TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
138inci
Birleşim
12
Temmuz 2013 Cuma
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMA
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Elâzığ Milletvekili Enver Erdem ve 19 milletvekilinin, emniyet mensuplarının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/717)
2.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan ve 21 milletvekilinin, Türkiye Cumhuriyeti devleti ve Hükûmetinin Irak politikasının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/718)
3.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan ve 21 milletvekilinin, Türkiye Cumhuriyeti devleti ve Hükûmetinin Süryani-Asuri politikasının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/719)
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Orta Asya ve Kafkaslar
Bölgesel Balıkçılık ve Su Ürünleri Yetiştiriciliği
Komisyonu Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Tarım Orman ve
Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporları
(1/498) (S. Sayısı: 173)
4.- Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı: 478)
5.- Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Yalova Milletvekili Muharrem İncenin; Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile Milli Savunma Komisyonu Raporu (1/795, 2/64) (S. Sayısı: 479)
6.- Sanal Ortamda
İşlenen Suçlar Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/676) (S.
Sayısı: 380)
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı Karaman Milletvekili Lütfi Elvanın 478 sıra sayılı Kanun Teklifinin 9uncu maddesiyle ilgili redaksiyon talebine ilişkin açıklaması
2.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı Karaman Milletvekili Lütfi Elvanın 478 sıra sayılı Kanun Teklifinin 9uncu maddesiyle ilgili redaksiyon talebine ilişkin açıklaması
VII.- OYLAMALAR
1.- (S. Sayısı: 478) Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının oylaması
2.- (S. Sayısı: 479)
Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifinin 17nci maddesinin oylaması
VIII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, internet üzerinden yapılan
alışverişlere ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanından sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati
Yazıcının cevabı (7/23691)
2.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahanda tüketici hakem heyetinin faaliyetlerine ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcının cevabı (7/24103)
3.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurtun, çiftçiler ile Ziraat Bankası, tarım kredi kuruluşları ve tarıma dayalı sanayi kuruluşları arasındaki ilişkiye ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacanın cevabı (7/24736)
4.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın, soru önergelerine ve bunların cevaplandırılmasına ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacanın cevabı (7/24775)
5.- İstanbul Milletvekili D. Ali Torlakın, Alaplı Kavukkavlağı mevkiindeki deniz kirliliğine,
İzmit Körfezindeki kirliliğe,
İlişkin soruları ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/24851), (7/24852)
6.- Bursa Milletvekili Sena Kalelinin, Bursanın İnegöl ilçesine bağlı bir köyde kurulması planlanan hidroelektrik santralin çevreye etkilerine ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/24853)
7.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın, 3. Havalimanı Projesi ihalesinin çevre mevzuatına uygun olmadığı iddiasına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/24859)
8.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın, 2002 yılından itibaren Bursaya veya Bursadan tayin edilen personele ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı (7/25019)
9.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın, Bakanlığın Bursadaki yatırımlarına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmazın cevabı (7/25058)
10.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın, Bursada Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda 2002 yılından itibaren meydana gelen iş kazalarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/25327)
11.- İstanbul Milletvekili Celal Adanın, İstanbulda yabancılara satılan taşınmazlara ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/25333)
12.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, Ankaradaki park ve bahçelerin korunması ile bu mekânlardan engellilerin rahatça yararlanabilmesi için gerçekleştirilen çalışmalara ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/25335)
13.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, Ankara Güvenparktaki dolmuş/otobüs durakları ile söz konusu durakların çevresinde hava kirliliği ölçümü yapılıp yapılmadığına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/25336)
14.- Bursa Milletvekili Kemal Ekincinin, Bursanın Orhangazi ilçesinde yapılması planlanan çöp depolama alanına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/25339)
15.- Bursa Milletvekili İlhan Demirözün, Bursa Paşa Çiftliği bünyesindeki bir arazinin İller Bankası AŞ tarafından alındığı iddiasına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/25340)
16.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirelin, Karabüke yönelik proje ve yatırımlara ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/25343)
17.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, kaçak yollarla ülkeye sokulan cep telefonlarına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcının cevabı (7/25411)
18.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirelin, Karabüke yönelik proje ve yatırımlara ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcının cevabı (7/25412)
19.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Şekerin, özel ağaçlandırma uygulaması kapsamında gerçek ve tüzel kişilere tahsis edilen arazilere ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/25666)
20.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, 2002-2013 yılları arasında yasal olmayan yollarla ülkeye sokulan ilaçlara ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcının cevabı (7/25867)
21.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Bakanlığa yönelik siber saldırılara ve alınan önlemlere ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcının cevabı (7/25869)
22.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, engelli vatandaşların Bakanlık ve Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlara erişimini kolaylaştırmaya yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı (7/25985)
23.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzelin, Vanın Erciş ilçesinde TOKİ tarafından konut yapımı için belirlenen bir alana ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/26254)
24.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, dış borca ve cari açığa ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayanın cevabı (7/26268)
25.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Bakanlık çalışanlarının e-posta ve sosyal medya hesaplarının izlenip izlenmediğine ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/26493)
26.- İstanbul Milletvekili Celal Adanın, soru önergelerine ve bunların cevaplandırılmasına ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacanın cevabı (7/26614)
27.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın, muhalefet partilerine mensup kişilerin fişlenerek Bakanlık tarafından gerçekleştirilen ihaleleri kazanmalarının engellendiği iddialarına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayanın cevabı (7/26721)
12 Temmuz 2013
Cuma
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
14.03
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Bayram
ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 138inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır, Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Elâzığ Milletvekili Enver Erdem ve 19 milletvekilinin, emniyet mensuplarının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/717)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Emniyet mensuplarının sorunlarının
araştırılarak, gerekli tedbirlerin alınması konusunda
Anayasanın 98inci ve İç Tüzükün 104-105inci maddeleri
gereğince bir Meclis araştırması açılmasını
arz ve teklif ederiz. 29/3/2012
1) Enver Erdem
(Elâzığ)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Mehmet Günal
(Antalya)
4) Alim Işık
(Kütahya)
5) Erkan Akçay
(Manisa)
6) Reşat Doğru
(Tokat)
7) Mustafa Erdem
(Ankara)
8) Muharrem Varlı
(Adana)
9) S. Nevzat Korkmaz
(Isparta)
10) Bülent Belen
(Tekirdağ)
11) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
12) Seyfettin Yılmaz
(Adana)
13) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
14) Sinan Oğan
(Iğdır)
15) Emin Çınar
(Kastamonu)
16) Ali Öz
(Mersin)
17) Özcan Yeniçeri
(Ankara)
18) Mehmet Erdoğan
(Muğla)
19) Cemalettin Şimşek (Samsun)
20) Atila Kaya
(İstanbul)
Gerekçe:
Türk polis teşkilatı mensupları, 657
sayılı Devlet Memurları Kanunu kapsamında kamu görevi yapan
emniyet hizmetleri sınıfına mensup devlet
memurlarıdır. Bütün memurların maaş ve çalışma
şartları dâhil, birçok özlük hakkı bu kanuna göre
şekillenir.
Kamuda çalışan diğer memurlar, haftada 40
saat çalışırken, emniyet mensuplarının (büro
memurları hariç) haftalık çalışma süreleri en az 60 saat,
olağanüstü durumlarda 80 saati bulmaktadır.
Devlet Memurları Kanununa bağlı, emniyet
hizmetleri sınıfı mensuplarından, emniyet müdürleri ve bu
sıfatı taşımakta olan emniyet teşkilatı
mensuplarının 1inci derecenin son kademesine, başkomiser ve
emniyet amirlerinin 2nci derecenin son kademesine, diğerlerinin ise
3üncü derecenin son kademesine kadar yükselebilmeleri öngörülmektedir. Polis
memurları ister yüksekokulu, ister üniversiteyi bitirsin, hatta isterse
doktora yapsın yine de 1inci derecenin son kademesine yükselememektedir.
Kamu kurumlarında çalışan
diğer memurlar, yüksekokulu ve üniversiteyi bitirmeleri hâlinde 1inci
derecenin son kademesine yükselebilmektedirler. Emniyet mensupları için
eşitsizlik söz konusudur. Yine, polis
memurları çalışırken 1inci derece kadroda
çalışabilmekte ancak, 1inci derecenin gösterge ve
tazminatlarına mükteseben hak kazanamamaktadırlar. Bu nedenle, emekli
olurlarken de 3üncü dereceden emekli edilmektedirler.
Emniyet mensuplarının bir başka
mağduriyetleri de ek gösterge ile alakalı durumdur. Kamuda
çalışan 657 sayılı kanuna bağlı diğer
memurlar, 8. dereceden itibaren ek gösterge alabilmekte, emniyet mensubu
memurlar ise ancak 4. dereceden itibaren ek gösterge alabilmektedirler. Bu
durum emekli olurken alacakları emekli ikramiyelerini ve emekli
maaşlarını olumsuz etkilemektedir.
Emniyet mensuplarının çalışma
saatleri düzenlenmelidir. 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun
99uncu maddesi gereğince haftalık çalışma süresi 40 saat
olması ve bu saati aşan fazla çalışmalar için İş
Kanununa İlişkin Fazla Çalışma ve Fazla Sürelerle
Çalışma Yönetmeliğine" göre saat başı
hesaplanıp ücretler ödenmelidir. Görevde ve emeklilikte ücret
adaletsizliğinin giderilmesi için, personelin lehine olabilecek şekilde,
gerekli yasal çalışmalar yapılmalıdır.
Fazla çalışma ücretleri, 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununda belirtildiği gibi hesaplanmalı ve
ödenmesi sağlanmalıdır. Ayrıca söz konusu fazla
çalışma ücretlerinin her sene başında çıkartılan bütçe
kanununda yer alması için gerekli çalışmalar şimdiden
yapılmalıdır.
Emniyet hizmetlerinde çalışan polis, amir ve
memurların seçimi, hizmet öncesi ve hizmet içi eğitimi, kariyer
planlaması, sosyal hakları, atama, yükseltme,
ödüllendirme-cezalandırma, emeklilik sorunlarının çözümü bir an
önce sağlanmalıdır.
926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri
Personel Kanununun 137inci maddesinde yer alan ek gösterge tablosunun, 657
sayılı Devlet Personel Kanununun 43üncü maddesi, Emniyet ve
Güvenlik Hizmeti Sınıfı adı altında birleştirilerek
bu iki kurum çalışanları arasındaki eşitsiz ve
haksız uygulamanın kaldırılması
sağlanılmalıdır.
Emniyet mensuplarının özlük hakları,
diğer kamu kuruluşlarında çalışan memurlar gibi
eşit işe eşit ücret ilkesi gereğince düzeltilmeli,
çalışma saatleri düzenlenmeli, ek gösterge ile alakalı
durumları emsalleri ile eşitlenmeli ve refah düzeyleri
yükseltilmelidir. Diğer kamu kurumlarında çalışan memurlar
gibi sendika kurma ve sendikal faaliyetlerde bulunma hakkı verilmelidir.
Kamu düzenini, vatandaşın can ve mal
güvenliğini canları pahasına koruyan emniyet
mensuplarının daha huzurlu görev yapmalarının
sağlanması, ekonomik ve sosyal durumlarının yükseltilmesi
için gerekli tedbirlerin alınması amacıyla Anayasanın 98inci
ve iç Tüzükün 104-105inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
2.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan ve
21 milletvekilinin, Türkiye Cumhuriyeti devleti ve Hükûmetinin Irak
politikasının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/718)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye Cumhuriyeti devleti ve Hükümetinin Irak
politikası ile ilgili Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzükün 104 ve
105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ederiz
Saygılarımla.
1) Altan Tan (Diyarbakır)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Halil Aksoy (Ağrı)
6) Murat Bozlak (Adana)
7) Ayla Akat Ata (Batman)
8) İdris Baluken
(Bingöl)
9) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
12) Adil Zozani (Hakkâri)
13) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
14) Esat Canan (Hakkâri)
15) Sebahat Tuncel (İstanbul)
16) Erol Dora (Mardin)
17) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
18) Demir Çelik (Muş)
19) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
20) Nazmi Gür
(Van)
21) Özdal Üçer (Van)
22) Leyla Zana (Diyarbakır)
Gerekçe:
Türkiye Cumhuriyeti ile Irak halkı arasında
derin tarihî, kültürel, ekonomik ve sosyal ilişkiler mevcuttur.
Irak halkının önemli bir kesimi Kürt, Türkmen,
Arap, Asuri, Ezidi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının
yakın akrabaları ve soydaşlarıdır.
Irak'ta meydana gelen her olay Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarını da ilgilendirmekte ve etkilemektedir.
Hükümetin son dönemlerdeki yanlış siyaseti bu
ilişkileri olumsuz yönde etkilemektedir.
Acilen ciddi bir değerlendirmeye ve yine bu
doğrultuda isabetli bir politika oluşturmaya ihtiyaç vardır.
3.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan ve 21 milletvekilinin, Türkiye Cumhuriyeti devleti ve Hükûmetinin Süryani-Asuri politikasının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/719)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye Cumhuriyeti devleti ve Hükümeti'nin Süryani-Asuri politikası ile ilgili
Anayasanın 98inci İç Tüzükün 104 ve 105'inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılmasını arz
ederiz.
Saygılarımla.
1) Altan Tan (Diyarbakır)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat Ata (Batman)
8) İdris Baluken
(Bingöl)
9) Emine Ayna (Diyarbakır)
10) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
11) Adil Zozani (Hakkâri)
12) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
13) Esat Canan (Hakkâri)
14) Sebahat Tuncel (İstanbul)
15) Erol Dora (Mardin)
16) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
17) Demir Çelik (Muş)
18) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
19) Nazmi Gür
(Van)
20) Özdal Üçer (Van)
21) Leyla Zana (Diyarbakır)
22) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
Gerekçe:
24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan
Anlaşması'nın 37 ve 42'nci maddeleri arasındaki bölümde
Rum, Ermeni, Yahudi, Süryani, Ezidi ayrımı
yapılmaksızın Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan
gayrimüslimlere etnik ve dini haklar tanınmıştır.
Ancak uygulamada Süryani-Asuri ve Ezidi vatandaşlar
bu haklardan yararlandırılmamışlardır.
Bu yanlış uygulamanın acilen düzeltilmesi
ve Süryani-Asuri, Ezidi vatandaşların 89 yıldır devam
etmekte olan mağduriyetlerinin giderilmesi gerekmektedir.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler, gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri, birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 14.11
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.18
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Bayram
ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 138inci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Alınan karar gereğince, gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu
Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu
Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada
yer alan, Orta Asya ve Kafkaslar Bölgesel Balıkçılık ve Su
Ürünleri Yetiştiriciliği Komisyonu Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Tarım Orman ve
Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu
Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
3.- Orta Asya ve Kafkaslar Bölgesel Balıkçılık ve Su Ürünleri Yetiştiriciliği Komisyonu Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Tarım Orman ve Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporları (1/498) (S. Sayısı: 173)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada
yer alan, Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı: 478)(X)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
Geçen birleşimde İç Tüzükün 91inci maddesine
göre temel kanun olarak görüşülen teklifin beşinci bölümünde yer alan
75inci maddenin görüşmelerinde kalınmıştı.
75inci madde üzerinde üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Teklifinin 75. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa Elitaş Zülfü Demirbağ Hacı Bayram Türkoğlu
Kayseri Elâzığ Hatay
Yahya Akman Sevim Savaşer
Şanlıurfa İstanbul
"MADDE 75- Bu Kanunun;
a) 13 üncü maddesi 1/8/2013 tarihinde,
b) 46 ncı maddesi bu Kanunun yayımını
takip eden aybaşında,
c) 75 inci maddesi 1/10/2013 tarihinde,
ç) 77 nci maddesi 15/1/2014 tarihinde,
d) 80 inci, 91
inci, 92 nci, 93 üncü, 94 üncü, 95 inci, 96 ncı, 97 nci, 98 inci ve 99
uncu maddeleri Ağustos 2013 ödeme döneminden geçerli olmak üzere 1/1/2014
tarihinde,
e) 90 ıncı
maddesi 12/7/2012 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,
f) Geçici 2 nci
maddesinin birinci fıkrası 1/6/2013 tarihinden geçerli olmak üzere
yayımı tarihinde,
g) Diğer hükümleri yayımı tarihinde,
yürürlüğe girer.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı
Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporları (2/1613, 1/778) nın 75 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Alim Işık
Konya Manisa Kütahya
Mehmet Şandır Mehmet Erdoğan Mehmet Günal
Mersin Muğla Antalya
MADDE 75- Bu Kanunun;
a) 14 üncü maddesi 1/8/2013 tarihinde,
b) 46 ncı maddesi 1/9/2013 tarihinde,
c) Geçici 2 nci
maddesi 1/6/2013 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,
ç) Diğer maddeleri yayımı tarihinde,
yürürlüğe girer.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
478 sıra sayılı kanun teklifinin 75 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
MADDE 75 - Bu Kanunun;
a) 14 üncü maddesi 1/9/2013 tarihinde,
b) 46 ncı maddesi bu Kanunun yayımını
takip eden ay başında,
c) Geçici 2 nci
maddesi 1/6/2013 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,
ç) Diğer maddeleri yayımı tarihinde,
yürürlüğe girer.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Faik Öztrak Erdal Aksünger
İstanbul Tekirdağ İzmir
Mehmet Volkan Canalioğlu Turgay Develi
Trabzon Adana
BAŞKAN
Komisyon, önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet, katılıyor mu?
AİLE VE
SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Volkan Canalioğlu.
BAŞKAN
Volkan Canalioğlu, Trabzon Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU (Trabzon)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan 478
sıra sayılı Yasanın 75inci maddesinin (a) bendi
uyarınca söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün sevgi, hoşgörü,
sabır ve dua ayı olan ramazan ayının 4üncü günündeyiz. Dün
geceden bu yana yapmış olduğumuz çalışmalarda elbette
ki bu ayın özelliğine etik olarak uygun söylemler ortaya
koymamız gerektiğini, bundan sonraki çalışmamızda da
buna dikkat etmemiz gerektiğini buradan ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, on gündür torba yasayla
ilgili çok yoğun bir çalışma içerisindeyiz. Peki
arkadaşlar, bu yasaları niye son günlere bırakıyoruz?
Yasama yılı içerisinde yapmış olduğumuz
çalışmalarda bu yasalar getirilemez miydi? Bu yasalar toplumun
yararına ise -ki bunların içerisinde toplumun yararına olan
bölümler var, toplumun işine gelen bölümler var- o zaman niye bunu son
güne bıraktık? Bu neye benziyor biliyor musunuz arkadaşlar?
Şunu söyleyeyim: Sizler, iktidar partisi milletvekilleri ikmale
kalmış öğrenciler gibisiniz. Bütün yıl boyu
yatıyorsunuz ve sınıfta kalıyorsunuz, sonuçta ikmale
kalmış olan öğrenciler gibi geliyorsunuz ve burada derslerinizi
etkin şekilde yapmaya çalışıyorsunuz.
Bakın, bu yasanın görüşülmesinde dün
akşamki bölümünde 38i aşkın önerge verildi. Bu 38i
aşkın önerge 4 partinin grup başkan vekillerinin onayıyla
verildi ve verilen bu onaylarla birlikte çok güzel bir şekilde burada
kanunlar hayata geçirildi; hayırlı olsun diyorum. Ama,
geldiğimiz noktada bu yasaların getirilmesinde şöyle bir şey aklıma geldi:
Şimdi iki arkadaş hapishaneye düşüyorlar, aynı hücrede
kalıyorlar. Bunlardan bir tanesinin karnı ağrıyor,
hastaneye kaldırıyorlar; apandisiti var, apandisitini
aldırıyorlar. Tekrar koğuşuna dönüyor, beş on gün
sonra safra kesesi ağrıyor, safra kesesini aldırıyor.
Beş-on gün sonra geliyor gene, ayağı ağrıyor, kangren
oluyor, ayağını kesiyorlar. Daha sonra kolunu kesiyorlar, derken
koğuş arkadaşı diyor ki: Ya, arkadaş, sen işin
kolayını buldun ha, parça parça kaçıyorsun. Ya,
arkadaşlar, bu torba yasaları parça parça getirmeyelim, bunları
toptan getirelim ve bunları bir şekilde çıkaralım ve hayata
geçirelim.
Bakın, Karadeniz Bölgesinde arkadaşlar,
Karadenizli milletvekillerimiz de duysunlar, bir kere hayvancılık
bitti, artık köylerde inekçilik kalmadı. Çocuklarımız,
gençlerimiz inekleri kitaplardan tanıyorlar ve buradan ben sesleniyorum:
Akvaryumlar yapıyorsunuz, Afrikadan getirilen hayvanlara hayvanat bahçesi
yapıyorsunuz, artık bundan sonra da evcil hayvanları
tanımamız için, inekleri tanımamız için hayvanat bahçesi
yapın, numunelik olarak da onları onun içine koyun ve gençlerimiz de
bu inekleri tanısınlar ve hayvancılığın da
geçmişte var olduğunu anlasınlar.
Burada söylemek istediğim konuların içerisinde
elbette ki fındık, çay, tütün konusu da var ve bilhassa
FİSKOBİRLİKte çalışanların durumları konusu
var. Ücret alamamış, tayin, maaş indirimi nedeniyle, çeşitli
nedenlerle tayin olmuş veya işten ayrılmış olan 460
civarında FİSKOBİRLİK çalışanlarının
durumlarına çözüm getirilmesi gerekiyor değerli
arkadaşlarımız.
Ayrıca il müdürleri arasında bilhassa kültür ve
turizm il müdürleri arasında ek gösterge farkı vardır. Bazı
illerin il müdürleri 3600 ek gösterge, bazısı 3000 ek gösterge
almaktadırlar, oysa aynı hizmeti, aynı görevi
yapmaktadırlar. Bunları da önümüzdeki yasama süresinde veya burada
verilecek önergelerle çözmemiz lazım.
Ayrıca çay eksperleri
Çay, biliyorsunuz, Karadeniz
Bölgesinin millî ürünüdür -bilhassa Rizede çok önem taşıyan- ve
bunun illerinde ÇAYKUR Genel Müdürlüğü vardır ve burada
çalışan meslek yüksekokulu mezunu çay eksperleri dört ay
çalışmaktadırlar, bunların da mutlaka kadroya geçmeleri
gerekiyor.
Ve
TAR-GEL kapsamında
Ve ayrıca yine değerli
arkadaşlarım, bakınız, 5084 sayılı Teşvik
Yasası 31/12/2012de bitti ve hâlâ bir çözüm üretemedi. Ve ne yazık
ki bu Teşvik Yasasından etkilenen 49 ilde 138 tane milletvekilimiz
var. Arkadaşlar, Allah için bir sesiniz
çıksın, şu yasayı getirelim. Ama siz ne yapıyorsunuz,
biliyor musunuz. Hani bir yerde, bir savaşta çok ölü olmuş. Doktor
geziyor, ayağıyla dürtüyor; orada cevap verenlere yani ses verenlere
Sedyeye
diyor, ses vermeyenlere Denize
diyor ve yine bunların bir
tanesine dokunuyor, ses vermiyor, Denize
diyor. Sedyeyle getirirlerken
hastayı diyor ki: Yahu, beni nereye götürüyorsunuz? Denize
Niye?
Sen ölüsün. Yahu, niye ölüyüm? Ben konuşuyorum. Yahu sus, sen
doktordan iyi mi bileceksin? diyor.
Arkadaşlar, siz de kendinizi biliniz. Sayın
Başbakanın her söylediğine değil, siz de kendi öz
iradenizle karar veriniz ve toplumun bekleyen diğer sorunlarına da
çözüm üretelim diyorum ve bu önergemizi desteklemenizi diliyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Sağ olun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı
Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) nın
75 inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı (Konya) ve arkadaşları
MADDE 75- Bu Kanunun;
a) 14 üncü maddesi 1/8/2013 tarihinde,
b) 46 ncı maddesi 1/9/2013 tarihinde,
c) Geçici 2 nci
maddesi 1/6/2013 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,
ç) Diğer maddeleri yayımı tarihinde,
yürürlüğe girer.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ
ELVAN (Karaman) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen?
OKTAY VURAL (İzmir) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Komisyonda Teklifle ilgili sağlıklı ve
verimli bir görüşme yapılamamıştır. Komisyon
görüşmeleri boyunca hangi düzenlemelerin ne amaçla ve hangi gerekçeyle
yapıldığı konusunda bilinmez bir tavır
sergilemiştir. 71 adet kanun ve kanun hükmünde kararnamede 142 maddelik
değişiklikler yapılmasına rağmen;
vatandaşlarımızın yaşadığı sorunlara
çözüm getirecek konuları bir-iki husus dışında bulmak mümkün
değildir. Dolayısıyla beklentiler
karşılığını bulmamış, umutlar hayal
kırıklığına dönüşmüştür.
Kamuda sağlıklı ve tutarlı bir
personel politikası uygulanmamaktadır. Personel Rejimi nesnellikten
uzaklaştırılmış, istihdam rejimi bozulmuştur. 657
sayılı Kanun, geçici işlerin ifası için istisnai hallere
münhasır olmak üzere sözleşmeli ve geçici personel
istihdamını mümkün kılmıştır. AKP döneminde bu
istisnai uygulamalar asıl istihdam şeklinin önüne geçmiştir.
Ayrıca, AKP döneminde sözleşmeli ve vekil olarak işe
alınanlar, daha önce çıkarılan kanunlar ile memur
kadrolarına alınmış, ancak tekrar sözleşmeli ve vekil
atama yapılmasına devam edilmiş, şimdi de bunlardan
bazıları tekrar memur kadrolarına alınmaktadır.
Bu yanlış uygulamalar ile birlikte, birçok
mağduriyet ortaya çıkmıştır. En büyük mağduriyet
ise bu istisnai yollarla iş bulamayan işsiz gençlerimizdir. Bunlar
girdiği merkezi sınavı kazanıp ataması
yapılamayan, bir türlü sıra gelemeyen ve sıra gelmeden de
kadroları istisnai yollarla doldurulan milyonlarca işsiz
vatandaşlarımızdır. Hükümetin bu yanlışı, bu
haksızlığı derhal durdurması gerekir.
Bu Kanun Teklifi ile kamu kurumlarında
çalışan 4/B'liler, 4924 sayılı Kanuna tabi
sözleşmeliler, diğer özel kanunlara tabi sözleşmeliler ve
mahalli idarelerde çalışan sözleşmeliler ile vekil Kur'an kursu
öğreticilerinden şartları uyanlar memur kadrolarına
atanmaktadır. Ancak, memur kadrosu verilenler arasında;
mağduriyeti en derinden yaşayan 4/C'liler yoktur. Rehber ve usta
öğreticileri bu düzenleme kapsamına alınmamıştır.
Aile sağlığı çalışanları yoktur. Vekil
ebe-hemşireler yoktur. Ücretli öğretmenler yoktur.
AKP Hükümeti tarafından yapılan
ayrımcı ve adaletsiz uygulamaları saymakla bitmez. Bu Teklifte
öğretmenler ve atanamayan öğretmenler yoktur. Bu düzenlemede
polislerimiz yoktur. Kamu işçilerinin naklen atanabilmeleri konusu yoktur.
Taşeron işçileriyle ilgili hiçbir düzenleme yoktur. Geçici ve
mevsimlik işçiler yine göz ardı edilmektedir. Bu Teklifte emeklilikte
yaşa takılanlar yoktur. Muhtarlarımız yoktur. Bu Kanun
Teklifinde şehit aileleri ve gaziler ile engelliler ve
yaşlılarla ilgili bir düzenleme yoktur.
Peki bu Kanun Teklifinde neler vardır? Mera, yaylak
ve kışlakların yapılaşmaya açılması var. Köy
meralarının köylünün elinden alınarak hazineye devredilmesi,
imar yetkisinin belediyelerden alınması ve satış yetkisi
var. Gerçeğe aykırı, usulsüz veya sahte belgeler nedeniyle
verilmeyen desteklemelerin ödenmesi var. Kamulaştırılan
taşınmazlarla ilgili vatandaşın hak arama hürriyetinin
engellenmesi ve yargıya müdahale var. ÖSYM sınavlarına ait soru
ve cevaplarla ilgili bilgi edinme hakkının engellenmesi var.
Sermayesindeki kamu payı doğrudan veya dolaylı olarak % 50'den
az olan şirketlerin Sayıştay denetimi dışına
çıkarılması vardır. İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanununun uygulamasının
geciktirilmesi, sertifikasını almış kişilerin
mağdur edilmesi var. Sürücü belgeleri için 24 milyon
vatandaşımızdan 15 lira belge parası alınması
var.
Dolayısıyla yapılan düzenlemeler; kamu
yönetiminin iyileştirilmesi ve çalışanların
sorunlarına çözüm getirilmesi yerine; kamu arazileri nasıl talan
edilebilir, kadrolaşma nasıl sağlanabilir, usulsüzlük ve
yolsuzluklar nasıl affedilebilir, denetimden ve yargıdan nasıl
kaçınılabilir mahiyetini taşımaktadır.
Teklifin tümüyle gözden geçirilmesi ve bu maddede
düzeltme ihtiyacı bulunmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Teklifinin 75. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Sevim Savaşer (İstanbul)
ve arkadaşları
"MADDE 75- Bu Kanunun;
a) 13 üncü maddesi 1/8/2013 tarihinde,
b) 46 ncı
maddesi bu Kanunun yayımını takip eden aybaşında,
c) 75 inci maddesi 1/10/2013 tarihinde,
ç) 77 nci maddesi 15/1/2014 tarihinde,
d) 80 inci, 91
inci, 92 nci, 93 üncü, 94 üncü, 95 inci, 96 ncı, 97 nci, 98 inci ve 99
uncu maddeleri Ağustos 2013 ödeme döneminden geçerli olmak üzere 1/1/2014
tarihinde,
e) 90
ıncı maddesi 12/7/2012 tarihinden geçerli olmak üzere
yayımı tarihinde,
f) Geçici 2 nci
maddesinin birinci fıkrası 1/6/2013 tarihinden geçerli olmak üzere
yayımı tarihinde,
g) Diğer hükümleri yayımı tarihinde,
yürürlüğe girer.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Yani,
gücünüz gariban muhtarlara yetti, 2014e attınız.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ
ELVAN (Karaman) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılıyoruz Başkanım.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Teklif metninde önergeyle yapılan
değişikliklere paralel olarak yürütme maddesinin
değiştirilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Bir
şeyi Genel Kurulun dikkatine sunuyorum: Korucular ve muhtarlarla ilgili
burada olumlu düzenlemeler yapıldı ancak korucuların
maaşlarında yapılan iyileştirmenin yürürlük tarihi 1 Ekim
Ben buradan iktidar partisine bir öneri yapıyorum:
Gelin, bunun yürürlüğünü ertelemeyelim, hemen takip eden ay
başında yürürlüğe girsin.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki iki önergeyi okutuyorum; bu
önergeler 76ncı madde üzerindeki önergeler.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 478 sıra sayılı
Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporları (2/1613, 1/778) nın 76 ncı maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa Kalaycı Oktay Vural Erkan Akçay
Konya İzmir Manisa
Alim Işık Mehmet Şandır Mehmet Günal
Kütahya Mersin Antalya
Mehmet Erdoğan
Muğla
MADDE 76.- Bu Kanun hükümleri Bakanlar Kurulu
tarafından yürütülür.
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Mehmet Akif Hamzaçebi Ferit Mevlüt Aslanoğlu Mehmet Volkan Canalioğlu
İstanbul İstanbul Trabzon
Turgay Develi Engin Altay Erdal Aksünger
Adana Sinop İzmir
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri üzerinde
söz isteyen Oktay Vural, İzmir Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; gerçekten, Anayasa, İç Tüzük ihlalleri,
insan haklarına aykırı çalışma, parlamenter
demokrasiye aykırı bir çalışma sonucunda ucube bir
tasarı-teklif karışımını bugün nihayete erdiriyoruz.
Aslında, tabii, geçmişe bakarsak, AKP Grubu 3
Temmuz 2013 Çarşamba günü bu tasarı ve teklifin tamamlanmasına
kadar çalışmaların devam etmesini istemişti; bugün
ayın 12si, demek ki hesap kitap bilmemenin sonu buraya kadar geliyor.
Bundan sonra grup önerinizi hesap kitap yaparak getiriniz. Muhtarlar ve köy
korucuları için hesap kitap yapıyorsunuz da, onları Ocak 2014 ya
da Ekim 2013e öteliyorsunuz da, bununla ilgili bir hesap kitabı bile
tutturamıyorsunuz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Hesabı
siz bozdunuz.
OKTAY VURAL (Devamla) Ucube. Neden ucube? Çünkü teklif
46 madde, tasarı 10 madde. Doğrusu, 73üncü madde de 54 madde, bir
madde 54 madde. Kanunun tamamı 142 madde olarak çıkıyor, 71
kanunda değişiklik yapıyor. Bugün Türkiye Büyük Millet Meclisine
sorsam kaç madde hâlinde çıktı, doğrusu bilmiyorsunuz. Kaç?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) 180 madde.
OKTAY VURAL (Devamla) Kaç?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) 180 madde.
OKTAY VURAL (Devamla) Bilmiyorsunuz, bakın,
bilmiyorsunuz. Yani bilmiyorsunuz, kimse bilmiyor.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ
ELVAN (Karaman) 174 madde.
OKTAY VURAL (Devamla) Girdiler çıktılar, 170
maddeye yakın. Doğrusu, değişiklik yapılan kanun da
80e çıktı. Gerçekten ucube.
Bu çalışma parlamenter demokratik sistemi
ortadan kaldıran bir çalışmadır çünkü aslında bütün
komisyonları ilgilendiren bir kanun çalışması ve bu
komisyonlarda yer alan milletvekillerimizin Komisyondaki çalışmalara
katkı yapması engellenmiştir. Bu bakımdan parlamenter
demokratik sistem işlememiştir. Burada tamamen bürokratik
oligarşik bir yapılanmanın neticesinde, sadece parmaklar
kılıf olarak kullanılmıştır. Gece
yarısı bürokratların getirdiği önergeler milletin iradesine
sunulmuştur, bu son derece yanlıştır. Bugün, parlamenter
demokrasiden, bürokratik oligarşide Millet Meclisinin şeklî bir
kılıf olarak kullanıldığı bir sistemi
yaşıyoruz. O bakımdan, burada özellikle bu çalışma
şekli konusunda Milliyetçi Hareket Partisi olarak da bizi buraya taşıyan
milletimizin verdiği yetkileri ve hakkı kullandık, hem komisyonlarda
hem de Türkiye Büyük Millet Meclisinde önergelerimiz oldu.
Vatandaşlarımızın sıkıntılarını
çözme konusunda, birtakım önergelerle birlikte, bu tasarıda, zaman
zaman bütün partilerin uzlaşmasıyla da hayırlı adımlar
atıldı. Tabii, aslında tasarı ve teklif geldiği zaman
vatandaşın lehine, vatandaşın sorunlarını çözüme
kavuşturacak herhangi bir hüküm yoktu, ancak Komisyonda ve Türkiye Büyük
Millet Meclisinde nihayet vatandaşın bazı hakları bu
torbaya girdi. Biz de muhalefet partisi olarak, hem Komisyonda çalışan
arkadaşlarımız hem de Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunan
değerli arkadaşlarımızın katkılarıyla,
gerçekten, hiç olmazsa bu torba yasanın içine
vatandaşlarımızın sıkıntılarını
çözecek çözüm maddelerini de koymuş olduk.
Komisyonlarda 4/Blileri koyduk. 4924 sayılı
Kanuna tabi sözleşmeliler, mahallî idarelerde çalışan
sözleşmeliler konuldu. Vekil imamlar, vekil Kur'an kursu öğreticileri
konuldu. Tabii, vekil imam ve vekil müezzinler Genel Kurulda çıkartıldı.
Özel kanunlara göre çalışan sözleşmeliler memur kadrosuna
Mecliste girdi. Muhtar ve köy korucularının
maaşlarının artırılması, 65 yaş muhtaç,
engelli aylığının artırılması,
kılık kıyafet nedeniyle disiplin cezası alanlara af
getirilmesi hep Genel Kurulda getirildi.
Sayın Bakanın 102 maddelik bir tasarı
olarak Türkiye Büyük Millet Meclisine sunduğu şehit ve gazilerle
ilgili hükümler vardı. Bunların görüşülmesi maalesef mümkün
olmadı, Bunu görüşemeyiz. dediler. Sonuçta biz dedik ki: Gelin
bunu torba yasaya koyalım. Hep beraber, partiler olarak anlaşalım.
Nihayetinde, gerçekten şehit ve gazilerle ilgili hususları da bütün
partilerin mutabakatıyla torba yasaya koyduk. Bu şekilde şehit
aileleri, gaziler ve malullerle ilgili istihdam hakkı, faizsiz konut kredisi,
ek ödeme, öğrenim hakkı yardımı, ücretsiz seyahat, su ve
elektrik ücret indirimi gibi uygulamaların kapsamının
genişletilmesi ve hak ve vazife malullerinin tümünün
yararlandırılması, aylık miktarlarının
kısmen artırılması, malullerin çalışması
durumunda aylığının kesilmemesi, Afyondaki patlama ile
terör saldırıları sonucu İstanbul Güngörende,
Gaziantepte, Ankara Kumrularda, Bingölde hayatını kaybeden ve
yaralananlarının kapsama alınması burada, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde gündeme sokuldu. Bu da gerçekten muhalefet partilerinin
katkılarıyla oldu. İyi ki oldu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OKTAY VURAL (Devamla) İktidar partisi de tabii
katkı sağladı.
Bu
bakımından, geldiğimiz bu noktada, bu kanunun hepimize
hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. Katkı
sağlayan Komisyondaki arkadaşlara, sayın bakanlara, bütün siyasi
partilere teşekkür ediyorum.
Hepinize
saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Aynı
mahiyetteki önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Akif Hamzaçebi, İstanbul
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Değerli milletvekilleri, on bir gündür
görüşmekte olduğumuz torba yasa tasarısının nihayet
sonuna gelmiş bulunuyoruz. Görüştüğümüz maddeyle bu tasarı
görüşmeleri sona ermiş olacak ve yasalaşacak.
Teklif içinde
Cumhuriyet Halk Partisinin destek verdiği son derece olumlu düzenlemeler
var. Özellikle Genel Kurulda tasarıya dâhil edilmiş olan,
şehitlerin dul ve yetimleriyle, gazilerimizi, vazife malullerini;
onların, hayatta olmayan, daha doğrusu vefat eden vazife malullerinin
eşlerini ve çocuklarını ilgilendiren çok sayıda olumlu
düzenlemeler var. Bunlar, Türkiye Büyük Millet Meclisinde dört siyasi parti
grubunun uygun görüşüyle bu tasarının içerisinde dâhil
edildiler. Gerçekte İç Tüzük hükümleri izin vermiyor olmasına
rağmen, içeriğinin olumlu olması ve geniş toplum
kesimlerini ilgilendiriyor olması nedeniyle Cumhuriyet Halk Partisi olarak
bu düzenlemelere destek verdik.
Muhtarların
ödeneklerinin artırılmasına yönelik düzenlemeyi Cumhuriyet Halk
Partisi olarak son derece olumlu buluyoruz. Başlangıçtan bugüne
kadar, Parlamentonun 22nci Döneminden bugüne kadar, Cumhuriyet Halk
Partisinin, özellikle de o zamanki Malatya Milletvekilimiz, şimdiki
İstanbul Milletvekilimiz Mevlüt Aslanoğlunun bu konuda son derece
yoğun gayretleri olmuştur. Bu gayretlerin sonuca
ulaşmış olmasından mutluyuz. Ancak, muhtarlara, verilen bu
ödenek artışı yeterli değildir. Ödenek
artışı yanında, muhtarlar itibarlarının iadesini
istiyor, muhtelif yasalarla kendilerinden alınmış olan
yetkilerin kendilerine iade edilmesini istiyor. Cumhuriyet Halk Partisi olarak
bu konuda vermiş olduğumuz tekliflerin önümüzdeki yasama
yılında Türkiye Büyük Millet Meclisine gelerek hep birlikte bu
anlayışla yasalaştırılmasını arzu ediyoruz.
Sözleşmeli
personelin kadroya alınmasına yönelik düzenleme, sözleşmeli
personel, işçiler ve diğer personelin kadroya alınmasına
yönelik düzenleme Cumhuriyet Halk Partisinin kanun tekliflerinin konusudur. Onun
da bu tasarıya dâhil edilmiş olmasını Plan ve Bütçe Komisyonunda
destekledik, Genel Kurulda desteklemeye devem ediyoruz. Geçici köy
korucularına ilişkin, onların özlük haklarının
iyileştirilmesine yönelik düzenlemeyi son derece olumlu buluyoruz,
bunları destekliyoruz.
Bunun gibi
muhtelif olumlu düzenlemeler var, ancak bu olumlu düzenlemelerin yanında,
tasarıya girmeyen veya girmiş olmakla birlikte olumsuz olan muhtelif
düzenlemeler de var. Tasarıya girmesi gerektiği hâlde girmeyen
birtakım düzenlemeler var. Örneğin, taşeron işçiler sorunu
hâlen duruyor. Kamuda bugün 1 milyonu aşkın taşeron işçi
çalışıyor. Bu vatandaşlarımız, bu
işçilerimiz kadro bekliyor ama onlar hâlâ kadrolarını
alabilmiş değiller. Bu tasarı, bu teklif kendilerine bu konuda
bir umut vermiyor.
Çiftçilerimizin
ÖTVsiz mazot kullanması yönündeki Cumhuriyet Halk Partisi önerisi bu
teklifin içerisine girmiş değil. Gelin, yeni yasama
yılında, tarımda kullanılan mazotu ÖTVden istisna etmek
suretiyle çiftçimizin satın alma gücünü artıralım, tarımsal
ürünlerimizin, tarım sektörünün rekabet gücünü artıralım.
Bedelli askerlikle
ilgili daha önce yapılan düzenleme nedeniyle, eksik olan o düzenleme
nedeniyle oluşan beklenti bu teklifte
karşılanmamıştır. Bu teklifte pekâlâ bu
karşılanabilirdi, bunun içerisinde bu yok.
Kamulaştırma
Kanununda yapılan düzenlemeler vatandaşlarımızın
haklarını ellerinden alıcı niteliktedir, bunları son
derece olumsuz buluyoruz.
Yine, bir gece yarısı önergesiyle buraya dâhil edilmiş olan Türkiye Mimar ve Mühendis Odaları Birliğine yönelik kanun maddesini Anayasaya aykırı buluyoruz ve bunu Taksim Gezi olayları etrafında Türkiye'de gelişen protesto hareketlerinin bir sonucu, bir uzantısı olarak bu protesto hareketlerine verilen bir ceza olarak yorumluyoruz. Teknik olarak istediğiniz şeyi söyleyin ama bunun tek bir nedeni vardır, o da siyasidir; Taksim Gezi Parkı olayları etrafındaki geniş kitle hareketlerine, vatandaşa ceza verilmesinden başka bir amaç taşımamaktadır.
Değerli milletvekilleri, yine,
Dışişleri Bakanlığına yönelik olarak yapılan
düzenleme son derece olumsuzdur.
Tasarının sözünü ettiğimiz olumsuz
düzenlemelerine tasarının olumlu düzenlemelerini feda
etmeyeceğiz, olumlu düzenlemelerini destekliyoruz ancak sözünü
ettiğim TMMOBla ilgili düzenleme, Dışişleri Bakanlığıyla
ilgili düzenleme, bunlara kesinlikle karşıyız. Bu düzenlemeleri
de Anayasa Mahkemesine götüreceğimizi buradan ifade ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Beşinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Sayın milletvekilleri, birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 14.49
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 14.58
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Bayram
ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 138inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
478 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyonun 9uncu maddeyle ilgili İç Tüzükün
85inci maddesine göre düzeltme talebi var.
Sayın Başkan, buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ
ELVAN (Karaman) Sayın Başkan, 478 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 9uncu maddesinin (1)inci fıkrasında altmış
gün ibaresi verilen bir önergeyle doksan gün şeklinde
değiştirilmiştir. Maddenin hukuki bütünlüğünün korunması
amacıyla aynı maddenin (6)ncı fıkrasında yer alan altmış
gün ibaresinin de doksan gün şeklinde düzeltilerek maddenin redaksiyona
tabi tutulmak suretiyle değiştirilmesini takdirlerinize sunuyorum.
MEHMET AKTİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, bu redaksiyonla düzeltilebilecek bir şey
değil efendim.
BAŞKAN Efendim?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Bu
redaksiyonla düzeltilebilecek bir şey değil efendim.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Gün değiştiriyor.
Yani altmış, doksan olur mu efendim?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Hayır, redaksiyonla olmaz böyle bir şey. Genel Kurulun iradesi onu
altmış gün olarak belirlemiş. Redaksiyon yetkisiyle
yapamazsınız.
OKTAY VURAL (İzmir) Ancak önergeyle olur bunlar.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Tekiriri
müzakere talep edeceksiniz...
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ
ELVAN (Karaman) Şimdi, müsaade ederseniz ben bir açıklık
getireyim.
İl özel idaresi veya daha doğrusu,
belediyelerde sözleşmeli olarak çalışanların kadroya
alınmasına yönelik olarak burada
maddenin yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren doksan gün içinde kurumlarınca
atanır. şeklinde bir ifade var. Yine, aynı husus yani bu konuyla
doğrudan ilgili (6)ncı fıkrası
Dolayısıyla;
burada zaten doksan gün şeklinde değiştirilmiş, ilk
fıkrada önergeyle değiştirilmiş, altmış gün, doksan
gün olarak değiştirilmiş. (6)ncı fıkrada da bu
altmış günlük sürenin bitiminden itibaren deniyor, hâlbuki doksan
günlük sürenin bitiminden itibaren olması gerekiyordu. Doğal olarak
yani işin doğası gereği, birbiriyle doğrudan ilintili
olan bir konu. O nedenle, tabii ki Başkanlığın takdirlerine
sunuyorum, takdir Başkanlığınızda.
BAŞKAN Biz, teknik bir hata olarak
değerlendirildiği için Sayın Komisyon Başkanına bu
sözü verdik.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, bakın
OKTAY VURAL (İzmir) (6)ncı fıkrada da
önergeyle mi olmuş? 6ncı fıkra önerge mi, mevcut hâli mi?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Efendim, maddi hatalar
ancak redaksiyona tabii tutulur, böyle bir şey değil ki bu, maddi
hata değil ki.
BAŞKAN Sayın Hamzaçebi, yerinizden
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı Karaman Milletvekili Lütfi Elvanın 478 sıra sayılı Kanun Teklifinin 9uncu maddesiyle ilgili redaksiyon talebine ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Değerli milletvekilleri, şimdi, yapılan
yanlışlığın bir teknik hata olarak
değerlendirilip Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanının oradan
söz alarak redaksiyon yetkisiyle bunu talep etmesi ve bu talebe dayalı
olarak düzeltilmesi mümkün değildir, İç Tüzükümüz buna izin
vermiyor.
İkinci olarak şunu söyleyeceğim: Bu tip
talepler, benim bildiğim Parlamento geleneğinde, siyasi parti
gruplarına gelinir, anlatılır, bir uzlaşma zemini
aranır, ondan sonra gündeme getirilir. Yani, bu Parlamento teamülü de bir
kenara atıldı. Çoğunluk iradesi nasıl olsa iktidar partisi
olarak bizim arkamızda, biz çoğunluk gücümüzle bunu yaparız
anlayışının bir tezahürüdür Plan ve Bütçe Komisyonu
Başkanının konuşması. Bunu doğru bulmuyorum.
İç Tüzüke göre bunun yapılması mümkün değildir.
BAŞKAN Evet, 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati:15.03
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.05
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Bayram
ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 138inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
478 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Vural.
2.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı Karaman Milletvekili Lütfi Elvanın 478 sıra sayılı Kanun Teklifinin 9uncu maddesiyle ilgili redaksiyon talebine ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, biraz
önceki redaksiyon talebi doğru bir talep çünkü altmış gün içinde
atanma doksan güne çıkarıldığına göre, sonraki
altmış günlük sürenin bitimi nasıl olacak,
kısıtlayacak bir hâl oluyor? O zaman, genişletici olanı
uygulamak lazım,
doksan günlük sürenin bitiminden itibaren iki ay
içerisinde bildirilir hususu olması lazım. Redaksiyonla olacak bir
husustur yani bu.
BAŞKAN Evet, bu konunun görüşülmesi için ben
ara verdim, davet ettim ancak Sayın Komisyon Başkanı redaksiyon
talebini geri çekeceğini söyledi.
İsterseniz tekrar ara verelim, arkada toplantı
yapalım.
OKTAY VURAL (İzmir) Çekiyorsa mesele yok.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, redaksiyon talebi geri çekildi, devam edelim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Efendim, bakın, düzeltme ihtiyacı olabilir. Düzeltme
ihtiyacını tekriri müzakere ile gerçekleştirebiliriz.
Düzeltmeyelim demiyorum, düzeltelim ama yöntemi odur.
ENGİN ALTAY (Sinop) 89a göre işlem
yapalım Başkanım, bu zor bir şey değil ki.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Aynen devam edelim
Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Yani
hemen tekriri müzakere yapılır, herhangi bir görüşme
yapmayız, süratle sonuçlandırırız.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Gerek yok
Sayın Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, tabii,
böyle bir konuda redaksiyon talebi olduktan sonra bütün grupları
çağırdınız ama bu konuda herhangi bir ortam
oluşturmadan kararınızı veriyorsunuz. O zaman, AKP ile CHP beraber,
birlikte ne yapıyorsa yapsın.
BAŞKAN Sayın Vural, Komisyon
Başkanı redaksiyon talebini geri çekeceğini söyledi, ben
değilim kararı veren.
OKTAY VURAL (İzmir) Yine bizim olmamız
gerekirdi çağrıldığımıza göre.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ya, kararı veren sensin
işte! Başkan olarak sensin!
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkan, bu redaksiyon talebiyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisinin
bir itirazı ortaya çıkınca geri çekildi. Yoksa başka bir
nedenden dolayı değil. Yoksa ben de
BAŞKAN O zaman birleşime ara veriyorum,
buyurun
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Hayır
Çekildi
Sayın Başkan, mutabakat sağlanmayınca bu olmaz.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Geri çekmiş
zaten, neyin tartışması yapılıyor?
BAŞKAN Evet, Komisyon redaksiyon talebini geri
çekmiştir.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu ve Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ile 100 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (2/1613, 1/778) (S. Sayısı: 478) (Devam)
BAŞKAN İç Tüzükün 86ncı maddesine göre
görüşlerini lehte belirtmek üzere söz isteyen Cengiz Yavilioğlu,
Erzurum Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 478 sıra
sayılı Kanun Teklifinde oyumun rengini belli etmek üzere söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, birçok kanun maddesi vardı, toplumun
farklı kesimlerini ilgilendiren maddeler vardı. Muhtarlardan harp
malullerine, yaklaşık 100 bin personelin kadroya
alınmasına, köy muhtarlarına, köy korucularına,
memuriyetten çıkarılanlarla, Dışişleri Bakanlığı
personeliyle alakalı olmak üzere toplumun birçok kesimine yönelik kanun
maddeleri çıkarıldı ve bunlar çıkarılırken tabii,
tartışmalı bir ortamda bu kanun maddeleri görüşüldü. Hem
dışarıda hem de içeride tartışmalar oldu. Dışarıdan
içeriye taşınan tartışmalardan birisi de Mısır
meselesiydi, Mısırda yapılan darbeydi. Bu, burada çok fazla
konuşulmadı. Ben sözümün kalan kısmında Mısır
meselesiyle ilgili konuşmak istiyorum.
Mısır meselesi Türkiyede kurumsal olarak iyi
bir şekilde tartışıldı ve kanaatler, Mısır
darbesini, askerî darbesini olumsuz görecek şekilde kurumsal görüşler
belirtildi. Sivil toplum kuruluşlarının darbeyle ilgili
görüşleri oldukça önemliydi. Çünkü, Türkiyede darbeyle ilgili
geçmiş, Türk toplumuna, bu topluma meseleleri daha demokratik bir ortamda
tartışma imkânı vermemişti. Bu nedenle, bizim,
Mısır darbesine yönelik olan kanaatimiz olumsuz oldu. Fakat, Amerika
ve Avrupa Birliği de dâhil olmak üzere, uluslararası örgütler bu
konudaki kanaatlerini, maalesef, çok belirgin bir şekilde belirtmediler.
Mesela, Amerika sözcüsü Mursinin görevden alınmasının darbe
olup olmadığına karar vermek zaman alacak. dedi. Yine aynı
şekilde, Avrupa Birliği sözcüsü, bununla ilgili, darbeyle ilgili
kararlarını net bir şekilde vermediklerini, veremeyeceklerini
belirttiler çünkü ilişki kurmaya devam etme gibi bir
zorunluluklarının olduğunu söylediler. Fakat, dünya, Avrupa
Birliği ve Amerikanın bu tutumlarını acı ve esefle
izledi. İlginçtir, hem uluslararası örgütler hem de Amerika ve Avrupa
tarafsız kaldıklarını söylediler fakat öldürülen ve
öldürenleri aynı kefeye koymak ve zalime zalim dememek ayrıca bir
zulümdür. Batı, bu darbede, geçmişte olduğundan daha fazla bir
şekilde, açık olarak yakalandı. Bütün hak ve özgürlükleri bir
dinle, bir coğrafyayla veya bir medeniyet ile sınırlamak mümkün
olabilir mi? Özgür olmayı hak etmenin ölçüsü nedir?
Şunu söylemek istiyorum değerli
arkadaşlar: Mısıra zulmedenler bilsinler ki adalet sizi de
perçeminizden yakalayacaktır. Umarım, size hesap soracaklar adil
olurlar. Diğer taraftan, bu operasyon tabii ki sadece Mısır için
yapılmıyor, dünyanın birçok yerinde, birçok operasyon
gerçekleştiriliyor. Avrupa Birliği ve Amerika arasında serbest
ticaret anlaşması yapılıp bu ülkeler arasında ticaret
genişletilirken Avrupa Birliği dışında,
gelişmekte olan topraklarda maalesef birtakım düzensizlikler, krizler
yaşanıyor.
ERKAN AKÇAY (Manisa) BOP eş
başkanlığının sonucu bu!
CENGİZ YAVİLİOĞLU (Devamla) - Tekrar
edeyim ki dünyadaki ekonomik ve toplumsal gelişmelere
bakıldığında, gelecek, gelişmekte olan ülkelere daha
yakın çünkü bu ülkeler daha büyük oranda büyüyorlar. Bu ülkelere
barış, o ülkelerden hiç şüphesiz daha yakın olacak.
İstemeseler de Mısır halkı özgürleşecek ve
Mısırda yeşerecek özgürlük, bütün bir Arap coğrafyası
ve bütün bir dünyanın tamamına yayılacak.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bırak Mısırı
Irak, Suriye yerle bir oldu, sen özgürleşmekten bahsediyorsun.
CENGİZ YAVİLİOĞLU (Devamla) - Ey
Mısırlı kardeşlerim, bizler, adalet, irfan ve vicdan
medeniyetinin beşiğinde olan toplumlar olarak sizin
arkanızdayız.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Erzurumdan bahset, torbadan
bahset!
CENGİZ YAVİLİOĞLU
(Devamla) - Bütün insanlığa direnişinizin rahmet
olacağını düşünüyoruz. Bizler sizleri amasız,
fakatsız ve gerekçesiz olarak darbecilere karşı destekliyoruz.
Çünkü, biliyoruz ki seçme ve seçilme hakkının kullanımı,
bir toplumun en temel ve en kutsal haklarından birisidir. Toplumların
seçtiklerine saygısızlık ile o topluma kurşun sıkma
arasında hiçbir fark yoktur, bu bir cinayettir. Cinayetin canisi olmak
kadar, azmettiricisi, şakşakçısı ve seyircisi olmak da
olmamak da o kadar önemlidir.
S NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Ortadoğu Projesini mi
anlatıyor ne!
CENGİZ YAVİLİOĞLU (Devamla) - Oyumun
renginin olumlu olduğunu belirtir, hepinize saygılar sunarım.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Yine, oyunun rengini belirtmek için aleyhte söz isteyen
Mehmet Şandır, Mersin Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
olarak yüce heyetinizi saygıyla selamlıyoruz.
AKP grup yönetiminin bir günde
tamamlanacağını öngördüğü yasayı on birinci günün
sonunda tamamlamış bulunmaktayız. Tabii, 46 madde olarak gelen
yasa yaklaşık 180 madde olarak çıktı. Bu da gösteriyor ki
ÜNAL KACIR (İstanbul) Sayın Başkan, biz
bir günde tamamlanacak dedik, o da bugün.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sen konuşmasını
bilmiyorsun, hep laf atıyorsun. Laf atmaktan başka bir şey
bilmiyorsun. Çık da konuş şuralarda, bir dinleyelim seni!
MEHMET ŞANDIR (Devamla) -
konuşmaktan zarar
gelmiyor, konuşarak, bir çok konuyu da katarak bu yasayı toplumun bir
çok kesiminin sorununu çözer hâle getirdik. Buna muhalefet partilerinin
katkısını inanıyorum ki AKP grubu da teslim edecektir,
meseleyi doğru anlatacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak
yasanın hayırlı olmasını diliyoruz.
Bir çok güzel şey yapıldı ama on
yıllık, on bir yıllık bir iktidarın taahhütlerini bu
kadar geciktirmiş olmasını milletimizin takdirine sunuyorum.
NURETTİN CANİKLİ (Giresin) Bu son halka.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Ancak, bir hadise var.
Bakın, bizim kültürümüzde Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar.
derler. Aslında, bu, toplumun hakkı olan, toplumun sizin
taahhütlerinizle beklentisi olan konularda yaptığınız
düzeltmeler bir anlamda bir seçim rüşveti gibi algılanacak ama toplumun bir kesimi de yine hakkı
olan, yine beklentisi olan sorunların çözülememiş olmasının
hesabını size soracaktır. Çünkü, bu yasada toplumun birçok
kesiminin sorunlarını bir ölçüde çözdünüz, analarının ak
sütü kadar helal olan beklentilerini birlikte karşıladık ama
birçoğunu da karşılamadınız. Yani aynı işi
yapan, bir yerde Kuran kursu öğretmeni olan
Hemen yanındaki camide
vekil imam olanın hakkını vermediniz ama Kuran kursu
öğreticisininkini verdiniz. Ona teşekkür ederiz, onun
hesabını da siz kendiniz vereceksiniz. Milliyetçi Hareket Partisi
olarak, muhalefet partileri olarak bunu ısrarla belirtmemize rağmen,
Geliniz, bu bir atıfet değil, bu bir haktır ve adaletli olmak
gibi bir sorumluluğunuz var, bunları da veriniz. dememize
rağmen inat ettiniz, vermediniz. Takdir milletimizindir.
Değerli arkadaşlar, bu yasada
önemli düzenlemeler oldu ama bazı yanlışlıklar da oldu.
Bunları da burada ifade etmeden geçemeyiz.
Bakın, bu mera, yaylak ve
kışlakların yapılaşmaya açılması çok
yanlış olmuştur. Değerli arkadaşlar, meralar,
birçoğunuzun bildiği gibi, özellikle hayvancılık
açısından o kadar değerli varlıklar ki kaybedildiği
takdirde yerine konulması mümkün değil. Ama, burayı
yapılaşmaya açarsanız, hatta bu konuda Bakanlığa
satış yetkisi de verirseniz yanlış yaparsınız,
yanlış yaptınız.
Bir başka şey: Bu usulsüz ve
sahte belgeler nedeniyle verilmeyen desteklemelerin ödenmesini yani, hukuku
tersten dolaşarak- sağladınız.
Kamulaştırma Kanununda
yaptığınız değişiklik Anayasaya aykırıdır,
mülkiyet hukukuna aykırıdır, hak arama hukukuna
aykırıdır. Hukuk yapıyorsunuz, hukuka aykırı
davranıyorsunuz.
Bir başka şey:
Sayıştay denetiminden kaçırdınız, yüzde 50 payı
olan, kamunun payı olan şirketleri.
Ayrıca, bu mimar mühendis
odalarının işlevsizleştirilmesi kabul edilecek bir şey
değil. Gelişmiş demokrasilerde güçlü bir sivil topluma ihtiyaç
var. Sivil toplumun siyaset yapmasından korkmak güçlü iktidarlara
yakışmaz. Dolayısıyla, burada getirdiğiniz bir
düzenleme ile mimar mühendis odalarına yaptığınız
hadiseyi size milletimiz pahalıya mal edecektir.
Bir
başka şey: Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği hususlarda
düzenleme yapmadan, buradan yeniden kanun çıkartarak, mahkeme
kararını kanun çıkartarak ortadan kaldırdınız.
Bunlar da doğru olmamıştır değerli arkadaşlar.
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak biz, birçok önerge verdik, birçok talepte bulunduk,
arkadaşlarımız anlattılar ve bu verdiğimiz önergelerle
bu kanunun adaletsizliğini ortadan kaldırmak için gayret gösterdik
ama maalesef, kulaklarınızı tıkadınız, Bu
kadar. dediniz ve bütün ısrarımıza rağmen birçok konuda
yapılması gerekenleri yapmadınız.
Eşit
işe eşit ücret. diyorsunuz ama 4/Cli sorununu çözmediniz,
taşeron işçilerin sorunlarını çözmediniz, çiftçi, esnaf,
tüccar ve sanayicilerin birikmiş vergilerini erteleyin dedik,
ertelemediniz. Yani, bu konuda birçok sorun
Bu kanun sorun çözdü ama
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
ŞANDIR (Devamla)
daha fazlasını çözmeden kapatınız.
İnşallah,
hayırlı olsun diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkanım, bir konuyu -tutanaklara
girmesi için- Komisyonun dikkatine sunmak istiyorum.
Şimdi,
biliyorsunuz, sözleşmeli personeli, 4/Blileri bir önergeyle kadroya
aldık, sözleşmeli personel ve vekil imam uygulamasını bir
bakıma ortadan kaldırmak amacıyla. Ama, 51inci maddede bu sefer
de Yazma Eserler Kurumundaki sözleşmelilerin oranını yüzde 10dan
yüzde 30a çıkarttık. Bu da son derece anlamsız. Bir taraftan
memur kadrosuna geçiriyorsunuz, diğer taraftan sözleşmeli personel
sayısını artırıyorsunuz. Bu bir çelişki.
Dolayısıyla, sözleşmeli personel uygulaması aynen devam
edecek gibi gözüküyor.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Teklifin
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Oylama
için iki dakika süre veriyorum.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı |
: |
293 |
|
Kabul |
: |
285 |
|
Ret |
: |
4 |
|
Çekimser |
|
4 |
Kâtip Üye Kâtip Üye
Muharrem Işık Bayram Özçelik
Erzincan Burdur
Böylece,
teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Sayın Başkan, ret sayısı
yanlış anlaşıldı.
MEHMET
GÜNAL (Antalya) Sen mi saydın!
BAŞKAN
Çok şükür, torbayı da kapattık yani.
Şimdi,
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sayın Fatma Şahin
teşekkür konuşması yapacaklardır.
Buyurun
Sayın Bakanım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; torba kanun çerçevesinde,
bugün, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına bağlı
şehit yakınları, gaziler ve terörle mücadeleden dolayı
mağdur olan sivil vatandaşlarımızla ilgili yapılan
kanun maddelerinin kabulü üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, sosyal
devlet olmak, sosyal adaleti sağlamak, sosyal barışı
sağlamak bir ülkenin medeniyet çizgisiyle direkt alakalıdır.
Ekonomik kalkınmayla beraber, insani gelişmişlik kriterlerini
beraber götürmek, yoksulun, yetimin, yaşlının, yoksunun
yanında olmak, devletin şefkat elini onların onurluca yaşam
mücadelelerinde hissettirmek hem bu Parlamentonun hem Hükûmetin hem devletin en
temel görevidir.
İki yıl önce, Bakanlığımız
yeniden yapılandırılıp şehit yakınları ve
gazilerle ilgili bölüm bize bağlanınca, biz, altı ay gibi çok
önemli bir mutfak çalışması yaptık. Mevzuatları
taradık, bütün muhataplarla bir araya geldik, hem hukuki düzenlemelerde
hem uygulamalarda yapılan eksikliklerin raporlamasını
yaptık ve Sayın Başbakanımıza ilettik. Sayın
Başbakanımızın Şehitlerimiz, gazilerimiz, şehit
yakınları ve onların çocukları onların bize
emanetidir, başımızın tacıdır. Şehit
yakınları, aileleri, çocukları bizim
çocuklarımızdır. Gereği neyse en güçlü bir şekilde
yapılsın. talimatı üzerine, bir yıl içerisinde bu iki
önemli yasayı huzurlarınıza getirdik. Geçen yıl bu
zamanlarda da yine, paketin ilk bölümünü çıkarmayı
başardık.
Öncelikle şunu belirtmek istiyorum ki: Çok insani ve
çok vicdani olan bir alanda, bir Bakanlık bünyesinde
çalışıyoruz ve Parlamentomuzun da bu konudaki hassasiyetiyle,
Sayın Başbakanımızın, Meclis
Başkanımızın, Meclis Başkan Vekilimizin, Plan ve Bütçe
Komisyonu Başkanımızın ve değerli üyelerinin ve bütün
genel başkanların, bütün grup başkan vekillerinin ve geceyi
gündüz yapan değerli milletvekillerimizin çok büyük bir gayretiyle bugün
bunu başarmış olduk.
Eğer müsaade ederseniz, kaç kişinin
yaşamına dokunduk, Oya Hanım bunu birebir kendi
yaşıyor ama Oya Hanım gibi kaç kişinin yaşamına
dokunduğumuzu huzurlarınızda belirtmek istiyorum: 33.674
kardeşimizin aylığında 200 TL ile 400 TL arasında
artış sağladık. 3.744 kardeşimizin anne ve
babası, muhtaçlık şartı
kaldırıldığı için maaş imkânına
kavuşmuştur. Terör mağduru 2.600 vatandaşımıza
sosyal güvencesine bakılmaksızın maaş
bağlanacaktır. 8.656 vatandaşımıza daha faizsiz konut
kredisi imkânı sağlanmıştır. Yaklaşık 10
milyon -buna özellikle Parlamentonun dikkatini çekmek istiyorum- engellinin,
yaşlının, şehit yakını ve gazimizin ücretsiz
seyahat hakkından yararlanması getirilmiştir. Ek ödeme ve
eğitim yardımı alamayan 5.697 kardeşimize bu imkân
sağlanmıştır ve istihdam onların en temel
beklentisiydi. Bu yaptığımız düzenlemeyle de 18 bin olan istihdam
hakkına bugün 35 bin ilave yapmış ve 53 bine
çıkarmış durumdayız.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, mübarek
ramazan ayındayız. Rahmet ayı, mağfiret ayı, sevgi,
kardeşlik, barış ayındayız ve ben inanıyorum ki
bugün, bu kabul oylarımızla çıkardığımız
kanunla, şehitlerimizin şefaatini ve onların
çocuklarının da -hem bu Parlamentoda ve burada olan bütün
milletvekillerimiz de- dualarını almış bulunuyoruz. Buna
inancım tamdır.
Hepinizden Allah razı olsun diyorum, hepinizi
sevgiyle saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
5inci sırada yer alan, Sözleşmeli Erbaş
ve Er Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Cumhuriyet Halk Partisi
Grup Başkanvekili Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin Türk Silahlı
Kuvvetleri İç Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi ile Millî Savunma Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
5.- Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Yalova Milletvekili Muharrem İncenin; Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile Milli Savunma Komisyonu Raporu (1/795, 2/64) (S. Sayısı: 479)(X)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon Raporu 479 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince, bu tasarı İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
temel kanun olarak görüşülecektir.
Bu nedenle, tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde
görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı
oylanacaktır.
Tasarının tümü üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz isteyen Edip Semih Yalçın, Gaziantep
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA EDİP SEMİH YALÇIN (Gaziantep)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sözleşmeli
Erbaş ve Er Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında MHP Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan,
Sayın Başkan
MEHMET GÜNAL (Antalya) Böyle bir Meclis hâli olabilir
mi Sayın Başkan?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Genel Kurulda
uğultu var, lütfen...
EDİP SEMİH YALÇIN (Devamla) Değerli
milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz bu yasa tasarısında,
üzerinde hassasiyetle durulması ve tartışılması
gereken hususlar mevcuttur. Söz konusu olan, Türk Silahlı Kuvvetlerinin
İç Hizmet Kanunuyla belirlenen görevleridir. Bu kanunda öngörülen
değişiklikler ordunun görev alanlarıyla ilgili öteki yasalarda
da değişikliğe gidilerek tamamlanmak istenmektedir. Ancak burada
grubum adına bu genel değerlendirmeyi yaparken bu
değerlendirmenin 2nci ve 35inci maddelerden hareketle
yapılmasında fayda mülahaza ediyorum.
Bildiğiniz gibi, 2nci maddede askerlik tarifi
değiştirilmektedir. Çok yavan, ne olduğu anlaşılmayan
bir tarif, sadece ve sadece bir harp sanatı olarak mütalaa edilmektedir.
35inci maddede ise ülkemizin iç ve dış tehdit şekliyle
algıladığı husus, iç tehdit çıkarılmak
suretiyle sadece yurt dışından gelebilecek tehlikeler
karşısında Türk Silahlı Kuvvetlerinin
kullanılması öngörülmektedir. Türk Silahlı Kuvvetleri İç
Hizmet Kanununun 2nci maddesinde askerliğin biraz evvel ifade
ettiğim şekliyle tarifinin yapılması, bu tariften Türk
vatanını, istiklal ve cumhuriyetini korumak ibaresinin
çıkarılması bizce mahzurludur. Bu ibare
çıkarıldığında askerlik sadece bir harp sanatı
olarak değerlendirilmiş olur ki bu fevkalade yanlış bir
tariftir. Türk devlet geleneğinde askerliği sadece bir sanat olarak
tanımlamak imkânsızdır değerli arkadaşlar.
35inci madde ise Türk Silahlı Kuvvetlerinin
vazifesini tarif etmektedir. Burada da yine Türk yurdunu ve Anayasa ile tayin
edilmiş olan Türkiye Cumhuriyetini kollamak ve korumak ibaresi
çıkartılmaktadır. İç tehdit görmezden gelinerek bunun
yerine yurt dışından gelecek tehdit ve tehlikelere
karşı Türk vatanını savunmak tabiri konmaktadır.
Görülmektedir ki AKP, 2nci ve 35inci maddeleri budayarak sözüm ona, darbeye
hukuki zemin olabilecek mazeretlerin de ortadan kalktığı
algısını yerleştirmeye çalışmaktadır. Bu
çaba samimi değildir, bizce maksatlıdır, asıl hedef de
başkadır.
Değerli milletvekilleri, Türk siyasi tarihinde
askerî cuntalar bazen darbelerle, bazen de muhtıralarla siyasete müdahale
etmiştir. Geçmişte vuku bulan bu müdahalelerin hakiki sebebi
vatanı veya rejimi kurtarma niyeti değil, planlayıcı
aktörlerin siyasi görüşleri doğrultusunda hükûmet ve yönetim
değişikliğine gitmektir yani darbeler daima ideolojik temelli
olmuştur. Müdahalelerin hepsi de meşru yönetimleri ve seçimle iş
başına gelmiş iktidarları hedef almıştır.
Üstelik, cunta heveslileri, devletin ve sistemin silahlı ya da
silahsız gayrimeşru güçler veya düşman tarafından ele
geçirilmesi söz konusu olmadığı hâlde devreye girmişlerdir.
Siyasi krizler ve sosyal olayların Türkiye'nin geleceğini tehdit
edecek şekilde tırmandığı dönemlerde bile
sorunların meşru iktidarlar tarafından çözülmesi demokrasinin
gereği iken buna fırsat verilmemiştir; aksine,
bunalımı körükleyen ve askerî müdahale beklentisini artıracak
tertip ve tahriklere zemin hazırlanmış,
üniformalıların baskıları demokratik sistemi işlemez
hâle getirmiştir. Askerler harekete geçerken yönetim zaaflarının
doğurduğu siyasi boşlukları doldurmuşlar, orduya
siyasi parti gömleği giydiren bir pozisyon almışlardır.
Bunun içindir ki askerlerin sivil yönetimlerin önüne geçmesinde en büyük pay,
millî iradeyi temsilde yetersiz kalan, farklı sesleri kucaklamayarak
kontrolü kaybeden iktidarlarındır. Ancak, parlamenter sistemin
kapısına silah zoruyla kilit vurulması, millet iradesinin cebren
tahakküm altına alınması ülkemize bugüne kadar hiçbir şey
kazandırmamıştır. Müdahaleler yüzünden yaşanan
inkıtalar demokrasimizin gelişmesine sekte vurmakla
kalmamış, kalkınma hamlelerini de yavaşlatmış,
hatta geriye götürmüştür. Velhasıl, darbe yönetimlerinin sosyal,
siyasal ve ekonomik faturası bu ülkeye bir hayli ağır
olmuştur. Bununla birlikte, köprülerin altından çok sular
akmış, toplum ve kurumlar geçmişin tecrübelerinden ders
almayı bilmiştir. Tam anlamıyla kurumsallaşmamış
demokrasisine rağmen, Türkiye, ara rejim heveslerin beslendiği ve
kendine hareket alanı bulduğu bir ülke olmaktan
çıkmıştır.
Diğer taraftan, 35inci maddenin
varlığı darbeci komutanların yargılanmasına engel
teşkil etmemiştir. 12 Eylül darbesinin yargılanması için
hazırlanan iddianamede, 35inci maddenin darbeye meşruiyet
kazandırmayacağı ve hiçbir kanun maddesinin Anayasanın
üzerinde olamayacağı vurgulanmıştır. Devlet düzeninin
temel kurumlarından biri olan Parlamentoyu, bütün hak ve özgürlükleri
ortadan kaldırmak için 35inci maddeyi gerekçe göstermenin hukuka
aykırılığa kılıf bulma gayreti olduğu
bilinmelidir. 35inci maddeyi gerekçe göstererek askerî müdahalede
bulunduklarını söyleyen 12 Eylül darbecileri
yargılanabildiğine göre yaptıkları darbenin yasal
dayanağı ve geçerliliği yok demektir. Aksi takdirde darbecilerin
yasa hükmünü yerine getirmedikleri için yargılanmamaları gerekirdi.
Değerli arkadaşlar, her darbe
gayrimeşrudur ve yasal dayanaktan yoksundur. O hâlde 35inci madde de
darbeye mesnet olamaz.
Değerli milletvekilleri, kanunla darbe
yapılır mı? Kanunla darbe yapılamayacağı gibi,
kanunla darbe de önlenemez. Zaten darbeyi kafasına koyanların hukuka
riayet etme gibi kaygıları da yoktur. Darbecilerin herhangi bir kanun
maddesine sığınarak davranışlarına meşruiyet
kılıfı geçirme niyetleri esasında siyasi
kurnazlıktır. O bakımdan, hukuk sistemiyle oynayarak, özel
yetkili mahkemeler kurarak, darbeci izi sürerek ara rejim
meraklılarının tamamen caydırılması gerçekten
mümkün değildir.
Darbe, bizzat adından
anlaşılacağı üzere, gayriahlaki ve gayrimeşru bir fiil
olup hukuksuzluğun ve kural tanımazlığın ta
kendisidir. Geçmişte askerî müdahalelerin hepsindeki temel mantık durumdan
vazife çıkarmak üzerine bina edilmiştir. Ayrıca, 12 Eylül
darbesini yapan cuntadan başka da 35inci maddeyi resmen gerekçe gösteren
olmamıştır. Bu tasarının gerekçesinde de yer
aldığı gibi, önceki müdahalelerle ilgili değerlendirmelerde
zımni atıf vardır. 12 Eylül dışındaki askerî
müdahale ve muhtıralarda 35inci maddeye dayanıldığı
doğrudan ilan edilmemiştir.
O hâlde, esas olan, sivil otoritenin, siyaset kurumunun
buna mahal vermemesidir. Askerî müdahaleleri önlemenin ve cunta heveslilerinin
cüretini kırmanın yolu orduyu devre dışı bırakmak
değil, sivil otoriteyi güçlendirecek mekanizmaları kurmaktır.
Daha da önemli olan, siyasi ve demokratik kültürün
yaygınlaştırılması ve
kurumsallaştırılmasıdır.
Yeni tasarı yasalaşırsa şayet, Türk
Silahlı Kuvvetleri sadece dış tehdit karşısında
devletin güvenliğini sağlamakla mükellef olacağından iç
güvenlik olaylarına, esasında, müdahale edemeyecektir.
İktidarın orduyu kışlaya hapsetme çabası, devleti ve
sistemi dönüştürmek, terör örgütünün taahhütlerini yerine getirebilmek
içindir.
AKP iktidarı, Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet
Kanununun 2nci ve 35inci maddelerinde ordunun Türk yurdunu, Türk istiklalini
ve cumhuriyeti kollama ve koruma içinde bilhassa Türk yurdu lafzına
kafayı takmıştır. Türk yurdu olmayınca ne Türk
istiklali ne de Türk cumhuriyeti kalacaktır. Acaba gerçekteki hedef bu
mudur? Türk varlığını tescil eden her ibare, dikkat
edilirse, yalnızca Anayasadan değil yasalardan da
çıkarılmaya çalışılmaktadır. Çünkü sözde
barış ve eylemsizlik sürecinin ikinci aşamasında terör
örgütünün isteği bu yöndedir. İktidar bunu mu gerçekleştirmeye
çalışmaktadır?
Hükûmet Parlamentoda harıl harıl
bölücübaşının taleplerini hayata geçirirken terör örgütünün
boş durmadığını da hep birlikte görüyoruz. Cizrede
özerk bir yapılanmanın provasına hep birlikte şahit olduk.
Yeni yasal değişiklik, bu tip provaların gerçekleşmesine ve
uygulamaya dönüşmesine maalesef zemin hazırlayacaktır.
Bu çevrelerde Türk adının geçtiği her
şeye beslenen düşmanlık, bazı dizilerin
yasaklanmasından atasözlerinin kullanılmamasına varıncaya
kadar fütursuzca dillendirilmektedir. Bu talepler, ayrışma sürecinin
meşum tohumlarının fidan vermeye
başladığını göstermektedir.
Ankara ve Diyarbakır'da sözde demokrasi ve
barış adı altında düzenlenen ayrılıkçı
konferansların sonuç bildirgelerinde açıklanan talepler de aynı
istikamettedir. Bu mahfillerin Türk egemenliğine açıkça tavır
koydukları, bunun bir iflah olmaz paranoya hâline geldiğini
göstermektedir.
Bu
gerçekler karşısında, terörle mücadelenin önemli bir unsuru ve caydırıcı gücü olan Türk Silahlı
Kuvvetlerinin kışlaya çekilmesi, en çok terör örgütünün işine
yarayacaktır. Tasarı, Hükûmetin darbeleri önleme gerekçesine
sığınarak, terör örgütüne teslimiyetini gizlemesinin bir
başka yoludur bizce. Anlaşılmaktadır ki Hükûmet, adım
adım Kandil'in taleplerini yerine getirmektedir. 2nci ve 35inci
maddelerde yapılan değişiklikle, terörle yurt içi mücadelede
Türk Silahlı Kuvvetlerinin eli kolu bağlanmış
olacaktır. Değişiklik, kurtarılmış bölgeler oluşturma
ve kendi güvenlik teşkilatını kurma hevesine düşen bölücü
örgütün işini kolaylaştıracak bir taviz olarak görülmelidir.
Oysa Türkiye, bölgesinde çoklu ve çok yönlü tehdit
altında bulunan bir ülke konumundadır. Türkiye'nin en önemli
sorunlarından biri olan ve uluslararası boyutu bulunan terör, hem iç
hem de dış güvenlik sorunudur. Türkiye üzerinde uzak emelleri bulunan
bazı ülkelerin de destek verdiği bölücü terör, Türkiye'nin hem
dış hem de iç güvenliğini tehdit ederken orduyu devre
dışı bırakmak bizce vahim bir hata olacaktır.
Türkiye'nin hayati güvenlik ihtiyaçları, darbeler, terörle mücadele
uygulamaları ve geçmişte yapılan hatalar dolayısıyla
bir takım çevrelerde ordu üzerinde oluşan antipatiye kurban edilemez.
Bu konuda
yani ordunun
kullanılması konusunda Avrupa Birliği normlarına uygunluk
gerekçesini öne sürmek de yanlış olur. Bazı Batı
ülkelerinde ordu aynı zamanda iç güvenlikte de kullanılmaktadır.
Almanya'da geçtiğimiz yıl ağustos ayında Federal Anayasa
Mahkemesi ordunun görev alanını genişleten bir karar
almıştır. Buna göre, Alman ordusu artık olağanüstü
durumlarda iç güvenliği sağlamak için de rahatlıkla devreye
girebilecektir. Avrupa Birliğinin lokomotif ülkelerinden birinde bu
kararın alınmasında, uluslararası terörizmin sadece
ülkelerin dış güvenliğini değil, aynı zamanda iç
güvenliğini de tehdit etme kapasitesi etken olmuştur. Batıda
silahlı kuvvetleri iç güvenlik dayanağı olarak gören bir
başka ülke de İspanyadır. En modern anayasa metinlerinden biri
kabul edilen İspanyol Anayasasına göre ordu iç güvenliğin temel
unsurlarındandır.
Şimdi, Hükûmete soruyoruz: Almanya bile ordusunu iç
güvenliğin sigortası görürken biz neden bir darbe paranoyası
yüzünden kendi güvenliğimizi tehlikeye sokuyoruz?
Saygıdeğer milletvekilleri,
anlaşılacağı üzere, Türkiye'nin bütünlüğüne
yönelmiş terör saldırılarına
sınırlarımızın dışında ordunun, içinde
de polisin karşı koymasına dönük bir ayrım son derece
mahzurlu ve sakattır. Eğer iç ve dış tehdit
algısını birbirinden ayrı düşünürseniz iç tehdit için
farklı, dış tehdit için farklı personel istihdam etmek
zorunda kalırsınız. Bu da bir yığın insanın
boşuna görevlendirilmesi demektir. Güvenlik alanında gerçekçi
politikalar üretmek yerine ideolojik ve profesyonellikten uzak
yaklaşımları tercih etmek millî çıkarlarımıza aykırıdır.
Türkiye gibi bölgesinde önemli sorunlarla karşı
karşıya bulunan, uluslararası terörün hedefinde bulunan bir
ülkede ordunun iç güvenlikte olmadığı bir siyasal düzende her
yol, bölünmeye ve ayrışmaya çıkmaktadır. Türkiye ulus
devlet sürecini tamamlamadığı, etnik farklılıklar ve
değişik inançlar ayrılıkçı unsurlar tarafından
kaşınmaya müsait sorunlarımız olarak kalmaya devam
ettiği sürece, ordunun saf dışı kalabileceği iç
güvenlik yapılanması bizce ülkeyi felakete götürecektir.
Diğer taraftan, İl İdaresi Kanununda
yapılan bu değişikliğe göre, il sınırları
içerisinde güvenliği temin için vali tarafından Türk Silahlı
Kuvvetlerinin göreve çağırılması mümkün olmayacaktır
32nci maddeye yapılan eklemeyle. Çünkü, tasarı, mevcut şekliyle
İl İdaresi Kanunu hükümlerini de ortadan kaldırmaktadır.
Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu'nun
35inci maddesindeki tanım ortadan kalkıp yerini yeni düzenleme
aldığında ise valinin askerî birliğin komutanı ile
yapacağı herhangi bir protokolün de, askerî birliğin komutanının
komuta yetkisinin de yasal dayanağı olmayacaktır.
Askerî Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanunu'nda
terörle mücadele kapsamında yürütülen operasyonların yasal
dayanağı, değerli arkadaşlar, yine olmayacaktır.
Yetkilerin devredildiği Bakanlar Kurulu tarafından alınacak
kararlar da durumu kurtarmaya maalesef yetmeyecektir. Hükûmetin terörle içeride
mücadele ederken yapılan operasyonlarda orduyu devreye sokması bu
alınan yeni tedbirlerle mümkün görülmemektedir.
Terörle mücadele ve iç güvenlik konularında çok sert
tedbirlere başvurmak ve sivil halka sert davranmakla suçlanan ordu
etkisizleştirilirken, son gelişmelere ve son günlerdeki uygulamalara
baktığımızda, polisimize ise alabildiğine geniş
imkân ve yetkiler tanınmaktadır. Özellikle Sayın Başbakanın
Polisimiz destan yazmıştır, büyük mücadele vermiştir.
gibi cümlelerle Türk polisi ile halkı karşı karşıya
getiren, biri dost, diğeri düşmanmış gibi gösteren bu
yaklaşımı, son günlerdeki gelişmeler içerisinde en dikkat
çekici olanıdır. Âdeta kendi vatandaşlarını
başı ezilecek düşman konumunda görmeye başladığı
bir dönemi yaşıyoruz hep birlikte. Sayın Başbakan öteden
beri heveslisi olduğu bu anlayışa halkın tepkilerini kolluk
kuvvetleriyle bastırarak ulaşmak istemektedir. Hükûmet, polis sayısını
askerle eşitleyerek kendisini korumaya alırken devleti korumasız
mı bırakmaktadır?
Değerli arkadaşlar, bunun adı ileri
demokrasi olamaz. Hükûmet, geçmişteki hatalardan dolayı orduyu
zapturapt altına alayım derken yeni bir üniformalı, apoletli ve
eli sopalı rejim ihdas etmemelidir. Ordu da, polis de göz bebeğimiz
ve varlık sigortamızdır. Lakin ara rejimlerden en çok gadre
uğramış bir siyasi parti olarak asker de olsa, sivil de olsa
demokrasiye üniforma giydirilmesini kabul edemeyiz. Milliyetçi Hareket Partisi,
Türkiye'nin bütünlüğü açısından her ikisi de kendi yerlerinde
ağır birer taş olan ordumuzun ve polisimizin
fonksiyonlarını çoğulcu demokrasinin çağdaş ölçüleri
içerisinde icra etmesini beklemektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EDİP SEMİH YALÇIN (Devamla) - Bütün bu
gerekçelerle Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak Türk Silahlı
Kuvvetlerinin görevlerinde ve askerliğin tanımında
değişiklik öngören maddelerine karşıyız.
Hepinizi saygıyla selamlıyor ve teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz isteyen Mustafa Moroğlu, İzmir Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA MOROĞLU (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 479
sıra sayılı sözleşmeli er ve erbaşlar hakkındaki
bazı düzenlemeler hakkında, GATAda yapılması gereken
bazı düzenlemeler hakkında, Türk Silahlı Kuvvetleri İç
Hizmet Kanununa ilişkin bazı düzenlemeler ve il idaresinin bazı
kanunlarındaki değişikliklerle ilgili tasarı
görüşmelerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu yasa görüşmelerinde, temel kanun olarak
görüştüğümüz bu tasarıda en çok tartışılacak
konu, elbette Türk Silahlı Kuvvetlerinin İç Hizmet Kanunundaki
değişiklikle ilgili; darbelerin nasıl önleneceği, darbeye
karşı nasıl tutum takınılacağı konusundaki
tartışmalar. Bu konudaki görüşlerimize geçmeden önce, bu
tasarının niye şimdi getirildiğine ilişkin birkaç söz
söylemek istiyorum. Yani, 2010 yılında Türk Silahlı Kuvvetleri
İç Hizmet Kanunundaki değişiklik için Cumhuriyet Halk Partisi
tarafından bir önerge getirilmiş, dikkate alınmamış;
2011 yılında bir önerge getirilmiş yine dikkate
alınmamış. Tam da Meclisin kapanmasının son
günlerinde, hatta kapanma vaktinin geldiği günlerde, özellikle de birçok yasa
tasarısı peş peşe getirilerek -burada eleştirildi,
ben, o konudaki görüşlerimi tekrar etmek istemiyorum- hızlı bir
kanun fabrikası gibi çalışan Meclisin iradesini bakanlara,
Bakanlar Kuruluna ve direkt olarak onun vasıtasıyla Başbakana
ipotek eden bir anlayışla çıkarılan kanunlar konusunda
görüşler, eleştiriler yapıldı.
Ama, bunun getirilme nedenlerinden birisinin de
dünyanın ve Türkiyenin son günlerde dikkatle izlediği ve
tartıştığı Gezi direnişleriyle ilgili olduğu
düşüncesindeyim. Çünkü, Gezi direnişleriyle Türkiyenin dört bir
yanında ortaya çıkan gençlik hareketi ve karşı
çıkış, özgürlük talepleri bugüne kadar ne bizlerin ne de
iktidarın karşılaştığı türden bir kalkıştı;
bunun ideolojisi farklıydı, bileşenleri farklıydı.
Hepimiz buna karşı nasıl tavır
takınacağımızı elbette gözden geçirmek ve
değerlendirmek durumundaydık. Birçoğumuz, birçok sivil toplum
örgütü, demokratik kitle örgütleriyle birlikte biz de Cumhuriyet Halk Partili
milletvekilleri olarak, birey olarak bu özgürlük taleplerine destek verdik,
onların yanında olduk; onların uğradığı
zulüm, baskı ve şiddete karşı da onları yasalar
çerçevesinde nasıl koruyacağımıza ilişkin
düşünceler geliştirmeye, tedbirler almaya başladık. Ama
iktidar da bir taraftan bu kalkışmanın nasıl
engelleneceğine ilişkin düşünmeye başladı ve bence bu
kanun tasarısını getirme nedenlerinden birisi buydu.
Bir diğeri de, özellikle Türk Silahlı
Kuvvetlerinin İç Hizmet Kanunundaki değişikliğe
ilişkin getirdikleri konu da sizin barış süreci
dediğiniz, benim kalıcı bir barışın
sağlanamaması için oyalama süreci diye
adlandırdığım bir sürecin tıkanma noktasına
geldiğine ilişkin bir mesaj vermekti.
Bu iki meseleyi düşünerek bu konu hakkında, bu
tasarı hakkında düşüncelerimizi ifade etmek istiyorum. Çünkü,
niye Gezi direnişiyle ilgili olduğuna ilişkin 478 sıra
sayılı Tasarıda da olağanüstü hâle ilişkin bir yasa
değişikliği getirdiniz 10uncu maddede. Yani, durup dururken
öyle tedbirler almaya başladınız ki yarın bir gün gerçekten
bu kalkışın iktidara ve Başbakana yönelen, onun baskıcı, tehditkâr ve
insanları ayrıştıran, bölen yasalarına,
uygulamalarına karşı gelişen bu hareketi engellemek için
daha sıkı tedbirler almamız gerekirse onun hazırlığını
yapalım inancıyla getirildiğinin düşüncesindeyim.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin 35inci
maddesine ilişkin görüşlerimizi belirtmeden önce, şunu çok
açık bir biçimde ifade etmek zorundayız: Darbenin kanunu olmaz
sevgili arkadaşlar, darbe 35inci maddeye dayanılarak yapılmaz,
darbe 35inci maddeyi kaldırarak da engellenmez. 35inci maddedeki
değişikliği onaylıyoruz. Bunu onaylamamızın
nedeni de şu: Bugüne kadar tıpkı sizin birçok uygulamada
yaptığınız gibi; medyayı, televizyonu, devlet
kurumlarını, bürokrasiyi kullanarak yaptığınız
gibi; darbeciler sanki bu yasanın arkasına gizlenerek toplumda bir
aldatma, bir algı yaratmaya çalıştılar. Bu
algının silinmesi için tümden bu maddenin değiştirilmesi
gerektiğine inanıyoruz ve Komisyonda da buna ilişkin bazı
yanlış yayınlara gene, dezenformasyona rağmen biz olumlu
oyumuzu kullandık. Bu 35inci maddenin Komisyonda oybirliğiyle
değiştirilmesini sağladık. Bu konuda bu algıyı
değiştirmek için yaptığımızı anlatmak
istedim. Çünkü bu madde, her
zaman darbecilerin, hem 12 Mart hem de 12 Eylül darbecilerinin
sığındığı bir madde hâlinde değerlendirildi.
Bu algının yaratılmasına izin vermemeliydik, onun için bu
maddenin değiştirilmesine olumlu oy verdik.
Sevgili arkadaşlarım, ilk önce
burada hem genel başkanımız, hem de bugüne kadar Cumhuriyet Halk
Partisi adına konuşan bütün milletvekili arkadaşlarım açıkça
ifade ettiler, ben bu kürsüden bu vesileyle bir kez daha ifade ediyorum:
Darbelerin kanunu olmaz. Darbeler halka karşı, özgürlük taleplerinin
yükseldiği dönemlerde ve ekonomik krizin bu özgürlük talepleriyle
yürütülen mücadelelerle birlikte engellenemeyeceğinin,
atlatılamayacağının anlaşıldığı
dönemlerde yapılmıştır hep ve bu özgürlük talepleri sonunda
daha özgürlükçü, daha demokrat iktidarların gelmesini engellemek için
yapılmıştır. 1960 darbesi de böyledir, 12 Mart darbesi de
böyledir, 12 Eylül darbesi de böyledir. Ve her zaman biz Cumhuriyet Halk Partililer, bütün yurtseverler
darbelerin muhatabı olmuşuzdur, darbelerin mağduru değil, hiçbir
zaman darbelerin mağduru olmayı da kabul etmedik, etmiyoruz, biz
darbelerin muhatabı olmuşuzdur her zaman. Ve darbelerin muhatabı
olanların, darbelere karşı olmayı sadece yasalarla ifade
etmeleri gerekmiyor. Bu, aynı zamanda ahlaki bir duruş. Örneğin,
ben, 12 Eylül darbesinin muhatabı arkadaşlarınızdan
biriyim. 12 Eylül darbesinin muhatabı olarak da on beş yıl cezalandırıldım.
Tek bir nedeni vardı -bugüne kadar yargılandığım
mahkemelerden isteyen, merak eden detaylıca inceleyebilir- ne bir
şiddet eylemi ne bir silahlı kalkış vardı; sadece
özgürlük talebi, işine sahip çıkma isteği, demokratik, özerk
üniversite mücadelesiydi. O mücadele hâlâ bugün sürüyorsa sizin 12 Eylüle
karşı yaptığınız bütün direnişlerin, bütün
karşı çıkışların yanıltıcı
olmasından ötürüdür çünkü bunu gerçekleştiremediniz. Bu nedenledir,
inceleyebilirler. Ama, ben, hiçbir zaman, 12 Eylülü gerçekleştiren
generallerle yan yana gelme ihtimalim olmasına rağmen,
yaptığım iş gereği, bulunduğum çevre gereği
Kenan Evrenle aynı masada, aynı açılışta, aynı
kürsüde bulunmak zorunda kalmama rağmen, olmadım çünkü benim için bu,
ahlaki bir duruştu. Ama üçlünün -Cumhurbaşkanımız Gülün,
Recep Tayyip Erdoğanın, Bülent Arınçın- geriye doğru
arşivlerine bakın, hepsinin, Köşkte, ortak resimleriyle, ortak
yemekleriyle, ortak açılışlarıyla
karşılaşırsınız. Onun için, burada, bütün
milletvekili arkadaşlarım, eğer darbelere karşı
çıkacaksak -ki bu görüşmelerin en faydalı yönünün bu
olacağını düşünüyorum- her zaman, hep birlikte darbeyi
yapanlarla ahlaki bir duruşu, bir sınırı koymamız
gerekiyor. İşte, o zaman, biz, bu karşı duruşa
karşı hep birlikte darbeleri önlemenin yolunu bulabiliriz.
Neyle önleyebiliriz? diye soracak olursanız, bence
hep birlikte dönüp Gezi direnişine bakmamız gerekiyor. Hani,
bazı arkadaşlar Ya, bıktık bu Gezi direnişinden.
diyebilir ama bıkmayalım. Nedeni şu: Başta da
anlattığım gibi çok değişik bir kalkışmayla
karşı karşıyayız. Bakın bugün
Başbakanın ve bazı bakanlarımızın Çapulcu,
terörist, anarşist diye aşağılamaya çalıştığı
insanlar, kendilerini Devrimci, yurtsever, milliyetçi, antikapitalist
Müslüman olarak adlandırıyorlar ve renklerine bakmadan, dillerine
bakmadan, dinlerine bakmadan bir arada yaşıyorlar ve -bizim en önemli
bir tek talebimiz var- herkes istediğini özgürce düşünsün, özgürce
ifade etsin, özgürce örgütlensin ve yan yana yaşasın, yan yana dursun
istiyorlar.
Burada birçok milletvekili arkadaşım yok ama
umuyorum dışarıda, odalarında dinliyorlardır. 12 Eylül
darbesinin muhatabı olarak buradaki birçok arkadaş, geçmişte ya
devrimci, yurtsever örgütlerde ya ülkü ocaklarında ya da
Akıncılar adlı gençlik örgütlerinde mücadele ettiler. O zamanlar
da bizlere, o devleti yönetenler Anarşist, terörist, çapulcu
adlandırması yapıyorlardı. Şunu düşünmenizi
istiyorum sevgili arkadaşlarım: Belki bu Gezi direnişlerinde
kaybettiğimiz 6 tane genç -Biri daha komada şu an- on yıl sonra,
on beş yıl sonra tıpkı bizler gibi bu Millet Meclisinde
milletvekili olarak görev yapabilirlerdi. Niye biz
Genç arkadaşlarımdan
heyecanlanıp bilmeden birbirlerine laf atarak Otur oradan, sen
onları mı savunuyorsun? diyerek bize karşı çıkanlara,
bu dönemi yaşamış arkadaşların onlara, bizimle o
dönemi yaşamış arkadaşların onlara bunu anlatması
lazım.
Darbeleri önlemenin yolu, ifade özgürlüğünün ve
örgütlenme özgürlüğünün önündeki engelleri bir bir aşmaktır.
Örneğin, sendikalı olduğu için iş yerinde kapının
önüne konulan işçilerin kapının önüne konulmasını
engellediğiniz zaman darbe yapılmamasının ve darbelere
karşı dik duruşun örneğini göstermiş olursunuz.
Yine, biraz önceki arkadaşların da ifade
ettiği gibi, tümüyle silahlanmaya değil de eğitime bütçe
ayırdığınız zaman, sağlığa bütçe
ayırdığınız zaman yani insanların günlük
yaşamlarında karşılaştıkları sorunları
çözdüğünüz zaman bunu kimse istismar edemez.
Evet, Başbakan konuşuyor değişik
yerlerde. Sanırım bir iki gün önceki akşamda evvelsi günün
akşamında da MEMUR-SENin iftar yemeğinde konuştu: Evet, bu
Hükûmeti yıkmak için iş adamları toplanıyor, yeni
senaryolar peşinde koşuyorlar, dış güçler de komplolar
kuruyor.
Bunların hepsi olabilir, bugüne kadar Türkiyede bu
tür çabalar da oldu. Fakat bunları engellemenin yolu, bu hareketlere,
özgürlük taleplerine, iş, aş, ekmek taleplerine ya da Meclisin
uzlaşı içinde demokratik yöntemlerle
çalıştırılmalı taleplerine karşı baskı
uygulamak, polis şiddetini teşvik etmek değil. Hep beraber
buradan polise, polis güçlerine, emniyet müdürlerine, bir çağrı
yapalım. diyoruz kaç gündür, o çağrı yapılmıyor.
Bu gençler bizim gençlerimiz. Gençlik fedakârdır,
gençliğin kanı kaynar, gençlik ülkesi için canını feda
etmeye hazırdır. Hepimiz
Ben daha önce değişik
yazılarımda düşüncelerimi ifade ederken de söyledim: Ben
milliyetçiyim. diyen gençler de bu ülkenin, kendi inançlarına göre,
kurtulması için canlarını feda etmeye hazırdılar ve feda ettiler. -bugün,
biz, buralara geldiysek şanslı olanlardanız- Devrimciyim. diyenler
de bu ülkenin selameti için, halkının özgürlüğü için, işi,
ekmeği için, canını feda etmeye hazırdılar; siyasal
İslamı savunanlar da hazırdılar. Ne oldu? Şimdi, biz,
bu gençlerin hepsini niye anarşist, bölücü, terörist diye
adlandırırız? Niye hepsini antikapitalist Müslüman, devrimci,
milliyetçi diye adlandırmayız ve onların hepsine Gençler
ülkenize sahip çıkın, bir arada yaşamak güzeldir, silaha,
şiddete başvurmayın. diye çağrı yapmayız ve
bunlara çağrı yapmanın biricik yolu, yöntemi olarak, asıl
güç olan, asıl sorumlu olan devlete, devletin bakanlarına,
İçişleri Bakanına, Millî
Savunma Bakanına görev düşmez, yürütmeyi yürütenler onlar
çünkü? Ben inanıyorum, bu duyguları bütün milletvekili
arkadaşlarımın çoğu paylaşıyor ama bir
şeyden öte karşı çıkamıyoruz, bir şeyden. Çünkü
kendi özgürlüğüne sahip olmayanlar başkalarının
özgürlüğü için mücadele edemezler değerli arkadaşlar. Kendi
özgürlüğümüzü bu tür konularda göstermeliyiz. Elbette bir parti disiplini,
bir parti ahlakı doğrudur, yapılır bunlar ama can söz
konusu olduğunda, kan söz konusu olduğunda ve insanların
birbirine düşürülmesi söz konusu olduğunda hepimiz grup aidiyetini,
parti aidiyetini bir kenara bırakabilmeyi görmeliyiz, becermeliyiz diye
düşünüyorum. İnsan hakları ihlallerini yok edebildiğimiz
müddetçe darbeye karşı doğru bir duruş gösterebiliriz.
Şimdi, 12 Eylüle karşı çıkmanın temel göstergelerinden
biri de
Değerli arkadaşlarım, bazı konular
turnusol kâğıdı gibi oluyor. Örneğin yine, Başbakan
MEMUR-SENin iftar yemeğinde Mısırda öldürülen 53 din
kardeşimizin hesabını Allahın huzurunda nasıl
verecekler? Suriyede öldürülen 100 bin kişinin hesabını ebedî
âlemde nasıl verecekler? dedi, çok doğru söyledi. Nasıl
verecekler, ben de merak ediyorum. Keşke hep beraber oralarda olsak da bu
hesabın nasıl verildiğini biz de görsek ama bu hesabı bu
dünyada görebilmek mümkün, demokratik yollarla, yargıyla, yasamayla
görebilmek mümkün. Peki, son kırk günde bizim ülkemizde ölen, hiç silah
kullanmadan, Mısırda olduğu gibi, Suriyede olduğu gibi
değil sadece gaz bombasıyla, gaz bombası kapsülleriyle ya da
polisin çivili tahta saldırılarıyla
ölen 6 gencin hesabını kim verecek? Allahın huzurunda kim
verecek? Ebedî âlemde kim verecek?
Yine, turnusol kâğıtlarından biri;
Uludereyi geçiştiren bir iktidar darbeye karşı olamaz
değerli arkadaşlarım. Herkes sordu, Ne diyorsunuz? Kimdir? Kim
emir verdi? Niye yaptınız? Açıklayın. dedi. Hâlâ tık
yok. Uludereyi geçiştiren bir
anlayış, olsa olsa cami ile kışla arasındaki
mücadelede mücahit olur, kusura bakmayın. Onun için bu da bir turnusol
kâğıdıdır, bunu yapmadan
Darbelere karşı tek güç
halktır ve halkla beraber olmaktır, hiçbir ayrım yapmadan, kim
yapıyorsa, hangi iktidar yapıyorsa hangi güç yapıyorsa. Bugüne
kadar bunları yapanların biri, ikisi, üçü, beşi, kaç tanesi
yargı önüne çıkarılarak yargılandı? Kaç tanesine biz
bu kürsüden Ey yargı, ey yürütme -elbette sizin işlerinize
karışmak için değil ama- milletin iradesi biziz, yasaları
biz çıkarırız, bir yasayla engelleyebiliriz... Yargının
işine karışmıyoruz. derseniz de orada da Durun bir dakika!
deriz. Niye durun deriz? Bu ülkenin MİT Müsteşarı Türkiye'nin
yargısından, polisinden bir hafta kaçtı. Bir tane genci
saklayanı -bugün gene İzmirde 15 tane gözaltı olmuş-
yataklıktan gözaltına alıyorsunuz. MİT
Müsteşarını bir hafta saklayan kimdi? Yataklık eden kimdi?
Ve MİT Müsteşarının kurtulması için yasa çıkaran
kimdi? Demek ki biz yasamayız; çıkardığımız
yasalarla yürütme görevini yapacak, çıkardığımız
yasalarla yargı görevini yapacak. Ama, bu konuda ortak bir
davranış, ortak bir yasa maalesef çıkaramıyoruz
değerli arkadaşlarım. Çünkü bu tür konularda ortaklaşa
tavır alma kültürünü geliştiremedik ama gençler geliştirdi.
İşte, Gezi Parkının bana öğrettiği, size de
öğretmesi gereken en önemli şey odur ve Türkiyenin
çıkışı oradadır. Çapulcu adlandırmasıyla
sokaklarda yapılan birkaç molotofkokteyline bakmayın, onların
hiçbiri
Ben o direnişçilerin içindeydim, buradan da ihbar ediyorum
kendimi, eğer suçsa ben o direnişçilerin içindeydim, Gündoğdudaydım,
Basmanedeydim. Nedeni de şuydu çünkü o insanlar bize şunu
söylüyordu: Düşünceniz, inancınız ne olursa olsun beraber
yaşayabilirsiniz. Orada bir kutuya herkes birer, ikişer sigara
atıp sigarası olmayanlar sigarasını içiyordu; orada kandil
simidi dağıtılıyordu; orada, son günlerde gördüğünüz
gibi, beraber iftar yemeği veriliyordu ve orada insanlar özgürce
düşüncelerini ifade ediyordu ve hiç kimse de o düşüncelere
karşı çıkışı yaftalayarak
sonuçlandırmıyordu; sen şucusun, sen bucusun demiyordu. O nedenle
oraya her beraber bakmamız gerekiyor.
Yine, bu kanun tasarısı görüşülürken,
bugüne kadar Millî Savunma Komisyonuyla ilgili gelen bütün tasarılarda
söylediğimiz gibi, bazı eşitsizliklerin ve bazı bölücü
davranışların ortadan kalkması için önergelerimizi getirdik,
getirmeye de devam edeceğiz. Arkadaşlarım onu anlatacak ama
Bu resen emekliler meselesini bir kez daha anlatmak
istiyorum. Bu da darbelere karşı olup olmanın
kıstaslarından biri, o da şu: Daha önce çıkarılan bir
yasayla Askerî Şûra kararlarıyla ordudan atılanlara özlük
hakları iade edildi, görevlerine döndüler ama 1971 12 Mart darbesiyle
ordudan atılanlara, 12 Eylülle ordudan atılanlara ve bu arada
yargı yolu açık olarak ordudan atılanlara geriye dönme
şansı verilmedi, hakkı verilmedi ve her sefer sorduk, bir kez
daha soruyoruz: Sıkıyönetim mahkemelerinin
yargılamalarını meşrulaştırıyorsunuz, her
konuda olduğu gibi bu konuda da meşrulaştırıyorsunuz,
bundan vazgeçin. 12 Marttada, 12 Eylülde de Türk Silahlı Kuvvetlerinden
atılmış arkadaşların, subayların görevlerine
dönebilmelerinin ve özlük haklarına kavuşabilmelerinin yolunu
açın. dedik. Her seferinde şu cevabı aldık: Çalışıyoruz.
Çalışıyoruz, çalışıyoruz
En son, geçen
görüşmeler yapılırken Bakanımıza dedim ki: Sevgili
Bakanım, artık önümüze TSKyla ilgili bir yasa gelinceye kadar da bu
Çalışıyoruz. lafını bırakalım, hep beraber
çalışalım -ve sonuçta bu çalışma işi
sonuçlandı- biz de Şu, şu, şu cinayeti işledikleri
için, ceza aldıkları için bunların özgür haklarını
iade etmiyoruz ama onun dışındakileri 12 Martla, 12 Eylülle
hesaplaşmanın da bir örneği olarak iade ediyoruz. diyelim.
Umarım bu görüşmelerde de tıpkı dün
olduğu gibi uzlaşı önergelerle bunu sağlarız ve hep
beraber darbelerin bir yarasını daha sarmış oluruz diyorum,
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına söz isteyen Hüsamettin Zenderlioğlu, Bitlis Milletvekili. (BDP
sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU
(Bitlis) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi adına
479 sıra sayılı Tasarıyla ilgili söz almış
bulunmaktayım, bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla sevgiyle
selamlıyorum.
Görüşmelerini
gerçekleştirdiğimiz kanun tasarısının temelinde TSK
İç Hizmet Kanununun meşhur 35inci maddesinin
değiştirilmesi bulunmaktadır. Bu maddenin askerî müdahalelere ve
darbelere hukuksal anlamda dayanak olduğu belirtilmektedir.
Barış ve Demokrasi Partisi olarak silahlı kuvvetlerin temel
görevinin yurt savunması olduğunu vurgulamaktayız. Bunun
dışında, silahlı kuvvetlerin, hiçbir şart
altında, farklı görevlerine atıfta
bulunmak yanlıştır ve edilmemelidir. Ordunun Siyasete
karışması ve her ne gerekçeyle olursa olsun ülke yönetimine
karışması, müdahale etmesi kabul edilmez bir olgudur. Fakat
şu hususu açıkça belirtmek isterim ki Türkiyede darbe
anlayışı hukuksal dayanağından bağımsız
olarak bir zihniyet meselesidir. Bu zihniyetin değişmesi gerekir.
Eğer bu zihniyet değişmezse daha birçokları buna özenerek
darbeye kalkışabilirler. Bu vesileyle, Türkiyenin bu darbelerden çok
çektiğini hepimiz bilmekteyiz.
Bugün hâlâ billboardlarda Güçlü ordu, güçlü Türkiye
yazmaktadır. Bütçede ayrılan aslan payı hâlen orduya akmaktadır
ama ne yazık ki ordu denetlenmemektedir ve yargılanmamaktadır.
Darbeyi yapanlar bir yasaya sığınarak, 35inci maddeye sığınarak yıllarca kendilerini
kamufle ettiler ama bu son dönemlerde artık kendilerini kamufle
edemeyecekleri ortaya çıktı ve hâlen, göstermelik de olsa
yargılanmaktadırlar ve birçok yakınlarını kaybedenler
hâlen Kenan Evreni mahkeme koridorlarında aramaktadır. Örneğin,
Berfo Ana hâlâ oğlunu aramaktadır. Bu vesileyle, darbelerin ne kadar
acımasız olduğu ortadadır.
Türkiyenin gelişmesinin, güçlenmesinin temel
dinamiği barış ve demokrasi olması gerekirken AK PARTİ
iktidarı başta olmak üzere, cumhuriyet tarihindeki bütün iktidarlar
gelişimin ve gücün anahtarını ordunun güçlenmesinde
aramışlardır. Günümüzde hâlen, darbe yasalarıyla darbe
sonucu kurulan kamu kuruluşları tarafından Türkiye
yönetilmektedir. Bu konuda herhangi bir değişim çok görülmemektedir.
Örneğin, Millî Güvenlik Kurulu, YÖK ve birçok kurumun var olması,
Anayasa başta olmak üzere birçok yasa askerî vesayetin ürünü olarak bugün
bile geçerliliğini korumaktadır.
Cuntanın eseri olan antidemokratik seçim
barajları hâlen o Anayasanın bir ürünüdür. Darbelerin hedefi
parlamenter sistemi yok etmedir. Neden şimdiye kadar biz bu Parlamento
olarak Anayasayı değiştirmiyoruz, merak ediyorum?
Değerli arkadaşlar, başta belirttiğim
gibi, Barış ve Demokrasi Partisi olarak şunu ifade ediyoruz: Mutlaka
bu zihniyetin değişmesi gerekir, bu zihniyetin değişmesi
için de bu Anayasanın değişmesi gerektiğini
vurgulamaktayız. Türkiye demokrasi tarihinin askerî müdahalelerle akamete
uğratılmasıyla, her on yılda bir yapılan darbelerle
halkın iradesi yok sayılmıştır. Demokraside esas olan,
halkın iradesine dokunmamaktır. Birçok insan, bizden önce
yaşayanlar da şunu söylüyorlardı, diyorlardı ki: Kürtler
her on yıl böylesi bir darbeye kendilerini hazırlıklı bulundurmak
zorundadırlar. Hakikaten de öyledir, her on yılda bir darbeyle yüz
yüze geldiğimizi ifade etmekte yarar görüyorum. Bu açıdan,
Türkiyenin siyasi hayatı çok zorlu günlerle yüz yüze
kalmıştır. Bu anlamda, demokrasinin kesintiye
uğramaması ülkenin yararına olmuştur. Bu vesileyle, Türkiye
kanun devleti olmakta direnmiş, bu durum hukuk devleti olmasını
da engellemiştir yani cumhuriyet hiçbir zaman hukuka evrilmemiştir ve
bunun önünde bu militarist anlayış her zaman etkin olmuştur.
Darbeler, siyasi iktidara yönelik güç kullanarak ve
tehditle, yasal olmayan yollarla iktidarı değiştirmeye
zorlamaktır; keyfî uygulamalar sonucu, demokratik düzeni zorla, cebirle,
fiilî bir biçimde ele geçirmektir; sivil toplum örgütlerini
dağıtmaktır. Bütün darbelerin tarihî gerekçeleri, bozuk adalet
ya da düzen değiştirmek ya da onarmaktır, bu amaçla
yapılmaktadır. Bu anlayışın temelinde suçlu ya da suç
unsuru yoktur. Burada düşman kavramı söz konusudur. Kendini
haklı kılmak için her yola başvurmaktadır ve her yolu
kendine mübah saymaktadır.
Değerli milletvekilleri, demokrasiyle yönetilen
ülkeler ordularına şunu söylüyorlar: Ölçülü ol, siyasal ve toplumsal
konularda dilini uzatma, verilen asli görevini yap. Türkiye'de böyle mi? Her
işe karışır, asıl görevini unutur, üstüne vazife olmayan
işlere karışır, siyasete karışır, her
şeyi kendisine mübah görür, her şeyi o bilir, o düşünür, en
iyisini o yapabilir, Vatan-Millet-Sakarya sloganıyla o söyler, o
anlatabilir, o dillendirebilir. Evet, Ordu-millet el ele. sloganı
altında da yapılan tahribatları manipüle? ederek
Bu nedenle
Türkiye tarihinin röntgenine bakarsanız her şeyi orada görmek
mümkündür.
Örnek olarak, Osmanlı Döneminde ordu,
hoşnutsuz olduğu anda istemezük sloganı atarak ve sesini
yükselterek, kendine biçilen görevi yerine getirmeyerek, âdeta ulufe isteme zorunda
kaldı ve II. Mahmut, 1826 yılında bu gereksiz istemlerin önüne
geçmek için bu ocağı kaldırdı, yerine Asakiri Mansurei
Muhammediyye ocağını kurdu yani peygamber
ocağını. O günden günümüze değin askerlik bir peygamber
ocağı olarak halk tarafından kutsanmıştır ama ne
yazık ki halk çocuklarını kışlaya gönderdikten sonra
birçoğunun cenazeleri geri gelirken neden öldürüldüğü
kışladaki sorumlular tarafından hâlen açıklanmış
değildir.
O günden sonra halk, bu bakışla, bu
anlayışla orduya güvenini yeniledi ve yaptığı bütün
çalışmaları kutsal olarak değerlendirdi. Herkes ordudan
övgüyle söz ederken aksini düşünenleri de vatana ihanetle suçladılar.
Ancak sözüm ona bozulan güvenin yeniden sağlaması için 27 Mayıs
1960 darbesiyle iç politikaya bir kez daha müdahale ettiler; Bilinen
gerekçelerle, ısrarla hepsini sıraladılar, kendilerini
vatansever saydılar, iktidara İhanet, dalalet içindedir. dediler ve
iktidarı ele geçirerek siyasi sınırları onlar belirlediler.
Siyasi partiler ve siyasi aktörlerin hangi görevde bulunacaklarını,
nasıl konuşacaklarını onlar belirlediler. İç ve
dış destek almak için birçok taahhütlerde de bulundular. Halk
tarafından doğrudan özgür bir seçim sistemiyle seçilen temsilciler ve
milletvekillerini, meşru hükûmeti beceriksizlikle suçladılar ve bunu
yapmak için medyayı arkalarına aldılar. Demokrasinin lüks
olduğunu söylediler. Devletin halka hizmet için var olduğunu
unuttular, Devlet ancak emir eder, vatandaş yerine getirir.
anlayışını egemen kıldılar.
Değerli milletvekilleri, 27 Mayıs 1960 darbesi
Türkiyeyi geriletmiş, yasalar hiçe sayılmış, haksız
yere yargılamalar yapılmış, hatta Başbakan da,
bakanlar da darağacına çekilmiştir. Böylesi bir dönemde hâlen
bütün askerî yasalar, İç Hizmet Kanunu devam etmektedir ve darbeler bu
yasalara dayanmaktadır. Bu yasalar o dönemde
çıkarılmıştır. 12 Eylül darbesi de bundan farklı
değildir, 12 Mart muhtırası da öyle. Özcesi şudur:
Halkın elinden demokrasiyi almaktır; başka bir izah tarzı
da yoktur. Silahlı kuvvetlerin hukuk statüsünü düzenleyen mevzuata bakıldığı
zaman, görev ve yetkilerinin aşırı derecede olduğu
görülmektedir. O nedenle, ordu ve Genelkurmay, Millî Savunma
Bakanlığına bağlanmalıdır. Türk Silahlı Kuvvetleri
İç Hizmet Kanununun esas itibarıyla 1960 darbesinin ürünü
olduğunu bir kez daha ifade etmekte fayda görüyorum.
Değerli milletvekilleri, o günden günümüze
değin neden bu yasaları değiştirilmediğini merak
ediyorum. Batı demokrasilerine baktığımızda, batı
demokrasilerinde, demokrasiyle idare edilen ülkelerde, ordu, Millî Savunma
Bakanlığının emrindedir yani sivil hükûmetin emrindedir,
başka bir yerden emir almamaktadır fakat Türkiyeye
baktığımızda, hâlen böyle bir yöntem
anlayışıyla, işte birçoğunun şu anda
yargılandıklarını da görmekteyiz ve bu, zihniyetin
değişmediğini ortaya koymaktadır.
Eğer politika yapmak isteyen varsa apoletlerini
çıkarsın ve hangi partide politika yapmak istiyorsa o partiden de
aday olabilir, bunların önünü kesen yok ancak ordunun hiçbir zaman
siyasete müdahale etme hakkı yoktur. Kendinde bu hakkı asla bir daha
görmemesi için bu Anayasanın değişmesi gerekir.
Biz hepimiz eleştiriyoruz, söylüyoruz ama yerine
getirmiyoruz. Neden? Mademki hepimiz demokrasiyi, parlamenter sistemi
istiyoruz, neden bugüne kadar bu yönlü yasaların getirilmediğini
soruyorum? Hakikaten bu yasaları getirmekte bir güçlük mü çekiliyor, bir
tehdit mi var, bir baskı mı var, neden biz getirmiyoruz?
Bence bu 35inci madde çok geç kalınmış
bir maddedir. Keşke daha önce getirseydi. İşte,
Mısırda görülen manzara orada. Kim şimdi savunabiliyor
onları? Hadi, vatan evlatlarını birbirine katıyorlar,
olağanüstü hâlin dışında birbirlerini sanki
boğazlayacaklarmış gibi bir hâlin içindedirler.
Eğer biz bu manzaraları görmek istemiyorsak,
gelin, bu yasaları değiştirelim. Biz bu yasaları
değiştirmezsek yarın bizim sözümüz olmaz. Hepimiz, bu yasalardan
dolayı yapılan darbelerin hem sanığıyız hem
tanığıyız hem de mağduruyuz, onun için söylüyoruz.
Birçok darbe yapılmıştır. İşte, 1980 darbesinin
ürünü ortada. Hâlen hepimiz el birliğiyle yapmaya
çalışıyoruz ki Bu kanunları değiştirelim. ama
değiştiremiyoruz. Her tarafından kırpılıyor
buraya gelinceye kadar, o kanundan ne kaldığını ben de bir
şey anlamıyorum; hakikaten anlamıyorum. Ne oldu?
Eğer demokrasiye katkı sunmak
istiyorsa böylesiler yani siyaseti seviyorsa, siyasal mücadeleyi kendine amaç
edinmişse ordu mensupları, apoletlerini çıkarır, gelir
herhangi bir partiye kaydolur ve o parti içerisinden seçilir, gelir bu Meclise,
hizmet eder, halkına hizmet eder.
12 Eylül darbesinin getirdiği Anayasa mutlaka
değiştirilmeli. Madem biz hepimiz bu Anayasadan muzdaripiz, hepimiz
yakınıyoruz, bu Anayasanın değişmesi için, bu
yasaların değişmesi için neyi bekliyoruz ve ne için
beklediğimizi de lütfen bilen biri varsa bize izah etsin, biz de
anlayalım.
Bunun yanında, ordu daha saydam, hesap verebilir,
denetlenebilir bir organ olmalıdır, hatta bir kuruluş
olmalıdır.
Bu ülkede bir Roboski gerçeği vardır. Herkes
biliyor, hâlen faili kimdir, ortaya çıkmamıştır. Taş
atan çocukları yakalayabiliyorsunuz, şurada şu suç
işlenmiş biliyorsunuz; böylesi, 34 kişi göz göre göre savaş
uçakları tarafından öldürülüyor ve kim yaptı, kim emir verdi
hâlen belli değil ve mahkemeye gidiyor. Diyarbakır Cumhuriyet
Savcılığı on sekiz ay sonra bunu başka bir mahkemeye
de havale edebiliyor. Ne kadar pişkince davrandıkları da ortada.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetlerinin çok sayıda askerinin kışlalarda şüpheli bir biçimde öldüğünü biliyoruz. Yani, bunların neden öldürüldüğü henüz aileleri tarafından anlaşılmış değil. Bu konuda şunu söylemek istiyorum: Millî Savunma Bakanlığı olsun, burada sorumlu kişiler kimler ise, bundan böyle bu kışlalardaki ölümlerle ilgili mutlaka ailelerine bilgi vermeleri gerekir, kamuoyunu aydınlatmaları gerekir. Eğer bir hukuki yanı varsa, sivil mahkemelerde mutlaka hesap vermeleri gerekir. Yoksa, bunların böyle yanlarına her şey kâr kalacağından dolayı, bunlar bir daha böylesi olayların gelişmesine de neden olabilirler.
Bir de şunu
ifade etmek istiyorum: Jandarma tamamen, şu anda şaibe
altındadır. JİTEM, bunun bir ürünüdür. Biz de biliyoruz, ki
JİTEMin birçok alanda yapmış olduğu cinayetlerden sorumlu
olduğunu herkes biliyor. Ve ne yazık ki, bugüne kadar, bu JİTEM
kimdir, nedir, ne iş yapar, ne içer, nerede yaşar, nerede
barınır bilen yok. Hep inkâr edilmiştir ama bir
varlığı vardır. Eğer, bu yasalar değişmezse,
eğer bu yasalarda bir değişim sağlanmazsa emin olun
JİTEMin ve benzer örgütlerin ortaya çıkması
kaçınılmaz olacaktır.
İşte,
gladyodan söz ediliyor. Özel Harp Dairesi adı altında birilerinin bu
tür eylemleri yaptığını herkes biliyor. Bölgemizde hâlen bu
insanların gezdiği bilinen bir gerçek ama sorumlu olan kişilere bu
aktarıldığında Hayır efendim, öyle bir şey yok.
Bir çok insan biliyoruz ki gece yarısı evlerinden
alınmış ve bilinmeyen bir yere götürülüp bu insanlar yok
edilmiştir, kaybedilmiştir. Hâlen bunlarla ilgili bir doküman, hâlen
bunlarla ilgili bir soruşturma, hâlen bunlarla ilgili bir yasal prosedür
yoktur ortada. Bu acı verici bir şey. Bu, demokrasi
açısından da, siyasal bazda da düşündüğümüzde ne kadar
ölçülü olduğumuzu, ne kadar hukuka saygı duyduğumuzu, ne kadar
adalete saygı duyduğumuzu da ortaya koymaktadır.
Bu yönüyle, faili
meçhullerin bu örgütlerin eseri olduğu bir gerçek. İç
çatışma ve savaş
kışkırtıcılığının Özel Harp
Dairesi tarafından gerçekleştirildiğini herkes biliyor ama
sorumlu olanlar ne hikmetse bilmiyor. İş yerlerinden
kaçırılıp sonra bir köprü altında ya da bir yol
kenarında ölü olarak bulunanların yanında, aslında
birçoğunun cesetleri bile bulunmadı ama failleri belli. Ama ne
hikmetse bugüne kadar da bir yargı önüne çıkıp ifade bile
vermediler. Bu açıdan, şunu söylemekte fayda var: Her zaman
darbeciler ekonomiyi ve siyasi krizi kendilerine amaç edinerek, gerekçe
göstererek darbeleri yapmışlardır. İşte, Darbe
Komisyonu araştırmalarında da ortaya koymuştur.
Değerli milletvekilleri, bu anlayışa geçit
vermemek için, bu yasayla özel güvenlik bölgesi adı altında yeni
bir yasa ortaya getiriliyor. Biz, şimdi, bu yasanın gerçekten neyi
amaçladığını
Burada açık
ve net olarak şunu ifade etmek istiyorum: On beş yıl zaten
olağanüstü bir hâlle bölgemiz idare edildi, şimdi de yeni bir
Olağanüstü Hâl Yasası getiriliyor. İşte, valiye, bilmem
kaymakama, şuna buna
Yeniden, ihtiyaç duyulduğunda buralar
vatandaşa yasaklanan bölgeler ilan edilebiliyor 25inci maddede.
Peki, bu ne lahana, bu ne turşu, bu ne perhiz?
Mademki, biz, böyle bir barış sürecini yaşıyorsak bunu
yeniden gündeme getirmenin anlamı nedir, ben anlamış
değilim. Anlayan varsa şu kürüye çıksın, bir zahmet bize
izahta bulunsun.
Her ne sebeple olursa olsun insanların özgürlükleri
kısıtlanamaz, devletin asıl görevi bu özgürlükleri
korumaktır. Barış ve çözüm sürecini konuştuğumuz
böylesi bir dönemde birileri belki istemeyebilir ama en büyük adım
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Devamla) - Bugün
kan akmıyorsa, anaların gözyaşı dökülmüyorsa biz bu
adımın ağırlığını iyi bilmek
zorundayız. Bundan rahatsızlık duyanlar olabilir, bu
doğaldır. Ama yeniden bir yasak bölge yaratmak kimsenin
faydasına değildir, kimsenin yararına değildir.
Türkiye'nin temel gereksinmesi, güvenlik
politikalarını genişleterek karar almak değildir,
özgürlükleri genişleterek demokrasiyi işletmektir. Bu temelde orduyla
ilgili olarak şimdi koruculuk sistemiyle benzer yedi yıl sonra
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Zenderlioğlu.
HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Devamla)
Sayın Başkan, bir cümle daha ekleyebilir miyim?
BAŞKAN Buyurun.
HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Devamla)
Askerlik yapıyor, uzman çavuş olarak alınıyor, yedi
yıl sonra tekrar göreve yani kamu işlerinde istihdam edilmek
isteniyor. Bence bu yasa yanlış, bu uygulama
yanlıştır. Bu uygulama koruculuk sisteminde düştüğümüz
belanın aynısını getirecek çünkü askerî bir eğitimle
yetişen bir insanın böylesi kurumlarda yer almasını ben
doğru bulmuyorum. Eğer varsa, onların özlük haklarını
bin katıyla daha verelim. Başka bir yerde istihdam edilirse daha iyi
olur.
Yüce Meclisi tekrar saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Mehmet Akif Hamzaçebi, İstanbul Milletvekili
ENGİN ALTAY (Sinop) Şahsı adına ben
konuşacağım Başkanım.
BAŞKAN Engin Altay, Sinop Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Yaklaşık on iki günlük çok yoğun, yorucu
bir tempodan sonra, eğrisiyle doğrusuyla, artısıyla
eksisiyle torba yasayı bitirdik ve Türk Silahlı Kuvvetleri İç
Hizmet Kanununda değişiklik öngören ve kimi hükümlerini
değiştiren gene bir torba kanunu görüşüyoruz.
Bu kanunun esasen içindeki 43 maddede bir iki çekincemiz
var, yeri geldiğinde hatiplerimiz o çekinceleri ve olması lazım
gelenleri Genel Kurulun, Hükûmetin, Komisyonun takdirine sunacaklar. Ancak bu
vesileyle, bu kanun görüşülürken, tabii ki kamuoyunun gözü bu yönüyle,
kanun tasarısında 18inci maddede yer alan Türk Silahlı
Kuvvetlerinin İç Hizmet Kanununun 35inci maddesi. Sayın Mustafa
Moroğlu da bu konudaki anlayışımızı oldukça
açıklayıcı, objektif, net, somut bir şekilde ortaya koydu.
Bu vesileyle şunu söylemek isterim: Parlamento, hep
söyleriz, millî iradenin tecelligâhıdır; evet, doğrudur. Buradan
daha büyük bir kuvvet yoktur, doğrudur. Keşke başından beri
böyle olabilseydi. Parlamentomuz 23 Nisan 1920de kurulduğu günden
itibaren sürekli değişen dünyaya, algılara, değer
yargılarına, ihtiyaçlara da bağlı, paralel olarak kendini
yenilemekle birlikte Parlamentomuza bir müdahale yapılmasaydı ve
demokrasimiz gerçekten, işler, kullanılabilir, gerçekten, bütün kurum
ve kurallarıyla demokratik sistemin oturduğu bir Türkiyede biz bugün
daha makro, daha ileri düzeyde projeleri bu Parlamentoda konuşma
fırsatı bulabilseydik.
Ancak zaman zaman, özellikle iktidar partisinin
darbelerden sanki en çok mağdur partiymiş ya da darbelerden en çok
mağdur edilmiş siyasi heyet anlayışı içerisinde zaman
zaman Türkiyenin geriye dönük siyasal tarihine ve o tarihteki Türkiyeye önce
cumhuriyeti, sonra demokrasiyi tanıştıran Cumhuriyet Halk
Partisine yönelik anlamsız,
mesnetsiz, temelsiz iddialarını bugünlerde daha sık sarf
ettiklerine de nedense tanık oluyoruz. Ama Sayın Moroğlunun
biraz önce açıkladığı gibi, darbelerle ilgili Cumhuriyet
Halk Partisinin anlayışı başından beri aynı
olmuştur ve olagelmiştir. Keza Türkiyedeki bana göre, kişisel
kanaatim odur ki- ilk, bu işlerin miladı olan 27 Mayıs keşke
olmasaydı, ondan sonraki, 12 Martlar, 12 Eylüller, 28 Şubatlar ve
sizin hiç kabul etmediğiniz 27 Nisanlar Türkiyede yaşanmayabilirdi.
Çok açık söylemek lazımsa, 27 Mayıs darbesinin
koşulları demek istemiyorum, Türkiyenin içinde bulunduğu o
günkü hâl, parlamenter demokratik sistemi zedelemeden aşılabilecek
bir hâl idi. Nitekim, bunun aşılmasına yönelik toplumda da büyük
bir refleks başlamıştı ve bütün o devrin yaşayan
siyasetçilerinin ittifak ettiği bir şey var, o da şudur:
Eğer, 27 Mayıs ihtilali yapılmamış olsaydı 1961
yılında yapılacak seçimlerde tereddütsüz Cumhuriyet Halk
Partisinin bir iktidarı söz konusuydu. Böyle bakılınca, 27
Mayısın da en büyük zararı önce ülkeye olmuştur,
demokrasimize olmuştur ama ondan sonra hiç şüpheniz olmasın,
sizin kökünüz olan millî görüş ya da milletvekilimin dediği gibi
antikapitalist Müslümanlar şu, bu değil, bu darbenin zararı
Türkiyeye, Türk milletine, siyaseten de Cumhuriyet Halk Partisi
iktidarını engellemeye dönük bir dış proje olarak
değerlendiriyor ve algılıyorum. Şahsım adıma
konuştuğumu bilerek bunu söylüyorum ama bütün Cumhuriyet Halk
Partililerin de büyük çapta böyle düşündüğünü biliyorum.
12 Eylüle geldiğimizde, gene, egemen güçlerin
bölgemizdeki, coğrafyamızdaki planlarına, hesaplarına,
senaryolarına bağlı olarak Türkiyede büyük bir kaotik ortam oluşturuldu,
gençler kullanıldı, idealler uğruna, güzel memleketimiz
Türkiyede herkesin refahı, huzuru, mutluluğu uğruna millet
birbirini kırdı ve rejim gene kesintiye uğradı,
demokrasinin gelişimi kesintiye uğradı ve böyle, böyle bugüne
geldik.
Şunu zannederseniz de yanlış
yaparsınız: Türkiyeyi biz demokratikleştiriyoruz. Türkiyede
demokrasinin bütün kurum ve kurallarıyla işlemesi için gerekeni AKP
döneminde biz yapıyoruz, bundan önce bunlar yapamadı. diye
düşünürseniz yanlış düşünürsünüz. Bunun sizin
gelişinizle, sizin Hükûmetinizin tatbikatıyla ilgisi yoktur. Bu,
toplumun demokrasi bilincinin gelişmesiyle ilgili bir olaydır. Zaten
onun içindir ki darbeler yapıldıkları zamandaki,
yapıldıkları toplumun demokrasi kültürleriyle orantılı
olarak kamu nezdinde meşruiyet elde ederler. Yani, bir toplumda demokrasi
kültürü yerleşmemişse darbenin kabul görmesi ve meşruiyeti
kolaydır; bir toplumda demokrasi kültürü yerleşmiş,
kökleşmişse darbenin meşru olması,
meşrulaşması da zaten mümkün olamaz.
Ben bu Parlamentoda on bir senedir şu lafı
söyleyegeldim: Bizim toplumumuz askerini sever ancak bizim toplumumuz askerini
kışlasında sever, bir de 30 Ağustos günleri Zafer
Bayramında hükûmet konaklarının önünde, tören alanlarında
geçit resminde sever. Hatta, o kadar sever ki o esnada bizim toplumumuz o asker
geçerken insanların gözlerinden birer ikişer damla yaş akar.
Hatta o kadar sever ki o marşla resmî geçit yapılırken
insanların tüyleri diken diken olur, o kadar.
Onun dışında, bugün, Türk Silahlı
Kuvvetleri olması gereken yerdedir, kışlasındadır.
Emekli olup Parlamentoya gelmek serbest -Şirin Paşamın
geldiği gibi- buna bir itirazımız yok. Nitekim, cumhuriyetin ve
Cumhuriyet Halk Partisinin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk de o
devirde Parlamentodaki asker kökenli ve aynı zamanda asker olan mebuslara
Artık, bir tercih zamanı geldi; ya kışla, ya siyaset.
demiştir. Biz böyle bir ahlaktan, böyle bir anlayıştan geliyoruz
ama zaman zaman içinizdeki kimi hatipler -bir darbe fobisiyle, darbe
sendromuyla iç içe olduğunuzu hissediyorum- CHPnin geçmişine bu
konuda çok haksız ithamlarda bulunuyorlar, bunu yapmanızı
tavsiye etmem. Cumhuriyet Halk Partisinin kurucusu ve hepimizin lideri -burada
Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir. yazılı
olan- Gazi Mustafa Kemal Atatürkün en büyük ideali bu topraklarda yaşayan
bu insanları, Türk milletini muasır medeniyet seviyesinin en üst
noktasında görmekten başka bir şey değildi ve bütün
planlamasını, bütün stratejilerini, bütün
çalışmalarını, bütün düşünsel, ideolojik
anlayışını yazdığı kitaplarda bu
şekilde ortaya koymuştur. Böyle bir anlayış darbeyle,
darbecilerle eş ve eşit görülemez, bir tutulamaz, bu büyük bir
haksızlık olur. O zaman da işte arkadaşlarımız
der ki: Darbede biz mağdur olurken siz nemalandınız. Bunları
konuşmanın bir gereği yok. Artık, bana göre bu Parlamentoda
darbe kelimesi, kavramı konuşulmamalı. (CHP
sıralarından alkışlar) Milletvekilleri, Hükûmet,
Başbakan darbe sendromundan kurtulmalı. Endişe etmeyin,
çeşitli defalar söylediğimiz gibi artık Türkiye o Türkiye
değil.
Gene, sayın milletvekilim işaret etti, Gezi
Parkında Türkiyedeki toplumun bütün kesimleri bir ve beraber
yaşayabileceğini gösterdi ve buradaki milletvekillerinin, bizlerin
şundan başka bir gayesi olamaz: Bu coğrafyada yaşayan bütün
insanların, ister bütün halkların ya da Türk milletinin -Türk milleti
bana göre bir şemsiyedir, içinde halklar vardır- bu coğrafyada
yaşayan herkesin
SIRRI SAKIK (Muş) Biraz da siz halk olun, biz
şemsiye olalım.
ENGİN ALTAY (Devamla)
refahından, huzurundan
ve mutluluğundan başka bir gayemiz yoktur. Buraya gelen her
milletvekilinin de bu amaçtan başka bir amacı olamaz.
Sivil, sivilleşme, tabii ki her konuda
sivilleşme, yeni anayasa sürecinde de sivilleşme
Niye anayasa,
anayasa diyoruz? Niye yeni anayasaya ihtiyaç duyuyoruz? Temel hak ve
özgürlükler bakımından ihtiyaç duyuyoruz, bu konuda bir sorun var
diye ihtiyaç duyuyoruz. Ama bir yandan da dünyanın çeşitli
ülkelerinde yaşanan olayları eleştirir, yerer, kınarken
Hükûmetin, Türkiyede daha çok özgürlük istiyorum; özel hayatıma müdahale
edilmesin istiyorum; nerede nasıl oturacağıma, nasıl
doğuracağıma karışılmasın; rakı mı
içeceğim, ayran mı içeceğim, buna Başbakan
karışmasın. diyen insanları da terörist bir grup olarak,
terörist bir akım olarak ya da bir darbe organizasyonu olarak görmekten
kurtulması lazım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Hükûmet adına söz isteyen Millî Savunma Bakanı
İsmet Yılmaz.
Buyurun Sayın Bakanım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 479 sıra sayılı Sözleşmeli Erbaş ve
Er Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı üzerine söz almış bulunmaktayım.
Bu vesileyle Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerini saygıyla
selamlıyorum.
Kanun tasarısıyla, Sözleşmeli Erbaş
ve Er Kanununda değişiklik yapılarak sözleşmeli
erbaşların çalışma süresi yedi yıla
çıkarılmakta, sözleşmeli er ve erbaşların iç güvenlik
bölgesi dışında da çalıştırılabilmelerine
imkân tanınmakta, sözleşmeyi yenileyebileceklerine dair irade
beyanında bulunamayacak durumda olanların sözleşme süreleri
resen uzatılmakta, terörle mücadele sırasında alıkonulan ve
kaybolanların özlük hakları 926 sayılı Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanunu doğrultusunda devam etmekte, yedi yıl
çalışmaları ve sair şartları da
taşımaları kaydıyla kamuda istihdam edilebilmelerine imkân
tanınmaktadır.
Yine, gerek yedek
subaylardan gerekse er ve erbaşlardan askerlik yükümlülüklerini yerine
getirirken ölenler veya sakatlananlara mevcut mevzuata göre bir aylık bağlanmamış
veya bir tazminat verilmemiş ise hak sahiplerine bir defaya mahsus olmak
üzere tazminat ödemesi hükmü getirilmektedir.
Yine, Askerlik
Kanununda değişiklik yapılarak erlere otuz günden fazla izin
veya acemi eğitimi sırasında fevkalade hâllerde özür izni verme
yetkisi alay komutanlığına verilmektedir. Erlerden firar
edenlerin dosyası eskiden askerlik şubelerine gönderildi, şimdi
askerî mahkemelere gönderiliyor. Firar olanlardan haklarında yakalama
kararı çıkarılanların, kolluk kuvvetlerince
aranacağı hükmü getirilmektedir. Askerlik görevi yapanlardan mesleki
liyakatleri olana da kendi mesleki liyakatleri doğrultusunda
komutanlarınca yine hizmet, görev verilmesi imkânı
sağlanmaktadır.
Yine, askerî lise
ve yüksekokulların ilgili kanunlarında değişiklik
yapılarak bu okullarda öğretmen olarak görevlendirilecek personelin
kapsamı da genişletilmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yine huzurlarınıza getirilen bu kanunda, İl İdaresi
Kanununun 11/d maddesinde değişiklik yapılarak
Bildiğiniz
gibi, İl İdaresi Kanununun 11nci maddesine göre eğer tek ili
kapsayan bir terör olayı varsa, valiliğin talebi üzerine silahlı
kuvvetlerin kullanılabilmesi mümkün. Eğer birden fazla ili içine alan
bir terör hareketi varsa, işte o zaman, eskiden, İçişleri
Bakanlığı ile Genelkurmay Başkanı arasında
yapılacak protokole göre belirlenen esas ve usullere göre silahlı
kuvvetler talep edilebiliyordu, şimdi, Bakanlar Kurulunca
çıkartılacak esas ve usuller doğrultusunda silahlı
kuvvetlerin kullanılabileceği hükmü getirilmektedir. Sadece bir
hususu söylemedik. 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu, 11inci
madde: Vali, il sınırları içinde bulunan genel ve özel bütün
kolluk kuvvet ve teşkilatının amiridir. Valiler, ilde
çıkabilecek veya çıkan olayların, emrindeki kuvvetlerle
önlenmesini mümkün görmedikleri veya önleyemedikleri; aldıkları
tedbirlerin bu kuvvetlerle uygulanmasını mümkün görmedikleri veya
uygulayamadıkları takdirde, diğer illerin kolluk kuvvetleriyle
bu iş için tahsis edilen diğer kuvvetlerden yararlanmak
amacıyla, İçişleri Bakanlığından ve gerekirse
Jandarma Genel Komutanlığının veya Kara Kuvvetleri
Komutanlığının sınır birlikleri dahil olmak üzere
en yakın kara, deniz ve hava birlik komutanlığından mümkün
olan en hızlı vasıtalar ile müracaat ederek yardım
isterler. Dolayısıyla, mevcut mevzuatta, valilerin ihtiyaç
olduğunda Silahlı Kuvvetler birliklerinden yardım isteme keyfiyeti
var mı? Var. Bu kanun değiştiriliyor mu? Değiştirilmiyor,
mevcut uygulama devam ediyor.
Yine, olayların niteliğine göre istenen askerî
kuvvetin çapı, vali ile koordine edilerek askerî birliğin
komutanı tarafından görevde kalış süresi belirleniyor.
Birden fazla ili içine alan olaylarda ilgili valilerin isteği üzerine
aynı veya farklı askeri birlik komutanlarından kuvvet tahsis
edilmesi durumunda iller veya kuvvetler arasında işbirliği,
koordinasyon ve kuvvet kaydırması, emir komuta ilişkileri ve
gerekli görülen diğer hususlar yukarıda belirtilen hükümler çerçevesinde
Genelkurmay Başkanlığı ile İçişleri
Bakanlığı tarafından belirlenecek esaslara göre yürütülür.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
3152 sayılı İçişleri Bakanlığı Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanunun 1inci maddesinde Yurdun iç
güvenliğinin ve asayişinin sağlanmasında ve kamu düzeninin
sağlanmasında İçişleri Bakanlığı
görevlidir. der. Yurdun iç güvenliğini ve asayişini sağlamak
yine- İçişleri Bakanlığının görevidir. der.
Bu kanunlar var mı? Var. Geçerli mi? Geçerli.
Emniyet Teşkilatı Kanunu var. Ne zaman
çıkmış? 1937de, Mustafa Kemal Atatürk sağken. Ne diyor:
Memleketin umumi emniyet ve asayiş işlerinden Dâhiliye Vekili
mesuldür. Kim mesul? İçişleri Bakanımız mesul ve aynı
Kanunun devamında lüzumu hâlinde, İcra Vekilleri Heyeti kararıyla
ordu kuvvetlerinden istifade eder... Dolayısıyla, mevcut çıkan
yazıyla ordu kuvvetlerinin artık içteki olaylarda
kullanılamayacağı yönündeki açıklamaların bu kanunlar
karşısında bir iler tutar tarafı yoktur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yine, İç Hizmet Kanununun 2, 35 ve 43üncü maddelerinde
değişiklik yapılarak, askerlik mesleğinin ve Türk
Silahlı Kuvvetlerinin görev tanımı değiştirilmekte ve
Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının siyasi faaliyetlerde
bulanamayacağı hüküm altına alınmaktadır.
Yine, Er ve Erbaş Harçlıkları Kanununda
değişiklik yapılarak, er ve erbaşların askerliğe
sevk edilince aylığa hak kazanacakları hükmü getirilmekte.
Yine, 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri
Personel Kanununda değişiklik yapılarak, Terörle mücadele
sırasında alıkonulan veya kaybolanların
maaşlarının tam olarak ödeneceği; bunlardan kuruma dönenler
hakkında, teşkil edilecek kurul tarafından inceleme
yapılacağı; inceleme sonucuna göre kusursuz bulunanların
terfilerinin gerçekleştirileceği; kusurlu bulunanların
yargıya havale edileceği; sonuçta yargının vereceği
karar doğrultusunda sair işlemlerin yapılacağı.
düzenlenmektedir.
Yine, Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa eklenen
geçici maddeyle,astsubaylıktan subaylığa geçip hâlen görevde
olan binbaşı ve yarbayların yaş hadleri de
düzenlenmektedir.
Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanununda
yapılan değişiklik ile de terörle mücadele kapsamında
Bakanlar Kurulu kararıyla askerî veya özel güvenlik bölgesi ilan
edilebileceği, acil hâllerde de valilerin on beş güne kadar özel
güvenlik bölgesi ilan edebileceği hükmü getirilmektedir.
PKK terör örgütü ülke dışına çekildi,
silah bıraktı, PKK terör örgütü yok bir başka terör örgütü var,
o terör örgütü de yok, gönül arzu eder ki bu madde kullanılmasın,
bütün mevzuatlar içinde kullanılmayan maddelerle, kanunlarla doludur.
Dolayısıyla da terör örgütleri olduğu sürece (a) veya (b), (b)
veya (c) dolayısıyla bu kanunun olması doğrudur, gerekçesi
de operasyon yapılan bölgelere masum sivil vatandaşların
girmesini engellemek, zarar görmesini önlemektir.
Yine Madalya ve Nişanlar Kanununda
değişiklik yapılarak madalya ve nişan sahibinin vefatı
hâlinde madalya ve nişanın aksi vasiyet edilmemişse en büyük evlada
verileceğine dair düzenleme yapılmaktadır. Daha önceki
düzenlemede Erkek büyük evlada. diye bir ibare vardı, şimdi artık kadın, erkek
kaldırıldı; en büyük evlat, ekber kim olursa o hak eder aksi
miras sahibi tarafından, mirasçı tarafından
belirtilmemişse.
Yine, Uzman Erbaş Kanununda
değişiklik yapılarak sözleşmeli erbaştan uzman
erbaşlığa geçiş yaşı 29a yükseltilmekte, uzman
erbaşlardan terörle mücadele sırasında alıkonulan veya
kaybolanların hizmet sözleşmelerinin resen uzatılabilmesine
imkân tanınmakta.
Yine, bu personelin özlük
haklarında, Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu, 926
sayılı Personel Kanunu hükümlerinin uygulanacağı da
düzenlenmektedir.
Yine, sözleşmeli subay ve
astsubayların da sözleşmeyi uzatma beyanını irade
edemeyecek durumda olması hâlinde de sözleşmelerinin kendi
komutanları tarafından resen uzatılacağı da
belirtilmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yine Harcırah Kanununda değişiklik
yapılarak -daha ufak birkaç kanunda daha var- bulunduğu yerden
başka bir yere intikal eden birliklerdeki Mehmetçiklerin konaklama
ihtiyacı karşılanamayanlara kısmi gündelik ödenmesi
imkânı da getirilmektedir.
Tabii, yine bu kanun söylenirken
silahlı kuvvetlerimiz gerçekten Türkiyenin değeridir ve Türk
milletinin de en çok güven duyduğu kurumların başında
gelmektedir. Dolayısıyla da darbeyi -her zaman söylüyoruz- Türk
Silahlı Kuvvetleri yapmaz, kurumsal olarak yapmaz. Darbeyi yapan
Bakın, Mısırda da olmuştur. Önde kim vardır?
Mikrofona bir asker konuşuyor. Arkasında kim var? Yargı.
Arkasında kim var? Üniversite. Arkasında kim var? Siyasi partiler.
Önde her zaman, Türkiyede de öyle olmuştur
Darbe bir çete
tarafından yapılır, bu çetenin içinde silahlı kuvvetlerden
de olan vardır. Ancak bu mikrofonun önüne gerek Mısırda gerek
Türkiyede gerek her yerde silahlı kuvvetler mensuplarını
koyuyorlar. Yoksa, silahlı kuvvetler kurumsal olarak darbe yapmaz çünkü
millet en büyük güveni silahlı kuvvetlere vermiştir, silahlı
kuvvetler milletin güvenine ihanet etmez.
Ülkemizde bir darbe geleneği var.
Darbelerin gerçek mağduru da milletin kendisidir. Niye? Millet kendi
iradesiyle yönetme gücünü, hakkını verdiği kimsenin
Görüyor ki bir
süre sonra bir başkası yönetime getirilmiş. Millet o zaman,
hiçbir zaman tanımadı.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın
Bakan, 28 Şubattaki sivil darbecilerden niye hesap sormadınız?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Devamla) - 60ta, 70te, 80de darbeleri ve 28 Şubat 1997
postmodern darbeyi, demokrasiye balans ayarını göz önüne
alırsak, her on yılda bir toplumun kendilerine yönetme yetkisi vermediği
kimselerin iş birliği ve görev paylaşımı
yaptıkları gruplarla beraber halk iradesine müdahale ederek yönetme
hakkını gasbettiklerini görürüz. Bu müdahale sonrası sözcülük
görevi de darbe yapılanması içinde görev alan Türk Silahlı
Kuvvetleri mensuplarına verilmektedir. Böylelikle, toplum içinde kurum
olarak itibarlı bir yere sahip olan Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu itibarını
kendilerine perde ettiklerini düşünürler. Halkta darbenin TSK
tarafından, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından
yapıldığı algısı oluşturulmaya
çalışılır. Gerçekte hiçbir dönemde halk buna
inanmamıştır. Bu, 1960 darbesinde de böyle olmuştur, takip
eden darbelerde de günümüzdeki darbe girişimlerinde de böyle
olmuştur. Değişen bir şey yok. Düşünce aynı,
gerekçeler aynı, eylem aynı, bir tek failler farklı.
Bir
darbe bir cunta tarafından yapılır çünkü ancak bir çete Hukuk
düzenini, anayasayı tanımam. Onu tarihin çöplüğüne attım.
diyebilir. Bir anayasayı çöplüğe atma hakkı yine halkın
kendisine aittir, ondan daha iyi bir anayasa yapmak kaydıyla. Bu hak bir
başka gruba veya yapılanmaya verilmemiştir.
Çete,
içerisine toplumun birçok kesiminden temsilci alır. Toplumun büyük bir
kesimini temsil edeceği varsayılan kişilerle iş
birliği yapılarak darbe yapılır. Bunun içinde iş
adamı var, gazeteci var, öğretim üyesi var, siyasetçi var, Türk
Silahlı Kuvvetleri içinde çalışan da var. Tek başına
bir grup darbe yapmakla suçlanamaz. Ancak, darbeler sonrası sözcülük
görevi Türk Silahlı Kuvvetleri içinde yer alan kişilere
verildiğinden hedef tahtasına her zaman -şimdi olduğu gibi-
Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları, daha da ileri gidilerek Türk
Silahlı Kuvvetlerinin kendisi konulur. Dün de böyleydi, bugün de böyle.
Darbelerin gerçek mağduru milletin kendisidir. Milletimiz bu nedenle her
darbeden sonra iktidarın kime verildiğine veya verilmek
istendiğine, darbecilerin darbelerden sonra hangi partilere
girdiğine, milletvekili seçildiğine bakarak darbeyi ve darbecileri
çok iyi tahlil etmiş ve cunta ile iş birliği yapan siyasetçilere
bu ülkeyi yönetme hakkını ilk 1960tan bu yana da vermemiştir,
hiçbir zaman da iktidara da getirmemiştir.
Darbe
girişiminde bulunanlar her zaman bulunduğu grubun
çoğunluğunu da temsil etmezler. Bunlar her grup içinde
azınlıklardır. Bunların içinde iş adamları da
var; üniversite içinde de, gazeteciler içinde de, Türk Silahlı Kuvvetleri
mensupları içinde de azınlıktadır. Türk Silahlı Kuvvetleri, milletin içinden
çıkmış ve milletin iradesinin aleyhine olacak hukuk
dışı hiçbir yapılanmanın içinde yer almaz.
Bir önceki hatip
tarafından 1960 darbesinden bahsedildi. 1960 darbesini yapanlar, Türk
Silahlı Kuvvetlerinin en üst komutanı olan Genelkurmay Başkanı
Rüştü Erdelhunu tutuklamışlar. Bu darbeyi Türk Silahlı
Kuvvetleri yaptı. denebilir mi?
Yine, bu darbeyi
yapanlar, Cumhurbaşkanını tutukladılar, siyasi faaliyetleri
askıya aldılar, Başbakanı tutukladılar, Genelkurmay
Başkanını tutukladılar, İstiklal Savaşı
gazilerinden Ali Fuat Paşayı tutukladılar, Kore gazisi Tahsin
Yazıcıyı tutukladılar, emekli olduktan sonra milletvekili
seçilen eski Genelkurmay Başkanı Mehmet Nuri Yamutu da tutukladılar.
Ancak, Menderesin idamından üç hafta sonra yapılan 15 Ekim 1961
seçimlerinde Demokrat Partinin oy tabanının mirasçıları
olduğunu ifade edenler, Adalet Partisi, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi
ve Yeni Türkiye Partisi oyların yüzde 62sini alarak 277 milletvekili
çıkarmışlar; buna karşılık, darbenin yanında
görülen veya Şartlar tamam olursa darbe meşru olur. diyen zihniyete
177 milletvekili vermiştir ki bir önceki milletvekili sayısından
da daha az milletvekili almıştır. Dolayısıyla da
darbeler hiçbir sorunu çözmemiş, aksine gittikçe sorunları
çoğaltmıştır.
Sayın
milletvekilleri, bu yasa tasarısına Meclisimizin destek
vereceğine inancım tamdır. Çünkü çıkan yasanın
muhakkak ki daha iyisi -iyinin
sınırı yoktur- aranılabilir, daha güzeli bulunabilir ancak
yapılanın dünden daha iyi olduğunu söylüyorum hem demokratikleşme
açısından
Biraz önce sayın hatip de söyledi, Toplumun bu
noktaya gelmesi
Özgürlüklerde geldik. Siz kendi üstünüze alınmayın.
dedi. İktidarın da katkısı vardır, toplumun demokrasi
bilincinin gelişmesi de vardır. Biz toplumla beraber ilerliyoruz.
İnşallah, Türkiye'nin 21inci yüzyılı hiç şüpheniz
olmasın ki bugünden daha aydınlık, daha güzel olacaktır.
Zira, inancımız odur ki Türkiye'nin bugünü de dünden daha güzel, daha
aydınlık, daha özgürdür.
Ben, bu duygularla
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Bu yasa
tasarısının vereceğiniz desteklerle daha iyi duruma
geleceğini ümit ediyor ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Şimdi şahsı adına söz isteyen
Şirin Ünal, İstanbul Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sözleşmeli Erbaş ve Er
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı hakkında şahsım adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu kanun
tasarısında terörle mücadele görevi sırasında veya bu
görevlerden dolayı kaçırılan ya da kaybolan sözleşmeli
subay, astsubay, erbaş ve erler ile uzman erbaşların
sözleşmeleri talep şartı aranmaksızın
uzatılabilecektir. En az yedi hizmet yılını tamamlayan
sözleşmeli erbaş ve erlerin belli şartlar altında kamu
kurum ve kuruluşlarındaki uygun kadrolarda istihdam edilmelerine
olanak sağlanmıştır. Askerlik yükümlülüğünü yerine
getirmekte olan yükümlülere ölüm veya sakatlanması sonucunu doğuran
olaylardan dolayı Sosyal Güvenlik Kurumunca maaş
bağlanmaması veya nakdî tazminat ödenmemesi şartıyla
tazminat ödenmesine imkân sağlanmıştır.
Düzenlemelerin yasalaşması hâlinde, askerlik
hizmetini yerine getirirken hayatını kaybedenlerin yakınlarıyla
sakatlananlara Sosyal Güvenlik Kurumunca maaş bağlanması veya
nakdî tazminat ödenmesi şartıyla bir defaya mahsus olmak üzere
400.000 gösterge rakamının memur maaşı
katsayısıyla çarpımı sonucunda bulunacak miktar kadar
tazminat ödenebileceği hüküm altına alınmıştır.
Değerli milletvekilleri, terörle mücadele görevleri
sırasında veya bu görevlerinden dolayı kaçırılan
personele yapılacak maaş ödemeleriyle terfi ve özlük işlemlerine
ilişkin usul ve esaslar yeniden belirlenmiş; firar, izin veya hava değişimi
tecavüzünde olan yükümlülere ait suç dosyalarının 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu paralelinde derhâl tanzim edilerek adli
makamlara iletilmesi ve bu makamlar tarafından verilecek kararlar üzerine
yurt genelinde aranmalarını sağlayacak düzenlemelere imkân
tanınmıştır.
Askerî okullarda subayların yanında,
astsubaylarla sivil memurların ve diğer personelin de öğretmen
kadrolarında görevlendirilmesine imkân sağlanmış, biraz
önce Sayın Bakanın açıkladığı gibi, 5442
sayılı İl İdaresi Kanununa ilişkin olarak düzenleme
İçişleri Bakanlığı ile Genelkurmay arasındaki
yetki Bakanlar Kuruluna çıkarılmıştır.
Türk siyasi tarihinde demokrasiyi kesintiye uğratan
darbelerin dayanağı olarak gösterilen 35inci madde yeniden
düzenlenmiş ve silahlı kuvvetlerin vazifesi Yurt
dışından gelecek tehdit ve tehlikelere karşı Türk
vatanını savunmak, caydırıcılığı
sağlayacak şekilde askerî gücün muhafazasını ve
güçlendirilmesini sağlamak, Türkiye Büyük Millet Meclisi kararıyla
yurt dışında verilen görevleri yapmak ve uluslararası
barışın sağlanmasına yardımcı olmak.
şeklinde yeniden belirlenmiştir.
Değerli milletvekilleri, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin her türlü siyasi tesir ve düşüncelerin
dışında ve üstünde olduğuna dair hüküm
değiştirilerek Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının
siyasi faaliyette bulunamayacağı açık bir şekilde
vurgulanmış, egemenliğin kayıtsız şartsız
millete ait olduğunun altı çizilmiştir.
1612 sayılı Yüksek Askerî Şûranın
Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanunda yapılan
değişiklik ile Yüksek Askerî Şûra kararlarının
Sayın Cumhurbaşkanının onayı ile tekemmül edeceği
hüküm altına alınmıştır.
Silah altına alınan yükümlülere, askerlik
hizmetini yerine getirdikleri tarih olarak kabul edilen sevk tarihi ile takip
eden ay başı arasında da harçlık verilmesine imkân tanınmıştır.
Türk Silahlı Kuvvetlerine ait ve sivil hava
ulaşımına açık havaalanları ile yalnızca askerî
kullanımda olan havaalanlarına ilişkin inşaat
sınırlamalı planlarının ne şekilde
yapılacağı ve takip edileceğine ilişkin usuller
yeniden belirlenmiştir.
Gülhane Askerî Tıp Akademisi
Komutanlığının idari yapılanmasında bazı
düzenlemeler yapılmış, Türk Silahlı Kuvvetlerinin yurt içi
ve yurt dışından temin ettiği savunmaya yönelik askerî
malzemelerin taşınması ile erbaş ve erlerin
taşınması faaliyetlerinin Kamu İhale Kanununa tabi
olmaksızın yapılabilmesi ve Türk Hava Yolları
tarafından taşınmasına imkân
sağlanmıştır.
Millî savunma faaliyetlerinin yürütüldüğü askerî
iş yerlerinin alt işveren kurumunun getireceği olumlu
katkılardan yararlandırılmasına imkân
sağlanmış, sözleşmeli erbaş ve erlerin hizmet süreleri
yedi yılı geçmemek kaydıyla, 32 yaşının
bitirildiği yılın aralık ayının sonuna kadar
görev yapabilmelerine imkân sağlanmış, mühendis, laborant,
elektrik teknisyeni gibi belge sahibi erbaş ve erlerin aldıkları
eğitimle ilgili alanlarda çalıştırılmalarına
olanak sağlanmış; 2 Eylül 1993 tarihinden önce
astsubaylıktan subaylığa geçenlerin yaş hadlerinin yeniden
belirlenmesi suretiyle, 49-50 yaşlarında binbaşı
olanların binbaşı rütbesinin yaş haddi olan 52 yaşında
emekli edilmelerinden kaynaklanacak mağduriyetleri giderilmiştir,
yaş limitleri 56 ve 57ye çıkarılmıştır.
Görev ekibinde yer alan 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununa tabi sağlık ve yardımcı hizmetler
sınıfında bulunan personel de aylık uçuş tazminatlarından
yararlandırılmıştır.
Madalya ve nişanların öncelikle erkek
çocuğa intikal ettirilmesine ilişkin hüküm değiştirilerek
kız ve erkek çocuk ayrımı ortadan
kaldırılmıştır.
Terfi ederek rütbe ve kıdemce ana bilim dalı
başkanının üstü durumuna gelmiş personelin -Gülhane Askerî
Tıp Akademisinde- ana bilim dalı başkanı kadrosuna
atanmasının önü açılmış, askerî gemilerde görevli
personele memuriyet mahallerinden ayrı kaldıkları süreler için
doksan güne kadar gündelik verilmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri
personeli ve memuriyet mahalli dışında yurt dışı
limanlarda geçirilen sürelerde personel için kısmi olarak ödenmesi
öngörülen gündelikler yabancı ülkelerdeki yaşam
standartlarının yüksek olması, buna bağlı verilen
harcırahların alım gücünün düşük kalması
dolayısıyla günün şartlarına uygun olarak
arttırılmış ve personelimizin mağduriyeti
giderilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, Anayasanın 6ncı maddesi Egemenlik,
kayıtsız şartsız Milletindir. hükmü ile Hiçbir kimse veya
organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi
kullanamaz. hükmünü içermektedir. Anayasanın 104 ve 117nci maddelerinde
silahlı kuvvetlere ilişkin düzenlemelere yer verilmiş,
Anayasanın 87nci ve 92nci maddelerinde savaş ilanına karar
vermek ve yabancı ülkelere asker göndermek izninin Türkiye Büyük Millet
Meclisine yani bu yüce Meclise ait olduğuna, 122nci maddede ise
sıkıyönetim, seferberlik ve savaş hâline ilişkin
düzenlemelere yer verilmiştir. Bu bağlamda, Anayasanın hiçbir
hükmü darbeye dayanak oluşturmamaktadır. Kaldı ki her ne kadar
Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun 35inci maddesinin
fiilen darbelere hukuki dayanak oluşturduğu ifade edilse bile bu
yoruma katılmaya imkân yoktur. Askerî darbeler zaten bizatihi kanunsuz,
fiilî bir durumdur ve meşruiyetini Anayasadan ve yasalardan almazlar.
Doğrusunu söylemek gerekirse, anayasaları ya da yasaları askerî darbeye olanak tanıyan ülkeler de demokratik
ülkeler değildir.
Büyük bir demokrasi sınavını
verdiğimiz şu dönemden başarıyla geçmemizi diliyor, kanunun
ülkemiz ve demokrasi adına hayırlara vesile olmasını
temenni ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde şimdi yirmi dakika süreyle soru cevap
işlemi yapılacaktır.
Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim.
Efendim, Gezi olayları nedeniyle AKP, birçok yerde
özellikle Tuncelili dernek üyelerini içeriye alıyor ve sorgusuz sualsiz
bunlara içeride işkence de yapıyor. Mesela İzmirde, Aktepe
Tunceliler Derneğinde Emre Akdağ ve Vedat Biçici diye bunun gibi
birkaç tane arkadaşımız içeriye alınıyor. Eğer bu
Hükûmet, sırf Sayın Genel Başkanımız Kemal
Kılıçdaroğlunun Tuncelili olması nedeniyle Tuncelilere
karşı kin ve nefret duyarak bunları yapıyorsa bunun
bedelini çok ağır ödeyeceksiniz, bir. Yani derhâl bu insanları
serbest bırakın, yoksa sorumluluğunuz çok büyük olacak.
Şimdi, mevcut yasada Askerlik: Türk
vatanını, istiklal ve Cumhuriyetini korumak
siz bunun istiklal ve cumhuriyetini
kaldırıyorsunuz yerine sadece askerlik, harp sanatı
öğrenmektir. Peki, bunu ne anlamda değiştirdiniz? Ayrıca
getirdiğiniz
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Erdem
ENVER ERDEM (Elâzığ) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, 478 sıra sayılı Kanunla
sözleşmeli personeli kadroya aldık. Birinci sorum: Şimdi, hayati
riskleri olan ve çok önemli hizmetleri yerine getiren askerî personelin
sözleşmeli çalıştırılmasını doğru
buluyor musunuz?
İkinci sorum: Kanun maddesiyle darbe
yapılabilir diye Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun
2nci, 35inci ve 43üncü maddelerini değiştiriyorsunuz. Askerin
darbeleri silahlarına dayanarak yaptığını göz önünde
bulundurursak askerin silahlarını da elinden almayı
düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Korkmaz
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Bakan, 2008
yılında çıkarılan 5510 sayılı Kanunda denildi
ki: Gazi olup da çalışmaya devam etmek isteyen tüm kamu personeli
gaziler, gazi haklarını alıp aynı zamanda kurumda da
çalışarak kurum maaşını da almaya devam eder.
Akabinde, 2 Kasım 2011de bir kanun hükmünde kararname
çıkarttınız, 2008 öncesi gazi olan polis memurlarının
da bir ay için de müracaat etmeleri hâlinde emekli olduğu kurumda tekrar
işe başlayabileceği ifade edildi. Polis gazimiz de asker gazimiz
değil mi, hakikaten sormamız lazım çünkü her ikisi de bizim
baş tacımız lakin bu Hükûmet, 2008 öncesi emekli olan gazi
polislerimiz için kanun hükmünde kararname çıkartır iken neden
rütbeli gazi askerler kapsam dışı bırakılmıştır?
Yaklaşık 1.250 civarında olduğu hesap edilen rütbeli gazi
askerler neden kararnameye eklenmemiştir? Bununla ilgili bir
çalışmanız var mı?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Erdoğan
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bu tasarıyla bundan böyle ihtilal
olmasın diye İç Hizmet Kanununun 35inci maddesi
değiştirilmekte ve askerin iç tehdide karşı görevi
sonlandırılmaktadır. Ayrıca, 300e yakın karakolun
kapatıldığı da değişik haber sitelerinde yer
almaktadır. Bu kanun ve Hükûmetin uygulamalarıyla
boşaltılan alandaki güvenliği bundan sonra kim, nasıl
sağlayacaktır?
Ayrıca, fotoğraflarını görmeye
başladığımız PKKnın öz savunma güçlerine alan
mı açmaya çalışıyorsunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, sınır boylarında nöbet
tutan bir Mehmetçikin tekmili şöyledir: Asil Türk milletinin namus ve
şerefini korumakla görevli birliğim, vatan ve millet uğruna seve
seve can vermeye hazırdır. Bu getirdiğiniz düzenlemeyle
askerlik tanımından Türk vatanını, istiklal ve
cumhuriyet ibarelerini çıkartıyorsunuz.
Sayın Bakan, sizin Hükûmetinizin ve grubunuzun
Türklükle alıp veremediği nedir? Başbakan, Türk milletini 36
etnik gruba bölüyor, il başkanlarınız AKP sayesinde hepimiz
Türk olmaktan kurtulduk. diyor, Ayşe Nur Bahçekapılı
Türklüğü Anayasadan çıkartıyoruz. diyor. Daha pek çok
örnekler verebiliriz. Ve ben AKP Hükûmetini Türk
düşmanlığıyla itham ediyorum.
Bunlar hep somut örneklerdir, lütfen bunun
cevabını veriniz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Türkoğlu
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, İçişleri
Bakanımızla beraber, Millî Savunma Bakanımızla beraber
aynı salonda olduğunuz için şöyle bir sorum var: Eli palalı
ve sopalılar, sivil kişiler polislerle beraber asayiş hizmeti
vermeye başladı. PKK, Güneydoğuda kimlik kontrolü yapıyor,
şehirlerde, Cizrede, Diyarbakırda eğitim faaliyetleri
yapıyor, yaylalarda şenliklerin güvenliğini alıyor, cenaze
törenlerine katılıyor, vergi topluyor. Oysa, egemenlik devletin
tekelindedir. Yani, İçişleri Bakanı ve Millî Savunma Bakanı
olarak böyle bir tablodan hangi duygularla neleri ifade edeceğiniz merak
ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Çınar
EMİN ÇINAR (Kastamonu) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, son bir yılda Doğu ve
Güneydoğu Anadolu bölgelerinde kaç askerî karakol
kapatılmıştır? Bunların kapatılma sebebi nedir?
Kapatılan karakolların yerine güvenlik önlemleri olarak hangi
tedbirler alınmıştır? Cizrede karakol yapımına
karşı oldukları için kanunsuz gösteri yapan,
vatandaşları provoke edenlere karşı hangi önlemler
alınmıştır? Bunlar tespit edilmiş midir?
Geçtiğimiz günlerde PKK terör örgütü tarafından
kurulduğu iddia edilen sözde asayiş birliklerinin görüntüleri basına
yansımıştır. Bu haberler doğru mudur? Doğru ise
terörist yapılanmalarına karşı hangi önlemler
alınmıştır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Yılmaz
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bu Kongra-Gelin 9uncu kongresinde üç
tane önemli karardan bahsediliyor: HPG güçlendirilecek, öz savunma gücü
kurumsallaşacak ve serhildan başlayacak diye. Şimdi, bu çözüm
sürecinden, barıştan falan bahsederken bu alınan kararlar ne
manaya geliyor? Türk Silahlı Kuvvetlerinin bölgede bazı yerleri terk
ettiği ve PKKlıların o yerlere yerleştiği
iddiaları var. Yani, bu manada, Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu
çıkan kanunla beraber, terörle mücadele yetkilerinde zafiyete uğrayacağını
düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Vural
OKTAY VURAL (İzmir) Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, Beytüşşebapta, Faraşin
Yaylasında binlerce kişi katılıyor, PKK terör örgütünün
posterleri, bölücü posterler
Üstelik Kalaşnikovlu, silahlı insanlar
cenaze töreni düzenliyor. PKKnın mezarlığında bu cenaze
töreni düzenlenirken bunu görmediniz mi? Gören güvenlik gücü olmadı
mı? İstihbarat olmadı mı? Müdahale etme ihtiyacı
olmadı mı?
İkincisi, Cizrede, Diyarbakırda asayiş
birimleri kuruluyor, törenler düzenleniyor, havai fişekler
yapılıyor. Burada Türk Silahlı Kuvvetlerini iç güvenlikten, iç
tehditlerden çekmek suretiyle acaba bölge PKK terör örgütünün unsurlarına
mı terk ediliyor?
Üçüncüsü de, millî güvenlikle ilgili çok önemli bir konu:
İç tehditleri çıkartıyorsunuz. Millî Güvenlik Kurulunda bu
konuda alınmış bir karar var mıdır? Millî Güvenlik
Kurulu toplantısı 25 Haziranda yapılmıştır.
Böylesine önemli bir konuda Millî Güvenlik Kurulunda bir değerlendirme
yapılmış mıdır? Millî Güvenlik Kurulu üyeleri bu
konuda Sayın Başbakana ve Cumhurbaşkanına acaba bir bilgi
sunmuşlar mıdır?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Kurt
KAZIM KURT (Eskişehir) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, demokrasinin
karşıtı darbe. Darbe de demokrasiyi kesintiye uğratan,
askıya alan en önemli unsur. Ancak parlamenter demokratik sistemin iyi
işleyebilmesinin başka koşulları da var, örneğin
siyasi katılım. Ama nedense yüzde 10 seçim barajının durduğu
bir ülkede Siyasi Partiler Yasası değişmediği sürece, Dernekler
Yasası, Sendikalar Yasası katılımcı demokrasinin önünü
açmadığı sürece bu 35inci maddenin kalkıp
kalkmamasının çok önemli olmadığını
düşünüyorum çünkü siz Siyasi Partiler Yasası ve Seçim Yasası
konusunda somut bir adım atmamakta diretiyorsunuz. Bu, çelişki
değil mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Kuşoğlu
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, Millî Savunma
Bakanlığının yapısı değişiyor, daha
farklı bir yapıya bürünüyor. Burada sivil memura daha fazla ihtiyaç
var ama Millî Savunma Bakanlığı içerisindeki sivil memurlar da
şu anda bakanlıklar arasında en fazla mağdur olan, özlük
hakları yönünden en fazla sıkıntı çeken, gelecek
açısından, promote etmek açısından da
sıkıntıları olan memurlar. Onlarla ilgili bir düzenleme
yapmayı düşünmüyor musunuz? Şu anda, kadrosuz olanlar da,
kadrolu olanlar da sıkıntı içerisinde. Bunlarla ilgili olarak ne
gibi tedbirlerimiz var, projelerimiz var?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Sakık
Sayın Şafak
DOĞAN ŞAFAK (Niğde) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, İranda Musaddık, Şah
Pehlevi devrilmesi ve getirilmesi, götürülmesi; Zülkfikar Ali Buttonun
Pakistanda getirilmesi, götürülmesi; 1960 ihtilali, 12 Eylül ihtilali, hatta
Willy Brandta yapılan operasyon ve Mursinin getirilmesi, götürülmesi,
bunların birer dış organizasyon olduğu tarihî bir
gerçektir. Bu konudaki düşünceleriniz nelerdir?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Işık
Son soru.
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Türkiyenin öne çıkan iç ve
dış tehditleri bugün için nelerdir? Sizce PKK terör örgütü iç tehdit
olmaktan çıkmış mıdır? Çıkmadıysa bu
düzenleme PKK talepleri doğrultusunda mı Türkiye Büyük Millet
Meclisinin gündemine getirilmiştir?
İkinci sorum da: Sözde çözüm süreci kapsamı
içerisinde şimdiye kadar yurt dışına çıkan PKKlı
teröristlerin sayısı ne kadardır? Bu teröristler yurt
dışına çıkarken Türk Silahlı Kuvvetleri
elemanlarının herhangi bir müdahalede bulunmamasının
talimatını kimler vermiştir? Siz bu talimatı verenler
hakkında ne yaptınız? Anayasal suç işlendiğinin
farkında mısınız?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, buyurun.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Öncelikle, Sayın Gençin açıklaması: Bir
sefer, kesinlikle herhangi bir yörenin, herhangi bir ilin insanlarına
yönelik olarak bir müdahale yapılması doğru değildir.
Kesinlikle böyle bir şey vaki de değildir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Özellikle yapılıyor
canım.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Sayın Genç, siz öyle diyeceksiniz ama ben doğru olanı
söylüyorum. Eğer böyle bir şey varsa ben de sizinle beraber bunun
doğru olmadığını ifade ediyorum. Doğru
değildir yapılıyorsa. Bence yapılmıyordur -öncelikle
onu söyleyeyim- yapılıyorsa da
doğru değildir. İçişleri Bakanlığımız
var, Adalet Bakanlığımız var. Türkiye, hukuk devleti.
Bakın, bir hukukçu olarak söylüyorum: Hukuk, mutlaka yerine gelir ama
gecikmeli yerine gelir. O bakımdan, onlardan -gönlünüz ferah olsun- hiçbir
sıkıntı olmaz.
İki, askerlik tanımıyla ilgili bir
şey vardı. Bakın, askerlik tanımı Türkiyede neyse
yurt dışında da
Nasıl ki, doktorluğun
tanımı Türkiyede değişmezse
Amerikada, İngilterede
her birisi kendi vatanını
savunmak için verilmiş olan görevi en iyi şekilde yapacak,
öğrenecek; budur. Dolayısıyla da ortada hiçbir ideolojik gerekçe
yoktur.
ERKAN AKÇAY (Manisa) İdeolojik mi ya? Türk demek
ideolojik olabilir mi Sayın Bakan?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Hayır, hayır, kesinlikle hiçbir ideolojik neden yoktur.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bu iddianın altında
kalacaksınız. Türk düşmanlığınız
tescillenir. Şuna bak! Doktorluk mu tanımlıyorsunuz burada, askerlik
tanımlıyorsunuz.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Bakın, bir başka
Yine, Sayın Erdemin 35inci maddenin
darbeye neden olduğu söyleniyor; dolayısıyla, bunu değiştirdiniz, askerin
elindeki silahı da alacak mısınız? diye bir sorusu
vardı.
Ben sadece bir maddeyi okuyorum diyor ki
Bakın
gerçekten hiçbir yasa maddesi
Yine, hukukçular bilir normlar hiyerarşisi
vardır, normlar hiyerarşisinde en üstte Anayasa vardır,
Anayasadan sonra kanun, Bakanlar Kurulu, tüzük, yönetmelik, tebliğ diye
gider. Dolayısıyla bir alttaki norm, düzenleme bir üsttekine
aykırı olamaz; bir alttaki bir üsttekini ortadan kaldıramaz.
35inci maddeye dayanarak siz Anayasayı nasıl
kaldırabilirsiniz?
Bakın, 12 Eylüldeki 1 Numaralı Bildiriyi
okuyorum, 1 Numaralı Bildiri diyor ki:
İşte bu ortam içinde -saydıktan sonra- Türk Silahlı
Kuvvetleri, İç Hizmet Kanununun verdiği Türkiye Cumhuriyeti'ni
kollama ve koruma görevini yüce Türk Milleti adına emir ve komuta zinciri
içinde ve emirle yerine getirme kararını almış ve ülke
yönetimine bütünüyle el koymuştur. Parlamento ve hükûmet feshedilmiştir.
Kanunun neresinde Şu olursa hükûmeti
feshedebilirsin, Parlamentoyu feshedebilirsin. diyor? Anayasa
kaldırılmıştır. Anayasayı bir kanunla
kaldırabilmek mümkün mü? Bütün yurtta sıkıyönetim ilan edilmiştir,
yurt dışına çıkışlar
yasaklanmıştır, ikinci bir emre
kadar sokağa çıkmak da yasaktır. Algılama bu.
Sadece bu değil, bakın, yine 12 Eylülden önce uyarı mektubu
veriliyor, o uyarı mektubunda da
aynı ifade geçiyor.
Yine, 71 muhtırasında da İç Hizmet
Kanununun verdiği yetkiye dayanarak
Doğrudur, biz
düşünüyoruz, hukukçular veya Parlamentoda olanlar veya milletin
çoğunluğu ama bir şekilde azınlık da olsa silahlı
kuvvetleri içinde olup da buradan kendisine darbeye gidecek bir yol
olduğunu görenler de var. Dolayısıyla da şunda hiçbir gerek
yok ki İster eksikliği gidermek ister algılamayı
değiştirmek için bunun değişmesi gerekmektedir. diyor.
İki: Bu değişiklik PKKyla yapılan
bir müzakere neticesi midir? denildi. Hayır, kesinlikle PKKyla
alakası yoktur. Bakın, İç Hizmet Kanununun değiştirilmesine
ilişkin CHP, Cumhuriyet Halk Partisinin teklifi 2010 yılında
var, kendileri ifade ettiler, 2011 yılında var. Bu
çalışmalar çok daha önce geldi. Genelkurmay
Başkanlığımız bu silahlı kuvvetlerin vazifesiyle
ilgili bir açıklamanın, 2010 yılında Türk Silahlı
Kuvvetlerinin görev tanımının yapıldığı,
dolayısıyla, bugün de yapılan tanımlamanın, yine,
onunla aynı doğrultuda olduğunu belirtmektedir.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Yani darbeden mi korktunuz o
askerlik tanımında? Ne alakası var, 35le ilgisi ne?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Biz
sadece olması gerektiğini söylüyoruz, hiçbir tane farklı
düşüncemiz, alakamız yoktur.
Yine, bir başka husus: Karakollardan gerçekten
ihtiyaç olmayan yerlerdeki karakollar kapatılıyor. İhtiyacı
olan yerde de karakolların yapıldığını her yerde
gördünüz. En azından güneydoğudaki bazı yerlerdeki bazı
kişilerin kışkırtmasıyla veya yönlendirmesiyle Biz
buraya karakol istemiyoruz. diyenler de oldu. Dolayısıyla
güvenliğin
ERKAN AKÇAY (Manisa) Siz de Yapmıyoruz zaten,
yapmıyoruz, yapmayacağız. dediniz.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Hayır, hayır, yok.
Şudur: İhtiyaç olan yerlerdeki
karakollarımızı büyütüp genişletiyoruz, yapıyoruz;
ihtiyaç olmayan yerlerde ise kapatıyoruz.
Dolayısıyla da bunlarda bir şey
ERKAN AKÇAY (Manisa) Yapılması gereken yerde
yapılır. Türk devletinin iradesi istediği yerde yapar, irade
koyarsın yapar. Siz irade koyamadınız. Benim Manisamda da var,
Hakkâride de olur.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Bir
başka husus: 157 karakolun yapımı planlanmıştır;
bundan 66 tanesi tamamlanmış, 54ünün inşa faaliyetleri devam
etmektedir, 20 karakolun ihalesi devam etmekte, 17si için ise inşaat
hazırlık faaliyetleri yürütülmektedir.
Yine,
bir başka Sayın Vekilimiz için de: 5510 sayılı Kanun ile
gaziler kurumlarda çalışmaya devam edebiliyor. Gazi askerler neden
polisler gibi tekrar Türk Silahlı Kuvvetlerine alınmadı? diye
bir soru var. Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu, 926
sayılı Kanun gereği Türk Silahlı Kuvvetlerinden herhangi
bir nedenle ayrılan veya çıkarılan personelin yeniden Türk
Silahlı Kuvvetlerine dönmesi mümkün değildir, bu, Personel Kanununda
var. Biliyorsunuz, bir başka kurumdan siyasete girmek için de seçime
katılmak için de istifa edenler eğer
kazanamazsa tekrar kurumlarına dönüyorlar ancak silahlı kuvvetler
mensupları ve yargı mensupları geri
dönemiyorlar. Dolayısıyla bir yerdeki dönmesi diğer yerdeki
dönmesine bir emsal oluşturmaz diye düşünüyorum.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Efendim, gazilerden bahsediyoruz, gazilerden. Bir
istisna olmaz mı, gazilerden bahsediyoruz?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Bu hakkın verilmesi Türk
Silahlı Kuvvetlerinin terfi sistemini ve iç işleyişini
bozabilecektir. Örneğin On yıl önce teğmen rütbesinden
ayrılan kişi 40 yaşında teğmen olarak göreve mi
başlatılacaktır? diye bir husus daha. Silahlı kuvvetlerde rütbeliyken
yüzbaşı iken yaralandı, gazi oldu ayrıldı,
ayrıldığı anda, şu anda diyelim ki aradan geçen
yıl içerisinde rütbesi albaya gelmişse kendisine albay kimliği
veriyoruz ve albay olarak da maaşını almaya devam ediyor.
Aradaki tek fark, gazi olarak kurumun dışında ama maaş
olarak da bir düşme yok, kimlik olarak da yine albaysa albay olarak da
veriliyor. Dolayısıyla silahlı kuvvetlerin de bir diğer
bölümden farklı bir imkânı budur.
Yine
bir başka sayın vekilimizin de sivil memurlar için sorusu vardı.
Bakanlığımız ve Türk
Silahlı Kuvvetleri bünyesinde Sayın Kuşoğlu, sizin de
olabilir- 33.046 sivil memur görev yapmakta olup, 3.262 personel ilkokul ve
ilköğretim mezunu, 9.832 personel lise mezunu, 7.259 personel yüksekokul
mezunu, 11.312 personel de fakülte mezunu, 1.239 personel yüksek lisans mezunu,
42 personel ise doktora mezunudur. Sivil memurların mali, sosyal ve özlük
haklarıyla ilgili olarak 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu
başta olmak üzere, devlet memurlarının tabi olduğu ilgili
ve diğer kanun hükümleri uygulanmaktadır. 16 Şubat 2013 tarihli
ve 2861 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren
6413 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu ile Türk
Silahlı Kuvvetlerinde görev yapan sivil memurlar askerî disiplin
mevzuatı dışına çıkarılmış, Türk
Silahlı Kuvvetleri personelinin özlük, mali ve sosyal haklarıyla
ilgili çalışmalar personel
ayrımı gözetilmeksizin bir bütün olarak yürütülmektedir. Bu
kapsamda teklifler ihtiyaç duyulan zamanlarda hâlen görevde bulunan tüm
personel ve bunların emekli maaşlarına iyileştirme
yapılmasını içerecek şekilde hazırlanmaktadır.
Dün
bunların temsilcileriyle görüştüm Sayın Kuşoğlu,
bunlardan gerçekten sivil memur olarak giren yirmi yıl da geçse, yirmi
beş yıl da geçse yine sivil memur olarak emekli oluyor.
Dolayısıyla Bu sivil memurlar arasında nasıl bir hiyerarşiyle bir terfi sistemi getirebiliriz? diye
arkadaşlarla bir çalışma yapılmasının uygun
olacağını söyledim.
Yine, sivil memurlar misafirhanesi var. Sivil
memurların misafirhanesinin idaresinde de, yönetiminde de şu anda
olduğu gibi bir komutanlık var, askerî personel. Onun da tekrar sivil
memurlar tarafından yönetilmesinin daha uygun olacağını
kendileri de ifade etti, biz de bunları uygun gördük. İnşallah,
hep onu söylüyoruz, bugünümüzden daha iyi yaptığımız
düzenlemelerle. İnşallah, hiç şüpheniz olmasın ki gerek
sivil memurlar gerek astsubaylarımız
İşte gördünüz, bugün
hem sözleşmeli erbaşların hem uzman jandarmanın hem de
sözleşmeli subayların haklarını mümkün olduğu
kadarıyla daha iyileştirmek için çalışıyoruz.
Bir başka, Sayın Akçay söylemişti: Türklükle
ne probleminiz var? Bizim hiçbir problemimiz yok.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Var, çok probleminiz var,
Başbakanın var, yöneticilerinizin var, hepinizin var.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Bakın, güzel kardeşim aradaki tek fark şu: İstiyorsunuz ki
herkesi Türk yapalım zorla. Ya, bu bir hisse, duyguysa Ben Türk
değilim. diyenin de duygusuna, düşüncesine saygı duymak
lazım. Biz Türkiye Cumhuriyetinin
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sizin daha Türkün
tanımından, millet tanımından haberiniz yok. Irk nedir,
millî kimlik nedir, bunları bilmiyorsunuz, siz cahilsiniz.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Bak, çok ayıp bir şey, çok ayıp bir şey. Kem söz sahibine
yakışır, kem söz sahibine yakışır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Biz ne söylediğimizin
farkındayız. Hiç kimseyi zorla Türk yapmak gibi bir niyetimiz de yok.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Peki, milletin adı ne, bu
milletin adı ne Sayın Bakan?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Bu
milletin adı ortak yaşama iradesi olanlar, geçmiş tarihinde
beraber yaşamış, iyi günde kötü günde bir arada olanlar ve ortak
yaşama iradesiyle önümüzdeki bin yılda da beraber yaşamak
içindeyiz diyenler Türk milleti
ERKAN AKÇAY (Manisa) Adı ne, adı?
OKTAY VURAL (İzmir) - Adı ne, adı?
ERKAN AKÇAY (Manisa) Adı ne, adı?
Adını bile söyleyemiyorsun bu milletin be!
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Adını da söylüyoruz, hiç mesele yok. Senin gibi ona Türk milleti
diyoruz, biraz önce burada söyledi, biz ne olduğunu biliriz. Adı Türk
milletidir.
OKTAY VURAL (İzmir) - Tamam o zaman.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Niye bu kadar ezilip
büzülüyorsunuz, ıkınıp sıkınıyorsunuz?
Dosdoğru söyleyin.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) -
Aramızdaki fark şudur: Siz herkesi Türk yapmak için zorluyorsunuz,
herkesi âdeta ırkçı bir yaklaşımla ele alıyorsunuz.
OKTAY VURAL (İzmir) Ne zorlaması ya?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) -
Türk milleti ırka dayanmaz, Türk milleti ortak değerlere
dayanır. Bu değerleri kabul eden de bu ülkenin
vatandaşıdır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bakın, Türkiye Cumhuriyetine
OKTAY VURAL (İzmir) Türk Silahlı Kuvvetleri
de Türk milletine zorlama mı? Türk Silahlı Kuvvetleri diyoruz. Bu
nasıl zihniyet ya, bu nasıl bir zihniyet?
PERVİN BULDAN (Iğdır) Tek millet
değil, kabul edeceksiniz, zorla da olsa kabul edeceksiniz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Biz asla kabul etmeyeceğiz.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Görürsünüz
nasıl kabul ediyorsunuz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Asla kabul etmiyoruz.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) -
vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes Türktür.
Türkiye Cumhuriyetine vatandaşlık bağıyla bağlı
olan herkes Türktür diyorum.
Hepinizi, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi, birinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ilâ 21inci maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz isteyen, Münir Kutluata Sakarya Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MÜNİR KUTLUATA (Sakarya)
Sayın Bakan, Meclisi selamladıktan sonra, önce sizin dikkatinizi bir
hususa çekmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, Sayın Başkan;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakan, bu millet hiç kimseye Sen Türksün
dememiştir, zorla kimseyi Türk yapmamıştır; bu millet ve bu
devlet herkese Sen de Türksün demiştir. Büyük bir tarihin
arkasından büyük bir medeniyetin devam ettiricisi olarak ve yedi düvele
karşı varlığını korumuş bir millet olarak
Sen kenarda kalma, kendini yabancı hissetme, hepimiz aynıyız,
sen de Türksün. demiştir. Göreviniz icabı ve geçmişiniz
icabı siz bunu biliyorsunuz, siz bunu biliyorsunuz Sayın Bakan.
ÖZDAL ÜÇER (Van) - O yüzden mi Zilan katliamını
yapmıştır, o yüzden mi Dersim katliamını
yapmıştır, o yüzden mi Amed katliamını
yapmıştır?
MÜNİR KUTLUATA (Devamla) Bu milleti, bu yüce milleti,
bu yüce gönüllüğünden ötürü devamlı suçlamak bu milletin oyuyla
iktidar olmuş bir iktidarın mensuplarına
yakışmıyor.
Şimdi, yasaya geliyorum, tasarıya geliyorum.
Değerli milletvekilleri
ÖZDAL ÜÇER (Van) Herkese zorla Türküm
dedirtiyorsunuz. Her sabah çocuklara andımız diye bir yenin okutuyorsunuz.
MÜNİR KUTLUATA (Devamla) Değerli
milletvekilleri, bu tasarının adı uzun ama amacına göre
adlandırmak gerekirse, bu tasarı askerliği Türk
vatanını koruma görevi olmaktan çıkaran,
Türk ordusunu da silahlı terör örgütü güçleri önünde engel olmaktan
çıkaran bir tasarıdır. Tasarı bunu 17 ve 18inci
maddeleriyle yapıyor. 17inci madde Türk Silahlı Kuvvetleri İç
Hizmet Kanununun 2nci maddesinin birinci fıkrasını
değiştiriyor, diyor ki: Askerlik harp sanatını
öğrenmek ve yapmak mecburiyetidir.
OKTAY VURAL (İzmir) Lejyoner yani.
MÜNİR KUTLUATA (Devamla) Aslına
bakıyorsunuz İç Hizmet Kanununda orijinal hâl şudur: Askerlik
Türk vatanını, istiklal ve cumhuriyetini korumak için harp sanatını
öğrenmek ve yapmak mükellefiyetidir. Türk vatanını, istiklal
ve cumhuriyetini korumak için kısmını çıkarıyorsunuz.
Merak edilen konu şudur, bu tasarının İç Hizmet Kanununun
35inci maddesinin arkasına saklanmasından şüpheleri celp eden
husus şudur: Neden bunu çıkarıyorsunuz? Kanunu getirenlere
soruyorum, tasarıyı getirenlere soruyorum. Mademki bunu
çıkarıyorsunuz, bakın yeni bir madde yazmıyorsunuz, bir
kanun maddesinin baştaki sebep olan hükmünü çıkarıyorsunuz,
kalan kısmını yazıyorsunuz. Kalan kısmı nedir?
Harp sanatını öğretmek. Baş kısım nedir? Türk
vatanını, istiklal ve cumhuriyetini korumak o zaman neden şunu
yapmıyorsunuz, dürüstlük bunu gerektirir, demek gerekir ki: İlgili
maddenin İç Hizmet Kanununun 2nci maddesinin birinci fıkrasından
Türk vatanını, istiklal ve cumhuriyetini korumak için
kısmını çıkarıyoruz. dersiniz, o zaman yeni bir madde
yazmadığınıza göre kalan kısım kanun hükmü olarak
devam eder. Bunu diyemiyorsunuz, çünkü bunu demiş olmak maksadı ele
vermiş olur. Burada bile maksadın gizlendiğini çok açık
şekilde görüyoruz.
Şimdi, askerlik vatanı korumak
için yapılmayacak ise askerlik ne için yapılacak, bunun bilinmesi
lazım. Askerlik ne için yapılacak, bunu kürsüye çıkan kanunun
ilgilileri ve sorumluları açıklaması lazım. Öyle anlaşılıyor ki, demek istiyorsunuz
ki: Harp sanatı bir altın bileziktir öğren, nerede uygularsan
uygula. Kanunun şekli budur. Eğer bu hâle getiriyorsanız, o
zaman, bunu, taşeronlara mı vereceksiniz, kurslar eliyle mi yerine
getireceksiniz, bunları da burada açıklamanız gerekirdi.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Madde 18de o yazmıyor.
MÜNİR KUTLUATA (Devamla) - Madde 18de çok daha kötü
şeyler yazıyor. Şimdi madde 18e geliyorum. İftihar
ettiğiniz madde 18e şimdi geliyorum.
Şimdi, bu kanunda bu değişikliğin
zamanlaması da çok enteresan. Bakın, değerli milletvekilleri, bu
değişiklik yani askerliği Türk vatanını koruma
vazifesi olmaktan çıkaran değişiklik sözleşmeli askerlik
uygulamasının iflas ettiği, iflas ettiği de, söz konusu bu
kanun tasarısının daha giriş genel gerekçesinin ilk
cümlelerinde açıklanıyor; İflas etti. deniliyor, deniliyor ki,
ifadeyi aynen alıyorum: 2013 yılı için 24 bin, 2014
yılı için 33 bin olarak öngörülen sözleşmeli personel alma
konusu, sadece 579 olarak gerçekleşebilmiştir. Bakın, 57 bin
fiilî kadroya karşı 579 sözleşmeli asker temin
edebilmişsiniz yani sadece yüzde 1ini temin edebilmişsiniz. Buradan
görmüş olmalısınız ki, hiç bilmiyor olsanız bile
buradan görmüş olmalısınız ki bu iş parayla,
maaşla yaptırılamaz, bu iş vatan sevgisiyle
yaptırılır. Daha bu konu görüşülürken aynı kanunun
içinde, diğer taraftan, siz bunu vatan vazifesi olmaktan
çıkarıyorsunuz. Bunu sizlerin takdirine bırakıyorum.
Tasarının 18inci maddesine gelince:
Değerli milletvekilleri, tasarının 18inci maddesi bakın,
35inci maddeyi düzenliyor. 35inci madde çok kısa bir madde: Türk
Silahlı Kuvvetlerinin, Türk yurdunu ve Anayasayla tayin edilmiş olan
Türkiye Cumhuriyetini korumaktır görevi. vazife bu. Şimdi, siz bunu
çıkarıyorsunuz, diyorsunuz ki: Vazife, Türkiyeye
dışarıdan gelecek tehditlere karşı Türk yurdunu
korumaktır. Eğer burada maksat, Bu 35inci madde ihtilallere
gerekçe yapıldı. diye bunu düzeltmek olsaydı, siz bunu çok net
bir şekilde tahkim ederdiniz; yanlış anlamaya, mazeret olmaya sebep
olmasın diye tahkim eder, ihtilallere mazeret edilemeyecek hâle getirir,
güçlendirirdiniz. Bizim de bir itirazımız olmazdı, bu geçerdi
ama siz bu genel şikâyet konusu olan, yanlış
anlaşıldığı zannedilen bir maddeyi bahane etmek
suretiyle Türk ordusunu terör güçlerinin önünden çekiyorsunuz. Terör güçleri
yurt dışına çıkıyor derken, çıktı mı,
çıkmadı mı, diye Türkiyeyi tartıştırırken,
çıkmadığını sonra kendi ağzınızla ifade
etmişken, Türk ordusunu fiilî olarak olmasa bile görevi itibariyle yurt
dışına çıkarmış oluyorsunuz. Bunlar gerçekten
yakışmıyor. Bunu özellikle ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, eğer 35inci maddeden
şikâyet var idiyise bu, bu tarzda tahkim edilir ve yanlış
anlamalara fırsat verilmezdi. Eğer siz 35inci maddeyi ihtilal
gerekçesi olarak görüyorsanız, o zaman ihtilallerin de meşru
olduğunu kabul etmiş duruma düşersiniz. İhtilaller hiçbir
şekilde meşru değildir, hiçbir maddeye de
dayandırılacak hâli yoktur. Ayrıca AnayasamızdaKaynağını
Anayasamızdan alamayan hiçbir gücün kullanılması meşru
değildir. denildiğine göre hiç kimse bunu ihtilal gerekçesi, önceden
de yapmış olamaz, şimdi de ihtilal gerekçesi sayılamaz. Ama
neden bu Türk Silahlı Kuvvetlerinin görevi bu şekilde
daraltılıyor ve içerideki alan silahlı terör örgütüne
bırakılmış oluyor?
Şimdi, iktidarın bir
sıkıntısı vardı. Terör örgütü, Yurt
dışına çıkıyorum. demek suretiyle anlaşma,
sözleşme, terör örgütüyle pazarlık yapılan zelil masalarda,
zelil görüşme masalarında Türk milleti ve Türk ordusu yenilmiş,
kaybetmiş taraf olarak Hükûmet tarafından kabul edilip bu
görüşmeler yapılırken göstermelik bir yurt dışına
çıkış hareketliliği bekleniyordu, öyle gösteriler
yapıldı ve sonunda gelindi denildi ki: Bu sırada Türk
Silahlı Kuvvetleri ne yapacak? Görevi teröristi etkisiz hâle getirmek ve
vatan bütünlüğünü korumak. bu sıkıntı konusuydu, ve verilen
şifahi talimatlarla Türk güvenlik güçleri seyirci konumuna getirildi.
Şimdi, bu kanunla yapılan, değerli
milletvekilleri, eğer bu tasarı kabul edilirse bölücü güçlerle mücadele
etmek Türk ordusunun görevi olmaktan çıkarılıyor ve
iktidarın Türkiye'de alanı, bölücü silahlı güçlere fiilî teslim
hâli resmiyet kazanmış oluyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MÜNİR KUTLUATA (Devamla) Bu bakımdan bu
vicdani sorumluluğu, bunun yarın sorulabilecek Türk milleti
nazarında hesabını göze alabilenler varsa bu kanunun geçmesi
için gayret sarf edecekler, değilse Türk milletinin bu kadar örselenmesi
ve bölünmesi yolunda katkı yapmanın vebaline girmemek gerekir
düşüncesiyle yüce Meclisi bu yanlış yoldan çevirecekler. Takdir
sizin.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz isteyen Osman Taney Korutürk. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA OSMAN TANEY KORUTÜRK (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, bugün görüşmekte
olduğumuz yasa tasarısı hakkında Millî Savunma
Komisyonundaki arkadaşlarımız kapsamlı bir muhalefet
şerhi koydular. Bu muhalefet şerhi elimizdeki metinde mevcut.
Ben burada iki noktaya işaret etmek istiyorum.
Bunlardan bir tanesi, Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun
35inci maddesi. 35inci maddenin değiştirilmesini Cumhuriyet Halk
Partisi olarak biz 2011 seçimlerinin öncesinden itibaren kendi
programımıza almıştık, bunun
değiştirilmesinde fayda olduğunu düşünüyoruz. Bunun
değiştirilmesinde fayda olduğunu, bunun darbelere bir hukuki
gerekçe teşkil ettiği için değil ama artık darbelere hukuki
gerekçe teşkil ediyor algılanmasıyla birlikte
anıldığı için gerekli görüyoruz. Darbelere herhangi bir
yasa maddesinin gerekçe teşkil etmesi söz konusu olmamak gerekir,
Anayasada darbeleri engelleyecek yeterince madde var.
Bu maddede yalnız ciddi bir hata
yapılıyor. Bu ciddi hata esas itibarıyla teknik bir hata ve bu
ciddi hatanın sıkıntısı, öyle düşünüyorum ki,
esas itibarıyla silahlı kuvvetlerin kendisine tedarik ile ilgili
olarak gelecek.
Şimdi, bu maddede silahlı kuvvetlerin vazifesi,
Yurt dışından gelecek tehdit ve tehlikelere karşı Türk
vatanını savunmak, caydırıcılık sağlayacak
şekilde askerî gücün muhafazasını ve güçlendirilmesini
sağlamak, Türkiye Büyük Millet Meclisi kararıyla yurt
dışında verilen görevleri yapmak ve uluslararası
barışın sağlanmasına yardımcı olmak.
şeklinde öneriliyor.
Yurt dışından gelecek tehdit ve tehlikeler
geçmiş bir konsept. Yurt dışından gelecek tehdit ve
tehlikeler konsepti Doğu Blokunun çökmesiyle ortadan kalkmış
bir konsept. Türkiyenin de üye olduğu ve savunma konseptlerini birlikte
düzenlediği NATO Kuzey Atlantik Antlaşması Teşkilatı
bu konsepti 1991 yılında değiştirdi. Şimdi, stratejik
güvenlik konsepti diye bir konsept var. Türk Silahlı Kuvvetlerinin
personel alımından teşkilatlanmasına, silah ve teçhizat
tedarikine kadar bütün faaliyetlerini konsepte dayalı ihtiyaçlar sistemi
diye adlandırılan bir sisteme göre yaptığını
biliyoruz. Böyle bir eksik konseptle ortaya çıktığınız
zaman bu, silahlı kuvvetlerin tedarik konumlarında ciddi
sıkıntılarla karşı karşıya kalmasına
sebep olacak. Biz düşündüğümüz zaman sadece dış tehdit
değil, Türkiyenin ciddi iç tehditlerle de karşı
karşıya olduğunu görürüz. İç tehditlerin
dışında artık şimdi, siber teknik, siber tehdit, siber
saldırı şeklinde birtakım elektronik tehditler de var.
Onlar bunun içerisine girmiyor. Onun için bunu sadece dış tehdide
bağlamak ciddi bir hatadır. O hata bu yasa buradan yasalaşmadan
düzeltilirse çok daha uygun olur diye düşünüyorum.
Daha vahim ve daha önemli bir madde: Türk Silahlı
Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun 2nci maddesinde askerliğin
tanımına getirilen değişiklik. Askerliğin
tanımında askerin yükümlülüğü Türk vatanını, istiklal
ve cumhuriyetini korumak için harp
sanatını öğrenmek ve yapmak mükellefiyeti olarak
tanımlanırken bunun başındaki savunma konsepti
kaldırılıyor ve deniyor ki: Askerlik: Harp sanatını
öğrenmek ve yapmaktır. Harp sanatı öğrenmek ve
yapmaktır. demek ne demek? Paralı asker mi yetiştiriyoruz
arkadaşlar, niye öğrenecek harp sanatını? Bunlar sözleşmeli
asker değil, bunlar paralı asker değil, bunlar gönüllü asker
değil, bunlar yükümlü. Askerlik vazifesini yapıyor, bunlar bizim
çocuklarımız, askere gidiyorlar. Askerliği niçin öğrensin
eğer yurt savunması için değilse? Bunu buraya koyduğunuz
zaman askerin mahiyetini değiştiriyorsunuz, askeri paralı asker
hâline getirmeyi düşünüyorsunuz. Askeri, yurt savunmasının
dışındaki görevlerde de kullanmak imkânı bu yasayla ortaya
çıkıyor. O zaman ne oluyor? Suriyede, mesela, kimse herhangi bir
askerî hareket yapmıyor, Birleşmiş Milletlerin kararı da
yok, harp sanatını öğrenen askerimizi, genç
çocuklarımızı, yükümlüleri Suriyeye bu sanatı yapmak için
gönderebileceksiniz bu yasaya göre. Bu doğru bir şey mi? Bu çok korkunç bir şey. Bu, yükümlü
olarak, görev olarak, vatani görev olarak askere giden çocukları, bu
vatani görevin dışında,
yurt savunmasının, vatan savunmasının
dışındaki hizmetlere kolaylıkla götürmeye imkân
sağlayacak bir düzenleme. Bu düzenlemenin şiddetle karşısındayız,
sizlerin de şiddetle karşısında olmanız lazım.
Bakın,
geçtiğimiz günlerde Gezi hadiseleri yaşadık. Türkiye'nin her
tarafında hadiseler oldu ve bu hadiselerde 1i polis 6 gencimiz
hayatını kaybetti. Bu 6 gencimizden 5 tanesi hakkında hiç
kimseden ne bir başsağlığı duyduk, ne bir üzüntü duyduk
ama Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz hepsi için üzüntü ifade ettik. Çankaya
Belediyesi Çankayadaki parklara bunların isimlerini veriyor,
6sının da ismini veriyor, polis olan evladımızın da
ismini veriyor. Ama şimdi bu yasayla, paralı asker hâline
dönüştürülmüş veya dönüştürülecek olan gençlerimiz de dışarı gittiği zaman oralardan da bu
gibi acı vakaların gelmesini beklemek lazım.
Atatürkün bir sözü var arkadaşlar, diyor ki:
Savaş yurt savunmasına yönelik, zaruri ve hayati değilse
cinayettir. Askerlerimize harp sanatını niçin öğretiyoruz,
niçin yaptırıyoruz? Yurt savunması için değilse, cinayet
işlesinler diye mi veya kendimizin cinayet işlemeye mi niyetimiz var?
Bu, olabilecek bir şey değil.
Bakın, içimizde pek çok insanın küçük
çocukları var, askerliğe gitmeyi bekleyen çocukları var.
Anneler, babalar; içimizde pek çok insanın çocukları, içimizde askere
gitmeyi bekleyen torunları olanlar da vardır diye düşünüyorum.
Bunlar gittikleri zaman, eğer yurt savunması için gidiyorlarsa, o
zaman hakikaten askerlik görevini yapıyor, vazifesidir. Türkiyede
askerlik bir yükümlülüktür, oraya gider, ona kimse bir şey diyemez;
şehit olur, gelir, bağrına taş basar ama savunma görevi
olmadan, askerlik sanatını, askerlik de değil harp
sanatını öğrenmek ve yapmaktır. Harp sanatını
yapmak lafı üzerinde sizlerin düşünmenizi rica ediyorum
arkadaşlar. Harp sanatını yapmak, eğer ülke
savunmasına yönelik değilse niye yapılır, kime
karşı yapılır, nasıl yapılır, neticesi ne
olur?
Dolayısıyla, bu madde son derece vahim bir
madde. Bu madde, doğrudan doğruya yükümlü askerlik konseptini ortadan
kaldıran bir madde. Ha, böyle bir şey düşünüyorsanız, o
zaman yükümlü askerliği tamamen kaldırırsınız. Bu,
yapılmayacak bir şey değil. Amerika Birleşik
Devletlerindeki gibi gönüllü askerlik sistemini kurarsınız, isteyen,
sonucunu bilerek, para karşılığı, belli bir süre için
gelir, askerlik yapar, dışarıda görevle kullanılır
getirilir ama kendi yurdunu, kendi vatandaşlarını, kendisine ait
olan değerleri korumak dışında askerlik görevine giden
çocuklara harp sanatını öğretmek ve bunu yaptırmak demek
çok başka bir şey, çok başka bir anlayış. Bunun
üzerinde çok ciddi olarak düşünmek lazım.
Ben Düşünmek lazım. diyorum. Belki içinizden
birçok kimse de bunları kendi kendine düşünüyor ama Meclis
çalışması doğru bir Meclis çalışması
değil arkadaşlar. Düşünmek lazım. dediğimiz
şeylerin üzerinde düşünüp de bir değişiklik olmuyor, hepsi
geliyor, geçiyor. Geliyor, geçiyor ama bunların sonuçları, sonra
herkese, sadece ülkeye değil, kişilere de tek tek dönebilecek
sonuçlar. Ne kadar iyi olurdu, burada aramızda konuştuğumuz
şeyleri kendi içimizde tekrar düşünsek, desek ki: Ya, bakın,
burada bir yanlışlık var. Gelin, şunları tekrar
komisyonda ele alalım, bir daha bir bakalım. Bugün
çıkmasın, ne olur, iki ay sonra çıksın ama doğru
çıksın, kimsenin canı yanmasın, memleket zora girmesin. Ama
bu noktalarda değiliz. Otomatik karar alan, hatta şöyle de söylemek
lazım: Milletvekillerinin karar alma mekanizmasında çok ciddi bir
şekilde pay almadıkları, alınan kararların esas
itibarıyla bürokrasi tarafından şekillendirildiği bir
sistemin içerisinde milletvekilliği yapıyoruz. Sizler bu şekilde
milletvekilliği yapmaktan memnun musunuz? Olduğunuzu sanmıyorum,
ben değilim.
ENGİN ALTAY (Sinop) Değiller, değiller.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Ne öneriyorsunuz, öneriniz
ne?
OSMAN TANEY KORUTÜRK (Devamla) Önerim şu: Ben bir
şey teklif ettiğim zaman, ben değil sadece, siz de teklif
ettiğiniz zaman illaki Şu partinindir, bu partinindir. demeyelim.
Bu memleketin seçilmiş insanlarıyız, bu memleketin
halkını temsil ediyoruz. Söylediğimiz şeyler ülkenin
çıkarları için. Ya, bunu bugün geçirmeyelim ne olur, Millî Savunma
Komisyonu tekrar bunu bir görüşsün.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Tabii yapacağız,
işimiz bu. Ne yapacağız?
OSMAN TANEY KORUTÜRK (Devamla) Yapmıyoruz
işte. Ben bunları söylüyorum, şimdi kabul edeceksiniz. Elinizi
kaldıracaksınız, geçecek.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Yanlış
düşünüyorsunuz.
OSMAN TANEY KORUTÜRK (Devamla) Onu yapmamak lazım.
Toplanalım yapalım diyorum, yapmıyorsunuz. Onun için,
bunları yapmak isterdim diyorum, sizlerin de istediğinizi tahmin
ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına söz isteyen Özdal Üçer, Van Milletvekili. (BDP
sıralarından alkışlar)
ÖZDAL ÜÇER (Van) Genel Kurulu selamlıyorum.
Sayın Başkanın da bizi konuşma
kürsüsüne davet etme biçimini birkaç defadır gözlemliyoruz.
Başkanlık Divanı ve Başkanlık makamına
yakışmaz bir tutum içerisinde olduğunu ifade etmek istiyoruz.
Başka milletvekillerini çağırırken Sayın ve
Buyurun hitaplarını kullanırken bize yönelik böylesi bir
nezaketten uzak tutumunu kınadığımı belirtmek
istiyorum.
BAŞKAN Sayın Üçel, sözlerini iade ediyorum.
Tutanakları ister bakarsınız kimleri nasıl davet
ettiğimi.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) Duymadım.
BAŞKAN Tutanakları inceleyin o zaman.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) Tamam tutanakları
incelediğimizde bakacağız.
MİNE LÖK BEYAZ (Diyarbakır) Görevini
yapıyor, hiç öyle bir şey yok. Ayıp!
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) Sizin gibi milletin
canını okuyacağıma tutanakları okurum. (BDP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) Şovmen ya,
tamam şov yapma ya.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) Konuşacağımda,
bazen susmak daha iyidir. Ben biraz yavaş konuşuyorum.
Sayın Başkan,. bu genel başkanlık
göreviniz gereği salonda sükûneti sağlarsanız
konuşmamı yapacağım.
KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) Arkadaşlar
konuşacak bir şeyi yok susun da otursun.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) Çok var, çok var. Anlayacaksan
konuşacak çok şey var.
KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) Geç onları
geç, şov zamanı değil. Meclisin zamanını alma.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) Darbelerden en çok muzdarip olan
ülkelerden birinde yaşıyoruz. Herkes darbenin olmaması, sivil
demokrasinin olması gerektiği konusunda bir tutum içinde. Ama öylesi
yaman bir çelişki var ki darbeden nemalanmayan da yok gibi.
Her on yılda bir darbe olan bir ülkedeyiz. Hatta son
dönemler beş yılda bire gidiyor. Sadece askerî darbeler olmadı,
sivil darbeler oldu. Sivil darbelere karşı yasal tedbirler nasıl
alınır onu da düşünmek lazım. Askerin darbe yetkisinin
elinden alınmasına ilişkin bütün Meclisin, halkın önüne
çıktığında Meclis üyelerinin hepsinin istisnasız bir
şekilde Biz bu ülkede darbe olmasına karşıyız,
darbelerin olmasını istemiyoruz. diye açık beyanatlarda
bulunduğunu hepimiz gözlemledik dönem dönem. Ama darbelere karşı
sessiz kalındığı da gözlendi.
Darbeyi kimler yaptı, askerler tek başına
mı yaptı? Kenan Evren tek başına mı bu ülkede darbe
yaptı? Onun Güvenlik Konseyinde çalışanlar kimlerdi? İlk
Meclis kabinesinde kimler yer aldı? Onun adına yetkiyi devralan
Hükûmet hangisiydi, hangi politikaları izledi? 27 Mayıs ihtilalini
yapanlar kimlerdi, kimler eliyle Meclisi yönettiler? Darbe darbedir
arkadaşlar, sivili askerîsi yoktur.
Şimdi, bir darbe de şu an, hâlihazırda
Hükûmet tarafından yapılıyor sivil iradeye karşı.
İHSAN ŞENER (Ordu) Nasıl yani?
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) Bir toplumda, bakın,
Mısırda askerî darbe var, sokağa çıkan insanlar güvenlik
güçleri tarafından katlediliyor; bu darbedir. Türkiye'de de herhangi bir
sebepten dolayı Gezi Parkında veyahut da farklı bir şeyde
eyleme çıkan sivil insanlar güvenlik güçleri tarafından katlediliyor;
o zaman bu da darbedir.
İHSAN ŞENER (Ordu) Nerede oldu bu?
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) Demokrasinin
Demokrasinin
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
Önce Sayın Başbakan çıkıp Mezara
kadar gidecek. dediği Büyükanıt görüşmesinin özel
notlarını paylaşmalıdır, bu Meclisle
paylaşmalıdır, halkla paylaşmalıdır.
Darbeler demokrasi karşıtıysa o zaman
demokrasiyi güçlendirmek esasında darbeyi yok edecektir. Bin tane darbe
karşıtı yasa da çıkarsanız, darbe yapmayı
isteyenler darbe yapacak güce geldikten sonra mutlaka darbe yapacaklardır
çünkü darbe -hani, hepiniz daha iyi bilirsiniz- darp yani güç, cebir
anlamındadır.
Gücü olan eğer vicdanı yoksa darbe
yapacaktır ama demokrasi kültürünü geliştirirseniz, demokrasi
kültürünü herkes kendine demokrat olmaktan ziyade, bir toplum
yaşamının kaidesi olarak benimserse, demokrasiye
saygılı bir tutum içinde olursa, darbe niteliği
taşıyabilecek bütün kanuni düzenlemeler tasfiye edilir, ondan sonra
darbeye karşı bir tutum geliştirilebilir.
60 darbesini kimler yaptı, kimler mağdur oldu,
kimler nemalandı? 70 darbesini kimler yaptı, kimler nemalandı,
kimler mağdur oldu? 80 darbesini kimler yaptı, kimler nemalandı,
kimler mağdur oldu? 90 darbesini kimler yaptı? Mecliste
milletvekillerimizi alıkoyup, derdest edip götüren polisler darbe
yapmadı mı? O darbeydi, halkın iradesine darbeydi ama demokratik
bir birliktelik, özgür bir yaşamdan bahsediliyorsa, tarihten
bahsediliyorsa, kardeşlikten bahsediliyorsa, insanlık onurundan
bahsediliyorsa, bir kere Türkü, Kürtü, Lazı, Çerkezi
olmaksızın herkes için eşitlik ilkesini ortaya koymak
lazım.
Anayasanın kendisi darbe anayasasıdır. Zorla
herkese Türk diyen bir darbe anayasasını zorla bize kabul ettirmeye
çalışan bu Meclisin kendisi değil midir? Türk olmayan, Türk
olsun ya da olmasın, bütün çocuklara zorla Türküm, doğruyum,
çalışkanım.ı söylettiren bu Anayasa değil mi? O
zaman, darbeye karşıysa, bu Anayasa bir an önce değişsin.
İşte, 40 tane maddede uzlaşma olmuş. Hangi 40 maddede?
Zaten o 40 maddede herkes uzlaşır. Devletin idari yapılanması,
işleyişiyle ilgili anayasal kanunlarda uzlaşmasızlık
alanı bulmak bir kere kabiliyet gerektirir ama devletin temelini esas
alan, demokrasinin temelini teşkil eden ana sözleşmenin ilk 5, 10, 3,
hangi maddesinde olursa olsun, bir kere temel bir kriter olacak.
Bu ülkede sadece Türkler yaşamıyor, Türklerden
daha çok şehit veren halklar vardır bu ülke için ama onların
ismi anılmayacak. Onlar, askerlik görevinde bile terörist kabul edilip,
intihar süsü verilerek öldürülecekler. Askerde İntihar etti, yılan
soktu, zehirlendi, duvardan düştü, eğitim zayiatı. diye kaç
insan yaşamını yitirdi son on yıl içinde? Bine yakın.
Bakın, dünyada savaşan devletleri istatistikleriyle
değerlendirin, birçok ülke bu kadar askerini kaybetmemiştir. Hangi
ülkede bir teğmen askerlerinin eline pimi çekilmiş el
bombasını verip de katlediyor? O pimi çekilmiş el
bombasını o askerlere veren teğmen kaç yıl ceza yedi?
İki buçuk yıl, üç yıl. Ama, bir panzere taş attı diye
bir çocuk on üç yıl ceza yedi. O zaman, o çocuk Bu ülkede taş
atmanın cezası bomba atmanın cezasından daha çoktur. Ben
bir dahaki sefere bir şey atacaksam o zaman taş atmayayım.
demez mi? Der.
Demokrasiyse, insanlık onuruysa, özgürlükse,
eşitlikse bunun pazarlığı olmaz. Darbeye
karşıysanız karşısınızdır,
değilseniz değilsinizdir. Bu Mecliste eğer bu madde hâlen tartışılıyorsa,
ulusal güvenlik, iç güvenlik, dış güvenlik
tartışılıyor ve askere yetki veriliyorsa, o zaman şu
yazıyı şu duvardan sökün atın.
Ha, AKP politikası Askerden yetkiyi aldık,
polise verdik. sözleşmesine götürüyorsa, o zaman polis devleti, o da polis
darbesi olur.
Esası tartışalım; bu ülkede
yaşayan halkların birlik, beraberlik değerlerini
tartışalım, Bir arada daha çok nasıl yaşayabilinirin
esaslarını tartışalım, herkesin dilini, dinini,
düşüncesini, siyasetini, ideolojisini, özgürce yaşayabileceği
esasları tartışalım; kanun düzenlemesiyse bu esasta
tartışalım, birliktelikse bu esasta tartışalım.
Özgürlük mücadelesini veren Kürtler teröristtir.
diyorsunuz, Hakkını arayan emekçi teröristtir. diyorsunuz, Panzere
taş atan çocuk teröristtir. diyorsunuz; bir çocuğa su sıkan
panzerdir terörist olan, insanları asit kuyularına atan devlettir
terörist olan. Bunları, esası tartışalım.
Eğer birliktelikse, burada herkesin birliktelikten
yana, açık yürekli ve demokrat olması gerekiyor. Demokrasiden yanaysak
zaten bütün darbeyi andıran yasaları temizlemek gerekiyor,
Anayasada, kanunlarda... Seçim Kanunu darbenin kendisidir. Yüzde 10 baraj
darbe değil midir? Niye değiştirmiyorsunuz? Siyasi Partiler
Kanunu darbenin kanunu değil midir? Gelin değiştirelim. Millî
Eğitim Temel Kanunu bütün dilleri yok eden bir kanun değil midir?
Gelin değiştirelim ama yok
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) -
sadece laf olsun torba dolsun,
dostlar alışverişte görsün hesabıysa, o zaman bazı
şeyleri enikonu tartışmak lazım.
Teşekkür ederim. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde şahsı adına söz isteyen
Süleyman Nevzat Korkmaz, Isparta Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu kürsü milletin kürsüsü; bizler
de bu kürsüyü onun adına kullanıyoruz. Bugün devletine ve milletine
hizmet eden bir kişinin, bir uzman erbaşın şahsıma
gönderdiği bir mektubu sizlerle paylaşmak istedim, onların sesi
olmak istedim. Bu cümleleri, en güzel yıllarını, gençliğini
vatan savunmasına ve milletine hizmetkârlığa adamış
birinin, âdeta büyük aşkından karşılık görememiş
bir sevgilinin duyguları olarak gördüğüm için sizlerle de
paylaşmak istedim, olur ya, senelerdir ifade ettiğimiz
sıkıntıyı belki onun cümleleri sizlere daha iyi
anlatır diye. Uzman erbaş kardeşimiz, 45 yaşını
doldurduğundan üzerindeki üniforması, ayağındaki
botları çıkarılmış, binlerce uzman erbaştan
sadece birisi.
Şöyle diyor bu kardeşimiz: Sayın Vekilim,
geçen hafta cuma günü itibarıyla yirmi yıl önce gönüllü olarak
girdiğim Türk Silahlı Kuvvetlerine ve gönüllü olarak giydiğim
üniformamı zorunlu olarak çıkarmak zorunda kaldım. Son
cumaydı, üniformama veda edecektim. Sabah zor kalktım ve
üniformamı çok değişik duygular içerisinde elim titreyerek
giydim ve botlarımı bağladım. İçimden servise binmek
gelmiyordu, iş yerine yürüyerek gittim. İşe son kez üniformayla
gitmek benim için çok zor oldu. Yolda giderken hep düşündüm Ben bir yerde
hata yaptım da yirmi yıldır giydiğim, üzerimde şerefle
taşıdığım üniformamı zorla mı
çıkartıyorlar? diye. Sicilim pekiyiydi. 60 adet takdirim vardı.
Dosyamda hiçbir cezam yoktu. Bir gün dahi istirahat almamıştım. Bir
yıl yurt dışında görev yaptım. Yıllarca,
çocuklarım hastalandığında eşime Sen götür, benim
işim var. dedim. Yıllarca gönüllü hafta sonu mesaiye kaldım ama
şimdi bakıyorum, 45 yaş sınırı nedeniyle dört
saat sonra bu üniformayı giyemeyeceğim. Gönül isterdi ki kendi
isteğimle ayrılayım. İşe gidene kadar bunları
düşündüm. Sıkıntılar başlamıştı
eşim ve benim için, psikolojimiz bozulmuştu. Evdeki yaşanan
olaylardan çocuklar da etkilenmişlerdi. İşte o gün gelip
çatmıştı ama o günü yaşamak çok zordu, ancak onu
yaşayan bilirdi. O son gün saatler geçmek bilmiyordu ve öğlen
olmuştu. Öğleden sonra komutanımdan son iznimi aldım ve eve
geldim. Botlarımın bağlarını çözdüm, içeri girdim,
üniformamı her zamanki yerine astım. Botlarım üç gündür
kapının önünde duruyor, ne eşim ne de ben botlarımı
içeri almıyoruz. Sanki botlarımı yeniden giyecekmiş gibi
her sabah onlara umutla bakıyorum.
Herhangi bir kimse özel bir şirkette 1.000 lira ile
işe girse, yirmi yıl sonra ikiye, üçe katlanır ama ben
mesleğe yeni başlayan uzman arkadaşımla yirmi
yıldır hep aynı maaşı aldım, çünkü kamu kurum ve
kuruluşlarında tek ek göstergesi olmayan biziz. Bir yılda
herhangi bir nedenle üç ay istirahat alsak atılırız, bir yılda
otuz gün disiplin amirlerimizden ceza alsak ya da mahkeme kararıyla bir
gün ceza alsak işten atılırız.
Bütün herkese kadro verdiniz, uzman erbaşlara neden
kadro verilmiyor, neden bizlere sahip çıkılmıyor? En zor
şartlarda, terörle mücadelede en ön saflarda mücadele ettiğimiz için
mi, diye soruyor.
Sayın Vekilim, 45 yaşından sonra Türk
Silahlı Kuvvetleri bizi istemiyorsa, devlet memuru yapsınlar 56
yaşına kadar. 2010 ağustos yasasında 45 yaş
sınırıyla sözleşmesi feshedilen uzman erbaşlar
maaş bağlanana kadar memur edilir denildi ve memur oldular.
Yanlarındaki memurlar 56 yaşına kadar çalışabilir iken
Sen uzman erbaşsın, gününü doldurup emekli olacaksın denildi.
6000 sayılı Yasa, uzman erbaşları memur değil
mağdur etti. diyor.
Değerli arkadaşlar, bu ve benzeri birçok
sitemlerde bulunuyor. Gerçekten bu sese kulak vermemiz lazım çünkü 43 bin
uzman erbaş adına konuşuyor bu kardeşimiz ve bu
kardeşimizin oğlu da bir mektup yazmış yine. Kısaca
şunu söylüyor: Babamın haksızlığa ve
adaletsizliğe maruz kaldığını düşünüyorum. Bu
durumda benim gibi nice uzman erbaş çocukları var, ben sadece
onlardan biriyim. Bu sorunun giderilmesinin üniversite hayallerimin gerçek
olmasını sağlayacağını düşünüyorum. diyor.
Kıymetli arkadaşlar, bir de 8 yaşında
bir kızı var, o da kendi kalemiyle derdini anlatmak istemiş, bir
ev çizmiş. Bu Bugüne kadar bir evimiz olmadı, ben resmini çizip
gönderiyorum. diyor.
Kıymetli arkadaşlar, bu satırlar, bu
çizgiler samimi çizgiler. Bu siyaset üstü bir mesele.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
S.NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Gelin bunu Türkiye Büyük
Millet Meclisi olarak çözelim ve umut içinde olan birçok uzman erbaşa da
Parlamentomuzun şefkatini gösterelim diyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde şahsı adına söz isteyen, Selçuk
Özdağ, Manisa Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 479 sıra sayılı Kanun
Tasarısı üzerine şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Türkiye son elli yılda demokrasiye karşı
yapılmış birçok müdahale gördü, millet olarak da çok
ağır bedeller ödedi. Darbeler, ülkemizin yakın tarihinin
karanlıkta kalmış dönemleridir. 12 Eylül darbesini yapanlar,
demokratik düzene karşı yaptıkları bu müdahaleye Türk Silahlı
Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun 35inci maddesini gerekçe olarak
göstermişlerdir. Maalesef daha sonraki dönemlerde de askerin siyasete
yaptığı her müdahalede, 35inci madde durumdan vazife
çıkarılan bir darbe emri gibi mütalaa edildi. Böylece bir yasa
maddesi, yasa dışılığın aracı hâline
getirildi. Dünyanın hiçbir yerinde darbe yapmanın yasal bir
meşruluğu yoktur. Yasalar düzensizliğin değil, düzenin,
nizamın aracıdır.
Değerli milletvekilleri, 35inci maddeye
baktığımız zaman, aslında bu maddenin askere darbe
yapma yetkisi vermediği görülmektedir. Çünkü bu maddeyi böyle yorumlamak,
darbecilerin yasada yazan bir emri yerine getirdiği şeklinde
görüleceği için, tüm darbe yargılamalarını anlamsız
kılar. Yasayı, darbe yapmayı meşru gösterecek şeklinde
yorumlayanlar, yaptıkları darbelere yasal kılıf bulmak
isteyen darbecilerdir.
Değerli milletvekilleri, ülkeyi yönetmek siyaset
kurumunun görevidir. Bunun için hukuk dışılığın
vasıtası hâline getirilen her türlü vasıtanın
ıslahı ve demokrasinin gereklerine göre yeniden tanzimi elzemdir.
Darbecilerin elindeki her türlü istismar malzemesini almak, elbette bu yüce
Meclisin ve hepimizin görevidir.
Yasa değiştirmekle darbelerin önünün
alınacağını düşünmek bir yanılgıdır.
Osmanlı Devletini yönetenler de Yeniçeri Ocağını
lağvederken bir daha darbelerle
karşılaşmayacaklarını düşünüyorlardı.
Yeniçeri Ocağı lağvedildi ama yeniçeri ruhu devam etti.
Kendilerine başka kılıflar bularak geleneklerini sürdürdüler.
Türk Silahlı
Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu, 1961 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Başbakan Adnan Menderes ve bakanları idam sehpasına gönderen 27
Mayıs darbesi yapıldığı zaman şimdi
değiştireceğimiz yasa yoktu. Bu da demek oluyor ki, darbecilerin
demokrasiye müdahale etmesi için illa böyle bir yasanın bulunması
gerekmiyor. Eğer, bir ülkede darbe kültürü varsa yasasının olup
olmaması birinci derecede mühim değildir. Asıl olan, darbelere
ve darbecilere cesaret veren kültürel zeminin kurutulmasıdır.
Aslında bu yasa da, bu kültürel altyapının ıslahı için
atılmış önemli bir adımdır. Bugünlerde
Mısırda yaşanan olayları bir yönüyle böyle
yorumlamalıyız. Bir yıl önce demokratik bir yolla seçilen
Mursiye karşı, bir yıl sonra darbe yapılan bir ülkede,
yerleşik demokrasi kültüründen bahsetmek söz konusu bile olamaz. Sadece
seçim yapmakla bir ülkede demokrasi yürümez. Daha önemli olan demokrasi
kültürünün oluşmasıdır.
Ülkemiz darbe
kültüründen kurtulma noktasında son yıllarda çok önemli aşamalar
kaydetmiştir. Ama bunu tahkim etmek, hem yasal prosedürü hem de toplumsal
zemini özgürlükçü, şiddet unsuru taşımayan, her düşünceye
saygılı bir noktaya getirmek hepimizin görevidir. Demokrasi hukukla
ve ona sahip çıkan bireylerle korunur. Bu kültürü derinleştirmek yasa
yapmak kadar önemlidir.
12 Eylül 2010
tarihinde yapılan referandum öncesinde, bazıları ısrarla
darbecilerden hesap sorulamayacağını, 12 Eylül darbesinin zaman
aşımına uğradığını iddia
etmişlerdi. Zamanla bu iddiaların ne kadar mesnetsiz olduğu ortaya
çıkmıştır ve darbeciler yargıya hesap vermeye
başlamışlardır. Bu ve benzeri yargılamalar darbeci
geleneğin yok edilmesi ve bu zihniyetten kurtulmamız
açısından atılmış önemli adımlardır. Türk
Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu değişikliği de bu
anlamda atılmış önemli bir adımdır.
Değerli
milletvekilleri, bugünkü dünyada ülkelerin itibarı sahip oldukları
demokrasinin gelişmişlik değeriyle ölçülmektedir. Üzerinde
yaşadığımız coğrafya, her zaman demokrasisi,
ekonomisi ve ordusu güçlü bir devlet olmamızı gerektirmektedir. Demokrasiyi
özümsemiş, darbeci zihniyetten arınmış güçlü bir ordu, Türk
milletinin her zaman göz bebeği olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, benim de üyesi olduğum ve çalışmaktan büyük
gurur duyduğum Darbeleri Araştırma Komisyonu Raporunun Sonuç
ve Öneriler kısmı, Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu olan 4
partinin imzasıyla yazılmış ve üzerinde ittifak
edilmiştir. Bu önerilerin bir tanesi de, Türk Silahlı Kuvvetleri
İç Hizmet Kanununun değiştirilmesidir, diğeri ise Millî
Güvenlik Kurulunun sivil yapının kontrolünde ve tavsiye organı
şeklinde yapılandırılmasıdır.
Değerli
milletvekilleri, demokrasimizi ve cumhuriyeti koruma görevi öncelikle
milletimize aittir. Türk Silahlı Kuvvetleri, milletimizi ve
sınırlarımızı dış
düşmanlarımıza karşı koruduğu zaman, zaten,
doğal olarak cumhuriyetimizi de korumuş ve kollamış
olacaktır. İçeride ise asayişimizi korumak emniyet güçlerimizin
görevi olmalıdır. Millî Güvenlik Kurulu ise olması
gerektiği gibi tavsiye organı olarak görev yapmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, biz burada, Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet
Kanununu, Türkiye'yi değişen dünyaya entegre etmek için, kanunla
korunmayıp ve cumhura emanet edilmiş bir cumhuriyet için, orduya
asıl görevinde saygınlık kazandırmak için, garnizon
cumhuriyeti değil sivil cumhuriyet için değiştiriyoruz.
Unutulmamalıdır
ki, demokraside bütün senaryoları halk yazar, bütün rolleri halk
dağıtır, bütün roller sandıkta
dağıtılır, kimin aktör kimin figüran olacağına
halk karar verir. Bundan ötesini düşünmek abesle iştigaldir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
SELÇUK ÖZDAĞ
(Devamla) İnşallah, değiştireceğimiz bu
düzenlemeyle, bir yandan demokrasimizin ihtiyacını çözeceğiz,
bir diğer yandan da millet iradesini hâkim kılacağız.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde on
beş dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın Genç
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Bakan, anlaşılan bu kanunla siz orduyu
kaldırıyorsunuz, yerine Hamastan, El Kaideden, Müslüman Kardeşlerden,
çoğunluğu bunlardan olmak üzere polis teşkilatı
kuruyorsunuz. Bunun açıkçası şu: Ordudan çok
rahatsızsınız. Bu orduyu öyle bir şekle sokuyorsunuz ki,
artık ordu diye bir şey Türkiye'de kalmıyor. Bunun sebebini
açıklar mısınız? Bu neden kaynaklanıyor, bu ordu
düşmanlığınız?
Evet, orduda
geçmişte birtakım hatalar yapanlar oldu, ihtilaller
yapıldı. İhtilaller yapıldı diye bu orduyu feshetmek
mi lazım, bu duruma mı düşürmek lazım.
Yarın,
içeride bir polisle ordu çatıştığı zaman ne olacak bu
memleketin hâli? Yani o duruma getiriyorsunuz memleketi. Bugün polisin içinde
gençlerin gözüne direkt ateş eden kişiler Türk vatandaşı
olamaz, Türk milletinin ferdi olamaz çünkü bunlara şu izlenim
yapılıyor
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ
(Tunceli) -
işte, bizim karşımızda olanlar, bunlar
kâfirdir, katli helaldir diyorsunuz.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Işık
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, tekrar soruyorum: PKK terör örgütü
sizce iç tehdit olmaya devam etmekte midir? Devam etmekteyse bununla mücadele
eden Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarına PKK terör örgütü üyelerine
müdahale etmeme talimatını kimler vermiştir? Verenler
hakkında Bakanlığınızda herhangi bir işlem
yapılmış mıdır? Bu, anayasal bir suç değil midir?
Bir diğer sorum: Türk Silahlı Kuvvetlerinden
sorumlu bir bakan olarak Türk milleti kavramını kullanmakta
zorlanıyorsunuz. O zaman, Türk Silahlı Kuvvetlerinin adını
da Silahlı Kuvvetler olarak değiştirmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Vural
OKTAY VURAL (İzmir) Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, soru sordum ama cevabını
almadım.
Faraşin Yaylasında PKK terör örgütü
silahlı insanlarıyla cenaze töreni düzenliyor, kişiler
katılıyor. Güvenlik güçleri bunları görmedi mi, müdahale etme
ihtiyacı içerisinde olmadı mı? Yoksa siyasi olarak müdahale
talimatı vermiyor musunuz bu girişimler karşısında,
PKK terör örgütü silahlarıyla birlikte orada olurken?
Diğer taraftan, 25 Haziranda yapılan Millî
Güvenlik Kurulunda, millî güvenlik siyasetini belirleme noktasında
Bakanlar Kuruluna tavsiyelerde bulunan, görüş bildiren Millî Güvenlik
Kurulunda Türk Silahlı Kuvvetlerinin iç ve dış tehditler karşısında
görevlerini sadece dış tehditlere inhisar ettiren bir öneri
görüşülmüş müdür, değerlendirmesi yapılmış
mıdır? Millî Güvenlik Kurulunda bu konuda bir değerlendirme
yapılıp yapılmadığını lütfen Meclis Genel
Kuruluyla paylaşır mısınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Erdem
ENVER ERDEM (Elâzığ) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, Türk Silahlı Kuvvetler
İç Hizmetler Kanunu madde 37 askerin ne şekilde ant içeceğini
düzenliyor. Barışta ve savaşta, karada, denizde, havada, her
zaman, her yerde milletime ve cumhuriyetime, doğruluk ve muhabbetle hizmet
ve kanunlara, nizamlara, amirlerime itaat edeceğime ve askerliğin
namusunu, Türk sancağının şanını canımdan
aziz bilip, icabında vatan, cumhuriyet ve vazife uğrunda seve seve
hayatımı feda edeceğime
şeklinde yapılan yeminin
size göre sakınca teşkil eden bir yönü var mıdır? Bu
maddeyi de kaldırmayı düşünüyor musunuz? Çünkü içerisinde Türk
kelimesi geçiyor, namus, şeref geçiyor, cumhuriyet geçiyor.
Bunları kaldırmayı düşünüyor musunuz?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Korkmaz
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Bakan, bir
yılı geçti, Genel Kurulda Sivil memurların diğer kurumlara
geçişlerinde muvafakat alma sorunları var. dediğimde Kim
muvafakat istiyorsa buna yardımcı olacağız.
demiştiniz. Hiçbir gelişme olmadı. Türk Silahlı
Kuvvetlerini temsil eden Sayın Bakanın bir
ağırlığı olur, siyasal sistemimizde az konuşur,
öz konuşur ama verdiği sözlerin arkasında durur. Bu sorunu genel
olarak çözmediğiniz gibi, şehit eşleri ve kardeşlerine de
muvafakat vermiyorsunuz. Çıkaracağınız bir genelge ile
çözülebilecek servislerdeki sıralamaları, lojmanları, hatta
içtimaya çıkarılması gibi birçok soruna da sırtınızı
döndünüz. Sivil memurları kucaklamakla hiçbir şey kaybetmeyeceksiniz.
Aksine, Türk Silahlı Kuvvetleri, onların iş memnuniyetini
artırmakla daha da güçlü olacak.
Sayın Bakan, verdiğiniz sözleri ne zaman
tutacaksınız? İnsan hakları hakkında
yaptığınız tumturaklı konuşmaları ne zaman
Bakanlığınızda uygulamaya başlayacaksınız?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Türkoğlu
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye)
Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, birinci bölümde sorduğum soruya
cevap alamadım. Yani böyle başıbozukluk diye tarif
edebileceğimiz, hem şehirlerimizde polislerin yanında sivil
kıyafetli, eli sopalı, palalı adamlar geziyor hem de belli bir
coğrafyayı sizin silahlı örgüt ya da silahlı grup
dediğiniz PKKlı teröristler kontrol ediyor. Bununla ilgili
düşüncelerinizi almak istiyordum.
Bir de astsubaylarımızın ciddi
sorunları var. Ek gösterge, çalışma şartları, OYAKta
temsilleri gibi, emeklilikte aldıkları ücretlerle ya da birinci
dereceden emekli olamamaları, yani 3600 ek göstergeleri var ama çoğu
3600den emekli olamıyor. Dolayısıyla, böyle sorunları var,
bunlara ilişkin intibaklarında sağlanacak bir düzenleme ne zaman
gelecek? Onlar da bu konuda bizden bir çözüm bekliyorlar.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Uzunırmak
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, devletin susturmadığı
sözde terör örgütü liderinin talimatıyla susmuş silahlar gerçekten
susturulmuş mudur? Öyleyse ne karşılığında?
İki, tekrar başlaması gene sözde terör
örgütü liderinin talimatıyla mümkün olmaması için ne gibi tedbirler
alıyorsunuz? Güvenliği terörist başının iki
dudağının arasına mı emanet ettiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Sakık
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan, ben de
teşekkür ediyorum.
Aslında hayırlı bir maddeyi
görüşüyoruz. Gecikmiş de olsa önemlidir Türkiye siyaseti
açısından ama diliyoruz, umuyoruz, Genelkurmayın da çok
yakın bir tarihte Millî Savunma Bakanlığına
bağlandığı bir süreci hep birlikte yaşarız.
Demokratik ülkelerde bu adımlar çoktan atıldı, bizim ülkemizde
de atılması gerekir.
İkinci bir konu: Beş-altı aydır
ülkemizde silahlar sustu. Kan yok, gözyaşı yok, tabut yok, ölüm yok.
Bu sürece katkısı olan herkese çok teşekkür ediyorum. Yani,
sadece insanları savaşa gönderen bir ordu değil, ordular da
barışa hizmet eder. Bu konuda, bu sürece uygun adım atan herkese
çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurun.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Öncelikle hem ordumuz -Türk Silahlı Kuvvetlerimiz-
hem de polisimiz bu devletin hukuki organlarıdır ve her birisi de
Türk milletinin güvenliğini sağlamak için
Niye güvenliğini
sağlıyor? Anayasayla tanınmış, yasalarla
tanınmış hak ve özgürlükleri kullanmak için var. Eğer
milletin can güvenliğini sağlayamazsan diğer hak ve özgürlükleri
kullanamaz, seyahat özgürlüğünü kullanamaz, mülkiyet hakkını kullanamaz. Dolayısıyla, güvenlik
esas çünkü hak ve özgürlüklerin kullanılması için güvenlik
gereklidir.
İki: Polisle ordu niye çatışsın?
Kendi düşüncenizde var. Polis ve ordu Türkiye devletini daha güçlü
kılmak için var, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını daha
özgür bir ortamda yaşatmak için var.
KAMER GENÇ (Tunceli) Alternatif kuvvet
yaratıyorsunuz işte.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Dolayısıyla da kurumlar arasında iş birliği ve diyalog
açısından hiçbir sıkıntı yok. Tüm
vatandaşlarımızın böyle olmasını isterim ancak
aykırı düşünenler her zaman olabilir ancak bunun da gerçeği
yansıtmadığını ben ifade etmek isterim.
Türk Silahlı Kuvvetlerimiz tarihinde hiç
olmadığı kadar kendi görevini yapmakta ve en güçlü dönemindedir.
Yurt dışında birçok NATO toplantısına
katılmış, birçok ülkenin savunma bakanını,
silahlı kuvvetlerini gitmiş, görmüş, incelemiş ve birçok
anlaşmaya imza atmış bir kişi olarak söylüyorum.
Sayın Işık dedi ki: PKK iç tehdit olarak
devam ediyor mu? Devam ediyor. Bununla ilgili terörle mücadelemiz devam ediyor
mu? Devam ediyor, eksiklerimizi de gidermeye çalışıyoruz.
Bakın, bugün, burada, terörle mücadele sırasında, Bakanlar
Kurulu kararıyla acil durumlarda valilere de gerekirse güvenlik bölgesi
ilan edilebilme yetkisi şey ediyoruz. Peki, bir başka
arkadaşımız Ya, şimdi, işte, terörle mücadele yok,
silahın bırakıldığı sürece geçildi. Buna ne
ihtiyaç vardı? diyen de oluyor. İşte, gördüğünüz gibi,
demek ki ihtiyaç olan kanunlar da getiriliyor. Gönül arzu eder ki burada, bu
ülkede hiçbir terörist örgüt olmasın, organ da olmasın, biz bu
kanunları da kullanmak, uygulamak durumunda da kalmayalım.
İki: Biz Türk milletinin adından hiçbir zaman
gocunmadık. Türkiye Cumhuriyeti adı da böyledir, bundan hiç kimsenin
rahatsız olduğu yok. Türk Silahlı Kuvvetleriyle biz gurur
duyuyoruz. Dolayısıyla, bu ülkenin, bu memleketin bir evladı
olmaktan, bu ülkeyi yarına, ama 75 milyonu ayrım gözetmeksizin hepsi
Bu ülkenin vatandaşıyım. diyerek alnı açık,
başı dik şekilde, gururla Türkiye Cumhuriyeti pasaportunu her
yerde taşımasından daha güzel bir şey var mı? Biz bunu
istiyoruz. Ve bu nasıl olur? Türkiyeyi güçlendirmekle olur, maddi yönden,
manevi yönünden, vatandaşlar arasındaki yanlış algılamaları
ortadan kaldırarak, bölücü unsurlar değil, birleştirici, ortak
noktalarımızı öne çıkararak. Tek 1 tane
ayrılığımızı öne çıkarıp da 99 tane
ortak noktamızı tahrip etmememiz gerektiğini söylüyorum, bizim
düşüncemiz budur. 99 ortak noktamız var, 1 farklı noktamız
var; farklı noktan senin olsun, 99 ortak nokta bizim bin yıl bir
arada yaşamamız için yeterlidir. Bu ülkeyi büyüttüğümüz zaman
herkes bundan pay alır; özgürlüklerden de, ekonomiden de, haktan da pay
alır. Hakkâriye havaalanı yapılıyor, Şırnaka
havaalanı yapılıyor, Bingöle bugün, herhâlde, açıldı-
havaalanı yapılıyor, işte, İstanbula havaalanı
yapılıyor, otoyollar yapılıyor. Yani, özgürlük, haklar
büyürse her yer de büyür. Oradan dolayı hiçbir sıkıntı
olmaz diye düşünüyorum.
Yine, Sayın Vuralın, işte, Elinde
silahlı insanlar cenaze kaldırımına katılıyor.
Bakın, herkes hukuku çiğneyebilir ancak hukuku çiğnedikten sonra
bunun karşılığını görebileceğini de bilmesi
lazım. Bizim güvenlik güçlerimiz de, o hâlde, hukuka aykırı olan
kişileri tespit edip onu yargı önüne getirmektedir, bu ana kadar bizim
de yaptığımız budur.
OKTAY VURAL (İzmir) Yani, suç işlendikten
sonra, öyle mi?
MİLLİ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ
(Devamla) Kesin. Yani, suç işlemeden önce mi gözaltına alalım?
OKTAY VURAL (İzmir) Silahlı insanlar duruyor
orada, silahlarıyla yapıyorlar.
MİLLİ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ
(Devamla) Dolayısıyla, güvenlik güçlerimiz gereğini yaparlar.
Eğer suç işlemişlerse, silahla gelmişlerse -ki ben de
gördüm görüntüleri, işte, İçişleri Bakanımız da var-
hiç merak etmeyin, hukuk işler, yavaş işler ama yerinde,
zamanında işler, onda hiçbir sıkıntı olmasın.
Üç: Milli Güvelik Kurulundaki gündem gizlidir; aksine bir
karar alınınca açıklanmaz.
Bir başka husus, dediği gibi
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, basın
açıklaması var.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
İşte o açıklamayla ilgili olarak
OKTAY VURAL (İzmir) Yok burada.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Dolayısıyla da açıklanmaz, o
kendi düşüncenizi bunun üzerine şey edersiniz.
İki: Sayın Erdoğan dedi, bu iç hizmet
kanununda ant, yemin de vardır. Biz o anttan, yeminden dolayı bir
sakınca görmedik. Ona benzer yine yeminler 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununda da vardır. Ha, biz bunu değiştirmeyi
düşünmüyoruz -Komisyonda bir üye arkadaşımız da dile getirmişti-
ama siz eğer rahatsızsanız iktidara geldiğinizde
değiştirirsiniz. Ama biz rahatsız değiliz,
dolayısıyla bizim değiştirme gibi bir düşüncemiz yok,
olsaydı eklerdik.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Tamamen demagoji
yapıyorsunuz.
ALİM IŞIK (Kütahya) Bu söze güvenebiliriz
değil mi Sayın Bakan?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Bizim böyle bir rahatsızlığımız yok, oldu mu? Biz bu
cumhuriyetten de rahatsız değiliz, bu milletin ortak
değerlerinden de rahatsız değiliz, onları güçlendirmeye, tahkim
etmeye, 21inci yüzyıla el ele birlikte taşımaya
çalışıyoruz.
Bir başka soruda yine, sivil memurlara başka
kuruluşlara geçiş izni vermiyorsunuz. denildi. Buraya talepler
geliyor, talepler geldiğinde Arkadaşlar, bakın, bunların
taleplerini kabul edin
Birçok yerde sivil memurlar diyor ki: Efendim, bir
iyi var, iki iyi var, bu giderse hizmet aksayacak. Şimdi bu giderse
hizmet aksayacak diye sizin önünüze bir bilgi notu geldiğinde siz ne
yapacaksınız? Ya hizmeti aksatacaksınız ya da o zaman
dediği gibi
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Neden insanlar
ayrılmak istiyor, bir sorun mu var diye düşünürüm.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Güzel. Neden insanlar ayrılmak istiyor ancak neden insanlar da -sınav
yapıyoruz, bakın, şimdi sınava giriyor herkes- girmek için
çalışıyor?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) İşsizlik! O da
sizin eseriniz, ölümü gösterip sıtmaya razı ediyorsunuz!
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Dolayısıyla ben geldikten sonra gerçekten çok hizmet aksadı dese
bile
Mesela annesinin dediği gibi, Allah göstermesin, kendisinin de
bakıma ihtiyacı olan bir hastalığı varsa, ailenin
bütünlüğünün korunması gerekiyor. Anayasada aileyi korumak herkesin
görevi, dikkate almak. Dolayısıyla izin verdiklerimiz de var,
vermediklerimiz de var. Biz izin vermek için elimizden geleni
yapacağız. Her gelene izin vereceğiz anlamına gelmez ama
biz geldikten sonra -onların listesini de arkadaşlar
çıkardılar, verirler- hiç kimseye de izin vermedik değil,
birçoklarının geçişine de izin verdik. Devlet hizmetinin uygun,
aksamadan işlemesi bizim önceliğimizdir.
Yine bir başka soru, Sayın Türkoğlu sordu.
Başıbozukluk, eli palalı, sopalı var ama hukuk düzeni de
yargılıyor. Önce savcı tutuklanmasını talep etti,
mahkemeye çıktı, hâkim serbest bıraktı, itiraz etti,
yeniden tekrar tutuklanmasına karar verdi.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Fasa kaçtı Sayın
Başkan, Casablancaya kaçtı.
OKTAY VURAL (İzmir) Siz yasta zannediyorsunuz ama
o Fasta!
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Olabilir, olabilir, kaçar ama sonuçta Türkiyeye geldiğinde gereğini
yapar.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Komutanlarınız
şu anda kaçma tehlikeliyse tutuklu bulunuyor, niye konuşmuyorsunuz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Onların kaçma
tehlikesi mi var?
BAŞKAN Sayın Korkmaz, lütfen oturun.
Sayın Bakan, sorulara cevap verin siz, lütfen
karşılıklı konuşmayalım.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Peki, bir başka husus, dediği gibi, OYAKta temsil konusunda. OYAKta
şu anda Silahlı Kuvvetleri temsil eden 2 tane
arkadaşımız var, birisi general, birisi astsubay.
Dolayısıyla, Silahlı Kuvvetlerde zaten Bakan ve diğer o
komitenin atamış olduğu 4 yönetim kurulu üyesi var. O 2 üyeden 1
tanesi general, 1 tanesi de astsubay. Hatta, doktorasını
yapmış, hukuk üzerine de eğitimini yapmış, kendisiyle
gurur duyduğum bir kardeşim.
Yine, biz, dört yıllık okulu bitirmiş
olması kaydıyla uzman erbaşların da, uzman
jandarmaların da, astsubayların da, sivil memurların da -1inci
derecede astsubaylar da buna dâhil- dört yıllık okulu bitirmiş
olması kaydıyla emekli olabilmelerine ilişkin yasal
değişikliği yaptık.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Kimse
olamıyor ama, hep 2den oluyor.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Birinci dereceden olur. İşte, terörle mücadeleyle ilgili ne gibi
tedbirler alıyorsunuz? Biraz öncede açıkladım, dediği
gibi. Eğer ki Silahlı Kuvvetlerimiz veya emniyet güçlerimiz bu
terörle mücadele konusunda gerek teknik donanımları, gerek hukuki
eksiklikleri neyse
Mesela, bunlardan bir tanesi de dediğim gibi bu askerî
güvenlik bölgelerinin sadece operasyon döneminde ilan edilmesiydi. Gördünüz,
bunu da getiriyoruz. Biz bir olursak, beraber olursak, Türkiye büyüyünce
herkesin kazanacağını, Türkiye kaybedince herkesin kaybedeceğini
fark edersek, inanırsak, bilirsek ve Türkiye'yi daha güçlü yaparsak bundan
herkesin menfaati olur. Biz bu düşünceyle gidersek inşallah çok daha
iyi olacak diye düşünüyorum.
Bir başka kardeşim, yine, bu 45
yaşında emekli olanlar
Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin
emekli yaşlarını söylemek istiyorum Muhterem Başkan,
sayın milletvekilleri; mesela subaylarımız 52 yaşında
emekli oluyor, astsubaylarımız 55 yaşında emekli oluyor.
Uzman jandarmalar 56 yaşında, uzman erbaşlar 45 yaşında
ancak bunlardan emekliliğini hak etmemiş olanlar var ise yine Millî
Savunma Bakanlığı veya Türk Silahlı Kuvvetleri
kadrolarında sivil memur olarak istihdam edilebilme imkânı var. O da
emekli olurlarsa, kazanırlarsa, kazandıklarında da tekrar yine
emekliliğe sevk ediliyorlar, diyelim.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan,
efendim bir konuyu arz etmek istiyorum. Biraz önce bir soru tevcih ettim
Sayın Bakana. Millî Güvenlik
Kurulunda değerlendirildi mi? Çünkü Anayasamıza göre Millî güvenlik siyaseti ve bunlarla ilgili
değerlendirmeler Millî Güvenlik Kurulunda yapılır. Siz
gizlidir dediniz. Bakın, burada Millî Güvenlik Kurulunun
yaptığı basın açıklaması var. Bu basın
açıklamasında çözüm sürecinden bahsediliyor, Suriyedeki
gelişmeden bahsediliyor; Kuzey Afrika, Körfez ülkelerinden bahsediliyor,
gıda güvenliğinden bahsediliyor ama bununla ilgili hiçbir
değerlendirme yapılmamış. Yani bunun gündemde
değerlendirilip değerlendirilmediğini, nasıl bir görüş
çıktığını sormuyorum. Bu konu ele alındı
mı, alınmadı mı? Bu konuda herhangi bir basın
açıklaması da yok. Böylesine önemli bir konu Millî Güvenlik Kurulunda
değerlendirilmez de gıda güvenliği değerlendiriliyorsa
gerçekten Millî Güvenlik Kurulu içler acısı bir durumda demektir.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o
madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza soracağım.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
18.31
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
18.48
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Muharrem IŞIK (Erzincan), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 138inci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
479 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
1İnci madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 479 sıra sayılı "Sözleşmeli Erbaş ve Er
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili
Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin; Türk Silahlı Kuvvetleri
İç Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifinin" 1. Maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasan Hüseyin Türkoğlu Mehmet Erdoğan S. Nevzat Korkmaz
Osmaniye Muğla Isparta
Mesut Dedeoğlu Erkan Akçay Edip Semih Yalçın
Kahramanmaraş Manisa Gaziantep
Münir Kutluata Alim Işık
Sakarya Kütahya
MADDE 1- 10/3/2011 tarihli ve 6191 sayılı
Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanununun 4 üncü maddesinin birinci
fıkrasında yer alan yirmidokuz yaşın bitirildiği
yılın sonu ibaresi on yıllık hizmet süresi olarak
değiştirilmiştir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılamıyoruz efendim?
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Semih Yalçın, Gaziantep Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
EDİP
SEMİH YALÇIN (Gaziantep) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 1inci maddeyle
alakalı söz almış bulunuyorum.
Öncelikle şu
hususu, Sayın Bakanım da buradayken izah etmekte fayda mülahaza
ediyorum. Biraz evvel 37nci madde ile alakalı olarak Neden onu da
değiştirmediniz? şekli ile milletvekili
arkadaşlarımızdan birisi bir sözlü soru yöneltmişti,
aynı soruyu Sayın Bakan da hatırladı- ben de Komisyon
görüşmeleri sırasında ifade etmiştim. Bunun temel sebebi
şudur: Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demirel
döneminde, eski Cumhurbaşkanımız yazılı ve resmî bir
sorgulamayla Genelkurmaydan bu 35inci madde ile alakalı olarak Darbelere
neden dayanak oluyor? Bunun dışında kanunlarımızda
dayanak olabilecek başka hususlar veya maddeler var mı? şekli
ile yazılı soru yöneltmişti. Buna karşılık,
Genelkurmayımızdan Cumhurbaşkanlığına iletilen
yazıda, 35inci maddenin yanı sıra, biraz evvel bizim
sorguladığımız 37nci maddenin de darbelere dayanak
olabileceği hususu görüş olarak beyan edilmişti. Bizim
ısrarla 35i kaldıran zihniyet, değiştiren zihniyet neden
37yi de bu anlamda orada muhafaza ediyor? şekli ile bir
sorgulamaydı. Onu kısaca ifade etmiş olayım.
Değerli
milletvekilleri, gördüğünüz gibi kanunla, yasayla ilgili görüşmeler
başladığı andan itibaren, dikkat ederseniz, mevzu iki
önemli noktaya kilitleniyor. Benden önce konuşan çok değerli hatiplerimiz
özellikle 2nci maddedeki askerliğin tanımı hususunda ve 35inci
maddede silahlı kuvvetlerin görev tanımı hususunda bazı
ciddi endişelere sahip. Bu endişelerin mutlak surette Hükûmet ve
iktidar tarafından giderilmesi lazım çünkü daha sonraki dönemde,
bugün itibarıyla gideremeyeceğimiz bu
sıkıntıların devletin ve iktidarın başına
gaileler açacağı kanaatindeyiz.
Herşeyden evvel, ben, biraz evvel
yaptığım konuşmada Tanım neden bu kadar
yavanlaştırıldı? derken, yanlış
anlaşılmasın, orada mevcut hâlde duran eski 2nci maddede Türk
vatanı tabirinin kaldırılmasına anlam
veremediğimizden kaynaklanıyor bu kafa
karışıklığımız, bu düşüncemiz ve bunun
ısrarla sizden cevabını istedik komisyonlardan bu tarafa ama
şu ana kadar tatmin edici bir cevap aldığımız
söylenemez. O hâlde şöyle bir netice ortaya çıkmıyor mu:
Halkımızın kabul ettiği o meşhur Peygamber
ocağı tabiri, askerlikle alakalı bugün itibarıyla böyle
bir algının ortadan kaldırıldığını
düşünmüyor musunuz? Çünkü o tabirin orada kalması esasında yapmak
istediklerinizi kesinlikle engellemeyecekti, Milliyetçi Hareket Partisi olarak
bizi de bu anlamda düşünceye sevk etmeyecekti.
Bir diğer husus, yine, 35inci maddeyle
alakalı. Eş zamanlı olarak hem 32nin hem de 2nci maddenin
değişiklikleri paralel gündeme geldiğinde kimliksiz bir ordunun
orta yere çıkmaya başladığını görüyoruz.
Endişelerimiz bunlardır. Yurt dışı tabirini 35inci
maddede tek başına bıraktığınızda, Türk
ordusunun dışarıdaki uluslararası güçlere orduluk
yapacağı gibi bir anlam ortaya çıkıyor. Diğer
taraftan, 2nci maddede de Türk vatanı tabirini
kaldırdığınızda çok muğlak iki madde
örtüşüyor. Yoksa dikkat ederseniz, değerli arkadaşlar, şu
ana kadar partim ve grubumun yaptığı çalışmalarda 43
maddelik bu kanunla alakalı olarak askerlerimizin,
erbaşlarımızın, erlerimizin özlük haklarıyla ilgili
bir itirazımız söz konusu olmadı, bundan sonraki süreçte de
olmayacak. Bu nedenle, tekrar ve ısraren bu hususun dikkate
alınmasını arz ediyoruz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
2nci maddede bir
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 479 sıra sayılı "Sözleşmeli Erbaş ve Er
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili
Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin; Türk Silahlı Kuvvetleri
İç Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifinin" 2. Maddesine bağlı 2.
fıkranın aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasan
Hüseyin Türkoğlu Mehmet
Erdoğan S. Nevzat
Korkmaz
Osmaniye Muğla Isparta
Mesut
Dedeoğlu Erkan
Akçay Alim
Işık
Kahramanmaraş Manisa Kütahya
"MADDE 2- Her
sözleşme süresinin sona erme tarihinden en az beş ay önce,
sözleşmeli erbaş ve erler sözleşmeyi yenileyeceklerine dair
yazılı bildirimde bulunmadıkları takdirde, sözleşme
kendiliğinden sonra erer. Terörle mücadele sırasında veya bu
görevlerinden dolayı alıkonulan ya da kaybolanların
sözleşme süreleri, akıbetleri açıklığa
kavuşturulana kadar kuvvet komutanları, Jandarma Genel Komutanı
ya da Sahil Güvenlik Komutanının göstereceği lüzum üzerine,
durumun devamı müddetince, Genelkurmay Başkanının
onayı ile talebe bakılmaksızın bu Kanunda yer alan yaş
haddini geçmemek üzere uzatılabilir. "
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Enver Erdem, Elâzığ Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
ENVER ERDEM
(Elâzığ) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz kanun
tasarısının 2nci maddesi üzerinde verilen önerge nedeniyle söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, yapılan konuşmaları dikkatle izledim. Bizim
canımız, gözümüzün nuru olan Türk Silahlı Kuvvetleriyle ilgili
yapılan olumsuz değerlendirmelere
katılmadığımı buradan ifade etmek istiyorum. Darbeler
de dâhil olmak üzere ülkemizin yönetimiyle ilgili geçmişte yapılan hataları
ayırım yapmaksızın değerlendirmek gerektiğine
inanıyorum.
Değerli
milletvekilleri, AKP iktidarı olarak, Hükûmet olarak
karşımıza getirdiğiniz bütün kanun teklifleri ve
tasarılarında aslında birkaç tane maddenin, esas kanun
tasarısının veya teklifinin amacını
oluşturduğu ve bunların da bu tasarı veya teklif içerisinde
gizlendiğini, dışı, paketi süslü ve güzel ama içinde çok
olumsuz sonuçlar doğurabilecek düzenlemeler olduğuna şahit
oluyoruz. Bu, geçmişte çıkarmış olduğumuz birçok
kanunda olduğu gibi -Büyükşehir Kanunu gibi, bu açılım
sürecinde olduğu gibi- şimdi de bu kanunda aynı sıkıntılarla
karşı karşıyayız. Kanunun 16ncı, 17nci, 18inci
ve 19uncu maddeleri ciddi riskler taşımaktadır.
Kanunun 16ncı
maddesi, 5442 sayılı İl İdaresi Kanununun 11/D maddesinde
2010 yılında yine darbelere gerekçe olabileceği
endişesiyle
kaldırmış olduğunuz EMASYA protokollerini 2012
yılında tekrar geri getirmenizle beraber şimdi bu kanun
çerçevesinde bununla ilgili düzenleme yapıyorsunuz.
Şimdi,
hepinizin -birçok hukukçu var içimizde- çok iyi, çok net bilebileceğiniz
bir konu var: Bu yeni getirmiş olduğumuz düzenlemeyle Türk
Silahlı Kuvvetlerinin sadece dış tehdit algılamasıyla
görev yapabileceğini düzenledikten sonra yani bu özel kanunda bunu
getirdikten sonra, İl İdaresi Kanunu gibi genel bir kanunla,
gerektiği zaman iç güvenlikle alakalı ordunun veyahut da askerin
göreve davet edilmesinin mümkün olamayacağını ifade etmek
istiyorum. Bunu, maalesef, hukukçu olmayanların buraya koymuş
olduğu bir bilgi olarak değerlendiriyorum.
Yine, bu
düzenlemenin, değerli milletvekilleri, 17nci maddesinde askerlik
tanımlanıyor. Askerlik harp sanatını öğrenmek ve
yapmak mükellefiyeti olarak değerlendiriliyor, Türk vatanı istiklal
ve cumhuriyetini korumak cümleleri buradan çıkarılıyor. Yani
Türk kelimesini bizim kanunlarımızdan çıkarmak sizin
iktidarınız zamanında, devri iktidarınızda moda hâline
geldi.
Yine, değerli
milletvekilleri, düzenlemenin 18inci maddesi silahlı kuvvetlerin
vazifesini tanımlıyor. Yine, burada da yapmış
olduğunuz düzenlemeyle Türk Silahlı Kuvvetlerinin sadece
dışarıdan gelebilecek tehdit ve tehlikelere karşı
görevlendirileceğini söylüyorsunuz. Yani bunu söylerken, aslında,
terörist örgütün bir şekilde sınırlarımızın
içerisine girdiği andan itibaren silahlı kuvvetlerimizin bunlara
müdahale edemeyeceğini söylüyorsunuz. Bunlara müdahale edebilmek için de
zaten, yine, eğer 5442, 11/Dyi uygulasanız bile, ancak askerden önce
yardım isteyip sonra, herhâlde, teröristleri göstermek suretiyle bunlara
müdahale edilmesini isteyeceksiniz.
Esasında
buradaki temel amacınızın, değerli milletvekilleri, son
zamanlarda yapmış olduğunuz düzenlemelerle ve Türkiyedeki
gelişmelerle terörist örgüte alan açmak olduğunu, Türk Silahlı
Kuvvetlerini zaten bölgeden çektiğinizi, yerine PKKnın asayiş
timlerinin boy gösterisi yaptığı günleri de
yaşadığımıza göre burada ciddi şüphelerimiz
olduğunu da sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu düzenlemenin 2nci maddesi sözleşmeyi yenileme
zamanı geldiğinde sözleşmeli er veya erbaşlar terör örgütü
tarafından kaçırılırsa bunların müracaatına gerek
kalmadan bunların sözleşmelerinin yenileneceğine dair bir
düzenleme. Yani bu düzenlemeyi buraya koymanız bile ayıp.
Aslında, Türk ordusunun bir uzmanının, bir
erbaşının terörist örgüt tarafından
kaçırılacağını öngörmenizin bile, onu buraya
koymanızın bile bir ayıp olduğunu düşünüyorum.
Yine 478
sayılı Yasayla sözleşmeliler kadroya geçirilirken hayati
riskler taşıyan bu insanların tekrar sözleşmeyle
çalıştırılması usulüne devam edilmesi veya bu konuda
düzenlemeler getirilmesinin doğru olmadığını
düşünüyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
3üncü madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 479 sıra sayılı "Sözleşmeli Erbaş ve Er
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili
Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin; Türk Silahlı Kuvvetleri
İç Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifinin 3.
Maddesine bağlı fıkranın aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasan Hüseyin Türkoğlu Mehmet Erdoğan S. Nevzat Korkmaz
Osmaniye Muğla Isparta
Mesut Dedeoğlu Erkan Akçay Alim Işık
Kahramanmaraş Manisa Kütahya
"MADDE 3-
"(12) Esir düşen, görevi sırasında ve görev bölgesinde harp
gaibi olan veya enterne edilenler ile terörle mücadele görevi
sırasında veya bu görevlerinden dolayı alıkonulan ya da
kaybolan sözleşmeli erbaş ve erler hakkında 926 sayılı
Kanun hükümleri uygulanır."
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Hasan Hüseyin Türkoğlu, Osmaniye Milletvekili.
(MHP sıralarından alkışlar)
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Sayın Başkan, Türk milletinin
saygıdeğer milletvekilleri; 479 sıra sayılı
Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Tasarının 3üncü
maddesine ilişkin olarak vermiş olduğumuz önerge üzerine söz
aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tasarının
3üncü maddesi 6191 sayılı Kanunun 7nci maddesine bir fıkra
eklemek suretiyle, esir düşen veya enterne edilen ve görevinden
dolayı alıkonulan ya da kaybolan personele ilişkin
hususların mevzuata dâhil edilmesini hedeflemektedir.
Diğer
taraftan, bu tasarı, içerdiği birçok maddeye rağmen, 211
sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun
askerliği tarif eden 2nci maddesi İle Türk Silahlı
Kuvvetlerinin vazifesinin tarif edildiği 35inci maddesiyle gündeme
gelmiştir.
Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; insanlık tarihinin
devlet ve toplum yönetimine dair bugüne kadar keşfedebildiği en ideal
rejim demokrasi rejimidir. Demokrasinin en önemli özelliği ise
durağanlığı reddetmesidir. Antik Yunanda
başladığı bilinen demokrasi anlayışı, yüz
yıllar içerisinde gelişerek bugünkü çağdaş demokrasi
anlayışına ulaşmıştır. Ancak, bugün
dünyanın ulaştığı demokratik düzen vatandaş
katılımı bağlamında nihai nokta değildir. Her ne
kadar çağdaş, gelişmiş demokrasi diye
adlandırıyor olsak da bugün bulunduğumuz nokta, ideal demokrasi
anlayışına doğru insanlığın
yaptığı seyahatin bir durak noktasıdır. Demokrasi bir
ideal olduğuna göre, siyasal sistemimizi, hukuk düzenimizi ve ekonomik
yapımızı inşa ederken demokrasinin ne olduğundan çok,
ne olmadığından hareket etmek durumundayız. Bu
bağlamda, ister postallı olsun, isterse makosenli olsun yönetme hak
ve yetkisini vatandaşların özgür tercihleri olmadan, seçim
dışı, sandık harici yollarla gasbetmek ya da seçim yoluyla
iktidara gelmiş siyasal kadroları seçim dışı yollarla
iktidardan men etmek, kısaca darbe diye adlandırdığımız
yollar, çağdaş demokrasi anlayışının kabul
edemeyeceği yol ve yöntemlerdir.
Demokrasiye sözde
değil, özde inanan herkes kimin, hangi ulvi amaçla
yaptığına bakmaksızın darbeleri ve darbeci
anlayışları reddetmek durumundadır. Millet iradesinin tek
ve biricik belirleyiciliğini kendi siyasal anlayışının
merkezine yerleştirmiş olan Milliyetçi Hareket Partisi de bu
çerçevede millet iradesini fesada uğratacak her türlü eylem ve
düşüncenin karşısındadır. Kaldı ki milliyetçi
düşünce sistemi, egemenlik hakkının herhangi bir soy,
sınıf, zümre ya da dinî inanışa değil, sadece ve
sadece millete ait olduğunu temel siyasal paradigma olarak kabul eden bir
sistemdir.
Partimizin kurucusu
merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş "En kötü demokrasi, en
iyi askerî yönetimden daha iyidir." dediği için dönemin silahlı
kuvvetler yönetimi tarafından dışlanmış,
cezalandırılmış ve yıllarca askerî zindanlarda ceza
çekmiştir, çile çekmiştir. Bu nedenle, her ne kadar darbelerin
dayanağı olmasa da darbelerin olabilirliğinin
alametifarikası olarak kabul edilen Türk Silahlı Kuvvetleri İç
Hizmet Kanununun 35inci maddesinin değişmesinden yanayız.
Ancak şunu da biliyor ve inanıyoruz ki; Türkiyede hiçbir darbe
35inci maddeye dayanarak yapılmamıştır. Darbeler yasalarla
değil, tam aksine hukuk düzenini ve yasaları askıya alarak
postalla, süngüyle, tankla yapılmaktadır. Darbeciler gücünü 35inci
madde gibi yasal düzenlemelerden değil, kendi antidemokratik yönetim
anlayışından ve onun iş birlikçi zihniyetlerinden
almaktadır. Şayet darbeciler darbe yapma hak ve yetkisini İç
Hizmet Kanununun 35inci maddesinden almış olsalardı meşru
hukuka dayanan bu faaliyetleri nasıl yargılayacaktınız?
Eğer 12 Eylül, 28 Şubat, Balyoz ve Ergenekon adı altında
davalar varsa, 35inci maddede darbeye cevaz veren bir ifade yok demektir. Bu
madde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin canı sıkıldıkça
darbe yapmasına ya da siyasete müdahale etmesine meşruiyet
sağlayamamaktadır. Buna karşılık, 35inci maddenin
şimdiki hâli gibi düzenlemelerin olmaması darbe ihtimalini ortadan
kaldırmayacağı gibi darbecilerin darbe girişimlerini de
engelleyemeyecektir. Daha dün Mısırda yaşananlara bakalım.
Mısırda 35inci madde mi vardı, Yunanistanda var
mıydı Ya da İspanyada? Yoktu ama darbeler ve girişimler
oldu. Dolayısıyla iktidarın 35inci maddeyi
değiştirerek darbeleri önleyeceğini iddia etmesi abesle
iştigaldir.
Kısacası,
darbelerin olamayacağı bir düzen ancak demokrasiye inanan ve yürekten
bağlı olan, bilinçli, güçlü ve örgütlü bireylerin
varlığıyla mümkündür.
Bu duygu ve
düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlar, önergemizin kabulünü
dilerim. Türk Milletinin milletvekillerine de saygılarımı
sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
4üncü madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 479 sıra sayılı "Sözleşmeli Erbaş ve Er
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili
Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin; Türk Silahlı Kuvvetleri
İç Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifinin" 4. Maddesine bağlı
fıkranın ve cümlenin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasan
Hüseyin Türkoğlu Mehmet
Erdoğan S. Nevzat
Korkmaz
Osmaniye Muğla Isparta
Erkan
Akçay Alim
Işık
Manisa Kütahya
"MADDE 4-
"(9) Sözleşmeli erbaş ve erlerin ilk ve müteakip birliklere
tertibi ilgili kuvvet komutanlıkları, Jandarma Genel
Komutanlığı veya Sahil Güvenlik Komutanlığı
Personel Birimlerince yapılır. Bu durumdaki personel hakkında
1111 sayılı Kanunun erbaş ve erlere ilişkin hükümleri uygulanır.
"
"Sözleşmeli
çavuşlar, uzman erbaşlığa uzman çavuş rütbesiyle başlarlar.
"
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI
MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Alim Işık, Kütahya Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
479 sıra sayılı Kanun Tasarısının 4üncü maddesi
üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında
söz aldım, bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Söz konusu madde 10 Mart 2011 tarihli ve
6191 sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanununun 8inci maddesinde bir
değişiklik öngörmekte, bizim de önergemiz bu
değişikliğin daha anlamlı hâle getirilmesine yönelik. Söz
konusu kanunun 8inci maddesi sözleşmeli erbaş ve erlerin izin,
sosyal haklar, tertip edilme ve kuvvet değiştirmesiyle ilgili bir
madde olup dokuzuncu fıkrasında sözleşmeli erlerin bir defaya
mahsus olmak üzere tertip edilmesi hükmü devamlı ya da yer
değiştirmesini de kapsayacak şekilde bu düzenlemeyle değiştirilmekte;
olumlu, yerinde gördüğümüz bir değişiklik. Ayrıca on
birinci fıkrasında sözleşmeli çavuşların
sözleşmeli uzman erbaşlığa başvurmaları hâlinde
uzman çavuş rütbesiyle işe başlayabilecekleri hükmünü de
ekliyor, bu da yerinde bir değişiklik, buna da olumlu bakıyoruz.
Ancak cümlelerin bizim önergemizdeki şekliyle düzenlenmesi daha
anlamlı hâle gelecektir, o da yüce Meclisin takdirindedir.
Değerli
milletvekilleri, bu maddeyle ilgili olmak üzere, özellikle uzman
erbaşların, uzman çavuşların ciddi sorunlarının
olduğu benden önceki konuşmacılar tarafından da ifade
edildi. Özellikle 45 yaşına gelenlerin eğer emekliliklerini hak
etmişlerse emekliliğe sevk edilmiş olmalarıyla, orta
yaştaki bir babanın 45 yaşında emekli olduktan sonra hiçbir
işe yaramayan, hiçbir yerde ailesinin geçimini devam ettiremeyen emeklilik
maaşıyla da çocuklarına üniversite eğitim yaptıramayacak
olması, sıkıntılı bir ortamda yaşamasına yol
açmaktadır. En azından bunların emekliliğe sevk edilme
yaşlarının Türkiye'nin ortalamasına yükseltilmesi ve -55-56
yaşa- diğer eş değer hizmetlerde bulunan
meslektaşlarına benzer şekilde yükseltilmesi talepleri yerinde
bir talep olup, mutlaka, yüce Meclisin yine bir düzenlemeyle yerine
getireceği bir konudur.
Diğer
taraftan, yine uzman çavuşların orduevlerinden
yararlandırılmamaları ve lojmanlarda kısıtlı
kontenjanlardan yararlanmalarına imkân tanınması, onlar için
ciddi sıkıntıların başında gelmektedir. Bu konuyla
ilgili daha önce Sayın Millî Savunma Bakanımıza vermiş
olduğumuz soru önergelerine verilen cevaplardan bununla ilgili
çalışmaların düzenlendiği ve Bakanlar Kuruluna sevk
edildiği iki yıl önce söylenmişti. Ama iki yıldan bu yana,
nasıl bir Bakanlar Kurulu çalışmasıysa, bir
bakanlıktan gelen ve Genelkurmay Başkanlığının da
olumlu görüşlerinin alınarak düzenlendiği bir kanun tasarı
taslağı o Bakanlar Kurulundan bir türlü geçmiyor. Ama aynı
Bakanlar Kurulu kendisinin bir üyesinin yaptığı yetki kanununa
dayanarak Anayasa Mahkemesinin reddettiği ve yanlış hükümlerle
dolu bir kanun hükmünde kararnameyi hemen değiştirip Meclisin
gündemine getirebiliyor ve hiçbir kelimesini bile değiştirmeden,
dayatarak, Anayasa Mahkemesine rağmen, buradan geçirtebiliyor. Demek ki
Bakanlar Kurulunun önceliği milletin önceliği değil, Bakanlar
Kurulunun önceliği kendi kabinesini koruma ve özellikle yandaşlara
yeni istihdam alanları açma konularında her şeyi unutup onu öne
alma yönünde. Bunun değişmesi lazım; bu, bu millete faydalı
hizmetler yapan birçok insanın da ileride iyi anılmamasına yol
açacak bir tavır.
O nedenle, ben, bu
konunun yeniden yüce Meclis tarafından değerlendirilip hiç olmazsa
uzman erbaşlarla ilgili özlük hakları ve sosyal haklardaki
düzenlemeye yönelik Sayın Millî Savunma Bakanının hemfikir
olduğu, taslağını sunduğu, Bakanlar Kurulunda
değerlendirilmeyi bekleyen hazırlığın bir an önce
sonuçlandırılmasından yana görüşümü beyan ediyor, tekrar
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
5inci madde
üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 479 sıra sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 5.maddesi ile düzenlenen 6191 sayılı
kanunun Ek Madde 1in 2'nci fıkrasının son cümlesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmesi, (4) ve (5)'inci
fıkraların ise madde metninden çıkarılması için
gereğini saygılarımızla arz ve teklif ederiz.
Kazım Kurt Sena Kaleli Mustafa Moroğlu
Eskişehir Bursa İzmir
Ayşe Eser Danışoğlu Selahattin Karaahmetoğlu Ali Demirçalı
İstanbul Giresun Adana
(2) Bir ay içinde
personeli çalıştıracak kurum tarafından yapılacak
mülakatta başarılı bulunarak atananların bilgileri bir ay
içinde ilgili kamu kurum ve kuruluşu tarafından Devlet Personel
Başkanlığına bildirilir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 479 sıra sayılı "Sözleşmeli Erbaş ve Er
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili
Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin; Türk Silahlı Kuvvetleri
İç Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifinin" 5. Maddesine bağlı EK Madde
1in aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Hasan Hüseyin Türkoğlu Mehmet Erdoğan S. Nevzat Korkmaz
Osmaniye Muğla Isparta
Mesut Dedeoğlu Erkan Akçay Alim Işık
Kahramanmaraş Manisa Kütahya
Kamuda istihdam
EK MADDE 1- (1)
Sözleşmeli erbaş ve er olarak en az beş hizmet
yılını doldurarak ayrılanlardan nitelik belgesi olumlu
olanlar, ilgili mevzuatlarındaki şartları
taşımaları kaydıyla kamu kurum ve
kuruluşlarının boş kadro ve pozisyonlarına bu
maddedeki usul ve esaslar çerçevesinde atanırlar.
(2) Sözleşmeli erbaş ve erlerden talepte
bulunanların bilgileri, hizmet süresi en fazla olandan başlamak üzere
İçişleri veya Milli Savunma bakanlıkları tarafından
yılda iki defa Şubat ve Eylül aylarının son gününe kadar
Devlet Personel Başkanlığına bildirilir. İlgili
personelin bildirilmiş olması atanma için tek başına hak
teşkil etmez. Bu madde kapsamında personel istihdam etmek isteyen
kamu kurum ve kuruluşları atama yapmak istedikleri boş kadro ve
pozisyon sayısının dört katı kadar adayı Devlet
Personel Başkanlığından her yılın 15 Mart
tarihine kadar talep ederler. Devlet Personel Başkanlığınca
1 Mayıs ve 1 Kasım tarihlerine kadar yılda iki defa kamu kurum
ve kuruluşlarına sözleşmeli erbaş ve er olarak hizmet
süresi en fazla olandan başlayarak aday listeleri gönderilir. Bir ay
içinde yapılacak mülakatta başarılı bulunarak
atananların bilgileri bir ay içinde ilgili kamu kurum ve kuruluşu
tarafından Devlet Personel Başkanlığına bildirilir.
(3) Ataması yapılan personel göreve
başladığı tarihten itibaren atandığı kadro
veya pozisyonun mali ve diğer haklarından
faydalandırılır. Bunların sözleşmeli erbaş ve
erlikte gecen hizmet süreleri, 657 sayılı Kanunda öngörülen
öğrenim durumlarına göre yükselebilecekleri dereceleri aşmamak
kaydıyla, başlangıç derece ve kademelerine her yıl bir
kademe ilerlemesi ve her üç yıl bir derece yükselmesi sayılmak
suretiyle kazanılmış hak aylık, derece ve kademeleri ile
emekli ikramiyesinin hesabına esas sürenin tespitinde
değerlendirilir. Atama onayı alınmasına rağmen
görevine başlamayanlar ile başladıktan sonra herhangi bir
sebeple görevden ayrılanlar bu madde kapsamında iki yıl geçmeden
yeniden istihdam edilemezler. Sıkıyönetim, seferberlik, savaş
veya terörle mücadeleden kaynaklanan zorunlu hallerde, kuvvet
komutanlıkları, Jandarma Genel Komutanlığı veya Sahil
Güvenlik Komutanlığı tarafından birinci fıkrada
belirtilen hizmet suresi uzatılabilir.
(4) Başvuru, mülakat, atama ve diğer
işlemlere ilişkin usul ve esaslar Maliye, İçişleri ve Milli
Savunma bakanlıkları ile Devlet Personel
Başkanlığı tarafından müştereken çıkarılacak
yönetmelikle düzenlenir.
(5) Bu madde kapsamında ortaya
çıkabilecek tereddütleri gidermeye Devlet Personel
Başkanlığı yetkilidir."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz. (MHP
sıralarından alkışlar)
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 5inci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
olarak verdiğimiz değişiklik önergesiyle ilgili söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Türk siyasi tarihinde askerî cuntalar, bazen darbelerle, bazen
de muhtıralarla siyasete müdahale etmişlerdir. Geçmişte vuku
bulan bu müdahalelerin hakiki sebebi vatanı veya rejimi kurtarma niyeti
değil, planlayıcı aktörlerin siyasi görüşleri
doğrultusunda hükûmet ve yönetim değişikliğine
gitmektir. Yani darbeler daima ideolojik temelli olmuştur. Müdahalelerin
hepsi de meşru yönetimleri ve seçimle iş başına gelmiş
iktidarları hedef almıştır. Üstelik cunta heveslileri
devletin ve sistemin silahlı ya da silahsız gayrimeşru güçler
veya düşman tarafından ele geçirilmesi söz konusu
olmadığı hâlde devreye girmişlerdir. Parlamenter sistemin
kapısına silah zoruyla kilit vurulması, millet iradesinin cebren
tahakküm altına alınması ülkemize bugüne kadar hiçbir şey
kazandırmamıştır. Müdahaleler yüzünden yaşanan inkıtalar
demokrasimizin gelişmesine sekte vurmakla kalmamış,
kalkınma hamlelerini de yavaşlatmış hatta geriye
götürmüştür. Velhasıl darbe yönetimlerinin sosyal, siyasal ve
ekonomik faturası bu ülkeye bir hayli ağır olmuştur. Bugün,
35inci maddeyi gerekçe göstererek askerî müdahalede bulunduklarını
söyleyen 12 Eylül darbecileri yargılanabildiğine göre
yaptıkları darbenin yasal dayanağı ve geçerliliği yok
demektir. Aksi takdirde darbecilerin yasa hükmünü yerine getirmedikleri için
yargılanmamaları gerekirdi. Biliyorsunuz, 12 Eylül referandumunda da
en çok propaganda konusu yapılan 12 Eylül askerî darbesi yapanların
yargılanmaları gündeme getirilmişti. Her darbe
gayrimeşrudur ve yasal dayanaktan yoksundur. O hâlde 35inci madde de
darbeye mesnet olamaz. Kanunla darbe yapılır mı? Kanunla darbe
yapılamayacağı gibi kanunla darbe de önlenemez. Darbeyi yapanlar
zaten kanuna uygun yapmamışlardır. Darbeyi kafasına
koyanların hukuka riayet etme gibi kaygıları da yoktur. Askerî
müdahaleleri önlemenin ve cunta heveslilerinin cüretini kırmanın yolu
orduyu devre dışı bırakmak değil, sivil otoriteyi
güçlendirecek mekanizmaları kurmaktır; siyasi ve demokratik kültürün
yaygınlaştırılması ve
kurumsallaştırılmasıdır.
Bu gerçekler
karşısında, terörle mücadelenin önemli bir unsuru ve
caydırıcı gücü olan Türk Silahlı Kuvvetlerinin
kışlaya çekilmesi bugün itibarıyla en çok terör örgütünün
işine yarayacaktır. Tasarı, Hükûmetin darbeleri önleme
gerekçesine sığınarak terör örgütüne teslimiyetini gizlemesinin
bir başka yoludur. Türkiye üzerinde emelleri olan bazı ülkelerin de
destek verdiği bölücü terör Türkiye'nin hem iç hem de dış
güvenliğini tehdit ederken Türk Silahlı Kuvvetlerini devre
dışı bırakmak vahim bir hata olacaktır. Bugün,
özellikle barış süreci, çözüm süreci adı altında PKK
terör örgütünün Doğu ve Güneydoğu Anadoluda kendi silahlı
kuvvetlerini kurumsallaştırmaya çalıştığı
bir dönemde, özerkliği, federasyonu hedeflediği bir dönemde, üç gün
önce toplanan Kongra-Gel Kongresinde alınan kararlardan bazılarında,
oradaki yapılandırmayı güçlendirecek, hatta ayaklanmalardan
bahsedilen bir süreç içerisinde, bugün ramazan ayı içerisine
girdiğimiz bu dönemde, Türk Silahlı Kuvvetleriyle ilgili darbenin
gündemde olmadığı bir dönemde alelacele bunu getirmek acaba akla
PKK terör örgütünün çözüm süreci dediği süreçle ilgili Hükûmetin,
devletin vadettiği sözleri yerine getirmediği, bu sözleri yerine
getirmediği müddet içerisinde de bundan sonraki sorumluluğun
kendilerine ait olmayacağını dile getirerek devleti tehdit
ettiği bir dönemde, alelacele ramazan ayı içerisinde hesaplanmadan bu
kanunun getirilmesi PKK terör örgütüne verilen sözün bir gereği midir;
Türk Silahlı Kuvvetlerini zayıflatmak, bölgede alanı PKKya
açmak için getirilen bir kanun mudur? Bunları kamuoyunun takdirine
sunuyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 479 sıra sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 5.maddesi ile düzenlenen 6191 sayılı
kanunun Ek Madde 1in 2'nci fıkrasının son cümlesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmesi, (4) ve (5)'inci
fıkraların ise madde metninden çıkarılması için
gereğini saygılarımızla arz ve teklif ederiz.
Ali
Demirçalı (Adana) ve arkadaşları
(2) Bir ay içinde
personeli çalıştıracak kurum tarafından yapılacak
mülakatta başarılı bulunarak atananların bilgileri bir ay
içinde ilgili kamu kurum ve kuruluşu tarafından Devlet Personel
Başkanlığına bildirilir.
BAŞKAN
Komisyon, önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet, katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Ali Demirçalı, Adana Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ
DEMİRÇALI (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 479 sıra sayılı Sözleşmeli
Erbaş ve Er Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 5inci maddesi
üzerinde söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde demokratik süreci kesintiye uğratan darbeler
Türk Silahlı Kuvvetlerine de kan kaybettirmiştir. Darbe dönemlerinde
yüzlerce, binlerce asker yasa dışı görüş ve inanç edinmek
suçlamasıyla mahkeme kararı olmadan ordudan atılmış,
açlık ve sefalete mahkûm edilmiş, birçoğu fiziki olarak da
işkenceden geçirilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, haklarında hiçbir mahkûmiyet kararı olmadan, yasa
dışı görüş ve inanç edinmek suçlamasıyla Türk
Silahlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilenlerin mağduriyetini
telafi etmek için 6191 sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu
ile Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa geçici madde 32ncinin
eklenmesini kabul etmiştir. Söz konusu yasa 22 Mart 2011 tarihli Resmî
Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Gerek Sayın
Başbakan gerekse Hükûmet üyeleri sık sık, Yüksek Askerî
Şûra kararlarıyla ordudan atılan askerlerin göz
yaşlarını dindirdiklerini, hayır dualarını
aldıklarını söylemektedirler. Zulmü ve haksızlığı
telafi etmek, darbelerle açılmış yaraları sarmak,
mazlumların göz yaşlarını dindirmek hiç kuşkusuz
onurdur. Lakin uygulamada yasanın mağduriyetlerinin tümüyle
giderilmediği, darbecilerin açtığı yaralara geçici madde
32nin açtığı yaraların eklendiği
anlaşılmaktadır.
28 Şubat 1997 sürecinde irticai
faaliyet ile suçlanıp Yüksek Askerî Şûra kararıyla
ilişiği kesilen askerlere özlük hakları iade edilirken, önceki
darbe mağdurlarının umutlarının boşa
çıkartıldığı görülmektedir. Örneğin yasanın
hak başlangıcının 12 Mart 1971 olarak belirlenmesine
karşın, 12 Mart 1971 muhtırasından sonraki dönemde
ilişiği kesilen askerlerin geçici madde 32den yararlanma
başvuruları reddedilmiştir. Ret gerekçesi olarak 12 Mart döneminde
mahkeme yolunun açık olduğu ileri sürülmüştür. Bu durum Türkiye
Cumhuriyetinin imzaladığı etkin başvuru ve adil yargılanma
haklarını düzenleyen uluslararası sözleşmelere açıkça
aykırıdır. 12 Mart darbesi mağduru askerler gibi,
olağan dönemde kararnamelerle ilişiği kesilen askerler de
haksızlığa karşı etkili başvuru ve adil yargılanma
hakkını kullanamamışlardır.
Yine, görüş ve
inançları nedeniyle okullarıyla ilişiği kesilen askerî
öğrenciler ağır derecede mağdur olmuşlardır.
Rütbe takmasına bir gün kala, bir hafta kala disiplin notu birdenbire
düşürülerek harbiyeden atılan öğrenciler, er olarak
kışlaya gönderilmek suretiyle
cezalandırılmışlardır ve aileleri ağır
tazminat yüküyle ezilmişlerdir. Keza, olağanüstü dönemlerin
yargı bağımsızlığından ve yargıç
güvencesinden yoksun sözde mahkemeleri eliyle hüküm giyen personel de yasadan
yararlandırılmamıştır.
Kısacası,
2011 yılında yürürlüğe giren geçici madde 32, Yüksek Askerî
Şûra kararlarıyla açılan yarayı sarmıştır
ama önceki darbeler dönemlerinde açılan yaraları daha da
kanatmıştır. Aradan aylar, yıllar geçmiş ama Hükûmet,
geçici madde 32den yararlanmayan mağdurlar için hiçbir adım
atmamıştır. Bu çalışmanın sürüncemeye
bırakılması, geçici madde 32 mağdurlarının
yaralarını kanattıkça kanatmaktadır. Yüksek Askerî
Şûra mağdurlarının yaralarını saran,
gözyaşlarını dindiren Sayın Hükûmetin, 12 Mart ve 12 Eylül
darbesi mağduru askerlerin de yaralarını sarması,
gözyaşlarını dindirmesi, hayır dualarını
alması vicdan borcudur.
Sayın Bakan,
çok açık ve net bir açıklama yapmalısınız. Bu
mağdurlar için bir düzenleme yapacak mısınız, yoksa Bizden
bu kadar. deyip kaderleriyle baş başa mı bırakacaksınız?
Saygılarımla.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
6ncı madde
üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 479 sıra sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 6. maddesi ile 1076 sayılı Yedek Subaylar
ve Yedek Askeri Memurlar Kanununa eklenen, Ek Madde 9'un ikinci cümlesinde
geçen "ve intihar sonucu meydana gelen ölüm ve sakatlanma
olaylarında" ifadesinin madde metninden çıkarılması
için gereğini saygılarımızla arz ve teklif ederiz.
Ahmet
Toptaş Haydar
Akar Mustafa
Moroğlu
Afyonkarahisar Kocaeli İzmir
Sedef
Küçük Ayşe Eser
Danışoğlu Kazım
Kurt
İstanbul İstanbul Eskişehir
Kamer Genç
Tunceli
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 479 sıra sayılı "Sözleşmeli Erbaş ve Er
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili
Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin; Türk Silahlı Kuvvetleri
İç Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifinin" 6. Maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasan
Hüseyin Türkoğlu Mehmet
Erdoğan S. Nevzat
Korkmaz
Osmaniye Muğla Isparta
Mesut
Dedeoğlu Erkan
Akçay Alim
Işık
Kahramanmaraş Manisa Kütahya
Kemalettin
Yılmaz
Afyonkarahisar
"MADDE 6 -
16/6/1927 tarihli ve 1076 sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askeri
Memurlar Kanununa aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
"EK MADDE 9 -
Bu Kanun kapsamında askerlik yükümlülüğünü yerine getirenlere,
askerliğe sevk edildiği tarihten geçerli olmak üzere; yedek subaylar
için sınıf okulunda geçen sürenin bitiş tarihine, Milli
Eğitim Bakanlığı bünyesinde öğretmen olacaklar için
temel askerlik eğitimi süresinin bitiş tarihine, erbaş ve er olarak
yerine getirenler için ise askerlik hizmet süresinin bitiş tarihine kadar
ölenler ile sakatlanma sebebiyle süresinden önce terhis edilenlerden veya
süresinde terhis edilmiş olsa bile yapılan tedaviye rağmen
askerliğe elverişsiz hale gelecek şekilde sakatlanmış olanlardan,
5434 sayılı Kanun veya 5510 sayılı Kanun kapsamında
aylık bağlanmaması veya 3/11/1980 tarihli ve 2330
sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması
Hakkında Kanun gereğince tazminat ödenmemesi kaydıyla; ölenlerin
dul ve yetimlerine 400.000 gösterge rakamının, sakatlananlara ise
Vazife Malullüklerinin Nevileri ile Dereceleri Hakkında Nizamname
hükümlerine göre tespit edilecek sakatlık derecelerine göre
aşağıda belirlenen gösterge rakamlarının memur
maaş katsayısı ile çarpımı sonucunda bulunacak
miktarın iki katı kadar, bir defaya mahsus olmak üzere tazminat
ödenir. Ancak, söz konusu olayların gerçekleştiği tarihte
bakaya, firar, izin tecavüzü, hava değişimi tecavüzünde bulunanlar
ile kendini askerliğe yaramayacak hale getirmek ve askerlikten kurtulmak
için hile kullanmak suçundan hüküm giyenlerin, suça konu eylemleri sonucu ölüm
ve sakatlanma nedeniyle ve intihar sonucu meydana gelen ölüm ve sakatlanma
olaylarında bu ödeme yapılmaz. Bu tazminattan damga vergisi
dışında herhangi bir vergi ve kesinti yapılmaz ve bu tazminat
haczedilemez. Tazminatın ödenmesine ilişkin usul ve esaslar Maliye, İçişleri
ve Milli Savunma bakanlıkları tarafından müştereken
hazırlanan yönetmelikle düzenlenir. "
Sakatlık
Derecesi Ödenecek Tazminat Göstergesi
1) 400.000
2) 360.000
3) 330.000
4) 300.000
5) 270.000
6) 240.000
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 479 sıra sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 6 ncı Maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan İdris Balüken Adil Zozani
Iğdır Bingöl Hakkâri
Erol Dora Hüsamettin Zenderlioğlu
Özdal Üçer
Mardin Bitlis Van
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Erol Dora Mardin Milletvekili. (BDP sıralarından
alkışlar)
EROL DORA (Mardin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 479 sıra
sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 6ncı maddesi üzerinde söz almış
bulunuyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, asker-sivil ilişkisi birçok gelişmekte olan ülkede
olduğu gibi Türkiyede de üzerinde tartışmaların yoğun
olarak yapıldığı konulardan birisidir. Demokrasiye
geçildikten sonraki dönemde periyodik olarak gerçekleştirilen darbeler, demokrasinin
kurumsallaşmamasının önündeki en önemli engellerin
başında gelmektedir. Askerler, yönetimi sivillere devrettikleri
dönemlerde bile yönetimi kontrol etmenin yollarını
aramışlardır. Bu bağlamda kendi kontrollerini anayasal bir
temele oturtmuşlardır. Oluşturulan kurumsal yapı içerisinde
asker, sivil yöneticilere karşı vesayeti tesis etme yoluna
gitmiştir. Askerî vesayetin zaman içerisinde aşamalı olarak daha
etkin bir şekilde kurumsallaşması dolayısıyla, askerin
siviller üzerindeki denetimi güçlenerek devam etmiştir.
Türk Silahlı
Kuvvetlerinin sistem üzerinde kurduğu bu denetim mekanizmalarına
rağmen, işler tam arzuladıkları gibi gitmemiş ve her
on yılda bir, seçilmiş hükûmetlere darbeler düzenlemişlerdir.
Seçilmişlerin eylemlerinin kontrolünü sağlamak ve gerektiğinde,
yaptıkları eylemleri etkisiz kılmak için Millî Güvenlik Kurulu,
Anayasa Mahkemesi gibi kurumsal yapılanmalara gitmişlerdir.
Türkiye'de
demokrasinin kurumsallaşması için ordunun konumunun gözden
geçirilerek, tam manasıyla, seçilmişlerin denetimi altına
sokulması gerekmektedir. Bugün ise askerî vesayet ile anılan
meşhur 35inci maddenin kaldırılacak olmasına
tanıklık ediyoruz. Bu düzenlemenin, çok önceleri yapılması
gereken olumlu bir değişiklik olduğunu ifade etmek gerekiyor.
Değerli
milletvekilleri, vesayet sistemiyle demokratik anlamda mücadele ederken sadece
askerî vesayet ile değil, halk ve halkın temsil edildiği bütün
kurumlar üzerinde vesayet oluşturacak yaklaşımlarla
yüzleşmek gerekmektedir. Bu bağlamda, askerî vesayetin kaldırılmasını,
bütünüyle vesayetin kaldırılması gibi görme tuzağına
düşmemek gerekir. Zira, siyasetin veya toplum üzerinde etki alanı
olan tüm yapıların da vesayet sistemi kurması muhtemel olup, bu
konuda da siyaset kurumunun ve yürütme erkinin sorumluluklarını
yerine getirmesi gerektiğini vurgulamaktayız.
Siyasi
iktidarın da, halkın üzerinde tahakküm kurmaya dönük, siyaset
kurumunu ve yasama görevini yürüten Meclisi, kendi yaklaşımı
çerçevesinde şekillendirecek ve böylece toplumu vesayet altına
alacağı yaklaşımlarla da yüzleşerek, pratikte
yapılan böylesi uygulamalardan hızlıca vazgeçmesi gerekmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; darbelere zaman hazırlayacak
koşulların yok edilmesinin yanı sıra, 1961den beri
darbelerle yaşanmış mağduriyetlerin giderilmesine
ilişkin bazı düzenlemelerin yapılması da oldukça önemli ve
bir o kadar gereklidir.
Bildiğiniz
üzere, bu tasarıdan önce görüştüğümüz 478 sıra
sayılı torba düzenlemede 28 Şubat darbesinde mağdur olan ve
memuriyetten çıkarılanlara ilişkin bir düzenleme yer
almaktaydı. O düzenlemede de vurguladığımız gibi,
darbelerle yüzleşme sürecini yaşıyorken, geçmişte
yaşanan bütün darbe mağduriyetlerine ilişkin de düzenlemeler
yapılmalıdır. Bu hususta öncelikle Hükûmetin ve siyasi
iktidarın kapsamlı bir çalışma yapmasını ve
yaşanan mağduriyetleri gidermeye dönük bir çalışmayı
Meclis gündemine getirmesini önemle vurguluyoruz. Askerî darbelerin yol
açtığı mağduriyetlerin giderilmesi konusunda grubumuz
tarafından verilen kanun teklifinin de bu çerçevede ele
alınmasının oldukça önemli olduğunu belirtiyoruz.
Bu vesileyle,
yapılan kanuni düzenlemelerin demokrasiyi ilerletecek ve özgürlüklerin
önünü açacak düzenlemeler olmasını temenni ediyor, Genel Kurulu
tekrar saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Sayın
milletvekilleri, kâtip üyeler arasında anlaşmazlık var.
İki dakika
süre veriyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 479 sıra sayılı "Sözleşmeli Erbaş ve Er
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili
Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin; Türk Silahlı Kuvvetleri
İç Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifinin" 6. Maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kemalettin Yılmaz
(Afyonkarahisar) ve arkadaşları
"MADDE 6 -
16/6/1927 tarihli ve 1076 sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askeri
Memurlar Kanununa aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
"EK MADDE 9 -
Bu Kanun kapsamında askerlik yükümlülüğünü yerine getirenlere, askerliğe
sevk edildiği tarihten geçerli olmak üzere; yedek subaylar için
sınıf okulunda geçen sürenin bitiş tarihine, Milli Eğitim
Bakanlığı bünyesinde öğretmen olacaklar için temel askerlik
eğitimi süresinin bitiş tarihine, erbaş ve er olarak yerine
getirenler için ise askerlik hizmet süresinin bitiş tarihine kadar ölenler
ile sakatlanma sebebiyle süresinden önce terhis edilenlerden veya süresinde
terhis edilmiş olsa bile yapılan tedaviye rağmen askerliğe
elverişsiz hâle gelecek şekilde sakatlanmış olanlardan, 5434
sayılı Kanun veya 5510 sayılı Kanun kapsamında
aylık bağlanmaması veya 3/11/1980 tarihli ve 2330
sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması
Hakkında Kanun gereğince tazminat ödenmemesi kaydıyla; ölenlerin
dul ve yetimlerine 400.000 gösterge rakamının, sakatlananlara ise
Vazife Malullüklerinin Nevileri ile Dereceleri Hakkında Nizamname
hükümlerine göre tespit edilecek sakatlık derecelerine göre
aşağıda belirlenen gösterge rakamlarının memur
maaş katsayısı ile çarpımı sonucunda bulunacak
miktarın iki katı kadar, bir defaya mahsus olmak üzere tazminat
ödenir. Ancak, söz konusu olayların gerçekleştiği tarihte
bakaya, firar, izin tecavüzü, hava değişimi tecavüzünde bulunanlar
ile kendini askerliğe yaramayacak hale getirmek ve askerlikten kurtulmak
için hile kullanmak suçundan hüküm giyenlerin, suça konu eylemleri sonucu ölüm
ve sakatlanma nedeniyle ve intihar sonucu meydana gelen ölüm ve sakatlanma
olaylarında bu ödeme yapılmaz. Bu tazminattan damga vergisi
dışında herhangi bir vergi ve kesinti yapılmaz ve bu tazminat
haczedilemez. Tazminatın ödenmesine ilişkin usul ve esaslar Maliye,
İçişleri ve Millî Savunma bakanlıkları tarafından
müştereken hazırlanan yönetmelikle düzenlenir."
Sakatlık
Derecesi Ödenecek Tazminat Göstergesi
1 400.000
2 360.000
3 330.000
4 300.000
5 270.000
6 240.000"
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
OKTAY VURAL
(İzmir) Kemalettin Yılmaz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Kemalettin Yılmaz, Afyonkarahisar
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 479 sıra sayılı Kanun Teklifinin
6ncı maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi olarak vermiş
olduğumuz değişiklik önergesi hakkında söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Zamanlaması
oldukça manidar bir kanuni düzenlemeyi Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminde
görüşüyoruz. Bu kanun teklifinin 6ncı maddesinde bir
değişiklik önergesi verdik. Yedek subay veya yedek memur olarak
askerlik hizmetini ifa ederken şehit olan veya gazilik şerefine nail
olan kardeşlerimize ödenecek tazminat miktarının
artırılması yönündeki bu talebimize destek vermenizi bekliyoruz.
Öyle ki, halkımızın büyük kesiminde infial uyandıran,
kaçakçılık yaparken hayatını kaybedenlere verilen tazminat,
şehit ve gazilerimize verilenden daha fazla iken, bu teklifimize destek
verirseniz, toplumun vicdanını bir nebze olsun rahatlatmış
olursunuz.
Yıllarca
eğitim alan, meslek sahibi olan yetişmiş kardeşlerimiz,
vatani görevlerini yaparken bazı sebeplerden dolayı
hayatlarını kaybediyorlar veya yaralanmaları sonucu ciddi sakatlıklar
yaşıyorlar. En son Afyonda yaşanan cephanelik patlamasında
yaşadık, 25 vatan evladımızı şehit verdik.
Bunların birçoğu, yetişmiş meslek sahibi, kısa dönem
askerlik hizmetini yerine getiren evlatlarımızdı. Ne
olduğu, neden olduğu dahi henüz belli olmayan bir şekilde
hayatını kaybeden bu kardeşlerimizi şehit olarak kabul
etmek için bile kamuoyundan tepki gelmesini bekleyen Hükûmetiniz, bir an önce
şehit ve gazilerimizin haklarını bir statüye kavuşturacak onlarca
ayrı kanun maddesini yeniden düzenleyerek, talepleri ve hakları olan
bütün hakların verilmesini sağlamalıdır.
Değerli
milletvekilleri, 479 sıra sayısıyla görüştüğümüz bu
tasarının içeriğinde, ülkemizde askerlik tanımını
ve ordunun yapısını tamamen değiştirecek maddeleri
değiştiriyoruz. Özellikle Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet
Kanununda yapacağımız, darbeye zemin olarak görülen 35inci
maddedeki değişiklik birçok sakıncayı beraberinde
getirmektedir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin vazifesi olarak Türk yurdunu ve
Anayasayla tayin edilmiş Türkiye Cumhuriyetini kollamak ve korumak
görevi kaldırılmış olacaktır. Türk Silahlı
Kuvvetlerimiz, iç tehditler tamamen ortadan kalkmış gibi sadece
dış tehditler için harp hâlinde kullanılacak bir ordu hâline
getirilecektir. Yani, askerliğin yapısı tamamen değiştirilecek,
mana ve ehemmiyeti de tamamen farklılaştırılacaktır.
AKP Hükûmeti için
paralı askerlerle vatan ve millet görevini ifa eden Mehmetçiklerimiz
arasında hiçbir fark kalmayacaktır. AKP Hükûmetinin Osloda
başlayan İmralıda devam eden yasak aşkının meyveleri
her gün sırayla piyasaya çıkıyor. 35inci maddenin bu yeni hâli
de bunun açık göstergesidir, âdeta PKKya verilmiş bir ikramdır,
tavizdir.
AKP Hükûmeti iç
tehditlerin bittiğine nasıl karar vermektedir? Barış
süreci diye adlandırdığınız bölünme sürecinde
sınır dışına kaç teröristin
çıktığını bilen yetkili var mıdır? Ülkemiz
huzur ve güvene kavuşmuş mudur? PKK terörü bitmiş midir?
Diyarbakırda yapılan özerklik toplantıları, güvenlik
toplantıları mıydı? Huzur ve güveni, karakollara
tıktığınız asker ve polisimiz yerine Cizrede, Licede
KCK asayiş timi olarak ortaya çıkan çapulcular mı
sağlamıştır da iç huzurun ve güvenin geldiği kanaatine
vardınız?
Hükûmetiniz her
geçen gün ezile büzüle, sarsıla sarsıla verdiği tavizlerin
altında kalmakta, acziyet ve mahkûmiyet hâlinde hainleri memnun etmeye,
gönülleri hoş etmeye devam etmektedir. AKP, yaptığı bu
düzenlemeyle yine çok ciddi bir tavizin fitilini ateşlemiştir.
Askerliği ve Türk Silahlı Kuvvetlerini yavaş yavaş tasfiye
etmenin temellerini atan bu yasal düzenlemede, bir kez daha
vicdanlarınızı yoklamanızı rica ediyor,
değişiklik teklifimize destek vermeniz dileğiyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 479 sıra sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 6.maddesi ile 1076 sayılı Yedek Subaylar
ve Yedek Askeri Memurlar Kanununa eklenen, Ek Madde 9'un ikinci cümlesinde
geçen "ve intihar sonucu meydana gelen ölüm ve sakatlanma
olaylarında" ifadesinin madde metninden çıkarılması
için gereğini saygılarımızla arz ve teklif ederiz.
Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN
Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLİ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Kırıkkale) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen, Kamer Genç, Tunceli Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 479 sıra
sayılı Yasa Tasarısının 6ncı maddesiyle ilgili
olarak verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım. Hepinize saygılar
sunuyorum.
Şimdi, bu
maddede yedek subaylar, er ve erbaşların askerlik sırasında
ölmeleri hâlinde kendilerine, dullarına ve yetimlerine 400.000 gösterge
üzerinden bir para ödeniyor. Fakat, getirilen istisnalar arasında,
eğer, ölen kişi intihar etmişse bu haktan mahrum ediliyor.
Arkadaşlar, bence, haksız bir şey. Yani, bir kişi,
erbaş askere gitmiş ve orada intihar etmişse bence onun da dul
ve yetimine -veyahut da subay da olsa, erbaş da olsa eğer, orada,
askerde intihar etmişse- bu parayı vermek lazım. Neticede bir
ölüm olmuş. Bu ölüm nerede olmuş? Askerde olmuş. Askerî
şartların bu kişide yarattığı olağanüstü
üzüntü, ızdırap, acı dolayısıyla bu insan
hayatına kıymıştır. Bana göre, buna da, bu ölüm
hâlinde de bunun verilmesi gerektiğine inanıyorum ve adalet bunu
gerektiriyor.
Şimdi, değerli milletvekilleri, hep öneriyoruz.
Bakın, bir memleketin ordusu, her yerde ordu, o milletin göz
bebeğidir. Ordu içinde hata edenler olabilir, rejim için tehlikeli de
olabilir ama önemli olan, o memlekette o hataları yapmayacak duruma
getirmek lazım. Geçmişte ihtilaller yapıldı, bu
ihtilallerin yapılmamasının koşullarını
araştırmak lazım.
Bir memleket düşünün ki, yani, şimdi, siyasi
iktidarı eline geçirenler, tabii ki siyasi iktidar eline geçince para bol,
mal bol, zenginleştikçe küstahlaşıyor. Ondan sonra, yetkiyi
eline geçirirken firavunlaşıyor, o devletin, o milletin millî
değerlerine saldırıyor, hak ve hukuk tanımıyor,
yargıyı ortadan kaldırıyor, tam bir diktatör. Şimdi,
arkadaşlar, her memleketin de rejiminin yaşaması lazım.
Rejimi yaşatmak için -yalnız biz dünyayı keşfetmiyoruz ki-
o rejimi güvenceye alan birtakım emniyet sübaplarını
koymamız lazım. İşte, 1960 ihtilaliyle, ihtilal
olmasın diye Anayasa Mahkemesi getirildi ama bugün maalesef Türkiyede
Anayasa Mahkemesi diye bir kurum yok. Dolayısıyla, biz, bir
memleketin temel dayanağı olan, göz bebeği olan orduyu
kanunlarla zayıflatarak yok edeceğimize, onun yerine orduyu yine
güçlü tutalım, yine onun gücünden kaybettirmeyelim ama memleketi de iyi
yönetelim. Bütün mesele bu. Eğer memleketi iyi yönetemezseniz
Arkadaşlar, akan su bir yerde kendine yol bulur yani kanunlarla ihtilaller
önlenmez. Eğer siyasi gücü elinde tutan insanlar, demokrasiyi korumazlarsa,
insanların yaşama haklarını sıkıntıya
sokarlarsa, insanların temel hak ve özgürlüklerini yaşanmaz hâle
getirirlerse o memlekette birtakım şeyler olur.
Şimdi, mesela,
bana bugün telefon ettiler. İzmirde, bizim, Gaziemir Aktepe Tunceliler
Derneğindeki iki arkadaşı, yedi-sekiz kişi
almışlar da, biri Emre Akdoğan, birisi Vedat Biçici
İzmir
Valisine telefon açıyoruz, telefonumuza çıkmıyor; Emniyet
Müdürüne açıyoruz, çıkmıyor. Şimdi, arkadaşlar, benim
gördüğüm kadarıyla -bu iktidar zamanında- o Gezi olaylarına
katılanların evvela filmlerini çekiyorlar, o filmlerde onların
kimliklerini tespit ediyorlar, hele Tunceliliyse Gel, bakalım. Sen ebedî
bir suçlusun. diyorlar ve içeri alıyorlar.
Sayın Bakan,
öncelikle rica ediyorum. Bakın, bizim memleketimiz çok
sıkıntılı bir memleket. Bu gençlerimizi bir defa içeri
aldınız mı orada birtakım sıkıntılarla
karşı karşıya kalıyorlar ve ondan sonra o gençler
maalesef işte dağa gitmeye çalışıyor. Biz öteden beri
bunun mücadelesini yapıyoruz, diyoruz ki bakın, bu Tuncelili gençleri
-her taraftaki gençlere böyle yapmayın ama- içeri
aldığınız zaman
Özellikle birtakım insanların
Tuncelili vatandaşlara karşı kin ve nefret duygusu da var. Ben
biliyorum arkadaşlar. Zaten kamu hizmetine almıyorlar.
İnanmanızı istiyorum. Kaç defa gelmiştir, yüksekokulludur,
yazılılarda 90-100 almış, Sen nerelisin? Git,
Tunceliliysen bizden sana iş yok. deniliyor. Böyle bir
anlayışla, böyle bir şeyle bu insanlara yaklaşmayın.
Hepimiz Türkiye Cumhuriyeti devletinin vatandaşıyız. Bu insanlara
özellikle bir şefkat gösterilmesi lazım. Rica ediyorum, bu
insanların hakikaten bir suçları varsa bir şey demiyorum ama
orada Gezi Parkına katıldığı için bunlar içeri
alınıp da işkence yapılmasın. Bu insanlar bu
memlekette devlet güçlerinden gördükleri bu kötü muamele dolayısıyla
maalesef devlete karşı sevgi beslemiyorlar. Onu belirtmek istedim.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Grupların
mutabakatı ile birleşime saat 21.30a kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.58
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati:
21.31
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Muharrem IŞIK (Erzincan), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 138inci
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
479 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
7nci madde
üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 479 sıra sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 7 nci Maddesi ile değiştirilen 1111
Sayılı Askerlik Kanunun 77 nci maddesinin birinci
fıkrasının birinci cümlesinde de yer alan "asgari alay ve
eşiti komutanlığa (Deniz ve Hava Kuvvetleri ile Jandarma Genel
Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığında
eşiti)" ibaresinin çıkarılarak yerine "ilgili alay
komutanlığına" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan İdris Baluken Adil Zozani
Iğdır Bingöl Hakkâri
Erol Dora Hüsamettin Zenderlioğlu Özdal Üçer
Mardin Bitlis Van
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 479 sıra sayılı "Sözleşmeli Erbaş ve Er
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili
Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin; Türk Silahlı Kuvvetleri
İç Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifinin" 7. Maddesine bağlı cümlenin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Hasan Hüseyin Türkoğlu Mehmet Erdoğan S. Nevzat Korkmaz
Osmaniye Muğla Isparta
Mesut Dedeoğlu Erkan Akçay Alim Işık
Kahramanmaraş Manisa Kütahya
"Yılda otuz günden fazla izin ile acemi
eğitimini tamamlamamış bulunan yükümlülerden
belgelendirilmiş özürleri olduğu anlaşılanlara izin
verebilmek hakkı bağlı bulunduğu Birlik Komutanlığına
aittir"
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ
KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Günal,
Antalya Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, öncelikle bu
tasarının zamanlamasının çok manidar olduğunu
dikkatlerinize sunmak istiyorum çünkü torba kanun görüşülürken de
söyledik, daha önceki yapılan anlaşmaya göre böyle bir şey
yoktu. Dolayısıyla, yapılan müzakerelere paralel olarak, galiba,
biz de diyoruz ki, hele hele son birkaç gündür yapılan
çalışmalar sonucunda, Sayın Başbakanın ve bazı
kabine üyelerinin açıklamalarından bu çalışmaların
devamının olduğu da anlaşılıyor. Onun için, acil
olmayan bir kanunu burada görüşüyoruz.
Öncelikle, söyleniş amacı, bu
tasarının buraya getiriliş amacı olarak söylenen şey,
Efendim, bunlar daha önce darbelere dayanak teşkil etti. sözü
açıkçası çok saçma geliyor bize çünkü kanunla darbe
yapılamayacağı gibi kanunla da darbenin önlenme şansı
yoktur. Bu, demokratik olgunlukla ilgili bir durumdur.
Şimdi, arkadaşlar, en çok
tartışılan konulardan bir tanesi, burada askerlik
tanımıyla ilgili bir şey var. Daha önce orijinal olan 2nci
maddede deniliyor ki: Türk vatanını, istiklal ve Cumhuriyetini
korumak için
Şimdi bakıyoruz, sadece Askerlik sanatını öğrenmek,
yapmak, mükellefiyetidir. diyor.
Açıkçası, geçmişte bizim üniversitelerden
önce, lisede edebiyat tartışmalarında meşhur bir konumuz
vardı Sanat sanat için midir, sanat toplum için midir? diye, benim o
aklıma geldi. Yani, şimdi, sanat olsun diye savaşacak
mıyız? Baş tarafını kaldırınca savaşma
sanatıdır diyorsunuz. Burada askerlerimiz var,
komutanlarımız var. Vallaha, Sayın Bakanım, kusura
bakmayın, ben sanat olsun diye savaşmam. Beni askere gönderen
şey, Türk vatanını, istiklalini, cumhuriyetini korumaktır.
Eğer sadece sanat yapacaksanız
Yani ben derken, ben Türk
milletinin ortalamasını söylüyorum, Mehmet olarak, Mehmetçikler
adına söylüyorum. Hiç kimse sanat olsun diye gidip de savaşmaz; ancak
egemenliğimizi, bağımsızlığımızı,
vatanımızı koruyacaksak, o zaman canımızı
veririz. Dolayısıyla, burada ben hakikaten bir garabet görüyorum. Biz
ancak, Türk milleti olarak, her zaman vatan için, millet için
çalıştık, onlar için savaştık, İlâyi Kelimetullah
için savaştık asırlar boyunca ama sanat olsun diye
savaşmaya benim aklım açıkçası ermiyor değerli
arkadaşlar. Biz çünkü bir ordu millet geleneğinden geliyoruz, bizde
ordu Peygamber ocağı diye geçer yani birtakım millî, manevi
değerler uğruna ancak savaşırız. Burası gerçekten
biraz işi hafife almak olmuş gibi geliyor bana. Askerliği de
böylece -affedersiniz ama- ayağa düşürmüş oluyoruz.
Sözleşmeli yapabilirsiniz, profesyonel yapabilirsiniz, o ayrı bir
şeydir ama burada eğer bir askerlik olacaksa, zorunlu askerlik de
devam ediyorsa, vatanın savunması için olması gerekir. Biz ordu
milletiz. derken, tekrar dönüp böyle bir şeye geçmek açıkçası
bana garip geldi Sayın Bakanım.
Az önce tutanaklara
bakarken de bir şey gördüm ama Sayın İsmet Yılmaza
Ben
hakikaten o anda oturumda
Dışarıdan gördüm. Yani o anda ya dil
sürçmesi olmuş diye düşündüm veyahut da iftar öncesi belki de
hiddetten mi söyledi, bilemiyorum. Aramızdaki fark şudur: Siz
herkesi Türk yapmak için zorluyorsunuz, herkesi âdeta ırkçı bir
yaklaşımla ele alıyorsunuz. demişsiniz Sayın
Bakanım. Yani, ben ancak bunu bir öfkenin şeyidir diye
düşünüyorum. Sizi tanıdığımız kadarıyla
böyle bir şey söylemezsiniz diye düşündüm ama tutanakta da bunlar
yazıyor. Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak hiçbir zaman
ırkçı bir milliyetçilik anlayışına sahip olmadık.
Kederde, tasada, sevinçte, mutlulukta ortak değerleri paylaşan bir
millettir Türk milleti; bir kavmin adı değildir sadece, bir
ırkın adı değildir. Aslında bunu yapan, sizin
Hükûmetinizin mensupları, başta Sayın Başbakan. Otuz
altı tane etnik grubu söyleyen biz değiliz. Tek tek, her seferinde
bir de ısrarla ayrılıklara vurgu yapan biz değiliz. Bizim
söylediğimiz her zaman, tasada, kederde, sevinçte birleşen, aynı
tarihi, aynı şuuru paylaşan bütün Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşları bizim için Türk milletinin birer neferidir, birer
ferdidir; onun için, burada hiçbir zaman ırkçılık
olmamıştır. Ben, bu sözleri, o andaki belki
kızgınlık içerisinde verilmiş bir şeyler olarak
alıyorum. Biz her zaman, kapsayıcı, kucaklayıcı bir
milliyetçilik anlayışı içerisinde olduk.
Türk milletinin
üstünlüğü, tarihteki başarılarından, ortak kaderde, ortak
tasada birlikte olmasından kaynaklanır diyor, saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 479 sıra sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 7 nci Maddesi ile değiştirilen 1111
Sayılı Askerlik Kanununun 77 nci maddesinin birinci
fıkrasının birinci cümlesinde de yer alan "asgari alay ve
eşiti komutanlığa (Deniz ve Hava Kuvvetleri ile Jandarma Genel Komutanlığı
ve Sahil Güvenlik Komutanlığında eşiti)" ibaresinin
çıkarılarak yerine "ilgili alay
komutanlığına" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Erol Dora (Mardin)
ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılamıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen İdris Baluken, Bingöl Milletvekili.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 479
sıra sayılı Kanun Tasarısının 7nci maddesinde
vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, burada,
kürsüde konuşan değerli hatipler, sürekli olarak, ordunun bu millete
neler ifade ettiğini, hangi çağrışımları
yaptığını dile getirdiler; ancak, ordunun bazı
çağrışımlarını ise sürekli olarak görmezden
geldiler. Doğrusu, bunu anlamakta biz güçlük çekiyoruz. O
çağrışımları da biz ifade edelim.
Bu ülkedeki demokrasi
kesintilerine, ülkede siyaseti vesayet altına alan askerî darbelere de
yine bu ordu içerisindeki bazı yapılanmaların, denetleme
yetersizliklerinin neden olduğunu hepimiz iyi biliyoruz. Bu nedenle,
burada orduyla ilgili bir düzenleme yapılırken, aslında, ordunun
tamamen sivil denetim altına gireceği mekanizmaları
getirmiş olsaydık önemli bir iş yapıyor olacaktık.
35inci maddenin bu yönüyle tekrar düzenlenmesi son derece isabetli
olmuştur, olumlu olmuştur. Ancak, yakın toplumsal tarihsel
hafızamıza baktığımızda, hâlâ, bu darbeler
tarihinin, bu vesayet tarihinin artık bu ülkenin gündeminden kalkması
için yapılması gereken başka birtakım adımların
da mutlaka yasal düzenlemelerle bu ülkenin gündemine getirilmesi
gerektiğini ifade etmemiz gerekiyor. Bugün hâlâ Genelkurmay
Başkanlığı Millî Savunma Bakanlığına
bağlı değilse bu önemli bir problemdir. Yine, 12 Eylülün
kurumlarından olan Millî Güvenlik Kurulu hâlâ bütün siyasal, toplumsal,
sosyal yaşamın üzerinde duruyorsa bu son derece önemli bir
problemdir. Hâlâ 12 Eylül cuntasının yazmış olduğu
Anayasayla bu ülke yönetiliyorsa bu önemli bir problemdir.
Şimdi, AK
PARTİ Hükûmeti özellikle bu askerî vesayetin geriletilmesi konusunda çok
önemli şeyler yaptığını ifade ediyor. Tamam, yani her
şeyi hiçleştirmek doğru bir yaklaşım değil ancak
pratiğe baktığımız zaman, bu askerî vesayetin
geriletildiğine dair duyguyu halka hissettirecek bir pratiği
göremiyoruz. Sadece son bir ay içerisinde meydana gelen iki olaydan
bahsedeceğim. Hepiniz biliyorsunuz, Licede yeni bir karakol
yapımını protesto eden, demokratik protesto hakkını
kullanan sivil halka karşı, çoluk çocuk, kadın demeden gerçek
mermilerle ateş açanlar hakkında hâlâ hiçbir işlem
yapılmadı. Her iki Sayın Bakanımız burada, hem Millî
Savunma Bakanı hem İçişleri Bakanı burada. Cevap
bekliyoruz, ne oldu? Bu sivillerin üzerine ateş açma talimatı
verenler hakkında soruşturma ne aşamadadır? Hâlâ bunlar
niye görevlerinin başındadır? Askerî vesayet dediğiniz
şey de tam da böyle bir şeydi; istediği suçu, hukuksuzluğu
işleyip yargının ya da siyasetin denetiminden kaçmak vesayetin
kendisiydi. Licede 18 yaşındaki bir gencin yaşamına mal
oldu bu. Medeni Yıldırımı katledenler, bu katliamda
talimat verenler, bu katliamda tetiği çekenler hakkında siz eğer
gerekeni yapmamışsanız orada vesayetle ilgili söylemiş
olduğunuz sözlerin tamamı havada kalır. Benzer bir olay
Bingölde yaşandı, 14 yaşındaki bir kız çocuğuna
tam iki yıl boyunca 8 askerî personel tarafından insanlık
dışı cinsel istismar, taciz, tecavüz suçu işlendi. Hâlâ
hiçbir gelişme yok, hâlâ bunlar görevlerinin başında.
Sayın Bakan,
bu konuda açıklama bekliyoruz. Bu mübarek ramazan gününde hangi vicdan
kaldırabilir böyle bir şeyi? Vesayet dediğimiz şey,
pratik hayata dokunacaksa, toplumsal hayata dokunacaksa bir anlam kazanır.
Vesayeti geriletme anlamında söylediğiniz sözlerin anlam
kazanması için, bunu halka, topluma hissettirmeniz gerekiyor. Lice ve
Bingölde yaşanan olaylar hâlâ bu ordunun denetimiyle ilgili, ordu
üzerindeki siyasi etkinlikle ilgili çok ciddi kuşkuların
olduğunu bu halka hissettiriyor. Halkımızda hâlâ bu duygu
maalesef ki vardır.
Diğer
önergelerde de yine görüşlerimizi bildirmeye devam edeceğiz.
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
8inci maddede
aynı mahiyette iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 479 sıra sayılı "Sözleşmeli Erbaş ve Er
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili
Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin; Türk Silahlı Kuvvetleri
İç Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifinin" 8. Maddesinin Tasarı metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Bülent
Belen Hasan Hüseyin
Türkoğlu Mehmet
Erdoğan
Tekirdağ Osmaniye Muğla
S.
Nevzat Korkmaz Alim
Işık Erkan
Akçay
Isparta Kütahya Manisa
Mesut
Dedeoğlu
Kahramanmaraş
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Pervin
Buldan İdris
Baluken Adil
Zozani
Iğdır Bingöl Hakkâri
Erol
Dora Hüsamettin
Zenderlioğlu Özdal
Üçer
Mardin Bitlis Van
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Evet,
aynı mahiyetteki önerge üzerinde söz isteyen Bülent Belen, Tekirdağ
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 479 sıra sayılı Sözleşmeli
Erbaş ve Er Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet
Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifinin 8inci maddesiyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş
olduğu değişiklik önergesi üzerine söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisinin her tatil
dönemine girerken yaptığı uygulamaların bir
tekrarını yaşıyoruz. Tasarıya
baktığımız zaman, sözleşmeli erbaş ve erlerle
ilgili kanun tasarısının adını duyan bu mesleği
yapan vatandaşlarımız büyük bir beklenti içine giriyor fakat
tasarının içeriğine baktığımızda bu
insanlarımıza verdiği hiçbir şey yok. Ülkemizde Türk
Silahlı Kuvvetleri bünyesinde çalışmakta olan sözleşmeli
erbaş ve erler, sözleşmelerinin bitiminden itibaren, maalesef,
kendilerine çok küçük bir imkân olarak verilmiş olan Kamu
kurumlarında -iş bulabilirse, kadro bulabilirse- çalışabilir.
hükmü çerçevesinde belediye başkanlarının kapısında
Medine dilencisi gibi iş dileniyorlar. Ben beklerdim ki bu tasarıda
bu insanlarımızın düştükleri bu kötü durumu engelleyecek
bir şeyler olsun fakat maalesef bu yok.
Öte yandan, İç
Hizmet Kanunu'nun 35inci maddesini değiştirip ülkede darbe
yapılmasının önüne geçeceğinizi iddia ediyorsunuz veya
zannediyorsunuz. Eğer böyle bir düşünceniz varsa düş
görüyorsunuz demektir. Darbe yapanlar tankları ve bütün askerî güçleriyle
bütün kritik noktaları işgal ederken, siz, elinizde kanunun
değişen 35inci maddesi, karşılarına geçerek Dur, bu
kanuna göre sen darbe yapamazsın. mı diyeceksiniz? Onlar da bu sözün
karşılığında geri dönecekler ve darbe yapmaktan
vazgeçecekler, öyle mi?
Siz Adalet ve
Kalkınma Partililer darbenin ne olduğunu ne bileceksiniz. Ben dâhil
on binlerce ülkücü ve Milliyetçi Hareket Partili 12 Eylül 1980 darbesinin
mağduru olduk. Darbeyi yapanların, kendi darbe hukukunu
oluşturduğunu bilmiyor musunuz? Bizler her türlü darbeye
karşıyız. Bizim düsturumuz, en kötü demokrasinin en iyi darbeden
daha iyi olduğu ve aslolanın millet iradesi olduğudur. Bu
değişiklikle hedefinizin başka bir şey olduğu belli,
bunu saklamaya çalışmayın. Siz, Oslo'da
yaptığınız müzakere neticesinde taahhüt ettiğiniz bir
ödünü yerine getirmek için bu değişikliği getiriyorsunuz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; darbe yapılmasını
önlemek kanunlarla olmaz. Tankı, topu ve her türlü silahıyla darbe
yapmaya kalkanı kanunla engelleyemezsiniz. 12 Eylül 2010 tarihinde
yaptığınız Anayasa değişikliğiyle ne
yaptınız? Diyeceksiniz ki: Darbecileri yargılıyoruz.
Evet, yargılıyorsunuz. Peki, yargılayabiliyorsanız bu
değişikliğe niye ihtiyaç duyuyorsunuz? Ha, yargılayıp
da ne yapabileceğiniz de belli değil. Ben, 12 Eylül darbesinin
mağduru olarak, darbecileri yargılamanıza bir şey
demeyeceğim. Sadece, hâlen yaşayan darbecilere yüce Allah'tan çok
uzun bir ömür vermesini niyaz ediyorum ve Türk milletinin bu
şahısların düştüğü düşkünlüğü, acziyeti
görmesini, bilhassa Marmaris'tekinin yıllarca düşkün ve sürünür bir
hâlde yaşamasını diliyorum.
Sayın milletvekilleri, geçen
yıl Ankara Eğitim Araştırma Hastanesine ziyarete
gittiğimde Ulucanlar Cezaevini gördüm ve içim sızladı.
Darbecilerin emriyle kurdurdukları hukuk neticesinde bir sağdan, bir
soldan mantığıyla idam ettirdikleri ülkücü fidanlar Mustafa
Pehlivanoğlu, Cevdet Karakaş, İsmet Şahin, Fikri
Arıkan, Ali Bülent Orkan, Cengiz Baktemur, Halil Esendağ, Selçuk
Duracık gibi nice yiğitlerin işkenceler sonunda idam
edilişlerini hatırladım ve içim sızladı.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; vermiş olduğumuz değişiklik önergesine
destek vermenizi temenni eder, Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki diğer önerge
üzerinde söz isteyen İdris Baluken, buyurun.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Şimdi, bu darbe dönemleri,
bildiğimiz gibi, olağanüstü dönemlerdir. Bir nevi olağanüstü hâl
dönemlerine tekabül ediyor. Tabii, burada olağanlaşma durumunu hep
beraber yaratmamız gerekir ki bu ülkede tekrar bu olağanüstü hâl
durumlarını görmeyelim, yaşatmayalım. Bu
olağanlaşma sürecinin tek bir ilacı vardır, o da
demokratikleşmedir. Yani darbelerin antidotu, darbelerin panzehiri
demokratikleşmedir. Demokratikleşmeyi
sağlamadığınız sürece bu darbe zeminlerini ortadan kaldırmanız
mümkün değil. Bakın, bugün pek çok antidemokratik yasa örneği
verebiliriz ancak sadece Seçim Kanunu ve Siyasi Partiler Kanununa
baktığınız zaman, hâlâ siyasetin özgür bir şekilde
halkı temsil edemediği trajik bir resimle
karşılaşırsınız. Düşünün ki bu ülkede bu
saat, bu dakika itibarıyla 9 milletvekili şu anda cezaevinde
bulunuyor. Çok tanıdık geliyor değil mi? Siyasetçilerin
zindanlarda, beton duvarlar arasında, demir kapılar arasında
bulunması tam da darbe döneminin uygulamalarıdır. Onlarca belediye
başkanı, belediye meclis üyesi, il genel meclisi üyesi, yani
milyonlarca oyun iradesi, milyonlarca oyun temsiliyeti eğer hâlâ
cezaevlerindeyse burada vesayetin kaldırılmasından, darbe
riskinin ortadan kaldırılmasından bahsetmemiz mümkün
değildir.
Bu,
yaklaşık bir hafta on gündür neredeyse yirmi dört saate varan bir
emek harcanıyor, bir çalışma temposu ortaya konuyor. Ne
olduğu belirsiz olan torba yasalar yerine bir demokratikleşme paketi
buraya getirilmiş olsaydı, Siyasi Partiler Kanunundan Terörle
Mücadele Kanununa, Türk Ceza Kanununa bir demokratikleşme paketiyle biz
bu Meclisi kapatıyor olsaydık ne kadar hayırlı bir iş
yapmış olacaktık. Ama, maalesef, hâlâ bu ülkenin
olağanlaşmasıyla ilgili net bir kararın ortada
olmadığını görüyoruz.
Bakın, bu
getirmiş olduğunuz yasal düzenlemede de, 25inci maddede, her valiye
olağanüstü hâl, yani bir nevi yerelde olağanüstü hâl ilan etme
yetkisi veren bir düzenleme var. Böyle bir şey olabilir mi? Yani tek bir
OHAL valisinin yetkilerini siz her bir ildeki valiye
dağıtırsanız, orada olağanlaşmayı,
demokratikleşmeyi bekleyemezsiniz. Apoletli vesayetçiler yerine takım
elbiseli, aşırı yetkilendirilmiş birtakım
uygulamaları devreye sokarsanız orada olağanlaşma olmaz,
orada olağanüstü hâl yaşamın her alanında sürekli gündemde
olur. O nedenle, acil bir demokratikleşme planını mutlaka bu
Hükûmet kendi gündemine almalıdır. Çünkü topluma karşı
devlet refleksinden kurtulmadığımız sürece, az devlet,
çok toplum ilkesini benimsemediğimiz sürece, devlete karşı
bireyin özgürlüklerini garanti altına almadığımız
sürece, maalesef, bu ülkede, her zaman birtakım risklerle
karşılaşmış oluruz.
Bir diğer
önemli konu, ordunun özellikle şeffaf bir şekilde hesap
verilebilirliği, denetlenebilirliğiyle ilgili konu. Bu konuda da çok
ciddi yetersizlikler var. Sadece son bir ayda kaç kez bu şüpheli asker
ölümlerini buraya getirdiğimizi artık hatırlamıyoruz.
Aslında, şüpheli diyoruz ama şüpheli falan değil. Yani,
incelendiği zaman kışla içerisinde kasti öldürme fillerinin
olduğunu çok rahat görürsünüz. Çünkü, olayın üstünü kapatma,
olayı sümen altına süpürmeye çalışmak, bütün bunların
hepsi burada kasti birtakım uygulamaların olduğunu gösteriyor.
Bu şüpheli asker ölümlerinden dolayı sadece son on yılda bine
yakın gencimiz bu şekilde yaşamını yitirmiş, her
yıl 100e yakın gencimiz bu şekilde yaşamını
yitiriyor. Korkunç bir tablo; Meclis müdahil olmuyor, Hükûmet soruşturma
açmıyor, ordunun kendi içerisinde yürütmüş olduğu, belirtmiş
olduğu soruşturmaların hiçbirinden sonuç çıkmıyor,
geriye gözü yaşlı aileler, anneler kalıyor. Bu
soruşturmaların tamamı askerî mahkemede olduğu sürece,
böyle çift başlı bir hukuk sisteminde bu olayların üzerine
gitmeye çalıştığınız sürece de herhangi bir sonuç
çıkmayacaktır, tekrar hatırlatmak isterim. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
9uncu maddede iki
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 479 sıra sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Yalova
Milletvekili Muharrem İnce'nin; Türk Silahlı Kuvvetleri İç
Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Teklifinin" 9. Maddesine bağlı fıkraların
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Hasan Hüseyin Türkoğlu Mehmet Erdoğan S. Nevzat Korkmaz
Osmaniye Muğla Isparta
Alim Işık Erkan Akçay Mesut Dedeoğlu
Kütahya Manisa Kahramanmaraş
"Firar, izin
veya hava değişimi ihlalinde olan yükümlülerden haklarında adli
makamlarca çıkarılmış yakalama kararları olanlar, ele
geçirilinceye kadar kolluk kuvvetlerince aranır. Yakalananlar
hakkında ilgili adli makamın talimatı doğrultusunda
işlem yapılır."
"Haklarında
adli makamlarca çıkarılmış yakalama kararı
olmayanlardan kendi rızası ile teslim olan ya da kolluk kuvvetleri tarafından
askerlik şubelerine teslim edilenler, yol ve iaşe bedelleri ödenerek
serbest olarak birlik ve kurumlarına sevk edilirler. Terörle mücadele
görevi sırasında veya bu görevinden dolayı alıkonulan veya
kaybolan er ve erbaşların yeniden birliklerine dönmeleri halinde
durumları, mensup oldukları kuvvet komutanlıklarınca
teşkil edilecek kurul tarafından incelenir. Kaçırılma veya
kaybolma ile ilgili olarak kusurlu görülenler hakkında soruşturma
dosyası tanzim edilerek yetkili makamlara intikal ettirilir. Kurul
tarafından kusursuz görülenler ile haklarında kovuşturmaya yer
olmadığı veya beraat kararı verilenlerin birliklerinden
ayrı geçirdiği süreler hizmetten sayılır ve ödenmemiş
özlük hakları ödenir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 479 sıra sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 9 uncu Maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan İdris Baluken Adil Zozani
Iğdır Bingöl Hakkâri
Erol Dora Hüsamettin Zenderlioğlu Özdal Üçer
Mardin Bitlis Van
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen?
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Adil Zozani.
BAŞKAN Adil
Zozani, Hakkâri Milletvekili.
Buyurun.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, hepinizi selamlıyorum. Önergemiz üzerinde söz
almış bulunuyorum.
Bu önergeyle ilgili
olarak, tabii, bu kaçırma, alıkonulma, firar, izinde firar, yani izin
ihlali vesaire konularında toleranslı davranılması
gerektiğini düşünüyorum. Hele hele son olarak kamu görevlilerini
Metinan bölgesinden teslim alıp getirmiş, ailelerine
kavuşturmuş bir arkadaşınız olarak, o askerlerin ve
kamu görevlilerinin o gün içinde bulundukları ruh hâli ve psikolojiyi
yakından görmüş biri olarak, bu konun ihtiyaç olduğunu
düşünenlerden biriyim. Ancak esas dikkat çekmek istediğimiz nokta
şu: Belki, bu tasarı veya teklifle ilgili olarak çok şey
konuşuluyor, tartışılıyor, işin teknik boyutuyla
bazı şeyler konuşuluyor ama ordunun kapalı kutu olmaktan çıkarılması
gerektiği hususunu gündeme taşımakta fayda var diye
düşünüyoruz. Dünyada belki bizim ordumuz kadar kapalı, başka
hiçbir ordu yoktur ya da başka örnekleri yoktur. Mesela, birçok noktada,
bizim ordu kendi faslında tek olarak görülüyor. Örneğin, dünyada,
hiçbir ordunun artık ticaretle uğraştığı
görülmemiştir. Yani, holding yöneten, büyük bir sermaye grubuna hitap eden
bir ordu yapısı dünyanın başka bir ülkesinde yok. Bir
Arjantin örneğini biliyorum, bilmiyorum onlar vazgeçmişler mi,
geçmemişler mi ama başka da bir örneğe rastlamadım, o kadar
inceledim.
Ordunun bir kere
ticaretten el çekmesi
Mesela, ordu, darbe, 35inci maddeyi konuşuyoruz.
Ordunun içerisinde bu kadar darbe heveslisi niye çıkıyor? Niye bu
kadar şey var? Vatan, millet sevgisiyle mi oluyor? Hiç öyle
olmadığı açık. Bir generalin Türkiyede emeklilik ücretinin
ne kadar olduğunu kamuoyuyla bir paylaşalım. OYAK
aracılığıyla, üzerinden yönettikleri şirketlerden
edindikleri payla birlikte
Ya, trilyonlarca emeklilik ücreti alan bir ordu
yapısından söz ediyoruz, üst düzey yönetici yapısından söz
ediyoruz. Ordunun şeffaflaştırılması gerekir, hele
hele ticaretten tamamıyla el
çektirilmesi gerekir. Bu konuda bir düzenlemenin yapılması elzemdir.
İkinci önemli
nokta: Bakın ordu üzerine JİTEM damgası vardır. Siz, bir
dönemle hesaplaşmak istiyorsanız, ordu içindeki JİTEM
örgütlenmesini ve o JİTEM örgütlenmesinin sebebiyet verdiği
tahribatı kamuoyuyla paylaşmak durumundasınız.
Çıktı, bir kısmı yargılanıyor. Bakın,
meşhur Ergenekon davasının ek klasörlerine bir bakın.
Ergenekon davasının esas, şu anda, asıl klasörleri olarak
geçen klasörler o ek klasörlerin yanında devede kulak kalır. Esas
suçlamalar, esas suçlanılabilecek noktalar o ek klasörlerin içerisinde
olan bilgiler, dokümanlar ama onlar hiçbir zaman gündem olmadı Türkiye'de.
Ordu mensuplarının karıştıkları o olayları,
sebep oldukları o tahribatları kamuoyuyla paylaşmak gerekir,
açmak gerekir, orduyu kapalı kutu olmaktan çıkarmak gerekir.
Asker ölümleri
diyoruz, iki gündür burada asker ölümleri tartışılıyor.
Bunu daha önce soru önergeleriyle Sayın Bakana da sordum. Ya, 934 insan
orduda nasıl oluyor da eğitim zayiatı olabiliyor ya da intihar
edebiliyor? Eğer, bu bilgi bile doğruysa bizim ordumuz büyük bir
psikolojik travma yaşıyor demektir. Varsayalım ki bunlar
intihardır. Bu, büyük bir psikolojik travma geçirildiğinin
kanıtıdır. Bu boyutuyla bile tartışılmaya
değer, incelemeye değer. Ne oluyor da bizim askerlerimiz her yerde
patır patır kendini vuruyor? Hadi diyelim, bizim dile
getirdiğimiz diğer hususları görmezden gelin, hepsine intihar
vakası deyin, tek başına bu ciddi bir durumdur. Ordunun
psikolojisi bozulmuşsa o psikolojik bozukluğun bertaraf edilmesi için
bir araştırmak gerekiyor.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ADİL
ZOZANİ (Devamla) Ne oluyor orduda, bilmek gerekir. Dolayısıyla,
acil olan durum, ordu içerisindeki o kapalı, görünmez olan durumu görünür
kılmaktır. Burada Sayın Bakana çok görev düşüyor, demokrat
kişiliğine inanıyorum, insancıl yapısına
inanıyorum şahsen; bu boyutuyla da orduda bir iyileştirmenin
önünü açabileceğine inanıyorum. Bu görev Sayın Bakanın
önündedir. En azından burada birtakım bilgilendirmeler yapıp bu
açıdan bir açılım yapmasını arzu ederiz. Daha bu
konuda söylenecek çok şey var, üzerinde konuşulacak çok şey var
ama bunları söylerken ordu karşıtı bir noktaymış
gibi bir fikir algılanmasın. Bu travmayı ortadan kaldırma
arzusu içerisindeyiz.
Yüce kurulu
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 479 sıra sayılı "Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Yalova
Milletvekili Muharrem İnce'nin; Türk Silahlı Kuvvetleri İç
Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Teklifinin" 9. Maddesine bağlı fıkraların
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mesut
Dedeoğlu (Kahramanmaraş) ve arkadaşları
MADDE 9 -
"Firar, izin veya hava değişimi ihlalinde olan yükümlülerden
haklarında adli makamlarca çıkarılmış yakalama
kararları olanlar, ele geçirilinceye kadar kolluk kuvvetlerince
aranır. Yakalananlar hakkında ilgili adli makamın talimatı
doğrultusunda işlem yapılır."
"Haklarında
adli makamlarca çıkarılmış yakalama kararı
olmayanlardan kendi rızası ile teslim olan ya da kolluk kuvvetleri
tarafından askerlik şubelerine teslim edilenler, yol ve iaşe
bedelleri ödenerek serbest olarak birlik ve kurumlarına sevk edilirler.
Terörle mücadele görevi sırasında veya bu görevinden dolayı
alıkonulan veya kaybolan er ve erbaşların yeniden birliklerine
dönmeleri halinde durumları, mensup oldukları kuvvet
komutanlıklarınca teşkil edilecek kurul tarafından
incelenir. Kaçırılma veya kaybolma ile ilgili olarak kusurlu
görülenler hakkında soruşturma dosyası tanzim edilerek yetkili
makamlara intikal ettirilir. Kurul tarafından kusursuz görülenler ile
haklarında kovuşturmaya yer olmadığı veya beraat
kararı verilenlerin birliklerinden ayrı geçirdiği süreler
hizmetten sayılır ve ödenmemiş özlük hakları ödenir."
BAŞKAN
Komisyon, önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet, katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Mesut Dedeoğlu, Kahramanmaraş Milletvekili.
(MHP sıralarından alkışlar)
MESUT DEDEOĞLU
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
479 sıra sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 9uncu maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubumuz adına söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde sözleşmeli erbaş ve er uygulaması 11
Temmuz 2011 tarihinde başlamıştır. Bu uygulama da
tıpkı diğer sözleşmeli personel uygulamalarında
olduğu gibi çok önemli hak kayıpları ve sorunlarına da
neden olmuştur.
Doğu ve
Güneydoğu Anadoluda hudut birliklerinde terörle mücadelede görev yapacak
olan erler 29 yaşına kadar yaklaşık 2 bin lira maaşla
görev yapmaya başlamışlardır. 29 yaşına geldikten
sonra da tazminatlarını alarak ordudan ayrılmaları
planlanan sözleşmeli erbaş ve er projesi ne yazık ki uygulama
hataları yüzünden beklenen sonucu vermemiştir.
Ağır ve
tehlikeli görev şartlarına karşın maaş düzeyinin
düşük olması ve 29 yaşından sonraki istihdam konusundaki
belirsizlikler sözleşmeli erbaş ve er talebini karşılanamaz
hâle getirmiştir. Hükûmet şimdi hazırlamış olduğu
kanun değişiklikleri ile bu hak kayıplarına çözüm bulmaya
çalışmaktadır. Umarız yapılan bu çalışmalar
sözleşmeli erbaş ve er uygulamasına da katkı sağlar.
Sözleşmeli erbaş ve er konusu,
ilk olarak, kamuoyuna profesyonel askerliğe geçiş olarak
yansıtılmıştı. Bu konuda ülkemizde gençler
arasında beklentiler artmış ve yoğun bir talep
olmuştur. Ücret ve sosyal haklar konusunda yapılan düzenlemeler
beklentilerin ve yoğun talebin düşmesine neden olmuştur.
İlk olarak 4 dönem temin faaliyeti
sonucunda, 15 bin kişilik kadroya yaklaşık, ancak 1.207
sözleşmeli erbaş ve erle sözleşme
yapılmıştır. Sözleşme yapılan 1.207 erbaş ve
erin 29 yaşına kadar yaklaşık yedi yıl süreyle iç
güvenlik bölgesinde görev yapacakları planlanmıştı.
Bölgenin ağır
şartları ve görevin zorlukları karşısında,
verilen ücret ve sosyal haklar karşısında sözleşmeli
erbaş ve erler görevlerinden ayrılmaya başlamışlar,
istifa etmeye başlamışlardır. Hükûmet, sözleşmeli
erbaş ve erlik konusunda 2013 yılı içerisinde 24 bin ve 2014
yılı için de 33 bin olarak kadro planlaması
yapmıştı. Planlanan bu kadrolara rağmen, son dönem temin
faaliyetinde sınava katılan personel sayısı 3.038 olarak
belirlenmiştir. Yapılan değerlendirmeler sonrası bu
sayı iyice düşerek, 579 sözleşmeli erbaş ve er olarak
gerçekleştirilmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; terörle mücadelede profesyonel
orduya geçişin ilk adımı olarak görülen sözleşmeli
erbaş ve er uygulamasının ilk askerleri, şubat ayı
içinde Isparta Dağ ve Komando Okulunda görev ve eğitimlerini
tamamlamışlardır. Burada görev ve eğitimlerini tamamlayan
520 sözleşmeli erbaş ve er, son on yıl içinde ülkemizde en fazla
olayların olduğu bölgelere ve
birliklere gönderilmiştir.
Sözleşmeli
erbaş ve erlerimizin ilk olarak görev yapmaya başladıkları
birlikler arasında Hakkâri Dağ Komando Tugayı, Siirt 3üncü
Komando Tugayı, Tunceli 4üncü Komando Tugayı, Hakkâri Yüksekova 21inci
Jandarma Sınır Tugayı ve Şırnak Çakır Söğüt
Jandarma Komando Tugayı olarak belirlenmiştir.
Sözleşmeli
erbaş ve erler, öncelikle hudut ve komando birliklerinde görev
yapmaktadırlar. Ancak, yıl içinde yapılan birtakım
çalışmalar sonucunda sözleşmeli erbaş ve erlerin görev
yerleri ve alanları da genişletilmiş ve
dağıtılmıştır.
Sözleşmeli
erbaş ve erlerle ilgili yapılan olumlu çalışmalara destek
vereceğimizi belirterek yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
10uncu madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 479 Sıra Sayılı Tasarının Görüşülmekte olan
479 sıra sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Yalova Milletvekili
Muharrem İnce'nin; Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin
10. Maddesine bağlı Ek Madde 8in aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasan Hüseyin Türkoğlu Mehmet Erdoğan S. Nevzat Korkmaz
Osmaniye Muğla Isparta
Alim Işık Erkan Akçay Mesut Dedeoğlu
Kütahya Manisa Kahramanmaraş
EK MADDE 8- Bu
Kanun kapsamında askerlik yükümlülüğünü yerine getirenlere;
askerliğe sevk edildiği tarihten, askerlik hizmet süresinin
bitiş tarihine kadar ölenler ile sakatlanma sebebiyle süresinden önce
terhis edilenlerden veya süresinde terhis
edilmiş
olsa bile yapılan tedaviye rağmen askerliğe elverişsiz hale
gelecek şekilde sakatlanmış olanlardan, 5434 sayılı
Kanun veya 5510 sayılı Kanun kapsamında aylık
bağlanmaması veya 3/11/1980 tarih ve 2330 sayılı Nakdi
Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun gereğince
tazminat ödenmemesi kaydıyla; ölenlerin dul ve yetimlerine 400.000
gösterge rakamının, sakatlananlara ise Vazife Malullüklerinin
Nevileri ile Dereceleri Hakkında Nizamname hükümlerine göre tespit
edilecek özür derecelerine göre aşağıda belirlenen gösterge
rakamlarının memur maaş katsayısı ile
çarpımı sonucunda bulunacak miktarın iki katı kadar olmak
üzere tazminat ödenir. Ancak, söz konusu olayların gerçekleştiği
tarihte bakaya, firar, izin tecavüzü, hava değişimi tecavüzünde
bulunanlar ile kendini askerliğe yaramayacak hale getirmek ve askerlikten
kurtulmak için hile kullanmak suçundan hüküm giyenlerin, suça konu eylemleri
sonucu olum ve sakatlanma nedeniyle ve intihar sonucu meydana gelen ölüm ve
sakatlanma olaylarında bu ödeme yapılmaz. Bu tazminattan damga
vergisi dışında herhangi bir vergi ve kesinti yapılmaz ve
bu tazminat haczedilemez. Tazminatın ödenmesine ilişkin usul ve
esaslar İçişleri ve Milli Savunma bakanlıkları
tarafından müştereken hazırlanan yönetmelikle düzenlenir.
Sakatlık
Derecesi Ödenecek
Tazminat Göstergesi
1 400.000
2 360.000
3 330.000
4 300.000
5 270.000
6 240.000"
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLİ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Kırıkkale) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılamıyoruz Başkanım.
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Vatan olarak
üzerinde yaşamaya bin yıl evvel karar verdiğimiz ve bu
kararımızı sonsuza dek muhafaza ve müdafaa etme
kararlılığında olduğumuz Anadolu, jeo-politik ve
jeo-stratejik konumu itibariyle bütün dünya milletleri tarafından
imrenilerek bakılan ve ele geçirilmek istenen bir coğrafyadır.
Bu
coğrafyanın özellikle Avrupa ve Asya kıtaları arasında
bir köprü olması, insanlığın coğrafya
değiştirmesi yani göç etmesi açısından hareketli bir
trafiğe sahne olmuştur. Tarih boyunca doğudan batıya
doğru yapılan göçler içerisinde en önemli göç şüphesiz Anadolu coğrafyası
üzerinden yapılan göçlerdir. Halen Anadolu coğrafyasının
doğusunda kalan ülkelerde yaşayan insanların, Anadolu
coğrafyasının batısında yaşayan ülkelere doğru
yoğun bir akımda bulundukları bilinmektedir.
Şüphesiz ki,
bunun temel nedeni Anadolu coğrafyasının doğusunda kalan
ülkelerdeki refah seviyesinin düşüklüğü, geri
kalmışlık, mezhepsel ve dinsel çatışmalar ve küresel
güçlerin o coğrafyada huzur kaçıran politikalarıdır. Buna
mukabil Anadolu coğrafyasının batısındaki ülkeler ise
refah seviyesi daha yüksek olduğu için cazibe merkezi haline
gelmiştir.
21. Yüzyılda
ise Anadolu coğrafyası özellikle enerji kaynaklarının büyük
rezervlerinin bulunduğu coğrafya ile enerji kaynağına
şiddetle ihtiyacı olan ülkeler ve pazarlar arasında geçiş
konumundadır.
Enerji gibi hayati
seviyede stratejik önemi bulunan bir unsur 20. Yüzyıldan itibaren
dünyanın şekillenmesine ve dünya milletlerinin ilişkilerinin
belirlenmesine sebep olmuştur. Gittikçe artan enerji ihtiyacı hem
enerji kaynağına sahip ve büyük rezervleri olan ülkelere yönelik
vahşi politikaların üretilmesine sebep olmakta, hem de enerji
kaynağı ve nakil alanlarının korunması için aynı
önemi haiz tedbirlerin alınmasını gerektirmektedir.
Anadolu
coğrafyasının tam olarak bilinmeyen enerji potansiyeli ve nakil
hatları üzerinde önemli bir pozisyona sahip olması, son dönemde
önemini daha da arttırmıştır.
Ayrıca
Anadolu, sahip olduğu boğazlar nedeniyle hayati önem arz etmektedir.
Bir küresel güç olarak başta Rusya olmak üzere, Karadeniz'e açılan
tüm devletler boğazları ele geçirmenin, kontrol etmenin veya maksimum
derecede ortak kullanmanın çarelerini aramaktadırlar.
1000 yıl evvel
kanlarımızla sulamak suretiyle vatan tuttuğumuz Anadolu büyük
fedakârlıklarla elde tutulabilmiştir. 11. Yüzyılın
başından itibaren batı ve Hıristiyan alemi kendi
tabirleriyle "Türkleri geldikleri coğrafyaya geri göndermek"
hayalleriyle yanıp tutuşmuşlardır. Bu hayal uğrunda
Anadolu'da Türk-İslam neferlerinin iman dolu göğsünde eriyip giden
sayısız haçlı seferi düzenlenmişlerdir.
Haçlı
zihniyetinin hafızasından asla silinmeyen zaman zaman depreşip
çeşitli politikalarla ortaya çıkan Türk-İslam Mührünü
Anadolu'dan silme hedefi 1000 yılda birçok defa tezahür etmiştir.
Osmanlı'nın dağılma
döneminde ise leşe saldıran akbabalar gibi
saldırmışlardır.
Milli Mücadele yıllarında
Mustafa Kemal Atatürk önderliğindeki Türk Milleti'ne yedi düvel olarak
abanmışlardır. Uluslararası güçler, bugün olduğu gibi,
Soğuk savaş döneminde uygulanan başka politikalar,
sonrasında ise daha başka politikalarla hep milli birliğimizi,
toprak bütünlüğümüzü yok etmek istemişlerdir.
İşte tarihin sayfaları ve
bugün yaşadığımız olaylar bu coğrafyada ayakta
kalmanın en önemli unsurunun güçlü bir ordu, disiplinli bir askeri
yapı olduğunu işaret etmektedir. Bu çerçevede Türk Silahlı
Kuvvetleri'nin gücünün, etkinliğinin ve moralinin en yüksek seviyede
tutulması bu coğrafyada varlığımızı devam
ettirmenin en önemli şartıdır. Bir yandan ordunun güçlü
kılınması, disiplinli olması diğer yandan demokrasi
içerisinde kalması ve bu iki husus arasında denge kurulması çok
önemlidir. Ordunun siyasetin dışında tutulması ve siyasete
karıştırılmaması oldukça önemlidir. Bunu yaparken anti
militarist yaklaşımlarla, asker düşmanlığı ile
yapılmamalı ve ordunun gücünün zayıflatılmasını
isteyenlerin emellerine hizmet edilmemelidir.
Bu önergede yapılan düzenlemeyle,
Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı başlatılan
itibarsızlaştırma ve karalama politikalarına aracı
olunmaması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
11inci maddede bir önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 479 sıra
sayılı "Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Yalova
Milletvekili Muharrem İnce'nin; Türk Silahlı Kuvvetleri İç
Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Teklifinin" 11. Maddesine bağlı Ek Madde 9un
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Hasan
Hüseyin Türkoğlu Mehmet
Erdoğan S. Nevzat
Korkmaz
Osmaniye Muğla Isparta
Alim Işık Erkan Akçay Mesut Dedeoğlu
Kütahya Manisa Kahramanmaraş
"EK MADDE 9-
İlgili mevzuat hükümlerine uygun olarak alınmış bir
diploma, sertifika veya ehliyet gibi belgelere sahip olan, bu kanun hükümlerine
göre silahaltına alınan ve askerlik yükümlülüğünü yerine
getirmekte olan erbaş ve erler, özel kanunlarda belirtilen koşullara
uyulması şartıyla, birlik komutanının onayı ile
bu belgelerin kendilerine verdiği yetki kapsamındaki görevlerde
çalıştırılabilir, mesleki hizmetlerin yürütülmesinde
görevlendirilebilir."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz
Başkanım.
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Vatan olarak
üzerinde yaşamaya bin yıl evvel karar verdiğimiz ve bu
kararımızı sonsuza dek muhafaza ve müdafaa etme
kararlılığında olduğumuz Anadolu, jeo-politik ve
jeo-stratejik konumu itibarıyla bütün dünya milletleri tarafından
imrenilerek bakılan ve ele geçirilmek istenen bir coğrafyadır.
Bu
coğrafyanın özellikle Avrupa ve Asya kıtaları arasında
bir köprü olması, insanlığın coğrafya
değiştirmesi yani göç etmesi açısından hareketli bir
trafiğe sahne olmuştur. Tarih boyunca doğudan batıya
doğru yapılan göçler içerisinde en önemli göç şüphesiz Anadolu
coğrafyası üzerinden yapılan göçlerdir. Hâlen Anadolu
coğrafyasının doğusunda kalan ülkelerde yaşayan
insanların, Anadolu coğrafyasının batısında
yaşayan ülkelere doğru yoğun bir akımda bulundukları
bilinmektedir.
Şüphesiz ki,
bunun temel nedeni Anadolu coğrafyasının doğusunda kalan
ülkelerdeki refah seviyesinin düşüklüğü, geri
kalmışlık, mezhepsel ve dinsel çatışmalar ve küresel
güçlerin o coğrafyada huzur kaçıran politikalarıdır. Buna
mukabil Anadolu coğrafyasının batısındaki ülkeler ise
refah seviyesi daha yüksek olduğu için cazibe merkezi hâline
gelmiştir.
21. yüzyılda
ise Anadolu coğrafyası özellikle enerji kaynaklarının büyük
rezervlerinin bulunduğu coğrafya ile enerji kaynağına
şiddetle ihtiyacı olan ülkeler ve pazarlar arasında geçiş
konumundadır.
Enerji gibi hayati
seviyede stratejik önemi bulunan bir unsur 20. yüzyıldan itibaren
dünyanın şekillenmesine ve dünya milletlerinin ilişkilerinin
belirlenmesine sebep olmuştur. Gittikçe artan enerji ihtiyacı hem
enerji kaynağına sahip ve büyük rezervleri olan ülkelere yönelik
vahşi politikaların üretilmesine sebep olmakta, hem de enerji
kaynağı ve nakil alanlarının korunması için aynı
önemi haiz tedbirlerin alınmasını gerektirmektedir.
Anadolu
coğrafyasının tam olarak bilinmeyen enerji potansiyeli ve nakil
hatları üzerinde önemli bir pozisyona sahip olması, son dönemde
öneminin daha da arttırmıştır.
Ayrıca
Anadolu, sahip olduğu boğazlar nedeniyle hayati önem arz etmektedir.
Bir küresel güç olarak başta Rusya olmak üzere, Karadeniz'e açılan
tüm devletler boğazları ele geçirmenin, kontrol etmenin veya maksimum
derecede ortak kullanmanın çarelerini aramaktadırlar.
Bin yıl evvel
kanlarımızla sulamak suretiyle vatan tuttuğumuz Anadolu büyük
fedakârlıklarla elde tutulabilmiştir. 11. yüzyılın
başından itibaren batı ve Hristiyan âlemi kendi tabirleriyle
"Türkleri geldikleri coğrafyaya geri göndermek" hayalleriyle yanıp
tutuşmuşlardır. Bu hayal uğrunda Anadolu'da Türk-İslam
neferlerinin iman dolu göğsünde eriyip giden sayısız haçlı
seferi düzenlenmişlerdir.
Haçlı
zihniyetinin hafızasından asla silinmeyen zaman zaman depreşip
çeşitli politikalarla ortaya çıkan Türk-İslam Mührünü
Anadolu'dan silme hedefi 1000 yılda birçok defa tezahür etmiştir.
Osmanlı'nın dağılma döneminde ise leşe saldıran
akbabalar gibi saldırmışlardır.
Milli Mücadele
yıllarında Mustafa Kemal Atatürk önderliğindeki Türk Milleti'ne
yedi düvel olarak abanmışlardır. Uluslararası güçler, bugün
olduğu gibi, Soğuk savaş döneminde uygulanan başka
politikalar, sonrasında ise daha başka politikalarla hep milli
birliğimizi, toprak bütünlüğümüzü yok etmek istemişlerdir.
İşte
tarihin sayfaları ve bugün yaşadığımız olaylar bu
coğrafyada ayakta kalmanın en önemli unsurunun güçlü bir ordu,
disiplinli bir askeri yapı olduğunu işaret etmektedir. Bu
çerçevede Türk Silahlı Kuvvetleri'nin gücünün, etkinliğinin ve
moralinin en yüksek seviyede tutulması bu coğrafyada
varlığımızı devam ettirmenin en önemli
şartıdır. Bir yandan ordunun güçlü kılınması,
disiplinli olması diğer yandan demokrasi içerisinde kalması ve
bu iki husus arasında denge kurulması çok önemlidir. Ordunun
siyasetin dışında tutulması ve siyasete karıştırılmaması
oldukça önemlidir Bunu yaparken anti militarist yaklaşımlarla, asker
düşmanlığı ile yapılmamalı ve ordunun gücünün
zayıflatılmasını isteyenlerin emellerine hizmet
edilmemelidir.
Bu önergede
yapılan düzenlemeyle, Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı
başlatılan itibarsızlaştırma ve karalama
politikalarına aracı olunmaması amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
12nci maddede bir
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 479 sıra sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Yalova
Milletvekili Muharrem İnce'nin; Türk Silahlı Kuvvetleri İç
Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Teklifinin 12. Maddesinde yer alan; Meslek dersleri öğretmenleri,
muvazzaf veya emekli askerî personelden; şekildeki ibarenin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Hasan Hüseyin Türkoğlu Mehmet Erdoğan S. Nevzat Korkmaz
Osmaniye Muğla Isparta
Alim Işık Erkan Akçay Mesut Dedeoğlu
Kütahya Manisa Kahramanmaraş
I-Meslek dersleri
öğretmenleri muvazzaf, emekli askerî personelden;
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçeyi mi okutayım?
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Yusuf Halaçoğlu konuşacak.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Yusuf
Halaçoğlu, Kayseri Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Evet, aslında, askerî okullarda muvazzaf veya emekli
subayların ders vermesi gayet tabiidir. Nitekim geçmiş dönemlerde bu
konuyla ilk karşı karşıya kaldığımız
dönem 1700lü yıllara dayanmaktadır ve Osmanlılarda modern
askerî okulların kurulduğu dönem bu tarihte başlar. Mühendishane-i
Bahrî-i Hümâyûn ve Mühendishane-i Berrî-i Hümâyûn adı altında kurulan
iki askerî okulun ki bunlardan Berrî-i Hümâyûn daha sonra, 1944ten itibaren
İstanbul Teknik Üniversitesinin de temelini teşkil etmiştir.
Ayrıca, tabii ki yine harp okulları kurulmuştur ve önemli
subaylar yetiştirilmiştir burada. Dolayısıyla, Birinci
Dünya Savaşında aslında yedi düvele karşı çıkan
Osmanlı ordusunun subayları da bu okullardan yetişmiştir.
Dolayısıyla, askerlerin iyi eğitilmesinde büyük faydalar
vardır.
Ancak, burada birkaç konuyu dile getirmek istiyorum.
Şimdi, bulunduğumuz coğrafya güçlü bir orduya ihtiyaç
doğuruyor ülkemizi. Gerçekten, silahlı kuvvetlerin bu coğrafyada
çok güçlü olması gerekir ve iyi eğitilmiş subaylardan meydana
gelmesi gerekir ama burada şunu özellikle belirteyim: Hiçbir kanun maddesi
askerlerin darbe yapmasını engellemez, hiçbir kanun maddesi
engellemez çünkü darbelerin hiçbir tanesi kanun maddesine dayanmaz. Yani,
istediğiniz kanun maddesini koyun, darbe yapmak isteyen bir askerî cunta
varsa, bir ordu varsa kesinlikle istediği şekilde darbe yapabilir
çünkü darbe yaptıktan sonra, zaten anayasa da dâhil olmak üzere bütün
kanunlar rafa kaldırılır. Dolayısıyla, Bunu bundan
dolayı yapıyoruz. demeyin, şu 17nci maddedeki ve 18inci
maddedeki durumu ama şurasını söyleyeyim; demin arkadaşlar
burada şunu ifade ediyorlar: Efendim, işte ülkede bir askerî vesayet
vardır. Karakol yapımlarına bilmem neler karşı çıkıyor.
Eğer, bir ülke bağımsızsa istediği yere karakol yapar,
ihtiyaç duyduğu zaman karakol yapar ama karakol yapılmasına
engel olmak isteyenler varsa, kusura bakmasınlar ama, onlar da bu ülkenin
vatandaşı olarak kendilerini görmüyor demektir, o orduyu kendi ordusu
olarak görmüyor demektir. Dolayısıyla, bu konuda da hiç kimse
Efendim ordu baskı yapıyor, işte işkence yapıyor.
gibi birtakım sözlere girişmesin.
Değerli
milletvekilleri, aslında konuyu daha farklı bir biçime sokmak
istemiyorum ama şurasını özellikle ifade etmek isterim:
Cumhuriyetin ilk kuruluşunda bir askerî vesayet var mıydı ülke
üzerinde? Vardı, çünkü Birinci Dünya Savaşı ve sonrasında millî
mücadeleyi yapanlar askerlerdi ve cumhuriyeti kuranlar askerlerdi.
Dolayısıyla, belli bir askerî vesayet tabii olarak vardı çünkü
sivil gruplar, her şeyden önce, Osmanlı Devletinden gelen hanedan
silsilesini devam ettirmek arzusundaydı, cumhuriyet başka türlü
kurulamazdı. Peki, askerî vesayetin ortadan
kaldırıldığını söylediğimiz andan sonra
nasıl bir vesayet hâkim olmuştur ülkeye? Şu Meclisi düşünün:
bu Mecliste kaç maddenin görüşüldüğünü bilmeyen milletvekilleri,
hangi konunun görüşüldüğünü bilmeyen milletvekilleri ve gerçekten,
buraya çıkıp da tenkit etmesi gereken bir konuyu tenkit etmeyen bir
milletvekili grubu var. Öyleyse, siz, tutup da askerî vesayetten söz ederken
sivil bir vesayetin de size hâkim olduğunu söylemekten vazgeçemezsiniz.
Burada bir sivil vesayet vardır. Bu sivil vesayet sadece Meclise hâkim
değil, aynı zamanda hukuka da hâkim olmuştur.
Dolayısıyla, siz, eğer, bunlardan kurtulmak istiyorsanız,
samimi bir demokrasi kurmak istiyorsanız, bu bir kültür meselesidir; ne
askeri kanunla engelleyebilirsiniz ne de sivili kanunla engelleyebilirsiniz, bu
bir eğitim meselesidir, bu bir kültür meselesidir. Buna sahip
olduğunuz zaman, ne darbeden korkarsınız ne de demokrasinin yara
almasından korkarsınız. Dolayısıyla, herkes bu konuda
ittifak etmelidir ve demokrasinin yerleşmesi konusunda da herkes özverili
davranmalıdır.
Sözlerime son
verirken Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
13üncü madde
üzerinde bir adet vardır, okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 479 sıra sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Yalova
Milletvekili Muharrem İnce'nin; Türk Silahlı Kuvvetleri İç
Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Teklifinin 13. Maddesine bağlı bendin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasan Hüseyin Türkoğlu Mehmet Erdoğan S. Nevzat Korkmaz
Osmaniye Muğla Isparta
Alim Işık Erkan Akçay Mesut Dedeoğlu
Kütahya Manisa Kahramanmaraş
Ali Öz
Mersin
II- Orta
öğretim öğretmenliği şartlarını
taşıyan, muvazzaf, emekli askeri personelden veya sivillerden;
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Ali Öz, Mersin Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZ
(Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 479 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 13üncü maddesi üzerinde verdiğimiz önergeyle
ilgili, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Askerî liseler,
askerî eğitim ve pozitif bilim dersleri vererek harp okuluna subay
adayı öğrenci yetiştirmek üzere kurulan askerî eğitim
kurumlarıdır.
Askerî liselerin
temel amacı, harp okulları ile Gülhane Askerî Tıp Akademisi,
fakülte ve yüksekokullar gibi diğer üst eğitim kurumlarındaki
eğitim ve öğretimi takip edebilecek zihinsel ve fiziksel yetenekleri
gelişmiş, Atatürkçü düşünce sistemine bağlı, vatan ve
millet sevgisi aşılanmış, vazife ve sorumluluk duygusu,
disiplin anlayışı gelişmiş askerî öğrenciler
yetiştirmektedir.
Hava Kuvvetleri
Komutanlığına ve Jandarma Genel Komutanlığına ait
askerî lise bulunmamaktadır. Bu komutanlıklar ihtiyaçlarını
Kara Kuvvetleri Komutanlığına ait askerî liselerden ve sivil öğrenci
kaynaklı liselerden karşılamaktadırlar. Askerî liselerde,
Millî Eğitim Bakanlığı bünyesindeki yabancı dil
ağırlıklı liselerin fen bilimleri programı
uygulanmaktadır. Bu denli önemli bir misyona sahip okullara öğrenci
alımında da büyük bir titizlik uygulanmaktadır. ÖSYM
tarafından yapılan yazılı sınav sonrasında
mülakatla bu okullara öğrenci alınmakta ve bu konuda da büyük
hassasiyet gösterilmektedir.
Bu okullarda öğrencilerin eğitiminde görev
yapacak öğretmenlerse kuvvet komutanlıkları, Jandarma Genel
Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı
tarafından yapılan sınavlarla belirlenmekte ve üniversitelerin
ihtiyaç duyulan bölümlerinden mezun olan, Türk Silahlı Kuvvetlerinde
çalışmak isteyen erkek ve bayanlardan sağlık nitelikleri
uygun olanlar arasından muvazzaf veya sözleşmeli statüde
çalıştırılmaktadırlar.
479 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 13üncü maddesinin gerekçesinde, subayların
yanı sıra, başta astsubaylar olmak üzere, diğer askerî
personelin de askerî liselerde uygun görülecek öğretmen kadrolarında
görevlendirmelerine imkân sağlanacağı ifade edilmektedir. Bu
düzenleme, askerî eğitimin ciddiyeti, önemi ve özeniyle bağdaşan
bir düzenleme değildir. Askerlik, vatan savunmasında kritik
noktalarda görev yapmak, bağımsızlık ve Türkiye
Cumhuriyetinin birlik ve bütünlüğünün korunmasında çok önemli bir
unsurdur. Bu kadar önemli bir unsuru alelade bir eğitimle ve istihdam
yaratmak amaçlı bir adımla sağlamak mümkün değildir,
doğru da değildir. Çünkü, bu okullardan yetişen öğrencilere
vatanımızı emanet edeceğiz.
Askerî personelden ve sivillerden de askerî liselerde
öğretmen temini hususu ciddiyetli bir yaklaşım değildir. Bu
düzenleme, askerlik mesleğinin ve öğretmenlik mesleğinin
ayrı ayrı itibarsızlaştırılmasına sebebiyet
verecektir. Askerî okullarda diğer okullardan farklı bir disiplin
anlayışı vardır. Askerî okullarda verilecek eğitim
sivil eğitimle aynı değildir, çok yönlü farklılıklar
içermektedir. Burada öğretmen olarak görev yapacakların seçiminde çok
hassas davranılmalıdır; tabiri caizse, kaş yapayım
derken göz çıkarılmamalıdır. Burada öğretmenlik
yapmak, öğrencilerin genel durumu düşünüldüğünde büyük bir
ciddiyet ve hassasiyet gerektirir. Elbette ki, eğitim ciddi bir iştir
ancak askerî okullardaki eğitim farklı bir formasyon
gerektirmektedir. Bu okullarda görev yapacak öğretmenlerin askerî disiplin
anlayışıyla eğitim fakültelerinde verilen formasyon
eğitimlerinin birleştirilmesi ve bu çerçevede eğitim vermeleri
gerekir. Askerî okullarda askerliğin anlayış ve
yapısından kaynaklanan bir hiyerarşik yapı ve disiplin
vardır. Bu yapıyı benimseyen ve özümseyen insanların
vereceği eğitim daha gerçekçi ve kabul edilebilir olacaktır.
Atanmayı bekleyen 350 bin civarında yüksekokul mezunu
öğretmenimiz varken bunların askerî okullarda da eğitim
verebilecek bir formasyonla eğitimlerinin tamamlanarak bu okullarda
öğretmen olarak önlerinin açılması daha adil bir
yaklaşım olacak düşüncesini ifade ediyor, yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
14üncü madde
üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 479 sıra sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Yalova
Milletvekili Muharrem İnce'nin; Türk Silahlı Kuvvetleri İç
Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Teklifinin 14. Maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Hasan
Hüseyin Türkoğlu Mehmet
Erdoğan S. Nevzat
Korkmaz
Osmaniye
Muğla Isparta
Alim
Işık Erkan
Akçay Mesut
Dedeoğlu
Kütahya Manisa Kahramanmaraş
MADDE 14- 5044
sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Askeri
okullar için 2 nci ve 3 üncü maddelerde yazılı şartları
taşıyan öğretmen bulunmadığı takdirde, uzman
askeri personel ve uzman diğer Devlet memurları, ek görev olarak,
öğretmenliğe atanabilirler."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 479 sıra sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 14'ncü maddesinin kanun metninden
çıkarılması için gereğini saygılarımızla arz
ve teklif ederiz.
Ahmet
Toptaş Haydar
Akar Kazım
Kurt
Afyonkarahisar Kocaeli Eskişehir
Hülya
Güven Mustafa
Moroğlu
İzmir
İzmir
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Kazım Kurt, Eskişehir Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
KAZIM KURT
(Eskişehir) Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri,
görüşmekte olduğumuz kanunun 14üncü maddesiyle ilgili vermiş
olduğumuz önerge nedeniyle söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle bu askerî
liseler ve askerî meslek yüksekokullarındaki öğretmen
açığıyla ilgili bir maddenin düzenlenmesi, gerçekten bu hâle
gelmişse bu okullara çok ciddi bakmadığımızın
göstergesidir. Bu okullarda, biraz önce Ali Bey anlatmaya
çalıştı, eğitimin belli bir özelliği vardır, bu
özellik korunmadığı sürece dışarıdan
getireceğiniz herhangi bir öğretmenle bu eksiği giderme
şansınız söz konusu olmaz. Dolayısıyla, bu teklifle
teklif ettiğimiz önergenin kabul edilerek yasa metninden
çıkarılmasını istiyoruz.
Bu kanunun tümüyle
ilgili değerlendirmeyi yapmaya kalkarsak şöyle bir bakış
açısını sunmak istiyorum: Elbette, Türkiyede demokratik
parlamenter sistem içerisinde hepimizin demokrasiyi korumak görevi var. Bu
görevi gerçekleştirmek için de sadece İç Hizmet Kanununun 35inci
maddesini değiştirmek yetmez. Yani, hangi darbeci Bu yasal yetkiyle
ben bu işi yaparım. diyor? Hiçbirisi çünkü onun için ancak
demokrasiye inanmak lazım, demokrasiye inanıyorsanız da belli
şartları gerçekleştirmeniz lazım. Nedir bu? Bir: Yüzde 10
seçim barajını kaldıracaksınız. Siyasi Partiler
Yasasını değiştireceksiniz. Demokrasi ve insan
haklarına saygı göstereceğiz. Milletin vekillerini millet
seçecek. Düşünce ve ifade özgürlüğünü güvence altına
alacağız. Toplantı ve gösteri ve örgütlenme özgürlüğünü
geniş bir biçimde tüm insanlara sunacağız. Din ve vicdan
özgürlüğünü koruyacağız, her inanca eşit mesafede
olacağız. Basın özgürlüğünü sonuna kadar
sağlayacağız, baskıyı kaldıracağız.
Tutuklu öğrenci, milletvekili, yazar, aydın, çizer ne varsa
bunların salıverilmesini gerçekleştireceğiz. Özel yetkili
mahkemeleri kaldıracağız, özel yetkili mahkemelerde yapılan
yargılamaları yeniden gözden geçireceğiz, halkın seçilen
vekillerini Parlamentoda çalıştıracağız ve gizli
tanık hukukuna dayalı yargılamalara son vereceğiz.
Eğer bunları yapmazsanız 35inci maddeyi istediğiniz kadar
kaldırın siz demokrasiyi koruyor ve kolluyor olmazsınız.
Türkiyede bu işi gerçekleştirmeye gerçekten niyetliysek buyurun, hep
birlikte bu özgürlüklerin önünü açalım yoksa bu göstermelik yapılacak
yasal düzenlemelerle beyninizin içindekini, kalbinizin içindekini Parlamentoya
yansıtmazsanız, yasaları doğru düzgün tartışmaya,
insanlarımızı doğru düzgün düşünmeye sevk etmezseniz
bu işlerde hep sıkıntı çekeriz.
Türkiyede son bir
ayda, son bir buçuk ayda olan olaylara baktığımız zaman
Hükûmetin tavrını, güvenlik güçlerinin tavrını
gördüğümüz zaman hiç de 12 Eylül darbe döneminden farklı bir uygulama
içerisinde olmadığımız çok net bir biçimde ortadadır.
Sorgusuz sualsiz insanları götürüp dövmek, içeri atmak, sivil giyimli, eli
sopalı ve polisin içindeki milislerle öğrencileri döverek, hatta
birçoğunu da döverek öldürme sonucunda ortaya çıkan tabloyu çözmek
durumundayız.
Dün,
Eskişehirde ölen çocukla ilgili Eskişehir Valisinin söylediklerini
Sayın Bakanıma iletmek isterim. Acaba, Vali Beye sordunuz mu,
gerçekten o görüntüler, o eli sopalı, maskeli, oksijen ya da gaz maskesi
takan sivillerin ne işi vardı orada? İnsanlar gösteri yaparken
ara sokaklarda adam döven ve polisin ortasında gezen o kişilerle
ilgili Eskişehir Valiliği hangi tedbiri aldı, hangi
yargılamayı yapacak hangi delili buldu? Buldukları deliller
İnternet sitelerinde geziyor ama maalesef o insanlar henüz
sorgulanmadı ve bu ölen kardeşimizin şu anda soruşturmasının
delillerinin yeterli olmadığı söyleniyor. Oysa, çok net bir
biçimde görüntüler ortada; sivil, elbette sivil ama yanında polis,
korumayla birlikte geziyor ve adam dövüyor. Bunu yakalamak öncelikle
İçişleri Bakanlığının, emniyetin ve
valiliğin birinci görevidir ama ondan sonra da darbeyi hep birlikte önleyebiliriz.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 479 sıra sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Yalova
Milletvekili Muharrem İnce'nin; Türk Silahlı Kuvvetleri İç
Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Teklifinin 14. Maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Hasan Hüseyin
Türkoğlu (Osmaniye) ve arkadaşları
"MADDE 14-
5044 sayılı Kanunun 4 uncu maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"Askeri
okullar için 2 nci ve 3 uncu maddelerde yazılı şartları
taşıyan öğretmen bulunmadığı takdirde, uzman
askeri personel ve uzman diğer Devlet memurları, ek görev olarak,
öğretmenliğe atanabilirler."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ
KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılıyoruz Başkanım.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Vatan olarak
üzerinde yaşamaya bin yıl evvel karar verdiğimiz ve bu
kararımızı sonsuza dek muhafaza ve müdafaa etme
kararlılığında olduğumuz Anadolu, jeo-politik ve
jeo-stratejik konumu itibarıyla bütün dünya milletleri tarafından
imrenilerek bakılan ve ele geçirilmek istenen bir coğrafyadır.
Bu
coğrafyanın özellikle Avrupa ve Asya kıtaları arasında
bir köprü olması, insanlığın coğrafya
değiştirmesi yani göç etmesi açısından hareketli bir
trafiğe sahne olmuştur. Tarih boyunca doğudan batıya
doğru yapılan göçler içerisinde en önemli göç şüphesiz Anadolu
Coğrafyası üzerinden yapılan göçlerdir. Halen Anadolu
coğrafyasının doğusunda kalan ülkelerde yaşayan insanların,
Anadolu coğrafyasının batısında yaşayan ülkelere
doğru yoğun bir akımda bulundukları bilinmektedir.
Şüphesiz ki,
bunun temel nedeni Anadolu Coğrafyasının doğusunda kalan
ülkelerdeki refah seviyesinin düşüklüğü, geri
kalmışlık, mezhepsel ve dinsel çatışmalar ve küresel
güçlerin o coğrafyada huzur kaçıran politikalarıdır. Buna
mukabil Anadolu coğrafyasının batısındaki ülkeler ise
refah seviyesi daha yüksek olduğu için cazibe merkezi haline
gelmiştir.
21. Yüzyılda
ise Anadolu Coğrafyası özellikle enerji kaynaklarının büyük
rezervlerinin bulunduğu coğrafya ile enerji kaynağına
şiddetle ihtiyacı olan ülkeler ve pazarlar arasında geçiş
konumundadır.
Enerji gibi hayati
seviyede stratejik önemi bulunan bir unsur 20. Yüzyıldan itibaren
dünyanın şekillenmesine ve dünya milletlerinin ilişkilerinin
belirlenmesine sebep olmuştur. Gittikçe artan enerji ihtiyacı hem
enerji kaynağına sahip ve büyük rezervleri olan ülkelere yönelik
vahşi politikaların üretilmesine sebep olmakta, hem de enerji
kaynağı ve nakil alanlarının korunması için aynı
önemi haiz tedbirlerin alınmasını gerektirmektedir.
Anadolu
coğrafyasının tam olarak bilinmeyen enerji potansiyeli ve nakil
hatları üzerinde önemli bir pozisyona sahip olması, son dönemde
önemini daha da arttırmıştır.
Ayrıca
Anadolu, sahip olduğu boğazlar nedeniyle hayati önem arz etmektedir.
Bir küresel güç olarak başta Rusya olmak üzere, Karadeniz'e açılan
tüm devletler boğazları ele geçirmenin, kontrol etmenin veya maksimum
derecede ortak kullanmanın çarelerini aramaktadırlar.
1000 yıl evvel
kanlarımızla sulamak suretiyle vatan tuttuğumuz Anadolu büyük
fedakârlıklarla elde tutulabilmiştir. 11. Yüzyılın
başından itibaren batı ve Hıristiyan alemi kendi
tabirleriyle "Türkleri geldikleri coğrafyaya geri göndermek"
hayalleriyle yanıp tutuşmuşlardır. Bu hayal uğrunda
Anadolu'da Türk-İslam neferlerinin iman dolu göğsünde eriyip giden
sayısız haçlı seferi düzenlenmişlerdir.
Haçlı
zihniyetinin hafızasından asla silinmeyen zaman zaman depreşip
çeşitli politikalarla ortaya çıkan Türk-İslam Mührünü
Anadolu'dan silme hedefi 1000 yılda birçok defa tezahür etmiştir.
Osmanlı'nın dağılma döneminde ise leşe saldıran
akbabalar gibi saldırmışlardır.
Milli Mücadele
yıllarında Mustafa Kemal Atatürk önderliğindeki Türk Milleti'ne
yedi düvel olarak abanmışlardır. Uluslararası güçler, bugün
olduğu gibi, Soğuk savaş döneminde uygulanan başka
politikalar, sonrasında ise daha başka politikalarla hep milli
birliğimizi, toprak bütünlüğümüzü yok etmek istemişlerdir.
İşte
tarihin sayfaları ve bugün yaşadığımız olaylar bu
coğrafyada ayakta kalmanın en önemli unsurunun güçlü bir ordu,
disiplinli bir askeri yapı olduğunu işaret etmektedir. Bu
çerçevede Türk Silahlı Kuvvetlerinin gücünün, etkinliğinin ve
moralinin en yüksek seviyede tutulması bu coğrafyada
varlığımızı devam ettirmenin en önemli
şartıdır. Bir yandan ordunun güçlü kılınması,
disiplinli olması diğer yandan demokrasi içerisinde kalması ve
bu iki husus arasında denge kurulması çok önemlidir. Ordunun
siyasetin dışında tutulması ve siyasete
karıştırılmaması oldukça önemlidir. Bunu yaparken anti
militarist yaklaşımlarla, asker düşmanlığı ile
yapılmamalı ve ordunun gücünün zayıflatılmasını
isteyenlerin emellerine hizmet edilmemelidir.
Bu önergede
yapılan düzenlemeyle, Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı
başlatılan itibarsızlaştırma ve karalama
politikalarına aracı olunmaması amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
15inci madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 479 sıra sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Yalova
Milletvekili Muharrem İnce'nin; Türk Silahlı Kuvvetleri İç
Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Teklifinin Tasarının
15. Maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hasan Hüseyin Türkoğlu Mehmet Erdoğan S. Nevzat Korkmaz
Osmaniye Muğla Isparta
Alim Işık Erkan Akçay Mesut Dedeoğlu
Kütahya Manisa Kahramanmaraş
Necati Özensoy
Bursa
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Necati Özensoy, Bursa Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 479 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 15inci maddesi
üzerinde verdiğimiz önergeyle ilgili söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Tabii,
geçtiğimiz 478 sıra sayılıda da baş döndürücü bir
hız ve torba yasa olması hasebiyle bazılarında ne
olduğunu bile anlamadan geçirdiğimiz maddeler oldu. Bugün, bu
görüştüğümüz yasada da böyle maddeler var. Şimdi, bunu
incelemeye kalksanız, bakın, gerekçesinde bile, burada 1939 tarihinde
çıkan 3656 ve 3888 sayılı kanunların kalkmasından
dolayı bu maddenin uygulamada bir imkânı kalmadığı
için kaldırılacağı söyleniyor. Zaten uygulamada imkânı
kalmıyorsa bununla ilgili daha üzerinde konuşup tartışmaya
gerek olmadığını düşünüyorum ben.
İfade
ettiğim gibi, bu kanunları yaparken, maalesef, zaman zaman bazı
maddelere itiraz ettiğimizde, değişiklik önerdiğimizde veya
bazı konuların düzelmesini istediğimizde, sayın grup
başkan vekilleri veya sayın bakanlara ilettiğimizde
konuları hemen bürokratlara iletiliyor, bürokratlar uygun görürse ancak
birtakım değişiklikler yapılıyor. Buna, yine, dünle
ilgili size bir örnek vereceğim. Bakın, daha önce kürsüden de ifade
ettim. Dün hem de o torba kanun görüşülürken ilettiğim konunun
halledilmesi, burada, Sayın Bakan Fatma Şahinin ifade ettiği
gibi birçok sevap işlendi, bir sevap daha işlenmesine vesile
olacaktı aslında ama ne hikmetse bunun bir şekilde ekime
ertelendiği ifade edildi.
Kürsüden ifade
ettim, Bartında bir şehit annesi beni aylardır arıyor,
durumu şu: Evinde bir engelli çocuğu var. Engelli çocuğuna,
biliyorsunuz, devlet yardımda bulunuyor. Bu yardımda bulunulurken
çocuğunu askere gönderiyor. Çocuğu askerde şehit oluyor ve
şehit maaşı bağlanıyor. Şehit maaşı
bağlandığından dolayı engelli çocuğuna
yapılan yardım kesiliyor ve gelir testinden dolayı, tabii, gelir
seviyesi yükseldiğinden dolayı engelli maaşı kesiliyor.
Şimdi, bununla ilgili, dün, Sayın Elitaşa aktardım; gerçekten
de bunun doğru olmadığını
Yani bir annenin bu anlamda
evinde hem engelli çocuğunun olması hem de askerde oğlunu
şehit vermesi, bu arada aldığı engelli
maaşının oğlu şehit oldu, şehit maaşı
bağlandı diye kesilmesi gerçekten yürekler acısı. Yani
Sayın Elitaş da hemen telefonla sayın müsteşarı
aradı, bununla ilgili bir önerge hazırlanmasını ifade etti ama ne hikmetse yani çok
basit bir şey
Dün, bakın,
burada ifade edildi -şehit ailelerinden veya birçok kişi- 32 bin
kişinin faydalandığı, işte 200-300er lira
maaşlarının artırıldığı
Türkiyede
bakın, araştırın, engelli yardımı alan ve
çocuğu şehit olmuş Türkiyede 100 kişiyi geçmez yani bunun
mali bir külfeti de yok. Bir yarayı tekrar kaşımaktan başka
bir işe yaramıyor bu. Yani, bu durumda olan insanların bu
yaralarını her gün bu anlamda biz kanatmış oluyoruz ve
ağlayarak sürekli bize bu konuda talepte bulunuyorlar. En son
söylediği de o şehit annesinin şu: Ben şehit
maaşını istemiyorum, bana evladımı geri versinler.
diyor veya Geri verin. diyor. Yani biz bunu yapabilecek durumda
mıyız? Hayır.
2010da
referandumda vatandaşın önüne çıkarken bu referandumun geçmesi
için orada şehit ailelerine pozitif ayrımcılık yapılacak
diye madde koymadık mı, daha doğrusu siz koymadınız
mı? Peki, şehit ailelerine yapılan pozitif
ayrımcılık içerisinde böyle
sadece devlete pek de külfet olmayacak -100 kişi belki- ama çok
büyük bir acıyı dindirmek için bir maddeyi niye getirmediniz? Ekimde
de gelmezse bunun peşini bırakmayacağımı,
yaygarasını yapacağımı buradan ifade ediyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınızı sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
16ncı madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 479 sıra sayılı "Sözleşmeli Erbaş ve Er
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili
Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin; Türk Silahlı Kuvvetleri İç
Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Teklifinin" 16. Maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasan Hüseyin
Türkoğlu Mehmet
Erdoğan Mesut
Dedeoğlu
Osmaniye Muğla Kahramanmaraş
S.
Nevzat Korkmaz Alim
Işık Erkan
Akçay
Isparta Kütahya Manisa
MADDE 16: 10/6/1949 tarihli ve 5442 sayılı
İl İdaresi Kanununun 11 inci maddesinin (D) fıkrasının
ikinci paragrafının altıncı cümlesinde yer alan
"Genelkurmay Başkanlığı ile İçişleri
Bakanlığı" ibaresi "Bakanlar Kurulu" şeklinde,
dokuzuncu cümlesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Bu fıkra uyarınca görevlendirilen Türk
Silahlı Kuvvetleri birliklerinin faaliyetleri, askerlik hizmet ve
görevlerinden sayılır."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Hasan Hüseyin Türkoğlu, Osmaniye Milletvekili.
(MHP sıralarından alkışlar)
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Sayın Başkan, Türk milletinin
saygıdeğer milletvekilleri; 16ncı madde üzerine vermiş
olduğumuz önergeden dolayı söz aldım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Dış
tehditler sadece yurt dışından gelen doğrudan tehditlerden
ibaret değildir. Bu düzenlemedeki "yurt dışından gelen
tehdit" ve "savunmak" ibareleri sadece askerî yöntemlerle
yapılan dış saldırılar anlamına gelmektedir.
Dış tehdidi biraz daha açarsak devletin anayasal düzeninin, millî varlığının,
bütünlüğünün milletlerarası alanda siyasi, sosyal, kültürel ve
ekonomik dâhil, bütün menfaatlerinin yani millî güvenliğinin
dışarıdan tehdit edilmesidir. Bu, her zaman silahlı ya da
askerî saldırı yoluyla da olmaz. Bazen yıkıcı, bölücü
ve irticai örgütlere destek vererek, bazen ekonomik istikrarı bozarak,
bazen de toplumsal hareketler, ajitasyon, provokasyon, sabotaj gibi yollarla da
olur. Asimetrik savaş taktikleri ve siber savaş yöntemleri,
psikolojik harekât girişimleri bunlardan bazılarıdır.
Bunlar dışarıdan gelebileceği gibi, içerden de gelebilir.
Kısaca, tasarı bu tür durumlar karşısında Türk
Silahlı Kuvvetlerinin elini bağlamaktadır.
Evet, ordunun siyasete
müdahalesi engellensin, eyvallah; ordunun siyasi rejimi koruyuculuk görevi
olmasın, ona da eyvallah ama bırakın, Türk ordusu Türk
devletinin varlığının, Türk vatanının bölünmez
bütünlüğünün ve millî güvenliğinin teminatı olmaya devam etsin.
Ülkenin emniyet ve asayişini korumak görevi de polis ve diğer iç
güvenlik teşkilatlarına bırakılsın. Kaldı ki,
Anayasamıza göre, vatanı, ülkenin bölünmez bütünlüğünü ve hür
demokratik anayasal düzeni korumak her Türk vatandaşının
ödevidir. Bunun için herhangi bir yasanın özel bir görev yüklemesine gerek
yoktur. Bu çerçevede, önümüzdeki 35inci maddeyi, silahlı kuvvetlerin
vazifesi, ülkenin millî güvenliğine yönelik her türlü tehdit ve
tehlikelere karşı Türk vatanını savunmak,
caydırıcılık sağlayacak şekilde askerî gücün
muhafazasını ve güçlendirilmesini sağlamak manasına gelecek
şekilde düzenlemek uygun olacaktır.
Bir diğer
husus da Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu'ndaki askerlik
tanımının harp sanatını öğrenmek ve yapmak
mükellefiyeti" olarak değiştirilmesidir. Bu maddeyi 35inci
maddeyle beraber değerlendirdiğimizde ortaya çıkan şey
şudur: Türk ordusunun Türk milletinin
bağımsızlığı ve hür demokratik anayasal rejimin
korunmasına ilişin görev ve sorumluluğu ortadan
kalkmıştır.
Bağımsızlığımızı veya demokratik düzeni
yıkmaya yönelik oluşabilecek tehditler karşısında Türk
Silahlı Kuvvetleri tribünde oturacak ve hiçbir şeyi önleyici
girişimde bulunamayacaktır. Asker, sadece emredilirse harp edecek,
başka bir görev üstlenmeyecektir. Peki, o zaman Türk Silahlı Kuvvetlerinin
barış dönemindeki ülke güvenliğine, terörle mücadeleye,
barışı korumaya, kriz yönetimine, doğal afetler, arama
kurtarma, istihbarat, espiyonaj, savunma sanayi ve siber harbe ilişkin
faaliyetlerini kim icra edecek? Askerlik tek başına harp sanatını
öğrenmekten ibaret değildir çünkü askerin harp döneminde olduğu
kadar sulh döneminde de önemli görevleri vardır. Genelkurmay
Başkanlığının sitesine girerseniz bunların
savaş döneminden daha fazla olduğunu görürsünüz. Bugün, askerlerin
yürüttüğü terörle mücadele teknik olarak bir harp değildir. Bunun
askerî literatürdeki adı "düşük yoğunluklu
çatışma"dır. Yine, 35inci maddeyle birlikte
değerlendirirsek demek ki askerin terörle mücadele görevi artık sona
ermiştir.
Sayın
milletvekilleri, Allah için evet demeden bir kez daha düşünün. Terörle
müzakere süreci başladığından beri örgüte katılım
hız kazanmış. Sizin partinizden bir milletvekili
arkadaşımızın hazırladığı rapor bunu
söylüyor. Polis
raporları da bunu teyit ediyor. Terör örgütü mensupları
sınır dışına çıkmak yerine köylere inip
yerleşiyorlar. Sadece Suriye kökenli militanlar Irak'a geçmişler.
Diğerleri ise telsizlerini ve telsiz sorumlularını
dışarıya çıkarıp kendileri içerde kalmaya devam ediyorlar.
Terör örgütü mensupları sivil
kıyafetler giyerek karakollara taşlarla saldırıyor, her gün
"Hükûmet adım at." diye saldırgan eylemlerde bulunuyorlar,
Biz böyle anlaşmamıştık. diyorlar, konferanslar
toplayıp ülkemizin bir bölümünü Kuzey Kürdistan ilan ediyorlar. Bu ahval
ve şerait içerisindeyken terörle mücadelede askeri devreden çıkarmak
büyük bir gaflet olur. Biz eğer ülkeyi bölünme tehlikesinden, milleti
parçalanmaktan korumak için askeri kullanmayacaksak Türk milleti olarak bu
kadar askeri niçin besliyoruz? Neden bütçemizin önemli bir bölümünü Türk Silahlı
Kuvvetlerine ayırıyoruz?
Bu duygularla önergemizin kabulünü diler
Türk milletinin milletvekillerini saygıyla selamlarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
17nci madde üzerinde üç adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 479 sıra
sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Yalova
Milletvekili Muharrem İnce'nin; Türk Silahlı Kuvvetleri İç
Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Teklifi 17. Maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Mehmet Şandır Hasan Hüseyin Türkoğlu
İzmir Mersin Osmaniye
D. Ali Torlak Bülent Belen Mehmet
Günal
İstanbul Tekirdağ Antalya
MADDE 17- 4/1/1961 tarihli 211
sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun 2.
Maddesinin birini fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Askerlik: Türk vatanını
ve istiklalini korumak için harb sanatını öğrenmek ve yapmak
mükellefiyetidir."
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 479 sıra
sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 17 inci maddesi ile değiştirilen 211
Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunun 2 inci
Maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Askerlik: Savunma
sanatını öğrenmek ve gerektiğinde uygulamak
mükellefiyetidir. Bu gerekliliğin sınırları meşru
müdafaa halleri ile sınırlı olup savaş ve başka
halkların özgürlüğüne karşı güç kullanmaya dönük eylemler
suç teşkil eder.
Kimse vicdani kanaatlerine
aykırı olarak askerlik hizmetini yerine getirmeye veya silah
altına alınmaya zorlanamaz.
Vicdani sebeplerle askerlik hizmetini
reddedenler için öngörülecek alternatif kamu hizmetlerinin yerine getirilmesine
ilişkin esaslar kanunla düzenlenir. Kamu hizmetinin süresi her halükarda
askerlik süresinden uzun olamaz."
Pervin
Buldan İdris
Baluken Adil
Zozani
Iğdır Bingöl Hakkâri
Erol
Dora Hüsamettin
Zenderlioğlu Mardin Bitlis
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 479 sıra
sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 17nci maddesi kanun metninden çıkarılması
için gereğini saygılarımızla arz ve teklif ederiz.
Ahmet Toptaş Alaattin Yüksel Mustafa Moroğlu
Afyonkarahisar İzmir İzmir
Haydar Akar Kazım Kurt
Kocaeli Eskişehir
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen, Kamer Genç
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, bir konuyu arz etmek istiyorum,
şey açısından
BAŞKAN - Bir
saniye
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, şimdi, bu maddede askerlik hizmeti harp
sanatını öğretmek olarak, öğrenmek, yapmak mükellefiyeti
olarak geçiyor. Anayasamızda bu, bir vatan hizmeti olarak geçiyor. Yani
amacı vardır askerliğin. Doğrudan doğruya, askerlik o
zaman niye vatan hizmeti oluyor? Anayasamızda Vatan hizmetidir. derken
askerlik tanımında Türk yurdunu, Türk vatanını korumak
amacının göz ardı edilmesi doğrudan doğruya Anayasanın
amir hükümlerine aykırı; çok açık ve net. Vatan hizmeti
nasıl olacak o zaman askerlik? Vatan hizmeti değil, harp
sanatını öğrenme hizmeti o zaman, profesyonel, lejyoner
Bu
Anayasada vatan hizmeti dendiğine göre, askerliğin
tanımının da bu şekilde yer alması gerekiyor. Yani çok
açık ve net bir şekilde Anayasada tanımlanan
Hizmet hak ve
ödev diyor hem de orada. Bu ödev verilmişken Anayasada bir kanun
maddesiyle bu ödevi almak askerlikten, bizatihi, açıkça Anayasanın
lafzına ve ruhuna tamamen aykırıdır, tamamen
aykırı. Çünkü, Anayasamızın 72nci maddesinde Vatan
hizmeti, her Türkün hakkı ve ödevidir. Bu hizmetin Silahlı
Kuvvetlerde veya kamu kesiminde ne şekilde yerine getirileceği veya
getirilmiş sayılacağı kanunla düzenlenir. diyor, vatan
hizmeti. Yani, harp sanatını öğrenmekle ilgili bir hususu
aşan bir görevi ifa ediyor.
Sayın Başkanım,
Anayasamızda açıkça bu hüküm varken silahlı kuvvetlerde
askerlik tanımını bu şekilde geçiren bir şeyin bir tasarı
olarak gelmesi bile son derece yanlış. Lütfen, istirham ediyorum
Sayın Bakandan. Yani, ben çocuğumu askere gönderiyorsam harp
sanatını öğrenmek için değil, vatan hizmeti için
gönderiyorum.
BAŞKAN
Sayın Genç, bir saniye oturun da söz vereceğim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bu bir mükellefiyettir dolayısıyla bu illiyet
bağının koparılması Anayasanın çok açık bir
şekilde ihlalidir.
BAŞKAN Evet,
Sayın Bakan, buyurun.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Muhterem Başkanım, şimdi, bu
askerlik vatan hizmeti olmaktan çıkmıyor, yine herkesin vatan
hizmeti. İki: Buradaki vatan hizmeti her Türkün hakkı ve ödevidir.
Eğer sizin dediğiniz gibi sadece askerlikle alakalı olsaydı
o zaman hanımefendilerin de askere gitmesi gerekirdi. Demek ki buradaki
her Türkün hakkı ve ödevi olan
vatan hizmetinin sadece askerlik olarak anlaşılmaması
gerekir diye düşünüyoruz.
Askerlik Kanununa
göre, mükellef bulundukları hizmetleri ifadan sonra, hususi kanunlara
tefrikan muayyen bir hizmet taahhüdü suretiyle de vatan hizmeti
yapılabilir. İşte, polisler pekâlâ buraya gitmiyor yani istisna
tutulmuş dediği gibi.
OKTAY VURAL
(İzmir) Nasıl oluyor efendim? Polislerin askerlik
yaptığına ilişkin kanun çıkarttık biz, öyle oldu.
BAŞKAN
Kanunla düzenleniyor.
OKTAY VURAL
(İzmir) Kanunla düzenlendi efendim, öyle bir şey olur mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Kanunla düzenlendi dolayısıyla da
OKTAY VURAL
(İzmir) O zaman, burada askerlik yapmadan biz de vatan hizmeti
yapıyoruz, askerlik yapmamıza da gerek yok.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Vatan hizmeti teriminden rahatsızlık duyanları
rahatlatmak için mi bu?
OKTAY VURAL
(İzmir) Yani vatan hizmeti dediğimiz şey bir illiyet
teşkil eder, neden koparıyorsunuz? Biz lejyoner yetiştirmiyoruz.
Lütfen, istirham ediyorum, amacı ve hedefi var bu askerliğin.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Burada bu vatan hizmetinin ne için
yapılacağı, bakın hemen 35inci maddede
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, Harp sanatını öğrenmek. diyor.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Türk vatanını savunmak,
caydırıcılık sağlayacak şekilde
OKTAY VURAL
(İzmir) O Silahlı Kuvvetlerin görevi efendim.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
askerî gücün muhafazasının
güçlendirilmesini sağlamaktır.
OKTAY VURAL
(İzmir) Askerlik hizmetiyle ilgili değil, o silahlı kuvvetlerinin
görevidir; kurumun görevi, kurumsal bir görev. Buysa, bireysel olarak insanları
silahlı kuvvetlere bağlayan askerlik hizmeti; askerlik diyor,
askerlik, yani orduya bağlayan askerlik hizmeti, vatan hizmetiyle ilgili.
ENVER ERDEM
(Elâzığ) Vergi vermek gibi bir şey Sayın Bakan.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Buradaki vatan hizmeti tek başına
bir askerlik olarak anlaşılamaz, öyle olsaydı
hanımefendilerin de askere gitmesi gerekirdi. Dolayısıyla da
efendim, burada sadece bir askerliğin tanımı yapılmakta.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yani o zaman askere gitmek de mecbur olmaz, öyle mi? Onu
diyorsunuz. Bundan sonra vicdani reddi de kabul ettiğini
Böyle bir
şey olur mu ya! Anayasada açıkça var ya! Böyle bir rezalet olmaz.
Buna nasıl Evet. denir Sayın Başkanım ya?
BAŞKAN
Sayın Vural, bunun Komisyonda değerlendirilmesi gerekirdi. Bilmiyorum
Komisyonda Anayasaya aykırılık iddiasında bulunuldu mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Hayır, bulunulmamış.
BAŞKAN Orada
karar verilmesi gerekirdi.
Şimdi, Genel
Kurulda verilen önergelerin de bildiğiniz gibi, Anayasaya
aykırılık iddiasıyla ilgili Başkanlığın
yapacağı bir şey varsa söyleyin yapalım ama yok.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, açıkça aykırı.
Ben
kınıyorum buradan buna imza atan ve onay veren kim varsa, hangi
mahfillerde oturuyorlarsa
BAŞKAN Ama
tutanaklara geçmesi anlamında
OKTAY VURAL
(İzmir) Böyle bir şeyi kabullenmemiz değil, benim oğlum
askere askerlik sanatını öğrenmek için gitmiyor, vatana hizmet
için gidiyor.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Sayın Başkanım
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Vereceğim Sayın Aydın, bir saniye.
OKTAY VURAL
(İzmir) Son derece yanlış Sayın Başkanım, ya
böyle bir şey olmaz ya!
BAŞKAN - Tamam,
teşekkür ediyorum.
Evet Sayın
Aydın, buyurun.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Sayın Başkan, yani vatan hizmetinden psikolojik
rahatsızlık duyanlar var onları şey yapmak için mi,
rahatlatmak için mi?
BAŞKAN Ama
bunun Komisyonda ileri sürülmesi lazımdı, o zaman
değerlendirilmesi lazımdı.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, Komisyonda olmaz, burası Genel Kurul; Genel Kurul
her şeye hâkimdir.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Türkiye Büyük Millet Meclisinde böyle bir madde kabul edilemez,
böyle bir kanun kabul edilemez.
OKTAY VURAL
(İzmir) Böyle bir madde nasıl kabul edilecek ya?
BAŞKAN
Anladım da Sayın Vural, Genel Kurulda bunu birkaç defa
tartıştık, Anayasaya aykırılık iddiasıyla
ilgili Başkanlığın yapacağı herhangi bir şey
söz konusu ise bunu birkaç defa açıkladık.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yani Türk vatanı neden çıkarılması gereken
bir husus oluyor Sayın Başkanım ya?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Bir
saniye
OKTAY VURAL
(İzmir) - Elimizi vicdanımıza koyalım ya! Türk
vatanı Türkiye Büyük Millet Meclisi milletvekilleri
aracılığıyla neden çıkartılsın, niye
çıkartılıyor?
BAŞKAN
Sayın Vural, sözleriniz tutanaklara geçti.
OKTAY VURAL
(İzmir) - Düşmanlık mı var yani? Bu vatana Türk
vatanı demeyelim de
BAŞKAN -
Başkanlığın bu konuda yapabileceği bir şeyin
olmadığını defalarca burada tartıştık ve
karar verdik.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkanım
OKTAY VURAL
(İzmir) - Türk vatanı dışlanıyor askerlik hizmetinde,
vatan hizmetinde.
BAŞKAN Bir
saniye Sayın Aydın, söz vereceğiz.
Buyurun.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Burada
BAŞKAN Onlar
açıklasın yani önemli de bir konu, gerçekten önemli bir konu,
herkesin fikrini söylemesi lazım.
Buyurun.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
- Burada Türk vatanının dışlandığı asla ve
alsa söz konusu değil. Burada vatan hizmetini bir defa sadece askerlikle
de sınırlandırılmamak lazım. Askerlik dâhil çok daha
geniş manada kapsıyor bu.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Her tarafa yayalım o zaman vatan hizmeti.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Her Türkün hakkı ve ödevidir. derken vatan hizmetini
sadece askerlikle sınırlandırmıyor.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Her tarafa yayalım, askerlikle
sınırlandırmayalım.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Doktorluk da vatan hizmeti, öğretmenlik de vatan hizmeti.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Askerlik de bunun içinde. Bu hizmetin
Çünkü diyor ki:
Silahlı Kuvvetlerde veya kamu kesiminde ne şekilde
Sadece silahlı kuvvetlerde de değil,
vatan hizmeti, kamu kesiminde, kamunun diğer kesimlerinde de ne
şekilde kullanılacağını kanunla düzenlenir, diyor.
Burada kanunla da biz, 35inci maddede değişiklikle Türk Silahlı
Kuvvetlerinin vazifesini dercediyoruz, kanunla bu düzenlemeyi yapıyoruz.
Askerlikle, vatan hizmetiyle, Türk vatanıyla alakalı en ufak bir sorun
yoktur dolayısıyla bu Anayasaya aykırılık
iddiası da yerinde bir iddia değildir. Kaldı ki Komisyonda da
daha önceki görüşmelerde de böyle bir tartışma söz konusu
olmamış, böyle bir itiraz söz konusu olmamış. İç
Tüzükümüz de bu tartışmanın olması hâlinde bu
iddianın ne şekilde görüşüleceğini 84üncü maddede beyan
ediyor. Anayasaya aykırılık iddiası doğru
değildir, kanunla bunu düzenliyoruz. Vatan hizmetini de sadece askerlikle
bağdaştırmamak lazım, askerlik de bunun içinde, askerlik
dâhil.
OKTAY VURAL
(İzmir) İçindeyse o zaman niye çıkartıyorsun
askerliği? Askerliği niye çıkartıyorsun içinden?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Hem Türk Silahlı Kuvvetlerinde hem diğer kamu
kesiminde ne şekilde kullanılacağını kanunla düzenlenir,
diyor. Kanunla da bu düzenlemeyi yapıyoruz.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
OKTAY VURAL
(İzmir) Demek ki, efendim, askerliği çıkartıyoruz.
Askerlik içinde diyor, Kanunla düzenlenir ve çıkartıyoruz vatan
hizmetini diyor. Çok açık bir itiraf. Aynen itiraf etti.
BAŞKAN
Sayın Uzunırmak
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Sayın Başkan, vatan hizmetinin tanımlanması
kamu hizmetleriyle bağdaştırılamaz. Çünkü vatan hizmeti
tanımlaması kişilere Anayasanın amir hükmü olarak angarya
yüklenemeyeceğinden kaynaklanan kamu hizmetlerindeki ücretsiz
çalıştırma söz konusu değildir. Vatan hizmeti
tanımlamasında askerlik bir angarya olarak görülmemesi ve emeğin
karşılığında ücretlendirmenin dışında
tutulması için vatan hizmeti olarak gösterilmiştir.
OKTAY VURAL
(İzmir) Böyle bir şey olmaz ya? Nasıl parmaklar kalkacak bunun
çıkartılması için, elinizi vicdanınıza koyun ya! Yahu
Türk vatanı ismini çıkartalım. diyorlar.
NURETTİN
CANIKLİ (Giresun) 35inci maddede var.
OKTAY VURAL
(İzmir) Niye çıkartıyorsunuz ya? Ne zararı var, elinizi
vicdanınıza koyun ya! Anayasanın dibacesinde Türk vatanı
yazıyor.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Dolayısıyla, eğer vatan hizmeti
tanımından psikolojik rahatsızlık duyan, askerlik yapmak
istemeyenler varsa vatan hizmetinin bundan sonra çıkarılması söz
konusuysa Sayın Bakan bu hizmeti geri çeksin.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Evet,
Sayın Bakan açıklama yapacak.
Buyurun.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Sayın Başkanım, biz İç
Hizmet Kanununda değişiklik yapıyoruz. İç Hizmet Kanununu
baştan itibaren alacaksınız, okuyacaksınız ve hepsinin
ruhunu anlayacaksınız. Bir maddeyle anlaşılmaz. Askerlik
harp sanatını öğrenmek ve yapmak mükellefiyeti ne için?
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Ama Sayın Bakan, tanımları değiştiriyor.
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) Ya, var olanı niye değiştirelim?
BAŞKAN Bir
saniye
Açıklamayı bir dinleyelim, lütfen.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Bu yasada, bu yasada
OKTAY VURAL
(İzmir) Ne sakıncası var Sayın Bakan? Ne
sakıncası var?
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) Rahatsız mı oluyorsunuz Sayın Bakan?
BAŞKAN Bir
saniye, Sayın Bakanın açıklamasını bir dinleyelim
lütfen.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
belirtilen silahlı kuvvetlerin
görevlerini yapmak için, bu yasada belirtilen silahlı kuvvetlerin görevini
yapmak için askerlik bir harp sanatıdır, eski kanunda da harp
sanatı ama ne için yapıyoruz? Bu yasada belirtilen silahlı kuvvetlerin
hizmetini yerine getirmek için, görevini yerine getirmek için.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ya, neden çıkartıyorsunuz? Size zararı ne? Size
zararı ne var?
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Türk vatanını savunmanın ne zararı var?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Çıkarmak diye bir şey yok,
bakın var. Bu yasada belirtilen görevleri yapmak için harp
sanatını öğrenmek
Nedir bu yasada belirtilenler? Türk
vatanını korumak
OKTAY VURAL
(İzmir) Türk vatanını savunmakla ilgili zararı ne var,
size söylüyorum. Zararı nedir, zararı? Size zararı ne?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Hiçbir zararı olmaz, hiçbir zararı
olmaz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yahu, zararı ne? Olsa ne olur? Muradınız nedir?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Hiçbir zararı olmaz. Hiçbir zararı
olmaz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bugüne kadar oldu da ne sakıncası çıktı bu
vatana? Niye kaldırıyorsunuz o zaman?
BAŞKAN Evet
Sayın Vural, teşekkür ediyorum. Sözler tutanaklara geçti.
Önerge üzerinde
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Bunun gerekçesi ne, gerekçesi? Haklı gerekçesi ne?
OKTAY VURAL
(İzmir) Gerekçeniz yok. Türk vatanını neden
çıkartıyorsunuz yahu?
BAŞKAN
Sözler tutanaklara geçti efendim.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) 35inci maddede var Sayın Başkan.
OKTAY VURAL
(İzmir) Niye çıkartıyorsunuz askerlikte? Olsa ne olur? Olsa ne
olur yani?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkanım, bu maddede
OKTAY VURAL
(İzmir) Böyle bir şey olmaz yahu! Nurettin Bey, olsa ne olur?
Lütfen ya
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Lütfen, 35inci maddede aynısı var.
Sayın Başkanım
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Burası tanım Nurettin Bey.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Bakın, tanım neyin tanımı?
OKTAY VURAL
(İzmir) Ya, neden dışlıyorsunuz?
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Yazık yahu, yazık arkadaş ya!
OKTAY VURAL
(İzmir) Niye dışlıyoruz değerli milletvekilleri?
Niye dışlıyoruz?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Burada Türk Silahlı Kuvvetlerinin
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Burası askerlik tanımı.
OKTAY VURAL
(İzmir) Dışlamamıza gerek yok ya, elinizi
vicdanınıza koyun ya!
BAŞKAN
Buyurun.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkanım, bu maddede biz Türk Silahlı Kuvvetlerinin vazifesini
ve tanımını yapmıyoruz
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Nesini? Askerlik tanımını yapıyorsunuz.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun)
görevlerini belirlemiyoruz. Bu kural 35inci
maddede açık olarak belirtilmiş. Yani Türk Silahlı Kuvvetlerinin
vazifesi 35inci maddede yani tasarının 18inci maddesinde belirtilmiş
ve orada çok açık bir şekilde, tartışmasız bir
şekilde Türk Silahlı Kuvvetlerinin vazifesi Türk vatanını
savunmak olarak açıkça zikredilmiş, konulmuş. Burada
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Nurettin Bey, askerlik tanımı, askerlik?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) İzin verin lütfen.
Bakın, burada,
biz, askerlik mesleğinin -ne dersiniz deyin- onun tanımını
yapıyoruz.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Askerlik ne, sanat mı, vatan görevi değil mi?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Askerlik evrensel bir şeydir. Bunun askerlik
tanımının Türkiyeyle, Türk Silahlı Kuvvetleriyle bir
alakası yoktur.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yahu, siz Sanat sanat
içindir. diyorsunuz, millet için olur kardeşim.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Burada bir askerlik tanımı
yapılıyor, genel bir tanım. Bu askerlik tanımı
dünyanın her yerinde aynı şekilde tanımlanır.
OKTAY VURAL
(İzmir) Hayır efendim. Dünyanın her yerinde aynı
şekilde tanımlanıyormuş!
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Ne ilgisi var ya?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Doğal olarak burada Türk Silahlı
Kuvvetleri kurumdur, vazife kurumundur, askerlik tanımının
değildir.
OKTAY VURAL
(İzmir) Türk vatanını neden çıkarıyorsunuz?
Bırakın bunu, onu soruyoruz. Olmasının ne mahzuru var?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Yani düşünebiliyor musunuz, askerlik
tanımının içerisine Türk Silahlı Kuvvetlerine verilmesi
gereken vazifeden kaynaklanan bir tanım veriliyor. Böyle bir çelişki
olabilir mi Sayın Başkanım?
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, olmasının ne mahzuru
var ya?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Dolayısıyla, orada hiçbir sorun
yoktur,
OKTAY VURAL
(İzmir) Yani Türk vatanı demenin ne mahzuru var?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun)
Türk vatanını savunmak. ifadesi,
ibaresi olması gereken yerdedir.
OKTAY VURAL
(İzmir) Hayır, dışlıyorsunuz, adım adım
dışlıyorsunuz ya!
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Türk Silahlı Kuvvetlerinin vazifesini
tanımlayan 35inci madde içerisinde çok açık ve net bir şekilde
yer almıştır
OKTAY VURAL
(İzmir) Ya, lütfen, ya böyle bir konuda çıkmaması
gerektiğini söyleyin.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun)
bir sıkıntı yoktur, bir
yanlışlık yoktur. Aksi hâlde hukuki olarak çok yanlış
bir işlem yapılmış olur.
Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Sayın Canikliye katılıyoruz Başkan.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bakın, bundan önce değerli milletvekillerinin bu
konuda hassas olduğuna ilişkin bilgi geldi, doğrusu buydu,
değiştirilecekti, sonra vazgeçildi. Arkadaşlar,
kalmasının ne mahzuru var ya!
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Hayır bakın, bakın
Hukuki olarak
doğru değil
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Doğru, Sayın Canikli doğru söylüyor.
OKTAY VURAL
(İzmir) Elinizi vicdanınıza koyun, bunun hukukla alakası
yok. Bir siyasi tavırdır bu, kesinlikle hukukla ilgili değil.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun)
çünkü orada bakın,
kaçırdığımız nokta şu: Askerlik tanımı
yapıyoruz Sayın Vural. Askerlik nedir?
BAŞKAN Evet,
Sayın Canikli teşekkür ediyoruz.
Söz tutanaklara
geçti.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Askerlik evrensel bir harp sanatı
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Nedir askerlik? Marangozluk gibi, öyle mi? Yani marangozluk gibi,
berberlik gibi, askerlik o mudur? Vatan savunmasıdır askerlik!
BAŞKAN
Sayın Vural, teşekkür ederim.
Önerge üzerinde söz
isteyen
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) O, 35inci maddede var.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Hayır, o, Türk Silahlı Kuvvetlerinin vazifesi.
OKTAY VURAL
(İzmir) O, silahlı kuvvetlerinin kardeşim ya!
Ya, ne olursunuz
Sayın Başkan, Türk vatanı ismini bu Meclise
değiştirtmeyin, çıkarttırmayın.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Engin Altay, Sinop Milletvekili.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Türkiye işgal altında mı arkadaş ya?
OKTAY VURAL
(İzmir) Böyle bir şey olmaz ya! Bu vatan Kuzey Kürdistan mı
oldu? Neresi oldu yani? Askerlik hizmeti her yerde yapılır, Türk
vatanının her yerinde yapılır.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Ya, burası Türkiye mi?
BAŞKAN
Anladım Sayın Vural da burada yapılacak
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Böyle şey mi olur arkadaş ya?
BAŞKAN
Hayır, Başkanlık tarafından yapılacak ne var? Bunun Komisyonda
gündeme getirilmesi lazımdı.
OKTAY VURAL
(İzmir) O zaman doğu ve güneydoğuda, başka yerlerde,
Kuzey Kürdistanda askerlik olmayacak mı demek bu?
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi mi o zaman ya!
BAŞKAN Ne
yapmamız gerekiyor Sayın Şandır?
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Arkadaşlar, bu işe itiraz etmek lazım ya.
BAŞKAN Tamam,
nasıl edeceksek edelim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Böyle bir şey olmaz ya!
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sizin de sorumluluğunuz var.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sorumluluğunuz var Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Atatürkün makamını işgal ediyorsunuz!
BAŞKAN
Burada yapabileceğiniz bir şey yok ki. Anayasa Mahkemesine gidilir,
orada düzeltilir eğer sizin iddianız
OKTAY VURAL
(İzmir) Böyle bir şey olur mu ya. Basit bir madde mi bu?
BAŞKAN
Sayın Altay, buyurun.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Başkanım, süremi durdurur musunuz?
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Geri çeksinler maddeyi.
BAŞKAN
Sayın Altay, buyurun.
OKTAY VURAL
(İzmir) Basit midir böyle bir şey ya.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Yani burası Türkiye Büyük Millet Meclisi arkadaş ya.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) 35inci maddede de Türk vatanını
korumak
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Ya, o Türk Silahlı Kuvvetleri. Niye anlamak istemiyorsun?
OKTAY VURAL
(İzmir) Bugüne kadar oldu, ne oldu?
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Ya, askerlik
ENGİN ALTAY (Devamla)
Başkanım, bu tartışmada nasıl başlayayım.
Tartışanlar mevkidaşlarım.
BAŞKAN
Yeniden başlatırım, merak etmeyin.
OKTAY VURAL
(İzmir) Askerlik diyor, askerlik.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Askerlik sanat mı ya!
BAŞKAN
Sayın Şandır
Buyurun.
ENGİN ALTAY (Devamla)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Bu kadar olmaz arkadaş ya!
OKTAY VURAL
(İzmir) Böyle bir şey olmaz ya!
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Kime ne söz verdiniz ya?
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Apoya söz verdiler Apoya.
ENGİN ALTAY
(Devamla) -
bu kanun tasarısı, teklifi esas itibarıyla
kamuoyunda
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Ayıptır ya! Günahtır, günahtır, şu mübarek ramazanda!
Allahtan korkmak lazım!
ENGİN ALTAY
(Devamla) -
uzun zamandır tartışılan 35inci maddeyle
ilgilidir. Kamuoyunu ve kimi çevreleri, uluslararası kamuoyu da buna dâhil,
tatmin etmek için
Bunun zamanlaması tartışılabilir,
şu, bu tartışılabilir. Geriye kalan buradaki 43 madde dün
bitirdiğimiz torba kanuna da konulabilirdi.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) - PKKnın talepleri ya!.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Bu konuda düşüncemizi paylaşmak istiyorum, bu konuda
bizim de önergemiz var. Esasen, Sayın Başkan, bu 2nci madde
değiştirilirken şu yapılmış: Bir literatür tanım konulmuş
buraya, bir sözlük tanımı yani Fransada, Almanyada, İsveçte,
İranda bir sözlük alıp Askerlik nedir? diye bakarsanız burada
yazılan, kanunla getirilen Harp sanatını öğrenmek ve
yapmak mükellefiyetidir. gibi çok genel, bir teknik, teorik sözlük
tanımıdır. Buna hiç gerek yoktu.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Altay
ENGİN ALTAY
(Devamla) Bitireceğim.
Onun için burada
önceki şeklinde kamuoyunda çok tartışılan Cumhuriyeti
koruma ve kollama
Cumhuriyeti koruma ve kollama görevi sivil iradenindir,
Türk milletinindir, askerin değildir, asker de hükûmetlerin emrindedir, bunda
hiçbir tereddüt yok. (CHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Biz de 35inci maddenin kaldırılmasına ya da
bu var olan hâlinin değişmesine taraf olduğumuzu parti olarak
müteaddit defalar beyan ettik, bunda bir tereddüt yok. Hiçbir darbe de kanuna
dayanılarak yapılmaz. Ancak, 35inci madde ile bu 2nci maddenin
illiyeti var. Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; Türk yurdunu ve Anayasa ile
tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyetini kollamak ve korumaktır. Bu,
çağımızda kabul edilebilecek bir tanım değildir. Bunun
değişmesi lazım, bunda hiçbir tereddüt yok. Ancak teklifin
17nci maddesiyle değiştirilen Türk Silahlı Kuvvetleri İç
Hizmet Kanununun 2nci maddesindeki askerlik tanımı da tadile
muhtaç, kesinlikle tadile muhtaç. Cumhuriyeti korumak sandıktan çıkan
hükûmetin görevidir, şerefidir, namusudur. O hükûmet onu koruyacak,
korumalı.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, hükûmetin değil, bizim de görevimiz.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Asker, her hâl ve şartta hükûmetin emrinde
olmalıdır, bundan sonra da öyle olacaktır.
OKTAY VURAL
(İzmir) Milletin emrinde olacak.
ENGİN ALTAY (Devamla) Ancak,
iktidar partisine şunu da sormam lazım tabii: Bunu
değiştirmenize bir itirazım yok. Getirdiğiniz çok yuvarlak,
bunu hiç getirmeseniz, bu maddeyi olduğu gibi kaldırsanız daha
iyi, zira getirdiğiniz şekliyle harp sanatını öğrenmek ve
yapmak mükellefiyetinin bu kanunda olmasına bana göre gerek yok. Eğer
olacaksa
Anayasanın kaçıncı maddesiydi?
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) 72
ENGİN ALTAY
(Devamla) 72nci maddesine de bir atıf yapılarak oradan -ama burada
kesinlikle cumhuriyeti koruma, kollamayı kastetmiyorum- bir vatan
hizmeti ibaresi alınıp eklenebilir. Hatta, gelin, burada bütün
siyasi partiler uzlaşalım; buraya vatan hizmeti ibaresini koyarak
bu işte makul bir nokta yakalanabilir. Aksi takdirde ne olur? Aksi
takdirde bu tartışma uzar, gider. Bu şekilde bir sözlük
tanımının kanuna koyulduğuna da ilk defa tanık
oluyorum.
Tekrar ediyorum,
ben bir eğitimciyim. Türk Dil Kurumu belki askerliği böyle
tanımlamaz ama kesinlikle bu sizin koyduğunuz bir sözlük
tanımıdır.
İDRİS
ŞAHİN (Çankırı) Aynen öyle
ENGİN ALTAY
(Devamla) - Sözlük
tanımını kanuna niye koyuyorsun kardeşim? O zaman önergeme
destek ver. Biz, madde metninden kaldırılmasını talep
ediyoruz; kaldıralım, gerek yok. Mevcut şekli de -35i
hatırlattığı, anımsattığı için- tadile
muhtaç.
Sayın grup
başkan vekilleri, size söylüyorum, sizi ikna etmeye
çalışıyorum: Mevcut şekli de tadile muhtaç.
Bu konuda, bence,
Sayın Başkan ara vermelidir. Bu, çok önemli bir şey ulusumuz
için. Biz askerimizi, kışlamızı da severiz; sokağa ve
siyasete müdahalesini sevmeyiz ama bu konuda, bence, siyasi partiler olarak bir
orta yol bulunabilir diye düşünüyorum. Eğer orta yol bulunmayacaksa,
önerimize destek istiyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Önergeyi oylamadan önce birleşime beş dakika ara veriyorum.
Sayın grup
başkan vekillerini de davet ediyorum.
Kapanma
Saati: 23.22
YEDİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
23.49
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Muharrem IŞIK (Erzincan), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 138inci
Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
479 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
17nci madde
üzerinde Sinop Milletvekili Engin Altay ve arkadaşlarının
önergesini oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Sayın Başkan, bir meseleyi bilginize sunmak istiyorum.
Anayasamızın
18inci maddesini okuyorum:
"Hiç
kimse zorla çalıştırılamaz. Angarya yasaktır.
Şekil ve
şartları kanunla düzenlenmek üzere hükümlülük veya tutukluluk
süreleri içindeki çalıştırmalar; olağanüstü hallerde
vatandaşlardan istenecek hizmetler; ülke ihtiyaçlarının zorunlu
kıldığı alanlarda öngörülen vatandaşlık ödevi
niteliğindeki beden ve fikir çalışmaları, zorla
çalıştırma sayılmaz. Yani Angarya olmaz. diyor.
Dolayısıyla, bu kanundaki Vatan hizmeti tanımı, buradaki
Vatandaşlık ödevi tanımıdır, Anayasamızdaki.
OKTAY VURAL
(İzmir) Angarya olur o zaman.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Vatandaşlık hizmetini biz bu yasayla
çıkarttığımızda, vatandaşlık hizmetinin
çıktığı bir zorunlu askerlik angarya olarak
tanımlanır ve bunun neticesinde mahkemeye giden erat, eğer
vicdani redde kadar bu yasanın çıkmasından faydalanarak askerlik
hizmeti yapmaktan muaf tutulur. Çünkü vatandaşlık hizmetinin
dışında tanımlanacak bir görev, mutlaka ve mutlaka
Anayasanın bu hükmünden angarya olarak tanımlanacaktır ve
vicdani redde kadar gidecektir. Genel Kurulun bilgilerine sunuyorum: Angarya
tanımına gidecek olan bir yasaya zemin hazırlanmaktadır.
Vatandaşlık hizmeti dışındaki konum, vicdani redde
giden bir konum olacaktır.
Genel Kurulun
bilgilerine sunuyorum ve zabıtlara geçmesini istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Uzunırmak.
Evet, karar yeter
sayısı arayacağım.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı'na
Görüşülmekte
olan 479 sıra sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 17 inci maddesi ile değiştirilen 211
Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunun 2 inci
Maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Askerlik:
Savunma sanatını öğrenmek ve gerektiğinde uygulamak
mükellefiyetidir. Bu gerekliliğin sınırları meşru
müdafaa halleri ile sınırlı olup savaş ve başka
halkların özgürlüğüne karşı güç kullanmaya dönük eylemler
suç teşkil eder.
Kimse vicdani
kanaatlerine aykırı olarak askerlik hizmetini yerine getirmeye veya
silah altına alınmaya zorlanamaz.
Vicdani sebeplerle
askerlik hizmetini reddedenler için öngörülecek alternatif kamu hizmetlerinin
yerine getirilmesine ilişkin esaslar kanunla düzenlenir. Kamu hizmetinin
süresi her halükarda askerlik süresinden uzun olamaz."
İdris
Balüken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen İdris Baluken Bingöl Milletvekili (BDP
sıralarından alkışlar)
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Bu konuda en rahat durumda olan partiyiz çünkü
düşüncelerimiz ve önergelerimizde dile getirdiğimiz hususlar son
derece açık. Biz, açık ve net bir şekilde, Türkiye'de zorunlu askerliğin
artık kaldırılması gerektiğini düşünüyoruz.
Şu anda,
dünyadaki pek çok ülkede tanınmış olan vicdani ret hakkı,
ileri demokrasilerde, hukuka, sosyal devlet ilkelerine uyan bütün ülkelerde
vicdani ret hakkı bir bireysel hak olarak zaten tanımlanıyor;
Türkiye'nin altına imza atmış olduğu uluslararası sözleşmelerde
ve Avrupa insan hakları mahkemelerinin de bugüne kadar vicdani retle
ilgili olan başvurularda vermiş olduğu kararlarda da bu durum
çok açık ve net bir şekilde görülür. Dolayısıyla, Türk
Silahlı Kuvvetleriyle ilgili bir kanun tasarısı burada görüşülürken
zorunlu askerliğin kaldırılması, vicdani ret
hakkının tanınmasıyla ilgili bir düzenleme
yapılmış olsaydı, zaten bütün bu tartışmalar
anlamını yitirecekti.
Şimdi,
sabahtan beri, askerlik tanımı üzerine bir tartışma var
yani düşünebiliyor musunuz, askerlik tanımının içerisine Türk
vatanına hizmet, Türk vatanını savunma şeklinde bir
şey konması gerektiği ifade ediliyor. Diğer bütün
mesleklerde de o zaman bunu yapalım. Ben hekimim örneğin; biz,
hekimlik tanımını insan iyileştirme sanatı olarak tanımlıyoruz,
bütün dünyada evrensel hekimlik tanımı budur. Hekimliğin
Türkiye'deki uygulamalarıyla ilgili, Sağlık
Bakanlığının mevzuatında, yönetmeliklerinde ilgili
tanımlamalar yapılır. Siz, hekimlik tanımı içerisine
Türk vatanı içerisindeki insanları iyileştirme sanatı
olarak bir ibare koyarsanız, o zaman o tanım problemli olur.
Dolayısıyla, burada da açık ve net bir şekilde bu
tanımlamaların doğru yapılması, partimize göre,
vicdani ret hakkının tanınması, zorunlu askerliğin de
bir an önce kaldırılması gerekiyor.
Hepiniz
biliyorsunuz -hepiniz askerlik yaptınız, hepimiz askerlik
yaptık- orduevlerindeki gençlerin vatan hizmeti adı altında
nasıl angaryayla çalıştırıldıklarını,
bilmem, subayların kişisel ihtiyaçlarını
karşılama noktasında Türkiyedeki gençlerin nasıl
kullanıldığını hepiniz biliyorsunuz. Bütün
bunların artık ciddi bir şekilde revize edilmesi, bir reformla
değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Tabii, burada
asıl problem, zihniyet problemi. Zihniyet değişmediği
sürece, zihniyet sivilleşmediği sürece, bu ülkede maalesef ileriye
doğru gitmenin de koşulları her geçen gün ortadan kalkıyor.
Bakın,
şimdi, biz bir süreçten bahsediyoruz, çözüm sürecinden bahsediyoruz, bir
barış umudundan bahsediyoruz. Elimde bazı rakamlar var,
ekonomistlerin çıkardığı rakamlara göre son beş ayda
askerî harcamalar yüzde 20 oranında artmış. Özellikle de bölgede
yani Bingölde, Hakkâride, Şırnakta, Dersimde, Ağrıda,
Bitliste askerî harcamalar yüzde 20 oranında artarak 9 milyar TLye
ulaşmış, 2012 yılına göre de bu artış
oranı yüzde 5ten daha fazla. Niye? Çünkü, aynı zihniyet devam ediyor;
her tarafa karakollar, kalekollar, güvenlik barajları yapınca ortaya
böyle bir tablo çıkıyor. Bakın, Dersimde, Tuncelide
Ocak-Mayıs 2013 tarihi arasında toplam harcama 237 milyon TL, bunun
askerî harcama oranı 168 milyon TL, neredeyse yüzde 70, yüzde 80e varan
bir oran. Bingölde aynı, Hakkâride aynı, Bitliste aynı. Bu
bahsettiğim illerin tamamında hastane ihtiyacı var, okul ihtiyacı
var, fabrika ihtiyacı var; tarım ve hayvancılıkla ilgili
hayatın normalleşmesine, ekonomik hayatın
kalkınmasını sağlayacak projelere ihtiyaç var. Niye böyle
askerî harcamalarda, askerî zihniyette hâlâ ısrar ediyoruz? Bu zihniyeti
değiştirmediğimiz sürece, yapmış olduğumuz
yasalar da maalesef kadük kalır.
Diğer
taraftan, ordu içerisinde birtakım yüzleşmelerin mutlaka olması
gerekiyor. Onlara belki ilerideki önergelerde değineceğiz.
Biz, tekrar
altını çizerek belirtiyoruz, zorunlu askerliğin
kaldırılması ve vicdani ret hakkının bireysel bir hak olarak
mutlaka tanınması gerektiğini düşünüyoruz.
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 479 sıra sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Yalova
Milletvekili Muharrem İnce'nin; Türk Silahlı Kuvvetleri İç
Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Teklifinin 17. Maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural (İzmir) ve
arkadaşları
"MADDE 17-
4/1/1961 tarihli 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç
Hizmet Kanununun 2. Maddesinin birinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Askerlik:
Türk vatanını ve istiklalini korumak için harb sanatını
öğrenmek ve yapmak mükellefiyetidir."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Şandır, Mersin Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten
tarihî bir olayı tartışıyoruz, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin İç Hizmet Kanununu değiştiriyoruz. Türk
Silahlı Kuvvetlerinin görevi Anayasanın 72nci maddesinde vatan
hizmeti olarak tanımlanıyor. Şimdi, vatan hizmetini yapma
sanatı olarak askerlik görevini yani Türk Silahlı Kuvvetlerinin
vazifelerinin öznesi mahiyetinde askerlik görevinin askerlik
tanımını burada değiştiriyoruz. Ne yapıyoruz?
Dediğiniz şey, yaptığınız husus: Askerlik harp
yapma sanatıdır. Sayın Balukenin dediği gibi, artık
askerlik zorunlu olmaktan çıkacak. Vicdani retçiliğe kapıyı
aralıyorsunuz, adam Ben harp yapma sanatını öğrenmek
istemiyorum
Vatan hizmeti olmaktan çıkardığınız
takdirde askerliği, artık yani bir Ben berber olmak istemiyorum, ben
marangoz olmak istemiyorum. noktasına indiriyorsunuz. Mesele vatan
savunması, vatan görevi olmaktan çıktığı an,
artık Anayasanın 18inci maddesinin amir hükmü gereği iş
angaryaya oturur. Angarya Anayasaya, evrensel hukuka göre yasaktır ve siz
askerliği zorunlu olmaktan çıkartmak mecburiyetinde
kalırsınız.
Değerli
arkadaşlar, bu kanunun eski hâli şudur. Şimdi değerli
milletvekillerinin bilgisine ve vicdanına seslenmek istiyorum. Hangi
gerekçeyle bunu değiştirmeyi gerekli görüyorsunuz, bunu size sormak
istiyorum. Sayın Bakanla da konuştuk biz bunu, Sayın Nurettin
Canikliyle de konuştuk. Doğrusunuz, Vatan savunması için harp
yapma sanatını öğrenmek ve yapmak mükellefiyetidir. diye
tanımlayabiliriz. dediler. Ama şimdi bunu, bilemediğimiz bir
sebeple -nereden talimat geldiyse onu anlayamadık- şu iki saat
içerisinde tavır değişti, yeniden meseleyi böyle vatan
savunması, vatan görevi olmak vasfından çıkarttınız;
böyle profesyonel yani işte, marangozluk öğrenmek, doktorluk
öğrenmek gibi profesyonel bir hâle getirdiniz. Eski hâli şu
değerli milletvekilleri, 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri
İç Hizmet Kanununun 2nci maddesinde askerlik şöyle
tanımlanıyordu: Türk vatanını, istiklal ve cumhuriyetini
korumak için harp sanatını öğrenmek ve yapmak mükellefiyetidir.
Bu tanımın neresinden rahatsız olduk? Eğer cumhuriyeti
korumak birtakım çağrışımlarda bulunuyorsa buna
tedbiren cumhuriyeti korumakı çıkartabiliriz oradan, buna itiraz
etmiyoruz. 35inci maddeden de çıkartılmasına itiraz etmiyoruz
ama askerlik denen hadiseyi vatan savunmasından
çıkarttığınız takdirde ne anlamı kalacak? Buna
niye ihtiyaç duyuyorsunuz?
Değerli
arkadaşlar, bakın, şu şüpheleri birlikte size soruyorum,
körüklüyorsunuz. PKK talep ettiği için mi bunları çıkarıyorsunuz?
PKKyla yaptığınız müzakerelerin bir mutabakat maddesi
midir bu? Niye, niye ihtiyaç duyuyorsunuz bu düzenlemeyi yapmaya? Bu kadar
yıl iktidarsınız, demokrasiye tehdit olarak gördüğünüz
darbelerle ilgili mücadeleyi şimdi mi aklınıza geldi de Askerlik
Kanununun 35inci maddesi ve ona dayalı olarak askerliğin
tanımını değiştiriyorsunuz? Niye? Türk
vatanını savunmak öznesini niye bu kanundan çıkarıyorsunuz
ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin vazifesinde özneyi
profesyonelleştiriyorsunuz?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Asla çıkarmıyoruz.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Artık askerlik, işte taşeron işçiliği gibi
profesyonel bir hâle geliyor. Bir vatan savunması, bir vatan görevi
olmaktan çıkarıyorsunuz.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Bir sonraki maddede var.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Değerli kardeşim, ben soruyorum, benim çocuğum vatan
savunması için askere gidiyor
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Doğru.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla)
harp sanatını öğrenmek için gitmiyor.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Niye çıkarıyorsunuz?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) O, 35inci maddede aynen var.
OKTAY VURAL
(İzmir) Hayır, hayır.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Aynen var.
OKTAY VURAL
(İzmir) Askerlik mükellefiyeti
Asker, askerlik mükellefiyetini yerine
getiriyor, kendi kendinizi kandırmayın.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Değerli arkadaşlar, her meseleyi tamamladınız
da bir eksik kalan bu muydu, buna mı ihtiyacınız var?
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Hayır, kendileri söyledi.
OKTAY VURAL
(İzmir) Nurettin Bey siz de inanmıyorsunuz.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Aynen var.
OKTAY VURAL
(İzmir) Siz Koyacağız. dediniz.
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Geldiler kendileri burada masamızın önünde
dediler Biz koyacağız bunu. diye.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Bunu vicdanınıza bırakıyorum. Tarih sizi bundan
mahkûm edecek. Yanlış yapıyorsunuz.
Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) - Onların böyle iradeleri yok ki ya, yukarıdan talimat
gelir, neyse, onlar onu yaparlar.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, tasarının 17nci maddesinin
oylanmasında açık oylama şeklinde yapılmasına dair bir
önerge vardır, önergeyi okutup imza sahiplerini arayacağım.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Evet, tarih tescil edecek.
OKTAY VURAL
(İzmir) Arkadaşlar çok yanlış, istirham ediyoruz
inanın.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Yanlış yapıyorsunuz. Tarih tescil edecektir, bu
açık oylama onun için yapılıyor.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ondan sonrakinde asker, askerlik mükellefiyetini yerine getiren
kimseye deniyor. Askerlik mükellefiyetini yerine getirmek harp
sanatını öğrenmek değildir. Vicdani redde ön
açıyorsunuz.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Lügat tanımıdır
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Ansiklopedi yazmıyoruz değerli arkadaşlar, tarih
yazıyorsunuz, tarih.
BAŞKAN
Önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
17. maddenin
açık oylama şeklinde yapılmasını arz ederiz.
Oktay Vural,
İzmir
Burada.
Alim Işık,
Kütahya
Burada.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Türk milletinin hayatında tarih yazıyorsunuz, takdir
sizin!
BAŞKAN Oktay
Öztürk, Erzurum
Burada.
Celal Adan,
İstanbul
Burada.
Ali Halaman, Adana
Burada.
Mesut
Dedeoğlu, Kahramanmaraş
Burada.
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Mahir Bey, hani Yazacağız. Diyordunuz,
Türk vatanı, ibaresini koyacağız. Diyordunuz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yok canım, yok, hiçbir şey yok. Söz verdiler, içeride
de söz verdiler ama yok.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Burada mükellefiyet diyor zaten.
OKTAY VURAL
(İzmir) İçeride de aynısını söylediler, 35inci
maddedekini yapma mükellefiyetidir diye koyalım dedik, tamam dedik,
onu da getirmediler.
BAŞKAN Erkan
Akçay, Manisa
Burada.
Cemalettin
Şimşek, Samsun
Burada.
Murat Başesgioğlu,
İstanbul
Burada.
Mehmet
Şandır, Mersin
Burada
Hasan Hüseyin
Türkoğlu, Osmaniye
Burada.
OKTAY VURAL
(İzmir) Açıkça her şeyi konuşalım.
Milletvekillerinin
parmağına ihtiyacınız var ama vicdanlarına da
ihtiyacınız var. Açıklayın.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Burada vicdan da var
OKTAY VURAL
(İzmir) Milletvekillerine açıklayın ne
konuşulduğunu.
BAŞKAN Enver
Erdem, Elâzığ
Burada.
Sümer Oral, Manisa
Burada.
Seyfettin
Yılmaz, Adana
Burada.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Niye ihtiyaç duyuyorsunuz böyle bir düzenlemeye?
BAŞKAN Yusuf
Halaçoğlu, Kayseri
Burada.
Emin Çınar,
Kastamonu
Burada.
Mehmet
Erdoğan, Muğla
Burada.
Ali Uzunırmak,
Aydın
Burada.
Ali Öz, Mersin
Burada.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bunları söylediler, Burada değiştireceğiz.
Dediler, içeride dediler.
BAŞKAN
Nevzat Korkmaz, Isparta
Burada.
Kemalettin
Yılmaz, Afyonkarahisar
Burada.
Açık
oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını
alacağım.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
İki dakika
süre veriyorum.
(Elektronik cihazla
oylamaya başlandı)
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Tarih sizi affetmeyecek değerli milletvekilleri.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Demokrasi tarihi bunları kaydedecek.
OKTAY VURAL
(İzmir) Biraz önce geldiniz buraya, Değiştireceğiz,
koyacağız. dediniz, içeride de söylediniz.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) PKK sizinle gurur duyacak.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Arkadaşlar, bu siyasi bir mesele değil. Allah
rızası için vicdanınızla, insafınızla karar
verin. Bakın, bu bir kırılma noktasıdır bu ülke için.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) PKKnın taleplerini kabul ettiniz.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Ya, ne alakası var?
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Alakası yok değil. İç tehditi niye çıkartıyorsunuz?
(Elektronik cihazla
oylamaya devam edildi)
OKTAY VURAL (İzmir) Çıkartın
bakalım Türk vatanını. İstiklal yok, vatan yok
artık. Böyle bir muhafazakârlık olur mu yahu?
(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 479 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 17nci maddesinin açık
oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı |
: |
219 |
|
Kabul |
: |
186 |
|
Ret |
|
33 |
Kâtip
Üye Kâtip Üye
Muharrem
Işık Bayram
Özçelik
Erzincan Burdur
Böylece, madde kabul edilmiştir.
18inci madde üzerinde üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 479 sıra sayılı
Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 18inci maddesinde yer alan Türkiye Büyük Millet
Meclisi kararıyla yurtdışında verilen görevleri yapmak ve
uluslararası barışın sağlanmasına
yardımcı olmaktır. ibaresinde geçen ve sözcüğünün madde
metninden çıkarılarak Türkiye Büyük Millet Meclisi kararıyla
yurt dışında verilen görevleri yapmak, uluslararası
barışın sağlanmasına yardımcı
olmaktır. Şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Sezgin Tanrıkulu Mustafa
Moroğlu Turgay
Develi
İstanbul İzmir Adana
Malik
Ecder Özdemir Haydar Akar
Sivas Kocaeli
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 479 sıra sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 18 inci maddesi ile değiştirilen 211 Sayılı
Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun 35 inci Maddesinin
birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Silahlı
kuvvetler, barışı sağlamak, ülkeyi ve halkı korumakla
yükümlüdür ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin sürekli denetimine tabiidir.
Silahlı kuvvetler mensupları, siyasal konularda müdahalede bulunamaz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Ulusal Savunma konusundaki hükümet ve silahlı
kuvvetler faaliyetlerini denetleme amacıyla bir komisyon kurar. Bu
komisyon soruşturma komisyonlarının bütün haklarına ve
yetkilerine sahiptir."
Pervin Buldan İdris Baluken Adil Zozani
Iğdır Bingöl Hakkâri
Erol Dora Hüsamettin Zenderlioğlu Özdal Üçer
Mardin Bitlis Van
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 479 sıra
sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Yalova
Milletvekili Muharrem İnce'nin; Türk Silahlı Kuvvetleri İç
Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Teklifi ile Milli Savunma Komisyonu Raporunun 18. Maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Oktay Vural Mehmet Şandır Hasan Hüseyin Türkoğlu
İzmir Mersin Osmaniye
S. Nevzat Korkmaz Mehmet Erdoğan Enver
Erdem
Isparta Muğla Elâzığ
MADDE
18- MADDE 35- Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; Türk Vatanını ve
istiklalini iç ve dış tehlikelere karşı korumak, bunlardan
caydırmak ve bunu her an ifaya hazır ve amade olmaktan, Türkiye Büyük
Millet Meclisi kararıyla yurt dışında verilen görevleri
yapmaktan ibarettir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Oktay Vural, İzmir Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce
kabul edilen madde, maalesef Türk milletinin ruhunu ve iradesini temsil eden,
egemenliği temsil eden milletvekilleri için bence
yakışıksız olmuştur çünkü Anayasamızda vatan
hizmeti tanımlanmışken bunu sadece harp sanatına indirgemek
ve onun altında, askerlik tanımının altında da asker,
askerlik mükellefiyetini yerine getiren kimse olduğuna göre bundan sonra
çocuklarınızın hepsi vatan hizmeti için değil, askerlik
mükellefiyeti olarak tanımladığınız harp
sanatını öğrenmek için gidecek. Dolayısıyla, bunun
asıl amacı, vicdani reddin önünü açmaktır ve bu yönüyle
bakıldığı zaman Türk yurdunu korumak gibi bir görevim
yoktur. diyerek askerlik hizmetini yapmak istemeyenlerin eline koz vermek
suretiyle bunun aslında, yaptığın hizmetin askerlik
hizmetiyle ilgili, yurdu savunmakla ilgili değil, sadece harp
sanatını öğrenmek için gönderiyoruz demek ve böylelikle PKK
terör örgütünün istek ve arzularıyla Biz, bu orduya asker
vermeyeceğiz. diyenler, Türk yurdunu korumak görevi bulunan ve bu görevi
yapan insanlarımızı askerliğe göndermeyeceğiz
diyenlere bir tavizdir.
Öte yandan, bu
İç Hizmet Kanununun 35inci maddesi zaman zaman ihtilallere ve darbelere
mesnet olarak ileri sürülmektedir. Bir kere Milliyetçi Hareket Partisi olarak
biz, darbelerin meşruiyeti yoktur, hiçbir zaman kabul edemeyiz.
Dolayısıyla, İç Hizmet Kanunundaki bu
değişikliklerle darbeleri önleyeceğiz. diyenler aslında
darbelerin meşruiyetini savunanlardır. Milliyetçi Hareket Partisi
olarak o bakımdan böyle bir illiyet
bağını külliyen reddediyoruz. Şüphesiz, darbe yapanlar bu
konuda kendilerine vazife çıkartmış olabilirler ama sizin
çıkarttığınız darbelerle ilgili komisyon raporunda
bile aslında İç Hizmet Kanununun 35inci maddesindeki kollamak ve
korumak görevinin bir darbe gerekçesi olarak
kullanılamayacağını çünkü Türk Silahlı Kuvvetlerinin
siyasete müdahalesinin engellenmiş olduğu kanunlarda bizatihi
yazılıyor, sizin Darbe Komisyonu Raporunda. Ayrıca biz,
değerli kardeşlerim, özellikle bu konuda, çağdaş bir ülkede
tehditler bütündür, içi, dışı diye ayrılmaz. Tehdit var
ise dış tehditlerin önemli bir kısmı içerideki tehdit
araçlarını kullanmaktadır. Türk Silahlı Kuvvetlerinin millî
güvenlik konseptini ikiye bölerek sadece dış tehditlere indirgemek
son derece yanlıştır ve bu, çağdaş gelişmeleri
algılamayan bir anlayıştır. O bakımdan, vatan savunması
içeride dışarıda topyekûn yapılır. Bu yönüyle
bakıldığı zaman, Türk Silahlı Kuvvetlerinin kendi
görev tanımı içerisine kendi İnternet sayfasında
dış tehditle ilgili bir görevi ifade etmesi ve dış tehditle
ilgili bu görevi tadat etmesi de doğru olmamıştır. Bizim
kanunlara göre tehdit bir bütündür, gelecek tehditlere karşı
korumaktır. Türk Silahlı Kuvvetleri bu kanun yürürlükteyken
nasıl olur da Dış tehditler karşısında ben görev
ifa ediyorum. diyebilir? Türk Silahlı Kuvvetleri emrini büyük Türk milletinin
egemenliğinden alır, ben de kanunla vermişim görevi. Kanunla
verdiğim görevi Hükûmet sıralarındaki kimseler Efendim, sen
dış tehditle ilgileneceksin. diyemez; bu, kanuna
aykırıdır. Buradan kanun çıkmadığı müddetçe
Türk Silahlı Kuvvetlerinin kendini Dış tehditle ilgiliyim.
demek suretiyle sınırlandırması doğru
olmamıştır. Millî egemenlik iradesine, Atatürkün kurduğu
Türkiye Cumhuriyeti devletinin dayandığı millî egemenlik
yapısına aykırıdır bu. Türk Silahlı Kuvvetleri
gücünü kanunlardan alır, yetkilerini kanunlardan alır. O
bakımdan, böyle bir görevlendirmenin, gerçekten, böyle bir düzenlemenin
Türk Silahlı Kuvvetlerinin sayfasında da yer almış
olmasını kabul etmemiz mümkün değil.
Arkadaşlar,
ondan sonra, yeni bir görev tanımı getiriyorsunuz, uluslararası
barışı sağlama görevi. Kimden alacak bu görevi?
ALİ
AYDINLIOĞLU (Balıkesir) Parlamentodan alacak.
OKTAY VURAL
(Devamla) Parlamentoda var zaten. Parlamento,
Türkiye Büyük Millet Meclisi kararıyla verilen görevler. Benim
orduma, uluslararası barışı, kim verecek bu görevi?
Değerli
kardeşlerim, zaten kanunda var, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
verdiği görevleri yapmak ve uluslararası barışı
sağlamaktır. Jandarma değildir, Türk Silahlı Kuvvetleri
başkalarının jandarması değildir, küresel güçlerin
jandarması değildir, millî ordudur. Bu orduyu millîlikten
çıkarmak, tehdidi bölmek, PKKnın istekleri doğrultusunda Türk
Silahlı Kuvvetlerinin iç tehditler karşısında gözünü,
elini, kolunu bağlamak resmen PKK terör örgütünün istekleri
doğrultusunda Türk Silahlı Kuvvetlerine görevden el çektirmektir.
Bugün yapılacak işte sizlerin oylarıyla bunu
meşrulaştırıyorlar, bugüne kadar meşru değildi.
Bu konuda bizim suç duyurumuz oldu ama şimdi sizin iradenizle bu
meşrulaştırılacaktır. Bunlar doğru değildir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bu kanun tasarısında yer alan bu
hususların bölücü terör örgütüyle yapılan müzakereler neticesinde
Türkiye Büyük Millet Meclisinin önüne getirildiğini, Osloda varılan
mutabakatların dolaylı olarak sizin iradenizle meşrulaştırılmak
istendiği gayet açık ve nettir. Burada sizin vicdanlarınıza
sesleniyorum. Biliyorum vicdanlar isyan ediyor çünkü buradaki
milletvekillerinin hiçbiri Türk vatanını savunmakla ilgili bir
görevin yapılmasını dışlaması mümkün
değildir.
Hepinize
saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Vural.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 479 sıra sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 18 inci maddesi ile değiştirilen 211
Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun 35 inci
Maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Silahlı
kuvvetler, barışı sağlamak, ülkeyi ve halkı korumakla
yükümlüdür ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin sürekli denetimine tabiidir.
Silahlı kuvvetler mensupları, siyasal konularda müdahalede bulunamaz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Ulusal Savunma konusundaki hükümet ve silahlı
kuvvetler faaliyetlerini denetleme amacıyla bir komisyon kurar. Bu
komisyon soruşturma komisyonlarının bütün haklarına ve
yetkilerine sahiptir."
İdris
Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ
KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Evet, önerge üzerinde söz isteyen Erol
Dora, Mardin Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)
EROL DORA (Mardin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 479 sıra sayılı Sözleşmeli Erbaş ve
Er Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının 18inci maddesi üzerine söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Görüşmekte
olduğumuz kanun tasarısı içerisinde yer alan en önemli
maddelerden biri de Silahlı Kuvvetlerin Vazifesi başlıklı
35inci maddesidir. Şu anki hâliyle Türk Silahlı Kuvvetleri İç
Hizmet Kanunu, madde 35, Türkiyede 1965 yılından beri yapılan
darbelerin yasal zemini olarak kullanılmıştır.
Değerli
milletvekilleri, Türkiyenin siyasi tarihine baktığımızda,
askerî darbelerle iç içe geçmiş bir yapının her daim var olduğunu
görmekteyiz. Ordunun hemen her on yılda bir gerçekleştirdiği
darbeler Türkiye siyasal sistemindeki temel belirleyiciler arasında yerini
almıştır. Yapılan askerî darbeler, yaşatılmaya
çalışılan demokrasi anlayışını, özgürlükleri
ve insan haklarını yok saymış, seçilmiş siyasilerin
toplumdan aldığı temsil yetkilerini sekteye
uğratmıştır. Böylece, aynı zamanda, halk iradesine de
müdahalede bulunularak egemenliğin halka ait olduğu teziyle tamamen
ters düşen bir pratik ortaya koymuştur. Ordu kurumunun siyasi hayata
yön verme isteği doğrultusunda gerçekleştirilen müdahaleler
toplumda büyük yıkımlara neden olmuştur. Türkiyede 1960, 71, 80
ve 97 yıllarında yapılan askerî darbeler sonucunda yüzlerce
insan yaşamını yitirmiş, yaralanmış,
tutuklanmış, ruh ve beden sağlıklarında ciddi sorunlar
yaşamış, kamu memuru iken görevinden edilmiş ve daha
farklı şekillerde mağdur edilmiştir. Askerî vesayet,
gerçekleştirilen darbeler ile zaman içerisinde aşamalı olarak
daha etkin bir şekilde kurumsallaşmış,
dolayısıyla askerlerin siviller üzerindeki denetimi güçlenerek devam
etmiştir.
Darbelerden sonra,
sürekli olarak, yeni anayasa yapma yoluna gidilmiştir. Askerî darbeler
sonucu yapılan anayasalar, söz konusu müdahaleci anlayışın
siyaset kurumu üzerinde görünmez bir güç olmasına neden olmaktadır.
Bu yönlü bir müdahale anlayışıyla, kendi kurumlarıyla
varlığını devam ettirdikçe diğer yandan darbelerle
yüzleşme ve mağduriyetlerin giderilmesi gerçekleşmedikçe askerî
darbelerin de süreğen hâle geleceği bilinmelidir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; askerî darbeler olağanüstü hâl
olarak tanımlanırken, darbe zihniyetiyle düzenlenen ve içerisinde
darbe zihniyetinin sorunlu bakış açısını
taşıyan kurumsal veya sosyal gerçeklikler bu olağanüstü hâlin
olağan hâle gelmesine neden olmaktadır. Dolayısıyla askerî
darbeler, katı müdahalelerden sonra da varlığını
topluma, devlete, kişiye ve zihniyete işleyerek sürdürmektedir.
Askerî darbelerin
Türkiyede bu yönlü hareketlenmesi, 1982 darbe Anayasasıyla hâlâ
varlığını korumaktadır. Fakat devam etmekte olan yeni
sivil anayasa çalışmaları ile darbenin içselleşmiş
varlığı yok edilmeye çalışılmaktadır. Bu
çalışmalar ne kadar önemliyse, darbelere zemin hazırlayan her türlü
uygulamanın değiştirilmesi de bizim için o kadar önemlidir.
Bildiğiniz gibi 12 Eylül darbesi yapılırken darbe
sorumluları TSKnın İç Hizmet Kanununun 35inci maddesi bize
yetki veriyordu. demişlerdir. Bu, sadece 12 Eylül darbesi için
değil, geride bıraktığımız tüm darbeler için de
bir kaynak teşkil eden maddedir. Bu nedenle Silahlı kuvvetlerinin
vazifesi, Türk yurdunu ve Anayasayla tayin edilmiş olan Türkiye
Cumhuriyetini kollamak ve korumaktır. açıklamasına sahip olan
ve darbe girişimlerinin meşrulaşmasına neden olan 35inci
maddenin değişmesi yönündeki düzenlemeler oldukça önemlidir.
Diğer yandan
belirtmek isterim ki, demokrasiyi, anayasal düzeni, Hükûmetin görevini
yapmasına engel teşkil eden darbe girişimlerini yok etmek
istiyorsak, bu, 35inci maddeyi revize etmekle olacak bir durum değildir.
Demokratik, halkın iradesine herhangi bir müdahalenin
gerçekleştirilmeyeceği bir
siyasi hayat isteniyorsa bunun için aynı zamanda darbe kültürünün ve
yönetim anlayışının halkın üzerinde baskı kurma yönlü algısının da
değiştirilmesi gerektiğine inanıyoruz.
Düşüncelerimizi
bu şekilde belirttikten sonra, tekrar Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. Bu 35inci maddenin değiştirilmesinin, bütün
ülkemize, demokrasimize hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Tekrar Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 479 sıra sayılı
Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 18inci maddesinde yer alan Türkiye Büyük Millet
Meclisi kararıyla yurtdışında verilen görevleri yapmak ve
uluslararası barışın sağlanmasına
yardımcı olmaktır. ibaresinde geçen ve sözcüğünün madde
metninden çıkarılarak Türkiye Büyük Millet Meclisi kararıyla
yurt dışında verilen görevleri yapmak, uluslararası
barışın sağlanmasına yardımcı
olmaktır. Şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Sezgin Tanrıkulu
(İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Sezgin Tanrıkulu, İstanbul Milletvekili.
(CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli üyeler; 479
sıra sayılı Tasarının İç Hizmet Kanununun
35inci maddesini değiştiren 18inci maddesiyle ilgili söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, Meclis bugün Türkiye demokrasisi bakımından bir
psikolojik eşiği aşma noktasına gelmiştir. Bu, Türkiye
demokrasisi bakımından sevinç duyulacak bir durumdur. Keşke bu
durumu 12 Eylülden hemen sonraki Meclis yapsaydı, keşke bundan önceki
meclisler yapsaydı, keşke 23üncü dönem yapsaydı, keşke 12
Eylül 2011 tarihinde Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği önerge üzerine
yapılmış olsaydı. Ama bugün de bu
değişikliğin yapılmış olması sevindiricidir.
Umarım, bundan sonra Türkiye darbe ve darbeleri konuşmaz ve Türkiye
demokrasisi darbeler dışında demokrasisini geliştirmek
amacıyla bütün eksiklerini giderir.
Değerli
arkadaşlar, Amin Maalouf son kitabı Doğu'dan Uzaktanın
girişinde Fransız kadın filozof Simone Weil'in bir sözüne
atıfta bulunuyor: "Kaba kuvvetle ilişkiye maruz
bırakılan her şey alçalır. Darbeyi indiren de, darbeyi
yiyen de aynı kirlenmeyi yaşar. Siyaset de halen darbelerin
tahribatını yaşıyor. Hukuk darbelere dayanak ve gerekçe
sunamaz. Böyle bir şey hukukun kendi kendini inkârı olur. 35inci
madde darbeleri meşrulaştıracak bir hüküm değil, ancak,
darbeciler, bu maddeyi hukuku katleden darbeci eylemlerini ve sonrasındaki
insanlık suçlarını meşrulaştıracak bir
sığınak olarak gördüler ve en kötü şekilde istismar
ettiler. Bu nedenle, 35inci maddeyi sıradan ya da masum bir hukuk
kuralı olarak görmek mümkün değildir. Kirli ve kanlı bir
sığınağın adıdır 35inci madde. Bu Meclis
bunu temizlemekle demokrasi, hukuk devleti ve insanlık onuru adına
tarihî bir görevi ifa etmiş olacaktır.
Esasen, 35inci
maddeyi bugüne kadar hukukumuzda muhafaza etmiş olmak, Türkiye Büyük
Millet Meclisi adına da büyük bir ayıptır. Bundan önceki
dönemlerin bu ayıpta da payı büyüktür. Bu nedenle, bugün bunun
yapılacak olması da çok önemlidir. Gecikerek de olsa bu
ayıbı temizleyerek tarih karşısında darbelerin
bedelini doğrudan canıyla, bedeniyle, hayatının maddi ve
manevi alanlarıyla yaşamış insanlarımıza karşı
vicdan borcumuzu yerine getirmiş olacağız. Ayrıca gelecek
nesillerin hafızasına açık alınla yerleşeceğiz.
Lakin sadece
35inci maddeyi değiştirmek yetmez. Hukuk düzenimizi, darbenin ürünü
ve darbeci anlayışın yansıması olan bütün kanunlardan
kurtarmak zorundayız. Bütünsel bir temizlik yapmak zorundayız. Bu da
yetmez, yönetim pratiklerini de darbeci ruhtan arındırmak
zorundayız. Bu da yetmez, darbeci mantığa akraba olan her türlü
zihniyet unsurunu da siyasal hayatımızdan ve toplumsal dokumuzdan
silmek zorundayız.
Demokratik yollarla
seçilmiş yönetimleri zorbaca devirmenin hiçbir izahı, hiçbir mazereti,
hiçbir meşruiyeti yoktur ve olamaz. Bu anlamda, darbe nerede ve kime
karşı yapılırsa yapılsın milletin iradesine
karşı ağır bir suçtur, demokrasiye karşı
ağır bir suçtur, dahası insanlığa karşı bir
suçtur. Darbeleri olduğu kadar darbecilik heveslerini, darbe
beklentilerini ve darbe destekçiliğini kayıtsız
şartsız lanetlemek demokrasinin, insanlık onurunun ve
vicdanın gereğidir. Bu görevi, bugün, bu kürsüden yerine getirmekten
şeref duyduğumu, tüm halkımıza ve kamuoyuna
huzurlarınızda bildiriyorum ve İç Hizmet Yasasının
35inci maddesinin değişecek olmasından demokrasimizin büyük bir
kazanç sağlayacağını umuyor ve darısının
diğer antidemokratik hükümlerde olmasını diliyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP, AK PARTİ ve BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
19uncu maddede bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 479 sıra sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Yalova
Milletvekili Muharrem İnce'nin; Türk Silahlı Kuvvetleri İç
Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Teklifi ile Millî Savunma Komisyonu Raporunun 19. Maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Şandır Oktay Vural Hasan Hüseyin Türkoğlu
Mersin İzmir Osmaniye
S. Nevzat Korkmaz Celal Adan Enver
Erdem
Isparta İstanbul Elâzığ
Mehmet Erdoğan
Muğla
MADDE 19- 211 sayılı Kanunun 43 uncu
maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları, her türlü
siyasi tesir, düşünce ve faaliyetin dışında bulunmakla
mükelleftirler.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Şandır, Mersin Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak bir irade beyanında bulunmak istiyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, milletin iradesine, milletin iradesiyle
oluşmuş Türkiye Büyük Millet Meclisine ve bu Meclisten
çıkmış siyasi iktidara karşı, sebebi ne olursa olsun,
sahibi de kim olursa olsun hukuk dışı yollardan bir müdahaleye
sonuna kadar karşıyız. Dolayısıyla, adına darbe
denen bu hukuk dışı yollara hukukumuzun hangi maddesinde, hangi
kanunda atıf varsa onu çıkartalım, buna hiç itirazımız
yok. Cumhuriyetimizi koruma, kollama görevinin bu cumhuriyetin kuruluşunda
Türk Silahlı Kuvvetlerine verilmesi çok doğrudur, çok tabii, zorunlu
bir mecburiyettir, bir mecburiyet ama geldiğimiz noktada, artık,
cumhuriyeti koruyup kollama görevi Türk milletine aittir, Türk milletinin
meşru güçlerine aittir, hukuka aittir, Türkiye Büyük Millet Meclisine
aittir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin artık cumhuriyeti koruyup kollamak
gibi bir görevi olmamalıdır.
Milliyetçi Hareket
Partisi olarak, Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunundan,
35inci maddesinden cumhuriyeti koruma, kollama görevinin Türk Silahlı
Kuvvetlerinin üzerinden alınmasına başından bu yana itiraz
etmiyoruz, destek veriyoruz. Ancak değerli milletvekilleri, böyle bir
doğru işi yaparken çok tarihî yanlışlar da yapıyoruz.
Bakınız, bu devlet bir millî mücadele sonrası kuruldu. Bu millî
mücadele sonrası kurulan bu devletin kuruluş hukuku, kuruluş
felsefesi kurucu kahramanlar tarafından ifade edildi. Bunu
değiştirmeye kalkarsanız, hani, babasının
şirketinin hukukunu değiştiren haramzade denilen evlat neyse,
o duruma düşersiniz. Bugün, bu Anayasadan, bütün
anayasalarımızda var olan özneyi buradan çıkartmaya kalkarsanız
ulaşacağınız sonuç odur.
Şuurlu bir
şekilde, iki ileri bir geri mantığıyla, Türk hukukundan
Türk kelimesini çıkartmak gayretlerini tarih affetmeyecektir. Türk
vatanını savunmayı Türk Silahlı Kuvvetlerinin üzerinden
almak, Türk Silahlı Kuvvetlerinin öznesi olan askerliğin
tanımından çıkartmak çok tarihî bir hatadır, tarih bunu affetmeyecektir.
Bakınız, bu anlayışla, bu yaklaşımla ülkelerde
her dönemde hemen her
bölgede ayrışmalar, cepheleşmeler, çatışmalar ve
kopuşlar yaşanmıştır.
Değerli arkadaşlar, devletin
birliği önemli ama milletin birliği hepsinden önemli. Ama tüm
bunlardan daha önemli olan milletin kimliği. Siz milletin kimliğinden
Daha anlayacağınız bir ifadeyle söylüyorum: Bir cümleden özneyi
çıkartırsanız yüklemin ne anlamı var? Bu topraklarda
bedelini kanla ödeyerek kurduğumuz bu cumhuriyetin, bu devletin öznesi
olan Türk milletini, egemenliğimizin kaynağı, kimliği olan
Türk milletini hukukunuzdan çıkartırsanız sizin yükleminizin ne
anlamı var, ne değeri var? Sizi kim ciddiye alacak?
Yaptığınız iş bu, damla damla, adım adım,
milim milim oraya götürüyorsunuz Türkiye'yi. Hâlbuki bizim en değerli
varlığımız, en önemli zenginliğimiz
birliğimizdir. Birliğimizin kimliği, ismi Türk milletidir.
Bu Anayasadan Türk milletini, Türk
kelimesini çıkartmak, bu coğrafyayı parçalamaktır, bu,
PKKnın talebidir, bu, küresel güçlerin talebidir, bu, Balkanların
elimizden çıkmasına sebep olan süreçtir; bu, Orta Doğunun
elimizden çıkmasına sebep olan süreçtir. Kafanızı kuma
gömmeyin, bu coğrafyada bir Kürt devleti kurulmak istenmektedir. Bu,
AKPnin himayesinde, taşeronluğunda kurulmaya
çalışılmaktadır. Kafanızı kuma sokmayın.
Tarihî sorumlulukla, vicdanlarınızın sorumluluğunda sizi
tekrar düşünmeye davet ediyorum.
Teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoum.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkanım, bu kanunda yapılan değişiklik, siyasi faaliyette
bulunamaz şeklinde. Türk Silahlı Kuvvetlerinin elbette siyasete
bulaşması kabul edilemez ama siyasi faaliyet derken sadece
birtakım toplantılara katılmak anlamında siyasi tesirler
doğrultusunda hareket etmesini meşrulaştırmış
olmuyor musunuz? Yani faaliyet değil ama siyasi tesirlerle hareket
etmesi konusunu burada siz dışlamıyorsunuz. Dolayısıyla,
önerimizle, her türlü siyasi tesirlerden arındırılması
gerektiğini düşünüyoruz. Sadece faaliyet değil, yani mitinge
katılması ya da siyasi faaliyet,
yaptığımız odur ama önemli olan, Türk Silahlı
Kuvvetleri
Darbe yapanlar da siyasi faaliyetlere katılmadılar ki ama
siyasi tesirle yaptılar. Siyasi tesiri dışlayan ama siyasi
faaliyeti sadece yasaklayan husus, bizatihi siyasi tesiri
meşrulaştırır.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) - Tanımlıyor zaten tesiri.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bu bakımdan siyasi tesirden
arındırılmasına gerektiğine ilişkin önergemiz
doğrultusunda hareket etmek
Demokrasiyi eğer darbelerle ilgili bir
amaçla, siyaset amacıyla yapıyorsanız, bence, bu, doğrudan
doğruya siyasi tesirleri de meşrulaştırır.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) O geniş tanım hepsini kapsar.
OKTAY VURAL
(İzmir) Çünkü Silahlı Kuvvetler hiçbir partinin mitingine
katılmıyor.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) O geniş tanım hepsini kapsar.
OKTAY VURAL
(İzmir) Hayır, siyasi faaliyet diyorum. Tesirlere müsait
bırakıyorsunuz.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
20nci maddede bir
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 479 sıra sayılı kanun tasarısının 20 nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mehmet Şandır Oktay Vural Necati Özensoy
Mersin İzmir Bursa
Bülent Belen Hasan Hüseyin Türkoğlu Erkan Akçay
Tekirdağ Osmaniye Manisa
MADDE 20- 23/2/1961
tarihli ve 257 sayılı Er ve Erbaş Harçlıkları Kanununun
3 üncü maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
" MADDE 3-
Erler askerlik hizmetine girdikleri tarih itibariyle, erbaşlar ise terfi
tarihlerini takip eden aybaşından itibaren harçlığa
müstahak olurlar.
a) Ailesinin toplam
aylık geliri 16 yaşından büyükler için belirlenen asgari ücrete
eşit veya bu ücretten düşük olan er ve erbaşlara
aşağıda hizalarında gösterilen gösterge
rakamlarının, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun
154 üncü maddesine göre tespit olunan aylık katsayı ile
çarpımı sonucunda bulunan miktarlarda aylık harçlık ödenir.
Erbaş ve Erler Gösterge
Çavuş 3386
Onbaşı 3250
Er 3115
b) Ailesinin toplam
aylık geliri 16 yaşından büyükler için belirlenen asgari ücret
ile en düşük devlet memurunun aldığı aylık maaş
arasında olan er ve erbaşlara, aşağıda
hizalarında gösterilen gösterge rakamlarının, 657
sayılı Devlet Memurları Kanununun 154 üncü maddesine göre tespit
olunan aylık katsayı ile çarpımı sonucunda bulunan
miktarlarda aylık harçlık ödenir.
Erbaş ve Erler Gösterge
Çavuş 2709
Onbaşı 2573
Er 2438
c) İstekleri
halinde diğer er ve erbaşlara aşağıda hizalarında
gösterilen gösterge rakamlarının, 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununun 154 üncü maddesine göre tespit olunan aylık
katsayı ile çarpımı sonucunda bulunan miktarlarda aylık
harçlık ödenir.
Erbaş ve Erler Gösterge
Çavuş 2032
Onbaşı 1896
Er 1760
d) Birinci ve ikinci derecede kalkınmada
öncelikli yörelerde Genelkurmay Başkanlığınca tespit edilen
birliklerde görevli erbaş ve erlere, birinci fıkrada belirtilen
esaslara göre hesap edilecek harçlıkların iki katı
tutarında aylık harçlık verilir.
e) Harçlıkların küsuratlı
çıkması durumunda, ödemelerde küsuratlar tama (1 Türk Lirasına)
iblağ edilir.
f) Evli olan er ve erbaşların Milli
Eğitim Bakanlığına bağlı okullarda okuyan çocuklarının
her türlü ihtiyacı Milli Eğitim Bakanlığı
tarafından karşılanır."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Erkan Akçay, Manisa Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 20nci maddede
verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, milleti ırk zanneden bir zihniyet, Türk milleti
deyince aklına ırktan başka bir şey gelmeyenler, asıl
ırkçılar onlardır. Biz, Türk milletini ve milliyetçiliği,
her türlü ırki mülahazaların ve ırkçılığın
tamamen dışında görürüz. Türk milleti, ırka dayanmaz,
Türklük bir değerler manzumesidir.
Değerli
milletvekilleri, ırk, millet, etnisite, kabile, asabiye birbirinden
tamamen farklı kavram ve tanımlardır. Ey bilim adamları,
sosyologlar, tarihçiler, sosyal antropologlar, siyaset bilimcileri neredesiniz?
Bu Hükûmete bu kavramları doğru dürüst öğretiniz. Darbeleri
önleyeceğiz bahanesiyle Türk millî kimliğine, Türk milletine darbe
yapıyorsunuz. Gelmiş geçmiş bütün darbeleri reddediyoruz ve
kınıyoruz. Türk Silahlı Kuvvetlerini darbeyle
özdeşleştiren zihniyeti de reddediyoruz. Terör örgütüyle iş
birliği yaparak, Genelkurmay Başkanını terör örgütü lideri
diye hapse atan zihniyeti de kınıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Türk milleti, tarihin bilinen ilk devirlerinden itibaren
kendisini koruyan ordularına ve askerliğe büyük önem vermiş,
askerlik, Türklerde millî bir görev olmuştur. Askerlik, kanunlardan önce
âdetlerimizde, törelerimizde yaşatılır. Askerlik görevini ifa
eden gençlerimiz, çalışma hayatından bir süreliğine
kopmaktadır. Bu gençlerimizden bir kısmı, ailesinin geçimini
sağlamakta veya ailesinin geçimine yardımcı olmaktadır.
Askere giden birçok er ve erbaşın ailesi, kendi geçimini
sağlayamadığı gibi askerlik görevini ifa eden evlatlarına
harçlık dahi gönderememektedir. Zor şartlar altında ayakta
durmaya çalışan aile, askere giden çocuklarına harçlık
gönderememenin üzüntüsünü yaşarken, asker de görevini yaparken sürekli
ailesini düşünmektedir. Geride bıraktığı yoksul
ailesini, eşini ve çocuğunu düşünen asker, kısa zamanda
psikolojisi bozulup depresyona da girebilmektedir ve psikolojisi bozulan
askerin de kışla içerisindeki tutum ve davranışları
değişebilmektedir.
Ülkesinin
varlığı ve birliği için seve seve askere koşan,
gerektiğinde canını feda etmekten çekinmeyen er ve
erbaşlarımıza ve geride kalan yoksul ailelerine devletimiz
mutlaka sahip çıkmalıdır. Yoksul ailelere Sosyal Yardım ve
Dayanışma Fonundan yardım yapılmaktadır; ancak
başvuru sonrasındaki işlemlerin uzunluğu ve uygulama
birliğinin sağlanamaması, çeşitli mağduriyetlere yol
açmaktadır. Şu anda, yürürlükteki mevzuata göre, yürürlükteki
gösterge rakamının maaş katsayısıyla
çarpılmasıyla erlere 23 lira, onbaşılara 26, çavuşlara
30 lira aylık harçlık ödenmektedir.
Er ve erbaşlara
ödenen bu harçlıklar, günümüzün ekonomik koşullarıyla
bağdaşmamaktadır. Verdiğimiz kanun teklifinde ve bu
değişiklik önergesiyle de ailesinin toplam aylık geliri, asgari
ücretten düşük olan erlere 230 Türk lirası, onbaşılara 240,
çavuşlara 250 lira maaş verilmesi öngörülmektedir. Ailesinin toplam
aylık geliri asgari ücret ile en düşük devlet memurunun
aldığı aylık maaş arasında olan erlere 180,
onbaşılara 190, çavuşlara 200 Türk lirası harçlık
öngörülmektedir. İstekleri hâlinde de diğer er, erbaş ve onbaşılara
da 130, 140 ve 150 lira harçlık öngörüyoruz. Evli olan er ve
erbaşların Millî Eğitim Bakanlığına
bağlı okullarda okuyan çocuklarının her türlü
ihtiyacının Millî Eğitim Bakanlığı
tarafından karşılanmasını öngörüyoruz.
Değerli
milletvekilleri, bu düşüncelerle önergemizin kabulünü diliyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum
OKTAY VURAL
(İzmir) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Karar
yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kâtip üyeler
arasında anlaşmazlık var, bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, madde
kabul edilmiştir.
21inci madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 479 sıra sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Yalova
Milletvekili Muharrem İnce'nin; Türk Silahlı Kuvvetleri İç
Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Teklifinin 21. Maddesine bağlı fıkranın
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Hasan Hüseyin Türkoğlu Mehmet Erdoğan S. Nevzat Korkmaz
Osmaniye Muğla Isparta
Erkan Akçay Mesut Dedeoğlu Alim Işık
Manisa Kahramanmaraş Kütahya
"Bu Kanun
hükümlerine göre aylık almakta iken; esir veya harp gaibi olanlar ve yahut
enterne edilenler ile terörle mücadele görevi sırasında veya bu
görevinden dolayı alıkonulan ya da kaybolanların ailelerine
kanuni kesintiler dışında kalan maaşlarının
tamamı ödenir. Bunların aileleri
doğum-ölüm yardımı, tahsil bursu, lojman ve
sağlık tesislerinden yararlanmaya devam ederler. Yapılan
maaş ödemeleri, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından hak sahiplerine
aylık bağlanması durumunda, aylığın
bağlandığı tarihten itibaren kesilir. Ancak bu aylığın
başlangıç tarihine kadar yapılan ödemeler ilgililerden tahsil
edilmez. Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre gaip olanlar hakkındaki
hükümleri saklıdır. "
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
OKTAY VURAL
(İzmir) Gerekçe.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Vatan olarak
üzerinde yaşamaya bin yıl evvel karar verdiğimiz ve bu
kararımızı sonsuza dek muhafaza ve müdafaa etme kararlılığında
olduğumuz Anadolu, jeo-politik ve jeo-stratejik konumu itibarıyla
bütün dünya milletleri tarafından imrenilerek bakılan ve ele
geçirilmek istenen bir coğrafyadır.
Bu
coğrafyanın özellikle Avrupa ve Asya kıtaları arasında
bir köprü olması, insanlığın coğrafya
değiştirmesi yani göç etmesi açısından hareketli bir
trafiğe sahne olmuştur. Tarih boyunca doğudan batıya
doğru yapılan göçler içerisinde en önemli göç şüphesiz Anadolu
Coğrafyası üzerinden yapılan göçlerdir. Halen Anadolu
coğrafyasının doğusunda kalan ülkelerde yaşayan
insanların, Anadolu coğrafyasının batısında
yaşayan ülkelere doğru yoğun bir akımda bulundukları
bilinmektedir.
Şüphesiz ki,
bunun temel nedeni Anadolu Coğrafyasının doğusunda kalan
ülkelerdeki refah seviyesinin düşüklüğü, geri kalmışlık,
mezhepsel ve dinsel çatışmalar ve küresel güçlerin o coğrafyada
huzur kaçıran politikalarıdır. Buna mukabil Anadolu
coğrafyasının batısındaki ülkeler ise refah seviyesi
daha yüksek olduğu için cazibe merkezi haline gelmiştir.
21. Yüzyılda
ise Anadolu Coğrafyası özellikle enerji kaynaklarının büyük
rezervlerinin bulunduğu coğrafya ile enerji kaynağına
şiddetle ihtiyacı olan ülkeler ve pazarlar arasında geçiş
konumundadır.
Enerji gibi hayati
seviyede stratejik önemi bulunan bir unsur 20. Yüzyıldan itibaren
dünyanın şekillenmesine ve dünya milletlerinin ilişkilerinin
belirlenmesine sebep olmuştur. Gittikçe artan enerji ihtiyacı hem
enerji kaynağına sahip ve büyük rezervleri olan ülkelere yönelik
vahşi politikaların üretilmesine sebep olmakta, hem de enerji
kaynağı ve nakil alanlarının korunması için aynı
önemi haiz tedbirlerin alınmasını gerektirmektedir.
Anadolu
coğrafyasının tam olarak bilinmeyen enerji potansiyeli ve nakil
hatları üzerinde önemli bir pozisyona sahip olması, son dönemde
önemini daha da arttırmıştır.
Ayrıca
Anadolu, sahip olduğu boğazlar nedeniyle hayati önem arz etmektedir.
Bir küresel güç olarak başta Rusya olmak üzere, Karadeniz'e açılan
tüm devletler boğazları ele geçirmenin, kontrol etmenin veya maksimum
derecede ortak kullanmanın çarelerini aramaktadırlar.
1000 yıl evvel
kanlarımızla sulamak suretiyle vatan tuttuğumuz Anadolu büyük
fedakârlıklarla elde tutulabilmiştir. 11. Yüzyılın
başından itibaren batı ve Hıristiyan âlemi kendi
tabirleriyle "Türkleri geldikleri coğrafyaya geri göndermek"
hayalleriyle yanıp tutuşmuşlardır. Bu hayal uğrunda
Anadolu'da Türk-İslam neferlerinin iman dolu göğsünde eriyip giden
sayısız haçlı seferi düzenlemişlerdir.
Haçlı
zihniyetinin hafızasından asla silinmeyen zaman zaman depreşip
çeşitli politikalarla ortaya çıkan Türk-İslam Mührünü
Anadolu'dan silme hedefi 1000 yılda birçok defa tezahür etmiştir.
Osmanlı'nın dağılma döneminde ise leşe saldıran
akbabalar gibi saldırmışlardır.
Milli Mücadele
yıllarında Mustafa Kemal Atatürk önderliğindeki Türk Milleti'ne
yedi düvel olarak abanmışlardır. Uluslararası güçler, bugün
olduğu gibi, Soğuk savaş döneminde uygulanan başka
politikalar, sonrasında ise daha başka politikalarla hep milli
birliğimizi, toprak bütünlüğümüzü yok etmek istemişlerdir.
İşte
tarihin sayfaları ve bugün yaşadığımız olaylar bu
coğrafyada ayakta kalmanın en önemli unsurunun güçlü bir ordu,
disiplinli bir askeri yapı olduğunu işaret etmektedir. Bu
çerçevede Türk Silahlı Kuvvetleri'nin gücünün, etkinliğinin ve
moralinin en yüksek seviyede tutulması bu coğrafyada
varlığımızı devam ettirmenin en önemli
şartıdır. Bir yandan ordunun güçlü kılınması,
disiplinli olması diğer yandan demokrasi içerisinde kalması ve
bu iki husus arasında denge kurulması çok önemlidir. Ordunun
siyasetin dışında tutulması ve siyasete
karıştırılmaması oldukça önemlidir Bunu yaparken anti
militarist yaklaşımlarla, asker düşmanlığı ile
yapılmamalı ve ordunun gücünün zayıflatılmasını
isteyenlerin emellerine hizmet edilmemelidir.
Bu önergede
yapılan düzenlemeyle, Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı
başlatılan itibarsızlaştırma ve karalama
politikalarına aracı olunmaması amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza
III. YOKLAMA
(MHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Yoklama talebi var, yerine getireceğim.
Sayın
Türkoğlu, Sayın Adan, Sayın Torlak, Sayın Vural, Sayın
Öztürk, Sayın Işık,
Sayın Akçay, Sayın Öz, Sayın Korkmaz, Sayın Erdem,
Sayın Günal, Sayın Erdoğan, Sayın Yılmaz, Sayın
Çınar, Sayın Yılmaz, Sayın Halaçoğlu, Sayın
Özensoy, Sayın Şandır, Sayın Halaman, Sayın
Uzunırmak.
Bir dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
V.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Sözleşmeli
Erbaş ve Er Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Cumhuriyet Halk Partisi
Grup Başkanvekili Yalova Milletvekili Muharrem İncenin; Türk
Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile Milli Savunma
Komisyonu Raporu (1/795, 2/64) (S. Sayısı: 479) (Devam)
BAŞKAN -
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Böylece, birinci
bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 00.56
SEKİZİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
00.57
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Muharrem IŞIK (Erzincan), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 138inci
Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
479 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
6ncı
sırada yer alan, Sanal Ortamda İşlenen Suçlar Sözleşmesinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
6.- Sanal Ortamda
İşlenen Suçlar Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/676) (S.
Sayısı: 380)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da Komisyonun
bulunamayacağı anlaşıldığından, alınan
karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleriyle komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için 13 Temmuz 2013
Cumartesi günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 00.58