, tüccar ve çiftçimiz de ekonomik
sorunlarla piyasada yaşanan durgunluk ve tahsilat sorunları nedeniyle
vergi ve prim borçlarını ödemekte sıkıntı çekmekte,
hatta ödeyememektedir. Bu yüzden de birçok esnafımız iş yerini
kapatmaktadır. Sadece Kastamonuda son beş yıl içerisinde
800den fazla iş yeri kapanmış ve esnafımız kendi
ilinden göç edip büyükşehirlerde kendisine iş bulabilmenin gayreti
içerisinde olmuştur.
Artık popülist
politikalardan vazgeçilmeli, Parlamento olarak daha ciddi ve özverili
çalışmalarla kanunlar hazırlamalıyız. Bunu da
sağlayacak olan iktidar partisi yani AKPdir. Dayatmaları bir tarafa
bırakıp Ben yaptım oldu. anlayışından
vazgeçmeli, muhalefetin önerilerini dikkate almalıdır.
Yanlışlardan
bir an önce vazgeçmeniz dileğiyle önergemize desteklerinizi bekliyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı
arayacağım. Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.24
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 18.34
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 130uncu
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
478 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 8inci maddesinin (d) bendi üzerinde Kastamonu Milletvekili
Emin Çınar ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi
yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul
edilmemiştir.
Teklifin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı Yasa Teklifinin 8inci maddesinin (d)
fıkrasının sonundaki ikinci, üçüncü ifadesinin, ikinci ve
üçüncü olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA (Eskişehir)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Ali Özgündüz, İstanbul Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Aynı zamanda,
burada olmayan, cezaevinde tutuklu bulunan milletvekillerimizi de saygıyla
selamlıyorum ve biliyorsunuz biraz önce Anayasa Mahkemesi bir karar verdi,
Türk hukuk tarihi açısından önemli bir karar, onların da gözü
aydın olsun diyorum.
Anayasa Mahkemesi
Biz baştan beri, biliyorsunuz, uzun tutukluluk süresinin adil yargılanma
ilkesini ihlal ettiğini savunuyorduk. Hükûmet de sizler de iktidar partisi
de diyordunuz ki: Efendim, yargı karar veriyor, ne yapalım?
Şimdi,
değerli arkadaşlar, Anayasa Mahkemesi bu hükmü iptal ederek Hükûmete
bir yıllık süre tanıdı. Hükûmete diyor ki: Bir yılda
yeni bir düzenleme yap. Dolayısıyla, bu saatten sonra top
Hükûmettedir. Siz, umarım bu bir yıllık süreyi sonuna kadar
kullanmayı düşünmezsiniz çünkü şu anda millî iradeyi temsil eden
milletvekilleri içeride, beş yıldan fazla tutuklu olanlar var. Bir an
önce, umarım -şu anda görüşülen kanundan çok daha önemlidir bana
göre- bu uzun tutukluluk sorunu çözmek için Meclis tatile gitmeden Hükûmet
hemen bir tasarı getirir, biz de destekleriz. Dolayısıyla, bu da
sizin, hakikaten, millî iradeye, demokrasiye, insan haklarına ne kadar
saygılı olduğunuzun güzel bir göstergesi olacaktır.
Evet, değerli
arkadaşlar, şimdi gelelim görüşülmekte olan kanun tasarı
üzerine görüşlerime. Öncelikle, kanunun 4 ve 5inci maddesiyle ilgili ben
görüşlerimi arz edeceğim. Dün, 5inci maddeyle ilgili bazı
tereddütler vardı. Özellikle, Türkiyede bulunan yaklaşık 3 milyon
civarında Azeri Caferi kesimin kendi imkânlarıyla
yaptırdığı camilere ait işletmelerin Diyanet
İşleri Başkanlığına devredilip edilmeyeceği;
daha doğrusu, kendi imkânlarıyla, kendi paralarıyla, devletten
herhangi bir kuruş yardım almadan, aldıkları arsa üzerine
yaptırıp ibadetlerini sürdüren bu kesimin mülkiyet hakkına
tecavüz edilip edilmeyeceğiyle ilgili bir şüphe vardı. Bu konuda
Sayın Bakanımızla görüştük, Sayın Faruk Çelik; yine,
iktidar partisi, muhalefet partisindeki arkadaşlar katkı verdiler, o
yanlış anlaşılma düzeltildi. Dolayısıyla, ben,
huzurunuzda teşekkür ediyorum, bu düzenleme yapıldığı
için, özellikle emeği geçen herkese.
Değerli
arkadaşlar, bir başka konu: 4üncü maddede diyanet kelimesinin
tekeli sadece Diyanet İşleri Başkanlığına veriliyor.
Burada başka bir sıkıntı çıkabilir. Şu anda,
biliyorsunuz, Diyanet Sendikası var, Diyanet
çalışanlarının kurduğu bir sendika var. Yarın,
Diyanet İşleri Başkanlığı Efendim, ben Diyanet
isminin kullanılmasını istemiyorum. dediği zaman, bu bir
sıkıntı yaratacak. Dolayısıyla, bu konuda, hiç olmazsa
Türkiye, Türk, efendim cumhuriyet gibi kelimelerin kullanılması
nasıl Bakanlar Kurulunun iznine tabii ise, buna dönük bir düzenleme
yapılması daha makul olurdu; aksi takdirde, Diyanet İşleri
Başkanlığı, işine geldiği zaman Diyanet
kelimesini kullanan vakıf ve derneklere izin verecek, işine
gelmediği zaman bu hakkı engelleyecektir. Onun için, buradan, bu
uyarı görevimi yapmak istiyorum. Sayın Bakanım, bu konuda bir
düzenleme yapılırsa daha uygun olur kanaatindeyim.
Değerli
arkadaşlar, yine, konu Diyanetken, biliyorsunuz, ben, Plan ve Bütçe
Komisyonunda da Diyanetin bütçesi görüşülürken gündeme getirdim. Bu sene
yaklaşık 4,6 milyar TL bir bütçe ayrıldı Diyanet
İşleri Başkanlığına. Fakat, bu bütçe, bütün
kesimlerden, Türkiye'de
yaşayan müslim, gayrimüslim; Müslümanların içinde, işte, Alevi,
Caferi, Şafi kesimden alınan vergilerle Diyanete bu bütçe
ayrılıyor ancak ne yazık ki Diyanet sadece tek bir mezhebe
hizmet eder durumdadır. Bu vesileyle de yeniden Alevi
açılımının kaldığı yerden
başlayacağına ilişkin Hükûmetten gelen, kamuoyuna
yapılan açıklamalar var. Umarım yeni bu açılımla
birlikte bu haksızlıklarda giderilir. Diyanet İşleri
Başkanlığının mutlaka revize edilmesi, bütün inanç
gruplarının eşitçe temsil edilmesi ve kaynaklardan da herkesin
nüfusu oranında -efendim- pay alması hem hakkaniyete hem hukuka hem
İslama daha uygun olacaktır diye düşünüyorum.
Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
8inci maddenin (e) bendi üzerinde iki
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra
sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve
Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporları (2/1613, 1/778) nın çerçeve 8 inci maddesinin (e) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa
Kalaycı Erkan
Akçay Mehmet Günal
Konya
Manisa Antalya
Oktay Vural Kemalettin Yılmaz Nevzat Korkmaz
İzmir Afyonkarahisar Isparta
"e) Geçici 39 uncu maddesinin son
fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.
"Ancak, söz konusu mevzuatta
yabancı dil yeterliğine ilişkin şartların ek 41 inci
maddede öngörülenlerden daha ağır olması hâlinde, yabancı
dil yeterliğine ilişkin ek 41 inci madde hükümleri uygulanır."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı
Kanun Teklifinin 8-E maddesinin Teklif
metninden çıkarılmasını ve madde numaralarının
buna göre teselsül ettirilmesini arz ve talep ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Mahmut
Tanal Bülent Kuşoğlu
İstanbul İstanbul Ankara
Ali Özgündüz Kazım Kurt
İstanbul Eskişehir
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA (Eskişehir)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Kazım Kurt, Eskişehir Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
KAZIM KURT (Eskişehir) Sayın
Başkanım, sayın milletvekilleri; 478 sıra sayılı
Kanun Teklifi üzerine, 8inci maddenin (e) bendi üzerine vermiş
olduğumuz önerge için söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, alışık olduğunuz üzere,
temel kanun-torba kanun çelişkisini bir kez daha vurgulamak istiyorum.
İç Tüzükün 91inci maddesi neyin temel kanun olarak görüşülmesi
gerektiğini çok açık ve net biçimde yazdığı hâlde bu
torba kanunların temel kanun olarak görüşülmesi hem İç Tüzüke
aykırı hem Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin denetim
imkânını elinden aldığı için hukuka aykırı
bir uygulama.
Şimdi görüşmekte olduğumuz kanun teklifi
ile Türkiyede çok ciddi sayıda bir kanunu değiştiren bir hüküm
koymak üzereyiz. 657 sayılı Kanun bunlardan birisi ve 657
sayılı Kanun kendi başına bile kanun olmaktan çıkmış;
200 küsur madde, 40 küsur ek madde, 40 küsur geçici madde, 40 küsur ek geçici
madde, bu hâle gelmiş bir kanun ve şimdi buna yeni yeni ekler yapmak
suretiyle gerçekten garipsenecek bir hukuk yaratmak üzereyiz. Hele, bu, 8/e
fıkrasında koymaya çalıştığımız madde
Türkiyede Avrupa Birliğiyle uyum süreci içerisinde yaşamak üzere
sözleştiğimiz, pek çok protokol imzaladığımız
ortamda, yabancı dilin önemini üstüne basa basa vurgulamak gerekirken
Yabancı dili eh, biraz az bilse de zarar etmez.
mantığıyla yeni bir uygulama getirmeye
çalışıyoruz ki bu, gerçekten kabul edilmesi mümkün olmayan bir
uygulamadır.
Türkiyede 657
sayılı Yasada yapılması gereken değişiklikleri
tam anlamıyla ve geniş boyutlu bir biçimde ele almak
durumundayız. Eğer bunu sağlamazsak çalışma
yaşamı içerisinde kaç çeşit çalışan statüsü
olduğunu hiçbirimiz bilemiyoruz. Ve bu arkadaşlarımız
Sayın Başbakanın açıklamalarından sonra bizden
farklı bir haber bekliyor. Kim, hangi konuda kadro alacak, hangi konuda
iş güvencesi elde edecek, hangi çalışan kadroya geçirilecek; bu
konuda çok net bir açıklama, çok net bir uygulama bu Meclisten
beklenmektedir ama maalesef gerçekleştirilememektedir.
Bir üsteki
fıkrada koymaya çalıştığınız tazminatlarla
ilgili, yine, çalışan ve idareci konumdaki memurların çok büyük
beklentileri vardı, bu karşılanmadı. Türkiyede pek çok
kurumda uzman, uzman yardımcılığı, denetçi, denetçi
yardımcılığı gibi yeni statüler
oluşturulduğu hâlde, mevcut çalışanlarla ilgili ek
tazminatlar ve ek ödemeler konusunda olumlu adım atılmamıştır,
bu da insanlarımızın beklentilerini
karşılamamıştır.
Belediyelerdeki
belediye başkan yardımcıları, üniversitelerdeki genel
sekreterler, genel sekreter yardımcıları, daire
başkanları ciddi anlamda bu konuda beklenti içindeyken bu kanunda da
bir karşılık bulamamanın
sıkıntısını yaşayacaktır ve bunun
hesabını da sizden soracaktır.
Türkiye gerçek
anlamıyla bir personel rejimini, çalışan ve
çalışanlarla ilgili bir düzenlemeyi ILO standartlarında
gerçekleştirmek durumundadır. Bundan kaçarak kanuna ek madde, ek
geçici madde, geçici madde eklemek suretiyle bu çözümü gerçekleştirme
şansımız asla olamaz. Türkiye'nin getirmesi gereken, hukukun
üstünlüğüne inanan ve idare mahkemelerinin, anayasa mahkemelerinin iptal
ettiği yasaları yeniden, yeniden yasa hâlinde Meclisten geçirmek
değil, doğru, düzgün ve herkesin kabul edebileceği bir yasa
yapmaktır. Bunu da bir an önce gerçekleştirmek hepimizin görevidir.
Önergemize
desteklerinizi bekliyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra
sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve
Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın çerçeve 8
inci maddesinin (e) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı (Konya) ve arkadaşları
"e) Geçici 39 uncu maddesinin son
fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.
"Ancak, söz konusu mevzuatta
yabancı dil yeterliğine ilişkin şartların ek 41 inci
maddede öngörülenlerden daha ağır olması hâlinde, yabancı
dil yeterliğine ilişkin ek 41 inci madde hükümleri uygulanır."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA (Eskişehir) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Süleyman Nevzat Korkmaz, Isparta Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının 8inci madde
(e) bendi üzerine verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
AKPnin hem idari
sistemimizi hem millî ekonomiyi hem de yasama düzenimizi altüst eden
tahribatları devam ediyor. Bir kanun tasarısı ya da teklifinin
nasıl müzakere edileceği ve bunların nasıl
yasalaşacağının İç Tüzükte düzenli bir şekilde
düzenlenmiş olduğu bilinmesine rağmen, ne hukukçular
tarafından ne de vatandaşlarımız tarafından takibi
mümkün olmayan bir yöntem, daha doğru bir ifadeyle usulsüzlük, Türkiye
Büyük Millet Meclisine -torba yasa kisvesi- bilmem kaçıncı kere
dayatılmaya devam olunuyor.
Bu yöntem,
kuralsızlığı kural, kaosu düzen yapmaktadır ki siyasi,
idari, ekonomik, sosyokültürel sistemlerde karmaşa ve çatışma
yaratan, hem Parlamentoyu hem de toplumu kutuplaştıran sonuçlar
doğurmaktadır. Ben yaptım oldu.cu bir zihniyetin, Kuralı
ben koyarım. dayatmacılığının ne sokaktaki
karmaşadan ne de Gezi olaylarından şikâyet etmeye hakkı
yoktur. Rüzgâr eken fırtına biçer. demişler. Meclisi hep
birlikte işletelim. Muhalefet de bu milletin iradesi içerisindedir, o
hâlde onlara da saygı gösterelim. zihniyetinden nasibini
almamış bir davranışın egemen
kılındığı bu Meclis ve yaratılan gerginlik
sokaklara taşmıştır. Gezi olayları AKP
dayatmacılığının bir sonucudur, AKPnin eseridir çünkü
milleti şirazeden çıkaran ve sokaklara döken AKP
dayatmacılığı, AKP diktatörlüğüdür.
Bir yasanın
tüm taraflarca, hak ettiği ölçüde tartışılması,
muhalefetin de katkılarının alınması yerine, karman
çorman bir torba yasa getirilmiştir. Bu yasa, maalesef, bu Mecliste
iktidar partisi milletvekillerinin bile bir fikri olmadan oylanacaktır.
Bu torba yasalar
bürokrasinin Meclise dayatmasıdır. Her fırsatta Bürokratik
hegemonyaya karşıyım. diyen AKPnin bu sözünde de gayrisamimi
olduğuna şahit olmaktayız. Bürokrat istemekte, AKP
milletvekilleri el kaldırmaktadır ve bunun adı da AKPye göre millî
iradenin tecellisi sayılmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, AKP dönemi ülke için kayıp yıllardır derken
hakikaten abartmıyoruz. On bir yıldır tek başına
ülkeyi yöneten AKP, milletimizin kronikleşmiş hiçbir problemini
çözmediği gibi, bunun üzerine uyguladığı ayrımcı,
ayrıştırmacı politikaları ile millet
birlikteliğinin zeminine zarar vermektedir. AKP bu on bir yılda hangi
problemi çözmüştür? Eğitim sistemimiz; AKPnin her değişen
bakanının değiştirdiği, arada milyonlarca
çocuğumuzun plansız, projesiz, hazırlıksız
değişiklikler ile âdeta telef edildiği eğitim sistemimiz
geçmiştekine göre daha mı iyidir? Hayır.
Bakın, özel
hastaneler itiraf ediyor, kamu hastaneleri ikrar edemez, ifade edemez çünkü: Ağır
hastaları üniversite hastanelerine havale edip kurtuluyoruz.
Adımız hastane neredeyse pansuman yapılan sağlık
evlerine dönüştük. derken, soruyorum sizlere, sağlık sistemi
düzeltilmiş mi oluyor? Hayır.
İşsizlik
almış başını gitmiş, tarım sistemimiz
çökmüş, sanayimiz büyük yabancı tekeller karşısında
teslim olmuş; işçi, memur, emekli, çiftçi sıkıntılardan
inlerken, on bir yıldır ülkeyi tek başına yöneten AKP hangi
kronik sorunları çözmüştür.
AKP iktidarı
halka hizmet prensibi üzerine değil, kendi siyasi iktidarını
ebedî kılma prensibi üzerine yol almaktadır. Bu saikle hareket eden
AKP kanayan yara olan devlet personel rejimini de iflas ettirmiştir. Evet,
kamu personel rejiminin AKP döneminden önce de sıkıntıları
vardı ancak AKPnin diğer hükûmetlerden farkı, tek
başına on bir yıldır iktidar olmasıdır. Kendisine
yakın personel, kendisine yakın kurumların sözcülüğü gibi
milletin iktidarına yakışmayacak bir tavırla kurumlar
arasında ayrımcılık yaparak dengesizlikleri katbekat
artırmıştır. Bugün de bu torba yasa 8inci madde (e) bendiyle,
bileğinin hakkıyla yabancı dil sınavında daha yüksek
puan alan gençlerin bileği arkadan bükülerek, ekarte edilerek, daha az not
alan birisinin önünün
açılmasının yolu yapılmaktadır. Bunun ne adaletle ne
de insafla alakası var. Hakkı yenen çocuk bir yetim çocuğu, bir
şehit çocuğu ya da gazi çocuğu olabilir, bunu nasıl içinize
sindireceksiniz? Tamamen keyfîliğe açık, istismara açık bir
değişiklik. Hakikaten merak ediyorum; işleyen, oturmuş bir
sistem varken bu değişikliği önermekle, onların
hakkını gasbetmekle, bunun önünü açmakla millete hizmet etmiş mi
oluyorsunuz?
Bu meseleye evet dememiz mümkün
değildir. diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
BAŞKAN 8inci maddenin (f) bendi
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan
Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın çerçeve 8
inci maddesinin (f) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Mehmet Günal
Konya Manisa Antalya
Oktay Vural Kemalettin
Yılmaz
İzmir Afyonkarahisar
"f) Eki (I)
sayılı Ek Gösterge Cetvelinin "I- Genel İdare Hizmetleri
Sınıfı" bölümünün (h) bendine '"Gümrük ve Ticaret
Denetmenleri," ibaresinden sonra gelmek üzere "Sosyal Güvenlik
Denetmenleri," ibaresi eklenmiş, aynı bentte yer alan
"Defterdarlık uzmanları" ibaresi
çıkarılmış ve bölümün (g) bendine "Defterdarlık
uzmanları" ibaresi eklenmiştir."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA (Eskişehir)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Hasan Hüseyin Türkoğlu, Osmaniye Milletvekili.
(MHP sıralarından alkışlar)
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Sayın Başkan, Türk milletinin
saygıdeğer milletvekilleri; 478 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 8inci maddenin (f) bendini değiştirmek
gayesiyle vermiş olduğumuz önerge üzerine söz aldım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Önergemizle 657
sayılı Devlet Memurları Kanununun eki (1) sayılı ek
gösterge cetvelinde bulunan defterdarlık uzmanları ibaresinin yeri
değiştirilmek istenmektedir. Bu önergemizin kabulü söz konusu olursa
defterdarlık uzmanlarının 2200 olan ek göstergesi 3600e kadar
yükselebilecektir.
Doğası
gereği hiçbir kariyer meslek grubunun, uzmanlığın bir
diğeri ile ast-üst olması söz konusu değildir. 666
sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile getirilen düzenlemede aynı
unvanı haiz olmakla beraber farklı hizmet sınıfında
bulunan uzmanlara farklı özlük hakları söz konusu olmuştur. 659
ve 666 sayılı kanun hükmünde kararnameler sonrasında, kanun
hükmünde kararname öncesinde aynı özlük haklarına sahip bulunan
Maliye uzmanlarının ek göstergeleri 2200den 3600e
çıkarılmak ve 2000 makam tazminatı verilmek suretiyle
maaşlarında 1.500 liraya varan bir artış
yapılırken, yine, benzer işleri bakanlık merkez ve
taşra teşkilatında uzun yıllardır özverili bir
şekilde görev yapmakta olan defterdarlık uzmanları düzenleme
kapsamına alınmayarak mağduriyete
uğratılmış, defterdarlık uzmanları ile Maliye
uzmanları arasında, kabul edilebilirlikten uzak bir fark
yaratılmıştır. Bu çerçevede, diğer uzman
kadrolarına nazaran mağdur edilmiş olan defterdarlık
uzmanlarının bu önerge ile mağduriyetleri
giderilebilecektir.Tasviplerinize takdim ediyoruz.
Ek gösterge ve
mağduriyet deyince akla gelen kesimlerden biri de şüphesiz, emniyet
sınıfı yani polislerimizdir. Buradan, 2007 yılında yani
altı yıl evvel sayın Başbakanın canlı TV
yayınlarında vermiş olduğu sözü bir kez daha
hatırlatmak isterim. Polislerimiz artık Aslan polis, destan
yazdı; al sana aylıkla ödüllendirme. sözlerine itibar
etmemektedirler, icraat beklemektedirler. Bir ulufe edasıyla
dağıttığınız aylıkla ödüllendirme karın
doyurmamaktadır, polisimiz kalıcı düzenleme beklemektedir.
İktidar partisi her yasama yılı sonuna,
yani milletvekillerinin, Meclis çalışanlarının
aşırı derecede yorulduğu, tatil beklentisi içinde
oldukları döneme Anayasa, İç Tüzük ve diğer mevzuatı da
çiğneyerek hazırladığı torba kanunları
getirmektedir. Böylece milletvekillerinin yorgunluğundan ve
dalgınlığından faydalanarak, bir an evvel tatile gitme
isteklerini istismar ederek, çok düşünmeden, müzakere etmeden yasal
düzenleme yapılmasını amaçlamaktadır.
İktidar partisi mevzuat hükümlerini çiğneyerek
Meclisten geçirdiği düzenlemelerden dolayı daha sonra ise mahcup
olmaktadır. Örnek mi istiyorsunuz? Yaygın adıyla 2/B
yasası olarak bilinen yasa en bariz örnektir. Meclise Hükûmet
tasarısı olarak gelen 2/B düzenlemesi yeterince incelenip müzakere
edilmeden gündeme gelmişti. Tasarıya ilişkin muhalefet
partilerinin görüşleri de dikkate alınmadan Komisyon ve Genel
Kuruldan geçirilen tasarı, yürürlüğe girdikten sonraki bir yıl
içerisinde 2 kere tadil edilmek zorunda kalınmıştır.
4+4+
Bir örnek de bedelli askerlik yasasıdır. Bu
yasa çıkarken süreye, bedele ilişkin itirazlarımızı
dile getirdik, dedik ki: Fakirin çocuğu da bundan faydalanabilsin, bedeli
fazla tutmayın ya da yaşı şu şekilde yapalım.
Yine dinletemedik. Şimdi bedelli ile ilgili ikinci
değişikliğin hazırlığının
yapıldığını duymaktayız.
Saygıdeğer milletvekilleri, bu torba kanunun da
birçok hükmü arızalı çıkacak ve kamu vicdanı
tarafından kabul edilmeyecektir ve siz bu tasarının bazı
maddelerini düzeltmek için geri getireceksiniz ama bu arada olan, uygulama
imkânı olmayan kanunları çıkardığı için Türkiye
Büyük Millet Meclisinin itibarına olacaktır; bu arada bu kanunlardan
dolayı mağdur olan, adaletsizliğe uğrayan vatandaşa
olacaktır ve nihai olarak, bu uyarıları yapmamıza
rağmen, bu yanlış düzenlemelerin yasalaşması için
parmak kaldıran milletvekilleri bu vebal altında kalacak ve
ezileceklerdir.
Bu düşüncelerle önergemizin kabulünü diler, Türk
milletinin milletvekillerini saygıyla selamlarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
9uncu madde
üzerinde dört adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı Kanun Teklifinin 9 uncu maddesiyle 657
sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen geçici 41 inci maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini, (c) bendinin eklenmesini, fıkranın
sonunda yer alan "altmış gün" ibaresinin "doksan
gün" olarak değiştirilmesini, dördüncü ve altıncı
fıkralarından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkralar
ile altıncı fıkrasına aşağıdaki cümlenin
eklenmesini ve dördüncü fıkranın son cümlesinin "Bu madde
kapsamında memur kadrolarına atananların beş yıl
süreyle başka kamu kurum ve kuruluşlarına nakli
yapılamaz." şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Faruk Çelik
Şanlıurfa
Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı
a) 25/6/2013 tarihi
itibarıyla;
1) Bu Kanunun 4
üncü maddesinin (B) fıkrası,
2) 11/8/1983 tarihli ve 2876 sayılı
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Kanununun 97 nci maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendi,
3) 9/11/1983 tarihli ve 2945 sayılı
Millî Güvenlik Kurulu ve Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği
Kanununun 17 nci maddesi,
4) 2/3/1984 tarihli ve 2985 sayılı
Toplu Konut Kanununun ek 3 üncü maddesi,
5) 10/10/1984 tarihli ve 3056 sayılı
Başbakanlık Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun 35 inci
maddesi,
6) 7/11/1985
tarihli ve 3238 sayılı Kanunun 8 inci maddesi,
7) 21/5/1986 tarihli ve 3289 sayılı
Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun
30 uncu maddesi,
8) 09/12/1994 tarihli ve 4059 sayılı
Hazine Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanunun 7 nci maddesinin (e) fıkrası,
9) 10/7/2003 tarihli ve 4924 sayılı
Eleman Temininde Güçlük Çekilen Yerlerde Sözleşmeli Sağlık
Personeli Çalıştırılması ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun,
10) 23/7/2003 tarihli ve 4954 sayılı
Türkiye Adalet Akademisi Kanununun 24 üncü maddesi,
11) 6/11/2003 tarihli ve 5000 sayılı
Türk Patent Enstitüsü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun 26
ncı maddesi,
12) 5/5/2005 tarihli ve 5345 sayılı
Gelir İdaresi Başkanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunun 29 uncu maddesinin sekizinci fıkrası,
13) 10/11/2005 tarihli ve 5431 sayılı
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanunun 25 inci maddesi,
14) 16/5/2006 tarihli ve 5502 sayılı
Sosyal Güvenlik Kurumu Kanununun 28 inci maddesinin üçüncü fıkrası,
15) 17/2/2010 tarihli ve 5952 sayılı
Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 10 uncu maddesinin birinci
fıkrasının (c) bendi ile 13 üncü maddesi,
16) 24/4/2010 tarihli ve 5978 sayılı
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun
21 inci maddesinin üçüncü fıkrası,
17) 28/12/2010 tarihli ve 6093 sayılı
Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanunun 7 nci maddesi,
18) 17/2/2011 tarihli ve 6114 sayılı
Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 6 ncı maddesinin
dokuzuncu fıkrası,
19) 16/5/2012 tarihli ve 6306 sayılı
Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında
Kanunun 8 inci maddesinin dördüncü fıkrası,
20) 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 6 ncı maddesi,
21) 27/10/1989 tarihli ve 388 sayılı
Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamenin 6 ncı maddesi,
22) 3/6/2011 tarihli ve 642 sayılı
Doğu Anadolu Projesi, Doğu Karadeniz Projesi ve Konya Ovası
Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlıklarının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci
maddesinin üçüncü fıkrası,
23) 29/6/2011 tarihli ve 644 sayılı
Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 36/A maddesi,
24) 24/11/2011 tarihli ve 656 sayılı Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamenin 16 ncı maddesinin yedinci fıkrası,
uyarınca
vizelenmiş veya ihdas edilmiş sözleşmeli personel
pozisyonlarında çalışmakta olan ve 48 inci maddede belirtilen
genel şartları taşıyanlardan, bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren, birinci ve dokuzuncu alt bentler kapsamına
girenler otuz gün, diğer alt bentler kapsamına girenler ise
altmış gün içinde yazılı olarak başvurmaları
halinde pozisyonlarının vizeli olduğu teşkilat ve birimde,
190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnameye tabi kurumlar bakımından bu Kanun Hükmünde Kararnameye
ekli cetvellerde yer alan bulunduğu pozisyon unvanıyla aynı
unvanlı memur kadrolarına, diğer kurumlar bakımından
bu kurumların kadro cetvellerinde yer alan aynı unvanlı memur kadrolarına;
pozisyon unvanlarıyla aynı unvanlı memur kadrosu olmaması
halinde ise ilgisine göre 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli
cetveller veya kurumların kadro cetvellerinde yer alan kadro
unvanlarıyla sınırlı olmak üzere Maliye
Bakanlığı ve Devlet Personel Başkanlığınca
müştereken belirlenen memur kadrolarına,"
"c) Türkiye
Radyo ve Televizyon Kurumunda 11/11/1983 tarihli ve 2954 sayılı
Kanunun 50 nci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendi ile
geçici 12 nci maddesi çerçevesinde 25/6/2013 tarihi itibarıyla
sözleşmeli personel pozisyonlarında çalışmakta olan ve
Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunda Memur Statüsünde İstihdam Edilen
Personel Yönetmeliğinin 37 nci maddesinde belirtilen genel
şartları taşıyanlardan, bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren otuz gün içinde yazılı olarak
başvuranlar, bulunduğu pozisyon unvanıyla aynı unvanlı
memur kadrolarına, bulunduğu pozisyon unvanıyla aynı
unvanlı memur kadrosu olmaması halinde Kurumda halen var olan kadro
unvanlarıyla sınırlı olmak kaydıyla Genel Müdürlükçe
belirlenecek memur kadrolarına,"
"25/6/2013
tarihinden önce bu madde kapsamındaki vizeli sözleşmeli personel
pozisyonlarına personel alımına yönelik olarak ilanı
verilmiş ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte
yerleştirme işlemleri bitmiş olan sözleşmeli personel
hakkında da bu madde hükümleri uygulanır. Bunlar için birinci
fıkrada belirtilen süreler, göreve başladıkları tarihten
itibaren başlar."
"Geçici 37 nci
madde kapsamında memur kadrolarına atanamayan sözleşmeli
personelden, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce idarî
yargı mercilerine başvuran ve açtıkları idari davalarda
verilen yargı kararları sonucu memur kadrolarına
atanmış olup davaları henüz bitmemiş olanlardan bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren otuz gün içinde kurumlarına
başvuranlar, halen bulundukları memur kadrolarına bu madde
kapsamında atanmış ve açmış oldukları idari
davalardan vazgeçmiş sayılırlar. Söz konusu davalar için
ayrıca vekalet ücretine hükmedilmez."
"Birinci
fıkranın (c) bendi kapsamında memur kadrolarına
atananların pozisyonları da başka bir işleme gerek
kalmaksızın iptal edilmiş sayılır, ancak 2954
sayılı Kanunun 50 nci maddesinin birinci fıkrasının
(ı) bendi kapsamında istihdam edileceklerin pozisyon
sayısının 300'ün altına düşmesi halinde, anılan
bent kapsamında istihdam edilecekler için kullanılabilecek toplam
pozisyon sayısı 300 olarak uygulanır."
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı
Kanun Teklifinin dokuzuncu Maddesinin a bendinde yer alan "Bu Kanunun 4
üncü maddesinin (B) fıkrası ve 10/7/2003 tarihli ve 4924
sayılı Eleman Temininde Güçlük Çekilen Yerlerde Sözleşmeli
Sağlık Personeli Çalıştırılması ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun uyarınca vizelenmiş veya
ihdas edilmiş sözleşmeli personel pozisyonlarında 25/6/2013
tarihi itibarıyla çalışmakta olan ve 48 inci maddede belirtilen
genel şartları taşıyanlardan" ibaresinden sonra gelmek
üzere "7.5.1987 tarih ve 87/11782 sayılı Bakanlar Kurulu
Kararınca Sanat ve Sahne Uygulatıcıları Hizmet
Sözleşmesi ile sözleşmeli statüde
çalıştırılanlar, Kültür ve Turizm Bakanlığı
Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğüne bağlı Senfoni-Koro-Topluluklar,
Devlet Opera ve Balesi ile Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüklerinde 375
sayılı KHK'nın Ek 7. Maddesi ve Bütçe yasasının 23.
Maddesi uyarınca vizelenmiş, sözleşme ile çalıştırılanlar;
Gençlik ve Spor Müdürlüklerinde Sözleşmeli statüde çalışanlar,
Milli Eğitim Bakanlığında çalışan vekil, ücretli
öğretmen, Sağlık Bakanlığı ve Üniversite
Hastanelerinde çalışan vekil ebe ve vekil hemşireler, Diyanette
görevli yeterlik belgesine sahip vekil müezzin ve imamlar; tüm kamu kurum ve
kuruluşları ile belediyelerde 4/C statüsünde çalışanlar ile
taşeron ve mevsimlik veya geçici işçi statüsünde
çalışanların, durumlarına uygun memur veya sürekli
işçi kadrolarına atanmak üzere yasanın yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren 1 ay içinde başvurmak kaydıyla, ibaresinin
eklenmesini;
4. Fıkrasının sonunda yer alan
"Birinci fıkranın (b) bendine göre memur kadrolarına atananların başka kamu kurum
ve kuruluşlarına nakli yapılamaz" ibaresinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Adil Zozani Hasip Kaplan Pervin
Buldan
Hakkâri Şırnak Iğdır
Abdullah Levent Tüzel Erol Dora
İstanbul Mardin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 9 uncu maddesi ile 657
sayılı Devlet Memurları Kanununa eklenen geçici 41. maddenin
birinci fıkrasının (a) bendinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini ve maddeye aşağıdaki (c)
ve (d) bentlerinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Ayşe Nedret Akova Süleyman Çelebi
İstanbul Balıkesir İstanbul
Kazım Kurt Alaattin Yüksel
Eskişehir İzmir
a) Bu Kanunun 4
üncü maddesinin (B) fıkrası ve 10/7/2003 tarihli ve 4924
sayılı Eleman Temininde Güçlük Çekilen Yerlerde Sözleşmeli
Sağlık Personeli Çalıştırılması ve Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun uyarınca vizelenmiş veya ihdas edilmiş
sözleşmeli personel pozisyonları ile Dışişleri
Bakanlığının yurtdışı teşkilatında
657 sayılı Kanunun 4/B maddesine göre sözleşmeli olarak çalışan
Türk uyruklulardan 25/06/2013 tarihi itibarıyla çalışmakta olan
ve 48 inci maddede belirtilen genel şartları taşıyanlardan,
bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren otuz gün içinde yazılı
olarak başvuranla, pozisyonlarının vizeli olduğu teşkilat
ve birimde, bulunduğu pozisyon unvanıyla aynı unvanlı 190
sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameyle
ekli cetvellerde yer alan memur kadrolarına, bulunduğu pozisyon
unvanıyla aynı memur kadrosu olmaması halinde, 190
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ekli cetvellerde yer alan kadro
unvanlarıyla sınırlı olmak ve sözleşmeli personel
pozisyonlarına ilişkin vize cetvellerindeki nitelikler dikkate
alınmak suretiyle Maliye Bakanlığı ve Devlet Personel
Başkanlığınca müştereken belirlenen memur
kadrolarına,
"c) Kamu kurum
ve kuruluşlarının merkez ve taşra teşkilatı ve
bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlarda; TBMM idari
teşkilatı personeli dahil olmak üzere bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihte bu Kanunun 4 üncü Maddesinin (C) fıkrası kapsamında
çalışmakta olan ve 3 ay içinde yazılı olarak
başvuranlar, pozisyonlarının vizeli olduğu teşkilat ve
biriminde bulunduğu pozisyon unvanıyla aynı numaralı 190
sayılı Genel Kadro ve Usul Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye
ekli cetvellerde yer alan memur kadrolarına, bulunduğu pozisyon
unvanıyla aynı unvanlı memur kadrosu olmaması halinde 190
sayılı Kanunun Hükmünde Kararnameye ekli cetvellerde yer alan kadro
unvanıyla sınırlı olmak suretiyle Maliye
Bakanlığı ve Devlet Personel Başkanlığınca
müştereken belirlenen memur kadrolarına bu maddelerin yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren iki ay içinde kurumlarınca atanır.
4 üncü maddenin (C)
fıkrası uyarınca çalışmakta iken bu maddenin
yayımı tarihinden önce askerlik, doğum, milletvekili ve mahalli
idareler genel ve ara seçimleri ile ücretsiz izin nedeniyle görevlerinden
ayrılanlardan ilgili mevzuata göre yeniden hizmete alınma
şartlarını kaybetmemiş olmak hakkında da bu madde
hükümleri uygulanır. Bunlar için birinci fıkrada belirtilen süreler
yeniden hizmete alındıkları tarihten başlar.
Bu madde
hükümlerine göre memur kadrolarına atananların 4 üncü maddenin (C)
fıkrasına tabi olarak geçirdikleri hizmet süreleri, öğrenim
durumlarına göre yükselebilecekleri dereceleri aşmamak kaydıyla
kazanılmış hak aylık derece ve kademelerinin tespitinde
değerlendirilir. Bunlar, atandıkları kadronun mali ve sosyal
haklarına göreve başladıkları tarihi takip eden
aybaşından itibaren hak kazanır ve önceki pozisyonlarında
aldıkları mali ve sosyal haklar hakkında herhangi bir mahsuplaşma
yapılmaz."
"d) 04.04.2007
tarihli ve 5620 sayılı Kanun çerçevesinde sürekli işçi
kadrolarına geçirilemeyen geçici pozisyonlardaki işçilerden bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarihte her türlü kamu kurum ve
kuruluşlarında halen yıl içerisinde usulüne uygun olarak vizesi
yapılmış geçici iş pozisyonlarında
çalışmakta olan işçiler 657 sayılı Kanunun 4/D
maddesinde belirtilen sürekli işçi kadrolarına ilgili mevzuattaki
sınırlamalara tabi olmaksızın atanırlar. Aynı
şartlarda çalışıp askerlik, doğum veya
sağlık kurulu raporuyla belgelendirilen, sağlık
sorunları sebebiyle iş sözleşmesi askıda kalanlar da bu
madde kapsamında değerlendirilir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan
Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 9 uncu
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Oktay
Vural Mustafa
Kalaycı Erkan
Akçay
İzmir Konya Manisa
Mehmet
Günal Enver Erdem Kemalettin Yılmaz
Antalya Elâzığ Afyonkarahisar
MADDE 9- 657
sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ
MADDE 41- Kamu kurum ve kuruluşlarının merkez ve taşra
teşkilatı ile bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlarda;
a) Bu Kanunun 4
üncü maddesinin (B) fıkrası ve (C) fıkrası ile 10/7/2003
tarihli ve 4924 sayılı Eleman Temininde Güçlük Çekilen Yerlerde
Sözleşmeli Sağlık Personeli
Çalıştırılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ve
özel kanunları uyarınca vizelenmiş veya ihdas edilmiş ve
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile diğer
kanunların sözleşmeli personel
çalıştırılmasına dair hükümlerine bağlı
kalınmaksızın sözleşmeli personel pozisyonlarında
25/6/2013 tarihi itibarıyla çalışmakta olan ve 48 inci maddede
belirtilen genel şartları taşıyanlardan, bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren otuz gün içinde yazılı
olarak başvuranlar, pozisyonlarının vizeli olduğu
teşkilat ve birimde, bulunduğu pozisyon unvanıyla aynı
unvanlı 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnameye ekli cetvellerde yer alan memur kadrolarına,
bulunduğu pozisyon unvanıyla aynı unvanlı memur kadrosu
olmaması hâlinde, 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli
cetvellerde yer alan kadro unvanlarıyla sınırlı olmak ve
sözleşmeli personel pozisyonlarına ilişkin vize cetvellerindeki
nitelikler dikkate alınmak suretiyle Maliye Bakanlığı ve
Devlet Personel Başkanlığınca müştereken belirlenen
memur kadrolarına,
b) Bu Kanunun 86 ncı ve 89 uncu maddeleri
kapsamında kadrolu olmaksızın vekil ya da ücretli
çalıştırılan öğretmen, ebe-hemşire, usta
öğreticiler ile 24/11/2004 tarihli ve 5258 sayılı Aile
Hekimliği Kanunu kapsamında çalıştırılan aile
sağlığı elemanlarından 25/6/2013 tarihi
itibarıyla çalışmakta olan ve 48 inci maddede belirtilen genel
şartları taşıyanlardan, bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren otuz gün içinde yazılı olarak
başvuranlar, teşkilat ve birimde, bulunduğu pozisyon
unvanıyla aynı unvanlı 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye ekli cetvellerde yer alan memur
kadrolarına,
c) İl özel idaresi, belediye ve
bağlı kuruluşları ile mahalli idare birliklerinde 3/7/2005
tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanununun 49 uncu maddesinin üçüncü
fıkrası çerçevesinde 25/6/2013 tarihi itibarıyla
çalışmakta olan ve 48 inci maddede belirtilen genel
şartları taşıyanlardan, bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren otuz gün içinde yazılı olarak
başvuranlar, sözleşmeli personel olarak
çalıştırılmalarına esas alınan memur
kadrolarına,
bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altmış gün içinde
kurumlarınca atanırlar.
Birinci fıkra
kapsamındaki idarelerde geçici veya mevsimlik işçi ya da taşeron
işçisi statüsünde çalışanlardan otuz gün içinde yazılı
başvuranlar, niteliklerine uygun sürekli işçi kadrolarına bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 60 gün içinde Maliye
Bakanlığı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı tarafından hazırlanacak esaslar çerçevesinde
kurumlarınca atanırlar.
Birinci fıkra
kapsamındaki idarelerde memurlar eliyle gördürülmesi gereken asli ve
sürekli görevlerde işçi, geçici işçi ya da taşeron işçisi
olarak çalışanlar hakkında da birinci fıkra hükümleri
uygulanır.
Birinci
fıkrada belirtilen mevzuat hükümlerine göre çalışmakta iken
25/6/2013 tarihinde askerlik, doğum veya ücretsiz izin nedenleriyle
görevlerinde bulunmayanlardan ilgili mevzuatına göre yeniden hizmete
alınma şartlarını kaybetmemiş olanlar hakkında da
bu madde hükümleri uygulanır. Bunlar için birinci fıkrada belirtilen
süreler yeniden hizmete alındıkları tarihten itibaren
başlar. 25/6/2013 tarihinden önce 4üncü maddenin (B) fıkrası ve
4924 sayılı Kanun uyarınca çalışmakta iken 24/11/2004
tarihli ve 5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunu kapsamında
görev alanlar hakkında görevlerinden ayrılmalarına gerek
kalmaksızın bu madde hükümleri uygulanır.
Bu madde
hükümlerine göre memur kadrolarına atananların, söz konusu mevzuat
hükümlerine göre sözleşmeli personel olarak geçirdikleri hizmet süreleri,
öğrenim durumlarına göre yükselebilecekleri dereceleri aşmamak
kaydıyla kazanılmış hak aylık derece ve kademelerinin
tespitinde değerlendirilir. Bunlar, atandıkları kadronun mali ve
sosyal haklarına göreve başladığı tarihi takip eden ay
başından itibaren hak kazanır ve önceki pozisyonlarında
aldıkları mali ve sosyal haklar hakkında herhangi bir
mahsuplaşma yapılmaz.
Bu madde
kapsamında memur kadrolarına atananlara iş sonu tazminatı
ödenmez. Bu personelin önceden iş sonu tazminatı ödenmiş
süreleri hariç, iş sonu tazminatına esas olan toplam hizmet süreleri,
8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli
Sandığı Kanunu uyarınca ödenecek emekli ikramiyesine esas
toplam hizmet süresinin hesabında dikkate alınır.
Bu maddenin birinci
fıkrasının (a) bendi kapsamında sözleşmeli personelin
atanacağı memur kadroları, 190 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameye ekli cetvellerde yer alan sınıf, unvan ve derecelerine
uygun olmak şartıyla, başka bir işleme gerek kalmaksızın
atama işleminin yapıldığı tarih itibarıyla ihdas
edilerek kurumların 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli
cetvellerinin ilgili bölümlerine eklenmiş ve memur kadrolarına
atananların pozisyonları başka bir işleme gerek
kalmaksızın iptal edilmiş sayılır. İhdas edilen
kadrolar ile iptal edilen pozisyonlar; unvanı, sınıfı,
adedi, derecesi, teşkilatı ve birimi belirtilmek suretiyle birinci
fıkrada belirtilen altmış günlük sürenin bitiminden itibaren iki
ay içinde Maliye Bakanlığı ve Devlet Personel Başkanlığına
bildirilir.
Bu maddenin
uygulamasında ortaya çıkabilecek tereddütleri gidermeye birinci
fıkranın (a) bendi kapsamına girenler yönünden Maliye
Bakanlığı ve Devlet Personel Başkanlığı,
birinci fıkranın (b) bendi kapsamına girenler yönünden ise İçişleri
Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı yetkilidir."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH KOCA (Eskişehir)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Enver Erdem, Elâzığ Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
ENVER ERDEM
(Elâzığ) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 478
sıra sayılı Kanun Teklifinin 9uncu maddesi üzerinde verilen
önerge nedeniyle söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu düzenleme ile sözleşmeli personelin bir
kısmının kadroya alınması sağlanacaktır
ancak bizim Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu hususta verdiğimiz birçok
kanun teklifimiz ve araştırma önergelerimizde sorunlarının
çözümünü istediğimiz 4/Cli geçici personelin, geçici ve mevsimlik
işçilerin, taşeron işçilerinin, üniversite mezunu ve teknik
personel olarak çalışan işçilerin, rehber ve usta öğreticilerin,
korucuların, muhtarların, şehit ve gazi
yakınlarının sorunlarının çözümünü içeren bir
düzenleme olmayacaktır. Bu düzenleme, sözleşmeli olarak
çalışan yaklaşık 200 bin personelden sadece
yarısının kadroya atanmasını ilgilendiren düzenleme
olacaktır.
Bizim talebimiz,
Anayasanın 10uncu maddesindeki eşitlik ve adalet ilkesine uygun
olarak, bu kesimlerin tamamının sorununun çözülmesidir. Yoksa, sadece
sözleşmeli personelin yarısının yani siyasi olarak
yakınlığınız olan insanların önce sözleşmeli
kadrolara alınması ve ondan sonra da sürekli kadrolara atanması
değildir.
Değerli
milletvekilleri, on bir yıllık AKP iktidarları döneminde
ülkemizdeki çalışma hayatı ciddi ölçüde zedelenmiştir. Bu
hususları giderme adına da köklü bir çözüm
bulunamamıştır. Her seçim döneminde kısmi ve palyatif
çözümlere başvurularak, ulufe dağıtma mantığından
hareketle insanlarımız istismar edilmiş ve istismar edilmeye de
devam edilecektir. Hatırlayınız, daha iki yıl önce,
sözleşmeli personelle ilgili olarak, 200 bin personeli yine seçimler
öncesinde ulufe olarak dağıtmış ve bunların
nemalarını almıştınız. Bu düzenlemeyle, özel
kanunlarla çalıştırılan sözleşmeliler ve 4/C
mağdurlarına ayrımcılık ve haksızlık
yapılmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, yine kamu personeli seçme sınavlarında
başarılı olmak için gece gündüz çalışan, hatta yüksek
puan aldıkları hâlde mülakat sınavlarında düşük
puanlar verilerek başarısız sayılan ve kadroya atanamayan
insanlarımızın hakları da gasbedilmiş olacaktır.
Son on yıldır, kamuda istihdam yöntemlerinde hep bu haksız
uygulamalar tekrar etmiş ve AKPnin istihdam politikaları maalesef
istismar politikaları hâline gelmiştir. Geçici ve mevsimlik
işçiler göz ardı edilmektedir. Ülkemizde geçici ve mevsimlik
işçiler adı altında bir dram yaşanmaktadır. Yüz
binlerce işçi, devletin asli ve sürekli hizmetlerini yapmalarına
rağmen, geçici işçi statüsünde
çalıştırılmaktadır. Yine bu düzenleme, AKP
iktidarlarının taşeron işçileri köle gibi
çalıştırması anlayışına engel
olmayacaktır. Sayın Çalışma Bakanı ve AKP
milletvekilleri, sayıları 1 milyon 600 bini bulan taşeron
işçilerinin kaderlerinin ne olacağını burada milletimize
açıklamak zorundadır. Sadece umut vermek değil, seçim
dönemlerinde vaatlerde bulunmak değil, taşeron işçilerinin
akıbeti ne olacaktır? Bunları kadroya alacak
mısınız? Taşeron işçileri lehinde verilen mahkeme
kararlarına uyacak mısınız? Yani demokrasilerin, hukuk
devletlerinin
Yargının verdiği kararlara bile uyulmayan bir
ülke hâline getirdiniz. Mahkemeler karar veriyor ama maalesef, AK PARTİ
iktidarları bu kararları yerine getirmiyor.
Değerli
milletvekilleri, bu düzenleme çerçevesinde gelin, sulama birlikleri sürekli
işçi statüsünde çalışırken birliklerinde kapanması
nedeniyle işsiz kalan, çok ciddi maddi ve manevi sorunlar yaşayan
toplam 400 civarındaki işçiyi ilgilendiren bu sorunları da çözelim.
Yine, son olarak,
bu düzenlemenin 9uncu maddesinde, bu düzenlemeye göre memur kadrolarına
atanan kamu görevlilerinin başka kurumlara naklinin mümkün
olmadığı ifade ediliyor. Bu hem Anayasanın eşitlik
ilkesine hem Devlet Memurları Kanununun memurların hak ve
hukuklarına ilişkin düzenlemelerine aykırılık
teşkil edeceğinden, bunu da burada düzeltmekte fayda olduğuna
inanıyorum.
Yine, son bir söz
olarak, değerli milletvekilleri, bu madde kapsamında sözleşmesi
feshedilen işçilerin yargıya intikal etmiş olanlarından, ki
bunların yüzde 90ının lehlerine karar alacağı da göz
önünde bulundurulduğunda, mutlaka bunları da burada düzenlememiz
gerekmekte. Ayrıca, bu hususta AKPnin vermiş olduğu önergeye de
Milliyetçi Hareket Partisi olarak
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ENVER ERDEM
(Devamla) -
destek olacağımızı ifade ediyor, önergemize
destek vermenizi de talep ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler.. Önerge kabul
edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, birleşime bir saat, 20.35e kadar ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.34
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.35
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 130uncu
Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
Şimdi 478
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
9uncu madde
üzerindeki önerge işlemine devam ediyoruz.
Sıradaki
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 9 uncu maddesi ile 657
sayılı Devlet Memurları Kanununa eklenen geçici 41. maddenin
birinci fıkrasının (a) bendinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini ve maddeye aşağıdaki (c)
ve (d) bentlerinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
a) Bu Kanunun 4 üncü maddesinin (B)
fıkrası ve 10/7/2003 tarihli ve 4924 sayılı Eleman
Temininde Güçlük Çekilen Yerlerde Sözleşmeli Sağlık Personeli
Çalıştırılması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
uyarınca vizelenmiş veya ihdas edilmiş sözleşmeli personel
pozisyonları ile Dışişleri Bakanlığının
yurtdışı teşkilatında 657 sayılı Kanunun 4/B
maddesine göre sözleşmeli olarak çalışan Türk uyruklulardan
25/06/2013 tarihi itibarıyla çalışmakta olan ve 48 inci maddede
belirtilen genel şartları taşıyanlardan, bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren otuz gün içinde yazılı
olarak başvuranla, pozisyonlarının vizeli olduğu
teşkilat ve birimde, bulunduğu pozisyon unvanıyla aynı
unvanlı 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnameyle ekli cetvellerde yer alan memur kadrolarına,
bulunduğu pozisyon unvanıyla aynı memur kadrosu olmaması
halinde, 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ekli cetvellerde yer
alan kadro unvanlarıyla sınırlı olmak ve sözleşmeli
personel pozisyonlarına ilişkin vize cetvellerindeki nitelikler
dikkate alınmak suretiyle Maliye Bakanlığı ve Devlet
Personel Başkanlığınca müştereken belirlenen memur
kadrolarına,
"c) Kamu kurum
ve kuruluşlarının merkez ve taşra teşkilatı ve
bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlarda; TBMM idari
teşkilatı personeli dahil olmak üzere bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihte bu Kanunun 4 üncü Maddesinin (C) fıkrası
kapsamında çalışmakta olan ve 3 ay içinde yazılı
olarak başvuranlar, pozisyonlarının vizeli olduğu
teşkilat ve biriminde bulunduğu pozisyon unvanıyla aynı
numaralı 190 sayılı Genel Kadro ve Usul Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnameye ekli cetvellerde yer alan memur kadrolarına,
bulunduğu pozisyon unvanıyla aynı unvanlı memur kadrosu
olmaması halinde 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli
cetvellerde yer alan kadro unvanıyla sınırlı olmak
suretiyle Maliye Bakanlığı ve Devlet Personel
Başkanlığınca müştereken belirlenen memur
kadrolarına bu maddelerin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren
iki ay içinde kurumlarınca atanır.
4 üncü maddenin (C)
fıkrası uyarınca çalışmakta iken bu maddenin
yayımı tarihinden önce askerlik, doğum, milletvekili ve mahalli
idareler genel ve ara seçimleri ile ücretsiz izin nedeniyle görevlerinden
ayrılanlardan ilgili mevzuata göre yeniden hizmete alınma
şartlarını kaybetmemiş olmak hakkında da bu madde
hükümleri uygulanır. Bunlar için birinci fıkrada belirtilen süreler
yeniden hizmete alındıkları tarihten başlar.
Bu madde
hükümlerine göre memur kadrolarına atananların 4üncü maddenin (C)
fıkrasına tabi olarak geçirdikleri hizmet süreleri, öğrenim
durumlarına göre yükselebilecekleri dereceleri aşmamak kaydıyla
kazanılmış hak aylık derece ve kademelerinin tespitinde
değerlendirilir. Bunlar, atandıkları kadronun mali ve sosyal
haklarına göreve başladıkları tarihi takip eden
aybaşından itibaren hak kazanır ve önceki pozisyonlarında
aldıkları mali ve sosyal haklar hakkında herhangi bir
mahsuplaşma yapılmaz."
"d) 04.04.2007
tarihli ve 5620 sayılı kanun çerçevesinde sürekli işçi
kadrolarına geçirilemeyen geçici pozisyonlardaki işçilerden bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarihte her türlü kamu kurum ve
kuruluşlarında halen yıl içerisinde usulüne uygun olarak vizesi
yapılmış geçici iş pozisyonlarında
çalışmakta olan işçiler 657 sayılı Kanunun 4/D
maddesinde belirtilen sürekli işçi kadrolarına ilgili mevzuattaki
sınırlamalara tabi olmaksızın atanırlar. Aynı
şartlarda çalışıp askerlik, doğum veya
sağlık kurulu raporuyla belgelendirilen, sağlık
sorunları sebebiyle iş sözleşmesi askıda kalanlar da bu
madde kapsamında değerlendirilir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen İzzet Çetin, Ankara Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
İZZET
ÇETİN (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; görüşülmekte olan 478 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 9uncu maddesinde vermiş olduğumuz önerge üzerine
söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, tipik bir AKP klasiği. Alt komisyonda görüşmeler
sırasında, bu 9uncu maddeye ilişkin, 657 sayılı
Kanuna göre sözleşmeli çalışanların kadroya
alınmasına ilişkin bir düzenleme yoktu. O günlerde Başbakan
bir açıklama yaptı, Sayın Bakan da bürokratlarıyla bir
çalışma yapıp apar topar ana Komisyonun toplanacağı
gün Bunu yaptık, şunu yaptık. diyerek Meclisi ve
milletvekillerini, Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerini töhmet altında
bırakacak tarzda, yandaş bir sendikanın genel
başkanıyla açıklama yaparak 9uncu madde metne, teklife girdi.
Biz de itiraz etmedik. Dünkü konuşmamda da söyledim, buna itiraz etmek
mümkün değil,
sözleşmelilerin kadroya alınmasını Cumhuriyet Halk Partisi
olarak bizler de istiyoruz.
Esasında,
Anayasanın 128inci maddesi: Devletin kamu iktisadî teşebbüsleri ve
diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre
yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve
sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle yürütülür.
hükmünü içeriyor. Tabii ki yapılması gereken, yasalarda ve
Anayasamızda belirlenen çalışma ilişkilerinin
dışında çalışma modeli geliştirmemektir. Ancak,
on bir yıldan bu yana, devletin hem kamuda hem de özel kesimde
çalışma ilişkileri alabildiğine farklılaştı. Sayın
Bakan da vermiş olduğu bir demeçte, sadece memur pozisyonlarında
çalışmaların bile çok çeşitli hâle geldiğini ve
içinden çıkılmaz bir hâl aldığını söyledi.
Esasında yapılması gereken, böyle bir düzenleme ile değil,
köklü bir personel reformuyla bu işe el atmaktı.
Şimdi, Komisyonda bize getirdikleri
öneride 96.505 personel kadroya alınacak. Demişlerdi, biz de
kurumsal sözleşmeli 3.439 kişinin ne olacağını
sormuştuk. Şimdi, biraz sonra görüşeceğiz, AKPnin
önergesinde 24 kanunda değişiklik yapılıyor. Değerli
arkadaşlar, bu bir önerge ama 24 kanunda değişiklik
yapılıyor. Bu, bir kere yasa yapma usulüne ve tekniğine
aykırı. Sayın Mehmet Ali Şahin de burada, Meclis
Başkanlığı yaptı. Değerli arkadaşlar, yani
bu Meclisin, bu kurumun korunması gereken bir kurum olduğunu burada
görev yapan herkesin bilmesi gerekir. Milletvekilleri sadece parmak
kaldıran, indiren kuklalardan ibaret değildir. Komisyonlar kukla
komisyon olamaz. Bakan, Başbakan Yaptık. diye
açıkladıktan sonra gelen bir yasanın burada
onaylattırılması bizi mühürcü başından başka bir
şey yapmaz. Milletvekillerini böyle değerlendiren bir mantık,
bir anlayış ülke yönetemez.
Değerli arkadaşlar,
bakınız, yasa yapan bir organ Büyük Millet Meclisi. Dün de söyledim,
burada, AKP işbaşına gelinceye kadar 4/Cli
çalıştırma diye bir model yoktu. Biz önergemizde, Türkiye Büyük
Millet Meclisi idari teşkilatı personeli dâhil olmak üzere
4/Clilerin de kadroya alınmasını istedik, önergemiz onu
içeriyor. AKP, Sayın Başbakanın açıklamalarından
sonra, Bakanın ve bürokratlarının yapmış olduğu
bir hazırlıkla alelacele Komisyona getirdi ve metin buraya girdi.
Şimdi, az sonra, Sayın Bakanın ve bürokratlarının
yapmış olduğu önerge önümüze gelecek, 24 kanunda
değişiklik yapılıyor. Her kanunda ayrı ayrı,
vekillerin söz alma hakkının olması gereken bir düzenleme, madde
ihdası yapılsa böyle olacak. Çünkü, her kurum kanununda
sözleşmeliler farklı çalışıyor. Sayın Bakana
düşen görev, böyle bir temmuz ayında, Anayasadaki hükmüne göre
Meclisin tatil olması gerektiği bir sırada, milletvekillerinin
çoğunun olmadığı, ilgi duymadığı bir dönemde
personel rejimine bir çomak da kenardan sokmak değil. Yapacakları bir
tek şey var, yapılması gereken bir tek düzenleme: Gerek
sözleşmelileri gerekse 4/Clileri, yaşa takılanları yani bu
ülkede çalışanların sorunlarını topyekûn ele almak.
Çalışma Bakanı neden
kaçıyor bilmiyorum ama ben burada Çalışma Bakanı kadar,
Devlet Personel Başkanı ve
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İZZET ÇETİN (Devamla)
üst
düzey bürokratları da en az AKP iktidarı kadar suçlu görüyorum. Yani,
görevlerini gerektiği şekilde yerine getirmeyenler bakanları,
Başbakanı da zaman zaman zorda bırakıyorlar.
Bizim önergemizdeki, özellikle Mecliste
çalışan sözleşmeli personelin, 4/Clilerin de kadroya
alınması ve memur statüsünün verilmesi gerektiğini
düşünüyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı
Kanun Teklifinin dokuzuncu Maddesinin a bendinde yer alan "Bu Kanunun 4
üncü maddesinin (B) fıkrası ve 10/7/2003 tarihli ve 4924
sayılı Eleman Temininde Güçlük Çekilen Yerlerde Sözleşmeli
Sağlık Personeli Çalıştırılması ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun uyarınca vizelenmiş veya
ihdas edilmiş sözleşmeli personel pozisyonlarında 25/6/2013
tarihi itibarıyla çalışmakta olan ve 48 inci maddede belirtilen
genel şartları taşıyanlardan" ibaresinden sonra gelmek
üzere "7.5.1987 tarih ve 87/11782 sayılı Bakanlar Kurulu
Kararınca Sanat ve Sahne Uygulatıcıları Hizmet
Sözleşmesi ile sözleşmeli statüde
çalıştırılanlar, Kültür ve Turizm Bakanlığı
Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğüne bağlı
Senfoni-Koro-Topluluklar, Devlet Opera ve Balesi ile Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüklerinde 375 sayılı KHK'nın Ek 7.
Maddesi ve Bütçe yasasının 23. Maddesi uyarınca vizelenmiş,
sözleşme ile çalıştırılanlar; Gençlik ve Spor
Müdürlüklerinde Sözleşmeli statüde çalışanlar, Millî Eğitim
Bakanlığında çalışan vekil, ücretli öğretmen,
Sağlık Bakanlığı ve Üniversite Hastanelerinde
çalışan vekil ebe ve vekil hemşireler, Diyanette görevli
yeterlik belgesine sahip vekil müezzin ve imamlar; tüm kamu kurum ve
kuruluşları ile belediyelerde 4/C statüsünde çalışanlar ile
taşeron ve mevsimlik veya geçici işçi statüsünde
çalışanların, durumlarına uygun memur veya sürekli
işçi kadrolarına atanmak üzere yasanın yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren 1 ay içinde başvurmak kaydıyla,
ibaresinin eklenmesini;
4. Fıkrasının sonunda yer alan
"Birinci fıkranın (b) bendine göre memur kadrolarına atananların başka kamu kurum
ve kuruluşlarına nakli yapılamaz" ibaresinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Sebahat Tuncel, İstanbul Milletvekili.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; verdiğimiz önerge
üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu kürsüde çok defa ifade ettik
aslında, özellikle iktidarın kanun yapma yaklaşımı,
ciddi anlamda Türkiye işçilerine, emekçilerine, yoksullarına,
kadınlarına her zaman için olumsuz olan, belki bazı olumlu
düzenlemeler olsa da yapma tarzı olumsuz bir yaklaşım.
Yine, bir torba yasayla karşı
karşıyayız ve bu torba yasada neler var, ne oluyor? Bu bölümler
hâline getirilip aslında, maddeler üzerinde de kapsamlı
tartışmamız engelleniyor. Bu ciddi bir sorun yani. Aslında,
bu tarzın ortadan kaldırılması gerekiyor, daha kolektif,
daha katılımcı, herkesin, muhalefetin sözünü söylediği bir
noktaya gelmesi gerekiyor. Bu, demokrasi işleyişi açısından
da önemli ama ne yazık ki burada el kaldır, indir
yaklaşımı içerisinde
Halk iradesinden bahseden, yüzde 50 oy üzerinden
bu kadar çok siyaset yapan AKP iktidarının aslında kendi
durduğu noktada bu yönteme itiraz etmesi gerekiyor. Bir, bunun
altını çizmek istiyorum.
İkincisi: Türkiyede özellikle Kürt
sorununun çözümü tartışmalarını
yaptığımız bir yerde, bir yandan PKKnin ateşkes ilan
ettiği ve güçlerini sınır dışına çektiği,
Türkiyeden de adım beklediği, bu Parlamentodan adım
beklediği bir yerde, ne yazık ki biz ne demokratikleşme
konusunda ne insan hakları konusunda ciddi adımlar atmıyoruz.
Yani, toplumun beklediği Terörle Mücadele Kanununun değişmesi
ya da Siyasi Partiler Kanununun değişmesi, barajın
düşürülmesi, demokratik siyasetin önündeki engellerin
kaldırılması meselesinde, iktidar bunu gündemine almıyor, ana
muhalefet de zaten bu konuda çözüm sürecini
Hani, Mecliste bir komisyon
kurulmuş, bu komisyona bile üye vermiş değil. Bu Parlamento
nasıl bu Türkiyenin sorunlarını çözecek? Bu da ciddi bir sorun.
Yani, bu Parlamento Türkiyede yaşayan bütün sorunlar için sorumlu olmalıdır.
Bu konuda her iki yaklaşım da yani gündemine almayan, erteleyen
Şimdi,
yarın Meclis tatile girecek, herkes gidecek ama bu süreç o kadar zor ki.
Orta Doğuda, yanı başımızda, Mısırda,
Suriyede olan gelişmelere baktığımızda bile, Türkiye
demokratikleşme konusunda elini çabuk tutmak durumunda. Yani, bunu yapmak,
bunu tartışmak yerine, biz bir torba kanunu konuşuyoruz. Belli
ki AKP bunu seçime şey yapacak, seçim öncesi hazırlık Bak, biz
şu kanunu çıkardık, bu kanunu çıkardık. konusu
üzerinden. Nereden bunu diyorum? Çünkü, Meclis tatil olacak,
çalıştığında bir ay çalışacak, bütçe
görüşmelerinden sonra da seçim takvimi giriyor. Bu çok da kendimizi
yormamız gereken bir konu değil.
Değerli
milletvekilleri, verdiğimiz önergeye ilişkin ise, biz, bu önergenin
yani maddenin kapsamının genişletilmesini istiyoruz yani
bazıları için madem bir düzenleme yapıyoruz, olumlu bir
düzenleme olacak, o zaman bunun kapsamını genişletelim.
Gerçekten, bütün sözleşmeli personeli bu konudan
yararlandıralım. Biraz önceki milletvekili arkadaşımız
söyledi mesela: Hakları en fazla ihlal edilenler, bu Mecliste
çalışanlar. Bu Meclis personelini bile siz, diyelim ki bu yasa
kapsamına almıyorsunuz. Bu çok ciddi bir sorun.
Şimdi, bu
noktada, her bir düzenleme yapıldığında başka zaman,
başka bir düzenleme yapmak durumunda kalıyoruz. En azından,
bizim önergemizle bu şeyden vazgeçilmesi ve bunun kapsamının
genişletilmesi gerektiğini
Bunu yapmak pekâlâ mümkün yani bunu yapma
konusunda Hükûmetin çekingen davranmaması gerekiyor. Gerçekten, eğer,
zaten bir seçim yatırımıysa bu, size daha çok puan
kazandırır yani daha geniş bir kesimi bu işin içerisine
almak, kanun kapsamına almak, daha çok sözleşmeli
çalışanın, diğer kurumlarda, söylediğimiz gibi,
bakanlıklarda çalışan, memur olan kişilerin bu şey
içerisine alınması durum açısından daha iyi olacaktır
diye düşünüyorum.
Bu, aynı zamanda
eşitsizliği de giderecektir yani çalışanlar arasındaki
bu eşitsizliği de gidermiş olacaktır. Biz, hep eşitlik
meselesinden bahsediyoruz, bu, eşitsizliği tetikleyen bir durum.
İkinci
önerimiz de (4)üncü fıkranın sonunda yer alan Birinci
fıkranın (b) bendine göre memur kadrolarına atananların
başka kamu kurum ve kuruluşlarına nakli yapılamaz.
ibaresinin çıkarılması. Mesela, biz, ihtiyaca göre bunu
düzenlemişiz, madem ihtiyaç var, boşluk var, personel alalım
diye, ihtiyaç olduğunda bunları başka alanlarda da
görevlendirebiliriz. Bu konudaki yaklaşım, aslında
sınırlayan bir yaklaşım içerisinde oluyor.
Sonuç
itibarıyla, biz burada yaptığımız düzenlemeleri ne
yazık ki işçilerin, emekçilerin lehine yapmıyoruz. Daha çok
aslında, bunun üzerinden nasıl bir rant elde edebiliriz, bunun
üzerinden daha olumlu bir düzenleme yapıyormuş gibi söz söyleyip
Aslında, pratikte çok ciddi sorunlar yaşanıyor. Bir bütün torba
yasanın kendisine baktığımızda, aslında yeni bir
rant paketiyle, torbasıyla karşı karşıya
olduğumuzu da çok net olarak görüyoruz. Yani, AKP bazen
yapamadığını, toplumsal muhalefetle
karşılaştığı şeyleri torba yasayla yaparak
toplum üzerinde yeniden bir baskı kurmaya çalışıyor.
Artık, bu
yöntemden vazgeçmesi gerektiğini düşünüyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Karar yeter sayısı istiyoruz efendim.
BAŞKAN
Öneriyi oylarınıza sunacağım ancak karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.54
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 130uncu
Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
478 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 9uncu maddesi üzerinde İstanbul Milletvekili
Sebahat Tuncel ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi
yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Teklifin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı Kanun Teklifinin 9 uncu maddesiyle 657
sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen geçici 41 inci maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini, (c) bendinin eklenmesini, fıkranın
sonunda yer alan "altmış gün" ibaresinin "doksan
gün" olarak değiştirilmesini, dördüncü ve altıncı
fıkralarından sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkralar ile altıncı fıkrasına
aşağıdaki cümlenin eklenmesini ve dördüncü fıkranın
son cümlesinin "Bu madde kapsamında memur kadrolarına
atananların beş yıl süreyle başka kamu kurum ve
kuruluşlarına nakli yapılamaz." şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk
Çelik
Şanlıurfa
Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı
a) 25/6/2013 tarihi
itibarıyla;
1) Bu Kanunun 4
üncü maddesinin (B) fıkrası,
2) 11/8/1983 tarihli ve 2876 sayılı
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Kanununun 97 nci maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendi,
3) 9/11/1983 tarihli ve 2945 sayılı
Millî Güvenlik Kurulu ve Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği
Kanununun 17 nci maddesi,
4) 2/3/1984 tarihli ve 2985 sayılı
Toplu Konut Kanununun ek 3 üncü maddesi,
5) 10/10/1984 tarihli ve 3056 sayılı
Başbakanlık Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun 35 inci
maddesi,
6) 7/11/1985
tarihli ve 3238 sayılı Kanunun 8 inci maddesi,
7) 21/5/1986 tarihli ve 3289 sayılı
Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun
30 uncu maddesi,
8) 09/12/1994 tarihli ve 4059 sayılı
Hazine Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanunun 7 nci maddesinin (e) fıkrası,
9) 10/7/2003 tarihli ve 4924 sayılı Eleman
Temininde Güçlük Çekilen Yerlerde Sözleşmeli Sağlık Personeli
Çalıştırılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun,
10) 23/7/2003 tarihli ve 4954 sayılı
Türkiye Adalet Akademisi Kanununun 24 üncü maddesi,
11) 6/11/2003 tarihli ve 5000 sayılı
Türk Patent Enstitüsü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun 26
ncı maddesi,
12) 5/5/2005 tarihli ve 5345 sayılı
Gelir İdaresi Başkanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunun 29 uncu maddesinin sekizinci fıkrası,
13) 10/11/2005 tarihli ve 5431 sayılı
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanunun 25 inci maddesi,
14) 16/5/2006 tarihli ve 5502 sayılı
Sosyal Güvenlik Kurumu Kanununun 28 inci maddesinin üçüncü fıkrası,
15) 17/2/2010 tarihli ve 5952 sayılı
Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 10 uncu maddesinin birinci
fıkrasının (c) bendi ile 13 üncü maddesi,
16) 24/4/2010 tarihli ve 5978 sayılı
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun
21 inci maddesinin üçüncü fıkrası,
17) 28/12/2010 tarihli ve 6093 sayılı
Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanunun 7 nci maddesi,
18) 17/2/2011 tarihli ve 6114 sayılı
Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 6 nci maddesinin dokuzuncu
fıkrası,
19) 16/5/2012 tarihli ve 6306 sayılı
Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun
8 inci maddesinin dördüncü fıkrası,
20) 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin ek 6 nci maddesi,
21) 27/10/1989 tarihli ve 388 sayılı
Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamenin 6 ncı maddesi,
22) 3/6/2011 tarihli ve 642 sayılı
Doğu Anadolu Projesi, Doğu Karadeniz Projesi ve Konya Ovası
Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlıklarının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci
maddesinin üçüncü fıkrası,
23) 29/6/2011 tarihli ve 644 sayılı
Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 36/A maddesi,
24) 24/11/2011 tarihli ve 656 sayılı Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamenin 16 ncı maddesinin yedinci fıkrası,
uyarınca
vizelenmiş veya ihdas edilmiş sözleşmeli personel
pozisyonlarında çalışmakta olan ve 48 inci maddede belirtilen
genel şartları taşıyanlardan, bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren, birinci ve dokuzuncu alt bentler kapsamına
girenler otuz gün, diğer alt bentler kapsamına girenler ise
altmış gün içinde yazılı olarak başvurmaları
halinde pozisyonlarının vizeli olduğu teşkilat ve birimde,
190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnameye tabi kurumlar bakımından bu Kanun Hükmünde Kararnameye
ekli cetvellerde yer alan bulunduğu pozisyon unvanıyla aynı
unvanlı memur kadrolarına, diğer kurumlar bakımından
bu kurumların kadro cetvellerinde yer alan aynı unvanlı memur
kadrolarına; pozisyon unvanlarıyla aynı unvanlı memur
kadrosu olmaması halinde ise ilgisine göre 190 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnameye ekli cetveller veya kurumların kadro cetvellerinde
yer alan kadro unvanlarıyla sınırlı olmak üzere Maliye
Bakanlığı ve Devlet Personel Başkanlığınca
müştereken belirlenen memur kadrolarına,"
"c) Türkiye
Radyo ve Televizyon Kurumunda 11/11/1983 tarihli ve 2954 sayılı
Kanunun 50 nci maddesinin birinci fıkrasının maddesinin birinci
fıkrasının (ı) bendi ile geçici 12 nci maddesi çerçevesinde
25/6/2013 tarihi itibarıyla sözleşmeli personel pozisyonlarında
çalışmakta olan ve Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunda Memur
Statüsünde İstihdam Edilen Personel Yönetmeliğinin 37 nci maddesinde
belirtilen genel şartları taşıyanlardan, bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren otuz gün içinde yazılı
olarak başvuranlar, bulunduğu pozisyon unvanıyla aynı
unvanlı memur kadrolarına, bulunduğu pozisyon unvanıyla
aynı unvanlı memur kadrosu olmaması halinde Kurumda halen var
olan kadro unvanlarıyla sınırlı olmak kaydıyla Genel
Müdürlükçe belirlenecek memur kadrolarına,"
"25/6/2013
tarihinden önce bu madde kapsamındaki vizeli sözleşmeli personel
pozisyonlarına personel alımına yönelik olarak ilanı
verilmiş ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte
yerleştirme işlemleri bitmiş olan sözleşmeli personel
hakkında da bu bu madde hükümleri uygulanır. Bunlar için birinci
fıkrada belirtilen süreler, göreve başladıkları tarihten
itibaren başlar."
"Geçici 37 nci
madde kapsamında memur kadrolarına atanamayan sözleşmeli
personelden, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce idarî
yargı mercilerine başvuran ve açtıkları idari davalarda
verilen yargı kararları sonucu memur kadrolarına
atanmış olup davaları henüz bitmemiş olanlardan bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren otuz gün içinde kurumlarına
başvuranlar, halen bulundukları memur kadrolarına bu madde
kapsamında atanmış ve açmış oldukları idari
davalardan vazgeçmiş sayılırlar. Söz konusu davalar için
ayrıca vekalet ücretine hükmedilmez."
"Birinci
fıkranın (c) bendi kapsamında memur kadrolarına
atananların pozisyonları da başka bir işleme gerek
kalmaksızın iptal edilmiş sayılır, ancak 2954
sayılı Kanunun 50 nci maddesinin birinci fıkrasının
(ı) bendi kapsamında istihdam edileceklerin pozisyon
sayısının 300'ün altına düşmesi halinde, anılan
bent kapsamında istihdam edilecekler için kullanılabilecek toplam
pozisyon sayısı 300 olarak uygulanır."
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Başkanım, usul
hakkında söz istiyorum.
Burada 24 ayrı
kanunda değişiklik yapılıyor. 24 ayrı kanun var, 24
ayrı kanunun ayrı ayrı görüşülmesi gerekir Sayın
Başkanım. Bu önergede 24 ayrı kanun var, onun için her birinin
ayrı ayrı görüşülmesi gerekiyor tıpkı 73üncü maddede
olduğu gibi Sayın Başkanım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir
saniye Sayın Elitaş.
Usul
tartışması açıyorum.
MEHMET DOĞAN
KUBAT (İstanbul) Lehte.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Lehte.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Aleyhte.
OKTAY VURAL
(İzmir) Aleyhte.
Her gruptan birer
arkadaş konuşsun da...
BAŞKAN -
Sayın Aslanoğlu, buyurun.
Üç dakika süre
veriyorum.
X.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Görüşülen kanun teklifinin 9uncu maddesiyle 24 ayrı kanunda değişiklik yapılması nedeniyle her fıkranın ayrı ayrı görüşülüp görüşülmemesi hakkında
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
73üncü maddeyi inceleyin. 73üncü madde -artık alfabede harf
kalmadı- (z) bendine kadar gitti ve içeriğinde (1), (2), (3), (a),
(b) şıkları var. Bunların hepsi ayrı ayrı kanun
olduğu için Sayın Başkan, hepsi ayrı ayrı geldi ve
ayrı ayrı görüşülecek. Sayın Bakanın önergesi
yaklaşık 24 kanunda farklı değişiklik yapıyor. Bu
nedenle, bu önergenin her birinin ayrı ayrı görüşülüp, ayrı
ayrı oylanması gerekiyor. Her biri değişik
bakanlıklara ait, her biri değişik kanun hükmündeki kararnameyi
değiştiriyor.
Bu açıdan,
ben, usul hakkında söz aldım. Kesinlikle her bir maddenin ayrı
ayrı görüşülmesi gerekiyor. Ben, Başkanlık Divanına bu
önerimi yapıyorum.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Aslanoğlu aleyhte söz istemişti.
Şimdi, lehte
söz isteyen Mustafa Elitaş, Kayseri Milletvekili.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; burada, eğer, önerge metninin ilk sayfasında
sayılan kanun tarih ve numaralarından sonra gelen paragraftaki
cümleye baktığımızda, son cümleye
24ü okuyorum Sayın
Aslanoğlu: 24/11/2011 tarihli ve 656 sayılı Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamenin 16 ncı maddesinin yedinci fıkrası
Yani buradaki
Yapılan uygulamanın ve bu önergenin İç
Tüzük hükümlerine tamamen uygun olduğunu ifade ediyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Tutumum aleyhinde söz isteyen Mehmet Şandır,
Mersin Milletvekili.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Tabii, yani önergenin neleri içerdiğini anlayabilmek
için bile birkaç saat zamana ihtiyaç var, üzerinde çalışmak
gerekiyor. Okuduğumuz kadarıyla -tek tek de işaretledik-
doğru şeyler getiriyor. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bu
getirilenleri destekliyoruz, daha fazla olması lazım ama bir
yanlış yapılıyor yani birine veriyorsunuz, birine
vermiyorsunuz Sayın Bakan.
ERKAN AKÇAY (Manisa) 4/Cliler noksan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Eksik var mı
burada kalan? Sözleşmelilerin tamamı oluyor burada.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Yani, bu adaletsizlik,
bana göre, tüm nimetleri, tüm gayretleri ortadan kaldırıyor.
Şimdi, mesela Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı ile
-hemen şu kısa zamanda baktığımız- burada
çalışan sözleşmelileri kadroya alıyorsunuz ama 34üncü
maddede sözleşme sayısını artırıyorsunuz.
Göreceksiniz yakında Sayın Bakanım; bunu incelediğinizde,
bu getirdiğiniz önergeyle burada getirdiğiniz kanunla çelişen
birçok konuyu yakalayacaksınız, birbiriyle çelişen. Evet, yani
torba kanun, temel kanun birbirine karıştı. Neresine muhalefet
edeceksin, insan şaşırıyor.
Şimdi, bir madde düşünün ki cumhuriyet
tarihinde veya tüm dünyada, tüm parlamentolarda böyle bir yasama örneğini
bulamazsınız, 73üncü madde. 73üncü maddenin altında
yaklaşık 70 madde var. Yani Sayın Bakanım, ben biliyorum,
sizin de içinize sinmiyor bu ama biz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak
sabahtan bu yana -benim telefonumun şarjı bitti- toplumdan o kadar
çok tepki alıyoruz ki Biz niye yokuz? diyorlar. Yani bir şey
yapıyorsunuz -devletimiz güçlü, atıfette adaletli olmak lazım-
şunu tamam yapın. Biz çalışmaya hazırız,
ramazanda burada kalmaya da razıyız. Gelin, şunu doğru
dürüst tanzim edelim, adaletli bir şekilde. Bu konuda eşit işe
eşit ücret sizin tabiriniz. Aynı durumda olan, aynı kurumda
olan, aynı işi yapan insanların bazılarına kadro verip
bazılarına vermemek
Adınız Adalet ama bu adalet
değil ki. Bu 4/Cliler meselesini nasıl ayıracaksınız
arkadaşlar? Bazılarına verip
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Meclis personeli, Mehmet Bey, Meclis personeli.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Meclis personeline
Şimdi, yemek yiyorsunuz ben daha önce de
ifade ettim- bu aşçılar sizi zehirleyecek.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sizinkini ayıracaklar mı?
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Vallahi bilmiyorum yani. Biri 4/Cli, biri kadrolu; biri 2 bin lira
alıyor, biri 4 bin lira alıyor. Ya, olmaz, bu adaletsizlik ya.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Lütfen Sayın Bakan, çalışalım düzgün
yapalım şunları.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ekleyelim şunları da Sayın Bakan ya.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Ben bu önergede getirilen bu hususlara karşı
değilim, destekliyorum; yetersizliğini ifade ediyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Tutumum
hakkında lehte söz isteyen Mehmet Doğan Kubat, İstanbul
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, bu maddeyi anladınız mı siz?
BAŞKAN Sayın Genç, siz anladıysanız
herkes anladı.
OKTAY VURAL (İzmir) Başkanın
anlamasına gerek yok, Başkan yönetecek ya, oy kullanma hakkı
bile yok.
MEHMET DOĞAN
KUBAT (İstanbul) Sayın Başkanım, çok değerli
milletvekilleri; açılan usul görüşmesinde Sayın
Başkanın tutumunun lehinde söz aldım. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygılarımla selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, Hükûmet tarafından verilen önergede yer alan
fıkranın alt bentlerinin ayrı bir kanun
değişikliği içerdiği ve bu nedenle ayrı madde olarak
görüşülmesine yönelik bir tartışma açıldı. Biraz önce
Grup Başkan Vekilimiz de ifade ettiler, bu (a) bendinde sıralanan 24
tane kanun ve KHKya sadece atıf yapılmaktadır yani bu şu
anlama gelir: Kamu hukukunda, kamu personelinin nasıl istihdam
edileceği kural olarak 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununda düzenlenmiştir ama kurumların ve kuruluşların
kendi özel kanunlarında da istihdama ilişkin özel düzenlemeler yer
alır. İşte bu kamu kurumlarında çalışan
sözleşmeli personele ilişkin ortak ve genel bir düzenleme
yapıldığı için (a) bendinin alt bentlerinde
AYTUN ÇIRAY
(İzmir) Sesini duyamıyoruz.
MEHMET DOĞAN
KUBAT (Devamla) -
bu düzenlemelerin yapılmış olduğu kamu
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ne anlatıyor, anlamıyoruz ya!
MEHMET DOĞAN
KUBAT (Devamla) -
kurumunun personelinin statüsünü düzenleyen kanunlara
atıf yapılmaktadır. Yani, bahse konu 24 ayrı kanuna tabi
olan sözleşmeli personel statüsünde çalışanların kadroya
geçirilmesine yönelik düzenleme yapıldığından, sadece bu
kanun maddelerine atıf yapılmakta ve bu maddeler, şu anda
aynı geçerliliğini herhangi bir içerik değişikliğine
uğramaksızın, herhangi bir değişikliğe
uğramadan yürürlülüğünü sürdürmektedir.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ama o zaman bütün sözleşmeli personel olarak yazmak
lazım.
MEHMET DOĞAN
KUBAT (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar bu düzenleme çok
önemli bir düzenleme.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Maddeyi anlamamışsın da konuşuyorsun ya, böyle
boş konuşmak olur mu!
MEHMET DOĞAN
KUBAT (Devamla) - Toplam 3.439 personel bu düzenlemeyle -sözleşmeli
personel- bu düzenlemeden yararlanacaktır.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Kubat niye 5 bin personel değil?
MEHMET DOĞAN
KUBAT (Devamla) - Hazine Müsteşarlığından 51, Spor Genel
Müdürlüğünden 981, SGKdan 48, TOKİden 245, TRTden 837, Kamu Düzeni
ve Güvenliği Müsteşarlığından 1, YÖKten 231, ÖSYMden
25, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ve bağlı
kuruluşlarından 6, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünden
39, Başbakanlık ve ilgili kuruluşlardan 499, Savunma Sanayi Müsteşarlığından
148, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansından 41,
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklarından 44,
Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresinden 60, Çevre
ve Şehircilik Bakanlığından 57, büyük ölçekli
BİMlerde çalışanlardan 126
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ya konuşmacı seni anlamıyoruz, seni anlamıyoruz
ya, sesin duyulmuyor.
MEHMET DOĞAN
KUBAT (Devamla) -
personel getirilen bu düzenlemeyle bu hükümden
yararlanacaktır. Bunların genel olan durumunu, aynı statüye
bağlı olduklarını belirterek atıf yoluyla düzenleyen
bir önergedir. Dolayısıyla, işleme alınmasında
herhangi bir hukuka ve İç Tüzüke aykırılık yoktur.
Yüce heyetinizi
saygılarımla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, tutanaklara geçmesi
açısından söylüyorum. Biz, devlette çalışan tüm 4/Blilerin
memur olmasına karşı değiliz, asla; hepsi geçsin ama hepsi
geçsin
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu, usul tartışmasıyla ilgili değil
söyledikleriniz.
Teşekkür
ediyorum.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Bu arkadaşlarımıza
karşı değiliz ama diğerleri olmadığı için
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Yok, düzeltme şimdi.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Hayır.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Düzeltme, farklı farklı söyledin.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Neyi düzeltiyorum? Neyi düzeltiyorum? Her biri
ayrı ayrı görüşülsün, her birini ayrı ayrı oylayalım.
Sayın Elitaş, provoke etme.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, önergeyle 657 sayılı Kanuna geçici madde
41 eklenmekte ve bu maddeyle farklı kanunlara atıf yapılmakta,
yeni bir düzenleme getirilmektedir. Söz konusu önergeyle yapılan
farklı kanunlarda değişiklik değil, aynı amacı
gerçekleştirmek için yapılan farklı kanunlara atıftır.
Bu nedenle, önergenin tek bir madde olarak görüşülmesi İç Tüzüke
aykırı düşmeyecektir. Önerge işlemine devam ediyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı: 478) (Devam)
BAŞKAN
Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Takdire bırakıyoruz
efendim.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle
teşkilat kanunlarında yer alan düzenlemelere istinaden
sözleşmeli personel olarak istihdam edilenlerin de memur kadrolarına
atanması ve buna ilişkin usul ve esaslar ile hâlen sınav süreci
devam eden 4/B alımlarının da kapsama alınması ve 2011
yılında 632 sayılı KHK'nin yürürlüğe girdiği
tarihte sözleşme imzalandığı hâlde çalışma
şartını taşımamaları sebebiyle kadroya geçemeyen
4/Bli personelden idari yargıda dava açanların durumu
düzenlenmektedir.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, burada tabii kanunlar tadat edilmiş
ama sözleşmeli personel, bir çalıştırma hükmüdür. Dolayısıyla,
burada başka kanunlarda sözleşmeli personele bu hakkı vermemek, diğerlerine
vermek Anayasa'nın eşitlik ilkesine de aykırı olur. O
bakımdan, burada aslında yapılması gereken çeşitli
kanunlarla çalıştırılan sözleşmeli personellere bu
hakkı vermek olmalıydı. Aksi takdirde eşitlik ilkesinden
dolayı, zaten bu Anayasa Mahkemesine gittiğinde bu hüküm teşmil
edilir. O bakımdan yani istisnası varsa tabii, onu ifade ediyorum.
BAŞKAN Evet,
teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunacağım ancak açık oylama talebi var.
Sayın
milletvekilleri, teklifin 9uncu maddesinin oylamasının açık
oylama şeklinde yapılmasına dair bir önerge vardır,
önergeyi okutup imza sahiplerini arayacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
9uncu maddenin
oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasını
arz ederiz.
Oktay Vural?
Burada.
Mehmet
Şandır? Burada.
Mehmet Günal?
Burada.
Erkan Akçay?
Burada.
Reşat
Doğru? Burada.
Enver Erdem? Burada.
Mehmet
Erdoğan? Burada.
Necati Özensoy?
Burada.
Kemalettin
Yılmaz? Burada.
Nevzat Korkmaz?
Burada.
Ali Öz? Burada.
Emin Çınar?
Burada.
Mesut
Dedeoğlu? Burada.
Özcan Yeniçeri?
Burada.
Yusuf
Halaçoğlu? Burada.
Seyfettin
Yılmaz? Burada.
Muharrem Varlı?
Burada.
Celal Adan? Burada.
Durmuş Ali
Torlak? Burada.
Hasan Hüseyin
Türkoğlu? Burada.
Yusuf Ziya
İrbeç? Burada.
Sümer Oral? Burada.
Alim
Işık? Burada.
Cemalettin
Şimşek? Burada.
Ali Halaman?
Burada.
BAŞKAN Evet,
açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun
kararını alacağım.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazında yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
İki dakika
süre veriyorum.
(Elektronik cihazla
oylamaya başlandı)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, açık oylama
yapıyoruz. İç Tüzükün 143üncü maddesine göre, oylamaya ilk önce
açık oylama yapan milletvekillerinin girmesi gerekir, aksi hâlde onlar
girmediği takdirde işari oy hâline gelir. Sayın
milletvekillerini uyarırsanız
OKTAY VURAL
(İzmir) O zaman, Sayın Başkan, şöyle yapalım: Biz
girelim, AKP girmesin efendim. Demek kendileri girmek istemiyorlar.
Yani, ret mi
edeceksiniz?
BAŞKAN
Oylama işlemi başladı efendim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hayır, o zaman işari oy hâline gelir.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, Sayın Elitaş diyor ki: Muhalefet girsin.
Evet, biz giriyoruz. Efendim, AKP girmesin, biz istediğimiz için önce biz
girelim, sonra onlar girsin.
(Elektronik cihazla
oylamaya devam edildi)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, 478 sıra sayılı Kanun Teklifinin
9uncu maddesinin açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 228
Kabul : 227
Ret : 1 (x)
Kâtip Üye Bayram Özçelik Burdur |
Kâtip Üye Muhammet Rıza Yalçınkaya Bartın |
Böylece madde kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair önerge vardır.
Malumları olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı veya
teklife konu kanunun komisyon metninde bulunmayan ancak tasarı ve teklif
ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini
isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı
önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı
İç Tüzükün 87nci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür. İç
Tüzükün 91inci maddesine göre, yeni bir madde olarak görüşülmesine
komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler
üzerinde görüşmeler açılır ve bu maddede belirtilen sayıda
önerge verilebilir.
Bu nedenle,
önergeyi okutup Komisyona soracağım, Komisyon önergeye salt
çoğunlukla, 21 üyesiyle katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde
olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla
katılmaması hâlindeyse önergeyi işlemden
kaldıracağım.
Şimdi önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu
ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin;
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 9 uncu
maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin eklenmesini ve
madde sırasının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Mehmet Günal
Konya Manisa Antalya
Oktay
Vural Kemalettin
Yılmaz
İzmir Afyonkarahisar
MADDE 10- 657
sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ
MADDE 42 Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 657
sayılı Devlet Memurları Kanununun 36 ncı maddesinin VIII-
Yardımcı Hizmetler Sınıfı kısmına tabi
olarak görev yapan personelden gerekli nitelikleri taşıyanlar, bu
maddenin yürürlük tarihinden itibaren üç ay içerisinde başvurmaları
halinde başkaca bir işleme gerek kalmaksızın 36 ncı
maddesinin I- Genel İdare Hizmetleri Sınıfı
kapsamında, eğitim durumlarına uygun kadrolara atanırlar.
BAŞKAN
Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?
Önce bir davet edin Komisyon üyelerini.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Sayın
Başkan, salt çoğunluğumuz yoktur, katılamıyoruz.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Ama davet etmediniz Sayın Başkan!
İZZET
ÇETİN (Ankara) Davet etmedin!
OKTAY VURAL
(İzmir) Siz kaldırmıyor musunuz efendim?
BAŞKAN
Sayın Başkan, lütfen davet edin.
OKTAY VURAL
(İzmir) Siz Evet diyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Benim Evet demem çok
fazla bir şey ifade etmiyor.
OKTAY VURAL
(İzmir) Hayır, hayır, 1 kişi
BAŞKAN
Sayın Başkan, davet edin lütfen.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Evet, Komisyon üyesi
katılmak isteyen arkadaşlarımız vardır.
OKTAY VURAL
(İzmir) Siz Başkan olarak katılıyor musunuz efendim? Siz
de kaldırın.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Çağırsana, el kaldır.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Sayın Başkan
zaten okudu.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Sen kaldır.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Bu madde ihdasına
katılmak isteyen arkadaşlarımız gelip katılabilirler.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Lütfi, bana bakarak konuş, hiç
yakışıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Size bakıyorum
efendim.
Salt
çoğunluğumuz yoktur, katılamıyoruz.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Gelmeyin diyor, adamları dışarıya
gönderiyor.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Gelmek isteyen
gelebilir tabii.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Bu kadar tahakküm fazla değil mi ya?
OKTAY VURAL
(İzmir) Komisyon Başkanı olarak katılıyor musunuz
efendim? Şahıs olarak üyesiniz- katılıyor musunuz?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, salt çoğunluk yok.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Benim
katılıp katılmamam herhangi bir değişiklik getirmez.
OKTAY VURAL
(İzmir) Siz tarafsızsınız. Ama oy
hakkınızı kullanın.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Çünkü 21 kişinin
burada olması gerekir.
OKTAY VURAL
(İzmir) Hayır ama sizinle 21 olacak.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Dolayısıyla
katılamıyoruz efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ha, katılmıyorsunuz!
BAŞKAN Evet,
Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmamış
olduğundan önergeyi işlemden kaldırıyorum.
10uncu madde
üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 Sıra Sayılı Kanun teklifinin 10 uncu Maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan "İçişleri
Bakanlığında ve İçişleri Bakanlığınca
uygun görülecek teşkilat ve kurumlarında" ibaresinin
"İçişleri bakanlığınca uygun görülecek
İçişleri Bakanlığı merkez ve taşra
teşkilatı kurumlarında" ve ikinci fıkrada yer alan
"kurumlarda" ibaresinden sonra gelmek üzere "emniyet hizmetleri
sınıfındaki memurların görevlendirilebileceği"
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan Adil
Zozani Sırrı
Sakık
Iğdır Hakkâri Muş
İbrahim
Binici Abdullah Levent
Tüzel Nazmi Gür
Şanlıurfa İstanbul Van
Hasip
Kaplan
Şırnak
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge
aynı mahiyette bulunduğundan önergeyi birlikte işleme
alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı
söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi
aynı mahiyetteki diğer önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
10 uncu maddesinin Teklif metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Kazım
Kurt İzzet
Çetin
İstanbul Eskişehir Ankara
Musa
Çam Bülent
Kuşoğlu İlhan
Demiröz
İzmir Ankara
Bursa
Mahmut
Tanal Ali
Serindağ
İstanbul Gaziantep
Diğer
önerge sahipleri:
Erkan Akçay Mustafa Kalaycı Oktay Vural
Manisa Konya İzmir
Mehmet Günal Mehmet Erdoğan Kemalettin Yılmaz
Antalya Muğla Afyonkarahisar
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde kim söz istiyor?
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Mehmet Erdoğan konuşacak.
BAŞKAN
Mehmet Erdoğan, Muğla Milletvekili.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ERDOĞAN
(Muğla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 478
sıra sayılı Kanun Teklifinin 10uncu maddesi üzerinde
vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, AKP iktidara
geldiği zaman ilk çıkardığı kanun numarasıyla son
kanun arasındaki farka baktım arkadaşlar. AKP 2002de ilk
iktidara geldiğinde kanun numaraları 4700de, bugün 6500e
gelmiş. On yıl, üç bin altı yüz elli gün
Yarısında
Parlamentonun çalıştığını düşünürsek her gün
bu Parlamentodan AKP iktidarı boyunca 1 kanun çıkmış.
Ancak, bu
çıkan kanunlarla ilgili başka bir konuya daha dikkatinizi çekmek
istiyorum. Bugün bu önergeyle, bu görüştüğümüz 10uncu maddedeki
olay, Sivil Savunma Genel Müdürlüğünün kapatılmasıyla ortaya
çıkan boşluğu doldurmak için yeniden Sivil Savunma Genel
Müdürlüğünün temellerinin bir şekilde atılmaya
çalışılmasını ortaya koymaktadır.
AKP, Sivil Savunma
Genel Müdürlüğünü ve Başbakanlıktaki Acil Afet Durum Genel
Müdürlüğünü kapatıp AFADı kurarken Ankarada yapılacak
koordinasyonun AFAD eliyle yapılması gerektiğini düşündü
ama taşrada bu işlerin nasıl yapılacağını
hiç hesap etmedi. Bugün geldiğimiz noktada da -değişik
süreçlerle on yıl içinde geldiğimiz noktada- ülkeyi, bu sivil savunma
hizmetlerini, tekrar, ilk devraldığı noktaya getirme
noktasına gelmiştir. Yani, burada üze rinde durulması gereken
iş şudur: Parlamentoya saygı duyacaksınız, demokrasiye
inanacaksınız ve Meclisi çalıştıracaksınız.
Şu görüşmekte olduğumuz çorba kanunuyla
70ten fazla kanun değişmektedir. Ama bu kanun, bu kadar çok kanunu
değiştiren bu çorba kanun sadece Plan ve Bütçe Komisyonunda
görüşülmüştür. Pekâlâ, bu Meclisteki diğer komisyonlar niçin
kurulmuştur? Kapatalım o zaman onları, kapatalım. Oradaki
arkadaşlarımız, o komisyona seçilen
arkadaşlarımız kendi komisyonlarıyla ilgili hiçbir
şeyden, hiçbir konudan haberdar değiller midir? Eğer
haberdarlarsa, o arkadaşlarımız kendi uzmanlık
alanlarına göre belli komisyonlara seçilmişlerse onlara niye
saygısızlık yapılmaktadır burada?
Osmanlının son döneminde çıkan Memurin
Muhakematı Hakkında Kanunu Muvakkat bir asır
uygulanmış bu ülkede arkadaşlar. Ama AKP iktidara
geldiğinden bu yana aynı kanunlar yeniden gündeme getirilmekte, bir
yap bir boz hâline getirilmektedir. Yani, benim oğlan bina okur, döner
döner gene okur! Arkadaşlar, Parlamento ciddi bir iştir, kanun yapmak
ciddi bir iştir. Kanun yapmayı bu kadar hafife alırsanız,
her gün aynı konuları görüşür durursak bu ülke bir arpa boyu yol
gidemez. Bu ülkenin bir arpa boyu yol gidebilmesi için lütfen demokrasiye
saygılı olun, seçilmiş insanlara saygılı olun, kendi
milletvekillerinize de saygılı olun. İlgili komisyonlardaki
arkadaşlarınız fikirlerini ortaya koyup
Şu anda, bu
görüştüğümüz maddede olduğu gibi, aynı kanunu on senede on
defa görüşmek zorunda kalmayalım; bu, Türkiyeye bir şey kazandırmaz.
Allah rızası için, ülkenin bu kadar sorunu varken böyle lüzumsuz
konularla zaman kaybettirmeye kimsenin hakkı yok.
Gene, bu kanun tasarısı görüşülmeye
başlandığından bu yana, sosyal medyada emeklilikte
yaşa takılan insanlar feryatlarını dile getirmektedir.
Ancak, ne AKP sıralarından ne Hükûmet sıralarından bu
konuyla ilgili şu ana kadar bir adım
atılmamıştır. Emeklilikte yaşa takılanların durumunun
da muhakkak -madem ki bu kadar karışık bir çorba
yaptınız- bunun içerisinde değerlendirilmesinde fayda var.
Sadece yandaşlarınıza değil, derdini söyleyen,
ağlayan, feryat eden vatandaşlara da sahip çıkın.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki öneri üzerinde söz
isteyen Ali Serindağ, Gaziantep Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu maddeyle, 10uncu maddeyle 711 sayılı
Yasada bir değişiklik öngörülüyor. Yasanın mevcut hâlinde
bakanlıklarda ve bakanlığa bağlı birimlerden,
hangilerinde nöbetçi memurluğun ihdas edileceği bakanlık
kararına bağlanmış bulunuyor ama öngörülen
değişiklikle sadece İçişleri Bakanlığında
veya İçişleri Bakanlığına bağlı kurumlarda
nöbetçi memurluğun ihdası öngörülüyor. Bu değişikliğin
sebebini doğrusunu ben anlayamadım; yasa teklifinde yok,
tasarıda yok, alt komisyonda görüşülmemiş; sonra, esas Komisyonda,
bir sayın Komisyon üyesinin önerisiyle böyle bir değişiklik
gerçekleşmiş. Bu değişikliğin niçin yapıldığı
konusunda gerçekten doyurucu bir açıklamanın
olmadığını görüyoruz.
Şimdi, bir de şu var, mevcut yasanın 7nci
maddesi diyor ki: Bu kanun hükümleri Millî Savunma Bakanlığı
teşkilatı hakkında uygulanmaz. Bunun mefhumu muhalifinden
diğer teşkilatlarda uygulanacağı anlamı çıkıyor.
Oysa, önerilen değişiklik sadece İçişleri
Bakanlığında nöbetçi memurluğunun ihdasını
öngörüyor.
Şimdi, bu neyi gösteriyor biliyor musunuz?
Şayet bir metne yasa vasfı kazandırılmak gerekiyorsa
Meclise geliyor ve biz onu yasa olarak çıkarıyoruz. Biz derken
tabii sizi kastediyorum, biz buna katılmıyoruz ama maalesef durum bu.
Şimdi, bunları söyledikten sonra, izninizle,
bir hususu dikkatinize sunmak istiyorum: Sayın milletvekilleri, dün Avrupa
Birliği Bakanı Sayın Egemen Bağış Genel Kurula
geldi. Belki bir bölümünüzün dikkatini çekmiş olabilir veya
çekmemiştir, yakasında parti rozeti var.
Sayın milletvekilleri, bakanlar partiye mensup
olabilirler ama bakanlar cumhuriyet hükûmetinin bakanlarıdır. Bakan
olduktan sonra parti rozetiyle dolaşması bir bakana
yakışmaz.
Zaten sizin anlamak istemediğiniz veya üzerinde
özellikle durmak istemediğiniz husus bu. Biz diyoruz ki: Siz 76 milyonun
hükûmeti olun, biz bunu öyle istiyoruz. Ama ısrarla, Hükûmetiniz diyor ki:
Biz 76 milyonun hükûmeti değiliz, biz ancak bize oy verenlerin
hükûmetiyiz. Bu yanlış bir şeydir. Bakın, ben size dostça
söylüyorum, bu yanlıştır. 76 milyonun hükûmeti olduğunuzu
ve 76 milyonu kucakladığınızı davranışlarınızla,
sözlerinizle, tüm yaptıklarınızla kanıtlamanız
lazım. Aksi hâlde, size oy vermeyenleri dışlarsanız o
zaman, onların haklarını meydanlarda aramalarına
meşruiyet kazandırmış olursunuz. O zaman, onlar da gider
haklarını meydanda ararlar. Buna imkân vermemek bakımından,
daha doğrusu böyle bir zorunluluğa insanları itmemek
bakımından 76 milyonun hükûmeti olduğunu bu Hükûmet idrak etmek
zorunda. Zaten çıkan olayların sebebi de budur. Ülkede cereyan eden
olayların sebebi de budur. Lütfen, bunu tekrar tekrar söylüyorum,
insanları size oy verenler veya vermeyenler diye
ayıramazsınız. 76 milyona hizmet etmek zorundasınız ve
hizmetlerinizi ona göre planlamak zorundasınız.
İkinci bir konu, çok yakında, 2010
yılında EMASYA Protokolünü
kaldırdığınızı iddia ettiniz, daha doğrusu
söylediniz. Kaldırıldı ama kısa bir süre önce bu EMASYA
Protokolünü yeniden yürürlüğe koydunuz. Neden? Yani şimdi, üç
yıl evvel kaldırılan bir protokolü şimdi neden
yürürlüğe koyuyorsunuz? Madem yürürlüğe koyacak idiyseniz neden o zaman
kaldırdınız? Neden? Çünkü siz konjonktüre göre bazı
kararlar alıyorsunuz veya aldığınızı
söylüyorsunuz. Aslında siz o kararları alıyorsunuz ama
almamış oluyorsunuz çünkü uygulama devam ediyor. EMASYA Protokolü
uygulamadan kaldırıldıktan sonra da uygulama devam etti,
şimdi de devam ediyor. Niye? Çünkü zaten İl İdaresi Kanununun
11inci maddesi var. İl İdaresi Kanununun 11inci maddesine
dayanılarak bu protokol hazırlanıyor, o protokol olsa da olmasa
da İl İdaresi Kanununun o hükmü yürürlükte. Siz âlâyı vâlâyla
insanlara yanlış bilgi vermek suretiyle bir şeyler
yaptığınızı varsayarak böyle söylüyorsunuz
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) Hâlbuki sizin göreviniz insanlara
doğruları anlatmaktır.
Teşekkür
ediyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunacağım,
karar yeter sayısı isteniyor.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, maddenin metinden
çıkarılma önergesi değil mi bu?
BAŞKAN Evet.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı
vardır.
Kabul edilen
önergeyle de 10uncu madde de teklif metninden
çıkarılmıştır.
Diğer önergeyi
işlemden kaldırıyorum ancak bir
karışıklığa mahal vermemek için teklifin mevcut
maddeleri üzerinden görüşmelerine devam edeceğiz. Kanunun
yazımı esnasında madde numaraları teselsül ettirilecektir.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Karar yeter sayısı yok Sayın Başkan.
BAŞKAN
Açıklama yaptım efendim, Karar yeter sayısı vardır.
dedim.
11inci madde
üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı yasa teklifinin 11. maddesindeki muteber
saydığı ifadesi yerine yetki verilen şeklinde değiştirilmesini
arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Mahmut Tanal Engin Altay
İstanbul İstanbul Sinop
Bülent Kuşoğlu İzzet Çetin Müslim Sarı
Ankara Ankara İstanbul
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra
sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve
Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778)nın çerçeve 11inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Oktay Vural
Konya Manisa İzmir
Mehmet Günal Muharrem Varlı Kemalettin Yılmaz
Antalya Adana Afyonkarahisar
MADDE 11- 14/1/1970
tarihli ve 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
Kanununun 45 inci maddesinin birinci fıkrasının birinci ve ikinci
cümleleri aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Banka,
muteber saydığı asgari üç imzayı taşımak
şartıyla kendi belirleyeceği esaslar dâhilinde bankalar
tarafından verilecek ticari senet ve vesikaları reeskonta kabul
edebilir. Reeskonta kabul edilecek ticari senet türleri ve imzalardan biri
yerine geçebilecek teminatlar ile diğer koşullar bankanın
yönetim kurulu tarafından tespit edilir."
BAŞKAN
Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir)
Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Muharrem Varlı, Adana Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
MUHARREM VARLI
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tasarının 11inci maddesinde, burada Merkez Bankasına verilen
senet güvencesinin yenilenmesi, vadelerin üç aydan daha sonraya ertelenmesiyle
alakalı düzenlemeler var.
Tabii, mesele bankalarla
alakalı düzenleme olunca -yani isterdik ki- keşke burada Türk
çiftçisinin Ziraat Bankasına olan borçlarında, tarım krediye
olan borçlarında yeniden bir düzenleme yapılarak onlara bir
kolaylık sağlansaydı daha iyi olurdu diye düşünüyoruz ama
tabii sizin öncelikleriniz farklı, Türk çiftçisiyle alakalı
öncelikleriniz yok, olsa da kendi seçmenlerinize öncelik var, başka
tarafta çiftçilik yapanlara bir yardımınız ve katkınız
yok.
Ben bu hafta sonu
Karadeniz Bölgesindeydim, Trabzon ve Rize bölgesinde. Orada gezerken bazı
muhtar kardeşlerimizle karşılaştık, onların
bazı sıkıntılarını sizlerle paylaşmak
istiyorum. Biliyorsunuz, muhtarlar bir dönem muhtarlık yaptıktan
sonra eğer bir daha muhtar seçilemezlerse silah ruhsatlarını
para vererek alıyorlar. Muhtarlarımızın, Türkiye Büyük
Millet Meclisinden, bir defa muhtarlık yaptıktan sonra ruhsat
parası harcı ödemeden yeniden ruhsatlarını yenilemek gibi
bir talepleri var. Buradan, onların sözcüsü olarak bunu iletmek istiyorum.
Yine,
maaşlarının, aldıkları paranın kendilerine
yetmediğini söylüyorlar ki doğrudur çünkü onlar bir kamu görevi
yapıyorlar. Akşam hastası olan, jandarmada işi olan, kavga
eden, dövüş eden herkes gelir, muhtarları bulur, muhtarlardan
dertlerinin çözülmesini ister ama muhtarlar aldıkları parayla
bırakın bu işleri çözmeyi, köyünden şehre gidecek kadar
benzini bile koyamazlar arabalarına. En azından asgari ücret
seviyesinde bunların maaşlarının iyileştirilmesi
lazım Sayın Bakan. Gelin, eğer ki bu torba yasada iyi
şeyler yapacağız, güzel şeyler yapacağız
diyorsanız, kamu görevi yapan, gerçekten köylüye, halkına hizmet eden
muhtarlarımızın maaşlarında bir iyileştirme
yapalım, en azından asgari ücret seviyesine çekelim ve onlara bir
katkı sağlayalım.
Yine, şimdi,
ayda eski parayla 50 milyar lira yani yeni parayla 50 bin lira kazancı olan
ile emekli olan muhtarların almış olduğu 300 milyon lira
maaştan aynı kesintiyi yapıyorsunuz. Yani, emekli olmuş bir
muhtar yeniden seçilmiş ve ona maaş ödüyorsanız onun
maaşından da yüzde 15 kesinti yapıyorsunuz; 50 bin lira
aylık geliri olan, emekli olan insanlardan da yüzde 15 kesinti
yapıyorsunuz. Burada bir adaletsizlik var. Bence eğer bu torba yasada
iyi bir şey yapalım diyorsanız, gelin bu adaletsizliği de
ortadan kaldıralım, bir düzenleme yapalım ve katkı
sağlayalım insanlarımıza.
Yine, çay üreticilerinin,
özellikle Rize bölgesindeki çay üreticilerinin aşırı derecede
sıkıntıları var. Hükûmet, yaş çay alım
fiyatını 1 milyon 200 bin liradan yani yeni parayla 1,2 liradan
açıkladı ama orada hâlâ 60 kuruştan çay satılıyor
arkadaşlar, özel sektör 60 kuruştan çay alıyor. Yani, çiftçi
kendi ürettiğinden para kazanamıyor; gübresini ödeyemiyor,
yaktığı mazotu ödeyemiyor, yevmiyecinin parasını
ödeyemiyor. Çay üreticilerinin aşırı derecede
sıkıntıları var. Hükûmetin bir an evvel kafasını
kaldırıp, bunlara kulağını verip, bunların
dertlerini dinleyip bunların dertlerine çözüm bulması lazım.
Yine bu kaçak çayla
alakalı, oradaki çay üreticilerimizin çok feveranları var yani yurt
dışından o kadar çok kaçak çay geliyor ki
Zaten
sınırlarımız hallaç pamuğu gibi, gelen geçiyor.
İşte Suriye sınırı, az ileriye git Irak
sınırı, her taraf tamamen terör örgütüne teslim edilmiş, ne
askerin güvenliği var ne bir başkasının güvenliği var.
İsteyen istediği gibi geçtiği için kaçak çay, kaçak sigara,
kaçak içki
Türkiye şu anda ne yazık ki bu kaçakçıların
cenneti hâline geldi.
Ben Adana Milletvekiliyim.
Hatay milletvekillerimiz de, Osmaniye milletvekillerimiz de, Mersin
milletvekillerimiz de bunu gayet iyi bilirler, bizim bölgemizde
aşırı derecede kaçak çay, aşırı derecede kaçak
sigara ve aşırı derecede kaçak içki var. Bunun sebebi de yine
Hükûmetin yanlış uygulamaları. Neler? Bir: Sınır
güvenliğini sağlayamayışı. İki: Son zamanlarda
yapılan aşırı zamlar. Bunlar, insanları kaçak sigaraya
ve kaçak içkiye yönlendiriyor. Onun için, bu konuda da Hükûmetin bir an önce
tedbir alması lazım, kendi üreticilerimizi, kendi
insanımızı korumamız, başkalarının bizim
ülkemizde para kazanmasını ve bizim paramızın da başka
ülkelere gitmesini engellememiz lazım.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı yasa teklifinin 11. maddesindeki muteber
saydığı ifadesi yerine yetki verilen şeklinde
değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Müslim Sarı, İstanbul Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
MÜSLİM SARI
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; üzerinde konuştuğumuz
11inci madde Merkez Bankasında reeskontu alınan senetlerin
süreleriyle ilgili yapılan bir düzenlemeyi ifade ediyor ve bu, likidite
düzenleme amacıyla yapılmış olan bir düzenleme olarak
görünüyor. Kuşkusuz, Merkez Bankasının görevlerinden biri
piyasadaki likiditeyi kontrol etmek ve bu çerçevede de para
politikasını mümkün olduğu kadar enflasyonla mücadele
çerçevesinde, düzgün, doğru, etkili biçimde götürmektir. Ancak, bu
vesileyle, dünyanın her yerinde olduğu gibi, merkez
bankalarının, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasının da
performansının ölçüldüğü enflasyon konusunda bazı
düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bir merkez
bankasının politikasının başarılı olup
olmadığının ölçüsü, enflasyon hedefini tutturup tutturamamasıdır.
Enflasyonun tutmaması, tek başına merkez bankasının
kendi amacına ulaşmamasıyla ilgili değil, aynı zaman
da hükûmetin de para politikası konusunda ne kadar doğru adımlar
attığını göstermesi açısından ilginçtir.
Sayın
milletvekilleri, enflasyon hedefimiz yüzde 5. 2006 yılında biz
enflasyon hedeflemesi sistemine geçtik. Enflasyon hedeflemesi sistemine
geçtikten sonra yedi yıl geçti. Bu 7 yılın 5inde enflasyon
hedefini tutturamamış bir merkez bankası ve hükûmet var.
Bakınız,
size devletin resmî rakamlarını söyleyeyim: 2006 yılında
enflasyon hedefi yüzde 74 sapıyor, 2007 yılında yüzde 110
sapıyor, 2008 yılında yüzde 153 sapıyor, 2011
yılında yüzde 89 sapıyor, 2012 yılında yüzde 24
sapıyor. Sadece 2009 ve 2010 yıllarında enflasyon hedeflerini
tutturmuş bir merkez bankası ve hükûmet var. Ancak, 2009 ve 2010
yılında da hedefler revize edildiği için tuttu.
Dolayısıyla, orijinal hedeflere baktığımız zaman,
2009da ve 2010da da yüzde 63 ve 60 enflasyon hedefi sapması var.
Dolayısıyla, biz yedi yıldır enflasyon hedeflemesi sistemi
uyguluyoruz. Yedi yılın hiçbir yılında Merkez Bankası
ve dolayısıyla Hükûmetin enflasyon hedefine
ulaşamadığını görüyoruz.
Önümüzdeki
yıllarda yani bu yıl ve sonraki iki yılda da yüzde 5 olan
enflasyon hedefini tutturmamız imkânsızdır. Elimizde en son haziran
ayı enflasyon rakamı var, yüzde 8,3; yıl sonu enflasyon hedefi
yüzde 5. Dolayısıyla, daha bugünden önümüzdeki dönem enflasyon
hedeflerimizi tutturmamıza olanak yoktur. Niye? Çünkü enflasyon en
nihayetinde toplam arz ile toplam talep arasındaki dengesizliktir, toplam
talep lehine olan bir dengesizliktir. Biliyorsunuz, 2012 yılında
Türkiyede toplam yurt içi talep çökmüştür, negatiftir. Toplam yurt içi
talep negatif olduğu anda biz enflasyon hedefini
tutturamamışız. Yani 2012 yılında yurt içi talep
negatifken yüzde 5 olan enflasyon hedefi yüzde 24 şaşmışken
şimdi Hükûmet 2012 ve sonrasında yurt içi talebin
canlanacağını söylüyor. Tabii, o da ayrı bir hikâye yani
gelirler politikası değişmediği sürece, insanlar enflasyon
hedefine ek olarak ücret zammı almadığı sürece ya da kredi
politikası değişmediği sürece yurt içi talebin
canlanmasını gerektirecek herhangi bir şey yoktur. Ama velev ki
biz bunu doğru kabul edelim, velev ki yurt içi talep canlanacak kabul
edelim; yurt içi talebin düşük olduğu, negatif olduğu, toplam
arzın altında olduğu bir yerde enflasyon hedefini tutturamayan
bir Hükûmetin ve bir Merkez Bankasının, yurt içi talebin
canlandığı bir konjonktürde, şu anda yüzde 8,3 olan
enflasyon hedefini yüzde 5e yakınsaması imkânsızdır.
Önümüzdeki dönem
büyümeye ilişkin sorunlar vardır. Büyümeye ilişkin sorunlar
vergi hedeflerini etkileyecektir çünkü dolaylı vergiler büyüme
hedefleriyle çok yakından ilişkilidir. Büyüme hedefleri tutmazsa
vergi hedefleri tutmayacak, vergi hedefleri tutmayınca da Hükûmetin önünde
iki seçenek kalacak, ya yeni vergiler koyacak ya mevcut olan kamu
mallarına zam yapacak.
Dolayısıyla,
ben bugünden şunu iddia ediyorum: Önümüzdeki dönem sonbahardan itibaren
yurt içi talep ve büyümeye ilişkin hedefler tutmadığından
ve vergi hedefleri de bundan etkileneceğinden, dolayısıyla ciddi
zamlar kapıdadır, başta doğal gaz olmak üzere, elektrik
olmak üzere kamunun yönettiği bütün ürünlerde zamlar söz konusudur. Böyle
bir zam patikasında yurt içi hedefleri tutturmak ve enflasyon hedeflerini
tutturmak imkânsızdır. Dolayısıyla, Merkez Bankası
performansına ve Hükûmetin enflasyon karnesine
baktığımızda maalesef nahoş bir tabloyla
karşı karşıyayız.
Hepinize
saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler...
Kabul etmeyenler...
Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.00
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 22.07
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 130uncu
Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
478 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 11inci maddesi üzerinde İstanbul
Milletvekili Müslim Sarı ve arkadaşlarının önergesinin
oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi,
önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Evet, karar yeter sayısı vardır, önerge kabul
edilmemiştir.
Teklifin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
11inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
12nci madde
üzerinde 3 adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan
Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın çerçeve 12
inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Oktay Vural
Konya Manisa İzmir
Mehmet Günal Kemalettin Yılmaz Özcan Yeniçeri
Antalya Afyonkarahisar Ankara
MADDE12 - 28/3/1983
tarihli ve 2809 sayılı Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununun ek 140 ıncı maddesinin
başlığı ve birinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Yüksek
İhtisas Üniversitesi"
"Ankara'da
Türkiye Yüksek İhtisas Hastanesi Vakfı tarafından, 2547
sayılı Kanunun vakıf yükseköğretim kurumları ile
ilgili hükümlerine tabi olmak üzere, kamu tüzel kişiliğini haiz
Yüksek İhtisas Üniversitesi adıyla bir vakıf üniversitesi
kurulmuştur."
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge
aynı mahiyette bulunduğundan önergeleri birlikte işleme
alacağım. Talepleri hâlinde de önerge sahiplerine ayrı ayrı
söz vereceğim.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
12 nci maddesinin Teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Kazım Kurt İzzet Çetin
İstanbul Eskişehir Ankara
Musa Çam Bülent Kuşoğlu İlhan Demiröz
İzmir Ankara Bursa
Süleyman Çelebi
İstanbul
Diğer
önergenin imza sahipleri:
Pervin Buldan Adil Zozani Sırrı
Sakık
Iğdır Hakkâri Muş
İbrahim Binici Levent Tüzel Nazmi Gür
Şanlıurfa İstanbul Van
Hasip Kaplan
Şırnak
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz
efendim.
BAŞKAN Aynı mahiyette önerge
üzerinde söz isteyen Süleyman Çelebi, İstanbul Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla
sevgiyle selamlıyorum.
İki günden beri bu yasayla ilgili
aslında söylenecek ve her çıktığımızda da
söyleyeceğimiz söz aynı olacak çünkü bu yasa hukuksuzluğu ve
adaletsizliği getiriyor.
Şimdi biz AKP deyince
kızıyorsunuz, Doğru söyleyin ismimizi. diyorsunuz. Evet,
söyleyelim. Doğru söylediğimizde siz doğru noktada
değilsiniz ki. Yalnız isminiz kalmış, hukuksuzluk ve
adaletsizlik sizin en önemli şiarınız olmuş.
Şimdi, bir bonus koydunuz bu
sözleşmeli personelle ilgili. Bu bonusla diğer maddelerin her
tarafını kuşatıyorsunuz ve topluma sunulan, kamuoyunun
bildiği şu: Sözleşmeli personel kadroya alınacak ama
diğer taraftan, milyarlarca lira kaynak başka yerlere
aktarılacak ve yine, buradan verilen bu bonusla beraber bir
haksızlık da yapıyorsunuz. Yani her şey çözüldü, çözüldü,
sonuçta iş 4/Clilerin başına patladı.
Şimdi, hep beraber ramazanda
herhâlde o oruç çadırlarına gideceksiniz. Orada size soracaklar:
Değerli milletvekillerim, ya niye bize haksızlık
yaptınız, niye vicdansızlık yaptınız, niye bizim
hakkımızı gasbettiniz? O çadırlara gittiğinizde, bu
halk, o 4/Cliler sizin yakanıza yapışacak.
Yapışmıyorsa o zaman bizim yakamızdan da insinler. Çünkü,
her gün bunu şikâyet edenler, her gün bu konuda bize dert yananlar
artık derdi üreten siyasal partinin ne yaptığını burada,
bir kez daha görsün değerli arkadaşlar.
Nedir yani 23 bin kişi? Bu kadar
insanın kadro sorunu çözülüyor da devlet bu 23 bin kişiden mi
batıyor? 23 bin kişiyle ilgili bu sorunu kilitlediğiniz zaman bu
soruna çare mi üretmiş olacaksınız?
Dışarıda
çalışan, Dışişleri Bakanlığının
yurt dışı teşkilatında çalışan 4/Bli
sözleşmelilerin kadro talepleri var verdiğimiz önergelerde ama
anlatıyoruz anlatıyoruz boşuna anlatıyoruz. Çünkü,
çoğunluk oylarınızdan ne getirsek burada reddediliyor ve yok
sayılıyor.
Değerli arkadaşlar, siz
Mecliste çalışan bütün personelle her gün muhatapsınız.
Mutlaka size de geliyorlardır, mutlaka size de söylüyorlardır: Ya,
şu 4/Cden bizi kurtarın. Bu, burada gördükleriniz sadece, bunlar
her gün burada muhatap olduklarınız çünkü, yemekte, çay içmede,
başka yerde karşılaştığınızda her gün
karşı karşıya bulunduğunuz insanlar. Oysa, 4/C
statüsünde olanların çoğu bu konuyla ilgili çözüm istiyorlar.
İlla bu insanlar sokağa mı çıktığında hak
arama noktalarında bulunabilecekler? İlla bu insanları
sokağa çıkarttıktan sonra mı Evet ya, bunu gündeme
alalım. Bunu da bu parçada çözelim. diyeceksiniz? Çünkü, parçalı
iş yapıyorsunuz. Şimdi bir parmak bal sürüyorsunuz birilerine,
sonraki dilimde
Ben iddiayla söylüyorum bu kürsüden, bu 4/C sorunu çözülecek,
eninde sonunda çözülecek. Ama, gelin, yol yakınken çözün, şimdi çözün,
şimdi gereğini yapın, sonraya bırakmayın; bunu seçim
ve siyaset malzemesi, yapmayın diyoruz, şimdiden bunu istiyoruz. Bunu
şimdi yaparsanız bir şey ifade eder, bir anlam taşır,
biraz olsun adaletsiz ve hukuksuz uygulamaya son vermiş olursunuz.
Değerli arkadaşlarım,
dolayısıyla, canı yananların bir kez daha sesi olmak
adına buradan ifade ediyorum ve onların sözcüsü olarak diyorum ki bu
parçalı işleri bırakın. Her
çıktığımız maddede, her bulduğumuz fırsatta
bilin ki bu kürsülerden bu 4/Clilere yapılan zulmü
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Meclis personeli
Meclis personeli
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) Meclis personelini
söyledim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) Onlara yapılan
zulmü, diğer insanlara yapılan zulmü her yerde her alanda
anlatacağım.
Hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
SIRRI SAKIK (Muş) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Üniversitelerin isimlerinin sık sık
değiştirilmesi oldukça yanlış bir uygulamadır. Ulusal
ve uluslararası arenada üniversite taşıdığı isim
ile tanınmaktadır. Ayrıca bu isim adı altında her
üniversite kendi kültürünü yaratmaktadır. Bu nedenle de üniversite
isimlerinin merkezî iktidarın ya da mütevelli heyetlerinin talebi
doğrultusunda sık sık değiştirilmesi doğru bir
uygulama değildir. Üniversite isimleri sadece o üniversitedeki bilim
emekçileri, öğrenim gören öğrenciler ve üniversitenin bulunduğu
kentte yaşayan yurttaşlar tarafından önerilen, üniversitenin
bulunduğu bölge insanının yaşamı ve kültürü üzerinde
pozitif etkisi tüm toplumca kabul edilmiş tarihî şahsiyetlerin
isimleri, o bölge insanı üzerinde büyük etkiye sahip kültürel, tarihsel ya
da coğrafik imgelerin ya da üniversite bileşenleri tarafından
kabul gören başka bir ismin kullanılması gerekmektedir.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı
Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporları (2/1613, 1/778) nın çerçeve 12 inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
MADDE 12 -
28/3/1983 tarihli ve 2809 sayılı Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununun ek 140 ıncı maddesinin
başlığı ve birinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Yüksek
İhtisas Üniversitesi"
"Ankara'da
Türkiye Yüksek İhtisas Hastanesi Vakfı tarafından, 2547
sayılı Kanunun vakıf yükseköğretim kurumları ile
ilgili hükümlerine tabi olmak üzere, kamu tüzel kişiliğini haiz
Yüksek İhtisas Üniversitesi adıyla bir vakıf üniversitesi
kurulmuştur."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Özcan Yeniçeri, Ankara Milletvekili.
Buyurun Sayın
Yeniçeri. (MHP sıralarından alkışlar)
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 478 sayılı torba kanunun 12nci maddesi üzerinde
verdiğimiz önerge dolayısıyla Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Torba yasalar daha
önce çıkarılmış çeşitli yasaların eksikliklerini
gidermek, gözden kaçan hususları ilave etmek, yasaların
uygulamalarından kaynaklanan sakıncaları ortadan kaldırmak
için çıkarılıyor. Bu torba yasanın içerisinde de 73 maddeden
45i çeşitli kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik
öngörüyor. Bu durum, daha önce Adalet ve Kalkınma Partisi
iktidarının çıkardığı kanun hükmünde
kararnamelerin ve yasaların düzeltilmeye muhtaç olduğunu
göstermektedir.
Türkiyede
çıkarılan her yeni yasa yeni mağdurlar ordusu
yaratmaktadır. İktidar bunları gidermek için torba yasaları
devreye sokuyor. Yasalar sorun çözmek için vardır, sorun çıkarmak
için yasa yapılmaz arkadaşlar. AKPnin daha önce
çıkardığı torba yasalarda unutulmuş, eksik
bırakılmış, sakıncalı bulunmuş hususlar yeni
torba yasalarla düzeltiliyor. Torba yasa yap boz, dene yanıl, koy kaldır
yasasıdır ve çıkarılan bütün yasaların, bu
Parlamentoda geçen hemen hemen bütün yasaların da düzeltilmeye muhtaç
bölümleri torba yasalar hâlinde, seri bir şekilde önümüzden geçiyor.
Acele, üstünkörü, zaman baskısı altında, yangından mal
kaçırırmış gibi çıkarılan yasalar
sağlıksız ve sorunludur. Bütün bunlar daha önce de defalarca
söylenmesine rağmen iktidar yanılmaz olduğunu düşünüyor,
yaptığı her işin de doğru olduğunu sanıyor.
Türkiye Büyük Millet Meclisini bu şekilde çalıştırmak
doğru değildir. Torba yasalarla haksızlıkları bile
parça parça, taksit taksit gideriyorsunuz. Çalışanlara Çin
işkencesi yapılması bunun bir örneğidir. Adalet geneldir,
eşittir, herkesedir. Adalet herkese hakkını vermek, her
şeyi yerli yerine koymaktır.
Ne kadar torba yasa
çıkarılırsa yasalar ve yasama da o kadar sorunlu demektir. Ne
kadar kanun hükmünde kararname çıkarılırsa demokrasi de o kadar
tartışmaya açılır demektir. Buradan bir kez daha
söylüyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve Türk demokrasisinin iki tane
virüsü vardır; bunlardan birisi, kanun hükmünde kararnamelerdir,
diğeri de torba yasalardır. Bunları tedavi etmeden Türkiyede
demokrasiyi tedavi edemezsiniz. Bir iktidar kanun hükmünde kararnameye ne kadar
az başvuruyorsa o kadar demokratiktir. İktidarın istisnai
hâllerde başvurması gereken kanun hükmünde kararname ve torba yasaya
sürekli başvurduğunu görüyoruz.
Değerli
milletvekilleri, üniversite açmak, bina yapmak ve çağdaş teknolojiyle
binaları teçhiz etmek önemlidir ve gereklidir ancak yeterli değildir.
Üniversitenin öğrenci, insan ve yönetici odaklı olması
gerekmektedir. AKP iktidarı son zamanlarda üst üste üniversite
açıyor, açılmış olan üniversitelere eski ve yeni parti
yetkililerinin adını veriyor. AKPnin aklına hiçbir zaman
üniversite çalışanları, akademik personelin durumlarını
düzeltmek ve onların durumlarını gözden geçirmek gelmiyor.
Özellikle devlet üniversiteleri Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde
yüksek liselere dönüştürülmüştür. Devlet üniversitelerinde
yetişmiş elemanlar özel üniversitelere, vakıf üniversitelerine
gidiyor.
Akademisyenler
üniversitelerde devasa sorunlar içinde inim inim inlemektedir. Akademisyenlerin
çalışma şartları, ücretleri ve
karşılaştıkları sorunların çözülmesiyle ilgili,
AKPnin tek bir adım, tek bir düzenleme yaptığı bile söylenemez.
Araştırma görevlileri, yardımcı doçentler, doçentler ve
profesörler sorunlar yumağıyla karşı
karşıyadır. Akademisyenlerin ekonomik statü ve çalışma
şartlarıyla ilgili olarak hiçbir düzenleme yapmayan AKP iktidarı
sürekli üniversite açmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, üzerinde konuştuğumuz madde, Yüksek İhtisas
Üniversitesi kurulmasına ilişkin bir maddedir. Bu nedenle,
kısaca, ihtisaslaşmanın yararlarına ve bu arada
aşırı uzmanlaşmanın sakıncalarına
değinmek istiyorum.
İhtisas,
bölümlere ayrılma ve uzmanlaşma, bir gelişme ve ilerleme
alametedir. Çağın gereği olarak uzmanlaşma giderek önem
kazanıyor ancak aşırı uzmanlaşmanın konu
körlüğü, enformatik cehalet yarattığı da biliniyor.
İhtisas, parça üzerinde bilgili, bütün üzerinde cahillik yaratmamalıdır.
Bu nedenle, bölümler ve uzmanlıklar arasındaki duvarların belli
ölçülerde esnetilmesi gerekmektedir.
Aşırı
uzmanlaşmanın sakıncalarını da bir sonraki madde
üzerinde konuşacağım.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
13üncü madde
üzerinde üç adet aynı mahiyette önerge vardır, okutup birlikte
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 Sıra Sayılı Kanun teklifinin 13 üncü maddesinin kanun
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Adil Zozani Sırrı
Sakık
Iğdır Hakkâri Muş
İbrahim Binici Abdullah Levent Tüzel Nazmi Gür
Şanlıurfa İstanbul Van
Hasip Kaplan
Şırnak
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ağan Ayaydın Kazım Kurt
İstanbul İstanbul Eskişehir
Musa Çam Sedef Küçük Mahmut
Tanal
İzmir İstanbul İstanbul
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Mehmet Günal
Konya Manisa Antalya
Oktay Vural Kemalettin Yılmaz Özcan Yeniçeri
İzmir Afyonkarahisar Ankara
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA
(Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde
söz isteyen Özcan Yeniçeri, Ankara Milletvekili.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce de ifade ettiğim
gibi, uzmanlaşmanın son derece, ihtisaslaşmanın son derece
önemli ve bir toplumun gelişmesini, ilerlemesini gösteren
yanının bulunduğundan ancak bunun yanı sıra uzmanlaşmanın
birtakım sakıncalarının da olduğundan söz
etmiştik.
Uzmanlık alanına takılıp kalanlar
teknolojinin gelişmesi karşısında mesleklerini ömür boyu
sürdürme imkânına bugün sahip olamıyorlar. Gelişmiş
ülkelerde insanlar belli bir yaştan sonra yeni bir mesleğe geçmek
için çalışmalar yürütüyor.
Bu nedenle, kurulacak olan Yüksek İhtisas
Üniversitesi disiplinler arası ilişkileri önceleyen bir misyon
edinmelidir. Yüksek İhtisas Hastanesi Vakfının Yüksek
İhtisas Üniversitesi kuracak yetenek ve kapasiteye ulaşmış
olması da aslında sevindiricidir.
Yüksek ihtisas
üniversiteleri genel olarak dünyadaki örnekleriyle rekabet edebilecek nitelikte
altyapı imkânları ve insan gücüne sahip olmak için kurulurlar; bilim
ve teknolojide ileri düzeyde araştırma, eğitim, öğretim,
yayın ve danışmanlık yaparlar.
Değerli milletvekilleri, kurumlar taleplere
dayalı olarak bir yandan değişerek gelişmek, diğer
yandan da büyümek zorundadırlar. Radikal değişim ve
dönüşümün yaşandığı sağlık sektöründe
ihtisas her şeyin üstünde gelmektedir. Her şeyin değişip
dönüştüğü bir sektörde değişimi yönetemeyenler
değişim tarafından yönetilmek zorunda kalırlar. Özellikle
sağlık alanında değişimin trendini tahmin edebilmek,
çağın gerçeklerini okuyabilmek ve geleceğe hazır hâle
gelmek, bir kurum yönetimi için var olma, yok olma sorunudur.
Yüksek İhtisas Hastanesi ya kendi kendini tekrar
ederek varlığını sürdürmeye çalışmak ya da
kurumlaşarak büyümek, üniversiteleşmek zorundaydı. Yüksek
İhtisas Hastanesinin Yüksek İhtisas Üniversitesine dönüşme kararı
bu yönden doğru bir karardır.
Teknolojik
gelişmenin ve ilerlemenin ortaya çıkardığı
değişime ayak uydurabilmek için kurumsallaşıp entegre
ihtisas organlarına sahip olması zorunludur. Burada izlenecek yol,
yöntem ve zihniyet de o derece önemlidir. Kurulacak Yüksek İhtisas
Üniversitesi, değişimin içinden çıkılmaz sorunlarıyla
baş edebilmek, değişimin arkasından gitmek yerine önüne
geçebilmek ve değişimi yönetmeyi esas almalıdır. Bu bağlamda
maliyet, kalite, hizmet ve hız gibi çağımızın en
önemli performans ölçülerinde çarpıcı ilerlemeler
sağlanması şarttır; bu amaçla kurulacak ihtisas
üniversitesinin iş süreçlerini temelden, yeniden ve radikal bir
şekilde tasarlanmasını zorunlu kılmaktadır.
İşin özü eski tas eski hamam diye atalarımızın ifade
ettiği durumu eski tas yeni hamam ya da yeni tas eski hamam biçimine
dönüştürmemelidir.
Bu vesileyle Yüksek
İhtisas Üniversitesinin örgütlenmesini mantıklı, tutarlı ve
rasyonel bir şekle bağlamak gerekiyor. Bütün üniversiteler gibi
Yüksek İhtisas Üniversitesi de bir, değişimi yönetebilmeli; iki,
öğrenen organizasyon hâline gelmeli; üç, Değişim
mühendisliğinin farkında olmalıdır.
Yüksek İhtisas
Üniversitesi öğrenen organizasyon gibi hareket etmelidir. Bilindiği
gibi, öğrenen organizasyonlar yaşadığı her türlü olaydan
sonuç çıkarabilecek şekilde örgütlenerek örgütün edindiği
deneyimleri değişen çevre şartlarına uymakta kullanabilme
yeteneğine sahip kurumlara denir. Öğrenen organizasyon, kendi
geleceğini yaratma kapasitesini durmadan geliştiren bir
organizasyondur. Kurum mensupları yetkilendirme ve grubun ortak
kararları için yeni kurallar geliştirdikleri zaman örgütsel
öğrenmeden söz edilebilir. Birey kendi davranışlarından
şahsi faaliyet teorileri oluşturduğu gibi kurumun
davranışlarından da kuruma ait faaliyet teorileri
çıkarabilir. Yani kurum üyeleri kurumun kullanılmakta olan
davranış modellerindeki hataları bularak ve düzelterek iç ve
dış çevredeki değişikliklere cevap veren ve bir
değişim uzmanı gibi hareket ettikleri zaman örgütsel
öğrenme organizasyonunu kurmuş olur ve devreye sokmuş olur. Bu
organizasyonlar örgütün geçmişte yaşadığı deneyim ve
birikimleri en üst seviyede kullanabildiği için hataları tekrarlama
riskini düşürür. Denilebilir ki öğrenen organizasyonu aynı
konuda, benzer ortam ve şartlarda 1 hatayı 2 kez tekrarlama lüksünü
reddeden yönetim felsefesi ortaya çıkarır.
Üniversite açmak,
binalar dikmek ve insanları içine doldurmak eğitilmiş
insanı yetiştirmek için yeterli değildir. Şunu kesine
yakın bir şekilde ifade etmek gerekir ki: İnsan yetiştirme
düzeni yanlış olan bir toplumda hiçbir şey doğru
değildir. Bir toplumun insan yetiştirme düzeni o toplumun
geleceğini şekillendirir. Bu tür üniversiteler de buna katkı
sağlayacaktır. Onun için bu üniversitelerin bundan sonra
çağın şartlarına uygun bir biçimde şekillendirilip
yürütülmesi gerekmektedir.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Aynı
mahiyetteki önerge üzerinde söz isteyen Sedef Küçük, İstanbul
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
SEDEF KÜÇÜK
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 478
sıra sayılı Kanun Teklifinin 13üncü maddesi üzerine söz
aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bildiğiniz gibi üzerinde konuştuğumuz bu madde
üniversitelerimize ilişkin. Bu vesileyle, geçenlerde
basınımızda yer alan bir haberi sizlerle paylaşmak
istiyorum. Habere göre, bir üniversitede, Gezi olaylarında yaşanan
hukuksuzlukları soru olarak sorduğu için bir öğretim üyesine
soruşturma açılmıştır. Demokratlık iddiasında
olan hangi ülkede böyle bir uygulama vardır bilmiyorum. Ancak,
bildiğim, Taksim direnişi sonrasında sanatçıların,
gazetecilerin, akademisyenlerin hatta banka müdürlerinin bile iştahlı
bir cadı avının kurbanı olduklarıdır. Bu yüzden,
bizim ülkemizde, bizim yarım yamalak demokrasimizde bir üniversite
hocasına böyle davranılması kimseyi
şaşırtmamıştır. Aslında sorun bu vahim
olayın şaşırtıp şaşırtmaması da değildir,
sorun bunu içimize sindirip sindiremediğimizdir. Bir üniversite
hocası, bir sanatçı, anayasal haklarını kullanan gençlere
destek olduğu için cezalandırılmakla tehdit ediliyorsa, bunun
amacı korku iklimi yaratmaktan başka bir şey değildir. (CHP
sıralarından alkışlar) Ben bu korku iklimini
kabullenemiyorum. Yaratılmaya çalışılan bu korku iklimi
yüzünden bu insanlar sokaklara döküldü.
Bütün bunları
görmezden gelebilirsiniz, kendinizi uluslararası komplolarla
kandırabilirsiniz ancak gerçeği örtemezsiniz. Emin olun, faiz
lobileri denilen hayaletin arkasına bu sindirme politikaları
sığmaz. Tarihin hangi dönemine bakarsanız bakın, cadı
avları denilince akıllara adaletsizlikten başka bir şey
gelmez. Sizlerin de çok iyi bildiği gibi, adaletsizlik, insanların
güvenini de, siyaset kurumunu da aşındırır. Adaletin
olmadığı yerde hepimiz topyekûn kaybederiz.
Bakın, daha
iki gün önce dinimizi nefretlerine alet eden insanların yirmi yıl
önce diri diri yaktığı canlarımızı andık.
Adaletsizliğin açtığı yaraları kapatmanın mümkün
olmadığını bir kez daha gördük. Bu acılar dinmez.
İnsanlar bunu unutmaz ve unutturmaz. İnsanlar onlar-bunlar diye,
dindar-kindar diye ayrıştırıldıklarını da
unutmazlar; yıllardır insanların sudan sebeplerle hapislere
atıldıklarını, adaletin bu ülke insanlarından
esirgendiğini de unutmazlar. İnsanlar,
yalnızca yürekleriyle meydana çıkan gençlere devlet eliyle
anlamsız ve orantısız bir güç
kullanıldığını da unutmazlar. Hukuksuzlukların
üstünün örtüldüğünü de unutmaz insanlar. İşte, bu yüzdendir,
Madımak da, Taksim de, Uludere de unutulmayacak.
Değerli
milletvekilleri, öncelikle şunu akıldan çıkarmamak gerekiyor:
Yapılacak her cadı avı toplumdaki ayrışmaları
derinleştirecektir. İşten atılan veya hapse atılan her
gazeteci, her muhalif, tepki olarak geri dönecektir. Onlar-bunlar diye
ayrılan her insan öfkeyi biraz daha besleyecektir. Aşağılanan
her sanatçı, her bilim insanı bizi çağdaş dünyadan biraz
daha uzaklaştıracaktır. Eminim, bu gerçeklerin sizler de
farkındasınız. Toplumsal barışın böyle
kurulamayacağını, eminim, sizler de görüyorsunuz.
İnsanları ayrıştırarak, toplumu kamplaştırarak
demokrasi olmayacağını sizler de iyi biliyorsunuz. Tarihte
hiçbir yönetimin bu yollarla halkına güzel bir gelecek
sunamadığını göz ardı etmememiz gerek diye
düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, eğer
halkımıza güzel bir gelecek vermek istiyorsak nefretin değil,
kardeşliğin dilini kullanmamız gerekir; bize gerekenin
ötekileştirmek değil, bir arada yaşayabilmek olduğunu
görmemiz gerekir; birbirimizin inancına ve bakış
açısına saygı duyarak yaşamamız gerekir. Eğer
insanlarımıza yaşam biçimleri dayatırsak, inançları
yok sayarsak, istenildiği gibi düşünmedi diye cadı avları
başlatırsak, korkarım, geleceğe acıdan, öfkeden
başka bir miras bırakmış olmayız. Bunun
yaratacağı sonuçların altından da hiçbirimizin
kalkamayacağına inanıyor, yüce heyetinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Üniversitelerin isimlerinin sık sık
değiştirilmesi oldukça yanlış bir uygulamadır. Ulusal
ve uluslararası arenada üniversite taşıdığı isim
ile tanınmaktadır. Ayrıca bu isim adı altında her
üniversite kendi kültürünü yaratmaktadır. Bu nedenle de üniversite
isimlerinin merkezi iktidarın ya da mütevelli heyetlerinin talebi
doğrultusunda sık sık değiştirilmesi doğru bir
uygulama değildir. Üniversite isimleri sadece o üniversitedeki bilim
emekçileri, öğrenim gören öğrenciler ve üniversitenin bulunduğu
kentte yaşayan yurttaşlar tarafından önerilen, üniversitenin
bulunduğu bölge insanının yaşamı ve kültürü üzerinde
pozitif etkisi tüm toplumca kabul edilmiş tarihi şahsiyetlerin
isimleri, o bölge insanı üzerinde büyük etkiye sahip kültürel, tarihsel ya
da coğrafik imgelerin ya da üniversite bileşenleri tarafından
kabul gören başka bir ismin kullanılması gerekmektedir.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
14üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı yasa teklifinin 14. Maddesinin 1.
Paragrafındaki "Vergi kanunları hükümleri
saklıdır" ifadesinin teklif metninden
çıkartılmasını arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ağan
Ayaydın Kazım
Kurt
İstanbul İstanbul Eskişehir
Mahmut
Tanal Bülent
Kuşoğlu Musa
Çam
İstanbul Ankara İzmir
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan
Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın çerçeve 14
üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Mehmet Günal
Konya Manisa Antalya
Oktay
Vural Kemalettin
Yılmaz
İzmir Afyonkarahisar
MADDE 14 -
13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 3
üncü maddesinde yer alan "Otomobil","Kamyonet",
"Otobüs", "Motosiklet", "Bisiklet" ve
"Motorlu bisiklet" tanımları aşağıdaki
şekilde değiştirilmiş ve aynı maddeye "Motorlu
taşıt sürücüsü sertifikası", "Sürücü belgesi" ve
"Uluslararası sürücü belgesi" tanımları ile maddenin
son fıkrasına "Bu maddede yer alan tanım ve terimlerle
ilgili olarak vergi kanunları hükümleri saklıdır." cümlesi
eklenmiştir.
"Otomobil:
Yapısı itibarıyla, sürücüsü dahil en fazla dokuz oturma yeri
olan ve insan taşımak için imal edilmiş bulunan motorlu
taşıttır."
"Kamyonet:
Azami yüklü ağırlığı 3.500 kilogramı geçmeyen ve
yük taşımak için imal edilmiş motorlu taşıttır.
Sürücü ve yanındaki oturma yerleri dışında başka
oturma yeri de bulunabilen, sürücü bölümü gövde ile birleşik kamyonetlere
panelvan denir."
"Otobüs: Yolcu
taşımacılığında kullanılan, sürücüsü dahil
dokuzdan fazla oturma yeri olan motorlu taşıttır. Troleybüsler
de bu sınıfa dahildir. Sürücüsü dahil oturma yeri onyediyi
aşmayan otobüslere minibüs denir."
"Motosiklet: Azami
tasarım hızı 45 km/saatten ve/veya silindir kapasitesi 50
santimetreküpten fazla olan sepetli veya sepetsiz iki veya üç tekerlekli
motorlu taşıtlar ve net motor gücü 15 kilovatı, net
ağırlığı 400 kilogramı, yük
taşımacılığında kullanılanlar için ise net
ağırlığı 550 kilogramı aşmayan dört
tekerlekli motorlu taşıtlardır. Elektrik ile
çalışanların net ağırlıklarının
hesaplanmasında batarya ağırlıkları dikkate
alınmaz. Bunlardan karoseri yük taşıyabilecek şekilde
sandıklı veya özel biçimde yapılmış olan ve yolcu
taşımalarında kullanılmayan üç tekerlekli motosikletlere
yük motosikleti (triportör) denir."
"Bisiklet:
Üzerinde bulunan insanın adale gücü ile pedal veya el ile tekerleği
döndürülmek suretiyle hareket eden motorsuz taşıtlardır. Azami
sürekli anma gücü 0,25 KW'ı geçmeyen, hızlandıkça gücü
düşen ve hızı en fazla 25 km/saate ulaştıktan sonra
veya pedal çevrilmeye ara verildikten hemen sonra gücü tamamen kesilen
elektrikli bisikletler de bu sınıfa girer."
"Motorlu
bisiklet: Azami hızı saatte 45 kilometreyi, içten yanmalı
motorlu ise silindir hacmi 50 santimetreküpü, elektrik motorlu ise azami
sürekli nominal güç çıkışı 4 kilovatı geçmeyen iki
veya üç tekerlekli taşıtlar ile aynı özelliklere sahip net
ağırlığı 350 kilogramı aşmayan dört
tekerlekli motorlu taşıtlardır. Elektrik ile
çalışanların net ağırlıklarının
hesaplanmasında batarya ağırlıkları dikkate
alınmaz."
"Motorlu
taşıt sürücüsü sertifikası: Teorik ve uygulamalı
sınavlarda başarı gösteren sürücü adaylarına verilen
belgedir."
"Sürücü
belgesi: Bu Kanunda belirtilen motorlu araçların sürülmesine yetki veren
belgedir."
"Uluslararası
sürücü belgesi: İki veya çok taraflı anlaşmalar uyarınca
sınıflarına göre araç kullananlara belli süre ile verilen
belgedir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Evet,
önerge üzerinde söz isteyen Enver Erdem, Elâzığ Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
ENVER ERDEM
(Elâzığ) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 478
sıra sayılı Teklifin 14üncü maddesi üzerine verilen önerge
nedeniyle söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, tasarının 14üncü maddesi, Karayolları Trafik
Kanununun 3üncü maddesinde değişiklikler öngörmektedir. Bu
vesileyle ben de sizlerle nakliyeci, kamyoncu, minibüsçü ve taksici
esnaflarının sorunlarını paylaşmak istiyorum. AKP
iktidarları döneminde, nakliyeci ve kamyoncu esnafına sektörde
çalışabilmesi için öncelikli şart olarak sunulan K belgesi çile
hâline gelmiş, 20 bin TLye yaklaşan belge maliyeti sektör
çalışanlarını hayatından bezdirmiştir. Küçük
esnafa zorluklar yaşatan bu belge ilk
çıkarıldığında, minibüs hatları ve taksi
plakaları gibi değerli olacağı söylenmiş ancak
değerli olmadığı, sadece AKP hükûmetlerine gelir
kaynağı olduğu geçen süre içerisinde
anlaşılmıştır.
Söz konusu K
belgeleri için beş yılda bir -vize yenileme bahanesiyle- 2.500 TLye
yaklaşan ücretler talep edilmekte, ayrıca, vizesini yaptırmayan
kamyoncu esnafı aracını muayene yaptıramamakta, bundan dolayı
da araçları trafikten menedilmektedir. Kamyoncu esnafının
hayatı yollarda geçtiğinden, K belgesinin vize tarihini
geçirdiği için belge iptal edilmekte ya da aynı belge 4.500 lira gibi
yüksek rakamlarla cezalı olarak yenilenmektedir.
Değerli
milletvekilleri, her vesile ile ekonominin çok iyi yolda olduğunu söyleyen
iktidar mensuplarına, ekonominin ne kadar iyi gittiğini görmeleri
için bir de nakliyecilik sektörü açısından bakmalarını
tavsiye ediyoruz. Kamyon garajlarına baktığınızda
eğer az sayıda kamyon görüyorsanız korkmayın, ekonomi iyi
yoldadır. Yok, bugünkü gibi kamyon garajlarında yer
bulunamıyorsa ekonominin iyi gittiğine dair fikirlerinizi tekrar
gözden geçirmenizi tavsiye ediyoruz.
Nakliye sektörünün
ve kamyoncu esnafının diğer bir sorunu da, akaryakıt
fiyatlarının pahalılığına karşılık
nakliye fiyatlarının düşük olmasıdır. 2002
yılında mazotun litre fiyatı ortalama 1,25 lira civarında
iken bugün
Değerli
milletvekilleri, AKP iktidarları, tüm sektörlerde olduğu gibi nakliye
sektöründe de küçük esnafı yani kamyoncuyu yok ederek ekmeğe muhtaç
edip bu işi de nakliye baronlarına teslim etmiştir aynen bakkalları
ve küçük esnafları market ve hipermarket baronlarına teslim
ettiği gibi.
Bugün, kamyoncu
esnafı geçim sıkıntısı çekmektedir, ağır
vergiler altında ezilmektedir, BAĞ-KUR ve vergi borcunu
ödeyemedikleri için kamyonları Maliye ve İçişleri
Bakanlığının ortak kararıyla trafiğe
çıkarılmamaktadır. Yine, zorunlu trafik sigortası ve kasko
fiyatlarının aşırı derecede yüksek olması
nedenleriyle çok büyük sıkıntılar çekmektedir. Şimdi ise
Avrupa Birliği standartlarına uygun ehliyet ve takograf cihazı
takılması zorunluluğu getiriyorsunuz. Yaşam
standartlarında Avrupa Birliği standartları getirmek yerine,
şekilde Avrupa Birliği standartları getirmek sorunları
elbette çözmeyecektir.
Taksici ve
minibüsçü esnafı da ciddi sorunlarla karşı
karşıyadır. Taksici ve minibüsçü esnafını en çok
etkileyen hususlar şunlardır: Birincisi, yüksek akaryakıt ve
yedek parça fiyatları; ikincisi, süreklilik arz eden yüksek trafik
cezaları. Ayrıca, taksici ve minibüsçüler çoğunlukla kayıt
dışı çalıştıkları için sosyal güvenceden
mahrum kalmaktadır. Bu sorunun çözümü için de mutlaka tedbir
alınması gerekmektedir.
Yine, taksi
şoförlerinin hırsızlık ve gasp gibi suçlara daha çok
muhatap olmaları nedeniyle can ve mal güvenliklerinin korunması için,
uluslararası uygulamalarda olduğu gibi, özel donanımlı ve
güvenlikli araçlarla değiştirilmesi için bir seferliğe mahsus
KDV ve ÖTV muafiyeti getirilmesi önem arz etmektedir.
Değerli
milletvekilleri, nakliyeci esnafının sorunlarına çözüm
bulunmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP
ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN Sonra
söylediniz Beyefendi. Şimdiki önergede isteyebilirsiniz.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı yasa teklifinin 14. Maddesinin 1.
Paragrafındaki Vergi kanunları hükümleri saklıdır
ifadesinin teklif metninden çıkartılmasını arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Kemal Ekinci, Bursa Milletvekili. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
KEMAL
EKİNCİ (Bursa) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; 478 sıra sayılı Kanun Teklifinin 14üncü
maddesi üzerinde söz aldım. Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Söz konusu yasa,
13/10/1983 tarihli, 2918 sayılı Yasadır. Bu yasada
taşıtların yeniden tanımıyla ilgili bir şey var.
Bunun da nedeni Avrupayla adaptasyonumuzu tamamlamak. Esasında, aynı
Bakanlığa bağlı iki genel müdürlük var: Birisi,
Karayolları Genel Müdürlüğü Trafik Daire
Başkanlığı; birisi de Kara
Taşımacılığı Daire Başkanlığı.
Şimdi, ne hikmetse hem Kara Taşımacılığı
Daire Başkanlığında hem de Karayolları Trafik
Yasasında bir sürü eksiklik var. Bu eksiklikler, aynı
Bakanlığa bağlı iki genel müdürün bir eş güdümü, bir
uyumlu koordinasyonu neticesinde çok daha güzel, verimli şeyler
hazırlanabilirdi ihtiyaca binaen. Bu koordinasyon sağlanamıyor.
Bir acelecilik içerisinde ve günü kurtarmak adına, parça parça bu torba
yasalarla Türkiyeyi yönetmek, yön vermek, düzeltmek olası değildir.
Bizim temennimiz, önümüzdeki zaman içerisinde bu iki genel müdürlüğün
aralarındaki eş güdümle kara yollarıyla ilgili ve trafikle ilgili
yasaların bir an önce çıkmasıdır. Kara yolları
taşımacılığıyla ilgili şunu söyleyeyim:
Demin benden önce konuşan arkadaş, sanki birlikte
hazırlamışız gibi çok ciddi bir iki şeyin üzerinde
durdu. K1 belgesi diye bir belge var, kamyoncuların belini büken,
kamyoncuları sıkıntıya koyan, kamyoncu esnafını
yoksullaştıran bir belge. Bütün zaman içerisinde, iddiamız, bu
belge bir kereye mahsus alınmalıdır. Öyle bir olay ki, kamyonu
devredince, satınca aynı belgeyi yeniden sürücü almak
durumundadır. Hatta, babadan oğula geçse bile, o belge iptal
ediliyor, yeni bir risk getiriyor, yeni bir yük getiriyor. Bundan dolayı
da, bu K1 belgesini, özellikle Hükûmet ve Parlamentoda çoğunluğu
bulunan Adalet ve Kalkınma Partisi, şoför esnafının bu
sızlanmasını, bu yakınmasını dikkate
almalıdır.
Bir başka
şey, Karayolları Trafik Kanununda azami yük taşıma
kapasitesiyle ilgili. Dingil yükü belli, her sene yeni çıkan araçlar, çift
dingilli kamyondan başladı, kırkayak, tır ve bizim
yollarımızın taşıyamayacağı kapasiteye
yükseldi. Bu kapasiteyi artırmanın olasılığı
yoktur, ya yol gövdesini değiştireceğiz, ya da yollardaki bu
tamirat, bu sarf devam edecek. Bunun önüne geçmenin yolu da yine söylüyorum-
Karayolları Genel Müdürlüğü Trafik Güvenliği Dairesi
Başkanıyla Kara Ulaşım ve Taşımacılık
Genel Müdürlüğü mutlaka bir araya gelip bu meseleyi çözmelidir. Aksi
hâlde, karayolları taşımacılığında da,
Trafik Yasasında da hep keşmekeş devam edecek.
Bu yasayı
irdelediğinizde, alt alta sıralanmış bir yıl
içerisinde üç dört değişiklik ve kanun hükmünde kararname görürsünüz.
Bu, o andaki bürokrasinin verdiği karar ve günü geçiştirmek için
alınmış kararlardır. Umuyorum önümüzdeki zamanlarda bunlar
düzeltilir.
Bu vesileyle
hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı
istenmişti, karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar
yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 22.53
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati: 23.07
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 130uncu
Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.
478 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 14üncü maddesi üzerinde Bursa Milletvekili
Kemal Ekinci ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi yeniden oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Teklifin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
14üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
15inci madde üzerinde iki adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile 13/10/1983 tarihli ve 2918
sayılı Karayolları Trafik Kanununun 8 inci maddesini
değiştiren teklifin 15 inci maddesinin üçüncü
fıkrasının (b) bendinin (2) ve (3) numaralı alt bentlerinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
"2. Trafik kazalarında yaralananların en
kısa zamanda sağlık hizmetlerinden istifadelerini temin etmek
üzere, İçişleri Bakanlığının uygun görüşü de
alınarak karayolları üzerinde ilk yardım ve acil müdahale
istasyonları kurmak, bu istasyonlarda verilecek hizmetin gereklerine göre
trafik kazaları için eğitilmiş sağlık personeli ile
(travmatoloji, dâhiliye, acil tıp uzmanı), diğer sağlık
personeli (anestezi teknisyeni, hemşire), idari ve teknik personel ile
araç ve gereci sağlamak.
3. Her ilde trafik kazaları için eğitilmiş
sağlık personeli ile birlikte yeteri kadar ilk yardım ve acil
müdahale ambulansı bulundurmak. Acil müdahale istasyonlarında hava
ambulansı bulundurmak"
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Kazım
Kurt Hülya Güven
İstanbul Eskişehir İzmir
Musa
Çam Mahmut Tanal İlhan Demiröz
İzmir İstanbul Bursa
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan
Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın çerçeve 15
inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Erkan Akçay Mehmet Günal
Konya
Manisa Antalya
Oktay
Vural Muharrem
Varlı Kemalettin
Yılmaz
İzmir
Adana Afyonkarahisar
"MADDE 15-
2918 sayılı Kanunun 8 inci maddesi, başlığıyla
birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Millî
Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı
ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığının görev ve yetkileri
MADDE 8- Bu Kanun
kapsamında Millî Eğitim Bakanlığı, Sağlık
Bakanlığı ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığının görev ve yetkileri şunlardır:
a) Millî
Eğitim Bakanlığı:
1. Motorlu araç sürücülerinin yetiştirilmesi
için 123 üncü madde gereğince sürücü kursları açmak, özel sürücü
kursu açılmasına izin vermek, bunları her safhada denetlemek.
2. Sürücü adaylarının teorik ve
uygulamalı sınavlarını yapmak ve başarılı
olanlara sertifika verilmesini sağlamak.
3. Okul öncesi, okul içi ve okul
dışı trafik eğitimini düzenleyen trafik genel eğitim
planı hazırlamak ve ilgili kuruluşlarla işbirliği
yaparak uygulamak.
b) Sağlık
Bakanlığı:
1. Karayollarında meydana gelen trafik
kazaları ile ilgili ilk ve acil yardım hizmetlerini planlamak ve
uygulamak.
2. Trafik kazalarında yaralananların en
kısa zamanda sağlık hizmetlerinden istifadelerini temin etmek
üzere, İçişleri Bakanlığının uygun görüşü de
alınarak karayolları üzerinde ilk yardım istasyonları
kurmak, bu istasyonlara gerekli personeli, araç ve gereci sağlamak.
3. Her ilde trafik kazaları için
eğitilmiş sağlık personeli ile birlikte yeteri kadar ilk ve
acil yardım ambulansı bulundurmak.
4. Trafik kazalarında yaralanıp
sağlık kuruluşlarına sevk edilenlerden kazanın sebep
ve tesiriyle otuz gün içinde ölenlerin kayıtlarını tutmak ve
takip eden ayın sonuna kadar Emniyet Genel Müdürlüğüne bildirmek.
c)
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı:
1. Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığının ilgili birimleri, bu Kanun ve
diğer mevzuatla verilen hizmetleri yapmak, bu Kanun açısından
karayolu taşımasına ilişkin gerekli koordinasyonu
sağlamak, tescile bağlı araçların muayenelerini yapmak veya
yaptırmak, muayene istasyonlarını denetlemek, 35 inci madde
hükümlerine aykırı hareket edenler hakkında tutanak düzenleyerek
idari para cezası vermek, bu maddede belirlenen idari tedbirleri almak,
trafik zabıtasının görev ve yetkileri saklı kalmak üzere,
araçların ağırlık ve boyut kontrollerini yapmak veya
yaptırmak ve denetlemek, aykırı görülen hususlarla ilgili olarak
sorumlular hakkında idari para cezasına dair tutanak düzenlemek.
2. Araçların ağırlık ve boyut
kontrollerini yapmak üzere yetkilendirilenler, Ulaştırma, Denizcilik
ve Haberleşme Bakanlığınca denetlenir ve aykırı
hareketi tespit edilen işletme sahipleri 1.500 Türk Lirası idari para
cezası ile cezalandırılır. Yetkilendirme konusu
işletme şartlarında giderilebilecek eksiklik olması
hâlinde, işletme sahibine, bu eksiklikleri gidermesi için azamî otuz gün
süre verilir.
Bu süre
zarfında eksikliklerin giderilmemesi hâlinde, izin belgesi iptal edilir.
3. Araçların ağırlık ve boyut kontrollerinin
yapılması veya yaptırılması ile ilgili olarak
Karayolları Genel Müdürlüğünce verilen hizmet sürdürülürken
kullanılan ve Genel Müdürlüğün diğer hizmetleri ile
ilişkili olmayan bina, arazi, arsa gibi taşınmazlar Maliye
Bakanlığınca Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığına tahsis edilir. Bu görev yürütülürken
yararlanılan tesisat ve teçhizat Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığına devredilir. Araçların
ağırlık ve boyut kontrollerini yapmak üzere Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığınca yetkilendirilme
yapılması hâlinde tahsis edilen taşınmazlar ile devredilen
tesisat ve teçhizatın kullanılması hususunda, Maliye
Bakanlığının görüşü alınarak, Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı ile yetkilendirilenler
arasında özel hukuk hükümleri gereğince sözleşme
yapılabilir."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Muharrem Varlı, Adana Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
MUHARREM VARLI
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tasarının 15inci maddesi üzerinde söz aldım. Bu vesileyle, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bu maddede sürücü
kurslarıyla alakalı Millî Eğitim
Bakanlığının yapacakları, Sağlık
Bakanlığının yapacakları ve Ulaştırma
Bakanlığının yapacaklarıyla alakalı bir düzenleme
var. Tabii, bu düzenlemeler yapılırken hangi kriterler göz önünde
bulunduruldu, kimlere soruldu, açıkçası çok kestiremiyorum. Niye?
Çünkü çok profesyonelce hazırlanmış şeyler değil
bunlar ama yine de az da olsa yetmez ama tamam diyelim.
Peki, sürücü
kurslarının açılmasıyla alakalı neden bir düzenleme
yok burada? Çünkü bakıyorsunuz, 10 bin nüfuslu, 15 bin nüfuslu bir ilçede
birkaç tane sürücü kursu birden açılabiliyor yani hem ekonomik ihtiyaca
cevap verecek pozisyonda değil hem o ilçenin nüfusunun çok çok üzerinde
bir yapı oluşuyor. Dolayısıyla, rekabet ortamında hem
işletmeler zarar görüyor hem de çok sağlıklı sonuçlar
ortaya çıkmıyor. Dolayısıyla, sürücü kurslarıyla
alakalı yapılan bu düzenlemede bana göre, belli bir kriter ve belli
bir nüfus oranı mutlaka bu kanuna konulmalıydı, sürücü kursu
açılırken o nüfus kriterine göre açılmalıydı.
Dolayısıyla, eksik kalmıştır.
Yine, burada bir
başka maddede sınavların Millî Eğitim
Bakanlığı tarafından yapılacağı veya Millî
Eğitim Bakanlığının uygun göreceği herhangi bir
özel kurum tarafından yapılacağı söz konusu. Şimdi, bu
özel kurum, kim olacak? Bu özel kurum, kime göre karar verecek? Veya burada
faydalandırılmak istenen, menfaatlendirilmek istenen, rant elde
ettirilmek istenen bir çevre mi var? Bu mu oluşturulmaya
çalışılıyor? Bu da yanlış bir maddedir.
Dolayısıyla, burada da bir eksik vardır.
Yine, sürücü
belgelerinin değişmesiyle alakalı bir madde var. Sürücü
belgelerinin değişmesinde harç alınmayacağı söyleniyor
ama sürücü belgesi değişirken değerli evrak denilerek 101 lira
para alınacak. Zaten sıkıntı içerisinde olan vatandaşa
ek bir külfet daha getirmiş olacağız. Yani eski sürücü belgesi
olanların sürücü belgeleri eğer kullanılabilecek mahiyette,
okunabilir durumdaysa niye değişikliğe gerek görüyoruz ki? Neden
yani böyle bir şey? Ha, bundan sonra alacak olanlar yeni sürücü belgesini
bastırırlar, yeni sürücü belgesini alırlar.
Dolayısıyla da eskisi de yürürlükte kalır, yeni kullanılan
da bundan sonrakiler de yenilerini almış olurlar.
Yine, bu trafik
cezalarıyla alakalı vatandaşta acayip bir sıkıntı
var, acayip bir problem var. Sayın Başbakan Herkese ceza
yazılacak. diye bir talimat veriyor. Ondan sonra, İçişleri
Bakanı da herhâlde illere diyor ki: Siz şu kadar ceza keseceksiniz.
Örnek veriyorum, A iline, B iline Sen bu kadar ceza kesip göndereceksin.
Ardı ardına radar, ardı ardına radar, 5 kilometreye bir
radar konuluyor. Yani bu kadar acımasızca bir uygulama olur mu? Hem
de öyle yerlere konuluyor ki, tam pusu kurar gibi böyle. Yani bütçedeki
açığı trafik cezalarıyla mı kapatmaya
çalışıyorsunuz? Ne yapmaya çalışıyorsunuz?
İnsanları bu kadar mağdur etmenin bir anlamı var mı?
Köyün çıkışına gidiyor, duruyor, adam traktörle
buğdayını götürecek, pamuğunu götürecek, 3 ton, 5 ton, onun
için kamyon mu tutsun yani, bir de kamyona mı para versin? Zaten mazot
parasını karşılayamıyor, zaten gübresini
karşılayamıyor, ektiğinin, diktiğinin, biçtiğinin
karşılığını alamıyor. Vay efendim, römorkta
şu eksik., Vay, traktörde bu eksik., basıyor cezayı,
adamın traktörü belki o kadar para etmez, adamın traktöründen fazla
ceza yazılıyor. Allahtan reva mıdır? Yani biraz bu
işleri idare etmek lazım veya kanuni bir düzenleme getirmek
lazım.
Ee, traktör tarlada
çalışan bir araç, yani onun elbette ki eksikleri olacak, elbette ki
otomobil gibi her şeyinin tamam olmasını beklemek mümkün
değil, ama yaşlı bir amcam 3 ton buğday yüklemiş, 1
milyar lira, yani yeni parayla bin lira ceza kesiyorlar. Götürdüğü
buğday o kadar para etmez. Yazıktır, günahtır! Yani
bunlarla ilgili ya genelge ya da bir düzenleme yapmak lazım,
insanları rahatlatmak lazım. Yani bütçedeki
açığımızı veya Sosyal Yardımlaşma Fonuna
trafik cezalarından göndereceğiniz paraların hesabını
yaparak eğer bu trafik cezalarını kestiriyorsanız, çok
yazık ediyorsunuz insanlarımıza, zulmediyorsunuz.
Hele hele bu radar
konusu gerçekten çok önemli, yani bir tanesini geçiyorsunuz,
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile 13/10/1983 tarihli ve 2918
sayılı Karayolları Trafik Kanununun 8 inci maddesini
değiştiren teklifin 15 inci maddesinin üçüncü
fıkrasının (b) bendinin (2) ve (3) numaralı alt bentlerinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
"2. Trafik kazalarında yaralananların en
kısa zamanda sağlık hizmetlerinden istifadelerini temin etmek
üzere, İçişleri Bakanlığının uygun görüşü de
alınarak karayolları üzerinde ilk yardım ve acil müdahale
istasyonları kurmak, bu istasyonlarda verilecek hizmetin gereklerine göre
trafik kazaları için eğitilmiş sağlık personeli ile
(travmatoloji, dâhiliye, acil tıp uzmanı), diğer
sağlık personeli (anestezi teknisyeni, hemşire), idari ve teknik
personel ile araç ve gereci sağlamak.
3. Her ilde trafik kazaları için eğitilmiş
sağlık personeli ile birlikte yeteri kadar ilk yardım ve acil
müdahale ambulansı bulundurmak. Acil müdahale istasyonlarında hava
ambulansı bulundurmak.
Hülya
Güven (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Hülya Güven, İzmir Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
HÜLYA GÜVEN
(İzmir) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Kanun Teklifinin 15inci
maddesiyle ilgili verdiğimiz önerge üzerinde söz almış
bulunuyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği gibi,
Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre Türkiyede her yıl 10 bin
yurttaşımız trafik kazaları nedeniyle hayatını
kaybetmektedir. Ölenlerin yüzde 55i dört tekerlekli araçların sürücü ve
yolcuları, yüzde 19u ise yayalardır. 2013 yılının ilk
üç ayında meydana gelen 552 ölümlü trafik kazasında da 665 kişi
hayatını kaybetmiş, yaklaşık 50 bin kişi de
yaralanmıştır. Tabii ki bunlar kayda geçen rakamlardır.
Yani, hayat kurtarıyor diye sunulan bölünmüş yolların
aslında kazaları azaltamadığını görüyoruz.
Verilen bu rakamlar otoyollarda ve şehirlerde acil tıbbi müdahalenin
önemini de ortaya koymaktadır. Bu tür kazalarda ilk yardım
yapıldıktan sonra acil uzmanı hekim eşliğinde
kazazedelerin en kısa sürede tam teşekküllü bir hastaneye
ulaştırılmaları gerekmektedir. Hatta hava
ambulansının da hızlı müdahalede önemi büyüktür. Ancak, bu
hususta ülkemizin önünde katetmesi gereken çok önemli mesafelerin olduğunu
görüyoruz.
Üzerinde
görüştüğümüz 15inci maddede Sağlık
Bakanlığının görevi olarak
kara yolları üzerinde ilk
yardım istasyonları kurmak, bu istasyonlarda gerekli personeli, araç
gereci sağlamak. ve Her ilde trafik kazaları için
eğitilmiş sağlık personeli ile birlikte yeteri kadar ilk ve
acil yardım ambulans bulundurmak. denilmektedir. Bu madde ile Hükûmetin
acil durumlara nasıl baktığını görüyoruz. Çünkü, hâlen
uygulamadaki kanunda bu maddeler zaten var. Hükûmet var olan ama
uygulamadığı maddeleri pişirip önümüze yeni gibi
sunmaktadır. Önce, bize, on bir yıldan bu yana bu kanunun neden
uygulanmadığının açıklanması gerekmektedir.
Uygulanmayan eskiler yurttaşlara da yeni gibi sunulmaktadır.
15inci maddede,
kurulacağı belirtilen ilk yardım istasyonlarında
çalışacak hekim ve hemşire ile bunların nitelikleri de
tanımlanmamış. Burada çalışması gerekenler acil
tıp, travmatoloji uzmanı gibi acil hizmeti verebilecek hekimlerdir.
Bu önerilen maddede, nasıl bir sağlık personeli
alınacağı ise tanımlanmamış. Göstermelik ya da
bir haftalık eğitim ile sertifika verilen kişiler olacak
herhâlde. Kısaca, yollarda trafik kazası geçiren
yurttaşlarımızın ocakları yine sönmeye devam
edecektir. Üstelik, Sağlık Bakanlığının
önümüzdeki günlerde sunacağı kanun teklifi ile de Hipokrat yemini
etmiş hekimlerimizin, yanlarında olacak bir kaza anında ya da
bir ani hastalanma durumunda müdahale etmeleri engellenmiştir. Çünkü,
hemen karakola götürüleceklerdir ve bir yıldan üç yıla kadar da
ruhsatsız oldukları gerekçesiyle hapis cezası alacaklardır.
Sağlık
Bakanlığı bugüne kadar uyguladığı
Sağlıkta Dönüşüm Programı ile tüm
yurttaşlarımızın sağlık hakkını elinden
almış, paralı hâle dönüştürmüştür. Herhâlde, bu
yollarda kurulacak olan acil istasyonları da daha sonra
özelleştirilerek paralı şekle dönüştürülecektir.
İktidarın
on bir yıl sonrasında, İçişleri Bakanı Sayın
Muammer Güler, trafik konusunda toplumda farkındalık
yaratacaklarını söyledi. Aslında, geç kalındı.
Bu nedenle, iktidar
milletvekillerini, 15inci maddeye eklediğimiz bu birimlerde uzman
hekimlerin bulunması ile ilgili değişikliklere katkı
sunarak gecikmişliği ortadan kaldırmaya davet ediyor,
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
16ncı madde
üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı yasa teklifinin 16. maddesindeki sürücü
belgelerinin şekli ifadesinden sonra gelmek üzere sürücü belgelerinin
şekli, sınıfı, içeriği şeklinde
değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Kamer
Genç Aytun
Çıray
İstanbul Tunceli İzmir
Gürkut
Acar Haluk
Eyidoğan
Antalya
İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu
ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin;
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın çerçeve 16
ncı maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Erkan
Akçay Kemalettin
Yılmaz
Konya Manisa Afyonkarahisar
Mehmet
Şandır Mehmet
Günal Oktay Vural
Mersin Antalya İzmir
MADDE 16- 2918
sayılı Kanunun 38 inci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"MADDE 38-
Sürücü belgesi sınıfları, belge sahiplerine sürme yetkisi verilen
motorlu araçların cinsi, özelliği, sürücü belgesinin şekli,
içeriği ve verilmesine ilişkin hususlar ile Uluslararası Sürücü
Belgesinin verilmesine dair usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet
Şandır, Mersin Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Önergemiz bir
düzeltme önergesi. Kanun metninde madde metnindeki yazımı hatalı
bulduğumuz için ama içeriğini değiştirmeyen böyle bir
düzeltme önergesi verdik, okursanız bunu göreceksiniz. Aslında hem bu
maddede hem de birçok maddede Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bizim bir
itirazımız yok, desteğimiz var.
Bir iki hususu
kabullenmek mümkün değil. Bunun biri, sürücü belgelerinden para
alınıp insanımıza eziyet edilmesine evet demiyoruz.
İkincisi, meraların imara açılması çok yanlış bir
hadisedir. Mera Kanununu çıkarıncaya kadar bu Meclis çok emek verdi,
çok uğraştı, mera çok önemli çünkü. Onu burada imara
açıyorsunuz, ona itiraz ediyoruz. Onun dışında, personel
kanunuyla ilgili ve diğer düzenlemelerle ilgili Milliyetçi Hareket
Partisinin aslında herhangi bir itirazı yok, desteğimiz var.
Komisyonda bu yönde de gayretimiz oldu. E, niye muhalefet yapılıyor,
niye bu türde her maddede önerge veriliyor, konuşuluyor, bunu arz etmek
üzere söz aldım aslında. Yoksa önergenin içeriği, önergenin
yaptığı değişiklik çok da anlamlı değil.
Değerli
arkadaşlar, burada hep beraber çalışıyoruz. Her
defasında buranın gündemini belirlemek için Danışma Kurulu
toplantıları yapıyoruz ve her defasında diyoruz ki:
Buranın gündemini belirleme yetkisi, hakkı iktidar grubundadır.
Buna da saygı gösterdiğimizi söylüyoruz millî iradenin gereği. Ancak,
gündem belirlemede oluşturulan bu uzlaşma maalesef her defasında
bozuluyor. Tekrar gündeme getirmem istendi. Yoksa bu kanuna bir muhalefet
maksadıyla böyle önerge vermiş değiliz. Ama ayın 27sinde
yaptığımız ve 4 partinin katılımıyla
oluşturulan Danışma Kurulu
Kaldı ki yedi sekiz aydır
biz burada Danışma Kurulu çıkaramıyoruz. Ama o gün 4
partinin birlikte imzaladığı Danışma Kuruluyla
Meclisin kapatılıncaya kadar yani tatile girinceye kadar gündemini
belirledik. Sayın Nurettin Canikli, Sayın Mevlüt Aslanoğlu,
Sayın İdris Baluken ve ben, Meclis Başkanı Sayın Cemil
Çiçekle birlikte hem Meclisin gündemini yani seçimlerin gündemini hem de
çıkarılacak torba yasayla ilgili gündemi belirleyerek ayın
27sinde imza altına aldık ve burada getirdik, oyladık,
onayladık, kabul ettik. Ama ben inanıyorum, grup başkan vekillerine
de danışmadan bir yerlerden, nereden rüzgâr estiyse yeni bir kanun
getirildi.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Hangisi o?
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Bu kanun bu, 479 sayılı Kanun.
Değerli
arkadaşlar, on yıllık bir iktidarın, millî iradeye bu kadar
önem ve değer veren bir iktidarın, millî iradeye hukuk
dışı yollarla yapılan müdahaleleri Ergenekon ile bilmem ne
türlü davalarla cezalandıran bir iktidarın, böyle dönemin sonuna
gelip de iç hizmetteki 35inci maddeyi değiştirmeyi
dayatmasını biz çok anlamlı bulduk, çok doğru
bulmadık. Netice itibarıyla, 43 maddelik bir kanun bu. Bu kanun,
Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanununda ve bazı kanunlarda
değişiklik
Eyvallah, biz buna da destek veriyoruz ama bu kanunun
17,18,19uncu maddesi Türk Silahlı Kuvvetleri Kanununu değiştiren
maddeleri getiriyor. Burada, bize göre çok anlamlı, bize göre çok
maksatlı, çok iyi niyetli olmayan değişiklikler
yapılıyor. Yapılan değişiklik şu: Türk
vatanını, istiklal ve cumhuriyetini korumak için harp
sanatını öğrenmek, askerliktir. diye yapılan tanım
ortadan kaldırılıyor yani Türk vatanını korumak,
cumhuriyeti korumak, istiklali korumak artık askerlik olmaktan
çıkartılıyor, yalnızca harp sanatını
öğrenmek olarak askerlik tanımlanıyor. Neden, niye buna ihtiyaç
duyuluyor, niye şimdi ihtiyaç duyuluyor? Yani ihtilal için hukuka gerek
var mı, hangi ihtilalci Anayasanın bilmem hangi maddesine göre
ihtilal yapıyor? Ama, İç Hizmet Kanunundaki 35inci maddenin
değiştirilmesine öyle bir zamanla getiriliyor ki
Çok açık, ayan
beyan sordum, ben bugün de sordum burada, PKKnın talepleriyle mi bunu
getiriyorsunuz? Bu müzakerelerin tıkanma noktasına geldiği veya
işte tehdit noktasına geldiği bir noktada, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin tanımını değiştirerek, bu kadar sene
tartışılan bu 35inci maddeyi değiştirerek, böyle dar
bir zamanda varılan mutabakatı da bozarak buraya getirmenin
anlamı, gereği, gerekçesi nedir?
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Bunu millete anlatmak durumundasınız. Tabii ki Milliyetçi
Hareket Partisi olarak biz, eleştirimizi ifade etmek için
Bu masum,
birçok yönüyle masum olan bu kanun ve maddeler, maalesef, böyle sakata
gelmiştir. Bunu kamuoyuna da açıklayacağız. Sayın
Elitaş da gelsin, kürsüde cevabını versin, niye ihtiyaç duyuldu?
Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, Sayın
Şandır beni kürsüye çağırıp cevap vermem konusunda
uyardı, izin verirseniz
BAŞKAN Bir
saniye.
Sayın
Elitaş, buyurun.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Şandır, AK PARTİ Grup
Başkan Vekili Sayın Caniklinin ve bütün siyasi partilerin
imzası olduğu Danışma Kurulu önerisinde
Görüşmelerimizde böyle bir şey yoktu, verilen sözün
dışında. diye yanıltıcı bir ifade kullandı.
BAŞKAN Evet,
iki dakika söz veriyorum sataşma nedeniyle. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Lütfen
sataşmaya mahal vermeyelim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Mustafa yine ayaklandın, Mustafa! Mustafa ayaklandın
yine!
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
5.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın görüşülen kanun teklifinin 16ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşma sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bir parazit var ama onu dikkate almıyorum, o devamlı
parazitlik yapıyor. Gerçi, söylemiştik ama artık söylemeyelim.
Değerli
milletvekilleri, bakınız, Danışma Kurulu önerisi önümde.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Elitaş, 27 Haziran tarihli Danışma Kurulu
önerisi.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) 25 Haziran tarihli Danışma Kurulu
önümde.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) 27 Haziran.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Danışma Kurulu önümde. Buna
Danışma Kurulu toplantısı diyebilirsiniz, birlikte imza
atmışsınız.
MEHMET ERDOĞAN
(Muğla) Sayın Elitaş, parazit kim, parazit?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Danışma Kurulu önerisi burada.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Evet.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Danışma Kurulu önerisinde, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin İç Tüzükün 5inci maddesi gereğince, 30 Haziranda
tatile girmeyip, 1 Temmuzdan itibaren tatile girmeyip, çalışma
kararı alınmış. O gün, 3-4 Temmuz tarihinde
çalışma kararı alınmış, 475 sıra
sayılı Kanun Tasarısının temel kanun olarak
görüşülmesi ve kalkınma planının bir gün içerisinde
görüşülmesi, siyasi parti gruplarına şu kadar süre, otuzar
dakika, bunları bölerek görüşme imkânı ve Başkanlık
Divanının kaç kişiden oluşacağıyla ilgili
-biliyorsunuz, paylaşılması oranlar çerçevesinde- bu
düzenlemeler yapılmış. Biz söyledik, açıkçası
arkadaşlarımıza da ifade ettik, Sayın Torlak vardı,
pazartesi günün ki toplantımızda, bu pazartesi günkü
toplantımızda. Değerli arkadaşlar, bakın, acil bir
durum geldi, uluslararası sözleşme var 6 tane. Hatta, ben bunları Sayın
Bakana sordum. Olmazsa olmaz 1 tane mi 6 tane mi? Bunların 6 tane
olduğunu söyledi. dedim. Sayın Aslanoğlu dediler ki: Hangi
ülkeleri ilgilendiriyorsa bunları da görelim, bakalım,
değerlendirelim. Varsa bu konuyla ilgili itirazlarınız biz de
Sayın Bakanlığa iletelim, bunu gündemin dışına
çıkaralım. dedik.
Şimdi,
Sayın Şandır, yani biz bu yasaya karşı durmuyoruz ama
şundan dolayı itiraz ediyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Sayın Başkan, izin verirseniz bir dakika
daha
(CHP sıralarından Süre bitti. sesleri)
Bakın,
şundan dolayı karşı duruyoruz demek kamuoyunda
vicdanınızı rahatlamak değildir.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Hayır, vicdan rahatlatması değil,
sorumuza cevap istiyoruz Sayın Elitaş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Vicdanınızı rahatlatmak demektir.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Vicdanımızı rahatlatmak için sana
ihtiyacımız yok Sayın Elitaş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Siz, o yasada istediğiniz gibi
direnebilirsiniz, o yasada istediğiniz engellemeyi yapabilirsiniz ama
yasanın tamamına ben karşı değilim, hepsine Evet
diyorum; şundan şundan dolayı diye vazgeçiyorum.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Cevap istiyoruz, cevap, gezeleme.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) AK PARTİ Grup Başkan Vekili bize
verdiği sözü yerine getirmedi. diyorsunuz.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Yine tutmuyorsunuz?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Fakat biz 12 grup başkan vekiliyle
imzaladığımız teklifi
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) 4 grup başkan vekili.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) 12 grup başkan vekili imzaladık biz
Sayın Şandır.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı: 478) (Devam)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı yasa teklifinin 16. maddesindeki sürücü
belgelerinin şekli ifadesinden sonra gelmek üzere sürücü belgelerinin
şekli, sınıf, içeriği şeklinde
değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Kamer Genç, Tunceli Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 478 sıra
sayılı Yasa Teklifinin 16ncı maddesiyle ilgili olarak
verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinize
saygılar sunuyorum.
Şimdi,
tabii, burada önemli olan memleket bu kadar sıkıntıdayken
Meclisin tatile girmemesi lazım. Tabii, aslında AKP bir an önce
Meclisi tatile sokmak istiyor çünkü bu kürsünün işlemesinden kendileri çok
rahatsız. Çünkü, halkın karşısında hesap verecek
yüzleri kalmamış.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, bunda sürücü belgelerinin tespitiyle ilgili genel ilkeleri
getirmiş, yönetmeliğe bırakılmış. Aslında,
AKP iktidarı zamanında hiç tüzük kullanılmıyor.
Aslında, bunun tüzüğe bırakılması gerekirken
yönetmeliğe bırakmışlar çünkü yönetmeliği
değiştirmek o kadar kolay ki
Şimdi, tabii AKP'nin burada bir
taktiği var. 24 milyon sürücü belgesi değiştirilecek, en azından
2,5 katrilyon lira gelir elde edilecek, bütün vatandaşlardan 100er
liralık bir para alınacak, işte bütün hesapları bu. Yani,
2,5 katrilyon lira vatandaştan para alınınca bütün hesap budur.
Ötekiler, gerisi teferruat.
Şimdi, değerli milletvekilleri,
tabii ilk defa, Meclis Başkan Vekili arkadaşımızdan 58inci
maddeye göre bir söz istedim ve 58inci maddeye göre beş dakika
konuşma hakkı vardı, bana da verdi. Kendisine teşekkür
edeceğim, onu da söyleyeyim.
Şimdi, ben sabahleyin
yaptığım konuşmada bazı şeyler söyledim. Mesela,
Tayyip Bey konuşmalarında, bizim Sayın Genel
Başkanımızı Celladına yaranmak, zencilikten
beyazlığa geçmek için her çirkinliği meşru gören kişi
olarak tanımladı ve Genel Başkanımız Sayın Kemal
Kılıçdaroğlunu, CHPnin ve siyasetin yüz karası kabul
ettiğini beyanatında söyledi. Yine, Afrikadan gelirken işte
Cumhuriyet Halk Partisi zihniyetinin kirli olduğunu, çirkin
olduğunu söyledi. Ben dilerdim ki burada
Mustafa Elitaş, bir gün
önce benim burada yaptığım konuşmayla ilgili Bu
kişinin konuşmalarına bir arıtma tesisi koysunlar da
arıtma tesisinden geçtikten sonra, süzgeçten geçtikten sonra
konuşsun. demiş. Ben dilerdim ki kendisi çıkıp da Tayyip
Bey'in ağzına bir arıtma tesisini koyalım, bu arıtma
tesisinden konuşmaları geçsin, ondan sonra düzgün bir konuşma
çıksın. desin, demedi tabii, kendi takdiri.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, bakın, birilerine söylediğin lafı birileri size
getirip söylerler. O bakımdan, bizim istediğimiz
Şimdi, bu
yasayla pek fazla bir şeyler de getirilmiyor. Yani, yasada, Divanda
konuşan kişinin sözü anlaşılmıyor, Meclis
Başkanının sözü anlaşılmıyor, kürsüde
konuşanların sesi anlaşılmıyor. Böyle bir şey
olmaz ya! Yani, bu Mecliste kim, neye oy verdiğini bilmiyor
arkadaşlar. Böyle bir Meclis müzakeresi olmaz, böyle bir yasa
oylaması da olmaz. Yani, çok ciddi meseleler konuşuyoruz ama kimse
bilmeden, ne konuştuğunu bilmeden burada oy veriyor. Şimdi,
buraya getirilen birtakım kanunlar bana göre komisyonlarda ciddi tartışılmıyor,
Genel Kurulda tartışılmıyor. Ne getirdiği ne
götürdüğü belli olmayan kanun tasarıları ve burada, herkes neye
oy verdiğini de bilmiyor. Dolayısıyla, Türkiye'nin
geleceğini karanlığa götürecek böyle bir uygulama içindeyiz.
Onun için, sayın milletvekilleri, bu müzakere
tarzıyla maalesef memlekette sağlıklı bir hizmet
getiremiyoruz. O bakımdan, bu kanun müzakeresi sistemleriyle memleketimize
sağlıklı hizmet etmiyoruz. Yani, şu saatlere kadar niye
burada kalalım? Bu saatte
İnsanların artık belli bir
saatten sonra kafası çalışmıyor, algılama
duyguları işlemiyor. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
RECEP ÖZEL
(Isparta) - Kendi kafan çalışmıyorsa ne yapalım, bizimki
çalışıyor.
KAMER GENÇ (Devamla) Ya, anladım da, bakın,
insanlara işkence yapıyorsunuz, işkence yapıyorsunuz.
KAMER GENÇ (Devamla) Bakın bir şey daha
söyleyeyim, Abdullah Gül diyor ki: Efendim, o köprüye Yavuz Selim ismini
verdik. Başka bir yere de Pir Sultan Abdal ile Hacı
Bektaşın ismini verelim. Bu kadar, bal kabağı gibi bir laf
söylenmez. Şimdi, Pir Sultanla
BAŞKAN Sayın Genç
Sayın Genç
KAMER GENÇ (Devamla) Bir dakika canım
BAŞKAN - Lütfen
KAMER GENÇ (Devamla) Pir Sultanla
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın
Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Cumhurbaşkanıyla
ilgili böyle konuşamazsınız.
KAMER GENÇ (Devamla) Efendim, Hacı Bektaş,
herhangi bir kişiyi katletmemişler ki
BAŞKAN Haddinizi bilin bir defa!
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi, Yavuz Sultan Selim
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla)
bir kitleyi katleden bir
kişi. Yani, Türkiye Cumhuriyeti devletinde bir
Tamam, Osmanlı Devletinde
büyük bir ismi olan bir kişi ama Alevi vatandaş kitlesine
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın
Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsü Sayın Cumhurbaşkanına hakaret kürsüsü
değildir hiçbir zaman için.
KAMER GENÇ
(Devamla) Hakaret etmedim canım! Etmedim hiç hakaret falan.
BAŞKAN
Konuşmalarınıza dikkat edin!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
KAMER GENÇ
(Devamla) Yani, Abdullah Gül diyor ki Efendim
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Abdullah Gül
Sayın Abdullah Gül
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Otur yerine! Otur yerine!
KAMER GENÇ
(Devamla)
İstanbuldaki köprüye Yavuz Sultan Selim ismini verelim ama
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Anladık, kafan çalışmıyor,
anlamıyorsun!
KAMER GENÇ
(Devamla) -
bazı yerlere de Pir Sultan Abdal, Hacı Bektaş
ismini verelim. Böyle bir mukayese olur mu?
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Bu saatte çalışmıyor kafan!
BAŞKAN
Sayın idare amirleri
KAMER GENÇ
(Devamla) Pir Sultanla, Hacı Bektaş
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) - Hadi anladık, kafan çalışmıyor bu
saatte!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Otur yerine!
KAMER GENÇ
(Devamla) Mustafa, ya sen geç, otur! Sen, şimdi Başkana
O zaman,
sen geç otur Başkanın yerine. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
Lütfen, terk edin!
Sayın Genç
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, İç Tüzükün 161inci
maddesini okuyorum. Sayın Başkan, 161inci maddesini
uygulanmasını istiyorum.
KAMER GENÇ
(Devamla) Sen bir yerine geç, otur!
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Kafan çalışmıyor!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Korkma, geç şuradan, korkma!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 23.43
ON BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 00.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 130uncu
Birleşiminin On Birinci Oturumunu açıyorum.
Şimdi, 478
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
16ncı madde
üzerindeki Tunceli Milletvekili Kamer Genç ve arkadaşlarının
önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Şimdi, sayın
milletvekilleri, Sayın Gençin söylediği sözle ilgili
tutanağı getirttim. Bakın, bir şey daha söyleyeyim,
Abdullah Gül diyor ki: Efendim, o köprüye Yavuz Selim ismini verdik.
Başka bir yere de Pir Sultan Abdal ile Hacı Bektaşın
ismini verelim. Bu kadar, bal kabağı gibi laf söylenmez.
Evet, sayın
milletvekilleri, Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Gençin
Cumhurbaşkanımızla ilgili sözleri Meclisten geçici olarak
çıkarma cezasını gerektiren bir fiildir. Bu nedenle, Tunceli
Milletvekili Sayın Kamer Gençe İç Tüzükün 163üncü maddesi
uyarınca
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir
saniye efendim, sözlerim tamamlansın, söz vereceğim, hayhay.
Meclisten geçici
olarak üç birleşim çıkarma cezası verilmesini teklif
edeceğim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN Ancak,
163üncü madde gereğince Sayın Genç kendisini savunabilir veya bir
başkasına
KAMER GENÇ (Tunceli) Savunma
yapacağım efendim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Bir saniye efendim
Usulle ilgili bir
söz istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Genç, kürsüye çıktı, bir
değerlendirme yaptı. Ben tutanağı istedim, tutanak da
nedense siz kürsüye çıkınca bana geldi. Siz herhâlde daha
önce bu tutanağı edinme imkânı buldunuz. Siz kürsüye
çıktığınızda tutanak bana geldi. Bir kere, bana
tutanağın geç gelme nedeninin açıklanmasını istiyorum.
İkincisi: Siz arkaya
geçtiniz Sayın Başkan.
BAŞKAN Evet.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Ben takip ettim, Adalet ve Kalkınma
Partisinin grup başkan vekili ve 3-4 milletvekili sizin
yanınızdan çıktı.
BAŞKAN
Doğrudur, evet.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Siz bu konuyu Adalet ve Kalkınma Partisi
grup başkan vekiliyle, milletvekilleriyle değerlendiriyorsunuz,
buradaki muhalefet partilerini, özellikle de Cumhuriyet Halk Partisi Grubunu,
onun grup başkan vekilini, değerlendirmek için yanınıza,
arkaya davet etmiyorsunuz. Bu doğru mudur Sayın Başkan?
BAŞKAN Tamam
mı sözleriniz?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Siz, iktidar partisinin Meclis Başkan
Vekili misiniz, yoksa Türkiye Büyük Millet Meclisinin Meclis Başkan Vekili
misiniz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Bir
saniye, sayın milletvekilleri, lütfen
Sayın
Hamzaçebi, tamam mı?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Hayır, efendim, bir saniye, bitmedi
sözüm.
Buna
hakkınız yok. Bir değerlendirme yapacaksanız, bütün Meclis
başkan vekillerini, siyasi parti gruplarının grup başkan
vekillerini davet eder, değerlendirme yapar, bu görüşünüz sizin
görüşünüzdür, orada bunu paylaşırsınız, bizlerin
görüşüne katılır veya katılmazsınız ama medeni
bir şekilde konuyu siz tartışırsınız. Siz burada,
bakın, tek yanlı bir yönetim sergiliyorsunuz. Buna eğer devam
ederseniz usul tartışması isteyeceğim Sayın
Başkan, hakkınız yok.
BAŞKAN
Tamam, bitti mi Sayın Hamzaçebi?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Evet.
BAŞKAN Tamam
mı sözleriniz?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Evet, bitti.
BAŞKAN
Sözleriniz tamam mı?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Bitti ama buna bir açıklama bekliyorum
tabii ki.
BAŞKAN -
Açıklama yapacağım işte sözleriniz tamamsa.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Tabii, buyurun.
BAŞKAN
İktidar partisinin grup başkan vekilini veya başka
milletvekillerini ben içeri davet etmedim bu konuyu görüşmek için. Biz
içeri girdikten buraya gelene kadar Kâtip Üye Sayın Rıza
Yalçınkaya Beyle başından sonuna kadar birlikteydik.
Tutanağı Kanunlar Dairesinin görevlileri getirdikten sonra fotokopi
çektirmek için Sayın Yalçınkaya fotokopiciye gönderdi ve
aldıktan sonra size gönderildi. Aynı anda aldık. Ben henüz
tutanağı okumadan fotokopi
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Hayır.
BAŞKAN Bir
saniye efendim, yani
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Aynı anda almadık. Siz
aldınız, ondan sonra bana geldi.
BAŞKAN
Tamam, işte, onu söylüyorum ben.
Burada, içeride
otururken aldım, hemen, alır almaz Sayın Yalçınkaya
aldı ve fotokopiye gönderdik.
İçeride de
grup başkan vekiliyle ve milletvekiliyle bir değerlendirme
yapmadım.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Ne yaptınız acaba yani?
BAŞKAN - Bu
kendi kararım efendim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Efendim, bizi de davet etseydiniz.
BAŞKAN E, tutanak
beklemek zorundayım ben arka tarafta efendim, başka yerde bekleyemem
ki.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Tutanakları istedim, tutanak bekledim. Hepsi bu.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Tutanağı bana da getirin, tutanağı ben de alayım.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Bakın, Sayın Başkan, siz
iktidar partisinin grup başkan vekilini davet etmemiş olabilirsiniz.
Onlar bu konuyu görüşmek üzere sizin yanınıza geldiler. Sizin
Rıza Yalçınkaya yanımızdaydı. demeniz, doğrusu,
benim için üzüntü verici bir açıklamadır. Yani Cumhuriyet
BAŞKAN
Hayır, üzüntü verirse verir, onu bilemem de yani Sayın
Yalçınkayanın orada olduğunu belirtmek istiyorum. Ne söylemem
gerekir Sayın Hamzaçebi? Anlamış değilim yani sözlerinizden
bir şey.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, bir şey rica
edeceğim: Lütfen, bakın, sizde şöyle bir üslup var -doğrusu
üzüntü duyuyorum, bu sadece sizde var- ben konuşmamı bitirmeden siz
araya girip kesiyorsunuz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, usul
tartışması açın. Böyle ayakta
BAŞKAN Ama
hiç mi cevap vermeyeceğim Sayın Hamzaçebi yani?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Bu da bizim anlaşmamızı
zorlaştırıyor efendim. İzin verirseniz, konuşmamı
bitireyim.
Arkaya, siz davet
etmediğiniz hâlde iktidar partisinin mensupları geldi, grup
başkan vekili geldi. Muhtemelen bir konuşma, bir değerlendirme,
bir şey yapıldı veya onlar görüşlerini size ifade ettiler.
Mademki böyle bir ortam doğmuştur, size düşen, size
yakışan, o makama yakışan, bizi de oraya davet etmektir. Bu
olmamıştır Sayın Başkan. Tek yanlı bir
kararı iktidar partisiyle olgunlaştırıyorsunuz, burada
Genel Kurula tebliğ ediyorsunuz. Bunu kabul etmiyoruz.
BAŞKAN
Sayın Hamzaçebi, benim 161inci maddeyi uygulamam için, Sayın Genç
veya bir başkasına eğer ceza verilmesi iddia ediliyorsa ve
gerekiyorsa bunu hiçbir siyasi parti grup başkan vekiliyle
değerlendirmem gerekmez. Böyle bir şey de yapılmamıştır.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Net bir şekilde
ifade edeyim. Tamamen kendi düşüncem, kendi fikrim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Bunun
haricinde, efendim, biraz önce usul tartışmasından bahsettiniz.
Onu da açarım, önemli değil, konuşursunuz, herkes de
konuşur
TUFAN KÖSE (Çorum)
Sayın Başkan, Kamer Gençin anasına sövülürken neredeydin sen?
BAŞKAN -
ama
asıl önemli olan, bir Sayın Milletvekilinin buraya her
çıktığında İç Tüzükün 161inci maddesinin üçüncü
fıkrasındaki hadiseyi meydana getirecek, Sayın Cumhurbaşkanına,
Sayın Başbakana, Meclis Başkanına, Başkanlık
Divanına hakaret edilmesi tartışılması gerekirken
TUFAN KÖSE (Çorum)
Sayın Milletvekilinin anasına sövülürken neredeydin sen
Başkan?
BAŞKAN -
milletvekiline bir daha bunun yapılmamasının anlatılması
gerekirken Bu nasıl tartışıldı, kimlerle
Kimseyle
tartışmadım efendim, kendim karar verdim, ben de
uygulayacağım.
Buyurun.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, bakın, lütfen
konuyu başka bir tarafa çekmeyin. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Hiç
başka tarafa çekmiyorum efendim.
Buyurun.
MEHMET ŞÜKRÜ
ERDİNÇ (Adana) Başka tarafa çeken sizsiniz.
ALİ
ŞAHİN (Gaziantep) Ne tarafa çeksin ya!
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Arkadaşlar, medeni bir şekilde bir
konuşma yapıyorum yani eğer buna tahammülünüz yoksa pes
doğrusu! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, şu anda sizin
tutumunuz tartışılıyor, usul
tartışmasını açın, yapalım efendim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, izin verir misiniz,
ben konuşuyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Usul tartışması açalım.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, ben
konuşmamı bitirmedim.
BAŞKAN
Sayın Hamzaçebi, usul tartışması açıyorum.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Efendim, bir saniye
BAŞKAN
Lehte, aleyhte?
ENGİN ALTAY
(Sinop) Aleyhte.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, burada böyle bir usul yok.
BAŞKAN
Sayın Hamzaçebi
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Lehinde, lehinde
Sayın Başkan, lehinde.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Usul
tartışması açıyorum efendim. Lehte mi istiyorsunuz, aleyhte
mi, söyleyin.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Aleyhte.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, lehinde.
MEHMET DOĞAN
KUBAT (İstanbul) Lehinde.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Hamzaçebi.
İki dakika
süre veriyorum.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, yani neden iki dakika
efendim?
BAŞKAN Kaç
dakika vereyim efendim?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Beş dakika istiyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Vermedim şimdiye kadar.
Üç dakika süre
veriyorum efendim; her zaman yaptığımı yapıyorum.
Buyurun, üç dakika
süre verdim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Tamam, demek ki üç dakika olabiliyor
Sayın Başkan.
BAŞKAN Her
zaman üç dakika veriyorum.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Ama iki dakika dediniz baştan.
BAŞKAN
Buyurun.
X.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)
2.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençe, görüşülen kanun teklifinin 16ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşma sırasında Cumhurbaşkanıyla ilgili sözlerinden dolayı üç birleşim için Meclisten geçici olarak çıkarma cezası verilip verilmemesi hakkında
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, bakın, ben Sayın Kamer Gençin söylediği
kelimeye gelmedim, ben usulle ilgileniyorum önce.
Sayın
Başkan, size yakışan, oraya iktidar partisinin grup başkan
vekili ve milletvekilleri gelince bizi de oraya davet etmektir. Mademki öyle
bir görüşme ortamı olmuştur, bizi de
çağırırsınız, bizim görüşümüze uyarsanız
veya uymazsınız ama bu Meclis, bu Parlamento, demokrasi bunu
gerektirir; bu bir.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Rıza Yalçınkayaya sor.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) İki: Ben burada, geçenlerde bir oturumda,
iktidar partisinden bir bayan milletvekilinin çok ağır cümlelerini
duydum. Ben, oturumu kim yönetiyordu hatırlamıyorum ama Meclis
başkan vekili herhangi bir uyarı ihtiyacını bile
duymadı. İktidar partisinin grup başkan vekilinden bir tepki
bekledim, herhangi bir tepkiyi göstermedi. O bayan milletvekili dedi ki: Ben
Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleriyle aynı çatı altında
olmaktan utanıyorum. Ben o cümleyi eden milletvekili
arkadaşımın bu cümlesinden üzüntü duydum, o hanımefendiye
bunu yakıştıramadım. Beklerdim ki grubu burada bir tepki
göstersin, Olmadı hanımefendi, gelin, bunu düzeltin. desin ve onu
düzeltsin. Bunu yapmadı.
İkincisi: Yine
Sayın Kamer Gençle ilgili burada talihsiz bir olay yaşandı,
bunu hepiniz biliyorsunuz. Hatırlatmayı arzu etmezdim ama
hatırlatmak mecburiyetinde kaldım. Orada iktidar partisinin tutumunu,
tek yanlı tutumunu, demokrasi dışı tutumunu, otoriter
tutumunu sizler oluşturdunuz. Sizler o milletvekili
arkadaşımıza ceza verilmesini engellediniz.
İHSAN
ŞENER (Ordu) Genel Kurulda verildi ceza.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Verildi mi? Yanlış da hatırlıyor
olabilirim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Verdik ceza.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Düzeltiyorum, düzeltiyorum cümlemi. Düzeltiyorum, evet,
orada, doğrusu, olabilir.
Şimdi,
Sayın Kamer Gençin cümlesine geleceğim. Şüphesiz kendisi
kendisini savunacaktır, benim o konuda herhangi bir değerlendirme
yapma imkânım yok. Elbette Sayın Cumhurbaşkanı hepimizin
Cumhurbaşkanıdır, o makama hepimizin saygı göstermesi
gerekir. Sayın Cumhurbaşkanını günlük siyasi
tartışmaların dışında tutmamız gerekir.
Sayın Kamer Gençin söylediği cümleyi ben, Sayın
Cumhurbaşkanına hakaret olarak almıyorum. Talihsiz bir cümle,
amacını aşan bir cümle. Yapılan uygulamayla ilgili, bu
İçi boş bir laf. anlamında yapılan bir
değerlendirmedir. Ben buradan hakaret kastını almıyorum.
Sayın Gençe bu fırsat eğer verilirse, verilmiş
olsaydı, bunu düzelteceğine, bu yanlış anlamayı
düzelteceğine eminim. Bunu yapmak varken bu torba yasa görüşmelerini
yeniden bir gerilime taşımanın anlamını görmüyorum.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Bu, yönetimsizlik olmuştur. Bu, idaresizlik
olmuştur. Ben iktidar partisi Grup Başkan Vekilinin dikkatini
çekiyorum, boşu boşuna bir gerilim ortamı yaratmayalım.
Önemli bir yasayı görüşüyoruz, bunu suhuletle,
soğukkanlılıkla değerlendirelim.
Hepinize
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
MEHMET ŞÜKRÜ
ERDİNÇ (Adana) Hep aynı şeyi yapıyor.
ALİ
ŞAHİN (Gaziantep) Bu saatte konuşturmayın.
BAŞKAN -
Tutumum lehinde söz isteyen Mustafa Elitaş, Kayseri Milletvekili. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkan Vekilinin, bu milletvekilinin yaptığı,
bugüne kadarki, normalleşmiş hâle getirdiği hakaretlerini,
küfürlerini, Sayın Cumhurbaşkanına, Meclis Başkanlık
Divanına, Meclis Başkanına ve Sayın Başbakana, hatta
sayın milletvekillerine yaptığı hakareti rutin bir hâle
getirmesine rağmen, Sayın Hamzaçebinin burada o milletvekilini
savunma pozisyonuna düşmesini de üzüntüyle ifade ediyorum. Biz, burada,
kürsüyü işgal edip bir kadın bakana karşı söylediği
hakaret sözlerini uyaran bir arkadaşımız ve tahrik eden bir
milletvekiliyle yaptığı söz dalaşındaki
uygulamamız kınama cezası gerektiren fiildi, kınama
cezasını verdik. En ağır fiil kınama
cezasıydı.
TUFAN KÖSE (Çorum)
Ne söyledi Sayın Bakana?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bakın, burada, İç Tüzükümüzün
156ncı maddesinden 163üncü maddesine kadar olan kısımlar
disiplin cezalarını gerektirir. Milletvekiline verilmesi gereken en
ağır ceza kınama cezasıydı ve biz, burada kınama
cezasını verdik. Ama Meclis Başkanlık Divanına, Meclis
Başkanına, Cumhurbaşkanına, cumhuriyetin kurumlarına
hakarette bulunmak, sövmek, İç Tüzükümüzün 161inci maddesi
gereğince Türkiye Büyük Millet Meclisi görüşmelerinden çıkarma
cezası verilir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Okusana şu hakareti bir!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Burada Sayın Hamzaçebinin, bir milletvekili
arkadaşın, kim olduğunu bilmiyorum
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Okusana! Okusana!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Laf atma, sus! Medeni bir şekilde dinle!
Sayın Hamzaçebinin söylediği gibi, medeni bir şekilde dinle,
medeni bir şekilde dinle!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Okusana! Neresi hakaret? Bal kabağı gibi bir laf
BAŞKAN
Sayın Özel, lütfen
Sayın Özel
RECEP ÖZEL
(Isparta) Dinle, dinle!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Ben dilerdim ki, Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkan Vekilinin -Sayın Altayı özellikle uyarıyorum-
arkasından konuşmacıya, grup başkan vekiline laf
atmasını Sus. diye uyarmasını, ikaz etmesini beklerdim.
Ama benim milletvekilime orada herkes laf atacak, benim milletvekilim burada
konuşacak, bir grup başkan vekili konuşacak ve tam
arkasında laf atarken başkasıyla konuşmaya geçecek,
duymazlıktan gelecek. Bu herkese aynı şekilde olacak.
TUFAN KÖSE (Çorum)
Zeyid Aslanı ne yapacağız, Zeyid Aslanı?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Biz İç Tüzükteki gerekli en ağır
cezayı verdik ve şunu söylüyoruz: Bakın, Türkiye Büyük Millet
Meclisi İç Tüzük Uzlaşma Komisyonunda küfre, hakarete ağır
cezalar getiren düzenlemeler yaptık.
TUFAN KÖSE (Çorum)
Anasına söverken neredeydiniz?
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Sus, dinle!
TUFAN KÖSE (Çorum)
Konuşma lan! Ne terbiyesiz bir
adamsın!
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Sensin terbiyesiz!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Sayın grup başkan vekili, sayın
grup başkan vekilleri; bakın, bana orada laf atarken şurada
yaptığınız sözleri tevil eden bir davranış
içerisinde bulunuyorsunuz. Bakın, orada laf attığıyla
ilgili ifadeyi
Kalkıp Grup Başkan Vekili refleks göstermeyecek.
diyorsunuz, en arkadan, üç sıra arkadan Konuşma lan! diyen
milletvekiline Sus. diyemiyorsunuz. İşte sizin adaletiniz bu. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Cumhurbaşkanına hakaret etmeyi alışkanlık hâline
getiren bu milletvekiline, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerine hakaret
etmeyi alışkanlık hâline getiren bu milletvekiline,
Başbakana hakaret etmeyi alışkanlık hâline getiren bu
milletvekiline verilmesi gereken ceza İç Tüzükümüzün 161inci maddesine
göredir. Başkanlığın tutumunun doğru olduğunu
ifade ederek hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Elitaş.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, Sayın Elitaş sataştı ama
sataşmadan söz istemeyeceğim, sadece şu konuyu açıklamak
istiyorum: Bizim sıralardan kürsüye yönelik olarak söylenen bazı
sözler üzerine, bize yönelik olarak Laf atan milletvekillerinizi neden
susturmuyorsunuz? diye bir değerlendirme yaptı. Ben gerçekten merak
ediyorum Sayın Elitaşı, yani bu adalet dediğiniz
şey sadece sizin için mi geçerlidir? Biraz önce ben bu kürsüdeydim.
Tutanakları getirip bakalım, ben konuşurken sakin bir
konuşma yapmaya çalıştım ama Adalet ve Kalkınma
Partisi sıralarından beni konuşturmamak için birçok arkadaş
laf attı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Susturduk, elimizi
kaldırdık. Olur mu? Farkında değilsin.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Buna
rağmen, siz seyirci kaldınız orada.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Göz göre göre yalan atma.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Yalan diye konuşma,
terbiyesizlik yapma!
ENGİN ALTAY (Sinop) Hadi buyurun!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Görüyorsunuz değil mi? Bakın, bir grup başkan vekili, oturuyor,
şimdi bizim taraftaki arkadaşlarımıza laf atıyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Yazıklar olsun!
RECEP ÖZEL (Isparta) Yalan söylüyor. diyor burada ya!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sizin
muhatabınız orası mı? Sizin muhatabınız benim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Hayır, bana
Yalan söylüyorsun. diyor. Yazıklar olsun!
BAŞKAN Tutumum aleyhinde söz isteyen Mehmet
Şandır, Mersin Milletvekili.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan,
aslında
Sayın Şandır konuşsun.
BAŞKAN Söz verdim, bir saniye
ENGİN ALTAY (Sinop) Bir dakika
Verdiniz ama
tutanaklara bakarsanız, aleyhte söz benimdi ama Sayın
Şandıra ben devrettim, buyurun. Ha, tutanakta benim yani.
BAŞKAN Ama Sayın Altay, anladım da her
partiden olsun diye değerlendirdim yani.
Buyurun.
ENGİN ALTAY (Sinop) Ama benim yani aleyhte.
Buyurun, Sayın Şandıra ben devrediyorum.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Değerli
arkadaşlar, bu ve buna benzer hadiseleri birçok defa yaşadık.
Tüm yaşadıklarımızın ortak özelliği, bu zaman.
Gecenin saat on ikisinden neyin hayrını bekliyorsunuz, neyin
güzelliğini bekliyorsunuz? Dolayısıyla, bu yaşananlar, bu
konuşulanlar Meclisimize yakışmıyor. Bir defa, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak söylüyorum: Sayın Cumhurbaşkanına,
devletimizi yönetenlere asla hakaret edilmesini tasvip edemeyiz, bunu hiçbir
şekilde savunamayız. Sayın Kamer Genç kendini savunacaktır
ama bizim, grup olarak, devleti yönetenlere, Sayın
Cumhurbaşkanına, hatta hiç kimseye hakaret edilmesini tasvip etmemiz
mümkün değil.
İkinci bir
husus, ben Sayın Hamzaçebinin tepkisine saygı duyuyorum. Gerçekten,
Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan
partilerin grup başkan vekilleriyle birlikte yönetilmelidir ve bunu hep
yapıyoruz zaten. Her defasında Sayın Yakut da bunu
yapıyordu. Bu gibi durumlarda grup başkan vekillerini arka odaya
çağırır, neyin yapılması gerektiği birlikte
kararlaştırır, birlikte sahiplenirdik eylemi. Bu defa öyle
olmadı; öyle olsa, güzel olurdu. Sayın Elitaş arkaya geçti,
beklerdik ki bizi de çağırsaydı. Yani bir karar verilecekse bu
kararı hepimiz verip hepimiz sahiplenseydik daha güçlü olurdu, daha
anlamlı olurdu. Bunu yapmamıştır. Yapmayışında
bir özel maksat var mı yok mu, onu bilmiyorum Sayın
Başkanın ama bunun yapılmasında fayda olduğu kanaatindeyim.
Tekrar söylüyorum
değerli arkadaşlar, yani saat 14.00ten bu yana
çalışıyoruz, saat yirmi dört, on saati geçtik.
Dolayısıyla, buna fiziğimizin dayanması mümkün değil.
Ben size şimdi güzel sözler söylesem onlar da ağır gelir. Bu
yorgunlukla bardak taşıyor. Yani son damlaya suçu yüklemek
hakkında değiliz, o bardağı dolduran tüm sebepleri de
sorgulamamız lazım. Dolayısıyla, Türkiye Büyük Millet
Meclisi gibi böyle milletin Meclisinde, millete yakışmaz birtakım
davranışlara muhatap veya sebep oluyorsak, bu
haksızlıktır, bu sorumluluk gerektirir. Bunun sebeplerini -yani
sivrisineği öldürebilirsiniz ama bataklığı
kurutmazsanız olmaz- bu sebepleri ortadan kaldırmamız gerekir.
Dolayısıyla, ben, Sayın Meclis Başkanının, bu
türlü kararları verirken, tüm grup başkan vekillerini arkaya
çağırarak kararı birlikte almalarının daha doğru
olduğu kanaatindeyim. Bu defa yapmamış olmasının
sebebini bilmiyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, bur konuda, izin
verirseniz bir açıklık getirmek istiyorum.
Bakın, milletvekili
burada Sayın Cumhurbaşkanına hakaret ettiğinde ben söz
almak için buraya geldim. Kürsüden inmedi, çekindi, korktu, geri çekildim
geçsin diye. O ara siz Genel Kurulu kapattınız. Genel Kurulu
kapattığınızda niye kapattınız diye geldim. Fakat
o ara siz tutanakları istediniz.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Sana ne? Başkan, kapatır.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Orada farklı bir cümle olduğunu ifade
ettim. Orada, işte arkadaşımız şahit, biz şu
şekilde ceza verilmesi anlamında bir şey ifade etmedik. Zaten
tutanaklar
Siz, ben konuşmadan, İç Tüzükün 161inci maddesine göre
bu cezanın gerektiğini ifade etmiştiniz. Bir yanlış
anlamayı önlemek için bunu ifade ettim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Şu milletvekilli yeminini bir tazelesek mi ya?
BAŞKAN Evet,
tutumum lehinde söz isteyen Mehmet Doğan Kubat, İstanbul
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET DOĞAN
KUBAT (İstanbul) Başkanım, tutumunuzun lehinde söz aldım.
Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, az önce gerçekten hepimizi üzen bir değerlendirme oldu
burada. Cumhurbaşkanı, 104üncü maddede, Anayasada şu
şekilde nitelendirilir: Cumhurbaşkanı devletin
başıdır. Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin
birliğini temsil eder; Anayasanın uygulanmasını, Devlet
organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını
gözetir. Dolayısıyla, Cumhurbaşkanı,
şahsının ötesinde, devletimizin ve milletimizin birliğini
temsil eden sembolik bir değerdir. Ona yönelik her türlü hakaretamiz ifade
milletimize yapılmış bir hakarettir esasında.
Değerli
milletvekilleri, Tüzükün 157nci maddesinde söz kesmek, sükûneti,
çalışma düzenini bozmak, şahsiyatla uğraşmak, yine
160ta kaba ve yaralayıcı sözler söylemek, Mecliste gürültü ve
kavgaya sebep olmak, saldırıda bulunmak, hepsi yasak bunların
güya. Başkandan söz almadan konuşmak da yasak, şu
sıralardan buraya söz atmak da yasak ama maalesef -üzülerek söylüyorum-
hangimiz bunlara ne kadar uyuyoruz?
Özellikle şu kürsüye
en son çıkan muhalefet milletvekili için söylüyorum, değerli grup
başkan vekillerime sesleniyorum Cumhuriyet Halk Partisinden, siz içinize
sindirebiliyor musunuz gerçekten bu değerlendirmeleri? Sayın
Cumhurbaşkanına belki saygı duymayabilir, sevmeyebilir ama
Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanını ismiyle
-aşağılarcasına- birtakım
değerlendirmelere konu etmek yakışıyor mu Allah aşkına?
Onur, şeref ve
saygınlığını rencide edecek şekilde
nitelendirmeler yapmak illa suç olması gerekmiyor. Bunlar Türk Ceza
Kanununun 125inci maddesinde sayılmış. Hırsız
demeniz gerekmiyor bir insanın onurunu incitmek için, onu rencide etmek
için. Değerlendirmelerimize dikkat etmemiz lazım.
Değerli
arkadaşlar, dolayısıyla, 161inci maddenin üçüncü
fıkrasında
(CHP sıralarından gürültüler)
Hiç laf
atmayın arkadaşlar.
161inci maddenin
üçüncü fıkrası çok açıktır. Sayın
Cumhurbaşkanına yönelik hakaretlerde bulunmak, sövmede bulunmak
geçici çıkarmayı gerektiren bir fiildir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Doğan Abi, oku bir, ne
söylemiş ya?
MEHMET DOĞAN
KUBAT (Devamla) Burada hakaret olmasa bile, somut bir fiil isnadı yoksa
bile burada, bu sövme fiilini ortadan kaldırmaz.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Oku bakalım, ne yazıyor?
MEHMET DOĞAN
KUBAT (Devamla) Zira, burada aşağılayıcı bir
değerlendirmeyle
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Bir oku, nasıl söylemiş ya?
MEHMET DOĞAN
KUBAT (Devamla)
Sayın Cumhurbaşkanının onurunu,
şerefini, haysiyetini rencide edecek bir değerlendirmeye konu etmek
de sövme suçudur ve bu maddenin kapsamındadır. Dolayısıyla,
Sayın Başkanın resen bu maddeyi uygulama noktasında, yüce
Meclisin kararına sunmak üzere işlem yapması yerindedir.
Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Gençe Meclisten geçici
çıkarma cezasının verilmesi yönündeki tutumumda bir
değişiklik olmamıştır.
ALİ İHSAN
KÖKTÜRK (Zonguldak) Sayın Başkan, hakaret yok ki.
BAŞKAN
Yapılan işlem İç Tüzükün 161, 162 ve 163üncü maddelerine
uygundur.
Şimdi,
Sayın Genç savunmasını yapmak isterse kürsüye davet ediyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Kaç birleşim veriyorsunuz? Kaç birleşim çıkarma
cezasını veriyorsunuz?
BAŞKAN Üç
birleşim ceza teklif edeceğim, evet.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Üç birleşim, peki, tamam.
BAŞKAN Evet.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, savunma hakkı kısıtlanamaz,
bak, onu söyleyeyim.
BAŞKAN
Beş dakika süre veriyorum Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır, beş dakika olmaz efendim. Savunma hakkı
kısıtlanamaz.
BAŞKAN
Sabaha kadar vereyim o zaman canım.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, hayır, süresiz vereceksin bana. Meclisin
çalışma usullerinde, savunma hakkı kısıtlanamaz.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Kısıtlanamaz.
BAŞKAN - Daha
önceki uygulamalar ortada Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Kısıtlayamazsınız Sayın Başkan.
Bakın, süreyle beni kısıtlayamazsınız çünkü savunma
hakkı kısıtlanamaz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, İç Tüzük 163te
yazıyor.
BAŞKAN
Sayın Genç, beş dakika süre ile savunmanızı
yaparsınız, buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Savunma hakkını kısıtlayamazsınız,
onun için süreyi de kısıtlayamazsınız.
BAŞKAN Daha
önceki uygulamalar ortada.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bakın, süresiz
BAŞKAN
Burada siz karar verecek değilsiniz, teamüller var.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır, efendim, bakın, yani şu Mecliste
BAŞKAN
Teamül var ortada, daha önceki uygulamaları çıkartırım ben.
Buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, uygulamada öyle bir şey yok. Şimdiye kadar bu
kürsüde verilen savunma hakkı kısıtlanamaz.
BAŞKAN Karar
mercisi siz değilsiniz.
Buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ben sabaha kadar savunma hakkımı kullanacağım.
BAŞKAN Süreniz
başladı efendim, beş dakika, buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır, beş dakika değil, süresiz
Arkadaşlar,
yani, savunma hakkı kısıtlanamaz, savunma hakkı sonsuzdur
çünkü bakın, İç Tüzüke de bakın
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Ama onu şey edin.
SITKI GÜVENÇ
(Kahramanmaraş) Savunma hakkı suistimal edilemez.
KAMER GENÇ
(Devamla) Yani, Sayın Başkan, yakışıyor mu size?
Yani, insanların savunma hakkını kısıtlamak
Böyle bir
şey olur mu?
SITKI GÜVENÇ
(Kahramanmaraş) Suistimal ediyorsun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Getirin bakalım, savunma hakkının beş dakika
olacağına dair nerede var? Böyle bir şey olmaz.
İHSAN
ŞENER (Ordu) Teamülde var, teamülde.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır efendim, hayır, yani, savunma hakkı
kısıtlanamaz arkadaşlar.
BAŞKAN
Sayın Genç, sürenizi yeniden başlatıyorum, genel hükümlerden
dolayı on dakika veriyorum.
Buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yahu, on dakika da vermenize gerek yok.
XI.- DİSİPLİN CEZASI İŞLEMLERİ
1.-
Tunceli Milletvekili Kamer Gençe, Cumhurbaşkanıyla ilgili
sözlerinden dolayı, üç birleşim için Meclisten geçici çıkarma
cezası verilmesi
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bakın, sayın milletvekilleri, şimdi, aslında
ben Abdullah Gülün AKP Grubu tarafından seçilen bir kişi
olduğunu görüyorum. Onun için, kendime Cumhurbaşkanı kabul
etmiyorum. Olabilir. (AK PARTİ sıralarından Sayın
Cumhurbaşkanı sesleri, gürültüler)
Ya, bir susun,
ondan sonra konuşayım.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
KAMER GENÇ
(Devamla) Şimdi, bakın neden kabul etmiyorum? Şimdi, evvela,
bir defa, Anayasamızın Cumhurbaşkanı seçilmesiyle ilgili
maddesi var. Cumhurbaşkanı seçilebilmek için evvela Mecliste 367
milletvekilinin oy kullanması lazım. Bunun bir anlamı var.
104üncü maddede, Cumhurbaşkanı, tarafsız, devletin
organlarının işleyişine nezaret eden, herkesin sevgisini,
saygısını kazanan, devletin
sıkıştığı anda devletin kurumlarını,
demokrasiyi, tökezlediği zaman, tıkandığı zaman
İşte o kişinin, tarafsız, yaptığı icraatlar
dolayısıyla halk tarafından, siyasi partiler tarafından
kendisine müracaat edilen bir makam gibi görülen, tarafsız bir kişi
olması lazım. Bu tarafsız kişi olması Anayasada
öngörüldüğü için ben, bu Anayasanın yapımcıları
arasındayım- 367 tane oyun kullanılması lazım.
Eğer Cumhurbaşkanı seçiminde 367 oy kullanılmamışsa,
o zaman Meclis diyor ki: Ben bu aday gösterilen kişiyi tasvip etmiyorum.
Ey Meclis, sen bunu geri çek. Bunun yerine yeni bir Cumhurbaşkanı
adayı bana getir. Bunun hukuki
Yani, bunu anlayan adamlar bilir, bunu
hukuktan anlayan, anayasa felsefesini, hukukunu bilen insanlar bilir. Ha,
bilmeyen cahillere bir şey söyleyecek durumum yok.
Şimdi, böyle
olunca, evvela, Abdullah Gül bu usullere göre seçilmemiştir, AKP
tarafından seçilmiş, tek taraflı işlem yapan, âdeta AKPnin
orada noterliğini yapan bir kişidir.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Ahmet Necdet Sezer ne yaptı?
KAMER GENÇ
(Devamla) - Ve bakın, Anayasaya üye seçer, Danıştaya üye seçer.
Tayyip Erdoğanın teyzesinin oğlu Yüksek İslam Enstitüsü
mezunuyken getirmiş, Danıştaya üye seçmişler,
Danıştayla ilgisi yok ve getirmişler, bir yerlere vermişler
kendisini. Dolayısıyla, yaptığı hiçbir tasarrufta,
yaptığı hiçbir uygulamada tarafsızlığı
yoktur, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurumlarını sağlamakta
hiç tarafsızlığı yoktur, laik Türkiye Cumhuriyeti devletine
sahip çıkmamıştır. Bu kürsüde Türkiye Cumhuriyetine
hakaret ediliyor, devletin birlik ve bütünlüğüne hakaret ediliyor, bu
cumhuriyetin coğrafyası bölünüyor, siz neredesiniz? Niye sahip
çıkmıyorsunuz? Bir güne bir gün, bu devletin birlik ve
bütünlüğüne, cumhuriyetine, burada coğrafyası
parçalandığı zaman, içinizden biri çıkıp da Ya, böyle
bir coğrafya yok. dediniz mi? Bu cumhuriyete bu kadar hakaret
edildiği zaman karşı çıktınız mı?
Çıkmadınız. Çünkü, sizin de kafanızın arkasında
Türkiye Cumhuriyetine saygı yok, laik Türkiye Cumhuriyeti devletine
saygı yok, Türk milletine saygı yok, bu devletin kurucularına
saygı yok.
ORHAN ATALAY
(Ardahan) Yalan söyleme, yalancı!
KAMER GENÇ
(Devamla) - Dolayısıyla, kişiliğiniz bu. Onun için,
şimdi, ben burada
Abdullah Gül
çıkıyor, Efendim, Yavuz Selim ismini vereceğim köprüye. diyor.
Kendisi orada çıktı, böyle gülerek söyledi. Alevi vatandaşlar bu
defa Ya olmaz deyince, Tamam, oraya Yavuz Sultanın ismini verelim de
ama başka bir yere de Hacı Bektaş ismini verelim, Pir Sultan
Abdal ismini verelim. diyor.
Değerli
arkadaşlarım, Yavuz Sultan büyük bir Osmanlı kumandanı
olabilir, saygı duyarım, ben bir şey demiyorum ama kendisi, bir
sefer yaparken Kürt İdris-i Bitlisiyle birleşerek
Kızılbaşları kesmiş, büyük bir katliam
yapılmış. Bu, tarihten gelen bir gerçektir.
Şimdi, Alevi
vatandaşlarımız Arkadaş, bu, bizim inancımızdan
gelen insanları kesmiştir, katletmiştir. Tamam,
komutanlığına bir şeyimiz yok, saygı duyuyoruz yani
Osmanlı Devletinin saygıdeğer bir komutanıdır ama bu
şeyinden dolayı bu köprüye bu isim verilmesin. Dolayısıyla,
bu bizi rencide ediyor. diyorlar. Şimdi Abdullah Gül bunu açıkladı,
Abdullah Gül de, Efendim, bu köprüye Yavuz Sultan Selim ismini verelim ama
başka bir yere de Hacı Bektaş
Arkadaşlar,
Pir Sultan Abdal
İHSAN
ŞENER (Ordu) Sana hiç etkisi olmamış!
KAMER GENÇ
(Devamla) Şimdi, bu insanları Yavuz Sultan Selimle mukayese edecek
kişide bir ifade eksikliği var, bir anlayış eksikliği
var. Yani Bal kabağı lafıyla demek istediğim de bu. Yani,
arkadaş, tamam da şimdi, bu Pir Sultan Abdal çıkıp bir
mezhepteki insanları kesseydi veyahut Hacı Bektaş da bir mezhepten
olan insanları kesseydi, katletseydi; yahu, tamam da işte ona o ismi
verdik, buna da bu ismi verelim deseydi, bir mantığı olurdu, bir
aklı olurdu.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Konuşma! Sabiha Gökçeni söyle!
KAMER GENÇ
(Devamla) Dolayısıyla, bunu söylemek kadar basit, içi boş bir
laf olamaz, ben bunu söyledim. Yani, şimdi, Abdullah Gül sizin bir partili
mensubunuz olabilir.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Sabiha Gökçen, Tunceli!
KAMER GENÇ
(Devamla) Yani, ben Abdullah Güle bir saygı duymuyorum çünkü burada
çıkan her antidemokratik kanunu, en ufak ülke menfaatini, millet
menfaatini düşünmeden hepsini onayladı, Anayasa Mahkemesine
atadığı üyelerin kalitesi ortada, Danıştaya
atadığı üyelerin kalitesi ortada. E, şimdi,
arkadaşlar, Cumhurbaşkanlığı makamında oturan bir
kişi, o Cumhurbaşkanlığı makamının
gerektirdiği tarafsızlık, yansızlık, demokrat, hukuk
ilkeleri çerçevesinde eğer hareket etmiyorsa biz ona saygı
duyamayız çünkü o, o makamı temsil ederken saygı duyulması
gereken ortamı kendisinin yapacağı işlemlerle
sağlayacak.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Sabiha Gökçene niye saygı duyuyorsun?
Celladına niye söylemiyorsun?
KAMER GENÇ
(Devamla) Ya, şimdi, Sabiha Gökçen
Sen ismini değiştir
işte.
Ya, şimdi,
bakın yani o kadar ilkel düşünüyorsunuz ki! Ya, şimdi, siz bu
cumhuriyeti kuranlara düşmansınız. Siz bu cumhuriyeti yok etmek
için özel görevle gelmiş insanlarsınız.
CUMA İÇTEN
(Diyarbakır) Celladına âşık mısın?
KAMER GENÇ
(Devamla) Dolayısıyla, şimdi, bunları söylerken
bakın, sizin Genel Başkanınız ağzına gelen her
hakareti yapıyor. Bu hakaretleri yapan bir kişiye bir şey
demiyorsunuz. Ben demişim ki: Yani, bu kadar bal kabağı bir laf
söylenmez. Bunda hakaret yok arkadaşlar. Ha, hakaret kabul ederseniz
edin. Siz zaten, sizin elinizde fırsat olsa var ya, beni diri diri
yakarsınız, ben bunu biliyorum. (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler) Çünkü
niye? Ben sizin yaptığınız
hırsızlıkları dile getiriyorum, yolsuzlukları dile
getiriyorum. Bu memleketin bütün en mukaddes değerlerini yok ettiniz, bu
memleketin birlik ve bütünlüğünü yok ettiniz. Şimdi, doğu, güneydoğuyu
PKKya teslim ettiniz. Bugün, orada artık ordu karakola çekilmiş,
Türkiye Cumhuriyeti devleti orada yok. Bunun sebebi sizsiniz, bunun sebebi
Tayyip Erdoğandır, bunun sebebi Abdullah Güldür.
MEHMET CEMAL
ÖZTAYLAN (Balıkesir) Yazıklar olsun sana!
KAMER GENÇ
(Devamla) Bunun bedelini çok ağır ödeyeceksiniz (CHP
sıralarından alkışlar) Siz bakmayın şimdi
Yarın
öbür gün, oralarda siz de çıkamazsınız dışarıya
ama siz
Abdullah Gül diyor ki: Efendim, Tayyip Erdoğanı on bir
senedir iktidarda tutan benim diyor. Doğru diyor ve 21 Martta
Diyarbakır meydanında diyor ki:Ey vatandaşlar
CUMA İÇTEN
(Diyarbakır) Sen Diyarbakıra gidebiliyor musun?
KAMER GENÇ
(Devamla)
bu ülkede artık yeni bir güneş doğacaktır. Bu
güneş, yeni bir devlet doğacaktır. Artık, Türkiye
Cumhuriyeti Bayrağı yok edilecektir ve şeriat bayrağı
altında bir devlet kurulacaktır.
MEHMET CEMAL
ÖZTAYLAN (Balıkesir) Ne alakası var? Yalan söyleme be terbiyesiz!
KAMER GENÇ
(Devamla) Ve senin Abdullah Gül de diyor ki: Biz bunu tasvip ediyoruz.
Tayyip Erdoğan diyor ki: Biz bunu tasvip ediyoruz.
MEHMET CEMAL
ÖZTAYLAN (Balıkesir) Yazıklar olsun!
CUMA İÇTEN
(Diyarbakır) Diyarbakıra gidecek yüreğin var mı?
KAMER GENÇ
(Devamla) Bunun anlamı şu yani diyorlar ki: Biz Türkiye
Cumhuriyeti devletini yok edeceğiz, bunun yerine bir şeriat devleti
altında Türk Bayrağını da kaldıracağız.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Yahu, işte
Tayyip Erdoğan ne diyor? Artık Türk Bayrağını
kaldırın, bunun yerine üç hilal bayrağını getirin.
diyor. Bunun anlamı nedir? Türk Bayrağını
kaldırıyorsunuz.
Türk milletinin
millî duygularının yok edilmesi için her türlü tertibin içindesiniz.
Bunun başında Abdullah Gül var, Tayyip Erdoğan var.
Cumhuriyet
Bayramı kutlamalarını kaldırıyorsunuz, 30 Ağustos
Zaferinin kutlamalarını kaldırıyorsunuz, 19 Mayıs
kutlamalarını kaldırıyorsunuz, bu memleketin millî
heyecanlarını yok ediyorsunuz.
Siz kimin
Hükûmetisiniz, hangi devletin Hükûmetisiniz? Kimin peşinde
koşuyorsunuz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Bu devlet bu kadar
tahrip edilir mi arkadaşlar? Yani, siz bana ne ceza verirseniz verin, bana
vız gelir tırıs gider ama ben
(CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ
(Devamla) Sayın Başkan, benim sözüm daha bitmedi.
BAŞKAN Evet,
Sayın Genç, teşekkür ediyorum.
KAMER GENÇ
(Devamla) Lütfen, savunma hakkımı kullanayım.
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) Vah zavallı!
BAŞKAN Süre
tamamlandı Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Devamla) Savunma hakkımı kullanayım, müsaade edin.
BAŞKAN
Lütfen Sayın Genç. Usul
KAMER GENÇ
(Devamla) Savunma hakkı kısıtlanamaz.
BAŞKAN
Vermiyoruz efendim, bunu biliyorsunuz yani.
KAMER GENÇ
(Devamla) Ara verin, Meclis Başkanlık Divanında konuşun.
Savunma hakkı kısıtlanamaz arkadaşlar.
BAŞKAN
Şimdiye kadar yapılan uygulamalar bu şekilde Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Devamla) Şimdi, dokunulmazlığı kaldırılan
insanlar burada savunma yaptılar.
BAŞKAN
Teamül oluşmuş
KAMER GENÇ
(Devamla) Savunma hakkı kısıtlanamaz ama siz savunmanın
ne olduğunu bilmiyorsunuz.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Devamla) Bu bakımdan yani burada, Abdullah Gül benim Cumhurbaşkanım
değildir. (CHP sıralarından alkışlar)
CUMA İÇTEN (Diyarbakır) Allaha şükür
senin değil!
BAŞKAN Evet, sayın milletvekilleri, Tunceli
Milletvekili Sayın Kamer Gençe İç Tüzükün 163üncü maddesi
uyarınca, Meclisten geçici olarak üç birleşim çıkarma
cezası verilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın Genç, lütfen Genel Kuruldan
ayrılınız.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ben çıkmıyorum. Birleşime
ara ver, ondan sonra çıkacağım.
BAŞKAN Sayın Genç, lütfen
KAMER GENÇ (Tunceli) Çıkmayacağım.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Çık!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan,
kurallara saygılı bir kişi ve parti olarak, biraz önce
Önce şunu söyleyeyim: Sayın Gençin Genel
Kurulu terk etmesi için bence ara vermeniz gerekir, ondan sonra
geldiğinizde Kamer Genç gereğini yapmış olur.
Ancak, şimdi, madem Disiplin Yönetmeliğini bu
kadar uyguluyorsunuz Sayın Başkan, 157nci madde
Kamer Genç
kürsüdeyken 18 defa -çetele tuttum- 9 ayrı milletvekili tarafından
ihlal edildi.
Şimdi, bence de Sayın Gençin bugünkü
konuşmasında söylediği bal kabağı gibi bir laf
Şayet,
buradaki bal kabağından kasıt Sayın
Cumhurbaşkanıysa bu cezayı hak etmiştir ancak Sayın
Gençin cümlesindeki bal kabağı gibi laftan kasıt, söylenen
lafla ilgili bir sıfatsa böyle bir ceza dünya parlamentoları tarihine
geçer.
MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir) Daha ne
söylesin!
ENGİN ALTAY (Sinop) Bir
cumhurbaşkanının söylediği bir söze
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Buyurun Sayın Başkan, buyurun
Biz nasıl
çalışacağız burada?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
ENGİN ALTAY (Sinop) Bir Grup Başkan Vekili
olarak ben meramımı anlatamıyorsam nasıl
çalışacağız?
BAŞKAN Sayın Altay, sadece sizin için
değil ki her konuşmacı için, her parti yapıyor bunu.
KAMER GENÇ (Tunceli) AKPye hizmet ediyorsun!
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan,
bitiriyorum. Bitiriyorum Sayın Başkanım.
Özetle Sayın Başkanım, bu ülkede, Çankaya
Köşküyle ilgili geçmişte, siyasal yaşamımızda çok
şey söylendi. Velev ki sataşma Parlamento geleneğinde
vardır ama bu son günlerde, iktidar partisinde sataşmanın yerini
taciz aldı, hem de koro hâlinde bir taciz aldı ve siz, bu konuda
Başkan Vekili olarak, oturum yöneten Meclis Başkan Vekili olarak aciz
içindesiniz. Biz, muhalefet olarak, azınlık olarak bu durumu
artık kabul edilebilir noktaların üstünde görüyoruz. Verilen karar,
bu akşam söylenen söz için değil. Ancak Sayın Gençin müteaddit
defalar Parlamentoda, Genel Kurulda şahsınıza yönelik -ben
şahidim- 161e uyan 10 tane eylemi vardı, vermediniz, önermediniz.
Ama nedense, bu, 161i gerektiren, Sayın Gençin şahsınıza
yönelik, size yönelik hakareti, vesaire eleştirileri için
vermediğiniz cezayı, bu
akşam, birikmiş, birikmiş, birikmiş, son damlayla bardaktan
taşan bir su edasıyla, Sayın Cumhurbaşkanını da
kullanarak verdiniz.
Hiç sorun değil ancak Sayın Genç oturuma ara
vermediğiniz sürece Genel Kurulu terk etmeyecek.
Saygılar sunarım.
BAŞKAN Sayın Altay, 162nci maddenin (2)nci
fıkrasını okuyorum: Bu ceza verilir verilmez derhâl yerine
getirilir. Bu cezaya uğrayan milletvekili cezasının yerine
getirilmesine karşı gelirse
KAMER GENÇ (Tunceli) Evet, geliyorum çünkü senin cezana
saygı duymuyorum.
BAŞKAN Sabredin biraz.
başkan oturumu derhâl kapatarak o milletvekilinin
salondan çıkarılmasını idari amirinden ister.
ENGİN ALTAY (Sinop) Tamam, siz kapatın.
BAŞKAN Ben, önce, Sayın Gençe Lütfen Genel
Kurulu terk ediniz. demek durumundayım.
ENGİN ALTAY (Sinop) Tamam, şimdi
kapatın.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ben de etmiyorum çünkü sana
saygı duymuyorum, bu gruba da saygı duymuyorum.
BAŞKAN Ama, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
kürsüsü Sayın Cumhurbaşkanına, Sayın Başbakanına
ve sayın devlet görevlilerine hakaret kürsüsü değildir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 00.44
ON İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 00.57
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 130uncu
Birleşiminin On İkinci Oturumunu açıyorum.
Şimdi, 478
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı: 478) (Devam)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
16ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
17nci madde
üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 Sıra Sayılı yasa tasarısının 17.
maddesinin 3. fıkrasındaki Bu şekilde yenilenen sürücü
belgelerinden harç alınmaz ifadesinin Bu şekilde yenilenen sürücü
belgelerinden harç ve kıymetli evrak bedeli alınmaz şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Özgür Özel Ferit Mevlüt Aslanoğlu İzzet Çetin
Manisa İstanbul Ankara
Ayşe Nedret Akova Haydar Akar Mustafa Serdar Soydan
Balıkesir Kocaeli Çanakkale
Veli Ağbaba
Malatya
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 Sıra Sayılı Kanun teklifinin 17 nci Maddesinde yer alan
Bu şekilde yenilenen sürücü belgelerinden harç ibaresinden sonra gelmek
üzere ve değerli kâğıt bedeli ibaresinin eklenmesi
şeklinde, değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Adil Zozani Sırrı
Sakık
Iğdır Hakkâri Muş
Abdullah Levent Tüzel Hasip Kaplan İbrahim
Binici
İstanbul Şırnak Şanlıurfa
Nazmi Gür
Van
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan
Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın çerçeve 17
nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Mehmet Günal
Konya Manisa Antalya
Oktay Vural Mehmet Erdoğan Kemalettin Yılmaz
İzmir Muğla Afyonkarahisar
"MADDE
17- 2918 sayılı Kanunun 39 uncu maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"MADDE
39- Sürücü belgesi sahiplerinin, sürücü belgelerinin sınıfına
göre sürmeye yetkili oldukları araçlar ile Türk
vatandaşlarının ve yabancıların dış
ülkelerden aldıkları sürücü belgelerinin ülkemiz sürücü belgeleri ile
değiştirilmesine ve dış ülkelerden aldıkları
sürücü belgeleriyle ülkemizde araç kullanmalarına ilişkin usul ve
esaslar yönetmelikle belirlenir.
Sürücü belgesi sahiplerinin, sürücü
belgelerinin sınıfına göre sürmeye yetkili oldukları
araçların dışındaki araçları sürmeleri yasaktır.
Bu fıkra hükmüne aykırı hareket eden sürücüye 500 Türk
Lirası idari para cezası verilir. Bu kişilere araç
kullandıran araç sahibine de tescil plakası üzerinden aynı
miktarda idari para cezası verilir.
Sürücü belgeleri
süreli olarak verilir. Belgelerin geçerlilik süreleri, yenilenmesinde aranacak
şartlar ile diğer usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir. Bu
şekilde yenilenen sürücü belgelerinden harç alınmaz. Geçerlilik
süresi dolan sürücü belgesi ile araç kullanan sürücüye 343 Türk Lirası
idari para cezası verilir ve sürücü belgesi geri alınır.
Dış
ülkelerden aldıkları sürücü belgeleri ile yönetmelikte belirtilen
süre ve şartlara aykırı olarak araç kullananlar hakkında
her seferinde 343 Türk Lirası idari para cezası verilir."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa)
Katılamıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Erdoğan, Muğla Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ERDOĞAN
(Muğla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 478
sıra sayılı Kanun Teklifinin 17nci maddesi üzerinde
vermiş olduğumuz önerge hakkında Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, bu
maddedeki en önemli husus, sürücü belgelerinin değiştirilmesi.
Bununla ilgili, bu konu ilk gündeme geldiğinde, ben İçişleri
Bakanlığına bir soru önergesi verdim ancak gelen cevapla
verdiğimiz soru önergesi birbiriyle örtüşür durumda değil. Bir
defa sürücü belgesinin kaç yıl geçerli olacağının
yönetmelikle belirlenmesi doğru değildir, bunun kanunda açıkça
belirtilmesi lazım.
Yine, sürücü
belgelerini değiştirmenin elbette ki bir bedeli var, bu bedeli kim
ödeyecek? Zaten vatandaşın canı burnunda, herkes geçim derdine
düşmüş. Şimdi, bunun üzerine, bugün sosyal medyada 101 lira bu
belgelerin değiştirilmesiyle ilgili bedel alınacağı,
ücret alınacağı beyan edilmektedir ama bu işin maliyeti kaç
paradır ve bu işten elde edilecek geliri kim elde edecektir? Yani, bu
işin gerçekten maliyeti nedir, bu işten ne kadar para
kazanılacaktır ve bu parayı kim kazanacaktır? Yani, bu
belgeleri devlet kendisi mi değiştirecek, yoksa bu
değiştirme işi birilerine peşkeş mi çekilecek veya bu
değiştirme işinin ücretini devlet mi karşılayacak,
vatandaş mı karşılayacak, yoksa bundan geri adım
atılıp bu para vatandaştan mı alınacak?
Tabii, buradaki
değiştirme işleminin kriteri ne olacak? Bu da çok önemli.
Mesela, şu anda, SRC Belgesi diye bir belge verilmekte vatandaşa,
verilen bu belgelerde vatandaştan istenen şey şudur: Sürücü
belgenin fotokopisini çek, nüfus cüzdanının fotokopisini çek,
şuraya şu kadar para yatır, gönder, ondan sonra bir ay sonra
senin eline SRC Belgesi gelsin. Arkadaşlar, vatandaşın zaten
ehliyeti var, nüfus cüzdanı da var, uydurma bir belge veriyorsunuz. Hiçbir
sınav yok, bir kriter yok, sağlık kontrolü yok, ortada hiçbir
şey yok. Sadece vatandaştan bir miktar -150 lira mı, 155 lira
mı neyse paranın miktarı, bu da her sene herhâlde
yılbaşında değişiyor- para almak için vatandaş
bir SRC Belgesi zulmü yapılıyor. Buradaki ehliyeti
değiştirme zulmü de acaba bunun gibi bir şey mi olacaktır?
Şimdi,
eğer ehliyet verme işini özelleştirmeyi düşünüyorsanız
bu konuda vatandaşın sırtından kimlere para
kazandırmayı düşünüyorsunuz, bu kanunla birlikte Hükûmet
yetkilisi, Hükûmet temsilcisi bunu da açıklasın açıkça.
Bir de tabii,
bugünlerde Gezi eylemlerinde görev yapan çevik kuvvet polislerinin
değişik miktarlarda maaş taltifiyle ödüllendirilmeleri
konuşulmaktadır. Bununla ilgili bugün Emniyet Genel Müdürlüğü de
bir açıklama yapmış ve çevik kuvvette görev yapan personele
1.000 ila 1.500 lira arasında değişik maaş ödüllendirmeleri
verildiği ilan edilmiştir. Bu ödüllendirme olayında da emniyet
teşkilâtı bir kez daha
ayrıştırılmıştır. Trafik polisleri,
karakolda çalışanlar, değişik birim ve illerden
İstanbula, Ankaraya polis topladınız. Bunlara nasıl ödül
vereceksiniz? O çevik kuvvetle bunların arasındaki farklılık
nedir yani çevik kuvvet polislik görevini yapıyor da diğerleri
yapmamakta mıdır? Çevik kuvvete verilen bu para bunlara niçin
verilmemektedir? Yine, bu olaya gitmemekle beraber, birçok arkadaşının
bu olayda görevlendirilmesi sebebiyle, 12-12 karakollarında, görev
yaptığı birimlerde çalışan diğer emniyet
personelinin suçu, günahı nedir? Yani, çevik kuvvetin sizin
açınızdan diğer polislerden farkı nedir?
Biliyorsunuz, geçen
sene, kanun hükmünde kararnameyle tazminatları düzenlerken de
çalıştığı birime göre polislerin aldığı
tazminatları farklılaştırdınız.
Dolayısıyla benim polisim-benim olmayan polis diye polisi de kendi
içerisinde ayrıştırmaya devam ediyorsunuz. Bu, yarın,
bundan sonra diğer olaylara müdahale sırasında sizin önünüze
sıkıntı olarak dönecektir. Polisi yanlı
kullanıyorsunuz, bir de polisi kendi içinde
ayrıştırıyorsunuz; hem vatandaşla polisi
karşı karşıya getiriyorsunuz hem de polisi kendi içinde
birbiriyle karşı karşıya getiriyorsunuz. Buna
hakkınız yok arkadaşlar. Bu, önümüzdeki dönemde yeni
sıkıntılar olarak, yeni huzursuzluklar olarak size dönecektir.
Bu hatanızdan bir an önce dönün. Bu polisin hepsi Türk devletinin, Türk
milletini polisidir, hepsine eşit davranın.
Teşekkür
ediyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağı kalktı)
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan, yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunacağım ancak yoklama talebi var,
yerine getireceğim.
Sayın Altay,
Sayın Aslanoğlu, Sayın Çetin, Sayın Özkoç, Sayın
Köktürk, Sayın Özgündüz, Sayın Çıray, Sayın Ağbaba,
Sayın Eyidoğan, Sayın Acar, Sayın Özel, Sayın Kurt,
Sayın Değirmendereli, Sayın Kuşoğlu, Sayın Özkan,
Sayın Seçer, Sayın Öz, Sayın Küçük, Sayın Köse, Sayın
Köprülü.
İki dakika
süre veriyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı: 478) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 Sıra Sayılı Kanun teklifinin 17 inci Maddesinde yer
alan Bu şekilde yenilenen sürücü belgelerinden harç ibaresinden sonra
gelmek üzere ve değerli kağıt bedeli eklenmesi şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa)
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Teklif ile yenilenen sürücü belgeleri için trafik
harcı ödenmemesi öngörülmektedir. Bu kamu yararına uygun bir
değişikliktir. Fakat sürücü belgesi almaya ilişkin mali külfet
iki tanedir. Biri 492 sayılı Harçlar Kanununa göre alınmakta
olan trafik harcı, diğeri ise 210 sayılı Değerli
Kağıtlar Kanununa göre tahsil edilen değerli kağıt
bedelidir. Sürücü belgesi almaya hak kazanan bir vatandaş, ehliyet
sınıfına göre 110 TL ila 556 TL arasında değişen
harç ödemekle birlikte, belgesinin kendisi için ise 89 TL değerli
kağıt bedeli ödemek durumundadır. Sürücü belgelerinin
yenilenmesinde her yıl Maliye Bakanlığınca güncellenen
değerli kağıt bedeli tutarını ödemek durumunda
kalacaktır.
Trafik harcı için öngörülen kamu
yararının, değerli kağıt bedeli içinde
düşünülmesi ve yenileme süreçlerinde bu bedelin alınmaması
doğru olacaktır.
Bu nedenlerle maddenin teklif metninde
değiştirilmesi gerekmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı
yasa tasarısının 17. maddesinin 3. fıkrasında Bu
şekilde yenilenen sürücü belgelerinden harç alınmaz. ifadesinin Bu
şekilde yenilenen sürücü belgelerinden harç ve kıymetli evrak bedeli
alınmaz. şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Özgür Özel (Manisa)
ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HÜSEYİN
ŞAHİN (Bursa) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Özgür Özel,
Manisa Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; önergemiz üzerinde söz aldım, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
8 milletvekilinin tutuklu olduğu, 100e yakın
gazetecinin tutuklu olduğu, binlerce öğrencinin, 10 binlere
yakın düşünce suçlusunun tutuklu olduğu bir ülkede bu bizim
imajımızı ne kadar sıkıntıya sokuyor, bunlara,
Türkiye'nin bu sıkıntılı durumuna nasıl çözüm bulabiliriz
derken biraz önce öyle bir şeye daha imza attık ki bal
kabağı gibi bir sözü, içi boş bir söz
tanımını hakaret kapsamına aldık. Şimdi, biz her
şeyde bir suç bulan savcılara, uzun tutukluluklara karar veren
hâkimlere ne diyelim? Demek isterim ki üzüm üzüme baka baka kararır,
korkarım ki oturumlardan men edilebilirim; demek isterim ki armut dibine
düşer ama belki de milletvekilliğim yanar. Düşünün ki herkesin
kürsüden nasıl konuşacağına, ne görüşü ifade
edeceğine, hangi önergeyi destekleyip desteklemeyeceğine bile ayar
vermeye çalışan, alkışlayanlara Bu sözü
alkışlamaya utanmıyor musunuz? diyecek kadar kibre
boğulmuş bir iktidar partisi grubu en son bugün bunu da yaptı.
Oysa biz, dün, öyle bir gece yaşadık ki bütün dünyayla birlikte bir
darbeyi canlı yayında izledik. Bir yıl önce seçimle gelmiş
olan bir cumhurbaşkanı, bir askerî darbeyle görevden
uzaklaştırıldı. Bu sabah, bu Meclisin bir Komisyonunun dört
partinin üyelerinin ittifakıyla bunu kınamasından duyduğum
memnuniyeti ifade etmek için çıkacaktım kürsüye
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Bravo!
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla)
ve her türlü darbeye karşı olduğumuzu ifade
edecektim. Dün akşam, Sayın Sadık Yakutun yönettiği bir
oturumda burada gerçekleştirilmeye çalışılan bir sivil
darbeye, bir iktidar darbesine Sayın Yakutun nasıl direndiğini
övecektim ki Sayın Yakut da bugün ortaya koyduğu bu performansla bu
övgüleri yapmaktan beni alıkoydu maalesef. Ama, dün akşam, İç
Tüzükün Muhalefet tarafından verilen önergelere Hükûmet
katılmıyorsa muhalefet temsilcisi beş dakika süreyle bunu izah
eder. maddesini, oradaki bir boşluktan yorumlayarak Sayın
Elitaşın teklifi ve Sayın Maliye Bakanıyla orada
Maliye
Bakanı Biz bu önergeye katılıyoruz. deyip iktidar partisi
oylarıyla önergeyi düşürme ve muhalefet partisini susturma gibi
Parlamento içi bir darbeye kalkışıldı dün akşam
burada.
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) İç Tüzük, İç Tüzük
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) Biz üzülerek ve âdeta şunu düşünerek izledik: Yani, bir
gün, Allah göstermesin -bundan sonra olmayacak, öncekileri kınıyoruz,
sonrakilere göğsümüzü siper edeceğiz- askerin dipçiğiyle gelip
çenemize çenemize vurup bizi susturması ne demekse, dün akşam,
Sayın Elitaşın yapmaya çalıştığı odur.
(CHP sıralarından alkışlar)
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Hakaret ediyor Komisyona. Komisyon özgür
iradesiyle katılma kararı verdi.
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) Çok açık ve net olarak ifade etmek istediğim bir husus da
var ki dün akşam, Sayın Bakanın yaptığı mesele
şudur: Bir gariban vatandaş, bir zenginin, Mehmetin arabasıyla
kaza yapmış. Mehmet diyor ki: Aramızda anlaşalım,
tutanağa gerek yok, işi uzatmayalım, sen git bizim dükkâna
Mustafa paranı versin. Vatandaş itimat ediyor, gidiyor
Mustafanın dükkâna, Arap hurmadan indi, mafiş; Seni tanımam
kardeşim, tuttursaydın tutanağı. İndir kaldır,
konuşma hakkın yok.
Mehmet, bir tane
çek vermiş vatandaşa, gitmiş Mustafa Beyden tahsilata,
karşılığı yok.
Arkadaşlar,
biraz önce verdiğim bu iki basit örnekte, eğer, bir tanesi ticari
ahlaka ne kadar aykırıysa, öbürü kişisel ahlaka ne kadar
aykırıysa dün akşamki hareket de siyasi ahlaka o kadar
aykırıdır. (CHP sıralarından alkışlar)
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Utanmazsın sen, utanmaz!
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) - Dün akşamki davranışı, bir demokrasi darbesi
olarak
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Sen, utanmaz bir adamsın!
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) -
açıkça ifade ediyorum ve bir tek şey söylüyorum:
Sayın Bakanım, orada oturuyorsunuz. Sayın grup başkan
vekilleri gündüz buluttan nem kapıp yayın saatlerinde her şeye
itiraz ediyorlar, konuşuyorlar. Bu vakitlere gelince yoruluyoruz,
yoruluyorlar, asapları bozuluyor, biraz önceki harika örnek gibi son damla
bardağı taşırmaya başlıyor, çare arıyorlar: Muhalefeti
susturalım, önergeleri geçirelim. Sayın Bakan, vakit
yaklaştı, Sayın Elitaş bir sivil darbeye daha
kalkışabilir. Sizden, Türkiye Cumhuriyeti Parlamentosunun ve Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmetinin bir Bakanı olarak haseten rica ediyoruz, ne
gelirse gelsin partinizden öneri, lütfen, bu gazi Meclisin anlına böyle
bir kara leke sürmeyiniz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Sayın Başkan, Komisyon olarak söz
talebimiz var.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Özel.
Sayın Özel,
Cumhurbaşkanını Türkiye Büyük Millet Meclisi seçmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin her ferdinin, kendi iradesine sahip
çıkıp Sayın Cumhurbaşkanına söylenen hakaretamiz
sözlere karşı durması gerekir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Ne hakareti? Hakaret değil Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hiç
kimse sevmek zorunda değil. Efendim, Sayın
Cumhurbaşkanının söylediği söze İçi boş bir
laf. demek, Sayın Cumhurbaşkanına hakarettir. (CHP
sıralarından gürültüler)
EMRE KÖPRÜLÜ
(Tekirdağ) Daha neler!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Değildir, değildir; eleştiridir.
BAŞKAN - Ama
herkes Cumhurbaşkanını saymak zorunda.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Değildir, ağır bir eleştiridir ama hakaret
değildir.
BAŞKAN - Ne
Meclis kürsüsünden ne Twitter hesabından Sayın
Cumhurbaşkanını aşağılayıcı, Sayın
Cumhurbaşkanına hakaret etme hakkı kimsenin değildir.
TUFAN KÖSE (Çorum)
Allahtan sen hâkimliği bırakmışsın da milletvekili
olmuşsun.
BAŞKAN - Bu
hak kimseye verilmemiştir, buna da mümkün olduğunca engel olunur.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurun
Sayın Elitaş.
TUFAN KÖSE
(Çorum) Özel yetkili Meclis Başkan Vekili.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, az önce konuşan kişi ismimden de bahsederek
dün bir sivil darbe yapmak istediğimi ifade etmiştir.
TUFAN KÖSE (Çorum) Hâkim olsan herkese
ceza vereceksin.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) -
İç Tüzükün kurallarını uygulamak için yaptığım
bir hareketti.
İzin verirseniz cevap
vereceğim.
BAŞKAN Buyurun Sayın
Elitaş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İki dakika süre veriyorum.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
6.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin görüşülen kanun teklifinin 17nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşma sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Değerli
milletvekilleri, burada bir İç Tüzük var, İç Tüzükü uygulamaya
çalışıyoruz ama üzülerek ifade ediyorum ki özellikle 24üncü
Dönemde İç Tüzük diye bir şey kalmadı. Eline İç Tüzükü
alıyor
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
İşte görüldüğü gibi
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Türkiye Büyük Millet Meclisine, kürsüsüne ve Başkanlık Divanına
Sayın Başkan, Sayın Başkan diyor ve buradan
konuşuyor. İnceleyin 23üncü Dönemi, inceleyin 22nci Dönemi, inceleyin
21inci Dönemi, bundan önceki dönemleri ama
TUFAN KÖSE (Çorum) İç Tüzükü
nereden öğrendin? Hangi hukuk fakültesi mezunusun sen?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Sayın Başkan, biraz önce Sayın Altay
BAŞKAN Sayın Milletvekili,
her çıkan konuşmacı hangi okul mezunu olduğunu söylemek
zorunda değil ki burada.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Sayın Altay biraz önce demişti ki: İç Tüzükün 157nci
maddesini uygulayın.
ENGİN ALTAY (Sinop) Oraya
uyguluyorsa, buraya da uygulasın. Oraya uygulasın, memnuniyetle
buraya da uygulasın. Öyle şey olur mu?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Bakın, değerli milletvekilleri, Medenî Kanunun 2nci maddesi hakkın
istismarının suistimalini engellemiştir. Şu anda
yaptığımız işler -dün de ifade ettim- hiç kelime
değişikliği dahi yapmadan maddeyi aynen olduğu gibi
alıp -özellikle uzun maddeleri- ve matbu gerekçelerle birlikte burada
okutarak zaman kaybettirmeye çalışmak Türkiye Büyük Millet Meclisi
üyelerine işkenceden başka bir şey değildir.
TUFAN KÖSE (Çorum) Sen mi karar
vereceksin ona?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
İç Tüzük 87yi okursanız İç Tüzük 87de ne olduğu belli,
açın okuyun.
İZZET ÇETİN (Ankara) Size
yakışıyor işkence, sabahlara kadar
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Eğer komisyon ve hükûmet katılırsa bir önergeye -komisyonun
katılması için 14 üyenin orada bulunması gerekir- o önergenin
gerekçesi okunmaz ve oya sunulur. Yapılan iş budur. Şu anda
sizin yaptığınız iş tamamen İç Tüzükün
istismarıdır.
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) - Sen ne
kadar temsil ediyorsan ben de o kadar temsil ediyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
İç Tüzüke karşı yapılmış bir istismarla ilgili
bizim yaptığımız İç Tüzüke uygun bir hareketi niye
darbe olarak görüyorsunuz?
İZZET ÇETİN (Ankara) Bir
madde 17 sayfa olur mu?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Ama
hayatınız darbelerle geçmiş. Her şeyi darbeden
bekliyorsunuz, sadece namludan medet umuyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İZZET
ÇETİN (Ankara) Ya, hangi yasadan bahsediyorsunuz?
ALİ
ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Bu kanunun kendisi İç Tüzükün ağır
ihlalidir, böyle bir kanun olur mu?
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Sayın Elitaş, nerede var, nerede var?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Söylenenler edepsizdi. Edep, edepsizliğe cevap vermemektir.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Sayın Başkan, Komisyon olarak söz talebimiz var. Siyasi
ahlaktan bahsetti, Komisyonu ahlaksızlıkla suçladı.
BAŞKAN Hayır, sataşma
nedeniyle söz isteyecekseniz ayrı ama Komisyon olarak
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, Komisyonun her zaman konuşma hakkı
vardır.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Altay, buyurun.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan, Sayın Grup
Başkan Vekili bizim Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünü
istismar ettiğimizi ifade etmiştir. Bu, herhâlde takdir edersiniz ki
ciddi bir sataşmadır grubumuza. Söz talep ediyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
(CHP sıralarından alkışlar)
Sataşma nedeniyle iki dakika söz
veriyorum.
7.- Sinop Milletvekili Engin Altayın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın sataşma nedeniyle konuşma sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY (Sinop) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, öncelikle
şunu da belirtmem lazım: Sayın Elitaş geldi, Herkes
artık eline bir İç Tüzük alıyor, havada sallıyor. falan
dedi.
Sayın Elitaş, Türkiye Büyük
Millet Meclisi üyelerinin tümünün en iyi bilmesi gereken birinci şey
İç Tüzüktür, ikincisi de partilerinin grup iç yönetmeliğidir.
Milletvekillerimizin hepsinin Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünü bilmelerinden doğal bir şey olamaz, önce onu
söyleyeyim. İç Tüzükü bilmek, İç Tüzük uyarınca hak aramak sizi
rahatsız edebilir. Bu beni ilgilendirmez, bir.
Sayın Başkan, ikinci sözüm de
size. Madem İç Tüzükten açtık bugün, Sayın Başkan, sizin
de Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 64üncü maddesini bir
kere daha okumanızı tavsiye ederim,
Üç: Burada dün gece yaşanan
hakikaten bir siyasi trajediydi. Değerli arkadaşlar, bunu hepiniz
biliyorsunuz.
Madem böyle bir şeye cüret ettiniz
Sayın Elitaş, suratınız bir karış niye oradan
çantaları, tası tarağı toplayıp bu Parlamentoyu terk
ettiniz? Önce çıkın burada bunun cevabını verin, hem kendi
grubunuza verin hem muhalefete verin. Sizin grubunuzdaki çok sayın
milletvekilleri de muhalefet de sizin ve Hükûmetinizin oyuncağı
değildir.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı: 478) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
18inci madde üzerinde iki adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı
Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
18 nci maddesi ile değiştirilen 2918 sayılı kanunun 41 nci
maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (c) bentlerinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ağan Ayaydın İzzet Çetin
İstanbul İstanbul Ankara
Musa Çam Kazım Kurt Ercan Cengiz
İzmir Eskişehir İstanbul
Mahmut Tanal Veli Ağbaba
İstanbul Malatya
a) Yönetmelikte belirtilen yaş ve ağır
vasıta sürücü belgesi için deneyim şartını
taşımaları,
c) İçişleri ve Sağlık Bakanlıklarınca
müştereken çıkarılacak Yönetmelikte belirlenen sağlık
şartlarının aile hekimince veya tek hekimce tespit edilmiş
olması,
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı
Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporları (2/1613, 1/778) nın çerçeve 18 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Mehmet Günal
Konya Manisa Antalya
Oktay Vural Kemalettin Yılmaz
İzmir Afyonkarahisar
MADDE
18 - 2918 sayılı Kanunun 41 inci maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"MADDE
41- Sürücü belgesi alacakların;
a) Yönetmelikte belirlenen yaş ve deneyim
şartlarını taşımaları,
b) Öğrenim durumu itibarıyla en az
ilkokul düzeyinde eğitim almış olmaları,
c) İçişleri ve Sağlık
Bakanlıklarınca müştereken çıkarılacak yönetmelikte
belirlenen sağlık şartlarını
taşımaları,
d) Sürücü kurslarında teorik ve
uygulamalı eğitimini tamamlayıp sürücü
sınavlarını başararak, motorlu taşıt sürücüsü
sertifikası almış olmaları,
e) Adli sicilinde, 26/9/2004 tarihli ve 5237
sayılı Türk Ceza Kanununun 188, 190 ve 191 inci maddeleri, 21/3/2007
tarihli ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununun 4 üncü
maddesinin yedinci fıkrası, 10/7/1953 tarihli ve 6136
sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler
Hakkında Kanunun 12 nci maddesinin ikinci ve takip eden
fıkralarında belirtilen suçlardan hüküm giydiğine dair
kayıt bulunmaması,
f) Önceden verilmiş
aynı sınıf bir başka sürücü belgesinin bulunmaması,
g) Başka
sınıf sürücü belgesi alabilmek için, daha önce verilmiş ancak
geri alınmış olan sürücü belgesinin bu Kanunda öngörülen
şartlar yerine getirildiği için sahibine iade edilmiş
olması, zorunludur.
Sürücüler ile
sürücü adaylarının hangi şartlarda ve hangi sınıf
sürücü belgesi alabilecekleri ile bunların araç kullanma
şartları, kullanılabilecek araçların niteliklerine ve
sağlık şartlarına dair usul ve esaslar İçişleri,
Sağlık ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlıklarınca çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.
Bu maddede aranan
şartlardan herhangi biri mevcut olmadan veya hileli yollarla temin
edilmiş olduğunun anlaşılması hâlinde, sürücü belgesi,
Emniyet Genel Müdürlüğü veya bağlı trafik tescil
kuruluşlarınca iptal edilir. Bu kişilere, bu madde hükümlerine
uygun olarak yeniden sürücü sertifikası alınması hâlinde yeniden
sürücü belgesi verilir.
Sürücü belgesi
alındıktan sonra bu maddenin birinci fıkrası (e) bendinde
belirtilen suçlardan biri ile mahkûmiyet hâlinde bu kişilerin sürücü
belgeleri, bu Kanunun 6 ncı maddesinde sayılan görevliler
tarafından bu maddenin birinci fıkrasının (e) bendinde
belirtilen şartlar sağlanıncaya kadar geri alınır. Bu
Kanunun 48 inci madde hükümleri saklıdır."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Sayın Başkan, katılıp
katılmadığımı belirtmeden önce, Komisyon adına
bir açıklama yapmak istiyorum.
Az önce
milletvekili arkadaşımız Özgür Özel bir konuşma
yapmıştır. Plan Bütçe Komisyonu ve üyelerinin burada kendi özgür
iradeleriyle İç Tüzükten gelen bir hakkı kullanmalarını
siyasi ahlaka aykırı olarak nitelemiştir. Ben şu an orada
kendisinin yapmış olduğu konuşmanın siyasi ahlaka
uymadığını ve Komisyonun tamamen İç Tüzük
kuralları içerisinde hareket ettiğini sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Önergeye de
katılmıyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Nasıl İç Tüzüke göre hareket ettin? Nasıl
ettin?
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Kemalettin Yılmaz, Afyonkarahisar
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan
BAŞKAN
Önerge işlemi bitsin, tamam.
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
478 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 18inci maddesinde Milliyetçi Hareket Partisi
olarak vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında
söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bildiğimiz
üzere, bir AKP klasiği daha yaşıyoruz. Türkiye Büyük Millet
Meclisi tarihine AKP sayesinde kanun çıkarmanın -tabiri caizse-
laçkalaştırıldığı kanun hükmünde kararnamelerin
arkasını toplamaya çalışıyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisinin
kapanmasına yakın, apar topar hazırlanan onlarca önemli değişikliğin
olduğu bu torba kanun, umarız son olur. Türkiye Büyük Millet
Meclisinin çalışma düzeninin de ayaklar altına
alındığı bu yöntemden inşallah bir an evvel
vazgeçilir.
Milliyetçi Hareket
Partisi olarak bu kanunun 18inci maddesinde bir değişiklik önergesi
verdik. 18inci madde ile birçok temel değişiklikler getiriliyor.
Sürücüler ile sürücü adaylarının hangi şartlarda ve hangi
sınıf sürücü belgesi alabilecekleri ile bunların araç kullanma
şartları, kullanılabilecek araçların niteliklerine ve
sağlık şartlarına dair usul ve esaslar -Türkiye
Cumhuriyeti- İçişleri ve -Türkiye Cumhuriyeti- Sağlık
Bakanlıklarınca çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.
denilmektedir. Ancak, burada büyük bir eksiklik vardır. Ülkemizde
ulaştırmanın temeli, bu kanunun asıl kontrol merkezi
olması gereken Türkiye Cumhuriyeti Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı maalesef saf dışı
bırakılmıştır. Bu düzenlemelerin içinde mutlaka
Türkiye Cumhuriyeti Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığı da bulunmalıdır. Özellikle araçların
nitelikleri ve birçok aracın kullanılabilmesi ve trafikte yer
alabilmesi için gerekli olan yetki belgelerini veren bu Bakanlık neden bu
yönetmeliklerin çıkartılmasında yer almamaktadır, anlamak
maalesef mümkün değil. Bu Bakanlığımızın yasa
teklifi hazırlanırken apar topar yapılan yasa maddelerinde
unutulduğunu düşünerek önergemizle eklenmesini istedik. Makul olan bu
teklifimizin dikkate alınmasını istiyoruz.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde her yıl binlerce kişinin
hayatını kaybettiği, binlerce kişinin
yaralandığı, büyük maddi hasarlı trafik
kazalarının gerçekleştiğini göz ardı etmemeliyiz. Son
on yılda 1 milyon 330 bin trafik kazası gerçekleşti. Bu
kazalarda maalesef 43 bin insanımız yaşamını yitirdi,
2 milyona yakın vatandaşımız da yaralandı, maddi
kaybın ise haddi hesabı yok. Yıllardır uygulanan sisteme
rağmen, kazalar maalesef her geçen gün gittikçe artıyor. Ehliyet
sınavlarındaki usulsüzlükler ve ahbap çavuş ilişkileri
maalesef had safhada. Sürücü kursları maalesef diyorum tekrar-
gereği gibi denetlenemiyor. Ehliyet almak âdeta sıradan bir durum
hâline geldi.
Değerli
milletvekilleri, gerek ehliyet alma olayında gerek eğitim
olayında gerekse imtihan olaylarındaki denetimler çok daha
sıkı yapılmalı, sınavlar da sağlıklı
bir şekilde yapmalı ki trafikte can ve mal kaybını en aza
indirebilelim.
Saygıdeğer
milletvekilleri, gerçekten trafikteki can ve mal kaybının aza
indirilebilmesi için hepimizin çok daha duyarlı olması ve konuyu
önemseyerek gündelik yaşamımıza taşımamız
lazım.
Bu duygu ve
düşünceler içerisinde yüce heyetinize saygı ve selamlarımı
sunar, çıkartılacak olan yasanın hayırlı uğurlu
olmasını dilerim.
Cümleten iyi
geceler efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan, karar yeter sayısı
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar
yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 01.33
ON ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 01.39
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet
Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 130uncu
Birleşiminin On Üçüncü Oturumunu açıyorum.
478 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 18inci maddesi üzerinde Afyonkarahisar
Milletvekili Kemalettin Yılmaz ve arkadaşlarının
önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi,
önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul
edilmemiştir.
Teklifin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
Diğer önergeyi
okutmadan önce, Sayın Özel, sataşma nedeniyle söz talebiniz
vardı ancak ben ara vermek zorunda kaldım.
Buyurun.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Aynı oturumda almanız gerekirdi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Evet, evet, biliyorum efendim.
Bu durumda adaleti
nasıl tesis etmeyi takdir ederseniz ben ona uyacağım efendim.
BAŞKAN
Efendim?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Bu durumda adaleti nasıl tesis etmeyi takdir ederseniz ben ona
uyacağım yani yerimden mi vermek istersiniz yoksa tutanağa
BAŞKAN
Hayır, önce ne için söz istiyorsunuz onu bir söyleyin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Efendim, biraz önce Sayın Bilgiçin benim sözlerim üzerine doğrudan
ismimi de zikrederek ve hem ifade ettiğim kelimeleri çarpıtarak bir
başka yöne çevirmesi hem de şahsımla ilgili hakaretinden
dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN Peki,
nasıl takdir etmemi istiyorsunuz adaleti; yerinizden mi, kürsüden mi?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Kürsüden olursa daha memnun olurum efendim. Takdir şahsınıza
ait.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Ama sataşmadan söz veriyorsunuz efendim. Sayın
Başkan, oturum geçti, önergesi üzerinde konuşsun.
BAŞKAN
Sataşma nedeniyle daha önceki oturumda söz istedi.
Buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
8.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Plan ve Bütçe Komisyonu Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiçin yaptığı açıklama sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; lafı çok
uzatmayacağım, bu iyi niyeti de suistimal etmek istemem.
Sayın Bilgiç
benim açıklamalarım üzerine, söz alarak da değil, kendisine bir
sonraki önergeye katılıp
katılmadığı sorulduğunda, kendisine İç
Tüzük tarafından verilen bir hakkı kötüye kullanarak -ki hukukun en
temel ilkesidir, hiçbir hak kötüye kullanılamaz- bu Parlamentoda
şahsıma bir hakaret ve sataşmada bulundu. Buna
karşılık bir tek şunu söyleyeceğim: Takdir bütün
milletvekillerimizin iç dünyasında olsun. Bu Parlamentoda, ben diyorum ki,
muhalefet partilerinin önergelerine eğer daha önceden Hükûmetin paralel
bir görüşü yoksa ve altında iktidarın da önergeleri yoksa
genelde katılamadığını ifade ediyor ve daha sonra da
bu iktidar partisinin oylarıyla reddedilmeden önce burada çıkıp
beş dakika konuşuyoruz. Bu, bu döneme ait değil, Parlamentonun
yıllardır uygulanan iç tüzüklerine ve teamüllerine uygun bir durum.
Sayın Bilgiç
diyor ki: Biz, milyonlarca kez tekerrür etmiş bu olayın
hilafında, dün akşam, sayın grup başkan vekili oraya gidip
geldikten sonra Sayın Bakan ve komisyon sözcüsü ilk kez ve
kendiliğinden ve özgür iradeleriyle bir muhalefet önergesine
katıldılar, sonra da grubumuz, Bakanımız ve Komisyonun
katılmasına rağmen kendi özgür iradesiyle reddetti. Eğer
bu böyleyse ben siyasi olarak ahlaksızlık yaptım. Eğer
böyle olduğunu vicdanınıza ikna edemiyorsanız siyasi
ahlaksızlık kime aitmiş takdirlerinize arz ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Sayın Başkanım, siz Sayın Demireli
konuşmak için çağırdınız ve Meclis kapandı.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, ismimi zikrederek yapılan
uygulama ve Komisyona talimat verdiğim hakkında bir fikir beyan etti,
sataşmada bulundu.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Dün önerge oylanmadı, belki Genel Kurul önergeyi kabul
edecekti. [CHP sıralarından gülüşmeler(!)]
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, komisyon
sıralarından ne zamandan beri laf atılıyor?
BAŞKAN
Buyurun Sayın Elitaş, sataşma nedeniyle size de iki dakika söz
veriyorum.
9.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Manisa Milletvekili Özgür Özelin sataşma nedeniyle konuşma sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bakın, size bir Türkiye Büyük Millet Meclisi
tutanağını okuyorum. Tutanak tarihi 14 Mayıs 2002. Önerge
sahibi Saadet Partisinden Fethullah Erbaş. Başkan soruyor: Komisyon,
önergeye katılıyor musunuz? Komisyon: Katılıyoruz
efendim. Hükûmet, katılıyor musunuz? Katılıyoruz
efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Komisyon katılamaz, takdire bırakmıştır. Doğru
okuyun.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Evet, doğru söylüyor.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Şimdi, 14 kişi orada var
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Efendim, katılıyorlar mı, takdire mi bırakıyorlar?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Komisyon Başkanı kim biliyor musun?
Turhan Tayan. Bakan kim biliyor musun? Yılmaz Karakoyunlu.
Tekrar bir örnek
veriyorum size: 2 Mayıs 2002. Meclis Başkan Vekili Yüksel Yalova,
Komisyon Başkanı Turhan Tayan. Fethullah Erbaşın önergesi
Saadet Partisinden.
ENVER YILMAZ
(İstanbul) Saadet değil, Refah
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Komisyon önergeye katılıyor mu?
Katılıyoruz efendim. Yeterli sayıyı bulmuşlar.
Başkan soruyor: Katılıyor musunuz? Devlet Bakanı
Yılmaz Karakoyunlu: Katılıyoruz efendim. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Yine, bir daha
Şimdi, burada sık sık yapılıyor ya
Şimdi, Saadet
Partisinden milletvekili arkadaş diyor ki: Sayın Başkan,
yoklama talebimiz var. Yüksel Yalova, Meclis Başkan Vekili
İZZET
ÇETİN (Ankara) Fazilet, Fazilet
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Saadet Partisi.
Değerli
milletvekili, biraz önce istemiştiniz, olmaz ki canım böyle. Az önce
istemiştiniz, vardı. Efendim, hakkım
Ben o hakkı
uygulamıyorum, onun için, yoklama talebiniz ve karar yeter
sayısı talebinizi dikkate almıyorum.
Özgür Özel, sen,
burada, geliyorsun, konuşuyorsun, Tarihte var mı? diyorsun, O
zaman ben siyasi ahlaksızım. diyorsun. İşte, sana belgesi.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkanım, doğrudan sataştı.
BAŞKAN
Hayır, tartışma bitti Sayın Özel, lütfen
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkanım, doğrudan sataştı.
BAŞKAN
Lütfen Sayın Özel
İZZET
ÇETİN (Ankara) Hakaret var.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Son cümlesi, benim cümlem
FATİH
ŞAHİN (Ankara) Sataşma yok, belge sundu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, benim cümlem Sayın Komisyon Sözcüsünün Biz bunu
özgür irademizle yaptık, bunu böyle söylemesi siyasi
ahlaksızlıktır. lafına cevaben Bu defalarca bu
şekilde olmasına rağmen, siz bunu böyle yapıyorsanız
dedim, kendisi Tarihte yoktur. dedin. dedi. Oysa benim ifadem öyle
değil. Tarihte olduğunu biliyorum, Köksal Toptanın Meclis Başkanlığında
defalarca yapıldığını biliyorum ve şimdi
şunu söylemeye çalışıyorum efendim: Şimdi burada ifade
etmeye çalıştıkları mesele, Sayın Bilgiçin benim hepimizin
gözünün içine baka baka, dün akşam yaşananları hepimiz bile
bile, Biz onu dün özgür irademizle yaptık. demesidir.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum, konu
anlaşıldı, üçüncü, dördüncü defa söylediniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Söz istemeyeceğim efendim,
yerime oturuyorum.
BAŞKAN Tamam, anlaşıldı konu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Oysa hepimiz biliyoruz ki dün
akşam bu yapılmaya çalışılan, muhalefeti susturma
sivil darbesine siz direndiniz.
BAŞKAN Sayın Özel, anlaşıldı
konu, teşekkür ediyorum, tamam.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sizin direnişinizi takdir
ediyor, Sayın Elitaşı bir kez daha kınıyorum efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Senin kınama
hakkın yok.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı: 478) (Devam)
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı
Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
18 nci maddesi ile değiştirilen 2918 sayılı kanunun 41 nci
maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (c) bentlerinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
a) Yönetmelikte belirtilen yaş ve ağır
vasıta sürücü belgesi için deneyim şartını
taşımaları,
c) İçişleri ve Sağlık
Bakanlıklarınca müştereken çıkarılacak Yönetmelikte
belirlenen sağlık şartlarının aile hekimince veya tek
hekimce tespit edilmiş olması,
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz Başkanım.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın Bilgiç, takdire bırakacaksın.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Veli
Ağbaba, Malatya Milletvekili.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın Bilgiç, takdire bırakacaksın, Katılmıyorum.
diyemezsin.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Katılmıyoruz. der ya, Allah Allah!
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Katılıyoruz. diyemem
ama Katılmıyoruz. diyebilirim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Diyemez efendim, 14 kişi yok orada.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ya
Katılmıyoruz. der. 14 kişi olursa Katılıyoruz.
der.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Diyemez!
Diyemezsin Sayın Bilgiç!
BAŞKAN Sayın Ağbaba, buyurun
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Engin
Altay doğru söylüyor, Şu İç Tüzükü herkes bilmeli. diyor.
Bak, oku Enginin önündeki İç Tüzükü.
BAŞKAN Buyurun Sayın Ağbaba.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan,
hatibin süresini yeniden başlatmanızı talep ediyorum.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 24üncü Dönem Parlamento,
maalesef, çoğunluk sahibi parti grubu sayesinde birçok ilki
yaşıyor ve bu Parlamento maalesef dünya tarihinde parlamentolarda olmayan,
yaşanmayan olaylarla karşı karşıya kalıyor ve bu
Parlamento maalesef kendi tarihinde, kuruluşundan beri
yaşamadığı birçok şeyi ilk kez yaşıyor.
FATİH
ŞAHİN (Ankara ) Önergeye gel,
önergeye.
VELİ
AĞBABA (Devamla) Bunlardan ilki 12 Haziran 2011 seçimlerinde halkın
oyuyla seçilen 8 milletvekilinin eksik toplanması. Bir diğeri ise bir
parlamenterin seçildiği hâlde oy hırsızlığı
yapılarak Parlamentoya girememesi.
Değerli
milletvekilleri, bu Parlamento eksik bir Parlamento, bu Parlamento millî
iradenin eksik olduğu bir Parlamento. Bu Parlamentoda 8 milletvekili görev
yapamıyor ve bundan dolayı başta çoğunluk milletvekilleri,
çoğunluk parti grubu olmak üzere Parlamentoda bulunan herkesin vicdanen
kendini sorgulaması gerekiyor. 8 milletvekili sizler gibi seçilmişken
cezaevlerinde kalmaları hangi vicdana sığar, onu da Meclisin
takdirlerine bırakıyorum.
Değerli
arkadaşlar, 24üncü Dönem milletvekilleri olarak bizler Meclisin
saygınlığına yönelik saldırılara,
milletvekillerine yönelik küfür ve şiddete, Parlamentonun âdeta yok
sayılmasına karşı direniyoruz.
Değerli
milletvekilleri, bakınız, 24üncü Dönemde bu Mecliste neler
yaşadık? Daha Meclis açılır açılmaz,
adımımızı atar atmaz, görevinin ne olduğunu bilmeyen
bir Meclis idare amiri burada konuşan milletvekilini şiddetle buradan
indirmeye kalkıştı ve buna ceza vermedi bu grup, bu Meclis bu
insana ceza vermedi.
Yine, 4+4+4te
yaşadıklarımızı düşündükçe, aklıma geldikçe
acaba burası Türkiye Parlamentosu mu, Mustafa Kemal Atatürkün eşi
benzeri olmayan bir savaşla kurduğu Parlamento mu, yoksa bir
kralın, bir diktatörün Parlamentosu mu, bunda ayrım yapamıyorum
ve orada yaşananlardan bir milletvekili olarak utanç duyuyorum.
Bakın, orada milletvekilleri tekme tokat dışarıya
atıldı, milletvekilleri konuşturulmadı, milletvekillerinin
üzerinde baskı kuruldu.
Yine, değerli
milletvekilleri, bu kürsüde ben konuşurken bir yazar eskisi -bu kürsüde-
bana saldırdı. AKP Grup Başkan Vekili Sayın Nurettin
Canikli, CHP Grup Başkan Vekili Sayın Muharrem İnce, MHP Grup
Başkan Vekili Sayın Mehmet Şandır ve BDP grup başkan
vekili hep beraber kınama istediler bu milletvekili hakkında.
Sayın Başkan burada, o da kınama istedi ama siz o milletvekili
hakkında kınama veremediniz.
AHMET YENİ
(Samsun) Hür irademiz.
VELİ
AĞBABA (Devamla) İradeniz falan yok sizin, iradeniz falan yok.
Kınama
veremediniz ve grup olarak bu utancı taşımaya devam edeceksiniz.
Yine, Aykut
Erdoğdu, KİT Komisyonunda bir milletvekili tarafından ölümle
tehdit edildi ve maalesef bir grup başkan vekili veya bir vicdanlı
milletvekili kalkıp cevap veremedi. Bu milletvekiliyle birlikte aynı
komisyonda görev yapmaktan büyük onur duyduğum kardeşim Özgür Özele,
burada kavga ayırmaya çalışırken bazı -tırnak
içinde söylüyorum- şiddetsever milletvekilleri saldırdı ve yine
Sayın Mevlüt Aslanoğlunun ayağına tekme atıldı
bir kınama veremediniz.
Yine, o alkol
yasası geçerken basının attığı manşet neydi?
Tekme tokat alkol yasası geçti. AKP grup başkan vekili kürsüye
saldırdı, arkadaşlar, bu dönemde. Yine, bu dönemde Sayın
Kamer Gençe ağza alınmayacak, eminim ki sizlerin de
duymayacağı, ana avrat küfürler edildi ve maalesef AKP disiplin
kurulu bunu kınamaya gerek görmedi.
Değerli arkadaşlar, geçtiğimiz günlerde
bir usul tartışması açıldı -demokrasiye
bakışınızı sorgulamanız açısından
önemlidir- Başkana diyorlar ki: Efendim, sonucu belli olan usul
tartışmasını açmaya ne gerek var? Bu mantığa
göre çoğunluğunuz var, bugün bunları da oylamamamız
lazım; çoğunluğunuz var, seçim yapmamamız lazım. Bu
mantık benim kitapta okuduğuma göre demokrasi değil, bunun
adı, değerli arkadaşlar, maalesef, yazan adı
faşizmdir.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
19uncu madde
üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı Kanun Teklifinin 19. maddesinin 6.
fıkrasından sonra aşağıdaki fıkranın
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Engin
Özkoç İzzet
Çetin
İstanbul Sakarya Ankara
Veli Ağbaba Vahap Seçer
Malatya Mersin
5. ve 6.
fıkralarda belirtilen sertifika, bu fıkralarda belirtilenler
dışında kimseye verilmez.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan
Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın çerçeve 19
uncu maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Erkan
Akçay Mehmet Günal
Konya Manisa Antalya
Oktay
Vural Seyfettin
Yılmaz Emin
Çınar
İzmir Adana Kastamonu
Kemalettin
Yılmaz
Afyonkarahisar
MADDE 19 - 2918
sayılı Kanunun 42 nci maddesi, başlığıyla
birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Sürücü
adaylarının sınavları ile sürücü belgelerinin verilmesi
esasları
MADDE 42-Sürücü
kurslarında teorik eğitimini tamamlayan sürücü adaylarının
teorik sınavları yazılı ya da elektronik ortamda Millî
Eğitim Bakanlığınca yapılır.
Uygulamalı
sürücü eğitimini sürücü kurslarından alan ve teorik sınavda
başarılı olanlar Millî Eğitim Bakanlığınca
yapılacak uygulamalı sürücü sınavına girmeye hak
kazanır, bu sınavda da başarılı olanlara motorlu
taşıt sürücüsü sertifikası verilir. Sürücü adaylarının
uygulama sınavı Milli Eğitim Bakanlığının
yetiştireceği sınav yapıcılara
yaptırılır.
Sürücülerin
eğitimleri ve sınavları, eğitimlerin ve
sınavların süresi, içeriği ve yapılacağı yerlerin
özellikleri, sınav yapıcıların nitelikleri ve eğitimi
ile diğer usul ve esaslar İçişleri
Bakanlığının uygun görüşü alınarak Millî
Eğitim Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle
belirlenir.
Teorik ve
uygulamalı sınavlar için sürücü adaylarından alınacak
sınav ücreti ile sınavlara ilişkin iş ve işlemlerde
görev alanlara ödenecek ücretler her yıl Millî Eğitim
Bakanlığınca belirlenir.
Emniyet Genel
Müdürlüğünün motorlu araç sürücüsü ihtiyacını
karşılamak üzere belirli eğitim programları çerçevesinde
yönetmelikte belirtilen esas ve şartlara uygun olarak, illerde emniyet
müdürünün teklifi valinin onayı, merkez teşkilatı için Trafik
Hizmetleri Başkanının teklifi Emniyet Genel Müdürünün onayı
ile Emniyet Genel Müdürlüğü personeline ve Emniyet Genel Müdürlüğüne
bağlı eğitim ve öğretim kurumlarında öğrenim
görenlere sürücü belgesine dönüştürülmek üzere motorlu taşıt
sürücüsü sertifikası verilir. Bunların sınavları,
nitelikleri Emniyet Genel Müdürlüğünce belirlenen sınav
sorumluları tarafından yapılır.
Jandarma
teşkilatının motorlu araç sürücüsü ihtiyacını
karşılamak üzere belirli eğitim programları çerçevesinde ve
yönetmelikte belirtilen esas ve şartlara uygun olarak, illerde İl
Jandarma Komutanlıklarının teklifi, valinin onayı, merkez
teşkilatı için Harekât Başkanının teklifi Kurmay
Başkanının onayı ile jandarma teşkilatı mensubu
subay, astsubay, uzman jandarma ve uzman erbaşlar ile Jandarma Okullar
Komutanlığında öğrenim gören öğrencilere sürücü
belgesine dönüştürülmek üzere motorlu taşıt sürücüsü sertifikası
verilir. Sürücü belgesi sınavları, Jandarma Genel
Komutanlığınca belirlenen sınav sorumluları
tarafından yapılır.
İş
makinesi sürücülerinin eğitimleri ve sınavda başarılı
olanların belgeleri Millî Eğitim Bakanlığınca veya
Millî Eğitim Bakanlığınca yetkilendirilen kurumlarca
verilir. Bu kurumların işleyişine ilişkin usul ve esaslar
ile uygulanacak öğretim programları Millî Eğitim
Bakanlığınca belirlenir.
Sınav
sonucunda başarı gösterenlerin sürücü belgelerinin düzenlenmesi,
kişiselleştirilmesi, kişiselleştirilen belgelerin
basımı ve ilgililerine teslimi işlemleri sertifikalarında
bulunan veya Millî Eğitim Bakanlığından elektronik ortamda
alınan bilgiler esas alınmak suretiyle Emniyet Genel Müdürlüğü
veya bağlı trafik tescil kuruluşlarınca yapılır. Kişiselleştirilen
sürücü belgelerinin ilgililerine teslimi, Emniyet Genel Müdürlüğü
tarafından belirlenen kamu kurum veya kuruluşları ile özel hukuk
tüzel kişilerine de yaptırılabilir.
Sürücü belgesi
almak isteyenlerin müracaatları ile belgelerin düzenlenmesine,
kişiselleştirilmesine, basımına ve ilgililerine teslimine
dair usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.
Sürücü
sertifikaları, sınıfına uygun sürücü belgelerine
dönüştürülmedikçe sahiplerine karayolunda araç kullanma yetkisi vermez.
Sürücü sertifikasını sürücü belgesine dönüştürmeden karayolunda
araç kullandığı tespit edilen sürücüye 700 Türk Lirası
idari para cezası verilir. Bu kişilere araç kullandıran araç
sahibine de tescil plakası üzerinden aynı miktarda idari para
cezası verilir."
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Mevcutla arasında bir farkı tespit
edemedik efendim, hemen hemen aynısı. Bir farklılık var
mı?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) İzah edelim efendim.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Peki.
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Katılmıyorsunuz.
Önerge üzerinde
Seyfettin Yılmaz, Adana Milletvekili.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 19uncu maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Evet, gecenin bu
vaktinde bir torba yasası görüşüyoruz. Ben şunu ifade etmek
istiyorum: Mısırda yapılan darbeyi şiddetle
kınıyoruz. Milletin iradesiyle gelen, milletin iradesiyle gider. Bir
yönetimi beğenmeyebilirsiniz, onunla demokratik kurallar içerisinde, hukuk
kuralları içerisinde mücadele edersiniz ve sandıkta sonucu
alırsınız. Buna katılmamak mümkün değil ama bunu
iktidar partisinin yöneticileri, milletvekilleri defalar kere dile getirmesine
rağmen, kendilerine geldiği zaman demokrasiyi işleten
anlayış, ne yazık ki başkalarının iradesini irade
olarak görmedikleri zaman bu demokrasi değildir.
Ben şimdi size
soruyorum: Adanada üç buçuk yıldır görevinin başında
olmayan Aytaç Durak kimin iradesiyle geldi? (MHP sıralarından
Bravo! sesleri, alkışlar) Oradaki Adana halkını siz irade
olarak görmüyor musunuz? Sizin zamanınızda beş yıl belediye
başkanlığı yaparken dünyanın en namuslu adamı
olacak ama Milliyetçi Hareket Partisinden seçildikten beş ay sonra
görevden alacaksınız. Adana halkının iradesini irade yerine
koymayanın, kendine geldiği zaman milletin iradesinden bahsetmesi
yalancı demokratlıktır. (MHP sıralarından Bravo!
sesleri, alkışlar) Eğer demokrasiye inanıyorsanız
herkese eşit şekilde, mesafeli davranmalısınız. Bugün,
burada yapmak istediğiniz de budur. Grup çoğunluğuyla, grup
çoğunluğunuzun getirdiği güçle kendinize gelen bir şeyi
kabul edeceksiniz ama bir toplum psikolojisiyle, kalabalık grup psikolojisiyle
dediklerinizi yaptıracaksınız, bu demokrasi anlayışı
doğru değildir. Demokrasi herkese lazımdır, hukuk herkese
lazımdır, adalet herkese lazımdır. Eğer siz Adanada,
birileri hazmedemediği için, birileri orada Başbakana söz verdiği
hâlde seçimi kaybettiği, kaybetmesinin faturasını Adana
halkına çıkarıyorsa ve siz burada Demokratım diye
geçinerek, kürsüye her çıktığınızda demokrasiden,
Milletin iradesiyle geleni millet götürür. diye konuşurken, Adanada üç
buçuk yıldır demokrasi katliamına sessiz kalıyorsanız,
sizin demokrasiniz kendinize demokrasidir. Eğer kendi menfaatinize
dokunduğu zaman demokrat ama başkalarına geldiği zaman
demokrat değilseniz, siz sahte demokratlıktan bahsedebilirsiniz
ancak, gerçek demokratlıktan bahsedemezsiniz.
Bakın, size
bir şey daha söyleyeceğim: Bir milletvekili siyasi linç ediliyor. Bir
vali savunmamı alıyor benim, vali muavini vasıtasıyla iki
defa savunma gönderiyor. Nedir biliyor musunuz? Altında imzamın
olmadığı hususta, sadece burada Orman Bakanını
eleştirdim diye
Müfettiş bir başka yerde hepsinin
kayıtları var- Ben bu suçu Seyfettin Yılmaza nasıl
dayarım. diye bunu söyleyecek kadar bir müfettiş rapor
hazırlıyor, altında imzam olmadığı hâlde. Ve ne
oldu biliyor musunuz? Dün, bu ülkenin şerefli cumhuriyet savcıları
Soruşturmaya gerek yok, burada bir soruşturma yoktur. diye karar
verdiler ama bir senedir biz bununla uğraşıyoruz değerli
milletvekilleri.
Bir vali
hakkında yüzlerce iddia var, birinizin sesi çıkıyor mu? Bir
valiyle ilgili diyorlar ki; Bu, her gittiği yere müteahhidi götürüyor.
Ya, bize inanmıyorsanız, kendi partinizin milletvekili dilekçe verdi
Bir vali bizi dinletiyor. Gittiği yere kendi müteahhidini götürüyor.
Hakkında bir sürü hukuksuzluk var. diyor. Ama, niye işinize geliyor
biliyor musunuz? Ben, Adanada 238 bin oyla gelmiş bir milletvekiliyim.
Adanadaki bir problemle ilgili Adananın Valisini arıyorum,
telefonuma çıkmıyor ama buna kimse ses çıkarmaz çünkü sizin
telefonlarınıza çıkabilir. Bizim aldığımız
238 bin oy demokrasinin bir gereği değil! Bunlar demokratlık
değil ama bu şekilde bakarsanız yarın
Bakın,
nasıl 28 Şubat sürecinde, 28 Şubat kararlarına,
uygulamalarına dimdik durduysak, haksızlık yapan
karşısında herkes dik durduğu zaman bu ülkeye demokrasi
gelir. Haksızlık karşısında susan, dilsiz
şeytandır. (MHP sıralarından alkışlar) Eğer
Benim hırsızım haklıdır. diyorsanız,
Demokratlık bana göre. diyorsanız, yarın, bakın,
samimiyetimle söylüyorum, bunlara ihtiyacınız olacak. Onun içir her
zaman doğru durmak lazım.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı kanun teklifinin 19 uncu maddesinin 6.
fıkrasından sonra
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
5. ve 6.
fıkralarda belirtilen sertifika, bu fıkralarda belirtilenler
dışında kimseye verilmez.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Sayın Başkan, Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerini buraya
davet ediyorum. Yeterli çoğunluğu sağlarsak
katılacağız.
Evet, Plan ve Bütçe
Komisyonu üyesi arkadaşlarımızı buraya alalım.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Ek madde ihdası değil ki!
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi arkadaşlar, buraya lütfen.
BAŞKAN
Hayır, yeni madde ihdası değil.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Hayır efendim, katılacağız biz. Önergeye
katılabilmek için benim 14 kişiyi, yeterli çoğunluğu
toplamam gerekiyor Sayın Başkan.
BAŞKAN
Tamam, davet edin o zaman.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Daha ne kadar bekleyeceğiz?
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan, ne kadar süre vereceksiniz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Peki efendim, yeterli çoğunluğu sağlayamadık,
takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Efendim, doğru yazılmış
bir önerge, katılıyoruz.
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) Ya, bu saatte dalga geçiyorsunuz!
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen, İzzet Çetin, Ankara Milletvekili.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 478 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 19uncu maddesi üzerine verdiğimiz
önerge üzerine söz aldım.
Değerli
arkadaşlar, önce, önergenin amacı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve
Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde bu sürücü belgesi, geçici
sürücü belgeleri veriliyor öğrencilere ve o kuruluşlarda görev yapan
kamu görevlilerine ama son zamanlarda -ya da uzun zamandan bu yana- bu görevlilere
verildiği gibi, aile efradına, çocuklarına,
yakınlarına da verilir konuma gelmiş. Önergeden
maksadımız bunun engellenmesi. Yani, hem o kurumları zan
altında bırakmayı ortadan kaldırma hem de bir nevi kamunun
kaynaklarının kötüye kullanılmasını engelleme
amacıyla verildi, kabul edeceğinizi umuyorum.
Değerli
arkadaşlar, bakınız, bu yüce Parlamento cumhuriyet kurmuş
bir Parlamento. Kurtuluş Savaşını bu yüce Meclis verdi. Bu
Meclisi korumak hepimizin görevi. Gerçekten bugün yaşanan olaylar ve gelişmeler
Meclisin hem kurumsal kimliğini hem de hepimizi ve
yurttaşlarımızı üzen bir tutum. Bunun nedeni sadece bir
arkadaşımızın burada konuşması değil veyahut
da arkadaşlarımızın birbirine laf atması değil. Uzun
zamandan bu yana Mecliste yasa yapma yöntemleri değişti.
Çoğulculukla çoğunluk karıştırıldı.
Çoğunluğunuza dayanarak çalışma yöntemleri ve usulleri,
neredeyse zora ve şiddete başvurmaya başladı.
Önceki gün de
söyledim, bir kişinin savaş hâlinde bile on bir saatten fazla süre
çalışmasına Bakanlar Kurulu karar verir, o da on dört saati hiçbir
suretle aşamaz. Dünyada genel kabul görmüş çalışma
kuralı budur. Ama biz ne yapıyoruz? Sabahtan kalkıp Meclis
açılıncaya kadar ziyaretçilerimizle, gelen misafirlerimizle
ilgiliyiz. 14.00te Meclis açılıyor, gece saat 02.00 oldu, on iki
saattir aralıksız bu Mecliste çalışıyoruz. Dün
öyleydi, bugün öyle. Geçtiğimiz hafta da biz onda başladık,
sabah yedide bitirdik. Böyle bir çalışma yöntemi içerisinde sinirler
geriliyor, insanlar geriliyor ve küçücük bir kıvılcım
ortalığı karıştırmaya yetiyor. Buna ne bakanların
ne Başbakanın ne Cumhurbaşkanının ne Meclis
Başkanının ya da başkan vekillerinin hakkı yok.
Çalışma
usul ve esasları hiçbir dönemde bu kadar dejenere edilmedi. O nedenle, bu
çatı altında bizim birbirimizi hırpalamamıza, öfkeli bir
şekilde kötü söz söylememize gerek olmamalı, buna meydan verilmemeli.
Ben arkadaşlardan özellikle rica ettim.
Katılmadığımız, çok ağır bir karar verdiniz.
Ona rağmen, ben, bu Meclisin onurunun, tüzel kişiliğinin,
kurumsal kimliğinin korunması açısından Ne olur
kapatın, bu 4 maddeyi, görüşeceğimiz 4 maddeyi yarın
süratle kapatırız. dememe rağmen görüşmeleri sürdürmeye
ısrar ediyorsunuz ve bu tartışmalar devam ediyor. Eğer
böyle devam ederse, ilerleyen saatlerde hepimizi üzen olaylar yine meydana
gelecektir ki bunun sorumlusu başta Meclis Başkan Vekili ve AKP grup
başkan vekilleriyle, Hükûmet üyeleri olacaktır.
Değerli arkadaşlar, gerçekten bu Meclisin
korunmaya ihtiyacı var. Yani, biz yüz yüze bakıyoruz. Gün oluyor
buradan kötü söz söylüyoruz belki, amacı aşan ifadeler söylüyoruz ama
gün oluyor birbirimizden özür diliyoruz. Yani, buna hakkınız yok.
Gerçekten, son birkaç aydan bu yana Başbakan bu
ülkeyi gerdi, Başbakan bu ülkeyi yordu. Yani, hiçbiriniz ama hiçbiriniz,
bakanlarınızdan grup başkan vekillerine kadar -bütün dünyanın
Türkiyeye bakışını seyrediyorsunuz-
Başbakanınıza ortamı yumuşatması gerektiğini
söyleyemiyorsunuz.
Biz, hepimiz Allahın kuluyuz. Kula kulluk yapmak
hiçbir insana yakışmaz ve demokrasilerde kulluğun yeri yoktur.
Onun için, bu Meclisin kurumsal kimliğini başta Meclis Başkan
Vekilinin koruması gerekirdi.
Ben bu önergeye her şeye rağmen
katılacağınızı umut ediyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Konuşmacı,
bu saate kadar çalışmanın, dün on iki saat, on dört saat, bugün
saat 14.00ten şimdi 02.00ye kadar yaptığımız
çalışmanın sorumluğunu hem size hem bize yükledi. İzin
verirseniz o konuyu açıklamak istiyorum.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Bunda ne var şimdi, neyini
açıklayacaksın?
ALİM IŞIK (Kütahya) Ne var bunda Sayın
Başkan?
BAŞKAN Tamam da niye yüksek sesle
konuşuyorsunuz sayın milletvekilleri?
MEHMET GÜNAL (Antalya) Anlamadık da, yani bu
kadrolu konuşmacı mı Sayın Elitaş?
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın
Başkanım, burada herhangi bir sataşma yok.
BAŞKAN Lütfen ama yani
Konuşmasın
mı o zaman?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Eleştirileri
yaptı, her şeye cevap vermek zorunda mısınız yahu? O
zaman hiç eleştirmeyelim, konuşmayalım.
BAŞKAN Hayır, sataşma neresinde
Sayın Elitaş?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sataşmadan
efendim
ALİM IŞIK (Kütahya) Kim, ne sataştı
ya?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bakın, burada,
hem Hükûmeti hem AK PARTİ grup başkan vekili olarak bizi hem de sizi
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Eleştirdi sadece, ne
var bunda ya?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sorumluluk size
aittir. dedi.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Doğru, vakıa bu zaten.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sorumluluk olan bir
şeyi ifade etmemiz lazım.
BAŞKAN Buyurun Sayın Elitaş, iki dakika
söz veriyorum sataşma nedeniyle.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Ya, bu kadrolu
konuşmacı mı Sayın Başkanım, böyle bir şey var mı ya?
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
10.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Ankara Milletvekili İzzet Çetinin görüşülen kanun teklifinin 19uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşma sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Çetin,
size katılıyorum, haklısınız.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Haklı
çıkarıyorsun işte, şu anda sen yapıyorsun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Bugün saat 14.00te
başladık, 3 partinin grup önerisini görüşmeye
başladık. Aslında, 2011 yılı seçimlerinden sonraki
kırmızı gündeme bakarsanız Danışma Kurulunda
sadece salı günlerinin denetim günü, diğer günleri kanun tasarı
ve tekliflerinin görüşülme günü olarak kabul ettik
imzalarımızla. Bugün getirdiğiniz grup önerilerinin tamamı
denetim önerileridir. Aldığımız kararla, altına imza
attığımız kararla salı günlerini denetim günü olarak
kabul ettik.
Şimdi, şu önergeye bakın: 2 sayfa, gerekçe
matbu, önerge matbu. Biraz önce Sayın Bakan Ben bu değişiklikte
bir şey görmedim, farkına varmadım. dedi. Şu 2
sayfalık önerge yedi dakikada okundu. Yedi dakikada okunan önergede ne
değişiyor biliyor musunuz? Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme diye 3 tane -veyi eğer kelime sayarsanız 4 tane-
kelime değişiyor.
Yani Allah aşkına, bir muhalefet partisi olarak
sizin önergeniz 10, 15, 20 kelime, 30 kelime ve doğru bir düzenleme -az
önceki- biraz sonra
oylayacağımız önerge. Ama şu önergede ve
bağlacıyla birlikte sadece 4 kelimenin değiştiği bir
önerge yedi dakika okunuyor, birinci okuma. İkinci okuma yedi dakika
okunuyor. Allah aşkına, adil olun, adaletli olun, bu
haksızlığı, Türkiye Büyük Millet Meclisine yapılan
işkenceyi kimin yaptığını ifade edin. Bir de İç
Tüzükte yazıyor, diyor ki: Önerge sahibi beş dakikayı geçmemek
üzere gerekçesini kısaca açıklayabilir Allah aşkına, kim
önergesiyle ilgili konuşuyor burada? Sayın Altay diyor ki: Meclis
Başkanını İç Tüzüke davet ediyorum. Başkan, sürekli
olarak konuya gelmeye davet eder, 66ncı madde Konuya gelmeyen
milletvekilinin sözünü keser. diyor.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Hür irademizi kullandık.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Hür irade,
buradakilere işkence yapmak değildir. Ben, Sayın Çetinin
söylediklerine katılıyorum ama hedefi yanlış seçtiniz.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Sen de yanlış seçtin!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Başkanım, zannediyorum, Sayın Elitaş
bizi kastediyor.
BAŞKAN Önce
hanginize söz vereyim? Aranızda anlaşın.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Takdir sizin.
ENGİN ALTAY
(Sinop) - Sıradan gidelim, büyük toparlasın.
BAŞKAN
Sıradan mı gidelim?
O zaman Sayın
Altay, buyurun.
ENGİN ALTAY
(Sinop) - Sayın Elitaşa verdiğiniz gerekçeyle ben de söz
istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Ne
dedi Sayın Elitaş?
ENGİN ALTAY
(Sinop) - Yani Sayın Elitaşa
BAŞKAN
Sayın Elitaş ne dedi? Sayın Elitaş ne için sataşma
olduğunu izah etti.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan, müsaade edin, ben meramımı
anlatayım.
BAŞKAN Ben
soracağım efendim, öyle şey yok.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Elitaşın istediği gerekçeyle söz
istiyorum, öyle söyleyelim.
BAŞKAN Ne
dedi Sayın Elitaş? Ne diyerek sataştı?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) İşkence yapıyorsunuz. dediniz.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Efendim, ben Sayın Elitaşa hangi gerekçeyle söz
verdiğinizi anlamadım.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Evet.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Anlamadım.
BAŞKAN
Hayır, Sayın Elitaş sayın hatibin neler söylediğini
izah etti burada, ondan sonra söz verdim ben.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Başkan, İç Tüzükün hangi maddesine istinaden
söz verdiniz?
BAŞKAN -
Sayın Elitaş, sayın hatibin nasıl
sataştığını söyledi, izah etti, ondan sonra söz
verdim.
Siz de Sayın
Elitaşın
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Nasıl sataştı, anlamadık.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Hiçbir sataşma yok ki.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Nasıl sataşmış? Biz de anlamadık, bir de
bize anlatın.
BAŞKAN Siz
anlamadıysanız sizin sorununuz o Sayın Şandır, benim
sorunum değil.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Olmaz öyle şey!
İZZET
ÇETİN (Ankara) - Grup başkan vekillerini töhmet altında
bıraktı.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Anlayışına hayranız Başkanım!
BAŞKAN Ne
dedi de sataştı, onu söyleyin, ben söz vereceğim size.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Elitaş bizi adil olmamakla suçladı. Herhâlde o
cümleyi hatırlamışsınızdır.
BAŞKAN
Tamam.
Ne dediğini
söyleyeceksiniz.
Buyurun, iki dakika
söz veriyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Kürsüde hiç eleştiri yapılmasın, istedikleri
bu.
Biraz önce İç
Tüzükle çıkıyordun Sayın Elitaş, şimdi de
çıksaydın. 19uncu maddede var İç Tüzükte.
11.- Sinop Milletvekili Engin Altayın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın sataşma nedeniyle konuşma sırasında CHP Grubuna, tekraren sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan, sürem işliyor bir yandan.
Bu kürsüde
konuştuğumuz mevzuyla ilgili adil olma konusunda en son
konuşacak kişi Sayın Elitaştır.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) İktidar grubudur.
ENGİN ALTAY (Devamla)
Sayın milletvekilleri, kanun yapma tekniği baştan sona
hatalı, insani değerler, biraz önce Sayın Çetinin
söylediği çalışma şartları, dünyanın belki de
hiçbir yerinde yok.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sebebi sizsiniz, sebebi siz.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Tabii, tabii.
Parlamento,
gerekirse 7/24 de çalışır.
Bu Parlamento,
Polatlıdan top sesleri gelirken mum ışıklarında
zeytin, ekmek, helvayla çalışmış milletvekillerinin bize
bıraktığı bir kutsal emanettir.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Doğru, doğru.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Ama siz, bir ayda 4 kanun, 27 uluslararası anlaşmayla
burada yan gelip yatacaksınız, akşam beşte, altıda
Parlamento kapatacaksınız, tam Meclis tatile girerken buraya 100
küsur 150 küsurluk bir torbayı getireceksiniz, torbanın içinde
torbacık, torbacığın içinde paket. Bu bir kepazeliktir
Sayın Elitaş. Kanun yapma tekniği bakımından da
yanlıştır. Ondan sonra, gelip burada bu Parlamentonun bu saatlere
kadar çalışmasını muhalefete bağlamak en nazik
ifadeyle gaflettir. Daha farklı bir şey
Yani pişkinliğin,
yüzsüzlüğün bu kadarına sadece sadece Pes. denir Sayın
Elitaş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hayır, terbiyeli ol, terbiyeli ol.
ENGİN ALTAY
(Sinop) - Bunu anlamak mümkün değil. Buradan şunu
çıkarıyorum: Altı saniyede söyleyemem, çok önemli bir şey
söyleyecektim, bunu yarına ya da biraz sonraya saklayacağım.
Sayın
Başkan, çok teşekkür ederim söz verdiğiniz için. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Şandır. Siz niye
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Başkanım, Sayın Elitaşın
kastettiği önerge bizim önergemiz. Onun için müsaade ederseniz
BAŞKAN Ne
söyledi Sayın Şandır, size ne söyledi?
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Allah Allah, ya hayret bir şey ya, hâlâ Ne söyledi? diyorsun
ya.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri lütfen müdahil olmayın. Sayın
Şandır, kendi
MEHMET GÜNAL
(Antalya) - Onunkini nasıl anladın demin?
BAŞKAN - Yani
yüksek sesle konuşmakla neyi çözüyorsunuz, ben onu anlamış
değilim.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Bağırıyorum. Onu nasıl anladın demin?
BAŞKAN
Sayın Şandır izah edemiyor mu efendim?
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Ya, burada okudu demin.
BAŞKAN O
zaman, öne gelin, siz Sayın Şandırın yerine izah edin.
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Onu da anla.
BAŞKAN
Söyleyecek efendim ne söylediğini.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Başkan, arkadaşlarımın tepkisi çok
makul. Siz tabii ki, yani gecenin bu saatinde söylenenleri anlamamakta
haklı olabilirsiniz. Ama ben çok dikkatlice dinledim
BAŞKAN
Sayın Şandır, tekrar ediyorum Ne söyledi? diyorum. Size
karşı ne söyledi, nasıl sataştı onu izah edeceksiniz.
Ben de söz vereceğim.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Sen burada değil miydin ya!
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) İşkence ettiğimizi söyledi.
BAŞKAN Bunu
baştan söyleyeceksiniz.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Ama bunu siz de duydunuz.
BAŞKAN Ben
sormak durumundayım, siz de söylemek durumundasınız Sayın
Şandır. Bu ilk defa olmuyor.
Buyurun.
12.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın sataşma nedeniyle konuşma sırasında MHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Başkan, Allah aşkına yani
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) İktidar partisi grubu leb demeden leblebiyi anlıyorsunuz,
bizi üç dakika burada ayakta dikiyorsunuz.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Biz Çoruma gidiyoruz, hâlâ anlamıyorsun leblebiyi geçtik.
BAŞKAN O
sizin anlayışınız.
Sayın
Şandır, buyurun.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Sayın Başkan
BAŞKAN
Efendim?
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) - Sayın Elitaş hangi nedenle söz istedi?
BAŞKAN
Söyledi, izah etti, sordum.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) İç Tüzükün hangi maddesine dayanarak çıktı?
BAŞKAN
Sayın Şandır, buyurun söz veriyorum.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) - Bu kürsüden 69a göre söz verebilirsiniz, o da hakaret olursa.
Sayın Elitaşa hangi hakaret vardı da burada söz verdiniz?
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Kime hakaret var?
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Sayın Başkanım, gecenin bu saatinin hayrı
yoktur.
Değerli
arkadaşlar
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Biraz önce İç Tüzükten bahsediyordu, kürsü işgalinden
bahsediyordu biraz önce, kendisi yapıyor.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Süremi de yeniden başlatmanızı istirham ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, bakınız, yani Dinime söven bilmem ne olsa. derler.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Sayın Elitaş, bu kanun sizin. Şu kanunu gördünüz mü?
Bir maddesi 16 sayfa. Sizi tarihe şikâyet ediyorum. Siz kanun
yapmanın içine ettiniz! Bu mudur kanun yapmak? Neyi suçluyorsunuz siz?
Muhalefet partisini suçlamaya hakkınız yok! Gözünüzü severim!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Şandır, bu saatte
uykusuzluktan söylediğine veriyorum!
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Kibar bile söyledi!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Bak, dikkat et Sayın Şandır!
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Sayın milletvekilleri, bakınız
Lütfen, bakın
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Şandır, böyle önergeler
vererek milleti bekletmeyin! Bu kanuna itiraz ettiğinizi söyleyin, Engel
oluyoruz. deyin! Bak, millet bizi bekliyor!
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Değerli arkadaşlar, bakın, böyle kanun
yaparsanız böyle önergeyle karşılaşırsınız!
Böyle kanun yaparsanız, böyle önergeyle
karşılaşırsınız!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) İçine eden sensin, bu kanunun içine eden
sensin!
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Sayın Başkan
Uyarsanız ya Sayın Başkan.
Uyarsanız ya! Allah Allah! Biz konuşunca
bağırıyorsunuz ya!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Böyle içine ediyorsun önergelerin zaten!
İçine ediyorsun!
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Evet, ediyorsunuz!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Kanunun da içine ediyorsun!
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Ediyorsunuz!
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Evet, budur, budur! Alın, burada 73üncü madde, tam 16 sayfa.
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) Sen sözünü geri al!
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Az bile söylüyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Elitaş, burada açıklarsınız.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sen konuşma!
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Değerli arkadaşlar, tabii, haddini aşan,
kastını aşan bir kelimeydi, o sözü geri alıyorum, tamam. Ama
Sayın Elitaşın kalkıp da muhalefeti suçlaması hak
değil arkadaşlar, biz nasıl muhalefet, siyaset
yapacağız?
Yani, burada,
bakınız, dinleyiniz beni lütfen. 142 maddelik bir kanunu bir günde
bitirmeye burada Danışma Kurulu kararı aldınız. Sayın
milletvekilleri, parmaklarınızla bu kanunu dün bitirmek üzere karar
aldınız. Nasıl bitecekti? Nasıl bitecekti Allah
aşkına ya?
SALİH KOCA
(Eskişehir) Sakin ol
Sakin ol
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Kendi işine bak sen!
SALİH KOCA
(Eskişehir) Terbiyesizlik yapma!
ENGİN ALTAY
(Sinop) Tamam Özgür
Hocam
SALİH KOCA
(Eskişehir) Yüzüme bakacak yüzün kalsın.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Salih Bey, tamam uzatmayın.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Değerli arkadaşlar
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Evet,
teşekkür ederim.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Sayın Başkan, Süreyi baştan başlat. demesine
rağmen, başlatmadınız!
BAŞKAN
Sayın Korkmaz, lütfen
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Sayın Başkan, konuşmanın yarısı
BAŞKAN Lütfen
Sayın Şandır, süreyi veriyorum ya, yapmayın şunu!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Bu kadar saygı duyduğumuz adam şuurunu kaybetti. Olacak
şey değil ya!
SALİH KOCA
(Eskişehir) Kaybettiriyorsun!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Kaybediyorsun.
SALİH KOCA
(Eskişehir) Şerefsizleşme! Yeter! (CHP sıralarından
gürültüler)
ENGİN ALTAY
(Sinop) Şerefsiz diyen şerefsizdir! Öyle şey olur mu ya, ne
demek şerefsiz.
ENGİN ÖZKOÇ
(Sakarya) Haddini aşma, her şeyin bir sınırı var.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan, şuraya bir bakar
mısınız lütfen.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Hepimiz duyduk.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan, Salih Bey milletvekilimize
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) İktidar grubunun tavrı bu, hiç muhalefeti suçlamaya
hakkınız yok.
BAŞKAN
Sayın Şandır, teşekkür ediyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan, önce ben söz istedim, ayağa ben
kalktım.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 02.21
ON DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
02.39
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 130uncu
Birleşiminin On Dördüncü Oturumunu açıyorum.
478 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı: 478) (Devam)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
19uncu madde
üzerinde Ankara Milletvekili İzzet Çetin ve arkadaşları
tarafından verilen ve Hükûmetin katıldığı, Komisyonun
ise takdire bıraktığı önergeyi oylarınıza sunmadan
önce, Sayın Koca, tutanakları inceledim, sözlerinizden dolayı
lütfen kürsüye buyurun ve Genel Kuruldan özür dileyin.
Buyurun.
XII.- AÇIKLAMALAR
1.- Eskişehir Milletvekili Salih Kocanın, Genel Kurul salonunda yerinden söylediği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
SALİH KOCA
(Eskişehir) Sayın Başkanım, değerli
milletvekillerimiz; gecenin bu vaktinde bu Genel Kurula yakışmayan
sözlerin sarf edildiğinin farkındayız. Ben genel olarak bu tür
üslubu kullanmayan ve bu tür üsluptan uzak kalmaya çalışan bir
milletvekiliyim. Bu tür üslubun hiçbir milletvekiline, bu Genel Kurulda
kullanılan birçok kelimenin, üslubun bu çatı altında
milletvekillerine yakışmadığını da beyan etmek
istiyorum. Burada akşamdan beri gerçekten çok olumsuz kelimeler
kullanıldı. Ben de hiçbir milletvekiline burada
anlaşıldığı şekilde bir hitapta bulunmadım
ama bu gece vaktinde bu Genel Kurulun vaktini aldım. Vakit kaybına bu
tür ifadelerle neden olduğuma inanıyorum. Maksadı aşan ve
bana yakışmayan bir sözün tam anlamıyla
anlaşıldığı şekilde
çıkmadığını da biliyorum ama o şekliyle de olsa
yakışmadığına inanıyorum, yüce heyetiniz
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı: 478) (Devam)
BAŞKAN 19uncu
madde üzerinde Ankara Milletvekili İzzet Çetin ve arkadaşları
tarafından verilen ve Hükûmetin katıldığı, Komisyonun
ise takdire bıraktığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
20nci madde
üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı kanun teklifinin 20. maddesinin ikinci
satırında görülmesi ve kelimelerinden sonra tam teşekküllü
sağlık kuruluşunca kelimelerinin eklenmesini arz ederiz.
Kazım
Kurt Müslim
Sarı Musa
Çam
Eskişehir
İstanbul İzmir
İhsan
Özkes Ali Özgündüz
İstanbul İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan
Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın çerçeve 20
nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Erkan
Akçay Mehmet Günal
Konya Manisa Antalya
Oktay
Vural Kemalettin
Yılmaz S. Nevzat
Korkmaz
İzmir Afyonkarahisar Isparta
"Madde 20-
2918 sayılı Kanunun 45 inci maddesi, başlığıyla
birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Sürücülerin
sağlık şartlarında sonradan meydana gelen
değişiklikler
Madde 45 - Sürücü
belgesi sahibi kişide sağlığı bakımından
sürücülüğe engel aşikâr bir değişikliğin görülmesi ve
tespiti hâlinde, trafik görevlilerince sürücü belgesi geri alınarak,
kişinin sağlık kuruluşlarında muayenesi istenir.
Sağlık şartları bakımından sürücülüğe engel
bir hâlinin olmadığı veya mevcut olan bu hâlin daha sonra
ortadan kalktığı sağlık raporuyla tespit edildiği
takdirde, sürücü belgesi kişiye iade edilir.
Bu maddenin
uygulanmasına ilişkin diğer usul ve esaslar yönetmelikle
belirlenir."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Ali Öz, Mersin Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZ
(Mersin) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 478 sıra sayılı Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 20inci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Burada bugün
aslında yapmaya çalıştığımız, ilk
düğmenin yanlış iliklenmesinden ibaret gömleğin düzgün bir
şekilde insanın üzerinde durmaması. Kanun hükmünde
kararnamelerle başlayan, yüce Mecliste muhalefet olarak
itirazlarımıza sürekli kulak asılmamasının bedelini
gecenin bu saatlerinde, bir torba yasa içerisinde, çok değişik
şekillerde yeni bir düzenleme yaparak, yeni yanlışlıklara
da vesile olarak yapmak istiyoruz.
Bu torba
yasanın içerisine özellikle trafikle alakalı sürücü belgeleri, sürücü
belgesinin alınması, sürücü belgesinin değiştirilmesi
Bunların gerçekten Türkiyede neler kazandıracağının
herkes tarafından iyi bilinmesi lazım. Ülkemizde 2002yle 2011
yılları arasında her yıl yaklaşık 4 bin, 5 bin
civarında vatandaşımızı trafik kazalarında
maalesef kaybediyoruz. Ülkemizde yine 2002yle 2011 yılları
arasını kıyasladığımız zaman, ölümlü trafik
kazalarında bir değişiklik olmamış olmamasına
rağmen trafik kazalarının sayısında ve yaralanmaya
vesile olan, daha sonra da vatandaşlarımızın engelli hâlde
kalmasına yol açan çok sayıda trafik kazasının
yaşandığını bilmek durumundayız. Yapmış
olduğumuz kanunun sadece sürücü belgelerinin yenilenmesi, trafik
polislerinin keyfî uygulamasına da vesile olacak, eskisinden farklı
olmayan bir düzenlemenin yeniden burada kanun içerisine derç edilmiş
olmasını anlamak aslında çok da mümkün değil. Normalde bu
kanunun daha önceki hâlinde Sağlık durumlarında sürücülüğe
engel bedensel bir değişikliğin görülmesi ve tespiti hâlinde
sağlık kuruluşlarında muayenesi istenir. ibaresi yani
hâliyle Aşikâr bozukluk olarak değerlendirilmekte. Bu aşikâr
bozukluğun kararını verecek olan kim? Hangi durumda niye
aşikâr bozukluk diyecek? Oysa ki sağlık kurulu
raporlarında, son zamanlarda, sürücü belgesi alımı için yetkili
kılınan bazı yerlerdeki yetersiz incelemelerin denetiminin daha
sağlıklı yapılması, bu maddenin gerçekte
uygulanmasını daha da kolaylaştıracağı
anlamına gelmekte.
Tabii ki ülkemizde
toplu taşımaya önem verilmemesi, büyükşehirlerimizde
taşıtların âdeta bir yerden bir yere taşınma
amacı dışında sığınma amaçlı
kullanıyor gibi olması, büyükşehirlerdeki trafik
karmaşası
Her ne kadar çok fazla miktarda övündüğünüz duble
yolların Anadoludaki köy yollarıyla iller arasındaki
bağlantı yolları dışında ilçeler ve beldeleri
birbirine bağlayan yollarda hâlâ ne kadar geri olduğumuzun herkes
tarafından bilinmesi lazım. Aslında, bu kanunu düzenlerken
asıl önemsememiz gereken artan fazla taşıt sayısıyla
ne yapmak istediğimiz, çevre kirliliğine nasıl katkıda
bulunduğumuz. Dolayısıyla, sadece sürücü belgesinin
değiştirilmesi, değerli kağıt parası alarak
maliyeye bir kazanç temin etmesinin ötesinde bu düzenleme çok fazla bir
şey getirmeyecektir. Bu düzenlemeyi yaparken temelde, esasında,
üzerinde durmamız gereken bir diğer nokta da sürücü belgesini
tedbiren geri aldığınızda bu sürücü belgesini -hangi
amaçla- keyfî amaçla geri alan trafik polislerine neyi yapmayı
düşündüğümüzde aslında kanunla net bir şekilde ifade etmek
durumundayız. Burada, ruhsal bozukluğu değerlendirirken
başlangıçta sürücü belgeleri verilirken, bunların iyi
değerlendirilmesi, ruhsal bozukluğa bağlı olarak
değerlendirmenin yetersizliği durumunda da trafik polislerinin arada
kalacağı, keyfî uygulamalara yol açacağının göz
ardı edilmemesi gerektiğine inanıyor, düzenlemenin aslında
iyi niyetle düzenlenmiş olmasına rağmen, birtakım sorunlara
da vesile olacağını herkesin bilmesini istiyor diyor,
saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Karar yeter sayısı istiyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN -
Önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Evet, karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 02.48
ON BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 02.53
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet
Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 130uncu
Birleşiminin On Beşinci Oturumunu açıyorum.
478 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 20nci maddesi üzerinde Mersin Milletvekili
Ali Öz ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar
yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi
yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Teklifin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
Diğer önergeyi
okutuyorum
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, az önceki önerge maddeyi
tamamıyla değiştirdi.
BAŞKAN Kabul
edilen önerge maddenin tümünü tamamen değiştirdiği için
diğer önergeyi işlemden kaldırıyorum.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Kabul edilen önerge doğrultusunda Sayın
Başkan.
BAŞKAN Evet.
Yeni madde
ihdasına dair bir önerge vardır.
Sayın
milletvekilleri, malumları olduğu üzere, görüşülmekte olan
tasarı veya teklifte konu kanunun komisyon metninde bulunmayan ancak
tasarı ve teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddenin
değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla
katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak
görüşme açılacağı İç Tüzük'ün 87'nci maddesinin
dördüncü fıkrası hükmüdür.
İç Tüzük'ün
91'inci maddesine göre, yeni bir madde olarak görüşülmesine komisyonun
salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde
görüşme açılır ve bu maddede belirtilen sayıda önerge
verilebilir.
Bu nedenle, önergeyi okutup Komisyona
soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla, 21 üyesiyle
katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme
açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması
hâlinde ise önergeyi işlemden kaldırıyorum.
Şimdi önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 Sıra
Sayılı Kanun Teklifinin 20. maddesinden sonra
aşağıdaki madenin eklenmesini ve madde numaralarının buna
göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Mahmut
Tanal İlhan
Demiröz
İstanbul İstanbul Bursa
Bülent
Kuşoğlu Ramazan
Kerim Özkan Ali Özgündüz
Ankara Burdur İstanbul
MADDE 21 2918 sayılı Kanunun
85. maddesinin son fıkrasına aşağıdaki cümle
eklenmiştir.
Ancak, işletenin mali
sorumluluğu aracın kasko bedelinin iki katından fazla olamaz.
Bu hüküm açılmış davalarada uygulanır.
BAŞKAN - Komisyon önergeye salt
çoğunlukla katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
RECAİ BERBER (Manisa) Sayın Başkan, Komisyonumuzun çok
kıymetli üyelerini öncelikle buraya davet ediyoruz.
Komisyonumuzun salt çoğunluğu
olmadığı için katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Evet, Komisyonun salt
çoğunluğu olmadığı için önergeyi işlemden
kaldırıyorum.
21inci madde üzerinde iki adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra
sayılı kanun teklifinin 21. maddesinin 6. fıkrasının
madde metninden çıkarılmasını arz ederiz.
Kazım Kurt Musa Çam Rahmi Aşkın
Türeli
Eskişehir İzmir İzmir
Mahmut Tanal İlhan Demiröz Müslim Sarı
İstanbul Bursa İstanbul
İzzet
Çetin
Ankara
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı
Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778)
nın çerçeve 21 inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Mehmet Günal
Konya Manisa Antalya
Oktay Vural Kemalettin Yılmaz
İzmir Afyonkarahisar
"MADDE 21 - 2918 sayılı Kanunun 112 nci
maddesi, başlığıyla birlikte aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"Sürücü belgelerinin geri alınmasında ve
iptalinde yetki
MADDE 112 - Bu Kanunun 6 ncı maddesinde sayılan
görevlilerin ve trafik tescil kuruluşlarının
yetkilendirildiği hâller hariç olmak üzere, sürücü belgelerinin geri
alınmasına ve iptaline sulh ceza mahkemeleri karar verir.
Bu Kanunun 51 inci maddesinin ihlali ve 118 inci
maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarında yazılı "100
ceza puanını doldurmak" eylemi nedeniyle sürücü belgelerinin
geri alınmasına yine bu Kanunun 6 ncı maddesinde sayılan
görevliler yetkilidir.
Sürücü belgelerinin geçici olarak geri alınması
veya iptaline dair verilen kesinleşmiş mahkeme kararı örnekleri,
sürücülerin sicillerine işlenmek üzere mahkemelerce ilgili trafik
birimlerine gönderilir.
Bu Kanuna göre görülen davalar, diğer kanunlara göre
görülen davalarla birleştirilemez.
Askeri araçları süren kişiler ile asker
kişilerin bu Kanunda yazılı suçlarla ilgili davalarına da
bu mahkemelerde bakılır.
Askeri görev ve hizmetlerin yürütülmesi
sırasında askeri araç sürücülerinin asker kişilere
karşı işledikleri trafik kazalarıyla ilgili suçlarda
25/10/1963 tarihli ve 353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve
Yargılama Usulü Kanunu hükümleri saklıdır."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RECAİ BERBER (Manisa) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılıyoruz efendim.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Adnan Şefik Çirkin efendim.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Şefik Çirkin, Hatay Milletvekili.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum, hayırlı sabahlar
diliyorum.
Yani, gecenin bu
saatinde, sabahın bu saatinde mutlaka burada birbirimizi yormamak
lazım ama tabii, kader, nasip; inatla murat olmuyor. Madem öyle, işte
hep birlikte devam edeceğiz, vaziyet onu gösteriyor.
Şimdi, bu kanuna
baktığımızda, sürücü belgeleriyle ilgili, bunların
iptaliyle ilgili yetkileri düzenleyen, aynı zamanda asker sivil
arasında bu kazalarda hangi mahkemelerin bakacağını ifade
eden bir kanun.
Şimdi,
bütününe bir baktığımız zaman, bir bakıyoruz, sürücü belgeleriyle
ilgili bir maddeden sonra barajlarla ilgili bir bölüm geliyor, barajlardan
sonra çok farklı bir konuyla ilgili bir bölüm geliyor. Yani, kafayı
da toparlayıp bir konu bütünlüğü de yapamıyoruz.
Efendim, askerî
araçlar sivile çarparsa -kaba tabirle- sulh ceza mahkemelerinde görülecek,
asker askere çarparsa, askerî görevle ilgili bir kazaysa askerî mahkemelerde
görülecek. Peki, sivil askere çarparsa ne olacak? Bunlar, üzerinde çok daha iyi
düşünülmesi gereken şeylerdir.
ALİ TURAN
(Sivas) Kendi aralarında anlaşsınlar!
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) Buyurun efendim?
ALİ TURAN
(Sivas) Kendi aralarında anlaşsınlar!
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) Anlaşamazlarsa ne olacak?
Şimdi, tabii,
bu trafik tescil belgeleri, ehliyetler, şunlar bunlar derken 24 milyon
ehliyet sahibinden 101 milyon lira civarında bir para kesileceği
ifade ediliyor. Yani, Allah aşkına, vatandaşın bunu verecek
hâli var mı? Yaklaşık 2,5 katrilyon bir para tutuyor. Buna gerek
var mı? 24 milyon ehliyet sahibi birdenbire bu parayla, bu parayı
ödemeyle yüzleşince
Aslında bu, belki de bizim işimize gelecek
yani bunu biz kullanacağız, İktidar sizi haraca
bağlamış. diyeceğiz ama gerek yok. Yani, 16ncı büyük
ekonomi diyoruz her zaman, işte, şu kadar millî gelir diyoruz, ondan
sonra vatandaşın hazır, cebindeki ehliyetinden 100 milyon ver
diyoruz. Yani, bu vergi terörünün bir başka, kibar usulü olsa gerek. Bunda
da Hükûmetimizi gerçekten takdir ediyoruz.
Bir sürü kanun
maddesi var içinde. Meralarla ilgili kanun var. Ben Tarım Komisyonu üyesiyim
ve çok tehlikeli bir kanun, yani vatandaşın merasının
üstüne otel, her türlü tesisi yapabilecek müsaadeleri veren, tahsisli;
yanlış anlamıyorsak, ücret bile ödenmeden alınabilecek
meralara ait bir kanun. Yani, Tarım Komisyonu niye kurulmuş?
Tarım Komisyonu ne işe yarar? Burada iktidar partisinden Tarım
Komisyonunda arkadaşlarımız var, hepsi de iyi niyetli
arkadaşlar, hepiniz iyi niyetlisiniz, inanıyoruz buna ama Allah
aşkına, biz bu sene tarım Komisyonunda çiftçinin hangi
meselesini hallettik? Çıkardığımız Mera Kanunuyla
çiftçinin elinden, meraların bir kısım iş adamına
verilmesinin yolunu açtık. Bu kürsüde de bağırdık,
yanlış yapıyorsunuz dedik. Getirdiğiniz bu kanun
meraları köylünün elinden alır.
Yani, şimdi,
sabahın bu saatinde, işte, Sayın Hacı Bayram Türkoğlu
uyuyor, yani şimdi beni dinlemiyor Hataylı hemşehrim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hayır, o kitap okuyor kitap, kanunu okuyor.
Önergenizin ne değiştirdiğini okuyor.
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) Kitap okuyor diyelim.
Yok, biraz sonra
biz de uyuyacağız yani, bu işin gidişatı bu.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Bir de arkaya bakın.
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) Gelin şu, Sayın Grup
Başkan Vekilimiz Mehmet Şandır Beyin ifade ettiği
maddelerde bunları aceleye getirmeyin. Bir darbe tehlikesi de yok Allaha
şükür, Allah nasip etmesin. Eğer olursa, emin olun, burada bütün
siyasi partiler direniriz. Böyle bir korku da yok ama bunun zamanlaması
çok kötü bir zamanlama ve çekip evimize gidelim.
Hepinize saygılar,
sevgiler sunuyorum efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen bu önergeyle 21inci madde
tümüyle değişmiş olduğundan bu maddede değişiklik
öngören diğer önergeyi işlemden kaldırıyorum.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 21inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
22nci madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Sayın Başkan,
Başkanlığınızın uygulamaları konusunda 69a
göre usul tartışması açılmasını
BAŞKAN Hangi
konuda?
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Başkanlığınızın
uygulamaları konusunda 63e göre
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Ne uygulaması?
BAŞKAN
Anladım da hangi konuda, hangi uygulamam konusunda?
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(İstanbul) Bütün uygulamalarla ilgili, şu anda yapılan
uygulamalarla ilgili. Usul hakkında efendim, önemli
açıklayacağım şeyler.
BAŞKAN
Buyurun, açıklayın.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Müsaade ederseniz açıklayayım.
BAŞKAN Neyi
açıklayacaksınız?
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Efendim, sizin uygulamalarınız
konusunda ve Meclisin çalışmaları konusunda, usul hakkında
konuşmak istiyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hayır, Başkanı gündeme davet
ediyorsanız gündemdeyiz.
BAŞKAN
Anladım da hangi uygulama konusunda, söyleyeceksiniz ki ona göre ben
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Çalışmayla ilgili efendim,
çalışma yöntemimizle ilgili.
BAŞKAN Yani
neyin çalışmasıyla ilgili?
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Meclisin çalışmalarıyla ilgili
efendim.
BAŞKAN - Bu saate
kadar sürdüğüyle mi ilgili, söz vermediğimle mi ilgili, nedir Sayın
Çelebi?
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Hayır efendim, bütününe ilişkin.
Sayın
Başkan, şu anda çalışma yöntemimize ilişkin, mesaimize
yönelik iki cümle konuşacağım müsaade ederseniz.
BAŞKAN
Çalışma yöntemimizin hangisi konusunda Sayın Çelebi? Genel Kurul
bir karar almış, ben devam ediyorum. Benim yaptığım
uygulamadaki yanlışlık, eksiklik, söyleyin, ona göre söz
vereceğim.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Sizin devam etmeniz benim böyle bir tartışma
yapmama engel değil ki?
BAŞKAN
Efendim?
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Benim böyle bir konuşmama engel değil
ki, çalışmaya devam ederiz.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan, milletvekilimiz, uygun görürseniz, gecenin bu
saatinde, iki dakikalık bir toleransla Genel Kurula düşüncesini
Uygun görürseniz Sayın Başkanım, milletvekilimizin böyle bir
arzusu var.
Takdirinize
sunuyorum.
BAŞKAN Yerinizden
vereyim o zaman, oturun.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Yerinden de olabilir.
XII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebinin, Genel Kurulun çalışma yöntemine ve mesai saatine ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, çok teşekkür
ediyorum.
Tabii, gecenin bu
saatinde ben bir sendikacıyım- buradaki milletvekillerinin
haklarını da savunmak durumundayım. Sendikaları yok,
istedikleri gibi özgür de değiller. O nedenle tam on üç saattir
çalışıyoruz.
ÖZNUR ÇALIK
(Malatya) Biz memnunuz.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Bu, ILO sözleşmelerine aykırı; bu,
uluslararası sözleşmelere aykırı, Anayasaya da
aykırı. Şu anda bu çalışma yöntemiyle aslında
doktorlar da biraz önce sağlık koşullarımızın çok
kötüleştiği konusunda uyardılar. Burada doktor arkadaşlar
var, tansiyonu düşen arkadaşlar var, uyuyan arkadaşlar var. Yani
kıyametin sonu değil. Lütfen burada bu çalışmayı
noktalayalım, yarın devam edelim Sayın Başkan.
BAŞKAN Evet,
teşekkür ediyorum. Noktalayacağız.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Bu koşullarda uygun bir çalışma
yok.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, Sayın Çelebiyi tutan
yok, evine gitsin. Zaten bir kişi yetiyor burada.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Hayır, öyle değil. Sorumluluğum
gereği burada durmak durumundayım ama sizi de düşünmek
zorundayım
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Peki, teşekkür ediyoruz.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul)
burada çalışanları da
düşünmek zorundayım. Sizin sendikanız yok, sendikanız da
olmadığı için bu hakları da kimse savunmuyor. Sizin
adınıza da savunuyorum...
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Çelebi, tamam.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul)
buradaki bütün milletvekilleri adına da
savunuyorum. (Bravo sesleri,
alkışlar)
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı: 478) (Devam)
BAŞKAN Madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan
Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın çerçeve 22
nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Mehmet
Günal
Konya Manisa Antalya
Oktay Vural Kemalettin
Yılmaz
İzmir Afyonkarahisar
"Madde 22-
2918 sayılı Kanunun 115 inci maddesinin üçüncü ve dördüncü
fıkraları yürürlükten kaldırılmış ve maddeye
aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
"Trafik idari
para cezaları; Maliye Bakanlığına bağlı muhasebe
birimlerine, vergi dairelerine ve Maliye Bakanlığı Gelir
İdaresi Başkanlığınca yetkilendirilen banka ve PTT
aracılığıyla ödenebilir.
Bu Kanunun 114 üncü
maddesine göre trafik idari para cezası karar tutanağı
düzenlemeyle yetkilendirilen personel tarafından trafik idari para
cezası tahsilatı yapılamaz.
Bu Kanunun 116
ncı maddesine göre yabancı plakalı araçların plakasına
uygulanan, ancak tebliğ edilememiş olan trafik idari para
cezalarının ödenmesi hâlinde trafik idari para cezası karar
tutanağının tebliğ tarihi olarak ödeme tarihi esas
alınır.
Yabancı
plakalı araçların plakalarına düzenlenen, ancak tebliğ
edilmemiş olan trafik idari para cezalarına ilişkin tutanakların
tebliği ve tahsiline ilişkin usul ve esaslar Maliye ve
İçişleri Bakanlıklarınca müştereken belirlenir."
BAŞKAN
Komisyon, önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RECAİ BERBER (Manisa) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet,
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz efendim.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Gerekçe.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Komisyonda Teklifle
ilgili sağlıklı ve verimli bir görüşme
yapılamamıştır. Komisyon görüşmeleri boyunca hangi
düzenlemelerin ne amaçla ve hangi gerekçeyle yapıldığı
konusunda bilinmez bir tavır sergilemiştir. 71 adet kanun ve kanun
hükmünde kararnamede 142 maddelik değişiklikler yapılmasına
rağmen; vatandaşlarımızın yaşadığı
sorunlara çözüm getirecek konuları bir-iki husus dışında
bulmak mümkün değildir. Kanun Teklifi kamu personelinin hukuki ve mali
statüsüne ilişkin çok sınırlı değişiklikler
getirmektedir. Dolayısıyla bu düzenlemede beklentiler
karşılığını bulmamış, umutlar hayal
kırıklığına dönüşmüştür.
Kamuda
sağlıklı ve tutarlı bir personel politikası
uygulanmamaktadır. Personel Rejimi nesnellikten
uzaklaştırılmış, istihdam rejimi bozulmuştur. 657
sayılı Kanun, geçici işlerin ifası için istisnai hallere
münhasır olmak üzere sözleşmeli ve geçici personel
istihdamını mümkün kılmıştır. AKP döneminde bu
istisnai uygulamalar asıl istihdam şeklinin önüne geçmiştir.
Ayrıca, AKP
döneminde sözleşmeli ve vekil olarak işe alınanlar, daha önce
çıkarılan kanunlar ile memur kadrolarına alınmış,
ancak tekrar sözleşmeli ve vekil atama yapılmasına devam
edilmiş, şimdi de bunlardan bazıları tekrar memur
kadrolarına alınmaktadır.
Bu yanlış
uygulamalar ile birlikte, birçok mağduriyet ortaya
çıkmıştır. En büyük mağduriyet ise bu istisnai
yollarla iş bulamayan işsiz gençlerimizdir. Bunlar girdiği
merkezi sınavı kazanıp ataması yapılamayan, bir türlü
sıra gelemeyen ve sıra gelmeden de kadroları istisnai yollarla
doldurulan milyonlarca işsiz vatandaşlarımızdır.
Hükümetin bu yanlışı, bu haksızlığı derhal durdurması
gerekir.
Bu Kanun Teklifi
ile kamu kurumlarında çalışan 4/B'liler, 4924 sayılı
Kanuna tabi sözleşmeliler ve mahalli idarelerde çalışan
sözleşmeliler ile vekil imam, vekil müezzin ve vekil Kur'an kursu
öğreticilerinden şartları uyanlar memur kadrolarına
atanmaktadır. Ancak, memur kadrosu verilen sözleşmeli personel ve
vekiller arasında; Özel kanunları hükümleri çerçevesinde görev yapan
sözleşmeli personel yoktur. Mağduriyeti en derinden yaşayan
4/C'liler yoktur. Rehber ve usta öğreticileri bu düzenleme kapsamına
alınmamıştır. Aile sağlığı
çalışanları yoktur. Vekil ebe-hemşireler yoktur. Ücretli
öğretmenler yoktur.
AKP Hükümeti
tarafından yapılan ayrımcı ve adaletsiz uygulamaları
saymakla bitmez. Bu Teklifte öğretmenler ve atanamayan öğretmenler
yoktur. Bu düzenlemede polislerimiz yoktur. Kamu işçilerinin naklen
atanabilmeleri konusu yoktur. Taşeron işçileriyle ilgili hiçbir
düzenleme yoktur. Geçici ve mevsimlik işçiler yine göz ardı
edilmektedir. Bu Teklifte emeklilikte yaşa takılanlar yoktur. Muhtarlarımız
yoktur. Bu Kanun Teklifinde şehit aileleri ve gaziler ile engelliler ve
yaşlılarla ilgili bir düzenleme yoktur.
Peki bu Kanun
Teklifinde neler vardır? Mera, yaylak ve kışlakların
yapılaşmaya açılması var. Köy meralarının
köylünün elinden alınarak hazineye devredilmesi, imar yetkisinin
belediyelerden alınması ve satış yetkisi var. Gerçeğe
aykırı, usulsüz veya sahte belgeler nedeniyle verilmeyen
desteklemelerin ödenmesi var. Kamulaştırılan taşınmazlarla
ilgili vatandaşın hak arama hürriyetini engellenmesi ve yargıya
müdahale var. ÖSYM sınavlarına ait soru ve cevaplarla ilgili bilgi
edinme hakkının engellenmesi var. Sermayesindeki kamu payı
doğrudan veya dolaylı olarak % 50'den az olan şirketler
Sayıştay denetimi dışına çıkarılması
vardır. İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanununun uygulamasının geciktirilmesi, sertifikasını
almış kişilerin mağdur edilmesi var. Sürücü belgeleri için
24 milyon vatandaşımızdan 101 lira belge parası
alınması var.
Dolayısıyla
yapılan düzenlemeler; kamu yönetiminin iyileştirilmesi ve
çalışanların sorunlarına çözüm getirilmesi yerine; kamu
arazileri nasıl talan edilebilir, kadrolaşma nasıl
sağlanabilir, usulsüzlük ve yolsuzluklar nasıl affedilebilir,
denetimden ve yargıdan nasıl kaçınılabilir mahiyetini
taşımaktadır.
Teklifin tümüyle gözden
geçirilmesi ve bu maddede düzeltme ihtiyacı bulunmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
23üncü madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan
Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın çerçeve 23
üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Mehmet Günal
Konya Manisa Antalya
Oktay Vural Kemalettin Yılmaz S. Nevzat Korkmaz
İzmir Afyonkarahisar Isparta
"MADDE 23- 2918 sayılı Kanuna
aşağıdaki ek madde eklenmiştir. "Aday sürücülük
EK MADDE 17-
İlk defa sürücü belgesi alanlar en az iki yıl süre ile aday sürücü
olarak kabul edilirler.
Aday
sürücülüğün süresi, aday sürücülerin sürücü belgelerinin iptal edilme ve
yeniden sürücü belgesi alma şartları ile diğer usul ve esaslar
yönetmelikle düzenlenir.
Aday sürücülerle
ilgili olarak yönetmelikte belirtilen iptal edilme şartlarının
oluşması hâlinde, bu Kanunun 6 ncı maddesinde sayılan
görevliler tarafından sürücü belgeleri iptal edilir."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RECAİ BERBER (Manisa) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Nevzat Korkmaz, Isparta Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 23üncü madde
üzerine verdiğimiz önerge hakkında söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizin önemli problemlerinden biri de trafik kazaları
ve bu kazalarda kaybettiğimiz canlar, sönen ocaklar. Elbette bu hususta
geçmişe göre iyileşmeler getiren, iyileşmeler öngören
değişiklik önergelerine Milliyetçi Hareket Partisi olarak dün
olduğu gibi bugün de yakın dururuz, destek veririz. Ancak, maalesef,
Komisyonda teklifle ilgili sağlıklı, verimli ve yeterli bir
müzakere yapılmadığı görülmüştür. Komisyon
görüşmelerinde değiştirilen kanun metinleri,
değişiklik önergeleri havada uçuşmuş, kim hangi amaçla ne
önermiştir, anlaşılamamıştır. Bu kaotik ortamda,
Komisyondaki milletvekillerinde hangi düzenlemeyi ne için
yaptıklarına dair belirsizlikler oluşmuştur.
Sayın
Başkan, büyük bir uğultu var, ben kendimi duyamıyorum.
Sorulan sorulara ne
Hükûmet temsilcileri ne de Komisyonun AKP milletvekilleri doyurucu
açıklamalar yapmamışlardır. Biz, bu teklifimizle, ilk defa
sürücü belgesi alanlara, bir yıl değil de, en az iki yıl süreyle
aday sürücü olma statüsü getiriyoruz. Böylece, aday sürücülerin adaylık
statüsünün uzatılmasıyla eğitim süreleri de
uzatılmış olmaktadır. Kaldı ki bu sürenin
uzatılması aday sürücülerle ilgili olarak düzenlenecek yönetmelikte
belirtilecek iptal şartlarının oluşmasına da bir zaman
kazandıracak, bu husustaki keyfîliğin ve acemiliğin de nispeten
ortadan kalkması sonucunu doğuracaktır. Bir yıl süre
sonunda ortaya çıkabilecek sürücü mağduriyetlerinin de böylece
kısmen önleneceğini düşünüyoruz.
Sayın milletvekilleri,
bu önergeyi de fırsat bilerek bu kürsüden daha önceki
konuşmalarımızda dillendirip çözüm beklediğimizi beyan
ettiğimiz Karayolları teşkilatı sorunlarını bir
kez daha Genel Kurulla paylaşmak istiyorum çünkü bugüne kadar, maalesef,
hiçbir ilerleme kaydedilememiştir. Karayolcuların ümitleri
kursaklarında kalmıştır.
Karayolları
teşkilatı ülkemizin en köklü teşkilatlarından biri
olmasına rağmen, hem tecrübeli teknik kadrosu hem de idari kadrosunun,
diğer kamu kuruluşu personeliyle kıyaslandığında,
en az ücretle çalışan personel olduğunu görmekteyiz. Bugüne
kadar kendilerine birçok defalar özlük haklarının
iyileştirileceğine dair sözler verilmiş olmasına
rağmen, her şeyi içine attığınız bu torba yasada
bir onlar ve onların beklentileri yoktur. Şu kadar yol yaptık,
bu kadar tünel, köprü. diye kasım kasım kasılmanıza
rağmen, bu övünmenize sebep olan bu kişilere bu yapılanları
borçlu olduğunuzu çok çabuk unuttunuz. Yaz-kış araç üzerinde,
sürekli ölümle burun buruna gelen, herkes evinde sıcak sobasının
başında ya da deniz kenarlarında tatildeyken, en ücra
geçitlerde, kötü hava şartlarında hizmet veren bu insanların
aileleriyle birlikte, namerde muhtaç olmadan, insanca yaşama talebini daha
fazla görmezlikten gelemezsiniz. Bu kardeşlerimizin Hükûmetten haklı beklentileri
vardır. Nedir bunlar? Teşkilatlarında döner sermaye
kurulmasını, diğer kurumlara kaçışların önüne
geçmek üzere ücretlerinin iyileştirilmesini, bölünmüş yolların
teknik kadroya getirdiği ek yükümlülükler dikkate alınarak ek ödeme
verilmesini, yine, gelişmekte olan yörelere teşvik amacıyla
ücret farkı getirilmesini istemektedirler.
Değerli milletvekilleri, bu talepler bin atla bin
deve değildir. Madem ülkemiz 3 kat zenginleşmiştir, madem fert
başına millî gelir 10 bin doları aşmıştır, o
hâlde, bahsettiğiniz bu refah payından haklarını verin ya
da bu refah artışının sosyal kesimlere değil de neden
faiz lobisine aktarıldığının hesabını verin.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Böylece birinci bölümde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
İkinci bölüm 24 ila 52nci maddeleri
kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz isteyen Erkan Akçay, Manisa Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın
Başkanım, önce suhuleti bir temin edin.
BAŞKAN Gidiyorlar, ne yapayım Sayın
Şandır?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Biraz beklet o zaman.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Bağırmadan gitsinler.
Ara ver beş dakika, ondan sonra başlat, ne var yani? Beş dakika
sonra başlayalım.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Sayın Başkan,
gidiliyorsa bu ikinci bölüm niye konuşuluyor? Ne bu ciddiyetsizlik!
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Hatibi beklet o zaman ya
da
ERKAN AKÇAY (Devamla) 478 sıra sayılı
Kanun Teklifinin ikinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sabahın bu kör vaktinde, AKPnin âdeta
yangından mal kaçırırcasına, ciddiyetten uzak, İç
Tüzük hükümlerini yok sayan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
itibarını zedeleyen bir torba teklifinin görüşmelerini
yapıyoruz. Teklifle, 71 kanun ve kanun hükmünde kararnamede
değişiklik öngörülmektedir. Toplumun her kesimini yakinen
ilgilendiren düzenlemelerle birlikte, kamu yönetimini zedeleyen, Türkiye Büyük
Millet Meclisine olan güveni sarsacak olan düzenlemeler Meclise ve milletimize
âdeta dayatılmaktadır. Her torba kanunun özellikleri burada da
görülmektedir. Olumlu ve olumsuz düzenlemeler bir aradadır. Aslında
olumsuz düzenlemeleri zerk etmek için de bu birkaç olumlu düzenleme araya
serpiştirilmiştir. Teklifin Genel Kurul gündemine gelme süresi
İç Tüzük hükümlerinin ihlalidir. İçeriği itibarıyla
farklı ihtisas komisyonlarında görüşülerek bu komisyonların
görüşleri alınması gerekirken bu süreç işletilmemiştir
ve ilgili kurumların görüşleri de alınmamıştır.
Değerli
milletvekilleri, teklifin ikinci bölümünde, Katma Değer Vergisi
Kanunundan Karayolları Kanununa, Bilgi Edinme Hakkı Kanunundan
Tarım Kanununa kadar geniş alanlarda değişiklikler
öngörülmektedir. Teklifin bu bölümünde 29 maddede ve 21 kanunda
değişiklik yapılmaktadır.
Teklifin 34üncü
maddesi ikinci bölümün dikkat çekici düzenlemelerinden birisidir. 34üncü
maddeyle ÖSYM tarafından uygulanan sınavlara ait soru ve cevapların
Bilgi Edinme Hakkı Kanunu kapsamı dışına
çıkarılması öngörülmektedir. Bu uygulama sınavlara dair
tartışmaları ve bilgi kirliliğini tetikleyecek, devletin
yaptığı sınavlara olan güven daha da azalacaktır. Bu
güven zaten sarsılmıştır. 34üncü maddeyle ÖSYMnin
kapalı bir kutu hâline getirilmesi için bir aşama daha
katedilecektir. Bundan sonrasında ise ÖSYM belirli kitlelerin kurumu gibi
algılanacak, kurum içi şeffaflık ve güven yok olacaktır. Bu
düzenleme, ÖSYMnin üzerine düşen görevi gereğince yerine
getirmediğinin bir itirafıdır. Milyonlarca gencimizin
hayatını bağladığı bir kurum, kapalı
kapılar arkasına gizlenmek istenmektedir. Son üç yıldır
neredeyse şaibesiz sınav yapamaz duruma gelen ÖSYM, kamuoyu
yargısından kurtarılmak istenmektedir. Daha önce Şubat
2011de TSKda, MİTte olmayan bir ayrıcalık tanındı
ve ÖSYMnin kuracağı veya iştirak edeceği şirketten
sınav hizmetlerine yönelik olarak yapılacak alımlar Kamu
İhale Kanunu kapsamından çıkarıldı. Eğer
şimdi Bilgi Edinme Hakkı Kanununun kapsamından da
çıkarılırsa artık ÖSYMyi en ziyade müsaadeye mazhar kurum
olarak sayarız veya da en çok kayrılan kurum olarak ilan etmenin
zamanı çoktan gelmiştir. Bütün bu gerekçelerle, 34üncü maddenin
teklif metninden kesinlikle çıkarılması gerekmektedir.
37nci maddeyle
Tarım Kanununa geçici madde eklenmektedir. Buna göre, naylon
şirketler eliyle sahte müstahsil makbuzlarıyla destekleme alanlara
ilişkin her türlü inceleme veya adli ve idari soruşturmaya konu olan
tarımsal desteklemelere dair ödeme yasakları
kaldırılmaktadır. Yine, desteklemelerden yararlanmak için
başvurduğu hâlde herhangi bir nedenle desteklemelerden
yararlandırılmayan veya yararlandıkları destekleme
tutarı geri alınanlara üç ay içinde başvurmaları hâlinde
destekleme ödemeleri geri ödenmektedir. 37nci madde, sahtekârlık
yapanı, devleti, kamuyu dolandıranı, sahte belgelerle bu
desteklemelerden yararlananları koruyan ve onları affeden bir
maddedir. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi
Eker, madde hükmünün gerekçesini mutlaka açık bir şekilde Mecliste
açıklamalıdır, anlatmalıdır. Sayın Bakan bu açıklamayı
yaparken 2006-2012 yılları arasında kendi seçim bölgesi
Diyarbakırda 41 özel firmanın ve bunların da bir
kısmı hayalî şirketlerdir ve bu hayalî firmaların hayalî
olarak çiftçilere müstahsil makbuzu verdiğini de, nasıl
verdiğini de gelip anlatmalıdır.
Bu özel firmadan
sahte makbuz alan 16 bin çiftçi, 2006-2012 yılları arasında
devletten sahte belgelerle 40 milyon liralık destekleme
almıştır. Diyarbakır Cumhuriyet
Başsavcılığı 41 özel firma -ki bunların bir
kısmı, ifade ettiğimiz gibi, hayalîdir, naylondur- ve onlarla
hayalî işlem yapan 16 bin çiftçi hakkında soruşturma başlatmıştır.
Bakanlık, çiftçilerin aldığı primi iade etmeleri için
tebligat göndermektedir. Destekleme primi alan çiftçilerin aldıkları
parayı ödememeleri hâlinde, beş yıl destek almamaları
gerekecektir.
Açıkça
dolandırıcılık yaptığı bilinen bu
kişilerin içerideki destekleme paraları mahkeme bitinceye kadar
dondurulmuş, beş yıl süreyle bu insanlara destek verilmemesi
kararlaştırılmışken, yargı sürecine müdahale
ederek bu insanların desteklerden yararlandırılmasına ve
içerideki paralarının verilmesine yönelik bir düzenleme
getirilmektedir.
Organize bir
dolandırıcılık faaliyeti olan bu durumda, bırakın
destekleme ödemelerinin devam ettirilmesini, başta Tarım Bakanı
olmak üzere, bu uygulamadan sorumlu kim varsa mutlaka hesap vermesi
gerekmektedir. Bu çerçevede, 37nci maddenin de teklif metninden mutlaka
çıkartılması gerekir fakat dürüst olduğu ve gerçekten
üretim yaptığı hâlde bu sahte, naylon firmalar nedeniyle
mağdur olan dürüst çiftçiyi koruyacak lokal düzenleme ayrıca
yapılabilir. Yalnız, bu düzenleme, dürüst çiftçiyi değil, aksine,
dolandırıcıyı gözeten bir düzenlemedir.
Bu konuda, bir
Manisa Milletvekili olarak Manisalı çiftçilerle gurur duyuyorum. (MHP ve
CHP sıralarından alkışlar) Çünkü, geniş bitkisel ve
hayvansal ürün yelpazesiyle Türkiye tarımında çok önemli bir yere
sahip olan Manisa, tarımsal üretimde ilk üç il arasında yer
almaktadır.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) 10 milyar nerede, 10 milyar?
ERKAN AKÇAY
(Devamla) Üzüm, kiraz, tütün, zeytin, mısır ve pamuk üretiminde,
ülkemizin en önde gelen üretici illerinin başında gelmektedir.
Manisanın nüfusu 1 milyon 346 bin kişiyken, tarımda
çalışanların sayısı ise yaklaşık 450 bin
kişidir. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
müfettişlerinin yaptığı incelemelere göre, Manisada bir
tek sahte müstahsil makbuzuna rastlanmamıştır, bir tek çiftçi
böyle bir yola tevessül etmemiştir ve haksız yere 1 kuruş
destekleme primi de almamıştır. Bu nedenle, Manisalı
çiftçilerimizi buradan başarı dileklerimle kutluyorum ve kendilerine
teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri,
43üncü maddede, 28 Şubat 1997den sonra disiplin cezaları nedeniyle
memuriyetten çıkarılanların yeniden göreve alınmaları
durumunda bütçe kanunu kısıtlamalarının
kaldırılması düzenlenmektedir. Daha önce de af kanunlarıyla
görevlerine dönen vatandaşlarımız olmuştu. 1999 ve 2005
yıllarında, bu disiplin aflarıyla ve memuriyete geri
dönüşlerle ilgili iki kanun çıkarılmıştı. Vahim
olan, Hükûmet hâlen kaç kişinin görevlerine dönebilecek durumda
olduğunu bilmemektedir. Diğer bir ifadeyle, bu düzenlemenin bir
anlamı yoktur. Gerçekten, ifade ediyorum ki belki de bu
tasarının en saçma düzenlemelerinden birisini getirmiştir ve
yoklukla maluldür bu düzenleme. Kanunlar ihtiyaçtan doğar. Bu düzenleme
hangi ihtiyaçtan doğmuştur? Hiçbir ihtiyaçtan doğmamıştır
ve hiçbir kişi de yararlanmayacaktır çünkü geçmişte çıkan
iki kanunla zaten
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN AKÇAY
(Devamla) -
memuriyete dönecekler döndü. Bu sadece seçim meydanlarında
afaki, boş övünmelere fırsat tanımaya yönelik afaki bir
düzenlemedir.
Bu
düşüncelerle konuşmama son veriyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Kazım Kurt,
Eskişehir Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
KAZIM KURT (Eskişehir) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın
milletvekilleri, sabahın bu saatinde devam eden
çalışmalarımızda aslolan, düzgün bir kanun yapmak ve bunun
da yolu, bu konularda birlikte tartışabilmek, birlikte
değerlendirebilmek.
İkinci bölüm,
20 küsur maddeden oluşan, karayolları, tarımsal destekleme,
kamulaştırma, memur affı, Vakıflar Kanunu, Ticaret Kanunu
gibi pek çok kanunda değişiklik yapan maddelerden ibaret. Keşke
bu temel kanun olarak değerlendirilen kanun, İç Tüzükün 91inci
maddede tarif ettiği anlamda bir temel kanun olabilseydi.
Bakınız, orada diyor ki: Bir hukuk dalını sistematik
olarak bütünüyle veya kapsamlı olarak değiştirecek biçimde genel
ilkeleri içeriyorsa temel kanundur. Oysa, bu getirilen kanun teklifi asla
temel kanun olma özelliği taşımayan bir kanundur. Torba kanun
olarak gündeme getirilmiş ve içinde 100e yakın kanunda
değişiklik yapan maddeler sıralanmış. Dolayısıyla,
çok ayrıntılı bir biçimde değerlendirilmesi, incelenmesi ve
yorumlanması gerekir. Ne Komisyonda düzgünce tartışma
şansı bulabildik ne de bugün, Meclis Genel Kurulunda bu konuda
tartışma şansı bulabildik. Birkaç önerge kabul edilmek
suretiyle o maddelerde hangi değişiklikleri
yaptığımızı bile Genel Kurul anlayamadı ama az
insan konuşsun, daha çok konuşma olmasın, tartışma
olmasın mantığıyla milletvekillerinin konuşma,
değerlendirme yapma şansı elinden alındı.
Bunlar olumsuz
şeyler, bunlar iktidar partisinin yapmaması gereken şeyler.
Burada kanunları çıkarmak da, Meclis Genel Kurulunu
çalıştırmak da iktidar partisinin görevi. Eğer bu görevse,
Demokrasi, uzlaşma. diyorsak, bunun da gereğini yerine getirmemiz
lazım. Yoksa, Ben darbeye karşıyım, sen darbeden
yanasın. bu değil, ayinesi iştir kişinin, gerisine
bakılmaz. Eğer gerçekten demokratik, katılımcı bir
mantık taşıyorsak, bu yasaları yasa gibi
çıkarmamız gerekir.
Şimdi, ikinci
bölüme genel olarak şöyle bakmak istiyorum: Karayolları Trafik
Kanununda yapılması gereken çok önemli değişiklikler var,
evet ama bu yeterli mi? Değil. Karayolları Trafik Yasası kendi
başına bağımsız olarak alınmalı,
incelenmeli, değerlendirilmeli ve o, kendisinin sahibi olduğu
komisyonlarda tartışıldıktan sonra buraya getirilmeli ama
maalesef bu olmadı.
Kamulaştırma
Yasasında yapılmaya çalışılan değişiklik,
Anayasa Mahkemesinin iptallerini ortadan kaldırmaya yönelik
değişiklikler. Bu, hukukun ardından dolanmaktır, hukuku
yanlış yola getirmektir ve Parlamentoyu mahkemenin
karşısında yasa yapmaya zorlamaktır, hukukun
üstünlüğüyle asla bağdaşmaz.
28 Şubat
mağdurlarının affıyla ilgili madde elbette
olmalıdır ama sadece 28 Şubata hasredilen bir düzenleme,
eşitlik anlamında yanlıştır, hukuka
aykırıdır, Anayasa Mahkemesinden dönecektir çünkü Türkiyede,
sadece memurlara 28 Şubatta haksızlık yapılmadı,
Türkiyede 12 Eylülün baskı rejiminin, 12 Eylülün işkencelerinin hâlâ
izi var ama maalesef, 12 Eylül yasalarını, 12 Eylül
kalıntılarını temizleme konusunda Adalet ve Kalkınma
Partisi ciddi adım atmıyor, olumlu adım atmıyor, sadece
demokratlığını 28 Şubatta göstermeye
çalışıyor. Bu çok doğru bir yaklaşım
değildir. 28 Şubatta mağdur olanların affedilmesi elbette
doğrudur ama Türkiyede, hâlâ 4045 sayılı Kanun nedeniyle
iş bulamayan, işe başlatılamayan kamu görevlileri,
işçiler mağduriyetini gideremedi. Gelin, bu konuda da bir adım
atalım, o konularda vereceğimiz önergelere destek verin. 12 Eylülde
güvenlik soruşturması diye bir ucube icat edildi ve o güvenlik
soruşturmasında iki askerin Hayır, bu işe giremez.
dediği insanlar işe giremedi, Bu işte çalışamaz.
denilen insanlar işte çalışamadı ama mağduriyet sadece
28 Şubata hasredilince doğru
bir yaklaşım değil.
Yine, Vakıflar
Kanununda yapılmaya çalışılan değişiklikler çok
ciddi değişiklikler değil. Vakıflar Kanununda ciddi
anlamda, köklü değişiklik yapmak zorunludur ve bu zorunluluğu bu
Parlamento yerine getirmelidir. Vakıfların ideolojik anlamda
demokratik ve katılımcı bir yöntemle yönetilmesini
sağlayacak formülü üretmemiz ve bu formülü geliştirmemiz zorunludur.
Hiç kimse
Türkiyedeki mahkeme kararlarının tersine bir dolanmayla hukuku
düzeltmeye kalkmamalıdır. Pek çok konuda idare mahkemelerinin ve
Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu bozma kararlarının 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununda yeniden gözden geçirilmesi gerektirmektedir ama bu konuda bir
adım atılmamıştır.
Her ne hikmetse
Türk Ticaret Kanunu yeni bir kanun olmasına rağmen, sık sık
değişmektedir ve kişiye özel değişiklikler
gerçekleştirilmektedir. Daha önce, Konya Şeker Fabrikası ve
Konyadaki Şeker Anonim Şirketiyle ilgili değişiklikler
yapıldı, şimdi, burada Sermaye Piyasasının eline
geçmiş olan Turkcellle ilgili özel değişiklikler
yapıldı. Bunu da yine dikkatinize sunmak istiyorum. Kişiye özel
kanun yapmak bu Parlamentonun işi değildir. Bu Parlamento, bütün
Türkiyeyi ilgilendiren kanunları yapmak zorundadır.
Bu Parlamento darbe
kanunlarını değiştirmek zorundadır ve onun için de ilk
önce 12 Eylül Anayasasından, 12 Eylülün Siyasi Partiler Kanunundan, 12
Eylülün Dernekler Kanunundan başlamak zorundadır. Eğer bunu
yapmıyorsanız ve bunu yapmamakta direniyorsanız, Biz siviliz,
sivil bir demokrasi istiyoruz. diyemezsiniz. Gelin, bu konuyu çözelim, Siyasi
Partiler Yasasını değiştirelim, Seçim Yasasını
değiştirelim, yüzde 10 barajını bir an önce kaldıralım.
Bu gerçekleşmezse, bu doğru bir yaklaşım olmaktan
çıkar ve insanlarımızı sadece kandırmaya yönelik,
oyalamaya yönelik bir çalışma olur.
Şimdi
yaptığımız çalışma sadece ve sadece
bürokratların Çok acele. diyerek ihtiyaç gidermek anlamında
koydukları maddeler. Ama, hangi maddeler? Türkiyede ehliyetlerin
değişmesiyle ilgili ne acelemiz var? Ama, Parlamentoyu tatile
sokmadan bu konuyu değiştirmeye çalışıyoruz ya da
Türkiyede bu vakıfların kiraya verilmesiyle ilgili, gayrimenkullerin
kiraya verilmesiyle ilgili acelemiz ne? Sanayi siciliyle ilgili 1957de
çıkmış, 1957den bu yana sicil tutulmamış, biz
şimdi onlara af getiriyoruz ve Parlamentoyu tatile sokmadan
yapıyoruz. Böyle bir mantıkla demokrasiden bahsetme şansımız
olmaz. Bu keyfî yönetimin ta kendisidir, milletvekillerine işkence
yapmanın başka bir adıdır. On üç saat, on dört saat
çalışan bir Parlamentoda yasaları doğru değerlendirme
şansımız olmamıştır, olmayacaktır.
İddia ediyorum, önümüzdeki süreçte, bugün değiştirdiğimiz,
bu 478 sıra sayılı Teklifin içindeki kanunları tekrar
değiştirmek zorunda kalacağız çünkü özelikle son
önergelerle yapılan değişikliklerde hiç kimse doğru bir
iş yaptığını bilmiyor, tesadüfen yapılan değişiklerdir.
Bu konuda Parlamentoyu daha fazla baskı altında tutmanın bir anlamı
yoktur.
İktidar
partisinin değerli temsilcilerine bu tavsiyeleri yapıyorum.
Önümüzdeki süreçte, inşallah ekimden sonra, Parlamentoda yasa yapma
konusunda daha samimi ve daha demokrat davranırsınız.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Bölüm üzerinde şahsı adına
söz isteyen Erkan Akçay, Manisa Milletvekili.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bu saatten sonra konuşulmaz
Sayın Başkan, vazgeçtim.
BAŞKAN Tufan Köse, Çorum Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
TUFAN KÖSE (Çorum) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Bugün, AKPli grup başkan vekillerinin en büyük
eleştirisi, muhalefetin bir kısım İç Tüzük hükümlerini
kullanarak yasamayı, AKPnin yapmak istediği yasama
çalışmalarını engellediği ve bu sebeple Meclisin on üç
saat, on dört saat, on beş saat çalışmasının da
doğal ve normal olduğu yönünde.
Tabii, bu iktidar, Meclisteki
başarısını maalesef- çıkarttığı yasa
sayısıyla ölçen bir iktidar. Tabii, geciken adalet adalet
olmadığı gibi, hızlı adalet de adalet değil;
geciken yasama gerçek bir yasama olmadığı gibi, hızlı
yasama da gerçek bir yasama değildir, bunu bütün hukukçular bilir, hukuk
fakültesinin birinci sınıfında bunlar öğretilir.
Demokratik meclislerde engelleme muhalefetin en temel ve
en doğal hakkıdır ve demokrasinin bir gereğidir. Muhalefet,
çok sakıncalı gördüğü bazı yasalarda, bazı kararlarda,
bu kanunu geciktirmek için İç Tüzükün kendisine
sağladığı bütün imkânları kullanır ki bu süreç
içerisinde de kamuoyunu arkasına alır, kamuoyunu bilgilendirir ve bir
kısım taleplerini mümkünse iktidara kabul ettirmek ister; bu anlamda
önerge verir, bu anlamda uzun konuşmalar yapar, önergelerinin sayısını
artırır, iktidarın işini sonuç olarak
zorlaştırır; amacı ise -az evvel söylediğim gibi-
kanun çıkartılırken kamuoyunu bilgilendirmek ve kamuoyunun
desteğini arkasına alarak bazı maddelerde, bazı hususlarda
değişikliği sağlamaktır. İktidara düşen ise demokratik
bir olgunluk içerisinde, muhalefetin bu uzatma girişimlerine, bu engelleme
ve geciktirme girişimlerine sabır ve tahammül göstermektir.
Dünyanın her yerinde bu vardır, bütün gelişmiş
demokrasilerinde, Amerikasında da vardır, Avrupasında da vardır,
adına da filibuster denilir. Bundan kimsenin gocunmaması, kimsenin
rahatsız olmaması gerekir diye düşünüyoruz.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, Meclise
geleli iki seneyi geçti ama maalesef, gördüğümüz şu: Bir
ciddiyetsizlik var, gerçekten ciddiyetsizlik var Mecliste, özellikle iktidar
partisinin ciddiyetsizliği var. Az evvel hepimiz izledik, Komisyonun bir
başkan vekili var, zannediyorum babası da bu memlekette bakanlık
yaptı, milletvekilliği yaptı ama yaptığı
keyfîliği, hukuksuzluğu gülerek, bir de alay ederek muhalefet
partilerine bakarak ciddiyetsizliğini sergiledi.
Zorbalık var, gerçekten zorbalık gördük. 4+4+4ün
Komisyon çalışmalarını hatırlayın. Sonradan bakan
da yapılan Komisyon Başkanı,
100-150 AKPli milletvekilinin Komisyon odasını -bir gün
öncesinden hazırlamış- sabahında işgaliyle, bizleri
içeriye sokmayarak ve Komisyon Başkanıyla da muhalefet partisi milletvekillerinin
arasındaki irtibatı kesecek şekilde bir yığınak
yaparak, Okundu
Kabul eden
Etmeyen
Kabul edilmiştir. diyerek çok önemli
bir kanunu büyük bir hızla geçirdi. Bugün de sakıncalarını
hep birlikte görüyoruz. Kaldı ki birçok
kanunda bu sakıncaları yaşıyoruz.
İşte, kanun hükmünde kararname
çıkartıyor iktidar, aradan bir ay geçmiyor ki düzeltmek için yeni bir
kanun çıkartmasın. Kanun çıkartıyor, aradan on beş gün
geçmesin ki yeni bir kanun çıkartmasın. Yani zorbalık da bu
Parlamentonun bir yasama yöntemi oldu.
Yine, bu Parlamento, emir ve komuta zinciri içerisinde
çalışıyor, Başbakan pat diye emrediyor, AKP
çoğunluğu şak diye yerine getirmeye çalışıyor. Yani
ben, artık, bu kadarına da ayıp diyorum. Kendi iradelerini
kullanmayan bir parlamentere parlamenter demek dünyanın hiçbir yerinde
herhâlde mümkün değildir.
Yine, bu Parlamentoda çift oy kullanma, olmayanın
yerine oy kullanma da bir yasama tekniği, yasama yöntemi olarak
kullanılıyor. Yani, insanlar hiç utanmadan, hiç sıkılmadan,
yüzleri kızarmadan çift oy kullanabiliyorlar. Dünyanın neresinde
görülmüştür, hangi parlamenter demokraside bu vardır? Bunu da anlamak
mümkün değil.
Yine, bu
Parlamentoda tehdit de bir yasama faaliyeti olarak öngörülüyor. Ben canlı
şahidiyim, KİT Komisyonunda, KİT Komisyonunun Cumhuriyet Halk
Partili sözcüsü AKPli bir milletvekili tarafından ölümle tehdit edildi,
hakaret ve küfre uğradı.
Yani, bu
Parlamentoda çok ilkler yaşanıyor, o anlamda, ben iktidar partisine,
iktidar partisinin milletvekillerine, demokratik bir olgunluk telkin etmek
istiyorum. Sabahki konuşmamda da söyledim, Sayın Başbakan bana
göre darbe tahrikçiliği yapıyor. Lütfen, sizler yapmayın, bu
Parlamentonun kuruluş felsefesine uygun davranın.
FATİH
ŞAHİN (Ankara) Ne bağlamda? Nasıl?
TUFAN KÖSE
(Devamla) Hangi bağlamda?
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Ne alakası var? Yani, gecenin bu saatinde
TUFAN KÖSE
(Devamla) Çok alakası var. O zaman, konuşalım.
Bir beş dakika
daha süre veriyor musunuz Sayın Başkanım? Arkadaşlar soru
sordular, onlara cevap vereyim.
BAŞKAN
Yarın kaldığımız yerden devam ederiz.
TUFAN KÖSE
(Devamla) Öyle mi? Kaldığımız yerden devam edeyim.
Sayın
Başbakan darbe tahrikçiliği yapıyor. Gündüz
yaptığım konuşmamda da söyledim
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
TUFAN KÖSE
(Devamla) Çorum olayları bir darbe tahriki ise Alaattin Camiinin
bombalanarak Müslümanların katledildiğini iddia etmek de darbe
tahrikidir.
BAŞKAN
Sayın Köse, teşekkür ediyorum.
Yarın
kaldığımız yerden devam ederiz.
TUFAN KÖSE
(Devamla) Aynı şekilde, Başbakanın söylediği Camide
içki içiliyor, camide edebe aykırı, ahlaka mugayir hareketler
yapılıyor. sözleri de darbe tahrikçiliğidir.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Köse.
Bölüm üzerinde on
beş dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 03.47
ON ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 03.48
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet
Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
-----0-----
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 130'uncu Birleşiminin On Altıncı Oturumunu
açıyorum.
478 sıra
sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da
Komisyonun bulunmayacağı anlaşıldığından,
alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek
için, 5 Temmuz 2013 Cuma günü saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 03.49