TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
139uncu
Birleşim
13
Temmuz 2013 Cumartesi
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- BU BİRLEŞİM TUTANAK ÖZETİ
III.- GELEN KÂĞITLAR
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken ve 22 milletvekilinin, huzurevleri ve bakımevlerinde yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/720)
2.- Adana Milletvekili Fatoş Gürkan ve 25 milletvekilinin, boşanma oranındaki artışın nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/721)
3.- Ordu Milletvekili İdris Yıldız ve 22 milletvekilinin, arıcılık sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/722)
V.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri
ile gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine; 479 ve 467
sıra sayılı kanun tasarılarının
görüşmelerinin 13 Temmuz 2013 Cumartesi günkü birleşiminde tamamlanması
hâlinde 14 Temmuz 2013 Pazar günü toplanmamasına; TBMMnin 479 ve 467
sıra sayılı kanun tasarılarının
görüşmelerinin tamamlanmasını izleyen günden itibaren
başlamak ve 1 Ekim 2013 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere
tatile girmesine ilişkin önerisi
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Orta Asya ve Kafkaslar
Bölgesel Balıkçılık ve Su Ürünleri Yetiştiriciliği
Komisyonu Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Tarım Orman ve
Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporları
(1/498) (S. Sayısı: 173)
4.- Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Yalova Milletvekili Muharrem İncenin; Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile Milli Savunma Komisyonu Raporu (1/795, 2/64) (S. Sayısı: 479)
5.- Pan-Avrupa-Akdeniz Tercihli Menşe Kurallarına Dair Bölgesel Konvansiyonun Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/770) (S. Sayısı: 467)
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Sinop Milletvekili Engin Altayın, Iğdır Milletvekili
Pervin Buldanın görüşülen kanun tasarısının ikinci
bölümü üzerinde BDP Grubu adına yaptığı konuşma
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
2.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Iğdır
Milletvekili Pervin Buldanın görüşülen kanun
tasarısının ikinci bölümü üzerinde BDP Grubu adına
yaptığı konuşma sırasında Milliyetçi Hareket
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
3.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, İstanbul Milletvekili Celal Adanın görüşülen kanun tasarısının 23ün maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
4.- İstanbul Milletvekili Celal Adanın, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
VIII.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarcanın, CHPli bir milletvekilinin Başbakanın kızıyla ilgili basında çıkan sözlerini kınadığına ve CHPli kadın milletvekillerinden de kınama beklediğine ilişkin açıklaması
2.- İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satırın, CHP Antalya Milletvekili Yıldıray Sapanın Başbakanın kızıyla ilgili tweetini kınadığına ve CHPli kadın milletvekillerinden bu kınamadan dolayı da kendisini tebrik etmelerini beklediğine ilişkin açıklaması
3.- Sinop Milletvekili Engin Altayın, Başbakanın mahremine Twitter yoluyla bir sataşma yapılmışsa onun gereğini fazlasıyla yapacaklarına ilişkin açıklaması
4.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın, BDP Grubu olarak, CHPli milletvekilini kınadıklarına, kadınlar üzerinden siyaset yapılmaması gerektiğine ve CHPli kadın milletvekilleri tarafından bu konuda bir açıklama yapılması gerektiğini düşündüğüne ilişkin açıklaması
5.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, MHP Grubu olarak, CHPli milletvekilinin ifadelerini kınadıklarına ilişkin açıklaması
6.- Sinop Milletvekili Engin Altayın, CHP Antalya Milletvekilinin ifadelerinden dolayı Cumhuriyet Halk Partisi olarak Sayın Başbakandan özür dilediklerine ve bunun bir milletvekiline yakışmayan bir hareket olduğuna ilişkin açıklaması
7.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, CHP Antalya Milletvekilinin milletin hassasiyetlerini dikkate alması gerektiğine ve kendisini kınadıklarına ilişkin açıklaması
8.- İstanbul Milletvekili Binnaz Toprakın, CHPli kadın milletvekilleri adına CHP Antalya Milletvekilinin sözlerini kınadığına ve özür dilediğine ilişkin açıklaması
9.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Türk basketboluna hizmet etmiş bir basketbolcunun kendisine bir televizyonun uzattığı mikrofona konuşmaması nedeniyle Basketbol Millî Takımına alınmamasına, Meclis çalışmalarına ara verildiği sırada bir milletvekilinin Meclisi kapattırırız. demesini Meclise hakaret olarak aldığına ve 24üncü Dönemin Üçüncü Yasama Yılının sonunda katkı sağlayan milletvekillerine, Başkanlık Divanına, Meclis çalışanlarına ve basın mensuplarına teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması
10.- Sinop Milletvekili Engin Altayın, 24üncü Dönemin Üçüncü Yasama Yılının son gününde hâlen 8 milletvekilinin tutuklu bulunduğuna, Genel Kurulda 2-13 Temmuz 2013 tarihleri arasında hiçbir insani norma uymayan bir şekilde çalışıldığına ve Meclisteki tüm çalışanlara teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması
11.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın, önümüzdeki yasama döneminin kadınlara karşı yeni üslupla, hakaretten ve tacizden uzak bir dönem olmasını dilediğine, Barış ve Demokrasi Partisi olarak, Meclisin çalışanlarına, milletvekillerine, basın mensuplarına ve halka teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması
12.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, 24üncü Dönemin Üçüncü Yasama Yılında birçok düzenleme yapıldığına, bu düzenlemelerde emeği geçen milletvekillerine ve Meclis çalışanlarına teşekkür ettiğine, milletin kürsüsünde milletimizin talep ve beklentilerine, millî ve manevi değerlere uygun bir şekilde ifadeler kullanılması gerektiğine ilişkin açıklaması
IX.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık Yakutun, 24üncü Dönemin Üçüncü Yasama Yılının son birleşimine gelinmesi nedeniyle Bakanlar Kurulu üyelerine, milletvekillerine, Meclis çalışanlarına ve basın mensuplarına teşekkür ettiğine ilişkin konuşması
X.- OYLAMALAR
1.- (S. Sayısı: 479) Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin oylaması
2.- (S. Sayısı: 467) Pan-Avrupa-Akdeniz Tercihli Menşe Kurallarına Dair Bölgesel Konvansiyonun Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısının oylaması
XI.- KOMİSYONLAR BÜLTENİ
1.- 01/01/2013 30/06/2013 tarihleri arasında komisyonlara gelen, komisyonlardan çıkan ve 30/06/2013 tarihinde komisyonlarda bulunan kanun hükmünde kararnameler, tasarılar, teklifler ve tezkereler
13 Temmuz 2013 Cumartesi
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Muharrem IŞIK (Erzincan)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 139uncu
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter
sayısı vardır, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, okutuyorum:
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken ve 22 milletvekilinin,
huzurevleri ve bakımevlerinde yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/720)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiyede bulunan
ve yaşlı vatandaşlarımıza hizmet veren huzur ve
bakımevlerinde yaşanan sıkıntılar medya
organlarında sıklıkla yer almaktadır. Bu haberler çoğu
zaman skandal haberleri olmakta ve kamuoyunda infial yaratmaktadır. Huzur
ve bakımevlerinde bulunan fiziksel ve teknik eksikliklerin belirlenmesi,
yaşanan kötü muamele olaylarının arka planında bulunan
eksiklik ve aksaklıkların açığa çıkarılması,
gerekli tedbirlerin belirlenmesi ve asgari düzeyde de olsa standardizasyon
kurallarının ortaya koyulması amacıyla Anayasanın
98inci, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri gereğince
Meclis araştırması açılmasını arz ederim.
1) İdris
Baluken (Bingöl)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı
Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat Ata (Batman)
8) Hüsamettin
Zenderlioğlu (Bitlis)
9) Nursel
Aydoğan (Diyarbakır)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Altan Tan (Diyarbakır)
12) Adil Zozani (Hakkâri)
13) Sırrı
Süreyya Önder (İstanbul)
14) Esat Canan (Hakkâri)
15) Sebahat Tuncel (İstanbul)
16) Mülkiye Birtane (Kars)
17) Erol Dora (Mardin)
18) Ertuğrul
Kürkcü (Mersin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim
Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
23) Leyla Zana (Diyarbakır)
Gerekçe:
Huzur ve
bakımevleri ülkemizde özellikle modernleşme sürecinin bir
parçası olarak zuhur etmiştir. Modern aile yapısına
geçiş ile beraber geleneksel aile yapısının
aşınması modern kurumların var olmasına yol
açmıştır. Geleneksel aile yapısındaki ailevi bağlar
ve kümülatif olarak insan, çevre ve sağlık ilişkileri huzur ve
bakımevlerine ihtiyaç bırakmamaktaydı. Modern aile
yapısının hâkim yapı olması ile beraber geleneksel
aile yapısının kalıpsal özelliklerinin
doldurulamadığı alanlarda, modern dünya tahayyülünün
kurumları bu boşluğu doldurmak zorunda kalmıştır.
Modern dünya
tahayyülünün bu yapılarından biri de huzur ve bakımevleridir.
Yaşlı yurttaşların ömürlerinin son dönemlerinde asgari
yaşam geçimlerinin sağlanması ve bu dönemde rahatça bir
yaşam sürmeleri amaçlı açılan huzur ve bakımevleri,
Türkiye'de kamu sektörü ve özel sektörün birlikte ürettiği hizmetlerin
birikimli sonucudur.
Huzur ve
bakımevlerinde yaşananlara dair medya organlarında
sıklıkla olumsuz içerikli haberler yer almaktadır. Şiddet,
kötü muamele, verilen hizmetlerin yetersiz olması gibi durumlar
yapılan haberlerin ana başlıkları olarak göze
çarpmaktadır. Gündemde infial yaratan haberlerden sonra varsa açılan
soruşturmalar ve bu soruşturmaların sonuçlarının
kamuoyuna yansıtılmaması sonucu kamuoyu infiali bir
bilişsel tutum olarak vücut bulur. Dolayısıyla açık toplum,
şeffaf yönetişim ve kamuoyunun haberdar edilmesi noktasında
ciddi aksaklıkların mevcudiyeti tespit edilmektedir.
Huzurevlerindeki
denetimlerin ne sıklıkta gerçekleştiği, var olan gözetim
yollarının neler olduğu, huzurevlerinde yaşanan kötü
muamele ve işkence gerçekliğinin neden ve sonuçları ile ortaya
çıkarılması gerekmektedir. Söz konusu alanların
açığa çıkarılması ve toplumun önüne koyulması
amacıyla bir Meclis araştırma komisyonu kurulmasını
talep ediyoruz.
2.- Adana Milletvekili Fatoş Gürkan ve 25 milletvekilinin,
boşanma oranındaki artışın nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/721)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Yapılan
araştırmalar ve toplumsal kanaat, son yıllarda boşanma
oranlarının arttığına işaret etmektedir. Aile
bütünlüğünün korunması, sağlıklı bir toplumun tesisi,
çocuklarımızın ruhsal sorunlar yaşamasının önüne
geçilmesi için, boşanma oranlarındaki artışın
sebeplerinin araştırılması ve konunun çözümüne yönelik
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla,
Anayasa'nın 98'inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün
104 ve 105inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını arz ederiz.
1) Fatoş
Gürkan (Adana)
2) İlknur
İnceöz (Aksaray)
3) Kerim Özkul (Konya)
4) Safiye
Seymenoğlu (Trabzon)
5) Mihrimah Belma
Satır (İstanbul)
6) Ülker Can (Eskişehir)
7) Ayşenur
İslam (Sakarya)
8) Fahrettin Poyraz
(Bilecik)
9) Canan Candemir
Çelik (Bursa)
10) Gönül Bekin Şahkulubey (Mardin)
11) Orhan Karasayar
(Hatay)
12) Dilek Yüksel (Tokat)
13) Ali Rıza
Alaboyun (Aksaray)
14) Durdu Mehmet Kastal (Osmaniye)
15) Gökcen Özdoğan Enç (Antalya)
16) Mustafa Gökhan Gülşen (Kastamonu)
17) Harun Tüfekci (Konya)
18) Mustafa
Baloğlu (Konya)
19) Erol Kaya (İstanbul)
20) Gülay Dalyan (İstanbul)
21) Hilmi Bilgin (Sivas)
22) İlknur
Denizli (İzmir)
23) Gülşen
Orhan (Van)
24) Mehmet S. Tekelioğlu (İzmir)
25) Fazilet
Dağcı Çığlık (Erzurum)
26) Nesrin Ulema (İzmir)
Gerekçe:
Bir toplumun en
önemli ögesi ailedir. Sağlıklı bir toplum ancak güçlü ve mutlu
aileler tarafından tesis edilebilir. Aile birlikteliğini
oluşturan evlilik müessesesinin devamlılığı bu
açıdan çok önemlidir. Evlilik birlikteliğinin bitmesi hem
tarafları hem çocukları hem de kişilerin
yakınlarını olumsuz etkilemektedir. Boşanma sayılarının
çok arttığı düşünüldüğünde bu olumsuzluğun
sosyolojik bir sorun oluşturarak toplumu da olumsuz olarak
etkileyeceği açıktır.
Bazı
istatistiki veriler, son yıllarda boşanma oranlarının
arttığına işaret etmektedir. Toplumsal algı da
boşanma oranlarının arttığı yönündedir. Devletin
en önemli görevi, toplumun huzur ve refahını sağlamaktır.
Toplumun en önemli yapı taşı olan ailenin de korunması
devletimizin görevleri arasındadır. Aile yapımızın
güçlü olması, özellikle ülkemizin geleceği olan çocuklarımız
için çok önemlidir. Boşanma sonrasında travma yaşayan
çocuklarımızın sosyal hayata adapte edilmesi, açılan
yaraların sarılması oldukça güçtür. Bu sebeple, boşanma
sonrası meydana gelecek sorunların çözülmesi yerine,
boşanmaların sebeplerinin araştırılıp çözüm
yollarının ortaya konulması çok daha akılcı bir
yaklaşım olacaktır.
Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığı ve ilgili diğer Bakanlıklar
tarafından konuya ilişkin birçok çalışma
yapılmaktadır. Konunun tüm yönleriyle ele alınıp mevcut
olan çalışmalara katkı sağlanması, varsa
eksikliklerinin giderilmesi ve yeni yöntem ve çalışmaların
belirlenmesi amacıyla TBMM bünyesinde yapılacak olan
çalışmalar konuya büyük katkılar sağlayacaktır.
Bu gerekçelerle,
kurulacak bir araştırma komisyonu ile boşanma oranlarında
gerçekten bir artış olup olmadığı, boşanmalarda
bir artış var ise sebeplerinin neler olduğu, boşanma
oranlarının azaltılması için gereken önlemlerin tespit
edilebileceği ve en önemli müessesemiz olan ailelerimizin korunmasına
katkı sağlayabileceği, boşanmaların sonucunda ortaya
çıkan olumsuzlukların azaltılabileceği kanaatindeyiz.
3.- Ordu Milletvekili İdris Yıldız ve 22
milletvekilinin, arıcılık sektörünün sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/722)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizde önemli
potansiyele sahip olan arıcılık sektörünün
karşılaştığı sorunların nedenlerinin
araştırılması, arıcıların geleceğe
yönelik tereddütlerinin giderilmesi ve alınacak önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasa'nın 98, TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105'inci
maddeleri kapsamında Meclis araştırması açılması
konusunda gereğini arz ederiz.
1) İdris
Yıldız (Ordu)
2) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
3) Ramazan Kerim
Özkan (Burdur)
4) İhsan Özkes (İstanbul)
5) Arif Bulut (Antalya)
6) Faik Tunay (İstanbul)
7) Veli Ağbaba (Malatya)
8) İlhan
Demiröz (Bursa)
9) Kadir Gökmen
Öğüt (İstanbul)
10) Mahmut Tanal (İstanbul)
11) Nurettin Demir (Muğla)
12) Hasan Akgöl (Hatay)
13) Mevlüt Dudu (Hatay)
14) Mehmet Volkan
Canalioğlu (Trabzon)
15) Bülent Tezcan (Aydın)
16) Ahmet
İhsan Kalkavan (Samsun)
17) Hasan Ören (Manisa)
18) Aylin
Nazlıaka (Ankara)
19) Mehmet Ali
Ediboğlu (Hatay)
20) Hurşit
Güneş (Kocaeli)
21) Mehmet
Şeker (Gaziantep)
22) Mustafa Serdar
Soydan (Çanakkale)
23) Ayşe
Nedret Akova (Balıkesir)
Gerekçe:
Bal veren
bitkilerin yüzde 72'sinin, dünyanın en verimli arı
ırklarının yüzde 22'sinin ana vatanı Anadolu
topraklarıdır. Bu verimli arı ırklarının en
önemlileri Kafkas, Anadolu, Meda, Suriye, Kıbrıs, Muğla ve
Karnica arılarıdır. Anadolu insanının üç bin
yıllık arıcılık geleneği vardır.
Arıcılık, dünyada birçok ülkede ve Türkiye'de kırsal
kalkınmada önemli rol oynamaktadır. Türkiye'de ek gelir sağlamak
amacıyla yapılan arıcılık faaliyeti son yıllarda
ana gelir kaynağı olma yolunda gelişme göstermektedir.
Türkiye'de önemli
bir arıcılık potansiyeli bulunmaktadır ancak ne yazık
ki bal üretimi istenilen düzeyde değildir. Bu potansiyelin dünyadaki
talebe cevap verecek bir mekanizmaya dönüşemiyor olmasının en
önemli nedeni bal üretimindeki verimsizliktir. Hem dünya bal ticaretindeki
payımız hem de koloni başına bal üretimimiz dikkate
alındığında, ülkemizin sahip olduğu mevcut
arıcılık potansiyelinden yeteri kadar
faydalanamadığı ortaya çıkmaktadır.
Verimsizliğin
nedenleri, çeşitli nedenleri,
arıcılığımızın yapısal özelliği
olan "gezginci arıcılık" ve "ana arı
sorunu" olarak sıralanabilmektedir. Gezginci
arıcılarımızın bugüne kadar çözülemeyen sorunları
arıcılık sektörünün gelişmesini ciddi anlamda
etkilemektedir. Arıcılarımız yaz mevsiminde gitmiş
oldukları illerde oturum belgesi alırken çeşitli problemlerle
karşılaşmaktadır. Bazı il/ilçe müdürlükleri, yeterince
yer yok bahanesiyle, arıcılarımıza yer göstermemekte ve
konaklama izni vermemektedir. Bu durum il kovan kapasitesini tüm illerin
görebileceği sistemin düzenlenmesi ile çözülebilecektir. Arıcı
hareket edeceği ilden gideceği ilin boş kovan kapasitesine göre
yerini ayarlayabilip ona göre sevk alabilecektir.
Türkiye
arıcılık için çok uygun şartlara sahip olsa da henüz bu
kaynaktan tam olarak yararlanamamaktadır. Arıcılıkta,
istenen üretim ve ihracat rakamlarına ulaşılabilmesi için
çözülmesi gereken bazı sorunlar olduğu açıktır. Bu nedenle,
arıcılık faaliyetlerinin düzenlenmesi ve denetlenmesi için
yapılan çalışmalara önem verilmelidir.
Ülkemizde son
günlerde yaşanan bal furyası nedeniyle, tüketicilerin satın
aldıkları balların kalitesi, özellikleri ve fiyatı
konusunda güvensizlik ortamı olması sebebiyle pazarlamada önemli
sorunlar yaşanmaktadır. Bu durum sadece belli illerimizin değil,
ülke arıcılığının en önemli sorunlarından
birisidir.
Kovan
başına bal üretiminin artırılması, bal üretimi
yanında diğer arı ürünlerinin üretilmesi ve bal
arılarının bitkisel üretimde daha yaygın
kullanılması durumunda mevcut potansiyelimizi daha iyi
değerlendireceğimiz açıktır.
Arıcılık
sektörünün karşılaştığı sorunların
nedenlerinin araştırılması, arıcıların
geleceğe yönelik tereddütlerinin giderilmesi ve alınacak önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98, TBMM İçtüzüğünün 104
ve 105inci maddeleri kapsamında Meclis araştırması
açılması konusunda gereğini arz ederiz.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
V.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- AK PARTİ Grubunun,
Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile gündemdeki
sıralamanın yeniden düzenlenmesine; 479 ve 467 sıra
sayılı kanun tasarılarının görüşmelerinin 13
Temmuz 2013 Cumartesi günkü birleşiminde tamamlanması hâlinde 14
Temmuz 2013 Pazar günü toplanmamasına; TBMMnin 479 ve 467 sıra
sayılı kanun tasarılarının görüşmelerinin
tamamlanmasını izleyen günden itibaren başlamak ve 1 Ekim 2013 Salı
günü saat 15.00te toplanmak üzere tatile girmesine ilişkin önerisi
13/7/2013
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu 13/7/2013 Cumartesi günü (bugün) toplanamadığından,
İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına
sunulmasını arz ederim.
Mihrimah
Belma Satır
İstanbul
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında bulunan 467 sıra sayılı Kanun
Tasarısının bu kısmın 5inci sırasına
alınması ve diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesi;
Genel Kurulun
13/7/2013 Cumartesi günü (bugün) 479 ve 467 sıra sayılı kanun
tasarılarının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesi, bu birleşimde gece 24.00'te
günlük programın tamamlanamaması hâlinde, günlük programın
tamamlanmasına kadar çalışmalarına devam etmesi, 479 ve 467
sıra sayılı kanun tasarılarının
görüşmelerinin bu birleşimde tamamlanması hâlinde 14/7/2013
Pazar günü toplanmaması;
Türkiye Büyük
Millet Meclisinin, 479 ve 467 sıra sayılı kanun tasarılarının
görüşmelerinin tamamlanmasını izleyen günden itibaren
başlamak ve 1/10/2013 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere tatile
girmesi,
önerilmiştir.
BAŞKAN Oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince, gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile
Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S.
Sayısı: 156)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu
Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S.
Sayısı: 287)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, Orta Asya ve Kafkaslar
Bölgesel Balıkçılık ve Su Ürünleri Yetiştiriciliği
Komisyonu Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Orta
Asya ve Kafkaslar Bölgesel Balıkçılık ve Su Ürünleri
Yetiştiriciliği Komisyonu Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Tarım Orman ve Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri
Komisyonu Raporları (1/498) (S. Sayısı: 173)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada yer alan, Sözleşmeli Erbaş
ve Er Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Cumhuriyet Halk Partisi
Grup Başkanvekili Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin; Türk
Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile Milli Savunma
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
4.- Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Yalova Milletvekili Muharrem
İncenin; Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile Milli Savunma Komisyonu
Raporu (1/795, 2/64) (S. Sayısı: 479) (x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Geçen birleşimde İç Tüzükün 91inci maddesine
göre temel kanun olarak görüşülen tasarının birinci bölümü
tamamlanmıştı.
Şimdi, ikinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
İkinci bölüm 22 ila 43üncü maddeleri
kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz isteyen Oktay Öztürk, Erzurum Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan tasarı üzerine grubum adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle
vurgulamak isterim ki, temel kanun usulüyle görüşmekte olduğumuz bu
tasarı, Millî Savunma Komisyonundaki zorlama birleştirmeler sebebiyle,
maddelerin birbirleriyle ihatası düşünüldüğünde, torba kanun
niteliğine büründürülmüş ve deyim yerindeyse, zorba kanun hâline
gelmiştir.
Görüşmekte
olduğumuz bu tasarının içinde yer alan ana kısımlardan
ilki 6191 sayılı Sözleşmeli Er ve Erbaş Kanunu ile ilgili
getirilen değişikliklerdir. Tasarıyla getirilen bu
değişiklikler, genel itibarıyla 2011 yılında yine bu
Hükûmet tarafından yapılan ve sözleşmeli er ve erbaş
teminiyle ilgili kanun düzenlemesinin
başarısızlığının itirafnamesi
niteliğindedir.
Uzağı
gören, kalıcı kanun yapımında sınıfta kalan ve
kendi yaptığı kanunları bile sık sık
değiştiren Hükûmetin yeni bir acemi uygulamasıyla daha
karşı karşıyayız. Bu tespit ve kanaatimin ispatı
olarak, Hükûmetin sunmuş olduğu tasarının genel gerekçesini
dikkatlerinize sunmak istiyorum.
Genel gerekçede, iç
güvenlikte görev yapacak sözleşmeli er ve erbaş alımında
tahsis edilen kadroların bile doldurulamadığı,
çalışanların ise şartların
ağırlığı karşısında sistemden
ayrıldığı ifade edilmektedir.
O hâlde sormak
lazım bu kürsüden ve soruyoruz: Ey Hükûmet, 2011 yılında bu
kanunu yaparken bunları neden düşünmediniz? Yedi yıl
çalışan erbaş ve erlere kamuda başka uygun kadrolara
geçiş hakkı tanınması elbette sözleşmeli er ve
erbaş olmayı cazip hâle getirecektir. Ancak, inşallah, uzman
çavuşların memurluğa geçişinde olduğu gibi, bu
insanlarımızı da torpil için iktidar milletvekillerinin
insafına ve takibine havale etmezsiniz.
Tasarı
kapsamındaki bir kısım değişiklikler ise Türk
Silahlı Kuvvetlerinin bazı güncel ihtiyaçlarının
karşılanması ve uygulamada karşılaşılan kimi
aksaklıkların giderilmesiyle ilgilidir. Örneğin, terörle
mücadelede kaçırılan askerlerin özlük işleri ve
sözleşmeleriyle ilgili değişiklik, askerî okullardaki
öğretmenlik meselesine ilişkin değişiklik ve
mağduriyet giderici nitelikteki diğer değişiklikler bize
göre de doğru ve isabetli kararlardır ancak birden fazla ili kapsayan
olaylarda kuvvet kullanımıyla ilgili olarak 5442 sayılı
İl Özel İdaresi Kanununun 11inci maddesinde yapılan
değişiklikle valilerin isteği yerine Bakanlar Kurulu
tarafından belirlenecek esaslara göre yürütme hangi
aksaklığı gidermeye yönelik bir değişikliktir ya da bu
değişiklik hangi güncel ihtiyacımızı karşılayacaktır,
merak etmekteyiz.
Tasarı
kapsamındaki en kritik değişiklik ise Türk Silahlı
Kuvvetleri İç Hizmet Kanununa ilişkindir. Bu
değişikliklerden ilki askerlik hizmetinin tanımının
yapıldığı TSK İç Hizmet Kanununun 2nci maddesindeki
Askerlik: Türk vatanını, istiklal ve Cumhuriyetini korumak için harb
sanatını öğrenmek ve yapmak mükellefiyetidir. ifadesinin
Askerlik, harp sanatını öğrenmek ve yapmak mükellefiyetidir.
biçiminde değiştirilmesidir. Yani, bu değişikliğin
gerçekleşmesiyle, askerlik tanımından Türk vatanını,
istiklal ve Cumhuriyetini korumak ifadeleri çıkarılmış
oldu. Kanunun mevcut hâli askerliği Türk vatanını, istiklal ve
Cumhuriyetini korumak için harp sanatını öğrenmek ve yapmak
mükellefiyeti olarak tanımlarken, hazırlanan yeni tasarıda
askerlik yalnızca harp sanatını öğrenmek ve yapmakla
sınırlandırılmış durumda yani askerliğin
mana ve ehemmiyeti sakıncalı bir şekilde
daraltılmıştır. Millî ve manevi değerlerden
soyutlanmış ve sadece harp üzerine bina edilmiş askerlik
tanımı Türk milletine ve Türk devlet felsefesine aşırı
ölçüde terstir. Bu hükümle, paralı askerlerle vatan ve millet görevini ifa
eden Mehmetçik arasında hiçbir fark kalmamıştır. Türk
vatanını, istiklal ve cumhuriyetini koruma amacı AKP Hükûmetinin
tasarısıyla yok edilmiştir.
Bu
değişikliklerin ikincisi, belki de en önemlisi TSK İç Hizmet
Kanununun meşhur 35inci maddesine ilişkin. Hemen belirtmek isterim
ki, askerî darbelere hukuki meşruiyet zemini olarak
algılanmasının önüne geçilmesi için bu madde hükmünün yeniden
düzenlenmesi doğru bir adımdır.
Tabii ki, hiçbir
demokratik düşünce, silahlı güçlerin, hangi gerekçeyle olursa olsun,
milletin oylarıyla seçilen yöneticilerin görevine son vermesini haklı
gösteremez ve kabul etmemiz mümkün değildir. Ancak, AKPnin her zaman
yaptığı gibi, doğrularla eğrileri aynı sepete
koyma hastalığı burada da maalesef en somut şekliyle
tezahür etmiştir. Çünkü, getirilen yeni hüküm, millî güvenlik
anlayışını sadece dış güvenlik ile
kısıtlayıp iç güvenlik unsurunu TSKnın görev
kapsamından çıkarmayı hedeflemiştir ve
çıkarmıştır. Başka bir ifadeyle, söz konusu
tasarı, ülkenin varlığı ve bütünlüğüne yönelik iç
tehditler konusunda silahlı kuvvetleri tamamen etkisiz hâle getirmeye
yöneliktir. Bu yönüyle bakıldığında, Hükûmetin sürdürmekte
olduğu çözülme sürecinde İmralı canisiyle yaptığı
mutabakatın ikinci aşaması olarak adlandırdıkları
dönemin ilk adımlarının gerçekleştirildiği
anlaşılmaktadır. Özellikle, olağan güvenlik önlemleriyle
engellenemeyecek boyuttaki iç güvenlik sorunlarında silahlı kuvvetler
kullanılamayacak ve bu yolla, birileri ülkenin herhangi bir bölgesini
işgal bile edebilecektir. Etnik bölücülüğün yaygın bir hâle
geldiği bu günlerde, bu nevi adımların, Türkiye Cumhuriyeti
devletine ve Türk milletine faydadan çok, bölücü faaliyetleri özendireceği
açıktır. İktidar tasarısında, iç tehditlerin
artık hiç kalmadığı aldatmacasıyla, tamamen dikkatleri
dışarıya verme görüntüsü altında, açıkça PKKya ve
bölücü çevrelere taviz verilmektedir. Hükûmet bu aczini de demokratikleşme
safsatalarıyla gizlemeye çalışmaktadır. Türkiyede iç
tehdidin sonlandığını söylemek tam bir akıl
tutulmasıdır. Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü
bozmak için tetikte bekleyen mihraklar bu tasarıyla yeni bir kazanım
elde etmiş ve yeni bir aşamaya geçmiş olacaklardır.
İzah
ettiğimiz bu gelişmeler Hükûmetin kimlerle emel ve hedef birliği
yaptığını bir kez daha alenileştirmiştir. Bu
tasarı kanunlaşırsa, millî birliğimiz, millî
kimliğimiz, bölünmez bütünlüğümüz ve millî
varlığımız korumasızlığa ve
savunmasızlığa terk edilmiş olacaktır. 35inci
maddenin bu yeni hâli, açıkça, PKKya ve bölücü çevrelere bir tavizdir.
Oslodan İmralıya kadar teröre sunulan ödünlerin ileri bir
adımıdır. AKP Hükûmeti iç tehditlerin bittiğine nasıl
ve hangi verilerle karar verebilmektedir? Terör sorunu sona ermiş midir?
Bölücülük tehdidi kalkmış mıdır? Türkiye huzura
kavuşmuş, dirlik ve düzene ulaşmış mıdır?
İşte bu sorulara verilebilecek en ufak olumlu bir cevap dahi yoktur.
Askerî darbelerin
sadece hukuk yoluyla engellemeyeceği muhakkaktır. Bununla beraber,
TSK İç Hizmet Kanununun 35inci maddesinin değiştirilmesi
bazı bakımlardan sembolik öneme sahiptir. Doğru bir adımla
yola çıkılmış olmasına rağmen, başta bölücü
terörle mücadele olmak üzere yurt içinden gelebilecek tehditlerin göz ardı
edilmesi çok talihsiz ve omurgasız bir siyasi duruşu ortaya
koymaktadır.
Bir başka
açıdan, TSK İç Hizmet Kanununun 2nci ve 35inci maddelerinin
tasarıda belirtilen yönde değiştirilmesi Anayasamıza da
aykırıdır. Zira, Anayasamızın 117, 119, 120, 121 ve
122nci maddeleri Türk Silahlı Kuvvetlerine hem dış güvenlik hem
de iç güvenlik bakımından görev ve sorumluluklar yüklediği
hâlde, tasarı ile bu görevin sadece dış güvenlikle
sınırlandırılması ve iç güvenliğin tamamen kapsam
dışı bırakılması Anayasamıza açıkça aykırılık
teşkil etmektedir. Bu nedenlerle, sınırları kanunlarla
belirlenen hâllerde, sivil idarenin kontrolünde olmak kaydıyla,
silahlı kuvvetlerin millî güvenliğe yönelebilecek iç, dış
tüm tehditlere karşı kullanılabilmesine imkân
tanınması gerekiyor. Oysaki bu tasarı bütün bu imkânları
elden alıyor.
Son zamanlarda
gazetelere baktığımız vakit, bir taraftan tehditler
geliyor, Öcalanla varılan mutabakatlara riayet edilmiyor. Eğer
bunlara riayet edilmez ise Kürt halkı kendi öz savunmasını
yerine getirecektir. Eğer bunlara riayet edilmez ise -ki şart
koyuyor- AKP ya bu verdiği sözleri yerine getirecek ya da kaybolup
gidecektir. deniliyor. Bunu ben söylemiyorum, Remzi Kartal söylüyor.
Şimdi, biz de bu kanuna baktığımız vakit merak
ediyoruz, Acaba bu kanunun alelacele buraya getirilmesinde bu tehditler mi
etkili olmuştur? diyoruz. Çünkü, buradan çıkarılan Türk
kelimesinin Anayasadan çıkarılması için de yoğun bir
baskı altındayız. Bu tehditlerle bu memleketi idare edemezsiniz.
Bu coğrafyada eğer dik durmak istiyorsanız, aklınızı
başınıza devşireceksiniz, bu coğrafyada
yaşamanın gereklerini yerine getireceksiniz. Üç buçuk
eşkıyanın önünde eğer diz çökerseniz hayat
hakkınızı elinizden alırlar.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Bölüm
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Metin Lütfi
Baydar, Aydın Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
METİN LÜTFİ BAYDAR (Aydın) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 479 sıra sayılı Kanun
Tasarısı ve TSK İç Hizmet Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile Millî Savunma
Komisyonu Raporunun ikinci bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım.
Değerli
milletvekilleri, 1992 yılında Gülhanede ortopedi ve travmatoloji
uzmanı olarak görev yaptığım bir bahar gününde
Güneydoğuda çatışmada mayına basmış aslan gibi
bir Mehmetimizi getirdiler. Acil ameliyata alırken elinde
şapkası ile Mehmetimizin babası geldi. Amca, sağ ayak diz
altından itibaren parçalanmış, kangren başlamış.
Hayatını kurtarmak için sağ ayağı diz altından
ampute edip keseceğiz. dedim. Amca
ağlayarak boynuma sarıldı, Doktor Bey, küçükken annesi etini
kesmesin diye oğlumun tırnaklarını ben keserdim. O benim
biricik oğlum, sen Bacağını keseceğim. diyorsun. dedi.
Boğazım düğümlendi. O ameliyatı yaptım ama
gözlerimdeki yaşlara engel olamadım. Ne zaman bir gazi görsem veya
GATAya her gidişimde o sözler aklıma gelir, hüzünlenirim.
Değerli
milletvekilleri, 14 Mart 1827 tarihinde Tıphane adı altında
eğitime başlayan askerî tıp eğitimi 1909 yılında
sivil tıbbiyeye dönüşmüştür. 1980 darbesi sonrası kurulan
Askerî Tıp Fakültesi ile de Türk Silahlı Kuvvetleri askerî doktor
ihtiyacını kendi sağlamaya başlamıştır.
2000
yılına kadar GATA komutanıyla Askerî Tıp Fakültesi
dekanı aynı kişi olur iken bu tarihten sonra çıkarılan
bir kanun ile GATA komutanı, korgeneral veya tabip dışı
sınıftan atanmıştır. Şimdi getirilen kanun
teklifiyle, GATA komutanı tümgeneralliğe düşürülecek ve yine
tabip dışı sınıftan atanacaktır. Doğrusu,
GATA komutanının tabip sınıfından
atanmasıdır. Üniversitelerarası Kurulda yetkin temsil
açısından da GATA komutanının aynı zamanda dekan
değil, rektör olması daha uygun olacaktır.
Askerî tıp
fakültesinin yanı sıra, diş hekimliği fakültesi,
eczacılık fakültesi, sağlık bilimleri fakültesi,
sağlık bilimleri enstitüsü ve sağlık hizmetleri meslek
yüksek okulu da kurulmalıdır. Aslında, günümüze uygun bir
Gülhane için yapılacak en güzel düzenleme, Gülhanenin sivil bir
üniversite olarak düzenlenmesi ve Türk Silahlı Kuvvetleriyle
yapacağı protokol sonucu, Türk Silahlı Kuvvetlerinin
ihtiyacı olan sağlık personelini de yetiştirmesidir.
Gelin, Gülhane için
gerçekten doğru bir şey yapacak isek, Gülhanedeki öğretim üyesi
ve öğrenci kaçışının önüne geçecek isek Gülhaneyi
sivil bir Gülhane sağlık bilimleri üniversitesine dönüştürelim. Osmanlıdan
bu yana Türkiyede tıbbın gelişimine büyük katkılar sunan
Gülhane ancak bu şekilde geleceği kucaklayabilir diye
düşünüyorum.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde askerlerimizin göstermiş oldukları
başarılardan dolayı Türk Silahlı Kuvvetleri Şeref
Madalyası, Hizmet Övünç Madalyası, Üstün Cesaret ve Feragat
Madalyası, Üstün Hizmet Madalyası, Başarı Madalyası ve
Liyakat Madalyası verilmektedir. Cumhuriyet tarihi boyunca, TSK Şeref
Madalyası 83 adet, Türk Silahlı Kuvvetleri Hizmet Övünç
Madalyası 16 adet, Türk Silahlı Kuvvetleri Üstün Cesaret ve Feragat
Madalyası 1.163 adet, Türk Silahlı Kuvvetleri Üstün Hizmet
Madalyası 200 adet, Türk Silahlı Kuvvetleri Başarı
Madalyası 191 adet, Türk Silahlı Kuvvetleri Liyakat Madalyası 67
adet olmak üzere, toplamda 1.720 adet madalya verilmiştir. Yürürlükten
kaldırılan madalyaların sayısı ise 6.020dir. Tüm
cumhuriyet tarihi boyunca, toplamda 7.740 adet madalya verilmiştir. 7.740
kahramanımız, ülkemiz ve egemenliğimiz için hak ettikleri madalyalarını
gururla taşımışlardır; madalya alırken kan
vermişler, can vermişler, uzuvlarını veya
hayatlarını gözlerini kırpmadan seve seve feda etmişlerdir.
Bunun için de devletten hiçbir şey
istememişlerdir fakat tek istekleri vardır: Tam
bağımsız ve ulus bütünlüğünü koruyan bir Türkiyenin
varlığıdır.
Değerli
milletvekilleri, şu anki Genelkurmay Başkanımızda da
yukarıda belirttiğim madalyalardan 3 adet bulunmaktadır. Bunlar,
Türk Silahlı Kuvvetleri Şeref Madalyası, Üstün Cesaret ve Feragat
Madalyası ile Üstün Hizmet Madalyalarıdır. Türk Silahlı
Kuvvetleri Üstün Cesaret ve Feragat Madalyasına 172nci Zırhlı
Tugay Komutanlığı görevinin icrası sırasında hak
kazanmıştır. Peki, bu madalyanın başka bir
özelliği var mıdır? Acaba, bu madalyayı alabilmek için, şu
anda Ergenekon soruşturması dolayısıyla esir hâlde tutulan
bir kahraman subayımızın iddia ettiği gibi, PKKyla
mücadele edebilmek için komutanından istediği tankların bir
etkisi var mıdır? İddia edildiği gibi, Genelkurmay
Başkanımız yalnızca operasyonda tankların
kullanılmasına izin verdiğinden dolayı mı bu
madalyayı almıştır? Bu madalyayı aldığı
esnada, Genelkurmay Başkanımızın bizzat
katıldığı bir müsademe ya da çatışma olmuş
mudur? Bu madalyanın nasıl alındığının ve
hangi gerekçelerle verildiğinin açıklanmaya ihtiyacı vardır.
Eğer böyle bir iddia var ise -bunun doğru olduğunu söylemiyorum,
sadece bir iddia olduğunu ifade ediyorum- bunun detaylı olarak,
şahitleriyle birlikte kamuoyuna açıklanmaya ihtiyacı
olduğunu ifade etmek istiyorum. Çünkü, cesaret ve feragat
başkalarının üzerinden kazanılmaz.
Değerli
milletvekilleri, ülke yönetimi, sadece sizin karşı görüşünüzde
olduğuna inandığınız kişileri veya kurumları
yıpratmak üzere kurulu olmamalıdır. Ülke yönetiminin nasıl
olması konusunda, Gezi Parkı protestoları bizlere yeni bir
bakış açısı sunmuştur. Hatırlayınız,
Gezi Parkı protestoları sırasında, Taksim Meydanına
bir piyano getirilmişti. Bu piyano, aslında ülkemizi simgelemekteydi.
Tuşları görüşlerimizi, fikirlerimizi, âdetlerimizi,
geleneklerimizi, göreneklerimizi, duygularımızı,
düşüncelerimizi, algılarımızı; tuşların
zıt renkleri de farklılıklarımızı temsil
etmekteydi. Piyanonun başına geçen her birey, içindeki duyguları
yansıtır. Duyguları yansıtanların piyanoda icra
etmiş olduğu eserler ya iyidir ya da kötü. Buna, piyanoyu dinleyenler
karar verir. İşte, ülkeyi yönetenler de piyanoyu çalan kişiler
gibidir. Piyanodan çıkan sesler de yöneticinin
başarısını gösterir. Tuşları doğru zamanda,
doğru yerde kullanabilmek anın bir özelliği gibi görünse de
aslında, çalan kişinin geçmişiyle ilgilidir; kısaca,
geçmişinin bir yansımasıdır. Geçmişinde her ne
yaşamış olursa olsun, bunu kendi kişiliğinin
gelişimine veya hayata bakışına bir katkı olarak
değerlendirenler başarıya ulaşabilirler fakat bu birikimi
olumlu şekilde kullanamayarak hayatlarına devam edenler, mutlaka ama
mutlaka, karşılaştıkları sorunlar
karşısında herkesi suçlu görürler. Bu düşüncelerini de bir
şekilde topluma yansıtırlar. İşte bu dönüşüm
sonucunda, piyanodan çıkan tınılar şiddet içerikli ya da
beğenilmeyen bir eserin icra edilmesine neden olabilmektedir.
Hafızalarımıza daha iyi kazınabilmesi için,
geçmişinizin etkisi, sizi, Yıldız Savaşları filmindeki
gibi karanlık tarafı seçen karaktere kolaylıkla büründürebilir.
Değerli
milletvekilleri, Taksim Meydanında kurulan o piyano, aslında bize
bir ders vermiştir; bir yöneticinin nasıl olması
gerektiğini, kendisine belirli bir süreyle verilen yetkiyi nasıl
kullanırsa başarıya gideceğini anlatmıştır.
Halkımızın
içindeki yerimizi siyasetçiler olarak hiçbir zaman kaybetmememiz, toplumsal
hafızanın iyi tarafında kalabilmemiz dileklerimle, bu ülkeye
yürekten bağlı olan tüm yurttaşlarımızı ve yüce
Meclisi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Çok teşekkür ediyorum.
(CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen Pervin
Buldan, Iğdır Milletvekili. (BDP sıralarından
alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
PERVİN BULDAN (Iğdır) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yoğun bir çalışma
temposu geçirdik doğrusu. Yaklaşık on gündür gece gündüz
demeden, burada, yoğun bir mesai saatiyle birlikte bazı
kanunları çıkarmaya çalıştık. Bu kanunların
ardından, bugün, Danışma Kurulunda aslında Meclisin tatile
girmesi yönünde bir karar alındı. Biz, Barış ve Demokrasi
Partisi olarak, Meclisin tatile girmemesi yönünde bu Danışma Kurulu
önerisine imzamızı atmadık. Çünkü, böylesi önemli bir süreçte,
böylesi olağanüstü bir süreçte Meclisin tatile girmemesi gerektiğini,
özellikle çözüm ve barış sürecinde Meclisin daha çok
çalışması gerektiğini, demokratikleşme alanında
bazı yasaların çıkması gerektiğini ifade etmeye
çalıştık ama yine de 3 grubun, 3 siyasi partinin kararıyla
Meclisin tatile girmesi kararı alındı ne yazık ki.
Şunu ifade
etmek istiyoruz tabii ki: Meclis her ne kadar tatile girse bile, zamanı
gelince, önemli yasalar hazırlanınca, Meclisi olağanüstü toplama
yetkisinin de olması gerektiğini düşünüyoruz, bayramdan sonra da
olabilir tabii. 1 Ekime kadar tatil olmasının doğru
olmadığını ve Meclisin zaman zaman olağanüstü toplanarak
bu sürece katkı sunması gerektiğini ve önemli yasaları,
özellikle demokratikleşme alanında önemli yasaları da
çıkarması gerektiğini ifade etmek istiyoruz.
Değerli
arkadaşlar, başlatılan bu sürecin, özellikle Barış ve
Demokrasi Partisi olarak, başlatılan çözüm ve barış
sürecinin önemli olduğunu ve bu süreçten beklentilerimizin ve
kaygılarımızın olduğunu da ifade etmek istiyoruz.
Nedir bu beklentilerimiz değerli arkadaşlar? Özellikle Hükûmetin bir
irade beyanında bulunması gerektiğini çok açıkça ifade
etmek istiyoruz. Biz, aslında yaptığımız basın
toplantılarında ve yine, burada, Genel Kurulda
yaptığımız konuşmalarda, dışarıda
bulunduğumuz her platformda, eğer bu sürece bir katkı
sunulacaksa, bu barış süreci gerçek anlamda bir barış sürecine evrilecekse, Hükûmetin
ne yaptığını kamuoyuyla paylaşması
gerektiğini ve bir irade beyanında bulunması gerektiğini
ifade ediyoruz.
Yine, bu süreçte, yapımları
devam eden karakol inşaatlarının mutlaka durdurulması
gerektiğini düşünüyoruz çünkü eğer bir
çatışmasızlık sürecinden bahsediyorsak ve bu ülkede şu
anda bir çatışmasızlık süreci varsa yeni karakol
inşaatlarına, yeni karakol yapımlarına ihtiyaç
duyulmamalıdır.
Koruculuk sistemi aslında
Türkiyenin önemli bir meselesidir. Koruculuk sisteminin lağvedilmesi
gerektiği, bu süreçte korucu alımlarına, korucu kadrolarına
ihtiyaç olmadığı düşüncesindeyiz. Ama, tabii ki koruculuk
yapan insanların ellerindeki silahların alınarak bu
insanların topluma kazandırılması yönündeki
düşüncelerimizi de sizlerle paylaşmak istiyoruz.
Değerli arkadaşlar, yeni
yasama yılında mutlaka tutuklu milletvekilleri, 9 milletvekili
görevine başlamalıdır. Şu anda tutuklu bulunan 9
milletvekilimiz var, herkes 8 diye
bahseder ama biz Sayın Hatip Dicleyi de milletvekili sayıyoruz çünkü
halkın iradesiyle milletvekili seçildi ama ne yazık ki mazbatası
elinden alındı. 8 olarak ifade edilen, aslında 9 milletvekili
arkadaşımız şu anda cezaevinde. Onların da yeni yasama
yılında mutlaka görevleri başında olması
gerektiğini ama aynı zamanda, KCKli tutukluların da mutlaka
serbest bırakılması gerektiğini ifade etmek istiyoruz.
Değerli arkadaşlar, hasta
tutuklular önemli bir mesele. Şu anda yüzlerce insan ölüm
sınırında ve cezaevlerinde hasta tutuklu olarak
yaşamaktalar. Bu hasta tutukluların bir an önce tahliye edilmesi
gerektiğini, onların tahliyesinin aslında, bir anlamda
yaşama bağlanmaları anlamına geleceğini, aileleriyle
vedalaşma, aileleriyle helalleşme haklarının olduğunu
buradan bir kez daha ifade ederek bu hasta tutukluların bir an önce
serbest bırakılması gerektiğini düşünüyoruz.
Yine, dil ve üslup meselesi çok önemli
bir mesele. Özellikle, Genel Kurulda bazı milletvekili
arkadaşlarımızın, erkek milletvekili
arkadaşlarımızın kadın bedeni üzerinden siyaset
yapmalarını artık bırakmaları gerektiğini, yeni
dönemde dilimize, üslubumuza hepimizin dikkat etmesi gerektiğini, buna da
-önemli bir mesele olarak- yeni dönemde inşallah dikkat edeceğiz ve
özellikle erkek milletvekili arkadaşlarımızın bu konuda
biraz daha duyarlı olmaları, biraz daha dikkat etmeleri gerektiğini
ifade etmek istiyoruz.
Değerli arkadaşlar, önemli bir
süreçten bahsettik. Kırk yıllık çatışmalı sürecin
bittiği, silahların sustuğu ama aynı zamanda, fikirlerin
konuştuğu bir süreci yaşıyoruz. Silahların
sustuğu diyoruz ama özellikle, dün burada, Genel Kurulda kürsüye
çıkan birkaç milletvekili arkadaşımız Yaşanan bu
süreçten rahatsız olduğunu, akan kardeş kanının niçin
durduğunu, hâlâ insanların ölmesi gerektiğini ifade eden
sözlerde bulundular.
KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane)
Doğru, doğru.
PERVİN BULDAN (Devamla) Ben,
buradan bir kez daha bu açıklamayı yapan milletvekili
arkadaşlarıma şunu ifade etmeye çalışacağım:
Hiç kimse barıştan korkmasın arkadaşlar, hiç kimse
demokrasiden korkmasın. Eğer altı aydır bu coğrafyaya
cenazeler gelmiyorsa, eğer altı aydır bu coğrafyada analar
ağlamıyorsa, eğer altı aydır bu coğrafyada
çocuklar yetim kalmıyorsa hepimizin bu süreçten mutluluk duyması,
hepimizin bu süreçten memnun olması gerekiyor. Oysa, insanlar ölürken, bu
coğrafyaya asker cenazeleri gelirken Niçin bu kanı durdurmuyorsunuz?
Niçin silahları susturmuyorsunuz? Siz susturmazsanız, siz bu
kanı durdurmazsanız biz durduracağız. diyenler, bugün,
burada, çıkmışlar Niçin bu kan akmıyor, bu savaş
devam etmiyor? diyerek
Gerçekten, bu yapılan açıklamaları
anlamakta zorluk çekiyoruz değerli arkadaşlar.
Şimdi, özellikle, bu
barış ve çözüm sürecinde MHPnin tutumunu, yine CHP Grubunun tutumunu
aslında kınamak istiyorum.
KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane)
Ben de kınıyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Bundan
onur duyuyoruz, onur.
PERVİN BULDAN (Devamla) CHPnin
Barış ve Çözüm Komisyonuna üye vermemesini
Çünkü, bu süreçte CHPnin
elini taşın altına koyarak bu sürece katkı sunması
gerektiğini, sosyal demokrat bir partinin bu sürecin
dışında kalmaması gerektiğini de ifade etmek
istiyorum.
Her şey lafla değil arkadaşlar. Burada, bu
kürsüde, çıkıp Barışa katkı sunuyoruz,
demokratikleşmeye katkı sunuyoruz. diyorsunuz ama pratik olarak bu
sürecin içerisinde yer almıyorsunuz.
Yine, MHPli arkadaşlar, bu sürece katkı
sunmanız gerekiyor, akan kardeş kanından rahatsız
olmanız gerekiyor.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) PKKyla yapılan hiçbir
müzakerede biz yokuz!
PERVİN BULDAN (Devamla) - Öldürülen insanlar bizim
insanlarımız, öldürülen insanlar bu coğrafyanın
insanları.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) PKKyla yapılan hiçbir
müzakerede biz yokuz!
PERVİN BULDAN (Devamla) - Bu kan
durmalıdır.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Otuz
senedir kan akıyor, biz mi akıtıyoruz!
PERVİN BULDAN (Devamla) - Savaş bitmelidir.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Bırakın silahları,
çıkın hâkimin karşısına, hesabını verin.
PERVİN BULDAN (Devamla) - Bu ülkeye barış
gelmelidir.
OKTAY VURAL (İzmir) Adam öldürmekle siyaset olmaz!
PERVİN BULDAN (Devamla) - Bu ülkeye huzur
gelmelidir. Silahlar susmalıdır.
OKTAY VURAL (İzmir) Kanla siyaset olmaz!
PERVİN BULDAN (Devamla) - Emeği geçen herkese
teşekkür ediyoruz arkadaşlar. (BDP sıralarından
alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Lanet olsun kan dökenlere!
PERVİN BULDAN (Iğdır) Size lanet olsun!
OKTAY VURAL (İzmir) Kan dökenlere lanet olsun!
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkanım
Sayın Başkanım
OKTAY VURAL (İzmir) Kan üzerinden siyaset
yapanlara lanet olsun! PKKyı meşrulaştıranlara lanet
olsun! Kürtleri öldüren PKKyı meşrulaştıranlara lanet
olsun!
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkanım
BAŞKAN Evet
Sayın Altay, buyurun
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Yüz yıldır
kan akıyorr! PKKyle ne alakası var? Yüz yıldır bu katliam!
PERVİN BULDAN (Iğdır) Yüz
yıldır öldürüyorsunuz, yüz yıldır!
OKTAY VURAL (İzmir) Kürt kökenli insanları
öldürdüler!
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Yüz yıldır
kan akıyor.
BAŞKAN Sayın Altay, sataşma nedeniyle
iki dakika söz veriyorum.
Buyurun
PERVİN BULDAN (Iğdır) Bitsin artık
bu savaş!
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Bitecekse
hesabını verecek bu toplum önünde PKK.
OKTAY VURAL (İzmir) Şırnakta,
Patnosta, Ağrıda, Diyarbakırda PKKlılar Kürt kökenli
insanları öldürdü.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Tek taraflı
değil, iki taraflı bakacaksınız olaya, tek taraflı
değil.
OKTAY VURAL (İzmir) Kürt kökenli insanları öldürdüler!
BAŞKAN Sayın Altay, sürenizi yeniden
başlattım.
Buyurun.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Sinop Milletvekili Engin
Altayın, Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın
görüşülen kanun tasarısının ikinci bölümü üzerinde BDP
Grubu adına yaptığı konuşma sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; biraz önce kürsüde konuşan Barış ve
Demokrasi Partisi Grup Başkan Vekili, kendince barış süreci...
PERVİN BULDAN (Iğdır) Ölen insanlar bu
coğrafyanın insanları, hepsi bizim çocuklarımız.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) PKKyla müzakereye asla
oturmayacak MHP, başka taraflara bakın siz!
PERVİN BULDAN (Iğdır) Oturmayın,
oturmayın, hiç ihtiyacımız yok size!
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Başka taraflara
bakın!
PERVİN BULDAN (Iğdır) Hiç
ihtiyacımız yok size!
ENGİN ALTAY (Devamla) Sayın Başkan,
böyle olmaz ki bu!
BAŞKAN Lütfen
ENGİN ALTAY (Devamla) - Sayın grup başkan vekili
Cumhuriyet Halk Partisini kınadığını söyledi. Yani,
gerekçe olarak da Mecliste kurulan, bizce güya Çözüm Komisyonuna üye
vermediğimizi söyledi.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Ne güyası
ya, meşru olarak kurulan bir komisyon.
ENGİN ALTAY (Devamla) Biz bu komisyonun
kurulmasını sizden önce istedik. Ama, biz, bu komisyonun
tıpkı Anayasa Uzlaşma Komisyonundaki formatla kurulursa bir
anlamı ve değeri olur düşüncesinde hep olduk. Yani, bir komisyon
kuracaksınız Meclisin rutin komisyonları gibi, 24 kişilik
komisyonun 18i, 16sı iktidar partisine mensup olacak ve bizim
bilmediğimiz bir süreç ve görüşmeler trafiği var ve biz oraya 3
ya da 4 üye vererek
PERVİN BULDAN (Iğdır) Gelin, içine
girin!
ENGİN ALTAY (Devamla) Sayın Grup Başkan
Vekili, ben sizi kesmedim yani.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Sizden de laf
atanlar oldu.
ENGİN
ALTAY (Devamla) Biz buna üye vermeyi doğru bulmadık. Önerimiz net ve
açıktı, tıpkı Anayasa Uzlaşma Komisyonu gibi bir
komisyon kurulması hâlinde buna üye vereceğimizi net bir şekilde
söyledik, bir.
İki: Kanın
durmasından rahatsız olmak. gibi bir ithamı umarım, CHP
için söylememişsinizdir. Cumhuriyet Halk Partisi bu memlekette
bırakın kanı, hiçbir vatandaşımızın
gözyaşının akmasını istemez, istememiştir, bugüne
kadar olduğu gibi. Ancak, bununla beraber, sizin, terör örgütünü
barış süreciyle ilgili olarak bir tehdit unsuru gibi ortaya koyarak
da bu işi çözeceğinize inanmıyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi olarak, bu memlekette bir Kürt sorunu vardır diyoruz,
söyleyegeldik ama biz, PKKnın bir terör örgütü olduğunu ve Kürt
sorununun çözümünün bu yolla olamayacağını da söyledik, bundan
sonra da söylemeye devam edeceğiz.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Nasıl olacak? Hangi yolla olacak?
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Hangi yolla olacak?
ENGİN ALTAY
(Sinop) Ne demek Hangi yolla olacak? Lütfen ya!
OKTAY VURAL
(İZMİR) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Vural.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, sataşmadan dolayı
BAŞKAN
Sataşma nedeniyle iki dakika söz veriyorum.
Sayın Vural,
buyurun.
2.- İzmir Milletvekili
Oktay Vuralın, Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın
görüşülen kanun tasarısının ikinci bölümü üzerinde BDP
Grubu adına yaptığı konuşma sırasında Milliyetçi
Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket
Partisi olarak biz, kanlı bir terör örgütü olan PKKnın
meşrulaştırıldığı ve PKK terör örgütünün
arzu ettiği bir komisyonda bulunmamayı bizi buraya gönderen
milletimizin iradesi olarak görüyoruz.
Demokrasilerde,
terör örgütünün meşrulaştığı araçlar Türkiye Büyük
Millet Meclisinde zemin bulmamalıdır. PKK terör örgütü hem kan döken
hem uyuşturucu kaçakçılığı yapan, insan
kaçakçılığı yapan bir terör örgütüdür ve Doğu ve
Güneydoğuda, en başta Kürt kökenli insanları katliama
uğratmış ve Kürt kökenli insanlar üzerinden operasyon yapan bir
terör örgütüdür.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Siz Kürtlerin katliamı için Dersime bakın,
Zilana bakın, Şeyh Saite bakın, orada görürsünüz; Kürtlerin
katliamı ortada zaten.
OKTAY VURAL (Devamla)
Dolayısıyla, biz PKKnın Kürtlerin temsilcisi olduğu
iddiasını külliyen reddediyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak
PKK terör örgütünün, İmralı canisinin isteğiyle, talebiyle böyle
bir komisyonun gündeme gelmesini ve kurulmasını doğru
bulmadığımızı ifade ettik ve bu konuda, özellikle
Sayın Başbakanın da Türkiye Büyük Millet Meclisinde böyle bir
komisyon kurulması meşruiyet kazandırır. iddiası
karşısında, AKPye de böyle bir komisyonda bulunmayın diye
çağrıda bulunduk. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizim
düşüncelerimize saygı göstereceksiniz, tutumumuz budur. Hiç kimse
Milliyetçi Hareket Partisini burada bir komisyona üye vermemesinden dolayı
kınayamaz, kim oluyormuş da kınıyor? Önce, PKK terör
örgütünü reddedeceksiniz, silahı reddedeceksiniz, kanı
reddedeceksiniz, önce bunu yapacaksınız. Demokrasiye inanan insan,
önce PKKyı gayrimeşru gösterir, PKKya meşruiyet
sağlayacak zeminler oluşturmaz. Bu coğrafyada milletin
egemenliğini, iradesini bölmek isteyen, ayrıştırmak
isteyen, insanları birbirine kırdırmak isteyen düşünceleri
de biz millet egemenliğine ihanet olarak görüyoruz.
O bakımdan,
Milliyetçi Hareket Partisinin tavrı doğru olmuştur, PKKnın
meşrulaşacağı bir zeminde, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
muhatap olmasını istememiştir ve bu bakımdan da Milliyetçi
Hareket Partisinin bu tutumundan birileri rahatsız oluyorsa demek ki
Milliyetçi Hareket Partisi doğru noktadadır.
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Yalova Milletvekili Muharrem
İncenin; Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile
Milli Savunma Komisyonu Raporu (1/795, 2/64) (S. Sayısı: 479) (Devam)
BAŞKAN Bölüm
üzerinde şahsı adına söz isteyen Nevzat Korkmaz, Isparta
Milletvekili.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tasarının ikinci bölümü üzerinde şahsım adına söz
aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu tasarı 43 maddeden ibaret; 41 maddesi yetersiz
bulduğumuz ancak yapılması gereken, sorunların sadece küçük
bir kısmını çözen düzenlemeler. Olsun, bir askerimizin bile
sorununu çözüyor ise sorumlu muhalefet anlayışımız
gereği yanındayız, itirazımız olmaz. Ancak, 17nci ve
18inci maddelerde Türk milleti adına itirazlarımız var. Türk
Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununda askerlik tanımı değiştirilerek
içi boşaltılıyor; âdeta, Uzak Doğu dövüş
sporlarının öğretilmesi gibi, harp sanatını
öğretmek şekline indirgeniyor. AKP tarafından, vatan sevgisi
imandandır, dini, devleti, milleti, bayrağı için
hayatlarını feda edenler şehittir ve şehitlerin yeri peygamberler
makamının yanıdır gibi inanç değerlerimiz, bu
değişiklikle sulandırılıyor. Artık,
peygamberlerin yanında, İslama bayraktarlık yapan yüce Türk
milletine kendisini adayanlar değil, kendi canlarını bu
uğurda feda edenler değil; harp ve dövüş sanatını iyi
bilenler, siyah kuşak sahibi dövüşçüler oturacak. Peygamberimizin
ismini taşıyan Mehmetçikler, artık vatana, millete, bayrağa
ve din-i İslama teslim olma ve sadakat gösterme yerine harp
sanatını öğrenmek üzerine yetiştirilecek. Allaha, vatana,
millete, bayrağa iman etmiş neferlerin AKPye göre teçhizatlı
ordunun yanında iflas ettiğinin kabulü. Silah var, mermi var; inanç,
iman ve adanmışlık yok. Bana iman etmiş on asker verin bir
ordu yerine. sözü yer ile yeksan.
Değerli AKP
milletvekilleri, eserinizle övünebilirsiniz. On yıldır eğitimi
dışlayan, sadece öğretim ile meşgul olan millî eğitim
sistemimiz de böyle çökertildi. Milletine, milliyetine, vatanına sadakat
ve bağlılığın içini boşaltırsanız sonuç
mukadderdir. Peygamber Efendimiz, Türk milleti için, onun komutanı ve
askeri için övücü cümleler kurarken herhâlde onların din, devlet ve millet
için adanmışlık duygularını ifade ediyordu. Bu mübarek
günde, bin kere yazıklar olsun demek istiyorum. Bu cümleleri kurmak
durumundayız. Milliyetçi Hareket Partisi olarak 51 milletvekiliyle bu
yasanın bu şekilde çıkmasını engelleyemedik.
KEMALETTİN
AYDIN (Gümüşhane) 30 kişiydiniz 30! Nerede 51 kişi?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) Hiç olmazsa yarın ilahî hesap gününde dilimizle
söylediğimizi ve kalbimizle buğzettiğimizi yüce Yaradan önünde
ifade edelim istedik.
Askerlik tarifinin
değiştirilmesinin arkasına neden bu kadar düştünüz, bu
rahatsızlığınızın nedeni nedir, hakikaten merak
ediyorum. Bakın, tanım diyor ki: Askerlik, Türk vatanını,
istiklal ve cumhuriyetini korumak için harp sanatını öğrenmek ve
yapmaktır. Neden rahatsız oldunuz? Türk kelimesinden mi, Türk
vatanından mı, Türk istiklal ve Türk Cumhuriyetinden mi, yoksa
hepsinden mi?
Dün, Millî Savunma
Bakanı Sayın Yılmaza bir arkadaşımız soru sordu,
Türkiye Cumhuriyetinin Millî Savunma Bakanı olduğunu unuttu, Siz de
herkesi Türk yapmaya çalışıyorsunuz. dedi. Bu milletin etnik ve
dinî kökenine bakmadan herkesi kucakladığını unutarak ya da
bilerek söyledi bu sözü çünkü arkasından çıkan bir milletvekili, Türk
milletine, devletine, evet, on bir yıldır sizin yönettiğiniz
devlete, tarihine ağız dolusu hakaretler etti. İmam-cemaat
meselesi! Sen böyle yaparsan bunun için fırsat kollayanlar ne yapmaz?
Nitekim yaptı da. Aşıkların birbirine yol vermesi gibi,
söylediğinin nerelere gideceğini kestiremeyen devlet adamı
demiyorum- bir siyasetçinin sözleri bu ağır hakaret ve iftiralara
dayanak teşkil etti. Türk milleti kelimesini ısrarlarımız
sonucu ağzından cımbızla aldığımız
Sayın Bakan, Bu ülkede tek millet yoktur, bunu kabulleneceksiniz. diyen
bir milletvekilinin sözleri öncesinde, mücadele edilmesi gereken PKK bölücü
zihniyetinin bir sloganını milletin huzurunda ifade etmekten bir beis
duymadı. Siz de herkesi Türkleştirmeye
çalışıyorsunuz. diyerek, PKK da bunu iddia ediyor kanlı
eylemlerini haklı çıkarmak için. Millî Savunma Bakanı böyle
derse, şu anda PKK terörüyle mücadele için bölgede, sınırda
nöbet bekleyen, vatan görevini, pardon, sizin tabirinizle harp sanatını
icra eden Mehmetçik ne düşünür, komutanlar ne düşünür? Sayın
Bakan, peygamber ocağına zarar veriyorsunuz, ya doğru şeyler
söyleyin ya da susun; emin olun, susmakla bu ülkeye ve temsil ettiğiniz
şerefli orduya çok daha fazla hizmet edeceksiniz.
Değerli
milletvekilleri, ikinci itirazımı da bir sonraki söz
aldığımda ifade edeceğim. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Bölüm üzerinde
şahsı adına söz isteyen Dilek Akagün Yılmaz, Uşak
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
sizleri saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama
geçmeden önce, size üç tane resim göstermek istiyorum. Bir tanesi, SBS
skandalı. İki günlük gazete haberleri bunlar. SBSde yabancı
dil sınavında yanlış anahtar kullanılmış ve
1 milyon çocuğumuzun şu anda o kadar kötü bir
duygusallığı var ki hakkının yendiğini
düşünüyor yani 1 milyon çocuktan bahsediyoruz, 13-14 yaşındaki
çocuktan.
İnsanlara
saldıran palalı serbest ve Fasa kaçtı. Yani pek çok
insanımız, yazarımız, aydınımız şu anda,
kaçma ihtimali nedeniyle cezaevinde olmasına rağmen, palalı, göz
göre göre Fasa kaçtı.
Aynı zamanda, -bu
artık trajikomik bir olay- üçüncü köprünün güzergâhının
yanlış olduğu gibi gazetede bir haber çıktı ve
projelerinin bakanlık tarafından iptal edildiğine dair bir haber
çıktı. Trajikomik bir olay, bunun
cevaplandırılmasını istiyoruz.
Şimdi, bu üç
tane olayla ilgili çok konuşmaya gerek yok, çok net bir olay zaten. Bunun
cevaplandırılması gerekiyor ve ayrıca şunu söylüyorum
sizlere: Bu ülkeyi yönetemiyorsunuz artık, bu ülkeyi yönetmekten
âcizsiniz. Onun için, bir an önce istifa etmeniz gerekir diye düşünüyorum.
Şimdi, bu 479
sıra sayılı Kanunun temelinde şu söyleniyor: Efendim,
darbeleri engellemek adına böyle bir yasal düzenleme yapılıyor.
deniyor Türk Silahlı Kuvvetlerinin İç Hizmet Kanunuyla ilgili.
Bizim, geçen yıl bu konuda Sayın Muharrem İnce tarafından
verilen bir önergemiz var, o zaman hiç kale alınmıyordu da şimdi
neden birdenbire gündeme getirilme gereği duyuldu bu? Herhâlde bir yerlere
selam göndermek istiyorsunuz. Zamanlama çok önemli diye düşünüyorum, o
selamı gönderdiniz buradaki arkadaşlarımızın
vasıtasıyla.
Darbelere neden
karşıyız sevgili arkadaşlar? Onu bir gözden geçirirsek
şimdi ne olduğunu hep beraber daha iyi çözeceğiz. Darbelere,
yaşama hakkına saldırı olduğu için
karşıyız, insan hak ve özgürlükleri askıya
alındığı için karşıyız, hukukun üstünlüğü
ve yargı bağımsızlığı, hukuk güvenliği
askıya alındığı için karşıyız, savunma
hakkı yok edildiği için karşıyız, basına sansür
ve baskı uygulandığı için karşıyız, siyasi
partiler kapatıldığı için karşıyız,
düşünce ve ifade özgürlükleri yok edildiği için
karşıyız, toplantı ve gösteri yürüyüşleri, gösteri
özgürlüğü yok edildiği için karşıyız. Peki, şimdi
ne oluyor, bir bakarsak
Aslında, darbe dönemi nasıl bir dönem,
onları söyledik. Şimdi ne oluyor? Ona
baktığımızda da çok net görüyoruz: Ellerinde karanfiller
olan kişilere biber gazı, toplantı ve gösteri yürüyüşleri
özgürlüğü yok. Barışçıl gösterilerde 4 gencecik
çocuğumuz öldü,
gösteri özgürlüğü yok. Çocuğumuzu kurşunla öldüren polis
serbest, palalarla insanlara saldıran kişiler serbest ama ne
yazık ki bunlara rağmen pek çok insanımız, bilim
adamlarımız, yazarlarımız, askerlerimiz bugün haksız
bir şekilde cezaevinde. Yargı
bağımsızlığı şu anda yok, o nedenle insanlarımız
haksız bir şekilde cezaevinde.
CHPyi kapatmakla
tehdit ediyorsunuz. O zaman, bugün sivil bir darbe olduğunu hepimiz
görmüş oluyoruz. Darbelere karşıysak eğer, askerî darbelere
karşıysak, böylesi düzenlemelere karşıysak bugün de bu
sizin yaptıklarınıza karşı olmamız ondandır
işte, onun için Hükûmet istifa! diye bağırıyoruz. Siz
şu anda ne yapıyorsunuz? Hukuk güvenliğini ve yargı
bağımsızlığını yok ettiniz. Darbecileri
yargılıyoruz. yaftası altında bilim adamlarını,
rektörleri, gazetecileri, milletvekillerini ve askerleri cezaevine gönderdiniz.
Ancak, bu
insanların yargılanmasıyla ilgili o kadar büyük hukuk
garabetleri yaşıyoruz ki: Sahte dijital veriler var. deniyor,
bilirkişiye bile mahkemeler göndermiyor. Bağımsız
kuruluşlar tarafından bu sahte dijital veriler açık seçik ortaya
konuluyor ama ne yazık ki bunlar bilirkişiye bile gönderilmiyor.
Askerler yargılanıyor, teröristler tanık olarak gösteriliyor.
Microsoft açıklıyor, 2003 yılında yapılmış
olan darbe planlarıyla ilgili O yazı karakteristiğini ben 2007
yılında çıkardım. diyor; Olsun. deniyor, yine kale
alınmıyor. Aynı yerde görev yapan komutanlar tanıklık
yapmak için geliyorlar, terörist dinleniyor ama komutanlar dinlenmiyor; darbe
yapılıyor mu, yapılmıyor muydu, bu konuda hiç bir
şekilde dinlenmiyorlar. Adil yargılanmayı savunan avukatların
hakkında soruşturma açılıyor, hapis cezaları
veriliyor. İstanbul Barosunun hakkında yine soruşturma
açılıyor, dava devam ediyor.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Devamla) Anayasa Mahkemesi On yıllık tutukluluk
ölçüsüzdür. diyor, o özel yetkili mahkemeler bunların hiçbirisini
tanımıyor. İktidarın mahkemeleri Biz bunları
tanımayız. diyor çünkü bunlar bağımsız yargı
değil, iktidar mahkemeleri; kamu vicdanı tanıyor sevgili
arkadaşlar.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Kim dedi, kim dedi ya? Allah Allah!
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Devamla) İşte darbe dönemi böylesi bir dönem.
BAŞKAN
Sayın Yılmaz, teşekkür ediyorum.
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Devamla) Darbe dönemini bizlere siz yaşatıyorsunuz.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Yani onun için Darbe fark etmez. mi diyorsun?
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Devamla) Onun için, binlerce, yüz binlerce insan Hükûmet istifa!
diyor. Bunun için meydanlarda bu kadar insan var.
BAŞKAN
Sayın Yılmaz
AHMET YENİ
(Samsun) Kürsüyü işgal ediyorsun.
ALİ
ERCOŞKUN (Bolu) Bitti, bitti.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ
(Devamla) Bunu görmezden geleceksiniz ama bu halk hareketi size gereken
cevabı verecek. (CHP sıralarından alkışlar)
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Yani Darbe fark etmez. mi diyorsun?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
On beş dakika
süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
2011deki Van
depremi sonrasında terör örgütünün büyük silah
yığınaklarının açığa
çıktığı medyada yer almıştır.
İstihbarat birimlerinin PKKnın Vanı büyük ayaklanma için ana
silah deposu hâline getirdiğini tespit ettik. ifadeleri kamuoyuna
yansımıştır. Benzeri ifadeler Osloda MİT
Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş tarafından dile
getirilmiştir. Artık büyük şehirlerde, kasabalarda, kırsal
alanda terör örgütünün büyük silahlı yığınaklar
yaptığını bilmeyen kalmadı. Siz bu düzenlemelerle
TSKnın yani silahlı kuvvetlerin elini kolunu bağlayarak
yarın, x gününde, PKKnın daha büyük kanlı
kalkışmasında Türk milletini boğazlatmak mı
istiyorsunuz? Hükûmetinize Balkan Savaşlarını, Hınçak, Taşnak
katliamlarını hatırlatıyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Işık
ALİM IŞIK
(Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Mardin-Kızıltepe Türkmen Dağında yazılı bulunan
Ne mutlu Türküm diyene! sözü silinerek yerine PKK bayrağının
çizildiği yönünde medyaya yansıyan haberler ve görüntüler doğru
mudur? Doğruysa bugüne kadar Hükûmetiniz, Bakanlığınız
veya ilgili diğer bakanlıklar her konuda ahkâm keserken bu konuda
niçin bir söz söyleyememektedir? PKK sizi bu kadar mı baskı
altına almıştır? Bu konuda açıklama bekliyorum.
İkincisi: Zorunlu
askerliğin kaldırılması ve vicdani retçilerin taleplerinin
karşılanması konusunda yeni bir düzenlemeyi ne zaman getirmeyi
düşünüyorsunuz?
Üçüncüsü de
Afyonda gerçekleşen mühimmat deposu patlamasında kaza olduğunu
söylemiştiniz. Bu kazayı kim yapmış? Kazanın sonucu
nedir? Açıklayabilir misiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Genç
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim.
Dün de sormuştum. Şimdi,
İzmirde 16 tane genç, gece evleri basılmak
suretiyle içeriye alınmış. Bunların bir
kısmı Tunceli dernekleri yönetim kurulu üyesi. Şimdi, bunlara da
yayın yasağı konulmuş. Valiyi arıyoruz, cevap
vermiyor; Emniyet Müdürünü arıyoruz, cevap vermiyor. Bu nasıl olur?
Anneler, babalar şey ediyor ve buna da yayın yasağı
konuluyor. Bu, tamamen faşizan bir yönetimdir. Gençlerin bu kadar, sabaha
karşı evi basılarak alınmasının nedeni nedir?
Bunların bir toplantıda bulunmaları suç mudur?
İkincisi: Son
aldığımız birtakım haberlere göre, askerî okullardan 3
bine yakın, sol görüşlü ve belli bir mezhebe yakın
öğrencilerin hepsi çeşitli bahanelerle
atılmıştır. Son beş yılda askerî okullarda
atılan öğrenci sayısı kaçtır ve hangi nedenlerle
atılmıştır? Bu kanunla yaptığınız
değişiklikle de askerî okullara artık asker öğretmen
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
1984
yılından itibaren bölücü terör örgütü PKK kaç askerimizi, polisimizi
ve devlet görevlimizi şehit etmiştir? Ayrıca, o bölgede
yaşayan insanlardan kaç kişiyi öldürmüştür?
İkinci sorum
olarak: Uzman erbaş görevi yaparken çeşitli sebeplerle görevinden
ayrılanların Devlet Personel Başkanlığına
devredilerek boş bulunan kadrolara atanması veya Mecliste yeni
kadrolar ihdas edilerek atanmasıyla ilgili bir çalışma
yapılamaz mı?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Türkoğlu
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, bu tasarının askerlik hizmetini tanımlayan 17nci
maddesiyle ilgili eleştirilerimizi ilettiğimizde Sayın Millî
Savunma Bakanımız iki kere, Millî Savunma Komisyonu
Başkanımız, iktidar partisi Grup Başkan Vekili Nurettin
Canikli ve diğer arkadaşlar Evet, askerliğin
tanımıyla ilgili ibare doğru olmamış. Biz bunu
düzelteceğiz. Türk vatanını korumak ibaresini
ekleyeceğiz. dediler. Ancak, burada, bizim önergemiz işleme
alınmadığı gibi kendileri tarafından da bir düzenleme
getirilmedi. Akıl açısından, mantık açısından
makul bulunan bu yaklaşım neden değişti?
Milletvekillerinin, Komisyon Başkanının, Bakanın iradesini
değiştiren irade kim? Kim çıkardı Türk vatanını
korumak ibaresini, ben bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Yılmaz
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
4-5 Ağustosta Silivride Ergenekon davasının duruşması
olacak, karar duruşması olacak. 15 Temmuzda Balyoz
Davasının Yargıtayda duruşması var. Yine,
İzmirde de askerlerin yargılanmış olduğu gizli
bilgilerin ifşa edilmesi davası var.
Şimdi, bu
davalarla ilgili size bir soru sormak istiyorum: 6 Haziran 2003 tarihinde,
Sayın Genel Başkanımızın bahsetmiş olduğu
bir kriptodan söz edilmişti 27 Eylül 2012 tarihinde. Bu kriptoda, Amerikan
Büyükelçiliğinin Amerikaya çekmiş olduğu bir olaydan
bahsediliyor. Generaller, AKPden
seçilen Tayyip Erdoğanın davranışlarından büyük
rahatsızlık duymaktadır. Erdoğan, çok güçlü bir
müttefikimizdir. Generallerin bu tutumu Amerikan menfaatlerinin korunması
açısından engelleyicidir. Orgeneral Hilmi Özkökün sadakatli
duruşu sahiplenilmelidir. Muhalif orgeneraller, Hilmi Özkökün çizgisine
itiraz etmektedirler.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Bu nedenle mi bu davalar açılmıştır
diye soruyorum Sayın Bakan.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın
Yeniçeri
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
basılan onca şantiye, kaçırılan onca teknisyen, infaz
edilen korucular, birbiri peşi sıra nükseden asayiş infaz
timleri, yol kesme eylemleri, insan kaçırma faaliyetleri, bölgede
silahlı gezen PKKlılar ne anlama gelmektedir? Terör örgütü ve siyasi
uzantılarının Bölgede karakol inşatlarını
durdur, baraj yapma, askeri çek, koruculuğu kaldır. talepleri Devleti
oradan çek. anlamına gelmemekte midir? Niçin gıkınız
çıkmıyor? Güneydoğuda, eli kolu bağlanmış asker,
karakollara hapsedilmiş polis ve vilayet binasına hapsedilmiş
vali ne anlama gelmektedir? (MHP sıralarından alkışlar) Seçim
sonrası özerklik ilan edeceğiz. söylemlerinin ne anlama
geldiğini bir açıklayın.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Öldürüyorlar,
öldürüyorlar
18 yaşındaki
genci öldürüyorlar.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Altı aylık bebekleri katlet, ondan sonra yaş de.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) PKK ortaya
koyduğu eylemlerle çözüm sürecinin çözümünü alıp götürdü, sizin
elinizde yalnız süreç kaldı. Aklınızı ne zaman
başınıza devşireceksiniz?
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın
Halaçoğlu
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
TSK İç Hizmet Kanununda olan 35inci madde darbeye izin verdiği için
değiştiriliyorsa darbe yapmış olanlar yasal bir zeminden
hareket etmiş olmuyorlar mı?
İkincisi: Siz
bu gerekçeyle daha önceki darbeleri yasallaştırmış olmuyor
musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın
Erdoğan
MEHMET ERDOĞAN
(Muğla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
İki soru
sormak istiyorum Sayın Bakana.
Bir: Bu 2nci ve
35inci maddeyi kim yazdı?
İkincisi: Bölgeden
son gelen görüntülere göre hem silahlı, PKKlı insanların
gözetiminde cenaze törenleri yapılmakta hem de öz güvenlik güçlerine
sertifikalar verilmektedir. Bu süreçte bölgeden PKK mı çekildi, asker mi
çekildi? Bu sorunun da cevabını net olarak öğrenmek istiyoruz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Acar
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Anayasa Mahkemesi azami tutukluluk süresinin beş yıl olduğuna ilişkin
karar verdi. Bu karar bütün mahkemeleri bağlayıcıdır.
Burada bir olay var: Bu haksız tutukluluklar ve delilsiz,
kanıtsız mahkûmiyetler yaygın olarak devam ettiriliyor. Ve dün
de bütün tahliye talepleri reddedildi. Halkta yaygın olan kanaat
şudur: PKK lideri Öcalanı serbest bıraktırmak için bu
mahkûmiyet kararları bir genel af içerisinde Hepsini bıraktık.
adı altında tezgâhlanmaktadır. Böyle bir af var mıdır,
genel af çıkartmayı mı düşünüyorsunuz? Bu haksız
mahkûmiyetler ve tutukluluk devamı ne demektir?
Teşekkür
ederim.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Sizin Genel Başkanınız genel affı
önermedi mi Sayın Vekil?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Öz, son
soru
ALİ ÖZ
(Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
İstanbulda Gezi Parkı eylemlerinden sonra, en son basına da
yansıyan net görüntülerden sonra bu, Fasa kaçan
Sizin, herhâlde,
haberiniz olmadan nasıl yurt dışına
çıktığına biz akıl erdirmekte zorlanıyoruz.
Devlet bu kadar âciz midir? Bile bile, bağıra bağıra gelen
bir eylem karşısında bile sessiz kalmanızın sebebi
nedir? Bunu gözaltına alıyorsunuz, serbest bırakıyorsunuz,
evine gidiyor, evinden telefonla davet ediliyor, sonra yurt
dışına çıkıyor. Bu, devlet ciddiyetiyle bağdaşıyor
mu Allah aşkına?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
buyurun.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Efendim, teşekkür
ediyoruz.
Özellikle
Sayın Akçayın sorusuna cevap vermek istiyorum. Türk Silahlı
Kuvvetleri terörle mücadele görevini 5442 sayılı İl İdaresi
Kanununun 11/D maddesi uyarınca yürütmekte olup tasarıda bu
mücadeleyi sekteye uğratacak veya mücadelenin yasal
dayanağını kaldıran bir düzenleme asla
bulunmamaktadır. Bunu özellikle vurgulamak istiyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) İç tehdit kalkıyor, iç tehdit!
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın
Işık, özellikle Mardin Kızıltepede PKK bayrağı
çizildi. şeklinde bir iddia doğru değil.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sesiniz çıksın, anlamıyoruz!
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Mecburi
askerliğin kaldırılması yönünde herhangi bir
çalışma bulunmamaktadır.
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Allah Allah!
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Üçüncü husus,
Afyondaki hadise. Maalesef elim bir hadise yaşandı malumunuz
Afyonkarahisarda. Ben de hemen o günün sabahında, hadiseden hemen sonra
Afyonkarahisara hareket ettim, bizatihi yerinde inceledik ve neticede, orada,
tabii, Afyonda büyük bir infial vardı, Acaba bu dışarıdan
yapılan bir müdahale mi, herhangi bir saldırı mı oldu?
şeklinde bir endişe vardı. Dolayısıyla bunun
dışarıdan yapılan bir şey
olmadığını, bunun kaza olduğunu ifade ettim ama
Türkçede kaza kelimesini tahlil ederseniz kaza, herhangi bir ihmal veya
kusur, ağır ihmal olup olmadığı manasına gelmez; ağır
ihmal neticesinde, kusur neticesinde de kaza olabilir. Nitekim, dikkat
ederseniz, bir araç kaza yaptığı zaman kusur nispeti
atfediliyor. Dolayısıyla kazadan maksadım budur yoksa bir
ihmal, bir dikkatsizlik ve ağır kusur olup olmadığı
konusunda bir hüküm vermedim. Bu, gerçekten sonradan da ortaya
çıkmıştır. Bunun, maalesef, bir ihmal neticesinde acı
bir patlama olduğu ortaya çıktı.
Efendim, Sayın
Genç, tabii, İzmirdeki Tuncelili gençlerle ilgili yargı kararı
bizi
Biliyorsunuz, yürütme ayrı, yargı ayrı. Yargının
kararlarına biz herhangi bir şekilde müdahale edemiyoruz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yürütme yapıyor
Ne demek yürütme ayrı? Polisler
basıyor, sabaha karşı gençleri evinden alıyor. Ne
yürütmesi, yargı
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın
Doğru, uzman erbaşlar meselesini hakikaten ben de biliyorum.
Özellikle sık sık
KAMER GENÇ
(Tunceli) Askerî okullarla ilgili soruma da cevap ver.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
belli bir
süre sonra istifa edip gelip devletin memur kadrolarına geçmek istiyorlar.
Tabii, şu anda bir düzelme yok ama bu da çeşitli defalar
görüşüldü. Benim şahsi kanaatim, böyle bir düzenleme
yapılması uygun olur ama
Bunu Hükûmete ben arz edeceğim, özetle
belirteyim.
Efendim, Sayın
Türkoğlu, evvela askerlikle ilgili çok açık, askerin vazifesi belli:
Bu aziz vatanımızı korumak yani bu malumu ilan etmeye gerek yok,
vatanımızı korumak.
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) - Niye yazmadınız Sayın Bakan, niye
yazmadınız?
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) O zaman niye çıkarıyorsunuz? Bakın,
niye çıkarıyorsunuz?
OKTAY VURAL
(İzmir) - Malumsa niye çıkartıyorsunuz?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Bakın,
biz her zaman söylüyoruz, bu vatan bizim. Hatta, biz Türkiyenin her yerinde
göğsümüzü gere gere diyoruz ki: Tek vatan, tek millet, tek devlet, tek
bayrak. Yani, bunu gururla söylüyoruz her yerde. Dolayısıyla, lütfen
bunu şey yapmayın. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, MHP sıralarından gürültüler)
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Sayın Bakanım, onu demiyorum, sizin
arkadaşlarınız da Olmalı. derken niye
çıkarıyorsunuz?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Bu vatan
bizim vatanımız, bu milletin vatanı; bunu özellikle vurgulamak
istiyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Cevap veremiyorsunuz; soruya cevap verin, soruya: Niye
çıkardınız Türk vatanını?
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Sayın Bakanım, soruya cevap verin.
OKTAY ÖZTÜRK
(Erzurum) - Sayın Bakan, çok gerginsiniz bugün.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın
Yılmazın sorusuna gelince, tabii, bu konuda çeşitli iddialar
olabilir. Konuşmanız da tam net anlaşılamadı son anda
kesildiği için ona kayıtlardan bakalım, yazılı olarak
cevap verelim.
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Niye çıktı? Siz söylediniz;
yanınızda Komisyon Başkanı var, sorun niye çıkardınız
diye.
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Amerikanın talebiyle mi bu davalar açıldı
Sayın Bakan?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Anladın, anladın da hesabına gelmiyor.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın
Yeniçeri, özellikle karakol yapımı, karakol,
sınırlarımızın korunması, oradaki bütün
vatandaşlarımızın korunması için yapılıyor.
Dolayısıyla, nereye gerekiyorsa karakollar yapılacak, yapılmaya
devam ediyor, bunu özetle belirteyim.
CELAL ADAN
(İstanbul) PKKya karşı koyuyorum. de ya.
ALİM IŞIK
(Kütahya) - Diyemez, diyemez.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Barajlar
Barajlara
gelince bu konuda kısa bir açıklamada bulunmak istiyorum. Efendim,
barajlar o bölgenin, bütün bölgelerin su ihtiyacını, sulama
ihtiyacını, elektrik enerjisi ihtiyacını, taşkın
koruma ihtiyacını karşılamak için yapılıyor;
barajlar başka bir maksat için yapılmıyor. Nitekim, her
yapılan baraj o bölgeye hayat vermiştir, hayat vermiştir.
Dolayısıyla, biz de oradaki insanların gerçekten refah
seviyesinin artması için barajları yapmaya devam edeceğiz,
oradaki bütün insanlarımızı korumak için,
sınırlarımızı korumak için karakollar inşa etmeye
devam edeceğiz.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Süreçten çok uzaksınız Sayın Bakan, süreçle
alakanız yok hiç. Başbakan duymasın bu söylediklerinizi.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Bunun
dışında, evet, diğer sorular
Sayın Halaçoğlu
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) - Benim soruma cevap verin.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Sizin
sorunuza
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) - Darbeyi meşrulaştırıyorsunuz
siz.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Efendim, bakın,
darbeler dönemi artık sona erdi, darbeler dönemi sona erdi, bunu özetle
vurgulamak istiyoruz. Dolayısıyla ve darbelerin
Ben şunu da
özetle vurgulayayım: Her darbeden sonra ekonominin gerilediğini
herkes biliyor. Darbeler bu ülkeye herhangi bir kazanç getirmemiştir
gerçekten. Dolayısıyla
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) - Sorumun cevabı değil Sayın Bakan. Ben
onu sormadım.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Ne sordunuz?
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) - Yasalara uygun mu?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Darbe yapanlar, şimdiki yapanlar bu yasaya
dayanarak yaparlarsa meşru mudur? Siz
meşrulaştırmadınız mı böyle diyerek?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Biz, darbeyi asla
meşrulaştırmadık, darbeye herkes karşıdır,
biz de karşıyız, onu özetle vurgulamak istiyorum.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sorumun cevabını verin.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) - Darbeler size yaradığı için
karşı mısınız? Söylemde karşı eylemde
yanındasınız.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sorumu cevaplayın Sayın Bakan. Sorumun
cevabını vermiyorsunuz.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Kalan sorulara yazılı cevap
vereceğim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, askerî okullardan kaç öğrenci
atıldı? Hiç olmazsa yazılı cevap versin bize. Cevap
vermiyor ve siz bunlara
yardımcı oluyorsunuz. O makam da biraz doğru dürüst hareket et
ya! Bu mübarek ramazan seni çarpar ya. Bu mübarek ramazan gününde hiç olmazsa
dürüst görev yap ya!
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci
bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
22nci madde üzerinde
iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 479 sıra sayılı "Sözleşmeli Erbaş ve Er
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili
Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin; Türk Silahlı Kuvvetleri
İç Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifinin" 22. Maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Hasan
Hüseyin Türkoğlu Mehmet
Erdoğan Mesut Dedeoğlu
Osmaniye Muğla Kahramanmaraş
Alim
Işık S.
Nevzat Korkmaz Erkan
Akçay
Kütahya Isparta Manisa
MADDE 22- "EK
MADDE 30- Bu Kanun hükümlerine göre aylık almakta iken; terörle mücadele
görevi sırasında veya bu görevinden dolayı alıkonulan,
kaçırılan ya da kaybolanların ailelerine 145 inci madde
esaslarına göre aylık ödenir. Bunlardan, sonradan geri dönenlerin
durumları mensup oldukları kuvvet komutanlıklarınca
teşkil edilecek kurul tarafından incelenir. Kaçırılma ile
ilgili olarak kusurlu görülenler hakkında soruşturma dosyası
tanzim edilerek yetkili makamlara intikal ettirilir. Bu kişilerin terfi ve
diğer özlük işlemlerini düzenlemek için adli birimlerin kararı
beklenir.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 479 Sıra
Sayılı Yasa Tasarısı ile 926 Sayılı Kanuna Ek
Madde eklemeyi öngören
Pervin Buldan İdris Baluken Adil Zozani
Iğdır Bingöl Hakkâri
Erol Dora Sırrı Süreyya Önder
Mardin İstanbul
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI
MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
Adil Zozani, Hakkâri Milletvekili.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Biz genel olarak burada şu
felsefeyle hareket edebiliriz: Söz vardır hayat kurtarır, söz
vardır hayat karartır. Biz hayatı kurtaran sözü söylemekten
tarafız, bu sözü söylemeye devam edeceğiz. Meclis kürsüsünü hamaset
yeri yapıp insanların, başka fakir fukaranın
çocuklarının ölümleri üzerine söz söylemek yapılabilecek en
kolay iştir. Doğrusu, bu ülkede asırlardır devam eden bir
sorunu ya da sorunları ortadan kaldırmaktır, onlara çözüm
önermektir. Bu minvalde yapılabilecek her türlü çözüm önerisinin
başımızın, gözümüzün üzerinde yeri vardır.
Bakın, değerli arkadaşlar,
yeri geldiğinde çatışma bölgelerinde karakollara da girip
askerlerle de sohbetlerimiz olmuştur. Eminim, birçok kez birçok
kişiye söylenmiştir ama orada kimi askerlerin bize söylediği
sözü ben burada Meclis kürsüsünden sizinle paylaşmak istiyorum: Biz
siyasetçiler kadar şahin olsak bu ülkede taş üzerinde taş
kalmaz. diyorlar bizlere. Ben bunu Yüksekovadaki bir karakolda askerlerden
duydum, Vandaki bir karakolda askerlerden duydum. Değerli
arkadaşlar, askerlerin bu serzenişinin haklı tarafı
vardır, haklı tarafını bir soru önergesine verilen
cevaplarla sizinle paylaşacağım. Millî Savunma Bakanımıza
dört soru sordum geçtiğimiz dönemde, cevaplarını da sizinle
paylaşacağım: Bir: 1984ten bugüne çatışmaların
yoğun yaşandığı Fıratın doğu
yakasında askerlik yapan cumhurbaşkanı, başbakan, bakan,
milletvekili, bakan yardımcıları, genelkurmay
başkanları, kuvvet komutanları, valiler, emniyet genel müdürleri
ve bunların birinci ve ikinci dereceden akrabaları var
mıdır? Tek bir örnek var
mıdır? diye sormuşuz.
İDRİS
BALUKEN (Bitlis) Fakir fukaranın çocuğu varken gönderirler mi?
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Var, var
ADİL
ZOZANİ (Devamla) - İkinci soru: Geride kalan yirmi sekiz
yıllık süre içerisinde 50 bine yakın insanımız
hayatını kaybetmiştir.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Şehit var, şehit
ADİL
ZOZANİ (Devamla) Hayatını kaybeden 50 bin insanın
içerisinde, önceki soruda bahsedilen, cumhurbaşkanı, başbakan,
bakan, milletvekili, bakan yardımcıları, genelkurmay
başkanları, kuvvet komutanları, valiler, emniyet genel
müdürlerinin birinci ve ikinci derecede herhangi bir akrabası var
mıdır?
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Şehit var diyoruz duymuyor musun, Osman Durmuşun
yeğeni diyoruz.
ADİL
ZOZANİ (Devamla) E, soruyorum: Şehit var mıdır? sizin
literatürünüzle ifade ediyorum. Bizim için hayatını kaybeden her
insan değerlidir. Var mıdır hayatını kaybeden bir
insan? diye soruyorum. Varsa, siz, buyurun söyleyin.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Var var, söylüyorum işte, var diyorum, duymuyor musun?
ADİL
ZOZANİ (Devamla) Üçüncü soru
OKTAY ÖZTÜRK
(Erzurum) Biz de sana bir soru soralım: Devlet var mı orada,
devlet?
ADİL
ZOZANİ (Devamla) 1984ten günümüze Fıratın doğu
yakasında görev yapmış, TÜSİAD, MÜSİAD, TOBB
başkanları ve üyelerinin çocukları var mıdır? diye
sormuşuz. Bu soruların hiçbirine cevap verilmedi. Sadece şu soruya cevap verildi:
Askerlikte bölge dağılımı nasıl ve hangi kriterler
ekseninde yapılmış? Millî Savunma Bakanlığının
bize verdiği cevap sadece bu soruyu ilgilendiriyor: Bölge farkı
olmaksızın herkesi her yere gönderiyoruz.
Örnekleriyle,
fotoğraflarıyla getirip burada kimin nerede askerlik
yaptığını sizinle paylaşabilirim.
İnsanların, fakir fukaranın çocuklarının ölümü üzerine
burada siyasi nutuk atmak işin en kolayıdır, tribüne
konuşmak işin en kolayıdır. İş ki çözebilmektir,
iş ki akan kanı durdurabilmektir. Altı aydır cenazeler
gelmiyor, Hükûmet kötü mü yapmıştır? Hayır, Hükûmet kötü
yapmamıştır, doğrusunu yapmıştır; devlet
doğrusunu yapmıştır.
OKTAY ÖZTÜRK
(Erzurum) Devlet var mı? Devlet diye bir şey kalmadı mı
ki orada?
ADİL
ZOZANİ (Devamla) - O görüşmeleri yapan devlet
mekanizmasıdır.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Devlet iğdiş edildi, devlet.
ADİL
ZOZANİ (Devamla) O görüşmeleri yapan, İmralı
görüşmelerini yapan devlet mekanizmasıdır. Evet, o
görüşmeleri devlet doğru yapıyor da gerçekleştiriyor, tersi
çözüm getirmedi zaten. Tersi doğru olmuş olsaydı defalarca
denendi ama siz hâlâ Dersim katliamını meşrulaştıran 4
Mayıs 1937 kararının arkasında duruyorsanız, hâlâ
1937de duruyorsanız size söyleyebileceğimiz bir şey yok. Tekrar
ediyorum, başta söylediğimi sonda da söylüyorum: Biz hayatı
kurtaran sözü söylemeye tarafız; biz, hayatı kurtaracak sözü
söylemeye devam edeceğiz.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 479 sıra sayılı
"Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Yalova Milletvekili Muharrem
İnce'nin; Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin" 22. Maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Hasan
Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye) ve arkadaşları
MADDE 22- "EK MADDE 30- Bu Kanun hükümlerine göre
aylık almakta iken; terörle mücadele görevi sırasında veya bu
görevinden dolayı alıkonulan, kaçırılan ya da
kaybolanların ailelerine 145 inci madde esaslarına göre aylık
ödenir. Bunlardan, sonradan dönenlerin durumları mensup oldukları
kuvvet komutanlıklarınca teşkil edilecek kurul tarafından
incelenir. Kaçırılma ile ilgili olarak kusurlu görülenler
hakkında soruşturma dosyası tanzim edilerek yetkili makamlara
intikal ettirilir. Bu kişilerin terfi ve diğer özlük işlemlerini
düzenlemek için adli birimlerin kararı beklenir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ
KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER
(Mardin) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Nevzat Korkmaz,
Isparta Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz önceki konuşmamda bu kanuna iki önemli
itirazımız olduğunu söyleyip birinci itirazımızı
sizlerle paylaşmıştık; şimdi de kıymetli arkadaşlar,
ikinci itirazımı da sizlerle yine paylaşmak istiyorum.
Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu 35inci maddesinde
yaptığınız değişiklikle Türk Silahlı
Kuvvetlerini en önemli iç tehdit olan PKK terör örgütü önünden çekiyorsunuz ve
Türk Silahlı Kuvvetlerini sadece dış tehdit ile
sınırlandırıyorsunuz.
Değerli
arkadaşlar, PKK bölgeden çekilmiyor, Çekiliyorum. diyor; evet, bir
kenara çekilmiş, ikinci aşamada, aynen bugün
yaptığınız gibi atacağınız
adımları bekliyor ama siz bu değişikliği yaparak fiilen
bölgede askeri sahadan çekiyorsunuz.
Bir önceki
konuşmamda Bakanın sözüne, Sayın Bakanın sözüne sanıyorum
yine kendisi yok burada- atıfta bulunarak cevaplar vermiştim.
Demişti ki Sayın Bakan: İstiyorsunuz ki herkesi Türk
yapalım zorla. Bu sözden sonra, hemen sonra arkadaşlar, bir
milletvekili çıktı, dedi ki: O yüzden mi -Türk milletini kastediyor-
Zilan katliamını yapmıştır? O yüzden mi Dersim
katliamını yapmıştır? O yüzden mi Amed katliamını
yapmıştır? Sonra, yine konuşmasında devam ediyor
Askerlik görevinde bile, terörist kabul edilip intihar süsü verilerek
öldürülecekler. Bölgede askerlik yapan Kürt kardeşlerimizi kastediyor. İntihar
etti, yılan soktu, zehirlendi, duvardan düştü, eğitim
zayiatı diye kaç insan yaşamını yitirdi?
Değerli
arkadaşlar, benzetmemi tekrar etmek istiyorum: Âşık İsmet
Yılmaz, ozan İsmet Yılmaz yol verince arkasından hepimize
bu tür hakaretler, bu tür galiz sözler peş peşe geliyor.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Ya ne alakası var? Kim kime yol veriyor? Bu tarihî
katliamlar tarihin gerçekliğidir, aynen söylüyoruz bu kürsüden. Bunun için
kimseden de müsaade almayız.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) Bakın, değerli arkadaşlar,
açtığınız yoldan, açtığınız yoldan
gidenlerin temsil ettiğiniz kuruma Sayın İsmet Yılmaz için
söylüyorum- fiilen katil, fiilen hukuk dışı işler yapan
çete benzetmesini yaptığımın farkında
mısınız? O zaman, siz, bu askerin başında, bu askeri
temsil etmekle çetebaşı mısınız? Yani bu sözlerin,
yüreğinde, kalbinde birazcık Türk sevgisi bulunan, Türklük sevgisi
bulunan herkesi rahatsız etmesi lazım. Bu sözden biz, sadece biz niye
alınıyoruz; niye sizler alınganlık göstermiyorsunuz
kıymetli arkadaşlar? Yani Türk Silahlı Kuvvetlerinin
şerefini, onurunu, haysiyetini korumak sadece Milliyetçi Hareket
Partisinin işi mi? Yani, Millî Savunma Bakanı, Türk Silahlı
Kuvvetlerini temsilen Millî Savunma Bakanı böyle bir yol açarsa
arkasında gelen bu hakaretlerin müsebbibi olmaz mı?
Değerli
arkadaşlar, kısa süre içerisinde defalarca kürsüden ifade
ettiğim sivil memurları yine huzurlarınıza getirmek,
gündeminize getirmek istiyorum. Bu arkadaşlarımız 55 bin
kişi, aileleriyle birlikte yaklaşık 250 bin kişi.
Adları sivil memur, özlük hakları sivil memur özlük hakları ama
yargılanmaları askerî yargıda. Yani, Anayasanın 145inci
maddesi Yapamazsınız. diyor. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi Yapamazsınız. diyor. Efendim, Anayasa Mahkemesi
kararı var, 20 Eylül 2012de verdiği, o da Yapamazsınız.
diyor. İçeride, dışarıda herkes bu mağduriyeti
dillendiriyor, Millî Savunma
Bakanlığı sadece bakıyor. Belki de görüyor, bir şey
yapamıyor.
İşte,
değerli arkadaşlar, iktidar olmakla muktedir olmak arasındaki
fark bu. Aynı zihniyet, başını kuma gömmüş, 35inci
maddeyi değiştirip darbeciliğin önüne geçeceğini
sanıyor. İleri sürülen darbe gerekçelerine bakarsanız Sayın
Bakan, bir tanesi Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun
35inci maddesi ise diğeri de sivillerin yeteneksizliği ve
beceriksizliği; darbeyi yapan cunta hep bunu söylüyor.
500 kere söyledik,
sivil memur kardeşlerimizin içinde bulunduğu bu
sıkıntıyı çözün, özlük haklarını artık
verin, fiilî hizmet hakkından, fazla mesai ücret hakkından, eşit
işe eşit ücret hakkından, adil lojman ve sosyal tesis
hakkından, insan onuruna yakışır servis ve
çalışma ortamı hakkından istifade ettirin, kadro tahsisi
yapılarak eğitimlerine uygun bir emeklilik statüsünü
tanıyın, görevde yükselme şansı verin, örgütlenme
özgürlüğünü bekliyorlar, bunu tanıyın.
PKKnın
taleplerini barış adımları gibi göstermekten daha tehlikeli
değil sanırım kıymetli arkadaşlar bu talepler. Bu
taleplerin hepsi kanun meselesi de değil, öyle olsa bu
değişikliğe hazır bir MHP var. Bu değişiklikler,
Bakanın Bakanlık içerisinde düzenleme işlemleriyle
yapacağı değişikler. Bunu bile yapmaktan âciz ise
Sayın Bakan, hakikaten neyi dillendiriyoruz, onlar adına neyi
haykırıyoruz bu kürsüden?
Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul Etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, yeni, geçici madde ihdasına dair bir önerge vardır. Önergeyi
okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla
katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme
açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması
hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.
Şimdi önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 479 sıra sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'na aşağıdaki Geçici Madde'nin eklenmesi için
gereğini saygılarımızla arz ve teklif ederiz.
Mustafa Moroğlu Haydar Akar Selahattin Karaahmetoğlu
İzmir Kocaeli Giresun
Kazım Kurt Ahmet Toptaş
Eskişehir Afyonkarahisar
GEÇİCİ
MADDE 6- 27.07.1967 tarihli 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri
Personel Kanunu'na aşağıdaki Geçici Madde 35 eklenmiştir.
GEÇİCİ
MADDE 35- 12 Mart 1971 tarihinden bu kanunun yayımlandığı
tarihe kadar, Türk Silahlı Kuvvetlerinden çıkartılmasına
ilişkin kesinleşmiş yargı kararına dayanmayan idari
işlemlerle ilişiği kesilen subay, astsubay, uzman jandarma,
uzman erbaşlar ile harp okulları, fakülteler, yüksekokullar ve
astsubay okullarından ilişiği kesilen askeri öğrenciler
veya vefatları halinde hak sahipleri de aynı neşetli emsallerine
(subaylarda general olanlar, astsubaylarda subay olanlar, uzman erbaş ve
uzman jandarmalarda astsubay olanlar, akademik yetersizlik ve sağlık
nedenleriyle ilişiği kesilen öğrenciler hariç) Geçici 32. Madde
ile düzenlenmiş haklardan yararlanırlar. Geçici Madde 32 ve bu geçici
madde ile düzenlenen özlük hakları ve emeklilik için başlangıç
tarihi olarak, yürürlük tarihini izleyen aybaşı esas
alınır. Bu kişilere, emsalleriyle aynı rütbe ve kıdem
üzerinden kimlik kartı verilir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Millî Savunma Komisyonu üyelerimizi davet ediyoruz.
Şu anda salt
çoğunluğumuz olmadığı için katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önergeyi işlemden kaldırıyorum.
23üncü maddede bir
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 479 sıra sayılı "Sözleşmeli Erbaş ve Er
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili
Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin; Türk Silahlı Kuvvetleri
İç Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifinin" 23. Maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz."
Hasan
Hüseyin Türkoğlu Mehmet
Erdoğan S. Nevzat
Korkmaz
Osmaniye Muğla Isparta
Alim Işık Mesut Dedeoğlu Erkan Akçay
Kütahya Kahramanmaraş Manisa
"MADDE 23- EK GEÇİCİ MADDE 91- 2 Eylül
1993 tarihinden önce astsubaylıktan subaylığa geçen ve bu
Kanunun ek geçici 80 inci maddesi uyarınca binbaşılığa
yükselenlerin ve halen görevde olanların yaş hadleri, bu Kanunun 32
nci maddesinde yer alan rütbelerinde en çok kalabilecekleri süreye
bakılmaksızın, binbaşılıkta 56, yarbaylıkta
57'dir. "
BAŞKAN Komisyon, önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet, katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Celal Adan, İstanbul Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
CELAL ADAN
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bir süreçle karşı karşıyayız. Bu
süreci tarif etmek adına ben sizinle bir iki konuyu paylaşmak
istiyorum. Cumhuriyet kurulduktan sonra cumhuriyetle birlikte yeni bir millet
ihdası noktasında sosyolojik temellere dayanmayan, bilimsel olmayan
bir iddiayla millet yapılandırmak isteyenler var idi, mağlup
oldular, tarihin arka sayfalarına itildiler. Milleti tarih kurar.
Şimdi, Amerika
Birleşik Devletleri lideri Obama diyor ki: Bizim ülkemizde
insanların hangi ırktan, hangi cinsten oldukları bizi
ilgilendirmez, tercihleri de bizi ilgilendirmez ama bir şey ilgilendirir o
da Amerika Birleşik Devletlerinin kuruluş iradesine sadakati
ilgilendirir.
Şimdi, ben
burada izlediğim kadarıyla şu tabloyla karşı
karşıyayız: Türkiye Cumhuriyeti devleti Türk milleti
tarafından kurulmuş bir devlettir.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Türk ve Kürt milleti.
CELAL ADAN
(Devamla) Siz demokrasi adına bu devletin kuruluş iradesiyle
savaşırcasına bir mücadele veriyorsunuz, bu
yanlıştır. Cumhuriyetin yani kurulan devletin iradesi, bugün
Bakanlar Kurulunun yarısı güneydoğulu Kürt vatandaşı,
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Kürt vatandaşı. Bunu Adalet
ve Kalkınma Partisi vermedi, bunu bizim kuruluş irademiz, devlet
irademiz verdi. Bu kardeşlik hukukunu o verdi. Bu kurulan devletle
çatışarak
Demokrasiyi getireceksin diye siz devletle
çatışıyorsunuz.
Bakınız,
karakol kurmayı bile bir nezaket diliyle ifade ediyorsunuz. Bugün gazetede
gördüm ben, Kato Dağında eli silahlı PKKlılar törenlerle
bir cenaze devir teslimi yapıyorlar. Ya, bu karakolu PKKya
karşı kuruyoruz. deme iradesini bile gizleyerek ne yapmak
istiyorsunuz?
Birinci Cihan Harbi
devam ediyor. Birinci Cihan Harbi devam ediyor bütün şiddetiyle ve bizim
ülkemizde... Hani ormana hırsız girdiğinde ağacın
etrafında bir tur atar, bir çatlak arar baltayı vurmak için.
Oluşturulan bir çatlak, ufacık bir çatlağa baltayı vura,
vura, vura, vura derinleştiriyorsunuz. Türkiyede bir Kürt-Türk
çatışması, bir ayrışmaya öncülük yapan, bir B
planını hazırlayan iktidar partisi. Bu kadar tavizlerle nereye
gideceksiniz? Türk Silahlı Kuvvetleri mensubunun vatan görevi ifadesini
Adalet ve Kalkınma Partili değerli milletvekilleri nasıl
tartışırsınız, niçin
tartışırsınız? Sizin içinizin incindiğini
hissediyorum, çoğunuzu tanıyoruz. Nasıl, neden, niçin vatan,
harp sanatı; bu ifadeler nereye dayanıyor, nerelere götürüyor
Türkiyeyi?
Değerli milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti devletini Akifin ruhu kurdu, Mustafa Kemal kurdu, Ziya Gökalp
kurdu, bütün Türkiye birlikte kurdu. Bu kuruluş iradesini yok ederek
demokrasiyi getiremezsiniz; demokrasi başka bir şey, başka bir
olay. Elbette millet iradesinin üzerinde Allah var ama benim kuruluş
irademi tartışmaya ne hakkınız var? Bak, şu iklim
oluşuyor değerli milletvekilleri: PKK ya silaha başvurursa? Beyler,
başvurursa vurur. Ne olacak başvurursa? Silaha başvurursa
vurur. ifadesine, hiçbir Türk vatandaşı bunun arka planına
tenezzül bile etmez; Allah. der, memleketini savunur, memleketinin
birliğinden yana tavır koyar. Bunlar temel değerlerimiz bizim.
Silah sıkar, karakol kurmayız, aman bir şey olur
Amanla
mamanla olmaz.
Burada Emniyet
Genel Müdürlüğü yapan, valilik yapan, bakanlık yapan arkadaşlar
var; hepinize söylüyorum: PKK örgütünün bir tek meselesi var; bağımsız
Kürdistanı kurmak. Neyi verirseniz verin, hangi imkânı
sağlarsanız sağlayın, İstanbulun tapusunu verin,
geçmez. Onlar da devleti kuramayacaklar Allahın izniyle. (MHP
sıralarından alkışlar) Bizim ölülerimizin üzerinden, sizin
üzerinizden, tanklar cesetlerinizin üzerinden geçmeden, Metin Külünkün
ölüsünün üzerinden geçmeden -hepinizin adına söylüyorum- bir
bağımsız Kürdistan devleti bu ülkede kurulamaz. Direnin beyler, direnin! Hiçbir zaman kuramazlar,
kuramayacaklar. Bakanlar Kurulunun yarısının Kürt vatandaşı
olduğu, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğu bir ülkede
Kürt sorunu var. demek de çok anlamsız geliyor bana.
Hepinizin
ramazanını kutluyorum, hepinize saygılarımı sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkan, hatip konuşmasında
özellikle ülkenin, cumhuriyetin kuruluş iradesiyle ilgili ifadelerde
bulundu. Sataşmadan söz istiyorum. (MHP sıralarından
Alındı, alındı
sesleri)
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Alındın herhâlde yahu!
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Ne demiş de Sayın Başkanım? Ne dedi,
anlamadım.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Aydın. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İki dakika söz
veriyorum.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
3.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, İstanbul
Milletvekili Celal Adanın görüşülen kanun tasarısının
23ün maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli
arkadaşlar, burada birtakım ifadeleri kullanırken lütfen biraz
daha dikkatli, biraz daha hassasiyetleri kaşımadan kullanmaya
çalışalım.
ALİM IŞIK
(Kütahya) Kimin hassasiyeti bunlar Ahmet be! Ne hassasiyeti bunlar?
AHMET AYDIN
(Devamla) - Ülkenin gerçekleri üzerinde hareket edelim. Devletin kuruluş
iradesiyle ilgili savaşan kimse yok.
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) AKP var.
AHMET AYDIN
(Devamla) Bilakis, bizim yaptığımız, bu milletin, bu
cumhuriyetin kuruluş iradesini, felsefesini birleştirmek,
bütünleştirmek ve onun varlığı üzerinde bu milletin
tamamına hizmet etmek.
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) - Keşke öyle olsa!
AHMET AYDIN
(Devamla) - Bu ülkeyi kim kurdu? Kurtuluş Savaşını,
kurtuluş mücadelesini kim verdi? Cumhuriyeti kim kurdu? Bu ülkede
yaşayan herkes kurmadı mı? Türküyle, Kürtüyle, Lazıyla,
Arapıyla herkes kurmadı mı?
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) - Hiçbiri yoktu, hiçbiri.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Hâlen daha sayıyor ya!
AHMET AYDIN
(Devamla) Çanakkale şehitlerine bakın, omuz omuza yatıyor
herkes.
ALİM IŞIK (Kütahya) Senin söyleyemediğin Türk
milletidir bu.
AHMET AYDIN (Devamla) Bizim yapmak istediğimiz, değerli
arkadaşlar, sizin o kafalarınızda böldüğünüz ülkeyi
birleştirmek, bu milleti bütünleştirmek ve bu milletin içerisinde her
kesimden insan var, 780 bin kilometrekarede yaşayan 76 milyonun
tamamı var. Niye ayrıştırıyorsunuz, niye
ötekileştiriyorsunuz, niye bu şekilde hassasiyetleri
kaşıyorsunuz?
ALİM IŞIK (Kütahya) Senin koltuk hassasiyetten başka
hiçbir hassasiyetin yok.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ayrıştıran sizsiniz.
AHMET AYDIN (Devamla) Bu ülkede yaşayan herkesin burada
hakkı vardır ve dolayısıyla, bütün bu ülkenin, bu milletin
birliği, beraberliği için savaşıyoruz ve biz bunu yaparken
de tek vatan diyoruz, tek millet diyoruz, tek bayrak diyoruz, tek devlet
diyoruz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bölüyorsunuz, bölmeye
çalışıyorsunuz.
AHMET AYDIN (Devamla) Bunlar bizim ödün vermeyeceğimiz dört ana
kırmızı çizgimiz
ALİ ÖZ (Mersin) Adı ne, adını söyle?
AHMET AYDIN (Devamla)
ama bunun dışında da demokrasiyi
özümsememiz lazım. Herkes için demokrasi istememiz lazım.
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) - Hadi be siz de! Sizden mi demokrasiyi
öğreneceğiz.
AHMET AYDIN (Devamla) Bu ülkede yaşayan herkesin kendini ifade
edebilmesi, kültürünü yaşayabilmesi
Bundan öte ne olabilir ya?
Burada TSK İç Hizmet Kanunu 35i değiştiriyoruz. Niçin
değiştiriyoruz, biliyor musunuz?
ALİM IŞIK (Kütahya) - PKK istediği için
değiştiriyorsunuz.
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) Türk kelimesini çıkarmak için.
AHMET AYDIN (Devamla) Orada şunu diyor: Türk Silahlı
Kuvvetlerinin vazifesi tabii ki düşmandan korumak ülkeyi ama cumhuriyeti
korumak ve kollamak bu ülkede yaşayan 75-76 milyonun görevidir,
cumhuriyeti korumak ve kollamak bütün bir milletin görevidir, hepimizin
vatandaşlık görevidir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) PKK istediği için
çıkarıyoruz. desene net olarak. PKK istiyor, onun için
yapıyoruz. de de rahatla.
AHMET AYDIN (Devamla) Türk Silahlı Kuvvetlerinin ana görevi de
budur. Dolayısıyla, askerimizin onuru, şerefi hepimizin onuru,
şerefi.
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) Otuz altıya böldünüz
zaten, otuz altıya.
AHMET AYDIN (Devamla) Haysiyet için hepimiz
uğraşırız. Asker kendi onurunu zaten korur ama
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Aydın.
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) Güneydoğuda devlet var mı ona bak
sen.
AHMET AYDIN (Devamla)
hak ve demokrasi vadeden güzel ülkemize lütfen
bu kadar engel olmayın diyorum.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) Gücünüze gitti, değil mi?
Çok alındınız!
CELAL ADAN (İstanbul) Sayın Başkanım
BAŞKAN Evet, Sayın Adan.
CELAL ADAN (İstanbul) Sayın Başkanım, beni
kastederek Bu kafaların böldüğü Türkiye ifadesine cevap vermek
istiyorum.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Şahsınızı ifade
etmedim.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Biz de şahsınızı ifade
etmemiştik, alındın ama.
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) Senin de şahsını ifade etmedi, ne
diye kalktın?
BAŞKAN Buyurun Sayın Adan.
4.- İstanbul Milletvekili Celal Adanın, Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşma sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
CELAL ADAN
(İstanbul) Değerli milletvekilleri, sizin, Türkiyede demokrasiye
inanan bütün insanların en çok hassasiyet gösterdiği konuya
başlık verdim ben. Cumhuriyetle birlikte yeni millet ihdası,
bunun tarihin arka sayfalarına itildiğini söyledim. Bunu, kitap
karıştıran arkadaşlar ne söylediğimi anladılar.
Türk milletinin ırk sabıkası yoktur. Anadoluda, Selçukluda,
Osmanlıda yoktur. Biz büyük bir milletiz. Bir ucu Danimarka, bir ucu
İranda imparatorluk kurmuş bir milletin çocuklarına
ırkçı diyemezsiniz. Türk milleti, Cenab-ı Allahın
milletimize bahşettiği bir değer. Sizin
kullandığınız ifadelerle bugün, ayrılıkçı,
ırkçı terör örgütü, silahlı mücadeleden sonra başlatacağı
mücadelenin altyapısını tanzim ediyor. Bu altyapı benim
uykularımı kaçıştırıyor. Sen yarın Görevimi
yaptım. diyemeyeceksin. Eğer Türkiye önümüzdeki günlerde
birtakım tercihlerle baş başa kaldığı zaman, kan
döküldüğü zaman veya diğer tercihlere mecbur olduğunuz zaman
tarih sizi affetmeyecek. Burada ne not düşecek biliyor musunuz değerli
kardeşim; Türkiyeyi böldünüz. çıkacak. İyi niyetle falan
bakmayın meseleye, meselede iyi niyet yoktur.
Ben İstanbul il
başkanlığı yaptım, milletvekilliği yaptım,
geçmişten beri geliyorum. Türk milletinin birlikte yaşama iradesine,
Türk milletinin şefkatine, Türk milletinin merhametine kurşun
sıkanlarla bir taraf düşünce geliştirmeye, orada milliyetçilik
mücadelesi vermiş bir sürü arkadaşınıza rağmen bu
iradeyi koymaya ne hakkın var senin? Ben diyorum ki: Türk milleti bir
bütündür, sizin üzerinizden bile tanklar geçmeden Türkiyeyi kimse bölemez.
Hangi ayrılıkçılıktan bahsediyorsun sen?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Niye korkuyorsunuz?
CELAL ADAN
(Devamla) Ben korkmuyorum. Benim korktuğum şey şu: Vatan
lafını bile çıkartacak kadar iş birlikçi
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Kim çıkartıyor ya, senin haberin yok daha ya.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Kim çıkartıyor, nerede var, hani?
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Bir bak vatan yazıyor, bak.
ALİM IŞIK
(Kütahya) İş birlikçi
Otur, otur
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Adan
lütfen, teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK
(Kütahya) - Hem devletin parasını alacaksın hem bu memleketi
yıkmak için iş birliği yapacaksın. Yazıklar olsun!
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Kayıtlara geçsin diye söylüyorum: Vatan ifadesini
çıkaran yok. Tasarının 18inci maddesi, 35inci maddede
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) 17, 17
AHMET AYDIN
(Adıyaman)
değişiklik yapan madde, orada şunu ifade
ediyor: Silahlı kuvvetlerin vazifesi; yurt dışından
gelecek tehdit ve tehlikelere karşı Türk vatanını
savunmak
ALİM IŞIK
(Kütahya) Yurt içi ne olacak, yurt
içi? PKK ne olacak? PKKdan gelen tehdit ne olacak?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Vatanı savunmak var burada.
BAŞKAN Evet,
teşekkür ediyorum.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Sayın Aydın çözmüş bunu, çözmüş.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Vural.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, bu doğru değil çünkü askerlik
tanımında Türk vatanını korumak için harp
sanatını öğrenme mükellefiyeti var iken kendi oylarıyla
Türk vatanını savunma kaldırılmıştır.
Bizatihi askerlikten kaldırmışlardır kendileri.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Efendim, askerlik bir tanımdır, görev
tanımıdır. Askerlik farklıdır
BAŞKAN
Dünden bu tarafa
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Türk Silahlı Kuvvetleri
(MHP sıralarından
gürültüler.
OKTAY VURAL
(İzmir) Dolayısıyla, kaldırdınız. Harp
sanatını öğrenmek ya.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Dün konuştuk burada
OKTAY VURAL (İzmir) Yani lejyoner
yapıyorsunuz ya.
BAŞKAN Evet, teşekkür ediyorum.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Yalova Milletvekili Muharrem
İncenin; Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile
Milli Savunma Komisyonu Raporu (1/795, 2/64) (S. Sayısı: 479) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
OKTAY VURAL (İzmir) Hem çıkartıyorsunuz
hem Çıkartmadık. diyorsunuz, adım adım
BAŞKAN Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
ALİM IŞIK
(Kütahya) Kendisi bu kürsüden Kürt olduğunu söyleyerek Türk milletinin
bir evladı olduğunu söylemeyen grup başkan vekiline bir şey
söylemeye gerek yok.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
24üncü madde
üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 479 sıra sayılı "Sözleşmeli Erbaş ve Er
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili
Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin; Türk Silahlı Kuvvetleri
İç Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifinin" 24. Maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Enver
Erdem S.
Nevzat Korkmaz Erkan
Akçay
Elâzığ Isparta Manisa
Kemalettin
Yılmaz Mehmet
Erdoğan Hasan Hüseyin
Türkoğlu
Afyonkarahisar Muğla Osmaniye
Emin
Çınar
Kastamonu
MADDE 24-
"Yüksek Askeri Şûra kararları Cumhurbaşkanının
onayı ile yürürlüğe girer."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 479 sıra sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 24'üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer
alan "tekemmül eder" ibarelerinin "yetkinleşir" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan Erol
Dora Sırrı
Süreyya Önder
Iğdır Mardin İstanbul
İdris
Baluken Adil
Zozani
Bingöl Hakkâri
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen İdris Baluken, Bingöl Milletvekili. (BDP
sıralarından alkışlar)
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Verdiğimiz
önerge üzerine söz aldım ama buradaki tartışmalarla ilgili
birkaç hususu belirtmek istiyorum.
Öncelikle, bu
cumhuriyetin kurucu iradesinde bütün bu coğrafyadaki tüm dillerin, tüm
kimliklerin, tüm inançların, tüm dinlerin özgürlüğüyle ilgili bir
irade olduğunu açık ve net olarak belirtmemiz gerekiyor. Bu Meclisin
tutanaklarını açıp incelediğiniz zaman, bu Meclis ilk
kurulduğunda burada geçen konuşmalara, tartışmalara
baktığınız zaman, yine bu Meclisin kurucu iradesiyle geçen
üç dört yıla baktığınız zaman bunu çok açık ve
net olarak görürsünüz ta ki 1924 yılında ortaya çıkan İttihat
ve Terakki anlayışının oluşturmuş olduğu
anayasaya kadar, 24 Anayasasından sonra ortaya çıkan durum bu
milletin kurucu iradesi değildir çünkü 24 Anayasasından sonra ortaya
çıkan resmî ideoloji, Kürtleri Türkleştirmeye
çalışmıştır, Alevileri Sünnileştirmeye
çalışmıştır, Sünni Müslümanları
OKTAY ÖZTÜRK
(Erzurum) Onun için hiç Kürt kalmamış!
İDRİS
BALUKEN (Devamla)
laiklik sopasıyla terbiye etmeye
çalışmıştır, bu ülkedeki gayrimüslimleri de ölümlere
ve sürgünlere yollamıştır. Kurucu irade, asla bu uygulanan resmî
ideolojinin tek tip insan yetiştiren resmî ideolojisine sahip çıkmamıştır,
özü itibarıyla da 24 Anayasasıyla tamamen çelişmektedir, bunu
açık ve net olarak belirtmemiz gerekiyor.
Diğer
taraftan, yürüyen çözüm süreciyle ilgili birkaç hususu belirtmek istiyoruz. Çok
önemli bir süreç, çok tarihî bir süreç, gerçekten siyasi riskleri son derece
büyük olan bir süreç. Büyük bir memnuniyetle de görüyoruz ki dün, Sayın
Başbakan benim seçim bölgem olan Bingölde Ne pahasına olursa olsun,
biz bu çözüm sürecinin arkasındayız, bu iradeyi sonuna kadar
sahipleniyoruz. dedi. Biz, bunu önemsiyoruz, son derece anlamlı
buluyoruz, bunun gereğini yerine getirmeyle ilgili bu Hükûmetin mutlaka
kararlı bir şekilde ilerlemesi gerektiğini düşünüyoruz.
Bakın, bu
süreç ilk başladığında yapılan kamuoyu anketlerinde
çözüm sürecine destek yüzde 30lar düzeyindeydi ancak bugün itibarıyla,
aslında çözüm sürecinin somut meyveleri henüz akan kanın durması
dışında ortaya çıkmamışken bile toplumsal destek
yüzde 70lerin üzerine çıkmış, yüzde 80lere doğru
yaklaşmaya başlamaktadır. Başlı başına son
derece önemlidir.
Unutmayalım ki
bu süreç, yüz yıllık bir rahatsızlığın
ameliyatıyla ilgili, onun iyileştirilmesi, normalleştirilmesiyle
ilgili bir süreçtir. Ameliyatın sancılarının en yoğun
olduğu dönemde bu sancılar üzerinden kendini var etmek isteyenler
olabilir ancak süreç ilerledikçe ameliyatın faydalarını bu halk,
bu toplum gördükçe, o sancılar azaldıkça, inanın ki bu
sancılar üzerinden halka farklı şeyler anlatanların
beslendikleri zemin ortadan kalkacaktır. O nedenle, Hükûmet, bu konuda
çözüm sürecinin arkasında olduğunu ortaya koymalı, somut
adımlardan da korkmamalıdır. Demokratikleşmeden
korkmanın hiç kimseye faydası yoktur. Demokratikleşme
adımlarının sonunda barış gelecekse, kardeşlik,
çözüm gelecekse bundan daha anlamlı, bundan daha değerli ne olabilir?
Bugün, Terörle
Mücadele Kanunundan Seçim Kanununa, Siyasi Partiler Kanununa, Türk Ceza
Kanununa kadar bütün bu demokratikleşme adımlarının
PKKnin bildirgeleriyle, PKKnin kuruluş tüzüğüyle nasıl bir
alakası olabilir? Bunu farklı göstermenin hiç kimseye bir
faydası yoktur. Bu ülkede demokratikleşme acil olarak hayata
geçirilmelidir.
Bakın, dün bu
Meclis çok önemli bir şey yaptı, yasal açıdan darbelerin önünü
kesecek çok önemli bir düzenlemeye imza attı. Şimdi, iç tehdit,
dış tehdit tartışmaları yapılıyor.
Unutmayalım ki bu sırada oturanların hepsi bir zamanlar iç
tehdit olarak tanımlanıyordu. Bu ülkede iç tehdit denince,
irtica, bölücülük denince bu sıralarda da mağdur olan pek çok
milletvekili oldu ancak korkmadan, demokratikleşmeyle bu ülkenin
sorunları üzerine yürürseniz, bu ülkedeki 76 milyonun kazanacağı
çok önemli çalışmaları ortaya koymuş olursunuz.
Son olarak, dün
Bingölde, on yedi yıldır yapımı devam eden
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS
BALUKEN (Devamla) -
havalimanının açılışı oldu. Buradaki
yoğun programımızdan dolayı biz katılamadık o
programa. Ancak bu havalimanının açılışında
taş üstüne taş koyan, emeği geçen her bir
arkadaşımıza ben Bingöl halkı adına teşekkür ediyor,
saygılarımı sunuyorum. (BDP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 479 sıra sayılı "Sözleşmeli Erbaş ve Er
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili
Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin; Türk Silahlı Kuvvetleri
İç Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Teklifinin" 24. Maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Emin
Çınar (Kastamonu) ve arkadaşları
MADDE 24-
"Yüksek Askeri Şûra kararları Cumhurbaşkanının
onayı ile yürürlüğe girer."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Emin Çınar, Kastamonu Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
EMİN ÇINAR
(Kastamonu) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 24üncü maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına vermiş olduğumuz değişiklik önergesi
üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlarım.
Milletimizin ve
devletimizin varlığının koruyucusu hiç şüphesiz Türk
Silahlı Kuvvetleridir. Şanlı ordumuz, savaşta ve
barışta milletimizin varlığının
teminatıdır. Ordumuz, yaşadığımız stratejik
bölgede bizlere güven sağlarken düşmanlarımıza da korku
vermektedir. Yüzyıllar boyunca ülkemizi her şartta koruyarak
milletimizin varlığının teminatı olan Türk
Silahlı Kuvvetleri, bundan sonra da atiye dek bu görevini sürdürecek ve
yüce Türk devletinin bekasının güvencesi olacaktır.
Şanlı askerimizin yıllardır bizlerin güvenliğini
tehdit eden terör örgütüne karşı verdiği mücadele muhakkak
takdire şayandır. Silahlı kuvvetlerimiz şehitler vererek
milletimizin bölünmez bütünlüğünü tehdit eden, vatanımızı
bölmek isteyen kanlı terör örgütünü bitirmek için mücadele vermesine
karşın terör örgütünün AKP iktidarının verdiği tavizle
güç ve nüfuz kazanması esef verici bir olaydır. Terör örgütünün sadece dağlarda eşkıyalık
yapmadığı, şehirlere de inerek kendince bir düzen kurmaya çalıştığı,
hatta daha da ileri giderek PKK kontrol noktalarının
oluşturulduğu kamuoyuna yansımış bir gerçektir.
Cani
teröristbaşının, bir cezaevi mahkûmluğundan topluma
sosyolojik mesajlar gönderen, basın açıklamaları yapan, hatta
Hükûmetin muhatap aldığı bir şahsa dönüştüğü
acı bir gerçektir.
Terör örgütü, AKP
tarafından verilen tavizler sonucu her geçen gün güçlenmiştir. PKK,
eşkıyalıktan büyük bir siyasal harekete dönüştürülmek
istenmektedir. Bunların nedeni AKP iktidarının
başlattığı açılım sürecidir. AKP bu süreçte
PKKnın isteğine hizmet eden bir konuma gelmiştir. PKK, bu
tavizlerden aldığı güçle şehir merkezlerinde sözde
asayiş birlikleri kurmaktadır, Cizrede yaşananlar bunun bir
gerçeğidir.
Milletimiz gün
geçtikçe bölünmeye doğru sürüklenmektedir. On bir yıl önce
PKKnın aklından dahi geçirmeye cesaret edemediği birçok konu
AKP sayesinde bugün gerçekleşmektedir. Şehirlerde sözde mahkemeler
kurulmuş, daha da ileriye gidilerek kendi asayiş birliklerini kurmaya
başlamışlardır. Bölgedeki vatandaşımız korku
ve provokasyonlarla dilediği gibi yönlendirilmektedir. Sadece doğu ve
güneydoğuda değil, Türkiyenin en büyük şehri İstanbulda
da gündüz vakti otobüsler yakılmakta, vatandaşımız tehdit
edilmektedir. Aziz milletimize bunları reva görmeye hakkı yoktur,
iktidar acilen bu yanlışlardan dönmelidir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; milletimiz her geçen gün bir
bataklığa sürüklenmektedir. Hükûmet aksini iddia etse de ülkemizde
yoksulluk iyice artmıştır. Bunu anlamanın en kolay yolu,
sosyal yardımlara ayrılan payların
artışıdır. Bir ülkede sosyal yardımlara ayrılan
paylar artıyorsa orada sosyal yardıma muhtaç vatandaş
sayısı da artmakta demektir. Hükûmetin bu durumu övünerek
anlatması hakikaten düşündürücüdür.
Milletimiz için en
büyük tehlikelerden biri de borçların artmasıdır. Son on
yılda 3 katına çıkan dış borçlar, ilerisi için tehlike
sinyalleri vermektedir. Terörün geldiği nokta ise herkes tarafından
malumdur. Parlamento olarak çıkardığımız kanunlar ise
ileride ülkemizi zor duruma düşürecek maddeleri ihtiva etmektedir. Her
ortamda demokrasiden bahseden iktidarın, biz muhalefeti hiçbir zaman
dinlemediği, muhalefeti devre dışı bırakmak için her
türlü ayak oyununa başvurduğu da bir gerçektir.
Görüştüğümüz
bu yasada askerlik tanımının değiştirilmesi, Türk
Silahlı Kuvvetlerinin görevinin sadece yurt dışıyla
sınırlandırılması son derece yanlıştır.
Tehlike nereden gelirse gelsin Türk Silahlı Kuvvetleri milletimizin ve
devletimizin yegâne koruyucusudur. Yaşadığımız bu
topraklar da hepimizindir. Bu toprakları kim bölmek ve parçalamak
istiyorsa hep beraber karşı çıkmalıyız. Oy
uğruna, iktidarda kalmak uğruna asla taviz vermemeliyiz.
Bu vesileyle,
vermiş olduğumuz değişiklik önergemize desteklerinizi
bekliyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
25inci madde
üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 479 sıra sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Yalova
Milletvekili Muharrem İnce'nin; Türk Silahlı Kuvvetleri İç
Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Teklifinin" 25. Maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasan Hüseyin Türkoğlu Mehmet Erdoğan S. Nevzat Korkmaz
Osmaniye Muğla Isparta
Alim Işık Mesut Dedeoğlu Erkan Akçay
Kütahya Kahramanmaraş Manisa
Sinan Oğan
Iğdır
Madde 32/A-
Terörle mücadele kapsamında yürütülen operasyonlar nedeniyle, meskun mahal
dışında, can ve mal güvenliğinin korunması
bakımından girilmesinde sakınca olan yerlerde operasyonun devam
ettiği süreyle sınırlı olmak üzere; Genelkurmay
Başkanlığı veya İçişleri
Bakanlığının göstereceği lüzum üzerine, Bakanlar
Kurulu kararı ile askeri veya özel güvenlik bölgesi ilan edilebilir.
Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde vali kararı ile on güne kadar
özel güvenlik bölgesi ilan edilebilir. Bu suretle ilan edilen güvenlik
bölgelerinin sınırları ile yasağın kapsamı,
başlangıcı ve bitimi ilgili makamlar tarafından uygun
araçlarla duyurulur. Bu bölgelere ilgili makamların izni olmadıkça
girilemez.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 479 Sıra Sayılı
Kanun Tasarısı ile 2565 sayılı Askeri Yasak Bölgeler ve
Güvenlik Bölgeleri Kanununun 32nci maddesini düzenlemeyi amaçlayan 25inci
maddenin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Pervin
Buldan İdris
Baluken Adil
Zozani
Iğdır Bingöl Hakkâri
Erol
Dora Hüsamettin
Zenderlioğlu Özdal
Üçer
Mardin Bitlis Van
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Kırıkkale) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Adil Zozani, Hakkâri
Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli milletvekilleri, önerge üzerinde söz almış
bulunuyorum. Hepinizi selamlıyorum.
Bir çelişkiden söz edeceğim. 18inci maddede önemli bir
değişiklik yaptınız. Askerin iç güvenlikle ilgili görevini
aldınız, doğru da bir iş yaptınız; dış
güvenlikle ilgili olarak, asker normal, rutin görevine dönmüş olacak.
Ancak, 25te geri getiriyorsunuz. Çok öyle itiraz etmeye gerek yok yani Kaldırıyoruz. falan diye.
18te kaldırdığınızı daha yasayı toplu
olarak kabul etmeden geri getirmiş oldunuz. Bu ne perhiz bu ne lahana
turşusu. derler size. Bu nedenle bu maddenin tasarıdan
çıkarılması gerekir. Böyle bir yanlışı
yapmayın lütfen. Alışılagelmiş, bir taraftan
yapıyormuş gibi yapıp öbür tarafta geri aynı şekilde
koruma meselesini biz çok iyi biliyoruz. Biz, bu davranışı, bu
hareket tarzını ezberledik. Lütfen, bu defa tersini yapın. Yani,
bizi yanıltın, bir defa da bizi yanıltın. Aynı
tasarı içerisinde kaldırdığınızı geri
getirmeyin, bu yanlıştır. Hiç olmazsa bir gün bekleseydiniz, bir
gün bile üzerinden geçmedi ya.
İç tehdit meselesi -bu ülkenin, evet, bir iç tehdit sorunu
vardır- iç tehdit dediğimiz şey, ret ve inkâr
politikalarıdır. Siz ret ve inkâr politikasını terk
ettiğiniz zaman, ret ve inkâr yerine demokrasi ve özgürlükleri
koyduğunuz zaman iç tehdit faktörü ortadan kalkar. Çünkü problem ret ve
inkârda yatıyor, ret ve inkârı dayattığınız zaman
iç tehdit sorunu ortaya çıkıyor. İç güvenliği, siz asla ve
asla asker ve polis marifetiyle, süngüyle sağlayamazsınız; siz,
demokrasiyle ancak bunu sağlayabilirsiniz. Dünyada hiçbir ülke iç
güvenliğini asker ve polis marifetiyle koruyamamıştır. Bu
olmuş olsaydı, Libya korumuş olurdu, olmuş olsaydı
Mısır korumuş olurdu.
Dünyanın hiçbir yerinde ordu ve polis, asker ve
polis iç güvenliği sağlayamamıştır. İç
güvenliği ancak kardeşlik bağları, demokrasi ve özgürlükler
sağlayabilir. Bu felsefeyle baktığınız zaman iç
güvenlik sorununu çok rahatlıkla çözmüş olursunuz.
İkinci bir şey
Şimdi, hep deniliyor, Kürt
sorunu son otuz yılın, yirmi sekiz yılın sorunu olarak
algılanıp bunun üzerine tezler geliştiriliyor; asla öyle
değil, bu, tarihî bir çarpıtmadır.
Kanun-i Esasinin 17nci maddesine
baktığınız zaman, Kürt sorununun neden
çıktığını görürsünüz, 1876dan söz ediyorum. 17nci
maddede diyor ki: Bu ülkede yaşayan, bu coğrafyada yaşayan
herkes Türkçe öğrenmek zorundadır. İki yıl sonra,
Şeyh Ubeydullah ayaklanması buna karşı
başlamıştır. Yüz kırk yıl öncesinden söz
ediyorum.
İlk Kürt ayaklanması 1806dadır.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Durmadan isyan
ediyorsunuz.
ADİL ZOZANİ (Devamla) - Kardeşlik hukukunu
çiğneyen her türlü girişime Kürtler tarihte karşı
koymuşlardır.
Cumhuriyet Halk Partili bir değerli milletvekili
demin bir soru sordu Sayın Bakana, hayretler içerisinde dinledim: Genel affın
zeminini mi hazırlıyorsunuz?
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Evet.
ADİL ZOZANİ (Devamla) - Şu ifadeleri
hatırlatayım size, sayın vekile hatırlatalım: Kürt
sorununu çözmeye talibiz, kardeşlik içinde çözeceğiz.
Sağlıklı, güçlü bir ekonomi politikası izleyerek
çözeceğiz. Herkesin düşüncesini özgürce ifade edebileceği bir
Türkiye yaratarak çözeceğiz. Toplumsal barışın bir
parçası olacaksa affa evet deriz. diyor. Kim bunu söylüyor? Cumhuriyet
Halk Partisinin o zamanki Grup Başkan Vekili, şimdiki Genel Başkanı
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu bu sözleri söylüyor. Ne zaman
söylüyor? 7 Mart 2010da Batmanda söylüyor. Genel
Başkanınızın, toplumsal barışa hizmet edecekse,
toplumsal barışın tesisi için iyi olacaksa genel affa evet
dediği bir noktada bugün burada niye tartışma konusu
açıyorsunuz?
Evet, bu ülkenin
genel affa, toplumsal uzlaşmaya ve karşılıklı
helalleşmeye ihtiyacı vardır. Herkesten çok bu ülkenin sosyal
demokratları, eğer ki sosyal demokrat iseniz, herkesten çok sosyal
demokratların sahip çıkması gerekir.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Yani Abdullah Öcalanı serbest bırakmaya
ihtiyacımız var!
ADİL
ZOZANİ (Devamla) Herkesten çok sosyal demokratların sahip
çıkması gerekiyor. Sosyal demokratlardan beklenti budur.
Eğer ki,
ihtiyaç hasıl olmaz inşallah, daha konuşmam ama bütün
vekillerimizi Ramazan Bayramında Hakkâride bayramlaşmaya
bekliyoruz. Hepinizi Hakkâriye davet ediyoruz. Umarım, davetimize icabet
edersiniz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 479 sıra sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Yalova
Milletvekili Muharrem İnce'nin; Türk Silahlı Kuvvetleri İç
Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Teklifinin" 25. Maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasan Hüseyin Türkoğlu
(Osmaniye) ve arkadaşları
Madde 32/A- Terörle mücadele kapsamında
yürütülen operasyonlar nedeniyle, meskun mahal dışında, can ve
mal güvenliğinin korunması bakımından girilmesinde
sakınca olan yerlerde operasyonun devam ettiği süreyle
sınırlı olmak üzere; Genelkurmay Başkanlığı
veya İçişleri Bakanlığının göstereceği lüzum
üzerine, Bakanlar Kurulu kararı ile askeri veya özel güvenlik bölgesi ilan
edilebilir. Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde vali kararı ile on
güne kadar özel güvenlik bölgesi ilan edilebilir. Bu suretle ilan edilen
güvenlik bölgelerinin sınırları ile yasağın
kapsamı, başlangıcı ve bitimi ilgili makamlar
tarafından uygun araçlarla duyurulur. Bu bölgelere ilgili makamların
izni olmadıkça girilemez.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Sinan Oğan, Iğdır Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 479 sıra
sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 25inci maddesi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, öncelikle şunu ifade etmek lazım: Askerlik Kanununu
değiştiriyorsunuz; iyi, güzel, hoş; askerlikle ilgili birçok
şey yapmak istiyorsunuz; bunların da hepsini anlamak mümkün ancak
bizim anlamakta zorlandığımız hadise, Askerlik Kanununu
değiştirirken örneğin Türk vatanı kelimesinden niye
rahatsız oluyorsunuz? Veya askerliğin tarifini yaparken oradaki
Türkiye için, Türk vatanı için, Türk için bu sözlerden niye
rahatsız oluyorsunuz? Bununla ilgili acaba -PKKyla zaten uzun süreden
beri görüşmeleriniz var- PKKya verdiğiniz sözler çerçevesinde mi
bunu yapıyorsunuz? Doğrusu merak ediyoruz.
Tabii, hele iç
tehdit, dış tehdit konularına hiç girmiyorum. Zira, tehdidi
iç tehdit olmaktan çıkarırsanız içerideki bölücü terör örgütünü
de siz bir tehdit olarak görmekten çıkarmış olursunuz ve
dolayısıyla, bunu sıradan bir hadise, sıradan bir vaka
olarak görmüş ve polisiye bir hadise noktasına getirmiş
olursunuz.
Bir de tabii,
burada yeni birtakım eklemeler yapılıyor 25inci maddede.
Örneğin, belli bir yasak bölgenin ilan edilmesi, onun süresi vesair gibi.
Burada bir sorunun da cevabının verilmesi gerekir, örneğin
sınırımız yasak bölge midir veya yarın ilan edilecek
sınırda bir yasak bölgede; çatışmanın sürdüğü,
devam ettiği bir yasak bölgede, PKKya da belli oranda yüzde veren
kaçakçılar o yasak bölgeden geçtiği takdirde ya çatışma
sonucu ya bombalama sonucu veyahut da mayına basma sonucu
hayatını kaybettiğinde bunlar ne sayılacak? Sizin
yaptığınız gibi, Hükûmetinizin yaptığı gibi
onlar şehit mi sayılacak, onlara belli bir tazminat mı ödenecek,
yoksa bu yasak bölge kavramıyla siz buna da yeni bir düzenleme getiriyor
musunuz? Aksi takdirde, zaten, terörist ile şehit, kaçakçı ile
namuslu vatandaş ayrımını yapamamış olursunuz.
Sayın
İçişleri Bakanımız da buradayken bir soruyu da sormak
istiyorum Iğdır adına: Sayın İçişleri
Bakanı, Iğdırda Canderviş Karakolunu kapatırken
vatandaşlara bunu sormak hiç aklınıza geldi mi? Bölgedeki
vatandaşlar diyor ki: Bu karakol bizim burada güvenliğimizi sağlayan
bir karakol. Biz, PKKnın geçiş güzergâhında 14 tane köyüz. Bu karakol
buradan kalktığı takdirde bir sene içerisinde bizim bu köyleri
terk etme gibi bir mecburiyetle karşı karşıya gelmemiz söz
konusu. Bununla ilgili muhtarlar defalarca müracaat ettiler, bununla ilgili
köylülerimizin müracaatı var ama siz ısrarla o karakolları
oradan kaldırıyorsunuz. Bunun sebebini doğrusu merak ediyorum,
bunun sebebini merak ediyoruz.
Karakol, devlet ne
için vardır? Vatandaşın can ve mal güvenliğini
sağlamak için değil mi Sayın Bakan? Peki, madem öyle,
Iğdırdaki vatandaş diyor ki: Benim can ve mal güvenliğim
burada Allaha emanet olmuş. Devlet burada belli bir saatten sonra yok.
Peki, niye kaldırıyorsunuz hâlâ Sayın Bakan, niye
kaldırıyorsunuz? Daha önce Sayın Millî Savunma Bakanına da
söyledik, dedik ki vatandaş istemiyor, vatandaş istiyorsa Buradan
kaldırın. diyorsa kaldırırsınız ama
vatandaş Buradan bu karakolu kaldırmayın devletim, milletim.
diyor ama siz Hayır, olmaz! Sizin güvenliğiniz Allaha emanet...
Bir de PKK terör örgütünün vicdanına bırakıyorsunuz oradaki
vatandaşın can ve mal güvenliğini. Sayın Bakan, olur mu bu?
Olmaz. Sizin mükellefiyetiniz oradaki vatandaşın can ve mal
güvenliğini korumaktır. Vatandaş eğer Benim buradaki can
ve mal güvenliğim tehdit altında. diyorsa, o karakol orada duracak.
Neymiş efendim? En yakın karakol bir saat mesafedeymiş.
Neymiş efendim? Biz mobil karakol yapacakmışız. Oranın
coğrafi şartları ne mobil karakola müsaittir ne de o saatte bir
saat mesafedeki karakoldan o dağı, taşı aşarak oraya
gelmek mümkün değildir. Onun bir maliyeti yoktur. Vatandaş Orada
karakol kalsın. diyorsa devletin görevi de o karakolu orada
tutmaktır diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Sayın Başkanım, müsaade
ederseniz Sayın Oğanın dile getirdiği hususla ilgili küçük
bir açıklama yapmak istiyorum.
Iğdırla
ilgili, kapatılan karakolla ilgili önceliklere yeniden
baktıracağım ancak şunu ifade etmek istiyorum: Bu düzenleme
sadece Iğdıra yönelik bir düzenleme değildir. Ülkemizin
genelinde 298 karakol, yeni güvenlik öncelikleri, personel tasarrufu ve
dediğiniz gibi, mobil olarak devriye hizmetlerini artıracak ama
tasarruf edilen personeli de behemehâl o bölgede bırakacak bir düzenlemeye
tabi tutuldu.
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Verilen sözler ne oldu Sayın Bakan?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Bunun 68i Doğu ve Güneydoğu Anadolu
Bölgesindedir, kalan 230 karakol da Doğu ve Güneydoğu Anadolu
Bölgesi dışındaki karakollarla ilgilidir. Bunu özellikle
belirtmek istiyorum. Ancak, bu bahsettiğiniz yerdeki güvenlik
önceliklerinde gerçekten kapatmayı gerektiren bir durum yoksa ona
ayrıca bakacağız. Ama bu vesileyle, Sayın
Başkanım, şunu da dile getirmek isterim: Biraz önce dile
getirilen -değerli konuşmacıların da ifade ettiği
gibi- karakolla ilgili meseleler güvenlik önceliklerine göre ve devletin
yönetme gücü çerçevesinde, takdiri çerçevesinde behemehâl yapılmaya devam
edilecektir. Sınır güvenliğini
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Sayın Bakanım, vatandaşa sorun.
Vatandaşa sorun Sayın Bakanım.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Elbette, vatandaşa da soracağız,
biz çok taraflı bir bilgi akışı çerçevesinde
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Referandum yapalım, referandum. Karakol yapılan
bölgelerde referandum yapalım.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Efendim, tabii ki vatandaşa sormak
bunların bir tanesidir ama karakolların kurulması ve
kaldırılmasına ilişkin kriterlere de
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) İsteyen yerlere yapılsın yani neresi
istiyorsa.
İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER
GÜLER (Mardin) Müsaade edin.
güvenlik
önceliklerine, personel önceliklerine, devriye hizmetlerinin daha etkin hâle
getirilmesine gibi veya meydana gelen olaylara, asayiş, vukuat
bültenlerine göre veya sayılarına göre de bakmakta fayda var. Tabii
ki ihtiyaç olan yerlerde karakol kurulacaktır, kalekol kurulacaktır,
mevcut karakolların güçlendirilmesi ihtiyacı olduğu zaman
yapılacaktır. Nitekim, bu sene, 2013 yılında
yatırım programında -Jandarma Genel Komutanlığı
olarak ifade ediyorum- 156 karakol bulunmaktadır ancak bunların 28i
2013te bitirilecektir, diğerleri de önümüzdeki dönemlerde bitirilecektir.
Bunların içinde inşaatı devam edenler vardır, ihalesi devam
edenler vardır.
Millî Savunma
Bakanlığımız adına da şunu ifade ediyorum:
Elbette sınırlarımızın ki son dönemde özellikle
Suriye, Irak ve İran sınırlarındaki hassasiyetlerden
dolayı oralarda da karakollarımızın güçlendirilmesi ve
geçmişte burada bulunan karakolların yerine kalekol dediğimiz
daha güçlü karakolların kurulması gibi ihtiyaçları vardır.
Bunlar da yerine getirilmektedir. Hepsi vatandaşımızın can
ve mal emniyetini sağlamaya yöneliktir, devletin de asli görevlerinden
birisi budur. Dikkatlerinize sunuyorum ama yeniden değerlendireceğimi
de ifade ediyorum Sayın Oğanın teklifi üzerine.
Arz ederim
Sayın Başkanım.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Sayın Bakanım, her yerde plebisit yapabiliriz
karakollar için.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
26ncı madde
üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
479 sıra sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Yalova
Milletvekili Muharrem İnce'nin; Türk Silahlı Kuvvetleri İç
Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Teklifinin 26. Maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
S.
Nevzat Korkmaz Mehmet
Erdoğan Hasan Hüseyin
Türkoğlu
Isparta Muğla Osmaniye
Alim Işık Mesut Dedeoğlu Erkan Akçay
Kütahya Kahramanmaraş
Manisa
MADDE 26- ı)
14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi
olup Sağlık ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri
Sınıfında bulunan görev ekibi personeline kıstas
aylığın %67'si
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 479 sıra sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 26'ncı maddesinin ikinci fıkrasında
yer alan %50 ibarelerinin %70 olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
İdris
Baluken Pervin
Buldan Erol Dora
Bingöl Iğdır Mardin
Sırrı
Süreyya Önder Adil
Zozani
İstanbul Hakkâri
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen İdris Baluken, Bingöl Milletvekili. (BDP
sıralarından alkışlar)
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; verdiğimiz önerge üzerine söz
almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle,
Sayın İçişleri Bakanının yapmış olduğu
açıklamaya binaen birkaç hususu vurgulamak istiyorum. Sayın Bakan,
bölgede şu anda yeni karakol ihtiyacı diye bir şey yok; bunu siz
de biliyorsunuz, biz de biliyoruz. Bahsetmiş olduğunuz bölgede hemen
hemen her ilde onlarca karakolun olduğunu ve her ilde de onlarca yeni
karakolun yapıldığını açık bir şekilde
söyleyin. Yani, bugün, Bingölde, Diyarbakırda, Dersimde onlarca karakol
yapmanın mantığını anlamamız mümkün değil.
Çünkü, zaten Türkiyenin diğer yerleriyle
kıyasladığınız zaman bu illerin her bir tarafında,
bütün hâkim dağlarında, tepelerinde karakol inşa
etmişsiniz; yüz yıl boyunca başka bir şey
yapılmamış ki.
Karakollar,
kalekollar ihtiyaç olunan yerlere yapılacak. demek bu kadar kolay
olmamalı. Katılımcı demokrasiden bahsediyoruz, yerinden
yönetimden bahsediyoruz, buyurun, gelin, karakol yaptığınız
bütün her yerde, bölgede halka sorun, o bölgedeki ihtiyaç karakol mudur,
başka bir şey midir? Plebisit yapın, referandum yapın;
isteyen yere yaparsınız ona bir şey demiyoruz ama Liceyi 2 defa
yakıp yıkan bir anlayışla tekrar gidip karakol
yaparsanız, 10 yaşındaki Ceylan Önkolu parçalayan,
sorumlularını açığa çıkarmayan bir yere tekrar gidip
karakol yaparsanız orada hem samimiyetiniz sorgulanır hem de
oynadığınız tehlikeli oyunlara karşı halk da
bütün demokratik tepkisini ortaya koyar. Çünkü, bu halkın toplumsal ve
tarihsel hafızasında bu hazırlıkların ne anlama
geldiği biliniyor. Dersim soykırımından önce de Dersimin
her tarafına karakollar yapıldı, demir ağlarla örüldü, on
yıl boyunca hazırlıklar yapıldı.
Şimdi, bir
barış sürecinden bahsediyorsak, bir çözüm sürecinden bahsediyorsak
aceleniz nedir? İşte, demokratik çözüm için geri çekilme
yürüyüşü devam ediyor. Benim üzerime imha amaçlı gelinmediği
sürece, bu ülkedeki demokratik siyasetle hak arama mücadelesinin önü
açıldığı sürece ben silahı
bırakacağım. diyen bir taraf var. Sizin aceleniz ne?
Yangından mal kaçırırcasına, bu şekilde, Tunceliye
40a yakın karakol yapılıyor, Bingöle onlarca karakol
yapılıyor. Hepsinin de valiliklerde, vilayetlerde halkın
vermiş olduğu Biz bu bölgede, bölgemizde karakol istemiyoruz.
dilekçelerini getirin, bu Meclisin Genel Kuruluna açıklayın. Okul
yapın, hastane yapın, fabrika yapın, proje götürün; karakol
dışında, bölge halkına bir şeyi layık görmüyor
musunuz? Böyle bir şey olur mu?
NİHAT
ZEYBEKCİ (Denizli) Niye rahatsız oluyorsunuz?
İDRİS
BALUKEN (Devamla) - Rahatsız oluruz tabii. Çözümden, barıştan
bahsediyorsak rahatsız oluruz çünkü Bingöldeki karakol sayısı,
Denizlideki karakol sayısının 4 katıdır; Tuncelideki
karakol sayısı, Muğladaki karakol sayısının 4
katıdır. Bunun mantıklı bir açıklaması olamaz.
Dolayısıyla, bu ülkeyi normalleştireceksek birtakım
hususları da dürüstçe ortaya koymamız lazım.
Bakın, bu
getirmiş olduğunuz, valilere neredeyse olağanüstü hâl ilan
yetkisi veren madde son derece tehlikelidir. Yani, bir yönden OHALi
kaldırdık. diye kürsüden devamlı konuşmalarda
bulunuyorsunuz, halkın önünde gidip birtakım vaatlerde bulunuyorsunuz
ama diğer taraftan da valilere olağanüstü yetkilerle güvenlik bölgesi
ilan etme hakkı tanıyorsunuz. Böyle bir şey olur mu?
Olağanüstü hâlin bizdeki algısını, bizim bölgedeki
algısını söyleyeyim: Olağanüstü hâl,
boşaltılmış, yakılmış binlerce köydür;
yerinden yurdundan edilmiş, sürgünlere gönderilmiş milyonlarca
insanın yoksulluğudur, dramıdır; asit kuyularında
yakılmış, Silopideki, Cizredeki bütün BOTAŞ
çukurlarında yakılmış halkımızın gençlerinin
bedenleridir. Böyle bir hafıza varken olağanüstü hâli
çağrıştıracak uygulamaları niye yine getiriyorsunuz?
Kime ne faydası var? Valiyle ilgili bir şey yapacaksanız, valiye
yetkiyle ilgili bir şeyler yapacaksanız, yapacağınız
en iyi şey Valiyi halk seçsin. olsun. Halkın seçimiyle gelen
valiyi, yasal düzenlemelerle bu Meclise getirin. Valiyi halk seçtikten sonra
istediğiniz yetkiyi verebilirsiniz, ondan hiç kimsenin bir çekincesi yok.
Dolayısıyla, bu yapılan yanlışlarla ilgili umarız
ki bugün hem Sayın Bakan ve hem de Hükûmet yetkilileri daha somut
davranırlar.
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Sayın Başkan, bir açıklama getirmek
istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Sayın Başkan, Sayın Balukenin
ifade ettiği konularla ilgili biraz önce açıklama yapmaya
çalıştım ama bu yanlış bilgilerle ilgili algılaması
hâlen devam ediyor, onu görmekteyim.
Bir kere, şunu
baştan söylüyorum: Biz, normalleşme süreci içerisinde, Doğu ve
Güneydoğu Anadolu Bölgesine Hükûmet ettiğimiz bütün süre boyunca
yaptığımız eğitimden sağlığa,
altyapıya ve diğer her alandaki yatırımlarla çok büyük
hizmetler getirdik, bunları da getirmeye devam edeceğiz.
Biraz önce ifade
ettiğiniz Bingöl Havaalanıyla ilgili -ben dün de böyle bir ifade de
bulunmayı sizden beklerdim- siz de dile getirdiniz, gerçekten de o bölgeye
hiç hayal edilemeyen yatırımlar geliyor. Biz de çözüm sürecinin
sağduyu içerisinde, herkesin sorumluluk bilinci içerisinde nihayete
ermesini bekliyoruz.
Şimdi, bu
karakollarla ilgili tekrar ifade ediyorum: Sayın Baluken, o bölgede ilave
olarak yapılan tek karakol yoktur, ihtiyaç olunca yapılır, onu
da saklı tutuyorum, ihtiyaç olunca yapılır ama ilave edilen
karakol yoktur. Mevcut karakolların yenilenmesini -ki Kayacık köyünde
yapılan mevcut karakolun yenilenmesidir- daha önce de ifade ettim,
Diyarbakırda 9 tane karakol kapatılmıştır, 15 mevcut
karakolun da yenilenmesi yapılacaktır. İlave ihtiyaç olursa
tekrar yapabiliriz ancak biz o bölgede karakolları artırmak
değil, güvenlik ihtiyaçlarını normalleşme süreci içerisinde
azaltacak bir yapıyı da öngörüyoruz ama normalleşme süreci
olmadan
Vatandaşın en önemli ihtiyacı güvenliktir, huzurdur,
bunun da mutlaka
OKTAY VURAL
(İzmir) Normalleşmeye bakın Sayın Bakanım,
normalleşme!
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Efendim, onun da gereğini
yapacağız.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Karakol yapmakla bölgeye huzur gelmiyor Sayın Bakan,
bunu benden daha iyi siz biliyorsunuz.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Yani, Yeni karakol yapılıyor.
şeklindeki takdiminizi kabul etmem mümkün değildir.
Arz ederim Genel
Kurulun bilgilerine.
BAŞKAN Evet,
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte 479 sıra
sayılı "Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Yalova
Milletvekili Muharrem İnce'nin; Türk Silahlı Kuvvetleri İç
Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Teklifinin" 26. Maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
D. Ali Torlak
(İstanbul) ve arkadaşları
MADDE 26- ı) 14/7/1965 tarihli ve
657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi olup Sağlık
ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfında
bulunan görev ekibi personeline kıstas aylığın %67si
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI
MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Durmuş Ali Torlak, İstanbul Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
D. ALİ TORLAK (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun
tasarısının 26ncı maddesinde değişiklik
yapılması hakkındaki önergemiz üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi adına söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
havacılık tıbbı, hava araçlarına binerek yüksek
hız, irtifa, düşük basınç, radyasyon, G kuvveti ve üç düzlemde
hareketlere maruz kalan pilot, mürettebat ve yolcularda ortaya çıkan
tıbbi problemlerle ilgilenen, bunlara çözüm veya önlemler geliştiren
bir tıp dalıdır. Yolcu ve mürettebat olarak uçan insanlarda
muhtemelen birçok rahatsızlıklar baş göstermektedir. O nedenle,
hava uzay hekimliği uzmanları ve uçuş ekipleri, yolcu ve
mürettebatta oluşacak olası rahatsızlıkların tanı
ve tedavisinden sorumludurlar.
Bu kapsamda, dünya askerî
havacılığında uçuş sağlık ekiplerinin etkin
rol almalarının tarihi 1916 yılıdır. Türkiyede ilk
uçuş doktorunun 1929 yılında Fransada eğitim alması
sağlanarak bu alandaki eksikliğimiz giderilmeye
çalışılmıştır. Devamında, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin ihtiyacını karşılamak amacıyla
Eskişehir Hava Hastanesi bünyesinde 1948 yılında uçuş
doktoru kursları açılmış, 1986 yılında ise
GATAda Hava ve Uzay Hekimliği Anabilim Dalı kurulmuştur. 1990
yılında ise Eskişehirde, hava araçlarıyla seyahat edenler
ve uçuş ekipleri için uçuş esnasında
karşılaştıkları fizyolojik sorunları eğitim
amacıyla emniyetli laboratuvar koşullarında test eden
dünyanın en gelişmiş cihazlarıyla donatılmış
eğitim merkezi faaliyete başlamıştır.
Değerli milletvekilleri, bu
kısa bilgilerden sonra, ülkemizde hâlen hava, kara, jandarma ve deniz
kuvvetlerinin ihtiyaçları doğrultusunda yetiştirilmiş
uçuş doktorlarının ve yardımcı sağlık
ekiplerinin sayısının yeterli olduğunu söylemek mümkün
değildir. Yıllık ortalama 30 civarında uçuş doktorunun
katıldığı bu alan sağlık ve yardımcı
sağlık ekipleri bakımından istenilen seviyeye
ulaşamamıştır. Bunun nedenini de görüşmekte
olduğumuz bu madde kapsamında düşünmemiz gerektiği
açıktır. Çünkü, 10 Ekim 2011 tarihli, 666 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin 6ncı maddesiyle tanımlanan görev ekibi,
uçmakta olan bir hava vasıtasının içindeki pilot, silah sistem
subayı, seyrüsefer subayı, taktik koordine subayı ve uçuş
ekibinin dışında, hava vasıtalarının
uçurulmasıyla ilgili direkt bir sorumluluğu bulunmayan Genelkurmay
Başkanlığı ve kuvvet komutanları ile Sahil Güvenlik
Komutanlığınca onaylanan ve sadece ilgili uçuşlarda
bulunarak hava vasıtasında, verilen görevin yerine getirilmesi için
uçakta bulunması gerekli olan kişiler belirtilmiştir.
Sağlık ve yardımcı sağlık ekipleri ise bu
tanımın dışında tutulmuştur.
Dolayısıyla, sağlık personelinin dışarıda
tutulduğu bir yasal mevzuat, sağlık personelinin bu gibi
tehlikeli alanlarda ihtisas yapmak istek ve azmini kırmaktadır. O
nedenle, mevcut mevzuatta yer alan görev ekibi ile birlikte aynı ortamda
çalışan sağlık ve yardımcı sağlık
hizmetleri sınıfındaki personelin tazminat haklarının
bu tasarıda yer alması doğru bir yaklaşımdır.
Ayrıca, bugüne kadar, söz konusu bu personellere tazminat
hakkının verilmemesi bu arkadaşlarımıza
karşı yapılmış bir hatadır diye düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, bu yasa
tasarısıyla 2629 sayılı Kanunun 4üncü maddesinin (1)inci
fıkrasına eklenen bent ile sağlık ve yardımcı
sağlık hizmetleri sınıfında bulunan görev ekibi
personelinde kıstas aylığının yüzde 50si kadar bir
tazminat öngörülmektedir. Mevcut yasanın aynı maddesindeki diğer
bentlere bakıldığında ise subay astsubay ve uzman
erbaşlara da tazminat ödendiği görülmektedir. Ancak, bu tasarıda
bir taraftan sağlık personelinin mağduriyeti giderilmeye
çalışılırken diğer taraftan ödenecek tazminat
tutarında haksızlık yapılmaktadır. Tazminat
oranının subay, astsubay ve uzman erbaşlara oranla çok
düşük tutulması yasa tasarısında olması gereken
eşitlik ve adalet mekanizmasına uygun düşmemiştir.
Bu nedenle, ödenecek tazminatın en az kıstas
aylıklarının yüzde 67si seviyesinde olması
gerektiğini düşünüyor, önergemize desteklerinizi bekliyor, yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.33
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.44
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Muharrem IŞIK (Erzincan)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 139uncu
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
479 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
27nci madde
üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 479 sıra sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 27inci maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü
fıkralarında yer alan milli ibaresinin, ikinci fıkrasında
yer alan Türk ibaresinin, madde metninden çıkartılmasını
arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan İdris Baluken
Iğdır Bingöl
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, bu önergenin işleme
alınmaması gerekir. Yani, Türk ibaresini çıkarmak ve bunu da
ırkçı zihniyete indirgemek bizatihi ırkçılıktır.
Milletimizin adı Türk milletidir, milletvekilleri burada yemin ederken
Türk milleti önünde namus ve şeref üzerine yemin ediyor ve
vatandaşlarımız da Türk vatandaşıdır. Üstelik, bu
kanunların adı Türk Sivil Havacılık Kanunudur,
Bakanlığın adı da Millî Savunma
Bakanlığıdır. Yani, burada kanuna yapılan atıfta
bu isimleri çıkarmanın zaten anlamı yoktur, bu bizatihi
kasıtla yapılan, ırkçı bir yaklaşımla tezahür
etmiş bir önergedir. Bu önergenin, bu ırkçı, dışlayıcı
önergenin gündeme alınması, işleme konulması doğru
değildir.
Yani, Millî Savunma
Bakanlığı kanunla kurulmuş Millî Savunma
Bakanlığıdır. Sivil havacılık da Türk Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğüdür, kanunla kurulmuştur.
Şimdi, bu kanunda buna yapılan atıfla bunu çıkarmaktaki
amaç, sadece ve sadece Türk kavramına saldırıdır,
dışlamaktır, ötekileştirmek
anlayışıdır.
Böyle bir önergenin
işleme alınması mümkün değil.
BAŞKAN Evet,
Sayın Buldan
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Sayın Başkan, burada hiçbir art niyet yoktur.
Toplumsal barışın sağlanması için Türk kelimesi
kullanılmıştır, doğrudur ama bu Türk kelimesi yerine
Türkiye kelimesi kullanılmalıdır. O yüzden, bu önergemiz
işleme alınmalıdır. Hiçbir art niyet yoktur burada.
OKTAY VURAL
(İzmir) Tamamıyla art niyettir.
Sayın
Başkanım
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Biz Milliyetçi Hareket Partisinin bu tutumunu
kınıyoruz, önergemizin işleme alınmasını talep
ediyoruz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, nedir bu, Türklükten alerji
duyuyorlar ya? Hiçbir anlamı yok!
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Önergemiz işleme alınmalıdır, kabul
etmiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.46
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Muharrem IŞIK (Erzincan)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 139uncu
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
479 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
Sayın
milletvekilleri, 27nci madde üzerinde Iğdır Milletvekili Sayın
Pervin Buldan ve arkadaşlarının önergesinin işleme
alınamayacağı yönündeki itiraz
Başkanlığımızca değerlendirilmiştir. Önerge
ile mevcut bazı kurumların isimlerinden kelime çıkartmak
suretiyle ibare değiştirilmesinin öngörüldüğü
anlaşılmaktadır. Kurum ve kuruluşların Anayasa ve
kendi kuruluş kanunlarında belirtilen isimlerin diğer mevzuatta
yapılan atıflarla değiştirilmesi İç Tüzükün 85inci
maddesinde belirtilen kanun tekniğine uygun düşmediği gibi,
anlamlı da bulunmamaktadır. Bu nedenle, söz konusu önerge
işlemden kaldırılmıştır.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bu baştan değerlendirilseydi
Hep böyle basiretsiz bu
Meclisin yönetimi.
BAŞKAN
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
479 sıra sayılı "Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Yalova
Milletvekili Muharrem İnce'nin; Türk Silahlı Kuvvetleri İç
Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Teklifinin 27. Maddesinin "14/10/1983 tarihli ve 2920
sayılı Türk Sivil Havacılık Kanununun" 27. Maddesinin
birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Reşat Doğru Hasan Hüseyin Türkoğlu Alim Işık
Tokat Osmaniye Kütahya
Mesut Dedeoğlu Mehmet Erdoğan S. Nevzat Korkmaz
Kahramanmaraş Muğla Isparta
Erkan Akçay
Manisa
"MADDE 27-
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü, ilgili kuruluşların
da görüşlerini alarak havaalanları için yukarıda değinilen
hususları kapsayan planları ve kuralları hazırlamak ve
yayımlamakla mükelleftir. Türk Silahlı Kuvvetlerine ait
havaalanlarından sivil hava ulaşımına açık
havaalanlarına ilişkin inşaat sınırlamalarına ait
planların yapılması, yayımlanması, takip esasları
ve sorumlu kuruluşlar Milli Savunma Bakanlığının görüşü
alınarak Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığınca belirlenir. Sivil hava ulaşımına
açık olmayan yalnızca askeri kullanımda olan
havaalanlarında ise Milli Savunma Bakanlığı, ilgili
kuruluşların da görüşünü alarak bu havaalanları için
yukarıda değinilen hususları kapsayan planları ve
kuralları hazırlar ve yayımlar. Yeni yapılacak askeri
havaalanları hakkında Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığının görüşü alınır.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Reşat Doğru, Tokat Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 479
sıra sayılı Kanun Tasarısının 27nci maddesi
üzerinde vermiş olduğumuz önergeyle ilgili söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, bir kanunun
sonuna yaklaşmak üzereyiz. Özellikle bu 479 sıra sayılı
kanunun, neden palas pandıras,
acele Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirilmiş olduğunu
biraz önceki konuşmalardan, görüşmelerden anlamış
bulunuyoruz yani burada verilen sözler veyahut da bazı taahhütler
olduğu da bir gerçek.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Anadolu coğrafyası, dünyanın en güzel ve
farklı bir coğrafyasıdır. Bu coğrafya, yüce Türk
milletine vatan olarak verilirken burada birçok insan şehit olmuş,
kan dökmüş, birçok insan gazi olmuş ve bu güzel coğrafya da yüce
Türk milletine vatan olarak bırakılmıştır. Tabii, bu
coğrafyada yaşamak, bu coğrafyada bulunmak, bu
coğrafyanın nimetlerinden faydalanmanın da çok büyük
zorlukları vardır, çok büyük bedelleri vardır. Bu bedeller,
özellikle 1453, Fatih Sultan Mehmet Han Hazretlerinin İstanbulu
fethetmesinden sonra daha bariz bir şekilde ortaya çıkmaya
başlamıştır yani Anadolu coğrafyası yüce Türk
milletine fazla görülmeye başlanmış ve yüce Türk milleti bu
coğrafyadan atılmaya da çalışılmıştır.
Osmanlı Devletinin son zamanlarında bu ayyuka çıkmış
ama onun karşısında Yüce Atatürk, bir avuç arkadaşıyla
beraber yüce Türk milletinin değerlerine sahip çıkarak ve birlik ve
beraberlik ruhu içerisinde de bu güzel coğrafyayı tekrar Türkiye
Cumhuriyeti adı altında yüce Türk milletine vatan olarak
bırakmıştır.
Tabii,
saygıdeğer milletvekilleri, bırakmıştır ama ne
olmuştur? O zamandan beri de bu ülke üzerinde her türlü oyun da
tezgâhlanarak artmaya devam etmektedir. Bakınız, şu andaki PKK
hadiselerinin en önemli özelliği de burasıdır, yani yüce Türk
devletini bölmek ve parçalamak isteyenler PKK terör örgütü gibi bölücü bir
terör örgütünü bu milletin başına musallat etmişlerdir.
İşte bu aşamada Türk Silahlı Kuvvetleri ve Türkiye
Cumhuriyeti devleti çok güçlü olmalıdır.
Tabii, Türk
Silahlı Kuvvetleriyle ilgili çok şey söylenebilir, geçmişte
bazı hatalar ortaya konmuş olabilir, o hataları savunmak mümkün
değildir ancak şurası bir gerçektir ki, Türkiye Cumhuriyeti
devletinin Türk Silahlı Kuvvetleri, ekonomisi, kültürel yapısı, siyasal
dokusu mutlaka çok güçlü olmalıdır. Bunları parçalamış
olduğunuz zaman, bunları yok etmiş olduğunuz zaman, o zaman
devlet diye bir şey kalmaz değerli milletvekilleri. İşte bu
aşamada özellikle şunu söylemek istiyorum ki: Türk Silahlı
Kuvvetleriyle ilgili her türlü yıpratmanın dışında
olmak mecburiyetindeyiz. Bakınız, Türkiye Cumhuriyeti devleti yok
edilmeye çalışılıyor, Türkiye Cumhuriyeti devleti
parçalanmaya çalışılıyor. diyoruz.
Şurası
gerçektir ki: PKK terör örgütü Kürtlerin temsilcisi değildir değerli
arkadaşlarım. O bölgelere bizler de gidiyoruz. Bakınız,
bundan on beş-yirmi gün önce oraya, yani Doğu Anadolu Bölgesine
birçok milletvekili arkadaşlarımızla beraber ben de gittim.
Özellikle, benim gittiğim yer de Muş iliydi. Muş iline
gitmiş olduğumuz zaman Muş ilinde, oradaki insanların
hepsiyle bire bir sohbet ettik, onlarla beraber olduk, onların birçok
problemlerini dinledik.
Değerli
milletvekilleri, Muş halkı PKK hadiselerinden çok büyük oranda
rahatsızdır. Bakınız, 13 Haziranda Muşta Kozma
Dağında Şenyayla şenlikleri yapıldı. Bu
Şenyayla şenliklerine bir avuç, işte oradaki yaklaşık
olarak 150-200 civarında PKK sempatizanı o şenliklere
katıldılar. PKK terör örgütü militanları ellerinde silahlarla,
bellerinde el bombalarıyla o şenliklere katıldılar ve
kahraman edasıyla katılma durumuyla karşı karşıya
kalındı. Yani orada neredeyse Türk Silahlı Kuvvetlerini
yenmişler, o kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerimizi yenmişler de
oradaki o şenliklere ellerinde silahlarla katılıyorlar. Hani
Silahlar bırakıldı, gidiyor. deniyor ya
Hatta, oradaki
insanlarla görüştüğümüz zaman o vatandaşlar diyorlar ki:
Buradan PKK terör örgütüne katılımlarda son zamanlarda gençler
bazında bazı noktalarda artış var.
Değerli
arkadaşlar, mademki barış süreci yaşıyoruz, PKK terör
örgütüne neden katılımlar oluyor veyahut da neden oraya silahlı
örgüt militanları silahlarıyla beraber geliyorlar? Bakınız,
bugün, işte Sözcü gazetesinde o olayları anlatan çok önemli bir haber
yayınlandı. Bu haberin mutlaka iyi değerlendirilmesi gerekmektedir.
Yani, PKKlılar ellerinde silahlarla, bellerinde de bombalarla geziyorlar
ve yüce Türk devletine, yüce Türk milletine meydan okuyorlar. Bunun hesabı
sorulmalıdır. Oralarda bunların hesabını sormayan
kimler varsa, valisiyle, emniyetiyle her türlü görevli bugün hesap vermiyorsa
yarın mutlaka hesap verecektir ama bunun esas sorumlusu da herhâlde Adalet
ve Kalkınma Partisidir ve Hükûmettir diyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
BAŞKAN
Sayın Kaynarca, söz talebiniz var galiba, İç Tüzükün
60ıncı maddesine göre.
Buyurun.
VIII.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarcanın, CHPli bir
milletvekilinin Başbakanın kızıyla ilgili basında
çıkan sözlerini kınadığına ve CHPli kadın
milletvekillerinden de kınama beklediğine ilişkin
açıklaması
TÜLAY KAYNARCA
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Dün, sosyal medyaya
CHPli Antalya Milletvekili tarafından çok çirkin ifadeler
yansımıştır. CHP Milletvekili,
Başbakanımızın kızına yönelik gayriahlaki üslup
kullanmıştır ve daha önce de eşine şiddetle,
kadına şiddetle kamuoyu gündemine gelen bu CHPli milletvekilinin
terbiye dışı tutumunu şiddetle kınıyorum.
Önceki gün,
kadın hassasiyetiyle toplu hâlde basın açıklaması yapan,
toplu hâlde Divan heyetine tepki sunan CHPli kadın milletvekillerinin bu
çirkinliği de kınamalarını bekliyoruz. CHP Ankara
Milletvekilinin de bir polisin annesine küfrettiğinde sessiz
kaldıkları gibi şimdi de sessiz kalmamalarını
bekliyoruz. Kalamazsınız, eğer kalırsanız dünkü
hareketinizin de her birinin de ne kadar samimiyetsiz olduğu ortaya
çıkar diyorum.
Bu hareketi
şiddetle kınadığımı, bu cümleleri, üslubu
şiddetle kınadığımı da Genel Kurulun bilgisine
sunuyorum.
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
TÜLAY BAKIR
(Samsun) Sadece siz değil, biz de kınıyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Satır, buyurun.
2.- İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satırın, CHP
Antalya Milletvekili Yıldıray Sapanın Başbakanın
kızıyla ilgili tweetini kınadığına ve CHPli
kadın milletvekillerinden bu kınamadan dolayı da kendisini
tebrik etmelerini beklediğine ilişkin açıklaması
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Çok teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biraz evvel Tülay Hanımın
bahsettiği konuyla ilgili ben de söz aldım.
Dün Cumhuriyet Halk
Partisi Antalya Milletvekili Yıldıray Sapan son derece çirkin, basit
ve kabul edilemez bir tweet atmıştır.
Başbakanımızın kızını işaret ederek
attığı bu tweetten dolayı kendisini şiddetle
kınıyorum. Suçluluk duygusuyla tweeti kısa bir süre sonra
silmiştir. Daha evvel birçok Cumhuriyet Halk Partili milletvekili suç
unsuru olacak tweetleri atıp sildiler, bunu da tekrar hatırlatmak
istiyorum. Bir vekil olarak eşine şiddet uygulamış ve daha
sonra dava konusu olmuştur. Bu konu medyada da ciddi anlamda yer
almıştır.
Kadın
üzerinden siyaset yapılmasını, taciz ve tecavüz
yapılmasını kınıyorum. Her fırsatta kadın erkek
eşitliğinden, kadın haklarından bahseden Cumhuriyet Halk
Partili milletvekillerine, özellikle Cumhuriyet Halk Partili kadın
milletvekillerine Yıldıray Sapan hakkında işlem
yapılmasını, parti disiplin kurullarının
işletilmesi için gereğinin yapılmasını
hatırlatıyorum.
Ayrıca, geçen
gün yaşadığımız olaydan dolayı beni tebrik eden
Cumhuriyet Halk Partili kadın milletvekillerinin bu kınamadan
dolayı yine beni tebrik etmelerini bekliyor, heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
GÖKCEN ÖZDOĞAN
ENÇ (Antalya) CHPden açıklama bekliyoruz.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Herhâlde yapacağız hanımefendi, acele etmeyin! Öyle,
etten önce çömleğe atlamayın.
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Burdur) Görmedikten sonra ne bileceksin ya? Allah Allah! Her şeyi
her yerde
Bilmiyoruz ki biz, ne söylemiş. Gelin, açıklayın,
öğrenelim biz de. (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Bir
saniye sayın milletvekilleri, Sayın Altayı bir dinleyelim.
Sayın Altay,
buyurun.
3.- Sinop Milletvekili Engin Altayın, Başbakanın
mahremine Twitter yoluyla bir sataşma yapılmışsa onun
gereğini fazlasıyla yapacaklarına ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; biraz önce Meclis
Genel Kurulunda gündeme getirilen iddiayla ilgili hemen Twitterı
açtım, bahse konu arkadaşımızın şeyine girdim,
böyle bir tweet henüz göremiyorum. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
GÖKCEN ÖZDOĞAN
ENÇ (Antalya) Sildi çünkü.
ÖZNUR ÇALIK
(Malatya) Saat üç buçukta attı o tweeti ve tekrar sildi.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen bir sabredin!
ENGİN ALTAY
(Sinop) Kendisini
KEMALETTİN
AYDIN (Gümüşhane) Erkek adam yaptığını silmez Engin!
Sen bilirsin erkekliği!
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yahu sizden öğrenmiş, sizden öğrenmiş.
MURAT YILDIRIM
(Çorum) Ne ahlaksızsın! Ne terbiyesizsin! Ne kadar
aşağılıksın! (AKP ve CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen Sayın Altayı bir dinleyelim, ne
söyleyecek?
MURAT YILDIRIM
(Çorum) Sen kimsin! Senin kim olduğunu herkes bilir. (AKP ve CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Altay, buyurun.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın milletvekilleri
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sen ne adamsın?
MURAT YILDIRIM
(Çorum) Ya, hâlâ terbiyesizlik yapıyor.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Şimdi ben sana ne dedim?
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın milletvekilleri, böyle bir
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sizler hakaret ediyorsunuz.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Kamer Bey, bir saniye.
Sayın
Başkan
BAŞKAN
Buyurun.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Ben göremiyorum. Bahse konu arkadaşı hemen aradım, şimdilik
ulaşamadım. Çalışmalar devam etsin. Çünkü bu tür
şeyler değişik şekillerde de mizansen de olabilir. Ancak
ben bunun
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Ya, bir dakika
kardeşim! Bir dakika ya! Bir dakika be!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, niye sabredemiyorsunuz? Bir açıklama
yapıyor Sayın Altay.
ÖZNUR ÇALIK
(Malatya) Ama hep yapıyorlar sosyal medyada, önce yazıyorlar, sonra
siliyorlar. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Çözüm
mü söyledikleriniz yani?
ENGİN ALTAY
(Sinop) Biz, özür dilemenin bir erdem olduğunu, ahlak olduğunu
bilenlerdeniz. Hele hele Sayın Başbakanın mahremine yönelik,
Twitter yoluyla bile bir sataşma yapılmışsa onun
gereğini beklediğinizden fazlasıyla yaparız.
Ancak, müsaade
ederseniz Sayın Başkan, bana bir on beş dakika, on dakika
müsaade ediniz. Bu benim çok doğal hakkım.
Arkadaşımızla ilgili bir iddia var. Ben, kendim Twitterda
göremiyorum ama bunu mutlaka öğreneceğim. Belki doğrudur,
itirazım yok ama lütfen sakin olun. Yani bu Mecliste on beş gündür
olmaması gerekenler oluyor zaten. Her taraftan, her taraflı oluyor
ama bu, tabii, bir şey ifade etmez, bir masumiyet sağlamaz. Biz parti
olarak gereğini yaparız. Lütfen rahat olun. Bu, Parlamentoda yeni bir
gerginliğe vesile olmamalıdır.
Sayın
Başkan, on beş dakika sonra sizden bu konuda tekrar söz talep
edeceğim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
SONER AKSOY
(Kütahya) Bravo Engin.
BAŞKAN
Sayın Buldan, buyurun.
4.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın, BDP Grubu
olarak, CHPli milletvekilini kınadıklarına, kadınlar
üzerinden siyaset yapılmaması gerektiğine ve CHPli kadın
milletvekilleri tarafından bu konuda bir açıklama yapılması
gerektiğini düşündüğüne ilişkin açıklaması
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Ben de şimdi
öğrendiğim bu durum konusunda Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu olarak CHPli milletvekilini kınıyorum.
Sayın
Başbakanımızın kızı Sümeyye Erdoğana atfen
yazılan bu tweetin doğru olmadığını,
kadınlar üzerinden siyasetin artık yapılmaması
gerektiğini, kadın bedeni üzerinden söylemlerin artık bitmesi
gerektiğini ifade etmek istiyorum. Kim olursa olsun, Sayın
Başbakanın kızı da olabilir, bir milletvekilimizin
kızı da olabilir ya da sıradan bir
yurttaşımızın kızı ve eşi, kız
kardeşi, annesi de olabilir, artık kadınlar üzerinden bu
siyasetin bitmesi gerektiğini ifade ediyorum.
CHPli kadın
milletvekillerinden bu konuda bir açıklama yapılması
gerektiğini düşünüyorum. Tıpkı iki gün önce CHPli
kadın milletvekilli arkadaşlarımız, AKPli kadın
milletvekilli arkadaşlarımızdan nasıl özür dileme
bekledilerse, aynı özrü kendilerinden
beklediğimizi ifade etmek istiyorum.
Teşekkür
ediyorum. (BDP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Vural.
5.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, MHP Grubu olarak,
CHPli milletvekilinin ifadelerini kınadıklarına ilişkin
açıklaması
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, biz de Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu olarak, tabii şimdi haberdar olduk ama gerçekten, yani bu ifadeler
kınanmalı ve kullanılmamalı. Gerçekten, hep beraber bunu dışlamalıyız.
Kabul edilebilecek gibi değildir. Umarım birazdan, sayın grup başkan
vekili görüşmeleri yapar ve Türkiye Büyük Millet Meclisine, değerli
milletvekillerine bu konuda bir bilgi verirler. Böylelikle hep beraber,
birlikte, bu kötü davranışları, özellikle mübarek ramazan günü,
gerçekten hep beraber kınamamız gerekiyor. Kabul edilecek ifadeler
olmadığı kanaatindeyim.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Başkanım, tekrar konuyla ilgili
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
6.- Sinop Milletvekili Engin Altayın, CHP Antalya Milletvekilinin
ifadelerinden dolayı Cumhuriyet Halk Partisi olarak Sayın
Başbakandan özür dilediklerine ve bunun bir milletvekiline
yakışmayan bir hareket olduğuna ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY
(Sinop) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; yani, evet, şeyde olmamakla
birlikte böyle bir vakıa görülüyor. Kaldı ki, cümlede elbette bir,
ifadedeki bir kelime cinsel şeyi içermemekle birlikte ben Cumhuriyet Halk
Partisi olarak, bütün Cumhuriyet Halk Partisi camiası adına
Sayın Başbakandan özür diliyorum.
Bu, doğru bir
hareket değildir, hoş olmamıştır, bir milletvekilimize
yakışmamıştır. Dünkü tavrı gösteren bayan
milletvekillerimiz aynı tavrı gene göstereceklerdir. Ben onların
grup başkan vekili olarak onların adına da, Cumhuriyet Halk
Partisi adına da, bu hoş olmayan mesaj, twitten dolayı tekrar
tekrar özür diliyorum. (AKP, MHP ve BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Aydın, buyurun.
7.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, CHP Antalya
Milletvekilinin milletin hassasiyetlerini dikkate alması gerektiğine
ve kendisini kınadıklarına ilişkin açıklaması
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkan Vekilinin tavrını doğru buluyorum.
Kimden gelirse gelsin, nereden gelirse gelsin, kaynağı ne olursa
olsun bu tür olumsuz ifadelerin, kötü davranışların ve
söylemlerin önüne mutlaka Meclis olarak hep birlikte geçmek durumundayız.
Biz şunu diyoruz: Kötü söz muhatabını değil hatibini
bağlar yani kem söz sahibine aittir. Âdemoğlu eğer ki
edepsizdir, âdem değildir. Hazreti Mevlânanın bir sözü. Bu hakaret,
her şeyden önce onu seçen iradeye bir saygısızlıktır,
bir hakarettir. Bu hakareti kabul etmek mümkün değildir.
Dolayısıyla, kendisini bizler de şiddetle kınıyoruz.
Zaten geçmişinde de, maalesef, sicilinde birtakım sıkıntıların
olduğu bir arkadaş. Ama bu sıkıntılarla devam etmemesi
gerekiyor, bunu dikkate alması gerekiyor, milletin hassasiyetlerini
dikkate alması gerekiyor, millî ve manevi değerleri dikkate
alması gerekiyor. Milletin birer ferdi, birer temsilcisi olarak burada
Meclisin mehabbetine uygun olmayan söz ve eylemlerde bulunmamak üzere ben bir
kez daha ilgili şahsı şiddetle
kınadığımı ifade ediyorum.
Sizlere de
teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Evet,
teşekkür ediyorum.
Biz de Başkanlık
Divanı olarak olayı kınıyoruz. Ayrıca, Sayın
Altayın yaptığı açıklamalardan dolayı da
kendisine teşekkür ediyorum.
BİNNAZ TOPRAK
(İstanbul) Sayın Başkan, ben de kısa bir söz istiyorum.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Toprak.
8.- İstanbul Milletvekili Binnaz Toprakın, CHPli kadın
milletvekilleri adına CHP Antalya Milletvekilinin sözlerini
kınadığına ve özür dilediğine ilişkin
açıklaması
BİNNAZ TOPRAK
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de bütün
kadın milletvekili arkadaşlarımız adına bu sözü
kınıyorum. Kendisiyle de görüştüm zaten, kendisine de belirttim.
Ancak şunu da söylemek istiyorum: Bu konuda da milletvekilleri olarak
hassas olalım derim. Şu açıdan hassas olalım: Çünkü burada
bir kişinin ismi verilmiş. Hem bu ismin hem de bu isimle bağlantılı
bu sözlerin kamuoyunda çok fazla dolaşması mağdur durumda olan
insanı daha da fazla mağdur edebilir kanaatindeyim. Onun için bu
burada bitsin diye düşünüyorum.
ÜLKER CAN
(Eskişehir) Bizimkinde bitmiyordu.
MİNE LÖK BEYAZ
(Diyarbakır) CHPli vekil ne olacak?
BİNNAZ TOPRAK
(İstanbul) Yani şunu söylemek istiyorum: Başbakanın
kızını daha da fazla mağdur edebilir bu lafın, böyle,
kamuoyunda habire
Hürriyet zaten yazmış, beni de demin
aradılar. Onun da yanlış olduğu kanaatindeyim.
Teşekkür
ederim.
Hepimiz adına
ben de özür diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Toprak.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Yalova Milletvekili Muharrem
İncenin; Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile Milli Savunma
Komisyonu Raporu (1/795, 2/64) (S. Sayısı: 479) (Devam)
28inci madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
479 sıra sayılı "Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Yalova
Milletvekili Muharrem İnce'nin; Türk Silahlı Kuvvetleri İç
Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Teklifinin" 28. Maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kemalettin
Yılmaz Mehmet
Erdoğan Hasan Hüseyin
Türkoğlu
Afyonkarahisar Muğla Osmaniye
Alim
Işık Mesut
Dedeoğlu S. Nevzat
Korkmaz
Kütahya
Kahramanmaraş
Isparta
Erkan
Akçay
Manisa
"MADDE 28-
Madalya ve nişanlar hak edenin ölmesi halinde, söz konusu madalya ve
nişanlar kendileri tarafından mirasçılarından birine bırakılmamış ise,
en büyüklerinden başlamak üzere çocuklarına, çocukları yoksa
babasına o da yoksa annesine, baba ve annenin boşanmış
olduğu durumlarda ise çocuğun velayeti kimdeyse ona, anne ve
babanın olmadığı durumda ise eşine, eşinin de
yokluğu halinde Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre kanuni
mirasçılarına intikal eder.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Kemalettin Yılmaz, Afyonkarahisar
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 479 sıra sayılı Kanun Teklifinin 28inci
maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi olarak vermiş olduğumuz değişiklik
önergesi hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlarım.
Madalya ve nişanların
nesillere aktarılması açısından birtakım yasal
eksiklikler bu düzenlemeyle giderilmeye
çalışılmıştır. Yahudi üstün hizmet madalyası
alan Sayın Başbakanımız, Türk tarımını bitirdiği için
Fransız şövalye madalyası alan Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanımız ve genel anlamda millî duyguları
erozyona uğratan, önemsizleştiren AKP zihniyeti madalya ve
nişanın önemini pek fazla idrak edemese de Osmanlı
İmparatorluğu döneminden itibaren çeşitli şekil ve
şartlarda verilen madalya ve nişanlar, bu şerefe nail olanlar
için oldukça önemlidir. Vatani görevlerini yaparken vücutlarının
herhangi bir uzvunu kaybeden, yaralanan gazilerimize verilen nişan ve
madalyalar ve ülkemizin bekası için canını feda etmiş
şehitlerimizin anısına verilen berat, nişan ve
madalyaların sadece manevi değerleri vardır. Öyle ki istiklal
madalyaları, bu devletin temelini atıp hayatta kalanların
göğüslerinde yıllardır övünçle yerini almakta, değişik
savaş ve görevlerde ülkemize hizmet vermiş gazilerimiz ve
evlatlarını, annelerini ve babalarını bu vatan için
şehit vermiş şehit yakınlarımızın gurur
duyarak taşıdığı, maddi değerinin hiç önemi
olmayan, manevi değeri ise çok büyük olan nişan ve madalyaların,
bu şerefe layık olacak yapı ve özenle yaptırılması,
hak sahiplerine verilmesi ve vefat etseler dahi, yüzyıllar boyunca
nesilden nesile bir iftihar göstergesi olarak aktarılması için
gerekli bütün düzenlemeler yapılmalıdır.
Son on
yıldır millî ve manevi değerlerimizi yıpratan AKP
hükûmetlerinin ülkeye getirdiği durum maalesef içler
acısıdır. İnsanlarımız millî ve manevi
değerlerinden uzaklaştırılmaya çalışılmakta,
millî ve manevi değerlerimiz önemsizleştirilmektedir. Millî bayramlar
önemsizleştirilmeye ve hatta unutturulmaya
çalışılmaktadır ve son gelinen noktada ise Türk
Silahlı Kuvvetlerinin yapısı değiştirilmekte, âdeta
Türk Silahlı Kuvvetleri tasfiye edilmeye
çalışılmaktadır. Yıllardır darbe mağduru
edebiyatı yapan ancak hiçbir zaman darbenin mağduru
olmamış, hatta darbelerin mağduru edebiyatı ile iktidara
gelmiş olan AKP, zamanlaması manidar olan bu dönemde darbe korkusu
varmış gibi bu düzenlemeyi kamuoyunun gündemine
taşımaktadır. Bu ülkede darbelerden en çok zarar görmüş
parti olarak biz dahi, ülkemizin bekası için Peygamber ocağı
ordumuzun kılına zarar gelmesini istemezken AKP
takındığı bu tavırla Amerika Birleşik
Devletlerinde, Osloda İmralıya ve Kandile verdiği sözlerin
gereğini yerine getiriyor. Verdiğiniz her taviz yenisini gündeme
getiriyor. Verdiğiniz her taviz ülkenin temelinden bir taş daha
düşürüyor.
Sayın
milletvekilleri, AKPli birçok milletvekili arkadaşımız da bu
durumdan rahatsız, bundan eminiz ancak kendilerinden ricam, Allah
rızası için bu tavizlere göz yummayın. Bir daha vekil seçilmek
için, mevki ve makam için bu ülkenin temeline dinamit döşenmesine göz
yummayın. Bunun vebalini ödeyemezsiniz. Gelecek nesillerde isminizin
üzerine kalacak bu lekelere lütfen hayır deyin ve Genel
Başkanınıza da bu gidişata dur demesi için lütfen
uyarıda bulunun. Ordusuyla, milletiyle bir bütün olan Türkiye Cumhuriyeti
devletinin bekası için aklınızı başınıza
alın diyorum.
Benden önce birçok
milletvekili arkadaşım da bahsetti, uzman çavuşların
sorunları hakkında torba kanunda yapmadığınız
düzenlemeleri bir an önce önümüzdeki günlerde gündeme alıp bu
vatandaşlarımızın, kardeşlerimizin
sıkıntılarını hep beraber giderelim.
AKP, bugün
yaptığı bu düzenlemeyle çok ciddi bir tavizin fitilini
ateşlemiştir. Askerliği ve Türk Silahlı Kuvvetlerini
yavaş yavaş tasfiye etmenin temellerini atan bu yasal düzenlemelerde
bir kez daha vicdanlarınızı yoklamanızı rica ediyor,
değişiklik teklifimize destek vermenizi talep ediyor ve hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
29uncu maddede iki
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 479 sıra sayılı "Sözleşmeli Erbaş ve Er
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili
Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin; Türk Silahlı Kuvvetleri
İç Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifinin" 29. Maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Hasan
Hüseyin Türkoğlu Mehmet
Erdoğan Mesut
Dedeoğlu
Osmaniye Muğla Kahramanmaraş
Alim
Işık S.
Nevzat Korkmaz Erkan
Akçay
Kütahya Isparta Manisa
Necati
Özensoy
Bursa
"MADDE 29-
Gülhane Askeri Tıp Akademisi Komutanı Bilimsel
Yardımcısı tabip tümgeneral/tümamiral veya
tuğgeneral/tuğamiral olup, Askeri Tıp Fakültesi ile eğitim
hastanelerinde ve Sağlık Bilimleri Enstitüsünde bilfiil görev yapan
askeri tabip profesörler arasından, 926 sayılı Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanunundaki usul ve esaslara göre atanır.
Gülhane Askeri
Tıp Akademisi Komutanı Bilimsel Yardımcısı, aynı
zamanda Askeri Tıp Fakültesi dekanı olup, Gülhane Askeri Tıp
Akademisi Komutanına bilimsel faaliyetlerde yardım eder ve bu
faaliyetlerin koordineli bir şekilde yürütülmesinden Gülhane Askeri
Tıp Akademisi Komutanına karşı sorumludur. Dekan,
Fakültenin eğitim ve öğretim faaliyetlerinin planlanmasını,
programlanmasını ve uygulanmasını sağlar. Dekana
çalışmalarında yardımcı olmak üzere; Dekanın
önerisi alınarak, Gülhane Askeri Tıp Akademisi Komutanının
teklif edeceği altı öğretim üyesi arasından en çok üç dekan
yardımcısı Genelkurmay Başkanlığınca
atanır. Atamaya bağlı olarak dekan veya dekan
yardımcılarından birisi baştabiplik görevini de yürütür.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 479 sıra
sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Yalova
Milletvekili Muharrem İnce'nin; Türk Silahlı Kuvvetleri İç
Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Teklifi ile Milli Savunma Komisyonu Raporu'nun (1/795, 2/64) 29'uncu
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mustafa
Moroğlu Metin Lütfi Baydar Kazım Kurt
İzmir Aydın Eskişehir
Kemal
Ekinci Mehmet Volkan Canalioğlu Selahattin Karaahmetoğlu
Bursa Trabzon Giresun
Madde 29 2955 sayılı Kanunun
12nci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Dekan
Gülhane Askeri Tıp Akademisi
Komutanı profesör tabip tümgeneral veya tümamiral olup, Askeri Tıp
Fakültesi ile eğitim hastahanelerinde ve Sağlık Bilimleri
Enstitüsünde bilfiil görev yapan askeri tabip profesörler arasından, 926
sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunundaki usul ve
esaslara göre atanır.
Gülhane Askeri Tıp Akademisi
Komutanı aynı zamanda Askeri Tıp Fakültesi dekanı ve
Tıp Fakültesi Eğitim Hastahanesinin baştabibi olup, Fakültenin
eğitim ve öğretim faaliyetlerinin planlanmasını,
programlanmasını ve uygulanmasını sağlar. Dekana
çalışmalarında yardımcı olmak üzere; teklif
edeceği dört öğretim üyesi arasından iki dekan
yardımcısı Genelkurmay Başkanlığınca
atanır. Dekan yardımcılarından birisi, baştabip
yardımcılığı görevini de yürütür. Dekan gerekli
görürse, Baştabiplik görev ve yetkilerini bu yardımcısına
devredebilir.
Dekanın görevleri
şunlardır:
a)
Fakülte kuruluna başkanlık etmek, fakülte kurulunun
kararlarını uygulamak ve fakültenin bilimsel faaliyetlerini koordine
etmek ve yürütmek, birimleri arasında düzenli çalışmayı
sağlamak.
b)
Her öğretim yılı sonunda ve istendiğinde Fakültenin genel
durumu ve işleyişi hakkında Genelkurmay
Başkanlığına bilgi vermek.
c) Fakültenin
birimleri ile kadro ve kuruluşundaki personel üzerinde genel gözetim ve
denetim görevini yapmak.
d) Yüksek Bilim Konseyi
başkanlığı görevini yürütmek.
e) Üniversitelerarası Kurul
üyeliği yapmak.
f) Bu Kanun ile kendisine verilen
diğer görevleri yapmak."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI
MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Gülhane Askeri Tıp Akademisi ve Askeri
Tıp Fakültesi yönetiminde yaşanan çok
başlılığın ortadan kaldırılması ve
Tıp Fakültesinin verimini arttırmak için Gülhane Askeri Tıp
Akademisi Komutanı'nın aynı zamanda Tıp Fakültesinin de
dekanı olması ve asker tabip profesör niteliğini haiz
olması gerekmektedir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 479 sıra sayılı "Sözleşmeli Erbaş ve Er
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili
Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin; Türk Silahlı Kuvvetleri
İç Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifinin" 29. Maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Necati
Özensoy (Bursa) ve arkadaşları
"MADDE 29-
Gülhane Askeri Tıp Akademisi Komutanı Bilimsel
Yardımcısı tabip tümgeneral/tümamiral veya
tuğgeneral/tuğamiral olup, Askeri Tıp Fakültesi ile eğitim
hastanelerinde ve Sağlık Bilimleri Enstitüsünde bilfiil görev yapan
askeri tabip profesörler arasından, 926 sayılı Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanunundaki usul ve esaslara göre atanır.
Gülhane Askeri
Tıp Akademisi Komutanı Bilimsel Yardımcısı, aynı
zamanda Askeri Tıp Fakültesi dekanı olup, Gülhane Askeri Tıp
Akademisi Komutanına bilimsel faaliyetlerde yardım eder ve bu
faaliyetlerin koordineli bir şekilde yürütülmesinden Gülhane Askeri
Tıp Akademisi Komutanına karşı sorumludur. Dekan,
Fakültenin eğitim ve öğretim faaliyetlerinin planlanmasını,
programlanmasını ve uygulanmasını sağlar. Dekana
çalışmalarında yardımcı olmak üzere; Dekanın
önerisi alınarak, Gülhane Askeri Tıp Akademisi Komutanının
teklif edeceği altı öğretim üyesi arasından en çok üç dekan
yardımcısı Genelkurmay Başkanlığınca
atanır. Atamaya bağlı olarak dekan veya dekan
yardımcılarından birisi, baştabiplik görevini de yürütür.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Necati Özensoy
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Necati Özensoy, Bursa Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 479 sıra
sayılı Kanunun 29uncu maddesiyle ilgili verdiğimiz önergeyle
alakalı söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gülhane Askerî
Tıp Akademisi, yüz on beş
yıllık şerefli geçmişiyle çok değerli hizmetler
vermiş bir kurumdur. Tabii, burada, bu maddede yine bu kurumun yönetimiyle
alakalı ufak bir değişiklik yapılıyor. Aslında,
tabii ki oranın daha iyi hizmetler yapabilmesi, sağlık hizmetlerini
daha iyi yapabilmesi açısından her türlü değişikliği
öngörmekte fayda var diye düşünüyorum.
Burada, günlerdir
torba yasada ve bu 479 sıra sayılı Kanun Tasarısında
uzunca saatlerdir tartıştığımız konulara
baktığımızda, daha çok kanunların içeriğinden
ziyade, bu kanunların neyi getirdiği, neyi götürdüğü, ne yapmak
istediği üzerinde tartışılıyor. Bazen de haddini
aşan mecralara da ulaştığına da şahit oluyoruz.
Ben, konu
sağlıkken âcizane, burada, yine askerdeki intihar vakaları,
eğitim zayiatlarıyla ilgili -tabii ki herkes kendisine göre
birtakım yorumlarda bulunur ama- eksik gördüğüm bir şeyi buradan
ifade etmek istiyorum. Hepinizin bildiği gibi gençlerimiz askere
alınırken sağlık kontrollerinden geçiriliyor. Ben de
askerliğimi 207nci dönem Topçu Asteğmen olarak yaptım ve
sağlık kontrolünden geçenlerden bir tanesiyim. Sadece fiziki
özelliklerinize bakıp herhangi bir hastalığınızın
var mı yok mu olduğunu sorarak bir sağlık muayenesinden
geçip askere alınıyorsunuz. Bu tür vakalarda, intihar vakalarında
veya bir arkadaşını bir şekilde yaralayan, öldürenlerin
durumlarının ne olduğuyla alakalı herhangi bir inceleme
yapıldı mı, yapılmadı mı bilmiyorum ama askerde
benim şahit olduğum, o fiziki birtakım kontrollerden geçmesine
rağmen psikolojik hastalıkları olan psikopat dediğimiz
insanlar, şizofren noktasında olan insanların oradaki
varlıklarına ben bizzat şahit oldum. Onlar, o askerliklerini
bitirmesi, defalarca kaçıp vukuat işlemelerine rağmen yine o
kışlada, o bölükte veya bataryada askerliklerini bitirmesi için ısrarla
devamı noktasında bir karar vardı, hâlen daha bu tür uygulamalar
var mıdır yok mudur bilmiyorum ama, özellikle psikolojik anlamda bu
sağlık kontrollerinin yapılmasında bu tür
sakıncaları olan, psikolojik problemleri olanların da askere
alınmasında veya bunların askerliklerinin yaptırılmasının
daha farklı metotlarla olması noktasında bir gayret veya
işte bir kanun veya bir yönetmeliğin olmasında fayda var diye
buradan ifade etmek istiyorum.
Yine, bütün bu
kanunlar çerçevesinde üzülerek, hayretle ve ibretle de izliyoruz ki yine uzunca
yıllardır artık Türk kelimesi neredeyse suç olarak
tanımlanacak hâle gelir oldu.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Buna kimsenin gücü yetmez!
NECATİ ÖZENSOY
(Devamla) - Burada nerede bir Türk
kelimesi varsa, Anayasa başta olmak üzere, işte burada da şahit
oluyoruz, rahatsız olanlar bu kelimelerin bir an önce kanunlardan ve
Anayasadan çıkması için uğraş veriyorlar.
Dolayısıyla bunlar, elbette beyhude davranışlar, beyhude
çabalar diye düşünüyorum.
Şunu ifade
edeyim: Hani kurbağa ısıtma metodundan bahsediliyor,
aşağı yukarı uzunca süredir bu uygulanıyor Türkiyede.
Asıl hedef, asıl amaç kurbağayı pişirmek olduğu
hâlde, yavaş yavaş ısıtarak, bir şeyleri insanlara
böyle alıştırarak yapıyorlar ama son olarak şunu
söyleyeyim: Bu kurbağa, o kurbağayı pişirmek isteyenler
şunu bilsinler, onların bildiği kurbağalardan değil.
Hiçbir zaman bu kurbağayı orada haşlayıp
pişiremeyecekler. O kurbağa, o sıcaklık derecesini
hissettiği anda o kazandan sıçrayıp kendine dönecektir.
Hepinize
saygılar sunuyorum: (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
30uncu maddede bir
adet önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
479 sıra sayılı "Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Yalova
Milletvekili Muharrem İnce'nin; Türk Silahlı Kuvvetleri İç
Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Teklifinin Tasarının
30. Maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Hasan Hüseyin Türkoğlu Mehmet Erdoğan Alim Işık
Osmaniye Muğla Kütahya
Mesut Dedeoğlu Erkan Akçay S. Nevzat Korkmaz
Kahramanmaraş Manisa Isparta
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Kütahya Milletvekili Alim Işık. (MHP sıralarından
alkışlar)
ALİM IŞIK
(Kütahya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 479 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 30uncu maddesinin
değiştirilmesi amacıyla vermiş olduğumuz önerge
hakkında söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu önergemiz, madde metninin tasarı kapsamından
çıkartılmasıyla ilgili bir önergedir. Sebebi de şudur: Bu
madde, 2955 sayılı Gülhane Askerî Tıp Akademisi Kanununun
9uncu ve 10uncu maddelerinde değişiklik yapıyor. Gülhane
Askerî Tıp Akademisi komutanının, Harp Akademisi mezunu bir
korgeneral veya koramiral olması ibaresini madde metninden
çıkartıyor. Dolayısıyla, komutanın artık bundan
sonra -Dışişlerinde yaptığınız
değişiklik gibi- herhangi bir kişinin gelip GATAda
komutanlık yapacağı yol açılıyor. Bu iş, size bir
şey getirmez; bu asker düşmanlığı bu milletin hiçbir
evladına yakışmaz. GATAnın komutanını,
bırakın da, müsaade edin de, kanunda şimdiye kadar,
yıllarca devam ettiği gibi, o kurumun içinden gelen bir korgeneral
veya koramiral yapmaya devam etsin. Bunun Türkiyenin sorunlarının
çözümüyle hiçbir ilgisi yok. 10uncu maddede yine GATAnın akademik
kurulundan Sağlık Astsubay Meslek Yüksel Okulu Komutanı
ibaresini çıkarıyorsunuz. Ne geçecek elinize, yani, neyi çözmüş
olacağız? Onun için, bu tür küçük ama mide bulandırıcı
ibarelerle bu Meclisin gündemini meşgul etmenin doğru
olmadığını düşündük, önergemizi ondan ötürü verdik. Bu
önerge hakkında bunu ifade edeceğim.
Bir diğer
konu, biraz önce Sayın Orman ve Su İşleri Bakanına Mardin
Kızıltepede Türkmen Dağında Ne mutlu Türküm!
ibaresinin silinerek PKK bayrağının çizildiğini, medyada da
bunun görüntülerinin yayınlandığını sordum. Kendisi
doğru olmadığını ifade etti. Umarım öyledir,
umarım doğru değildir ama İnternette yayınlanan bu
görüntüleri kendisinin ve ilgili arkadaşlarının bir gözden
geçirmesini talep ediyorum.
Sayın
Bakanım, size de bu vesileyle bu görüntüyü ifade ediyorum. Mardin
Kızıltepe Türkmen Dağında PKK bayrağı resmi var
mı, yok mu? Varsa oradaki Ne mutlu Türküm! ibaresini kim çizdi? Kim
sildi? Kimin bilgisi dâhilinde sildi? Onun yerine getirilen sizin içinize
siniyor mu? AKPli milletvekilleri kardeşlerimin,
arkadaşlarımın içine siniyor mu? Genel Kurulun bilgisine
sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, bugünlerde kötü şeyler olmaya başladı. İki
yıl önce, üç yıl önce Sayın Cumhurbaşkanı ve
Sayın Başbakan Türkiyede iyi şeyler olacağını
söyledi ama kötü şeylerin olmaya başladığını bu
yüce Mecliste yaşanan olaylarla hepimiz görmeye, duymaya, şahit
olmaya başladık. Türk ibaresinin bir kanundan
çıkartılması, millî ibaresinin çıkartılması
yüce Meclise teklif olarak gelebiliyor. Bir Sayın Bakan, Millî Savuma
Bakanı bu yüce Mecliste dün grubumuz milletvekillerinin sorularına
cevaben şunları söyleyebiliyor: İstiyorsunuz ki herkesi Türk
yapalım zorla. Hiç kimseyi zorla Türk yapmak gibi bir niyetimiz de yok.
Siz herkesi Türk yapmak için zorluyorsunuz. Herkesi âdeta ırkçı bir
yaklaşımla ele alıyorsunuz. Bunu söyleyen Millî Savunma
Bakanı, değerli milletvekilleri. Bu ülkenin bakanlık
koltuğunda oturan birisi, Türkiye'nin yüce Meclisindeki milletvekillerini
bölüyor. Bunun görevi bu milleti böldürmemek. Siz-biz diye kendisinin
kafasının içindeki ifadeleri burada birilerine, bir gruba mensuben
söylüyorsa derhâl istifa etmesi lazım değerli milletvekilleri. Böyle
bir zihniyet, böyle bir zihniyet bu kelimeleri ya geri alacak, özür dileyecek
ya da o koltuktan kalkacak. Bu, hiçbir bakana yakışmayacağı
gibi hele hele Millî Savunma Bakanına hiç
yakışmamıştır.
Askerlikle ilgili
Türk vatanını, istiklal ve cumhuriyetini korumak için ibaresini
kaldırdınız, Harp sanatı öğrenmek ve yapmak
mükellefiyetidir. diye kanun çıkardık. Neyi çözdük değerli
milletvekilleri? Bu ülkenin evlatları, bu vatanı korumak için askerlik
yaparken yarın Kusura bakmayın, ben askere gitmek istemiyorum.
diyenlere ne diyeceksiniz? Vicdanlarınıza havale ediyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
31inci maddede bir
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
479 sıra sayılı "Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Yalova
Milletvekili Muharrem İnce'nin; Türk Silahlı Kuvvetleri İç
Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Teklifinin" 31. Maddesinin "2955 sayılı Kanunun ek 3
uncu maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasan Hüseyin Türkoğlu Mehmet Erdoğan S. Nevzat Korkmaz
Osmaniye Muğla Isparta
Alim Işık Mesut Dedeoğlu Erkan Akçay
Kütahya Kahramanmaraş Manisa
"MADDE 31 -
'en kıdemli" ibaresi "rütbe ve kıdem bakımından
üst olan" şeklinde değiştirilmiş, aynı maddenin
dördüncü fıkrasına birinci cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki
cümleler eklenmiştir. Ancak, her terfi döneminde Ana Bilim Dalı
Başkanlığında görevli asker profesörlerin rütbe ve
kıdem durumları Genelkurmay Başkanlığı
tarafından incelenir. Ana Bilim Dalı Başkanlığı
kadrolarında yer alan veya daha önce Ana Bilim Dalından başka
görevlere atanmış profesörlerden terfi ederek rütbe ve kıdem
bakımından Ana Bilim Dalı Başkanının üstü olan
asker profesör olması ve başka bir göreve atanmamış
olması durumunda, Ana Bilim Dalı Başkanının görevi herhangi
bir idari işleme gerek kalmaksızın 30 Ağustos
itibarıyla sona erer. Bu kapsamda, Ana Bilim Dalı
Başkanlığı görevi sona eren personel, Yüksek Bilim Konseyi
kadrolarına veya Ana Bilim Dalı Başkanlığına
atanan personelden boşalan kadroya atanır. "
BAŞKAN
Komisyon, önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu.
(MHP sıralarından alkışlar)
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Sayın Başkan, Türk milletinin
saygıdeğer milletvekilleri; 31inci madde üzerine vermiş
olduğumuz önerge üzerine söz almış bulunuyorum, yüce heyetinizi
saygıyla selamlarım.
İktidara
geldiği günden bu yana Adalet ve Kalkınma Partisi, kamuoyuna sürekli
olarak, kendilerine darbe yapılacağı, kendilerinin darbeye ve
darbecilere karşı olduklarını hatta kendi yönetimleriyle
beraber Türkiye'nin ileri demokrasiye geçtiğini iddia etmiştir. Bu
anlayıştan hareketle de kamuoyunda ciddi sansasyonlar yaratan,
aynı zamanda da kamu vicdanında da adalet hissinde de önemli yaralar
açan darbe davaları ile yeni mağduriyetler de icat etmiştir.
İktidar
partisi kendinden farklı düşünen herkesi darbeci olarak yaftalamaktan
tereddüde düşmemiştir. Bu malum davalarla da darbeci
anlayışın tasfiye edildiği gibi şehir efsaneleri
yaratılmak istenmiştir. Ama ne yaman bir çelişkidir ki Hükûmet
bir yandan darbeci anlayışı tasfiye ettiğini söylerken
diğer yandan gençlerimizin demokratik haklarını kullanmalarına
bile tahammül edememektedir. Demokrasimizi emanet edeceğimiz,
demokrasimizin korunması ve kollanması görevini yükleyeceğimiz
genç nesilleri kendi otoriter zihniyeti çerçevesinde mutlak itaate, iktidara,
sorgulamaksızın, biat etmeye zorlamaktadır. Bunun için de
herkesi darbeci olarak yaftalamakta, en ufak bir direniş emaresini dahi
illegal örgüt faaliyeti olarak suçlayabilmektedir.
Kendi
yaşadığı yerle ilgili merkezî hükûmetin değil, o
beldede yaşayanların karar vermesi gerektiğini düşünen,
kendi çevresini rant ve bina tapınıcılığından
korumaya çalışan gençlerin çadırlarını "Yirmi
dört saat içerisinde orası boşaltılacak dedim." deyip
yaktırıp yıktıran, gencecik çocukları gaz
manyağı yaptıran, kendi yapacakları ve edecekleri için
"Dediğim dedik, çaldığım düdük." dayatması
içerisinde olan bir iktidarın demokrasiden bahsetmesi, darbeleri önlemeden
söz etmesi trajikomik bir durumdur.
Hükûmet yetkilileri,
Mısırda yaşanan dolaylı darbeyi eleştirirken, General
Sisi'nin Mursi yanlısı televizyonları ve gazeteleri
kapattığından, Mursi yanlısı siyasetçileri
tutuklattırdığından, Adeviye Meydanında toplanan
Mursi taraftarlarını silahlı kuvvetleri kullanarak
bastırdığından bahsederek bunun demokrasiyle
bağdaşmadığını söylemekteler. Evet, bunlar
demokrasiye ve insan haklarına aykırı tutum ve
davranışlardır. Ancak Hükûmet
yetkilileri Mısır için bunları söylerken biraz da dönüp
kendilerine bakmalıdırlar. General Sisi süngüyle televizyonları
kapatırken, bizde TMSF ve vergi daireleri eliyle aynı şeyler
yapılmaktadır. Muhalif medya kuruluşlarının neredeyse
tamamı Hükûmetin başının kontrolüne geçmiştir. General
Sisi, siyasi muhaliflerini süngüyle hapishanelere tıkarken, bizde de özel
yetkili mahkemeler eliyle farklı düşünceler cezaevlerine
konmaktadır. General Sisi, halkı askerlerle baskı altına
alırken, bizde de hukuk dışı davalar
kullanılmaktadır.
Sonuçların
antidemokratik olması bağlamında aynı ama aradaki fark
sadece kullanılan enstrümanlardadır. Sisi süngüyü kullanmakta, bizde
ise kanun kullanılmaktadır. Sisi yapınca darbeden, bizde
yapılınca ileri demokrasiden bahsedilmektedir. Bu çifte
standartlı, marazlı bir demokrasi anlayışıdır.
Eylem ve tavırları demokratik yapan sadece kullanılan
enstrümanların kanuni olması değildir; amaçlar da demokratik
olmalıdır, kullanılan araçlar da. Onların kanuni
olması yetmez, aynı zamanda hakkaniyetli ve hukuki de
olmalıdır. Meşruiyeti toplum vicdanında
tartışılmamalıdır. Şayet
tartışılıyorsa, ortada bir demokrasi paradoksu
yaşandığının göstergesidir.
Kanuni elbiselerin
giydirildiği otoriter uygulamalar, Hükûmetin demokrasiye özde değil,
söylemde bağlılığını ortaya koyar. Bugün müzakere
ettiğimiz tasarı da Hükûmetin demokrasi konusunda ne kadar
samimiyetsiz olduğunu göstermektedir. Hükûmet kendi komplekslerinin esiri
olmuştur.
İstanbul ve
Ankara'da bulduğu her yeşil alana AVM diktiren Başbakan, çevreci
bir toplumsal muhalefetle karşılaştığında hemen
Gezi Parkına ıhlamur fidanı dikmeye, çiçek ekmeye
başlamıştır. Ben çevrecinin daniskasıyım.
demiştir. Bilinçaltında var olan mezhepçi anlayışı
Suriye ve Reyhanlı olayları üzerinden ifşa olunca yeniden Alevi
açılımı başlatmaktadır. Herkesi mezhep
çatışması yaratmakla suçlamakta, faşizme varan
otoriterliği ve yarattığı korku devleti deşifre
olunca, ya askerleri tutuklatmakta ya da 27 Mayısa, 12 Eylüle, 28
Şubat kaldıraçlarına sarılmaktadır. Başbakan ve
Hükûmeti bisikletten düşmemek için pedal çevirmeye
çalışmaktadır. Dolayısıyla Hükümetin demokrasi diye
bir kaygı ve önceliğinin olmadığı herkesin malumudur.
İç Hizmet Kanunu
değişikliği tasarısının da demokrasiye Türk
Silahlı Kuvvetleri üzerinden gelecek askerî müdahaleleri önlemek
arzusundan kaynaklanmadığı izahtan varestedir.
Bu
düşüncelerle önergemizin kabulünü diler, Türk milletinin milletvekillerini
saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
32nci madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
479 sıra sayılı "Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Yalova
Milletvekili Muharrem İnce'nin; Türk Silahlı Kuvvetleri İç
Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Teklifinin" 32. Maddesinin 2955 sayılı Kanunun ek 4 üncü
maddesinin üçüncü fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay S. Nevzat Korkmaz Mesut Dedeoğlu
Manisa Isparta Kahramanmaraş
Mehmet
Erdoğan Alim
Işık Hasan
Hüseyin Türkoğlu
Muğla Kütahya Osmaniye
"MADDE 31 -
ancak, her terfi döneminde Ana Bilim Dalı
Başkanlığında görevli asker profesörlerin rütbe ve
kıdem durumları Genelkurmay Başkanlığı
tarafından incelenir. Ana Bilim Dalı Başkanlığı
kadrolarında yer alan veya daha önceden Ana Bilim Dalından başka
görevlere atanmış profesörlerden terfi ederek rütbe ve kıdem
bakımından Ana Bilim Dalı Başkanının üstü olan
asker profesör olması ve başka bir göreve atanmamış
olması halinde, Ana Bilim Dalı Başkanının görevi
herhangi bir idari işleme gerek kalmaksızın 30 Ağustos
itibarıyla sona erer. Bu kapsamda, Ana Bilim Dalı
Başkanlığı görevi sona eren personel, Yüksek Bilim Konseyi
kadrolarına veya Ana Bilim Dalı Başkanlığına
atanan personelden boşalan kadroya atanır."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Erkan Akçay, Manisa Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 32nci
maddedeki önergemiz üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Uzun süredir Türkiyede
yaşanan hadiseler ve bu tasarı görüşmeleri de göstermektedir ki
Türkiye Cumhuriyeti, Türk milleti, Türklük değerleri çok büyük bir
saldırı altındadır. Türk Silahlı Kuvvetleri İç
Hizmet Kanunundaki değişiklikler, AKPnin devleti ve milleti âdeta
PKKya teslim etme sürecinin birer unsuru hâline getirilmiştir.
Askerliğin yeni tarifinde Türk vatanını, istiklalini,
cumhuriyetini korumak. ibaresine yer verilmemektedir. Bu düzenleme ancak Türk
milletini tanımayan ve ona düşman bir topluluk, hatta işgalci güçler
tarafından gündeme getirilebilecek düzenlemelerdir. Türk milleti
askerliği hiçbir zaman bir meslek ve sanat olarak görmemiştir.
Harp sanatı
diyorsunuz. Değerli milletvekilleri, harp aynı zamanda bir müzik
aletidir, harbi, siz müzik aleti mi zannediyorsunuz? Herhâlde onu
kastediyorsunuz. Mete Handan beri Türk askeri
bağımsızlığın, millî birliğin, sonraki
dönemlerde de aynı zamanda Türk-İslam davasının
bayraktarı olmuştur. AKP bu düzenlemeyle Türk Silahlı
Kuvvetlerini yurt dışından gelecek tehdit ve tehlikelere
karşı Türk vatanını savunmakla
kısıtlamaktadır. İç tehditleri görmezden gelirseniz bu
milleti yarın iç savaşlarla sokaklarda boğazlatmanın yolunu
açarsınız.
İktidar Türk
vatanını dış tehditlere karşı da
koruyamamıştır. Türkiye Cumhuriyetinin ilk toprak kaybı
AKP döneminde gerçekleşmiştir. Ekim 2004ten itibaren Ege ve
Akdenizde toplam 16 Türk adası, Türkiyenin adası Yunanistan
tarafından göz göre göre işgal edilmiştir. Bu işgali
önlemek için Hükûmet kılını dahi
kıpırdatmamıştır. Bu konuda son derece basiretsiz ve
tepkisizdir.
Değerli
milletvekilleri, yapılan değişiklikler, iktidarın Türk
varlığını ifade eden her ibareye karşı tutumunu
göstermektedir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Boşu
boşuna laf atmayın, bu söylediğimiz sözlerin hepsi doğru.
Niye Dışişleri Bakanı
Yunanistan Dışişleri
Bakanı Türkiyeye geldiğinde gazetecilere Yunanistanın
işgal ettiği adalarla ilgili soru sormayacaksınız. diyen
bu Hükûmet ve Başbakanlıktaki görevliler.
Türk olmaktan
çıkmakla övünen, Anayasa'daki Türklük ibaresini kaldırmayı
kendisine hedef seçen bu zihniyetin hedefinde Türk istiklali ve Türkiye
Cumhuriyeti bulunmaktadır. AKP, çözüm sürecini çözülme süreci olarak
tasarlamış ve bu tasarısında ısrar etmektedir.
Adına açılım denen yıkılım süreci, İmralı
canisinin taleplerinin iktidar tarafından birer birer yerine
getirilmesinden ibarettir.
AKP,
açılım konusunda tam bir çıkmazın içerisindedir. Bir
taraftan, 2009da, eli kanlı katil teröristleri Haburda davul zurnayla
karşılayıp seyyar mahkemeler kurdunuz, sonra da aynı
teröristleri yurt dışına çıkarmakla kendinizi avutuyorsunuz
ancak teröristlerin, bırakın ülke dışına
çıkmasını, kentlere ve dağlara tamamen
yerleştiklerini, yığınak yaptıklarını bütün
millet görüyor. Örgüt mensupları ve sözcüleri, aynı zamanda millete,
Hükûmete, Türkiye Cumhuriyetine tehditlerini artırarak küstahça devam
edebilmektedirler.
Daha iki gün önce,
ellerinde kalaşnikoflarla, terör örgütü paçavralarıyla törenler
yaptılar, Cizrede özerk yapılanmanın provalarını
gerçekleştirdiler. Daha da vahim olanı, güneydoğuda bazı
illerimizde Türkiye Cumhuriyetinin varlığını ve
etkinliğini yok etme gayretlerine Hükûmetin sessiz ve seyirci
kalmasıdır. Bu otoritesizlik, bölgede vatandaşlarımızın,
maalesef, PKKnın sosyal ağlarıyla bunlara mahkûm olmasına
ve onların tehdidi altında bırakılmasına yol
açmaktadır.
Neticede, terör
örgütü her geçen gün kanlı pençelerini Türk vatanına geçirmeye
çalışmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti, iktidar eliyle bir uçuruma
sürüklenmektedir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN AKÇAY
(Devamla) Bütün bu yasal düzenlemeler bu sürecin birer
parçalarıdır.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
33üncü maddede bir
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 479 sıra sayılı Kanun Tasarısının 33.
maddesinde geçen anılan ibaresinden önce gelmek üzere yukarıda
ibaresinin eklenmesini ve yirmidokuz ibaresinin otuz olarak
değiştirilmesini teklif ederiz.
Mehmet Erdoğan Mesut Dedeoğlu Alim Işık
Muğla Kahramanmaraş Kütahya
Hasan Hüseyin Türkoğlu S. Nevzat Korkmaz Erkan Akçay
Osmaniye Isparta Manisa
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ ŞİRİN ÜNAL
(İstanbul) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER
(Mardin) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Nevzat Korkmaz, Isparta Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Artık, bizden
dinleye dinleye öğrendiğiniz ama çözmediğiniz sürece de
dinlemeye devam edeceğiniz -çünkü, bu konuyu gündemde tutmak üzere
Milliyetçi Hareket Partisi kararlıdır- bir sosyal sorunu, daha
doğrusu bir sosyal kesimin sorununu tekraren sizlerle paylaşmak üzere
söz aldım.
Uzman er ve
erbaşlardan söz ediyorum. Öncelikle bir hususu sözlerimin
başında hatırlatmak istiyorum: Uzman er ve erbaşlar, uzman
jandarmayla karıştırılıyor. Bizim bahsedeceğimiz
kesim uzman er ve erbaşlar. 3269 sayılı, 1986 tarihli bir
yasayla teşkilatlandırılmış yirmi yedi
yıllık bir yasa, eskimiş, güncelliğini yitirmiş.
Dolayısıyla, bir an önce yeniden tanzim edilmesi gerekiyor, tepeden
tırnağa.
Kıymetli
arkadaşlar, bu karıştırma sade vatandaş arasında
da oluyor, en tepelerde de oluyor. Bakın, Siverekte bir
açılıştayken Sayın Başbakan ile uzman erbaş
eşleri arasında şöyle bir diyalog yaşanıyor:
Sayın Başbakanım, uzman erbaşların özlük haklarıyla
ilgili söz verdiniz ama hiçbiri yapılmadı. Biz özlük
haklarınızı hallettik, yaptık. diyor Sayın
Başbakan. Hayır Sayın Başbakanım, bize verilmedi.
Bizler uzman erbaşlarız, 3269 sayılı Kanuna göre görev
yapıyoruz. Ek gösterge istedik, tüm kamudaki çalışanların
aldığı ek göstergenin sizler bize verildiğini
sandınız ama 3466 sayılı Kanundaki uzman
jandarmaların ek göstergesini yükselttiniz, bizimki hiç yok, bizim ek
göstergemiz sıfır. Başbakan Maliye Bakanına dönüyor, diyor
ki: Bunlar ne diyor, biz vermedik mi? Maliye Bakanı da Bizim
çıkardığımız kanun uzman erbaşları
kapsamıyor. diyor. Sayın Başbakan da bir taahhütte bulunuyor,
diyor ki: Ankaraya dönünce derhâl halledelim.
Kıymetli
arkadaşlar, üzerinden aylar geçti, yıllar geçti ama maalesef
halledilen bir şey yok. Bu kadar sorunları var, bu kadar kısa
sürede bu sorunları anlatmamız mümkün değil ama özellikle burada
Millî Savunma Komisyonu ve Hükûmet temsilcisi de olduğuna göre
bunları tekrar hatırlatmak istiyorum, inşallah, birkaç tanesinin
çözümüne hiç olmazsa katkı sağlamış oluruz.
Kıymetli
arkadaşlar, uzman erbaşlar, diğer Türk Silahlı Kuvvetleri
mensupları gibi, bir kere, önce üniformalarıyla emekli olmak
istiyorlar, 56 yaşına kadar çalışmak istiyorlar, kimseden
ulufe bekledikleri yok. Gerçekten çok stresli bir ortamda görev yapıyorlar,
bu görevlerinin karşılığında da bir ücret
alıyorlar, bu ücretle hayatlarını idame ettirmeye
çalışıyorlar. Siz bunları erken emekli yaparak 1.000 ile
1.100 lira arasında bir emekli maaşıyla, âdeta açlığa
mahkûm ediyorsunuz.
O yüzden, 56
yaşına kadar üniformalarıyla tıpkı subay, astsubaylar
gibi çalışmak istiyorlar kıymetli arkadaşlar.
Ek göstergeleri
hakikaten yok, sıfır. Dolayısıyla, emekli
maaşları, biraz önce söylediğim gibi çok düşük. Rapor alma
imkânları yok; eğer üç ayı geçerse sağlık konusunda
almış olduğu raporlar, derhâl görevle ilişiği
kesiliyor.
Arkadaşlar, bu
kadar stresli bir ortamda, bu kadar zor çalışma şartlarında
hasta olmamak mümkün mü? Doktor Rapor vereyim. diyor, kendi
sözleşmelerini düşünerek Hayır, rapor istemiyoruz. diyorlar.
Yine, birtakım
keyfî uygulamalarla karşı karşıya kaldıkları bu
sicil değerlendirmelerinde, efendim, konuyu yargıya götürebilecek bir
imkânları da yok ve bu sicil değerlendirmeleri kendi mesleklerinin
bitmesine, sonlanmasına sebep oluyor.
Lojman
sıkıntısı var. Yani çok namüsait yerlerde görev yapıyorlar.
Yüzde 5lik bir kontenjan tanınmış, bu yüzde 5lik
kontenjanı da sivil memurlarla birlikte kullanıyorlar yüzde 2-2,5
seviyesinde.
Arkadaşlar, bu
uygulamalarda hukuk yok, bu uygulamalarda insaf yok. Bu
arkadaşlarımız ateşin karşısında
göğüslerini siper ederek Türk vatanını, Türk milletini savunmaya
çalışıyorlar. Burada, elbette, başta Genelkurmay
Başkanı, Millî Savunma Bakanı olmak üzere, onların
sıkıntılarını yüreğinde hisseden yetkililere
büyük görev düşüyor ve bu konuyu eğer Türk Silahlı Kuvvetleri
çözmezse
Bazen PKK ve artıkları bu konuyu istismar ederek Türk
Silahlı Kuvvetlerinin içerisine nifak sokmaya çalışıyorlar.
Bu bakımdan bunu Türk Silahlı Kuvvetlerinin, Millî Savunma
Bakanlığının kendi içerisinde çözmesi lazım.
Biz bir kanun
teklifi vermiştik. Özellikle bu, stadyumlardaki güvenlik görevlilerinin
polis teşkilatı içerisine alınmasında, uzman erbaşlar
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) -
öncelikli olarak dikkate alınsın diye. Bu kanun
teklifimiz bekliyor, inşallah o konu gündeme geldiğinde de kanun
teklifimizi değerlendireceğinizi düşünüyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
34üncü maddede bir
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 479 sıra sayılı Tasarının 34. maddesinde
alıkonulan ibaresinden sonra gelmek üzere kaçırılan
ibaresinin eklenmesini ve akıbeti ibaresinin akıbetleri
şeklinde değiştirilmesini teklif ederiz.
Hasan Hüseyin Türkoğlu Alim Işık Mesut Dedeoğlu
Osmaniye Kütahya Kahramanmaraş
Mehmet Erdoğan Erkan Akçay S. Nevzat Korkmaz
Muğla Manisa Isparta
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ ŞİRİN ÜNAL
(İstanbul) Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen
OKTAY VURAL
(İzmir) Önergeyi çekiyoruz.
BAŞKAN
Önerge çekilmiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
35inci maddede bir
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 479 sıra sayılı Kanun Tasarısının 35.
maddesinde geçen ya da kaybolan ibaresinden önce gelmek üzere
kaçırılan ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Hasan Hüseyin Türkoğlu Alim Işık Mesut Dedeoğlu
Osmaniye Kütahya Kahramanmaraş
Mehmet Erdoğan S. Nevzat Korkmaz Erkan Akçay
Muğla Isparta Manisa
Ali
Uzunırmak
Aydın
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ ŞİRİN ÜNAL
(İstanbul) Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Ali Uzunırmak, Aydın Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 35inci
maddedeki değişiklik önergesi üzerinde söz aldım. Hepinize en
derin saygılarımı sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, kavramlar ve tanımlar üzerinden sürdürülen mantık
inşasında mantığımızı doğru inşa
edebilmemiz için, her şeyden önce, yapılan ve yapılmak
istenenleri doğru tanımlamamız gerekir. Çözüm, kan dursun, barış
gibi birtakım efsunlu kelimeler, reddedilmesi mümkün olmayan kelimelerdir
ama bunların nasıl sağlanacağı, nasıl temin
edileceği elbette ki doğru tartışılmalı ve
yerinde tartışılmalıdır.
Bunlardan
kasıt şu ise değerli milletvekilleri, bugünkü Hükûmetin çözümünü
öngördüğü sihirli kelime şu ifadeyle veciz hâle getirildiyse: PKK
tatmin edilecek, Türkler ikna edilecek. Bugünkü çözümün şifresi budur.
Tekrar söylüyorum: PKK tatmin edilecek, Türkler ikna edilecek. Peki, PKK
nasıl tatmin edilecek ve Türkler hangi konuda ikna edilecek? PKK diyor ki:
Bir bölgeyi ben yöneteceğim, Türkiyeyi de beraber yöneteceğiz.
PKKnın egemenlik paylaşımına giden bu talebinde
PKKyı tatmin edeceksiniz, Türkleri de ikna edeceksiniz, çözümün
amacı ve nihai hedefi budur. Bunu ret ve inkâr edecek bir tek Hükûmet
yetkilisi varsa çıksın anlatsın, neden?
İşte, bu
belgeler elimizdedir. Bakın 12 Haziran 2013te PKK flamaları ve
Abdullah Öcalanın posterleriyle donatılan sahnede PKK
militanları halkı selamladı. Konuşma yapan bir PKKlı
barışın savaştan çok daha zor olduğunu,
barış için ellerinden geleni yaptıklarını söyledi.
Yaklaşık otuz dakika boyunca alanda kalan PKKlılar yine
aynı araca binerek dağa çıktı. Geri dönüş
sırasında gözcülük yapan PKKlılar havaya ateş açınca,
şenliğe katılanlar da havaya ateş açarak
PKKlıları selamladı. 12 Haziran 2013
25 Haziran 2013:
PKKnın Şırnak Cizredeki asayiş timi
25 Haziran 2013:
Cizrede PKKnın yol kontrolü yapan timleri
10 Temmuz 2013:
Diyarbakırda kurulmuş olan -aynı Cizredeki- asayiş
timlerinin haberleri ve resimleri
Ve dün:
Feraşin Yaylasında bir PKKlının cenaze törenindeki
manzaralar
Evet, PKK tatmin
edilecektir. Silahlı unsurlarıyla yol kontrolleri yapmakta, silahlı
unsurlarıyla asayiş timleri kurmakta, silahlı unsurlarıyla
şenlikler düzenleyerek o şenliklere katılınmakta ve o
bölgede validen, emniyetten, askerden, hiç kimseden ses çıkmamakta. Yani
bir alan devletin hâkimiyetinden terk edilerek bir terör örgütünün hâkimiyetine
bırakılmıştır. Oradaki Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşları bir terör örgütünün inisiyatifine, bir terör örgütünün
iradesine bırakılmıştır. PKKnın tatmin edilmesi
böyle sürmektedir; bu, yerel yönetimlerdeki yapılandırmalardan
başka alanlara varıncaya kadar devam etmektedir.
Değerli
milletvekilleri, sizler, bizler, devletin varlığı ve
bağımsızlığını, vatanın ve milletin
bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız şartsız
egemenliğini koruyacağımıza yemin etmiş
insanlarız. Bu manzaraları doğru değerlendirmenizi ve
PKKnın tatmin, Türklerin ikna
şifresinin ne anlama
geldiğinin üzerinde düşünerek yemininizle ilgili sadakatinizi bir kez
daha gözden geçirmenizi ve iktidarınız döneminde -on yılda-
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı bilincini, kültürünü ve
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı aidiyetinin bütün vatan
sathında ne seviyeye geldiğini tekrar değerlendirmenizi, söylem
ve eylemleri gözden geçirmenizi rica ediyor, hepinizin, biten dönemimizde
gelecek olan ramazanınızı şimdiden kutluyorum.
Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
36ncı maddede bir adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 479 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 36. maddesinde geçen ya da kaybolan
ibaresinden önce gelmek üzere kaçırılan ibaresinin eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
Hasan
Hüseyin Türkoğlu Mesut
Dedeoğlu Mehmet
Erdoğan
Osmaniye Kahramanmaraş Muğla
Alim
Işık Özcan Yeniçeri Erkan Akçay S. Nevzat Korkmaz
Kütahya Ankara Manisa Isparta
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Kırıkkale) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Özcan Yeniçeri, Ankara Milletvekili.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
36ncı madde üzerinde verdiğimiz önerge üzerinde söz almış
buluyorum.
Şimdi,
dün, burada, Sayın Bakan Siz, herkesi Türk yapmak istiyorsunuz, böyle bir
zorlama içerisine giriyorsunuz; bizim ise vicdanımız çok geniş,
bu toplumdaki herkesi kapsayan bir şekilde olaylara bakıyoruz.
şeklinde bir açıklama yaptı.
Tabii,
bu Türk kavramı sosyolojik bir kavram. Bu kavramları bilebilmek
veya bu kavramlar üzerinde konuşabilmek için sosyoloji bilime hâkim olmak
gerekiyor, önce onun altını bir çizmek gerekiyor.
Türk kavramı bir defa etnik bir kavram
değil. Üstüne üstlük, bu topluluklar da kahir ekseriyet Müslüman bir
topluluk, Müslüman bir toplulukta da ırkçılık ve kavmiyetçilik
geçerli bir akçe değildir. Artı, Türk milleti, tarih boyunca,
sanılanın da çok ötesinde tarihte bir rol almış, çok
çeşitli milletlerden meydana gelen imparatorluk kurmuş ve
bunları da yönetmiştir. Böyle bir imparatorluk bakiyesi olan bir
milletin çocuklarının herhangi bir boy, herhangi bir bey veya
herhangi bir ırk temeline oturan bir politikayı devreye sokması
mümkün değildir. Zaten, böyle bir politika uygulanmış
olsaydı, bugün bu içinde bulunduğumuz Meclis de olmazdı,
başka başka, daha çeşitli yapılar meydana gelirdi.
Dolayısıyla,
bu memlekette etnisite üzerinden, mezhep üzerinden, bölge üzerinden, cinsiyet
üzerinden, meşrep üzerinden yapılan her türlü değerlendirmeler
batıldır ve bu değerlendirmeler üzerine siyaset yapmak bu memlekete
yapılabilecek en büyük kötülüktür, önce bunun bilinmesi lazım.
Ve Türk
milleti kavramı, kavrayıcı ve kapsayıcı bir kavram
olup bu milletin tamamını içine alan bir kavramdır. Onun için,
biz, etnik etnik, mezhep mezhep, dil dil, bölge bölge bölünmeye ve
ayrıştırmaya şiddetli bir biçimde karşı koyan ve
karşı çıkan bir irade, bir siyasal organizasyonun
temsilcileriyiz.
Dünyanın
her yerinde, Fransız Fransızım. der, İngiliz
İngilizim. der, Alman Almanım. der, Amerikada yaşayan
Amerikalıyım. der. Amerikadakilerin tamamı acaba aynı
ırktan mı geliyor, acaba aynı mezhepten mi geliyor, acaba
aynı bölgeden mi geliyor?
Hayır, değil; çok çeşitli mezhepler, çok çeşitli
meşrepler var, çok çeşitli milletler var ama o milletler kendisini
Amerika, Hollanda, İngiliz, Fransız çerçevesi içerisinde tarif
edebiliyor. Bunların görüş ve düşüncelerinin aynısı da
-hiç kimsenin kuşkusu olmasın ki- anayasalarında mevcuttur. Ve
Fransız Anayasasında Fransız, Alman Anayasasında
Elen, İspanyol Anayasasında İspanyol kavramları
vardır, kimse de bundan efkârlanmıyor, kimse de çıkıp
bunları biz ayıklayalım demiyor.
Ama David
Phillips diyor, David Phillips dediği için de Türkiye'de de maalesef, Türk milletini
Anayasadan çıkarırsak bizim dışımızdakileri de
memnun ederiz, böylece sorunu çözeriz. gibi bir basit mantığı
insanlar devreye sokuyor. Bunu şiddetli bir şekilde reddediyoruz.
Türk milleti büyük bir millettir. Bu milletin tarihi vardır, bu milletin
hâli vardır, bu milletin geleceği vardır ve bu milletin de
savunucuları vardır. Hiç kimse bunu gözden ırak tutmasın.
Efendim,
barış gelecek, kardeşlik gelecek de birileri bu barış
ve kardeşliği istemiyor. Kim barışı ve
kardeşliği istiyor? Barışı katledenler istiyor.
Barışı ve kardeşliği kim istiyor? Öldürenler istiyor.
Barışı ve çözümü
-tabir yerindeyse- kim savunuyor sözüm ona? Eline silah almış
yol kesen, mayın döşeyen, insanları paramparça ederek havaya uçuran
insanlar istiyor, karakollara saldıranlar, onların
arkasındakiler istiyor. Kim istemiyormuş? İşte, bizler
istemiyormuşuz. Biz barışı istemiyormuşuz, biz çözümü
istemiyormuşuz. Sizin barış marış istediğiniz
yok, siz başka bir şey istiyorsunuz. Siz, barış
istiyorsanız öldürmeyin. Siz, barış istiyorsanız yollara
mayın kurmayın. Siz, barış istiyorsanız ellerinize
silah almayın, elinizdeki silahları ellerinizden indirin ya da
onları desteklemeyin. Hırsız yeğin olunca ev sahibini
bastırırmış. Dolayısıyla da çok açık bir
biçimde söylüyorum: Terör örgütünün yanında yer alanların
tamamına yakını ya katildir ya da katillere yardım etmektedir;
ya annelerin gözyaşını akıtandır ya da annelerin gözyaşını
akıtanlara yardım edendir. Bunlardan öğrenecek hiçbir
şeyimiz yok. Bunların konuşacak hiçbir şeyleri yok. Bunlar,
önce gitsinler, oradaki o terörü bir defa bitirsinler, o silahları
indirsinler, insan öldürmekten vazgeçsinler.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) - Ondan sonra çıksınlar
konuşsunlar.
Sayın Bakan, o
zaman, sözüm burada bittiği için bunları size vereceğim ve bunun
açıklamasını sizden bekliyorum, bunun ne anlama geldiğini. Burada,
PKK terör örgütünün
Çözüm süreci bu mudur? Bunları size vereceğim,
bunların cevaplarını da sizden bekleyeceğiz. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Yeniçeri, teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
37inci madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum
OKTAY VURAL
(İzmir) Önergeyi geri çektik.
BAŞKAN
Önerge geri çekilmiştir.
37nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
38inci madde
üzerinde önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 479 sıra sayılı Tasarının 38. maddesinde geçen
süratli ibaresinin hızlı şeklinde değiştirilmesini
teklif ederiz.
Hasan Hüseyin Türkoğlu Alim Işık Mesut Dedeoğlu
Osmaniye Kütahya Kahramanmaraş
Mehmet Erdoğan S. Nevzat Korkmaz Erkan Akçay
Muğla Isparta Manisa
Mehmet Günal
Antalya
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Günal, Antalya Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, maalesef, uyarılarımıza rağmen bu kanun da
bu şekliyle, iktidarın taassubuyla yasalaşacak gibi görünüyor.
Sonuna doğru geliyoruz, birkaç hüküm kaldı. Allahtan bizim
uyarımızla millî kelimesinin Türk kelimesinin
çıkartılmasına her ne kadar baştan cevaz verdiyseniz de
sonradan o hatadan dönüldü. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Bunu şundan konuşuyorum: Çünkü
bir sonraki aşama, burada gördüğünüz şerefli
subaylarımızın da mensubu olduğu Türk Silahlı
Kuvvetlerinin adından da Türkü çıkaralım.a gideceği için
memnuniyetimi dile getiriyorum. Teşekkürümüzü dahi
algılamıyorsunuz. Ne yapayım yani? Diyoruz ki: Hassasiyet
gösterdi Başkanlık Divanı, siz de katıldınız.
Çünkü belli bir süre sonra aşırı derecede yüz verince böyle
oluyor, yani buraya kadar gelebiliyorlar. Onun için, teşekkür ediyorum;
size, hassasiyeti doğru bulduğunuz için, uyarımızı
dikkate aldığınız için teşekkür ediyorum dedim, burada
bir şey yok. Tam tersine, teşekkür var. Çünkü biz öbür taraftan,
burada çıkan kanunun içerisinde her şey var ama
arkadaşlarımız az önce gösterdiler, Sayın Bakana da ifade
ettiler, bir taraftan -niye dediğimi biliyorsunuz- buradan bir
konuşmacı geldi dedi ki: Polise de ihtiyaç yok. Asker değil,
polisinizi de çekin. diyor. Sayın İçişleri Bakanı burada
oturuyor, o cesareti bulabiliyor. Nasıl bulabiliyor? Yani, arkasından
başka şeyler de gelecek. Seçilmiş vali istiyoruz. diyor,
arkasından bir sürü şey gelecek. Onun için, oralarda, çekildik,
çekileceğiz derken Öz Savunma Gücü diye koymuş, üzerlerinde
silahlı olarak -işte, dünkü gazetelerde yer almış,
İnternet sitelerine de düşmüş resimleri var- insanlar kendisine
göre böyle bir güç oluşturmuş. Dolayısıyla, bizim
yaptığımız uyarı budur. Bu vesileyle sanki içeride
tehdit bitmiş gibi yaparsanız dedik
Değerli
arkadaşlar, burada Vatan savunması olmayınca olmaz. dedim, Vatan
olmayınca niye askere gidelim. diye söyledik, Sanat yapmak için askere
gidilmez. dedik. E, şimdi içeride tehdit bitti mi ki? Bitti. diyoruz. O
zaman ne yapacağız, yani bu konuda uyarı yapmayalım mı
size? Önemli olan, erbaşlarla ilgili düzenleme olabilir, sözleşmeli
erbaş yapabiliriz, uzman yaparız, profesyonel yaparız ama bir
askerlik mevhumu var mı burada? Var. E, bizim Peygamber ocağı
dediğimiz askerliği eğer böyle basite indirgersek; vatanı,
milleti, ülkeyi, cumhuriyeti savunmayacaksa, o zaman bu askerliğin normal
bir memuriyetten bir farkı kalmaz. Gelirsiniz parayla
Onlarda bile
-memuriyetin de kendine göre bir şeyi var biliyorsunuz- sözleşmeli
yaptırdıklarınıza belli işleri
yaptırabiliyorsunuz. Dolayısıyla, burada, lütfen, bu işin
sonunun nereye vardığını görmeniz konusunda
uyarıyoruz. Çabalar iyi niyetli olabilir ama içinde olanların arka
planını görmediğimiz zaman, sizin demokratikleşme diye bize
söylediğiniz şeyin arkasından eğer bölücülük gelecekse,
eğer bir kademe sonrasını söylüyorlarsa
Ben demin bir haber
okudum, ürktüm. Bir milletvekili -milletvekili şu anda- sizin burada
sesinizi çıkarmadığınız milletvekillerinden bir tanesi
toplantıda aynen şöyle diyor: Bundan sonraki toplantıda
inşallah özerkliğimizi kutlayacağız. Türkiye Cumhuriyeti
sınırları içerisindeki bir toplantıda bunları yapabiliyorlar.
Bizim uyarımız budur. Bakın, bunlar iyi niyetle, sadece belli
bir yere kadar taviz vermekle falan çözülebilecek şeyler değil
değerli arkadaşlar. Bu konuda önlem alınması gerekiyor,
mücadele ile müzakereyi karıştırmamamız gerekiyor. E, bir
yere kadar getiriyoruz, sonra tıkanınca Hadi yeniden başa
dönelim. diyorsunuz. O zaman, bunların vakitlice önlemlerini almak
lazım yani testi kırılmadan önce biz sizi uyarıyoruz.
Bunlara eğer bu şekliyle davranır, her söylediklerini burada
kanun hâline getirirsek
Şimdi
-Sayın Bakan da içinde olması lazım- bir koordinasyon kurulu
kurmuşsunuz, Bayramdan sonraya yetişecek yeni bir paket
getireceğiz. diyorsunuz. Şimdi, biz hâlâ anlayamıyoruz; ne var
yani kiminle, ne görüşülüyor da onun içerisinde hâlâ olmayan ne kaldı,
açıkçası ben merak ediyorum. Başka sözler varsa bizi de burada,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde aydınlatın. Arkada bakanlar
birileriyle konuşuyor. Dolaylı olarak oradan İmralıdaki
bebek canisi bu süreçleri yönetebiliyor.
Az önce siz de
gördünüz, burada cüretkâr bir şekilde sayın milletvekili ne dedi?
Meclisi kapattırırız. Bu Meclis nasıl kapanır? Bu
Meclis ancak normal, anayasal olarak kapanma tarihi belli, onun
dışarısında Meclis kapanmaz. Bu Meclis gazi Meclis, bu
Meclis Kurtuluş Savaşını yönetmiş bir Meclis.
Savaşın içerisinde dahi Meclis çalışmış, bizim
bugüne gelmemizi sağlamış.
Onun için, bu
yaptığımız şeyler iyi niyetli olup ses
çıkarmayabilirsiniz ama sonuçlarını, maalesef, burada görüyoruz.
Yol yakınken sizi uyarmak için bu kanun vesilesiyle söz aldık.
İnşallah, bundan sonraki süreçte en azından bu kadar ileri
gidilmesini engellersiniz diyor, saygılar sunuyor, hayırlı
ramazanlar diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
39uncu madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 479 sıra sayılı Kanun Tasarısının 39 uncu
maddesinin tasarı metninden çıkartılmasını ve müteakip
maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mihrimah Belma Satır Mehmet Doğan Kubat Hilmi Bilgin
İstanbul İstanbul Sivas
Kemalettin Aydın Ahmet Berat Çonkar Ramazan Can
Gümüşhane İstanbul Kırıkkale
Yılmaz Tunç Sevim Savaşer Hacı Bayram Türkoğlu
Bartın İstanbul Hatay
İlhan Yerlikaya Vedat Demiröz Ekrem Çelebi
Konya Bitlis Ağrı
Ali Ercoşkun Hakan Çavuşoğlu İdris Şahin
Bolu Bursa Çankırı
İlyas Şeker Ali İhsan Yavuz Fikri Işık
Kocaeli Sakarya Kocaeli
Rıfat Sait İlhan
İşbilen Fevai
Arslan
İzmir İzmir Düzce
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Ya, yeni adet çıkarıyor şimdi. 5
tanesi okunur. Yeni adet mi çıkarıyor, ne yapıyor?
ENGİN ALTAY
(Sinop) - Dün de uyardık bu kadar, Sayın Başkan, 5den fazla
okunmaz diye uyardık.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) 5 tanesi okunur.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Yani, milletvekilleri ismi okurken...
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Kırk yılda bir önerge veriyorlar, onun için bir duyulsun
ya.
BAŞKAN
Buyurun, Sayın Elitaş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) 5 tanesi okunur, gereksiz okuyor arkadaş.
ENGİN ALTAY
(Sinop) 5 ismin fazlasını okudu, ona itiraz ediyor, benim dün
ettiğim itirazı tekrar ediyor.
BAŞKAN
Komisyon önerge katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Açıklama yapmak istiyordunuz Sayın Bakan, buyurun.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Sayın Başkan, biraz önce söz alan
değerli hatiplerin ifade ettiği konularla ilgili bir açıklama
getirmek istiyorum.
Bir kere,
öncelikle, şunu söylüyorum: AK PARTİ Hükûmeti olarak, biraz önce
ifade edildiği gibi PKKyı tatmin, Türkleri ikna etme gibi
kesinlikle bir anlayışımız, bir sözümüz, bir ifademiz
olmamıştır. Kimseyle de bu çözüm süreciyle ilgili olarak
herhangi bir pazarlığımız da söz konusu değildir.
Arkadaşlarımızın
ifade ettiği konularla ilgili olarak, Cizrede meydana gelen bu olayla
ilgili olarak
Cizrenin bir kenar mahallesinde kısa bir süre yol kesmek
suretiyle yaratılan bir enstantane ve kendileri tarafından
görüntülerin televizyonlara aktarılmasıyla gündeme gelmiştir.
Güvenlik güçleri şu anda Cizredeki bütün mahallelere hâkimdirler.
İlgililer hakkında 50ye yakın gözaltı yapılmıştır ve 10
kişi de tutuklanmıştır bu olayla ilgili.
Başlangıçta serbest bırakılmış, sonra, itiraz
üzerine yakalama kararı çıkarılmıştır ve bir
kısmı yakalanmıştır, diğerlerinin de
aranmasına devam edilmektedir.
Diyarbakırdaki
olayla ilgili de, meydana getirilen gene çok kısa süreli bir olayı,
sürdürülebilir şekilde veya sürekli şekilde meydana getiriliyor gibi
bir manipülasyon yapılmaktadır, biraz sonra onu da ifade
edeceğim.
Değerli
milletvekilimizin bize verdikleri görüntülerle ilgili de, bugün medyaya
düşen, sosyal medyaya düşen görüntülerle ilgili de gerekli
incelemeyi, araştırmayı yaptıracağım. Kimse bu
konuda tereddüt içinde olmasın. Kanunsuz eylem yapanın her zaman
arkasında oluruz, yakasına yapışırız.
Değerli arkadaşlarım,
bu vesileyle
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Onlar gittikten sonra oluyor ama ötekileri anında
buluyorsunuz, bunlar bitince haber geliyor.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Evet, bunun da gereğini
yapacağız.
Şimdi,
yalnız, arkadaşlarım, çözüm süreciyle ilgili bir şey daha
ifade etmek istiyorum: Çözüm süreci, bu ülkenin uzun yıllara dayanan
derinleşmiş sorunlarını çözme adımıdır. Bu
sürecin kolay ve rahat bir süreç olmayacağını başından
itibaren ifade ettik. Sürece yönelik eleştiri getiren herkesin aynı
oranda da katkı sunmasını bekliyoruz. Zira, bu süreç, sadece AK
PARTİ ile ilgili bir süreç değildir; tüm halkımızın
içinde yar aldığı, tarihî bir süreç olduğu da
unutulmamalıdır. Hedef, sadece belli bir kesimin ya da bir bölgenin
değil, tüm Türkiyenin ve tüm halkımızın huzur, refah ve
mutluluğudur. Dolayısıyla, herkesin bu süreçte dikkatli,
sağduyulu, sabırlı ve samimi olması gerekir. Sürecin
başarısı Türkiyenin menfaatinedir ancak her kim bu süreci kendi
dar ajandası için sabote etmeye kalkarsa bundan da en çok kendisi zarar
görecektir. Çözüm süreciyle birlikte oluşan huzur ortamı
çatışma ve şiddetten nemalanan çıkar gruplarının
da oyununu bozmaya başlamıştır, bunu görüyoruz, bu doğaldır.
Çözüm süreci her şeyiyle meşru ve doğru bir adımdır,
bu adımı başka yönlere çekmeye çalışanlar bilmelidir
ki halkımız onların ne yapmaya
çalıştığını çok iyi bilmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, son dönemde terör örgütünün bu süreci sabote edici
eylemler içinde olduğu da görülmektedir.
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Söylediklerinize inanıyor musunuz Sayın
Bakan?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) - Bir yandan çözümden yana olduğunu ifade
edenlerin diğer yandan bu tür eylemlerin içinde olmaları, süreçle
ilgili samimiyet iddialarıyla da tam bir çelişki oluşturmaktadır,
bunu da dikkatle izlediğimizi söylemek isterim.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Verilen sözleri tutmuyorlar mı yani anlamadım?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) - Değerli milletvekilleri, şunu
açıkça ifade ediyorum: Çözüm süreci, bu ülkede birilerinin alternatif
devlet yapılanması oluşturma süreci değildir, bunu
özellikle belirtiyorum.
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Aynen öyledir, aynen öyledir, göreceksiniz!
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) - Herkesin aklını başına
alması gerekiyor, bunların bir hukuk devletinde olmasına kimse
müsaade etmez, kimse de bizden bu konuda müsamaha beklememelidir, bunu yüce
Meclisin bilgilerine sunuyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Çözümünüzü bir açıklayın.
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Siz söz verdiniz söz, sözünüzü yerine getiriyorsunuz.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) - Çözüm süreci her ne yapılırsa
yapılsın sessiz kalınacak bir süreç gibi algılanmasın;
bunu, halkımızın çözüm sürecine olan inancı ve güveninin
her gün artmakta olduğunu bu vesileyle de belirtmek istiyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Anlatın şu çözümü, çözüm, çözüm diyorsunuz ama
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Akil kişiler yanıtlarını
aldılar zaten. Halkın huzuruna çıkamıyorsunuz, akil
kişileri kullanıyorsunuz.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) - Hükûmetimiz bu konudaki tedbirlerini
sürdürmektedir, kan ve gözyaşının dinmesi, ülkemize huzurun
gelmesi ve bunun da sürdürülebilir olması, kalıcı olması
Hükûmetimizin en büyük hedeflerinden birisidir, bunu yüce Meclisin bilgilerine
arz ediyorum.
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Kargalar bile gülüyor.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Gerekçeyi okutuyorum
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkanım, yalnız burada bir çelişki mi var? Alt
işverenlere verilemez.i getiriyorsunuz, gerekçede de diyorsunuz ki: Alt
işverenlere verilebilmesine imkân tanıyan düzenlemeyi tasarı
metninden çıkartıyoruz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Uzmanlık olan kısmı hariç, alt işverenlere verilebilir.
OKTAY VURAL (İzmir) Yani bundan
sonra, çıkartıldığı zaman ne olacak?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Mevcut hâli ne ise o olacak.
OKTAY VURAL (İzmir) Alt
işverenlere verilebilecek mi?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Şimdi, 4857 sayılı Kanunda ne hâldeyse o olacak.
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) İş
Kanunundaki hükme göre bu devam etseydi alt işverenlere verilecekti. Yani
her ne kadar kanunun metninde verilemez hükmü var ise de maddeyi tüm ele
aldığımızda
OKTAY VURAL (İzmir) Yani bunu
kaldırdık, şimdi verilecek mi?
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) Şimdi
kaldırdık, verilemeyecek.
OKTAY VURAL (İzmir)
Verilemeyecek.
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) Evet.
OKTAY VURAL (İzmir)
Verilebilecek.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Şu anda 4857 neyse o olacak.
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) Hayır,
şöyle: O İş Kanununda düzeltilecek. Yani burada neyse, eskiden
nasıl uygulanıyorsa öyle uygulanacak, yeni bir hüküm getirmiyor.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Milli Savunma
Bakanlığınca işletilen askeri işyerlerindeki bir
kısım işlerin, alt işverenlere verilebilmesine imkan
tanıyan düzenlemenin tasarı metninden çıkarılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
39uncu madde metinden
çıkartılmıştır.
40ıncı maddede bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 479 sıra
sayılı kanun Tasarısının 40. Maddesinde geçen 1/2
ibarelerinin 3/4 şeklinde, 1/4 ibarelerinin 1/3 şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasan
Hüseyin Türkoğlu Mehmet
Erdoğan S. Nevzat
Korkmaz
Osmaniye Muğla Isparta
Alim
Işık Mesut
Dedeoğlu Erkan
Akçay
Kütahya Kahramanmaraş Manisa
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir)
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Vatan olarak üzerinde
yaşamaya bin yıl evvel karar verdiğimiz ve bu
kararımızı sonsuza dek muhafaza ve müdafaa etme
kararlılığında olduğumuz Anadolu, jeo-politik ve
jeo-stratejik konumu itibariyle bütün dünya milletleri tarafından
imrenilerek bakılan ve ele geçirilmek istenen bir coğrafyadır.
Bu coğrafyanın
özellikle Avrupa ve Asya kıtaları arasında bir köprü
olması, insanlığın coğrafya değiştirmesi
yani göç etmesi açısından hareketli bir trafiğe sahne
olmuştur. Tarih boyunca doğudan batıya doğru yapılan
göçler içerisinde en önemli göç şüphesiz Anadolu Coğrafyası
üzerinden yapılan göçlerdir. Halen Anadolu coğrafyasının
doğusunda kalan ülkelerde yaşayan insanların, Anadolu
coğrafyasının batısında yaşayan ülkelere
doğru yoğun bir akımda bulundukları bilinmektedir.
Şüphesiz ki, bunun temel nedeni
Anadolu Coğrafyasının doğusunda kalan ülkelerdeki refah
seviyesinin düşüklüğü, geri kalmışlık, mezhepsel ve
dinsel çatışmalar ve küresel güçlerin o coğrafyada huzur
kaçıran politikalarıdır. Buna mukabil Anadolu
coğrafyasının batısındaki ülkeler ise refah seviyesi
daha yüksek olduğu için cazibe merkezi haline gelmiştir.
21. Yüzyılda ise Anadolu
Coğrafyası özellikle enerji kaynaklarının büyük
rezervlerinin bulunduğu coğrafya ile enerji kaynağına
şiddetle ihtiyacı olan ülkeler ve pazarlar arasında geçiş
konumundadır.
Enerji gibi hayati seviyede stratejik
önemi bulunan bir unsur 20. Yüzyıldan itibaren dünyanın şekillenmesine
ve dünya milletlerinin ilişkilerinin belirlenmesine sebep olmuştur.
Gittikçe artan enerji ihtiyacı hem enerji kaynağına sahip ve
büyük rezervleri olan ülkelere yönelik vahşi politikaların
üretilmesine sebep olmakta, hem de enerji kaynağı ve nakil
alanlarının korunması için aynı önemi haiz tedbirlerin
alınmasını gerektirmektedir.
Anadolu coğrafyasının tam
olarak bilinmeyen enerji potansiyeli ve nakil hatları üzerinde önemli bir
pozisyona sahip olması, son dönemde öneminin daha da
arttırmıştır.
Ayrıca Anadolu, sahip olduğu
boğazlar nedeniyle hayati önem arz etmektedir. Bir küresel güç olarak
başta Rusya olmak üzere, Karadeniz'e açılan tüm devletler
boğazları ele geçirmenin, kontrol etmenin veya maksimum derecede
ortak kullanmanın çarelerini aramaktadırlar.
1000 yıl evvel
kanlarımızla sulamak suretiyle vatan tuttuğumuz Anadolu büyük
fedakârlıklarla elde tutulabilmiştir. 11. Yüzyılın
başından itibaren batı ve Hıristiyan alemi kendi
tabirleriyle "Türkleri geldikleri coğrafyaya geri göndermek"
hayalleriyle yanıp tutuşmuşlardır. Bu hayal uğrunda
Anadolu'da Türk-İslam neferlerinin iman dolu göğsünde eriyip giden
sayısız haçlı seferi düzenlenmişlerdir.
Haçlı zihniyetinin
hafızasından asla silinmeyen zaman zaman depreşip çeşitli
politikalarla ortaya çıkan Türk-İslam Mührünü Anadolu'dan silme
hedefi 1000 yılda birçok defa tezahür etmiştir. Osmanlı'nın
dağılma döneminde ise leşe saldıran akbabalar gibi
saldırmışlardır.
Milli Mücadele yıllarında
Mustafa Kemal Atatürk önderliğindeki Türk Milleti'ne yedi düvel olarak
abanmışlardır. Uluslararası güçler, bugün olduğu gibi,
Soğuk savaş döneminde uygulanan başka politikalar,
sonrasında ise daha başka politikalarla hep milli birliğimizi,
toprak bütünlüğümüzü yok etmek istemişlerdir.
İşte tarihin sayfaları ve
bugün yaşadığımız olaylar bu coğrafyada ayakta
kalmanın en önemli unsurunun güçlü bir ordu, disiplinli bir askeri
yapı olduğunu işaret etmektedir. Bu çerçevede Türk Silahlı
Kuvvetleri'nin gücünün, etkinliğinin ve moralinin en yüksek seviyede
tutulması bu coğrafyada varlığımızı devam
ettirmenin en önemli şartıdır. Bir yandan ordunun güçlü
kılınması, disiplinli olması diğer yandan demokrasi
içerisinde kalması ve bu iki husus arasında denge kurulması çok
önemlidir. Ordunun siyasetin dışında tutulması ve siyasete
karıştırılmaması oldukça önemlidir Bunu yaparken anti
militarist yaklaşımlarla, asker düşmanlığı ile
yapılmamalı ve ordunun gücünün zayıflatılmasını
isteyenlerin emellerine hizmet edilmemelidir.
Bu önergede yapılan düzenlemeyle,
Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı başlatılan
itibarsızlaştırma ve karalama politikalarına aracı
olunmaması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) Biraz önce
kabul edilen önergeyle aslında
Önergede Millî Savunma
Bakanlığınca işletilen askerî iş yerleri hariç olmak
üzere alt işverenlere verilemez. bu hüküm olsaydı askerî iş
yerleri de hariç olacaktı. Ama, kaldırmak suretiyle askerî iş
yerlerinin hepsinde artık teknik iş gerektiriyorsa alt
işverenlere verilebilmesi mümkün hâle getiriliyor. Teknik ve uzmanlık
gerektiren işler de askerî iş yerlerinde bile mümkün hâle
getiriliyor.
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) Tam tersi.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Maddenin
metninde Millî Savunma yok.
OKTAY VURAL (İzmir) Kanunun
metninde böyle, Millî Savunma yok.
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) Millî
Savunma eklenmiş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkanım, 4857 sayılı Kanunda
MEHMET GÜNAL (Antalya) Son cümlesini
oku bakalım,
işletmenin ve işin gereği
OKTAY VURAL (İzmir) Evet, Millî
Savunmada
Askerî iş yerlerinde olduğu zaman işletmenin ve
işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren
işleri alt işverene verebileceksiniz.
MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU
BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Veremeyeceğiz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Vural, bundan sonra artık onu uygulayıcı yorumlar.
OKTAY VURAL (İzmir)
Yorumlayıp inceletelim, belki çekeriz Sayın Başkanım. Çekme
imkânları var bunu dışarı.
BAŞKAN Uygulayıcı
yorumlayacaktır tabii, yasa bu şekilde çıktı. Bundan sonra
yorum yapacaklardır.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Onu diyoruz Sayın
Başkanım, aynen onu diyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) Çekme imkânları var
Komisyonun.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Askerî iş yerleri de
artık dâhil, dâhil ettiniz yani.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) 4857
sayılı Kanunun 2nci maddesinin 8inci fıkrasında
MEHMET GÜNAL (Antalya) Burada askerler önlem
almış ama siz onu kaldırdınız.
BAŞKAN Efendim, ben fikrimi baştan
söyleyeyim.
Sayın Elitaş, şimdi, yasa geçtikten sonra,
kabul edildikten sonra grup başkan vekillerinin yorumları bir
katkı sağlamaz, yasa uygulayıcı bunu yorumlayacaktır.
Teşekkür ediyorum.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Biz de onu diyoruz, yoruma
bırakmışlar, halledecekler yani.
OKTAY VURAL (İzmir) Yani, kesinlikle askerî
iş yerlerinde alt işverene teknoloji gerektiği zaman verme
imkânı verdiniz.
BAŞKAN 41inci maddede bir adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
479 sıra sayılı Tasarının 41. maddesinde geçen 1/3ü
ibaresinin 1/2si ve 1/5i ibaresinin 1/4ü şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Erdoğan Mesut Dedeoğlu Erkan Akçay
Muğla Kahramanmaraş Manisa
S. Nevzat Korkmaz Alim Işık Hasan Hüseyin Türkoğlu
Isparta Kütahya Osmaniye
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Mesut Dedeoğlu, Kahramanmaraş
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 479 sıra sayılı
Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının maddeleri üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubumuz adına söz aldım. Yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Türk Silahlı
Kuvvetleri ülkemizin göz bebeği konumunda olan bir kurumumuzdur. Türk
milletinin gönlünde kurumumuzun ayrı bir yeri ve önemi vardır. Bu
kurumumuz çatısı altında mensuplarının huzurlu bir
ortam içinde, moral ve motivasyonu yüksek bir şekilde görev yapması
tüm milletimizin ortak arzusudur. Bu nedenle, Türk Silahlı Kuvvetleri
mensuplarına da tıpkı Sağlık Bakanlığı,
Millî Eğitim Bakanlığı, İçişleri
Bakanlığı veya Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı mensupları kadar özen ve önem verilmelidir.
Ülkemizde çok ağır şartlarla terörle mücadele ve yurt
savunması yapan sözleşmeli erbaş ve erler ile uzman
erbaşların yaşadıkları ekonomik ve sosyal sorunlar
hepimizi derinden üzmektedir. Bu kardeşlerimiz bu zamana kadar çok
düşük ücretler karşılığı görev
yapmışlar ve çok perişan olmuşlardır maddi anlamda.
Profesyonel askerliğe bir adım olarak görülen sözleşmeli
erbaş ve erlerle ilgili uygulama da pek çok sorun yüzünden
sancılı başlamıştır, tartışma konusu
yapılmıştır. Bu durum, ülkemiz açısından hiç de
iyi olmamıştır. Bunun için yapılan uygulamalar
iktidarıyla ve muhalefetiyle ele alınarak tekrar gözden geçirilmelidir.
Uzman erbaşların durumları zaten ortadadır. Belli bir
yaş ve belli bir süreden sonra çeşitli nedenlerle uzman
erbaşlıktan ayrılmak zorunda kalanların yeni bir iş
konusunda çalmadıkları kapı kalmamaktadır ve iş
bulamaz hâli içerisindedirler. Yıllarca ağır ve tehlikeli
koşullarda, terörle mücadele eden bu kardeşlerimizin sorunları
kökten mutlaka çözümlenmelidir, onun da çözüm mercisi bu çatı
altındaki Türkiye Büyük Millet Meclisidir.
Uzman
kardeşlerimiz kendi görevlerine uygun bir şekilde kamu kurum ve
kuruluşlarında kapı kapı dolaştırılmadan
işe yerleştirilmelidir. Sözleşmeli erbaş ve erlerle ilgili
Hükûmet tarafından bugün önümüze getirilen bu düzenlemelerin pek çoğu
geri kalmış düzeydedir. Keşke bu düzenlemeler en
başından yapılmış olsaydı, yine bu
sorunların bir kısmını çözme adına memnuniyet verici
duruma gelirdi.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetleri
mensuplarını yıpratmaya yönelik hareketlerden uzak
durulmalıdır. Türkiye çok büyük bir ülkedir, ordusuyla ve milletiyle
çok büyüktür, yeter ki ülke kaynaklarımız yerinde ve zamanında
kullanılsın. Türkiye böylece kalkınma konusunda, üretim ve
istihdam konusunda daha çok, daha iyi noktalara mutlaka gelecektir. Ülke
sorunlarımız tek tek ele alınmalı ve çözüm üretilmelidir. Bu
konuda, Hükûmetin on yıldır, kendi gündemi yerine milletimizin
gündemine dönmesini bekliyoruz ve bunlarla ilgilenmesini diliyoruz.
Milletimizin artan ve biriken sorunlarının milletimizin sesine kulak
vererek çözülebileceğine inanmaktayız.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde maalesef ordudan istifalar
hız kazanmıştır. Ülkemizde son üç yıl içerisinde
13.751 subay ve astsubayımız maalesef ki istifa etmişlerdir. 15
bin kişilik sözleşmeli erbaş ve er istihdamı için ancak
1.207 kişi istihdam edilebilmiştir. Bu erbaş ve erlerden ilk
etapta ancak 520 kişi göreve başlayabilmiştir. Buralarda demek
ki bir problem, bir sıkıntı var. Bu konuya el atılması
lazım ve çözüm bulunması lazım. Ülkemizde yine son bir yıl
içerisinde 8 bin uzman erbaş istifa ederek görevini
bırakmışlardır. 2010 yılında 67 bin olan uzman
erbaş sayısı 35 bine düşmüştür. Ülkemizde son
yıllarda yaşanan bütün bu istifalar -sözleşmeli erbaş ve er
konusunda yaşanan- iyice incelenmeli ve çözüm üretilmelidir. Bunların
çözümü de Türkiye Büyük Millet Meclisidir, iktidardır, iktidarla beraber,
muhalefettir. Bu konuların mutlaka ele alınması lazım. Göz
bebeğimiz olan Türk Silahlı Kuvvetlerine her anlamda destek vermek
mecburiyetindeyiz.
Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
42nci madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 479 sıra sayılı Tasarının 42. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Oktay Vural Hasan Hüseyin Türkoğlu Kemalettin Yılmaz
İzmir Osmaniye Afyonkarahisar
Mustafa Kalaycı Özcan Yeniçeri Erkan Akçay
Konya Ankara Manisa
MADDE 42 Bu
kanun yayımlandığı tarihten 3 ay sonra yürürlüğe
girer.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Oktay Vural, İzmir Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii,
Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmetler Kanununda değişiklik
yapan bu kanun tasarısı görüşmeleri sırasında maalesef
bu kürsüden Türk milleti ibaresine yönelik hasmane tutumlar, özellikle Millî
Savunma Bakanının Türk kelimesini kullanmamızı bir
ırkçılığa indirgeyen yaklaşımlar, aslında bu
milletin var oluşunu ve bu devletin kuruluş temellerini göz ardı
eden bir yaklaşımı yansıtmaktadır. Evet, insan
olmanın bir yaradılış gayesi vardır. Burası bir
coğrafyayken vatan yapmanın da aslında değerleri
vardır. Kültürü, inanışı, acısı,
ihtiyaçları, muhtaciyetlerimiz; bütün bunlarla birlikte bir birliğe
mahrek olduk, öyle bir vatan oldu. O bakımdan, bu coğrafyayı
vatan yapan ve bu coğrafyayı vatan olarak koruyan bu milletin var
oluş gayesini de anlamak lazım. Evet, bu devletimizin, Selçuklu,
Osmanlı nihayetinde Türk devletinin de kuruluşunun temel felsefeleri
vardır. Eğer siz insan olmanın ya da millet olmanın, millet
olarak yaşamanın ya da devletin temellerini göz ardı ederseniz o
zaman bu coğrafyada varlığın anlamı ortadan kalkar.
Türk kelimesi
sosyolojik bir varlıktır, kültürdür, kimliktir, tarihtir, gelecektir,
geçmiştir. 11 Temmuz Srebrenitsada Boşnaklara yönelik katliam
olduğu zaman, o zaman Boşnak kardeşlerimiz geldiği zaman
Biz Boşnak olduğumuz için değil, Türk olduğumuz için
katledildik. demişlerdir. Dolayısıyla Türklük kelimesinin
medeniyet anlayışı içerisinde anlamı vardır. Bunun bu
şekilde 36 etnik grup içerisinde tadat edilmesi Türklüğü anlamamak
demektir.
Öte yandan, bu
kürsülerde Türk kelimesinin, Türklük kavramının 1924te
girdiği ifade edilmiştir, son derece yanlıştır. 1876
Anayasasında Osmanlı kimliğini esas aldığı
zamanda bile Devletin lisanı resmîsi olan Türkçeyi bilmek esastır,
şarttır. denilmiştir ve açıkçası Heyet-i Ayan ve
Heyet-i Mebusan mensuplarının da Türkçe bilmesi gereklidir. denilmiştir.
Bir başka
tarihî yalan 1924 Anayasasına Türklük kavramının
girdiğine ilişkindir. Hayır, 1922de Türkiye Büyük Millet
Meclisinin aldığı 308 no.lu Kararda aynen şunları
söylemektedir; bu, kurucu Anayasa hükmündedir. Bir kaç asırdır Saray
ve Babıâlinin cehalet ve sefaheti yüzünden Devlet azîm felâketler içinde
müthiş surette çalkalandıktan sonra nihayet tarihe intikal etmiş
bulunduğu bir anda Osmanlı İmparatorluğunun müessisi ve
sahibi hakikisi olan Türk milleti Anadolu'da hem haricî düşmanlarına
karşı kıyam etmiş, hem de o düşmanlarla birleşip
millet aleyhine harekete gelmiş olan Saray ve Babıâli aleyhine
mücahedeye atılarak Türkiye'de Büyük Millet Meclisi ve onun Hükümeti ve
ordularını
demek suretiyle Türk milleti Saray ve Babıâli'nin
hıyanetini gördüğü zaman Teşkilâtı Esasiye Kanununu
ısdar ederek onun birinci maddesiyle hâkimiyeti Padişahtan almıştır.
diyor.
Dolayısıyla
kurucu olan irade budur. 308 no.lu karar 1-2 Ocak 1922 tarihinde
alınmıştır ve bu devleti kuran iradenin Türk milleti
iradesi olduğunu ifade etmiştir. Bu bakımdan, bugün
geldiğimiz bu noktada burada sürekli olarak, Türk milleti, yok Türklük
kavramı çıkartılsın., yok Türklük kavramını 36
etnik grupta saymak, bizatihi bu milletin var oluşunu ve bu devletin
kurucu iradesi olan Türk milletini yok saymaktır. Kurucu olan irade budur.
Bu bakımdan bu iradeye burada bulunan bütün siyasi partilerin sahip çıkması
gerekmektedir.
Bizi burada var
kılan Türk milletidir ve bu devleti kuran da Türk milletidir ve nitekim
Mustafa Kemal Atatürk Tarih-i cihanda bir Cengiz, bir Selçuk, bir Osmanlı
Devleti tesis eden ve bunların hepsini hâdisat ile tecrübe eyleyen Türk
Milleti, bu defa doğrudan doğruya kendi nam ve sıfatında
bir devlet tesis ederek bütün felâketlerin karşısında meftur
olduğu kabiliyet ve kudretle ahzi mevki etti. diyor ve şöyle
bitiriyor: "Türk ve İslâm, Türkiye Devleti, bu iki saâdetin tecellî
ve tezâhürüne memba ve menşe olmakla dünyanın en bahtiyar bir devleti
olacaktır." diyor.
Dolayısıyla
bu esasları yok sayan, Türklüğü etnik kimliğe indirgeyen ve bu
şekilde Meclis kürsülerinde bu kavramı yok sayan zihniyetler,
bizatihi bizi buraya getiren milletimizi yok saymaktadır. Bu bakımdan,
ben, bu kurucu iradeye herkesin sahip çıkması gerektiğini ifade
ediyorum. Evet, bu devleti kuran irade Türk milletidir. Herkes bunu böyle
bilmelidir, dolayısıyla böyle de bilecektir.
Hepinize
saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
43üncü maddede bir
önerge bir vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 479 sıra sayılı tasarının 43. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Oktay Vural Hasan Hüseyin Türkoğlu Kemalettin Yılmaz
İzmir Osmaniye Afyonkarahisar
Ali Öz Özcan Yeniçeri Yusuf Halaçoğlu
Mersin Ankara Kayseri
Erkan Akçay
Manisa
Bu Kanun Hükümlerini Milli Savunma Bakanı yürütür.
BAŞKAN Komisyon, önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKANI OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet, katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Oktay Vural, İzmir Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, bu kanun tasarısının artık son
görüşmesini yapıyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu kanun
tasarısında itiraz ettiğimiz bir iki hususu bu vesileyle ifade
etmek istiyorum. Her şeyden önce özellikle İç Hizmet Kanununun 35inci
maddesi çerçevesinde darbeye kimi zaman kılıf olarak kullanılan
bir hususta özellikle Milliyetçi Hareket Partisi olarak darbelerin hukuki
meşruiyeti olamayacağını hep ifade ettik ve bu şekilde
35inci maddeyi bir darbeye müstenit olarak kabul etmenin de darbeleri
meşrulaştıracağını düşündük ama bütün
bunlara rağmen cumhuriyeti korumak ve kollamak görevinin Türk milletine
ait olduğunu ifade etmek suretiyle önergemizde de bunun bu şekilde
değiştirilmesi gerektiğini ifade ettik. Nitekim, 1961
Anayasasını hazırlayanlar da aslında bu kanunu geçirdikleri
zaman da bir bakıma korumak ve kollamakla ilgili böyle bir görevi yazarken
de durumdan vazife çıkardıklarını müşahede ediyoruz.
Ama, bu yapılırken maalesef tehdit sadece dış tehdide
inhisar ettirilmiş ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin görev alanı
daraltılmıştır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz
tehditlerin bütün olduğuna inanıyoruz. Zaman zaman dış
tehditler içeride tezahür eder, iç tehditler dışarıdan
desteklenebilir. Dolayısıyla, bugün PKK terör örgütünü nasıl bir tehdit
olarak algılayacağız? İç tehdit midir, dış tehdit
midir? Bunun içi de vardır, dışı da vardır. Bu
şekilde topyekûn bir mücadeleyi sağlamak istiyorsak
dışarıda da, içeride de mücadele etmemiz lazım. Kaldı ki bu şekilde
tehdit bölünmesi Türk Silahlı Kuvvetlerinin vatan savunması konusundaki
kavramı, istiklali korumak konusundaki görevini azaltmış
olacaktır.
Diğer
taraftan, Milliyetçi Hareket Partisi olarak
Uluslararası
barışı sağlama görevi verilmektedir, soruyorum burada:
Uluslararası barışı sağlama görevini kim verecek?
Türkiye Büyük Millet Meclisinin zaten verdiği görevleri
yapacağına ilişkin kanun değişikliği yaptık.
Bu bakımdan, bu şekilde değiştirilmesi de ordumuzu millî
ordu olmaktan çıkartmak suretiyle uluslararası güçlerin amaç ve
hedefleri doğrultusunda hareket etme imkânı verebilecek ve kullanma
imkânı verebilecek bir açıklık verilmektedir. O bakımdan,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak 35inci maddede yapılan
değişikliğin kimi zaman darbeye haklılık
kazandırmak, gerekçe olarak kullanılma konusundaki bir
değişikliği gerekçe olmamak üzere kabul etmekle birlikte bu
şekilde bir yaklaşımı çok yanlış görüyoruz ve
bununla ilgili önergelerimizi ileri sürdük, maalesef kabul edilmedi. Bu bir
vahim hatadır. Türk Silahlı Kuvvetlerinin de görevini, bu kanun
değişmeden önce dış tehditler olarak nitelendirmesini de
yanlış buluyoruz. PKK terör örgütü içeride, dışarıdaki
adam gelecek saldıracak. Peki, dışarıdaki adam içeride
saldırdığı zaman ne yapacaksınız? Bu benim görevim
değil. diyeceksiniz. Olmaz, böyle bir yaklaşım tarzı
tehdit ve tehlike bütünlüğünü zedeleyen ve yurt savunmasını
zedeleyecek bir hükümdür.
Diğer taraftan, özellikle askerlik
hizmetini tanımlarken yurdu korumak için harp sanatını
öğrenmekten yurdu korumayı çıkartmak da son derece
yanlış olmuştur. Anayasamızda vatan hizmeti tadat
edilmiştir, yazılmıştır. Eğer siz vatan hizmetini
sadece harp sanatı olarak nitelendirirseniz bu durumda vicdani ret olarak
Ben bunu yerine getirmek istemiyorum. diyenlerin önünü açmış
oluyorsunuz. Türk vatanını savunma konusunda, çocuklarımızı
askere gönderirken, biz gönderdiğimiz zaman harp sanatını
öğrenmeye mi gönderiyoruz diyeceğiz? Hayır, Vatan hizmetini yapmaya
gönderiyoruz. diyoruz. O bakımdan, bu şekildeki bir
yaklaşım, askerliği özellikle lejyoner askerlik
yaklaşımıyla değerlendiren bir siyasal
anlayışın getirdiği bir husustur. Milliyetçi Hareket
Partisi olarak biz harp sanatını öğrenmenin bir amaca müstenit
olduğunu, bunun da açıkçası vatan savunması olduğunu
düşünüyoruz.
Bu yönüyle
bakıldığında değerli arkadaşlarım, bunun bu
şekilde Türkiye Büyük Millet Meclisinde değiştirilmesi gerçekten
doğru olmamıştır. Kalsaydı ne olurdu, ne mahzuru
vardı? Bu soruları sorduk ama bizlere burada söz verildi, içeride
Sayın Bakan söz verdi. Tamam, bununla ilgili 35inci maddedeki görevlere
atıfta bulunacağız. dedi ama maalesef buna rağmen yerine
getirilmedi. O zaman bu değişikliğin siyasi bir anlamı
vardır ki bu siyasi anlamı da doğrudan doğruya vicdani
redde basamak sağlayacaktır.
İşte,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, biz, bu kanunda iki temel ama esaslı
olan bu değişikliklere karşı tutum sergiledik. Bizim
amacımız ve hedefimiz, hep beraber, birlikte Türkiyenin
savunmasını gerçekten yapabilecek ve sadece askerlik hizmeti yapacak
bir Türk Silahlı Kuvvetlerinin görevini tekemmülle yapmasını
temin etmektir.
Milliyetçi Hareket
Partisi olarak bu kanunun hayırlı olmasını diliyorum.
Hepinize hayırlı akşamlar diliyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Böylece, ikinci
bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Tasarının
görüşmeleri tamamlanmıştır.
Oylamadan önce,
İç Tüzükün 86ncı maddesi gereğince oyunun rengini belirtmek
üzere ve lehte söz isteyen Ali Şahin, Gaziantep Milletvekili. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ
ŞAHİN (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli
milletvekillerimiz; görüşmelerini tamamladığımız
Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
üzerinde oyumuzun rengini belirtmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle, hepinizi ve aziz halkımızı saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye, kabul etsek de etmesek de, bilsek de bilmesek de
sınırlarımızın ötesi için, farklı
coğrafyalar için her zaman model teşkil etmiş bir ülkedir.
Şunu çok iyi bilmeliyiz: Gerek siyasi adımlarımız gerek
ekonomik programlarımız gerek sosyal programlarımız, biz
farkında olmasak da gerek Orta Doğuda gerek
sınırlarımızın ötesinde, Güney Asyaya kadar, ne
bileyim, Uzak Doğuya kadar farklı ülkelerde izlenerek, incelenerek,
yakından takip edilerek model olarak alınıyor. Yani bizim bugün
burada yürüttüğümüz bir yasama çalışmasının etkisi,
aslına bakarsanız sadece 780 bin kilometrekare ile
sınırlı değil. Burada yasadığımız her
yasa, çıkarttığımız her bir yeni mevzuat, dediğim
gibi, dünyanın farklı noktalarında, farklı bir domino
etkisiyle, dalga etkisiyle aksiseda bulmakta.
Ben bunu güzel bir
örnekle örneklendirmek istiyorum: 1994 yılında Pakistan Karaçi
Üniversitesinde Uluslararası İlişkiler Bölümünde okurken bölüm
başkanımız bir gün beni odasına davet etti ve şöyle
bir soru sordu karşısına oturtup, dedi ki: Sizde National
Security Council yani Millî Güvenlik Kurulu adında bir platform
varmış. Bu platformun özelliği nedir, ne tür bir fonksiyonu ve
işlevi var? Soruyu duyunca ben de kendilerine, iç ve dış
güvenlik konularını ele almak adına, askerî ve sivil kanadın,
hükûmet yetkililerinin, cumhurbaşkanının
başkanlığında bakanlar kurulunun, başbakanın ve
kuvvet komutanlarının bir araya gelerek iç-dış güvenlik
konularını ele aldıklarını söyledim. Bununla birlikte,
askerî kanadın siyaset üzerinde de bir hegemonya oluşturmak
adına zaman zaman işlevler, platform görevi gördüğünü de
belirttim. Şaşırmıştım bu soruyu sorduğuna.
Niçin sorduğunu söyleyince, Pakistan Silahlı Kuvvetleri de
Pakistanda Türkiyeyi, bunu örnek göstererek National Security Council adında
bir yapılanmaya gitmek istediğini söyledi. O zaman anladım ki,
gerçekten, bizim burada, Türkiyede attığımız her
adımın farklı coğrafyalarda çok güçlü yansımaları
oluyor ve nitekim, Pervez Müşerref, Navaz Şerif Hükûmetini
devirdikten sonra, 2004 yılında, Pakistanda, Türkiyeyi de
modelleyerek, Türkiyeden aldığı modelle millî güvenlik kurulunu
kurdu.
Yine başka bir örnek vermek gerekirse, Libyada Abdüsselam
Calludun, Türkiyedeki darbe geleneklerinden etkilenmek suretiyle, 1969
yılında Libyadaki darbede ne denli önemli roller üstlendiğini
hepimiz biliriz. Burada şunu demeye çalışıyorum: Türkiye,
siyasi anlamda, ekonomik anlamda, demokratik anlamda nasıl örnek
alınıyorsa, askerî karakterlerimizle de farklı
coğrafyalarda örnek alınan bir ülke. Biz, bugün Parlamentomuzdan
geçirmiş olduğumuz bu yasa tasarısıyla birlikte, ümit
ederim ki, yeniden şekillenen Orta Doğuda ve Orta Doğunun
orduları için de halk iradesine saygılı, demokratik
değerlere her bakımdan saygılı Türk Silahlı
Kuvvetlerini de bir model olarak Orta Doğuya sunmuş olalım; dünyanın
farklı coğrafyalarındaki, özellikle İslam
coğrafyasındaki ordulara da örnek bir ordu teşkil ettirmiş
olalım.
Yoğun bir tempodan geçtik, sözlerimi çok fazla
uzatmak istemiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Ben, bu vesileyle, bu kanun tasarısını, demokrasi yolunda çok
önemli adımlar atmış ve bunu hayatlarıyla ödemiş Adnan
Menderes, Fatin Rüştü Zorlu, Hasan Polatkan ve Necmettin Erbakana ithaf
ediyor, ülkemiz için, ordumuz için ve milletimiz için hayırlara vesile
olmasını diliyor
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Deniz Gezmiş ile
Yusuf Aslana niye ithaf etmiyorsun?
ALİ ŞAHİN (Devamla) -
hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi, yine oyunun rengini belirtmek için aleyhte
söz isteyen Kamer Genç, Tunceli Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Sayın
milletvekilleri, lütfen
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, beni dinlemek istemiyorlarsa lütfen salonda
istirahat etsinler.
BAŞKAN Siz
söylediniz zaten, duydular.
KAMER GENÇ (Devamla)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu, askerlerle ilgili
yasa teklifi üzerinde son sözü almış bulunuyorum.
Aslında, Türk
ordusu
AKP iktidara gelince çok rahatsızlık duyuldu kendisinden ve 1
Mart tezkeresi burada reddedilince hemen Amerikaya şikâyet ettiler:
Aslında, biz bu tezkereyi kabul edecektik, işte bu askerler, ordu
bize destek vermedi. dediler. Amerika, o günden itibaren, Türk ordusunun
tasfiye edilmesi için düğmeye bastı ve bizim askerlerimizin
başına çuval geçirdiler. O çuval aslında milletimizin
başına geçirilmişti ve o çuval geçirildikten sonra, sizin
Çankayaya seçip gönderdiğiniz kişi dedi ki: Büyük devletler özür dilemez.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, tabii, bu getirilen tasarıyla orduyu tasfiye
ediyorsunuz. Tasfiyenin
İşte bakın, 211 sayılı Türk
Silahlı Kuvvetleri Kanununun 2nci maddesinde ne diyor: Askerlik: Türk
vatanını, istiklal ve Cumhuriyetini korumak için harb
sanatını öğrenmek ve yapmak mükellefiyetidir. Siz, burada
şeyi kaldırıyorsunuz, Türk vatanını, istiklalini ve
cumhuriyetini koruma kelimesinden rahatsız oluyorsunuz ve bunu
kaldırıyorsunuz. Türk vatanı, Türk istiklali ve Türk
cumhuriyetinden niye rahatsızsınız? Herkesin bir vatanı var.
Sizin vatanınız yok mu, vatansız mısınız? Niye
bundan rahatsız oluyorsunuz?
Her kurumun bir
görevi var; işte Millî Savunma Bakanlığının
bir görevi var, Sağlık Bakanlığının bir görevi
var, Danıştayın, Yargıtayın bir görevi var; bunlar
kanunlarda belirtilmiştir. Niye siz burada ordunun görevini kaldırıyorsunuz?
Kaldırırken de birtakım tezatlara düşüyorsunuz. 16ncı
maddede diyorsunuz ki
İşte, iç olaylara ordunun müdahale etmesinin
şartlarını tayin ediyorsunuz. Hatta, Bülent Arınç geçen gün
Gezi Parkı olayları dolayısıyla Gerekirse orduyu göreve
çağırırız. dedi ama arkasından, 35inci maddeyle bir
değişiklik yaptınız, orduya yalnız dış
tehlike için görev verdiniz.
Şimdi,
arkadaşlar, bunların hepsi bu ordunun tasfiyesi için ortaya
atılan adımlar.
Efendim, deniliyor
ki: Ordu darbe yapıyor. Yahu, arkadaşlar -ordunun biz darbe
yapmasına karşıyız da- ordu darbe yapıyor da bu
politikacıların hiç mi günahı yok? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Yani, bu ordu durup dururken mi
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Yakışmıyor! Yakışmıyor!
KAMER GENÇ
(Devamla) Yani, bakın, ben ordunun darbe yapmasını
savunmuyorum.
FATİH
ŞAHİN (Ankara) Cumhuriyet Halk Partisi de mi böyle düşünüyor?
KAMER GENÇ
(Devamla) Ama, zaman zaman, siyasi iktidarı eline geçirenler devletin
kaynaklarını babasının malı gibi kullanıyorlar
FATİH
ŞAHİN (Ankara) Çok yazık! Böyle mi düşünüyorsunuz? Böyle
mi düşünüyorsunuz? Çok yazık!
KAMER GENÇ
(Devamla)
zenginleştikçe küstahlaşıyorlar, ondan sonra güç
elde ettikçe de firavunlaşıyorlar. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Şimdi, burada, devletin görevi bugün
MUZAFFER
YURTTAŞ (Manisa) Darbenin gerekçesi olmaz.
KAMER GENÇ
(Devamla) Arkadaşlar, eğer siyasi gücü elinde tutan insanlar
hakikaten hak ve adalet duyguları içinde, ayrılmasalar, insanlara
eşitçe baksalar, e, bu ne olur o zaman? Bu devlette herkes hâlinden memnun
olur ama Türkiyede bugün çok büyük bir rahatsızlık var.
Bakın, Meclisi
tatile sokuyorsunuz. Niye sokuyorsunuz? Bugün memlekette çok büyük bir terör
estiriliyor, gece evler basılıyor, özellikle 1990dan sonra
doğan gençler evlerinden alınıyor, getiriliyor, işkence
yapılıyor. Bu, devlette tam bir diktatörlüğün, bir terörün
estirildiği bir durumdur. Bu durum varken, bu memlekette insanlar
haksız yere içeriye alınıyor ama mahkemeler hesabına
geldiği şekilde vatandaşın hakkını korumuyor;
Türkiyede yargı sistemini yok ettiniz. Bu hâliyle de bu memleket büyük
bir kaos içine sürülüyor.
Getirdiğiniz
kanun tasarısı zaten Anayasaya aykırı. Anayasada ne
diyor? Yani, 117nci maddede diyor ki: Millî güvenliğin
sağlanmasından ve Silahlı Kuvvetlerin yurt savunmasına
hazırlanmasından
Yurt savunması
Siz şimdi silahlı
kuvvetlerin elinden yurt savunmasını alıyorsunuz. Ne
yapıyorsunuz? Kendinize göre bir polis teşkilatını
kuruyorsunuz. Defalarca burada söyledim, bu kurduğunuz polis
teşkilatı içinde El Kaideden, Müslüman Kardeşlerden, Hamastan
adam var mı yok mu? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ
(Samsun) Yok, yok. Yalan konuşma.
KAMER GENÇ
(Devamla) Söylesin, buradaki söylesin.
AHMET YENİ
(Samsun) Ayıp be!
KAMER GENÇ
(Devamla) Bunlar niye gençlerin gözlerini kör etmek için özellikle gençlerin
gözüne ateş ediyorlar?
AHMET YENİ
(Samsun) Yazıklar olsun be!
KAMER GENÇ (Devamla)
Bugün 12 tane genç, sırf bu şekilde kendisine ateş edilmek
suretiyle gözleri kör edilmiş vaziyettedir. Bunu hangi vicdan
yapıyor? Hangi vicdan bunu yapıyor? Ayrıca, bu memlekette, bakın,
şu anda 5 tane vatandaşımız ölmüş, 1 tanesi polis. Bir
memlekette 5 tane vatandaş ölürse, hele bunların büyük bir
kısmı 18-20 yaşındayken, bunun karşısında
nasıl kayıtsız kalabiliyorsunuz? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Sizin çocuklarınız ölse acaba
bayram mı edeceksiniz? Sizde evlat sevgisi bu mudur?
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ
(Devamla) Diyorsunuz ki: Nasılsa benim evladım ölmüyor.
Ya, bu
insanlığa, bu millete karşı yapılan en büyük
saygısızlıktır. (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Evet,
teşekkür ediyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, her saçmalığa
cevap vermek mecburiyetinde değiliz ama bir şeyi ifade etmek
istiyorum. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Dün bu kanun görüşülürken Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Engin Altayın
açıklamalarını, inanın, büyük bir zevkle, mutlulukla
dinlemiştim, Türkiye Cumhuriyetini korumak ve kollamak Türk Silahlı
Kuvvetlerinin değil, 76 milyon Türk milletinindir. demişti,
alkışlamıştım ama şu anda görüyorum ki
konuşan kişi, umuyorum ve diliyorum Cumhuriyet Halk Partisinin
görüşlerini ifade etmemektedir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Niye söz verdin ya, niye söz verdin?
BAŞKAN Grup başkan
vekili, Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Hayır, grup başkan vekili ama bana cevap veriyor
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Darbecilerin
BAŞKAN Ama
size sormayacağım ki. Kime söz vereceğimi herhâlde size
sormayacağım, değil mi?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır, ama neye göre cevap verdi? Neye göre söz verdin,
sataşmadan mı?
BAŞKAN - Grup başkan
vekili, Sayın Genç, Grup başkan vekili.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır
Niye ama?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Siyasetçilerin hiç mi suçu yok? derken, darbeyi
çağrıştıran görüşlerinin, kanaatlerinin, Sayın Altayın
görüşlerinden farklı olduğunu biliyorum ama umuyorum, diliyorum
ki bu konuşmacının görüşleri, muhakkak ki, herhâlde bir
kısım Cumhuriyet Halk Partililer tarafından da kabul
edilmemektedir. Bunu, tutanaklara geçmesi açısından ifade ettim.
Herkesi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar,
CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Elitaş.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan, iktidar partisine mensup milletvekillerinin
gürültüsü yüzünden Sayın Gençin konuşmasını duyamadık
ancak -Mecliste her şey olur da Meclise biraz ciddiyet de lazım, onu
da söyleyeyim- Sayın Kamer Gençin kürsüde yaptığı konuşma,
şahsı adına, oyunun rengini belirtmek amacıyla
yaptığı bir konuşmadır.
BAŞKAN
Doğrudur.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Doğal olarak, şahsını bağlayan bir
konuşmadır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Ya,
lütfen ya, dinleyin kardeşim. Lütfen ya!
ENGİN ALTAY
(Sinop) Ben dün ne söylediysem, benim dünkü söylediklerim partimi
bağlar, partimin görüşüdür. Bunu, Sayın Elitaşın
bunca parlamento tecrübesiyle böyle bir konuyu buraya çıkıp polemik
meselesi yapmasını yani Kamer Gençin görüşü mü, grup
başkan vekilinin görüşü mü? polemiğini de garipsediğimi
belirtmek istiyorum.
Ayrıca, bu
konularla ilgili olarak -bugün 24üncü Dönem Üçüncü Yasama
Yılının son günü- herhâlde, bize ayrı söz verirseniz,
değilse uluslararası anlaşmada söz alıp görüşlerimi
ifade edeceğim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, Elitaş dedi ki: Darbeyi davet eden
görüşe sahip. Bu bir sataşmadır. Sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN
Lütfen Sayın Genç, sataşma falan söz konusu değil.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, bakın, biraz adaletli olun. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN -
Konuşmanızda bahsettiniz. Lütfen Sayın Genç, herhangi bir
sataşma söz konusu değil.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, bir dinler misin.
BAŞKAN
Sayın Genç, yüksek sesle bağırmakla ne yapıyorsunuz sanki?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bakın, Darbeye davet ediyor. dedi. Ya, darbeye davet etmek
sataşmak değil midir?
BAŞKAN
Tutanakları isteyelim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim?
BAŞKAN
Konuşmanız tutanaklarda var.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ya, ben senden söz istiyorum.
BAŞKAN
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ya, böyle şey olur mu?
BAŞKAN
Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun
kararını alacağım.
KAMER GENÇ
(Tunceli) - Başkan, sen niye orada oturuyorsun! Bu kadar taraflı olur
mu ya!
BAŞKAN
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İki dakika
süre veriyorum.
(Elektronik cihazla
oylamaya başlandı)
IX.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık
Yakutun, 24üncü Dönemin Üçüncü Yasama Yılının son
birleşimine gelinmesi nedeniyle Bakanlar Kurulu üyelerine,
milletvekillerine, Meclis çalışanlarına ve basın mensuplarına
teşekkür ettiğine ilişkin konuşması
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, 24üncü Yasama Döneminin Üçüncü Yasama Yılının
son birleşiminin sonuna gelmiş bulunuyoruz. Yasama dönemini de
yarılamış olduğumuz çalışmalarımızda,
bazısı tartışmalı, bazısı
uzlaşmalı önemli yasama çalışmalarını
gerçekleştirdik. Önemli kanunlar kabul edildi, denetim faaliyetleri
yapıldı. Kimi gün sabah saatlerine dek süren yoğun
çalışmaları, Meclis Başkanımız, başkan vekillerimiz,
kâtip üyelerimiz, idare amirlerimiz, siyasi partilerimizin grup başkan
vekilleri, komisyonlarımız, iktidar ve muhalefet partilerimize mensup
milletvekillerimiz, bağımsız milletvekillerimiz, Bakanlar Kurulu
üyelerimiz hep birlikte yürüttük. Başkanlık olarak bütün
milletvekillerimize, Hükûmetimize katkıları, katılımları
için teşekkür ederiz.
Çalışmalarımıza
yasama, idari ve teknik hizmetlerle destek veren idari
teşkilatımızın Genel Sekreter ve yöneticilerine, Divanda
yakın destek sağlayan Kanunlar ve Kararlar
Başkanlığı idareci ve yasama uzmanlarına, sözlerimizi
havaya uçurmayıp kayda geçiren stenograflara, Genel Kuruldaki teknik
sistemi sorunsuz bir şekilde çalıştıran işletme birimi
teknik personeline, sürekli hareket hâlinde taleplerimize yetişen
kavaslara, bire bir çalıştığımız
danışman ve sekreterlerimize, güvenlik hizmetlerini özveriyle yerine
getiren koruma personeline, hazırladıkları ve sundukları
güzel yemeklerle lokanta çalışanlarımıza,
yorgunluğumuzu alan çay ve kahveleriyle çay ocakçı ve garsonlara,
ulaşımımızı sağlayan şoförlere, temizlik
hizmetlerini veren personele, kadın ve erkek kuaförlere,
çalışmalarımızı kamuoyuyla paylaşan Parlamento
muhabirlerine, velhasıl Meclisimizin bütün çalışanlarına
teşekkür ediyorum.
Herkese
sağlıklı, huzur dolu bir tatil dilerken, tatilde de Türk
milletinin arasında saha çalışmalarını sürdürecek olan
arkadaşlarıma başarılar diliyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
(Elektronik cihazla
oylamaya devam edildi)
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Yalova Milletvekili Muharrem
İncenin; Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile
Milli Savunma Komisyonu Raporu (1/795, 2/64) (S. Sayısı: 479) (Devam)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan
oy sayısı |
: |
270 |
|
Kabul |
: |
264 |
|
Ret |
: |
6 |
Kâtip Üye Bayram Özçelik Burdur |
Kâtip Üye Muharrem Işık Erzincan |
Böylece,
tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
5inci sıraya
alınan, Pan-Avrupa-Akdeniz Tercihli Menşe Kurallarına Dair
Bölgesel Konvansiyonun Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
5.- Pan-Avrupa-Akdeniz Tercihli Menşe Kurallarına Dair
Bölgesel Konvansiyonun Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/770) (S. Sayısı: 467) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 467
sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
PAN-AVRUPA-AKDENİZ
TERCİHLİ MENŞE KURALLARINA DAİR BÖLGESEL KONVANSİYONUN
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞU HAKKINDA
KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) Ülkemiz tarafından 4 Kasım 2011
tarihinde Brüksel'de imzalanan "Pan-Avrupa-Akdeniz Tercihli Menşe
Kurallarına Dair Bölgesel Konvansiyon"un beyanda bulunmak suretiyle
onaylanması uygun bulunmuştur.
(2) Konvansiyon'un eklerine ilişkin
değişiklikleri onaylamaya Bakanlar Kurulu yetkilidir.
BAŞKAN Söz
isteyen? Yok.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Oylarınıza sunuyorum
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, kişisel söz istiyorum. (AK PARTİ
sıralarından Geçti, geçti sesleri, gürültüler)
BAŞKAN Madde
üzerinde şahsınız adına söz istiyorsunuz.
Buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir
milletvekili olarak burada çok büyük bir baskı altındayım. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Bana devamlı hakaretler
yapılıyor, bu Türkiye Büyük Millet Meclisi salonunda hiçbir kimseye
yapılmayan hakaretler ve tehditler bana yapılıyor. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
Neden bu hakaretleri
bana yapıyorsunuz? Çünkü, ben bu milletin, bu devletin birlik ve
bütünlüğünden yanayım. Ben yolsuzluklarla savaşıyorum, ben
memleketi talan edenlerle savaşıyorum, bu memlekette hainlik
yapanlarla savaşıyorum, ihalelerde yolsuzluk yapanlarla
savaşıyorum. Tabii ki, bu memlekette siyasi iktidarı elinde
bulunduranlar büyük yolsuzluklar yapınca, bu memleketi talan edince, bu
memleketin millî değerlerini yok edince, bu memleketin
bayrağını ortadan kaldırınca, bu memleketin en büyük,
milletimizin en heyecanlı günleri olan 30 Ağustosu yok edince,
cumhuriyetin kuruluş yıl dönümlerini ortadan kaldırınca, 19
Mayısı kutlamayı yasaklayınca ve ben bunlara
karşı tepki koyunca da siz burada bana hakaret ediyorsunuz, bana
saldırıyorsunuz. Bu kürsüde kendimi güvende hissetmiyorum, bunu
millete söylüyorum. En başta, bana karşı tavırlı
davranan Sadık Yakuttur. Sadık Yakut, seni Allaha havale ediyorum.
Sen bana karşı
Söz istiyorum, vermiyorsun.
BAŞKAN Ben de sizi mahkemeye havale ettim, orada
görüşeceğiz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
KAMER GENÇ (Devamla) Bakın, MHP Grubundaki
arkadaşlara, başkanlara o kadar büyük taviz gösteriyorsun ki
Ben
arkadaşlara saygı duyuyorum tabii ki ama ben söz istiyorum, bana
vermiyorsun; sataşılıyor, söz vermiyorsunuz. Mustafa Elitaş
bu konuları bilmiyor, grup başkan vekiliniz. Mustafa Elitaş,
keşke senin yüzde 1in kadar benim burada konuşma hakkım olsa da
seni paçavraya çevireyim ama maalesef böyle bir gücüm yok.
Şimdi, biraz önce bana diyor ki arkadaşlar:
Sen darbelerden yanasın. Bakın, ben Tuncelinin milletvekiliyim ve
Tunceli, Türkiyenin en ezilen bir bölgesidir. Askerî darbelerde en büyük
acıyı çeken Tunceli halkıdır. Hükûmetiniz zamanında en
büyük acıları, en büyük yatırım yoksulluklarını
çeken Tunceli halkıdır. Bizim Tunceli hudutları içindeki kara
yollarının vaziyetine, gelin gidelim, bakalım. Bir tek
Çemişgezek yolu yapıldı, onun dışında bir kara
yolu yapılmadı. Bir küçük çift şeritli yol var yani 10
kilometrelik duble yol var. Onun dışında, Nazımiye,
Mazgirt, Pülümür, Pertek, Hozat ilçelerimizin yolları maalesef çok kötü
vaziyette, bunlar yapılmadı. Köy yollarımız topraktan
geçilmiyor. Arkadaşlar, köylere gittiğimiz zaman her taraf toz toprak
içinde. Bunları eğer inanmıyorsanız, gelin gidelim,
görelim. Bunları dile getiriyoruz.
Ayrıca da
iktidarınız zamanında Tunceli halkına düşmanca
bakıyorsunuz. Bakın, Tuncelili bir vatandaşı işe
almıyorsunuz, imtihanlarda hepsini eliyorsunuz. Yani her şeyi ortada bunun.
Onun için, bunu devamlı dile getiriyorum.
Şimdi, sizin o Bekir Bozdağ
geçen gün diyor ki: Kamer Genç gibi birisinin uzun zaman Parlamentoya gelmesi
Bu Parlamentonun yüz karası. diyor. Ya, Bekir, senin yürüyüşüne
bakıyorum, çok faullü bir yürüyüşün var. Yani böyle, sen kimsin yahu
Bekir, senin tahsilin ne? Ben Parlamentoya geldiğim zaman daha sen
kısa donla geziyordun. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Onun için, benim bu memlekette
yaptığım hizmetin yüzde 1ini siz yapmıyorsunuz.
Ama bu Meclis başkan vekilinin bu
kadar tarafsız hareket etmesi
Bakın, burada on üç gündür
çalışıyoruz, hiç konuyu bilmiyor, inisiyatif koymuyor.
Anayasaya göre, İç Tüzüke göre işleme konulmaması gereken
önergeleri işleme koyarak, saatlerce ara vermek suretiyle, bu
Meclisin zamanını heba ediyor.
Dolayısıyla, hiç olmazsa, içinizde İç Tüzük bilen birisini
buraya çıkarın da boşu boşuna ara vererek
İşleme
konulabilecek önergelerle konulmayacak önergeler arasında bir ayrım
yapabilecek kapasitede bir insan olsun.
Biraz önce bir önerge verildi, Türk
kelimesini çıkarın. diyor. Yani Türk Sivil Havacılık
Bu,
bir kurumun adı. Ama onu işleme koyuyor. Ondan sonra birisi işte
itiraz etmese, MHP Grup Başkan Vekili Sayın Oktay itiraz etmese
işleme koyacak. Ondan sonra da araya çekiliyor, zamanı koyuyor.
Burada bir önerge getiriyor, beş
yüz kelimeden fazla; özet yapılmış, özetin altında bir imza
var, kim tarafından önerge verildiği belli değil, gerekçeleri
kime ait belli değil.
Yani çiftlik yöneten insanlarda bile bir
nefis olur, bir bilgi olur, bir sorumluluk olur ama sen hâlâ o
sorumlulukları şey etmedin. Orada gülmekle sen hiçbir şey
kazanamazsın. Seni her yerde millete şikâyet ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık
oylamaya tabidir.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, beşer dakika grup
başkan vekillerine kürsüden söz verme imkânınız varsa
BAŞKAN Grup
başkan vekillerinin söz talebi vardır.
Buyurun Sayın
Vural.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Öyle bir usul var mı Sayın Başkan? İç
Tüzükte öyle bir şey yok.
KAMER GENÇ
(Tunceli) - Hayır, İç Tüzükte öyle bir şey yok.
BAŞKAN
Sayın Vural, kürsüye buyurun.
Üçer dakika söz
veriyorum Sayın Vural.
VIII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
9.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Türk basketboluna
hizmet etmiş bir basketbolcunun kendisine bir televizyonun
uzattığı mikrofona konuşmaması nedeniyle Basketbol
Millî Takımına alınmamasına, Meclis
çalışmalarına ara verildiği sırada bir milletvekilinin
Meclisi kapattırırız. demesini Meclise hakaret olarak
aldığına ve 24üncü Dönemin Üçüncü Yasama Yılının
sonunda katkı sağlayan milletvekillerine, Başkanlık
Divanına, Meclis çalışanlarına ve basın
mensuplarına teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Öncelikle, bu
24üncü Dönem Üçüncü Yasama Yılıyla ilgili görüşlerimi ifade
etmeden önce iki konuyu dile getirmek istiyorum.
Bunlardan
birincisi
Aslında, gündeme gelmedi ama önemli gördüğümü ifade etmek
istiyorum, çünkü son dönemde, gerçekten, Türk basketboluna hizmet etmiş
bir basketbolcu Millî Takıma alınmıyor. Millî Takıma
alınmamasının sebebi de kendisine bir televizyonun
uzattığı mikrofona konuşmaması ve bugün de
açıklama yapıyor, Neden Millî Takıma alınmadın? diye
sorulduğunda Devlet öyle istedi. diyor. Eğer gerçekten bir
basketbolcunun Millî Takıma alınması konusunda güç oralara kadar
müdahale ediyorsa, gerçekten tuzun koktuğu yerdeyiz demektir. O
bakımdan, bunu çok önemsiyorum çünkü demokrasi açısından son
derece önemli.
Bir diğeri de
bir önerge tartışması sırasında ve iyi ki ara
verildiği sırada, bu önerge tartışmasıyla ilgili,
burada, bir milletvekili olmasına rağmen, Meclisi
kapattırırız. deme cüretini de bu Meclise bir hakaret olarak
algıladığımı ifade etmek istiyorum.
Evet, dönemin sonuna geldik. Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu milletvekilleri olarak buraya getirilen her kanun ve tasarıda olumlu
olanları destekledik, alternatif ve çözümleri ortaya koyduk; olumsuz
olanlar karşısında İç Tüzükten kaynaklanan
hakkımızı kullanarak konuştuk, önerge verdik. Bu
bakımdan, öncelikle, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu milletvekili olarak
ben, Grup Başkan Vekili olarak, değerli milletvekillerimize bu
yasamaya katkı sağlayan çalışmalarından dolayı
çok teşekkür ediyorum.
Evet, bizi buraya
gönderen milletimiz, bu tasarı ve teklifler karşısında
görüş ve düşüncelerimizi öğrenmek ve
aydınlatılmasını istedi. O bakımdan, milletin bize
verdiği egemenliği ve hakkı kullandık. Bu çerçevede,
diğer siyasi partiler de elbette, kendilerine verilen görevleri
yaptı, milletvekilleri. Bu yasama yılında buna katkı
sağlayan milletvekillerimize, herkese teşekkür ediyorum. Meclisi
yöneten değerli arkadaşlarımıza, Divana,
çalışanlara, herkese gerçekten teşekkür ediyorum. Türkiye Büyük
Millet Meclisini televizyondan izleyen değerli kardeşlerimize,
milletimize, değerli basın mensuplarına, gerçekten, halkın
bilgi edinme gücünü kullanarak Parlamento çalışmaları
hakkında bilgilendiren değerli basın mensuplarına çok
teşekkür ediyorum. İnşallah, umarım, bundan sonraki yasama
yılında da verimli çalışmalar yaparız ve bu
şekilde, hepimizi buraya gönderen milletimizin hakkını, hukukunu
koruma doğrultusunda her milletvekili olarak bize tanınan
imkânları kullanırız.
Bu bakımdan,
ben bütün siyasi partilere, bütün milletvekillerine bu yaz dönemi çalışmalarında
milletvekillerinin tatili olmaz, yaz dönemi çalışması olur, her
zaman da onu ifade ediyoruz- başarılar diliyor, hepinize
saygılarımı arz ediyorum efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın
Altay.
10.- Sinop Milletvekili Engin Altayın, 24üncü Dönemin Üçüncü
Yasama Yılının son gününde hâlen 8 milletvekilinin tutuklu
bulunduğuna, Genel Kurulda 2-13 Temmuz 2013 tarihleri arasında hiçbir
insani norma uymayan bir şekilde çalışıldığına
ve Meclisteki tüm çalışanlara teşekkür ettiğine
ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 24üncü Dönem
Üçüncü Yasama Yılının son günündeyiz. 12 Haziran 2011 tarihinde
yapılan milletvekili genel seçimlerinden sonra oluşan 24üncü Dönem
Parlamentosu, bildiğiniz gibi, bir yemin kriziyle başladı.
Milletin iradesiyle Parlamentoya seçilen 8 milletvekilimiz hâlen tutsak olarak
bulunuyor ve ondan sonraki birinci, ikinci ve üçüncü yasama
yıllarında şu veya bu şekilde Parlamento bir görev yürüttü.
Akıllarda ne kaldı? Sporda şiddet kaldı, İç Tüzük
görüşmeleri kaldı, Cumhurbaşkanlığı Seçim Kanunu
kaldı, geri dönen anayasa değişikliği teklifiniz
kaldı, kamu denetçiliği kaldı, 4+4teki trajik olaylar
kaldı ve Kamu İhale Kanununun 27 defa değiştirilmesi
kaldı ve en son torba yasa.
Sayın
milletvekilleri, aslında, grup yöneticilerinizi size biraz şikâyet
etmem lazım. On iki gündür yani 2 Temmuzdan 13 Temmuza kadar, hiçbir
insani norma uymayan bir şekilde, burada, günde on iki saat ile on sekiz
saat arası yaptığımız çalışmalar,
istisnasız buradaki bütün milletvekillerinin sinir sistemini,
psikolojisini altüst etti ve burada olmamasını dilediğimiz,
olmaması gereken olaylara, sözlere ve eylemlere tanıklık ettik.
Oysa, bu torba kanunu grubunuz, muhalefetin de kabul ettiği 153 maddenin
en az 120sini mutabakatla geçirseydi ve o bir günde çıksaydı, kalanlar üçer
beşer maddelik ayrı ayrı kanun teklifi, tasarısı
olarak gelseydi, bu iş beş günde biterdi ve insan onuruna
yakışmayan bir format ve anlayış içinde burada, bu yanlışı
-daha ağır kelime söylemek istemiyorum- çekmezdik.
Oruç tutan
milletvekillerimiz tuttuğu orucu bilemedi, anlayamadı;
iftarını, sahurunu bilemedi. Böyle bir şey olabilir mi? Bunu
kabul etmiyoruz, doğru bulmuyoruz. Torba kanunda, herkesin, milletimizin bilgisi
olsun ki, Türkiye Mühendis Mimar Odaları Birliği Kanununda,
Dışişleri Bakanlığı Teşkilât Kanununda
yapılan değişikliği, meraları Anayasa Mahkemesine
götüreceğimizi teyit ederek kabul oyu verdik. Biraz önce geçen
Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile Türk Silahlı Kuvvetleri
İç Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanunun dün getirilen 17nci maddesi tam bir garabet idi,
buna ret oyu verdik ancak Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Türk Silahlı
Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun 35inci maddesinin kaldırılması
bizim başından beri, sizden önce söylediğimiz bir talepti,
açık oylamada da kabul oyu verdik; bunun da bilinmesini isterim.
Sayın
milletvekilleri, şimdi, 24üncü Dönemin Üçüncü Yasama Yılını
böyle tamamladık. Yeni bir tatilden
Önümüz ramazan, herkesin
ramazanını ve akabindeki, Şeker Bayramı deyin, Ramazan
Bayramı deyin, ne derseniz deyin, tebrik ediyorum, herkese
sağlık, afiyet, sıhhat diliyorum.
Ancak, bu haftaki
cuma hutbemizden bir paragraf, bir cümle okumak istiyorum: Kazançlarda haram
şüphesinin çoğaldığı hırs dolu zamanlar
yaşıyoruz. Çok güzel. Cuma günü, bütün Türkiye'nin camilerinde
-Diyanete bağlı olanları söylüyorum- okunan hutbeden bir
alıntı. Böyle bir süreçten geçiyoruz. Böyle bir süreçte, 24üncü
Dönemin Dördüncü Yasama Yılına girerken size 5 temennimi iletmek
istiyorum:
Umarım ve
dilerim ki 24üncü Dönemin Dördüncü Yasama Yılında tutsak
milletvekilleri Parlamentoda olur.
Umarım ve
dilerim ki 24üncü Dönemin Dördüncü Yasama Yılında hak ve özgürlük
temelli bir anayasayı yapmaya muktedir, o mutabakat ve uzlaşı
içinde bir Parlamento olur.
Umarım ve
dilerim ki, barış ve kardeşlik ortamı içinde, milletimizin
huzuru, refahı ve mutluluğu için bu Parlamento daha objektif, daha
hızlı ve daha ciddi, yararlı kanunları yapmaya muktedir
olur.
Umarım ve
dilerim ki içinde bulunduğumuz coğrafyada, bölgede istikrar ve güven
ortamı egemen olur.
Ve umarım ve
dilerim ki -bu dileğimi hem umuyorum hem diliyorum ama eminim öyle
olacağından- laik cumhuriyetimize sonsuz bir ömür diliyorum.
Hayırlı,
uğurlu olsun. İyi tatiller diliyorum.
Parlamentonun
çalışması esnasında bu hizmetlerin yürümesini sağlayan
Türkiye Büyük Millet Meclisi içinde, milletvekillerimizin
dışındaki tüm görevlilerden -uzun uzun saymıyorum-
haklarını helal etmelerini diliyorum, teşekkür ediyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP, AK PARTİ, MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Milletvekilleri, biraz önceki konuşmamızda unuttuğumuz Meclis
Televizyonu çalışanları ve tüm partilerimizin grup
çalışanlarına da ayrıca ve hassaten teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın
Buldan.
11.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın, önümüzdeki
yasama döneminin kadınlara karşı yeni üslupla, hakaretten ve
tacizden uzak bir dönem olmasını dilediğine, Barış ve
Demokrasi Partisi olarak, Meclisin çalışanlarına,
milletvekillerine, basın mensuplarına ve halka teşekkür
ettiğine ilişkin açıklaması
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir
yasama yılını daha geride bırakıyoruz. Aslında,
her ne kadar Meclisin kapanmasını istemesek bile, sonuçta, bugün bu
dönemi kapatmak üzere toplandık ve bir karar aldık, bu karara
hepimizin saygı duyması gerekiyor.
Yeni yasama
yılında bu ülkenin barışa, huzura, kardeşliğe ve
özgürlüklere ihtiyacı var.
Bir yıl
içerisinde hatalarımız olmuş olabilir, birbirimizi üzmüş,
birbirimizi kırmış olabiliriz, bütün hatalarımıza
rağmen, eksikliklerimize rağmen, yaptığımız
yanlışlara rağmen bu mekânda, bu çatı altında bir
halkı temsil ederek bir halkın iradesi olarak bulunuyoruz.
Dolayısıyla, temsil ettiğimiz halka layık olmak
durumundayız. Eksiklerimiz varsa, yanlışlarımız varsa
af olsun.
Bir yılı
daha geride bıraktık. Önümüzdeki dönemin, özellikle kadınlara
karşı yeni bir üslupla, yeni bir tarzla hakaretten uzak, tacizden
uzak bir dönem olmasını temenni ediyoruz.
Biz de
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu olarak, burada çalışan
bütün arkadaşlarımıza, başta bütün milletvekili
arkadaşlarımıza, çalışan kavas
arkadaşlarımıza, bakanlarımıza, Meclis
başkanlarımıza, başkan vekillerimize, basın mensubu
arkadaşlarımıza ve bizleri televizyonları
karşısında izleyen bütün halkımıza teşekkür
ediyoruz.
Ayrıca,
yaklaşmakta olan hepinizin bayramını tek tek kutluyor,
teşekkür ediyor, iyi yıllar diliyorum. (AK PARTİ, CHP ve BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın
Aydın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
12.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, 24üncü
Dönemin Üçüncü Yasama Yılında birçok düzenleme
yapıldığına, bu düzenlemelerde emeği geçen
milletvekillerine ve Meclis çalışanlarına teşekkür
ettiğine, milletin kürsüsünde milletimizin talep ve beklentilerine, millî
ve manevi değerlere uygun bir şekilde ifadeler kullanılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Tabii, burada, grup
başkan vekilleri çok güzel konuşmalar yaptı. Belki, söylenecek
başka da sözler olabilir ya da cevap niteliğinde bir şeyler
olabilirdi ama ben, burada, bugün, ramazan ayındayız, ramazanın
rahmeti, bereketi, mağfiretini hep birlikte yaşıyoruz, güzel
günler bugünler ve bugünlerin feyzi, bereketi inşallah hepimizin,
milletimizin üzerine olsun diyorum.
Dolayısıyla,
yorucu bir çalışma sürecinin sonuna geldik. 24ncü Dönemin Üçüncü
Yasama Yılının son günü, son toplantısı ve son
konuşmasını yapıyoruz. Bu yıl içerisinde de yine,
milletimize yakışır, yaraşır, milletimizin talep ve
beklentilerine uygun şekilde birçok düzenleme yaptık. Onların
sosyal hayatlarını etkileyen düzenlemeler, yeni yeni haklar
doğuran, birtakım özgürlüklerin önünü açan birçok düzenleme
yaptık. Tabii, bu düzenlemede emeği geçen herkese teşekkür
ediyorum. Meclis Başkan Vekilimizin az önce ifade ettiği, tek tek
saydığı ve sayamadığı herkese ben de çok
teşekkür ediyorum. Başta, iktidar, muhalefet grubu dâhil olmak üzere,
bütün milletvekillerine, gece gündüz demeden yoğun emek veren çok
değerli arkadaşlarıma ben teşekkür ediyorum. Meclisin tüm
çalışanlarına yine teşekkür ediyorum.
Tabii, çok
değerli arkadaşlar, bizleri evlerinde bekleyen çoluk çocuğumuz
var, onlara da ayrıca teşekkür etmek gerekir diye düşünüyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Gecenin bir vakti
onları da hep yalnız bıraktık, burada sabahlara kadar çalıştık,
bu millet adına çalıştık; üzerimize vazife
düştüğü anda da yine çalışmaya devam edeceğiz, devam
da etmek zorundayız.
Ben, özellikle bir
hususu ifade etmek istiyorum: Yeni döneme yeni bir başlangıç
yapalım diyorum. Bakın, bu kürsüde güzel konuşmalar oldu,
istenince yapılabiliyor.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bu size bağlı, iktidarınıza bağlı,
sana bağlı.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) - Hepimize bağlı, sadece bize değil.
İktidarıyla
muhalefetiyle, bu kürsünün masuniyeti var, dokunulmazlığı var,
kabul ediyorum. Bu kürsüde her türlü eleştiriyi yapma hakkınız
var ve bizim de iktidar olarak her türlü eleştiriye saygı duymak gibi
bir hakkımız var. Ama, ne olursunuz arkadaşlar, bu kürsü hakaret
kürsüsü değil, bu kürsü milletimizin millî ve manevi değerleriyle
ters düşecek lafların söyleneceği kürsü değil, bu kürsü
işgal kürsüsü değil. Bu kürsü milletin kürsüsü, milletimizin talep ve
beklentilerine uygun bir şekilde, millî ve manevi değerlerine uygun
bir şekilde burada hepimizin ifadeler kullanması gerekir. Bu
açıdan da özellikle, yeni dönemde bunu beklediğimizi ifade etmek
istiyorum, sadece iktidar değil, sadece muhalefet değil, hep birlikte
burada bu sözü verelim; geçtiğimiz günlerde de altına
imzamızı attığımız bir bildirimiz olmuştu. Bütün
milletvekilleri olarak bu kürsüyü sonuna kadar kullanalım, özgürce
kullanalım ama hakaret etmeden kullanalım diye ümit ediyorum.
Tabii, gittikten
sonra milletvekillerine yine rahat yok, her birimiz kendi seçim bölgemizde bu
sıcakta gezeceğiz, köy köy gezeceğiz, belde belde
gezeceğiz, cadde cadde, sokak sokak halkımızın
arasında olmaya çalışacağız. Bu yaz
çalışmalarından dolayı da ben tüm milletvekili
arkadaşlarıma şimdiden başarılar diliyorum.
Yine, aynı
şekilde, diliyoruz ve umuyoruz, inşallah, Meclisin
açıldığı ana kadar, olağanüstü toplanır
mıyız toplanmaz mıyız, işte muhalefet partileriyle bir
anayasa süreci devam
ediyor, bütün bir Uzlaşma Komisyonu
İnşallah, 24üncü Dönem
Parlamentosu bu anayasayı gerçekleştirir diye ümit etmek istiyorum.
Bakın, şu anda, milletin yüzde
95ini temsil eden bir çoğunluk var burada, toplumun neredeyse
tamamını temsil ediyoruz ve toplumsal sözleşme tanımına
uygun olarak da bu dönem özgürlükçü, kapsayıcı, kucaklayıcı
bir anayasa yapalım diyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Yine, çözüm sürecinde, Türkiyeye kambur
teşkil eden bu sorunun da başımızdan defi için,
inşallah, hep birlikte omuz omuza, kardeşçe mücadele edelim diyorum
ve aynı zamanda, birlik ve kardeşlik içerisinde, beraberlik
içerisinde bir bayram temenni ediyorum.
Sadece Ramazan Bayramı değil,
her günün bayram günü gibi geçmesi dileğiyle hepinizi saygıyla
selamlıyor, teşekkür ediyorum. (AK PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Daha kimseye söz yok.
OKTAY VURAL (İzmir)
Milletvekillerine de yerinden birer dakika söz verseniz!
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Son söz
milletvekilinindir.
BAŞKAN Söz isteyen sayın
milletvekili var mı?
İÇİŞLERİ BAKANI
MUAMMER GÜLER (Mardin) Bakan olsa olur mu?
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurun.
İÇİŞLERİ BAKANI
MUAMMER GÜLER (Mardin) Yok, teşekkür ederim.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Pan-Avrupa-Akdeniz Tercihli Menşe Kurallarına Dair
Bölgesel Konvansiyonun Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/770) (S. Sayısı: 467) (Devam)
BAŞKAN Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, Pan-Avrupa-Akdeniz Tercihli Menşe Kurallarına
Dair Bölgesel Konvansiyonun Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı |
: |
272 |
|
Kabul |
: |
270 |
|
Ret |
|
1 |
|
Çekimser |
|
1 |
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Bayram
Özçelik Muharrem
Işık
Burdur Erzincan
Böylece,
tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Alınan
karar gereğince, gündemde bulunan işleri sırasıyla
görüşmek için, Anayasa ve İç Tüzük gereğince 1 Ekim 2013
Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Sayın milletvekilleri, iyi tatiller, her şey
gönlünüzce olsun.
Kapanma
Saati: 19.43
XI.- KOMİSYONLAR BÜLTENİ
1.- 01/01/2013 30/06/2013 tarihleri
arasında komisyonlara gelen, komisyonlardan çıkan ve 30/06/2013
tarihinde komisyonlarda bulunan kanun hükmünde kararnameler, tasarılar,
teklifler ve tezkereler (x)