TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
132nci
Birleşim
6
Temmuz 2013 Cumartesi
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMA
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 27 milletvekilinin, kot taşlama işçilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/699)
2.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar ve 28 milletvekilinin, kadınların istihdam ve ücret eşitsizliği sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/700)
3.- Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu ve 32 milletvekilinin, Adana Pozantı Çocuk Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda yaşanan hak ihlallerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/701)
B) Tezkereler
1.- Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü Bünyesinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin 5 Eylül 2013 Tarihinden İtibaren Bir Yıl Daha UNIFIL Harekâtına İştirak Etmesi Hususunda Anayasanın 92nci Maddesi Uyarınca Hükûmete İzin Verilmesine Dair Başbakanlık Tezkeresi (3/1241)
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Orta Asya ve Kafkaslar
Bölgesel Balıkçılık ve Su Ürünleri Yetiştiriciliği
Komisyonu Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Tarım Orman ve
Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporları
(1/498) (S. Sayısı: 173)
4.- Niğde Milletvekili Alpaslan
Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) (S.
Sayısı: 478)
5.- Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Yalova Milletvekili Muharrem İncenin; Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile Milli Savunma Komisyonu Raporu (1/795, 2/64) (S. Sayısı: 479)
6.- Sanal Ortamda İşlenen Suçlar Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/676) (S. Sayısı: 380)
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- İçişleri Bakanı Muammer Gülerin, İstanbul Taksimde meydana gelen olaylara ilişkin açıklaması
2.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, görüşülen kanun teklifinin üçüncü bölümü üzerindeki soru-cevap kısmında yaşanan olaylara, İstanbul Taksimde meydana gelen olaylara, Şırnak Milletvekili Mehmet Emin Dindara Geçmiş olsun. dileğinde bulunduğuna ve buna sebebiyet verenleri kınadığına ilişkin açıklaması
3.- Sinop Milletvekili Engin Altayın, görüşülen kanun teklifinin üçüncü bölümü üzerindeki soru-cevap kısmında yaşanan olaylara, İstanbul Taksimde meydana gelen olaylara, Şırnak Milletvekili Mehmet Emin Dindara Geçmiş olsun. dileğinde bulunduğuna ve herkesin sinirlerine hâkim olmasını temenni ettiğine ilişkin açıklaması
4.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın, Şırnak Milletvekili Mehmet Emin Dindara Geçmiş olsun. dileğinde bulunduğuna, görüşülen kanun teklifinin üçüncü bölümü üzerindeki soru-cevap kısmında yaşanan olaylara ve bunun bir daha olmamasını temenni ettiğine ilişkin açıklaması
5.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın, Şırnak Milletvekili Mehmet Emin Dindara Geçmiş olsun. dileğinde bulunduğuna, görüşülen kanun teklifinin üçüncü bölümü üzerindeki soru-cevap kısmında yaşanan olaylara ve bu görüntülerin bir daha yaşanmamasını temenni ettiğine ilişkin açıklaması
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Sinop Milletvekili Engin Altayın görüşülen kanun teklifinin 53üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşma sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
6 Temmuz 2013 Cumartesi
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 132nci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter
sayısı vardır, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, okutuyorum:
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 27
milletvekilinin, kot taşlama işçilerinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/699)
28/3/2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Kamuoyunda
"kot taşlama mağdurları" olarak bilinen ve kot kumlama
atölyelerinde çalışan işçilerimiz ölümcül "silikozis"
hastalığının tehdidi altındadır. İş
güvenliği ve işçi sağlığı açısından
yetersiz olan çalışma koşulları nedeniyle çok sayıda
işçi silikozis hastalığına yakalanmakta, hayatını
kaybetmektedir. Kot taşlama işçilerinin çalışma
koşullarının araştırılması, iş ve
iş güvenliği açısından alınacak önlemlerin tespit
edilmesi amacıyla, Anayasa'mızın 98, İç Tüzükün 104 ve
105inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
1) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
2) Musa Çam (İzmir)
3) Ali
Sarıbaş (Çanakkale)
4) Uğur
Bayraktutan (Artvin)
5) Recep Gürkan (Edirne)
6) Mehmet
Şeker (Gaziantep)
7) Namık
Havutça (Balıkesir)
8) Aytuğ
Atıcı (Mersin)
9) Rahmi
Aşkın Türeli (İzmir)
10) Kazım Kurt (Eskişehir)
11) Kadir Gökmen
Öğüt (İstanbul)
12) Celal Dinçer (İstanbul)
13) Veli
Ağbaba (Malatya)
14) Hülya Güven (İzmir)
15) Ahmet
İhsan Kalkavan (Samsun)
16) Ali İhsan
Köktürk (Zonguldak)
17. Ali
Serindağ (Gaziantep)
18) İhsan
Özkes (İstanbul)
19) Ali Haydar Öner (Isparta)
20) Gürkut Acar (Antalya)
21) Mehmet Ali
Ediboğlu (Hatay)
22) İlhan
Demiröz (Bursa)
23) Ali Özgündüz (İstanbul)
24) Mustafa Serdar
Soydan (Çanakkale)
25) Tanju Özcan (Bolu)
26) Bülent Tezcan (Aydın)
27) Osman
Aydın (Aydın)
28) Mehmet S.
Kesimoğlu (Kırklareli)
Gerekçe:
Taş
ocağı, kot taşlama atölyesi, tünel ve diğer maden
işçilerinde çalışanlar uzun süre silisyum tozlarını
solumaları nedeniyle "silikozis"
hastalığının tehdidi altındadır. Nefes
darlığı, öksürük, hâlsizlik, göğüs ağrısı,
morarma gibi belirtileri olan bu hastalık, bu iş yerlerinde
çalışan işçilerin büyük bölümünü etkilemekte ve bu nedenle çok
sayıda işçi yaşamını kaybetmektedir. Teşhisi güç
olan bu hastalığın en çok görüldüğü yerlerin
başında ise kot taşlama atölyeleri gelmektedir. Kot
taşlamacılığına bağlı silikozis, dünyada ilk
kez 2005 yılında ülkemizde görülmüş, gerekli önlemlerin
alınmaması nedeniyle de ülkemizdeki önemli sorunlardan biri hâline
gelmiştir. Tekstil iş kolunun hemen hemen tamamında ve kot atölyelerinde
işçiler günde ortalama on iki saat çalışmaktadır. Bu
iş kolunda kullanılan kumun özel ve pahalı olması nedeniyle
işverenler kullanılan kumun zayi olmaması için iş
yerlerinde havalandırma sistemi kurdurmamakta, hatta pek çok iş
yerinde pencerelerin dahi açılmasına izin verilmemektedir. Bir
diğer ifadeyle çalışanlar daha fazla kazanç uğruna ölümcül
olan slikozis hastalığının pençesine itilmektedir.
İş
güvenliği ve işçi sağlığı açısından
zorunlu havalandırma sistemlerinin bulunmaması, bulunsa dahi çalıştırılmaması,
işçilerin kum tozunun karıştığı havayı
solumalarını önleyecek özel giysiler kullanılmaması
özellikle kot taşlama işçilerinin yoğun toza uzun saatler boyu
maruz kalmalarına yol açmaktadır.
Kot taşlama
işçilerinin yaşadığı sorunlara ilişkin
çarpıcı örneklerden biri de Bingöl ilimizin Karlıova ilçesine
bağlı Taşlıçay köyünde yaşanmaktadır. Bu
köyümüzde 168 yurttaşımız bu ölümcül hastalığın
pençesinde bulunmaktadır. Yine, bu köyde şu ana kadar 7
yurttaşımız aynı hastalıktan ötürü hayatını
kaybetmiştir.
Silikozis
hastalarına Özürlüler Yasası çerçevesinde aylık bağlayan
yasal düzenleme 25 Şubat 2011 tarihinde yürürlüğe girmiş ancak
hastaların bu yasadan faydalanması için konan üç aylık
başvuru süresinin 24 Mayıs 2011 tarihinde sona ermesi, düzenlemeden
bihaber olan veya daha sonra bu hastalığı teşhis edilen
vatandaşlarımızın düzenlemeden yararlanmasını
engellemektedir. Bu durum insan sağlığına ilişkin bir
hakkın kullanımının belli bir süreye tabi
tutulmasının yarattığı sorunları ortaya koyan
çarpıcı bir örnektir.
Kot taşlama
atölyelerinin koşulları ve bu koşulların yol
açtığı sağlık sorunları bilinmesine ve kamuoyunda
oluşan yoğun tepkilere rağmen hükümet tarafından gerekli
önlemler bir türlü alınmamaktadır. Binlerce işçimiz bu
atölyelerde çalışmaya devam etmektedir. Uluslararası
çalışma örgütleri ve sendikalarımız tarafından da
sık sık eleştirilen, ülkemizin prestijini olumsuz yönde
etkileyen, insan sağlığı açısından kabul edilmesi
mümkün olmayan bu olumsuz tablo devam etmektedir.
Taş
ocağı, kot taşlama atölyesi, tünel ve diğer maden
işlerinde çalışanların çalışma
koşullarının tespit edilerek bu iş yerlerinin ilgili
mevzuatlar ve günümüz koşullarına uygun hâle getirilmesi,
ağır çalışma koşulları nedeniyle
vatandaşlarımızın yaşamını yitirmesinin
önlenmesi amacıyla bir araştırma komisyonu kurulması büyük
önem arz etmektedir.
2.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar ve 28 milletvekilinin,
kadınların istihdam ve ücret eşitsizliği
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/700)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye'de kadın istihdamında yaşanan sorunlar, cinsler
arası ücret eşitsizliğinin boyutlarının
araştırılması, kadın istihdamının
artırılması ile ücret eşitsizliğini giderecek
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98, TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105'inci maddeleri kapsamında Meclis
araştırması açılması konusunda gereğini arz
ederiz.
1) Gürkut Acar (Antalya)
2) Musa Çam (İzmir
3) Uğur
Bayraktutan (Artvin)
4) Recep Gürkan (Edirne)
5) Mehmet
Şeker (Gaziantep)
6) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
7) Ferit Mevlüt
Aslanoğlu (İstanbul)
8) Aytun Çıray (İzmir)
9) Kazım Kurt (Eskişehir)
10) Namık
Havutça (Balıkesir)
11) Rahmi
Aşkın Türeli (İzmir)
12) Ahmet
İhsan Kalkavan (Samsun)
13) Osman
Aydın (Aydın)
14) Kadir Gökmen
Öğüt (İstanbul)
15) Hülya Güven (İzmir)
16) Veli
Ağbaba (Malatya)
17) Ali İhsan
Köktürk (Zonguldak)
18) Ali
Sarıbaş (Çanakkale)
19) Ali
Serindağ (Gaziantep)
20) İhsan
Özkes (İstanbul)
21) Ali Haydar Öner (Isparta)
22) Celal Dinçer (İstanbul)
23) Mehmet Ali
Ediboğlu (Hatay)
24) İlhan
Demiröz (Bursa)
25) Ali Özgündüz (İstanbul)
26) Mustafa Serdar
Soydan (Çanakkale)
27) Tanju Özcan (Bolu)
28) Bülent Tezcan (Aydın)
29) Mehmet S.
Kesimoğlu (Kırklareli)
Gerekçe:
Türkiye'de
kadın istihdamında ciddi sorunlar yaşanmaktadır. AKP'nin
işbaşında olduğu yıllarda da kadın
istihdamında ciddi gerilemeler olduğu görülmektedir.
Kadınların iş gücüne katılım oranı 1998
yılında yüzde 34,3 düzeyinde iken 2011 yılı Kasım
ayı itibarıyla bu oran yüzde 28,3 düzeyine kadar gerilemiştir.
Çalışma
yaşamındaki kadınların büyük bölümü de kayıt
dışı yani bir sosyal güvenlik kurumuna kayıt olmadan
çalıştırılmaktadır. Kadınlarımız, emek
yoğun sektörlerde, sosyal güvencesiz ve düşük gelire mahkûm bir
şekilde çalıştırılmaktadır.
Anayasa'daki
eşitlik ilkesine ve 4857 sayılı İş Kanunu'ndaki
"Aynı veya eşit değerde bir iş için cinsiyet nedeniyle
daha düşük ücret kararlaştırılamaz." hükmüne
rağmen, kadınların istihdamının yetersizliği
yanında cinsler arasındaki ücret eşitsizliği de ciddi bir
sorundur. Avrupa Birliği ülkeleri arasında yapılan
araştırmalar, aynı işi yapan kadınların erkeklere
göre yüzde 17 oranında daha az ücret aldığını
göstermektedir. OECD ülkelerinde ise bu oranın yüzde 15'lerde olduğu
bildirilmektedir. Türkiye'de ise bu konuda somut bir bilgiye ulaşmak
mümkün değildir.
Türkiye'de
kadına yönelik şiddet ciddi boyutlardadır. Kadınlar güçlü
bir şekilde toplumsal yaşamda yer almadığı sürece
şiddetin bütünüyle önlenmesi mümkün değildir. Bu kapsamda, öncelikle
kadınlarımıza nitelikli bir eğitim verilmeli ve
çalışma hayatında yer bulmaları
sağlanmalıdır.
Toplumsal hayatta
ve iş yaşamında kadına yer vermeyen bir ülkenin
çağdaş ve başarılı olması mümkün değildir.
Türkiye bir an önce kadın istihdamını artırıcı
adımları atmalı, kadınlarını güçlü bir
şekilde toplumsal yaşama kazandırmalıdır.
Kadınlarını ucuz iş gücü olarak görme
anlayışından hızla uzaklaşmalıdır.
Bu nedenlerle
kadın istihdamında yaşanan sorunlar ile cinsler arası ücret
eşitsizliğinin boyutlarının incelenmesi,
kadınların eşit haklar ve eşit ücretlerle istihdama
katılmalarını sağlayacak önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılması gerekli
görülmektedir.
3.- Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu ve 32
milletvekilinin, Adana Pozantı Çocuk Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda
yaşanan hak ihlallerinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/701)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Adana Pozantı
Çocuk Kapalı Ceza İnfaz Kurumundaki 18 yaşından küçük
tutuklu ve hükümlülerin tecavüz ve taciz başta olmak üzere sistematik
olarak çeşitli işkencelere maruz kalmaları olayının
araştırılarak ihmali olanların belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 ve İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılmasını arz
ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
1) Osman Faruk
Loğoğlu (Adana)
2) Ali
Demirçalı (Adana)
3) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
4) Veli Ağbaba (Malatya)
5) Gürsel Tekin (İstanbul)
6) Recep Gürkan (Edirne)
7) Melda Onur (İstanbul)
8) Ali İhsan
Köktürk (Zonguldak)
9) Özgür Özel
(Manisa)
10) Nurettin Demir (Muğla)
11) Aykan Erdemir (Bursa)
12) Ümit
Özgümüş (Adana)
13) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
14) Adnan Keskin (Denizli)
15) Ali Rıza
Öztürk
(Mersin)
16) Osman Taney
Korutürk
(İstanbul)
17) Levent Gök
(Ankara)
18) Musa Çam (İzmir)
19) Ali
Sarıbaş (Çanakkale)
20) İhsan
Özkes (İstanbul)
21) Mehmet
Şeker (Gaziantep)
22) Ali Haydar Öner
(Isparta)
23) Celal Dinçer (İstanbul)
24) Gürkut Acar (Antalya)
25) Namık
Havutça (Balıkesir)
26) İlhan
Demiröz (Bursa)
27) Ali Özgündüz (İstanbul)
28) Mustafa Serdar
Soydan (Çanakkale)
29) Tanju Özcan (Bolu)
30) Kadir Gökmen
Öğüt (İstanbul)
31) Bülent Tezcan (Aydın)
32) Osman
Aydın (Aydın)
33) Mehmet S.
Kesimoğlu (Kırklareli)
Gerekçe:
Adana Pozantı
Çocuk Kapalı Ceza İnfaz Kurumundaki (M Tipi cezaevi) 18
yaşından küçük tutuklu ve hükümlülerin tecavüz ve taciz başta
olmak üzere etnik ayırımcılık oluşturan
uygulamaları da içeren işkence ve kötü muameleye maruz
kaldıkları yönündeki haberler Şubat ayında ulusal ve yerel
basın organlarında yayınlanmaya başlamıştır.
Cezaevinde kalan çocuklar, gardiyanlarca ağır bir şekilde
dövüldüklerini, Kürt oldukları için hakarete ve işkenceye maruz
kaldıklarını, adli tutuklularla kalmaya
zorlandıklarını, bayrak öpmeye zorlandıklarını,
yaşça büyük koğuş mümessilleri tarafından para
cezasına çarptırıldıklarını, yemeklerine ve
giysilerine el konulduğunu, tacize ve tecavüze
uğradıklarını ifade etmişlerdir.
Şubat 2012'ye
kadar Pozantı Cezaevinde yaşananlarla ilgili olarak İnsan
Hakları Derneği, Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli
Olguları Değerlendirme Kurulu ile Türkiye İnsan Hakları
Vakfı Adana Şubesi, başta Adalet Bakanlığı olmak
üzere, yetkili mercilere şikâyetlerini aktarmışlardır.
Cezaevinde inceleme
yapan ve tutuklu çocukların aileleriyle görüşen milletvekilleri ve
sivil toplum kuruluşu temsilcileri yaşanan olaylarla ilgili olarak
yetkililerin ciddi ihmalleri ve teşvikleri olduğunu, olay basına
yansıyana kadar ilgili makamlarca hiç bir önlem
alınmadığını ifade etmişlerdir.
Adalet
Bakanlığı, cezaevindeki olaylar basına
yansıdıktan sonra bu konuda bir açıklamayla gereğinin
yapılacağını ve sorumluların
cezalandırılacağını belirtmiştir. Pozantı
Cezaevindeki çocuklar Sincan Cezaevine nakledilmiş, Pozantı Cezaevi
Müdürü Ankara'ya tayin edilmiştir. Çocukların en çok şikâyet
ettiği cezaevi ikinci müdürü ise Van Erciş Cezaevine birinci müdür
olarak atanmıştır. Bakanlığın
aldığı bu tedbirler, çocukların ailelerinden daha çok
koparılarak yalnızlığa itildikleri, sorumluların da
terfi ettirilerek ödüllendirildikleri yönünde eleştirileri de beraberinde
getirmiştir.
Pozantı
Cezaevindeki işkenceler insan hakları alanında Türkiye'nin taraf
olduğu uluslararası sözleşmelerin ihlal edildiğine yönelik
endişeleri de artırmıştır. İhlal edildiği
değerlendirilen anlaşmalar ve anlaşmaların ihlal edilen
maddeleri şunlardır:
1) Çocuk Haklarına Dair Sözleşme (2, 3,
6, 16, 19, 20, 24, 27, 34, 37, 39, 40, 42)
2) Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin
Uluslararası Sözleşme (24)
3) Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara
İlişkin Uluslararası Sözleşme (10)
4) İşkence ve Diğer Zalimane Gayri
İnsani veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Sözleşme
(2, 4, 12, 13, 14)
5) Çocuk Haklarının
Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi (8, 12)
Pozantı
Cezaevinde yaşananlarla ilgili olarak işkence gördüğü belirtilen
çocuklar ve yakınları başta olmak üzere sivil toplum
kuruluşlarının ve kamuoyunun soruları cevapsız
kalmakta, kaygıları giderilmemektedir. Uluslararası
sözleşmelerin ihlaline yönelik ciddi bulguların ve bu konuda
Anayasanın 90ıncı maddesinin dikkate alınması gerekmektedir.
Bu nedenle olayın araştırılarak kamusal alanda ihmali
olanların belirlenmesi ve çocukların cezaevi
koşullarının uluslararası taahhütlerimizle uygun hâle
getirilmesini sağlamak amacıyla Anayasanın 98inci ve İç
Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri gereğince bir Meclis
araştırması açılması hayati bir önem arz etmektedir.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Anayasanın
92nci maddesine göre Başbakanlığın bir tezkeresi
vardır, okutuyorum:
B) Tezkereler
1.- Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü Bünyesinde Türk
Silahlı Kuvvetlerinin 5 Eylül 2013 Tarihinden İtibaren Bir Yıl
Daha UNIFIL Harekâtına İştirak Etmesi Hususunda Anayasanın
92nci Maddesi Uyarınca Hükûmete İzin Verilmesine Dair
Başbakanlık Tezkeresi (3/1241)
3/7/2013
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyinin 11/8/2006 tarihinde kabul ettiği 1701 (2006) sayılı
Karar ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin 5/9/2006 tarihli ve 880
sayılı Kararıyla bir yıl için verdiği izin
çerçevesinde, Türkiye, Lübnanda konuşlu Birleşmiş Milletler
Geçici Görev Gücü (UNIFIL)ne Silahlı Kuvvetleri unsurlarıyla
katkı sağlamıştır. Söz konusu iznin süresi son olarak
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 29/6/2012 tarihli ve 1023 sayılı
Kararıyla 5/9/2012 tarihinden itibaren bir yıl
uzatılmıştır.
Türkiye UNIFILe
yaptığı katkılarla barışı koruma
harekâtının etkin biçimde icrasında önemli bir işlev
üstlenmiştir. Bu çerçevede Türkiye'nin katkısı gerek
Birleşmiş Milletler sistemi içinde gerek bölgesel ve küresel ölçekte
gerekse kapsamlı sivil-asker iş birliği faaliyetleri
vasıtasıyla Lübnan toplumunun her kesimi nezdinde görünürlüğünün
artmasına, ayrıca barış ve istikrarın korunmasına
yönelik politikasının sürdürülmesine önemli katkıda
bulunmuştur.
UNIFILin ülkemizin
askerî kuvvet katkısında bulunduğu tek Birleşmiş
Milletler Barış Gücü operasyonu olması ve hâlihazırda
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi
adaylığımızın söz konusu bulunması dikkate
alınarak, UNIFIL Deniz Görev Gücüne katkımızın
sürdürülmesinin önem arz ettiği değerlendirilmektedir.
UNIFILin görev
süresi 31/8/2013 tarihinde sona erecek olup görev süresinin bu tarihten sonraki
dönem için yenilenmesi yönünde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi
tarafından ağustos ayı içinde bir kararın kabul edilmesi
beklenmektedir.
Bu hususlar
ışığında ve Lübnanla ikili ilişkilerimiz ile
bölgedeki güvenlik koşulları da göz önünde tutularak, Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyinin UNIFILin görev süresinin uzatılması
yönünde karar alması durumunda; hudut, şümul ve miktarı
Hükümetçe belirlenecek Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının,
1701 (2006) sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi
Kararı ve 880 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararıyla
tespit edilen ilkeler kapsamında 5/9/2013 tarihinden itibaren bir yıl
daha UNIFIL Deniz Görev Gücüne iştirak etmesi ve bununla ilgili gerekli
düzenlemelerin Hükümet tarafından yapılması için
Anayasa'nın 92 nci maddesi uyarınca izin verilmesini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
BAŞKAN
Anayasanın 92nci maddesine göre Başbakanlık Tezkeresi
okutulmuştur.
Başbakanlık
tezkeresi üzerinde İç Tüzükün 72nci maddesine göre görüşme
açacağım. Gruplara, Hükûmete ve şahıs adına 2 üyeye
söz vereceğim. Konuşma süreleri gruplar ve Hükûmet için yirmişer
dakika, şahıslar için onar dakikadır.
Tezkere üzerinde
söz alan sayın milletvekillerinin isimlerini okuyorum: Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Yıldırım Tuğrul Türkeş,
Ankara Milletvekili; Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına
Ertuğrul Kürkcü, Mersin Milletvekili; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Osman Taney Korutürk, İstanbul Milletvekili; Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Volkan Bozkır, İstanbul
Milletvekili. Şahısları adına, Akyan Erdemir, Bursa
Milletvekili; Emrullah İşler, Ankara Milletvekili. Hükûmet adına
İsmet Yılmaz, Millî Savunma Bakanı.
İlk söz,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Yıldırım Tuğrul
Türkeş, Ankara Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Lübnanda barışı korumak
amacıyla Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü UNIFIL ile
Türkiyenin silahlı kuvvetleri unsurlarıyla katkı
sağlamasına bir yıl daha imkân sağlayacak düzenleme ile
ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, geçen yıl yine UNIFILin süre uzatımıyla ilgili
yaptığım konuşmamda, o dönem yaşanan, Türk
uçağının Suriye tarafından düşürülmesi ve bölgedeki
diğer gelişmelerle ilgili olarak Söz konusu
saldırıların hedefinde Türk egemenliği ve
bağımsızlığı olduğu kadar, asırlardan
bu yana her gün, her saat
nakşedilen Türk mucizesi vardır. demiştim. Üniter devlet
anlayışı bu sebeple önem arz etmektedir. Cumhuriyet nizamı,
farklılıklara, birtakım özelliklere bakmadan herkese, her ferde
sağladığı fırsat eşitliği için mühimdir.
Demokrasi, fertlere tanıdığı haklar, özgürlükler ve fakat
aynı zamanda yüklediği sorumluluklar sebebiyle hayatidir. Milli
kimlik, yani Türklük, bir büyük ulus için bir araya gelmiş binlerce irili
ufaklı topluluğu içeride ve dışarıda yekvücut yapmak
için vardır ve vazgeçilmezdir.
Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak
Hükûmetin Arap Baharı siyasetini yanlış bulduğumuzu
defalarca söyledik, ciddiyetle eleştirdik, uyarılarımız
yetkililerce duyulmadı, dinlenmedi. demiştim.
Yine, aynı konuşmada, biz
daima bölge ülkelerinin demokrasiye kendi kanalları ve dinamikleriyle
ulaşmalarının daha doğru olduğunu, bu kapsamda da
Türkiyenin sürece -Suriye ile ilgili- fazla angaje olmaması
gerektiğini vurgulamıştık.
Farkındayız ve görüyoruz ki
bölgedeki dikta rejimlerinin sayısı çok fazladır ve halklar
düzeyinde belli bir demokratikleşme arzusu var ise de bu arzu çoğu
zaman bastırılmakta ve yok sayılmaktadır. Diktatörlük,
faşizm kötüdür; insan haklarına ve insan haysiyetine nispetle de
aykırıdır. Bunlara sonuna dek karşı
çıkılmalıdır ancak Irak örneğinde gördüğümüz
gibi, ihraç siyaseti de çoğu zaman işe yaramamakta ve çoğunlukla
da ters tepmektedir; bölünmeye, parçalanmaya vesile olmaktadır.
Değerli milletvekilleri, biz
komşularımızın toprak bütünlüğünden yanayız.
Zira, çalkantılı ve hassas bir coğrafyada yaşıyoruz.
Komşularımızın toprak bütünlüğü bizimkinin de güvencesidir.
demiştim. Bu satırlar, sırf sizlere hatırlatmak için geçen
yılki konuşmamdan.
Kıymetli arkadaşlar, bu
alıntılardan sonra bugüne geldiğimizde açıkça görülmektedir
ki siyasi iktidar muhalefetin hiçbir uyarısına kulak
asmamış ve bölgesel bir güç olma yolundaki devletimizin ciddi
stratejilere dayalı, kalıcı, tutarlı siyaset izlemesi için
gerekli adımları atamamıştır. Mısırdaki ilk
Tahrir olaylarından sonra, Mübarekin görevden
uzaklaştırılmasının akabinde AKP Hükûmeti
Mısıra gidip Tantavi yönetimindeki cuntayla anlaşmalar
yapmış ve yeni yönetimin kabul edilebilir bir yönetim olduğu
anlamına gelebilecek açıklamalarda bulunmuştu. Bugün ise
Mısırda, Tahrirde başlayan ve seçilmiş cumhurbaşkanını
görevden alan ihtilal yönetiminin antidemokratikliğine vurgu
yapmaktadır. Bu sizce de tenakuz değil midir? Mübarekin
atadığı Tantavi yönetime el koyunca kabul edilir oluyor da
Mursinin atadığı El Sisi, tam da 21inci yüzyıla uygun,
yanına muhalefeti, dini liderleri ve Batıda kabul göreceğine
emin olduğu şahsiyetleri alarak yönetime el koyduğunda bunun
neyini beğenmediniz Allah aşkına? Siz Libyadaki olaylar
sırasında ilk gün NATOnun burada ne işi var? deyip yirmi dört
saat sonra Libyaya NATO müdahale etsin. diyen Hükûmet değil misiniz?
Avrupa Birliğinin çekimser kalmaya çalıştığı ve
Batının ihtilal demekten imtina ettiği bu yeni yönetim ile
ilişkiniz bugün yaptığınız beyanatlarda olduğu
gibi mi gelişecek yoksa bunu da geçen günlerde, geçmişte
yaptığınız gibi tadilata tabi tutacak
mısınız?
Değerli milletvekilleri, bu
sözlerimi Mısırdaki demokrasi dışı uygulamaları
Milliyetçi Hareket Partisi olarak hoş gördüğümüz veya seçilerek
iş başına gelenlerin müdahaleyle yönetimden
uzaklaştırılmasını desteklediğimiz manasında
almayınız. Biz buna karşıyız, her zaman
karşı olduk ve karşı olacağız. Burada sadece
siyasi iktidarın zikzaklarla, virajlarla ve kavislerle dolu ve belirsiz
makro bir stratejiye oturtulmamış olan dış
politikasına dikkat çekmeye çalışıyorum. Suriyeyle ortak
bakanlar kurulu yapıp kendi tabirinizle Şamgen anlaşması
yaparken el ele tutuştuğunuz ve kardeşiniz olduğunu iddia
ettiğiniz Beşar El Esad bundan kısa bir süre sonra sizin
tarafınızdan Esede dönüştürülüp düşman konumuna
gelmemiş miydi? İki yılı aşkın bir süredir
Türkiye gündeminin öncelikli sırasına yerleştirdiğiniz bu
konuda vardığınız noktayı başarı olarak
değerlendirebilir misiniz? Daha da önemlisi, mülteci kamplarında
sebebini bildiğimiz ve tahmin de edebildiğimiz yanlış
uygulamalar nedeniyle Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğinin
mülteciler için teklif ettiği yardımları alamadınız,
Avrupa Birliğinin önerdiği 257 milyon euroluk fondan da istifade
edemediniz. Suriyede yaşananlar sadece Türkiye'nin meselesiymiş gibi
bu kampların giderlerini millî bütçeden karşılayıp her
fırsatta vurgu yaptığınız garip gurebanın
haklarını buralara harcadınız. Şimdi soruyorum size:
Bugün geldiğimiz noktadan hiç mi pişmanlık duymuyorsunuz?
Konu Lübnan ve Orta Doğu iken tabii ki Türkmenler
ile ilgili yanlış uygulamalarınıza değinmeden geçmek
mümkün değildir. Irakta baş gösteren sahipsizlik, kıyım ve
zorunlu göç maalesef Suriyedeki Türkmenlerin de kaderi olmuş ve
sahipsizlik onları da kavurmuştur. Bu bölgede yaşananlar
içerisinde daha da tehlikelisi Batı ile İran arasında izlenen
siyaset ve bunda siyasi iktidarın belirsiz ve git gellerle dolu tutumudur.
Bu vesileyle uyarmak istiyorum ki İran dünya dengelerini gözeterek son on
yılda kendince doğru bir siyaset izlemekteyken sizin bu konudaki
müphem tutumunuz Türkiye açısından risk oluşturmaktadır.
Değerli milletvekilleri, Mavi Marmara olayı
ardından İsrail ile yaşanan özür dileme krizi Hükûmetimizin
Özür dilediler. beyanı ile toplumsal tansiyonun düşürülmesine
vesile olmuştur. Oysaki İsrailde Başbakanlığın
resmî İnternet sitesinden yapılan açıklamada -buraya lütfen
dikkat buyurunuz- Yaptığımız operasyon sırasında
kazaen ölüme veya yaralanmaya sebebiyet verdiysek bundan üzüntü duyarız.
denilmiştir. Yani, aslında 3 silahtan çıkan mermilerle taammüden
öldürülen 9 vatandaşımız ile ilgili hiçbir
pişmanlıklarının olmadığını zımnen
ikrar etmişlerdir. Bir an için bunun değil de sizin
söylediğinizin doğru olduğunu kabul etsek dahi, o zaman, sizin
de Sayın Başbakanın Mayıs ayında Gazzedeyim.
beyanının bugüne kadar niye gerçekleşmediğini, en son Türkiyeyi
ziyaretinde İsmail Haniyenin 5 Temmuzda Sayın Erdoğanı
ağırlayacağız. demesine rağmen, bugün, 6 Temmuz
2013te bunun hâlâ niye gerçekleşmediğini bu yüce Meclise
açıklamanız gerektiğini düşünüyorum. Mayıs ayında
Sayın Başbakanın yaptığı son Amerika
Birleşik Devletleri ziyareti sırasında Filistinin yasal
temsilciliğinin Ramallahtaki Ebu Mazen yani Mahmud Abbas yönetimi
olduğunun ısrarla hatırlatıldığı konusuna
hiç girmiyorum bile.
Evet, Orta Doğudaki olaylara şöyle bir ufuk
turu yaptıktan sonra, son olarak bu, UNIFIL ile ilgili silahlı
kuvvetlerin unsurlarının çeşitli devletlerin üzerinde siyasi
veya kültürel tasarruflarının olduğu Lübnanda
Birleşmiş Milletler Barış Gücü şemsiyesi altında
var olmalarının gereğine inanıyor, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubunun mevcut düzenlemeye olumlu baktığını ifade
ediyorum.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz
isteyen Ertuğrul Kürkcü, Mersin Milletvekili. (BDP sıralarından
alkışlar)
BDP GRUBU ADINA ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin)
Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; bir tezkere için daha burada
karar alacağız. Maksat, Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyinin UNIFIL Barış Gücünde Deniz Görev Gücüne katkı
yapması için Türk Silahlı Kuvvetleri birliklerinin görevlendirilmesi
için Hükûmete yetki veren bir tezkereyi çıkaracak mıyız,
çıkarmayacak mıyız? 2006dan beri bu tezkereyi 7 keredir Türkiye
Büyük Millet Meclisi çıkarıyor, 8inci bir kere daha çıkarmalı
mı? Biz doğrusu, bu tezkereye gerek olmadığını,
silahlı kuvvetlerin yurt dışındaki görevlerde
görevlendirilmesine gerek bulunmadığını, zaten Türkiyenin
bu Deniz Görev Gücüne katkısının son derece sınırlı
olması dolayısıyla anlamlı bir askerî varlıktan da söz
edemeyeceğimiz kanaatindeyiz.
Türk Silahlı
Kuvvetlerinin ve Türkiye hükûmetlerinin genel olarak soğuk savaş
sonrasında, Sovyetler Birliğinin çökmesinden sonra oluşan yeni
dünya düzeni döneminde mümkün mertebe, kendi sınırları
dışında bayrak göstermek, bölge ülkelerde askerî varlık ve
tesir icra etmek, böylece kendisine bir bölge gücü hüviyeti kazandırmak
konusunda, değişen bütün hükûmetler döneminde
değişmemiş olan bir genel hattı var. Bu hattın
kendisinin sorunlu olduğu, bunun aslında bölgesel paylaşım
meselesine bir alt ortak olarak, bir tür taşeron olarak dâhil olmak
arzusunu yansıttığını gözleyebiliriz. Bunların
tamamı bölgesel rekabeti kızıştıran, halklar
arası düşmanlıkları sona erdirmek yerine bunları
çoğaltan ve halklarla halklar arasında doğrudan ilişki
yerine silahlı kuvvetler aracılığıyla halkların
birinin yanında diğerinin karşısında yer almaya yol
açan, barışçı olmayan, hegemonyacı, genişlemeci
siyasetlerdir. Dolayısıyla, burada barış sözü
aslında gerçekleştirilen eylemle taban tabana zıt bir karakter
taşımaktadır. O nedenle, biz böyle bir rolün oynanmasına
gerek bulunmadığı düşüncesindeyiz.
İkincisi:
Lübnanda böyle bir görev gücünün yer alması esasen İsrailin
bölgesel siyasetlerinin bir sonucuydu. İsrailin bölgesel siyaseti esasen
Lübnanda Hizbullahın tasfiyesi, Hizbullahın askerî
varlığının tasfiyesi, Hizbullahın Lübnan Hükûmeti
üzerindeki tesirinin tasfiyesi amacını güdüyordu. Fakat, bu araya bir
barış gücünün girmiş olması dolayısıyla -ya da başka
bir nedenle değil- Lübnan halkının son derece kararlı bir
direniş göstermesi, Lübnanda konuşlanan Filistinli mültecilerin
yanı sıra, hem Lübnan Hizbullahı hem Lübnandaki bütün politik
güçlerin Lübnanın güneyindeki İsrail saldırısına
karşı biricik direnme gücü olan Hizbullahın yanında
kararlı bir saf tutmaları ve nihayet, bölgede İsrailin bölgesel
siyasetine, dış siyasetine karşı oluşan bir genel
mutabakat ile bu saldırıya son verildiğini söyleyebiliriz. O
nedenle, bu barış durumunun ya da çatışmasızlık
durumunun sürebilmesi, esasen oraya bir askerî kuvvet
konuşlandırılması, kapasitesi ve yeteneği
sınırlı bir askerî gücün orada yer almasından çok bir
siyasi denge meselesidir. Siyaset dengesi Hizbullahın, Lübnandaki
savunmacı güçlerin, İsrailin dış politikasına
karşı koyan bölge güçlerinin ortaklığı ekseninde
geliştiği takdirde Lübnan da güvenlik altında olacaktır,
başka ülkeler de güvenlik altında olacaktır. Ancak burada temel
soru şudur: Bir yandan Lübnanın güvenliğinden söz etmek, bir
yandan Lübnandaki askerî varlığın Lübnanın güvenliği
için, güney Lübnandaki İsrail saldırılarının sona
erdirilmesi için gerekli olduğundan söz etmek ama öte yandan da bu
ittifakın en önemli bileşenleri olan bölge hükûmetleriyle sürekli
olarak çatışan bir pozisyonda durmanın açıklanması
gerçekliklerle örtüşmüyor. Daha
net olarak söylemek gerekirse şudur: Türkiye hem bir yandan İranla
çatışma içerisinde olacak, karşı karşıya duracak
hem Suriye ile karşı karşıya duracak hem bölgedeki Şii
güçlerle karşı karşıya duracak hem de öte yandan
Lübnanın güvenliği için bir katkıda bulunuyor olacak. Bu ikisi
kuru sudan söz etmek kadar oksimoron, birinci terimin ikinci terimi
yadsıdığı bir tamlamadan ibaret. O nedenle Türkiye, esasen
kendi dış siyasetini, bölge siyasetini gözden geçirmedikçe
Lübnanın güvenliğine de herhangi bir etkide bulunmuş, Lübnana
bir katkıda bulunmuş sayamaz kendisini.
Türkiyeyi yöneten Hükûmetin
dış siyaseti, genel olarak eski Osmanlı hinterlandında Türk
nüfuzunu yeniden canlandırmakla ilgilidir. O nedenle bölgede, Balkanlarda,
Kafkaslarda, Orta Doğuda bayrak gösterme arzusu bununla ilgilidir. Bu,
sadece Türkiyeyi bugün yöneten Hükûmette değil, aynı zamanda
silahlı kuvvetlerin muhafazakar unsurlarında, Türkiyedeki
Türk-İslam sentezine bağlı düşünce odaklarında,
düşünce kulüplerinde de var olan, bütün partilerde az çok kendisini bir
fraksiyon olarak belli eden bir eğilimle ilgilidir. Bölgesel güç olmak,
Osmanlı hinterlandına geri dönmek ve böylelikle Türkiyeyi
muasır medeniyetler seviyesine çıkartmak.
Şimdi, tabii, bu da başka bir
oksimoron. Nasıl Osmanlı hinterlandına dönerek muasır
olacaksınız ve nasıl, aslında bütün tarihleri, ulusal
kimlikleri Osmanlı işgaline, Osmanlı egemenliğine
karşı mücadele içerisinde şekillenmiş olan ülkeleri kendi
nüfuzunuza razı edeceksiniz? Yani bütün modern tarihleri, Türkiyenin
evvelinde, Türkiye Cumhuriyeti öncesindeki Osmanlının istilacı,
yayılmacı siyasetine karşı Mısırda, Suriyede,
Lübnanda, Irakta, Kuzey Afrikada başkaldırmış olan
halklara siz yeniden kendinizi silahlı kuvvetleriniz
aracılığıyla bir üstün güç olarak, bir nüfuz gücü olarak ortaya
koyacaksınız. Buna karşı bütün Arap ülkelerinin ortak bir
itiraza sahip olduğu açıkça ortadadır. O nedenle, Türkiye
kendisini Amerika Birleşik Devletlerinin ekseninde bugün mahkûm
etmiş olduğu Şii eksenine karşı Sünni ekseni üzerinde
konumlandıran dış siyasetiyle önce hesaplaşmak
zorundadır.
Bakın,
Mısırda ordunun baskısıyla iktidardan alınan, yerine
henüz etkin bir siyasi temsilcinin de geçmediği Mısırdaki
durumu dikkatle gözden geçirdiğimizde Türkiye Hükûmeti son derece ilginç
bir pozisyon sergiliyor, bir yandan diyor ki: Burada darbe olmuştur, buna
karşıyız, bunu kınamayanları kınıyoruz. Öte
yandan, darbeyi en yakın, doğrudan, birinci gün destekleyen Suudi
Arabistana hiçbir sesi çıkmaz, Katara hiçbir sesi çıkmaz, Amerika
Birleşik Devletlerini eleştirmez. Peki, o zaman bu çelişkinin
izahı nerededir? Tabii ki bu çelişkinin izahı gene Türkiye'nin
Suriye meselesinde kendisini karşı karşıya koyduğu
Şii eksenine karşı Sünni ekseni çizgisiyle ilgilidir. O nedenle,
Başbakan sabahtan akşama kadar herkese samimiyetten söz ederken
şeddeli bir biçimde, burada herhangi bir samimiyet göstergesi
bulunduğunu söylemek son derece güçtür.
Bugün,
Mısırda ortaya çıkan darbenin ve Mursi Hükûmetine
karşı büyük başkaldırının en önemli nedenlerinden
birisi de Mursi Hükûmetinin geçtiğimiz aylar içerisinde Suriyedeki Özgür
Suriye Ordusuna destek vermek üzere bu eksene katılma
ısrarının kitleler nezdinde karşılık
bulmayışıdır. O nedenle, kendi temellerini, kendi
meşruiyet zeminlerini kendi kendine çürüten, eriten bir iktidarı ve
onun başını bugün sırf biçimsel hukuk ilkeleri adına
savunmak doğru bir siyasetin bölgede izlendiğine bizi ikna etmez. Öte
yandan, bugün Mısırda Mursi Hükûmetinin devrilmesinin gerisinde
yatan büyük halk isyanını, büyük itirazı, Temerrüt Hareketinin
Mursinin cumhurbaşkanı seçilmek için aldığı 13 milyon
oyun 9 milyon fazlasını toplayarak oluşturduğu 22 milyon
imzalı hareketin varlığını, gücünü, etkisini, bunun Mısırda
yarattığı büyük nüfuzu görmezden gelip bu büyük kitleleri darbeci
diye suçlamak da olabilecek en kötü dış politika analizidir.
Mısır halkı bir kere daha, Mübareki deviren büyük devrim
dalgasının ikinci hamlesini gerçekleştirmek üzere ayağa
kalkmıştır; kendisi Mübarekleşen Mursi rejimine
karşı Mısırın yoksulları, emekçileri,
kadınları, gençleri ayağa kalkmışlardır ve Mursi
Hükûmetinin orduyla iş birliği hâlinde oluşturmuş
olduğu yeni rejimi, orduya büyük imtiyazlar tanıyan rejimi
tanımadıklarını ilan etmişlerdir ancak silahlı
kuvvetler, Temerrüt Hareketinin bütün taleplerini benimsediğini
söyleyerek bu büyük halk ayaklanmasının yönünü şimdi merkeze
doğru, iktidarın merkezine doğru
saptırmıştır. O nedenle, Mısırdaki milyonlarca
halkı, Tahririn özgürlükçü insanlarını buradan maroken
koltuklara kurulup Darbeciler havai fişek atıyorlar. diye alaya
alamazsınız. Nasıl biz Mursinin etrafında toplanan
İhvan Hareketinin gerisindeki yoksulları, Adeviye Meydanında
toplanan on binlerce, yüz binlerce, milyonlarca insanı Mısırın
dışında sayamazsak Tahrirde toplananları da kimse
dışında sayamaz.
Esas mesele
şudur: Mısır kendi gerçekliğini, kendi halk
özgürlüğünü, halkın kendi gerçek iktidarını kurabilmek için
iki büyük geleneksel gücün bukağısı altındadır: Bir
yanda geleneksel İslami burjuvazinin siyasi hakimiyeti, öbür tarafta
silahlı kuvvetlerin ordu burjuvazisinin hakimiyeti. Bu bir dil sürçmesi
değil, Mısırdaki en büyük kapitalist aslında ordunun
kendisidir. Bu bakımdan, Mısırda özgürlüğü için mücadele
eden halkaları, halk kesimlerini karşı karşıya getiren
bugünkü yarılmaya karşı Tahrir yeniden bu özgürlüğün
imkânı olarak doğmaktadır. Dolayısıyla, bütün mesele,
burada halkın yanında olup olmamakla ilgilidir.
Sandığın yanında durmak, nihayet, eninde sonunda bir biçim
meselesidir. Sandık siyasetin namusudur. demek kolaydır.
Halkın yanında durmak, halkın namusunun yanında durmak en
önemli meseledir.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Sandık, halk demek zaten.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Devamla) Burada milyonlarca insanın iradesi var, milyonlarca
insanın isyanı var, milyonlarca insanın itirazı var. Siz bu
itirazları, Türkiyede olduğu gibi, hemen öyle çapulcu deyip bir
kenara itemezsiniz.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Halkın iradesi sandıkta belirlenir.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Devamla) Orada çapulcu yok, orada milyonlarca halk var, emekçi var,
yoksul var, alın teriyle çalışan insanlar var. Onların
haklarını nasıl gözeteceğinize dair bir siyasetten söz
etmek zorundasınız.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Halkın iradesi sandıkta belirlenir.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Devamla) Bu siyaseti ortaya koyamadığınız zaman,
olsa olsa sonuçta Amerika Birleşik Devletlerinin bölge siyasetinin
gölgesinde yürürsünüz. O yüzden Amerika Birleşik Devletlerine bir laf
edemezsiniz, Avrupaya dersiniz Mütereddit kaldı. Amerika ne yaptı?
Amerika bugün devrimin ordu tarafından çalınmasının en
büyük uluslararası düzenleyicisidir, ona sesiniz çıkmaz. Suudi
Arabistan o gün darbeyi tanıdığını söyler, Suudi
Arabistana sesiniz çıkmaz; konuya Fransız, uzaktan bakan Avrupa
Birliğine de diliniz uzanır.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Hepsine sesleniyoruz, hepsine.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Devamla) Hakikatler ortada, hiç boşuna oradan laf atmayın.
Laf atarak siyaset yapamazsınız. Gelip burada anlatın. Mursi
rejimini, halkın onayını kaybetmiş, halk tarafından
istenmeyen bu rejimi ne için desteklediğinizi bize söylersiniz.
Burada siyasetin
genel ilkesi değildir savunulan. Yok eğer öyle idiyse Mübarekin
devrilmesine de itiraz etmeliydiniz. Ordu devirmedi mi Mübareki? Önemli olan,
halk hareketinin gücü ve genliğidir, bütün Mısırı
kuşatmıştır. Mısırın ilerlemeden yana,
demokrasiden yana, özgürlükten yana bütün güçleri şimdi Tahrirdedirler. O
nedenle, Adeviye Meydanında toplananlarla Tahrirde toplananların
birbirlerine bakması son derece doğaldır, normaldir ancak
orduyla Mursi arasında halkı bölen şimdiki merkezî
Mısır siyasetinin karşısında durmak da en az bunun
kadar önemlidir.
O nedenle, biz dün
Meclis İnsan Hakları Komisyonu tarafından yayınlanan
bildirinin altına imza attık. Herhangi bir ama, fakat demeden,
iktidarın barışçı olmayan yollardan, siyaset
tarafından tanımlanmayan yollardan el değiştirmesine
rıza göstermediğimizi söyledik. Ama bu iktidarın
değişmesi için sokaklarda günlerce, gecelerce iki yıldır
mücadele veren halkın emeklerinin kaybolmasına, onların
aslında sadece halkın yüzde 20sinin desteğiyle elde
edilmiş bir Anayasaya boyun eğerek kendi ihtiyaçlarından, kendi
taleplerinden, kendi özgürlük arzularından vazgeçmelerini beklemek ve
onlara buradan, kendi rahat koltuklarımızdan küfretmek, onları
çapulcu, darbeci ilan etmek de kimsenin haddi değildir.
Tahrirle
beraberiz, Tahrirdeyiz, Tahrir Gezidedir, Gezi Tahrirdedir. Tahrir
Mısırdaki biricik özgürlük dinamiğidir, bu özgürlük
dinamiğiyle beraber olmaya devam edeceğiz. Silahlı kuvvetlerin
iktidarı gaspı başka bir şey, ayağa kalkan
-milyonlarca- Tahrirde sesini çıkartan kitleler başka bir
şeydir. Bu ayrımı yapamayan, siyaseti okuyamayan, Orta Doğu
siyasetinde de anlamlı bir çizgi, anlamlı bir yol çizemez.
Açıkça buradan
altını çizmek zorundayız: Türkiye bölgede Amerika Birleşik
Devletlerinin gölgesinde, bir Sünni ekseninde, mezhepçi bir dış
siyasetle Orta Doğuda hiçbir nüfuz icra edemez. Orda Doğu halkları
tıpkı Türkiye gibi çoğulcudur, çok kimliklidir. Her ülke,
Şii, Sünni, Hristiyan, Yahudi, pek çok mezhepten ve dinden, insandan
oluşmaktadır; pek çok dil konuşulmaktadır, pek çok milliyet
buralarda mevcuttur. Bunların hepsine bakan, hepsine seslenen, hepsiyle
örtüşen; özgürlükçü, antiemperyalist, demokratik, hegemonyaya
karşı; insan haklarından, kadın haklarından,
emeğin haklarından yana bir uluslararası siyaset kurmak herhangi
bir barış gücüne asker göndermekten bin defa daha evladır, bin
defa daha iyidir. Bunu yapmak son derece basit ve kolaydır ama bu, güç
ister, irade ister, temel insan haklarına saygı ister,
özgürlükçülüğe bağlılık ister; sandıktan başka da
demokrasi araçları olduğunu, her gün halkın oyunu, her gün
yeniden vermekte olduğunu görmek ister. Bir sandıktan öbür
sandığa gidene kadar geçecek dört ya da beş yıl içerisinde
halk kararını değiştirmişse bunu ölçecek bir
mekanizmanız da yoksa sandık, sandık diye boşuna
konuşmuş olursunuz. Önemli olan halkın iradesiyse halk bu
iradesini meydanlarda ortaya koyar. Bugüne kadar meydanı olmayan bir
demokrasi görülmemiştir. Meydansız demokrasi olmaz. Meydanlar
konuştuğu zaman buna kulak kabartmak iktidarların görevidir.
Meydanda ayaklarıyla oy kullanır, sandıkta eliyle oy
kullanır halklar.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Ya, ne saçmalıyorsun be!
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Devamla) Ayakla kullanılan oyları da saymak
mecburiyetindesiniz ve her yerde insanlar isyanlarını, Amerika
Birleşik Devletlerinin dünya hâkimiyetine karşı, onun
gölgesindeki hükûmetlere karşı, onunla iş birliği yapanlara
karşı kullanıyorlar. Brezilyada da, Mısırda da, Türkiyede
de, İtalyada da, Portekizde de; her yerde, her yerde, her yerde
meydanlar kazanacak, diktatörler kaybedecek, ordular kaybedecek.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Sandığı kaldıralım mı diyorsun?
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Devamla) Sandığı kaldırma, sandığı
getir koy ama sandığı belki de erken koymak zorunda olabilirsin.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Olabilir.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Devamla) Bunu hiç
düşünemiyor musun? Hiç bu aklına gelmiyor mu?
RECEP ÖZEL
(Isparta) Sandık daha önemli değil mi?
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Devamla) Hadi, gelin bakalım gidelim sandığa! Hadi,
yarın gidiyor musun? Var mı, görelim sandığı
yarın!
RECEP ÖZEL
(Isparta) Sandık mı daha önemli, meydan mı?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Devamla) Hadi gidiyoruz, yarın yapalım seçim. Ya
RECEP ÖZEL
(Isparta) Sandık mı önemli, meydan mı?
BAŞKAN Sayın hatibe müdahil olmayalım
lütfen.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Devamla) Bu akşam yapalım, hadi bakalım, hadi, hadi görelim! Ya... Hani,
o kadar seviyordun sandığı?
OYA ERONAT
(Diyarbakır) Hadi, görelim bakalım.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Sandık mı, meydan mı onu söyle?
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Devamla) Meydan ve sandık.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Sandık mı meydan
mı?
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Devamla) Sadece sandıkla olmaz, sadece meydanla da olmaz. Halk, görüşlerini
her gün her yerde belli edecek, açıkça konuşacak.
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) Meydanda da varız, sandıkta da!
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Devamla) Sandığıyla konuşacak, meydanıyla
konuşacak, ayaklarıyla yürüyecek, elleriyle oy kullanacak. Siz de
onları saymak mecburiyetindesiniz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Eskinin hızlı
solcusu darbeci oldu.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Devamla) Saymazsanız saydırırlar, sayarsınız
eninde sonunda. Tarih, kendisinden vazgeçilmez sanılan, muktedir
sanılan hükûmetlerin, diktatörlüklerin cesetleriyle dolu. Bütün mezarlar,
kendilerinden vazgeçilmez sanılan diktatörlerin cenazeleriyle dolu; o
nedenle, kimse vazgeçilmez değil, kimse halktan büyük değil, kimse
çalışanlardan, emekçilerden büyük değil.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Doğru söylüyorsun,
mezarlıklar vazgeçilmez insanlarla dolu.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Devamla) Evet, tıpkı
sizin de gideceğiniz gibi. O nedenle, bu dünyada yaşarken, bu dünyada
halkın mutluluğu için, refahı için, onların
ayaklarıyla kullandıkları oyları da saymayı
öğreniniz.
Bu barış
gücüne asker göndermiyoruz, Tahrire selam gönderiyoruz. (BDP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi Gurubu adına söz isteyen Osman Taney Korutürk, İstanbul
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
OSMAN TANEY KORUTÜRK (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; Lübnandaki Birleşmiş Milletler Barış Gücüne
Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir yıl daha hizmet etmesi konusunda
Hükûmet tarafından Anayasanın 92nci maddesi uyarınca Türkiye
Büyük Millet Meclisine sunulan tezkere hakkında Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına konuşmak üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlarım.
Sözlerime
başlamadan önce bu yıl bu tezkerenin gelişinde bir
değişiklik olduğuna dikkatlerinizi çekmek isterim. Bu sene
tezkere Türkiye Büyük Millet Meclisinin huzuruna henüz Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyi Lübnandaki UNIFIL Barış Gücünün görev
süresini uzatma konusunda bir karar almadan önce getirildi, bu kararın
alınması ihtimaline binaen getirildi. Dolayısıyla, bizim
burada vereceğimiz oy ancak Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyinin bu kararı almasıyla geçerli olacaktır.
Biz Cumhuriyet Halk
Partisi olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinin meşru, Birleşmiş
Milletler meşruiyetini haiz Birleşmiş Milletler Barış Gücü
operasyonlarına katılmasını hem silahlı
kuvvetlerimizin Birleşmiş Milletler içerisinde görünürlüğünü
arttırmak hem Türkiyenin Birleşmiş Milletler içerisindeki
ağırlığını takviye etmek hem de dünya
barışına, bölge barışına hizmet etmek
açısından, ayrıca, Türk Silahlı Kuvvetlerinin de
uluslararası operasyonlar içerisinde deneyimini arttırma
açısından yararlı görüyoruz. Bu nedenle, bundan önceki
yıllarda da olduğu gibi bu tezkereye Cumhuriyet Halk Partisi olarak
olumlu oy vereceğiz.
Değerli
arkadaşlar, bizim bu tezkereye olumlu oy verecek olmamız
Dışişleri Bakanının son dört yıldır bu
bölgede yürüttüğü çok hatalı, çok yanlış politikayı ve
Hükûmetin genel dış politikasını tasvip ettiğimiz,
onayladığımız anlamına kesinlikle gelmemektedir. Bunu
da burada kaydetmek isterim.
Lübnan konusunda
geçen yıl gene grup adına yapmış olduğum
konuşmada önemli bir noktaya işaret etmiştim. Bu önemli nokta
şuydu: Bizim Doğu Akdenizdeki ekonomik menfaatlerimiz Hükûmet
tarafından gözetilmiyor. demiştim. Lübnan, bu konuda Güney
Kıbrıs Rum Yönetimiyle münhasır ekonomik bölge tespiti konusunda
anlaşma yapan bir Orta Doğu ülkesidir. Lübnan ile Hükûmetin o
tarihlerde çok büyük yakınlığı vardı. Bugün bu yakınlık Hizbullah ve
Hizbullahın Suriyedeki pozisyonu dolayısıyla biraz sarsılmıştır
belki. Fakat Hükûmet, Lübnan Hükûmetinin Güney Kıbrıs Rum yönetimiyle
bir Münhasır Ekonomik Bölge Anlaşması yapmasını
engelleyememiştir. Bunu daha sonra Mısırla, İsraille ve
bölgedeki birçok ülkeyle Güney Kıbrıs Rum Yönetimi yapmış.
Bugün gelmiş olduğumuz noktada, Güney Kıbrıs da
İsraille yapmış olduğu ve bölgeden, Doğu Akdenizden
çıkartmakta olduğu doğal gazın sıvılaştırılması
konusunda çok ciddi ve büyük tesislerin kurulması aşamasına
gelmiştir. Aradan geçen bir yıl zarfında, geçen yılki ikazımıza
rağmen, Hükûmet, Lübnan Hükûmetiyle de diğer hükûmetlerle de bu
konuda herhangi bir ilerleme sağlayamamış, Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin, Kıbrıs Türk Halkının
ve onun da ötesinde Türkiye Cumhuriyetiyle, bizim halkımızın
Doğu Akdenizdeki menfaatlerini gözetecek bir adım
atmamıştır. Bu noktanın önemle altını çiziyorum.
Hükûmeti bu konuda vakit artık çok geç olmadan harekete geçmeye davet
ediyorum.
Değerli arkadaşlar, burada
hepimizin hazır bulunduğumuz bir toplantıda
Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu çok ender
yaptığı bir şeyi yaparak, gelip burada bir Suriye
politikasını izah etmek istemişti. O izahat sırasında
Orta Doğudan bahsederken şöyle bir tabir kullandı, dedi ki:
Biz, Orta Doğunun sahibi, lideri ve hizmetkârıyız. Bu söz daha sonra
Arap âleminde çok büyük çalkantılara sebebiyet verdi. Orta Doğunun
sahibi olduğunu iddia etmek çok büyük bir iddia ve Orta Doğunun
asıl sahibi olan Arap ülkeleri tarafından da hiç hoş gözükmeyen
bir iddia.
Şimdi, bugün
Orta Doğudaki gelişmelere şöyle bir bakacak olursak, Suriyede
olaylar çıktığı zaman, Sayın Bakan bir iki hafta
içerisinde Suriye Devlet Başkanının gideceğini
söylemişti. İki seneyi epey geçti ve Suriye Devlet Başkanı
gitmek bir tarafa, ülkesindeki durumunu sağlamlaştırdı,
konsolide etti. Libyadaki hadiseler hâlâ yatışmış
değil, ne olduğu belli değil. Tunus, ince bir bıçak
üzerinde, ya bu tarafa ya bu tarafa gidecek. Arap Baharı dediğimiz
olgu, bahar olmaktan çoktan çıktı. Biz baştan itibaren bunun
bahar olmayacağını ve bir yeni emperyalizmin bu bölgede
yaratılmasına alet olabileceğini söylüyor, buna dikkat
çekiyorduk. Maalesef bu noktaya doğru ilerliyor.
Şimdi, acaba
Sayın Bakan, hâlâ Türkiyenin Orta Doğunun sahibi, lideri ve
hizmetkârı olduğunu düşünüyor mu, söylüyor mu? Eğer
düşünüyorsa bu, Türkiye açısından da, bizler açısından
da çok üzücü bir durum.
Sayın
Başbakan ve Sayın Bakan ayrıca diyorlardı ki: Bu bölgede
Türkiyeye sorulmadan hiçbir şey yapılmaz. Dünyada da Türkiyeye
sorulmadan hiçbir şey yapılmaz, biz burada oyun kurucuyuz.
Değerli arkadaşlar, hangi oyunu kurduk? Mısırdaki darbeyi
biz mi düzenledik, Türkiye mi düzenledi yahut da bize sordular mı? Bugün,
bu bölgede Türkiyeye sorulan bir tek şey var mı?
Bölgeye
baktığınız zaman, İranla aramız bozuk. Lübnan
Arkadaşlar,
biz, bu filmi daha önce birçok defa gördük Türkiye olarak. Maalesef Türkiye
olarak darbe ve askerî müdahaleler yaşadık. Bunların çok büyük
sıkıntısını çektik, çok zararını gördük.
Şimdi, bunları yaşadıktan sonra, uzaktan
baktığımız zaman, geçmişe doğru
baktığımız zaman biz diyebiliyoruz ki: Eğer bu
darbeler hiç olmasaymış, özgürlük ve demokrasi talepleri siyasetin
kendi akışı içinde gelişseymiş belki bugün bizim
demokrasimiz içinde bulunduğumuz durumdan çok daha ileri, çok daha parlak
gerçek bir demokrasi hâline gelirdi. Biz, kendi deneyimlerimizden biliyoruz ki,
darbeler sorunları çözmüyor. Darbeler sorunları misliyle çarpıp
büyütüyor ve öteliyor. Ötelenmiş olan sorunlar darbe dönemi geçtikten
sonra ülkelerin gündemine en ağır şekliyle oturuyor ve ülkeler
bunların altında çok büyük sıkıntı çekiyorlar,
eziliyorlar. Onun için, darbelere hoş bir nazarla bakmak, darbelere bir
anlayış göstermeye çalışmak mümkün değil. Bizler bunun
bilincindeyiz Türkiye olarak ve Türkiyenin belki bölgede örnek olabileceği
konu, bu konu. Türkiye, artık demokrasisinde darbeyi tamamen
çıkartmış bir ülkedir. Bugün Türkiyede darbe söz konusu
değildir. Olmaz ve olamaz. Ama bunu hepimiz bilelim ve Türkiyede darbe
olacakmış. gibi sözleri de ne söyleyelim ne
başkalarının söylediğini ihsas veya ima edelim. Böyle bir
şey yok. Hep Arap Baharı denilen olgu ortaya
çıktığı zaman düşünüldü, konuşuldu, soruldu,
Türkiye acaba demokrasiye buralarda örnek olabilir mi? Türkiye demokrasiye
örnek olabilir mi? diyenlerin aklındaki düşünce şuydu;
diyorlardı ki: Türkiye din ile demokrasiyi
bağdaştırabilmiştir. Müslüman bir ülke tam çağdaş
demokrasiyi uygulama noktasına gelebilmiştir. Dolayısıyla,
Türkiye bu açıdan bu bölgeye misal olabilir. Bunu söyleyenlerin gözden
kaçırdığı çok önemli bir nokta var arkadaşlar. Din ile
demokrasiyi, evet, Türkiye bağdaştırmıştır.
Demokrasisinde eksikler yok mudur? Çok eksikler vardır ama netice
itibarıyla, yönetimler seçimle gelir, seçimle gider ve Türkiye demokratik
bir ülkedir. O eksiklerini de giderecektir, tamamlayacaktır ama din ile
demokrasiyi birbiriyle bağdaştıran bir yapışkanı
var Türkiye'nin. O yapışkanı Türkiye örnek olur mu, olmaz
mı? diyenler gözden kaçırıyorlar. O yapışkan
laikliktir. Laiklik olmamış olsa, esnekliği olmayan din ile çok
büyük esneklik isteyen demokrasinin bir araya gelmesi ihtimali ve imkânı
yoktur. Mısır ve diğer Arap Baharı denilen -tırnak
içinde söylüyorum- ülkelerin eksiği işte budur.
Başbakanın
her zaman çok doğru konuştuğu kanaatinde ben değilim ama
bir doğruyu söylemişti Mısıra gittiği zaman, onlara
laiklikten bahsetmiş ve laikliğin erdemlerinden bahsetmişti. Çok
büyük tepki gördü. Onlar laikliğin ne olduğunu veya laikliğin
yapışkan olduğunu göremediler. Göremedikleri için de
onların daha demokrasi açısından gidebilecek çok yolları
var. Ama biz Türkiye olarak mutlaka -eğer örnek olacaksak- demokrasimizin
ilerlemesiyle örnek olmalıyız arkadaşlar.
Demokrasinin
ilerlemesi dediğiniz zaman, şimdi gözüme Gezi olayları geliyor;
benim de içinde yer aldığım, zaman zaman
katıldığım, geri planda çok dikkatle izlediğim. Ama bu
Gezi olaylarında son derece demokratik, son derece barışçı,
son derece olumlu istekleri dile getiren insanların üzerine yöneltilen
gaz, su, kimyasal, cop, plastik mermi; bir savaş manzarası gibiydi
benim gözümün önünde, oralarda bulunduk, bazı milletvekili
arkadaşlarımla beraber otellere sığınmak durumunda
kaldık. Sonra tekrar çıktık ama bir harp manzarası gibiydi
arkadaşlar. Bakın, Mısırda 30 milyon insan sokakta; böyle
bir harp manzarası görmüyoruz orada. Ordu el koymuş, ne gaz var ne
TOMA var ne kimyasallı su sıkıyorlar. Şimdi, bizim de bir
parça bu demokrasi anlayışımıza bakmamız lazım.
Ne yazık ki bizim demokrasi anlayışımız Mursinin
demokrasi anlayışıyla örtüşüyor ama Türkiye'nin
koşulları çok daha ileri koşullar, bugün biz Mısırdan
belki elli sene ilerideyiz, o elli sene ileride olmanın gereğini
yapmalıyız; demokrasiyi demokrasi olarak alıp
çoğunluğu değil çoğulculuğu öne getirmeliyiz.
Çoğunluğun öne çıktığı yöntemler, rejimler
demokrasi değil; çoğulculuğun öne çıkması gerekiyor.
Yüzde 50 oy aldık. diyorsunuz; bu rakam, tartışması
mümkün bir rakam katılım oranlarıyla filan, üzerinde durmuyorum
ama bu yüzde 50 ise eğer bu yüzde 50 oyun içerisinde size oy verenlerin
büyük bir çoğunluğunun istikrar ve huzur için oy verdiğini
bilmeniz lazım. Evet, bizde darbe olmaz, çok şükür olmaz ve olmayacak
ama istikrar bu şekilde bir anlayışla korunamaz. Sokaklarda
istikrarı korumak istiyorsanız demokratik isteklere, size oy vermemiş
olan kitlelerin de arzularına kulak vermek durumundasınız.
Tekrar
dış politikaya gelecek olursak değerli arkadaşlar, bugün
Türkiye artık aklını başına toplamalıdır.
Türkiye aklını başına toplayıp manasız
iddialardan, gereksiz ön almalardan vazgeçmeli, çok sağlam
değerlendirmeler yaparak hem Orta Doğuya hem Batıya hem
dünyaya bakışını yeniden gözden geçirmelidir. Geçen gün bir
köşe yazarı güzel bir başlık kullanmış, o
başlığı sizlerin dikkatine getirmek isterim,
düşişleri bakanlığı demiş.
Dışişleri Bakanlığı çok saygın bir
kuruluştur, çok birikime sahip bir kuruluştur, bu kuruluşu bir
an önce düşişleri bakanlığı olmaktan
çıkartıp Dışişleri Bakanlığı hâline
getirmemiz gerekiyor ve düşlerden vazgeçip gerçeklere bakmamız
gerekiyor. Bakın, Türkiye'nin, bölgesinde ve dünyada dikkat çekmesinin,
önem görmesinin, beğenilmesinin, Örnek olur mu olmaz mı? diye
konuşulmasının sebebi Türkiye'nin Osmanlı geçmişi
yahut da bölge liderliği yahut da bölgenin hizmetkârlığı
değil, bunun sebebi, neredeyse tamamı Müslüman olan bir nüfusa sahip
bir ülkenin Batılı bir ülke olması aynı zamanda, Müslüman
ve Batılı bir ülke olması. Bu Batıyla ilişkilerimizi
yeniden gözden geçirmemiz lazım. Sayın Başbakan, Batı,
Mısır olayları karşısındaki tutumuyla
sınıfta kaldı. diyor. Şimdi, sınıfta
kaldı, sınıfı geçti, bunlar bir anlam ifade etmeyen
sözler. Niye anlam ifade etmeyen sözler? Çünkü bunların bir neticesi yok,
onun arkasından bize de bir getirisi yok, başkasına da yok.
Bunlar darbe değil dedilerse, darbe demedilerse niye demediler,
darbe dedilerse niye darbe dediler onun iyi bir analizini yapmak
lazım. Dış politika, ülkelerin millî çıkarlarının
doğrultusunda şekillenir. Böyle dediklerine göre, bunların millî
çıkarı nedir ve onların millî çıkarıyla bizim millî
çıkarımızın bağdaşan ve bağdaşmayan
noktaları hangileridir? Bunların iyi analizini yapmak lazım.
Batıya saydırmak, Avrupa Birliğine sövmek, Onunla ilgimiz var,
bununla ilgimiz yok. şeklinde konuşmalar yapmak değil, iyi
analizlerle çok fazla iddia sahibi olmaya çalışmadan Türkiyeyi, gene
eski saygın Batı âlemi içerisinde yeri olan, Batı âlemindeki
yerini Doğuya iyi etkiler yapacak şekilde kullanan, istikrar arayan,
istikrar oluşturan, ağırlıklı, sözü dinlenir bir ülke
hâline getirmek lazım.
Türkiye, dünyada
sadece Lübnanda değil, birçok yerde, birçok barış gücüne ciddi
katkılarda bulunuyor ama sadece barış gücüne katkıda
bulunmak değil, barışa ve demokrasiye de konumuyla ve yeriyle
katkıda bulunması lazım.
Orta Doğudaki
ilişki ağımızı yeni baştan gözden geçirmemiz
lazım.
Dünya ile
ilişkilerimizi yeni baştan gözden geçirmemiz lazım.
Avrupa Birliği
konusuna bir parça daha fazla eğilmemiz lazım. Bakın, demokrasi,
özgürlük, haklar, temel hak ve özgürlükler, kadın hakları, emekçi
hakları, insan hakları ne yazık ki
Ne yazık ki diyorum çünkü
Doğunun ilerlediği yolunda bir düşünce var. Doğunun
nerede ilerlediği, belki ekonomik alanda belli bir ilerleme var ama
Doğunun ilerlemesinin çok daha ilerisinde ne yazık ki bütün bu
hakların en doğru standartları, en çağdaş
standartları gene Batı standartları. Onun için, bizim bu
Batı standartlarından kopmamamız lazım. Bizim, kalkıp
bu bölgelerdeki ülkelerle ilişkilerimizi şahıs, parti veya
siyasi eğilim üzerine değil, halklar arasında, ülkeler
arasında ulusal çıkarları temel alacak şekilde öne
almamız lazım. Yoksa, şahıs ilişkilerinden işte
Mısıra verdiğimiz gibi 2 milyar krediyi verirsiniz, o 2 milyar
krediyi alan kasa şu anda aranıyor duruma düşer, verdiğiniz
para yanınıza kâr kalır.
Değerli
arkadaşlar, bu dış politika konusunu hep sizlerin dikkatinize
getiriyorum. Sizlerin dikkatinize getiriyorum. derken, siz, 326 kişilik
güçlü bir gruba sahipsiniz. Her biriniz halk tarafından seçilmiş, her
biriniz sorumluluk sahibi, her biriniz bu işi hizmet için yapan
milletvekillerisiniz. Sadece Hükûmetin eline değil, sizler de bunu elinize
alın ve Ne oluyor ne bitiyor? diye kendi Hükûmetinizden sorun, icap
ediyorsa o Hükûmeti doğru yola sizler sevk edin. Okuyun bir parça,
dışarıda Türkiye hakkında ne düşünüyorlar ne
konuşuyorlar, bakın Hükûmet ne söylüyor, bu ikisi birbirini tutmuyor.
Bu ikisinin birbirini tutması bizden çok, Cumhuriyet Halk Partisinden çok
sizlerin sorununuz çünkü Hükûmetinizin üzerinde sizin gücünüz var. 1955
yılında -bunu bir kere daha söylemiştim bu kürsüden- Demokrat
Parti -ki kendi öncüllerinizden biri olarak hep söylüyorsunuz- Adnan Menderes
Hükûmetini, teker teker bakanlarını sıygaya çekerek
dış politikasını, ekonomisini beğenmediği için
istifa ettirmişti. Siz kimseyi istifa ettirmeyin ama bu politika nedir, nereye
gidiyor, hep birlikte ne tarafa doğru gidiyoruz sorun. Siz sormazsanız
biz bunu her zaman, buradan, bu kürsüden ve milletin önünde sormaya devam
edeceğiz ve doğru yolu göstermeye, doğru yolu bulmanıza ve
hep birlikte bulmamıza gayret edeceğiz.
Bu vesileyle
UNIFILin görev süresinin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından
bu yolda bir karar alınması kaydıyla uzatılmasına
olumlu oy verdiğimizi tekrar ediyor, UNIFIL bünyesinde görev yapacak olan
kahraman Türk subay, astsubay ve erlerine başarılar diliyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına söz isteyen Volkan Bozkır,
İstanbul Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA VOLKAN BOZKIR (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye'nin Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Görev
Gücüne sağladığı kuvvet katkısının bir
yıl daha uzatılması hakkında yüce Meclisimizin onayına
sunulan Hükûmet tezkeresinin gerekçelerini AK PARTİ Grubu adına
açıklamak amacıyla söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Birleşmiş
Milletler Lübnan Geçici Görev Gücü UNIFIL, Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyinin 11 Ağustos 2006 tarihinde kabul ettiği 1701
sayılı Kararla kurulmuştur. Lübnan makamlarının
doğrudan talepleri ve bölgedeki güvenlik koşulları da dikkate
alınarak Hükûmetimizin önerisi üzerine yüce Meclisimiz 5 Eylül 2006
tarihinde aldığı 880 sayılı Karar
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'nin 2006 yılında
yaşanan, geniş bir bölgeye yayılma ve ciddi boyutlar kazanma
istidadı gösteren
İsrail-Lübnan savaşına son verilmesi ve ateşkes
sağlanması için yoğun gayretler gösterdiği
malumlarınızdır. UNIFILe yaptığımız kuvvet
katkısı da bu gayretlerin bir nişanesini oluşturmaktadır.
1701
sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararında
UNIFILin görev süresi geçici olarak bir yıl olarak belirlenmiş, bu
sürenin gerekli görülmesi hâlinde her yıl uzatılması da
öngörülmüştür. Bugüne kadar Lübnan-İsrail sınırında
istikrar ve güvenliğin sağlanmasına önemli katkılarda bulunan
UNIFILin görev süresi bugüne kadar 6 defa uzatılmıştır.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin UNIFILin görev süresini
Ağustos 2013 itibarıyla bir yıl daha uzatması
beklenmektedir. Yüce Meclisimizin UNIFILe askerî unsurlarımızın
iştirakini temin eden yetkilendirmesinin süresi ise 5 Eylül 2013 tarihinde
dolacaktır. Bu yetkilendirmenin UNIFILin görev süresine paralel
şekilde uzatılması gerekmektedir. Bu çerçevede Hükûmetimiz yüce
Meclisimizin çalışma programını da dikkate alarak ülkemizin
katkı süresinin UNIFILin görev yönergesiyle eş güdüm içinde
uzatabilmesini teminen Anayasamızın 92nci maddesi uyarınca
yüce Meclisimizden vakitlice izin istemiş bulunmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz siyasi, ekonomik ve
beşerî planda Mağripten Bereketli Hilale uzanan geniş Akdeniz
havzası ile yüzyıllara dayanan ortak bir geçmişe sahiptir.
Tarihin doğal akışı uyarınca, geleceğimiz, içinde
yaşadığımız bu bölgenin kaderinden ayrı
düşünülmemelidir. Bölgesel istikrar, güvenlik ve barış ile
bağlantılı her türlü gelişmenin iç ve dış
politikamız üzerinde önemli yansımaları şüphesiz ki
olacaktır. Dolayısıyla, yakın çevremizde olup biten gelişmelere
kayıtsız kalmamız mümkün değildir. Son dönemde bölgemizde
yaşanan gelişmeler Türkiyeyle bölge ülkelerinin esenlik ve
dirliğinin birbirinden ayrı düşünülemeyeceğini bir kez daha
göstermiştir. Bu anlayıştan hareketle Hükûmetimizin
dış politikası ülkemizin etrafında bir barış,
güvenlik, istikrar ve refah kuşağının
oluşturulmasını hedefleyegelmiştir. Sürdürülebilir
istikrarın bölge halklarının meşru talepleri
doğrultusunda barışçıl ve düzenli demokratik dönüşüm
süreçlerinin tamamlanması yoluyla tesis edilebileceğini ülkemiz her
fırsatta dile getirmektedir. Esasen millî
çıkarlarımızın ve ulusal güvenliğimizin
savunulması ve ilerletilmesinin ancak bölgemizde barış, istikrar
ve güvenliğin tesisine aktif katkı sağlayarak hayata
geçirilebileceği de açıktır. Bu anlayışla hareket eden
Hükûmetimiz, uluslararası meşruiyeti haiz olan ve uluslararası
toplumun ortak iradesini yansıtan Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyinin 1701 sayılı Kararında öngörülen amaçlar
doğrultusunda, Lübnanda görev yapan Birleşmiş Milletler Geçici
Görev Gücü UNIFILe kuvvet katkısında bulunmaya devam etme iradesine
sahiptir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; gerek Orta Doğu ve Akdeniz
havzasına yönelik dış politikamız bağlamında
gerek Suriyedeki gelişmelerin seyri bakımından Lübnan ile özel
ilişkilerimiz mevcuttur. Esasen Lübnan, tüm bölgenin istikrarı
bakımından kilit konumda bulunan ve uluslararası toplum
tarafından yakından izlenen önemli bir ülkedir. Lübnanda
barış ve istikrarın korunması bölgemizin değişim
sürecinde kritik önemdedir. Yüce Meclisimizin UNIFILde görev yapan
askerlerimizin görev süresinin uzatılması konusunda Haziran 2012de
aldığı son karardan bu yana Lübnanda önemli gelişmeler
olmuştur. Suriyedeki gelişmelere bağlı olan dış
etkenler Lübnanın iç istikrarını da olumsuz yönde
etkilemektedir. Son dönemde Hizbullahın, artan ölçüde, Suriye rejimine
destek vermesi ve Suriyedeki iç karışıklığın
başta mülteci akını olmak üzere Lübnana olumsuz
yansımaları ülkedeki siyasi tartışmaların ana gündem
maddesini oluşturmaktadır. Bu kapsamda, Lübnandaki etnik ve dinî
gruplar arasında dönemsel gerginlikler yaşanmaktadır. Suriye
rejimi Suriye halkına uyguladığı mezalim yetmiyormuş
gibi son aylarda komşu ülkelere yönelik de mütecaviz bir tutum
benimsemiştir. Bunu en fazla hisseden ülkelerin başında da Lübnan
gelmektedir. Öyle ki Suriye rejimi mütemadiyen Lübnanın egemenlik ve
toprak bütünlüğünü ihlal edecek şekilde askerî operasyonlar icra
etmekten de geri durmamaktadır.
Öte yandan,
Ağustos 2012de Lübnanda fidye amacıyla kaçırılan 2
vatandaşımız tarafımızdan yapılan yoğun
girişimler ve Lübnan makamlarının çabası sonucunda eylül
ayı içerisinde serbest bırakılmışlardır.
Aynı dönemde, Suriyeden otobüsle geçiş yapan 11 Lübnan
vatandaşı Suriyeli muhalif unsurlar tarafından
kaçırılmış, bu kişilerden 2si ülkemizin de
girişimleriyle bilahare serbest bırakılmıştır.
Hâlen Suriyede rehin durumunda bulunan 9 Lübnan vatandaşının
serbest bırakılması sürecinde Lübnan makamlarıyla bilistişare,
her türlü katkı imkânlar ölçüsünde verilmektedir.
Lübnan gündeminin
ön sıralarında yer alan bu durum bağlamında rehin tutulan
kişilerin aileleri kamuoyu yaratmaya matuf, münferit gösteriler
düzenlemişlerdir. Lübnan makamları bu süreçte ülkemizle tam bir
iş birliği içinde hareket etmiş ve istenmeyen hadiselerin
yaşanmasına imkân verilmemiştir.
19 Ekim 2012
tarihinde Beyrutta meydana gelen terör eyleminde aralarında İç
Güvenlik Kuvvetleri İstihbarat Dairesi Başkanı Tuğgeneral
Visam Hasanın da bulunduğu 8 kişinin hayatını
kaybetmesinin ardından Başbakan Mikati Cumhurbaşkanı
Süleymana istifasını sunmuş ancak Cumhurbaşkanı
Süleyman ülkenin içinde bulunduğu hassas durumu göz önüne alarak bu
istifayı kabul etmemiştir.
Ülkede
istikrarın korunması amacıyla Cumhurbaşkanı
başkanlığında Ulusal Diyalog Toplantıları
sürecinin canlandırılması çalışmaları devam
etmektedir.
Son durumda,
Cumhurbaşkanı Süleyman, Tammam Salamı yeni hükûmeti kurmakla
görevlendirmiştir.
Lübnanda seçim
sisteminde değişiklik yapılmasına dair uzun
tartışmaların ardından, Lübnan Meclisinin 31 Mayıs
2013 tarihinde gerçekleştirilen Genel Kurulunda Meclisin görev süresi on
yedi ay yani 20 Kasım 2014 tarihine kadar
uzatılmıştır.
Diğer
taraftan, Lübnanda, sonuncusu 23 Haziranda Saydada olmak üzere
geçtiğimiz dönemde farklı mezhep grupları arasında
aralıklarla silahlı çatışmalar yaşanmış,
ancak Hükûmetin, Lübnan halkının ve Lübnan ordusunun sağduyulu
tavrı neticesinde çatışmaların büyümesi önlenmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Lübnanda gelişmeleri yakinen
takip etmekteyiz. İç siyasi tartışmaların Lübnan
halkının tüm kesimlerini ortak bir paydada buluşturacak şekilde
ve suhuletle yürütülmesinin büyük önem taşıdığını
her fırsatta dile getirmekteyiz.
Lübnandaki gelişmelerin, Suriye sorununun bölgesel
barış ve güvenliğe yönelttiği tehdidin vahametiyle
doğrudan ilintili olduğunun tekrar altını çizmek istiyorum.
Suriyede rejim, Lübnan içindeki belirli siyasi ve askerî unsurların da
yardımıyla, en başta Lübnana zarar verecek tehlikeli
adımlar atmaya yönelmiştir. Suriyedeki çatışmalara
Hizbullahın müdahil olması, gerek Lübnanın gerek bölgemizin
güvenlik ve istikrarına yönelik ciddi bir tehdit
oluşturmaktadır. Böyle bir dönemde Lübnanda toplumsal uyumun
korunması her zamankinden daha da önem kazanmıştır. Bu
açıdan Lübnanın kendini Suriye krizinden uzak tutmaya özen gösteren
politikasını destekliyoruz.
Bölgemizde tehlikeli boyutlara ulaşan ve en önce
Suriyedeki rejimin körüklediği mezhepçiliği dikkate alarak,
Lübnandaki gelişmeleri yakından izliyoruz. Ulusal diyalog
arayışının mevcut sorunların aşılmasına
ve Lübnandaki barış içinde bir arada yaşama kültürüne katkı
sağlayacağını düşünüyoruz. Tüm Lübnanlı
muhataplarımız nezdinde, birlik ve beraberlik içinde, Lübnanlı
bilinciyle hareket edilmesi mesajını kuvvetle vurguluyoruz.
Lübnanın sosyopolitik dokusunun hassas dengeler
üzerinde kurulu olduğu bir vakıadır. Özellikle Suriyede rejimin
izlediği tedhiş ve terör siyasetinin bölgesel
yansımalarının Lübnanı derinden etkileyebileceği
daima hatırda tutulmalıdır. Böyle bir ulusal ve bölgesel
konjonktürde, Lübnanda huzur ve sükûnetin korunması her zamankinden daha
fazla önem kazanmıştır. Bu nedenle, UNIFILin bugüne kadar
başarıyla ifa ettiği görevinin devamına da ihtiyaç
bulunmaktadır.
Zira, UNIFILin göreve başlamasının
ardından Lübnan-İsrail sınırında ve bölgede
sağlanan güvenlik ve istikrar ortamı sürmektedir. Taraflar, 1701
sayılı Karar çerçevesinde tesis edilen ateşkese
uymuşlardır. Lübnan ordusu güney Lübnana konuşlanmış
ve UNIFIL görev yönergesi ile hareket konsepti ve angajman kurallarında
tanımlanan işlevleri çerçevesinde barış, güvenlik ve
istikrarın idamesine katkıda bulunmayı sürdürmüştür.
Türkiyenin
Lübnanda barış ve istikrarın sağlanmasına yönelik somut
katkıları Lübnanla ikili ilişkilerimizin her veçhesine olumlu
etki yapmaktadır. UNIFILe verdiğimiz kuvvet katkısı Lübnan
halkı tarafından da desteklenmektedir. Türkiye UNIFILe
yaptığı katkılarla barışı koruma
harekâtının etkin biçimde icrasında önemli işlev
üstlenmiştir. Böylece hem Birleşmiş Milletler sistemi içinde hem
bölgesel ve küresel ölçekte görünürlüğünü artırmıştır.
UNIFILde görev yapan birliklerimizin üstün performansı diğer
katılımcı ülkeler tarafından da takdirle
karşılanmaktadır. Mevcut durumda uluslararası toplumun,
bölgemizde çok kültürlülüğün, karşılıklı saygı ve
hoşgörünün demokratik mekanizmalar işletilmek suretiyle hayata
geçirildiği nadir ülkelerden olan Lübnanı yalnız
bırakmaması hayati önem taşımaktadır. Bu amaçla,
UNIFILin katkısıyla sağlanan istikrar ortamının
sürdürülmesi gereklidir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yukarıda belirttiğim
hususlar ışığında Lübnanın barış ve
istikrarının korunmasını teminen Türkiyenin de
uluslararası hukuka uygun çabalara katkıda bulunmaya devam etmesi
tabiidir. UNIFILe sağladığımız katkının
süresinin bir yıl olup uzatılması vesilesiyle ülkemiz,
Suriyedeki çatışmaların yansımalarının bölgesel
ölçekte daha fazla hissedildiği bir ortamda Lübnan devleti ve
halkıyla dayanışma içerisinde olduğunu ve desteğini
sürdürdüğünü de teyit etmiş olacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime son vermeden önce çok
önemli gelişmelerin yaşanmakta olduğu Mısıra da
değinmek istiyorum. Türkiye, Mısırda 25 Ocak devrimiyle
başlayan demokratik dönüşümü yürekten desteklemiş ve demokrasi
yürüyüşünde dost ve kardeş Mısır halkının
yanında yer almıştır. Mısırda meydana gelen
gelişmeleri bu bağlamda kaygıyla izliyoruz. Mısırdaki
durum Mısır Silahlı Kuvvetlerinin bir askerî darbe ile
Cumhurbaşkanı Muhammed Mursiyi görevden
uzaklaştırması ve anayasayı askıya alması ile son
derece hassas ve endişe verici bir aşamaya
ulaşmıştır. Mısır tarihinde ilk defa hür ve
uluslararası gözetimde yapılmış olan bir seçimle
seçilmiş bir Cumhurbaşkanının görevinden seçim
dışı yollarla ve bir askerî darbeyle
uzaklaştırılmasını, gözaltına
alınmasını demokratik hiçbir ülkenin anlaması ve kabul
etmesi mümkün değildir. Sandık, demokrasinin namusudur; bunu
herkesin, özellikle de Mısırdaki gelişmeleri darbe olarak
nitelendirmekten dahi kaçınan Avrupa Birliği ülkelerinin bilmesi ve
özümsemesi gereklidir. Elli yıldır demokrasiye yapılan
müdahalelerden çok çekmiş ve bunun acılarını uzun zaman
yaşamış bir ülke olarak Mısırdaki askerî darbeyi
kınıyoruz ve seçilmiş Cumhurbaşkanı Mursiye ve
Mısır halkının demokratik tercihlerine bu yeni dönemde
gereken saygının gösterilmesini bekliyoruz.
Bu meyanda, dost ve
kardeş Mısır halkının 25 Ocak 2011 devrimiyle
başlattığı demokratikleşme sürecinin
başarıya ulaşması için, yönetime el koyan askerî konseyi ve
Mısırdaki tüm tarafları sağduyuyla hareket etmeye, hukukun
ve demokrasinin üstünlüğü ilkesine saygı duymaya ve en kısa
zamanda tüm partilerin yer alacağı serbest ve adil bir seçim
düzenleyerek demokratik düzeni yeniden tesis etmeye davet ediyoruz.
Mısırın bu sayede, en kısa sürede gücünü anayasal
meşruiyetten alan, insan haklarına ve temel özgürlüklere
saygılı bir sivil yönetime kavuşmasını temenni
ediyoruz.
Türkiye her zaman
olduğu gibi dost ve kardeş Mısır halkının
yanında olmaya ve Mısırda demokrasinin yeniden tesisi için tüm
gücünü kullanmaya, Mısırın siyasi istikrarına, birlik ve
beraberliğine ve ekonomik kalkınmasına destek vermeye devam
edecektir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bölgemizle ilgili olarak çizmeye
çalıştığım bu tablo ışığında
ve Lübnanla ikili ilişkilerimiz ve bölgedeki güvenlik koşulları
da göz önünde tutularak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin, UNIFILin
görev süresinin uzatılması yönünde karar alması durumunda hudut,
şümul ve miktarı Hükûmetçe belirlenecek Türk Silahlı Kuvvetleri
unsurlarının, 1701/2006 sayılı Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyi kararı ve 880 sayılı Türkiye Büyük
Millet Meclisi Kararıyla tespit edilen ilkeler kapsamında, 5 Eylül
2013 tarihinden itibaren bir yıl daha UNIFIL deniz görev gücüne
iştirak etmesi ve bununla ilgili gerekli düzenlemelerin Hükûmet
tarafından yapılması için Anayasa'nın 92nci maddesi
uyarınca izin verilmesini yüce Meclisin takdirlerine sunuyorum.
Saygılarımla.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Şimdi,
şahsı adına söz isteyen Aykan Erdemir, Bursa Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYKAN ERDEMİR
(Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Lübnandaki
Birleşmiş Milletler Barış Gücü UNIFILde görev süresi
bitecek olan Türk Silahlı Kuvvetlerinin görev süresinin bir yıl
uzatılması konusunda sunulan tezkere hakkında şahsım adına
söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi ve yurttaşlarımızı
saygıyla selamlarım.
Türk Silahlı
Kuvvetlerinin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 5 Eylül 2006 tarihli
Kararı uyarınca, Lübnanda UNIFIL bünyesinde görev
yapmasının bölge ve dünya barışına katkı
yaptığı konusunda hemen hemen hepimiz hemfikiriz.
1978den bugüne
kadar görevini sürdüren UNIFIL bünyesinde görev yapan askerlerden 250ye
yakınının hayatını kaybettiğini göz önüne
alırsak, Türk Silahlı Kuvvetlerinin ne kadar çetin bir
coğrafyada, ne kadar zor bir ortamda görev yerine getirdiğini
anlayabiliriz. Kendi hayatı pahasına, kendi kanı pahasına
barış için ter döken askerlerimize teşekkür ediyoruz,
kendilerine minnettarız.
Türkiye olarak,
Lübnanın ve Orta Doğunun kalıcı ve sürdürülebilir
barışa ve özgürlükçü demokrasiye kavuşması en büyük
arzumuzdur.
Lübnandaki
mozaiğin, Sünnilerin, Şiilerin, Alevilerin, Marunilerin, Rum
Ortodoksların, Rum Katoliklerin, Gregoryenlerin, Ermeni Katoliklerin,
Dürzilerin, Bahailerin ve Musevilerin; Arapça, Süryanice, Yunanca, Aramice,
Ermenice ve Kürtçe konuşanların barış ve huzur içinde
yaşaması en büyük dileğimizdir.
Ne yazık ki,
bugün Lübnana baktığımızda, barıştan ve huzurdan
söz etmek olanaklı değildir. Lübnan coğrafyası on
yıllardır savaşın, kanın, kinin ve
gözyaşının adresi olmuştur. Bu nedenle de Türkiye, UNIFIL
bünyesinde, Lübnana barış götürmeye çalışırken Lübnan
deneyiminden gerekli dersleri çıkarmalı ve benzeri hatalara
düşmemelidir.
Lübnan, bugün
dünyada adı mezhepçi çatışmalarla anılan bir ülkedir.
Tâifiye denilen mezhepçilik anlayışı, vataniye denilen
yurtseverlik anlayışına galip gelmiş gözükmektedir. Peki,
tâifiye denilen mezhepçilik, Lübnanda kadim bir gerçeklik midir, tarihî bir
miras mıdır, değişmez bir yazgı, kader midir yoksa
tâifiye denilen mezhepçilik, modern bir inşa, icat edilmiş bir
gelenek midir? Bu konuda Lübnan tarihi bize önemli ipuçları sunuyor.
Lübnan tarihine
baktığımızda, ayan denilen siyasi seçkinlerle ahali
denilen geniş halk kesimlerinin sınıfsal mücadelesine bir göz
atmamız gerekiyor. Çünkü, bu mücadele çerçevesinde, inanç
toplulukları içindeki farkların, inanç toplulukları
arasındaki farklardan daha güçlü mü, daha zayıf mı olduğu
sorusu ortaya çıkmıştır ve bu sorunun
yanıtlanmasında da farklı inançlara mensup seçkinlerin önemli
bir rolü olmuştur. Çünkü, Lübnanda, modernleşmeyle birlikte ahalinin
siyasete katılım olanaklarının artması ve yine
ahalinin ekonomik hayata katılım olanaklarının artması,
seçkinler için bir tehdit olmuştur ve tehdit edilen seçkinler, ayanlar,
mezhepçiliği yavaş yavaş inşa etmeye, sınırlar
çizmeye, farklılıkları keskinleştirmeye, toplumu
kutuplaşmaya itmiştir ve Lübnan için mezhepçilik, inşa
edilmiş bir gelenek, modern bir icat olarak karşımıza
çıkmıştır.
Seçkinlerin mevcut
hiyerarşileri koruma derdi, çabası kendi
mezheptaşlarını diğer topluluklara karşı
kışkırtmaya itmiştir ve dolayısıyla,
topraksız bir Müslüman, topraksız bir Hristiyanla
kardeşliğini unutmuş ve mezhep ve din çerçevesinden dünyaya
bakmaya başlamıştır. İşte, bu ortamda kin
mühendisleri, tekçi zihniyetleriyle Ortodoks bir din anlayışını,
tekçi bir çerçeveyi dayatmayı görev bilmişlerdir.
İnsanların ve insanlığın ortak sorunları için
ortak çözümler geliştirmek gerektiğini unutturarak müzakere, diyalog,
uzlaşma ve iş birliği zeminlerini tahrip etmişlerdir. Bugün
ne acıdır ki Lübnanda pek çok farklı inanç topluluğu, kendi
içindeki farklılıkları, çelişkileri, sömürüyü göremez bir
durumda ve dünyaya diğer inanç topluluklarıyla olan çelişkileri
ve çatışmaları gözlüğünden bakmaktadır.
Savaş
kazanmaya hevesli otoriter liderlerin karşısına, gönül kazanmaya
yeminli kanaat önderleriyle çıkmakta fayda var diye düşünüyorum.
Bakın, böyle bir gönül eri, Cebel-i Lübnan
Mutasarrıflığının güzide şairi Halil Cibran ne
diyor? Kendisi Maruni bir Hristiyan fakat kendisi aynı zamanda İslam
tasavvufundan etkilenmiş ve kendisi yine Bahaullahın oğlu
Abdülbahadan ve Bahailikten etkilenmiş, Lübnan mozaiğini
yansıtan bir insan, bir gönül eri. Halil Cibran, tarihin derinliklerinden
sesleniyor bizlere: Sen benim kardeşimsin ve ben seni seviyorum. Camide
secde ettiğinde, kilisede diz çöktüğünde ve sinagogda dua
ettiğinde sen ve ben aynı inancın çocuklarıyız,
aynı ruhun. diyor ve yine Halil Cibran siyasetçilere sesleniyor: Ben
politikacı değilim, olmak da istemem. Siyasi gelişmelerden ve
güç mücadelesinden esirgeyin beni. Tüm dünya benim vatanımdır, tüm
insanlar yurttaşlarım. diyor.
Halil Cibran, belki
Lübnan dağlarından konuşuyor bize ama aslında ne kadar da
tanıdık geliyor. Eğer Tevfik Fikrete bir göz atarsak; Tevfik
Fikrette Halil Cibranı, Halil Cibranda da Tevfik Fikreti duymak, algılamak,
duyumsamak mümkün. Tevfik Fikret: Milletim nev-i beşerdir, vatanım
ruy-i zemin. diyor. Yani, her iki gönül eri de, insanlığı,
inançların, mezheplerin, çıkar çatışmalarının
ötesinde ortak bir ruh olarak, tek bir aile olarak, tek bir yürek olarak görebiliyor.
Türkiye için
istediğimiz, laik, demokratik sosyal hukuk devletini, özgürlüğü ve
çoğulcu demokrasiyi, şüphesiz ki Lübnandaki kardeşlerimiz için
de istiyoruz, Suriyedeki kardeşlerimiz için de istiyoruz,
Mısırdaki kardeşlerimiz için de istiyoruz ama samimiyetimizin
bir göstergesi olarak, Orta Doğu coğrafyasının, Müslüman
çoğunluğa sahip ülkeler coğrafyasının ötesindeki
kardeşlerimiz için de istiyoruz. Hristiyan ya da Musevi, Budist ya da
Hindu, inançlı ya da inançsız olması önemli değil, insan
oldukları için, bu en temel insan hakkı olduğu için istiyoruz ve
de bu toprakların ulu ozanlarından Pir Sultan Abdalın beytinde
belirttiği gibi Dar günümde dost, düşmanım belloldu
dediği için Lübnanın da bu dar gününde yanında olmak gerek diye
düşünüyoruz.
Bugün Lübnanda,
gerek denizde gerek karada görev yapan Türk Silahlı Kuvvetleri
mensuplarına teşekkürlerimizi, şükranlarımızı
iletiyoruz. Onlara borcumuz, Türkiyeyi benzer mezhepçi, kindar,
kutuplaştırıcı çatışmalardan uzak, özgürlükçü
demokrasinin, laik, demokratik, sosyal hukuk devletinin en güçlü kalelerinden
biri yapmaktır diye düşünüyorum.
Hepinizi saygı
ve sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Şimdi de
Hükûmet adına söz isteyen, İsmet Yılmaz, Millî Savunma
Bakanı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Görev Gücü UNIFIL
bünyesinde bulunan Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının 5 Eylül
2013 tarihinden itibaren UNIFIL Deniz Görev Gücüne bir yıl daha
katılımı hususunda, Anayasanın 92nci maddesi
uyarınca Hükûmete izin verilmesine dair Başbakanlık tezkeresinin
gerekçelerini açıklamak üzere huzurlarınızda bulunuyor ve yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Orta Doğu ve Kuzey Afrika
bölgesinde son bir buçuk yıldır sancılı bir
değişim ve dönüşüm süreci yaşanmaktadır. Ülkemiz,
bölgede barış ve istikrarın tesis edilmesine önem atfetmekte ve
bu amaca hizmet eden girişimlere de destek vermektedir. Bu tezkere de o
girişimlerden birisidir. Türkiye olarak biz başından itibaren
bölgemizdeki değişim sürecinde halkların yanında yer
aldık ve tüm ülkelerde halkların meşru ve demokratik
haklarına sahip olmaları gerektiğini vurguladık. Bu
çerçevede, bölge ülkelerindeki yönetimlerin, halkların meşru
talepleri doğrultusunda demokratik reformlar yapmasını
destekledik. Ülkemiz bu politikasını sürdürmekte de
kararlıdır.
Türk dış
politikasının öncelikli ilgi alanı hâline gelen Orta Doğu
bölgesinin önemli aktörlerinden birisi de hiç şüphesiz ki Lübnandır.
Bilindiği üzere, Lübnan, sosyopolitik yapısının hassas
dengeler üzerine kurulu olduğu bir ülkedir. Bölgede yaşanan
gelişmeler ve ülkenin iç siyaseti gibi etkiler de göz önünde
bulundurulduğunda, Lübnan, bölgenin istikrarı açısından
kilit ülkelerden birisidir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bölgemizde son dönemde meydana gelen
gelişmeler, Lübnanın barış ve istikrarının korunması
konusundaki kaygıları artırmış bulunmaktadır. Bu
kapsamda Lübnanda barış, istikrar ve huzurun korunmasına ve
Suriyedeki olayların Lübnana sıçramamasına büyük önem
atfetmekteyiz. Tüm ülkelerin ve ilgili tarafların bu konuda hassas
davranmalarını ve Lübnanın bağımsızlık,
egemenlik ve toprak bütünlüğüne saygı göstermelerini beklemekteyiz.
Özellikle
Suriyedeki sorunların Lübnana sıçraması ve bu ülkede
barış ve huzurun bozulması ihtimali ciddi bir endişe
kaynağımızdır. Ayrıca, Suriye rejiminin Lübnanın
egemenliğine yönelik tutumu ile sınır ihlallerinden,
Hizbullahın rejim safında Suriyedeki çarpışmalara
doğrudan müdahil olması ve bilfiil araziye inmesi bu yöndeki
kaygıları da artırmaktadır.
Lübnan Hükûmetinin,
Lübnanı Suriyedeki sorunların dışında tutma
politikasını da doğru buluyor ve destekliyoruz. Suriye Hükûmeti
de dâhil olmak üzere, bölgedeki tüm aktörlerin, Lübnan Hükûmetinin bu
politikasına saygı duyması ve buna göre hareket etmesi
gerektiğini düşünüyoruz.
Sayın
Başkan, sayın Meclisimizin değerli üyeleri; tüm bu
gelişmeler ışığında, içinde bulunduğumuz bu
dönemde Lübnanda barış ve istikrarın korunması
bakımından UNIFILin oynadığı rol daha da bir önem kazanmaktadır.
Türkiye, Lübnan halkının birlik ve beraberliği ile iç
barışın muhafazasına atfettiği önem
doğrultusunda, 2006 yılında yaşanan, geniş bir bölgeye
yayılma ve ciddi boyutlar kazanma emareleri gösteren Lübnan-İsrail
savaşına son verilmesi ve ateşkes sağlanması için de
yoğun çaba sarf etmiş, bu konuya ilişkin atılan uluslararası
adımlar kapsamında Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Görev
Gücü UNIFIL, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 11 Ağustos
2006 tarihinde kabul ettiği 1701 sayılı Kararla
genişletilerek kurulmuştur.
Lübnan
makamlarının doğrudan talepleri ve bölgedeki güvenlik
koşulları da dikkate alınarak, Hükûmetimizin önerisi üzerine
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 5 Eylül 2006 tarihinde aldığı
880 sayılı Kararla, Türkiye'nin hudut, şümul ve miktarı
Hükûmetçe belirlenecek Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının,
UNIFILe iştirak etmesine izin verilmiştir. Söz konusu izin süresi
son olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin 29/6/2012 tarih ve 1023
sayılı Kararı ile 5 Eylül 2012 tarihinden itibaren bir yıl
uzatılmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
UNIFILde Türkiyenin de içinde bulunduğu toplam 37 ülkeden
yaklaşık 11 bin personel görev yapmaktadır. UNIFILde hangi
ülkeler bulunmaktadır? Yunanistan bulunmaktadır, İtalya
bulunmaktadır, İspanya bulunmaktadır, Belçika bulunmaktadır,
Almanya bulunmaktadır, Brezilya bulunmaktadır, Çin
bulunmaktadır, Hindistan bulunmaktadır ve toplam 11 bine yakın
personel bulunmaktadır.
UNIFILin görevi, genel olarak
çatışmaların sona erdirilmesi ve ateşkesin izlenmesi,
insani yardımların sivillere ulaştırılması,
Lübnanın isteği üzerine sınırların güvenliği ve
Hükûmetin rızası olmadan Lübnana silahların girişinin
engellenmesi hususunda yardım olarak tespit edilmiştir.
Birleşmiş Milletler üyesi ülkelerden bahse konu kararda belirtilen
görevlerin yerine getirilmesi maksadıyla UNIFIL unsurlarını desteklemek
üzere birlik tahsis etmesi talep edilmiştir. Ayrıca vurgulamak
isterim ki, Birleşmiş Milletler, UNIFILin yukarıda ifade
ettiğim görevler dışında, bölgedeki unsurların
silahtan arındırılması da dâhil, başka hiçbir
faaliyette kullanılamayacağını da karar altına
alınmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ülkemiz tarafından UNIFIL kuvvetine Ekim 2006dan itibaren katkı
sağlanmakta ve Türk Silahlı Kuvvetleri unsurları bölgede
görevlerini sürdürmektedir. Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Silahlı Kuvvetleri,
geçmişte olduğu gibi bundan sonra da barışı destekleme
harekâtlarına katkıda bulunarak, bölgesinde ve dünyada istikrar ve
barışını tesisinde rol almaya devam edecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Lübnan, Orta Doğu coğrafyasının en zor bölümünde yer
almaktadır. Suriyedeki yaşanan gelişmeler ve Mısırda
meydana gelen son olaylar, Lübnanın mevcut durumunu etkileme
potansiyeline sahiptir. Bu nedenle, ülkede huzur, sükûnet ve
barışın istikrarı, bölgede yeni bir sorunun baş
göstermemesi bölge barışı açısından önem arz
etmektedir. Ayrıca, istikrarlı bir Lübnanın bölgede
barışın tesis edilmesine katkı sağlayacağı
da aşikârdır. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 1071
sayılı Kararının uygulamaya konularak
genişletilmiş UNIFILin göreve başlamasının
ardından, Lübnan-İsrail sınırında tesis edilen
güvenlik ve istikrar ortamı hâlihazırda devam etmektedir.
Bu çerçevede, UNIFILin bugüne kadar başarıyla
ifa ettiği görevinin devamına ihtiyaç duyulmaktadır. Lübnanda
barış ve istikrara katkıda bulunması nedeniyle, Lübnan
Hükûmeti ve Lübnandaki tüm taraflar da UNIFILin faaliyetlerine ve UNIFILin
görev süresinin uzatılmasına büyük önem vermektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 1701 sayılı
kararıyla UNIFILin görev süresi bir yıl olarak belirlenmiş, bu
sürenin, gerekli görülmesi hâlinde her yıl uzatılması kararda
öngörülmüştür. Birleşmiş Milletler tarafından, UNIFILin
görev süresi 31 ağustos tarihinden sonraki dönem için yenilenmektedir.
Birleşmiş Milletlerin bu konudaki kararını ağustos
ayı içinde vermesi nedeniyle, tezkere, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çalışma takvimi de dikkate alınarak huzurlarınıza
getirilmiştir. 2007 yılından itibaren, Birleşmiş
Milletler, UNIFIL kararını hep ağustos ayı içinde
uzatmıştır ancak bizim Meclisimiz de tatile girmektedir,
dolayısıyla, 2012deki tezkerede de önce görev uzatımı
yaptık, eğer Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi
uzatacaksa geçerli olacağını da açıkça belirttik.
2012deki Başbakanlık tezkeresinde de UNIFILin
görev süresi 31 Ağustos 2012 tarihinde sona erecek olup görev süresinin 31
Ağustos 2012den sonraki dönem için yenilenmesi yönünde
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından ağustos
ayı içinde bir kararın kabul edilmesi beklenmektedir. denilmiştir.
Dolayısıyla, bu dönemde de diğer dönemlerden bir
farklılık -süresi- bulunmamaktadır. Bu yıl da görev
süresinin, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından 31
Ağustos tarihinden itibaren bir yıl süreyle uzatılması
beklenmektedir. Önümüzdeki dönemde de UNIFIL Harekâtına Deniz Görev Kuvvetinde
görevli unsurlarımız, UNIFIL karargâhında görev yapan
subaylarımızla katkı sağlamaya devam etmemizin, ülkemizin
görünürlüğü açısından uygun olacağı
değerlendirilmektedir.
UNIFILin, ülkemizin askerî kuvvet katkısında
bulunduğu tek Birleşmiş Milletler Barış Gücü
Harekâtı olması ve Türkiye'nin 2015-2016 yılında
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine
adaylığımız da söz konusu olması nedeniyle, UNIFILe
katkımızın sürdürülmesinin önem arz ettiğini vurgulamak
isterim. Ayrıca, UNIFIL Harekâtına katkımızın,
Türkiye'nin görünürlüğüne ve etkinliğine de ayrıca bir
katkıda bulunduğunu da belirtmek isterim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bizim dış politikamız Atatürkün belirttiği Yurtta sulh, cihanda
sulh esasına dayanmaktadır. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana
da bu ilkeden zerre kadar sapmadan biz devam ediyoruz.
Suriye halkı ile halkımız kardeştir.
Bunun aksini söyleyen var mı? Akrabadır. Bunun aksini söyleyen var
mı? İki halkın kardeş ve akraba olduğunu görmek için
bayramlarda sınırlardaki bayramlaşmayı görmek
lazımdır. Dolayısıyla da Suriyeyle ortak Bakanlar Kurulunu
yapan da bizim Hükûmetimiz, Suriyeyle stratejik anlaşmayı yapan da
bizim Hükûmetimiz, Suriyeyi uluslararası toplantılarda destekleyen
de bizim Hükûmetimiz. Biz, bunları yaparken Suriyedeki rejimin
inancını, mezhebini, düşüncesini, partisini bilmiyor muyduk?
Dolayısıyla, o zaman da biliyorduk. Ne Beşar Esad
değişti ne biz değiştik. Dolayısıyla, bizim
politikamız, Türkiyenin, Suriyeyi desteklerken de halkının
yanında olan bir idarenin yanında olmasıdır. Biz, Suriye
yönetimi, halkının taleplerine şiddetle karşılık
verdiğinde yönetime olan desteğimizi çektik ve Suriye
halkının yanında olduğumuzu da açıkça belirledik,
Suriye halkını bundan sonra da destekleyeceğimizi de
belirtiyoruz. Demokrasiye âşık bir milletin bireyleri olarak bundan
doğalı da, bundan bir başkası da bizden beklenemez.
Biz, her zaman ve her yerde demokratik teamüllerin
geçerli olmasını istiyoruz. Bu talebimiz, Tunus için de, Libya için
de, Yemen için de, Suriye için de, Mısır için de geçerlidir. Bu
ülkelerin demokratik bir yönetim ve hukukun üstünlüğünü esas alan bir
çerçevede, halkın talepleri doğrultusunda yönetilmesi ortak talebimizdir.
Hiçbir ülke, halkının taleplerine kayıtsız kalamaz ve
kalmamalıdır.
Bir yıl önce halkının yüzde 52sinin
desteğini alan, ülkesinin meşru cumhurbaşkanının
yönetimden uzaklaştırılması, asla meşru görülemez.
Demokratik ülkelerde hükûmetlerin değişim şekli bellidir, o da
hepinizin bildiği gibi, halkın iradesinin
yansıdığı sandıktır. Bütün demokrasilerde seçimle
iş başına gelen yöneticilerin, yine seçimle görevden ayrıldığı
evrensel bir gerçektir: Mısır halkı ve yönetimi, mevcut krizi
aşmak için yine demokratik kurallar çerçevesinde bir yol haritası
belirleyebilecek kudrettedir. Anayasal meşruiyet içerisinde kalınarak
Mısır halkının iradesine saygı duyulması,
Mısırdaki demokratik sistemi de güçlendirecektir.
Geçmişinde
hiçbir demokratik mücadele içinde yer almayanların, halkın demokratik
taleplerini anlamaları da mümkün değildir. Değişim ve
dönüşümün kaçınılmaz hâle geldiği Kuzey Afrika ve Orta
Doğuda sürdürülebilir bir istikrar, ancak halkın huzur, güvenlik ve refahının
güvence altına alınmasıyla sağlanabilir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu çerçevede, Lübnan makamlarının
doğrudan talepleri ve bölgedeki güvenlik koşulları da dikkate
alınarak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin UNIFILin görev
süresinin uzatılması yönünde karar alması durumunda; hudut,
şümul ve miktarı Hükûmetçe belirlenecek Türk Silahlı Kuvvetleri
unsurlarının, 1701 sayılı Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyi Kararı ile 5 Eylül 2006 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisinin almış olduğu 880 sayılı Kararda tespit
edilen ilkeler çerçevesinde, 5 Eylül 2013 tarihinden itibaren,
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin UNIFILin görev süresini
uzatması hâlinde bir yıl daha UNIFIL Deniz Görev Gücüne iştirak
etmesi ve bununla ilgili gerekli düzenlemelerin Hükûmet tarafından
yapılması için Anayasanın 92nci maddesi uyarınca izin
verilmesini yüce Meclisinize arz ediyorum.
Yüce heyetinizi bu
vesileyle saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi, şahsı adına söz isteyen
Emrullah İşler, Ankara Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
EMRULLAH İŞLER (Ankara) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü bünyesindeki Türk Silahlı
Kuvvetlerinin, 5 Eylül 2013 tarihinden itibaren bir yıl daha UNIFIL
Harekâtına iştirak etmesi hususunda Anayasanın 92nci maddesi
uyarınca Hükûmete izin verilmesine ilişkin Başbakanlık
Tezkeresi üzerinde şahsım adına söz almış
bulunmaktayım.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 11/8/2006
tarihinde kabul ettiği 1701 sayılı Karar ve Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 5/9/2006 tarihli ve 880 sayılı Kararıyla bir
yıl için verdiği izin çerçevesinde, Türkiye, Lübnanda konuşlu
Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü UNIFILe Silahlı Kuvvetleri
unsurlarıyla katkı sağlamıştır. Söz konusu iznin
süresi, son olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 29/6/2012 tarihli ve 1023
sayılı Kararıyla 5/9/2012 tarihinden itibaren bir yıl
uzatılmıştır.
Türkiye, UNIFILe yaptığı katkılarla
barışı koruma harekâtının etkin bir biçimde
icrasında önemli bir işlev üstlenmiştir.
Bu çerçevede,
Türkiye gerek Birleşmiş Milletler sistemi içinde gerek bölgesel ve
küresel ölçekte gerekse kapsamlı sivil-asker iş birliği
faaliyetleri vasıtasıyla, Lübnan toplumunun her kesimi nezdinde
görünürlüğünün artmasına, ayrıca barış ve
istikrarın korunmasına yönelik politikasının sürdürülmesine
önemli katkıda bulunmuştur.
Değerli
milletvekilleri, Lübnanda siyasi yapı, 1943 yılında üzerinde
mutabakata varılan ulusal pakt çerçevesinde, siyasi görevlerin mezhepler
arasında nüfusa orantılı olarak
paylaştırılması esasına göre
oluşturulmuştur.
Söz konusu
uzlaşı çerçevesinde Cumhurbaşkanının Maruni, Meclis
Başkanının Şii, Başbakanın Sünni olması ve
iktidarın Hristiyanlar ile Müslümanlar arasında 6/5 temelinde
paylaşılması kararlaştırılmıştır.
1975 ile 1989
yılları arasında Lübnanda yaşanan iç savaşa, 1989
yılında Arap Ligi himayesinde imzalanan Taif Anlaşmasıyla
son verilmiştir.
Bu anlaşmayla
Hristiyan toplumundan seçilen Cumhurbaşkanının yetkileri
kısıtlanmış, Mecliste Hristiyan ve Müslüman
milletvekillerinin sayıları eşitlenmiş ve kendi içlerinde
mezhep temelinde bölüştürülmüştür. Söz konusu anlaşmayla
Lübnandaki üç ana dinî grup arasında denge oluşturulmuştur.
2011
yılında ülkedeki güvenlik koşulları Suriye olaylarının
da etkisiyle duyarlı hâle gelmiştir. UNIFIL bünyesinde görev yapan
Fransız ve İtalyan askerlerine karşı düzenlenen
saldırılar, Suriyede 11 Lübnanlının
kaçırılması, Filistin kamplarında yaşanan gerginlikler
ve artan sayıda Suriyeli muhalifin Lübnana sığınması,
iç güvenlik ve istikrarın korunmasını Hükûmet için bir öncelik
hâline getirmiştir.
Türkiye'nin hâlen
UNIFIL kara birlikleri kapsamında bir istihkâm, inşaat bölüğü
ile mevsimsel şartlara göre değişiklik gösterir şekilde Deniz
Görev Gücünde bir fırkateyn veya korvet veya bir hücumbot görev
yapmaktadır.
UNIFIL Komutanlığınca
en düzenli üs bölgesi olarak değerlendirilen bölüğümüze tahsisli
237si asker, 24ü sivil, 261 kişilik kadromuz bulunmakta ve
hâlihazırda 240 personelimiz görev yapmaktadır.
Ayrıca, Nakura
bölgesindeki UNIFIL karargâhında 3 personelimiz görevlidir. Beyrutun
Eşrefiye Mahallesinde 19 Ekim 2012 tarihinde gerçekleşen ve
aralarında İç Güvenlik Kuvvetleri İstihbarat Başkanı
Tuğgeneral Visam Hassanın da bulunduğu çok sayıda
kişinin ölümü ve yaralanmasıyla sonuçlanan terör
saldırısı ülkemiz tarafından şiddetle
kınanmıştır. Türkiye her zaman olduğu gibi
Lübnanın istikrarını hedef alan her türlü teşebbüsün karşısında
durmaya devam etmektedir. Türkiye, Lübnanın istikrarını hedef
alan her türlü teşebbüsün karşısında durmaya devam
edecektir. Bu bağlamda, Türkiye dost ve kardeş Lübnan
halkının birliği ve dirliği ile iç
barışının muhafazasına atfettiği önem doğrultusundaki
katkılarını sürdürecektir.
Bu hususlar
ışığında, Lübnanla ikili ilişkilerimiz ile
bölgedeki güvenlik koşulları da göz önünde tutularak
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin UNIFILin görev süresini
uzatılması yönünde karar alması durumunda hudut, şümul ve
miktarı Hükûmetçe belirlenecek Türk Silahlı Kuvvetleri
unsurlarının 1701 sayılı Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyi Kararı ve 880 sayılı Türkiye Büyük Millet
Meclisi Kararı ile tespit edilen ilkeler kapsamında 5/9/2013
tarihinden itibaren bir yıl daha UNIFIL Deniz Görev Gücüne iştirak
etmesi ve bununla ilgili gerekli düzenlemelerin Hükûmet tarafından
yapılması için Anayasanın 92nci maddesi uyarınca izin
verilmesinin uygun olacağı düşüncesindeyim.
Değerli
milletvekilleri, burada benden önce yapılan konuşmada, her ne kadar
Lübnana asker göndermekle ilgili bir konuyu tartışıyor isek de
tabii ki gündeme Mısır konusu geldi ve aynı zamanda bizim
dış politikamız gündeme getirildi. Burada sürekli tekrarlanan
bir husus var: Esaddı Esed oldu. Ben bir Arap dilcisi olarak bu konuyu
buradan açıklamak durumunda kaldım.
Arkadaşlar,
eğer İngilizce mantıkla hareket ederseniz Esedi Esad
okursunuz, Kral Fehdi Fahd okursunuz, Nebih Berriyi Nabih Berri
okursunuz, o zaman Necip Mikatiyi de Nacip Mikati -o şekilde
yazılır İngilizcede- okursunuz. Dolayısıyla,
bunların Arapça telaffuzları, Türkçemize daha yatkındır,
doğru olan da budur. Eseddir Arapçası, bunu Esad diye okumak,
İngilizce anın e okunmasından kaynaklanan bir husustur. Bu
zaman zaman burada dile getirilmek ve bizim medyamızın,
İngilizce yazılışından hareketle bunu yazması
sonucunda böyle yanlış isimlendirmeler olmuştur.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Üstat, son iki senede mi
farkına vardınız?
EMRULLAH İŞLER (Devamla) Yani son iki sene,
altı ay, önemli değil, doğruyu bulmak önemlidir. Doğru
bulunmuşsa, ben, ondan dolayı, doğruyu bulanları
kutluyorum.
Bir başka husus: 25 Ocakta Mısırda bir
devrim oldu. Bu devrim, gerçek anlamda bir devrim hiçbir zaman olmadı.
Orada, bir kibar sürmesi -tabiri caizse- yapıldı ve ordu, bir
şekilde halkın hedefi hâline gelen Mübarek ve onun
yardımcısı Ömer Süleymanı uzaklaştırdı.
Ondan sonra da zaten, başkanlık seçimlerine kadar geçen sürede, bir
yılı aşkın sürede bütün hizmetler, her türlü her şey
ihmal edildi ve halkta şöyle bir kanaat oluşturulması
sağlandı
Biz de Sayın Korutürkle birlikte o zaman,
Dışişleri Komisyonu olarak gittiğimizde, seçimlerden bir ay
önce Mısırın ne hâlde olduğunu birlikte gördük, Sayın
Korutürkle de bunun orada hasbihâlini yaptık. Doğrusu, şu
kanaat oluşturulmuştu: Her şey devrimden sonra daha da kötü
oldu. Dolayısıyla, hiç olmazsa devrim zamanında hizmet
vardı, temizlik vardı, güvenlik vardı, şimdi hiçbirisi
yok. noktasına getirildi ve bunun neticesinde Ahmet Şefik yüzde
48,27 oy aldı. Eğer seçimler ağustos ayında olsaydı
kesinlikle Ahmet Şefik o seçimi kazanırdı.
Dolayısıyla, burada, yine, Mübarek ile Mursi
karşılaştırması yapıldı. Mübarek, otuz
yıllık bir diktatördü ve bütün dünya bunu bu şekilde kabul etti.
Herkes de, 25 Ocakta yapılan o operasyonu bütün dünya
alkışladı, burada kimsenin bir ihtilafı yok ama Mursiye
diktatör demek için el insaf dememiz lazım. Nasıl bir diktatör ki bu,
giderken son verdiği mesajda -eğer izlediyseniz görüyorsunuz-
halkını barışçıl şekilde, şiddete başvurmadan,
teröre başvurmadan direnmeye çağırıyor, askerî darbeye direnmeye
çağırıyor? Böyle bir diktatör dünyanın neresinde var Allah
aşkına? Dolayısıyla, her şeyi doğru düzgün
adlandırmamız lazım.
Tantavi-Sisi
karşılaştırması yapıldı. Tantavi,
dediğim gibi, diktatör Mübarek ve yardımcısı Ömer
Süleymanı götürdü ama Sisi, seçimle iş başına gelen,
Mısır tarihinde ilk defa seçilen bir cumhurbaşkanını
darbe yaparak koltuğundan indirdi. Birisi diktatör, seçim ve demokratik
yollarla gelmeyen birisiydi; diğeri ise seçimle gelen bir liderdi.
Değerli
arkadaşlar, Tahrir konusu gündeme getirildi, buradan Tahrire selamlar
gönderildi. Tahririn, maalesef, 25 Ocaktaki o güzel imajı bu 30 Haziran
itibarıyla silinmiştir, kötüye çevrilmiştir.
Burada, bakın,
Temerrüt Hareketi -temerrüt demek isyan demektir- bunun
başkanlığını yapan daha önce avukat olan Mahmud Bedr
adındaki bir şahıs 25 Ocaktan sonra bu Temerrüt Hareketini
kurdurmuş ve bu adam gayrimeşru davalara, kaçakçıların
davalarına, efendim, uyuşturucu baronlarının
davalarına bakmakla meşhur bir adam ve eski yönetimin adamı. Bu
adam bunu kurdurmuş ve bu Tahrir hareketlerini
başlatmıştır.
Burada Muhammed
Baradey, hepimizin bildiği, Atom Enerjisi Kurumu
Başkanlığı yaptı, Nobel Barış Ödülü
aldı, ondan sonra da Mısırda siyasi harekete girdi, baktı
ki, karşılık bulamayacağı için Başkanlık
adaylığından çekildi. Ama kendisi darbenin ertesi günü New York
Timesa verdiği röportajında, Batıyı darbeye ikna etme
konusunda, Mursiyi askerî yollarla görevinden uzaklaştırma konusunda
yapmış olduğu, harcamış olduğu çabaları
basına demeç verdi. Dolayısıyla, bütün bunları dikkatinize
getirmek istiyorum.
Tahrir, maalesef
orduyu göreve çağırmıştır ve bu son olaylar da bizdeki
orduyu göreve çağıran cumhuriyet mitinglerini
andırmaktadır. Dolayısıyla, Tahririn namusu maalesef bu
son olaylarla kirletilmiştir, temiz imajı kötülenmiştir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
EMRULLAH
İŞLER (Devamla) Bu duygularla hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Sayın Başkan, sayın hatip Esad ve Esed
ayrımını Arapça dil bilimine dayandırarak açıklamaya
çalıştı. Ana dili Arapça olan bir insan olarak şunu
söylemek isterim ki Esad, Esed arasındaki e, a farkı ne
edir, ne adır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
RECEP ÖZEL
(Isparta) Çok iyi bilirim ben onu, çok iyi bilirim.
BAŞKAN
Lütfen sayın milletvekilleri, yapmayın şunu.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) İkisi arasında, aya daha yakın olarak söylenir.
Bütün Arap âlemi de bunu böyle söyler.
BAŞKAN
Sayın Atıcı
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Her ne hikmetse, yıllarca Esad diyen insanlar
BAŞKAN Böyle
bir usulümüz yok ki Sayın Atıcı.
AYTUĞ ATICI
(Mersin)
Sayın Başbakanla Esadın arası bozulduktan
sonra Esede çevirmişlerdir.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Atıcı.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Ben teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Evet,
sayın milletvekilleri
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Mersin) Sayın Başkan, konuşmacı bu
Mısırdaki Temerrüt Hareketi için 22 milyon imza atan bir insandan
söz ederken, bir avukattan söz edip, onun çeşitli işlere
karıştığından söz edip bütün bunların geçersiz
olacağına dair bir ifadede bulundu. Bu, kabul edilemez. 22 milyon
insan 1 kişiye indirgenemeyeceği gibi, 22 milyon namuslu insanı
her zaman yan yana bulmak da o kadar mümkün değildir. Önemli olan, siyasi
iktidardır. Dolayısıyla siyasi iktidarlara ahlaki
karşılıklar bulmak, bulmaya çalışmak çaresizlik
ifadesidir. Kayda geçmesini istiyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Evet, sayın
milletvekilleri, Başbakanlık tezkeresi üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi
tezkereyi tekrar okutup oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyinin 11/8/2006 tarihinde kabul ettiği 1701 (2006)
sayılı Karar ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin 5/9/2006 tarihli ve
880 sayılı Kararıyla bir yıl için verdiği izin
çerçevesinde, Türkiye, Lübnanda konuşlu Birleşmiş Milletler
Geçici Görev Gücü (UNIFIL)ne Silahlı Kuvvetleri unsurlarıyla
katkı sağlamıştır. Söz konusu iznin süresi son olarak
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 29/6/2012 tarihli ve 1023 sayılı
Kararıyla 5/9/2012 tarihinden itibaren bir yıl
uzatılmıştır.
Türkiye UNIFILe
yaptığı katkılarla barışı koruma
harekâtının etkin biçimde icrasında önemli bir işlev
üstlenmiştir. Bu çerçevede Türkiye'nin katkısı gerek
Birleşmiş Milletler sistemi içinde, gerek bölgesel ve küresel
ölçekte, gerekse kapsamlı sivil-asker işbirliği faaliyetleri
vasıtasıyla Lübnan toplumunun her kesimi nezdinde görünürlüğünün
artmasına, ayrıca barış ve istikrarın korunmasına
yönelik politikasının sürdürülmesine önemli katkıda bulunmuştur.
UNIFILin ülkemizin
askerî kuvvet katkısında bulunduğu tek Birleşmiş
Milletler Barış Gücü operasyonu olması ve hâlihazırda
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi
adaylığımızın söz konusu bulunması dikkate
alınarak, UNIFIL Deniz Görev Gücüne katkımızın
sürdürülmesinin önem arz ettiği değerlendirilmektedir.
UNIFILin görev
süresi 31/8/2013 tarihinde sona erecek olup, görev süresinin bu tarihten
sonraki dönem için yenilenmesi yönünde Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyi tarafından Ağustos ayı içinde bir kararın kabul
edilmesi beklenmektedir.
Bu hususlar
ışığında ve Lübnanla ikili ilişkilerimiz ile
bölgedeki güvenlik koşulları da göz önünde tutularak,
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin, UNIFILin görev süresinin
uzatılması yönünde karar alması durumunda; hudut, şümul ve
miktarı Hükümetçe belirlenecek Türk Silahlı Kuvvetleri
unsurlarının, 1701 (2006) sayılı Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyi Kararı ve 880 sayılı Türkiye Büyük
Millet Meclisi Kararıyla tespit edilen ilkeler kapsamında 5/9/2013
tarihinden itibaren bir yıl daha UNIFIL Deniz Görev Gücüne iştirak etmesi
ve bununla ilgili gerekli düzenlemelerin Hükûmet tarafından
yapılması için Anayasa'nın 92nci maddesi uyarınca izin
verilmesini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
BAŞKAN
Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Tezkere kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.09
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.19
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 132nci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Alınan karar
gereğince, gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada
yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu'nun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile
Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S.
Sayısı: 156)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2'nci sırada
yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S.
Sayısı: 287)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü sırada
yer alan, Orta Asya ve Kafkaslar Bölgesel Balıkçılık ve Su
Ürünleri Yetiştiriciliği Komisyonu Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri
Komisyonu raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Orta Asya ve Kafkaslar Bölgesel Balıkçılık ve Su
Ürünleri Yetiştiriciliği Komisyonu Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Tarım Orman ve Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri
Komisyonu Raporları (1/498) (S. Sayısı: 173)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4'üncü sırada yer
alan, Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
4.- Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı: 478) (X)
BAŞKAN -
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Geçen
birleşimde İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülen teklifin ikinci bölümünde bulunan 43üncü maddenin önerge
işleminde kalınmıştı.
Cumhuriyet Halk
Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisine mensup milletvekillerinin önergelerinin
işlemleri yapılmıştı. Şimdi, sırasıyla,
Adalet ve Kalkınma Partisi ile Barış ve Demokrasi Partisine
mensup milletvekillerinin önergeleri işleme alınacaktır.
İlk önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 S. Sayılı Kanun Teklifinin 43 üncü maddesiyle 5525
sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen ek 1 inci maddeye
aşağıdaki fıkraların eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Mihrimah Belma Satır Mehmet Doğan Kubat
Giresun İstanbul İstanbul
Muzaffer Yurttaş Ahmet Aydın Ramazan Can
Manisa Adıyaman Kırıkkale
Bülent Turan Erol Kaya Mustafa
Elitaş
İstanbul İstanbul Kayseri
Öznur Çalık İsmail Tamer Mine Lök Beyaz
Malatya Kayseri Diyarbakır
657 sayılı Devlet
Memurları Kanununa tabi aday memur statüsünde görev yapmakta iken 1/1/1990
ile bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih arasında 657
sayılı Kanunun 125 inci maddesinin birinci fıkrasının
(A) bendinin (g) alt bendinde yer alan fiili işlediği gerekçesiyle anılan
Kanunun 56 ve 57 nci maddeleri uyarınca disiplin cezası veya olumsuz
sicil almış olmaları nedeniyle memurlukla ilişiği
kesilip asli memurluğa atanamayanlar, bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren üç ay içinde eski kurumlarına müracaat
etmeleri halinde, 657 sayılı Kanunun 48 inci maddesinde belirtilen
genel şartları taşımaları koşuluyla
kurumlarında daha önce işgal ettikleri aynı veya benzer
unvanlı kadrolara iki ay içinde atanırlar.
4/11/1981 tarihli ve 2547
sayılı Yükseköğretim Kanunu ve 2547 sayılı
Yükseköğretim Kanununa atıf yapan Yüksek Öğretim Kurumları
Öğrenci Disiplin Yönetmeliği hükümlerine göre aldıkları
disiplin cezaları nedeniyle yükseköğretim kurumlarından
ilişiği kesilip, anılan Kanunun geçici 40 ıncı, geçici
43 üncü, geçici 45 inci, geçici 46 ncı, geçici 48 inci, geçici 50 nci, geçici
56 ncı ve geçici 58 inci madde hükümlerinden yararlanmak suretiyle
önlisans veya lisans öğrenimini söz konusu maddelerde öngörülen
şartlar dâhilinde; bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce
bitirmiş olanlar için bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren iki yıl süreyle, 31/12/2015 tarihine kadar bitirecek olanlar için
ise öğrenimlerini bitirdikleri tarihten itibaren iki yıl süreyle,
kamu görevlilerine giriş için ilgili mevzuatında öngörülen yaş
şartı aranmaz."
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Sayın Başkan, takdire
bırakıyoruz.
Ancak, bu konuda, müsaade ederseniz, dün
yaşanan hadiseden sonra bir açıklama yapmak istiyorum. Komisyon
raporunun eksik olduğu ve bu önergenin ilk paragrafında yer alan
kısmın Komisyonda kabul edildiği şeklinde bir ifadede
bulunulmuş idi. Komisyon tutanaklarımız yanımda, böyle bir
şey söz konusu değil. Dolayısıyla, bu önergenin ilk
paragrafı Komisyonda görüşülmemiştir, Komisyon tarafından
herhangi bir şekilde müzakere edilmemiştir.
Takdirlerinize sunuyorum efendim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Katılıyoruz.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Aday memur statüsünde görev yapmakta
iken Devlet memurları için 125 inci maddenin birinci
fıkrasının (A) bendinin (g) alt bendinde yer alan fiili
işlediği gerekçesiyle disiplin cezası veya olumsuz sicil
almış olmaları nedeniyle memurlukla ilişiği
kesilenlerin, belirli şartlar dâhilinde kurumlarında daha önce
işgal ettikleri aynı veya benzer unvanlı kadrolara yeniden
atanmasına imkân sağlanmakta, ayrıca disiplin cezaları
nedeniyle üniversitelerle ilişiği kesilmiş olup, 2547
sayılı Kanunun geçici 40 ıncı, geçici 43 üncü, geçici 45
inci, geçici 46 ncı, geçici 48 inci, geçici 50 nci, geçici 56 ncı ve
geçici 58 inci madde hükümlerinden yararlanmak suretiyle önlisans veya lisans
öğrenimini bitirmiş olanlar ile 31/12/2015 tarihine kadar bitirecek
olanlar için iki yıl süreyle kamu görevlilerine giriş için ilgili
mevzuatında öngörülen yaş şartının aranmaması
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 Sıra
Sayılı Kanun Teklifinin 43 üncü Maddesinin Ek Madde 1'de geçen
"28/2/1997 tarihinden sonra verilen disiplin cezaları nedeniyle
memuriyetten çıkarılanlardan" ibaresinin çıkarılarak
yerine "bütün darbe dönemlerinde; dili, dini, inancı ve etnik
kimliği dolayısıyla sürgün edilen, işinden
çıkarılan ve disiplin cezaları nedeniyle memuriyetten
çıkarılan bütün mağdur kişilerden" ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan Adil Zozani Sırrı
Sakık
Iğdır Hakkâri Muş
Nazmi
Gür Abdullah Levent Tüzel İbrahim Binici
Van İstanbul Şanlıurfa
Hasip
Kaplan
Şırnak
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor
mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz Başkanım.
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Gerekçe.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Sadece 28
Şubat'ta mağdur olanlara dönük böylesi bir düzenleme, oldukça eksik
ve hatta 28 Şubat mantığını yeniden üretmek
anlamına gelmektedir. Burada esas olan, bütün darbe dönemlerinde; dili,
dini, inancı ve etnik kimliği dolayısıyla sürgün edilen,
işinden çıkarılan bütün mağdur kişileri kapsayan bir
düzenleme yapılmasıdır. Ancak böylesi bir düzenleme, iade-i itibar
anlamına gelir, yani bu dönemlerde mağduriyet yaşamış
herkesin zaten memuriyete dönmesi mümkün değildir. Muhtemeldir ki,
mağduriyet yaşayanların birçoğu Hakk'ın rahmetine
kavuşmuş ya da çalışabilecek durumda değildir.
Dolayısıyla amaç, kendi tabanına ve kendi
yaşadığı zor dönemlerdeki mağduriyetleri gidermekten
çok daha öte bir biçimde; askeri darbelerle ya da statüko ve derin devlet
tarafından ülkede demokrasiye müdahale edilen dönemlerin tamamında,
bu iade-i itibarı sağlamak olmalıdır. Bu yönüyle, bu
düzenleme eksik ve tamamen AKP'nin kendi tabanına dönük bir düzenleme
olarak görünmektedir.
BAŞKAN -
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
44üncü maddede üç
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı yasa teklifinin 44. maddesinin sonuna
aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ederiz.
Köy Tüzel
kişiliğine ait olan, ancak mahalleye dönüştüğü için ilçe
veya Büyükşehir belediyelerine geçen taşınmazlar ilgili
Belediyeler tarafından satılamaz."
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ağan Ayaydın Ercan Cengiz
İstanbul İstanbul İstanbul
Musa Çam Kazım Kurt Celal Dinçer
İzmir Eskişehir İstanbul
Mahmut Tanal
İstanbul
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 44 üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 44 -
19/9/2006 tarihli ve 5543 sayılı İskân Kanununa
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 6- (1) 22.03.2013 tarihli ve 6447
sayılı On Üç İlde Büyükşehir Belediyesi Ve Yirmi Altı
İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun ve 06/12/2012 tarihli ve 6360 sayılı On Dört
İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Yedi İlçe Kurulması ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun ile tüzel kişiliği
kaldırılarak mahalleye dönüşen köylerde bu Kanunun 16 ncı
maddesi uygulamalarına devam edilebilir. Bu yerlerde hak sahipliği,
borçlandırma, yer seçimi, yer belirlenmesi, arsa satışı,
arsa devri ve imar ile diğer işlere ilişkin tüm uygulamalar
Bakanlıkça belirlenen usul ve esaslara göre yürütülür. Bu
fıkranın uygulanması sırasında 6360 sayılı
Kanun, 10/7/2004 tarihli ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi
Kanunu ile 3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanunu ve
diğer kanunların bu Kanuna aykırı hükümleri uygulanmaz.
(2) Bu madde
kapsamındaki taşınmazlardan mera vasfında olanlar,
25/2/1998 tarihli ve 4342 sayılı Mera Kanunu gereğince istenilen
ot bedeli alınmaksızın tahsis amacı
değiştirilerek tapuda Hazine adına tescil edilir ve bu madde kapsamında
değerlendirilir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan
Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 44 üncü
maddesinin Teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Mehmet Şandır
Konya Manisa Mersin
Mehmet Erdoğan S. Nevzat Korkmaz Alim Işık
Muğla Isparta Kütahya
Mehmet Günal
Antalya
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz
Başkanım.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Mehmet Erdoğan
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Erdoğan, Muğla Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ERDOĞAN
(Muğla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 478
sıra sayılı Kanun Tasarısının 44üncü maddesi
üzerinde vermiş olduğumuz önerge hakkında söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi,
buradaki madde oldukça sakıncalı bir düzenleme getirmektedir. Bu
düzenlemeyle, değişik gerekçelerle hem belediyelerin elindeki
birtakım yetkilerinin Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının kullanmasının önü açılmakta hem
de mera alanlarının büyükşehirlerde daraltılması
sonucu ortaya çıkmaktadır. Hâlbuki Türkiyede çok ciddi bir
hayvancılık potansiyeli vardır ve bu potansiyelin
desteklenmesine, güçlendirilmesine ciddi manada ihtiyaç vardır. Son
yıllarda, AKP iktidarında çiftçi çaresiz
bırakılmış ve hiç bugüne kadar
yaşamadığımız gıda ithalatıyla
karşı karşıya gelinmiştir. Bunların içerisinde de
et ithalatı ve canlı hayvan ithalatı cumhuriyet tarihinde hiç
karşılaşmadığımız seviyeye
ulaşmıştır.
Tabii ki bunun
buraya niye geldiğiyle ilgili çok uzun tartışmalar,
çalışmalar yapılır. Bunu, daha önce de Mera Kanunu
görüşülürken değişik boyutlarıyla konuştuk. Türkiyede
meraların ıslah edilip, hayvancılığın teşvik
edilip köylünün desteklenmesi gerekirken baktık ki iktidar başka
şeylerle uğraşıyor. Geçtiğimiz günlerde medyaya
düşen, Sayın Tarım Bakanıyla bir iş adamının
arasında geçen konuşmaların çözümü var arkadaşlar burada.
Burada özetle, Sayın Tarım Bakanıyla konuşan iş
adamı diyor ki: Sizin yaptığınız Mera Kanunu Petrol
Kanunundan daha önemli. Öyle bir iş yaptınız ki artık,
bundan sonra meraları
Ben çok mutluyum. Bu kanun çıktıktan
sonra en büyük zenginliğimiz olan, petrolden de önemli zenginliğimiz
olan meralarımızı el birliğiyle işleriz, bunları
servete dönüştürürüz. Bunu yüce heyetin takdirine bırakıyorum.
Bu ülkede Tarım Bakanlığı yapan bir bakanla bir iş
adamı arasındaki görüşmenin tutanakları bunlar. Eğer
bunlar doğruysa bu bakanın istifa etmesi lazım. Bu bakan istifa
etmiyorsa bu Hükûmetin bu bakanı görevden alması lazım.
Ülkemizin en önemli
zenginliklerinden birisi olan meraların talan edilmesine göz yummak Türk
tarımına ihanettir. Gene bu görüşmeler içerisinde başka bir
şey söylüyor bu çok kıymetli iş adamı sayın bakana,
diyor ki: Tarımı ve hayvancılığı köylüden
kurtarmak lazım. Arkadaşlar, tarımı ve
hayvancılığı köylüden kurtarınca köylü ne iş
yapacak? O getirdiğiniz, o tarımı peşkeş
çektiğiniz uluslararası sermayenin ucuz işçisi hâline gelecek
Türk köylüsü. Sizin istediğiniz bu mudur? Türk köylüsüne, Atatürkün
milletin efendisi dediği Türk köylüsüne reva gördüğünüz durum bu
mudur arkadaşlar? Onun için, meralarla oynamayı bırakın. Bu
ülkenin, bu çiftçinin, köylünün en önemli varlığı olan
meraları köylüye bırakın. Her kanunla bu ülkenin
ormanlarını, bu ülkenin meralarını, bu ülkenin hazine
arazilerini birilerine peşkeş çekeceğiz diye özel düzenlemeler
yapmaktan vazgeçin. Bu çok tehlikeli bir gidişat.
Türkiyede,
hayvancılık yine çaresiz bir duruma sıkıştırılmıştır.
İktidarınız döneminde, Türkiye ilk defa saman ithal
etmiştir. Niye saman ithal etmiştir? Meraları adam gibi
kullanmadığınız için, köylüyü desteklemediğiniz için.
Bugün, köylünün kullandığı bütün girdilerin fiyatları artarken
köylünün ürettiği bütün ürünlerin fiyatı da düşmektedir.
Bu sebeple,
meraların, Türkiyedeki meraların daraltılmasına sebep
veren bu düzenlemenin bu metinden çıkartılmasını talep
ediyor, bu önergemize desteklerinizi bekliyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
ALİM IŞIK
(Kütahya) Karar yeter sayısı.
BAŞKAN -
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) - Sayın Başkanım, karar yeter sayısı
istemiştik.
ALİM IŞIK
(Kütahya) Karar yeter sayısı istemiştik Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Anlaşılmadı, kusura kalmayın.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 44 üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 44 -19/9/2006
tarihli ve 5543 sayılı İskân Kanununa aşağıdaki
geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ
MADDE 6- (1) 22.03.2013 tarihli ve 6447 sayılı On Üç İlde
Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Altı İlçe Kurulması ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun ve 06/12/2012 tarihli ve 6360 sayılı On Dört
İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Yedi İlçe Kurulması ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun ile tüzel kişiliği
kaldırılarak mahalleye dönüşen köylerde bu Kanunun 16 ncı
maddesi uygulamalarına devam edilebilir. Bu yerlerde hak sahipliği,
borçlandırma, yer seçimi, yer belirlenmesi, arsa satışı,
arsa devri ve imar ile diğer işlere ilişkin tüm uygulamalar
Bakanlıkça belirlenen usul ve esaslara göre yürütülür. Bu
fıkranın uygulanması sırasında 6360 sayılı
Kanun, 10/7/2004 tarihli ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi
Kanunu ile 3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanunu ve
diğer kanunların bu Kanuna aykırı hükümleri uygulanmaz.
(2) Bu madde
kapsamındaki taşınmazlardan mera vasfında olanlar,
25/2/1998 tarihli ve 4342 sayılı Mera Kanunu gereğince istenilen
ot bedeli alınmaksızın tahsis amacı
değiştirilerek tapuda Hazine adına tescil edilir ve bu madde
kapsamında değerlendirilir.
Pervin Buldan
(Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
6360
Sayılı Kanunla on üç büyükşehir belediyesi Kurulmuştur.
6447 sayılı Kanun ile de Ordu büyükşehir yapılarak bu
sayı on dörde çıkarılmıştır. Değişiklik
ile farklı kanunlarla yapılan değişikliğin
belirtilmesi ve daha anlaşılır hale getirilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı yasa teklifinin 44. maddesinin sonuna
aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ederiz.
Köy Tüzel
kişiliğine ait olan, ancak mahalleye dönüştüğü için ilçe
veya Büyükşehir belediyelerine geçen taşınmazlar ilgili
Belediyeler tarafından satılamaz."
Ferit Mevlüt Aslanoğlu
(İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon, önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI LÜT Fİ
ELVAN (Karaman) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet, katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Celal Dinçer, İstanbul Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
CELAL DİNÇER
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Saygıdeğer
milletvekilleri, 478 sıra sayılı Kanun Teklifinin 44üncü
maddesi üzerinde CHP Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Her şeyden
önce, Meclisimizin bu şekilde
çalıştırılmasını, teklif ve
tasarıların, inceleme, araştırma fırsatı
verilmeden, doldur boşalt tekniği ile Meclise sevk edilip kanun
hâline getirilmesinin doğru bir yol olmadığını
belirtmek istiyorum. Bu torba kanun teklifi içinde bir maddede 32 farklı
kanunda değişiklik yapılmaktadır hem de birbiriyle hiç
ilgisi olmayan kanunlar. Bir ay önce çıkarılan bir kanun bir ay sonra
değişikliğe uğramaktadır. Muhalefet milletvekillerinin
yaptığı hiçbir öneriyi dikkate almadan yapılan bu tür
değerlendirmeler kanun yapma tekniğine aykırı olduğu
gibi, hukuk devleti anlayışıyla da bağdaşmaz. Bu tutum
yanlıştır. Bu tutumdan, bu yanlıştan mutlaka
dönülmelidir.
Görüşmekte
olduğumuz kanun teklifinin 44üncü maddesi ile 5543 sayılı
İskân Kanununa geçici bir madde eklenmektedir. Eklenen bu madde ile 6360
sayılı Kanunla tüzel kişiliği kaldırılıp
mahalleye dönüştürülen 16.082 köyümüzde bu kanunun 16ncı maddesinin
uygulanmasına devam edileceği belirtilmektedir. Bu ne demektir?
Değerli arkadaşlar, İskân Kanununun amacı göçmenlerin,
göçebelerin, yerleri kamulaştırılanların, millî güvenlik
nedeniyle yapılacak iskân çalışmalarının tanzimini,
nasıl yapılacağını, ne şekilde
değiştirileceğini öngörmektedir yani bu düzenlemeye ilişkin
hükümler içermektedir. Yasada öngörülen değişiklik İskân
Kanununun amaç ve kapsamıyla örtüşmemektedir. Yasa
değişikliğine atıfta bulunan 16ncı madde, kırsal
alandaki fiziksel düzenlemeyi içermektedir. Oysa, daha yakın zamanda
çıkardığımız, bizim bütünşehir dediğimiz
yasa bütün kırsal alanları kent merkezi yaptı, belediye yaptı,
köy alanından çıkardı. Şimdi, siz tekrar, belediye
yaptığınız, köy alanından
çıkardığınız bu alanlarda Köy Yasasıyla ilgili,
köylülerle ilgili, yerleşimle ilgili bir düzenleme yapmak istiyorsunuz.
6360 sayılı Yasa kapsamında değerlendirilen yerleşim
yerleri kırsal alan olarak nitelendiriliyor ise İskân Yasasına
eklenmesi istenen bu geçici madde yersizdir. Kırsal alan, hepimizin
bildiği gibi, üretim etkinlikleri tarıma dayalı olan kırsal
nüfusun yaşadığı ve çalıştığı
alanlardır.
Maddeyle getirilmek
istenen bir başka değişiklik de mera vasfında
olanların Mera Kanunu gereğince ot bedeli alınmaksızın
tahsis amacının değiştirilerek tapuya tescil edilmesidir.
Değerli
arkadaşlar, bu yasanın bu maddesinin altında yatan gerekçe
şudur: Meralar petrol kadar zengin varlıklar olarak
değerlendiriliyor. Dolayısıyla, Bu meraları ranta
nasıl açarız?ın yasal altyapısı
hazırlanıyor. Zaten, bundan önceki
çıkardığınız yasalarla meralarda yasak olan
yapılaşmayı açtınız, şimdi de köy alanından
çıkarıp belediye yaptığınız alanlarda mera
vasfında olan yerlerin tapuya tescilinin, dolayısıyla
yandaşlara aktarılmasının önünü açıyorsunuz. Bu çok
yanlış bir olay, çok yanlış, çok yanlış
yapıyorsunuz. Hayvan yetiştiricilerine büyük darbe vuruyorsunuz bu
yasayla. Esas itibarıyla, imar planı içine alınan meraların
vasfı zaten değişiyor iken böyle bir maddeyi niye
getiriyorsunuz? Siz, oraları mahalle yaptınız, imar planı
içine aldınız. Zaten değişiyor vasıflar ama burada,
sağlam olsun diye, meralarda o komisyonları devreden çıkarmak, meralarda
daha rahat rant elde edebilmek için böyle bir değişiklik
getiriyorsunuz. Meralar üzerinde bu tür tasarruf genişliği,
hayvancılık ile geçimini sağlayan
vatandaşlarımıza çok ağır darbeler vuracaktır,
bunun bilincinde olmanızı istiyorum.
Özellikle yer
değişikliğine uğrayan belediyelerin, mesela -örneğini
veriyorum- Arnavutköy Belediyesi hudutlarında kalan, Çatalcaya
bağlanacak olan Bahşayiş köyünün malları şimdiden
haraç mezat satılmaya başlanmıştır. Bu yasa
çıktıktan sonra da bütün meralar satılacak ve köylümüz,
hayvancılığımız bitirilecektir.
Siz değerli
milletvekillerimizin tarımımıza ve köylümüze büyük zararlar
verecek böyle bir maddeye onay vermeyeceklerini umuyor, hepinize tekrar
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
45inci madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan
Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 45 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay S.
Nevzat Korkmaz
Konya Manisa Isparta
Alim Işık Mehmet Erdoğan Mehmet Günal
Kütahya Muğla Antalya
Mehmet Şandır
Mersin
MADDE 45- 5543
sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ
MADDE 7- (1) Mülga 2510 sayılı Kanun hükümlerine göre Sarıkeçili
göçebe grubuna mensup oldukları gerekçesiyle ve tarım
dışı olarak Karaman ilinde iskân edilip, kendilerine
taşınmaz verilen ailelerden, evlenmek suretiyle ayrılanlar ile
sonradan doğup göçebelik ile ilgili şartları haiz olanlardan,
12/1/2009 tarihinde yapılan iskân duyurusu neticesinde hak sahibi olarak
kabul edilen aileler, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren
doksan gün içinde müracaat etmeleri hâlinde bu Kanun kapsamında hak sahibi
olarak kabul edilebilirler.
(2) Birinci fıkra dışında kalan
ve mülga 2510 sayılı Kanun ile bu Kanun hükümlerine göre hak sahibi
olarak belirlenmesine rağmen en az on yıl içinde kendilerine
taşınmaz verilemeyen ailelerden, evlenmek suretiyle ayrılanlar
ile sonradan bu Kanunda belirtilen hak sahipliği şartlarını
haiz oldukları anlaşılanlar, bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde müracaat etmeleri hâlinde
hak sahibi olarak kabul edilebilirler.
(3) Mülga 2510 sayılı Kanuna göre hak
sahibi olanların hak sahiplikleri herhangi bir koşul
aranmaksızın bu Kanuna göre devam eder."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Ali Öz konuşacak efendim.
BAŞKAN Önerge
üzerinde söz isteyen Ali Öz, Mersin Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
ALİ ÖZ
(Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 478 sıra sayılı kanunun
45inci maddesinde verdiğimiz önerge üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Sarıkeçililer Anadolunun önemli Yörük boylarından biridir. Ancak,
modernleşmeyle birlikte giderek yaşam alanları daralan
Sarıkeçililer binlerce yıllık kültürlerini sürdürmekte
zorlanmaktadırlar. Kış aylarını Akdenizde Mersin
sahillerinde, özellikle Erdemli, Aydıncık ve Silifkede, yaz
aylarını ise Konya ve Karamanın yaylalarında geçiren bu
göçebe topluluk bürokratik engeller ve çeşitli baskılara
karşın göçerek yaşamayı sürdürmektedirler.
Sarıkeçililer
yaşayan bir kültürdür ve seyyar müzedir. Yörük sosyal hayatı, sadece
belgeseller ve kültür tespit edici film ve video kayıtlarla
korunamayacaktır. Bu kültürü arşivleme yerine, yaşanan bir hayat
tarzı olarak devam ettirebilmeleri için gerekli
çalışmaların yapılması daha gerçekçi olacaktır.
Yörük oba ve
oymaklarının her birinden belirli bir sayıda çadıra
göçerlik konusunda imtiyaz tanınmalıdır ki bu aşiret ve
oymak isimleriyle beraber cisimleri de varlıklarını devam
ettirebilsinler.
Her coğrafi
bölgedeki Yörükler, yaz ve kış göç zamanlarında, yerli ve yabancı
turizme katkı sağlamak amacıyla tur ekiplerine açık
olmalı ve yaklaşık üç beş konaklık mesafeye kadar, yerli
ve yabancı turistler onlarla birlikte olabilmelidir. Yörük
çadırları ziyaretçilere ev sahipliği yapabilecekleri
şekilde düzenlenmelidir.
Orman
işletmeleri veya özel kişiler tarafından yapılan eski göç
yolları, işaret taşları gibi duran mezarlıklara
bakılarak yeniden ulaşıma açılmalıdır. Hayvan
sürüleri asfalttan uzakta, güvenli bir şekilde seyahat ettirilmelidir.
Yörük, hayvanını motorlu vasıtalarla taşıyarak ani
iklim değişikliği sebebiyle kaybetmemelidir.
Göçerlik gerçekten
zor bir hayattır. Buna rağmen, bir Yörük ailesi bu kültür
mirasımızı devam ettirmek istiyorsa devlet tarafından Turizm
Teşvik Fonu gibi bir kaynaktan teşvik ve kredi imkânları
verilmelidir. Ayrıca, yayla ve kışlak yerlerinde yurtluklar
tahsis edilmelidir ve bu yurtluklardan -her ne ad altında olursa olsun-
kira alınmamalıdır.
Yirmi dört saat
uyanık olan Yörüklere sınırlı bölgelerde orman muhafaza
sorumluluğu verilmelidir. Zira, Yörük çadırının yakın
çevresinde orman yangını olduğu görülmemiştir.
Yaşayan kültür
varlığı olarak nesli tükenmekte olan canlılar nasıl
korunmaya alınıyorlarsa Yörüklerin bizzat kendileri bu anlamda
korunmaya alınmalı ve onların kendilerine özel keçi türleri ve
develeri de koruma altına alınmalıdır.
Sarıkeçililerin
eğitim konusundaki sıkıntıları da giderilmelidir.
Okulları mobil okul olmalıdır çünkü çocuklar, gezi
esnasında seyyar okula gidip iki ay sonra da yerleşik okullara
geçtiği zaman uyum sorunu yaşamaktadır. Eğitimle ilgili
sorunlarını gidermek konusunda, yaz okulları açarak,
taşımalı eğitim ve nöbetleşe eğitimle de sorunun
giderilmesi sağlanmalıdır.
Tüm göçerler,
yıllardır, yarı yerleşik iskân edilmek ve insanca
yaşayacak şartlara sahip olmak için uğraş vermektedirler.
Orta Toroslarda, özellikle Konya Güneysınır gibi tarım ve
hayvancılıkta gelişen bir alanda iskân hakkı
tanınmalıdır.
Sağlıkla
ilgili sorunlarının giderilmesinde, her gün gezici sağlık
ekiplerinin belirli periyotlarla Yörükleri ziyaret etmesi ve bu
ihtiyaçlarının giderilmesi sağlanmalıdır.
Sarıkeçililerin gerçi bu talebi kısmen tamamlanmış gibi
görünmektedir.
Sarıkeçililer,
2006 yılında Dünya Kültür Mirası başvurusunda
bulunmuşlardır. Bu başvurunun değerlendirilerek
hızlandırılması yönünde girişimler yapılması
gereklidir.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu olarak bu yasa maddesini desteklediğimizi ifade ediyor, yeni
açılan üniversitede Yörük Türkmen enstitüsü kurularak Yörüklerin
kültürlerini gelecek nesillere aktarmak için, onların mânilerini,
giysilerini, enstrümanlarını yaşatmak için gayret gösterilmesi
gerektiğine inanıyoruz.
Yörüklerin önemli
sorunu olan iskân konusunda, özellikle Parlamentoda, bu torba yasa içerisine
maddenin eklenmesinde emeği geçen Plan ve Bütçe Komisyonu
Başkanına, Konya milletvekilimize ve eski Millî Eğitim
Bakanımıza da teşekkür ediyorum ancak bu eksikliği
diğer ifadelerle de
Özellikle, bir üniversite çatısı
altında kurulacak olan Yörük Türkmen enstitüsünün kurulmasının
mutlaka gayret gösterilerek kurulması gerektiğine inanıyor,
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Ali Bey, Lütfi Elvan Bey de var.
ALİM IŞIK
(Kütahya) Sayın Başkanım, karar yeter sayısı
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.54
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 132nci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
478 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 45inci maddesi üzerinde Mersin Milletvekili
Ali Öz ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar
yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi
yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul
edilmemiştir.
Teklifin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
45inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
46ncı madde
üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı yasa teklifinin 46. maddesinin Geçici-6
maddesindeki % 23lük oranın %25 olarak değiştirilmesini arz
ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Kadir Gökmen Öğüt Dilek Akagün Yılmaz
İstanbul İstanbul Uşak
Bülent
Kuşoğlu Müslim Sarı Gürkut Acar Engin Özkoç
Ankara İstanbul Antalya Sakarya
Mahmut
Tanal
İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan
Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778)nın 46ncı
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay S. Nevzat Korkmaz
Konya Manisa Isparta
Alim Işık Mehmet Günal Mehmet Erdoğan
Kütahya Antalya Muğla
Mehmet
Şandır Kemalettin
Yılmaz
Mersin
Afyonkarahisar
MADDE 46-14/3/2007
tarihli ve 5602 sayılı Şans Oyunları Hasılatından
Alınan Vergi, Fon ve Payların Düzenlenmesi Hakkında Kanuna
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ
MADDE 6 - (1) İlgili kurum ve kuruluşlardan 6132 sayılı
Kanun uyarınca şans oyunları tertip edenler (Türkiye Jokey
Kulübü) için bu maddenin yayımı tarihinden evvel Maliye
Bakanlığı tarafından yapılan incelemeler sonucunda
tahakkuk ettirilen kamu payı borçları ödeninceye kadar 5 inci maddede
düzenlenen yatırım ve işletme giderleri üst
sınırı %33 olarak uygulanır. Bu dönem içinde, anılan
kamu payı borçları nedeniyle yapılan ödemeler hesaplanan kamu
payından mahsup edilir."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Komisyonda Teklifle
ilgili sağlıklı ve verimli bir görüşme
yapılamamıştır. Komisyon görüşmeleri boyunca hangi
düzenlemelerin ne amaçla ve hangi gerekçeyle yapıldığı
konusunda bilinmez bir tavır sergilemiştir. 71 adet kanun ve kanun
hükmünde kararnamede 142 maddelik değişiklikler yapılmasına
rağmen; vatandaşlarımızın yaşadığı
sorunlara çözüm getirecek konuları bir-iki husus dışında
bulmak mümkün değildir. Kanun Teklifi kamu personelinin hukuki ve mali
statüsüne ilişkin çok sınırlı değişiklikler
getirmektedir. Dolayısıyla bu düzenlemede beklentiler
karşılığını bulmamış, umutlar hayal
kırıklığına dönüşmüştür.
Kamuda
sağlıklı ve tutarlı bir personel politikası
uygulanmamaktadır. Personel Rejimi nesnellikten
uzaklaştırılmış, istihdam rejimi bozulmuştur. 657
sayılı Kanun, geçici işlerin ifası için istisnai hallere
münhasır olmak üzere sözleşmeli ve geçici personel
istihdamını mümkün kılmıştır. AKP döneminde bu istisnai
uygulamalar asıl istihdam şeklinin önüne geçmiştir. Ayrıca,
AKP döneminde sözleşmeli ve vekil olarak işe alınanlar, daha
önce çıkarılan kanunlar ile memur kadrolarına
alınmış, ancak tekrar sözleşmeli ve vekil atama
yapılmasına devam edilmiş, şimdi de bunlardan
bazıları tekrar memur kadrolarına alınmaktadır.
Bu yanlış
uygulamalar ile birlikte, birçok mağduriyet ortaya
çıkmıştır. En büyük mağduriyet ise bu istisnai
yollarla iş bulamayan işsiz gençlerimizdir. Bunlar girdiği
merkezi sınavı kazanıp ataması yapılamayan, bir türlü
sıra gelemeyen ve sıra gelmeden de kadroları istisnai yollarla
doldurulan milyonlarca işsiz vatandaşlarımızdır.
Hükümetin bu yanlışı, bu haksızlığı derhal
durdurması gerekir.
Bu Kanun Teklifi ile kamu
kurumlarında çalışan 4/B'liler, 4924 sayılı Kanuna
tabi sözleşmeliler ve mahalli idarelerde çalışan
sözleşmeliler ile vekil imam, vekil müezzin ve vekil Kur'an kursu
öğreticilerinden şartları uyanlar memur kadrolarına
atanmaktadır. Ancak, memur kadrosu verilen sözleşmeli personel ve vekiller
arasında; Özel kanunları hükümleri çerçevesinde görev yapan
sözleşmeli personel yoktur. Mağduriyeti en derinden yaşayan
4/C'liler yoktur. Rehber ve usta öğreticileri bu düzenleme
kapsamına alınmamıştır. Aile
sağlığı çalışanları yoktur. Vekil ebe-hemşireler
yoktur. Ücretli öğretmenler yoktur.
AKP Hükümeti
tarafından yapılan ayrımcı ve adaletsiz uygulamaları
saymakla bitmez. Bu Teklifte öğretmenler ve atanamayan öğretmenler
yoktur. Bu düzenlemede polislerimiz yoktur. Kamu işçilerinin naklen
atanabilmeleri konusu yoktur. Taşeron işçileriyle ilgili hiçbir
düzenleme yoktur. Geçici ve mevsimlik işçiler yine göz ardı
edilmektedir. Bu Teklifte emeklilikte yaşa takılanlar yoktur.
Muhtarlarımız yoktur. Bu Kanun Teklifinde şehit aileleri ve
gaziler ile engelliler ve yaşlılarla ilgili bir düzenleme yoktur.
Peki bu Kanun
Teklifinde neler vardır. Mera, yaylak ve kışlakların
yapılaşmaya açılması var. Köy meralarının
köylünün elinden alınarak hazineye devredilmesi, imar yetkisinin
belediyelerden alınması ve satış yetkisi var. Gerçeğe
aykırı, usulsüz veya sahte belgeler nedeniyle verilmeyen
desteklemelerin ödenmesi var. Kamulaştırılan
taşınmazlarla ilgili vatandaşın hak arama hürriyetini
engellenmesi ve yargıya müdahale var ÖSYM sınavlarına ait soru
ve cevaplarla ilgili bilgi edinme hakkının engellenmesi var.
Sermayesindeki kamu payı doğrudan veya dolaylı olarak % 50'den
az olan şirketler Sayıştay denetimi dışına
çıkarılması vardır. İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanununun uygulamasının
geciktirilmesi, sertifikasını almış kişilerin
mağdur edilmesi var. Sürücü belgeleri için 24 milyon
vatandaşımızdan 101 lira belge parası alınması
var.
Dolayısıyla
yapılan düzenlemeler; kamu yönetiminin iyileştirilmesi ve
çalışanların sorunlarına çözüm getirilmesi yerine; kamu
arazileri nasıl talan edilebilir, kadrolaşma nasıl
sağlanabilir, usulsüzlük ve yolsuzluklar nasıl affedilebilir,
denetimden ve yargıdan nasıl kaçınılabilir mahiyetini
taşımaktadır.
Teklifin tümüyle
gözden geçirilmesi ve bu maddede düzeltme ihtiyacı bulunmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı yasa teklifinin 46. maddesinin Geçici-6
maddesindeki %23lük oranın %25 olarak değiştirilmesini arz
ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu
(İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) Katılamıyoruz
Başkanım.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Dilek Akagün Yılmaz, Uşak Milletvekili.
(CHP sıralarından alkışlar)
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
sizleri saygıyla selamlıyorum.
478 sıra
sayılı Tasarının 46ncı maddesi üzerine vermiş
olduğumuz önerge üzerine konuşmak için söz aldım.
Öncelikle,
konuşmama başlamadan önce Kamer Gençe verilmiş olan üç oturum
katılmama kararını onaylamadığımı, bunun
kabul edilemez olduğunu belirtmek isterim. Çünkü, böylesine bir
eleştiriyi bile kabul edemeyerek muhalefetin neler söyleyeceğine, nasıl
muhalefet yapacağına sizler karar verecek oluyorsunuz ve muhalefet
yapmamızı engellemeye çalışıyorsunuz, Meclis
kürsüsünden dahi söz söylememizi engellemeye çalışıyorsunuz. Bu
nedenle, alınan kararın kabul edilemez olduğunu belirtmek
istiyorum.
Bunun yanında,
bu madde, 46ncı madde Türkiye Jokey Kulübünün borçlarının
yapılandırılmasına ilişkin bir madde. Türkiye Jokey
Kulübünün bu kadar çok borcu nasıl birikti ve böyle bir
yapılandırma için bu madde konuldu onu anlayabilmiş
değilim. Neden şimdiye kadar ödenmedi ya da neden ödenmesi
sağlanmadı ya da devlet neden zarara uğratıldı? Tabii,
bunları bu kanunun gerekçesinde bulabilmek mümkün olmadığı
için böylesine bir yapılandırma kararı verilmiş. Bu, tabii
ki Sayın Meclisin takdirine aittir.
Ancak, ben şu
konuda konuşmak istiyorum: Özellikle, Uşaktan gelen, belediyede
geçici işçi statüsünde çalışan üniversite mezunu veterinerler,
mühendisler ve avukatların bizden bir talebi vardı. Hepinize
gelmiştir mutlaka bu arkadaşlarımız. 16 bin civarında,
belediyelerde geçici işçi statüsünde çalışan insanın
talepleri vardı, kadroya geçmek istiyorlardı. Bu kişiler en
azından on beş yıldır belediyelerde ve özel idarelerde ve
bağlı kuruluşlarda çalışıyorlar. Bu
insanların çalışması sonucunda, belediyelerin pek çok
yükünü ya da özel idarelerin pek çok yükünü bu insanların çektiğini hepimiz
biliyoruz. Bunlar müdür yetkisiyle dahi donatılmış durumdalar,
pek çok sorumluluğu bunlar üstleniyorlar, belediyelerde bunlar
çalışmaları yürütüyorlar ama ne yazık ki bunlar kadroya
alınmıyorlar. Hepsinin aklına şu geliyor, bizim de
geldiği gibi: On üç yıl önce, on beş yıl önce işe
alınmış olan bu fakülte mezunu teknik elemanlar sizlerin
döneminde alınmadığı için yandaş konumunda
değiller, AKP kadrosu konumunda değiller; zannederim, o nedenle
kadroya geçirilmiyorlar. Ama, 25/6/2013 tarihi itibarıyla belediyelerde
sözleşmeli çalışıp da bir gün sözleşmeli
çalışan kişiler yine kadroya geçiriliyorlar ve bunların
sayısının 96 bin civarında olduğu belirtiliyor. 96 bin
kadroyu siz kendi insanlarınıza ayırmış gibi
oluyorsunuz, böyle bir algı doğuyor. Ha, bunların içinde mutlaka
hak edenler de vardır ama bir gün çalışan ile on beş
yıl çalışan arasında bir farkın gözetilmesi gerekmiyor
mu? Bu konuda sizlerin vicdanınız hiç mi yanmıyor?
Bunun yanında,
310 bin atanamayan öğretmenin olduğu belirtiliyor. 310 bin atanamayan
öğretmen
Bunlar hâlen daha atanmıyor ama bir gün sözleşmeli
çalışan kişi devlet memuru olarak atanıyor. Onun
yanında, KPSS sınavlarına girmiş, atama bekleyen insanlar,
yerleştirme bekleyen insanlar yine atanamıyorlar ama bir gün
çalışmış kişi, sizin döneminizde
alınmış kişi, bunların hemen ataması
yapılabiliyor. Bunun yanında 4/Cli geçici personelin de yine
ataması yapılmıyor. Taşeron işçilerle ilgili en ufak
bir düzenleme yapılmadı. Geçenlerde Bakan bir açıklama
yapmıştı, Karayollarıyla ilgili bir dava
açılmış, Karayollarındaki taşeron işçilerle
ilgili, Onların da asli kadroya alınması gerektiği
konusunda çalışma yapıyoruz. dedi. Bütün Karayolları
işçileri ve taşeron işçiler umutla buraya bakıyorlar -her
gün bize de telefon geliyor, mutlaka sizlere de telefon geliyordur- ama o
konuda da bir düzenleme yapmıyorsunuz.
Böylesi
eşitsizlikleri ve eşitlik ilkesine aykırı olan bu durumu
nasıl açıklayacaksınız seçim bölgenize gittiğinizde
ben gerçekten anlayamıyorum. O insanların yüzüne nasıl
bakacaksınız, atanamayan öğretmenlerin, intihar eden
kişilerin ailelerinin yüzüne nasıl bakacaksınız? On
beş yıldır belediyelere, özel idarelere emek vermiş o
insanların yüzüne nasıl bakacaksınız, nasıl
açıklayacaksınız, ben bunu anlayamıyorum.
Bizim vermiş
olduğumuz bütün önergelerimizi sizler kabul etmediniz ama bu işin
vebali sizdedir; bunu açıklayabileceğinizi sanmıyorum. Bundan
çok ciddi bir şekilde yarar umuyorsunuz ama
alamadığınız, kadroya alınamayan ve haksızlığa
uğrayan kişilerin de çok ciddi anlamda tepkilerine neden
olacaksınız ve bunlar size oy olarak dönmeyecek, oylarını
vermeyecekler sizlere haksızlığa uğradıkları
için. Bu bile sizi kurtaramayacak.
Teşekkür
ederim, sağ olun.(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
47nci madde
üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve
47. maddesindeki halinde ibaresinden sonraki ibarelerin metinden
çıkarılmasını ve bu kanun kapsamında gerekli
tedbirleri almak üzere tesbitlerini derhal ve yazılı olarak
Başkanlığa bildirirler. ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz Ferit Mevlüt Aslanoğlu Bülent Kuşoğlu
Uşak İstanbul Ankara
Celal Dinçer Haluk Ahmet Gümüş
İstanbul Balıkesir
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 47 inci maddesinin ikinci paragrafında yer alan
alabilirler. Erişimin engellenmesi kararları uygulanmak üzere
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığına gönderilir.
ibaresinin alınması için başvuruda bulunurlar. Erişimin
engellenmesi kararı hakkında bu maddenin ikinci
fıkrasındaki usul uygulanır. Şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Adil Zozani Sırrı
Sakık
Iğdır Hakkâri Muş
Abdullah Levent Tüzel Nazmi Gür İbrahim
Binici
İstanbul Van Şanlıurfa
Hasip Kaplan Sebahat Tuncel
Şırnak İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan
Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 47 nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Mehmet Günal
Konya Manisa Antalya
Alim Işık S. Nevzat Korkmaz Mehmet Erdoğan
Kütahya Isparta Muğla
MADDE 47- 4/5/2007
tarihli ve 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan
Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen
Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunun 8 inci maddesine
aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"(14)
14/3/2007 tarihli ve 5602 sayılı Şans Oyunları
Hasılatından Alınan Vergi, Fon ve Payların Düzenlenmesi
Hakkında Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (ç)
bendinde tanımlanan kurum ve kuruluşlar, kendi görev alanına
giren suçların internet ortamında işlendiğini tespit
etmeleri hâlinde, bu yayınlarla ilgili olarak erişimin engellenmesi
kararı alabilirler. Alınan erişimin engellenmesi kararları
uygulanmak üzere Telekomünikasyon İletişim
Başkanlığına gönderilir."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Alim Işık, Kütahya Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK
(Kütahya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 47nci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz
değişiklik önergesi hakkında söz aldım. Bu vesileyle yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu madde, 5651 sayılı İnternet Ortamında
Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla
İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunun 8inci
maddesine yeni bir fıkra eklenmesini öngörüyor. Bahsettiğim kanunun
8inci maddesi Erişimin engellenmesi kararı ve yerine getirilmesi
başlıklı bir madde olup erişimin engellenmesine yol açan
suçları sıralamış. Bunu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Erişimin engellenmesine yol açacak suçlar: 5237 sayılı Türk Ceza
Kanununda yer alan; intihara yönlendirme, çocukların cinsel
istismarı, uyuşturucu veya uyarıcı madde
kullanılmasını kolaylaştırma, sağlık için
tehlikeli madde temini, müstehcenlik, fuhuş, kumar oynanması için yer
ve imkân sağlama. Ayrıca, 5816
sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında
Kanunda yer alan suçlar olarak sıralanmış.
Şimdi, bu
tasarıda, buraya bir ilave getiriliyor. Bu da Şans Oyunları
Hasılatından Alınan Vergi, Fon ve Payların Düzenlenmesi
Hakkında Kanunun ilgili maddesindeki kurullara, kurumlara yetki veren ve
bu amaçla İnternet ortamında erişimi öngören bir fıkra.
Bir tarafta kanunun
özündeki mantık toplumun korunmasını amaçlarken bu ilave edilen
fıkra ile şans oyunlarının da burada zikredilmesi -herhâlde
diye düşünüyoruz, inşallah öyle değildir- ticari rekabette
birilerinin önünü kesmeyi amaçlayan bir maddedir. Bu alanda oluşabilecek
haksızlıkların önlenmesi adına bu konunun bu şekliyle
değerlendirilmesinin doğru olacağını ve en
azından, maddenin mevcut hâlindeki belirsizliğin giderilmesi
amacıyla, verilmiş olan engelleme kararlarının ilgili
iletişim başkanlığına gönderilmesiyle ilgili bir
düzenlemeyi öngördük. Bir kelime ilave ettik ama o kelime bile çok görülüyor.
Yaptığınız her şey ne kadar doğru olursa olsun,
eğer muhalefetten geliyorsa demek ki iktidar açısından çok bir
anlamı olmadığı bu önergede görülüyor.
Değerli milletvekilleri, bu vesileyle, Sayın
Başbakan Yardımcısının Hükûmet adına burada
oturmasını da fırsat bilerek, bu torba tasarıda daha önce
yer alan ama ne hikmetse, Genel Kurula herhangi bir açıklamada bulunmadan,
bir gece yarısı önergesiyle tasarıdan çıkarılan vekil
imam-hatipler ve diğer bazı sözleşmelilerle ilgili konuyu bir
kez daha yüce Meclisin bilgilerine sunmak istiyorum.
Sayın Bakanım, şu anda 96.500
civarında verilmiş olan kadroya kimleri hangi kriterleri kullanarak
seçtiğiniz konusunda hiçbirimizin bilgisi yok. Soruyorum ben: 180 bin
dolayındaki sözleşmeli personelden bu 96.500 kişi nasıl
seçildi? Dün Sayın Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınça da bu anlamda bir soru sorduk ama o suçüstü yakalanmanın
telaşıyla, soruyu bile anlamadan başka suçlamada bulundu. Tabii
ki onu kendisinin olduğu bir ortamda tekrar gündeme getireceğim.
Şimdi size de soruyorum: Bu 96.500 kişiyi seçerken hangi kriterleri
dikkate aldık? Biraz önce Sayın Dilek Hanım gündeme getirdi; on
beş yıllık emek veren var, bir günlük sözleşmeli var. Yani
bu on beş yılın hiç mi değeri yok? Son bir yılda
Türkiye'nin içinde bulunduğu ortamın gereği olarak birilerine
verilen sözlerin burada yasayla yerine getirilmesi amaçlanıyorsa bunu bu
aziz millet asla yutmayacak ve affetmeyecektir. Biz bu 96.500 kişinin
dökümünü isteyeceğiz sizden. Kim, ne kadar çalıştı, hak
etti; kime bu kadrolar hangi amaçla verildi, onu zaman gösterecek.
Diğer taraftan, fahri imamlarla ilgili talepte
bulunduk. Bu insanların emeği var. Vekil etmişsiniz, fahri görev
vermişsiniz, inanmışsınız, milletin önüne bunları
imam olarak atamışsınız ama şimdi imama kadro yok, bir
günlük geçici işçi ama bir yerlerden talimat geldiği için geliyor
kadro alıyor. Bunu kabullenmek mümkün değil.
Yine, Köylere Hizmet Götürme Birliği bünyesinde
çalışan personelin de bu haktan yararlandırılması
gerekiyor.
4/C ve taşeron işçilerin sorunları
defalarca dile getirildi, getirmeye devam edeceğiz.
Önergemize desteğinizi bekliyor, saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan, karar
yeter sayısı
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunacağım, karar
yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.28
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.36
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 132nci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
478 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 47nci maddesi üzerinde Kütahya Milletvekili
Alim Işık ve arkadaşlarının önergesinde karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi,
önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım. Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Teklifin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 47 inci maddesinin ikinci paragrafında yer alan
alabilirler. Erişimin engellenmesi kararları uygulanmak üzere
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığına
gönderilir. ibaresinin alınması için başvuruda bulunurlar.
Erişimin engellenmesi kararı hakkında bu maddenin ikinci
fıkrasındaki usul uygulanır. şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) Katılamıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Sebahat Tuncel, İstanbul Milletvekili. (BDP
sıralarından alkışlar)
SEBAHAT TUNCEL
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Gerçi,
verdiğimiz önergeler ne yazık ki burada çok dikkate
alınmıyor iktidarın çoğunluğu nedeniyle ama yine de
biz buraya bir not düşmeyi, kendi durduğumuz noktayı,
bakış açımızı ifade etmeyi bir görev biliyoruz.
Değerli
milletvekilleri, madde üzerinde görüşmeye geçmeden önce -Sayın İçişleri Bakanı
da burada oturuyor- özellikle İstanbulu ilgilendiren bir konuya
ilişkin görüşlerimi ifade etmek istiyorum. Biliyorsunuz, çok uzun
süredir, İstanbuldaki Gezi Parkı direnişi nedeniyle Türkiye'de
çok ciddi sorunlar yaşanıyor. Bir yandan, özellikle İstanbul
Valiliğinin yasakçı uygulaması ciddi anlamda sorunların da
kaynağı. Daha çok kaynağı, Taksime çıkan,
eşitlik, özgürlük isteyen, ekolojik bir yaşam isteyen, oradaki Gezi
Parkının yıkılmasını isteyenler değil, tam
tersi bir durum oluyor.
Bugün akşam,
Taksim Dayanışması, bu yargı kararının
halkın lehine sonuçlanması nedeniyle Gezi Parkının
açılması konusunda bir eylem çağrısında
bulunmuştu. Valilik de bugün itibarıyla, yarın parkın
açılacağı duyurusu yapmasına rağmen, şimdi
basından okuduğumuz kadarıyla, bugün akşam Taksimi halka
kapatmış, yasaklamış durumda. Bu, başka bir
sıkıntıya neden olacak. Biz, burada -Sayın Bakan
buradayken- bu iş sıkıntıya dönüşmeden Taksimin halka
açılması ve Gezi Parkı direnişçilerinin bugün orada
olmasının sorun çıkmadan sağlanması gerektiğini
düşünüyoruz. Aksi takdirde, bu inatlaşmayla başka bir noktaya
gidilmez.
Sonuç
itibarıyla, bu çağrıya uyacak olanlar Taksim Meydanında
olacaklar. Taksim Meydanının politik kimliği nedeniyle,
iktidar, aslında uzun süredir Taksim Meydanını toplumsal
muhalefete kapatmaya çalışıyor; bu, yaklaşımlardan
birisi. Bunu ifade etmek isterim.
Değerli
milletvekilleri, biz, aslında bu değişiklik önergesiyle bir
şeyin altını çizmek istiyoruz: Düşünce, ifade ve örgütlenme
özgürlüğünün anayasal güvencede olduğu ve bunun yasaklarla ortadan
kaldırılmaması gerektiğini, yapılan düzenlemelerin
daha çok özgürlükler üzerinden yapılması gerektiğini ifade etmek
istiyoruz. Bu, demokrasinin de, özgürlüklerin de temel noktalarından
birisidir. Biraz önce söylediğimiz Gezi meselesi de böyle. Aslında
demokrasiye tahammül, farklı görüş ve önerilere tahammül,
başkalarının başka düşünebileceğini ve bu konuda
işte eylem, örgütlenme yapabileceğini, yapması gerektiğini,
bunu basın yoluyla da yapabilir, bunu kabul etmek gerekir. Aksi takdirde,
gerçekten demokrasinin alanını daraltması o zaman şiddete
alan sunuyor ve biz bu manzaralarla karşılaşmak durumunda
kalıyoruz. Bu açıdan, özellikle basın özgürlüğü meselesinde
Türkiyenin ne yazık ki karnesi çok da iyi değil. Aslında her
geçen günde, her geçen yılda biraz daha geriye gidiyor. Basın
Özgürlüğü Raporunda, 2002de Türkiye 55 puanla 117nci
sıradaydı, bu yıl ise 56 puanla 120nci sıraya geriledi
yani bu çok ciddi bir sorun ve Türkiyede hâlâ basın emekçileri
cezaevinde, özellikle KCK adı altında yürütülen siyasi
soykırım operasyonlarında Kürt gazetecilere ki Kürt gazetecilere
yönelik baskı bugünün manzarası değil, aslında cumhuriyetin
kuruluşundan bugüne bir şekilde muhalif basına yönelik, Kürt
basınına yönelik bir baskılama durumu var; işte
gözaltı, taciz, hatta birçoğunun yaşamına mal oldu. Birçok
Kürt gazeteci öldü, gazete binaları bombalandı, bunları da
yaşadığımız dönemler oldu. Tutuklu Gazeteciler
Dayanışma Platformunun verdiği bilgilere göre, hâlâ şu
anda 67 gazeteci cezaevinde bulunuyor yani bu Türkiyedeki basın
özgürlüğü açısından çok ciddi bir sorun ve bunun bir an önce
giderilmesi gerekiyor. Basını özgür olmayan bir toplumun özgür
olması mümkün değil, basınınız özgür değilse siz
haber alma hakkından yoksun oluyorsunuz, haber alma hakkınız
yoksa da birilerinin size ifade ettiği gibi toplumu yorumlamak zorunda
kalıyorsunuz. Bu, kabul edilebilir bir durum değil.
Tabii, sadece
Türkiye açısından bu Kürt basınına yönelik baskı söz
konusu değil. Türkiyenin, özellikle AKP iktidarının
baskısıyla Danimarkada Roj TVnin, Nûçe TVnin ve MMSnin
kapatılması meselesi de bu bağlamda yani sadece Türkiye
sınırları içinde değil, uluslararası düzeyde de Kürt
halkının sesi olan, kulağı olan, Kürt halkının
haber alma hakkını
İşte, Roboskide yaşananları
bütün dünyaya, Türkiye kamuoyuna ilk duyuran televizyonların
kapatılması meselesi de bu bağlamda bakılan bir durum.
Bunun kabul edilmemesi gerektiğini ve demokrasi, insan hakları,
özgürlükler açısından ciddi bir sorun olduğunun bir kez daha
altını çizmek istiyoruz ve özgürlükler genişletilmelidir,
yasaklanmamalıdır. Yine, İnternet yoluyla da yapılan bu
yasaklar özgürlükler temelinde genişletilmeli diyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve
47. maddesindeki halinde ibaresinden sonraki ibarelerin metinden
çıkarılmasını ve bu kanun kapsamında gerekli
tedbirleri almak üzere tesbitlerini derhal ve yazılı olarak
Başkanlığa bildirirler. ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Dilek
Akagün Yılmaz (Uşak) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Dilek Akagün Yılmaz, Uşak Milletvekili.
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. 478 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 47nci maddesinde vermiş olduğumuz
değişiklik önergesi üzerinde konuşacağım.
Bu vermiş
olduğumuz önerge ve değişiklik aslında şunu içeriyor:
İnternet ortamında işlenen suçlarla ilgili 5651 sayılı
Yasada bir değişiklik öngörülüyor. Deniyor ki bu yasada, biraz önce
aslında Alim Bey de söyledi: İnternet ortamında işlenen
suçlar varsa, bunların öncelikle hâkim, mahkeme, savcılık ve çok
özel durumlarda, müstehcenlik ve çocuk istismarı gibi durumlarda TİB
başkanlığı yani Telekomünikasyon
Başkanlığı tarafından erişimin engellenebilmesi
söz konusu oluyor ama yapılmak istenen bu değişiklikle
aslında çok aykırı, yasanın ruhuna da aykırı bir
değişiklik yapılmak isteniyor. Şans oyunlarını
düzenleyen, örneğin Millî Piyango, örneğin Jokey Kulübü gibi
kurumların ve kuruluşların İnternet erişimini
yasaklama kararını kendi başına alması hakkı
veriliyor ve bunu da uygulaması için TİBe bildirilmesi
değişikliği yapılmak isteniyor ama her kurumun kendi
alanıyla ilgili konularda erişim kararını, erişimin
engellenmesi kararını vermesini eğer getirirseniz siz, o zaman
bu işin altından kalkılmaz. Bu işin uzmanları
vardır, bir.
Telekomünikasyon
Başkanlığına zaten özel durumlarda bu konuda yetki
verilmiş, onun dışında mahkemelere ve
savcılıklara verilmiş, o zaman kurumların kendi kendilerine
böyle karar verme yetkileri olmaz. Yani, böylesi bir
değişikliğin yapılmaması gerekiyor. Alt komisyon metni
çok daha düzgün, 39uncu maddede Tespit ettiği takdirde bir suç kendi
alanıyla ilgili, örneğin izinsiz kumar oynanmasına ilişkin
bir olayı fark ettiğinde başkanlığa bildirir.
denmiş. Alt komisyon metni böyleyken, nasıl olduysa üst komisyonda,
ana komisyonda o hâle dönüştürülmüş. Bu madde bu hâliyle gerçekten
sakıncalı. Bunun yolu açılırsa, o zaman her kuruma, her
özel şirkete, kendisiyle ilgili bir alan olduğu iddia edilerek keyfî
bir şekilde İnternet erişimini engelleme kararını alma
yetkisi verilir ki, bu olabilecek bir şey değildir. O nedenle
önergemizi desteklemenizi ve alt komisyonun yaptığı şekilde
bir düzenlemenin yapılması gerektiğini ben sizlerden talep
ediyorum.
Bunun yanında,
İnternet ortamında işlenen suçlarla ilgili aslında bizim
Meclisin şu anda gündeminde olan ama ne yazık ki Genel Kurula
indirilmeyen 380 sıra sayılı Sanal Ortamda İşlenen
Suçlar Sözleşmesi var. Bu uluslararası sözleşmeyi biz
yanılmıyorsam 2010 yılında imzalamışız ama
Meclisimizden geçirmediğimiz için bir iç hukuk kuralı hâline
gelmemiş. Nedir bu sanal suçlar, siber suçlarla ilgili düzenleme? Bu,
evrensel anlamda bilgisayar ortamında ya da İnternet ortamında
işlenen suçların belli bir şekilde düzene girmesini
sağlamaya çalışıyor ve uluslararası bir de etkinlik
kazandırmaya çalışıyor. Neyi öneriyor buradaki bu
şeyler? Özellikle yasa dışı bir şekilde bilgisayara
müdahaleyi engelliyor. Bilgisayar verilerine müdahaleyi engelliyor. Bilgisayar
bağlantılı sahtecilik suçlarını engelliyor. Depolanan
bilgisayar verisinin korunmasını ve bu bilgisayar verilerinin saklanmasını,
aranmasını, bunları düzenliyor. Bu konuda hukukumuzda çok ciddi
boşluk var. Bu boşluk nerede anlaşıldı? Balyoz,
Ergenekon ve İzmir casusluk davası, Oda TV gibi davalarda
bilgisayarlara özellikle dışarıdan bazı bilgilerin enjekte
edildiğini, bazı bilgilerin sonradan yüklendiğini iddia etti
insanlar ve bu konuda bilirkişi incelemesi bile yapılmadı ne
yazık ki Balyoz davasında ve insanlar
ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm
edildiler, yirmi yıla varan mahkûmiyetleri söz konusu oldu. Hâlen daha
Yargıtayda biliyorsunuz.
Şimdi, bu
konuda, bizim yasamız, 5651 sayılı Yasa bu konuda yeterli
değil. CMK 134 de yeterli değil, herhangi bir şekilde
bilgisayardan veri alındığı takdirde, onun bir
kopyasının verilmesiyle ilgili konu da yeterli değil çünkü o
kadar gelişmiş bir teknoloji var ki o teknolojiyle siz bilgisayarda
istediğiniz oyunu yapabiliyorsunuz ve Balyoz davasında, Ergenekon
davasında teknik elemanlar bunu kanıtladılar. O nedenle, lütfen,
380 sıra sayısıyla bekleyen, sanal ortamda işlenen
bilgisayar suçlarıyla, İnternet suçlarıyla ilgili bu
uluslararası anlaşmayı Meclisimizden geçirelim ve
mahkemelerimizin de onlara uymasını lütfen sağlayalım. Bu
konudaki yanlışlıklardan, eksikliklerden ve sahteciliklerden
dolayı, biliyorsunuz, Balyoz davasından mahkûm olan 36 asker Biz bu
sahte verilerle mahkûm edildik. Şu anda da dosyamız Yargıtayda
ama
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Devamla)
sesimizi hiçbir şekilde duyuramıyoruz diyerek üç
günlük açlık grevine girdiler ama Türkiyede birtakım insanlar
onların sesini duymadı.
Ben onların
sesini de duyurmak için, yarın sizlerin de başına
gelebileceği için, bizlerin de başına gelebileceği için,
lütfen, hukukumuzda olması gereken, evrensel hukukta olan 380 sıra
sayılı sanal ortamdaki suçların düzenlenmesiyle ilgili
tasarının Meclisimizden bir an önce geçirilmesini talep ediyor, iyi
günler diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
48inci madde
üzerinde iki adet aynı mahiyette önerge vardır, birlikte okutup
işleme alacağım:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı yasa teklifimin 48. Maddesinin teklif
metninden çıkartılmasını arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Aydın
Ağan Ayaydın Ercan
Cengiz
İstanbul İstanbul İstanbul
Kazım
Kurt Mahmut
Tanal Musa Çam
Eskişehir İstanbul İzmir
Diğer
önergenin imza sahipleri:
Mustafa
Kalaycı Erkan
Akçay Mehmet
Erdoğan
Konya Manisa
Muğla
S.
Nevzat Korkmaz Alim
Işık Mehmet
Günal
Isparta Kütahya Antalya
Hasan
Hüseyin Türkoğlu Mehmet
Şandır
Osmaniye Mersin
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önergeler üzerinde söz isteyen Kazım Kurt, Eskişehir Milletvekili.
(CHP sıralarından alkışlar)
KAZIM KURT
(Eskişehir) Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri;
478 sıra sayılı Kanun Teklifinin 48inci maddesiyle ilgili
vermiş olduğumuz önerge üzerine söz aldım.
Saygılarımı sunuyorum.
Bu madde
Vakıflar Kanununun 10uncu maddesinin ikinci fıkrasındaki (f)
bendini yürürlükten kaldıran bir madde ve bu (f) bendini okuduğumuz
zaman da görüyoruz ki aynı kanunun 11inci maddesiyle
bağlantılı bir düzenleme getiriyor.
Öncelikle 11inci
maddenin ne olduğunu bilmekte yarar olduğunu düşünüyorum.
11inci madde şu değerli arkadaşlarım: Genel müdürlükçe
yapılan tebligata rağmen, bu kanun uyarınca istenen beyanname,
bilgi ve belgeleri zamanında vermeyen vakıf yöneticilerine idari para
cezası verilir. Yani, şimdiki düzenlemeyle, bundan sonra genel
müdürlüğe doğru bilgi vermeyen, zamanında bilgi vermeyen
yöneticilere idari para cezası verilemeyecek, dolayısıyla bir
çeşit af getirilecek.
Şimdi,
Türkiyede elbette demokrasinin işlemesi için özgürlüklerin sonuna kadar
işletilmesi ve özellikle örgütlenme özgürlüğünün sonuna kadar
desteklenmesi gerekiyor. Bu noktada eğer vakıflarla ilgili bir
düzenlemeyi bu amaçla gerçekleştirecek isek doğruyu yaparız,
doğru şeyleri yapınca da arkasından başka doğruları
getirmemiz gerekir.
Daha iki gün önce Anayasa Mahkemesi
Terörle Mücadele Kanununun 10ncu maddesinin beşinci
fıkrasını iptal etti ve dedi ki: Türkiyede hiçbir güç
tutukluluk süresini farklı farklı yorumlayamaz. Yani, adli
mahkemelerde tutukluluk süresi ne ise Terörle Mücadele Kanununa tabi olan
suçlarda, düşünceyle ilgili olan suçlarda, özel yetkili mahkemelerde de
budur. Bu iptal, Türkiyede pek çok kesimden, aydın kesimden destek buldu.
Sayın Bakanın da bir açıklamasını okudum, o da,
Anayasa Mahkemesi kararının doğru olduğunu söylüyor.
O hâlde, şöyle bir torba
bulmuşken, her şeyi doldurduğumuz bir torba bulmuşken, uzun
tutukluluk süresiyle ilgili buraya da bir madde eklemenin gerekliliği,
zorunluluğu doğmamış mıdır? Cumhurbaşkanı
rahatsız, Meclis Başkanı rahatsız, Başbakan
rahatsız, bakanlar rahatsız ve en son Anayasa Mahkemesi de
vermiş olduğu kararla uzun tutukluluğun doğru
olmadığını tespit etmiş, tescil etmiş ama 100den
fazla kanunu değiştirdiğimiz bu torbaya uzun tutuklulukla ilgili
bir tek cümleyi eklemiyoruz, eklemek istemiyoruz, bu konuda da ondan sonra
Demokratız, demokrasiden yanayız. diye bazı övünmeler
içerisine giriyoruz. Bu çelişkiyi ortadan kaldırmak bu Parlamentonun
birinci görevidir. 8 tane milletvekilinin tutuklu olduğu, hem de uzun süre
tutuklu olduğu bir Parlamentoda Anayasa Mahkemesi kararına
rağmen bir düzenleme yapılmıyorsa, bu torbada vakıflarla
ilgili af çıkarmanın, vakıf yöneticileriyle ilgili idari para
cezalarını ortadan kaldırmanın gerekçesini anlamakta ben
zorlanıyorum, hele acelesini anlamakta daha da çok zorlanıyorum.
Yani, son güne denk getirerek bu düzenlemeyi yapmaya çalışmanın
ve insanları zorlamanın ne demokrasiyle ne insan haklarıyla ne
hukukun üstünlüğüyle anlatılabilir bir tarafı yoktur. Gerçekten,
Türkiyeye demokrasiyi getirmek istiyor isek, uzun tutukluluk sorununu bu Parlamento
bir an önce çözmelidir, tatile girmeden çözmelidir, gerekiyorsa olağanüstü
toplanarak çözmelidir ama 8 tane tutuklu olan milletvekili
arkadaşımızın tahliyesinin de sağlanmasını gerçekleştirmek
hepimizin görevidir.
Yoksa, vakıflarla ilgili düzenlemelerde usule
uymayan, sisteme uymayan, görevini yapmayan insanların para
cezalarını affetmek için bizi yirmi dört saat, kırk sekiz saat,
hatta hatta bir hafta boyunca
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KAZIM KURT (Devamla)
zorlamanın,
çalıştırmanın doğru bir yaklaşım
olmadığını düşünüyorum.
Önergemize destek vermenizi diliyorum, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Yalnız, acele ettiniz Sayın Özel.
Çünkü aynı mahiyetteki önergeler üzerinde yine söz var.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Şimdiden istemiş
olayım.
BAŞKAN Ben, zamanını, ne zaman
isteyeceğinizi hatırlatırım Sayın Özel size.
Söz isteyen Hasan Hüseyin Türkoğlu, Osmaniye
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Sayın
Başkan, Türk milletinin saygıdeğer milletvekilleri; 48inci
madde üzerine vermiş olduğumuz önergeden dolayı söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Tasarının 48inci maddesi Vakıflar
Kanununun 10uncu maddesinin (2)nci fıkrasının (f) bendini
yürürlükten kaldırmaktadır. Kaldırılan hüküm, Vakıflar
Kanununun 11inci maddesine göre vakıf yöneticilerinin kendilerinden
istenen beyanname, bilgi ve belgeleri zamanında vermemeleri veya
organların vakıf senedine aykırı olarak toplanmasına
sebep olmaları ya da gerçeğe
aykırı beyanda bulunmaları hâlinde idari para cezasına tabi
tutulmalarını düzenlemiştir. Tasarının bu maddesiyle,
diğer iki hususu bir kenara bırakırsak, gerçeğe
aykırı beyanda bulunan ve bu eylemi tespit edilip 2 kere idari para
cezasına tabi tutulan vakıf yöneticilerinin görevine devam etmesi
mümkün olacaktır. Hatta, birden fazla vakıfta yöneticilik
yapıyorlar ise, o vakıflardaki görevlerine de devam edebileceklerdir.
Belli ki bu hüküm buraya belli bazı kişiler için konulmuş. Bir
AKP klasiği, yine, eşe, dosta özel bir kanuni düzenleme.
Saygıdeğer
milletvekilleri, biraz sonra, ya size takdim ettiğimiz önergeyi kabul
edeceksiniz ya da tasarıdaki hükmü kabul edeceksiniz. Tasarıdaki
hükmü kabul ederseniz, gerçeğe aykırı beyanda bulunan, yani
sahte beyanda bulunan, yani sahtekârlık yapmış olan vakıf
yöneticilerinin göreve devam etmesine müsaade edeceksiniz. Takdir sizin,
vicdanınızla baş başasınız.
Anayasamızın
2nci maddesinde bir hukuk devleti olduğu hüküm altına
alınmış olsa da AKP döneminde hukuk devleti kavramı yerle
bir edilmiştir. Üstünlerin hukukuna savaş
açtığını söyleyerek iktidar olan AKP, kendi inşa
ettiği hukukuyla başka fikirlere ve düşüncelere yaşama
şansı tanımamaktadır.
Evrensel hukukun ve
Anayasamızın vazgeçilmez temel hak kabul ettiği birçok faaliyet
AKP idaresi altında kanunsuz eylem ve suç hâline getirilmiştir.
Düşüncelerimi ifade edeceğim. dendiğinde, Anayasanın düşünce
hürriyetine ilişkin tesis ettiği hak kullanılmak
istendiğinde, Evet, istediğini düşünebilirsin ancak bunu
gazetelerde, köşelerde yazamazsın, televizyon ve radyolarda
konuşamazsın, kitap ve dergilerde yayımlayamazsın.
cevabıyla karşılanmakta, çözüm olarak da Evinde, eşine ve
çocuklarına düşünceni anlatabilir ya da kendi kendine
konuşabilirsin. denilmektedir.
Yine Anayasada
tesis edildiği gibi Tabii ki haberleşme hürriyetin var ama Hükûmetin
aleyhinde herhangi bir elektronik posta yazamazsın, telefonla
yaptığın konuşmalarda Hükûmeti eleştiremezsin.
denmektedir. AKP hükûmetleri Anayasada teminat altına
alınmış olan seyahat hürriyetini inkâr etmemektedir ancak
Hükûmet izin vermezse sokağa çıkamazsın, belediye otobüsüne,
metroya, feribota binemezsin. Evet, mesken masuniyetin var,
dokunulmazlığın var ama gece yarısı polis
baskınıyla yataktan kaldırılabilirsin. Din ve vicdan
hürriyetin var ama mezhebinden dolayı her an kınanabilirsin. Çalışma
hürriyetin tabii ki var ama Hükûmeti eleştirirsen işinden
olabilirsin. Hükûmete yakın sendikalara ya da dinî gruplara dâhil olmazsan
esnaf olarak, iş adamı, sanayici olarak, kamu görevlisi olarak
işlerin sekteye uğrayabilir, başın ağrıyabilir.
Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; bu tablo Haziran 2013 Türkiyesini
yani Gezi olayları denilen ve önemli sarsıntılara yol açan
olayları doğurmuştur. İktidar partisinin de Hükûmet
üyelerinin de bu olayları ve toplumsal tepkiyi herhangi bir ön yargıya
bağlı kalmaksızın ya da gerçek olmayan mazeretlere
sığınmaksızın doğru okumaları gerekir.
Emin olunuz ki, dünyadaki bütün
diktatörlerin idaresi kanuna uygundur ama hukuka uygun değildir. Gerçek ve
çağdaş demokrasi hukuka bağlı yönetimleri gerektirir.
İleri demokrasi kavramıyla çıkardığı kanunlarla
despotik idare kurmaya çalışanlar modern ve çağdaş
devletlerin kurucusu ya da yöneticileri olamazlar. Bu şekilde
davrananlar evrensel hukuk yerine kendi despotik yasalarını
yaparlarsa 21inci yüzyıl toplumundan sorgusuz sualsiz itaat etmelerini beklememelidirler.
Türk milleti, kendilerin yönetenlerin, küresel güçlerin politikalarına
uygun ama Türk milletinin çıkarlarına aykırı Büyük Orta
Doğu Projesi gibi, açılım gibi, barış süreci gibi
yalan yanlış, ayrıştırıcı ve
parçalayıcı tüm politikalara itiraz edecektir. Eğer itiraz edenleri,
itaat etmeyenleri, biat göstermeyenleri Silivriye koyarak, biber gazı ya
da coplarla terbiye etmeyi düşünen varsa son derece büyük
yanılgı içindedir. Bilmeyen, duymayan ve anlamayanlar için böyle
biline. Türk milleti baba katiliyle babanın bir safta olmasına ve öz
yurdunda garip bırakılmasına asla razı olmayacaktır.
Bu
düşüncelerle, önergemizin kabulünü diler, Türk milletinin
milletvekillerini saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Önergeleri oylarınıza sunuyorum
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Karar yeter sayısı
BAŞKAN Karar
yeter sayısı istiyor Sayın Özel.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı
yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.01
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.10
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 132nci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
478 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 48inci maddesi üzerinde aynı mahiyette
iki önergenin oylanmasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi
aynı mahiyetteki iki önergeyi yeniden oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, aynı
mahiyetteki önergeler kabul edilmemiştir.
Teklifin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
49uncu madde
üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı Kanun Teklifinin 49uncu maddesindeki
kullananları tarafından cümlesinin madde metninden
çıkarılmasını arz ederiz.
Kazım Kurt Musa Çam Rahmi Aşkın
Türeli
Eskişehir İzmir İzmir
Müslim Sarı İlhan Demiröz Mahmut Tanal
İstanbul Bursa İstanbul
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan
Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778)in 49uncu
maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay S. Nevzat Korkmaz
Konya Manisa Isparta
Alim Işık Mehmet Erdoğan
Kütahya Muğla
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR DENİZLİ (İzmir)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Enver Erdem, Elâzığ Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
ENVER ERDEM
(Elâzığ) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 478
sıra sayılı Kanun Teklifinin 49uncu maddesi üzerine verilen
önerge nedeniyle söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, teklifin 49uncu maddesi kiraya verilen veya tahsis edilen
Genel Müdürlüğe ait taşınmaz malların sigorta ettirilmesine
ilişkin bir düzenlemeyi kapsamaktadır. Bu düzenlemenin doğru
olduğunu ifade ediyorum ancak ben 478 sıra sayılı Kanun
Teklifinin geneli üzerinde bazı değerlendirmelerde bulunmak
istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, yaklaşık dört günden beri bu teklifi -aslında
teklif midir, tasarı mıdır ne olduğu da belli değil
ama- değerlendiriyoruz. Muhalefet tarafından bu düzenlemenin her
maddesini, her bendini ayrı ayrı eleştiriyoruz, tabiri caizse
yerin dibine sokuyoruz, iktidar partisi de bunu yüceltiyor, göklere
çıkarıyor. Yani, burada bir yanlışlık var; ya sizin
söyledikleriniz doğru değil ya da bizim söylediklerimiz doğru
değil.
Şimdi, bu
düzenleme yaklaşık olarak 71 kanunu ilgilendiren, 142 maddeden
oluşan bir düzenleme. Plan ve Bütçe Komisyonunda usuleten görüşüldü,
Genel Kurulda da aslında milletvekillerinin konuya herhangi bir boyutundan
vâkıf olmadan tasdik etmeleri gereken bir düzenleme olarak
karşımıza çıktı.
Şimdi, ben
sizlere soruyorum: Bizlerin vâkıf olamadığı, şimdi
üzerinde küçük bir sınav yapsak herkesin sapır sapır
döküleceği bir düzenlemeyle ilgili olarak vatandaşımız ne
desin yani vatandaşımız bu konuya hangi boyutunda vakıf
olsun, vatandaşımız görüşünü nasıl oluştursun?
Bu düzenleme Anayasaya aykırı. deniyor, kimsenin umurunda
değil. Yasalara aykırı. Vallahi, o da önemli değil.
İç Tüzük hükümlerine aykırı. Bunda da bir sorun yok. Mevzuat
yapma yönetmeliğine uygun değil. deniyor, bunda da bir beis
yok. Burada birbirimizi
yıpratıp duruyoruz tabiri caizse.
Değerli
milletvekilleri, bu bağlamda, çok sayıda kanunda aynı
sıkıntıları yaşadık. Benim ricam sizlerden, bunu
teklif olarak kendi adıma yapıyorum. Muhalefet grupları veya
milletvekillerimiz de katılır mı, bilmiyorum ama gelin, burada
birbirimizi yormayalım, 2 maddelik bir düzenleme yapalım yani Türkiye
Büyük Millet Meclisinde 2 maddesi olan bir kanun çıkaralım ve özellikle
iktidar partisi olarak sizin de ortadan kaldırmaya
çalıştığınız cumhuriyeti, işte, hukuk
devletini vesaireyi de çok kolaylaştıracak bir düzenleme. 1inci
maddesi Türkiye emir ve fermanlarla idare edilir. diyelim. 2nci maddesi de
Bunu da Sayın Başbakanımız yürütür. diye 2nci bir madde
koyalım. Vallahi, kimse kimseyi üzmesin istiyorum yani yoksa
getirdiğiniz her düzenlemede benzer sorunlar yaşıyoruz.
Şimdi,
arkadaşlar Türkiye Büyük Millet Meclisi sadece tasdik makamı
değil. Bir de, değerli milletvekilleri, bak, burada sürekli
çıkıp konuştuğunuz zaman muhalefetin nasıl
yapılacağını söylüyorsunuz. Aslında, temel olarak
Türkiyedeki yanlışlıklardan birisidir, hiç kimse kendisinin yapması
gerekenleri düşünmez. Herkes bir başkasının
yaptığı görevlere heveslenir. Yürütme yasamanın, yasama
yargının, herkes birbirinin görevine ilgi duyuyor. Milletvekilleri
olarak, iktidar milletvekilleri olarak neler yapmanız gerektiğini
sizler, kusura bakmayın, birçoğunuz itibarıyla bilmediğiniz
için muhalefete akıl vermeye çalışıyorsunuz. Muhalefeti çok
iyi biliyorsunuz. Allah, inşallah, en yakın süre içerisinde de size
muhalefet olmayı da nasip eder.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Amin!
ENVER ERDEM
(Devamla) Çok iyi bildiğiniz bir şey olduğu için daha iyi
yaparsınız. (MHP sıralarından alkışlar)
GÜLAY DALYAN
(İstanbul) Siz dururken bize düşmez.
ENVER ERDEM
(Devamla) Şimdi, arkadaşlar, muhalefet bu düzenlemeyle alakalı
temelde ne istiyor? Temelde şunu istiyor: Arkadaşlar, temelde
muhalefet ne istiyor? Biraz vicdanlı olmak lazım ya! Ne istiyoruz
biz? Yani burada herkesin keyfî olarak gelip birbirine hakaret etmek,
kızmak falan gibi bir görevi yok.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) - Projeleri anlat, hikâye anlatma.
ENVER ERDEM
(Devamla) - Bak, bu ülkede herkes
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Projeleri anlat, hikâye anlatma!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Dinle, dinle.
ENVER ERDEM
(Devamla) Sen bir defa konuşmasını bil, terbiyesiz!
Terbiyesiz!
AHMET AYDIN
(Adıyaman) - O ne biçim laf ya!
ENVER ERDEM
(Devamla) Ya, konuşmasını bilsin!
AHMET AYDIN
(Adıyaman) - Tamam, sen de konuşmasını bil!
BAŞKAN
Sayın Erdem, lütfen.
ENVER ERDEM
(Devamla) Şimdi, kardeşim, burada
AHMET AYDIN
(Adıyaman) - Terbiyeli konuşsana ya!
BAŞKAN
Lütfen sayın milletvekilleri.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Böyle konuşulur mu?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) - Sayın Başkanım, müdahil olur musunuz efendim.
ENVER ERDEM
(Devamla) Ha, öyle, bak, burada
BAŞKAN
Sayın Erdem
ENVER ERDEM
(Devamla)
iktidar milletvekilliği nasıl yapılacaksa
BAŞKAN
Sayın Erdem, Meclis kürsüsünden
ENVER ERDEM
(Devamla)
nasıl yapılacaksa öyle yapılması lazım.
BAŞKAN
Sayın Erdem lütfen şu kullandığınız kelimeyi geri
alın, lütfen Meclisten özür dileyin, lütfen.
ENVER ERDEM
(Devamla) Burada, Sayın Başkan, eğer Milletvekili
BAŞKAN Lütfen
ENVER ERDEM
(Devamla)
kürsüde konuşurken onun konuştuğu şeylere
BAŞKAN
Müdahale ediyoruz, biliyorum.
ENVER ERDEM
(Devamla)
bu şekilde müdahale edilir, buna da ses
çıkarılmazsa söylenecek
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ENVER ERDEM
(Devamla)
bir şey yok. Özür dilerim.
BAŞKAN
Başka şeyler söylemek gerekir.
Lütfen, mikrofonu
açıyorum, lütfen Sayın Erdem.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Enver Bey
BAŞKAN
Sayın Erdem
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Enver, kastının o olmadığını söyle.
BAŞKAN
Sayın Erdem, Meclis kürsüsü kimseye hakaret kürsüsü değil. Lütfen,
lütfen
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Enver, kastının hakaret olmadığını
söyle.
BAŞKAN
Buyurun.
ENVER ERDEM
(Devamla) Sayın Başkan, burada bizim kastımızın
kimseye hakaret olmadığını sizler de biliyorsunuz ancak
BAŞKAN
Tamam, evet.
ENVER ERDEM
(Devamla)
burada, bak, benim söylemek istediğim şeyleri
söyletmeyen insanlara da sizin müdahale etmeniz lazım.
BAŞKAN
Müdahale ettim efendim ben, ediyorum da. Evet
ENVER ERDEM
(Devamla) Siz her zaman tek yanlı Başkanlık yapıyorsunuz,
sadece iktidar partisi milletvekillerinin lehine Başkanlık
yapıyorsunuz. Burada ben konuşurken söylemem gereken önemli
şeyleri söyleyemedim Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Erdem.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) - Başkanım, Başkanım, Sayın
Başkanım
BAŞKAN
Önergeyi
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Efendim?
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Bana hakaret etti, cevap vermek istiyorum.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Geri aldı, geri aldı.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Geri aldı ya kardeşim, hakaret kastının
olmadığını söyledi.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Aynen iade ediyorum.
ENVER ERDEM
(Elâzığ) Niye bağırıyorsun, ben konuşurken niye
bağırıyorsun?
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Enver Bey, sadece projelerden bahset dedim, başka
bir şey söylemedim.
ENVER ERDEM
(Elâzığ) Niye insicamımı bozuyorsun kardeşim? (AK
PARTİ ve MHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
BAŞKAN -
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler.. Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı Kanun Teklifinin 49uncu maddesindeki
kullananları tarafından cümlesinin madde metninden
çıkarılmasını arz ederiz.
Kazım Kurt (Eskişehir) ve Arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RECAİ BERBER (Manisa) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Evet,
önerge üzerinde söz isteyen, Kazım Kurt, Eskişehir Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
KAZIM KURT
(Eskişehir) Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri;
478 sıra sayılı Kanun Teklifinin 49uncu maddesi üzerine
vermiş olduğumuz önergeyle ilgili söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Oldukça yorucu ve
gergin bir çalışma ortamında bu tür tartışmaların
olması gayet doğaldır çünkü beş dakikalık süre
içerisinde sadece vermiş olduğumuz önergeyle ilgili konuşmak
durumundayız, burada anlatılacak çok ciddi projeler için başka
ortamlar gerekir. Zaten bu yasalar da bir proje ürünü değil. Bu teklifler
son dakikada torbaya dolan bazı sıkıştırmalar.
Dolayısıyla
vakıflarla ilgili ya da vakıf mallarının kiraya verilmesi
ve bunun karşılığında kiracıların sigorta
yaptırmak zorunluluğunun getirilmesi kiracılara her ne kadar ek
bir külfet ise de bu noktada belki eserlerin korunması açısından
biraz avantaj sağlayabilir. Ama bu eserlerin bedelinin ya da sigorta
kıymetinin tespiti noktasında doğru bir tercih yapmak gerekir.
Bunlar sadece gayrimenkul, sadece birim maliyeti olarak değerlendirilecek
eserler değil. Bunları bulundukları ortamda
yapılış ya da üretiliş amaçlarına uygun bir biçimde
korumak ve kollamak gerekir. Bunun da yolu bu alanlarda ticaret yaptırmak
değildir. Bu alanları amacına uygun bir biçimde koruması
gereken kimdir? Kültür Bakanlığıdır. Bu Bakanlığın
gerçekten ciddi anlamda bu işlere yetmediği,
yetiştirilemediği çok net bir biçimde ortadadır ve kültür
politikaları konusunda da bütün işlere akçeli işler olarak
bakılırsa o zaman bu koruma ve kollama işini gerçekleştirme
şansımız daha da azalmaktadır.
Bizim ciddi bir
biçimde kültür politikalarına, tarihî eserlerimizi, kültür
varlıklarımızı koruma sistemine ihtiyacımız var.
Bu torbayla değil, bunu ayrı bir biçimde getirmek ve daha geniş
bir dönemde daha doğru bir tartışma ortamıyla
gerçekleştirmek durumundayız. Eğer bunları
gerçekleştirmez isek içinde olan, içinde bulunan kiracıların
yapacağı iş, sadece usulen sigorta yaptırmaktır, bu
konuda bir an önce farklı bir yöntemle o eserden kurtulup oraları
modern yapılar hâline getirilmeye çalışmaktır. Somut gerçekler
bunlardır. Eğer bu somut gerçekleri kabul ederek işe
başlayacak olursak doğru bir politika ortaya koyabiliriz. Bu
politikayı ortaya koymak şimdiye kadar nasip olmadı. On
yıldır gerçekleştirilemeyen bir mantığı bundan
sonra ne zaman gerçekleştiririz diye değerlendirmek lazım.
İnşallah, Sayın Erdem biraz önce söyledi,
muhalefete de düştüğünüz zaman muhalefetin nasıl
yapılacağını hep birlikte görürüz. Ama, şu ana kadar
iktidarda bu işler gerçekleştirilemedi. İktidarda bunu
gerçekleştiremeyince yapılacak iş palyatif tedbirle, günlük
değerlerle işi geçiştirmeye çalışmaktır. Oysa,
asıl olan bu eserlerin doğru ve kullanılabilecek bir ölçüde
korunmasıdır, kollanmasıdır. Bunu yapmadık,
yapamadık.
Türkiyede, gerçekten, ciddi anlamda bir yasa ve mevzuat
sıkışıklığı içerisinde çare
bulamadınız, sanıyorum bulmak da mümkün hâle gelmeyecek ve bu
torbalarla, bu torbaları değiştirmekle bu işe devam
edeceğiz. Biraz önce değiştirmeye
çalıştığımız 24üncü madde, 2008de
değiştirilmiş bir madde, bugün 2013, beş yıl içerisinde
yenilenmek durumunda kalan bir madde. İddia ediyorum, (2)nci fıkraya
getirmiş olduğunuz düzenleme çözüm olmayacak ve belki de seneye bunu
tekrar değiştirmek durumunda kalacağız çünkü, bu birim
fiyat tespit usulleri doğru usuller
değil. O ihtiyacı giderecek formülü üretemediniz. Bundan sonra üretme
konusunda daha
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KAZIM KURT
(Devamla) -
daha dikkatli ve titiz çalışılması
gerektiğini düşünüyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
50nci madde
üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı Kanun Tasarısının 50 nci
maddesi ile 5737 sayılı Kanuna eklenen geçici 12 nci maddenin üçüncü
fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkraların
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Mahmut Tanal Süleyman Çelebi
İstanbul İstanbul İstanbul
Musa Çam Rahmi Aşkın Türeli
İzmir İzmir
12 Eylül 1980
sürecinde askeri yargı ve yönetimlerince kapatılan dernek ve
vakıflar açılabilecek ve el konulan malların iadesi
yapılacaktır.
12 Eylül 1980
askeri darbesiyle kapatılan dernek ve vakıflar 6 ay içinde genel
kurullarını yaparak faaliyetlerine devam edecektir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan
Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 50 nci
maddesinin Teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Mehmet Günal
Konya Manisa Antalya
Mehmet Şandır Alim Işık S. Nevzat Korkmaz
Mersin Kütahya Isparta
Mehmet Erdoğan
Muğla
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTUĞRUL SOYSAL (Yozgat) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Nevzat Korkmaz, Isparta Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan Komisyon ve Hükûmet temsilcisine soruyor Katılmıyoruz.
diyor. Keşke, dinleyebilselerdi ondan sonra katılmıyorum
deselerdi. Özellikle takip ettim yani müsaadenizle, hakikaten biraz ciddiyete
davet etmek istiyorum. Burada, birçok konuşmalar yapılıyor ama
muhalefetin önerileri, önergeleri hiç dikkate bile alınmadan Efendim,
kabul etmeyiz, etmiyoruz. deyip çıkılıyor. Hiç olmazsa,
emeğe saygı göstermek lazım.
Biz, bu
önergemizde, 50nci maddenin teklif metninden
çıkartılmasını istiyoruz.
Değerli
milletvekilleri, öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben, izninizle,
hepimizi ilgilendiren farklı bir konuyu da sizlerin huzuruna getirmek,
bilgisine sunmak ve sizlerin de bu hususta katkılarını talep etmek
üzere söz aldım.
AKPnin Suriyeyle
olan ilişkileri felç etmesinden hemen önce, krizin ilk günlerinde,
hatırlanacağı üzere acı bir olay yaşanmış,
22 Haziran 2012de Doğu Akdenizde Suriye tarafından bir Türk
uçağı düşürülmüştü. Mangalda kül bırakmayan AKP
Hükûmeti, ne bu olayın hesabını Suriyeden sorabilmiş ne de
tüm gerçekleri ile olayın ortaya çıkmasına vesile
olabilmişti. Türk Silahlı Kuvvetleri, önce, Suriye tarafından
düşürüldüğü iddia olunan uçak tabirini sonra da Suriye
tarafından düşürülen uçak tabirini kullanmıştı. Bu
açıklamalar, kamuoyunda farklı şekillerde yorumlanırken,
arama kurtarma gemisi, arama çalışmalarını
Arızalandı. gerekçesi ileri sürülerek sonlandırmış,
bu şok kararla da yeni yeni şüphelerin ortaya çıkmasına
sebep olunmuştu. Connecticut merkezli, The Day gazetesi haberinde, arama
gemisi Nautilusun kaptanı Bob Ballard'ın, Amerikanın Ankara
Büyük Elçisi Ricciardione tarafından -nasıl bir tesadüfse-
uçağın düşürüldüğü gün yani 22 Haziran da arandığını
duyurmuştu. Dikkatinizi arz ediyorum, Sayın Başbakan
Erdoğan, 23 Haziranda Türk uçağının Suriye tarafından
düşürüldüğünü söyledi. İlginç olan husus, arama gemisi de
İstanbulda bekliyordu. Gemi, çağrı üzerine arama yapmak üzere
olay mahalline intikal ediyor, Şehit Teğmen Aksoy ve Şehit
Yüzbaşı Ertanın naaşlarını çıkartıyor
ama kazadan geriye kalan, olayı aydınlatacak parçaları
çıkarmadan, her nasılsa arızalanıp olay yerinden
ayrılıyor. Tabii, bu, âdeta kaçarcasına olay yerinden
ayrılış, birçok spekülasyona da malzeme oluyor. Al Arabiya
televizyonu Suriye istihbaratına ait iki gizli belge yayınlıyor
değerli milletvekilleri. Bu belgelere göre, iki pilot sağ olarak
Suriye ordusunca kurtarılmış, onlara savaş esiri muamelesi
yapılmış; yine bu habere göre, bu iki pilot sonradan öldürülüp
Akdenize atılmıştı. Bu belgelerin Suriye Devlet
Başkanı Esadın makamından çıktığı ve
Suriye Özel Operasyonlar Birimi Başkanı Tuğgeneral Hasan
Abdurrahmana gönderildiği iddia olunmuştu. Bu belgelerden birinde,
uçağın Tartustaki Rus üssünden Suriye-Rusya Federasyonu
koordinasyonu ile düşürüldüğü iddia olunmuştu. Değerli
milletvekilleri, buna benzer birçok iddia. Bunlar doğru mudur,
yanlış mıdır, bilmiyoruz. Bu açıklamayı Hükûmet
yapacak ancak her konuda bir fikri olan Sayın Başbakan âdeta
kapı duvar susuveriyor.
Ancak,
kıymetli arkadaşlar, bilmenizi istediğim bir diğer husus
var ki son derece düşündürücü. Hatırlayacağınız üzere,
şehit pilotların kask ve botları su yüzünde bulunmuş idi.
Genelkurmay yaptığı açıklamasında, bu, su yüzüne
çıkışın çarpmanın etkisiyle olduğunu ve
olağan olduğunu açıklamıştı ancak bu botları
tüm dünyaya üreten firma bir açıklama ile âdeta bu açıklamaları
yalanlamıştı. Firma diyor ki: Pilotlar için tasarlanan özel
uçuş botlarımızda D halkalı hızlı bağlama
sistemi vardır. Kişi baygınken el müdahalesi yapılmadan
açılmaz. Hele hele, darbe ile, çarpma ile hiç açılmaz. Hükûmet
tarafından bir türlü açığa kavuşturulamayan bu husus
herkesi tedirgin etmiştir.
Bir başka
husus da değerli arkadaşlar, şehit babası ısrarla
kamuoyuna âdeta yalvarıyor Oğlumun otopsi raporunu verin. diye. Bu
rapor devlet tarafından henüz kendisine verilmiş değil.
Eğer bu olayın peşini bırakırlarsa 550
milletvekiline, yargıya, basına, avukatlara, savcılara ben bir
şehit babası olarak hakkımı helal etmiyorum. diyor.
Bakın, bu yürek yangınını anlamak lazım değerli
arkadaşlar.
Bununla birlikte
ortaya çıkarılması gereken birçok sual var ancak bu kadar
kısa zaman içerisinde hepsini anlatmamız mümkün değil.
Yalnızca söylemek istediğim: AKPnin, bu deneme yanılma yoluyla
dış ilişkilerimizi karanlık bir tarafa götürmesinden Türk
milleti bıkmıştır, yorulmuştur.
Bu bilgilerin
kamuoyuna açıklanması gerekir diyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı Kanun Tasarısının 50 nci
maddesi ile 5737 sayılı Kanuna eklenen geçici 12 nci maddenin üçüncü
fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkraların eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve
arkadaşları
12 Eylül 1980
sürecinde askeri yargı ve yönetimlerince kapatılan dernek ve
vakıflar açılabilecek ve el konulan malların iadesi
yapılacaktır.
12 Eylül 1980
askeri darbesiyle kapatılan dernek ve vakıflar 6 ay içinde genel
kurullarını yaparak faaliyetlerine devam edecektir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTUĞRUL SOYSAL (Yozgat) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Süleyman Çelebi, İstanbul Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, 478 sıra sayılı Kanun Tasarısının
50nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, Mecliste bütün partilerin ortak imzasıyla
oluşturduğumuz Darbe ve Muhtıraları Araştırma
Komisyonu tarafından sunulan Sonuç ve Öneriler kısmında yer
alan, 18inci maddede de belirtildiği gibi, Darbe
dönemlerinde mal varlıklarına el konulan ve/veya
kamulaştırılan dernek, vakıf, sendika ve özel
kişilerin malvarlıklarının iade edilmesi hususunda
yapılabilecekler araştırılarak bu konuda gerekli
adımlar atılmalıdır. Araştırma komisyonunun
Sonuç ve Önerilerinde yer alan bu önemli karar, bu konuda düzenleme yapmak
durumundadır yani darbe ve darbecilerle bir kere daha bu Meclis
hesaplaşma durumundadır. Böylesi bir kararın alınması,
darbeciler karşısında Meclisin iradesini bir kere daha somut
olarak ortaya koymasını sağlayacaktır. Darbeler ve de
darbecilere karşı olmak, onların yarattığı bütün antidemokratik
kurumları, kanunları ve uygulamaları ortadan kaldırmaktan
geçer. Yalnız 28 Şubat sürecinde haksızlığa
uğrayanlar değil, yalnız bir siyasal anlayışa imtiyaz
tanımak değil, yalnız yüzde 50leri kapsayan değil, herkesi
kucaklayan, mağdur olan herkese aynı eşitlikte olmak
durumundayız.
Değerli
arkadaşlar, şimdi bu kanunda korunan vakıfları okumak
istiyorum: Dünya Spastik ve Ortopedik Özürlüler Vakfı, Zöhre Ana Ali
Sosyal Hizmet Vakfı, Millî Gençlik Vakfı, Sahabe Eğitim ve
Kültür Vakfı, Davet Eğitim, Kültür ve Kardeşlik Vakfı,
Zehra Eğitim ve Kültür Vakfı, Gebze Hizmet Vakfı, İslami
Dayanışma Vakfı, Polatlı Eğitim ve Kültür Vakfı,
Bilim Araştırma Vakfı gibi devam ediyor.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, bir taraftan, bir süreci kapsayanları
koruyacağız; diğer taraftan, önemli olan, hani bütün süreçle
hesaplaşmak, darbecilerle hesaplaşma konusuna geldiğimizde orada
yan çizeceğiz, manevra yapacağız. Bu doğru değil.
Darbecilere ve darbelere karşı olmak, darbe döneminin bütün
mağdurlarını, kurum, kişi, sendika, dernek, vakıf gibi
haklarının iade edilmesinden geçiyor. Yoksa Ben darbelere
karşıyım. deyip darbe koşullarından beslenmek, darbe
yasalarını kaldırmamak sahte demokratlıktır değerli
arkadaşlar. Bu bağlamda, 12 Eylül öncesi mallarına el konulan,
hapishanelere atılan TÖB-DER davası sadece Türkiye hukuk tarihinin
değil, dünya hukuk tarihinin de özellikli davalarından biridir. 12
Eylül 1980 askerî darbesi emekçilerin üzerine bir silindir gibi
yöneldiğinde, var olan yasalara göre kurulmuş ve
çalışmalarını bu yasalar çerçevesinde yürütmekte olan
TÖB-DER, gizli örgüt antipropagandasıyla kitlelerden kopartılmaya
çalışıldı, haklarında Ceza Kanununun ünlü 141 ve
142nci maddelerine muhalefet ettikleri gerekçesiyle davalar açıldı.
Değerli
arkadaşlar, çok uzun bir analizi var. Şimdi, bizim burada ifade
ettiğimiz süreci uzun uzun burada analiz etmeyeceğim yalnız bir
vakfı, belli bir anlayıştaki vakıfları burada kollamak
ve korumak yerine gelin, 12 Eylülde mağdur edilmiş, 12 Eylülde
gerçekten saf dışı edilmiş bütün dernek ve vakıfların
hepsine bu hakkın tanınmasını buradan öneriyoruz.
Ayrımcılık yapmayın. Tam da şimdi Meclisin bir
sınav noktasıdır. İşte, o Komisyonda
yaptığımız çağrının gereğini burada
ayrım yapmadan yapın. 12 Eylülle, darbecilerle gerçekten
hesaplaşmak istiyorsanız, generallerin kapattıkları
örgütlerin de mal varlıklarını, darbecilerin de yok ettikleri
örgütlerin mal varlıklarını iade edin diyoruz. Bunun için
ayrımcılığa son diyorum, bunun için şimdi tam da bu
Meclisin sınav günü diyorum.
Hepinize
saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Karar yeter sayısı Başkanım.
BAŞKAN
Arayacağım karar yeter sayısını.
Sayın Bakan,
açıklama talebiniz var, buyurun.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sayın Çelebinin önergesiyle ilgili bir
açıklama yapma ihtiyacı duydum.
O önergede dile
getirilen konuyu biz de Hükûmet olarak önemsiyoruz. Bu konunun üzerinde bir
değerlendirme yapılma ihtiyacı var, ben onu Sayın Çelebiyle
de paylaştım. Bu değerlendirmeden sonra bir adım
atılmasının doğru olduğunu da biz düşünüyoruz ve
bunu buradan ifade etmek istedim. Darbelerle ilgili konuda bizim herhangi bir
ayrım yapmamız söz konusu değildir. Anayasa geçici madde 15i
yürürlükten kaldıran ve bu konuda pek çok adım atan Hükümetimiz bu
konuyu da özellikle değerlendirecektir. Onun bilinmesini istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Bir süre verin Sayın Bakan o zaman, deyin
ki: Şu sürede yapacağız. Hep söyleniyor
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler...
Kabul etmeyenler...
Kâtip üyeler
arasında anlaşmazlık var, bu nedenle elektronik cihazla oylama yapacağım.
Bir dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma saati: 18.41
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 18.50
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 132nci
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
478 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 50nci maddesi üzerinde İstanbul
Milletvekili Süleyman Çelebi ve arkadaşlarının önergesinin
oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi
yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Evet,
karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Teklifin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
50nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
51inci madde
üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 51 inci Maddesi ile
değiştirilmek istenen 6093 sayılı Türkiye Yazma Eserler
Kurumu Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında
Kanun'un 7 inci maddesinin 3 üncü fıkrasında değiştirilen
"yüzde otuzunu" ibaresinin "yüzde on beşi"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Adil Zozani Sırrı
Sakık
Iğdır Hakkâri Muş
Nazmi Gür Abdullah Levent Tüzel İbrahim Binici
Van İstanbul Şanlıurfa
Hasip Kaplan
Şırnak
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan
Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporları (2/1613, 1/778) nın 51 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa
Kalaycı Erkan
Akçay S. Nevzat Korkmaz
Konya Manisa Isparta
Özcan
Yeniçeri Mehmet Günal Mehmet Erdoğan
Ankara
Antalya Muğla
Mehmet
Şandır Alim
Işık
Mersin
Kütahya
MADDE 51 - 28/12/2010
tarihli ve 6093 sayılı Türkiye Yazma Eserler Kurumu
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun
7 nci maddesinin üçüncü fıkrasındaki "yüzde onunu" ibaresi "yüzde
yirmisini" şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın
Özcan Yeniçeri
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz
isteyen, Özcan Yeniçeri, Ankara Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuştuğumuz,
üzerinde yoğunlaştığımız ya da üzerinde şu
anda görüştüğümüz yasayla, Yazma Eserler Kurumu
Başkanlığının yani Kültür ve Turizm
Bakanlığının bir kurumunun yönetmeliğine ilişkin
bir değişiklik söz konusu, onu konuşuyoruz fakat burada Kültür
ve Turizm Bakanlığından kimse yok. Burada bu Yazma Eserlerle
ilgili de herhangi bir bürokrat arkadaş yok ve bunu konuşuyoruz.
Çünkü o kadar çok kanuna bu torbanın içerisinde rastlıyorsunuz ki her
biri karşımıza ayrı bir sorun olarak çıkıyor.
Onun muhatabı da maalesef burada olmuyor.
Şimdi, aslında, bu 51inci
maddede
Başkanlık, Türk el sanatları dâhil belli bir
uzmanlık gerektiren nitelikteki iş ve hizmetler için yerli veya
yabancı kişileri istisna akdi veya iş sözleşmesi hükümleri
çerçevesinde sözleşmeli olarak istihdam edebilir. Bu şekilde istihdam
edileceklerin sayısı başkanlık toplam kadro
sayısının yüzde 10unu geçemezdi, geçmiş dönemde böyleydi.
Yani uzman kişiler yüzde 90ını meydana getirecek
Bakanlığın içerisinde ancak bunların yüzde 10u kadar
dışarıdan bu yazma eserlerle ilgili insan istihdam
edilebilecekti. Şimdi bunu yüzde 30a çıkarıyor Bakanlık,
yüzde 5e düşürecek yerde, çalışma ve faaliyetleriyle bunu
dışarıdan adam istihdamına imkân vermeyecek konuma getirmesi
gerekirken tam tersi, yüzde 10dan yüzde 30a çıkarıyor. Belki gelecek
sene yüzde 50ye çıkaracak, ondan sonra da bu daire
başkanlığını herhâlde dışarıya ihale
edecek.
Şimdi, yazma
eser konusu hayati bir konudur. Yazma eserlerin, Türk yazma eserlerinin
tamamının zamanımıza kadar gelmemiş olduğunu biz
İbni Nedim'in Kitâbu'l-Fihrist'inden ve Kâtip Çelebinin
"Keşfu'z-zünun" isimli kitabından biliyoruz. Bu iki
kaynakta adı geçen bazı kitapların bugün dünyada hiçbir
kütüphanede bulunmadığı da biliniyor. Bu eserler nasıl yok
oldu? Bir talihsizlik olarak iç savaşlar sırasında, yabancı
işgaller sırasında, yapılan savunma savaşları
sırasında gereken ihtimam gösterilmediği için birtakım
yazma eserlerimiz maalesef yok olmuştur. Zamanın
yıpratıcı etkisi, nem, ısı, ışık gibi
fiziki olaylar neticesinde mantarlanıp yok olan kitaplarımız da
vardır.
Endülüs
Gırnatada da Hristiyanlar tarafından, bilindiği gibi, yüz
binlerce İslami yazma eser kitabının
yakıldığı da biliniyor. Gelenekli
sanatlarımızın bir kısmının ilk örnekleri,
asılları yazma eserlerimizdedir. Bu sanatlarımızın
menşelerini ve asıllarını yazma eserlerimizden takip
edebiliyoruz. Aynı zamanda bu eserler, bulundukları yörenin ve
yazıldıkları devrin sanat anlayışı hat, tezhip,
minyatür ve ebru gibi sanat örneklerinin asıllarını üzerinde
bulunduruyorlar.
Yazma eserlerden
anlayan uzman eleman yetiştirilmesi gerekir. Bu elemanlar eserleri
derinlemesine tasnif ve tarif etmeli, genişçe konu kartoteksleri
çıkartılıp kütüphanelerin en gözde yerine, rahatça
ulaşılabilecek, girişe en yakın yerlere
bırakılmalı, kataloglar hazırlanarak ilim dünyasının
hizmetine sunulmalıdır.
Osmanlılar
zamanında yapılan kütüphane binalarının tamamına
yakınının alt kısımları ve bodrum katları
vardır. Bu katlar boştur. Kitapları rutubetten korumak için
bodrumun üstüne yapılmışlardır. Atıf Efendi,
Ragıp Paşa, Murat Molla kütüphaneleri böyledir. Kitaplar rutubetli
mekânlarda saklanmamalı, güneş görmemeli, tozlu mekânlarda
bulundurulmamalıdır. Depolara kapasitesi kadar kitap konulmalı,
raylarda sıkıştırılmamalıdır. Devlet
1900lerin başında iyice zayıflamaya
başladığında Balkanlarda dönüş süreci başlamıştır.
Sürekli arazi kaybediyoruz. Arazi kaybetmek sadece toprak kaybına neden
olmuyor, iktisaden bir çöküşü de beraberinde getiriyor. Sonuç
itibarıyla, yazma eser kütüphanelerinin bakımı
yapılamayacak bir duruma geliyor. Bu sebeple, 1918de Vakıflar Nezareti
diye bir heyet kuruluyor ve geri dönüş sürecinde perişan olan bu
kitapları Yavuz Sultan Selim Camiinin bahçesinde toplamaya karar
veriyorlar. Kitapların buraya sığmayacağı da
anlaşılınca Süleymaniye Medresesine taşınıyor.
Yusuf Has Hacipler, Kutadgu Biligler, Kaşgarlı Mahmutlar, Dede
Korkutlar
Onlardan gelen yüzlerce kitapları var. Bugün bu
kitapların bir kısmı kamuoyunun önüne
çıkarılmamış kitaplar. Buradan açıkça söylüyorum:
Yazma eseri bin yılın üzerinde olan kitapları bulunan milletler
kendilerini büyük millet ve tarihî millet olarak ifade ediyorlar.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) Yazma eserlerin bu yönü itibarıyla çok
büyük, üzerinde hassasiyetle durulması gereken bir konu olduğunu,
kültürel kodlarımızın orada bulunduğunu, bunlara yönelik
ciddi, kalıcı tavrın ve uzun vadeli stratejilerin devreye
sokulması gerektiğini söylüyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) Yani, ipe sapa gelmeyen konuları
konuşana kadar şu yazma eserleri konuşalım, bir dakika da
sabredin, ne olur yani?
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 51 inci Maddesi ile
değiştirilmek istenen 6093 sayılı Türkiye Yazma Eserler
Kurumu Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında
Kanun'un 7 inci maddesinin 3 üncü fıkrasında değiştirilen
"yüzde otuzunu" ibaresinin "yüzde on beşi"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan değişiklik ile sözleşmeli kadrolu sayısı
aza indirgenerek hem ihtiyacı karşılayacak kadar sözleşmeli
personel istihdamı sağlanmış hem de bu yolla ihtiyaç
dışı personel alınarak alınan personelin mali ve özlük
hakları açısından yaşayacakları olası sorunlar
önlenmek istenmiştir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
52nci madde
üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı yasa teklifinin 52. maddesinin son
paragrafındaki oybirliği ile ifadesinin tüm ortakların oy
birliği şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Kadir Gökmen Öğüt Özgür Özel
İstanbul İstanbul Manisa
Sinan Aydın Aygün Kazım Kurt
Ankara Eskişehir
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan
Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 52 nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay S. Nevzat Korkmaz
Konya Manisa Isparta
Alim Işık Mehmet Günal Mehmet Erdoğan
Kütahya Antalya Muğla
Mehmet Şandır
Mersin
MADDE 52 -
13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 621 inci
maddesinin sonuna aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"(3) Bir
ortağın şirketten çıkarılma sebeplerinin sonradan
şirket sözleşmesine konulabilmesine dair sözleşme
değişikliği, şirket ortaklarının tüm
temsilcilerinin genel kurul toplantısında oybirliği ile karar
almasıyla mümkündür."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ UĞUR AYDEMİR (Manisa)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Komisyonda Teklifle
ilgili sağlıklı ve verimli bir görüşme
yapılamamıştır. Komisyon görüşmeleri boyunca hangi
düzenlemelerin ne amaçla ve hangi gerekçeyle yapıldığı
konusunda bilinmez bir tavır sergilemiştir. 71 adet kanun ve kanun
hükmünde kararnamede 142 maddelik değişiklikler yapılmasına
rağmen; vatandaşlarımızın yaşadığı
sorunlara çözüm getirecek konuları bir-iki husus dışında
bulmak mümkün değildir. Kanun Teklifi kamu personelinin hukuki ve mali
statüsüne ilişkin çok sınırlı değişiklikler
getirmektedir. Dolayısıyla bu düzenlemede beklentiler karşılığını
bulmamış, umutlar hayal kırıklığına
dönüşmüştür.
Kamuda
sağlıklı ve tutarlı bir personel politikası
uygulanmamaktadır. Personel Rejimi nesnellikten
uzaklaştırılmış, istihdam rejimi bozulmuştur. 657
sayılı Kanun, geçici işlerin ifası için istisnai hallere
münhasır olmak üzere sözleşmeli ve geçici personel
istihdamını mümkün kılmıştır. AKP döneminde bu
istisnai uygulamalar asıl istihdam şeklinin önüne geçmiştir.
Ayrıca, AKP döneminde sözleşmeli ve vekil olarak işe
alınanlar, daha önce çıkarılan kanunlar ile memur
kadrolarına alınmış, ancak tekrar sözleşmeli ve vekil
atama yapılmasına devam edilmiş, şimdi de bunlardan
bazıları tekrar memur kadrolarına alınmaktadır.
Bu yanlış
uygulamalar ile birlikte, birçok mağduriyet ortaya
çıkmıştır. En büyük mağduriyet ise bu istisnai
yollarla iş bulamayan işsiz gençlerimizdir. Bunlar girdiği
merkezi sınavı kazanıp ataması yapılamayan, bir türlü
sıra gelemeyen ve sıra gelmeden de kadroları istisnai yollarla
doldurulan milyonlarca işsiz vatandaşlarımızdır.
Hükümetin bu yanlışı, bu haksızlığı derhal
durdurması gerekir.
Bu Kanun Teklifi
ile kamu kurumlarında çalışan 4/B'liler, 4924 sayılı
Kanuna tabi sözleşmeliler ve mahalli idarelerde çalışan
sözleşmeliler ile vekil imam, vekil müezzin ve vekil Kur'an kursu
öğreticilerinden şartları uyanlar memur kadrolarına
atanmaktadır. Ancak, memur kadrosu verilen sözleşmeli personel ve
vekiller arasında; Özel kanunları hükümleri çerçevesinde görev yapan
sözleşmeli personel yoktur. Mağduriyeti en derinden yaşayan
4/C'liler yoktur. Rehber ve usta öğreticileri bu düzenleme kapsamına
alınmamıştır. Aile sağlığı
çalışanları yoktur.Vekil ebe-hemşireler yoktur. Ücretli
öğretmenler yoktur.
AKP Hükümeti
tarafından yapılan ayrımcı ve adaletsiz uygulamaları
saymakla bitmez. Bu Teklifte öğretmenler ve atanamayan öğretmenler
yoktur. Bu düzenlemede polislerimiz yoktur. Kamu işçilerinin naklen
atanabilmeleri konusu yoktur. Taşeron işçileriyle ilgili hiçbir
düzenleme yoktur. Geçici ve mevsimlik işçiler yine göz ardı
edilmektedir. Bu Teklifte emeklilikte yaşa takılanlar yoktur.
Muhtarlarımız yoktur. Bu Kanun Teklifinde şehit aileleri ve
gaziler ile engelliler ve yaşlılarla ilgili bir düzenleme yoktur.
Peki bu Kanun
Teklifinde neler vardır. Mera, yaylak ve kışlakların
yapılaşmaya açılması var. Köy meralarının
köylünün elinden alınarak hazineye devredilmesi, imar yetkisinin belediyelerden
alınması ve satış yetkisi var. Gerçeğe
aykırı, usulsüz veya sahte belgeler nedeniyle verilmeyen
desteklemelerin ödenmesi var. Kamulaştırılan
taşınmazlarla ilgili vatandaşın hak arama hürriyetini
engellenmesi ve yargıya müdahale var ÖSYM sınavlarına ait soru
ve cevaplarla ilgili bilgi edinme hakkının engellenmesi var.
Sermayesindeki kamu payı doğrudan veya dolaylı olarak % 50'den
az olan şirketler Sayıştay denetimi dışına
çıkarılması vardır. İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanununun uygulamasının
geciktirilmesi, sertifikasını almış kişilerin
mağdur edilmesi var. Sürücü belgeleri için 24 milyon
vatandaşımızdan 101 lira belge parası alınması
var.
Dolayısıyla
yapılan düzenlemeler; kamu yönetiminin iyileştirilmesi ve
çalışanların sorunlarına çözüm getirilmesi yerine; kamu
arazileri nasıl talan edilebilir, kadrolaşma nasıl
sağlanabilir, usulsüzlük ve yolsuzluklar nasıl affedilebilir,
denetimden ve yargıdan nasıl kaçınılabilir mahiyetini
taşımaktadır.
Teklifin tümüyle
gözden geçirilmesi ve bu maddede düzeltme ihtiyacı bulunmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı yasa teklifinin 52. maddesinin son
paragrafındaki oybirliği ile ifadesinin tüm ortakların oy
birliği şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ UĞUR AYDEMİR (Manisa)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Ferit Mevlüt Aslanoğlu, İstanbul Milletvekili.
(CHP sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; bu teklif alt komisyona geldiğinde 7nci maddede vekil
imamlar, vekil müezzinler ve kayyımlar ve Kur'an kursu öğreticileri
vardı. Alt komisyonda da böyle geçti, tüm partiler mutabık
kaldı, hiç kimse itiraz etmedi, böyle geçti. Ancak her ne hikmetse
verdiğiniz bir önergeyle sadece üç ay çalışan Kur'an kursu
öğreticilerini aldınız kapsama.
Değerli
arkadaşlarım, bu ülkede bir eşitlik ilkesi var. On
yıllık, on beş yıllık vekil imamlar var, müezzinler
var. Hakkaniyet bu mu? Üç aylık Kur'an kursu öğreticisini siz devlet
memuru yapacaksınız ama on yıl, on beş yıl hizmet eden
imamlarımızı ve müezzinlerimizi ve kayyımları
getirmiyorsunuz.
Değerli arkadaşlar,
bizim tekrar tekriri müzekkere verme hakkımız yok, muhalefet
partilerinin, tekriri müzekkere verme hakkı Hükûmetin ve esas komisyonun.
Ben sizi davet ediyorum, Hükûmeti ve esas komisyonu; gelin, eşitlik
ilkesine aykırı yapılan bu uygulamada tekrar tekriri müzakere
yapılarak vekil imamlarımıza ve vekil müezzinlerimize bu
hakkı verelim. Bir haksızlık yapıyoruz, hakkaniyet ilkesine
aykırıdır. Tamam, imam hatip okulu mezunları olsun ve
bunlar sürekli Diyanet İşleri Başkanlığında
çalışsın. Böyle bir madde de getirelim ama bu
haksızlığı giderelim. Burada bir haksızlık var, ben tekrar Hükûmeti, Sayın Bakan
sizi de davet ediyorum, bir haksızlık
yapılmıştır; tekriri müzekkere verme hakkı sizde ve esas komisyon olan Plan
Bütçe Komisyonu Başkanındadır. Ben
Sayın Lütfi Elvanı -Komisyon Başkanım- ve
Sayın Bakanı göreve ediyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Karar yeter sayısı
BAŞKAN - Karar
yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı
vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
İkinci bölümde
yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi, üçüncü
bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Üçüncü bölüm
53üncü maddenin (a), (b), (c), (ç) ve (d) bentleri ile 72nci maddenin (a),
(b), (c) ve (ç) bentleri dâhil 53 ila 72nci maddeleri kapsamaktadır.
Üçüncü bölüm
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Süleyman
Nevzat Korkmaz, Isparta Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Genel Kurulda dört
gündür ama komisyondaki çalışmaları da dikkate alırsak
günlerdir üzerinde çalışılan ve biliyorum ki ne sizlerin ne
hukukçuların ne de kamuoyunun içinden çıkamadığı dünya
hukuk tarihinde de bir garabet olarak yer alacak bir teklifi görüşüyoruz.
Adına ne derseniz deyin, özü itibarıyla yasama falan değil.
Hükûmetin ve AKPnin Genel Kurulda millî iradeden kaçarak yıllardır
yaptıkları arızalı yasaları tahammül edilebilir bir
noktaya çekebilir miyiz gayretleri; tüm milletvekillerine yapılan bir
eziyet, işkence, diğer bir bakış açısıyla Genel
Kurulun zamanının verimsiz kullanılması, dayatmadan
başka bir yol öngörmeyen kısır siyaset
anlayışının iş bilmezliği, sebeplerine inilmeden inatlaşarak
yapılan bu işler yeni çıkmazları da beraberinde getiriyor.
AKPnin çatışmacı anlayışı ile el
attığı her şey daha çok adaletsizliğe gömülüyor çünkü
tüm bu gayretlerin altında Kimseye ihtiyacım yok. böbürlenmesini
görmemek için kör olmak lazım. AKP sözcülerinin Dostlar laf
söylediğimizi görsün. babından ellerine İç Tüzük kitabını
alarak kürsüye çıkmaları ve üstelik ana muhalefete de Eline İç
Tüzükü alıp çıkıyor. diyerek suçlama yapmaları hakikaten
trajikomik. Tüm hukuk metinlerinin bir sözü bir de ruhu vardır. İç
Tüzükü sözü ve ruhuyla birlikte değerlendirmek lazım. İktidarın
yani çoğunluğun hakları da, muhalefetin yani
azınlığın hakları da bu metinde yer
almıştır. Senin hakların ne kadar meşru ise benim
haklarım da o kadar meşrudur. Sen niye o hakları
kullanıyorsun? demek ya da Neden böyle kullanılıyor?
yargılamasını yapmak ne
demokratik anlayışla bağdaşır ne de kimsenin
haddinedir. Herhâlde İç Tüzükte sana her ne kadar çoğunluk sende de
olsa Gönlünün her istediğini yaparsın. icazeti verilmiyor. İç
Tüzükün ruhunu kavrayamayan zihniyetin işine geldiğinde İç
Tüzükçü, gelmediğinde Ben yaptım, oldu.cu anlayışı
hakikaten incelenmeye değer.
Değerli
milletvekilleri, bir yasanın nasıl yapılacağı belli,
nasıl müzakere edileceği belli. Tüzükteki bu süreç ile ilgili
maddelerin ana fikri uzlaşmadır. Elbette yasaya son şeklini
verecek çoğunluk iradesidir, buna kimsenin itirazı olmaz. Ancak bunu
yaparken muhalefeti de yok saymayacaksın, her dediğini inkâr
etmeyeceksin çünkü halkın birtakım talepleri de muhalefet partilerine
geliyor. Akıllı iktidarlar kullanabileceği bu hazır bilgilerden
istifade etmesini bilen iktidarlardır.
Değerli
milletvekilleri, muhalefetin zaman zaman ilgisiz şeyler
dillendirdiğini söylüyor iktidar sözcüleri. Sanki torbaya atılan 71
kanunun birbiriyle çok ilgisi var da muhalefet ilgisiz şeylere tevessül ediyormuş
gibi. Farklı kanunları torbaya atıp çorbaya çevirdiniz. E, çok
görmeyin, bu çorbada muhalefetin de bir tuzu olsun. Sizin
yaptığınız farklı mı muhalefeti
eleştiriyorsunuz? Kel başa şimşir tarak! Böyle teklife
verilen değişiklik önergeleri çok bile. Kalitesizliği şiar
edinmiş bir zihniyet ile nitelikli neleri konuşabilirsiniz
değerli arkadaşlar?
71 yasada
değişiklik getiren bu torba yasa neleri çözüyor?
Sırtını sıvazlayarak milletiyle
çatıştırdığınız polisin
sorunlarını mı? Gencecik hayatları terörle mücadeleye
gönderip sonra da terörle müzakereye oturduğunuzda cehennemin
ortasında yapayalnız bıraktığınız uzman
çavuşlar, er ve erbaşlar, astsubayların sorunlarını
mı? PKKyı muhatap almaya başladıktan sonra şehit
edilmelerinin önünü açtığınız gönüllü köy
korucularının mı? Türk Silahlı Kuvvetlerinde neredeyse
kronikleşmiş problemleriyle kendilerini üvey evlat gibi gören sivil
memurların mı? İtfaiye erlerinin mi? Özel güvenlik
teşkilatının mı? Çiftçinin, köylünün, memurun, emeklinin
sorunlarını mı? Roman kardeşlerimizin mi? Bu milletin
kardeşliğini paramparça ettikten sonra yollara döktüğünüz Alevi
Bektaşi kardeşlerimizin mi? Kimin problemlerini çözüyor?
İşsizliği mi? Sefaleti mi? Üreticinin problemlerini mi? Neyi
çözüyor? Bu kesimleri ne zaman dikkate alacaksınız, muhatap kabul
edeceksiniz? PKKnın muhatap alınması daha mı önemli
saydığım milyonların hassasiyetinden?
Genel Kurulda,
maalesef, ortaya çıkan manzara budur. Genel Kurulda sadece ben,
komisyonlarda sadece ben, sokaklarda sadece ben, televizyonlarda sadece ben!
Değerli
arkadaşlar, bu kadar benmerkezci yaklaşımlar insani de
değildir, İslami de değildir, demokratik de değildir.
Kendisini hukukun ve demokrasinin üstünde gören bir zihniyetle bu ülke daha ne
kadar yol alacaktır? Hakkı, hukuku, meşvereti demokrasinin
olmazsa olmazı görmeyen bir AKP, bu demokrasiye daha ne kadar kötülük
etmeye devam edecektir? AKPnin seçim sonuçlarından sonra her ne kadar
Sayın Cumhurbaşkanı Demokrasi sadece seçim demek değildir.
diyorlarsa da AKPnin ayakları yerden kesilmiştir. Kendisini
herkesin, her şeyin üstünde görmekte, en küçük bir eleştiriye dahi
tahammül edememektedir. Hâlbuki bundan birkaç yıl önce Demokrasi bizim
için bir araçtır. diyenler kendileri değil miydi? Amaç müreffeh,
adil ve demokratik bir toplum yaratmak değil mi? Peki, bu
yapının ancak hepimizin ortak iradeyle hareket etmesi
dışında kurulması için başka bir şans var
mı?
Sayın Başbakan son grup konuşmasında
Ayaklar baş, başlar ayak olmuş. gibi bir söz sarf etti, biraz
da kendisiyle konuşan Gezi Platformu üyelerini küçümseyerek. Yani demek
istiyor ki Sayın Erdoğan: Bu işler siz marabalara göre
değil, devlet yönetmek sizi aşar. Ey avam, haddinizi bilin. Her
ortamda Halkın hizmetkârıyız. diyen, kendilerini halkın
iktidarı olarak tanımlayan Sayın Başbakan
-hatırlayınız lütfen- bir manken Bir çoban ile profesörün oyu
aynı olur mu? dediği için kıyameti koparmış, siyasi
linç başlatmıştı. Efendim, Bu nasıl seçkincilik! Bu
nasıl hakir görme! Demediği kalmamıştı. Bunları
kamuoyu unutmuş değil. Sayın Erdoğan, şimdi sizin bu
sözünüzü nereye yerleştirelim? Şu soruları sormak herkesin
hakkı değil mi: Bu nasıl seçkinciliktir? Yaratılanı bu
nasıl küçümsemektir? Aynı görüşte olmasanız bile, bu
sözlerden sonra, sizlerle görüşen bu insanlara aşağı
tabaka anlamına gelen ayak benzetmesini yapma hakkını size
kim veriyor? Ben simitçilikten geldim buralara. diyen şahsa bu sözler
yakışıyor mu? Hani diyorsunuz ya: Bizim bir besmelemiz
onların İnternetine bedel, yürüyüşlerine ve atılan
sloganlara bedel. Elbette Allahın adı her şeyin üstünde,
burada buna inanmayan yok. Ancak, Sayın Başbakan, korkarım ki
sizin sadece euzu besmele çekmeniz yetmeyecek, bu sınır
tanımayan enaniyetinizle sizin besmeleyle birlikte sabahlara kadar tövbe
istiğfar edip Yüce Yaradandan bağışlanmayı dilemeniz
gerekiyor.
Hükûmete tepkilerini dile getiren kişilere Ayaklar
baş, başlar ayak olmuş. derken, merak ediyorum, 40 bin
kişinin katili eli kanlı terör örgütüyle pazarlık masasına
oturulmuş olmasını, dünün terör örgütü liderinin bugün âdeta
ülkenin eş başbakanı gibi konuşmasını, Çözüm
sürecini ilerletmekte kararlıyım. demesini nasıl
değerlendiriyor? Cizrede şehitleri, gazileri olan millî polis
teşkilatımız, Türkiyenin egemenlik hukukunu temsil eden bir
kurum olarak mevcudiyetini sürdürüyorken PKK paçavralarıyla öz güvenlik
gücü saçmalıkları için de Ayaklar baş, başlar ayak
olmuş. diyebiliyor mu? Beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz, daha
fazla demokrasi talebi ile yanınıza gelen gençlere Sizi gidi ayak
takımı. muamelesi yaparken Sayın Başbakan, bu rezaletler
karşısında neden konuşmuyorsunuz? Allah rızası
için bu ülkenin yüz binleri bulan şehit ve gazi ailelerinin yüreğine
su serpecek delikanlı bir duruşu göstermenizi beklediğimizi
söylüyorsak sizden çok şey mi beklemiş oluyoruz? Oradan dört
aydır şehit gelmiyor. derken üniter devletin hızla ortadan
kaldırıldığını, aslında son yurdumuzun
niyazi yapıldığını görmüyor musunuz? Türkiye
Cumhuriyetinin hukukunu siz savunmayacaksınız da Sayın
Başbakan, kim savunacak? Çoğulculuk ve adalet adına
dillendirilen bu feryatlara kulak verin artık. Sayın Başbakan bu
sözlerden anlamıyorsa, içinizde yıllarca devlet yönetmiş devlet
adamları var, siz anlatın devletin nasıl yönetileceğini.
Konuşmamak kimseyi ama hiç kimseyi vebalden kurtarmıyor.
Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Bülent Kuşoğlu,
Ankara Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın
Kuşoğlu, vazgeçebilirsiniz.
CHP GRUBU ADINA
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli
arkadaşlarım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biz bu torba
kanunla ilgili olarak Plan ve Bütçe Komisyonunda bir maraton yaptık, birkaç
kez sabahladık, geç saatlere kadar çalıştık on beş
gündür, bir de burada böyle üst üste gelince zaman zaman dalıyoruz
herhâlde. Ben arada birisinin daha olduğunu konuşmacı olarak
düşünmüştüm, onun için tereddüt ettim. Teşekkür ederim.
Çok uzun, çok maddeli,
çok kişiyi ilgilendiren bir torba kanunu konuşuyoruz,
tartışıyoruz ama pek istekli, iştiyaklı değiliz,
çok moralli olarak tartışmıyoruz.
Normalde, bütün
dünyada, parlamentolarda salı, çarşamba, perşembe günleri Genel
Kurul görüşmeleri yapılır; bizde de öyledir, yıllardan beri
böyle yapılır. Bu üç günün hikmeti vardır, bir sebebi
vardır. Milletvekilleri -adı
üzerinde- milletin vekilidirler, gider vatandaşla görüşürler,
halkın, toplumun sıkıntılarını öğrenirler,
bilirler, onlarla beraber olurlar, gelir Genel Kurulda, Mecliste onları
yansıtırlar, onlarla ilgili, o sorunlarla ilgili,
sıkıntılarla ilgili çözüm bulmaya çalışırlar.
Biz, tabii, bütün bunları yapamadığımız için, özellikle
son günlere sıkıştırdığımız için -ki
bunu bir de gelenek hâle getirdik, ilk defa yapmıyoruz yani geçen dönemde
son günlerde torba kanunla sıkıştık, sabahladık birkaç
kere; bu sefer de daha da fazla zorladık- yanlış kanunlar
çıkarıyoruz. Daha üzerinden çok fazla süre geçmemiş olan
maddelerde, kanunlarda değişiklik yapmaya çalışıyoruz
ve düzgün, böyle içimizden gelerek bir iş yapmıyoruz.
Dolayısıyla da bunun da çok fazla hayırlı
olacağını düşünmüyorum, hepimiz de aşağı
yukarı aynı düşünce içerisindeyiz.
Şimdi, bu
torba kanun -ilave maddeler de gelecek, yeni maddeler de ihdas edilecek- 100
maddeyi geçecek. Özellikle 73üncü madde bölünecek ve daha uzun hâle gelecek,
dolayısıyla 100 maddeden daha fazla bir kanun hâline getirilecek;
öyle görüyorum.
Bu, toplumun çok
önemli bir bölümünü de ilgilendiriyor ama kamu kuruluşlarına ağırlıklı
olarak görev veriyor yani mesela, burada en önemli konu 100 bin kadronun
verilmesidir ama bu bile toplumun beklentilerini tam olarak
yansıtmadı. 100 bin kadro yeterli değil; biz sadece 4/Blileri
kadroya geçiriyoruz, aşağı yukarı 23 bin 4/Cli ise bekliyor.
Öbür taraftan, taşeron olarak bekleyenler var. Devlette taşeron
olarak yani fiilen kamu hizmeti yapıp da hukuken özel sektörde görünenler
var, onlar bekliyorlar. Hiç kimseyi tatmin etmeyen, mutlu etmeyen bir
çalışma yapıyoruz.
Daha önceki bir konuşmamda
da söylemiştim, özellikle bu 35 kanun hükmünde kararnameyi
çıkardığımızdan beri, ondan sonra -onların
arasında 666 da var- ücret rejimini, personel rejimini
değiştirdiğimizden beri büyük sıkıntılar
yarattık. Rejim zaten yeterli değildi, personel rejimi zaten çok
olgun değildi, herkesi kavrayamıyordu ama daha kötü hâle geldi.
Bugün, her yaptığımız müdahaleyle sistemi iyice bozuyor,
sıkıntılar yaratıyoruz maalesef ve
yaptığımız bu düzenlemeyle, aceleye getirdiğimiz,
böyle zorladığımız, sıkıntılarla yaptığımız
bu düzenlemeyle de 657yi de, personel rejimini de daha fazla
sıkıntıya sokuyoruz, bunu görmemiz lazım. Hâlbuki devlet
ciddiyet ister, devlet olgunluk ister, devlet sabır ister, devlet biraz da
zaman ister. Devleti yönetmek için böyle alelacele yüzlerce konuyu, toplumun
büyük kesimini ilgilendiren düzenlemeyi birdenbire yapmazsınız, böyle
sindire sindire yapılır; kanun yapmanın da bir usulü, adabı
vardır, ona göre yapılır. Maalesef, biz bunu hiçbirimizi,
iktidarın milletvekilleri de dâhil, bakanlarımız da dâhil, hiç
kimseyi tatmin etmeyen bir şekilde yapıyoruz.
Komisyonda da
konularla ilgili sorular sormak istediğimizde, bazı rakamları,
kaç kişiyi ilgilendirdiğini, bu tekliflerin gerekçesini öğrenmek
istediğimizde, bakanlarımızdan cevap alamadık çünkü gelen
bakan sadece kendisiyle ilgili, diyelim ki 5 madde varsa onlarla ilgili cevap
verebiliyor ama geri kalan 50-60 maddeyle ilgili cevap veremiyordu, kendi
konusu değildi, haklı olarak cevap veremiyordu,
sıkıntılar yaşandı. Teklif sahipleri de gelip bir kere
dahi sunum yapmadılar ne Komisyonda ne alt komisyonda. Burada da öyle,
teklif sahiplerinin konuşması mümkün olmadı ne hikmetse.
Dolayısıyla, hiçbir şekilde bunlarla ilgili bilgi alamadık.
Biz bu -sürem
kaybolmadan söyleyeyim- Devlet Memurları Kanunuyla ilgili, genel olarak
çalışma rejimiyle ilgili, personel rejiminin üstünde özel sektördeki
çalışma rejimiyle ilgili olarak da gittikçe Çinle rekabet eden bir
havadayız. Yani, Çin, çok ihracat yapan, çok üreten bir ülke. O yönüyle
değil de Çinle rekabetimiz, Çindeki gibi ücretin düşüklüğü,
Çindeki esnek çalışmanın olduğu, Çindeki gibi
çalışanın ezildiği bir rejim peşindeyiz. Gittikçe buna
yönelik kanunlar yapıyoruz, buna yönelik işler yapıyoruz. Bunu
niçin söyledim? Çünkü, bu yaptığımız son düzenlemeler de
onu getiriyor, bu Devlet Memurları Kanunuyla ilgili olan düzenlemeler de
böyle. Gittikçe daha fazla çalışanların ezilmesini getiriyoruz.
Tamam, Çinle rekabet edilmesi gerekir, bütün dünya Çinle rekabet etmeye
çalışıyor ama buna karşı önlemler de alıyor,
bölgesel ittifaklar geliştiriyor, bölgesel entegrasyonlarla kendi
vatandaşını, kendi toplumunu, kendi
çalışanını korumaya çalışıyor. Çinle
rekabet edilmemesini sağlamaya
Mesela, Amerika Birleşik
Devletleri-Avrupa Birliği Serbest Ticaret Anlaşmasının bir
temel amacı da budur. Daha büyük bir kitleye hitap etmek, daha büyük bir
tüketici kitlesi yaratmak ve bir sınır koyarak kendi içerisinde kendi
vatandaşını ezdirmemek. Biz bunları görmüyoruz, ha bire
baskılıyoruz maalesef çalışanları,
sıkıntıya sokuyoruz.
Bilmiyorum, bu
konuyla ilgili olarak, bu torba kanundaki maddelerle ilgili olarak kamuoyunu
takip edebildiniz mi? Özellikle memur sendikalarının konuyla ilgili
bazı yaklaşımları oldu, talepleri oldu, torba kanundan
beklentileri oldu. Bunları çeşitli vesilelerle açıkladılar,
kendi İnternet sitelerine koydular ama çoğumuz herhâlde onları
görmedik, öğrenmek de istemedik. Bakın, ben bazılarını
sizinle paylaşayım. Mesela, MEMUR-SENin Tüm kamu görevlileri
kadroya geçirilsin. şeklinde bir talebi var. Diyeceksiniz ki Tüm kamu
görevlileri nasıl kadroya geçirilsin, devlet o kadar zengin mi? ama 100
bin sözleşmeliyi kadroya geçiriyoruz. Biz zaten 100 bin sözleşmeliye
maaş ödüyoruz. Zaten bunların devlete bir maliyeti var, kadroya
geçince ilave bir maliyet doğurmuyor ki öyle çok fazla dikkate
alınacak. Devlet açısından değişen bir şey yok
ki. 4/Cleri de dolayısıyla kadroya geçirmemiz gerekirdi.
Sözleşmelilerden daha fazlasını kadroya geçirmemiz gerekirdi.
Biz sadece seçim yatırımı olarak buna baktık.
Diğer taraftan
Toplam uzman kadro sayısının en az yüzde 30u sınavla
atanmalı. diyor mesela Memur-Sen. Kamu görevlilerine yönelik siyaset
yasağı kaldırılmalı. diyor. Grev yasağı
kaldırılmalı. diyor. Kamu görevlilerinin sendika üyesi
olmasını yasaklayan hükümler yürürlükten kaldırılmalı.
diyor.
Kamu-Sen ise:
Sözleşmeli personelin tamamı kadrolu memur olmalı. diyor.
Türkiyede memur ihtiyacı duyulan yerler ihtiyaç durumuna göre üç ya da
dört ayrı kategoride değerlendirilmeli, bu yerlerde görev yapanlara
brüt maaşlarının yüzde 40, 60, 80, 100 oranlarında fazladan
ödeme yapılmalı bölgelere göre. Kalkınmada öncelikli illerde
görev yapan kamu görevlisinin eşinin de kademe ilerlemesi teşvikinden
yararlanması gerekir. diye bir düşünceleri de var. Belirlenen
disiplin cezalarının yeniden tanımlanması ve cezaların
hafifletilmesi gerekir.
Biz, en son 2004te
sicil affını getirdik, ondan sonrasıyla ilgili sicil affı
da getirmedik, böyle bir beklenti de vardı sendikalar tarafından.
KESKin de 4/C
statüsünde istihdam edilenler de 4/A kadrolarına geçsin şeklinde
Özel hizmet tazminatı oranlarını belirleyen cetvelin yeniden
düzenlenmesi, kamu hizmeti yapacaklarda aranan niteliklerin
genişletilmesi gibi talepleri var.
Bunlardan hiç
birisi, Memur-Senin, Kamu-Senin ve KESKin taleplerinin hiç birisi dikkate
alınmadı. Hiç birisi. Bu torba kanunda bunlarla ilgili hemen hemen
hiçbir şey yok ve bu torba kanun, 100 bin memura kadro vermek
dışında hemen hemen hiçbir şeye yaramıyor. Bizim de
bütün bu zahmetimizin bir karşılığı olmuyor maalesef.
Hepinize
saygılar sunuyorum bu vesileyle. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen Mülkiye
Birtane, Kars Milletvekili.
BDP GRUBU ADINA
MÜLKİYE BİRTANE (Kars) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 478 sıra sayılı, Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin üçüncü bölümü hakkında grubum adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, 6331 sayılı İş Sağlığı
ve Güvenliği Kanununun 38inci maddesinde değişiklik
yapılarak 20.6.2012 tarihinde yasalaşan ve 2014 yılına
kadar altı ay, bir yıl ve iki yıl olarak farklı maddeleri
kademeli olarak yürürlüğe girecek kanunun yürürlük maddesinde erteleme
yapılması öngörülmektedir. Geçen yıl bizim de
itirazlarımıza rağmen AKP Hükûmetinin geçirdiği yasada,
kademeli olarak 2014e kadar düzenleme yapılmasına ilişkin yürürlük
maddesi değişmektedir. 50den az çalışanı olan yani
Türkiyede şirketlerin yüzde 95ini oluşturan KOBİlerin iş
güvenliği uzmanı bulundurmalarına dair süre
uzatılmaktadır. İş yerlerinde işçiler ölürken ve bu
konuda acil önlemlerin alınması gerekirken bu düzenleme ile yine
sermaye ve işverenler kollanmaktadır.
Biz İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanunu getirilirken çokça
itirazlarımızı dile getirdik. Her ne kadar AKP İlk defa
böyle bir yasayı getiriyoruz. diye övünse de iş
sağlığı ve güvenliği ibaresi kabul edilir
değildir. Devletin görevi, işin sağlığı ve
güvenliğini sağlamak değildir, işçinin
sağlığını ve güvenliğini sağlamak
olmalıdır. Oysaki yasanın isminde de olduğu gibi, amaç
tamamen sermayenin korunmasına yöneliktir. Niyet farklı olduğu
için yeterince uzman bulunamadığı bahanesiyle iş yerlerinin
uzman bulundurmalarına dair sürenin uzatılması, emekçilerden
yana bir tavrın olmadığını da açıkça
göstermektedir.
İş
cinayetlerinin, hemen geçtiğimiz haziran ayında en az 104 olduğu
açıklanmıştır. Üstelik can veren işçilerden 5i çocuk
işçilerdir, 21i inşaat, 20si mevsimlik işçi ve 13ü belediye
işçileridir. Görüldüğü gibi tüm iş sağlığı
ve güvenliği koşullarından yoksun olan inşaat sektöründe
can kayıpları çok yüksek düzeydedir. İnşaat sektörünün
neredeyse tümü taşeron eliyle yürütülmektedir ve TÜİK 2011 verilerine
göre yüzde 99u mevsimlik işçilerdir.
Yine, 2010
yılında çıkarılan torba yasa ile belediyelerde
taşeronlaşmanın önü açılmıştır ve iş
cinayetleri giderek artmıştır. Dolayısıyla, bizim
taşeronlaşmanın önüne geçecek, mevsimlik işçilerin güvenli
ve sağlıklı çalışabilmeleri için koşulları
oluşturabilecek düzenlemeleri acilen yapmamız gerekmektedir.
Sayın
milletvekilleri, yasa tasarısının 59uncu maddesinde ise
defterdarlık uzmanı, uzman yardımcılığı ve
vergi müfettiş yardımcılığı ile ilgili düzenlemeler
yapılmıştır. Defterdar uzmanlarının maliye
uzmanı olarak atanabilmelerine dair bir değişikliği de
içermektedir. Defterdarların görevden alınmalarıyla ilgili
yargıya başvurarak itiraz hakları varken, bu düzenlemede bu
hakları yok sayılmıştır. Görevden alınıp
maliye uzmanı olarak atanırlarsa bu hakları söz konusu
olmayacaktır. Buradaki amaç, AKPnin istemediği defterdarları
görevden alıp onların idari mahkemesine dava açmalarını da
engelleyerek, istediği kişileri defterdar olarak atamaktır.
Bunun haricinde bu maddedeki bir diğer önemli
düzenleme, vergi müfettiş yardımcılığı
sınavlarının sonucuna göre sınavı kazanan
işçilerin arasında yüzde 5lik dilimde yer alanlar ile yer almayanlar
arasında farklı birimlerde çalışmalarının
öngörülmesidir. Burada, yüzde 5lik dilime girenlerin merkez
teşkilatında, girmeyenlerin taşrada
çalıştırılması düşünülmekte ve aynı
sınavda başarılı olanlar işe başlamadan
kategorize edilerek, merkez-taşra ayrımı yapılarak
farklı birimlerde çalıştırılmak istenmektedirler.
Yapılan bu düzenlemeyle, sonuç olarak, hem defterdarların yargı
yoluna başvurmaları engellenmeye dönük hem de vergi müfettiş
yardımcılığı sınavında
başarılı olan kişileri kategorize ederek eşitliğe
aykırı bir düzenleme yapan ilgili kısımların madde
metninden çıkarılması gerekmektedir. Ayrıca, siyasi
iktidarın, bürokrasinin kendi taleplerini yasama faaliyetini yürüten
bizlere dayatması yaklaşımına karşı koyması
ve böylesi durumlara mahal vermemesi gerekmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şimdi, kamuoyunun vicdanını yaralayan, Kürt halkının
ve özgürlüklerden yana olan tüm muhalif kesimlerin tepkisine neden olan bir
konuya da değinmek istiyorum. Hak ve özgürlüklerden ve demokrasiden
bahsedenler, son günlerde bir ihlale daha imza attılar. Danimarka Kopenhag
Eyalet Mahkemesinin Roj TV, Nuçe TV, MMC TV kanallarının
lisansını hukuka aykırı bir şekilde iptal etme
kararı alması, hem Türkiyenin hem de Kürdistan üzerinde çıkar
hesapları olan Avrupanın Kürtlere karşı
politikalarını bir kez daha gözler önüne sermiştir. Kürt
halkının ve ezilen tüm halkların sesi olan özgür basına
karşı intikam alırcasına alınan bu kararı
kınıyor, Özgür basın susturulamaz. diyoruz. Bu karar, ana
dilde yayıncılık ilkesini ve halkların kültürlerini hiçe
sayan bir karardır. İnsan hak ve özgürlüklerine, halkın
doğru haber alma ve bilgilenme hakkına vurulan bir darbedir. Bu
darbenin başarılı olmaması için, özgür basından yana
mücadele etmeye devam edeceğimizi buradan bir kez daha belirtiyoruz.
Bilindiği
üzere, defalarca yayınları engellenmeye çalışılan hem
görsel hem de yazılı özgür basın, 90lı yıllardan
bugüne kadar defalarca saldırılara uğramış ve
direnerek, çok ağır bedeller ödeyerek bugünlere gelmesini
başarmıştır. Bundan sonra da halkıyla birlikte bu
mücadele geleneğini sürdürecektir.
Bu şekilde hem
halkın tepkisini alan hem de ülkeyi insan hak ve özgürlükleri konusunda
zor durumda bırakan girişimlerden bir an önce vazgeçilmeli ve bu
televizyon kanallarının Türkiyede yayın yapmaları için
yasal düzenlemeler yapılmalıdır diyor, yüce Meclisi
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde
şahsı adına söz isteyen Özgür Özel, Manisa Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bölüm üzerinde
söylenecek çok söz var. Zaten, baştan aşağıya torba
yasanın yasama kalitesine nasıl olumsuz etkiler
yaptığını bir daha bir daha buradan tekrarlamak yerine,
şu dakikalarda Taksimde yaşananlara yüce Meclisin dikkatini bir kez
daha çekmek istiyorum.
Öncelikle,
şöyle bir şey söylemek lazım ki, yarın Taksim
Meydanındaki Gezi Parkının halka açılacağı
söylenmişti. Halk, bu halkın çocukları -eğer bunlar
Marstan gelmedilerse, bunlar bizim çocuklarımızsa- bugün Taksimde
son derece barışçıl, son derece mizah yüklü bir eylemliliğe
hazırlanıyorlardı
MUSA ÇAM
(İzmir) İçişleri Bakanı arkanda.
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) -
ve oraya çıkabilmek için Taksime doğru gittiler.
Ellerinde ne molotof kokteylleri ne Başbakanın meşhur
ettiği kilit taşları ne de kimseye zarar verecek bir şey
vardı. Ama yine karşılarında maalesef, bugün TOMAları
gördüler; tazyikli suyla, biber gazıyla, copla
karşılandılar o meydana çıkarken. Öyle bir durumla karşı
karşıyayız ki, Sayın İçişleri Bakanından bu
meseleye müdahale etmesini bekliyoruz; Türkiyeyi, her geçen gün biraz daha
otoriterleşen bir rejim ve bir polis devleti, polisler eliyle yönetilen
bir devlet olma görüntüsünden çıkarması gerekiyor.
Aslında
meseleye bir de şuradan yaklaşmak lazım: Deniyor ki Biz
orayı halka açacağız. Ama bugün oraya halkın
çocukları yürüdüğünde buna izin vermeyip saldırıyorlar.
Sayın Bakan, Türkiyede iki tane mi halk var? O, Başbakanın
meşhur yüzde 50sinin çocuklarıyla diğer yüzde 50nin
çocukları gibi ayrıştırmaya biz gelmeyiz. O yüzde 50nin
çocuklarından da o meydanda bugün eylemlerini koymak isteyenler var. Ve
asla ve asla bizi böyle ötekileştirmeye ve birbirimize düşürmeye
çalışmayın. Bu mesele çok ironik bir şekilde her zaman
hatırlatılan Halk plajlara hücum etti, vatandaş denize
giremedi. esprisini 2013 yılında sizin bir kez daha Türkiyeye
yaşatmanızdan başka bir şey değildir.
Enteresan bir dönem
yaşıyoruz. Siyasetteki en önemli kıymetlerden bir tanesi
tutarlılık. Birbirimizi eleştirirken, iktidar-muhalefet
ilişkileri içerisinde en kolay birbirimizi
sıkıştırıp da diğerine karşı üstünlük
sağlayabileceğimiz alan karşı tarafın
tutarsızlığını yakaladığımız
alandır, o noktadır ve tutarsızlığı ispatlanan
siyasetçi zora girer, sıkıntı çeker. Ben, şimdi, mesela
Sayın Elitaşı bir konuda eleştirdiğimde, on beş
yıl önce Mecliste yapılmış benzer bir uygulama, o konuda
verilmiş benzer bir cevaptan bahsedebiliyor veya Başbakan
Osmanlı arşivlerine kadar inerek birilerini eleştirip oradan bir
tutarsızlık yakalayıp Geçmişte sizin dedeleriniz,
babalarınız, atalarınız böyle demiş. deyip
birilerini, siyasi rakiplerini mahcup etmeye çalışabiliyor. Yüz yıl
değil, on yıl değil, on gün değil, aynı gün içinde -iki
tane meydan var; bir tanesi Taksim Meydanı bir tanesi Tahrir Meydanı,
şimdi, iktidar temsilcilerinin Taksim Meydanıyla ilgili
söylediklerine bir bakalım, bir de Tahrir Meydanıyla ilgili
söylediklerine bakalım. Dün, Hükûmet sözcüsü Sayın Çelik,
çıkmış NTV ekranlarına, diyor ki: Mursiye
karşı, yapılanlara karşı halkın sokağa
dökülmesi bir sivil itaatsizlik eylemidir, bunun karşısında
durulması insan haklarının da, her türlü hakkın da
ihlalidir, bunun karşısındayız. Altına imza
atarım, çok doğru söylüyorsun da, sen bunu, sivil itaatsizliğin
en önemli kullanılması gereken hak olduğunu Taksim için
nasıl söylemiyorsun? Veya Taksim için söylediğin sözleri birisi
alıp da
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Orada darbe var, darbe var. Burada darbe mi var?
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla)
Tahrir Meydanı için söylemeye kalkarsa sen o zaman buna
nasıl bir cevap verirsin? (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Orada darbe var, darbe var.
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) Biz, bakın, darbenin olduğu saatlerde Cumhuriyet Halk
Partisinin sözcüleri hem imza attık hem ben çıktım bu kürsüden
söyledim arkadaşlar. Bu kürsüden şunu söyledik, amasız
mamasız: Mursi seçilmiş birisidir, ona karşı yapılan
darbeyi kınıyoruz ve bunu en büyük suç olarak ifade ediyoruz. dedim,
arkadaşlarınız alkışladı burada ama
tutarlılık, tutarsızlık böyle bir tartışma
işte. Siz, Taksim için söylenen sözlerin onda 1ini birisi Tahrir için
söylese ayağa kalkar, bağırır
çağırırsınız.
Bakın, bugün
orada Taksime çıkmak isteyenler de bir sivil itaatsizlik yapıyorlar,
onlar da haklarını aramak için oraya çıkıyorlar. Ellerinde
hiçbir şey olmadığı gibi, Hükûmeti devirmekle ilgili bir
niyetleri de yok. Sadece oyuncak tabancalarla birbirlerine su
sıkacaklardı, orada bir su bayramı yapacaklardı ama AKP,
her bayramı zehir ettiği gibi, bu çocukların bu güzelim sivil
itaatsizlik eylemini bu bayram gününde zehir etmeyi başardı. Tebrik
ediyorum sizleri arkadaşlar. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
birleşime bir saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.47
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.49
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 132nci
Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
478 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
Şimdi, bölüm
üzerinde şahsı adına söz isteyen Salih Koca, Eskişehir
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SALİH KOCA
(Eskişehir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan kanunun 53 ve 72nci maddelerini de içine alan üçüncü
bölüm üzerinde şahsım adına söz aldım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Meclisimiz tatile
girmeden önce gerçekten önemli bir performans sergiliyor, gecenin geç
saatlerine kadar çalışmalarını sürdürüyor. Bunun
neticesinde, halkımızın daha iyi hizmet alması ve
kurumlarımızın daha sağlıklı hizmet vermesi
sağlanacaktır. Yapılacak olan değişikliklerle
toplumumuzun ve kurumlarımızın çeşitli talepleri
karşılanacaktır.
Görüşmelerini yaptığımız 478
sıra sayılı Kanun Teklifiyle yine birçok
vatandaşımızın yüzü gülecektir, bizim de en büyük
motivasyon kaynağımız budur. Halkımızın yüzünü
güldürecek ve duasını almamıza vesile olacak olan bu yasa
çalışmasında emeği geçenlere şimdiden
şükranlarımızı sunuyoruz.
Görüşmelerine başlayacağımız
üçüncü bölümde, ÖSYM Başkanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunda kısmi zamanlı
çalıştırılan öğrencilere yönelik bir düzenleme
yapılıyor. Böylece, kısmi zamanlı olarak ÖSYMde görev yapan
öğrencilerimize Kredi Yurtlar Kurumu tarafından verilen burs veya
kredinin verilmeye devam edilmesine ve kuruma ait yurtlardan
yararlandırılmasına imkân sağlanıyor.
Yine, bu bölümde, İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanununun yürürlük maddesinde
değişiklik yapılıyor. Bu düzenlemeyle, İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanununun yürürlük maddelerinin
daha ileri tarihlere ertelenmesi sağlanıyor. Ayrıca, halka
açık ortaklıklarla ilgili yönetim kurullarında ihtiyaç olan
şartların yerine getirilememesi hâlinde Sermaye Piyasası
Kurulunca yeni üyeler seçilinceye kadar görev yapacak ve yönetim kurulu
toplantı yeter sayısını sağlayacak asgari yönetim
kurulu üyelerinin resen atanmasına imkân sağlanıyor.
Görüşmelerini yapacağımız bir
diğer madde ise Elektrik Piyasası Kanunu ile ilgilidir. Yapılan
düzenleme ile rüzgâr enerjisine dayalı üretim faaliyetleri için
yapılmış lisans başvurularından kurul kararıyla
lisans verildiği hâlde sorumluluklarını ifa
edemeyişlerinden dolayı başvurusu reddedilmiş
yatırımcılara yeniden başvuru hakkı tanınarak
rüzgâr enerjisi yatırımlarının
hızlandırılması amaçlanıyor.
Maliye Bakanlığımızın
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamelerde
yapılan değişiklikle daire başkanlığı, genel
müdür yardımcılığı, defterdarlık, uzman ve uzman
yardımcılığı kadrolarıyla ilgili düzenleme
yapılmış, bunların yanında, vergi müfettişlerinin
görevden ayrılmaları durumunda ortaya çıkan sorumlulukları
da yeniden düzenleniyor.
Gelecek bir
diğer düzenleme ile basın yayın kuruluşlarının
çalışmalarını kolaylaştırmak adına
hazırlıkları sürdürülen Türkiye medya veri tabanı
projesinin hayata geçmesi sağlanacak. Ayrıca, yerel
basınımızın güçlendirilmesi amacıyla gerçekleşen
eğitim ve bilgilendirme toplantılarının daha kapsamlı
bir nitelik kazanması sağlanacak.
Gençlik ve Spor
Bakanlığımızın Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye ilave edilen madde ile Ulusal Gençlik
Konseyinin kurulmasına imkân sağlanmıştır.
Hükûmetimizin, başından beri, nesillerimizin en iyi şekilde
eğitilmesi ve her alanda söz sahibi olması adına
attığı adımlara böylece bir yenisi daha eklenmiş oldu.
Eklenen madde ile Ulusal Gençlik Konseyinin faaliyetlerini
gerçekleştirebilmesi için Bakanlığımız bütçesinden
kaynak aktarılacak. Bu kaynakla Ulusal Gençlik Konseyi gençlerimizin
sosyal, ekonomik ve siyasal alanda aktif kılacak projeleri hayata
geçirilecek. Gençlik organizasyonlarının koordinasyonu
sağlanacak.
Gündemle ilgili
olarak da şu duyguları paylaşmak istiyorum: Taksimde,
özellikle, Büyükşehir Belediyemizin hayata geçirdiği yayalaştırma
projesi kapsamında, Gezi Parkında çok önemli düzenlemeler
yapıldı. Son hâliyle çekilen fotoğraflara bakınca Gezi
Parkının Taksime çok ayrı bir hava
kattığını görüyoruz. Yeni dikilen yüz binlerce çiçek,
onlarca ağaç ile Gezi Parkı bizi rengârenk karşılıyor.
Bu vesileyle emeği geçenlere teşekkür ediyoruz. Şu gerçek asla
akıllardan çıkartılmamalı: Bu park sadece belirli bir
kesimin değil, tüm halkımızın ortak değeridir. Unutulmamalı
ki ortak değerimiz olan Gezi Parkı için yapılan bu harcamalar
halkımızın kaynaklarından yapılıyor. O nedenle,
hiç kimse birtakım bahanelerle milletimizin malına zarar vermemeli.
Milletimizin malına ortak olarak, hep birlikte sahip
çıkmalıyız diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Şimdi on
beş dakika süre ile soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın Tanal
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
halk ile halkın çocukları olan halkın polisini karşı
karşıya getirip halkımızı birbirine kırdırtmayın.
Polisin de adalete, insan gibi yaşamaya ve insan gibi çalışmaya
hakkı vardır. Polisin özlük haklarını düzeltmediğiniz
için, bugün, İzmir ilimiz Çeşme ilçesinde polis memuru Erol Benzer
canına kıymıştır. Polisin özlük haklarının
düzeltilmesi için kaç tane polisin daha intiharını bekliyorsunuz?
Saygılarımı
sunarım.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Serter
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) Sayın Bakan, Sayın Cumhurbaşkanı bugün
gazetelerde yer alan bir habere göre Demokrasi ile darbe bir arada olmaz.
diyerek son derece doğru bir konuşma yapmıştır. Bu
doğrultuda Türk Dil Kurumunun darbe kelimesinin anlamını
değiştirerek ve bir eklenti yaparak,
demokratik yollarla Hükûmeti
istifaya zorlamayı darbe kavramına dâhil etmiş
olmasını nasıl yorumluyorsunuz? Böyle bir girişimde bulunan
Türk Dil Kurumu Başkanı hakkında ne gibi yaptırımlar
uygulanacaktır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın
Erdoğan
MEHMET ERDOĞAN
(Muğla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
sözleşmelilere kadro verdiniz, sözleşmeli kardeşlerimize
hayırlı uğurlu olsun. Zaten bu, ilk uygulama da değil.
Bundan sonra yine sözleşmeli personel almaya devam edecek misiniz?
Sözleşmeli kadro kullanarak personel rejimini baypas etme alışkanlığına
ne zaman son vereceksiniz? Kadroları iktidarınız tarafından
gasbedilen 4/Clilere ne zaman kadro vereceksiniz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın
Yeniçeri
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, ÖSYMde yapılacak değişikliklerle ÖSYM bünyesinde
üniversite öğrencilerine veya memurlarına başkanın
yetkisiyle çalışma hakkı tanınacağı ifade
ediliyor. Bu durumun ileride yaratacağı sorunları nasıl
gidereceğinizi düşünüyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Çelebi
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, Sayın Bakana
şunu sormak istiyorum: Şu anda, bugün yine Taksimde, Gezi
Parkında insanların üzerine satırlarla
saldırıldı, bunların bütün görüntüleri ortada. Diğer
taraftan, İçişleri Bakanı açıklama yapıyor, diyor ki:
Polis oraya gidecek, TOMAlar ile gidecek. Polisin işi hiç orada bir
suça karışmayan insanların mı karşısında
durmak, yoksa elinde satırlarla orada insanların üzerine giden o
insanların suç işlemesini mi engellemektir? Bunun çok açık
ifadeyle bir söylenmesini istiyoruz. Çünkü Gezi Parkında insanlar
anayasal, yasal haklarını bu ülkede kullanamıyorlar. Bir valinin
fermanıyla
Yasakladım. diyor, yasaklıyor, Ben istediğim
insanları oraya sokarım
Bu konuda
düşüncelerini almak istiyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Akar
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Bakan, 1999 depreminde zarar gören kalıcı
iş yeri sahiplerinden -çıkarmış olduğunuz bir torba
kanunla- ödemelerini yapmayanlar üç ay içerisinde ödeme yapmazlar ise iş
yerlerine el konuldu. Ama bu tebligat vatandaşlara
yapılmadığı için yaklaşık 1.300 tane
vatandaş mağdur oldu. Bunların içinde yüzde 40, yüzde 50, yüzde
60 engelli duruma düşen, hatta bu işleri izleyemeyen birçok
vatandaş var. Bu vatandaşların talebini bir kanun teklifiyle
sizlere ilettik ve bu vatandaşlar bu tebligat
yapılmadığı için mağdur duruma düştüler.
Defalarca söylememize rağmen bu vatandaşların
mağduriyetleri giderilmedi. Gidermeyi düşünüyor musunuz? Tebligat
yapmayı ve daha önce ödeme yapıp kalıcı iş yerinden
vazgeçenlere ödemelerini yapmayı planlıyor musunuz? Çünkü ödemeler de
yapılmamaktadır şu anda. Böyle bir problem var.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Işık
ALİM IŞIK
(Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bu torba yasada devlet memurluğu kadrosuna geçirilen 96.500 kişinin
seçiminde hangi objektif ve ahlaki kuralları kullandınız?
Özellikle bu yolla devlet memuru olan vatandaşlarımızın
coğrafi bölgelere göre bir dağılımı yapıldı
mı? Bu dağılımda hakkaniyete uyuldu mu? Daha önce
tasarıda yer aldığı hâlde burada görüşmeler
sırasında tasarı kapsamından çıkartılanların
çıkartılma gerekçesi nedir? Bunlardan boşalan kadroları
nasıl değerlendirmeyi düşünüyorsunuz? Son olarak da şehit
aileleri ve gazilerimize verilen maaşların yükseltilmesi konusunda bu
tasarı kapsamında düzenleme yapılması düşünülmekte
midir?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Atıcı
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, az önce konuşan hatip, farklı bir Taksim tablosu çizdi,
çiçekler, güller. Muhtemelen, bugün yapılan girişimlerden önce
hazırlanmış ve eline verilmiş metni okudu. Bir saat önce
kızım aradı beni İstanbuldan, 11 yaşında. Bugün
İstanbula ağabeyini görmeye gitti ve Baba biber gazıyla
tanıştım. diye beni aradı, 11 yaşında kız
çocuğu. Hayırlı olsun kızım. dedim. Ama baba, 5
katlı bir binanın içine niye gaz bombası attılar, bunu
anlayamadım. dedi.
Şimdi ben
soruyorum Sayın Bakan: Ben, 11 yaşındaki kız çocuğumu
devletini seven, insanları seven, polisini seven bir insan olarak, bir
vatandaş olarak nasıl yetiştireceğim? Benim kızım
gözyaşları içerisinde beni arıyor ve biber gazına maruz
kaldığını anlatıyor. Bunun gibi binlerce, on binlerce
insanın feryadını ne zaman duyacaksınız?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Tanal
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
2007
yılında AKP seçim beyannamesinde polisin özlük haklarının
düzeltileceğine ilişkin hüküm vardı Sayın Bakan. 2007
yılında polisin özlük haklarının düzeltileceğine
ilişkin bu hüküm olduğu hâlde ve bu vaadi verdiğiniz hâlde, oy
aldığınız hâlde neden bugüne kadar düzeltilmedi? Daha kaç
sefer böyle bir vaat vereceksiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
hepimiz biraz önce televizyon yayınlarında ellerinde palayla,
ellerinde satırla, polisin gözünün önünde, hiçbir şekilde elinde bir
suç unsuru olmayan, sadece gösteri hakkını kullanmak isteyen
kişilere saldıranları gördük. Bu görüntüler daha önce de
olmuştu. Bu daha önceki eli satırlılardan, palalılardan hiç
gözaltına alınan oldu mu, olduysa, bunlar sorgulamaları
sonucunda herhangi bir tutuklama talebiyle sevk edildiler mi? Böyle bir
tutuklama gerçekleşti mi? Bu geceki bu görüntüler hakkında ne
diyorsunuz? Bu kişiler polisin gözü önünde nereden alarak bu yetkiyi,
ellerindeki satırlarla gencecik insanlara saldırıyor? Siz böyle
bir Hükûmete, devlete nasıl bakıyorsunuz 2013 yılında?
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Son soru,
Sayın Gümüş
HALUK AHMET
GÜMÜŞ (Balıkesir) Teşekkür ederim.
Sayın Bakan,
ÖSYM sınavlarında sınavdaki soruları bilgi edinme
hakkının dışında
bırakmışsınız. Şimdi, sorular mı
yanlış, yoksa bunların cevaplarıyla ilgili ne işler
dönüyor da bu işler, bilgi edinme hakkının dışına
çıkarılıyor? Bu tür olaylar olduğu zaman biz ister istemez
vekiller olarak, Türk halkı olarak şüpheleniyoruz. Zaten
şaibelidir ÖSYM sonuçları, birçok yapılan sınavlar.
Şimdi, şaibesi artmıştır görüntüsü daha da
gelişmektedir.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Bakan,
buyurun.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Tanalın, polislerimizin özlük haklarına
ilişkin bir sorusu oldu.
ALAATTİN
YÜKSEL (İzmir) Sayın Bakan
İzlemek ister misiniz Sayın
Bakan? Elinde satırla çocuklara saldırıyorlar Taksimde, izlemek
ister misiniz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN -
Sayın Bakan cevap verecek lütfen sayın milletvekili.
ALAATTİN
YÜKSEL (İzmir) Kendinizi hâlâ meşru bir bakan olarak sayıyor
musunuz? (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
Sayın Bakan,
siz lütfen cevap verin, sorulara cevap verin. (AK PARTİ ve CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Evet, polis memuru
arkadaşlarımız
(AK PARTİ ve CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN -
Sayın Yüksel, lütfen yerinize oturunuz, Sayın Yüksel
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Otur yerine!
BAŞKAN -
Sayın Yüksel
Sayın Bakan
siz cevap verin lütfen.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Evet, polis memurları: AK
PARTİ hükûmetlerinden önce 1in 4ünde çalışan bir polis
memurumuz 816 Türk lirası maaş alıyordu. (AK PARTİ ve CHP
sıralarından gürültüler) Evet, Sayın Başkan
BAŞKAN Ara
vermek
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Neden rahatsız oluyorsunuz beyler? Yazıklar olsun! Nerede o
İçişleri Bakanı?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Soru sordunuz, cevapları almadınız.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) 2013 yılının temmuz
ayı itibarıyla bir polis memurunun, 1in 4ünde çalışan bir
polis memurunun aldığı maaş 3.091 Türk lirasıdır.
Artış yüzde 279dur. 2002 yılında 9un 2sinden göreve
başlamış olan bir polis memurunun
(AK PARTİ ve CHP
sıralarından gürültüler)
Sayın
Başkan, sustursanız da, konuşsak.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 21.05
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.22
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA
(Bartın), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 132nci
Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
478 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
Üçüncü bölüm
üzerinde soru-cevap kısmında kalınmıştı.
Sayın Bakan,
buyurun.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Sayın Tanal
sorusunda, polislerimizin özlük haklarıyla ilgili bazı
sorularına cevap istedi. İfade etmek isterim ki, 1in 4ünde görev
yapan bir polisimiz, 2002de 816 Türk lirası alırken 2013ün Temmuz
ayı itibarıyla 3.091 Türk lirası almaktadır,
artış, yüzde 279dur. 2002de 9/2den göreve başlayan bir polis
memurumuz 695 Türk lirası alırken
ALİM IŞIK (Kütahya) On bir yıl geçti
Sayın Bakan. Başınıza çöksün sizin, hep
BAŞKAN
Sayın Işık, lütfen ama, Sayın Bakan cevap veriyor
Sayın Işık. Lütfen Bakan cevap veriyor ya.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
bugün 2.781 Türk lirası
almaktadır; artış, yüzde 300dür. Ancak bu on yıllık
süre içerisindeki toplam enflasyon rakamı ise yüzde 152dir.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Niye rahatsız oluyorsun?
ALİM IŞIK
(Kütahya) Olmaz, olmaz. On bir yıldır yönetiyorsunuz bu memleketi,
daha hâlâ 2002den bahsediyor. (AKP ve MHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN
Sayın Işık, lütfen sabredin, Sayın Bakan cevap veriyor.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Onun için polislerimize
hükûmetlerimiz döneminde gerekli destekler verilmiştir, bundan sonra da
verilecektir.
Bir başka
konu, Sayın Serterin söylediği şey, bir görüşünü ifade
ediyor ama bana bir soru da sorduğunu görmüyorum, kendi görüşünü
ifade ediyorlar. Darbelerle ilgili tanımlar dünyanın her yerinde
aynıdır. Şu anda ben Türk Dil Kurumundan nasıl bir
karşılık verildiğine, lügate bakmadım,
baktığımda size yazılı olarak da cevap verebilirim.
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) Basında çıktı Sayın Bakan, görmediniz mi?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Ama şunu söyleyelim: Milletin
iradesiyle seçilmiş olan parlamentoyu, hükûmeti aşağı
indirmek için, hukukun öngördüğü usullerin dışında bir
usulle, seçim dışında bir yolla hükûmeti
ENGİN ÖZKOÇ
(Sakarya) Sayın Bakan, hukuk nedir! İstanbulda satırla
koşanları yakalamamak
Hukuktan mı bahsediyorsunuz? Türkiye'de
hukuk mu kaldı?
BAŞKAN
Sayın Özkoç
Sayın Özkoç, lütfen oturun.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
parlamentoyu kim
aşağı indirirse o darbedir, ister siviller tarafından,
ister askerler tarafından, ister yargı tarafından, kim
tarafından yapılırsa yapılsın, biz biliyoruz ki demokrasilerde
iktidara gelmenin yolu sandıktır. (CHP sıralarından
gürültüler)
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) Ben öyle sormadım, soruyu çarpıtmayın, öyle
sormadım. Demokratik yollarla hükûmeti istifaya zorlamak dünyanın
hiçbir yerinde darbe değildir. Bundan kaçamazsınız.
BAŞKAN
Sayın Serter, lütfen, soru sordunuz, Sayın Bakan cevap veriyor.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sandıkta yönetme yetkisi
alınır, yönetilir, sonra sandıkta hesap verilir
ENGİN ÖZKOÇ
(Sakarya) Hayır, sandıkla ne alakası var!
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) Hayır, ben onu sormadım. Neyi sorduğumu çok
iyi biliyorsunuz. Sorudan kaçma! Siz antidemokratik bir yolla karşı
devrim yapmanın çabası içindesiniz.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
vatandaş iktidar
değişikliğini demokrasilerde sadece sandıkta yapar. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
ENGİN ÖZKOÇ
(Sakarya) Ne hukukundan bahsediyorsunuz? Şu anda Türkiye'de demokrasi mi
var, hukuk mu var? Hangi hukuktan bahsediyorsun?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Onun dışında yargıyla,
onun dışında sokakta, onun dışında darbeyle,
askerle el ele, başka tür yöntemlerle yapılan her türlü
değişiklik darbedir. (CHP sıralarından gürültüler)
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) Neden bahsediyorsun yahu! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
RECEP ÖZEL
(Isparta) Ya sen bir sus!
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) Ne susacağım ya cevap mı veriyor?
Cevabını versin önce!
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Bunu sizin iyi öğrenmeniz
lazım. Darbenin taşeronluğunu siz iyi yaptınız, ikna
odalarında millete iyi
(AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Bakan, soruya
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) Neden bahsediyorsun ya! Soruya cevap mı veriyor!
Kaçıyor, kaçıyor
(AK PARTİ
ve CHP sıralarından gürültüler) Bu, cevap mı ya!
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) -
darbecilere hizmet ederek, ikna odalarında nasıl
hizmetkârlık yaptığınızı bütün Türkiye biliyor.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan, bu bir Parlamento mu! Böyle bir şey
olabilir mi?
RECEP ÖZEL
(Isparta) Siz Amerikanın taşeronluğunu
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Amerikanın taşeronluğunu yapan sizsiniz!
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) Orada oturuyor
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) -
Sizin bu konuda soru sorma hakkınız yok.
ENGİN ALTAY
(Sinop) - Sayın Bakan, lütfen
susun. Sayın Bakan, bir dakika
(AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) Orada oturuyorsunuz, hâlâ
BAŞKAN
Lütfen, Sayın Altay, oturun
Sayın Bakan, cevabını versin,
sonra
ENGİN ALTAY
(Sinop) - Sayın Başkan
Duyamıyoruz gürültüden
BAŞKAN E,
sizinkileri durduramıyorum.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) -
Affedersiniz
Sayın
Yeniçerinin
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Hangi demokrasiden bahsediyorsunuz? Amerikanın
taşeronu sizsiniz!
BAŞKAN
Sayın Tanal
(İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal Komisyon sıralarına yürüdü)
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Taşeron olan sizsiniz, Amerikanın taşeronu
sizsiniz! (AK PARTİ ve CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) -
Ne var? Sensin taşeron, terbiyesiz herif!
MAHMUT TANAL
(İstanbul) - Siz nasıl bize
bunu söylersiniz! Ayıptır! (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler,
Komisyon sıraları önünde toplanmalar)
BAŞKAN
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.26
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 21.56
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram Özçelik (Burdur), Muhammet
Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 132nci Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu
açıyorum.
478 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
Üçüncü bölüm
üzerindeki soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
Şimdi,
İçişleri Bakanı Sayın Muammer Güler söz istemişlerdir,
bir açıklama yapacaklar.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- İçişleri Bakanı Muammer Gülerin, İstanbul
Taksimde meydana gelen olaylara ilişkin açıklaması
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; bu akşam İstanbulda, Taksimde sosyal medya
üzerinden gündüz saatlerinde kanunsuz bir toplantı için yapılan çağrı
üzerine
BİNNAZ TOPRAK
(İstanbul) Nesi kanunsuz efendim?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Efendim, evet, kanunsuz toplantı
olduğunu size söyleyeceğim.
NUREDDİN
NEBATİ (İstanbul) Çatlama da dinle!
BAŞKAN Ya,
lütfen!
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Kanunsuz bir toplantı için
çağrıda bulunulmuştur. Taksimde toplantı için, hiçbir
yasal müracaat olmadığı hâlde, bir toplantı için
çağrıda bulunmuştur. 2911 sayılı Toplantı ve
Gösteri Yürüyüşleri Kanununda, genel yollar üzerinde, parklarda
toplantı yapılması kanunda belirtilen şartlara tabidir.
Şimdi, bir
kere, böylesine bir kanunsuz toplantıyı engellemek için güvenlik
güçlerimiz gerekli önlemleri almışlardır. Biz Galatasarayda,
Galatasaray Lisesi önünde ve İstiklal Caddesinde mutat olarak basın
açıklamalarına imkân veriyoruz ancak grupların ısrarla
Taksimde toplanma talebi güvenlik güçleri tarafından engellemiştir.
Bu engelleme sonrasında, bazı marjinal gruplarca sokak içlerine
kaçılarak polislere taşlı ve molotoflu saldırıda
bulunulmuştur ve kendilerine güvenlik güçlerince zor kullanmak suretiyle
dağıtılmışlardır.
Dağıtılmanın akabinde Halaskargazi Caddesinde, bugün
sosyal medyaya da yansıyan, elinde bir sopa ve elinde bir satır veya
palaya benzeyen bir aletle 2 kişinin bazı kişilere
saldırdığı tespit edilmiştir. Kendileri güvenlik
güçlerince yakalanmıştır. O cadde üzerinde esnaflık yapan 2
kişi olduğu tespit edilmiştir, haklarında gerekli
işlem yapılmaktadır.
Değerli
arkadaşlarım, kanunsuz hiçbir işleme, hiçbir eyleme göz
yumulması mümkün değildir. Elbette, bunun çirkinliği kadar, bu
olay üzerinden bu kişileri belli bir siyasi partinin mensubu gibi
başkalarına karşı kışkırtmak da doğru
değildir. Hepimiz sağduyu içerisinde hareket etmeliyiz. Biz kanunsuz
gösterilere de karşıyız, kanunsuz eylemlere de
karşıyız. Kişilerin can ve mal güvenliğini
engelleyecek her türlü şiddet eylemini veya kanunsuz eylemi de engellemek
bizim görevimizdir. Haklarında gerekli işlem yapılacaktır.
Yüce Meclisin bilgilerine saygıyla arz ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Şimdi,
sırasıyla grup başkan vekillerine söz vereceğim.
MUSA ÇAM
(İzmir) Bunları söylemek çok zor muydu yani bu kadar gerilim
yarattınız?
BAŞKAN
Sayın Çam, lütfen
Sayın Çam
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Pis herif, bekledin mi? Dinledin mi? Bakanı
dinledin mi?
BAŞKAN
Buyurun Sayın Aydın.
2.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, görüşülen
kanun teklifinin üçüncü bölümü üzerindeki soru-cevap kısmında
yaşanan olaylara, İstanbul Taksimde meydana gelen olaylara,
Şırnak Milletvekili Mehmet Emin Dindara Geçmiş olsun.
dileğinde bulunduğuna ve buna sebebiyet verenleri
kınadığına ilişkin açıklaması
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Az önceki
oturumda, tabii ki hiç de hoş
olmayan ve özellikle milletin iradesini temsil eden Meclisimize
yakışmayan görüntüler sergilenmiştir. Öncelikle, bu görüntülerin
doğru olmadığını ve bu görüntülere sebebiyet verenleri
kınamak istiyorum, kınıyoruz.
Sayın
Bakanımıza sorular soruldu bir önceki oturumda. Sayın
Bakanımız tam da bu soruları cevaplamaya başlarken,
maalesef, yine aynı şekilde, soruları soranlar tarafından
bir şekilde engellenmeye çalışıldı, hatta yerinden
kalkıp kürsüye kadar gidilmeye çalışıldı. Tabii ki
bunları kabul etmek mümkün değil. Aynı şekilde, milletin
iradesiyle seçilen bir Bakana Meşru değil. gibi
yakıştırma yapmak hiçbir partiliye, hiçbir milletvekiline
yakışmaz. Meşruiyet milletin iradesinden geçer, milletin
iradesini temsil eden Hükûmetin Bakanına da hiç kimse Meşru bakan
değil. diyemez. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Yine aynı
şekilde, demokraside millî irade vardır. Millî iradede tabii ki,
azınlığın çoğunluğa tahakkümü asla kabul
edilemez; azınlığın hakları da korunarak bir
şekilde hükûmetin idare edilmesi lazım. Kaldı ki Sayın
Bakanımız, o görüntülerle birlikte, o görüntülerde yer alan 2
kişinin yakalandığını
Ki fırsat verilseydi,
biraz önceki oturumda fırsat verilseydi, o görüntüde yer alan 2
kişinin de yakalandığı ve hakkında işlem
yapıldığı ifade edilecekti. Bekir Bozdağ, Sayın
Başbakan Yardımcımız tarafından da o bilgiler
alınmıştı, o bilgileri ifade edecekti. Maalesef, onu ifade
etmeye fırsat ve imkân tanınmadı, verilmedi. Dolayısıyla,
ben, bu görüntüleri, burada oluşan bu tabloyu
yakıştıramadığımı ifade etmek istiyorum.
Özellikle, Şırnak Milletvekilimiz Mehmet Emin Dindar da maalesef bir
saldırıya maruz kalmış ve kaşından da yara
almıştır, şu anda da kendisi hastaneye
kaldırılmıştır. Kendisine de geçmiş olsun diyorum
ve o işleme sebebiyet verenleri de kınıyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Altay, buyurun.
3.- Sinop Milletvekili Engin Altayın, görüşülen kanun
teklifinin üçüncü bölümü üzerindeki soru-cevap kısmında yaşanan
olaylara, İstanbul Taksimde meydana gelen olaylara, Şırnak
Milletvekili Mehmet Emin Dindara Geçmiş olsun. dileğinde
bulunduğuna ve herkesin sinirlerine hâkim olmasını temenni
ettiğine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY
(Sinop) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, öncelikle, biraz önce yaşanan olaylar Parlamentomuzda görmek
istediğimiz olaylar değildir. Bunun altını özenle çizmek
isterim. Elbette Parlamentonun özellikle son üç beş gündür insan haklarına
aykırı bir şekilde on üç, on dört saat
çalışmasının bütün milletvekillerimizde bir gerginlik yarattığı,
bir psikolojik basınç oluşturduğu da muhakkak.
Bu akşam
yaşanan olaylar, bugün Taksimde yaşanan ve İnternette,
televizyonlarda herkesin de gördüğü gibi -provokasyondur, şudur,
budur, ben onu bilmem ama- Türkiyede asla ve asla görmek istemeyeceğimiz,
kabul edemeyeceğimiz
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Arkadaşlar, demin Grup
Başkanınız konuşurken biz kestik mi ama?
ENGİN ALTAY
(Sinop) -
ve hiçbirimizin kabul edemeyeceği olaylar bize ayrıca
germiştir, çok doğrudur. Ben, hiçbir milletvekilinin, Parlamentoda Bakanlar
Kurulu ya da komisyon sırasında oturan Sayın Bakanın
yanına fiilî bir saldırı amacıyla gideceğine ihtimal
vermem. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Yani eğer
dinlerseniz
Şunu rica edeyim iktidar partisi grubundan: Benim
konuşmam bittikten sonra bana tepkinizi gösterin çünkü yanlış
anlaşılabiliyor. Geçen de BDPli arkadaşlarımızın
Sinop ziyaretiyle ilgili bir şeye başlarken tepki oldu, sonra ben
başka bir şey söyledim. Lütfen, dinleyin. Hep söylüyorum, size biraz
daha sabır yakışır.
Tabii, burada, bu
Parlamentonun işleyişi itibarıyla idare amirlerimiz var ve grup
başkan vekillerimiz var. Ve ben de zaten buradaydım, benim
yetişmeme
Her şeye rağmen, yani Bakana fiilî saldırı
asla olmaz da, sözlü bir hakaret olmasın diye ben oraya hamle yaparken, idare
amirimizden önce kimi arkadaşların oraya, böyle, seri, süratli bir
şekilde gidip sanki olaya müdahale manasında, Sayın Bakanı
koruma refleksi içindeki tavırları bu istenmeyen olayların
başlangıcı olmuştur. (AK PARTİ sıralarından
Aaa
sesleri)
E, ne deyim ben
size o zaman yani, ne diyeyim ben size!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
Grup başkan vekilleriyle içeride
konuştuk sayın milletvekilleri, lütfen bir dinleyin.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Yok, dinlemezler Başkanım, dinlemezler. Öyle görülüyor.
Sonra hepimizin
gördüğü olaylar yaşandı, küfürler oldu. Şu mu söyleniyor:
Sadece muhalefet partisi milletvekilleri mi küfür etti? Hayır, ben 7-8
iktidar partisi milletvekilinin küfrünü kulağımla duydum, buradan da
edilmiştir. Parlamentoda küfür olmamalıdır ama Parlamentoda
münakaşa olabilir, tartışma olabilir. Bakın, değerli
arkadaşlar, sataşma da olur. Sataşma Parlamentonun olmazsa
olmazıdır ama biraz önce Sayın Bakan cevap verirken sizin grup
olarak tavrınız, sataşmanın ötesinde, bir tacizdi; bunu
kabul edeceksiniz. Bunu kabul etmez de Hadi oradan canım, işte, biz
buradayız; milletin yüzde 50 oyuyla da geldik. Biz, burada kendimiz çalar,
kendimiz söyleriz. mantığından ne olur kurtulun. Bunun
Türkiyeye, size ve partinize bir hayrı yoktur.
ALİ
ŞAHİN (Gaziantep)
Başkana bakarak konuş.
ENGİN ALTAY (Sinop)
Sayın Başkan, ne yapayım ben şimdi?
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Dinliyoruz Başkanım.
ENGİN ALTAY (Sinop)
Yani bu konuşmalarım da sizi rahatsız ediyorsa, biz burada
aynı çatı altında bir arada yaşayamayız kardeşim.
Bu konuşmamdan da rahatsız oluyorsanız, biz sizinle ne
konuşacağız? Olabildiği kadar sakin bir şekilde
konuşuyorum. Burada 3 tane grup başkan vekiliniz var.
BAŞKAN
Sayın Altay, şahsi konuşmayı bırakın lütfen.
ENGİN ALTAY (Sinop)
Ama Başkanım, yani konuşmamı
BAŞKAN
Anlaşıldı, evet. Toparlayalım lütfen.
ENGİN ALTAY (Sinop)
Evet, Küfür olmaz. dedik. İktidar partisinde, Sayın Başkan,
sayın bakanlar, gördüğüm bir tespit var. Son üç beş aydır
çevremizde, dünyada gelişen olaylardan da gocunmayın, rahat olun.
Türkiyede bir daha hiçbir şekilde demokrasi kesintiye
uğramayacaktır.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Gocunan sizsiniz.
ENGİN ALTAY (Sinop)
Ama bütün refleksleriniz bu minval üzere. Bir haftadır Sen az
darbecisin, sen çok darbecisin.den başka bir laf ettiğiniz yok
kardeşim. Buna gerek yok.
Bakan meşru
değildir. ifadesi
BAŞKAN Evet,
Sayın Altay, lütfen toparlayın.
ENGİN ALTAY (Sinop)
Bitiriyorum Başkanım. Biterse güzel olacak, yarım kalırsa
hiçbir şeye benzemeyecek.
BAŞKAN Ama bitirin
ENGİN ALTAY (Sinop)
Bakan meşru değildir. ifadesi siyasette olabilecek bir
şeydir Sayın Grup Başkan Vekilim.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Nasıl öyle olur?
ENGİN ALTAY (Sinop)
Yani Ben böyle düşünüyorum. der adam. Ancak meşruiyeti şu
anlıyorsanız, millî iradeye saygı anlıyorsanız, biz
onun en büyük örneğini, belki de dünya siyaset tarihindeki örneğini
Sayın Recep Tayyip Erdoğanın üzerindeki yasağı
Anayasayı değiştirerek, kaldırarak verdik. Kimse millî
iradeye bizden daha saygılı olamaz. Bunun, lütfen, altını
çiziyorum.
Özetle ve sonuçla
şunu söylemek isterim ki, Anayasanın 34üncü maddesiyle,
toplantı ve gösteri yürüyüşleri vatandaşlar için temel hak ve
özgürlüklerdendir. Ancak elbette ki altında da Kanunla düzenlenir. diye
bir hüküm de vardır. Ama ben Hükûmetin birçok kanunsuz gösteriye izin
verdiğini, Hükûmet üyelerinin de o kanunsuz gösterilerde var olduğunu
da biliyorum Sayın Bakanım. Bugün de zatıalinize saat 20.00
sularında dedim ki: Sayın Bakanım, ne olur -Taksimden haberler
geliyor- müdahale olmasın, sert olmasın. Barikat olsun, tamam ama
artık Türkiye gerilmesin. Türkiyede insanlar mutlu olmak istiyor,
memleketinin geleceğinden emin olmak istiyor. Bunları söylemiş
biriyim ve bugün burada yaşanan olaylar neticesinde -kavgada yumruk
sayılmaz; keşke olmasaydı- bizim
arkadaşlarımızdan da bir tanesi yerlerde tekmelendi.
BAŞKAN Sayın Altay, lütfen
ENGİN ALTAY (Sinop) Bitiriyorum.
Geçmiş olsun diyorum milletvekilimize, Mehmet Emin
Dindara geçmiş olsun diyorum. Çok üzgünüm, bizim için de üzüntülü bir
olaydır ama herkesin sinirlerine, reflekslerine hâkim olmasını
temenni ediyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Şandır, buyurun.
4.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın,
Şırnak Milletvekili Mehmet Emin Dindara Geçmiş olsun.
dileğinde bulunduğuna, görüşülen kanun teklifinin üçüncü bölümü
üzerindeki soru-cevap kısmında yaşanan olaylara ve bunun bir
daha olmamasını temenni ettiğine ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu olarak, öncelikle Şırnak Milletvekili Sayın Mehmet Emin
Dindara geçmiş olsun diliyorum. Gerçekten, hiç arzu edilmeyen bir sonucun
muhatabı oldu. Hâlbuki Meclisimizin en sakin adamlarından, en sakin milletvekillerinden
biriydi. Ayrıca, bu arada başka yaralanan
arkadaşlarımız da varsa onlara da geçmiş olsun diliyorum.
Yanlış yanlıştır değerli
arkadaşlar. Yanlışın karşısında hepimiz
birlikte durmazsak yanlışa meşruiyet
kazandırırız. Onun için, yanlışı dürüstçe ve
yüreklice ifade etmek lazım. Bu kürsüye hücum etmek, Başkanlık
kürsüsüne hücum etmek, bakanların oturduğu yere, komisyonun
oturduğu yere hücum etmek bütünüyle yanlıştır, bu
yanlışın yapılmaması hepimizin ortak
sorumluluğudur. Ben Sayın Mahmut Tanalın Sayın Bakana
vurmak kastı taşımadığını düşünüyorum,
öyle ümit ediyorum. Ben inanıyorum ki eğer bir müdahale
olmasaydı, oraya gidip, bağırıp çağırıp geri
gelecekti ama şu da var: Yani biz birbirimizden emin değiliz. Yani
hep böyle birbirimize suçlu muamelesi yaparsak doğru olmuyor işte,
sonuçlar iyi olmuyor ve buraya yakışmayan sonuçlarla
karşılaşıyoruz.
Değerli milletvekilleri, çok küçük meseleler hiç
öngöremediğimiz sonuçlara ulaşabilir, o da hepimizi üzer, bizi
üzmenin ötesinde, Meclisimiz yara alır. 2000 yılındaydı
yanlış hatırlamıyorsam -Sayın Başkan da
hatırlayacak- çok basit bir tartışmadan dolayı, bir
milletvekilimiz burada, bu türde bir arbedenin sonunda hayatını
kaybetti ve bir milletvekili arkadaşımızın da hayatı
söndü; o olayın faili olarak yargılandı ve siyasi hayatı
sona erdi. Dolayısıyla, hepimizin, tüm milletvekillerinin, özellikle
grup başkan vekilleri olarak, özellikle Başkanlık Divanı
olarak, muhtemeli öngörerek yani muhtemel gelişmeyi önceden öngörerek, ne
pahasına olursa olsun tedbir almak mecburiyetindeyiz. Görünen o ki -bir
arkadaşımızın da ifade ettiği gibi- bir haftadan bu
yana devam eden bu gergin çalışma usulü sinirlerimizi bozdu, bardak
doldu, en ufak damla taşırıyor.
Bu Meclis önemli,
bu Meclis kapanmamalı. Biz bir şey söyleyince, asla Meclisin bir
kavga sonrası kapatılmasını talep ediyormuşuz gibi bir
ifadeyi reddederim, böyle bir görüntü asla yakışmaz. Bu Meclis
kapanmamalı, bu Meclis çalışmalı. Ama eğer bizim dostluklarımızı
bozacak olaylara gebeyse atmosfer, eğer burada öngöremediğimiz
birtakım olayların yaşanması muhtemelse, eğer Meclisin
hükmü şahsiyetine yakışmaz olaylar yaşanması ihtimali
varsa, gerçekten durup tekrar düşünmemiz lazım. Hiçbir kanun insan
hayatından önemli değil, hiçbir kanun bu Meclisin onurundan daha önemli
değil, hiçbir kanun bizim birlikte olma, birlikte çalışma
arzumuzdan, irademizden daha önemli değil.
Ben tekrar temenni
ediyorum, bu olaylar olmasın. Hepimiz birden ayağa kalkmayalım.
Yani 1 kişinin fiiline 20 kişi ayağa kalkarsak sonuç öngörülemiyor.
Onun için, üzüntülerimi ifade ediyorum, olmamasını temenni ediyorum
ve bu yaralanan arkadaşlarıma tekrar grubum adına geçmiş
olsun dileklerimi ifade ediyorum.
Teşekkür
ederim efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın
Buldan.
5.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın,
Şırnak Milletvekili Mehmet Emin Dindara Geçmiş olsun.
dileğinde bulunduğuna, görüşülen kanun teklifinin üçüncü bölümü
üzerindeki soru-cevap kısmında yaşanan olaylara ve bu
görüntülerin bir daha yaşanmamasını temenni ettiğine
ilişkin açıklaması
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, ben de, grubum adına, yaralanan Sayın Mehmet Emin
Dindara geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Ama aynı zamanda,
bakanların üstüne yürünmesinin de doğru olmadığını
ifade etmek istiyorum.
Bu Meclis
sıraları ve Meclis kürsüsü halkın iradesini teslim ettiği
bir yerdir. Dolayısıyla, bu Meclis, sorunların
tartışıldığı, sorunların çözüldüğü bir
çatıdır ama ne yazık ki, bu Meclis, zaman zaman küfürlerin,
zaman zaman yumrukların havada uçuştuğu, üzülerek,
sıkılarak ve utanarak izlemek zorunda kaldığımız
görüntülere de sahne oluyor.
Biraz önce
yaşanan görüntüler hepimizi çok üzdü. Ben, bir kadın milletvekili
olarak bu görüntüleri izlemek istemedim ve dışarıya
çıktım. Bu görüntüleri burada çok gördük, çok yaşadık ama
her seferinde utandık, sıkıldık ve özür diledik; özür
dilediğimiz hâlde bunun tekrarı yaşandı, bu gece burada bir
tekrarını daha gördük. Milletvekillerinin birbirini dövmesi,
bakanların üstüne yürümesi gerçekten bizleri utandırıyor ve
utanacak bir duruma düşürüyor. Biraz önce yaşanan görüntüler, sadece
bizi değil, aslında milletimizi ve halkımızı da
utandırıyor. Dolayısıyla, bir halkın iradesi olarak
eğer seçildiysek, bu Meclis çatısı altına geldiysek, bu
halka saygılı olmak durumundayız. Ben, bu görüntülerin bir daha
tekrar etmemesini, bu görüntülerin bir daha yaşanmamasını
temenni ediyorum.
Bir kez daha,
yaralı olan, incinen arkadaşlarımıza geçmiş olsun
diyorum.
BAŞKAN Evet,
teşekkür ediyorum.
Biz de Mehmet Emin
Dindar arkadaşımıza geçmiş olsun diyoruz. Söylenecek tüm
sözler söylendi, söylenecek herhangi bir söz yok.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı: 478) (Devam)
BAŞKAN
Üçüncü bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, üçüncü
bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
Alınan karar
gereğince, 53üncü maddenin (a), (b), (c), (ç) ve (d) bentleri ayrı
ayrı maddeler olarak görüşülecektir.
53üncü maddenin
(a) bendinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan
Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin;
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporları (2/1613, 1/778) nın 53 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Mehmet Şandır
Konya Manisa Mersin
Hasan Hüseyin Türkoğlu Mehmet Erdoğan Mehmet Günal
Osmaniye Muğla Antalya
Alim
Işık
Kütahya
(a) 4 üncü
maddesinin onbirinci fıkrasının (a) bendinde yer alan görevlileri
belirlemek ve komisyonları oluşturmak ibaresi ilkeleri ve
görevlileri belirlemek şeklinde değiştirilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
53 (a) maddesinin Teklif metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ağan Ayaydın İzzet Çetin
İstanbul İstanbul Ankara
Musa Çam Kazım Kurt Mahmut Tanal
İzmir Eskişehir İstanbul
Fatma
Nur Serter
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ
ELVAN (Karaman) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER
(Mardin) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen?
ENGİN ALTAY (Sinop) İzzet Çetin.
BAŞKAN İzzet Çetin, Ankara Milletvekili.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan kanun tasarısının 53üncü maddesi
üzerinde verdiğimiz önerge adına söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu kanun teklifinin, verilişi,
hazırlanışı, içeriği, görüşmeler
sırasındaki tutumu, her şeyiyle kanun yapma tekniğinden son
derece uzak olduğu açık. Gerçekten, içindeki maddelere
bakıldığı zaman, bu Meclisi bu kadar gerecek kadar acil,
gerecek kadar olmazsa olmaz herhangi bir hükme rastlamanın
olanağı yok.
Şimdi, burada
hem Meclis Başkan Vekilimiz var hem grup başkan vekilleri var.
İstenmeyen olaylar yaşandı; böyle bir olaydan sonra Meclisi hâlâ
Yasa yapacağız. diye çalıştırmaya
kalkışmak ve zorlamak
Umarım, temennim o ki birkaç dakika ya da
saat sonra istenmeyen olaylar yeniden yaşanmasın. O nedenle,
milletvekillerinin, tüm arkadaşlarımın çok ağır
yükünün olduğunu biliyorum.
Değerli arkadaşlar,
gerçekten, görüşme yapmak zor ama bu ÖSYM Yasasının 6 maddesi,
7 maddesi var. Yani, bugüne kadar ÖSYMde kaç
Ne zaman çıktı ÖSYM
Yasası? 2011 yılında. İki yıl dört ay oldu. İki
yıl dört aydan bu yana 20 kez değiştirildi. Tamamı 11
madde. Yani, ÖSYM gibi Türkiyede yükseköğrenimin ve tüm
sınavların yapıldığı bir kurum o iki yılda
20 kez yasasını değiştiriyorsa ve değiştirmek
zorunda hissediyorsa buna ne demeli? Buna Hükûmetten yani yürütme
organından hiç kimse Ne yapıyorsunuz arkadaşlar? deme yetkisine
sahip değil mi?
Şimdi ne
değiştiriyorsunuz? Yine (a) fıkrasında yer alan
birtakım hükümleri değiştirmeye kalkışıyorsunuz.
(a)da, (b)de yani hemen hemen bütün maddeleriyle, dört beş maddesiyle
yine oynuyorsunuz. Buna hakkınız olmaması gerekir diye
düşünüyorum. Yani, ÖSYMnin, kendi yasasını yapmaktan âciz bir
kurumun hâlâ Türkiyenin geleceğini şekillendirecek, belirleyecek
birtakım çalışmalar yapıyor olması gerçekten bir
skandal. Zaten ÖSYMnin eski kadrolarıyla oynadığınız
günden bu yana Türkiyede ÖSYM skandal üzerine skandal yaratan bir kurum
konumuna geldi, güvenilirliği kalmadı. Türkiyede belki bundan üç
yıl önce en güvenilir birkaç kurumdan biriyken bugün öğrencilerin,
velilerin, üniversitedeki bilim insanlarının, aydınların,
herkesin âdeta tiye aldığı, gır gır geçtiği bir
kurum konumuna dönüştürüldü. Bunu yasa değişiklikleriyle
yapmanızın olanağı yok. Yapılması gereken,
ÖSYMye gerçekten hak eden, nitelikli kadroları yerleştirmek ve
yeniden, eskiden olduğu gibi, adam gibi bir kurum hâline
dönüştürmektir.
Değerli
arkadaşlar, bakınız, bugün gerçekten çok acı olaylar
yaşanıyor Türkiyede. Sayın Bakan az evvel söyledi, olayı
açıkladı. Biz de Bakan söyledi, doğrudur. deriz,
inanırız. Ne zamana kadar? Olay gerçekten aydınlığa
çıkıncaya kadar. Eğer Sayın Bakan burada ise,
çıkıp kürsüye Taksimdeki olaylar konusunda birtakım bilgiler
verse bu olaylar yaşanmazdı. Gerçekten, Taksimin bütün kesimlere
açılıp da, bu Gezi eylemcileri adı altında
geleceğini, özgürlüğünü savunan, barışı savunan gençlere
şiddet kullanılarak kapatılmış olması tahrik
edici bir durum olarak belli bir kesimi geriyor ve gerçekten, Hükûmetin
şiddet kullanması da kabul edilemez bir noktaya taşıdı
ülkemize bakış açılarını. O nedenle, Hükûmetin,
çevremizdeki ülkelerden, oralardaki gelişmelerden elbette dersler
çıkarması gerekiyor ama bunu şiddet yoluyla bastırmak, en
acemi, en korkak, en ne bileyim- demokrasi dışı bir yöntem.
İnsanlar bizim insanımız, orada gün geliyor, çıkış
yasağına rağmen spor müsabakalarından sonra şeref turları
atılıyor, otobüsler geliyor, gün geliyor gösteriler
yapılıyor, gün geliyor izinsiz müzik gösterileri yapılıyor.
Bütün bunlara izin verilirken, eğlenme amaçlı, barış
amaçlı oraya gelişi engellemek, tahrik etmek, herhâlde Türkiye
Cumhuriyetine hiçbir artı getirmiyor. O nedenle, yapılması
gereken iş, gençleri anlamak, onları dinlemek ve ortamı
yumuşatmaktır. Bunu da herhâlde başta Sayın Başbakan
ve Hükûmet üyeleri yapmalıdır, AKP Grubu yapmalıdır.
Hepinize
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu
ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin;
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 53 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay (Manisa)
ve arkadaşları
a) 4 üncü
maddesinin onbirinci fıkrasının (a) bendinde yer alan
görevlileri belirlemek ve komisyonları oluşturmak ibaresi ilkeleri
ve görevlileri belirlemek şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Alim Işık, Kütahya Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK
(Kütahya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 478 sıra sayılı torba Yasanın
çerçeve 53üncü maddesinin (a) bendi üzerinde vermiş olduğumuz önerge
hakkında söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu madde 17 Şubat 2011 tarih ve 6114 sayılı
Kanunla son değişikliği yapılan ve adı bu kanunla
değiştirilen Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi
Başkanlığının teşkilat ve görevleri
hakkındaki düzenlemelerde değişiklik yapıyor. Bu (a)
bendinde, söz konusu kanunun 4üncü maddesinin 11inci fıkrasında Yönetim
Kurulunun görevleri sıralanmış. Değiştirdiğimiz
(a) bendini, bakınız, aynen eski hâliyle okuyorum, neyi getiriyor, o
zaman sizlerin vicdanına sesleneceğim. Yani, Yönetim Kurulunun görevlerinin birincisi:
Sınav sorularının hazırlanması veya
sınavların yapılması için gerekli görevlileri belirlemek ve
komisyonları oluşturmak. Şimdi, bu torba yasayla ne hâle getiriyoruz?
(a) bendini yeniden okuyorum: Yeni hâliyle Yönetim Kurulunun görevlerinden
birisi Sınav sorularının hazırlanması veya
sınavların yapılması için gerekli ilkeleri belirlemek.
oluyor.
Değerli
milletvekilleri, ÖSYM, sınavların yapılmasında,
soruları hazırlayan ekibi özelleştiriyor, Artık bu görevi
ben yapmayacağım. diyor; bunun anlamı bu. Bugüne kadar,
özellikle KPSS sınavlarında ortaya atılan iddialar sonuçsuz
kaldığına, ÖSYM Başkanının elinde olan orijinal
sınav kitapçığının kopyasının bazı
illerde sınav öncesi satılıp daha sonra birçok insana
haksızlık yapıldığı iddialarına Ankara
cumhuriyet başsavcısı yardımcısı açıklamada
bulunmasına rağmen, yani orijinal kitapçıktaki soruların
ÖSYM Başkanlığından İnternet
aracılığıyla dışarı
sızdırıldığı yönündeki cumhuriyet
başsavcısı yardımcısının
açıklamasına rağmen bu sonuçlanmamış ise
Şimdi
yapılacak düzenleme ile artık ÖSYMde yapılan sınavlara
yönelik soruların kimler tarafından hazırlanacağı
konusu ÖSYMnin elinden alınıyor veya ÖSYM bunu bırakıyor,
sadece ilkeleri belirliyor.
Değerli
milletvekilleri, şunu soralım: Kim hazırlayacak bu
soruları? Hazırlayanlar belli olduğu hâlde, soruları
çalanlar, sızdıranlar ortaya konamıyor ve cezaları
verilemiyor ise, şimdi, bundan sonra kimin hazırlayacağı
belli olmayan bir ortamda bu hukuksuzlukları, adaletsizlikleri, usulsüzlükleri
nasıl önleyeceğiz?
Bu
yaptığımız değişiklik çok önemli bir
değişiklik. Eğer burada siz sınav sorularını
hazırlayacak görevlileri ÖSYMnin Yönetim Kurulunun görevleri
arasından çıkartır, kime vereceğinizi belirlemezseniz,
bundan sonra yaşanacak her türlü hukuksuzlukta, usulsüzlükte, soru
çalmada, hırsızlıkta ve benzeri hak yemeye yönelik
girişimlerde hepimiz vebal altında kalırız.
Bunu önlememiz
lazım. Bu önerge bunun için çok önemli, yine ÖSYMnin Yönetim Kurulunun,
eskiden olduğu gibi, bu sınav sorularını hazırlayacak
görevlileri belirlemesi, ilkeleri ortaya koyması amacıyla grubumuz
tarafımızdan hazırlandı. Eğer görevlileri belirlemek
ibaresini buraya yeniden koyamaz isek, bundan sonra 76 milyon
insanımızın her çocuğunun, her gencimizin girdiği
sınavda yaşanan usulsüzlükler, haksızlıklar ve birçok
içimize sinmeyecek davranışlar en sonunda buna imza atan
milletvekillerinin sorumluluğu altında kalacaktır.
Bu düşüncelerle, önergemizin son derece önemli ve
yerinde bir önerge olduğunu tekrar hatırlatıyorum. Eğer, bu
önergeye hayır derseniz, buna evet diyen milletvekilleri bundan sonra
yaşanacak olaylarda kendi vicdanını yeniden sorgulamak zorunda
kalacaktır.
İyi akşamlar diliyorum, önergemize
desteğinizi bekliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
53üncü maddenin (b) bendinde üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı
yasanın 53 üncü maddesinin (b) bendi ile 6114 sayılı
Yasanın 6 ncı maddesine eklenen "6 ncı maddenin onüçüncü
fıkrasının dördüncü cümlesi yürürlükten
kaldırılmıştır" ibaresi ile "Bunlar
hakkında 31/5/2006 tarihli ve 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanununun 5 inci maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendi hükmü uygulanır" ibaresinin yasa
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla. 03.07.2013
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Fatma Nur Serter Özgür Özel
İstanbul İstanbul Manisa
Kazım Kurt Kadir Gökmen Öğüt Sinan Aydın Aygün
Eskişehir İstanbul Ankara
İzzet Çetin
Ankara
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı
Kanun Teklifinin 53 üncü maddesinin b bendinde "hükümlerine göre sadece
yol gideri ödenir." ibaresinden sonra gelen kısmın maddeden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Adil Zozani Sırrı
Sakık
Iğdır Hakkâri Muş
İbrahim Binici Hasip Kaplan Nazmi Gür
Şanlıurfa Şırnak Van
Abdullah Levent Tüzel
İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan
Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 53 nci
maddesinin birinci fıkrasının (b) bendin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Alim
Işık Mehmet
Günal Mehmet
Erdoğan
Kütahya Antalya Muğla
Mustafa
Kalaycı Erkan
Akçay Mehmet
Şandır
Konya Manisa Mersin
Hasan
Hüseyin Türkoğlu
Osmaniye
"b)
6 ncı maddesinin on üçüncü fıkrasının dördüncü cümlesi
yürürlükten kaldırılmış, aynı fıkrada yer alan
"hükümleri uyarınca harcırah ödenmez." ibaresi
"hükümlerine göre sadece yol gideri ödenir." şeklinde
değiştirilmiş ve aynı maddeye aşağıdaki
fıkra eklenmiştir."
"(19)
Yükseköğretim kurumlarının önlisans, lisans ve lisansüstü
diploma programlarına kayıtlı öğlencilerden
Başkanlıkça hizmetlerine ihtiyaç duyulanlar başvuru, tercih,
sınav evrakının tanzimi ve benzeri sınav hizmetlerine
yönelik geçici işlerde kısmî zamanlı olarak
çalıştırılabilir. Kısmî zamanlı olarak
çalıştırılan öğrencilere bir saatlik çalışma
karşılığı ödenecek ücret, 22/5/2003 tarihli ve 4857
sayılı İş Kanunu gereğince onaltı
yaşından büyük işçiler için belirlenmiş olan günlük brüt
asgarî ücreti geçemez. Kısmî zamanlı çalışma
karşılığı ücret ödenmesi, Yüksek Öğrenim Kredi ve
Yurtlar Kurumu tarafından verilmekte olan burs veya öğrenim
kredisinin kesilmesi veya aynı Kuruma ait yurtlardan yararlanma
hakkının kaldırılması sonucunu doğurmaz. Hak
sahibi olarak almış oldukları gelir ve aylıkları bu
çalışmalarından dolayı kesilmez. Kısmî zamanlı olarak
öğrenci çalıştırılmasına ilişkin
haftalık çalışma süreleri ve yapılacak ücret ödemelerinin
tutarı ile diğer usul ve esaslar Maliye
Bakanlığının uygun görüşü alınarak
Başkanlık tarafından belirlenir. "
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Sayın Günal.
MEHMET
GÜNAL (Antalya) Alim Işık.
BAŞKAN
Alim Işık, Kütahya Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir
kez daha yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Yine, ÖSYM Kanununun
6ncı maddesinde bir yeni değişiklik getiriliyor:
Başkanlara harcırah ödenmez ancak yol giderleri ödenir.
şeklinde bir düzenleme var, bunun çok önemi yok yani burada bir
sıkıntı yok, olabilir de olmayabilir de. Ama, çok önemli bir
değişiklik getiriliyor ki yeni bir fıkra ekleniyor 19uncu
fıkra olarak. Özetle fıkra şöyle, uzun ama özetle söylüyorum:
Üniversite öğrencilerini geçici olarak ÖSYM bünyesinde değişik
işlerde çalıştırma hakkı veriliyor ama bu
öğrenciler kimler olacak, nasıl seçilecek, nasıl kontrol
edilecek, bununla ilgili hiçbir şey yok.
Değerli
milletvekilleri, bu gençlerin hepsi çok önemli. Anadoludan gelmiş, asgari
ücretin yarısına, onda 1ine bile muhtaç olan gençlerimiz olabilir
ama bunları çalıştıracaksak adam gibi
çalıştıracağız. Yani, Türkiyede işçi
çalıştırma
İşçi de olmaz, memur da olmaz, ne olur?
Bunu belirleyelim. Mademki böyle bir yetki veriliyor, bu nasıl seçilecek,
hangi ailelerinin çocuklarına bu imkân tanınacak veya kim bunu
belirleyecek? Şimdi, kendisinin elinde bulunan orijinal sınav
sorusuna sahip çıkamayan ÖSYM Başkanı, hangi çocuğu
seçerse, onun orada çalışmasından dolayı
dışarıya herhangi bir sorunun sızması hâlinde
nasıl sorumlu tutulacak değerli milletvekilleri? Böyle bir düzenleme
olur mu Allah aşkına! Çalıştıracaksak ya adam gibi
çalıştıracağız, kurallarını biz
belirleyeceğiz
Bu yüce Meclis buraya mademki bu kadar geniş bir
fıkra ekledi, en azından kimler çalışacak, bunu ortaya
koyalım. Ön lisans, lisans, yüksek lisans öğrencileri
çalıştırılabilir. Nasıl
çalıştırılır? Köle gibi
çalıştırılır. Üç kuruşa mecbur olan Anadolu
çocuklarının onurlarını eze eze
çalıştıracaksınız, yetkisi olmayacak, herhangi bir
kanuni hakkı olmayacak. Yapmayın Allah aşkına,
yapmayın! Yani, bu kadar da bu insanlarımızı hor görmeyin.
Bunu buradan çıkarmamız lazım veya yeniden düzenlememiz
lazım.
Biraz önceki konuya
yeniden dönüyorum. Bir önceki bir kelimelik değişiklik, ÖSYMnin
bundan sonra sınav sorularını başka şirketlere
hazırlatmasının önünü açan bir değişikliktir. Bu
vebale katlanamazsınız. Kendisi hazırladığı hâlde
soruları çalanları bulamayan ÖSYM, hırsızları
yakalattıramayan ÖSYM bundan sonra bu gençlerin geleceğini nasıl
garanti altına alacak, soru sistemi kuracaktır değerli
milletvekilleri? Etmeyin Allah aşkına! Bu değişiklikleri
yeniden gözden geçirelim. Millî Eğitim Komisyonu üyeleri çıksın,
görüşsün, daha önümüzde bir haftalık çalışma süremiz var
ama tekriri müzakereyle, ama şimdi ara verip yarın
kaldığımız yerden itibaren başlamak üzere, bu çok
köklü, ÖSYMnin sistemini komple baştan aşağı
değiştirecek düzenlemeleri yeniden ele almamız lazım. Bu
vebale katlanamayız.
2012 KPSSyi
unutmayın değerli milletvekilleri. ÖSYM Başkanının
elinde olması gereken orijinal kopyanın sınav tarihinden iki üç
gün önce bazı illerde satıldığı iddiaları üzerine
nitekim sonuçlar bu iddiaları doğruladı- bir cumhuriyet
başsavcı yardımcısı bu orijinal kopyadaki soruların
dışarıya İnternet aracılığıyla
sızdırıldığını açıkladı ama buna
rağmen sonuçlanmadı, aradan iki yıl geçiyor. Böyle bir ÖSYMye
böyle bir yetkiyi verdiğiniz zaman doğabilecek yeni sorunların
önüne geçemeyiz, bu ülkede başka şeyler yaşanır. 10 tane il
Türkiye birincisinde ilk sıralamaya geçti. O sınav sonuçlarıyla
bugün, KPSS notları dikkate alınarak, devlet memuru
yerleştiriyoruz. Haksız yere, ÖSYM Başkanlığından
birileri, kimseyi suçlamıyorum ama dışarıya bu
soruları çıkarttı, sınav öncesi birilerinin eline
ulaştı, ulaşanlar şanslı. Ulaşmayanlar? O kadar
uğraştılar, yıllarca hazırlandılar, bugün
patır patır devlet memurları yerleştirilirken Anadolu
çocukları dışarıdan bakıyorlar değerli
milletvekilleri. Yapmayın bunları. Bu değişikliklerin
mutlaka önüne geçmemiz lazım. Bu iki konu çok önemli,
vicdanlarınıza sesleniyorum, hiçbir siyasi mülahazada bulunmadan
söylüyorum. İki konu, (a) ve (b) fıkralarındaki
değişiklikler son derece önemlidir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ALİM IŞIK
(Devamla) Siz de bilirsiniz, biz bu görevi yapmak zorundayız, biraz önce
yaptık.
Hepinize
saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 Sıra Sayılı
Kanun Teklifinin 53 üncü maddesinin b bendinde "hükümlerine göre sadece
yol gideri ödenir." ibaresinden sonra gelen kısmın maddeden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan (Iğdır) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Gerekçe.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kısmî
zamanlı olarak çalıştırılması öngörülen
öğrencilerin işçi sayılmaması, sadece kısa vadeli
sigorta kollarına tabi tutulması, dolayısıyla
sigortalılık başlangıcı ve hizmeti
sayılmaması büyük haksızlıktır. Kısmî
zamanlı olarak çalışanlarla ilgili mevcut mevzuat
uygulanması gerekmektedir. Bu değişiklik ile yapılacak hak
kaybının engellenmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı
yasanın 53 üncü maddesinin (b) bendi ile 6114 sayılı
Yasanın 6 ncı maddesine eklenen "6 ncı maddenin onüçüncü
fıkrasının dördüncü cümlesi yürürlükten
kaldırılmıştır" ibaresi ile "Bunlar
hakkında 31/5/2006 tarihli ve 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının
(b) bendi hükmü uygulanır" ibaresinin yasa metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla. 03.07.2013
Ferit Mevlüt Aslanoğlu
(İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen İzzet Çetin, Ankara Milletvekili.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yine ben de ÖSYMyle ilgili önerge adına söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu (b) fıkrasında ÖSYM Yasasının
6ncı maddesinin (13)üncü fıkrası yürürlükten
kaldırılıyor. Yasaya baktığınız zaman son
derece masum gibi gözüküyor ama nedir bu 6ncı maddenin (13)üncü fıkrası?
Başkan, Başkan yardımcıları, Daire Başkanı,
I. Hukuk Müşaviri, Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri,
ÖSYM Merkez Uzmanı, Uzman Yardımcısı ve Şube Müdürü
olarak çalıştırılanlar ile Başkanlıkça
görevlendirilenlere sınav ücreti ödenmez. hükmüdür. Yani yılda 45-50
sınav yapan ÖSYM yönetimi bundan sonra para alacak. Bu kurum, ÖSYM niçin
kuruldu, ne yapar? Sınav yapar. E, bunun
karşılığı maaş almaz mı? Alır. Bir de
bundan sonra sınav başına para alacak ki bunun da miktarı
herhâlde 2 bin lira dolayında. Yani, görevi bu olan, bu amaçla maaş
alan bir kurumun başkan ve yöneticileri böyle bir öneriyi yapıyorsa
bu ayıptır. Bundan daha ayıp olanı da bunu kanun teklifi
hâline getirip Meclisin önüne koymaktır.
Yine, ben
bunları merak ettim, baktım, başkan ve başkan
yardımcıları: Tam zamanlı görev, artı lisansüstü
eğitim faaliyetleri, ek ders ücreti, artı ÖSYM şirketlerinde çok
parlak maaşlı görev, bir de şimdi sınav ücreti, üstüne
üstlük KİTlerde yönetim kurulu üyeliği
Eh, ne ala! Tabii, burada
insan kendini alamıyor yani yeni kazanç kapıları
yaratılması söz konusu olduğunda sergilemekten
çekinmediğiniz bir durumla kendinizi hemen gösteriyorsunuz. Eğer
ortada bir para, bir çıkar varsa anında, yandaşınız
için, kendiniz için çok güzel yasalar yapıyorsunuz ama bu maddenin yine
diğer hükmünde bir bakıyoruz ki orada 5510 sayılı Yasaya
göre çalıştırılacaklara ilişkin -biraz evvel
Milliyetçi Hareket Partisi sözcüsü de söyledi-
çalıştırılacak öğrencilere günlük ne kadar para
vereceksiniz, bunu yazıyorsunuz. Belki içinizde hesap eden vardır,
günde 6,5-7 lira. Değerli arkadaşlar, bu ayıptır. Yani,
üniversitedeki öğrenciler, fakir aile çocukları yıllardan bu
yana ÖSYMde çalışırlar, ÖSYMde sigortalı olurlar, sigortalılık
başlangıçları olur, adam gibi de para alırlar. Yani, şimdiye
kadar, kendine sınav başına para isteyeceksin, orada
çalıştırdığın öğrencileri, fakir aile
çocuklarını köle gibi kullanacaksın. Buna öğrencilerin
darda kalmasından, zorda kalmasından, onların ailesinin
fakirliğinden yararlanmak, çıkar sağlamak denir ki bunun hukukta
adı gabindir. İçinizde pek çok hukukçu var. Böyle bir düzenlemeyi,
AKP Grubundaki Anadolunun değişik yerlerinden gelmiş
milletvekillerinin vicdanlarına bırakıyorum. Fersah fersah
maaş alan, doymak bilmeyen ÖSYM kadrolarına yeni maaş ilave
ederken öğrencilere asgari ücretin bilmem kaçı kadar para vermeyi
yasa hâline getiren utanmıyor ama kabul edenlerin
utanacağını umuyorum. Gerçekten ayıptır. Böyle bir
düzenleme 20-25 yaşına gelmiş, belki yokluk içinde, yoksulluk
içinde öğrenimini tamamlayamadığı için ara vermiş,
şimdi kalkacak, orada kısmî zamanlı, yarı zamanlı
çalışmaya gelecek, orada aldığı ücretle
harçlığını bile çıkaramayacak; bunun yanında,
ÖSYMnin Başkan ve yöneticileri aynı madde içerisinde kendilerine her
sınav başına en az 2.000-2.500 lira çıkar
sağlayacaklar. Bunun kabul edilebilir bir yönü yoktur. Emek sömürüsü
ayıptır ama öğrenci emeğini sömürmek hepsinden daha büyük
ayıptır.
O nedenle, önerimiz
düşünülerek hazırlanmış bir öneridir. Teklifimizi bu gergin
ortam bile olsa duygusallıkla reddetmeniz yerine, hiç olmazsa bunu kabul
edip öğrencilere asgari ücretten ücret verilmesini ve 5510
sayılı Yasaya göre de sigortalı sayılmalarının
sağlanmasını kabul ediniz diyorum, hepinize saygılar
sunuyorum.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
53üncü maddenin
(c) bendinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan
Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 53 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa
Kalaycı Erkan
Akçay Mehmet
Erdoğan
Konya Manisa Muğla
Mehmet
Günal Mehmet
Şandır Hasan Hüseyin
Türkoğlu
Antalya Mersin Osmaniye
"c) 8 inci
maddesinin ikinci fıkrasında geçen
"kuruluşlarının" ibaresinden sonra gelmek üzere
"sınav evrakını saklamaya, başvuru merkezi veya
sınav koordinatörlüğü hizmetlerini yürütmeye ve" ibareleri
eklenmiştir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporlarının 53-c maddesinin
tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Bülent Kuşoğlu Kazım Kurt
İstanbul Ankara Eskişehir
Haluk Ahmet Gümüş İzzet Çetin İlhan Demiröz
Balıkesir Ankara Bursa
Alaattin Yüksel
İzmir
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Alaattin Yüksel
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Alaattin Yüksel, İzmir Milletvekili.
ALAATTİN
YÜKSEL (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben de biraz önce yaralanan bütün
arkadaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Bir
insanın bir insana vurmasını vahşet olarak kabul ediyorum,
öyle değerlendiriyorum, hele bir de elinde pala, satır, silah olursa
bu vahşetin de ötesinde, nitelendirme yapacak kelime bile
bulamıyorum. Biz burada, uzun süredir, bir aydır neredeyse süren, bir
aya yakın zamandır süren bir
zulüm, bir vahşeti hep birlikte Türkiyede izliyoruz. Biraz önce de burada,
yine Taksimde yaşananları izlerken elbette ki elinde palalarla orada
gencecik çocuklara saldıranları görünce bununla ilgili infial duyduk,
bu son derece insani bir şeydir.
Ben vicdanı olan
herkese sesleniyorum: Sizin de çocuklarınız var, bu sizin de
başınıza gelebilir, belki gelmiştir geçmişte. Bu kimin
başına gelirse gelsin, ben aynı şekilde buna infial
göstermeye, buna karşı çıkmaya devam ederim. Şu veya bu
düşüncede diye hiç kimseyi de ayırmadan, böyle saldırıya
uğrayanlar karşısında bu infiali her zaman
göstermeye devam ederiz.
Sayın Bakan
eli palalıların esnaf olduğunu söyledi. İzmirde de benzer
şeyler oldu. İzmirde, bakın, normal aileler, esnaflar
yaşananları videoya çekti, elimizde videolar var. Zaten dava da
açıldı. Yani Bakan da müfettiş gönderdi. Yine, Bakanın bize
özel olarak söylediği, orada da yine, bu eli sopalıların, çivili
sopalıların esnaf olduğu şeklinde, müfettişlerin
araştırması sanıyorum o şekilde gelişiyor.
Ama, biz bu eli
sopalıları, eli çivili sopalıları polislerle birlikte
gördük Sayın Bakan. Polisin arkasında, çevik kuvvetle birlikte çocuklara
saldıran, normal aileleri, gecenin on ikisinde, birinde Nereye
gidiyorsun, nereden geliyorsun? diye sorgulayıp, Murat 124 arabayla oraya
gelip, servis araçlarıyla oraya gelip, gece otobüslerle oraya gelip
saldıranları polisle beraber gördük. Polisin yanında nasıl
oluyor, esnaf ya da başka birisi? Ve biz bunu emniyet müdürüne
sorduğumuzda, emniyet müdürü, önce, bunların halk olduğunu
söyledi. Emniyet müdürüne Nasıl oluyor halkla birlikte eli
sopalılar, çivililer? dediğimiz zaman, sonra Bunlar sivil polis.
dedi, Sivil Polis. diye de resmen açıklama yaptı ve Sayın
İzmir Valisi Eli sopalı,
yeleksiz, kasksız polis mi olur? diye cevap verdi. Emniyet Müdürü
polis dedi bu arkadaşlar için yani bu saldırganlar için -özür
dilerim, arkadaşlar lafı ağzımdan istem
dışı çıktı- bu vahşeti sürdürenler için. Bu zulmü
sürdürenlere emniyet müdürü Polistir. dedi, Sivil polistir. dedi ve siz o emniyet
müdürü hakkında ne yaptınız, ben merak ediyorum. Emniyet müdürü
bence o olayı yönetmiştir. Biz bütün gün emniyet müdürüyle bunu
konuştuk.
Evet, İzmirde
yaşanan olaylarda AKP ilçe binası da yakıldı. İlçe başkanı
arkadaşımızı aradık, Geçmiş olsun. dedik. O
vahşeti de, onu da kınadık. Hâlâ AKP ilçe binasını
yakanlar bulunmadı, yakalanamadı. Orada kameralar var, her şey
var. Sayın Bakan, nerede bunun failleri? Bulun bunları, bulun.
Provokatör kimdir? Biz de görelim, bilelim. Bu zanlıları bulun
diyorum.
İstanbulda
yaşananlar: İstanbul Valisi kendiliğinden sıkıyönetim
ilan etmiştir, olağanüstü hâl ilan etmiştir. Diyor ki: Efendim,
normale bir dönsün, o zaman anayasal hakkınızı
kullanırsınız, demokratik tepkinizi gösterirsiniz. Anormal
durumu yani olağanüstü hâli valinin kendiliğinden ilan etme
hakkı var mıdır Sayın Bakan, var mıdır böyle bir
hakkı valinin? Olağanüstü hâl ilan etmektir bu, sıkıyönetim
ilan etmektir.
Değerli
arkadaşlar, bugün de yine orada valiyle konuşuluyor, vali Beş
dakika sonra döneceğim size. diyor eylemcilere ama beş dakika sonra
saldırı geliyor, arkasından bu eli palalılara kadar giden
bir saldırı geliyor, vahşet yaşanıyor.
Milletvekilimizin de yüzüne gaz sıkılıyor gene, Sayın Genel
Başkan Yardımcımız Gürsel Tekinin. Bu durumda biz
Bu
millî irade değildir, söylediğimiz.
Burada bu kanun
yapmayı da sorguluyorum. Bu meşru mudur arkadaşlar? Yüzlerce
kanunu siz getirin, gece
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Ne demek meşru mu? Anayasanın 34üncü maddesinin
ikinci fıkrasını bir oku!
ALAATTİN
YÜKSEL (Devamla) - Evet, soruyorum, soruyorum. Bu durumda, kendi halkına
zulmeden, kendi halkına vahşet uygulayan bir
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) 34e ikiye bir bak Anayasanın.
ALAATTİN
YÜKSEL (Devamla) - Efendim, bunu sorgularım, bu meşru mudur diye
sorgularım. Bunu Tahrirde de sorgularım, bunu Tiananmenda da sorgularım,
bunu Taksimde de sorgularım.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ALAATTİN
YÜKSEL (Devamla) - Bu meşru mudur diye her yerde sorgularım.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Anayasa 34e ikiye bir bak!
HÜSEYİN BÜRGE
(İstanbul) Anayasa
ALAATTİN
YÜKSEL (Devamla) Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde anayasaya göre
böyle bir kanun yapma yöntemi yoktur.
BAŞKAN
Sayın Yüksel, teşekkür ediyorum.
ALAATTİN
YÜKSEL (Devamla) Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) 34e ikiye bir bak Anayasanın.
ALAATTİN
YÜKSEL (İzmir) Tabii tabii, yüzlerce kanunu getir torbaya doldur,
meşrudur de. Meşru mudur?
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Sayın Başkan, Meclisin
çalışmasını meşru görmeyen milletvekilini niçin ikaz
etmiyorsunuz?
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan
Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 53 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
"c) 8 inci
maddesinin ikinci fıkrasında geçen
"kuruluşlarının" ibaresinden sonra gelmek üzere
"sınav evrakını saklamaya, başvuru merkezi veya
sınav koordinatörlüğü hizmetlerini yürütmeye ve" ibareleri
eklenmiştir."
Özcan Yeniçeri (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Özcan Yeniçeri,
Ankara Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
ÖZCAN YENİÇERİ
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, biraz
önce burada vuku bulan ve hiçbir zaman tasvip edilmeyecek kaba kuvvet
gösterisini özellikle kınıyorum.
Şimdi, bu bir
şeyi gösteriyor, bir defa diyalektiğin üç tane yasası var:
Zıt şeylerin birliği ve mücadelesi yasası, kemiyetin
keyfiyete tahavvülü yasası; tez-antitez-sentez dediğimiz üçleme.
Yani, dışarıda ne oluyorsa içeriye de yansıması mümkün
ama içerideki mücadelenin entelektüel ve demokratik karakteri üzerinden
yürümesi gerekiyor. Dolayısıyla da kaba kuvvet ya da işte, ilkel
dönemlere ait birtakım fiziksel güç gösterileri günümüzde çok anlamlı
değil. Bu bakımdan, Hükûmetin Türkiyenin geldiği bu noktayı
çok iyi görmesi gerekiyor. Ben, özellikle Adalet ve Kalkınma Partili
arkadaşlara hatırlatmak istiyorum: Toplum ciddi bir biçimde
bilinçaltını doldurmuştur. Toplumda meydana gelen en ufak bir
kıvılcım, bundan böyle ciddi bir biçimde sosyal hareketlere sebebiyet
verecek durumdadır. Bunu dikkate almak gerekiyor ve bu toplumu
yatıştırıcı, bu birikimi, bu enerjiyi pozitif anlamda
kullanan bir mekanizmanın ortaya çıkmasını sağlamak
sizin görevinizdir, hepimizin görevidir. Bunun özellikle altını
çizmek istiyorum.
Biz burada ne
yapıyoruz? Yasa yapıyoruz. Nasıl yasa yapıyoruz? Postmodern
bir yasa yapıyoruz. Yaptığımız bu yasa ne oluyor? Bir
tarafı abat ediyor, diğer tarafı berbat ediyor. Bir tarafta
sevinenleri çıkıyor, öbür tarafta üzülenleri çıkıyor.
Acaba, bu yasayı adil, eşit, herkesin yararlanabileceği tip ve
türden bir yaklaşım içerisinde çıkartamaz mıyız?
Elbette çıkartırız. Mesela, kadroya geçirilmeyen
sözleşmelilerin psikolojik yıkımını kim
karşılayacak veya buna kim cevap verecek? 100 bin kişi kadroya
geçirildi. Peki, niçin 100 bin kişi sözleşmeliydi sorusunu
soracağız. Peki, bu 100 bin kişi kadroya geçirildi de
yarın, bir süre sonra sizin efkârlanıp Gelin, bu 100 bin kişiyi
kadrodan bir daha sözleşmeli hâle getirelim. demeyeceğinizi kim
garanti ediyor? Çünkü, bu iktidar yap boz, koy kaldır, dene yanıl
iktidarı. Akşam gelen yasanın bir de bakıyorsunuz
sabahleyin değişimiyle karşı karşıya geliyoruz.
Şimdi
başka bir şey daha oldu. Bu ehliyet için 110 TL bir maliyet var, onun
için 110 TLlik bir rakam geldi ve burada, yüce Meclis bunu 15 TLye indirdi.
Ya, bu 15 TLydi de 110 TL niye belirlediniz? 110 TL belirlediniz de 15 TLye
niçin indirdiniz? Yani, bu Meclisin itibarını, bu Meclisin -kelimenin
tam anlamıyla- koymuş olduğu kuralı, getirmiş
olduğu yasaları tartışılır hâle getiriyoruz kendi
attığımız adımla, kendi yaptığımız
işlerle. Onun için, bunları yaparken çok dikkatli bir biçimde
yasaları yapmak gerekiyor. Getirdiğimiz yasalar sürekli
değişen, değişeni de bir süre sonra tekrar
değiştirilmeye çalışılan bir boyut içerisinde
şekilleniyor ki bunun kabul edilebilir bir tarafı yoktur.
Değerli
milletvekilleri, ölçme, değerlendirme, sınav, müfredat, bütün bunlar
eğitim sistemin girdileridir. Üniversite açmak, binalar dikmek ve
insanları içine doldurmak, eğitilmiş insanı
yetiştirmek amacına yöneliktir kuşkusuz. Asıl olan, maddi
düzen ve fiziki mekân değil, insanı çağın
ihtiyaçlarına uygun yetiştirebilmektir. Şunu kesine yakın
bir şekilde ifade edebiliriz ki: İnsan yetiştirme düzeni
yanlış olan bir toplumda hiçbir şey doğru değildir.
Bir toplumun insan yetiştirme düzeni o toplumun geleceğini
şekillendirir. Üniversiteler, insan yetiştirme düzeninin ete,
kemiğe büründüğü yerlerdir. Milletler, ancak yetişmiş,
üretici ve vasıflı insanlarının üzerinden geleceğe
uzanırlar. Söz buraya gelmişken, zaman akmış gitmiş
ama bunu burada söylemekte yarar var. Bir Fransız düşünür, daha
19uncu Yüzyılda şunu söylüyor, diyor ki: Tutalım ki
Fransanın bir anda en büyük 50 fizikçisi, 50 kimyacısı, 50
fizyolojisti, 50 mühendisi, 50 şairi, 50 fabrikatörü, 50
bankacısı ölsün. Ne olur bu durumda? Diyor ki: Bu durumda, bu 3 bin
üreticinin kaybı Fransayı cansız bir bedene çevirir.
Şimdi, hükümdarın bey kardeşi, tüm kral ailesi, saray
nazırları, mabeyincileri, sandalyeli sandalyesiz bakanları,
müsteşarların hepsini, en zenginlerinden 10 bin toprak
ağası ölsün. Ne olur? Üzülürdük ama iyi kalpli olduğumuz için
üzülürdük. diyor. Fransanın yaşayışında ne
değişirdi? Hiç. Boşalan yerleri yüz binlerce insan hemen
doldururdu.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) Demek ki bizi eşek arıları
yönetiyor, demek ki tepetaklak bir düzen bu. diyor.
Şimdi,
buradan, hemen bir cümleyle ifade edelim, konuyu biraz sonra da
anlatacağım ama burada bir şey söylemekte yarar var: Demek ki
eğitim düzeni, bu -biraz önce söylediğimiz gibi- üretici olmayan,
girişimci olmayan, verimli olmayan mekanizmaların elinde ülkeyi son
derece berbat bir konuma getiriyor. Ama, bunun tersini alırsak o zaman da hadisenin boyutu çok daha
başka bir noktaya gelecektir. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Yeniçeri.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Başkanım, karar yeter sayısını da
arayın.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.58
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati: 23.09
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet
Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 132nci Birleşiminin Onuncu Oturumunu
açıyorum.
478 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 53üncü maddesinin (c) bendi üzerinde Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi
yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul
edilmemiştir.
Teklifin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
53üncü maddenin
(c) bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
53üncü maddenin
(ç) bendinde aynı mahiyette iki önerge vardır, birlikte okutup
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan
Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 53 üncü
maddesinin (ç) bendinin teklif metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay
Hasan Hüseyin Türkoğlu Konya
Manisa Osmaniye
Mehmet Günal Mehmet Erdoğan Özcan
Yeniçeri
Antalya Muğla Ankara Mehmet Şandır
Mersin
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Ferit Mevlüt Aslanoğlu İlhan Demiröz İzzet Çetin
İstanbul Bursa Ankara
Haluk Ahmet Gümüş Kazım Kurt Engin Altay
Balıkesir Eskişehir Sinop
Bülent Kuşoğlu
Ankara
BAŞKAN - Komisyon aynı mahiyetteki önergelere
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Özcan Yeniçeri, Ankara Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 53üncü maddenin (ç) bendi üzerinde MHP olarak verdiğimiz
önerge dolayısıyla söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Şimdi,
ÖSYMyle ilgili üç tane, çok basit görünen ama gözden kaçan sorunu dile
getirmek istiyorum burada.
Bunlardan birincisi,
sınava giren engelli öğrencilerle ilgili. Sınava giren engelli
öğrenciler için, bilindiği gibi, Ölçme, Seçme ve Yerleştirme
Merkezi ve Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesinin ülke
genelinde gerçekleştirdiği tüm sınavlarda engel durumları
nedeniyle adayların talep etmiş oldukları
okuyucu-işaretleyici görevli ihtiyacını karşılamak
üzere sınav görevlisi atanıyor. Okuyucu-işaretleyici olarak görevlendirilen
sınav görevlileri, engelli adaylara sınav kitapçığında
bulunan soruları okumakta ve adayın verdiği yanıtları
da cevap kâğıtlarına işaretlemektedirler. Fakat,
okuyucu-işaretleyici olarak görevlendirilen personel rastgele
seçildiği ve herhangi bir eğitim almadıkları için, engelli
adaylar okuyucu-işaretleyici kaynaklı sorunlar nedeniyle sınavda
başarılı olamamakta, moral ve motivasyon kaybı
yaşamaktadırlar. Sesi düzgün olmayan ve okuma hızı yavaş,
söyledikleri açık, net ve anlaşılır olmayan bir personel
okuyucu-işaretleyici olarak görevlendirildiğinde, soruların
engelli adaylar tarafından algılanarak hızlı bir biçimde
yanıtlanmasını olumsuz yönde etkilemektedir. Yüzlerce engelli
aday sınavda okuyucu-işaretleyici kaynaklı sorunlar dolayısıyla
mağdur olarak sınavlarda başarılı olamamaktadır.
Engelli adayların sınav koşullarının
iyileştirilmesi adına yapılan uygulamalar, hatalı
görevlendirmeler nedeniyle engelli adayların sınav koşullarını
daha da zorlaştırmakta ve sağlıklı bir
ölçme-değerlendirme yapılmasını engellemektedir.
Engelli adaylara
tahsis edilecek olan okuyucu-işaretleyici personelde:
1) Sınav
olunan alan ya da branşlarla ilgili terminolojiye hâkim olmak,
2) Okuması
düzgün ve seri olmak,
3) Sesle ilgili
sağlık problemleri olmamak; açık, anlaşılır ve
net bir ses tonuna sahip olmak gibi niteliklerin aranması gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, ikinci bir husus da açıköğretim fakültesindeki
öğrencilerin durumlarıyla ilgilidir. Yıllardan bu yana Anadolu
Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi öğrencileri, final ve
bütünleme olmak üzere, iki sınav hakkına sahiplerdi.
Açıköğretim fakültesi öğrencileri önce final
sınavlarına giriyor, ardında da sınavı
başaramayan öğrenciler bütünleme sınavına giriyorlardı.
Açıköğretim fakültesi öğrencilerinin sınavlarını
başarabilmek için iki hakları vardı ve bu haklardan bütünleme
hakkı Anadolu Üniversitesinin bir kararıyla ortadan
kaldırıldı. Bu durumda Anadolu Üniversitesi ya YÖK
kararlarından habersiz bir şekilde hareket ediyor ya da bu fakültede
okuyan öğrencilerin öğrenci statüsüne uygun davranmıyor
demektir. Açıköğretim fakültesi öğrencilerinin çoğu bir
yandan çalışıp diğer yandan okuyan çocuklarımız.
Bu öğrencilerimizin şartları olumsuz, imkânları kıt,
zamanları da dardır. Anadolu Üniversitesi Senatosu YÖKün
tanıdığı bütünleme sınavı hakkını
vermemekle öğrencilerin zamanını çalmış, morallerini
bozmuş ve psikolojisini de olumsuz yönde etkilemiştir. Bunun bir an
evvel düzeltilmesi gerekiyor ve kazanılmış haklarının
bu çocuklara yeniden verilmesi gerekiyor.
Diğer
taraftan, bir başka hadiseyse insani bir sorun, sınav
sırasında ihtiyacı gelen öğrencilerin durumu var. Tuvalet
ihtiyacı gelen bir öğrenci sınavda dışarıya
çıkamıyor. Akla gelen ilk cevap, tuvalete gitmesi olacak bu
çocuğun, bu mümkün değil bu sınav sisteminde. Sınav
güvenliği gerekçesiyle izin verilmiyor ve sınav kuralları
gereği öğrenci salondan ayrılamıyor. Öğrencinin
beraberinde bir görevli eşliğinde tuvalete gitmesi de yasak. 2
milyona yakın lise öğrencisi üniversite hayaliyle üniversite
sınavlarına geçenlerde girdi. Fakat, bizim Ankarada bir öğrenci
böyle bir sıkıntı yaşadı ve mutlaka
dışarı çıkması gerekiyor ve kendisi
dışarı çıkarılmadı, sınıfın içinde
ihtiyacını gidermesi pet şişeyle sağlandı.
Şimdi, bu
durumun muhakkak gözden geçirilmesi ve bunun bir biçimde insani boyutunun
dikkate alınarak çözümlenmesi gerekiyor. Evet, sınavlarda yolsuzluk
var, dışarıya sızdırma var, ciddi bir güvenlik
problemi oluşuyor ama bütün bunların yanı sıra, bunlar, insani
faktörleri göz ardı etmeyi engellemez. Fizyolojik ihtiyaçlarını
giderecek bir biçimde bir yöntemin bulunması ve devreye sokulması
gerekiyor.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Aynı
mahiyetteki önergeleri üzerinde söz isteyen Engin Altay, Sinop Milletvekili.
(CHP sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY
(Sinop) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; bu akşam cereyan eden
hadiselerden sonra tutanakları istedim. Hadiseler yeniden
ısınsın diye söylemiyorum ama kamuoyunun da bazı
şeyleri bilmesi lazım. Sayın Bekir Bozdağ -Başbakan
Yardımcısı- şöyle bir laf ediyor: Vatandaş iktidar
değişikliğini demokrasilerde sadece sandıkta yapar.
Doğru, altına imza atarım, devam ediyor: Onun
dışında yargıyla, onun dışında sokakta, onun
dışında darbeyle, askerle el ele, başka türlü yöntemlerle
yapılan her türlü değişiklik darbedir. Bunun yarısı
doğru yarısı yanlış.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Niye yanlış?
ENGİN ALTAY
(Devamla) Tıpkı şunun gibi: Türk Dil Kurumu darbenin
tanımını değiştirdi, herhâlde Hükûmetinizin de
talimatıyla darbe şöyle oldu artık: Bir ülkede baskı
kurarak, zor kullanarak veya demokratik yollardan yararlanarak -bak, bak- hükûmeti
istifa ettirme veya rejimi değiştirecek biçimde yönetimi devirme
işi. Yani, bu, sizin bir ciddi darbe fobisi, darbe sendromu içinde
olduğunuzun açık işaretidir. Ve bunu Türk Dil Kurumu
Başkanı milletvekillerimizle görüşmekten kaçarak
havaalanında soluğu aldı. Böyle bir şey olabilir mi?
Şimdi, değerli
arkadaşlar, Türkiye'de iyi şeyler olmuyor. Ancak gördüğüm bir
şey var; sizde hakikaten bir sendrom başlamış. Yani,
Fethullah Gülen güç zehirlenmesi dediği zaman önce garipsemiştim
ama oradan bu tespit sanıyorum bir parça da doğru
yapılmış.
Bakın,
sayın milletvekilleri, hepimiz milletvekiliyiz, geçmişte
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Meclis sakinleşti, siz gerginleştiriyorsunuz.
ENGİN ALTAY
(Devamla)
İsmet İnönüyü, Demireli, Özalı, rahmetli
Menderesi Meclis grubu zorlardı; onların böyle diktatör hevesleri
baskın olduğu zaman, tek adam yönetim anlayışı
baskın olduğu zaman o partilerin, o liderlerin milletvekilleri o
Türkiye Büyük Millet Meclisinden, parti tüzüklerinden kaynaklı yetkilerini
kullanarak o liderleri bir parça makuliyete çekerlerdi. Nitekim, geçmişte
Demokrat Partiden bazı bakanlar bu yolla değiştirilmiştir.
Ve en son rahmetli Menderes, grubuna Siz isterseniz bu ülkeye hilafeti de
getirirsiniz. gibi bir tavizle grubun gücünü kabul ettiğini ortaya koymuştur.
Ama size baktığımda, bu Parlamentoya baktığımda sayın
bakanları eleştirirsek -ki biraz sonra zamanım olursa
eleştireceğim- ses yok ama Sayın Başbakanla ilgili en ufak
laf söylediğimiz zaman bir refleks var. Bu sizin işiniz beni
ilgilendirmez.
Sayın Bakan,
bugün Taksimde yaşananlar, bugün bu kadar ortalık
yatıştıktan sonra sahiden içinize sindi mi, merak ediyorum.
Şimdi, bizi
geçti, Parlamentoyu geçti, Türkiye kamuoyunu geçti, bütün dünya, Sayın
Bakan, iki şeyin cevabını merak ediyor. İzmirde polisin
yanında sivil, eli çivili sopalı insanlar kimdi? Polis miydi,
kontrgerilla mıydı ya da provokatör müydü? Bunları yaşarken
siz buna bir açıklama yapmadınız, dünya bununla meşgul
olmadı. Ama, şimdi, Sayın Bakan, öyle bir işin
altındasınız ki bunun altında kalamazsınız.
Şimdi,
İstanbulda bütün dünya televizyonlarında dönen bu palalı insan
ya da insanlar ve polisin gözünün önünde genç kadına önce palayla vurup
sonra tekme atan insanlar, Sayın Bakan, yüce Türk milleti adına
soruyorum, kimdi?
RECEP ÖZEL
(Isparta) Biraz önce söyledi ya, yakalandı.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Polis mi, kontrgerilla mı, provokatör mü? Sayın
Bakanım, bunu Efendim, borcu çoğalmış, icraya
düşmüş esnaf. diyerek bu iş geçiştirilmez. Ayrıca
ALİ
ŞAHİN (Gaziantep) Ne olmasını istiyorsun,
cevabını sen ver.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Sayın Bakan cevap veriyor. Lütfen, zaten verdi
cevabı.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Değerli milletvekilleri, Sayın Bakan, elbette 34üncü
maddeye göre toplantı, gösteri yürüyüşlerini düzenlersiniz.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Amacın ne?
ENGİN ALTAY
(Devamla) Soru 1) Türkiye Büyük Millet Meclisinin ön bahçesinde salı
günü saat 13.00te 400 kişi miting yaparken Re-re-re, Tayyip Tayyip diye
bağırırken neredeydiniz, neredeydiniz Sayın Bakan? Ve
Meclis bahçesinde miting yaptı bu insanlar, korsan miting yaptı.
Meclisin bahçesinde Tayyip Tayyip diye bağıranlara göz
yumacaksınız, ondan sonra elinde karanfille Taksime yürüyen
insanlara biber gazı sıkacaksınız, tazyikli su
sıkacaksınız. (CHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
RECEP ÖZEL
(Isparta) Kim oluyorsun be!
CUMA İÇTEN
(Diyarbakır) Elinde karanfil var. Yuh be, yuh size!
ENGİN ALTAY
(Devamla) Yuh sana!
YUSUF BAŞER
(Yozgat) Böyle bir şey yok ya! Bırak canım!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
ENGİN ALTAY
(Devamla) Bizim, Sayın Bakan, bunu kabul etmemiz mümkün değildir.
Biraz önce milletvekilimizin orada oturan bir başka sayın bakan için
Bakan meşruiyetini kaybetmiştir. ifadesi siyaseten söylenebilir bir
ifadedir.
YUSUF BAŞER
(Yozgat) Allah Allah!
CUMA İÇTEN
(Diyarbakır) Bir de Grup Başkan Vekili olacaksın, yazık
sana!
ENGİN ALTAY
(Devamla) Ancak, Türkiyede bugün yaşananlardan sonra hakikaten
Hükûmetin siyasi otoritesini, siyasi iradesini siz iktidar partisinin
sayın milletvekillerinin sorgulaması lazım.
CUMA İÇTEN
(Diyarbakır) Elinde gül mü vardı? Yazıklar olsun sana!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
ENGİN ALTAY
(Devamla) Türkiyede insanlar sokağa çıkınca darbe olmaz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Altay.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Türkiyede hem demokrasi diyeceksiniz hem de 3 kişi bir
araya gelince darbe korkusuna kapılacaksınız. Bu kabul edilemez.
CUMA İÇTEN
(Diyarbakır) Yazıklar olsun size! Gül varmış; molotof
nerede, taşlar nerede, silahlar nerede?
ENGİN ALTAY (Devamla) - Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Altay.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, Sayın Grup
Başkan Vekili biraz önceki yaptığı konuşmada hem AK
PARTİ Grubunu hem sayın bakanları hem de Sayın
Başbakanımızı eleştirel, eleştirinin de ötesinde
tahrik edici bir konuşma yapmıştır, o konuda cevap vermek
istiyorum.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Ne dedim, anlamadım ben?
BAŞKAN
Eleştiri mi, sataşma mı? (AK PARTİ sıralarından
tahrik edici sesleri)
Bir saniye
sayın milletvekilleri, lütfen
Kendini izah eder Sayın Elitaş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Tahrik edici konuşma
yapmıştır, sataşmıştır Sayın
Başkan.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan, biz iktidarı eleştirmeyeceksek
gidelim buradan yani ne işimiz var bizim?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Örnekler vererek, geçmişteki siyasi
partilerdeki verdiği örneklerin AK PARTİ döneminde
olmadığını, bir diktatöryel yönetim olduğunu ifade
etmiştir.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Elitaş, iki dakika süre veriyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Sinop
Milletvekili Engin Altayın görüşülen kanun teklifinin 53üncü
maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşma
sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Değerli milletvekillerim, yarım saat, bir saat önce burada hoş
olmayan bir hadise yaşanmış. Türkiye Büyük Millet Meclisinde
olamadığımdan dolayı o hadiseyi görmedim.
Arkadaşlardan aldığım bilgi çerçevesinde, Sayın Bekir
Bozdağ komisyon sıralarında otururken bir milletvekili
sorduğu soruya cevap vermediği gerekçesiyle daha soru-cevap
kısmındaki 1inci dakikasında Vay, sen benim soruma cevap
vermiyorsun. diye bir iki kere yaşadık ama bu kadar olağanüstü
yaşamadık- Başbakan Yardımcısına saldırma
şuursuzluğu içerisine girmiştir. Meclis ne
yapmıştır, bilmiyorum. Bu şuursuzluğu cezasız
şekilde bıraktığımız takdirde şuursuzluklar
birbirini takip eder.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Siz cezaya alıştınız. Teker teker bizi gönderin
Meclisten.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Bakın, Sayın Altay, sizin Genel
Başkanınız rahmetli İnönü 1971 yılına kadar
-yanlış hatırlamıyorsam- değiştirilemez,
değiştirilmesi dahi teklif edilemez Genel Başkandı.
ENGİN ÖZKOÇ
(Sakarya) İnönüyle ne alakası var?
BİNNAZ TOPRAK
(İstanbul) Ne alakası var?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Kim uyaracak bunu? Nasıl
uyaracaktınız?
Ama şunu
açıkça söylüyorum: Bizim haftada bir gün MYK toplantımız var,
ayda bir MKYK toplantımız var, her hafta Bakanlar Kurulu
toplantımız var. MYK toplantılarımız beş
altı saat sürer. Biz burada birbirimize fıkra mı
anlatıyoruz? Siz öyle zannedersiniz çünkü sizin geleneğinizde bu
toplantılar olmadığından dolayı
ENGİN ALTAY
(Sinop) Nasıl yok?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) -
milletvekillerine, milletvekillerinin iradesine hükmettiğinizden
ve onların konuşma hakkını vermediğinizden dolayı
ENGİN ALTAY
(Sinop) Yahu, ne alakası var? İşte, hepsi konuşuyor, siz
yapıyorsunuz onu.
BİNNAZ TOPRAK
(İstanbul) Yapmayın Allah aşkına!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Bakın, Değerli Altay, siz burada bizi
eleştirmeye kalkarken aslında kendi içinizdeki sorunları,
duyguları ortaya çıkarmaya çalışıyorsunuz; kendi
probleminizi, şuur altındaki olan meseleleri bize yapmaya
çalışıyorsunuz.
Bakın,
Sayın Altay, Türkiye Büyük Millet Meclisini germeye hakkınız
yok.
BİNNAZ TOPRAK
(İstanbul) Sizin de Türkiyeyi germeye hakkınız yok.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Az önce yaşanan hadise içerisinde bir
Başbakan Yardımcısına yapılan saldırıyı
kınama cesaretini göstermeyen
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Evet,
teşekkür ediyorum Sayın Elitaş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Açıkçası şunu da ifade ediyorum:
Grup Başkan Vekili olarak hep diyorsunuz ki İç Tüzükü
uygulayın. Ama kürsüye, komisyon sıralarına yapılan
saldırıyı da hoş görmüşsünüz. Bunu da hiç hoş görmediğimi
belirtiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından Aa sesleri)
BAŞKAN Evet,
teşekkür ediyorum.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan, yerimden, tutanaklara geçmesi
açısından
BAŞKAN
Buyurun.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Öncelikle, buraya yürüyen arkadaşımızın tutumunu
asla hoş görmedik, kabul görülemez, doğru değildir. Bunu içeride
de söyledik Sayın Elitaş.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Ne yaptın,
engel mi oldun?
ENGİN ALTAY (Sinop) Doğru değil dedik
işte, cevap veriyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
ENGİN ALTAY (Sinop) Yani, asla böyle bir şey
yoktur. Ancak, biraz önce burada olmaması gereken şeyler oldu diye
biz burada muhalefetimizin dozajını düşürecek değiliz. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Dozajını
düşürün. demiyoruz ama Ölçüyü kaçırmayın. diyoruz.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep)
Doğruları söyleyin yeter.
ENGİN ALTAY (Sinop) Ne yaptım ben şimdi?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ölçüyü
kaçırmayın. diyoruz.
ENGİN ALTAY (Sinop) Ne dedim? Yapmayın ya!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sen pala
ENGİN ALTAY (Sinop) Yahu, kardeşim, pala yok
mu, orta yerde durmuyor mu pala Sayın Başkan?
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı: 478) (Devam)
BAŞKAN Evet, aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
53üncü maddenin (d) bendinde iki adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı
Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporları (2/1613, 1/778) nın 53 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (d) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Mehmet Şandır
Konya Manisa Mersin
Hasan Hüseyin Türkoğlu Mehmet Erdoğan Mehmet Günal
Osmaniye Muğla Antalya
Alim
Işık
Kütahya
"d) 10 uncu maddesinin üçüncü
fıkrasının (c) bendinde yer alan "Kopya çektirilmesine
imkân sağlayan" ibaresinden önce gelmek üzere "Her ne
şekilde olursa olsun kopya çeken veya" ibaresi
eklenmiştir."
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu
İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporlarının 53-d Maddesinin tasarıdan
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Bülent Kuşoğlu Kazım Kurt
İstanbul Ankara Eskişehir
İzzet Çetin Haluk Ahmet Gümüş İlhan Demiröz
Ankara Balıkesir Bursa
Aytun
Çıray
İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA
(Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER
(Mardin) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Aytun
Çıray, İzmir Milletvekili.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu akşam bu müzakereleri yürütürken kimseyi
tahrik etmek, kimseyi kışkırtmak, kimsenin keyfini kaçırmak
gibi bir niyetimiz yok. Bununla birlikte, bu niyetimiz yok diye milletin bize
verdiği görevi de unutamayız. Milletin bize verdiği görev, sizin
yaptıklarınızı eleştirmek ve denetlemek.
Değerli
arkadaşlar, Türkiyede bugün görünen manzara esasında sizin tahmin
ettiğinizden çok daha vahimdir. Her geçen gün, Taksim direnişinin
başladığından bugüne kadar
uyguladığınız siyaset gittikçe gönüllerde, kalplerde ve
milletin vicdanında yara açmaya başlamıştır. Bu
yaranın adı da devletin tarafsızlığını
kaybetmesi ve adalet duygusunun gittikçe yıkılmasıdır.
Değerli arkadaşlar, eğer adalet duygusunun
yıkılması meselesi vicdanlarda kurumlaşırsa işte
o zaman devleti yönetemez hâle geliriz.
Bakınız,
bundan kısa bir süre önce, Taksim Gezi direnişinin
başladığı günlerde İzmirden bizi arayarak polisin
arkasında ve önünde bir kısım eli sopalı insanların
olduğunu, bu eli sopalı insanların bizim
yurttaşlarımızı darp ettiğini söylemişlerdir. Ben
Sayın Bakanı o akşam aradım -kendisine burada teşekkür
ediyorum, bana anında cevap verdi- bu durumu kendisine söyledim, durumu
anlattım. Nitekim ertesi gün Sayın Valiyle de bunu konuştuk.
Tabii Sayın Bakan izin verirlerse
Neyse, biz kendimiz millete
sesleniyoruz, isteyen dinler isteyen dinlemez.
Sonuç
itibarıyla, İzmirde aynı zamanda AKPnin iki örgüt
binasına ve bir de Yeni Asır gazetesine saldırı oldu.
Şimdi, o zaman seslenmiştim, yine, bugün buradan sesleniyorum:
Bunların failleri kamu vicdanını tatmin edecek şekilde
derhâl bulunmalı ve bu, Türkiyeye ilan edilmeli. Aksi hâlde, bu
provokatörlerin korunduğunu iddia edeceğim değerli arkadaşlar.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, adında Adalet olan bir parti ne yazık
ki adaletsizliği bir alışkanlık hâline getirdi. Siz
eğer burada muhalefetin söylediklerine ikide bir
Kışkırtıcılık. derseniz ya da üslubun
seviyesini ayar etmeye kalkarsanız o zaman muhalefetin sesini
kısmış olursunuz.
ALİ
ŞAHİN (Gaziantep) AK PARTİ binasını kim yaktı?
AYTUN ÇIRAY
(Devamla) Sizi burada meşru kılan sizin iktidar olmanız
değil, sizin burada meşruiyetinizi sağlayan muhalefetin yani
bizlerin olmasıdır, sizin meşruiyetinizin aracı biziz.
Bakın, hiç
kimse bu Parlamentonun gayrimeşru olduğunu söyleyemez, özellikle bu
Parlamentonun içindekiler ama bu Parlamentonun devre dışı
bırakıldığını, fonksiyonunu kaybettiğini ben
söylüyorum. Böyle bir Parlamento çalışması olmaz. 100 küsur
maddeyi getireceksiniz, bunların birçoğunun içinde her şey
olacak turizmden sağlığa kadar, ondan sonra Türk milleti bütün
bu tartışmalardan haberdar olamayacak, kendi kendimize konuşup
kendi kendimize kararlar alacağız, sabahlara kadar insan
sağlığına uymayacak şekilde
çalışacaksınız, ondan sonra bu Parlamento fonksiyoneldir
diye kabul edeceksiniz.
Değerli
arkadaşlar, her konuda duvara toslamış bulunuyorsunuz. Bu ülkeyi
bir gözetleme ve kontrol devleti hâline getirdiniz. Peki, hangi devletler kimi gözetlerler?
Devletler ancak düşmanlarını gözetler ve kontrol ederler.
Şimdi, bir
devlet eğer kendi yurttaşını dinliyorsa, bir devlet kendi
yurttaşını gözetir hâle gelmişse ve gözlüyorsa, o zaman bu
devlet esasında kendi milletinin hizmetkârı değil demektir.
Eğer bir devlet kendi milletinin hizmetkârı değilse, o zaman
devlet ve rejim bunalımı var demektir; bugün Türkiye'de olan budur.
Türkiye'de bugün bir devlet ve rejim bunalımı vardır.
Değerli
arkadaşlar, şimdi belli ki -biraz önce Sayın Başkan okudu-
Türk Dil Kurumunda şöyle bir madde koydunuz; bu bir hazırlık,
herkesi uyarıyorum veya demokratik yollardan yararlanarak Hükûmeti istifa
ettirme darbe tarifine girdi yani şu anda ben demokratik yollardan bu
Hükûmeti eleştirirken ve düşmesini isterken bir nevi burada darbe
suçu işlemiş oluyorum. Bu ne biliyor musunuz? Bu, bir korkunun ortaya
çıkardığı, herkesi suçlamak için bir ön
hazırlıktan ibarettir. Buna derhâl müdahale edilmeli.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
AYTUN ÇIRAY
(Devamla) O zaman Türkiye'de muhalefetin sesini kısmış
olursunuz.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ
ŞAHİN (Gaziantep) Hemen darbe yapalım (!)
AYTUN ÇIRAY
(İzmir) Yapıyorsunuz.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan,
yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Yoklama talebi var.
Sayın Altay,
Sayın Çetin, Sayın Çıray, Sayın Seçer, Sayın
Aslanoğlu, Sayın Gümüş, Sayın Kuşoğlu, Sayın
Çelebi, Sayın Kurt, Sayın Demiröz, Sayın Öz, Sayın Küçük,
Sayın Özkoç, Sayın Toprak, Sayın Özgümüş, Sayın
Yüksel, Sayın Demirçalı, Sayın Çam, Sayın Moroğlu,
Sayın Dibek, Sayın Akar.
İki dakika
süre veriyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı: 478) (Devam)
BAŞKAN -
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı
Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporları (2/1613, 1/778) nın 53 üncü maddesinin birinci fıkrasının
(d) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
"d) 10 uncu maddesinin üçüncü
fıkrasının (c) bendinde yer alan "Kopya çektirilmesine
imkân sağlayan" ibaresinden önce gelmek üzere "Her ne şekilde
olursa olsun kopya çeken veya" ibaresi eklenmiştir."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Alim Işık, Kütahya Milletvekili. (MHP ve
CHP sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK
(Kütahya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 478 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 53üncü maddesinin (d) bendi
üzerinde vermiş olduğumuz önerge hakkında söz aldım. Tekrar
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bu madde de yine
ÖSYMnin görev alanı içerisindeki bazı değişiklikleri
içeren bir madde. Söz konusu 6114 sayılı Kanunun 10uncu maddesi
ceza hükümlerinin yer aldığı bir madde. Yani, ÖSYMnin
yaptığı sınavlar sırasında herhangi bir
şekilde kopyaya mahal verecek aksaklıklar karşısında
ne tür cezaların verileceğini öngörüyor. Özellikle
Başkanlık tarafından yapılan sınavlarda (c) bendi
kopya çektirilmesine imkân sağlayanlara bir yıldan dört yıla
kadar hapis cezasıyla cezalandırılması hükmünü içeriyor.
Şimdi bu değişiklikte, yani tasarıda yer alan
değişiklikte, kopya çektirilmesine imkân sağlayanlarla beraber
bireysel veya toplu olarak kopya çekenlere de bu ceza öngörülüyor. Yerinde bir
düzenleme. Bizim verdiğimiz önerge de, sadece bireysel veya toplu olarak
kopya çekenlerin ilavesi değil, her ne surette olursa olsun kopya
çekenlerin de bu cezayla cezalandırılmasını öngörüyor. Takdir
yüce Meclisin. İkisi arasında çok önemli fark yok ama anlam olarak
önemli bir fark olduğunu düşünüyorum. Bireysel ya da toplu
kopyanın dışında, başka sebeplerle kopya çekenlerin de
buna dâhil edilmesi için önergemizin daha anlamlı olduğunu
düşünüyorum.
Değerli
milletvekilleri, 53üncü madde, daha iki yıl önce yine bu yüce Meclisin
çıkardığı bir kanunda aradan geçen iki yıllık bir
süreden sonra ihtiyaç duyulan bazı değişiklikleri bugün gündeme
getirdi. Biraz önceki konuşmalarımda da ifade ettim, şu anda
ÖSYMnin en önemli görevi olan ve yönetim kurulunun üyelerinin belirlediği
-ki, bu yönetim kurulu, başkan ve başkan yardımcıları
dâhil 8 kişiden oluşuyor- diğer 4 kişiyi sizlerle
paylaşmak istiyorum: Millî Eğitim Bakanlığından en az
genel müdür düzeyinde 1 temsilci, Yüksek Öğretim Kurulundan yürütme kurulu
üyeleri arasından belirlenecek 1 temsilci, Devlet Personel
Başkanlığından en az başkan yardımcısı
düzeyinde 1 temsilci ve devlet üniversitelerinde görevli öğretim üyeleri
arasından Yüksek Öğretim Kurulu tarafından seçilen 1 temsilciden
oluşan bir yönetim kurulunun belirlediği sınav
sorularını hazırlayacak görevlileri ve komisyon kurma yetkisini
aldık, boşa çıktı. Telefon görüşmeleri
yapıldı, Sayın Başkanın kendi uhdesine
aldığı söylendi.
Değerli
milletvekilleri, bu kanunda Sayın Başkanın sınav
sorularını hazırlayacak görevlileri ve bu amaçla kurulacak
komisyonları belirleme yetkisi yok. Kanunda olmayan yetkiyi Başkan
Ben üzerime aldım. diyorsa kendi bileceği bir iş ama inanıyorum
ki çok yakın bir sürede sırf bu amaçla yeniden bir değişiklik
bu yüce Meclise getirilecek. Şimdi, ÖSYMnin sınav
sorularını hazırlayacak komisyon ve görevlilerini ortaya
bırakan bir değişikliği inanıyorum ki bu yüce Meclis
onaylamayacak. Hiç olmazsa bu torba yasa görüşmelerinin sonuna kadar
yeniden bir değerlendirme fırsatı olacağını
düşünüyorum ama şunu tekrar söylemek istiyorum: Son birkaç
yıldır polis meslek yüksekokulu sınavlarından başlamak
üzere, LYS, KPSS gibi birçok sınavda ortaya çıkan şaibeler
kamuoyunda kurumun güvenilirliğini zedelemiştir. Yeniden böyle bir
değişiklikle bir başkana her şeyi yüklemek büyük bir
haksızlık olacaktır. Belki Sayın Başkan, ÖSYM
Başkanı kendisi iyi niyetle böyle bir görevi almayı
düşünmüş olabilir ama bu iyi niyet ne kendisini ne de toplumun içinde
bulunduğu sıkıntıyı çözmez. Yarın çok daha
ağır ithamlarla karşı karşıya kalabilir.
Kaldı ki Sayın Başkanın şu anda toplum nezdinde,
parantez içerisinde söylüyorum, şaibe yaratan bazı konulardan
uzaklaşmış olduğunu düşünmüyorum. Ne zaman ki
yargı
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ALİM IŞIK
(Devamla)
bu suçluları bulur, ortaya koyar, Sayın
Başkanın bunda hiçbir müdahilinin olmadığı ortaya
çıkar, o zaman kendini aklar. Şimdi yeniden böyle bir
sorumluluğa soyunmuş olması kendi takdirindedir ama yüce
Meclisin buna müsaade etmeyeceğini bir kez daha vurguluyor, önergemize
desteğinizi bekliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... madde
kabul edilmiştir.
54üncü madde
üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan
Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporları (2/1613, 1/778) nın 54 üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Mehmet Şandır
Konya Manisa Mersin
Hasan Hüseyin Türkoğlu Mehmet Günal Mehmet Erdoğan
Osmaniye Antalya Muğla
Madde 54- 14/6/2012
tarihli ve 6328 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanununun 28 inci
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Madde 28- Merkezî
yönetim kapsamındaki kamu idarelerinde, sosyal güvenlik kurumlarında,
mahallî idarelerde, mahallî idarelerin bağlı idarelerinde, mahallî
idare birliklerinde, döner sermayeli kuruluşlarda, kanunlarla kurulan
fonlarda, kamu tüzel kişiliğini haiz kuruluşlarda, sermayesinin
yüzde ellisinden fazlası kamuya ait kuruluşlarda, kamu iktisadi
teşebbüsleri ile bunlara bağlı ortaklıklar ve müesseselerde
çalışanlar ile hâkim ve savcılar, kendilerinin
muvafakatları alınmak kaydıyla Kurumda görevlendirilebilir. Bu
şekilde görevlendirilenlerin sayısı Kamu Denetçiliği
Uzmanı kadro sayısının yüzde yirmisini aşamaz ve bu
şekilde yapılacak görevlendirme süresi iki yılı geçemez.
Ancak ihtiyaç hâlinde bu süre bir yıllık dönemler hâlinde
uzatılabilir. Kurumun bu konudaki talepleri, ilgili kurum ve
kuruluşlarca on iş günü içinde yerine getirilir. Bu şekilde
görevlendirilen personel, kurumlarından aylıklı izinli
sayılır. Bu personelin izinli oldukları sürece memuriyetleri ile
ilgileri ve özlük hakları devam ettiği gibi, bu süreler yükselme ve
emekliliklerinde de hesaba katılır ve yükselmeleri başkaca bir
işleme gerek duyulmadan süresinde yapılır. Bunların Kurumda
geçirdikleri süreler, kendi kurumlarında geçirilmiş
sayılır.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 S. Sayılı Kanun Teklifinin 54 üncü maddesiyle 6328
sayılı Kanunun değiştirilmesi öngörülen 28 inci maddesinin
birinci cümlesinde yer alan ile kendilerinin muvafakatları alınmak
kaydıyla hâkim ve savcılar ibaresinin ile hâkim ve savcılar, kendilerinin
muvafakatleri alınmak kaydıyla şeklinde, dördüncü cümlesinde
yer alan sonuçlandırılır ibaresinin yerine getirilir
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Mehmet Doğan Kubat Ahmet
Aydın
Giresun İstanbul Adıyaman
Mihrimah Belma Satır Mehmet Altay
İstanbul Uşak
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Devlet Memurları Kanunu İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
raporlarının 54üncü maddesinin tasarıdan
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Bülent Kuşoğlu Kazım Kurt
İstanbul Ankara Eskişehir
İlhan Demiröz Haluk Ahmet Gümüş İzzet Çetin
Bursa Balıkesir Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA
(Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER
(Mardin) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Türk Dil Kurumu Sözlüğünde torba, "genellikle
pamuk ve kıldan dokunmuş, türlü boy ve biçimde, ağzı
büzülüp bağlanabilen araç": 2. Genellikle plastikten veya
kâğıttan yapılmış, içine öteberi koymaya yarayan,
çeşitli büyüklükte olabilen taşıma gereci, poşet" şeklinde
tanımlanmıştır. "Kanun" ibaresinin
başına eklenen "torba" kelimesi, bir yandan
"taşıyıcılık işlevi" ne diğer
yandan da içine konulacak öteberinin her zaman kestirilemeyeceği için
gizemine işaret eden son derece isabetli bir sıfattır.
Torba kanunlar söz konusu olduğunda, Medeni Kanunun
1. Maddesinde belirtildiği anlamda, "kanunun ruhundan/özünden"
söz edebilmek neredeyse imkansız hale gelebilmektedir. Torba kanunla,
uygulayıcılar açısından çeşitli sürprizlere gebedir.
Örneğin, kimi torba kanunların, gerekçe trafiği ya çok
karışık ya da hiç gerekçesi olmayan maddeleri bulunmaktadır.
Bu nedenle, somut hukuki açmazlarla ilgili kanun "yorum" teknikleri
çoğu zaman işlemez hale gelebilmektedir.
Genel olarak iki tür yasa yapma yöntemi vardır;
birisi normal, diğeri hızlandırılmış yol. Madde
bazlı görüşme ve oylamaya dayanan normal usul, teknik açıdan
"genel yasama yöntemi" olmaktadır.
Hızlandırılmış yol ise, "özel yasama
yöntemi" olarak adlandırılmaktadır. Özel yasama yönteminin
bizdeki karşılığı, biraz da zorlama bir nitelemeyle
"temel kanun" olmuştur. Türk parlamento hukukuna 1991
yılında giren hızlandırılmış yasa yapma
yöntemi, TBMM İçtüzüğu'nün 91. Maddesinin
başlığından esinlenen bir terimle "temel kanun"
olarak yerleşmiş durumdadır. Ancak bu kullanım, bir
alanı hukuki reform niteliğinde ilk kez düzenleyen "Medeni
Kanun", "Borçlar Kanunu", "Türk Ceza Kanunu" gibi ana
kanunlardan söz ederken kullanılan "temel kanun" deyimiyle
karışmaktadır. Uygulamada temel kanun yöntemi, kanun tasarı
ya da teklifinin Genel Kurul görüşmelerinde 30'u geçemeyen maddelerden
oluşan bölümler içine sıkıştırılarak
görüşülüp yasalaştırılması anlamına
geldiğinden, bilgisayar terimleriyle, bir dosyanın
sıkıştırılması (ziplenmesi)'nı
andırmaktadır. TBMM İçtüzüğünün 91. maddesinde de,
özellikle " temel kanun" tanımlamasıyla ilgili olarak
benzer bir "bocalama" hali zaten söz konusudur. Madde, Anayasa
Mahkemesi tarafından da birkaç kez iptale konu edilmiş iptaller
ışığında gerekli değişiklikler
yapıldıktan sonra sular büyük ölçüde durulmuştur.
Ne pahasına
olursa olsun, yasama sürecini hızlandırmak için torba kanun
çıkarma yoluna başvurulması, çok ciddi sakıncaları
beraberinde getirmektedir. Torba kanun sadece yasama süreci açısından
değil, tasarı ya da teklif yasalaştıktan sonra uygulama
sürecinde de sorunlar doğurmaktadır. Torba kanun çıkarma yolu,
muhalefetin ve sivil toplum kuruluşlarının yasa yapım
süreçlerine etkili biçimde katılımının
sağlanamamasını göze almayı gerektirmektedir. Kaldı
ki, her telden konuları kapsayabilen torba kanunların, yürürlükteki
mevzuata olan etkileri hakkında, iktidar partisi üyesi milletvekilleri
bile içerik hakimiyeti bakımından sıkıntıya
düşmektedir. Uygulamada, böyle bir zorunluluk olmadığı
halde, temel kanun kapsamında görüşülen torba kanunların
hızla yasalaştırılması yüzünden ortaya çıkan
yasama hatalarını düzeltmek amacıyla değişen kanun
veya kanunlarda çok geçmeden yeniden değişiklik
yapılmasını körüklemektedir. Kısaca, ülkemizde torba
kanunlar, değişen kanunda yeni değişiklik gereksinimlerini
tetikleyici bir etken niteliği de taşımaktadır.
Açıklanan bu
nedenlerle torba kanun kapsamına alınan maddenin temel kanun
kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinden tasarı
kapsamından çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Aynı
mahiyetteki diğer önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 S. Sayılı Kanun Teklifinin 54 üncü maddesiyle 6328
sayılı Kanunun değiştirilmesi öngörülen 28 inci maddesinin
birinci cümlesinde yer alan "ile kendilerinin muvafakatları alınmak
kaydıyla hâkim ve savcılar" ibaresinin "ile hâkim ve
savcılar, kendilerinin muvafakatleri alınmak kaydıyla"
şeklinde, dördüncü cümlesinde yer alan
"sonuçlandırılır" ibaresinin "yerine
getirilir" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kurumda hâkim ve
savcılar dışında görevlendirilecek personelin de
muvafakatlerinin aranması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Sizin
gerekçenizi mi okutayım, konuşacak mısınız Sayın
Şandır?
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Hayır, ben konuşayım efendim.
BAŞKAN
Buyurun.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Değerli arkadaşlar, Değerli Başkan; öncelikle
gecenin bu geç saatinde yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Güzellikler diliyorum size.
Çok öfkelendik, çok
kızdık ama beraber çalışacağız, birlikte
çalışacağız başka yolu yok, bunun için buraya geldik.
Onun için, yapılan tüm yanlışlıklara karşı
çıkalım ama yine de birlikte çalışma iradesini ortaya
koyalım. Yanlışsa yanlış
Doğruyu yapmaya niyet
gösterelim.
Değerli
arkadaşlar, bu maddede Kamu Denetçiliği Kurumu Kanununun 28inci
maddesinde bir değişiklik yapılıyor. Benim itiraz
ettiğim husus şu: Değişiklik yapabilirsiniz, ihtiyaçtır,
değişiklik yapılır ama biz bu Kamu Denetçiliği Kurumu
Kanununu yanlış hatırlamıyorsam -ki tarihi var burada- bir
yıl önce yaptık, burada beraber yaptık, hem de yine böyle dar zamanda
yaptık, ciddi tartışmalarla yaptık. Şimdi, altı
ay süre koymuşuz, bunu iki yıla çıkartıyoruz; üç ay
uzatılabilme imkânı getirmişiz o zaman, şimdi bunu bir
yıla uzatıyoruz. O zaman en kısa sürede
sonuçlandırmayı hüküm hâline getirmişiz, şimdi on günde
sonuçlandırmayı amir emir hâline getiriyoruz. O zaman birçok kurum,
birçok görevli sayılıyor, bu defa hâkim ve savcıları da
ilave ediyoruz. Buradan şunu söylemeye çalışıyorum
değerli arkadaşlar. Hani trafikte bir söz vardır,
hızlı gidebilirsiniz, yakalanmazsanız ceza da ödemezsiniz ama
acele giderseniz, acele ederseniz Allah korusun, kaza yapar, ölüme gidersiniz.
Şimdi,
bakın değerli dostlar, o kadar çok özensizlik, o kadar çok aculiyet
gösteriyoruz ki hemen her konuda, her defasında muhalefet partileri
iktidar grubunu bundan dolayı tenkit ediyor. Bu doğru değil ya,
devasa bir grubunuz var, devlet elinizde, bürokrasi elinizde. Gerek Meclis
Başkanlığı bünyesinde gerek Başbakanlık
bünyesinde kanunlar kararlar diye devasa kurumlar, tecrübe, birikim var, niye
bu aculiyet, niye bu yanlışlık, bunu anlamak mümkün değil.
Tabii, bu sinir gerginliği de bu türlü meselelerden doğuyor maalesef
değerli arkadaşlar.
Bakın, biraz
önce bir konuda biz canhıraş çığlıklarla
yanlış yaptığınızı söyledik. İki defa
Özcan Yeniçeri konuştu, iki defa Alim Işık konuştu,
olmadı ben grup başkan vekiliyle konuştum, komisyon
başkanıyla konuştum, kalktım ÖSYM Başkanıyla
konuştum, bir milim kımıldatamıyoruz. Ne yaptınız
biliyor musunuz değerli arkadaşlar? Üniversite seçme ve
yerleştirme sınavlarının görevlendirmesini, bu
sınavları yapacak görevlilerin belirlenmesini, komisyonların
belirlenmesini daha önce ÖSYMnin Yönetim Kurulu belirliyordu. Bu yönetim
kurulunu da şurada kanunda okudum yani devletimizin tüm
kurumlarının başkanları ve yetkilileri var. Şimdi bu
yetkiyi kanundan çıkartıyorsunuz yani yönetim kurulundan bu görevi
alıyorsunuz Başkanın uhdesine veriyorsunuz. Yani niye böyle bir
şey oluyor? Sordum Ali Beye, Ali Hocaya, niye böyle bir şey
yapıyorsunuz yani bu kadar şaibeli, bu kadar sorgulanan, suçlanan bir
işlemden dolayı yetkiyi bir kurullara devretmek dururken bütün
yetkiyi kendinize almanızın sebebi ne? Bana verdiği cevap, iyi
niyetle tabii, diyor ki: Bürokrasi artıyor efendim. Yani şimdi,
bürokrasi artıyor diye işte Hükûmeti falan da feshedelim,
bakanlıkları kaldıralım, yetkinin hepsini bir kişiye
bağlayalım. Yani birinin aklından bir şey geçiyor, ne
kanunlar kararlar bu tekliflerin sıkıntısı bu- ne buradaki
Kanunlar Kararlar ne Komisyon ne Hükûmet ne grup Ya, doğru mu
yapıyoruz, yanlış mı yapıyoruz? diye bakmıyor.
Şimdi,
oylarınızla oluşturduğunuz sonuç şu: Her yıl 1,5
milyon-2 milyon çocuğumuzun veya tüm yerleşme hadiselerine hakemlik
yapan ÖSYMnin kurullarını oluşturmak yetkisi yönetim kurulundan
alındı, başkana devredildi. Ben inanıyorum, üç gün sonra
buraya geri geleceksiniz, Yanlış yaptık, düzeltelim efendim.
diyeceksiniz. Ne yapalım? Yani kızmayalım, sinirlenmeden
konuşalım ama sürekli bu yanlışlar oldukça bu bardak
taşıyor.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Değerli arkadaşlar, bunu arz etmek için söz aldım.
Saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Yeni madde
ihdasına dair bir adet önerge vardır.
Malumları
olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun
komisyon metninde bulunmayan ancak tasarı ve teklif ile çok yakın
ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun
salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir
madde olarak görüşme açılacağı İç Tüzük'ün 87'nci maddesinin
dördüncü fıkrası hükmüdür.
İç Tüzük'ün
91'inci maddesine göre, yeni bir madde olarak görüşülmesine komisyonun
salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde
görüşme açılır ve bu maddede belirtilen sayıda önerge
verilebilir. Bu nedenle, önergeyi okutup Komisyona soracağım.
Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılırsa önerge üzerinde yeni
bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt
çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden
kaldıracağım
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
478 sıra
sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi nin 54. maddesinden sonra gelmek
üzere, aşağıdaki maddenin eklenmesini ve müteakip maddenin buna
göre teselsül edilmesini, arz ve teklif ederiz.
Adil Zozani Sırrı Sakık Pervin Buldan
Hakkâri Muş Iğdır
Erol Dora Hasip Kaplan Abdullah Levent Tüzel
Mardin Şırnak İstanbul
MADDE: 20/6/2012 Tarih ve 6331 Sayılı
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 3 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir:
f) İş Güvenliği Uzmanı: İş
sağlığı ve güvenliği alanında görev yapmak üzere
Bakanlıkça yetkilendirilmiş, iş güvenliği
uzmanlığı belgesine sahip mühendislik, mimarlık veya
mühendislik-mimarlık fakülteleri mezunlarını veya teknik
elemanı
BAŞKAN Komisyon önergeye salt çoğunlukla
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA
(Kayseri) Salt çoğunluğumuz olmadığından
katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Evet, önergeyi işlemden
kaldırıyorum.
55inci madde üzerinde iki adet önerge vardır,
okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı
yasa teklifinin 55. maddesindeki iki sınav hakkı ifadesinin 3
sınav hakkı şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Vahap Seçer Engin Özkoç
İstanbul Mersin Sakarya
Süleyman Çelebi Bülent Kuşoğlu Haluk Ahmet Gümüş
İstanbul Ankara Balıkesir
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı
Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporları (2/1613, 1/778) nın 55 nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Mehmet Şandır
Konya Manisa Mersin
Hasan Hüseyin Türkoğlu Mehmet Erdoğan Mehmet Günal
Osmaniye Muğla Antalya
"MADDE 55- 20/6/2012 tarihli ve 6331
sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanununun Geçici 4 üncü maddesine aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
"(2) Bakanlık, iş güvenliği
uzmanlığı belgesine sahip olanlara, Sosyal Güvenlik Kurumuna
ödenmiş olan prim gün sayısı ile sahip oldukları belge
sınıfı gibi hususları dikkate alarak üst
sınıflardaki iş güvenliği uzmanlığı belgesi
alabilmeleri için fıkranın yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren bir yıl içinde kullanılmak şartıyla en fazla iki
sınav hakkı verilmesine dair usul ve esasları belirlemeye ve
gerekli düzenlemeyi yapmaya yetkilidir."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA
(Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER
(Mardin) Katılmıyoruz efendim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Komisyonda Teklifle
ilgili sağlıklı ve verimli bir görüşme
yapılamamıştır. Komisyon görüşmeleri boyunca hangi
düzenlemelerin ne amaçla ve hangi gerekçeyle yapıldığı
konusunda bilinmez bir tavır sergilemiştir. 71 adet kanun ve kanun
hükmünde kararnamede 142 maddelik değişiklikler yapılmasına
rağmen; vatandaşlarımızın yaşadığı
sorunlara çözüm getirecek konuları bir iki husus dışında
bulmak mümkün değildir. Kanun Teklifi kamu personelinin hukuki ve mali
statüsüne ilişkin çok sınırlı değişiklikler
getirmektedir. Dolayısıyla bu düzenlemede beklentiler
karşılığını bulmamış, umutlar hayal
kırıklığına dönüşmüştür.
Kamuda
sağlıklı ve tutarlı bir personel politikası
uygulanmamaktadır. Personel Rejimi nesnellikten
uzaklaştırılmış, istihdam rejimi bozulmuştur. 657
sayılı Kanun, geçici işlerin ifası için istisnai hallere
münhasır olmak üzere sözleşmeli ve geçici personel
istihdamını mümkün kılmıştır. AKP döneminde bu
istisnai uygulamalar asıl istihdam şeklinin önüne geçmiştir.
Ayrıca, AKP döneminde sözleşmeli ve vekil olarak işe
alınanlar, daha önce çıkarılan kanunlar ile memur
kadrolarına alınmış, ancak tekrar sözleşmeli ve vekil
atama yapılmasına devam edilmiş, şimdi de bunlardan
bazıları tekrar memur kadrolarına alınmaktadır.
Bu yanlış
uygulamalar ile birlikte, birçok mağduriyet ortaya
çıkmıştır. En büyük mağduriyet ise bu istisnai
yollarla iş bulamayan işsiz gençlerimizdir. Bunlar girdiği
merkezi sınavı kazanıp ataması yapılamayan, bir türlü
sıra gelemeyen ve sıra gelmeden de kadroları istisnai yollarla
doldurulan milyonlarca işsiz vatandaşlarımızdır.
Hükümetin bu yanlışı, bu haksızlığı derhal
durdurması gerekir.
Bu Kanun Teklifi
ile kamu kurumlarında çalışan 4/B'liler, 4924 sayılı
Kanuna tabi sözleşmeliler ve mahalli idarelerde çalışan
sözleşmeliler, vekil Kur'an kursu öğreticilerinden şartlan
uyanlar memur kadrolarına atanmaktadır. Ancak, memur kadrosu verilen
sözleşmeli personel ve vekiller
arasında mağduriyeti en derinden yaşayan 4/C'liler
yoktur. Rehber ve usta öğreticileri bu düzenleme kapsamına
alınmamıştır. Aile sağlığı
çalışanları yoktur. Vekil ebe-hemşireler yoktur.Ücretli
öğretmenler yoktur.
AKP Hükümeti
tarafından yapılan ayrımcı ve adaletsiz uygulamaları
saymakla bitmez. Bu Teklifte öğretmenler ve atanamayan öğretmenler
yoktur. Bu düzenlemede polislerimiz yoktur. Kamu işçilerinin naklen
atanabilmeleri konusu yoktur. Taşeron işçileriyle ilgili hiçbir
düzenleme yoktur. Geçici ve mevsimlik işçiler yine göz ardı
edilmektedir. Bu Teklifte emeklilikte yaşa takılanlar yoktur.
Muhtarlarımız yoktur. Bu Kanun Teklifinde şehit aileleri ve
gaziler ile engelliler ve yaşlılarla ilgili bir düzenleme yoktur.
Peki bu Kanun
Teklifinde neler vardır. Mera, yaylak ve kışlakların
yapılaşmaya açılması var. Köy meralarının
köylünün elinden alınarak hazineye devredilmesi, imar yetkisinin
belediyelerden alınması ve satış yetkisi var. Gerçeğe
aykırı, usulsüz veya sahte belgeler nedeniyle verilmeyen
desteklemelerin ödenmesi var. Kamulaştırılan
taşınmazlarla ilgili vatandaşın hak arama hürriyetini
engellenmesi ve yargıya müdahale var ÖSYM sınavlarına ait soru
ve cevaplarla ilgili bilgi edinme hakkının engellenmesi var.
Sermayesindeki kamu payı doğrudan veya dolaylı olarak yüzde
50'den az olan şirketler Sayıştay denetimi dışına
çıkarılması vardır. İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanununun uygulamasının
geciktirilmesi, sertifikasını almış kişilerin
mağdur edilmesi var. Sürücü belgeleri için 24 milyon
vatandaşımızdan 101 lira belge parası alınması
var.
Dolayısıyla
yapılan düzenlemeler; kamu yönetiminin iyileştirilmesi ve
çalışanların sorunlarına çözüm getirilmesi yerine; kamu
arazileri nasıl talan edilebilir, kadrolaşma nasıl
sağlanabilir, usulsüzlük ve yolsuzluklar nasıl affedilebilir,
denetimden ve yargıdan nasıl kaçınılabilir mahiyetini
taşımaktadır.
Teklifin tümüyle
gözden geçirilmesi ve bu maddede düzeltme ihtiyacı bulunmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, birleşime on
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati. 00.03
ON BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 00.08
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet
Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 132nci Birleşiminin On
Birinci Oturumunu açıyorum.
478 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
Teklifin 55inci
maddesi üzerindeki ikinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı
yasa teklifinin 55. maddesindeki iki sınav hakkı ifadesinin 3
sınav hakkı şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Süleyman Çelebi (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Evet, önerge üzerinde söz isteyen Süleyman Çelebi, İstanbul
Milletvekili.
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
tabii, bir haftadır burada önemli yasaları görüşüyoruz.
Yaklaşık, pazartesiden beri gece üçlere kadar, dörtlere kadar bir
çalışma temposu içindeyiz. Bu çalışma temposu içinde zaman
zaman gerilimli anları da yaşıyoruz ama bu gerilimli anlardan bu
Meclisin bir an önce kurtulması lazım. İlk önce bunu söylüyorum
çünkü bu psikolojiyle biz madde üzerinde bir konuşmayı
Bırakın analiz etmeyi, önerge vermeyi, bunun üzerinde
değerlendirmeyi sağlıklı yapmayı; bu atmosferde
sağlıklı bir Meclis çalışmasının
yapılması bile zor bu aşamada. Ben geçen burada usul
hakkında bir söz aldığımda hani yarı espri yarı
şaka, on üç-on dört saat çalıştık, buradaki
milletvekillerine de sağlık açısından, psikolojik
açıdan baktığımızda bazı yaklaşımlarda
birbirimizle ilgili bir kelimenin bile gerilim yaşatacağı bir
sürecin olabileceğini ifade etmiştim. Hatta espri olarak da yani
Sizin de sendikanız olmalı, burada çalışanların da
sendikası olmalı. gibi bir değerlendirmede bulunmuştum.
Şimdi, bu psikoloji içinde biz önemli bir yasayı görüşüyoruz
değerli arkadaşlar. Burada öneriyoruz muhalefet olarak. Bazen önerilerimizin
kısmen bazı bölümlerine iştirak ediyorsunuz, bazılarına
etmiyorsunuz. Bu arada, yapılan tartışmaların
bazıları için daha gerilimli süreçler yaşıyoruz. Orada bir
duygusal aidiyetimiz oluyor bazı konularda. Ama bütün bunların
toplamından, bu atmosferde ve bu koşullarda ve bu gerilim içerisinde
çıkacak olan yasaların Türkiyeye bir hayrı olmaz değerli
arkadaşlar yani çok net söylüyorum bunu, biraz daha herkesi
sağduyuya
Birbirimizi tahrik etmeye değil, birbirimizi anlamaya
çalışalım. Varsa yanlışlıklar bu
yanlışlıkları gidermeye, onarmaya çalışalım,
bunun üzerinden yürüyelim. Yani sonuçta bir ölüm yok. Bir
arkadaşımız yaralanmış, grup başkan vekilimiz çok
açık, hepimiz üzüntülerimizi ifade ettik ve geçmiş olsun
dileklerimizi de ilettik ve bunun hiçbir kabul yanının
olmadığını da ifade ettik, bu kürsüden ifade ettik.
Şimdi ama
gerekiyorsa yarınki çalışma saatini erkene alırız,
daha bir, en azından herkesin yaptığı işleri bir daha
gözden geçirmesi, bir daha tanımlaması adına böyle bir
yaklaşımı, böyle bir vizyonu ortaya koyması lazım.
İçtenlikle ben şu anda bu kürsüye çıktığımda
maddeyle ilgili konuşacaktım yani hikâye olsun diye hani bir maddeye
son dakikada bir imza atmış değilim. Madde üzerinde ve
diğer, bu konularla ilgili bu yasanın bütününün
yarattığı iyi yanları da var. Bunu çok net söyledik, dün
akşam da söyledik, daha önceki görüşmelerde de söyledik, güzel
dedik ama bunun bazı
bonusları da var, bonus olarak koyduğunuz bazı iyi düzenlemeler
de var, buralarda da mutabakatımız var ama bu yasada çifte
standardın uygulandığı birçok düzenleme de var. Bunları
da giderelim, bunları da onaralım diye önerilerde de bulunduk. Belki
daha önce birkaç maddede yapacağımız önemli
değişikliklerle belki büyük bir mutabakat içerisinde de buradan
çıkardık ve bunları da yaşamıyor olabilirdik, bugün
yaşanan gerilimleri de yaşamamış olurduk. Bu nedenle
içtenlikle ve samimiyetimle -madde üzerinde başka zaman tabii ki
değerlendirmeler yapacağız, daha maddeler çok, konuşuruz
ama- ben bu atmosferde -özellikle Sayın Başkan sizden de rica
ediyorum, grup başkan vekillerinden de rica ediyorum- bu gerilim üzerinde
ve bu vizyondaki bir yasanın konuşulmasının gerçekten
hepimize büyük sıkıntılar yaşatacağını
hissediyorum ve bir duyarlılık içerisinde bu uyarımı yapıyorum.
Bir milletvekili kimliğimle yapıyorum, hiçbir arkadaşım
adına, grubumun adına değil, kendi kişisel görüşlerimi
sizlerle paylaşıyorum.
Hepinizi
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Çelebi.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
56ncı maddede
aynı mahiyette üç adet önerge vardır, okutup işleme
alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin yer alan 56 ncı
Maddenin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Pervin
Buldan Adil Zozani Sırrı
Sakık
Iğdır Hakkâri Muş
İbrahim
Binici Abdullah Levent Tüzel Nazmi Gür
Şanlıurfa İstanbul Van
Hasip
Kaplan
Şırnak
Diğer önerge
sahipleri:
Ali
Öz Mehmet Günal Mustafa Kalaycı
Mersin Antalya Konya
Erkan
Akçay Mehmet
Şandır Hasan Hüseyin
Türkoğlu
Manisa Mersin Osmaniye
Mehmet
Erdoğan
Muğla
Diğer önerge
sahipleri:
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Aydın
Ağan Ayaydın İzzet
Çetin
İstanbul İstanbul Ankara
Musa
Çam Kazım
Kurt Mahmut Tanal
İzmir Eskişehir İstanbul
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Hükûmet?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Birinci önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
İş
sağlığı ve güvenliğine ilişkin eklenen geçici
madde, bugüne kadar, iş güvenliği konusunda gerekli önlemi almayan
kurum ve işyerlerine süre kazandırma amacı
taşımaktadır. Oysa işçi sağlığı ve
güvenliği, zamana yayılabilecek bir konu değildir. Bugüne kadar
konuyla ilgili düzenlemelerini gerçekleştirmemiş bakanlıklar,
işyerleri gerekli yaptırıma tabi tutulabilmelidirler. Bu nedenle
geçici maddenin tasarı metninden çıkarılması, konunun
hayatiliğinin ve acilliğinin bir gereğidir.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen Ali Öz, Mersin
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZ
(Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 478 sıra sayılı kanunun
56ncı maddesi üzerine verdiğimiz önerge üzerine Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum.
Tabii ki, bu
İş Sağlığı Güvenliği Yasası ülkemizde
uzun zamandır eksikliği hissedilen bir düzenleme yapılması
gereken bir durumdur. Türkiyede iş kazaları yönünden
değerlendirme yapıldığı zaman dünya ve Avrupa ülkeleri
arasında öncelikli bir sırada yer almamız böyle bir kanunu
düzenleme gereğini ortaya koymaktadır. 2012nin Haziran ayında,
aslında bu İş Güvenliği Yasasında Türkiyedeki
iş kazalarının ciddiyeti de göz önüne alınarak gerekli olan
düzenlemeler yapılmıştı. Bu düzenlemede iş
kazalarının önlenmesi, iş kazalarının önlenmesi
adına işverene, çalışan işçiye, iş güvenliği
uzmanına, orada çalışan teknik elemanların
durumlarının gözden geçirilerek çok geniş kapsamlı bir yasa
hazırlanmış olmasına rağmen ve bu, yüce Mecliste kabul
edilmiş olmasına rağmen, iş sağlığı
güvenliği uzmanlığı gerekli olan yerlerdeki süreyi yeniden
uzatmak aslında bizim toplumumuzda çok da fazla olmayan, yeni yeni
oturmaya başlayan bir kültür tam yerine oturdu derken, düz yolda
hızlı bir şekilde giden aracın önene âdeta bir takoz
koyduk. Yani bu yasayı bu şekildeki süre uzatımını
yaparak özellikle kamuda çalışan alanlardaki iş
sağlığı güvenliği uzmanlıklarının
mecburiyet sürelerini altı ay, iki yıl gibi değişik
sürelerde uzatarak yeniden yasanın doğru işlemesinin önünde bir
engel olmak adına yeni bir düzenleme yapıyoruz. Şunu
unutmamamız gerekir ki, Türkiyede günde 4
kişi iş kazasından dolayı ölmekte, 6 işçi de iş göremez hâle
gelmekte. Dolayısıyla, bu rakamların yeniden arzu ettiğimiz
seviyelerin altına düşmesi için İş Güvenliği
Yasasını dikkatli bir şekilde yeniden gözden geçirmek lazım.
Tabii ki burada,
çok tehlikeli işlerde belki istihdam etme zorunluluğu var. A grubu,
B grubu, C grubu diye sınıflamış olduğumuz iş
güvenliği uzmanlarının sayısı belki bugün Türkiyedeki
toplam iş yerlerindeki iş güvenliği uzmanlığı
sayısını karşılamayacak durumda ise de bunu
hızlı bir şekilde, iş güvenliği sertifikası
veren, özellikle de iş güvenliği uzmanı olabilecek üniversite
mezunlarının, meslek yüksek okullarının İş Sağlığı
ve Güvenliği Bölümünden mezun olan, aynı zamanda fen-edebiyat fakültelerinin
fizik, kimya bölümleri dışında, biyoloji mezunlarının
da iş güvenliği uzmanı olabileceği şekilde yeni bir
düzenleme yapmış olsak ülkemizin her tarafında iş
güvenliği uzmanı istihdam etme zorunluluğu, bu yetersiz
sayı ortadan kalkar. Dolayısıyla, iş kazalarının
önlenmesi adına iş güvenliği uzmanlığını
ülkemizde daha da yaygınlaştırır, daha da uygulanabilir,
daha da etkin bir hâle getiririz ve iş kazalarının önlenmesi noktasında
Parlamento olarak ortak bir irade ortaya koymuş oluruz.
Tabii ki iş
kazalarının önlenmesi noktasında, iş güvenliği
uzmanlarının sertifikalarının, son zamanlarda sertifika
verme yetkisine sahip olan kurs açan yerlerdeki birtakım uygunsuz
işler olduğu Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığına da belli ihbarlar şeklinde gelmekte. Bu noktada
da denetimleri hızlandırıp, denetimleri güçlendirip iş
güvenliği uzmanlığı sertifikalı daha fazla iş
yerlerinde istihdam edilebilecek olan yeni alımların
yaratılmasıyla sorunun çözüleceğine inanıyoruz.
Ekstra yeniden bir
süre vermek iş güvenliği uzmanlığına veya iş
güvenliği uzmanlarına yapmış olduğumuz bir iyilik
değil. Bu anlamda, sertifika almış olan birçok insan belki bir
iş yerinde iş güvenliği uzmanı olarak başlayacak
olmasına rağmen, ama bu uzatmış olduğumuz süre
vasıtasıyla onların da işsizliğine vesile olabiliriz.
Dolayısıyla, uzatmanın çok doğru
olmadığını, ancak daha önceki İş
Sağlığı ve Güvenliği Yasasında ciddi
adımlar atıldığını da ifade ederek yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Altay,
sizin önergeyle ilgili gerekçe veya kim konuşacak 56ncı maddede?
ENGİN ALTAY
(Sinop) İzzet Çetin.
BAŞKAN
İzzet Çetin, Ankara Milletvekili, buyurun.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, keşke yasa yapma ortamımız olsa da bu konuyu
gerçekten enine boyuna konuşsak. Bildiğiniz gibi İşçi
Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğümüz
vardı bizim 1974 yılında İsveç iş hukukundan tercüme
edilmiş ve çalışma yaşamımıza girmiş son
derece düzgün bir tüzüktü. İş Yasası değiştirilince
2003 yılında fiilen on yıldır uygulanmadıktan sonra,
geçtiğimiz yıl 6331 sayılı Yasa 30 Haziran itibarıyla
kabul edildi ama yürürlüğü 1/1/2013e ertelenmiş idi. Tabii, kanunun
yürürlük maddeleri kademeli olarak yürürlüğe girecekti. Bunların
içerisinde bir tanesi de, 38inci maddede belirtildiği gibi, burada
belirtildiği gibi, 6ncı ve 7nci maddeler. 6ncı maddesi kamu
kurumları ile 50den az çalışanı olan ve az tehlikeli
sınıflarda yer alan iş yerleri için yayımı tarihinden
itibaren iki yıl sonra yürürlüğe girecekti. Şimdi, bu
düzenlemeyle bu süre 2+2=4 yıla; 50den az çalışanı olan
tehlikeli ve çok tehlikeli işlerde de bir yıl sonra girecekti, Bu da
1+1=2 yıl sonra yürürlüğe girecek. denildi.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, gerçekten bunun hangi amaçla yürürlüğünün
ertelendiğini hepimiz biliyoruz, burada her ne kadar Kanun Teklifinde
-İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği
Kanunu- İş güvenliği uzmanı ve iş yeri hekimi yeterli
sayıda yok. denildiği zaman Yeterli hazırlıklar
yapılmadan geçtiğimiz yıl böyle bir kanun yürürlüğe
sokuldu. diyebiliriz belki ama on yıl fiilen uygulanmayan bir
tüzüğün yerine ikame olacak bir kanun enine boyuna incelenmeliydi.
Değerli
arkadaşlarım, gerçekten, bakınız, bizim ülkemizde işçi
sağlığı ve iş güvenliği alabildiğine ihmal
ediliyor. Keşke Çalışma Bakanı burada olsa. Zonguldakta
Marzinc diye bir fabrika
Kuruluşuna -Çalışma
Bakanımız bizatihi kendisi de
biliyor- Bursa izin vermedi, Bursadan milletvekili seçilen
arkadaşlarımız da bilir. Bu fabrika Karabüke kuruldu. Karabükten -işçiler çalışmaya
başladı, altı aydır çalışıyorlar- meslek
hastalıkları hastanesine önce 17si geldi -bugün
aldığımız bir telefonla 40ı geçti işçiler orada
meslek hastalıklarında- kanlarında kurşun oranı
olabildiğince yüksek. İşveren manipülasyon yapıyor; bir
taraftan hastanenin hekimleriyle diyalog kurmaya, diğer taraftan da
kendisi fiilen zehirli işlerde çalışmayanları da göndererek
kanda zehirli maddelerin az olduğuna ilişkin bir düzenleme yapmak
istiyor.
Bir başka
örnek yine: Geçtiğimiz yıllarda bir inşaat şirketi Maden
şirketi değiliz. diyerek sendikalaşmaya karşı itiraz
ediyor. Tabii ki inşaat sektöründe değil, maden sektöründe faaliyet
gösteriyor. İnşaat sektöründe olmadığı için sendikadan
kurtuluyor ama işçiler -8 işçi- daha sonra göçük altında kalarak
yaşamını yitiriyor.
Tabii, yine,
Gaziantepte bir galvaniz fabrikasında denetlemeler yapılıyor;
iyi, güzel; cezalar kesiliyor, tahsil de ediliyor. Ama ondan sonra cezaya konu
olayların kalkıp kalkmadığını bir daha kontrol
edemiyorsunuz, çünkü bu çıkarttığımız 6331
sayılı Yasada iş yerlerinin teftişini özel
kuruluşlara yaptırma yetkisi var, yani bir nevi teftişi de
özelleştirmiş oluyoruz.
Değerli
arkadaşlar, biz, gerçekten -ülkemiz- iş kazalarında -yani
iş cinayetlerinde- Avrupa 1incisi, dünya 3üncüsüyüz. Sosyal Güvenlik
Kurumu verilerine göre her 100 bin işçide ölümlü iş kazası
Türkiyede 12,3 iken Avrupa Birliğinde bu ortalama 2,1; yani bizde
insanın değeri Avrupa Birliği ülkelerinden 10 kat daha
düşük. Bir başka söylemle, bu oran Norveçte yüz binde 1, Almanyada
yüz binde 1,8; Fransada yüz binde 2,2; bizde 12.3. Yani, bunu erteleyerek biz
bu kanunda iki yıl daha ötelemeyi -bir kere ortam ne olursa olsun net
olarak söylemeliyim ki- işverenlerin, özellikle de dürüst ve namuslu
işverenlerin değil, kısa sürede köşe dönmek isteyen,
işçi sağlığı, iş güvenliği önlemlerini almak
yerine onu bir maliyet unsuru gören işverenlerin baskısıyla bunu
yapıyoruz. Böylesi güçlü bir Hükûmete, güçlü olduğunu söyleyen -sayısı
Parlamentoda 325i- 326 milletvekili sayısı olan bir Hükûmete böyle
bir erteleme yakışmaz. O nedenle maddenin
kaldırılmasını istedik.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY
(Sinop) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Evet,
aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunacağım,
karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Karar yeter
sayısı vardır, önergeler kabul edilmemiştir.
56ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
57nci maddede iki
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı yasa teklifinin 57. maddesindeki 30 gün
içinde ifadesinin, 45 gün içinde şeklinde değiştirilmesini
arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Süleyman Çelebi Bülent Kuşoğlu
İstanbul İstanbul Ankara
Engin Özkoç Ümit Özgümüş Haluk Ahmet Gümüş
Sakarya Adana Balıkesir
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan
Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 57 nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Mehmet Şandır
Konya Manisa Mersin
Mehmet Erdoğan Hasan Hüseyin Türkoğlu Mehmet Günal
Muğla Osmaniye Antalya
"MADDE 57- 6/12/2012 tarihli ve 6362
sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 128 inci maddesinin birinci
fıkrasına aşağıdaki bent eklenmiştir.
"k) Halka açık ortaklıkların yönetim
kurullarında, yönetim kurulu üyelerinin tamamının veya bir
kısmının görev süresinin dolması veya üyeliklerinin
boşalması sebebiyle yönetim kurulu toplantı yeter
sayısının sağlanamaması ve görev süresi dolan veya
üyeliği boşalan yönetim kurulu üyelerinin yerlerine görev sürelerinin
bitimini veya üyeliğin boşalmasını takip eden 30 gün içinde
yeni yönetim kurulu üyelerini seçmek üzere genel kurulun toplanamaması
veya genel kurulda yeter sayıda yönetim kurulu üyesinin seçilememesi
durumunda, Kurul, yerlerine halka açık ortaklık genel kurulunca yeni
üyeler seçilinceye veya Kurulca başka üyeler atanıncaya kadar görev
yapmak üzere yönetim kurulu toplantı yeter sayısını
sağlayacak asgari sayıda, Kurulun kurumsal yönetim ilkelerinde
sayılan bağımsızlık kriterlerini sağlayan yönetim
kurulu üyelerini resen atar. Görev süresinin dolması nedeniyle
boşalan halka açık ortaklık yönetim kurulu üyeliklerine Kurulca
atamalar yapılıncaya kadar, görev süresi dolan yönetim kurulu üyeleri
görevlerine devam eder. Kurulca yapılan resen atama sonucunda geriye kalan
boş üyelikler için, kurumsal yönetim ilkelerinde sayılan
bağımsızlık kriterlerini sağlayan, boş üye
sayısının 2 katı kadar kişiyi halka açık
ortaklığın ortaklarından aday göstermelerini talep eder.
Kurul bu talebini ortakların halka açık ortaklıkta sahip
olduğu pay oranlarını dikkate alarak belirler ve bu bentteki
esaslara uygun olarak atama yapar. Olağan genel kurul
toplantısını kanuni süresi içinde üst üste iki hesap dönemi
içinde yapmayan ve yönetim kurulu üyeleri kısmen veya tamamen Kurulca
yukarıdaki fıkralar uyarınca atanmış halka açık
ortaklıklarda genel kurulun yetkileri YTM tarafından
kullanılabilir. Bu bendin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar
Kurulca belirlenir."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Günal, Antalya Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu maddeyle halka açık ortaklıklarla ilgili
bir düzenleme yapılıyor ama esas itibarıyla, gerekçesine
baktığımız zaman, bu düzenlemenin aslında
geçtiğimiz yıllarda burada çıkardığımız Türk
Ticaret Kanununun 530uncu maddesinde mahkeme kararıyla fesih ve kayyum
atamaya ilişkin yetkilerin bir nevi oralardan alınıp SPKya
devredilmesi öngörülüyor ve çoğunuzun da bildiği gibi, bu madde daha
çok şu anda sorunlu olan Turkcellin yönetim kuruluna üye
atanmasını sağlamaya dönük bir yetki veriyor.
Şimdi,
bakıyorum, kanunun gerekçesinde, 530 sayılı maddeyi
çıkarırken Türk Ticaret Kanununda söylemişiz, zaten yetkileri
genişletmişiz, asliye ticaret mahkemesi fesih kararını
verebiliyor. Burada yapılan ne? Mahkeme aman fesheder, biz ona göre
yönetim kurulu atayalım. Burada da mahkemeye de aynı şekilde
kayyum atama yetkisi vermişiz aslında. SPKya buraya
bağımsız yönetim kurulu üyesi atama yetkisi veriyoruz. Kimler
için? Yönetim kurulunu belli süre toplayamayanlar için.
Şimdi, benim
bunlarda her zaman şüphelerim var. Geçmişteki uygulamalara
baktığımız zaman, belli kurullara devlet eliyle atama
yaptığımız
zaman birçok negatif sonuçları
olmuş. Bunun en iyi örneklerini -en
iyi derken kötü uygulamanın en iyi örneklerinden bahsediyorum- TMSFnin
devraldığı şirketlere yaptığı atamalarda
görüyoruz. Öyle yönetim kurulu üyeleri gördüm ki -çimento fabrikası var
devralınan şirketin- arkadaşımız ömründe
inşaatı görmemiş, çimentoyu görmemiş, bir yerde yönetici
kamu kurumunda, oradan yönetim kurulu üyeliğine gidiyor. E, şimdi, o
şirketin zarar etmesinden, batmasından daha doğal bir şey
yok ki. E, şimdi, aynı şeye bakıyoruz, bu söz konusu düzenleme
çıkmadan önce, Turkcellde sorun yaşandığında ve
yönetim kurulu üyeleri atanamadığı zaman, mart ayında Genel
Kurul yapılamadığında 3 tane yönetim kurulu üyesi
atamışsınız. Bakıyoruz, Ahmet Akça, Atilla Koç, Mehmet
Hilmi Güler yani şimdi, Allah rızası için bu
arkadaşlarımız bir iletişim şirketinde
Tamam, ikisi
de bakandı, nitelikli arkadaşlarımız olabilir de Turkcell
gibi bir iletişim şirketine başka hiç kimseyi bulamadı
mı Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti, ben gerçekten
şaşırdım. Ben, arkadaşların niteliğini
tartışmıyorum ama gitsin birisi enerji şirketinde olsun,
öbürü de gitsin turizm şirketinde olsun veya yönetim şirketinde
olsun, örnek söylüyorum. Eğer şimdi, bu aldığınız
yetkiyi de böyle kullanacaksınız bunun bir anlamı yok. Efendim,
önerdiler! Ya, öyle bir şey yok. Burası Türkiye'nin en önemli
şirketlerinden bir tanesi. Onun üzerinden gittiği için isim vererek
söylüyorum. Şu andaki sorun, evet, geçtiğimiz hafta toplanamadı,
24üne kadar bir ay süre vermişlerdi. O da doğru, sorun var ama
sorunu çözelim derken aldığınız yetkinin başka
şirketlerin de yarın üzerinde baskı unsuru olarak kullanmak
üzere değerlendirilebileceği kuşkusu bizde oluşuyor. Neden?
Geçmiş uygulamalara bakınca böyle kaygılarımız oluyor
değerli arkadaşlar. Hani burada hep mahkemenin yerine kendimizi
koyuyoruz, yapıyoruz ama şimdi zaten mahkemede olan bir yetki var.
Mahkemeler şimdiye kadar, durup dururken bir şirketi
feshetmemiş. Yani kanunun madde gerekçesine arkadaşlarımız
bunu yazmışlar, Haksız bir yere, halka açık
şirketlerde, kötü bir karar alıp küçük ortakları zarara
uğratmayalım. diyor. Güzel, SPKnın görevi bu ama bunun için
illaki oraya, eğer, yönetim kurulu atamakla bu iş çözülecek
zannediyorsa maalesef çözülme şansı yok.
O nedenle,
bunları gelin, her seferinde bir kanun maddesi olarak mahkemenin yerine
kendimizi koymak yerine denetimlerimizi zamanında yapalım. Varsa
uyaralım, usuletle çözülmesini sağlayalım. Yani kamunun gücünü
burada kullanarak şirketlerin farklı şekilde zarar etmesine
neden olacak uygulamalardan kaçınalım diyorum. Bunun için,
inşallah, bir an önce o sorun çözülür. Tabii ki SPK küçük
sermayedarları, küçük yatırımcıları korusun. Ona
itirazımız yok, görevi o ama daha önce birçok kötü örnekte de halka açık
bir sürü şirketin sorun yaşadığını biz gördük. SPK
Kanunu buradan geçerken de birtakım uyarılarımızı
zaten sizlere yapmıştık. Etkin işlemesi için,
düzenleme-denetleme yetkisinin yerinde kullanılması için
uyarılarımızı yapmıştık. Ben umut ediyorum,
burada, tabii ki kanunların genelliği ilkesi var, siz de diyeceksiniz
ki: Başka şirketler de olabilir. ama burada bu soruna yönelik
olarak bu maddenin geldiğini biliyorum çünkü öyle olmasaydı zaten üç
ay önce, dört ay önce çıkarmış olduğumuz SPK Kanununun
içerisinde bunlar çıkmış olurdu diyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı yasa teklifinin 57. maddesindeki 30 gün
içinde ifadesinin, 45 gün içinde şeklinde değiştirilmesini
arz ederiz.
Haluk
Ahmet Gümüş (Balıkesir) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Haluk Ahmet Gümüş, Balıkesir Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
HALUK AHMET
GÜMÜŞ (Balıkesir) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 478 sıra sayılı Yasa Teklifinin 57nci maddesi
hakkında konuşma yapmak üzere partim adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bildiğiniz
gibi, 6331 sayılı İş Sağlığı ve
Güvenliği Yasasının 1 ve daha fazla işçi
çalıştıran her işletmeye iş güvenliği uzmanı
ve iş yeri hekimi çalıştırma yükümlülüğü getiren
yürürlük maddeleri uygulamada yaşanan sorunların giderilmesi
gerekçesiyle ertelenmek istenmektedir. Esas olarak 30 Haziran 2013 tarihinde
yürürlüğe girmiş olması gereken bu düzenlemenin bir yıl
sonraya ertelenmesi düşüncesi, AKPnin emekçiye bakış
açısını yansıtmaktadır.
Maddenin
görüşmeleri sırasında Plan ve Bütçe Komisyonunda
vurguladığımız gibi, bu erteleme, iş güvenliğini
bir süre daha rafa kaldıracak, o süre içerisinde Türkiye alnının
teriyle çalışan işçi ve emekçilerini iş kazalarında
kaybetmeye devam edecektir.
Bakın, daha
geçen gün Muğla Milasta 7 emekçi metan gazından zehirlenerek
yaşamını yitirdi. Hatırlayın, 2010 yılında
Zonguldakta 28 işçi günlerce göçük altında eziyet çekerek can verdi.
Başbakana göre bu mesleğin kaderinde vardı, dönemin
Çalışma Bakanına göre Güzel öldüler. Cesetler
karıştı, mezarlar yeniden açıldı, tekrar gömüldüler.
Böyle kelle koltukta bir çalışma yaşamı bu millete reva
mıdır? İş güvenliği bu acı olayları önlemek
demektir.
Arkadaşlar,
sağlıklı bir ortamda yaşama
ve çalışma hakkı en temel insan haklarındandır.
Düzenleme, bir an önce hayata geçirilmelidir.
Aksi hâlde, telafisi imkânsız zararlar doğurmaya devam
edecektir. Evet, düzenleme, bir an önce hayata geçirilmelidir ancak
Çalışma Bakanlığınca 29 Mart 2013 tarihinde
yayımlanan İşyeri Tehlike Sınıfları
Tebliğinde ciddi eksiklikler vardır. Örneğin, yanında
sadece bir kalfa çalıştıran kuaförün iş yeri, herhâlde,
ustura ve makas kullanması nedeniyle tehlikeli olarak
sınıflandırılmışken, atış poligonu
faaliyetleri ve havai fişek ve ses, ışık gösterisi
faaliyetleri de aynı biçimde tehlikeli olarak
sınıflandırılmıştır.
Sayın milletvekilleri, bir berberin
faaliyetlerindeki tehlikeyle atış poligonunda silah kullanırken
ortaya çıkabilecek tehlike bir ve aynı mıdır? Ekonomik
güçleri benzer midir? Bu eksiklerin yer aldığı tebliğ bir
an önce düzeltilmeli, iş kollarının tehlike
sınıflandırması tekrar gözden geçirilmeli ve zaman
yitirmeksizin de yürürlüğe sokulmalıdır.
Zaman yitirmeksizin diyoruz ama bakın, 24 Haziran
günü 18inci Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği
Toplantısında İş Sağlığı ve
Güvenliği Genel Müdürü yaptığı sunumda, hâlihazırda
görüşmekte olduğumuz düzenlemenin bir yıl ertelendiğini ve
50den az çalışanı olan, tehlikeli ve çok tehlikeli
sınıfta yer alan iş yerleri için kanunun yürürlük tarihinin
Temmuz 2014 olduğunu vurgulamıştır, yani çok daha önceden.
Şimdi, bu kürsüden soruyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisinde söz konusu olan yasa teklifinin görüşmeleri henüz
tamamlanmamış, yasa çıkmamış,
Cumhurbaşkanlığınca onaylanmamıştır, Resmî
Gazetede yayımlanıp yürürlüğe girmemiştir. Yasalaşma
süreci sona ermemiş, böylesine önemli bir düzenlemeyle ilgili Türkiye
Büyük Millet Meclisinin nasıl irade göstereceği İş
Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü tarafından
önceden nasıl bilinmektedir?
İki: Türkiye Büyük Millet Meclisi, gelen bu
tekliflerin tasdik makamı mıdır? Bürokrasi Türkiye Büyük Millet
Meclisinin üstünde yetkilere mi sahiptir sizin döneminizde?
Bir yıl öncesinden, söz konusu 6331 sayılı
Yasa yürürlüğe girerken uygulamada ciddi sorunların
doğacağı bilinmemekte midir? Bu yasanın
uygulanmasından doğacak sorunlar öngörülmemiş midir? Bu, uygulamada
görülen sıkıntılarla ilgili araştırma ya da
soruşturma yapılmış mıdır?
Yasayı çıkarıp uygulamamak bir yönetim
zafiyeti değil midir? Devleti nasıl
çalıştırıyorsunuz? Böyle bir devlet nasıl yönetilir,
sizin yaptığınız gibi yönetilir mi? Bu çalışma
genel müdürleri mi yönetecekler devleti, yoksa Büyük Millet Meclisi mi
yönetecektir?
RECEP ÖZEL
(Isparta) AK PARTİ Hükûmeti yönetecek.
HALUK AHMET
GÜMÜŞ (Devamla) Belgeler burada arkadaşım. Bak, adam burada
söylemiş. Büyük Millet Meclisinden bu yasa çıkmadan önce adam burada
söylemiş. O hâlde bunu Sayın Bakan açıklamakla mükelleftir.
Hepinize
saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
58inci madde
üzerinde aynı mahiyette iki adet önerge vardır, okutup birlikte
işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Devlet Memurları Kanunu İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporlarının
58. Maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Bülent
Kuşoğlu Haluk
Ahmet Gümüş
İstanbul Ankara Balıkesir
Kazım
Kurt İzzet
Çetin İlhan
Demiröz
Eskişehir Ankara Bursa
Diğer önerge
sahipleri:
Mehmet
Şandır Erkan
Akçay Mustafa
Kalaycı
Mersin Manisa Konya
Mehmet
Erdoğan Mehmet
Günal Necati Özensoy
Muğla Antalya Bursa
Hasan
Hüseyin Türkoğlu
Osmaniye
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Türk Dil Kurumu
Sözlüğünde torba, "genellikle pamuk ve kıldan dokunmuş, türlü
boy ve biçimde, ağzı büzülüp bağlanabilen araç": 2.
Genellikle plastikten veya kâğıttan yapılmış, içine
öteberi koymaya yarayan, çeşitli büyüklükte olabilen taşıma
gereci, poşet" şeklinde tanımlanmıştır.
"Kanun" ibaresinin başına eklenen "torba" kelimesi,
bir yandan "taşıyıcılık işlevi"ne
diğer yandan da içine konulacak öteberinin her zaman
kestirilemeyeceği için gizemine işaret eden son derece isabetli bir
sıfattır.
Torba kanunlar söz
konusu olduğunda, Medeni Kanunun 1. Maddesinde belirtildiği anlamda, "kanunun
ruhundan/özünden" söz edebilmek neredeyse imkansız hale
gelebilmektedir. Torba kanunlar, uygulayıcılar açısından
çeşitli sürprizlere gebedir. Örneğin, kimi torba kanunların,
gerekçe trafiği ya çok karışık ya da hiç gerekçesi olmayan
maddeleri bulunmaktadır. Bu nedenle, somut hukuki açmazlarla ilgili kanun
"yorum" teknikleri çoğu zaman işlemez hale gelebilmektedir.
Genel olarak iki
tür yasa yapma yöntemi vardır; birisi normal, diğeri
hızlandırılmış yol. Madde bazlı görüşme ve
oylamaya dayanan normal usul, teknik açıdan "genel yasama
yöntemi" olmaktadır. Hızlandırılmış yol ise,
"özel yasama yöntemi" olarak adlandırılmaktadır. Özel
yasama yönteminin bizdeki karşılığı, biraz da zorlama
bir nitelemeyle "temel kanun" olmuştur. Türk parlamento hukukuna
1991 yılında giren hızlandırılmış yasa yapma
yöntemi, TBMM İçtüzüğü'nün 91. Maddesinin
başlığından esinlenen bir terimle "temel kanun"
olarak yerleşmiş durumdadır. Ancak bu kullanım, bir
alanı hukuki reform niteliğinde ilk kez düzenleyen "Medeni
Kanun", "Borçlar Kanunu", "Türk Ceza Kanunu" gibi ana
kanunlardan söz ederken kullanılan "temel kanun" deyimiyle
karışmaktadır. Uygulamada temel kanun yöntemi, kanun tasarı
ya da teklifinin Genel Kurul görüşmelerinde 30'u geçemeyen maddelerden
oluşan bölümler içine sıkıştırılarak
görüşülüp yasalaştırılması anlamına
geldiğinden, bilgisayar terimleriyle, bir dosyanın
sıkıştırılması (ziplenmesi)'nı
andırmaktadır. TBMM İçtüzüğünün 91. maddesinde de,
özellikle "temel kanun" tanımlamasıyla ilgili olarak benzer
bir "bocalama" hali zaten söz konusudur. Madde, Anayasa Mahkemesi
tarafından da birkaç kez iptale konu edilmiş iptaller
ışığında gerekli değişiklikler
yapıldıktan sonra sular büyük ölçüde durulmuştur.
Ne pahasına
olursa olsun, yasama sürecini hızlandırmak için torba kanun
çıkarma yoluna başvurulması, çok ciddi sakıncaları
beraberinde getirmektedir. Torba kanun sadece yasama süreci açısından
değil, tasarı ya da teklif yasalaştıktan sonra uygulama
sürecinde de sorunlar doğurmaktadır. Torba kanun çıkarma yolu,
muhalefetin ve sivil toplum kuruluşlarının yasa yapım
süreçlerine etkili biçimde katılımının
sağlanamamasını göze almayı gerektirmektedir. Kaldı
ki, her telden konuları kapsayabilen torba kanunların, yürürlükteki
mevzuata olan etkileri hakkında, iktidar partisi üyesi milletvekilleri
bile içerik hakimiyeti bakımından sıkıntıya
düşmektedir. Uygulamada, böyle bir zorunluluk olmadığı
hâlde, temel kanun kapsamında görüşülen torba kanunların
hızla yasalaştırılması yüzünden ortaya çıkan
yasama hatalarını düzeltmek amacıyla değişen kanun
veya kanunlarda çok geçmeden yeniden değişiklik
yapılmasını körüklemektedir. Kısaca, ülkemizde torba
kanunlar, değişen kanunda yeni değişiklik gereksinimlerini
tetikleyici bir etken niteliği de taşımaktadır.
Açıklanan bu
nedenlerle torba kanun kapsamına alınan maddenin temel kanun
kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinden tasarı
kapsamından çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen Necati Özensoy, Bursa
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Torba Kanunun 58inci
maddesiyle ilgili verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bu torba yasaya
baktığımızda, bir teklif olarak maddeler gelmiş,
tasarı olarak bazı maddeler gelmiş ve onun üzerine bunlar da
yetmemiş, komisyonda 20 kadar maddede ilave edilmiş. Bu
görüştüğümüz madde de yine ne teklifte ne de tasarıda olmayan, komisyonda
ilave edilen bir madde. Bu maddeyle ilgili, arkadaşlar, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubundaki arkadaşlarımız karşı oy
yazısında, ifadelerinde diyor ki: Lisans başvurusu
reddedilmiş tüzel kişiler ve yükümlülükleri neden yerine
getirmedikleri konusunda bilgi alınamamış, komisyonda teklifle
ilgili sağlıklı ve verimli görüşme
yapılamamış. Yani, şurada, rüzgâr enerjisine dayalı
lisansları yarım kalmış, iptal edilmiş ve
bağlantı görüşleri devam eden bu projelerle alakalı tekrar
ön lisans alınmasıyla ilgili bir madde getirilmiş. Bunun
içeriğinin ne olduğunu, komisyonda, zannediyorum, teferruatıyla
bunu getirenler dahi bilmeden birilerinin ricasıyla getirmişler.
Tabii, şimdi, ben biraz araştırma yaptığımda
baktım, bu aşağı yukarı 10 civarında projeyi
ilgilendiriyor. Sayın Bakan, Enerji Bakanımız zaman zaman bu tür
lisanslarla alakalı konuşmalar yaparken Meclis kürsüsünden olsun,
dışarıda olsun haklı olarak şunu ifade ediyor:
Artık çantacılara yer yok. diye birtakım sözleri oldu. Çok
haklıdır çünkü rüzgâr enerjisiyle alakalı özellikle Türkiyede
başlangıcına, lisans başvurularına
baktığımızda, eline haritayı alan, kalemle
işaretleyip koordinatlarını alan gittiler Enerji
Bakanlığında lisans başvurusunda bulundular. Türkiyenin
hâlihazırda kurulu gücü 58 bin megavat ama rüzgâr enerjisiyle ilgili 78
bin megavatlık başvuru yapıldı. O günkü tarihlerde elbette
bu lisans başvurularında çok fazla teferruatlar yoktu ama şimdi,
bir yıllık rüzgâr ölçümleri ve ciddi anlamda girişimcilerin bu
işi yapmak üzere lisansı, işte, en son olarak bağlantı
görüşleriyle birlikte bunları hayata geçirmeleriyle ilgili
birtakım düzenlemeler yapıldı. Şimdi, bu torba yasadaki bu
madde, inanın, o lisans çalışmaları sırasında -burada
gerekçelerini komisyonda söylememişler ama benim öğrendiğim
kadarıyla- işte, kimisi sermaye artırımı
yapamamış, kimisi ticaret sicilinin tasdikini
yaptıramamış yani böyle gayriciddi birtakım insanların
yaptığı başvuruların iptallerini içeriyor. Şimdi,
böyle konularla yani çantacı tabir ettiğimiz bu lisans alan
insanların bir daha bir daha yani Sayın Bakanın, karşı
olmasına rağmen bizi burada meşgul etmesine müsaade etmemeliyiz.
Yani, gerçekten, bu maddenin bu tasarıdan, bu metinden
çıkarılması lazım. Zaten rüzgâr enerjisi de, böyle
şehir efsanelerinde olduğu gibi değil, elektrik piyasası,
elektrik çok karmaşık bir sistem. Zaten sistemde şu anda 20 bin
megavat civarında bir lisans çalışması var,
alınmış lisanslar var. Sisteme zaten 8 bin megavatın
üzerinde bir güç bağlayamıyorsunuz. Dolayısıyla, yani öncelik
olarak hem rüzgâr santrallerinin en verimli olanlarına ve ciddi
olanlarına bu tür öncelik verilmeli, onların önü açılmalı.
Böyle gayriciddi birtakım şeylerle uğraşmamalıyız
değerli milletvekilleri, hem bu gecenin geç saatinde hem de böyle
ortamlarda. Onun için bu maddenin, gerçekten, çıkarılmasında
fayda var.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
59uncu maddede üç
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 59 uncu Maddesinde geçen
Bakanlık merkez teşkilatında daire başkanı, genel müdür
yardımcısı ve başkan yardımcısı veya
taşra teşkilatında defterdar kadrolarında toplam en az üç
yıl görev yapmış olanlar, atama tarihi itibarıyla fiilen bu
kadrolardan birinde bulunmak şartıyla Maliye Uzmanı kadrosuna
atanabilir ibaresine ayrıca Maliye Uzmanı kadrosuna atanan
kişilerin bu karara karşı yargıya başvurup itiraz
hakları vardır ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Adil Zozani Sırrı
Sakık
Iğdır Hakkâri Muş
Nazmi Gür Abdullah Levent Tüzel Hasip Kaplan
Van İstanbul Şırnak
İbrahim
Binici
Şanlıurfa
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 59 uncu maddesiyle 178
sayılı Maliye Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 43 üncü maddesine eklenen
Bakanlık merkez teşkilatında daire başkanı, genel
müdür yardımcısı ve başkan yardımcısı veya
taşra teşkilatında defterdar kadrolarında toplam en az üç yıl
görev yapmış olanlar ile defterdar yardımcısı
kadrolarında en az altı yıl görev yapmış olanlar,
atama tarihi itibarıyla fiilen bu kadrolardan birinde bulunmak
şartıyla Maliye Uzmanı kadrosuna atanabilir." fadelerinin
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Akif Hamzaçebi Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Aydın
Ağan Ayaydın
İstanbul İstanbul İstanbul
Ercan
Cengiz Kazım
Kurt Musa Çam
İstanbul Eskişehir İzmir
Bülent
Kuşoğlu
Ankara
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı kanun teklifinin 59 uncu maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Erkan
Akçay Mustafa
Kalaycı Oktay
Vural
Manisa Konya
İzmir
Ali
Öz S.
Nevzat Korkmaz Alim
Işık
Mersin
Isparta
Kütahya
Mehmet
Günal Mehmet
Erdoğan Özçan Yeniçeri
Antalya Muğla Ankara
MADDE 59
13/12/1983 tarihli ve 178 sayılı Maliye
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamenin 43 üncü maddesinin üçüncü fıkrası ile son
fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş, maddeye aşağıdaki fıkra
eklenmiş ve dördüncü fıkrası yürürlükten
kaldırılmıştır.
"Defterdarlık
Uzman Yardımcılığına atanabilmek için 657
sayılı Kanunun 48 inci maddesinde sayılan genel şartlara ek
olarak en az dört yıllık eğitim veren yükseköğretim
kurumlarının hukuk, siyasal bilgiler, iktisat, işletme, iktisadi
ve idari bilimler fakülteleri ile Bakanlığın görev alanına
giren ve yönetmelikle belirlenecek yükseköğretim kurumlarından ya da
bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulunca kabul edilen
yükseköğretim kurumlarından mezun olmak ve yapılacak özel
yarışma sınavında başarılı olmak gerekir.
Defterdarlık Uzman Yardımcılığı yarışma
sınavı, yazılı ve sözlü aşamalardan oluşur."
"Defterdarlık
Uzmanı ve Defterdarlık Uzman Yardımcılarının
mesleğe alınmaları, yarışma ve yeterlik sınavları,
komisyonların oluşumu, yetiştirilmeleri, atanmaları,
eğitimleri, çalışma ve görevlendirilmelerine ilişkin usul
ve esaslar ile diğer hususlar yönetmelikle düzenlenir."
"Maliye
Bakanlığı'nın merkez ve taşra teşkilatı
kadrolarında en az üç yıl görev yapan (başka kurumlarda geçici
görevli olanlar dâhil) ve son üç yılda olumlu sicil almış olan
personel, yaş ve öğrenim alanı şartları hariç Kamu
Görevlerine İlk Defa Atananlar İçin Yapılacak Sınavlar
Hakkında Genel Yönetmelikteki şartları taşımak
kaydıyla, bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren bir yıl
içinde açılacak 'Defterdarlık uzmanlığı' özel
sınavına girme hakkına sahiptir. Bu sınavı kazananlar
defterdarlık uzmanı olarak atanırlar. Sınava ilişkin
usul ve esaslar Maliye Bakanlığınca belirlenir.
Bakanlık merkez
teşkilatında daire başkanı, genel müdür
yardımcısı ve başkan yardımcısı veya
taşra teşkilatında defterdar kadrolarında toplam en az iki
yıl görev yapmış olanlar ile defterdar yardımcısı
kadrolarında en az altı yıl görev yapmış olanlar,
atama tarihi itibarıyla fiilen bu kadrolardan birinde bulunmak
şartıyla Maliye Uzmanı kadrosuna atanabilir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Erkan Akçay, Manisa Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 59uncu
maddede verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değişiklik
önergemizle, Maliye Bakanlığının merkez ve taşra
teşkilatı kadrolarında en az üç yıl görev yapan ve son üç
yılda olumlu sicil almış olan personele yaş ve öğrenim
alanı şartı aranmadan, defterdarlık
uzmanlığı özel sınavına girerek defterdarlık
uzmanı olma imkânı tanınmaktadır. Böylece, Maliye
Bakanlığında görev yapan personelin uzmanlaşmasına
dönük yapılacak özel yarışma sınavıyla, kurum içinden
defterdar uzmanı alınmasıyla, kurum çalışanlarına
kariyer imkânı tanınacak, mesleki gelişmelerine katkı
sağlanacak, hizmet kalitesi ve uzmanlaşma artacaktır.
Maliye
Bakanlığının merkez teşkilatında daire
başkanı, genel müdür yardımcısı, başkan
yardımcısı veya taşra teşkilatında defterdar
kadrolarında toplam iki yıl görev yapmış olanlar ile
altı yıl defterdar yardımcısı görevini
yapmış olanların, atama tarihi itibarıyla fiilen bu
kadrolardan birinde bulunmak şartıyla maliye uzmanı kadrosuna
atanmasını teklif ediyoruz.
Defterdarlık
uzman ve uzman yardımcılığı mesleğine
alınmada, öngörülen yaş, öğrenim, KPSSde başarı
şartı ile yetiştirilme ve mesleğe atanma hususlarında (A)
grubu kadrolar için öngörülen hükümlere tabi tutulmaktadır. Buna göre
defterdarlık uzmanlığı, Bakanlık merkez
teşkilatındaki uzman ve uzman yardımcılıklarından
ayrı düşünülemez. Oysa, uygulamada tam tersi bir durum vardır.
Âdeta, kast sistemi gibi, merkez ve taşra ayrımı haksız bir
şekilde yapılmaktadır.
666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile, güya
benzer nitelikte görev ifa eden kariyer uzmanları arasında ücret
dengesizliklerinin giderilmesi amaçlanmış fakat defterdarlık
uzmanları ve uzman yardımcıları ise bu hükmün
dışında tutulmuştur. 659 ve 666 sayılı kanun
hükmünde kararnameler öncesinde, Maliye uzmanları ile defterdarlık
uzmanları aynı özlük haklarına sahipti. Ancak, bu kararnameler
ile, Maliye uzmanlarının ek göstergeleri 2200den 3600e
çıkarılmış ve 2000 makam tazminatı verilmiştir.
Bu suretle, maaşlarında 1.500 liraya varan bir artış ve bu
kadrolar arasında da ciddi bir maaş farkı meydana
gelmiştir. Defterdarlık uzmanları ise, bu düzenleme
kapsamına alınmayarak mağdur edilmiştir. Maliye
Bakanlığı taşra uzmanlarının bu uygulamanın
dışında tutulmasıyla Maliye
Bakanlığının taşra birimlerinde çalışma
barışı bozulmuştur, huzur kalmamıştır.
Taşradaki birçok personel farklı kurumlara geçebilmek için çaba sarf
etmekte, başarılı olanlar kurum değişikliği
yapmaktadır.
Değerli milletvekilleri, Anayasa Mahkemesi 8
Aralık 2011 tarihli ve 161 sayılı Kararı ile, aynı
unvanlı sayman kadrolarında görev yapanlarla ilgili olarak bir karar
vermiştir. Bu karara göre, Anayasanın 10uncu maddesi çerçevesinde,
eşitlik ilkesine aykırı uygulamalar olduğu
belirtilmiştir. Anayasa Mahkemesi, merkez, taşra veya başka
kurumdan, çalışmalarına bakılmaksızın, aynı
veya benzeri görev yapanlarla ilgili yapılan ayrımı Anayasaya
aykırı bulmuştur, biraz önce bahsettiğim konuyla bire bir
örtüşmek üzere. Bu duruma karşı Hükûmetin kayıtsız
kalması hâlinde defterdarlık uzmanlığı, merkez
uzmanlıklarına ya da başka kurumlara geçiş için basamak
olarak kullanılan bir uzmanlığa dönüşecektir.
Maliye Bakanlığının merkez ve
taşra birimlerinde çalışan kariyer uzmanlarını, içinde
bulunduğu durumdan kurtarmak için, tüm kariyer uzmanlarının tek
çatı altında toplanması gerekmektedir, bu konunun yegâne, tek
çözümü de budur. Bu kişiler ortak sınavlarla mesleğe
alınıyorlar. Lütfen dikkat buyurun sayın milletvekilleri: Hepsi
ortak sınavlarla mesleğe başlıyorlar, aynı veya
benzeri görevi yapıyorlar, birlikte, yan yana masalarda
çalışıyorlar, dolayısıyla bunlara ödenecek mali
haklar, disiplin amirlerinin belirlenmesi, bundan sonra açılacak
sınavlar da birbirlerinden ayrı düşünülmemesi gerekir ki
örneği vardır; bugün, Orman ve Su İşleri, Çevre ve
Şehircilik, Gümrük ve Ticaret, Gıda, Tarım ve
Hayvancılık bakanlıklarında tek uzman düzenlemesi
yapılmıştır yani merkez-taşra ayrımı
yapılmamıştır. Diğer bir ifadeyle, bu
bakanlıklardaki uzman personelin özlük hakları, tek bir yasa
altında düzenlenmiştir.
Maliye Bakanlığında da aynı statünün
gerçekleştirilmesi bir mecburiyet hâlindedir ve eninde sonunda bu yüce
Meclis, bu düzenlemeyi de yapacaktır ama bizim önergemizde bunu bir nebze
olsun düzeltme imkânınız vardır.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 59 uncu maddesiyle 178
sayılı Maliye Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 43 üncü maddesine eklenen
Bakanlık merkez teşkilatında daire başkanı, genel
müdür yardımcısı ve başkan yardımcısı veya
taşra teşkilatında defterdar kadrolarında toplam en az üç
yıl görev yapmış olanlar ile defterdar yardımcısı
kadrolarında en az altı yıl görev yapmış olanlar,
atama tarihi itibarıyla fiilen bu kadrolardan birinde bulunmak
şartıyla Maliye Uzmanı kadrosuna atanabilir." ifadelerinin
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Akif Hamzaçebi (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Bülent Kuşoğlu, Ankara Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT
KUŞOĞLU (Ankara) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Madde üzerinde
verdiğimiz önergeyle ilgili konuşmaya çalışacağım
ama bugün, Mecliste geçirdiğimiz günlerden en
sıkıntılısını galiba yaşadım. Çok
üzüldüm şahsım adına. Değerli bir arkadaşımızın
da bu arada, bu arbedede zarar görmesi -herkes için tabii ki üzülürüz ama-
ayrı bir üzüntü konusu olmuştur. Kendisine geçmiş olsun diyorum.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Teşekkür ederiz.
BÜLENT
KUŞOĞLU (Devamla) Rica ederim. Hepimiz için, hepimizin
arkadaşıdır, parti ayrımı olmaması gerekir.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Bir utanç
BÜLENT
KUŞOĞLU (Devamla) Bir utanç da varsa hepimizin utancıdır
tabii ki bu. Bizim topluma örnek olmamız lazım. Toplumun ne kadar
gergin olduğunu, sıkıntılı olduğunu biliyoruz.
Böyle durumlarda Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, halkın temsilcileri olarak
bizlerin daha sağduyulu olmamız gerekir. (CHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar) İktidar ve muhalefet
tarafından ilk defa alkışlandım ama keşke böyle bir
sebeple olmasaydı, başka sebeplerle olsaydı.
AFİF
DEMİRKAN (Siirt) O da olur.
BÜLENT
KUŞOĞLU (Devamla) İnşallah, o tür sebepler de
olacaktır ileride.
Şimdi, bu
maddede defterdarlık uzman yardımcılarının
atanabilmesi düzenleniyor, ilk fıkrada dört yıllık yüksekokulu
bitirme şartı getiriliyor ki bu çok makul. Demin Erkan Bey de
konuştu, o da eski bir maliyeci, ben de öyle. Maliye
Bakanlığı da devletin temel bakanlıklarından bir
tanesi. Hakikaten, makul bir şekilde düzenlenmesi gerekiyor oradaki bu
düzenlemelerin, düzgün bir şekilde yapılması gerekiyor. Bu
2011deki kanun hükmünde kararname sonrası Maliye
Bakanlığında taşlar yerinden oynadı maalesef.
Şimdi, yeni bir düzen oturtmaya çalışıyoruz ama tabii, bir
kere taşlar yerinden oynadıktan sonra bu çok zor.
Sorun (2)ncide
değil, (3)üncü fıkrada. Bakanlık merkez teşkilatında
genel müdür, genel müdür yardımcısı veya daire başkanı
olarak çalışmış olanların maliye uzmanı kadrosuna
daha sonra atanabilmelerine imkân getiriliyor. Bu, güzel yani geçmişte
Maliye Bakanlığı içerisinde genel müdür, genel müdür
yardımcısı ve daire başkanı olarak
çalışmış olanlar, maliye uzmanı oluyor ve bir hak
kaybı söz konusu olmuyor. Özlük haklarıyla ilgili bir önemli
farklılık söz konusu olmuyor fakat biraz önce dediğim gibi,
taşlar yerinden oynadığı için, maliye uzmanı oluyor
ama maliye uzmanları şube müdürlerinin altında
çalışıyor, şube müdürlerine bağlı olarak görev
yapmaları gerekiyor. Şube müdürlerinden daha fazla maaş
almış oluyorlar.
Daha önceki bir
konuşmamda bunu belirtmiştim. Şimdi, şube müdürü aktif bir
görevdir, bakanlığın temel taşıdır, icra
birimidir şube müdürlükleri. Her şube bir faaliyet alanı
tanımlamıştır, faaliyetin esası bakanlıkta, bütün
bakanlıklarda öyledir ama Maliye Bakanlığında şube
müdürlerinin üzerine inşa edilir. Şube müdürlerine bağlı
olarak çalışan bu maliye uzmanları daha fazla ücret alıyor,
sorun da bu. Bunun altından kalkılamıyor, bu durumun
düzeltilmesi lazım, bununla ilgili bir şeyler yapılması
lazım. Daha önceki bir konuşmamda da bu durumu
aktarmıştım.
Sadece bu
değil tabii, bunun haricinde taşrada görev yapan uzmanlarla merkezde
görev yapan uzmanlar arasında da fark var. Uzman, uzman yani merkez ve
taşrası olur mu? Aynı şekilde tanımlanmış,
görev tanımı aynı, yetkileri aynı ya da en azından
benzer şekilde yetkileri var ama ücret farklılıkları var.
Bunların da olmaması lazım, bunların da giderilmesi
lazım. Tabii, bunlar, belki çok önemli görülmüyor ama bürokraside
çalışmış olanlar bilirler, bunlar, çalışanlar
arasında büyük sıkıntı yaratıyor, moral bozukluğu
yaratıyor, motivasyonlarını bozuyor. Bana bağlı bir
adam nasıl benden daha fazla ücret alır? diyor. Bozuluyor ona,
yeteri kadar çalışmıyor.
Müdürler ilk defa,
cumhuriyet tarihinde ilk defa, geçen yıl toplu bir gösteri yaptılar,
vergi dairesi müdürleri. Hatırlarsanız, ilk defa oldu,
İstanbulda böyle bir gösteri yapıldı. Bunlara mümkün
olduğunca meydan verilmemesi lazım, meydan vermememiz lazım
çünkü Maliye Bakanlığı gibi yerler, devletin temel
taşlarıdır, temelleridir. O temellerin temeli de oradaki
kadrolardır. Onları üzmemiz lazım diyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum
ENGİN ALTAY
(Sinop) Karar yeter sayısı Başkan.
BAŞKAN Karar
yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 01.18
ON İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 01.26
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet
Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 132nci
Birleşiminin On İkinci Oturumunu açıyorum.
478 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 59uncu maddesi üzerinde Ankara Milletvekili
Bülent Kuşoğlu ve arkadaşlarının önergesinin
oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi
yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Evet, kâtip üyeler
arasında anlaşmazlık olduğu için elektronik cihazla oylama
yapacağız.
İki dakika
süre veriyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge
kabul edilmemiştir.
Teklifin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
Madde üzerindeki
diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 59 uncu Maddesinde geçen
Bakanlık merkez teşkilatında daire başkanı, genel
müdür yardımcısı ve başkan yardımcısı veya
taşra teşkilatında defterdar kadrolarında toplam en az üç
yıl görev yapmış olanlar, atama tarihi itibarıyla fiilen bu
kadrolardan birinde bulunmak şartıyla Maliye Uzmanı kadrosuna
atanabilir ibaresine ayrıca Maliye Uzmanı kadrosuna atanan
kişilerin bu karara karşı yargıya başvurup itiraz
hakları vardır ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Düzenlemeyle
taşra teşkilatındaki mevcut defterdarların görevden
alınarak Maliye Uzmanı olarak atanmasının önü
açılmaktadır. Burada kritik olan durum, görevden alınan
defterdarların yargıya başvurup itiraz hakkı vardır.
Görevden alınıp Maliye Uzmanı olarak atanırlarsa, bu
hakları söz konusu olmayacaktır. Bu da Anayasanın eşitlik
ilkesine aykırıdır. Buradaki amaç, AKP'nin istemediği
defterdarları görevden alıp, onların idare mahkemesine dava
açmalarını da engelleyerek, istediği kişileri defterdar
olarak atamaktır. Ayrıca bu düzenleme ile AKP hükümeti kendi
bürokrasisini dayatmaya çalışmaktadır. Dolayısıyla bu
düzenlemede Maliye Uzmanı Kadrosuna atanan kişilerin bu karara
karşı yargı yoluna başvurup itiraz haklarının
olduğuna dair bir ibarenin açıkça ifade edilmesi gerekmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
60ıncı
madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 60 ıncı maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Erkan
Akçay Mustafa
Kalaycı Özcan
Yeniçeri
Manisa Konya Ankara
Alim
Işık Mehmet
Günal Mehmet
Erdoğan
Kütahya Antalya Muğla
"MADDE 60- 178
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 29 uncu maddesinin ikinci
fıkrasının birinci cümlesinde yer alan "dört" ibaresi
"altı" şeklinde, dördüncü ve beşinci
fıkraları ile son fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"Vergi
Müfettişleri, en az dört yıllık yükseköğretim veren hukuk,
siyasal bilgiler, iktisat, işletme, iktisadi ve idari bilimler fakülteleri
ile bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulunca kabul edilmiş
yükseköğretim kurumlarından mezun olup, sınavın
yapıldığı tarih itibarıyla otuz beş
yaşını doldurmamış olan ve yapılacak özel
yarışma sınavını kazananlar arasından, Bakan
onayı ile mesleğe Vergi Müfettiş Yardımcısı
olarak atanır.
" Vergi
Müfettiş Yardımcılığına atananlardan giriş
sınavındaki başarı sırasına göre en
başarılı yüzde beşi 20 nci maddenin ikinci
fıkrasının (b), (c) ve (ç) bentlerinde belirtilen grup
başkanlıklarında görevlendirilir. Giriş sınavında
ilk yüzde beşe giremeyenler 20 nci maddenin ikinci
fıkrasının (a) bendinde belirtilen grup
başkanlığında görevlendirilir."
"Başkanlığın
görev, yetki ve sorumlulukları, grup başkanlıklarının
görev alanları, performans değerlendirme sisteminin
oluşturulması ve yönetimi ile Vergi Müfettişlerinin görev, yetki
ve sorumlulukları, mesleğe alınmaları,
yetiştirilmeleri, yeterlikleri, yükselmeleri, grup
başkanlıklarında görevlendirilmeleri ve yer
değiştirmelerine ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle
düzenlenir."
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporlarının 60. Maddesinin
tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu İzzet Çetin Özgür Özel
İstanbul Ankara Manisa
Kazım Kurt Haluk Ahmet Gümüş İlhan Demiröz
Eskişehir Balıkesir Bursa
Bülent Kuşoğlu
Ankara
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Bülent Kuşoğlu, Ankara Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT
KUŞOĞLU (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum tekrar.
Değerli
arkadaşlarım, bu da benim devlet memuriyetine
başladığım Maliye Bakanlığıyla ilgili. Ben
de eski bir hesap uzmanıyım. Şu anda Hesap Uzmanları
Kurulu, Maliye Teftiş Kurulu, Gelirler Kontrolörleri Kurulu gibi yerler
kaldırıldı ve Maliye Bakanlığında yeni bir düzene
geçildi ve vergi müfettişleri var. Vergi müfettişleriyle ilgili bir
düzenleme yapıyor bu madde.
Vergi müfettiş
yardımcılığı
Tabii, Türkiyede milyonlarca iş
yeri var, hepsinin aynı nitelikte insanlar tarafından denetlenmesi
mümkün değil. Yani çok nitelikli bir iş yerinin tabii ki çok iyi yetişmiş
birisi tarafından ya da birileri tarafından denetlenmesi gerekiyor
ama daha basit, bakkal seviyesinde, çok küçük seviyede iş yerlerinin de
farklı kariyere sahip kişiler tarafından denetlenmesi gerekiyor.
Burada da mecburen bu ayrım yapıldı, yapılmış
vaziyette. Dörde bölünmüş durumda vergi müfettişleri; (b), (c), (ç)
bentleri. Burada, yarışma sınavında ilk yüzde 5e
girenler (b), (c), (ç) vergi
müfettişi olarak atanıyor. (b)si büyük mükelleflerle ilgili olanlar,
(c)si transfer fiyatlandırması ve uluslararası vergilendirmeyle
ilgili, (ç)si de kaçakçılık ve organizasyonlarla ilgili. Diğerleri
de, geri kalan yüzde 95i de küçük ve orta işletmelerle ilgili olarak
görevlendiriliyorlar. Bunlarda bir şey yok ama son bölümde bütün
bunların yönetmelikle düzenleneceği belirtiliyor. Yönetmelikle
düzenlenmesi aslında bu tür konuların
Netameli konulardır
Maliye Bakanlığının yetkileri ve Maliye
Bakanlığı yetkilerini kullanan, denetim yapan vergi
müfettişlerinin yetkileri. Bunların, siyasetin
karışmaması lazım, daha sağlam olmaları lazım.
Dolayısıyla yönetmelikle değil de kanunla düzenlenmesi
Ki eski
dönemlerde, bizim dönemlerimizde öyleydi, bunların güvence altına
alınması, siyasetin mümkün olduğunca bulaşmaması
esastı. Öyle olması daha makul gibi görünüyor. Bunu belirteyim,
buradaki eleştirim bununla ilgilidir.
Onun haricinde, bu
torba kanunda 657yle ilgili önemli değişiklikler var ama çoğunu
yapmadık, yapmadıklarımızı da bilmemiz lazım.
Bakın, sizlere de gelmiştir, çok şeyin değişmeyeceğini
biliyorum ama şöyle talepler var: KİTler ve bağlı
ortaklıklarda genel müdürlük yapmış, genel müdür
yardımcılığı yapmış ama KİT
özelleştirildiği için, kocaman KİT yani devlet gibi yerlerde
genel müdürlük, genel müdür yardımcılığı
yapmış insanlar, KİT özelleştirilmiş,
araştırmacı kadrosuna atanmış. Eski bir genel müdür,
genel müdür yardımcısı, araştırmacı kadrosunda
çok düşük maaş alıyor, insan yerine konmuyor. Bu kadrolarda
bulunanların da aslında müşavirlik kadrolarına
atanmaları lazım, en azından özlük haklarını devam
ettirebilmeleri için. Bunları biz araştırmacı kadrosuna
atıyoruz, bunlardan istifade etmiyoruz, bunların bilgi birikiminden
yararlanmıyoruz ama hiç olmazsa onları mağdur etmeyelim,
araştırmacı kadrolarından özelleştirme yapılan
yerlerde bunları çıkaralım ve müşavirlik kadrolarına
atayarak hiç olmazsa mağduriyetlerini önleyelim.
Bir tanesini daha
sizinle paylaşmak istiyorum. Bu da yine belediye ve diğer kamu
kurumlarında çalışan üniversite mezunu sözleşmeli
personelin
Bunlar mühendisler
olabiliyor. En az on beş yıldan beri, mühendis olduğu hâlde,
geçici işçi statüsünde belediyede çalışıyor örneğin;
on beş yıldır belediyede geçici işçi statüsünde
çalışmış. Kamu kurumunda çalışıyor
aslında bu, fiilen o görevi yapıyor ama geleceği yok. Geçici
işçi durumunda; her an işine son verilebilir, mağdur olabilir,
sıkıntıya girebilir. Bu tür çok insan var. En azından
şöyle 8.300 kişinin olduğunu söylüyor. Bunların da
aslında kadroya alınmaları lazım. Bunlar üniversite mezunu;
dediğim gibi, aralarında mühendisler var, hukukçular var.
Bunların bu şekilde istihdam edilmeleri devlet açısından
büyük bir kayıptır, toplumun güvencesi açısından da büyük
bir kayıptır. Bu tür eksikliklerimiz de var, bunların da
bilinmesi gerekir.
Teşekkür
ediyorum. Herkese saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 60 ncı
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
"MADDE 60- 178
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 29 uncu maddesinin ikinci
fıkrasının birinci cümlesinde yer alan "dört" ibaresi
"altı" şeklinde, dördüncü ve beşinci
fıkraları ile son fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"Vergi
Müfettişleri, en az dört yıllık yükseköğretim veren hukuk,
siyasal bilgiler, iktisat, işletme, iktisadi ve idari bilimler fakülteleri
ile bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulunca kabul edilmiş
yükseköğretim kurumlarından mezun olup, sınavın
yapıldığı tarih itibarıyla otuz beş
yaşını doldurmamış olan ve yapılacak özel
yarışma sınavını kazananlar arasından, Bakan
onayı ile mesleğe Vergi Müfettiş Yardımcısı
olarak atanır.
"Vergi
Müfettiş Yardımcılığına atananlardan giriş
sınavındaki başarı sırasına göre en
başarılı yüzde beşi 20 nci maddenin ikinci
fıkrasının (b), (c) ve (ç) bentlerinde belirtilen grup
başkanlıklarında görevlendirilir. Giriş sınavında
ilk yüzde beşe giremeyenler 20 nci maddenin ikinci
fıkrasının (a) bendinde belirtilen grup
başkanlığında görevlendirilir."
"Başkanlığın
görev, yetki ve sorumlulukları, grup başkanlıklarının
görev alanları, performans değerlendirme sisteminin oluşturulması
ve yönetimi ile Vergi Müfettişlerinin görev, yetki ve sorumlulukları,
mesleğe alınmaları, yetiştirilmeleri, yeterlikleri,
yükselmeleri, grup başkanlıklarında görevlendirilmeleri ve yer
değiştirmelerine ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle
düzenlenir."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Erkan Akçay, Manisa Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
60ıncı maddede verdiğimiz önerge üzerine söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
646
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle Maliye
Bakanlığında mevcut dört çeşit vergi denetim birimi olan
vergi denetmenleri, maliye müfettişleri, hesap uzmanları ve gelirler
kontrolörleri vergi müfettişi unvanıyla Vergi Denetim Kurulu
çatısı altında birleştirilmiştir. 4 adet Vergi Denetim
Kurulu başkan yardımcısı sayısı bu düzenlemeyle
6ya çıkarılmaktadır. İhtiyaç vardır,
çıkartılır, talep edilir. Bu konuda şimdilik bir şey
demiyoruz, uygulamaya bakmak lazım. Şu anda, hâlihazırda Vergi Denetim
Kurulunda 6 başkan yardımcısı fiilen görev yapmaktadır
ancak 6 başkan yardımcısının tamamı,
birleştirilen gruplardan sadece maliye müfettişi, hesap uzmanı
ve gelirler kontrolörlüğü orijinli görevlilerden atanmıştır,
vergi denetmeni orijinli bir başkan yardımcısı yoktur. Bu
durum birleşmenin özüne ve ruhuna tamamen aykırıdır ve
hâlen Maliye Bakanlığı içerisinde bu ayrımın ve
ayrımcılığın devam ettiğini gösterir yani
birleşme bir unvanda ve sözde kalmıştır.
Değerli
milletvekilleri, vergi müfettişleri, 646 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameyle oluşturulan
Biraz evvel Bülent Bey de saydı fakat
dinleyenlerden ben o unvanı öğrenemedim bir yıldır, iki
yıldır; ezberlemek mümkün değil, yani işin uzmanı dahi
bu unvanı aklında tutamaz. Eğer dikkat buyurursanız, sizi
de dinlemeye davet ediyorum.
1) Küçük ve Orta
Ölçekli Mükellefler Grup Başkanlığı. 7 kelimeden
oluşan bir unvan.
2) Büyük Ölçekli
Mükellefler Grup Başkanlıkları. Yani küçük ve orta, sonra
büyük.
Sonra: 3) Organize
Vergi Kaçakçılığı ile Mücadele Grup
Başkanlığı.
4üncüye de dikkat
edelim: 4) Örtülü Sermaye, Transfer Fiyatlandırması ve Yurtdışı
Kazançlar Grup Başkanlıklarında görev yapmaktadırlar.
Aklında
tutabilene, ezberleyebilene aşk olsun.
Birleşme
işlemi sırasında, maliye müfettişi, hesap uzmanları,
gelirler kontrolörü kökenli denetim elemanları, bu tekrardan saymak
istemediğim Büyük Ölçekli Mükellefler Grup Başkanlıkları,
Organize Başkanlıkları, Örtülü Sermaye, Transfer
Fiyatlandırması ve Yurtdışı Kazançlar Grup
Başkanlıklarında görevlendiriliyorlar. Yine, vergi denetmeni
kökenli olan denetim elemanları ise Küçük ve Orta Ölçekli Mükellefler Grup
Başkanlıklarında görevlendiriliyor. Yani ayrım aynen devam
ediyor.
Öte yandan, bu kanunun
ilgili maddesinde Vergi müfettişliği mesleğine özel
yarışma sınavıyla vergi müfettiş
yardımcısı olarak başlanır. denmektedir. Vergi
müfettiş yardımcılarının görevlendirilecekleri grup
başkanlıklarının belirlenmesinde ise giriş
sınavı başarı sırası esas alınarak,
giriş sınavındaki başarı sıralamasına göre
görevlendirilir. Yüzde 5i, 20si, (a),
(b), (c), (ç) diye gruplandırmalar yapılıyor. Bu düzenlemenin
amacı Kurulun görevlerinin yerine getirilmesinde uzmanlaşma ve
iş bölümünün sağlanması olarak belirtilse de daha yolun
başında böyle bir ayrım, uzmanlaşma değil,
ayrımcılık getiriyor. Bilakis, uzmanlaşmanın önünde
bir engeldir. Uzmanlaşma, işin mutfağında
çalışarak, sahada çalışarak gösterilecek performans,
kıdem ve belirlenecek kriterlere göre -örneğin yeterlilik sınavında
bu gruplandırmalar yapılabilir- buna göre olmalıdır.
Yıllardır Maliye Bakanlığında denetim birimleri
arasında yaşanan çekişmeler bu kez vergi müfettişleri
arasında yüzde 5e girenler, girmeyenler diyerek, hatta daha böyle hazin
ve garip bir şekilde devam etmektedir. Daha yolun başında bu tür
ayrımcılıktan vazgeçilmesi gerekir. Bu durum birleşmenin
mantığına aykırıdır; vergi müfettişlerinin
fiilen ikiye, hatta üçe ayrılması demektir ve bu ayrımlar
Eşit
sınavla yapıyorsun, daha sonra gruplandırıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla)
Atama ve yer değiştirmede
hakeza bir adaletsizlik söz konusu ve inşallah bundan sonraki diğer
konuşmalarımızda da dile getiririz.
Hepinize
saygılar sunuyorum, önergemize destek bekliyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
61inci madde
üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan
Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 61 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay
Hasan Hüseyin Türkoğlu Konya
Manisa Osmaniye
Mehmet Günal Mehmet Erdoğan Mehmet Şandır Antalya
Muğla Mersin
"MADDE 61 -178
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Ek 30 uncu maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Yapılamayacak
işler
EK MADDE 30- Vergi
incelemesine yetkili olanlar, görevlerinden ayrıldıktan sonra üç
yıl süreyle, görevden ayrılış tarihi itibarıyla son üç
yıl içinde nezdinde inceleme yaptıkları mükellefler veya bu
mükelleflerin veya ortaklarının idaresi, denetimi veya sermayesi
bakımından doğrudan veya dolaylı olarak bağlı
bulunduğu ya da nüfuzu altında bulundurduğu kurumlarda herhangi
bir görev veya iş alamazlar, 1/6/1989 tarihli ve 3568 sayılı
Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu
kapsamında sözleşme düzenleyemezler. Bu yasağa uymayanlar hakkında
2/10/1981 tarihli ve 2531 sayılı Kamu Görevlerinden
Ayrılanların Yapamayacakları İşler Hakkında Kanun
hükümleri uygulanır."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporlarının 61. Maddesinin tasarıdan
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Kazım Kurt İlhan Demiröz
İstanbul Eskişehir Bursa
İzzet Çetin Özgür Özel Haluk Ahmet Gümüş
Ankara Manisa Balıkesir
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Gerekçe.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Türk Dil Kurumu
Sözlüğünde torba, "genellikle pamuk ve kıldan dokunmuş,
türlü boy ve biçimde, ağzı büzülüp bağlanabilen araç; 2.
Genellikle plastikten veya kâğıttan yapılmış, içine
öteberi koymaya yarayan, çeşitli büyüklükte olabilen taşıma
gereci, poşet" şeklinde tanımlanmıştır.
"Kanun" ibaresinin başına eklenen "torba"
kelimesi, bir yandan "taşıyıcılık
işlevi"ne diğer yandan da içine konulacak öteberinin her zaman
kestirilemeyeceği için gizemine işaret eden son derece isabetli bir
sıfattır.
Torba kanunlar söz
konusu olduğunda, Medeni Kanunun 1. Maddesinde belirtildiği anlamda,
"kanunun ruhundan/özünden" söz edebilmek neredeyse imkansız hale
gelebilmektedir. Torba kanunlar, uygulayıcılar açısından
çeşitli sürprizlere gebedir. Örneğin, kimi torba kanunların,
gerekçe trafiği ya çok karışık ya da hiç gerekçesi olmayan
maddeleri bulunmaktadır. Bu nedenle, somut hukuki açmazlarla ilgili kanun
"yorum" teknikleri çoğu zaman işlemez hale gelebilmektedir.
Genel olarak iki
tür yasa yapma yöntemi vardır; birisi normal, diğeri
hızlandırılmış yol. Madde bazlı görüşme ve
oylamaya dayanan normal usul, teknik açıdan "genel yasama
yöntemi" olmaktadır. Hızlandırılmış yol ise,
"özel yasama yöntemi" olarak adlandırılmaktadır. Özel
yasama yönteminin bizdeki karşılığı, biraz da zorlama
bir nitelemeyle "temel kanun" olmuştur. Türk parlamento hukukuna
1991 yılında giren hızlandırılmış yasa yapma
yöntemi, TBMM İçtüzüğü'nün 91. Maddesinin
başlığından esinlenen bir terimle "temel kanun"
olarak yerleşmiş durumdadır. Ancak bu kullanım, bir alanı
hukuki reform niteliğinde ilk kez düzenleyen "Medeni Kanun",
"Borçlar Kanunu", "Türk Ceza Kanunu" gibi ana kanunlardan
söz ederken kullanılan "temel kanun" deyimiyle
karışmaktadır. Uygulamada temel kanun yöntemi, kanun tasarı
ya da teklifinin Genel Kurul görüşmelerinde 30'u geçemeyen maddelerden
oluşan bölümler içine sıkıştırılarak
görüşülüp yasalaştırılması anlamına
geldiğinden, bilgisayar terimleriyle, bir dosyanın
sıkıştırılması (ziplenmesi)'nı andırmaktadır.
TBMM İçtüzüğünün 91. maddesinde de, özellikle "temel kanun"
tanımlamasıyla ilgili olarak benzer bir "bocalama" hali
zaten söz konusudur. Madde, Anayasa Mahkemesi tarafından da birkaç kez
iptale konu edilmiş, iptaller ışığında gerekli
değişiklikler yapıldıktan sonra sular büyük ölçüde
durulmuştur.
Ne pahasına
olursa olsun, yasama sürecini hızlandırmak için torba kanun
çıkarma yoluna başvurulması, çok ciddi sakıncaları
beraberinde getirmektedir. Torba kanun sadece yasama süreci açısından
değil, tasarı ya da teklif yasalaştıktan sonra uygulama
sürecinde de sorunlar doğurmaktadır. Torba kanun çıkarma yolu,
muhalefetin ve sivil toplum kuruluşlarının yasa yapım
süreçlerine etkili biçimde katılımının
sağlanamamasını göze almayı gerektirmektedir. Kaldı
ki, her telden konuları kapsayabilen torba kanunların, yürürlükteki
mevzuata olan etkileri hakkında, iktidar partisi üyesi milletvekilleri
bile içerik hakimiyeti bakımından sıkıntıya
düşmektedir. Uygulamada, böyle bir zorunluluk olmadığı
halde, temel kanun kapsamında görüşülen torba kanunların hızla
yasalaştırılması yüzünden ortaya çıkan yasama
hatalarını düzeltmek amacıyla değişen kanun veya
kanunlarda çok geçmeden yeniden değişiklik yapılmasını
körüklemektedir. Kısaca, ülkemizde torba kanunlar, değişen
kanunda yeni değişiklik gereksinimlerini tetikleyici bir etken
niteliği de taşımaktadır.
Açıklanan bu nedenlerle torba kanun
kapsamına alınan maddenin temel kanun kapsamında değerlendirilmesi
gerektiğinden tasarı kapsamından çıkarılması
gerekmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan
Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 61 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı (Konya) ve
arkadaşları
MADDE 61- 178
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Ek 30 uncu maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Yapılamayacak
işler
EK MADDE 30- Vergi
incelemesine yetkili olanlar, görevlerinden ayrıldıktan sonra üç
yıl süreyle, görevden ayrılış tarihi itibarıyla son üç
yıl içinde nezdinde inceleme yaptıkları mükellefler veya bu
mükelleflerin veya ortaklarının idaresi, denetimi veya sermayesi bakımından
doğrudan veya dolaylı olarak bağlı bulunduğu ya da
nüfuzu altında bulundurduğu kurumlarda herhangi bir görev veya
iş alamazlar, 1/6/1989 tarihli ve 3568 sayılı Serbest Muhasebeci
Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu kapsamında
sözleşme düzenleyemezler. Bu yasağa uymayanlar hakkında
2/10/1981 tarihli ve 2531 sayılı Kamu Görevlerinden
Ayrılanların Yapamayacakları İşler Hakkında Kanun
hükümleri uygulanır."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Gerekçe.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Komisyonda Teklifle
ilgili sağlıklı ve verimli bir görüşme
yapılamamıştır. Komisyon görüşmeleri boyunca hangi
düzenlemelerin ne amaçla ve hangi gerekçeyle yapıldığı
konusunda bilinmez bir tavır sergilemiştir. 71 adet kanun ve kanun
hükmünde kararnamede 142 maddelik değişiklikler yapılmasına
rağmen; vatandaşlarımızın yaşadığı
sorunlara çözüm getirecek konuları bir-iki husus dışında
bulmak mümkün değildir. Kanun Teklifi kamu personelinin hukuki ve mali
statüsüne ilişkin çok sınırlı değişiklikler
getirmektedir. Dolayısıyla bu düzenlemede beklentiler
karşılığını bulmamış, umutlar hayal
kırıklığına dönüşmüştür.
Kamuda
sağlıklı ve tutarlı bir personel politikası
uygulanmamaktadır. Personel Rejimi nesnellikten
uzaklaştırılmış, istihdam rejimi bozulmuştur. 657
sayılı Kanun, geçici işlerin ifası için istisnai hallere
münhasır olmak üzere sözleşmeli ve geçici personel
istihdamını mümkün kılmıştır. AKP döneminde bu
istisnai uygulamalar asıl istihdam şeklinin önüne geçmiştir.
Ayrıca, AKP döneminde sözleşmeli ve vekil olarak işe
alınanlar, daha önce çıkarılan kanunlar ile memur
kadrolarına alınmış, ancak tekrar sözleşmeli ve vekil
atama yapılmasına devam edilmiş, şimdi de bunlardan
bazıları tekrar memur kadrolarına alınmaktadır.
Bu yanlış
uygulamalar ile birlikte, birçok mağduriyet ortaya
çıkmıştır. En büyük mağduriyet ise bu istisnai
yollarla iş bulamayan işsiz gençlerimizdir. Bunlar girdiği
merkezi sınavı kazanıp ataması yapılamayan, bir türlü
sıra gelemeyen ve sıra gelmeden de kadroları istisnai yollarla
doldurulan milyonlarca işsiz vatandaşlarımızdır.
Hükümetin bu yanlışı, bu haksızlığı derhal
durdurması gerekir.
Bu Kanun Teklifi
ile kamu kurumlarında çalışan 4/B'liler, 4924 sayılı
Kanuna tabi sözleşmeliler ve mahalli idarelerde çalışan
sözleşmeliler ile vekil Kur'an kursu öğreticilerinden
şartları uyanlar memur kadrolarına atanmaktadır. Ancak,
memur kadrosu verilen sözleşmeli personel ve vekiller arasında
mağduriyeti en derinden yaşayan 4/C'liler yoktur. Rehber ve usta
öğreticileri bu düzenleme kapsamına alınmamıştır.
Aile sağlığı çalışanları yoktur. Vekil
ebe-hemşireler yoktur. Ücretli öğretmenler yoktur.
AKP Hükümeti
tarafından yapılan ayrımcı ve adaletsiz uygulamaları
saymakla bitmez. Bu Teklifte öğretmenler ve atanamayan öğretmenler
yoktur. Bu düzenlemede polislerimiz yoktur. Kamu işçilerinin naklen
atanabilmeleri konusu yoktur. Taşeron işçileriyle ilgili hiçbir
düzenleme yoktur. Geçici ve mevsimlik işçiler yine göz ardı
edilmektedir. Bu Teklifte emeklilikte yaşa takılanlar yoktur.
Muhtarlarımız yoktur. Bu Kanun Teklifinde şehit aileleri ve
gaziler ile engelliler ve yaşlılarla ilgili bir düzenleme yoktur.
Peki bu Kanun
Teklifinde neler vardır? Mera, yaylak ve kışlakların
yapılaşmaya açılması var. Köy meralarının
köylünün elinden alınarak hazineye devredilmesi, imar yetkisinin
belediyelerden alınması ve satış yetkisi var. Gerçeğe
aykırı, usulsüz veya sahte belgeler nedeniyle verilmeyen
desteklemelerin ödenmesi var. Kamulaştırılan
taşınmazlarla ilgili vatandaşın hak arama hürriyetinin
engellenmesi ve yargıya müdahale var. ÖSYM sınavlarına ait soru
ve cevaplarla ilgili bilgi edinme hakkının engellenmesi var.
Sermayesindeki kamu payı doğrudan veya dolaylı olarak % 50'den
az olan şirketlerin Sayıştay denetimi dışına
çıkarılması vardır. İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanununun uygulamasının
geciktirilmesi, sertifikasını almış kişilerin
mağdur edilmesi var. Sürücü belgeleri için 24 milyon
vatandaşımızdan 101 lira belge parası alınması
var.
Dolayısıyla
yapılan düzenlemeler; kamu yönetiminin iyileştirilmesi ve
çalışanların sorunlarına çözüm getirilmesi yerine; kamu arazileri
nasıl talan edilebilir, kadrolaşma nasıl sağlanabilir,
usulsüzlük ve yolsuzluklar nasıl affedilebilir, denetimden ve
yargıdan nasıl kaçınılabilir mahiyetini
taşımaktadır.
Teklifin tümüyle
gözden geçirilmesi ve bu maddede düzeltme ihtiyacı bulunmaktadır.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Karar yeter sayısı istiyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı vardır, kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 01.58
ON ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 02.14
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet
Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 132nci
Birleşiminin On Üçüncü Oturumunu açıyorum.
478 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
Teklifin 62nci
maddesi üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı
Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778)
nın 62 nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Mehmet Şandır
Konya Manisa Mersin
Hasan Hüseyin Türkoğlu Mehmet Erdoğan Mehmet Günal
Osmaniye Muğla Antalya
MADDE 62- 178 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin Ek 32 nci maddesine aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
Ekli (1) sayılı listede ihdas edilen kadrolar
190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı
cetvelin Maliye Bakanlığına ait bölümüne eklenmiştir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu
İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporlarının 62. Maddesinin tasarıdan
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu İzzet Çetin Özgür Özel
İstanbul Ankara Manisa
Kazım Kurt Haluk Ahmet Gümüş İlhan Demiröz
Eskişehir Balıkesir Bursa
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER
(Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz Başkanım.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Türk Dil Kurumu
Sözlüğünde torba, "genellikle pamuk ve kıldan dokunmuş,
türlü boy ve biçimde, ağzı büzülüp bağlanabilen araç": 2.
Genellikle plastikten veya kâğıttan yapılmış, içine
öteberi koymaya yarayan, çeşitli büyüklükte olabilen taşıma
gereci, poşet" şeklinde tanımlanmıştır.
"Kanun" ibaresinin başına eklenen "torba"
kelimesi, bir yandan "taşıyıcılık
işlevi"ne diğer yandan da içine konulacak öteberinin her zaman
kestirilemeyeceği için gizemine işaret eden son derece isabetli bir
sıfattır.
Torba kanunlar söz
konusu olduğunda, Medeni Kanunun 1. Maddesinde belirtildiği anlamda,
"kanunun ruhundan/özünden" söz edebilmek neredeyse imkânsız hâle
gelebilmektedir. Torba kanunlar, uygulayıcılar açısından
çeşitli sürprizlere gebedir. Örneğin, kimi torba kanunların,
gerekçe trafiği ya çok karışık ya da hiç gerekçesi olmayan
maddeleri bulunmaktadır. Bu nedenle, somut hukuki açmazlarla ilgili kanun
"yorum" teknikleri çoğu zaman işlemez hale gelebilmektedir.
Genel olarak iki tür yasa yapma yöntemi
vardır; birisi normal, diğeri hızlandırılmış
yol. Madde bazlı görüşme ve oylamaya dayanan normal usul, teknik
açıdan "genel yasama yöntemi" olmaktadır.
Hızlandırılmış yol ise, "özel yasama
yöntemi" olarak adlandırılmaktadır. Özel yasama yönteminin
bizdeki karşılığı, biraz da zorlama bir nitelemeyle
"temel kanun" olmuştur. Türk parlamento hukukuna 1991
yılında giren hızlandırılmış yasa yapma
yöntemi, TBMM İçtüzüğü'nün 91. Maddesinin
başlığından esinlenen bir terimle "temel kanun" olarak
yerleşmiş durumdadır. Ancak bu kullanım, bir alanı
hukuki reform niteliğinde ilk kez düzenleyen "Medeni Kanun",
"Borçlar Kanunu", "Türk Ceza Kanunu" gibi ana kanunlardan
söz ederken kullanılan "temel kanun" deyimiyle
karışmaktadır. Uygulamada temel kanun yöntemi, kanun tasarı
ya da teklifinin Genel Kurul görüşmelerinde 30'u geçemeyen maddelerden
oluşan bölümler içine sıkıştırılarak görüşülüp
yasalaştırılması anlamına geldiğinden, bilgisayar
terimleriyle, bir dosyanın sıkıştırılması
(ziplenmesi)'nı andırmaktadır. TBMM İçtüzüğünün 91.
maddesinde de, özellikle "temel kanun" tanımlamasıyla
ilgili olarak benzer bir "bocalama" hali zaten söz konusudur. Madde,
Anayasa Mahkemesi tarafından da birkaç kez iptale konu edilmiş
iptaller ışığında gerekli değişiklikler
yapıldıktan sonra sular büyük ölçüde durulmuştur.
Ne pahasına
olursa olsun, yasama sürecini hızlandırmak için torba kanun
çıkarma yoluna başvurulması, çok ciddi sakıncaları
beraberinde getirmektedir. Torba kanun sadece yasama süreci açısından
değil, tasarı ya da teklif yasalaştıktan sonra uygulama
sürecinde de sorunlar doğurmaktadır. Torba kanun çıkarma yolu,
muhalefetin ve sivil toplum kuruluşlarının yasa yapım
süreçlerine etkili biçimde katılımının sağlanamamasını
göze almayı gerektirmektedir. Kaldı ki, her telden konuları
kapsayabilen torba kanunların, yürürlükteki mevzuata olan etkileri
hakkında, iktidar partisi üyesi milletvekilleri bile içerik hakimiyeti bakımından
sıkıntıya düşmektedir. Uygulamada, böyle bir zorunluluk
olmadığı halde, temel kanun kapsamında görüşülen torba
kanunların hızla yasalaştırılması yüzünden ortaya
çıkan yasama hatalarını düzeltmek amacıyla
değişen kanun veya kanunlarda çok geçmeden yeniden
değişiklik yapılmasını körüklemektedir. Kısaca,
ülkemizde torba kanunlar, değişen kanunda yeni değişiklik
gereksinimlerini tetikleyici bir etken niteliği de
taşımaktadır.
Açıklanan bu
nedenlerle torba kanun kapsamına alınan maddenin temel kanun
kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinden tasarı
kapsamından çıkarılması gerekmektedir.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Karar
yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 02.19
ON DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 02.26
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet
Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 132nci
Birleşiminin On Dördüncü Oturumunu açıyorum.
478 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 62nci maddesi üzerinde İstanbul
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve arkadaşlarının
önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi,
önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul
edilmemiştir.
Teklifin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
Madde üzerindeki
diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 478 sıra sayılı Niğde Milletvekili Alpaslan
Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100
Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet
Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın 62 nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
"MADDE 62 -178
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Ek 32 nci maddesine
aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Ekli (1)
sayılı listede ihdas edilen kadrolar 190 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin Maliye
Bakanlığına ait bölümüne eklenmiştir."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Komisyonda Teklifle
ilgili sağlıklı ve verimli bir görüşme
yapılamamıştır. Komisyon görüşmeleri boyunca hangi
düzenlemelerin ne amaçla ve hangi gerekçeyle yapıldığı
konusunda bilinmez bir tavır sergilemiştir. 71 adet kanun ve kanun
hükmünde kararnamede 142 maddelik değişiklikler yapılmasına
rağmen; vatandaşlarımızın yaşadığı
sorunlara çözüm getirecek konuları bir-iki husus dışında
bulmak mümkün değildir. Kanun Teklifi kamu personelinin hukuki ve mali
statüsüne ilişkin çok sınırlı değişiklikler
getirmektedir. Dolayısıyla bu düzenlemede beklentiler
karşılığını bulmamış, umutlar hayal
kırıklığına dönüşmüştür.
Kamuda
sağlıklı ve tutarlı bir personel politikası
uygulanmamaktadır. Personel Rejimi nesnellikten
uzaklaştırılmış, istihdam rejimi bozulmuştur. 657
sayılı Kanun, geçici işlerin ifası için istisnai hallere
münhasır olmak üzere sözleşmeli ve geçici personel
istihdamını mümkün kılmıştır. AKP döneminde bu
istisnai uygulamalar asıl istihdam şeklinin önüne geçmiştir.
Ayrıca, AKP döneminde sözleşmeli ve vekil olarak işe
alınanlar, daha önce çıkarılan kanunlar ile memur
kadrolarına alınmış, ancak tekrar sözleşmeli ve vekil
atama yapılmasına devam edilmiş, şimdi de bunlardan
bazıları tekrar memur kadrolarına alınmaktadır.
Bu yanlış
uygulamalar ile birlikte, birçok mağduriyet ortaya
çıkmıştır. En büyük mağduriyet ise bu istisnai
yollarla iş bulamayan işsiz gençlerimizdir. Bunlar girdiği
merkezi sınavı kazanıp ataması yapılamayan, bir türlü
sıra gelemeyen ve sıra gelmeden de kadroları istisnai yollarla
doldurulan milyonlarca işsiz vatandaşlarımızdır.
Hükümetin bu yanlışı, bu haksızlığı derhal
durdurması gerekir.
Bu Kanun Teklifi
ile kamu kurumlarında çalışan 4/B'liler, 4924 sayılı
Kanuna tabi sözleşmeliler ve mahalli idarelerde çalışan
sözleşmeliler ile vekil Kur'an kursu öğreticilerinden
şartları uyanlar memur kadrolarına atanmaktadır. Ancak,
memur kadrosu verilen sözleşmeli personel ve vekiller arasında;
mağduriyeti en derinden yaşayan 4/C'liler yoktur. Rehber ve usta
öğreticileri bu düzenleme kapsamına alınmamıştır.
Aile sağlığı çalışanları yoktur. Vekil
ebe-hemşireler yoktur. Ücretli öğretmenler yoktur.
AKP Hükûmeti
tarafından yapılan ayrımcı ve adaletsiz uygulamaları
saymakla bitmez. Bu Teklifte öğretmenler ve atanamayan öğretmenler
yoktur. Bu düzenlemede polislerimiz yoktur. Kamu işçilerinin naklen
atanabilmeleri konusu yoktur. Taşeron işçileriyle ilgili hiçbir
düzenleme yoktur. Geçici ve mevsimlik işçiler yine göz ardı
edilmektedir. Bu Teklifte emeklilikte yaşa takılanlar yoktur.
Muhtarlarımız yoktur. Bu Kanun Teklifinde şehit aileleri ve
gaziler ile engelliler ve yaşlılarla ilgili bir düzenleme yoktur.
Peki bu Kanun
Teklifinde neler vardır. Mera, yaylak ve kışlakların
yapılaşmaya açılması var. Köy meralarının
köylünün elinden alınarak hazineye devredilmesi, imar yetkisinin
belediyelerden alınması ve satış yetkisi var. Gerçeğe
aykırı, usulsüz veya sahte belgeler nedeniyle verilmeyen
desteklemelerin ödenmesi var. Kamulaştırılan
taşınmazlarla ilgili vatandaşın hak arama hürriyetini
engellenmesi ve yargıya müdahale var. ÖSYM sınavlarına ait soru
ve cevaplarla ilgili bilgi edinme hakkının engellenmesi var.
Sermayesindeki kamu payı doğrudan veya dolaylı olarak % 50'den
az olan şirketler Sayıştay denetimi dışına
çıkarılması vardır. İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanununun uygulamasının
geciktirilmesi, sertifikasını almış kişilerin
mağdur edilmesi var. Sürücü belgeleri için 24 milyon
vatandaşımızdan 101 lira belge parası alınması
var.
Dolayısıyla
yapılan düzenlemeler; kamu yönetiminin iyileştirilmesi ve
çalışanların sorunlarına çözüm getirilmesi yerine; kamu
arazileri nasıl talan edilebilir, kadrolaşma nasıl sağlanabilir,
usulsüzlük ve yolsuzluklar nasıl affedilebilir, denetimden ve
yargıdan nasıl kaçınılabilir mahiyetini
taşımaktadır.
Teklifin tümüyle
gözden geçirilmesi ve bu maddede düzeltme ihtiyacı bulunmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 02.32
ON BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 02.33
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet
Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 132nci
Birleşiminin On Beşinci Oturumunu açıyorum.
478 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5inci sırada yer alan,
Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Yalova Milletvekili Muharrem
İnce'nin; Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile
Milli Savunma Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
5.- Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Yalova Milletvekili Muharrem
İncenin; Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile
Milli Savunma Komisyonu Raporu (1/795, 2/64) (S. Sayısı: 479)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
6ncı sırada yer alan, Sanal
Ortamda İşlenen Suçlar Sözleşmesinin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
6.- Sanal Ortamda İşlenen Suçlar Sözleşmesinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/676) (S. Sayısı: 380)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan
sonra da komisyonun bulunamayacağı
anlaşıldığından, alınan karar gereğince,
kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için, 7 Temmuz 2013 Pazar günü saat 14.00te
toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 02.34