TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
25inci
Birleşim
15
Kasım 2012 Perşembe
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- KAPALI OTURUMLAR
İKİNCİ OTURUM
(Kapalıdır)
V.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul
Milletvekili İbrahim Yiğitin, muharrem ayına ilişkin
gündem dışı konuşması
2.- İzmir
Milletvekili Hülya Güvenin, Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberalın
Dünya Tıp, Tıbbi Araştırma Teknik ve Etik Bilimler
Akademisi hakkındaki mesajına ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Malatya Milletvekili Ömer Faruk Özün, Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin 29uncu kuruluş yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Isparta
Milletvekili S. Nevzat Korkmazın, İslam âleminin muharrem ayı
ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin 29uncu kuruluş yıl
dönümünü tebrik ettiğine ve Başbakanın idam cezasını
yeniden getirme çağrısı bir istismar değilse Milliyetçe
Hareket Partisi olarak destek vereceklerine ilişkin açıklaması
2.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutanın, muharrem ayı ile Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyetinin 29uncu kuruluş yıl dönümünü
kutladığına ve Batum-Ankara uçak seferlerinin iptal edilmesi
nedeniyle Artvin halkının mağduriyetinin giderilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
3.- Bursa Milletvekili
Aykan Erdemirin, Türkiyede dijital yatırım ikliminin ve
yenileşimci ekonominin geliştirilebilmesi için kullanıcı
hak ve özgürlüklerini güçlendirecek düzenlemelerin bir an önce hayata
geçirilmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması
4.- Adıyaman
Milletvekili Muhammed Murtaza Yetişin, 15 Kasım Dünya Filistin
Gününe ilişkin açıklaması
5.- Erzincan
Milletvekili Muharrem Işıkın, muharrem ayının
ülkemize huzur ve barış getirmesini temenni ettiğine ve
Alevilere karşı bakış açısına ilişkin
açıklaması
6.- Amasya Milletvekili
Ramis Topalın, Amasyada damızlık süt
sığırcılığını geliştirmek için
damızlık simental diye verilen ineklerin aslında angus
olduğunun anlaşıldığına ve köylülerin
yaşadığı mağduriyetin nasıl giderileceğini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
7.- Giresun
Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlunun, Giresunun Görele ilçesi
Çavuşlu beldesinde içme suyunun sağlandığı alana katı
atık bertaraf tesisi kurulma çalışmaları olduğuna, bu
konuda halkın taleplerine saygı gösterilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
8.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzelin, muharrem ayının
sağlık ve barış getirmesini dilediğine, 65inci gününde
olan açlık grevlerine seyirci kalınmaması gerektiğine
ilişkin açıklaması
9.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin, İslam âleminin muharrem ayı ile Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin 29uncu kuruluş yıl dönümünü
kutladığına ve Türkiye'nin dış ilişkilerini
mevcut konjonktüre göre yeniden gözden geçirmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
10.- Muğla
Milletvekili Nurettin Demirin, muharrem ayı ile Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyetinin 29uncu kuruluş yıl dönümünü
kutladığına ve Muğla ilinde eğitim konusunda yaşanan
sıkıntılara ilişkin açıklaması
11.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin,
Muharrem ayını ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin
29uncu kuruluş yıl dönümünü kutladığına ilişkin
açıklaması
12.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, Muharrem ayını ve Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin 29uncu kuruluş yıl dönümünü
kutladığına ilişkin açıklaması
13.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının, Muharrem ayını ve Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin 29uncu kuruluş yıl dönümünü
kutladığına ilişkin açıklaması
14.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakıkın, Diyarbakır Milletvekili
Cuma İçtenin faili meçhul cinayetlerle ilgili ifadelerine ilişkin
açıklaması
15.- Diyarbakır
Milletvekili Cuma İçtenin, Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın ifadelerine ilişkin açıklaması
16.- Malatya
Milletvekili M. Mücahit Fındıklının, Hamit Fendoğlu
cinayetine, bazı illerimizde Alevi-Sünni kavgası üzerinden oyun
oynandığına ve bu konuda konuşurken dikkatli olunması
gerektiğine ilişkin açıklaması
17.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, Darbeleri Araştırma Komisyonu
Başkanı Nimet Başın açıkladığı, Refet
Küçüktiryakiye ait olduğu ileri sürülen bir belgeye ilişkin
açıklaması
18.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakıkın, CHP Grubunun vermiş
olduğu Meclis araştırması önergesinin önemli olduğuna
ve bu önergeyi kabul etmek için Meclisi göreve
çağırdığına ilişkin açıklaması
19.- Malatya
Milletvekili Öznur Çalıkın, Hamit Fendoğlu cinayetine ve
sonrasında Malatyada yaşanan olaylara ilişkin
açıklaması
20.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbabanın, Hamit Fendoğlu cinayetine ve bu
konunun araştırılması için bir komisyonun kurulması
gerektiğine ilişkin açıklaması
21.- Çankırı
Milletvekili İdris Şahin, gazetelerde Refet Küçüktiryakiye ait
olduğu söylenen belgenin, muhatabı ve kimden geldiği belli
olmayan, altında imzası bulunmayan bir yazı olduğuna ve
Komisyon olarak böyle bir belgenin kamuoyuna açıklanmasının söz
konusu olmadığına ilişkin açıklaması
22.- Denizli
Milletvekili Nihat Zeybekcinin, Hamit Fendoğlunun kimliğinde tüm
demokrasi şehitlerini rahmetle andığına ve 12 Haziran 2011
seçimleriyle ilgili yaşadığı bir olaya ilişkin
açıklaması
23.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının, AK PARTİ Grubu olarak Hamit
Fendoğlu cinayeti dâhil tüm olayların
araştırılması arzusunda olduklarına ve AK PARTİ
Diyarbakır Milletvekili Oya Eronata yapılan ithamların
haksız olduğuna ilişkin açıklaması
24.- Manisa
Milletvekili Muzaffer Yurttaşın, muharrem ayının
İslam dünyasına ve bütün insanlığa hayırlar ve
bereketler getirmesini dilediğine ilişkin açıklaması
25.- İstanbul
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, bir Malatyalı olarak Hamit
Fendoğluna rahmet dilediğine ve bir komisyon kurularak bu konunun
araştırılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
26.- Diyarbakır
Milletvekili Cuma İçtenin, Diyarbakıra huzur, refah,
barış ve mutluluk götürdüklerine ilişkin açıklaması
27.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Darbeleri Araştırma
Komisyonuna Cumhurbaşkanlığından gelen ve altında
Refet Küçüktiryakinin adı olan belgeye ilişkin açıklaması
28.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, CHP Grubunun verdiği önergenin kabul edilerek
bir araştırma komisyonu kurulması gerektiğine ilişkin
açıklaması
29.- Balıkesir
Milletvekili Namık Havutçanın, Balıkesirin bazı
köylerinde 2010 ve 2011 yılı tarımsal ürün desteklemelerinin
hâlâ ödenmediğine ilişkin açıklaması
30.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakıkın, Denizli Milletvekili Nihat
Zeybekcinin ifade ettiği 12 Haziran 2011 seçimlerindeki tehditle oy
kullandırma olaylarının kendi seçim bölgesi için söz konusu
olmadığına ilişkin açıklaması
31.- Manisa Milletvekili
Sakine Özün, muharrem ayı nedeniyle Alevi-Bektaşi inancındaki
Müslümanların oruçlarının Allah katında kabul
olmasını dilediğine ilişkin açıklaması
32.- Bilecik
Milletvekili Fahrettin Poyrazın, insanların yaşam
hakkını kutsal bir hak olarak kabul edip savunmayanların sadece
seçilme hakkına takılmış kalmalarını bir
çelişki olarak gördüğüne ilişkin açıklaması
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbabanın, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu üyeliğinden istifa ettiğine
ilişkin önergesi (4/74)
2.- Edirne Milletvekili
Kemal Değirmenderelinin, Çevre Komisyonu üyeliğinden istifa
ettiğine ilişkin önergesi (4/75)
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Şanlıurfa
Milletvekili İbrahim Binici ve 21 milletvekilinin, su kaynakları ve
su hizmetlerinin özelleştirilmesinin neden olduğu olumsuz durumun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/412)
2.- Bursa Milletvekili
Turhan Tayan ve 23 milletvekilinin, jeotermal su kaynaklarının
kullanımında yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/413)
3.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçay ve 20 milletvekilinin, ülkemizde tarımsal sulama
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/414)
C) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek
başkanlığındaki bir heyetin, Azerbaycan Ulusal Meclisi
Başkanı Oktay Asadov'un vaki davetine icabetle 26-28 Kasım 2012
tarihlerinde düzenlenecek olan Karadeniz Ekonomik İşbirliği
Parlamento Asamblesi (KEİPA) 40ıncı Genel Kurul
toplantısına katılmak üzere Azerbaycana resmî bir ziyarette
bulunmasına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı tezkeresi (3/1047)
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- BDP Grubunun, Grup
Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris Balukenin ana dilde
eğitim ve kimlik politikalarının
araştırılması amacıyla 2/11/2012 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu
Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 15 Kasım 2012
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- MHP Grubunun,
kanuni takibe düşen krediler sorununun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu
(10/312) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerin, Genel Kurulun 15
Kasım 2012 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun,
Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ve 29 milletvekili tarafından
Malatya olaylarının araştırılması amacıyla
15/2/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 15 Kasım 2012
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
IX.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Kayseri
Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun, Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
2.- Bingöl Milletvekili
İdris Balukenin, Diyarbakır Milletvekili Oya Eronatın
Barış ve Demokrasi Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
3.- Diyarbakır
Milletvekili Oya Eronatın, Bingöl Milletvekili İdris Balukenin
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
4.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tanın, Diyarbakır Milletvekili Oya Eronatın
Barış ve Demokrasi Partisine ve şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
X.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda
Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Çevre Komisyonunda
açık bulunan üyeliğe seçim
2.- Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda açık bulunan
üyeliğe seçim
XI.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün
Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484)
(S. Sayısı: 287)
3.- Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman
Şirketleri Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/601) (S. Sayısı: 239)
XII.- OYLAMALAR
1.- Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman
Şirketleri Kanunu Tasarısının maddelerine geçilmesine ilişkin
oylaması
XIII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili Umut Oranın,
Ayasofya Müzesinin giriş bileti, onarımı ve ziyaretçi
sayısı ile ilgili verilere ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/11124)
2.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin,
Bakanlık merkez ve taşra teşkilatları ile bağlı
birimlerinde yapılan protokol harcamalarına ilişkin sorusu ve
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı
(7/11266)
3.- İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprakın,
inşaat firmaları ve müteahhitler tarafından mağdur edilen
vatandaşlara ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/11269)
4.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin,
Bakanlık merkez ve taşra teşkilatları ile bağlı
birimlerinde yapılan protokol harcamalarına ilişkin sorusu ve
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/11322)
5.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurtun,
orman köylüsü olmayan kişilere usulsüz kredi verildiği
iddialarına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/11362)
6.- İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın
Türelinin, İzmirde yapılacak kentsel dönüşüm
çalışmalarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/11442)
7.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın,
afet riski altındaki alanların dönüştürülmesine yönelik
çalışmalara ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/11443)
8.- Van Milletvekili Aysel Tuğlukun, kentsel
dönüşüm projeleri kapsamında gerçekleştirilen yıkım
işlemlerine ve bunların çevresel etkilerine ilişkin sorusu ve
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı
(7/11444)
9.- Samsun Milletvekili Haluk Koçun, yabancılara
yapılan taşınmaz satışlarına ilişkin sorusu
ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın
cevabı (7/11446)
15
Kasım 2012 Perşembe
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Mustafa HAMARAT (Ordu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 25inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Sayın milletvekilleri, görüşmelere
başlamadan önce, 7 Kasım 2012 tarihli 17nci, 8 Kasım 2012
tarihli 18inci, 9 Kasım 2012 tarihli 19uncu ve 11 Kasım 2012
tarihli 21inci birleşimlerde yapılan kapalı oturumlara ait
tutanak özetlerinin İç Tüzükün 71inci maddesine göre okunabilmesi için
kapalı oturuma geçmemiz gerekmektedir.
Bu nedenle, sayın milletvekilleriyle, Genel Kurul
salonunda bulunabilecek yeminli stenograflar ve yeminli görevliler
dışındakilerin salonu boşaltmalarını rica
ediyorum.
Tutanak özetleri okunduktan sonra açık oturuma
geçilecek ve görüşmelere devam edilecektir. Sayın İdare
Amirlerinin bu konuda yardımcı olmalarını, salon
boşaltıldıktan sonra Başkanlığa haber vermelerini
rica ediyorum.
Kapanma
Saati: 14.03
IV.-
KAPALI OTURUMLAR
İKİNCİ OTURUM
(Kapalıdır)
)
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.14
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Mustafa HAMARAT (Ordu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 25inci Birleşiminin kapalı oturumdan sonraki
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Konuşma süreleri beşer dakikadır. Hükûmet
bu konuşmalara cevap verebilir, Hükûmetin cevap süresi yirmi
dakikadır.
Gündem dışı ilk söz, muharrem ayı
nedeniyle söz isteyen Sayın İbrahim Yiğite aittir.
Buyurun Sayın Yiğit. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
V.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili İbrahim Yiğitin,
muharrem ayına ilişkin gündem dışı konuşması
İBRAHİM YİĞİT (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kutsal
aylarımızdan biri olan muharrem ayı münasebetiyle gündem
dışı söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, muharrem ayı kutsal
aylarımızdan birisi olmanın yanı sıra, Kerbelada
yaşanan ve tarihe kara bir leke olarak düşen insanlık
dışı olayların yıl dönümü olması
açısından da önemlidir. İmam Hüseyin ve çoğunluğu
kadınlardan oluşan 73 canın katledilişi nedeniyle muharrem
ayı Müslüman toplumlarımızda bir yas ve matem ayı olarak
kabul edilmektedir. Bu matem, toplumsal olarak bizi birleştiren,
farklı mezheplerden vatandaşları yan yana getiren ve
insanlarımızın tek bir duygu ekseninde ortak gözyaşı
döktüğü bir platformdur.
Ehlibeyit, özünü insan sevgisinden bulur ve bütün
düşünceleri bir insan hakkı olarak kabul eder; hiç kimseyi
inancından dolayı hor görmez. Aslı, bilgi, candan dostluk,
merhamet, eşitlik ve erdemli insan ortaya çıkarmaktır.
Hacıbektaş Velinin dediği gibi Okunacak en büyük kitap
insandır. Yolumuz, ilim, irfan ve insanlık sevgisi üzerine
kurulmuştur. Bu sözler, ehlibeytin inanç ve felsefesini çok güzel bir
şekilde özetlemektedir.
Kerbelada yaşanan olaylar ise bütün bu
değerlere karşı işlenmiş, güç ve iktidar
hırsının kör gözünü bize göstermiştir. Bu hırs ki,
onlarca masum insanın hayatlarını kaybetmesine neden
olmuştur.
Tarihte ehlibeyte karşı yapılan
savaşlarda da binlerce insan hayatlarını kaybetmişlerdir.
Bu nedenle, muharrem ayı bu tarihsel gerçekleri hatırlamamız ve
bu gibi olayların bir daha yaşanmaması için toplumsal
birlikteliğimize daha sıkı sarılmamız
açısından önemlidir.
Değerli milletvekilleri, İmam Hüseyin, insanın insana
kulluğuna da karşı çıkmış ve canı
pahasına bu düşüncelerini savunmuştur. Bugün burada onu hâlâ hatırlıyor
ve anıyorsak bunun nedeni onun haklı davası uğruna
Kerbelada verdiği onurlu ve yiğit mücadelesidir.
Daha önceleri de dile getirdiğim gibi, inanç
toplumlar için çok hassas bir konudur. Toplumun hiçbir ferdi inancına
müdahale edilmesini istemez. Bugün gelinen noktada, ülkemiz içerisinde bütün
inanç ve mezhep gruplarının kendi inanış ve felsefelerini
daha özgürce yaşaması hususunda ciddi adımlar
atılmaktadır.
Yıllarca devletin baskısına maruz kalan ve
görmezden gelinen Alevi toplumu, son yıllarda kendilerini ifade edebilir
ve birçok sorununu ve talebini devletle tartışabilir hâle
gelmiştir. Önceleri gündeme bile getirilememiş birçok sorundan
bazıları çözüme kavuşmuş, bazıları ise zaman
içerisinde çözülmeye çalışılmaktadır; önemli olan, çözüm
konusundaki samimi ve içten yaklaşımlardır.
Ortak akıl ile hareket etmek sorunların
çözümünü daha da kolaylaştıracaktır. Aksi takdirde, ortaya
çıkacak istenmeyen çatışma ve gerilimlerin kimseye bir fayda
sağlamayacağı açıktır. Hazreti Alinin dediği
gibi Fikir çatışmasından hakikatler çıkar. Değerli
Halk Ozanımız Âşık Veysel de bir beytinde Nedir bu Alevi
Sünni ayrımı, insan olmadıktan sonra Alevi olmuşsun Sünni
olmuşsun, ne çıkar? diyerek önemli olanın insan
odağında buluşarak farklı dil, din, inanç ve etnik
kökenlerin bir arada, barış içerisinde yaşayabilmesinin önemine
değinmiştir.
Değerli milletvekilleri, muharrem ayında
tutulan matem orucu, günlerce susuz bırakılmış ve Kerbelada
İmam Hüseyinle birlikte hunharca katledilmiş 73 can içindir.
Tarih bu insanlık dramını
sayfalarından hiçbir zaman silmeyeceği gibi, zalimleri de affetmeyecektir.
İmam Hüseyin ve efradı ise insana zulmedenlere karşı onurlu
direnmenin sembolü olarak tarihteki yerlerini bugünkü gibi korumaya devam
edeceklerdir. İmam Hüseyinin Zalimin zulmüne karşı
çıkmamak mazluma yapılacak en büyük kötülüktür. Ben zalimlerle
birlikte varlık içinde yaşamayı kendime alçaklık
sayarım, zalime karşı gelerek bulacağım ölümü ise
yücelik sayarım. diyerek en güzel şekilde o günkü direnişin
özünü anlatmış ve bizlere örnek olmuştur.
Bu vesileyle, sözlerime son verirken İslam âleminin
bu acılarını bir kez daha paylaşıyor, ülkemizdeki
toplumsal barış ve huzur ortamının bozulmaması,
insanların kardeşçe ve barış içerisinde yaşaması
dileklerimle hepinize saygılarımı sunuyorum. Yüreğinizden
hoşgörü ve insan sevgisi eksik olmasın. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Yiğite teşekkür
ediyorum.
Biz de İslam âleminin muharrem ayını
kutluyoruz.
Gündem dışı ikinci söz, Zonguldak
Milletvekili Mehmet Haberalın Dünya Tıp, Tıbbi
Araştırma Teknik ve Etik Bilimler Akademisi hakkında söz isteyen
İzmir Milletvekili Sayın Hülya Güvene aittir.
Buyurun Sayın Güven.
2.- İzmir
Milletvekili Hülya Güvenin, Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberalın
Dünya Tıp, Tıbbi Araştırma Teknik ve Etik Bilimler
Akademisi hakkındaki mesajına ilişkin gündem dışı
konuşması
HÜLYA GÜVEN (İzmir) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Zonguldak Milletvekilimiz
ve Silivri Cezaevinde tutsaklığının 42nci ayını
yani 1.308inci gününü geride bırakan Sayın Profesör Doktor Mehmet
Haberalın mesajını sizlere iletmek üzere gündem
dışı söz almış bulunuyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bugün sizlere Dünya Tıp Akademisi ile ilgili özet bilgi
sunacağım.
Birçok konuda olduğu gibi, tıp ve
sağlık bilimleri alanlarında da uluslararası ilişkilerin
çok önemli olduğu herkes tarafından bilinmektedir. Bugün
ulaşmış olduğumuz düzeyde şüphesiz, bu
ilişkilerimizin büyük etkisi olmuştur ve olmaya da devam edecektir.
Elbette bu sadece ülkemiz bakımından değil bulunduğumuz
bölge bakımından da çok önemlidir.
Bu bağlamda, tıp ve sağlık bilimleri
alanlarında, uluslararası tanınmış ve saygın
bilim insanı arkadaşlarımın talepleri doğrultusunda
uzun süredir, sınırlı olanaklar içerisinde yürüttüğüm bir
proje olan Dünya Tıp, Tıbbi Araştırma Teknik ve Etik Bilimler
Akademisini kurmuş bulunmaktayız.
Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev
yaptığım bu Bilim Akademisinin, dünyanın 27 ülkesine mensup
saygın bilim insanı ve akademisyenden oluşan 66 üyesi
bulunmaktadır. Merkezi Ankara'da bulunan ve Türkiyede tescil edildikten
sonra İsviçrede de tescil edilerek uluslararası bir organizasyon
hâline gelen bu akademinin üyeleri arasında başta Kuzey Amerika ve
Güney Amerika olmak üzere; Avrupa, Orta Doğu, Uzak Doğu, Avrasya ve
Afrika ülkelerine mensup pek çok saygın bilim insanının yer
alması, ülkemizin, doğu ve batı arasında âdeta bir köprü
oluşturmasına ciddi katkı sağlayacak ve uluslararası
alanda bir bilim merkezi olarak da tanıtımına destek verecek
önemli bir gelişmedir.
Başta Türkiye olmak üzere, Amerika Birleşik Devletleri,
Almanya, Arjantin, Avustralya, Azerbaycan, Brezilya, Ekvator, Fransa, Hollanda,
İngiltere, İran, İspanya, İsviçre, Japonya, Kanada, Kuveyt,
Lübnan, Mısır, Pakistan, Singapur, Suriye, Suudi Arabistan,
Şili, Umman ve Ürdün vatandaşlarından değerli bilim
insanı üyeleri bulunan akademinin temel amaçları arasında,
tıbbın farklı uzmanlık alanlarında toplanan bilgilerin
uluslararası akademik düzeyde paylaşılmasına ve etkin bir
biçimde uygulanmasına katkı sağlamak, tıbbi
araştırmalar ve klinik çalışmalarını
uluslararası düzeyde desteklemek; tıpta etik standartları ve
tıp eğitiminde kalite yükseltici çalışmalar yapmak olan Dünya
Tıp, Tıbbi Araştırma Teknik ve Etik Bilimler Akademisi bu
amaçlarının gerçekleştirilmesi doğrultusunda
uluslararası toplantılar, kurslar, konferanslar düzenlemeyi, bilimsel
yayınlar yapmayı ve teşvik ödülleri vermeyi de hedeflemektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
akademi, üye ülkelerde olduğu kadar dünya tıp eğitimi ile
sağlık alanlarındaki çalışma ve
araştırmalarda da etik ve kalite kurallarının
uygulanmasına önemli katkı sağlayacak ve ülkemizin
tanıtımında etkili olacaktır.
Bu nedenle, uluslararası bir bilim akademisi olan bu
kuruluşun çalışmalarında, önerilerinizle değerli
desteklerinizi beklediğimi bilgilerinize saygıyla sunuyorum.
Prof. Dr. Mehmet Haberal
CHP
24üncü Dönem Zonguldak Milletvekili.
(CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, yaptığı
organ nakilleri ile birçok insanın hayatına ikinci hayat
kazandıran Sayın Haberalın sizler kıymetini bilmiyorsunuz
ama aldığı birçok ödülün yanında yine kendisi Dünya Organ
Nakli Derneği tarafından ödüllendirilen ilk Türk ve Müslüman bir
bilim adamıdır. Aynı zamanda, Amerikan Cerrahlar Kolejinin doksan
yedi yıllık tarihinde ödüllendirilen ilk Türk cerrahıdır.
Bugün, 1308 gündür ve aynı zamanda hastalığında da yeterli
tedavisini alamayan bir tutukludur. Bugüne kadar ülkesine hizmet etmekten
başka amacı olmayan bir bilim insanı ve milletvekili olan
Sayın Haberal, bu haksızlığa, zulme ve adaletsizliğe
niçin maruz kaldığını öğrenmek istemektedir.
Başta yüce milletimiz olmak üzere sayın
milletvekillerimizin takdirine saygılarımla sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Güven.
Şimdi, üçüncü gündem dışı söz, Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kuruluş yıldönümü münasebetiyle
söz isteyen Malatya Milletvekili Sayın Ömer Faruk Öze aittir.
Buyurun Sayın Öz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
3.- Malatya Milletvekili Ömer Faruk Özün, Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin 29uncu kuruluş yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin
kuruluşunun 29uncu yıl dönümü nedeniyle dostluk grubu
başkanı olarak gündem dışı söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Kıbrıs Türk Federe Meclisi 15 Kasım 1983
tarihinde gerçekleştirdiği olağanüstü oturumunda Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kuruluş ve bağımsızlık
bildirisini oy birliğiyle kabul etmiştir. Federe Meclis
tarafından onaylanan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin
kurulması ile ilgili karar, Kıbrıs Türk halkının özgür
iradesini temsil eden, doğuştan hür ve eşit olan bütün
insanların bir ve eşit yaşamalarına inanan bir
anlayışla alındı. Bu inanç içerisinde, Kıbrıs
Türk halkının bu kararını dünyaya ilan etmiş olan,
ırk, millî menşe, dil ve din gibi farklara dayalı olarak
insanlar arasında ayrım gözetilmesini, her türlü sömürgeciliği,
ırkçılığı, baskı ve tahakkümü reddeden
Kıbrısta barışın kalıcı hâle gelmesi için
her türlü çaba gösterilecektir. denilmekte idi.
Barışın ve huzur içinde birlikte
yaşamanın ne kadar değerli bir şey olduğunu anlamak
için çevremizde olan bitenlere bakmamız yeterlidir. Doğu Akdenizde,
Orta Doğuda ve dünyada tam bir barış ve istikrarın,
özgürlüğün, insan haklarının egemen olmasını isteyen
bir anlayışın temsilcileriyiz.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti toprakları,
şehit ve gazilerimizin kanlarıyla yoğrulmuş
topraklardır. Dolayısıyla, böyle mukaddes topraklarda kimsenin,
Türk kardeşlerimizin geleceğini karartmasına asla müsaade
etmedik ve etmeyeceğiz. Kıbrıs meselesine, Kıbrıstaki
kardeşlerimizin haklı mücadelesine her zaman önem verdik ve öncelik
tanıdık. Türkiye, AK PARTİ hükûmetleri zamanında,
Kıbrıs konusunda, uluslararası arenada uzlaşıdan kaçan
bir tavır izlemedi ama bu uzlaşı tavrımız kesinlikle
teslimiyetçi bir sonuç çıkarmadı. Kıbrıs konusunda sadece
hamasi sözler üretmedik, iş yaptık, yatırım yaptık.
Bugün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, ana vatanın
gönderdiği imkânlarla duble yollara kavuştu. Şu an
itibarıyla yaklaşık 1.600 kilometreden fazla duble yol,
kavşaklar ve üst geçitler tamamlanmıştır. Yine Türkiye'nin
göndermiş olduğu teşvik imkânlarıyla birçok turizm tesisi
hizmete açılmıştır. Kuzey Kıbrısın en büyük
problemlerinden birisi olan içme suyu meselesinde, Hükûmetimiz tarafından,
Anamurdan, deniz altından boru vasıtasıyla,
çalışmalar başlatılmış ve aynı şekilde
gölet çalışmaları da hızlı bir şekilde devam etmektedir.
2014ün başlarında, inşallah, Kuzey Kıbrıs içme suyuna
kavuşacak, hatta artan sudan sulama suyu olarak bile
kullanılması imkânını bulacaktır.
Yine aynı şekilde, aynı metotla, elektrik
iletmeyle ilgili de çalışmalarımız -son aşamada- devam
etmektedir.
AK PARTİ Hükûmeti olarak, Kuzey Kıbrısa
Türk halkımızın yaşadığı yeşil ada,
cennet ada ve yavru vatan olarak sahip
çıktığımızı, Kıbrısımızın
ve Kıbrıs halkımızın her zaman yanında
olduğumuzu tekraren ifade etmek istiyorum.
Kıbrıs bölgedeki önemli turistik bölgelerden
biri olarak, Girnede Girne Kalesi, Gazimağusa Surları, birçok tarihî
yapısı, Selimiye Camisi, Lala Mustafa Paşa Camisi, Sinan
Paşa Camisi, Arap Ahmed Paşa Camisi, Mevlevi Tekke Müzesi, Canbulat
Türbesi müzesi ve Büyük Han, ecdadımızın yadigârı olarak
oraya gidenleri karşılamaktadır.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin
bağımsız bir devlet olarak kurulduğunu, yirmi dokuz
yıl önce dünya ve tarih önünde ilan ettiği bugün de
Kıbrıslı soydaşlarımızın bağımsızlık
gününü kutlayarak Türkiye Cumhuriyeti devleti, Hükûmeti ve tüm Türk halkı
olarak her zaman bu devletimizin ve kahraman Kıbrıs Türk
halkının yanında olduğumuzu, haklı davalarında
sonuna kadar yanlarında olacağımızı belirtir, bu
vesileyle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin 29uncu kuruluş
yıl dönümünü tebrik eder, yüce heyetinizi tekraren saygıyla
selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALTAN TAN (Diyarbakır) Kıbrıs, kumarhane
ve fuhuş merkezi oldu, sahtekârlık yapan bütün bankaların
merkezi oldu, onu da belirtmek lazım.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Öz.
Biz de Başkanlık olarak, Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyetinin 29uncu kuruluş yıl dönümünü hepiniz adına
kutluyoruz ve bunu ifade etmekten de memnuniyet duyuyorum.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, sisteme
giren arkadaşlarımıza sırasıyla söz vereceğim.
Birinci sırada Sayın Korkmaz, buyurun.
VI.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmazın, İslam âleminin muharrem
ayı ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin 29uncu kuruluş
yıl dönümünü tebrik ettiğine ve Başbakanın idam cezasını
yeniden getirme çağrısı bir istismar değilse Milliyetçe
Hareket Partisi olarak destek vereceklerine ilişkin açıklaması
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Ben de sözlerimin başında, İslam aleminin
mübarek muharrem ayını tebrik ediyorum, hayırlara vesile
olmasını Cenabıallahtan niyaz ediyorum. Bu ay
dolayısıyla, ibadetini yapan bütün kardeşlerimin de ibadetinin
kabul olmasını temenni ediyorum, dua ediyorum.
Yirmi dokuz yıl önce, Kıbrısta Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kuruldu. Türkler özgür bir devlet içinde
yaşamak istediklerini beyan ettiler. Bu kararları
dolayısıyla kendilerini bir kez daha tebrik ediyoruz. Az değil,
otuz sene ayakta olan bir devlet. Bütün dünyanın da artık bu devleti
görmesini temenni ediyoruz.
Sayın Başbakana bir çağrım olacak son
bahsetmek istediğim husus olarak. İdam cezasını yeniden
getirmek için bir çağrı yaptınız, idam cezasının
kaldırılmasına muhalefet eden tek parti olarak Milliyetçi
Hareket Partisi diyor ki: Şayet yaptığınız yeni bir
istismar değilse getirin teklifinizi Meclise, Milliyetçi Hareket Partisi
olarak biz burada hazırız. Aksi takdirde, Sayın Başbakan,
size söylemek istediğim söz şudur: Ya sarf ettiğiniz sözün
arkasında duracaksınız ya da arkasında
duramayacağınız sözler sarf etmeyeceksiniz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Korkmaz.
Sayın Bayraktutan
2.-
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın, muharrem ayı ile Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin 29uncu kuruluş yıl dönümünü
kutladığına ve Batum-Ankara uçak seferlerinin iptal edilmesi
nedeniyle Artvin halkının mağduriyetinin giderilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Tüm kardeşlerimizin muharrem ayını
kutluyorum. Ayrıca, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin de nice
yıllarda özgür ve bağımsız yaşamasını
diliyorum.
Burada belirtmek istediğim bir sorun var: Artvin
ilimiz Batuma bağlandı, Gürcistan Hükûmetiyle yapılan
anlaşma neticesinde havaalanı ortak kullanılıyor. Dünyada
iki tane böyle bir yer var, bir İsviçrede bir de Batumda ama Batum
Havaalanının Ankara seferleri ne yazık ki iptal edildi. Hafta
içerisinde her gün İstanbula seferler bulunmasına rağmen Ankara
seferleri haftada 2 kereydi, alınan karar doğrultusunda Ankara
seferleri ne yazık ki iptal edilmiştir. Bundan dolayı özellikle
Artvinde yaşayan yurttaşlarımızın,
hemşehrilerimizin ağır bir mağduriyeti söz konusudur. Bu
konuda Türk Hava Yolları yönetimine, Genel Müdüre yapmış
olduğumuz bütün başvurular sonuçsuz kalmıştır.
Bu mağduriyetin giderilmesi açısından Türk
Hava Yolları Yönetim Kurulu Başkanlığının ve
Genel Müdürlüğün bu kararı bir kere daha gözden geçirmesi ve Ankara-Batum
seferlerinin bir an evvel işleme konulması ve bu seferlerin bir an
önce başlatılması için Türk Hava Yolları yönetiminin
dikkatini çekiyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bayraktutan.
Sayır Erdemir
3.-
Bursa Milletvekili Aykan Erdemirin, Türkiyede dijital yatırım
ikliminin ve yenileşimci ekonominin geliştirilebilmesi için
kullanıcı hak ve özgürlüklerini güçlendirecek düzenlemelerin bir an
önce hayata geçirilmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması
AYKAN ERDEMİR (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Avrupa Birliğinde faaliyetlerine
çeşitli kez yasaklamalar getirilen Phorm firmasının ülkemizde
TTNET ile birlikte gezinti adlı servisi başlatması kamuoyunda
derin kaygılar uyandırmıştır.
Alternatif Bilişim Derneği, TTNET
tarafından, kullanıcıların rızası ve bilgisi
olmadan getirilen bu sistemle kişilerin İnternetteki verilerinin
izinsiz olarak ele geçirildiğini ve ticari amaçla haksız
kullanıldığını belirterek suç duyurusunda
bulunmuştur. CHP Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk bir soru
önergesiyle, CHP İzmir Milletvekili Erdal Aksünger ise bir basın
toplantısıyla bu kaygıları yinelemiştir.
Kişisel verilerimizin ve iletişimimizin
gizliliğini ihlal eden, İnternetin dağıtık,
demokratik, tarafsız yapısını bozan, merkezî,
denetlenemeyen ve şeffaflıktan uzak teknolojiler İnternetin
geleceğini tehdit etmektedir. Türkiyede dijital yatırım
ikliminin ve yenileşimci ekonominin geliştirilebilmesi için,
kullanıcı hak ve özgürlüklerini güçlendirecek düzenlemelerin bir an
önce hayata geçirilmesi talebimizi yineliyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Ben teşekkür ederim Sayın
Erdemir.
Sayın Yetiş
4.-
Adıyaman Milletvekili Muhammed Murtaza Yetişin, 15 Kasım Dünya
Filistin Gününe ilişkin açıklaması
MUHAMMED MURTAZA YETİŞ (Adıyaman)
Sayın Başkan, bugün 15 Kasım Dünya Filistin Günü. 1948
yılından bu yana binlerce Filistinli Müslümanı katleden
İsrail rejimini kınıyoruz.
Bugün dünyada 5 milyondan fazla Filistinli, mülteci
olarak, zor şartlarda yaşamını devam ettiriyor. Bu rakam,
toplam Filistinli nüfusunun yüzde 70ine denk geliyor. Filistinlilerin
yaşam alanlarını, uyguladığı zalimce ve insanlık
dışı uygulamalarla açık cezaevine çevirmiş olan
İsrail rejiminin politikası, Filistinlilerin yok olması üzerine
kurgulanmıştır.
15 Kasım 1988de bağımsız Filistin
devletinin kuruluşunun ilanından bu yana da yine Filistinli
Müslümanlara uygulanan zulümler devam etmektedir. Bugün gelinen süreçte
Türkiyeden de güçlü destek alan Filistinin Birleşmiş Milletlerde
gözlemci devlet statüsünde tanınmasına yönelik bir çalışma
başlamıştır ancak bu çalışma arifesinde bile
İsrail iki günden beri havadan, karadan ve denizden Gazze üzerine bomba
yağdırıyor ve onlarca insanımızı yine katlediyor.
Siyonist rejimi şiddetle kınıyoruz,
şehitlerimize
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Yetiş.
Sayın Işık
5.-
Erzincan Milletvekili Muharrem Işıkın, muharrem
ayının ülkemize huzur ve barış getirmesini temenni
ettiğine ve Alevilere karşı bakış açısına
ilişkin açıklaması
MUHARREM IŞIK (Erzincan) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, içinde bulunduğumuz
muharrem ayının bolluk, ikram ve insanların eşitçe
paylaştığı, ayrım yapılmayan bir ay
olmasını ve ülkemize huzur ve barış getirmesini temenni
ediyorum.
Bu ayda yaşanan acılar, inanın, herkesin
hafızasında iken eski bir emniyet müdürünün ortaya çıkan mektubu
olduğu söylenen yazıdaki içerik Alevilere karşı
bakış açısını ortaya koymaktadır. Bu kafanın,
son zamanlarda yapılan kapı işaretlemeleriyle devam ettiği
izlenimi vardır.
Savcıların harekete geçmesini ve yüce Meclisin
de daha duyarlı olmasını talep ediyor, hepinize saygılarımı
sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Işık.
Sayın Topal
6.-
Amasya Milletvekili Ramis Topalın, Amasyada damızlık süt
sığırcılığını geliştirmek için
damızlık simental diye verilen ineklerin aslında angus
olduğunun anlaşıldığına ve köylülerin yaşadığı
mağduriyetin nasıl giderileceğini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
RAMİS TOPAL (Amasya) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Amasyada, Orman Su İşleri
Bakanlığı, ORKÖY aracılığıyla
damızlık süt sığırcılığını
geliştirmek ve köylülerimize destek olsun diye, 18.500 TLden ikişer
adet, simental inek verildi. Bu ineklerin, sonra damızlık simental
ineği değil, angus olduğu anlaşıldı. Tarım,
Orman İşleri il müdürlükleri, Bu ineklerin yüz yirmi gün içinde
kesilmesi gerekli diye rapor verdi. Gümrükten bu inekler girerken, iddiaya
göre, normal damızlık tosun olarak girdiği ama Türkiyede
damızlık inek olduğu anlaşıldı.
Bakanlığımız, bu köylülerin
mağduriyetini nasıl geçirecek, bunlara destek olacak mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Topal.
Sayın Karaahmetoğlu
7.-
Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlunun, Giresunun Görele
ilçesi Çavuşlu beldesinde içme suyunun sağlandığı
alana katı atık bertaraf tesisi kurulma çalışmaları
olduğuna, bu konuda halkın taleplerine saygı gösterilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU (Giresun) Sayın
Başkan, Giresunun Görele ilçesi Çavuşlu beldesinde, beldenin içme
suyunun sağlandığı alana katı atık bertaraf
tesisi kurulma çalışmaları vardır. Hazırlanan ÇED
raporunun olumsuz olduğu, Ordu İdare Mahkemesine açılan dava
sonucu çalışmaları durdurma kararı çıkmasına
rağmen, altyapı çalışmaları hukuk göz ardı
edilerek devam etmektedir. Masumane bir şekilde demokratik taleplerini
ifade etmek isteyen Çavuşlu halkı, güvenlik güçleriyle karşı
karşıya getirilmiştir. İnsan sağlığını
ve çevreyi ilgilendiren bu hususta halkın haklı taleplerine
demokratik bir ülkede saygı gösterilmelidir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Karaahmetoğlu.
Sayın Tüzel
8.-
İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzelin, muharrem ayının
sağlık ve barış getirmesini dilediğine, 65inci
gününde olan açlık grevlerine seyirci kalınmaması
gerektiğine ilişkin açıklaması
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul)- Teşekkürler
Sayın Başkan.
Muharrem orucuna inanlara, halkımıza
sağlık ve barış getirmesini diliyorum.
Bugün açlık grevlerinin 65inci günü, cezaevleri
Kerbelaya dönüşmüş durumda. Dün Kandıra Cezaevinde, Suphi
Yalçınkaya ve Emrah Kaplanla görüştüm, 64üncü günündeler; hâlsiz,
iki büklüm, soğuk vücutlar, zor konuşma ve artık içecek istemez
hâle gelmişler ve açlık grevini bırakma niyetleri de çözüm
olmadıkça yok. Ne istediklerinin doğru anlaşılması ve
kamuoyunun yanıltılmaması
önemli. Öncelikle sağlıkları kötü. Ölümleri önlemek için
müzakere koşulları oluşsun, yoksa Öcalan özgür olsun diye
açlık grevi yapmıyorlar. Başbakan müdahaleyi değil, çözümü
konuşmalıdır.
Ölümlerin olması, toplumsal barışı ve
ortak geleceğimizi dinamitleyecektir. O nedenle İnsanlar
yaşasın, barış kazansın. diye hepimiz
çalışalım ve açlık grevlerine seyirci kalmayalım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Tüzel.
Sayın Yeniçeri
9.-
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, İslam âleminin muharrem ayı
ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin 29uncu kuruluş yıl
dönümünü kutladığına ve Türkiye'nin dış
ilişkilerini mevcut konjonktüre göre yeniden gözden geçirmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin 29uncu
kuruluş yıl dönümünü kutluyorum, ebet müddet olmasını
diliyorum.
Milletimizin muharrem ayını tebrik ediyor, Türk
İslam âlemi ve bütün insanlık için hayırlara vesile
olmasını da diliyorum.
Son zamanlarda, İsrail, Suriyenin içinde
bulunduğu kargaşadan yararlanarak Golan tepelerinde askerî
hareketlerine hız vermiştir. Dün de İsrail, Gazzede devlet
terörü uygulayarak onlarca insanı katletmiştir. İsrail,
Amerikada Obamanın seçimi kazanmasıyla iyice
hırçınlaşmıştır. Türkiye, dış
ilişkilerini mevcut konjonktüre göre yeniden gözden geçirmelidir. AKP
Hükûmeti, Suriyeyi zayıflatarak İsraili güçlendirdiğini
umarım anlamıştır. Hükûmet hem Suriye hem de İsraili
bu saatten sonra daha dikkatli izlemelidir. İsrail her an bölgede yeni
emrivakiler yaratacak davranış içine girebilir. Bu arada, Türkiyeyi
Anadoluda bloke etmek için terörist faaliyetler
yoğunlaştırılabilir. Su uyur, terör uyumaz. Dikkatli
olalım.
Saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Yeniçeri.
Sayın Demir
10.-
Muğla Milletvekili Nurettin Demirin, muharrem ayı ile Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyetinin 29uncu kuruluş yıl dönümünü
kutladığına ve Muğla ilinde eğitim konusunda
yaşanan sıkıntılara ilişkin açıklaması
NURETTİN DEMİR (Muğla) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Ben de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin
kuruluş yıl dönümünü kutluyorum.
Ayrıca, muharrem ayını da kutluyorum.
Sayın Başkan, Muğlada özellikle
eğitimde sıkıntılar devam ediyor. Milasın
Fesliğen köyünde, yaklaşık 30 öğrenci, iki aydır
taşıma sistemi ihalesi yapılamadığı için okula
gidemediğinden sınıfta kaldılar. Bu konuda özellikle bunun
altını çizmek istiyorum çünkü aileler, veliler ve öğrenciler
mağdur durumda.
Ayrıca, Kavaklıdere Çamlıbel beldesinde,
Sadık Göçen Lisesinde, ihaleye aykırı olarak servis
araçları
Mütalaaya zorlandığı için, akşamüstü
çocukların okulda kalmasına zorlandığı için,
ihalelerinde farklı bir uygulama yapıldığı için,
öğrenciler köylerine -evlerine gidemediklerinden- geç gidiyorlar, saat
altıyı, yediyi buluyor. Dolayısıyla, karanlığa
kalıyorlar ve aileler ve öğrenciler mağdur durumda. Bu konunun
düzeltilip
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Demir.
Sisteme giren başka arkadaşlarımızdan
özür diliyorum, on arkadaşımıza söz veriyoruz.
Şimdi, gündeme geçiyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
M. AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın
Başkan, söz talebim var efendim 60ıncı maddeye göre.
BAŞKAN Buyurun efendim.
11.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Muharrem ayını ve Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin 29uncu kuruluş yıl dönümünü
kutladığına ilişkin açıklaması
M. AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün, muharrem ayına girmiş bulunuyoruz.
Muharrem ayı vesilesiyle matem orucu tutan tüm
yurttaşlarımızın matemini paylaşıyor,
onların tuttukları orucun ve yaptıkları ibadetin Hak
katında kabulünü diliyorum. Aynı zamanda bir daha Kerbela benzeri
olayların insanlık tarihinde yaşanmaması yönündeki arzumuzu
da ifade ediyorum.
Bugün ayrıca Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetinin kuruluşunun 29uncu yıl dönümü. Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetini, onun özgürlük ve
bağımsızlık mücadelesi veren Türk halkını,
buradan sevgiyle kucaklıyorum ve kendilerinin Avrupa Birliğine tam
üye olma yönündeki mücadelesini desteklediğimizi bildiriyorum.
Sevgiler, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Hamzaçebi.
Sayın Vural, buyurun.
12.-
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Muharrem ayını ve Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin 29uncu kuruluş yıl dönümünü
kutladığına ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Biz de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak, tüm
İslam leminin muharrem ayının ve hicri yılının
barışa, kardeşliğe, birliğe, dirliğe vesile
olmasını diliyoruz.
Bugün aynı zamanda, Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetinin kuruluş yıl dönümü, kuruluşunu kutluyorum.
Kıbrısta KKTC Bayrağı, devleti ve Türk Bayrağı
ve toprağı ilelebet var olacaktır.
KKTCnin kurucusu, kurucu Cumhurbaşkanı
Sayın Rauf Denktaşı ve Kıbrısta Türk
varlığını korumak için canını veren
şehitlerimizi, Kıbrıs harekât kararını veren merhum
Eceviti ve merhum Erbakanı rahmetle anıyor, bütün şehit ve
gazilerimize minnetlerimizi sunuyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Vural.
Sayın Aydın
13.-
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, Muharrem ayını
ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin 29uncu kuruluş yıl
dönümünü kutladığına ilişkin açıklaması
AHMET AYDIN (Adıyaman) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Biz de AK PARTİ Grubu olarak, tüm İslam âleminin
muharrem ayını ve aynı zamanda hicri yılbaşını,
yılını kutluyoruz. Tüm İslam âlemine, tüm dünyaya
barış, huzur ve kardeşlik getirmesini, dirlik getirmesini
temenni ediyorum.
Bu
vesileyle, muharrem orucunu tutanlardan da Allah katında kabul görmesini
temenni ediyor, diliyoruz, Allahtan niyaz ediyoruz.
Yine,
aynı şekilde, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin
kuruluş yıl dönümünü kutluyoruz. Her platformda her daim her
uluslararası arenadaki toplantılarda Kıbrıs
davasının takipçisi olduğumuzu ifade ediyorum. Kıbrıs
davasında şehit olanlara Allahtan rahmet, gazilerimize de Allah
selamet versin diyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Aydın.
AYKAN
ERDEMİR (Bursa) Sayın Başkan, Bugün mahı muharremdir,
muhibbi hanedan ağlar./ Bu topraklarda bir tek AKP var ki mahı
muharremi kutlar. (AK PARTİ sıralarından Ne alakası var?
sesleri)
BAŞKAN
Zabıtlara geçti efendim.
Söz
talebiniz var mı?
SIRRI SAKIK
(Muş) Yok.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Komisyondan
bir istifa tezkeresi vardır, okutuyorum:
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Önergeler
1.-
Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu üyeliğinden istifa ettiğine
ilişkin önergesi (4/74)
14
Kasım 2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Üyesi
olduğum TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu'ndan başka bir ihtisas komisyonunda görev almak üzere istifa
ediyorum. Gereğini arz ederim.
Veli
Ağbaba
Malatya
BAŞKAN Bir istifa
tezkeresi daha vardır, okutuyorum:
2.-
Edirne Milletvekili Kemal Değirmenderelinin, Çevre Komisyonu
üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin önergesi (4/75)
14
Kasım 2012
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Üyesi
olduğum TBMM Çevre Komisyonu'ndan başka bir ihtisas komisyonunda
görev almak üzere istifa ediyorum. Gereğini arz ederim.
Kemal
Değirmendereli
Edirne
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, okutuyorum:
B)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici ve 21 milletvekilinin, su
kaynakları ve su hizmetlerinin özelleştirilmesinin neden olduğu
olumsuz durumun araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/412)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Su
kaynakları ve su hizmetlerinin özelleştirilmesinin neden olduğu
olumsuz durumun incelenmesi ve alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla, Anayasamızın 98, TBMM
İçtüzüğümüzün 104 ve 105. maddeleri gereğince
Araştırma Komisyonu kurularak sorunun
araştırılmasını arz ve talep ederiz.
1)
İbrahim Binici (Şanlıurfa)
2) Pervin
Buldan (Iğdır)
3) Hasip
Kaplan (Şırnak)
4)
Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat
Bozlak (Adana)
6) Halil
Aksoy (Ağrı)
7) Ayla
Akat (Batman)
8)
İdris Baluken (Bingöl)
9)
Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine
Ayna (Diyarbakır)
11)
Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
12) Altan
Tan (Diyarbakır)
13) Adil
Kurt (Hakkâri)
14) Esat
Canan (Hakkâri)
15)
Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
16)
Sebahat Tuncel (İstanbul)
17)
Mülkiye Birtane (Kars)
18) Erol
Dora (Mardin)
19)
Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
20) Demir
Çelik (Muş)
21) Nazmi
Gür (Van)
22) Özdal
Üçer (Van)
Gerekçe:
İnsanın, yaşam döngüsü içinde suyun
önemini bilince çıkarması için ne yazık ki "Küresel
Isınma" kavramı ile tanışması gerekmiştir.
Su, canlı yaşamı için en önemli bileşenlerin başında
yer alarak, yaşamın sürdürülmesinin yegâne kaynağıdır.
Bu nedenledir ki su, piyasa değeri olan bir meta değil,
insanlığın ve doğanın ortak varlığı ve
tüm canlıların en temel hakkıdır.
Dünyadaki tatlı su miktarı, toplam su hacminin
yalnızca yüzde 3'lük kısmını oluşturmaktadır.
Tatlı su kaynaklarının büyük bölümü ise buzullar, atmosfer, yer
altı suları gibi temin edilmesi zor yerlerde bulunmaktadır. Bu
adaletsiz dağılım kapalı bir sistem olarak işleyen ve
dünya tatlı su varlığına kaynaklık eden su döngüsünde
de devam etmektedir. Değişen yağış miktarı ve
iklim koşulları bazı ülkeleri su zengini yaparken, bazı
ülkeleri ise adeta çöl koşullarına mahkûm etmektedir. UNESCO'nun
hazırladığı Dünya Su Gelişme Raporu'na göre;
tatlı su kaynakları, temizliği, atık suyun işlenmesi
gibi göstergeler açısından 148 ülke içinde 45. sırada yer alan
Türkiye, su fakiri olma eğilimi taşımaktadır.
Türkiye, kişi başına düşen
AKP Hükümetinin uyguladığı neoliberal
politikalar sonucunda, halkın malı olan kullanılabilir ve içme
sularımız, yerli yabancı sermayeye peşkeş çekilmesi
hızlanarak devam etmektedir. Bir yandan mevcut hükümet
politikalarının merkezi düzeydeki uygulayıcısı
DSİ, akarsularımızı "su kullanım hakkı"
adıyla 49 yıllığına HES projelerine kurban ederken,
diğer yandan yerel düzeydeki uygulayıcısı kimi Belediyeler
ve İl Özel İdareleri tarafından, kamusal bir hizmet olarak ele
alınması gereken su hizmeti, özelleştirme ve
taşeronlaştırmaya teslim edilerek ticarileştirilmektedir.
Özel işletme mantığıyla hareket eden
yerel yönetimler, şebeke suyunun kalitesini düşürerek ve kontörlü su
sayaçlarını yaygınlaştırarak halkın suya
erişim hakkını engellemektedir. İstanbul ve Ankara gibi
birçok büyük kentlerimizde halk, musluklardan akan suyu içemediği için
şişelenmiş suyu satın almaya zorlanarak, su
şirketlerinin kasalarını doldurmaya mahkûm edilmiştir.
Yerli ve yabancı sermayenin kol kola girerek delik deşik ettiği
Uludağ Millî Parkında, su dolumu yapan şirketlerin
sayısı şimdiden 20'yi aşmış durumdadır.
Tüccar mantıklı belediyelerin çoğunda,
sayaç okuma ve istasyon bakımı gibi parçalı işlerde
özelleştirmeler tamamlanmıştır. Ortaya konulan senaryonun
birinci perdesi bu şekilde oynanırken, ikinci perdede şebeke
sularının topyekûn özel şirketlere
bırakılmasının altyapısı hazırlanmaya
çalışılmaktadır. Özelleştirmelerin uluslararası
boyutunu ise IMF, Dünya Bankası ve uluslararası Finans Birliği
gibi kuruluşlar oluşturmaktadır. Bu kuruluşlar
şartların olgunlaşmasıyla birlikte arkalarına
gizledikleri uluslararası dev su firmalarını; verimlilik, suyun
ve su hizmetlerinin kalitesini arttırma gibi toplumsal fayda
yaftaları ile yaldızlayıp sahneye sürmeyi beklemektedirler.
Kentlerimizde özelleştirme ve
ticarileştirilmeye teslim edilen su hizmetlerinin, hem kent
halkının, hem yerel yönetimlerin, hem de hazinenin başına
nasıl belalar açtığı Antalya ve Kocaeli örnekleri ile
görülmüştür. Bu nedenle, su hizmetleri ve su kaynaklarımız
üzerindeki özelleştirme politikalarının neden olduğu
sorunların araştırılması ve tespit edilmesi yerinde
olacaktır.
2.-
Bursa Milletvekili Turhan Tayan ve 23 milletvekilinin, jeotermal su
kaynaklarının kullanımında yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/413)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Bursa ilimiz, özellikle Osmangazi ilçesi önemli bir
termal şehridir. Çok eski bir tarihe sahip Bursa Çekirge
Kaplıcaları ilimizin sağlık turizmine imkân vermiştir.
Yüzyıllar boyu insanlığa hizmet etmiş olan jeotermal
sularımız ciddi turistik tesisler kurulmasına sebep olmuş
ve ekonomik hareketliliği getirmiştir. Ekonomik ilerleme ve büyüme
ölçüsünde insanlar termal sularımızdan yararlanmaya
yönelmişlerdir. Tıptaki gelişmeler termal tedavinin önemini
belirgin hâle getirmiştir. Avrupa'nın bile sahip
olmadığı jeotermal potansiyele sahip Türkiye'nin gözbebeği
Bursa Çekirge Kaplıcaları gelişmeye muhtaçtır. Devletin bu
yöreye, kaplıcalara el atması, sahip çıkması, desteklemesi,
teşvik etmesi gerekmektedir.
Bu doğa harikası termal imkânından
insanlığın yararlanması şarttır. Bu ise ancak
jeotermal kaynaklarının korunmasına bağlıdır. Bu
kaynaklar kesinlikle korunmalı ve rasyonel kullanılmalıdır.
Termal tesisler dışa açılmalı sağlık turizmi ile
gelirlerimiz arttırılmalıdır.
Ancak son zamanlarda Çekirge Bölgesi jeotermal
kaynaklarımız tartışmalı sondajlarla gündeme
gelmektedir. Termal su kaynakları kamu kurumları arasında, kamu
kurumları ile özel şahıslar arasında vuku bulan anlaşmazlıklar,
yanlış sondajlar sebebi ile ortaya çıkan su kayıpları
ciddi sorunlar ortaya koymuştur.
Tarihî ve turistik yönü ile önemli bir ekonomik
potansiyel olan termal kaynakların bilimsel yönden tespiti
kaçınılmaz hâle gelmiştir. Mülkiyet tartışmaları,
rezervin bilimsel araştırılması, belirsizliklerin
giderilmesi, zaman zaman kamu eliyle yapılan sondajların sebep
olduğu su kaybının yarattığı durumların
yerinde incelenmesi ve araştırılması gerekmektedir. Termal
kaynakların bilimsel metotlardan uzak usullerle müdahaleye olumsuz cevap
verdiği gerçektir. Bu sular millî servettir. İnsanların
hizmetine verilmiş doğa harikasıdır. Bu zenginliğe
Anayasal hukuk içinde sahip çıkmak Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevidir.
Sorun millîdir, hukukidir, tıbbidir, bilimseldir, ekonomiktir.
Bu sebeple sorunun yerinde ilgililerle görüşülerek
tespiti, çözümlerin belirlenmesi için Anayasanın 98'inci,
İçtüzüğün 104-105'inci maddeleri gereğince bir Meclis
Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Turhan Tayan (Bursa)
2) Aykan Erdemir (Bursa)
3) Ali Serindağ (Gaziantep)
4) Kemal Ekinci (Bursa)
5) Ali Demirçalı (Adana)
6) Sena Kaleli (Bursa)
7) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
8) Aytun Çıray (İzmir)
9) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul)
10) İlhan Demiröz (Bursa)
11) Aydın Ağan Ayaydın (İstanbul)
12) Necati Özensoy (Bursa)
13) Mehmet Volkan Canalioğlu (Trabzon)
14) Aylin Nazlıaka (Ankara)
15) Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
16) Aykut Erdoğdu (İstanbul)
17) Ramis Topal (Amasya)
18) Haluk Eyidoğan (İstanbul)
19) Sinan Aydın Aygün (Ankara)
20) Sakine Öz (Manisa)
21) Bülent Tezcan (Aydın)
22) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
23) Veli Ağbaba (Malatya)
24) Faik Tunay (İstanbul)
3.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve 20 milletvekilinin, ülkemizde tarımsal
sulama sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/414)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizdeki tarımsal sulama sorunlarının
araştırılarak tespiti yapılacak yasal düzenlemeler de dahil
olmak üzere alınacak önlemlerin tespiti için Anayasa'nın 98, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü'nün 104 ve 105. maddeleri gereği
Meclis Araştırması açılmasını arz ederim. 20.12.2011
1) Erkan Akçay (Manisa)
2) Emin Çınar (Kastamonu)
3) Oktay Vural (İzmir)
4) Oktay Öztürk (Erzurum)
5) Faruk Bal (Konya)
6) Mehmet Şandır (Mersin)
7) Reşat Doğru (Tokat)
8) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
9) Muharrem Varlı (Adana)
10) D. Ali Torlak (İstanbul)
11) Ali Halaman (Adana)
12) Bülent Belen (Tekirdağ)
13) Ali Öz (Mersin)
14) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
15) Necati Özensoy (Bursa)
16) Mehmet Erdoğan (Muğla)
17) Seyfettin Yılmaz (Adana)
18) Mustafa Kalaycı (Konya)
19) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
20) Celal Adan (İstanbul)
21) Adnan Şefik Çirkin (Hatay)
Gerekçe:
Yüksek verim ve kaliteli ürün için sulama en önemli etken
olup doğru ve yeterli sulamayla verimin 2,5 kat artırılması
mümkündür. Özellikle son yıllarda kuraklığın artması
nedeniyle tarımsal sulama son derece önem kazanmıştır.
İçinde bulunduğumuz yüzyılda ve Dünya genelinde tarımsal
arazi alanı artırmak yerine, birim alanda daha fazla ürün alma
düşüncesi gittikçe yerleşmeye başlamıştır. Birim
alanda daha fazla ürün elde etmek için tarımsal sulamayı
yaygınlaştırmak ve bu amaçla su kaynaklarının
geliştirilmesi ve rasyonel kullanımı büyük önem arz etmektedir.
Su kaynaklarımızın limitleri dışında
kullanımı ve iklim değişikliklerinin etkileri sonucu, su
kaynaklarımız azalmakta, tarımsal su gereksinimimiz
artmaktadır.
Türkiye'de
işlenen tarım arazileri 21,4 milyon hektar olup her yıl 5 milyon
hektarı su kıtlığından dolayı nadasa
bırakılmaktadır. Ekili ve dikili alanların 8,5 milyon
hektarı sulanabilir özellikte olup ancak 5,4 milyon hektarı sulamaya
açılmıştır. Başka bir deyişle Türkiye'deki toplam
ekili ve dikili alanların yüzde 25'inde sulu tarım
yapılmaktadır.
Ülkemizdeki sulanan 5,4 milyon hektarlık tarım
arazisinin 4 milyon hektarı su verimliliği yüzde 25-35 olan salma
sulamayla, 900 bin hektarı su verimliliği yüzde 75-85 olan
yağmurlama sulama yöntemi ile, 424 bin hektarı da su verimliliği
yüzde 90-98 olan damlama sulama yöntemi ile sulanmaktadır. Damlama sulama
yönteminin kullanılması sulamada tasarrufu sağlayacaktır.
DSİ Genel Müdürlüğü'nün yatırım
bütçesinin Bakanlık bütçesine ve GSYH'a oranları yıllardır
artmadığı için sulama yatırımları bir türlü
bitirilememektedir. Toplam sulamaya açılacak alanların yüzde 52'sini
içeren GAP'daki sulama yatırımları ödenek yetersizliği
yüzünden çok yavaş ilerlemektedir. Ülkemizin en büyük ikinci sulama
projesi olan Konya Ovası Sulama Projesinde durum aynıdır. Suyun
rasyonel ve etkili kullanımını sağlamak için Su
Yasasına ihtiyaç vardır.
DSİ sulamalarında uzun yıllar
ortalaması olarak sulama oranı yüzde 65'dir. Teknik açıdan yüzde
50-60 olması gereken sulama randımanı yüzde 45 düzeyindedir. Bu
durum sulamaya açılan alanların yaklaşık yarısı
su olduğu halde sudan istifade edemiyor anlamına gelmektedir. Türkiye
genelinde toplam sulama oranının değişimine
baktığımızda son 10 yılda sulama oranlarının
geliştirilemediği ve sulama randımanının çok
sınırlı bir şekilde arttığı görülmektedir.
Sulama yatırımlarının atıl
kalmasındaki en büyük sebeplerden biri de, sulama alanlarının ve
sulamaya açılacak alanlarda arazinin parçalı olmasıdır.
Ülkemizde toplulaştırma yapılabilecek arazi miktarı 14
milyon hektar iken 1960 yılından beri toplulaştırması
yapılan arazi miktarı 1,5 milyon hektardır. Sulamaya açılan
alanlarda, bilinçsizce yapılan sulamalardan dolayı taban su seviyesi
artmış, dolayısıyla çoraklaşma en büyük sorun olarak
karşımıza çıkmaktadır.
Nüfus artışı ile beraber artan gıda
talebi, küresel ısınma gibi tehditlerle birleşince ülke
nüfusunun gıda güvencesinin sağlanması için tarımsal
faaliyetlerde verimliliği artırarak, ekonomik kalkınmayı
sağlamak ve devam ettirmek toprak ve su kaynaklarının
sürdürülebilir yönetimine bağlıdır. Bu kaynakların
yönetiminde sürdürülebilirliği sağlamak için; etkin sulama
yatırımlarının artırılması, sulamaya
açılan arazilerde ve yeni açılacak alanlarda etkin sulama sistemlerinin
kurulması, yüzey ve yeraltı sularının en uygun şekilde
depolanması, toprak ve su kaynaklarının israfının
önlenmesi ve üreticiler ile kamuoyunun bu konulardaki
farkındalığının artırılması, tarım
arazilerinin amaç dışı kullanımına izin verilmemesi,
erozyonun ve çoraklaşmanın önüne geçecek önlemlerin
alınması gerekmektedir.
Sahip olduğumuz arazilerin ve su
kaynaklarının özelliklerine ve seçilecek bitki desenine uygun modern
sulama sistem ve yönetiminin seçilmesi, projelenmesi ve tekniğine uygun
olarak kullanılması; doğal kaynaklarımızın en iyi
şeklide bir sonraki nesillere aktarılmasını ve
sürdürülebilir bir tarımsal üretimin yapılmasını
sağlayacaktır.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeler bilgilerinize
sunulmuştur. Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
C)
Tezkereler
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek
başkanlığındaki bir heyetin, Azerbaycan Ulusal Meclisi
Başkanı Oktay Asadov'un vaki davetine icabetle 26-28 Kasım 2012
tarihlerinde düzenlenecek olan Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamento
Asamblesi (KEİPA) 40ıncı Genel Kurul toplantısına
katılmak üzere Azerbaycana resmî bir ziyarette bulunmasına
ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
tezkeresi (3/1047)
14.11.2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek
başkanlığındaki heyetin; Azerbaycan Ulusal Meclisi
Başkanı Oktay Asadov'un vaki davetine icabetle 26-28 Kasım 2012
tarihlerinde düzenlenecek olan Karadeniz Ekonomik İşbirliği
Parlamento Asamblesi (KEİPA) 40. Genel Kurul toplantısına
katılmak üzere Azerbaycan'a resmî ziyarette bulunması hususu,
28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 6.
maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Cemil Çiçek
TBMM Başkanı
III.- Y O K L A M A
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa
kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Yoklama istiyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Yoklama istiyorsunuz.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Özkes, Sayın Ekşi, Sayın
Çıray, Sayın Canalioğlu, Sayın Işık, Sayın
Özgündüz, Sayın Genç, Sayın Güven, Sayın Yalçınkaya,
Sayın Öz, Sayın Toptaş, Sayın Erdemir, Sayın Kaplan,
Sayın Serter, Sayın Yüksel, Sayın Moroğlu, Sayın
Akova, Sayın Yıldız.
Sayın milletvekilleri, yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.04
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.18
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Mustafa HAMARAT (Ordu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 25inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı tezkeresinin oylamasından önce yapılan
yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yeniden elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
III.-
YOKLAMA
BAŞKAN Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı
yeter sayısı vardır.
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C)
Tezkereler (Devam)
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek
başkanlığındaki bir heyetin, Azerbaycan Ulusal Meclisi
Başkanı Oktay Asadov'un vaki davetine icabetle 26-28 Kasım 2012
tarihlerinde düzenlenecek olan Karadeniz Ekonomik İşbirliği
Parlamento Asamblesi (KEİPA) 40ıncı Genel Kurul
toplantısına katılmak üzere Azerbaycana resmî bir ziyarette
bulunmasına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
tezkeresi (3/1047) (Devam)
BAŞKAN Başkanlık tezkeresini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Başkanlık tezkeresi kabul
edilmiştir.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun, İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:
VIII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
BDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris Balukenin
ana dilde eğitim ve kimlik politikalarının
araştırılması amacıyla 2/11/2012 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 15 Kasım 2012
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu'nun 15.11.2012 Perşembe
günü (Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından Grubumuzun aşağıdaki
önerisini, İçtüzüğün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurul'un
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
İdris
Baluken
Bingöl
Grup
Başkanvekili
Öneri:
02 Kasım 2012 tarihinde, Bingöl Milletvekili Grup Başkanvekili
İdris Baluken tarafından verilen (1735 sıra nolu),
"Anadilde eğitim ve kimlik politikalarının"
araştırılması amacıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis Araştırma Önergesinin, Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak,
15.11.2012 Perşembe günlü birleşiminde sunuşlarda okunması
ve görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Önerge üzerinde Şırnak Milletvekili Sayın
Hasip Kaplan. (BDP sıralarından alkışlar)
Buyurun efendim.
Süreniz on dakika.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Değerli
milletvekilleri, ana dilde eğitim ve dünyada kimlik
politikalarının gündemi 20nci yüzyılın ikinci yarısından
itibaren, İkinci Dünya Savaşı sonrası insan
haklarının gelişimiyle 21inci yüzyılda çok daha
farklı bir noktaya gelmiş ve Türkiyede de buna paralel olarak
birtakım değişimlerin yaşandığını
biliyoruz.
Bu araştırma önergemiz, Türkiyede özellikle otuz
yıldır yaşanan çatışma süreci açısından
Meclisin ciddi bir araştırma yaparak ana dilde eğitim, kimlik
problemleri konusunda çok kültürlü, çok dilli, ülkemizde cumhuriyetin
kuruluş felsefesi sonrası birlikte yaşamanın hukukunu,
eşitlik, özgürlük ve adalet temelinde bir netliğe kavuşturmak
için böyle bir araştırmanın yararlı olduğuna
inanıyoruz.
Şunu ifade etmek istiyorum, bugün açlık
grevlerinin altmış beşinci günü. Taleplerden birisi de, ana
dilde eğitim ve ana dilde savunma hakkı. Bu hak uğruna
yapılan mücadeleler yakın tarihimizde 12 Eylül darbesinin askerî
yönetimlerinin, askerî mahkemelerinin, sıkıyönetimlerin, askerî
cezaevlerinin o günün koşullarında Anayasa ve yasalarla yasaklanan
dilin -2932 sayılı Yasayla- ve o koşullarda, o zorba dönemlerde dahi yiğit
insanların cezaevlerinde, sıkıyönetim mahkemelerinde Kürtçe
savunma yaparak -Sayın Maraşlının, Sayın
Zananın, Sayın Aydının, yakın tarihimizde birçok
kişinin- mücadele ettiğini biliyoruz. Tabii ki bu yasaklar
kalktı, 87de bu dil yasağı kalktı, 91 Yasasıyla bu
konuda bir adım atıldı ama özellikle 2000li yıllarda ana
dil yasağının Anayasadan çıkarılması önemli bir
aşamadır. AK PARTİ öncesi, koalisyonlar döneminde dil
yasaklarının kaldırıldığı bu madde biraz
Avrupa Birliği sürecinin ruhuyla beraber çok anlamlı bir
gelişmeyle günümüze doğru merhale merhale geliyor.
Burada şunu ifade etmek istiyoruz: Kolay değil.
Bu konudaki mücadelelerde, 2001 yıllarında binlerce üniversite
öğrencisi ana dilde eğitim hakkı için dilekçe verdiği için
YÖKe, rektörlüklere okuldan atıldılar, Terörle Mücadele Kanunu
uyarınca yargılandılar, bedel ödediler, sonunda bütün bunlar
haklı çıktılar ve bu yapılan soruşturmaların
çağ dışı olduğu özellikle Avrupa Birliği uyum
paketleriyle değiştirilerek
Ve sonrası: RTÜK Yasasında
değişiklik yapılarak 15 dakikalık ana dilde eğitim
yayınları, daha sonrası -diğer diller de dâhil tabii buna-
Kürtçenin farklı lehçelerinden Çerkezceye kadar, Boşnakçaya kadar,
onun arkasından TRT 6da yapılan yayınlar günümüzde
üniversitelerde -kürdoloji olmamakla beraber Kürtçe eğitim- konuşan
diller adı altında kurulan kürsüler de olsa atılan
adımlar; yine, bugün gündemimize, eğitim sistemine seçmeli ders
olarak Kürtçe dersi gelmesi gibi, bütün bu gelişmeler dikkate
alındığında ülkemizin en ciddi sorunlarından birisinin
ana dilde eğitim konusu, kimlik konuları, çok dillilik, çok
kültürlülük
Yeni bir anayasa sürecinde bunların son derece önemli
olduğu ortaya çıkıyor.
65inci gününde açlık grevlerinin bu haklı
taleplerden birisi olan savunma hakkının ana dilde
yapılmasıyla ilgili bugün sabah İnsan Hakları
Komisyonundaydık, orada görüşmeler başladı. İnsan
Hakları Komisyonuna sunulan Hükûmet tasarısında savunma hakkının
sadece iddianameden sonra mahkeme aşamasında yani son
soruşturmada ve sınırlı olarak, üstelik de tercüman ücreti
ödenerek getirilen taslağın ayrımcı olduğunu,
dışlayıcı olduğunu, eşitliğe aykırı
olduğunu söylüyoruz ve Meclisin duyarlı olması gerektiğini
söylüyoruz çünkü bir kişi yakalandığı anda, polisin
karşısına çıktığı anda ana dilinde
savunmasını yapabilmeli. Ha bu Kürtçe olabilir, Arapça olabilir,
Çerkezce olabilir, Almandır Almanca olabilir, Afrikalıdır kendi
dilinde olabilir ama bu hak Anayasanın 90ıncı maddesi,
uluslararası sözleşmeler, bizim imzaladığımız,
onayladığımız Birleşmiş Milletlerin iki
sözleşmesi, Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi, Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi, bütün bunların içinde adil
yargılanmanın vazgeçilmez bir parçasıdır. Siz birisine,
eğer kendi vatandaşınıza Git, bilirkişi, tercüman
tut, ücretini öde, kendini savun. derseniz bu en
aşağılayıcı, en onur kırıcı, en
haysiyet kırıcı bir yaklaşımdır, bu kabul
edilebilir bir yaklaşım değildir. Bu ülkede Türk olup da
Türkçeyi doğru dürüst konuşamayan üçüncü nesil jenerasyon Almanyadan
gelip burada bir suçla yakalandığı zaman, Türkçeyi
konuşamadığı zaman, Almanca tercüman gerektiğinde ona
Git paranı öde, Almanca tercümanını tut, kendi savunmanı
yap. diyecek misiniz? Diyemiyorsanız bu ülkenin milyonlarca Kürt vatandaşına
bunu söylemek sizce adil midir, doğru mudur, vicdani midir, eşitlikçi
midir? Bunlar yanlış şeyler. Biz burada şunu söylüyoruz:
Bir şey yapıyorsanız doğru dürüst yapın. Nasıl
yapın? Soruşturmanın her aşamasında poliste, delilde,
bilirkişide, iddianamede ve mahkemede Savunma hakkı kutsaldır,
savunma hakkı bölünemez., bunu koyun. KCKnin üç yıldır
yargılamalarının kapatılmasının nedeni bu özel
yetkili mahkemelerdir. Bu özel yetkili mahkemeler de siyasal karardır, ön
yargıdır, ırkçılıktır, tekçiliktir,
dışlayıcılıktır, burada adalet yoktur. Zaten
hiçbir olağanüstü mahkemede adalet yoktur. Bakın 12 Eylülden öncesi
darbe yargılamalarından, DGMlerden bugüne gelin, bunların
hiçbirisinde adalet bulamazsınız. O zaman olağanüstü
yargıların tümden kaldırılması gerekiyor zaten. Normal
bir yargılama sürecine girmemiz gerekiyor.
Şimdi, buradan bir nokta daha... Evet, bu ülkede
sorunları Meclis çözemiyorsa, siyaset kurumu; biz konuşamıyorsak
ve sorunlar kangrenleşiyorsa, gerilime dönüşüyorsa, eyleme dönüşüyorsa,
demokratik tepkiye, demokratik tepkiler karşısında durmadan gaz
atan bir Hükûmet ozon tabakasını deliyorsa ne olacak bu ülkenin hâli?
Soruyoruz yani hakikaten ne olacak? Bakın asırlar öncesi, milattan
önce Konfüçyüse sormuşlar, demişler ki: Bir ülkeyi yönetmeye
kalkarsanız, çağrılırsanız yapacağınız
ilk iş nedir? Konfüçyüs demiş ki: Hiç kuşkusuz, dili gözden
geçirmekle işe başlarım. diyor. Çünkü kendini anlatma
aracıdır, düşünceyi ifade aracıdır, toplumu yönetme
aracıdır. Siz
Dil düşüncenin ta kendisidir, edebiyattır,
sanattır, şiirdir, hikâyedir, divandır. Bunların hepsidir,
sinemadır, sanattır. Siz
Bu dilleri, ülkemizin zenginliklerini hiç
kimse Tek dil diyerek yok sayamaz, bunları öldürmeye kalkamaz.
Bir
ulusun dili onun ruhudur. Dil kültürün aynasıdır. Eğer dil
geliştirilmemiş olsa, insan, insan olarak yaşayamazdı,
dillerin sınırları dünyalarıdır. Bu kadar açık,
kendi diline hayran, kendi diline kurban olanlar başkalarının
diline de hayran ve kurban olmak zorundadır. İnsan olmanın
gereği budur. Hiç kimse kendiliğinden bir dili suni olarak
yaratmıyor, tarihin ışığından, binlerce
yıldan, kültürden dönüşerek geliyor, dil öyle oluşuyor, dil öyle
siparişle olmuyor, naylon bir siparişle olacak bir iş değil
kültürler. On bin yılların süzgecinden geliyor, Mem ü Zini, Ahmedi
Haniyi, siz Fakiye Teyranı o dönemlere
Asırlar öncesini,
onların yazdıkları divanları, medreseleri, gördükleri
üniversite eğitimlerini siz hangi dönemlerde yaşandığını
görmüyor musunuz? Görüyoruz. Görüyorsak o zaman bu ülke çok zengin bir ülkedir.
Kültürümüze, renklerimize, seslerimize sahip çıkacağız.
Bu araştırma önergesi bize bu fırsatı tanır, bunda
kaybetmeyiz diyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisinin
aleyhinde olmak suretiyle, Sayın Yusuf Halaçoğlu, Kayseri
Milletvekili.
Sayın Halaçoğlu, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, ekonomik ve siyasi güç, o
devletin konuştuğu dilin de uluslararası konuma gelmesine sebep
olur. Dilin, insanların birbiriyle anlaşmalarında en önemli
unsur olduğu malumdur. Dilin dil olarak tanımlanabilmesi için
muhakkak ki bazı özellikleri olması gerekir. Mesela fiil, sıfat,
zamir, ekler gibi hususlar o dilin zenginliğini ortaya koyar. Bir dilde
bir eşyanın, bir rengin, bir mefhumun tanımlanmasıyla
ilgili olarak ne kadar çok kelime varsa, o dil o kadar zengin bir dildir.
Bu tanıma göre dili üç ana bölüme ayırabiliriz:
Bunlardan birincisi ilim dilidir. Ana diliniz ilim yapacak ve ilmî
araştırma sonuçlarını yazıya döküp uluslararası
kamuoyuna sunacak hâlde değilse, başka bir dil sizin ilim diliniz
olarak kabul edilecektir. Bu tür diller uluslararası camianın da
ortak dili hâline gelir. Bugün İngilizce bu konumdadır.
İkincisi, resmî dildir. Resmî dil, bir ülkede
farklı etnik gruplar ve dillerin yer aldığı ülkelerde
birlik ve beraberliğin temininde önemli bir hüviyet taşır.
Devletin her türlü kurumunda resmî dille yazışma yapılır ve
konuşulur. Aksi durumlarda, ülke içinde, o ülke vatandaşları
arasında uyum ve dayanışma gerçekleştirilmesi mümkün
değildir. Bu konudaki belirsizlik ayrışmaya yol açar. Mesela,
Osmanlı Devletinde onlarca farklı millet ve dil olmasına
rağmen, resmî dil olarak kurucu irade sebebiyle Türkçe resmî dil
olmuş, bütün yazışmalar Türkçe yapılmıştır.
SIRRI SAKIK (Muş) Ama Hocam, diğer dillere de
hayat hakkı tanımıştır Osmanlı.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Üçüncüsü, ana dildir.
Ana dil meselesi çoğu zaman hep tartışmalara sebep
olmuştur.
Osmanlı Devletindeki Osmanlıca dediğimiz
dil Türkçe temellidir gramer yapısı itibarıyla, her
şeyiyle. Arapçadan, Farsçadan kelimeler vardır ama Türkçe
özelliğini ayırmaz. Ne Arap gramerine benzer ne Fars gramerine
benzer. Mesela kütüphane kelimesi Arapça ve Farsçadan birleştirilerek
yapılmış, Türkçeleştirilmiş bir kelimedir. Bu şekilde
düşünün.
Arap harflerinin kullanılmış olması
da Osmanlıcayı Arapça yapmaz. Çünkü Arap harfleriyle
yazılmış olmasına rağmen Türkçedir. Yine biz,
şimdi Latin alfabesiyle yazıyoruz. Latin alfabesiyle
yazdığımız dilin Türkçe olmadığını
iddia edemezsiniz, Latince diyemezsiniz.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Hayır, diğer
dillerle ilgili eğitime engel yoktu, onu diyoruz.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Ana dil meselesi
çoğu zaman hep tartışmalara sebep olmuştur. Ana dil,
anneden öğrenilen dil midir, yoksa bir toplumun kültürel anlamda
anlaştığı dil midir? Çoğu zaman ana dil, toplumun
bulunduğu coğrafyaya bağlı olarak tanımlanır.
Herkesin, ana dilini öğrenmesi tabiidir. Mesela, Fransada yaşayan
bir Cezayirli ailenin bildiği tek dil Fransızca iken ve ailenin bütün
fertleri Fransızca konuşurken ana dil nasıl tanımlanacaktır?
Fransada yaşayan bu aile ana dilinde eğitimi hangi ölçüde yerine
getirebilecektir?
Değerli milletvekilleri, bugün Barış ve
Demokrasi Partisinin ana dilde eğitim konusunda verdiği önerge
uygulanma imkânı olmayan bir nitelik de taşımaktadır.
İlk olarak; Kürtçe, eğitim dili olarak, birbirini anlamayan hangi
lehçe veya lehçelerde yapılacaktır?
ALTAN TAN (Diyarbakır) Kazakça ve
Kırgızca yapılacak!
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Diyarbakırdakinin
Vanı anlamadığı, Tunceliyi anlamadığı göz
önüne alınacak olursa, nasıl bir uygulama yapılabilir?
Bir ülkede kendi içinde bile birbirini yüzde 5 anlamayan,
farklı lehçelerde eğitim dili olabilir mi?
SIRRI SAKIK (Muş) Kuzey Irakta, Irak
Kürdistanın da var.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Irak Kürdistanı bizi
ilgilendirmiyor, biz Türkiyeden bahsediyoruz. Irak Kürdistanında hangi
lehçe konuşuluyor? Irak Kürdistanında konuşulan lehçeyi
anlayabiliyor musunuz veya Vandaki bir kişi anlayabiliyor mu?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Siz
konuşmanızı yapınız. Hocam, muhatap olmayın!
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) İkinci olarak,
Türkiyenin genelinde kullanılan resmî dil çerçevesinde anlaşma imkânı varken sırf ideolojik ve
siyasi sebeplerle toplumun ayrışmasına sebep olacak bir
uygulamayı kabul etmek mümkün müdür?
İsteyen Kürtçe öğrenebilir ve bu hususta
yasalarda bir sıkıntı yoktur. Bununla beraber, açılan
kursların kapandığını da hepimiz biliyoruz. Gerçekte
ana dilde eğitimi, terör örgütü ve bağlantılı grupları
talep etmektedir. Bu talebin de amacının ne olduğu herkes tarafında
açıkça bilinmekte ve görülmektedir. Nitekim ana dilde savunma hakkı,
ana dilde eğitim hakkı, anayasal vatandaşlık, ortak vatan,
demokratik özerklik, Kürtlere statü verilmesi, yer adlarının Kürtçe
olması, mahallî idarelerde Kürtçe kullanılması gibi istekler
bölücü anlayışın bir tezahürüdür. Bunun ardında ülke
topraklarının bir bölümünün koparılması ve
uluslararası bir iradenin büyük kürdistan oluşturma
planlarının bir parçasıdır. Yani ana dilde eğitim
talebi bir egemenlik talebi meselesidir.
Dolayısıyla, bu isteğin masum bir istek
olarak görülmesi mümkün değildir. Zira Anayasaya
aykırılığı bir yana, bu istek öne sürülerek terör
örgütünce insan hayatını bölücü amaçlar için vahşice hiçe sayan
ve istismar eden bir baskı ve katliam olayı vardır.
ALTAN TAN (Diyarbakır) Said Nursi terörist miydi,
ana dilde eğitim istedi?
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Canlı bomba olarak
veya açlık grevleri de bu çerçevededir. İnsan hayatı, bölücü
taleplerin aracı hâline getirilmektedir.
Değerli milletvekilleri, bu nedenle önergeye
karşı olduğumuzu belirtiyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Halaçoğlu.
Şimdi, lehinde olmak üzere Sayın
Sırrı Sakık Muş Milletvekili.
Buyurun efendim, süreniz on dakika.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; ben de bu önergemizle ilgili grubum adına
buradayım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında bu konuya girmeden önce, hepimizin grup
olarak hassasiyetimiz bilinir bu açlık grevleriyle ilgili. Bugün 65inci
günündeyiz ve her gün, her saat ölüme yaklaşan anları birlikte
yaşıyoruz. Bir grup milletvekili arkadaşımız da
Diyarbakırda, bu açlık grevinin taleplerinin hayata geçmesi için
onlar da bedenlerini ölüme yatırdılar.
Asıl sorun, burada, eğer gerçekten ana dilde eğitim
hakkı olmuş olsaydı bugün ne dağlarda kavga olmuş
olacaktı ne de zindanlarda açlık grevi olacaktı ne de bu ülkenin
çocukları her gün ölmeyecekti. Yani biraz önce buradaki Hatibi dinledik.
Kürtlerin resmî dile karşı bir tepkisi falan yoktur ama kendilerinin
yok hükmünde sayılmasına karşı ciddi tepkileri vardır
ve siz, cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar -biraz önce
yapmış olduğunuz konuşmalardan dolayı-
atalarınız aynı zalimane politikalar içerisinde oldular ki
yıllardır Kürtler buna karşı direniyor, buna
karşı mücadele ediyor; çare yoksa yol çaredir, dağ çaredir,
zindan çaredir, ölüm çaredir diye bedenlerini ölüme yatırıyorlar ve
siz, her sabah, okullarda ret ve inkâr
politikalarının her gün hayata geçtiğini görmüyor musunuz?
Sayın Başbakan da zaman zaman çıkıp çıkıp
söylüyor: Ret ve inkâr politikaları bitti. Her sabah bizim
çocuklarımız, okul bahçelerinde Türkümle başlayan
Çalışkanımla başlayan Varlığım Türk varlığına
armağan olsun
O asimilasyoncu, o ırkçı antlarla çocuklar okula
gitmiyor mu? Buna ne hakkınız var? Çocuklarımızı bu
şekilde eğitmeye kimin ne hakkı var? Hangi anayasanın,
hangi yasanın buna hakkı var? Hiçbir anayasa, hiçbir yasa, benim
dilime, kimliğime gem vuramaz, beni asimile edemez. İşte bugünkü
mücadelenin asıl nedeni de budur.
Şimdi, uluslararası platformlarda,
Başbakan ve bakanlar gittiklerinde, hepsi Aman, aman, asimile
olmayın. Almanyada bunu söylüyorlar ama kendi topraklarında
asimilasyonu, ret ve inkârı her gün sürdürüyorlar.
Bakın, son dönemlerde hiç gereği yokken
idamı tartışmaya başladılar. Kim tartışmaya
açtı bu idamı? Türkiyede bilinmeyen edilmeyen bir siyasi parti,
binde bilmem ne kadar oy almış bir parti, buradan nemalanan, buradan
Asıl, geçmişte yani o kadar çok cinayetlere
bulaşmışlar ki
Ve bugün idamı tetikleyerek siyaseten bir
rant elde etmeye çalışıyor ve Sayın Başbakan da
çıkıp bununla uzun süre müzakere yapıyor.
Ya, sorunu Kürtlerin diline, kimliğine, kültürüne
gem vurarak, Kürtleri idam ederek çözemezsiniz. Sorun mücadeleden müzakereye
Yani masaya oturup birlikte bu sorunu konuşabilmelisiniz. Ama dönüp
bakıyorsunuz, cezaevlerinde diyorlar ki: Efendim, şov
yapılıyor. Ve arkasından Ölüm sınırında olan
yok. diyor. E, siyaset dünyasında nasıl bu ülkenin belli
kurumları, üniversitelerde devlet adına yani eğitim
aldıklarında ilk önce bir yalan eğitim de alırlar, devletin
bütün günahlarını örtbas etmek için. Şimdi, siyaset dünyası
da bu gök kubbe altında Kürtlerle ilgili söylemedikleri yalan
kalmadı.
Şimdi, bakın, bir dönem Adalet
Bakanlığı yapmış, sonra Meclis
Başkanlığı yapmış, Başbakan
Yardımcılığı yapmış, bugün de AKPde Genel
Başkan Yardımcısı. Ne diyor? PKK, cezaevlerinde kritik
noktada olan birilerini öldürebilir. Demek ki kritik noktada olanlar var,
orada ölümler çıkınca şimdiden hemen kılıf aramaya
çalıştınız. PKK içeride infaz yapabilir. El vicdan! Bu
kadar yalan söylemeye, bu gök kubbe altında bu dillere, bu kimliklere, bu
kültürlere hayat hakkı tanımanız gerekirken çıkıp
yalan söylemekten utanmıyor musunuz? Osmanlıdan bahsediyorsunuz
Şimdi, ben biraz önceki Hatibi dinledim, biraz önce
de komisyonda dinledim. Bütün politikası klişe sözcüklerden
oluşmuş, bütün herkesi, özellikle bütün Kürtleri
araştırıyor Bunlar Türk soyundan
Kardeşim, biz soy
avcılığında değiliz.
Bir medeni dil midir, değil midir? Siz dili
yıllarca yasaklarsanız
Biri çıkıyor Medeni dil
değil. diyor, biri diyor ki Bilim dili değil. Siz, Türkçeyi yüz
yıl yasaklayın bakayım, bilim dili olur mu, medeni bir dil olur
mu? Ama buna rağmen Kürtçe, dönün bakın, ne romanlar, ne edebiyatlar,
ne edebiyatçıların nasıl yetiştiğini de bilirsiniz
bütün baskılara rağmen. Yanı başınızdaki
coğrafyada Kürtçe eğitimin ilkokuldan üniversiteye kadar nasıl
devam ettiğini de görürsünüz. Hele hele Osmanlıdan bahsediyorsunuz.
Osmanlı döneminde, bakın Osmanlıda
Osmanlı bütün
kimliklere nötrdü, bütün inançlara nötrdü. Kürtler Urfada, Diyarbakırda,
İstanbulda ve Vanda kendi diliyle, üniversite mi dersiniz oraya, yoksa
dönüp medrese mi dersiniz, orada Kürtçe edebiyatı ve dili vardı ve
orada Kürtçe eğitim yapılıyordu. Şimdi dönüp dillere
haksızlık etmeyin.
Sevgili arkadaşlar, savunma, ana dilde savunma da
zaten bugün işte komisyonlarda konuşuluyor. Eğer Kürtçe eğitim
yapılmış olsaydı, bugün biz gerçekten bunların
hiçbiriyle ilgilenmeyecektik, bu kavgadan bahsetmeyecektik, daha büyük bir
Türkiye için mücadele edecektik, yeni cezaevleri açmayacaktık, yeni yeni
Yani kulağı tersten göstermeyecektik. Ana dilde eğitim olmuş
olsaydı, bu komisyonlarda bugün farklı şeyler, ülkenin
geleceğiyle ilgili, çocuklarımızın geleceğiyle ilgili
önemli şeyler yapmış olacaktık.
Şimdi, bakın, peki, soruyorum sizlere: Kim
varsa bu topraklar üzerinde kendi kimliğini rahatlıkla söyleyecektir.
O kimliğe saygı duyacağız. O kimliğin bütün kültürel
haklarını, anayasal haklarını vereceğiz,
tanıyacağız. Diline saygı duyacağız. Şimdi
buna bir itirazınız var mı? Bunu söyleyen, Sayın
Arınç. Burada söyledi. Demek ki burada bir dil var, bir kültür var, bir
halk var, gereğini yapacağız.
Ben Kürtüm diyen bir insanın bu ülkede hepimiz
kadar, en az hepimiz kadar hayat hakkı, bilgi hakkı, eğitim
hakkı, dil hakkı, kültür hakkı, kimlik hakkı, ne varsa, bu
bizim cebimizden verdiğimiz bir şey değil, bir lütuf da
değil. İşte, bizim de istediğimiz bu. Burada
çıkıp söyleyen Sayın Arınçın bu sözlerinin
altına biz de imzamızı koyuyoruz. Eğer bunları söylüyorsanız,
yani bu Parlamentoda sadece belli alanlarda duyguları okşamak
adına söylenen sözcükler değilse, tespitler değilse
Havacılıkta da bir kural vardır genellikle yolcular ve hostesler
arasında telefon alıp vermelerde, söz vermelerde, sonra birbirlerini
aramazlar. Dönerler, havada verilen söz havada kalır. Siyaset dünyası
da çıkıp burada sadece topluma sözler vadederek bazı
şeyleri havada bırakmamalıdır, bunun gereğini
yapmalıdır.
Sonra bir komisyon,
Anayasa Komisyonu Başkanı -sözüm ona yeni bir anayasa
yapacağız hep birlikte- hayretle izliyoruz Ana dilde eğitim
istemek şeytana uymaktır. diyor. E, bu şeytani fikri nereden
buluyorsunuz? Evet, biz Kürtler ana dilde eğitim istiyoruz, şeytani
ise şeytana da uyuyoruz. Var mı buna hakkınız ya? Bu kadar
ırkçı olmaya, bu kadar milliyetçi olmaya ne hakkınız var
sizin? Şimdi, böyle bir Anayasa Komisyonu Başkanından nasıl
toplumsal bir uzlaşı, nasıl yeni bir anayasa çıkar?
Vallaha, kusura bakmayın, ben bazen sizi
gördüğümde
Geçmişte milliyetçi cephelerin farklı bir versiyonu
olarak sizleri görüyorum. O dönemde de Türkeş diyordu, cezaevindeydi: Biz
cezaevindeyiz, bizim düşüncemiz iktidar. Aslında bugün Milliyetçi
Hareket Partisinin itiraz etmesine gerek yok. Onlar muhalefette ama
düşünceleri iktidarda. Şimdi idamdan bahsedenler, burada 3üncü
Yargı Paketiyle 7 TİPli öğrenciyi öldürenleri bir saatte
affedenler ve sonra tekrar idamı gündeme getirenler, size soruyorum:
Kimden o hakkı aldınız? 7 kez idama mahkûm olanları
affettiniz, kimden o hakkı aldınız? Bugün yeniden idam
sehpalarını kuruyorsunuz muhaliflerinize karşı.
Bütün sorun, ana dilde eğitimdir. Dağdaki kavga
da odur, cezaevindeki kavga da odur. Otuz yıldır direnenlerin,
hepsinin ödediği bedel ana dilde eğitim talebidir, birlikte
yaşamaktır. Böyle ütopyalar çizip halkın kafasını
karıştırmaya gerek yok. Kürtler kaderini bu coğrafyadaki
halklarla birleştirdi, bütünleştirdi ama eşit yaşamak
istiyor; evet, statü sahibi olmak istiyor, demokratik bir cumhuriyet istiyor,
demokratik özerklik istiyor, ana dilini hayatın her alanında özgürce
ifade etmek istiyor ve bu bir lütuf değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SIRRI SAKIK (Devamla) Bu taleplere makul
yaklaşmanız insanidir.
Hepinize teşekkür ediyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Sakık.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan,
sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Halaçoğlu.
İki dakikada lütfen
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun, Muş Milletvekili
Sırrı Sakıkın şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın
milletvekilleri, Atalarınız zalimdi. dedi, ardından da
Osmanlı Devleti nötrdü. dedi. Hangisine
inanacağımızı bilmiyorum.
SIRRI SAKIK (Muş) - Ben cumhuriyet dönemini
söylüyorum.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Eğer zalimse ve
asimile etmeye çalışmış olsaydı, aslında ne kadar
Kürt varsa hepsinin Türkçe konuşuyor olması gerekirdi veya Türk
olması gerekirdi.
Şimdi, bakın, aksine ırkçılık
yaptığımızı söylüyorlar. Gerçek
ırkçılığı kimin yaptığı kendi
sözleriyle burada ortaya çıkıyor, benim başka bir şey
söylememe bile gerek kalmıyor.
SIRRI SAKIK (Muş) Ben ırkçı değilim
vallahi, insanım, o kadar.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) İkincisi, benim
Osmanlı Devletiyle ilgili konuşmalarımı veya biraz önce
yukarıda İnsan Haklarındaki konuşmalarımı
klişeleşmiş kelimeler veya sözler olarak nitelendiriyor.
Yukarıda söylediğim şey şuydu: Herkesin savunma hakkı
tanınmak zorundadır ve savunmasına imkân verilmelidir. dedim.
Klişeleşmiş bir sözdür; evet, doğrudur ve bütün dünya bunu
söyler. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 11inci maddesinde de
vardır. Bazı kelimeler tabii ki klişeleşecektir ama
şunu hiçbir zaman unutmayın: Klişeleşmiş
dediğiniz sözler evrenseldir. Evrensel sözleri değiştirmek
isteyenler bizler değiliz, sizlersiniz.
İkincisi, masumane istekleriniz olarak
nitelendirdiklerinizin yanına bayrak istiyorsunuz, masumane olarak
istediklerinizin yanına özerk bölge istiyorsunuz. Birlikte yaşamaktan
bahsediyorsunuz.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Özerk bölge bölünme
değildir ki! Hocam, siz demeyin böyle ya!
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Hayır, kendiniz
söylüyorsunuz. Burada tutanaklar da var.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Osmanlıda
medreselerde eğitim var mıydı, yok muydu? Kürtçe eğitim var
mıydı, yok muydu?
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Medreselerde eğitim. diyorsunuz.
Medreselerde Kürtçe eğitim diye bir şey yok, hatta Türkçe eğitim
de kısıtlıdır, genelde Arapçadır. İlmî dil Arapça
olarak Osmanlılarda kullanılmıştır, edebî dil de
Farsça olarak kullanılmıştır. Şimdi, siz tutup burada
Kürtçeden bahsediyorsunuz. Bana o tarihte yazılmış Kürtçe kitap
söyleyin. Şerefname Farsça mı yazılmıştır,
Kürtçe mi yazılmıştır?
HASİP KAPLAN (Şırnak) Mem u Zin
yazılmıştır.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Bir Mem u Zinden bahsediyorsunuz değil
mi? Mem u Zin. Başka?
HASİP KAPLAN (Şırnak) Fakiye Teyran
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Mem u Zinden başka
bir şey söyleyin. Yok
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Şırnak) Fakiye Teyran
ALTAN TAN (Diyarbakır) Melaye Ciziri, Ahmedi Hani,
Fakiye Teyran, Ali Hariri
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Yani bu kadar
geniş, bu kadar büyük bir uygarlığın
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Size uzun bir Kürt
edebiyatı semineri verelim Hocam.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Yahu, Mecliste
dağıttılar o kitapların hepsini.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Halaçoğlu.
(MHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, önergenin aleyhinde olmak suretiyle
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Bir önceki Hatibin
kürsüde söylediği Kendileri cezaevinde fikirleri iktidarda olan sözü
rahmetli Türkeş Beye ait değil, Agâh Oktay Güner Beye aittir.
SIRRI SAKIK (Muş) Biz öyle biliyoruz.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Yanlış
biliniyor, Agâh Oktay Güner Beye aittir.
SIRRI SAKIK (Muş) Medyada hep o yazılır.
BAŞKAN Tamam, söyledikleriniz zapta geçti.
Teşekkür ederim.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Doğrusu odur.
BAŞKAN Doğrudur.
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
BDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris Balukenin
ana dilde eğitim ve kimlik politikalarının
araştırılması amacıyla 2/11/2012 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu
Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 15 Kasım 2012
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Şimdi, aleyhinde olmak üzere,
Diyarbakır Milletvekili Sayın Cuma İçten
(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
CUMA İÇTEN (Diyarbakır) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; BDP Gurubu önerisi aleyhine AK
PARTİ adına söz almış bulunmaktayım.
AK PARTİ 2001 yılında kuruldu ve 2002, 3
Kasım seçimleriyle iktidar oldu. Kurulduğu günden ve iktidar
olduğu günden bu yana ülke tarihinde yüzyıllara damgasını
vuran, devrim niteliğinde reformlar yapıyor ve yeni bir medeniyeti
ortaya çıkarıyoruz.
2002 yılından önce bu ülkede birileri din, dil,
ırk, mezhep ayrımları yapmıştır. Ülkede hiçbir
zaman huzur, refah, mutluluk olmadığı gibi, solcusundan
sağcısına herkes rahatsız edilmiş, gereksiz ve anlamsız
bir şekilde gencecik fidanlar hapse atılmış, kocaman
yürekler de darağacına asılmıştır. Faili meçhul
cinayetler, işkenceler, köy yakmalar olmuş; insanlar yerinden
yurdundan, evinden, işinden edilmiş ve göçe zorlanarak asimile
edilmiştir. Ana dilde konuşmak suç olarak görülmüş, cezaevinde
yatanların anneleri ile ana dilde konuşmaları
yasaklanmıştı. İnsanların kendi dillerinde müzik
dinlemeleri, gazete okumaları, iletişim kurmaları işkence
görmeleri için yeterli görülmüştür.
2001 yılına kadar, Kürt olmak; kendini Kürtçe
ifade etmek, yazmak, çizmek; Kürtçe televizyon ve radyo kanalı kurmak,
bunları dinlemek imkânsızdı. Dün bunların hiçbiri yoktu.
Bunları ifade edenler hep hapishanelere atılıyor, faili meçhul cinayetlere
kurban gidiyordu. Bugün hâlâ siyaset yapanlar Doğu ve Güneydoğuda
OHALin kaldırılmasını talep ediyorlardı. Bunun
ilerisini söylemekten, konuşmaktan bile çekiniliyordu. Demokratik haklar
ayaklar altındaydı ve özgürlükler engelleniyordu. Yeni bir devir
açıldı ve millet Artık söz milletindir. dedi, AK PARTİ
çok güçlü bir şekilde iktidar oldu.
AK PARTİ İktidarında özgürlükler ve
demokratikleşme önünde tüm engelleri kaldırmak için ciddi
adımlar attık ve bugün de bu adımları atmaya devam
ediyoruz. Milletimizin bize verdiği desteği ve güveni boşa
çıkarmadık, on bir yıldır özgürlük mücadelesi veriyoruz ve
vermeye de devam edeceğiz. On yıldır, üç genel seçimde
iktidardayken oylarını artıran tek parti olduk, Türkiyenin tüm
bölgelerinde birinci parti olduk. Kürtlerden de Türklerden de ezici çoğunlukla
bölge ve ülke genelinde oy alan tek parti AK PARTİ oldu.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) - İngilizler
verdi mi oy?
CUMA İÇTEN (Devamla) - AK PARTİ Malatya,
Elâzığ, Urfa, Adıyaman, Bingöl, Gaziantep gibi illerde ezici
çoğunlukta, ülke genelinde ise birçok ilde her 2 kişiden 1inin oyunu
aldı. Peki, biz bu teveccühü almak için ne yaptık? Kimsenin, hiçbir
iktidarın cesaret gösteremediğini, yüreğini ortaya
koymadığı, yapamayacakları işleri yaptık. Tüm
bunları yaparken maalesef vesayetçi kurumlar ile mücadele ettik. Biz halka
hizmet ederken birileri bu ülkenin gelişmesini ve büyümesini ısrarla
istememektedir. Biz dünya ülkesi olduk, Orta Doğudaki tüm Müslüman
ülkelere model olduk. Birileri bunu çekemiyor ve bunun sancısını
yaşıyorlar. Bizler her türlü engellemelere rağmen dün
yaptıklarımızı gerekçe gösterip, terör örgütü
faaliyetlerini destekleyenlere rağmen, ülkeyi böleceksiniz diyenlere
rağmen tehditlere pabuç bırakmadan bu ülke sevdası için
adımlar attık.
Bakın, özgürlükler adına neler yaptık?
Önce OHALi kaldırdık. Köy yakmalarına, boşaltmalarına
izin vermedik; aksine, köye dönüşleri sağladık, mağdur olanlara
tazminatlar ödedik.
SIRRI SAKIK (Muş)
Ben bir mağdurum on dokuz yıldır, Allah için alamadım.
CUMA İÇTEN
(Devamla) Seyahat özgürlüğü getirdik ve yol aramalarını tarihe
gömdük.
2000li
yıllarda işkence mağduru olmuş biri olarak işkencenin
ne olduğunu bilen biriyim ve bizler işkenceleri tarihe gömdük. 17.500
faili meçhul cinayetin 14.500 tanesinin dosyasını kapattık.
Kürtlerin
ağırlıkta yaşadığı bölgeleri kan gölüne
çeviren, adam kaçıran, devlet adına adam öldüren çetelere hesap
sorduk. Bu ülkede görevi ne olursa olsun, devlet adına veya suç çeteleri,
örgütleri adına suç işleyen herkesin mahkemelerde hesap vermesini
sağladık.
Dini,
dili ve ırkı ne olursa olsun, herkesin kendini ifade edebileceği
ortamlar oluşturduk. Üniversitelerde Kürt dili ve edebiyatı ile
ilgili fakülteler ve enstitüler açtık. TRT Şeşi açtık.
Şu anda otuza yakın ve bunun 2 katı kadar da radyo
yayını yapan radyoların açılmasını
sağladık. Hepsi yirmi dört saat yayın, Kürtçe yayın
yapabiliyorlar. Cezaevindeki tutukluların, analarıyla,
yakınlarıyla Kürtçe konuşarak görüşmelerini
sağladık. Kültür Bakanlığımız Kürtçe
yazılmış eserlerin aslının aynısı gibi
bandrollü şekilde yayımını ve basımını
yapmıştır. Dili ne olursa olsun, isteyenin istediği dili
öğrenmesi için öncesinde kurslarda, sonrasında da seçmeli olarak
millî eğitime bağlı okullarda ana dilini öğrenmesi için
çalışmalar yaptık ve sonuç aldık. Şimdi de Meclis
gündemine ana dilde savunma hakkını getirerek herkesin kendi ana
dilinde kendisini savunmasının zeminini oluşturduk.
Özelikle
Güneydoğu ve Doğu Anadoluyu şantiye alanına çevirdik ve
seksen yıldır yapılmayan yatırımları on yıla
sığdırmaya çalıştık. GAP, GOP eylem planları
ile bölgede barajlar, elektrik santralleri, fabrikalar açtık. Yetti mi?
Hayır, açmaya da devam ediyoruz. Hakkâri dâhil her ilde uluslararası
uçuş yapacak havaalanları yapıyoruz. Tüm illeri de duble yollar
ile birbirine bağladık, bağlıyoruz. Tüm köylere içme suyu,
yol, elektrik götürdük. KÖYDES ve BELDES projeleri ile de tarih yazmaya devam
ediyoruz. İnsanlarımızın yaşama alanlarını
yaşanabilir insanca yaşamı alanı olarak oluşturduk.
İşsizlik
rakamlarını yüzde 11 den yüzde 8,5 rakamlarına çektik.
Bölgede
2016 yılına bitecek barajlar 1,5 milyon hektar alanın
sulamasını gerçekleştirecek ve bu 1,5 milyon alanda 1,5 milyon
Kürt genci iş bulacak ve çalışacak. Sadece
Diyarbakırımızda 500 bin insan, barajlardan dolayı iş
bulmuş olacak. Tüm bunlar AK PARTİ iktidarıyla oluyor ve olmaya
da devam edecek.
Biz demokrasi ve özgürlük mücadelesi verirken her zamanki
gibi birileri bunları engellemeye devam ediyor. Biz bu hakları,
birilerinin bağırması çağırmasıyla değil,
terör faaliyetlerinden dolayı değil, hak ve özgürlükler adına
baktığımız için yapıyoruz.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Ana dilde eğitimi
destekliyor musunuz, desteklemiyor musunuz? Araştırma önergesine onay
verin.
CUMA İÇTEN (Devamla) - Hâlâ eksiklerimiz var,
vardır. Hâlâ yapılması gerekenler var mı? Evet vardır.
Özgürlük mücadelemiz bitmiş midir? Hayır bitmemiştir. Seksen
küsur yıldır akan kanın durması için
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Önergeye destek verin.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Ana dile ne diyorsun,
ana dile? Evet mi hayır mı?
CUMA İÇTEN (Devamla) -
kimse bizden üç-beş
yıl içerisinde bunların bitirilmesini beklemesin. Yirmi sekiz
yıldır PKK, sözde özgürlük diyen Kürtleri ve Türkleri katlediyor.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Ana dile ne diyorsun?
Evet mi, hayır mı?
CUMA İÇTEN (Devamla) - Peki istediği nedir? İstediği,
çözümsüzlük, ölüm, kan, açlık ve cezaevidir.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Cuma Bey, ana dilde
eğitime evet mi, hayır mı? Onu söyleyin.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Cuma, ana dile
evet mi, hayır mı?
CUMA İÇTEN (Devamla) - Ana dilin öğrenilmesi ve
savunma hakkını sağlamışken, bunun
dışında başka başka taleplerle gelenler kimlerdir?
Bunu da sormak lazım. PKK Kürtlerin özgürlüklerinin önündeki
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Ya PKK değil
konumuz. Ana dilde eğitime evet mi, hayır mı?
HASİP KAPLAN (Şırnak) Cuma, ana dile
evet mi diyorsun, hayır mı diyorsun? Cuma, ne diyorsun, evet mi,
hayır mı?
CUMA İÇTEN (Devamla) - ...en büyük engeldir
arkadaşlar, Kürt sorunu değil. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
PKK terörü ve kin sorunu vardır. Biz, tüm bu
özgürlükleri gerçekleştirirken güya bu hakkı savunanlar bizlere
saldırıyorlar.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Cuma, ne diyorsun,
evet mi, hayır mı?
CUMA İÇTEN (Devamla) - Şu an devleti ve AK
PARTİyi düşman görenler bilsinler ki halk artık onların
baskılarına boyun eğmeyecektir.
Biz ölümlerden yana değiliz, yaşamdan
yanayız ve insan canının kıymetli olduğuna
inanıyoruz. Bir insanı öldürenin de tüm insanları
öldürdüğüne inanan bir gelenekten geliyoruz.
Dün cezaevlerinde Kürtçe konuşamayanların buna
seyirci kalırken bugün tüm özgürlükleri getirmemize rağmen sesini
yükseltenlere en güzel cevabı halk sandıkta verdi, vermeye de devam
edecek inşallah. Hiç kimsenin kendisini hukuk çerçevesinde ifade etmesine
engel bir durum kalmamıştır. Bir kez daha
hatırlatıyorum; Kürtler, 5 bin yıldır, vatanları olan
bu topraklarda, şimdi böyle bir durumda yaşıyorlardı. Ana
dillerini konuşmaları yasaklandı, varlıkları yasalarda
tanınmıyor, hiçbir demokratik hakkı yoktu. Buna dur demenin zamanının
geldiğini kim söyledi? Kimler bunlar için adım attı? Laf yerine
hizmet üreten parti AK PARTİ söyledi de bunlar oldu diyoruz.
Her türlü haksızlığa dur dedik ve demeye
de devam edeceğiz. Bölgeyi tarım, eğitim ve sağlık
üssü hâline getirdik, getirmeye de devam edeceğiz.
AK PARTİ iktidarıyla demokratikleşme,
şeffaflaşma ve yolsuzlukların engellenmesi yolunda büyük
mesafeler katedildi.
AK PARTİ on yıldır, Kürtlerin Türkçenin
resmî dil olmasından, ülke topraklarının bütünlüğünden ve
tek bayrak ile hiçbir sorunu olmadığını söylerken, bunu
Meclisin içinde siyaset yapanlar da söylerken, bazı milletvekilleri AK
PARTİnin ve Başbakanın tüm bu sorunları çözeceğini
ifade ederken ne oldu da bu arkadaşlar bir anda sustu.
Beni saygıyla dinleyen herkese teşekkür
ediyorum, sürem doldu çünkü. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Önergeyi destekliyor
musun?
HASİP KAPLAN (Şırnak) Evet mi hayır
mı ana dile demedin gitti!
BAŞKAN Sayın İçten, teşekkür
ediyorum.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurun Sayın Sakık.
SIRRI SAKIK (Muş) Demin demokratik özerklikten
bahsederken, ayrışma politikası değil, bir
bütünleştirme politikası olduğunu; faili meçhullerle ilgili Cuma
Beyin açıklamasına bir açıklık getirmek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun lütfen, iki dakika içinde.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Yani biz, ana dilde
eğitime evet mi dedi, hayır mı dedi öğrenemedik
Sırrı Bey?
SIRRI SAKIK (Muş) Ben de onu soracağım.
BAŞKAN Müsaade edin de arkadaşınız
konuşsun.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
14.-
Muş Milletvekili Sırrı Sakıkın, Diyarbakır
Milletvekili Cuma İçtenin faili meçhul cinayetlerle ilgili ifadelerine
ilişkin açıklaması
SIRRI SAKIK (Muş)- Tekrar merhaba arkadaşlar.
Şimdi, biraz önce burada ben demokratik özerklik
dedim, bu bir ayrışma projesi değil, bir bütünleştirme
projesidir. Bizim sadece Kürt coğrafyası için, Kürdistan için
istediğimiz bir talep değil. Dünyanın yüzlerce yerinde bu tür
uygulamalar var ve hiçbir ülke de bölünmüyor ve kimse burada çıkıp,
bize bayrak
Böyle bir talebimiz de olmadı. Zaten sizin zayıf
noktanız da bu Ülke bölünüyor, bayrak, ezan, bilmem ne, hamasi nutuklarla
insanları ayakta tutmaya çalışıyorsunuz.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Belediye
başkanınız söylemedi mi?
SIRRI SAKIK (Devamla) - Şimdi bakın, ben, Cuma
Bey, ana dilde eğitim bir hak mıdır, değil midir; vicdanen
bunu soruyorum size. Bana şiddetten, silahtan, PKKden bahsetmeyin. Ben
düşmanlık kültüründen bahsetmedim. Ana dilde eğitim hak
mıdır, değil midir bunu bana söyleyin.
İkincisi, faili meçhulleri buldunuz! Ben de ailemden
onlarca faili meçhullerden gelen biriyim, her arkadaşımızın
evinde bir faili meçhul vardır. Ağabeyim Gaziantepte demokratik
zeminde siyaset yapıyordu, il başkanıydı ve orada
katledildi, faili yok ortada. Kendimden örnek veriyorum, bütün kamuoyundan da
özür diliyorum. Köyü yakılmış, evi yakılmış,
oteli kapatılmış ve yıllarca mağdur olmuş
biriyim. Bingöl Milletvekilimiz İdris Beyin de bölgesinde, benim de seçim
bölgemde ve Kürt coğrafyasında size yüzlerce köy sayabilirim. Devlet
gitmiştir, yakmıştır tankıyla, topuyla, apoletiyle; gitmiştir
ama aradan on dokuz yıl geçmiş, hâlâ zararlar ödenmemiştir. Siz
dönüyorsunuz, güllük gülistanlık bir tablo sunuyorsunuz. Faili meçhullerin
katilleri bulunmamış. Bakın, Ergenekon yargılanıyor,
Ergenekondan birçoğu Kürt coğrafyasında eli kana bulaşmış
ama Kürt coğrafyasında işlediği cinayetten dolayı
yargılanmıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SIRRI SAKIK (Devamla) Ondan dolayı, öyle yaptınız ki Ergenekonu gerçekten o
failleri masumlaştırmaya çalıştınız.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Sakık.
CUMA İÇTEN (Diyarbakır) Sayın
Başkanım, cevap vermek istiyorum.
SIRRI SAKIK (Muş) Ben sordum; ana dilde
eğitim hak mıdır, değil midir?
BAŞKAN Sayın Sakık, lütfen, sordunuz.
Bir dakika içinde siz de buyurun.
15.-
Diyarbakır Milletvekili Cuma İçtenin, Muş Milletvekili
Sırrı Sakıkın ifadelerine ilişkin
açıklaması
CUMA İÇTEN (Diyarbakır) Ben Zazayım,
benim köyüm beş defa devlet tarafından yakıldı. Burada
ifade ettim, 17 bin 500 faili meçhul cinayetin 14 bin 500 tanesinin failini
bulan AK PARTİ iktidarıdır. Hâla bulmadıklarımız
var mıdır? Vardır. Silivride, KCK operasyonlarında,
işte, hepsi yargılanıyor. Bu fırsatı bana verdiniz,
ben devam etmek istiyorum.
AK PARTİ on yıldır Kürtlerin Türkçenin
resmî dil olmasından, ülke topraklarının bütünlüğünden ve
tek bayrakla hiçbir sorunu olmadığını söylerken, bunu
Meclisin içinde siyaset yapanlar da söylerken bazı milletvekilleri AK
PARTİnin ve Başbakanın tüm bu sorunları çözeceğini
itiraf etti ve o arkadaşlar şu an susuyor.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) O arkadaşlar
açlık grevinde Cuma Bey.
CUMA İÇTEN (Devamla) Birileri artık
dağda elinde silah bulunanların siyasi temsilciliğini yapmaktan
vazgeçsin. Kusura bakmasınlar, ak kadrolar onlara benzemez.
SIRRI SAKIK (Muş) Yani ne diyorsun? Ana dilde
eğitim hak mıdır, değil midir, onu soruyoruz sana.
CUMA İÇTEN (Devamla) Şunu herkes bilsin: AK
PARTİnin bölgede ve Türkiyede yaptığı hizmetler
diğer siyasi partiler tarafından asla yapılamaz. Bazı
eksikliklerin de yine Anayasayla çözümleneceğine inanıyorum. Meclis
iradesinin her türlü problemi de çözeceğine inancım tamdır.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler ederim.
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
BDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris Balukenin
ana dilde eğitim ve kimlik politikalarının
araştırılması amacıyla 2/11/2012 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu
Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 15 Kasım 2012
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Barış ve Demokrasi Partisi
önergesi üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım:
2.-
MHP Grubunun, kanuni takibe düşen krediler sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
vermiş olduğu (10/312) esas numaralı Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerin, Genel Kurulun 15
Kasım 2012 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Tarih: 15.11.2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu'nun 15.11.2012 Perşembe günü (bugün)
yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları
arasında oybirliği sağlanamadığından Grubumuzun
aşağıdaki önerisini İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mehmet
Şandır
Mersin
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
Kısmında yer alan 10/312 esas numaralı, "Kanuni takibe
düşen krediler sorununun araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla" verdiğimiz Meclis
Araştırma önergemizin 15.11.2012 Perşembe günü (bugün) Genel
Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü Birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi grubu önerisi üzerinde, lehinde
olmak suretiyle, birinci konuşmacı Kahramanmaraş Milletvekili
Sayın Mesut Dedeoğlu.
Buyurun Sayın Dedeoğlu. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; kanuni takibe düşen KOBİ kredileri
konusunda vermiş olduğumuz Meclis araştırma önergesi üzerine
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Hükûmet tarafından uygulanan ekonomik
ve sosyal politikalar toplumumuzun bütün kesimlerini olumsuz yönde etkilemeye
başlamıştır. İşçi, memur, emekli ve dar gelirli
vatandaşlarımız yapılan yüksek oranlı doğal gaz,
elektrik ve akaryakıt gibi zamların karşısında büyük
sıkıntı içerisine düşmüştür.
Vatandaşlarımız, kendi maaşlarına Hükûmet
tarafından yapılan küçük zamlar karşısında, yine
Hükûmet tarafından piyasada iğneden ipliğe yapılan büyük
zamlar karşısında nefes alamaz hâle gelmişlerdir.
Çiftçilerimizle birlikte esnaflarımızın durumu da
işçi, memur, emekli ve dar gelirli vatandaşlarımızdan farklı
değildir. Bu iki kesim de maalesef bugün emeğinin
karşılığını alamaz hâle gelmişlerdir.
Vatandaşlarımız ve geçmişte Anadolu Aslanları olarak
tabir ettiğimiz KOBİler, bugün yanlış ekonomi politikaları
sayesinde büyük sıkıntı içine düşmüşlerdir.
Bankaların faiz denizinde boğulmaktadırlar.
Ülkemizde her alanda sıkıntı devam
etmektedir. Çiftçilerimiz bugün her şeyden önce köylerini
kaybetmişlerdir. Doğdukları, büyüdükleri köyleri mahalle
olmuştur. Hükûmet tarafından hiç kendilerine sorulmadan mahalleye
dönüştürülmüştür. Hükûmet tarafından tüm
uyarılarımıza rağmen çıkarılan Büyükşehir
Yasası, Kahramanmaraş ilimizde de ve diğer illerimizde de
köylerde, tarım ve hayvancılık alanındaki üretimi önemli
ölçüde etkileyecektir. On üç ilde, göz bebeği köylerimiz, beldelerimiz yok
edilmiştir. Mazotun, gübrenin ve ilacın yanından geçemeyen ve
tarlasına atamayan çiftçilerimiz, yüksek fiyatlarımız nedeniyle
hayvanlara yem alacak para bulamamaktadır. Türkiyede tarım ve
hayvancılık bitme noktasına gelmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkenin
topyekûn kalkınmasını istiyorsak bu kalkınmayı
öncelikle köylerimizden ve köylülerimizle beraber yapmak mecburiyetindeyiz. Bu
kalkınmaya küçük esnafımızı ve KOBİlerimizi dâhil
etmek zorundayız. İstihdama, ekonomiye ve kalkınmaya çok önemli
katkılar sağlayan bu iş yerlerini yok sayamazsınız.
Gelin bu iş yerlerini, yerli sermayeyi, ithal ürünler
karşısında rekabet edemez duruma düşürerek yok etmeyiniz.
Ülkemiz şu anda ithalat mezarlığı hâlindedir. Gelin,
Hükûmet olarak, yerli sermayeye gerekli önemi verelim ve ülke
kalkınmasının önünü açalım.
KOBİlerden ekmek yiyen çok sayıda
vatandaşımız var. KOBİlerin sorunları mutlaka ele
alınmalı ve çözülmelidir. KOBİler hiçbir dönemde
olmadığı kadar büyük sıkıntı içine düşmüşlerdir.
KOBİlerin takibe düşen kredi borçları da sürekli olarak
artmaktadır. Ülkemizde hemen hemen her alanda ekonomik kriz de
sürmektedir. Kriz, en küçük esnafı bile etkilemiştir. Artık
esnaf, kira, vergi ve sigorta borcunu ödeyemiyor. Birçok alanda göz göre göre üretim
düşmekte ve istihdam sağlanamamaktadır.
Tarım ve hayvancılık alanında
yaşanan sıkıntılar sanayi kesimini de, KOBİ'leri de
olumsuz yönde etkilemektedir. Sanayi ham maddeyi sürekli olarak
dışarıdan almaktadır ve ham madde konusunda dışa
bağımlı hâle gelmiştir. Hayvan yemi üretiminde bile, ham
madde konusunda bile bugün, Türkiye, neredeyse dışarıya
bağımlı hâle gelmiştir, maalesef saman ithalatı da
buna dâhildir.
İşsizlik hâlen ülkemizde en önemli sorunlar
içerisinde yer almaktadır. Her gün kapanan iş yerleri nedeniyle
yüzlerce kişi işsiz kalmakta ve işsizlik sigortasına
müracaat etmektedir. Ödenemeyen kredi ve kredi kartı borçları da
artarak devam etmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ekonominin belkemiği binlerce küçük ve orta boy işletme kredileri,
uygulanan yanlış ekonomik politikalar sonucu takibe
düşmüştür. KOBİ'ler yüksek vergi yanı sıra, sürekli
olarak yapılan doğal gaz ve elektrik zamları
karşısında rekabet edemez hâle düşmüştür. KOBİ'ler
üretimi azaltmış, takibe düşen kredilerini kapatma peşine
düşmüşlerdir.
Kriz, toplumsal alanda en büyük etkiyi, yine,
işsizlik konusunda göstermeye devam etmektedir. Binlerce
vatandaşımız hâlen işini ve aşını kaybetmeye
devam etmektedir. İşsiz vatandaşlarımıza her geçen gün
yeni işsizler eklenmektedir. Kapanan şirket sayısı sürekli
olarak artmaktadır. Kapanan şirket sayısı yüzde 17,03
oranında artarken küçük esnaf kesiminde de gelir vergisi faal mükellef
sayısı son bir yıl içerisinde 13.147 azalmıştır.
Kapanan şirket sayısı ve küçük esnaf kesiminde yaşanan
sıkıntı, üretimi ve istihdamı olumsuz yönde etkilemeye
devam etmektedir.
İşçi, memur, emekli ve
çalışanların düşen alım gücü evde mutfakları,
çarşı ve pazarda da ticareti olumsuz yönde etkilemektedir.
Çarşı ve pazar esnafındaki durgunluk, senetlerin protesto ve
çeklerin de karşılıksız çıkmasına sebep
olmaktadır. 2011 yılında, yaklaşık 3 milyar 463 milyon
tutarındaki senet, vadesinde ödenemediği için protesto olmuştur.
Aynı yıl içerisinde, protesto olan senet sayısı 671 bin
789'a çıkmıştır. Nisan ayı içerisinde
karşılıksız çıkan çek sayısı da 181 bin 963
olarak tespit edilmiştir.
Bu yıl binlerce ekonominin belkemiği
durumundaki küçük ve orta boy işletme kredi borcunu ödeyememiş ve
takibe düşmüştür. KOBİ'lerin kullandığı nakdî
krediler 2012 yılı Temmuz ayı itibarıyla 2011 sonuna kadar
yüzde 4,9 oranında artışla 170 milyar 793 milyon TL'ye
yükselmiştir. KOBİ'lerin, bankaların takibine düşen
kredileri ise bu dönemde yüzde 5,3 oranında artışla 5 milyar 487
milyon TL olmuştur. KOBİ'lerin kullandığı nakdî
krediler 2012 yılı Temmuz ayı itibarıyla 2011 sonuna göre
yüzde 4,9 oranında artışla 170 milyar 793 milyon TL'ye
ulaşmıştır.
KOBİ'lerin takibine düşen kredileri bu dönemde
yüzde 5,3 oranında artışla 5 milyar 487 milyon TL olmuştur.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun açıkladığı
verilere göre Temmuz 2012 itibarıyla krediler, 2011 yılı sonuna
göre yüzde 8,8 oranında, 5 milyar 903 milyon TL tutar artışla
gerçekleşmiştir. Kredilerin yıllık artış
oranı ise yüzde 18,3 olarak gerçekleşmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; KOBİler âdeta
ödeyemedikleri kredi borçlarını yeni krediler ile kapatmaya
çalışmaktadırlar. Yıllık bazda takibe düşen
KOBİ kredileri yüzde 6,5 oranında artış göstermiştir.
Bu dönemde kredisi takibe düşen KOBİ sayısı yüzde 4,1
azalışla 160 bin 545 olarak tespit edilmiştir.
Büyük umutlarla bankalardan çekilen taşıt,
konut ve ihtiyaç kredileri de takibe düşmüştür. Binlerce
vatandaşımızın kira öder gibi konut sahibi olma hayali iyi
yönetilemeyen ekonomi sayesinde maalesef kurban edilmiştir. Türkiye
Bankalar Birliğinin verilerine göre, bugün takibe alınan kredilerin
yüzde 41'i konut, yüzde 31i ihtiyaç, yüzde 14'ü de taşıt
kredilerinden oluşmaktadır.
Ülke ekonomisinin refaha çıkması adına
KOBİlerimize, tarımımıza,
hayvancılığımıza sahip çıkmamız
gerekmektedir.
Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Dedeoğlu.
İkinci konuşmacı, aleyhinde olmak üzere,
Siirt Milletvekili Sayın Osman Ören.
Sayın Ören, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
OSMAN ÖREN (Siirt) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu Meclis
araştırma önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Kamu maliyesinde sürdürülen disiplinli
yaklaşım, bankacılık sektörümüzün güçlü yapısı,
hayata geçirilen yapısal reformlar ve sonuç olarak büyüme ve istihdam
alanlarında yakalanan yüksek performans, AK PARTİ
iktidarının ve ekonomimizin başarısıdır.
Özellikle küresel krizin tüm dünyada güçlü şekilde
hissedildiği 2009 yılı ve sonrasında kamu maliyesinde güçlü
duruşunu tavizsiz bir şekilde sürdürmesi, programlarda öngörülen
makroekonomik ve mali hedeflere ulaşmak için gerektiğinde ölçülü ve
zamanlı tedbirleri alabilmesi, büyüme ve istihdamı destekleyecek
kritik yapısal reformları hayata geçirmeye devam etmesi, birçok
gelişmiş ülkenin kredi notlarının ardı ardına
düşürüldüğü bu dönemde Türkiye'nin kredi notunun yükselmesini
sağlamıştır.
Türkiye, 2010 ve 2011 yıllarında elde
ettiği yüksek büyüme performansıyla beraber maliye ve para
politikası araçlarını etkin bir biçimde kullanarak ve
gerektiğinde makro ihtiyati adımları zamanında atarak, iç
talep bazlı büyümeden dış talep bazlı büyümeye etkin bir
geçiş sağlamıştır. Ekonominin
dayanıklılığının artmasını temin eden
bu başarılı geçişte alınan kararlar da etkili
olmuştur.
Takipte izlenen bireysel kredilere ilişkin en güncel
bilgiler 2 Kasım 2012 tarihine aittir. KOBİ ve ticari/kurumsal
krediler ayrımlı en güzel veri ise Eylül 2012 dönemine aittir. 2 Kasım
2012 itibarıyla takipteki bireysel krediler toplamı 8,147 milyon Türk
lirası olup yıl sonuna kıyasla yüzde 22,5 oranında
artış görülmüştür. Takipteki bireysel krediler içerisinde kredi
kartları yüzde 49,4 oranıyla birinci sırada yer almaktadır.
Aynı şekilde takibe dönüşüm oranı bireysel krediler içinde
yüzde 5,5 oranıyla en yüksek, kredi kartlarındadır.
Diğer taraftan, Eylül 2012 itibarıyla takipteki
KOBİ kredileri 6 milyar Türk lirası olup, yıl sonuna göre yüzde
16 oranında artış göstermiştir. KOBİ kredilerinin
takibe dönüşüm oranı yüzde 3,4 düzeyindedir. Bu oranda yıl
sonuna göre 0,3 puan artış oluşmuştur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bankacılık sektörü, 2012 yılında da temel olarak krediler
ve zorunlu karşılıklardan kaynaklanan aktif büyümesini, mevduat,
ihraç edilen menkul kıymetler ve bankalara borçlardaki artış ile
fonlamıştır. 2012 yılında menkul kıymet
ihracı yoluyla yaratılan kaynak miktarı 15 milyar lira
artış göstermiş ve 42,5 milyar liralık mevduat
artışından sonra yıl içinde başvurulan ikinci önemli
yabancı kaynak olmuştur.
Ekim 2009'da yüzde 5,4'e kadar yükselen takibe
dönüşüm oranında özellikle 2010 ve 2011 sorunlu kredi
tahsilatları ve takipteki alacak oluşumunun yavaşlaması ile
azalma görülmüştür. 2011 yılının son çeyreğinden itibaren
ise takibe dönüşüm oranı yatay bir seyir izlemeye
başlamış, 2012 yılının üçüncü çeyreğinde
trend yukarıya doğru dönmüş ve Eylül 2012 itibarıyla yüzde
2,9 seviyesinde gerçekleşmiştir.
Eylül 2012 itibarıyla mevduatın krediye
dönüşüm oranı yüzde 105,5 olarak gerçekleşmiş olup, bu
seviyenin cari durumda bankacılığımızın
etkinliğini gösteren oldukça önemli bir gösterge olduğunu
düşünmekteyim, ancak bu oran bir taraftan da tasarrufların arttırılmasına
duyulan ihtiyaca işaret etmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ülkemizde ekonomik gelişmeye paralel olarak tüketici kredileri de
hızlı bir artış gerçekleştirmiştir. Hane
halkı yükümlülüklerinin varlıklarına oranla hızlı
artış eğilimi, BDDK tarafından 20 Haziran 2011 tarihinde
alınan ve taşıt ve konut dışı tüketici
kredilerine ilişkin karşılık ve risk
ağırlıklarının arttırılmasına dönük
kararlar neticesinde önemli ölçüde yavaşlamıştır.
Bu tedbirler neticesinde, Haziran 2011 itibarıyla
yüzde 50 seviyesine yaklaşan ihtiyaç ve diğer tüketici kredilerinin
yıllık büyüme hızı Eylül 2012 itibarıyla yüzde 15'e
gerilemiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
anlatmaya çalıştığım gibi, geçmişe oranla, hele
hele AK PARTİ iktidara gelmeden önce yaşanan tablolarla
kıyaslanamayacak ölçüde iyileşme kaydedilmiş, toplumumuzun kredi
kullanma ve kredi kartı kullanma bilinci her geçen gün gelişmiş,
bu bilince binaen halkımız borçlanma yoluna gitmiştir.
İhtiyacına göre borçlanma, geri ödeyebileceği krediyi talep etme
ve bu kararı piyasa şartlarına göre verebilmesi için, son
dönemde bizzat bankalarca da bilgilendirme çalışmaları
yapılmaktadır.
Son olarak, iki rakam vererek sözlerimi sonlandırmak
istiyorum.
Birincisi, Türkiye'nin bankacılık sektöründe
kredilerin toplam varlıklarına oranı 2002 yılında
yüzde 23 iken, 2012 yılının Ekim ayında bu rakam yüzde 57,7
olarak gerçekleşmiştir. Bu ne demek? Bir banka toplam
varlığının yarısından fazlasını krediye
dönüştürebilmiştir, yani kredi talep edenlere banka güvenmiştir.
İkincisi ise, Türkiye'nin bankacılık
sektöründe takipteki alacakların toplam kredilere oranı 2002
yılında brüt yüzde 21,2 idi. Bu oran 2012 yılının Ekim
ayında sadece brüt yüzde 3 olarak gerçekleşmiştir. Sadece bu
gerçekleşme rakamları bile, verilen önergenin şu an için gündeme
alınmasının zaruri olmadığını
göstermektedir.
AK PARTİ iktidarı olarak, milletimizin
sıkıntısı bizim sıkıntımızdır,
bundan kimsenin şüphesi olmasın. Ekonomi yönetimimizin
başarısını mevcut tabloya baktığımızda
görüyoruz. Gereken bir tedbir varsa, daha önce olduğu gibi zamanında
ve hızlı bir şekilde alan ekonomi yönetimimizi de bu vesileyle
bir kez daha tebrik ediyorum ve takdir ediyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun vermiş olduğu araştırma
önergesinin gündeme gelmesine ilişkin teklifin Türkiye Büyük Millet
Meclisinin gündeminin yoğunluğu sebebiyle uygun
olmadığını belirtir, yüce heyetinizi saygıyla
selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ören.
Şimdi, lehinde olmak üzere İzmir Milletvekili
Sayın Erdal Aksünger
Sayın Aksünger buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
ERDAL AKSÜNGER (İzmir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; MHP Grubunun KOBİ sorunlarıyla ilgili
verdiği meclis araştırma önergesi hakkında CHP Grubu
adına söz almış durumdayım. Hepinizi saygıyla
selamlarım.
KOBİlerin Meclis gündemini oyalamasıyla ilgili
AKP milletvekili arkadaşımızın söylediği gerçekten
büyük bir talihsizlik oldu bence.
Şimdi, konu Türkiyede neden buraya geldi? Biraz
onu, sürecin küreselleşme süreciyle birlikte açmaya çalışacağım
size: İlkel toplum, tarım toplumu, sanayi toplumu, arkasından da
bilgi toplumu. Peki, sanayi toplumunun bitiş süreci
başladığında uluslararası sermaye neyi diretmeye
çalışıyor? Küreselleşmeyi diretmeye
çalışıyor. Küreselleşmeyi dile getirip de uluslararası
arenada küresel sermayenin gittiği yerlere değer katacağını
iddia eden söylem neydi? Gideceği yere üretimde, sanayide, istihdamda
değer katacağını söylüyordu. Peki, bugün gelinen nokta bu
mudur? Aslında tam tersi bir konuya doğru gidiyor. 1990larda,
özellikle sanayi toplumunun bitişini simgeleyen bilgi toplumunun
başlangıcı, aslında küreselleşmeyi ve küresel
sermayenin, dünya üzerindeki söylemlerini siyasal baskılarla ülkelere
kabul ettirmeye çalıştığı dönemdir. Neden böyle? Ne
diyordu 1970lerde? Gideceğiz, ülkelere istihdam açısından,
reformlar açısından ciddi değerler katacağız ve
sınırları yıkacağız. diyorlardı. Artık
bundan sonra bu politikalar bitti, bilgi toplumunun aslında devreye
girmesiyle birlikte, küresel sermaye sanal olarak dolaşmaya
başladı. Niye bunu anlatıyorum? Çünkü, KOBİler bizim gibi
ülkelerde üretimin yüzde 90ını gerçekleştiren bir grup. Yani
sanayisiyle ve ticaretiyle ülkeye kattığı değer, toplam
ekonominin yüzde 90ını, istihdamın da yüzde 90ını
gerçekleştiriyor. Peki, süreç buraya geldiğinde ne olacak bundan
sonra? Çok önemli bir örnek vereceğim. Neden küreselleşme buraya
getirdi konuyu? Hepinizin de yakından bildiği -ki devamlı dile
getirmeye de çalışıyoruz, süreçte aslında mevcut
iktidarı da bu konuyla ilgili uyarıyoruz- Google diye bir
şirket var mesela. Örnek vereceğim yani. 2000li yılların
başında kurulmuş bir şirket. On iki yıl olmuş.
Geldiği noktadaki değeri ne kadar? Türkiye'nin bütün sanayisini ve
ticaret hacmini topladığınızda, sanayi kuruluşlarını
topladığınızda üçte 2si etmiyor. Bakın, tek bir
şirket. Peki, bu nerenin eseri? Artık Gittiğim yerlere
değer katacağım. diyen küresel sermaye, Google gibi, Facebook
gibi veya bunun benzeri bir sürü teşekkülle birlikte, gittiği bu
gelişmekte olan ülkeleri sömürmeye başladı. Peki, ne istihdam
yaratıyor burasından baktığınızda? Nasıl bir
istihdam yaratıyor? Hiçbir istihdam yaratmadığı gibi, o
ülkeye de vergi de ödemiyor zaten. Bununla uğraşıyor musunuz?
Hayır, uğraşmıyorsunuz. Peki, dünya aslında bu gaflet
içinde mi? Evet, dünya bu gaflet içinde şu anda. Önümüzdeki süreçteki
gelişmeler de istihdamı daha da kötü yerlere götürecektir.
KOBİler, özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki
Türkiye de bu
örneğe sahip bir ülke. Eğer yüzde 90ını, buradan
ekonominin istihdamını gerçekleştiriyorsanız, o zaman sizin
burada mutlaka yeni bir eylem planı içerisinde olmanız gerektiği
yüzde 100. Öyle bir eylem planı var mı? Hayır, yok.
Dışarıdan gelen sıcak parayla içeride
ekonomiyi ayakta tutmaya çalıştığınız yüzde 100.
Peki, neler oluyor dışarıdan gelen parayla, nereye geliyor
dışarıdan gelen para? Yüzde 70i borsaya gelen bir para;
bankaları satın alıyor, marketleri satın alıyor,
sigorta şirketlerini satın alıyor. Peki, Doğrudan
yatırım olarak ne yapıyor? diye bir örnek verirseniz,
mevcudiyette, belki çok az bir miktarıyla da, kâr elde eden
şirketlerinizi satın alıyor. Peki, bu nereye baskı
yapıyor tamamen? Tabii ki orada üretim yapan KOBİlerle ticaret yapan
KOBİlerin üzerine ciddi bir baskı yapıyor. Bu marketlerin
kapılarında kim sürüm sürüm sürünüyor, bunlara mal satmak için veya
hizmet satmak için kim sürünüyor? Mevcutta, bugün aslında,
konuştuğumuz KOBİler sürünüyor. Altı ay kapılarda,
pencerelerde marketlerden para almayı bekleyen yüzlerce firma var
aslında, ticaret yapan da öyle, üretim yapan da öyle.
Şimdi, tabii, bir taraftan borsaya geliyor.
Şimdi, borsa değerlerine baktığımızda dünya
nasıl değişiyor diye
Borsanın aslında
açıklaması nedir? Dünyanın gelişiminden bu yana, sanayi
devriminin başlangıcından bu yana borsanın
açıklaması şu, borsa diyor ki: Millî değerlerin tabana
yayılması yani millî sermayenin tabana yayılması. Bugün
Türkiye de dâhil bir sürü ülkede borsa bu şekilde mi duruyor? Hayır,
durmuyor. Yabancılar gelip borsanın yüzde 70ine el koymuş
durumda. Demek ki sermaye tabana yayılmıyor. Peki, bu nereden
kaynaklanıyor? İşte, küresel geyiğin getirdiği bir
konu bu ve bunu görmediğiniz sürece önümüzdeki süreç de böyle
gelişecek çünkü.
Bugün bakın finansal değerlere ve reel sektör
değerlerine, reel sektörün kârı azaldıkça
Ki geçen sene yüzde
28 azalmış reel sektörün kârı, finans sektörünün kârı yüzde
19 artmış yani şu demek: Finans sektörü büyüyor ama reel sektör
aşağı doğru iniyor çünkü kârlılık değerleri
aşağı indikçe yakında, merak etmeyin- ciddi istihdam
sorunlarıyla karşı karşıya geleceğimiz
aşikârdır, bunu görmeyip tedbir alamazsak çok sıkıntı
yaşarız. Ha, bu Türkiyenin tek başına sorunu mu?
Hayır, değil. Dünyada gelişen aslında bu küresel
geyiğin sorunu bu bir tarafından.
Birkaç konuya değinmeden geçemeyeceğim,
özellikle bu Suriye konusunda aklıma takılan bir konu var, tabii,
bunu daha da açarız ama sordukları zaman Ya, bu Esadın
yanında mısın, öbürünün yanında mısın, bunun
yanında mısın? Hayır kardeşim, biz ne kadar
emperyalist adam varsa onun karşısındayız. Bugün Suriyede
yaşanan konu, bence, istilacı bir konudur. Çok basit bir örnekle
vereceğim: 1978de, Mısırda -özellikle tabii bu Cemal
Nasırın gitmesinden sonra, Cemal Nasır gidip Enver Sedat
başa gelince- Camp David anlaşması diye bir anlaşma
yapıldı, aslında Amerikanın önderliğinde bir
anlaşma yapıldı. Bu anlaşmada diyordu ki: Bundan sonra sen
İsraille uğraşmayacaksın kardeşim.
Peki, o güne kadar Arap Birliğinin genel söylemi
neydi? Aslında bütün odak noktası, bütün antisiyonistlerin, bütün
antiemperyalistlerin odak noktası Mısırdı. 1978den sonra
artık orası olmaktan çıktı, Şama
taşındı konu ve -ne kadar bildiğiniz- buna Filistin
Kurtuluş Örgütü de dâhildir, belki bu ülkedeki solcuları da
kovaladıklarında gittiği yer Şam oldu veya diğer bütün
Hamasın da, Hizbullahın da aslında
varlığının yeşerdiği yer Şamdır.
Şimdi ne oluyor? Şu anda Şam istila ediliyor. Bunun Esadla bir
alakası yok, onunla, bununla bir alakası yok. Aslında bunun
istilacı, emperyalist bir sistemin nereye girmek istediğiyle alakası
var. Konu budur aslında baktığınızda. Peki, bunu destekleyen
ne var? Evet, bugün KOBİleri konuşurken niye bunu konuştuk?
Önümüzdeki süreçteki finansal dürtüler bunu destekliyor çünkü, dünyayı
elinde bulunduran finans sektörü, dünyadaki bu tür hareketlerin hepsini bire
bir destekliyor.
İşte, Amerikanın geçmişine
bakın, 1907lerdeki FEDin kuruluş tarihinde, ilk geldiğinde ne
yapmış? 14 bin tane bankayı batırmış. Neden
batırmış? Bütün finans sektörünü ele geçirmek isteyen tek bir
güç var ortada, o güç de Amerikadaki finans kapital gücü. 14 bin bankayı
batırdıktan sonra Birinci Dünya Harbine neden oluyor
arkasından.
Aynı şey bugün bizim coğrafyamızda
yaşanıyor. Bunu görmekten niye imtina ediyoruz, bunu
anlayamıyorum. Yani buradaki temel sorun şu: İkinci Dünya Harbi
de böyle başlamış, ekonomik veriler üzerinden
çıkmış bütün hepsi. Bugün KOBİler
diyoruz, doğuya
gidin, üretimden düşmüş hepsi.
Aslında her tarafta üretimden düşmüş bir KOBİ kitlesi var.
Ben kendi sektörümden biliyorum, yabancı bütün
kurumlar Türkiyeye geldi, ne kadar market, kurum varsa hepsini satın
aldılar, herkesi kendilerine mahkûm ettiler şu anda. Bundan sonraki
süreç de böyle gelişecek. Eğer, bununla ilgili bir eylem planı
geliştirmezseniz bu böyle devam edecektir yani.
Bakıyoruz şimdi, finans sektöründe ciddi büyüme
var, dünya devleri geliyorlar, bankaları satın alıyorlar.
Dünyanın her yerine artık sanal gidiyor adam yani bire bir, fiilî,
fiziki olarak gitmiyor artık, sanal olarak gidiyor, borsa değerleri
veya onun türevleri üzerinden gidiyor yani, o türevler üzerinden para
kazanıyor artık. İstihdam da yaratmıyor, baskı kurmaya
başladığı her ülkede, yerleştiğinde, finans
sektörünü ele geçiriyor. Bugün buna eğer biz Türkiye'nin sorunu
değil, dünyanın sorunu. diyerek kendimizi aldatırsak eğer,
bunun tedbirlerini almazsak önümüzdeki süreçlerde tarımda olsun, üretimde
olsun, ticarette olsun, bunun önlemlerini almazsak iş başka bir yere
gidecek gibi gözüküyor zaten.
Bunları bahane ederek Efendim, adamlar para
getiriyorlar. Getiriyorlar, ne yapıyorlar parayı getiriyorlar da?
Borsayı ayakta tutuyorlar, bankaları ayakta tutuyorlar
Güçlü
banka sistemimiz var
Yok öyle bir sisteminiz. Güçlü banka sisteminiz nedir
sizin? Dış borcu ne kadar Türkiye'nin? Bir sürü özel sektörün
Bunun
ne kadarı bankaların? Yüzde 70e yakını bankaların. Kim
buna kefil olmuş? Devlet kefil olmuş buna? Kim kefil olmuş?
Vatandaş kefil olmuş buna demek ki. Demek ki çok da güçlü değil
sizin hikâyeniz yani. Dünyada bir yerde battığı zaman burada da
batıyor demektir yani. Türkiyedekinin sadece tek başına
batması yetmiyor bu konuyla ilgili. Dünyanın bir yerinde
batıyorsa burada da batmış demektir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum arkadaşlar.
(CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İzmir Milletvekili Sayın Erdal
Aksüngere teşekkür ediyorum.
Şimdi, muharrem iftarı vesilesiyle kırk
beş dakika ara veriyorum. İbadet eden
arkadaşlarımızın da ibadetlerinin kabul edilmesini
diliyorum.
Kapanma
Saati: 16.36
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.25
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Mustafa HAMARAT (Ordu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 25inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisi üzerindeki
görüşmelere devam edeceğiz.
Şimdi söz sırası, önerinin aleyhinde,
Batman Milletvekili Sayın Ziver Özdemirde.
Sayın Özdemir, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
ZİVER ÖZDEMİR (Batman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin
vermiş olduğu kanuni takibe düşen kredilerin
araştırılarak, takibe düşen KOBİ ve vatandaşlara
yönelik alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
verilen Meclis araştırması önergesi üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
AK PARTİ İktidarı, her zaman
vatandaşların dertleriyle, sorunlarıyla dertlenen, bu
sıkıntıların giderilmesi için elini taşın
altına koyan bir parti. Bunu özellikle burada belirtiyorum ki sanki AK
PARTİnin böyle bir gündemi yokmuş gibi algılanmaması için
söylüyorum.
AK PARTİ İktidarı, oldukça
başarılı ekonomi yönetimiyle, özellikle son on yılda önemli
şeyler başarmış, ekonomide de hayal olan birçok
başarıyı yakalamıştır, ülkeyi önemli noktalara
taşımıştır.
Şimdi, bu gerçekler ortada dururken ve Meclis
gündeminin bu kadar yoğunluğu içinde, ne rakamların ne somut
gerçeklerin desteklemediği bir gerekçeyle bir araştırma önergesi
verilmesini de çok uygun görmüyorum şahsen çünkü AK PARTİden önce
özellikle bankacılık alanında yaşananlarla
kıyaslanınca, AK PARTİ döneminin ne denli başarılı
olduğu net olarak ortadadır. Bakınız, özellikle 2009
yılında ve ardından devam eden, tüm dünyada birçok ülkeyi iflasın
eşiğine kadar getiren ekonomik krize rağmen, Türkiye ekonomisi,
hem Avrupada hem dünyada güçlü yapısıyla dikkat çekmiş,
gıptayla bakılan bir ülke hâline gelmiştir. Bu
başarılı performansın sonucunda, işte geçtiğimiz
günlerde, kredi derecelendirme şirketleri tarafından kredi notu
yükseltilmiştir. Bunun dışında, bankacılık
sektöründe kredilerin toplam varlıklara oranı, 2002de yüzde 23 iken
bu yılın ekim ayı itibarıyla yüzde 57,7ye
çıkmıştır. Bu da demek oluyor ki bankalar
varlıklarının büyük bir oranını krediye
dönüştürmüş yani talep artışına bağlı olarak
kredi verme rakamlarında da artış görülmüştür.
Konuyla ilgili, son olarak, son derece önemli olan
şu rakamı da sizlere aktarmak istiyorum: Bankacılık
sektöründe takipteki alacakların toplam kredilere oranı, 2002
yılında yüzde 21,2; bu yıl ekim ayı itibarıyla brüt
yüzde 3 olarak gerçekleşmiştir. Oysaki önergenin gerekçesinde Büyük umutlarla
bankalardan çekilen taşıt, konut ve ihtiyaç kredilerinin takibe
düştüğü ifadesi geçmektedir. Şimdi, bunun
inandırıcılığını vatandaşa sormak
istiyorum.
Bir önceki hatip, özellikle KOBİlerle ilgili,
üretimde düşüş olduğunu beyan etmişti. Hâlbuki, tam
tersine, AK PARTİ döneminde KOBİlerdeki artış göz önünde
ve bu, Anadoludaki vatandaşın hepsine de yansıyor. Özellikle
son teşvik yasasıyla beraber, ülkede -milletvekili olduğum ilim
için örnek göstermek istiyorum- özellikle tekstil konusunda, 4 bin civarında
şu anda çalışan var. Yani yeni üretime katılan, yeni
istihdam alanı oluşturulan bir sektör.
ALİM IŞIK (Kütahya) Beş aydır
paraların ödenmediğinden haberiniz var mı, KOSGEB kredilerinin?
ZİVER ÖZDEMİR (Devamla) - KOSGEBle ilgili de
haberimiz var Sayın Vekilim.
ALİM IŞIK (Kütahya) Onu da söyleyin de
ZİVER ÖZDEMİR (Devamla) Özellikle, daha
önceki, 2002, AK PARTİ öncesi şirketlerin durumunu, piyasanın
durumunu da net olarak biliyorum. O üretim sektöründen gelen, sanayi iş
kolundan gelen bir arkadaşınızım ve o dönemlerde bankalarla
iş adamlarının, üreticinin, ne pozisyonda, ne şekilde
hareket edildiğini de yaşayan bir kardeşinizim. Onun için,
şu anda, AK PARTİ döneminde, özellikle ekonomik kalkınmayla
ilgili ve bunun da yansıması olarak bütün sosyal devlet ilkesini de
vatandaşla buluşturup
tanıştırdığımız bir iktidarız.
Özellikle üretime yönelik herkes böyle; bunun tarımı da
Ve bu
işlemler de yapılırken bunun bire bir vatandaşa
yansımasını da yaşıyoruz. Vatandaş da, sosyal
devlet ilkesiyle, fakir fukarasından tutunuz, bunun
ulaşımına, sağlığına, eğitimine, bütün
alanlarda o hizmetleri de vatandaş hissediyor, vatandaş da bunu
görüyor bire bir yansımasıyla. Sadece, geçmişte yapıldığı
gibi, belli, bir avuç azınlık bu ülkenin bütün
kaynaklarını, yüzde 90ını, geri kalan yüzde 10
kaynağını, bütün, 75 milyon insana adaletsiz bir
paylaşımla da
Şu anda, AK PARTİ döneminde onu
kaldırdı ortadan, elhamdülillah. Bire bir vatandaşa
yansıyan, bire bir vatandaşın cebine sirayet eden, bire bir
vatandaşın refahına, huzuruna ve ekonomik kalkınmasına
sirayet eden bir ekonomi takip ediyoruz, programı takip ediyoruz ve...
ALİM IŞIK (Kütahya) O zaman iş yerleri
niye kapanıyor Sayın Vekilim? Neden kapatıyorlar iş
yerlerini?
ZİVER ÖZDEMİR (Devamla)
onun için insanların
hayır duasına da mazhar oluyoruz ve bu da 2002den bugüne kadar
Şimdi,
değerli arkadaşlar, ülkede ekonomi bütün her şeyin
kaynağı, sosyal adaletin de, sosyal barışın da,
insanların refah ve huzurunun da ana nüvelerinden biri. Eğer
ekonomide on yıllık AK PARTİ İktidarı
başarılı olmamış olsaydı,
vatandaşımız, 75 milyon insan elbette ki sandıklarda bunun
karşılığını görecekti. Onun için de muhalefet
partileri merak etmesin, bundan sonraki süreçte de inşallah, 2023
vizyonuyla ülkemize hizmet etmeye gene devam edeceğiz.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Seçimlerden önce böyle konuşmuyordunuz, Vatanı
satacağız, fabrikaları kapatacağız. demediniz ama.
ZİVER
ÖZDEMİR (Devamla) Değerli Vekilim, biz fabrikaları
kapatmıyoruz, kusura bakmayınız. Siz Anadoludan, memleketten o
zaman bihabersiniz. Eğer Anadoluyu gidip gezseniz, eğer Anadolunun
vilayetlerini dolaşsanız
ALİM
IŞIK (Kütahya) Siz Anadoluyu benim onda birim kadar gezmiyorsunuz.
ZİVER
ÖZDEMİR (Devamla) Bu koltuklarda nutuk atmaya benzemiyor, bu kürsülerde
sadece nutuk atmaya benzemiyor.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Nutuk atmıyoruz.
ZİVER
ÖZDEMİR (Devamla) Siz Anadoluya ineceksiniz, il il
dolaşacaksınız, siz bu insanların gerçek rakamlarda
ekonomisini göreceksiniz. Siz Diyarbakıra da gideceksiniz, Batmana da
gideceksiniz, Siirtte de gideceksiniz. Sadece burada nutuk atmakla bu ekonomi
düzelmez, buradaki sosyal barış da gelmez, sosyal adalet de gelmez.
Bizim AK PARTİ olarak yaptıklarımızın -on yılda-
altına vatandaşımız damgasını vurmuştur ve
her seçimde sandıklara giderek bu başarıyı
taçlandırmaktadırlar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALİM
IŞIK (Kütahya) Göreceği, göreceğiz
ZİVER
ÖZDEMİR (Devamla) Biz de bildiğimiz bu yolda,
halkımızın desteğiyle bu şekilde devam edeceğiz.
Elbette ki muhalefetin de görevi
Siz de kendi görevinizi yaparsanız,
Vatandaşa daha fazla ne şekilde hizmet ederiz? diye eğer bize
destek verirseniz, bize eksiklerimizi söylerseniz bu noktada daha iyi olur;
sadece laf atmakla olmaz bu işler.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar; MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özdemir.
Sayın
milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, karar yeter sayısı
istiyoruz.
BAŞKAN
Karar yeter sayısı istiyorsunuz, tamam.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun, İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş
önerisinin üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, öneriyi oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım.
Öneriyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
(MHP
sıralarından Yok, yok
sesleri)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın efendim,
sayın.
BAŞKAN Öneri kabul edilmemiştir, karar yeter
sayısı vardır.
Cumhuriyet Halk Partisinin
ALİM IŞIK (Kütahya) - Karar yeter
sayısı var mı Sayın Başkan? Var mı burada karar
yeter sayısı?
ALİ ÖZ (Mersin) Başkan, var mı?
BAŞKAN Var diyorlar, vardır.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Şimdi sayın
bakayım, var mı yeterli kişi?
ALİM IŞIK (Kütahya) - Değerli kâtip
üyeler, kâtip üyeler, sayın bakalım, var mı burada?
Başkan, yakışmıyor bu! Burada karar
yeter sayısı yok!
Sayın Başkan, burada karar yeter
sayısı yok!
ALİ ÖZ (Mersin) - Beş numara gözlük takın,
beş! Ayıp diye bir şey var ya! Var mı Allah
aşkına, var mı!
BAŞKAN Efendim, Karar yeter sayısı
vardır. dedim, arkadaşlarım da benimle hemfikir.
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan,
kâtip üyeler güvenilirliğini yitirdi. Burada karar yeter sayısı
yok!
OKTAY VURAL (İzmir) - Sayın efendim,
sayın.
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın, yok burada
karar yeter sayısı. İddia ediyorum, yok. Buyurun, sayın.
BAŞKAN Pekâlâ.
Efendim, şöyle
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Var mı burada karar yeter
sayısı?
BAŞKAN - Müsaade buyurun
Tamam, tamam, oturun.
ALİM IŞIK (Kütahya) Kapıları
kapattırın. Kapıları kapattırın ve sayın
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Müsaade buyurun, müsaade buyurun efendim.
Mademki itiraz var, karar yeter sayısı
konusunda tereddüt olduğuna göre, cihazla oylama yapacağım.
KERİM ÖZKUL (Konya) Sayın Başkan, öyle
bir şey olur mu!
BAŞKAN - Oturur musunuz lütfen.
KERİM ÖZKUL (Konya) Sayın Başkanım,
öyle olmaz ki!
BAŞKAN Cihazla oylama yapacağım ve karar
yeter sayısını arayacağım.
Buyurun efendim, üç dakika süre veriyorum.
Oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)
OKTAY VURAL (İzmir) Kimse girmesin içeriye.
Girenleri engelleyin, engelleyin girenleri. Bakın, giriyorlar.
Aslında, yarım dakika verseydiniz de var
mıydı, yok muydu görürdük.
ALİ ÖZ (Mersin) Beş dakika daha verin
Sayın Başkan, bu taraftan gelecek olanlar var!
Başkan, var dediğinde bu kadar adam var
mıydı?
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) Bayram varken
çıkar, Bayram varsa çıkar, kesin.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan,
Divanı kutluyoruz! Divanı kutluyoruz gerçekten! Olmayan bir karar
yeter sayısını sağladığı için Divan
gerçekten hak ediyor yani!
ALTAN TAN (Diyarbakır) Başkan, biraz daha
uzatalım oylamayı, evde olanlar var!
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) - Pusulaları
okuyabilir misiniz Sayın Başkan?
OKTAY VURAL (İzmir) Herhâlde okuyacaktır.
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) - Pusulaları
bir okuyun bakalım.
(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, karar yeter
sayısı vardır, öneri kabul edilmemiştir. [AK PARTİ
sıralarından alkışlar; MHP ve CHP sıralarından Bravo
sesleri, ve alkışlar(!)]
OKTAY VURAL (İzmir) Bravo Sayın Başkan,
tebrik ediyoruz!
ALİM IŞIK (Kütahya) Kaç kişi
çıktı?
OKTAY VURAL (İzmir) Bir görev neyle
tamamlandı onu bilmiyorum tabii.
BAŞKAN Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım:
3.-
CHP Grubunun, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ve 29 milletvekili
tarafından Malatya olaylarının araştırılması
amacıyla 15/2/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 15 Kasım 2012
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Sayı:
403 15.11.2012
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunda 15.11.2012 Perşembe gün
(Bugün) oy birliği sağlanamadığından, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince
Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz
ederim.
M.
Akif Hamzaçebi
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ve 29 Milletvekili
tarafından, 15.02.2012 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Malatya olaylarının
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
Araştırma Önergesinin (246 sıra nolu), Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 15.11.2012
Perşembe günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerin aynı tarihli birleşimde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisi üzerinde, lehinde olmak üzere Malatya Milletvekili Sayın Veli
Ağbaba.
Sayın Ağbaba, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, bütün Alevilerin Muharrem Yassı
Matemini yürekten paylaşıyorum.
Değerli arkadaşlar, değerli
milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce, dün Gazzede, masum halka
yönelik, yıllardır süren saldırılarını bir kez
daha tekrarlayan İsrail Hükûmetini kınadığımı
belirtmek istiyorum. Ayrıca İsraili korumak amacıyla Kürecikte
füze kalkanı kurarak Malatyayı ve bölge halkını hedef
gösteren zihniyeti de buradan şiddetle kınıyorum.
Değerli arkadaşlar, Meclisimiz çatısı
altında kurulan Darbeleri ve Muhtıraları Araştırma
Komisyonu 20 Ekimde hiçbir şeyini hatırlamayan, duymayan ve bilmeyen
bir zatı dinledi. Bu kişinin önüne nefret ve insanlık suçunu
işlediğinin imzalı bir belgesi konuldu. Kendisini Yavuz Sultan
Selimden sonra en büyük Alevi Kızılbaş düşmanı ilan
eden Malatya il merkezindeki 40 bin Aleviye kan kusturmakla, Alevi
Kızılbaş kasabı olmakla övünen Malatya eski Valisi, 12
Eylüle giden sürecin Emniyet Genel Müdürü Refet Küçüktiryakiden bahsediyorum.
Eski Emniyet Genel Müdürü Küçüktiryakinin yazdığı iddia edilen
mektup 12 Eylül karanlık faşizan zihninin bir
ifşasıdır. Bu mektup, bu ülkede yaşanan katliamların
tümünün emperyalist odaklarca desteklenen birer devlet organizasyonu
olduğunu ortaya çıkarması açısından da önemlidir.
Maraş katliamı, Çorum katliamı, Sivas katliamı ve Malatya
olaylarının asıl amacının ülkeyi adım adım
darbeye götürmek olduğu bilinen bir gerçektir.
Değerli arkadaşlar,
basında yer alan bu mektubun doğru olup olmadığı
tartışılabilir ancak bu ülkede yaşayan Aleviler ve
duyarlı her yurttaş, emin olun ki mektupta yer alan olayların
tamamının gerçek olduğuna inanmaktadır, darbeye zemin
hazırlayan karanlık güçler tarafından tertiplendiğini
bilmektedir. Ülkeyi faşist bir darbeye sürüklemek isteyenler, 12 Eylül
sürecinde, içinde Malatyanın da olduğu bazı kentler üzerinde
özel bir çalışma yürütmüşlerdir. 12 Eylül öncesinde büyük
katliamların olduğu şehirlere baktığımızda,
yine hepsinin Alevi ve Sünni kardeşlerimizin birlikte
yaşadığı, çok kültürlü şehirler olduğunu
görüyoruz. Nitekim, Malatyada yaşanan gerek Şubat 75 olayları
gerekse 78 Hamido olayları bu büyük tezgâhın sahnelendiği
zamanlardı. Otuz iki yıl sonra ortaya çıkan bu mektup
vesilesiyle, 1980 öncesinde Malatyada neler yaşanmıştır,
kısaca sizlere hatırlatmak isterim.
Mektubun sahibi olduğu iddia
edilen Refet Küçüktiryaki 1976 yılında vali olduktan sonra, 1980
yılına kadar Malatyada 100ün üzerinde siyasi cinayet
işlenmiştir. Birçok masum insan baskı ve işkenceye maruz
kalmıştır. Bu siyasi cinayetlerin ilk halkası, 1976
yılında -Malatyalıların hafızasında hâlâ
tazeliğini koruyan- Beylerderesi mevkisinde 3 devrimci gencin üzerlerine
helikopterle ateş açılarak yargısız infaz edilmesidir. Bu
süreçte Malatyada siyasi cinayetler ve olaylar artarak devam etmiş, 1978
yılına gelindiğinde Malatya Belediye Başkanı Hamit
Fendoğlu suikastı gerçekleşmiştir. 12 Eylülün en
karanlık noktası Hamido olaylarıdır. Hamido
olaylarını çözmeden 12 Eylül darbesini çözemezsiniz, arkasındaki
karanlık güçleri bulamazsınız. Merhum Hamit Fendoğlu ile
birlikte gelini ve 2 torunu evlerine gönderilen bombalı paketin
patlaması sonucu hunharca katledilmişlerdir. Bu olaydan hemen sonra,
henüz yirmisine gelmemiş 3 lise öğrencisi kaçırılıp,
işkenceden geçirilip kurşunlandıktan sonra Beylerderesi mevkisinde
tren raylarına atılarak bedenleri paramparça edilmiştir. Bu
olaylar nedeniyle provoke edilen kitleler sokağa dökülmüştür. Malatya
olaylarında hiç kimse yargılanmamış, failler
bulunamamış, sadece bir kişi, av malzemesi çalmakla
suçlanıp tutuklanmıştır. O da ilk celsede serbest
bırakılmıştır. Hamit Fendoğlu ve ailesinin
katilleri hâlâ bulunamamıştır.
Değerli milletvekilleri, öncelikle, özellikle merhum
Hamit Fendoğlunun katledildiği bombalı saldırı ve
akabinde gelişen olaylar Malatyamıza çok şey
kaybettirmiştir. Bu olayı tetikleyenlerin asıl amacı,
Malatyanın ekonomik, siyasi ve kültürel yapısını geri
götürmektir. Bunda da başarılı olmuşlardır. Önemli
iş adamları ve aydınlar Malatyadan göç etmiştir. Bu
olaylar sonucunda yüzlerce ev ve iş yeri tahrip edilmiştir.
Yapılan saldırılarla şehir âdeta bir iç savaşa
sürüklenmek istenmiş ama Malatyadaki devrimciler, demokratlar,
Alevisiyle, Sünnisiyle tüm sağduyulu yurttaşlar Malatyanın o
dönemde Maraş olmasına engel olmuşlardır.
Değerli arkadaşlar, ortaya çıkan bu belge
ve ülkenin karanlık tarihi araştırıldıkça bulunacak
olan bunun gibi çok belge, AKP Hükûmetinin esas niyetini anlamak
açısından bir turnusol işlevini görecektir çünkü darbelerle
hesaplaşıldığı söylenen bir dönemde, kuşkusuz, bu
tür olayların üzerine ciddiyetle gidebilmek son derece önem arz
etmektedir. Gizli tanıklarla, imzasız ihbar mektuplarıyla,
insanların iddianame bile olmadan yıllarca tutuklu
kaldığı bir dönemde Kenan Evrenin arşivinde yer
aldığı iddia edilen bu mektuptaki yaşanmış
olayları soruşturmayı ve yargılamayı çok fazla hak
ettiğini söylemek mümkündür. Bu mektuptaki iddiaları AKP Genel
Başkan Yardımcısı olan eski bir bakan deli saçması
olarak nitelendirmiş ve bu konunun üzerini kapatmaya
çalışmıştır ancak yapılması gereken, bunun
tam aksine, kimsenin kafasında kuşku kalmayacak şekilde bu
belgenin ve iddiaların doğruluğunun araştırılmasıdır.
Şunu bilmeliyiz ki işimize gelen belgelere dört elle
sarılıp işimize gelmeyenleri deli saçması olarak
nitelendirmek sorunları çözmez; tam tersine, yeni sorunları ortaya
çıkarır. Gerçeğe gözünü kapatarak Kendi adamımı
harcamam. zihniyeti, Asmayalım da besleyelim mi? ya da Bu ülke için
kurşun atan da, yiyen de şereflidir. diyen zihniyetler birbirlerine
çok benzerler. Bu zihniyet yeni katiller ve yeni caniler yetiştirmekten
başka bir işe yaramaz.
Darbelerle ve darbecilerle gerçekten mücadele
etmek ve o kara günleri ülkemize bir kez daha yaşatmak istemiyorsak, Sivas
katliamı, Maraş katliamı ve Malatya olayları olmak üzere
yakın geçmişimizle yüzleşmek zorundayız. Darbecileri
yargılarken, bu darbecilerin başa gelmeleri için kan döken, dökmesine
yardımcı olan başta devlet görevlileri ve bürokratlar mutlaka
yargılanmalıdır; aksi takdirde, bu yargılamalar toplumda
zaten var olan Darbeler aklanmaya çalışılıyor.
düşüncesini kanıtlamaktan başka bir işe yaramaz. Bu
şekilde ne darbeleri bitirebilirsiniz ne de katliamların önünde
durabilirsiniz.
Değerli arkadaşlar,
darbelerle hesaplaşmak, darbeye karşı çıkmak doksan iki
yaşındaki darbe liderini mahkemeye bile çıkaramamakla olmaz.
Darbelerle, derin devletle hesaplaşmak, faili meçhullerin, köy boşaltmaların
en yakın tanığı olan sarışın, güzel
kadını masumlaştırıp aklamayla da olmaz. Darbeyle
hesaplaşmak, derin devlet deyince akla gelen eski polis şefi ve
politikacıyı VIP cezaevlerinde ağırlamakla da olmaz.
Darbeyle hesaplaşmak, derin devletin sırlarının
kitabını yazmış, karanlıkları ortaya
çıkarmış Soner Yalçın ve arkadaşlarını
cezaevine tıkmakla da olmaz. Darbeyle hesaplaşmak, 12 Eylülün vali,
kaymakam, emniyet müdürleri ve bürokratlarını milletvekili yapmakla
hiç olmaz. Darbeyle hesaplaşmak, 12 Eylülde idam edilen gençlere
ağlayıp onların analarını cezaevine tıkmakla hiç
olmaz. Darbeyle hesaplaşanlar Yargıya, gereken talimatı
verdim. diyemezler. Darbeyle hesaplaşanlar, utanç verici Sivas davası
kararı için Ülkemize, milletimize hayırlı olsun. demezler.
Darbeyle hesaplaşmak, Maraşta, Çorumda, Malatyada katledilen
yüzlerce insanın failini bulmakla ve yargı önüne çıkarmakla
olur.
Özetle, bu ve benzeri olayları önlemenin tek yolu,
zalimden yana olmak değil, gerçek anlamda mazlumdan yana olmaktır.
Hiçbir inancın, hiçbir bireyin ötekileştirilmediği,
katliamların olmadığı bir ülke hepimizin ortak hedefi
olmalıdır.
Değerli arkadaşlar, devletin resmî
arşivlerinde yer alan, Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu
Başkanı tarafından okunan bu resmî belge hakkında mutlaka
cumhuriyet savcıları harekete geçmelidir. Bizler, bir grup Cumhuriyet
Halk Partisi milletvekili olarak bu konu hakkında suç duyurusunda
bulunacağımızı bilmenizi isterim. Bu mektupta
yazılanlar, insanlık ve nefret suçudur. Evrensel hukuk normlarında,
insanlığa karşı işlenen suçlarda zaman
aşımı olmaz. Bu konuda savcılar harekete geçmelidir,
geçmezse, Türkiyedeki hukuk yolları tükenmiş olacağından,
meseleyi AİHMe taşımaya niyetliyiz.
Bu önergeye destek vereceğinize inanıyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Ağbaba.
Önerinin aleyhinde olmak üzere, Çankırı
Milletvekili Sayın İdris Şahin.
Sayın Şahin, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
İDRİS ŞAHİN (Çankırı) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun,
Hamit Fendoğlunun katledilmesi ve ardından başlayan Malatya
olayları için, tüm yönleriyle ele alınarak gerekçelerinin ortaya
çıkarılması adına vermiş olduğu Meclis
araştırması talebi aleyhinde söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, öncelikle, olayın
nasıl cereyan ettiğini, ne şekilde geliştiğini
kısaca sizlere aktararak sözlerime başlamak istiyorum.
Hamit Fendoğlu 1965 yılında Malatyadan
senatör olmuş ancak 80 öncesinde yerel seçimlerde bağımsız
aday olmak suretiyle, bir dönem birlikte iktidar olmuş olan Milliyetçi Cephe
hükûmetlerinin tamamının temsilcileri tarafından Malatyada
desteklenerek bağımsızdan Belediye Başkanı
olmuş bir şahıstır.
Olayın meydana geldiği tarih 17/4/1978dir.
1978 yılının Nisan ayında, üç aylarda, gün itibarıyla
da kendisinin oruçlu olduğu bir günde bu menfur saldırı
nedeniyle hayatını kaybetmiştir. Buradan kendisini rahmetle bir
sefer daha andığımı ifade etmek isterim.
Ancak, hadisenin oluş şekline
baktığımız zaman, kendisine gönderilen patlayıcı
maddenin, 8/4/1978 tarihinde buradan, Ankaradan, Emek Postanesinden postaya
verildiği anlaşılmaktadır. Kendisinin postanın kendine
ulaştığı tarih itibarıyla Ankarada olması
sebebiyle Belediyede makamında açamamış, kendisinin de niyetli
olduğu bir günde, daha önceden de birbirleriyle özellikle
hediyeleştikleri bir senatör arkadaşının üzerinde ismi
bulunması sebebiyle evine götürdüğü bu paketi evinde açmak suretiyle
bu hadise meydana gelmiştir.
Şimdi, aynı nitelikte bir kolinin de, burada,
özellikle CHPnin grup önerisinde ismi ifade edilmemiş olmakla birlikte, o
dönem itibarıyla Cumhuriyet Halk Partisinin iktidarında Malatya eski
Emniyet Müdürü olan ve o dönem itibarıyla altı ay gibi bir süre
geçici olarak Maraş Valiliği görevinde bulunan, CHPnin iktidara
geldiği andan itibaren de Adıyamanda Emniyet Müdürlüğü kadrosu
bulunan bir Muhterem Milletvekilimiz Abdülkadir Aksu Beyin, Emniyet Müdürlüğünde
bir şube müdür muavinliği görevine atanmasından dolayı
Malatyada olmaması sebebiyle, adresine gönderilen bu postanın kabul
edilmemesi sonrasında Ankaraya geldiğinde tespit edilmiş ve
yine, bir koli de o dönem Kahramanmaraşın Pazarcık ilçesinin
eski Belediye Başkanına gönderilmek suretiyle, postanede posta
yetkilileri tarafından açılması suretiyle 2 tane
vatandaşımızın şehit olduğu bir hadise.
Bombaların özelliğine baktığımız zaman,
gönderildiği yer ve mevkiye baktığımız zaman, hepsinin
aynı noktadan çıktığını görüyorsunuz ve özellikle
Malatyanın tercih edilmiş olması Pazarcıkın tercih
edilmiş olması 80 olayları öncesinde nasıl bir ortamda
bulunduğumuzu ve kimlerin bu hadiseleri
kaşıdığını çok netliğiyle görebilirsiniz.
Elbette ki buradaki Değerli Hatip, özellikle, üyesi bulunduğum
bir Komisyonla alakalı da burada bir kısım beyanlarda bulundu.
İşte, Meclisin ortak iradesi ve ürünüyle ortaya çıkmış
Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonunda, AK PARTİ İktidarının
ne kadar arkasında desteği varsa, biz şunu bilmekteyiz ki
Cumhuriyet Halk Partisinin de bir o kadar, Milliyetçi Hareket Partisinin de,
Barış ve Demokrasi Partisinin de bir o kadar desteği var. Çünkü
darbelerle mücadele, bir siyasi partinin konusu olamayacak kadar önemlidir,
aynen terörle mücadelede olduğu gibi. Çünkü bu hadise hepimizin ortak bir
yarasıdır ve bugün itibarıyla buralarda bulunmamızın
yegâne sebebi de demokrasinin iyi işlemesi ve istikrarlı bir
şekilde sürmesidir. Ne zaman ki demokrasi askıya alındı, en
büyük zararı 75 milyon vatan evladı ve Türk milleti görmektedir.
Bunu bu kürsüden bir sefer daha ifade ederek Değerli
Hatibin ifade ettiği bir kısım şeyleri de burada zikretmek
istiyorum. Özellikle hadisenin vuku bulduğu andan itibaren, Malatya merkez
ve çevresinde halkın galeyana geldiği ve
karşılıklı olarak, sanki, sağ sol
çatışmalarının revaçta olduğu dönemde,
vatandaşlarımızın birbirine
kırdırılacağı bir dönemi yaşadık.
Sonrasında, bakıyoruz ki soruşturma evresinde, 4 kişi
hayatını kaybetmiş, 79a yakın kişi
yaralanmış ve bunlarla alakalı soruşturma da o dönem
sıkı yönetim mahkemesi Elâzığda olduğu için
Elâzığa nakledilmiş ve bunların içerisinde, de
bahsettiği gibi, faili meçhuller dosyasına dosya tevdi edilmek
suretiyle uzunca süre de bu dosyalar işlemden
kaldırılmış. Ama enteresan olan bir şey var:
Olayın meydana geldiği gün 4 vatandaşımız hayatını
kaybediyor. Bunlardan 3 tanesi Gazi Lisesi öğrencileri. Hemen altı ay
sonra yapılan bir tespitle bu çocukların öldürülmesine vesile
teşkil edecek eylemleri gerçekleştirenlerin TİKKO mensubu
kişiler olduğu sübut buluyor.
İşte, görüldüğü üzere, nerede bir
kargaşa olsa, nerede bir sıkıntı olsa kardeşin
kardeşe katledildiği bir ortamı yaşıyoruz ancak
Malatyanın özellikle orada seçilmiş olması gelişigüzel bir
tespit ve yer olarak değerlendirilmemeli.
Zira, baktığımız zaman, işte
Darbeleri Araştırma Komisyonunun yapmış olduğu
incelemelerden çıkarttığımız sonuçlarda şunu da
görüyoruz ki Malatya, sadece 80 öncesinde değil, 28 Şubat
sonrasında da karıştırılmaya çalışılan
illerimizden bir tanesi. Özellikle başörtüsü eylemleri noktasında
yapılan bir kısım gösterilerde İnönü Üniversitesinin önünde
bir günde 200 tane gazetecinin buluşabildiği, sağdan soldan
provokatif eylem yapabilecek pek çok insanın konuşlanabildiği
bir alan hâline getirilmiş Malatya.
Önemli olan, darbelerle ve demokrasiyi askıya alacak
her türlü girişimle alakalı hep birlikte yüreğimizi ortaya
koyarak mücadele etmeliyiz. Elbette ki tarihin karanlıklarında
kalmış, gizli kalmış hadiseleri ortaya çıkartmak
demokratik tavır sergileyen her siyasi partinin görevidir. Olayı
sadece Malatya, Maraş veyahut da Çorum olayları olarak
değerlendirmemeli, bu ülkede var olan hukuk ihlalleri ve hukuka dair,
somut olarak hukukun ortadan kaldırıldığı her türlü
eylemin üzerine hep birlikte gitmeliyiz. Bu yüzden Malatyadaki Hamit
Fendoğlunun yaşadığı hadiseleri bu ülkede kimsenin
yaşamasını hiçbir zaman için arzu etmeyiz. Ancak burada şunun
da özellikle bilinmesinde fayda var ki uzunca süre yerel yönetimde iktidarda
Malatyada Cumhuriyet Halk Partisi görev yapmış ancak bu 78deki
hadiseden önceki yerel seçimde üç partinin birleşmesi sonrasında ilk
defa bağımsız bir belediye başkanı Malatyada görev
yapmaya başlamıştır. Burada oluşan toplumsal
barış ve kardeşlik iklimini sonlandırmak isteyenler,
aynı hareketi, sadece Hamit Fendoğluna
değil, şu anda içimizde milletvekili olarak bulunan bir değerli
büyüğümüz Abdülkadir Aksu Beye de yapmak istemişlerdir.
Bunların tek merkezden olduğu bugün itibarıyla ortaya
çıkmıştır. İşte, bunların hepsi, AK
PARTİ İktidarının oluşturmuş olduğu
demokratik iklimde gerçekleşen hadiselerdir. Bugün bütün yürekliliğimizle
darbelerin üzerine gidebiliyorsak, dün bizleri hizaya çekmeye
çalışanlara bugün demokrasi dersi verip uygun bir üslupla bir daha bu
ülkede darbelerin olmaması noktasında ne tür adımlar
atılabileceğini gösterebiliyorsak bu, bu Parlamentonun birlikte
almış olduğu bir kararın göstergesidir. İşte, bu
iradenin her konuda mutlak suretle arkasında durmakla yükümlüyüz ve bundan
sonraki süreç içerisinde de demokrasinin eksiksiz olarak gelişebilmesi
için, hak ve özgürlüklerin bu ülkede tavan yapabilmesi için, millî birlik ve
mutabakata ihtiyaç duyduğumuzu özellikle ifade etmek isterim.
Dolayısıyla, ben, değerli
arkadaşımızın, hatibimizin buradan beyan ettiği bir
kısım hususlara kesinlikle katılıyorum. Ancak Rafet
Küçüktiryaki ismindeki o dönemin Emniyet Genel Müdürünün yazdığı
ifade edilen mektubu, ciddiye almasını da bir vekil olarak gerçekten
algılayamadığımı ifade etmek istiyorum. Zira,
altında ne imzası var ne de kime yazdığına dair bir
muhatabı söz konusu. Dolayısıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi
gibi son derece önemli bir kurumu böyle, gayriciddi mektuplarla eğer
bunları bir soruşturma konusu hâline getirebileceğimiz
noktasında bir inancınız varsa, bu tamamen sizlerin eksik
irdeleme ve araştırması sonucunda vardığı bir
kanaattir. Lütfen, o mektubun içeriğine düzgünce bir bakalım ve ona
göre de bir yol haritası çizelim.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Baktık da, bunu
gündeme getiren Nimet Baş.
İDRİS ŞAHİN (Devamla)
Dolayısıyla, gündeme getirdiğiniz konu, soruşturma
önergesine atfettiğiniz, keşke dayanak konusu bu mektup
olmasaydı da sizlerle birlikte Malatyada, Malatya halkının
üzerine örtülen bu sis perdesini hep birlikte kaldırsaydık diyorum.
Bu duygu ve
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS ŞAHİN (Devamla)
düşüncelerle önergenizin aleyhinde olduğumuzu ifade ederek hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Şahin, teşekkür
ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Nasıl kaldıracaksanız
bakalım! Nimet Baş söylüyor.
VELİ AĞBABA (Malatya) Gündeme getiren Nimet
Baş!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Nimet Baş soruyor adama!
İDRİS ŞAHİN (Çankırı)
Dayanağınız yok. Öyle bir belge yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Nimet Baş Böyle bir şey
var mı, yok mu? diye sormadı mı?
İDRİS ŞAHİN (Çankırı)
Altında imza
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Nimet Baş sordu mu,
sormadı mı?
BAŞKAN - Şimdi, önergenin lehinde olmak
suretiyle üçüncü konuşmacı İbrahim Binici, Şanlıurfa
Milletvekili.
Lütfen, buyurun.
Süreniz on dakika.
İBRAHİM BİNİCİ
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisinin önergesi üzerine söz almış bulunuyorum,
Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bugün tam altmış
beş gün oldu ve vicdanlar hâlen suskun. Belki, hepimizin seçim bölgesinde
seçilmiş insanlarımız aileleriyle beraber açlık
grevindeler. Ama nedense bugüne kadar, gerek AKP Hükûmetinden gerek
Başbakandan gerekse Sayın Adalet Bakanından gerçekten, iç
açıcı, ölümleri durdurabilecek, vicdanlarımızı
rahatlatabilecek bir açıklamayla karşılaşmadık.
Umuyorum ve diliyorum
Elimizi vicdanımıza atalım, 64 kişi
altmış beş gündür ölüm döşeğinde bekliyor. Bunun
akabinde, 713 kişi de arkasında devam ediyor. Bunun akabinde, Türkiye
cezaevlerinde on binlerle ifade edilebilecek tutuklu yine bedenlerini
açlık grevine yatırmışlardır.
Biliyorsunuz, vicdanen rahatsızız, vicdanımız
sızlıyor. BDP Grubundan Sayın Eş Başkanlarımız,
DTK Eş Başkanı, 10 milletvekilimiz Diyarbakırda yine
bedenlerini açlık grevine yatırdılar. Sayın Leyla Zana da
bugün, vicdanlara seslenmek için, aynı yöntemle, Meclisteki odasında
açlık grevine yatmış durumda. Biz, sadece insanlık
istiyoruz. Biz, sadece vicdanların körelmemesi için, vicdanlara seslenmek
istiyoruz. Bugün,65inci gününde, insanlar bedenini ölüme
yatırmışken vicdanen nasıl evimize gidip yemek
yiyebiliyoruz her gece? Türkiye'nin, Edirneden Karsa kadar, her
köşesindeki insanların vicdanlarına seslenmek istiyorum: Yeter
artık diyorum, ölümleri görmek istemiyoruz. Şayet, yarın öbür
gün, o cezaevlerinden insanlarımız tabutla çıkarsa bunun
cevabı olabilecek misiniz? Bunu vicdanlarınızda kabul edebilecek
misiniz? Eminim ki hiçbir insanımız bunu kabul etmez. Onun için,
duyarlı kamuoyuna, vicdanlara tekrar sesleniyorum.
Değerli arkadaşlar, 12 Kasım günü
Ceylanpınar ilçemize gittim. Ceylanpınar ilçemizde, gerçekten
Türkiye kamuoyuna buradan seslenmek istiyorum: Memurlar rapor alarak bölgeyi
terk ettiler. Bunu, Hükûmet kanadındaki bakanlıklar çok rahat tespit
eder. Esnaflar dükkânlarını kapatmış, evinde. Hâli vakti
iyi olan, ekonomik durumu iyi olanlar şehri terk etmişler ama nedense
bu durumda bile Türkiye kamuoyu sessiz bekliyor.
Hani derler ya Kurt puslu havayı sever. İşte,
orada tam bir puslu hava mevcut. Her türlü faili meçhul cinayetlere açık
bir yerdir. Sınır hattına gittiğimizde, kimin gittiği
kimin geldiği belli olmuyor. Elini kolunu sallayarak, sözüm ona Özgür
Suriye Ordusu mensupları gerek oradan gerek buradan gidiyorlar. Sözüm
ona, bitişik ilçede yaşayan insanlar sabahtan geliyor
Ceylanpınara, akşam dönüyor. Neden bu sorumsuzluk? Soruyoruz:
Yarın öbür gün, faili meçhul cinayetler gelişirse ne
yapabileceksiniz? Vicdanlara sesleniyorum: Ceylanpınar insanı, yedi
gündür evinde hapsedilmiş, çarşıya çıkamıyor,
gezemiyor. Biz, bir günde, sadece bir günde üç tane kazan bombası atan
uçakları bizzat, net, gözlerimizle seyrettik. Sınırın
sıfır kilometresinde, Suriyeye ait bir yerleşkede ve orada da
çoğunluğu Kürt nüfusu olan insanlarımızın
başlarına bomba yağdırılıyor. Bir küçük çocuk
geldi, o çocuğun üstünde kan izi vardı. Sınırdan
kaçmış gelmişti. Yaşı henüz yediydi. Sorduk: Ne
oldu?, Annemi, babamı ve ağabeyimi uçak öldürdü. Üstünde hâlen
ıslak kan mevcuttu. Buna -dur demek için- yine, mevcut koşullarda,
AKP Hükûmetinin dış politikasındaki
yanlışlığı sebebiyet vermiştir. Hani ya,
sıfır sorunlu, yani komşularla sıfır sorunlu bir
ülkeydik! Sıfır sorun nerede kaldı? Suriyeyle düşman
olduk. Irakla düşman olduk. İranla düşman olduk. Yunanistanla
düşman olduk. Bulgaristanla düşman olduk. Böyle bir dış
politikayla bu ülke yönetilemez.
Tekrar vicdanlara seslenmek istiyorum. Bir an önce,
Ceylanpınardaki duruma
O vahim duruma şahit olduğum için,
gerçekten, şu anda bile kemiklerim sızlıyor. Kapıyı
kapatıp, sabahtan akşama ekmek almaya gidemeyen o
insanlarımız gerçekten bir dram yaşıyorlar. İşte
bu, AKPnin dış siyasetinin sorunudur.
Değerli arkadaşlar, faili meçhul cinayetlerle,
yani geçmişimizle yüzleşmemiz şart. Bizim, bu konuda da grup
olarak önerilerimiz var, önergelerimiz var ama maalesef, altı senedir
Parlamentodayım ve altı senedir bir tek önerimiz, önergemiz dikkate
alınmadı mevcut AKPnin çoğunluğu sayesinde.
Kürt sorunu vardır bu ülkede. Kürt sorunu,
kimliğiyle vardır, diliyle vardır. Kürt sorununu inkâr
edemezsiniz. Otuz yıldır inkâr ettiniz, nereye vardınız?
Kürt sorununu kabul edeceksiniz. Biz de özgür, birlikte, eşit
yaşamayı esas alan Demokratik Özerklik Projesini esas alan Demokratik
Özerklik Projesini esas almışız, bundan vazgeçen de namerttir,
bunu böyle bilin. Biz ilkelerimizle varız.
Doğrusu, Türkiye halklarının kardeşçe
yaşaması için önerilerimizin dikkate alınmasını
saygıyla arz ediyorum. Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarında
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Binici, teşekkür ederim.
Şimdi, aleyhinde olmak üzere Diyarbakır
Milletvekili Sayın Oya Eronat.
Sayın Eronat, buyurun. (AK PARTİ sıralarında
alkışlar)
OYA ERONAT (Diyarbakır) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; CHPnin Meclis araştırması
önergesi aleyhine söz almış bulunuyorum. Hepinizi, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Ben, 1980 ihtilali öncesi, lisede okuyan bir genç
kızdım. Benim o yıllarım, hep sağ-sol
çatışmalarını dinlemekle, sözde diyorum, sözde sağdan
bu kadar kişi, sağdan beş kişi öldü haberlerini dinlemekle
geçti. 1980 yılında üniversiteye girdim. O yıllarım da
darbenin yaptığı zulümleri dinlemekle geçti. Ardından gelen
yıllar, fail meçhul cinayetler ve PKKnın katliamlarını
dinlemekle geçti ve maalesef, son yıllar da, bugüne kadar da PKKnın
katliamlarını seyrederek geçti.
Hep bunları gördük, bu acıları
yaşadık. Sonra düşünüyorum, biz niye birbirimizi öldürüyoruz? Biz,
menfaat ve çıkar çetelerine, menfaati ve çıkarı olanlara hizmet
etmek için birbirimizi öldürüyoruz.
Efendim, biz Kürt halkının haklarını
koruyoruz. Kusura bakmayın, Diyarbakırda Kürt halkı var mı
ki siz haklarını koruyorsunuz! Ben Diyarbakırlıyım. Eğer
Diyarbakırlıysanız Kürt olma hakkınız yoktur. Bir
zamanlar size zorla Türksünüz diyorlardı, şimdi de size Kürt olma
hakkı tanınmıyor. Eğer Kürtseniz PKKlı olmak
zorundasınız. Bunun adı da demokrasidir. Ya
PKKlısınız ya onun uzantısı partiyi destekleyeceksiniz
veya yaşam hakkınız yoktur. Diyarbakırdaysanız,
Diyarbakırda yaşıyorsanız eğer, Türkseniz veya
farklı bir etnisiteden insansanız, mesela Lazsanız çok daha
rahat yaşayabilirsiniz ama Kürtseniz işte o zaman sizde
sıkıntı var, size bu hakkı tanımıyorlar. Şu
anda, Diyarbakırda akşamları eylemler yapılıyor,
insanları fişlemenin yolları aranıyor. Işıklar
yakılıp söndürülecek. diyor, yakılmayan evler fişlenmeye
çalışılıyor. Şu masum gösterilen KCK tutukluları
var ya, işte, o KCKnın uzantısı gençler tarafından
caddeler gezilerek, sokaklar dolaşılarak insanlar fişlenmeye
çalışılıyor.
Şu an Kürtlerin hakkını koruyoruz.
diyenlerin Kürtlere yaptığı zulümleri yakın tarihten
anlatacağım. En son 30 Ekimde, Diyarbakırda eylemler
yapıldı, dükkânlar kapatıldı, esnafa kepenk
kapattırıldı. Ben buradan eleştirdiğim zaman, bana
dönüp de Sen ne diyorsun? Yüzde 100 uyum sağlandı. dendi. Yahu,
Saddamın Baas rejiminde bile insanlar sandığa gittiği
zaman yüzde 99 oy çıkıyordu, Saddam bile utanıyordu, yüzde 1ini
başka partiye attırıyordu. Bir halkın yüzde 100ü aynı
fikirdeyse siz o şehirde demokrasiden söz edebilir misiniz? O şehrin
insanları nasıl aynı fikirde oluyor? Ben bunları soruyorum,
utanmaları gerek diyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) 30 Ekimde belediye otobüsleri
çalıştırılmadı. İnsanlar hastanelere
hastalarını götüremediler, refakatçiler hastanelere gidemedi,
taziyelere gidilemedi, cenazelere gidilemedi.
Demokrasiden söz ediyoruz. Efendim, seçilmişler
içeride. deniyor. Peki, ben size bir şey söyleyeyim arkadaşlar.
Şu anda, bir büyükşehir belediye başkanı, bir tane de
belediye başkanı PKK tarafından atanmış ve
odasında oturuyor. Hani demokrasi? Hani seçilmişlerin hakları?
Peki, bu belediye başkanlığına atanmış
kadını nasıl kabul ediyorsunuz? Sizin demokrasi
anlayışınız bu mu?
Yine, bir büyükşehir belediye başkanı 2009
yılında odasında sorgulandı, yanındaki temizlik
işçisi tarafından sorgulandı. Hani Seçilmişlerin
hakları var, seçilmişler için biz demokrasiyi
çalıştırmalıyız. Efendim, bizler demokrat
değiliz. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti demokrat değil, AK PARTİ
Hükûmeti demokrat değil. Yahu seçilmiş adamı kabul
etmiyorsunuz, seçilmiş adama atanmış adam atıyorsunuz,
ondan sonra da demokrasiden bahsediyorsunuz! Ben buna pes diyorum.
Açlık grevlerinden bahsediyorlar. Ben, burada, iki
aydır, her gün, kürsüde açlık grevleriyle ilgili insanların
serzenişlerini dinliyorum. Hiç kimse ölmesin, herkesin ölmesine
karşıyız. Hiçbir ölümü kabul etmemiz mümkün değildir ama
acaba düşünüyor musunuz, bu açlık grevlerine teşvik edenler kim?
PKKya ve ona yakın, onun uzantısı partiye yakın yazarlar
geçen gün şöyle yazıyorlar: Efendim, Kandil grevleri bitirme sinyali
vermiş. diyorlar. Hani kendi iradeleriyle grev yapıyorlardı!
Daha üç gün önce, Diyarbakırda polislere saldıran bir milletvekili,
beş gündür açlık grevinde, adamın yanağından kan
damlıyor. Ben iki gün rejim yapsam tansiyonum düşüyor,
başım dönüyor. Bu ne biçim açlık grevi? Ben bunların
açlık grevini de size biraz anlatayım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) İçerideki tutuklular için bir
şey söylemiyorum, onlar şu an zulüm altındadır. Hem tutuklu
olarak içeride oldukları için zaten sıkıntıdalar, bir de
ya öleceksin, ya öleceksin dayatması altındadırlar.
Ben dışarıdaki vekillerden bahsedeyim. Bundan
önce de Diyarbakırda Koşuyolu Parkında çadırlar kurulur
ve açlık grevi seremonileri yapılırdı. Şimdi, birkaç
tane vekil içeride, etrafı da panayır yeri gibi, günde 20 tane çay; 3
tane şekerden eder 60 şeker, 25 kalori ile çarparsanız zaten
günlük kalori miktarlarını da alıyorlar. Şimdi, bu kadar
kanlı canlı nasıl açlık grevi yapılıyor, bunu da
anlamakta zorluk çekiyorum ve gülesim geliyor. Ben, içerideki tutukluların
yaşadığı zulmü biliyorum. Onlara zulüm yapıyorsunuz.
Eğer gerçekten açlık grevlerinin bitmesini istiyorsanız elinizi
taşın altına koyarsınız. Burada kürsü var,
sorunları dile getiriyoruz, komisyonlarda tartışıyoruz,
Kimsenin ölmesine gerek yok. diyorsunuz. Ama ben şuna inanıyorum ki
kişisel fikrimi söyleyeyim: İçeriden bir tane cenaze çıksa çok
mutlu olacaksınız. Buna da inanıyorum.
Şimdi, arkadaşlar, hep bahsettim menfaat
diye. Geçen yıl Almanyada bir kitap yayınlandı, adı The
PKK İngilizce bir kitap. PKKnın uyuşturucuyu nasıl
Sicilya mafyası gibi yönettiğini anlatıyordu. Mesela, normal
uyuşturucularda arada bir baron oluyor, satıcı oluyor falan ama
PKK öyle çalışmıyor; uyuşturucuyu tarladan alıp
Avrupadaki sokak satıcısına kadar kendisi yönetiyor. Tıpkı
bir Sicilya mafyası gibi çalışıyormuş. Bu akademik bir
kitap ve akademik çevrelerde de bestseller satıyor.
Bu kitapta şöyle bir cümle var: PKKnın
yıllık geliri ben eski parayla söylüyorum- 2 katrilyonla 8 katrilyon
arasında diye. Bu ispatlandı, haziran ve temmuz aylarında
Diyarbakırın Lice kırsalında operasyonlar
yapıldı ve 1,8 katrilyonluk kök bitki imha edildi. Bu kitabın da
söyledikleri böylece ispatlanmış oldu.
Hep çocuk ölümlerinden bahsediyoruz. İşte Çocuklar
zulüm görüyor, Kürtler zulüm görüyor. Kürtlere asıl zulmü yapan sizsiniz.
Bundan bir hafta önce, Şemdinlide Faris öldürüldü bir PKK
bombasıyla. Belki bir tek Farisin ölmesi diğer insanlar için bir
şanstı ama bu bombada kaç kişinin ölebileceğini acaba
hesapladılar mı? Şiddeti çok yüksek bir bombaydı.
Şimdi, bir de bir özellikleri var. 2006da
Diyarbakırda Koşuyolunda bir bomba patlatıldı, 7si çocuk
10 kişi hayatını kaybetti. Ardından, gittiler, oraya bir
Yaşam Anıtı diktiler ve 2009 Martında, Burhan Güneş
isimli katil yakalandı ve PKKlı çıktı.
Şimdi, her sene gidiyorlar, o Yaşam
Anıtının önünde, iki parmakları havada, anma günü
düzenliyorlar. Bizim Güneydoğuda bir söz vardır: Kurtla beraber
kuzuyu avlar, ondan sonra da koyunla beraber oturur ağlar.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
söyleyecek çok şey var. Beni sabırla dinlediğiniz için
teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ ve
MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Eronat.
2 arkadaşımız sisteme girmiş.
Sayın Fındıklı, buyurun efendim,
yerinizden.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
16.-
Malatya Milletvekili M. Mücahit Fındıklının, Hamit
Fendoğlu cinayetine, bazı illerimizde Alevi-Sünni kavgası
üzerinden oyun oynandığına ve bu konuda konuşurken dikkatli
olunması gerektiğine ilişkin açıklaması
M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) Efendim, öncelikle
rahmetli Hamit Fendoğlu -Hamido bir diğer ismi- hakkında
verilmiş önerge üzerine konuşmak istiyorum. Çünkü o dönemde,
siyasetin içerisinde bir genç olarak bulunuyorduk.
Malatyada Milliyetçi Hareket Partisi, Adalet Partisi ve
Millî Selamet Partisinin gençleri olarak, rahmetli Hamit Fendoğlunu
bağımsız aday gösterdik, büyüklerimizi de ikna ettik ve ilk
defa, Cumhuriyet Halk Partisinin elinden Malatya Belediyesini aldık.
Toplumun tüm sağ kesiminin ve sağduyulu insanların ortak
büyüğüydü, onu yaptık.
Elim bir faili meçhule kurban gitti. Üç aylarda,
oruçluyken, torunu ve geliniyle birlikte iftar sofrasında, feci bir
suikastla kendisini kaybettik. Allahtan rahmet diliyoruz.
Çok sevilen biri olduğu için kargaşa oldu.
İlk gün -yani hemen ilk gün, üniversitedeyken Malatyaya döndüğümde-
Malatyanın sokaklarında bir tane polis, bir tane asker yoktu, ta
ikinci günün sonuna kadar. Dolayısıyla bir provokasyon olduğu
çok açıktı. Yine aynı gün öğrendik ki Abdülkadir Aksu
Adıyamanda, hemen komşu ilimizde, aynı paket ona gidiyor. Yine
o günlerde, Pazarcıkta, Cumhuriyet Halk Partili ve Alevi olan bir
belediye başkanına aynı paketten gidiyor. Tesadüf
açılınca 2 tane vatandaşımız orada şehit oluyor.
Görülüyor ki -çok açık ve net- özellikle Orta
Anadoluda Malatya, Sivas, Çorum ve Kahramanmaraş, en çok Alevi ve Sünni
kavgası üzerinden oyun oynanan illerdir. Dolayısıyla bu bölgede
olan hadiseleri, 80 öncesinde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Fındıklı,
teşekkür ediyorum efendim.
M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) Burayı
bağlamam lazım efendim.
BAŞKAN Lütfen, bir cümleyle bağlayın o
zaman.
M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) Peki.
Dolayısıyla, bu illerimizde çok dikkat edilmesi
gereken konu: Alevi-Sünni meselesi üzerinde konuşurken çok dikkatli
konuşmamız gerektiğine inanıyorum. Bütün
arkadaşlarımızı bu titizlikle konuşmaya davet
ediyorum. Bölgemizdeki hem Alevi akil adamları hem de Sünni akil
adamları, bu birlikteliği ve bu kaynaşmayı
sağlamış durumdayız. Buradan onlara da teşekkür
ediyorum.
Tekrar, şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Genç, sisteme girmişsiniz.
17.-
Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, Darbeleri Araştırma Komisyonu
Başkanı Nimet Başın açıkladığı, Refet
Küçüktiryakiye ait olduğu ileri sürülen bir belgeye ilişkin
açıklaması
KAMER GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Şimdi, Darbeleri Araştırma Komisyonu
Başkanı Nimet Baş bir belge açıkladı. Burada, diyor ki
emniyet genel müdürlüğü yapmış kişi: 40 bin tane Alevinin
canına okudum. Bu işte Abdülkadir Aksu da vardı. Şimdi,
ben Hükûmetten şunu öğrenmek istiyorum: Bu belgenin aslı var
mıdır, yok mudur? Bu belgenin aslı araştırılmadan
Nimet Baş bunu niye açıkladı? Bu bir hedefe yöneliktir.
Hakikaten, yani çok ciddi bir olay arkadaşlar. Bir belge Kenan Evrenin
belgeleri arasından alınıyor, kamuoyuna açıklanıyor. Demek
ki eğer bu belgenin aslı yoksa bu belgeyi açıklayan güçlerin bir
amaçları var yani Türkiyede Alevi ve Sünni vatandaşları
kışkırtmak, birbirine vurdurmak Ben arkadaşımın
düşüncesine katılıyorum. Hepimiz bu memlekette kardeş gibi
yaşamak zorundayız. Emperyalist güçlerin oyunlarına gelmemek
zorundayız. Ama durup dururken Nimet Baş niye bu belgeyi
açıkladı? Açıkladıysa bu belge doğru mudur, değil
midir? Hangi Alevilere, nerede, ne işlemler yapılmışsa bunu
açıklasın. Hükûmet kulaklarını tıkayamaz. Bu
arkadaş, eğer, hakikaten böyle bir belge yoksa,
açıklamışsa büyük bir suç işlemiştir ve bir amaca
yönelik olarak birilerine hizmet etmek için bu belgeyi
açıklamıştır. Eğer bu belgenin aslı da
doğruysa bunun ilgilileri hakkında soruşturma
açılmasını diliyorum ve Hükûmetin de susmamasını
istiyorum efendim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Genç.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Yoklama
istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Baluken
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.-
Bingöl Milletvekili İdris Balukenin, Diyarbakır Milletvekili Oya
Eronatın Barış ve Demokrasi Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, demin burada, Yüksek Seçim
Kurulunun atamış olduğu bir kişi kürsüye çıkarak
partimiz hakkında asılsız iddialarda bulunmuştur.
Kendisini parti olarak
hiçbir zaman muhatap almadık, bundan sonra da almayacağız.
Diyarbakır halkı da kendisini muhatap almıyor. Burada dile
getirdiği iddiaların tamamı yalandır ve cehalet dolu, sahte
JİTEM ve Emniyet istihbaratlarıdır.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Yalan sensin!
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Keşke Yüksek
Seçim Kurulu JİTEMden ya da Emniyetten birisini atasaydı da
halkımız gerçekten o iddiaların sahibinden bunları
dinlemiş olsaydı. Bugün Diyarbakır halkının
arasına çıkamayanlar, burada Diyarbakır halkını temsil
edecek şekilde sunulamazlar. Bu da, Meclisin bir ayıbıdır.
Sayın Hatip Dicle Diyarbakırda en yüksek oyu
alarak milletvekili seçilmiştir ve şu anda da Diyarbakır D tipi
cezaevinde halkının mücadelesini temsil etmektedir; siyasi
çalışmalarını, halkına ve tarihe karşı olan
görevini hâlen yerine getirmektedir. Meclisin tekrar, bu ayıbından
bir an önce kurtulması gerektiğini düşünüyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Sayın Başkan,
sataşma var, söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın Oya Eronat, buyurun efendim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan, biz de söz istemiştik.
BAŞKAN Vereceğim.
3.-
Diyarbakır Milletvekili Oya Eronatın, Bingöl Milletvekili İdris
Balukenin şahsına sataşması nedeniyle konuşması
OYA ERONAT (Diyarbakır) Şimdi, bizde bir
hikâye vardır. Adamın biri kahveye girer, her gün bir nara atar Var
mı bana yan bakan? diye. Bir, iki, üç
Sonunda, birisi şöyle ceketi
omzundan atar Bana bak, ben seni geçen gün surun dibinde dövmedim mi? der.
He, bir o. der. Bir de On Gözlü Köprünün altında benden bir dayak
yemiştin. E, bir de o
E, şimdi adam dönüp der ki: Ben durup
dinlenmeden seni mi döveceğim? Ben de burada durup dinlenmeden sizi
mahcup mu edeceğim? Bunu mu istiyorsunuz yani? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Hatip Dicle. diyorsunuz. Hatip Dicleyi hileyle ya siz
getirdiniz ya Hatip Dicle sizi hileyle kandırdı. Ama bildiğim
bir şey var: Her ikiniz de, hem parti olarak hem Hatip Dicle olarak hep
beraber halkı kandırdınız, halkın 77 bin oyunun çöpe
gitmesine sebep oldunuz.
SIRRI SAKIK (Muş) Bak, nasıl itiraf ediyor!
ALTAN TAN (Diyarbakır) İtiraf ettin! Çöpe
değil, sana gitti. Sen de çöplükteydin o zaman!
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Mazbata hırsızısın!
Hırsızsın, hırsız!
OYA ERONAT (Devamla) - Hatip Diclenin
seçilemeyeceğini bal gibi biliyordunuz. Hiç boşuna kendinizi
yormayın. Benden niye bu kadar nefret ediyorsunuz biliyor musunuz?
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Çünkü
hırsızsın, o yüzden nefret ediyoruz.
OYA ERONAT (Devamla) - Ben size PKKnın
öldürdüğü çocukları hatırlatıyorum. Bunun için benden bu
kadar nefret ediyorsunuz.
Teşekkür ediyorum. Saygılarımla. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Sayın
Başkan
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye efendim, bir saniye. Lütfen
oturun.
Sisteme giren arkadaşlarımız var, her
elini kaldırana vermemiz mümkün değil. Sisteme girenler var sizden
önce.
Sayın Sakık, buyurun.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
18.-
Muş Milletvekili Sırrı Sakıkın, CHP Grubunun
vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin önemli
olduğuna ve bu önergeyi kabul etmek için Meclisi göreve
çağırdığına ilişkin açıklaması
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Aslında ben bu konuyla ilgili bir şey söylemeyecektim
ama hak ediyor.
Allah adına, atamayla gelmeseydin sen mahallede
dedikodu yapardın. Başka bir vasfın da yok senin. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Bırak.
OYA ERONAT (Diyarbakır) Geç geç!
SIRRI SAKIK (Muş) Şimdi, ben çok fazla sizi muhatap
almıyorum ama ben bir şeyi önemsiyorum.
M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) Kim muhatap
alıyor seni?
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan, biraz
önce Malatya Milletvekili Mücahit Bey önemli şeyler söyledi yani
Malatyada başlayan, Çorumdan Sivasa, Gazi olaylarına kadar bu
ülkenin yüzleşmesi gereken olaylardır. Bu olaylarla yüzleşmeden
bu ülkede demokrasiyi inşa edemeyiz. Bugün Cumhuriyet Halk Partisinin
vermiş olduğu bu Meclis araştırma önergesi önemlidir, yani
biraz önce Mücahit Beyin de işaret ettiği gibi, eğer
araştırabilirsek sonuca varabiliriz. O zaman, ben hepinizi göreve
davet ediyorum. Gelin birlikte bir araştırma önergesini kabul edelim,
geçmişimizle yüzleşelim yani hamasi nutuklara, böyle el sallamalara,
bilmem sokaklardaki hareketlere Türkiyenin karnı toktur. Göreve davet
ediyorum Meclisi.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Sakık, teşekkür
ederim.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Çalık, bir saniye efendim,
sisteme giriniz. İlk önce sisteme giriniz, lütfen.
ALTAN TAN (Diyarbakır) Sayın Başkan,
Sayın Hatip Dicle, Diyarbakırın yasal, meşru
milletvekilidir. Burada olmamasına rağmen hakarete
uğramıştır, bizim de halkı
kandırdığımızı söylemiştir. Diyarbakır
Milletvekili olarak şahsım ve Hatip Dicle adına söz istiyorum.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Oturun yerinize, sıranız gelince
vereceğim.
ALTAN TAN (Diyarbakır) Tamam.
BAŞKAN - Sayın Çalık
19.-
Malatya Milletvekili Öznur Çalıkın, Hamit Fendoğlu cinayetine
ve sonrasında Malatyada yaşanan olaylara ilişkin açıklaması
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Sayın Başkan, ben de
çok teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, biraz evvel demokrasi
şehidimiz Sayın Hamit Fendoğlundan bahsedildi ben de bu
vesileyle söz almış bulunuyorum. Bir kez daha Hamit Fendoğluna
ve evlatlarına, torunlarına Allahtan rahmet diliyorum ve
Malatyamızın ve Türkiyemizin bir kez daha başı sağ
olsun diyorum.
Hamit Fendoğlunun öldürülmesinin hemen akabinde -yaşadığım
yaş- ortaokula yeni başlıyordum ve Malatyada bulunan Cezmi
Kartay Caddesinde yaşanan, maalesef, yağmaların şahidiyim
ve o çocuk yaşta gördüğüm, sadece ve sadece yapılan
işlemlerin iğrençliğiydi.
Hamit Fendoğlunun öldürülmesi ve akabinde
yaşanan, Malatyaya yaşatılan olayların mutlaka hesabı
sorulmalıydı. Sonrasında Malatyada 28 Şubat sürecinde
yaşanan olaylar, cuma vakaları dâhil olmak üzere, Malatyada oynanan
oyunların en güzel göstergesiydi.
Ve AK PARTİ İktidarı olarak da biz,
bunlarla yüzleşmek adına, darbelerden hesap sormak adına çok
önemli icraatlar yaptık ve Darbeleri Araştırma Komisyonunu
kurduk, Anayasayı değiştirdik ve Hesap sorulmaz. denilenlerden
hesap soruyoruz.
Ve bu vesileyle ben bir kez daha demokrasi
şehitlerimizi rahmetle anıyorum ve şükranlarımı
iletiyorum.
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Çalık.
Sayın Ağbaba
20.-
Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın, Hamit Fendoğlu cinayetine
ve bu konunun araştırılması için bir komisyonun
kurulması gerektiğine ilişkin açıklaması
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Malatyada çok önemli bir olay
yaşanmıştır, Sayın Hamit Fendoğlunun
katledilmesi. Bir kez daha buradan kınıyorum. Hem AKP Sözcüsü hem de
Malatyanın AKP milletvekilleri bu konuların ortaya
çıkarılması gerektiği konusunda görüş bildirdiler. Ben
kendilerine teşekkür etmek istiyorum. Eğer 12 Eylülle
hesaplaşılacaksa, 12 Eylülün arkasındaki gerçek güçler ortaya çıkarılacaksa,
en başta Hamido olayları araştırılmalıdır.
Bu konuda eğer AKP milletvekilleri, Hatibi ve Grubu
samimiyseler söylediklerinde, bu konuda olumlu oy kullanmaları gerekir
diye düşünüyorum. Bir araştırma komisyonunun kurulması, bu
olayların araştırılması, Malatyada geçmişte
yaşanan, katledilen insanların da hesabının sorulması
anlamında çok olumlu olur diye düşünüyorum. Bu konuda tekrar Meclisi,
bu oylamada destek vermeye çağırıyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Ağbaba.
Sayın Şahin
21.-
Çankırı Milletvekili İdris Şahin, gazetelerde Refet
Küçüktiryakiye ait olduğu söylenen belgenin, muhatabı ve kimden
geldiği belli olmayan, altında imzası bulunmayan bir yazı
olduğuna ve Komisyon olarak böyle bir belgenin kamuoyuna
açıklanmasının söz konusu olmadığına ilişkin
açıklaması
İDRİS ŞAHİN (Çankırı)
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Öncelikle gazetelerde Refet Küçüktiryakiye ait
olduğu söylenen yazı ve belgenin içeriğinde, muhatabı belli
olmayan, kimden geldiği ve içeriğinde ne anlatmak istediği ifade
edilemeyen, altında imzası bulunmayan bir yazıyı
içermektedir bu belge. Komisyonumuz olarak böyle bir belgenin kamuoyuna
açıklanması da söz konusu değildir, bize gelen evraklar
içerisinde var olan belgelerden birisidir, ancak imza sahibi de belli
değildir.
Ancak burada özellikle bir hususu ifade etmek isterim.
Burada, kürsüde de ifade ettiğim gibi hadise son derece nettir ve hem
Hamit Fendoğluna hem de Sayın Bakan Abdülkadir Aksu Beye ve yine
Pazarcıka gönderilen bombanın menşei itibarıyla
yapılan araştırmalarda askerî amaçlar için imal edilen, C-4 diye
adlandırılan bir madde olduğu açık ve net bir şekilde
bellidir ve o günün şartlarında bu eylemlerin bir elden
yürütüldüğü, daha sonrasında da, demokratikleşme
adımları atıldıktan sonra da bunların merkezinde
kimlerin olduğu da şu an itibarıyla ortaya
çıkartılmıştır, yargılamaları da devam
etmektedir bir kısım bu düşünce sahiplerinin. Bu yüzden,
görülmekte olan davalar olması nedeniyle de daha fazla teferruata
giremediğimizi bildirir, kamuoyunu ve heyetinizi saygıyla
selamlarım.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlarım, bu
tartışma biraz uzuyor. Geride 5-6 tane arkadaşımız
daha söz istedi. Ben, yerlerinden ve lütfen bir dakika içinde
toparlamalarını rica edeceğim.
Sayın Zeybekci
22.-
Denizli Milletvekili Nihat Zeybekcinin, Hamit Fendoğlunun
kimliğinde tüm demokrasi şehitlerini rahmetle andığına
ve 12 Haziran 2011 seçimleriyle ilgili yaşadığı bir olaya
ilişkin açıklaması
NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) Sayın
Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Hamit Fendoğlunun kimliğinde tüm demokrasi şehitlerini
ve tüm kirli ellerin katlettiği masum insanları burada rahmetle
anıyorum.
12 Haziran seçimlerinden önce
yaşadığım bir olayı
Biraz önceki
tartışmalarda, hepimizin tabi olduğu Anayasa ve seçim
kanunlarıyla buraya geldiysek, buradaki bütün milletvekilleri
seçilmiş olan milletvekilleridir ve herkesin birbirine saygı
göstermesi gerekir. 12 Haziran seçimlerinden önce bölgedeki illerden birinde 2
tane Denizlili öğretmen aile beni aradılar. Kendilerine
bağımsız bir milletvekilinin pusulasını
getirmişler kapıya ve demişler ki Yarın akşam yani
cumartesi günü oluyor senden o Yüksek Seçim Kurulunun oy pusulasını
alacağız, bunu da sandığa atacaksın. diye tehditle oy
kullandırmışlar. Eğer köylerde, eğer kasabalarda,
bazı yerlerde full oy çıktıysa ve tehditle insanlara oy
verdirildiyse bunu, bugün burada şehit edilen bir çocuğun yani
katledilen bir çocuğun annesinin feryadına böyle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli)
yakışıksız bir dille hitap etmesini kınıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Zeybekci.
Sayın Aydın
23.-
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, AK PARTİ Grubu olarak
Hamit Fendoğlu cinayeti dâhil tüm olayların
araştırılması arzusunda olduklarına ve AK PARTİ
Diyarbakır Milletvekili Oya Eronata yapılan ithamların
haksız olduğuna ilişkin açıklaması
AHMET AYDIN (Adıyaman) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Hamit Fendoğlu dâhil, tüm demokrasi
şehitlerimizi ben de rahmetle anıyorum.
Yine AK PARTİ Grubu olarak, Hamit Fendoğlunun
katledilmesi dâhil, tüm olayların araştırılması
arzusundayız. Bunun için ilk defa bu Mecliste, bu Parlamentoda Darbeleri
Araştırma Komisyonu kuruldu. Bugüne kadar yapılan tüm darbeler
ve bunun sebepleri en ince ayrıntısına kadar
araştırılacaktır diye düşünüyoruz ve bunun için
gayretini sürdürüyor Darbeleri Araştırma Komisyonu.
Bir ikinci husus: Tabii, AK PARTİmizin
Diyarbakır Milletvekili Sayın Oya Eronatla ilgili çok haksız
ithamlar duyduk.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Neresi
haksızlık Ahmet Bey? Yüksek Seçim Kurulunun atamasıyla
olmuştur, neresi haksızlık?
ALTAN TAN (Diyarbakır) Kim seçilmiş, kim?
Allah rızası için kim seçilmiş?
AHMET AYDIN (Adıyaman) Hem bir bayan olması
hem seçilmiş bir milletvekili olmasından dolayı, halkın
iradesinden söz edenlerin, milletin iradesinden söz edenlerin bir defa
saygılı olması gerekiyor diye düşünüyorum.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Seçilmiş
milletvekili cezaevindedir.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Hatip Diclenin
seçilemeyeceği olayı seçimden önce Yüksek Seçim Kurulu tarafından
bildirilmişti avukatlarına da, kendilerine de.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Nerede
bildirilmişti? Seçime girdi ya! Siz seçimi izlemediniz mi? Seçime girdi.
ALTAN TAN (Diyarbakır) Ne zaman bildirilmişti?
Mazbata bile aldı. Yazıyorsunuz, yazıyorsunuz, mazbata
aldı, mazbata!
AHMET AYDIN (Adıyaman) Ve bile bile lades
dediler. Seçilemeyeceklerini bildikleri hâlde onu aday gösterdiler, seçilme
yeterliliğine sahip olmadığı için.
ALTAN TAN (Diyarbakır) Mazbata aldı,
haberiniz yok!
AHMET AYDIN (Diyarbakır) Arkasından, bu
getirdiğimiz kanun da değil, Yüksek Seçim Kurulu, daha önceki
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Aydın.
KAMER GENÇ (Tunceli) Yüksek Seçim Kurulu Hatip
Diclenin adaylığını kabul etti. Yalan söylüyorsunuz!
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Ya, seçime girdi
seçime. Pusulada şey vardı ya! Yalan söylemeyin ya! Ayıptır
ya!
BAŞKAN Sayın Yurttaş
24.-
Manisa Milletvekili Muzaffer Yurttaşın, muharrem ayının
İslam dünyasına ve bütün insanlığa hayırlar ve
bereketler getirmesini dilediğine ilişkin açıklaması
MUZAFFER YURTTAŞ (Manisa) Sayın Başkan,
bugün hicri yılbaşı, muharrem ayının
başlangıcı, aşure ayı.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Pusulada niye o zaman
Yüksek Seçim Kurulu ismi kabul ediyor? Ayıptır ya!
BAŞKAN Evet, evet
Lütfen
MUZAFFER YURTTAŞ (Manisa) Ben bu ayın
İslam dünyasına ve bütün insanlığa hayırlar ve
bereketler getirmesini diliyorum. Muharrem ayı aynı zamanda, Hazreti
Peygamberin torunu Hazreti Hüseyinin ve çoğu ehlibeyit mensubu 70ten
fazla insanın siyasi ihtiraslar uğruna Kerbelada şehit edilmesi
nedeniyle, Müslümanların ortak hafızasında büyük bir
acının tarihidir.
Günümüzde bizlere düşen önemli görevlerden biri, bu
tür müessif olaylardan ibret almak, dersler çıkarmak, birlik ve
beraberliğimizi zedeleyecek her türlü olumsuz tutum ve
davranışlardan kaçınmaktır.
Aşure, ortak tada katkıda bulunmak için
farklı tatların bir arada yaşamasıdır. Bunun gibi
ulusumuz da birlikte yaşamanın gereği olarak, sevinç ve
tasayı, muhabbet ve sıkıntıları paylaşmaya devam
edecektir. Hiç kimse milletimizi bu bayrak altında birlikte
yaşamaktan alıkoyamayacaktır.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Aslanoğlu
25.-
İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, bir Malatyalı
olarak Hamit Fendoğluna rahmet dilediğine ve bir komisyon kurularak
bu konunun araştırılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, ben de bir Malatyalı olarak rahmetli Hamidoya
rahmetler diliyorum. O günleri yaşayan bir insan olarak -planlanan,
programlanan- Malatyayı karıştırmak isteyen tüm elleri
kınıyorum. Ama Malatyalı bundan böyle bunlara asla alet
olmayacaktır. Bu nedenle dili, dini, ırkı
İnsanları
diliyle, diniyle, -bir şekilde- ayıran zihniyeti şiddetle kınıyorum
ve onun için bir araştırma heyeti kurularak bunun
araştırılması mutlaka sağlanmalıdır.
Hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlarım, zannederim
Buyurun Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Yoklama
talebimiz var Sayın Başkan.
BAŞKAN Yoklama talebiniz var, tamam.
ALTAN TAN (Diyarbakır) Sayın Başkan, söz
talebim var.
BAŞKAN Bir saniye.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Sayın
Başkan, Milletvekilimiz söz istemişti, Diyarbakır
Milletvekilimiz
BAŞKAN Efendim, sizinle beraber 6-7 tane daha
milletvekili var.
ALTAN TAN (Diyarbakır) Hayır, efendim,
benimle beraber değil, ben kürsüden cevap vermek istiyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Bir saniye, bir saniye. Burada sıralar
belli.
ALTAN TAN (Diyarbakır) - Diyarbakır
Milletvekilimize, partime ve şahsıma hakaret edildi.
BAŞKAN Efendim, bir saniye
Sıralar belli
burada, tamam.
SAKİNE ÖZ (Manisa)
Sayın Başkan, Sayın Başkan
İDRİS BALUKEN (Bingöl) YSK memurunu
çıkardınız, Diyarbakır halkını
kandırdığımızı söyledi.
BAŞKAN Şimdi, yalnız, Sayın
Başkan, bir taneniz, kim konuşacaksa bitirelim diye düşünüyorum.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Arkadaşımız cevap verecek
BAŞKAN Buyurun Sayın Tan, tamam.
SAKİNE ÖZ (Manisa) Sayın Başkanım,
söz istedik. Kaç kişiye göre söz verdiniz?.
BAŞKAN Sisteme girdiniz mi Hanımefendi?
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.-
Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın, Diyarbakır Milletvekili
Oya Eronatın Barış ve Demokrasi Partisine ve şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
ALTAN TAN (Diyarbakır) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Kerbela şehitlerini rahmetle anıyorum,
Yezide lanet ediyorum, Yezidin zihniyetinde olanlara da lanet ediyorum.
Rahmetli Hamido ve torunlarına da Cenab-ı Allahtan mağfiret
talep ediyorum. Rahmetli Hamidonun cenaze töreninde de bizzat bulundum, o gün
Malatyada yaşanan bütün olayları gözlerimle gördüm, otuz dört sene
evvel, cenaze namazını kalabalıkla beraber kıldım,
toprağa beraber defnettim.
Alevi vatandaşların Türkiyenin orta
kesimlerinden ve bölgeden bilinçli bir şekilde sahillere ve
kıyılara sürüldüğü bir devlet operasyonu olduğu
kanaatindeyim. Buna niye hayır oyu verdiniz, onu da anlayabilmiş
değilim.
Noktayı buraya koyduktan sonra, Sayın Hatip
Dicle meselesine gelelim. Sayın Hatip Dicle, İstanbul Teknik
Üniversitesinden dereceyle mezun olan bir inşaat mühendisi,
pırıl pırıl bir insan. Hayatı boyunca demokrasi
mücadelesi vermiş, on yıl hapis yatmış, son olarak da dört
yıl cezaevinde ve son seçimde birleşik oy pusulasında, seçim
günü de dâhil, ismi var, 78 bin oy aldı arkadaşlar, 78 bin oy!
OYA ERONAT (Diyarbakır) Hile var, hile!
ALTAN TAN (Devamla) Sayın Başkan
Sizden de daha fazla.
Ondan sonra Diyarbakır İl Seçim Kurulu
mazbatasını verdi, mazbatası elinde milletvekili iken buradaki,
Ankara mahfillerindeki oyunlarla milletvekilliği iptal edildi. Yani bunu
önce böyle bilin bir ne olduğunu.
Sayın Grup Başkan Vekili diyor ki: Seçimden
evvel iptal edildi. 78 bin oy
Mazbata verildi kendisine
AHMET AYDIN (Adıyaman) Seçimden önce
bildirilmişti, avukatına bildirmişti.
ALTAN TAN (Devamla)
ve ondan sonra,
milletvekilliği iptal edildikten sonra bir başka kişi yerine
getirildi.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Seçilme yeterliliğinin
olmadığı bildirilmişti.
ALTAN TAN (Devamla) İnsan yerde bir para bulsa
sahibi kim diye sorar. Hırsızsınız,
hırsızsınız, hırsızsınız! (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
OYA ERONAT (Diyarbakır) Hadi be!
ALİ TURAN (Sivas) Ayıp, ayıp!
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Kes lan sesini!
BAŞKAN Lütfen beyler
ALTAN TAN (Diyarbakır) Yavuz hırsız ev
sahibini bastıracak! 78 bin oyun hesabını verin!
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Şerefsizlik
yapmayın!
ALTAN TAN (Diyarbakır) Tamamınız
kalkın, tamamınız! Tamamınız kalkın ayağa!
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Beyler, lütfen, lütfen
ALTAN TAN (Diyarbakır) Hiç olmazsa
saygılı olun, susun! Çaldınız, oturun üzerine!
BAŞKAN Lütfen oturunuz Sayın Tan, lütfen.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Varsa bir sözleri
kalkar söylerler ama öyle hakaret edemezler.
BAŞKAN Lütfen oturunuz, şöyle oturunuz.
ALTAN TAN (Diyarbakır) Kalkın, izah edin,
cevap verin mazbatayı nasıl iptal ettiniz?
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Havutça, lütfen
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın
Başkanım, bir defa hiç kimse hırsız değildir.
Sayın Hatip Diclenin seçilemeyeceği daha önce de Yüksek Seçim
Kurulu
ALTAN TAN (Diyarbakır) Ne zaman, ne zaman? Yalan!
SIRRI SAKIK (Muş) Mazbatasını aldı!
BAŞKAN Tamam, zabıtlara geçti. Lütfen
AHMET AYDIN (Adıyaman) Seçilemeyeceği daha
önce avukatına bildirilmiştir.
ALTAN TAN (Diyarbakır) Yalan, yalan!
SIRRI SAKIK (Muş) Mazbatasını alan
milletvekili milletvekilidir.
ALTAN TAN (Diyarbakır) Mazbatası var,
mazbata! Elinde mazbata var!
BAŞKAN Sayın Tan, lütfen.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Seçim pusulasında
niye ismi var? Ayıptır.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar,
arkadaşlar, lütfen
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Şu
söylediğin tarihe geçer.
ALTAN TAN (Diyarbakır) Yalan diyor ama ayıp
ya!
BAŞKAN Beyler, lütfen,lütfen
SIRRI SAKIK (Muş) - Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye efendim artık.
7 arkadaşınız daha söz istemiş. Birer
dakikayla bu işi bitirelim.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Sürekli sisteme girenlere
verecek misiniz? Biz de girelim o zaman.
BAŞKAN Bir saniye efendim, bir saniye lütfen.
Sayın İçten
VI.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
26.-
Diyarbakır Milletvekili Cuma İçtenin, Diyarbakıra huzur,
refah, barış ve mutluluk götürdüklerine ilişkin
açıklaması
CUMA İÇTEN (Diyarbakır) Evet, Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ Diyarbakır
Milletvekili olarak haftanın dört günü Diyarbakırdayım.
Diyarbakırı 25 bin kilometre katettik, her gün de
dolaşıyoruz, kimseden de korkmuyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Birileri Diyarbakıra
gittiğinde elini vurduğu herkesi cezaevine yolluyor, birileri
Diyarbakıra gittiğinde çocuklarımızın eline molotof
veriyor, sprey veriyor, gaz bombası attırtıyor bir şekilde
ama bizler gittiğimizde Diyarbakıra huzur, refah, barış,
mutluluk götürüyoruz.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Sen de baraj
milletvekilisin Cuma Bey, sen de yüzde 10 baraj sayesinde oradasın.
CUMA İÇTEN (Diyarbakır) Kandil
bombalanırken birileri sevgilileriyle ramazan ayında eğlenirken
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Sen de yüzde 10 baraj
sayesinde oradasın. Senin de durumun çok farklı değil zaten.
BAŞKAN Lütfen
CUMA İÇTEN (Devamla) -
biz Diyarbakır
sokaklarında halkımızla beraber iç içeydik. Kimse kusura
bakmasın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Bostancı
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Senin de konumun çok
farklı değil, baraj milletvekilisin sen de!
ALTAN TAN (Diyarbakır) Sen de barajdan geldin,
barajdan! Baraj milletvekilisin sen!
BAŞKAN Lütfen
Sayın Bostancı
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Yüzde 10 baraj
olduğu için buradasın, yoksa sen de burada olmazdın, biliyorsun
değil mi onu! Seninki de aynı şey!
BAŞKAN Sayın Baluken, lütfen, lütfen
CUMA İÇTEN (Diyarbakır) Ben bütün köyleri
dolaşıyorum, Bingöle gidebiliyor musun sen?
ALTAN TAN (Diyarbakır) Ya, her gün Bingölde. Ben
Bingöldeyim, ben her gün Bingöldeyim.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Her gün Bingöldeyiz
biz. Gel, 17 Kasımda gel bakalım Diyarbakıra, dolaş,
görelim.
CUMA İÇTEN (Diyarbakır) Boş
kabadayılık yapmayın!
BAŞKAN Lütfen, beyler, lütfen
Arkadaşımız konuşuyor.
Buyurun Sayın Bostancı.
27.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Darbeleri
Araştırma Komisyonuna Cumhurbaşkanlığından gelen
ve altında Refet Küçüktiryakinin adı olan belgeye ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Sayın Veli Ağbabanın belirttiği
mektup, darbe komisyonuna Cumhurbaşkanlığından gelen
belgeler arasında intikal etmiştir. Biz belgeyi gördükten sonra bunu
Tabiatıyla böyle bir belgeyi sormak gerekiyordu muhatabına.
Altında Refet Küçüktiryakinin ismi vardı. O çerçevede, Nimet Hanım
da bunu kendisine sormuştur. Ancak bu belgenin altında Refet
Küçüktiryakinin imzası olmadığı gibi, kime
yazıldığı da belli değildir ve metni okuduğunuzda
tutarlı, mantıki bir metin olarak da karşımıza
çıkmamaktadır. Aynı şekilde bir metni yazıp bir başkasının
ismini de, benim ismimi, Veli Beyin ismini yazmak da mümkündür altına.
Aynı şekilde bir belge elde edersiniz. Bunu tabiatıyla sormak
zorundaydı; bu bir.
İkincisi: Sayın Rahmetli Hamit
Fendoğluyla ilgili araştırma önergesini anlıyorum ama geçmişe
ilişkin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bostancı.
Sayın Özel, buyurun.
28.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, CHP Grubunun verdiği önergenin kabul
edilerek bir araştırma komisyonu kurulması gerektiğine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Kenan Evrenin arşivinden bir belge
çıkıyor. Komisyon Başkanı, AKP Grubunun önerisiyle seçilen
Nimet Baş bunu ciddiye alıyor ve soruyor. Sonra, bununla ilgili,
konudan doğrudan etkilenen bir ilin bir milletvekili, bir
araştırma komisyonu kurulmasını söylüyor. Bir önceki
araştırma komisyonunun kurulması ne kadar meşruysa bu da o
kadar meşru. Sonra, bir başka milletvekili çıkıyor ve
şunu söylüyor: Bugün imzasız, hitapsız mektubu ciddiye alamayız.
Böyle bir yaklaşım olabilir mi? Ve sözlerine devam ediyor yerinden
konuşurken, elektronik olarak virüs programlarıyla
yerleştirilmiş, sanal delillerle yürüyen birtakım davalardaki
iddianamelere itibar edip diyor ki: Zaten bunlar bugünlerde soruşturuluyor.
Şimdi, eğer şu kadarcık samimiyet ve şu kadarcık
vicdan varsa AKP Grubu döner, bu araştırma komisyonunun
kurulmasından kaçmaz. Der ki: Hep beraber araştıralım
arkadaşlar. Şimdi, birazdan göreceğiz.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Komisyon
araştırıyor zaten.
BAŞKAN Sayın Özel, teşekkürler.
Sayın Havutça
AHMET AYDIN (Adıyaman) - Komisyon araştırıyor zaten.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Neyi
araştırıyorsun?
İDRİS ŞAHİN (Çankırı) Ya,
onu biz araştırmazsak belgeyi siz nereden göreceksiniz?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Diyoruz ki: Gidelim bu belgenin
üstüne.
BAŞKAN Lütfen, lütfen
Sayın Özel oturun
lütfen.
KAMER GENÇ (Tunceli) Belgeye sahip çıkın.
Belgeyi açıklıyorsunuz, mahiyetini
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Belgenin ne
amaçla açıklandığı da meçhul.
BAŞKAN Buyurun Sayın Havutça, yerinizden
29.-
Balıkesir Milletvekili Namık Havutçanın, Balıkesirin
bazı köylerinde 2010 ve 2011 yılı tarımsal ürün
desteklemelerinin hâlâ ödenmediğine ilişkin açıklaması
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Teşekkür ederim, Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, Hükûmetinize sormak istiyorum:
Balıkesir merkez, Bandırma, Erdek, Manyas, Susurluk, Marmara,
Sarıköy, Edincik ve Aksakal köylülerimiz 2010 ve 2011 tarımsal ürün
desteklemelerini hâlâ alamadıklarını ifade ediyorlar.
Şimdi, Türkiyenin en pahalı mazotunu, en
pahalı gübresini, en pahalı ilacını kullanan bu
çiftçilerimiz zaten zorda, darda ve tarlalarını satıyor.
Şimdi, 2010daki, 2011deki desteklemelerini alamadığı
zaman ürününü nasıl ekecek Sayın Bakan? Hükûmetiniz bunları
duymuyor mu, görmüyor mu?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Havutça.
Sayın Sakık
30.-
Muş Milletvekili Sırrı Sakıkın, Denizli Milletvekili
Nihat Zeybekcinin ifade ettiği 12 Haziran 2011 seçimlerindeki tehditle oy
kullandırma olaylarının kendi seçim bölgesi için söz konusu
olmadığına ilişkin açıklaması
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Ayakta konuşacağım ama Sayın Zeybek
beni bir dinlesin ve görsün.
Şimdi, tehditten ve şantajdan bahsettiler. Ben
size bir şey söylüyorum: Siz, 2 milletvekilinize, Muş milletvekillerine,
özellikle Faruk Işıka sorun. Muş bölgesinde bir tek insan
tehdit edildi mi? Seçim sabahı birlikte kendi seçim bölgelerine
gitmişiz. Buyurun, hodri meydan, bizim buradan bir tek oy talebimiz yok,
açık oylamayla arkadaşlarımıza destek sunabilirsiniz. Bunu
eğer teyit etmezlerse vekillikten
istifa ederim. Tehdit yok, orada halkın gücü var; tehdit varsa devletin
tehdidi var, orada korucuların tehdidi var; orada KÖYDES var, BELDES var,
polis var, asker var.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) Sırrı, PKK yok
mu?
SIRRI SAKIK (Muş) Hiçbir yerde seçim bölgemizde
tehdit olmamıştır. (AK PARTİ sıralarından Var,
var sesleri) Tanık olarak da sizin milletvekillerinizi gösteriyorum.
Varsa bir şey
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALTAN TAN (Diyarbakır) Tehdit olsa zaten
görürdünüz.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Tehdit etse
gelemezsiniz zaten, merak etmeyin.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Sakık.
Sayın Öz
31.-
Manisa Milletvekili Sakine Özün, muharrem ayı nedeniyle
Alevi-Bektaşi inancındaki Müslümanların oruçlarının
Allah katında kabul olmasını dilediğine ilişkin
açıklaması
SAKİNE ÖZ (Manisa) Sayın Başkan, sükûneti
sağlayın ve konuşmama başlayacağım.
BAŞKAN Buyurun efendim. Herkes konuşuyor siz
de konuşabilirsiniz.
SAKİNE ÖZ (Devamla) Sayın Başkan, biraz
önceki tutumunuzu eleştiriyorum. Çünkü ne şekilde verdiğiniz, ne
şekilde başladığınız, konuşmayı ne
şekilde bitirdiğinize anlam vermiş durumda değilim.
Bugün, muharrem ayının ilk günü. Alevi
Bektaşi inancındaki yurttaşlarımız ile ehlibeytimizin
uğradığı zulmü hisseden Müslümanlar bugün oruç tutmaya
başladılar. Oruçlarının Allah katında kabul
olmasını diliyorum. Siyasal hırs ve iktidar uğruna Müslüman
kardeşlerini, Peygamberimizin ehlibeytini çekinmeden katleden zihniyet,
maalesef bugün de aynı hırsla kendisi gibi düşünmeyenlere zulüm
etmektedir. Hazreti Alinin, zalime boyun eğenin, eğer zalime boyun
eğerse yalnız haklarından mahrum olmakla kalmaksızın
haysiyetinden
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Öz.
Sayın Poyraz
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan, 7
bitti.
BAŞKAN Bitireceğim.
32.-
Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyrazın, insanların yaşam
hakkını kutsal bir hak olarak kabul edip savunmayanların sadece
seçilme hakkına takılmış kalmalarını bir
çelişki olarak gördüğüne ilişkin açıklaması
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) Saygıdeğer
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; ben de
Malatya eski Belediye Başkanımızı rahmetle anıyorum.
Az önce konuşan arkadaşımız, seçilme
hakkını savunduğu kadar, geçtiğimiz haftalarda on bir
yaşında hayatını kaybeden Faris Demircanla on yedi
yaşında hayatını kaybeden İbrahim Demirin
hakkını, yaşam hakkını da savunsa, bomba koyup da
onları öldüren katilleri de lanetlese, onlara karşı bir
tavır sergilese herhâlde daha tutarlı bir iş yapardı diye
düşünüyorum. Burada çıkıp da kürsülerde terörü
lanetleyemeyenlerin, insanların yaşam hakkını kutsal
hakkı olarak kabul edip savunmayanların, sadece seçilme hakkına
takılmış kalmalarını bir çelişki olarak
gördüğümü ifade ediyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Sayın
Başkan, demin konuşan Hatip, Şemdinlide yaşamını
yitiren çocukla ilgili partimizin kayıtsız
kaldığını belirtmiştir. Bu iddia tamamen
yalandır. Bugüne kadar asker, polis, gerilla, sivil, bütün yaşamlar
konusunda Barış ve Demokrasi Partisinin ilkesel duruşu
vardır, ölümler arasında ayrım yapılmaması
gerektiğini defalarca dile getirmiştir. Şemdinlide, Hakkâride,
İstanbulda, nerede olursa olsun, herhangi bir şiddet olayında,
herhangi bir çatışmada yaşamını yitiren her
vatandaşın acısı BDPnin acısıdır. Bunun
sahibi, bu çatışmalı sürecin devamını
sağlayanlardır. Sayın Hatip önce keşke Roboskinin
cevabını verseydi.
BAŞKAN Teşekkürler.
Değerli arkadaşlarım sisteme giren
diğerlerinden özür diliyorum.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Sayın Başkanım bu
işin cılkı çıktı ya! Böyle bir şey olur mu ya?
BAŞKAN - Şimdi, haklısınız tamam
efendim, tamam. Müsaade ederseniz
MEHMET GÜNAL (Antalya) Ya böyle bir şey olur mu?
Biz istediğimizde söz vermiyorsun, herkes birbirine laf atıyor.
Sabaha kadar girelim o zaman ya!
OKTAY VURAL (İzmir) Bir taraftan Osloda
görüşüyorlar, kanunları getiriyorlar burada bir taraftan
Yani
Allahını seversen...
MEHMET GÜNAL (Antalya) E, ne zaman kanun
görüşeceğiz Başkanım ya? 7 tane verin, 10 tane
Herkes
sisteme girsin o zaman.
OKTAY VURAL (İzmir) Yok ana dilde savunma, yok
şu, yok bu
Her taleplerini getiriyorlar.
BAŞKAN Bir saniye, sakin olun. Efendim sakin olun,
sisteme giren arkadaşlara söz verdim.
Şimdi
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Yoklama
talep ediyoruz.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisinin önergesini
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Toplantı yeter sayısı.
BAŞKAN - Yoklama istiyor, buyurun efendim.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Özel, Sayın
Ağbaba, Sayın Serindağ, Sayın Kurt, Sayın
Kuşoğlu, Sayın Genç, Sayın Acar, Sayın
Canalioğlu, Sayın Güler, Sayın Acar, Sayın Yalçınkaya,
Sayın Özkan, Sayın Öz, Sayın Özkoç, Sayın Tanal, Sayın
Köktürk, Sayın Işık, Sayın Havutça, Sayın Aygün,
Sayın Toprak.
Değerli arkadaşlar, şimdi yoklama için üç
dakika süre vereceğim.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.-
CHP Grubunun, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ve 29 milletvekili
tarafından Malatya olaylarının araştırılması
amacıyla 15/2/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 15 Kasım 2012
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
CHP grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Grup önerisi kabul edilmemiştir.
Şimdi
gündemin Seçim kısmına geçiyoruz.
X.-
SEÇİMLER
A)
Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.-
Çevre Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN
Çevre Komisyonunda boşalan ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna düşen
1 üyelik için Malatya Milletvekili Veli Ağbaba aday olmuştur.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2.-
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda
açık bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonundan
boşalan, Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için Edirne
Milletvekili Kemal Değirmendereli aday olmuştur.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına
geçiyoruz.
1'inci sırada
yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile
Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
XI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2'nci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu
Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484)
(S. Sayısı: 287)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü sırada yer alan, Finansal Kiralama, Faktoring
ve Finansman Şirketleri Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
3.- Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman
Şirketleri Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/601) (S. Sayısı: 239)(x)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
02/11/2012 tarihli 15inci Birleşimde İç
Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen
tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştı. Tasarının maddelerine geçilmesine
ilişkin açık oylamanın sonucuna ilişkin tereddüt
oluşmuş ve bir usul tartışması
açılmıştı. Başkanlığımızca bu
tereddüdün giderilmesi amacıyla açık oylamanın tekrar
edilmesinin uygun olacağı değerlendirilmiştir.
Bu nedenle, şimdi tasarının maddelerine
geçilmesini tekrar açık oylamaya sunacağım. Açık
oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını
alacağım.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi oylama için üç dakika süre veriyorum ve
oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 239 sıra
sayılı Kanun Tasarısının maddelerine geçilmesine
ilişkin açık oylama sonucunu arz ediyorum.
Kullanılan oy sayısı |
: |
195 |
|
Kabul |
: |
195 |
|
|
|
|
|
Kâtip Üye Muhammet Bilal Macit İstanbul |
Kâtip Üye Mustafa Hamarat Ordu |
Böylece, -tasarının maddelerine geçilmesi kabul
edilmiştir- maddelerine geçilmesine başlayabilecek duruma geldik.
Birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 30uncu maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde söz isteyen
arkadaşlarımızın isimlerini okuyorum. Gruplar adına;
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mehmet Günal, Antalya Milletvekili.
Sayın Günal, buyurun.
MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bildiğiniz gibi bu kanunun görüşmeleri yarım
kalmıştı. Şimdi de bölümlerine
geçtik.
Sayın Başkan, arkadaşlar yoklama için
bekliyor galiba. Henüz -on dakika- yoklama olmaz, rahat olsunlar. Ben burada
üzülüyorum. Kanunun içeriğine geçmeden önce
Değerli arkadaşlar, değerli grup
başkan vekilleri, değerli iktidar partisi yetkilileri; şu anda
saat 19.00u geçti ve görüyorsunuz, tahterevallinin öbür tarafı Yetmez
ama evetçi olan, sizinle iş birliği yapan arkadaşlarımız
gittiler. Burada gerilimi yarattılar, siz de oraya çanak tuttunuz.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Kendilerine de söyle.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Ben size de söylüyorum.
RECEP ÖZEL (Isparta) Kendilerine söyle.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Şimdi, burada bir kanun
tasarısı görüşüyoruz. Kusura bakmayın, biz bizeyiz, gitti,
televizyon kapandı. Şimdi, iyi dinleyin. Şimdi, gittiler, siz de
karşılıklı atıştınız. Sayın
Başkana da buradan teessüflerimi sunuyorum çünkü biz bir tane söz
isteyince Efendim, 5 kişi. diyor, biri giriyor, öteki de giriyor, 20
kişi 30 kişi
Bu nasıl bir yasama
anlayışıdır ben anlamıyorum. Bir tiyatro mu oynuyoruz,
ne yapıyoruz? Yani 19.00dan sonra televizyon kapandı sayın
bakanlar. Şimdi, bir kanun çıkaracağız, zaten 20.00de
doluyor. Geçen sefer de aynısı oldu, geldik, burada o oldu, bu oldu,
vallahi sizin tiyatronuza
AHMET AYDIN (Adıyaman) Grup önerisi getirmeyin.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Grup önerisi gelir, o başka
bir şey. Tam bir saattir burada O ona sataştı, bu buna dedi, o
onu dedi
yapıyoruz.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Geçen hafta öyle
demiyordun ama.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Saat daha altıya on
vardı. Bakın, saat daha altıya on vardı, Yetmez ama
evetçilerle yaptığınız örtülü anlaşmaları
görüyoruz. Böyle, milletin önünde, televizyon açıkken kavga etmenize de
hiç kimse kanmıyor, kusura bakmayın.
Değerli arkadaşlar, şimdi, bakın, kaç
gündür tartışıyoruz. Yukarıda Plan ve Bütçe
Komisyonundayız, bakanlarımız geldi. Önceki gün Adalet
Bakanına da sorduk, yetkililer sizin bakanlarınıza da soruyor.
Bir taraftan, burada bütün şikayetlerimiz dile getiriyoruz. Cezaevinde
tutuklu olan milletvekilleri var, oraya gelince Efendim, yargıdır,
biz karışamayız. Öbür taraftan, efendim, açlık grevi
varmış, Sayın Arınç diyor ki: Sayın Başbakan
talimat verdi Sayın Ergine, hazırlık yapıyoruz. Peki, ne
oldu bu? Nasıl? Hani bağımsız yargı? Biz burada
yargının yerine her seferinde kendimizi koyup bir taraftaki,
muhalefetteki arkadaşımıza hafif cezayı onaylarken bu
taraftaki kendi arkadaşınıza grup başkan vekili olarak
buradan işaret ediyorsunuz, Meclis Başkan Vekili ceza öneriyor, her
birimiz aklıyoruz. Bu nasıl adalet! Yani ondan sonra da burada sanki
aranızda bir kavga varmış gibi karşılıklı
bir şey oluyor ve burası bloke oluyor. Peki, nasıl olacak? Öbür
taraftan, şimdi, Sayın Başbakan Efendim, idam cezası
tartışılsın. diyor, bakanların hepsi Yok öyle bir
çalışmamız. diyor. Biz bu örtülü kavgaya inanmıyoruz.
Arkadaşlar, bu kanunla ilgili daha önce söyledik -arada
tartışıldığı için genel çerçevesinin dışına
da çıkılamadı biliyorsunuz- bu kanun daha önceki dönemde kadük
olmuş bir tasarıydı ve Sayın Bakan tekrar getirdi. Evet,
görüşülmesi lazım. İhtiyaç var mı? Var. Ama bütün kurumlara
yeniden gönderilip bir tasarı şeklinde süreçten geçirilmediği
için birtakım eksikliklerini Plan ve Bütçe Komisyonunda, alt komisyonda
görüşülürken tamamladık, bir kısmını yine
yapabildiğimiz kadarıyla arkadaşlarımıza söyledik.
Hâlen daha burada kanunun içeriğiyle ilgili sıkıntılar var,
bazı maddelerde tartışmalı olan hususlar var ama bundan da
önemlisi, söylemeye çalıştığım şey, bu hususlar
tasarı olgunlaşmadan önce ilgili kurumlarla, ilgili özel sektörle,
ilgili bakanlıklarla görüşülerek -şifahi yapılan
görüşmenin dışında- resmî süreçten geçmemiş. Komisyona
geliyoruz, soruyoruz, diyoruz ki cezalar var üç tane, dört tane maddede; 42,
44, 46da. O anda bakıyoruz, birinde verdiğimiz ceza altı aydan
başlıyor, öbüründe bir yıldan başlıyor, diğerinde
üçe kadar, bir yerinde beşe kadar. Dolayısıyla bir aceleyle kanun
yapma telaşemiz var. Eğer bunlar normal süreçlerden geçmiş olsa,
ilgili kurumların, kuruluşların ve özel sektör temsilcilerinin
görüşleri alınmış olsa ne burada bu kadar
uğraşacağız ne yukarıda, komisyonda o kadar
uğraşacağız, alt komisyonda en son hâlini verdikten sonra
da hızlıca çıkaracağız. Hele hele finansal krizin
arkasından, dünyada yaşanan finansal piyasalardaki gelişmelerden
sonra yeniden ele alınması gerekirdi diyoruz.
Çıkarılması gerekliliği başka bir şey,
içeriğindeki eksiklikler başka bir şeydir. Örnek:
Arkadaşlarımız gelmiş, birtakım taleplerde bulunmuşlar.
Hava ve deniz taşıma araçlarında kiracılar malik gibi
değerlendiriliyor ama çok daha fazla olan kara araçlarında bunu
sağlamıyoruz. Orada da söyledim, Artık Genel Kurulda
düzeltiriz. diye buraya kadar geldi. Bu yapılırken kara
araçlarıyla ilgili de dernekler var, nakliyeciler var, Şoförler
Federasyonu var, var oğlu var. Bunlardan her türlü belgeyi istiyoruz,
bulmadığımız zaman hemen trafik polisleri, belediye
sınırları içerisinde hal zabıtaları, hepsi
yazıyor mu? Yazıyor. Dolayısıyla, bunların, baştan
anlaşılarak, konuşularak, eksiği varsa
tartışılarak muhalefetin görüşleri de alınarak gelmesi
lazım; aksi takdirde bir yasama anlayışı olmuyor. Biz
yaptık, oldu. mantığı içerisinde getiriyoruz ve maalesef
eksik çıkıyor. Aradan bir ay geçmeden yeni bir şey geliyor.
İşte, birçok kanun hükmünde kararnamede olduğu gibi geliyor. Ne
oldu diyoruz. Şunu ekleyelim yukarıda. Niye? Ya bu orada
unutulmuş. Bizim söylediğimiz de bu, eksiği varsa burada
enaniyet yapmadan, dinleyerek ama dinlemediğimiz zaman, görüş almadığımız
zaman, zaten eksiğimizi tespit etme şansımız yok. Siz
iktidar olarak görüşünüzü söyleyeceksiniz, sektör temsilcileri söyleyecek,
biz de gördüğümüz eksiklikleri söyleyeceğiz, sonra makul olan neyse
onlarda uzlaşacağız.
Tabii ki, bu arada her bakanlığın kendine
göre bakış açısı var. Doğal olarak şimdi,
baktık, 37nci maddede istisnalar ve vergi nispetine ilişkin hükümler
var. Komisyonda dahi Maliye Bakanlığı yetkilileriyle diğer
bakanlık tam uzlaşamıyor. Doğal olarak Maliyenin
önceliği bütçe. Ne yapacak? Bütçede açık verdiği zaman ne
oluyor? İşte, geçtiğimiz aylarda olduğu gibi, bu sefer hadi
bakalım harçlara, vergilere, olmadı, kamu mallarına zam
yapalım ki bütçe açığını kapatalım. Yani burada
alacağımız bir yanlış karar, yarın dar gelirli
vatandaşlarımıza, zaten gelir adalesizliğinden dolayı
muzdarip olan vatandaşlarımıza, vergi adaletsizliği olarak
da üzerine çıkıyor. Ya, dolaylı olarak
aldığımız vergilere yüklenirsek, doğrudan vergi
alamazsak işte burada yaptığımız yanlış
uygulamaların sonucu maalesef az gelirli olan veya orta gelirin altındaki
vatandaşlarımızdan çıkıyor. Onun için, burada, bu
eksiklikleri gidererek çıkarmamız lazım.
Sayın Bakanla görüştüğümüzde, onlara,
Genel Kurula kadar bazı eksikliklerimiz vardı, kurum temsilcileriyle
görüşerek bazı düzenlemeler yapacaklarını söylediler. O
konularda bizim de önergelerimiz var. İnşallah o eksiklikler de
giderilir.
Bir de, bu tasarı görüşülürken
söylemiştim, arkadaşlarımız hem finansal sözleşmeyle
ilgili, öbür taraftan finansman şirketleri ve faktoring şirketleri
ayrı ayrı birlik istiyorlardı. Bizlerin teklifi üzerine, sonra
üçünü bir araya getiren bir meslek birliği kurduk. O görüşülürken
demiştim ki: SPK kanunu geliyor, bakın bir sermaye piyasası
kuruluşları birliği yapalım veya finansal kuruluşlar
birliği yapalım, kısmen yaptık ama orada da sermaye
piyasaları birliği gelecek.
Şimdi, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak birçok
birlik, üst kurul, kuruluş, bağımsız kurul enflasyonuna
karşıyız değerli arkadaşlar, seçim beyannamemizde de
var. Geçmişten bugüne savunduğumuz şey, nasıl ki Ekonomi
Bakanlığının tek elden yürütülmesini, koordinasyon
eksikliğinin kaldırılmasını, ekonomiden sorumlu üç
dört tane değil bir bakanlık olmasını istiyorsak mali
piyasalarda da bir tane üst kurul, bunun altında da daire şeklinde
örgütlenmeler istiyoruz. Aslında, ideal olan, aynı şekilde,
finansal kuruluşlarla ilgili olarak da katılım bankaları
beraber, diğer bankalar tek, diğerlerini de banka dışı
finansal kuruluşlar gibi değerlendirmek aslında daha makul
olacak çünkü hem kaynak israfı oluyor hem üyelikler anlamında
yetersiz olan kuruluşlarımız oluyor hem de etki gücü olarak da
daha çok üyesi olan kuruluşlar daha baskın çıkabiliyorlar. Biz,
onun için hem mali kuruluşlarla ilgili hem mali koordinasyon yüksek
kurullarıyla ilgili de bir tane mali piyasalarla ilgili tek kurum
Bir
sürü, Para Kurulu var, Özelleştirme Kurulu var, Koordinasyon Kurulu var,
bir tane, mali piyasalar, mali işler yüksek kurulu kurulur, ilgili
bakanlar gelir, orada görüşülür diye düşünüyoruz çünkü aksi takdirde
ne oluyor? Koordinasyon eksikliği olursa bir kısmımız
frenci oluyor, bir kısmımız gazcı oluyor, o arada direksiyondaki
boşluğu da, direksiyondaki şoförün ehliyetini de unutuyoruz ve
sonunda olan içerisinde olan vatandaşlarımıza oluyor. Tamam,
diyebilirsiniz Sorun değil. ama o otobüsün içerisinde maalesef, hiç
onunla alakası olmayan, frenle, gazla alakası olmayan,
şoförlükle alakası olmayan vatandaşlarımız var. Hep
beraber zarar göreceğimiz için gelin, bunları hep birlikte, iktidar,
muhalefet anlayışı içerisinde yapalım, yasamaya tahakküm
etmeden demokrasiyi işletelim diyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Günal
İkinci konuşmacı,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Bülent
Kuşoğlu.
Sayın Kuşoğlu, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BÜLENT
KUŞOĞLU (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sıra sayısı 239 olan Finansal Kiralama,
Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu Tasarısı üzerine söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Finansal kiralama, faktoring ve
finansman şirketleri, uygulamada şu anda, bunları düzenleme
konusunda, bunlarla ilgili denetim yapma konusunda Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumuna yetki verilmiş vaziyettedir biliyorsunuz
ve bu kurumlarla ilgili olarak yani faktoring, finansal kiralama ve finansman
şirketleriyle ilgili olarak şu anda da mevcut bir düzenleme
vardır. Bu düzenleme, finansal kiralama şirketleriyle ilgili olarak
3226 sayılı ve 1985 yılında çıkan bir Kanun. Faktoring
ve finansman şirketlerinin kuruluş ve faaliyetleriyle ilgili ise 1983
yılında çıkmış bir Kanun Hükmünde Kararname, 90
sayılı Ödünç Para Verme İşleriyle İlgili Kanun
Hükmünde Kararname. Yani oldukça eskimiş. Aslında, düzenleme şu
anda da var ama uygulamada ortaya çıkan sorunlar nedeniyle, uygulamada
ortaya çıkan olumlu veya olumsuz konular nedeniyle bu Kanunun değişmesine
gerek vardı, bununla ilgili olarak bir çalışma
yapıldı. Zaman içerisinde, tabii ki kanunların
değişmesi gerekiyor. Hızlı değişim, teknolojideki
değişim bunu gerektiriyor.
Plan ve Bütçe Komisyonunda konuyla ilgili olarak iyi bir
çalışma yapıldı, altyapısı da var konunun.
Konuyla ilgili olarak meslek kuruluşlarının görüşleri
alındı, onlarla birlikte bir çalışma yaptık ve önemli
değişiklikler de yaptık. Mesela, ödenmiş sermayeleriyle
ilgili olarak bu şirketlerin, önemli bir artırım yaptık. En
az olması gereken ödenmiş sermaye tutarını günün koşullarına
uygun hâle getirdik. Bu şirketlerin gözetim ve denetimleriyle ilgili
olarak yeni bir yapı oluşturduk, daha sağlam bir yapı
oluşturduk. Şirketlere, muhtemel zararlarına
karşılık olarak, karşılık ayırmaları
amacıyla bir zorunluluk getirdik.
Yine, uygulama, operasyon ve kavramlar gibi
başlıklar uluslararası literatüre uygun hâle getirildi bu
konuyla ilgili olarak.
Yine, Finansal Kiralama Şirketleri Birliği,
Faktoring Şirketleri Birliği ve Finansman Şirketleri
Birliği kurulmakta ve bu kurumlara üye olma zorunluluğu da
getirilmektedir bu yeni düzenlemeyle.
Yine, sektörde idari ve adli cezalar da günün
koşullarına uygun hâle getirilmiştir diye düşünüyoruz.
Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, mesleki örgütlerin
görüşleri doğrultusunda tasarıyı destekledik. Çünkü, meslek
kuruluşları, bununla ilgili olan dernekler de görüşlerini
bildirdiler, biz de Cumhuriyet Halk Partisi olarak destekledik
tasarıyı ve günün koşullarına, uluslararası
terminolojiye uygun hâle getirilmesine, uluslararası bir seviyeye,
çağdaş bir seviye çıkarılmasına destek olduk.
Yalnız bir konu var özellikle, Komisyonda
açıklamaya çalıştığımız hâlde, anlatmaya
çalıştığımız hâlde pek herhâlde yeterince
derdimizi anlatamadık, muhalefet şerhimiz de var; bunu, yine Genel
Kurulumuzun takdirine sunuyoruz. Bu konuyla ilgili olarak özellikle dikkatinizi
çekmek istiyorum. Konu şöyle, bizim Cumhuriyet Halk Partisi olarak itiraz
ettiğimiz bir konu, Anayasa sorunu var düzenleme sırasında.
Biliyorsunuz, Anayasamıza göre vergiler kanunla konulur, kanunla
kaldırılır. Anayasamıza göre bir vergi kanunla konulur, kanunla
kaldırılır ve yine de vergi muafiyet ve istisnaları
konusunda, indirimler konusunda da Bakanlar Kuruluna oranların
düzenlenmesi konusunda yetki tanımıştır bizim
mevzuatımız. Sadece, Bakanlar Kuruluna oranların tespiti
konusunda bir yetki vermiştir.
Burada şöyle bir durum söz konusu: Mevcut mevzuat
uyarınca bankalar ve sigorta şirketleri ayırdıkları
karşılıkları vergi matrahından indirim konusu
yapabiliyorlar. Sigorta şirketleri Kurumlar Vergisi Kanununa göre, genel
hükümlere göre indirim konusu yapabiliyor. Yalnız, bankalar ve tabii bu
düzenlemeye göre bankaların hukukuna tabi olan bu şirketler de özel
karşılık ayırmada Bankacılık Kanununa tabi
olacaklar. Bankacılık Kanununa göre de oranların tespiti
yetkisi BDDKya ait. Sadece Bakanlar Kuruluna verilmiş olan yetki maalesef
burada BDDKya veriliyor. Bu, Anayasaya açıkça aykırı bir
durum. Biz, Komisyonda bunu çok ayrıntılı olarak anlatmaya
çalıştık ama Plan ve Bütçe Komisyonu biliyorsunuz anayasal bir
komisyon, 40 kişiden oluşuyor, 25 iktidar mensubu var, maalesef bu
konuyla ilgili olarak yeterince söz dinletemedik.
Değerli arkadaşlarım, konuyla ilgili
olarak söylemem gereken bir husus da şu olabilir: Biliyorsunuz, 2012
Avrupa Birliği İlerleme Raporunda çıkan birçok yasa
eleştiriliyor. Deniliyor ki: Çıkarılan yasalar genellikle
Avrupa Birliği seviyesinde değildir, çıkarılması
gereken yasalar Avrupa Birliği seviyesinde değildir ve
çıkarılan yasalar konusunda öncesinde gereken istişare ve
hazırlık yeterince yapılamıyor. 2012 Avrupa Birliği
İlerleme Raporunda böyle bir eleştiri var. Bununla ilgili olarak
böyle bir eleştirinin olmayacağını düşünüyorum bu
sefer. Bu konuda sizlere müjdemi verebilirim.
Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri
Kanununun kabulü hâlinde ülkemize hayırlı olmasını
diliyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kuşoğlu.
Gruplar adına başka söz istemi? Yok.
Şahıslar adına Sayın Kazım Kurt,
Eskişehir Milletvekili.
Sayın Kurt, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
KAZIM KURT (Eskişehir) Sayın
Başkanım, sayın milletvekilleri; 239 sıra sayılı
Yasa Tasarısının görüşülmesi sırasında
kişisel olarak söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle bu yasanın 28/4/2009 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisine sunulduğunu ve kadük kaldıktan sonra 23/3/2012
tarihinde yeniden, yenilenerek sunulduğunu belirtmekte yarar görüyorum. Bu
geçmişini dikkate aldığımızda, aceleyle, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde doğru düzgün bir tartışma yapmadan yasayı
geçirmeye çalışmamızın çok yerinde
olmadığını düşünüyorum. Çünkü gerçekten buna acele
ihtiyacımız varsa alt komisyon 24/4/2012de raporunu vermiş,
esas Plan Bütçe Komisyonu 9/5/2012de raporunu vermiş ama ancak şimdi
Türkiye Büyük Millet Meclisinde tartışma şansı buluyoruz.
Elbette, toplumsal gelişme hukuki mevzuatı
aşıyor ve özellikle ticaret alanındaki ciddi gelişmeler bir
an önce hukuki düzenlemelerin yapılmasını gerektiriyor. Biz, bu
nedenle, 1980den bu yana işlenmeyen, değişmeyen bu alanda
Cumhuriyet Halk Partisi olarak bir yenilik getirilmesi konusunda katkı
vermek istedik, sunmak istedik ama maalesef hem alt komisyonda hem Plan Bütçe
Komisyonunda bazı önerilerimiz dikkate alınmadı. Bu öneriler
dikkate alınarak ciddi bir yasa yapılsaydı 2012
yılının sonunda finansal kiralama, faktoring nasıl
uygulanması gerekiyorsa o hâliyle bir biçime dönüşecekti.
Şimdi, yeni getirilen yasayla elbette bu finansal
kiralama işlemi ve faktoring müessesesi günün koşullarına
uyarlanmak durumunda. Nasıl uyarlanacak? Bir yıl önce Türk Ticaret
Yasasını değiştirmiştiniz. Türk Ticaret
Yasasında getirdiğiniz pek çok uygulama pratikte finansal kiralama
ve faktoring kurumunu karşılamıyor, onun ihtiyaçlarını
gidermiyor ve özellikle anonim şirketlerin kuruluşu, sermayesi ve
işleyişiyle ilgili getirmiş olduğunuz sistem bugün
karşımızda yetersiz kalıyor. O zaman, bu yetersizliği
ortadan kaldırmanın yolu bu özel yasa. Şimdi
yapacağımız yasayla elbette diğer anonim şirketlerden
bir fark, diğer anonim şirketlere göre ayrı bir güvence
getirmemiz gerekiyor. Bunun yolu nedir? Finansal kiralama ve faktoring işi
doğrudan finansla, parayla ve sermayeyle bağlantılı
olduğu için bir kere sermaye miktarının normal anonim
şirketlere göre çok farklı bir hâle getirilmesi gerekiyor.
Yine, bu anonim şirketlerin denetimi,
işleyişi çok özel koşullarla düzenlenmeli ve bu özel
koşullara göre de denetlenecek bir mekanizma
yaratılmalıdır. Türkiye, maalesef bu denetleme
mekanizmalarını yaratma konusunda eksik ve boş vermiş bir
pratik uygulama içerisinde işleri yürütmekte. Özellikle geçmiş
dönemlerde noterden yapılan sözleşmelerin, noterden yapılan
teslim, tesellümlerin sıkıntılarını yaşadık.
Şimdi bu tescil ve teslim işlemleri birlik sicili içerisinde,
birliğin denetiminde gerçekleştirileceği zaman biraz daha
dikkatli olmakta yarar görüyoruz. Bu konunun günün koşullarına daha
uygun hâle getirilerek yasaya konulmasında yarar vardı ama maalesef
eksik kaldı. Önümüzdeki süreçte bu işlemlerin teslimi, yürütülmesi ve
sözleşmelerin bitimi konusunda ciddi sorunlar, ciddi
sıkıntılar doğacaktır. Bu sıkıntılardan
kaynaklanan davalar ticaret mahkemelerini iştigal edecek ve yurttaşlarımızın
ciddi sorunlar yaşamasına neden olacaktır.
Biz bu duygularla yasaya
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KAZIM KURT (Devamla) Evet
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kurt.
Şahsı adına ikinci konuşmacı
Bitlis Milletvekili Sayın Vedat Demiröz.
Buyurun Sayın Demiröz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.
Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri
Kanunu Tasarısı öncelikle Plan ve Bütçe Komisyonunda geniş bir
katılımla, muhalefet partilerinin destekleriyle ve birlikte -hem alt
Komisyonda- gerçekten örnek bir çalışmayla geçti. Üst Komisyonda da
bu mutabakat devam etti ve şu anda sektörün önünü açacak bir şekilde
yeni düzenlemelerle Genel Kurulun gündemine gelmiş bulunmaktadır.
Finansal sektörde görülen değişiklikler ve
uygulamada ortaya çıkan ihtiyaçlar neticesinde bu düzenlemelerin söz
konusu şirketlerin güvenilir ve etkin bir şekilde faaliyetlerini
yerine getirebilmeleri yönünden yeterli olmadığı görülmektedir.
Bahse konu şirketlerin günümüz ihtiyaçlarına cevap verebilen yasal
düzenlemeler çerçevesinde faaliyet göstermeleri ve ilgili şirketlerin
kuruluş ve faaliyetlerinin tek bir kanun çatısı altında
düzenlenmesi amaçlanmıştır. Bu çerçevede, finansal kiralama
şirketlerinin sahip olmaları gereken asgari ödenmiş sermaye
tutarları günün şartlarına uygun hâle getirilmiştir.
Şirketlerin etkin gözetim ve denetimleri için
gerekli yasal altyapı tesis etmeleri, şirketlerin işlemlerinden
kaynaklanan alacaklarından doğmuş veya doğması
beklenen zararlarını karşılamak amacıyla
şirketlere karşılık ayırma zorunluluğu
getirilmekte ve finansal kiralama işleminin tanımı uluslararası
standartlara uyumlu hâle getirilmeye çalışılmaktadır,
getirilen kanunla.
Operasyonel kiralama, alt kiralama, bilgisayar yazılımlarının
kiralanması, sat-geri kirala, yurt dışından yapılacak
finansal kiralama işlemleri gibi konularda uygulamada sektörün önünü
açacak yeni hükümler ihdas edilmektedir.
Bu kanunun finansman çevresindeki sektörün önünü açacağını
ve bu konuda ticari çalışmalarda çok daha verimli ve günün
şartlarına uygun olacağını düşünüyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Demiröz.
Şimdi, birinci bölüm üzerinde, on beş dakika süreyle,
soru-cevap işlemi yapacağız.
İki arkadaşımız sisteme girmiş.
Sayın Günal
MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, konuşmamda da belirttim ama, somut
olarak bu vergiyle ilgili uzlaşmazlıklar vardı. Maliyeyle bir
şey yapıldı mı?
Bir de, yine, gözümüzden kaçan 37nci maddedeki vergi
nispetlerini soruyorum Sayın Bakanım.
Bir de, diğer maddede -9uncu maddede- yine,
çeklerin dışında diğer evraklarla ilgili de bir hüküm var.
Orada, sahte evraklarla da bazı şey yapılması mümkün
olabilecek. O konuda da bir düzenleme yapıldı mı? Şu anda
önergemiz var mı? Arkadaşlar henüz
dağıtmadığı için bilemiyorum. O konuların,
tekrar, yukarıda tartıştığımız şekilde
düzenlemesi gerekiyor. O hususları tekrar hatırlatmak istedim.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Günal.
Sayın Işık
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, özellikle faktoring ve finansal
kiralama şirketlerinin son beş yılda çok ciddi büyüme
kaydettiği bilinmektedir. Özellikle 2003 ve 2012 tarihlerinde finansal
kiralama ve faktoring şirketlerinin sayısı, yıllık
ciroları ve bunlardan yararlanan kişi ya da tüzel şirket
sayıları nasıl değişmiştir? Ekonomideki bu yeri,
bu şirketlerin, nedir? Şu anda yürüyen sistemde bu şirketlerin uygulamalarından
dolayı mağdur olan insanlarımızın,
vatandaşlarımızın büyüklüğü nedir, sayısı
nedir? Bununla ilgili bir tedbir alındı mı? Evet, ekonomide
önemli bir yerde bulunmaktadırlar, buna inanıyorum, fakat mağdur
olan insanlar açısından, bu düzenlemeler içerisinde herhangi bir
tedbir alınmamıştır. Bununla ilgili bir düzenlemeyi
düşünüyor musunuz? İki taraflı bir dengelemeyi nasıl
sağlayacaksınız?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Işık.
Sayın Kurt
KAZIM KURT (Eskişehir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, geçen yasa döneminde ya da bu
uygulama döneminde, faktoring şirketlerinin çeşitli firmalarla
iş birliği içerisinde çalıştığını
biliyoruz. Bu çalışmalar sırasında, pek çok konuda
farklı evraklar düzenlemek suretiyle tek bir işleme iki, üç borç
doğuran olaylar yaşadık. Hatta pek çok olayda zorunluluktan
kaynaklanan, teslim almadığı malı teslim almış
gibi noter belgesi imzalayan yurttaşlar da oldu. Bu uygulamalarla,
karşılaşmış olduğunuz sahtecilik olayları
sonucunda vatandaşların uğradığı zararlarla
ilgili bir tespit var mıdır, miktar olarak ya da somut olarak?
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kurt.
Sayın Şandır
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Çok teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Sayın Bakan, bu firmaların, finansal kiralama,
faktoring ve finansman şirketlerinin yüzde kaçı yabancı
sermayelidir? Bunların kâr transferiyle ilgili bir tespitiniz elinizde
bulunmakta mıdır?
Piyasada şöyle bir iddia vardır Bu
firmaların bazıları tefecilik yapmaktadır, zor durumdaki
sanayi şirketlerini, yatırımcı şirketleri
boğmaktadırlar. diye. Yani meselenin biraz da siyasi yönü
olduğu söylenmektedir. Bu dedikodu olabilir, gerçek olabilir, bu konuyla
ilgili bilgili verirseniz sevinirim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Şandır.
Sayın Halaman
ALİ HALAMAN (Adana) Başkanım,
teşekkür ediyorum ben.
Sayın Bakanımız, burada, 2011
yılından bu tarafa narenciyede yapılan ihracatın -yani DFİF
kredisi deniliyor, diğer bir ismiyle teşvik deniliyor- teşvik
primleri ödenmedi, Ödenek yok. deniliyor. Buna yardımcı olabilir
mi?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Halaman.
Başka soru soran arkadaşımız yok,
sisteme girmiş.
Sayın Bakanım, buyurun.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara)
Teşekkür ediyorum.
Öncelikle bu yasa tasarımız, yani finansal
kiralama, faktoring ve finansman şirketleri hakkındaki tasarı,
bir bakıma bankacılık dışındaki finans sektörünü
kapsayan ve tüm mevzuatımızı bir bakıma sıfırdan
yeniden ele alan bir tasarı.
Burada, öncelikle her üç grup şirketin de, yani
faktoring, tüketici finansman şirketleri ve finansal kiralama
şirketlerinin yasal altyapısı hem Avrupa Birliği
standartlarına hem Türkiyenin bugünkü ihtiyaçlarına uygun hâle
getirilmekte ve BDDKnın düzenleme ve denetim konusunda da tüm bu
kuruluşlar üzerindeki yetkisi bir bakıma açık bir şekilde
tanımlanmakta.
Bu kuruluşlar, aslında
ağırlıklı olarak KOBİlere hizmet veren
kuruluşlar ve özellikle KOBİlerin finansmanı
açısından da bu kuruluşların mümkün olduğunca
sıhhatli bir şekilde çalışmasını biz önemsiyoruz.
Yani bankacılık sistemine ulaşamayan, şu ya da bu sebeple
bankalardan istifade edemeyen kuruluşlarımızın bir
alternatif finansman kaynağı olarak bu kuruluşlara
başvurmaları ve bu kuruluşlarla beraber
çalışmaları önemli.
Kuşkusuz burada her türlü mağduriyeti önleyecek
düzenleme ve denetleme yapmakta BDDKya önümüzdeki dönemde çok çok önemli bir
görev düşecek, yani BDDKnın bu kuruluşlarımızı
çok yakından izlemesi lazım. Hem mali bünyelerini sağlam
tutmamız gerekiyor bu kuruluşların hem de müşterileriyle,
kredi müşterileriyle olan ilişkilerinde de herhangi bir
haksızlığa, hukuk dışı bir muameleye izin
verilmemesi gerekiyor.
Bu açıdan baktığımızda,
şimdi, yine soruların biraz detayına girecek olursak, şu
anda 78 tane faktoring şirketi var, bunların aktiflerinin
toplamı da yaklaşık 16,3 milyar TL civarında; yabancı
ortaklı faktoring şirket sayısı da 4 tane.
Ayrıca, bu kuruluşların işlem hacmi,
tek tek ne kadarlık işlem yaptıkları, bunların hepsi,
BDDKda, veriler var; biz, bunları daha sonra size yazılı olarak
da iletebiliriz.
Bu ister finansal kiralama şirketleri olsun ister
faktoring şirketleri olsun özellikle uygulamalarında mutlaka piyasa
teamüllerine uygun hareket etmeleri gerekiyor. Özellikle faktoring
firmalarıyla alakalı, faktoring şirketleriyle ilgili dönem dönem
bazı ciddi şikâyetler bizlere de ulaştı ve bir dönem, 2008
yılında tüm faktoring şirketlerinde bir yeniden lisanslanma
süreci başlatıldı ve yaklaşık 30 kadar şirketin
lisansı tamamen o dönemde iptal edildi. Ayrıca sektör de kendisine
çekidüzen vermek amacıyla biraz da, bir etik kurallar silsilesi
hazırladı dernek tarafından ve o etik kurallar silsilesini kabul
edenlerin o derneğe üye olarak da kendi içlerinde de gönüllü bir çekidüzen
söz konusu oldu.
Ayrıca, bu yasayla getirdiğimiz bir husus da bu
ikrazatçılar var, onlara da bir süre veriyoruz, Bu süre içerisinde ya
faktoring şirketi ol ya da kapan. diyoruz. O sektörü de artık
tamamen devreden çıkarıyoruz çünkü çok farklı farklı
olduğu zaman da bunların denetimi, gözetimi konusunda da
sıkıntılar meydana geliyor.
Bu yabancı ortaklığı olan ister
bankalar olsun, ister finansman şirketleri olsun, ister leasing
şirketleri olsun ya da faktoring şirketler olsun bunlarla ilgili
kârlarının ne kadarını dağıtabilecekleri, ne kadarını
transfer edebilecekleri, bunların hepsi BDDKnın düzenlemelerine tabi
zaten. Mesela, bankalarda dâhi şu anda, özellikle sermayelerini zaten
güçlü tutmak istediğiniz için Türk bankalarının ya da Türkiyede
faaliyet gösteren bankaların, kâr dağıtımına çok çok
sınırlı izin veriliyor. Hele hele dışarıya kâr
transferine de şimdiye kadar, benim bildiğim kadarıyla, hemen
hemen hiç verilmedi. Yani Madem Türkiyede işiniz iyi, madem burada kredi
hacmi hızlı büyüyor, sizin de güçlü sermayeye ihtiyacınız
var, kârınızı sermayenize ekleyin. deniyor, genelde o
şekilde davranılıyor. Tabii ki istisnalar olabilir özellikle kâr
dağıtım konusunda. Fakat hele hele 2008-2009 krizi döneminde
buna çok çok dikkat ediliyor. Kredi hacmimiz büyüyor, bankacılık
sistemimiz büyüyor ama buna paralel bir şekilde sermayelerinin de büyümesi
gerekiyor. Bu sermayeye ya dışarıdan sermaye getirip koyacak ya
da kârını içeride bırakacak, bu dönemde sermaye artırmak da
finans sektörü için çok kolay olmadığı için genelde kârın
önemli bir kısmını içeride bırakarak ve sermayeye ekleyerek
sermayelerini bu kuruluşlarımız güçlendirmiş oluyor.
İlk birkaç soru vardı, onların
cevabını vereyim. Evet, 37nci maddeyle ilgili istisna zaten şu
anda mevcut tasarıda ve 9/3le ilgili öneriler, o değerlendirilebilir
yani onu bir çalışalım, nasıl olsa bugün saat sekizde
kapanacağı için, onunla ilgili bir sonraki oturumda inşallah
belki bir-iki önergeyle bazı şeyler getirebiliriz diye
düşünüyoruz.
Başka açıkta kalan soru oldu mu? Çünkü hepsini
ben not alamadım, biraz arka arkaya hızlı geldi. Ha,
DFİFle ilgili bir soru vardı en son, gerçi bu yasayla alakalı
değil ama. Narenciyle ilgili DFİF kararımız çıkmak
üzere. Biz bunun bakan arkadaşlarımızla beraber
kararını gerçi aldık. Kalkınma Bakanlığı,
biliyorsunuz, o Kurulun kararının zeminini oluşturacak bir
düzenleme yapıyor. Ondan sonra ilgili bakanlarımız var, Para-Kredi
Kurulu diye bir kurulumuz var, o Kuruldaki bakanlarımızın
imzasını tamamlamasını müteakip de o ödemeleri
yapıyoruz.
Evet, bu sahtecilikle ilgili, tabii,
vatandaşlarımızın uğradığı zararlar
eğer bir rapora bağlanabiliyorsa kuşkusuz bununla ilgili BDDK
yine, gerekli adımları her zaman atabilecek. Tefecilik
yaptığı tespit edilenler hakkında da suç duyurusunda
bulunuluyor ve yasa, ta yetki iptaline kadar yani verilen lisansın
iptaline kadar yaptırım, ceza uygulama konusunda yine BDDKya yetki
vermiş durumda. Bir yandan tabii, bu kuruluşlarımızı
destekleyeceğiz, bu kuruluşlarımızın daha çok iş
yapmasını, daha çok sayıda KOBİmize finansman hizmeti
vermesini sağlamak için çalışacağız ama öte yandan da
kötü niyetli yaklaşımları, mağduriyetleri önleyici bir
şekilde de çok yakından gözlenmesi gerekiyor. Bu finans sektörü böyle
bir sektör yani bazen kızıyoruz, bazen seviyoruz, belki farklı
yaklaşımlar oluyor ama sonuçta işlerini iyi yapmaları ve
çok iş yapmaları konusunda destek vermemiz gerekiyor ama çok
yakın bir şekilde izleme, yakın bir düzenleme ve denetlemeyle de
yürütmemiz gerekiyor.
Bizim bugüne kadar finans sektörüyle ilgili şöyle
bir yaklaşımımız oldu: Genelde işlerin iyi olduğu
dönemlerde sınırlayıcı tedbirler aldık ama ekonominin
yavaş olduğu dönemlerde de düzenlemelerimizi daha gevşetme
yönünde uyguladık yani bir bakıma ters döngüsel bir çalışma
yaptık. 2004, 2005, 2006daki bütün o yasal düzenlemeler yani Türkiyenin
çok hızlı büyüdüğü dönemde, bir bakıma daha
sınırlayıcı, daha kontrolü arttırıcı
tedbirlerimizi getirdik. Yine, 2010 sonunda biliyorsunuz kredi hacminin
artmasının önüne geçecek, kredi hacminin artmasını bir
bakıma sınırlayacak tedbirleri yaptık ama yine Türkiyenin
yüzde 9,2 büyüdüğü bir dönemde o tedbirleri getirdik. Bugün, örneğin,
Avrupa Birliğine baktığınızda maalesef tam tersine
işler yapılabiliyor. Zaten ekonominin daraldığı ve
sıkıntıya düşüldüğü dönemde, bankacılık
sistemiyle ilgili regülasyonu daha sıkı hâle getiriyorlar, bu da
Avrupada krizin derinleşmesini beraberinde getiriyor.
Dolayısıyla, zamanlama çok çok önemli, bu düzenlemelerin
zamanlaması önemli, dozajı son derece önemli ve makroekonomik
politika çerçevesinde de uygun bir düzenleme zamanlamasını mutlaka
seçmek gerekiyor. Bizim kanaatimiz, bu yasa tasarısı inşallah
burada Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından detaylı bir
şekilde değerlendirildikten sonra yürürlüğe girdiğinde
Bankacılık sektörümüzü zaten önemli ölçüde yeni bir yasal çerçeveye
kavuşturmuştuk. İyi bir çerçeve şu anda mevcut,
bankalarımızla ilgili. Bankalar dışındaki bu finans
kuruluşlarını da yine daha sağlam, daha güncel, modern bir
düzenleme çerçevesine inşallah ulaştırmış
olacağız.
Tabii ki maddelerle ilgili spesifik konular olabilir. Bu
konuları maddeler görüşülürken de ele alabiliriz ya da önerileriniz
varsa biz bugün o önerileri alıp bir sonraki oturuma kadar
çalışa da biliriz, buna da açığız.
Bu arada, yine Sayın Günalın bir önceki
oturumda bahsettiği bu dövizle ilgili işlemler vardı Bu yasaya
koyalım mı, koymayalım mı? diye. Biz, bununla ilgili 32
sayılı Kararnamedeki değişiklik tasarımızı
Bakanlar Kurulunda imzaya açtık, şu anda imzada dolaşıyor.
O değişiklik yürürlüğe girdiği zaman zaten yasa da herhangi
bir düzenleme yapmamıza gerek kalmayacak. Zaten Bakanlar Kurulunun yetkisi
var ve imzaya da açılmış durumda. Tam o bahsettiğiniz döviz
işlemleriyle ilgili düzenlemeyi Bakanlar Kurulu kararıyla
gerçekleştiriyoruz. Dolayısıyla burada bir yasayla yapmaya gerek
görmedik zaten Bakanlar Kurulunun yetkisi olduğu için.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, birinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.45
ALTINCI
OTURUM
Açılma
Saati: 19.49
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Mustafa HAMARAT (Ordu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 25inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
239 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Çalışma süremizin tamamlanmasına kısa
bir süre kaldığından, alınan karar gereğince, sözlü
soru önergeleri ile kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek üzere, 20 Kasım
2012 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 19.50