TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
16ncı
Birleşim
6
Kasım 2012 Salı
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Ankara Milletvekili
Tülay Selamoğlunun, Dünya Şehircilik Gününe ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- İzmir Milletvekili Aytun Çırayın,
Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberalın Organ Bağışı
Haftası mesajına ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Iğdır Milletvekili Sinan
Oğanın, Iğdırın sorunlarına ve Mecliste
seviyeli bir üslup kullanılması gerektiğine ilişkin gündem
dışı konuşması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- İngiltere Parlamentosu Türkiye Dostluk Grubu
Başkanı Fabian Hamilton ve beraberindeki bir Parlamento heyetinin
ülkemizi ziyaret etmesinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanının 30/10/2012 tarih ve 34 sayılı Kararı ile
uygun bulunduğuna ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi tezkeresi
(3/1031)
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek
başkanlığındaki bir heyetin, Danimarka Parlamentosu
Başkanı Mogens Lykketoft ve Hollanda Temsilciler Meclisi
Başkanı Anouchka Van Miltenburg'un vaki davetlerine icabet etmek üzere
Danimarka ve Hollanda'ya resmî bir ziyarette bulunmalarına ilişkin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresi (3/1032)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Sinop
Milletvekili Engin Altay ve 30 milletvekilinin, ataması yapılmayan
öğretmenler ile eğitim fakültelerinin kontenjanları ve Millî
Eğitim Bakanlığının insan gücü
politikalarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi
(10/393)
2.- Sinop
Milletvekili Engin Altay ve 29 milletvekilinin, termik santrallerin insan sağlığına,
tarıma ve çevreye olan etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/392)
3.- BDP Grubu
adına Grup Başkan Vekilleri Iğdır Milletvekili Pervin
Buldan ve Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın, ülkemizde
bölgelere göre diş hekimi ihtiyacının ve diş hekimlerinin
yaşadıkları sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/391)
C) Gensoru Önergeleri
1.- Adana Milletvekili
Seyfettin Yılmaz ve 21 milletvekilinin, uygulamalarında siyasi
nüfuzunu kullanarak Gazi Yerleşkesini, Orman Genel Müdürlüğü
arazisini ve İstanbul Orman Bölge Müdürlüğündeki hafriyat
alanlarını devrederek kamuyu zarara uğrattığı ve
görevini kötüye kullandığı iddiasıyla, Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlu hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/ 15)
2.- MHP Grubu adına,
Grup Başkan Vekilleri Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, TRT ve Anadolu
Ajansı'nın yayınlarında tarafsızlığı
sağlayamadığı, üstlendiği görevin sorumluluğunu
yerine getirmediği ve kamu kaynaklarını partililere
aktardığı iddiasıyla, Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınç hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/16)
3.- MHP Grubu adına,
Grup Başkan Vekilleri Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, terör ve bölücü terör örgütü ile
ilgili yaptığı açıklamalarla terörle mücadele eden güvenlik
güçlerinin moralini ve azmini zayıflattığı iddiasıyla,
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/17)
4.- MHP Grubu adına,
Grup Başkan Vekilleri Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Orta Vadeli Program ve Orta Vadeli
Mali Planı zamanında yayımlamayarak TBMM'nin bütçe
hakkını doğru bir şekilde kullanmasını
engellediği iddiasıyla, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz
hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/18)
5.- MHP Grubu adına,
Grup Başkan Vekilleri Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Türk tarım ve
hayvancılık sektörlerini yanlış uygulanan politikalar ile
bitirme noktasına getirerek çiftçileri ve üreticileri
sıkıntıya soktuğu iddiasıyla, Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/19)
6.- Ankara Milletvekili Zühal
Topcu ve 21 milletvekilinin, Bakanlığı yönetemediği, yeni
oluşturulan sistemlerin ve projelerin yürütülmesinde sorunlar
yaşandığı ve öğretmenlik mesleğinin itibarını
düşürdüğü iddiasıyla, Millî Eğitim Bakanı Ömer Dinçer
hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/20)
7.- MHP Grubu adına,
Grup Başkan Vekilleri Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, ülke ekonomisinin ithalata
bağımlılığını artırdığı,
millî sanayinin rekabet gücünü azalttığı ve yerli üretim
konusunda çaba göstermediği iddiasıyla, Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanı Nihat Ergün hakkında gensoru açılmasına ilişkin
önergesi (11/21)
D) Önergeler
1.-
İstanbul Milletvekili
Umut Oranın, (2/303) esas numaralı 13/06/1952 tarihli ve 5953 sayılı Basın
Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar
Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/69)
VI.- USUL HAKKINDA
GÖRÜŞMELER
1.- MHP Grubu adına
verilen genel görüşme önergelerinin Genel Kurula sunulmayarak gündeme
alınmasının engellendiği gerekçesiyle Başkanlığın tutumu hakkında
2.- MHP Grubu adına
verilen genel görüşme önergelerinin Gelen Kâğıtlarda derhâl
yayınlanması gerektiği hâlde yayınlanmadığı
gerekçesiyle Başkanlığın
tutumu hakkında
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Sadık Yakutun söz verme konusunda milletvekilleri arasında
ayrım yaparak taraflı davrandığı,
dolayısıyla İç Tüzük hükümlerine uymadığı
gerekçesiyle Başkanlığın tutumu hakkında
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- BDP Grubunun, 2/11/2012 tarihinde Iğdır
Milletvekili Grup Başkan Vekili Pervin Buldanın cezaevlerinde
12/9/2012 tarihinde başlayan süresiz dönüşümsüz açlık grevi ve
tutsak ailelerinin yaşadığı sorunların
araştırılması amacıyla vermiş olduğu Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 6/11/2012 günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- MHP Grubunun, ataması yapılmayan
öğretmenlerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla vermiş
olduğu (10/81) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 6/11/2012 günkü birleşiminde birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, Mersin Milletvekili Ali Rıza
Öztürk ve arkadaşlarının ülkemizdeki yaş meyve ve sebze
üretimindeki sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla vermiş olduğu (10/439)
esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin, Genel
Kurulun 6/11/2012 günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
4.- AK PARTİ Grubunun, gündemdeki sıralama
ile Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine; (11/19,
11/16 ve 11/17) esas numaralı gensoru önergelerinin gündeme
alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelerin,
Genel Kurulun 13 Kasım 2012 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına; bu birleşimde sözlü soruların
görüşülmemesine; (11/15, 11/18, 11/20 ve 11/21) esas numaralı gensoru
önergelerinin gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki
görüşmelerin, 14 Kasım 2011 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına; 338 sıra sayılı Kanun
Tasarısının temel kanun olarak bölümler hâlinde
görüşülmesine ilişkin önerisi
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Bingöl
Milletvekili İdris Balukenin, Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ve Isparta
Milletvekili Recep Özelin BDP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
2.- Millî
Eğitim Bakanı Ömer Dinçerin, Sinop Milletvekili Engin Altayın
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
3.- Antalya
Milletvekili Mehmet Günalın, Amasya Milletvekili Avni Erdemirin
Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
4.- Giresun Milletvekili
Nurettin Caniklinin, Antalya Milletvekili Mehmet Günalın Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanına ve Adalet ve Kalkınma
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
5.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, Kırıkkale Milletvekili
Ramazan Canın şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
IX.- AÇIKLAMALAR
1.- Sinop
Milletvekili Engin Altayın, Millî Eğitim Bakanı Ömer Dinçerin
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
2.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Millî Eğitim Bakanı Ömer
Dinçerin dersliklerdeki öğrenci mevcuduyla ilgili verdiği bilgiye
ilişkin açıklaması
3.- Giresun
Milletvekili Nurettin Caniklinin, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin dersliklerle ilgili ifadelerine ilişkin açıklaması
4.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, 338
sıra sayılı Komisyon Raporunun çoğunluk iradesi
alınmadığı için tekemmül etmediğine, usulüne uygun
düzenlenmediğine ve Genel Kurulda görüşülemeyeceğine
ilişkin açıklaması
5.- Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin, 338
sıra sayılı Komisyon Raporunun usulüne uygun olarak tanzim
edildiğine ilişkin açıklaması
6.- Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhanın, 338
sıra sayılı Komisyon Raporunun çoğunluk iradesi
alınmadığı için tekemmül etmediğine, usulüne uygun
düzenlenmediğine ve Genel Kurulda görüşülemeyeceğine
ilişkin açıklaması
7.- İçişleri Komisyonu Başkanı
Muammer Gülerin, 338 sıra sayılı Komisyon Raporunun usulüne
uygun olarak tanzim edildiğine ilişkin açıklaması
8.- İçişleri
Komisyonu Başkanı Muammer Gülerin, 338 sıra sayılı
Komisyon Raporunun usulüne uygun olarak tanzim edildiğine ilişkin
tekraren açıklaması
9.- Giresun
Milletvekili Nurettin Caniklinin, 338 sıra sayılı Komisyon
Raporunun usulüne uygun olarak tanzim edildiğine ilişkin tekraren
açıklaması
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile
Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S.
Sayısı: 156)
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484)
(S. Sayısı: 287)
3.- Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri
Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/601) (S.
Sayısı: 239)
4.- Büyükşehir Belediyesi Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 20 Milletvekilinin; Malatya
Milletvekili Veli Ağbaba ve 22 Milletvekilinin; Balıkesir
Milletvekili Ayşe Nedret Akova'nın; Aydın Milletvekili Ali
Uzunırmak'ın; Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen'in;
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal; Malatya Milletvekili Öznur Çalık
ve 14 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile
İçişleri Komisyonu Raporu (1/690, 2/128, 2/234, 2/289, 2/508, 2/681,
2/786, 2/820, 2/823, 2/892) (S. Sayısı: 338)
XI.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Sadık Yakutun, 338 sıra sayılı Komisyon Raporunun
İç Tüzükün 42nci maddesine uygun olarak hazırlanarak
Başkanlığa sunulduğuna, raporun görüşmelerine devam
edilmesinde İç Tüzüke aykırılık olmadığına
ilişkin konuşması
XII.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent
Tüzelin, Akköy 2nci HES Projesi nedeniyle yöre halkının
yaşadığı mağduriyete ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/9426)
2.- Manisa Milletvekili Sakine Özün, Soma Elektrik
Üretim AŞ. ye hizmet veren bir özel güvenlik firması ile ilgili
iddialara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/9431)
3.- Niğde Milletvekili Doğan
Şafakın, Niğde merkezdeki bir beldede yaşanan elektrik
kesintilerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı
(7/10016)
4.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
elektrik dağıtım şirketlerinin sokak ve caddeleri
aydınlatmadığı iddialarına ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/10017)
5.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın,
elektrik kesintileri nedeniyle yaşanan mağduriyete ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/10019)
6.- Ağrı Milletvekili Halil Aksoyun,
Ağrının Patnos ilçesinde elektrik kesintileri nedeniyle
yaşanan mağduriyete ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/10020)
7.- İzmir Milletvekili Alaattin Yükselin, Diyanet
İşleri Başkanlığından Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığına geçiş yapan personele ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/10023)
8.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan
Tanrıkulunun, Ödemiş ilçesindeki çiftçilerin elektrik
borçlarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/10025)
9.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın, cemaat
vakıflarına belirli koşullarda mallarının iadesini
öngören kanun değişikliğinin uygulanmasıyla ilgili verilere
ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın cevabı (7/10377)
10.- İstanbul Milletvekili Osman Oktay
Ekşinin, Anadolu Ajansının para
karşılığı bazı firmaların faaliyetlerini
haber yaptığı iddialarına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın
cevabı (7/10413)
11.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkesin,
Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısının Türkiyede
kalmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Dışişleri
Bakanı Ahmet Davutoğlunun cevabı (7/10461)
12.- Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlunun,
İstanbulda Ortadoğuda barış için dinî liderin
katılımıyla gerçekleşen toplantıya ilişkin
Başbakandan sorusu ve Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlunun cevabı (7/10490)
13.- Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret
Akovanın, yabancı gerçek ve tüzel kişilere yapılan taşınmaz
satışıyla ilgili verilere ilişkin Başbakandan sorusu
ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın
cevabı (7/10491)
14.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun,
bir işadamıyla yaptığı görüşmeye ilişkin
Başbakandan sorusu ve Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlunun cevabı (7/10502)
15.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıakanın,
Türk Dil Kurumunun internet sitesinde yer alan Güncel Türkçe Sözlükteki kavram
tanımlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/10505)
16.- Antalya Milletvekili Gürkut Acarın, TRTde
yayımlanan programlar ile ilgili RTÜKe yapılan şikâyetlere
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/10508)
17.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin,
terörle mücadeleyle ilgili bir açıklamasına ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
(7/10509)
18.- Samsun Milletvekili A.Haluk Koçun, istihbarat
birimleriyle terör örgütü arasında görüşmeler
yapıldığı iddialarına ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
(7/10511)
19.- Giresun Milletvekili Selahattin
Karaahmetoğlunun, MİT ile PKKnın görüşme
yaptığı iddialarına ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/10512)
20.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın,
TMSFnin bir banka sahibine farklı muamelede bulunduğu iddiasına
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Ali
Babacanın cevabı (7/10514)
21.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın, Kilez
Deresindeki kirliliğe ve çevresindeki firmaların atık
denetimine ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/10580)
22.- İzmir Milletvekili Hülya Güvenin,
yabancılara gayrimenkul satışına ilişkin sorusu ve
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın
cevabı (7/10583)
23.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, uluslararası
toplantılara katılan resmî heyetlerin bilgi seviyeleri ve
kıyafetleri ile ilgili iddialara ilişkin sorusu ve
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun cevabı
(7/10592)
24.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüzün, 12
Eylül 1980 darbesi sonrası atanan kişilere ve bu kişilere
diplomatik pasaport verilmesine ilişkin sorusu ve Dışişleri
Bakanı Ahmet Davutoğlunun cevabı (7/10594)
25.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, benzin ve
motorine yapılan zamlara ve ülkemizin petrol ithalatına ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/10600)
26.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkesin,
2002 yılından günümüze taahhüt edildiği halde alınmayan
doğal gaz için ödenen meblağa ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/10603)
27.- Tokat Milletvekili Orhan Düzgünün, Malatyadaki
NATO füze savunma sistemi radarıyla ilgili radyasyon testi
yapılıp yapılmadığına ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/10604)
28.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın,
Bakanlık personelinin tayin işlemlerinde yaşanan sorunlara
ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati
Yazıcının cevabı (7/10630)
29.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurtun,
Bakanlıkta yapılan bazı atamalara ilişkin sorusu ve Gümrük
ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcının cevabı (7/10631)
30.- İstanbul Milletvekili Umut Oranın,
Vanın Muradiye ilçesindeki halk kütüphanesinin ne zaman
açılacağına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günayın cevabı
(7/10705)
31.- Van Milletvekili Nazmi Gürün, başta Lim
Manastırı ve Adır Adası olmak üzere Vandaki tarihî
yapıtların restorasyonuna ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/10706)
32.- Diyarbakır Milletvekili Emine Aynanın,
Diyarbakırda turizmin geliştirilmesine ilişkin sorusu ve Kültür
ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/10708)
33.- Tokat Milletvekili Orhan Düzgünün, Tokat ilinin
kentsel dönüşüm kapsamına alınmamasına ilişkin sorusu
ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı
(7/10904)
34.- Van Milletvekili Aysel Tuğlukun,
İstanbulun Fatih ilçesindeki Sulukule Yenileme Projesine ilişkin
sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın
cevabı (7/10905)
35.- İstanbul Milletvekili Haluk
Eyidoğanın, İstanbulda kentsel dönüşüm kapsamında
yıkılacağı iddia edilen bazı kamu binalarına
ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktarın cevabı (7/10907)
36.- Antalya Milletvekili Gürkut Acarın, MİT
ile PKK yöneticileri arasında Osloda yapıldığı iddia
edilen görüşmeye dair bir açıklamasına ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
(7/10982)
37.- İstanbul Milletvekili Osman Oktay
Ekşinin, Adalet ve Kalkınma Partisinin 4üncü Büyük Kongresine
bazı gazetelerin muhabir ve yazarlarının alınmamasına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın cevabı (7/11032)
38.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin,
Ankaradaki taş ve maden ocağı işletmeleri için
yapılan başvurulara ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/11067)
39.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, 2007-2012
yılları arasında TOKİye devredilen arazilere ve TOKİ
tarafından yapılan projelere ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı
(7/11068)
40.- Ankara Milletvekili Gökhan Günaydının,
Afyonkarahisar Valisinin 1983-1984 yıllarında Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğünde çalışıp çalışmadığına
ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktarın cevabı (7/11070)
41.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, 2003-2012
yılları arasında Bakanlık bünyesinde kiralama yoluyla
hizmet veren binalara ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayanın cevabı (7/11073)
42.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, 2003-2012
yılları arasında Bakanlık bünyesinde kiralama yoluyla
hizmet veren binalara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşekin cevabı (7/11126)
43.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, 2003-2012
yılları arasında Bakanlık bünyesinde kiralama yoluyla
hizmet veren binalara ilişkin sorusu ve Dışişleri
Bakanı Ahmet Davutoğlunun cevabı (7/11204)
44.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
ülkemizde sığınmacı olarak bulunan Iraklı bir
yetkiliye ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlunun cevabı (7/11278)
45.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin,
Bakanlık merkez ve taşra teşkilatları ile bağlı
birimlerinde yapılan protokol harcamalarına ilişkin sorusu ve
Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı (7/11279)
46.- Hakkâri Milletvekili Adil Kurtun, Irakın
kuzeyi ile gerçekleşen ticari faaliyetlerimize ilişkin sorusu ve
Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı (7/11280)
06 Kasım
2012 Salı
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mine Lök BEYAZ (Diyarbakır), Fatih
ŞAHİN (Ankara)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 16ncı Birleşimini açıyorum.
III.- Y O K L A
M A
BAŞKAN Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Beş dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Dünya Şehircilik Günü
münasebetiyle söz isteyen Ankara Milletvekili Tülay Selamoğluna aittir.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Ankara Milletvekili
Tülay Selamoğlunun, Dünya Şehircilik Gününe ilişkin gündem
dışı konuşması
TÜLAY SELAMOĞLU (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Dünya Şehircilik Günü nedeniyle gündem
dışı söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
8 Kasım Dünya Şehircilik Günü, otuzdan fazla sayıda
ülkede paneller, konferanslar düzenlenerek, yaşanabilir şehirler ve
bunun toplumsal yaşama etkileri üzerinde duyarlılıkların
artmasının sağlandığı gündür.
Bugün dünya nüfusunun yarıdan fazlası şehirlerde
yaşıyor ve 2050 yılına kadar dünya nüfusunun 9 milyara,
şehir nüfusunun da 6 milyara ulaşacağı tahmin ediliyor.
Değerli milletvekilleri, hızlı şehirleşme
birçok sorunu da beraberinde getirmiştir. Onlarca yıl
şehirlerimiz herhangi bir denetim gücü olmadan, rastgele ve planlamadan
uzak biçimde büyümüştür. Estetik kaygı gözetilmeden, doğal
çevre, insanların ihtiyaçları dikkate alınmadan ve mevcut tarihi
dokunun korunması düşünülmeden gerçekleşen büyüme yerleşim
birimlerinin tarihsel, kültürel ve doğal kaynaklarının tahrip
olmasına sebep olmuştur. Hükümetler Türkiye çapında doğru
ve gerçekçi yerleşme kararları almamış ve uygulamamışlardır.
Planlar yapılmış ancak bu planlar anormal büyüyen nüfusun ve
ihtiyaçların gerisinde kalmış, kentleşme planlamayı
izleyeceğine, planlama kentleşmeyi izlemiştir. Ana kararlar
devlet politikasıyla saptanmamış, yönetimlerin kendi politik görüşleri
doğrultusunda seçim kaygısıyla keyfî uygulamalara
dönüşmüştür.
Plansız kentleşme sonucunda yol ağları yetersiz
kalmış, kanalizasyon, içme suyu sistemleri yapılmamış,
ihtiyaç olan sosyal donatı alanları için yer bulunamayan
şehirler oluşmuş ve sistem kilitlenmeye
başlamıştır.
Türkiyenin tüm şehirlerinin aynı oranda gelişmesini ve
kalkınmasını, bölgelerin katma değerlerinin güçlendirilme
programlarının yapılmamasından dolayı bazı
şehirlerde nüfus çok fazla artmış, sorunlar daha da fazlalaşmış,
konut ihtiyacı artmış, eğitim, sağlık merkezi,
karakol gibi sosyal binalara yer bulunamaz olmuştur.
Şehirlerin
gelişmelerini sağlayacak, onları birbirine bağlayacak yol
ağları, havaalanları programlanmamıştır. Konut
ihtiyacının karşılanması, sosyal donatı alanları,
şehrin tarihinin korunması yani şehrin geçmişiyle
geleceğe taşınması için planlı
çalışmayı AK PARTİ başlattı.
Değerli
milletvekilleri, ulaştırma alanında bölünmüş yol, otoyollar,
hızlı tren hatları, havaalanları, metrolar ile ülkenin
çehresini değiştirirken şehirlerin katma değerlerinin
yükselmesini sağladık. 2002de 6.100 kilometre ile 6 şehrimiz
bölünmüş yol ile birbirine bağlı iken, 10 yılda 15.800
kilometre yol ile 71 ilimiz birbirine bağlandı. TOKİ
aracılığıyla 81 ilimizde, 800 ilçemizde 560 bin konut
üretilmesine yönelik çalışmalar yapıldı. 438 bini çevre
düzenlemesi ve sosyal tesisleriyle sahiplerine teslim edildi. Kentsel dönüşüm
kapsamında 261 bin konutluk gecekondu dönüşüm
çalışması şu anda sürüyor. Afet riski taşıyan
binaları yıkarak güvenli, sağlıklı şehirleri
ortaya koyabilecek binaların inşasını gerçekleştirecek
yasal düzenlemeyi yaptık. Gerçekleştirilecek projeyle yirmi
yıllık sürede ülkemizde 6,5 milyon konutun dönüşümünü
planlıyoruz.
Ankara,
İstanbul, İzmir, Bursa, Mersin, Erzurum başta olmak üzere
şehirlerimizin tamamının içme suyu sorunu çözüldü. Doğal
gaz götürülen il sayısını 9 ilden 71 ile çıkardık.
2002den önce on yılda 46 vakıf eseri restore edilirken, biz on
yılda 3.750 eseri restore ederek şehirlerimizin tarihine sahip
çıktık. 16 büyükşehrimizi 29a çıkarıyoruz.
Büyükşehirlerin imar bütünlüğünü sağlayarak plansız
yapılaşmaya izin vermeyeceğiz. Bugüne kadar kentsel
dönüşüme ilişkin yasalarla cumhuriyet tarihinin en büyük gecekondu
dönüşüm ve kentsel yenileme programını oluşturduk. Siyasi
parti ayrımı gözetmeden dönüşüm projeleri icra ettik.
Şehirlerimizin 2014-2023 hedeflerini belirledik.
Değerli milletvekilleri, şehri şehir yapan yalnız
evler değil bütün bu faaliyetlerin içinde barındığı
yapılar, yapı grupları ve bunları birbirine bağlayan
ulaşım, altyapı, sosyal donanım sistemleri ve bunu tevzi
eden, işleten kuruluşların bütünü olduğunu unutmadan
yaşadığımız şehirleri güzelleştirmek ve
geleceğe taşımak hepimizin görevidir.
Dünya Şehircilik Gününü kutluyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündem dışı ikinci söz Zonguldak Milletvekili Mehmet
Haberalın Organ Bağışı Haftası mesajı
münasebetiyle söz isteyen İzmir Milletvekili Aytun Çıraya aittir.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- İzmir Milletvekili Aytun Çırayın,
Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberalın Organ Bağışı
Haftası mesajına ilişkin gündem dışı
konuşması
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Şu anda Silivri toplama kampında
suçunun ne olduğunu bilmeden yatan Sayın Profesör Doktor Mehmet
Haberal bu şartlarda bile hastalarını düşündüğünü
gösteren bir mesaj göndermiştir. Şimdi onun bu mesajını
seslendirmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3 Kasımdan
itibaren her hafta Organ Bağışı Haftası olarak kabul
edildiğinden bugünkü konuşmamda kronik organ
hastalıklarının en etkin tedavisi olan organ nakilleriyle ilgili
sorunlara kısaca değineceğim.
3 Kasım 1975te açılan organ nakilleri kapısıyla
bugüne dek birçok kronik organ hastası yeniden yaşam
kazanmış, gerek ülkemiz gerekse dünyada önemli mesafeler
katedilmişse de pek çok sorun hâlen mevcudiyetini devam ettirmektedir. Çok
fazla sayıda hasta olmakla beraber bunları karşılayacak
yeterlikte doku ve organ bulunmamaktadır. Dünyadaki bazı ülkelerde bu
durum asgariye indirilmiş durumdadır örneğin İspanyada
olduğu gibi. Yapılan organ nakillerinin yüzde 90ı ölen
insanlardan alınan organlarla karşılanırken bizim ülkemizde
bu oran yüzde 25 kadardır. Bu nedenlerle birçok hasta organ
bulunamadığı için yaşamını yitirirken birçok
hasta da sağlam organlarıyla değişik nedenlerle
yaşamını yitirmektedir trafik kazalarında olduğu gibi.
Hâlbuki doku ve organ nakilleriyle ilgili yasalarımız son derece
çağdaş ve yeterli, imkânlarımız dünya standartlarında
olmasına rağmen başta organizasyon olmak üzere değişik
nedenlerle, ölen insanlarımızın organlarından istenilen
düzeyde de faydalanılamadığı çok açıktır ve bir
grup hastamız hâlâ tedavisini yurt dışında yasal olmayan,
yeterli olmayan koşullarda sürdürmek zorunda kalmaktadır. Başka
bir deyişle organ satın alınmaktadır. 1980li
yıllardan beri yasal olmayan bu uygulama bazı ülkelerde hâlen devam
etmektedir. Maalesef, yasalarımıza rağmen zaman zaman bizim
ülkemizde de yaşanmıştır. Hâlen dünyada ciddi bir sorun
olmaya devam etmektedir. Buna engel olmak ve toplumları bilgilendirmek
için 30 Nisan-2 Mayıs 2008 tarihlerinde Dünya Organ Nakli Derneği ve
Dünya Nefroloji Derneği İstanbulda toplantı düzenledi ki
düzenleme kurulunda benim de görev aldığım bu toplantıya 78
ülkeden 152 kişi katılmış, toplantı sonunda
İstanbul Deklarasyonu yayınlanmıştır. Esas amacı,
dünyadaki organ ticaretini önlemek ve transplantasyonların insan
haklarına ve etik kurallara sadık kalarak yapılmasını
sağlamak, ayrıca organ nakliyle ilgili yasası olmayan ülkelerde
de gerektiğinde ülke yönetimiyle temas kurup eğitime katkılar
sağlayarak bu yasaların çıkarılmasını teşvik
etmektir.
Nasıl ki Helsinki Deklarasyonu deniyorsa, organ ticaretinin
önlenmesinde de İstanbul Deklarasyonu ifadesi bir kural olarak
kullanılmakta ve böylelikle ülkemizin de tanıtımı
yapılmaktadır. Bu konudaki çalışmalar özellikle Çin ve
Hindistan başta olmak üzere birçok ülkede Dünya Organ Nakli
Derneğinin yoğun çalışmalarıyla hemen semeresini
vermiş; hem yasalar çıkmış hem de ticaret önlenebilmiş
durumdadır ancak bazı ülkelerde hâlen organ ticareti devam etmekte ve
maalesef, bizim ülkemizde de hastalarımız önemli paralar ödeyerek bu
ülkelere gitmek zorunda kalmaktadırlar. Elbette ki insanlar tedavilerini
istedikleri yerlerde yaptırabilirler ama organ ticareti konumunda bir
uygulamayı kabul etmek mümkün değildir. Doğal olarak her hasta
bir an evvel sağlığına kavuşmak ister. Bu nedenle
bizlerin görevi de kendi ülkemizde vatandaşlarımızı en
kısa zamanda sağlığına kavuşturacak her türlü
imkânı sağlamaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz
dünyanın en çağdaş yasalarına sahip olmasına
rağmen, maalesef, yeteri kadar doku ve organ bağışı
yapılamadığı için birçok hastamız
yaşamını yitirmekte ve yine birçok hastamız da sağlam
organları ile aramızdan ayrılmaktadır.
Dolayısıyla sizlerden organlarınızı
bağışlamanızı ve bu konuda biz hekimlere inanarak ve
güvenerek milletimize de bu konularda öncülük ederek birçok kronik organ
hastasının yeniden yaşam kazanmasına katkı
sağlamanızı talep ediyor ve hepinize en içten
saygılarımı sunuyorum.
CHP 24üncü Dönem Zonguldak Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Haberal.
Değerli arkadaşlar, herhâlde hapishanedeki milletvekillerinin
mesajlarını aracılarla okuyan bir garabeti ilk defa Türkiye
yaşıyor. Bunu da protesto ediyorum.
Saygılar sunuyorum.(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Biz de Sayın Haberala teşekkür ediyoruz.
Gündem dışı üçüncü söz, Iğdırda yaşanan
olaylar hakkında söz isteyen Iğdır Milletvekili Sinan
Oğana aittir. (MHP sıralarından alkışlar)
3.- Iğdır Milletvekili Sinan
Oğanın, Iğdırın sorunlarına ve Mecliste
seviyeli bir üslup kullanılması gerektiğine ilişkin gündem
dışı konuşması
SİNAN OĞAN (Iğdır) Muhterem Başkan,
saygıdeğer milletvekillerim; Türk siyasetinde maalesef seviye giderek
düşmektedir. Bugün AKP ve CHPnin grup toplantılarında
kullandıkları üslup Türk siyasetine, Türk milletine ve Gazi
Meclisimize yakışmamıştır. Birisi Başbakan,
diğeri Ana Muhalefet Partisi Başkanı, kullandıkları
kelimelere bakın: Bahtsız bedevi, kutup ayısı, tavuk,
horoz
Değerli milletvekilleri, burası Gazi Meclistir. Mustafa Kemal
Atatürkün oturduğu bir koltukta Sayın Başkan oturmaktadır
ve siz de Mustafa Kemal Atatürkün yönettiği bir Meclisin
milletvekillerisiniz, Başbakanısınız, Ana Muhalefet Partisi
Başkanısınız.
Eğer bu Sayın Başbakana ve Ana Muhalefet Partisi
Başkanına seviye tespit sınavı yapılsa emin olunuz ki
sınıfta kalırlar. Eğer bu seviye tespit
sınavını ÖSYM yapsa kopya skandalı yaşanır ve
eğer bunu siz oylamaya kalksanız AKPnin yaptığı gibi
yine sahte oy kullanırsınız. Evet, sahte oy
kullanırsınız AKPnin daha önce kullandığı gibi.
Unutmayınız ki burası herhangi bir yer değil, burası
Gazi Meclistir. Siz herhangi bir topluluğa hitap etmiyorsunuz, Türk
milletine hitap ediyorsunuz. Sizi bu sebeple seviyeli bir üsluba davet
ediyorum.
Gelelim Iğdıra değerli milletvekilleri. Türkiyenin
birçok yerinde hızlı üniversitelerden birisi de Iğdırda
açıldı ve maalesef Iğdırda açılan üniversite bugün
Iğdıra yabancı bir üniversite vaziyetindedir. Onun Sayın
Rektörü ikinci defa atandı ama sanki o üniversitenin sadece adı
Iğdır Üniversitesidir, kendisi Van Üniversitesinin veya
Diyarbakır Üniversitesinin Iğdır şubesi ve Sayın
Rektör de kendisini o üniversitenin Iğdır temsilcisi olarak
görmektedir.
Bu üniversiteler niye kuruluyor sayın milletvekilleri?
Iğdırın kalkınmasına katkı sağlasın
diye kuruluyor. Ama bu üniversitenin, Iğdır Üniversitesinin
Sayın Rektörünün yanlış uygulamaları sebebiyle
Iğdır Üniversitesinin Iğdırın kalkınmasına
hiçbir katkısı olmadığı gibi zararı bile
olmaktadır maalesef.
Bu sebeple, devri iktidarınız döneminde atanan üniversite
rektörlerinin yanlış uygulamalarının kurbanı hâline
gelen bir şehri zatıalilerinizin dikkatine sunmak istiyorum. Bu
vesileyle Sayın Cumhurbaşkanımıza da buradan
çağrıda bulunmak istiyorum.
Iğdırda patates vardır. Vandan patates
alınmasına gerek yok. Basit örneklerle ifade ediyorum.
Iğdırda birçok işi yapacak işsiz gençlerimiz vardır.
Diyarbakırdan insanların getirlip Iğdırda istihdam
edilmesine gerek yoktur. Buna ya dur denecektir ya Iğdır halkı
Iğdır Üniversitesi Rektörünü -buradan açıkça ifade ediyorum-
Iğdırdan kovacaktır! Bunu net şekilde ifade edeyim.
Değerli milletvekilleri, Iğdır Ovası bir zamanlar
doğunun Çukurovası olarak biliniyordu. Ama sizin çukur siyasetiniz
Iğdır Ovasını susuzluktan kırılır, kavrulur
hâle getirmiştir. Dünyada artık damlama usulü sulama sistemlerinden
tutunuz da bilmem neye kadar değişik sistemler
kullanılıyor. Iğdırdaki çiftçi hâlâ çamur kanallarla,
toprak kanallarla, içini ot basmış kanallarla sulama yapmaya
çalışıyor. Ve son dönemlerde kurduğunuz HESlerle de
maalesef Iğdır artık sulamanın
yapılmadığı, susuzluktan kavrulan bir yer hâline
gelmiş durumdadır. Sulama birliklerinin de Iğdırda durumu
maalesef ve maalesef içler acısı hâldedir, Hükûmetin ise bu umurunda
değildir.
Değerli milletvekilleri, daha önce defalarca ifade ettik, Metsamor
Nükleer Santrali Iğdır için, bölge için, dünya için büyük bir
tehdittir. dedik, umursamadınız. Maalesef teknik ömrünü çoktan
tamamlamış Metsamor Nükleer Santralinin on sene daha süresi
uzatıldı. Sebebi de sizin Hükûmetinizin, sizin Enerji
Bakanınızın vurdumduymaz, umursamaz hâlidir. İlla bu ülkede
bir tedbir alınması için insanların mı ölmesi lazım?
Metsamor Nükleer Santraline Türkiyedeki çevrecilerin ilgi göstermesi için
illa orada insanların mı ölmesi lazım? Buradan ilan ediyorum,
insanlar ölüyor. Iğdırda maalesef ve maalesef düşük
oranları Türkiyenin üzerinde, kanser oranları Türkiye seviyesinin
çok üzerinde. İnsanlar ölüyor, Iğdırlılar ölüyor ama sizin
umurunuzda değil.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları
vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir
tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım:
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- İngiltere Parlamentosu Türkiye Dostluk Grubu
Başkanı Fabian Hamilton ve beraberindeki bir Parlamento heyetinin
ülkemizi ziyaret etmesinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanının 30/10/2012 tarih ve 34 sayılı Kararı ile
uygun bulunduğuna ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi tezkeresi
(3/1031)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
İngiltere Parlamentosu Türkiye Dostluk Grubu Başkanı
Fabian Hamilton ve beraberindeki bir Parlamento Heyetinin ülkemizi ziyaret
etmesi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı'nın
30.10.2012 tarih ve 34 sayılı Kararı ile uygun bulunmuştur.
Sözkonusu heyetin ülkemizi ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin
Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620
sayılı Kanun'un 7. Maddesi gereğince Genel Kurul'un bilgilerine
sunulur.
Cemil Çiçek
TBMM
Başkanı
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç
önerge vardır, okutuyorum:
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Sinop
Milletvekili Engin Altay ve 30 milletvekilinin, ataması yapılmayan
öğretmenler ile eğitim fakültelerinin kontenjanları ve Millî
Eğitim Bakanlığının insan gücü
politikalarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi
(10/393)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Türk eğitim sisteminin sorun alanlarından en önemlisi
öğretmen yetiştirme ve istihdamıdır. Eğitim tarihimiz
boyunca çok sayıda öğretmen yetiştirme denemesi
yapılmış ancak istihdam son 10 yılda olduğu kadar hiç
bu denli sorun olmamıştır.
Eğitim sistemimin taleplerine öğretmen yetiştirme
boyutunda sistem yanıt verememiş ve yanıt vermekte geç
kalmıştır. Çok değil 30 yıl öncesine kadar 3
şekilde yetişen (enstitü, fakülte, yüksekokul) öğretmenlerimiz,
YÖK yasasıyla birlikte üniversite bünyesine dönüştürülerek 2 ve 4
yıllık eğitimler şeklini almıştır.
1990'lı yıllarda üniversite sayısındaki artışla 2
yıllık eğitim yüksekokulu uygulamasına son verilerek tüm
eğitim fakültelerinde 4 yıllık lisans eğitimine
geçilmiştir. 6 Kasım 1981 tarihli 2547 sayılı YÖK
yasasının yürürlüğe girdiği yıllardan itibaren
yapılan uygulamaların yanlışlığı günümüzde
daha iyi anlaşılabilmektedir. Örgün eğitim
branşlarının eğitimini yıl ayrılabilme
başarısı ve öngörüsü YÖK'ün pedagojik yaklaşımının
da bir göstergesidir.
1996 yılında ise Türk eğitim tarihine girebilecek bir
uygulama ile lisans eğitimi almış her bölüm mezunu öğretmen
yapılmıştır. 1739 sayılı kanun
"öğretmenlik bir ihtisas mesleğidir" der. Bugün atama
bekleyen eğitim fakültesi mezunu 264.000 öğretmen sistem
dışarısında beklerken, ziraat, iletişim, veterinerlik,
mühendislik, iktisat, işletme vb tüm lisans bölümü mezunlarını
sistemde öğretmen olarak görebiliriz. Kuşkusuz bu
çarpıklığın sorumlusu o göreve atanan öğretmenlerimiz
değil, yönetsel sorumluluğun sahibi kişilerdir. Doğal sonuç
ise eğitimde yaşanılan niteliksizliktir.
Bugün ülkemizde 87 adet eğitim fakültesi mevcuttur. Eğitim
fakültelerine 2010-2011 öğretim yılında 67.853 yeni öğrenci
kaydolmuş ve bir önceki yıl 47.930 öğrenci mezun olmuştur.
Hâlen eğitim fakültelerimizde 264,551 öğrenci öğretmen olabilmek
için eğitim görmektedir.
Ayrıca eğitim fakültelerinin yanı sıra fen-edebiyat
fakülteleri, dil ve tarih fakülteleri, teknik eğitim fakülteleri, mesleki
eğitim fakülteleri, güzel sanatlar fakülteleri, spor akademileri, ilahiyat
fakülteleri vb fakülteler de öğretmen yetiştirmeye yönelik programlar
da açabilmekte, mezunları öğretmen olmak için beklemektedirler.
Milli Eğitim Bakanının beyanıyla 264.000
öğretmen atama beklemektedir. Bakanlığın belirttiği
ihtiyaç ise 126.000'dir. AKP iktidarı öncesinde 60.000 olan sayı
bugün 5 katına çıkmıştır. Her ile açılan
üniversitelerle eğitim fakültesi kontenjan kapasiteleri son 5 yılda
iki katına çıkmıştır.
Eğitim sistemimizin her alanında öğretmen
açığı vardır. Üyesi olmayı hedeflediğimiz AB üye
ülkelerinde ve OECD ülkelerindeki seviyeye ulaşabilmek için, başka
bir deyişle öğretmen başına düşen öğrenci
sayısını 16'ya indirebilmek için 220.000 öğretmenin daha
istihdam edilmesi gerekmektedir. En güçlü 16. ekonomi olmaktan övünen ülkemizde
ilk ve ortaöğretimde öğretmen başına 22 öğrenci
düşerken Macaristan'da 11, Yunanistan'da 11, Slovakya'da 19, Portekiz'de
11 öğrenci düşmektedir.
Öğretmene sistem içinde acil ihtiyaç varken atama
yapılmaması anlaşılabilir bir durum değildir.
Bakanlık öğretmen ihtiyacını atama yaparak değil,
ücretli öğretmen çalıştırarak giderebilmektedir. Ücretli
olarak çalıştırılan öğretmenlerin
lisanslarının eğitim dışı alanlar olması da
düşündürücüdür.
Milli Eğitim Bakanlığı ve YÖK insangücü
politikalarına karşı gereken planlamayı yıllardır
yapmamış ve yapmamakta ısrar etmektedir. Öğrencilerimiz
büyük umutlarla öğretmen olabilmek için okurken, kamunun böylesine sosyal
bir yaraya duyarsız kalması anlaşılabilir değildir.
Bakanın öğretmenlik dışında iş bulsunlar demesi
bu duyarsızlığın bir göstergesidir.
Türkiye'de eğitim büyük oranda kamu eliyle yürütülmektedir. Özel
öğretim kurumları yeteri büyüklüğe
ulaşamamıştır. Dolayısıyla öğretmen
istihdamı kamunun işi ve görevidir. Eğitim fakültesi
mezunları herhangi bir lisans mezunları gibi değerlendirilemez.
Ataması yapılmayan öğretmenlerimiz ile eğitim
fakültelerinin kontenjanları ve MEB'in insan gücü
politikalarının tüm boyutlarıyla araştırılarak
gerekli önlemlerin alınması için Anayasanın 98, TBMM İçtüzüğünün
104. ve 105. maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılması hususunu arz ve teklif ederiz.
1) Engin Altay (Sinop)
2) Ercan Cengiz (İstanbul)
3) Aydın Ağan Ayaydın (İstanbul)
4) Gürkut Acar (Antalya)
5) Arif Bulut (Antalya)
6) Selahattin Karaahmetoğlu (Giresun)
7) Tanju Özcan (Bolu)
8) Ramis Topal (Amasya)
9) İdris Yıldız (Ordu)
10) Salih Fırat (Adıyaman)
11) Mustafa Moroğlu (İzmir)
12) Sakine Öz (Manisa)
13) Ali Haydar Öner (Isparta)
14) Bülent Tezcan (Aydın)
15) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
16) Aykan Erdemir (Bursa)
17) Osman Oktay Ekşi (İstanbul)
18) Aykut Erdoğdu (İstanbul)
19) Ümit Özgümüş (Adana)
20) Ali Serindağ (Gaziantep)
21) Veli Ağbaba (Malatya)
22) Kemal Ekinci (Bursa)
23) Turhan Tayan (Bursa)
24) Aylin Nazlıaka (Ankara)
25) Bülent Kuşoğlu (Ankara)
26) Mehmet Siyam Kesimoğlu (Kırklareli)
27) Celal Dinçer (İstanbul)
28) Sena Kaleli (Bursa)
29) Bedii Süheyl Batum (Eskişehir)
30) İhsan Özkes (İstanbul)
31) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
2.- Sinop
Milletvekili Engin Altay ve 29 milletvekilinin, termik santrallerin insan
sağlığına, tarıma ve çevreye olan etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/392)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Termik Santrallerin kömür kaynaklı
olarak çalışanları insan ve çevre açısından en
tehlikeli olanıdır. Dünyadaki karbon salımının %41'i
termik santral kaynaklıdır. Bu hızda devam edecek olursa kömür
kaynaklı karbondioksit salımlarının 2030 yılına
kadar %60 daha artması beklenmektedir. Türkiye hızla artan
karbondioksit salımlarıyla, tüm OECD ve geçiş ekonomisi ülkeleri
arasında birinci sıradadır.
Çevresel değerleri koruma konusunda zaafları bulunan ülkemiz
mevcut 15 kömür kaynaklı termik santrallerinin yanı sıra 46 adet
santral daha yapılmasını planlayabilmektedir. İçsel
tehlikelerimizi (çevre kirliliği, kömür depolama vb) karbon
salımıyla küresel bir noktaya da ulaştıracak bir strateji
içerisinde olmak düşündürücüdür.
Ülkemizin enerjiye ihtiyacı vardır ancak ihtiyaç doğal
kaynakların yok edilmesiyle ve küresel kirlilik yaratarak giderilemez.
Ayrıca santral yapım süreçlerinin her bir aşamasının
hukuka uygun olması gerekmektedir.
Enerji gereksinimlerimizin çevresel ve ekonomik değerlerimiz ile
karşı karşıya gelmeden çözülmesi idarenin temel görevidir.
Üstelik dayatma ve baskı ile kurulması istenen ithal kömür
kaynaklı termik santraller sürecine yurttaşlarımızın
da olumsuz tavır alması da hükümetin ve bakanlığın da
dikkatini çekmelidir.
Sinop ili Gerze ilçemize kurulması planlanan ithal kömür
kaynaklı termik santral hiçbir ekonomik, çevresel, sosyal,
sağlık ve kültürel bir alanı bile ikna edememektedir.
Halkımızın da, sivil toplum örgütlerimizin de karşı
duruş noktalarının bazılarına bakılacak olunursa
durumun vahameti görülebilecektir.
Santral içme suyu
kaynaklarına 700 metre uzakta, birinci derecede arkeolojik SİT
alanının yanında kurulacaktır. Samsun Tabip Odası
santralin su kirliliğine neden olacağını belirten raporu da
mevcuttur.
Karadeniz bölgemizin örnek turizm
kentlerinden biri olan Gerze ilçemizin bir yılda yaktığı
kömürü, bir günde yakacak (hem de ithal kömür) bir santral, 1100 ton uçucu kül
ve cüruf çıkaracaktır.
2855 m uzunluğunda bir kömür boşaltma iskelesi yapılarak
denizdeki su sirkülasyonunu önleyecektir.
Santral alanı birinci derece sulu tarım alanıdır.
Kırsal olmasına rağmen nüfus yoğunluğu fazladır.
Orta Karadeniz'in tüm
balıklarının yumurtlama alanıdır. 19 Mayıs
Üniversitesi bu vole alanını belgelemiştir. Santral günde 464
000 m3 suyu denizden çekecek ve bu suyu soğutma suyu olarak
kullanacaktır. Çekilen bu suyla birlikte tüm balık, balık
yumurtası ve mikroorganizmalar yok olacaktır. Kaynamış su
denize deşarj olduğunda deniz suyu ortalama iki derece
ısınacak ve ekolojik dengesi bozulacaktır. Ayrıca Sinop
Valiliği İl tarım müdürlüğü santral sahasının
balık üretim yeri olduğuna ilişkin raporu vardır.
Kuzey Anadolu Kalkınma
Ajansının Bölge Planında yer alan SWOT analizinde Termik santral
çevre ve enerji bölümün bir tehdidi olarak değerlendirilmiştir.
Santralin etki alanı Sinop il merkezi, Bafra Ovası gibi
tarımsal, kültürel, tarihi, turizmsel alanlar olacaktır. Santrale 22
km mesafedeki Sarıkum tabiatı koruma alanı santralden olumsuz
etkilenecektir.
Halkın, sivil toplum örgütlerinin muhalefetine, devletin
çeşitli kurum ve kuruluşlarının resmi belgelerindeki
çekincelere rağmen ithal kömür kaynaklı termik santrallerin
yapımı ülkemizi her anlamda zor durumda bırakacaktır.
Hükümetin küresel boyutu da düşünülerek enerji
politikalarını yeniden gözden geçirmesi, termik santrallerin insan
sağlığına, tarıma ve çevreye olan etkilerinin
araştırılarak gerekli önlemlerin alınması için
Anayasanın 98, TBMM İçtüzüğünün 104. ve 105. maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılması hususunu
arz ve teklif ederiz.
1) Engin Altay (Sinop)
2) Ercan Cengiz (İstanbul)
3) Aydın Ağan Ayaydın (İstanbul)
4) Gürkut Acar (Antalya)
5) Arif Bulut (Antalya)
6) Aykan Erdemir (Bursa)
7) Selahattin Karaahmetoğlu (Giresun)
8) İdris Yıldız (Ordu)
9) Ramis Topal (Amasya)
10) Tanju Özcan (Bolu)
11) Salih Fırat (Adıyaman)
12) Mustafa Moroğlu (İzmir)
13) Sakine Öz (Manisa)
14) Bülent Tezcan (Aydın)
15) Ali Haydar Öner (Isparta)
16) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
17) Osman Oktay Ekşi (İstanbul)
18) Ali Serindağ (Gaziantep)
19) Ümit Özgümüş (Adana)
20) Veli Ağbaba (Malatya)
21) Kemal Ekinci (Bursa)
22) Turhan Tayan (Bursa)
23) Aylin Nazlıaka (Ankara)
24) Bülent Kuşoğlu (Ankara)
25) Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
26) Celal Dinçer (İstanbul)
27) Sena Kaleli (Bursa)
28) İhsan Özkes (İstanbul)
29) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
30) Bedii Süheyl Batum (Eskişehir)
3.- BDP Grubu
adına Grup Başkan Vekilleri Iğdır Milletvekili Pervin
Buldan ve Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın, ülkemizde
bölgelere göre diş hekimi ihtiyacının ve diş hekimlerinin
yaşadıkları sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/391)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde ağız-diş sağlığı
sorunları en sık görülen ve önlenebilir hastalıklar
olmasına karşılık 74 milyon kişiye kamuda
çalışan 9.322 dişhekimi ile hizmet verilmektedir.
Dişhekimlerinin bölgelere göre dağılımında büyük bir
eşitsizlik vardır. Dişhekimlerinin yaşadıkları
sorunlar bugüne kadar görmezden gelinmiş, sağlıkta dönüşüm
politikaları ile de bu sorunlar katmerlenmiş, halkın nitelikli
ve eşit ağız-diş sağlığı hizmeti
alması neredeyse imkânsız hale gelmiştir. Halkın nitelikli
ve eşit ağız-diş sağlığı hizmetlerine
ulaşabilmesi için, ülkemizde dişhekimi ihtiyacının bölgelere
göre ne olduğunun tespit edilmesi ve dağılımdaki
eşitsizliğin giderilmesi; dişhekimlerinin
yaşadıkları sorunların neler olduğunun ve bu
sorunların çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla
Anayasa'nın 98'inci İç Tüzüğün 104'üncü ve 105'inci maddeleri
gereğince Meclis Araştırması açılması için
gereğini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Hasip
Kaplan
Grup Başkan Vekili Grup
Başkan Vekili
Gerekçe
Sağlık en temel insan haklarından biridir ve bu nedenle
devletin temel sorumlulukları içinde yer almaktadır. Fakat ülkemizde
özellikle 1990'lı yıllardan sonra sağlık hizmetleri
adım adım özeleştirilerek kamu hizmeti olmaktan
çıkartılmıştır. Özelleştirme sonucu
sağlık çalışanlarının da yaşam
koşullarını ağırlaştırmıştır.
Yaşam koşulları gittikçe ağırlaşan sağlık
çalışanlarının başında da diş hekimleri
gelmektedir.
Ağız-diş sağlığı sorunları
dünyada en sık görülen ve önlenebilir hastalıklardır.
Ayrıca toplumumuzun ağız diş sağlığı
verilerine baktığımızda çürük prevelansı ve tedavi
gereksinimi çok büyüktür. Avrupa da diş hekimine gitme
sıklığı 5 yıl/kez iken ülkemizde ise 0.9 yıl/kez
dir. Hükümetlerin sağlık hizmetlerinin temel ilkesi olan koruyucu
ağız diş sağlığı hizmetlerinde öncelik
vermesi gerekirken, ülkemizde devlet 74 milyon kişiye kamuda
çalışan 9.322 diş hekimi ile hizmeti vermeye
çalışmaktadır. Diş hekimlerinin coğrafik
dağılımı oldukça dengesizdir. Muş'ta toplam yirmi
dokuz diş hekimi varken yakın nüfusa sahip Osmaniye'de yüz üç
diş hekimi çalışmaktadır. Diş hekimlerinin
coğrafik dağılımındaki dengesizliğin ortadan
kaldırılmasına yönelik yasal bir düzenlemenin ivedilikle
yapılması gerekmektedir. Türkiye Diş hekimleri Birliği'nin
ve bilim insanlarının talep etmelerine karşın
ağız-diş sağlığı alanında insan
gücünden yararlanmaya yönelik akılcı bir sağlık
politikasının hükümetlerce uygulanmaması, halkın
sağlık hizmetlerine ulaşımını engellemektedir.
Bugün diş hekimlerinin hasta yoğunluğunun fazla
olması yanında birçok önemli sorunları da bulunmaktadır.
Özel hastane, poliklinik ve merkezlerde diş hekimleri düşük ücret ve
güvencesiz koşullarda çalıştırılmaktadır.
Ayrıca sağlıkta dönüşüm adı altında hayata
geçirilen performans uygulaması ile;
a. Diş hekimlerinin dayanışması zedelenmiş ve
çalışma ortamında rekabet esas olmuş, hekimler
arasında ücret eşitsizliği artmış ve iş
barışı bozulmuştur.
b. Kurum içi yatay ve dikey ilişkiler olumsuz etkilenmiştir.
c. Hekim-hasta ilişkisi olumsuz etkilenmiş, hasta
başına düşen muayene ve tedavi süresi azalmış, verilen
sağlık hizmetinin niteliği azalmış, hasta
yoğunluğu artmıştır.
d. Diş hekimlerinin kongre,
sempozyum ve benzeri bilimsel etkinliklere katılımı
düşmüş bu da mesleki niteliğin gelişmesi önünde engel
oluşturmuştur.
Bugünkü hali ile performans sisteminin temel sorunu, doğrudan insan
üzerinde çalışan bir alanın verimliliğinin ölçülmesinde
salt sayısal artışları ölçülmeye kalkması,
dolayısıyla niteliğin esas göstergelerini göz ardı
etmesidir. Oysa sağlıkta kaliteden ve başarıdan söz
edilebilmek için nitelikli iş yapımının
arttırılması, niceliğin ön plana çıkartılmaması
ve bu konuda standardı sağlayacak gerekli düzenlemelerin
yapılması gerekmektedir.
Diş hekimlerinin diğer bir sorunu da; hükümetlerce revize
edilen sağlık mevzuatının, günümüz
koşullarının doğurduğu taleplerini
karşılayamamasıdır. Ayrıca Sağlık Bakanlığı'nın
uzmanlık konusunda yapacağı düzenlemeler, diş hekimleri
arasında yeni ayrışmalar yaşatma riskini de
taşımaktadır. Diş hekimlerinin önemli bir sorunu da kamuda
sendikal faaliyetlere katılamamasıdır. Bunun en önemli nedenleri
arasında diş hekimlerinin iş yoğunluğu, hastane
yöneticilerinin tüm sendikalara eşit mesafede olmaması ve bazı
sendikalara üye olunması yönündeki baskılar gösterilmektedir.
Bugün diş hekimleri; geçim sıkıntısı
çekmeyecek, insanca yaşamayı sağlayacak, emekliliklerine de
yansıyacak bir ücret; ailelerine ve kendilerine zaman ayırabilecek
bir çalışma düzeni; mesleki sorumluluğunu taşıyarak
herhangi bir baskıya maruz kalmadan iyi hekimlik yapabilmek; hastalara
nitelikli sağlık hizmeti sunabilmek için bilgilerini güncelleme
olanağı bulmak; beden ve ruh sağlığını
korumak; şiddete uğramamak; çalıştıkları
kurumlarda barış içinde çalışmak ve işten atılma
kaygısı yaşamamak istiyorlar.
Ülkemizde ağız-diş sağlığı
sorunları en sık görülen ve önlenebilir hastalıklardır.
Fakat hükümetin bu konuya gerekli önemi vermediği diş hekimlerinin
yaşadıkları sorunlardan anlaşılmaktadır. Devletin
tüm vatandaşlara eşit ve nitelikli ağız-diş
sağlığı hizmeti sunabilmesi öncelikle bu hizmetin sunumunda
görevli olan diş hekimlerinin sorunlarının çözülmesi ve diş
hekimlerinin ülke çapındaki dağılımındaki
eşitsizliğin giderilmesi ile mümkündür. Bu anlamda halkın
nitelikli ve eşit ağız-diş sağlığı
hizmetlerine ulaşabilmesi için, ülkemizde diş hekimi
ihtiyacının bölgelere göre ne olduğunun belirlenmesi, diş hekimlerinin
yaşadıkları sorunların neler olduğunun ve bu
sorunların çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılması önem arz etmektedir.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Yedi gensoru önergesi vardır. Altı önerge daha önce, bir
önerge ise bugün bastırılıp sayın üyelere
dağıtılmıştır.
Önergeleri ayrı ayrı okutacağım.
C) Gensoru Önergeleri
1.- Adana Milletvekili
Seyfettin Yılmaz ve 21 milletvekilinin, uygulamalarında siyasi
nüfuzunu kullanarak Gazi Yerleşkesini, Orman Genel Müdürlüğü
arazisini ve İstanbul Orman Bölge Müdürlüğündeki hafriyat
alanlarını devrederek kamuyu zarara uğrattığı ve
görevini kötüye kullandığı iddiasıyla, Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlu hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/ 15)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Orman ve Su İşleri Bakanlığının
uygulamalarında siyasi konumunu kullanarak, Gazi yerleşkesinin
tarumar edilmesi, Orman Genel Müdürlüğü arazisinin peşkeş
çekilmesi ve İstanbul Orman Bölge Müdürlüğündeki hafriyat
alanlarının Büyükşehir Belediyesine Devredilmesiyle, kamuyu
zarar uğratan ve görevini kötüye kullanan Orman ve Su İşleri
Bakanı Sayın Veysel Eroğlu hakkında Anayasa'nın
99'uncu ve İçtüzüğün 106'ncı maddesi uyarınca gensoru
açılmasını arz ve talep ederiz.
Seyfettin Yılmaz Ahmet Duran Bulut Mustafa Kalaycı
Adana Balıkesir Konya
Bülent Belen Tunca Toskay Enver Erdem
Tekirdağ Antalya Elâzığ
Emin Haluk Ayhan Münir Kutluata Mehmet Erdoğan
Denizli Sakarya Muğla
Mustafa Erdem Reşat Doğru Kemalettin Yılmaz
Ankara Tokat Afyonkarahisar
Ali Uzunırmak Bahattin Şeker Oktay Öztürk
Aydın Bilecik Erzurum
Atila Kaya Ali Halaman Necati Özensoy
İstanbul Adana Bursa
Özcan Yeniçeri Zühal Topcu Nevzat Korkmaz
Ankara Ankara Isparta
Alim
Işık
Kütahya
Gerekçe:
İstanbul ormanlarında madencilik çalışmalarıyla
çukurlaşmış metruk maden ocaklarının hafriyat
toprağı ile rehabilitasyon edilerek tekrar ormanlaştırılması
amacıyla "İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünde" 1996
yılında başlayan "rehabilitasyon ihaleleri" 2007
yılının son çeyreğine kadar büyük bir ivmeyle devam
etmiştir. Bu ihaleler "2003-2007" yılları döneminde
âdeta zirveye taşınarak ormancılık tarihinde pek
örneği olmayan büyük gelirler elde edilmiştir. Nitekim, geçmiş
yıllarda genelde zarar eden İstanbul Bölge Müdürlüğü sadece bu
ihalelerden dolayı önemli miktarda kâra geçmiş, 2005
yılında da kârlılıkta Bölge Müdürlükleri arasında
birinciliği yakalamıştır. İhalelerin
durdurulmasından sonra Bölge Müdürlüğü
kârlılığında dramatik düşüşler
yaşanmış, 7 yıl aradan sonra 2009 yılında ilk kez
tekrar zarar ettirilmiştir. Kamuya önemli ölçüde gelir getiren bu
ihalelerin, Anayasa ve yasaların dışında yargı
kararı ile de "ormancılığın mutlak
gereği" ve "kamu kaynağı" olduğu kesinlik
kazanmıştır.
İstanbul'da yıllık en az "100 milyon dolar"
değerinde bir rant kaynağı olan hafriyat toprağından
dolayı İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünün kamuya gelir
sağlayan rehabilitasyon ihalelerinin durdurulması ve toplam "4-5
milyar dolar" potansiyeldeki kamu kaynağının rantiyeye
aktarılması amacıyla büyük bir "Yetki Gaspı"
yaratılmıştır. 2007 yılının son
çeyreğine kadar gerek Orman Genel Müdürlüğünün gerekse Orman ve Su
İşleri Bakanlığının her türlü destekleriyle yetki
gaspının aşılmasında büyük bir gayret ve
kararlılık gösterilerek hafriyat toprağı döküm
rantçılarının amaçlarına ulaşmalarına asla izin
verilmemiştir. 2007 yılının son çeyreğinden sonra,
hafriyat rantının İstanbul'da yarattığı yetki
gaspını önleme gayretlerine son verilmiş, büyük bir azim ve
özveriyle yıllardır sürdürülmekte olan kurumsal mücadeleden
vazgeçilmiş, yaratılan yetki gaspına yasal olmayan işlemlerle
de destek verilmiştir. Bu durum, İstanbul Orman Bölge
Müdürlüğünde 1996 yılından beri yapılmakta olan ihalelerin
durdurulmasına, kamunun milyonlarca dolar zarar etmesine ve "ranta
dayalı organizeli hafriyat toprağı dökümleri" ile
"İstanbul coğrafyasının" bozulmasına neden
olmuştur.
İstanbul'daki hafriyat rantından dolayı yaratılan
yetki gaspıyla sadece ihaleler durdurulmamış, yıllardan
beri ihale yöntemiyle "Orman Genel Müdürlüğü" tarafından
yapılan "Eski Maden Ocaklarının Hafriyat Toprağı
ile Rehabilitasyonun" Anayasaya aykırı olarak
değiştirilen "Orman Yasası" ile tahsis yoluyla
belediye başkanlıklarına, orman yasasına aykırı
olan "Uygulama Yönetmeliği" ile de kişi ya da kurumlara
devredilmesine yasal zemin hazırlanmıştır. İstanbul
ilinde 2007 yılı son çeyreğine kadar ihale yöntemi ile kamuya
milyonlarca dolar gelir sağlayan ormandaki eski maden
ocaklarının hafriyat toprağı ile rehabilitasyon
çalışmaları, bu yasal değişikliğin
uygulanması hâlinde rantiyeye kaynak oluşturacaktır. Hukukun üstünlüğünü
kabul etmiş kamu yönetim tarihinde gelir getiren bir kamu kaynağının
özel sektör tarafından ihaleye tabii tutulmaksızın
kullanılabilmesine ilk kez yasal zemin hazırlanmıştır.
Orman yasasının değiştirildiği tarihlerde;
TOKİ Başkanlığına ait arazideki bir taş
ocağının hafriyat toprağı ile rehabilitasyonu
ihalesinden yaklaşık 170 milyon TL gelir elde edilmiştir.
TOKİ Başkanlığının bu ihalesi bütün ezberleri
bozmuş, Orman Genel Müdürlüğünün zoraki yorumları ile ortaya
koyduğu orman yasasının değiştirilme gerekçelerinin
hakkını kamu zararını da göze alarak yasal
değişiklikle belediye başkanlarına devrederken, yasal
hiçbir zorunluluğu olmayan TOKİ Başkanlığı ise
sadece yönetim vizyonundan dolayı kurumuna ciddi ölçüde gelir
sağlayabilmiştir.
Konuyla ilgili tüm ayrıntılar İstanbul ilindeki hafriyat
rantından dolayı değiştirilen orman kanunu tarihin en büyük
ormancılık yolsuzluklarının yaşanmasına neden
olacaktır. Bu yolsuzlukların en büyük sorumlusu ise yasal düzenleme
ve uygulamalardan sorumlu Orman ve Su İşleri Bakanlığıdır.
2.- MHP Grubu adına,
Grup Başkan Vekilleri Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, TRT ve Anadolu
Ajansı'nın yayınlarında tarafsızlığı
sağlayamadığı, üstlendiği görevin sorumluluğunu
yerine getirmediği ve kamu kaynaklarını partililere
aktardığı iddiasıyla, Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınç hakkında gensoru açılmasına ilişkin
önergesi (11/16)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
TRT ve Anadolu Ajansının habercilik
anlayışının ve uygulamasının tarafsız
olması gerektiği, Anayasa'da ve ilgili kanunda açıkça
belirtilmiştir. Hâl böyleyken bu iki kurumun taraflı ve siyasi
uygulamaları son yıllarda had safhaya ulaşmıştır.
Bu iki kurumdan sorumlu olan Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınç da bu uygulamalara göz yummuş, hatta desteklemiştir.
Üstlendiği görev sorumluluğunu yerine getirmeyen,
bağlı kurumların tarafsızlığını
sağlayamayan ve yandaş kadrolarla doldurulmasına seyirci kalan,
kamu kaynaklarının yandaşlara aktarılmasına göz yuman
ve dolayısıyla kendisine olan güven sarsılan Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınç hakkında Anayasa'nın 98
ve 99'uncu, TBMM İçtüzüğünün 106. maddeleri uyarınca Gensoru
açılmasını Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına arz
ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet
Şandır Oktay
Vural
Mersin
İzmir
Grup Başkanvekili Grup
Başkanvekili
Gerekçe
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 132. maddesinde
"Devletçe kamu tüzelkişiliği olarak kurulan tek radyo ve
televizyon kurumu ile kamu tüzelkişilerinden yardım gören haber
ajanslarının özerkliği ve yayınlarının tarafsızlığı
esastır." hükmü yer almaktadır. Türkiye Radyo Televizyon
Kanunu'nun "Amaç" başlıklı 1.maddesinde de TRT'nin
özerkliği ve tarafsızlığına vurgu
yapılmaktadır.
Bu çerçevede, TRT ve Anadolu Ajansının habercilik
anlayışının ve uygulamasının tarafsız
olması gerektiği, Anayasa'da ve ilgili kanunda açıkça
belirtilmiştir. Hâl böyleyken bu iki kurumun taraflı ve siyasi
uygulamaları son yıllarda had safhaya ulaşmıştır.
Bu iki kurumdan sorumlu olan Başbakan Yardımcısı Sayın
Bülent Arınç da bu uygulamalara göz yummuş, hatta
desteklemiştir.
Bu kurumların yöneticilerinin vatandaşın tarafsız
haber alma özgürlüğünü engelleyerek partizanca davranması,
kurumlarını kişisel menfaat ve siyasi manipülasyon amacıyla
kullanması hukuka aykırıdır. Türkiye'de harcadığı
her 100 liranın 80 lirasını halktan toplayan vergilerle
karşılayan tek özerk kurum TRTdir. Bu nedenle tüm kesimlere ve
siyasi partilere, iktidar muhalefet ayrımı yapmadan eşit ve
tarafsız davranmalıdır. Fakat TRT AKP iktidarının
borazanı hâline gelmiştir. TRT habercilik yapmamakta, kamuoyunu
maniple ederek AKP'nin kamuoyundaki imajını düzeltmek,
reklamını yapmak için bir araç görevini üstlenmektedir. TRT,
saatlerce iktidar partisinin faaliyetlerine ilişkin çok geniş
yayın yaparken, muhalefete neredeyse hiç yer vermemektedir. AKP Hükümeti TRT3'ün
TBMM yayınını verdiği saatleri kısıtlayarak kanun
görüşmelerini TBMM TV'nin yayında olmadığı saatlere
denk getirmekte ve böylece kanunlarda yer alan yanlış ve
eksikliklerin kamuoyuna duyurulmadan gece yarıları
çıkarılmasına ve muhalefetin sesinin kısılmasına
çanak tutmaktadır. Anayasada ve yasada yer alan ve Bülent
Arınç'ın kendisinin de ifade ettiği, "kamu
yayıncılığı yapan kuruluşların tarafsız
ve adaletli olması gerektiği" hususu maalesef lafta kalmaktadır.
Bu taraflı yayınların dışında,
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın yakın çevresinden
kişiler de dâhil olmak üzere TRT'nin çeşitli birimlerine yüksek
maaşlarla yandaşların alındığı hususu da
başka bir gerçektir.
Öte yandan, TRT kanallarındaki iç yapımların bitme
noktasına geldiği ve TRT'nin programları
dışarıdan ajanslara yaptırdığı
bilinmektedir. Sayın Arınç'ın ifadeleriyle TRT'de 6 bin 211
memur, 835 sözleşmeli olmak üzere 7 bin 46 personel
çalışmaktadır. Bu durumda TRT personelinden azami ölçüde
yararlanılmadığı açıkça görülmektedir. Bu kadar
kadrosu olan TRT dış yapımlara milyonlarca TL harcamakta ve
yandaşlara verilen işlerle kamu kaynakları çarçur edilmektedir.
Kamusal yayın sorumluluğu olan ve giderleri toplum
tarafından üstlenilen bir kanalın böylesine kötü yönetilmesinin ve
taraflı yayın yapmasının sorumlusu Sayın Bülent Arınç'tır.
Bir gazetede yayımlanan röportajda TRT Genel Müdürü İbrahim
Şahin'in kendisine yöneltilen bir soruya cevaben "Osman Öcalan'la
röportaj yaptık. Çekmecemde duruyor. Yeri ve zamanı geldiğinde
yayınlayacağız" demesi TRT'nin içine düştüğü
durumun ne kadar vahim olduğunun bir başka göstergesidir.
Ayrıca, TRT ve Anadolu Ajansı, terör örgütü elebaşlarından
Murat Karayılan'ın İran'da yakalandığı konusuyla
ilgili yayın yapmış, bu yayınların doğru
olmadığı tespit edilmiştir. Yine bomba yüklü araç haberine
ilişkin yaşanan skandalın baş sorumlusu da TRT ve Anadolu
Ajansı olmuştur. Osman Öcalan gibi azılı bir terörist ile
röportaj yapılması ve kayıtların çekmece tutularak
"zamanı geldiğince açıklanacağının"
belirtilmesi TRT'nin bir psikolojik harekât aracı hâline geldiğini ve
iktidarın manipülasyon aracı hâline geldiğini açıkça
göstermektedir.
Sonuç olarak kendisine olan güven sarsılan ve görev ve
sorumluluğunu yerine getirmeyen Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınç hakkında Anayasa'nın 98. ve 99. maddeleri ile TBMM İçtüzüğü'nün
106'ncı maddesi uyarınca gensoru açılması için
gereğini arz ve talep ederiz.
3.- MHP Grubu adına,
Grup Başkan Vekilleri Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, terör ve bölücü terör örgütü ile
ilgili yaptığı açıklamalarla terörle mücadele eden güvenlik
güçlerinin moralini ve azmini zayıflattığı iddiasıyla,
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/17)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Bölücü terör örgütüne moral veren, umut aşılayan, bölücü
emellere haklılık kazandıracak konuşmalar yapan ve
teröristlerle görüşmeyi, onlarla kimlik ve Anayasa
tartışmaları yapmayı normal, sıradan vak'alar olarak
kamuoyuna takdim eden açıklamalar yapan ve canı pahasına ülkesi
ve milletin bölünmez bütünlüğü için terörle mücadele eden güvenlik
güçlerinin psikolojisini, moralini, azmini ve mücadele gücünü zayıflatan
açıklamaları nedeniyle Başbakan Yardımcısı
Sayın Bülent Arınç hakkında Anayasa'nın 98 ve 99'uncu, TBMM
İçtüzüğünün 106. maddeleri uyarınca Gensoru
açılmasını Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına arz
ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet
Şandır Oktay
Vural
Mersin
İzmir
Grup
Başkanvekili Grup
Başkanvekili
Gerekçe:
Türkiye Cumhuriyeti'nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü, terör
örgütünün saldırıları ve bölücü faaliyetleriyle büyük bir tehdit
altındadır. Seçilmiş bir kişinin Milletvekili olarak TBMM
çatısı altına girebilmesi için "ülkesi ve milletiyle
bölünmez bir bütün olan" Türkiye Cumhuriyeti devletini korumak için namusu
ve şerefi üzerine, yemin eder.
Terörle mücadele, millet-devlet-yargı-güvenlik bürokrasisinin ortak
irade ve duruşuyla başarılabilir. Halbuki Başbakan
Yardımcısı Sayın Bülent Arınç yaptığı
çeşitli konuşmalarla adeta bölücü terör örgütüne moral vermekte, umut
aşılamakta ve bölücü emellerine haklılık kazandıracak
açıklamalar yapmaktadır. Sayın Bülent Arınç'ın konuyla
ilgili hemen her konuşması insanlık düşmanı,
bölücü/katil teröristlere moral vermekte ve umut aşılamaktadır.
Terörle mücadele eden güvenlik güçlerinin ise psikolojisini ve moralini
bozmaktadır.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın
çeşitli zaman ve zeminlerde bölücü terör ve örgütüyle ilgili olarak
yaptığı konuşmalardan bazıları
şunlardır:
2011 yılı bütçe konuşmaları sırasında
Sayın Bülent Arınç şöyle bir konuşma
yapmıştır: "Bir insanın kimliğini inkâr etmek o
insanı inkâr etmek demektir. Kendisini Kürt kimliği ile Arap
kimliği ile Boşnak kimliği ile artık ne gelirse
aklınıza... Hepsi, kim, ne varsa bu topraklar üzerinde kendi
kimliğini rahatlıkla söyleyecektir. O kimliğe saygı
duyacağız. O kimliğin bütün kültürel haklarını,
Anayasal haklarını vereceğiz, tanıyacağız."
Sayın Arınç, Türkiye Cumhuriyeti kurulmadan önce imzalanan
Sevr Antlaşmasının 60 ve 62. Maddelerinden habersiz
konuşmaktadır. Misak-ı Milli ilan edilmeden önce de faaliyet
gösteren "Kürdistan Teali Cemiyeti"nin amaçlarından ise hiç söz
etmiyor.
Sayın Arınç, nüfus ve vatandaşlık müdürü gibi terör
sorununu kimlik sorununa indirgemektedir. Kimin "Kimlik" sorunu varsa
hepsine saygı duyacaklarını ve bütün kültürel
haklarını, Anayasal haklarını vereceklerini söylüyor.
On yıldır iktidarda olan bir hükümetin Başbakan
Yardımcısı olan Sayın Bülent Arınç birilerine hak
ettiği bir şeyleri vereceği bir şey varsa, niye vermiyor da
adeta vatandaşları kışkırtırcasına
konuşuyor?
Diyarbakır Emniyet Müdürü 'önce vatan değil önce
vatandaş', 'eğer siz teröriste dağda acımıyor ve
ağlamıyorsanız, insan değilsiniz' vb. konuşmasına
karşı Sayın Arınç şunları söyler:
"Konuşmanın içeriğine baktığımız zaman
bunu takdirle karşılıyorum. O bölgedeki emniyet
mensuplarının da bu düşünceler içinde olmasını
diliyorum".
Emniyet müdürünün insanlığını endekslediği ve
Sayın Bülent Arınç'ın da "empati" yaparak
katıldığı dağdaki teröristler, şu fiillerin
failleridir: Mehmetçikleri, polisleri şehit etmektedirler, pusu
kurmaktadırlar, yollara mayın döşemektedirler, okul basıp
öğretmen kaçırmaktadırlar, vatandaşların
kamyonlarını ateşe vermektedirler, imam kurşunlamakta ve
masum insanları öldürmektedirler.
Diyarbakır Emniyet Müdürü hakkında bu sözleri nedeniyle
soruşturma açılmıştır. Bülent Arınç bu sözleriyle
de PKK/KCK'lılara moral, motivasyon ve destek sunmaktadır.
Diğer yandan Sayın Arınç, hem Oslo'yu
meşrulaştırmaya hem de Habur'daki aşağılık
görüntüleri normalleştirmeye çalışıyor.
Habur ve Oslo ise Türkiye Devletine ve Türk Milletine diz çöktürme
mahfilleridir. Başbakan Yardımcılığı yapan Bülent
Arınç, büyük bir vukufiyetle her iki süreci de alkışlıyor
ve şunları söylüyor: "Oslo türü görüşmeler şimdi de
yapılabilir, belki de yapılıyordur" diyerek, bu
tavrıyla Bülent Arınç, statüsünü kullanarak kamuoyuna karşı
psikolojik operasyon yapmış oluyor. Kamuoyunu, teröristlerle
yapılan ve yapılacak olan görüşmelere tepki göstermemesi için
zemin hazırlamış oluyor.
Teröristlerle görüşmeyi, onlarla kimlik ve anayasa
tartışmaları yapmayı normal, sıradan vakalar olarak
kamuoyuna takdim etmiş oluyor. Bülent Arınç, tarihî, siyasi ve sosyal
gelişme ve gerçekleri göz ardı ederek Dersim olayını da bir
"facia" olarak nitelendiriyor. Geçmişte kalmış, zamanın
şartlarıyla malul olan olguları istismar aracı olarak
kullanıyor.
İnsanlar ölmesin, anneler ağlamasın söylemlerini de
pervasızca istismar konusu yapıyor. Anneleri ağlatan,
insanları katleden teröristler olduğunu unutuyor. Şehitlerin
ruhunu sızlatıyor. Sayın Arınç PKK'lı bölücülere
söylemesi gerekenleri Devlete (kendisi de unsuru olduğu erke) ve millete
söylerken tam bir çelişki içine de düşmüş oluyor.
Yukarıda belirtilen gerekçelerle
Sayın Bülent Arınç hakkında Anayasanın 98 ve 99 uncu, TBMM
İçtüzüğünün 106ncı maddeleri gereğince gensoru
açılmasını arz ve talep ederiz.
BAŞKAN Şimdi 4üncü sırada
okutacağım gensoru önergesi 500 kelimeden fazla olduğu için
önergenin özeti okunacaktır ancak önergenin tam metni Tutanak Dergisine
eklenecektir:
4.- MHP Grubu adına,
Grup Başkan Vekilleri Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Orta Vadeli Program ve Orta Vadeli
Mali Planı zamanında yayımlamayarak TBMM'nin bütçe hakkını
doğru bir şekilde kullanmasını engellediği
iddiasıyla, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz hakkında
gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/18) (*)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz hakkında ekte sunulan
gerekçeler doğrultusunda Anayasa'nın 98 ve 99'uncu, TBMM İçtüzüğünün 106. maddeleri uyarınca Gensoru
açılmasını Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına arz
ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet
Şandır Oktay Vural
Mersin İzmir
Grup
Başkan vekili Grup Başkan
vekili
Gerekçe Özeti:
5018 sayılı Kanun çerçevesinde
oluşturulan Orta Vadeli Harcama
Sisteminde; en önemli aşama çok yıllı
bütçelemenin politik ve mali temellerini belirleyen makro çerçevenin
oluşturulmasıdır. Makro çerçeve Orta Vadeli Program (OVP), mali
çerçeve ise Orta Vadeli Mali Plan (OVMP) tarafından
oluşturulmaktadır.
Orta vadeli ekonomik ve
mali programı ortaya koyan ve bütçeye yön veren OVP ve OVMP; 5018
sayılı Kanunun 16ncı maddesinde öngörülen sürede yayımlanmamıştır.
2011 yılına kadar bir türlü süresinde yayımlanamayan OVP ve OVMP
dokümanlarının yayımlanma
tarihleri, 26/9/2011 tarihli ve 659 sayılı
KHK'nın 17nci maddesiyle
değiştirilmiştir. Buna göre; OVP'nin yayımlanma tarihi
"Mayıs ayının sonu" yerine "en geç Eylül
ayının ilk haftası sonuna kadar" şeklinde, OVMP'nin
yayımlanma tarihi "Haziran ayı sonu" yerine "en geç Eylül
ayının onbeşine kadar" şeklinde
değiştirilmiştir. Ancak, bu tarihlerde de söz konusu dokümanlar
yayımlanamamış ve öngörülen süreden bir ay sonra
9 Ekim 2012 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
Diğer yandan 2012
Yılında bütçe dokümanlarının yayımlanma tarihlerine
baktığımızda bir garabet ortaya
çıkmaktadır. Normalde, OVP'den sonra yayımlanması gereken
bütçe mantığı ve sistematiği açısından
gerekli olan 2013-2015 Dönemi Yatırım
Programı Hazırlıkları ile İlgili Kalkınma
Bakanlığı Genelgesi ile Bütçe Çağrısı ve Eki Bütçe Hazırlama
Rehberi de 9 Ekim 2012 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanmıştır. Bu durumda,
Bakanlıklar ve kamu kurumlarının ellerinde makro çerçeve olmadan
bütçe tekliflerini hazırlayan keramet sahibi uzmanlara sahip olduğu
anlaşılmaktadır.
Belge Adı |
Mevzuata Göre
Yayımlanması Gereken Tarih |
Yayımlandığı Tarih |
Orta Vadeli Program |
Eylül ayınm ilk haftası
sonuna kadar |
9 Ekim 2012 |
Orta Vadeli Mali Plan |
Eylül ayının 15'ine kadar |
9 Ekim 2012 |
Bütçe Çağrısı
ve eki Bütçe Hazırlama Rehberi |
Eylül ayının 15'ine kadar |
9 Ekim 2012 |
Yatırım Genelgesi ve eki Yatırım Programı Hazırlama Rehberi |
Eylül ayının 15'ine kadar |
9 Ekim 2012 |
Bu durum, global bir kriz ortamının
yaşandığı dünyada ekonomiye yön veren
yatırımcılar açısından; plan metinlerinin
kredibilitesi açısından önemli bir konu haline gelmektedir. Üç
yıllık perspektifte hazırlanan bu metinlerin zamanında
hazırlanmaması taraflar nezdinde güvenin azalmasına yol
açmaktadır. Ayrıca, kamu politikaları açısından
stratejik öncelikleri içeren OVP'nin geç yayımlanmasından
dolayı, içeriğinden haberdar olanlar açısından avantaj
yaratırken, geç haberdar olanlar açısından ise dezavantaja neden
olmaktadır. Bunun yanında, OVP ve OVMP'lerin zamanında
çıkmaması Parlamentonun bütçe hakkını kullanamaması
anlamına gelmektedir. Yıllardır Orta Vadeli
Programı zamanında yayınlamayarak orta vadeli mali plan,
yatırım genelgesi ile bütçe hazırlama rehberini aynı günde
ve Bütçenin Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmasından on gün önce
yayımlanması TBMM'ni hiçe saymak anlamına gelmektedir. Orta
Vadeli Programı zamanında yayınlayamayan veya yetkili
olduğu kuruma hazırlatamayan bu nedenle hedeflerin belirlenmesinde
Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin ve kamu kurum ve kuruluşlarının
gerek yurt içi, gerekse yurt dışındaki ilişkilerinde
itibarını zaafa uğrattığı, ülkemiz için hayati
öneme sahip milli bütçenin hazırlanması sürecinden on gün önce
programın çıkartılması ile de TBMM'nin bütçe hakkının
doğru bir şekilde kullanılması ve değerlendirilmesi
engellenmiştir. Bu nedenlerle yasa ve ilgili diğer mevzuatta
öngörülen mükellefiyetleri yerine getirmemiş olan Kalkınma
Bakanı Sayın Cevdet Yılmaz hakkında yukarıdaki
gerekçeler uyarınca Anayasanın 98 ve 99uncu maddeleri ile
İçtüzüğün 106ncı maddesi uyarınca gensoru
açılmasını arz ve talep ederiz.
5.- MHP Grubu adına,
Grup Başkan Vekilleri Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Türk tarım ve
hayvancılık sektörlerini yanlış uygulanan politikalar ile
bitirme noktasına getirerek çiftçileri ve üreticileri
sıkıntıya soktuğu iddiasıyla, Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/19)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Türk Tarımını ve Hayvancılık sektörünü bitirme
noktasına getiren ve yanlış uygulanan tarım
politikaları ile çiftçilerimizi ve üreticilerimizi
sıkıntıya sokan Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Mehmet Mehdi Eker hakkında Anayasa'nın 98 ve 99'uncu,
TBMM İçtüzüğünün 106. maddeleri uyarınca Gensoru
açılmasını Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına arz
ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet
Şandır Oktay
Vural
Mersin İzmir
Grup
Başkan Vekili Grup
Başkan Vekili
Gerekçe:
Ülkemizde son dönemde tanıma verilen destekler rakamsal olarak
artmakla birlikte GSMH ile paralel arttırılmamıştır.
Bunun sonucu olarak, birçok üreticimiz ve çiftçimiz üretimden vazgeçmek zorunda
kalmışlar ve sektördeki istihdam düşmüştür.
Tarım sektöründe bir milyon iki yüz bin civarında kişi
işini kaybetmiş ve insanlar tarımdan
koparılmışlardır. Bu aynı zamanda kırsaldan
şehre kaçış olup ilave olarak Devletimize ek yük
getirmiştir ve tarımımız acınacak hale
düşmüştür.
Tarım, ülkemiz için ekonomik ve politik bakımdan son derece
önemli bir sektördür. Milli gelire göre yüzdesi yüksek, istihdama % 35
civarında katkı sağlayan, kırsal alanın gelir
kaynağı olan ve doyuran bir sektördür. Son 10 yılda ülke
nüfusumuz yaklaşık 7,5 veya 8 milyon artarken tarım
alanları hazin bir şekilde azalmış, tarım ürünlerinin
birçoğunda üretim gerilemiş veya hiç artmamıştır.
Tarımsal girdi fiyatları aşırı şekilde
artmıştır. Bunun sonucu, çiftçilerimiz gübre alamaz, arazisini
yeterince işleyemez ve sulayamaz olmuştur. Gübre, yem ve
akaryakıtta yaşanan aşırı fiyat
artışlarının önlenmesi için Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı bir tedbir
geliştirememiştir. Özellikle, gübrede ortaya çıkan önlenemeyen
yükseliş son bir yılda çeşitlerine göre gübrede fiyat
artışları iki katını geçmiştir.
Bugün mazotun rafineri çıkış fiyatı 1,535 TL olup,
vatandaşımıza ise 4 TL'ye satılmaktadır.
AKP 2002 yılında iktidara geldiğinde 1 lt mazot 1 TL, 1
kg buğday 30 Kuruş ediyordu. Yani 3,5 kilogram buğday satan
üreticimiz 1 lt mazot alıyordu.
10 yıldır ülkeyi yöneten AKP iktidarında 1 kilogram
buğday 60 kuruş, 1 lt mazot 4 TL'dir. Şimdi ise 8 kilogram
buğday satan üreticimiz 1 lt mazot alabilmektedir.
2012 yılının mevsimsel olarak kurak geçmesiyle birlikte
buğday sapları yeterli boy atmamış ve hasat zamanı
saman miktarı çok düşük çıktığından saman
fiyatları artmıştır. 2011 yılında 30 Kuruş
olan saman % de 333 oranında artarak 90 Kuruş seviyesine
çıkmıştır. Bu da samanın pahalı olması
nedeniyle üretici zor duruma düşmüş olup en kısa zamanda acil
tedbir alınmalıdır.
Narenciye ürünlerinden portakal, mandalina, limon, greyfurt ya
maliyetinin altında fiyatla alıcı bulmakta ya da dalında
kalmaktadır. Emek verdiği ürünü maliyetini bile
karşılayacak fiyatta pazarlayamayan çiftçi, ürününü çaresiz
şekilde yollara dökmektedir.
Türkiye yıllık 3,6 milyon ton civarında üretim
ile dünya narenciye üretiminde ilk 10 ülke arasında yer almaktadır.
Bu üretim miktarının ancak 3/1'i ihraç edilmekte ve kalan
kısmı iç piyasaya kalmaktadır. Ülkemizin narenciye
ihracatında diğer ülkelerle rekabet edebilirliliğinin artırılması
için ton başına verilen teşviklerin üreticiler
açısından yeterli bir noktaya getirilmesi gerekmektedir.
Hayvancılık sektöründe ise yurtdışından
ithal edilen et ve hayvanın gelmesi, yem fiyatlarının
artması sonucunda köylümüz dişi hayvanlarını satmak zorunda
kalmıştır. Dişi hayvanın satılması demek
üreticinin geleceğinin satılması demektir. Bununda sorumlusu
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanıdır. Tarım
Bakanı yurt dışından ithal edilen et ve hayvanlardan
dolayı köylümüze yeterli desteği vermemiş ve perişan bir
hale getirmiştir. Hayvancılık sektörü bitme noktasına
gelmiştir.
Türk tarımını ve hayvancılık sektörünü
bitirme noktasına getiren ve yanlış uygulanan tarım
politikaları ile çiftçilerimizi ve üreticilerimizi
sıkıntıya sokan Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Mehmet Mehdi Eker hakkında Anayasanın 98 ve 99 uncu ve
TBMM İçtüzüğü'nün 106. maddeleri uyarınca gensoru
açılmasını arz ve talep ederiz.
6.- Ankara Milletvekili Zühal
Topcu ve 21 milletvekilinin, Bakanlığı yönetemediği, yeni
oluşturulan sistemlerin ve projelerin yürütülmesinde sorunlar
yaşandığı ve öğretmenlik mesleğinin
itibarını düşürdüğü iddiasıyla, Millî Eğitim
Bakanı Ömer Dinçer hakkında gensoru açılmasına ilişkin
önergesi (11/20)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
07.07.2011 tarihinde Millî Eğitim Bakanı olarak atanan
Ömer Dinçer, Millî Eğitim camiasında maddi ve manevi alanda birçok
olumsuz etki yaratmıştır. Millî Eğitim
Bakanlığı gibi bir bakanlığı yönetemediği
gibi, birçok açıdan eğitimdeki girdilerin ve
çıktıların üzerinde tahribat yapmıştır. Merkezi
sınavlarda soruların çalınması, eksik basılması,
FATİH projesi ve 4+4+4 modeli gibi oluşturulan sistemlerin
yürütülmesinde sorunların çıkması, okulların
güvenliğinin sağlanamaması, kutsal bir meslek olan
öğretmenliğin toplum nezdindeki itibarının düşmesi,
suça karışan çocukların sayısının artması ve
bunun gibi birçok problemler kartopu etkisiyle büyümeye devam etmiştir.
Ülkemizin gelecek kuşaklarını yetiştirmekten sorumlu olan
Millî Eğitim Bakanı Sayın Ömer Dinçer hakkında ekte verilen
gerekçeler ile Anayasanın 98 ve 99'uncu, İçtüzüğün 106'ncı
maddeleri uyarınca gensoru açılmasını arz ve talep ederiz.
Zühal
Topcu Münir
Kutluata Erkan
Akçay
Ankara Sakarya Manisa
Özcan Yeniçeri Oktay
Öztürk Alim
Işık
Ankara
Erzurum Kütahya
Atila
Kaya Mehmet
Şandır Bülent
Belen
İstanbul Mersin Tekirdağ
Hasan
Hüseyin Türkoğlu Seyfettin
Yılmaz Mustafa
Kalaycı
Osmaniye
Adana Konya
Enver
Erdem Bahattin
Şeker Durmuş
Ali Torlak
Elazığ
Bilecik
İstanbul
Oktay
Vural Mehmet
Erdoğan Sadir
Durmaz
İzmir
Muğla
Yozgat
Ahmet
Kenan Tanrıkulu Lütfü
Türkkan Emin Haluk
Ayhan
İzmir
Kocaeli Denizli
Mustafa
Erdem
Ankara
Gerekçe:
07.07.2011 tarihinde Milli Eğitim Bakanı olan Ömer Dinçer'in
atanmasının üzerinden bir buçuk yıla yakın bir süre
geçmiştir. Bu zaman diliminde karnesinin pek iç açıcı
olduğu söylenemez. İlk etapta Teşkilat Yasası
değiştirilmiş ve bu yasanın verdiği yetkiye
dayanılarak bakanlıktaki birçok bürokrat görevden
alınmıştır. "Bir bakan güvendiği ve
donanımını takdir ettiği kişilerle
çalışmalıdır." denilmiştir. Bir bakanın her
şeyi (özellikle de eğitimde) bilmesi tabii ki beklenmemektedir.
Yönetim ekip işidir ve bakanın eksikliklerini ekip
tamamlamalıdır. Gelinen noktada durumun gerektiği gibi
olmadığı görülmektedir. Bakanlıkta "Ben bilirim,
yaparım, söylerim, açıklarım." yaklaşımı söz
konusudur. Süreç, yapılan seçimlerin doğruluğunu ve tek
adamlılığı tartışmaya açmıştır.
MEB gibi bir bakanlığın tek adamla yönetilemeyeceği, her
konuya tek kişinin yetişemeyeceği gerçekliği unutulmuştur.
Bu ne yaman çelişkidir ki kendi atadığı grup
başkanlarının büyük bir kısmının
görevlendirmesini iptal etmiştir.
Göreve geldiği ilk günden bu yana Milli Eğitim camiasına
güvensizliğini her platformda belirtmiş, eğitimin bütün
çalışanlarının motivasyonlarını yerle bir
etmiştir. En son işi abartıp ataması yapılmayan
öğretmenleri güvercinlere benzeterek, bu kutsal mesleğin toplum
nezdindeki itibarını zedelemiştir.
Bakanlığı
döneminde hazırlıksız olarak uyguladığı projeleri
ile (özellikle 4+4+4 modeli) başta öğretmenler ve öğrenciler
olmak üzere tüm toplumu sıkıntıya sokmuştur.
Eğitimde 4+4+4 modeline geçilmesi ile birlikte özellikle norm
fazlası durumuna düşürülen sınıf öğretmenleri ciddi
mağduriyetler yaşamıştır. Öğretmenlerin
mağduriyetlerinin yanında özür grubu atamaları ve tayinlerde
yaşanan sıkıntılar sorunları daha da
derinleşmiştir.
Öğretmenlerin yıllık çalışma saati
ortalaması OECD ülkeleri içinde 1675 saat iken, Türkiye'de
öğretmenler 1816 saat ile OECD ortalamasına göre 141 saat daha fazla çalışmaktadır.
Eğitimde 4+4+4 modeline geçilmesi ile birlikte okul öncesi çağdaki
60-71 ay arasındaki çocukların ilkokula alınması,
sınıfların aşırı kalabalık olması, seçmeli
ders sayısında ve ders saatlerindeki artış vb. gibi çok
sayıda sorun nedeniyle öğretmenlerin yıllık
çalışma saatlerinin bu yıldan itibaren belirgin bir şekilde
artması kaçınılmaz görünmektedir.
Okul öncesi eğitimin zorunlu hâle getirilmemesi, yoksul ve daha az
eğitimli ailelerin çocuklarını, eğitim ve gelir düzeyi iyi
olan ailelerin çocukları ile aynı düzeyde olmasını
engellerken fırsat eşitliğini ortadan kaldırmaktadır.
TÜİK verilerine göre suça karışan çocukların
sayısı her geçen gün artmaktadır. Son dört yılda çocuk
suçlu sayısında artış oranı % 36'dır. 2011
yılında 84 bin çocuk suçluluğu bildirilmiştir. Bu suçlar,
okullara sıçrayarak öğrenci ve öğretmenlere yönelmiştir.
Bakanlığın bu döneminde bunların ıslahına yönelik
hiçbir ciddi çalışmaya rastlanmamıştır.
Sınavlarda yapılan hatalar, eksik soru basmalar,
soruların çalınması hem devlet kurumlarının
itibarını düşürmüş hem de Türkiye'nin geleceği olan
gençlerin umutlarını bitirmiş, geleceğini
söndürmüştür.
Sayın Bakan "Normal vatandaşlarımızın
çoğunluğu bizi destekliyor. Bakın, biz istemiyoruz ama
vatandaşlar 60 aylık çocuğunu bile okula göndermekten yana.
Eleştirilerin bir kısmı PKK kaynaklı.
Çocuklarımızı erken yaşta okula alıp Türkçe
öğreteceğiz, onları hayata hazırlayacağız. 'Rapor
dahi almayın' diyenler PKK yanlıları. Bunu önlemek istiyor. Bir
de laikçi kesim bu reformdan rahatsız oluyor." gibi ifadeleri ile
kamuoyu nezdinde icraatları ile
sıkıştığında, toplumun hassasiyetlerini dile
getirip toplumu bölmeye ve parçalamaya yönelmiştir.
Ülkemizin gelecek kuşaklarını yetiştirmekten sorumlu
olan Millî Eğitim Bakanı Sayın Ömer Dinçer hakkında ekte
verilen gerekçeler ile Anayasanın 98 ve 99'uncu, İçtüzüğün
106'ncı maddeleri uyarınca gensoru açılmasını arz ve
talep ederiz.
7.- MHP Grubu adına,
Grup Başkan Vekilleri Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, ülke ekonomisinin ithalata
bağımlılığını artırdığı,
millî sanayinin rekabet gücünü azalttığı ve yerli üretim
konusunda çaba göstermediği iddiasıyla, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı
Nihat Ergün hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi
(11/21)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Ülke ekonomisinin ithalata
bağımlılığını artıran ve ülkemizi
yabancı ürünlerin cenneti hâline getirerek millî sanayinin rekabet gücünü
azaltan, ülkemizde yerli üretim konusunda çaba göstermeyen Bilim Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı ve tüm bunların siyasi sorumlusu Bilim
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün hakkında anayasanın 98 ve
99'uncu, TBMM İçtüzüğünün 106'ncı Maddeleri uyarınca
Gensoru açılmasını Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
arz ederiz.
Mehmet
Şandır Oktay
Vural
Mersin İzmir
Grup
Başkan Vekili Grup
Başkan Vekili
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye'nin 2002 yılından Nisan 2012 sonuna kadar, yani 10
yıl 4 ayda verdiği cari açık toplamı 316.4 milyar
dolardır. Bu cari açığın büyüklüğünün ne anlama
geldiğini görebilmemiz için, 2011 yılı milli gelirimizin (GSYH
olarak) 770 milyar dolar olduğunu hatırlamamız yeterlidir.
Cari işlem açıklarındaki artış eğilimi,
ithalat bağımlılığını, ithal girdi
oranlarını yükselterek üretim düzlemine yansımaktadır. Bu nedenle
sanayi üretimi ve ihracat arttıkça ülke dışına giderek
artan oranlarda katma değer ve istihdam taşınmaktadır.
Bu cari açığın en önemli sebebi ülkemizin
üretimsizliği ve yabancı sermayeye ve sıcak paraya dayalı
büyüme politikasıdır.
TÜİK verilerine göre Türkiye'de toplam imalat ve hizmet üretiminin
yüzde 15,4'ünü yabancı sermaye kontrolündeki şirketler
gerçekleştirmektedir. Ülke bazında bakıldığında
üretimin yüzde 2,6'sı Almanya, yüzde 2,3'ü ABD ve yüzde 2'si Fransa
kontrolündedir. Yabancılar iki sektörde kesin hâkim konumda; tütünde
payları yüzde 90,4, ilaçta payları yüzde 51. Otomotiv, telekom ve
bilgisayar sektöründe yabancı payı yüzde 50'ye gidiyor. Yabancı
payı yüzde 30'u geçen toplam 9 sektör var. Sigorta ve bankacılık
da dâhil yabancıların 11 sektörde büyük
ağırlıkları var.
Yabancı girişimler Türkiye'ye "yüksek teknoloji"
yerine daha çok 'orta - yüksek' teknoloji getiriyor. "Düşük
teknolojili" girişimler oranı, "yüksek teknolojili"
girişimlerin iki katıdır.
Bu verilerde göstermektedir ki ARGE, teknoloji geliştirme,
inovasyon gibi, küresel rekabetin ana unsurlarının, Türkiye
sanayisinin gündeminde ilk sıralarda yer alması gerekmektedir.
Sanayimizi, sürdürülebilir rekabet gücü hedefine yaklaştıracak
adımların süratle atılması, içinde bulunduğumuz kritik
dönemde her zamankinden daha önemli hale gelmiştir. Kamu ve özel sektör
işbirliği ile Türkiye küresel ekonomideki bu
sıkıntılı dönemi başarıyla aşmalı ve
değişimin kazananları arasında yer almalıdır.
Geleceği tahmin etmenin en kolay yolu, onu şekillendirmekten
geçmektedir. Sanayileşmenin temelinin, bilgi üretebilmekten geçtiğini
de dikkate alırsak, teknoloji transferi ile kalkınma ve
sanayileşmenin olamayacağı kesindir.
Türkiye'nin kendi teknolojisini kendisi üretip, sanayileşme ile
ulusal ekonomiye katkı sağlaması, bilim ve teknolojinin,
toplumun bütün kesimlerini yakından ilgilendirdiği, bilim ve
teknolojinin ülke sanayisinin yanı sıra ülkenin uluslararası
arenadaki konum ve geleceğini belirleyeceği bilinmesine rağmen
Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bu konularda duyarsız
kalmakta ve çözüm üretmemektedir.
Ara malı üreten imalat sektörümüz ekonomi politikalarının
gereği enerjiyi pahalı kullandırılırken, istihdam
üzerindeki vergiyi yüksek öderken, kullandığı kredinin faizi
yüksek tutulurken, pahalı üretime karşı Bilim Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı hiçbir önlem ve uyarıcı,
tavır koyucu davranmamıştır.
Dünya pazarlarında üretilen mallarla yerli ürünlerimiz rekabet
edemez halde, düşük kur politikası, ara malları
dışarıdan almayı cazip hale getirerek ithalatın
patlaması konusunda da Sayın Bakan'ımızın engelleyici
tutumu olmamıştır.
Sanayimizi, yabancıların ülkemize yapacağı
yatırımlara bağlanmasına, üretmeye değil de, hizmet
sektörlerine dayalı büyümenin önünün açılması
çalışmalarına kolaylık gösterilmesinin aracı olan
politikaların uygulaması:
Ülke ekonomisinin ithalata
bağımlılığını arttıran ve ülkemizi
yabancı ürünlerin cenneti haline getirerek milli sanayinin rekabet gücünü
azaltan, ülkemizde yerli üretim konusunda çaba göstermeyen ve tüm bunların
siyasi sorumlusu Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün
hakkında Anayasa'nın 98 ve 99'uncu, TBMM İçtüzüğünün 106.
Maddeleri uyarınca Gensoru açılmasını Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına arz ederiz.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Gensoruların görüşme günleri Danışma Kurulunca daha
sonra belirlenerek oylarınıza sunulacaktır.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, bizim on iki tane genel görüşme
önergemiz vardı. Bunlar Genel Kurula sunulmadı. Oysa, İç Tüzüke
göre bunların Genel Kurula sunulması gerekiyor. Yani
Başkanlığa, biz, genel görüşme, gensoru önergelerini
birlikte vermiştik.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan, anlayamıyoruz
Grup Başkanvekilimizin söylediklerini.
OKTAY VURAL (İzmir) Genel görüşmeyle ilgili
BAŞKAN Mikrofonu açarız, Sayın Grup
Başkanvekilimiz yerine oturursa.
Buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, efendim, bizim
gensoru önergeleriyle birlikte verdiğimiz genel görüşme taleplerimiz
vardı. Bilindiği gibi, bu genel görüşme taleplerinin öncelikle
Genel Kurula sunulması gerekiyor ama bugün sunulmadı.
Dolayısıyla Başkanlığın, sunuşlarında,
bir bakıma Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna mensup milletvekillerinin
verdiği ya da grup adına verdiğimiz bu önergeleri neden
sunmadığını, bir açıklama yapması
gerektiğini... Bu, açıkçası İç Tüzüke de
aykırıdır, usule de aykırıdır.
BAŞKAN Tamam Sayın Vural.
Başkanlığa verilmiş ancak geliş
sırasına göre sıraya konulduğu için her gün üçer üçer
okunmak üzere sıraya konulmuş. Gelecek, okunacak efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, hayır, böyle bir takdir yetkisi
yok.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Derhâl diye bir hüküm var.
OKTAY VURAL (İzmir) Derhâl Genel Kurula sunacaksınız
MEHMET ŞANDIR (Mersin) İç Tüzükün gereği.
OKTAY VURAL (İzmir)
dolayısıyla, lütfen, Genel Kurul
sunuşları olarak bu görevin İç Tüzük gereğince
yapılmasını istirham ediyorum. Derhâl
MEHMET ŞANDIR (Mersin) İç Tüzük öyle söylüyor efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) İç Tüzük
BAŞKAN Ancak Sayın Vural sadece bugünkü değil, daha
önce de verilen çok sayıda iş var, onlar sıraya konuldu. Niye
bugün problem oldu, onu anlamadım ben.
OKTAY VURAL (İzmir) Hayır efendim. Meclis
araştırma önergelerini siz okudunuz
BAŞKAN Tamam.
OKTAY VURAL (İzmir)
dolayısıyla Meclis
araştırma önergelerinin okunmasıyla ilgili derhâl diye bir
hüküm yok. Bu durumda bizim genel görüşme taleplerimizin derhâl
gereğinin yapılması lazım çünkü biz bunların gündeme
alınmasını isteyeceğiz. Okunmadan olmaz. dolayısıyla
okunmayarak bizim bunu gündeme almamız engellenmiş oluyor, denetim
hakkımız engellenmiş oluyor.
BAŞKAN Şimdi, Meclis Başkanlığına
sunulan çok sayıda Meclis araştırması ve genel görüşme
önergesi bulunmakta. Her gün üçer adet önerge okunmakta; geçmişten bu
tarafa da yapılan bu Sayın Vural. Şimdi niye problem oldu,
anlamış değilim gerçekten.
OKTAY VURAL (İzmir) Problem, çünkü İç Tüzüke göre derhâl
diyor. Derhâlın amacı sıraya değildir ki
BAŞKAN Ama şimdiye kadar hep aynı şey
OKTAY VURAL (İzmir) Araştırma önergeleriyle ilgili bunu
yapabilirsiniz
BAŞKAN Tamam da, teamül, şimdiye kadar, sıraya konup
burada üçer üçer okunması.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, sıraya
BAŞKAN Burada bir farklılık, ayrı bir
ayrıcalık yapılmıyor ki bugünkü uygulamada.
OKTAY VURAL (İzmir) Hayır efendim. Genel görüşmenin
amacı burada İç Tüzükte belirlenmiş, derhâl diyor. Yani
derhâl nasıl olacak? Genel Kurula sunulması gerekiyor. Bugün
açık bir şekilde nasıl gensoruları okuduysanız genel
görüşme taleplerini de okumanız gerekiyor.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) 102nci madde.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkanım, 102nci maddede
derhal gelen kâğıtlar listesine
alınır
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Devamını da oku ama Nurettin
Bey.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Yani derhâl ifadesine
lafzi olarak bakıldığında o bir yorum olur.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Devamını da oku.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Lafzi olarak
bakıldığında derhâl ifadesi; Bu istem derhâl gelen
kâğıtlar listesine alınır.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Efendim, hayır, orada nokta yok,
virgül var. Genel Kurula sunulur. diyor.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Hayır, bu virgül
eylemle ilgili virgül Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Derhâl alınır, -virgül- Genel
Kurula sunulur. diyor.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Virgül eylemle ilgili;
Genel Kurula ve Hükümete. duyurulur. Yani Derhâl hükûmete duyurulur. veya
Genel Kurula duyurulur. demiyor. Tamam, lafzından giderek yorum
yapıyoruz burada çünkü.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Ama Genel Kurula duyuracaksınız.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Bundan sonrası için
yorum yapıyoruz Sayın Başkanım. Dolayısıyla,
gelen kâğıtlar listesine alındıktan sonra, derhâl
alındıktan sonra mesele yoktur.
BAŞKAN Efendim, İç Tüzükün 104üncü maddesinin üçüncü
fıkrası: Meclis araştırmasının
açılmasında genel görüşme açılmasındaki hükümler
uygulanır.
OKTAY VURAL (İzmir) Açılmasında diyor efendim,
sunulmasında demiyor, açılması kararında diyor.
Açılması ayrıdır, sunulması ayrıdır.
BAŞKAN Gündemin altıncı bölümünde de zaten beraber
işleme alınıyor.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim?
BAŞKAN Gündemin altıncı bölümünde de beraber
işleme alınıyor.
OKTAY VURAL (İzmir) Evet, açılması hâlinde karar
verildiği zaman.
BAŞKAN Hayır, ayrıca gündemin altıncı
bölümüne bakarsanız, beraber işleme alınıyor zaten.
OKTAY VURAL (İzmir) Gündemin altıncı maddesinde ne var
efendim?
BAŞKAN Tüm süreç aynı işliyor.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim?
BAŞKAN Gündemin altıncı sırasına
bakarsanız, birlikte işleme alınıyor zaten.
OKTAY VURAL (İzmir) Gündemin altıncı maddesinde ne var
efendim, ne var? Beş var, altı yok ki.
RECEP ÖZEL (Isparta) Şu kapağı diyor Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) Bu ön görüşmeler, açılmasına
karar verilmişse olur. Meclis Genel Kurulu karar vermeden ön görüşme
yapamazsınız ki zaten.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, duyurma
işlemini yapmanız lazım.
OKTAY VURAL (İzmir) Duyurma işlemi efendim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Bu genel görüşme talebi,
araştırma önergesi değil.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Efendim, eğer
istenseydi Derhâl Genel Kurula ve hükûmete duyurulur. ifadesi
kullanılırdı.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, genel görüşme önemli bir
denetim vasıtasıdır. Bunun Genel Kurul tarafından bilinmesi
gerekiyor.
BAŞKAN Sayın Vural, buradaki zaten açılma kelimesi
tüm süreci kapsayan bir kelime. Eğer istiyorsanız buyurun, tutum
hakkında tartışma açabilirim yani.
Üç dakika da süre veriyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) İstirham ediyorum, ben genel
görüşme
BAŞKAN Hayır, tamam, birlikte çözüm bulalım, onun için
söylüyorum ben yani. Ben hayır demiyorum şeye.
OKTAY VURAL (İzmir) Ben
diyorum ki: Lütfen, sunuşlarla ilgili tamamlamayın, bizim genel
görüşme taleplerimizi de okuyun ki yarın bunların bir
kısmının gündeme alınmasını isteyeceğiz biz.
Okunması gerekiyor. Duyurulacak ki ben gündeme alınmasını
isteyeceğim, teklif edeceğim belki.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Burada, derhâl zorunluluğu, Genel
Kurulda
BAŞKAN
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati:16.21
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.34
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Tanju ÖZCAN (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 16ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Sayın Vural, istiyorsanız usul tartışması
açarız.
Lehte ve aleyhte olmak üzere
ENGİN ALTAY (Sinop) Lehte söz
OKTAY VURAL (İzmir) Aleyhinde efendim.
Efendim, eğer siz bir bilgilendirme yaparsanız bu konuda,
Başkanlığın bu uygulamasının mesnedi, İç
Tüzükteki yeriyle ilgili
Daha sonra mı yaparsınız yoksa?
BAŞKAN Tamam, ben bilgilendirme yapıyorum Sayın Vural.
Sayın milletvekilleri, Başkanlığa sunulan ve hâlen
okunmayı bekleyen Meclis araştırması ve Meclis genel
görüşme önerge sayısı 740tır.
Bugüne kadar, uygulamada, Meclis araştırması ve genel
görüşme önergeleri aynı usulle işlem görmektedir. Gündemin
altıncı kısmı olan Meclis araştırması ve
genel görüşme yapılmasına ilişkin ön görüşmeler
bölümünde, Başkanlığa sunuluş tarihlerine ve Genel Kurulda
okutulma sırasına göre işleme alınmaktadır.
Okutulmamış Meclis araştırması ve genel görüşme
önergeleri bugüne kadar olduğu gibi siyasi parti gruplarının
önerilerine konu olabilmektedir. Ayrıca, okutulmasalar bile tüm Meclis
araştırması ve genel görüşme önergeleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisi web sayfasında yayımlanmaktadır. İç Tüzükün
104üncü maddesine göre, Genel Kurulda okunarak gelen kâğıtlara
alınan önergeler, Başbakanlığa bu aşamada
gönderilmektedir.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Okunmadı ama, bizim de
itirazımız, okunmaması.
BAŞKAN Her birleşimde, toplamda üç adet araştırma
önergesi veya sırası gelmişse, genel görüşme önergesi
okutulmaktadır. Bu, yerleşik bir teamüldür. Uygulamada İç
Tüzüke aykırı bir durum bulunmamaktadır.
Şimdi, söz isteyenler, buyurun.
VI.- USUL HAKKINDA
GÖRÜŞMELER
1.- MHP Grubu adına
verilen genel görüşme önergelerinin Genel Kurula sunulmayarak gündeme
alınmasının engellendiği gerekçesiyle Başkanlığın tutumu hakkında
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Aleyhinde efendim.
ENGİN ALTAY (Sinop) Lehte efendim, söylemiştik zaten, geçti
kayıtlara.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Lehte Sayın
Başkanım.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım, aleyhte.
BAŞKAN Sayın Altay, lehte mi, aleyhte mi istediniz?
ENGİN ALTAY (Sinop) Lehte istedim Başkanım.
BAŞKAN Lehte istediniz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) İlk önce Engin Bey istedi, şahidim.
BAŞKAN Evet, Sayın Altay, buyurun, lehte söz istediniz.
Üçer dakika söz veriyorum.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın Vuralın iddia ettiği İç Tüzük uygulaması
yani uygulama ihlali, esasen doğrudur. Benim, Başkanın tutumunun
lehinde söz alma gerekçem şununla ilgilidir: Yani bu
yanlışlık, şu an oturumu yöneten Sayın Başkan
tarafından yapılan, süregelen
bir yanlış değil. Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22nci Dönem
Parlamentosunda bu şekilde yüzlerce İç Tüzük katliamı, ihlali
zaten yapıldı Sayın Vural.
Bu bağlamda, Sayın Başkanın tutumuyla ilgili,
Sayın Başkan biraz önce dedi ki: Teamüller böyle. Doğru, Başkan da teamüllere uydu.
Doğrusu nedir? Başkanın
Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğüne uymasıdır ama Bülent
Arınçın Meclis Başkanlığıyla başlayan, Köksal Toptanla, Mehmet Ali
Şahinle devam eden ve şimdi, Sayın Cemil Çiçekle süregelen bu
beraber yaşadığımız on yıllık süre içinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçTüzüğü hakikaten müteaddit defalar ihlal edilmiştir.
İç Tüzük katliamı yapılmıştır.
Bakın, sayın milletvekilleri; Sayın Vuralın
iddiası doğrudur. Türkiye Büyük Millet Meclisi İçTüzüğünün
104üncü maddesi Meclis araştırmasının tarifini ve
açılmasını belirlemiştir. Sondan bir önceki
fıkrasında da Meclis araştırmasının açılmasında
genel görüşme açılmasındaki hükümler uygulanır.
denilmektedir.
Bu durumda, genel görüşmenin açılmasını düzenleyen
102nci maddeye göre bu Parlamentonun,
-yanlıştan dönmek bir erdemdir- bütün işleri bir kenara
bırakıp, bugüne kadar görüşülen bütün Meclis araştırma
önergelerini, teker teker 104üncü maddedeki öngörü çerçevesinde burada görüşüp
reddetmesi ya da kabul etmesi lazım. Şimdi, bizim Parlamentonun
öncelikli işi budur. Bu işi yapmayıp da, bu Parlamento bugün,
şöyle ya da böyle, Sayın Vuralın tespit ettiği bu İç
Tüzük ihlalinin gereğini yapmayarak parmak çoğunluğuyla yoluna
devam etmesi, AKP Grubunun öngördüğü gündemle yoluna devam etmesi tam bir
hukuk katliamı ve hukuk ayıbı olur.
Bu sebeple ben Genel Kurulun sağduyusuna güveniyorum. Teamüller
elbette ki önemlidir ama yanlış uygulamalar, yanlış
tatbikatlar teamül olmaz, içtihat olmaz. Burada hepimizi bağlayan Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğüne göre Sayın Vuralın
iddiasının gereği yerine getirilmeden başka bir iş ve
işlemi bu Genel Kurul bana göre, benim hukuk yorumuma göre yapamaz diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Altay.
Şimdi,
aleyhte söz isteyen Oktay Vural, İzmir Milletvekili.
Buyurun.
OKTAY VURAL
(İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Anayasamıza
göre denetim olarak bakıldığı zaman bilgi edinme ve denetim
yollarından olan genel görüşme toplumu ve devlet faaliyetlerini
ilgilendiren belli bir konunun Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda
görüşülmesidir. Dolayısıyla görüşülmesi olduğu için
Genel Kurulun bilgilendirilmesi gerekiyor.
Meclis
araştırması ise belli bir konunun incelenme talebidir. Bunda
Genel Kurulda, açıkçası, belli bir konunun görüşülmesi
değil inceleme yapıldıktan sonra bir görüşme
yapılması söz konusu. Onun için İç Tüzükte derhâl bunun Genel
Kurula duyurulması isteniyor. Sizin Meclis araştırmasıyla
ilgili 3 tane önergeyi okutmanız
5 tane okuyun, 6 tane okuyun, 7 tane
okuyun, genel görüşme önergelerini okuyun. Toplumu ve devleti ilgilendiren
bir faaliyet. Bunu okumazsanız biz nasıl gündeme
aldıracağız? Dolayısıyla bu konuda Başkanlık
Divanının muhakkak bu genel görüşme önergelerinin bir an önce
Genel Kurula duyurulmasını temin etmesi gerekiyor. Bakın,
gensoruyu okudunuz, süreye tabi. Niye çünkü İçtüzükte yazıyor. O
zaman sizin genel görüşmeyi de muhakkak Genel Kurulun bilgilerine arz
etmeniz gerekiyor.
Şimdi
buradan bir konuda bir bilgi edinmek istiyorum. Bilemiyorum,
karşılıklı münazaraya dönüşmez ama hükûmete bunu
bildirdiniz mi, bir genel görüşme?
BAŞKAN
Az önce ben açıklamalarımda Başbakanlığa daha sonra
gönderildiğini söyledim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Gönderilmiş? Şimdi
BAŞKAN
Daha sonra gönderileceğini söyledim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Gönderilecek, daha gönderilmedi değil mi derhal
işlemiyle ilgili? Anlıyorum.
Şimdi, genel görüşmeyle ilgili, ben, huzurlarınıza,
hem Genel Kurula hem vatandaşlarımıza Türkiyeyi ilgilendiren
böylesine önemli bir konuyu duyurmak istiyorum. Bunun duyurulması
gerekiyor. Şeffaf bir Türkiye Büyük Millet Meclisi
çalışması için bence genel görüşme önergesinin burada
öncelikle okunmasını temin etmeniz gerekiyor. Derhâl işlemi
Bakın, Meclis araştırmasında ifadede bulunmuyor ama
burada derhâl diye söylüyor. O zaman Başkanlığın bu
derhâl işlemini yapması gerekiyor. Muhalefet olarak bizim denetim
günlerimizi alıyorsunuz. Salı günleri denetim yapılması
lazım. Biraz sonra çıkacak AKP Grubu, denetim yapılmaması
Vatandaşın hakkının, hukukunun yok edilmesine
karşı muhalefet sorgu yapmasın.
Şimdi, bu sunuşlar aynı zamanda millet tarafından da
Hangi konularda muhalefet ne istiyor? derken bunları da takip ediyorlar.
Dolayısıyla bu genel görüşme talebinin muhakkak okunması
gerekiyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Lehte söz isteyen Nurettin Canikli, Giresun Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Şimdi, önce şunu belirtmekte fayda var: Biraz önce de ifade
edildi ama son derece önemli, bu hüküm, bu uygulama 22nci Dönemde
başlamadı, daha önceki dönemlerde de yani Milliyetçi Hareket
Partisinin, Cumhuriyet Halk Partisinin ya da başka herhangi bir siyasi
partinin geçmişte iktidar partisi olduğu dönemlerde de bu hüküm aynen bu şekilde
uygulandı, aynen. Dolayısıyla sanki bu uygulama, ilk kez, AK
PARTİnin iktidar olduğu dönemlerde başlanmış gibi bir
algı ya da imalar söz konusu; böyle bir durum mevcut değil. Önce onun
altının çizilmesi gerekiyor, bu bir.
MEHMET ŞANDIR (Mersin ) Bu, çok net değil ama.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Net yani çok net, bana göre
çok net.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Araştırılırsa aksine
uygulamaların olduğunu da görürsünüz.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) İzin verirseniz
Bakın
ENGİN ALTAY (Sinop) İç Tüzüke daha riayet edişini
göreceksiniz.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Farkında mı
bilemiyorum arkadaşlar ama biraz önce Sayın Vuralın ifade
ettiği şekilde eğer yorumlanırsa ya da Engin Beyin ifade
ettiği şekilde, Türkiye Büyük Millet Meclisi fiilen bloke edilir,
çalışamaz hâle getirilebilir. Neden? Herhangi bir siyasi parti, fark
etmez herhangi bir siyasi parti grubu, her gün -örnek olarak söylüyorum- 50
tane Meclis Genel Görüşme önergesi verebilir. Verebilir mi? Verebilir. Bir
sınırlama var mı? Yok.
OKTAY VURAL (İzmir) İç Tüzükte Denetim salı günleri
yapılır. deniyor, denetimi iptal ediyorsunuz. Siz denetimi niye
iptal ediyorsunuz?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) İzin verirseniz.
Bakın yani neden böyle olduğunun da aslında gerekçesi bu
aynı zamanda. 100 tane, 50 tane genel görüşme önergesi verebilir ve
uzun olabilir, yani 500 kelimeye kadar da olabilir. Bunun sadece okunması
aşağı yukarı herhâlde bir sekiz on saat sürer. Ne demek bu?
Ve eğer bu yoruma göre diğer bütün Meclisin faaliyet alanlarına
giren konulardan önce eğer okunması gerekiyorsa, öyle
yorumlanması gerekiyorsa o zaman bu, fiilen Meclisin tatil edilmesi,
milletin iradesinin hiçbir şekilde hayata geçirilememesi anlamına
gelir.
OKTAY VURAL (İzmir) Niye, burası milletin iradesini temsil
etmiyor mu?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Kanun yapamaması,
başka hiçbir şey yapamaması anlamına gelir. Öyle değil
mi? Fiilen bu mümkün. Mümkün mü?
OKTAY VURAL (İzmir) Milletin iradesini temsil etmiyor mu?
Anayasada benim denetim hakkım var ya! Senin parmak çoğunluğun
varsa benim de hukukum var. Hukuka, hukuka
Önce hukuk, önce hukuk
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Dolayısıyla böyle
bir değerlendirme, böyle bir yorum kesinlikle ne İç Tüzükün bu
maddesine uygun ne de aynı zamanda mantığa uygun, çünkü bununla
herhangi bir dönemde herhangi bir zamanda
OKTAY VURAL (İzmir) Hak güçlü olanın değil, haklı
olanındır.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
Meclisin faaliyetlerini
yürütememesi gibi fiilen kapanması anlamına gelecek bir durum ortaya
çıkabilir. Yani hiçbir arkadaşımızın ben böyle bir
meramının, böyle bir düşüncesinin, böyle bir arzusunun
olduğunu düşünmüyorum ama öneri buna yol açabiliyor. Herhangi bir
siyasi parti herhangi bir zamanda bugün, yarın, on sene sonra, beş
sene sonra, üç sene sonra
Böyle bir şey olabilir mi?
OKTAY VURAL (İzmir) Siz temel kanunları istediğiniz
gibi yapıyorsunuz da
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Böyle bir önerinin
savunulması mümkün olabilir mi değerli arkadaşlar? Ayrıca
biraz önce de söyledim, buradaki
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
derhâl ifadesi, sadece
Gelen Kâğıtlar listesine alınmaya ilişkindir, virgülden
sonrasını kapsamaz. Başkanlığın tutumu
doğrudur.
Hepinize saygılar sunarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Kötüye kullanılır diye bir hak
ortadan kaldırılabilir mi, yok sayılabilir mi ya?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Aleyhte söz isteyen Mehmet Şandır, Mersin Milletvekili.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, burada, şu ortak paydayı ifade edeceğiz: Burada
hukuk kuruyoruz, hukuku hukukun içinde kalarak kurmak mecburiyetindeyiz.
Buranın hukukunu İç Tüzük belirliyor. İç Tüzük gayet açık
ve net. Diyor ki: Hükûmete ve Meclise derhâl sunulur. Bunun bir başka
anlamının olmaması lazım. Bir başka denetim aracı
olarak araştırma önergelerinin derhâl sunulması gibi bir hususu
kanun koyucu buraya koymamış ama genel görüşmenin derhâl Genel
Kurula ve Hükûmete sunulması gerektiğini bir hüküm olarak yazmış.
Buna uymak mecburiyetindesiniz. Buna uymadığınız takdirde
İç Tüzükü ihlal etmiş olursunuz. Hukuku hukuksuzlukla, hukuka
uymadan düzenlemiş olursunuz.
Değerli arkadaşlar, bizim genel görüşme talebimiz bir
ihtiyaçtan kaynaklanıyor. Bakın, iktidar -her defasında
söylüyoruz- burada Meclisin gündemini belirleyecek ama Meclisin gündemi,
milletin gündemi olmak mecburiyetinde. Bize göre, Hükûmetin getirdiği
kanun tasarı ve teklifleri milletin öncelikli gündemi değil. Biz,
şimdi, bu genel görüşme önergelerinde 2/B uygulamalarının
incelenmesini istiyoruz. Milletimiz perişan, halkımız
perişan 2/B uygulamalarından dolayı çok ciddi bir
mağduriyet var.
Bizim bu genel görüşme taleplerimizden biri Suriye. Yaşanan
Suriye krizinin, sınır bölgelerindeki illerin ekonomisindeki olumsuz
etkilerinin genel görüşmesini yapalım. diyoruz. TOKİ
uygulamalarının vatandaşlar nezdindeki olumsuz
sonuçlarını bir genel görüşme anlamında buraya getirelim,
tartışalım. diyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) 4+4
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Bunlar milletin gündemi. Şimdi,
milletin gündemini siz İşte, teamüller
Ben bu konuda Divanın
çok doğru, çok bilgiye dayalı doğru söylediği kanaatinde
değilim, aksine uygulamalar da var.
Bakınız, denge ve denetim, bu sistemin işleyişinin
temel unsuru. Siz, muhalefet ve iktidar arasında denge ve denetimi İç
Tüzükle sağlamak mecburiyetindesiniz. İç Tüzük diyor ki: Salı
ve çarşamba günü denetim yapılacak. Denetimi
kaldırıyorsunuz parmak çoğunluğunuzla. Muhalefet partileri
Anayasanın kendilerine yüklediği yükümlülüğün gereği,
denetimi yapacaklar. Hükûmete sunulmadığı konusundaki bilgi de
doğru olmayabilir. Bu genel görüşme önergelerinin Hükûmete
gönderildiği yönünde bir duyumum da var benim ama Meclise niye sunulmuyor?
Arzu ettiğimiz şey
Biz, yarın, bu genel görüşme
önergelerimizden bir ikisinin buraya getirilmesini isteyeceğiz, okunmadan
nasıl getireceğiz değerli arkadaşlar? Dolayısıyla
Sıraya koyduk, sırası gelince getireceğiz. tezi
doğru değil, muhalefetin engellenmesidir, İç Tüzükün ihlalidir.
Onun için, Sayın Başkanlığın, bu konuda, İç
Tüzüke uymasını talep ediyoruz, şu andaki uygulaması
İç Tüzüke aykırıdır. Burada bu anlayışla
yürütülecek müzakereler gayrimeşru olacaktır.
Bilgilerinize arz ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, genel görüşme önergelerinin Meclis
araştırması önergelerinden ayrı tutularak işlem
görmesi iddiası üzerine yapılan usul tartışması
sonrasındaki Başkanlığımızın tutumunu
açıklıyorum:
İç Tüzükün 104üncü maddesinin üçüncü fıkrasına göre
Meclis araştırması açılmasında genel görüşme
açılmasındaki hükümler uygulanır. 102nci madde ise Genel görüşmenin
açılması başlığını taşımakta olup
sürece ilişkin işlemler gösterilmiştir. Açılma ifadesi
sadece görüşmeyi kapsamamakta, gelen kâğıtlar listesine
alınmadan Genel Kurulun bilgisine sunma ve gündeme girişi de
içermektedir. Gündemin altıncı kısmında araştırma
ve genel görüşme önergelerinin birlikte yer alması, yerleşik
teamül olarak her birleşimde sınırlı ve belirli sayıda
önerge okutulması da göz önüne alındığında
Başkanlığımızın tutumunda bir
değişiklik olmamıştır.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım, yani, tabii
ki o kürsüden
BAŞKAN O zaman, oylayalım Sayın Şandır
istiyorsanız, yapacağım bu, benim başka yapabileceğim
bir şey yok ki. Şimdiye kadar yapılan uygulama
karşısında
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Yani oylamayla eğriyi
doğrultamayız. Parmak çoğunluğuyla hukuku
doğrultmamız yanlıştır.
OKTAY VURAL (İzmir) Yani oy tehdidiyle ilgili, sizin
takdirinizdir.
BAŞKAN Hayır, şimdi, yani ne yapmamı? Ne
yapmamız gerekiyor? Bugüne kadar bu uygulama
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Yarın genel görüşme
önergelerimizin gündeme alınması için Danışma Kurulu
alacağız. Burada okunmadan bunu nasıl
sağlayacağız?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Yapabilirsiniz, bunda bir
engel yok.
BAŞKAN Ama şimdiye kadar bu uygulama devam ederken, hiç
kimse sesini çıkartmadan gelmişken, niye bugün yapılıyor,
anlaşılmış değil yani?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Anladım da, niye İç Tüzükü
dikkate alıp uygulama yapmıyorsunuz da
BAŞKAN Biraz önce Sayın Canikli açıkladı, bundan
önceki iktidarlar döneminde dedi -iktidar ismi vermeden- tüm dönemlerde
geldiğini söyledi ki uygulama da o şekilde.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sizi bundan önceki iktidarlar değil, İç
Tüzük bağlar.
BAŞKAN Örneklerini getirelim o zaman, okutalım burada teker
teker.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Bizim için, toplumun önemli gündem konusu
olan konuların Genel Kurulda görüşülmesi
Bunun yolu genel
görüşme önergesi.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Burada bir engel yok
Sayın Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) Yani Oslonun konusu mu önemli, milletin
konusu mu önemli? Büyükşehrinkini alacaksınız da, Oslodaki
görüşmelerdeki mutabakatları buraya getiriyorsunuz da
BAŞKAN Ben de açıklamayı yaptım, sıraya
koydum üçer üçer. Geçmişten bu tarafa okunduğu gibi bundan sonra da
okunacak diye.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım, şu
suçlamanın altında kalırsınız.
BAŞKAN Niye kalayım canım? Lütfen
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Suçlamanın altında
kalırsınız.
BAŞKAN Hayır, ben değil, şimdiye kadar tüm
uygulamaların altında kalınacaksa, herkes kalır yani
Sayın Şandır.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) İç Tüzük ihlali yapıyorsunuz,
İç Tüzük ihlali yaparak devam edeceğiniz müzakereler gayrimeşru
olur.
BAŞKAN Sayın Şandır, İç Tüzük ihlali diye kastettiğiniz
şey, ilk defa bugün yapılmış olsa, tamam, doğru. Bir
ihlal vars bunun altında ben kalırım
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan, günde 10 tane adam
öldürülüyor, adam öldürmek meşru mu peki?
BAŞKAN Ancak, eğer bu uygulama geçmişten bugüne kadar
devam ediyorsa o zaman
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Tersi var burada, karşı
uygulamalar var Sayın Başkanım, inceleyin göreceksiniz.
BAŞKAN Ama teamülü konuşuyoruz biz, şimdiye kadarki
uygulamaları konuşuyoruz, çıkartalım onları o zaman.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Teamül, sizin ifadenizle teamül.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, teamül,
yasanın olmadığı yerde geçerli.
BAŞKAN O zaman bu İç Tüzük ihlalinin altında her
iktidar ve her başkan vekili, her Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı kalır yani.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim biz,
bugün denetim günü, denetim yapılsın istiyoruz, millet
adına denetim yapılsın istiyoruz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Yani denetim yapılması teamül
değil mi? Ona niye itiraz etmiyorsunuz? Biraz sonra iktidar grubunun grup
önerisi
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) Sayın Başkan,
açıklamalarınız tatmin etmedi Genel Kurulu.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Yani bu gerekçeniz doğru değil
efendim.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) Madem emsal var, Okutabiliriz.
dediniz, onları okutun.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) O emsalleri getirin, okutun.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) Emsal getirin, okutun.
BAŞKAN Getirelim emsalleri.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) Okutun Sayın Başkan.
MEHMET GÜNAL (Antalya) -
Sayın Başkan, karar veriyorsunuz ama usul hakkında, ara
verin bir bakın.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sıklıkla yapılırsa
meşru mu olur Sayın Başkan?
BAŞKAN Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.54
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 17.18
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Tanju ÖZCAN (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 16ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Sayın milletvekilleri, geçmiş dönemlerde de genel görüşme
önergelerinin Başkanlığa sunulmasının hemen
ardından Genel Kurulda okutulmadığı ve derhâl
Başbakanlığa bildirilmediği görülmektedir.
Örneğin, 21inci Dönemde (8/18) esas numaralı Genel
Görüşme Önergesi Başkanlığa 01/3/2001 tarihinde
sunulmuş, Genel Kurulun 22/3/2001 tarihli Birleşiminde okunmuş
ve Başbakanlığa 27/3/2001 tarihinde gönderilmiştir.
Diğer bir örnek ise, yine aynı dönemde (8/20) esas
numaralı Genel Görüşme Önergesidir. Bu önerge de 25/9/2001 tarihinde
Başkanlığa gelmiş, 09/10/2001 tarihinde Genel Kurulda
okutulmuş ve 12/10/2001 tarihinde Başbakanlığa
gönderilmiştir.
Benzer şekilde diğer dönemlerde de benzer uygulamalar
görülmektedir.
OKTAY VURAL (İzmir) Peki, şimdi Başbakanlığa
gönderildi mi efendim bunlar?
BAŞKAN Zaten ben açıklamamda söyledim Sayın Vural Gönderilmedi
diye. Biraz önce soruldu, gönderilmediğini söyledim ben size.
OKTAY VURAL (İzmir) Peki, Sayın Başkanım,
anlaşılan tutumunuzda bir değişiklik olmayacak.
BAŞKAN Evet.
OKTAY VURAL (İzmir) Şimdi, İç Tüzükün 104üncü
maddesine göre bu derhâl konusunu gelen kâğıtlara izafe
ettiğiniz anlaşılıyor ama 5 Kasım Pazartesi günlü
gelen kâğıtların içerisinde de yok.
BAŞKAN O da yok, doğru.
OKTAY VURAL (İzmir) Yok.
BAŞKAN - Doğru efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) O zaman bu konuda da bir
BAŞKAN Okunduğu gün alınıyor efendim,
okunduğu gün.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim?
BAŞKAN Okunduğu gün alınıyor derhâl.
OKTAY VURAL (İzmir) Derhâl o zaman
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Benim söylediğimi
söylüyor.
OKTAY VURAL (İzmir) -
Şimdi, biraz önce Nurettin Bey dedi ki: Derhâl gelen
kâğıtlara alınması gerekiyor.
BAŞKAN Sayın Vural, biraz önceki açıklamalarımız
onu da kapsıyor, yani Türkiye Büyük Millet Meclisinde bugüne kadar
aynı uygulama yapılmakta. Yani bugün
OKTAY VURAL (İzmir) Şimdi, sizin lehinizde konuşan
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Benim söylediğimi
söylüyor, benim açıklamam.
OKTAY VURAL (İzmir) - Sayın Başkanım, bunun derhâl
gelen kâğıtlara alınmaması İç Tüzüke aykırı
değil mi?
BAŞKAN Sayın Vural, bugün bu konuda farklı bir uygulama
yapılmış değil, ben onu anlatmak istiyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Peki, ben aynı şekilde şu
soruyu soruyorum: Biraz önce örneklerini verdiniz. Bu genel görüşme ya da
Meclis araştırması talepleri derhâl gelen kâğıtlara
alınmamış mı?
ENGİN ALTAY (Sinop) Alınmamış.
OKTAY VURAL (İzmir) - Alınmamışsa, o zaman
BAŞKAN Alınmamıştır, evet.
OKTAY VURAL (İzmir) - Nasıl alınmamış?
BAŞKAN Okunduktan sonra diyorum, okunmasıyla birlikte diyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, öyle bir şey olur mu?
ENGİN ALTAY (Sinop) Hayır Başkanım,
yanlıştır.
OKTAY VURAL (İzmir) Öyle bir şey olur mu canım ya? O
ancak gündeme alınmasıdır.
BAŞKAN Maalesef, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bugüne kadar aynı
uygulamalar onlar için de geçerli efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, o gündeme
alınmasıyla ilgili husustur, şu gündem listesine girmesiyle
ilgili husustur. Okunmadan
BAŞKAN Kaldı ki biraz önce açıklamalarımda da
söyledim Zaten grup önerisiyle de getirebilirsiniz. diye.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan...
BAŞKAN Buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) Ben Başkanlığın
yaptığı uygulamadan bahsediyorum, diyorum ki
Bakın, İç
Tüzük açık, diyor ki: Derhâl gelen kâğıtlarda
yayınlanır. Değil mi?
BAŞKAN Sayın Vural, ben de aynı şeyi söylüyorum,
ben de diyorum ki derhâl yapılmadı şimdiye kadar tüm
uygulamalarda, teamül hâlinde bu şekilde.
OKTAY VURAL (İzmir) Hayır efendim, siz bildirilmemiş
BAŞKAN Yani, bugün farklı bir uygulama yok bu konuda.
OKTAY VURAL (İzmir) Hayır, hayır, hayır, gelen
kâğıtlarla ilgili bir şey konuşmadınız.
BAŞKAN Evet, gelen kâğıtlarla ilgili söylüyorum,
deminden bu tarafa konuştuğumuz gelen kâğıtlarla ilgili.
OKTAY VURAL (İzmir) Hayır, bildirilme işini söylediniz
siz, Genel Kurula bildirme işini söylediniz.
BAŞKAN Siz sordunuz, ben de cevap verdim derhâl
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, siz Genel Kurul ve hükûmete bildirme
tarihlerini verdiniz, gelen kâğıtlarda yayınlanma ifade
etmediniz.
BAŞKAN Sayın Vural, uygulama, Genel Kurulda okunduğu
gün gelen kâğıtlara alınıyor ve daha sonra da, evet,
hükûmete bildiriliyor.
OKTAY VURAL (İzmir) Öyle bir şey olur mu? Sayın
Başkan, böyle bir şey olur mu canım? Ya İç Tüzük
Böyle bir
teamül olmaz.
BAŞKAN Tartıştığımız şey
aynı işte, onu söylüyorum ben.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sonra da Genel Kurula bilgi verir.
BAŞKAN Maalesef teamül bu, geçmişten
OKTAY VURAL (İzmir) İyi bak.
Sayın Başkan, biz diyoruz ki
Okunmaması konusunu
tartışırken, şimdi siz gelen kâğıtlara bile
yazmam diyorsunuz.
BAŞKAN Yazmam demiyorum Sayın Vural, lütfen
Niye öyle
söylüyorsunuz ki?
OKTAY VURAL (İzmir) Öyle diyorsunuz.
BAŞKAN Hayır, öyle demiyorum ben.
OKTAY VURAL (İzmir) Öyle diyorsunuz.
BAŞKAN Benim sözlerim açık.
OKTAY VURAL (İzmir) Öyle diyorsunuz.
BAŞKAN Bu, 24üncü Dönemde, bugün uygulanan bir hadise
değil; 23üncü Dönemde, 22nci Dönemde, 21inci Dönemde, 20nci Dönemde,
geriye doğru ne kadar giderseniz
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, hayır,
hayır, hayır, öyle değil. Bakın, bu konuda -Nurettin Bey
hatırlar- gelen kâğıtlarda basılmadığı için
burada tartışma oldu, sonra siz orada gelen kâğıtlarda
bastınız, ondan sonra görüşülebildi.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Bakın, Sayın
Başkan, uygulama
OKTAY VURAL (İzmir) Yok öyle şey. Gelen kâğıtlara
derhâl bastırma zorunluluğunuz var.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Uygulama gelen
kâğıtlar listesi dâhil eskiden olduğu gibi, hiç
değişen bir şey yok.
OKTAY VURAL (İzmir) Gelen kâğıtta yok.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) 21inci Dönemde nasılsa
şu anda da öyle.
BAŞKAN Okunduğu gün gelen kâğıtlara
alınıyor.
OKTAY VURAL (İzmir) Bakın, Nurettin Bey, siz dediniz ki:
Derhâl gelen kâğıtlara alınması lazım.
İşte, pazartesi günkü gelen kâğıtlar, yok.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Bakın, ben şunu
söylüyorum: 21inci Dönemde, 20nci Dönemde nasılsa bugün de öyle. Gelen
kâğıtlar listesine alınması da dâhil olmak üzere
söylüyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Canikli, siz biraz önce kürsüden
dediniz ki: Derhâl olan gelen kâğıtlardır. Şimdi
sözünüzden cayıyor musunuz? Cayıyor musunuz sözünüzden?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın Vural, o benim
kanaatim, o benim görüşüm.
BAŞKAN Evet, Sayın Vural, teşekkür ediyorum. Konu
yeterince açıklanmıştır.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, bizim önergelerimize ambargo
koyamazsınız!
BAŞKAN Hayır, ambargo koyan yok efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Siz gelen kâğıtlarda
yayınlatmayarak bizim denetim yetkimizi fiilen
kısıtlıyorsunuz, yok sayıyorsunuz. Gelen
kâğıtlara basmak zorundasınız. Bu, İç Tüzükün amir
bir hükmüdür. Okuyup okumamayla ilgili bir teamülden bahsettiniz ama derhâl
kâğıda basmak zorundasınız. Milletten niye saklıyorsunuz?
Meclisten niye saklıyorsunuz?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Vural.
Milletten hiçbir şey saklanmıyor. Geçmişten gelen teamül
neyse devam ediliyor.
OKTAY VURAL (İzmir) Geçmişle ilgili değil. Gelen
kâğıtlarda, gösterin bakalım, geldiği zaman
BAŞKAN Gensoruların görüşme günleri Danışma
Kurulunca daha sonra belirlenerek oylarınıza sunulacaktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir
tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, gelen
kâğıtlarla ilgili uygulamayla ilgili usul tartışması
istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) Aleyhinde.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Lehte.
ENGİN ALTAY (Sinop) Lehte.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Lehte.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Lehte.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Aleyhinde.
BAŞKAN Ama lehte aleyhte söz alıp da herkesin de lehte
aleyhte konuşması gerekir yani burada Başkanlık
eleştirilirken
MEHMET GÜNAL (Antalya) Sayın Başkanım, irademize ipotek
koymayın. Aleyhte diye kaldırdım.
BAŞKAN Hayır, Sayın Günal, niye
çağırıyorsunuz ki? Anlaşılıyor sözünüz.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Hayır, niye bağırıyorsunuz?
Bizim ne konuşacağımıza siz niye karar veriyorsunuz?
Aleyhte diye söz istedik.
BAŞKAN Ama yapılanda samimi olmak gerekir yani. Onu da
söylemek hakkımız yani, kusura kalmayın lütfen. Siz
çıkacaksınız
MEHMET GÜNAL (Antalya) Evet, görüyoruz samimiyeti! Sırayı
doldurup doldurup teşekkür edip inenlere bir şey demiyorsun ama
değil mi?
OKTAY VURAL (İzmir) Milletvekillerinin samimiyetini test edecek
konumda değilsiniz!
BAŞKAN Evet, lehte yazıyorum efendim.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Aleyhte diye ben en önce kaldırdım.
OKTAY VURAL (İzmir) Siz milletvekilinin samimiyetini nasıl
test edersiniz?
BAŞKAN Siz Başkanlığın samimiyetini test
OKTAY VURAL (İzmir) Önce siz samimi olun!
ENGİN ALTAY (Sinop) Tutanaklara bir bakın, önce ben söz
istedim.
BAŞKAN Evet, aleyhte başka, Sayın Günaldan sonra?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Lehte Sayın
Başkan.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Lehte.
ENGİN ALTAY (Sinop) İlk lehte ben istedim, tutanaklara
bakın.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Bu grup ilk önce istedi.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan, 4 arkadaş bu
gruptan ilk önce istedi.
BAŞKAN Evet, Sayın Nurettin Bey. Başka?
Evet, usul tartışmasında lehte söz isteyen Nurettin
Canikli, Giresun Milletvekili, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
2.- MHP Grubu adına
verilen genel görüşme önergelerinin Gelen Kâğıtlarda derhâl
yayınlanması gerektiği hâlde yayınlanmadığı
gerekçesiyle Başkanlığın
tutumu hakkında
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, biraz önceki tartışmada
arkadaşlarımız bu uygulamanın gerçekten eskiden beri bu
şekilde yürütülegeldiğinden emin olmak istediler.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) O net değil Nurettin Bey. Aksi
uygulamalar var, ben bulup onları getireceğim.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) İzin verin.
Somut olarak, biraz ara verildi.
OKTAY VURAL (İzmir) İki tane buldun, topu topu iki tane
buldun.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Efendim, iki tane, yani
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Yani aksi uygulamalar içinde
OKTAY VURAL (İzmir) On üç yılda iki tane buldular.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Çünkü genel görüşme
önergesi çok fazla kullanılan bir mekanizma değil biliyorsunuz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım, aksi
uygulamaları buraya getirdiğimizde ne diyeceksiniz?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Dolayısıyla
olduğu kesin. Tartışmasız bir şekilde, benim biraz
önce ifadeye etmeye çalıştığım tarzda ve onu
doğrulayacak şekilde, önceki dönemlerden beri aynı
uygulamanın devam ettiği çok net bir şekilde ortaya
çıkmıştır.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Doğru değil. Aksi
uygulamaların örneğini getireceğim şimdi.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Burada herhangi bir tereddüt,
tartışma söz konusu değil. Yani son 22, 23üncü Dönemde yeni bir
uygulama başlatılmamıştır bu konuda. Orada herhangi
bir problem yoktur. Sadece bu konuda değil, aynı zamanda gelen kâğıtlara
alınma konusunda da herhangi bir farklı uygulama söz konusu
değildir. Geçmiş dönemlerde de aynı uygulama, gelen kâğıtlara
alınma itibarıyla bu şu anda uygulandığı
şekilde yürütülegelmiştir. Bir farklılık, farklı
durum, arada bir değişiklik söz konusu değildir. Benim
söylediğim şu: Bakın, oradaki teknik ifadesiyle Gelen kâğıtlara
alma ifadesi Başkanlığın okunduktan sonra alma
uygulamasıyla örtüşmemektedir. Bu ikisi farklı şey. Neden
farklı? Çünkü Gelen Kâğıtlara atfedilen içerik
farklıdır, ondandır. Yani aslında Meclis
Başkanlığınca her gün Gelen Kâğıtlara
alınır.
OKTAY VURAL (İzmir) Almıyor, almıyor.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Fiilen alıyor
aslında, bakın, fiilen alıyor. Bu benim yorumum, benim kanaatim.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Hayır. Ama teknik
anlamda, okunduktan sonra alıyor.
OKTAY VURAL (İzmir) Olur mu ya? Okunduktan sonra alınır
mı?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Fakat ben şunu söylüyorum:
O sıraya konulması dahi bu gelen kâğıtlar listesine
alınma anlamına gelir. Benim yorumum, kanaatim bu şekilde.
Dolayısıyla 102nci maddedeki bu şart, bu yönüyle, derhâl
ifadesiyle yerine getirilmiş olmaktadır yani sunma sırasına
giriyor, Başkanlığa veya Genel Kurula sunulma sırasına
giriyor önemli olan budur- işlem sırasına giriyor. Derhâl
kelimesiyle bu yerine getirilmektedir.
Dolayısıyla, bu anlamda, biraz önce Sayın Vuralın
söylediği noktada herhangi bir çelişki söz konusu değildir.
Benim açıklamalarımda da çelişki söz konusu değildir. Yani
Başkanlığın buna yüklediği, gelen kâğıtlara
yüklediği anlam ile benim kastettiğim anlam farklıdır.
Benim kastettiğim anlam sadece sıraya sokulmasıdır,
işleme alınmak üzere sıraya sokulmasıdır. Bu da
yapılıyor zaten ama Başkanlığın
yorumladığı, uyguladığı anlamıyla aynen
öyle, uyguladığı anlamıyla- okunduktan sonra, Genel Kurula
sunulduktan sonra gelen kâğıtlar listesine alınmaktadır. Durum
budur. Bu noktada da Başkanlığın uygulaması
doğrudur.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Aleyhte söz isteyen Mehmet Günal, Antalya Milletvekili.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Vural, Sayın Günal istedi.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Sayın Vurala, sıramı
devrediyorum, sonrakinde ben söz alacağım.
BAŞKAN Buyurun, buyurun
Oktay Vural, İzmir Milletvekili, buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii,
şüphesiz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak başta şunu ifade
etmeliyim ki büyükşehir belediye yasasıyla milletin seçme
hakkını yok eden, köyünü ortadan kaldıran ve bölgesel
yönetimlerin önünü açan bir tasarının görüşülmesinin ne kadar
ötelenirse milletimiz için o kadar hayırlı olduğunu bu vesileyle
ifade etmek istiyorum. Dolayısıyla, hayırsız olan bir
işin Meclis Genel Kurulunda görüşülmemesini arzu ediyorum.
Bu konu doğrudan doğruya İç Tüzükün amir hükmü. Diyor ki
İç Tüzükte: Genel görüşme istemi derhal gelen kâğıtlar
listesine alınır. Biraz önce Sayın Nurettin Canikli bu derhâl
kelimesinin gelen kağıtlarla ilgili olduğunu ama Genel Kurula
sunumla ilgili olmadığını söyledi. Şimdi, Sayın
Canikli, yani ya şimdi söylediğiniz yanlış ya daha önce
söylediğiniz yanlış.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) İzah ettim Sayın
Vural, izah ettim.
OKTAY VURAL (Devamla) - Dolayısıyla derhâl gelen
kâğıtlara alınması lazım. Neden gelen
kâğıtlara? Çünkü milletvekilleri neyin gelip gelmediğini
öğrenmek istiyor.
Bakın, gensoru önergeleri hemen alınmış. Bakın,
alınmış hemen. 6 tane gensoruyu hemen almışlar
pazartesi günkü. Dolayısıyla, milletvekillerinin bu konuda Meclis
Genel Kuruluna sunulan araştırma önergeleri, soru önergeleri, bunların
hepsinin alınması gerekiyor. Milletvekilinin haberi olacak.
Şu gündeme alınıp alınmama konusu okunmadan
sonradır zaten. Gündemde olmayan bir konunun görüşülmesi mümkün
değil. Onun için, bu okunacak gündeme alınacak ki biz de bunun
görüşülmesini isteyeceğiz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Grup önerisi
getirebilirsiniz.
OKTAY VURAL (Devamla) - Siz bir kanun teklifini gündeme almadan burada
görüşülmesini temin edebilir misiniz? Yapamazsınız.
Yapamazsınız.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Danışma Kurulu
grup önerisi getirebilirsiniz.
OKTAY VURAL (Devamla) - Yapamazsınız. Gündemde olmayan bir
konuyu görüşemezsiniz.
O bakımdan, Sayın Başkan şunu söyledi, dedi ki:
Derhâl kâğıtlarda yayınlanmadı. Biraz önce ifade
ettiğiniz hangi konu gelen kâğıtlarda yayınlanmamış
da ne zaman yayınlanmış? Burada okunduktan sonra olur mu?
Derhâl diyor. Sizin için derhâl bir yıl sonraysa, altı ay
sonraysa, üç ay sonraysa
Millet niye atanamayan öğretmenlerin
sıkıntısıyla ilgili verdiğimiz bir genel görüşme
talebini burada dinlemesin? Niye perişan olan çiftçilerin,
hayvancıların durumunu öğrenemesin? Muhalefetin de ne
yaptığını öğrenmek istiyor.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Grup önerisi
getirebilirsiniz Sayın Vural.
OKTAY VURAL (Devamla) - Buradaki gündemde yer alan hususlar
dışında, bunlarla ilgili olarak bu genel görüşmelerin gelen
kâğıtlara gelmesi milletvekiline saygının gereğidir.
Bu milletvekilleri nereden öğrenecek neyin ne olduğunu?
Bu bakımdan, uygulama yanlıştır. Derhâl
kâğıtlara basılmasını temin edin bunların, derhâl.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OKTAY VURAL (Devamla) Derhâl basılmasını temin edin ve
bugünkü gündemde de yoksa Sayın Başkan, pazartesi günkü gelen
kâğıtlarda yok. Salı günkünde var mı, yok mu? İnternet
sayfasında yok zaten. Salı günü ne geldi, ne bitti bilmiyoruz. Yok.
Milletvekilleri biliyor mu? Biliyor musunuz arkadaşlar? (MHP
sıralarından Bilmiyoruz. sesleri) Kapalı kapılar
ardında Meclis çalışması yapılmaz.
O bakımdan, bu uygulama yanlıştır. Derhâl, gelen her
türlü milletvekili müracaatının gelen kâğıtlara
basılması gerekmektedir.
Arz ederim.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Vural.
Lehte söz isteyen Ahmet Aydın
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan, tutanakları
inceletmeniz gerekir. 61e göre söz, istem sırasına göre verilir.
Tutanaklarda bu açıktır. Herkesten önce ben söz istedim. Bu bir söz
gasbıdır. Lehte Sayın Ahmet Beye söz veremezsiniz.
BAŞKAN Sayın Altay, sizi aleyhte yazdık.
ENGİN ALTAY (Sinop) Olmaz Başkanım, ben lehte söz
istedim. Tutanaklar var burada.
BAŞKAN Ama genel uygulama bir lehte, bir aleyhte söz olarak
veriliyor.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkanım, tutanaktan
daha büyük bir şey var mı burada sizi bağlayan, bizi
bağlayan? Yok.
BAŞKAN Hayır, tutanaklara da bakalım ama aleyhte
ikinci
ENGİN ALTAY (Sinop) Lütfen, ara verin, tutanaklara bakın.
Göreceksiniz, ben herkesten önce söz istedim. Sözümü de kimseye yedirmem.
BAŞKAN Anladım da Sayın Altay, ne anlatmak
istiyorsunuz, anlaşılır gibi değil ki.
ENGİN ALTAY (Sinop) Nasıl?
BAŞKAN Burada ikinci sırada sizi
çağıracağız. Aleyhte söz isteyen
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkanım, lehte üç
konuşmacıya söz verebiliyor musunuz, lehte?
BAŞKAN Ama lehte söz istedi.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Nasıl? Üçüncü konuşmacıya
mı vereceksiniz? Benim sıram var, sadece biz değiştik. Önce
Sayın Oktay Vural
Beni çağırmadınız mı az önce?
ENGİN ALTAY (Sinop) Lehte 2 tane söz verirsiniz. Lehte benim.
Tutanaklara bakmadan Sayın Aydın konuşamaz, asla.
BAŞKAN Ama Sayın Günalın yerine ben Sayın
Vuralı çağırdım sanki.
OKTAY VURAL (İzmir) Ben istedim zaten efendim. Usul
tartışmasını isteyen benim, Aleyhte. diyen benim zaten.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Bakın, lütfen, doğru dürüst yönetin.
Böyle bir şey olmaz.
BAŞKAN Ne demek Sayın Günal?
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Milletvekilimiz devretti.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Tabii yani şimdiçağırdınız.
Sadece sıramızı
becayiş yaptık.
BAŞKAN - Bu işi niye şahsileştiriyorsunuz ki
Sayın Vural?
MEHMET GÜNAL (Antalya) Şimdi de diyorsunuz ki: Aleyhte verdim.
Böyle bir şey olur mu yahu?
BAŞKAN Kendi aranızdaki bir tartışmadan
dolayı hemen Bu işi doğru dürüst yönetiyorsunuz
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Yahu Başkan, aleyhte ben istedim.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Evet, doğru dürüst
AKPnin Grup Başkan
Vekilinin hakkı mı var?
BAŞKAN Sayın Vural, yani çok çağırmakla bu
işler çok iyi hallolur zannetmeyin yani, istediğiniz kadar
bağırın.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Bir defa grup başkan vekilinin hakkı
mı var? Milletvekilinin yok mu? Olur mu böyle bir şey?
BAŞKAN Yani Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Genel Kurulunun yüksekliği çok fazla, istediğiniz
kadar bağırabilirsiniz yani. Lütfen ama
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, tutanaklara
bakın.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Sayın Başkan, tutanaklara bakın.
BAŞKAN Kendi aranızda anlaşın, ona göre söz
vereyim ben.
ENGİN ALTAY (Sinop) Bu gibi hâllerde tutanaklara
bakılır.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Ben Aleyhte. diye el kaldırdım, o
da Lehte. diye el kaldırdı. Lehte, burada
arkadaşımız kaldırdı.
BAŞKAN Kendi aranızdaki anlaşmazlıkları niye
Başkanlığa yansıtıyorsunuz ki?
MEHMET GÜNAL (Antalya) Ne anlaşması? Ben Aleyhte. dedim, o
da Lehte. dedi. Size ne nereye konuşacağımız?
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, bu kadar
tartışmaya gerek yok, tutanaklara bakınız.
BAŞKAN Yani çok bağırmakla da çözülecek bir iş
değil yani, lütfen, sakin olalım.
ENGİN ALTAY (Sinop) Ben esas lehte konuşacağım
Başkan yani esas, harbî yani.
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Sayın Başkanım, siz ne dediniz?
BAŞKAN Bırakın televizyonları başında
bizleri izleyenleri, Genel Kurul Salonunda bizleri izleyen milletimiz var yani
lütfen
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Sayın Başkanım, bakın arkadaşımız
Lehte. deyince dediniz ki: Siz lehte
BAŞKAN Tutanakları getirteceğim ben. Önce lehte söz
vereyim.
Sayın Aydın
MEHMET GÜNAL (Antalya) Bakın, aynen şöyle dediniz
ENGİN ALTAY (Sinop) Bir dakika
İş işten
geçmiş olur Sayın Başkan.
BAŞKAN Niye iş işten geçsin Sayın Altay? Sizden mi
öğreneceğiz biz bu işi?
ENGİN ALTAY (Sinop) Lehte söz veremezsiniz.
BAŞKAN Aleyhte söz istediniz siz. (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
ENGİN ALTAY (Sinop) Hayır
MEHMET GÜNAL (Antalya) Bakın tutanaklara
BAŞKAN Bakayım tutanaklara
OKTAY VURAL (İzmir) Aleyhte istemedi. Zorla mı aleyhte
konuşturacaksınız ya!
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Başkanım, aleyhte ben istedim,
lehte Engin Bey istedi.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan, ayıp yahu!
BAŞKAN Sayın Altay, ortada ayıp diye bir şey
varsa sizin tarzınız, sizin konuşma tarzınız.
Eğer ortada ayıp diye bir şey varsa. Bu ayıp, çirkin
kelimeleri kullanmak niye yani Türkiye Büyük Millet Meclisinde! Bir
milletvekiline yakışacak bir şey mi!
ENGİN
ALTAY (Sinop) Ben burada bir hak ihlaline uğramışken siz
nasıl oraya tutanaklara bakmadan söz verirsiniz? Veremezsiniz Sayın
Başkan!
BAŞKAN
Sayın Altay, burada partinizin Kâtip Üyesi var.
ENGİN
ALTAY (Sinop) Tutanağa bakacaksın Başkan, tutanağa!
BAŞKAN
Bağırma lütfen Sayın Altay, oturun.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN -
Arkadaşlar, sayın milletvekilleri, bağırmakla
çağırmakla hiçbir şey halledilmez.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) - Sayın Başkan, siz dediniz ki
MEHMET GÜNAL
(Antalya) - Bakın, tutanağa bakın Sayın Başkan.
Kendiniz aynen şöyle dediniz: Lehte isteyip aleyhte konuştunuz.
dediniz.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Aleyhte konuşmayın. dediniz.
BAŞKAN
Bakacağız, tamam. Niye çağırıyorsunuz? Onu söylüyorum
ben, bakacağız.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) - Bakın tutanağa.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Benim aleyhte hakkım nereye gidiyor?
MEHMET GÜNAL
(Antalya) - Grup Başkan Vekilinin hakkı mı var, her seferinde
BAŞKAN
Anladım da tutanak hemen gelmiyor ki. Niye bağırıyorsunuz,
niye çağırıyorsunuz?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sen benim hakkımı nasıl gasp ediyorsun? Ben
önce istedim, bak tutanağa.
BAŞKAN -
Beş dakika ara veriyorum. Ara verdikten sonra tutanaklara bakabilirim.
Nerede bakacağım ben tutanaklara!
MEHMET GÜNAL
(Antalya) - Kendiniz söylediniz ya! Kendiniz söylediniz Lehte niye
istiyorsunuz? diye!
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, aleyhte ben istedim. Lehte Engin Bey
istedi.
ENGİN
ALTAY (Sinop) Tutanaklara bakmadan buraya söz vermeniz doğru değil,
o koltuğa yakışmaz!
BAŞKAN
Sayın Altay, siz söylediklerimi anlıyor musunuz bir defa öncelikle?
ENGİN
ALTAY (Sinop) Anlamıyorum!
BAŞKAN
Anlamıyorsunuz.
ENGİN
ALTAY (Sinop) Siz üç kere lehte söz vermeyeceksiniz!
BAŞKAN
Ara vereceğim, tutanaklara bakacağım. diyorum. Yine aynı
şeyi yapacağım ben.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) O zaman niye konuşuyor? Orada, konuşmacı niye
duruyor?
MEHMET GÜNAL
(Antalya) - Konuşmacı niye duruyor! Bitti lehteki.
BAŞKAN - Siz aleyhte istediniz çünkü.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Bitti lehteki
ENGİN
ALTAY (Sinop) Bitti lehte konuşmacı. Üç defa lehte
BAŞKAN
Vallahi, zaman geçirmekse maksadınız, istediğiniz kadar
çağırın, istediğiniz kadar konuşun. Orada serbestsiniz
Sayın Altay. Millet izliyor, millet! Yazıktır, yazık!
ENGİN
ALTAY (Sinop) O ne demek?
BAŞKAN
Yazıktır tabii.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Şimdiye kadar konuşmuştu
bıraksaydınız.
ENGİN
ALTAY (Sinop) Başkanım, siz üç defa lehte söz verebilir misiniz?
BAŞKAN
Tutanaklara bakacağım, ara vereceğim. diyorum. Siz orada
çağırıp duruyorsunuz ki kendi
konuştuklarınızı kendiniz duymuyorsunuz. Kusura
kalmayın, lütfen.
ENGİN
ALTAY (Sinop) Ama Beyefendiyi çağırdınız kürsüye.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkan, benim konuşmamı
ENGİN
ALTAY (Sinop) Yok senin konuşman kardeşim! Nerede var senin
konuşman!
OKTAY VURAL
(İzmir) Tutanağa baksanız Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Aydın, lütfen oturun.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum, tutanaklara bakacağım.
Kapanma
Saati: 17.36
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 17.48
BAŞKAN: Başkan
Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Tanju ÖZCAN (Bolu)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 16ncı Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
Tutanağı okuyorum:
Sayın Vural - Sayın Başkan,
gelen kâğıtlarla ilgili uygulamayla ilgili usul
tartışması istiyorum.
Başkan - Buyurun Sayın Vural.
Sayın Vural Aleyhinde.
Ali Rıza Öztürk Lehte.
Sırasıyla okuyorum.
Engin Altay - Lehte.
Nurettin Canikli Lehte.
Ahmet Aydın Lehte.
Mehmet Günal Aleyhte.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Buna göre
verin işte efendim.
BAŞKAN Dolayısıyla ,Sayın
Canikli 4üncü sırada olmasına rağmen verdik, tabii ki
konuşmuş oldu lehte.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Ötekini de
verecektiniz itiraz etmeseydik.
BAŞKAN
3üncü sırada Sayın Altay.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Bir saniye
Bir
saniye
Nasıl yokmuş benimki? Ne
yazıyor? Ben herkesten önce istedim ama aleyhte kaç tane var
baktınız mı?
BAŞKAN Ama 6ncı sırada
sırasıyla buradaki listeye göre.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Bir saniye
Buradan bakar mısınız? Sizin
bu tutanağınız
Herkesten önce Sayın Vural söyleyince ben
söyledim, bir. Bir de lehinde isterse 10 tane isteyebilir, aleyhte kaç
kişi görünüyor tutanağınızda?
BAŞKAN Aleyhte 2nci sırada,
doğru.
MEHMET GÜNAL (Antalya) E, tamam. Yani
hemen, burada yeniden
başlıyorsunuz Sayın Başkanım, böyle bir şey olur
mu ya?
BAŞKAN Tamam, konuşularak
çözülür bunlar ama yüksek sesle konuşmanıza gerek yok. Hep söylüyorum
yani çözülecek konular bunlar.
Lehte Ali Rıza Öztürk, sıraya
göre.
Buyurun.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Ben Engin
Altaya devrediyorum.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun)
Devir olmaz Sayın Başkanım.
ENGİN ALTAY (Sinop) Konuşmuyor.
Peşinde ben varım zaten, Konuşmuyorum. dese de ben
çıkacağım.
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay. Tamam.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Ondan sonra
ben varım Sayın Başkan.
BAŞKAN Hayır Sayın
Aydın, sizden önce, lütfen.
MEHMET GÜNAL (Antalya) 3 tane yok Ahmet
Bey, Tüzüke bak Tüzüke! 3 tane yok, 2 tane var.
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
Tabii, sözü lehte istediniz biliyorsunuz.
ENGİN ALTAY (Sinop) Lehte istedim
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Ben de
hatırlatıyorum Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın
Başkan, demin de dedim ki: Başkanın yapabileceği bir
şey yok. Burada on yıldan beri süregelen bir yanlış
iş yapılıyor. Şimdi, başkanların oturdukları
yerden, yanındaki iki Başkanlık Divanı üyesiyle bu Mecliste
istedikleri gibi bir tasarrufa da hak ve salahiyetleri yok. Bu sebepledir ki
İç Tüzükte Danışma Kurulu diye bir müessese var, İç Tüzükte
Başkanlık Divanı diye bir müessese var, hepsinin altında da
kırmızı plakalı arabaları var, bunlar ne işe
yarar? Ve ayrıca, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı makamı, müessesesi var. Şimdi, bunların
da hemen hemen hepsi hukuk fakültesi mezunu. Tabii genel bir tartışma
vardır, Hukuk fakültesinden mezun olmakla hukukçu olunmaz. diye.
Şimdi,
hukuk işi yorum işidir. Kanun koyucunun koyduğu yazılı
bir belgeyi, metni her neyse, çeşitli şekillerde yorumlamak mümkün yanlış
algı da mümkün. Nitekim Ahmet Günal tutanaklara göre en son söz
istemiş ama Sayın Başkan, biraz önce ilk sözü Ahmet Günala
verdi. Demek ki oradan, oturduğunuz yerden buradaki olayı doğru
tespit edemiyorsunuz. Ancak
MEHMET GÜNAL( Antalya)
Mehmet, Mehmet.
ENGİN
ALTAY (Devamla) Mehmet Günal, özür dilerim.
Şimdi,
Sayın Başkan, esasen şunu da söylemek istiyorum. Bu aceleniz
herhâlde şundan kaynaklanıyor. Kızılcahamam kampında
Başbakanın, size On gün Ankaradan ayrılmayın. diye bir
talimatı var. O talimat size, bize değil. Başbakan, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin gündemini kendine göre dizayn edebilir, tanzim etmeye
kalkabilir ancak Başbakan ve onun talimatından kaynaklı, Başkan
Vekillerinin ve iktidar partisinin grup başkan vekillerinin, muhalefetin
işini yapmasını bile hazmedememesini ben anlayamıyorum.
Dünyada bir siz varsınız, dünyada. Dünyada bir siz
varsınız, muhalefete dönüp dönüp İşinizi niye
yapıyorsunuz? diyorsunuz. Ne yapacak muhalefet? Aferin, ne güzel
yapıyorsunuz. mu diyecek? Bilin ki güzel pek güzel
yaptığınız bir şey yok da- bir şey yapsanız
bile, muhalefet onun daha güzelini iddia etmek ve ortaya koymakla yükümlü bir
müessesedir. Bu bakımdan, değerli arkadaşlar
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sabahtan beri yapıyorsunuz. Sabahtan beri
konuşuyorsunuz.
İHSAN
ŞENER (Ordu) Keşke yapsanız. Niye yapmıyorsunuz!
ENGİN
ALTAY (Devamla) Şunu hep söylüyorum, buradaki çoğunluğunuz,
buradaki parmak sayınız
İHSAN
ŞENER (Ordu) Parmak sayısı değil, millet, millet.
ENGİN ALTAY (Devamla)
ciddi oylarda ara sıra fire de verse
bu çoğunluğunuz size her istediğinizi yapma yetkisini vermez.
Hiçbir zaman da böyle bir şey olamaz; bunu bilin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla) Bu demokrasiler bunun için var.
İktidarın çoğunluğuna rağmen, muhalefet
Sizin tek
adam yönetimine, demokrasiye, oligarşiye, monarşiye, totaliter
rejimlere, teokratik rejimlere çevirmemeniz için demokrasi vardır ve siz
buna alışın, bunu biraz hazmedin.
İHSAN ŞENER (Ordu) Siz de millete alışın.
ENGİN ALTAY (Devamla) Muhalefeti
BAŞKAN Sayın Altay, teşekkür ediyorum.
ENGİN ALTAY (Devamla) Şimdi, biraz önce
AHMET AYDIN (Adıyaman) Bitti
Bitti
BAŞKAN Sayın Altay, lütfen ama
MEHMET GÜNAL (Antalya) Oradaki süre yanıyor.
ENGİN ALTAY (Devamla) Biraz önce Sayın Caniklinin
dediği
İHSAN ŞENER (Ordu) İç Tüzükü ihlâl ediyorsun
MEHMET GÜNAL (Antalya) İki dakika orada duruyor orada da onun
için. Önünde süre iki dakika yazıyor.
BAŞKAN Sayın Altay, bunların hepsi İç Tüzükü
ihlaldir efendim.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Sayın Başkan, sönmedi önündeki de
onun için.
BAŞKAN Efendim, geçen tartışmada hep üç dakika
veriyoruz. Yanlışlıkla beş dakika verilmiş; düzelttik
efendim.
Zaten baştan sona, hep İç Tüzükü ihlal bunlar efendim.
ENGİN ALTAY (Devamla) 104e göre bu işi tatbik edersek
dedi
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın arkadaşlar, lütfen
Sayın Altay
ENGİN ALTAY (Devamla) Grup Başkan Vekilinin söylediğini
söylüyorum. 104e göre bu işe devam edersek dedi
Ki öyle etmemiz
gerekiyor bunun için biz buradan takip edeceğiz ayrıca da
Burada
muhalefet 10 tane, 50 tane genel görüşme önergesi verirse sonra burada
kanun yapamayız. dedi. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Ya, öyle dedi, aç tutanağa bak.
BAŞKAN Sayın Altay, böyle bir usul yok ama
Lütfen
ENGİN ALTAY (Devamla) Başkanım, ben sürem var diye
konuşuyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Süresi var.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Süre bitti.
BAŞKAN - Sayın Başkan, orada
ENGİN ALTAY (Devamla) Ben vallahi sürem var diye
konuşuyorum.
Arkadaşlar, 104ü, İç Tüzükü okuyun ve sonra muhalefetin ne
kadar doğru olduğunu, haklı olduğunu görebilirsiniz.
Oradaki -hep söylüyorum- el kaldıran iki ördek bir fili yenemez.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Evet, aleyhte
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, biraz önce tabii AKP Grup
Başkan Vekili Sayın Ahmet Aydın kürsüye kadar çıktı,
tabii istem sırası olduğu için. Eğer lehte bir şey
varsa yerinden de söz verin, nezaketsizlik olarak kabul edilmesin.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Bunun takdiri kendisine ait
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hayır, Sayın Günala verelim önce.
OKTAY VURAL (İzmir) O bakımdan, lehte sözü varsa yerinden
söz talebiyle bunu gerçekleştirebilir efendim.
BAŞKAN Evet, aleyhte söz isteyen Sayın Mehmet Günal, Antalya
Milletvekili.
Buyurun.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Sayın Başkan, bu süre
iyi kullanılamıyor. Millet yalan yanlış konuşuyor,
aynısını bana da yaptılar.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkanım, bu açık bir şekilde muhalefetin
sesini kısmaktır, açık bir şekilde İç Tüzük ihlalidir,
bu yeni de değildir. Bütün derdiniz, bu büyükşehir belediye yasa
tasarısının çıkması. Komisyonda
aynısını yaptınız. İtiraz ettikten sonra, o 48
maddeyi şimdi redaksiyonla içine getirdiniz. İtiraz etmeseydik ne
olacaktı? Efendim, uygulama böyle. Nerede uygulama? Defalarca burada
yapıyorsunuz İç Tüzükü bir sefer ihlal etsek ne olur?a
geliyorsunuz. E, şimdi direkt İç Tüzük yazıyor. Efendim, vallahi
önceki uygulama böyle. İtiraz edilmediği zaman bu kabul edilmiyor,
itiraz edildiği zaman
Bir sürü hak düşürücü süre yok mu hukukta?
İçinizde bir sürü hukukçu var, grup başkan vekilleri konuşuyor.
Suimisal emsal olmaz. Eksik kaldıysa o sizin hatanızdır.
Derhâl ne demek Türkçede? Anında gelir demek. E, şimdi ne
yapıyorsunuz? Muhalefetin ümüğünü sıkmak için denetim yetkisini
elinden alıyorsunuz. Yani nedir derdiniz? Nereye söz verdiniz
anlamıyorum. Yani 7 maddede arada 70ten fazla maddeyi geçirmeye
çalışıyorsunuz. Peki, itiraz etmeseydik, o gün
İçişleri Komisyonunda tartışmasaydık 7 madde olarak
getirip bizi bugün burada töhmet altında bırakacaktınız.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) 38 olarak gelecekti.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Evet. Alt komisyondan öyle geçmedi, üst komisyondan da öyle
geçmedi. Arkadaşlar bakınca 38 oldu. Kaçtı biliyor musunuz
Nurettin Bey? 7 maddeydi, 7. İtiraz etmeseydik ne olacaktı? Demek ki
itiraz ediyoruz ki yanlışınızı bazen görüp mecbur
kalınca dönüyorsunuz ve burada bir hak varsa Derhâl gönderilir. diyorsa
Derhâl yayınlanır. diyorsa
Ben bunu önce yapmamıştım.
Şimdi yap, eksiğini düzelt, yanlışını düzelt.
Böyle bir şey olabilir mi? Siz köyleri kapatacaksınız, siz
belediyeleri kapatacaksınız, sonra televizyonu da
kapatacaksınız yediden sonra. Alaca karanlıkta kimse duymadan,
köylüler uyurken, vatandaşlar sabah tarlaya
gideceğiz diye erkenden yatıyor, siz o arada bu kanunu zorlamayla
çıkartacaksınız. Öyle mi? Ya, böyle bir şey olur mu?
Bizim sesimizi kısmayın, denetim yetkimizi, yasama yetkimizi
elimizden almayın. Sizinkini zaten Sayın Başbakan alıyor,
sadece parmak kaldırıyorsunuz. Bırakın, muhalefet olarak
bari biz yapalım, siz zaten yapma yetkisinde değilsiniz.
Dolayısıyla, bu muhalefetin sesini kısmayın.
ENGİN ALTAY (Sinop) Kıstırmayız,
kıstırmayız!
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Denetleme yetkimizi verin. Hele hele, biz bunu
yaparken yasal olarak Anayasaya dayalı, İç Tüzüke dayalı
haklarımızı kullanıyoruz. Ben onu öyle istemiyorum
Sayın Başkan, burada yazmış. Ses
kayıtlarının incelenmesini talep ediyorum. Sayın
Başkanım, herkesten önce, en öne, ayağa kalkıp buraya
gelmiştim; kamera görüntülerine de bakın. Tutanakçı
arkadaşlarımız o zaman eksik kaydetmiş.
Bakıyorum 6ncı sıradasın. diyor. Aleyhte zaten 2
kişi söz istemiş. Yani o ara ben
Arkadaşlarımız niye
lehte istediler sizce? Aleyhteyi ben zaten istediğim için onlar lehte
istemek zorunda kaldılar.
Sayın Başkan hatta dedi ki: Efendim, siz niye lehte
istiyorsunuz? Aleyhte konuşuyorsunuz sonra. Bu söz sırasına
göre. Kendisi de tasdik etti. Aşağısını
koymamış arkadaşlarımız. Bak, Lehte söz alıp da
herkesin lehte, aleyhte konuşması gerekir yani burada
Başkanlık eleştirilirken
diyor, devam ediyor.
Tutanağın sonunda da var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Lütfen, muhalefetin sesini kesmeyin. Biz
yanlışları söylemeye devam edeceğiz.
Saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, İç Tüzükün Gelen kâğıtlar
listesi başlığını taşıyan 51inci maddesi
hangi işlerin gelen kâğıtlara alınacağını
göstermiştir. Burada sayılan işler, Başkanlığa verildiği günkü veya bir sonraki tarihli gelen
kâğıtlar listesine alınmamaktadır. Gelen Kâğıtlar
listesine alınma, aynı zamanda Anayasa ve İçtüzüke uygun
bulunarak işleme alınma. sonucunu yansıtmaktadır. Bu
nedenle, esas numarası aldıktan sonra yasama ve denetim önergeleri
gelen kâğıtlar listesinde yayımlanmaktadır. Mesela kanun
teklif ve tasarıları Başkanlığa sunulduktan hemen
sonra değil, komisyonlara havale edilip 1/ ve 2/ şeklinde esas
numarası aldıktan sonra gelen kâğıtlara
alınmaktadır. Komisyon raporları sıra sayısı
alıp dağıtıldıktan sonra Gelen Kâğıtlara
alınmaktadır. Meclis araştırması ve genel görüşme
önergeleri ise Genel Kurulda okutularak bilgiye sunulmakla birlikte aynı
tarihteki gelen kâğıtlar listesine alınmaktadır.
Böylece, tutumumuzda bir değişiklik yok.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, derhâl gelen kâğıtlara
almanız gerekiyor, bunlar mazeret değildir, düzeltiniz lütfen.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
OKTAY VURAL (İzmir) - Bu 51inci maddedeki husus genel bir
hükümdür. Derhâl hükmün başka bir madde de vardır- lütfen, İç
Tüzükün gereğini yapınız.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) Yani, bir konunun yazılması niye
rahatsız etsin Başkanlığı?
BAŞKAN Yok, Başkanlığı rahatsız etmiyor
efendim.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Başbakanlığı mı
rahatsız ediyor?
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A) Tezkereler(Devam)
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek
başkanlığındaki bir heyetin, Danimarka Parlamentosu
Başkanı Mogens Lykketoft ve Hollanda Temsilciler Meclisi
Başkanı Anouchka Van Miltenburg'un vaki davetlerine icabet etmek
üzere Danimarka ve Hollanda'ya resmî bir ziyarette bulunmalarına
ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
tezkeresi (3/1032)
05.11.2012
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek
başkanlığındaki heyetin; Danimarka Parlamentosu
Başkanı Mogens Lykketoft ve Hollanda Temsilciler Meclisi
Başkanı Anouchka Van Miltenburg'un vaki davetlerine icabet etmek
üzere Danimarka ve Hollanda'ya resmî ziyarette bulunması hususu, 28/3/1990
tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 6. maddesi
uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Cemil
Çiçek
TBMM
Başkanı
BAŞKAN Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- BDP Grubunun, 2/11/2012 tarihinde Iğdır
Milletvekili Grup Başkan Vekili Pervin Buldanın cezaevlerinde
12/9/2012 tarihinde başlayan süresiz dönüşümsüz açlık grevi ve
tutsak ailelerinin yaşadığı sorunların
araştırılması amacıyla vermiş olduğu Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 6/11/2012 günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
06.11.2012
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu'nun 06.11.2012 Salı günü (Bugün)
yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları
arasında oy birliği sağlanamadığından Grubumuzun
aşağıdaki önerisini, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Pervin
Buldan
Iğdır
Grup
Başkanvekili
Öneri:
02 Kasım 2012 tarihinde, Iğdır Milletvekili Grup
Başkanvekili Pervin Buldan tarafından verilen (1732 sıra nolu),
"Cezaevlerinde 12.09.2012 tarihinde başlayan süresiz dönüşümsüz
açlık grevi ve tutsak ailelerinin yaşadığı
sorunların" araştırılması amacıyla, Türkiye
Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırma
önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak, 06.11.2012 Salı günlü birleşiminde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı tarihli
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisi lehinde
söz isteyen Sırrı Sakık, Muş Milletvekili.
SIRRI SAKIK (Muş) Değerli arkadaşlar, ben de hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Üç saattir burada tartışmalar yapılıyor ama
ülkemizin temel sorunlarıyla ilgili bir tek söz bile sarf edilmiyor.
Şimdi, bizim amacımız bu Meclis araştırma
önergelerini Genel Kurula indirirken, Genel Kuruldaki
çalışmaları engellemek değil. Bir sorun yaşanıyor
ve elli altı gündür bu insanlar cezaevlerinde açlık grevindedirler ve
her saat, her dakika ölüme yaklaşan bir süreci birlikte
yaşıyoruz ama ne hikmetse bu konuda dün, Hükûmetin, yani sözcüsünün
açıklamalarından sonra Parlamentoda çok fazla bir sese
tanıklık etmedik.
Evet, olumlu sesleri olumlu buluyoruz. Yani dün Bülent
Arınçın Bakanlar Kurulu sonrası yaptığı
açıklamayı olumlu buluyoruz. Adalet Bakanının Sincandaki
görüşmelerini olumlu buluyoruz. Bugün, yine Sayın Adalet Bakanının,
Sayın Cumhurbaşkanıyla şu an görüşmelerini olumlu
buluyoruz ama salt görüşmeler temelinde kalmamalıdır. Yani bu
insanların talebine hepimizin kulak vermesi gerekir. Bu insanlar elli
altı gündür neden açlık grevindedirler? Üç talepleri var ve bu
taleplerin ahlaki, insani, vicdani olduğunu da hepimiz söylüyoruz. Ana
dilde eğitim talebi vardır, ana dilde savunma talebi vardır. Ve
uzun süredir İmralıda bir tecrit politikası uygulanıyor,
bu tecrit politikasını derhâl bitirin, çünkü yasanıza, Anayasanıza
karşı suç işliyorsunuz.
Bu tutsaklar da dönüp diyor ki: Bakın, bir yılı aşkın
bir süredir tecrit politikası uyguluyorsunuz ama bu tecrit
politikaları ölümleri durdurmadı. Bu tecrit politikalarından
bugüne kadar 1037 tane genç insanımız, çocuk, asker, gerilla, polis,
sivil yaşamını yitirdi. Demek ki sizin tecrit
politikalarınız sonuç vermiyor. Onun için müzakereler ve
diyalogların önünü açın. diyorlar. Bunu yaptıklarında,
Hükûmet çıkıp açıkça
Başbakanın
açıklamaları: Açlık grevinde kimse yok, ölüm orucunda kimse yok.
diyor. Adalet Bakanının açıklaması: 668 kişi diyor.
Bugün 707 kişi bizim verilerimize göre açlık grevindedirler ve elli
altıncı gününü yaşıyorlar. Bu sorunu çözmek yerine gündemi
farklı alanlara taşımak adına Sayın Başbakandan
zaman zaman duyduğumuz açıklamaları Kızılcahamamdaki
kampta yeniden gördük. Bu sorunu çözmek, diyalog aramak, müzakere aramak yerine
yine seçim meydanlarına -daha önce yaptığı gibi, Sayın
Kılıçdaroğlunun da dediği gibi- elinde bir iple, bu sefer
İdam! diye bir süreci başlattılar.
Sevgili arkadaşlar, bakın, bu idam sözcüğünü, eğer
siz Öcalanı idam etmek üzere bunu gündemleştiriyorsanız hukuken
de doğru değil, siyaseten de doğru değil ve kardeşlik
projesi adına da doğru değil. Geçmişte devrimciler
yargılanırken, DİSK genel başkanı da
sıkıyönetimlerde yargılanırken, savcı onun için de idam
diyor. Rahmetli Baştürk dönüp diyor ki: Sayın savcı, siz beni
asamazsınız, ancak ceketimi asabilirsiniz.
Şimdi, Türkiyenin
geldiği bu noktada, hâlâ Kürtleri idamla terbiye etmek, bu, demokratik
çözümü hayata geçirmek gerekirken idam etmek yani yeniden bizim toplumsal
dokularımızı bir seçime heba etmek, yerel seçimler,
Cumhurbaşkanlığı seçimi için yani milliyetçi dalgalara
yeniden oynamak -gerçekten hep de söylediğimiz gibi- aramızdaki
köprüleri yıkar, bizim kardeşlik hukukumuzu zedeler. Bu çözüm,
doğru bir çözüm değildir.
Bakın, bu açlık
greviyle ilgili Cumhuriyet Halk Partisinin cezaevine giden komisyonunun
açıklaması şu: Bir adım ötesi ölümdür. diyor ama ne
hikmetse bu konuda sizin bir türlü duyarlılığınızı
göremiyoruz. Özellikle ben, bölgedeki Kürt kardeşlerime, Kürt milletvekili
kardeşlerime, AKPdeki Kürt milletvekili kardeşlerime sesleniyorum;
AKP içerisindeki vicdanlı insanlara sesleniyorum: Bu sorun, sadece bizim
sorunumuz değil yani insanlık adına, ölümleri durdurmak
adına sizi göreve davet ediyoruz. Biz, BDP olarak bir tek insanın
burnunun kanamasını istemiyoruz. Bu süreci başlatan da biz
değiliz, ama biz, bütün çağrılarımızla bu süreçte
ölümün olmaması gerektiğini söylüyoruz, ama bizim
çağrılarımız salt yetmiyor, sizin de bu konuda çıkıp,
Hükûmete Ne yapmak istiyorsunuz kardeşlerim yani, bir ölüm olursa hiç
kimse bunun altından çıkamaz...
Bakın, Yaşar Kemal diyor ki: Açlık grevi tutanların
oğulları, babaları bu mücadelede taraf olacak, böylelikle bir
nesil yok olacak, ya ölecek ya sakat kalacak. Bir tehlikeye işaret
ediyor.
Zülfü Livaneli ne diyor? İnsanların onurlarına,
haysiyetlerine, şereflerine seslenmek ayrı, ama bu kavramlarla
oynamak ayrıdır. diyor. İktidara bu çağrıda
bulunuyor.
Sanatçılar ne diyor? İktidarın geçici yürütücü güçleri,
lütfen insan olun, tutsaklara kulak verin, kibrinizin tutsağı
olmayınız.
Aynı şeyi biz de söylüyoruz, mazlumun ahını
almayın. Alanların ortak bir yönü vardır, er geç kaybederler ve
halka hesap verirler. Şimdi, bu kadar bir vahim süreci birlikte
yaşıyoruz.
Daha önce burada Bursadaki olayları da gündeme getirmiştik.
Bursada açlık grevleriyle ilgili, oradaki ailelerin hassasiyetleri ve
aileler Çocuklarımız ölmesin. diye kamuoyu oluşturmak
adına sokağa çıktıklarında belli grupların
saldırısına uğramıştı.
Bu saldırı gerçekleşirken Bursa Valisi aynen şöyle
diyordu: Suçlu kim olursa olsun, benim evladım bile olsa eline kelepçeyi
ben vururum, polise veririm; bunu herkes böyle bilsin.
Şimdi, ben size sesleniyorum. Bakın, Bursada Bursa milletvekili,
Cumhuriyet Halk Partisinden, AKPden milletvekili arkadaşlarımız
var. Bursada olup bitenleri bir bütün olarak gördüler. Bursada kimin kime
karşı saldırı düzenlediğini de hepimiz biliyoruz,
medyadan da gördük.
Şimdi, bu grubun malum işaretlerine bakın, ellerindeki
sopalarla nereye saldırı düzenlediklerini hep birlikte görüyoruz.
Bakın, nereden saldırının geldiğini görüyoruz.
Şurada yine aynı malum işaretler ve tekbir sesleriyle Kürt
evlerine saldırı gerçekleşiyor. Şimdi burada, ellerinde
sallamalar, döner bıçakları
Kimden saldırının
geldiği ortada. Şimdi burada, ellerinde baltalar
Ve bunların
hiçbiri gözaltına da alınmıyor, saldırıya maruz kalan
ve yaralanan insanlar gözaltına alınıyor ve mağdur olan
insanlardan 5i de tutuklanıyor.
Şimdi, işte Bay Vali, Bursa Valisi bu. Bu
saldırıların mimarı siz ve sizin denetiminizde olan
polislerdir. Eğer adaletten
Hani Benim çocuğum da olsa eline
kelepçeyi vuracağım. diyorsun. İşte suçüstü
yakalanmışsınız. Malum kişiler sizin denetiminizde
Kürtlerin evlerine saldırı düzenlemiş. Ve milletvekili
arkadaşlarımız gidip gördüler orada. Oradaki işyerlerinin
yerle bir edildiğini, evlerinin talan edildiğini görüyorlar ve orada
bu saldırıyı gerçekleştirenlerle ilgili bir tek kişi
gözaltına alınmıyor. Ve biz de zaman zaman, evet, bam telimize
basarsanız biz de çıkıp söyleriz. Efendim, tehdit ettiler. Biz
kimseyi tehdit etmiyoruz, diyoruz ki: Ey devlet, ey Vali, ey İçişleri
Bakanı, ey polis, cinayeti işleten ve soruşturan sizseniz
failler bulunmuyorsa, mağdurları içeri tıkıyorsanız
bir tek şeyimiz kalmıştır: Size karşı direnmek,
zulme karşı direnmektir. Bizim şu an yaptığımız
budur. Biz bunları söylerken Devleti tehdit ediyorlar. diyorlar.
Eğer devlet benim hukukumu korumuyorsa, devlet benim oradaki
vatandaşımın can, mal güvenliğini korumuyorsa, evet, azdan
az gider, çoktan çok gider. Devlet de aklını başına
toplamalıdır. Böyle bir şey
İHSAN
ŞENER (Ordu) Şemdinlide on bir yaşındaki ölen
çocuğun hayatı hayat değil mi?
SIRRI SAKIK
(Devamla) Biz, bunu da tasvip etmiyoruz, asla tasvip etmiyoruz.
İHSAN
ŞENER (Ordu) Sen Açlık grevini bitirin. demiyorsun!
Çağrı yapsana burada.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Bakın, asla tasvip etmiyoruz.
İHSAN
ŞENER (Ordu) Ölmesin insanlar. Yapmayın!
SIRRI SAKIK
(Devamla) Şimdi, bakın, bunun arkasına
sığınmayın. Bunu da tasvip etmiyoruz. İnsan
hayatına yönelik her türlü şiddetin karşısında
olduğumuzu yüzlerce kez söylüyoruz. Şemdinlide
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İHSAN ŞENER (Ordu) Açlık grevlerini bitirin. diye
çağrı yapsana, niye çağrı yapmıyorsun?
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) Ne yapacak ya!
SIRRI SAKIK (Devamla) Şimdi, burada günlerdir biz çağrı
yapıyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
İHSAN ŞENER (Ordu) Niye Açlık grevini bitirin. diye
çağrı yapmıyorsun?
SIRRI SAKIK (Devamla) Şemdinlideki olayın arkasına
sığınmayın. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Siz Roboskideki komisyonun Başkanıydınız,
Roboskide ne oldu söyler misiniz?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
Sayın Sakık, teşekkür ediyorum.
SIRRI SAKIK (Devamla) Sayın Başkan, iki dakika daha
BAŞKAN Vermiyorum; hayır, öyle usul yok.
SIRRI SAKIK (Devamla) Sayın Başkan
BAŞKAN Hayır, yok; öyle bir usul yok Sayın Sakık,
biliyorsunuz.
SIRRI SAKIK (Devamla) Peki, böyle bir usul var mı?
BAŞKAN Siz konuşuyorsunuz, onlar da konuşuyorlar
karşılıklı. Her zaman oluyor yani.
Teşekkür ediyorum.
SIRRI SAKIK (Devamla) Siz de adalet yok!
BAŞKAN Bu da adaletsizlik değil mi hemen?
SIRRI SAKIK (Devamla) Siz Komisyon Başkanıydınız.
Roboski de bir insanlık suçudur, Şemdinli de. Aynı şeyi
söylüyoruz ama siz
BAŞKAN Sayın Sakık, lütfen ama ya!
İHSAN ŞENER (Ordu) Çağrı yap. diyorum,
yapmıyorsun!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) Ya niye yapacak çağrıyı
sen dedin diye? Sen Hükûmete çağrı yap!
SIRRI SAKIK (Devamla) Peki, Şemdinlinin
BAŞKAN Sayın Sakık, yerinize oturunuz, oradan
konuşunuz lütfen.
SIRRI SAKIK (Devamla) Ben size belgelerle konuşuyorum. Yani orada
bir bomba patlıyorsa, o bomba patlıyorsa Bursadaki can değil
mi? El vicdan ya! (BDP sıralarından alkışlar)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) Gel Hocam, sen gel.
BAŞKAN Grup önerisi lehinde söz isteyen Hilmi Bilgin, Sivas
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Aleyhinde Sayın
Başkan.
BAŞKAN Düzeltiyorum, aleyhinde söz isteyen.
HİLMİ BİLGİN (Sivas) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi Meclis
Grubunca, cezaevlerinde başlayan açlık grevi sebebiyle hükümlü,
tutuklu ve ailelerinin yaşadığı sorunların
araştırılması için Anayasanın 98 ve İç Tüzükün
ilgili maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılması yönündeki taleplerin gündeme alınması için
verilmiş olan grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında, 3 Kasım 2002 tarihinde yapılan
seçimlerle iktidara gelen ve o günden bugüne kadar ülkemize ve aziz milletimize
hizmet eden, devletle millet arasındaki tüm engelleri kaldıran,
devlete hizmet eden anlayış yerine millete hizmet eden devlet
anlayışını hâkim kılan ekibe, kadrolara, başta
Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere
bugüne kadar hizmet etmiş herkese teşekkür ediyorum. Şunu da
açıkça belirtiyorum ki, bizler AK PARTİ kadroları olarak, 14
Ağustos 2001 ruhunu taşımaya devam ettiğimiz müddetçe daha
nice on yılları aziz milletimizle birlikte kutlayacağız.
Değerli milletvekilleri, grup önerisinin içerisini
incelediğimizde, ceza infaz kurumlarında bulunan PKK, KCK terör
örgütü hükümlülerinin, tutuklularının ceza infaz kurumlarına
vermiş oldukları dilekçelerinde ileri sürdükleri İmralı F
Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak
bulunan Abdullah Öcalana uygulanan sözde hukuksuz tecridin son bulması,
müzakerelerin başlaması için sağlık, güvenlik ve özgürlük
şartlarının oluşturulması; askerî operasyonlara,
siyasi, yargısal ve psikolojik saldırılara son verilmesi, sözde
inkâr ve imha politikalarının son bulması, Kürt kimliği ve
Kürtçe ana dilde eğitim hakkı gibi ceza infaz kurumlarının
koşullarıyla hiçbir ilgisi olmayan taleplerle süresiz açlık
grevi eylemlerine başlamışlardır. Hükümlü ve
tutukluların talepleri irdelendiğinde, ortaya koydukları
nedenlerin tamamı da kendi konumlarıyla ilgili değildir. Bu
taleplerin hiçbirisi tutuklu ve hükümlülerin kişisel durumları ve
cezaevi şartlarıyla ilgili bulunmamaktadır. Bu taleplerin
tamamını siyasi ve ideolojik talepler olarak görmek mümkündür.
Yine, bu durum, dışarıda yürütülen, kana dayalı
sürdürülen siyasi hesaplar için ölüme sürükleme oyunudur. Açlık grevine
sürükleyen nedenler Hükûmetten kaynaklanan nedenler değildir. Bu grevlerin
tetikleyicisi terör örgütüdür. BDP yetkilileri eğer samimiyseler
kalksın ve açlık grevlerinin bitirilmesi yönünde samimi iradelerini
ortaya koysunlar. Biz, millet olarak, BDP yetkililerinin samimiyetini bu
çağrıyı yaptıkları anda göreceğiz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; açlık grevi
yapanların temel talepleri irdelendiğinde, bu nedenlerle açlık
grevi yapılmasının hiçbir mantıksal, hiçbir hukuksal ve
hiçbir vicdani dayanağı yoktur. Neden yoktur? İmralı F tipi yüksek güvenlikli cezaevinde hükümlü
olarak bulunan Abdullah Öcalan
ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm bir
kişidir. Son iki-iki buçuk yıldan beri Abdullah Öcalan aynı
konumda bulunan hükümlülerle cezasını çekmektedir. Ayrıca,
hükümlü, istediği zaman yakınlarıyla görüşme imkânına
sahiptir. Bunun için ya yakınları talepte bulunacaktır ya da
kendisinin istemesi gerekmektedir. Türkiye bir hukuk devletidir, herkes
aynı haklara sahiptir. Onun için, hukuk ne gerektiriyorsa Öcalana da o
imkânlar tanınmaktadır.
İkinci husus: Sözde imha ve inkâr politikalarının son
bulması talebidir. Türkiyede 2002 tarihinden itibaren her türlü inkâr
politikasına son veren, vesayeti kaldıran, devletle milleti
barıştıran AK PARTİdir. On yıldan bu yana gerek dil
gerek kültür gerek insan hakları alanında Anayasa, yasa ve idari
tedbirlerle hemen hemen bütün inkâr ve ret politikaları ortadan
kaldırılmıştır. Bugün artık Türkiyede Kürtçe
konuşulmaya, öğrenilmeye başlanmış, radyo ve
televizyonlarda Kürtçe yayınlara başlanmış, cezaevlerinde
ana dilde görüşme imkânı başlamıştır. AK
PARTİ hükûmetleri bugüne kadar her türlü ret ve inkâr
politikalarını yok etme yönünde irade koymuş ve bundan sonra da
bu, böyle olacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün itibarıyla
terör örgütü sivil - asker, Kürt - Türk
ayrımı yapmadan kan dökmeye devam etmektedir ve bunu bir amaç
edinmiştir. Terör örgütünün kanlı saldırıları sonucu
sönen ocaklar karşısında tepkisiz olanların
barıştan, kardeşlikten ve insan haklarından bahsetmesinin
hiçbir anlamı yoktur. Kürt Türk, sivil asker demeden masum insanlara
karşı işlenen cinayetleri kınamayanlar ve açıkça
terörle arasına mesafe koymayanlar bu cinayetlerin bir
parçasıdır.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Roboskiyi de kınıyor musun,
onu da söyle.
HİLMİ BİLGİN (Devamla) Ben bu yüce kürsüden
açlık grevinde olanların anne ve babalarına sesleniyorum...
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Roboski için ne düşünüyorsun?
HİLMİ BİLGİN (Devamla)
Çocuklarınızı birilerinin kirli emellerine alet etmeyin.
SIRRI SAKIK (Muş) Senden önce Başbakan onları
söylüyordu.
HİLMİ BİLGİN (Devamla) Onlar sizin sıkıntınız,
çileniz üzerinizden parlak bir gelecek kurmak istiyorlar. Onlar masum Kürt
vatandaşlarımızın çocuklarını okula göndermezken
kendi çocuklarını yurt içinde ve yurt dışında en iyi
kolejlerde okutuyorlar. Bunu biz milletimizin takdirine sunuyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmetimiz
açlık grevlerinin bitirilmesi, sona erdirilmesi için üzerine düşeni
yapmış ve yapmaya devam edecektir. İnsan canı ortadayken
herkesin samimi olarak çözüme katkı sunması gerekmektedir. Meclis
araştırma komisyonları süreli çalışan
komisyonlardır. Oysa Meclis çatısı altında
çalışmalarına devam eden ve bünyesinde Cezaevlerini
İnceleme Alt Komisyonu bulunan İnsan Hakları Komisyonunun
çalışmaları devam etmektedir. Önergeye konu olan iddialar bu
Komisyon tarafından araştırılabilecek konulardır, bu
nedenle grup önerisinin aleyhindeyiz.
Bu vesileyle heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKIK (Muş) Sizin çocuklar nerede okuyordu Allah
aşkına, sizin çocuklar nerede okuyordu? Günah ya günah! Siz
beyazsınız değil mi?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen
Oğuz Oyan, İzmir Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
OĞUZ OYAN (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüzlerce kişinin 12 Eylülden bu yana yani elli altı
gündür giriştiği bir açlık grevi olayıyla karşı
karşıyayız ve bu grev, bu açlık grevi hâlen hayati tehlike
altında sürdürülen bir grevdir. Meselelerin bu noktaya getirilmesinde kim
sorumludur? Bugün Başbakanı izledik grup toplantısında,
Bizim herhangi bir sorumluluğumuz yoktur. diyor. Olaylar bunun tam
tersidir, sorumlu yani olayların müsebbibi Adalet ve Kalkınma
Partisidir ve özellikle de Başbakanın kendisidir.
Değerli arkadaşlarım, bugüne kadar AKPnin Kürt sorununda
uyguladığı politikalara bir bakın yani bir ileri, iki geri
ya da bazen iki ileri, bir geri; bazen bir ileri, bir geri; ne
yaptığını bilmez, çelişkili, tutarsız
politikalar. Bu politikalardır ki, bugün, böylesine bir açlık
grevinin zeminini oluşturmuştur. Bu politikalar oportünist
politikalardır. AKPnin politikaları seçime endeksli,
fırsatçı politikalardır. Dolayısıyla bu politikalar
sürekli hayal kırıklıkları yaratan politikalardır.
PKKya tutamayacağı sözler veren
-Osloda ve başka mekânlarda, bilmediğimiz- umut pompalayan
ama arkasından sürekli olarak hayal kırıklıkları
yaratan bir politikadan bahsediyoruz. Haburda hukuku ve yargıyı,
bağımsız yargıyı çiğneyeceksin, tepkiler üzerine
bu defa KCK operasyonları başlatacaksın. Yani böyle bir
anlayış, böyle bir tutarsızlık nasıl savunulabilir?
Bir taraftan, Başbakanın kendisi Sayın Öcalan diyecek;
arkasından, Sayın Öcalan dediği için insanları
tutuklayacaksın; seçilmiş belediye başkanlarını
herhangi bir şekilde bir kaçma şüpheleri olmadığı
hâlde tutuklu olarak yargılama kararı vereceksin. Bu haksız
tutuklamalar, bu sürekli olarak çaresizliğe itilmiş insanlar sonuçta
nasıl yapacaklar? Bir: Terörü azdıracaksın çünkü sürekli olarak
umut ve hayal kırıklıklarını peş peşe
yaratan bir iktidarsın. Bu, terörü azdırır, ki
azdırdınız geldiğinizden bu yana.
İkincisi de bu tür çaresizlik grevlerine, insanların kendi
bedenleri üzerinden bir hak talebine yönelmelerine yol açarsınız.
Yani bu zikzak politikaları, bu açlık grevlerinin doğrudan
sorumlusudur. Dolayısıyla bizzat Başbakandır bu işin
sorumlusu. Tabii, grevler, siyasi
Yani, AKP, şimdi, savunuyor Bunlar
siyasi talep. Tabii, siyasi olacak; senin baskın siyasi, senin baskın
hukuksuzluk, karşılığı da siyasi olacaktır.
Değerli arkadaşlarım, ikinci bir konu: Sadece KCK
davaları değil, aslında KCK ve Ergenekon, bunun içine Balyozu
da katın, Oda TVyi katın, hatta İzmir Büyükşehir
Belediyesi yargılamalarını katın.; bunlar,
zıtların birliğini gösterir Türkiyede. Yani aslında
zıt gibi görünen ama aslında ortak olan
Ortak temeli nedir? Ortak
temeli, hukuksuzluktur; ortak temeli, iktidarın yargıyı bir
silah olarak kullanmasıdır. Bunların ortak temeli, aslında
tutukluğunun yargısız infaza dönüştürülmesi
olayıdır. Hepsinde benzer bir mantığı görüyorsunuz ve
bu mantık aslında bir çifte standartla birlikte gidiyor. Bir taraftan
Hizbullah davasında hükümlüleri bırakacaksınız, böyle
ellerini kollarını sallaya sallaya gidecek; bir taraftan Deniz
Fenerinde, siz uzun tutukluluk sürelerini gerekçe göstererek 6 tutukluyu
serbest bırakacaksınız, tam çelişkili ve çifte standart
uygulamasına örnek olarak, öbür taraftan da insanları ne zaman bu
tutukluluk süresinin biteceğini bilmeden içerde tutacaksınız,
üstelik bunların arasına seçilmişler de dâhil olmak üzere. Aslında
bu hukuksuzluk, bu adaletsizlik adında adalet kelimesi de olan AKPnin
kartviziti hâline gelmiştir. AKP, adaletsizliğin ve
hukuksuzluğun temeli olmuştur. Deniz Feneri davası bile sadece
bunun örneğidir, Deniz Feneri savcılarının
yargılanması bunun tek başına örneğini oluşturur.
Değerli arkadaşlarım, bir başka konu: Bu grevlerin
sorumluluğu kadar, çözümsüzlüğünün de iktidar partisine ait olduğunu gösteriyor bize. Yani
düşünün ki bir Başbakan alay ediyor, Bunlar asla açlık grevi
değil, içlerinde bir kişi var açlık grevinde, diğerleri
yemek yiyorlar. falan diyor. Yani bir iktidardan beklenen ilk önce vicdan
sahibi olmasıdır. Yani, bu tür insan hayatını içeren
konularda Acaba ben ne yaparım, nasıl ikna ederim de bu uygulamadan
bu insanları vazgeçiririm. olmalı idi. Oysa bunu
yapmamıştır, tam tersine insanların taleplerini alaya
alarak, gayriciddi bir tavır sergileyerek, âdeta kışkırtıcı
bir tavır içinde olmuştur.
Yani, şimdi, tabii, bu ne perhiz bu ne lahana turşusu.
Şimdi de ana dilde savunma hakkıyla ilişkili bir madde
getirilmek isteniyor. Peki, yani, bu başından beri zaten talep edilen
meseleydi. Başından beri siz zaten bu KCK davasını bu
şekle getirerek
Yani bu çelişkili politikalarla, bu siyasi talebi
gündeme bizzat sizin uygulamanız getirmişti. E, şimdi, bir de
böyle bir öneriyle, galiba böyle bir hazırlıkla geliyorsunuz.
Gerçekten bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu. Yani, birtakım
yapılabilir şeyleri de şimdiye kadar yapmadınız. Yani,
İmralıyla ilgili bir talep mi var, tecrit mi var, görüşme
ambargosu mu var? E, bunu çözebilirdiniz, daha ilk günden çözebilirdiniz. Varsa
böyle bir şey, bunu yapmıyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, insan yaşamına
karşı duyarsızlık, bir iktidarın yapabileceği en
son şeydir. Bir iktidar içeride olanların, cezaevinde olanların
hayatından da sorumludur, öncelikle sorumludur. Bunu yapmayıp da, son
güne kadar çözüm aramayıp da bu insanları belki de ölmeseler bile
sakat kalacakları bir sürece mahkûm etmek, bir iktidarın görevini
yapmadığının en önemli kanıtlarından biridir.
Değerli arkadaşlarım, şimdiye kadar Kürt sorununda
iktidar tutarsız, samimiyetsiz ve fırsatçı politikalarla sorunu
daha da işin içinden çıkılmaz bir hâle getirmiştir. 2009
seçimlerinde -yerel seçimlerinde- 2010 referandumunda ve 2011 genel
seçimlerinde âdeta bir ateşkes, âdeta değil bir ateşkes örtük
bir ateşkes PKK ile sağlayarak, bunu aslında kendi seçim
başarısı, kendi seçim fırsatçılığı için
bir araç olarak kullanan bir iktidarın çözümün bir parçası
olması beklenemez. Demokratik açılım adını
verdiği bir projenin içini dolduramazken, bundan ana muhalefet partisine
bile söz etmezken; bu arada Osloda
görüşmeler yapıp bize bahsetmediği projelerini silah
bırakmayanlarla görüşen ve bunu dahi Haburda yüzüne gözüne
bulaştıran bir iktidar çözümün parçası olamaz. Çözümün yeri
Türkiye Büyük Millet Meclisidir. talebimiz bu koşullarda daha da önem,
haklılık ve anlam kazanmaktadır.
AKPnin ilkesiz siyaseti Türkiyeyi daha fazla terör
batağına itmiştir. Bir süredir Suriyeye yönelik saldırgan
politika hem Kürt sorununun uluslararasılaşmasına zemin
hazırlamıştır hem de sınır aşırı
terörün hedefi olması için yeni bir eşiğe getirmiştir
Türkiyeyi.
Bugün Türkiyede
-bakın, 6 Kasım YÖKün kuruluş tarihidir- üniversitelerde, bu
arada Ege Üniversitesinde öğrenciler YÖKü protesto ediyorlar. Sizin de
YÖKü değiştirmek üzere bir tasarınız var ya, onlar da
YÖKü protesto ediyorlar. Ne yaptı iktidarınız?
İktidarınız üniversite kampüslerine girdiler, yüzlerce
öğrenciye gene biber gazını layık gördüler, gene
onları gözaltına aldılar. Değerli arkadaşlarım,
bu nasıl bir demokrasi anlayışı? Bırakın
çocuklarımız, bırakın sizin çocuklarınız, bizim
çocuklarımız özgürce ifade edebilsinler kendilerini. Nedir bu korku?
Nedir bu tahammülsüzlük? Eğer siz bunları çözüm yoluna sokmak
istiyorsanız yapacağınız ilk şey, insan hak ve
özgürlüklerine saygılı olmayı öğrenmektir. İnsan hak
ve özgürlüklerine saygılı olmayı öğrenen bir iktidar -ki bu
bir öğrenme sürecidir ama bunu on yıldır öğrenemeyen
nasıl öğrenecek gibi bir sorunla karşı
karşıyayız- bu insan hak ve özgürlüklerine saygılı
olmayı öğrenen, AB ilerleme raporlarında olduğundan daha
fazlasını yaparak öğrenen bir iktidar, ancak Türkiyenin önünü
demokratik hak ve özgürlük açısından açabilen bir iktidardır.
AKP İktidarı, ne yazık ki şimdiye kadar bu açıdan
sınıfta kalmıştır. Türkiyede AKP döneminde yüzlerce
öğrenci tutuklanmıştır, yüzlerce insan cezaevlerine
girmiştir, gazeteciler tutukludur ve son olarak da gördüğünüz gibi,
açlık grevleriyle Türkiyenin cezaevleri yeni bir dramın
eşiğine gelmiştir. Bu nedenle BDPnin sunduğu önergenin
lehinde konuştum, lehinde olduğumu söylemek istiyorum.
Teşekkür ederim. (CHP ve BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisi aleyhinde söz
isteyen Recep Özel, Isparta Milletvekili.
RECEP ÖZEL (Isparta) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisinin İç Tüzükün
19uncu maddesi gereğince vermiş olduğu grup önerisi aleyhinde
söz almış bulunmaktayım.
Bugün gündeme getirmek istedikleri grup önerisi, geçen hafta 2 defa,
aynı şekilde, cezaevlerindeki devam etmekte olan açlık greviyle
ilgili burada görüşülmüş ve reddedilmişti, aynı konu tekrar
bugün getirildi. Bizler de açlık grevinde bulunan cezaevindekilerin son
vermesini istiyoruz.
Dün Başbakan Yardımcımız Bülent Arınç Bey
deklare etti Bir an önce son verin. diye. Meclis kürsüsünden, kendilerinin
başka kişilerin siyasi emellerine alet olmamaları
anlamında, kendi sağlıklarını düşünen
Cezaevlerindeki bu açlık grevine katılanların son vermesini
buradan talep ediyoruz. Tabii ki Hükûmet birtakım adımlar atmakta, bunların
da karşı taraftan iyi niyetli bir şekilde
karşılığını görmek istemektedir.
Biz, bugünkü gündemimiz Büyükşehir Belediyesi Yasasını
biraz sonra grup önerimizle getireceğiz. Bu nedenle, Barış ve
Demokrasi Partisinin önerisine katılmadığımızı
belirtiyor, saygılar sunuyorum efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar.)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan
Sayın
Başkan
BAŞKAN - Buyurun Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, Sayın
Hatip konuşması sırasında yani hem şu anda bir önceki
Hatip hem de ilk AKP adına konuşan Hatip grubumuzu zan altında
bırakan ithamlarda bulundu.
BAŞKAN Ne söyledi de zan altında kaldınız
Sayın Baluken?
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Açlık grevinin
talimatının BDP tarafından verildiği ve BDPnin
çağrı yapmaması nedeniyle açlık grevinin devamını
söyleyen imalar oldu, ona bir cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Karşı mısınız yani?
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Evet.
BAŞKAN - Buyurun.
Sataşmayla nedeniyle üç dakika söz veriyorum.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Bingöl Milletvekili İdris Balukenin, Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin
ve Isparta Milletvekili Recep Özelin BDP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yani geçen haftadan beri çok önemli bir konuyu sürekli Meclis
gündemine getiriyoruz. Buradan bir çözümün sesi, buradan bu yaşanan soruna
akılla yaklaşan, mantıkla yaklaşan, sağduyuyla
yaklaşan bir sesi yakalamaya çalışıyoruz ama maalesef
ezberlenmiş gibi aynı metinlerle, AK PARTİ Grubunun genelini de
temsil etmeyen, genelinin düşüncesini belirtmeyen birtakım metinlerle
burada birtakım suçlamalar yapılıyor, deyim yerindeyse siyasi
birtakım çıkar elde etmenin arayışı
yapılıyor.
Bakın, sorun şudur, bunu açık söyleyelim: İçerideki
siyasi tutuklu arkadaşlarımız bu açlık grevi eylemine kendi
iradeleriyle karar vermişlerdir, kendi iradeleriyle bu eyleme devam
etmektedirler. İçerisi boş olan bir çağrı BDPden de gelse,
AKPden de gelse, PKKden de gelse, KCKden de gelse hiçbir şekilde
karşılık bulmayacaktır, bunu biz defalarca buradan da ifade
ettik. Ccezaevlerinde yaptığımız görüşmelerde de bu
arkadaşlarımız açık bir şekilde bunu ifade etmemizi,
kamuoyunu doğru bilgilendirmemizi istiyorlar. Dolayısıyla burada
böyle provoke eden, farklı birtakım tartışmalara zemin
hazırlayan söylemlerden kaçınmamız gerekiyor.
Sorun şudur: Bir savaş politikası, bir tasfiye konseptini
bir kenara bırakıp Kürt sorununda bir müzakere ve diyalog sürecinin
önünün açılmasıyla ilgili bir çığlık vardır, bu
çığlığa hepimizin sahip çıkması gerekiyor. Sadece
müzakere ve diyalog sürecinin bitmesinden bugüne kadar 1.500 kişi
yaşamını yitirmiştir, 1.500 ailenin ocağına
ateş düşmüştür. Şimdi, bunun savunulur hangi tarafı
vardır? AK PARTİ içerisinden, Cumhuriyet Halk Partisi içerisinden,
Milliyetçi Hareket Partisi içerisinden bu tabloyu savunan bir
arkadaşımız olabilir mi? Açlık grevi böylesi bir
fırsatı önümüze getirmiştir. Eğer bu taleplerin
karşılanması noktasında birtakım adımlar
atılırsa böylesi bir sürecin önünü aralayabiliriz, aksi takdirde tarihe
şu anda en fazla tutuklunun katılmış olduğu açlık
grevinin devrede olduğu bir Hükûmet olarak geçeceksiniz. İşin
daha acı boyutu, daha kötü yanı, en fazla cenazenin
çıktığı bir açlık grevinin bulunduğu bir ülkenin
Hükûmeti ya da Başbakanı olarak tarihe geçme gibi bir tehlikeyle
karşı karşıyasınız. Bu nedenle, buraya gelip
böyle karşılıklı siyasi suçlamaları bir kenara
bırakalım, yapıcı olan her söyleme değer biçelim.
Dün, Bakanlar
Kurulundan sonra Sayın Bülent Arınçın yapmış
olduğu çağrı anlamlıdır. Bu çağrının
mutlaka önemsenmesi gerektiğini, AK PARTİ içerisindeki, Cumhuriyet
Halk Partisi içerisindeki, Milliyetçi Hareket Partisi içerisindeki bütün
vicdanlı arkadaşlarımızın bu çağrının
gereğini yerine getirerek
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
RECEP ÖZEL (Isparta) Biz o çağrıya katıldık.
İDRİS BALUKEN (Devamla) Biz o çağrıyı her
zaman yapıyoruz, gittiğimiz her görüşmede yapıyoruz,
şimdi de yapalım. Rica ediyoruz, Arkadaşlarımız kendi
sağlıklarına zarar vermeyecek şekilde bu eylemi
bitirsinler. çağrısını hep yapıyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun
İDRİS BALUKEN (Devamla) Ama siyasi içeriği olmayan
taleplerin dikkate alınmadığı
BAŞKAN Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN (Devamla)
bir çağrının bir
işe yaramadığını bilerek hepimiz mantıklı
bir çerçevede bu soruna yaklaşalım. Bu sorunun bir an önce ülke
gündeminden bir çözüm üretecek şekilde, bir çözümü getirecek şekilde
çıkmasını sağlayalım. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa
kalktı)
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) Yoklama
Yoklama istedik.
RECEP ÖZEL (Isparta) Geç kaldın.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) Yoklama. dedim,
duymadınız Sayın Başkan.
BAŞKAN Yapalım Sayın Başkan.
Sayın Tarhan, Sayın Günaydın, Sayın Serindağ,
Sayın Hamzaçebi, Sayın Altay, Sayın Öner, Sayın Çıray,
Sayın Moroğlu, Sayın Atıcı, Sayın Seçer,
Sayın Kaplan, Sayın Köprülü, Sayın Öğüt, Sayın Dibek,
Sayın Işık, Sayın Gök, Sayın Karaahmetoğlu,
Sayın Oran, Sayın Yalçınkaya, Sayın Oyan.
Evet, beş dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- BDP Grubunun, 2/11/2012 tarihinde Iğdır
Milletvekili Grup Başkan Vekili Pervin Buldanın cezaevlerinde
12/9/2012 tarihinde başlayan süresiz dönüşümsüz açlık grevi ve
tutsak ailelerinin yaşadığı sorunların araştırılması
amacıyla vermiş olduğu Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun 6/11/2012 günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Barış ve Demokrasi Partisinin grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine
göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım. Okutuyorum ve aynı zamanda oylarınıza
sunacağım.
OKTAY VURAL (İzmir) - Hemen, aynı zamanda
sunamazsınız efendim. Okutup oylara nasıl
sunacaksınız? Görüşmelerden sonra
BAŞKAN Okutuyorum
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- MHP Grubunun, ataması yapılmayan
öğretmenlerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla vermiş
olduğu (10/81) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 6/11/2012 günkü birleşiminde birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 06/11/2012 Salı günü (bugün)
yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları
arasında oybirliği sağlanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisini İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mehmet
Şandır
Mersin
MHP
Grup Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşümleler
Kısmında yer alan 10/81 esas numaralı, Ataması
yapılmayan öğretmenlerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla verdiğimiz Meclis araştırma önergemizin 6/11/2012
Salı günü (bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi lehinde söz
isteyen Alim Işık, Kütahya Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; grubumuza ait toplam 24 milletvekilinin imzasıyla,
tesadüfen tam bu tarihten on üç ay önce, yani 6 Ekim 2011 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisine sunduğumuz, ülkemizdeki ataması
yapılamayan öğretmenlerin sorunlarının
araştırılarak gerekli çözümlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılması talebimizin gündeme
alınması üzerine söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisimizi ve
bizleri televizyonları başında bekleyen, acaba bir umut, bizim
de atamamız yapılabilir mi diye dört gözle buradan çıkacak
kararı gözleyen öğretmen adaylarına saygılarımı
sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, AKPnin gündemi Türkiyeyi bölünmeye
götürecek eyalet sistemini nasıl yerel yönetimlerde gerçekleştirir ve
millete cumhuriyet tarihi boyunca, yüz yıldır, altmış
yıldır, seksen yıldır hizmet veren belde belediyelerini
nasıl kapatırız, bir an önce bu kanunu nasıl çıkartırız,
adını güzelleştirerek, adını büyükşehir
yaptığımız ama gerçekte bütün zehri bu millete nasıl
yuttururuz, onun hesabında. Ama milletin gündemi bu değil. Milletin
gündemi evine ekmek götürebilecek insanların sayısını
nasıl arttırırız, acaba bunlarla ilgili bu Meclis bir karar
alır mı diye bugün burada görüşme bekliyor.
Dolayısıyla Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bu yasama
döneminin başından bu yana birkaç kez sizlerle
paylaştığımız ama bir kez daha, özellikle bugün
yaşanan çileleri de dikkate aldığımızda, Meclis
gündemine alınma önerisiyle getirdiğimiz ataması yapılmayan
öğretmenlerin sorunlarıdır. Kamuoyunda her ne kadar atanamayan
öğretmenler olarak bunlar isimlendirilse de, aslında bunlar
atanamayan öğretmenler değil, AKPnin atamalarını
yapmadığı öğretmenler. Dolayısıyla sorun,
ataması yapılmayan öğretmenlerin sorunu.
Şimdi, sizi tam on yıl öncesine yani AKP
iktidarlarının başına götürmek istiyorum. Sayın
Başbakanın 2002 yılında miting meydanlarında bu
konuyla ilgili yaptığı açıklamalardan
bazılarını paylaşarak on yılda ne değişti,
önce onu sizlerle paylaşmak istiyorum. Sayın Başbakanın
2002 yılındaki İzmit mitinginde söylediği sözleri aynen
kendi ağzından çıkan ifadelerle bir kez daha hatırlatmak
istiyorum: Şu sisteme bakın hele. Ülkede 72 bin öğretmen
açığı var. Sen sınavla öğretmen seçiyorsun, hangi akla
hizmet ediyorsunuz? Bırak da öğretmenlerimiz okul seçsin, göreve
başlasın. Önüne neden engel koyuyorsunuz? İnşallah biz hükûmetlerimizi
kurduğumuzda bütün öğretmenleri göreve başlatacağız ve
öncelikli olarak eğitim sorununu çözeceğiz.
Değerli milletvekilleri, bu 2002 yılında. Şimdi
gelinen on yıl sonraki noktaya baktığımızda acaba o
gün Sayın Başbakanın miting meydanlarında verdiği bu
sözlerin ne kadarı gerçekleşti? 72 bin öğretmen açığı
çıktı şimdi 150 bin öğretmen açığına, tam
ikiye katladınız. Millî gelirdeki artış gibi öğretmen
açığını 2 katından fazla artırdınız.
Peki, öğretmenlerimizi sınavsız işe
başlattınız mı? Hayır.
Peki, Samsun mitinginde ne demiş? Samsun mitinginde Buradan sözüm
tüm genç öğretmen adaylarına. Siz merak etmeyin, biz
geldiğimizde, üniversiteyi bitirdiğinizde Ne yapacağım,
sınavı ya kazanamazsam? korkun olmayacak çünkü sınav
olmayacak. Şimdi sınav var mı? Sınav var, fazlasıyla
var. Çalınan soruların tekrarlandığı sınavlar
var. Hırsızlık yapılan sınav sorularıyla
haksız atanan öğretmenler var. Hani sınav olmayacaktı? On
yıl sonra ileri demokrasinin konuşulduğu Türkiyede, on yıl
önceki konuşulanların fazlası ızdıraplar
yaşanıyor.
Bitmemiş. Sayın Başbakan Gaziantep mitinginde demiş
ki: Biz iktidar olunca inşallah boşta öğretmen adayı olmayacak.
Var mı değerli milletvekilleri, boşta öğretmen adayı?
Sayın Millî Eğitim Bakanının 21 Mayıs 2012 tarihli
resmî soru önergesine verdiği cevapta, toplam 236.895 öğretmen
adayı atama bekliyor. Hani boşta öğretmen adayı
kalmayacaktı? Sayı 300 bine dayandı.
O da bitmedi, daha da var. İstanbul mitinginde İnşallah
biz iktidar olunca öğretmenler okulun bittiği gün
hazırlıklarını yapacak, ertesi gün görev aşkıyla
okuluna gidecek. Hiç merak etmeyin. Gidebiliyorlar mı acaba?
Dolayısıyla bugün, maalesef, on yıllık AKP
İktidarı her alanda olduğu gibi atama bekleyen ve ataması
yapılmayan öğretmenlerde de zulüm ortamı
yaratmıştır. Evlerde yuvaları
yıkmıştır. Atanan öğretmenlerin eşlerini
birbirinden ayırmış, iki eşi bir araya getirmemiş,
yuvaları yıkmaya devam etmektedir.
Değerli milletvekilleri, bu geçen on yıllık sürede sadece
atanamayan ya da ataması yapılmayan öğretmenlerin
sayısı artmadı, on yıllık AKP İktidarı
döneminde tam 15.961 okul kapandı. Taşımalı
İlköğretim Yönetmeliğinde bir maddeye takılarak, eğer
bunları, ortalama 15.961 okulu 10 ya da 15 derslikle
çarptığınız zaman yaklaşık 200 bin derslik bu AKP
İktidarı döneminde çöplüğe döndü. Okullar yıkıma terk
edildi. Ondan sonra çıkıyorsunuz Biz 169 bin yeni derslik
yaptırdık. diye övünüyorsunuz. Kapattığınız
derslikleri bir sayın. En az 200 bin dersliğin
kapatılmasına yol açtınız.
Diğer taraftan, bu İktidar döneminde maalesef yuvalar
yıkıldı, atanamayan öğretmenlerin özellikle hakları
gasbedildi. Millî Eğitim Bakanlığının her
bakanlık döneminde uyguladığı ayrı politikalarla millî
eğitim yazboz tahtasına dönüştürüldü. Bu süreçte, 10 Eylül 2012
tarihinde yapılan 40 bin öğretmen atamasının branşlara
göre dağılımında çok büyük adaletsizlikler
yapıldı. Öyle adaletsizlikler yapıldı ki bazı
branşlara başvuru yetmedi. 4 bine yakın, 3.900 civarındaki
başvuruyu yeniden ek atamayla aldınız. Bu da yetmiyormuş
gibi alan değişikliği uygulaması
başlattınız. Dışarıda 87-88 puan almış
lise branşlarında atama bekleyen öğretmenler dururken, işe
başlamış, hasbelkader bir iş sahibi olmuş
öğretmenlere birden alan değişikliği uygulaması
açtınız. Buyurun arkadaşlar, biz dışarıdakilere
ekmek vermek istemiyoruz, size biraz daha yol açacağız; farklı
alanlara, hangi alanı istiyorsanız, geçin. dediniz.
Böyle bir uygulama dünyanın neresinde var değerli
milletvekilleri? Bu Millî Eğitim Bakanının uygulamaları
saygıdeğer iktidar partisi milletvekilleri olarak sizleri hiç
rahatsız etmiyor mu? Bu insana hiç ulaşabileniniz yok mu içinizde?
Sayın Bakan, sen ne yaptığının farkında
mısın? Bu ülkeye nasıl bir uygulama getirdin? Bunun uygulama
sonuçlarını hiç araştırdın mı? diye sormuyor
musunuz? 4+4+4 uygulamasına başlanır başlanmaz, ne
okullarda, nice öğretmenler, ne sıkıntılarla muhatap oldu,
hiç biliyor musunuz? Sınıf öğretmenlerinin birçoğu
fazlalık çıktı, onlara bir yerler bulmak için alan
değişikliği koydunuz. Bunları hep burada önerdik,
Yapmayın, en azından bir yıl uygulamayı geciktirin. diye
söyledik ama teknik öğretmenlerle ilgili bir adım dahi
atmadınız. 2012 yılına kadar on yıllık süreçte
öğretmen adayı olarak bekleyen teknik ve mesleki eğitim
fakültesi mezunlarının ancak yüzde 3üne kadar kontenjan verdiniz.
Ağzınızı açtığınızda mesleki
eğitimden bahsettiniz ama bu eğitimi verecek öğretmenlere
iş imkânı sağlamadınız. Şimdi, geliniz, hiç
olmazsa Şubat 2013te
Sayın Millî Eğitim Bakanı,
biliyorsunuz şubat dönemi atamalarını da kaldırdı.
Ali kıran baş kesen gibi, Ben yaptım oldu. diyor. Bu
yanlışı siz döndürün. Söyleyin bu Bakanınıza bu
yanlıştan dönsün. 2013 Şubat ayında yapılacak ek
atamalarla şu anda kuyruğa geçmiş atama bekleyen, 90 puanla, 95
puanla yerleşememiş öğretmenlere bir iş imkânı
oluşturun.
Bu vesileyle,
bu önergemize desteğinizi bekliyor, tekrar saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Şimdi,
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Mülkiye Birtane,
Kars Milletvekili
(BDP sıralarından alkışlar)
MÜLKİYE
BİRTANE (Kars) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
binlerce siyasi Kürt tutsağın bedenini ölüme
yatırdığı böylesi bir süreçte onları yaşatmak
önceliğimiz olmalıdır. Bu nedenle, konuşmamın ilk
bölümünde hepimizin sorumluluk duyması gerektiği bu insanlık
dramından kısaca bahsetmek istiyorum.
Evet, bugün
56ncı gündür; Türkiye cezaevlerinde açlık grevleri var, dışarıda
ise çatışma, gözyaşı, tabutların arkasında
gencecik evlatlarını sonsuzluğa uğurlayan yüreği
yanık anneler, babalar, nişanlılar, eşler, çocuklar,
dedeler, nineler, kardeşler var. Bu halk binlerce evladını
yitirdi; cezaevinde, askerde, dağda, evinde, arabada, yolda, annesinin
kucağında. Bugün, tesadüfen sağ kalanlar, cezaevinde yavaş
yavaş öldürülenler, işkence görenler, hücrelere kapatılanlar
meşru ve siyasi taleplerle Kürt olmalarından dolayı
cezalandırılmalarına karşın ölüme yatıp Kürt sorununa kesin, kalıcı, sorunu
karşılayan bir çözümün bulunmasını istiyorlar.
Bu doğrultudaki talepler ise,
bildiğimiz gibi, Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin
kaldırılması, Kürt sorununun çözümündeki rolünü oynaması
için özgürlük, güvenlik ve sağlık koşullarının
sağlanarak müzakerelerin başlaması, ana dilde savunma ve ana
dilde eğitim hakkının tanınarak Kürtçenin kamusal alanda
kullanılmasının önündeki engellerin
kaldırılmasıdır. Talepler siyasi içerikli, meşru ve
yerine getirilebilecek taleplerdir; aynı zamanda milyonlarca Kürt
tarafından talep edilen, Türkiye kamuoyunda da kabul gören taleplerdir.
Aslında anında karşılanabilecek bir talep olan Sayın
Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması ve
müzakerelerin başlatılması, Türkiye'yi Kürt sorununun çözümsüzlüğünden
doğan bu çatışmalı ve son derece endişe verici
ortamdan kurtaracaktır. Bu nedenle, Sayın Abdullah Öcalanın,
avukatları ile hemen görüştürülmesi gerekmektedir. Tecridin devam
ettiği her gün açlık grevi eylemcileri de ölüme bir adım daha
yaklaşmaktadır.
Taleplerin içeriği demokratik
haklardır. Kaldı ki, yüzlerce siyasi tutsak bu talepleri dile
getirdiği için içeride tutuluyor. Öğrenciler, çocuklar, kadınlar
ana dilde eğitimin talep edildiği mitinglere, gösteri ve yürüyüşlere
katıldığı gerekçesi ile suçlanıyor. Sadece ana dilinde
savunma istediği için cezaevinde tutulan ve yargılaması
yapılmayan binlerce tutuklu var. Mahkemeler ana dilde savunma yapan
tutsakları dinlemiyor, tercüman talepleri reddediliyor, tutsaklar savunmaları
alınmadan mahkeme salonundan çıkarılıyor. Hükûmet soruna
çözüm bulmak yerine, Türkiye kamuoyunu bilinçli bir şekilde Kürtlere
karşı düşmanca bir tutum içerisine girmeye itmektedir. Bu
nedenle birçok kentte Kürtlerin iş yerleri yakılmakta, evleri kuşatılmakta, Kürtler sokak ortasında linç
edilmekle karşı karşıya kalmaktadırlar. Açlık
grevleri, Türkiyenin çözümsüz bırakılan Kürt sorununa, çözümün
zeminini oluşturmaya dönük, eylemcilerin canlarını ortaya
koyduğu bir eylemdir. Bu nedenle bu taleplerin müzakereye
açılması, demokratik temelde çözüme kavuşması
gerekmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun
ataması yapılmayan öğretmenler hakkındaki önergesine dair
söyleyeceklerime ise şunu belirtmekle başlamak istiyorum.
Ataması
yapılmayan öğretmenler konusu yıllardır devam etmekte,
gittikçe de büyümektedir. Hükûmetin verdiği rakamlar
yanıltıcı ve bir o kadar da işi zorlaştıran
türdendir.
Sayın
Başbakan, geçen gün yaptığı bir konuşmasında
atanmayan öğretmenler sorununu normalmiş gibi göstererek hatta
yaptıkları atamaları olağanüstü bir icraatmış
gibi kamuoyuna sunmuştur. Konuşmasının bir bölümünde, Zaman
zaman bazı televizyon kanallarında veya oluşturulan bazı
dernekler vasıtasıyla, Ben öğretmen oldum, atanamıyorum;
şekliyle hareket edenler var. Herkes öğretmen olabilir fakat bütün
bunların atanabilmesi için de şüphesiz, devletin gerek bütçe
noktasına gerekse bunları atama noktasında diğer kamu
kurumlarıyla ilgili planlamasına müsaade etmek lazım. diyor.
Burada suçlu
yine halk. Okuduğu hâlde atama bekleyen, çoluk çocuk perişan olan,
intihar edecek kadar büyük bir çaresizliğe itilen insanlar var.
Başbakan 120 bin öğretmen atanacağını söylüyor.
Sayın Bakanın da bir yıl kadar önce söylediği 55 bin
öğretmen atanacak
Ama umarız sadece 11 bin öğretmenin
ataması durumunda kalmaz bu söylem.
300 bin civarında öğretmen atama bekliyor. Şu an 60 bin
öğretmen ücretli öğretmenlik yapıyor. Ücretli ve vekil
öğretmenlikle ucuz iş gücü olarak kullanılan öğretmenler bu
duruma Dur. demek için mücadelelerine devam ediyorlar. Şubat ayında
atamayı bekleyen öğretmen adaylarının talepleri mutlaka göz
önünde bulundurulmalıdır.
AKP İktidarı döneminde Nurcan Uca, Hilal Uzunkaya, Mustafa
Kaya adındaki öğretmenler intihar ederek hayatına son verdi. Bu
insanlar, 2007nin ilk altı ayından bu yana yaklaşık olarak
sayısı 30u bulan ve hayattan kopan öğretmenlerin içerisinde yer
alıyor. Ülkede öldürmek için her türlü yol deneniyor; insansız hava
araçları alınıyor, son teknolojik silahlara milyonlarca dolar
harcanıyor ama sorun yoksulluk, açlık, işsizlik, atanmayan
öğretmenler olunca Bütçeden kaynak aktarılamıyor. deniliyor.
Bütün bunları tartışırken neden güvenlik
harcamalarından bahsetmiyoruz? 2012 Ocak-Haziran döneminde güvenlik ve
savunmaya yönelik mal, malzeme ve hizmet alımları tutarı toplam
732,7 milyon lirayken temmuz ayında 473,5, ağustos ayında ise
372,4 milyon lira olmuştur; bu rakam toplamda ise 846 milyon liradır.
Örtülü ödenekten harcanan miktar sadece temmuz, ağustos aylarında
156,5 milyon liradır; kimse nereye gittiğini bilmiyor.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öğretmenlik
mesleği, aydın kimliği ve toplumsal zeminde yüklendiği rol
gereği eleştirel düşünmeyi temel almak zorundadır ancak
mevcut politikaları eleştiren öğretmenleri öğretmenlikten
istifa etmeye davet eden, ayrıca atanmayan öğretmenlere de
Başka işler yapın. demeye kadar götüren Sayın Millî
Eğitim Bakanının söylemlerini de halkımızın
takdirine bırakıyoruz.
Ayrıca, bugün eğitim sistemindeki tüm
çarpıklıkların kaynağı olan YÖKün kuruluş yıl
dönümü. Kuruluşundan bu yana bu çarpık sistemi protesto eden yüzlerce
öğrenci saldırılara maruz kalmış ve
tutuklanmıştır. Bugün de yaralanan ve gözaltına alınan
öğrenciler var. Bu sistemin bir an önce değiştirilmesi gerekiyor
diyor ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Engin Altay,
Sinop Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (Sinop) Teşekkürler.
Sayın Başkan, demin ben hakikaten mikrofon açık diye
konuştum, fark etmemişim, tekrar onu bilginize bir sunayım.
Sayın milletvekilleri, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
MHPnin verdiği Meclis araştırması önergesinin
lehinde söz aldım. Zevkle ve memnuniyetle de lehinde aldım, zira bu
mahiyette verilmiş, son altı-yedi yıldır Meclisin tozlu
raflarında ya da hard disklerinde bekleyen 100 civarında Meclis
araştırma önergesi olduğunu biliyorum. Bu önergelerin tümünde
yüce Meclisten talep edilen şudur: Ataması yapılmayan
öğretmenlerin içinde bulundukları hâli konuşalım.
Sayın milletvekilleri, zaman zaman söylersiniz Vara yoğa
muhalefet gensoru veriyor, soruşturma önergesi veriyor, genel görüşme
veriyor, yazılı soru önergesi veriyor, araştırma önergesi
veriyor
Ya, hepinizi birer öğretmen yetiştirdi, bugün
buradaysanız öğretmenlere karşı bir minnet ve şükran
borcunuz var ve bu ülkede 300 bin civarında bu sorunu bire bir
yaşayan insan, aileleriyle beraber 1,5 milyon nüfusu ilgilendiren bir
kronik, bir trajik durumla karşı karşıyayız. Burada
oturup duruyorsunuz. Bu konudan çok daha önemsiz konular için kurulmuş
Meclis araştırmaları var. Kaldı ki biraz önce MHP Grubu
adına konuşan milletvekilimiz söyledi, Sayın
Başbakanın bu konuda 2002 seçimleri öncesi Türkiye'nin dört bir
yanında verdiği sözler var.
Ha, şimdi, Başbakanın konuşmasıyla ilgili,
kürsüden yaptığı konuşmalarla ilgili de bir
değerlendirme yapmak lazım bu vesileyle. Prompterla
konuştuğu zaman çok sıkıntı yaşamayan ve
kendisini dinleyenlere, kendisine bel ve umut bağlayanlara da çok
sıkıntı yaşatmayan Başbakan, prompterdan
çıktığı zaman, kendisine bel bağlayanlara, umut
bağlayanlara şok ve hayal kırıklığı
yaratıyor. Bugün eminim ki grup toplantısında birçoğunuzun
-Başbakanın yaptığına ister eğretileme deyin
ister açık istiare deyin- yüzü kızarmıştır,
kızarmış olmalı. Bugün 61inci Cumhuriyet Hükûmetinin
başı olarak Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
yaptığı eğretilemeyi ya da açık istiareyi, ben Türkiye
Cumhuriyetinin bir vatandaşı olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi
çatısı altında bulunan bir milletvekili olarak
yakıştıramadım, benim yüzüm kızardı.
Sayın Başbakanın bu tarzı, bu üslubu aslında
yeni de değil, geçmişte de bunun çok örnekleri var ama bugünkü
benzetmesi, gerçekten onun adına belki de siyasi yaşamının
en büyük talihsizliğidir.
Siyasette nereye gelirseniz gelin hepimizin kastı aşan
ifadeleri olur, istemeyerek ağızdan çıkan sözler olur.
Umarım ve dilerim ki Sayın Başbakan en kısa sürede, bugün
yaptığı büyük ayıbı, eğretileme ya da
açık istiare anlamında, niyetiyle yaptığı ama hiç
yakışık almayan bu büyük ayıbı telafi etmesini de
bilir.
Sayın milletvekilleri, konumuz AKP hükûmetlerinin
atamasını yapmadığı öğretmenler.
Öğretmenlerimizden her vesileyle bu kürsüde bu konuyla ilgili müteaddit defalar
özür diledim, bir kere daha diliyorum.
Sayın Bakan karşıda. Sayın Bakan, Haymanada,
2012-2013 eğitim öğretim yılını açarken 120 bin acil
öğretmene ihtiyacım var. dediniz mi? Dediniz. 40 bin
aldınız mı? Aldınız. Şubatta atama yapmayacağım.
diyorsunuz. Peki, ben size şunu söylemiyorum yani atama bekleyen 250 bin
öğretmeni sisteme alın demiyorum, diyemem zaten. Ancak, bir ülkede
Millî Eğitim Bakanı 120 bin öğretmene ihtiyacım var.
diyorsa, Millî Eğitim Bakanlığı iç denetim raporu bunu
teyit ediyorsa, öte yandan Başbakan çıkıp OECDnin en
hızlı büyüyen ülkesi olduk, dünyanın bilmem kaçıncı
büyük ekonomisine sahibiz, on yılda, az zamanda çok ve büyük işler
yaptık. diye hamaset yapıyorsa siz bu 120 bin öğretmeni derhâl
sisteme dâhil etmek zorundasınız. Tutturmuşsunuz bir Ücretli
öğretmenliğe yönelin. diye. Ayıptır! Ücretli
öğretmenlik, dünyanın hiçbir sisteminde olmayacak kadar komik ücrete
insanların mahkûm edilmesidir, bir köleliktir.
Şimdi, daha hazin bir şey var sayın milletvekilleri. Ben
bu Parlamentoda çok millî eğitim bakanıyla çalıştım
ama böylesini hiç görmedim. Bakın, bir Millî Eğitim Bakanına
şu cümle yakışıyorsa ben bu iddiamı geri
alacağım, MHP grup önerisinin aleyhinde oy kullanacağım.
Millî Eğitim Bakanı diyor ki: Ben öğretmen olmak isteyenleri
Eminönü Camisinin önünde bekleyen güvercinlere benzetiyorum; biliyorlar ki
biri önlerine yem atsın
Allahtan çocuklarım memur olmadılar.
Millî Eğitim Bakanı bu cümleyi söylediyse -ki düşmüş
İnternete, kayıtlara- çok ayıp etmiştir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Orada dalga geçiyor, gülüyor orada, bak orada
gülüyor!
ENGİN ALTAY (Devamla) - Kendisini yetiştiren öğretmenlere
de ayıp etmiştir, Türkiyede çalışan yaklaşık 3
milyon civarındaki memur statüsündeki kamu çalışanına da
ayıp etmiştir. Çok merak ediyorum, Millî Eğitim
Bakanının çocukları ne iş yapıyor?
Başbakanın ve diğer kimi bakanların çocukları gibi az
zamanda çok ve büyük mülk ve servet sahibi oldularsa ona bir lafım yok ama
bu milletin memuruyla, bu milletin çocuklarıyla dalga geçmeye de Millî
Eğitim Bakanının hakkı yok.
Gene kampta, gene basına yansıdığı
kadarıyla Sayın Başbakan eğitimle ilgili yapılan
işleri ardı ardına sıralıyor. Sonra, Meclis
Başkanına, milletvekillerine fırça atmasına
alışkınız ama basına yansıyan şekliyle Millî
Eğitim Bakanına da bir fırça atıyor. Millî Eğitim
Bakanının Haberdar olmadım. dediği bir sorunla ilgili
Sen herkesten önce buna vâkıf olmalı ve çözmelisin. diyor.
Millî Eğitim Bakanının haberdar olmadığı
konu nedir? Velilerden para toplanmasıdır. Sayın Bakan,
Güzelkent İlkokulu ve Ortaokulu Etimesgut Kaymakamlığına
bağlı, o ilköğretim okuluna gidin, yani gitmeyin de müdürü
çağırın, 22/10/2012de bir yazı yazmışsın
velilere. deyin. Yazı bende Sayın Bakan. Millî eğitimle ilgili
şu kadar iş bu kadar iş, yaptık. diyorsunuz, esasen millî
eğitimin içine ettiniz, millî eğitim sistemini perişan ettiniz.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Bu nasıl laf ya! Terbiyesiz.
ENGİN ALTAY (Devamla) Sizin döneminizden önce ya da
BAŞKAN Sayın Altay, şu kelimeleri Meclis kürsüsünden
Lütfen geri alır mısınız sözünüzü, lütfen ama
düzeltir misiniz?
ENGİN ALTAY (Devamla) Özür dilerim. Tamam Sayın
Başkanım, tamam.
Bakın, şimdi, derslik başına düşen öğrenci
sayısı neydi? Derslik başına düşen öğrenci
sayısı Sayın Bakandan önce neydi, şimdi ne? Gelsin kendisi
söylesin. Bak, sataşma, cevap verme hakkı veriyorum adama ama Yukarıda
Allah var. diye konuşacak. Ömer Dinçerden önce derslik başına
kaç öğrenci düşüyordu, şimdi kaç öğrenci düşüyor, onun
cevabını vererek başlasın.
Çok söze gerek yok, millî eğitim sistemini perişan ettiniz.
Bakın, bir gazete
Ne kadar garip, Maliye Bakanının seçim
bölgesi Çağlı Köyü, Maliye Bakanının seçim bölgesi. Bu da
orada eğitim öğretim yapılan okul.
Şimdi, çok önemli bir şeyi sizinle paylaşmam lazım.
Bu derslik polemiği hep var, on senedir var. Başbakan diyor ki
Kızılcahamamda yeni, taze. Başbakan hep 180 bin
kullanıyordu, dün Kızılcahamamda Başbakan, 146 bin derslik
yaptığını söyledi. Bülent Arınç 180 bin diyor. Millî
Eğitim Bakanı ne diyor? Bilmiyorum, herhâlde ikisinin
ortasını söyleyecek. Böyle bir şey olabilir mi ya?
OKTAY VURAL (İzmir) Bilmiyor ki!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Haberi yok, haberi!
ENGİN ALTAY (Devamla) - Bilmiyor tabii, bilmiyor tabii.
Şimdi,
bakın Sayın Bakan, size de söz hakkı doğdu zaten.
OKTAY VURAL
(İzmir) Başbakan o konuda haklı canım!
ENGİN
ALTAY (Devamla) Ama söz hakkını kullanmadan önce, Reşit Galip
de bir Millî Eğitim Bakanıydı ve Atatürkün aslında
baştan hiç sevmediği, bazı fikirlerine hiç
katılmadığı bir Millî Eğitim Bakanı. Daha sonra
Atatürke rağmen, Millî Eğitim Bakanlığı yaptı ve
Atatürkle çatır çatır tartıştı. Reşit Galip
kendi tezlerini devrin Cumhurbaşkanına kabul ettirdi. Şimdiki
Millî Eğitim bakanları Başbakandan fırça yiyip duruyor.
Böyle olur mu? Millî Eğitim Bakanına fırça atılırsa
okuldaki çocuk o sisteme güvenir mi? Böyle şey olmaz.
Sayın
milletvekilleri, Türk millî eğitim sistemimiz perişan edildi. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Bir kininiz, bir
öfkeniz, bir cumhuriyetin nitelikleriyle ilgili
rahatsızlığınızdan dolayı 4+4+4 sistemiyle
hakikaten millî eğitim sistemini, ilköğretimi perişan ettiniz,
gelin, bu yanlıştan biran önce dönün.
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) Millet beğenmiyordu.
ENGİN
ALTAY (Devamla) Ne oldu biliyor musun? Senin Ankaranda, İstanbulunda
70 kişilik derslikler var. Sen göndersene çocuğunu 70 kişilik
dersliğe!
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Onlar kolejlere yolluyorlar, kolejlere! Özel kolejlere yolluyorlar!
ENGİN
ALTAY (Devamla) Ne oldu ya! Sen vatandaşın ne çektiğini
bilmiyorsun.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Vatandaş, fakir fukara imam hatibe, kendi
çocuklarını kolejlere yolluyorlar!
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ENGİN
ALTAY (Devamla) Atamasını yapmadığınız
öğretmenlere hem Başbakanın hem Millî Eğitim
Bakanının verdiği sözü yeri getirmesini bekliyorum. Daha önce de
söyledim, sözü er kişilerin sözünde er kişi durur.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Dinçer, söz talebiniz var. Ne
için söz istediniz?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) Sayın
Başkan, bana yapılan sataşma sebebiyle.
BAŞKAN
Yalnız yeni bir sataşmaya mahal vermeden, buyurun, iki dakika süre
veriyorum Sayın Dinçer. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
2.- Millî Eğitim Bakanı Ömer Dinçerin, Sinop Milletvekili Engin
Altayın şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) Sayın
Başkan, çok değerli arkadaşlar; az önceki konuşmayı
dinledikten sonra bazı bilgileri tashih etme ihtiyacı hissettim. Önce
şunu söyleyeyim: Öncelikle hemen şunu teyit etmeliyim ki bizim 2003ten
beri bugüne kadar yaptığımız derslik sayısı 181
binden fazladır
ENGİN
ALTAY (Sinop) Başbakanın bugünkü konuşmasını aç
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla)
ve sadece geçen
yıl yeni derslik olarak 11.600, eski proje dışı
uygulamaları da dersliklere dönüştürerek yaklaşık 10.600
civarında, toplam 22 binden fazla yeni derslik kazandırarak bir
önceki yıldan çok daha iyi bir şekilde, derslik başına
öğrenci sayısını azaltan bir uygulama yaptık.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Kaçını hayırsever
yaptı, kaçınız bütçeden yaptınız.
MİLLÎ EĞİİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla)
Benden önceki bakanlar döneminde ilkokullarda öğrenci sayısı
ortalama derslik başına 31 civarındayken, hâlâ o sayıda bir
değişme olmadı.
Yalnız, arkadaşların, derslik başına
öğrenci sayısı hesaplarında küçük bir hataları var,
büyük sonuçlar doğuran, büyük yanlışlar doğuran küçük bir
hataları var. Derslik sayıları, normal şartlarda, bir
ildeki toplam öğrenci ile toplam derslik sayısının
bölünmesi olarak elde edilirler. Hâlbuki sınıfta ise ders
esnasında kaç öğrencinin olması şubeyle ölçülür. Bu
açıdan bakıldığında, İstanbulda bile derslik
başına 70-80 öğrenciden bahsedildiğinde, bir anda bir
öğretmen karşısında var olan öğrenci sayısı
40-44 civarındadır maksimum. Bu açıdan
bakıldığında eğitim sistemindeki uygulamalar sizi
şaşırtmasın.
Daha da önemlisi, bugün az önce kendi elinde gösterdiği haberin
bütünüyle, işte benzer durumlarda tartışmalara veya
konuşmalara zemin hazırlasın diye uydurma
yapılmış bir haberdir. Batmandaki hadise aslında bütünüyle
düzmecedir. O köydeki yaklaşık 12 tane öğrencinin, ilkokul
öğrencisi
Toplam 22 öğrenci var. Bu 22 öğrencinin 10 tanesi
ortaokul öğrencisi, 12 tanesi ilkokul öğrencisi. 10 ortaokul
öğrencisi başka ilçe merkezine taşımalı eğitim,
12 öğrenci
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) Çok
önemli bir bilgi Sayın Başkan, cümlemi bitireyim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Dinçer.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) Ama
çok önemli bilgiler.
BAŞKAN Lütfen Sayın Dinçer, öyle bir uygulamamız yok.
Teşekkür ediyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan ilkelidir o konuda!
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) Ben
şunu söylemek istiyorum: Bütün konuşmalarda
Aslında bizim
perişan ettiğimiz millî eğitim sistemi filan değil,
perişan ettiğimiz CHP zihniyetidir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan, Sayın Bakan
konuşmasında, benim yaptığım konuşmaya atfen
yanlış bilgi verdiğimi söyledi. Müsaade ederseniz bir dakika
BAŞKAN Hayır, değil.
ENGİN ALTAY (Sinop) Tutanaktan, tutanaktan. Bir dakikayı
geçmemek kaydıyla. Bak, iki dakika demiyorum.
BAŞKAN Ama sataşma söz konusu değil ki Sayın
Altay.
ENGİN ALTAY (Sinop) Ama yanlış bilgi
Nasıl olmaz?
Beni Genel Kurula yanlış bilgi vermekle suçladı.
OKTAY VURAL (İzmir) Uydurma dedi Sayın Başkan!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Evet, söyledi.
BAŞKAN Ben dinledim şeyi gazete haberinin yanlış
olduğunu söyledi. Eğer sataşma varsa, ilgili gazete ve
ENGİN ALTAY (Sinop) Uydurma dedi Başkanım.
BAŞKAN Tamam.
ENGİN ALTAY (Sinop) Ben uydurma belgeyle buraya çıkmam.
BAŞKAN Hayır, size söylemedi ama ben dikkatle dinledim.
Gazete haberine uydurma dedi.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul)
Sayın Başkan, ben Yanlış bilgi verdi. demedim, bilgiyi
tashih ettim.
BAŞKAN Evet, biliyorum.
ENGİN ALTAY (Sinop) Başbakan kaç dedi, Başbakan ne
dedi, onu söyleyeceğim ben.
BAŞKAN Sayın Altay, lütfen, karşılıklı
böyle bir konuşma usulü yok ama lütfen.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkanım, ama
söylediğim bir bilgiyle ilgili
Bakın, yarım dakika diyorum
Sayın Başkan, iki dakika değil, rica ediyorum ama.
BAŞKAN Ama böyle bir usulümüz yok ki
karşılıklı Sayın Altay. Konuşmayı dinledik,
size sataşma yok efendim.
ENGİN ALTAY (Sinop)
Nasıl yok, nasıl yok yani beni yanlış bilgi vermekle
itham etti.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, Engin Bey, yanlış bilgi
verdiyse düzeltsin.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan, ben Başbakan
146 bin derslik dedi. dedim. Şimdi, burada tutanaktan bir cümle
okuyacağım ya.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, Genel Kurula yanlış bilgi
verdiğini söylendi, yanlış bilgilendiremez Genel Kurulu.
BAŞKAN Lütfen Sayın Altay
ENGİN ALTAY (Sinop) Başkanım, burada ne gerekçelerle ne
sözler verdiniz, hiç sataşma yokken söz verdiniz. Şimdi, benim
konuşmama atfen Sayın Bakan çıktı, benim Genel Kurula
yanlış bilgi verdiğimi söyledi. Söyledi mi? Söyledi. Bu bana
cevap hakkı getirir.
OKTAY VURAL (İzmir) Evet.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Evet, söyledi.
BAŞKAN Hayır, Genel Kurula yanlış bilgi
verdiğinizi söylemedi efendim.
ENGİN ALTAY (Sinop) Uydurma dedi ya, uydurma dedi ya, daha ne
desin!
BAŞKAN Gazete haberi için söyledi. Evet, dinledik efendim.
Oturun, yerinizden bir dakika açayım o zaman.
ENGİN ALTAY (Sinop) Ben oraya çıkma meraklısı
değilim, yerimden olur, tamam.
BAŞKAN Sataşma şeklinde değil, buyurun.
Hayır, lütfen ama sataşma yok ortada, açıklama yapmanız
için, buyurun, yerinizden
IX.- AÇIKLAMALAR
1.- Sinop Milletvekili Engin Altayın, Millî Eğitim Bakanı Ömer
Dinçerin bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (Sinop) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, ben bu kürsüye hiç böyle uydurma belgelerle,
bilgilerle çıkmadım. Çok kısa söylüyorum, Başbakanın
Kızılcahamam konuşması, bir sürü söylüyor eğitimle
ilgili: On altı yılda 6.326 okul açarak yepyeni bir dönem
başlattık. Bir AKP milletvekilimiz eline kâğıt kalem
alsın. Derslik sayısını 346.666dan -lütfen
yazarsanız- 492 bine çıkardık
Recep Tayyip Erdoğan. Ben
bu 492den 346yı çıkardığımda 146 buluyorum. Demek ki
Başbakan
OKTAY VURAL (İzmir) Yok, yok, Bakan bilmiyor bunu.
BAŞKAN Bir saniye...
Sayın Hamzaçebi, buyurun.
2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Millî Eğitim
Bakanı Ömer Dinçerin dersliklerdeki öğrenci mevcuduyla ilgili
verdiği bilgiye ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın
Başkan, mikrofondan da konuşabilirim.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Millî Eğitim Bakanı İstanbulla ilgili bir
örnek verirken İstanbulda bile 44 kişiyi geçen bir dersliğin
olmadığını ifade ettiler. Oysa ben kendi seçim bölgemden,
İstanbul birinci bölgeden biliyorum ki Sultanbeylide ve Sancaktepede
55-60 kişilik derslikler vardır Sayın Bakan.
OKTAY VURAL (İzmir) Bakan yanlış bilgi veriyor.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sanıyorum sizin
bilginiz dâhilinde değil, İstanbul deyince siz zannediyorsunuz ki çok
düşük sayıda öğrenciye sahip derslikler var. Sultanbeyli ve
Sancaktepe gibi fakir ve dar gelirli ailelerin çocuklarını
okuttuğu okullarda sınıftaki öğrenci mevcudu 55-60
kişidir Sayın Bakan. Bilginize sunuyorum.
Teşekkür ederim.
OKTAY VURAL (İzmir) Bakanın haberi yok odadan
dışarı çıkmadığı için.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Canikli.
3.- Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin, İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebinin dersliklerle ilgili ifadelerine ilişkin
açıklaması
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
O iki rakam arasında esasında hiçbir çelişki yok yani son
derece yüzeysel bir yaklaşımla bu tür ağır ithamlarda
bulunmanın hiçbir anlamı yok. Şimdi, bakın, o iki rakam arasındaki
farkı aldığınızda devre dışına
çıkan derslikler bu rakama dâhil değildir yani 300 küsurdan 400 bin
küsura çıkmıştır, Sayın Bakanımızın
ifade ettiği gibi, ilave 180 bin derslik ilave edilmiştir, bu arada
30 bin derslik de şu veya bu nedenle devre dışında
kalmıştır yani yıkılmıştır, vesaire.
Evet, olay bu kadar net ve basittir. Dolayısıyla
OKTAY VURAL (İzmir) Sonuçta 146 bindir.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Hayır, 180 bin ilave
ENGİN ALTAY (Sinop) Tamam, o zaman daha da az derslik
yapmışsınız.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Bakın, bakın, çok
açık, bir daha söyleyeyim yani
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, bu hesap konusunda
gruplara da söz verin.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun)
o tarihte 350 bin
-yuvarlayarak söylüyorum- dersliğin içerisinde daha sonra kullanım
dışında kalan derslikler de vardır, öyle değil mi? Her
sene, her yıl binlerce derslik devre dışında kalır,
ömrünü tamamlar, vesaire. Ayrıca başka nedenlerle bu dönemde
hızlanmıştır. Sayın Bakanımızın
söylediği bu rakam, 180 bin, yeni ilave edilen derslikler, yeni inşa
edilen derslikler.
ENGİN ALTAY (Sinop) Başbakan da onu söylüyor.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başbakanımızın söylediği de ikisi arasındaki
fark. Ona çekilenleri ilave ettiğiniz zaman toplamı bulursunuz, bu
kadar basit. Lütfen sözünüzü geri alın.
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, Nurettin Bey Sayın
Başbakanı ve Sayın Bakanı da düzeltti, çok teşekkür
ediyoruz!
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- MHP Grubunun, ataması yapılmayan
öğretmenlerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla vermiş
olduğu (10/81) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 6/11/2012 günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi aleyhinde söz
isteyen Avni Erdemir, Amasya Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AVNİ ERDEMİR (Amasya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; MHP Grubunun ataması yapılmayan öğretmenlerin
yaşadığı sorunların araştırılarak
alınacak önlemlerin belirlenmesi konusunda vermiş olduğu Meclis
araştırması açılması talebiyle ilgili söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle siz değerli
arkadaşlarımı ve değerli öğretmenlerimizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Yunus der ki: Sözü bilen kişinin
yüzünü ak ede bir söz/Sözünü pişirip diyenin işini sağ ede bir
söz/ Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı/ Söz ola
ağulu aşı, yağ ile bal ede bir söz/ Kişi bile söz
demini, demeye sözün kemini/ Bu cihan cehennemini sekiz cennet ede bir söz.
Yine belagati tanımlarken Sözün muktezayı hâl ve makama mutabık
olmasıdır. derler yani Söylenecek sözlerin duruma, mekâna, zamana
uygun olarak söylenmesi gerekir. derler. Değerli arkadaşlarım,
elbette polemik yapılır, âlâsını biz de, bizim
arkadaşlarımız da yapar ancak biz konuşmamızda mümkün
olduğu kadar Yunus Emrenin ifade ettiği düşüncelere uygun bir
tonda, tarzda konuşmaya çalışacağız.
Değerli arkadaşlar, elbette atanamayan her öğretmen
adayı, iş bulamayan her genç bizim yüreğimizi dağlar.
işsizliğin toplumda ne yaralar açabileceğini,
atanamamış bir öğretmen adayının gönlünde hangi
fırtınaların estiğini, hangi dramları
yaşadıklarını elbette biliyoruz. AK PARTİ
İktidarı olarak on yıldır bizim mücadelemiz de işte
asıl tam bunun içindir, gece gündüz bunun için çalışıyoruz;
üretim, kalite, ihracat diye bunun için didiniyoruz. Biliyoruz ki ülkemizi
kalkındırmadan, büyütmeden bu sorunları çözmemiz mümkün
değildir, keşke sihirli bir formül olsa da bu sorunları hemen
çözüversek.
Değerli arkadaşlar, bu konunun tekrar tekrar yüce Meclisin
gündemine getirilmesinden de şahsım adına üzüntü duyduğumu
ifade etmek istiyorum.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Niye üzüntü duyacaksın?
AVNİ ERDEMİR (Devamla) Elbette, muhalefetin, istediği
konuyu Meclisin gündemine getirme hakkı vardır. Ancak bu gençler
bizim gençlerimiz, bunlar bizim evlatlarımız, bunların içinde
bulundukları zorluklar elbette önemli, bunların içinde esen
fırtınalar elbette önemli ancak çözüme katkı sunmayacak
söylemler, onların duygularının istismarı, iktidar ve
muhalefetin birbirini yıpratmada siyasi bir malzeme olarak
kullanılmaları en çok bu gençlere haksızlık diye
düşünüyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, muhalefete
sorarsanız, hiçbir konuda bardağın dolu tarafı yok.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Milletvekilim, milleti malzeme
yaptınız, gençler ne? Millet malzemeniz oldu.
AVNİ ERDEMİR (Devamla) AK PARTİ İktidarı
eğitimde, sağlıkta, ekonomide hiç doğru iş
yapmıyor
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Siyaset malzemesi yapıyorsunuz milleti.
AVNİ ERDEMİR (Devamla)
hep yanlış iş
yapıyor, hep noksan yapıyor muhalefete göre.
Değerli arkadaşlar, AK PARTİ İktidarına ya siz
şaşı bakıyorsunuz ya millet yanlış görüyor bizi.
Ama biz inanıyoruz ki milletimiz engin ferasetiyle bizi görüyor, bizi
anlıyor. Gelin, siz de milletimizin gözüyle bakın bize, doğruya
doğru, eğriye eğri deyin.
Değerli arkadaşlarım, biz, hiçbir zaman siyasi popülizm
yapmadık, gençlerimizin duygularını istismar etmedik,
yapabileceklerimize söz verdik, ülkemizin, eğitim camiamızın
ihtiyaçlarıyla ülkemizin gerçeklerini yan yana getirdik,
yapılabilecekleri yaptık ve yapmaya devam edeceğiz.
Değerli milletvekilleri, üniversitelerin, arz-talep dengesini
dikkate alarak öğrenci alımı planlaması yapması
gerektiğine biz de inanıyoruz. Bakanlığımız
YÖKle bu konuda gerekli çalışmaları yapmış, ülkemizin
ihtiyaçlarına uygun planlama başlatılmıştır. Öğretmen
İstihdam Projeksiyonları, Stratejileri ve Sistemlerin
Geliştirilmesi Projesi başlatılmıştır
değerli arkadaşlar. Herhâlde, hiç kimse bize Siz öğretmen
atamadınız. diyemez. İktidarımızda, 2002den günümüze
367 bin öğretmen atadık. Bu, şu anda çalışan
öğretmenlerimizin, evet, yarısından fazlası anlamına
geliyor. Evet, on yılda, çalışan öğretmenlerin
yarısından fazlasını AK PARTİ İktidarı
atamıştır. Bakın, bu yıl 57 bin öğretmen
atadık. Bu atamalar işe yaradı, ücretli öğretmen sayısı
12 bine düştü. Evet, 2011 yılında 53 bin olan ücretli
öğretmen sayısı bugün 12 bindir. Bu iyileşme, hiç
şüphesiz, Bakanlığımızın öğretmen atama
politikalarında yaptığı değişiklikle
sağlandı, norm kadroların etkin kullanımıyla
sağlandı.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ İktidarında 367
bin öğretmen atanacak, kendi dönemlerinizdeki durum hiç söylenmeyecek,
bütün atanmayanların hesabı AK PARTİ İktidarından
sorulacak. Gelin, arkadaşlar, biraz gerçekçi olalım. 2002de
devrettiğiniz Türkiyede atanamayan öğretmen yok muydu? Eğer
konuya böyle yaklaşırsak, bugün atanamayan hukukçuları ne
yapacağız? Bugün atanamayan iktisatçıları ne
yapacağız? Atanamayan jeologları, arkeologları ne yapacağız?
İhtiyaca uygun bir planlamaya evet, ancak gelin; deyin ki: Biz üniversite
mezunu herkesi kamuda istihdam edeceğiz.
ALİM IŞIK (Kütahya) Ona çözümü siz bulacaksınız!
Elbette ki onlar da problem.
BÜLENT BELEN (Kütahya) İktidarda olan sizsiniz!
ALİM IŞIK (Kütahya) Onları niye atamadınız?
Elinizden tutan mı vardı on yıldır_
AVNİ ERDEMİR (Devamla) Bizim dönemimizde atanamayan
öğretmen, bizim dönemimizde atanamayan arkeolog, jeolog olmayacak, hepsini
kamuda atayacağız. deyin gelin bu kürsüde değerli
arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlar, hep dedik, ne aldanan olacağız, ne aldatan olacağız. Biz biliyoruz ki dünyanın
hiçbir ülkesinde üniversiteyi bitiren herkes kamuda istihdam edilmiyor. Hatta
bugün biz dünyada kamuda en fazla personel istihdam eden ülkelerden biriyiz.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Üniversiteyi istihdam et, üniversiteyi!
O çocuklara yazık!
AVNİ ERDEMİR (Devamla) - Bugün dünyanın en büyük
ekonomisi olarak kabul edilen Amerikada bile işsizlik yüzde 8ler
civarında. Yapmamız gerekeni hep söylüyoruz: Büyümek, gelişmek.
Bizim 2023 vizyonunda ifade ettiğimiz 500 milyar dolar ihracat,
dünyanın en büyük 10 ekonomisi hedefine ulaşmaktır. Bunu
başarırsak ne atanamayan öğretmen ne atanamayan diğer
meslek sahiplerinden söz edeceğiz, sorunlar kendiliğinden çözülecek
inşallah. Hükûmet olarak bugün yaptığımız da
gençlerimize gerçekleri söylemek, milletimizle birlikte bu ülkeyi
kalkındırmak ve işsizliği azaltmaktır. Bunu biz
milletimizle birlikte başaracağız.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Geçen sene 13üncü
ekonomiydi, bu sene 18inci ekonomi, bu nasıl başarı?
AVNİ ERDEMİR (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
bu önergeyi veren MHPli arkadaşların devrettikleri Türkiyede,
bankalar iflas etmiş bir Türkiye vardı. (MHP sıralarından
Yalan söyleme. sesleri) İnsanları, evet, fakirleşmiş bir
Türkiye vardı.
ALİM IŞIK (Kütahya) Yalanın batsın senin! Kocaman
adamsın be!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sen kendinden bahset senin durum
nasıl?
AVNİ ERDEMİR (Devamla) -
Çalışanlarının maaşlarını ödemekte zorlanan
bir Türkiye vardı ve o dönemde de atanamayan öğretmenler vardı.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sen kendinden bahset, durumun
nasıl? Durumunu anlat. Nasıl, nasıl, ihale nihale, bir götürme
bir şey var mı?
AVNİ ERDEMİR (Devamla) - Gerçekte 2002de
Başbakanımızın, atanamayan öğretmenler konusunu
meydanlarda işlediği ve bu sorunun çözülmesi gerektiğine dair
ifadeleri vardır.
ALİM IŞIK (Kütahya) Ne oldu? Tam tersi oldu.
OKTAY VURAL (İzmir) Durumlar iyi mi?
AVNİ ERDEMİR (Devamla) - Biraz önce de ifade ettim.
Demek ki devrettiğiniz Türkiyede en önemli meselelerden birisi atanamayan
öğretmenlerdi sizin döneminizde de. Bunu gerekçenizde de açık
açık ifade ediyorsunuz. Evet, Başbakanımız meydanlarda bunu
söylemiş ve gereğini de yerine getirmiştir. Evet, o günden bugüne
367 bin öğretmen atanmış.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Hacı, durumun nasıl
Hacı?
AVNİ ERDEMİR (Devamla) - Bunu siz
atamadınız. Bunu, 367 bin öğretmeni Recep Tayyip
Erdoğanın Başbakan olduğu AK PARTİ Hükûmeti
atamıştır değerli arkadaşlar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Evet, çevremde olduğu için yakinen biliyorum, onun için de
arz etmek istiyorum: Arz-talep dengesi gözetilmeden, döneminizde ve daha önce
açılan beden eğitimi ve spor yüksekokullarından mezun olan
binlerce genç döneminizde diğer öğretmenlerle birlikte hep
atanmayı bekledi, yok denecek kadar öğretmen
atandı; o gençlerin çoğunu atamak bize nasip oldu, AK PARTİ
İktidarına nasip oldu.
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) Bu kadar öğretmen nerede birikti?
AVNİ
ERDEMİR (Devamla) - Bugünkü gençlerimiz de bir gün atanacaksa, hiç
şüpheniz olmasın, onu da inşallah biz atayacağız
diyorum ve tekrar hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, Hatip 57nci Hükûmet dönemiyle
ilgili, bankaların batırıldığına ilişkin bir
ifadede bulundu, bu açık bir sataşmadır. Sataşmadan
dolayı Sayın Mehmet Günal, grup adına efendim
BAŞKAN Sataşma nedeniyle söz isteyen Mehmet Günal, Antalya
Milletvekili, iki dakika
(MHP sıralarından alkışlar)
Yalnız, lütfen, yeni bir sataşmaya mahal vermeyelim.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
3.- Antalya Milletvekili Mehmet Günalın, Amasya Milletvekili Avni
Erdemirin Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sataşmak için söz almadım, sadece düzeltme yapıyorum.
Bugün bu sözleri söyleyebiliyorsanız 57nci Hükûmetin
almış olduğu önlemler sayesindedir. Siz kendi
(AK PARTİ
sıralarından bankalar sesleri)
Bankaları söyleyeceğim şimdi. Biz onu konuşurken
Sayın Başbakan Bozüyükte bir banka patronunun helikopteriyle
geziyordu, geldiğinizde
(MHP sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Evet, Bozüyükte, batık bankaların
patronlarıyla
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Halis Toprakın helikopteriyle geziyordu.
MEHMET GÜNAL (Devamla) İkincisi: Siz burada araştırma
komisyonu kurdunuz; bakın, araştırma komisyonu kurdunuz,
raporlarını da arşivden çıkarın, ben de size
göndereyim. Sonra orada bunları tespit ettiniz güya kim sattı kim aldı
diye, onu cezalandıracaksınız diye beklerken ne
yaptınız biliyor musunuz? Sayın Caniklinin konusudur. Kimin
vergilerini affettiniz?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Neyi affettik?
MEHMET GÜNAL (Devamla) Kimin cezalarını affettiniz?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Ne zaman?
MEHMET GÜNAL (Devamla) İktidara gelir gelmez kasım ve
aralık aylarında. Maliyenin yazdığı
yazıların size dökümlerini birazdan getirttireceğim. O
söylediğiniz Hortumladı. dediğiniz bankanın
patronlarına, 3 milyara yakın vergisini, bir yabancı
bankanın, 3 milyara
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Belgesi varsa
MEHMET GÜNAL (Devamla) Hemen ben size biraz sonra o Maliyenin
yazılarını getireceğim, arşivimde duruyor, burada da
konuştum. Citibankın vergilerini, birinci işiniz, gelir gelmez
iktidara, 2002 yılının Kasım ayının sonunda, aralık
ayında, bakın, o günkü Gelirler Genel Müdürlüğünüze ve Maliye
Bakanlığına bakın, yaptığınız birinci
iş, onların vergi cezalarını affetmek oldu,
usulsüzlüklerini affetmek oldu.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Ne biliyorsanız
söyleyin.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Bankaları hortumlayanları niye
cezalandırmadın? Burada kurdun, araştırma komisyonu kurdun.
Sizin raporunuz var, Sayın Salih Kapusuzun da imzası var. Ne
yaptınız peki burada, ne yaptınız yani? Vardı da bir
şey ne buldunuz? Kim hortumladı? Hortumcuların helikopterine
binip ondan sonra geziyorsunuz. Eğer 57nci Hükûmetin
yaptığı önlemler olmasaydı, bugün kolay kolay böyle Biz bu
krizden çok etkilenmedik. diyemeyecektiniz. O yapılan önlemler,
alınan önlemler sayesinde bugün böyle konuşabiliyorsunuz.
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) Cumhurbaşkanı içeride konuşmuyor,
dışarıda söylüyor bunları.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Hiç olmazsa teşekkür edin, hiç olmazsa hakkı teslim edin,
sonra yine devam edin, diyor saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Günal.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ne oldu, nereye?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, sataşmada bulundu.
BAŞKAN
Ne dedi Sayın Canikli?
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Sataşma yok, arşivde var, arşivde var; getiririm,
araştırırsın.
BAŞKAN
Ne söyledi de sataştı?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Efendim, hortumcuların helikopteriyle
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Evet, gezmedi mi, gezmedi mi? Halis Toprakın helikopteriyle
gezmedi mi?
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Halis Toprakın helikopteriyle gezdiler ya, gözünü seveyim.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Gezmedi mi Sayın Başkan?
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Halis Toprakın helikopterinden inmedi aşağıya
Başbakan.
BAŞKAN
Size Sataşmayın. dedim ama sataştınız Sayın
Günal.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Bu sataşma değil ki, gerçekleri söylüyorum. Öyle
sataşma mı olur? Sayın Başkanım, gezmediyse Gezmedi.
deyin, şimdi bunu söyleyin burada.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Başkan, Halis Toprakın helikopteriyle biz
gezmedik.
BAŞKAN -
Buyurun Sayın Canikli.
İki dakika
süre veriyorum.
4.- Giresun
Milletvekili Nurettin Caniklinin, Antalya Milletvekili Mehmet Günalın
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanına ve Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; bakın, böyle bir ithamda, böyle bir töhmette bulunabilmek
için önce kim hortumcudur, kim vergi kaçırmıştır ve bu
geziyle -böyle bir olay varsa- bunun arasındaki illiyet bağı
nedir? Bunun çok açık, net bir şekilde burada ortaya konabilmesi
gerekir. Çıktınız
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) Biraz önceki konuşmacına mı söylüyorsun?
Biraz önceki konuşmacına mı söylüyorsun sen onu?
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Asıl siz hortumcuların bankasını kapatın.
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) Oraya çıkıp masal anlatma, masal.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) İzin verin, bakın
Çıktınız
afaki şeyler söylediniz, afaki şeyler söylediniz. Gerçek olmayan,
ispat edemediğiniz, ortaya koyamadığınız şeyler
söylediniz.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Hortumcuların bankasını biz kapattık,
temizledik, sana temiz sevk ettik, temiz, temiz! Size temiz havale ettik.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Helikopter çok somut bir hadise, hiç afaki değil.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Buradan yola çıkarak böyle bir iddiada
bulunmak ne kadar doğrudur, ne kadar mantıklıdır, ne kadar
vicdanidir? Yapmayın Allah aşkına!
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) Arkadaşına mı söylüyorsun?
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Sor bakalım, sor arkadaşına.
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) Elini vicdanına koyarak konuş burada.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Elinizde belgeniz, bilginiz, bir şeyiniz
varsa koyun, onu tartışalım ama yok ki. Hiçbir şey yok,
hiçbir şey yok.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Arkadaşına bir sor.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Ne isim var, ne bilgi var, ne tarih var, ne rakam
var. Bunlar olmayınca iddiaların asılsız olduğunu
kabul etmek zorundasınız, kabul etmek zorundayız. ( MHP
sıralarından gürültüler)
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) Bak isimleri verdi, isimlere bak.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Niye kapandı, niye? Toprakbank yaşıyor mu? TMSFye
verdi
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) İsim verdi, isim, isim!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Bu iddiaların hepsi
asılsızdır, çok net bir şekilde söylüyorum.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) İki tane banka ismi verdim, söylesene.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Çünkü ortaya konulmuş bir iddia yok, bir belge
yok, delil yok, hiçbir şey yok.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Söylesene. Getireceğim şimdi. Maliyenin
yazısını getireceğim. Söyle bakayım yazdın
mı, yazmadın mı sen maliyecisin?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Böyle bir iddiadan yola çıkarak insanlar
suçlanabilir mi? Lütfen yapmayın ve özür dileyin. (MHP
sıralarından gürültüler)
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Niye özür dileyeceğim? Ben getirirsem sen özür dileyecek
misin?
BAŞKAN
Sayın Günal
Sayın Günal
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Maliyenin yazısını getirsem özür dileyecek misin?
BAŞKAN
Lütfen oturur musunuz Sayın Günal.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) O zaman suçlanmayan hiç kimse kalmaz, suçlanmayan
hiç kimse kalmaz, herkes herkesi suçlar, herkes herkes hakkında bir
şeyler söyler.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Siz batık banka patronlarıyla enseye tokat gezeceksiniz,
biz özür dileyeceğiz! Var mı öyle bir şey? Nasıl öyle bir
şey olur?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Bakın, değerli arkadaşlar,
deniliyor ki: O dönemde Hükûmetin aldığı tedbirlerle bugüne
gelindi. Daha önce de IMF destekli o güne kadar on iki-on üç tane IMF destekli
tedbirler alındı
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Batık bankaların
patronlarının helikopteriyle gezen sizsiniz. Biz niye özür
dileyeceğiz?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) -
ama hepsi
başarısızlıkla sonuçlandı, hepsi. Aşağı
yukarı alınan tedbirlerin de mahiyeti aynıydı.
NECATİ ÖZENSOY O günkü tedbirlerle bugünlere geldiniz.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Arada bir fark var,
bunların hiçbir tanesi AK PARTİ Hükûmeti tarafından
uygulanmadı.
OKTAY VURAL (İzmir) - Sayın Başkan...
MEHMET GÜNAL (Antalya) - 2005te oldu IMFden kredi, on milyar sen
aldın; 2005 Mayısında sen al aldın IMFden krediyi.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - AK PARTİ Hükûmeti
tarafından uygulananlar başarılı oldu. Aradaki fark budur.
Önemli olan uygulanmasıdır. Alınan kararlar önemlidir ama daha
önemlisi bunların uygulanmasıdır.
BAŞKAN Sayın Canikli Teşekkür ediyorum.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - 2005te sen aldın, Hükûmetteydin.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, bakın biraz önce
sataşmadan dolayı Sayın Günal bir ifadede bulundu. Bakın,
gazete haberi: Tayyip Bey Toprakın batık banka zirvesinde. ,
Tayyip Erdoğan Toprakın helikopteriyle geldi. diyor ya!
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan,
gazete haberleriyle mi konuşacağız?
OKTAY VURAL (İzmir) Nasıl yaptınız
bankacılarla birlikte yahu!
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) - Biz mi gezdik orada Sayın Başkan? O helikoptere biz mi
bindik?
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) - Ya, belge mi istiyordun Nurettin Bey? Al, al!
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) - AK PARTİyi helikopterde biz mi kurduk?
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) - Adamın helikopterinde ne işin vardı?
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- MHP Grubunun, ataması yapılmayan öğretmenlerin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla vermiş olduğu (10/81) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
6/11/2012 günkü birleşiminde birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi önerisini oylarınıza sunuyorum
Kabul
edenler
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Bak, burada da yazıyor Sayın
Başkanım. Sayın Başkanım, burada da yazıyor:
Citibankın 3 milyarını sildi. diyor, bak.
OKTAY VURAL (İzmir) Citibanka veriyorsunuz 3 milyarını
memleketin.
BAŞKAN Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Birleşime bir saat ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.36
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 20.39
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Özlem
YEMİŞÇİ (Tekirdağ)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 16ncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun, Mersin Milletvekili Ali Rıza
Öztürk ve arkadaşlarının ülkemizdeki yaş meyve ve sebze
üretimindeki sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla vermiş olduğu (10/439)
esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin, Genel
Kurulun 6/11/2012 günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
06.11.2012
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun, 06.11.2012 Salı günü (Bugün)
yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları
arasında oy birliği sağlanamadığından, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19 uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim
Emine
Ülker Tarhan
Ankara
Grup
Başkan Vekili
Öneri
Mersin Milletvekili Ali Rıza ÖZTÜRK ve arkadaşları
tarafından, 30/05/2012 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına "ülkemizdeki yaş meyve ve sebze
üretimindeki sorunların araştırılarak, alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi" amacıyla verilmiş olan Meclis
Araştırma Önergesinin, (439 sıra nolu) Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 06/11/2012
Salı günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen
Vahap Seçer, Mersin Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
VAHAP SEÇER (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Grubumuzun vermiş olduğu, sebze ve meyve üreticilerinin
yaşadığı sorunlar, bu sektörün yaşadığı
sorunlarla ilgili bir Meclis araştırması komisyonunun kurulmasıyla
ilgili önerge üzerine söz almış bulunmaktayım. Aslında bu
konunun tartışıldığı dönem, sebze ve meyve
sektöründe krizin yoğun yaşandığı bir döneme denk
geliyor. Bugün Türkiyenin sebze ve meyve üretimi konusunda önemli üretim
potansiyeline sahip bölgelerine gidin, orada üreticilerle görüşün, sebze
ve meyve hallerini ziyaret edin, gerçekten sorunun şu anda çok önemli
noktalarda olduğunu göreceksiniz. Hafta sonu da Mersinde bu konuyla
ilgili bazı çalışmalarımız oldu, orada üreticilerle
görüştük. İnsanlar binbir emekle üretim yapmış, sebze
üretmiş, meyve üretmiş, hale getirmiş, satamıyorlar.
Protesto ettiler, ürettikleri ürünleri -biz siyasetçilerin önüne geldiler satılmadığından
şikâyet ederek kamyondan aşağı boca ettiler. Türkiyede
sebze ve meyve üretiminin önemli ölçüde yoğun emek bir sektör
olduğunu hepimiz biliyoruz. İnsanlar bu konuda yoğun emek sarf
ediyor, üretim için aylarca çaba sarf ediyor; kış demiyor, yaz
demiyor, sıcak demiyor, soğuk demiyor, üretimini en iyi şekilde,
en kaliteli şekilde, en verimli şekilde sağlayabilmek için,
yaratabilmek için büyük emek sarf ediyor. Tabii, Türkiyenin bu anlamda
ayakları yere basan politikaları olmayınca, bir
bakıyorsunuz, bazı yıllar konjonktürel olarak piyasalar olumlu
olduğu zaman, üretim az olduğu zaman, ihracat talebi olduğu
zaman üretici para kazanabiliyor. Bazı yıllar bakıyorsunuz,
değişik faktörlerden dolayı üretici ürettiği ürünü
satamayabiliyor. Peki, bu istikrarı sağlayacak olan, bu istikrarı
sağlayacak mekanizmayı kuracak olan kurum neresidir? Elbette ki
ülkeyi yöneten Hükûmettir, bu konuyla ilgili bakanlıktır; sıkıntı
burada.
Önemli bir sektör yılda Türkiye 45 milyon ton yaş sebze ve
meyve üretiyor ancak bunun yaklaşık olarak yüzde 5ini ihraç
edebiliyor. Geri kalan üretimini üretici pazarlayabilirse yurt içinde
pazarlayabilir, pazarlayamazsa çöpe dökmek zorunda üretimi.
Dolayısıyla da yaptığı üretimin de bir anlamı
kalmıyor.
Yoğun emek sektörü dedim konuşmama başlarken.
Milyonlarca insan yaş sebze meyve üretiminde ta sebze fidesinin toprağa
dikildiği andan pazar yerine giden noktaya kadar o süreç içerisinde önemli
bir istihdam sağlıyor. Tarlada, bahçede çalışan
işçisi, bunu paketleyen işçisi, bunu pazara süren nakliyecisi,
pazarda bunu nihai tüketiciye ulaştıran pazarcısı.
Dolayısıyla birçok sosyal sınıf bundan nemalanıyor,
bundan kazanç elde ediyor, çoluğunun çocuğunun rızkını
kazanıyor.
Dolayısıyla bu sektöre ilişkin yapılması
gereken ne varsa bugün yaşanan sorunlar ne ise geçmişte
alınması gereken ama bugün için alınmamış tedbirler ne
ise bunları ortaya çıkarmak için bu araştırma komisyonunun
kurulmasında fayda var.
Bu sektörde sorun yok. diyemeyiz, bunları görmezlikten gelemeyiz.
Öyle bir şey yaparsak bugünün sorununu yarına ötelemiş oluruz.
Bundan kimse kazançlı çıkmaz, Hükûmet de kazançlı çıkmaz,
bu konuda faaliyet gösteren üretici de kazançlı çıkmaz, nihai
tüketici de kazançlı çıkmaz.
Bu sektörde sorunlar çok. Bu konu görüşüldüğü zaman özelde, bu
üretim kaleminde genelde tarım sektöründe girdi maliyetlerinin
yüksekliğinden bahsediyoruz. Hep söylüyoruz. Temel girdi fiyatları
Türk üreticisinin dünyada rekabet edemeyeceği ölçüde yüksek. Bunun temel
sebeplerinden bir tanesi, bu temel girdiler üzerindeki akıl almaz yüksek
vergiler. Bu konuda bir düzenleme yapalım, bunu hep söylüyoruz. Girdi
fiyatlarını aşağı çekme konusunda önemli bir hamle,
önemli bir tasarruf, önemli bir politika ama Hükûmet buna sürekli
kulağını tıkıyor.
Plansız destekler var. Herhangi bir tarım üretiminin herhangi
bir kolunda meydana gelen bir krizi aşmak için, günü kurtarma adına
yapacağımız desteklemeler gelecek adına bir çözüm
üretmiyor. Günü kurtarıyorsunuz, palyatif bir çözüm oluyor, geçici bir
çözüm oluyor ama aslında temelde o soruna yönelik kısa vadede, orta
vadede, uzun vadede bir planlama sonucu bir çözüm üretilmediği için, bir
bakıyorsunuz, belli bir süre sonra, kısa bir süre sonra aynı
sorunla karşı karşıya kalabiliyorsunuz.
Bakınız, sebze sektöründe, meyve sektöründe Hükûmetiniz önemli
yanlışlıklar yaptı. Plansız programsız
desteklemeler yaptı; fidan desteği yaptı, tesis desteği
yaptı. Üreticiye dedi ki: Yeni narenciye tesisleri kurun, yeni
şeftali tesisleri kurun. ama yeni
elma tesisleri kurun ama bunun sonucunda Türkiyenin üretimi artacak, üretimin
artması durumunda bu üretim nerelere pazarlanacak, bunun bir
planlaması yapılmadı. İşte, bugün bu sektörde önemli
bir miktarda sorun yaşıyorsak bunun temel sebeplerinden bir tanesi,
üreticinin ürettiği ürünü pazarlayamaması, ihracatta yeterli destek
görememesi. 45 milyon tonun yaklaşık olarak yüzde 5i dedim 2,5
milyon ton ihracat yapabiliyorsunuz. 12 milyar dolar tarımsal ürün
ihracatınız var. Bunun 2-2,5 milyar doları tarım ürünleri
ama Sayın Tarım Bakanı buraya çıktığı zaman
mangalda kül bırakmıyor. Avrupanın lideriyiz, dünyanın
8inci sırasında tarım ekonomisine sahibiz
Bunlar rakamlara
takla attırmakla olmuyor. Ortada bir gerçek var. Gelin, Akdeniz Bölgesine
gidin. Bakın, bir Suriye politikası izlediniz, ülkeyi perişan
ettiniz; siyasal anlamda da perişan ettiniz, ekonomik anlamda da
perişan ettiniz, toplumun sosyal barışı anlamında,
toplumun sosyal barışını tahrip ettiniz. Gelin, Akdeniz
Bölgesine, Güneydoğu Anadolu Bölgesine; Şanlıurfaya,
Gaziantepe, Hataya, Adanaya, Osmaniyeye, Mersine. Bugün Suriye
politikalarındaki yanlışlık o bölgenin ekonomisine vurdu, o
bölgenin sosyal barışını tehdit eder duruma geldi.
Şimdi ihracat yapamıyoruz, sadece Suriyeye değil. Biz, o hattan
Orta Doğuya 10 ülkeye ihracat yapıyorduk. Bugün benim bölgemde yaz
aylarında insanlar binbir emekle yetiştirdiği ürünlerini
satamadı, çöpe döktü. Bunun temel sebebi, o bölgeye yapılan
ihracattaki sıkıntılar. O bölgeden tırları
geçiremiyorsunuz, can güvenliği sorunu var, mal güvenliği sorunu var.
Bir alternatif bulalım, ne yapalım? Mersin Limanından Mısır
İskenderiye Limanına Ro-Ro seferleri düzenleyelim. Bu sefer de
navlun bin dolarlardan 3 bin dolarlara çıktı. Sebze meyve öyle
dayanıklı bir emtia değil, ürün değil; kısa süre
içerisinde, iki gün içerisinde, üç gün içerisinde hasat edeceksiniz,
paketleyeceksiniz, pazarlara ulaştıracaksınız;
sattınız sattınız, satamadınız çöpe dökeceksiniz.
Şimdi, gelin, bölgemize bakın, orada durum ortada. Hem
yanlış tarım politikalarından, spesifik olarak bu konuya
dayalı yanlış politikalarından bir pazarlama sorunu
yaşanıyor, üretim sorunu yaşanıyor. Ayrıca, komşu
ülkelerde barış zedelendi, komşu ülkelerde kan gövdeyi
götürüyor; ateş var, barut var, savaş var. İşte, Arap Baharı,
emperyalistlerin oyunu, işte ortaya çıkan tablo. Orta Doğu
insanı ölüyor, Orta Doğu insanı ağlıyor, Orta
Doğu insanının kesesine oluyor, ekonomisine oluyor.
Batılı emperyalistlere bir şey olmuyor. Onların
insanları ölmüyor, onların ekonomileri etkilenmiyor. Aksine, ekonomik
olarak onlar kazançlı çıkıyor, onlar sanayi ürünlerini
satıyor, onlar oranın petrolünü sömürüyor. İşte,
yanlış politikalarınızın Türkiyeyi getirdiği
nokta. Yazıktır, günahtır! Bu yanlıştan dönün. Amerika
da defterden sildi, şimdi başka müttefikler arıyor.
Baktılar ki siz beceremediniz bu işi, başka müttefikler
arıyor. Yazıktır! Orada dindaşlarımızla,
soydaşlarımızla bizi birbirimize düşürdüler, bizi
birbirimize kırdırmaya çalışıyorlar. Artık,
iktidar milletvekilleri bunu uyarmalı, Başbakan uyarmalı,
uyanmalı, uyandırılmalı. Dolayısıyla, önemli bir
sektör, binlerce, milyonlarca insan çalışıyor, önemli bir
ekonomik potansiyel. Bu konuda bir komisyon kurulmasının yararlı
olacağını düşünüyoruz, desteklerinizi rica ediyoruz.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Hüseyin Samani, Antalya
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN
SAMANİ (Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisinin yaş sebze ve meyve üreticilerinin
sorunlarıyla ilgili vermiş olduğu araştırma önergesi
hakkında söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün, burada,
biraz önce Vahap Beyin de işaret ettiği son derece stratejik bir
sektör olan tarım sektörünün sorunlarıyla alakalı
konuşuyoruz ve onun içerisinde de aslında yaş sebze ve meyve
dediğimiz, depolama imkânı olmayan, kısa sürede tüketilmek
durumunda olan veya işlenilmesi gereken kısmıyla alakalı
konuşuyoruz. Tabii, elbette ki böylesine hassas bir konuyu konuşurken
mutlaka verilerle konuşmamız gerekmekte. Gerçekten, bu sektörün beklentileri
nelerdir? Bu sektördeki çiftçilerin beklentileri nelerdir? Bu sektörde ürün
üretmiş olan üreticilerin ürünlerini satmak için hangi şartlara
ihtiyaçları vardır veya pazarın neye ihtiyacı vardır?
Aslında, bunlara bakmamız gerekiyor. Üretmiş olduğumuz
politikaları da buna uygun olarak üretmemiz gerekmekte.
Gerçek manada
baktığımız zaman yaş sebze ve meyve sektöründe,
aslında üretim bazında baktığımız zaman geriye
doğru bir gidiş olmadığını görüyoruz, biraz önce
Vahap Bey de onu işaret etti. 2002 yılında 39 milyon tondan
bugün 45 milyon tonlara gelmiş, meyve üretiminde dünyada 12nci
sıradan 6ncı sıraya gelmişiz, sebze üretiminde de dünyada 4üncü sıraya gelmişiz. İhracat
anlamında baktığımız zaman: 534 milyonluk sebze ve
meyve ihracatı bugün 2,5 milyar dolara çıkarılmış;
fındık, kuru üzüm, kuru incir gibi işlenmiş ve
kurutulmuş sebze ve meyveler bunların dışında.
Değerli milletvekilleri,
aslında sebze ve meyve dediğimiz zaman hepimizi ilgilendiren bir
konu çünkü acıktığımız zaman bize bu üreticilerin taze
bir şekilde sunmuş olduğu bu ürünlere ihtiyacımız var,
beslenmek için bu ürünlere ihtiyacımız var. Fakat, ne yazık ki
bu ürünler hakkında da bir sürü spekülasyonlar var. Bu ürünler
hakkında konuşan çoğu konuşmacılar, televizyonlara
çıkan, beyanatta bulunan birçok insanlar bu ürünler hakkında bilgi
sahibi olmayan insanlar.
İşte, bugüne kadar
Tarım Bakanlığının almış olduğu bu
mesafeleri ve uygulamış olduğu destekleri aslında bir
hedefe dönük olarak yaptığı ortada. Zira, tarım sektöründeki
desteklemeleri yaptığımız zaman
Elbette ki birçok
destekler var fakat bunların çoğu spesifik destekler. Mesela
sertifikalı tohuma, fidana destek yapılıyor. Bunun amacı
şu: Pazarın ihtiyaç duyduğu fidana destek yapılıyor.
Yani biz bugüne kadar meyveyi üretmişiz, tonlarca üretmişiz,
pazarın kapısına dayanmışız ama dünya
bunları yemiyor artık, dünyanın istediği meyve
çeşitleri farklı. İşte, Tarım Bakanlığı
bunu çok iyi tespit etmiş ve artık, dünyanın ihtiyaç
hissettiği, tüketirken ihtiyaç hissettiği fidanlara destek vererek,
sertifikalı fidan olarak onlara destek vererek onların üretilmesini,
onlarla ilgili bahçe tesisini sağlamaya dönük teşvikler veriyor.
Yine, pazarın talepleri şu
Çok önceki dönemlerde hatırlarsınız, kalıntı
problemleri var. Bizim için de geçerli yani buradaki bütün milletvekili
arkadaşlar, evimizdeki çocuklarımız bir tane elmayı, bir
tane domatesi aldığı zaman Acaba kalıntı var
mı? diye kafamızın içerisinde bir soru işareti var. İşte,
gerek iç pazarın gerek dış pazarın taleplerini,
beklentilerini
Yaş sebze ve meyveyle ilgili istifhamları ortadan
kaldıracak birtakım adımlar atılmalıydı.
İşte, Tarım Bakanlığı bunu da yaptı.
Nasıl yapıyor bunu? Tabii, yüzde 22 olan
bu ürünlerdeki kalıntı miktarı bugün takdir edersiniz ki yüzde
1.5lar seviyesine düştü 2002 yıllarına
baktığımız zaman. Artı, bütün kriterler Avrupa
Birliği kriterleriyle de özdeş hâle getirildi.
GÖKHAN GÜNAYDIN
(Ankara) Kaç tane numune alınıyor da bunu söylüyorsun ya. Her gün
zehirliyorsunuz ya.
HÜSEYİN
SAMANİ (Devamla) Peki, bunlara nasıl ulaştık? Bunlara,
elbette ki işte iyi tarım uygulamalarıyla ulaştık.
Bunlara, doğru ilacı doğru zamanda kullanma uygulamalarıyla
ulaştık. Çok önceki dönemde, bildiğiniz gibi zirai ilaç kullanan
faturalara destek verilirdi, ondan belli bir pay verilirdi, bunlar ortadan
kaldırıldı, reçeteli sisteme geçildi. Bunun yanında,
biyolojik mücadeleye destekler veriliyor artık, bunları hepimiz
biliyoruz. Seralarda kullanılan, özellikle serada üretilen, kış
aylarında yetiştirilen ürünlere dönük olarak biyolojik mücadele,
feromon tuzaklar, tül gibi birtakım uygulamalara Tarım
Bakanlığı bugün destekler vermekte.
Dolayısıyla,
bugün zihinlerimizde Hep hormonlu ürün mü alıyoruz acaba? diye
kafamızda bir soru işareti var. Artık o soru işaretinin
ortadan kaldırılmasına dönük olarak, bugün seralarda,
Antalyada, Akdeniz Bölgesinde, bombus terrestris dediğimiz arılar
kullanılıyor. Biyolojik yöntemlerle döllenmeyi sağlıyor ve
hormon kullanılmadan tabii döllenmeyle o üretim sağlanabiliyor;
işte pazarın da ihtiyacı bu.
Yine Avrupada
çok eski dönemlerde, o Eurepgap denen, bizde iyi tarım uygulamaları
denen uygulamalara doğru bir geçiş var, kayıt sistemi var,
çiftçi kayıt sistemiyle birlikte artık kullanılan ilaçların
da kayıt edildiği bir sisteme doğru gidiliyor.
ALİ SERİNDAĞ
(Gaziantep) Ya, neden bahsediyoruz? Islahiyede üzümü çöpe attınız,
çöpe; ondan bahsedin. Siz neden bahsediyorsunuz?
HÜSEYİN
SAMANİ (Devamla) Bütün bunların sonucunda da tarımsal üretim
ve ihracat artıyor ve bu politikaları bu şekilde sürdürerek de artmaya
devam edecektir diyorum, Tarım Bakanlığı bu konuda gerekli
tedbirleri alıyor diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Mehmet Günal, Antalya Milletvekili.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
hazırlamış olduğu bu önerinin lehinde söz aldım çünkü
burada zikredilen Mersin ilindeki birçok örnekler, aynen bizim Antalya ilimizde
de geçerli olan şeyler.
Sayın Samani güzel dileklerde bulundu. Rakamların
geçmişten bugüne sayısal olarak artması şu andaki
Antalyadaki gerçekleri değiştiriyor mu bilmiyorum yani üretim her
sene artar. Bugün, yukarıda bir milletvekilimiz söylüyordu, her senenin
bütçesi bir öncekinden fazla olur, cumhuriyet hükûmetlerine bakarsanız
yüzde 10 olur, yüzde 20 olur, kriz dönemi, savaş dönemi hariç.
Dolayısıyla, her sene baktığınız zaman, hangi
Hükûmet olursa olsun, bir sonraki yıla artmış olur.
Olağanüstü şartlar olmasa da, cari olarak
baktığınız zaman, gayrisafi yurt içi hasıla sürekli
olarak buradan artar; reel olarak bakarız, onda da çok büyük bir gerileme
yoksa o seviyeleri korur.
Şimdi, burada, değerli arkadaşlar, güzel söylüyorsunuz da
tarımda girdilerin fiyatları kaç kat artmış o süreç
içerisinde? Ürünlerin fiyatları kaç kat artmış? Şimdi,
bunlara bakmaz isek, sadece, üretim nereden artıyor, kiminki artıyor,
hangi çiftçininki artıyor, ne kadar çiftçi bunları sokağa
döküyor?
Bugün arkadaşlarımızdan -taze- Kumluca halinden
fiyatları istedim yani bakıyorum, burada salatalık 10 kuruş
ve bir tanesi ağlaya ağlaya söylüyordu: 5 kuruştu, götürdüm
döktüm 40-50 ton salatalığı. diyor yani
Sattığıma değmeyecek. diyor.
Şimdi, bunlar gerçekler, henüz elimde faksları duruyor.
Arkadaşlarımıza sordum: Son durum nedir? dedim böyle
fiyatlarla ilgili. Bakıyorum, burada domatesinki 50 kuruş, 40
kuruş, dolma, patlıcan 25 kuruş, 50 kuruş, 40 kuruş
gidiyor yani 1 lira olan bir şey yok, 50 kuruşun üstünde olan bir
şey yok. Peki, geriye dönüp bakıyoruz -arkadaşlarımız
soru önergesinde de yazmışlar, burada Sayın Ali Rıza Öztürk
ve arkadaşları imzalamış- fiyatlar birkaç ay öncenin
fiyatları; yeni gündeme alınmış, baktım önergenin
tarihine de. Yine aynı şekilde yani sürekli mukayese ediyorsunuz ya
arkadaşlar, 3-4 misli, 5 misli, 6 misli artan girdi fiyatları var. Fiyatlara
bakıyorum, 2002 yılındaki düzeyinin ya altında ya hemen
yanında veya 30 kuruşsa 35 kuruş, 40 kuruş olmuş.
Şimdi ne yapacak çiftçi bu durumda?
Değerli arkadaşlar, ciddi sorunlar var, değişik
kesimlerden, komisyonculardan, tüccarlardan, derneklerden gelen talepler var.
Bu vesileyle sizlerin bilgisine sunmak istiyorum. Burada önemli şeyler
Bu
yasa çıktıktan sonra keşmekeş artmış.
Değişik açılardan üreticilerimizin,
komisyoncularımızın, tüccarlarımızın
şikâyetleri ve talepleri var. Düzenleyici olmaktan ziyade içinden
çıkılmaz bir hâle gelmiş çünkü bir yönetmelik
çıkarmışız, içinde bir sürü eksiklik var ve kanuna
dayanmıyor. Şimdi örnek vereceğim.
Artı, işleyişte çıkan birtakım
sıkıntılar
Üretici bölge halleri ortadan kalkmış,
böylece komisyoncuların mesleği neredeyse bırakılacak hâle
gelmiş, cazip olmaktan çıkmış, tüketiciyle buluşmada
araya bir sürü aracılar girer olmuş. Dolayısıyla, biz
buradan, sanki halden değil de marketten veya pazardan
aldığımız zaman üretici de o kadar çok fiyata
satıyormuş gibi düşünüyoruz. Hal fiyatlarına
baktığımız zaman bunun böyle olmadığı çok
net bir şekilde cari fiyatlardan anlaşılıyor.
Artı, burada yüksek maliyetinin dışında Çek Yasasıyla
ilgili de halcilerimizin ciddi sıkıntısı var.
Kabzımallar çeklerini ödemiyor. Biz zaten
sıkıntıdayız, malımız para etmiyor. diyorlar,
Biz bunları nasıl ödeyeceğiz? Aldığımız
krediler var, destekler var, bunları ödeyemez hâle düştük. diyorlar.
Değerli arkadaşlarım, buradaki sıkıntı, bu
kanunla beraber haller büyük ölçüde devre dışı kaldı.
Belediyelerle ilgili rüsumlar değişti, birtakım düzenlemeler
yapıldı ama Bundan sonra çalışamaz hâle gelecektir. diye
uyardık. Hakikaten şu anda aldığımız bilgiler bu
hallerin çalışamaz hâle geldiğini gösteriyor.
Komisyonculuk mesleğini yapan esnaflara bakıyoruz, devir
hakları kiraya dönüşmüş. Diyorlar ki: Bu durumda bunun
sürekliliğinin olup olamayacağını biz bilemiyoruz. Bu
iş babadan oğla devam eden bir meslek şeyi. Bunun kiralama
yerine yeniden tahsise dönüştürülmesi gerektiğini arkadaşlarımız
söylüyorlar ve talep ediyorlar.
Burada, tabii onun ötesinde öyle bir şeyi koymuşuz ki
komisyoncu komisyoncuya mal satamıyor, Gönderir. diyor. Gidiyorum ben
bir yerden almaya kalkıyorum Sen alamazsın. diyorlardı ancak
halde bir işlem yapılabilir. Bu hâlde komisyoncuya tüccar olma izni
de verilmiyor, ben bu sefer alım yapamıyorum. diyor; haldeki
arkadaşlarımızın talebi.
Tüccar unvanıyla
pazarcı mal satıyor ama buradan toptan satışını
yapabiliyor. Depoya koyuyor ama bu durumda mallar hale girmiyor. diyor.
Doğrudan geçiyor, hem kayda girmemiş oluyor bu durumda ve hem de
aracılar araya girince daha farklı bir fiyata gelmiş oluyor.
Hatta hatta, bazı toptancı marketlerin bile hale girmeden
kendilerinin tüccar olarak alıp bu işlemi yapmaya
başladıkları yolunda şikâyetler var.
En önemlisi de Yeni hal bildirim sistemi kurmuşuz, birçok yerde
girişler yapılamıyor, satışlar
sıkıntıya düşüyor. diyor.
Arkadaşlarımızın buralarda sistemin tam
oturmadığına yönelik şikâyetleri var.
Şimdi, Sayın Samani, Arada destek veriyoruz. dedi ama
arkadaşlar, burada bir yanlış yapıyoruz. Bütün bu
tarımsal desteklemede araziye destek veriyoruz. Üreticinin doğrudan
üretimine destek vermemiz lazım yani kim üretip hale getiriyorsa ona
verelim. Hakikaten çok büyük haksızlıklar oluyor. Bütün illerde var
bu; Mersinde de Antalyada da ben konuştum üreticilerle, birileri araya
giriyor siyasi şeylerle, o arada bir yerde birinin üstüne arsa, arazi var
veya müstecir olarak veya mal sahibi olarak gidiyor ve ona teşvik
veriyoruz. O üretiyor mu üretmiyor mu, kontrolünü doğru dürüst ya
yapıyoruz ya yapamıyoruz.
Dolayısıyla, bu sistemi gelin değiştirelim,
doğrudan üretimi
Fidanları vermek başka bir şey olabilir
ama bize halde kim getiriyorsa ona farklı bir ya vergi getirelim, istisna
getirelim, indirim getirelim, bir şey yapalım ve doğrudan
üreticiyi teşvik edelim. Aksi takdirde bu sefer arz planlamasını
da yapamıyoruz. Eğer üretime verirsek bu daha sağlıklı
bir arz planlaması yolunu da getirebilir.
Bir de ilaçlarla ilgili kalıntı problemini söyledik ama
şu anda bitmek üzeredir ya da bitmiştir, yukarıda
Dışişleri Bakanlığımızın bütçesini
görüşüyorduk, Plan Bütçe Komisyonunda. Bitmiş herhâlde,
arkadaşlar işaret ediyor. Ben in-çık yaparken bu arada hepsini
kontrol edemiyorum -sağ olun- yoğun bir gündemden dolayı.
Dolayısıyla, orada da az önce, Suriye meselesinden dolayı
Rusyayla olan ekonomik ilişkilerimizin Suriye ve Iraka
yaptığımız bu meyve sebze ihracatının ciddi
anlamda azaldığını konuştuk. Bu sadece fiziki olarak ilaç
kalıntısından dolayı değil, belli ülkelerin bize bir
dolaylı ambargosu olarak -örneğin, Rusyadaki şeylerin
tamamı ilaçlarla ilgili değil- Antalyadan giden birtakım meyve
sebze geri gönderildi. Siyasi olarak kriz çıkınca bu doğrudan
buraya yansıyor. Yani, Suriye meselesinin faturası sadece o
sınırdaki mülteciler için harcadığımız para
değil, bize başka şekilde de bunlar fatura olarak dönüyor.
Hakikaten bu komisyoncularımızın
sıkıntıları çok fazla. Çek Kanununa ilişkin de
söyledim, burada daha önce de konuşmuştuk, kaldırırken en
azından bankaların teminat miktarını belirli ölçüde
artırırsak iki tarafı var diye bu konuda şikâyetler çok
fazla gelmeye başladı. Hele hele bu sektörde senedi insanlar kabul
etmiyordu çekin biraz caydırıcılığı var diye.
Şimdi kabzımallar çekleri de ödemeyince Antalyada, batıdaki
hallerin birçoğunda komisyoncular şu anda kapanmış veya
kapanma noktasına geliyor. Ciddi bir sıkıntı var. Diğer
sektörlerde de var ama onların, bu şekliyle ileriye yönelik hatta
çekleri aldıkları için sıkıntıların çok daha
fazla büyümüş durumda.
Değerli arkadaşlar, burada önemli bir husus da
çıkarılan yönetmelik, İstanbul Meyve Sebze Komisyoncuları
ve Tüccarları Derneği Danıştaya dava açmış bunun
iptali için arkadaşlar. Özeti de diyor ki:Burada çıkarılan
yönetmelik yasada yer almayan hususları içeriyor. Sonuç olarak, diyorlar
ki: Müdürlüğümüzün bağlı bulunduğu Bakanlıkça
düzenlenen Sebze ve Meyve Ticareti Toptancı Halleri Hakkında
Yönetmelikin 4üncü maddesinin (m) bendinin, 32nci maddesinin sekizinci
fıkrasının ve geçici 20nci maddesinin yönetmelik metninden
çıkarılması gerekir çünkü dayanak kanunda buna ilişkin bir
yer yok. Meslek örgütü kavramı var, yok.
Başka bir husus da bu arkadaşlarımızın meslek
örgütü olabilmek için de derneklere üye olması gerekiyor. O derneklerin de
federasyona üye olması gerekiyor. Yan, anayasal olarak temel hak ve
ödevlere aykırı; hiç kimseyi, gerçek veya tüzel kişiyi bir yere,
bir derneğe, bir kuruluşa üye olmaya zorlayamazsınız ama bu
durumda olmadığı zaman o haklardan faydalanamıyor.
Dolayısıyla, bu derneğimizin de açmış olduğu dava
var, bu yönetmeliğin tekrar gözden geçirilmesini talep ediyoruz ama
Hükûmette kimse yok. Böyle önemli bir şey görüşülüyor, Sayın
Tarım Bakanına bakıyoruz, başka zaman gündem
dışına söz veriyorlar ama maalesef bu komisyoncuların
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET GÜNAL (Antalya)
durumları,
sebze ve meyve üreticilerinin sorunları devam ediyor. İnşallah
bu değişiklikler yapılır ve bunların da nefes
alması sağlanır diyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Salih Koca, Eskişehir
milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SALİH KOCA
(Eskişehir) Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi bu haftaki programında özelikle
vatandaşlarımız için hizmet kalitesini geliştirerek
vatandaş memnuniyetini arttıracak, kamu yönetimine daha fazla
katılımı sağlayacak, kamu yönetiminin etkinliğini,
verimliliğini ve vatandaşın artan hizmet beklentilerini
karşılayacak, demokrasinin daha da kökleşmesine vesile olacak
Büyükşehir Belediyesi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının görüşmeleri planlanmaktadır.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Tasarının adı
değişti, sizin haberiniz yok.
SALİH KOCA
(Devamla) Ülkemizin ve milletimizin geleceği adına bu
çalışmanın daha uygun olacağını düşünüyor,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır. Okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
4.- AK PARTİ
Grubunun, gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma
saatlerinin yeniden düzenlenmesine; (11/19, 11/16 ve 11/17) esas numaralı
gensoru önergelerinin gündeme alınıp alınmayacağı
hususundaki görüşmelerin, Genel Kurulun 13 Kasım 2012 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına; bu birleşimde sözlü
soruların görüşülmemesine; (11/15, 11/18, 11/20 ve 11/21) esas
numaralı gensoru önergelerinin gündeme alınıp
alınmayacağı hususundaki görüşmelerin, 14 Kasım 2011
Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına; 338 sıra
sayılı Kanun Tasarısının temel kanun olarak bölümler
hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
6/11/2012
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına,
Danışma Kurulunun 6.11.2012
Salı günü (bugün) yaptığı toplantıda siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Nurettin
Canikli
Giresun
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmında bulunan 338 sıra
sayılı kanun tasarısının bu kısmın 4üncü
sırasına alınması ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesi;
Genel Kurulun;
7 Kasım 2012 Çarşamba günkü birleşimde 338 sıra
sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar; bu birleşimde 338 sıra sayılı
kanun tasarısının görüşmelerinin tamamlanamaması
hâlinde 8 Kasım 2012 Perşembe günkü birleşimde 338 sıra
sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar;
9 Kasım 2012 Cuma günkü birleşimde 195 sıra
sayılı kanun tasarısına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
11 Kasım 2012 Pazar günkü birleşimde 237 sıra
sayılı kanun tasarısına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
12 Kasım 2012 Pazartesi günkü birleşimde 219 sıra
sayılı kanun tasarısına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
Yukarıda belirtilen birleşimlerde gece 24:00'te günlük
programların tamamlanamaması hâlinde günlük programların
tamamlanmasına kadar;
Çalışmalarına devam etmesi,
10 Kasım 2012 Cumartesi günü Başkanlığın Genel
Kurula sunuşlarının tamamlanmasına kadar
çalışması;
Bastırılarak dağıtılan (11/19, 11/16 ve 11/17) esas
numaralı gensoru önergelerinin 13 Kasım 2012 Salı günkü
gündeminin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler"
kısmının sırasıyla 1inci, 2nci ve 3üncü
sıralarına alınması ve Anayasanın 99uncu maddesi
gereğince gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki
görüşmelerin 13 Kasım 2012 Salı günkü Birleşiminde
yapılması, bu birleşimde sözlü soruların görüşülmemesi
ve 11/19, 11/16 ve 11/17 esas numaralı gensoru önergelerinin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarına
devam etmesi;
Bastırılarak dağıtılan (11/15, 11/18, 11/20 ve
11/21) esas numaralı gensoru önergelerinin 14 Kasım 2011
Çarşamba günkü gündeminin "Özel Gündemde Yer Alacak
İşler" kısmının sırasıyla 1 inci, 2
inci, 3 üncü ve 4 üncü sıralarına alınması ve
Anayasanın 99 uncu maddesi gereğince gündeme alınıp
alınmayacağı hususundaki görüşmelerin 14 Kasım 2012
Çarşamba günkü Birleşiminde yapılarak bu birleşimde 11/15,
11/18, 11/20 ve 11/21 esas numaralı gensoru önergelerinin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarına
devam etmesi;
338 Sıra sayılı kanun tasarısının
İçtüzüğün 91. maddesine göre Temel Kanun olarak görüşülmesi ve
bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması,
önerilmiştir.
338 Sıra Sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/690) |
|
||
Bölümler |
Bölüm Maddeleri |
Bölümdeki Madde Sayısı |
|
1. Bölüm |
1 ila 20 nci maddeler |
20 |
|
2.Bölüm |
21 ila 37 nci maddeler (Geçici 1 ve geçici 2 nci maddeler dâhil) |
19 |
|
Toplam Madde Sayısı |
39 |
||
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisi lehinde söz
isteyen Nurettin Canikli, Giresun Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Evet, biraz önce, grup önerimizin içeriğini hep birlikte dinledik.
Grup önerimizle -eğer grup önerimiz yüce Meclis tarafından kabul
edilir ise- ağırlıklı olarak bu hafta için 338 sıra
sayılı Büyükşehir Yasa Tasarısının
görüşmelerini planlıyoruz ve görüşmelerinin yapılmasını
öneriyoruz. Esas itibarıyla grup önerimiz de bu çerçevede dizayn
edilmiştir.
Çalışma saatleri itibarıyla, bugün, daha önce alınan
karar gereğince, yine Meclisimizin aldığı karar
gereğince, saat 24.00e kadar çalışılacak,
çalışma saati bu, bunda herhangi bir değişiklik öngörülmüyor.
7 Kasım yani yarın, çarşamba günü, 338 sıra
sayılı Kanun Tasarısının bitimine kadar
çalışmaların yürütülmesini talep ediyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) Çok iddialısınız!
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) Sizi gönderen de gelsin!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Talep ediyoruz, yüce
Meclisten talep ediyoruz, yüce Meclisin takdirlerine sunuyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) Bu sözünüzü yerine getiremezseniz ne
yapacaksınız? Var mısınız?
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) İnanıyor musun bunu
söylerken?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Yüce Meclisin takdirlerine
sunuyoruz. Aynı şekilde eğer bu görüşmeler çarşamba
günü bitirilemez ise perşembe günü de 24.00le sınırlı
olmaksızın yani gece 24.00le sınırlı olmaksızın
bu çalışmaların perşembe günü de devam etmesi ve yine, 338
sıra sayılı kanun çalışmalarının
tamamlanmasına kadar çalışmaların devam etmesi.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Nurettin Bey, grupta aklıselim hâkim
olacak, göreceksin!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) 9 Kasım 2012 Cuma günkü
birleşimde 195 sıra sayılı Kanun Tasarısına
kadar olan işlerin görüşmelerini öneriyoruz, planlıyoruz. O da,
195 sıra sayılı Kanun Tasarısı, Türkiye Cumhuriyeti
ile Morityus Cumhuriyeti Arasında Serbest Ticaret
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı.
Cumartesi günü Meclisimiz saat 14.00te açılacak ve sadece, o gün
10 Kasım, Atatürkün ölüm yıl dönümünü anma çerçevesinde gruplar, her
grup, siyasi parti grubu tarafından konuşmalar yapılacak ve
sonra görüşmeleri orada bırakacağız, devam etmeyeceğiz
eğer önerimiz kabul edilirse. Cumartesi günü 14.00te sadece o günün anma
içeriğiyle ilgili görüşmeleri yapmak üzere toplanmış
olacağız ve bu görüşmelerden sonra da cumartesi günü
çalışmaya devam etmeyeceğiz.
Pazar ve
pazartesi günleri de yine
Pazar günü 237 sıra sayılı Kanun
Tasarısına kadar olan işlemlerin, işlerin
görüşülmesini öneriyoruz, istiyoruz. O da, 237 sıra sayılı
Kanun Tasarısı, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kazakistan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Turizm İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı. Ve pazartesi günü de 219 sıra
sayılı Kanun Tasarısına kadar olan işlerin
Ve
öncesinde doğal olarak yani bu 219 sıra sayılı Kanun
Tasarısına kadar olan diğer işlerin görüşülmesine
imkân sağlayacak bir çerçevede, tarzda bir planlama yapmaya çalıştık.
Bu da, 219 sıra sayılı Kanun Tasarısı, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Korunması Ve
Teşvikine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı.
Önümüzdeki haftayla
ilgili olarak da 6 bakanımız hakkında verilen 7 gensoru
önergesinin görüşmelerini yapmak üzere bir önerimiz var. Önümüzdeki hafta
13 Kasım 2012 Salı günü 3 tane 19, 16 ve 17 esas numaralı
gensoru önergelerinin bitimine kadar görüşülmesini öneriyoruz ve
diğer 4 gensoru önergesinin de çarşamba günü yine bitime kadar
görüşülmesini düşünüyoruz, öneriyoruz.
Daha sonradan
bir gensoru önergesi daha geldi ama Danışma Kurulu toplantıya
çağırıldığında henüz ıttılamıza
girmemişti, daha doğrusu basılıp dağıtılmamıştı.
Dolayısıyla, onun planlamasını yapamadık. Onu da ve
eğer gelir ise, başka gensoru da gelir ise onlarla birlikte
Zaten
artık bundan sonra öyle anlaşılıyor ki toplu olarak toptan
bir şeyle yapacağız bu gensoru görüşmelerini.
OKTAY VURAL
(İzmir) Başbakan Kızılcahamamda fırça çekiyor da
biz burada gensoru vermeyelim mi? Başbakanın fırçalaması
haksa
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Hayır, ben öyle bir şey
Sayın
Vural, ben sadece şunu söylüyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Hayır, Başbakan fırça çekiyor da
Sizin de
desteklemeniz lazım gensoruyu. Onu diyoruz yani.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
Öyle anlaşılıyor ki Bundan sonra gensoruları toptan
görüşeceğiz. diyorum. Ha bunu da elimizde bir örnek var ona
dayanarak söylüyorum. Bir tespit sadece, yorum bile değil, tespit sadece.
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) Memnun olmadığınız bazı bakanlar
var, onları götürüverelim el birliğiyle, gelin!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Dolayısıyla sadece bizim böyle bir
yönteme, böyle bir tarza hazırlıklı olduğumuzu ifade etmek istiyorum
Sayın Vural, başka bir şey söylemiyorum yani.
Dolayısıyla, onlar da gelirse, biz onları yine aynı
şekilde
Mecburen, çünkü Meclisin aynı zamanda kanun da yapması
gerekiyor, başka çalışmaları var. Dolayısıyla, o
planlamayı yapmamız gerekiyor. En optimal
Elbette, yani işte
biz de
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Tabii, tabii, bütçe de yapar aynı anda, kanun da yapar,
hepsini yapar yani, aynı anda yapar!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Ama öyle tabii yayarsak, böyle yaygın bir
vaziyette olursa tabii diğer işleri yapmamız, esas fonksiyonu
ifa etmesi mümkün değil. Dolayısıyla, optimal bir denge
bulacağız.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Çok optimal gözüküyor!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Çünkü bu da, genelde bu tarz, toplu gensoru Türk
siyasi tarihinde benim bildiğim kadarıyla çok fazla yok.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ama bu daha başlangıç!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Dolayısıyla, eğer yeni bir tarz
olarak gelişecek ise bizim de tabii doğal olarak Meclis
çalışmaları çerçevesinde bu planlamayı buna göre
yapmamız gerekiyor ve diğer zamanlarda da bu Meclisimizin esas
faaliyet konularını, yasama faaliyetlerini
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Perşembe gecesi denedik çok verimli oluyor, sabah 4e kadar!
OKTAY VURAL (İzmir) 7de bitireceğiz. diyerek 4e kadar
çalıştınız.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
söylediğiniz gibi,
Meclis çalışmaları da yapma imkânımız olacak tabii.
Yani sadece gensoru görüşerek bu işleri sürdürmemiz mümkün
değil.
Değerli arkadaşlar, önümüzdeki hafta salı ve
çarşamba günleri, arz etmeye çalıştığım gibi,
gensoruları toplu olarak görüşeceğiz. Perşembe günü yine
sıradaki kanun tasarı ve tekliflerini görüşmeye devam
edeceğiz -önümüzdeki hafta için söylüyorum- dolayısıyla grup
önerimiz bu şekilde, bunu içermektedir. Kabul edildiği takdirde
Meclis çalışmalarımızı bu çizmeye
çalıştığımız plan ve öneri çerçevesinde yürütmeye
devam edeceğiz.
Hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen
Mehmet Şandır, Mersin Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, her salı artık klasikleşen bir müzakereyi, bir
konuşmayı gene yapmak durumunda kaldık maalesef.
Geçen hafta söylemiştim, iktidar grubunun hazırlamış
olduğu bu Danışma Kurulu önerisi böyle devam etmeyecektir,
mutlaka değişecektir. Değişti.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Gensoru verildi.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Yalnız, Timurun hikâyelerini bilirsiniz.
Geçen defa, geçen hafta saat 24.00e kadar çalışmayı
kararlaştırmıştık. Grup yönetimi kızdı.
Bitime kadar çalışacaksınız artık. Ne zaman biter?
Ne zaman biterse o zaman bitecek. Allah yardımcınız olsun,
Allah yardımcımız olsun.
Değerli arkadaşlar, insanoğlunun kendine
yapacağı kötülüğü hiç kimse yapmaz. İnsanoğlunun
kendine vereceği zararı bütün dünya bir araya gelse inanın ki
yapamaz. Şimdi, bakın, yani beni bağışlayın, her
defasında böyle ahkâm kesmek falan, bu bana da huzur vermiyor ama
aklın yolu bir. Bu Genel Kurulda, bu Mecliste sizlerle beraber
çoğunuz yoktunuz ama olanlarla beraber- biz, geçen dönem 2.500 maddenin
üzerindeki 5 kanun muydu, 6 kanun mu, yaklaşık on günde
uzlaşarak çıkarttık. Hem de öyle kanunlardı ki değerli
AKP milletvekilleri.
Gecenin bu saatinde dinlememek hakkınız. Hakkınız
ama -dayatma kelimesi yanlış- size reva görülen bu eziyetin sebebini
arz ediyorum. İşte, değerli sayın büyükler de burada, eski
Meclis Başkanımız burada, sayın bakan burada, parti
yöneticileri burada, sayın bakanlar burada.
Yani her defasında yanlışı denemek,
yanlışta ısrar etmek nasıl bir maharet, bunu anlamakta
zorlanıyoruz. Kendinize eziyet ediyorsunuz. Yani bununla mı disiplin
ediyorsunuz siz bu büyük grubu? Yani kendinize eziyet ederken bizim
günahımız ne? Bu muhalefet partisi gruplarının günahı
var mı? Nedir söylediğim?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Bak saat kaç, biz daha
çalışmalara başlayamadık, kanun görüşmeye
başlayamadık!
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Değerli arkadaşlar,
uzlaşarak Meclisin gündemini belirlersek hiçbir problemimiz kalmıyor.
Uzlaşarak belirlediğimiz Meclis gündeminde on günde bu Meclis 2.500
maddenin üstünde 5 tane temel kanunu bu Genel Kuruldan geçirdi. Açın
tutanakları okuyun, görüntüleri seyredin, hangi sonuçlar alınabiliyormuş.
Türk Borçlar Kanunu, Türk Ticaret Kanunu, bunların uygulama
kanunlarını nasıl geçirdiğimizi hatırlayan
arkadaşlarımız var.
Ee, şimdi ne olur uzlaşsak? Ne olur yani, elifi eğri mi
gelir? Saatin dokuz buçuğuna ulaşmışız, ancak saat
onda, gece saat 22.00de gündeme geçeceğiz. Bundan sonra
görüştüğünüz kanunun bu millete ne hayrı olacak Allah
aşkına? Ne olur?
Şimdi, bu büyükşehir yasası, bütün şehir
yasası. Bir yıldan bu yana konuşuyorsunuz, kendi
milletvekillerinizden sakladınız, kendi bakanlarınızdan
sakladınız, Meclisten sakladınız, basından
sakladınız, kamuoyundan sakladınız, bayramdan üç gün önce
getirdiniz, alın bunu görüşün!
Değerli arkadaşlar, Türk idare sisteminin temelini
değiştiriyorsunuz. Bir başka sisteme dönüştürüyorsunuz
Türkiyeyi ama bunun konuşulmasını, bunun
tartışılmasını, bunun müzakere edilmesini
istemiyorsunuz. Nasıl olacak? Geçen haftadan ilan ettiniz, bu hafta salı,
çarşamba, perşembe, cuma, cumartesi, pazar, pazartesi
Sayın Başbakan
bugün grup toplantısında, önceki gün Kızılcahamam
toplantısında, yani, ben size reva görmem ama Bunu ölümüne
çıkartacaksınız, hiç kimse Ankara dışına
çıkmayacak. diye de bir talimat veriyor. Biraz ağır bir
şey yani onur kırıcı da bir şey bana göre.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Öyle bir şey yok.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Öyle bir şey yok! Tamam, siz öyle anlıyorsanız öyle
ama şu sorunun cevabı yok.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Biz öyle bir şey görmedik.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Şu sorunun cevabı yok.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Biz dinledik ekranlarda, biz dinledik.
İHSAN
ŞENER (Ordu) Yalan, yalan.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Arkadaşlar, bu kadar önemli bir yasayı
müzakere etmeden, uzlaşma aramadan, bu Genel Kuruldan çıkartmak
kararı, ısrarı işte böyle kör testere ile ağaç kesmeye
benzer bir sonuç getiriyor. Gecenin saat 10u olmuş hâlâ kanuna
giremiyorsunuz, hâlâ da giremeyeceksiniz. Bu İç Tüzük muhalefete
iktidarın bu türlü dayatmalarına karşı her türlü direnme
gücü veriyor. Ne yapacaksınız? Niye böyle bir şey?
ÜNAL KACIR
(İstanbul) İç Tüzükü değiştirmek lazım.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Önce İç Tüzüğü değiştirmek
lazım. Daha kolayı var Sayın Kacır. Yani, muhalefeti
bitirmek lazım! Yani muhalefetsiz bir demokrasi sizin açınızdan
daha güzel olur!
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Meclisi çalıştırmak lazım.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Değerli arkadaşlar, bakın meselenin
mecburiyeti sizi ilgilendiriyor. Başbakan mı emretti, başka bir
yerler mi emretti o beni enterese etmiyor ama ben birlikte
çalışacağımız
Sizin mecburiyetiniz benim mecburiyetim
değil. Angarya Anayasaya da aykırı insanlığa da
aykırı. Sabahın saat 4üne 5ine kadar bu milletvekillerini
çalıştırmak hakkına sahip değilsiniz, yok böyle bir
şey. Televizyonlara konuşmuyorum, size konuşuyorum size.
OKTAY VURAL
(İzmir) Saygıları yok ki milletvekiline.
AHMET YENİ
(Samsun) Millete söz verdik.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Hangi millete söz verdiniz?
Tartıştığınız konu milletin gündemi değil
beyefendiler. Bu, milletin talebi değil sizden. Köyleri
kapatıyorsunuz, belediyeleri kapatıyorsunuz, seçilmiş
insanların kazanılmış haklarını
değiştiriyorsunuz, devletin kuruluş hukukunu
değiştiriyorsunuz ve bize göre, gelecek açısından, hem
milletimizin birliği hem devletimizin
bağımsızlığı, siyasi birliği
açısından çok kötü sonuçları olacak bir yasayı
getiriyorsunuz buraya.
Değerli arkadaşlar, böyle olunca, sözümün başında
söylediğim gibi, kendinize kötülük yapıyorsunuz, millete kötülük
yapıyorsunuz, haksızlık yapıyorsunuz, zulüm
yapıyorsunuz, zulüm. Bu işin aslı bu.
Değerli arkadaşlar, ben bu yönüyle değilim meselenin. Bir
de ciddiyeti var hadisenin. Şimdi, bakınız, gensorular verdik,
her gün bu gensorular gelecek. Şu anda sekiz tane gensoru gündemde.
OKTAY VURAL (İzmir) Çifte dikiş!
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Sayın Grup Başkan Vekilinin
bugün getirdiği Danışma Kurulunda, AKP Danışma
Kurulunda Önümüzdeki hafta 13, 20, 27 Kasım tarihlerindeki oturumlarda
15.00-20.00, 14.00-20.00 saatleri arasında çalışılacak.
diyorsunuz. Gerçekten böyle mi çalışacağız Sayın
Canikli, yoksa önümüzdeki salı bu çalışma saatlerini
değiştirecek misiniz?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Ben söyledim, bu
gensoruların bitimine kadar çalışacağız.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Yani değerli arkadaşlar ya,
biraz ciddiyet ya, biraz ciddiyet!
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın Şandır,
hem gensoru veriyorsunuz hem görüşmeyelim mi, ne yapalım?
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Yani bu Meclisin gündemi ciddi bir
şey ya, önemli bir şey!
Bir başka hususu daha söylemek istiyorum. Değerli
arkadaşlar, geçen hafta Perşembe günü bir özel sebepten dolayı
burada bulunamadım. Sahibi bulunduğumuz benzin istasyonunun
yakınında bomba yüklü bir araç patladı, o sebeple bu arada
bulunamadım. Ama burada, o gecenin bu saatlerinde, benim ismim
etrafında çok ciddi, çok sıkıntılı, çok üzüntü verici
tartışmalar oldu. Kendisine acil şifalar dilediğim
arkadaşım, kardeşim Mustafa Elitaş, benim de ismimi
geçirerek, Hakkımı helal etmiyorum. diyerek, beni de çok üzen, çok
yakışıksız beyanlarda bulundu. Doğru olmuyor. Ben
Yalan kelimesini kullanmam, hiç kimseye yakıştıramam. Ama
doğru olmayan beyanlarda bulunmak daha ağır bir
Yani doğru
olmayanı veya doğruyu eksik söylemek bizim inancımıza göre
zulümdür, zulmün tarifi budur. Zulüm de Allahın lanetine tabidir.
Değerli arkadaşlar, Sayın Elitaşın
Ben
ona saygılar sunuyorum. Tabii ki
herkesin herkes üzerinde hakkı vardır.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Kendisi yok şu anda,
kendisi varken konuşun.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Değerli arkadaşlar,
insanız, aynı mekânda çalışıyoruz. Birbirimizin
üzerinde hakkımız mutlaka olacaktır. Sayın Elitaş bana
hakkını helal etmediğini ifade ediyor. Ben yine ondan helallik
diliyorum, ben ona hakkımı da helal ediyorum. Ama garabet bir
hadisedir ki, sanki babası babamdan alacaklı Hakkımı helal
etmiyorum. diye
Buradan tutanakları okudum, yanımda. Çok üzüntü
duydum. Muhtemeldir ki benim üzüntüm onu hasta etmiştir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) İki hacıdan biri yalan söylüyor, iki
hacıdan biri. Hangisi acaba?
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Yani ben iyi niyetliyim. Allah
gönüllerimizi biliyor.
Değerli arkadaşlar, meselenin aslı şudur, bu konu
konuşulurken benim Sayın Elitaşa söylediğim söz
şudur: Benim sizden hiçbir talebim yok, takdir sizindir.
demişimdir. Sayın Mevlüt Aslanoğlu buna şahit. Benim
talebim yok yani Kongremiz var, akşam toplantımız var, şu
kadar görüşelim, bu kadar çalışalım. noktasındaki
konuşmalarda benim ona sözüm: Benim sizden talebim yok, takdir sizindir.
Takdir nedir? İşte, finansal kiralama yasasını
görüşmemek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Ama Milliyetçi Hareket Partisi
toplantıya gittikten sonra Sayın Elitaş kendi takdiriyle burada
o yasayı görüşmeye kalkmış, sonra çıkan
tartışmalarda da benimle görüştüğünü ve benim ona izin
verdiğimi ifade etmiştir. Bu beyan doğru değildir. Allah
şahit, burada arkadaşlarımız da şahit.
Bu bilgiyi size sunmak mecburiyetindeyim çünkü
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan, hatip çok
değerli şeyler anlatıyor, mikrofonu açar mısınız?
BAŞKAN Duyuyorsunuz zaten.
MEHMET ŞANDIR (Devamla)
geçen hafta sizi kendi ismimle çok
meşgul ettim, sizlerden helallik diliyorum.
MEHMET GÜNAL (Antalya) AKP grup başkan vekili değil ki, o
zaman
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Şandır.(MHP
sıralarından alkışlar)
Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Ramazan
Can, Kırıkkale Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Değerli milletvekilleri,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, geçen hafta yaşanan hadisede -tabii ki Grup Başkan
Vekilimiz cevap verecektir- Sayın Şandırın
anlattığı hadisede şarta bağlı olarak
hakkını helal etmediğinden bahsetti Grup Başkan Vekilimiz.
MHP Grup Başkan Vekiliyle telefon görüşmesi yapmıştı,
Sayın Şandırla. Orada rivayette bir kopukluk olduğuna
inanıyorum ben. Tabii ki Elitaş da cevabını verecektir.
ALİ ÖZ (Mersin) Sen git grubunu çağır
dışarıdan ya!
RAMAZAN CAN (Devamla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sen niye araya giriyorsun kardeşim
ya? Sayın Elitaşı da dinledik, Sayın
Şandırı da dinledik.
RAMAZAN CAN (Devamla) Grup Başkan Vekilimiz Sayın Canikli
gündemle ilgili burada bilgileri verdi. Ben özellikle şunu söylemek
istiyorum:
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sen ne biliyorsun ya?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sen arada racon mu kesiyorsun?
RAMAZAN CAN (Devamla) - Medeni Kanunun başlangıç
kısmında Bir hakkın suistimalini kanun himaye etmez.
SİNAN OĞAN (Iğdır) Yoklama var yoklama. Grubu
çağır grubu, yoklama var.
RAMAZAN CAN (Devamla) Yani bir hak eğer istismar ediliyorsa
kanunda karşılığını göremez; Medeni Kanunun başlangıç
hükümlerindendir bu. Hüsnü niyet şart olunan hâllerde asil olan, onun
vücududur. demektedir Medeni Kanun. Tabii ki muhalefet İç Tüzükten
kaynaklanan haklarını kullanacaktır ama bu hakları istismar
etmek hiçbir zaman kanunda karşılığını bulamayacaktır.
Grup önerimizle 338 sıra sayılı Büyükşehir Kanun
Tasarısını gündemin 4üncü sırasına alarak bugün
görüşmelerine başlamayı öneriyoruz Genel Kurul takdir ederse.
13 Kasım 2012 Salı günkü sözlü soruların
görüşülmemesini öneriyoruz.
7 Kasım Çarşamba günü ve bugün Büyükşehir Belediyesi
Kanun Tasarısının çalışmalarına devam
edeceğiz. Bitinceye kadar Genel Kurul çalışmasını
Genel Kurul takdir ederse oylarınıza sunacağız.
9 Kasım 2012 Cuma günü 195 sıra sayılı
uluslararası sözleşme var. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetiyle Morityus
Cumhuriyeti Hükûmeti arasındaki bu uluslararası sözleşmenin
tamamlanmasına kadar olan, bölümlerindeki uluslararası
antlaşmaların da tamamlanmasına kadar o aradaki kanun
tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine devam edeceğiz.
10 Kasım, Genel Kurul saat 2de cumartesi günü açılacak,
Atatürkü Anma Günü nedeniyle konuşmalar yapıldıktan sonra Genel
Kurulu kapatmayı planlıyoruz.
Pazar ve pazartesi günü
237 sıra sayılı -pazar günü
kanun tasarısının
Uluslararası sözleşme var.
Pazartesi günü 219 sıra sayılı uluslararası sözleşme
var Azerbaycan
Önümüzdeki hafta salı günü ve çarşamba günü, Meclisin iki
gününü gensoru önergelerinin görüşülmesine ayırıyoruz.
Çarşamba günü Sayın Mehmet Mehdi Eker Bakanımız,
Başbakan Yardımcımız Bülent Arınç, yine Başbakan
Yardımcımız Bülent Arınç hakkında verilen gensoru
önergelerini salı günü görüşmeyi planlıyoruz. Çarşamba günü
Sayın Veysel Eroğlu, Sayın Cevdet Yılmaz, Sayın Ömer
Dinçer, Sayın Nihat Ergün aleyhinde verilen gensoru önergelerini inşallah
Genel Kurulda reddedeceğiz, görüşeceğiz inşallah.
ALİM IŞIK (Kütahya) Daha dinlemeden bu kadar peşin
nasıl karar veriyorsunuz?
RAMAZAN CAN (Devamla) - Büyükşehir Belediyesi Kanunu Tasarısının
temel kanun olarak iki bölüm hâlinde görüşülmesini öneriyoruz.
AK PARTİ Grubunun grup önerisinin kabul edilmesi temennisiyle
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Şandır.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Efendim, Sayın Can benim de soy
ismimi anarak bir başkasıyla aramda olan meseleyle ilgili bir beyanda
bulundu. Açıklama getirmek istiyorum müsaade ederseniz.
BAŞKAN Şarta bağlı, hakkımı helal
etmiyorum. diye söyledi yani size ne diye sataştı, ne söyledi de
sataştı Sayın Şandır? Benim duyduğum
(MHP
sıralarından gürültüler)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Efendim, yani o konuya bir
açıklık getirmem lazım.
BAŞKAN Hayır, ne söyledi de sataştı Sayın
Şandır? Söz verebilmem için ne söylediğini söylemeniz gerekir,
onun için soruyorum.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Siz de dinlediniz efendim, siz de
dinlediniz yani Sayın Elitaşla ilgili konuda benim söylediklerimin
doğru olmadığını söyledi.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Doğru olmadığını
söylüyor.
BAŞKAN O şekilde
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Evet.
BAŞKAN Hayır ama doğru olmadığını
söylediği şeklinde bir söz söylemedi, sarf etmedi, ben duymadım
yani. (MHP sıralarından gürültüler)
MEHMET GÜNAL (Antalya) AKP grup başkan vekilini sormadan oraya
çıkarıyordunuz ama.
BAŞKAN Sayın Şandır, ortada sataşma falan
yok, doğrusunu söyleyeyim.
Buyurun, iki dakika söz veriyorum.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
5.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın, Kırıkkale
Milletvekili Ramazan Canın şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Asla bir sataşma şeyi
değil.
Değerli arkadaşlar, yani ben bunu burada dile getirmekten
böyle çok keyif almadım.
MUZAFFER YURTTAŞ (Manisa) Bizimle ne ilgisi var bu işin,
Meclisle ne ilgisi var?
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Hiç ilgisi yok ama geçen hafta
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Sana ne oluyor!
MEHMET GÜNAL (Antalya) İşin mi var? İşin varsa
gidebilirsin.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) -
bu konu konuşulurken hiç bu soruyu
sormadınız Sayın Milletvekili, Ne ilgisi var? diye.
Şimdi tekrar ediyorum değerli arkadaşlar, yani geçen
haftaki Danışma Kurulu toplantısında Sayın
Elitaş, Cumhuriyet Halk Partisi adına Sayın Mevlüt
Aslanoğlu ve Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkan
Vekiliyle aramızda geçen bir hadisede benim beyanım şudur:
Hiçbir talebim yok çünkü daha önce bir talebim oldu burada Genel Başkanla
ilgili; Sayın Elitaştan da değil, Sayın Meclis Başkan
Vekilinden bir talebim oldu, daha sonra o konu burada bir tartışmaya
sebep oldu. O tartışmadan dolayı da Sayın Genel Başkan
çok rahatsız oldu, Sayın Grup Başkan Vekilimiz vasıtasıyla
da Genel Kuruldan özür diledi. Bu sebeple
tabii biz de
azarımızı işittik. Bu sebeple söylüyorum. Yani, ben,
Sayın Canikli, sayın grup başkan vekillerinin hiçbirinden özel
bir talebim olmaz bundan sonra, olmaz çünkü taşıyamıyorlar.
Sonuç itibarıyla, bu niyetle, bu kararla Sayın Elitaşa
söylediğim Sizden hiçbir talebim
yok, takdir sizin, ister çalışırsınız ister
çalışmazsınız. Bunu, Mehmet Şandır Biz
gidiyoruz, siz istediğinizi yapın. şeklinde burada nakletmesi
doğru değil, doğru bir beyan değil. Doğru
olmayanı ifade etmek veya doğruyu eksik söylemek, dolandırarak
söylemek de zulümdür, bunu söylüyorum. Bakın, bunun ispatı
şudur, işte tutanaklar. Sayın Mustafa Elitaş diyor ki:
Bakın, değerli milletvekili, burada bir gerilim ortaya
çıkıyorsa bu gerilimle ilgili, bizim milletvekili
arkadaşlarımızı bütün töhmet altında
bırakıyorsanız ve her sözü, her yaptığımız
sözün arkasında bizim durmamızı bekliyorsanız, yanlış
yaparsınız.
OKTAY VURAL (İzmir) Doğru diyor.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) İşte, Sayın
Elitaşın tavrının ifadesi. Kendisi, beyanında
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR (Devamla) -
Sayın Elitaş bana ve size haksızlık etti. Ben ona
hakkımı helal ediyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.- AK PARTİ Grubunun, gündemdeki sıralama
ile Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine; (11/19,
11/16 ve 11/17) esas numaralı gensoru önergelerinin gündeme
alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelerin,
Genel Kurulun 13 Kasım 2012 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına; bu birleşimde sözlü soruların
görüşülmemesine; (11/15, 11/18, 11/20 ve 11/21) esas numaralı gensoru
önergelerinin gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki
görüşmelerin, 14 Kasım 2011 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına; 338 sıra sayılı Kanun
Tasarısının temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisi aleyhinde söz
isteyen
OKTAY VURAL (İzmir) Toplantı yeter sayısı
istiyoruz efendim.
BAŞKAN Efendim.
OKTAY VURAL Yoklama.
BAŞKAN Daha söz var.
Aleyhte söz isteyen Ali Rıza Öztürk, Mersin Milletvekili.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisinin grup önerisi üzerinde
aleyhine söz aldım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisinin grup önerisi Meclis İç
Tüzüğünün 54üncü maddesinin ikinci fıkrasındaki istisnaya
istinaden Meclisin çalışma, gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine
ilişkin bir öneridir.
Değerli arkadaşlarım, Meclisin çalışma saati,
günleri kural olarak İç Tüzükün 54üncü maddesinde
sayılmış. Buna göre, buradaki kurala göre, Genel Kurul
salı, çarşamba, perşembe saat 15.00 ile 19.00 arasında
toplanır. İstisna olarak da, -bu istisnalar biliyorsunuz kuralın
aksine-gerektiği zaman, öyle olaylar vardır ki
çalışmayı zorunlu kılabilir. Bu durumda da
Danışma Kurulunun teklifi üzerine, Genel Kurulca bu çalışma
gün ve saatlerinin değiştirilebileceğine ilişkindir. Ancak
ne var ki, Türkiyede her alanda olduğu gibi Mecliste de istisnalar kural
oldu, kurallar istisna oldu. Hukuk kurallarının ve yazılı
kuralların yerini tamamen bir keyfilik aldı. Türkiye Büyük Millet
Meclisinde de Anayasa ve Meclis İçtüzüğü Meclisin
çalışmasının esaslarını belirlediği hâlde,
Meclis Genel Kurulunun ve komisyonlarının çalışması
Meclis İçtüzüğü ve Anayasaya göre yapılması gerektiği
hâlde, bunlar bırakıldı; Meclis Başkanlık
Divanının, işte Meclis Genel Kurulunun keyfine göre yönetilmeye
başlandı. Deniliyor ki: İşte, efendim, Meclisin teamülleri
böyledir. Ya, Meclisin teamüllerini ne yapacaksınız siz? Önce Meclis
İçtüzüğüne bakacaksınız, Anayasaya
bakacaksınız. Yazılı kuralların, hukuk
kurallarının olmadığı yerde teamüller geçerlidir.
Eğer bir hukuk kuralı var ise, bir yasa hükmü var ise teamül olmaz
değerli arkadaşlarım.
Şimdi, bu grup önerisiyle, işte, konu bakımından
bitene kadar deniliyor. E, gün yirmi dört saat. Şimdi, üçüncü yargı
paketinde gördük. Yirmi dört saati aştıktan sonra
çalışmalar devam etti. AKP ve Grup Başkan Vekili CHP
sıralarına geldi Çalışmalara ara verelim arkadaşlar
dedi. Ya da o sırada efendim, muhalefete Siz,
konuşmacılarınızı çekin ya da önergeler üzerinde ya da
maddeler üzerinde toplantı yeter sayısı istemeyin. gibi talepte
bulundular.
Değerli arkadaşlarım, eğer bu Meclisin
çalışma koşullarında gerçekten gayriinsani koşullar
yaratılıyorsa, bunun sorumlusu muhalefet değildir, bunun
sorumlusu iktidar partisidir. Şimdi, bir kere, bitene kadar bir şey söz konusu olmaz. Gün yirmi dört saat,
bitene kadar bir şey olmaz. Hadi şimdi koymuşsunuz,
çarşamba günü bitmedi -bütünşehir yasası, büyükşehir
yasası- yirmi dört saati aştı, perşembe günü de bitmedi
yirmi dört saat, milletvekilleri uyuyacak. Şimdi ben o
fotoğrafları gelip burada göstereyim mi tek tek? AKP
milletvekillerinin nasıl uyuduğunu teşhir edeyim mi? Hepsini
çıkarttım ben, çeşitli toplantılarda gösteriyorum.
Şimdi hepimiz burada bir yasama faaliyetinde bulunuyoruz.
Niye birbirimizi zorluyoruz? Ondan sonra arkadaşım çıkıyor,
diyor ki, hakkın suistimalinden bahsediyor.
Değerli arkadaşlarım, bu Meclis Adalet ve
Kalkınma Partisinin Meclisi değildir, bu Meclis Cumhuriyet Halk
Partisinin, MHPnin ya da BDPnin Meclisi de değildir. Bu Meclis, Türk
milletinin meclisidir. Millet iradesinin yansıdığı en
önemli odak burasıdır. Dolayısıyla, burada Meclisteki
çoğunluğu millet iradesi olarak saymak yanlıştır ve
Meclisi milletin Meclisi olmaktan çıkarmaya yönelik iradeye, aslında
başta milletvekilleri olarak hepimiz karşı çıkmak
durumundayız, karşı koymak durumundayız. Yani Benim elimde
çoğunluk var, ben istediğimi yaparım. diye
dayatacaksınız, ondan sonra kalkacaksınız, muhalefet de
Meclis İçtüzüğünden ve Anayasadan kaynaklanan hakları
kullanmaya kalktığında hakkın suistimal edilip
edilmediğinden söz edeceksiniz.
Sevgili arkadaşlarım, herkes bir hakkı
kullanırken o hakkı tanıyan yasa hükmünün de üstünde yer alan
iyi niyet kurallarına göre hareket etmek zorundadır. İyi niyet
kurallarına göre hareket edilmesini isteyen kişi, öncelikle kendisi
iyi niyetli olacaktır. Parlamentodaki çoğunluğunu dayatarak,
demokrasiyi sadece Parlamentodaki çoğunluğun sistemi olarak kabul
ederek böyle bir dayatmayla gelmeyecek, bir kere uzlaşma yapacak.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bakın,
Genel Kurulu
Sayıyor, bu kanun tasarısı ne zaman olacak, 10
Kasımla ilgili çalışılmayacak diyor. Sayın Canikli
açıkladı, işte, 10 Kasım Atatürkün ölüm yıl
dönümüyle
Ama buraya konulmuyor. Yani buraya niye o zaman 10 Kasım 2012
Cumartesi özel gündem, Atatürkün ölümü nedeniyle
özel gündem diye niye koymuyorsunuz, niye bundan çekiniyorsunuz?
Başkanlığın Genel Kurula sunuşlarının
tamamlanmasına kadar diyorsunuz Canikli. İyi de kardeşim,
şimdi itiraz edeceğine oradan,
bir cümle yazardın. 10 Kasım Atatürkün ölüm günü olduğunu sen
de biliyorsun ben de biliyorum. Buraya yazardınız onu,
Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları ne demek
değerli arkadaşlarım?
Şimdi,
sevgili arkadaşlarım, öbür taraftan Adalet ve Kalkınma
Partisinin önerisi, diyor ki: Meclis İçtüzüğünün 91inci maddesine
göre bu Kanunun yani büyükşehir bütünşehir yasasının temel
kanun olarak götürülmesini öngörüyor. Şimdi, bu talep bir kere, Anayasaya
ve Meclis İçtüzüğünün 91inci maddesine aykırı. Neden
aykırı? Burada da söylüyorum: Temel kanun bir istisnadır, bir kural
değildir ama siz -üstte Allah var, insaf edin- kalkıyorsunuz, istisna
olarak kullanmanız gereken yetkiyi, her şeyi bir tarafa itiyorsunuz;
haydi kaldır parmaklar, haydi indir parmaklar kural olarak
kullanıyorsunuz. Burada diyor ki: Tüzük ya da Kanun temel kanun olarak
görüşülebilir. yani Genel Kurul temel kanun olarak görüşmesine izin
verebilir. Ne demek temel kanun olarak görüşmek? Maddeleri
görüşmeyeceksin, madde metinleri bile okunmayacak. Bölümler hâlinde
okuyacaksınız.
Şimdi,
burada açık açık saymış: Bir hukuk dalını
sistematik olarak bütünüyle veya kapsamlı olarak değiştirecek
biçimde genel ilkeler içermesi
Bu Kanun içeriyor mu bunu?
veya kişisel
veya toplumsal yaşamın büyük bir bölümünü ilgilendirmesi, kendi
alanındaki özel kanunların dayandığı temel
kavramları göstermesi, özel kanunlar arasında uygulamada ahenk
sağlanması, düzenlediği alan yönünden bütünlüğünün ve
maddeler arasındaki bağlantıların korunması
zorunluluğunun bulunması, önceki yasalaşma evrelerinde de özel
görüşme ve oylama usulüne bağlı tutulması gibi özellikleri
taşıyan kanunlar temel kanun olarak görüşülebilir. diyor. Bir
kere, demokratik hukuk devleti ilkesini içine sindiren bir siyasal parti, bu
ülkede yasamasız ve yargısız hükûmet etmek istemeyen bir siyasi
parti bu istisna hükmüne ikide bir sığınmaz. Bu yasaların
demokratik bir şekilde tartışılmasını,
komisyonlarda olabildiğince tartışılmasını,
katılımın sağlanmasını, ilgili kurum ve
kuruluşların görüşlerinin alınmasını, Genel
Kurulda da maddeler dahi okunmadan sadece madde adları oylanarak
yapılmasını savunmaz arkadaşlar. Siz ne yapmaya
çalışıyorsunuz? Bir yandan kendinizin demokrat olduğunu
söylüyorsunuz, bir yandan bu ülkede ileri demokrasi türküleriyle herkesi
uyutmaya kalkıyorsunuz ama bir yandan da bırakın ileri
demokrasiyi, demokrasinin dsinin bile uygulanmasına tahammül
etmiyorsunuz. Ondan sonra da kalkıyorsunuz, bu kürsüden Meclis
İçtüzüğündeki haklarını kullanmasını kesin
gözüyle gördüğünüz muhalefeti peşinen suçluyorsunuz. Niye bunu
yapıyorsunuz? Çünkü siz bunu dayattığınızın
farkındasınız, dayattığınız için de Meclisin
de, muhalefetin de sizin dayatmalarınıza karşı,
direneceğini biliyorsunuz. E, bunları yapmayın arkadaşlar.
Gelin
Mademki bu yasanın memleket ve millet yararına olduğunu
düşünüyorsunuz, hep beraber tartışarak bunu geçirseydik, ilgili
kurum ve kuruluşlardan görüş alsaydık.
Yasa yapma
tekniğinin ne olduğunu hepimiz biliyoruz. Burada hem yasanın
taslak olarak getirilmesinde hem komisyonlarda görüşülmesinde yasama
sürecinin etkin ve verimli olarak uygun yürütülmediğini hepimiz biliyoruz.
Neyin yani kaptıkaçtısını yapmak istiyoruz? Ondan sonra
Türkiye Büyük Millet Meclisi uzlaşamıyor. Türkiye Büyük Millet
Meclisinde uzlaşmayı sağlamak benim görevim değil. Ben
muhalefet partisinin milletvekiliyim. Bu halk bana iktidar partisine muhalefet
edeceksiniz diye görev verdi, iktidar partisine övgü yapacaksınız
diye görev vermedi. Eğer iktidar partisi olarak beni milletvekili
yapsaydı, sorunların çözümü için gerekli olan devlet gücünü kullanma
yetkisini bana verseydi o zaman muhalefeti siz yapardınız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) Dünyanın neresinde görülmüş, bir muhalefet
muhalefet yaptığından dolayı ikide bir suçlanıyor. Muhalefet
yapmak ona milletin verdiği görevdir. Size millet iktidar olma görevi
verdi, sorunları çözme görevi verdi. Siz bu sorunları çözerken bu
sorun muhalefetin sorunu, bu sorun iktidarın sorunu ayrımı
yapmaksızın, bu sorunları uzlaşma içerisinde, birlik ve
bütünlük içerisinde çözme görevi ilke olarak sizindir arkadaşlar.
Eğer bu ülkenin gerçekten demokratik hukuk devleti olduğunu
savunuyorsanız, bu demokratik hukuk devleti ilkesini içinize
sindiriyorsanız öncelikle onu yapmanız lazım çünkü demokratik
hukuk devletinin olmazsa olmaz ilkesi bu ülkeyi yönetenlerin, ister siyasi
ister idari herkesin denetime açık olmasıdır, denetime tahammül
edebilmesidir.
BAŞKAN Sayın Öztürk, lütfen
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Siz denetimden kaçmak için her türlü
gücü kullanıyorsunuz ve Parlamentoyu sadece İktidar partisi
milletvekillerinin parmaklarını kaldırıp indirdiği yer
hâline getiriyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Öztürk
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Bakın, arkadaşlar
BAŞKAN Sayın Öztürk, beni oylamaya zor bırakmayın.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Büyük filozof Sartori, demokrasisine
BAŞKAN Sayın Öztürk
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla)
ara verdirerek kazaya uğratan
ülkeler için aynen şöyle diyor: Parmakların akılları
olsaydı, demokrasiyi yutan ejderhalar türemezdi. Zafer parmakların
değil, milletin olacaktır. Bu lafları söyleyen bu kürsüde 1991 yılında şimdiki sizin
Adalet Komisyonu Başkanınız Ahmet İyimayadır.
Parlamentodaki çoğunluğunuza güvenerek insanlara dayatma
yapmaktan lütfen vazgeçin.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar,
bravo sesleri)
BAŞKAN Evet
III.- Y O K L A
M A
(MHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa
kalktı)
OKTAY VURAL (İzmir) Yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN - AK PARTİ grup önerisini oylarınıza
sunacağım ancak yoklama talebi var.
Yoklama talebinde bulunan sayın milletvekillerinin isimlerini
tespit edeceğiz.
Sayın Vural, Sayın Şandır, Sayın Bal,
Sayın Durmaz, Sayın Günal, Sayın Korkmaz, Sayın
Kalaycı, Sayın Işık, Sayın Halaçoğlu, Sayın
Türkkan, Sayın Öz, Sayın Yeniçeri, Sayın Türkoğlu,
Sayın Halaman, Sayın Oğan, Sayın Başesgioğlu,
Sayın Ayhan, Sayın Erdem, Sayın Şimşek, Sayın
Özensoy
Yoklama için 3 dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.- AK PARTİ
Grubunun, gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma
saatlerinin yeniden düzenlenmesine; (11/19, 11/16 ve 11/17) esas numaralı
gensoru önergelerinin gündeme alınıp alınmayacağı
hususundaki görüşmelerin, Genel Kurulun 13 Kasım 2012 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına; bu birleşimde sözlü
soruların görüşülmemesine; (11/15, 11/18, 11/20 ve 11/21) esas
numaralı gensoru önergelerinin gündeme alınıp
alınmayacağı hususundaki görüşmelerin, 14 Kasım 2011
Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına; 338 sıra
sayılı Kanun Tasarısının temel kanun olarak bölümler
hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN AK PARTİ grup önerisini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmiştir.
İç Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme
alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
D) Önergeler
1.- İstanbul Milletvekili Umut
Oranın, (2/303) esas numaralı 13/06/1952
tarihli ve 5953 sayılı Basın Mesleğinde
Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki
Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/69)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
(2/303) esas numaralı kanun teklifim,
Başkanlığınızca komisyona havale edildiği
tarihten itibaren 45 gün geçtiği halde ilgili komisyonca görüşülüp
sonuçlandırılmamıştır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 37. Maddesi
uyarınca kanun teklifimin doğrudan Genel Kurul gündemine
alınması için gereğini arz ve talep ederim. 12.03.2012
Umut
Oran
İstanbul
BAŞKAN Teklif sahibi Umut Oran, İstanbul Milletvekili
(CHP
sıralarından alkışlar)
UMUT ORAN (İstanbul) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Konumuz basın özgürlüğü, basın haklarıyla ilgili ama
maalesef bu akşam, bu dönem Parlamentoda canlı yayında bunu
halkımız izleyemiyor. Böyle bir yasakla karşı
karşıyayız.
Yine, maalesef, bu yasa teklifini Parlamentoya vereli yaklaşık
bir yıl olmuş. Bir yıl sonra bu yasayı gündeme getirme
imkânı, maalesef, elde ediyoruz. Bu da sizlerin takdirlerine.
Dün bu konuyla ilgili biliyorsunuz, İstanbulda Gazetecilere
Özgürlük Platformu bir yürüyüş yaptı. Bu Platform ne istedi dün?
Sokaklarda, meydanlarda ne söyledi? Özgür bir çalışma ortamı
istiyorlar ve basın üzerindeki baskıların, basın üzerindeki
yasakların kaldırılmasını talep ettiler çünkü bugün
gazeteciler, bu mesleği icra edenler her yönden, her yandan baskı
altında âdeta abluka altında mesleklerini icra ediyorlar.
Başbakan, pazar günü toplantıda Kendilerinin de özgürlükleri
söz konusu olduğunda demokrat olanlar konu başkalarına
geldiği zaman yasakçı oluyorlar. dedi. Esasında Başbakan
bu sözleriyle tam da kendisini işaret etti. Şimdi,
baktığımız zaman on sene evvel, on bir sene evvel seçim
bildirgesinde iktidar partisinin üç y vardı: Yasaklar, yolsuzluklar ve
yoksulluk vardı.
Bakın, o yasaklarla ilgili mücadelede şu son bir iki aya
baktığımız zaman gaziler ve şehit aileleri
barış için toplantı talep ettiler, miting talep ettiler müsaade
edilmedi. Halk, cumhuriyet mitinginde, Cumhuriyet Bayramında meydanda,
birinci Parlamentoda, Ulus Meydanında kutlamak istedi, maalesef kabul
edilmedi.
Bakın, öğrenciler parasız eğitim talep ediyorlar,
tutuklanıyorlar. İşte orada kamu çalışanları,
Türk Hava Yolları baktığınız zaman grev talep
ediyorlar, onlara da grev yasaklanıyor.
Hatayda, orada yaşayan yurttaşlarımız bir
şekilde barışla ilgili seslerini duyurmak istiyor, ona izin
verilmiyor ve bu yasaklar sonunda, özel yetkili mahkemeler sonunda öyle bir
hâle geldi ki Türkiye, bakın, bugün Türkiyenin -Hükûmetin de beraber
görev yapmış olduğu- 26ncı Genelkurmay Başkanı
sanık, eli kanlı PKK yöneticisi bugün tanık. İşte
yasakların getirdiği Türkiyenin bugün yargısı, hukuku bu
hâle geldi.
Şimdi, biz bu yasada baktığınız zaman, bugün
şu anda teklif etmiş olduğumuz bu yasada ne talep ediyoruz?
Diyoruz ki: Gazetecilere sendika zorunluluğu getirilsin. Bilmiyorum, buna
itiraz ediyor musunuz?
Diyoruz ki: Stajyer gazeteciler en azından özlük haklarına
sahip olsunlar. Buna, bilmiyorum, itiraz ediyor musunuz?
Yine sizlerin kaldırmış olduğu 2008 yılında,
yıpranma payının tekrardan getirilmesi. Buna itiraz ediyor
musunuz, bilmiyorum.
Ve diyoruz ki, burası çok önemli: Medya patronlarının
kamu ihalelerine doğrudan veya dolaylı olarak girmemeleri gerekiyor.
Siyasetle ticaretin birbiriyle ilişki kurmamaları gerekiyor.
Bilmiyorum, bunu kabul ediyor musunuz?
Yine diyoruz ki: 22 milyon, 23 milyonun o mecrada yer
aldığı İnternet gazeteciliği bir yasal statüye sahip
olsun. Bilmiyorum, bunu kabul ediyor musunuz?
Şimdi, değerli milletvekilleri, örgütlü basın demek,
özgür basın demek. Özgür basın demek de özgür Türkiye demek. Bizim
istediğimiz, bizim talep ettiğimiz bu.
Hadi gelin, ileri demokrasi diyorsak, daha çok demokrasi diyorsak, daha
çok özgürlükler diyorsak bu basın özgürlüğüyle ilgili yasayı hep
beraber kabul edelim.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi, bir milletvekili adına Oktay Ekşi, İstanbul
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, Genel Kurulda uğultu var. Lütfen
OSMAN OKTAY EKŞİ (İstanbul) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; Sayın Umut Oran aslında medya
dünyamızın ve medya dünyamızdan şikâyet eden
insanların ortaya koyduğu meselelerin özüne taalluk eden bir öneride
bulunmuştu. Huzurunuza bu önerinin kabul edilmesi talebiyle geldi.
Tabloya baktığım zaman, itiraf edeyim ki, ne kadar ben 2
kere 2nin 4 olduğunu söylesem de, ne kadar Umut Oran veya başka bir
arkadaş bunu ifade etse de, bazı arkadaşlarımın buna
ön yargıyla bakıp kabul etmeyeceklerini hissediyorum ama yine de
umutlu olmak niyetiyle sizlerin birkaç dakikanızı almak niyetindeyim.
Sevgili dostlarım, medya dünyasından şikâyet etme,
gazetecilerden şikâyet etme, özellikle iktidar dünyasının öteden
beri bilinen, kendi açısından bakınca da haklı olduğu
yer yer kabul edilebilecek olan bir husustur. Buna karşın bu
şikâyetin ortadan kalkmasını veya en azından asgari düzeye
inmesini sağlayacak tedbiri almak, yine siyasi iktidarın özellikle
borcu olmak gerekir. Ne var ki sadece sizin iktidarınızdan söz
etmiyorum, sizden önceki iktidarlardan, hatta daha da açık ifade etmem
gerekirse, ta Ceride-i Havadis gazetesinin yayınlandığı
1840 tarihinden bu yana siyasi iktidarlar, Sayın Umut Oranın
huzurunuza getirdiği ve benim de ayrıca bir vesileyle öneri olarak
Meclise takdim ettiğim bu konu üzerine eğilmiş değildir.
Bir istisnayı ifade etmeden kendimi söze devamda haklı
hissetmem. O istisna 1952 yılında Demokrat Parti İktidarı
tarafından bu meseleye ilk defa el atılmış olması ve
arkasından da 27 Mayısı takip eden dönemde Millî Birlik
Komitesinin 212 sayılı Yasayı çıkararak yine bu konuya
değinmiş olmasıdır. Ancak sözünü ettiğim iki yasa da
maalesef uygulanmış değildir. İki yasanın da temel
unsuru gazetecilere güven içinde, güvence içinde sendikal hakları vererek
yazılı sözleşme yapmak suretiyle iş yerinde görev yapma
imkânı veren yasalardır. Bu yasaların önemi gazetecilik gibi çok
cazip olan mesleğin kaliteli elemanlarla dolmasına, o
elemanların çoğalmasına imkân verme amacıdır.
Maalesef, sözünü ettiğim iki yasanın da dönemin siyasi
iktidarları tarafından uygulanmaması, sahip
çıkılmaması sonuçta çok yetenekli gençlerin gazeteciliğe
belirli bir süre girip kısa sürede terk etmelerine ve daha sonra da
kalitesi düşük elemanların meslekte yoğunluk kazanmasına
yol açmakta oluşudur. Bunun birinci derecede müsebbibi doğrudan
doğruya dönemin siyasi iktidarlarıdır ve üzgünüm ki bu dönem
için de sizin iktidarınızdır.
Sevgili
dostlarım, sadece gazetecilerle ilgili bu 212 sayılı
yasanın tekrar yürürlüğe girmesi, aslında yürürlükte fakat
uygulanabilir hâle gelmesi birinci derecede önemli olduğu gibi bir de yine
siyasi iktidarınız, gazetecilere olan sanıyorum ki açık
düşmanca duyguları nedeniyle gazetecilerin yıpranma
payını da bildiğiniz gibi 2008 tarihinde onların elinden
almıştır. Geçen nisan ayında Sayın Bakana bu konuyla
ilgili çalışmalar olup olmadığına ilişkin bir
soruyu huzurunuzda sordum. Bendenize bir bilimsel heyetin konuyla meşgul
olduğunu söyledi. Bilimsel heyet o tarihten bu tarihe sadece iki cümlelik
bir yasa tasarısının yahut yasadaki tadilatın
hakkından gelemedi. Tabii, böyle bir şey yoksa aziz dostlarım,
aslında siyasi iktidarın, sizin iktidarınızın konuya
samimiyetle bakmamış olması ve gazetecileri -üzgünüm ama-
düşman telakki etmesidir. Umarım bu
telakki değişir ve umarım doğru bir çizgiye siyasi
iktidarınız kavuşur.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Alınan karar gereğince
sözlü soru önergelerini ve diğer denetim konularını
görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Adalet
ve Kalkınma Partisi grup başkan vekilleri
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkanım, bu konuda alınan karar yok. Daha önce belirlenmiş
gündem var. Bugün alınan bir karar söz konusu değil yani bugünle
ilgili alınmış bir karar söz konusu değil.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Grup
önerisi geçti efendim.
OKTAY VURAL (İzmir)
Hayır, bugünle, 6sıyla ilgili bir karar yok.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara)
Sayın Başkan, 7sine ilişkin orada bir karar var ve zaman
bakımından bu yasanın görüşülmesine imkân yok çünkü ona
ilişkin alınmış bir karar yok.
BAŞKAN Sayın Tarhan,
anlaşılmıyor sesiniz efendim, lütfen sisteme girer misiniz,
sesinizi duyamıyoruz buradan.
OKTAY VURAL (İzmir)
Alınan karar dediniz de yok öyle bir karar, bugün alınan bir karar
yok.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Sayın Başkanım, bugünle ilgili
OKTAY VURAL (İzmir) Bir karar
yok.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Hayır, var.
OKTAY VURAL (İzmir) Bugün yok.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Hayır, geçen haftadan kalan 24.00e kadar çalışma
kararı var. Bu sıraya göre devam eder yani normal sıraya göre
çalışılır.
OKTAY VURAL (İzmir) Yani
mevcut, alınan karar değil.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara)
Sayın Başkan, temel yasa olarak görüşülmesine ilişkin
alınmış bir karar yok, böyle bir karar görmüyorum ben. Zaman
bakımından görüşme yapılamaz. Buna ilişkin usul
tartışması açılmasını öneriyorum.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Genel hükümlere göre görüşme yapacağız Sayın
Başkanım, bu sıraya göre.
OKTAY VURAL (İzmir)
Alınan karar dediniz efendim.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara)
Alınmış bir karar yok Sayın Başkan bu konuda.
OKTAY VURAL (İzmir) Bugün
alınan bir karar yok.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Geçen hafta alınan
BAŞKAN Tamam, cevap veriyorum
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkan, toplu karar alınmaz, günlük karar
alınır.
BAŞKAN Bir saniye Beyefendi
Bir saniye Sayın Vekilim
30/10/2012 tarihli 13üncü
Birleşimde kabul edilen karar: 6 ve 7 Kasım 2012 Salı ve
Çarşamba günü birleşimlerinde sözlü sorular ve diğer denetim
konularının görüşülmeyerek gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında yer
alan işlerin görüşülmesi
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara)
Gündemde var mı bu 338 Sayın Başkan?
BAŞKAN Evet efendim.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara)
Hayır Sayın Başkan.
BAŞKAN İç
kapağında var efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim siz Alınan karar gereğince. dediniz, bu
gündem daha önceden belirlenmiş onu ifade ediyorum, değil mi? Bugün
alınan bir karar yok yani.
BAŞKAN
Evet, iç kapağında var gündemin. Daha önce bir karar
alınmış bir kara var Sayın Vural.
EMİNE ÜLKER
TARHAN (Ankara) Hayır, onun üzerine alınmış bir
başka karar var.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yani sözlü soruların ve denetim konularının
görüşülmemesiyle ilgili daha önce alınmış bir karar var.
BAŞKAN
Evet, gündemin iç sayfasında var efendim, onu okuyorum ben.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yani bugünkü kararla ilgili değil bu.
BAŞKAN
Hayır, bugünkü kararla ilgili değil, 30/12/2012 tarihinde
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Bugün alınmış bir karar var Sayın
Başkan.
BAŞKAN
13üncü Birleşimde kabul edilen bir kararı okudum efendim.
1inci
sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile
Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile
Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S.
Sayısı: 156)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci
sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanun Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484)
(S. Sayısı: 287)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
OKTAY VURAL
(İzmir) Niye çalışmıyor bu komisyonlar? Milletten para, maaş
alıyorsunuz ama çalışmıyorsunuz.
BAŞKAN
3üncü sırada yer alan, Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman
Şirketleri Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
3.- Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman
Şirketleri Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/601) (S. Sayısı: 239)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yok, çalışmıyorlar. Nerede bu komisyon
başkanları Sayın Başkan?
BAŞKAN
Efendim?
OKTAY VURAL
(İzmir) Nerede? Çalışmıyorlar
BAŞKAN
Bilemiyorum efendim.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
OKTAY VURAL
(İzmir) Neredeler ya? Nerede? Burada oturuyorlar efendim ya!
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Milleti kandırmayalım, burada oturuyorlar.
BAŞKAN -
4üncü sıraya alınan, Büyükşehir Belediyesi Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 20 Milletvekilinin; Malatya
Milletvekili Veli Ağbaba ve 22 Milletvekilinin; Balıkesir
Milletvekili Ayşe Nedret Akovanın; Aydın Milletvekili Ali
Uzunırmakın; Tekirdağ Milletvekili Bülent Belenin;
İstanbul Milletvekili Öznur Çalık ve 14 Milletvekilinin Benzer
Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile İçişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlıyoruz.
4.- Büyükşehir Belediyesi Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 20 Milletvekilinin; Malatya
Milletvekili Veli Ağbaba ve 22 Milletvekilinin; Balıkesir Milletvekili
Ayşe Nedret Akova'nın; Aydın Milletvekili Ali
Uzunırmak'ın; Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen'in;
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal; Malatya Milletvekili Öznur Çalık
ve 14 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile
İçişleri Komisyonu Raporu (1/690, 2/128, 2/234, 2/289, 2/508, 2/681,
2/786, 2/820, 2/823, 2/892) (S. Sayısı: 338) (x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükümet? Yerinde.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan, bugün
BAŞKAN
Bir saniye
Sayın
milletvekilleri
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Efendim, sabahtan beri Sayın Başkan diye ben size
sesleniyorum.
BAŞKAN Böyle bir usul yok ki Sayın Milletvekilim yani.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Usul, 63üncü madde öyle diyor. Olur mu öyle şey efendim?
Yanlış yapıyorsunuz.
BAŞKAN Ne söyleyeceksiniz? Grup Başkan Vekili ifade etti,
cevabını da verdim ben yani.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Komisyon raporu 338 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim
Sayın Başkan
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince,
bu tasarı İç Tüzükün
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, öyle bir komisyon
raporu yok. Bir dakika
Öyle bir komisyon raporu yok. Olan bir komisyon...
BAŞKAN Bir okuyayım, ondan sonra efendim
itirazınızı yapacaksınız.
OKTAY VURAL (İzmir) Hayır efendim.
BAŞKAN Niye?
OKTAY VURAL (İzmir) Evet, şimdi arz edeceğim.
BAŞKAN Okumayacak mıyım yani?
OKTAY VURAL (İzmir) Şimdi arz edeceğim efendim. Bir
dakika
BAŞKAN Bir dakika
O zaman siz bir dakika şey yapın.
Ben okuyayım, ondan sonra sözlerinizi dinleyeceğim sizin.
OKTAY VURAL (İzmir) Hayır efendim. Bir dakika
Ben, bu
komisyon raporunun olmadığını
BAŞKAN Evet
OKTAY VURAL (İzmir)
komisyon üyelerinin iradesinin
alınmadığını ifade edeceğim. Komisyon üyelerinin
iradesinin alınmadığı bir raporun görüşülmesi mümkün
müdür?
BAŞKAN Niye yok? Komisyon raporu niye yok efendim?
OKTAY VURAL (İzmir) Şimdi söyleyeceğim
Söyleyeceğim
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan, ben sizin
tutumunuz hakkında söz almak istiyorum. Siz 2 milletvekili arasında
eşitsizlik yapıyorsunuz. Ben burada sabahtan beri söz istiyorum.
Oktay Beye söz veriyorsunuz, bana vermiyorsunuz; böyle bir eşitsizlik
olamaz.
BAŞKAN Efendim, sizin Grup Başkan Vekiliniz Sayın
Tarhana söz verdim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Efendim, ben burada kendi adıma söz
istiyorum. Burada usul, kanun açık ve net.
BAŞKAN Sayın Vural bir milletvekili değil, bir partinin
Grup Başkan Vekili; onun için aranızda fark vardır.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkan, burada hiçbir parlamenter arasında
hiyerarşik bir fark yoktur. Siz burada eşitsizlik yapıyorsunuz.
Ben burada söz istiyorum.
BAŞKAN O zaman bütün sayın milletvekilleri gelsinler
-buyurun- çıksınlar buraya konuşsunlar efendim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Tabii isteyecekler ama yanlış
yapıyorsunuz. Ben burada söz istiyorum sizden mümkünse.
BAŞKAN Söz hakkınız yok ki Sayın Milletvekilim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Nasıl benim söz hakkım yok?
BAŞKAN Yok tabii.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bu
İç Tüzük bana bu söz hakkını veriyor, siz nasıl
veremiyorsunuz?
BAŞKAN Hayır, vermiyor efendim.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Efendim, siz yanlış yapıyorsunuz.
BAŞKAN Hangi şartlarda İç Tüzük söz hakkı veriyor,
o belirlenmiş.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, neyle ilgili olduğunu
alın, ondan sonra
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Ben sizin tutumunuzla ilgili
BAŞKAN Öyle her istediğiniz zaman konuşma
hakkınız yok.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sizin tutumunuzla ilgili usul hakkında tartışma
63üncü
maddeye göre
BAŞKAN Hangi hususta benim tutumumla ilgili söz hakkı
istiyorsunuz?
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Siz taraflı davranıyorsunuz. Taraflı tutumunuzdan
dolayı usul tartışması açıyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Milletvekilleri arasında eşitsizlik
yaratıyorsunuz.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Evet Sayın Vural
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Ben usul tartışması açıyorum tavrınızdan
dolayı. Parlamenterler arasında eşitsizlik yapıyorsunuz.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Milletvekilinin bir talebini
alın, yerine getirip getirmemek sizin yetkinizde efendim. Sayın
Milletvekilinin talebini alın.
BAŞKAN Buyurun, talebiniz nedir?
RECEP ÖZEL (Isparta) Söz hakkı yoksa niye veriyorsun ya?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Şimdi, Sayın Başkan,
burada, İç Tüzükümüzün 54üncü maddesi uyarınca çalışma
saatleri saat 15.00 ile 19.00 arası belirtilmiş. Günler, salı,
çarşamba, perşembe.
Hiç kafanızı sallamadan
Bu ihsası rey olur Sayın
Başkan. Dinlemek zorundasınız yani kusura bakmayın.
AHMET YENİ (Samsun) Geçti, oylandı bu.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Şimdi, devam ediyoruz izninizle. Bakın
BAŞKAN Sayın Tanal, bundan sonra kafa sallayacağım
zaman müsaadenizi alırım efendim.
Buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan, İç
Tüzükümüzün 55inci maddesinin ikinci fıkrası şunu düzenliyor:
Yani İşlerin aciliyetine binaen çalışma saatleri
uzatılabilir. O gün için deniliyor. İç Tüzükün 1inci maddesine de
bakarsak birleşimi de o gün için açılan oturuma bir günlük
birleşim deniliyor. Onun için, sizin toplu olarak on beş günlük,
yirmi günlük, bir aylık toplu çalışma saatini yapmanız yeni
bir İç Tüzük ihdası anlamına gelir ki, bu, İç Tüzükün,
yasa koyucunun ruhuna aykırı bir tutum
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Tanal,
anlaşıldı.
MAHMUT TANAL (İstanbul) İki, burada ben bunları dile
getirmek isterken siz maalesef bana söz vermediniz, Sayın Oktay Bey kusura
bakmasın, kendilerine verdiniz.
OKTAY VURAL (İzmir) Hayır, hayır, söz vermedi, ben
MAHMUT TANAL (İstanbul) Siz burada ayrım yaptınız,
ben sizin bu ayrımcı tavrınızdan dolayı usul
tartışması açmak istiyorum.
BAŞKAN Lütfen Sayın Tanal, oturun yerinize.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Olmaz efendim. Usul esastan önce gelir
yani 63üncü madde bu konuda açık ve net Sayın Başkan.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Sen bu Meclise yeni mi geldin?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ayrımcı davranıyorsunuz
siz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Öyle bir hakkı var Sayın Başkan.
BAŞKAN Lehte mi söz istiyorsunuz, aleyhte mi, madem
vereceğim?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Lehte.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika veriyorum.
Başka?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Aleyhte efendim.
BAŞKAN Kimlerinki, sırasıyla yazar
mısınız.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Lehte istiyorum. Bu sefer sizden yanayım
Sayın Başkanım.
RECEP ÖZEL (Isparta) Aleyhte efendim.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Lehte.
BAŞKAN Evet, lehte Sayın Günal.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Ben lehte.
BAŞKAN Sayın Öztürk, siz lehte mi, aleyhte mi?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Ben çok oldu söyleyeli efendim.
Bakın, ilk ben söyledim, Mahmuttan da önce söyledim. Lehte. Yani
tutanaklara bakın, önce ben söyledim, Mahmuttan da önce söyledim.
BAŞKAN Aleyhte ikinci konuşmacı kim? Evet, Recep Özel.
Sayın Tanal, buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Efendim, sizin bu tavrınız da
yanlış çünkü İç Tüzük diyor ki ilk önce
BAŞKAN Sayın Tanal, buyurun, söz veriyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bakın, ilk önce lehte olanın
konuşması lazım, aleyhte olanın sonra konuşması
lazım Sayın Başkan.
BAŞKAN Sözü isteyen sizsiniz. Onun için size veriyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sözü ben istiyorum ama Tüzük diyor, ilk
önce lehte olanın konuşması lazım.
BAŞKAN - Sayın Tanal, önce size vermesem buna da itiraz
edeceksiniz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ama anladım Sayın Başkan.
İç Tüzük öyle emrediyor. Yani ben bunları söyleyince
BAŞKAN Anladım Sayın Tanal da sözü isteyen siz değil
misiniz?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Lehte bana vermeniz lazım, bana.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bakın, ben aleyhte konuşuyorum.
Lehte olanın önce konuşması lazım Sayın Başkan,
ne olur.
BAŞKAN Hayır, konuşmak istemiyorsanız ben
lehtekine veririm.
Sayın Günal, buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ben konuşmak istiyorum ama önce
BAŞKAN Oturun yerinize lütfen Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Efendim, bakın
BAŞKAN - Yani boş yere Meclisi işgal etmeyin, lütfen
Sayın Günal, buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan, önce lehte konuşma
BAŞKAN Böyle bir şey olur mu yani?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bakın, İç Tüzük diyor ki
BAŞKAN Tartışmayı açan sizsiniz, ben sizin
lehinize olarak size veriyorum önce.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Ya, lehte benim konuşmam lazım
Başkan.
BAŞKAN - Bunu fark edemiyorsanız ben ne yapayım,
yapacağım bir şey yok Sayın Tanal. Lütfen
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkanım,
bakın, hakaret ediyorsunuz.
BAŞKAN Hakaret etmiyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bakın, ben aleyhte söz istedim.
BAŞKAN Tamam, aleyhte söz istediniz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ama İç Tüzükte diyor ki: İlk
önce, lehte olan konuşur.
BAŞKAN Sayın Tanal, siz haklısınız.
İkinci defa söz veriyorum size.
Sayın Günala veriyorum. Oturun yerinize. Sayın Günala
veriyorum.
Hayır, ne yapmak istediğinizi anlamadım ki.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Lehte mi aleyhte mi efendim?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Aleyhte
BAŞKAN Yani gerçekten
VI.- USUL HAKKINDA
GÖRÜŞMELER (Devam)
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Sadık Yakutun söz verme konusunda milletvekilleri arasında
ayrım yaparak taraflı davrandığı,
dolayısıyla İç Tüzük hükümlerine uymadığı gerekçesiyle
Başkanlığın tutumu hakkında
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında Meclis Başkan Vekilinin tavırlarının
gerçekten objektif olmasını ben beklerdim. Objektif
davranmamasının başında, biraz önce Büyükşehir Yasa
Tasarısını okurken, tekliflerle ilgili orada benim
adımı yine zikretmediniz ama başına
baktığınız zaman yine Mahmut Tanal ismi vardır.
Mahmut Tanal ismini neden telaffuz edemiyorsunuz Sayın Başkan? Yani
başından itibaren bu Mahmut Tanal ismi size niye ağır
geliyor burada? (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Tanal, anlaşılan bir
sendromdasınız siz yani. Lütfen
MAHMUT TANAL (Devamla) Burada, orada gerçekten hangi milletvekili
arkadaşlarımız kanun teklifini yapmış ise bu kanun tekliflerinin
tamamının isimlerini okumak lazım.
İç Tüzükümüzün 54üncü maddesi çalışma günlerinin
salı, çarşamba, perşembe günleri olduğunu belirtir.
Saatleri ise 15.00 ile 17.00 arasını belirtir.
Tüzükün 55inci maddesinin ikinci fıkrası, zorunlu program
nedeniyle sürenin uzatılabileceğini söyler.
İç Tüzükün 1inci maddesi: Birleşim o gün için açılan
konularla ilgili olur. Yoksa altı aylık, bir yıllık, dört
yıllık toplu olarak bu çalışma saati ve süresi tanzim
edilmez. Bunu gayet rahat.. Çünkü eğer kanun koyucu bunu yapmak
istemiş olsaydı o zaman İç Tüzükün 55inci maddesinin ikinci
fıkrasına ihtiyaç duyulmazdı. Yani, bu anlamda, Sayın
Meclis Başkanımızın yaptığı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla)
ve iktidar grubunun sayı
çoğunluğu nedeniyle yapılan işlem tamamen hakkın
kötüye kullanılmasıdır. Hakkın kötüye
kullanılması, her türlü ilişkilerde, her türlü ortamlarda
uygulanır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bu
açıdan, Sayın Meclis Başkanı Vekilinden istirhamım, ne
olur hiç olmazsa objektif tavır takınmanızı bekler,
saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Hayhay Sayın Tanal! Bundan sonra dediklerinize
harfiyen uyacağım efendim!
Lehte söz isteyen Mehmet Günal, Mersin Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya) Antalya Milletvekili efendim.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Antalya Milletvekili, ne Mersini!
OKTAY VURAL (İzmir) Yani bir sataşma amacıyla mı
yapıyorsunuz bunu? Ya Mersin Milletvekili değil, Antalya.
BAŞKAN Düzeltiyorum, kusura kalmayın, Antalya Milletvekili.
OKTAY VURAL (İzmir) Seçmenleri nezdinde şimdi Sayın
Milletvekilini ne duruma düşürdünüz efendim!
BAŞKAN - Buyurun.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben hakikaten Sayın Oktay Vurala söz vermenizle ilgili tutumunuzun
lehindeyim. Grup başkan vekillerinin tabii ki bir önceliği var, o
grubu temsil ediyorlar.
Ama, şimdi, dönüyoruz, demin aşağıda
yaşadığımız tartışma biraz önce, ara vermeden
önce de vardı, dün de yaptık. Bir anda, bakıyorum, henüz gerekçe
söylemeden AKP grup başkan vekili olursa Buyurun. diyor, gerekçeyi
buraya gelince, biz olunca gerekçe soruyorsunuz. Biz oradan söylüyoruz. Demin
Sayın Şandıra da söyledi. Ha grup başkan vekillerinin
tabii ki önceliği olacak diğer milletvekillerine göre, grup
adına konuşuyorlar ama hakikaten burada ahiret sorgusu derler ya yani
bilmem neyini soruyordu diye onu soruyor bize, oraya Buyurun. diyor, sonra
biz deyince diyor ki: Niye söz almıştın? Buraya geliyor,
buraya geldikten sonra geri gidiyor.
Sayın
Başkanım, bu saatten sonra bu dayatmalardan dolayı bunların
olduğunu görüyorsunuz. Sabahleyin baktık yani bana dediniz ki: Siz
6ncı sıradasınız, söz alamazsınız. Baktım,
zaten aleyhte 2 tane var ki öncelikle arkadaşlarımız o arada
dalmış olabilir ama- herkesten önce ayağa fırlayıp
kalkmıştım. Dolayısıyla, o anda nasıl olsa
muhalefeti görmediğiniz için bunları yaşıyoruz yani bizim
sözümüze kulak veriyor olsanız kimin önce olduğunu zaten
göreceksiniz. O arada dönüyorsunuz İktidardan acaba el kaldıran var
mı? diye, Önce onlara verelim. Oysa şuraya
çıkıldığı zaman bütün arkadaşlarımız
görüyor. Burada kim önce söz istiyorsa
Lehte de konuşabiliriz. Ben
Sayın Tanalla ilgili tutumunuzun doğru olduğunu
düşünüyorum. Sayın Oktay Vural
Ama ondan sonra da onu dinlemek
zorundasınız çünkü milletvekillerinin hepsinin bir söyleyeceği
vardır. Haksız bulursanız Kusura bakmayın, söz veremem.
dersiniz. El kaldıran milletvekili isterse İç Tüzüke göre yerinden
de söz isteyebilir, el kaldırarak amacını da söyleyebilir. Verip
vermemek sizin takdirinizde, o ayrıdır. Herkese vermek zorunda
değilsiniz ama bizim talebimizi dinlemek zorundasınız.
Tutumunuz
lehinde söz aldım. Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Lehte söz
isteyen Sayın Öztürk, Mersin Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkanım, ben de sizin tutumunuzun
lehinde söz aldım. Şöyle ki bugüne kadar yapılagelen hukuksuzluk
ve usulsüzlükleri yanıltmıyorsunuz, onu aşmadan devam
ettiriyorsunuz. Aslında bence de doğru yapıyorsunuz. Aksine,
burada keyfîliklere son verirseniz, hukuksuzlukları ortadan
kaldırırsanız bir istisna yaratmış olurdunuz!
Sayın
Başkan, şimdi 63üncü madde, usul hakkında konuşma var.
Burada Bu yolda istemde bulunanlar onar dakikadan fazla sürmemek
şartıyla, lehte ve aleyhte en çok 2şer kişi söz
alır. Bir kere daha burada başlarken gene İç Tüzükü ihlal
ettiniz. Vallahi helal olsun size, size helal olsun! Yani sizin tutumunuzun
aslında bence lehinde ve de aleyhinde konuşmak da zamanla
iştigal olmaya başladı. Ya, burada açık yazıyor yani bu
Tüzük. Siz bu Tüzükü görmüyor musunuz? Lehte ve aleyhte diyor. Önce lehte
olanları vereceksiniz ama kalktınız siz, aleyhte olan adama söz
verdiniz.
Sonra
Sayın Başkan, bugün ayın kaçı? 6. Bu AKP grup önerisi az
önce burada oylandı mı? Oylandı. Bu AKP grup önerisi hukuki sonuçlarını
hangi andan itibaren doğurur? Kabul edildiği andan itibaren
doğurur. Peki, burada ne diyor? 338 sayılı yasa için 7
Kasım 2012 Çarşamba günü görüşülecek. diyor. Eğer siz bunu
şimdi görüşürseniz o zaman 91inci maddeye göre görüşemezsiniz
çünkü bundan önceki alınan Danışma Kurulunda bu 338
sayılı yasanın 91inci maddeye göre temel kanun olarak
görüşülmesine ilişkin bir Genel Kurul kararı yoktur. Yani, bir
yandan öyle alıyorsunuz, birazını öyle alıyorsunuz, AKP
grubunun işine nasıl gelecekse öyle pişirip yemeye veriyorsunuz.
Olmaz böyle bir şey. Ya bugünkü AKP grup önerisini uygularsınız
ya bundan öncekini uygulayacaksınız, o zaman şimdi 91inci
maddeye göre temel kanun olarak bu yasayı görüşemezsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Yani, bir kere şuna karar vermeniz
lazım, bu AKP grup önerisi şu andan itibaren hukuki
sonuçlarını doğruyorsa, 91e göre görüşme olacaksa, o zaman
bunu yarın başlatmanız lazım.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Bugün ayın 6sı; 7si
değil.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, aleyhte söz isteyen Nurettin Canikli, Giresun
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; gerçekten çok büyük hayretle
ve üzüntüyle izliyorum bu tartışmaları.
OKTAY VURAL (İzmir) Biz de sizi izliyoruz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Daha çok üzüleceksiniz bu şekilde
devam ederseniz.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Yani, çıkıp bir
arkadaşımızın 338 sıra sayılı Kanun
Tasarısının bugün görüşülemeyeceğini söylemesini
OKTAY VURAL (İzmir) Memleketi bölme yasasına Hayır
demek, engellemek gurur verici. Milletvekillerinin yüzde 50si, 60ı zaten
bunu bekliyor.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Biz bunu şerefle yapıyoruz
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Yahu 7 Kasım diyor burada, 7
Kasım
91inci maddeye göre aldığın karar var mı?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Anlatacağım.
gerçekten inanılmaz bir şekilde hayretle ve üzüntüyle
izliyorum.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Ya, 91inci maddeye göre alınan
karar var mı?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Bakın, bizim grup
önerimiz şu anda onaylandı ve yürürlüğe girdi.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Yahu, o zaman yürürlüğe girdi ise
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Anlatacağım, bir
saniye bekleyin. Ben sizi dinledim, siz de beni dinleyin lütfen.
Daha önceki grup önerimizle bugün için çalışma saati 24.00
olarak belirlenmişti. Biz bugünkü grup önerimizle 338 sıra
sayılı Kanun Tasarısını 4üncü sıraya
aldık. Şu anda 4üncü sırada. Bugün 24.00e kadar
çalışırken hangi kurala göre çalışacağız?
Sıraya göre çalışacağız, genel hükümlere göre
çalışacağız. Doğru mu? Genel hükümlere göre
çalışacağız. Nitekim Sayın Başkan da öyle
yaptı, 1inci sıradan itibaren okumaya başladı
OKTAY VURAL (İzmir) Ama çalışmıyorsunuz!
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Şimdi Canikli, önceki karara göre
çalışacaksanız o zaman 91i uygulayamazsın ya.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
ilk üçte, Hükûmet ve
Komisyon olmadığı için 4üncü sırada
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Canikli, Hükûmet yoksa niye
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
338 sıra
sayılı Kanun Tasarısı var, onun görüşmelerine
başladık. Bu kadar basit, bu kadar net.
OKTAY VURAL (İzmir) Çalışmıyorsunuz!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Ben hayret ediyorum, yapmayın
lütfen. Yani bu Meclisin mehabetine, ciddiyetine bu yakışmıyor,
bu doğru değil.
OKTAY VURAL (İzmir) 7sinden itibaren başlar, 7sinden
itibaren.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Komisyon orada oturuyor, Hükûmet orada!
OKTAY VURAL (İzmir) Bakanlarınız
çalışmıyorsa Meclisin suçu ne?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Yani
eleştirebilirsiniz, yasal engellemeyi yapabilirsiniz ama bunun kurallara
uygun olması gerekir, bunun gerçekten samimi ve ciddi olarak
yapılması gerekir.
OKTAY VURAL (İzmir) Gece yarısı 3te getirdiniz kanunu.
Niye yarım bırakıyorsunuz?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Ama şu ana kadar ortaya
çıkan tablo, bunun gerçekten çok üzüntü verici bir noktaya geldiğini
gösteriyor.
OKTAY VURAL (İzmir) Yok, yok, daha beteri var, daha beteri var!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Ben istirham ediyorum,
lütfen yapmayın, bu Meclis hepimizin, bu Meclis hepimizin, hepimizin. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Ülke hepimizin. Çekin, çekin bu yasayı,
çekin!
SADİR DURMAZ (Yozgat) Bu ülke hepimizin. Bu ülkeyi bölecek
tasarıyı çekin.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, biraz önce söz
sıralarını verirken önce aleyhte sonra lehte, sonra, önce lehte
sonra aleyhteyi verdiniz. Bu usulünüzü
.
BAŞKAN Sayın Vural, Sayın Tanalın isteği
Ben önce lehtekini verecektim, Sayın Tanal kendisi istedi,
tartışmayı kendisi açtı. Sayın Tanala buyurun dedim,
Ben aleyhteyi istedim, önce lehte verin. dedi. Sonra kendisi çıktı
kürsüye. Benden kaynaklanan bir hadise yok ki.
S.NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Milletvekili isteğine göre Meclis mi
yönetilir?
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, öyle bir şey
olmuş olabilir ama o zaman aleyhte-lehte, aleyhte-lehte diye devam etmeniz
gerekmez miydi?
BAŞKAN Doğru.
OKTAY VURAL (İzmir) Yani, bu konuda sizin takdir yetkiniz yok ki.
BAŞKAN Ama önce
İkinci de, tabii ki, sıraya uymam
lazım. Lehte-aleyhte, lehte-aleyhte olması lazım.
OKTAY VURAL (İzmir) Evet.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Önce lehte sonra aleyhtedir.
BAŞKAN Evet. Aleyhte verdim, lehte verdim sonra lehtekinden devam
ettim tabii ki.
OKTAY VURAL (İzmir) Ama siz aleyhte-lehte, lehte-aleyhte
verdiniz.
BAŞKAN Hayır, üçüncü sıradakine, ona devam ettim. Onun
için de tartışma istiyorsanız buyurun Sayın Vural.
İki dakika veriyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Hayır efendim, şimdi usulün
nasıl olması gerektiğini
BAŞKAN Ama lütfen bunun başka yolu olması gerekir
Sayın Vural. Söyleyeceğiniz ne varsa, yasa görüşülürken
esası üzerinde söylersiniz, maddeler üzerinde söylersiniz.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, ben size bir soru
soruyorum. Yaptığınız uygulama doğru mu değil mi?
İç Tüzüke uygun mu?
BAŞKAN Hayır benim yaptığım uygulamada
şahsım adına herhangi bir şey yok. Sayın Tanal
tartışmayı açtı, Tutumun hakkında söz istiyorum. dedi.
OKTAY VURAL (İzmir) Evet, ama kendileri Lehte olana vereceksiniz
önce. dedi
BAŞKAN - Onun için ben öncelikle söz vermek istedim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sizi uyardı ya!
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, sizi uyardı, Lehte olana
vereceksiniz. dedi, sizi uyardı.
BAŞKAN Uyardım, lehtekine verdim ama kendisi geldi
Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) - Sayın Başkan, eğer, bu konuda
usulün böyle uygulanmasının doğru olmadığını
ifade ederseniz, benim için kâfi.
BAŞKAN Doğru değil tabii ki.
OKTAY VURAL (İzmir) Doğru değil!
BAŞKAN Doğru değil, söylüyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Demek ki doğru yönetmek lazım!
BAŞKAN Sayın Tanalla görüştük,
konuştuklarımızı duydunuz galiba.
OKTAY VURAL (İzmir) Doğru değil yani!
BAŞKAN Sayın Vural, merak etmeyin, sorar öğreniriz,
doğruyu öğreniriz yani. Sorar öğreniriz. diyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Yok, biliyorsunuz da, bildiğinizden
eminiz de
BAŞKAN Öğreniriz yani şey değil, öğrenmek
iyidir.
Buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) Evet. Hayır, bununla ilgili, uygulamayla
ilgili belki karar vereceksiniz, usulle ilgili.
BAŞKAN Hangisiyle ilgili?
OKTAY VURAL (İzmir) Hayır, usul tartışması
açıldı
BAŞKAN Tutumumda herhangi bir değişiklik yok, karar
veriyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim?
BAŞKAN Tutumumda herhangi bir değişiklik yok.
OKTAY VURAL (İzmir) Peki
Sayın Başkan, bir komisyon raporu, usulüne uygun olarak
görüşülüp oradaki sayın milletvekillerinin iradesi
alındıktan sonra tekemmül eder değil mi?
BAŞKAN Evet.
OKTAY VURAL (İzmir) İradesi alınmamış, bir
çoğunluk iradesinin alınmadığı bir komisyon raporu
geçerli değildir, getirilemez, mümkün değil.
Bakın, diyor ki: Alt komisyon raporu var. Bu Komisyon raporu 6 madde
miydi?
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) 6+2
OKTAY VURAL (İzmir) - 2 tane
geçici
Şimdi, diyor ki: Alt Komisyon raporunun
3üncü maddesinin
ibaresinin eklenmesi suretiyle kabul edilmiştir. Sonra 4üncü
maddesinin birinci fıkrası 4üncü madde olarak
-vesaire, vesaire,
vesaire-
kabul edilmiştir. diyor. Böyle bir kabul yok ki.
Komisyonda bulunan değerli milletvekilleri, böyle bir oylama
yapıldı mı?
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Böyle bir oylama yapılmadı.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Yok öyle bir kabul!
OKTAY VURAL (İzmir) Yok. Böyle bir oylama yapılmadı.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Ben Komisyon üyesiyim,
böyle bir oylama yapılmadı.
OKTAY VURAL (İzmir)- Dolayısıyla böyle bir oylama
yapılmamış,
kabul edilmiştir. şeklinde konulan bir
raporun görüşülmesi mümkün olmaz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Altta imza var, imza! Raporda imza var,
imza!
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım, bakın,
rapora bir bakarsanız, gerçekten
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Böyle bir oylama
yapılmadı.
OKTAY VURAL (İzmir) Ve en sonunda diyor ki
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Bu maddelerin ihdası
için bizim rızamız ve oyumuz alınmadı.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Tutanaklarda da yok!
OKTAY VURAL (İzmir) Bakın, Sayın Başkan, bu konuda
kabul edilmiştir. demek suretiyle Komisyon Başkanı,
çoğunluk iradesinin yerine geçmiştir. Dolayısıyla bu
raporun görüşülmesi mümkün değildir.
BAŞKAN
Komisyona da söz vereceğim, sözlerinizi bitirin
OKTAY VURAL
(İzmir) Hayır, söylemeye gerek yok Sayın Başkanım. Bakın,
istirham ediyorum, göstereyim.
BAŞKAN
Anladım da Komisyona da söz vereceğim Sayın Vural. Siz
konuştunuz.
(MHP
sıralarından Komisyon mu idare ediyor Meclisi? sesleri)
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Pazar mı burası?
S.NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) Pazara çevirdiniz Ünal Bey, oraya çevirdiniz siz. Bu sonuca
katlanacaksınız. Pazara çevirdiniz burayı pazara.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, Komisyon, gündemine
hâkimdir. Komisyon tarafından kabul edilmiştir, altında da Komisyon
üyelerinin imzası vardır.
MEHMET
ERDOĞAN (Muğla) Siz komisyonda var mıydınız
Sayın Canikli?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Vardım.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Siz grup başkan vekilisiniz, her
şeye de
Biz oradaydık, sen yoktun.
BAŞKAN Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati 22.34
ALTINCI OTURUM
Açılma
Saati: 23.05
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Tanju ÖZCAN (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 16ncı Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Büyükşehir Belediyesi Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 20 Milletvekilinin; Malatya
Milletvekili Veli Ağbaba ve 22 Milletvekilinin; Balıkesir
Milletvekili Ayşe Nedret Akova'nın; Aydın Milletvekili Ali
Uzunırmak'ın; Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen'in;
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal; Malatya Milletvekili Öznur Çalık
ve 14 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile
İçişleri Komisyonu Raporu (1/690, 2/128, 2/234, 2/289, 2/508, 2/681,
2/786, 2/820, 2/823, 2/892) (S. Sayısı: 338) (Devam)
BAŞKAN 338 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Vural, buyurun.
IX.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, 338
sıra sayılı Komisyon Raporunun çoğunluk iradesi
alınmadığı için tekemmül etmediğine, usulüne uygun
düzenlenmediğine ve Genel Kurulda görüşülemeyeceğine
ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, bu rapor da, alt
komisyon metni üzerinden irade oluşmuştur. Dolayısıyla, alt
metin üzerinden oluşan iradenin daha sonra ayrı ayrı maddeler
itibarıyla kabul edilmiş olması, doğrudan doğruya
zaten Komisyondaki görüşmelerin hilafınadır. Böyle bir kabul edilme
söz konusu değildir maddeler itibarıyla. Komisyon iradesi
oluşmuş gibi Komisyon belirtmiştir.
BAŞKAN Maddeleri mi kastediyorsunuz, fıkraları mı?
OKTAY VURAL (İzmir) Hayır efendim.
Burada şunu söylüyor, bakın: Alt komisyon metninin
maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir. Değil mi? 1inci maddesi
aynen, 2nci maddesi aynen, -ondan sonra- 4üncü maddesi redaksiyon yetkisi
çerçevesinde 4üncü madde olarak, ikinci fıkrası 5inci madde olarak
kabul edilmiştir. diyor. Böyle bir kabul yok ki. Mümkün değil
görüşülmesi ve
BAŞKAN Bir de Komisyon Başkanımıza söz verelim,
dinleyelim.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, tamam.
Sayın Başkan, bir de şunu söylemek istiyorum: Bu,
komisyon tutanakları. Bakın, tutanakta ne diyor: Değerli
arkadaşlarım, alt komisyon raporunun maddeleri üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır. Şimdi, alt komisyon rapor
ve metnin ekli listelerle birlikte tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Alt komisyon raporu oylanıyor. Oylanan o. Alt komisyon raporu 6 madde,
7 madde neyse, 6+2. Dolayısıyla Sayın Başkanım,
raporun düzeltilmesi gerekiyor. Bu bakımdan, yani mümkün değil. Bunu
Başkanlık olarak Komisyona iade etmeniz İç Tüzüke göre mümkün
mü, bilemiyorum.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkanım, Komisyon gündemine hakimdir.
OKTAY VURAL (İzmir) Gündemine hakim de kral mı?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Komisyon üyeleri yeterli
çoğunlukla bu konuyu görüşmüşler ve rapora
bağlamışlar, Genel Kurula göndermişler.
OKTAY VURAL (İzmir) Gündeme mahkûm. Mümkün değil Sayın
Başkan. Mümkün değil.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Burada, Genel Kurul olarak
bu raporu görüşürüz, kabul ya da reddederiz. Başka bir
seçeneğimiz söz konusu olamaz çünkü altında Komisyon üyelerinin
geçerli imzaları vardır. İmza irade demektir. Komisyon üyeleri
imza atmakla bu rapordaki iradelerini ortaya koymuşlardır.
Ayrıca
BAŞKAN Sayın Canikli, isterseniz yerinizden oturun, sisteme
girin. Sayın Tarhan siz de çünkü sesiniz anlaşılmıyor
buradan.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım kaldı ki,
muhalefet şerhinin yazıldığı bir ortamda Komisyon
raporu zaten yoktu.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkanım, bununla ilgili bir usul tartışması
açalım.
BAŞKAN Evet, usul tartışması açıyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Usulle ilgili değil ki bu İç Tüzüke
aykırı bir durumdan bahsediyorsunuz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) İç Tüzüke aykırılık söz konusu
değil. Genel Kurulun buradan görüşmeden, görüşmeksizin bir
raporu geriye gönderme durumu, talep üzerine yetkisi, hakkı yoktur
Sayın Başkan. Öyle bir şey olabilir mi?
BAŞKAN Sayın Canikli, siz görüşlerinizi bildirin
yerinizden efendim, açacağız sistemi.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) - Sayın Başkan söz verecek
misiniz?
BAŞKAN - Tamam Sayın Tarhan, siz de sisteme girin.
5.- Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin, 338
sıra sayılı Komisyon Raporunun usulüne uygun olarak tanzim
edildiğine ilişkin açıklaması
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkanım, Komisyon
çalışmalarını yapmış, tamamlamış,
raporunu tanzim etmiş ve altında raporun geçerliliğini
sağlayacak kadar Komisyon üyesinin imzasıyla Genel Kurula
göndermiştir. Bu hak Komisyonundur. Birlikte, altında imzası
olan tüm Komisyon üyelerinindir.
OKTAY VURAL (İzmir) Hayır efendim, Komisyon istediği
gibi rapor gönderemez. Komisyon, Galatasaray maçını anlatırsa
raporu kabul mü edeceğiz?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Genel Kurul bu raporu
görüşerek kabul ya da reddedebilir. Görüşmeden başka bir yol
önerme imkânı kesinlikle yoktur.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) İzin verin Sayın
Başkan.
Yani buradan çıkıp herhangi bir arkadaşımız,
Efendim, bu rapor usulüne uygun değildir, Komisyona gönderelim
Sayın Başkan, böyle bir şey olabilir mi, böyle bir irade söz
konusu olabilir mi, komisyonun iradesi bu şekilde ortadan
kaldırılabilir mi? Esas gasp o zaman ortaya çıkar. Komisyonun
iradesi çok net bir şekilde ortadadır.
OKTAY VURAL (İzmir) Böyle bir Komisyon iradesi yoktur.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Ayrıca, işte
budur, altındadır, Sayın Başkan
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım, Komisyon
iradesi tutanaklarda var.
BAŞKAN Sayın Vural, karşılıklı
konuşmayalım. Sayın Canikli konuşsun, Sayın Tarhana
söz vereceğim, sonra Sayın Komisyon Başkanımıza.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Komisyon iradesi nasıl
oluşur? Komisyon iradesi komisyon üyelerinin imzasıyla oluşur.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Canikli.
Sayın Tarhan, buyurun, sizin de görüşlerinizi alalım.
6.- Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhanın, 338
sıra sayılı Komisyon Raporunun çoğunluk iradesi
alınmadığı için tekemmül etmediğine, usulüne uygun
düzenlenmediğine ve Genel Kurulda görüşülemeyeceğine
ilişkin açıklaması
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) Sayın Başkan, şimdi,
bakıyoruz, burada yasa tekniği tamamen dışlanmış
Komisyonda. Komisyon metni oylandıktan sonra, redaksiyon adı
altında milletvekilleri yerine Komisyon Başkanının iradesi
esas alınmış.
Bakın, Sayın Başkan, fıkralara ilişkin
tutanaklara bakın, fıkralara ilişkin önergeler
oylanmış, ancak kabul edilen önerge doğrultusunda fıkra
oylanmamış. Şimdi, bu Komisyon metni bu hâliyle
görüşülemez. Yani bu tartışmanın içine girersek gerçekten
çıkamayız, çok uzun sürer bu görüşmeler, inanılmaz uzun
sürer. O yüzden bu hâliyle görüşülemeyeceğini kabul edin, raporda
redaksiyon yetkisi açıkça kötüye kullanılmış ve usulsüzlük
var. Gerekirse tutanakları getirin ve değerlendirin. Bu hâliyle
görüşülemez bu metin.
BAŞKAN Peki, teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın Başkan.
7.- İçişleri Komisyonu Başkanı
Muammer Gülerin, 338 sıra sayılı Komisyon Raporunun usulüne
uygun olarak tanzim edildiğine ilişkin açıklaması
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MUAMMER GÜLER
(Mardin) Sayın Başkanım, İçişleri Komisyonunun
(1/690) sıra sayısıyla esas Komisyon olarak görüştüğü
söz konusu tasarı, İçişleri Komisyonunda yapılan
görüşmelerde, tasarının 4üncü maddesi üzerinde önce
görüşme açılmış, bu görüşmede, madde üzerindeki
görüşler maddenin tümüne yönelik olarak belirtilmiştir, ardından
madde üzerinde önerge işlemine geçilmiştir, madde üzerinde önerge
işlemi her fıkra üzerinden yapılmıştır, önerge
işlemleri tamamlandıktan sonra madde kabul edilen değişlik
önergeleriyle birlikte oylanmış ve kabul edilmiştir.
Raporumuzda belirtildiği üzere tasarı, kanunların
hazırlanmasında uygulanan usul ve esaslar doğrultusunda, kanun
yapım tekniğine uygunluğun, kavram ve dil birliğinin
sağlanması, fıkralar hâlinde düzenlenmiş hususların
Genel Kurulda maddelerin görüşülme usulüne uygun olarak, ayrı
maddeler olarak düzenlenmesi amacıyla Komisyon
Başkanlığımıza verilen yetki kapsamında redaksiyona
tabi tutulmuştur.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Nasıl bir redaksiyon bu?
MUAMMER GÜLER
(Mardin) Evet, redaksiyonun tutanaklarda kabul edildiği vardır.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) 7 madde girip 40 madde çıkan bir redaksiyon!
MUAMMER GÜLER (Mardin)
Komisyonumuz bu işlemi gerçekleştirmeseydi zaten
Başkanlık, Genel Kuruldaki görüşmelerde fıkraları
ayrı madde olarak işleme tabi tutacaktı. Bu nedenle de
yapılan görüşmelerde herhangi bir usulsüzlük
bulunmadığını, Komisyon Raporuyla iradenin belirtilmiş
bulunduğunu bilgilerinize sunuyorum efendim.
HASAN
HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Sayın Başkan, ben Komisyon
üyesiyim, söz istiyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, bu konu komisyonda mütalaa edilmelidir.
Bakın, Sayın Başkanım, burada 21 Ekim 2012 tarihli
tutanakta diyor ki: Alt komisyon raporunun maddeleri üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır. Alt komisyon raporunun
maddeleri 6+2!
BAŞKAN
Evet, Sayın Vural, burada da Kanunların hazırlanmasında
uygulanan usul ve esaslar doğrultusunda tutanaktan okuyorum- kanun
yapım tekniğine uygunluğun, kanun ve dil birliğinin
sağlanması, fıkralar hâlinde düzenlenmiş hususların
Genel Kurulda maddelerin görüşülme usulüne uygun olarak ayrı maddeler
olarak düzenlenmesi amacıyla Komisyon
Başkanlığımıza redaksiyon yetkisi verilmesi hususunu
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
OKTAY VURAL
(İzmir) Redaksiyon yetkisi Komisyon metninin oylanması olarak
yapılmamış, doğrudan doğruya Redaksiyonla birlikte
kabul edilmiştir. diye irade beyan ediliyor. Rapor
Mümkün değil.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sadece madde metni sırasıyla
yapılmasına ilişkin Sayın Başkan. Redaksiyon yetkisi
açık bir şekilde yazılmış.
MUAMMER GÜLER
(Mardin) Alt komisyon rapor ve metninin diyoruz efendim, metninin.
Sayın Başkan
XI.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Sadık Yakutun, 338 sıra sayılı Komisyon Raporunun
İç Tüzükün 42nci maddesine uygun olarak hazırlanarak
Başkanlığa sunulduğuna, raporun görüşmelerine devam
edilmesinde İç Tüzüke aykırılık olmadığına
ilişkin konuşması
BAŞKAN
Efendim konu anlaşılmıştır. Ben de görüşlerimi
bildireceğim.
Evet,
sayın milletvekilleri, Komisyon raporunun tekemmül etmemesi nedeniyle
meskûn Komisyon raporunun görüşülmeyeceğine ilişkin itiraza
ilişkin tutumumu kısaca açıklamak istiyorum: Bakanlar Kurulunca
08/10/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına sunulan
(1/690) esas numaralı Büyükşehir Belediyesi Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Başkanlıkça esas
olarak havale edildiği İçişleri Komisyonunca görüşülerek
rapora bağlanmış ve Rapor, Başkanlığa 31/10/2012
tarihinde sunulmuştur.
Komisyon Başkanı Komisyonda yapılan görüşmelerin
saati hakkında biraz önce bilgi vermiştir.
Meclis Başkanlığına, aynı çerçevede, madde
içerisinde birden fazla maddede değişiklik yapan kanun tasarı ve
teklifleri zaman zaman sunulabilmektedir. Komisyonların bu maddelerin
görüşülmesinde bugüne kadar farklı usuller benimsedikleri
görülebilmektedir. Ancak, tasarı ve tekliflerin, Genel Kurul
görüşmelerinde, bir çerçeve madde içerisinde farklı maddeyi
değiştiren her fıkrası ayrı ayrı birer madde
olarak telakki edilmekte ve ayrı ayrı görüşülerek
oylanmaktadır. Komisyon metninin de bir çerçeve madde içerisinde
farklı maddeyi değiştiren her fıkrayı ayrı
ayrı birer madde olarak düzenlediği görülmektedir
OKTAY VURAL (İzmir) Görüşülmemiş demek ki düzenleme!
Bakın, bakın, görüşülmemiş.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Hayır, Genel Kurulda
BAŞKAN
düzenlediği görülmektedir. evet.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Komisyonda görüşülmedi.
OKTAY VURAL (İzmir) Görüşülmemiş.
Görüşülmediğini itiraf ettiniz.
BAŞKAN Komisyon Raporunun İç Tüzükün
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, görüşünüz
görüşülmediğini ortaya koymuştur.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Genel Kurulun
görüşmelerini söylüyor Sayın Başkan.
BAŞKAN Efendim, sonucu bir bekleyin.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Buyurun Sayın
Başkan.
BAŞKAN Komisyon raporunun İç Tüzükün 42nci maddesine göre
hazırlandığı ve imzalanarak Meclis
Başkanlığına sunulduğu değerlendirilmektedir.
OKTAY VURAL (İzmir) Hayır efendim, mümkün değil
Sayın Başkan. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Nasıl mümkün
değil, yapmayın ya! Böyle şey olur mu?
BAŞKAN Efendim, mümkün değil de geldi bize yani, buraya
kadar geldi Sayın Vural!
MEHMET GÜNAL (Antalya) Tutanak var elinde ya!
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Komisyondan gelen rapor bu.
Komisyon göndermiş raporunu. Komisyon raporu geçerlidir. Komisyonun
iradesi oradadır.
OKTAY VURAL (İzmir) Bakın, burada alt komisyon metni
oylanıyor. Burada oylama yok.
BAŞKAN O zaman Sayın Başkan açıklık getirsin
ama lütfen
OKTAY VURAL (İzmir) Hayır, açıklık filan yok,
oylama yapılmış. Tutanaklarda
BAŞKAN Açıklık getirsin efendim, bunda ne var ki yani?
OKTAY VURAL (İzmir) Açıklıkla ilgili değil.
Komisyon Başkanı
BAŞKAN Ne yapmamız gerekiyor, sonucu bir bildireyim de
OKTAY VURAL (İzmir) İade edeceksiniz efendim.
BAŞKAN İade etme yetkimiz yok ki Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, neyse. Bu konuyla ilgili
BAŞKAN Ama iade etme yetkimiz yok ki, onu
açıklayacağım.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım, nasıl
olacak?
BAŞKAN Müsaade etmiyorsunuz ki, açıklayacağım ben.
OKTAY VURAL (İzmir) Ya, nasıl açıklayacaksınız?
Sayın Başkan
BAŞKAN Anladım da Komisyonda yapacaktınız bunu, Komisyon
sırasında görüşürken yapacaktınız.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Görüştük işte, onun için böyle oldu,
yoksa 6 madde geçiyordu.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Biz salonda gördük raporu.
OKTAY VURAL (İzmir) Biz burada raporu gördük. Rapor burada geldi,
Komisyon raporu gelmeden
BAŞKAN Ama Komisyona raporu biz nasıl iade edelim? Yolunu
gösterin, nasıl iade edeceğiz?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan,
Komisyon raporu ortadadır, imzalar altındadır ve geçerlidir.
Sayın Başkan, böyle şey olabilir mi? Zorla zorla, böyle bir
şey olur mu?
OKTAY VURAL (İzmir) Müsaade isteyin, Komisyon Başkanı
ile gruplar bir araya gelsin, arkadaşlar bir araya gelsinler...
BAŞKAN Ben sözlerimi tamamlayayım, ondan sonra yani.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Biz bunu görmedik
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Anladım da, Tüzükün haricinde, istediğimiz gibi
hareket edemeyiz ki biz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Nasıl edemezsiniz?
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan bakın, burada alt
komisyon raporu oylanıyor. Burada, tutanakta
BAŞKAN Burada tutanaklardan okudum ben de
OKTAY VURAL (İzmir) Ben burada istirham ediyorum, alt komisyon
BAŞKAN Anladım da Sayın Vural, iade etme gibi bir
usulümüz yok ki, böyle bir yetkimiz de yok yani.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım, bilemiyorum,
İç Tüzükte olması lazım.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Komisyonun iradesini bir
milletvekili geçersiz kılabilir mi Sayın Başkan? Böyle bir
şey olabilir mi?
BAŞKAN Efendim, sözlerim tamamlansın, ondan sonra tekrar
ara vermeyeceğiz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığınca da
Komisyon raporu, bastırılarak milletvekillerine
dağıtılmış ve Genel Kurulun gündemine girmiştir.
Başkanlığımızın da gündeme girmiş bir
tasarı ve teklifi işleme almama yetkisi bulunmamaktadır. Bu
nedenle Komisyon raporunun görüşmelerine devam edilmesi İç Tüzüke
aykırılık oluşturmamaktadır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, MHP sıralarından
gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) Hayır, hayır, hayır, hayır
Olmaz!
BAŞKAN Ne yapacağız? İç Tüzükte olmayan bir
şeyi ben nasıl yaparım Sayın Vural. Nasıl
yaparım? Ne yapmam gerekir?
OKTAY VURAL (İzmir) Böyle bir kanun olur mu ya!
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Zorla mı, kaba kuvvetle
mi olacak?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Komisyona iade edeceksin Sayın
Başkan.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Olur mu öyle şey ya?
Kaba kuvvetle, şiddetle mi olacak bu iş?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ne alakası var kaba kuvvetle? İç
Tüzüke uygun getireceksiniz.
BAŞKAN Allah Allah, Sayın Vural, ne yapmamız gerekir?
Yetkim olmayan bir şeyi nasıl göndereyim ben?
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan,
oturmazsınız, oturmayın lütfen.
BAŞKAN Niye oturmayayım, kim oturacak peki?
OKTAY VURAL (İzmir) Oturmayın, Allah Allah
BAŞKAN Olur mu, bunun görüşülmesi lazım.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Başkanım,
görüşmediğimiz, imzalamadığımız
OKTAY VURAL (İzmir) Ya, komisyonun görüşmediği,
imzalamadığı bir raporu nasıl görüşeceksiniz?
BAŞKAN O zaman usul tartışması açayım,
Komisyon da
OKTAY VURAL (İzmir) İç Tüzükle ilgili değil Sayın
Başkan.
BAŞKAN Niye? Komisyonda İç Tüzüke aykırılık
iddiası var.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım, bu, Komisyon
raporunda
BAŞKAN Sayın Vural, o zaman çözümü nedir? İade
edemiyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, Başkanlık
olarak inisiyatif alın, Komisyon Başkanıyla her gruptan
milletvekilleri otursun, bununla ilgili, hususla ilgili bir değerlendirme
yapsın. Bu kadar demokratik bir talebimiz var.
BAŞKAN Şimdiye kadar olmayan, usulde olmayan bir şeyi
nasıl yapabilirim ben Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) Yani şunu temin etmeyecekse
Başkanlık ne yapacak?
BAŞKAN Hayır, temin etmeyecek bir şey yok ki, usulde
olmayan bir şey. Yani, Tüzükte şeyi yok.
OKTAY VURAL (İzmir) Milletvekillerini çağırın,
grup başkan vekillerini çağırın.
BAŞKAN Hayır, bizim öyle bir yetkimiz yok.
MEHMET GÜNAL (Antalya) İçeriye niye
çağırmadınız, hakikaten ya? Ara mı verdiniz, mikrofon
kapandı Sayın Başkanım?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkanım, siz
hukukçusunuz, bilmeniz lazım, o yetkiler verilmemiş ki!
BAŞKAN - Şimdiye kadar hiçbir uygulaması yok, rapor benim
meselem değil, Başkanlığın meselesi değil ki,
rapor gelmiş. (MHP sıralarından gürültüler)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan, Meclisin iradesi zorla
ortadan kaldırılmaya çalışılıyor!
OKTAY VURAL (İzmir) Ne yapacak peki? Sahte rapor diyorum. Kanunlar Kararlar, böyle karar mı verir?
BAŞKAN Birleşime on dakika ara veriyorum sayın
milletvekilleri.
Kapanma
Saati: 23.21
YEDİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 23.33
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Tanju ÖZCAN (Bolu)
---------- 0
----------
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 16ncı Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
338 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine devam edeceğiz.
Sayın Vural, tutanaktan okuyorum:
Şimdi, değerli arkadaşlarım, ben oylamadan sonra
küçük bir teşekkür ve bir değerlendirme de yapmak istiyorum. Ona da
izin verin lütfen, ayrılmayın hemen.
Değerli arkadaşlarım, alt Komisyon raporunun maddelerinin
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, alt komisyon rapor ve metninin ekli listelerle birlikte
tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
OKTAY VURAL (İzmir) Güzel, şimdi, bu iradenin burada olup
olmadığını bana gösterin, raporun hangi maddesinde var,
hangi sayfasında var?
BAŞKAN Efendim, tutanaklarda var.
Buyurun Sayın
OKTAY VURAL (İzmir) Alt komisyon raporu
oylanmıştır, kabul edilmiştir. diye nerede var? Çok
doğru, buyurun Sayın Başkanım.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Ama raporun kendisi öyle
Sayın Başkanım.
OKTAY VURAL (İzmir) Varsa Komisyon metninde
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Kabul edilen kısım
buraya dercedilir.
BAŞKAN Buyurun Sayın Başkanım.
IX.- AÇIKLAMALAR (Devam)
8.- İçişleri
Komisyonu Başkanı Muammer Gülerin, 338 sıra sayılı
Komisyon Raporunun usulüne uygun olarak tanzim edildiğine ilişkin
tekraren açıklaması
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MUAMMER GÜLER
(Mardin) Sayın Başkanım, raporun 150inci sayfasında da
açıkça ifade edildiği üzere, tasarı metninde fıkralar
hâlinde düzenlenmiş bulunan hususların Genel Kurulda maddelerin
görüşülme usulüne uygun olarak ayrı maddeler hâlinde düzenlenmesi,
kanun yapım tekniğine uygun olarak sistematiğin
sağlanması amacıyla Komisyon Başkanlığına
verilen redaksiyon yetkisi kapsamında yapılan işlemleri ifade
ediyoruz ve bu yetki kapsamındaki düzenlemeleri açıklıyoruz ve
raporumuzu bu şekilde bağlıyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) Bunu biz de söylüyoruz zaten.
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MUAMMER GÜLER
(Mardin) Elbette ki bu düzenleme o sırada yapılacak bir düzenleme
değil ki. Siz bize redaksiyon yetkisi verdiniz
OKTAY VURAL (İzmir) Hayır, hayır. Efendim, bakın
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MUAMMER GÜLER
(Mardin)
biz de buna göre düzenleme yaptık ve getirdik.
Sayın Başkanım
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım, bakın,
tutanakta
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Ben Komisyon ve Hükûmet burada mı? diye sorayım: Evet,
buradaymış.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım, tutanaktan
okudunuz: Kabul edenler
Etmeyenler
Oy çokluğuyla kabul
edilmiştir.
Bu Komisyon metninin alt komisyon metni olarak kabul edildiğine
dair raporda bir irade var mı, yok mu? Bu yoksa, rapor tekemmül etmiş
değildir. Yok Sayın Başkanım, yok, raporda yok. Bakın,
152nci sayfaya bakın.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan,
yerimden söz alabilir miyim?
BAŞKAN Buyurun Sayın Canikli.
9.- Giresun
Milletvekili Nurettin Caniklinin, 338 sıra sayılı Komisyon
Raporunun usulüne uygun olarak tanzim edildiğine ilişkin tekraren
açıklaması
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Biraz önce bu raporda neyin kabul edildiğini okudunuz Sayın
Başkanım yani alt komisyon raporunun değişiklik
önergeleriyle birlikte kabul edilmesi oylanıyor ve kabul ediliyor ve o
hüküm bütün olarak bu rapora dercediliyor. Bu raporda gördüğünüz, alt
komisyon raporunun tartışılarak, önergeler çerçevesinde
değiştirilerek kabul edilen kısmıdır çok açık bir
şekilde. Dolayısıyla, Sayın Başkanım, Allah
aşkına, yani sadece süre geçsin, on ikiyi dolduralım diye, o
amaçla
OKTAY VURAL (İzmir) İsterseniz, gelin, Danışma
Kurulu kararıyla sabaha kadar getirin, imzalayalım. Hadi
AHMET AYDIN (Adıyaman) Tamam, getirelim, imzalayalım.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Çok açık bir
şekilde raporda yer almış, irade ortaya konulmuş, Komisyon
üyeleri imzalarını atmışlar ve iradelerini ortaya
koymuşlar, Komisyon raporu gerçekleşmiş, ortaya
çıkmış. Bu aşamadan sonra burada Genel Kurulun
Sayın
Başkanım, alt komisyon raporu doğrultusunda görüşmeler
tamamlanmış, kabul edilmiş, buraya dercedilmiş. Dercedilen,
kabul edilen, tadil edilen, alt komisyon raporunun içeriğidir. Bu
aşamadan sonra Genel Kurul olarak biz ancak bu rapordaki hususları
görüşür, değerlendirir, tartışır, kabul ederiz ya da
reddederiz. Onun dışında, hiçbir şekilde başka bir
hüküm, karar alma imkânı yoktur ve İç Tüzüke uygun değildir
Sayın Başkanım.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım
BAŞKAN Evet Sayın Vural
OKTAY VURAL (İzmir) Burada biraz önce okudunuz, Alt komisyon
metni ekleriyle birlikte kabul edilmiştir. iradesi. Ben, sadece, alt
komisyon metninin ekleriyle birlikte kabul edilmiş bir Komisyon iradesi
var mı yok mu burada, oylama yapılmış mı
BAŞKAN Sayın Vural, teşekkür ediyorum.
Tekrar açıklıyorum biraz önceki konuşmamın son
cümlesini, son paragrafını: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığınca da Komisyon raporu bastırılarak
milletvekillerine dağıtılmış ve Genel Kurulun
gündemine girmiştir. Başkanlığımızın da
gündeme girmiş bir tasarı ve teklifi işleme almama yetkisi
bulunmamaktadır.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, şimdi
BAŞKAN Bu nedenle, Komisyon raporunun görüşmelerine devam
edilmesinde İç Tüzüke aykırılık oluşmayacaktır.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
Sayın
Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN Lütfen, Sayın Vural, ama ne yapmamız gerekiyor?
Yetkim yok göndermeye, yetkim olsa göndereceğim.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Sayın Başkan, oy
vermediğimiz, kabul edilmemiştir.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Büyükşehir Belediyesi Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 20 Milletvekilinin; Malatya
Milletvekili Veli Ağbaba ve 22 Milletvekilinin; Balıkesir
Milletvekili Ayşe Nedret Akova'nın; Aydın Milletvekili Ali
Uzunırmak'ın; Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen'in;
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal; Malatya Milletvekili Öznur Çalık
ve 14 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile
İçişleri Komisyonu Raporu (1/690, 2/128, 2/234, 2/289, 2/508, 2/681,
2/786, 2/820, 2/823, 2/892) (S. Sayısı: 338) (Devam)
BAŞKAN Komisyon raporu 338 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır. (MHP
sıralarından gürültüler)
MEHMET GÜNAL (Antalya) Öyle olmaz! Öyle dayatmayla olmaz o iş!
Öyle bizi dinlemeden yapamazsınız!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, bu tasarı İç
Tüzükün 91inci maddesi kapsamında temel kanun olarak
görüşülecektir.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Sayın Başkan, Komisyon üyeleri
burada.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, kabul edilmemiş
bir şeyi nasıl kabul edilmiş gösterirsiniz? Böyle bir şey
yok.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Komisyon üyeleri burada. Bakın, Komisyonun
üyeleri burada, bir dinleyin.
Sayın Başkan, Komisyon üyeleri burada, soru soruyorlar.
BAŞKAN - Bu nedenle, tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde
görüşülecek ve bölümde yer alan maddeler ayrı ayrı
oylanacaktır. (MHP sıralarından gürültüler)
MEHMET GÜNAL (Antalya) Bakın, yanlış yapıyorsunuz,
yanlış yapıyorsunuz!
OKTAY VURAL (İzmir) Öyle sadece okumakla olmaz,
milletvekillerinin iradesi
BAŞKAN - Tasarının tümü üzerinde Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Sırrı Süreyya Önder, İstanbul
Milletvekili. (MHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar,
gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) Yok öyle bir şey! Yok öyle bir şey!
BAŞKAN Sayın Önder, kürsüye buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, usul hakkında
söz istiyorum, aleyhinizde söz istiyorum. Tutumunuz hakkında söz istiyorum
Sayın Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN Burada bir İç Tüzük var. Lütfen yani, İç Tüzük
hükümlerine göre hareket edilir.
OKTAY VURAL (İzmir) - Hayır efendim, usul önce görüşülür.
(MHP milletvekillerinin Başkanlık kürsüsü önüne
toplanmaları)
BAŞKAN Sayın Önder, Sayın Önder
Sayın Önder,
kürsüye buyurun.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Böyle kürsüye mi gelinir? Hele bir
asayişi sağlayın.
BAŞKAN - Hayır canım
Ama söz verdikten sonra şey
olmaz ki Sayın Önder, lütfen
OKTAY VURAL (İzmir) Tutumunuz hakkında söz istiyorum,
aleyhinizde söz istiyorum.
BAŞKAN Tamam, aleyhte yazılsın ama Sayın Önder
konuşmayı yaptıktan sonra
OKTAY VURAL (İzmir) Aleyhinizde söz istiyorum.
BAŞKAN Efendim, Sayın Öndere ben söz verdim.
Sayın Önder, buyurun siz.
OKTAY VURAL (İzmir) Tutumunuz hakkında söz istiyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Lütfen
OKTAY VURAL (İzmir) Tutumunuz hakkında söz istiyorum.
BAŞKAN E, Sayın Öndere söz verdim Sayın Vural, yani
burada
OKTAY VURAL (İzmir) Söz istiyorum.
BAŞKAN - Lütfen yani
OKTAY VURAL (İzmir) Hayır efendim, usul önce görüşülür.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Aleyhte söz istiyorum, aleyhte
BAŞKAN Burada bir İç Tüzük var, İç Tüzük hükümlerine
göre hareket edeceğiz.
OKTAY VURAL (İzmir) Öyle bir şey yok ya!
Sayın Başkan, yok öyle bir şey canım!
BAŞKAN Sayın Önder, lütfen buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, yok öyle bir
şey!
BAŞKAN Sayın Önder, lütfen buyurun.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Hayır
Hayır
BAŞKAN Ne demek Hayır yani?
MEHMET GÜNAL (Antalya) Öyle bir şey yok, geçemezsiniz.
BAŞKAN Çağırarak ne halledeceksiniz ki?
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, yok öyle bir
şey! Usul hakkında söz istiyoruz, tutumunuz hakkında söz
istiyorum.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Sayın Başkan, İç Tüzükü
uygulayın.
BAŞKAN Ne demek Sayın Günal? Ne yapmak istiyorsunuz yani?
Ben İç Tüzükü uyguluyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Başkan, bilmiyorsun, bilmiyorsun
İç Tüzükü.
MEHMET GÜNAL (Antalya) İç Tüzüke göre verilmiş yetki yok.
BAŞKAN Yetki olur mu?
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, tutumunuz
hakkında söz istiyorum.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Plan ve Bütçe Komisyonuna göndermek
zorundasınız.
BAŞKAN Benim gönderme yetkim olsa gönderirim. Lütfen
Sayın Önder, buyurun
Efendim, iki saatten bu tarafa dinledik. (Gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, alt komisyon raporu
oylanmamış.
BAŞKAN Sayın Önder, buyurun.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Sayın Başkan, bu yanlış.
BAŞKAN Ama yetkim olsa göndereceğim.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) Ara ver, yarın görüşelim
Başkan.
BAŞKAN - Sayın Günal, bu doğru bir yol değil.
MEHMET GÜNAL (Antalya) O zaman söz verme, konuşmayalım.
BAŞKAN - Ama söz verdim ben
BDP GRUBU ADINA SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Sayın
Başkan, asayişi sağla ki konuşalım.
BAŞKAN Sayın Önder, buyurun. (Gürültüler)
Lütfen
MEHMET GÜNAL (Antalya) Böyle bir şey olmaz!
BAŞKAN Ortamı ben germiyorum. Lütfen
Sabahtan bu tarafa,
iki saattir
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, siz nasıl
raporun hemen görüşülmesine başlarsınız? (Gürültüler)
BAŞKAN - Bitmezse bitmez, ne yapalım.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) AK PARTİliler ilk defa can
kulağıyla dinliyorlar beni ama
BAŞKAN Ama müsaade edin lütfen Sayın Öndere.
Böyle bir usul yok ki arkadaşlar
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, daha usulle ilgili
tartışma bitmedi.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Bir defa usule uygun davranın.
BAŞKAN Sayın Önder, siz niye konuşmuyorsunuz? Lütfen
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, böyle oldubittilerle
olmaz. Tutumunuz hakkında söz istedim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Faşist yönetime hayır!
MUZAFFER YURTTAŞ (Manisa) Böyle kürsüyü işgal ederek olur
mu?
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkan
Sayın Başkan
Sayın Başkan, tutumunuz hakkında söz istiyorum.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, aleyhinde ben
söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, kürsüye konuşmacı
çıkmıştır, lütfen, Başkanlık Divanının
önünü boşaltalım.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Sayın Başkan, biz henüz söz talep
ederken siz nasıl konuşmacı çağırıyorsunuz?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin)
Sayın Başkan, tutumunuzun aleyhinde söz istiyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, tutumunuz
hakkında söz istiyorum, 63e göre tutumunuz hakkında söz istiyorum.
BAŞKAN Görüş ve düşüncelerinizi usule uygun olarak
MEHMET GÜNAL (Antalya) Olmaz böyle bir şey! Olmaz!
BAŞKAN -
Meclisin mehabetine de gölge düşürmeyecek bir
şekilde ifade edelim.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Olmaz! Olmaz! Dışarı attır
bizi o zaman.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, tutumunuz
hakkında söz istiyorum.
BAŞKAN Saat on ikiye kadar burada devam edelim o zaman.
OKTAY VURAL (İzmir) Tutumunuz hakkında söz istiyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Tutanakları isteyin Sayın
Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) Getirin tutanakları.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Karar vereceksiniz inceledikten sonra.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin)
Sayın Başkan, biraz da bizimle ilgilen ya.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) Ara ver, ara. Bugün git, yarın
gel.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Sayın Başkan, kürsü
güvenliğini sağlayamıyorsunuz, yerime oturuyorum,
sağladığınız zaman çağırın beni.
OKTAY VURAL (İzmir) Bizi niye dinlemiyorsunuz? Böyle bir şey
olur mu ya?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Sağlasın asayişi,
çıkayım konuşayım.
OKTAY VURAL (İzmir) - Saygısızlık etmeyin grubumuza,
dinleyeceksiniz bizi. Böyle bir şey yok, böyle bir şey yok!
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisine saygınız olsun.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Sizin de bize saygınız olsun,
milletvekiline saygınız olsun.
BAŞKAN Benim herkese saygım var, hayır
Açıldığından bu tarafa herkese söz verdim yeteri
kadar, İç Tüzükün sınırlarını da zorladım, fazla
da verdim.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Yeteri kadar ne demek? Yeteri kadar
dinlemediniz. Millî irade nerede?
BAŞKAN İç Tüzükün verdiği kadar.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) İç Tüzükün muhalefete verdiği
her türlü hakkı kullanırız, bunun tespitini siz
yapamazsınız.
BAŞKAN Hayır, kullanırsınız, ona itiraz
OKTAY VURAL (İzmir) Böyle bir şey olur mu ya? Komisyon metni
oylanmamış, oylanmış gibi gösteriliyor.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Yeteri kadar ne demek? Benim sözümü siz
mi sınırlandıracaksınız?
BAŞKAN Hayır ben değil, İç Tüzük
sınırlıyor, ben de İç Tüzük dedim zaten.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Olmaz böyle bir şey. Tutanakları
getirtin.
BAŞKAN Ama bunları şahsileştirmeyelim, lütfen, Sayın
Korkmaz.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Sayın Başkan, Oktay Vural ve ben söz
istedik, bakın oraya yazdılar.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Tutanakları getirtin, karar verin.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Aleyhte söz istedik, usul hakkında
tartışma çıktı. Bunu konuştuktan sonra usul mü olur?
BAŞKAN Tutanakları istedim, gelecek.
OKTAY VURAL (İzmir) Böyle bir şey olur mu ya?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Efendim, buna göre karar vereceksiniz
inceledikten sonra.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Sizin burada konuşuyor olmanız, bizi
yok sayıp Siz orada konuşun, ben burada oturayım
Olur mu öyle
bir şey? İtiraz ediyoruz, hâlâ siz burada oturuyorsunuz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Tutanakları inceleyip karar
vereceksiniz, belki kararınızı değiştireceksiniz.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika
ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 23.47
SEKİZİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 23.59
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Tanju ÖZCAN (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 16ncı Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
Çalışma süremiz tamamlandığından, alınan
karar gereğince kanun tasarı ve teklifleriyle komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için 7 Kasım 2012
Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 24.00