TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
20nci
Birleşim
10
Kasım 2012 Cumartesi
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- ÖLÜM, SAYGI
DURUŞU VE TAZİYELER
1.- Ulu Önder Atatürkün
ölümünün 74üncü yıl dönümü nedeniyle saygı duruşu
IV.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Mehmet Sağlamın, askerî helikopterin
düşmesi sonucu 17 askerimizin şehit olması nedeniyle yüce
milletimize, silahlı kuvvetlerimize ve kederli ailelerine
başsağlığı dilediğine ilişkin konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- MHP Grubu adına
Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun, Gazi Mustafa Kemal Atatürkün
ölümünün 74üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması
2.- AK PARTİ Grubu adına Ankara
Milletvekili Nurdan Şanlının, Gazi Mustafa Kemal Atatürkün
ölümünün 74üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması
3.- CHP Grubu adına Grup
Başkanı İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlunun, Gazi Mustafa Kemal Atatürkün ölümünün 74üncü
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
4.- Hükûmet adına Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın, Gazi Mustafa Kemal
Atatürkün ölümünün 74üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması
10 Kasım 2012
Cumartesi
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 14.01
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP
ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Tanju ÖZCAN (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20'nci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
III.- ÖLÜM, SAYGI DURUŞU VE TAZİYELER
1.- Ulu Önder Atatürkün ölümünün 74üncü yıl dönümü
nedeniyle saygı duruşu
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, bugün, bilindiği üzere, Ulu Önder Atatürk'ün
ölümünün 74'üncü yıl dönümüdür. Genel Kurulumuzu Yüce Atatürk'ün aziz
hatırası önünde iki dakikalık saygı duruşuna davet
ediyorum.
(Saygı
duruşunda bulunuldu)
BAŞKAN
Ruhları şad olsun.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet
Sağlamın, askerî helikopterin düşmesi sonucu 17 askerimizin
şehit olması nedeniyle yüce milletimize, silahlı kuvvetlerimize
ve kederli ailelerine başsağlığı dilediğine ilişkin konuşması
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, ayrıca bugün maalesef, elim bir, askerî
helikopterimizin düşmesi olaylıyla ilgili şehit olan 17
askerimiz için yüce milletimizin, silahlı kuvvetlerimizin ve kederli
ailelerinin başsağlığı dileklerimizi kabul etmelerini
arzu ediyoruz.
Şimdi
yine büyük Atatürkün ebediyete intikalinin yıl dönümü olan bugünün
anlamına binaen her siyasi parti grubuna söz vereceğiz.
Sırasıyla
-Barış ve Demokrasi Partisi Grubundan kimse yok- Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Sayın Yusuf Halaçoğlu, Kayseri Milletvekili.
(MHP sıralarından alkışlar)
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, Meclis Başkanı nerede? Bugün
gelmiyor da hangi gün gelecek bu Meclise? (AK PARTİ sıralarından
Burada. sesleri)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Halaçoğlu.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- MHP Grubu adına Kayseri Milletvekili Yusuf
Halaçoğlunun, Gazi Mustafa Kemal Atatürkün ölümünün 74üncü yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
MHP
GRUBU ADINA YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Değerli Başkan, Türk
milletinin değerli milletvekilleri; öncelikle helikopter kazasında
hayatını kaybeden, şehit düşen 17 askerimize Allahtan
rahmet, Türk milletine ve ailelerine sabırlar niyaz ediyorum.
Aramızdan
ayrılışının 74üncü yılında cumhuriyetimizin
kurucusu Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürkü rahmetle anıyoruz.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin çatısı altında, Onun en büyük
eserinin çatısı altında 10 Kasımı, üzüntü ve keder
yerine, bıraktığı eserlerin izinde ülkeyi daha da ileri
götürebilmek adına neler yapılabileceğinin ortaya konulması
gereken bir gün olarak görmeliyiz. Bu şekilde, ona ve silah
arkadaşlarına olan minnet borcumuzu yerine getirebiliriz.
Gazi
Mustafa Kemal Atatürk bir kurtuluş destanının en büyük
kahramanı olarak sadece tarih sayfalarının derinliklerinde
değil, yüce Türk milletinin gönlünde ve kalbinin tam ortasında sevgi
yumağı hâlinde bulunmaktadır. Atatürke olan sevgi ve saygımız
dünya var oldukça devam edecektir. Onun vatanı adına
yapmış olduğu hizmetleri gençlerimize en iyi şekilde
anlatmalı ve öğretmeliyiz. Anlatmalıyız ki çok büyük
zorluklar içerisinde kazanılan Kurtuluş Savaşının ve
kurulan cumhuriyetin değeri daha iyi anlaşılsın.
Onun
hayatına baktığımızda ömrünün önemli bir döneminin hep
savaşlarla, ülke savunmasıyla geçtiğini görürüz. 1911-1912de
Trablusgarp Savaşında, 1912-13te Balkan Savaşında,
1915-16da Çanakkale Savaşında, 1916-17de Kafkasya cephesinde,
1917-18de Sina ve Filistin cephesinde ve nihayet, 1919-23te Millî Mücadele
Dönemiyle Kurtuluş Savaşında çeşitli cephelerde vatan
müdafaasında bulunmuştur. Hayatının hemen her dönemini
cephelerde geçiren Atatürk hiçbir zaman şahsi menfaatini düşünmemiş,
kendisini Türk milletinin bağımsızlık mücadelesine adayarak
sadece milletin menfaatleri doğrultusunda hareket etmeyi yegâne bir yol
olarak görmüştür.
Atatürk Samsuna
çıktığı andan itibaren Türk milletinin gerçek önderi
olmuştur. Bundan sonra artık dilediği gibi çalışma ve
Türklüğün kurtuluşu işini özgür bir kumandan olarak ele alma
imkânına kavuşmuştur. Her türlü zorluğa ve işgal
güçlerinin görevden alınması için yaptıkları baskılara
ve çocuk yaşlarından itibaren sırtında şerefle taşıdığı
üniformasını bile çıkarmak durumunda kalmasına rağmen,
mücadele ruhunu kaybetmeyerek, uğruna büyük fedakârlıklar
gösterdiği halkıyla bütünleşip yüksek bir irade
sergilemiştir. Amerikan mandası altına girmeyi savunan ve Millî
Mücadeleyi macera olarak niteleyenlere karşı, Onun ülkenin
kurtuluşu konusundaki sarsılmaz imanı Türk milletini emperyalist
güçlerin pençesinden kurtarmıştır. Sevri imzalayarak Türk
ordusunun silahtan tecrit edilerek terhis edilmesine onay verenlerin kabul
edilmez ihanetlerine ve buna karşılık âdeta yoktan var edilen
millî kuvvetlerle, her türlü imkânsızlığa rağmen, milletin
azim ve kararı ile direnç gösterilme başarısı elde
edilmiştir. Onun ortaya
koyduğu iradeye göre, millî gaye için hizmette bulunanlar inanç ve
sağlamlığına sahip olmalı, çıkabilecek her
tehlikeye göğüs germeye hazır bir tavır ve vaziyet
almalıdırlar. Başarıya ulaşmak için millî hareketin
öncelikle zihinlerde, yüreklerde başlatılması; insanların
mutlaka buna bir inançla bağlanması ve ancak o duruma gelince millî harekâttaki
yerini alması, görevin ve hizmetin en üstün şekilde
başarılması için şart olarak görülmüştür. Bu
anlayış ile düşman, ülkeden atılmıştır.
29 Ekim 1923te,
cumhuriyetin ilanını izleyen dönem, coşkulu bir etkinlik ve
yeniden doğuş dönemidir. Atatürkün burada çizilen manevi portresi
göz önünde tutulacak olursa büyük değişimin meydana geldiği,
özellikle öğretimde çağdaş bilimlere ağırlık
verildiği, ülke kapılarının Batı tekniğine
açıldığı, İsviçre medeni hukuku ile İtalyan ceza
hukukunun ve Latin harflerinin kabul edildiği, Avrupa örneklerine uygun
birçok toplumsal ve kültürel kurumlarla birçok eğitim ve sanat
kurumlarının kurulduğu, giyim kuşamda değişiklik
gibi büyük atılımların gerçekleştirildiği bir tablo
karşımıza çıkar. Birbirini süratle izleyen bu
aşamaların son amacı, ülkeyi özenle hazırlanan bir plan
gereğince muasır medeniyetlerin üzerine çıkarma ülküsüdür. Bunu
büyük Nutukunda şu şekilde ifade eder: Efendiler, bu
beyanatımla millî hayatı hitam bulmuş farz edilen büyük bir
milletin, istiklalini nasıl kazandığını ve ilim ve
fennîn en son esaslarına müstenit millî ve asri bir devleti nasıl
kurduğunu ifadeye çalıştım.
Atatürkü anlamak onun
fikirlerini çok iyi bilerek tatbik etmekten geçer. Türkiye Cumhuriyeti
devletinin kurulması bir devrin yeniden yazılmasıdır âdeta.
Yurdun dört bir yanı işgal altında inlerken,
bağımsızlık ateşi hiçbir zaman sönmeyen Türk milletine
önderlik yapan Atatürk, milletimizin esaret altında
yaşamasını asla kabul etmeyerek tarih sayfalarındaki
inancın zafere dönüştüğü en büyük
bağımsızlık savaşının mimarı
olmayı hak etmiştir. Atatürkü anlamak, Onun ilke ve
inkılaplarını çok iyi bilmek ve uygulamak demektir. Atatürkün,
halkını ülke yönetiminin tek sahibi yapması, ülkenin öz
kaynaklarını da milletin hizmetine vermesi onu son derece vatan ve millet
sevdalısı bir
lider olarak tarihe nakşetmiştir.
10
Kasım, koskoca bir milletin aynı anda ağladığı,
aynı anda üzüldüğü, aynı anda bir kişiyi
hatırladığı bir tarih olarak akıllara
kazınmıştır. Yüce Türk milletini içine düştüğü
durumdan kurtarmak için canla başla ve canını hiçe sayarak
çarpışan, şanlı tarihimize birbirinden güzel notlar ve
zaferler kazandıran Mustafa Kemal Atatürk, bu tarihte ebediyete göç
etmiştir.
Bir
milletin onu bu kadar tutkulu sevmesinin altında, işte yukarıda
bahsettiğimiz bu fedakârlığı ve bütün karşı
çıkışlara rağmen, azim ve kararlılıkla
düşmanın yurdumuzdan atılmasındaki başarısı
yatmaktadır. Ve her şey bittiğinde, laik, demokratik ve
bağımsız bir ülkenin temellerini atmıştı.
Gözlerini dünyaya kapatırken Mustafa Kemal Atatürk bu ülkeyi gençlere
emanet etmişti. Bu yüzden gözleri açık gitmedi çünkü her Türk genci
ondan devraldığı bu kutsal emaneti nasıl daha ileriye
taşıyacağını çok ama çok iyi biliyordu çünkü her türlü
ahval ve şartta ihtiyaç duyacağı en büyük gücün damarlarındaki
asil kanda mevcut olduğuna inanmıştı.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; unutulmasın ki, Mustafa Kemal
Atatürk gibi tarihî şahsiyetler gönüllerde yer tutmak için değil,
özverili çalışmaları ve hizmetleri ile geniş toplum
kitlelerinin gönüllerini kazanmışlardır. Tarih geçmişin bir
aynasıdır. Muhakkak ki, iyi veya kötü herkesin görüntüsü mutlaka bir
gün gözler önüne serilecektir. Ne mutlu Mustafa Kemal Atatürk gibi
milyonların gönlünde taht kuranlara!
Bu
vesileyle, 74üncü ölüm yıl dönümünde, dünyada ezilen halklara da örnek
olan Mustafa Kemal Atatürkü MHP Grubu adına rahmet ve minnetle anarken
Cenabı Allahtan nur içinde yatmasını niyaz ediyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Halaçoğlu.
İkinci
konuşmacı, AK PARTİ Grubu adına Ankara Milletvekili Nurdan
Şanlı.
Buyurun Sayın
Şanlı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
2.-
AK PARTİ Grubu adına Ankara Milletvekili Nurdan
Şanlının, Gazi Mustafa Kemal Atatürkün ölümünün 74üncü
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
NURDAN ŞANLI (Ankara)
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Atatürkün
ölümünün 74üncü yılı nedeniyle söz almış bulunuyorum ve bu
vesileyle saygıdeğer Meclisi saygılarımla
selamlıyorum.
Öncelikle, Siirt
Pervaride düşen helikopter kazasında şehit olan 17
şehidimize ben de Allahtan rahmet diliyorum, ailesine ve yüce Türk
milletine başsağlığı ve sabırlar dileyerek
sözlerime başlıyorum.
İnsanlık
tarihinin yetiştirdiği en büyük asker ve devlet adamlarından,
cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürkü ebediyete
uğurlayışımızın üzerinden tam yetmiş dört
yıl geçti. Büyük önderi rahmetle, şükranla, saygıyla
anıyoruz.
Atatürkü anlatmak için
değil dakikalar, saatler, günler bile yetersiz kalır. Yokluk,
yoksulluk ve yoksunluklar içindeki bir milletle el ele vererek dünyanın
hayranlığını kazanan, eşsiz bir Kurtuluş
Savaşıyla bu büyük milleti yeniden dirilten Atatürke ne kadar
minnet duysak azdır.
Hepimizin bildiği
üzere, liderliği ve farklılığı küçük bir
öğrenciyken matematik öğretmeni tarafından fark edilmiş ve
adına Kemal eklenerek Mustafa Kemal olmuştur. Daha ilk gençlik
dönemlerinden itibaren, kölelik ve tutsaklığa baş
kaldırmış, özgürlük ve bağımsızlık Onun
ilkesi, rehberi hatta karakteri olmuştur.
Dünya tarihine
damgasını vurmuş liderlerin hepsi, insanlığın
hayrına çalışmamışlardır. Örneğin; Hitler,
Mussolini, Stalin gibi nazi, faşist ve komünist liderlerin ve tüm
diktatörlerin tarihe hangi özellikleriyle geçtikleri
malumlarınızdır. Oysaki Atatürk Yurtta barış, dünyada
barış. diyerek farkını ortaya koymuş, insan onuru,
insan sevgisi, insanın özgürlüğü en temel ilkesi olmuştur.
Milletimizin
yazgısını değiştiren, ona yeni ve ileri bir yön veren
eşsiz inkılapçı Atatürk, her yıl biraz daha
anlaşılan, her yıl biraz daha büyüyen bir liderdir. Her yıl
10 Kasım gününde, Ataya olan sevgi ve saygımızı sunarken Onun
düşüncelerini ve değerini anlamaya ve kavramaya çalışmak
görevimiz olmalıdır. Pragmatik bir lider olan Atatürk, bu
özelliğini siyaset ve askerî alanda çok iyi kullanmıştır.
Liderleri
farklı kılan elbette ki olağanüstü özellikleridir.
İşte Atatürk, ileri görüşlülüğü,
bağımsızlıktan ödün vermeyen kararlı tutumu ve
milletine olan inancı ve güveniyle tarihteki tüm liderlerden daha farklı
olan yapısını ortaya koymuş ve Ulusal Kurtuluş
Savaşını vermiştir. Öyle ki bu savaş 20nci
yüzyılın ilk ulusal kurtuluş mücadelesi olmuş ve diğer
mazlum milletlere de örnek teşkil etmiştir.
Atatürk,
milletine olan inancını her zaman dile getirmiş ve 1920
yılında şöyle demiştir: Ben, Batı milletlerini, bütün
dünyanın milletlerini tanırım, Fransızları
tanırım, Almanları, Rusları ve bütün dünyanın
milletlerini şahsen tanırım ve bu tanımam da harp
sahalarında olmuştur, ateş altında olmuştur, ölüm
karşısında olmuştur. Yemin ederek sizi temin ederim ki
bizim milletimizin manevi kuvveti bütün milletlerin manevi kuvvetinin
üstündedir.
Atatürk,
Trablusgarp ve Balkan savaşları ile Birinci Dünya
Savaşında tecrübeler kazanmış, dehasıyla çok önemli
başarılara imza atarak öne çıkmış, kendisini
kanıtlamıştır.
Osmanlı
İmparatorluğunun Birinci Dünya Savaşından yenilerek
çıkması ve Mondros Ateşkes Anlaşmasının
imzalanmasını müteakip, Mustafa Kemal Atatürk, 19 Mayıs 1919da Millî
Mücadeleyi başlatmak üzere Samsuna çıkmıştır.
Atatürk, burada, bir yandan ülkenin ileri gelenleriyle görüşmeler
yapmış, diğer yandan da çeşitli birliklerin durumu
hakkında bilgi almıştır.
21-22
Haziran 1919 gecesi Amasyada hazırlanan Amasya Genelgesinde vatanın
bütünlüğü ve milletin bağımsızlığının
tehlikede olduğu, milletin
bağımsızlığını yine milletin azim ve
kararlılığının kurtaracağı
vurgulanmıştır. Daha sonra Mustafa Kemalin
Başkanlığında Erzurum ve Sivas kongreleri
toplanmış ve çok önemli tarihî kararlar
alınmıştır. Kongreler sonucunda Heyeti Temsiliye
adıyla teşekkül ettirilen yürütme organıyla İstanbul
Hükûmeti arasında 20-22 Ekim 1919da anayasa görüşmeleri
yapılmış ve bu görüşmeler sonucunda, Heyeti Temsiliye
Osmanlı Hükûmeti tarafından resmen tanınmıştır.
Daha sonra 27 Aralık 1919da Ankaraya gelmiş ve Ankarayı millî
kurtuluş mücadelesinin merkezi hâline getirmiştir. Atatürk, bundan
sonra büyük bir mücadele içine girmiş, bir yandan
sınırlarımızı kuşatan düşmanla çarpışmış,
diğer yandan da İstanbul Hükûmeti ve bunların Anadoluda
ayaklandırmış olduğu asilerle uğraşmak zorunda
kalmıştır.
Atatürk,
Büyük Millet Meclisinin 19 Mayıs 1920deki toplantısında, 10
Ağustos 1920de Sevr Anlaşmasını imzalayan Osmanlı
Hükûmetini tanımadığını
açıklamıştır.
Atatürkün
sarsılmaz inancı ve olayları yönlendirme kabiliyeti, erinden
generaline kadar tüm askerleri ve Anadolu insanını derinden
etkiliyor, onların bağımsızlık isteklerini
ateşleyerek zaferi kazanacaklarına inandırıyordu. Savaşın
kazanılacağına dair oluşan bu kuvvetli inanç ve azim, galibiyetin
ilk adımıydı. Nitekim, İnönü zaferleri, Sakarya ve
Başkomutanlık Meydan Savaşı galibiyetleriyle düşman
yenilmiş, büyük bir zafer elde edilmişti. Bu başarıyı
takiben itilaf devletleri mütareke önerisinde bulundular ve 11 Ekim 1922de Mudanya
Mütarekesi imzalanarak 15 Ekim 1922de yürürlüğe girdi. Daha sonra, 1
Kasım 1922de Meclisten çıkan bir yasa ile saltanata son verildi.
Lozan
Anlaşmasının 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanmasıyla
birlikte, askerî alanda kazanılan zafer siyasi zaferle taçlandırıldı.
Misakımillî sınırları içinde bağımsız bir
Türkiye de kurulmuş oldu. 29 Ekim 1923 tarihinde de cumhuriyet ilan
edilerek Atatürk Türkiye Cumhuriyetinin ilk Cumhurbaşkanı seçildi.
Cumhuriyetin ilanından sonra gerçekleştirmiş olduğu
inkılaplar ve başlattığı ekonomik, toplumsal ve
kültürel hamleler, genç Türkiye Cumhuriyetini daha da güçlendirmiş,
bölgesinde ve dünyada güçlü ve saygın bir konuma getirmiştir.
10
Kasım 1938 günü saat dokuzu beş geçe hayatını kaybeden Büyük
Önder, eşsiz kahraman Atatürke ne kadar teşekkür etsek azdır.
Atatürkün milletine söylediği şu dikkate şayan veciz sözü
fevkalade manidardır: Muhterem milletime şunu tavsiye ederim ki
sinesinde yetiştirerek başının üstüne kadar
çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki
cevheri asliyi çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an feragat etmesin.
demiştir.
Büyük
Önderin ölümünün ardından yabancı devlet adamları ve dünya
basını da çok güzel sözler söylemiştir. Amerika Birleşik
Devletleri Başkanı Roosevelt: Benim üzüntüm iki türlüdür: Önce,
böyle büyük bir adamın kaybından dolayı bütün dünya gibi
üzgünüm. İkinci üzüntüm ise Onunla tanışmayı çok
istediğim hâlde artık bu isteğimi yerine getirmeye imkân
kalmamış olmasıdır. İngiltere Başbakanı
Churchill ise: Savaşta Türkiyeyi kurtaran, savaştan sonra da Türk
milletini yeniden dirilten Atatürkün ölümü yalnız yurdu için değil,
Avrupa için de büyük kayıptır. demişlerdir.
Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; Atatürkü ölümünün 74üncü
yılında bir kez daha, hep birlikte, rahmetle, minnetle anıyoruz
ve ben Genel Kurula bir kez daha saygılarımı sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Şanlı.
Şimdi
de Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı ve Meclis Grubu
Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, buyurun
efendim. (CHP sıralarından ayakta alkışlar)
3.-
CHP Grubu adına Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlunun, Gazi Mustafa Kemal Atatürkün ölümünün 74üncü
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
CUMHURİYET
HALK PARTİSİ GENEL BAŞKANI VE MECLİS GRUBU BAŞKANI KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; barışın egemen olduğu bir Türkiyeyi
hepimiz istiyoruz, huzurun egemen olduğu bir Türkiyeyi hepimiz istiyoruz.
Babalarımız ve dedelerimiz mücadeleyi bu amaç için yaptılar.
Siirtin Pervari ilçesinde 17 askerimiz şehit düştü. Onlara, Türk
milletine, yakınlarına Allahtan rahmet diliyorum,
başsağlığı diliyorum.
Gönlümüzde
yatan, acıların yaşanmadığı bir Türkiyedir. Biz
ulusal bağımsızlık savaşını kolay elde
etmedik, hiç kimse de bize altın tabak içinde bunu sunmadı.
Ağır bedeller ödedik, büyük mücadeleler yaptık.
Ayrılık gayrılık olmadı, hep beraber koştuk
cephelere hep beraber mücadeleyi verdik. O mücadelenin sonunda bugünkü genç
Türkiye Cumhuriyetini el birliği ile kurduk.
Savaş
meydanlarında babalarımız, dedelerimiz şehit
düşmüştü ama geride binlerce, yüzlerce çocuk vardı yetim.
Mustafa Kemal ve arkadaşlarının ilk yaptıkları iş,
1921 yılında Çocuk Esirgeme Kurumunu kurmaktır. O çocuklara
devletin sıcak eli mutlaka değmeliydi. 1922de 10 olan çocuk
yuvasının sayısı 1937de 585e
çıkmıştır. Bu çok önemli bir gelişmedir. Daha
yaraları sararken çocuklarımızdan başlıyoruz
yaraları sarmaya.
Ve
Mustafa Kemal şunun farkındadır: Siyasi zaferi kazandık,
savaş meydanlarında başarıyı elde ettik ama ekonomik
başarılarla taçlandırılmayan bir savaş zaferinin
kalıcı olmadığını çok iyi biliyorlardı.
Hiçbirisi ekonomi eğitimi görmemişti. Enflasyon nedir, deflasyon
nedir bunu dahi bilmiyorlardı ama bunlar hayatı biliyor ve hayata
dokunuyorlardı. 17 Şubat 1923te İzmirde İktisat
Kongresini topladılar. Biz nasıl büyürüz, nasıl
kalkınırız, nasıl varlığımızı
hissettirebiliriz, kimseye el avuç açmadan nasıl başarılı
bir grafik çizeriz, bunun mücadelesini yaptılar.
17
Şubat 1925te köylüyü ezen ve köylünün yıllardır şikâyet ettiği
aşar vergisini kaldırdılar. Köylüye huzuru getirdiler, üretimi
getirdiler, üretimi öncelediler; çünkü sanayi yoktu, bütün ekonomi dünyası
tarım üzerine kuruluydu.
22
Nisan 1925de ticaret ve sanayi odalarını kurdular, böylece
tüccarın, sanayicinin örgütlenmesine imkân verdiler. Ve çok önemli bir
şey yaptılar: Biz neden uçağımızı
yapmıyoruz, neden gemimizi biz yapmıyoruz, neden birilerine gidip
yalvaracağız? dediler, 15 Ağustos 1925te Kayseride motor ve
uçak fabrikasının temelini attılar. Onlar biliyorlardı ki,
katma değeri yüksek olan mal demek, Türkiyenin ileride sözü güçlü olan
bir devlet olduğunu kabul ettirmek demektir. Ve 28 Mayıs 1927de
Teşviki Sanayi Kanununu çıkardılar, sanayiyi, sanayiciyi
nasıl teşvik ederiz diye, nasıl tarım toplumundan sanayi
toplumuna geçeriz diye.
Ve
17 Şubat 1926da Medeni Kanunu kabul ettiler, yüce Parlamento kabul etti.
Artık Türkiye çağdaş bir ülkedir, kadın-erkek
eşitliğinin olması gereken bir ülkedir. Pek çok yerin
görmezlikten geldiği, görmediği kadın-erkek eşitliğini
Mustafa Kemal ve arkadaşları gördüler.
8
Haziran 1929, topraksız köylünün topraklandırılması için
Parlamentodan bir yasa geçirdiler, çünkü köylümüz vardı ama
toprağı yoktu, onları toprak sahibi yapmak Parlamentonun ve o Ulusal
Kurtuluş Savaşını veren yiğit insanların
göreviydi.
Bir
şeyi düşünün değerli milletvekilleri, her şeyiniz var
diyelim ama paranız yok, paranızı basacak bankanız yok. 1
Haziran 1930, Merkez Bankasını kurdular. Artık bizim
vatandaşlarımız, bizim bankamızda basılan kendi
paramızı tutmaya başladı; ki, para basmanın egemenlik
için ne kadar önemli bir aktör olduğunu yüce milletvekillerimiz herhâlde
çok daha iyi bilirler. 10 Haziran 1933, Beş Yıllık Sanayi
Planı kabul edildi arkadaşlar. Planlı ekonomiye geçiyorlar.
Ekonomiyi hiç bilmeyen bir kadro, ekonomi eğitimi görmemiş bir kadro
dünyayı görüyor, Türkiyeyi görüyor, Çağdaş uygarlığa
taşıyacağız. Tarım toplumundan sanayiye nasıl
geçireceğiz? diye bunun mücadelesini veriyor.
3
Mayıs 1934, bu tarih çok önemli arkadaşlar. Hatırlarsanız,
15 Ağustos 1925te Kayseride uçak fabrikası kurulduğunu
söylemiştim. 3 Mayıs 1934, Kayseriden kalkan ilk uçağımız
Ankaraya iniyor. Düşünün, kendi uçağını yapan bir devlet.
Ne kadar övünsek azdır. O zor koşullarda yaptılar bunu.
Değerli
arkadaşlarım, 5 Aralık 1934 kadınlara seçme ve seçilme
hakkının verildiği tarihtir. Kadın erkek
eşitliği
Sorarlar zaman zaman Kadınlar neden Mustafa Kemali
unutmaz? diye. Niye unutsun ki, onlara erkeklerle beraber eşit haklar
sağlayan, seçilme, seçme hakkını sağlayan o liderdir. O
nedenle Ona hepimizin ama hepimizin şükran borcu vardır.
Değerli
arkadaşlarım, uçağımızı yaptık ama o kadro
şunu da söylüyordu: Neden kendi denizaltımızı
yapamıyoruz? 11 Ağustos 1937, Haliçte ilk Türk
denizaltısının omurgasını yerleştirme töreni
yapıldı. Bunlar çok önemli. O günkü koşullarda
yapıldığı için bunlar çok önemlidir. Nasıl
yaptılar bunu? Çünkü o kadro kul hakkı yemedi. Toplanan her beş
kuruşa saygı duydu, onu harcarken halkına hesap verdi. O kadro
yolsuzluk yapanlara asla göz açtırmadı.
Dört örnek vereceğim
size değerli milletvekilleri: 18 Aralık 1927, Yavuz Zırhlısının
onarımında dönemin Bahriye Bakanı -Denizcilik Bakanı-
yolsuzluk yaptı diye Yüce Divana sevk edildi, yargılandı ve
mahkûm oldu.
18 Nisan 1928, Ticaret
Bakanının dokunulmazlığı kaldırıldı,
Yüce Divana gönderildi, 170 bin lira ödemekle mahkûm edildi.
8 Mayıs 1928, Meclis
veznesinde yolsuzluk var. diye bir milletvekilinin
dokunulmazlığı kaldırıldı, Yüce Divana gönderildi
ve iki buçuk yıla mahkûm oldu.
16 Şubat 1929, yine
dönemin Bahriye Bakanı ve Maliye Bakanı Yüce Divana gönderildi,
dönemin Bahriye Bakanı 22 bin altını yüzde 5 iskontoyla ödeme
konusunda mahkûm edildi.
Değerli
arkadaşlar, bu halk bunun için Mustafa Kemal Atatürkü ve
kadrolarını unutmaz. Bütün mal varlığını
halkına armağan eden bir liderdir o. Onun için bütün dünyada
saygıyla karşılanır, bütün dünya saygıyla anar.
Değerli
arkadaşlarım, onun gösterdiği bir hedef vardı:
Çağdaş uygarlık. Çağdaş uygarlık hedefi için
mücadele ediyordu ve şunu da söylüyordu: Çağdaş
uygarlığa nasıl ulaşacağız? Üreterek
ulaşacağız, bilimi ve aklı önceleyerek
ulaşacağız. Benim manevi mirasım bilim ve
akıldır. derken bunu söylemek istiyor ve şunu söylüyor Mustafa
Kemal Atatürk: Çalışmadan, öğrenmeden, yorulmadan rahat
yaşamanın yollarını alışkanlık hâline
getirmiş milletler evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini ve daha sonra
da istikballerini kaybetmeye mahkûmdurlar.
Onlar
bu sürecin içinden bağımsız bir Türkiyeyi çıkardılar.
Üreterek biz çıkacağız buradan. dediler. Bilimi, sanatı
asla inkâr etmediler; sanata yakın durdular, bilimi öncelediler,
hayatın her alanına dokundular. Hiçbir zaman hayatın
dokunulmayan alanı kalmadı Biz kendi ülkemizi çağdaş
uygarlığa nasıl taşırız? diye.
Onun
en büyük ideallerinden birisi de demokrasiydi, hayattayken bazı partiler
kuruldu ama gerçekleşemedi. Demokrasi bir kültür işidir elbette ki,
demokrasi bir birikim işidir elbette ki. Biz, demokrasimizi
geliştirmeye çalışıyoruz, el birliğiyle yapıyoruz
bunu. Yüce Parlamento demokrasimizin Kâbesi olarak algılanıyorsa, bunda hepimizin katkısı, hepimizin
çabası var. Beraber demokrasimizi güçlendireceğiz, beraber mücadele
edeceğiz. Eğer, bunu yaptığımız takdirde
Türkiyeyi çağdaş uygarlık düzeyine taşımak ve onun
ötesine götürmek bizim görevlerimizin başında olacaktır.
Biz onu yetmiş dört
yıl önce sonsuzluğa uğurladık, yetmiş dört yıl
önce Mustafa Kemal Atatürk, Hakka yürüdü. Onu sevgiyle, saygıyla
anıyoruz, nur içinde yatsın diyoruz.
Yüce Parlamentoya
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından ayakta alkışlar,
AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Kılıçdaroğlu, çok teşekkür ediyorum.
Hükûmet adına son
konuşmacı Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent
Arınç.
Buyurun Sayın
Arınç. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
4.-
Hükûmet adına Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın, Gazi Mustafa Kemal Atatürkün ölümünün 74üncü yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BÜLENT ARINÇ (Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Büyük Atatürkün
vefatının 74üncü yıl dönümü dolayısıyla Türkiye Büyük
Millet Meclisimizin bugünkü birleşiminde özel gündemli bir toplantı
yapıyoruz. Biraz önce Büyük Atatürkün vefatı münasebetiyle üç siyasi
partimizin grupları adına konuşmalar yapıldı.
Başta Sayın Genel Başkan Kılıçdaroğlu olmak üzere,
Sayın Halaçoğlu ve Sayın Şanlı arkadaşlarıma
çok teşekkür ediyorum, fevkalade güzel, anlamlı ve Büyük Atatürkü
farklı açılardan ele alan konuşmalarını yaptılar.
Değerli
arkadaşlarım, grupları adına konuşan
arkadaşlarımız da temas ettiler, bir bilgi vermek
açısından, sabah yaşadığımız acı
olayı bir cümleyle sizlere takdim etmek istiyorum. Siirt Pervari
kırsalında askerî bir helikopterimiz birkaç gündür yağan
şiddetli yağmurların arkasından yoğun, kesif bir sisin
içerisinde maalesef dağa çarptı. Saat 07.15 sıralarında, bu
acı olayda 3 subayımız, 4 astsubayımız, 1 uzman çavuşumuz,
9 uzman erbaşımız şehit oldu. Tamamen teknik ve hava
şartlarından ortaya çıkan bir olay. Fevkalade üzgünüz. Sabah
Büyük Atatürkün huzurundayken kısmen haber aldığımız
bu konu artık netleşmiş bulunuyor. Şehitlerimize ve
onların şahsında tüm şehitlerimize Allahtan rahmet
diliyoruz, aziz milletimize ve en yakınlarına, bu acıyı
yüreklerinde hisseden herkese sabır diliyoruz,
başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz.
Değerli
milletvekilleri, bugün Anıtkabirdeydik, pek çok
arkadaşımız da orada bulundular, resmî törenler
yapıldı. Resmî törenlerin arkasından da Millî Kütüphane
salonunda, her yıl yaptığımız gibi, bana
bağlı bir kurum olan Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumunun
organizasyonunda bir resmî anma toplantısı yaptık. Bu
toplantıda, Kurum Başkanı, bendeniz ve Sayın
Cumhurbaşkanımız konuşmalar yaptılar. Bugün de
Meclisimizde, Sayın Başkanımızın riyasetinde bu
toplantıyı yapıyoruz. Büyük Atatürkü, vefatının
74üncü yıl dönümünde minnet ve şükran duygularımızla
anıyoruz.
Ülkemizin
bağımsızlık savaşında Atatürkle birlikte
mücadele vererek toprağa düşen tüm şehitlerimize rahmet diliyor,
onların aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum.
Gazilerimize ve hayatta kalanlara şükranlarımızı sunuyor,
onlara Allahtan sağlık ve afiyetler diliyorum.
Atatürk,
kararlılığı, sahip olduğu sağlam irade gücü ve
yenilikçi kişiliğiyle Türk ve dünya tarihinde yer alan müstesna bir
liderdir. Birinci Dünya ve Kurtuluş Savaşlarında gösterdiği
askerî yetenekleriyle büyük bir komutan, Birinci Dünya Savaşı
sonrasında dağılmanın eşiğindeki bir milleti tam
bağımsızlık ve kardeşlik duygularıyla yeniden bir
araya getirmeyi başaran, siyasi dehaya sahip bir devlet
adamıdır. Kurtuluş Savaşının sıkıntılı
günlerinde, savaşların yorgun düşürdüğü bir milleti, her
taraftan işgal edilmiş bir vatanı, dağıtılan bir
orduyu toplamış, bağımsızlık mücadelesini
Anadoluda başlatmıştır.
Atatürkün
başarılarında taşıdığı bu müstesna
özellikleri yanında, Türk milletine olan güven ve inancı da büyük rol
oynamıştır. Onun milletine güveni tamdır. 19 Mayıs
1919 tarihinde Samsuna ayak bastığında elinde hiçbir maddi
kuvvet bulunmuyordu. Kendi ifadeleriyle, yalnız yüksek ve manevi bir
kuvvet vardı, o kuvvet milletin ta kendisiydi.
Gazi Mustafa Kemal,
bağımsızlık aşkıyla, dağılan
cihanşümul bir devletin yerine, kuvvetini milletinden alan yeni bir devlet
kurdu. Bu yıl 89uncu kuruluş yıl dönümünü kutladığımız
cumhuriyetimiz, elbette onun milletimize armağan ettiği en büyük
eseridir. Her fâni gibi O da ebedî âleme intikal etmiştir.
Atatürk, cumhuriyet, fikir
serbestliği taraftarıdır. Samimi ve meşru olmak
şartıyla Her fikre saygı duyarız. sözüyle bizlere millet
olarak en büyük eseri cumhuriyete sahip çıkmamız gerektiğini
gösteriyor.
Yine, Atatürkün en
belirgin özelliklerinden birisi de fikir adamı olma niteliğidir. Onun
fikirlerinin özünü oluşturan temel felsefe, her türlü dogmatik unsurdan
arınmış, akılcı dünya görüşüdür. Atatürk, bilim
ve akla verdiği önemi sıklıkla belirtmiş, problemler karşısında ilmin
ışığında çözüm yolları aramayı tavsiye
etmiştir. Ülke gerçeklerinden kaynaklanan sorunlar
karşısında aklın ve ilmin rehberliğini kabul eden bu
çağdaş görüş, milletimizi daima iyiye, doğruya ve
yararlıya yöneltmiştir.
Millî
sınırlarımız içinde millet egemenliğine dayalı
bağımsız bir devlet olarak varlığımızı
sürdürebilmemiz, ülkenin milletiyle bölünmez bütünlüğü sağlanarak
birlik ve beraberlik içinde çalışmakla mümkündür. Atatürkün ilke ve
düşünce yapısının temeli millet iradesinin egemen olmasına
dayanır. Sözde değil, özde demokrasiyi yerleştirmek ve yaşatmak,
cumhuriyetin temel hedefidir.
Demokrasi devlet
hayatına egemen olmadıkça hukukun üstünlüğünden bahsetmek de
mümkün değildir. Bağımsızlık, devletin dünya
milletleri arasında hak ettiği yeri almasını sağlar.
Kendi ayakları üzerinde durmasını başarabilen milletler
ancak bağımsızlıklarını sürdürebilirler. Bu da
elbette üreten, insanlığa emeğiyle katkı sağlayan
insanların yetişmesiyle mümkün olacaktır.
Bilgi
güçtür. Bir millet ürettiği bilgi oranında güç sahibidir. Bir
ülkenin uluslararası arenada sözünün dinlenir ve dünya siyasetine yön
verebilir olması bu güce bağlıdır. Aynı zamanda, bu
güç, sosyal barışın ve iç istikrarın da
sigortasıdır. Tarih, bilgi üreten, ürettiği bilgiyi hayata aktaran
milletlerin büyük medeniyetler kurduğuna tanıklık eder.
Atatürk,
Osmanlı Devletinin yıkılışına tanıklık
eden bir lider olarak yeni Türkiye devletinin temellerini
atmıştır. İlerlemek için toplumun her kesiminin aynı
hedefe yönelmesi gerektiğini görmüştür.
Gazi
Mustafa Kemalin düşünce sistemi, idealleri ve ortaya koyduğu ilkeler
ayrıştırıcı, bağnaz bir ideolojik çerçeve
içerisine hapsedilmediği sürece, bugün de ülkemizin ve milletimizin
karşı karşıya kaldığı sorunların
halledilmesinde bizlere ciddi anlamda yol gösterici olacaktır.
İlkelerinin
belirlediği reçeteye bakarsak Gazi Mustafa Kemalin asıl hareket
noktasının birey olduğunu görürüz. İnsana yapılan
yatırım geleceği garanti eder. Dünyayı takip edebilen,
olayları doğru okuyan, çağın modern teknikleriyle
yetişen, millî ve manevi değerlerimize bağlı nesiller ancak
geleceğimizin teminatı olabilir.
Bütün
gayret ve amacımız Atatürkün eserlerine ve aziz hatırasına
sahip çıkmaktır. Bizler, Türkiye Cumhuriyetinin ilelebet payidar
kalmasının azmi ve gayreti içindeyiz. Cumhuriyetimizin değerleri
aynı zamanda milletimizin değerleridir. Elde ettiğimiz
kazanımlarla devlet ve millet olarak parlak bir geleceğe umutla
bakıyoruz. Ülkemizin milletler topluluğu içinde kazanmış
olduğu itibar ve onurlu yer bu kazanımların açık
göstergesidir.
Bilimde,
sanatta, siyasette, kültür ve ekonomide ülkemizin elde ettiği
başarılar ve edecekleriyle Atatürkün hayal ettiği hedeflere
ulaşacağız. Kurumlarımız ve bir bütün hâlinde
devletimiz, yürütmekte oldukları hizmet ve faaliyetleri bu doğrultuda
artırıp geliştirerek
sürdürmektedir ve bundan sonra da sürdürecektir.
Bu
düşüncelerle sözlerime son verirken Hükûmet adına da
vefatının 74üncü yıl dönümü nedeniyle Gazi Mustafa Kemal
Atatürkü saygıyla, şükranla anıyor; millî mücadelemizin bütün
kahramanlarına, şehitlerimize ve gazilerimize rahmet diliyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ, CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Arınç.
Bir
arkadaşımız sisteme girmek suretiyle, diğeri de
yazılı olarak söz talebinde bulundular. Gruplarla anlaşmaya
varıldığı gibi ve bütün 10 Kasımlarda olduğu gibi
sadece gruplar adına daha önce kararlaştırılanlara söz
verdiğimiz için her iki arkadaşımızdan da özür diliyorum,
dolayısıyla söz veremeyeceğim.
Şimdi,
alınan karar gereğince Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşleri sırasıyla
görüşmek üzere 11 Kasım 2012 Pazar günü saat 14.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 14.46